İstikbal Dergi Kasım 2021 Sayısı
İstikbal Gazetesinin aylık yayını İstikbal Dergi Kasım 2021 sayısı yayımlandı
İstikbal Gazetesinin aylık yayını İstikbal Dergi Kasım 2021 sayısı yayımlandı
- No tags were found...
Create successful ePaper yourself
Turn your PDF publications into a flip-book with our unique Google optimized e-Paper software.
L İ D E R G A Z E T E E S K İ Ş E H İ R ’ İ N S E S İ
DERGİ
PARA İLE SATILAMAZ, ÜCRETSİZDİR AYLIK iŞ, SiYASET, SPOR ve YAŞAM DERGiSi Sayı: KASIM 2021
Başkan Ataç
“Merkeze değil
herkese eşit hizmet
götürüyoruz
Büyükerşen’e
2021 sanat
insanı ödülü
Kurt
“Birlikte
yönetelim
istiyoruz”
Gelecek için
kentte mekanı
geliştirmek
(Gürcan Banger)
“Tamamen
yerli bir araç
yapmak
istiyoruz”
“Hedef : Dil
ayrımcılığını
ortadan
kaldırmak”
“Tribünden
sahaya doktor
olarak indim”
Tatlı tatlı
harcandı, acı
acı çıkıyor
t
“Hedef : Dil
ayrımcılığını
ortadan
kaldırmak”
DİŞ AĞRISI
NEDEN GECE
BAŞLAR ?
t16’da
26’da
t30’da
KUZEYİN VENEDİĞİ
BRÜGGE
t34’de
BU GURUR YAĞMUR TUNA’YA AİT
Ortada kurum mu kaldı?
-“Eskişehir’in en büyük sorunu
nedir?” diye sorulduğunda
hep aynı düşünceyi dile getirirdik…
Eskişehir’in en büyük sorununun,
kurumların birlikte hareket
edememesi, birlikte hizmet üretememesi
olduğunu söylerdik…
Bu sorunun, şehrin gelişmesi
ve büyümesinde en büyük engel olduğunu
ifade edip, şehrin ayağına
kadar gelen pek çok fırsatın, sırf bu
kurumların birlikte hareket edemeyişinden
dolayı kaçırıldığını ifade
ederdik…
Halbuki…
Tek tek baktığınızda başarılı
sayılabilecek kurumların “kurumlarımız
tek başına başarılı olmak
yerine, niçin bir araya gelip topyekun
bir başarının sahibi olmak
istemezler ki?” diye de merak
ederdik…
Öyle ya…
Şehir için birlikte hareket
etmek, birlikte hizmet üretmek bu
kadar zor bir olay olmasa gerekti
bizim düşüncemizle…
H H H
EDiTöR
Murat Taşkın
Sonradan bir de baktık ki, bu
sıkıntı sadece Eskişehir’e özgü bir
sıkıntı değilmiş…
Çoğu şehirde aynı sorun yaşanıyormuş…
Yani…
Diğer şehirlerde de tıpkı Eskişehir’de
olduğu gibi kurumlar birbirleri
ile birliktelik kuramama sıkıntısı
çekiyormuş.
İşte o zaman anladık ki; sorun
Eskişehir’de değil…
Sorun, kurumlarda da değil…
Sorun sistemin ta kendisinde…
Zira…
Sistem, kurumların yapısını tamamen
değiştirmiş…
Gelenekleri, teamülleri, hizmet
anlayışı süreç içinde tamamen değişmiş
kurumların…
Kurumların başına, o kurumlardan
yetişip gelen ve kurum geleneğini
sürdürecek olan insanlar
yerine, kurumlarla hiçbir alakası olmayan
insanlar getirilmiş…
İşin içine liyakat yerine, siyaset
tam anlamıyla sokulmuş.
Hal böyle olunca, kurumların
da genetiği tam anlamıyla bozulmuş…
O eski gelenekçi, hizmeti ön
planda tutan, önce ülkeyi, sonra
şehri düşünen kurumlardan eser
kalmamış…
H H H
O yüzden artık “Eskişehir’in
en büyük sorunu nedir?” denildiğinde,
kurumların birlikte hareket
edememesini söylemiyorum…
Zira…
Ortada birlikte hareket edip,
hizmet üretecek kurum kalmadı!
Kurumların gelenekleri de teamülleri
de, hizmet anlayışları da siyasete
kurban edildi…
MiLLi
TAKIMIMIZIN
KALESiYiZ t38’de
4
GAZETESİ’NİN AYLIK İŞ, SİYASET VE YAŞAM DERGİSİ
PARA İLE SATILAMAZ, ÜCRETSİZDİR www.istikbalgazetesi.com Sayı : KASIM 2021
UĞUR OFSET MATBAACILIK, GAZETECİLİK SAN. VE TİC. A.Ş. ADINA
Sahibi : Burak TÜRKMEN
Genel Yayın Yönetmeni : Burak TÜRKMEN
Sorumlu Yazı İşleri Müdürü : Murat TAŞKIN
Gazete, Haber ve Reklam :
Arifiye Mah. Yalbı Sk. No: 13/A K:6 D:10 ESKİŞEHİR
Tel & Faks : 0.222. 220 19 01 - 220 19 06
e-mail : haber@istikbalgazetesi. com
Baskı :
ÖNKA OFSET BASIM ve MATBAACILIK HİZMETLERİ
Zübeyde Hanım Mah. Sebze Bahçeleri Cad. No: 80
İSKİTLER 06070 ALTINDAĞ/ANKARA
Tel: 0.850 346 26 86 / 0.312. 384 26 85 - 384 26 86
e-posta : onkamatbaa@gmail.com
Beylikovalı kadınlar eğitimi
başarı ile tamamladı
2013 yılında başlatılan ve gruplar halinde binlerce
kadına verilen kadın sağlığı seminerleri,
kent merkezi dışında kalan ilçelerde devam
ediyor. Son olarak Beylikovalı kadınlar ile
buluşan Eskişehir Büyükşehir Belediyesi Kadın
Danışma ve Dayanışma Merkezi eğitmenleri,
kadınlara yönelik koruyucu sağlık davranışları
hakkında kadınları bilgilendirdi.
Eskişehir Büyükşehir Belediyesi ve Türkiye
Aile Sağlığı ve Planlaması Vakfı (TAPV)
tarafından kadınlara yönelik koruyucu sağlık
davranışlarının geliştirilmesi amacıyla verilen
eğitimler Beylikovalı kadınlar için
gerçekleştirildi. Toplamda 36 ayrı gruba verilen
eğitimlerden 1120 kadın yararlandı. 6
hafta süren eğitimlerde, kadınlara temizlik ve
beslenme, güvenli annelik, bedenimizi
tanıyalım, kadın sağlığı sorunları, üreme
sağlığı gibi konular anlatılarak kadını ve aileyi
korumaya yönelik bilincin oluşturulması
amaçlandı. Eğitimi tamamlayan kadınlara
Büyükşehir Belediyesi Sosyal Hizmetler
Dairesi Başkanı Hale Kargın ve kadın sağlığı
eğitmenleri tarafından katılımcı belgesi verildi.
Bu kafede Türkçe
konuşana ikram yok
'Hayata Birlikte Tutunalım'
projesinde ilk toplantısı
Eskişehir'de yapıldı
“Hayata Birlikte Tutunalım” projesinin ilk ulusötesi proje toplantısı
Eskişehir’de yapıldı. SMA Tip-1 hastası olan veya diğer nedenlerle solunum
cihazı ve diğer yaşamsal cihazlara bağlı olarak hayatını devam ettirmek
zorunda kalan teknolojiye bağımlı bireylere yönelik afet ve acil durumlarda
uygulanması gereken hususları konu alan ve Avrupa Birliği Erasmus ile
Stratejik Ortaklık Projeleri Programı kapsamında yürütülen “Hayata Birlikte
Tutunalım” projesinin ilk proje toplantısı Eskişehir’de yapıldı.
Eskişehir Osmangazi Üniversitesi (ESOGÜ) Tıp Fakültesi Çocuk Sağlığı ve
Hastalıkları Anabilim Dalı’ndan proje ekibinde yer alan Prof. Dr. Kürşat Bora
Çarman, Doç. Dr. Ömer Kılıç, Doç. Dr. Meltem Dinleyici ve Dr. Öğr. Üyesi
Gürkan Bozan’ın da katıldığı toplantılarda, öğretim üyeleri tarafından tıbbi
cihazlara bağımlı yaşayan hastalar ve kullandıkları cihazlar hakkında bilgilendirici
sunumlar yapılırken, ESOGÜ Uzaktan Eğitim Uygulama ve
Araştırma Merkezi (ESUZEM) tarafından oluşturulacak teknik altyapı ve
ESOGÜ Kurumsal İletişim Uygulama ve Araştırma Merkezi tarafından
hazırlanacak video içerikleri hakkında değerlendirmeler yapıldı.
Eskişehir’de açılan bir kafede,
müşterilerin İngilizce
konuşabilme becerilerini
geliştirebilmek amacıyla tamamen
İngilizce konuşuluyor.
İngilizce eğitmeni olan
işletmeci Mutlu Şahin, uzun
yıllardır hayalini kurduğu İngilizce
konseptli kafeyi
Eskişehir’de açtı. Bu kafede
işletmeciden garsona herkes
sadece İngilizce konuşurken,
bunun yanı sıra müşterilere
sunulan menüler, dergiler ve
kitaplar da İngilizce. Kafe konsepti
dışında belirli gün ve
saatlerde yapılan İngilizce
konuşma kulüpleri ile de
kişilerin yabancı dilde
konuşurken kendilerini akıcı
şekilde ifade edebilmeleri
hedefleniyor.
5
Büyükşehir Belediyesi’nin kırsala olan büyük destekleri çiftçinin yüzünü güldürüyor
“Zor günde gelen desteği
asla unutmayacağız”
Bugüne kadar birçok önemli projeye imza atan ve Türkiye’de bu
alanda örnek belediyelerden olan Eskişehir Büyükşehir Belediyesi,
hayvancılık yapan üreticilere desteklerini sürdürüyor. Bu kez artan
maliyetler nedeniyle üretemez hale gelen çiftçiye, Ziraat Odası iş
birliği ile yem desteği veriliyor. Sağlanan katkıya teşekkür eden
üretici ise, “Bu destekler gerçekten bizler için çok anlamlı, çok
kıymetli. Destekleri dolayısıyla Büyükşehir Belediye Başkanımız
Yılmaz Büyükerşen’e ve tüm ekibine teşekkür ediyoruz.” diyor
6
Ekonomik olarak zor
günlerden geçen
çiftçilere destek olmak
için bugüne kadar birçok
önemli projeye imza atan ve
Türkiye’de bu alanda örnek
belediyelerden olan
Eskişehir Büyükşehir
Belediyesi, hayvancılık
yapan üreticilere desteklerini
sürdürüyor. Artan maliyetler
nedeniyle üretemez hale
gelen çiftçilere, Ziraat Odası iş
birliği ile yem desteği veriliyor.
Eskişehir Büyükşehir
Belediyesi, üretime katkı
sağlamak için atıl durumda
olan belediye arazilerine
ektiği yulaf, arpa ve buğday
ihtiyaç sahibi üreticilere
dağıtılmaya devam ediyor.
Odunpazarı Ziraat Odası ile
işbirliği içerisinde olan
Büyükşehir Belediyesi, yem
fiyatlarının artması nedeniyle
üretemez hale gelen üreticileri
tespit ederek yem
desteğinde bulunuyor. Kendi
tarlalarında ürettiği arpa,
buğday ve yulafları yem
olarak dağıtan Büyükşehir
Belediyesi, bu destekleri
arttırarak sürdürmeyi hedefliyor.
Konuyla ilgili açıklamalar
yapan Odunpazarı Ziraat
Odası Başkanı Naci Erdemli,
yem fiyatlarında meydana
gelen büyük artışlardan
dolayı özellikle küçük
üreticinin son derece
zorlandığını belirtti. Erdemli
“Türkiye’de kırsal kalkınma
projelerine önem veren
belediyelerimizin başında
Eskişehir Büyükşehir
Belediyesi geliyor. Bu destekler
gerçekten bizler için çok
anlamlı, çok kıymetli. Özellikle
atıl tarlaların bu şekilde
değerlendirilmesi projeyi
daha da anlamlı kılıyor. Bu
destekleri dolayısıyla
Büyükşehir Belediye
Başkanımız Yılmaz
Büyükerşen’e ve tüm ekibine
teşekkür ediyoruz.” dedi.
Hububat desteğinden faydalanan
üreticiler ise “Son 1
yıldaki artışlar belimizi çok
büküyor. Duyduk ki
belediyemiz böyle güzel bir
destek sağlıyor hemen
başvurduk. Yemlerimizi
hayvanlarımıza verirken hep
bu dayanışmayı
hatırlayacağız. Bu ülkenin
kurtuluşunun üretimden
geçtiğine inanan bir başkana
sahibiz. O yüzden kendisine
minnettarız” diyerek desteklerin
devam etmesini beklediklerini
belirttiler.
Sanata ve sanatçıya verdiği değeri kültür yaşamına yaptığı yatırımlarla gösteren Başkan Büyükerşen’e bir ödül daha
Büyükerşen’e 2021
sanat insanı ödülü
Uluslararası Dünya Plastik Sanatlar Derneği ve Türkiye Ulusal Komitesi
tarafından gerçekleştirilen törende, Eskişehir Büyükşehir Belediye
Başkanı Yılmaz Büyükerşen’e büyük bir onur geldi. Eskişehir’i en
önemli kültür ve sanat kentlerinden birisi haline getiren Başkan
Büyükerşen, Wallace Hartley Dünya Sanat Günü Ödül Töreni’nde,
2021 Sanat İnsanı Ödülü aldı. Büyükerşen’in ödülünü, kendisi adına
gazeteci, yazar ve belgeselci Tuluhan Tekelioğlu aldı.
Her yıl 15 Nisan’da kutlanan Dünya
Sanat Günü etkinlikleri
kapsamında UNESCO resmi partneri
Uluslararası Dünya Plastik Sanatlar
Derneği ve Türkiye Ulusal Komitesi
tarafından pandemi sebebiyle 1 Kasım’da
gerçekleştirilen Wallace Hartley Dünya
Sanat Günü Ödül Töreni’nde, Eskişehir
Büyükşehir Belediye
Başkanı Yılmaz
Büyükerşen,
2021 Sanat
İnsanı Ödülü
aldı.
Önceden belirlenen
programı
sebebiyle İstanbul’da
düzenlenen törene katılamayan
Büyükşehir Belediye Başkanı Yılmaz
Büyükerşen’in ödülünü, Efsaneler Belgeselinde
Büyükerşen’e yer veren gazeteci,
yazar ve belgeselci Tuluhan Tekelioğlu
aldı. Dünya Plastik Sanatlar Derneği ve
Türkiye Ulusal Komitesi Başkanı Bedri
Baykam, “Yaratıcı belediye başkanı ama
ondan da öte büyük bir aydın ve sanatçı
olarak, efsane kimliğinizle Eskişehir’i
dünya çapında örnek bir üniversite kenti
haline getiren vizyoner kimliği için,
Büyükşehir Belediye Başkanımız Prof. Dr.
Yılmaz Büyükerşen’e sevgi, saygı ve
teşekkürlerimizle” sözleriyle Başkan
Büyükerşen’in ödülünü Tuluhan
Tekelioğlu’na takdim etti.
2021 Sanat İnsanı Ödülü’nü Büyükşehir
Belediye Başkanı Yılmaz Büyükerşen
adına aldığı için büyük gurur duyduğunu
ifade eden Tekelioğlu, “Yılmaz
Büyükerşen, hayal ettiği kenti yeniden
var ederek, imkânsızı mümkün kılan biri.
Biz onu bir efsane olarak biliyoruz ve sonsuza
dek öyle olacak. Bu ödülü Yılmaz
Büyükerşen, Eskişehirliler adına alıyor”
dedi.
7
“Eskişehir Üniversitelerinde son gelişmeler”
ESOGÜ Tıp ve Kimya alanında
ilk 1000 Üniversite arasında…
U.S. News & World Report eğitim sıralamasına ilişkin 2022 verilerini açıkladı. En iyi üniversiteler sıralamasına göre
Eskişehir Osmangazi Üniversitesi dünya üniversiteleri sıralamasında tıp ve kimya alanlarında ilk 1000’e girdi. Tıp alanında
dünyada 835’inci, küresel araştırma itibar alanında 654’üncü, Türkiye'de 13’üncü sırada yer aldı. Kimya alanında da dünya
listesinde 885’inci sıraya yerleşti. Ayrıca ESOGÜ en iyi Asya üniversiteleri arasında 515’inci, en iyi Türk üniversiteleri
sıralamasında 39’uncu sırada yer aldı.U.S. News Best Universities Rankings 2022; araştırma itibarı, fakülte yayınları ve
uluslararası işbirliği dahil olmak üzere 13 farklı metrikte 90’dan fazla ülkeden 1.750 kurumu değerlendiriyor.
ESTÜ’de 14 Öğretim üyesi “Dünyanın en etkili bilim insanları” arasında yeraldı
Stanford Üniversitesi’nden bilim
insanlarının her yıl
gerçekleştirdiği dünyanın en etkili
bilim insanlarının sıralandığı son
liste, bilimsel, teknik ve tıbbi
içerik konusunda uzmanlaşmış
Hollanda merkezli yayıncılık
şirketi olan Elsevier tarafından
yayımlandı. Dünyanın en etkili
bilim insanlarının sıralandığı listeye
Türkiye’den 1.150 bilim
insanı yer alırken, üniversitemizden
yıllık etki listesinde 14
Öğretim Üyesi, kariyer boyu etki
listesinde ise 12 Öğretim Üyesi
listede yer aldı. Üniversitemiz
öğretim elemanı sayısına oranla
büyük başarı elde edildi.
