E-ISSN: 2587-2524
Cilt/ Volume 23 | Sayı/ Issue 4 | Aralık/ December 2021
www.androlojibulten.org
Cilt/Volume 23 • Sayı/Issue 4 • Aralık/ December 2021
i
ULAKBİM TR DİZİN’de
Dizinlenmektedir.
Cilt/ Volume 23 | Sayı/ Issue 4 | Aralık/ December 2021
E-ISSN: 2587-2524
ANDROLOJİ BÜLTENİ TÜRK ANDROLOJİ DERNEĞİ YAYIN ORGANIDIR
Andrology Bulletin is the Periodical Journal of the Turkish Society of Andrology
Mart, Haziran, Eylül ve Aralık aylarında olmak üzere yılda 4 sayı yayınlanır.
Four issues annually; March, June, September, December
TÜRK ANDROLOJİ DERNEĞİ ADINA SAHİBİ / Owner on Behalf of the Turkish Society of Andrology
Prof. Dr. Mustafa Melih Çulha
YÖNETİM KURULU / Board of Directors
Ateş Kadıoğlu (Onursal Başkan)
Mustafa Melih Çulha (Başkan)
Fikret Erdemir (Genel Sekreter)
Mustafa Kadıhasanoğlu (Sayman)
İsa Özbey (Üye)
Murat Çakan (Üye)
Sefa Resim (Üye)
Metin Öztürk (Üye)
EDİTÖR / Editor
Prof. Dr. Fikret Erdemir
YARDIMCI EDİTÖRLER / Associate Editors
Prof. Dr. Cüneyt Adayener
Doç. Dr. Erhan Ateş
YAYIN TÜRÜ / Publication Category
Süreli Yayın
YÖNETİM YERİ/ Executive Office
Türk Androloji Derneği
Cemil Aslan Güder Sok. İdil Ap.
B Blok D.1 Gayrettepe 34349 Beşiktaş, İstanbul
Tel: +90 212 288 50 99
Faks: +90 212 288 50 98
E-posta: androloji@androloji.org.tr
Web: www.androloji.org.tr
Yayın Hizmetleri / Publishing Services
BAYT Bilimsel Araştırmalar
Basın Yayın ve Tanıtım Ltd. Şti.
Ziya Gökalp Cd. 30/31, 06420 Kızılay, Ankara
Tel (0-312) 431 30 62, Faks: (0-312) 431 36 02
E-posta: info@bayt.com.tr
www.bayt.com.tr
Androloji Bülteni’nin tarandığı indeksler/ Indexing the Andrology Bulletin
ULAKBİM TR Dizin/ ULAKBIM TR Index
Türkiye Atıf Dizini/ Turkey Citation Index
Türk Medline/ Turkish Medline
EBSCO
The control of conformity with the journal standards and the typesetting of the articles in this journal, the control of the English/Turkish abstracts
and references and the preparation of the journal for publishing were performed by bayt publishing.
Bu dergideki yazıların dergi standartlarına uygunluğu, dizimi, İngilizce/Türkçe özetlerin ve kaynakların denetimi, derginin yayına hazırlanması bayt
tarafından gerçekleştirilmiştir
www.androlojibulten.org
DANIŞMA KURULU / REVIEWERS
ERKEK CİNSEL SAĞLIĞI
Prof. Dr. Ramazan AŞCI
Ondokuz Mayıs Üniversitesi Tıp Fakültesi Üroloji AD,
Samsun
Prof. Dr. Ali ATAN
Gazi Üniversitesi Tıp Fakültesi Üroloji AD, Ankara
Uzm. Dr. Memduh AYDIN
Gaziosmanpaşa Eğitim ve Araştırma Hastanesi, Üroloji
Kliniği, İstanbul
Doç. Dr. Önder CANGÜVEN
Department of Urology, Hamad Medical Corporation,
Doha, Qatar
Prof. Dr. Murat ÇAKAN
SB Ankara Dışkapı Yıldırım Beyazıt Eğitim ve Araştırma
Hastanesi 2. Üroloji Kliniği, Ankara
Prof. Dr. Melih ÇULHA
Kocaeli Üniversitesi Tıp Fakültesi Üroloji AD, İzmit
Prof. Dr. Oğuz EKMEKÇİOĞLU
Erciyes Üniversitesi Tıp Fakültesi Üroloji AD, Kayseri
Prof. Dr. Fikret ERDEMİR
Gaziosmanpaşa Üniversitesi Tıp Fakültesi Üroloji AD, Tokat
Prof. Dr. Haluk EROL
Adnan Menderes Üniversitesi Tıp Fakültesi Üroloji AD,
Androloji BD, Aydın
Prof. Dr. Ahmet GÖKÇE
Sakarya Üniversitesi, Tıp Fakültesi Üroloji AD, Sakarya
Prof. Dr. Bilal GÜMÜŞ
Celal Bayar Üniversitesi Tıp Fakültesi Üroloji AD, Manisa
Prof. Dr. Ateş KADIOĞLU
İstanbul Üniversitesi İstanbul Tıp Fakültesi Üroloji AD /
Androloji BD, İstanbul
Prof. Dr. Zafer KOZACIOĞLU
Bozyaka Eğitim Araştırma Hastanesi Üroloji Kliniği, İzmir
Prof. Dr. Muammer KENDİRCİ
Liv Hospital-Üroloji Kliniği, İstanbul
Prof. Dr. Hakan KILIÇARSLAN
Uludağ Üniversitesi Tıp Fakültesi Üroloji AD, Bursa
Prof. Dr. Ahmet METİN
İzzet Baysal Üniversitesi Tıp Fakültesi Üroloji AD, Bolu
Prof. Dr. Bekir Süha PARLAKTAŞ
Gaziosmanpaşa Üniversitesi Tıp Fakültesi Üroloji AD, Tokat
Prof. Dr. Bülent SEMERCİ
Ege Üniversitesi Tıp Fakültesi Üroloji AD, İzmir
Prof. Dr. Altuğ TUNCEL
Ankara Numune Eğitim ve Araştırma Hastanesi
Üroloji Kliniği, Ankara
Prof. Dr. Tahir TURAN
Pamukkale Üniversitesi Tıp Fakültesi Üroloji AD, Denizli
Prof. Dr. Mustafa Faruk USTA
Akdeniz Üniversitesi Tıp Fakültesi Üroloji AD, Androloji BD,
Antalya
Prof. Dr. M. Önder YAMAN
Ankara Üniversitesi Tıp Fakültesi Üroloji AD, Ankara
ERKEK ÜREME SAĞLIĞI
Prof. Dr. Barış ALTAY
Ege Üniversitesi Tıp Fakültesi Üroloji AD, İzmir
Prof. Dr. Kaan AYDOS
Ankara Üniversitesi Tıp Fakültesi Üroloji AD ve Kısırlık
Araştırma ve Uygulama Merkezi, Ankara
Prof. Dr. Selahittin ÇAYAN
Mersin Üniversitesi Tıp Fakültesi Üroloji AD, Mersin
Prof. Dr. Sadık GÖRÜR
Mustafa Kemal Üniversitesi Tıp Fakültesi Üroloji AD, Hatay
Prof. Dr. Engin KANDIRALI
Bağcılar Eğitim ve Araştırma Hastanesi Üroloji Kliniği,
İstanbul
Prof. Dr. Ayhan KARABULUT
Ahi Evran Üniversitesi Tıp Fakültesi Üroloji AD, Kırşehir
Prof. Dr. İrfan ORHAN
Fırat Üniversitesi Tıp Fakültesi Üroloji AD, Elazığ
Prof. Dr. İsa ÖZBEY
Atatürk Üniversitesi Aziziye Araştırma Hastanesi Üroloji AD,
Erzurum
Uzm. Dr. A. Arman ÖZDEMİR
T.C.Sağlık Bakanlığı Zeynep Kamil Kadın ve Çocuk
Hastalıkları Eğitim ve Araştırma Hastanesi Üroloji
Kliniği,İstanbul
Prof. Dr. Sefa RESİM
Sütçü İmam Üniversitesi Tıp Fakültesi Üroloji AD,
Kahramanmaraş
Prof. Dr. Tarkan SOYGÜR
Ankara Üniversitesi Tıp Fakültesi Üroloji AD, Çocuk Ürolojisi
BD, Ankara
Prof. Dr. Nihan Erginel-UNALTUNA
İstanbul Üniversitesi Deneysel Tıp Araştırma Enstitüsü
Genetik AD, İstanbul
KADIN CİNSEL SAĞLIĞI
Prof. Dr. Abdullah ARMAĞAN
Bahçelievler Medicalpark Hastanesi Üroloji Kliniği, İstanbul
Prof. Dr. Halil ÇİFTÇİ
Harran Üniversitesi Tıp Fakültesi, Üroloji AD, Şanlıurfa
Prof. Dr. Esat KORGALI
Cumhuriyet Üniversitesi Tıp Fakültesi Üroloji AD, Sivas
Prof. Dr. Ercan YENİ
Harran Üniversitesi Tıp Fakültesi Üroloji AD, Şanlıurfa
KADIN - ERKEK CİNSEL SAĞLIĞI
VE ERKEK İNFERTİLİTESİ HEMŞİRE
ÇALIŞMA GRUBU
Prof. Dr. Dilek AYGİN
Sakarya Üniversitesi Sağlık Bilimleri Fakültesi, Sakarya
Prof. Dr. Sevim BUZLU
İstanbul Üniversitesi Florence Nightingale Hemşirelik
Fakültesi, İstanbul
Prof. Dr. Gülbeyaz CAN
İstanbul Üniversitesi Florence Nightingale Hemşirelik
Fakültesi, İstanbul
Prof. Dr. Nezihe KIZILKAYA BEJİ
İstanbul Üniversitesi Florence Nightingale Hemşirelik
Fakültesi, İstanbul
Prof. Dr. Nuran KÖMÜRCÜ
Marmara Üniversitesi Hemşirelik Yüksek Okulu, İstanbul
Prof. Dr. Leyla KÜÇÜK
İstanbul Üniversitesi Florence Nightingale Hemşirelik
Fakültesi, İstanbul
Prof. Dr. Rukiye PINAR BÖLÜKTAŞ
Yeditepe Üniversitesi Sağlık Bilimleri Fakültesi Hemşirelik ve
Sağlık Hizmetleri, İstanbul
Doç. Dr. Hicran YILDIZ
Uludağ Üniversitesi Sağlık Yüksek Okulu, Bursa
TÜRK CUMHURİYETLERİNDE
ANDROLOJİ
Prof. Dr. İlham AHMEDOV
Bakixanov.23 Azerbaycan Tiib Universiteteti Baku-370022,
Azerbaycan
Uzm. Dr. Firdovsi MAMMADOV
Zeferan Hospital Üroloji Kliniği, Azerbaycan
Uzm. Dr. Zarifcan MURODOV
Taşkent Diploma Sonrası Eğitim Enstitüsü - Taşkent Üroloji
Merkezi, Özbekistan
Uzm. Dr. Shavkat SHAVAKHABOV
State Specialized Center Of Urulogy (Uzbekistan) Chief of
Andrology Department, Özbekistan
Uzm. Dr. Erol UÇANER
Özel Başkent Hastanesi Üroloji Kliniği, Kıbrıs
TÜRKİYE’DEKİ ANDROLOJİ YAYINLARI
VE KONGRE TAKVİMİ
Prof. Dr. Fikret ERDEMİR
Gaziosmanpaşa Üniversitesi Tıp Fakültesi Üroloji AD,Tokat
Cilt/Volume 23 • Sayı/Issue 4 • Aralık/ December 2021
iii
AMAÇ ve KAPSAM
Androloji Bülteni Türk Androloji Derneği’nin resmi yayın organıdır.
Dergi androloji alanındaki araştırmaları, olguları, derlemeleri ve
editöryal yorumların yayımlandığı danışman denetimli bilimsel bir
dergidir. Dergi yılda 4 sayı olarak yayımlanmaktadır. Derginin hedef
kitlesi androloji alanlarında çalışan veya bu alanlara ilgi duyan
araştırmacı ve hekimlerdir.
Derginin yazı dili Türkçe ve İngilizce’dir. Türkçe yazıların Türk Dil
Kurumu’nun Türkçe sözlüğüne ve imla kılavuzuna uygun olması
gerekir.
Derginin editöryal ve yayın süreçleri International Committee
of Medical Journal Editors (ICMJE), World Association of Medical
Editors (WAME), Council of Science Editors (CSE), Committee
on Publication Ethics (COPE), European Association of Science
Editors (EASE) ve National Information Standards Organization
(NISO) organizasyonlarının kılavuzlarına uygun olarak
biçimlendirilir. Androloji Bülteni, Principles of Transparency and
Best Practice in Scholarly Publishing (doaj.org/bestpractice)
ilkelerini benimsemiştir.
Tüm makaleler http://www.androlojibulten.org/ sayfasındaki
online makale değerlendirme sistemi kullanılarak dergiye
gönderilmelidir. Derginin yazım kurallarına, gerekli formlara ve
dergiyle ilgili diğer bilgilere web sayfasından erişilebilir.
Derginin tüm masrafları Türk Androloji Derneği tarafından
karşılanmaktadır.
Dergide yayımlanan makalelerde ifade edilen bilgi, fikir ve görüşler
Türk Androloji Derneği, Editörler, Yayın Kurulu ve Yayıncı’nın
değil, yazar(lar)ın bilgi ve görüşlerini yansıtır. Baş Editör, Editörler,
Yayın Kurulu ve Yayıncı, yazarlara ait bilgi ve görüşler için hiçbir
sorumluluk ya da yükümlülük kabul etmemektedir.
Androloji Bülteni TÜBİTAK ULAKBİM TR Dizin, Türkiye Atıf Dizini,
Türk Medline ve EBSCO veritabanlarında dizinlenmektedir.
Yayımlanan tüm içeriğe www.androlojibulten.org adresinden
ücretsiz olarak erişilebilir.
Dergide yayımlanan içeriğin tüm telif hakları Türk Androloji
Derneği’ne aittir.
Editoryal Ofis
Androloji Bülteni
Cemil Aslan Güder Sok. İdil Ap.
B Blok D.1 Gayrettepe 34349 Beşiktaş, İstanbul, Türkiye
Tel: 0212 288 50 99
Faks: 0212 288 50 98
E-posta: androloji@androloji.org.tr
Web: www.androlojibulten.org/
Yayın Hizmetleri: BAYT
Adres: Ziya Gökalp Cad., 30/31, 06420 Kızılay, Ankara, Türkiye
Tel: +90 431 30 62
Faks: +90 431 36 02
E-posta: info@bayt.com.tr
Web: www.bayt.com.tr
iv Cilt/Volume 23 • Sayı/Issue 4 • Aralık/ December 2021
PURPOSE and SCOPE
Andrology Bulletin is the official publication of the Turkish
Andrology Association. The journal is a supervised scientific journal
which publishes original research articles, case studies, reviews,
and editorial comments on the science of andrology. The journal
is published in four issues per year. The target population of the
journal is researchers and physicians who work in or interested in
the field of andrology.
The journal’s language is both Turkish and English. The Turkish
language should conform to the Turkish language dictionary and
the Turkish spelling guide.
The editorial and publication processes of the journal conform
the guidelines of the International Committee of Medical Journal
Editors (ICMJE), the World Association of Medical Editors (WAME),
the Council of Science Editors (CSE), and the Committee on
Publication Ethics (COPE). It is formatted in accordance with the
National Information Standards Organization (NISO) guidelines.
The Andrology Bulletin adopts the Principles of Transparency and
Best Practice in Scholarly Publishing (doaj.org/bestpractice).
All articles should be sent to the journal using the online article
evaluation system at http://www.androlojibulten.org/. Writing
rules of the journal, necessary forms, and other information about
the journal can be accessed from the web page.
All expenditure of the journal is covered by the Turkish Andrology
Association.
The information, ideas and opinions expressed in the articles
published in the journal reflect the views and opinions of the
author(s), not the editors of the Turkish Andrology Association, the
editorial board, or publisher. The Editor-in-Chief, Editors, Editorial
Board, and Publisher do not accept any responsibility or liability for
the given information and opinions of the author(s).
The Andrology Bulletin has been indexed by TUBITAK ULAKBIM TR
Index, Turkey Citation Index, Turkish Medline and EBSCO.
All published content is freely available at www.androlojibulten.org.
All copyrighted content published in the journal belongs to the
Turkish Andrology Association.
Editorial Office
Andrology Bullettin
Address: Cemil Aslan Güder Sok. İdil Ap.
B Blok D.1 Gayrettepe 34349 Beşiktaş, İstanbul, Turkey
Phone: +90 212 288 50 99
Fax: +90 212 288 50 98
E-mail: androloji@androloji.org.tr
Web: www.androlojibulten.org/
Publishing Services: BAYT
Address: Ziya Gökalp Cad., 30/31, 06420 Kızılay, Ankara, Turkey
Phone: +90 431 30 62
Fax: +90 431 36 02
E-mail: info@bayt.com.tr
Web: www.bayt.com.tr
Cilt/Volume 23 • Sayı/Issue 4 • Aralık/ December 2021
v
YAZARLARA AÇIKLAMA
Dergiye gönderilen makaleler, özgünlük ve bilimsel kalite
bakımından değerlendirilir. Gönderilen yazıların daha önce başka
bir elektronik ya da basılı dergide, kitapta veya farklı bir mecrada
sunulmamış ya da yayımlanmamış olması ve Türk Androloji
Derneği Yönetim Kurulu’nun seçtiği Yayın Kurulu tarafından uygun
görülmesi gerekir.
Androloji Bülteni’ne gönderilen makalelerin değerlendirilmesinde
bağımsız, tarafsız, çift-kör hakem değerlendirme raporları temel
alınmaktadır. Yazıların değerlendirmeye alınması için, gönderilen
yazıya tüm yazarların onay verdiklerine dair “Telif Hakkı Devir
Formu” başlıklı imzalı bir yazının eklenmesi gerekir (Formun hazır
hali http://www.androlojibulten.org ve https://www.journalagent.
com/androloji/ adreslerinden indirilebilir).
Androloji Bülteni; gönderilen makalelerin değerlendirme sürecine
dahil olan yazarların ve bireylerin, potansiyel çıkar çatışmasına ya
da önyargıya yol açabilecek finansal, kurumsal ve diğer ilişkiler
dahil mevcut ya da potansiyel çıkar çatışmalarını beyan etmelerini
talep ve teşvik eder. Bir çalışma için bir birey ya da kurumdan alınan
her türlü finansal destek ya da diğer destekler Yayın Kurulu’na
beyan edilmeli ve potansiyel çıkar çatışmalarını beyan etmek
amacıyla ICMJE Potansiyel Çıkar Çatışmaları Formu katkı sağlayan
tüm yazarlar tarafından ayrı ayrı doldurulmalıdır (form için www.
androlojibulten.org). Editörler, yazarlar ve hakemler ile ilgili
potansiyel çıkar çatışması vakaları derginin Yayın Kurulu tarafından
COPE ve ICMJE rehberleri kapsamında çözülmektedir.
Yayın için uygun bulunan yazıların dizgi ve hazırlık işlemleri
sırasında, sorumlu yazara yazar katkılarının da açıklanmasının
isteneceği Yazar Onay Formu gönderilecektir.
Sadece yazarlık niteliğini hak eden kişiler yazar olarak gösterilmelidir.
Yazar olarak listelenen herkesin ICMJE (www.icmje.org) tarafından
önerilen yazarlık kriterlerini karşılaması gerekmektedir. ICMJE,
yazarların aşağıdaki dört kriteri karşılamasını önermektedir:
1. Çalışmanın konseptine/tasarımına; ya da çalışma için verilerin
toplanmasına, analiz edilmesine ve yorumlanmasına önemli
katkı sağlamış olmak,
2. Yazı taslağını hazırlamış ya da önemli fikirsel içeriğin eleştirel
incelemelerini yapmış olmak;
3. Yazının yayından önceki son halini gözden geçirmiş ve
onaylamış olmak;
4. Çalışmanın herhangi bir bölümünün geçerliliği ve doğruluğuna
ilişkin soruların uygun şekilde soruşturulduğunun ve
çözümlendiğinin garantisini vermek amacıyla çalışmanın her
yönünden sorumlu olmayı kabul etmek.
Bir yazar, çalışmada katkı sağladığı kısımların sorumluluğunu
almasına ek olarak, diğer yazarların çalışmanın hangi kısımlarından
sorumlu olduğunu da teşhis edebilmelidir. Ayrıca, yazarlar
birbirlerinin katkılarının bütünlüğüne güven duymalıdırlar.
Klinik ve deneysel çalışmalar, ilaç araştırmaları ve bazı olgu
sunumları için World Medical Association Declaration of
Helsinki “Ethical Principles for Medical Research Involving
Human Subjects”, (amended in October 2013, www.wma.net)
çerçevesinde hazırlanmış Etik Kurul raporu gerekmektedir. Gerekli
görülmesi halinde, Etik Kurul raporu veya eş değeri olan resmi
bir yazı, yazarlardan talep edilebilir. İnsanlar üzerinde yapılmış
deneysel çalışmaların sonuçlarını bildiren yazılarda, çalışmanın
yapıldığı kişilere uygulanan prosedürlerin niteliği tümüyle
açıklandıktan sonra, onaylarının alındığına ilişkin bir açıklamaya
metin içerisinde yer verilmelidir. Hayvanlar üzerinde yapılan
çalışmalarda ise ağrı, acı ve rahatsızlık verilmemesi için yapılmış
olanlar açık olarak makalede belirtilmelidir. Hasta onamları, Etik
Kurul raporunun alındığı kurumun adı, onay belgesinin numarası
ve tarihi ana metin dosyasında yer alan Yöntemler başlığı altında
belirtilmelidir. Hastaların kimliklerinin gizliliğini korumak yazarların
sorumluluğundadır. Hastaların kimliğini açığa çıkarabilecek
fotoğraflar için hastadan ya da yasal temsilcilerinden alınan imzalı
izinlerin de gönderilmesi gereklidir.
Bütün makalelerin benzerlik tespiti denetimi, iThenticate yazılımı
aracılığıyla yapılmaktadır.
Yayın Kurulu, dergimize gönderilen çalışmalar hakkındaki intihal,
atıf manipülasyonu ve veri sahteciliği iddia ve şüpheleri karşısında
COPE kurallarına uygun olarak hareket edecektir. Yayımlanan içerik
ile ilgili tüm sorumluluk yazarlara aittir
Yazıların online gönderilmesi
Tüm yazılar derginin Internet adresi üzerinden online
gönderilmelidir. (https://www.journalagent.com/androloji/).
Yazının gönderilmeden önce kontrol listesi ile son bir kez gözden
geçirilmesi önerilir. Yazım kurallarına uygun yazılmayan yazılar
bilimsel kurul değerlendirmesine alınmamaktadır. Daha detaylı
bilgiler https://www.journalagent.com/androloji/ adresinden
alınabilir.
YAZILARIN HAZIRLANMASI
Araştırma yazıları 3000, olgu sunumları 1500 ve derlemeler 5000
kelimeyi geçmemelidir.
Makaleler, ICMJE-Recommendations for the Conduct, Reporting,
Editing and Publication of Scholarly Work in Medical Journals
(updated in December 2017 - http://www.icmje. org/icmjerecommendations.
pdf) ile uyumlu olarak hazırlanmalıdır.
Randomize çalışmalar CONSORT, gözlemsel çalışmalar STROBE,
tanısal değerli çalışmalar STARD, sistematik derleme ve metaanalizler
PRISMA, hayvan deneyli çalışmalar ARRIVE ve randomize
olmayan davranış ve halk sağlığıyla ilgili çalışmalar TREND
kılavuzlarına uyumlu olmalıdır.
Yazarların, Yayın Hakkı Devir Formu, Yazar Katkı Formu ve
ICMJE Potansiyel Çıkar Çatışmaları Formu’nu (bu form, tüm
vi Cilt/Volume 23 • Sayı/Issue 4 • Aralık/ December 2021
yazarlar tarafından ayrı ayrı doldurulmalıdır) ilk gönderim sırasında
online makale sistemine yüklemeleri gerekmektedir. Bu formlara
http://www.androlojibulten.org/ adresinde yazarlara açıklama
kısmından ulaşılabilir.
Yazılar, bilgisayar dosyası üzerinde standart A4 kağıdı
boyutlarındaki bir sayfaya, sağ ve sol kenarlarda yaklaşık 2,5
cm boşluk kalacak şekilde ve iki satır aralıklı olarak yazılmalıdır.
Her sayfa numaralandırılmalıdır. Metin Times New Roman yazı
karakterinde 12 punto ile yazılmalıdır. Yazılarda bulunması gereken
bölümler sırasıyla şunlardır: (Yazar adları (ünvan, ad, soyadı),
çalışmanın yapıldığı kurum (Makaledeki yazarların çalışma yerleri,
yayının yapıldığı kurum şeklinde olmalıdır), iletişim adresi, telefon
ve faks numaraları, e-posta adresi journal agent programında 3, 4
ve 5. adımlarda online olarak girilmelidir.
“Telif Hakkı Devir Formu” dışında yüklenecek diğer dosyalarda
yazarların isimleri, çalıştıkları yerler bulunmamalıdır!). (i) Türkçe
ve İngilizce başlıklar (online olarak istenen yere yapıştırılacak), (ii)
Türkçe ve İngilizce özetler (online olarak istenen yere yapıştırılacak);
Makalenin tam metninde (tam metin dosyası online olarak istenen
yere eklenmelidir) (iii) Giriş; (iv) Gereç ve Yöntem; (v) Bulgular; (vi)
Tartışma; (vii) Kaynaklar bölümleri bulunur. Yöntemler, bulgular
ve tartışma bölümlerinin gerektiğinde alt başlıklarla ele alınması
tercih edilir. Olgu sunumları, özetlerden sonra giriş, olgu sunumu
ve tartışma başlıkları altında düzenlenmelidir. İnceleme yazılarında,
yazının gelişimine uygun başlıklandırma yapılabilir.
Özetler: Özet çalışmanın amacını, ana bulguları ve temel
sonuçlarını Amaç, Gereç ve Yöntem, Bulgular, Sonuç (İngilizce
özette Objectives, Material and Methods, Results, and Conclusion)
başlıkları altında bildirmelidir.
Anahtar kelimeler: Yazı düzeninde özetlerden sonra yer alacak
şekilde Türkçe ve İngilizce olarak en az 3, en fazla 5 anahtar kelime
(alfabetik sıra ile) belirtilmelidir. Bu amaçla Index Medicus Medical
Subjects Headings (MeSH)’den yararlanılabilir. http://www.ncbi.
nlm.nih.gov/pubmed/.
Makalenin tam metninde Giriş paragrafından sonra Gereç
ve Yöntem’de çalışma başlangıcı ve bitiş tarihleri, hastaların
özellikleri ve kullanılan yöntemler, hasta seçimi ayrıntılı biçimde
belirtilmelidir. İstatistiksel yöntem yeterli ayrıntı ile açıklanmalıdır.
Bulgular: Metinde olabildiğince ayrıntılı yazılmalı, şekil ve tablolar
ile desteklenmeli; şekil ve tablolarda verilen bilgiler, metinde
tekrarlanmamalıdır.
Tartışma: Ağırlıklı olarak çalışma ile ilgili veriler tartışılmalı, yerli
ve yabancı kaynaklarla desteklenmelidir. Konu ile doğrudan ilgisi
olmayan genel bilgilere uzun uzun yer vermekten kaçınılmalıdır.
Kısaltmalar: Kısaltılmış sözcük sayısının sınırlı tutulması gerekir.
Şekil ve Tablolar: Yazı ile birlikte sunulan fotoğraf ve tablolar
sisteme ayrı ayrı yüklenmelidir. Resim dosyalarının formatı JPEG
veya TIFF olabilir. Tablolar ve şekil altyazıları ayrı sayfalara ve iki
satır aralıklı yazılmalı; şekil ve tablolar yazıda görünme sırasına göre
numaralandırılmalı ve başlıkları olmalıdır. Mikroskobik resimlerde
büyütme oranı ve boyama tekniği açıklanmalıdır. Kısaltmalar her
şeklin ve tablonun altında açıklanmalıdır.
KAYNAKLAR
Kaynaklar metin içinde anılma sırasına göre noktadan sonra üst
simge olarak köşeli parantez içerisinde ve nokta işaretinden sonra
boşluk bırakmadan dizilmeli (örnek: ...lenf nodu diseksiyonu
önerilmektedir. [1] ); yayımlanmamış sonuçlar ve kişisel görüşmeler
kaynak olarak gösterilmemelidir. Yazarların yalnızca doğrudan
yararlandıkları çalışmaları kaynak olarak göstermeleri gerekir; yazımı
doğrulanamayan kaynaklar yayın hazırlığı sırasında yazarlardan
istenecektir. Dergi isimleri Index Medicus’a göre kısaltılmalıdır;
bunun mümkün olmadığı durumlarda dergi adının tamamı
verilmelidir. Altı ya da daha az sayıda olduğunda tüm yazarlar
belirtilmeli, altıdan fazla yazar durumunda, altıncı yazarın arkasından
“et al.” eklenmelidir. Kaynakların dizilme şekli ve noktalamalar için
aşağıdaki örneklere uyulmalıdır (basım ayı, parentez içinde derginin
basım sayısı yazılmamalıdır !) :
Dergi:
Tefekli A, Tepeler A, Altunrende F, Tok A, Sarılar Ö, Müslümanoğlu
AY. Seçilmiş olgularda tüpsüz perkütan nefrolitotomi. Türk Üroloji
Dergisi 2006;32:240-7.
Gill IS, Kaouk JH, Meraney AM, Desai MM, Ulchaker JC, Klein EA et
al. Laparoscopic radical cystectomy and continent orthotopic ileal
neobladder performed completely intracorporeally: the initial
experience. J Urol 2002;168:13-8.
Kitap:
Korkud G, Karabay K. Böbrek tüberkülozu. 3.Baskı. İstanbul: İstanbul
Üniversitesi Basımevi; 1993.
Kitap içinde bölüm:
Anderson JL, Muhlestein JB. Extracorporeal ureteric stenting
during laparoscopic pyeloplasty. Philadelphia: W. B. Saunders;
2003. p. 288-307.
Önemli Not: Yayın Kurulu, gerekli gördüğü durumlarda yazıların
özünü değiştirmeden metinde düzeltme yapmakla yetkilidir.
Online makale gönderiminde sırası ile:
1. Yazarların onay verdiklerine dair “Telif Hakkı Devir Formu “ başlığı
altında imzalı bir mektup (tarayıcıdan geçirdikten sonra diğer
dosyalarla gibi online olarak sisteme yüklenmelidir).
2. Ana metin (Kaynaklar dahil) (Özet ve Yazar isimleri
bulunmamalıdır !)
3. Resimler (Mümkün ise açıklanan yerler okla belirtilmelidir)
4. Tablolar yüklenmelidir.
Cilt/Volume 23 • Sayı/Issue 4 • Aralık/ December 2021
vii
INSTRUCTION TO AUTHORS
Articles submitted to the journal are evaluated in terms of originality
and scientific quality. Submitted manuscripts must not have been
previously published, or presented in another electronic or printed
journal, in a book or in a different medium, and must be approved
by the Editorial Board of the Turkish Andrology Association’s Board
of Directors.
Independent, unbiased, double-blinded arbitration evaluation
reports of referees are used in the evaluation of the articles
submitted to the Andrology Bulletin. In order for the articles to be
evaluated, a signed letter entitled “Copyright Transfer Form” must be
attached to the submitted article, confirming the authors’ approval
(a copy of the form is available at: http://www.androlojibulten.org
and https://www.journalagent.com/androloji/).
Andrology Bulletin encourage authors and individuals involved
in the evaluation process of submitted articles to present their
current or potential conflicts of interest, including financial,
institutional, and other relationships that may lead to potential
conflicts of interest or prejudice. Any financial or any other kind
of support received from an individual or institution for a study
must be declared to the Editorial Board, and the ICMJE Potential
Conflicts of Interest Form must be filled in separately by all authors
contributing to the declaration of potential conflicts of interest (see
the form in: http://www.androlojibulten.org). Potential conflicts of
interest with editors, writers and arbitrators are resolved by the
Editorial Board of the journal under the COPE and ICMJE guidelines.
The Author Approval Form will be sent to the responsible author,
who will be required to explain the author’s contributions during
the typesetting and preparation of the articles suitable for
publication.
Only those who deserve authorship should be shown as authors.
Everyone listed as a writer must meet the authorship criteria
recommended by ICMJE (www.icmje.org). The ICMJE suggests that
authors meet the following four criteria:
1. To have contributed significantly to the gathering, analysis,
and interpretation of data for concept/design of the study;
2. To have drafted the writing of the essay, or have done critical
review of important intellectual content;
3. To have reviewed and approved the last version of the article
before its publication;
4. To accept the responsibility for all aspects of the work in order
to ensure that questions concerning the validity and accuracy
of any part of the work are properly investigated and resolved.
A writer should be able to identify the parts of the work which other
authors are responsible for, in addition to taking responsibility for
the parts he contributed. In addition, authors should trust the
integrity of each other’s contributions.
For the clinical and experimental studies, drug studies, and some
case reports, the Ethics Committee report prepared under the
World Medical Association Declaration of Helsinki (amended
in October 2013, www.wma.net) is required. If necessary, the
author(s) may be requested an Ethics Committee report, or an
official letter of equal value. An explanatory note on the results of
experimental studies on humans should be included in the text
to the effect that approvals have been received, once the nature
of the procedures applied to the subject has been fully explained.
In the case of studies on animals, those made for the avoidance
of pain, suffering, and discomfort should be clearly stated in
the article. Patient approvals, the name of the institution from
which the Ethics Committee report is received, and the number
and date of the approval document should be stated in the main
text file under the title of Methods. It is the responsibility of the
authors to protect the confidentiality of the identities of patients.
Signed permits from the patient or legal representatives must
also be sent for photographs that may reveal the identity of the
patients.
Similarity checking of all the articles is done via iThenticate
software.
The Editorial Board will act in accordance with the COPE rules
against claims and suspicions of plagiarism, citation manipulation,
and data fraud involving work submitted to the journal. All
responsibility for the published content belongs to the authors.
Submitting articles online
All manuscripts must be submitted online via the internet address
of the journal (https://www.journalagent.com/androloji/). It is
recommended that the manuscript be reviewed one last time
with the checklist before submission. Manuscripts not written in
accordance with the writing rules are not accepted for Scientific
Board evaluation. More information can be found at https://www.
journalagent.com/androloji/.
PREPARATION OF ARTICLES
The research articles should not exceed 3000 words, the case
presentations should be at most 1500 words, and the compilations
should not exceed 5000 words.
The articles should be prepared in accordance with the ICMJE -
Recommendations for the Conduct, Reporting, and Publication
of the Scholarly Work in Medical Journals (http://www.icmje.
org/icmje-recommendations.pdf –updated in December 2017).
Randomized studies should be consistent with CONSORT,
observational studies with STROBE, diagnostic value studies with
STARD, systematic review and meta-analyses with PRISMA, animal
trials with ARRIVE, and non-randomized behavioral and public
health studies with TREND guidelines.
The authors are required to upload the Publication Submission
Form, the Author Contribution Form and the ICMJE Potential
Conflicts Form (this form must be filled out by all authors
separately) to the online system during the initial submission of the
viii Cilt/Volume 23 • Sayı/Issue 4 • Aralık/ December 2021
article. These forms are available at http://www.androlojibulten.
org/ and can be found in the instruction to authors section.
Manuscripts should be typed on a standard A4 paper size on a
computer text file, spaced about 2.5 cm on the right and left sides,
and with double spaced lines. Every page should be numbered.
The text should be written in Times New Roman font with 12
points. The sections to be included in the manuscripts are: author
names (academic title, name, surname), the institution in which the
study was conducted (work place of the author and the institution
where the publication is prepared), contact address, telephone
and fax numbers, e-mail address. All these should be entered in
the JournalAgent program online in steps 3, 4, and 5.
The files to be uploaded should not contain the names of the
authors and places where they work, except the “Copyright Transfer
Form”. The submitted work should include: (i) Turkish and English
titles (to be posted online), (ii) Turkish and English abstracts (to be
posted online); in the full text of the article (the full text file must be
added to the desired location online) (iii) Introduction; (iv) Materials
and Methods; (v) Findings; (vi) Discussion; (vii) References sections.
It is preferred that methods, findings, and discussion sections
be handled with subtitles when necessary. Case presentations
should be organized under the headings of introduction, case
presentation and discussion after the summaries. In the review
articles, appropriate titles can be preferred for the development
of the article.
Abstract (Summary): The main findings and the main results
should be reported under the headings of Objectives, Material and
Methods, Findings, Conclusion.
Key words: At least 3 and at most 5 key words (in alphabetical
order) should be indicated in Turkish and English, under the
heading “Key words” after the Abstract section. Index Medicus
Medical Headings (MeSH) can be used for this purpose (http://
www.ncbi.nlm.nih.gov/pubmed/).
In the full text of the article, in the Materials and Methods after
the Introduction paragraph, start and end dates of the study, the
characteristics of the patients and the methods used, the patient
selection should be specified in detail. The statistical method
utilized should be explained with sufficient detail.
Findings: Findings should be written as detailed as possible in the
text, supported by figures and tables; information given in figures
and tables should not be repeated in the text.
Discussion: Mainly the data related to the study should be
discussed and supported with domestic and foreign resources.
General information that is not directly related to the subject
should be avoided from occupying too much space.
Abbreviations: The number of abbreviated words must be limited.
Figures and Tables: Photographs and tables presented with the
text should be uploaded separately to the system. The format of
the image files can be JPEG or TIFF. Tables and shape subtitles must
be written on separate pages with double spacing; figures and
tables should be numbered according to the order in which they
appear in the text, and should have titles. Magnification ratio and
dyeing technique should be explained in microscopic pictures.
Each abbreviation used should be noted under the related figure
and table with an explanation.
REFERENCES
The references given in the text should be arranged in square
brackets as superscripts, and if at the end of the sentence after
the punctuation, without spacing (eg: ... lymph node [1] dissection
is recommended. [2] ); unpublished results and personal interviews
should not be shown as sources. Authors should only present
studies that they directly benefit from; unauthorized sources
will be requested from the authors during the preparation of the
publication. Journal names should be abbreviated according to
Index Medicus; where this is not possible, the full name of the journal
should be given. All authors should be listed if there are seven or
fewer, followed by “, et al.” after the sixth author in case of more than
seven authors. The following examples should be followed for the
endnote reference list and the punctuation style (the month and
the issue number in parentheses must be avoided!).
Journal:
Tefekli A, Tepeler A, Altunrende F, Tok A, Sarılar Ö, Müslümanoğlu
AY. Seçilmiş olgularda tüpsüz perkütan nefrolitotomi. Türk Üroloji
Dergisi 2006;32:240–7.
Gill IS, Kaouk JH, Meraney AM, Desai MM, Ulchaker JC, Klein EA,
et al. Laparoscopic radical cystectomy and continent orthotopic
ileal neobladder performed completely intracorporeally: the initial
experience. J Urol 2002;168:13–8.
Book:
Korkud G, Karabay K. Böbrek tüberkülozu. 3. Baskı. İstanbul:
İstanbul Üniversitesi Basımevi; 1993.
Section of a book:
Anderson JL, Muhlestein JB. Extracorporeal ureteric stenting
during laparoscopic pyeloplasty. Philadelphia: W. B. Saunders;
2003. p.288–307.
Important Note: The Editorial Board is authorized to make
amendments to the text, if necessary, without modifying the text of
the text.
Online article submission order:
1. A signed letter under the heading of “Copyright Transfer Form”
(a scanned copy which must be uploaded to the system online
with other files) from the authors,
2. Main text (including reference list) (abstract should not be
included, and author names must be blinded!),
3. Pictures (where possible, the explanations should be indicated
by an arrow), and
4. Tables must be loaded.
Cilt/Volume 23 • Sayı/Issue 4 • Aralık/ December 2021
ix
BAŞKAN’DAN / FROM THE PRESIDENT
Değerli Meslektaşlarım,
Siz yılın bu son bültenine ulaştığınızda, biz de yeni seçilen yönetim kurulu olarak hepinizi selamlarız. Son
üç yıl içerisinde yönetim kurulunda görev alan değerli arkadaşlarım bu zor pandemi koşullarında bile
eğitim, dergi, kongre ve toplantı faaliyetlerini eksiksiz ve başarı ile sürdürmüşlerdir. Yönetim kurulu olarak
bizim de en az selefimiz kadar başarılı olacağımızı umuyorum. Bilim dalımıza olan ilginin artması ve yeni
meslektaşlarımızın aramıza katılması öncelikli hedeflerimizden biri olacaktır. Ayrıca yeni yılda yüz yüze
yapılacak bilimsel toplantılarda yeniden birlikte olmak düşüncesindeyiz. Herkesin de eski kongre ve toplantı
düzenini özlediğini düşünüyorum. Tüm meslektaşlarıma sağlıklı bir yeni yıl dilerken akademik açıdan da
doyurucu geçmesini temenni ederim.
Saygılarımla
Prof. Dr. Mustafa Melih ÇULHA
Türk Androloji Derneği Başkanı
Türk Androloji Derneği Yönetim Kurulu Adına
x Cilt/Volume 23 • Sayı/Issue 4 • Aralık/ December 2021
EDİTÖR’DEN / FROM THE EDITOR
Değerli Meslektaşlarımız,
Pandeminin etkisinin azalarak yüzyüze bilimsel etkinliklerin giderek artmaya başladığı bu dönemde Androloji
Bülteni’nin 4. sayısını çok değerli araştırmacı ve bilim insanlarının katkılarıyla sizlere sunmaktan büyük onur
duyuyoruz. Toplam 10 adet derleme ve özgün çalışmanın olduğu bu sayıda Arar ve arkadaşları tarafından
nispeten geri planda kalan bir konu “Engelli Kadınlarda Üreme Sağlığı Sorunları ve Hemşirelik Yaklaşımı”
başlığı altında sunulmuştur. Yücesoy ve arkadaşları tarafından ise “İnfertilitenin Kültürel, Ekonomik,
Psikososyal ve Cinsel Yönüne Güncel Bir Bakış: Temel Hemşirelik Yaklaşımları” başlıklı derleme ile infertilite
çok yönlü olarak ele alınmıştır. Azoospermi konusundaki gelişmelerin ve yeniliklerin her geçen gün giderek
artan oranlarda ortaya konulduğu bilinmektedir. Bununla ilişkili olarak güncel gelişme ve yenilikler Ergün
ve arkadaşları tarafından yapılan “Non-obstruktif Azoospermide mikro-TESE: Önemli Yenilikler” başlıklı
derleme ile Androloji Bülteni okuyucularına sunulmuştur. İnfertilitenin cerrahi olarak düzeltilebilir nedeni
olan varikoselin patofizyolojisi giderek netleşmeye başlamıştır. Hekim ve arkadaşları tarafından varikosel
patofizyolojisinin ön planda olmayan bir yönü “Varikosel ile İlişkili İnfertilite Patofizyolojisinde MikroRNA’ların
Rolü” başlığıyla kapsamlı bir derleme şeklinde hazırlanmıştır. Bu sayıda yer alan son derleme ise Ateş ve
arkadaşları tarafından hazırlanan “Prematür Ejakülasyon: Güncel Tedavi ve Gelecek” başlıklı araştırma olup
ejakülasyonun geniş bir perspektifte değerlendirilmesini içermektedir. Androloji Bülteni’nin 4. sayısında yer
alan orijinal makalelerden ilki Sarıkaya ve arkadaşlarının yapmış oldukları “Distal Hipospadias Nedeniyle
Uygulanan Operasyon Prosedürlerinin Erişkin Dönem Seksüel Fonksiyonlara Etkisi” başlıklı araştırmadır.
Hipospadias uretral bir patoloji olsa da aileler ve erişkin dönemde hastalar için bu operasyonun cinsel
işlevler üzerine olan etkisi büyük önem arz etmektedir. Bu anlamda konu ile ilgili literatürde nispeten sınırlı
sayıda çalışma olduğu anlaşılmaktadır. Cinsel işlev bozukluklarının sadece bireyi değil çiftleri ve çevrelerini
de olumsuz olarak etkilediği yapılan çalışmalarda gösterilmiştir. Ülkemizde bu konuda yapılan çalışmaların
nispeten sınırlı olduğu anlaşılmaktadır. Buna göre Ata ve arkadaşları tarafından yapılan “Erektil Disfonksiyon
ve/veya Prematüre Ejakülasyon Tanısı Alan Erkeklerde Çift Uyumunu Yordayan Değişkenler Nelerdir? Cinsiyet
Rolleri, Depresyon, Anksiyete, Stres, Kişilik Özellikleri ve Benlik Saygısı” başlıklı çalışmanın bu alanda önemli
katkısının olacağı açıktır. Tüm dünyada, sağlık alanında minimal invaziv girişimlerin belirgin olarak klasik
yaklaşımların yerini aldığı, üroloji pratiğinde de endoürolojik yaklaşımların buna uygun olarak arttığı çok iyi
bilinmektedir. Toplumların %3-14’ünde görülen taş hastalığına bağlı olarak endoskopik girişim ve sonrasında
stent yerleştirmenin hemen her klinikte standart bir girişim olduğu ve bu girişim ya da uygulamaların cinsel
işlevler üzerine etkisinin olduğuna ait çalışmalar yer almaktadır. Bu sayıda Kalkanlı ve arkadaşları tarafından
Üreter taşı için üreterorenoskopik cerrahi yapılan erkek ve kadın hastalarda JJ stent yerleştirilmesinin seksüel
fonksiyonlar üzerine etkisi” başlıklı çalışma ile hem erkek hem de kadınlarda cinsel işlevler araştırılmıştır.
Teknoloji ve iletişim ile birlikte yaşamlarımızın belirgin olarak değiştiği son iki dekatta gençlerin cinselliğe
bakışlarında da değişme sözkonusu olabilmektedir. Bu ilgi çekici konu Dağlı ve arkadaşları tarafından
“Gençlerin Gebelikte Cinselliğe İlişkin Yanlış Bilgi, Tutum ve İnançları” başlığı ile araştırılmıştır. Androloji
Bülteni’nin bu son sayısında kadın cinselliği ile yakından ilişkili olan ancak ülkemiz üroloji pratiğinde oldukça
nadir ele alınan bir konu Erol ve arkadaşları tarafından “Polikistik Over Sendromunda Androjen Seviyeleri ve
Seksüel Disfonksiyon” başlığı ile hazırlanarak sunulmuştur.
Androloji Bülteni ailesi olarak 2021 yılında bilimsel eserleri ile katkıda bulunan tüm araştırmacılara teşekkür
eder, 2022 yılının hepiniz için sağlıklı, mutlu ve başarılı olmasını temenni ederiz…
Prof. Dr. Fikret ERDEMIR
Editör
Cilt/Volume 23 • Sayı/Issue 4 • Aralık/ December 2021
xi
Cilt/ Volume 23 | Sayı/ Issue 4 | Aralık/ December 2021
İÇİNDEKİLER /CONTENTS
ARAŞTIRMA YAZILARI | ORIGINAL ARTICLES
219 Distal hipospadias nedeniyle uygulanan operasyon prosedürlerinin erişkin dönem seksüel fonksiyonlara etkisi
The effect of surgical procedures due to distal hypospadias on adult sexual functions
Kubilay Sarıkaya, Çağrı Şenocak, Fahri Erkan Sadioğlu, Muhammed Arif İbiş, Ömer Faruk Bozkurt
224 Erektil disfonksiyon ve/veya prematüre ejakülasyon tanısı alan erkeklerde çift uyumunu yordayan değişkenler nelerdir?
Cinsiyet rolleri, depresyon, anksiyete, stres, kişilik özellikleri ve benlik saygısı
What are the variables predicting dyadic adjustment in men with erectile dysfunction and/or premature ejaculation?
Sex roles, depression, anxiety, stress, personality traits and self-esteem
Gökay Ata, Özden Yalçınkaya Alkar, Fatih Hızlı, Halil Basar
232 Üreter taşı için üreterorenoskopik cerrahi yapılan erkek ve kadın hastalarda JJ stent yerleştirilmesinin seksüel
fonksiyonlar üzerine etkisi
The effect of JJ stent placement on sexual functions in male and female patients who underwent ureterorenoscopic surgery for
ureteral stones
Arif Kalkanlı, Cem Tuğrul Gezmiş
238 Gençlerin gebelikte cinselliğe ilişkin yanlış bilgi, tutum ve inançları
Inaccurate knowledge, attitudes, and beliefs of youth about sexuality during pregnancy
Elif Dağlı, Feyza Aktaş Reyhan
244 Polikistik over sendromunda androjen seviyeleri ve seksüel disfonksiyon
Androgen levels and sexual dysfunction in polycystic ovary syndrome
Rümeysa Selvinaz Erol, Pınar Kadıoğlu
DERLEME | REVIEW
250 Engelli kadınlarda üreme sağlığı sorunları ve hemşirelik yaklaşımı
Reproductive health problems in women with disabilities and nursing approach
Mevlüde Alpaslan Arar, Nülüfer Erbil, Fatma Yıldırım
256 İnfertilitenin kültürel, ekonomik, psikososyal ve cinsel yönüne güncel bir bakış: Temel hemşirelik yaklaşımları
A current look at the cultural, economic, psychosocial, and sexual aspects of infertility: Basic nursing approaches
Hüsne Yücesoy, Fatma Yıldırım, Ebru Şahin
264 Non-obstruktif azoospermide micro-TESE: Önemli yenilikler
Micro-TESE in non-obstructive azoospermia: Major innovations
Kasım Emre Ergün, Barış Altay
269 Varikosel ile ilişkili infertilite patofizyolojisinde mikroRNA’ların rolü
Role of microRNAs in the pathophysiology of varicocele-related infertility
Neslihan Hekim, Sercan Ergün, Sezgin Güneş
278 Prematür ejakülasyon: Güncel tedavi ve gelecek
Premature ejaculation: current and future treatments
Erhan Ateş, Hakan Görkem Kazıcı
290 TÜRKİYE’DEKİ ANDROLOJİ YAYINLARI | ANDROLOGY PUBLICATIONS IN TURKEY
294 KONGRE TAKVİMİ | CONGRESS CALENDAR
xii Cilt/Volume 23 • Sayı/Issue 4 • Aralık/ December 2021
ARAŞTIRMA YAZISI | ORIGINAL ARTICLE
Androl Bul 2021;23:219−223
https://doi.org/10.24898/tandro.2021.81598
Erkek Cinsel Sağlığı
Distal hipospadias nedeniyle uygulanan operasyon
prosedürlerinin erişkin dönem seksüel fonksiyonlara
etkisi
The effect of surgical procedures due to distal hypospadias on adult sexual
functions
Kubilay Sarıkaya , Çağrı Şenocak , Fahri Erkan Sadioğlu , Muhammed Arif İbiş , Ömer Faruk Bozkurt
ÖZ
AMAÇ: Çocukluk döneminde distal hipospadias nedeniyle operasyon
geçirmiş erişkinlerde, yapılan operasyon tipine göre cinsel fonksiyonların
değerlendirilmesi.
GEREÇ ve YÖNTEMLER: : Çocukluk döneminde tek seans distal hipoapadias
operasyonu geçirmiş toplam 48 erişkin erkek katılımcı çalışmaya
dâhil edilmiştir. Katılımcılar yapılan operasyon tipine göre meatal
ilerletme ve glanüloplasti (MAGPI), üretral ilerletme ve glanüloplasti
(URAGPI), glanüler yaklaştırma plastisi (GAP) ve tübülarize insize plak
üretroplasti (TIPU) olarak dört gruba ayrılmıştır. Katılımcıların uluslararası
erektil işlev -5 skoru (IIEF-5), prematür ejekülasyon değerlendirme
skoru (PEDT), orgazmik işlev skoru (OI), cinsel istek skoru (CI),
cinsel memnuniyet skoru (CM) ve genel memnuniyet skorları (GM)
belirlenerek gruplar karşılaştırılmıştır.
BULGULAR: Katılımcıların 12 (%25,0)’sine MAGPI, 9 (%18,8)’una
URAGPI, 9 (%18,8)’una GAP ve 18 (%37,5)’ine TIPU prosedürü uygulandığı
tespit edilmiştir. Katılımcıların median IIEF-5 skoru MAGPI
grubunda 22,5 (21,25–24), URAGPI grubunda 21 (16–23,5), GAP
grubunda 23 (21,5–24,5) ve TIPU grubunda 22,5 (20,75–24) bulunmuştur
(p=0,201). Katılımcıların median PEDT skoru ise MAGPI grubunda
5,5 (4–7,75), URAGPI grubunda 6 (4,5–11,5), GAP grubunda
6 (2,5–7,5) ve TIPU grubunda 5,5 (3,75–7) bulunmuştur (p=0,813).
Median OI, CI, CM ve GM skorları bakımından da gruplar arasında
anlamlı fark olmadığı görülmüştür (p=0,899, p=0,316, p=0,107 ve
P=0,504, sırasıyla).
SONUÇ: Çocukluk döneminde tek seans distal hipospadias cerrahisi geçirmiş
erişkinlerin erektil işlev ve prematür ejekülasyon parametrelerinin
yapılan operasyon tipinden etkilenmediği tespit edilmiştir.
Anahtar Kelimeler: Hipospadias onarımı, psikoseksüel disfonksiyonlar,
seksüel disfonksiyonlar
ABSTRACT
OBJECTIVE: Evaluation of the sexual functions in adults who have
undergone surgery for distal hypospadias in childhood, according to the
type of operation performed.
MATERIAL and METHODS: A total of 48 adult male participants
who underwent a single-session distal hypoapadias operation during
childhood were included in the study. Participants were divided into
four groups according to the type of operation performed: meatal
advancement and glanuloplasty (MAGPI), urethral advancement
and glanuloplasty (URAGPI), glanular approximation plasty (GAP)
and tubularized incised plate urethroplasty (TIPU). Participants’
international index of erectile function -5 score (IIEF-5), premature
ejaculation diagnostic tool (PEDT), orgasmic function score (OF),
sexual desire score (SD), intercourse satisfaction score (IS) and overall
satisfaction score (OS) were determined and groups were compared.
RESULTS: It was determined that 12 (25.0%) of the participants had
MAGPI, 9 (18.8%) URAGPI, 9 (18.8%) GAP and 18 (37.5%) TIPU
procedure. The median IIEF-5 score of the participants was 22.5
(21.25–24) in the MAGPI group, 21 (16–23.5) in the URAGPI group,
23 (21.5–24.5) in the GAP group, and 22.5 (20.75–24) in the TIPU
group (p=0.201). The median PEDT score of the participants was 5.5
(4–7.75) in the MAGPI group, 6 (4.5–11.5) in the URAGPI group,
6 (2.5–7.5) in the GAP group, and 5.5 (3.75–7) in the TIPU group
(p=0.813). There was no significant difference between the groups in
terms of median OF, SD, IS and OS scores (p=0.899, p=0.316, p=0.107
and P=0.504, respectively).