Eskişehir Teknik Üniversitesi’nden
“yıllık etki” kategorisinde yer alan
Öğretim Üyeleri:
Prof. Dr. Adnan Özcan – Fen Fakültesi
/ Kimya Bölümü
Prof. Dr. Ali Özcan – Fen Fakültesi
/ Kimya Bölümü
Prof. Dr. Asiye Safa Özcan – Fen
Fakültesi / Kimya Bölümü
Prof. Dr. Ayşe Eren Pütün –
Mühendislik Fakültesi / Kimya
Mühendisliği Bölümü
Prof. Dr. Cem Yüce – Fen Fakültesi
/ Fizik Bölümü
Prof. Dr. Cem Sevik - Mühendislik
Fakültesi / Makine Mühendisliği
Bölümü
Prof. Dr. Emin Açıkkalp –
Mühendislik Fakültesi / Makine
Mühendisliği Bölümü
Prof. Dr. Ersan Pütün – Mühendislik
Fakültesi / Malzeme Bilimi ve
Mühendisliği Bölümü
Prof. Dr. Müjdat Çağlar – Fen
Fakültesi / Fizik Bölümü
Prof. Dr. Saliha Ilıcan – Fen
Fakültesi / Fizik Bölümü
Prof. Dr. Serkan Günal –
Mühendislik Fakültesi / Bilgisayar
Mühendisliği
Bölümü
Prof. Dr. Önder Turan –
Havacılık ve Uzay Bilimleri
Fakültesi / Uçak Gövde –
Motor Bakım Bölümü
Prof. Dr. Özlem Onay – Porsuk
Meslek Yüksekokulu / Elektrik ve
Enerji Bölümü
Prof. Dr. Yasemin Çağlar – Fen
Fakültesi / Fizik Bölümü
Eskişehir Teknik Üniversitesi’nden
“kariyer boyu etki” kategorisinde
yer alan Öğretim Üyeleri:
Prof. Dr. Ali Özcan – Fen Fakültesi
/ Kimya Bölümü
Prof. Dr. Altuğ İftar – Mühendislik
Fakültesi / Elektrik – Elektronik
Mühendisliği Bölümü
Prof. Dr. Asiye Safa Özcan – Fen
Fakültesi / Kimya Bölümü
Prof. Dr. Ayşe Eren Pütün –
Mühendislik Fakültesi / Kimya
Mühendisliği Bölümü
Prof. Dr. Cemail Aksel – Mühendislik
Fakültesi / Kimya Mühendisliği
Bölümü
Prof. Dr. Emin Açıkkalp –
Mühendislik Fakültesi / Makine
Mühendisliği Bölümü
Prof. Dr. Ersan Pütün – Mühendislik
Fakültesi / Malzeme Bilimi ve
Mühendisliği Bölümü
Prof. Dr. Hasan Ferdi Gerçel -
Mühendislik Fakültesi / Kimya
Mühendisliği Bölümü
Prof. Dr. Hüseyin Akçay –
Mühendislik Fakültesi / Elektrik-
Elektronik Mühendisliği Bölümü
Prof. Dr. Özlem Onay – Porsuk
Meslek Yüksekokulu / Elektrik ve
Enerji Bölümü
Prof. Dr. Saliha Ilıcan – Fen Fakültesi
/ Fizik Bölümü
Prof. Dr. Yasemin Çağlar – Fen
Fakültesi / Fizik Bölümü
İslam Dünyası Sanal Üniversiteler Ağı (CINVU) Toplantısı
Anadolu Üniversitesi ev sahipliğinde gerçekleştirildi
İslam İşbirliği Teşkilatı (İİT) bünyesindeki
İslam Dünyası Sanal Üniversiteler Ağı
(CINVU) 2. İcra Kurulu Toplantısı, Anadolu
Üniversitesi'nin ev sahipliğinde yüz yüze
ve çevrimiçi platform üzerinden
eşzamanlı olarak gerçekleştirildi. Rektörlük
Senato Odası’nda gerçekleştirilen
toplantıya, Anadolu Üniversitesi Rektörü
Prof. Dr. Fuat Erdal, Allama Iqbal Açık
Üniversitesi Rektörü Prof. Dr. Zia Ul-
Qayyum, COMSTECH temsilcisi Dr. Mohammed
Ali Mahesar, CINVU Genel
8
Sekreteri Dr. Najafi Barzegar, CINVU
Türkiye Temsilcisi Dr. Ebrahim Fathollahi,
Allama Iqbal Açık Üniversitesi
Uluslararası İş birliği ve Değişim Ofisi Direktörü
Prof. Dr. Zahid Majeed, Anadolu
Üniversitesi Rektör Yardımcısı Prof. Dr.
İbrahim Kaya ve Anadolu Üniversitesi
Uluslararası İlişkiler Birimi Müdürü Prof.
Dr. Bilge Kağan Özdemir katıldı.
Toplantıya ayrıca Malezya, Suriye, Fildişi
Sahilleri ve Tunus gibi ülkelerden temsilciler
çevrim içi olarak katıldı.
Gelecek İçin
Kentte Mekânı
Geliştirmek
YAZI
Gürcan BANGER
Sürekli bir yerlere koşuşturmaktan yaşadığımız
kentin binalar ve taşıtlar tarafından
işgal edildiğinin farkına varamıyoruz.
Kentin yoğunluğunu ve mekânın sıkışıklığı
mecburi şart olarak kabul ettiğimizden olmalı,
biz de daralarak, sıkışarak ve hızlı da olsa bize
‘izin verilen’ alanlarda sadece kıpırdamaya çalışıyoruz.
Böyle olmak zorunda mı?
Kentlerin bugün geldiği noktada daha
canlı, güvenli ve albenili kamusal alanlar yaratmayı
hayal bile etmez gale gelmek üzereyiz.
Hâlbuki ısrarlı, planlı ve canlı yaşama
daha fazla önem vererek yaşanabilir yerleşimler
üretmemiz mümkün… Mevcut kentleri yok
edip sıfırdan başlama imkânımız olmadığına
göre ilk adımı var olanı dönüştürerek yapmamız
gerekecek.
Caddeler ve Sokaklar
Kentin en değerli varlıkları arasında caddeler
ve sokaklar yer alır. Bu tür mekânlar
kentin canlılığının aktığı, sosyal ve ekonomik
değiş tokuşun meydana geldiği yerlerdir. Kentlerin
mekân kullanımı açısından mevcut durumuna
baktığımızda bu değerli varlıkların
katma değersiz biçimde taşıtların hükümranlığına
bırakıldığını görüyoruz. Böylesi taşıt kalabalığı
ve onların yarattığı çevre kirliliği içinde
yayaların ve bisikletlilerin varlığını iddia
etmek, sadece karmaşıklığı artırmak ve tehditrisk
düzeyini artırmak anlamına geliyor. Bir
kentin tüm aktörler açısından bir kazan-kazan
merkezi olması gerekirken, mevcut durumda
herkes kaybediyor.
Bir kenti neden kurup geliştiriyorsunuz?
Eğer bunu binalar, taşıtlar ve trafik için yapıyorsanız,
elde edeceğiniz şey trafik yoğunluğu
ve yaşam çevresi kirliliğidir. Kolayca kavranacağı
gibi bu iki sonuç başka sosyal ve psikolojik
sonuçların da nedenleri olacaktır. Eğer
kenti başta yurttaşlar olmak üzere canlı yaşamının
sürdürülebilirliği üzerine kurup geliştiriyorsanız,
sonuçta bu amacı gerçekleştiren bir
mekânsal düzenleme ve gelenek elde edersiniz.
Yerel yöneticiler ve uzmanlar kentteki
aşırı yapılaşma ile cadde ve sokakların taşıtlar
tarafından işgalini kentin kaçınılmaz büyümesinin
bir sonucu olarak takdim etmek isterler.
Kent, geleceğini düzenleme açısından seçeneksiz
değildir. Kente, taşıtlar yerine yayaları önceliklendirerek
yaklaşan anlayışlar
bugünkünden çok daha başarılı kentsel yaşam
sonuçları oluşturacaktır. Hâlbuki yurttaşlara
dayatılan bu durum plansızlığın, kötü planlamanın,
gelecek tasarımını doğru kurgulayamamanın
ya da rant kovalamanın sonucu ortaya
çıkıyor. Hangi nedenle olursa olsun; varılan
sonuç, yaşadığımız kentsel mekânları giderek
sağ kalmaya çalıştığımız bataklıklara dönüştürüyor.
Geleceğin kentlerinde yayalar, bisiklet
gibi basit ulaşım araçlarını kullananlar ve taşıtlar
açısından dengeli bir paylaşım olmak zorunda.
Bunu bulvar ölçekli caddelerden
sokaklara kadar bir denge hiyerarşisi olarak
düşünebiliriz. Caddelerden sokaklara doğru
hükümranlık, taşıtlardan yayalara ve bisikletlilere
doğru bırakılmalıdır.
Meydanlar ve Parklar
Rant saplantısı ile büyüyen kentlerde
meydan ve parklar, kentsel mekânın değersiz
kullanımı olarak anlaşılır. Bu tür yerleşimlerde
temel mantık, daha fazla rant elde etme adına
boş veya eskinin yıkılmasıyla yaratılan alana
doluluk ve yoğunluk oranı çok daha yüksek
bina yapmaktır. Hâlbuki meydanlar ve parklar,
her durumda sıkışık hale gelmiş olan kentin
soluk alabilmesini sağlayan güvenlik sistemi
anlamına gelir. Kötü düzenlenmiş bu tür mekânlar
sorun kaynağı olabilirken, iyi yapılandırılmaları
durumunda sosyal ve kültürel ilişki
ve iletişimin sağlandığı alanlar olarak görev
yaparlar.
Kentle ilgili her kurum ve kavramın olduğu
gibi; meydan ve park olguları da değişiyor.
Geçmişte bunlar çok daha dar biçimde
tanımlanırken günümüzün geleceğin kentlerinde
birden fazla fonksiyona sahip olmaları
gerekecek. Parklar ve meydanların, ücreti karşılığında
önceden düzenlenmiş bazı etkinliklerin
pasif biçimde yurttaşlar tarafından
izlendiği yerler olmasıyla yetinemeyiz. Doğru
anlaşılması gereken konu, meydanların ve
parkların tüm yurttaşlara açık kamusal alan
olmalarıdır. Bu kentsel mekânlar, yurttaşların
görüş ve düşünce alışverişi yaptıkları, sorunlar
ve çözümler konusunda ortak payda aradıkları
9
ilişki ve iletişim ortamları olma özelliğini kaybetmemeliler.
Yerel Ekonomiler
Kentlerin tarihsel gelişimi, aynı zamanda
toplumların ekonomik gelişimini sergiler. Üretim
ve ticarette oluşan dönüşüm, zaman içinde
kentsel yerleşimleri insanlığın tercihi olarak
belirlemiş. Günümüzde ve gelecekte de ekonomilerin
kentsel yerleşimlerde üstünlük sağlamaya
devam edeceği anlaşılıyor.
Kentlerin evrimleşmesinde kent ve kır ekonomilerini
birbirine bağlayan ticaretin etkisi
var. Kırsalda üretilen büyük ölçüde doğal temelli
ürünler kent pazarlarında değiş tokuş edilmiş,
edilmeye devam ediyor. Kentlerin tarihi incelendiğinde
halk pazarlarının o yerleşimin gelişmesinde
birincil faktörler arasında yer aldığı
görülür. Yerel pazarın önemi ve oraya gösterilen
ilgi azaldığında kentin gelişiminin de zayıfladığının
gözleneceği çok sayıda tarihi örnek bulunabilir.
Bunlar sadece ticari buluşma olmamış,
aynı zamanda kültürel ilişki ve iletişimin gerçekleştiği
kamusal alan görevlerini de yerine
getirmişler. Enformasyon kaynaklarının gelişmemiş
olduğu çağlarda haber alışverişinin ve
sosyal bağların kuruluş güçlendirilmesinin mekânları
olarak hizmet vermişler.
Geleneksel pazar yerleri farklı kültür,
inanç, etnisite ve gelir grubu kökenli yurttaşları
bu albenili kamusal mekânlarda bir araya
getirir. Gelir dilimlerinin en altından başlayarak
yurttaşlara ucuza, sağlıklı ürün alma ve
küçük girişimcilere sınırlı yatırımla gelir sağlama
imkânları sunar. Kırın varlığı ve buradan
pazara akan ürünler sayesinde yurttaşların
taze ürün sağlama imkânları artar. Pazar yerinde
küçük üreticilerin varlığı, kenti çevreleyen
alanlarda tarım topraklarının
korunabildiğini ve kır ile kent arasındaki organik
ilişkinin sürdüğünün bir kanıtıdır. Küçük
üreticiler pazardan elde ettikleri gelirle kendi
yaşam alanlarına kaynak aktarırlar, aynı zamanda
kırın sürdürülebilirliğine ve
kır-kent dengesinin sürmesine
katkı yaparlar.
Geleneksel Pazar Yerleri
Pek çok kentsel yerleşimde
yerel yönetim ve planlama anlayışında
geleneksel pazar biçimlerinin
ihmal edilerek bunlar yerine
büyük marketlerin veya alışveriş
merkezlerin tercih edildiğini izliyoruz.
Öncelikle; kır ürünlerinin
organize perakendecilik ile sunulması,
üreticiye yansıyan kâr oranlarının
düşüklüğü nedeniyle kırın
ekonomik gelişmesini olumsuz etkiliyor.
İkinci olarak; pazar yerinin
oluşturduğu sosyal ilişki ve iletişim
ortamı ortadan kalkıyor. Üçüncüsü;
büyük market ve AVM’lerden edinilen
kır ürünleri pazardaki tazelik
ve ucuzlukta olmuyor.
Gelişmiş ülkelerde pazar yerlerini
kaybetmiş olmanın sıkıntıları hissediliyor.
Bu tür ülkelerde kent yönetimleri, yeni türden
organik ve hijyen özellikleri yüksek halk pazarları
kurmaya önem veriyorlar. Özetle; kentsel
mekânın oluşumu açısından pazar yerleri insanlığın
değerli buluşlarından biridir. Günümüzün
ve geleceğin kentleri de halk pazarlarının sürdürülebilirliğine
kalite, imkân ve kolaylık şartlarına
geliştirerek önem ve değer vermeliler.
Çağdaş kent yönetimi anlayışının eksenlerinden
biri halk pazarlarının kamusal alanlar olarak korunup
geliştirilmesidir.
10
Günümüzde sağlıklı, organik beslenme
yönündeki eğilimler giderek yükseliyor. Gıda
konusunda farkındalık ve bilinç düzeyinde artışlar
gözleniyor. Bu yönelimler organik pazar
yerlerini albenili tercihler haline getirmeye
başladı. Pek çok kent yönetimi tarafından sağlıklı
şartlara sahip organik halk pazarlarının
kurulması ve geliştirilmesi yönünde çalışmalar
var. Sağlık konusundaki yönelimler, kentin varlık
nedenlerinden biri olarak kamusal alan niteliğindeki
pazar yerlerine geri dönebilmek
için bir fırsattır.
Seyyar satıcılık vb. türünde marjinal ve
kayıt dışı sektör unsurlarının pek çok kentin
önemli sorunlarından biri olduğu biliniyor.
Pazar yerleri, kayıt dışılık ve marjinal ticaret
ile sosyal gerginlikler yaratmadan mücadele
etmenin araçlarından biri olarak da kentsel bir
fonksiyon yerine getiriyor.
Yapılar ve Açık Alanlar
Kent rantına odaklanan düşünce; caddeleri,
sokakları, meydanları ve parkları önemsiz
ve değersiz görür. Bu tür düşünceler, sadece
yapılardan kaynaklanan rantın çoğaltılmasına
odaklanır. Boş bulduğu ya da eskinin yıkıldığı
her alana çok daha yüksek ve yoğunluklu binalar
yapmak ister. Planlamanın tarihten süzülüp
gelen bir anlayış haline dönüşmediği
yerleşimlerde kentin soluk alma yerleri olan
yeşil açık alanlar ise ancak binalardan arta
kalan boşluklarda oluşur.
Günümüzde iki tür kentsel değişim izliyoruz.
Bunlardan birincisi, ekonomik ve sosyal
albenisini kaybeden, mekânsal ve demografik
yenilenme enerjisini yitirip küçülen kentlerdir.
İkincisi ise yaşadığı hızlı kentleşme süreci nedeniyle
dikey ve yatay eksenlerde değişip büyümekte
olan kentsel yerleşimlerdir.
Hızlı kentleşmenin yaşandığı yerleşimlerde
yeni binaların yapımı nedeniyle caddelerin,
sokakların ve boş alanların hızlı
değişimine tanık oluyoruz. Az ve orta gelirli
topluluklar için yapılan toplu konut kümeleri,
kentin konut sorununu çözmeye çalışırken,
diğer yandan da farklı toplum kesimleri arasındaki
boşluğu ve ayrışmayı büyüterek yeni
sorun kaynakları yaratıyor. Geleneksel yerleşim
bölgeleri bir seferde yıkılıyor; yerine birbirinden
uzun mesafelerle ayrık düzende çok
yüksek gökdelen tipi yapılar alıyor. Toplu
konut düşüncesindeki mantık, kentteki okullar
ve resmi kurumlar için de yürütülerek adeta
surlarla çevrilmiş özel bölgeler olarak düzenleniyor.
Sayıları giderek artan ‘zengin gettoları’
bu konuda zaten en seçkin örneklerden birini
oluşturuyor. Buradaki temel sorun, kentsel yaşamı
girişimli bir bütün haline getirmek yerine
kentte ayrışmış bölgeler ve topluluklar yaratma
yanlışıdır. Yapılan hata, kentin konu ve
sorunlarına tek tek ve ilişkisiz biçimde yaklaşmaktan
kaynaklanıyor. Kent bir bütündür. Dolayısıyla
geliştirme sürecinde de kent; ayıran,
ayrıştıran değil, bütünleştiren olmalıdır.
Kentsel Değişim ve Gelişim
Her kentin kendine has özellikleri
var. Bu nedenle hangi tür mimarinin ve
planlamanın kendi özüne ve biçimsel
dokusuna uygun olduğu üzerinde bütüncül
olarak düşünülmesi gereken bir
konudur. Ama her durumda tercih edilen
yapılaşma anlayışının kentte kamusal
alanların oluşmasına, varlığına ve
sürdürülebilirliğine imkân vermesi gerekir.
Kent, bütünü ilgilendiren konularda
kişilerin beğeni tercihleri ile yol
alamaz.
Cadde ve sokak bağlamında geliştirilen
mimari, kentin ‘kumaşı’ diyebileceğimiz
mevcut dokusuna ve insan
ölçeğine uygun olmalıdır. Kent daha
yoğun biçimde bir arada yaşamak anlamına
geldiğine göre kentsel gelişim
komşuluğun ve birlikte yaşamanın canlılığına
da saygı göstermek zorundadır.
Özellikle artifakt olarak isimlendirebileceğimiz
kütüphane, müze, kongre salonu veya ‘devlet
kapısı’ büyük yapıların yapılmasında kentsel
birlikte yaşamın canlılığının ve akışkanlığının
engellenmemesine özen göstermek gerekir. Bu
tür büyük yapıların oluşturulmasında kentsel
canlılığı sürdürülebilir kılmak için çok amaçlı
kullanımın göz önünde bulundurulması beklenir.
Bu kuralların çiğnenmesi durumunda kentin
ve nüfusun bölümleri görünür veya
görünmez duvarlarla ayrılmış ve ayrıştırılmış
olur.
Gelenek ve Kentsel Gelişme
Kentlerde önemli alanlardan biri, tarihten
süzülüp bugüne erişebilmiş olan geleneksel
semtlerdir. Bu tür alanların bölgenin tarihi yapısı
ile uyumlu bir şekilde geliştirilmesi gerekir.
Kentin değişik alt bölgelerini bütünsel
kimliğe uygun geliştirirken diğer yandan tek
tek fiziksel mekânların da bu anlayışa uyumlu
olması gerekir. Binalarda uygunsuz renklerin,
uzantıların, süslemelerin veya dışarıdan görülen
aksesuarların kullanımın önüne geçilmelidir.
Genel kabul görmüş ‘kimliğin korunması
anlayışı’ çerçevesinde yurttaşlar, fiziksel mekânın
içini kendi ihtiyaçlarına uygun olarak
düzenleyebilmekle birlikte dış görünümde bütünsellik
kuralına uygun olmak zorundadırlar.
Belli bir tarihe sahip çağdaş kentlerde izlediğimiz
durum budur.
Sağlıklı Kent
Yaşanabilir bir kent öncelikle sağlık özellikleri
ile kendini belli eder. Sağlıklı kentte
temiz su kullanımı ve kanalizasyon altyapısı,
kentin gelecekteki gelişimi de dikkate alınarak
uzun vadeli çözüme kavuşturulmuştur. Böyle
bir yerleşimde sağlıklı gıda erişim mümkün ve
kolaydır. Başta çocuklar ve kadınlar olmak
üzere kentli yurttaşlar parklar, meydanlar,
caddeler ve sokaklar gibi temiz ve bakımlı
kentsel mekânları korkusuzca ve güven içinde
kullanabilirler.
Kentte kamusal mekân, sağlık yapısı ile
koordineli yürür. Kamusal
mekân ve sağlık gerekleri
birbirleri ile doğrudan ilişkilidir.
Sağlık merkezleri
yurttaş eğitimi ve danışmanlığı
açısından kamusal
mekân özelliği gösterir.
Diğer yandan kütüphaneler
gibi diğer kültür temelli kamusal
mekânlar da yurttaşların
sağlık konusunda
bilgilenmeleri için imkânlar
sağlarlar. İyi özelliklerle
donatılmış halk pazarları
sağlıklı gıdaya erişim için
kentin önemli mekânları
arasında yer alır. Dünyada
hızla yaygınlaşan obezite
ve diyabet sorunlarını
önemseyen kent yerleşimleri,
kirlilik yaratan taşıt trafiğini azaltmaya
özen gösterirken yurttaşları yürüyüşe teşvik
eder. Taşıta bağlı yaşamın yaygınlaşmasında
hızla yaygınlaşan büyük alışveriş merkezlerinin
etkisi olduğunu söyleyebiliriz.
Kentin kamusal mekân özellikleri duruma
bağlı olarak olumlu veya olumsuz yönde kentli
yurttaşın psikolojisini etkiliyor. Başarılı kentsel
mekân uygulamaları zihinsel, duygusal ve bedensel
olarak daha sağlıklı bir kent toplumu
oluşturmak uygun zemini oluşturuyor. Giderek
kalabalıklaşan kentlerde özellikle yeşil alanlar
ve parklar, insanların ruhsal gerginliklerini atmaları
için önemli araçlardan biri olma fonksiyonunu
yerine getiriyor. Kentsel mekânların
daha sık, yaygın ve kitlesel kullanımı, komşulara
birbirlerini tanıma fırsatı verirken suç
oranını da düşüyor. Bu tür ortamlarda kurulan
sivil toplum yapılanmaları, çok yönlü sağlıklı
kentsel yaşama katkı veriyorlar.
Sağlıklı kent, yurttaşlar aidiyet duygusu
yaratır. İnsanlar kendilerini o yerleşime ait hissederler.
Sonuçta bu duygu, kendi çevrelerine
sahip çıkmalarına ve oradaki yaşanabilirlik
şartlarını iyileştirmeye gayret etmelerine
neden olur.
Kentsel Yeteneği Değerlendirmek
Bir işletme gibi bir kent de kenti oluşumunda
beceriler, yetenekler ve yetkinlikler
barındırır. Bu varlık, bilgi ve deneyim birikimini
ise en iyi o yerleşimde yaşayanlar bilmesi
gerekir. Kentin kamusal gündemini
oluşturmaya başlamanın başlangıç adımı,
kentte mevcut veya birikmiş olan yetenekleri
ve kaynakları belirlemektir. Böylece bu birikimin
değerlendirilmesine yönelik kamusal
mekân düzenlemesi ve kullanımı için gerekli
veri altyapısı sağlanmış olur. Yurttaşların kültürü
ile mekân arasındaki bu ilişkilendirme,
aynı zamanda sahiplendirme ihtiyacına da
çözüm olacaktır.
Kentte başarılı, sürdürülebilir projeler için
paydaşlık ve katılım birinci derecede önemlidir.
Bu tespit, kentsel mekânın oluşturulması
ve geliştirilmesi için de vazgeçilmez değerdedir.
Kentsel mekân projelerinde bundan etkilenecek
olan paydaşların katılımıyla yapılacak
beyin fırtınası türünde çalışmalar hem projeyi
iyileştirecek hem de sahiplenilecek ortak paydanın
oluşumunu sağlayacaktır.
Kentin fiziksel gelişimiyle ilgili olan plancılar,
mühendisler, mimarlar, trafik uzmanları
pek çok durumda kendi kariyer tanımlarına
içine sıkışık kalırlar. Hâlbuki kentin gerçek sahibi
olan yurttaşlar kentsel yaşam açısından
daha bütüncül bir bakışa sahiptir. Dolayısıyla
kentsel vizyonun ve mekânsal gelişme bakışının
oluşumuna kentli yurttaşları dâhil etmek
daha sürdürülebilir ve benimsenmeyi kolay
sonuçlara yol açar. Kentsel mekân oluşturma
ve geliştirme süreçlerinde kaliteyi artırmanın
yolu kent yönetimi ile kentsel paydaşlar arasındaki
iletişim ve etkileşimi artırmaktır.
Mekânın Sosyal Kullanımı
Kentteki iyileştirme ve geliştirme faaliyetleri
konusunda beklentiler, bunların yerel
yönetimler tarafından yapılması yönünde gelişiyor.
Kent yönetimlerinin oy ve takdir beklentileri,
sosyal ve kültürel yaşama ilişkin
çalışmaların halka “balık tutmayı öğretmek
yerine balık vermek” halini alması ile sonuçlandı.
Kentli yurttaşlarca yapılabilecek sivil
toplum faaliyetleri bile onlar adına kent yönetimleri
tarafından gerçekleştirilir oldu. Hâlbuki
halkın doğru yönlendirilmesi ve teşvik edilmesi
ile kentsel mekânların sosyal ve kültürel
kullanımına canlılık getirecek çok başarılı örnekler
yaratılabiliyor.
Park, meydan, kütüphane, müze gibi kentin
kamusal alanlarında canlı kullanımın kendiliğinden
oluşacağını varsaymak fazla
iyimserlik olur. Bu tür yerlerin, kentteki sosyal
yaşamı daha canlı hale getirmek üzere değerlendirilmesi
gerekir. Bu yöndeki ilk adım, kamusal
alan çevresinde yaşayan vatandaşların
söz konusu mekâna sahip çıkmalarının sağlanmasıdır.
Kent yönetimlerine düşen görev, kamusal
alanlarda ‘halk adına’ etkinlik yapmak
yerine bu tür faaliyetlerin bölge-yöre halkı tarafından
düzenlenmesini özendirmek ve yurttaşlara
bu yönlü bilgi ve deneyim
kazandırmaktır.
Kentin kamusal alanları genel olarak
kentte yaşayanlar tarafından bireysel ve pasif
biçimde kullanılırlar. Hâlbuki kent öncelikle
birlikte sosyal yaşam ve çoklu ilişki-iletişim
demektir. Kentteki faaliyet formlarının da bu
sosyal yönü yansıtması gerekir. Park, kütüphane
veya müze gibi mekânların yurttaş örgütlenmeleri
tarafından değerlendirilmeleri
beklenir. Mekânın yapısına uygun olarak
okuma günleri, yazma atölyeleri, resim çalışmaları,
açık alan kutlamaları, forumlar gibi pek
çok etkinlik düzenlenebilir. Yurttaşların doğrudan
bu tür konulara yönelmeleri ile çok daha
yaratıcı örnekler bulunacaktır. Yerel yönetimlere
ve kentteki güçlü sivil toplum kuruluşlarına
düşen görev ise semtlerde, mahallelerde
veya büyük yerleşim bölgelerinde bu tür faaliyetlerin
tohumunu ekmek amacıyla kolaylaştırıcılık
ile eğitim ve danışmanlık hizmetleri
vermektir.
Hep Birlikte
Kentsel mekânların canlandırılması konusunda
yapılacaklar iki tür
katılım ve liderlik gerektirir.
Bu gerekliliklerden üstten
alta doğru olanını
kentin üst yönetimi sahiplenir;
alttan üste doğru sahiplenme
ise yurttaşlar ve
sivil toplum kuruluşları tarafından
gerçekleştirilir.
Kentin kamusal alanlarının
değerlendirilmesi için
öncelikle mevcut mekânların
kullanım durumu tespit
edilmelidir. Kapalı mekânlar,
okul bahçeleri veya
parklar çoğu zaman yeterince
değerlendirilmeden
durmaktadır. Cadde ve sokaklarda
her boş bölümün
taşıt parkı olması gibi bir
ön kabul gelişmiştir. Hâlbuki bunların tamamı
daha canlı bir sosyal yaşam için değerlendirilebilir.
Kentin üst yönetimlerinin öncelikli görevlerinden
biri kamusal alanların kullanımı konusunda
kalın çizgilerle geliştirilmiş bir vizyon
oluşturmak ve bunun paylaşımını sağlamaktır.
Giderek kentlerin ‘taşıt parkı’ haline dönüştüğünü
dikkate alarak bu çıkmazdan kurtulmanın
da kentin üst yönetimlerinin öncelikli
sorumluluk ve görevlerinden biri olduğunu
söylemeliyiz.
Denemek
Başta bir bütün olarak kentin kendisi
olmak üzere kamusal alanlar karmaşık varlıklardır.
Kentin tamamında her şeyin bir anda
doğru ve yolunda gitmesini bekleyemeyiz. Bu
nedenle deneysel pilot uygulamalar yapmak
yararlı olur. Başarılı örnekler her zaman ilgi
çeker.
Diğer yandan kentsel mekân gelişimi ve
kullanımı küresel ölçekte başarılı ve başarısız
örneklere sahip bir alandır. Bu nedenle başka
ülkelerdeki gelişmeleri izlemek ve değerlendirmek
de yararlı olur.
11
DAYANIŞMAYA DAHA
ÇOK İHTİYACIMIZ VAR
Ülke olarak zor zamanlardan geçiyoruz.
Ekonomik koşullar, hiç olmadığı
kadar ağırlaşmış durumda.
Adı tam olarak, “Ekonomik Kriz”
konulmasa da;
Ortada bir krizin yaşandığı ortada.
Bununla birlikte toplumda daha da
ağır yara açan durum ise;
“Üst gelir grubu ile alt gelir grubu
arasındaki makasın daha da açılması”
H H H
Ekonomi de zorluk yaşayan ülkelerde
durum da hep böyle değil midir
zaten?
O bilindik ülkeleri getirin gözünüzün
önüne…
Sınıfsal ayrım şehirlerde adeta keskin
bir bıçak gibi kesilir.
Sadece bir caddenin ikiye böldüğü
yerlerin bir tarafında olabildiğince lüks
bir yaşam;
Diğer yanında ise aynı derecede fakirlik
vardır.
Elbette ülkemiz o denli bir ayrışma
içerisine girmedi, girmeyecekte…
Ancak alt gelir grubu için her geçen
gün yük olmaya başlayan koşulları da
görmezden gelemiyoruz.
Çünkü…
aydogansedat@hotmail.com
Çevremizde tıpkı sözünü ettiğimiz
ülkelerde olduğu gibi yaşamlar belirlemeye
başladı.
Yıllar öncesi olduğu gibi, çöpten
yemek arayan insanlar ile, servet değerindeki
evlerde oturanlar oluştu.
Bunun tek sebebinin gelir dağılımdaki
adaletsizlik olduğunu galiba herkes
biliyor.
Evet…
Sözünü ettiğimiz adaletsizlik artık
iyice ayyuka çıkmış durumda.
Ülkenin neredeyse yarıya yakınının
asgari ücret koşullarında yaşam sürmeye
çalışması ile;
Milyonluk araçları her yıl değiştirenler
arasındaki makas hepimizin gözü
önünde aralanıyor.
H H H
Tüm bunları umutsuzluk olsun diye
veyahut kara bir tabloyu anlatmak adına
yazmıyorum.
Biliyorum ki, bu zor günlerinde elbette
bir gün üstesinden gelecek kadar
güçlü bir ülkede yaşıyoruz.
Diyeceğim o ki;
“Şu zamanlarda galiba hiç olmadığı
adar “Toplumsal dayanışmaya” ihtiyacımız
var.”
Ve yine biliyorum ki, ülkemiz insanı
bu tür dayanışmaları her zaman dünyaya
örnek olacak boyutlarda yapmayı başarır.
Bugüne kadar örnek olduğumuz bu
bütünlüğümüz şu aralar artarak devam
etmeli.
Küresel boyutta artan zorlu ekonomik
koşullarda, diğer ülkelerden pozitif
anlamda ayrışmak için buna
ihtiyacımız var.
Elbette her zaman olduğu gibi…
Herkesin gücü yettiğince…
Herkesin gönlünden ne koparsa…
H H H
Yüreği büyük Türk Halkı, mutlaka ki
bunu da başaracak fazilete sahiptir.
O halde gücü yeten herkese buradan
bir çağrıda bulunalım;
“Hele ki kış şartlarının da kapıya dayandığı
dönemde kimsenin soğukta kalmamasına
gayret edelim.
Kimsenin gıdaya ulaşmada zahmet
çekmesine izin vermeyelim.
Hepimiz, hepimize sahip çıkalım;
Ve şu zamanları daha önce de yaptığımız
gibi el ele, gönül gönüle geçirelim.”
H H H
Dediğimiz gibi, gerçekten ama gerçekten
buna ihtiyacımız var.
Şimdi hayırda yarışma zamanı.
Düze çıkana kadar tam vakti…
Emine Girgin
eminagirgin@hotmail.com
ERKEKLERİN VE KADINLARIN
EN POPÜLER YALANLARI
Kadın olsun, erkek
olsun hepimiz
yalana
başvuruyoruz. Küçük ya da büyük, yalan
söylemeyen insan yoktur. Ama erkekler ve
kadınlar arasındaki en önemli fark, ne
amaçla bu yalana başvurduklarıdır.
Bu ay kadınların ve erkeklerin en popüler
yalanlarını sizler için toparladık..
ERKEKLERİN 5 POPÜLER YALANI
“TOPLANTIDAYIM”
Sosyal medya üzerinden sorduğum soruda
bu hemen hemen herkesin söylediği bir
14
yalan oldu. Bu yüzden ikinci favori yalanım
“toplantıdayım” Normal saatlerdeyse hiçbir
sıkıntı yok ancak bu toplantılar mesailerden
sonra sıkça olmaya başladıysa olaya el
atmak gerebilir benden söylemesi..
“YAPACAK OLSAM RUHUN DUYMAZ”
Biz kadınlar sanırım erkeklerden en çok bir
de bu yalanı duyuyoruz. “Ben yapacak
olsam emin ol senin ruhun bile duymaz”..
Sanırım hepimiz bir gün mutlaka bu yalan
içerikli cümleyi duyuyoruz ya da
duyacağız. Muhtemelen o adam onu çoktan
yaptı ve kendini savunmaya almak için
kendinden emin cümlelerle sizi kandırıyor.
“AŞKIM TELEFONUM SESSİZDE KALMIŞ,
DUYMAMIŞIM”
Türkçe meali, bir şeyler karıştırıyorum da o
an ararsan açıklama yapamam diye sessizde
yalanına başvuruyorum.