CONCLUSION: It was determined that the erectile function and
premature ejaculation parameters of adults who had undergone singlesession
distal hypospadias surgery during childhood were not affected by
the type of operation performed.
Keywords: Hypospadias repair, psychosexual dysfunctions, sexual
dysfunctions
Sağlık Bilimleri Üniversitesi Keçiören Eğitim Ve Araştırma Hastanesi, Ankara, Türkiye
Yazışma Adresi/ Correspondence:
Uzm. Dr. Kubilay Sarıkaya
Keçiören Eğitim ve Araştırma Hastanesi, Üroloji Kliniği Keçiören/ankara 06280
Ankara, Türkiye
Tel: +90 312 356 90 00
E-mail: drkubilay.sarikaya76@outlook.com
Geliş/ Received: 10.05.2021
Kabul/ Accepted: 04.07.2021
GİRİŞ
Hipospadias erkek ürogenital traktının en sık görülen doğumsal
anomalisi olup sıklığı yenidoğan erkek çocuklarda
yaklaşık %0,2 olarak bildirilmektedir. [1] Patofizyolojisi
tam olarak aydınlatılamamış olmakla birlikte üretral
plate’in gelişimini etkileyen çeşitli hormonal ve genetik
faktörlerin rol aldığı bildirilmektedir. [2] Kesin olarak
©2021 Androloji Bülteni 219
belirlenmiş yaş aralığı olamamakla birlikte hipoapadias
cerrahisinin 6–18. aylarda yapılması çoğu otorite tarafından
kabul edilmiştir. [3] Hipospadias cerrahisinde 200’den
fazla teknik tanımlanmış olup, düz penis ve uygun kozmetik
görünümle birlikte normal işeme ve ejekülasyona
olanak sağlayan üretral yapının sağlanması cerrahinin
temel amacını oluşturmaktadır. [4] Erken çocukluk dönemindeki
cerrahi girişim ve peniste gelişebilen muhtemel
kozmetik sorunlar gerek pubertal dönemde, gerekse de
erişkin dönemde çeşitli seksüel fonksiyon bozukluklarına
yol açabilmektedir. [5] Bu nedenle çocukluk döneminde
hipospadias cerrahisi geçirmiş erişkinlerin seksüel fonksiyonlarını
inceleyen çok sayıda çalışma yapılmıştır. [6,7] Bu
alandaki çalışmalar yoğun olarak meatus lokalizasyonunu
ve geçirilen operasyon sayısını temel alan çalışmaları kapsamakta
olup son zamanlarda özellikle bukkal mukozal
graft sonrası seksüel fonksiyonların da incelendiği daha
geniş kapsamlı yayınlar bildirilmiştir. [8] Her ne kadar bu
alanda çok sayıda çalışma yapıla gelmiş olsa da klinik pratikte
en sık görülen hipospadias tipi olan distal hipospadiasda
uygulanan cerrahi tekniklerin detaylı olarak karşılaştırıldığı
çalışma sayısı oldukça sınırlıdır. Bu nedenle
biz bu çalışmamızda çocukluk döneminde distal hipospadias
cerrahisi geçirmiş erişkinlerde, uygulanan operasyon
tiplerinin seksüel fonksiyonlara olan etkilerini incelemeyi
ve operasyon prosedürlerini karşılaştırmayı amaçladık.
GEREÇ ve YÖNTEMLER
Çalışma Protokolü ve Verilerin Toplanması
Hastanemiz etik kurulundan çalışma onayı alındıktan
sonra (Tarih: 23.03.2021, Protokol no: 2012-KAEK-
15/2273) çocukluk döneminde distal hipospadias cerrahisi
geçirmiş 18–24 yaş aralığında seksüel aktif toplam 48
erişkin erkek hasta çalışmaya dâhil edilmiştir. Hastanemiz
elektronik veri sistemi ve hasta dosyalarındaki kayıtlar incelenerek
Mayıs 2008 ile Aralık 2012 tarihleri arasında
primer distal hipospadias cerrahisi geçirmiş hastalara ait
preoperatif ve postoperatif veriler elde edilmiştir. Güncel
seksüel fonksiyonları değerlendirmek için katılımcılara
telefon aramasıyla ulaşılmış ve hastaneye davet edilerek
bilgilendirilmiş gönüllü onam formları alınmıştır. Primer
distal hipospadias nedeniyle operasyon yapılmış hastalar
çalışmaya dâhil edilirken preoperatif mid-penil veya daha
proksimalde meatus lokalizasyonu olan hastalarla birden
fazla hipospadias operasyonu öyküsü olan sekonder veya
tersiyer vakalar çalışmanın dışında tutulmuştur. Primer
distal hipospadias cerrahisi sonrası üretral fistül gelişimi,
tüp açılması veya kozmetik nedenli re-operasyon geçiren
hastalar da çalışmanın dışında tutulmuştur. Ayrıca operasyon
esnasında penil kordi nedeniyle kordi rezeksiyonu
veya penil plikasyon cerrahisi yapılan hastalar da çalışmaya
dâhil edilmemiştir. Katılımcılar yapılan operasyon tipine
göre meatal ilerletme ve glanüloplasti (MAGPI), üretral
ilerletme ve glanüloplasti (URAGPI), glanüler yaklaştırma
plastisi (GAP) ve tübülarize insize plak üretroplasti (TIPU)
olarak dört gruba ayrılmıştır.
Seksüel Fonksiyonların Değerlendirilmesi
Katılımcıların ereksiyon, orgazmik indeks, cinsel istek,
cinsel ilişki esnasındaki memnuniyet ve genel memnuniyet
parametrelerinin değerlendirilmesinde Türkçe’ye valide
edilmiş olan IIEF formu kullanılmıştır. [9] Erektil işlevle
ilgili IIEF formunda yeralan ilk beş soru (IIEF-5) anket
çalışması için kullanılmıştır. Bu alandaki sorular her biri
0–5 puan aralığında skorlama yapan toplam beş sorudan
oluşmaktadır. Buna skorlama sisteminin sonuçlarına göre
5–7 puan şiddetli erektil disfonksiyon (ED), 8–11 puan
orta şiddetli ED, 12–16 puan hafif-orta ED, 17–21 puan
hafif ED, 22–25 puan ise ED yok olarak kabul edilmektedir.
IIEF formunun 9. ve 10. soruları orgazmik işlevle (OI)
ilgili olup soruların her biri 0–5 aralığında puanlanmakta
ve toplam 0–10 puan aralığından oluşmaktadır. IIEF
formunun 11. ve 12. soruları ise cinsel istekle (CI) ilgili
olup sorular 1–5 puan aralığında puanlanmakta ve toplam
2–10 puandan oluşmaktadır. IIEF formunun 6. 7. ve 8.
soruları cinsel ilişkideki memnuniyet (CM) durumunu belirlemekte
olup soruların her biri 0–5 puan aralığında puanlanmakta
ve toplam 0–15 puandan oluşmaktadır. IIEF
anketinin 13. ve 14. soruları ise genel memnuniyet (GM)
skorunu belirlemekte olup soruların her biri 1–5 aralığında
puanlanmakta ve toplam 2–10 puandan oluşmaktadır.
Katılımcıların prematür ejekülasyon parametrelerinin değerlendirilmesinde
ise Türkçe validasyonu yapılmış prematür
ejekülasyon değerlendirme (PEDT) skoru kullanılmıştır.
[10] Bu skorlama sistemi toplam skoru 0–22 puan
aralığında olan 5 sorudan oluşmaktadır. Bu skorlama sistemine
göre 0–8 puan düşük olasılıklı PE varlığını, 9–10
puan muhtemel PE varlığını, 11–22 puan ise PE varlığını
işaret etmektedir.
Katılımcıların preoperatif tanımlayıcı verileri ile erişkin
döneme ait erektil fonksiyon ve prematür ejekülasyon parametreleri
belirlenerek gruplar karşılaştırılmıştır.
İstatistiksel Analiz
Değişkenlerin normal dağılım testi için Kolmogorov-
Smirnov testi kullanılmıştır. Gruplara ait değişkenlerin
karşılaştırmasında Mann-Whitney U testi kullanılmıştır.
Değişkenlerin tanımlanmasında sayı, yüzde, median ve
220 Androl Bul 2021;23:219-223
interquartile range kullanılmıştır. Veriler SPSS 25.0 (IBM
Corp.) software programı kullanılarak analiz edilmiş ve
p<0,05 değeri anlamlı olarak kabul edilmiştir.
BULGULAR
Preoperatif penil meatus lokalizasyonunun 18 (%37,5) hastada
subglanuler seviyede, 14 (29,2) hastada megameatus
tipinde ve 16 (33,3) hastada ise coronal seviyede olduğu görülmüştür.
Katılımcıların 12’sine (%25,0) MAGPI, dokuzuna
(%18,8) URAGPI, dokuzuna (%18,8) GAP ve 18’ine
(37,5) TIPU prosedürü uygulandığı tespit edilmiştir (Tablo
1). Median operasyon yaşının MAGPI grubunda yedi yıl
(6–7,75), URAGPI grubunda 10 yıl (7,5–10,5), GAP grubunda
10 yıl (7–12,5) ve TIPU grubunda sekiz yıl (7–10)
olduğu görülmüştür (p=0,018). Median kateterizasyon
süresinin MAGPI grubunda bir gün (1–1) iken URAGPI
grubunda dört gün (4–7), GAP grubunda yedi gün (5,5–7)
ve TIPU grubunda yedi gün (7–7) olduğu bulunmuştur
(p<0,0001). Median IIEF-5 skorunun MAGPI grubunda
22,5 (21,25–24), URAGPI grubunda 21 (16–23,5),
GAP grubunda 23 (21,5–24,5) ve TIPU grubunda 22,5
(20,75–24) olduğu ve gruplar arasında anlamlı fark olmadığı
tespit edilmiştir (p=0,201). Katılımcıların median
PEDT skorunun ise MAGPI grubunda 5,5 (4–7,75),
URAGPI grubunda 6 (4,5–11,5), GAP grubunda 6 (2,5–
7,5) ve TIPU grubunda 5,5 (3,75–7) olduğu görülmüştür
(p=0,813). Katılımcıların median OI, CI, CM ve GM skorları
bakımından da gruplar arasında anlamlı fark olmadığı
tespit edilmiştir (sırasıyla, p=0,899, p=0,316, p=0,107 ve
p=0,504) (Tablo 2 ve Şekil 1).
Tablo 1. Hastaların genel karakteristikleri
Operasyon yaşı, median (IQR), yıl 8 (7–8)
Preoperatif mea lokalizasyonu, n (%)
Subglanuler 18 (37,5)
Megameatus 14 (29,2)
Coronal 16 (33,3)
Operasyon tipi, n (%)
MAGPI 12 (25,0)
URAGPI 9 (18,8)
GAP 9 (18,8)
TIPU 18 (37,5)
IQR, interquartile range; MAGPI, meatal ilerletme ve glanüloplasti; URAGPI, üretral
ilerletme ve glanüloplasti; GAP, glanüler yaklaştırma plastisi; TIPU, tübülarize insize
plak üretroplasti.
Şekil 1. Grupların seksüel fonksiyon ölçekleri.
TARTIŞMA
Hipospadias cerrahisinin çocukluk döneminde yarattığı
psikolojik travmayla birlikte postoperatif dönemde gelişebilen
muhtemel penil kozmetik sorunlar erişkin dönemde
seksüel fonksiyonların araştırılmasında etken olmuştur. [5–7]
Hipospadias operasyonu sonrası gelişebilen muhtemel üretral
fistül, tüp açılması gibi nedenlerle yapılan re-operasyonlar
bu travmanın şiddetini daha da arttıran faktörler olarak
karşımıza çıkmaktadır. [11] Thiry ve ark.’nın Onlay ada flebi,
Mathieu, Duplay ve Duckett üretroplasti prosedürleri
Tablo 2. Grupların genel karakteristikleri ve cinsel işlev ölçekleri
MAGPI URAGPI GAP TIPU p
Yaş, median (IQR) 7 (6–7,75) 10 (7,5–10,5) 10 (7–12,5) 8 (7–10) 0,018
KS, median (IQR) 1 (1–1) 4 (4–7) 7 (5,5–7) 7 (7–7) <0,001
IIEF-5, median (IQR) 22,5 (21,25–24) 21 (16–23,5) 23 (21,5–24,5) 22,5 (20,75–24) 0,201
PEDT, median (IQR) 5,5 (4–7,75) 6 (4,5–11,5) 6 (2,5–7,5) 5,5 (3,75–7) 0,813
OI, median (IQR) 9 (7,25–10) 9 (7,5–9,5) 8 (7,5–9,5) 9 (8–10) 0,899
CI, median (IQR) 8,5 (7,25–9,75) 8 (5,5–9) 9 (7,5–9,5) 8 (7–9) 0,316
CM, median (IQR) 13 (9–14,75) 10 (6,5–11,5) 12 (7,5–13,5) 10,5 (8–12) 0,107
GM, median (IQR) 7 (4,75–8,75) 7 (3–9) 7 (4,5–8) 8 (5,75–9) 0,504
IQR, interquartile range; MAGPI, meatal ilerletme ve glanüloplasti; URAGPI, üretral ilerletme ve glanüloplasti; GAP, glanüler yaklaştırma plastisi; TIPU, tübülarize insize plak
üretroplasti; KS, kateterizasyon süresi; IIEF-5, uluslararası erektil işlev -5 skoru; PEDT, prematür ejekülasyon değerlendirme skoru; OI, orgazmik işlev skoru; CI, cinsel istek skoru;
CM, cinsel memnuniyet skoru; GM, genel memnuniyet skoru.
Sarıkaya ve ark. • Distal hipospadias nedeniyle uygulanan operasyon prosedürlerinin erişkin dönem seksüel fonksiyonlara etkisi
221
ile hipospadias onarımı yaptıkları 275 hastanın sonuçlarını
bildirdikleri çalışmalarında erişkin dönemde hastaların
%81’inin IIEF-5 skorunun >22 olduğu bildirilmiştir. [12]
Örtquvist ve ark nın yaptığı bir diğer çalışmada ise 105’i
distal penil, 40’ı mid-penil ve 22’si proksimal penil meatus
nedeniyle yapılan hipospadias onarımı sonrası preoperatif
meatus lokalizasyonuna göre hastaların erişkin dönem seksüel
fonksiyonları karşılaştırılmıştır. [13] Bu çalışmaya göre
distal penil, mid-penil ve proksimal penil hipospadias gruplarının
seksüel hayat memnuniyet oranları sırasıyla %80,
%83 ve %62 bulunmuş olup, proksimal penil meatusu olan
grupta memnuniyet oranının anlamlı olarak düşük olduğu
bildirilmiştir. Benzer bir diğer çalışmada da Marrocco
ve ark., distal penil, mid-penil ve proksimal penil meatus
nedeniyle MAGPI, TIPU, mathieu, Onlay flep ve Duckett
prosedürleri uyguladıkları toplam 32 çocuğun erişkin dönemde
14’ünün (%43,7) başarılı seksüel ilişkiye girdiğini
bildirmişlerdir. [14] Belirtilen çalışmaların da işaret ettiği gibi
hipospadias cerrahisi erişkin dönemde seksüel fonksiyonları
çeşitli derecelerde etkilemektedir. Çalışmalarda özellikle
proksimal penil meatus nedeniyle yapılan hipospadias
onarımının erişkin dönem seksüel fonksiyonları olumsuz
etkilediği görülmektedir. Çalışmaların büyük çoğunluğu
distal, mid-penil ve proksimal penil meatusa yönelik operasyonların
sonuçlarının birlikte değerlendirildiği verileri
kapsamaktadır. Bizim çalışmamızda ise klinik pratikte en
sık karşılaştığımız distal penil meatus nedeniyle uygulanan
prosedürler karşılaştırılmıştır. Çalışmamızda MAGPI,
URAGPI, GAP ve TIPU prosedürleri uygulanan distal
penil meatuslu çocukların erişkin dönemlerinde IIEF-5
skorları bakımından prosedürler arasında anlamlı fark saptanmamıştır.
Bulgularımız literatür verileriyle uyumlu olup
penil meatusun distalde olmasının ve re-operasyon gerekliliğinin
düşük olmasının erektil fonksiyonların korunmasında
etkili olduğu görüşünü desteklemektedir.
Tack ve ark.’nın 131’i distal penil, 38’i mid-penil ve 23’ü
proksimal penil meatus nedeniyle hipospadias cerrahisi
yapılan çocukların erişkin dönem seksüel fonksiyonlarını
bildirdikleri çalışmalarında hipospadias onarımı yapılmayan
50 katılımcı da kontrol grubu olarak kabul edilmiştir.
[15]
Bu çalışmaya göre IIEF-5 skorları bakımından gruplar
arasında anlamlı fark saptanmazken, hipospadias cerrahisi
geçirmiş olan hastaların altısında aralıklı anejekülasyon,
üçünde prematür ejekülasyon birinde ereksiyon kaybı ve
birinde fisülden kaynaklanan çatallı ejekülasyon geliştiği
tespit edilmiştir. Jiao ve ark.’nın yaptığı bir diğer benzer çalışmada
da distal ve proksimal penil meatus nedeniyle opere
edilen toplam 43 çocuğun erişkin dönem seksüel fonksiyonları
bildirilmiştir. [16] Bu çalışmada da distal hipospadias
cerrahisi geçirenlerde prematür ejekülasyon görülmezken,
proksimal hipospadias cerrahisi geçirenlerin %39,5’inde
prematür ejekülasyon görüldüğü bildirilmiştir. Bizim çalışmamızda
ise gruplardaki hiçbir hastada anejekülasyon, retrograd
ejekülasyon ya da ejekülasyon güçlüğü tespit edilmemiş,
median PEDT skorları bakımından da prosedürler
arasında anlamlı fark saptanmamıştır. Literatürde distal
hipospadias cerrahisi sonrası bildirilen sonuçlarla uyumlu
olarak çalışmamızda prematür ejekülasyon oranlarının da
oldukça düşük olduğu saptanmıştır.
Wang ve ark.’nın 80’i distal penil ve 50’si proksimal penil
meatus olmak üzere toplam 130 hipospadias cerrahisi geçiren
hasta ve 50 kişilik kontrol grubu katılımcıyı içeren
çalışmalarında hipospadias cerrahisi geçirenlerle kontrol
grubu arasında libido gücü, erektil fonksiyon ve seksüel
memnuniyet oranları bakımından fark görülmediği bildirilmiştir.
[17] Bir diğer benzer çalışmada da Fraumann ve
ark., hipospadias nedeniyle operasyon yaptıkları 13 çocuğun
erişkin dönem seksüel fonksiyonlarını bildirmişlerdir.
[18] Bu çalışmaya göre katılımcıların median OI skoru
8,8 (6,0–10,0) bulunmuştur ve OI skorunun normalden
düşük bulunduğu bildirilmiştir. Aynı çalışmada IIEF-6
(score=28,6), CI (score=8,6), CM (score=12,4) ve GM
(score=8,6) skorlarının ise normal sınırlarda olduğu bildirilmiştir.
Bizim çalışmamızda ise OI, CI, CM ve GM skorları
arasında operasyon prosedürleri arasında anlamlı fark
olmadığı tespit edilmiştir. Bulgularımız literatür verileriyle
uyumludur ve proksimal penil hipospadias prosedürlerinin
aksine, bulgularımız distal penil hipospadias cerrahi
prosedürlerinin gerek erektil fonksiyonları gerekse de ejekülasyon
ve cinsel memnuniyet skorlarını anlamlı olarak
etkilemediğini işaret etmektedir.
Çalışmamızda gruplardaki katılımcı sayısının sınırlı olması
bir limitasyon olarak değerlendirilebilir. Ayrıca, her ne kadar
gruplara ait veriler ve bulgular tartışılmış ve birbiriyle
karşılaştırılmış olsa da çalışmamızda kontrol grubunun olmaması
nedeniyle normal popülasyonla karşılaştırma yapılamamış
olması bir diğer önemli limitasyondur.
Sonuç olarak, hipospadias nedeniyle operasyon geçiren
çocukların erişkin dönemdeki seksüel fonksiyonlarının değerlendirilmesi
önemli parametrelerdendir. Özellikle proksimal
penil meatus nedeniyle yapılan operasyonlar seksüel
fonksiyonları önemli ölçüde olumsuz etkileyebilir. Ancak
distal hipospadias nedeniyle uygulanan prosedürler erişkin
dönemde seksüel fonksiyonları olumsuz etkilememektedir.
Çalışmamızda, distal hipospadias nedeniyle pratikte en sık
uygulanan prosedürler olan MAGPI, URAGPI, GAP ve
TIPU yöntemlerinin erişkin dönemde cinsel fonksiyonları
koruma bakımından aralarında anlamlı fark olmadığı
saptanmıştır.
222 Androl Bul 2021;23:219-223
Etik Kurul Onayı
Çalışma, Keçiören Eğitim ve Araştırma Hastanesi Klinik Araştırmalar Etik Kurulu tarafından
onaylandı. (onay tarihi ve sayısı: 23.03.2021/2012 KAEK-15/2273).
Hakem Değerlendirmesi
Dış bağımsız.
Çıkar Çatışması
Yazarlar çıkar ilişkisi olmadığını beyan etmişlerdir.
Finansal Destek
Herhangi bir mali destek alınmamıştır.
Ethics Committee Approval
The study was approved by Keçiören Training and Research Hospital Clinical Research
Ethics Committee. (date and number of approval: 23.03.2021/2012 KAEK-15/2273).
Peer-review
Externally peer-reviewed.
Conflict of Interest
No conflict of interest was declared by the authors.
Financial Disclosure
No financial support has been received.
KAYNAKLAR
1. Yu X, Nassar N, Mastroiacovo P, Canfield M, Groisman B,
Bermejo-Sánchez E, et al. Hypospadias prevalenceand trends in
international birth defect surveillance systems, 1980-2010. Eur
Urol 2019;76:482–90. [CrossRef]
2. van der Zanden LF, van Rooij IA, Feitz WF, Franke B, Knoers
NV, Roeleveld N. Aetiology of hypospadias: a systematic review of
genes and environment. Hum Reprod Update 2012;18:260–83.
[CrossRef]
3. Radmayr C, Bogaert G, Dogan HS, Nijman R, Silay MS, Stein R, S
Tekgül. EAU guidelines on paediatric urology 2020. In: European
association of urology guidelines. Presented at the EAU Annual
Congress Amsterdam 2020. Arnhem, The Netherlands: European
Association of Urology Guidelines Office; 2020. https://uroweb.
org/wp-content/uploads/EAU-ESPU-Guidelines-on-Paediatric-
Urology-2020.pdf
4. Mouriquand PD, Persad R, Sharma S. Hypospadiasrepair: current
principles and procedures. Br J Urol 1995;76:9–22. [CrossRef]
5. Deibert CM, Hensle TW. The psychosexual aspects of hypospadias
repair: a review. Arab J Urol 2011;9:279–82. [CrossRef]
6. Kumar S, Tomar V, Yadav SS, Priyadarshi S, Vyas N, Agarwal
N. Fertility potential in adult hypospadias. J Clin Diagn Res
2016;10:PC01–5. [CrossRef]
7. Jones BC, O’Brien M, Chase J, Southwell BR, Hutson JM.
Earlyhypospadias surgery may lead to a better long-term
psychosexual outcome. J Urol 2009;182:1744–9. [CrossRef]
8. Rynja SP, de Kort LM, de Jong TP. Urinary, sexual, and cosmetic
results after puberty in hypospadias repair: current results and
trends. Curr Opin Urol 2012;22:453–6. [CrossRef]
9. Turunc T, Deveci S, Güvel S, Peşkircioğlu L. The assessment
of Turkish validation with 5 question version of International
Index of Erectile Function (IIEF-5). Turk J Urol 2007;33:45–9.
https://www.researchgate.net/publication/283773629_The_
assessment_of_Turkish_validation_with_5_question_version_of_
International_Index_of_Erectile_Function_IIEF-5
10. Serefoglu EC, Cimen HI, Ozdemir AT, Symonds T, Berktas M,
Balbay MD. Turkish validation of the premature ejaculation
diagnostic tool and its association with intravaginal ejaculatory
latency time. Int J Impot Res 2009;21:139–44. [CrossRef]
11. Emir L, Erol D. Mathieu urethroplasty as a salvage procedure: 20-
year experience. J Urol 2003;169:2325–6. [CrossRef]
12. Thiry S, Saussez T, Dormeus S, Tombal B, Wese FX, Feyaerts
A. Long-term functional, cosmetic and sexual outcomes of
hypospadias correction performed in childhood. Urol Int
2015;95:137–41. [CrossRef]
13. Örtqvist L, Fossum M, Andersson M, Nordenström A, Frisen
L, Holmdahl G, Nordenskjöld A. Sexuality and fertility in men
with hypospadias; improved outcome. Andrology 2017;5:286–93.
[CrossRef]
14. Marrocco G, Vallasciani S, Fiocca G, Calisti A. Hypospadias
surgery: a 10-year review. Pediatr Surg Int 2004;20:200–3.
[CrossRef]
15. Tack LJW, Springer A, Riedl S, Tonnhofer U, Weninger J, Hiess
M, et al. Psychosexual Outcome, Sexual Function, and Long-Term
Satisfaction of Adolescent and Young Adult Men After Childhood
Hypospadias Repair. J Sex Med 2020;17:1665–75. [CrossRef]
16. Jiao C, Wu R, Xu X, Yu Q. Long-term outcome of penile
appearance and sexual function after hypospadias repairs: situation
and relation. Int Urol Nephrol 2011;43:47–54. [CrossRef]
17. Wang W-W, Tu X-A, Deng C-H, Mo J-C, Zhao L, Chen L-W.
Long-term sexual activity status and influencing factors in men
after surgery for hypospadias. Asian J Androl 2009;11:417–22.
[CrossRef]
18. Fraumann SA, Stephany HA, Clayton DB, Thomas JC, Pope
JC 4th, Adams MC et al. Long-term follow-up of children who
underwent severe hypospadias repair using an online survey
with validated questionnaires. J Pediatr Urol 2014;10:446–50.
[CrossRef]
Sarıkaya ve ark. • Distal hipospadias nedeniyle uygulanan operasyon prosedürlerinin erişkin dönem seksüel fonksiyonlara etkisi
223
ARAŞTIRMA YAZISI | ORIGINAL ARTICLE
Androl Bul 2021;23:224−231
https://doi.org/10.24898/tandro.2021.98470
Erkek Cinsel Sağlığı
Erektil disfonksiyon ve/veya prematüre ejakülasyon
tanısı alan erkeklerde çift uyumunu yordayan
değişkenler nelerdir? Cinsiyet rolleri, depresyon,
anksiyete, stres, kişilik özellikleri ve benlik saygısı
What are the variables predicting dyadic adjustment in men with erectile
dysfunction and/or premature ejaculation? Sex roles, depression, anxiety,
stress, personality traits and self-esteem
Gökay Ata 1 , Özden Yalçınkaya Alkar 1 , Fatih Hızlı 2 , Halil Basar 2
ÖZ
AMAÇ: Bu araştırmanın amacı erektil disfonksiyon ve/veya prematüre
ejakülasyon tanısı alan bireylerin, çift uyumlarını yordayan değişkenlerin
belirlenmesidir. Bu amaçla çalışmaya cinsiyet rolleri, depresyon-anksiyete-stres
ve kişilik özellikleri değişkenleri dahil edilmiştir.
GEREÇ ve YÖNTEMLER: Yaşları 26–76 aralığında, erektil disfonksiyon
ve/veya prematüre ejakülasyon tanısı alan evli 101 kişiden veri toplanmıştır.
Değişkenler arası ilişkileri incelemek amacıyla korelasyon analizi
ve hiyerarşik regresyon analizi gerçekleştirilmiştir.
BULGULAR: Kadınsılık cinsiyet rolü, depresyon-anksiyete-stres, nörotisizm,
deneyime açıklık ve olumsuz değerlik ile çiftlerin uyumu arasında
anlamlı ilişkilerin olduğu bulgusu elde edilmiştir. Ayrıca çiftlerin
uyumunun kadınsılık, deneyime açıklık, olumsuz değerlik ve depresyon-anksiyete-stres
değişkenleri tarafından yordanırken nörotisizm ve
deneyime açıklık kişilik özelliklerinin çiftlerin uyumunu yordamadığı
bulgusu elde edilmiştir.
SONUÇ: Erektil disfonksiyon ve/veya prematüre ejakülasyon tanısı alan
bireylerin kadınsılık cinsiyet rolü ve deneyime açıklık kişilik özelliği
arttıkça ilişki doyumu artarken; olumsuz değerlik kişilik özelliği ve
depresyon-anksiyete-stres düzeyi arttıkça evlilik doyumunun azaldığı
görülmektedir.
Anahtar Kelimeler: Çiftlerin uyumu, duygu durum, erektil disfonksiyon,
kişilik özellikleri, prematüre ejakülasyon
ABSTRACT
OBJECTIVE: The aim of this research is to determine the variables
that predict dyadic adjustment of individuals diagnosed with erectile
dysfunction and/or premature ejaculation. For this purpose, sex roles,
depression-anxiety-stress and personality traits variables were included
in the study.
MATERIAL and METHODS: Data were collected from 101 married
individuals, aged 26–76, diagnosed with erectile dysfunction and/or
premature ejaculation. Then, correlation analysis and then hierarchical
regression analysis were performed to examine the relationships between
variables.
RESULTS: It was found that there were significant relationships between
the sex role of femininity, depression-anxiety-stress, neuroticism,
openness to experience, negative valence and dyadic adjustment. In
addition, it was found that neuroticism and openness to experience
did not predict dyadic adjustment, while femininity, openness to
experience, negative valence, and depression-anxiety-stress variables
predicted dyadic adjustment.
CONCLUSION: While the relationship satisfaction of individuals
diagnosed with erectile dysfunction and/or premature ejaculation
increases as the feminine sex role and personality trait open to experience
increase; It is observed that as the negative valence personality trait and
depression-anxiety-stress level increase, marital satisfaction decreases.
Keywords: Dyadic adjustment, affect, erectile dysfunction, personality
traits, premature ejaculation
1
Ankara Yıldırım Beyazıt Üniversitesi İnsan ve Toplum Bilimleri Fakültesi, Psikoloji
Anabilim Dalı, Ankara, Türkiye
2
Onkoloji Eğitim ve Araştırma Hastanesi Üroloji Kliniği, Ankara, Türkiye
Yazışma Adresi/ Correspondence:
Klinik Psk. Gökay Ata
Casa Towers Sitesi, A Blok No: 3a 34775 Ümraniye, Türkiye
Tel: +90 505 663 39 62
E-mail: goekayata@yahoo.com
Geliş/ Received: 29.04.2021
Kabul/ Accepted: 06.07.2021
GİRİŞ
Erektil disfonksiyon ve prematüre ejakülasyon uzun zamandan
beri var olan ve erkeklerde cinselliği, cinsel yolla
elde edilen tatmini azaltıcı rol oynayan ciddi bozukluklar
olarak karşımıza çıkmaktadır. Bu bağlamda mevcut çalışmayla
erektil disfonksiyon ve prematüre ejakülasyon ile ilişkili
olabilecek depresyon, anksiyete, stres, cinsiyet rolleri,
temel kişilik özellikleri ve çift uyumu ile ilgili değişkenlerin
224 ©2021 Androloji Bülteni
yer aldığı çalışmaların incelenmesi ve çift uyumuna olası
etkileri hakkında bilgiler sağlanması amaçlanmıştır.
Erektil disfonksiyon tatmin edici bir şekilde cinsel performans
yaşamak amacıyla gerekli olan ereksiyonu başaramama
ya da sürdürememe olarak ifade edilmektedir. [1]
1995–2025 yıllarını kapsayacak şekilde gerçekleştirilen
boylamsal bir çalışmada, dünya genelindeki kayıt altında
bulunan erektil disfonksiyon sayısının 152 milyon olduğu
ve bu durumun yansımalarının 2025yılında 322 milyonu
bulabileceği ifade edilmiştir. [2]
Erektil disfonksiyona yönelik yapılan epidemiyolojik çalışmalar,
erkeklerin yaklaşık olarak %5 ila %20’sinin orta
ve şiddetli düzeyde erektil disfonksiyona sahip olduğunu
göstermiştir. [3]
Erektil disfonksiyon ile çiftlerin uyumunun ilişkisine yönelik
olarak alanyazınında bulunan çalışmalara bakıldığından
ise erektil disfonksiyon ile çiftlerin uyumu arasından
negatifyönde anlamlı ilişkilerin olduğu bulgusunun elde
edildiği görülmüştür. [4–6]
Prematüre ejakülasyon, minimum uyaranla veya daha erken,
penetrasyondan önce veya sonra, rahatsızlığa neden
olan ve boşalma üzerinde kontrolün çok az ya da hiç olmadığı
bir durum olarak tanımlanmıştır. [7] Genel olarak prematüre
ejakülasyon süresi, ejakülasyonu kontrol etme ya
da geciktirmedeki başarısızlık ile karakterize olmaktadır. [8]
Prematüre ejakülasyonun yaygınlığı %20 ila %30 aralığındadır.
[9]
Prematüre ejakülasyon ile çiftlerin uyumuna yönelik olarak
alanyazınında gerçekleştirilen çalışmalar incelendiğinde
prematüre ejakülasyon ile çiftlerin uyumu arasında negatif
yönde anlamlı ilişkilerin olduğu bulgusunun elde edildiği
görülmüştür. [10–12]
Geleneksel olarak, erkeksilik ve kadınsılık devam eden
bir sürekliliğin iki ayrı ucu olarak kavramsallaştırılmıştır.
[13]
Erkeksi cinsiyet rolleri kendine güvenme, bağımsızlık,
bireysellik, güçlü kişiliğe sahip olma, rekabetçilik, baskın
olma, hırslı olma, girişkenlik ve liderlik gibi özellikleri barındırırken;
kadınsı cinsiyet rolleri neşeli olma, nazik olma,
utangaç olma, şefkatli olma, sadakat, çocukları sevme ve
uysallık gibi özellikleri barındırmaktadır. [13]
Cinsiyet rolleri ile çiftlerin uyumu arasında yapılan çalışmalara
yönelik olarak alanyazını incelendiğinde çiftlerin
uyumu ile kadınsılık arasında pozitif yönde anlamlı ilişkilerin
olduğu bulgusunun elde edildiği görülmüştür. [14–16]
Ayrıca bazı çalışmalarda ise belirli bir cinsiyet rolü yerine
androjen (her iki role de sahip olmak) cinsiyet rolüne sahip
olmanın, çiftlerin uyumu ile pozitif yönde anlamlı ilişkilere
sahip olduğu bulgusu elde edilmiştir. [17–19]
Depresyon kişinin nasıl hissettiği, nasıl düşündüğü ve nasıl
davrandığı konusunda kendisini duygusal, davranışa yönelik
ya da bedensel belirtiler olarak sergileyen olumsuz etkileri
olan tedavi edilebilir, yaygın ve ciddi bir duygu durum bozukluğudur.
[20,21] Depresyon mutsuzluğa, daha önceden keyif
alınan etkinliklere yönelik ilgi kaybına, iştah değişimine,
enerji kaybına, değersiz ve suçlu hissetmeye, konsantre olma
güçlüklerine, ölüm ya da intihar düşüncelerine, uykuda güçlüğe
ya da fazla uyumayla iş ve ev hayatında kişinin işlevselliğini
olumsuz etkileyen bir takım duygusal ve fiziksel problemlerle
beraber cinsel işlevde bozulmaya yol açmaktadır. [20]
Kişiler depresyonda olduklarında karamsar olmaya ve ruminatif
(tekrarlayıcı) düşüncelere maruz kalabilmektedirler. [22]
Depresyon ve çiftlerin uyumuyla ilişkili olarak alanyazınındaki
çalışmalar incelendiğinde depresyon ile çiftlerin
uyumu arasında negatif yönde anlamlı ilişkilerin olduğu
bulgusunun elde edildiği görülmüştür. [6,23,24]
Anksiyete, genellikle sorun çözme konusunda bireyi engelleyen,
olayları değerlendirme konusunda akıl yürütme
işlevlerini güçleştiren, bireyde bunalma, terleme, gerginlik
ve göğüste daralma yaratan bir durumdur. [25] Özellikle cinsel
işlev bozukluklarında bireyin yaşadığı performans anksiyetesi
ve genel anksiyete hem bozukluğu devam ettiren
hem de bozukluğu meydana getiren unsurlar olarak rol
oynayabilmektedir. [26]
Anksiyete ve çiftlerin uyumu ilişkisine yönelik olarak alanyazını
incelendiğinde anksiyete ve çiftlerin uyumu arasında
negatif yönde anlamlı ilişkilerin olduğu bulgusunun elde
edildiği görülmüştür. [23,27,28]
Stres kavramı sıkıntı ve zorlanma gibi anlamlara gelerek zor
durumlara yönelik bireyin yaşadığı direnç hali, çevrenin istekleriyle
bireyin mevcut becerileri arasındaki uyumsuzluk
ve uyuma yönelik çaba ile bireyin bir olay sonucunda yaşadığı
psikolojik ya da fizyolojik gerginlik hali olarak tanımlanmaktadır.
[29–31]
Stres ile çiftlerin uyumu arasındaki ilişkilere yönelik alanyazınındaki
çalışmalar incelendiğinde stres ile çiftlerin
uyumu arasında negatif yönde anlamlı ilişkilerin olduğu
bulgusunun elde edildiği görülmüştür. [32–34]
Bireylerin sürekli olan bilişsel, duygusal ve davranışsal desenlerini
ortaya koymak ve tanımlamak için kişiliğin beş
faktörlü modeli ortaya atılmıştır. [35] Beş faktörlü modelin
bileşenleri ise dışadönüklük, deneyime açıklık, nörotisizm,
sorumluluk ve uyumluluktur. [36] Beş faktörlü modelin
diğer kişilik teorilerine geniş bir çerçeve sunduğu ve beş
Ata ve ark. • Erkek cinsel işlev bozuklukları ve çiftlerin uyumunun ilişkisi
225
faktörün şemsiye kavramlar olarak rol üstlenebileceği, birçok
özelliği içinde barındıracağı ifade edilmiştir. [37]
Çiftlerin uyumuyla kişilik özelliklerinin ilişkisine yönelik
yapılan bir çalışmada da çift uyumunu yordama konusunda
nörotisizm kişilik özelliğinin etkili olduğu bulgusu elde
edilmiştir. [38] Ayrıca sorumluluk kişilik özelliğinin her eşte
de benzer seviyelerde olması evlilik uyumuyla pozitif yönde
ilişkili olarak bulunmuştur. [39] Yapılan başka bir çalışmada
yüksek nörotisizm ve düşük uyumluluk ile evlilik tatmini
arasında negatif yönde bir ilişki elde edilmiştir. [40]
Evlilik kavramı uzun yıllardan beri insanların birlikteliğine
ek olarak aile ve topluluk anlamlarına da karşılık gelmektedir.
[41]
Çiftler arasındaki tatminin gerçek ya da beklentideki bir
ilişkide karşılıklı uyum ile alakalı olduğu ve bunun meydana
gelebilmesi için rol beklentileriyle algılanan rol performansları
arasında tutarsızlığın olmaması gerektiğini ifade
edilmiştir. [42]
Çiftlerin uyumu kavramı da benzer şekilde çiftler arasındaki
etkileşime, paylaşıma, iletişime ve bunların zamanla
ortaya çıkan değişimlerine karşılık gelmekte ve bu yaklaşımda
vurgu yapılan nokta ise ilişkilerdeki özelliklerin, etkileşimlerin
geçirdiği değişimdir. [43]
GEREÇ ve YÖNTEMLER
Katılımcılar
Araştırmaya, 18 yaş ve üzeri evli olan ve üroloji polikliniğine
başvuran erektil disfonksiyon ve/veya prematüre ejakülasyon
bozukluğu tanısı alan 101 kişi katılmıştır. Yaş aralığı
26–76 (ss: 11,66, ort: 51,53) olan örneklem grubunun 31’i
(%29,8) ilkokul, 13’ü (%12,5) ortaokul, 25’i (%24) lise,
32’si (30,8) üniversite eğitimine sahip olduğunu belirtmiştir.
Ayrıca katılımcılardan 32’si (%30,8) erektil disfonksiyona,
40’ı (%38,5) prematüre ejakülasyona ve 29’u da
(%28) her iki bozukluğa birden sahip olduğunu belirtmiştir.
Tablo 1’de katılımcıların sosyodemografik özelliklerine
ait bilgilere yer verilmektedir.
Materyaller
Demografik Bilgi Formu
Bu formda cinsiyet, yaş, eğitim düzeyi, evlilik süresi, mevcut
cinsel işlev bozukluğuyla ilişkili maddeler yer almaktadır
Bem Cinsiyet Rolü Envanteri
Orijinal envanter erkeksi ve kadınsı özellikleri değerlendirmek
amacıyla geliştirilmiştir. [44] Geliştirilen envanterin
Cronbach alfa değerleri 0,75 ve 0,90 olarak bulunmuştur.
Ölçüm aracı yedili likert tarzda puanlanmaktadır.
Envanterin Türkçeye uyarlama, geçerlik ve güvenirlik çalışmaları
gerçekleştirilmiş ve Türkçe formunun güvenirlik
kat sayıları 0,73 ve 0,75 olarak bulunmuştur. [45]
Depresyon-Anksiyete-Stres Ölçeği-21
Ölçek dörtlü likert yapıda puanlanmakta ve kırk iki maddeden
oluşmaktadır. [46] Kırk iki madde olarak geliştirilen
ölçek aynı ölçümü verebilmek adına yirmi bir maddeye
indirilmiştir. [47] Orijinal formunun Cronbach alfa değerleri
depresyon boyutu için 0,74, anksiyete boyutu için 0,81
ve stres boyutu için 0,58 olarak bulunmuştur. Ölçeğin
Türkçe formunun Cronbach alfa değerleri depresyon boyutu
için 0,87, anksiyete boyutu için 0,85 ve stres boyutu
için 0,81’dir. [48]
Tablo 1. Demografik bilgilere ilişkin betimsel istatistikler
Demografik Özellikler N Ortala ma SS. Min. Max. Yüzd e (%)
Yaş 51,53 11,6 26 76
Eğitim Durumu
İlkokul 31 29,8
Ortaokul 13 12,5
Lise 25 24
Üniversite 32 30,8
Evlilik Süresi (Ay) 315,35 161,18 3 720
Cinsel İşlev Bozukluğu
PE 40 38,5
ED 32 30,8
PE ve ED 29 28
PE, prematüre ejakülasyon; ED, erektil disfonksiyon.
226 Androl Bul 2021;23:224-231
Temel Kişilik Özellikleri Ölçeği
Ölçek altı farklı kişilik faktörünü değerlendirmektedir.
Bunlar: Dışadönüklük, sorumluluk, uyumluluk, nörotisizm,
deneyime açıklık ve olumsuz değerliktir. Kırk beş maddeden
oluşan ölçek beşli Likert yapıda puanlanmaktadır ve alt
boyutlarının Cronbach alfa değerleri sırasıyla; dışadönüklük
için 0,89, sorumluluk için 0,85, uyumluluk için 0,85,
nörotisizm için 0,83, deneyime açıklık için 0,80 ve olumsuz
değerlik boyutu için 0,71 şeklinde bulunmuştur. [49]
Rosenberg Benlik Saygısı Ölçeği
Orijinal ölçek on maddeden oluşmakta ve dörtlü likert yapıda
puanlanmaktadır. [50] Ölçekten alınan yüksek puanlar
yüksek benlik saygısını ifade etmektedir. Orijinal ölçeğin
Cronbach alfa değeri 0,72 olarak bulunmuştur. Ölçeğin
Türkçe formunun Cronbach alfa değeri ise 0,71 olarak bulunmuştur.
[51]
Çiftler Uyum Ölçeği
Otuz iki madde olan ölçek beşli Likert yapıda puanlanmaktadır.
[43] Ölçeğin alt boyutları çift fikir birliği, duyguların
ifadesi, çift tatmini ve çift birlikteliğidir. Türkçeye
uyarlaması yapılmış olan ölçeğin Cronbach alfa değeri 0,92
olarak bulunmuştur. [52]
İşlem
Araştırmaya başlamadan önce Ankara Yıldırım Beyazıt
Üniversitesi Etik Kurulu’ndan etik izin alınmış ve üroloji
polikliniğine başvuran prematüre ejakülasyon ve/veya
erektil disfonksiyon tanısı alan kişilerden araştırmaya katılmaya
gönüllü olan katılımcılara gerekli bilgiler verilmiştir.
Tüm verilerin toplanmasının ardından ölçüm araçları araştırmacı
tarafından puanlanıp analize uygun hale getirilmiş
ve SPSS 22 istatistik programı yardımıyla gerekli korelasyon
ve regresyon analizleri gerçekleştirilmiştir.
Elde edilen verilerin parametrik analizlere uygunluğunu
test etmek amacıyla Histogram grafikleri ve z-puanları
incelenmiştir. Yapılan incelemelerin ardından elde edilen
verilerin normale yakın dağılım sergilediği görülmüştür.
Bu işlemin ardından kayıp veri analizi gerçekleştirilmiş ve
kayıp veri sayısı %5’in altında bulunan 8 katılımcıya boş
bırakılan maddelere yönelik olarak grup ortalamaları atanmıştır.
[53]
BULGULAR
Çalışmadaki Değişkenler Arasındaki Korelasyon
Analizleri
Çalışmada yer alan değişkenler arası korelasyonları incelemek
amacıyla Pearson korelasyon analizi gerçekleştirilmiştir.
Analiz sonucunda elde edilen bulgular Tablo 2’de
sunulmuştur.
Çiftlerin uyumuyla kadınsılık (r=0,42, p<0,01) ve deneyime
açıklık (r=0,23, p<0,05) arasında pozitif yönde anlamlı
bir ilişki bulunurken; çiftlerin uyumuyla depresyon-anksiyete-stres
(r=-0,33, p<0,01), nörotisizm (r=-0,27, p<0,01)
ve olumsuz değerlik (r=-0,23, p<0,05) arasında negatif
yönde anlamlı bir ilişki olduğu gözlenmektedir.
Kadınsılık ile erkeksilik (r=0,30, p<0,01), uyumluluk
(r=0,42, p<0,01) ve deneyime açıklık (r =0,23, p<0,05) arasında
pozitif yönde anlamlı bir ilişki olduğu gözlenmektedir.
Tablo 2. Değişkenler arasındaki korelasyon analizi sonuçları
ÇU Kadınsılık Erkeksilik BS DAS Dışadönüklük Sorumluluk Uyumluluk Nörotisizm
Deneyime
açıklık
Olumsuz
değerlik
ÇU -
Kadınsılık 0,42** -
Erkeksilik 0,15 0,30** -
BS -0,19 0,13 -0,01 -
DAS -0,33** 0,00 0,01 0,35** -
Dışadönüklük 0,05 -0,00 -0,01 0,08 0,17 -
Sorumluluk 0,08 0,09 0,32** 0,11 0,14 0,29** -
Uyumluluk 0,11 0,42** 0,20* 0,16 0,17 0,06 0,19 -
Nörotisizm -0,27** -0,15 0,04 0,21* 0,58** 0,06 -0,01 0,10 -
Deneyime 0,23* 0,23* 0,25** 0,01 0,07 -0,06 0,21* 0,50** -0,11 -
açıklık
Olumsuz
değerlik
-0,23* -0,19 -0,19 0,07 0,03 -0,07 -0,02 -0,18 0,37** 0,05 -
* p<0,05; ** p<0,01; ÇU, çiftlerin uyumu; BS, benlik saygısı; DAS, depresyon-anksiyete-stres.
Ata ve ark. • Erkek cinsel işlev bozuklukları ve çiftlerin uyumunun ilişkisi
227
Erkeksilik ile sorumluluk (r=0,32, p<0,01), uyumluluk
(r=0,20, p<0,05) ve deneyime açıklık (r=0,25,
p<0,01) arasında pozitif yönde anlamlı bir ilişki olduğu
gözlenmektedir.
Benlik saygısıyla depresyon-anksiyete-stres (r=0,35,
p<0,01) ve nörotisizm (r=0,21, p<0,05) arasında pozitif
yönde anlamlı bir ilişki olduğu gözlenmektedir.
Depresyon-anksiyete-stres ile nörotisizm (r=0,58, p<0,01)
arasında; dışadönüklük ile sorumluluk (r=0,29, p<0,01)
arasında; deneyime açıklık ile sorumluluk (r=0,21, p<0,05)
ve uyumluluk (r=0,50, p<0,01) arasında; nörotisizm ile
olumsuz değerlik (r=0,37, p<0,01) arasında pozitif yönde
anlamlı ilişkilerin olduğu gözlenmektedir.
Çift Uyumu Yordayan Değişkenlere İlişkin
Regresyon Analizi Sonuçları
Çiftlerin uyumunu yordayan değişkenleri incelemek amacıyla
hiyerarşik regresyon analizi gerçekleştirilmiş ve analizin
ilk adımında kadınsılık değişkeni; ikinci adımında
depresyon– anksiyete-stres değişkeni; üçüncü adımında
nörotisizm değişkeni; dördüncü adımında deneyime açıklık
değişkeni ve son olarak beşinci adımında ise olumsuz
değerlik değişkeni analize dâhil edilmiştir. Analize
dahil edilen değişkenlerin sıralaması çiftlerin uyumuyla
gösterdikleri korelasyon düzeylerine göre belirlenmiştir.
Regresyon analizi sonuçları Tablo 3’te sunulmuştur.
Gerçekleştirilen hiyerarşik regresyon analizi sonucuna
göre, ilk adımda kadınsılığın çiftlerin uyumunun %18’ini
açıkladığı bulunmuştur. Bununla beraber kadınsılığın
(β=0,42, p<0,01) çiftlerin uyumu üzerinde anlamlı bir
yordayıcılık üstlendiği görülmüştür. Başka deyişle yüksek
düzeyde kadınsılık cinsiyet rolleri gösteren bireylerin
uyumlarının daha yüksek olduğu ifade edilebilir. İkinci
adımda, modele depresyon-anksiyete-stres dâhil edilmiş
ve toplam varyansın %29’unun açıklandığı bulunmuştur.
Depresyon-anksiyete-stresin modele dâhil edildiği bu
adımda, depresyon-anksiyete-stresin (β=-0,33, p<0,01)
çiftlerin uyumunun anlamlı bir yordayıcısı olduğu görülmüştür.
Başka deyişle yüksek düzeyde yaşanılan depresyon-anksiyete-stres
çiftlerin uyumunun daha düşük
olmasına yol açıyor şeklinde ifade edilebilir. Üçüncü
adımda, modele nörotisizm dâhil edilmiş ve toplam varyansın
%29’unun açıklanmaya devam ettiği bulunmuştur.
Nörotisizmin analize dâhil edildiği bu adımda, nörotisizmin
çiftlerin uyumunun anlamlı bir yordayıcısı olmadığı
görülmüştür. Dördüncü adımda, modele deneyime açıklık
dâhil edilmiş ve toplam varyansın %31’inin açıklandığı
bulunmuştur. Deneyime açıklığın çiftlerin uyumunun
Tablo 3. Çiftlerin uyumunu yordayan değişkenlere ilişkin hiyerarşik regresyon analizi sonuçları
Model Yordayıcı F β t R 2 R 2 değişimi
1. Sabit
22,44** 0,42 0,18
0,18 0,18
Kadınsılık
4,74**
Sabit 20,42** 0,59 0,29 0,11
2.
Kadınsılık 0,42 5,06**
DAS -0,33 -3,91**
Sabit 13,51** 0,63 0,29 0,00
3.
Kadınsılık 0,42 4,91**
DAS -0,31 -3,01**
Nörotisizm -0,02 -0,24
Sabit 11,28** -0,07 0,31 0,02
Kadınsılık 0,39 4,50**
4.
DAS -0,34 -3,30**
Nörotisizm 0,01 0,06
Deneyime açıklık 0,16 1,90
Sabit 10,30** 0,32 0,34 0,03
Kadınsılık 0,36 4,20**
5.
DAS -0,40 -3,80**
Nörotisizm 0,11 1,00
Deneyime açıklık 0,20 2,27*
Olumsuz değerlik -0,20 -2,15*
* p<0,05; ** p<0,01; DAS, depresyon-anksiyete-stres.
228 Androl Bul 2021;23:224-231
anlamlı bir yordayıcısı olmadığı görülmüştür. Son olarak
beşinci adımda, modele olumsuz değerlik dâhil edilmiş
ve toplam varyansın %34’ünün açıklandığı bulunmuştur.
Olumsuz değerliğin (β=-0,20, p<0,05) çiftlerin uyumunun
anlamlı bir yodayıcısı olduğu görülmüştür. Başka deyişle
olumsuz değerliğin yüksek olduğu bireylerde çiftlerin
uyumunun düşük olacağı ifade edilebilir.
TARTIŞMA
Mevcut çalışmada depresyon-anksiyete-stres ayrı ayrı değişkenler
olmak yerine bir bütün olarak ele alınmış ve çiftlerin
uyumuyla arasında negatif yönde anlamlı bir ilişkinin
olduğu ve depresyon-anksiyete-stresin çiftlerin uyumunu
anlamlı bir şekilde yordadığı bulgusu elde edilmiştir. Başka
deyişle depresyon-anksiyete-stresin arttığı durumlarda çiftlerin
uyumu azalmakta ve depresyon-anksiyete-streste yaşanılan
bu artış çiftlerin uyumu olumsuz olarak etkilemektedir.
Bu bulguyla paralel bir şekilde alanyazınındaki çalışmalar da
incelendiğinde çiftlerin uyumuyla depresyon-anksiyete-stres
arasında negatif yönde anlamlı bir ilişkinin olduğu bulgusunun
elde edildiği görülmüştür. [6,23,28,54]
Bir diğer değişken olan cinsiyet rolleri ile çiftlerin uyumuna
yönelik olarak gerçekleştirilen analizler sonucunda kadınsılık
cinsiyet rolüyle çiftlerin uyumu arasında pozitif yönde
anlamlı bulguların olduğu ve kadınsılık cinsiyet rolünün
çiftlerin uyumunu anlamlı bir şekilde yordadığı bulgusu
elde edilmiştir. Alanyazını incelendiğinde kadınsılık cinsiyet
rolüyle çiftlerin uyumu arasında pozitif yönde anlamlı
ilişkilerin olduğuna yönelik bulguların elde edildiği görülmektedir.
[14–16] Bu durumun meydana gelmesinde özellikle
merhamet, şefkat vb. duyguların yoğunlukta olduğu bir
cinsiyet rolünün uyumu olumlu yönde etkileyeceği düşünülmektedir.
Bundan ötürü erkeksilik cinsiyet rolünün
ilişkili dahi bulunmamasına rağmen kadınsılık cinsiyet
rolünün anlamlı bir şekilde ilişkili olduğu ifade edilebilir.
İlişkinin devamlılığı için partnerler arasındaki iletişimi de
oldukça önemli bir şekilde etkileme olasılığı yüksek olan
kadınsı cinsiyet rollerinin bu yüzden daha belirleyici olabileceği
düşünülmektedir.
Mevcut çalışma kapsamında çiftlerin uyumuyla ilişkili
bulunan son değişken olan temel kişilik özellikleri ile çiftlerin
uyumu arasındaki ilişkilere yönelik gerçekleştirilen
analizler sonucunda nörotisizm ve olumsuz değerlik ile
çiftlerin uyumu arasında negatif yönde anlamlı ilişkilerin
olduğu bulunurken; deneyime açıklık ile çiftlerin uyumu
arasında pozitif yönde anlamlı bir ilişkinin olduğu bulgusu
elde edilmiştir. Alanyazını incelendiğinde, mevcut
çalışmayla paralel olarak nörotisizm ile çiftlerin uyumu
arasında negatif yönde anlamlı ilişkilere rastlanılmıştır.
[55–57]
Fakat nörotisizmin çiftlerin uyumunu yordamadığı
görülmüştür. Bundan dolayı, olumsuz duygu ifade etme
sıklığıyla ve olumsuz olaylara odaklanmayla ilgili olan
nörotisizmdeki artışın çiftlerin uyumunu azalttığı fakat
bu durumun çiftlerin uyumu üzerinde herhangi bir belirleyiciliğinin
olmadığı ifade edilebilir. Deneyime açıklık
ile çiftlerin uyumu arasında ise pozitif yönde anlamlı
ilişkilere rastlanılmıştır. [58–60] Alanyazını ile tutarlı olarak
elde edilen bu bulguyla da yeni şeyler denemeye karşı
açık olan ve cesaret gösteren partnerlerin bu isteklerinin
fazlalığıyla uyumları arasındaki ilişkinin de fazla olacağı
ifade edilebilir. Fakat bu etki ilişki düzeyinde bulunduğundan
ötürü deneyime açık olmak başlı başına çiftlerin
uyumunu artırır şeklinde bir yorum yapılamamaktadır.
Ayrıca, çalışmada olumsuz değerlik kişilik özelliğiyle çiftlerin
uyumu arasında negatif yönde anlamlı bir ilişki olmasına
rağmen alanyazını incelendiğinde bu konuyla ilgili
herhangi bir bulguya rastlanılmamıştır. Bu durumun
meydana gelmesinde de yaygın olarak beş faktörlü kişilik
özelliğinin kullanılıyor olmasının ve Türkiye özelinde geliştirilmiş
bir kişilik özelliği ölçüm aracının kullanılıyor
olmasının etkili olduğu düşünülmektedir. Ayrıca, alanyazınında
ve ülkemizde üniversite öğrencileriyle yapılan
bir çalışmada olumsuz değerlik ile ilişkili olabilecek değişkenlerle
çiftlerin uyumu ve çiftlerin arasındaki fonksiyonların
işleyişine yönelik gerçekleştirilen çalışmalarda
mevcut çalışmayla tutarlı bir şekilde negatif ilişki bulgusuna
rastlanılmıştır. [61,62]
SINIRLILIKLAR ve ÖNERİLER
Öncelikle, çalışma öz bildirim formlarıyla gerçekleştirilmiştir.
Katılımcılardan elde edilen bilgiler sadece kendi
beyanlarına dayanan ölçüm araçlarından toplandığı için
elde edilen bulguların güvenirliği anlamında daha detaylı
çalışmaların yararlı olacağı düşünülmektedir. Çalışmada
kullanılan örneklem grubunun klinik bir örneklem grubu
olması ve belirli bir bozukluğu ya da bozuklukları sergiliyor
olması mevcut çalışmanın önemli yönlerinden biri olarak
düşünülmektedir. Fakat ileride yapılacak olan çalışmalarda
örneklem sayısının artırılmasının elde edilen bulguların
güvenirliği anlamında daha net bulgular ortaya koyacağı
düşünülmektedir. Ayrıca, mevcut araştırma hastalığın sebeplerinden
bağımsız bir biçimde, primer veya sekonder
disfonksiyon, değişkenler ve hastalığın çift uyumuyla olan
ilişkisini incelemek amacıyla gerçekleştirilmiştir. Bundan
dolayı sonraki çalışmalarda hastalığın sebeplerini daha
iyi incelemek amacıyla detaylı sorgulamalar yapmanın ve
uyum üzerindeki etkinin daha detaylı araştırılmasının genellenebilirlik
anlamında daha uygun olacağı düşünülmektedir.
Bununla birlikte mevcut çalışma sadece cinsel işlev
Ata ve ark. • Erkek cinsel işlev bozuklukları ve çiftlerin uyumunun ilişkisi
229
bozukluğuna sahip olan bireylerle yürütüldüğü için cinsel
işlev bozukluğu sergilemeyen bireyler ile karşılaştırma yapma
imkânı bulunamamıştır. Bundan ötürü, ileride yapılacak
çalışmalarda bozukluk sergilemeyen bireylerin de çalışmaya
dâhil edilmesiyle beraber karşılaştırma yapma imkânı
bulunabileceği düşünülmektedir. Böylece çiftlerin uyumu
üzerinde cinsel işlev bozukluklarının etkisinin büyüklüğünü
anlamak amacıyla daha detaylı bilgilerin alınabileceği
düşünülmektedir.
SONUÇ
Sonuç olarak erektil disfonksiyon ve/veya prematüre ejakülasyon
bozukluğu tanısı alan bireylerde depresyon-anksiyete-stres,
kadınsılık, nörotisizm, deneyime açıklık ve olumsuz
değerlik çiftlerin uyumunu yordamaktadır. Alanyazını
incelendiğinde de bu yönde bulguların olduğu çalışmalara
rastlamak mümkündür. Değişkenler arası anlamlı ilişkilerin
bulunması ve bozuklukların çift uyumuyla olan ilişkilerin
negatif yönde olması da aslında cinsel birliktelikten
elde edilen doyumun evlilik doyumuna ya da çift uyumuna
olan önemli etkisini gözler önüne sermektedir. Bundan
ötürü bu iki bozukluğa yönelik yapılacak tedavi girişimlerine
ek olarak depresyonu-anksiyeteyi-stresi azaltmaya yönelik
yapılacak girişimler ve eğitimler gibi pek çok koruyucu
ve tedavi edici faktörün çiftlerin uyumunun artırılmasında
önemli bir rol oynayacağı düşünülmektedir. Bununla
birlikte olumlu kişilik özelliklerinin varlığıyla beraber eşler
arasında diyaloğun sürdürülebildiği bir çift ilişkisini sağlamanın
hem tedavi edici hem de tedavinin bir çıktısı olabileceği
düşünülmektedir.
Etik Kurul Onayı
Çalışma, Ankara Yıldırım Beyazıt Üniversitesi Etik Kurulu tarafından onaylandı. (onay tarihi
ve sayısı: 13.02.2019/18).
Hakem Değerlendirmesi
Dış bağımsız.
Çıkar Çatışması
Yazarlar çıkar ilişkisi olmadığını beyan etmişlerdir.
Finansal Destek
Herhangi bir mali destek alınmamıştır.
Ethics Committee Approval
The study was approved by Ankara Yıldırım Beyazıt University Ethics Committee. (date and
number of approval: 13.02.2019/18).
Peer-review
Externally peer-reviewed.
Conflict of Interest
No conflict of interest was declared by the authors.
Financial Disclosure
No financial support has been received.
KAYNAKLAR
1. National Institutes of Health. NIH Consensus Conference.
Impotence. NIH consensus development panel on impotence.
JAMA 1993;270:83–90. https://pubmed.ncbi.nlm.nih.
gov/8510302/
2. Ayta IA, Mckinlay JB, Krane RJ. The likely worldwide increase in
erectile dysfunction between 1995 and 2025 and some possible
policy consequences. BJU Int 1999;84:50–6. [CrossRef]
3. Feldman HA, Goldstein I, Hatzichristou DG, Krane RJ, McKinlay
JB. Impotence and its medical and psychosocial correlates: results
of the Massachusetts Male Aging Study. J Urol 1994;151:54–61.
[CrossRef]
4. Avasthi A, Grover S, Kaur R, Prakash O, Kulhara O. Impact of
nonorganic erectile dysfunction on spouses: A study from India. J
Sex Med 2010;7:3666–74. [CrossRef]
5. Hamilton LD, Van Dam D, Wassersug RJ. The perspective of
prostate cancer patients and patients’ partners on the psychological
burden of androgen deprivation and the dyadic adjustment
of prostate cancer couples. Psychooncology 2016;25:823–31.
[CrossRef]
6. Oyekçin DG, Gülpek D, Sahin EM, Mete L. Depression, anxiety,
body image, sexual functioning, and dyadic adjustment associated
with dialysis type in chronic renal failure. Int J Psychiatry Med
2012;43:227–41. [CrossRef]
7. McMahon CG, Abdo C, Incrocci L, Perelman M, Rowland D,
Waldinger M, Xin ZC. Disorders of orgasm and ejaculation in
men. J Sex Med 2004;1:58–65. [CrossRef]
8. Hatzimouratidis K, Amar E, Eardley I, Giuliano F, Hatzichristou
D, Montorsi F, et al. Guidelines on male sexual dysfunction: erectile
dysfunction and premature ejaculation. Eur Urol 2010;57:804–14.
[CrossRef]
9. Laumann EO, Nicolosi A, Glasser DB, Paik A, Gingell C, Moreira
E, et al. Sexual problems among women and men aged 40–80
y: prevalence and correlates identified in the Global Study of
Sexual Attitudes and Behaviors. Int J Impot Res 2005;17:39–57.
[CrossRef]
10. Peixoto MM, Nobre P. Distressing sexual problems and dyadic
adjustment in heterosexuals, gay men, and lesbian women. J Sex
Marital Ther 2016;42:369–81. [CrossRef]
11. Che Man M, Mohd Zin F, Che Alhadi S, Yaacob NM, Ismail SB.
Randomized Clinical Trial Between Fluoxetine and Dapoxetine for
Premature Ejaculation and Its Effect on Marital Relationship. Int
Med J Malay 2021;20. [CrossRef]
12. Zerach G, Anat BD, Solomon Z, Heruti R. Posttraumatic
symptoms, marital intimacy, dyadic adjustment, and sexual
satisfaction among ex-prisoners of war. J Sex Med 2010;7:2739–
49. [CrossRef]
13. Bem SL. The measurement of psychological androgyny. J Consult
Clin Psychol 1974;42:155–62. https://citeseerx.ist.psu.edu/
viewdoc/download?doi=10.1.1.472.525&rep=rep1&type=pdf
14. Antill JK. Sex role complementarity versus similarity in married
couples. J Person Soc Psychol 1983;45:145–55. [CrossRef]
15. Isaac R, Shah A. Sex roles and marital adjustment in Indian
couples. Int J Soc Psychiatry 2004;50:129–41. [CrossRef]
16. Lenz ER, Soeken KL, Rankin EA, Fischman SH. Sex-role attributes,
gender, and postpartal perceptions of the marital relationship. ANS
Adv Nurs Sci 1985;7:49–62. [CrossRef]
17. Davidson B, Sollie DL. Sex-role orientation and marital
adjustment. Soc Behav Pers 1987;15:59–69. [CrossRef]
18. Murstein BI, Williams PD. Assortative matching for sex-role
and marriage adjustment. Person Individ Diff 1985;6:195–201.
[CrossRef]
19. Rosenzweig JM, Dailey DM. Dyadic adjustment/sexual satisfaction
in women and men as a function of psychological sex role selfperception.
J Sex Marital Ther 1989;15:42–56. [CrossRef]
20. APA. Diagnostic and statistical manual of mental disorders (DSM–
5); 2013. https://www.psychiatry.org/psychiatrists/practice/dsm
21. Demir V. Bilinçli farkındalık temelli kognitif terapi programının
bireylerin depresif belirti düzeyleri üzerine etkisi. Psikoloji
Çalışmaları 2015;35:15–26. https://dergipark.org.tr/tr/download/
article-file/409007
230 Androl Bul 2021;23:224-231
22. Taycan O, Kutlu L, Çimen S, Aydın N. Bir üniversite hastanesinde
çalışan hemşirelerde depresyon ve tükenmişlik düzeyinin
sosyodemografik özelliklerle ilişkisi. Anadolu Psikiyatri Derg
2006;7:100–8. [Erişim]
23. Brandão T, Brites R, Pires M, Hipólito J, Nunes O. Anxiety,
depression, dyadic adjustment, and attachment to the fetus in
pregnancy: Actor-partner interdependence mediation analysis. J
Fam Psychol 2019;33:294. [CrossRef]
24. King KE, Arnett PA. Predictors of dyadic adjustment in multiple
sclerosis. Mult Scler 2005;11:700–7. [CrossRef]
25. Köroğlu E. Klinik Psikopatoloji. Hekimler Yayın Birliği; 2016.
s.115.
26. Hedon F. Anxiety and erectile dysfunction: a global approach to ED
enhances results and quality of life. Int J Impot Res 2003;15:S16–
9. [CrossRef]
27. Hwang RH. Effects of state-anxiety and dyadic adjustment
on pregnant women’s pregnancy stress. J Digital Convergence
2019;17:225–33. [CrossRef]
28. Midmer D, Wilson L, Cummings S. A randomized, controlled trial
of the influence of prenatal parenting education on postpartum
anxiety and marital adjustment. Fam Med 1995;27:200–5. https://
pubmed.ncbi.nlm.nih.gov/7774781/
29. Güçlü N. Stres yönetimi. GÜ Gazi Eğitim Fakültesi Derg
2001;21:91–109. https://dergipark.org.tr/tr/download/articlefile/77499
30. McGrath JG. Stress and Behavior in Organizations (Chap. 31). In:
Dunnette MD, editor. Handbook of industrial and organizational
psychology. Chicago: Rand McNally College Pub. Co.; 1976.
31. Işıkhan V, Kahramanoğlu E. Sosyal hizmet yöneticilerinin iş stres
faktörleri. Sağlık ve Toplum 2002;12:79–86. https://app.trdizin.
gov.tr/publication/paper/detail/TVRnNE56YzM
32. Baldoni F, Giannotti M, Casu G, Luperini V, Spelzini F. A
Dyadic Study on Perceived Stress and Couple Adjustment During
Pregnancy: The Mediating Role of Depressive Symptoms. J Fam
Issues 2020;41:1935–55. [CrossRef]
33. Canzi E, Molgora S, Fenaroli V, Rosnati R, Saita E, Ranieri S.
“Your stress is my stress”: A dyadic study on adoptive and biological
first-time parents. Couple and Family Psychology: Research and
Practice 2019;8:197. [CrossRef]
34. Cournoyer A, Laurin JC, Daspe MÈ, Laniel S, Huppé AS.
Conditional regard, stress, and dyadic adjustment in primiparous
couples: A dyadic analysis perspective. J Soc Pers Relat
2021;38:1472–94. [CrossRef]
35. Trull TJ, Widiger TA, Lynam DR, Costa PT Jr. Borderline
personality disorder from the perspective of general personality
functioning. J Abnorm Psychol 2005;112:193–202. [CrossRef]
36. Peabody D, Goldberg LR. Some determinants of factor structures
from personality-trait descriptors. J Pers Soc Psychol 1989;57:552–
67. [CrossRef]
37. Goldberg LR. Language and individual differences: The search
for universals in personality lexicons. Rev Pers Soc Psychol
1981;2:141–65. https://projects.ori.org/lrg/PDFs_papers/
universals.lexicon.81.pdf
38. Bouchard G, Lussier Y, Sabourin S. Personality and marital
adjustment: Utility of the five-factor model of personality. J
Marriage Fam 1999;651–60. [CrossRef]
39. Nemechek S, Olson KR. Five-factor personality similarity and
marital adjustment. Soc Behav Pers 1999;27:309–17. [CrossRef]
40. Gattis KS, Berns S, Simpson LE, Christensen A. Birds of a feather
or strange birds? Ties among personality dimensions, similarity,
and marital quality. J Fam Psychol 2004;18:564–74. [CrossRef]
41. Glenn ND. Quantitative research on marital quality in the 1980s:
A critical review. J Marriage Fam 1990;818–31. [CrossRef]
42. Rollins BC, Cannon KL. Marital satisfaction over the family life
cycle: A reevaluation. J Marriage Fam 1974;271–82. [CrossRef]
43. Spanier GB. Measuring dyadic adjustment: New scales for
assessing the quality of marriage and similar dyads. J Marriage Fam
1976;15–28. [CrossRef]
44. Bem SL. Bem Sex Role Inventory: Professional manual. Palo Alto,
CA: Consulting Psychologists Press; 1981.
45. Dökmen ZY. Bem Cinsiyet Rolü Envanteri kadinsilik ve erkeksilik
ölçekleri Türkçe formunun psikometrik özellikleri. Kriz Derg
1999;7:27–40. https://dergipark.org.tr/tr/download/articlefile/595862
46. Lovibond PF, Lovibond SH. The structure of negative emotional
states: Comparison of the Depression Anxiety Stress Scales (DASS)
with the Beck Depression and Anxiety Inventories. Behav Res Ther
1995;33:335–43. [CrossRef]
47. Henry JD, Crawford JR. The short‐form version of the Depression
Anxiety Stress Scales (DASS‐21): Construct validity and normative
data in a large non‐clinical sample. Br J Clin Psychol 2005;44:227–
39. [CrossRef]
48. Sarıçam H. The psychometric properties of Turkish version of
Depression Anxiety Stress Scale-21(DASS-21) in health control
and clinical samples. J Cogn Behav Psychother Res 2018;7:19–30.
https://psycnet.apa.org/record/2018-67176-002
49. Gençöz T, Öncül Ö. Examination of personality characteristics in a
Turkish sample: Development of basic personality traits inventory.
J Gen Psychol 2012;139:194–216. [CrossRef]
50. Rosenberg M. Rosenberg self-esteem scale (RSE). Acceptance and
commitment therapy. Measures Package 1965;61:52.
51. Çuhadaroğlu F. Adolesanlarda benlik saygısı. Uzmanlık Tezi,
Hacettepe Üniversitesi Tıp Fakültesi Psikiyatri Ana Bilim Dalı,
Ankara; 1986.
52. Fışıloğlu H, Demir A. Applicability of the Dyadic Adjustment
Scale for measurement of marital quality with Turkish couples. Eur
J Psychol Assess 2000;16:214–8. [CrossRef]
53. Myers TA. Goodbye, listwise deletion: Presenting hot deck
imputation as an easy and effective tool for handling missing data.
Communication Methods Measures 2011;5:297–310. [CrossRef]
54. Rimmerman A, Turkel L, Crossman R. Perception of child
development, child-related stress and dyadic adjustment: Pair
analysis of married couples of young children with developmental
disabilities. J Intel Dev Disabil 2003;28:188–95. [CrossRef]
55. Daspe MÈ, Sabourin S, Péloquin K, Lussier Y, Wright J. Curvilinear
associations between neuroticism and dyadic adjustment in
treatment-seeking couples. J Fam Psychol 2013;27:232–41.
[CrossRef]
56. Egan SJ, Vinciguerra T, Mazzucchelli TG. The role of perfectionism,
agreeableness, and neuroticism in predicting dyadic adjustment.
Austral J Psychol 2015;67:1–9. [CrossRef]
57. Jacobson NS, Follette WC, McDonald DW. Reactivity to positive
and negative behavior in distressed and nondistressed married
couples. J Consult Clin Psychol 1982;50:706–14. [CrossRef]
58. Bouchard G, Arseneault JE. Length of union as a moderator of the
relationship between personality and dyadic adjustment. Person
Individ Diff 2005;39:1407–17. [CrossRef]
59. Brock RL, Dindo L, Simms LJ, Clark LA. Personality and dyadic
adjustment: Who you think your partner is really matters. J Fam
Psychol 2016;30:602–13. [CrossRef]
60. Nemechek S, Olson KR. Personality and marital adjustment.
Psychol Rep 1996;78:26.
61. Öngün E. Üniversite öğrencilerinin kişilik özelliklerinin romantik
ilişkileri üzerine etkisi. Marmara Üniversitesi, Sağlık Bilimleri
Enstitüsü, Yüksek Lisans; 2016. http://genclikbirikimi.org/kunye-
33830-universite-ogrencilerinin-kisilik-ozelliklerinin-romantikiliskileri-uzerine-etkisi-tez
62. Antoine P, Andreotti E, Congard A. Positive psychology
intervention for couples: A pilot study. Stress and Health, 2020,
36.2: 179-190.
Ata ve ark. • Erkek cinsel işlev bozuklukları ve çiftlerin uyumunun ilişkisi
231
ARAŞTIRMA YAZISI | ORIGINAL ARTICLE
Androl Bul 2021;23:232−237
https://doi.org/10.24898/tandro.2021.57224
Erkek Cİnsel Sağlığı
Üreter taşı için üreterorenoskopik cerrahi yapılan
erkek ve kadın hastalarda JJ stent yerleştirilmesinin
seksüel fonksiyonlar üzerine etkisi
The effect of JJ stent placement on sexual functions in male and female
patients who underwent ureterorenoscopic surgery for ureteral stones
Arif Kalkanlı , Cem Tuğrul Gezmiş
ÖZ
AMAÇ: Çalışmada amacımız kadın ve erkek hastalarda üreterorenoskopik
üreter taşı tedavisi (URS) sonrası JJ stent tatbikinin seksüel fonksiyonlar
üzerinde etkisini araştırmaktır.
GEREÇ ve YÖNTEMLER: Mayıs 2020 – Temmuz 2021 tarihleri arasında
URS yapılan 48 kadın ve 76 erkek hasta prospektif çalışmaya dahil edildi.
İlk değerlendirmede hastalara kreatinin, tam idrar tetkiki, idrar kültürü
ve üriner CT yapıldı. Hastaların yaş, BMI ve taş yükleri kaydedildi.
Erkek hastalar için Uluslararası Erektil İşlev Formu-5 (IIEF-5), kadın
hastalar için Kadın Cinsel İşlev Ölçeği (FSFI) formları işlem öncesi, işlem
sonrası birinci ve üçüncü ay olmak üzere üç kez dolduruldu. JJ stent
takılan hastaların ikinci ölçümleri stent çekilmesi için başvuru anında
yapıldı. İşlem sonrası birinci ayda tüm hastalara tekrar CT çekildi ve
rezidü taş kalıp kalmadığı tespit edildi.
BULGULAR: Erkek hastaların IIEF-5 skorları ortalaması işlem öncesi
24,45±8 iken birinci ayda 18,47±6,73’e düşmüş üçüncü ayda ise
23,95±8,55’e çıkmıştır (p<0,01). Kadın hastaların ortalama FSFI değerleri
ise işlem öncesi 17,2±7,7 iken birinci ayda 12±5,12’ye düşmüş,
üçüncü ayda ise 17,8±7,9’a yükselmiştir (p<0,01). Her iki cinsiyette JJ
stent takılan hastaların takılmayanlara göre sorgulama formu skorlamaları
ilk ölçüme göre birinci ay ölçümlerinde istatistiksel anlamlı şekilde
daha fazla düşmüştür (IIEF-5: %23,33 vs %31,12; FSFI: %21,25 vs
%30,88).
SONUÇ: URS yapılan hastalarda geçici seksüel fonksiyon gelişebileceği
bilinmelidir. JJ stent takılan hastalarda seksüel fonksiyonlarda kötüleşme
daha fazla meydana gelmektedir.
Anahtar Kelimeler: Erkek seksüel disfonksiyonu, kadın seksüel disfonksiyonu,
üreterorenoskopi, JJ stent
ABSTRACT
OBJECTIVE: The purpose of this study is to investigate the effects of
JJ stent placement following ureterorenoscopic ureter stone (URS)
treatment on sexual functions of male and female patients.
MATERIAL and METHODS: 48 female and 76 male patients who
underwent URS surgery between May 2020 and July 2021 were included
in the study. During the first examination, creatinine level, urianalysis
results, and urinary CT findings were recorded for each patient as well
as their age, BMI and stone burden. International Index of Erectile
Fuction (IIEF-5) and Female Sexual Function Inventory (FSFI) were
answered for a total number of three times (first preoperatively, and then
on the postoperative first and third month) by male and female patients,
respectively. Second measures of patients for whom JJ stent was used
were taken when they applied for the removal of the stent. All patients
received CT on the postoperative first month to assess the presence of
possible residue stones.
RESULTS: Mean IIEF-5 scores of male patients was 24.45±8
preoperatively, decreasing to 18.47±6.73 on the first postoperative
month, and increasing to 23.95±8.55 on the third postoperative
month (p<0.01). For female patients, mean FSFI value was 17.2±7.7
preoperatively, decreasing to 12±5.12 on the first month, and increasing
to 7.8±7.9 on the third (p<0.01). Inquiry form scores of both male
and female patients to whom JJ stent was placed showed a significantly
higher decrease compared to patients for whom JJ stents were not used
(IIEF-5:23.33% vs 31.12%; FSFI: 21.25% vs 30.88%).
CONCLUSION: Temporary sexual dysfunction is likely to develop
following URS procedures. Our results indicate that placement of JJ
stent increases the severity of the sexual dysfunction.
Keywords: Male sexual dysfunction, female sexual dysfunction,
ureterorenoscopy, JJ stent
Taksim Eğitim ve Araştırma Hastanesi, Üroloji Kliniği, İstanbul, Türkiye
Yazışma Adresi/ Correspondence:
Dr. Arif Kalkanlı
Teah Üroloji Kliniği Sıraselviler Cad Beyoğlu İstanbul, Türkiye
Tel: +09 506 740 22 54
E-mail: arifkalkanli@gmail.com
Geliş/ Received: 22.08.2021
Kabul/ Accepted: 25.09.2021
GİRİŞ
Prevalansı %20’ye varan ve en sık görülme yaşı aynı zamanda
bireylerin seksüel olarak en aktif oldukları 20–50 yaş
grubu olan üriner sistem taş hastalığı, üroloji pratiğinde en
sık karşılaşılan hastalıklardan biridir. [1–3] Taş hastalıklarının
önemli bir kısmını üreter taşları oluşturmaktadır. Üreter
taşları için tedavi stratejisi oluşturulurken taşın boyutu,
232 ©2021 Androloji Bülteni
yerleşimi, sayısı, hastanın anatomik özellikleri ve cerrahın
deneyimi göz önünde bulundurulur. [3] Üreterorenoskopi
(URS), son 4 dekattır üreter taşlarının tedavisinde ekstrakorporal
şok dalga ile taş kırma (SWL), açık cerrahi
ve laparoskopik cerrahi ile birlikte en sık kullanılan tedavi
modalitesidir. [4,5] URS yüksek başarı oranları ve düşük
morbidite oranlarıyla üroloji pratiğinde yerleşik minimal
invaziv bir tedavi yöntemidir. [6] Bu nedenle semi-rijit URS
ile küçük distal üreter taşlarından, fleksibl URS ile büyük
renal pelvis taşlarının tedavisine kadar endikasyonları genişlemiştir.
[6,7]
Hem erkek hem de kadın seksüel fonksiyonlarının sağlıklı
olabilmesi için bireylerin vasküler, nöronal, endokrin
ve genitorüriner sistemleri uyum içinde çalışmalıdır. [8,9]
Bununla birlikte psikososyal faktörlerin de bireyin yaşam
kalitesinde önemli bir rol oynamakta olan cinsellik
üzerine etkileri vardır. [10,11] Şimdiye kadar erkek ve kadınlarda
diabetes mellitus, nörolojik hastalıklar, depresyon,
anksiyete, radyoterapi gibi birçok risk faktörünün
seksüel fonksiyonları olumsuz etkilediği saptanmıştır.
[12–17]
Üroloji pratiğinde uygulanan radikal prostatektomi
ve sistektomi gibi onkolojik operasyonların seksüel hayat
üzerine olumsuz etkileri uzun süredir bilinirken, son zamanlarda
prostat biyopsisi, SWL gibi işlemlerin de cinsel
fonksiyonlar üzerinde olumsuz etkilerinin olabileceği bildirilmiştir.
[18,19]
Üreteral stentler obstrüksiyon durumunda böbrekten mesaneye
kadar idrar akışını sağlarlar ve böylece böbreğin korunmasına
yardımcı olurken aynı zamanda idrar ekstravazasyonunu
önlerler. [20] URS sonrası rutin olarak JJ kateter
tatbik edilmesi önerilmese de üreteral travma, rezidüel taş
olması, kanama, perforasyon, üriner enfeksiyon ve gebelik
gibi durumlarda JJ stent tatbik edilmektedir. [3]
URS sonrası JJ kateter tatbik edilen hastalarda postoperatif
dönemde ağrı, hematüri, dizüri ve diğer üriner sisteme
ait semptomların daha fazla görüldüğü bildirilmiştir. [20–23]
Bu gibi semptomlar hastalarda ajitasyon, anksiyete ve hatta
uykusuzluk gibi psikolojik faktörler yaratabilmektedir.
[20–23]
Bu prospektif gözlemsel klinik çalışmamızdaki amacımız
URS yapılan hastalarda JJ kateter tatbikinin URS
sonrası oluşan geçici seksüel disfonksiyon üzerine etkisini
araştırmaktır.
GEREÇ ve YÖNTEMLER
Hasta Seçimi
Mayıs 2020 – Temmuz 2021 tarihleri arasında üreter taşı
için üreteroskopi yapılan 18–50 yaş aralığında 188 hasta
çalışmaya dahil edildi. Gaziosmanpaşa Eğitim ve Araştırma
Hastanesi Klinik Araştırmalar Etik Kurulu’ndan onay
(166/2020) alındıktan sonra tüm hastalara çalışma hakkında
bilgi verildi ve onam formları alındı. Hastalar ile yapılan
görüşme sonrası seksüel disfonksiyon sebebiyle tedavi alan
(farmokolojik, psikoterapi, şok dalga tedavisi vb.), seksüel
aktif olmayan (son 12 aydır cinsel ilişki öyküsü olmayan),
üriner sistem cerrahi öyküsü, malignite öyküsü, nörojen
mesane, aşırı aktif mesane, böbrek taşı, mesane taşı, üretra
darlığı, kronik prostatit ve benign prostatik obstrüksiyonu
olan hastalar çalışmadan çıkarıldı. Düzenli kontrole
gelmeyen, rezidü taşı kalan, taşı kırılamayan ve ek girişim
gerektiren hastalar da çıkarıldıktan sonra 48 kadın ve 76
erkek hasta ile çalışma tamamlandı. Tüm hastalara ilk başvuruda
tam idrar tetkiki, kreatinin, idrar kültürü, üriner
CT gerçekleştirildi. Hastaların yaş, BMI ve taş yükü (taş
yükü, taşın en uzun horizontal çapının, taşın en uzun dikey
çapıyla çarpılmasıyla belirlenen iki boyutlu alan olarak
tanımlandı) kaydedildi (Şekil 1).
Üreterorenoskopi Tekniği
Medikal tedavi ile spontan pasajın gerçekleşmediği semptomatik
üreter taşı hastaları çalışmaya dahil edildi. İdrar
kültürü ile idrarın steril olduğu gösterildi. Ameliyat sabahı
düz üriner sistem grafisi çekildikten sonra tüm hastalara sistoskopi
yapıldı. Kılavuz telin üretere skopik görüş altında
yerleştirilmesinin ardından, lazer veya pnömatik litotriptör
kullanılarak taş parçalanması için 7,5 Fr rijit üreteroskop
yerleştirildi. İşlem sonrası ekstravazasyonu dışlamak için retrograd
pyelogram çekildi. JJ stentlerin yerleştirilmesi uluslararası
kılavuzların önerdiği şekilde, komplikasyon riski
yüksek olan hastalarda (üreter travması, rezidüel parçalar,
kanama, perforasyon veya intraoperatif enfekte görünüm)
ve tüm şüpheli durumlarda uygulandı. JJ stent takılan hastaların
stentleri 3–6 hafta sonra sistoskopi eşliğinde çekildi.
Seksüel Fonksiyonların Değerlendirilmesi Ve
Takip
Erkek hastalar için Uluslararası Erektil İşlev Formu-5
(IIEF-5), kadın hastalar için Kadın Cinsel İşlev Ölçeği
(FSFI) formları işlem öncesi, işlem sonrası birinci ve üçüncü
ay olmak üzere üç kez dolduruldu. [24,25] JJ stent takılan
hastaların ikinci ölçümleri stent çekilmesi için başvuru
anında yapıldı. İşlem sonrası birinci ayda tüm hastalara
tekrar CT çekildi ve rezidü taş kalıp kalmadığı tespit edildi.
İstatiksel Analiz
Veriler, Windows SPSS sürüm 22 (SPSS, Inc., Chicago,
IL, ABD) kullanılarak analiz edildi. Demografik veriler ve
Kalkanlı ve Gezmiş • URS ve Seksüel Disfonksiyon
233
URS için başvuran (n=188)
Kadın (n=76)
Erkek (n=112)
Yaş
Beden kitle indeksi
Taş yükü
IIEF-5
FSFI
Tam idrar tahlili
Kreatinin
Üriner CT
Dışlanan (n=34)
• Katılmayı reddedenler
• URS kontrendikasyonları
• Diğer nedenler
Çalışmaya uygun
bulunanlar (n=154)
Dışlanan (n=30)
• Takibe gelmeyen
• Rezidü taşı olan
• Ek girişim gerektirenler
Erkek hasta grubu (n=76)
IIEF-5 Skoru
Çalışma öncesi 1. Ay 3. Ay l
24.45±8 18.47±6.73 23.95±8.55 p<0,01
Kadın hasta grubu (n=48)
IIEF-5 Skoru
Çalışma öncesi 1. Ay 3. Ay
17.2±7.7 12±5.12 17.8±7.9 p<0,01
skorlama puanları, ortalama ve standart sapma olarak sunulmuştur.
Başlangıç, birinci ay ve işlemden sonraki üçüncü
ay anket puanları Student’s t testi kullanılarak karşılaştırıldı.
Skorlamaların ilk ölçümleri ile birinci ay ölçümleri
arasındaki değişim oranı, paydaya ilk ölçüm ve paya iki
ölçüm arasındaki fark yerleştirerek hesaplandı. Sonuç daha
sonra yüzdeyi elde etmek için 100 ile çarpıldı. Formülün
özeti (Δ takip/ilk ölçüm) * 100’dür. Her iki cinsiyet için JJ
stentli ve stentsiz hastalardaki değişim yüzdesinin korelasyonları
yapıldı. Karşılaştırmalı farklılıklar, p<0,05’te istatistiksel
olarak anlamlı kabul edildi.
BULGULAR
Erkek hastalarda ortalama yaş 38,2±9,9, BMI 26,2±3,3
ve taş yükü 64,1±31,2 idi. Erkek hastaların IIEF-5 skorları
ortalaması işlem öncesi 24,45±8 iken birinci ayda
18,47±6,73’e düşmüş üçüncü ayda ise 23,95±8,55’e çıkmıştır.
Erkek hastalarda işlem öncesi değerler ile birinci
ay değerleri ve birinci ay değerleri ile üçüncü ay değerleri
istatistiksel olarak anlamlı derecede farklı bulunmuştur
(p<0,01) ancak işlem öncesi değerler ile üçüncü ay değerleri
benzer bulunmuştur (p>0,05) (Tablo 1). Erkek hastalardan
36’sına stent takılmamış 40’ına JJ stent tatbik edilmiştir.
Stent takılmayan hastaların birinci ay IIEF-5 skorları değişim
oranı %23,33 (24,25±3,3’ten 18,59±2,2’ye) iken stent
takılan hastaların değişim oranı %31,12 (25,74±3,8’ten
17,72±3,1’e) olarak tespit edilmiş ve oranlar arasındaki
fark istatistiksel olarak anlamlı derecede farklı bulunmuştur
(p<0,05) (Tablo 2).
Kadın hastalarda ise ortalama yaş 41,28±9,1, BMI
27±3,7 ve taş yükü 67±27,5 idi. Demografik veriler erkek
ve kadın hastalar arasında benzer bulundu (p>0,05).
Kadın hastaların ortalama FSFI değerleri ise işlem öncesi
17,2±7,7 iken birinci ayda 12±5,12’ye düşmüş, üçüncü
ayda ise 17,8±7,9’a yükselmiştir. Kadın hastalarda işlem
öncesi değerler ile birinci ay değerleri ve birinci ay değerleri
ile üçüncü ay değerleri istatistiksel olarak anlamlı
derecede farklı bulunmuştur (p<0,01) ancak işlem öncesi
değerler ile üçüncü ay değerleri benzer bulunmuştur
(p>0,05) (Tablo 1). Kadın hastalardan 20’sine stent takılmamış
28’ine JJ stent tatbik edilmiştir. Stent takılmayan
hastaların birinci ay FSFI skorları değişim oranı %21,25
234 Androl Bul 2021;23:232-237
(16,49±2,9’dan 12,98±2,1’e) iken stent takılan hastaların
değişim oranı %30,88 (17,33±3’ten 11,97±1,9’a)
olarak tespit edilmiş ve oranlar arasındaki fark istatistiksel
olarak anlamlı derecede farklı bulunmuştur (p<0,05)
(Tablo 2).
Tablo 1. Hastaların demografik verileri ve üreterorenoskopi
öncesi ve sonrası seksüel fonksiyonlar
Erkek
hastalar (n: 76)
Kadın
hastalar (n: 48)
p
Yaş (yıl) 38,2±9,9 41,28±9,1 0,68
BMI (kg/m 2 ) 26,2±3,3 27±3,7 0,44
Taş yükü (mm 2 ) 64,1±31,2 67±27,5 0,47
Erkek hastalar için
IIEF-5 skoru
Kadın hastalar için
FSFI skoru
URS
öncesi
Birinci ay
takibi
Üçüncü ay
takibi
p
24,45±8 18,47±6,73 23,95±8,55 <0,001
17,2±7,7 12±5,12 17,8±7,9 <0,001
BMI, beden kitle endeksi; URS, üreterorenoskopik üreter taşı tedavisi; IIEF,
Uluslararası erektil işlev formu; FSFI, kadın cinsel işlev ölçeği.
Tablo 2. URS sonrası JJ takılmasının seksüel fonksiyonlar
üzerine etkisi.
Cinsiyet
Erkek hastalarda IIEF-5 değişim
yüzdesi (%)
Kadın hastalarda FSFI değişim
yüzdesi (%)
JJ
takılan
JJ
takılmayan
p
31,12 23,33 <0,001
30,88 21,25 <0,001
BMI, beden kitle endeksi; URS, üreterorenoskopik üreter taşı tedavisi; IIEF,
Uluslararası erektil işlev formu; FSFI, kadın cinsel işlev ölçeği.
TARTIŞMA
Üreteroskopik prosedürlerin 1980’li yıllardan beri hem
üreter taşlarında hem de diğer üreter patolojilerinde kullanılması
üroloji alanındaki en önemli gelişmelerden birisidir.
[4] URS geçen yıllar içerisinde hızla yaygınlaşarak tüm
dünyada taş cerrahisinde primer tedavi modalitelerinden
biri haline gelmiştir. Fleksibl üreteroskopların kullanıma
girmesiyle bugün hem çocuklarda hem erişkinlerde distal
üreter taşlarından intrarenal taşlara kadar geniş bir kullanım
alanı bulmuştur. [26,27] Yapılan çalışmalarda üreter
taşlarında URS’nin taşsızlık oranları açısından en üstün
yöntem olduğu bildirilmiştir. [28,29] URS her ne kadar minimal
invaziv ve yüksek başarı oranlarına sahip bir prosedür
olsa da %9–25 komplikasyon oranları bildirilmiştir.
Bu komplikasyonların çoğu minör komplikasyonlardan
oluşur ve ek müdahale gerektirmezken, %1’den daha az
görülen üreter avulsiyonu ve darlıklar ciddi komplikasyonları
oluşturur. [30]
URS sonrası JJ stent uygulaması yaygın olarak kullanılmaktadır.
JJ stentlerin yol açtığı irritatif semptomlar,
suprapubik ve flank ağrıların mekanizması tam olarak
bilinmese de nöronlardan zengin mesane trigon mukozasının
irritasyonu ve JJ stentin neden olduğu reflü bu
semptomlarla ilişkilendirilmektedir. [20] Üreteral stentlere
bağlı bu semptomlar hastalar üzerinde anksiyete, depresyon
ve yaşam kalitesinde düşüşe sebep olabilmektedir.
Damiano ve ark., yaptıkları çalışmada üreteral stentlerin
çaplarından bağımsız olarak anksiyete, depresyon ve yaşam
kalitesi üzerinde düşüşe etkisi olduğunu göstermiştir.
[31]
Joshi ve arkadaşlarının yaptığı bir çalışmada üreteral
stent takılan hastaların %32’sinde cinsel fonksiyonların
olumsuz etkilendiği, %80’den fazla hastada ise üreteral
stent nedenli ağrının günlük aktivitelerini olumsuz yönde
etkilediği saptanmıştır. [32] Sofer ve ark., erkek hastalar
üzerinde yaptıkları çalışmalarında URS sonrası geçici bir
seksüel disfonksiyon bildirmişler ve JJ stent takılan hastalarda
seksüel disfonksiyonun daha belirgin olduğunu göstermişlerdir.
[33] Çok daha yeni bir meta-analizde JJ stent
yerleştirilmesinin seksüel fonksiyonlar üzerine geçici bir
etkisi olduğunu ancak kesin bir sonuca varmak için daha
çok çalışmaya ihtiyaç olduğu bildirilmiştir. [34] Bu meta-analizde
ortaya konulduğu gibi JJ stentlerin bireylerin seksüel
fonksiyonlarını etkileyip etkilemediğini konusunda
literatüre katkı sağlamak için çalışmamızı geliştirdik ve
sonuç olarak hem erkeklerde hem de kadınlarda URS’nin
geçici seksüel disfonksiyona yol açtığı ve JJ stent tatbikinin
seksüel fonksiyonlarda daha fazla bozulmaya yol
açtığını ortaya koyduk. Bu durum URS ve sonrasında JJ
stent uygulanan hastalarda ortaya çıkabilecek olan ağrı,
alt üriner sistem semptomları yanında yine oluşabilecek
uykusuzluk, anksiyete gibi duygudurumu etkileyebilecek
faktörlere bağlı olabilir. Ancak bu seksüel disfonksiyonun
kısa bir dönem sonrası (üçüncü ay) düzelmesi durumun
geçici olduğunu göstermektedir. Çalışmamızın sınırlılıkları
olarak hasta popülasyonunun küçüklüğü ve uzun dönem
sonuçların bilinmemesi olarak sayılabilir. Bununla
birlikte Beck depresyon indeksi veya Visuel analog skala
gibi bir ağrı indeksinin doldurulmamış olması geçici seksüel
disfonksiyonun nedeninin daha net ortaya konulmasının
önüne geçmiştir.
Sonuç olarak URS uygulanacak hastalarda geçici de olsa
seksüel disfonksiyon gelişebileceği hakkında hastalara bilgi
verilmelidir. URS sonrası JJ stent takılan hastalarda seksüel
fonksiyonlarda daha fazla kötüleşme görülebileceği akılda
tutulmalıdır. Elde ettiğimiz sonuçların ileriki ve daha geniş
hasta gruplarıyla yapılacak olan çalışmalarla desteklenmesi
gerekmektedir.
Kalkanlı ve Gezmiş • URS ve Seksüel Disfonksiyon
235
Etik Kurul Onayı
Çalışma, Gaziosmanpaşa Eğitim ve Araştırma Hastanesi Klinik Araştırmalar Etik Kurulu
tarafından onaylandı. (onay tarihi ve sayısı: 23.09.2020/166).
Hakem Değerlendirmesi
Dış bağımsız.
Çıkar Çatışması
Yazarlar çıkar ilişkisi olmadığını beyan etmişlerdir.
Finansal Destek
Herhangi bir mali destek alınmamıştır.
Ethics Committee Approval
The study was approved by Gaziosmanpaşa Training and Research Hospital Clinical
Research Ethics Committee. (date and number of approval: 23.09.2020/166).
Peer-review
Externally peer-reviewed.
Conflict of Interest
No conflict of interest was declared by the authors.
Financial Disclosure
No financial support has been received.
KAYNAKLAR
1. Kittanamongkolchai W, Vaughan LE, Enders FT, Dhondup T,
Mehta RA, Krambeck AE, et al. The changing incidence and
presentation of urinary stones over 3 decades. Mayo Clin Proc
2018;93:291–9. [CrossRef]
2. Tseng TY, Preminger GM. Kidney stones. BMJ Clin Evid
2011;2011:2003. https://www.ncbi.nlm.nih.gov/pmc/articles/
PMC3275105/
3. Turk C, Neisius A, Petrik A, Seitz C, Skolarikos A, Somani B, et
al. EAU guidelines on urolithiasis. EAoUG Office EAU guidelines
(published as the 35th EAU Annual Meeting). Amsterdam, The
Netherlands: European Association of Urology Guidelines Office;
2020.
4. Goodman TM. Ureteroscopy with rigid instruments in the
management of distal ureteral disease. J Urol 1984;132:250–3.
[CrossRef]
5. Ozturk MU, Şener NC, Goktug HG, Gucuk A, Nalbant I,
İmamoglu MA. The comparison of laparoscopy, shock wave
lithotripsy and retrograde intrarenal surgery for large proximal
ureteral stones. Can Urol Assoc J 2013;7:E673–6. [CrossRef]
6. Castro EP, Osther PJ, Jinga V, Razvi H, Stravodimos KG, Parikh K,
et al. Differences in ureteroscopic stone treatment and outcomes for
distal, mid-, proximal, or multiple ureteral locations: the Clinical
Research Office of the Endourological Society ureteroscopy global
study. Eur Urol 2014;66:102–9. [CrossRef]
7. De La Rosette J, Denstedt J, Geavlete P, Keeley F, Matsuda T, Pearle
M, et al. The clinical research office of the endourological society
ureteroscopy global study: indications, complications, and outcomes
in 11, 885 patients. J Endourol 2014;28:131–9. [CrossRef]
8. Yafi FA, Jenkins L, Albersen M, Corona G, Isidori AM, Goldfarb
S, et al. Erectile dysfunction. Nat Rev Dis Primers 2016;2:16003.
[CrossRef]
9. Parish SJ, Goldstein AT, Goldstein SW, Goldstein I, Pfaus J,
Clayton AH, et al. Toward a More evidence-based nosology and
nomenclature for female sexual dysfunctions-Part II. J Sex Med
2016;13:1888–906. [CrossRef]
10. Dosch A, Rochat L, Ghisletta P, Favez N, Van der Linden M.
Psychological Factors Involved in Sexual Desire, Sexual Activity,
and Sexual Satisfaction: A Multi-factorial Perspective. Arch Sex
Behav 2016;45:2029–45. [CrossRef]
11. Montejo AL, Montejo L, Baldwin DS. The impact of severe
mental disorders and psychotropic medications on sexual health
and its implications for clinical management. World Psychiatry
2018;17:3–11. [CrossRef]
12. Gandhi J, Dagur G, Warren K, Smith NL, Sheynkin YR, Zumbo
A, Khan SA. The Role of Diabetes Mellitus in Sexual and
Reproductive Health: An Overview of Pathogenesis, Evaluation,
and Management. Curr Diabetes Rev 2017;13:573–81. [CrossRef]
13. Hendren SK, O’Connor BI, Liu M, Asano T, Cohen Z, Swallow
CJ, et al. Prevalence of male and female sexual dysfunction is high
following surgery for rectal cancer. Ann Surg 2005;242:212–23.
[CrossRef]
14. Rees PM, Fowler CJ, Maas CP. Sexual function in men and women
with neurological disorders. Lancet 2007;369:512–25. [CrossRef]
15. Barlow DH. Causes of sexual dysfunction: the role of anxiety and
cognitive interference. J Consult Clin Psychol 1986;54:140–8.
[CrossRef]
16. Laurent SM, Simons AD. Sexual dysfunction in depression
and anxiety: conceptualizing sexual dysfunction as part of an
internalizing dimension. Clin Psychol Rev 2009;29:573–85.
[CrossRef]
17. Incrocci L, Jensen PT. Pelvic radiotherapy and sexual function in
men and women. J Sex Med 2013;10 Suppl 1:53–64. [CrossRef]
18. Akbal C, Türker P, Tavukçu HH, Simşek F, Türkeri L. Erectile
function in prostate cancer-free patients who underwent prostate
saturation biopsy. Eur Urol 2008;53:540–4. [CrossRef]
19. Kalkanli A, Gezmis CT. The Effect of Shock Wave Lithotripsy on
Male and Female Sexual Dysfunction in Patients with Proximal
Ureteral Stones. Urol Int 2021;105:963–8. [CrossRef]
20. Kuyumcuoglu U, Eryildirim B, Tuncer M, Faydaci G, Tarhan
F, Ozgül A. Effectiveness of medical treatment in overcoming
the ureteral double-J stent related symptoms. Can Urol Assoc J
2012;6:E234–7. [CrossRef]
21. Damiano R, Oliva A, Esposito C, De Sio M, Autorino R,
D’Armiento M. Early and late complications of double pigtail
ureteral stent. Urol Int 2002;69:136–40. [CrossRef]
22. Joshi HB, Newns N, Stainthorpe A, MacDonagh RP, Keeley FX Jr,
Timoney AG. Ureteral stent symptom questionnaire: development
and validation of a multidimensional quality of life measure. J Urol
2003;169:1060–4. [CrossRef]
23. Leibovici D, Cooper A, Lindner A, Ostrowsky R, Kleinmann J,
Velikanov S, et al. Ureteral stents: morbidity and impact on quality
of life. Isr Med Assoc J 2005;7:491–4. https://www.ima.org.il/
FilesUploadPublic/IMAJ/0/50/25308.pdf
24. Turunç T, Deveci S, Güvel S, Peşkircioğlu L. The assessment
of Turkish validation with 5 question version of International
Index of Erectile Function (IIEF-5). Turk J Urol 2007;33:45–9.
https://turkishjournalofurology.com/content/files/sayilar/26/
buyuk/045-0491.pdf
25. Oksuz E, Malhan S. Reliability and validity of the Female Sexual
Function Index in Turkish population. Sendrom 2005;17:54–
60. https://www.researchgate.net/publication/285879607_
Reliability_and_validity_of_the_Female_Sexual_Function_
Index_in_Turkish_population
26. Xiao J, Wang X, Li J, Wang M, Han T, Zhang C, et al. Treatment
of upper urinary tract stones with flexible ureteroscopy in children.
Can Urol Assoc J 2019;13: E78–82. [CrossRef]
27. Rob S, Jones P, Pietropaolo A, Griffin S, Somani BK. Ureteroscopy
for Stone Disease in Paediatric Population is Safe and Effective
in Medium-Volume and High-Volume Centres: Evidence from a
Systematic Review. Curr Urol Rep 2017;18:92. [CrossRef]
28. Shah OD, Matlaga BR, Assimos DG. Selecting Treatment for Distal
Ureteral Calculi: Shock Wave Lithotripsy versus Ureteroscopy. Rev
Urol 2003;5:40–4. https://www.ncbi.nlm.nih.gov/pmc/articles/
PMC1472989/
236 Androl Bul 2021;23:232-237
29. Ghalayini IF, Al-Ghazo MA, Khader YS. Extracorporeal shockwave
lithotripsy versus ureteroscopy for distal ureteric calculi: efficacy
and patient satisfaction. Int Braz J Urol 2006;32:656–64;discussion
664–7. [CrossRef]
30. Perez Castro E, Osther PJ, Jinga V, Razvi H, Stravodimos KG,
Parikh K, et al. Differences in ureteroscopic stone treatment and
outcomes for distal, mid-, proximal, or multiple ureteral locations:
the Clinical Research Office of the Endourological Society
ureteroscopy global study. Eur Urol 2014;66:102–9. [CrossRef]
31. Damiano R, Autorino R, De Sio M, Cantiello F, Quarto G,
Perdonà S, et al. Does the size of ureteral stent impact urinary
symptoms and quality of life? A prospective randomized study. Eur
Urol 2005;48:673–8. [CrossRef]
32. Joshi HB, Stainthorpe A, MacDonagh RP, Keeley FX Jr, Timoney
AG, Barry MJ. Indwelling ureteral stents: evaluation of symptoms,
quality of life and utility. J Urol 2003;169:1065–9;discussion
1069. [CrossRef]
33. Sofer M, Yehiely R, Greenstein A, Bar-Yosef Y, Matzkin H, Chen
J. Endourological procedures and sexual dysfunction: a prospective
multivariate analysis. BJU Int 2012;109:250–3. [CrossRef]
34. Lu J, Lu Y, Xun Y, Chen F, Wang S, Cao S. Impact of Endourological
procedures with or without double-J stent on sexual function: a
systematic review and meta-analysis. BMC Urol 2020;20:13.
[CrossRef]
Kalkanlı ve Gezmiş • URS ve Seksüel Disfonksiyon
237
ARAŞTIRMA YAZISI | ORIGINAL ARTICLE
Androl Bul 2021;23:238−243
https://doi.org/10.24898/tandro.2021.61482
Kadın Cinsel Sağlığı
Gençlerin gebelikte cinselliğe ilişkin yanlış bilgi,
tutum ve inançları
Inaccurate knowledge, attitudes, and beliefs of youth about sexuality
during pregnancy
Elif Dağlı 1 , Feyza Aktaş Reyhan 2 ABSTRACT
ÖZ
AMAÇ: Cinsel mitler, cinsellikle ilgili konularda bilimsel olmayan, yanlış
ve abartılı inançlar olarak tanımlanmaktadır. Cinsel mitler özellikle
gençler arasında yaygındır. Bu sebeple gençlerin cinsel mitlere karşı tutumlarını
ve bilgi düzeylerini ortaya koymak önemlidir. Bu çalışma ile
genç bireylerin gebelik süresince cinsel yaşama ilişkin yanlış bilgi, tutum
ve inançlarını belirlemek amaçlandı.