“SENDEN BAŞKA ASLA BAŞKA BİR KAD-
INA BAKMAM!”
Bunu inkâr ediyor olması gerçeği
değiştirmiyor. Erkekler doğası gereği başka
bir çekici dişi gördüğünde genellikle ilgilenirler.
“BEN YALAN SÖYLEMEM!”
Yalanların en büyüğü de asla yalanı
Geçtiğimiz günlerde gazeteci
arkadaşlarımızla “kıskançlık”
konusu açıldı.
Ben durduk yere “sevdiğimi,
dostumu, yakın arkadaşımı kıskanırım
arkadaş” dedim, oradan
koptu papaz…
Karşımdaki “Ben kimseyi
kıskanmam, öyle bir yapım yok”
diye itiraz edince tartışma epey hararetli
bir hal aldı.
Hatta ikiye bölündük.
Kıskananlar, kıskanmayanlar…
Tartışmayı sonuca bağladık mı
elbette hayır ama ben konuyu önemsedim.
Ve düşüncelerimi paylaşmak istedim.
Çünkü bütün meselelerin, sorunların,
toplumsal olayların özünde
bu duygu yatıyor aslında…
Öyle değil mi?
“Kıskançlık…”
Sevgiye yakın ama nefretle arasında
ince bir çizgi var.
Kontrol edilemediğinde bir sevginin
öfkeye hatta nefrete dönüşmesi
tam olarak bundan…
Sorun tam da burada…
Elbette uzmanı değilim ama
gözlemlediklerim, fark ettiklerim
beni bu sonuca ulaştırdı.
Kontrol edebildiğinde her duygu
KİMLER
KISKANIYOR?
BEEEEN…
Özge Zaim
ozgezaim1@gmail.com
güzel aslında…
“Ben sevdiğimi, yakın arkadaşımı,
dostumu kıskanırım” dediğimde kast
ettiğim de tam olarak bu…
Tatlı bir his, çizgiyi aşmazsan…
Sosyal medya devri ya, vallahi
sevdiğim, özümsediğim bir insan
hoşlanmadığım birinin paylaşımını
beğendiğinde bile bozuluyorum diye
sesli düşündüm, kahkaha attılar.
“Yok artık” dediler…
Çoğu kişinin benimle aynı fikirde
olduğuna yemin edebilirim
ama ispat edemem işte…
Kabul etmezler.
Biliyorum.
“Yüzleşmek” cesaret eder.
Kendinle yüzleştiklerini başkalarıyla
yüzleştirmek ise daha büyük cesaret
ister…
Benim burada anlatmak istediğim
nokta kıskançlığı hastalık düzeyine
getirmemek…
Konu kıskançlık bile olsa “an’da”
yaşanırken güzel…
Takıntı haline getirmeden, kendine,
karşındaki kişiye zarar vermeden
duyulan her his saygıyı hak eder
bence…
Nasıl ki hatasız insan yok…
Kıskanmayan insan da yoktur
be kardeş…
BIRAK…
Herkesin hayatından sonbahar
geçsin.
Gözlerinde umutsuz bir arayış,
gereksiz bir neşe tasavvur etsin.
Bırak çözmeye çalışsınlar seni,
sesli perdeyi…
Anlamsızlıklar içerisinde “anlam”
arasınlar.
Ulaşan olduğunda o perdeye hak
edilmiştir belki görünmeyenin ötesine…
Hayat ki nasıl bir zıtlıklar silsilesiyse,
insan da kendi zıtlıklarının silsilesi
olsun.
Bırak…
Hep bundan olmadı mı yaşanamayanlar?
Gençlik ateşine hep ket vurulmadı
mı?
Hata yaparım korkusuyla hep
geçiştirmelere alışılmadı mı?
Vazgeçilmedi mi çoğu şeyden?
Aşktan hep kaçıldı mı?
Aşkı ararken kendi “aşksızlığımızda”
yok olmadık mı?
sevmedikleri. Şimdi erkeklerin geneline
baktığımızda bir kadını elde etmek için,
daha doğrusu yatağa atabilmek için birçok
yalana başvurabilirler. Zafere giden her yol
mubahtır onlarda. Sonunu çok
düşünmezler, hedef odaklıdırlar. Bu yüzden
yalana başvurabilirler. Yalanlarını
yakalayan bir kadına rastladıklarında da,
ilk savunmaları asla yalan söylemiyor
oluşlarıdır.
KADINLARIN 5 POPÜLER
YALANI
“DEDİKODUYU SEVMEM”
Biz kadınlar bir araya gelince,
başkalarının hayatlarını irdelemeyi
çok severiz. İstisnalar
olsa da dedikoduyu
sevmeyen kadın yoktur.
Ama tabi dedikoducu
damgası yememek için
genellikle “dedikodu
yapmayı sevmem, yapanı da
sevmem” yalanına
başvurmayı tercih ederiz.
“SEN İKİNCİSİN”
Biz kadınlar eğer bir erkekle
cinsel birliktelik yaşadıysak hayatımıza
giren yeni bir erkeğe asla bunu
açıklayamayız. Genellikle her hayatımıza
giren erkek “ikinci” erkek olur.
“MADDİYAT ÖNEMLİ DEĞİL”
Evet, bir erkeğin kişiliği her zaman bizim
için çok önemli ama maalesef günümüz
şartlarında maddiyatta fazlasıyla önemli. O
yüzden aslında hepimiz erkeğin maddi
güce sahip olmasını isteriz ama bunu dile
getiremediğimiz için “maddiyat değil kişilik
önemli” yalanını söyleriz.
“YOK BİR ŞEY”
Herhangi bir sebepten dolayı erkek
arkadaşımıza kırıldıysak eğer, “neyin var?”
sorusuna hiç şaşmayacak cevabımızdır
“yok bir şey”
Kesinlikle bir şey var ve bunu erkek
arkadaşımız anlamıyordur.
Aslında kadın o an erkeğin
kendi hatasını anlamasını, ilgilenmesini,
“Yok yok, senin
var bir şeyin” demesini beklemektedir.
Ama ne yazık ki
erkekler düz mantıklıdır.
“EVLİLİK BANA GÖRE
DEĞİL”
Bir kadın bu cümleyi kuruyorsa,
ya erkekleri henüz
evlilikten bahsetmemiştir ya
da evelenebileceği birini
henüz bulamamıştır. Yoksa
biz kadınlar doğru bir
erkekle mutlu bir yuvayı hep
hayal ederiz.
15
Eskişehir Barosu’nun bünyesinde kurulan ve
Türkiye’nin ilk ve tek projesi olan “Ayrımcılıkla
Mücadele Komisyonu” başkanı olan Avukat
Hüseyin Akçar ile konuştuk
“Hedef : Dil ayrımcılığını
ortadan kaldırmak”
Günümüzün en önemli
meselesi aslında
“ayrımcılık…”
Kadından tutun, çocuğa,
cinsiyet tercihine, dile,
dine, ırka…
Bizden olmayanı, bizim gibi
olmayanı “ötekileştirme”
çabası…
Eskişehir Barosu bu düzene
yeter artık diyor,
ayrımcılığa, ayrımcı dili
durdurmayı hedefliyor.
Ve çok önemli bir
çalışmaya imza atıyor.
Türkiye’de de bir ilk aslında
16
bu çalışma…
Eskişehir Barosu tarafından
“Ayrımcılıkla Mücadele
Komisyonu” kuruluyor.
Eskişehir Barosu siyasi
parti il başkanlarından,
belediye başkanlarından
“ayrımcı dili” terk edeceksiniz
sözü alıyor.
Ayrımcılıkla Mücadele
Komisyonu Başkanı Avukat
Hüseyin Akçar ile projenin
detaylarını konuştuk.
Hüseyin Akçar, “Tek
amacımız ayrımcılığı önlemek”
diyor.
Ayrımcılıkla Mücadele
Komisyonu nasıl kuruldu?
Ayrımcılıkla Mücadele
Komisyonu Eskişehir Barosu
bünyesinde 2020 yılında kuruldu.
Komisyonda şu an da 50 aktif
gönüllü meslektaşım var. Bu 50
meslektaşımla birlikte her hafta
Cuma günü çalışmalarımızı
yürütüyoruz. Toplantılarımızı
yapıyoruz. Bu toplantılarımıza
katılan bütün meslektaşlarımızın
sizin nezdinizde de ben çok
teşekkür ediyorum. Çünkü gönüllü bu çalışmalara katılıyorlar.
Bu çalışmalara “gönül” vermelerinin sebebi nedir peki?
Sebebi de bir şeyleri değiştirmek istiyoruz. Nedir o bir şeyleri
değiştirmek? Ayrımcılığın aslında dilde olduğunu, dildeki
farklılığı ortaya çıkarmanın önemli olduğunu düşünüyoruz.
Bunun için ortaya çıktık. Bu komisyonun kurulmasında emeği
geçenlere ben teşekkür ediyorum ama bu komisyonun
kurulması için fikir ortaya atan değerli meslektaşım Alparslan
Çankaya’yı anmadan geçemem, Kübra Yıldırım, Avukat Feyza
Mert’i anmadan geçemem. Onlar çok önemli bir fikir attılar. Biz
bu fikrin önderliğini yapıyoruz şu an da. Liderliğini yapıyoruz.
Birlikte topyekûn gerçekleştiriyoruz. Bu konuda Eskişehir
Barosu Yönetim kuruluna, sayın başkanımız Avukat Mustafa
Elagöz’e de bize inandıkları için teşekkür ediyoruz.
Komisyon olarak şu ana kadar ne gibi çalışmalar
gerçekleştirdiniz?
Pandemi sürecinde zoom üzerinden birden
fazla etkinlik gerçekleştirdik. İnsan hakları
eğitimi, LGBT eğitimi, temel kavramlar
eğitimi, mülteci hukuku eğitimi, kırılganlık
eğitimi… Bunların hepsini tamamladık ve
sonrasında sokağa çıkma yasakları biter
bitmez de yüz yüze toplantılarımızı yapmaya
başladık. Çok verimli projelere imza
attık. Bunlardan bir tanesi “ayrımcı dili terk
et projesi.” İlk önce bununla ilgili bir kamu
spotu hazırladık. Tamamıyla
meslektaşlarımızın oynadığı bir kamu spotuydu
bu. Bütün şehrimizin
billboardlarında, LED ekranlarında
yayınlandı. Bir farkındalık yarattık.
Sonrasında dedik ki başta belediye
başkanlarımız, siyasi parti il başkanlarımız,
sivil toplum örgütlerimiz, vakıflarımız, bunlara
yönelik bir farkındalık çalışması
yürütelim ve diyelim ki ayrımcılığın dilde
olduğunu, ayrımcı dili terk edeceklerine
dair, çalışmalarında ayrımcı dili
kullanmayacaklarına dair bir taahhütname
alalım onlardan.
Çalışmalara nasıl start verdiniz?
İlk önce siyasi parti il başkanlarımızla
başladık. 34 tane aktif siyasi parti il
başkanımız varmış. Hepsine ayrı ayrı
ulaştık, ayrı ayrı davetiyemizi ulaştırdık.
Burada bir ayrımcılık yapmadık. Sağ olsun
burada baro personelimiz çok ayrı bir
şekilde çalışma yürüttü. Baro hizmet
binamız, baro yönetim kurulumuz ve baro
başkanımız başkanlığında 34 il
başkanımızı davet ettik. Dedik ki bu siyasi
parti çalışmalarımızda anayasanın 10’uncu
maddesi gereği ulusal mevzuatlar,
uluslararası mevzuatlar çerçevesinde
ayrımcı dili kullanmayacağınıza söz verir
misiniz basının önünde diyerek. Buradan
yaklaşık 15 tane il başkanımız bu taahhütnameye
imza attı. Tabi davet ettiklerimizin
yeri boş kaldı. Onları da biz çektik, basına
verdik. Çünkü kimin imza atıp kimin imza
atmadığı önemliydi. Şunu da söylemeliyim
ki tüm Türkiye’de yapılan tek projeydi. Ne
Türkiye Barolar Birliği ne de bir başka baro
yapmadı bunu. Bunu Eskişehir Barosu
yaptı. Bu açıdan çok önemli bizim için.
Bu proje sadece Eskişehir’de yürütülen
bir proje o zaman… Bu çok önemli…
Tüm Türkiye’de ayrımcı dili terk et projesi
Eskişehir Barosu tarafından yapılıyor. Çok
güzel geçti o gün ki taahhütname törenimiz…
Sonrasında bunu nasıl yürütelim,
nasıl devam ettirelim dedik. Eskişehir ilindeki
15 belediye başkanımızı davet edelim
dedik. Komisyon üyelerimizle birlikte bire
bir ziyaretler gerçekleştirdik. Kurya ile
göndermedik davetiyeleri, birebir ziyaret
yaptık. Günyüzü’nden, Mihalgazi,
Sarıcakaya, Çifteler, Sivrihisar, İnönü,
Büyükşehir Belediye Başkanlığı,
Odunpazarı, Tepebaşı, 15 tane bütün
belediye başkanlarımıza bizzat gittik, sunduk.
Fakat baktık ki 9 belediye başkanımız
geldi. Gelemeyenler belediye başkan
yardımcılarını ya da temsilcilerini gönderdi.
İmza törenimizi 22 Ekim’de gerçekleştirdik.
Ve dedik ki belediye çalışmalarında
ayrımcı dili terk edeceğinize dair, basının
önünde bu taahhütname metnini imzalar
mısınız? diye sorduk.
Gelmeyen oldu mu?
9 belediye başkanımız imzaladı.
Farkındaysanız farklı farklı partiler var.
MHP, CHP DSP var ama Adalet Kalkınma
Partisi’nden belediye başkanlarımızı
göremedik. Halbuki hiç ayrım gözetmeksizin
hepsini ayrı ayrı ziyaret etmiştik.
Anlayamadık. Bir siyasi parti çalışması
değil bu. Eskişehir Barosu’nun
çalışmasıydı. Eskişehir Barosu tarafsız bir
örgüt. Bunu kabullenemedik ama kendileri
bilir. Basına deklare ettik. Basınla
paylaştık.
Bundan sonraki
süreç nasıl
işleyecek?
Taslak programda 6
Aralık’ta, Baro yönetim
kurulumuz da
bunu onaylarsa bu
sefer basın grubunu
çağırmak istiyoruz.
Ayrımcılığın dilde
başladığını, burada
da gazetelerin,
radyoların, televizyon
kanallarının
çok önemli bir
yerinin olduğunu
düşünüyoruz. Bu
sefer gazetelerimizin
RÖpoRtAj
Özge Zaim
genel yayın yönetmenlerini, radyoların
sahiplerini veya temsilcilerini çağıracağız,
kanalların genel yayın yönetmenlerini
çağıracağız. Yaptığınız yayınlar da
paylaşımlar da ayrımcı dili
kullanmayacağınızı bize taahhüt eder
misiniz diyeceğiz. Bakalım kimler gelecek
göreceğiz.
Son olarak eklemek istedikleriniz?
Bir önemli çalışmayı daha yürütüyoruz.
Okullarda çok fazla mülteci diyoruz ama
Afgan çocuk var. Eğitim alıyorlar. Rehberlik
araştırma merkezindeki öğretmenlerle
görüştük. Okullarda bu çocuklarımızın
durumları nedir, bunlara en iyi teması kuracak
rehberlik öğretmenlerini bir nevi bilgilendirmek
gerekiyor dedik. Böyle bir yola
çıktık. Şu anda müfredat programı
hazırlandı. İlk etapta rehberlik
öğretmenlerimizi bilgilendireceğiz. Eğitim
gibi değil de söyleşi gibi. Okullarda mülteci
hukuku söyleşilerini devam ettireceğiz.
Bunların yanında eğitimlerimiz devam
ediyor. Meslektaşlarımızın eğitimi devam
ediyor. Baro çatısı altında farkındalık yaratmak
için çıktığımız ayrımcılıkla mücadele
komisyonunda meslektaşlarımızla
çalışmaktan büyük bir onur duyuyorum.
Buradaki tek amacımız ayrımcılığı önlemek.
Her türlü ayrımcılık aslında… Bütün
anlamda düşünüyoruz.
Çok teşekkür ederiz Hüseyin Bey…
Ben çok teşekkür ediyorum.
17
Elektrikli yarış aracı üreten ESOGÜ’lü gençler oluşturdukları
“Mavera Teknoloji Takımı” ile oldukça kararlı
“Tamamen yerli bir
araç yapmak istiyoruz”
Bir takım düşünün…
İnançlı, azimli, çalışkan…
Her şeyden önce “ekip ruhu” var.
Birliktelik…
Çıktığın yolda en önemli ayrıntı da bu değil mi?
Eskişehir Osmangazi Üniversitesi bünyesinde
“Mavera Teknoloji Takımı” kuruluyor.
2017 yılında araştırma üzerine kurulan takım
ardından araştırmanın yanında elektrikli araç
üzerine de çalışmalar yapıyor.
Takım tarandan üretilen araçlarından ilkine,
“Devrim 26” ikincisine ise “Kuasar” adı veriliyor.
Eskişehir markası olan devrim araçlarının ilk
aracın isminin belirlenmesinde etkisi elbee
büyük…
25 kişiden oluşan ekibin sloganı ise bu sebeple
“Kaldığı yerden devam” olarak belirleniyor.
Takımın sponsorlarından biri olan Murat Çağlar,
25 kişilik ekibi ziyaret ederek, çalışmaları
hakkında bilgi alıyor.
Bizlere de gözlemlemek düşüyor.
Ortam harika…
Şirin bir atölye, sıcak ve candan ilişkiler…
En önemlisi de karşımızda geleceğe dair umutlu
ve inançlı gençler var.
Genç beyinlerin elbee destekçileri de çok…
Mühendislik- Mimarlık Fakültesi Dekanı Prof.
18
Dr. Muammer Kaya, ESOGÜ Proje Danışmanı Dr.