GEREÇ ve YÖNTEMLER: Tanımlayıcı tipte olan bu araştırma, bir devlet
üniversitesinin yüksekokulunda yürütüldü. Araştırmanın evrenini
2485 öğrenci, örneklemini ise 493 öğrenci oluşturdu. Araştırmanın
verileri kişisel bilgi formu ve Gebelikte Cinsel Mitler Ölçeği ile toplandı.
Bulguların yorumlanmasında frekans tabloları ve tanımlayıcı
istatistikler kullanıldı. Parametrik olmayan yöntemlere uygun şekilde,
Mann-Whitney U, Kruskal-Wallis H testleri ve Bonferroni düzeltmesi
istatistikleri uygulandı.
BULGULAR: Öğrencilerin yaş ortalamasının 21,19±1,86 (yıl) ve
%56,4’ünün kadın olduğu belirlendi. Öğrencilerin %59,8’inin cinsellik
konularını paylaşmakta sıkıntı yaşadığı ve %92,7’sinin ailesinde
cinselliğin konuşulmadığı belirlendi. %80,9’unun cinsel sağlık eğitimi
almadığı, %97,2’sinin gebelikte cinsel sağlık eğitimi almadığı belirlendi.
Cinsel sağlık eğitimi alma durumuna göre gebelik ve cinsellik,
bebeğe ilişkin endişe, cinsiyet/cazibe, gebeliğe ilişkin endişe alt boyut
ve cinsel mitler ölçeği toplam puanları açısından istatistiksel olarak
anlamlı farklılık tespit edildi (sırasıyla: Z=-8,820, p=0,000; Z=-9,494,
p=0,000; Z=-10,902, p=0,000; Z=-11,684; p=0,000, Z=-12,950;
p=0,000).
SONUÇ: Gençlerin çoğunluğunun cinsel eğitim almadıkları ve cinsel
sağlık eğitimi almayan gençlerin gebelikte cinselliğe dair yanlış bilgi, tutum
ve inançlarının daha fazla olduğu tespit edildi.
Anahtar Kelimeler: gençler, cinsel mitler, gebelik, gebelikte cinsellik
OBJECTIVE: Myths about sex are defined as unscientific, false, and
exaggerated beliefs about sexual matters. Sexuality myths are especially
prevalent among young people. For this reason, it is important to reveal
young people’s attitudes towards and knowledge about sexuality myths.
This study was conducted to determine young individuals’ inaccurate
knowledge, attitudes, and beliefs about sex life during pregnancy.
MATERIAL and METHODS: This descriptive study was conducted at
the higher school of a public university. The population of the study
consisted of 2485 students, and the sample included 493 students.
The study data were collected via a personal information form and the
Sexual Myths during Pregnancy Scale. Frequency tables and descriptive
statistics were used to interpret the findings. Consistent with nonparametric
methods, Mann-Whitney U, Kruskal-Wallis H tests, and
Bonferroni correction statistics were employed.
RESULTS: The mean age of the students was 21.19±1.86 (years), and
56.4% were female. It was determined that 59.8% of the students had
difficulty sharing sexuality issues, 92.7% did not talk about sexuality
in their families, 80.9% had not received sexual health education, and
that 97.2% had not received sexual health education during pregnancy.
A statistically significant difference was found in terms of the scores
on the pregnancy and sexuality, anxiety about the baby, sex/attraction,
and anxiety about pregnancy sub-dimensions and total scores on the
scale of sexual myths according to the status of having received sexual
health education (Z=-8.820, p=0.000; Z=-9.494, p=0.000; Z=-10.902,
p=0.000; Z=-11.684; p=0.000; Z=-12.950; p=0.000, respectively).
CONCLUSION: It was determined that the majority of the young people
in the study had not received sexual health education and that these
young people had more inaccurate knowledge, attitudes, and beliefs
about sexuality during pregnancy.
Keywords: youth, sexual myths, pregnancy, sexuality during pregnancy
Bu çalışma, 11-14 Kasım 2021'de düzenlenen 5. Uluslararası, 6. Ulusal Ebelik
Kongresi'nde sözel bildiri olarak sunulmuştur.
1
Çukurova Üniversitesi Abdi Sütcü Sağlık Hizmetleri Meslek Yüksekokulu Sağlık Bakım
Hizmetleri Bölümü, Adana, Türkiye
2
Kütahya Sağlık Bilimleri Üniversitesi Sağlık Bilimleri Fakültesi Ebelik Bölümü, Kütahya,
Türkiye
Yazışma Adresi/ Correspondence:
Dr. Elif Dağlı
Çukurova Üniversitesi Abdi Sütcü Sağlık Hizmetleri Meslek Yüksekokulu Sağlık Bakım
Hizmetleri Bölümü 01330 Balcalı, Adana, Türkiye
Tel: +90 322 338 60 60
E-mail: elifarik90@gmail.com
Geliş/ Received: 02.10.2021
Kabul/ Accepted: 31.10.2021
GİRİŞ
Cinsellikle ilgili konularda yanlış, abartılı, bilimsel olmayan
tutum ve inançlar cinsel mitler tanımlanır. [1] Cinsel
mitler, cinselliği özgürce yaşamayı sınırlandıran kalıplaşmış
yargılar içermektedir. [2,3] Cinsel konuların ailede, okulda ve
toplumda açıkça konuşulmaması, bilimsel araştırmalardan
yararlanılmaması ve cinsel eğitim eksikliği cinsel mitlerin
oluşmasına zemin hazırlamaktadır. [4,5]
Gebelikte cinselliğin sürdürülmesinin gebelik üzerine olumsuz
etkisi yoktur. Aksine çiftlerin birbirini yakın hissetmesi,
238 ©2021 Androloji Bülteni
çift ilişkisinin güçlenmesi açısından cinsellik önemli bir etkiye
sahiptir. [6] Fakat gebelikte cinsel mitlerin çiftlerin cinselliğini
belirgin şekilde olumsuz etkilediğine dair araştırma
sonuçları mevcuttur. [7,8] Cinsel mitler, özellikle gençler arasında
yaygındır. Gençlerin çoğu eğitim hayatları süresince
cinsel bilgiye ulaşamamaktadır. [5] Ayrıca gençlerin sosyal
çevresinden ve medyadan öğrendikleri hatalı bilgilerde cinsel
mitlerin yaygınlaşmasına sebep olmakta ve hatalı davranışlarda
bulunabilmektedir. [9] Bu sebeple gençlerin cinsel
mitlere karşı tutumlarını ve bilgi düzeylerini ortaya koymak
önemlidir. Bu çalışma ile genç bireylerin gebelik süresince
cinsel yaşama ilişkin yanlış bilgi, tutum ve inançlarını belirlemek
amaçlandı. Gençlerin sahip olduğu mitler belirlenerek,
sağlıklı cinsel yaşamla, sağlıklı aile yapısına katkı sağlamak
için, eğitim ve danışmanlık yapılması hedeflenmektedir.
GEREÇ ve YÖNTEMLER
Tanımlayıcı tipte olan bu araştırma, 06.09.2021–
13.09.2021 tarihleri arasında bir devlet üniversitesinin
yüksekokulunda yürütüldü. Araştırmanın evrenini 2485
öğrenci, örneklemini ise 493 öğrenci oluşturdu.
Araştırmanın verileri, çevrimiçi anket bağlantısı ile kişisel
bilgi formu ve Gebelikte Cinsel Mitler Ölçeği ile toplandı.
Gebelikte cinselliğe ilişkin tutum ve inançları ölçmeye yönelik
bu ölçek Salcan ve Gökyıldız tarafından 2020 yılında
geliştirildi. Ölçek 5’li Likert tipinde olup 25 maddeden
oluşmaktadır. Bu ölçeğin gebelik ve cinsellik (5 madde),
bebeğe ilişkin endişe (7 madde), cinsiyet/cazibe (5 madde)
ve gebeliğe ilişkin endişe (8 madde) olmak üzere 4 alt boyutu
vardır. Ölçek puanının artması gebeliğe yönelik cinsel
mitlerin arttığı şeklinde yorumlanmaktadır. [6]
İstatistiksel analizler bilgisayar ortamında değerlendirildi.
Bulguların yorumlanmasında frekans tabloları ve tanımlayıcı
istatistikler, parametrik olmayan yöntemlere uygun
şekilde, iki bağımsız grubun ölçüm değerleriyle karşılaştırılmasında
“Mann-Whitney U” test (Z-tablo değeri),
bağımsız üç veya daha fazla grubun ölçüm değerleriyle
karşılaştırılmasında “Kruskal-Wallis H” test (χ 2 - tablo
değeri) yöntemi kullanıldı. Üç veya daha fazla grup için
anlamlı fark çıkan değişkenlerin ikili karşılaştırmaları için
Bonferroni düzeltmesi uygulandı.
Araştırmanın uygulanabilmesi için, Çukurova Üniversitesi
Tıp Fakültesi Girişimsel Olmayan Etik Kurul Birimi’nden
21.05.2021 tarihli 111/111 sayılı karar ile etik kurul onayı
alındı. Çalışmada Helsinki Deklarasyonu prensiplerine
uyuldu. Sağlık Hizmetleri Meslek Yüksekokulu’ndan kurum
izni ve öğrencilerin araştırmaya gönüllü katılımları
konusunda yazılı ve sözlü onamları alındı.
BULGULAR
Gençlerin yaş ortalamasının 21,19±1,86 (yıl) olduğu,
208’inin (%42,2) 18–20 yaş ve 285’inin (%57,8) 21–25
yaş grubunda olduğu belirlendi. 239’unun (%48,5) 1.
sınıfta, 254’ünün (%51,5) 2. sınıfta okuduğu, 103’ünün
(%20,9) tıbbi hizmetler ve teknikler, 127’sinin (%25,8)
ağız ve diş sağlığı, 101’inin (%20,4) terapi ve rehabilitasyon,
162’sinin (%32,9) sağlık bakım hizmetleri bölümünde
öğrenim gördüğü tespit edildi.
Katılımcıların 278’inin (%56,4) kadın, 295’inin (%59,8)
çekirdek aile tipinde ve 159’unun (%32,3) annesinin okuryazar
olduğu saptandı. 181’inin (%36,7) babasının okuryazar,
250’sinin (%50,7) en uzun ilde yaşadığı, 261’inin
(%52,9) gelirinin giderine denk olduğu bulundu (Tablo
1). Öğrencilerden 295’i (%59,8) cinsellik konularını paylaşmakta
sıkıntı yaşadığını ve 457’si (92,7) ailesinde cinselliğin
konuşulmadığını belirtti. 464’ü (%94,1) ailede gebelikte
cinselliğin konuşulmadığını, 399’u (%80,9) cinsel
sağlık eğitimi almadığını, cinsel sağlık eğitimi alan 60 kişi
(%63,8) internetten bilgi edindiğini, 479’u (%97,2) gebelikte
cinsel sağlık eğitimi almadığını ve 329’u ise (%66,7)
gebelikte cinsellik üzerine toplumsal baskı yaşadığını bildirdi
(Tablo 2). Ölçüm aracına verilen cevaplara ilişkin
bulgular tabloda verildi. Güvenilirlik katsayısı incelendiğinde;
gebelikte cinsel mitler ölçeği için verilen cevapların
güvenilir düzeyde olduğu belirlendi (Tablo 3).
Aile tipine göre gebelik ve cinsellik alt boyut puanları
açısından istatistiksel olarak fark anlamlı idi (Z=-4,351,
p=0,000). Çekirdek aile tipinde olanların gebelik ve
cinsellik alt boyut puanları, geniş aile tipinde olanlara
göre anlamlı düzeyde daha yüksek hesaplandı. Yani
gebeliğe yönelik cinsel mitleri daha fazla idi (Tablo 4).
Öğrencilerin cinsellik konularını paylaşmakta sıkıntı yaşama
durumuna göre, gebelik ve cinsellik, bebeğe ilişkin
endişe alt boyut ve gebelikte cinsel mitler ölçeği toplam
puanları açısından istatistiksel açıdan anlamlı fark elde
edildi (sırasıyla: Z=-3,756, p=0,000; Z=-2,252, p=0,024;
Z=-2,117, p=0,034). Cinsellik konularını paylaşmakta
sıkıntı yaşayanların gebelik ve cinsellik, bebeğe ilişkin
endişe alt boyut ve gebelikte cinsel mitler ölçeği toplam
puanlarına göre, daha fazla oranda cinsel mitlere inandığı
saptandı (Tablo 4). Tablo incelendiğinde; gençlerin cinsel
sağlık eğitimi alma durumuna göre, gebelik ve cinsellik,
bebeğe ilişkin endişe, cinsiyet/cazibe, gebeliğe ilişkin
endişe alt boyut ve cinsel mitler ölçeği toplam puanları
açısından istatistiksel olarak anlamlı farklılık olduğu gözlenmektedir
(sırasıyla: Z=-8,820, p=0,000; Z=-9,494,
p=0,000; Z=-10,902, p=0,000; Z=-11,684; p=0,000,
Z=-12,950; p=0,000). Cinsel sağlık eğitimi almayan
Dağlı ve Aktaş Reyhan • Gençlerin gebelikte cinselliğe ilişkin yanlış bilgi, tutum ve inançları
239
Tablo 1. Gençlerin sosyo-demografik özelliklerine ilişkin
bulguların dağılımı
Değişken (N=493) n %
Cinsiyet
Kadın
Erkek
Aile tipi
Çekirdek
Geniş
Anne eğitim düzeyi
Okuryazar değil
Okuryazar
İlköğretim
Ortaöğretim
Lisans ve üzeri
Baba eğitim düzeyi
Okuryazar
İlköğretim
Ortaöğretim
Lisans ve üzeri
En uzun yaşanan yer
İl
İlçe
Köy
Gelir düzeyi
Gelir giderden düşük
Gelir gidere denk
Gelir giderden fazla
278
215
295
198
85
159
148
78
23
181
155
107
50
250
178
65
188
261
44
56,4
43,6
59,8
40,2
17,2
32,3
30,0
15,8
4,7
36,7
31,4
21,7
10,2
50,7
36,1
13,2
38,2
52,9
8,9
Tablo 2. Gençlerin tanıtıcı özelliklerine ilişkin bulguların
dağılımı
Değişken (N=493) n %
Cinsellik konularını paylaşmakta sıkıntı
yaşama
Evet
Hayır
Ailede cinselliğin konuşulması
Evet
Hayır
Ailede gebelikte cinselliğin konuşulması
Evet
Hayır
Cinsel sağlık eğitimi alma
Evet
Hayır
Cinsel sağlık eğitimi alınan yer
Aile
Arkadaş
Okul
İnternet
Gebelikte cinsel sağlık eğitimi alma
Evet
Hayır
Gebelikte cinsellik üzerine toplumsal
baskı
Evet
Hayır
295
198
36
457
29
464
94
399
3
25
6
60
14
479
329
164
59,8
40,2
7,3
92,7
5,9
94,1
19,1
80,9
3,2
26,6
6,4
63,8
2,8
97,2
66,7
33,3
Tablo 3. Gebelikte Cinsel Mitler Ölçeği toplam ve alt boyut puanlarının dağılımı
Ölçek (N=493) Ortalama S. S. Medyan Min. Max. Madde sayısı Cronbach-α katsayısı
Gebelik ve cinsellik 10,75 3,95 10,0 5,0 25,0 5 0,711
Bebeğe ilişkin endişe 15,60 5,44 15,0 7,0 35,0 7 0,870
Cinsiyet/cazibe 10,12 4,01 9,0 5,0 25,0 5 0,706
Gebeliğe ilişkin endişe 25,15 9,40 26,0 8,0 40,0 8 0,918
GCMÖ – Toplam 61,62 17,59 62,0 25,0 125,0 25 0,912
gençlerin daha yüksek oranda mitleri onayladıkları görüldü
(Tablo 4). Gebelikte cinsellik üzerine toplumsal baskı
hissetme durumuna göre, cinsiyet/cazibe alt boyut puanları
açısından istatistiksel olarak anlamlı farklılık tespit
edildi (Z=-2,939, p=0,003). Bu sonuca göre toplumsal
baskı yaşayanların, yaşamayanlara göre daha yüksek oranda
mitlere inandıkları belirlendi (Tablo 4).
TARTIŞMA
Genç bireylerin gebelik süresince cinsel yaşama ilişkin yanlış
bilgi, tutum ve inançlarını belirlemeyi amaçlayan bu çalışmada,
gençlerin gebelikte cinsel mitler ölçeğinden aldığı
toplam puan 61,62±17,59 olup, orta düzeyde bilgi sahibi
olduğu tespit edildi. Örüklü ve ark. da çalışmalarında
benzer sonuçlar bildirmiştir. [5] Ölçeğin toplam Cronbach
alfa değeri 0,912 hesaplandı. Salcan ve Gökyıldız Sürücü
(2020) tarafından geliştirilen ölçeğin toplam Cronbach
alfa değeri 0,916’dır. Çalışma sonucuna göre, verilen cevapların
güvenilir düzeyde olduğu belirlendi. [6]
Cinsel mitler kültürler ve toplumlar arasında farklılık göstermekte
olup, cinsel konularla ilgili inanç ve tutum bireyden
bireye; yaş, cinsiyet, eğitim, aile yapısına vs. göre
değişmektedir. [10] Gebelikte cinsel birlikteliğin maternal
veya fetal risk oluşturabileceği algısı nedeniyle çiftlerin her
ikisi de etkilenerek, daha az cinsel birliktelik yaşamakta ya
da tamamen vazgeçme yönünde eğilim görülmektedir. [11]
Gebelikte cinsel mitler açısından cinsiyetin sorgulandığı
çalışma bulunamadı. Ancak genel olarak cinsel mitler
240 Androl Bul 2021;23:238-243
Tablo 4. Bazı değişkenler ile Gebelikte Cinsel Mitler Ölçeği toplam ve alt boyut puanlarının karşılaştırılması
Değişken (N=493) n Gebelik ve cinsellik Bebeğe ilişkin endişe Cinsiyet/cazibe Gebeliğe ilişkin endişe GCMÖ – Toplam
Cinsiyet
Kadın
Erkek
İstatistiksel analiz*
Olasılık
Aile tipi
Çekirdek
Geniş
İstatistiksel analiz*
Olasılık
Cinsellik konularını
paylaşmakta sıkıntı
Evet
Hayır
İstatistiksel analiz*
Olasılık
Cinsel sağlık eğitimi
Evet
Hayır
İstatistiksel analiz*
Olasılık
Gebelikte cinsellik
üzerine toplumsal baskı
Evet
Hayır
İstatistiksel analiz*
Olasılık
278
215
295
198
295
198
94
399
329
164
X¯ ± S.S.
10,70±3,76
10,82±4,19
1,31±4,02
9,92±3,70
11,34±4,20
9,88±3,37
Z=-0,029
p=0,976
Z=-4,351
p=0,000
Z=-3,756
p=0,000
7,84±2,22
11,44±3,96
Z=-8,820
p=0,000
10,77±3,89
10,73±4,08
Z=-0,644
p=0,520
Medyan
[IQR]
10,0 [5,0]
10,0 [5,0]
10,0 [5,0]
9,0 [4,0]
10,0 [6,0]
9,0 [3,0]
8,0 [3,0]
10,0 [5,0]
10,0 [5,0]
9,5 [5,0]
X¯ ± S.S.
15,50±5,27
15,72±5,65
Z=-0,022
p=0,982
15,79±5,57
15,30±5,23
Z=-0,973
p=0,330
16,06±5,54
14,91±5,22
Z=-2,252
p=0,024
10,85±4,66
16,71±4,99
Z=-9,494
p=0,000
15,40±5,70
15,99±4,86
Z=-1,460
p=0,144
Medyan
[IQR]
15,0 [7,3]
15,0 [8,0]
15,0 [7,0]
14,5 [6,0]
16,0 [8,0]
15,0 [7,0]
8,0 [7,0]
16,0 [7,0]
15,0 [8,0]
16,0 [6,0]
X¯ ± S.S.
9,92±3,69
10,38±4,39
Z=-0,690
p=0,490
10,07±4,06
10,20±3,95
10,23±4,01
9,96±4,03
Z=-0,504
p=0,614
Z=-0,829
p=0,407
6,54±1,81
10,96±3,93
10,65±3,66
9,86±4,16
Z=-10,902
p=0,000
Z=-2,939
p=0,003
Medyan
IQR]
9,0 [5,0]
9,0 [6,0]
9,0 [6,0]
9,0 [4,0]
10,0 [5,0]
9,0 [6,0]
6,0 [3,0]
10,0 [5,0]
10,0 [5,8]
9,0 [5,0]
X¯ ± S.S.
25,54±9,08
24,66±9,79
25,45±9,44
24,70±9,32
25,45±9,29
24,70±9,56
14,11±7,59
27,75±7,75
24,64±9,69
26,18±8,70
Z=-0,741
p=0,459
Z=-0,941
p=0,347
Z=-0,737
p=0,461
Z=-11,684
p=0,000
Z=-1,525
p=0,127
Medyan
[IQR]
26,5 [13,0]
26,0 [16,0]
27,0 [14,0]
25,0 [13,3]
26,0 [13,0]
27,0 [15,0]
11,0 [9,0]
29,0 [10,0]
25,0 [16,0]
28,0 [11,0]
X¯ ± S.S.
61,65±16,21
61,58±19,25
Z=-0,431
p=0,666
62,63±17,91
60,12±17,02
Z=-1,521
p=0,128
63,08±17,83
59,45±17,03
Z=-2,117
p=0,034
39,34±12,19
66,87±14,24
Z=-12,950
p=0,000
60,67±18,50
63,54±15,46
Z=-1,873
p=0,061
Medyan
[IQR]
62,0 [19,0]
62,0 [22,0]
62,0 [20,0]
62,0 [19,0]
63,0 [20,0]
61,0 [20,0]
35,0 [21,0]
66,0 [16,0]
61,0 [21,5]
64,0 [18,8]
*Normal dağılıma sahip olmayan verilerde iki bağımsız grubun ölçüm değerleriyle karşılaştırılmasında “Mann-Whitney U” test (Z-tablo değeri); üç veya daha fazla bağımsız grubun
karşılaştırılmasında “Kruskall-Wallis H” test (χ 2 -tablo değeri) istatistikleri kullanılmıştır.
üzerine yaptığı çalışmada, Karabulutlu erkek öğrencilerin
daha fazla cinsel mite sahip olduğunu bildirmiştir. [12]
Benzer olarak öğrencilerle yapılan başka bir çalışmada,
Vefikuluçay ve ark. da erkeklerde cinsel mitlerin daha fazla
olduğunu tespit etmişlerdir. [13] Fakat Tandoğan ve arkadaşları
çalışmalarında, erkeklerin neredeyse tamamının (%91)
gebelikte cinselliğin ve cinsel birlikteliğin olabileceğini ve
bu durumun bebeğe herhangi bir zararı olmadığını ifade etmiştir.
[14] Bizim çalışmamızda ise, kadın-erkek öğrencilerin
benzer düzeyde olumsuz tutumlarının olduğu belirlendi.
Bu farklılıkların nedeni araştırmanın yapıldığı bölgelerin
kültürel yapıları olarak yorumlanabilir. Kültürel yapının ve
dini inanışların cinsel mitlerin oluşmasında belirleyici rolü
olduğu görülmektedir. [14]
Her iki cinsiyeti de biyolojik ve psikososyal olarak etkileyen
cinsel sağlık, toplumumuzda halen tabu olarak görülmekte
ve konuşulmamaktadır. [15] Gençler üzerine yapılan
araştırmalardan elde edilen sonuçlar, çoğu katılımcının
cinsellikle ilgili konuları aileleri ile rahatça paylaşamadıklarını
göstermektedir. [12,16] Kaya ve arkadaşlarının üniversite
öğrencileri ile yaptıkları çalışmada da “Ailenizle cinsel
konularda konuşur musunuz?” sorusuna katılımcıların
sadece %13,8’i rahatlıkla konuşabildiği yanıtını vermiştir.
[17] Bizim çalışmamızda da katılımcıların çoğunun
(%92,7) ailesiyle cinsellik konularını konuşamadıkları
belirlendi. Günümüzde cinsel mitlerin hala varlığını sürdürmesinin
en önemli nedenlerinden biri, ebeveynlerle
bile konuşulmayacak bir konu olarak görülmesi ve konuşmanın
toplum tarafından dışlanma ile sonuçlanacağının
düşünülmesidir. [17] Bu sebeple kişiler yanlış bilgi
kaynaklarına yönelerek, doğru olmayan davranışlar gösterebilmektedir.
[18]
Cinsel mitlere zemin hazırlayan en önemli etkenlerin başında
cinsel eğitim ve bilgi eksikliği gelmektedir. Cinsel eğitim
yaşam boyu devam eden bir öğrenme sürecidir. Ailede
başlayıp öğretmen, akran grupları, danışmanlar ve sağlık
profesyonelleri ve medya aracılığı ile devam eden öğrenme
için özellikle sağlıklı ve yeterli cinsel bilgilerin verildiği
kaynaklara ihtiyaç vardır. [19] Özsoy ve Bulut çalışmalarında
öğrenciler arasında cinsel mitlere inanışın yaygın olduğunu
ve verilen cinsel eğitim sonrası gençlerin cinsel mitlerin
azaldığını bildirmişlerdir. [20] Benzer olarak Bahtışen’in
Dağlı ve Aktaş Reyhan • Gençlerin gebelikte cinselliğe ilişkin yanlış bilgi, tutum ve inançları
241
çalışmasında da cinsel sağlık eğitimi dersinin cinsel mit puanlarına
etkisine bakıldığında öğrencilerin cinsel mit puanlarının
son testte azaldığı belirlenmiştir. [21] Çalışmamızda
da cinsel sağlık eğitimi alma durumuna göre gebelik ve
cinsellik, bebeğe ilişkin endişe, cinsiyet/cazibe, gebeliğe
ilişkin endişe alt boyut ve cinsel mitler ölçeği toplam puanları
açısından istatistiksel olarak anlamlı farklılık tespit
edildi. Büyük oranda eksik, yanlış bilgiler kişilerde gerek
genel cinsellik gerekse gebelikte cinsellikle ilgili önyargı ve
mitlerin genel olarak kabul görmesine katkıda bulunurlar.
Bu sebeple toplumdaki cinsel mitlerin ortadan kaldırılmasında
eğitim sisteminde cinsel sağlık konuları yer bulmalı,
bu konuda sağlık çalışanlarına özelliklede ebe/hemşirelere
önemli roller düşmektedir.
Cinsel sağlığın kadın ve erkeklerde ilişkileri, mutluluğu ve
yaşam kalitesini doğrudan etkilediği araştırmalarla saptanmış
olmasına karşın, toplumda tabu olarak kabul edilmekte
ve bireyler bu konuda baskı hissetmektedirler. [14] Sharon ve
arkadaşları çalışmalarında cinsellik konusundaki olumsuz
inanç ve tutumların, diğer insanların cinselliği hakkında rahat
ve yargılayıcı olmayan bir konuşma sürdürmede zorluk
yaratabileceğini göstermiştir. [22] Aygin ve ark., çalışmalarında
katılımcıların çoğunluğunun cinsellik üzerinde baskı
olduğunu (%80,9), paylaşılmasında ve tartışılmasında sıkıntı
olduğunu (%87,3) düşündüklerini ifade etmişlerdir.
Çalışmamızda gebelikte cinsellik üzerine baskı durumunu
sorguladığımızda, katılımcıların %66,7’si baskı olduğunu
düşündüklerini ifade ettikleri tespit edildi. Toplumsal
normların gebelikte cinsel isteğin ve aktivitenin olmaması
yönünde ağır bastığı görülmektedir. [23] Cinselliğin sağlıklı
olarak yaşanması için cinsel eğitim şarttır. Gençlerin cinsel
eğitiminden birinci derecede sorumlu olan aileler ve eğitim
kurumlarıdır. [24] Cinsel mitler, bireylerin cinselliğe yönelik
tutumlarını, inanışlarını, cinsel sağlık davranışlarını ve yaşam
kalitelerini etkilemektedir. [25] Cinsel yaşamı etkilenen
bireylerin evlilik hayatı da etkilenebilir. Gençlerin evlilik ve
gebelik öncesi dönemlerde cinsel mitlerden arındırılmaları
onların sağlıklı cinsel yaşamla, sağlıklı aile yapısına katkı
sağlayabilir.
SONUÇ ve ÖNERİLER
Gençlerin çoğunluğunun cinsel eğitim almadıkları, ailesinde
cinsel konuların konuşulmadığı ve cinsellik konularını
paylaşmakta sıkıntı yaşadığı belirlendi. Cinsel sağlık
eğitimi almayan gençlerin gebelikte cinselliğe dair yanlış
bilgi, tutum ve inançlarının daha fazla olduğu tespit edildi.
Gebelikte cinsellikle ilgili bilimsel olmayan bilgiler yerine;
ailede başlayan, okullarda bilimsel temelli, gelişme dönemleri
ile uyumlu olacak şekilde düzenli devam eden eğitimler
verilmelidir.
Etik Kurul Onayı
Çalışma, Çukurova Üniversitesi Tıp Fakültesi Girişimsel Olmayan Klinik Araştırmalar Etik
Kurulu tarafından onaylandı. (onay tarihi ve sayısı: 21.05.2021/111/111).
Hakem Değerlendirmesi
Dış bağımsız.
Çıkar Çatışması
Yazarlar çıkar ilişkisi olmadığını beyan etmişlerdir.
Finansal Destek
Herhangi bir mali destek alınmamıştır.
Ethics Committee Approval
The study was approved by Approved by the Ethics Committee of Cukurova University
Faculty of Medicine Non-Interventional Clinical Trials. (date and number of approval:
21.05.2021/111/111).
Peer-review
Externally peer-reviewed.
Conflict of Interest
No conflict of interest was declared by the authors.
Financial Disclosure
No financial support has been received.
KAYNAKLAR
1. Gölbaşı Z, Evcili F, Eroğlu K, Bircan H. Sexual Myths Scale
[SMS]: Development, Validity and Reliability in Turkey. Sex
Disabil 2016;34:75–87. [CrossRef]
2. Özdemir Ö, Yılmaz M. Sağlık Profesyonellerinin Cinsel Mitlere
İnanma Durumlarının Belirlenmesi. Adnan Menderes Üniversitesi
Sağlık Bilimleri Fakültesi Derg 2020;4:221–32. [CrossRef]
3. Ogur P, Utkualp N, Aydınoğlu N. Sağlık Yüksekokulu Öğrencilerinin
Cinsellikle İlgili İnanışları. Sürekli Tıp Eğitimi Derg 2016;25:13–
21. https://www.researchgate.net/publication/310138289_
Hemsirelik_Ogrencilerinin_Yeme_Tutumlari_ile_Problem_
Cozme_Becerileri_Arasindaki_Iliski#pf11
4. Aygin D, Açıl H, Yaman Ö, Çelik-Yılmaz A. Üniversitede Okuyan
Kadın Öğrencilerin Cinsel Mitler ile İlgili Görüşleri. Androl Bul
2017;19:44−9. [CrossRef]
5. Örüklü C, Dağcı DG, Çakmak S. Üniversite Öğrencilerinin
Cinsel Mitlere Bakış Açısı ve İlişkili Faktörler. IGUSABDER
2021;13:71–87. [CrossRef]
6. Salcan E, Gokyildiz Surucu S. Development and Psychometric
Evaluation of the Attitudes and Beliefs Scale about Sexuality
during Pregnancy. J Sex Marital Ther 2020;46:435–46. [CrossRef]
7. Fernández-Sola C, Huancara-Kana D, Granero-Molina J,
Carmona-Samper E, López-Rodríguez MdM, Hernández-Padilla
JM. Sexuality throughout the stages of pregnancy: Experiences
of expectant mothers. Acta Paul Enferm 2018;31:305–12.
[CrossRef]
8. Jawed-Wessel S, Sevick E. The Impact of Pregnancy and Childbirth
on Sexual Behaviors: A Systematic Review. J Sex Res 2017;54:411–
23. [CrossRef]
9. Evcili F, Gölbaşı Z. Sexual Myths and Sexual Health Knowledge
Levels of Turkish University Students. Sex Cult 2017;21:976–90.
[CrossRef]
10. Yetkin N. Cinsel Öykü Alma ve Cinsel İşlevin Değerlendirilmesi:
İçinde: Yetkin N, İncesu C, editörler. Cinsel İşlev Bozuklukları
Monograf Serisi. İstanbul: Roche Müstehzarları Sanayi A.Ş.; 2001.
p.27–9.
11. Johnson CE. Sexual Health During Pregnancy and The Postpartum.
J Sex Med 2011;8:1267–84. [CrossRef]
12. Karabulutlu Ö. Üniversite Öğrencilerinde Cinsiyete Göre Cinsel
Mitler. STED / Sürekli Tıp Eğitimi Derg 2018;27:155–64. https://
dergipark.org.tr/tr/download/article-file/506422
242 Androl Bul 2021;23:238-243
13. Vefikuluçay Yılmaz D, Güner Emül T, Uzel A, Değirmenci F,
Buldum A, Aksu A, Aksoy A. Determination of Nursing Students’
Sexual Myths. Arch Health Sci Res 2020;7:8–14. [CrossRef]
14. Tandoğan Ö, Kaydırak MM, Oskay Ü. Erkeklerin Gebelikte Cinsel
Yaşamla İlgili Mitleri. Androl Bul 2019;21:134–9. [CrossRef]
15. Torun F, Torun SD, Özaydın AN. Erkeklerde Cinsel Mitlere
İnanma Oranları ve Mitlere İnanmayı Etkileyen Faktörler.
Düşünen Adam Psikiyatri ve Nörolojik Bilimler Derg 2011;24:24–
31. [CrossRef]
16. Apay SE, Akpınar RB, Arslan S. Öğrencilerin Cinsel Mitlerinin
İncelenmesi. Anadolu Hemşirelik ve Sağlık Bilimleri Derg
2013;16:96–102. https://dergipark.org.tr/tr/download/articlefile/29635
17. Kaya F, Serin Ö, Genç A. Eğitim Fakültesi Birinci Sınıf Öğrencilerinin
Cinsel Yaşamlarına İlişkin Yaklaşımlarının Belirlenmesi. TSK
Koruyucu Hekimlik Bülteni. Kor Hek 2007;6:441–8. https://
www.researchgate.net/publication/286078346_Egitim_Fakultesi_
Birinci_Sinif_Ogrencilerinin_Cinsel_Yasamlarina_iliskin_
Yaklasimlarinin_Belirlenmesi
18. Aşcı Ö, Gökdemir F. Hemşirelik Öğrencilerinde Cinsel Mitler
ve Hasta Cinselliğini Değerlendirmeye Yönelik Tutumlar. Sağlık
ve Toplum 2021;31:100–9. https://ssyv.org.tr/wp-content/
uploads/2021/04/12-Hemsirelik-Ogrencilerinde-Cinsel-Mitlerve-Hasta-Cinselligini-Degerlendirmeye-Yonelik-Tutumlar-1.pdf
19. Yılmaz M, Karataş B. Opinions of Student Nurses on Sexual
Myths; A Phenomenological Study. Sex Disabil 2018;36:277–89.
[CrossRef]
20. Özsoy S, Bulut S. Cinsel Sağlık Bilgisi Dersinin Hemşirelik
Öğrencilerinin Cinsel Mitleri Üzerine Etkisi. Kadın Sağlığı
Hemşireliği Derg 2017;3:54–67. https://dergipark.org.tr/tr/
download/article-file/386643
21. Kartal B. Cinsel Sağlık Eğitiminin Hemşirelik Öğrencilerinin
Cinsel Mitlerine Etkisi. Androl Bul 2020;22:167−71. [CrossRef]
22. Sharon D, Gönen A, Linetsky I. Factors Influencing Nursing
Students’ Intention to Practice Sexuality Education in their
Professional Work. Am J Sex Educ 2020;15:262–78. [CrossRef]
23. Sungur MZ. Cinsel Eğitim. J Clin Psy 1998;1:103–8. https://jag.
journalagent.com/kpd/pdfs/KPD_1_2_103_108.pdf
24. Gökyıldız Ş, Beji Kızılkaya N. The Effects of Pregnancy on Sexual
Life. J Sex Marital Ther 2005;31:201–15. [CrossRef]
25. Kilci Ş, Özsoy S. Evlilik Hazırlığı Yapan Çiftlerin Cinsel
Mitlere İnanma Durumları ve Etkileyen Faktörler. Kadın Sağlığı
Hemşireliği Derg 2019;5:1–28. https://dergipark.org.tr/tr/
download/article-file/926668
Dağlı ve Aktaş Reyhan • Gençlerin gebelikte cinselliğe ilişkin yanlış bilgi, tutum ve inançları
243
ARAŞTIRMA YAZISI | ORIGINAL ARTICLE
Androl Bul 2021;23:244−249
https://doi.org/10.24898/tandro.2021.75002
Kadın Cinsel Sağlığı
Polikistik over sendromunda androjen seviyeleri ve
seksüel disfonksiyon
Androgen levels and sexual dysfunction in polycystic ovary syndrome
Rümeysa Selvinaz Erol 1 , Pınar Kadıoğlu 2 ABSTRACT
ÖZ
AMAÇ: Poliskistik over sendromunda (PKOS) seksüel fonksiyonun
sorgulanmasını ve seksüel fonksiyonun andojen seviyeleri ile ilişkisini
saptamayı amaçladık.
GEREÇ ve YÖNTEMLER: Yirmi beş PKOS tanılı hasta ve yaş, cins uyumlu
25 kontrol çalışmaya alındı. Kontrol ve hasta grubundaki bireylere
Kadın Seksüel Fonksiyon İndeksi (FSFI) ve Beck Depresyon Anketi
(BDA) yapıldı. Katılımcılardan serbest testosteron, total testosteron,
dihidroepiandrostenodion sülfat (DHEA-S), androstenedion, prolaktin,
seks hormon bağlayıcı globülin (SHBG), follikül uyaran hormon
(FSH), luteinizan hormon (LH) ve östradiol ölçümleri için örnekler
alındı. Serbest androjen indeksi (SAİ) hesaplanıldı. PKOS hasta grubu
ve kontrol grubu arasında bu değerler karşılaştırıldı.
BULGULAR: PKOS hasta grubunun total FSFI skoru 26,17±4 iken
kontrol grubunun total FSFI skoru 28,61±4,68 saptandı. FSFI skorlamasına
göre PKOS’lu kadınların %16’sında (n=4) sağlıklı kontrollerin
%20’sinde (n=5) seksüel disfonksiyon tespit edildi (p=0,57). PKOS grubu
ile kontrol grubu arasında seksüel istek (p=0,89), uyarılma (p=0,10),
lubrikasyon (p=0,057), orgazm (p=0,18) ve tatmin (p=0,78) skorlamaları
arasında fark olmadığı, seksüel ağrı skorlamasının (p=0,002) ise
PKOS’lu kadınlarda anlamlı oranda düşük olduğu belirlendi. PKOS
grubunda kontrol grubuna göre BDA skorlaması anlamlı oranda yüksek
bulundu (p=0,002). Androjen seviyeleri ve SAİ ile total FSFI ve FSFI alt
alanları arasında korelasyon saptanmadı.
SONUÇ: Sonuç olarak, PKOS hastalarında seksüel istek, uyarılma, lubrikasyon,
tatmin ve orgazm bozuklukları ile ilgili skorlar, kontrol bireylerdekine
benzer, depresyon ile ilgili skorlar ise kontrol bireylere göre daha
yüksek görülmektedir. Total FSFI, istek, uyarılma, lubrikasyon, orgazm,
seksüel tatmin skorlamaları ile androjen seviyeleri arasında korelasyon
tespit edilmemiştir.
Anahtar Kelimeler: Kadın seksüel fonksiyon indeksi, kadın cinsel
fonksiyon bozukluğu, polikistik over sendromu, androjenler
OBJECTIVE: We aimed to examine sexual function and relationship
between sexual function and androgen levels in polycystic ovary
syndrome (PCOS).
MATERIAL and METHODS: Twenty-five patients diagnosed with PCOS
and 25 age, gender-matched controls were enrolled into the study.
Subjects were evaluated with female sexual function index (FSFI) and
Beck Depression Inventory (BDI) questionnaires. Free testosterone,
total testosterone, dehydroepiandrosterone sulfate (DHEA-SO4),
androstenedione, prolactin, sex hormone binding globulin (SHBG),
follicle-stimulating hormone (FSH), luteinizing hormone (LH) and
estradiol levels were measured and free androgen index (FAI) was
calculated. We compared between patients and control groups these
values.
RESULTS: Total FSFI score 26.17±4 was in the PCOS group whereas,
healthy women had a total FSFI score of 28.61±4.68. FSD was
diagnosed in 4 of 25 patients (% 16) while 5 of 25 (% 20) healthy
women had FSD (p=0.57). There is no statistically significant difference
between sexual desire (p=0.89), arousal (p=0.10), lubrication (p=0.057),
orgasm (p=0.18) and satisfaction domain (p=0.78) scores. The sexual
pain score (p=0.002) was found to be significantly lower in women with
PCOS. BDI scores was significantly higher in PCOS women (p=0.002).
No correlation was seen between androgen level and FAI and total FSFI
score and domain score.
CONCLUSION: Scores related to sexual desire, arousal, lubrication,
satisfaction and orgasm disorders in PCOS patients are similar to
those of control individuals, while scores for depression are higher
than control individuals. No correlation was found between total
FSFI, desire, arousal, lubrication, orgasm, sexual satisfaction scores and
androgen levels.
Keywords: Female sexual function index, female sexual dysfunction,
polycystic ovary syndrome, androgens
1
Sağlık Bilimleri Üniversitesi, Şişli Hamidiye Etfal Eğitim ve Araştırma Hastanesi,
Endokrinoloji ve Metabolizma Hastalıkları Kliniği, Seyrantepe- İstanbul, Türkiye
2
Cerrahpaşa Tıp Fakültesi, İstanbul Üniversitesi, Cerrahpaşa, İç Hastalıkları
Anabilim Dalı, Endokrinoloji, Metabolizma ve Diyabet Bilim Dalı, İstanbul, Türkiye
Yazışma Adresi/ Correspondence:
Uzm. Dr. Selvinaz Rümeysa Erol
Sağlık Bilimleri Üniversitesi, Şişli Hamidiye Etfal Eğitim Araştırma Hastanesi,
Seyrantepe, 34396, İstanbul, Türkiye
Tel: +90 530 236 08 67
E-mail: drselvinazerol@gmail.com
Geliş/ Received: 30.09.2021
Kabul/ Accepted: 02.11.2021
GİRİŞ
Polikistik over sendromu (PKOS) etiyolojisi kesin olarak
bilinmeyen heterojen bir bozukluktur ve kullanılan
tanı kriterlerine göre, doğurganlık çağındaki kadınlarda
%5–20 oranında görülmektedir. [1,2] PKOS etyopatogenezinde
ileri sürülen hipotezlerden birkaçı primer nöroendokrin
defekt sonucu abartılı luteinizan hormon (LH)
pulse frekansı ve amplitüdü, androjen sentezindeki defekt
sonucu artmış over kaynaklı androjen ürünleri ve kortizol
244 ©2021 Androloji Bülteni
metabolizmasındaki değişikliklere bağlı adrenal kaynaklı
artmış androjenler olarak sayılabilir. [1,3]
2003 Roterdam kriterlerine göre PKOS tanısı, klinik ve/
veya biyokimyasal hiperandrojenizm, oligoamenore ve/veya
amenore ve polikistik over morfolojisi bulgularından iki
tanesinin olması ile koyulmaktadır. [4] Hiperandrojenizm,
PKOS’un en belirgin ve değişmez komponentlerinden
biridir ve hirsutizm, akne, erkek tipi kellik ve bazı ciddi
vakalarda da kliteromegali kliniği ile karşımıza çıkmaktadır.
Hirsutizm en yaygın görülen semptomdur ve
PKOS’lu kadınların yaklaşık %60’ında görülmektedir. [1,5]
Hiperandrojeneminin değerlendirilmesinde serum total
testosteron, serbest testosteron, androstenedion ve dihidroepiandrostenodion
sülfat (DHAE-S)) kullanılmaktadır. [5]
Androjenlerin, kadın seksüel siklusdaki, seksüel istek üzerine
etki gösterdiğine dair ortak bir görüş vardır. [6–8] Yapılan
çalışmalarda da seksüel istekte azalması olan kadınlarda testosteron
seviyesinin düşük olduğu saptanmış ve testosteron
replasmanı ile seksüel isteklerinde düzelme olduğu tespit
edilmiştir. [9–11] Hiperandrojenemi, PKOS tanısının değişmez
bir bulgusudur ve androjen yüksekliğine bağlı olarak
seksüel istekte artma olması beklenilebilir. [5,12] Ama hastalığa
bağlı olarak kadınsı kimliklerinde azalmaya neden olan
dış görünüşlerinden dolayı özgüvenlerinde azalma ve eşlik
eden depresyon gibi psikolojik bozukluklarının olması nedeniyle
seksüel fonksiyon bozuklukları da görülebilmektedir.
[13–15] Bununla birlikte, doğurma çağındaki kadınlarda
en sık görülen endokrinolojik hastalık olan PKOS’un seksüel
fonksiyon üzerine etkilerini araştıran çalışmalar nispeten
az sayıda olup sonuçları da tartışmalıdır.
Seksüel fonksiyonun hayat kalitesi üzerine önemli etkilerinden
dolayı PKOS’lu kadınlarda seksüel fonksiyonun
sorgulanmasını ve seksüel fonksiyon ile androjen seviyeleri
arasındaki ilişkiyi saptamayı amaçladık.
GEREÇ ve YÖNTEMLER
Hasta Seçimi
Çalışmamız vaka kontrol çalışması olarak tasarlanmıştır.
Ocak 2009-Haziran 2009 tarihleri arasında Cerrahpaşa
Tıp Fakültesi, Endokrinoloji Diyabet ve Metabolizma
Polikliniği’nde takip ve tedavi edilen, 2003 Roterdam kriterlerine
göre PKOS tanısı konulmuş 20–40 yaş arasında,
son bir yıldır aynı partner ile düzenli seksüel hayatı olan
25 aktif kadın çalışmaya alındı. [4] Hiperandrojenizmin
laboratuvar bulguları olmayanlar, düzenli seksüel hayatı
olmayanlar, kronik hastalığı olanlar, son üç ay içerisinde
adet düzensizliği ve/veya hirsutizm nedeniyle hormon temelli
kontraseptif, siproteran asetat ve spironolakton gibi
antiandrojen ilaç ve antidepresen ilaç alanlar çalışmaya
alınmadı. Yaş ve cins uyumlu, sistemik hastalığı bulunmayan,
son bir yıldır düzenli cinsel hayatı olan, menstrüel
siklusları düzenli ve hirsutizm yakınması olmayan hastane
çalışanı gönüllü kişilerden 25 kontrol grubu seçildi. Her
iki gruptaki bireylere çalışma içeriği anlatılıp yazılı onamları
alındı.
Kontrol ve hasta grubundaki bireylere Kadın Seksüel
Fonksiyon İndeksi (FSFI) ve Beck Depresyon Anketi
(BDA) yapıldı. Katılımcılardan FSFI ve BDA anketlerini
kendi kendilerine doldurmaları ve doldurduktan sonra kapalı
bir zarfa koymaları istendi. Ayrıca katılımcılara bilgilerinin
gizli kalacağı ve çalışmaya katılmayı reddetmeleri
durumunda ise tedavilerinin etkilenmeyeceği anlatıldı.
PKOS ve kontrol grubunun vücut kitle indeksi (VKİ) hesaplanıldı.
Hirsutizm, Ferriman– Gallwey skorlamasına
göre değerlendirildi.
FSFI ve BDA Değerlendirilmesi
FSFI, toplam 19 sorudan oluşmaktadır ve son dört hafta
boyunca olan seksüel fonksiyonu değerlendirmektedir.
FSFI, seksüel fonksiyonu seksüel istek, uyarılma, vajinal
lubrikasyon, orgazm, seksüel tatmin ve seksüel ağrı olmak
üzere 6 bölümde ele almaktadır. Her bir soru için skorlamalar
0–5 veya 1–5 arasında yapılmaktadır. İlk üç soruda
seksüel isteğin sıklığı ve seviyesi değerlendirilmektedir.
Takip eden dört soruda seksüel uyarılmanın sıklığı, seviyesi,
tatmin ediciliği ve uyarılmadan emin olunup olunmaması
sorgulanmaktadır. Sonraki dört soru ile vajinal lubrikasyonun
sıklığı, zorluğu, lubrikasyonun korunmasındaki sıklık
ve zorluk derecesi değerlendirilmektedir. On birinci ve 13.
sorular arasında orgazmın sıklığı, zorluğu ve tatmin ediciliği
sorgulanmaktadır. 14 ve 16. sorular arasında partneri ile
olan duygusal yakınlığın, seksüel ilişkinin ve tüm cinsel hayatın
tatmin ediciliği değerlendirilmektedir. Son üç soruda
ise seksüel ilişki sırasında ve sonrasındaki ağrı sıklığı sorgulanmaktadır.
Total FSFI skorlaması en az iki ve en fazla 36
puandır. [16] Total FSFI skorunun 22,7’in altında olması seksüel
disfonksiyon olarak kabul edildi. FSFI’nın alt alanlarının
(istek, uyarılma, lubrikasyon, orgazm, seksüel tatmin
ve seksüel ağrı) skorlamaları hesaplanıldı. Seksüel istek bölümünün
skoru 3,6’dan küçük ise cinsel istek azlığı olarak,
uyarılma bölümünün skoru 3,9’dan küçük ise uyarılma bozukluğu
olarak, lubrikasyon bölümünün skoru 3,6’dan küçük
ise lubrikasyon bozukluğu olarak, orgazm bölümünün
skoru 3,6’dan küçük ise orgazm bozukluğu olarak, seksüel
tatmin bölümünün skoru 3,6’dan küçük ise seksüel tatminsizlik
olarak, seksüel ağrı bölümünün skoru 4’den küçük ise
seksüel ağrı bozukluğu olarak kabul edildi. [17]
Erol ve Kadıoğlu • Polikistik over sendromunda androjen seviyeleri ve seksüel disfonksiyon
245
Beck depresyon anketi, üzgünlük, kendini sevmeme, kötümserlik
ve yorgunluk gibi depresyon semptomlarını ve
karakteristik özelliklerini ölçen, toplam 21 sorudan oluşan,
kendi kendine uygulanabilen bir testtir. BDA’nın her bir
sorudaki skorları 0–3 arasındadır. Maksimum puan 63’dür.
[18]
BDA’daki toplam skorun 17 ve üzerinde olması depresyon
olarak kabul edildi. Her iki anketin de Türk populasyonunda
validasyonu yapılmıştır. Her iki anket de tek bir
araştırmacı tarafından değerlendirildi.
Biyokimyasal Değerlendirme
Hasta ve sağlıklı kontrol grubundan erken foliküler fazda
sabah saat 10:00’dan önce serbest testosteron, total testosteron,
DHEA-S, androstenedion, prolaktin, seks hormon
bağlayıcı globülin (SHBG), follikül uyaran hormon
(FSH), LH ve östradiol ölçümleri için kan örnekleri alındı.
Alınan kan örnekleri santrifüj edilip serumları ayrıldıktan
sonra, ölçüm zamanına kadar -80°C’lik dondurucuda saklandı.
Prolaktin (normal: 5,18–26,53 ng/ml), total testosteron
(normal: 15–70 ng/dl), SHBG (normal: 19,8–155,2
nmol/l) ve DHEA-S (20–24 yaş arası normal: 134,2–
407,4 μg/dl, 25–34 yaş arası normal: 95,8–511,7 μg/dl,
35–44 yaş arası normal: 74,8–410,2 μg/dl) chemiluminescence
immunoassay yöntemiyle ölçüldü. Androstenedion
(normal: 0,1–2,99 ng/ml) ve serbest testosteron (normal:
0,45–3,17 pg/ml) radioimmunoassay yöntemiyle ölçüldü.
Serbest androjen indeksi (normal: %0,5–7,3) total testosteron
nmol/l ÷ SHBG nmol/l × 100 şeklinde hesaplandı.
Etik Onay
İstanbul Üniversitesi, Cerrrahpaşa Tıp Fakültesi Etik
Kurulu’ndan onay alındı. (Onay tarihi 06.01.2009 numarası:
3935)
İstatistiksel Analiz
Verilerin istatiksel değerlendirilmesinde SPSS 13.0 istatistiki
paket programı kullanıldı. Gruplar arasında niteliksel verilerin
karşılaştırılmasında Ki-kare testi, parametrik verilerin ortalamalarının
karşılaştırılmasında Student-t, nonparametrik
verilerin ortancalarının karşılaştırılmasında Mann-Whitney
U testi ve değişkenler arasındaki korelasyonun değerlendirilmesinde
Pearson korelasyon testi kullanıldı. P değerinin
0,05’ten küçük olması istatistiki olarak anlamlı kabul edildi.
BULGULAR
Hasta ve kontrol grubunun yaş, VKİ ve Ferriman-Gallwey
skorlamalarının karşılaştırılması Tablo 1’de gösterilmiştir.
Çalışmaya alınan hastaların %36’sında (n=9) amenore,
%52’sinde (n=13) oligoamenore gibi menstrüel
Tablo 1. Hasta ve kontrol grubunun yaş, VKİ ve Ferriman-
Gallwey skorlamaları
PKOS grubu Kontrol grubu p
(n=25)
(n=25)
Yaş 28,8±4,8 30,4±5,2 0,26
VKİ 27,58±3,88 22,25±3,08 0,001
Ferriman-Gallwey 11,3±3,15 4,2±1,11 0,001
VKİ, Vücut Kitle İndeksi
düzensizlik semptomları ve %52’sinde (n=13) polikistik
over morfolojisi mevcuttu. PKOS grubundaki hastaların
%24’ünün (n=6) VKİ’si 30 kg/m 2 ’den büyük, %52’sinin
(n=13) VKİ’si 25 kg/m 2 ile 30 kg/m 2 arasında, %24’ünün
(n=6) VKİ’si 25 kg/m 2 ’den küçük olarak saptandı.
PKOS grubundaki hastaların hormon seviyeleri kontrollerle
karşılaştırıldığında anlamlı olarak yüksek, SHBG (p=0,001)
seviyesinin ise anlamlı olarak düşük olduğu görüldü. Her iki
grup arasında serum prolaktin seviyeleri (p=0,2) arasında
anlamlı fark tespit edilmedi. PKOS grubunda hesaplanılan
serbest androjen indeks yüzdesi (p=0,001) anlamlı olarak
yüksek bulundu. Hasta ve kontrol grubunun serum hormon
seviyeleri, SHBG ve serbest androjen indeksinin (SAİ) karşılaştırılmaları
Tablo 2’de gösterilmiştir.
Tablo 2. Hasta ve kontrol grubundaki hormon seviyeleri,
SHBG ve SAİ
Testosteron
(ng/dl)
Serbest testosteron
(pg/ml)
DHEA-SO4
(µg/dl)
Androstenedion
(ng/ml)
PKOS
(n=25)
Ortanca ÇAA
Kontrol grubu
(n=25)
Ortanca ÇAA
p
85 77,5–119,75 38 30,55–56,66 0,001
3,28 2,78–3,85 1,65 1,31–1,89 0,001
369,8 306,3–487,8 247 179,9–320,7 0,001
4,325 2,88–5,36 1,87 1,49–2,17 0,001
SHBG (nmol/l) 32,8 22,17–50,22 59,2.43,8–79,37 0,001
Prolaktin (ng/ml) 12,36 7,72–15,49 14,36 8,77–18,49 0,2
SAİ 8,67 6,31–16 2,35 1,34–4,19 0,001
SAİ, Serbest Androjen İndeksi; ÇAA, Çeyrekler Arası Aralık (25. ve 75. persentiller arası)
Total FSFI skorlamasına göre PKOS hasta grubunun
%16’sında (n=4), kontrol grubunun %20’sinde (n=5) seksüel
disfonksiyon olduğu tespit edildi. Her iki grup karşılaştırıldığında
ise aralarında anlamlı fark olmadığı belirlendi
(p=0,57). FSFI’nın her bir alt alanı teker teker incelendiğinde
PKOS grubunda istek bozukluğu %16 (n=4), uyarılma
bozukluğu %24 (n=6), lubrikasyon bozukluğu %4 (n=1),
orgazm bozukluğu %20 (n=5), seksüel tatminsizlik %12
(n=3) seksüel ağrı bozukluğu %44 (n=11) olarak saptandı.
Kontrol grubunda ise istek bozukluğu %28 (n=7), uyarılma
246 Androl Bul 2021;23:244-249
bozukluğu %24 (n=6), lubrikasyon bozukluğu %0 (n=0),
orgazm bozukluğu %12 (n=3), seksüel tatminsizlik %8
(n=2), seksüel ağrı bozukluğu %8 (n=2) olarak bulundu.
Her iki grup arasında istek (p=0,89), uyarılma (p=0,10),
lubrikasyon (p=0,57) seksüel tatmin (p=0,78) ve orgazm
(p=0,18) skorlamaları arasında anlamlı fark tespit edilmedi.
PKOS’lu hastalar kontrol grubuyla karşılaştırıldığında
seksüel ağrı skorlamasının PKOS grubunda anlamlı olarak
düşük olduğu belirlendi (p=0,02). Hasta ve kontrol grubunun
total FSFI, istek, uyarılma, lubrikasyon, orgazm, seksüel
tatmin ve ağrı skorlamalarının karşılaştırılması Tablo
3’te gösterilmiştir.
BDA ile PKOS grubundaki hastaların %52’sinde (n=13),
kontrol grubundakilerin ise %24’ünde (n=6) depresyon
saptandı. Her iki grup karşılaştırıldığında PKOS grubunda
BDA skorlaması (p=0,002) anlamlı olarak yüksek bulundu.
Hasta ve kontrol grubunun BDA skorlamasının karşılaştırılması
Tablo 3’te gösterilmiştir.
Tablo 3. Hasta ve kontrol grubundaki FSFI ve BDA
skorlamaları
PKOS grubu
(n=25)
Kontrol grubu
(n=25)
P
BDA 17±7,34 10,24±7,44 0,002
FSFI 26,17±4,00 28,61±4,68 0,57
İstek 3,8±0,82 3,76±0,89 0,89
Uyarılma 4,23±0,93 4,69±0,97 0,10
Lubrikasyon 4,78±0,88 5,24±0,75 0,05
Orgazm 4,31±1,16 4,75±1,11 0,18
Seksüel tatmin
4.831.06 4,91±0,90 0,78
Seksüel ağrı 4,2±1,35 5,24±0,89 0,002
FSFI, Kadın Seksüel Fonksiyon İndeksi; BDA, Beck Depresyon Anketi
PKOS grubunun total FSFI, istek, uyarılma, lubrikasyon,
orgazm, seksüel tatmin skorlamaları ile androjen seviyeleri
arasında korelasyon tespit edilmedi. PKOS hasta grubunun
total FSFI skorlaması ve androjen düzeyleri arasındaki
korelasyon bulguları Tablo 4’te gösterilmiştir.
Tablo 4. PKOS’lu hastalarda serum androjen düzeyleri ve
total FSFI skorlaması arasındaki korelasyon bulguları
r
p
Testosteron (ng/dl) -0,142 0,16
Serbest Testosteron (pg/ml) 0,367 0,27
DHEA-SO4 (µg/dl) 0,435 0,12
Androstenedion (ng/ml) -0,675 0,56
SHBG (nmol/l) -0,897 0,37
SAİ -0,162 0,76
SAİ, Serbest Androjen İndeksi; DHEA-SO4, Dihidroepiandrostenodion Sülfat
TARTIŞMA
PKOS tanılı hastalarda seksüel disfonksiyon, kontrol grubuna
göre benzer oranda görüldü. Ayrıca PKOS’lu hastalarla
kontrol grubu arasında, FSFI’nın alt alanlarını oluşturan
seksüel ağrı hariç seksüel istek, uyarılma, lubrikasyon,
orgazm ve tatmin skorlamaları arasında istatiksel olarak
anlamlı fark olmadığı tespit edildi. Kontrol grubu ile karşılaştırıldığında
PKOS’lu kadınlarda depresyonun daha yaygın
olduğu görüldü. Serum androjen seviyeleri ve serbest
androjen indeksi (SAİ) ile total FSFI ve FSFI’nın alt alan
skorlamaları arasında korelasyon saptanmadı.
Literatürde PKOS hasta grubunun iki temel bulgusu olan
obezite ve hirsutizm’in seksüel fonksiyon üzerine etkilerini
gösteren çok sayıda çalışma bulunmaktadır. Bazı yazarlar,
PKOS hastalarında hirsutizm ve obezitenin cinsel işlev
için olumsuz risk faktörleri olduğunu göstermişlerdir. [19,20]
Diğerleri, hirsutizm ve obezitenin seksüel fonksiyon üzerine
olumsuz bir etkisi olmadığını bulmuşlardır. [20–22]
Anger ve ark. FSFI’ın sadece istek, uyarılma, lubrikasyon ve
orgazm alt alanlarını değerlendirdikleri çalışmasında bizim
çalışmamıza zıt olarak PKOS tanılı hastalarda yaygın oranda
seksüel disfonksiyon olduğunu bulmuşlardır. Ayrıca VKİ ile
seksüel disfonksiyon arasında da korelasyon olduğunu saptamışlardır.
[19] Elsenbruch ve ark. PKOS’lu kadınların hayat
kalitelerini ve seksüel tatminlerini değerlendirmek için
yaptıkları çalışmada ise PKOS’lu kadınların normal sağlıklı
kontrollere göre kendilerini daha az çekici bulduklarını ve
seksüel hayatlarında daha az tatmin olduklarını saptamışlardır.
[20] Aynı zamanda PKOS’lu kadınlarda obezitenin, seksüel
ilişki sıklığı, seksüel düşünce, fanteziler ve seksüel tatmin üzerine
etki yapmadığını tespit etmişlerdir. [20,23] Hirsutizmin de
PKOS’lu kadınlarda seksüel hayatı olumsuz yönde etkilediği
gösterilmiştir. [20,24] Ayrıca PKOS’lu kadınlarda seksüel disfonksiyon
sıklığının artmış olduğu ama hirsutizmin seksüel
disfonksiyon için bir risk faktörü olmadığı saptanmıştır. [21]
Hahn ve ark. PKOS’lu hastaların seksüel hayatlarında tatminsizlik
yaşadığını saptamış ve obezite ile hirsutizmin
seksüel hayatlarını olumsuz yönde etkilediğini göstermişlerdir.
[25] Ayrıca obezitenin PKOS olmaksızın sağlıklı kontrollerde
seksüel fonksiyon üzerine olumsuz etkileri olduğu
da bulunmuştur. [26] PKOS’lularda obezitenin seksüel disfonksiyona
etki eden faktörlerden biri olarak görüldüğü
çalışmalarda hastaların VKİ ortalamalası 30 kg/m 2 ’den
büyüktür ve çalışmamızda VKİ ortalamasının 27,58 kg/
m 2 olması obezitenin, seksüel fonksiyon üzerine olumsuz
etkisini sınırlamış olabilir.
Popülasyonu temel alan bir çalışmada PKOS’lu kadınlardaki
seksüel disfonksiyon sıklığının sağlıklı kontrol ile
benzer olduğu saptanmıştır. [27] Ülkemizde yapılan diğer
Erol ve Kadıoğlu • Polikistik over sendromunda androjen seviyeleri ve seksüel disfonksiyon
247
bir çalışmada da çalışmamıza benzer olarak PKOS’lu
hastalarla kontrol grubu arasında, FSFI’nın alt alanlarını
oluşturan seksüel ağrı, seksüel istek, uyarılma, lubrikasyon,
orgazm ve tatmin skorlamaları arasında istatistiksel
olarak anlamlı fark olmadığı tespit edilmiş ve istatistiksel
olarak olmasa da FSFI’ın istek alt alan skorunun
PKOS’lu kadınlarda daha yüksek olduğu gözlemlenmiştir.
[28] Seksüel fonksiyon değerlendirmek için farklı bir
skorlama sistemi kullanılan çalışmalarda bile PKOS’lu
kadınlar ile sağlıklı kontrol arasında orgazm ve total skor
hariç diğer skorlar arasında anlamlı fark bulunmamıştır.
[24]
Obez olmayan PKOS’lu kadınlar, sağlıklı kontrol grubu
ile karşılaştırıldığında PKOS hasta grubunda seksüel
disfonksiyon saptanmamış ve orta derecede hirsutizmin
de seksüel çekiciliği etkilemediği ve seksüel tatminsizliğe
de neden olmadığı tespit edilmiştir. [22] Buna sebep olarak
da Akdeniz ülkesi olması sebebiyle daha kuzeydeki
toplumlara göre İtalya’da artmış kıllanmanın fazla görülmesinin
etkisi olabileceği öne sürülmüştür. Hirsutizmin
daha fazla görüldüğü toplumsal özelliklerimizden dolayı
diğer çalışmalarla benzer şekilde bizim çalışmamızda da
hirsutizmin PKOS’lu kadınlarda seksüel fonksiyon üzerine
olumsuz etki yapmadığını düşünmekteyiz. [29]
Depresyon, kadınlarda düşük libidoya neden olabilecek faktörlerden
biridir. [30,31] Birçok çalısmada, çalışmamızla uyumlu
olarak PKOS’lu kadınlarda sağlıklı kontrollere göre yaygın
oranda depresyon olduğu saptanmıştır. [20,25,32–34] Nappi ve
ark. obez olmayan 25 PKOS’lu hasta ve 18 sağlıklı kontrol
grubunda yaptıkları Beck depresyon anketinde, her iki grup
arasında depresyon açısından anlamlı fark olmadığını tespit
etmişlerdir. [22] Rasgon ve ark.32 PKOS’lu kadında depresyonun
VKİ ile ilişkili olduğunu göstermişlerdir. [35] Tek başına
obezitenin diğer klinik semptomlardan bağımsız olarak sağlıklı
insanlarda bile depresyona neden olabileceği literatürde
yer almaktadır. [36] Weiner ve ark. ise PKOS ve sağlıklı kontrollerde
serbest testosteron seviyesi ile depresyon arasında lineer
olmayan bir ilişki olduğunu göstermişlerdir. [34]
Yapılan birçok çalışmada, hipoaktif seksüel istek bozukluğu
olan, doğal yolla veya cerrahi olarak menapoza girmiş kadınlar
ile premenapozal kadınlara androjen içeren preparatların
verilmesiyle libidoda artma olduğu gösterilmiştir. [8,9,37–39]
Hatta premenapozal sağlıklı kadınlara verilen testosteron
tedavisi sonrasında seksüel istekte artma gözlenmiştir. [11]
Çalışmamızda libido düşüklüğüne neden olabilecek depresyon
gibi güçlü bir faktör olmasına rağmen PKOS grubundaki
kadınların libidosunun etkilenmediği tespit edilmiştir.
Yüksek androjen seviyesi ile seksüel istek sıklığı arasında bir
korelasyon olduğu saptanmıştır. [24] Yapılan diğer çalışmalarda
da yüksek testosteron düzeylerinin bir sonucu olarak
PKOS’lu kadınların hirsutizm ve akne gibi kendilerini
daha az çekici hissetmelerine sebep olabilecek birçok faktör
olmasına rağmen hiperandrojenizmin seksüel fonksiyon
açısından koruyucu bir faktör olarak rol oynayabileceği öne
sürülmüştür. [28,40] İstatistiki olarak olmasa da PKOS’ lu kadınların
SAİ ile seksüel fonksiyon skoru arasında ilişki olduğunu
gösteren çalışma mevcuttur. [21] Androjen düzeyleri ile
seksüel fonksiyon arasındaki ilişkiyi tespit edemesek de yüksek
andojen seviyelerinin seksüel fonksiyon üzerine olumlu
yönde etkileri olabileceğini düşünmekteyiz.
Çalışmamızda PKOS grubunda seksüel ağrı skorlamasının
kontrol grubuna göre anlamlı oranda düşük olduğu
bulunmuştur. Hastalarımızın genital herpes, vulvit, vulvovajinit,
pelvik inflamatuvar hastalıklar, endometriosis gibi
seksüel ağrıya yol açabilecek nedenler açısından ayrıntılı
jinekolojik muayenelerinin yapılmamış olması çalışmanın
eksik yönünü oluşturmaktadır. Ayrıca çalışmamızın kısıtlılıklarından
biri de sonuçların istatistiksel anlamlılığını
sınırlayabilecek olan hasta sayımızın azlığıdır. Literatürde,
PKOS’lu Türk kadınlarında seksüel fonksiyonu değerlendiren
az sayıda çalışma bulunmaktadır.
Sonuç olarak, PKOS hastalarında seksüel istek, uyarılma,
lubrikasyon, tatmin ve orgazm bozuklukları ile ilgili skorlar
kontrol bireylerdekine benzer, depresyon ile ilgili skorlar
ise kontrol bireylere göre daha yüksek görülmektedir.
Total FSFI, istek, uyarılma, lubrikasyon, orgazm, seksüel
tatmin skorlamaları ile androjen seviyeleri arasında korelasyon
tespit edilmemiştir.
Etik Kurul Onayı
Çalışma, İstanbul Üniversitesi, Cerrahpaşa Tıp Fakültesi Klinik Araştırmalar Etik Kurulu
tarafından onaylandı. (onay tarihi ve sayısı: 06.01.2009/3935).
Hakem Değerlendirmesi
Dış bağımsız.
Çıkar Çatışması
Yazarlar çıkar ilişkisi olmadığını beyan etmişlerdir.
Finansal Destek
Çalışma, Bilimsel Araştırma Projesi (BAP) tarafından desteklenmiştir. Proje no: TTU-2008-
2808.
Ethics Committee Approval
The study was approved by Istanbul University Cerrahpasa Medical Faculty Clinical
Research Ethics Committee. (date and number of approval: 06.01.2009/3935).
Peer-review
Externally peer-reviewed.
Conflict of Interest
No conflict of interest was declared by the authors.
Financial Disclosure
The study was supported by the Scientific Research Project (BAP). Project no: TTU-2008-
2808.
KAYNAKLAR
1. Norman RJ, Dewailly D, Legro RS, Hickey TE. Polycystic ovary
syndrome. Lancet 2007 25;370:685–97. [CrossRef]
2. Azziz R. Polycystic Ovary Syndrome. Obstet Gynecol
2018;132:321–36. [CrossRef]
3. Tsilchorozidou T, Overton C, Conway GS. The pathophysiology
of polycystic ovary syndrome. Clin Endocrinol (Oxf) 2004;60:1–
17. [CrossRef]
248 Androl Bul 2021;23:244-249
4. Rotterdam ESHRE/ASRM-Sponsored PCOS Consensus
Workshop Group. Revised 2003 consensus on diagnostic criteria
and long-term health risks related to polycystic ovary syndrome.
Fertil Steril 2004;81:19–25. [CrossRef]
5. Conway G, Dewailly D, Diamanti-Kandarakis E, Escobar-Morreale
HF, Franks S, Gambineri A, et al. The Polycystic Ovary Syndrome:
an Endocrinological Perspective from the European Society of
Endocrinology. Eur J Endocrinol 2014;171:P1–29. [CrossRef]
6. Vegunta S, Kling JM, Kapoor E. Androgen Therapy in Women. J
Womens Health (Larchmt) 2020;29:57–64. [CrossRef]
7. Braunstein GD. Androgen insufficiency in women. Growth Horm
IGF Res 2006;16:109–17. [CrossRef]
8. Cappelletti M, Wallen K. Increasing women’s sexual desire: The
comparative effectiveness of estrogens and androgens. Horm Behav
2016;78:178–93. [CrossRef]
9. Buster JE, Kingsberg SA, Aguirre O, Brown C, Breaux JG, Buch
A, et al. Testosterone patch for low sexual desire in surgically
menopausal women: a randomized trial. Obstet Gynecol
2005;105:944–52. [CrossRef]
10. Guay AT. Decreased testosterone in regularly menstruating women
with decreased libido: a clinical observation. J Sex Marital Ther
2001;27:513–9. [CrossRef]
11. Motta-Mena NV, Puts DA. Endocrinology of human female
sexuality, mating, and reproductive behavior. Horm Behav
2017;91:19–35. [CrossRef]
12. Tuiten A, Van Honk J, Koppeschaar H, Bernaards C,
Thijssen J, Verbaten R. Time course of effects of testosterone
administration on sexual arousal in women. Arch Gen Psychiatry
2000;57:149–53;discussion 155–6. [CrossRef]
13. Thannickal A, Brutocao C, Alsawas M, Morrow A, Zailem F,
Murad MH, et al. Eating, sleeping and sexual function disorders
in women with polycystic ovary syndrome (PCOS): A systematic
review and meta-analysis. Clin Endocrinol (Oxf) 2020;92:338–
49. [CrossRef]
14. Bhasin S, Enzlin P, Coviello A, Basson R. Sexual dysfunction
in men and women with endocrine disorders. Lancet 2007
17;369:597–611. [CrossRef]
15. Janssen OE, Hahn S, Tan S, Benson S, Elsenbruch S. Mood and
sexual function in polycystic ovary syndrome. Semin Reprod Med
2008;26:45–52. [CrossRef]
16. Rosen R, Brown C, Heiman J, Leiblum S, Meston C, Shabsigh R, et
al. The Female Sexual Function Index (FSFI): a multidimensional
self-report instrument for the assessment of female sexual function.
J Sex Marital Ther 2000;26:191–208. [CrossRef]
17. Çayan S, Akbay E, Bozlu M, Canpolat B, Acar D, Ulusoy E. The
prevalence of female sexual dysfuncion and potential risk factors
that may impair sexual dysfunction in Turkish women. Urol Int
2004;72:52–7. [CrossRef]
18. Beck AT, Ward CH, Mendelson M, Mock J, Erbaugh J. An
inventory for measuring depression. Arch Gen Psychiatr
1961;4:561–71. [CrossRef]
19. Anger JT, Brown AJ, Amundsen CL. Sexual Dysfunction in Women
With Polycystic Ovary Syndrome: The Effect of Testosterone,
Obesity and Depression. J Pelvic Med Surg 2007;13:119–24.
[CrossRef]
20. Elsenbruch S, Hahn S, Kowalsky D, Offner AH, Schedlowski M,
Mann K, Janssen OE. Quality of life, psychosocial well-being, and
sexual satisfaction in women with polycystic ovary syndrome. J
Clin Endocrinol Metab 2003;88:5801–7. [CrossRef]
21. Amiri FN, Tehrani FR, Esmailzadeh S, Tohidi M, Azizi F, Basirat
Z. Sexual function in women with polycystic ovary syndrome
and their hormonal and clinical correlations. Int J Impot Res
2018;30:54–61. [CrossRef]
22. Battaglia C, Nappi RE, Mancini F, Cianciosi A, Persico N, Busacchi
P, et al. PCOS, sexuality, and clitoral vascularization: a pilot study.
J Sex Med 2008;5:2886–94. [CrossRef]
23. Drosdzol A, Skrzpulec V, Mazur B, Pawlinska-Chmara R. Quality
of life and marital sexual satisfaction in women with polycystic
ovary syndrome. Folia Histochem Cytobiol 2007;45:S93–7.
https://pubmed.ncbi.nlm.nih.gov/18292843/
24. Stovall DW, Scriver JL, Clayton AH, Williams CD, Pastore LM.
Sexual Function in Women with Polycsytic Ovary Syndrome. J Sex
Med 2012;9:224–30. [CrossRef]
25. Hahn S, Janssen OE, Tan S, Pleger K, Mann K, Schedlowski M,
et al. Clinical and psychological correlates of quality-of-life in
polycystic ovary syndrome. Eur J Endocrinol 2005;153:853–60.
[CrossRef]
26. Ferraresi SR, da Silva Lara LA, Reis RM, de Sá Rosa e Silva ACJ.
Changes in Sexual Function among Women with Polycystic Ovary
Syndrome: A Pilot Study. J Sex Med 2013;10:467–73. [CrossRef]
27. Noroozzadeh M, Ramezani Tehrani F, Sedigh Mobarakabadi S,
Farahmand M, Rostami Dovom M. Sexual function and hormonal
profiles in women with and without polycystic ovary syndrome: a
population-based study. Int J Impot Res 2017;29:1–6. [CrossRef]
28. Ercan CM, Coksuer H, Aydogan U, Alanbay I, Keskin U,
Karasahin KE, Baser I. Sexual dysfunction assessment and
hormonal correlations in patients with polycystic ovary syndrome.
Int J Impot Res 2013;25:127–32. [CrossRef]
29. Demir B, Pasa S, Demir S, Tumer C, Atay AE, Gul T, Atamer Y.
Hirsutism Score and the Severity of Hyperandrogenism Associated
with Polycystic Ovary Syndrome in the South-eastern Region of
Turkey. J Int Med Res 2011;39:1529–35. [CrossRef]
30. Lamont J, Bajzak K, Bouchard C, Burnett M, Byers S, Cohen
T, et al. V. No 279-Female Sexual Health Consensus Clinical
Guidelines. J Obstet Gynaecol Can 2018;40:E451–503. [CrossRef]
31. Chedraui P, Perez-Lopez FR. Assessing sexual problems in women
at midlife using the short version of the female sexual function
index. Maturitas 2015;82:299–303. [CrossRef]
32. Alur-Gupta S, Chemerinski A, Liu C, Lipson J, Allison K, Sammel
MD, Dokras A. Body-image distress is increased in women with
polycystic ovary syndrome and mediates depression and anxiety.
Fertil Steril 2019;112:930–8.e1. [CrossRef]
33. Barnard L, Ferriday D, Guenther N, Strauss B, Balen AH, Dye
L. Quality of life and psychological well being in polycystic ovary
syndrome. Hum Reprod 2007;22:2279–86. [CrossRef]
34. Weiner CL, Primeau M, Ehrmann DA. Androgens and mood
dysfunction in women: comparison of women with polycystic
ovarian syndrome to healthy controls. Psychosom Med
2004;66:356–62. [CrossRef]
35. Rasgon NL, Rao RC, Hwang S, Altshuler LL, Elman S,
Zuckerbrow-Miller J, Korenman SG. Depression in women with
polycystic ovary syndrome: clinical and biochemical correlates. J
Affect Disord 2003;74:299–304. [CrossRef]
36. Milaneschi Y, Simmons WK, van Rossum EFC, Penninx BW.
Depression and obesity: evidence of shared biological mechanisms.
Mol Psychiatry 2019;24:18–33. [CrossRef]
37. Sherwin BB, Gelfand MM, Brender W. Androgen enhances
sexual motivation in females: a prospective, crossover study of sex
steroid administration in the surgical menopause. Psychosom Med
1985;47:339–51. [CrossRef]
38. Shifren JL, Davis SR, Moreau M, Waldbaum A, Bouchard
C, DeRogatis L, et al. Testosterone patch for the treatment
of hypoactive sexual desire disorder in naturally menopausal
women: results from the INTIMATE NM1 Study. Menopause
2006;13:770–9. [CrossRef]
39. Simon J, Braunstein G, Nachtigall L, Utian W, Katz M, Miller
S, et al. Testosterone patch increases sexual activity and desire
in surgically menopausal woman with hypoactive sexual desire
disorder. J Clin Endocrinol Metab 2005;90:5226–33. [CrossRef]
40. Veras AB, Bruno RV, De Avila MA, Nardi AE. Sexual dysfunction
in patients with polycystic ovary syndrome: clinical and hormonal
correlations. Compr Psychiatry 2010;52:486–9. [CrossRef]
Erol ve Kadıoğlu • Polikistik over sendromunda androjen seviyeleri ve seksüel disfonksiyon
249
DERLEME | REVIEW
Androl Bul 2021;23:250−255
https://doi.org/10.24898/tandro.2021.16870
Kadın Cinsel Sağlığı
Engelli kadınlarda üreme sağlığı sorunları ve
hemşirelik yaklaşımı
Reproductive health problems in women with disabilities and
nursing approach
Mevlüde Alpaslan Arar 1 , Nülüfer Erbil 2 , Fatma Yıldırım 3
ÖZ
Dünya genelinde cinsel sağlık ve üreme sağlığı (CS/ÜS) hizmetleri ve
bu hizmetlere ulaşım artmış olsa da, özellikle kırsal kesimde yaşayanların,
yoksulların ve engelli bireylerin CS/ÜS hizmetlerine erişimde
hala büyük engeller bulunmaktadır. Dünya Engellilik Raporuna göre,
insanların %15’i fiziksel, duyusal, entelektüel veya zihinsel bir engel ile
yaşamaktadır ve bu engelli bireylerin %80’i düşük ve orta gelirli ülkelerdedir.
Düşük ve orta gelirli ülkelerde yaşayan engelli kadınların CS/
ÜS hizmetlerine erişimleri, engelli bireylere yönelik sağlık hizmetleri alanındaki
altyapı ve eğitim sorunları nedeniyle eşitsizliklerle karşı karşıya
kalmaktadır. Engelli kadınların büyük çoğunluğu cinsel ve üreme sağlığı
hususunda söz sahibi olamamakta, cinsiyetsiz olarak kabul edilmekte
ve üreme hakları yokmuş gibi değerlendirilmektedir. Engelli kadınların
cinsel yaşam, aile planlaması, üreme siklusu, menstrual hijyen davranışı,
cinsel yolla bulaşan hastalıklardan korunma ve ebeveynliğe uyum sağlamada
yaşadıkları sorunlar dikkat çekmektedir. Bu derlemede, engelli kadınların
yaşadıkları CS/ÜS sorunlarını tanımlamak, toplumda bu konu
ile ilgili farkındalık sağlamak ve sorunlara yönelik geliştirilen hemşirelik
yaklaşımlarına yol gösterici olmak amaçlanmıştır.
Anahtar Kelimeler: Engelli kadın, cinsel sağlık, üreme sağlığı, hemşire,
sağlık personeli
ABSTRACT
Although sexual and reproductive health (SRH) services and access
to these services have increased throughout the world, there are still
major barriers to access to SRH especially for rural residents, the poor
and the disabled. According to the World Disability Report, 15% of
people live with a physical, sensory, intellectual or mental disability,
and 80% of these disabled individuals are in low and middle income
countries. Access of disabled women living in low and middle income
countries to SRH services is faced with inequalities due to infrastructure
and education problems in the field of health services for people with
disabilities. The vast majority of women with disabilities cannot have a
say in sexual and reproductive health, they are regarded as genderless
and are considered to have no reproductive rights. It is noteworthy
that the disabled have problems with sexual life, family planning,
reproductive cycle, menstrual hygiene behavior, sexually transmitted
diseases and adaptation to parenthood. In this review, it is aimed to
describe SRH problems experienced by women with disabilities, to
raise awareness about this issue in the society, and to guide nursing
approaches developed for these problems.
Keywords: Women with disabilities, sexual health, reproductive health,
nurse, healthcare personnel
GİRİŞ
Engellilik, cinsiyete, yaşa, kültürel ve sosyal faktörlere bağlı
olarak, özürlülük ve sakatlık sonucunda gelişen, bir bireyin
normal olan bir işlevi yerine getirememesi, tamamlayamaması
ya da eksik kalmasıdır. [1] Dünya Sağlık Örgütü (DSÖ),
tüm insanların mümkün olan en yüksek sağlık ve esenlik
standardına eriştiği bir dünyanın, ancak sağlık sistemlerinin
1
Ordu Üniversitesi, Sağlık Bilimleri Enstitüsü, Doğum ve Kadın Hastalıkları Hemşireliği
Doktora Programı, Ordu,Türkiye
2
Ordu Üniversitesi, Sağlık Bilimleri Fakültesi, Doğum ve Kadın Hastalıkları
Hemşireliği,Ordu, Türkiye
3
Hitit Üniversitesi, Sağlık Bilimleri Fakültesi, Doğum ve Kadın Hastalıkları
Hemşireliği,Çorum, Türkiye
Yazışma Adresi/ Correspondence:
Hemşire Mevlüde Alpaslan Arar
Gaziosmanpaşa Mah. Doğa Sok No 23 Kat 2 55080 Samsun, Türkiye
E-mail: mevlude_alpaslan@hotmail.com
Geliş/ Received: 26.04.2021
Kabul/ Accepted: 15.05.2021
engellileri de kapsadığı takdirde mümkün olduğunu kabul
etmektedir. [2] Dünyada bir milyardan fazla insan engellidir.
[2]
Dünya Engellilik Raporuna göre, insanların %15’i fiziksel,
duyusal, entelektüel veya zihinsel bir engele sahiptir ve
bu engelli bireylerin %80’i düşük ve orta gelirli ülkelerde
yaşamaktadır. [3] Engellilik, cinsiyete dayalı şiddet, istismar
ve ötekileştirmeyi içeren “çifte ayrımcılık” yaşama olasılığı
nedeni ile en fazla kadınları etkilemektedir. [4,5]
Engelli kadınların büyük çoğunluğu cinsel sağlık ve üreme
sağlığı (CS/ÜS) hususunda söz sahibi olamamakta, cinsiyetsiz
olarak kabul edilmekte ve üreme hakları yokmuş gibi
değerlendirilmektedir. [6] DSÖ cinsel sağlığı, cinsellikle ilişkili
duygusal, fiziksel, zihinsel ve sosyal bir iyilik hali; üreme
sağlığını üreme sistemi ile ilişkili hastalık ve sakatlığın
olmaması ile birlikte biyolojik, psikolojik ve sosyal yönden
tam bir iyilik hali olarak tanımlamaktadır. Ayrıca cinsel sağlığın
cinselliğe ve cinsel ilişkilere olumlu ve saygılı bir yaklaşımın
yanı sıra, zevkli ve güvenli cinsel ilişkiyi içerdiğini;
250 ©2021 Androloji Bülteni
kişinin güvenli/tatmin edici cinsel yaşam ile kendi belirleyeceği
zaman ve sıklıkta üreme hakkına sahip olması gerektiğini
vurgulamaktadır. [7] Dünya genelinde cinsel sağlık ve
üreme sağlığı hizmetleri ve bu hizmetlere ulaşım artmış olsa
da, özellikle kırsal kesimde yaşayan, yoksulların ve engelli
bireylerin CS/ÜS hizmetlerine erişiminde hala büyük engeller
bulunmaktadır. [8] Engelli kadınlar, üreme sağlığına yönelik,
cinsel sağlık, menstrual siklus, gebelik, doğum ve çocuk
sahibi olma, aile planlaması sorunlarının yanı sıra engelli
bireylere yönelik sağlık hizmetleri alanındaki altyapı ve eğitim
sorunları nedeniyle üreme sağlığı hizmetlerine erişimde
eşitsizlikler yaşamaktadır. [9–13] Burke ve ark.’nın Senegal’de
yaptığı bir çalışma ile mali engeller ve hizmet sağlayıcıların
olumsuz tutumlarının sonucu olarak engelliler arasında CS/
ÜS hizmetlerinin düşük düzeyde kullanıldığı gösterilmiştir.
Hindistan’da engelli kadınların damgalama ve sosyal tabulardan
dolayı CS/ÜS hizmetlerine erişimde sorun yaşadıkları
tespit edilmiştir. [14] Zimbabwe’de ilk kez engelli kadınların
cinsel yaşamlarını konu alan nitel bir çalışmada, toplumun
engelli kadınlara ikinci sınıf vatandaşlar gibi davrandığı
gerçeğini vurgulayan kanıtlar sunulmuştur. [15] Türkiye’de
de Yaşar ve ark.’nın görme engelli kadınların genital hijyen
konusundaki bilgi ve davranışlarını belirlemeyi amaçladıkları
çalışmada, görme yetersizliği olan kadınların %79,8’inin
periyodik olarak doktora gitmediği, sadece %33,4’ünün
menstrual hijyene yönelik bilgi aldığı ayrıca, bu konuda
bilgi ve uygulamalarda eksikliklerin olduğu belirtilmiştir.
[16]
Birleşmiş Milletler Engelli Haklarına Dair Sözleşmesi,
engelli bireylerin kaliteli CS/ÜS hizmeti alması konusunda
dünyadaki tüm bireylerle eşit erişim hakkına sahip olduğunu
beyan etmiştir. [17] CS/ÜS hizmetleri kişilerin temel insan
hak ve hürriyetlerini kullanabilmelerine yardımcı olan
en önemli araçlardan bir tanesidir. Her insanın gelecekte bir
engelli adayı olabileceğini düşündüğümüzde, engelli insanları
toplumda göz ardı etmek ne insani ne de siyasi açıdan
mümkün değildir.
Bu derlemede, engelli kadınların yaşadıkları CS/ÜS sorunlarını
tanımlamak, toplumda bu konu ile ilgili farkındalık
sağlamak ve sorunlara yönelik geliştirilen hemşirelik yaklaşımlarına
yol gösterici olmak amaçlanmıştır.
ENGELLİ KADINLARDA CİNSEL YAŞAM
Cinsellik, en geniş anlamıyla, cinselliğin niteliğini ifade
eder. Biyolojik, erotik, duygusal ve sosyal duyguları, davranışları
ve insanların bunları nasıl anladıklarını kapsar.
[18]
Engelli insanlardan nadiren cinsel arzularını, hayallerini,
ifade etmeleri istenir çünkü standart inanç hiçbirinin
olmadığı yönündedir. Genelde engelliler aseksüel olarak
görülmekte ve bu kişilerin cinsel ve üreme hakları yok
sayılmaktadır. [19–21] Engelli bireyler toplumun, sistemin
ve sağlık personelinin duyarlı olmayan tutumu nedeniyle
cinsel ihtiyaçlarını baskılamakta, bu durumu içselleştirmekte
ve yeterince cinsel bakım alamamaktadır. [13,22]
İçselleştirilmiş güçsüzlük, cinsel eğitim eksikliği, olumsuz
beden imajının yanı sıra diğer tüm ayrımcılık ve baskı biçimleri
engelli insanların cinsel yaşamlarında ciddi sağlık
sorunlarına yol açabilmektedir. [13,21]
Engelli kadınların karşılaştıkları sorunlardan bir tanesi de
cinsel istismar ve cinsel şiddet konusudur. [23] Mprah ve ark.,
Gana’da işitme engelli kadınlara yönelik şiddeti rapor ettiği
çalışmada, riskli cinsel davranışların engelli kadınlarda gebeliğe,
düşüklere, cinsel yolla bulaşan hastalıkların fazla görülmesine
ve duygusal travmaya yol açtığını bildirmiştir. [24]
Türkiye’de yapılan bir çalışmada, engelli kadınlara yönelik
cinsel şiddet oranının oldukça düşük bulunduğu, ancak bu
oranın düşük bulunmasında engelli kadınların cinsel taciz
ve istismar olayını ifade ederken yaşayabilecekleri çekinme
ve zorlanma durumunun da dikkate alınması gerektiği vurgulanmıştır.
[25] Ayrıca zihinsel engele sahip kadınların uğradıkları
cinsel istismarı ya da şiddeti tanımlayamamaları ve
bu durumu aktaramamaları bu kadınları cinsel şiddet tehdidi
altında bırakmaktadır. Engelli kadınlara yönelik cinsel
şiddet kısmen iyi belgelenirken, cinsel istismar ve şiddetin
kritik analizi ile ilgili literatür bilgisi sınırlıdır. [5]
Cinsellik tüm bireyler için bir ihtiyaç olup, engelli kişiler
de engelli olmayan bireyler ile aynı ihtiyaçlara sahiptir.
Engelliler genel olarak sağlık hizmetlerine ve özel olarak
cinsel sağlık hizmetlerine erişim elde etmek için sağlık hizmeti
sağlayıcılarının desteğine ve savunuculuğuna ihtiyaç
duyduğundan; sağlık profesyonelleri engelli bireylerin danışanlarını,
düşüncelerini ve etkileşimlerini etkileyebilecek
kendi kültürel önyargılarının farkında olmalı, hastalarını
dikkatle dinlemeli, sözünü kesmemeli ve özellikle engellilik
ve cinsellikle ilgili varsayımlarda bulunmamalıdır. [5,21]
ENGELLİ KADINLARDA AİLE PLANLAMASI
Aile planlaması (AP), çiftlere arzu ettikleri aile büyüklüğüne
sahip olma yeteneği vererek, insan hakları çerçevesinde
doğurganlığı kontrol etmenin etkili bir yoludur. [26]
Küresel olarak, istenmeyen gebelik önemli tıbbi, sosyal ve
halk sağlığı sorunudur. [24 ] AP, istenmeyen gebeliklerden
ve düşüklerden kaçınarak anne ve çocuk sağlığının iyileştirilmesinde
ve dolayısıyla anne ve çocuk ölüm oranlarının
azaltılmasında önemli bir role sahiptir. [27]
Spesifik olarak, engelli kişiler, nüfusun marjinalleştirilmiş
gruplarıdır ve cinsel olarak aktif olmadıkları konusundaki
yanlış kanılardan dolayı sıklıkla AP eğitiminden dışlanırlar.
[28]
Üreme sağlığı bilgilerine daha az erişimleri nedeniyle,
daha ciddi sağlık sorunları yaşarlar. Sağlık hizmetlerinde
Alpaslan Arar ve ark. • Engelli kadınlarda üreme sağlığı sorunları ve hemşirelik yaklaşımı
251
ayrıca işaret dili tercümanları ve AP yöntemleri de dâhil
olmak üzere cinsel sağlıkla ilgili konularda tavsiye sağlayabilen
bilgi formatları da yoktur. Ayrıca, çoğu zaman AP
hizmetleri hakkındaki topluluklara erişilememektedir. [29]
Engelli kadınlar AP hizmetlerine erişimde bazı engellerle
karşılaşırlar ve genellikle bu hizmetler için düşük öncelikli
olarak değerlendirilirler. Genellikle sosyal olarak izole ve istismar
edilirler, bu durum AP hizmetlerini elde etmenin önünde
engeller oluşturur. [29] Sağlık profesyonellerinin engellilere
yönelik damgalanma ve olumsuz tutumları, genellikle engelliler
için AP’ye erişim ve bu planın benimsenmesinin önündeki
engeller olarak gösterilmektedir. [30] Etiyopya’da yapılan
bir araştırmada, engelli bireylerin AP yöntemleri hakkında
bilgi eksikliği ve yan etkilerden korkmanın, AP’ye erişimi ve
katılımı etkileyen sorunlar olduğu bildirilmiştir. [31]
Engelli bireyler CS/ÜS hizmetleri ve hakları konusundaki
bilgi yetersizliği sebebi ile cinsel istismar, cinsel yolla bulaşan
hastalıklar ve istenmeyen gebelikler açısından risk
altındadır. [32] Engelli bireylerin engelli olmayanlara göre istismara
maruziyet bakımından daha hassas oldukları unutulmamalıdır.
Bu durum engelli bireylerin istekleri dışında
sterilizasyona maruziyetlerine, zorla evlendirilmesine veya
küretaj için zorlanmalarına sebep olabilmektedir. [31]
Engelli kadınlara kontraseptif yöntemler önerilirken, engel
durumunu göz ardı etmemek önemlidir. Hareket kısıtlılığı
ya da fiziksel engeli olan kişiler için kombine hormonal yöntem
kullanmak, tromboz açısından risk oluşturmaktadır. Bir
takım entelektüel beceriler ve el becerisi gerektiren diyafram,
ring, haplar ya da doğal yöntemler zihinsel engeli olan bireyler
için uygun olmayabilir. Sonuç olarak; tıbbi herhangi
bir kısıtlama yok ise geri dönüşlü ve uzun etkili kontraseptif
yöntemler engelli kadınlar için uygun olabilir. [33]
ENGELLİ KADINLARDA MENSTRÜEL
SİKLUS VE HİJYEN DAVRANIŞLARI
Menstruasyon, engeli olsun olmasın tüm kadınların hayatlarının
yaklaşık 30–40 senelik döneminde yaşanan durumdur.
Menstruasyon döneminde yapılan hatalı uygulamalar,
kadın sağlığını ciddi şekilde etkilemektedir. Bu nedenle
menstruasyon döneminin sağlıklı yönetimi kadın sağlığı
açısından oldukça önemlidir. [34] Kadınların menstruasyon
ile ilgili bilgilerinin yetersiz olması, bu dönemi yönetmek
için uygun materyallere sahip olmamaları üreme sağlıkları
üzerinde olumsuz etkiye neden olabilir. [34,35]
Toplumun hem engellilere hem de menstruasyona karşı
olan olumsuz tavır ve ön yargıları da menstruasyon yönetimini
zorlaştırmaktadır. Erişilemeyen tuvaletler, ayakta
duramayan veya göremeyen engellilerin, pedlerini veya
bezlerini değiştirmek için kirli tuvalet koltuklarına oturmaları
veya sürünmeleri gerektiği anlamına gelmektedir.
Görme bozukluğu olan kişiler, adetlerinin ne zaman başladığını
ve bittiğini belirleyemeyebilir. İşitme, iletişim veya
zihinsel engele sahip kişiler, acı çekerken veya desteğe ihtiyaç
duyduklarında daha az iletişim kurabilirler. [35,36] Patage
ve ark. çalışmalarında, engelli bireylerin üreme sağlığına yönelik
hijyen davranışlarının yetersiz olduğunu bildirmiştir.
[37]
Başka bir çalışmada, görme engelli gençlerin psikososyal
ve fiziksel dezavantajlı sorunlar ile karşı karşıya olduğu
bildirilmiş ve görme engelli gençlere üreme sistemi sağlığını
korumaları konusunda psikososyal destek için bilgi sağlanması
vurgulanmıştır. [38] Zihinsel engelli kız öğrencilerin
menstrüel hijyene ilişkin bilgileri ve bildirilen uygulamaları
değerlendirmeyi amaçlayan başka bir çalışmada, zihinsel
engelli kadınların çoğunun adet hijyeni konusunda yetersiz
bilgi ve yanlış uygulamaya sahip olduğu sonucuna varılmıştır.
[39] Mahat ve ark., Nepal’de yürüttükleri çalışmada,
fiziksel engele sahip kadınların adet döngüsündeki normal
sürenin ve kan kaybının farkında olduklarını ancak, engelli
kadınlar arasında adet sağlığı ve hijyeni ile ilgili uygunsuz
uygulamaların yaygın olduğunu bildirmiştir. [40] Aynı çalışmada,
engelli kadınların olumsuz sağlık koşullarının önlenmesi,
kontrol altına alınması için zamanında uygulanan
doğru yaklaşımın gerekliliği vurgulanmıştır. [40] Türkiye’de
görme engelli bireylerin genital hijyen bilgisi ve davranışlarını
belirlemek için yapılan bir çalışmada da, genital hijyen
ile ilgili kapsamlı bilgi ve uygulama eksikliğinin olduğu ve
genital hijyenle ilgili farkındalığı artırmak ve yardımcı olmak
için strateji ve programlara ihtiyaç duyulduğu vurgulanmıştır.
[16]
ENGELLİ KADINLARDA GEBELİK, DOĞUM
VE ANNE OLMA
Engelli gebelerin, engelli olmayan gebelere oranla preterm
eylem, preeklemsi gibi bazı obstetrik komplikasyon ve enfeksiyonlarla
karşılaşma riskinin daha fazla olduğu, ayrıca
doğan bebeklerde düşük doğum ağırlıklı yenidoğan, yenidoğan
yoğun bakım ihtiyacı ve neonatal ölüm oranlarının
daha yüksek olduğu bildirilmektedir. [41–43]
Toplumsal tepkilere bakıldığında, Amerika’da 25 fiziksel
engelli kadının araştırmaya dâhil edildiği, aile fertlerinin
tepkilerinin incelendiği bir çalışmada; engelli kadınlar, gebelik
durumlarını aile fertleri ile paylaştıklarında, genelde
ortamın sessizleştiği ve endişeli, gergin bir ortamın meydana
geldiği bildirilmiştir. Ailenin gösterdiği destekleyici
tutumun yanında olumsuz, ebeveynlik kabiliyetini sorgulayan,
annenin sağlığı hususunda endişelenen tutumlar da
bildirilmiştir. [44] Ailelerin bu olumsuz tepkilerinin sebebi,
gebeliğin engeli bakımından kızlarını olumsuz etkileme
252 Androl Bul 2021;23:250-255
düşüncesi, engellerinden ötürü onları hala çocuk olarak
değerlendirmeleriyle alakalı olabileceği belirtilmektedir.
Aile içinde başlayan bu tepki toplumda da engelli bireyin
anneliğinin doğrudan veya dolaylı yoldan sorgulanmasıyla
devam etmektedir. [45] Yapılan bir çalışmada engelli kadınların,
gebelik sırasında doğum öncesi hizmetlere daha fazla
başvurduğu ve engelli kadınların doğum yerlerini seçme
olasılıklarının daha düşük (%64’e karşı %80) olduğu belirlenmiş,
ayrıca engelli kadınların büyük bir kısmının sağlık
personeli ile görüştüklerinde ihtiyaç duydukları yardımı
her zaman alamadıkları bildirilmiştir. [46]
Engellilerin çocuk sahibi olma ve doğurma yeteneklerinin
yanı sıra kendi çocuklarına bakma yeteneklerine de inanılmamaktadır.
[47] Aile ve toplum, bu engelli kişinin gerçekten
cinsel bir ilişki yaşayabileceği şokunu atlattıktan sonra,
kendi çocukları üzerindeki kontrol tartışmalı bir hal almıştır.
[48] McKenzie Güney Afrika’nın Doğu Cape Eyaleti’nde
yaşayan engellilerin ve engelli çocukların ebeveynlerinin
cinsellik deneyimlerine odaklandığı yazısında, engelli kadınlar
çocuklarını doğurduklarında dahi, akrabaları onları
yetiştiremeyeceklerini düşündüklerinden engelli kadınların
çocuklarını kendilerinden ayırmamaları için mücadele
etmek zorunda kaldıklarını bildirmiştir. [49]
Engelli bireyler gebelik süreçlerinde, kendini tanıyan, ihtiyacını
bilen, bilgi sahibi olan, olumlu iletişim kuran ve kararlarına
saygı duyan sağlık personelinin bakım vermesini
ve verilen bakımın sürekli olmasını arzu etmektedirler. [50]
Ayrıca engelli bireyler, belirsizlik yaşanan bu süreçte kendilerine
yapılan bilgilendirmenin, sorun olarak görülmeden
sağlık geçmişlerinin araştırılmasının, aynı durumda olan
kişilere bakım vermiş diğer sağlık personellerine danışılmasının
korkularını hafiflettiğini ve bu süreci daha rahat
geçirmelerine yardımcı olduğunu bildirilmiştir. [51,52]
HEMŞİRELİK YAKLAŞIMI
Temel haklara sahip olan engelli kadınların toplum tarafından
göz ardı edilmemeleri gerekmektedir. Dolayısıyla,
bireysel, toplumsal ve devlet olarak engelli haklarının farkında
olunmalı, saygı gösterilmeli ve sorunlarına uygun ve
yeterli çözümler getirilmelidir. Bu doğrultuda hemşirelik
yaklaşımları: [32,53,54]
• Engelli bireylere olumsuz davranış ve önyargılardan
uzak bir bakış açısıyla yaklaşılmalıdır.
• Profesyonel ve etik mesleki sorumluluklara sahip olan
hemşireler engelli kadınların kendine olan güvenlerinin
sağlanmasında rehber olmalıdır.
• Engelli kadınlar için erişilebilir bilgi ve hizmetler sunarak,
cinselliğin ifade etmesini kolaylaştırmalıdır.
• Kadın hastalıkları ve doğum konularında engelli kadınlara
standart uygulanan modellerin ötesinde, engelli
bireylerin engellerine yönelik kişisel hizmetler geliştirilmesine
yardımcı olmalıdır.
• Engelli bakımında bütüncül yaklaşım amaçlanmalıdır.
• Sağlık profesyonellerine engelli bireylerde CS/ÜS konusunda
hizmet içi eğitimler düzenlenmelidir.
• Sağlık profesyonelleri engelli kadınların karşılaşabileceği
sorunları bilmeli buna çözüm getirebilecek yeterlilikte
olmalıdır.
• Jinekoloji ve doğum kliniklerinin fiziksel koşullarının
engelli bireylere uygun olarak düzenlemesinde yardımcı
olmalıdır.
• Engelli bireylerin cinsel yaşamlarının göz ardı edilmemesi
ve toplumun bu konuda farkındalık kazanması
için eğitimler planlamalıdır.
• Engelli bireylere ve engelli bireylerin bakım verenlerine
cinsel ve üreme sağlığı konularını içeren profesyonel danışmanlık
hizmetleri vermelidir.
• Sağlık profesyonelleri, engelli bireylere evde bakım hizmetlerinin
iyileştirilmesinde rol almalıdır.
• Engelli kadınların üreme sağlığı üzerine ileri araştırmalar
yapmalıdır.
SONUÇ ve ÖNERİLER
Sonuç olarak, toplumun dezavantajlı kesimi olan engelli
bireyler CS/ÜS konusunda birçok sorun ile karşılaşmaktadır.
Engelli kadınların CS/ÜS hizmetlerine ulaşımda yaşadıkları
sorunlar için CS/ÜS hizmetlerini ve politikaları
engelli bireyleri kapsayıcı hale getirmek; engelli kadınların
yaşadığı sorunlara yönelik yeni ve uygulanabilir çözüm
önerileri geliştirmek, ayrıca bu süreçte engelli kadınların fikirlerine
başvurmak, sorunları daha etkin yollarla çözmeyi
sağlayacak ve engelli kadınları toplumda görünür kılacaktır.
Diğer taraftan tüm engelli insanları gerçekten güçlendirmek
ve mevcut sessizlikleri sona erdirmek için harekete
geçmek hayati önem taşımaktadır.
Hakem Değerlendirmesi
Dış bağımsız.
Çıkar Çatışması
Yazarlar çıkar ilişkisi olmadığını beyan etmişlerdir.
Finansal Destek
Herhangi bir mali destek alınmamıştır.
Peer-review
Externally peer-reviewed.
Conflict of Interest
No conflict of interest was declared by the authors.
Financial Disclosure
No financial support has been received.
Alpaslan Arar ve ark. • Engelli kadınlarda üreme sağlığı sorunları ve hemşirelik yaklaşımı
253
KAYNAKLAR
1. Baykan Z. Özürlülük, engellilik, sakatlık nedenleri ve korunma.
Sürekli Tıp Eğitimi Derg 2000;9:15–22. https://www.ttb.org.tr/
STED/sted0900/4.html
2. Word Health Organization. Disbility and Health; 2021. https://
www.who.int/news-room/fact-sheets/detail/disability-and-health
3. World Health Organization, World Bank. World report on
disability. Geneva; 2011. https://www.who.int/disabilities/world_
report/2011/report.pdf
4. World Health Organization. WHO global disability action plan
2014-2021: Better health for all people with disability; 2015.
https://www.who.int/publications/i/item/who-global-disabilityaction-plan-2014-2021
5. Addlakha R, Price J, Heidari S. Disability and sexuality: claiming
sexual and reproductive rights. Reprod Health Matters 2017;25:4–
9. [CrossRef]
6. Şenyurt Akdağ A, Tanay Aksaç G, Temur Şimşekcan N, Kara
Ö. Toplumsal cinsiyet eşitliği ve engelli kadın. Ankara: Engelli
Kadın Derneği; 2016. http://engellikadin.org.tr/wp-content/
uploads/2017/09/ToplumsalCinsiyetEngelliKadin.pdf
7. World Health Organization. Sexual health and its linkages to
reproductive health: an operational approach; 2017. https://
www.who.int/reproductivehealth/publications/sexual_health/shlinkages-rh/en/
8. World Health Organization. Primary healthcare services en route
to universal health insurance. Geneva: Monitoring Report; 2019.
https://www.who.int/healthinfo/universal_health_coverage/
report/uhc_report_2019.pdf
9. Fiorati Regina C, Elui Valeria MC. Social determinants of health
and inequity among people with disabilities: a Brazilian experience.
J Public Health Epidemiol 2014;6:326–37. [CrossRef]
10. Carew MT, Braathen SH, Swartz L, Hunt X, Rohleder P. Sex lives
of people with disabilities in low- and middle-income countries: A
scope study of studies published in English. Glob Health Action
2017;10:1337342. [CrossRef]
11. Casebolt MT. Barriers to reproductive health services for women
with disability in low-and middle-income countries: a review of the
literature. Sex Reprod Healthc 2020;24:100485. [CrossRef]
12. Ganle JK, Baatiema L, Quansah R, Danso-Appiah A. Barriers
facing persons with disability in accessing sexual and reproductive
health services in sub-Saharan Africa: A systematic review. PloS
One 2020;15:e0238585. [CrossRef]
13. Nelson B, Odberg Pettersson K, Emmelin M. Experiences
of teaching sexual and reproductive health to students with
intellectual disabilities. Sex Educ 2020;20:398–412. [CrossRef]
14. Dean L, Tolhurst R, Khanna R, Jehan K. ‘You’re disabled, why
did you have sex in the first place?’An intersectional analysis of
experiences of disabled women with regard to their sexual and
reproductive health and rights in Gujarat State, India. Glob Health
Action 2017;10:1290316. [CrossRef]
15. Peta C, McKenzie J, Kathard H, Africa A. We are not asexual
beings: disabled women in Zimbabwe talk about their active
sexuality. Sex Res Social Policy 2017;14:410–24. [CrossRef]
16. Yaşar BN, Terzioğlu F, Koç G. Knowledge and practices of genital
hygiene: visual-disabled women sample. Dokuz Eylül Üniversitesi
Hemşirelik Fakültesi Elektronik Derg 2017;10:123–30. https://
dergipark.org.tr/tr/download/article-file/752945
17. Azarkan E, Benzer E. Birleşmiş Milletler Engelli Kişilerin Haklarına
Dair Sözleşme ve Türkiye’de Engelli Hakları. Dicle Üniversitesi
Hukuk Fakültesi Derg 2018;23:3–29. https://dergipark.org.tr/tr/
download/article-file/475397
18. Hunt X, Swartz L, Rohleder P, Carew M, Braathen SH.
Withdrawn, strong, kind, but de-gendered: Non-disabled South
Africans’ stereotypes concerning persons with physical disabilities.