Öğretim Üyesi Atabak Najafi, Tasarım
Danışmanı Öğretim Görevlisi Parvin Ghorbanzadeh
Dizaji, Eskişehir Osmangazi Üniversitesi
Rektörlüğü’nün emekleri büyük…
Atölyelerinde bir araya geldiğimiz ekibin Takım
Kaptanı Elektrik- Elektronik Mühendisi 4. sınıf
öğrencisi Onur Erkuş, ilk olarak kendilerini
tanıtıyor:
“Mavera Teknoloji Takımı olarak Eskişehir Osmangazi
Üniversitesi bünyesinde kurulmuş olan
bir proje takımıyız. 2019 senesinde Devrim 26
Elektromobil takımı, 2020 ve 2021 senesinde
Mavera Teknoloji Takımı olarak “Teknofest”
bünyesinde bulunan
Tübitak Efficiency
Challenge elektrikli araç yarışlarına
katılım sağladık.”
Vizyonlarından da bahsediyor Onur Erkuş,
“Yenilikçi, akılcı, ilkeli ve sorumlu yaklaşımımızla
Mavera Teknoloji Takımı’nı ESOGÜ’de
mühendislik öğrencilerinin düzenli olarak
teknolojiyi her alanda takip edebileceği ve
çeşitli yarışmalarda destek görebileceği bir
marka haline getirmek için çalışmaktayız.”
3 yıldır takımda olduğunu ve 2 yıldır da takım
kaptanlığını yaptığını belirtiyor Erkuş…
Takımın 2017 senesinde araştırma üzerine
kurulduğunu ifade ediyor ve devam ediyor:
“O sene yarışmaya katılmadık. Daha teknik
değildik çünkü kendimizi hazır hissetmiyorduk.
2018-2019 senesinde
ise tam olarak bir teknik
ekip kurduk ve
yaptığımız
araştırmaları tasarıma dönüştürmeye başladık.
İlk senemizde yarışmaya katılmaya karar verdik,
ikinci senemizde yarışa katılmaya karar verdik”
Mevara Teknoloji takımı “Devrim 26” adını
verdikleri kendi üretimi ilk araçları ile yarışmaya
katılıyor.
Ekip 77 takım arasında 20’inci oluyor.
İlk araçlarına Devrim 26 adını vermelerinin nedeni
ise devrim araçlarının kötü bir tarihi olması
ve devrim ruhunu yeniden yaşatmak ve
canlandırmak istemeleri…
Devrim 26’dan sonra ikinci araçlarını üreten
takım, bu araca da “Kuasar” adını veriyor.
Bu kez daha tecrübeli olduklarını kaydeden Kaptan
Erkuş, şöyle konuşuyor:
“2019-2020 yılında biz takım olarak yeni bir araç
yaptık. Bu sefer daha tecrübeliydik. Pandemi
sebebiyle yarışmaya katılamamıştık. Bu sene
ekibimiz 25 kişiden oluşuyor. Mezun olan
arkadaşlarımız da var. Ekibin bu yıl 4’üncü yılı ve
mezun olan arkadaşlarımız bize her türlü
desteği veriyor. 25 kişilik bir ekip, daha çok
sürdürülebilir bir ekip olmayı istiyoruz. Bu yüzden
tecrübeli arkadaşlarımız olduğu için alt
sınıaki arkadaşlarımızı seçiyoruz genelde.
Elektrik mühendisi, Makine Mühendisi ve Bilgisayar
Mühendisinden oluşan bir ekibiz. Yerli
parçalarımız da var. Bizim kendi tasarlayıp
üreiğimiz parçalarımız var. Elektrik motorumuz
bizim kendi yerli parçamız örneğin.
Mekanik olarak çoğu sistemimiz bizim kendi
yerli parçamız. Direksiyon sistemimiz vs. de
öyle, biz tamamen yerli bir araç yapma
hedefindeyiz. Bu sene de inşallah o hedefimize
ulaşacağız. Şu an aracımız yüzde 60 yerlilik seviyesinde.
Bu sene inşallah bu sene 100’lere
yaklaştırmayı planlıyoruz.”
Bu aracın oluşum süresi hakkında da bilgi
veriyor Erkuş,
“Bu aracı pandemi sürecinde tamamladık.
Yaklaşık 7-8 ay araştırma ve tasarım sürecimiz
oldu, pandemi nedeniyle tamamen uzaktan
oldu. Yaz ayı başında da atölye çalışmalarımıza
başladık. Haziran ayından Ağustos ayının sonuna
kadar da 3 ay aracın üretimini tamamlamaya
çalıştık. O şekilde giik. Geçtiğimiz sene
de bu aracı geliştirdik. Önümüzdeki sene de
göze daha hitap eden, daha verimli bir araç
yapmayı düşünüyoruz.”
Erkuş, takımın bundan sonraki hedeflerini ise
şöyle açıklıyor:
“Elektrikli araba projesi için gerekli çalışma alt
yapısının kurulması. Çalışma gruplarının hangi
alanlarda çalışması gerektiğinin belirlenmesi.
Üniversite ve Eskişehirli firmalardan destek
alınması.”
Takım pilotu Kaan Demirel ise kısaca özetliyor
aslında süreci:
“İki senedir bu takımdayım. Çok büyük zorluklarla
başladık. Geçtiğimiz yıllar da büyük aksilikler
yaşadık ama bu seneye hazırız.
Başaracağız.”
Sponsorluk Sorumlusu Meltem Fıstıkçıoğlu ise
kız öğrencilere şu çağrıyı yapıyor:
“Sponsorlarımızın bize olan inanç ve destekleri
bizim için çok önemli. Kadın mühendis
adaylarının elektrikli araç projesinin içinde
olması çok keyif verici. Ekibimize 3 kız öğrenci
başladık. Ne mutlu ki bu sene ekibimizin kız
öğrenci sayısı arı. Kız ve erkek öğrencilerin
bakış açısı birbirini tamamladığı için tasarımlar
da daha güzel çalışmalar ortaya çıkıyor. Ben
çalışmaktan çok mutluyum.”
Biz izlerken, dinlerken gurur duyduk…
Başta “Mavera Teknoloji Takımı” olmak üzere,
Mühendislik- Mimarlık Fakültesi Dekanı Prof.
Dr. Muammer Kaya, ESOGÜ Proje Danışmanı
Dr. Öğretim Üyesi Atabak Najafi, Tasarım
Danışmanı Öğretim Görevlisi Parvin Ghorbanzadeh
Dizaji, Eskişehir Osmangazi Üniversitesi
Rektörlüğü’ne sonsuz teşekkürler…
19
Eskişehir’in “Anadolu Bacıları”
gösterileriyle hayran bırakıyor
Eskişehir Anadolu Bacıları Derneği Tiyatro Topluluğu’nun “Zafere Götüren Analar”
isimli oyunu Bozüyüklülerle buluştu. Topluluğa çeşitli illerden davet var.
Eskişehir Anadolu Bacıları Derneği Tiyatro
Topluluğu tarandan geçtiğimiz haalar
içinde sahnelenen “Zafere Götüren
Analar” adlı tiyatro oyunu Bozüyüklüler
ile buluştu.
Cumhuriyet ve Atatürk Haası
nedeniyle Bozüyük Belediyesi
Metristepe Kültür Merkezi’nde
sahnelenen tiyatro oyunu
yoğun ilgi gördü. Program ilk
olarak şehitler için yapılan 1
dakikalık saygı duruşu ve akabinde
İstiklal Marşımızın
okunması ile başlarken,
ardından Bilecik Anadolu
Kadınları Derneği’nin kuruluş
amacı hakkında bilgilendirme
yapıldı. Daha sonra Bilecik Anadolu
Kadınları Derneği’nin halk oyunları
ekibi tarandan hazırlanan folklor gösterisi
sahnelendi. Programın devamında
kahraman Türk kadınlarının konu edildiği
tiyatro oyununu ilgi ve beğeni ile
izlendi. Zaman zaman duygusal
anların yaşandığı oyun, sonunda
Bozüyüklüler tarandan ayakta
alkışlandı. Program bitiminde
sahneye gelen Kaymakam
Adem Öztürk ve Belediye
Başkanı Mehmet Talat
Bakkalcıoğlu, tiyatro ekibini
tebrik ederek başarılarının
devamını dilediler.
Programı İlçe Kaymakamı
Adem Öztürk, Belediye Başkanı
Mehmet Talat Bakkalcıoğlu,
Kent Konseyi Başkanı Nurein
Oydu, muhtarlar, siyasi parti temsilcileri,
sivil toplum kuruluşu temsilcileri
ve vatandaşlar izledi.
20
En “Hayırlı” etkinlik
Motosiklet tutkunları onkolojide tedavi gören çocuklar için bir etkinliğe imza aı.
Hastane önünde toplanan motosiklet tutkunları hastane önünde tedavi gören
çocukların tek tek isimlerini okudu, hediyeler dağıı, gösteri yaptı.
Eskişehir’de onkoloji servisinde tedavi
gören çocuklara destek olmak amacıyla
toplanan motosiklet derneği üyeleri ve
AKUT Eskişehir gönüllüleri, hem çocuklara
hediye dağıı, hem de hastane
önünde isimlerini tek tek okuyarak onları
çok mutlu ei.
Eskişehir’de bir araya gelen bazı motosiklet
derneği üyeleri ve AKUT Arama Kurtarma
Derneği Eskişehir gönüllüleri,
Osmangazi Üniversitesi Çocuk Hematoloji
ve Onkoloji Servisi’nde tedavi gören
çocuklar için etkinlik düzenlendi.
Farkındalık oluşturmak amacıyla motosikletlerle
ve AKUT Eskişehir’e bağlı
araçlarla kent merkezinde konvoy
oluşturan grup, ardından soluğu hastanede
aldı. Serviste görevli hemşireler
vasıtasıyla yiyecek, içecek, kıyafet ve
çeşitli hediyeleri çocuklara ulaştıran grup
üyeleri, sonrasında çocukların kaldıkları
odaların pencerelerinin baktığı alana
geçti. Burada hoparlör ile çocukların isimleri
ve yaşları okunarak, onların bu
süreçte yalnız olmadıkları göstermek ve
mutlu olmalarını sağlamak hedeflendi.
“Sevgimizi paylaşarak bu mücadeleyi
veren çocuklarımıza da güç vereceğiz”
Yapılan etkinliğin amacı hakkında bilgilendirmede
bulunan 222 Eskişehir Motosiklet
Derneği Başkanı Gürkan Güler,
“Türkiye’de her yıl 2 bin yeni lösemili
çocuk vakası ortaya çıkıyor. Lösemili
çocuklarımızın tedavi süreçleri tamamen
steril ortamlarda devam ediyor. Bu nedenle
tedavi süreçlerinde onlarla bir
arada bulunamıyoruz. Ancak tedavileri
devam ederken, çocuklarımızı manevi
olarak yalnız bırakmıyoruz. Tedavilerini
tamamlayarak bu amansız hastalığı
yenen tüm kahraman çocuklarımızı ve
ailelerimizi yürekten kutluyoruz. Umuyoruz
ki iyileşerek maskelerini atma ve
hayallerine koşma sırası diğer tüm
çocuklarımıza gelecektir. Bu süreçte birbirimize
vereceğimiz destek çok önemlidir.
Sevgimizi paylaşarak bu mücadeleyi
veren çocuklarımıza da güç vereceğiz”
dedi.
21
Odunpazarı Belediyesi’nin projesi olan Halk Market’e Yılın Sosyal Sorumluluk Projesi ödülü geldi
Halk Market ödüle
doymuyor
‘Paranın ve kredi kartının
geçmediği market’
olarak bilinen
sosyal yardım modeli
Halk Market, Eskişehir
Başarı Ödülleri’nde Beyond
Yılın Sosyal Sorumluluk
Projesi
Kategorisinde ‘halk
oylaması’ ile ödül aldı.
Ödül töreninde konuşan
Başkan Kurt, Halk
Market’i ödüle layık
gören herkese teşekkür
etti. Başkan Kurt,
yaptığı konuşmada:
“Cumhuriyet bilhassa
kimsesizlerin kimsesidir,
mantığıyla ortaya
koyduğumuz bir sosyal
belediyecilik anlayışı
ile Halk Market’i
kurduk. Herkesi Halk
Market’e desteğe
davet ediyorum.” dedi.
24
Odunpazarı Belediyesi’nin ‘paranın ve kredi kartının
geçmediği market’ olarak bilinen sosyal yardım modeli
Halk Market, bir ödüle daha layık görüldü. Halk Market,
54 kategoride ödülün verildiği Eskişehir Başarı Ödülleri’nde
Beyond Yılın Sosyal Sorumluluk Projesi
Kategorisinde ‘halk oylaması’ ile ödül aldı.
En iyilerin seçildiği Eskişehir Başarı Ödülleri’nin
ödül töreninin sunuculuğunu Soner Yüksel ve
Özge Ulusoy yaparken, geceye Odunpazarı Belediye
Başkanı Kazım Kurt’un yanı sıra siyaset,
medya ve cemiyet hayatından birçok kişi
katıldı. Gece de Odunpazarı Belediyesi Halk
Market, Beyond Yılın Sosyal Sorumluluk
Projesi Kategorisinde ‘halk oylaması’ ile
ödüle layık görüldü. Ödülü Odunpazarı
Belediye Başkanı Kazım Kurt, Beyond
yönetim kurulu başkanı Bayram
Selvi’den aldı.
“ESKİŞEHİRLİLERİN
KATKISIYLA ÇALIŞMALARIMIZI
SÜRDÜYORUZ”
Ödül töreninde konuşan Başkan Kurt,
Halk Market’i ödüle layık gören herkese
teşekkür etti. Başkan Kurt, yaptığı konuşmada
şunları söyledi: “Cumhuriyet bilhassa kimsesizlerin
kimsesidir, mantığıyla ortaya koyduğumuz
bir sosyal belediyecilik anlayışı ile Halk Market’i
kurduk. 6 yıldır da bütün Eskişehirlilerin katkısıyla
çalışmalarımızı sürdürüyoruz. Ben, bunun takdir
edilmesini çok önemli buluyorum. Hepinizi de Halk
Market’e desteğe davet ediyorum.”
Odunpazarı Belediye Başkanı Kazım Kurt Orhangazi Mahallesi sakinleriyle buluştu
Kurt “Birlikte yönetelim
istiyoruz”
Odunpazarı Belediye Başkanı Kazım
Kurt, mahallelerde gerçekleştirilen
“buluşma etkinlikleri” ile vatandaşlarla
bir araya gelmeye devam ediyor.
Başkan Kurt, 71 Evler, Emek ve Gündoğdu
Mahallesinin ardından, son olarak
Orhangazi Mahallesi’nde
hemşehrileriyle buluştu. Hemşehrilerinin
istek ve taleplerini ilk ağızdan dinleyen
Başkan Kurt, bu istek ve
talepleri ilgili müdürlere iletti.
Odunpazarı Belediye Başkanı Kazım
Kurt, mahalle ziyaretlerini sürdürüyor.
Daha önce 71 Evler, Emek
ve Gündoğdu Mahallelerinde hemşehrileriyle
buluşan Başkan
Kurt’un son adresi Orhangazi
Mahallesi oldu. Orhangazi
Halk Merkezi’nde
hemşehrileriyle buluşan
Başkan Kurt’a CHP Odunpazarı
İlçe Başkanı Rahmi
Çınar, Odunpazarı Belediyesi
Başkan Yardımcısı
Emre Genç, meclis üyeleri,
birim müdürleri ve Orhangazi
Mahallesi Muhtarı
İhsan Çağlar eşlik etti.
Hemşehrilerinin istek ve
taleplerini dinleyen Başkan
Kurt, bu istek ve talepleri
ilgili müdürlere iletti.
“BİRLİKTE YÖNETELİM
İSTİYORUZ”
Halk buluşmasında konuşan
Odunpazarı Belediye
Başkanı Kazım Kurt, Odunpazarı
Belediyesi’nin bütün
müdürlerinin ve başkan
yardımcılarının buluşmada
yer aldığına dikkat çekti.
“Biz, ekip olarak mahallemizin
sorunlarını dinleyelim;
birlikte neleri daha
kolay çözebiliriz, konuşalım,
sohbet edelim istedik.
Hem muhtarımızın hem de
sizlerin taleplerini arkadaşlarımız
not alacak. Kısa sürede
acil olarak
çözebileceklerimizi çözelim, uzun vadede
çözülecek olanları da programa
alarak, önümüzdeki yıla yetiştirelim”
diye konuşan Başkan Kurt, pandemi nedeniyle
çok uzun süre mahallelerde toplantılar
yapamadıklarını söyledi. Pandemi
sürecinde 2 yıla yakın evlerimizde
kapalı kaldığımızı hatırlatan Başkan
Kurt, konuşmasına şu sözlerle
devam etti: “Hala pandemi geçmiş
değil. Bu nedenle maske,
mesafe ve temizliğimize dikkat
ederek birbirimizle sosyal ilişkilerimizi
sürdürmeliyiz. Buradaki
halk merkezi, Eskişehir’in
en büyük halk merkezi ve bu
halk merkezinde mahallemizin
çocuklarının, gençlerinin, kadınlarının
temel ihtiyaçlarını
gidermeye çalışacağız. Buralarda
açılan kurslardan yararlanın.
Çocuklarınızı buralara
gönderin, kütüphane hizmetlerinden,
kurs ve eğitimlerden
yararlansınlar. Burayı birlikte
yönetelim istiyoruz. Eğer, katkı
verirseniz; birlikte üretirsek,
mahallenin sorunlarını da birlikte
çözeriz. Katılan herkese
teşekkür ediyorum.”
ESNAFI ZİYARET ETTİ,
SORUNLARINI DİNLEDİ
Başkan Kazım Kurt ve beraberindeki
ekip, halk buluşmasının
ardından Orhangazi Mahallesi
Esnafını ziyaret etti. Esnafa
hayırlı işler dileyen Başkan
Kurt, esnafın sorunlarını dinledi.
Esnafın taleplerini müdürlere
yönlendiren Başkan Kurt,
taleplerin bir an önce çözüme
ulaştırılmasını istedi.
25
t10’da
DİŞ AĞRISI
NEDEN GECE
BAŞLAR ?
Ağrı , vücudun herhangi
bir kısmında
hissedilen uzun süreli
ve şiddetli acıdır. Kişiyi iç
veya dış zararlı etkenlere karşı
uyaran bir mekanizma da diyebiliriz.
Vücudun kontrolü kişide
olsa bile bazı dokularda sadece
ağrı hissini algılayabiliriz. Ve bu
ağrı da bir habercidir diyebiliriz.
Bir enfeksiyon, organ bozukluğu,
yabancı cisim sorunları gibi durumlarda
ilk işaret ağrıdır.
Diş ağrısı neden gece olur?
Dişlerdeki büyük çürükler zaman ilerledikçe
derinleşir. Bu ilerleme ile de
dişlerin içindeki damar ve sinirlere
ulaşır. Kök kanalları enfekte
hale gelir. Bu iltihap
kanallara ve kök çevresindeki
kemiklere kadar yayılır. Gece baş ve
boyun kısmındaki tansiyon yani damar
basıncı yükseldiği için bakterilerin ve
çevre dokulardaki iltihabın etkileri daha
sert hissedilir. Vücudumuzu onaran
mekanizma geceleri daha aktif çalışır. İltihap,
çürük gibi ''hasarlı'' bölgelerde hücre
aktivasyonu arttığı için başınç ve sonucunda
ağrı gelişir. Nabız atar şekilde olan
bu ağrı kişiyi uykusundan dahi
26
uyandırabilir.
Diş ağrısının kişiye etkileri nelerdir?
Diş problemleri, mekanizma olarak insan
vücudundaki standart ağrılardan daha
şiddetli etki yaratır. O yüzden haklı olarak
korkulan bir durum olarak kabul görür. bir
diğer faktör de ağrı kesici tablet ilaçlara
cevap vermiyor oluşudur. Ağrı kesiciler çoğu
zaman işe yaramaz. Gece başlayan diş
ağrıları uykusuzluğa neden olur. Gün içinde
konsantrasyonu bozar. Ağrı oluşan bölgede
hoş olmayan bir duyu hali
olmasından ayrı, dolaşım sistemini,
solunumu ve psikolojiye
de kötü etkiler. Günlük aktivitelere
ve işe odaklanmaya mani
olur. Uzun süreli devam ettiği için iş
gücünden düşme meydana gelebilir.
Gece diş ağrılarına ne yapmalı?
Derin çürükler nedeniyle oluşan kanal
enfeksiyonları ile karakterize olan gece
ağrıları için en kısa sürede diş hekime
başvurmak gerekir. Enfeksiyonlu
dokuların temizlenmesi gerekir. Ama
çoğu zaman hemen müdahale
edilemez. İşlemler öncesinde
antibiyotik veya farklı
ilaçlar kullanımı şart olabilir.
Ağrıyı kesebilmek için
uygun şartların oluşmasını
beklemek gerekebilir. Eskiden
inanılanın aksine ağrıyan dişlerimizi
hemen çektirmek en son başvurulacak yöntem
olarak düşünülmelidir.
Gece diş ağrılarına ne yapılmamalı?
Aspirin, rakı, kolonya gibi maddeleri
ağrıyan diş bölgesine uygulamak fayda
getirmeyeceği gibi çevre dokulara da
zarar verebilir. ağrıyı geçirmek için ağrı
kesiciler ile zaman kazanılabilir ama kesin
ve etkili çözümler için en kısa sürede diş
doktoruna başvurmak gerekir.
Cildi
kışa
hazırlamak
için
5 önerilik
reçete
Soğuk havaların gelmesiyle birlikte kan dolaşımı yavaşlıyor ve cildin ihtiyaç duyduğu nem oranı
artıyor. Sert ve rüzgârlı hava cildin yıpranmasına ve erken yaşlılık belirtilerinin ortaya çıkmasına
zemin hazırlıyor. Özellikle yaz mevsiminden geçiş yaparken cildimizi, ciltte meydana gelen kurulukları
ve lekeleri sağlıklı bir görünüme ulaştırmak için doğru adımları uygulamak önem taşıyor.
1
. Ciltte oluşan lekelerle savaşmak
için bu ürünleri kullanın
Güneş ışınlarının etkisiyle kuruyan,
yıpranan ve lekelenen cildi toparlamak için
kış aylarına özel bir bakım ile girmek
gerekiyor. Soğuk hava koşullarına karşı cildi
yenilemek için ilk adım peeling
işlemlerinden geçiyor.
Kış mevsimine giriş yaparken ciltteki renk
ve doku düzensizliklerinin giderilmesi ve
yenilenmesi için peeling tedavilerinin
uygulanması gerekiyor. Sağlıklı bir
görünüme sahip olmak için cildin ölü hücrelerden
temizlenmesi gerekiyor. Ciltte oluşan
lekelerle savaşmak için glikolik asit, c vitamini,
hidrokinon, retinoik asit içeren ürünlerin
doktor kontrolü eşliğinde kullanılması
gerekiyor. Peelingler cildi temizleyip ölü ciltten
arındırmakla kalmayıp aynı zamanda
cildinizin kendisini yenilemesini tetiklerken,
kan akışının hızlandırarak cilt bariyerinin
kuvvetlenmesi için destek oluyor. Ancak
peeling sonrası güneş koruyucu kremler
uygulanması gerekiyor.
2
. Köpük formunda hafif yapılı cilt
temizleyicilerini tercih edin
Yazın yıpranan cildi, kış soğuğundan korumak
ve oluşacak tahrişe karşı cilde doğru
bakımı uygulamak oldukça önemli. Kış
mevsimi cildi kuruturken, pul pul dökülmesine
de sebep oluyor. Soğuk havalarda
yüzünüzü gergin ve kuru hissediyorsanız
cilt temizleme ve nemlendirme rutininizin
değişmesi gerekiyor. Sabun ve alkol içeren
temizleyicilerin yerine köpük formunda
hafif yapılı ürünleri tercih etmek gerekiyor.
Cildi canlandırmak için ise Mezolifting,
Gençlik Aşısı ya da Kolajen Aşısı gibi uygulamalar,
içeriğindeki yoğun maddeler
sayesinde cildi yenileme ve yapılandırma
özelliği taşıyor. Cildin kaybettiği nem ve
elastikiyeti geri kazandırmak ve ciltte lifting
etkisi yaratmak yalnızca birkaç dakika süren
yöntemler ile mümkün hale geliyor. Bu
uygulamalar her yaşa uygun farklı
karışımlarda uygulanabiliyor. Bunun yanı
sıra içilebilir kolajen desteği almak kışın
yıpratıcı etkilerinden korunmanızı sağlıyor.
3
. Yıpranan saçları saç mezoterapisi
ile onarın
Yaz boyunca güneş, tuzlu su ve klorun etkisi
saçı yıpratır ve parlaklığını yitirmesine
sebep olur. Ayrıca kışın artan çevre kirliliği
de saçlarımız üstünde olumsuz etkilere
neden olur. Yıpranan ve canlılığını yitiren
saçlar için kışa girerken kök hücresi tedavisi,
saç mezoterapisi ve PRP desteği tercih
ediliyor. Kök hücre tedavisi sağlıklı ve
güçlü saç köklerinden özel bir hücre süspansiyonu
hazırlayarak problemli saçlı deri bölgelerinin
yenilenmesi ve daha sağlıklı
olması için uygulanıyor. Tedavinin etkisi 1.
ayda başlıyor ve 3 – 6 ay arasında gözle
görülür sonuçlar alınıyor. Cilt
gençleştirmenin yanı sıra saç dökülmesi tedavisinde
de uygulanan PRP, yıpranan ve
dökülen saçlarda dökülmenin durması, saç
tellerinin kalınlaşması, kalitesinin artması ve
uzamasın da hızlı bir artış görülmesiyle etkisini
gösteriyor.
4
. Gençleşirken bağışıklık sisteminizi
güçlendirin
Kış mevsiminin gelmesiyle birlikte sağlıklı
kalmak için vücudumuzu çeşitli
hastalıklardan korumamız gerekiyor.
Bağışıklık sistemini güçlendirmeye yardımcı
olan glutatyon en etkili antioksidanlar
arasında yer alıyor. C vitamini ile birlikte
kullan glutatyon tedavisi, vücudu birçok
hastalığa karşı korurken, vücudumuzu sert
kış şartlarına hazırlıyor. Damar yolu ile
uygulanan glutatyon, birçok hastalığa iyi
gelmekle beraber cilt kalitesinin arttırılması,
leke ve akne tedavisinde de uygulanıyor.
5
. Lazer tedavisini kış mevsiminde
uygulayın
Yazın güneş ışınlarının etkisi cildi yıpratıyor,
leke ve kırışıklık oluşumunu da
hızlandırıyor. Bu sebeple cilde uygulanacak
lazer tedavileri için kış mevsimini beklemeniz
şart. Yaz mevsiminin etkilerini
soğuyan hava ile birlikte kontrol altına
almak birçok lazer tedavisi ile mümkün hale
geliyor. Cilt gençleştirmede uygulanan lazerle
cilt yenileme tedavileri sarkmaların ve
kırışıklıkların giderilmesine imkân sağlıyor.
Yoğunlaştırılmış ışık dalgalarının ve radyo
frekans dalgalarının (CCL) kombine olarak
uygulanması, ciltte yeni genç kolajen
üretilmesini de sağlıyor. Ağrısız olarak uygulanan
bu yöntem, anestezi gerektirmeden
ciltte canlanma yenilenme ince çizgilerde
azalma ve sıkılaşma sağlar.
27
Tepebaşı Belediyesi’nin
en sevilen ve beğenilen
hizmetlerinden biri olan
Belde Evleri 20 yaşında
BAşKAN ATA
HERKESE EşİT HİZM
Tepebaşı Belediyesi’nin en sevilen hizmetlerinden
biri olan Belde Evleri, 20 yıldır dayanışmanın,
paylaşmanın ve sosyalleşmenin de merkezi
olmaya devam ediyor. Tepebaşı Belediye Başkanı
Dt. Ahmet Ataç da “Türkiye’ye örnek olan
Belde Evleri’nin 20’nci yaşını kutlamanın mutluluğunu
yaşıyoruz” diye konuştu.
Tepebaşı bölgesinde yaşayan vatandaşların daha iyi hizmet alabilmesi,
talep ve şikayetlerin yerine getirilebilmesi adına belirli noktalarda
oluşturulan Belde Evleri’nde açılan kurslar, gerçekleştirilen
sosyal yardımlar ve kültürel faaliyetler ile büyük beğeni topluyor.
Sayıları 14 Deneyimli Kafe ile birlikte 38’e ulaşan Belde Evleri’nde;
genç, yaşlı, kadın, erkek, çocuk binlerce vatandaş; eğitim, hobi, spor,
müzik gibi kurslarından ücretsiz olarak yararlanabiliyor. Belde Evleri’nde
bugüne kadar yetişkinler ve çocuklar için çok sayıda branşta
kurs düzenlenirken bu kurslara on binlerce Eskişehirli katılım gösterdi.
Her yaştan insanı bir araya getiren, paylaşma ve yardımlaşma
mutluluğunun yaşandığı Belde Evleri’ne 20 yıldır en çok Eskişehirli
kadınlar sahip çıkıyor.
BAŞKAN ATAÇ: MERKEZE DEĞİL, HERKESE HİZMET
Belde Evleri’nin 20’nci yılını kutlayan Başkan Ataç da yaptığı değerlendirmede,
“Belde Evlerimizin ilkini 2001 yılında Fevzi Çakmak'ta
28
ç “MERKEZE DEĞİL,
T GÖTÜRÜYORUZ”
açmıştık. Bugün bu rakam Deneyimli
Kafelerimiz ile birlikte 38’e ulaştı.
Birçok kırsal mahallemizde de açtık,
çok sevildi. Biz belediyeciliğe ‘Merkeze
değil, herkese hizmet’ ilkesi
bakıyoruz. Bir aile sıcaklığının yaşandığı
Belde Evleri, kadınlarımızın
kendi evidir. Bu projeyi, gününü
evde geçiren Eskişehirli kadınların
evlerinden çıkarak sosyalleşmesi ve
kendisini geliştirmesi gerektiği fikrinden
hareketle hayata geçirdik.
Belde Evleri, her mahalleden insanımızın
talep ettiği bir hizmet haline
geldi. Biz de zamanla sayılarını
daha da artırmayı ve daha çok vatandaşımıza
Belde Evi sıcaklığını
ulaştırmayı hedefledik. Belde Evleri’nden
çocuklar, yetişkinler herkes
faydalanıyor ancak en çok
kadınlarımız sahiplendi. Buraya
gelen kadınlarımız hem sosyalleşiyor
hem spor yaparak sağlıklı şekilde
vakit geçiriyor hem de
kurslara katılarak kendilerini geliştirme
imkanı buluyor. Bu güzel
proje birçok belediyeye de örnek
oldu, farklı isimlerle başka şehirlerde
benzerleri hayat buluyor.
Örnek olması da vatandaşlarımızın
memnuniyeti ile birlikte bizleri gururlandırıyor.
Belde Evlerimiz ile
birlikte, Tepebaşı halkının daha
yaygın biçimde hizmet alması
adına çalışmalarımız aralıksız
devam edeceğiz” ifadelerini kullandı.
Kent merkezinin yanı sıra kırsal
mahallelerde de hizmete sunulan
Belde Evleri ile Tepebaşı Belediyesi’nin
hizmetlerinden yararlanan
Eskişehirliler de Başkan Ahmet
Ataç’a teşekkürlerini iletiyor.
29
KUZEYİN VENEDİĞİ
Gezi
ZEKİ
PEKGENÇ
BRÜGGE
Deniz kenarında olmamasına
rağmen Belçika’nın önemli
limanlarından sayılan Brügge
şehrine geldik. Kırk kilometre batısındaki
Zeebrügge Limanı ile arasında iki adet
büyük kanal ve şehir içinde de bunlara
bağlanan sayısız küçük kanal var. Bu
küçük kanallar yüzyıllar öncesinden
buyana kullanılıyor. Bu ortaçağ Flaman
şehri adeta hiç dokunulmamışçasına,
özgün yapılarıyla aynen duruyor ve ilginç
bir şekilde ortaçağdaki sınırlarını koruyor.
İkinci Dünya Savaşı’ndaki yıkımlardan da
mucizevi bir şekilde zarar görmediği için
eski mimarisi bozulmadan korunmuş,
hasara uğramamış. Belçika’da 3 adet resmi
dil olması nedeniyle şehrin adı üç farklı
şekilde yazılıyor ve telaffuz ediliyor. Şehrin
ortasındaki Pazar Meydanı’nda başınızı
nereye çevirirseniz ortaçağı görüyor,
yaşıyorsunuz. Renk renk ve desenli tarihi
evlerin ilk katlarının tamamı turistik
işletmeler olmuş. Meydanın ortasında, 14.
yüzyılın başlarında Fransa Kralı’na ayaklanan
Flamanlara önderlik eden Jan Breydel
ve Pieter de Coninck’in heykelleri var.
Meydanın bir tarafında 83 metre
uzunluğundaki çan kulesi hemen göze
çarpıyor. 13. yüzyılda tuğladan örülerek
inşa edilen bu kule şehrin neredeyse
tamamından görünüyor. Kulede tam 47
adet çan var. En üstüne çıkarak tüm şehri,
hatta Zeebrügge Limanı’nı ve Kuzey Denizi’ni
de görmeniz mümkünmüş. Tabi 366
30
basamağı yürüyerek
çıkmayı göze
alırsanız.
Pazar Meydanı’nın
biraz ilerisindeki
Burg Meydanı
çevresindeki asırlık
yapılar da göz alıcı.
Altı yüz yıl önce
inşa edilmiş
Belediye Binası son
derecede gösterişli.
Bu kent inanılmaz
sayıda turist
çekiyor. Kafelerde
yorgunluk atan turistler
bir taraftan
Belçika’nın ünlü
biralarını içerek
serinlerken diğer
taraftan da dev
atların çektiği
faytonları
seyrediyor. Faytonlar
da sürücüleri de
çok şık. Ancak
oldukça pahalıya
gezdiriyorlar tarihi
kenti.
Kuzeyin Venedik'i
olarak adlandırılan
Brügge’de yüz yıllar
öncesinden kalan
kanallarda harika
bir tekne turu
yaptık. İçinde
kuğuların yüzdüğü
güzelim kanalların
etrafı, çiçeklerle
süslenmiş tarihi binalarla,
12. yüzyıl
malikâneleriyle
çevrili. Üstü açık
uzunca motorlu
sandalları sürenler
bir taraftan da bir-iki
dilde görünen yerler
hakkında bilgiler
veriyor. Çünkü
binaların ve köprülerin
tamamı asırlar
öncesindeki orijinal
halinde ve birçok
tarihi olaya tanıklık
etmiş. Günümüzde
bu kanallarda botlarla
yapılan gezilerle
şehrin en güzel
yerlerini en güzel açıyla görme şansına
sahip olabiliyorsunuz. Kanallar arasında
en güzeli ve en romantik olanı tartışmasız
Groenerei (Yeşil Kanal). Bu kanal gezisi için
epey bir zaman kuyrukta beklediğimizi de
belirtmem gerekir.
Yürüyerek şehri gezmeye devam ediyoruz.
Tam bir masal şehri. Sokakların ve
evlerin güzelliği, fotoğraf çekmeye düşkün
olmayanları bile cezbediyor. Adım başı
durup şuranın da resmini çekelim diyorsunuz.