Disabil Soc 2018;33:1579–600. [CrossRef]
19. Cuthbert K. You have to be normal to be abnormal: An empirically
grounded exploration of the intersection of asexuality and disability.
Sociology 2017;51:241–57. [CrossRef]
20. Yanıkkerem E, Esmeray N. İşitme ve konuşma engelli
kadınların yaşadığı güçlükler. İnönü Üniversitesi Sağlık Bilimleri
Derg 2017;6:38–46. http://abakus.inonu.edu.tr/xmlui/
bitstream/handle/11616/8307/Makale%20Dosyas%C4%B1.
pdf?sequence=1&isAllowed=y
21. Welsh K. Disability and sexuality. In: Rowland DL, Jannini EA,
editors. Cultural Differences and the Practice of Sexual Medicine.
Cham: Springer; 2020. p.275–91. [CrossRef]
22. Şentürk Erenel A, Uzun Aksoy M. İncinebilir Bir Grup; Engelli
Kadınlar ve Cinsellik. Turkiye Klinikleri J Obstet Womens Health
Dis Nurs-Special Topics 2018;4:27–31.
23. Sakallı A. Türkiye’de engelli kadın olmak ve yansımaları (Feminist
Akımlar). T. C. Mersin Üniversitesi, Sosyal Bilimler Enstitüsü,
Sosyoloji Bölümü; 2015. p.1–14.
24. Mprah WK, Anafi P, Addai Yeaboah PY. Exploring misinformation
of family planning practices and methods among deaf people in
Ghana. Reprod Health Matters 2017;25:20–30. [CrossRef]
25. Altuntaş N, Doğanay G. Trabzon’da engelli kadın profili. KTÜ
Sosyal Bilimler Enstitüsü, Sosyal Bilimler Derg 2016;6:315–39.
https://www.ktu.edu.tr/dosyalar/sbedergisi_ed0ee.pdf
26. Kasa AS, Tarekegn M, Embiale N. Knowledge, attitude and
practice towards family planning among women of reproductive
age in resource-limited settings of northwestern Ethiopia. BMC
Res Notes 2018;11:577. [CrossRef]
27. Choi Y, Fabic MS, Hounton S, Koroma D. Meeting the demand
for family planning within a generation: country-level expectations
and implications. Glob Health Action 2015;8:29734. [CrossRef]
28. Obasi M, Manortey S, Kyei KA, Addo MK, Talboys S, Gay L,
Baiden F. Sexual and reproductive health of adolescents in schools
for people with disabilities. Pan Afr Med J 2019;33:299. [CrossRef]
29. Kassa TA, Luck T, Bekele A, Riedel-Heller SG. Sexual and
reproductive health of disabled youth in Ethiopia: a study on
knowledge, attitude and practice: a cross-sectional study. Global
Health 2016;12:5. [CrossRef]
30. Tanabe M, Nagujjah Y, Rimal N, Bukania F, Krause S. Intersecting
Sexual and Reproductive Health and Disability in Humanitarian
Settings: Risks, Needs, and Capacities of Refugees with Disabilities
in Kenya, Nepal, and Uganda. Sex Disabil 2015;33:411–27.
[CrossRef]
31. Mekonnen AG, Bayleyegn AD, Aynalem YA, Adane TD, Muluneh
MA, Asefa M. Level of knowledge, attitude, and practice of family
planning and associated factors among disabled persons, northshewa
zone, Amhara regional state, Ethiopia. Contracept Reprod
Med 2020;5:8. [CrossRef]
32. United States Sexuality Information and Education Council.
Developments, Winter/Spring; 2015. https://siecus.org/wp-
content/uploads/2015/08/SIECUS-Developments-Winter-
Spring-2015.pdf
33. Cangöl E, Palas Karaca P, Aslan E. Engelli bireylerde cinsel sağlık.
Androloji Bull 2013;15:141–6. https://jag.journalagent.com/
androloji/pdfs/AND_2013_53_141_146.pdf
34. Dündar T, Ozsoy S. Menstrual Hygiene and Visually Impaired
Women/Menstrual Hijyen ve Gorme Engelliler. J Educ Res Nurs
2018;15:192–4. [CrossRef]
254 Androl Bul 2021;23:250-255
35. Wilbur J, Torondel B, Hameed S, Mahon T, Kuper H. Systematic
review of menstrual hygiene management requirements, its barriers
and strategies for disabled people. PloS One 2019;14:e0210974.
[CrossRef]
36. White S, Kuper H, Itimu-Phiri A, Holm R, Biran A. A qualitative
study of barriers to access to water, sanitation and hygiene for
people with disabilities in Malawi. PLoS One 2016;11:e0155043.
[CrossRef]
37. Patage DP, Holyachi S, Badesab B, Nawaz AS, Shankar K.
Reproductive and sexual health needs among differently abled
individuals in the rural field practice area of a medical college in
Karnataka, India. Int J Med Sci Public Health 2015;4:964–8.
[CrossRef]
38. Wea LD, Hepilita Y, Fachry ME. The experiences of visually
impaired teenage girls on menstrual hygiene management: a
qualitative study. Enfermeria Clinica 2020;30:222–5. https://
eurekamag.com/research/069/943/069943146.php
39. Atress MS, Fouad NA, Hamad HM. Knowledge and Practices
Regarding Menstrual Hygiene among Mentally Retarded Females at
Schools. Med J Cairo Univ 2018:1743–50. https://mjcu.journals.
ekb.eg/article_56570_b28610939da8bac5abd45bab66d2b579.
40. Pokhrel B, Mahat S, Parajuli K. Knowledge and practice
regarding menstrual hygiene among physically disabled women
in Kathmandu, Nepal. Janaki Med Coll J Med Sci 2019;7:8–13.
[CrossRef]
41. Morton C, Le JT, Shahbandar L, Hammond C, Murphy EA,
Kirschner KL. Pregnancy outcomes of women with physical
disabilities: A Matched Cohort Study. P MR 2013;5:90–8.
[CrossRef]
42. Lim NG, Lee JY, Park JO, Lee J, Oh J. Pregnancy, prenatal care,
and delivery of mothers with disabilities in Korea. J Korean Med
Sci 2015;30:127–32. [CrossRef]
43. Mwachofi Ari K. A comparative analysis of pregnancy outcomes
for women with and without disabilities. J Health Disparities Res
Pract 2017;10:28–50. https://digitalscholarship.unlv.edu/jhdrp/
vol10/iss1/3/
44. Powel RM, Mitra M, Smeltzer SC, Long-Bellil LM, Smith LD,
Iezzoni LI. Family Attitudes and Reactions toward Pregnancy
among Women with Physical Disabilities. Womens Health Issues
2017;27:345–50. [CrossRef]
45. Frederick A, Leyva K, Lavin G. The double edge of legitimacy: how
women with disabilities ınterpret good mothering. Social Currents
2018;6:163–76. [CrossRef]
46. Maggie R, Malouf R, Gao H, Gray R. Women with disability:
the experience of maternity care during pregnancy, labour and
birth and the postnatal period. BMC Pregnancy Childbirth
2013;13:174. [CrossRef]
47. Tefera B, Van Engen M, Van der Klink J, Schippers A. The grace
of motherhood: disabled women contending with societal denial of
intimacy, pregnancy, and motherhood in Ethiopia. Disabil Society
2017;32:1510–33. [CrossRef]
48. Amin AS, Shaari AH, Khairuddin KF. Barriers to marriage and
motherhood: the experiences of disabled women in Malaysia.
History Fam 2020;25:246–64. [CrossRef]
49. McKenzie JA. Disabled people in rural South Africa talk about
sexuality. Cult Health Sex 2013;15:372–86. [CrossRef]
50. Walsh-Gallagher D, Sinclair M, Mc Conkey R. The ambiguity
of disabled women’s experiences of pregnancy, childbirth and
motherhood: A phenomenological understanding. Midwifery
2012;28:156–62. [CrossRef]
51. Smeltzer S, Mitra M, Lezzoni LI, Long-Belil L, Smith LD. Perinatal
Experiences of Women With Physical Disabilities and Their
Recommendations for Clinicians. J Obstet Gynecol Neonatal Nurs
2016;45:781–9. [CrossRef]
52. Mcleish J, Redshaw M. Maternity experiences of mothers with
multiple disadvantages in England: A qualitative study. Women
Birth 2019;32:178–84. [CrossRef]
53. Başgöl Ş, Oskay Ü. Influence of Physical Disability on Pregnancy
and Motherhood. Florence Nightingale J Nurs 2015;23:88–95.
https://dergipark.org.tr/tr/download/article-file/332633
54. Kokanalı D, Karaca M, Özel Ş, Engin-Üstün Y. Engelli kadınlarda
üreme sağlığı. Jinekol Obstet Neonat Tıp Derg 2018;15:28–30.
https://dergipark.org.tr/tr/download/article-file/932346
Alpaslan Arar ve ark. • Engelli kadınlarda üreme sağlığı sorunları ve hemşirelik yaklaşımı
255
DERLEME | REVIEW
Androl Bul 2021;23:256−263
https://doi.org/10.24898/tandro.2021.97360
Gelişimsel Üreme ve Seksüel Biyoloji
İnfertilitenin kültürel, ekonomik, psikososyal ve
cinsel yönüne güncel bir bakış: Temel hemşirelik
yaklaşımları
A current look at the cultural, economic, psychosocial, and sexual aspects
of infertility: Basic nursing approaches
Hüsne Yücesoy 1 , Fatma Yıldırım 2 , Ebru Şahin 3
ÖZ
Çocuk sahibi olmak dünya genelinde pek çok kültürde statü ve değer
kazanmak olarak algılanmaktadır. Türk toplumunda da çocuk sahibi olmak
psikolojik, sosyal, ekonomik boyutları olan vazgeçilmez bir olgudur.
İnfertilite çiftlerin ailelerini ve sosyal çevrelerini de etkileyebilen, psikolojik,
sosyal ve tıbbi sorunların yanı sıra, kültürel, dini ve sınıfsal yönleri
de bulunan yaşamsal bir krizdir. Bireylerin infertiliteye karşı tepkileri bireysel
olarak farklılıklar gösterse de genel olarak benzer yönleri mevcuttur.
İnfertilite, yaşam kalitesini bozan, eşler arasında cinsel uyumsuzluğa
yol açabilen bir stres faktörüdür. Ayrıca infertilite çiftlere ek bir ekonomik
yük getirmekte, çiftler arasında gerginliğe, şiddete ve boşanmalara
yol açabilmektedir. Üreme tekniklerindeki gelişmeler, bireylere bir yönüyle
umut olurken, diğer yönüyle özellikle kadınlarda kontrol kaybı,
üzüntü, damgalanma gibi durumlar da oluşturmaktadır. Hemşirelerin,
başa çıkılması oldukça zor olan bu kriz sürecinde infertil bireylere danışmanlık
ve destek sağlamada önemli görevleri bulunmaktadır.
Anahtar Kelimeler: cinsel, ekonomik, hemşirelik, infertilite, kültür,
psikososyal
ABSTRACT
Having children is perceived as gaining status and value in many
cultures worldwide. Having children in Turkish society is an
indispensable phenomenon with psychological, social and economic
dimensions. Infertility is a vital crisis, which can affect the families
and social environments of couples and has cultural, religious and
class aspects along with psychological, social and medical problems.
Although individuals’ reactions to infertility differ individually, they
generally have similar aspects. Infertility is a stress factor that impairs
quality of life and can lead to sexual incompatibility between spouses.
Also, infertility brings an additional economic burden to couples
and may cause tension, violence and divorce among couples. While
improvements in reproductive techniques are hope for individuals in
one way, they also create situations such as loss of control, sadness,
stigmatization especially in women. Nurses have an important role in
providing consultancy and support to infertile individuals during this
crisis which is very difficult to deal with.
Keywords: culture, economic, infertility, nursing, psychosocial, sexual
GİRİŞ
İnfertilite, World Health Organization (WHO)’un tanımına
göre; “12 ay veya daha fazla sürede, korunmasız olarak
düzenli cinsel ilişkide bulunulmasına rağmen klinik gebeliğin
sağlanamaması olarak tanımlanan bir üreme sistemi
hastalığı”dır. [1] Dünya’da prevalansı %3,5 ile %16 arasında
1
Ordu Üniversitesi Sağlık Bilimleri Enstitüsü, Doğum ve Kadın Hastalıkları Hemşireliği
Anabilim Dalı, Ordu, Türkiye
2
Hitit Üniversitesi Sağlık Bilimleri Fakültesi, Doğum ve Kadın Hastalıkları Hemşireliği
Anabilim Dalı, Çorum, Türkiye
3
Ordu Üniversitesi Sağlık Bilimleri Fakültesi, Doğum ve Kadın Hastalıkları Hemşireliği
Anabilim Dalı, Ordu, Türkiye
Yazışma Adresi/ Correspondence:
Hüsne Yücesoy
Ordu Üniversitesi Sağlık Bilimleri Enstitüsü 52200 Ordu, Türkiye
Tel: +90 452 226 52 00
E-mail: husne_yucesoy@hotmail.com
Geliş/ Received: 28.03.2021
Kabul/ Accepted: 15.05.2021
değişen infertilite, bireyler tarafından yaşamsal bir kriz
dönemi olarak algılanmaktadır. [2] Ülkemizde ise Türkiye
Nüfus Sağlık Araştırma Enstitüsü (TNSA) tarafından primer
infertilitenin evli olan 45–49 yaş arası kadınlarda %4
oranında olduğu belirlenmiştir. [3]
İnfertilite olgularının %40’ı kadın, %40’ı erkek, %20’si ise
her iki cinsiyetten kaynaklı ya da bilinmeyen nedenlerden
kaynaklı olabilmektedir. [4] Kadın infertilitesinin nedenleri
arasında otoimmün bozukluklar, serviks ve uterus defektleri,
ovarian kistler, tümörler, pıhtılaşma bozuklukları,
aşırı egzersiz, yeme bozuklukları, yetersiz beslenme, ovum
uretimi ve fertilizasyon ile ilgili sorunlar yer almaktadır. [5]
Erkeklerde ise infertiliteye sebep olan faktörler arasında;
semen azlığı ya da üretiminde bozukluk, hormonal nedenler,
spermi taşıyan kanallara ve organlara ait nedenler, testislere
ait nedenler gösterilmektedir. [6] Diğer yandan, modern
yaşamın sonucu olarak gebelik yaşının ertelenmesi,
256 ©2021 Androloji Bülteni
elektromanyetik dalgalar, obezite, stres, genetiği değiştirilmiş
ve hormonlu gıdalar, alkol ve sigara kullanımı ve cinsel
yolla bulaşan hastalıkların artması gelişmiş ülkelerde infertilitenin
artmasına yol açmaktadır. [7]
İnfertilite sadece çiftleri değil çiftlerin ailelerini ve sosyal
çevrelerini de etkileyebilen, psikolojik, sosyal ve tıbbi problemlerin
yanı sıra, kültürel, dini ve sınıfsal yönleri de olan
bir yaşam krizi ve stres faktörüdür. [8] İnfertilite, çiftlerin
yaşamlarını farklı yönleri ile olumsuz etkilemektedir. Bu
derlemenin amacı bireylerin infertilite tanısı alma ve tedavi
süreçleri de dâhil olmak üzere günlük yaşamlarında
karşılaştıkları sorunları ele alarak infertilitenin bireylerin
psikososyal, kültürel, ekonomik ve cinsel yaşamlarına etkilerini
ortaya çıkarmaktır. Ayrıca bu bilgiler ışığında infertil
çiftlere sunulacak hemşirelik yaklaşımına yönelik önerilerde
bulunmaktır.
İNFERTİLİTENİN KÜLTÜREL YÖNÜ
Kültür, maruz kalınan hastalıkların algılanmasını ve bu
hastalıklarla mücadele etme yöntemlerini belirlemektedir.
İnsanlar, kültürleri doğrultusunda hastalıkları tecrübe etmektedirler.
[9] İnfertilite, tüm kültürlerde ve toplumlarda
insanları etkileyen, sağlıkla ilgili önemli bir sorun olarak
algılanmaktadır. [10] Doğurganlığın sosyokültürel anlamı,
bireylerin ve toplumların üremeye yükledikleri önemden
kaynaklanmaktadır. Çocuk sahibi olmak, birçok kültürde
çiftlerin ailesi, komşuları, kardeşleri ve akranları tarafından
desteklenmektedir. Literatürde çoğu kültürde
“çocuksuz olmanın” istenmeyen bir sosyal rol olduğu ve
infertilitenin “beklenmeyen bir yaşam geçişi” olduğu belirtilmektedir.
[11]
Çocuk sahibi olmak, çoğu toplumda evlilik ve aile yapısının
ana belirleyicisi olarak görülmektedir. Çocuk, aile
olabilmenin şartı gibi görüldüğünden psiko-sosyal, biyolojik
ve kültürel bir ihtiyaç olarak kabul görmektedir. Bu
durum; hem toplum baskısı hem de kişilerin çocukluktan
itibaren yetiştirilme tarzındaki çocuk beklentisinden kaynaklanmaktadır.
[12] İnfertil ailelerin, özellikle modern toplumlarda
sosyal olarak rahatlıkla kabul edilmelerine rağmen,
üzerlerinde sosyal baskı hissettikleri görülmektedir.
[13]
Nijerya’da yapılan bir çalışmada, infertil kadınlardan
%40’ı kayınvalidesinin, %25’i eşinin, %14’ü toplum baskısı
altında olduğunu bildirmiştir. [14]
Gelişmiş ve gelişmekte olan ülkelerde çiftlerin infertilite
deneyimleri arasında olağanüstü bir fark vardır. Gelişmiş
ülkelerde infertilite isteğe bağlı olarak kabul edilir; kadınlar
çocuk sahibi olmama hakkına sahiptir ve “çocuksuz” olarak
kabul edilirler. İnfertilitenin etkileri toplumlar arasında ve
aynı toplumdaki bireyler arasında değişebilir. [15] Hindistan
gibi geleneksel ülkelerde, çocuk doğurmak sağlıklı evlilik
hayatı için önemli bir kilometre taşıdır. [16] Çiftlerin çoğu
çocuk sahibi olma konusunda fizyolojik, ailesel ve toplum
baskısı nedeniyle, tapınak ziyareti yapmak, tantrik ayinleri
gözlemlemek, takılar takmak, ritüellere katılmak ve astrologları
ziyaret etmek gibi çeşitli geleneksel yöntemler ve
dini uygulamalara yönelirler. [17] Çin kültüründe, ailenin
soyadı sadece erkekler sayesinde devam eder. Çinli erkekler
baba oluncaya kadar erkekliklerinden asla emin olamayacakları
düşüncesine sahiptirler. Geleneksel Çin değerlerinde
standart, çocuklu bir aile kurmaktır. [18] Bir Orta Doğu
ülkesi olan Ürdün’de, çocuk doğurmanın kadının görevi
olduğu savunulur. Annelik kadına güçlü bir sosyo-kültürel
statü, ayrıcalık sağlar. Kadın, ilk çocuğunun adı ile tanınır.
[19]
İran’da çocuk doğurmaya sosyo-kültürel ve dini açıdan
özel bir önem verilmektedir. İran kültürü çocukları ilahi
nimet olarak görürken çocuksuzluğu hoş olmayan bir durum
olarak görmektedir. [20] Yahudi-İsrail kültüründe ebeveynliğe
çok büyük önem verilmekte, gönüllü çocuksuzluk
kabul edilemez ve inanılmaz bir durum olarak görülmektedir.
[21] Sahra altı Afrika’da ise her iki cinsiyet de infertilite
ile damgalanırken, infertilitenin kadınlar açısından sosyal
sonuçları daha fazladır. Kadınlar, eşleri ve kayınpederleri
tarafından uygulanan aile içi şiddete maruz kalmakta,
kadınlık annelik olarak tanımlandığında ise kimliklerini
kaybetme riski taşımaktadırlar. [22] Türk kültüründe ise verimsizlik
anlamına gelen infertilite, kısırlık olarak adlandırılmakta,
eksiklik veya kusur olarak kabul edilmektedir.
[9]
Evlilik ve çocuk sahibi olma eş değer görüldüğü için döl
vermeyen evliliğin yürümeyeceği düşünülür. Çocuksuz ev,
tütmeyen ocağa benzetilir. Çocuksuzluk aşağılayıcı bir durum
olarak algılanmaktadır. [13] Dünya genelinde pek çok
kültürde çocuk sahibi olmak bir statü ve değer kazanmak
olarak algılanmaktadır. [2] Türkiye’de de çocuğu olmayan
infertil kadınların ailede statüleri oldukça zayıf kabul edilmektedir.
Bu kadınlar hakarete ve alaycı davranışlara maruz
kalmakta, özellikle geleneksel kesimlerde hor görülmekte,
aşağılanmakta ve ezilmektedirler. Kadının evlenerek gittiği
hanede saygınlık kazanması, erkeğin gözüne girmesi, analık
zevkini tatması ve soyun devamı için doğurması gerekmektedir.
[23]
Bireylerin değerleri ve tutumları yaşadıkları sosyal çevreden
yani kültürden etkilenmektedir. Bu sosyokültürel değerlerin
infertilite travmasını yaşayan kişiler üzerinde gözle
görülen ve görülmeyen etkileri vardır. [13] Yaşanılan ailenin
çekirdek ya da geniş olması, kentsel ya da kırsal bölgede yaşama,
ailenin çocuğa ve gebeliğe bakış açısı, özellikle kültürel
faktörler infertiliteye gösterilen tepkiyi etkilemektedir.
[9]
Yapılan bir çalışmada infertilitenin özellikle yaşam tarzı
geniş aile yapısında olanlarda daha fazla görüldüğü tespit
Yücesoy • İnfertilitenin kültürel, ekonomik, psikososyal ve cinsel yönüne güncel bir bakış: Temel hemşirelik yaklaşımları
257
edilmiştir. [7] Özellikle kırsal kesimde kadınlar toplumdan
dışlanmakta ve hatta eşlerinin başka bir kadınla (kuma) evlenerek
çocuk sahibi olmasına katlanmak zorunda bırakılmaktadır.
[24] Nijerya’da 299 kadının katıldığı bir çalışmada
kadınlardan %73,6’sının infertiliteden kadınların sorumlu
olduğunu düşündüğünü ve %40,4’ünün bu durumu erkeğin
başka bir kadınla evlenmesinin bir nedeni olarak gördüğünü
ifade etmiştir. [25]
İnfertil çiftler toplum tarafından sosyal normlarını gerçekleştiremeyen
bireyler olarak algılanmaktadırlar. İnfertil
çiftlerin değerlendirilmesinde kültürel özelliklerinin de göz
önünde bulundurulması oldukça önemlidir.
İnfertilite bakımında, infertilite tanısı alan çiftin bütüncül
olarak ele alınması, çiftin bakımın öznesi haline getirilmesi
son derece önem arz etmektedir. [26] İnfertilitenin algılanmasında
kültürler arasında farklılıklar vardır. Bu bağlamda
kültürel değerlerin ve dini faktörlerin infertiliteye etkisi
sorgulanmalıdır. [27,8]
İnfertilite tedavisinde kültürel duyarlılık, hasta merkezli
bakımın önemli bir bileşenidir. Hemşireler bireyin bakım
hizmeti alma hakkını savunarak, birey ile ilgili önyargılı
olmadan, sağlık davranışlarının toplum ve kültürden etkilendiğini
ve gereksinimlerinin çevre koşulları ile ilgili olduğunu
bilerek hizmet vermelidir. İnfertilite tedavisinde
kullanılan tamamlayıcı ve destekleyici terapiler kültür, coğrafya
ve geleneklere göre farklılıklar gösterebilmektedir. Bu
nedenle hastaların kültürlerine özgü tamamlayıcı ve destekleyici
bakım uygulamalarının bilinmesi gerekmektedir.
Bu uygulamalarının kullanımının bilinmesi, klinisyenlerin
kültürel bakımdan hassas, hasta odaklı bakım sağlamalarına
yardımcı olacaktır. Ülkemizde özellikle geleneksel tedaviler
sıklıkla sürdürülmekte ve bu geleneksel uygulamalar
çiftlerin sağlığına zarar verebilmektedir. Hemşireler, farklılık
gösterebilen bu uygulamalara yönelik danışmanlık yapmalıdır.
[24,28,29]
İNFERTİLİTENİN EKONOMİK YÖNÜ
Gelişmekte olan ülkelerdeki birçok aile ekonomik olarak
hayatta kalmak için tamamen çocuklara bağımlı olduğundan,
çocuksuzluk önemli bir halk sağlığı sorunu ve sosyal
sorun olarak görülmektedir. [30] Çocuklar, birçok kırsal ve
gelişmekte olan bölgede güvenilir bir insan gücü kaynağı
olmakta ve yaşlılıkta ekonomik güvenlik sağlamaktadır.
İnfertilite ise genellikle evlilikte istikrarsızlığa, ekonomik
güvenlik kaybına bağlı boşanma veya terk etme olasılığına
yol açmaktadır. Bunlara ek olarak infertilite tedavisi gören
çalışan bireyler, tedaviye gidebilmek için iş yerlerinden
sürekli izin almak zorunda kaldığından özellikle kadınlar
işlerini bırakabilmekte veya kariyer planlarından vazgeçmektedir.
[28] Yapılan bir çalışmada gelir düzeyi düşük olan
kadınlarda infertilitenin daha fazla görüldüğü tespit edilmiştir.
[7]
Üremeye yardımcı olmak amacıyla uygulanan tetkik ve tedaviler
çiftler için büyük bir psikolojik ve ekonomik yük
oluşturur. [31] Yardımcı üreme tedavileri için küresel olarak
üç finansman modeli mevcuttur. Bu modeller; hükümetler
veya sağlık sigortası programları tarafından tam olarak geri
ödeme yapılması, hastalardan alınan katkı payı ile kısmi
geri ödeme yapılması ve çiftler tarafından tam ödeme yapılması
şeklindedir. [32] Yardımcı üreme tedavileri, Çin’de,
döngü başına ortalama 30,000 Yuan (RMB) ve canlı doğum
başına 100,000’e mal olan tamamen çift tarafından
yapılan bir harcamadır. [33] Üç yüz otuz iki çiftin katılımı
ile yapılan bir çalışmada sadece ilaç kullanan çiftlerin maliyetlerinin
912$, IVF tedavisi alan çiftlerin maliyetlerinin
$19,234 olduğu belirlenmiştir. [34] Yüksek maliyetli IVF
tedavilerinin masraflarını karşılayabilmek için birçok çift,
özellikle de kaynak yetersizliği olan ortamlarda yaşayanlar,
mali açıdan fedakârlık yapmak durumunda kalmaktadır.
Güney Afrika’da yapılan bir çalışmada IVF kliniğine giden
infertil çiftlerin %22’sinin çok yüksek oranlarda harcamalar
yaptığı, çiftlerin tedavi masraflarıyla baş edebilmek
için gıda ve giyim gibi temel ihtiyaçlara olan harcamalarını
azalttıkları, birikimlerini kullandıkları, borç para aldıkları
ve ek işte çalıştıkları belirlenmiştir. [35] Sahra altı Afrika’da
çocuksuz kadınlar genellikle aileleri tarafından maddi olarak
yoksun bırakılmaktadır. İnfertilitenin sosyal önemi, tedavi
talebinin artmasına yol açmaktadır. Bununla birlikte,
yardımcı üreme teknolojileri genellikle finansal ve lojistik
olarak erişilemez durumdadır. [22] İnfertiliteye çare bulmak
ve küresel olarak kadınları güçlendirmek için Kuzey
Amerika’da kâr amacı gütmeyen bir kuruluş olan Friends
of Low-Cost IVF (FLCIVF) kurulmuştur. Ücretsiz hizmet
sunan IVF klinikleriyle birlikte çalışan ve bağış toplayan
bu kuruluşun amacı minimum maliyetle IVF hizmetleri
sağlamak ve infertilite ve HIV, cinsel yolla bulaşan enfeksiyonların
bulaşmasını önlemek için üreme sağlığı eğitimi
vermektir. FLCIVF tarafından desteklenen programlar
Meksika, Sudan ve Tanzanya’da uygulanmaktadır. FLCIVF
programlarının uygulanması ile düşük maliyetli IVF tedavinin
daha erişilebilir hale getirilmesi ve böylece adaletsizliğin
azaltılması amaçlanmaktadır. [36]
İnfertilite tedavisi ve yardımcı üreme teknikleri tedavilerinin
maliyeti sadece gelişmekte olan ülkeler için değil, aynı
zamanda yüksek gelirli ülkeler için de problemlidir. Sağlık
ekonomisi incelemelerine göre, yardımcı üreme teknikleri
tedavisinin maliyetinin, Kanada’da ortalama yıllık hane
halkı harcamalarının %25’i ve ABD’de bir bireyin yıllık
258 Androl Bul 2021;23:256-263
harcanabilir gelirinin %50’si olduğu bildirilmektedir. [37]
Yunanistan’da yapılan bir çalışmada ekonomik gerileme ile
birlikte, yardımcı üreme teknikleri tedavisinin talebinde
düşüş olduğu gözlenmiş ve bu durum çiftlerin ihtiyaçlarını
önceliklendirerek aile planlamasını ertelemesi ile açıklanmıştır.
[38] Birleşik Krallık’ta tedavi finansmanı Ulusal Sağlık
Hizmeti (NHS) tarafından sağlanmaktadır. [39] Almanya’da,
Yardımcı Üreme Tedavisi için sigorta yardımları, Sosyal
Hukuk Kanununda düzenlenmiştir. Bu kanun kapsamında
maksimum üç tedavi döngüsü için maliyetin %50’si sağlık
sigortası tarafından karşılanmaktadır. [40] Ülkemizde yardımcı
üreme teknikleri tedavilerine finansman sağlanması, 5510
sayılı Sosyal Sigortalar ve Genel Sağlık Sigortası Kanunu’nun
63. Maddesi ve Sosyal Güvenlik Kurumu Sağlık Uygulama
Tebliği’nin Yardımcı Üreme Yöntemi Tedavileri adlı maddesi
ile düzenlenmiştir. Bu maddede; en fazla üç deneme ile
sınırlı olmak üzere uygulanan IVF tedavilerine ilişkin giderlerin
kurum tarafından karşılanacağı bildirilmektedir. [41,42]
Çiftlerin tedaviye ulaşabilmeleri açısından infertilite tedavi
merkezlerinin yaşanan bölgede olması durumu da önemlidir.
Tedavi amacıyla şehir merkezi veya başka bir şehire
gitmek gerekebilmektedir. Bu durum ise gelir düzeyi düşük
olan çiftlerde daha fazla strese neden olmakla birlikte,
ulaşım, yeme-içme ve konaklamaya yönelik harcamalar ailenin
ekonomisine fazladan yük getirerek çiftleri olumsuz
yönde etkileyebilmektedir. [7]
İNFERTİLİTENİN PSİKOSOSYAL YÖNÜ
İnfertilite, yaşamı tehdit eden bir sağlık problemi olmasa
da, çiftlerin emosyonel sağlığını ve yaşam kalitesini
olumsuz etkilediğinden sağlıklı yaşamı tehdit etmektedir.
[43]
Kadınlar için infertilite; doğuramama, kontrolünü kaybetme,
benlik saygısının azalması, psikolojik olarak kendini
eksik hissetme, sosyal izolasyon, sosyal güvencenin az
olması, yaşlılıkta yalnız kalma, toplum içindeki rolünün
eksikliği anlamlarına gelmektedir. Erkekler için çocuksuz
olmak ise; doğurtamama, psikolojik olarak kendini eksik
hissetme, yaşlılıkta yalnız kalma, neslinin devamlılığını
sağlayamama, sosyal güvencenin az olması, sosyal rolünü
yerine getirememe anlamına gelmektedir. [8]
Üreme ve neslini devam ettirmeyi isteme, insanların temel
içgüdülerinden biridir. Bu içgüdünün gerçekleştirilememesi
bireylerde ciddi stresle sonuçlanmaktadır. [2] Karaca
ve Ünsal [44] infertil kadınların stres puanlarının yüksek olduğunu,
ebeveyn olma ihtiyacının en çok stres oluşturan
durum olduğunu belirlemiştir. Chaves ve ark. [45] kadınların
infertilite stres düzeyinin erkeklere göre daha yüksek
olduğunu saptamıştır. Stres infertil kadın ve erkeği farklı
yönlerde etkilemekle birlikte çiftin ilişkisi üzerinde de
olumsuz bir etkiye sebep olabilmektedir. [29] Hess ve ark. [46]
tarafından Amerika’da yapılan araştırmada, infertil kadınların
evlilik ilişkilerinde bozulmalar, akrabalarından gelen
eleştiriler ve toplumsal damgalamalar nedeniyle üzüntü,
yalnızlık ve sosyal yoksunluk yaşadıkları bulunmuştur.
Toplumların çiftlere yaptığı psikolojik ve kültürel baskı nedeniyle
çocuk sahibi olamayan bireyler kendilerini mutsuz
ve yetersiz olarak hissetmektedirler. [2] Toplum tarafından
dışlanma korkusuyla özellikle en yakınlarından ve ailelerinden
bile bu durumlarını saklayabilmektedirler. Bu durum
özellikle infertilite tanısı almak gibi önemli bir kriz
durumunda en baştan çiftlere destek sağlayacak olan ailelerin
sosyal desteğine engel olmaktadır. [8] Luk ve Loke [18] tarafından
yapılan çalışmada çok sayıda Çinli çiftin, özellikle
erkeklerin, infertilite durumlarını arkadaşlarından ve aile
üyelerinden bir sır olarak saklamayı tercih ettiği saptanmıştır.
İnfertil kadınlar tarafından algılanan sosyal destek,
kadının sosyal rollerini yerine getirmesini, duygusal olarak
iyi hissetmesini, damgalanmadan kurtulmasını, kaygı,
stres, depresyon düzeylerinin azalmasını ve olumlu yönde
motive olmalarını sağlar. Yapılan bir çalışmada infertil kadınlar
tarafından algılanan sosyal desteğin yüksek olduğu,
depresyonun ise düşük olduğu belirlenmiştir. [47]
İnfertilite tanısı ve sonrasında tedavi süreciyle karşılaşmak,
çiftlerde duygusal, sosyal ve psikolojik sorunlara neden olabilir.
Benzersiz bir fiziksel bozukluk ve bir başlangıç sendromu
olarak infertilite, birçok psikiyatrik bozukluğun başlangıcıdır.
[48] İnfertilite sorunları yaşayan çiftlerde düşük benlik
saygısı, üzüntü, öfke, anksiyete, depresyon ve çocukları olan
diğer çiftlere karşı kıskançlık gibi çeşitli psikolojik tepkiler
ortaya çıkmaktadır. Literatürde, çiftlerin infertiliteyi hayatlarında
aşmaları gereken en zor durum olarak ifade ettikleri,
bu süreçte kadınların %34–54’ünün, erkeklerin %23–32’sinin
depresyon yaşadıkları belirtilmektedir. [49]
İnfertiliteye verilen tipik tepkiler arasında şok, üzüntü,
depresyon, öfke ve hayal kırıklığı, özgüven kaybı ve genel
olarak kontrolün kaybedilmesi duyguları yer almaktadır.
[50]
İnfertilite sürecine bakış açıları bakımından, kadında
ve erkekte farklılıklar görülebilmektedir. Erkekler daha çok
problem yokmuş gibi davranıp duygu ve düşüncelerini
daha az dile getirirken, kadınlarda bu durumun tam tersi
görülebilmektedir. [51] İnfertil bireylerin de infertilite tanısına
ve tedavi sürecine uyumları farklı olmaktadır. Bireylerin
infertiliteye uyumunu etkileyen faktörler arasında; kişilik
yapıları, bilişsel gelişme dereceleri, ortaya çıkan olayın zamanı,
birey tarafından algılanış şekli, kişinin bu duruma
hazır olup olmaması, olaya yüklenen anlam, stres düzeyleri,
uygun başa çıkma yöntemlerinin seçilip seçilmemesi ve
çevresindeki kişilerden aldıkları destek sayılabilir. [27]
Yücesoy • İnfertilitenin kültürel, ekonomik, psikososyal ve cinsel yönüne güncel bir bakış: Temel hemşirelik yaklaşımları
259
İnfertilite tanı ve tedavisi için yapılan incelemeler ve uygulanan
tedavi yaklaşımları çift için ciddi bir psikolojik yük
oluşturmaktadır. [43] Yapılan bir araştırmada IVF tedavisi gören
hastaların %39,4’ünün anksiyete, %28,5’inin depresif
semptomlara sahip olduğu belirlenmiştir. [52] Yapılan başka
bir çalışmada ise infertilite tedavisi alan kadınlar, cinsel ilişki
ile çocuk sahibi olamayacaklarını öğrendikleri zaman hissettikleri
duyguları, hayal kırıklığı ile öfke duyguları arasında
geniş bir yelpazede, özellikle şok, yadsıma, suçluluk, öfke,
depresyon ve yas şeklinde tanımlamışlardır. [53]
İnfertil bireyler biyolojik, psikolojik, sosyal ve etik alanları
da içeren birçok sorunla karşılaşmaktadır. Bu nedenle
hemşirelerin infertil çiftlere sağlayacağı psikososyal danışmanlık,
çiftlerin tedavisinin çok önemli bir bileşenidir. [54]
İnfertil çiftler için baş edilmesi oldukça zor olan bu kriz sürecinde
danışmanlık ve destek sağlanmasında hemşirelerin
önemli görevleri bulunmaktadır. İnfertilite tanı ve tedavisi,
çiftler üzerinde yoğun bir stres, panik ve duygusal baskı
oluşturmaktadır. İnfertilite hemşireleri, bu dönemde yaşanan
stresin azaltılmasında kilit rol üstlenmekte ve çiftlere
anahtar bilgi kaynağı olmaktadır. [55] Hemşireler infertilite
danışmanlığı yaparken bireyleri infertiliteye bağlı gelişebilecek
stres konusunda bilgilendirmeli, bireyin uygun baş
etme yöntemlerine karar vermesine yardım ederek bir yol
haritası belirlenmesine yardımcı olmalıdırlar. [27] Hemşireler
danışmanlık kapsamında infertil çiftlere psikolojik destek
verebilmek amacıyla şunları yapmalıdır. [56]
• Çiftlerin tepkilerini değerlendirmek,
• Stres kaynağını ortaya çıkarmak ve anksiyetelerini
azaltmak,
• Tedavi seçenekleri konusunda konuşmak,
• Tedavi konusunda gerçekçi beklentilere yönlendirmek,
• Çiftlerin kendilerine olan güvenlerini sürdürmelerini
desteklemek gibi konulara odaklanmalıdırlar.
İnfertil çiftler mümkün olduğu kadar bir uğraş bulmaları,
kendilerini mutlu hissedecekleri etkinliklere katılmaları
(yoga, egzersiz, arkadaşlarla zaman geçirme, kısa bir tatil
planlama, kuaföre gitme, müzik dinleme gibi) yönünde
desteklenmelidir. İnfertil çiftlere, sorunlarını arkadaş, aile
gibi sosyal çevreleri veya destek grupları ile paylaşmaları
önerilmelidir. [8] Eşlerin birbirlerine destek olmaları sağlanmalıdır.
Her iki eş için de bu süreç gerçekten güç ve travmatiktir.
Eşler arasında duygu ve endişelerin paylaşılması
bu zorlu sürecin aşılmasında büyük yarar sağlamaktadır. [27]
İnfertilite hemşiresinin infertil bireyler ile iletişime geçtiğinde,
empati kurması, güçlendirme ve ileriye yönelik rehberlik
tekniklerini kullanması, tedavi sürecininin olumlu
bir şekilde sürdürülmesini sağlayacaktır. [6]
İNFERTİLİTENİN CİNSEL YÖNÜ
İnfertilite, ciddi bir psikolojik ve ilişki stresörü olarak
kabul edilmekte olup infertilite ile cinsel fonksiyon bozukluğu
arasında ilişki olduğu belirtilmektedir. İnfertilite
varlığı durumunda cinsellik üreme fonksiyonunun gerisinde
kalarak, yetersizlik hissine, suçluluk duygusuna,
benlik hissinin azalmasına ve hayatın birçok alanına yayılabilen
sorunların ortaya çıkmasına neden olmaktadır.
İnfertilitenin evlilik ilişkisini etkilemesi sonucunda genellikle
cinsel fonksiyonda ve memnuniyette bozulmalar
ortaya çıkmaktadır. [57]
İnfertilite ile cinsel işlev ve duygusal durumun sonuçları
arasındaki ilişkinin iki yönlü olabileceğine dair kanıtlar
vardır. Bir yandan, cinsel işlev bozuklukları infertilitenin
ana nedeni olabilirken diğer yandan, bu tür bozukluklar,
infertilite tedavisi uygulamaları sırasında ortaya çıkan
depresyon ve anksiyetenin bir sonucu olarak da ortaya
çıkabilir. [58] İnfertil çiftlerde cinsel işlev bozukluğunun
nedenleri genel olarak takvime göre planlı cinsel ilişki,
cinselliğin amaç haline gelmesi, beden imajında bozulma,
benlik saygısında azalma, anksiyete, depresyon, kaygı
bozuklukları ve suçluluk duygusudur. İnfertilite tedavisi
de cinsel sorunları tetikleyebilmektedir. Progesteron veya
progestine tedavisine bağlı cinsel istekte azalma, disparoni
(ağrılı cinsel ilişki) diğer nedenler olarak sayılabilmektedir.
[8] İnfertil kadınlarda erkeklere oranla daha fazla
cinsel fonksiyon bozukluğu olduğu ve kadınların daha
derinden etkilendikleri bildirilmektedir. [58] Yapılan bir
çalışmada infertil kadınlarda cinsel fonksiyon bozukluğu
prevalansının %74.5 olduğu [59] başka bir çalışmada ise
%87.5 olduğu bildirilmiştir. [60]
İnfertil kadınlarda cinsel fonksiyon bozuklukları; orgazm
bozuklukları, ağrılı cinsel ilişki, cinsel uyarılma bozukluğu
ve cinsel istek kaybı biçimlerinde ortaya çıkmaktadır.
[61]
İnfertilite tanısı konulduktan sonra özellikle kadınlarda
libido kaybının yanında genital organlardan, salgılardan,
öpüşme, dokunma gibi cinsel uyaranlardan iğrenme
ile birlikte cinsel tiksinti bozukluğu da yaşanmaktadır. [8]
Khodarahimi ve ark. [62] çalışmalarında infertil kadınların
fertil kadınlara göre uyarılma, lubrikasyon, cinsel istek, orgazm
ve memnuniyetinin daha az olduğunu belirlemiştir.
Vizheh ve ark. [63] infertil çiftlerde kadınların erkeklerden
daha az cinsel doyuma sahip olduğunu saptamıştır.
İnfertil erkeklerde, hipoaktif cinsel istek ve cinsel tatmin
eksikliği, %8,9 ila %68,7 arasında değişen en yaygın cinsel
işlev bozukluğudur. [64] Erkeğin cinsel fonksiyonu, çiftin
seksüel fonksiyonunun önemli bir göstergesidir. İlişki süresi
ve kadın partnerin cinsel sağlık açısından değerlendirilmesi
260 Androl Bul 2021;23:256-263
erkeğin cinselliğe bakışını etkileyen temel etkenlerdir. [57]
Lotti ve ark. [65] erektil disfonksiyon insidansının %17,8
olduğunu, bu oranın normal erkeklere göre iki kat fazla
olduğunu belirlemiştir.
İnfertilite tedavisi döneminde, çiftlerin %50–60’ı cinsel
tatminlerinde önemli bir azalma olduğunu bildirmiştir.
Cinsel istek kaybı, orgazma ulaşmada değişiklik, cinsel
ilişki sayısında azalma ve cinsel tatminsizlik, infertil çiftlerin
yaşadığı sık karşılaşılan sorunlar arasındadır. [59] Cinsel
yaşamdaki bu sorunlar çiftlerde karşılıklı iletişimde, bağlanma
ve evlilik uyumunda bozulmalara neden olmaktadır.
Bu nedenlerle infertil çiftlerin fiziksel olduğu kadar cinsel
anlamda da hemşireler tarafından değerlendirilmeleri oldukça
önemlidir.
Hemşireler, çiftlerin infertilite kliniklerinde ilk karşılaştıkları
ve cinsel öykülerini ilk anlattıkları sağlık personelleridir.
[8] Hemşireliğin cinsel sağlıkla ilgili en önemli fonksiyonları
eğitim ve danışmanlıktır. Hemşireler danışmanlıkla
ilgili rollerini tam anlamıyla yerine getirebilmeleri için cinselliğe
ilişkin konularda öncelikle kendilerine ayna tutmalı,
cinselliğe ilişkin bilgi sahibi olmalı, engellerinin farkına
vararak ortadan kaldırmalıdır. [66]
Cinsel öykü alma sürecinde hemşireler tarafından bireylerin
mahremiyeti sağlanmalı, sorular önceden belirlenerek görüşmeler
genelden özele ilerlemelidir. Bireylere güven ortamı
sağlanmalı, hemşire konuşmayı yönlendiren konumda
olmalıdır. Bireylere cinsellik ve infertilite ilgili geleneksel
inanç ve uygulamalarına yönelik sorular sorulurken yargılayıcı
davranılmamalı, zararlı davranışlar yerine olumlu
sağlık davranışları geliştirilmesi amaçlanmalıdır. Çiftlerin
anlattıkları durumların anlaşıldığını göstermek için içerik
tepkisi verilmeli, infertilite ve cinsellikle ilgili duygu ve
düşüncelerini belirlemek için duygu tepkisi verilmelidir. [8]
Hemşireler, bireylerin kendi problemlerini anlamalarını ve
etkili olabilecek yöntemleri keşfetmelerini sağlayarak cinsel
ilişkiyi teşvik etmelidir. Çiftlere mekanikleşmiş, üreme
amaçlı cinsel yaşamları için, erotik ortamlar oluşturulması,
cinsel aktiviteye heyecan kazandırabilmek için ilişki öncesi
masaj, değişik pozisyonların denenmesi gibi önerilerde
bulunmalıdır. [66] Erkeklerde sperm örneği almak, utanma,
partner ile cinsel sorunlar yaşanması ve yüksek stres nedenleriyle
zor olabilmektedir. Bu durumlarda eş yardımı
ve cinsel ilişki esnasında özel semen toplama kondomlarından
faydalanılabilir. Erotik içerikli materyaller, video-ses
kayıtları bulunan semen toplama odaları hazırlanarak çevresel
düzenlemeler yapılabilir. [64] Hemşireler, temel yaşam
gereksinimlerinden biri olan cinsellik ve cinsel fonksiyon
durumlarını değerlendirmeli, sorun saptadıklarında uygun
girişimlerde bulunmalıdırlar. [67]
SONUÇ
İnfertilite tanısı ve tedavisi alan çiftlerin çocuk sahibi olamamaya
bağlı psikososyal, kültürel, ekonomik ve cinsel
yönden birçok sorunla karşılaştığı görülmektedir. Bu bireyler
infertiliteye bağlı depresyon, stres, umutsuzluk, anksiyete,
evlilik uyumunda sorunlar, yalnızlık, cinsel fonksiyon
bozuklukları gibi sorunlar yaşamaktadır. İnfertiliteden sadece
infertil çiftler değil, çiftlerin aileleri ve sosyal çevreleri
de etkilenmekte, infertilite yaşamsal bir kriz olarak ortaya
çıkmaktadır. İnfertilite alanında çalışan hemşirelerin eğitim,
klinik uygulama, koordinatör, araştırmacı, danışman,
yönetici ve hasta hakları savunuculuğu rolleri bulunmaktadır.
İnfertil çiftlerin gereksinimlerini bütüncül bir yaklaşımla
değerlendirecek olan hemşirelerin danışmanlık ve
desteği, çiftlerin bu yaşam krizi ile daha etkili baş etmelerini
sağlar, tedavisi alan çiftlerin uyumlarını kolaylaştırarak
tedavi başarılarının artmasına da katkı bulunur.
Hakem Değerlendirmesi
Dış bağımsız.
Çıkar Çatışması
Yazarlar çıkar ilişkisi olmadığını beyan etmişlerdir.
Finansal Destek
Herhangi bir mali destek alınmamıştır.
Peer-review
Externally peer-reviewed.
Conflict of Interest
No conflict of interest was declared by the authors.
Financial Disclosure
No financial support has been received.
KAYNAKLAR
1. World Health Organization. Sexual and Reproductive Health
(SRH); 2021. https://www.who.int/teams/sexual-andreproductive-health-and-research-(srh)/overview
2. Çağlar M, Satılmış İG. İnfertilite ve yaşam kalitesi: Sistematik
derleme. Androl Bul 2019;21:170−6. [CrossRef]
3. Hacettepe Üniversitesi Nüfus Etütleri Enstitüsü. Türkiye Nüfus ve
Sağlık Araştırması. Ankara; 2018. http://www. hips.hacettepe.edu.
tr/tnsa2018/rapor/TNSA2018_ana_Rapor.pdf
4. Yücetürk S, Özcan H. İnfertilite ve uyku. Sağlık Akademisyenleri
Derg 2020;7:290–5. https://dergipark.org.tr/tr/download/articlefile/1085777
5. Taylor LC. The Experience of infertility among African American
couples. J Afr Am St 2018;22:357–72. [CrossRef]
6. Okuducu NY, Yorulmaz H. İnfertilite tanısı konmuş kadınlarda
yaşam kalitesi. İKSSTD 2020;12:13–20. [CrossRef]
7. Demir Çaltekin M, Başer E, Aydoğan Kırmızı D, Onat T, Kara
M, Yalvaç ES. İnfertilitenin sosyokültürel ve ekonomik durumla
ilişkisi. Bozok Tıp Derg 2019;9:117–23. https://dergipark.org.tr/
en/download/article-file/905359
8. Koçak DY, Büyükkayacı Duman N. İnfertilitenin psikolojik etkileri
ve hemşirelik yaklaşımı. Turkiye Klinikleri J Obstet Womens
Health Dis Nurs -Special Topics 2016;2:7–13. https://www.
researchgate.net/profile/Derya-Kocak-2/publication/317090846_
Infertilitenin_Psikolojik_Etkileri_ve_Hemsirelik_Yaklasimi/
links/592552c7458515e3d431a1e9/Infertilitenin-Psikolojik-
Etkileri-ve-Hemsirelik-Yaklasimi.pdf
Yücesoy • İnfertilitenin kültürel, ekonomik, psikososyal ve cinsel yönüne güncel bir bakış: Temel hemşirelik yaklaşımları
261
9. Bayraktar E. Toplumsal cinsiyet, kültür ve şiddetin infertilite ile
ilişkisi. Sağlık Bilimleri Derg 2018;27:234–8. https://dergipark.
org.tr/tr/download/article-file/618073
10. Oti-Boadi M, Asante KO. Psychological health and religious
coping of Ghanaian women with infertility. Biopsychosoc Med
2017;11:20. [CrossRef]
11. Patel A, Sharma PSVN, Kumar P, Binu VS. Sociocultural
determinants of infertility stress in patients undergoing fertility
treatments. J Hum Reprod Sci 2018;11:172–9. [CrossRef]
12. Özkan H, Üst Taşğın ZD, Aydın A, Kanbur A. İnfertil çiftlerin
ebeveyn olmaya yönelik görüşlerinin değerlendirilmesi. Ebelik ve
Sağlık Bilimleri Derg 2020;3:158–65. https://dergipark.org.tr/tr/
download/article-file/1146651
13. Kılıç M, Ejder Apay S, Kızılkaya Beji N. İnfertilite ve kültür.
İÜFN Hem Derg 2011;19:109–15. https://dergipark.org.tr/tr/
download/article-file/95069
14. Fehintola AO, Fehintola FO, Ogunlaja OA, Awotunde TO,
Ogunlaja IP, Onwudiegwu U. Social meaning and consequences
of infertility in Ogbomoso, Nigeria. Sudan J Med Sci 2017;12:63–
77. [CrossRef]
15. Batool SS, de Visser RO. Experiences of infertility in British and
Pakistani women: a cross-cultural qualitative analysis. Health Care
Women Int 2016;37:180–96. [CrossRef]
16. Katole A, Saoji AV. Prevalence of primary infertility and its
associated risk factors in urban population of central India: A
community-based cross-sectional study. Indian J Community Med
2019;44:337–41. [CrossRef]
17. Sarkar S, Gupta P. Socio-demographic correlates of women’s
infertility and treatment seeking behavior in India. J Reprod
Infertil 2016;17:123–32. https://pubmed.ncbi.nlm.nih.
gov/27141468/
18. Luk BHK, Loke AY. Sexual satisfaction, intimacy and relationship
of couples undergoing infertility treatment. J Reprod Infant
Psychol 2019;37:108–22. [CrossRef]
19. Daibes MA, Safadi RR, Athamneh T, Anees IF, Constantino
RE. ‘Half a woman, half a man; that is how they make me feel’:
a qualitative study of rural Jordanian women’s experience of
infertility. Cult Health Sex 2018;20:516–30. [CrossRef]
20. Hasanpoor-Azghady SB, Simbar M, Vedadhir AA, Azin SA,
Amiri-Farahani L. The social construction of infertility among
Iranian infertile women: a qualitative study. J Reprod Infertil
2019;20:178–90. https://www.ncbi.nlm.nih.gov/labs/pmc/
articles/PMC6670265/pdf/JRI-20-178.pdf
21. Benyamini Y, Gozlan M, Weissman A. Normalization as a strategy
for maintaining quality of life while coping with infertility in a
pronatalist culture. Int J Behav Med 2017;24:871–9. [CrossRef]
22. Howe S, Zulu JM, Boivin J, Gerrits T. The social and cultural
meanings of infertility for men and women in Zambia: legacy, family
and divine intervention. Facts Views Vis Obgyn 2020;12:185–93.
https://pubmed.ncbi.nlm.nih.gov/33123694/
23. Topdemir Koçyiğit O. İnfertilite ve sosyo-kültürel etkileri. İnsanbil
Derg 2012;1:27–37. https://dergipark.org.tr/tr/download/articlefile/98105
24. Sis Çelik A, Kırca N. Primer infertil kadınların infertiliteye bağlı
yaşadıkları stres düzeyleri ve etkileyen bazı faktörlerin belirlenmesi.