Önümüzden değişik bisikletlere
binmiş insanlar geçiyor. Bisiklet burada
önemli bir ulaşım aracı niteliğinde. Turistlere
de kiralıyorlar.
Brügge’ün dantelleri, çikolataları, waffle’ı,
patates kızartması ve biraları ünlü. Bu
şehir ustalarının, yüzyıllar önce geliştirdiği
bir tekstil tekniğine dayanarak yapılan
danteller Dünyaca tanınıyor. Yakaya
takılan dantel iğnelerden ziyafet masası
örtülerine, yastıklara kadar binlerce çeşit
dantel işleri, vitrinlerde baş döndürüyor.
Belçika’nın her şehrinde ve özellikle Brüksel’de
bu dantelleri satan birçok dükkâna
rastlamanız mümkün. Brügge’nin
sokaklarında onlarca dantel dükkânı var.
Bir o kadar da çikolatacı görüyoruz. Çok
değişik şekillerdeki çikolatalardan
seçtiğinizi tartıp,
harika ambalajlara
paketleyip size
veriyorlar. Fiyatları
oldukça yüksek
ama nefis lezzetleri
fiyatını unutturuyor.
Kakaoyu, 4 asır
önce Güney
Amerika’dan buraya
İspanyollar
getirmiş. İki
yüzyıldır da
Belçika, Afrika
kolonisi Kongo’dan
getirdiği kakao ile
çikolata
endüstrisini
devleştirmiş.
Belçika’ya gelip de
«tencerede soslu
midye» yememek
olmaz! Bir kanal
boyundaki
lokantanın
kaldırıma koyduğu
masasına geçip
tencerede soslu
midyemizi yedik.
Fransa’da ve
Belçika’da bu
yemeği çok güzel
yapıyorlar. Kocaman
ve özgün bir
tencerede, buharda
pişirip aynı tencere
ile servis ettikleri
midyedeki soslar
seçiminize göre
ayarlanıyor. Biz rokfor
soslu olanını
seçtik. Kaşıkla
içtiğimiz sosun
tadına doyum
olmadı. Yanında da
büyük bir tabak
patates kızartması
ve nefis baget
ekmeği. Kuşkusuz
yerel buğday birası
eşliğinde. Ülkemizde
midyenin bu
şekilde pişirilmesi
nedense pek görünmüyor.
Kızarmış
patates konusunda
da Belçikalılar çok
iddialı. Hatta bu
konuda, patates kızartmasının Belçika
icadı olduğunu iddia ederek Fransızlar ile
çatışıyorlar.
Brügge’de ilginç bir mahalle var. Begijnhof
Mahallesi’ndeki beyaz boyalı tarihi evlerde
13’üncü yüzyılda dini bütün dullardan
oluşan Bequin Tarikatı üyeleri yaşarmış.
Bugün de seçilmiş Papa’nın rahibeleri
yaşıyor. “Beginaj Yapıları” olarak
tanımlanan bu beyaz badanalı evler UN-
ESCO Dünya Mirası Listesi’ne alınmış.
Yüzyıllar önce inşa edilmiş bu evler de
aynen korunuyor. Burası da Brügge’nin en
çok fotoğraf çekilen yerlerinden.
31
Sağlıklı diyet
için 10 ÖNERİ
Bilinçsiz yapılan her diyet, sağlıklı bir kiloya kavuşma hayallerini de suya düşürüyor. Diyet boyunca yapılan her
yanlışın pek çok sağlık sorununa yol açabileceğini belirten Anadolu Sağlık Merkezi Beslenme ve Diyet Uzmanı Tuba
Örnek, “Sağlıksız beslenme ve hareketsiz yaşam tarzına bağlı olarak kilo sorunları ile obezite günümüzde her geçen
gün daha fazla karşılaştığımız bir sorun. Buna paralel olarak kilo vermek için yanlış yollara başvuranların sayısı da
hiç az değil. Diyet yapmak asla geçici bir süreç değil, sürdürülebilir sağlık yolunda benimsenmesi gereken bir
yaşam tarzıdır” açıklamasında bulunarak diyet yaparken en sık yapılan hatalardan da söz etti...
32
Bir başka kişinin uyguladığı diyetin
aynısını yapmaya çalışmak
Diyet kişiye özeldir. Klinik duruma,
yaşam tarzına, fiziksel aktivite ile tercihlere
göre değişiklik gösterir ve bunların
bir diyetisyen tarafından değerlendirilmesi
gerekir. Kontrol altında geçirilen
sağlıklı bir kilo verme sürecinin sonunda,
uygunluğu tespit edilen bir beslenme
tarzına erişilir ve bu hayat boyu devam
eder.
Karbonhidrat içeren tüm yiyecekleri
tamamen hayatından çıkarmak
(Meyveyi bile…)
Kişinin özel bir durumu yoksa, günlük
enerji ihtiyacının ortalama yüzde 40-
50’si karbonhidratlardan sağlanmalıdır ki;
metabolizmadaki döngüler sağlıklı bir şekilde
devam etsin. Tabii karbonhidratın çeşidi burada
çok önemli. Diyetten çıkarılması gerekenler;
sofra şekeri eklenmiş gıdalar,
glikoz/mısır şurubu, nişasta ile, tatlandırılmış
ve beyaz rafine un ile yapılmış gıdalardır.
Tam tahıllı ekmek, meyve, kurubaklagiller, süt
ve süt ürünleri ile kabuklu/lifli tahıllar vücudumuza
gerekli olan kompleks karbonhidratları
içerir. Yine de şunu hatırlatalım; bireye
özel kısıtlamalara, mutlaka doktor ve diyetisyen
kontrolü altında karar verilmelidir.
Akşam yemeği yememeyi tercih etmek
Sanılanın aksine, akşam yemeği yememenin
sağlıklı kilo vermeye bir katkısı yoktur. Burada
önemli olan nokta akşam yemeğini hiç
yememek değil, geç saate bırakmamaktır.
Sadece sıvı ile beslenmek
Uzun süre sebze ve meyve suları ile beslenmek
tek tip beslenme olarak değerlendirilir.
Bu şekilde beslenerek birçok vitamin ve mineral
alıyor olabiliriz fakat protein ve yağdan
yoksun olarak yeterli dengeli beslenme
sağlanmıyor.
Yağ yakıcı olduğunu düşünerek sadece
tarçınlı veya limonlu suya bel bağlamak
Suya eklenen tarçın veya limonun yağ yakıcı
etkisi yoktur. Vücuttaki fazla yağın yakılması,
kişiye özel dengeli bir diyet ve düzenli
sporla bütünleştirilirse gerçekleşir.
Yatmadan önce pul biberli yoğurt
yemek
İçerdiği probiyotikler sayesinde yoğurt bağırsak
sağlığına yardımcı olur. Pul biberdeki
kapsaisinin kilo vermeye destek olduğu, antikanser
ve tok tutucu özelliği bazı çalışmalarda
görülmüştür. Dolayısıyla pul biberli
yoğurdun sağlıklı olduğunu söyleyebiliriz.
Hatta zerdeçal, karabiber ve sevilen diğer
baharatlar da eklenebilir. Fakat geç saatte
yenmesinin bir özelliği yoktur. Mümkün
olduğunca akşam 19.00-
20.00’den sonra beslenmenin sonlandırılması
tavsiye edilir.
Besinlerin tamamen yağsız, light
olanlarını tercih etmek
Eğer doktor ya da diyetisyen tarafından
özellikle kısıtlanmadıysa, hayvansal
ürünlerin yağsız olanlarını
tercih etmenize gerek yok. Çünkü vücudumuzun
bir miktar doymuş yağa
da ihtiyacı var.
Yemekleri yağsız pişirmek
Zeytinyağı, güçlü antioksidan özelliğinden
dolayı özellikle yemek ve salatalarda
kullanmak için kaliteli bir
yağdır. Yapılan çalışmalarda, yağsız bir diyetin
değil, aksine basit şekersiz bir diyetin zayıflamada
etkisi olduğu görülmüştür.
Hızlı kilo vermek için diyet harici çözümler
aramak
Kilo verdirici ilaçlar ve cerrahi işlemler ile
metabolizma hızlandıran kilo vermeye destek
olan bitkiler/ çaylar, ancak diyet ve spor
eşliğinde gerçek anlamda etkili olurlar. Bunların
hiçbiri tek başına mucize olarak görülmemelidir.
Diyet sürecine sporu dahil etmemek ve
geçici bir dönem olduğunu düşünmek
Sporsuz yapılan diyetler ya sonuç vermezler
ya da kişiyi çok düşük kalori almaya zorlarlar.
Bu da bağışıklık açısından tercih edilmeyen
bir durumdur. Unutulmamalıdır ki; diyet
yapmak asla geçici bir süreç değil, sürdürülebilir
sağlık yolunda benimsenmesi gereken
bir yaşam tarzıdır.
Şehrin Melekleri Tırnak Atölyesi sahibi Melisa Seda ile tırnak modası üzerine
Yeni moda artık :
PROTEZ TIRNAK
Kadınlar artık her açıdan bakımlı…
Saç, kaş, makyajın yanında
tırnaklar da ön planda…
Şimdi yeni moda: “Protez tırnak”
Tırnakları uzamayan, çabuk
kırılan ya da uzun tırnak seven
kadınların rağbet ettiği bir yöntem
diyebiliriz. İsmet İnönü 1
Caddesi Kırım İş Merkezi’nde bulunan
ofisinde bir araya
geldiğimiz Melisa Seda ile çok
güzel bir sohbet gerçekleştirdik.
Pembeye bezenmiş rengarenk ve
nezih ortamda sorularımıza yanıt
veren Melisa Seda, “Maniküre
vakti olmayan kadınlar,
tırnaklarını yeme alışkanlığı olanlar
ve tırnak yapısı çok kırılgan
olan kadınlar için tam bir çözüm
yoludur” dedi.
Sizi tanıyalım mı ilk olarak Melisa Hanım?
Oyunculuk eğitimi aldım. Oyunculuk hayatıma
yaklaşık 7-8 yıl önce başladım. Şu anda da Eskişehir’de
bir güzellik salonum var. Hem ticaret
hem oyunculukla hayatıma devam ediyorum.
Protez tırnak atölyesi açma fikri nasıl
oluştu?
Çok hayalimde olan bir şey değildi. Pandemi döneminde
evde kendi kendime keşfettiğim bir
ressamlık hikâyem var. Resim yapmayı seviyorum.
Sonrasında baktım ki tırnağın üstüne yapılan
resimler, işlemler çok hoşuma gitti ve
yapabilir miyim diye baktım. Harika işlemler çıkardım.
Dedim ki neden açmayayım bir dükkân.
Açtım ve çok da iyi oldu. Eskişehir’de gerçekten
bir ihtiyaç varmış. Bunu anladım.
İlgi nasıl peki?
Kadınlarla çalışıyoruz ve çok fazla talep var. Hem
kalıcı oje hem protez tırnak iki işleme de yoğun
ilgi var. Genelde müşteri yaş aralığım 18- 35 yaş.
Bu yaş aralığındaki kadınlar çok tercih ediyor. 30
yaşın üstündeki kadınlar da genelde kalıcı ojeyi
tercih ediyor.
Atölyenizde başka ne
gibi uygulamalar yapıyorsunuz?
Kalıcı oje, protez tırnak,
manikür, pedikür, tırnak
güçlendirme gibi birçok
çalışmamız var.
RÖpoRtAj
Özge Zaim
Takma tırnakla arasındaki
fark nedir?
Takma tırnak uygulaması
ile çok karıştırılıyor.
Protez
tırnak, var
olan bir tırnağın
üzerine yapılan
işlemdir. Protez
tırnak çok doğal
görünmek ile birlikte,
kendi tırnağımızdan
kırk kat daha güçlü ve kırılma olasılığı daha
az olup uzman kişilerce doğru ürün kullanımıyla
birlikte tırnağınıza zarar verme olasılığı da yoktur.
Sağlıklı bir görüntü de oluşuyor aslında
değil mi?
Elbette… Tırnağımızda istemediğiniz bir görüntü
ya da şekil bozukluğu var ise protez tırnaklar ile
bu kötü görüntüden kurtularak ellerinizde güzel
bir görüntü elde edebilirsiniz. Protez tırnak uygulaması
yapılacağı zaman tırnağınıza koruyucu
bir madde sürüldükten sonra işleme başlıyoruz.
Bu koruyucu madde sayesinde protez tırnak uygulaması
kendi tırnağınıza zarar vermez
Uygulama nasıl yapılıyor peki?
Boyu ve şekli yaptıracak kişinin isteğine göre uygulanır.
Bakım süresi iki ile üç hafta arasında
kendi tırnağınızın uzama süresine göre de değişir.
Natural veya kalıcı oje ile çok rahatlıkla kullanılabilir.
Sadece kadınlarda değil erkek
misafirlerimizde de tırnak yeme tedavilerinde
veya şekil bozukluklarını gidermede kesin ve başarılı
sonuçlar almaktayız. Özellikle çalışan kadınların
yanı sıra beylerin de hayatını
kolaylaştıran bu yöntem büyük rahatlık sağlıyor.
Bir yandan oyunculuk hayatınıza devam
ediyorsunuz. Nasıl gidiyor iki bir arada?
Benim hayatımda oyunculuk bitmez. Ben evlensem
de çocuğum olsa da 50 yaşına gelsem de
oyunculuk hayatıma devam edeceğim. Doğduğum
günden beri içimde var aslında. Ben kendimi
bildim bileli birilerine oyun oynamak
istiyorum. Tiyatro yapmak istiyorum, tiyatral bir
yeteneğimin olduğunu düşünüyorum. Sette çok
mutluyum. Ben sette aşk yaşıyorum denebilir.
Bundan sonraki hedefin nedir?
Güzellikle alakalı yapılabilecek her şey de ilerlemek
isterim. Oyunculuk ise ben ölene kadar yapabileceğim
bir şey…
Çok teşekkür ederiz Melisa Hanım…
Ben teşekkür ederim.
33
Eskişehir Büyükşehir Belediye
Başkanı Yılmaz Büyükerşen’in
torunu Yağmur Tuna’nın
sporculuk hayatı duyanları
kıskandıracak cinsten
Su üzerinde olimpik spor
branşları içinde bireysel
dalda en hızlı spor dalı
olarak kabul edilen Formula
Kite branşında
geçtiğimiz aylarda Milli
Takım bünyesinde Fransa’-
daki Avrupa Şampiyonası
ve İtalya’daki Dünya
Şampiyonası’nda ülkemizi
temsil eden Yağmur Tuna,
kış sporlarında da Alp Disiplini
branşında Kayak Milli
takımı sporcusu olarak
farklı iki branşta ülkemizi
temsil etmenin gururunu
yaşıyor.
BU GURUR YAĞMUR TUNA’YA AİT
Kısa zamanda milli takıma
Eskişehir Büyükşehir Belediye Başkanı Yılmaz Büyükerşen’in
torunu Yağmur Tuna’nın sporculuk hayatı duyanları
kıskandıracak cinsten. 5 parmağında 5 marifet olan genç
sporcu Uçurtma sörfü olarak da bilinen Surf branşıyla 5
sene önce tanıştı. Yağmur Tuna, yaklaşık bir yıldır, yamaç
paraşütüne benzeyen bir uçurtma yardımıyla gerçekleştirilen
ve su üzerinde bireysel olarak yapılan en hızlı spor kategorisi
olarak da bilinen, olimpik spor branşı Formula Kite
kategorisinde de çalışmalar yapıyor. Genç sporcu kısa zamanda
yeteneğini gösterdi ve geçtiğimiz aylarda Milli
Takım bünyesinde Fransa’daki Avrupa Şampiyonası ile İtalya’daki
Dünya Şampiyonası’nda ülkemizi temsil etti.
inandığını ifade etti.
Türkiye 3.’sü oldu
Yağmur Tuna son olarak Türkiye Yelken Federasyonunun
2021 yılı Faaliyet Programı’nda yer alan 2-7
Kasım 2021 tarihleri arasında, Arkas Çeşme Yelken
Gençlik ve Spor Kulübü ev sahipliğinde yapılan TYF
2021 Kite Foil - IQFOIL Türkiye Şampiyonası’nda
Kite Foil branşında hem Genel Klasman Kadınlarda
hem de U19 Kategorisi Kadınlarda Türkiye 3.sü oldu.
Yağmur Tuna
Kışın karda yazın denizde
Türkiye Alp Disiplini Kayak Milli Takımı ile daha önce farklı
uluslararası yarışlarda da ülkemizi temsil eden Milli Sporcu
Yağmur Tuna, kışın karda, yazın ise denizde aktif bir şekilde
spor hayatını devam ettirmekte. Yağmur Tuna, bahsi
geçen iki branşta birden ülkemizi ve şehrimizi temsil
eden ilk sporcu olmanın gururunu yaşıyor.
Kayağa 6 yaşında başladığını ve 9 yaşında AKUT Kar
Sporları Kulübü altyapısına katıldığını belirten Yağmur
Tuna, kayak sporuna tutkuyla bağlı olduğunu belirtti.
Eskişehir’de yeterli imkanlar olmadığını ancak kulübü
aracılığıyla çeşitli kentlerde kendini geliştirmeye devam
ettiğini belirten Tuna, imkanlar verildiğinde Türkiye’den
de kış sporları alanında başarılı sporcular çıkacağına
Kayağa 6 yaşında başladığını ve 9 yaşında AKUT Kar Sporları Kulübü altyapısına
katıldığını belirten Yağmur Tuna, kayak sporuna tutkuyla bağlı olduğunu belirtti
34
Tuna, imkanlar
verildiğinde
Türkiye’den de kış
sporları alanında
başarılı sporcular
çıkacağına
inandığını ifade
etti.
TYF 2021 Kite Foil - IQFOIL Türkiye Şampiyonası’nda
Kite Foil branşında hem Genel Klasman Kadınlarda hem
de U19 Kategorisi Kadınlarda Türkiye 3.sü oldu.