Anadolu Hemşirelik ve Sağlık Bilimleri Derg 2019;21:104–14.
https://dergipark.org.tr/tr/download/article-file/503039
25. Dattijo L, Andreadis N, Aminu B, Umar N, Black K. Knowledge
of infertility among infertile women in Bauchi, Northern Nigeria.
IJWHR 2016;4:103–9. [CrossRef]
26. Boz İ, Akgün M. İnfertilitede birey merkezli bakım yaklaşımı.
Hemşirelikte Eğitim ve Araştırma Derg 2019;16:170–5. [CrossRef]
27. Yılmaz T, Yeşiltepe Oskay Ü. İnfertilite stresi ile başa çıkma
yöntemleri ve hemşirelik yaklaşımları. Sağlık Bilimleri ve Meslekleri
Derg 2015;2:100–12. [CrossRef]
28. Yanıkkerem E, Kavlak O, Sevil Ü. İnfertil çiftlerin yaşadıkları
sorunlar ve hemşirelik yaklaşımı. Anadolu Hemşirelik ve Sağlık
Bilimleri Derg 2008;11:112–21. https://dergipark.org.tr/tr/
download/article-file/29441
29. Karakaya E, Margirit Coşkun A, Özerdoğan N, Yakıt E. Suriyeli
mülteci kadınların doğurganlık özellikleri ve etkileyen faktörler:
Kalitatif bir çalışma. J Int Social Res 2017;10:417–28. https://
www.eykaegitim.com/wp-content/uploads/2020/12/karakaya_
eylem.pdf
30. Ombelet W. Is global access to infertility care realistic? The Walking
Egg Project. Reprod Biomed Online 2014;28:267–72. [CrossRef]
31. Yılmaz B, Şahin N. İnfertilite stresi ile bireysel baş etme yöntemleri:
Bir sistematik derleme. CBU-SBED 2020;7:84–5. https://
dergipark.org.tr/tr/download/article-file/1019761
32. Dyer S, Chambers GM, Adamson GD, Banker M, De Mouzon
J, Ishihara O, et al. ART utilization: an indicator of access to
infertility care. Reprod Biomed Online 2020;41:6–9. [CrossRef]
33. Logan S, Gu R, Li W, Xiao S, Anazodo AC. Infertility in China:
Culture, society and a need for fertility counselling. Asian Pac J
Reprod 2019;8:1. [CrossRef]
34. Wu AK, Odisho AY, Washington SL 3rd, Katz PP, Smith JF.
Out-of-pocket fertility patient expense: data from a multicenter
prospective infertility cohort. J Urol 2014;191:427–32. [CrossRef]
35. Dyer SJ, Sherwood K, McIntyre D, Ataguba, JE. Catastrophic
payment for assisted reproduction techniques with conventional
ovarian stimulation in the public health sector of South Africa:
frequency and coping strategies. Hum Reprod 2013;28:2755–64.
[CrossRef]
36. Inhorn MC, Patrizio P. Infertility around the globe: new thinking
on gender, reproductive technologies and global movements in the
21st century. Hum Reprod Update 2015;21:411–26. [CrossRef]
37. Dyer SJ, Patel M. The economic impact of infertility on women in
developing countries –a systematic review. Facts Views Vis Obgyn
2012;4:102–9. https://www.ncbi.nlm.nih.gov/labs/pmc/articles/
PMC3987499/pdf/FVVinObGyn-4-102-109.pdf
38. Sfakianoudis K, Simopoulou M, Rapani A, Grigoriadis S, Maziotis
E, Giannelou P, et al. The ımpact of the economic recession in greece
on assisted reproduction demand: A retrospective longitudinal
study. Medicina (Kaunas) 2019;55:654–60. [CrossRef]
39. Hudson N, Culley L. Assisted reproductive travel: UK patient
trajectories. Reprod Biomed Online 2011;23:573–81. [CrossRef]
40. Rauprich O, Berns E, Vollmann J. Who should pay for assisted
reproductive techniques? Answers from patients, professionals and
the general public in Germany. Hum Reprod 2010;25:1225–33.
[CrossRef]
41. Sosyal Sigortalar ve Genel Sağlık Sigortası Kanunu. Kanun Numarası:
5510; Kabul Tarihi: 31/5/2006; Yayımlandığı Resmî Gazete: Tarih:
16/6/2006 Sayı: 26200; Yayımlandığı Düstur: Tertip: 5; Cilt: 45.
https://www.mevzuat.gov.tr/MevzuatMetin/1.5.5510.pdf
42. Sosyal Güvenlik Kurumu Sağlık Uygulama Tebliği. [Erişim]
43. Seymenler S, Siyez DM. İnfertilite psikolojik danışmanlığı.
Psikiyatride Güncel Yaklaşımlar 2018;10:176–87. [CrossRef]
44. Karaca A, Ünsal G. İnfertil kadınların infertiliye bağlı yaşadıkları
stres düzeyi ve etkileyen faktörler. Hemşirelikte Eğitim ve Araştırma
Derg 2015;12:126–32. https://jag.journalagent.com/kuhead/pdfs/
KUHEAD_12_2_126_132.pdf
262 Androl Bul 2021;23:256-263
45. Chaves C, Canavarro MC, Moura‐Ramos M. The role of dyadic
coping on the marital and emotional adjustment of couples with
infertility. Fam Process 2019;58:509–23. [CrossRef]
46. Hess RF, Ross R, Gililland JL Jr. Infertility, psychological distress,
and coping strategies among women in Mali, West Africa: a mixedmethods
study. Afr J Reprod Health 2018;22:60–72. https://www.
ajol.info/index.php/ajrh/article/view/169837
47. Kavak F, Kavak M. The relationship between perceived social
support and depression in infertile women. Ann Med Res
2018;25:559–63. https://annalsmedres.org/index.php/aomr/
article/view/1156
48. Yazdi HZG, Sharbaf HA, Kareshki H, Amirian M. Infertility
and psychological and social health of Iranian infertile women: A
Systematic Review. Iran J Psychiatry 2020;15:67–79. https://www.
ncbi.nlm.nih.gov/labs/pmc/articles/PMC7193241/
49. Wiweko B, Anggraheni U, Elvira SD, Lubis HP. Distribution of
stress level among infertility patients. Middle East Fertil Soc J
2017;22:145–8. [CrossRef]
50. Simionescu G, Doroftei B, Maftei R, Obreja BE, Anton E,
Grab D, et al. The complex relationship between infertility and
psychological distress (Review). Exp Ther Med 2021;21:1–6.
[CrossRef]
51. Kaplan E. İnfertil bireylerde stres ve stresle başa çıkma yaklaşımları.
Androl Bul 2018;20:61–4. https://www.doi.org/10.24898/
tandro.2018.24993
52. Xu H, Ouyang N, Li R, Tuo P, Mai M, Wang W. The effects of
anxiety and depression on in vitro fertilisation outcomes of infertile
Chinese women. Psychol Health Med 2017;22:37–43. [CrossRef]
53. İlerisoy M. İnfertilite tedavisi gören bireylerin duygusal yaşantıları ve
baş etme yöntemleri üzerine bir araştırma. İTÜSBD 2015;14:143–
64. http://acikerisim.ticaret.edu.tr/xmlui/handle/11467/1363
54. Massarotti C, Gentile G, Ferreccio C, Scaruffi P, Remorgida V,
Anserini P. Impact of infertility and infertility treatments on quality
of life and levels of anxiety and depression in women undergoing in
vitro fertilization. Gynecol Endocrinol 2019;35:485–9. [CrossRef]
55. Güngör İ, Kızılkaya Beji N. İnfertilite hemşirelerinin gelişen rolleri
ve sertifikasyon gereksinimi. İÜFN Hem Derg 2015;23:152–9.
https://dergipark.org.tr/en/download/article-file/332644
56. Partovi Meran HE, Kızılkaya Beji N. İnfertilite hemşireliğinin
tarihçesi. Androl Bul 2016;18:60–4. https://jag.journalagent.com/
androloji/pdfs/AND_18_64_60_64.pdf
57. Küçükdurmaz F, Taşkıran M, Akbulut MF, Gökçe A. Erkek
infertilitesi ve cinsel fonksiyon ilişkisi. Erkek Üreme Sağlığı
2015;17:285–8. https://jag.journalagent.com/androloji/pdfs/
AND_17_63_285_288.pdf
58. Yangin H, Kukulu K, Gulşen S, Aktaş M, Sever B. A survey on the
correlation between sexual satisfaction and depressive symptoms
during infertility. Health Care Women Int 2016;37:1082–95.
[CrossRef]
59. Mirblouk F, Asgharnia M, Solimani R, Fakor F, Salamat F,
Mansoori S. Comparison of sexual dysfunction in women with
infertility and without infertility referred to Al-Zahra Hospital in
2013–2014. Int J Reprod Biomed 2016;14:117–24. https://www.
ncbi.nlm.nih.gov/labs/pmc/articles/PMC4869153/
60. Ozturk S, Kahyaoglu Sut HK, Kucuk L. Examination of sexual
functions and depressive symptoms among infertile and fertile
women. Pakistan J Med Sci 2019;35:1355–60. [CrossRef]
61. Küçükdurmaz F, Taşkıran M. İnfertil kadınlarda cinsel fonksiyonlar
(Tanı ve Tedavi Aşamalarında). Turkiye Klinikleri J Urology -
Special Topics 2015;8:52–7. https://www.turkiyeklinikleri.com/
article/tr-infertil-kadinlarda-cinsel-fonksiyonlar-tani-ve-tedaviasamalarinda-71922.html
62. Khodarahimi S, Hosseinmirzaei S, Bruna MMO. The role of
infertility in mental health, psychological distress and sexual
dysfunction in a sample of Iranian women. Women Ther
2014;37:178–94. [CrossRef]
63. Vizheh M, Pakgohar M, Rouhi M, Veisy A. Impact of gender
infertility diagnosis on marital relationship in infertile couples: a
couple based study. Sex Disabil 2015;33:457–68. [CrossRef]
64. Lotti F, Maggi M. Sexual dysfunction and male infertility. Nat Rev
Urol 2018;15:287–307. [CrossRef]
65. Lotti F, Corona G, Rastrelli G, Forti G, Jannini EA, Maggi M.
Clinical correlates of erectile dysfunction and premature ejaculation
in men with couple infertility. J Sex Med 2012;9:2698–707.
[CrossRef]
66. Çağlar M, Yeşiltepe Oskay Ü. İnfertilite ve Cinsel Yaşam Üzerine
Etkileri. JAREN 2020;6:157–62. [CrossRef]
67. Egelioğlu-Çetişli N, Serçekuş P, Oğuz N. Primer infertil kadınlarda
cinsel doyum ve çift uyumu. Hemşirelikte Araştırma Geliştirme
Derg 2014;16:38–47. https://dergipark.org.tr/tr/download/
article-file/986316
Yücesoy • İnfertilitenin kültürel, ekonomik, psikososyal ve cinsel yönüne güncel bir bakış: Temel hemşirelik yaklaşımları
263
DERLEME | REVIEW
Androl Bul 2021;23:264−268
https://doi.org/10.24898/tandro.2021.47704
Erkek Üreme Sağlığı
Non-obstruktif azoospermide micro-TESE:
Önemli yenilikler
Micro-TESE in non-obstructive azoospermia: Major innovations
Kasım Emre Ergün , Barış Altay
ÖZ
Non-obstruktif azoospermili erkeklerde sperm elde etme için altın standart
yöntem olarak uygulanan mikrodiseksiyon TESE (micro-TESE)
yönteminde, ilk tanımlandığı 1998 yılından bugüne, sperm elde etme
oranlarında önemli artışlar olmuştur. Preoperatif olarak micro-TESE
başarısını öngörebilmek için özellikle ultrasonografi, testis spektroskopisi,
seminal plazma ekstrasellüler vezikülleri gibi konularda güncel çalışmalar
yapılmaktadır. Aynı zamanda da, cerrahi sırasında daha az doku
hasarı ile daha başarılı sonuçlara ulaşmak için mini-insizyon micro-TE-
SE, longitudinal tunika albuginea insizyonu gibi yeni teknikler geliştirilmeye
çalışılmaktadır. Sperm toplanması aşamasında daha verimli sonuçlar
için mikroakışkan sistemler gibi yeni teknolojilerin micro-TESE’de
kullanımı umut verici gözükmektedir.
Anahtar Kelimeler: micro-TESE, spektroskopi, mini-insizyon,
mikroakışkan
ABSTRACT
In the microdissection TESE (micro-TESE) method, which is used
as the gold standard method for sperm retrieval in men with nonobstructive
azoospermia, since 1998, when it was first defined, there has
been a significant increase in sperm retrieval rates. In order to predict
the success of micro-TESE preoperatively, up-to-date studies are carried
out, especially on ultrasonography, testicular spectroscopy, seminal
plasma extracellular vesicles. At the same time, new techniques such as
mini-incision micro-TESE and longitudinal tunica albuginea incision
are being developed in order to achieve more successful results with
less tissue damage during surgery. The use of new technologies such as
microfluidic systems in micro-TESE seems promising for more efficient
results at the sperm sorting stage.
Keywords: micro-TESE, spectroskopy, mini-incision, microfluidic
GİRİŞ
Azoospermi, tüm erkeklerin %1’inde görülmekle birlikte
infertil erkeklerde bu oran %10–15’e ulaşmaktadır.
Azoospermi olgularının %60–70’ini non-obstruktif azoospermi
(NOA), %30–40’ını da obstruktif azoospermi
olguları oluşturmaktadır. [1,2] NOA’lı erkeklerde hipospermatogenez,
matürasyon arresti veya Sertoli cell only sendromu
histopatolojileri ile karakterize spermatogenik yetmezlik
bulunmaktadır ve bu erkekler günümüzde, cerrahi
sperm toplama yöntemleri ile birlikte uygulanan yardımcı
üreme teknikleri ile çocuk sahibi olabilmektedir.
İlk kez 1995 yılında, NOA’lı olgularda testiküler sperm
ekstraksiyonu (TESE) ile elde edilen testiküler sperm, in
vitro fertilizasyon-intrasitoplazmik sperm injeksiyonu
Ege Üniversitesi Tıp Fakültesi, Üroloji Anabilim Dalı, İzmir, Türkiye
Yazışma Adresi/ Correspondence:
Uzm. Dr. Kasım Emre Ergün
Ege Üniversitesi Tıp Fakültesiüroloji Anabilim Dalı İzmir, Türkiye
Tel: +90 505 735 00 19
E-mail: kasimemreergun@gmail.com
Geliş/ Received: 20.05.2021
Kabul/ Accepted: 25.05.2021
(IVF-ICSI) için kullanılmıştır. [3] 1998 yılına gelindiğinde
ise Schlegel ve ark. tarafından mikrodiseksiyon TESE (micro-TESE)
tanımlanarak erkek infertilite tedavisinde adeta
bir devrim meydana gelmiştir. [4] Micro-TESE ile tekli ya da
multibiyopsi TESE’nin karşılaştırıldığı sistematik derlemelerde,
micro-TESE ile sperm elde etme oranlarının %15–
20 daha fazla olduğu ortaya konulmuştur. [5,6] Günümüzde
micro-TESE, NOA’lı erkeklerde sperm elde etme için altın
standart yöntem olarak kabul edilmektedir. [7]
Bilindiği gibi ICSI için fertilizasyonu sağlayabilecek tek bir
sperme ihtiyaç vardır ve özünde NOA’da micro-TESE yöntemini
geliştirmek için yapılan tüm çalışmalar bu spermi
elde edebilmek içindir. Bu derlemede, NOA’lı olgularda
uygulanan micro-TESE yönteminde son yıllarda tarif edilen
yeniliklerin incelenmesi amaçlanmıştır.
MİCRO-TESE ÖNCESİ DEĞERLENDİRMEDE
VE CERRAHİ TEKNİKTEKİ GELİŞMELER
Tekrarlanan başarısız micro-TESE uygulamaları, testiküler
atrofi ve serum androjen seviyelerinde azalmanın yanı sıra
çiftlerde psikolojik sorunlara da neden olabilmektedir. Bu
264 ©2021 Androloji Bülteni
nedenle, micro-TESE başarısını etkileyen faktörlerin değerlendirilmesi
yıllardır önemle üzerinde çalışılan konulardandır.
Yaş, testis volümü, serum FSH, inhibin ve testosteron
düzeyleri, testiküler histoloji, Y kromozom mikrodelesyonları
gibi micro-TESE başarısını öngörebilecek faktörler yıllar
içerisinde birçok çalışmada değerlendirilmiştir. [8–10] Testis
histopatolojisi ve AZF Y kromozom delesyonu başarıyı belirlemede
en etkin faktörler olarak ön plana çıkmaktadır.
Öte yandan, tüm bu faktörlerin klinik pratikte preoperatif
olarak sperm elde etmeyi öngörmedeki rolleri kısıtlıdır.
Literatürde micro-TESE’de sperm elde etmeyi öngörmede
yardımcı olacak preoperatif faktörlerle ilgili güncel çalışmalar
bulunmaktadır. Nariyoshi ve ark. çalışmalarında, ilk kez
preoperatif gri-skala ultrason (US) ile seminifer tübül boyutlarının
değerlendirilmesinin micro-TESE başarısını öngörmedeki
rolünü incelemişlerdir. Gri-skala görüntüler JPEG
formatında bilgisayara aktarılarak seminifer tübül morfolojileri
değerlendirilmiştir. Transvers planda gri-skala skrotal
US ile testisin üst, orta ve alt bölümlerinde 6 görüntü, %96
kontrast ve %50 parlaklık ile incelenmiş ve sonra parlaklık
yavaş yavaş %30’a indirilerek seminifer tübül çaplarındaki
heterojenite bu şekilde ortaya konmuştur.806 NOA’lı erkeği
içeren bu çalışmada, sperm elde etme oranı, tübül çapı 300
µm olanlarda %86,9, 250 µm olanlarda ise %50,5 olarak
bulunmuş ve testiküler ultrasondaki gri-skala görüntülerin
micro-TESE’de sperm elde etme için prediktör olduğu sonucuna
varılmıştır. [11] Zhang ve ark., kontrastlı skrotal US
ile testis içinde spermatogenez olma olasılığı yüksek olan
alanların tespit edilip edilemeyeceklerini araştırmışlardır.120
NOA’lı olgu içeren bu çalışmada, kontrast madde (2,4 ml
sülfür heksaflorid mikrokabarcık) uygulamasından sonra ilk
kabarcığın testise ulaştığı zaman (AT) <27 s, görüntü yoğunluğunun
maksimuma ulaştığı zaman (TTP) <45 s ve pik yoğunluk
değerleri (PI) >11 dB ise testiste spermatogenezden
daha zengin alanlara ulaşılabildiği rapor edilmiştir. [12]
Ntorkou ve ark. çalışmasında, canlı dokuların biyokimyasal
ve moleküler bileşimi hakkında bilgi sağlayan non-invaziv
bir görüntüleme yöntemi olan proton manyetik rezonans
spektroskopinin (1H-MRS) NOA’lı olgularda micro-TESE
başarısını preoperatif olarak öngörmedeki rolü incelenmiştir.
Testis spektroskopi, manyetik rezonans spektroskop ile
ince kesitlerde aksiyel ve koronal planlarda kolin, myoinozitol,
kreatin, glutamat, lipid ve laktat gibi farklı metabolitlerin
spektrumda incelenmesi ile uygulanan yöntemdir.49
NOA’lı olgu ve 50 kontrol grubunun olduğu bu prospektif
çalışmada, glutamat yüksekliği micro-TESE başarısız hastalarda
daha sık bulunurken, kolin (membran sentezi ve
hücresel proliferasyonda rol alır) ve miyoinozitol (seminifer
tübül ozmo-regülasyonunda etkili) yüksekliğinde micro-TESE
ile sperm elde etme başarısının yüksek olduğu
bulunmuştur. [13] Çelik ve ark., 18 olguyu içeren çalışması
sonucunda, micro-TESE’de sperm elde etme şansı ile yüksek
kolin piki arasında güçlü bir ilişki saptanmış ve artmış
kolin sinyal yoğunluğunun micro-TESE başarısını öngörmede
yüksek duyarlılığa sahip olduğu belirtilmiştir. [14]
Preoperatif olarak micro-TESE başarısını öngörme amacıyla
son dönemde üzerinde çalışılan moleküllerden birisi
de seminal plazma ekstrasellüler veziküllerindeki küçük
RNA’larıdır. Ekstrasellüler veziküller (EV) (eksozomlar ya
da mikroveziküller olarak da bilinirler), normal veya patolojik
durumlarda birçok hücre tipi tarafından ekstrasellüler
çevreye salınan ve intersellüler bağlantıları yönettikleri
düşünülen yapılardır. Çeşitli çalışmalarda EV’deki küçük
RNA’ların, sperm matürasyonu, kapasitasyon, akrozom
reaksiyonu ve fertilizasyonda önemli rolleri olabileceği
ifade edilmiştir. [15] Bu bulgular eşliğinde, seminal plazma
EV’deki küçük RNA’ların üreme sistemini direkt ve spesifik
olarak yansıtabileceği ve de spermatogenik fonksiyonu
göstermede aday belirteçler olabileceği düşünülmüştür.
piRNA ailesi, seminal plazma EV’nin önemli içeriklerinden
birisidir. Chen ve ark. çalışmasında, seminal plazma
EV’deki piRNA’ların testisteki spermatogenik fonksiyonu
yansıtan belirteçler olabileceği hipotezi ile NOA’lı olgularda
testiste sperm varlığını öngörebilecek bir model geliştirilmeye
çalışılmıştır. NOA’lı olgularda kontrol grubuna
göre seminal plazma EV-piRNA ekspresyonun azaldığı
gösterilmiştir. Sonuç olarak, seminal plazma EV-piRNA
analizi NOA’lı olgularda micro-TESE başarısını non-invaziv
olarak öngörebilecek bir yöntem olarak önerilmiştir. [16]
Micro-TESE’de mikroskop altında daha büyük ve opak gözüken
seminifer tübüllerde aktif spermatogenez bulunma
olasılığının fazla olduğu düşünülmektedir. Geçmiş yıllarda
yüksek büyütme altında seminifer tübül kalibrasyon paternlerinin
değerlendirilmesine değinen çeşitli çalışmalar yayımlanmıştır.
Ancak bu paternlerin NOA’lı hastalarda sperm
elde etme başarısını öngörmedeki tanısal doğruluğu kanıtlanamamıştır.
Caroppo ve ark. çalışmasında, micro-TESE
sırasında operatif mikroskoptaki en yüksek büyütme (×24)
ile seminifer tübül paternleri değerlendirilmiş ve dilate tübüller,
hafif dilate tübüller ve dilate olmayan tübüller olarak
üç grup halinde incelenmiştir. Çalışma sonucunda, dilate
tübüllerde başarılı sperm elde etme oranı %90 bulunurken,
dilate olmayan tübüllerde %7 olarak bulunmuştur. Bu sonuçlar
eşliğinde, NOA’da micro-TESE esnasında yüksek
büyütme altında incelenen seminifer tübül kalibrasyon paternlerinin,
micro-TESE başarısını öngörmede intraoperatif
prediktör faktör olduğu ifade edilmiştir. [17]
Bilindiği gibi, NOA’lı olgularda spermatogenez testisin her
bölgesinde uniform bir şekilde değil de adacıklar halinde
Ergün ve Altay • Non-obstruktif azoospermide micro-TESE: Önemli yenilikler
265
yamasal olarak meydana gelebilmektedir. Çeşitli çalışmalarda,
testiste mümkün olan en geniş alanı incelemenin uygun
tübülleri bulmak ve dolayısıyla sperm elde etme olasılığını
arttırmak için faydalı olabileceği belirtilmiştir. Ichioka ve
ark., hangi insizyonlar ile incelenen testis alanının daha fazla
olduğunu ölçmek için matematiksel üç boyutlu simülasyon
analizi geliştirmişlerdir. Bu çalışmada, uygun tübülleri
bulma olasılığı toplam parankimal kesi yüzey alanına bağlı
bulunmuştur. Bu modelleme ile tunika albugineaya yapılan
longitudinal insizyon ve ardından parankime uygulanan
transvers dilimleme insizyonları ile maksimum yüzey
alanının incelenebildiği gösterilmiştir. 102 hastada bu yeni
yöntemi, 56 hastada ise micro-TESE’de tunika albugineaya
klasik olarak yapılan vertikal insizyonu uygulamışlar ve
yeni yöntemde daha yüksek sperm elde etme oranı (%45’e
karşılık %29) bulmuşlardır. Parankimdeki intratestiküler arterlerin
mikroskop yardımıyla net olarak korunabildiği, hematom,
yara yeri enfeksiyonu ve testosteron kaybı açısından
bu teknik ile fark olmadığını ortaya koymuşlardır. [18]
Öte yandan, daha az doku diseksiyonu ve dolayısıyla daha
az inflamasyon ve skar oluşumu hedefi ile micro-TESE’deki
konvansiyonel ekvatoryal insizyona alternatif arayan çalışmalar
da bulunmaktadır. Almajed ve ark. çalışmasında,
mini tunika albuginea insizyonu ile uygulanan modifiye
micro-TESE tekniği kullanılmıştır. Bu teknikte yaklaşık 1
cm’lik transvers ekvatoryal tunika albuginea insizyonu (mini-insizyon)
yapılıp testiküler parankim operatif mikroskop
altında x10–30 büyütmede incelenmekte, spermatozoa ya
da dilate tübül görülmediğinde insizyon her iki tarafa doğru
1–1,5 cm uzatılmaktadır. Bu çalışmada, mini-insizyon
micro-TESE yönteminin uygulandığı 74 NOA’lı olguda
sperm elde etme oranı %25,6 bulunmuş, mini-insizyonun
başarısız olduğu olgularda uygulanan konvansiyonel micro-TESE
ile toplam sperm elde etme oranı %48’e ulaşmıştır.
Bu sonuçlarla, mini-insizyon micro-TESE, daha kısa
operasyon süresi ve daha az doku hasarı ile uygun olgularda
tercih edilebilir yöntem olarak sunulmaktadır. [19] Li ve ark.
çalışmasında ise orşidopeksi öyküsü olan 20 NOA’lı olguya
aşamalı mini-insizyon micro-TESE uygulanmış ve 10 hastada
mini-insizyon ile sperm elde edilmiştir. Cerrahi sonrası
yapışıklıkların olduğu bu grup hastalarda, bu teknik ile
daha kısa sürede, daha az komplikasyon ile başarılı şekilde
sperm elde edildiği bildirilmiştir. [20]
SPERM TOPLANMASINDAKİ GELİŞMELER
Micro-TESE ile alınan dokulardan spermlerin ayrıştırılması
yoğun emek gerektiren, verimliliği düşük ve pahalı
bir süreçtir. Seminifer tübüllerden spermlerin ayrıştırılması
için iğne, makas ya da anjiokateterler ile dokular parçalanmakta
ve ardından kollajenazlar ve diğer doku bozucu
yöntemlerle ekstrasellüler matriks sıvılaştırılarak optik
mikroskopta incelenmektedir. Güncel pratikte kullanılan
bu yöntemlerle sperm ayrıştırılması işlemi esnasında yorgunluk,
kişisel yetersizlikler gibi insana bağlı faktörlerden
etkilenme ve işlem sırasında sperm hasarı oluşumu gibi
önemli sorunlar bulunmaktadır. [21] micro-TESE sonrası
sperm elde etmeyi arttırabilecek çeşitli yeni teknolojiler
üzerinde çalışılmaktadır. Bu yeni teknolojiler içerisinde,
hücreleri ayırmak için küçük sıvı akışları kullanan mikroakışkanlar
(dielektroforez ve sıkışmış akım dâhil), manyetik-aktif
hücre ayrıştırılması (MACS) ve florasan-aktif hücre
ayrıştırılması (FACS) yöntemleri öne çıkmaktadır.
Mikroakışkanlar, ayrıştırma için sıvıların nano ya da mikro
ölçekli manipülasyonudur. Mikroakışkanlar, biyokimyasal
madde kullanımı, yıkama ve santrifüjle ilişkili reaktif oksijen
radikali oluşumu ve uzamış kollajenaz maruziyeti gibi
klasik sperm ayrıştırma yöntemlerinin zararlı etkilerinden
kaçınmayı sağlamaktadır. [22] Samuel ve ark., çalışmalarında,
testis biyopsilerinden spermleri ayrıştırmak için geliştirdikleri
mikroakışkan sistem ile konvansiyonel tekniklere
göre dakikada 8,88 kat fazla sperm bulunduğu gösterilmiştir.
[23] Mikroakışkan teknolojilerin micro-TESE’deki
uygulamaları sperm motilitesi ile sınırlı gözükmekle birlikte
önümüzdeki süreçte, çeşitli yeni mikroakışkan türevi
teknolojilerle non-motil hücrelerin de ayrıştırılması olası
gözükmektedir.
Manyetik-aktif hücre ayrıştırılması (MACS), hücre yüzeyindeki
antijenlere bağlanan antikor kaplı manyetik tanecikleri
kullanan pasif bir ayrıştırma yöntemidir. Hasarlı
spermlerden membran dışına fosfolipid fosfatidilserin (PS)
açığa çıkmaktadır. Annexin V ise PS’ye yüksek afinite gösteren
ve sağlam spermlere bağlanmayan bir moleküldür.
MACS yönteminde, hücreler sütun içerisinden geçerken
PS eksprese edenler mıknatıs özellikli mikrotaneciklerle
konjuge edilmiş Annexin V’e bağlanırlar ve bunlar yüksek
manyetik alana girdiklerinde sütun içerisinde kalırlar.
Sonuçta sağlam hücreler serbestçe sütundan geçip ayrıştırılır.
[24]
Florasan-aktif hücre ayrıştırılması (FACS), hücre ayrıştırması
için hücre yüzey antijenlerini tanımlayacak bir florofor
etiketlemeye gereksinim duyulan aktif bir ayrıştırma
yöntemidir. Öncelikle hücreler florasan antikorlar ya da
DNA etiketleri ile işaretlenir ve sonrasında laserle geçen bir
sıvı akımına yerleştirilir. [25] Mittal ve ark., çalışmalarında,
micro-TESE örneklerinden non-motil spermlerin ayrıştırılmasında
FACS yönteminin başarı ile uygulandığı gösterilmiştir.
[26] Devam eden araştırmalarda, bu ayrıştırma
yöntemine bağlı sperm DNA fragmantasyonu oluşumu ile
ilgili kaygılar bulunmaktadır.
266 Androl Bul 2021;23:264-268
Bu yöntemler karşılaştırıldığında mikroakışkan uygulamalar
daha umut verici gözükmektedir. Mikrokanal tıkanmalarının
önlenmesine yönelik yapılacak gelecekteki
çalışmalar, micro-TESE örneklerinden non-motil sperm
elde edilmesinde mikroakışkan sistemlerin kullanılmasını
hızlandıracaktır.
SONUÇ
Micro-TESE, NOA’lı olguların tedavisinde devrimsel bir
yöntem olmakla birlikte, hali hazırda sperm elde etmeyi
öngörmede yardımcı olacak preoperatif faktörler kısıtlıdır.
Şüphesiz, preoperatif olarak sperm üretilen alanları tanımlayacak
görüntüleme tekniklerinin geliştirilmesi, micro-TESE
yöntemini daha da ilerletecektir.
Yıllar içerisinde micro-TESE tekniklerinde meydana gelen
gelişmeler, NOA’lı olgularda sperm elde etme oranlarını
önemli ölçüde arttırmıştır. Bu ilerlemeye rağmen, laboratuar
aşamasında testis örneklerinden canlı sperm saptanması
zaman alıcı ve oldukça emek isteyen bir süreçtir.
Sperm ayrıştırma ile ilgili yeni teknolojilerin kullanımı bu
konudaki verimliliği arttıracak ve ayrıca nadir spermlerin
tanımlanmasını, belki de optimal sperm seçimi ile gebelik
ve canlı doğum oranlarının artmasını sağlayabilecektir.
Hakem Değerlendirmesi
Dış bağımsız.
Çıkar Çatışması
Yazarlar çıkar ilişkisi olmadığını beyan etmişlerdir.
Finansal Destek
Herhangi bir mali destek alınmamıştır.
Peer-review
Externally peer-reviewed.
Conflict of Interest
No conflict of interest was declared by the authors.
Financial Disclosure
No financial support has been received.
KAYNAKLAR
1. Schlegel PN. Causes of azoospermia and their management.
Reprod Fertil Dev 2004;16:561–72. [CrossRef]
2. Kumar R. Medical management of non-obstructive azoospermia.
Clinics (Sao Paulo) 2013;68:75–9. [CrossRef] https://doi.
org/10.6061/clinics/2013(Sup01)08
3. Devroey P, Liu J, Nagy Z, Goossens A, Tournaye H, Camus M, et al.
Pregnancies after testicular sperm extraction and intracytoplasmic
sperm injection in non-obstructive azoospermia. Hum Reprod
1995;10:1457–60. [CrossRef]
4. Schlegel PN, Li PS. Microdissection TESE: Sperm retrieval in
non-obstructive azoospermia. Hum Reprod Update 1998;4:439.
[CrossRef]
5. Deruyver Y, Vanderschueren D, van der Aa F. Outcome of
microdissection TESE compared with conventional TESE in
non-obstructive azoospermia: a systematic review. Andrology
2014;2:20–4. [CrossRef]
6. Bernie AM, Mata DA, Ramasamy R, Schlegel PN. Comparison of
microdissection testicular sperm extraction, conventional testicular
sperm extraction, and testicular sperm aspiration for nonobstructive
azoospermia: a systematic review and meta-analysis. Fertil Steril
2015;104:1099–103.e1–3. [CrossRef]
7. Schlegel PN, Sigman M, Collura B, De Jonge CJ, Eisenberg
ML, Lamb DJ, et al. Diagnosis and treatment of infertility in
men: AUA/ASRM guideline part II. Fertil Steril 2021;115:62–9.
[CrossRef]
8. Hopps CV, Mielnik A, Goldstein M, Palermo GD, Rosenwaks
Z, Schlegel PN. Detection of sperm in men with y chromosome
microdeletions of the AZFa, AZFb and AZFc regions. Hum
Reprod 2003;18:1660–5. [CrossRef]
9. Abdel Raheem A, Garaffa G, Rushwan N, De Luca F, Zacharakis E,
AbdelRaheem T, et al. Testicular histopathology as a predictor of a
positive sperm retrieval in men with non-obstructive azoospermia.
BJU Int 2013;111:492–9. [CrossRef]
10. Khelaia A, Saker Z, Tsintsadze O, Managadze L. Nonobstructıve
azoospermia, follicle-stimulating hormone as a marker of successful
sperm retrieval. Georgian Med News 2015;249:34–7. https://
pubmed.ncbi.nlm.nih.gov/26719547/
11. Nariyoshi S, Nakano K, Sukegawa G, Sho T, Tsuji Y.
Ultrasonographically determined size of seminiferous tubules
predicts sperm retrieval by microdissection testicular sperm
extraction in men with nonobstructive azoospermia. Fertil Steril
2020;113:97–104.e2. [CrossRef]
12. Zhang S, Du J, Tian R, Xie S, Li F, Li Z. Assessment of the use of
contrast enhanced ultrasound in guiding microdissection testicular
sperm extraction in nonobstructive azoospermia. BMC Urol
2018;18:48. [CrossRef]
13. Ntorkou A, Tsili AC, Astrakas L, Goussia A, Panopoulou E,
Sofikitis N, Argyropoulou MI. In vivo biochemical investigation
of spermatogenic status:1H-MR spectroscopy of testes with
nonobstructive azoospermia. Eur Radiol 2020;30:4284–94.
[CrossRef]
14. Çelik Ö, Hatırnaz Ş, Erşahin A, Başbuğ A, Yıldırım GY, Özener V,
et al. Testis spectroscopy may predict sperm retrieval rate in men
with non-obstructive azoospermia undergoing micro-TESE. A
pilot study. J Turk Ger Gynecol Assoc 2020;21:70–8. [CrossRef]
15. Siciliano L, Marciano V, Carpino A. Prostasome-like vesicles
stimulate acrosome reaction of pig spermatozoa. Reprod Biol
Endocrinol 2008;6:5. [CrossRef]
16. Chen H, Xie Y, Li Y, Zhang C, Lv L, Yao J, et al. Outcome
prediction of microdissection testicular sperm extraction
based on extracellular vesicles piRNAs. J Assist Reprod Genet
2021;38:1429–39. [CrossRef]
17. Caroppo E, Colpi EM, Gazzano G, Vaccalluzzo L, Piatti E,
D’Amato G, Colpi GM. The seminiferous tubule caliber pattern as
evaluated at high magnification during microdissection testicular
sperm extraction predicts sperm retrieval in patients with nonobstructive
azoospermia. Andrology 2019;7:8–14. [CrossRef]
18. Ichioka K, Matsui Y, Terada N, Negoro H, Goto T, Ogawa O.
Three-dimensional simulation analysis of microdissection testicular
sperm extraction for patients with non-obstructive azoospermia.
Andrology 2020;8:1214–21. [CrossRef]
19. Almajed W, Alharbi M, Zini A. Use of mini-incision microdissection
testicular sperm extraction in men with cryptozoospermia and nonobstructive
azoospermia. Andrology 2020;8:1136–42. [CrossRef]
20. Li P, Yao CC, Zhi EL, Xu Y, Wan Z, Jiang YC, et al. Modified
stepwise mini-incision microdissection testicular sperm extraction:
a useful technique for patients with a history of orchidopexy
affected by non-obstructive azoospermia. J Zhejiang Univ Sci B
2020;21:87–92. [CrossRef]
Ergün ve Altay • Non-obstruktif azoospermide micro-TESE: Önemli yenilikler
267
21. Mangum CL, Patel DP, Jafek AR, Samuel R, Jenkins TG, Aston
KI, et al. Towards a better testicular sperm extraction: novel
sperm sorting technologies for non-motile sperm extracted by
microdissection TESE. Transl Androl Urol 2020;9:206–14.
[CrossRef]
22. Rappa KL, Rodriguez HF, Hakkarainen GC, Anchan RM, Mutter
GL, Asghar W. Sperm processing for advanced reproductive
technologies: Where are we today? Biotechnol Adv 2016;34:578–
87. [CrossRef]
23. Samuel R, Son J, Jenkins TG, Jafek A, Feng H, Gale BK, et
al. Microfluidic System for Rapid Isolation of Sperm From
Microdissection TESE Specimens. Urology 2020;140:70–6.
[CrossRef]
24. Said TM, Agarwal A, Grunewald S, Rasch M, Glander HJ,
Paasch U. Evaluation of sperm recovery following annexin V
magneticactivated cell sorting separation. Reprod Biomed Online
2006;13:336–9. [CrossRef]
25. Komoda T, Matsunaga T. Chapter 6 - Biotechnological Study.
In: Komoda T, Matsunaga T, editors. Biochemistry for Medical
Professionals. Boston: Academic Press; 2015. p.75–92.
26. Mittal S, Mielnik A, Bolyakov A, Schlegel P, Paduch D. Pd68–01
Pilot Study Results Using Fluorescence Activated Cell Sorting
of Spermatozoa from Testis Tissue: A Novel Method for Sperm
Isolation after TESE. J Urol 2017;197:e139. https://www.
auajournals.org/doi/pdf/10.1016/j.juro.2017.02.3129
268 Androl Bul 2021;23:264-268
DERLEME | REVIEW
Androl Bul 2021;23:269−277
https://doi.org/10.24898/tandro.2021.76768
Erkek Üreme Sağlığı
Varikosel ile ilişkili infertilite patofizyolojisinde
mikroRNA’ların rolü
Role of microRNAs in the pathophysiology of varicocele-related infertility
Neslihan Hekim , Sercan Ergün , Sezgin Güneş
ÖZ
Varikosel, erkek infertilitesinin en yaygın tedavi edilebilir nedeni olarak
kabul edilir ve varikoselin fertilite üzerindeki etkisini açıklamak için olası
patofizyolojik mekanizmalar önerilmiştir. Ancak, varikoselle ilişkili infertilitenin
moleküler düzeyde etiyolojisi hala belirsizliğini korumaktadır.
MikroRNA’lar (miRNA’lar), hedef mRNA’larındaki tamamlayıcı baz dizileriyle
eşleşerek genlerin ekspresyonlarını düzenleyen küçük kodlamayan
RNA molekülleridir. Hücredeki fizyolojik işlevleri dışında, miRNA’ların
ekspresyonlarındaki düzensizliğin birçok hastalığın gelişiminde rol oynadığı
bildirilmiştir. Bu derlemede, varikoselle ilişkili infertilitede seminal,
testiküler ve spermatozoal miRNA’ların olası rolleri incelenmiştir. Dokuya
özgü miRNA’ların anormal ekspresyonunun, belirli erkek üreme sistemi
bozukluklarıyla ilişkili olduğu gösterilmiştir. Bu nedenle, bu tür miR-
NA’ların varikosel patofizyolojisindeki rolüne odaklanmak, varikoselle
ilişkili erkek infertilitesinin moleküler mekanizmalarını aydınlatabilir ve
etkili biyobelirteçler ve terapötik ajanlar bulma potansiyeli yaratabilir.
Anahtar Kelimeler: Biyobelirteç, erkek infertilitesi, mikroRNA,
varikosel
ABSTRACT
Varicocele is considered the most common treatable cause of male
infertility, and possible pathophysiological mechanisms have been
proposed to explain the effect of varicocele on fertility. However,
the molecular etiology of infertility associated with varicocele is still
unclear. MicroRNAs (miRNAs) are small non-coding RNA molecules
that regulate the expression of genes by binding complementary
base sequences in target mRNAs. Apart from its function in many
physiological cell processes, it has been reported that the irregularity of
miRNAs expression plays a role in the development of many diseases.
In this review, the possible roles of seminal, testicular, and spermatozoal
miRNAs in varicocele-related infertility were discussed. Abnormal
expression of tissue-specific miRNAs is associated with certain male
reproductive system disorders. Thus, focusing on the role of such
miRNAs in varicocele pathophysiology could illuminate the molecular
mechanisms of varicocele-associated male infertility and create the
potential to find effective biomarkers and therapeutic agents.
Keywords: Biomarker, male infertility, microRNA, varicocele
GENEL BİLGİ
Erkek infertilitesinin en yaygın nedenlerinden biri olan
varikosel, internal spermatik damarlarda artan basınç ve
anormal genişleme ile birlikte pampiniform pleksusun büyümesi
olarak bilinmektedir. [1] Varikosel prevalansı genel
erkek popülasyonunda yaklaşık %15 ve primer ve sekonder
infertil erkeklerde ise sırasıyla %25–40 ve %45–81’dir.
[2]
Varikosel hastalarının yaklaşık %78–93’ünde tek taraflı
sol varikosel, %1–7’sinde izole sağ varikosel görülürken,
bilateral varikosel insidansı %2–20’dir. [2] Primer varikoselde
genişleme ve reflünün ortaya çıkışı için öne sürülen
Ondokuz Mayıs Üniversitesi Tıp Fakültesi, Tıbbi Biyoloji Anabilim Dalı, Samsun, Türkiye
Yazışma Adresi/ Correspondence:
Dr. Neslihan Hekim
Ondokuz Mayıs Üniversitesi, Tıp Fakültesi, Tıbbi Biyoloji Anabilim Dalı, Kurupelit
Kampüsü, Atakum 55420 Samsun, Türkiye
Tel: +90 362 312 19 19
E-mail: gntkurt@gmail.com
Geliş/ Received: 24.05.2021
Kabul/ Accepted: 08.07.2021
bazı teoriler bulunmaktadır. [3,4] Bunlardan ilki sol testiküler
venin dikey bir şekilde sol renal vene akmasıdır. Bu
durum, sol spermatik venin daha uzun bir drenaj yoluna
sahip olduğunu göstermektedir ve sonuçta pampiniform
pleksusa iletilen hidrostatik basıncın artmasına neden olur.
[3]
İkinci olarak, venöz kapakçıkların yetersizliği ve internal
spermatik ven drenajındaki varyasyonun, varikosel gelişimine
katkıda bulunan bir faktör olduğu varsayılmaktadır.
[4]
Son olarak, sol renal venin süperior mezenterik arter ile
abdominal aort arasında sıkışmasının (nutcracker etkisi)
sol testis veninden kan akışını kısmen engelleyebileceği ve
pampiniform pleksus içindeki hidrostatik basıncı yükseltebileceği
öne sürülmüştür. [3] İlaveten tümör basısı, vasküler
tümör embolisi veya ektopik damar basıncının artması sekonder
varikosele neden olabilir. [5]
Varikoselin hangi mekanizma ile infertiliteye yol açtığı
kesin olarak bilinmemektedir. Ancak varikoselin patofizyolojisi
konusunda çeşitli mekanizmalar önerilmiştir.
Skrotal hipertermi, hormonal bozukluklar, oksidatif stres
©2021 Androloji Bülteni 269
(OS), testis hipoperfüzyonu ve hipoksinin yanı sıra toksik
metabolitlerin geri akışı varikosel aracılı infertilite ile
ilişkilidir. [6] Türk Androloji Derneği Varikosel Klavuzuna
göre, varikoselli infertil bir erkeğin temel değerlendirilmesi
anamnez, fizik muayene ve Dünya Sağlık Örgütü 2010 kılavuzlarına
[7] göre değerlendirilen en az iki semen analizi ile
yapılmaktadır. [8] Ek olarak, reaktif oksijen türleri (ROS) ile
semendeki antioksidanların ölçümü ve sperm DNA fragmantasyonunun
değerlendirilmesi de infertilitede spermatozoanın
fonksiyonunu belirlemede kullanılabilmektedir.
[2]
Bununla birlikte tüm bu testler, varikosel hastalarında
sperm üretimi, yapısı ve fonksiyonundaki bozulmayla ilişkili
hücre içi moleküler değişiklikler hakkında yetersiz kalabilmektedir.
[9] Genetik ve epigenetik faktörler, varikoseli
olan erkeklerde gözlenen fenotip çeşitliliğinde, hastalığın
gelişimi ve şiddetinde muhtemelen önemli roller oynamaktadır.
[10–12]
MikroRNA’lar (miRNA’lar), 18–22 nükleotid uzunluğunda,
endojen olarak sentezlenen ve kodlamayan
RNA’lardır. miRNA’lar, mRNA’nın 3’ucunu ve/veya
kodlama bölgesini hedefleyerek, gen ekspresyonunu hedef
mRNA’nın protein sentezindeki etkinliğini ya da stabilitesini
değiştirerek susturur ve tüm memeli genlerinin
yaklaşık üçte birinin düzenlenmesinde rol oynar. [13,14]
miRNA biyogenezi, miRNA genlerinden RNA polimeraz
II ile pri-miRNA’lar olarak adlandırılan büyük öncü
RNA moleküllerin transkripsiyonu ile başlar (Şekil 1).
Pri-miRNA’lar daha sonra çekirdekte bir tip III RNaz
olan Drosha tarafından pre-miRNA’lar haline getirilir.
Daha sonra sitoplazmaya aktarılan pre-miRNA’lar burada
Dicer adı verilen başka bir tip III RNaz tarafından çift
sarmallı miRNA moleküllerine dönüştürülür. [15] Oluşan
iki zincirden sadece biri, RNA ile indüklenen susturma
kompleksi (RISC) olarak adlandırılan bir multiprotein
kompleksine dahil edilir. RISC, tamamlayıcı baz eşleştirmesi
yoluyla hedef mRNA’ya bağlanmak için kılavuz zincirini
kullanır. miRNA-mRNA arasında tam baz eşleşmesi
meydana gelirse, mRNA bölünür ve ardından bozulur.
miRNA-mRNA arasında çoğunlukla 3’çevrilmemiş bölgelerde
tam olmayan eşleşme meydana gelirse, bu durum
translasyonel baskılamaya yol açar. [13,15]
miRNA’ların, hücre döngüsü ve hücre farklılaşması, metabolizma,
hücre proliferasyonu, apoptoz, erkek ve kadın
gametogenez ve embriyo gelişimi gibi birçok biyolojik süreçte
önemli bir rol oynadıkları gösterilmiştir. [16,17] Erkek
üreme sisteminde miRNA ekspresyonlarındaki değişiklikler,
testis boyutunun azalmasına, seminifer tübüllerin dejenerasyonuna,
germ hücresi apoptozunda artışa ve sperm
morfolojisi ve motilitesinde bozukluklara ve olgun spermatozoa
sayısında azalmaya yol açabilmektedir. [14] Eş zamanlı
(RT)-PCR, mikroarray ve biyoinformatik analizler testis,
seminal plazma ve spermatozoada farklı miRNA’ların
Şekil 1. miRNA biyonezi (Güneş ve ark.(2016)’dan uyarlanmıştır).
270 Androl Bul 2021;23:269-277
eksprese olduklarını ortaya çıkarmıştır. [17,18] Abu-Halima
ve ark. (2020), hedef genleri üreme hücrelerinin çoğalması,
gelişimi ve farklılaşması ile ilgili çok çeşitli biyolojik süreçlerde
yer alan ve spermatozoa, seminal plazma ve testis dokusunda
sırasıyla 123, 156 ve 133 adet miRNA’nın sürekli
eksprese edildiğini, 64 adet miRNA’nın ise bu üç dokuda
da eksprese edildiğini tespit etmişlerdir. [18]
Bir molekülün biyobelirteç olabilmesi için özgün, duyarlı,
tercihen invaziv olmayan ve kolayca erişilebilir olması
gerekmektedir. Klinik alanda patolojik durumların tespiti
veya prognozları için kullanılan biyobelirteçler çoğunlukla
serum veya plazmada kolayca bulunan proteinlerdir.
Ancak, proteinlerin duyarlılığının ve özgüllüğünün az olması
ve ayrıca yüksek afiniteli saptama ajanlarının geliştirilmesindeki
maliyet nedeniyle, proteinlerin tanısal değerleri
azalabilir. [19] Öte yandan, özellikle vücut sıvılarındaki miR-
NA’lar çok düşük konsantrasyonlarda bile kolayca saptanır
ve proteinlerden çok daha erken ortaya çıkar. Böylece hastalığın
erken saptanmasına olanak tanır ve ekspresyonları
genellikle doku/biyolojik evreye özgüdür. [20] Ayrıca, translasyon
sonrası farklı modifikasyonlara sahip olabilen ve bu
sebeple tespitleri daha da zor olan protein biyobelirteçlerinden
farklı olarak, miRNA’lar genellikle homojen bir
molekül popülasyonudur. Bununla birlikte dolaşımdaki
miRNA’ların endojen RNAz aktivitesinden korunuyor olması,
biyobelirteç olarak kullanılma potansiyelini arttırır.
[20]
Tüm bu özellikler, miRNA’ların proteinlerden daha iyi
biyobelirteçler olabileceğini düşündürmektedir. Bununla
birlikte hastalıklarda potansiyel miRNA adaylarının ve
hedeflerinin belirlenmesi zordur. Şu anda miRNA hedeflerini
tespit etmenin en yaygın yolu, daha sonra deneysel
olarak doğrulanan hesaplama algoritmalarını kullanmaktır.
Bununla birlikte, bu yol, biyoinformatik veritabanlarındaki
miRNA hedeflerinin giderek artan sayısı nedeniyle karmaşık
hale gelebilmektedir. [20] Bu derleme kapsamında varikoselde,
seminal, testiküler ve spermatozoal miRNA’ların
araştırıldığı çalışmaların bulgularına ve bu miRNA’ların
varikoselle ilişkili infertilite patofizyolojisindeki olası rollerine
değinilecektir. Varikoselde çalışılmış miRNA’lar Tablo
1’de özetlenmiştir.
SEMİNAL VE TESTİKÜLER MikroRNA’lar
Spermatogenez sırasında protein kodlayan mRNA’ların
yanı sıra çok sayıda kısa kodlamayan RNA’ların da ekspresyonu
yapılmaktadır. [21] miRNA profilleme çalışmalarında
testis, epididimis, seminal plazma ve spermatozoaya
özgü olduğu tespit edilen miRNA’lar tanımlanmıştır. [17,18]
Seminal miRNA’lar, testisin canlı hücrelerinden salındıkları,
ekspresyonlarının stabil oluşu ve degredasyona
Tablo 1. Varikoselde miRNA’ları araştıran çalışmaların özeti
Ekspresyonu
değişen miRNA’lar
Çalışma
grubu
Çalışılan
doku
miR-210-3p Sıçan ve insan Epididimal sperm,
testis dokusu, seminal
plazma ve seminal ekzozom
miR-6316 Sıçan Epididimal sperm ve
testis dokusu
miR-190a-5p Sıçan Epididimal sperm ve
testis dokusu
miR-135b-5p Sıçan Epididimal sperm ve
testis dokusu
Çalışma
yöntemi
Transkriptom dizileme,
kantitatif PCR ve
Western blot
Transkriptom dizileme ve
kantitatif PCR
Transkriptom dizileme ve
kantitatif PCR
Transkriptom dizileme ve
kantitatif PCR
İlişkili olduğu
hücresel olaylar Kaynak
Hipoksik stres altında koruyucu [53-55]
Bağışıklık sisteminin
[54]
düzenlenmesi, doğal bağışıklık
sistemi ve apoptotik sinyal yolu
Hipoksi ve bağışıklık sistemi [54]
Apoptoz [54]
miR-21 İnsan Spermatozoa Kantitatif PCR Spermatogonial kök hücre
homeostazı
miR-34a ve
miR-34c
miR-122a
(miR-122)
İnsan
İnsan
Spermatozoa ve
seminal plazma
Spermatozoa ve
seminal plazma
Kantitatif PCR ve
Western blot
Kantitatif PCR ve
Western blot
Hücre döngüsü ilerlemesi,
apoptoz, sperm hareketliliği ve
spermatogenez
Spermatogenezde kromatinin
yeniden düzenlenmesi ve
apoptoz
miR-192a İnsan Seminal plazma ve
Kantitatif PCR Apoptoz [21]
testis dokusu
miR-181a İnsan Seminal plazma Kantitatif PCR ve
Apoptoz [41]
Western blot
miR-15a İnsan Spermatozoa Kantitatif PCR ve
Western blot
Stres cevabı düzenlenmesi [62]
[69]
[41,69]
[41,69]
Hekim ve ark. • Varikosel ile ilişkili infertilite patofizyolojisinde mikroRNA’ların rolü
271
oldukça dirençli oldukları için varikoselli erkeklerde
spermatogenezi takip etmede potansiyel bir biyobelirteç
olabilirler. [22,23] Varikoselli non-obstrüktif azoospermi
(NOA) hastalarıyla yapılan bir çalışmada, cerrahi tedavi
sonrasında ejakulatta spermatozoa bulunmayan hastaların
seminal plazma ve testis dokularındaki miR-192a
düzeyleri araştırılmıştır. [24] Bu hastalardaki miR-192a
ekspresyon seviyelerinin, tedavi sonrasında ejakulatta
spermatozoa bulunan hastalara ve fertil kontrollere göre
daha yüksek olduğu bulunmuştur. [24] İlginç şekilde tedavi
sonrasında ejakulatta spermatozoa bulunan hastaların
miR-192a ekspresyon düzeyleri açısından fertil kontrollerle
farkı bulunmamıştır. [24] İnfertil erkeklerle yapılan
çalışmalar miR-192’nin ekspresyon seviyesinin, anormal
semen analizi görülen erkeklerin sperm örneklerinde değiştiğini
bildirmiştir. [17,25,26] miR mimikleri ve inhibitörleri
ile apoptoz ve proliferasyon deneyleri, miR‐192a’nın
kaspaz‐3 (apoptozla ilişkili sistein peptidaz) proteininin
aktivasyonu yoluyla GC2 hücre apoptozunu indüklediğini
göstermiştir. [24] Kaspaz‐3, hücre apoptozunda merkezi
bir rol oynayan sistein‐aspartik asit proteaz ailesinin bir
üyesidir ve kaspaz 6, 7 ve 9’u aktive eder. [27] Varikoselli
infertil bir erkeğin tedavisinde açık cerrahi altın standart
olarak kabul edilmektedir. [8] Varikosel tedavisinden
sonra OS biyobelirteçlerinin seviyelerinde, sperm DNA
fragmantasyonunda ve semen parametrelerinde iyileşme
gözlenmektedir. [28–30] Açık cerrahi genel olarak kolay ve
düşük riskli bir cerrahi olarak kabul edilmektedir ancak
varikoselin nüksü, arter yaralanması ve postoperatif hidrosel
oluşumu gözlenebilecek yan etkilerin arasındadır.