İstikbal Dergi’nin bu ayki konuğu Eskişehirspor kulüp doktoru
Op. Dr. Barış Kurtgöz oldu. Aynı zamanda genel kurul üyesi olan ve
tribünden gelen Kurtgöz işini severek yaptığı söyledi.
“TRİBÜNDEN
SAHAYA DOKTOR
>>
Op. Dr. Barış Kurtgöz
aynı zamanda
Anadolu hastanesinde
görev yapıyor.
Eskişehirspor sağlık
ekibinin başında yer
alan Op. Dr. Barış Kurtgöz
tam bir Es-Es sevdalısı.
Daha öğrencilik yıllarında
tribünde başlayan bu aşk
saha içinde kulüp doktoru
olarak devam ediyor.
OLARAK İNDİM”
>>
Kurtgöz “Çocukluğumdan
beri Eskişehirspor rımızın sağlığı bize emanet. He-
>>
Barış Kurtgöz “Şimdi Futbolcula-
taraftarıyım. Eski stadyumda
Ayder tribününde da Eskişehirspor’a yardımcı olmak.
pimizin ortak tek bir amacı var; o
çok maç izledim. Fırsat buldukça
da deplasmanlara mizde alanında uzman, tecrübeli
İşimizi severek yapıyoruz. Ekibi-
gider sevdamın yanında isimler yer alıyor" dedi.
olurdum” dedi.
Sevinçte
yaşadı
hüzünde..
Saha
içinde
anında
müdahale.
35
Eskişehirspor sağlık
ekibi görevini severek
yapıyor.
-ÖNCELİKLE BARIŞ
KURTGÖZ’Ü TANIYALIM
“1975 Eskişehir doğumluyum. 1998 de
Eskişehir Osmangazi Üniversitesi Tıp
Fakültesinden mezun oldum. 2004 yılında
da Kocaeli Üniversite Tıp Fakültesinde
Ortopedi ve Travmatoloji
kliniğinde ihtisasımı tamamladım. İstanbul
ve Eskişehir de çeşitli özel hastanelerde
görev yaptım. 2016 yılından
bugüne de Eskişehir Özel Anadolu Hastanesinde
Ortopedi uzmanı olarak görev
yapmaktayım”.
kaybettiği haberiyle Es-Es şampiyonluğa
bir adım daha yaklaşmıştı. Maçtan
sonra babam ve ben 10 binlerce Eskişehirspor
taraftarıyla birlikte büyük otele
yürümüş ve futbolcular ile birlikte otel
önünde büyük coşku yaşanmıştı. Bir
hafta sonra da Ali Sami Yen stadyumunda
Beykoz ile 0-0 berabere kalarak
bugünkü adıyla Süper lige geri dönm-
Ekip ile ilk müdahale
çok önemli.
“ES-ES’TE NASIL GÖREVE
BAŞLADINIZ?”
“Eskişehirspor ile yollarımız 2007 yılında
Özel Anadolu hastanesinde görev
yaparken sponsorluk döneminde oldu.
2008-2009 ve 2009-2010 sezonlarında
Süper ligde iken kulüp Doktorluğu
yaptım. Daha sonra 2016-2017, 2018-
2019 2019-2020 2020 -2021 sezonlarında
kulüp doktoru olarak görevime
devam ettim. 2017-2018 sezonunda
önce Eskişehirspor daha sonra da
Trabzonspor kulüp doktoru olarak
görevde bulundum. . Bu sezonda
Eskişehirspor’da göreve devam
ediyorum”.
Bir çok oyuncuyu
tedavi etti.
36
“İYİ BİR SAĞLIK EKİBİNE
SAHİBİM”
“Sağlık ekibimizle bu sezonda uzun süredir
Eskişehirspor da görev yapan, Fizyoterapistlerimiz
Uğur Aydın, İzzet
Pekkan, Bahri Yiğit Özkan masörlerimiz
Hikmet Demiraç ve Kenan Ugurlukol var.
Ekibimizde alanında uzman, tecrübeli
isimler yer alıyor. En önemlisi de hepimiz
işimizi çok severek yapıyoruz. Ve
ekip olarak da iyi Eskişehirsporluyuz.
Hepimizin ortak tek bir amacı var; o da
Eskişehirspor’a yardımcı olmak”
“İLK MAÇI HİÇ UNUTAMAM”
“Çocukluğumdan beri Eskişehirsporluyum.
Hatırladığım ilk maç Atatürk Stadyumunda
1983-84 sezonunun iç
sahadaki son maçımız olan Sitespor maçıydı.
(3-0) diye hatırlıyorum skoru.
Stadyumdayken Karşıyaka’nın da puan
Kurtgöz yakın takipte.
üştü. İlk buluşmamız Es-Esile
unutulacak gibi değildi yani”.
“ZAFER DE YAŞADIK
HÜZÜNDE..”
“Sonrasında yüzlerce maçta tribünde
yer aldım. Lise ve Üniversite
yıllarımızda Ayder
tribününde yer aldık. Nice zaferler
ile beraber hüzünlere yaşadık.
Atatürk stadyumumuza Giresunspor
maçında tribünde değil kulübe
de doktor olarak veda etmek
nasip oldu. Yeni
stadyumumuz(Atatürk Stadyumu)
da da yine Kulüp Doktoru
olarak maça çıkmak benim için
çok kıymetlidir ve ömrüm boyunca
bir madalya gibi taşıyacağım.
Yani tribünden sahaya
doktor olarak indim”
“LİG HİÇ ÖNEMLİ DEĞİL”
“Bu takım daha önce 3.ligi de
gördü, Süper ligde idik, şu anda 2.ligde
tutunma mücadelesi veriyoruz. Benim
için Eskişehirspor’un oynadığı lig önemli
değil. Tek önemli olan Eskişehirspor’un
bize olduğu gibi gelecek kuşaklara da
miras kalması ve kıyamete kadar var olmasıdır”.
Kurtgöz eski günlerdeki başarıların
yine geleceğinden emin.
“KENDİMİZİ YENİLİYORUZ”
“Eskişehirspor sağlık ekibinde benimle
bulunan arkadaşlarımda her zaman
sporcu sağlığı ve spor yaralanmaları ile ilgili
güncel yayın ve toplantıları yakından
takip ediyoruz.
Amacımız güncel
uygulamalar ve bilimsel
tedavileri
takip ederek
sporcularımızın
sağlığını
önce korumak,
ihtiyaçları
olduğunda
da en
kısa ve
en iyi
şekilde tedavilerini
tamamlamak.
Tabii ki kulübümüzün
imkanları
el verdikçe
özellikle son dönemde
yurt dışında
birçok
kulüpte, ülkemizde
birkaç
kulüpte kullanılmaya başlanan sakatlık
oluşmadan önüne geçmeye yönelik
teknolojik sistemleri Eskişehirspor’da da
hayata geçirmek isteriz. Bununla ilgili
gündemi takip ediyoruz. Fakat bunlar ne
yazık ki çok büyük maliyetli teknolojiler.
Dediğim gibi süper ligde bile birkaç kulüp
bu imkanlara sahip. Sakatlıkları tedavisi
için kullanılan teknolojik sistemlerin
önemli bir kısmı kulübümüzde bulunmak
ile birlikte yeni kullanıma sunulan cihazları
da yakından takip etmekteyiz”
Tek umudu bu tür
sevinçlerin sürekli
olması.
“KEŞKE ÖNÜNE
GEÇEBİLSEK”
“Önüne geçebildiğimiz
kadar geçemediğimiz sakatlıklar
da var. Antrenman
temposuna, sıkışık maç takvimine
göre oyuncuları
doğru şekilde yönlendirmeye
çalışıyoruz. Beslenme,
dinlenme, fizik
tedavi ve rehabilitasyon,
masaj programları ve koruyucu
ekipmanlar ile bazı
riskleri en aza indirebiliriz
ama her sakatlığının önüne
geçmek mümkün değil.
Keşke böyle bir teknoloji
olsa ama dünyanın hiçbir
yerinde böyle bir şey yok”.
“ZEMİNLER ÖNEMLİ”
“Sahaların zeminleri sporcu
sağlığı açısından çok
önemli. Çok yumuşak zeminler
de, çok sert zeminler de farklı
farklı sakatlıklara yol açabiliyor. Sadece
futbolda değil tüm spor branşlarında saha
zeminleri çok önemli. Biz kendi stadyum
ve antrenman sahalarımızın zemininden
memnunuz. Ama gittiğimiz bazı deplasman
maçlarında kötü zeminlerle karşı karşıya
kalabiliyoruz”.
“LAYIK OLDUĞU YERE ÇIKACIKTIR”
Kurtgöz son olarak Eskişehirspor’un mutlaka
bir gün layık oldu yere çakacağını
söyleyerek “Evet şuanda takım 2.ligde.
sezon başı takım lige katılamama ile karşı
karşıysa geldi. Bende aynı zamanda bir
genel kurul üyesiyim. Süreci yakıdan
takip ettim ve her kongrede
yer aldım. Mehmet
Şimşek ve yönetim zor dönemde
göreve geldi. Ve
şu anda dosyaları tek
tak kapatarak çok da
iyi gidiyorlar. Sportif
sonuçlara üzülüyoruz.
Ama ne olursa
olsun Eskişehirspor
hak ettiği yere
mutlaka er yada
geç gelecektir.
Bundan da
kimsenin
endişesi
olmasın”
dedi.
37
Yine müthiş bir
zafere ev sahipliği
yaptık
MiLLi TAKIMIMIZIN KALESiYiZ
2023 Hentbol Dünya Şampiyonası Elemeleri’nde A Milli
Takımımız Kosova’yı 3 Kasım’da Eskişehir Porsuk
Spor Salonu’nda oynanan
maçta 25-23’lük
skorla yenerken, Baş antrenör İlker
Şentürk’ğn maç sonu açıklamaları ve
Eskişehir’i överek ‘Burası bizim evimiz’
demesi gururumuzu okşadı…
Skor üstünlüğünü vermedik
2023 Dünya Hentbol Şampiyonası,
Avrupa elemelerinde Belçika, Yunanistan
ve Kosova ile 1. grupta yer alan millilerimiz,
ilk maçında Kosova ile
yaptığı mücadeleyi 25- 23
kazandı.
Eskişehir
Porsuk
Spor Salonu’nda
oynanan
maça Coşkun
Göktepe, Yakup
Yaşar Simsar, Yiğit
Eröz, Özgür Sarak, Onur
Ersin, Alp Eren Pektaş,
Mehmet Demirezen ilk
7’si ile başlayan milli
takımımız, direnç gösteren
rakibine hiç skor üstünlüğü
vermedi. Hücumda etkili
olan milli takımımız, 6.
dakikayı 5-2 önde geçti.
15. dakikayı da 4 sayılık
farkla 10-6 üstünlükle
geçen millilerimiz, ilk
yarıyı 15-14 önde
kapattı.
Galibiyet çok güzel…
Milliler şehrimizde
bir başka…
Birlikte kutladık
Eskişehir’in
uğuru devam
ediyor.
38
Eskişehir’de bir zafer pozu daha tarihe kazındı.
OCAK
AYINDA YİNE BEKLERİZ
Şehrimiz
millileri
yine bağrına
bastı.
İkinci devrenin hemen başında Kosova ekibi eşitliği yakalamaya çok yaklaşsa da
Eskişehir Ormanspor kalecisi Taner Günay takımımı ayakta tuttu. Maçta son 5 dakikaya
24-21 önde giren Milliler 2023 Dünya Şampiyonası yolunda Kosova engelini 25-23’lük
skorla aşarken, galibiyet sonrası Eskişehirli tribünler oyuncuları ayakta alkışladı.
Millilerimiz 7 Kasım Pazar günü Yunanistan’a ise 24-20 yenilmekten kurtulamazken,
Ocak ayında Eskişehir’in bir kez daha A Milli Erkek Hentbol
takımımıza ev sahipliği yapacağı öğrenildi.
Oyuncular burada olmaktan çok mutlu.
“ESKİşEHİR BİZİM EVİMİZ”
Hentbol A Milli Takım Başantrenörü İlker Şentürk,
Kosova galibiyetini değerlendirirken, Eskişehirlilere
çok teşekkür etti
A Milli Takım Baş antrenörü İlker Şentürk, “Galibiyet için çok
mutluyum. Cumhuriyet şehri Eskişehir’de bu galibiyeti de
Cumhuriyet Bayramı hediyesi olarak Türk Halkına hediye
etmek istiyorum. Ben hep söylüyorum. Eskişehir bizim evimiz.
İnanılmaz bir taraftar geliyor. Pandemi nedeniyle uzak
kalmıştık. Bize de çok iyi geldi. Bizi çok iyi desteklediler. EsEs
Bando’nun, hentbol veteranlarının çok büyük desteği var. Tüm
Eskişehir’in eline ağzına yüreğine sağlık” dedi.
7’den 70’e
herke salondaydı.
Baş antrenör
İlker Şentürk
“Burası bizim
evimiz” dedi.
Eskişehir
görevini
yaptı.
39
TATLI TATLI HARCANDI
ACI ACI çIKIYOR
Eskişehirspor’da özellikle süper ligde yapılan
yanlış transferlerin faturası şimdi sorun olarak
ortayı çıkıyor. Son 5 dönemdir yasaktan dolayı
transfer yapılamazken, eldeki oyuncuların
da gitmesi ile siyah-kırmızılı
ekip çok genç bir kadro ile ligde
mücadele ediyor.
Büyük sıkıntı yaşatan
Boffin dosyasını mevcut
yönetim kapattı.
40
Sıkıntılı bir süreçte göreve
gelen Mehmet Şimşek ve
arkadaşları kulübü yaşatmanın
yanında
borcu azaltmak içinde
büyük mücadele veriyor.
En son transferin
açıldığı dönemde
aktif rol alan ve o
dönemde yönetici
olan Şimşek’i yine
aynı süreç bekliyor.
YASAK
HEP VAR
Eskişehirspor’da son
yıllardaki en büyük
sorun transfer yasağı…
Süper ligde böyle bir
sorun ile karşı karşıya
gelmeyen takım lige veda
ettikten sonra bir türlü
sıkıntıdan kurtulamadı.
Es-Es’in Süper ligde
oynadığı yıllarda
yapılan yanlış transferler
ve tatlı tatlı harcanan
paraların
sıkıntısı şimdi acı acı
ortaya çıkıyor.
Son 5 sezondur
gerek sezon başı,
gerekse devre
arası transferinde
Eskişehirspor hep
sessiz.
Çünkü yasak var..
Dede’nin önerisi
ile getirilen
Pinto’ya hala borç
ödeniyor.
Tanase ve Kamal ile de
yönetim anlaşma sağladı.
Funes Mori’de tamam.
Cedric
Mongongu
EN SON 29 OCAK
2019’DA AÇILDI
29 Ocak 2019’da Kaan Ay Başkanlığındaki
dönemde Eskişehirspor’da uzun süredir
üzerinde uğraşılan transfer yasağı
kaldırılmıştı. Geçmiş dönemlerde görev
alan futbolcu ve personelin
alacaklarını ödeyemediği için transfer
tahtasını açamayan ve sezon
başında anlaşılan oyunculara lisans
çıkaramayan Eskişehirspor’da korkulu
rüya o dönem sona ermişti.
5 DÖNEM GEÇTİ
Aradan 5 transfer dönemi
geçerken eski yönetimler çok
uğraşmasına rağmen bir daha
yasağı kaldıramadı.
Eskişehirspor’da her geçen gün eldeki
oyuncuları kaybederken, transfer
yapamadığı için gençlere yöneldi
ve sen 3 sezondur çok genç bir ekip
ile ligde yer alıyor.
KULÜBÜN BORCU
AZALIYOR
Göreve geldikten sonra arkadaşları ile birlikte
kulübün borcunu azaltmak için büyük uğraş
veren yönetim her zaman büyük sıkıntı yaratan FİFA
dosyalarının da tek tek kapatarak camiadan alkış aldı. Eski
yöneticiler ile de görüşerek borcu sildiren yönetimin
kulüp adına yapılmayanları yapmaya çalışıyor.
ŞİMŞEK’İ AYNI
SÜREÇ BEKLİYOR
Başkan Mehmet Şimşek en son transferin
açıldığı dönemde aktif rol alırken
o zaman yönetimde yer almıştı.
Şimşek’i yine aynı süreç bekliyor..
Yasağın kalkması için bir çok isimden
imza gerekli.
Hatır için verecek isimler de var
para da ısrar edenlerde…
Yani Aralık ve Ocak ayları yönetim
için çok zorlu geçecek.
DESTEKSİZ OLMAZ
Takımın durumu ortada…
Transfer yapılmaz ise Eskişehirspor’un
ligde kalması mucize olur.
Yasağı kaldırmak sadece yönetimin işi değil.
Siyasiler, Belediye başkanları, eski başkan ve
yöneticiler herkesin sorumluluk alması
gerekli.
Eğer bu dönemde de kimse Eskişehirspor
için bir adam bile atmaz ise işte o zaman
gerekli hesap sorulur…
Ben Khalifa ve Özgür Çek.
Daha önce yönetici olarak
transferin yasağın kalkmasında
etkin rol oynayan şimdiki
Başkan Mehmet Şimşek’i
yine zorlu süreç bekliyor.
41
A Y L I K İ Ş , S İ Y A S E T , S P O R v e Y A Ş A M D E R G İ S İ
Para ile satılmaz
Her ay İstikbal Gazetesi
ile okurlara
ücretsiz olarak dağıtılır
Bir ay boyunca ellerden düşmeyen
İSTİKBAL DERGİ sayesinde
İŞYERİNİZ ve MARKANIZ SÜREKLİ
GÖRÜNÜR OLUP
GENİŞ KİTLELERE ULAŞSIN
REZERVASYON İÇİN İLETİŞİM : 0.222. 220 19 01 - 220 19 06 e-mail : haber@istikbalgazetesi. com