[31–33]
İnvaziv bir işlem olan varikoselektominin NOA’lı
varikoselli erkekler için yararlı olup olmadığı araştırılmaya
devam etmektedir. Bu hastaların bir kısmının
postoperatif ejakulatlarında hiç spermatozoa gözlenmemektedir.
[34] Yukarıdaki çalışmanın sonuçlarından yola
çıkıldığında, seminal miR‐192a seviyesi, NOA ve varikoseli
olan erkeklerde varikoselektomi sonrasında ejakule
spermatozoa gözlenmesi için potansiyel bir belirteç gibi
görünmektedir.
Skrotal hipertermi, metabolitlerin reflüsü, Leydig hücre
disfonksiyonu, hipoksi ile testiküler arter perfüzyonunun
ve kan-testis bariyerinin bozulması dahil olmak üzere
varikoselde erkek fertilitesinin nasıl bozulduğunu açıklamaya
çalışan çalışmalara ek olarak, varikosel ile ilişkili
vakaların OS artışı ve apoptotik belirteçlere sahip olduğu
gösterilmiştir. [35,36] Testis dokusu varikoselle ilişkili olarak
meydana gelen hücre stresine (ısı, adrenal ve renal metabolitlerin
geri kaçışı, venöz duvarlar üzerindeki basınç
artışı gibi) yüksek miktarda ROS üreterek cevap verir.
[29,37]
Testiste ROS seviyesi arttığında antioksidanlar başta
olmak üzere çeşitli mekanizmalar yoluyla yanıt oluşturulur.
Bu mekanizmalar varikoseli olan erkeklerin bazılarında
fertilitenin sürdürülmesinde etkili olabilmektedir
ancak bu mekanizmaların başarısızlığı varikoseli olan erkeklerde
gözlenen testis hasarı ve infertilitenin temelini
oluşturabilir. [38] Varikoselli infertil 118 erkeğin ve 76 sağlıklı
gönüllünün semen örneklerinde benzer ROS’ların
seviyelerini araştıran dört çalışmayı değerlendiren bir
meta-analiz yapılmıştır. [39] Meta-analiz sonucunda varikoselli
erkeklerde sağlıklı kontrollere kıyasla ROS konsantrasyonlarının
daha yüksek ve toplam antioksidan kapasitesi
seviyelerinin daha düşük olduğu belirlenmiştir. [39]
Aynı zamanda varikoseli olan infertil erkeklerin seminal
plazmalarında, varikoseli olmayan infertil erkeklere göre
ROS seviyelerinin daha yüksek olduğu gözlenmiştir. [40,41]
Bu çalışmalar, varikoselli infertil erkeklerde yüksek ROS
düzeylerinin nötralizasyon sürecinin etkisiz olduğunu
düşündürmektedir. Çalışmalar, miRNA’ların varikosel
ile ilişkili sperm disfonksiyonuna neden olan ısı ve OS
yanıtlarının düzenlenmesinde rol oynadığını göstermiştir.
[42,43] Seminal miR-122, miR-181a ve miR-34c5’in
ekspresyon seviyelerinin varikosel derecesi ve bilateralliği
ile korelasyonlu olarak, varikoselli infertil oligoastenoteratozoospermik
(OAT) erkeklerde azaldığı belirtilmiştir.
[44]
Bu çalışmada ayrıca seminal miR-122, miR-181a ve
miR-34c5 ekspresyonu semen parametreleri, seminal glutatyon
peroksidaz, malondialdehit, BCL2 ve BAX seviyeleriyle
korelasyon göstermiştir. Daha önceki çalışmalarda,
miR-34c-5p, miR-122, miR-181a ekspresyon seviyelerinin
normozoospermik erkeklerle karşılaştırıldığında astenozoospermik
erkeklerin seminal plazmasında azaldığı
belirtilmiştir. [45] miR-34c pakiten spermatosit ve yuvarlak
spermatidlerde yüksek seviyelerde eksprese olur ve iyi bilinen
antiapoptotik rolünün yanı sıra antiproliferatif bir
işleve de sahip olan BCL2’yi hedefleyerek ekspresyonunu
düzenler. [46] Mikroarray çalışmaları miR-122’nin ekspresyonun,
normozoospermik fertil erkeklerin semenlerine
kıyasla anormal semen analizine sahip infertil erkeklerde
arttığını bildirmiştir. [47] miR-181a ekspresyon düzeyi de
fertil erkeklerin seminal plazmalarına kıyasla, azospermik
erkeklerde düşük ve astenozoospermik erkeklerde ise
daha yüksek olarak belirtilmiştir. [23] Testiste germ hücreleri,
normal spermatogenez sırasında dejenerasyona uğrar
ve böylece olgunlaşmaları ve farklılaşmaları sırasında potansiyel
olgun sperm hücrelerinin %25–75’inin apoptozuyla
sonuçlanır. [48,49] Varikosel ile ilişkili olarak sperm
hücrelerinin ölümü, apoptozla ilişkili proteinlerin hücre
içi varlığı veya yokluğu ile düzenlenebilen bir apoptoz
süreciyle gerçekleşir. [48] Bu nedenle, germ hücreleri için
meydana gelen apoptoz sürecindeki miRNA aracılı değişiklikler
varikosele bağlı infertilitede önemli olabilir.
272 Androl Bul 2021;23:269-277
Çalışmalar, testisteki hipoksik ortamın varikoselin neden
olduğu infertilitenin en önemli nedenlerinden biri olduğunu
göstermiştir. [50] Hipoksik dokularda eksprese edilen
miR-210, birçok tümör ve tümöral olmayan hastalık için
erken bir biyobelirteç olarak görülmektedir. [51,52] Son yıllarda,
gittikçe daha fazla çalışma miR-210–3p’nin çeşitli
erkek üreme sistemi ile ilgili hastalıklarla ilişkili olduğunu
göstermiştir. [53,54] In vitro deneyler, miR-210’un erkek
infertilitesinde, hücre çoğalması, hücre büyümesi, farklılaşması
ve hayatta kalma süreçlerinde yer alan ve testisin
normal fonksiyonunda önemli rol oynayan insülin benzeri
büyüme faktörü 2 (IGF2)’yi hedefleyerek spermatogenez
üzerinde etkili olabileceğini ortaya koymaktadır. [55]
Deneysel olarak sol varikosel oluşturulmuş sıçan modellerinde
yapılan transkriptom dizileme ve kantitatif PCR
çalışmaları, seminifer tübüller ve epididimisde miR-210–
3p’nin ekspresyonunun arttığını bildirmiştir. [56,57] Ayrıca
bu hayvanların Sertoli hücrelerinde in vitro hipoksi uygulamasına
yanıt olarak miR-210–3p eskpresyonunda değişiklik
olduğu gösterilmiştir. [56] Varikoselde miR-210–3p’nin
işlevi tam olarak bilinmemektedir ancak miR-210–3p’nin
insan seminal plazmasında bulunduğu ve ekspresyonunun
spermatogenez ile ilişkili olabileceği bildirilmiştir. [55]
Varikoselde anormal semen parametreleri için potansiyel
bir biyobelirteç olarak seminal miR-210–3p’in ekspresyon
değişikliklerini araştıran bir çalışma, varikosel hastalarında
seminal miR-210–3p düzeyinin normozoospermik kontrol
grubuna göre 2,18 kat fazla olduğunu göstermiştir.
[58]
İlaveten farklı çalışmalarda, varikosel derecesi ile miR-
210–3p ekspresyonunun korelasyonlu olduğu ve preoperatif
değerler ile karşılaştırıldığında, seminal miR‐210‐3p
ekspresyonunun ameliyattan 3 ay sonra anlamlı olarak
azaldığı bildirilmiştir. [56,58] Bu sene içinde yayınlanan bir
çalışmada derece II ve III varikoseli olan hastalarda seminal
ekzozomal miR-210–3p’nin ekspresyonunun subklinik ve
derece I varikoselli erkeklere kıyasla anlamlı olarak arttığı
bildirilmiştir. [56] Araştırıcılar seminal ekzozomal miR-210–
3p’nin ekspresyonu ile sperm sayısının negatif korelasyon
gösterdiğini ve miR-210–3p düzeyinin derece II ve III varikoselde
artarken seminal inhibin-B seviyesinin ise yalnızca
derece III varikoselde azaldığını belirtmişlerdir. Varikoselde
Sertoli hücrelerinden salgılanan ve Sertoli hücrelerinin işlevini
yansıtan inhibin-B gibi biyobelirteçlerin seviyelerinde
değişiklikler olmaktadır. [59,60] miR-210–3p’nin eskpresyonunun
varikoselde daha erken evrelerde artış göstermesi,
varikoselin neden olduğu Sertoli hücre hasarını izlemek ve
incelemek için yeni ve invaziv olmayan bir stratejiyi temsil
edebileceğini göstermektedir.
Transkriptom dizileme çalışmaları deneysel varikosel
oluşturulmuş ratların epididimis ve testislerinde
rno-miR-210–3p ile birlikte ekspresyonu artan rnomiR-6316,
rno-miR-190a-5p ve rno-miR-135b-5p’yi de
işaret etmektedir. [57] rno-miR-210–3p, rno-miR-6316,
rno-miR-190a-5p ve rno-miR-135b-5p hipoksi, bağışıklık
sistemi sürecinin düzenlenmesi, doğal bağışıklık sistemi ve
apoptotik sinyal yolunda rol oynamaktadır. [57,61–63] miR-
135b-5p, kanser gelişimi ile ilişkili olduğu ileri sürülen
bir miRNA’dır ve miR-135b-5p’nin ekspresyon artışının
kanser hücrelerinin apoptozunu baskılayabileceği ve çoğalmasını,
göçünü, istilasını ve mitozunu önemli ölçüde artırabileceği
gösterilmiştir. [61] miR-190a-5p’nin ekspresyonu
hipoksik koşullarda artar ve enfeksiyona karşı bağışıklık cevabını
düzenlemede anahtar rol oynayan NF-κB yolağında
görev alır. [62,63]
SPERMATOZOAL MikroRNA’lar
Spermatogenez, farklılaşmamış spermatogonial kök
hücrelerin, spermatozoa adı verilen olgun ve hareketli
sperm hücrelerine dönüştüğü çok aşamalı bir süreçtir.
Spermatogonial kök hücrelerin iki tür spermatogonia ile
sonuçlanan mitotik bölünmesini takiben; tip B hücreler
primer spermatositlere farklılaşır. Primer spermatositler,
mayoz I ile iki sekonder spermatosite bölünür ve bu hücreler,
mayoz II yoluyla dört haploid spermatid oluşturur.
Spermiyogenez adı verilen son aşamada, spermatidler
akrozom oluşumu, nükleer yoğunlaşma, flagellum gelişimi
ve sitoplazmanın yeniden düzenlenmesi gibi çok sayıda
morfolojik değişikliğe uğrar ve sonuçta spermatozoa
meydana gelir. [64] Spermatogenez ilerledikçe her hücre tipine
özgü transkriptom profilleri meydana gelir. Mitotik
spermatogonyada spesifik bir gen grubu indüklenirken,
spermatositlerde mayozda görev alan genler indüklenir.
Ayrıca haploid farklılaşma için gerekli birçok gen, yuvarlak
spermatidlerde veya uzamış spermatidlerde eksprese edilir.
[65]
Spermiyogenezin geç aşamalarındaki histon protamin
geçişi, kromatinin sıkı bir şekilde paketlenmesine yol açtığından,
bu hücrelerde transkripsiyon susturulur. [13] Bu nedenle
birçok protein için mRNA’lar daha erken aşamalarda
sentezlenir ve sonraki aşamalarda ihtiyaç duyulana kadar
geçici olarak depolanır. Tıpkı mRNA’lar gibi, miRNA’ların
ekspresyonları da spermatogenez sırasında düzenlenir.
miRNA’lar spermatogenez, erken embriyogenez ve hücresel
farklılaşma gibi çeşitli gelişimsel ve fizyolojik süreçleri
düzenler, aktiviteleri aşamaya bağlı olarak diğer proteinler
veya kompleksler tarafından düzenlenir. [13] Önceki araştırmalar,
insan spermatozoasında, spermatogenezin tamamlanmasından
sonra çeşitli RNA’ların (miRNA’lar dahil) korunduğunu
göstermiştir; dahası, spermatozoal RNA’ların
ekspresyonundaki değişiklikler erkek infertilitesi ile ilişkilendirilmiştir.
[16] Ayrıca, farklı spermatogenik bozuklukları
Hekim ve ark. • Varikosel ile ilişkili infertilite patofizyolojisinde mikroRNA’ların rolü
273
olan hastalarda ejakulattaki spermatozoanın miRNA ekspresyonlarındaki
değişiklikler mikroarray çalışmaları ile
gösterilmiştir. [25]
Ji ve ark. (2014), ejakulat sperminde ısı ve OS ile ilişkili
miRNA’ların ekspresyonunu araştırmışlardır. Derece II veya
III varikoseli olan hastalarda normozoospermik kontrollere
kıyasla miR-15a ekspresyonunun azaldığını ve miR-15a’nın,
stres yolaklarında rol oynayan ısı şok proteini HSPA1B’nin
ekspresyonunu azalttığını bulmuşlardır. [66] miR-15a/16–1
gen ailesi, B hücreli kronik lenfositik lösemi, miyeloma ve
mantle hücreli lenfomada sıklıkla delesyona uğrayan bir
genomik bölgede bulunur. [67] Bu gen ailesi, memeli türleri
arasında evrimsel olarak korunur ve miR-15a’nın ekspresyonu,
kronik lenfositik lösemi hastalarında azalır. [68,69] Son
zamanlarda yapılan çalışmalar miR-15’in stres cevabının düzenlenmesinde
rol oynadığını da göstermiştir. miR-15a’nın
anti-apoptotik faktör BCL2’yi hedefleyerek apoptozu indüklediği
ve primer fibroblast kültürlerinde OS sonucunda
ekspresyonunun azaldığı gözlenmiştir. [70] miR-15’in ekspresyonu
interlökin-1β ile uyarılan hücrelerde azalır, böylece
enflamatuar hücre proliferasyonu inhibe edilirken ve
enflamatuar hücre apoptozu indüklenir. [71] miR-15 aile üyeleri,
yaralanmaya cevaben kardiyomiyositlerin proliferasyonunu
ve hayatta kalmasını düzenleyen stres sinyal yollarının
aracıları olarak hareket ederler. [72] Bu çalışmalar varikoselde
miR-15a ekspresyonundaki azalmanın, hücre sağkalımının
desteklenmesinde önemli rol oynayan HSPA1B aracılığıyla
spermatozoayı hipertermi veya OS hasarından koruyabileceğini
ortaya koymaktadır.
Benzer bir çalışmada, Ashrafzade ve ark. (2020), fertil grup
ile karşılaştırıldığında, derece III varikoselli ve normal spermatogenezli
ve derece III varikoselli ve anormal spermatogenezli
hastaların spermatozoalarında miR-21, miR-34a
ve miR-122a ekspresyon düzeylerinin azaldığını gösterdi. [73]
miR-122a, germ hücre gelişiminde rol oynar ve spermatogenez
sürecini takiben kromatinin yeniden şekillenmesinde
yer alan ve testise özgü bir gen olan nükleer geçiş proteini
2’nin ekspresyonunu kontrol eder. [74] Çalışmalar, miR-34
ailesinin (miR-34a/b/c), hücre döngüsü ilerlemesi, apoptoz,
sperm hareketliliği ve spermatogenezde de rol oynadığını
göstermiştir. [75] Diğer bir miRNA, spermatogonial kök
hücre popülasyonunun homeostazında yer aldığı gösterilen
miR-21’dir ve etkisinin bir mekanizması apoptoz regülasyonu
yoluyla olup, miR-21’in düzenlenmesinde birden fazla
transkripsiyon faktörünün rol oynayabileceğini gösterir. [73,76]
SONUÇ
Bu derlemede, erkek üreme sisteminde dokuya özgü miR-
NA’ların varikosel ile ilişkili infertilitenin üzerine etkileri
tartışılmıştır. Varikoselin patofizyolojisi konusunda çeşitli
mekanizmalar öne sürülmesine rağmen infertiliteye neden
olduğu mekanizmalar çoğunlukla açıklanamamıştır. miR-
NA’ların gen ekspresyonunu protein translasyonunu etkileyerek
düzenlemesi, ekspresyonlarındaki herhangi bir hatanın
infertilite gibi birçok hastalığa bağlanabilmesine yol
açmaktadır. [58] Önceki çalışmalar, bazı miRNA’ların, insan
testislerinin ve spermatozoanın gelişiminde ve işlevinde
önem kazandığını göstermiştir. [18] Varikosel gelişiminin
testis dokusunda spermatogenik disfonksiyona ve anormal
semen parametrelerine yol açabileceği düşünüldüğünde,
miRNA’lar bu mekanizmaların düzenlenmesinde yer
alan moleküler yolların daha iyi anlaşılması için önemli
bir araştırma hedefi olabilir. Bu bağlamda, varikosel durumu,
hasta yaşı, fertilitesi veya sağlıkla ilgili diğer konularda
değişkenlik göstermeyen invaziv çalışma tasarımlı hayvan
modellerinin kullanılması, varikosel gelişimi sırasında erkek
üreme sistemindeki miRNA’ların moleküler yollarının
daha iyi anlaşılmasına yardımcı olabilir. Benzer şekilde,
varikosel gelişimi sırasında testis dokusundaki hasarın ve
bazı varikoselli infertil erkeklerin neden cerrahi tedaviden
fayda görmediğinin altında yatan olası miRNA’ların etkisinin
araştırılması umut vericidir. İnvaziv ve pahalı bir işlem
olan varikoselektomiden hangi hastaların en çok fayda gördüğünü
gösterebilecek invaziv olmayan klinik belirteçler
yararlı olabilir. [24,58] Bu durumda cerrahi prosedür, sadece
varikoselektomiden sonra ejakülatta spermatozoa elde
etme şansı yüksek olan hastaları hedef alabilecektir. Yapılan
çalışmalar miRNA’ların varikoselli erkeklerin spermatogenik
durumu değerlendirmek için kullanılan seminal plazma
biyobelirteçlerinin umut verici bir alternatif olduğunu
ve hastalığın mevcut değerlendirme yöntemlerine ek olarak
etkili bir tamamlayıcı olabileceğine işaret etmektedir.
Bununla birlikte mevcut verilerin varikoselde miRNA’ların
bağışıklık, stres cevabı, apoptoz gibi mekanizmaların kontrolüne
dahil olduklarını göstermesine rağmen, [24,44,56–58,73]
varikosel patofizyolojisindeki miRNA yollarının tam olarak
anlaşılması, varikoselli infertil hastalarda gelecekteki
invaziv olmayan terapötik uygulamaları geliştirmek için
çok önemlidir. Ayrıca miRNA ekspresyon değerlendirmeleri,
varikosel aracılı infertilitenin altında yatan moleküler
mekanizmaların karmaşıklığı, ölçüm yöntemi, düşük RNA
miktarı, biyolojik materyal miktarı ile bir dereceye kadar
ilişkili olabilir. Bu sebeple RNA dizileme gibi yüksek çıktılı
biyokimyasal analiz teknikleri varikoseldeki miRNA-protein
etkileşimlerini belirlemek için kullanılabilir. Bununla
birlikte, belirlenen bu miRNA’ların ekspresyon değişikliklerinin
ve hedeflerinin varikoselli hastalarda yorumlanması
tek hücre yaklaşımlı miRNA analizleri ile büyük ölçüde
geliştirilecektir.
274 Androl Bul 2021;23:269-277
Hakem Değerlendirmesi
Dış bağımsız.
Çıkar Çatışması
Yazarlar çıkar ilişkisi olmadığını beyan etmişlerdir.
Finansal Destek
Herhangi bir mali destek alınmamıştır.
Peer-review
Externally peer-reviewed.
Conflict of Interest
No conflict of interest was declared by the authors.
Financial Disclosure
No financial support has been received.
KAYNAKLAR
1. Arab D, Doustmohammadi H, Ardestani Zadeh A. Dietary
supplements in the management of varicocele-induced infertility:
A review of potential mechanisms. Andrologia 2021;53:e13879.
[CrossRef]
2. Panner Selvam MK, Baskaran S, Agarwal A, Henkel R. Protein
profiling in unlocking the basis of varicocele-associated infertility.
Andrologia 2021;53:e13645. [CrossRef]
3. Agarwal A, Hamada A, Esteves SC. Insight into oxidative stress
in varicocele-associated male infertility: part 1. Nat Rev Urol
2012;9:678–90. [CrossRef]
4. Clavijo RI, Carrasquillo R, Ramasamy R. Varicoceles: prevalence
and pathogenesis in adult men. Fertil Steril 2017;108:364–9.
[CrossRef]
5. Zhao X-D, Ma X, Ma P-C, Wang J-W. A network meta-analysis
protocol of efficacy and safety evaluation of different surgery
regimens for varicocele patients with infertility: A study protocol.
Medicine (Baltimore) 2021;100:e21150. [CrossRef]
6. Jensen CFS, Ostergren P, Dupree JM, Ohl DA, Sonksen J, Fode
M. Varicocele and male infertility. Nat Rev Urol 2017;14:523–33.
[CrossRef]
7. World Health Organisation. WHO laboratory manual for the
examination and processing of human semen 2010, World
Health Organization: Geneva. https://apps.who.int/iris/
handle/10665/44261
8. Kadıoğlu A, Çayan S, Aydos K, Aşçı R, Alıcı B. Varikosel Klavuzu,
Türk Androloji Derneği, 2005: İstanbul. https://www.androloji.
org.tr/androlojiDATA/tadYayinlari/Varikosel-Kilavuzu.pdf
9. Panner Selvam MK, Agarwal A. Sperm and Seminal Plasma
Proteomics: Molecular Changes Associated with Varicocele-
Mediated Male Infertility. World J Mens Health 2020;38:472–83.
[CrossRef]
10. Santana VP, James ER, Miranda-Furtado CL, Souza MF, Pompeu
CP, Esteves SC, et al. Differential DNA methylation pattern and
sperm quality in men with varicocele. Fertil Steril 2020;114:770–
8. [CrossRef]
11. Santana VP, Miranda-Furtado CL, de Oliveira-Gennaro FG, Dos
Reis RM. Genetics and epigenetics of varicocele pathophysiology:
an overview. J Assist Reprod Genet 2017;34:839–47. [CrossRef]
12. Santana VP, Miranda-Furtado CL, Pedroso DCC, Eiras MC,
Vasconcelos MAC, Ramos ES, et al. The relationship among
sperm global DNA methylation, telomere length, and DNA
fragmentation in varicocele: a cross-sectional study of 20 cases. Syst
Biol Reprod Med 2019;65:95–104. [CrossRef]
13. Gunes S, Arslan MA, Taskurt Hekim GN, Asci R. The role of
epigenetics in idiopathic male infertility. J Assist Reprod Genet
2016;33:553–69. [CrossRef]
14. Reza A, Choi Y-J, Han SG, Song H, Park C, Hong K, Kim J-H.
Roles of microRNAs in mammalian reproduction: from the
commitment of germ cells to peri-implantation embryos. Biol Rev
Camb Philos Soc 2019;94:415–38. [CrossRef]
15. Chen X, Li X, Gou J, Zhang P, Zeng W. The roles of microRNAs in
regulation of mammalian spermatogenesis. J Anim Sci Biotechnol
2017;8:35. [CrossRef]
16. Khawar MB, Mehmood R, Roohi N. MicroRNAs: Recent insights
towards their role in male infertility and reproductive cancers.
Bosn J Basic Med Sci 2019;19:31–42. [CrossRef]
17. Salas-Huetos A, James ER, Aston KI, Carrell DT, Jenkins TG,
Yeste M. The role of miRNAs in male human reproduction: a
systematic review. Andrology 2020;8:7–26. [CrossRef]
18. Abu-Halima M, Galata V, Backes C, Keller A, Hammadeh M,
Meese, E. MicroRNA signature in spermatozoa and seminal
plasma of proven fertile men and in testicular tissue of men with
obstructive azoospermia. Andrologia 2020;52:e13503. [CrossRef]
19. Pal MK, Jaiswar SP, Dwivedi VN, Tripathi AK, Dwivedi A,
Sankhwar P. MicroRNA. a new and promising potential biomarker
for diagnosis and prognosis of ovarian cancer. Cancer Biol Med
2015;12:328–41. [CrossRef]
20. Vashisht A, Gahlay GK. Using miRNAs as diagnostic biomarkers
for male infertility: opportunities and challenges. Mol Hum
Reprod 2020;26:199–214. [CrossRef]
21. Soumillon M, Necsulea A, Weier M, Brawand D, Zhang X, Gu
H, et al. Cellular source and mechanisms of high transcriptome
complexity in the mammalian testis. Cell Rep 2013;3:2179–90.
[CrossRef]
22. O’Brien J, Hayder H, Zayed Y, Peng C. Overview of MicroRNA
Biogenesis, Mechanisms of Actions, and Circulation. Front
Endocrinol (Lausanne) 2018;9:402. [CrossRef]
23. Forouhari S, Mahmoudi E, Safdarian E, Beygi Z, Gheibihayat SM.
MicroRNA. A Potential Diagnosis for Male Infertility. Mini Rev
Med Chem 2020;21:1226–36. [CrossRef]
24. Zhi EL, Liang G-Q, Li P, Chen H-X, Tian R-H, Xu P, Li Z. Seminal
plasma miR-192a: a biomarker predicting successful resolution of
nonobstructive azoospermia following varicocele repair. Asian J
Androl 2018;20:396–9. [CrossRef]
25. Abu-Halima M, Hammadeh M, Schmitt J, Leidinger P, Keller
A, Meese E, Backes C. Altered microRNA expression profiles of
human spermatozoa in patients with different spermatogenic
impairments. Fertil Steril 2013;99:1249–55.e16. [CrossRef]
26. Gholami D, Amirmahani F, Yazdi RS, Hasheminia T, Teimori
H. MiR-182-5p, MiR-192-5p, and MiR-493-5p Constitute
a Regulatory Network with CRISP3 in Seminal Plasma Fluid
of Teratozoospermia Patients. Reprod Sci 2021;28:2060–9.
[CrossRef]
27. Slee EA, Adrain C, Martin SJ. Executioner caspase-3, -6, and
-7 perform distinct, non-redundant roles during the demolition
phase of apoptosis. J Biol Chem 2001;276:7320–6. [CrossRef]
28. Baazeem A, Belzile E, Ciampi A, Dohle G, Jarvi K, Salonia A, et
al. Varicocele and male factor infertility treatment: a new metaanalysis
and review of the role of varicocele repair. Eur Urol
2011;60:796–808. [CrossRef]
29. Esteves SC, Santi D, Simoni M. An update on clinical and surgical
interventions to reduce sperm DNA fragmentation in infertile
men. Andrology 2020;8:53–81. [CrossRef]
30. Hurtado de Catalfo GE, Ranieri-Casilla A, Marra FA, de Alaniz
MJ, Marra CA. Oxidative stress biomarkers and hormonal profile
in human patients undergoing varicocelectomy. Int J Androl
2007;30:519–30. [CrossRef]
Hekim ve ark. • Varikosel ile ilişkili infertilite patofizyolojisinde mikroRNA’ların rolü
275
31. Cayan S, Kadioglu TC, Tefekli A, Kadioglu A, Tellaloglu S.
Comparison of results and complications of high ligation surgery
and microsurgical high inguinal varicocelectomy in the treatment
of varicocele. Urology 2000;55:750–4. [CrossRef]
32. Chan PT, Wright EJ, Goldstein M. Incidence and postoperative
outcomes of accidental ligation of the testicular artery during
microsurgical varicocelectomy. J Urol 2005;173:482–4. [CrossRef]
33. Süer E, Yaman Ö. Varikoselin Tedavi Endikasyonları, Tedavi
Yöntemleri, Prognostik Faktörler ve Komplikasyonları. İçinde: Aşcı
R, Çayan S, Erdemir F, Orhan İ, Yaman Ö, Usta MF, Kendirci
M, Ekmekçioğlu O, Kadıoğlu A, editörler. Erkek Üreme Sistemi
Hastalıkları ve Tedavisi. İstanbul: İstanbul Medikal Yayıncılık;
2013. p.601–14. https://www.androloji.org.tr/androlojiDATA/
tadYayinlari/Erkek-Ureme-Sistemi-Hastaliklari-ve-Tedavisi.pdf
34. Esteves SC, Miyaoka R, Roque M, Agarwal A. Outcome of
varicocele repair in men with nonobstructive azoospermia:
systematic review and meta-analysis. Asian J Androl 2016;18:246–
53. [CrossRef]
35. Hassan A, el-Nashar EM, Mostafa T. Programmed cell death in
varicocele-bearing testes. Andrologia 2009;41:39–45. [CrossRef]
36. Tawadrous GA, Aziz AA, Mostafa T. Seminal soluble fas
relationship with oxidative stress in infertile men with varicocele.
Urology 2013;82:820–3. [CrossRef]
37. Krzysciak W, Kozka M. Generation of reactive oxygen species by
a sufficient, insufficient and varicose vein wall. Acta Biochim Pol
2011;58:89–94. [CrossRef]
38. Hamada A, Esteves SC, Agarwal A. Insight into oxidative stress
in varicocele-associated male infertility: part 2. Nat Rev Urol
2013;10:26–37. [CrossRef]
39. Agarwal A, Prabakaran S, Allamaneni SSSR. Relationship between
oxidative stress, varicocele and infertility: a meta-analysis. Reprod
Biomed Online 2006;12:630–3. [CrossRef]
40. Sakamoto Y, Ishikawa T, Kondo Y, Yamaguchi K, Fujisawa M. The
assessment of oxidative stress in infertile patients with varicocele.
BJU Int 2008;101:1547–52. [CrossRef]
41. Saleh RA, Agarwal A, Sharma RK, Said TM, Sikka SC, Thomas
AJ Jr. Evaluation of nuclear DNA damage in spermatozoa from
infertile men with varicocele. Fertil Steril 2003;80:1431–6.
[CrossRef]
42. Zhang R, Zuo Y, Cao S. Upregulated microRNA-423–5p promotes
oxidative stress through targeting glutathione S-transferase mu 1 in
asthenozoospermia. Mol Reprod Dev 2021;88:158–66. [CrossRef]
43. Alves MBR, de Arruda RP, Batissaco L, Garcia-Oliveros LN,
Gonzaga VHG, Nogueira VJM, et al. Changes in miRNA levels
of sperm and small extracellular vesicles of seminal plasma are
associated with transient scrotal heat stress in bulls. Theriogenology
2021;161:26–40. [CrossRef]
44. Mostafa T, Rashed LA, Nabil NI, Osman I, Mostafa R, Farag
M. Seminal miRNA Relationship with Apoptotic Markers and
Oxidative Stress in Infertile Men with Varicocele. Biomed Res Int
2016;2016:4302754. [CrossRef]
45. Wang C, Yang C, Chen X, Yao B, Yang C, Zhu C, et al. Altered
profile of seminal plasma microRNAs in the molecular diagnosis of
male infertility. Clin Chem 2011;57:1722–31. [CrossRef]
46. Liu WM, Pang RT, Chiu PC, Wong BP, Lao K, Lee KF, Yeung
WS. Sperm-borne microRNA-34c is required for the first cleavage
division in mouse. Proc Natl Acad Sci USA 2012;109:490–4.
[CrossRef]
47. Liu T, Cheng W, Gao Y, Wang H, Liu Z. Microarray analysis of
microRNA expression patterns in the semen of infertile men with
semen abnormalities. Mol Med Rep 2012;6:535–42. [CrossRef]
48. Ning JZ, Rao T, Cheng F, Yu WM, Ruan Y, Yuan R, et al. Effect
of varicocelectomy treatment on spermatogenesis and apoptosis via
the induction of heat shock protein 70 in varicoceleinduced rats.
Mol Med Rep 2017;16:5406–12. [CrossRef]
49. Gunes S, Al-Sadaan M, Agarwal A. Spermatogenesis, DNA
damage and DNA repair mechanisms in male infertility. Reprod
Biomed Online 2015;31:309–19. [CrossRef]
50. Razi M, Tavalaee M, Sarrafzadeh-Rezaei F, Moazamian A,
Gharagozloo P, Drevet JR, Nasr-Eshafani MH. Varicocoele and
oxidative stress: New perspectives from animal and human studies.
Andrology 2021;9:546–58. [CrossRef]
51. Wu T-Y, Leng Q, Tian L-Q. The microRNA-210/Casp8ap2 Axis
Alleviates Hypoxia-Induced Myocardial Injury by Regulating
Apoptosis and Autophagy. Cytogenet Genome Res 2021;161:132–
42. [CrossRef]
52. Hino Y, Rahman MM, Lai Y-C, Husna AA, Chen H-W, Hasan N,
et al. Hypoxic miRNAs expression are different between primary
and metastatic melanoma cells. Gene 2021;782:145552. [CrossRef]
53. Xu Y-W, Ou N-J, Song Y-X, Wang X-H, Kang J-Q, Yang Y-J, et al.
Seminal plasma miR-210-3p induces spermatogenic cell apoptosis
by activating caspase-3 in patients with varicocele. Asian J Androl
2020;22:513–8. [CrossRef]
54. Duan Z, Huang H, Sun F. The functional and predictive roles of
miR-210 in cryptorchidism. Sci Rep 2016;6:32265. [CrossRef]
55. Tang D, Huang Y, Liu W, Zhang X. Up-Regulation of microRNA-210
is Associated with Spermatogenesis by Targeting IGF2 in Male
Infertility. Med Sci Monit 2016;22:2905–10. [CrossRef]
56. Ma Y, Zhou Y, Xiao Q, Zou SS, Zhu YC, Ping P, Chen XF. Seminal
exosomal miR-210–3p as a potential marker of Sertoli cell damage
in Varicocele. Andrology 2021;9:451–9. [CrossRef]
57. Ou N, Song Y, Xu Y, Yang Y, Liu X. Identification and verification
of hub microRNAs in varicocele rats through high-throughput
sequencing and bioinformatics analysis. Reprod Toxicol
2020;98:189–99. [CrossRef]
58. Xu Y, Zhang Y, Yang Y, Liu X, Chen Y. Seminal plasma miR-210-
3p is a biomarker for screening dyszoospermia caused by varicocele.
Andrologia 2019;51:e13244. [CrossRef]
59. Trigo RV, Bergada I, Rey R, Ballerini MG, Bedecarras P, Bergada
C, et al. Altered serum profile of inhibin B, Pro-alphaC and
anti-Mullerian hormone in prepubertal and pubertal boys with
varicocele. Clin Endocrinol (Oxf) 2004;60:758–64. [CrossRef]
60. Van Batavia JP, Lawton E, Frazier JR, Zderic SA, Zaontz MR,
Shukla AR, et al. Total Motile Sperm Count in Adolescent Boys
with Varicocele is Associated with Hormone Levels and Total
Testicular Volume. J Urol 2021;205:888–94. [CrossRef]
61. Chen Z, Gao Y, Gao S, Song D, Feng Y. MiR-135b-5p promotes
viability, proliferation, migration and invasion of gastric cancer
cells by targeting Kruppel-like factor 4(KLF4). Arch Med Sci
2020;16:167–76. [CrossRef]
62. Jiang J, Xia Y, Liang Y, Yang M, Zeng W, Zeng X. miR-190a-
5p participates in the regulation of hypoxia-induced pulmonary
hypertension by targeting KLF15 and can serve as a biomarker of
diagnosis and prognosis in chronic obstructive pulmonary disease
complicated with pulmonary hypertension. Int J Chron Obstruct
Pulmon Dis 2018;13:3777–90. [CrossRef]
63. Yu Y, Zhang D, Huang H, Li J, Zhang M, Wan Y, et al. NFkappaB1
p50 promotes p53 protein translation through miR-
190 downregulation of PHLPP1. Oncogene 2014;33:996–1005.
[CrossRef]
64. Ibtisham F, Wu J, Xiao M, An L, Banker Z, Nawab A, et al. Progress
and future prospect of in vitro spermatogenesis. Oncotarget
2017;8:66709–27. [CrossRef]
276 Androl Bul 2021;23:269-277
65. Zhu Z, Li C, Yang S, Tian R, Wang J, Yuan Q, et al. Dynamics
of the Transcriptome during Human Spermatogenesis: Predicting
the Potential Key Genes Regulating Male Gametes Generation. Sci
Rep 2016;6:19069. [CrossRef]
66. Ji Z, Lu R, Mou L, Duan YG, Zhang Q, Wang Y, et al. Expressions
of miR-15a and its target gene HSPA1B in the spermatozoa of
patients with varicocele. Reproduction 2014;147:693–701.
[CrossRef]
67. Lerner M, Harada M, Loven J, Castro J, Davis Z, Oscier D, et al.
DLEU2, frequently deleted in malignancy, functions as a critical
host gene of the cell cycle inhibitory microRNAs miR-15a and
miR-16-1. Exp Cell Res 2009;315:2941–52. [CrossRef]
68. Calin GA, Cimmino A, Fabbri M, Ferracin M, Wojcik SE, Shimizu
M, et al. MiR-15a and miR-16-1 cluster functions in human
leukemia. Proc Natl Acad Sci USA 2008;105:5166–71. [CrossRef]
69. Yue J, Tigyi G. Conservation of miR-15a/16-1 and miR-15b/16-2
clusters. Mamm Genome 2010;21:88–94. [CrossRef]
70. Li G, Luna C, Qiu J, Epstein DL, Gonzalez P. Alterations in
microRNA expression in stress-induced cellular senescence. Mech
Ageing Dev 2009;130:731–41. [CrossRef]
71. Li G, Qiu Z. Deletion of miR-15 Protects Against Rheumatoid
Arthritis via Deregulating its Target Gene BCL2L2 and Repressing
NF-kappaB Pathway. Ann Clin Lab Sci 2019;49:581–9. https://
pubmed.ncbi.nlm.nih.gov/31611200/
72. Mendell JT, Olson EN. MicroRNAs in stress signaling and human
disease. Cell 2012;148:1172–87. [CrossRef]
73. Ashrafzade AM, Sadighi Gilani MA, Topraggaleh TR, Khojasteh
M, Sepidarkish M, Borjian Boroujeni P, Zamanian MR. Oxidative
stress-related miRNAs in spermatozoa may reveal the severity of
damage in grade III varicocele. Andrologia 2020;52:e13598.
[CrossRef]
74. Yu Z, Raabe T, Hecht NB. MicroRNA Mirn122a reduces
expression of the posttranscriptionally regulated germ cell
transition protein 2(Tnp2) messenger RNA (mRNA) by mRNA
cleavage. Biol Reprod 2005;73:427–33. [CrossRef]
75. Guo W, Xie B, Xiong S, Liang X, Gui JF, Mei J. miR-34a Regulates
Sperm Motility in Zebrafish. Int J Mol Sci 2017;18:2676.
[CrossRef]
76. Sharma A, Lagah SV, Nagoorvali D, Kumar BSB, Singh MK,
Singla SK, et al. Supplementation of Glial Cell Line-Derived
Neurotrophic Factor, Fibroblast Growth Factor 2, and Epidermal
Growth Factor Promotes Self-Renewal of Putative Buffalo
(Bubalus bubalis) Spermatogonial Stem Cells by Upregulating the
Expression of miR-20b, miR-21, and miR-106a. Cell Reprogram
2019;21:11–7. [CrossRef]
Hekim ve ark. • Varikosel ile ilişkili infertilite patofizyolojisinde mikroRNA’ların rolü
277
DERLEME | REVIEW
Androl Bul 2021;23:278−289
https://doi.org/10.24898/tandro.2021.58569
Erkek Cinsel Sağlığı
Prematür ejakülasyon: Güncel tedavi ve gelecek
Premature ejaculation: current and future treatments
Erhan Ateş , Hakan Görkem Kazıcı
ÖZ
Prematür ejakülasyon (PE), erkekler arasında en yaygın cinsel işlev bozukluğudur.
Premtür ejakülasyon patofizyolojisi’nin multifaktöriyel
özelliği PE’yi başarılı bir şekilde tedavi etmek için multimodal terapötik
rejimlere ihtiyaç olduğunu göstermektedir. Multipl tedavi rejimlerinin
penetrasyon ve ejakülasyon arasındaki süreyi uzatmada etkili olduğu
gösterilmiştir. Bu tedavi yöntemleri, davranış değişiklikleri ve ilaçlardan,
diyet değişiklikleri ve majör cerrahilere kadar her şeyi içerir. Bu makalenin
amacı, PE tedavisinde yaygın olarak kullanılan tedavi rejimlerini
gözden geçirmek ve PE tedavisi için en yeni tedavi modalitelerini ve
gelecek tedavi perspektiflerini tanıtmak ve tartışmaktır.
Anahtar Kelimeler: Prematür ejakulasyon, SSRİ, dapoksetin, topikal
anestetikler, güncel tedavi, gelecek
ABSTRACT
Premature ejaculation is the most common form of sexual dysfunction
among men. The pathophysiology of premature ejaculation appears to be
multifactorial, implicating the need for multimodal therapeutic regimens
to successfully treat prematüre ejaculation. Multiple treatment regimens
have been shown to be effective in extending the time between penetration
and ejaculation. These treatment modalities include everything from
behavioral modifications and medications to diet alterations and majör
surgery. The goal of the present article was to review the commonly used
treatment regimens used in the treatment of premature ejaculation, as well
as to introduce and discuss the newest treatment modalities and future
treatment perspectives for premature ejaculation.
Keywords: Premature ejaculation, SSRIs, dapoxetine, topical
anesthetics, current treatment, future
GİRİŞ ve TANIM
Günümüzde en sık görülen erkek cinsel işlev bozukluğu
olarak bilinen prematür ejakülasyon (PE); gerek tanımı
ve gerekse de tedavisi geçmişten günümüze kadar hala kesinlik
kazanamamış bir sağlık sorunudur. [1] İnsanlık tarihi
kadar eski bir geçmişe sahip olan PE fenomeninden antik
çağdaki Yunan yazılarında ejaculatio ante portas olarak
bahsedilmektedir. [2] Tıbbi literatüre girişi ise 1887 yılında
Gross’un ilk hızlı boşalma olgusunu tanımlamasıyla olmuş
ve bu tarihten sonra bir bozukluk olarak kabul edilmeye
başlanmıştır. [3] Gross’u takiben 1901 yılında Alman psikiyatrist
Krafft-Ebing “praecox” ya da “prematür” sözcüklerini
kullanmadan anormal derecede hızlı boşalmaktan söz
etmiş [4] , 1917 yılında Karl Abraham ejaculatio praecox olarak
adlandırdığı hızlı boşalmayı tanımlamıştır. [5]
Aydın Adnan Menderes Üniversitesi Tıp Fakültesi, Üroloji Anabilim Dalı, Aydın
Yazışma Adresi/ Correspondence:
Doç. Dr. Erhan Ateş
Aydın Adnan Menderes Üniversitesi Tıp Fakültesi, Üroloji Anabilim Dalı 09010 Aydın,
Türkiye
Tel: +90 506 532 31 43
E-mail: drerhanates@yahoo.com
Geliş/ Received: 09.06.2021
Kabul/ Accepted: 02.08.2021
Günümüze kadar pek çok araştırmacı ve kurum PE tanımı
yapmakla birlikte en güncel tanım Uluslararası Cinsel
Tıp Derneği (ISSM) tarafından 2013 kılavuzunda yapılmıştır.
Buna göre PE; ilk cinsel deneyimden başlayarak,
ejakülasyonun daima ve hemen hemen daima vajinal girişten
önce veya vajinal girişten sonraki yaklaşık bir dakika
içinde oluşmasına yaşam boyu PE; normal bir ejakülasyon
işlevi döneminden sonra ejakülasyon geciktirme
süresinin sıklıkla üç dakika ve altına inmesine edinsel PE;
tüm veya neredeyse tüm vajinal girişlerde ejakülasyonu
geciktirememe ve bu durumdan dolayı üzüntü, sıkıntı
ve hayal kırıklığı, cinsel ilişkide özgüven kaybı gibi negatif
kişisel sonuçların olması, şeklinde tanımlanmıştır. [6]
Waldinger, ISSM 2013 ve DSM V kriterlerine uymayan
bir grup PE yakınmalı hastayı ise doğal değişken PE ve
subjektif PE olarak iki ayrı alt grupta sınıflandırmıştır. [7]
Doğal değişken PE’li erkeklerde erken ejakülasyon, her
zaman ve her ilişkide oluşmamakta, bazen ortaya çıkmaktadır.
Duruma ve uyarana göre, cinsel performansın normal
bir varyasyonu olarak ortaya çıkmakta ve cinsel işlev
bozukluğu olarak kabul edilmemektedir. Buna karşın,
sübjektif PE’de ejakülasyon zamanı her zaman normal sınırlardadır
veya daha uzundur, ancak kişi bu sürenin kısa
olduğunu düşünmektedir.
278 ©2021 Androloji Bülteni
TEDAVİ YAKLAŞIMLARININ KISA TARİHİ
20. yy’ın ilk dekatlarında PE, psikoanalitik teoriye göre bilinçaltı
çatışmalardan ortaya çıkan bir nevroz olarak değerlendirilmiş
ve tedavi olarak klasik psikoanaliz önerilmiştir.
[5]
Bu yalnızca psikolojik temelli bakış açısına 1943 yılında
Alman endokrinolog Bernhard Shapiro karşı çıkmış ve
PE’nin psikosomatik bir bozukluk olduğunu ve gelecekte
yaşam boyu ve edinsel tip olarak adlandırılacak olan 2 tipten
oluştuğunu bildirmiştir. Shapiro’nun tanımladığı hipotonik
tip (Tip A) hastaların sinir uyarıcıları, testosteron,
uzamış cinsel perhiz, spor, hidroterapi, elektro tedaviden
fayda gördüğü düşünülürken, hipertonik tip (Tip B) hastalar
sedatiflerle tedavi edilmiştir. [8]
1950’lerden sonra Masters ve Johnson PE’nin öğrenilmiş
davranışın bir sonucu olduğunu öne sürmüşlerdir. [9] Buna
göre PE, ilk cinsel birleşmenin hızlı olması ve bunun alışkanlığa
dönüşmesi ve bu durumun performans anksiyetesine
neden olmasından kaynaklanmaktaydı. Davranışçı
yaklaşım olarak da adlandırılan bu dönemde, Semans 1956
yılında ejakülasyonu geciktirmeyi sağlayan bir mastürbasyon
tekniği olan start-stop tekniğini tanımlamıştır. [10] 1970
yılında yine Master ve Johnson sıkma tekniği (Squeeze tekniği)
olarak adlandırılan tekniği geliştirmişlerdir. [9] Sıkma
tekniğinin yanı sıra düşüncenin durdurulması, grup terapileri
gibi yalnızca olgu sunumları şeklinde belirtilmiş tedavi
yöntemleri önerilmiştir. Bu tür tedaviler başlangıçta bazı
çiftler için yararlı olsa da, uzun vadeli takipte nadiren başarılı
olmaktadır. [11]
Aslında, ilaç tedavisi PE’de ilk tedavi seçeneği olarak
1930’lardan itibaren defalarca savunulmuştur. 1932’de
Berlin’de bulunan “Institut für Sexual Wissenchaft” (Cinsel
Bilimler Enstitüsü) tarafından Präejaculin, PE için ilk oral
ilaç olarak piyasaya sürülmüştür. [12] Ancak Naziler tarafından
enstitü kütüphanesinin yakılması ve enstitünün bilimsel
çalışmalarına son verilmesi çok önemli bilgilerin ve
klinik literatür verilerinin kaybolmasına neden olmuştur.
1940’larda benzokain veya lidokain içeren topikal lokal
anestetiklerin kullanımı, PE’yi tedavi etmenin popüler bir
farmakolojik yolu haline gelmiştir. [8] 1970’li ve 1980’li yıllarda
klomipraminin kullanımı ile ilgili etkinlik bildirilse
de uluslararası görüş birliğine varılamamıştır. [13] 1998’de
Waldinger ve ark., yaşam boyu süren PE‘nin nörobiyolojik
ve genetik olarak tanımlanabilen bir işlev bozukluğu olduğunu
öne sürmüşler ve PE’ nin santral serotonerjik nörotaşınımında
azalma, nörotransmitter seviyeleri ve reseptör
hassasiyeti ile ilgili olduğunu belirtmişlerdir. [14] Selektif
serotonin gerialım inhibitörleri’nin (SSRI) kullanıma başlanması
ile birlikte PE tedavisinde anlamlı ilerleme kaydedilmiştir.
[15]
GÜNCEL TEDAVİ YAKLAŞIMLARI
Günümüzde Avrupa Üroloji Kılavuzu (EAU
Guidelines-2021) herhangi bir tedaviye başlamadan önce,
PE’nin alt tipini tanımlamanın ve hastanın beklentilerini
iyice tartışmanın önemli olduğunu bildirmektedir. [16] Yaşam
boyu PE’si olan hastalar için birinci basamak tedavi olarak farmakoterapiyi,
edinsel PE’si olan hastalar için öncelikle erektil
disfonksiyon (ED), prostatit, alt üriner sistem semptomları
(AÜSS), anksiyete ve hipertiroidizm gibi altta yatan nedenin
tedavisini önermektedir. Doğal değişken PE ve subjektif PE
tedavisinde ise çeşitli davranış tekniklerinin faydalı olabileceğini,
farmakolojik tedaviden rahatsız olan PE hastaları için
veya farmakolojik tedavi ile kombinasyon şeklinde psikoterapinin
bir tedavi yaklaşımı olabileceğini söylemektedir.
Güncel Farmakoterapi
Avrupa Üroloji Kılavuzu yaşam boyu PE’nin birinci basamak
tedavisinde Dapoksetin veya Lidokain/prilokain sprey
kullanımını güçlü bir şekilde önermektedir. SSRI ile oral
tedaviye alternatif olarak, topikal anestezik ajanların endikasyon
dışı (off-label) kullanımını güçlü, tramadolun
on-demand (ihtiyaç halinde) kullanımını zayıf bir şekilde
önermektedir. [16]
Santral Etkili Oral Ajanlar
Uzun etkili SSRI’lar
PE’nin patofizyolojisi nispeten bilinmemekle birlikte, PE
etiyolojisinin arkasındaki bir hipotez Serotonin (5-HT ya
da 5-hidroksitriptamin) reseptörlerinin işlev bozukluğudur.
Ejakülatuvar kontrol ile ilgili olduğu bulunan birçok reseptörde
yükselmiş 5-HT konsantrasyonları mevcuttur ve santral
5-HT aracılı sistemin aktivasyonu, ejakülasyon üzerinde
genel bir inhibitör etkiye sahiptir. 5-HT1B ve 5-HT2C reseptörlerinin
aktivasyonu’nun ejakülasyon yolu üzerinde inhibe
edici etkilere sahip olduğu ve ejakülasyonu geciktirdiği
gösterilmiştir, oysa 5-HT1A reseptörlerinin aktivasyonunun
ejakülasyonu hızlandırdığı bulunmuştur. [17] SSRI’ların
presinaptik ve somatodendritik serotonin taşıyıcılarını inhibe
ederek ejakülasyonu geciktirdiğine ve böylece toplam
santral 5-HT nörotransmisyonunu ve postsinaptik 5-HT
reseptörlerinin aktivasyonunu arttırdığına inanılmaktadır.
[18]
Alternatif bir teori, sinaptik aralıktaki serotoninin miktarını
artıran SSRI’ların, 5-HT1A ve 5-HT1B reseptörlerini
duyarsızlaştırarak ejakülasyon yolağında genel bir inhibitör
etkiye neden olmasıdır. [18]
PE’nin endikasyon dışı tedavisinde kullanılan SSRI’lar arasında
fluoksetin, paroksetin, sitolapram ve sertralin bulunur.
SSRI’lar arasında fluvoksamin [19] ve venlafaksinin [20] etkisiz
Ateş ve Kazıcı • Prematür ejakülasyon: Güncel tedavi ve gelecek
279
olduğu gösterilmiştir. Şu anda, PE tedavisi için ABD Gıda ve
İlaç Dairesi (FDA) tarafından hiçbir SSRI onaylanmamıştır.
Ejakülasyon gecikmesi genellikle tedavinin başlamasından
sonraki 5–10 gün içinde ortaya çıkar, ancak tam terapötik
etki için 2–3 hafta tedavi gerekebilir. [21] 5-HT reseptörü
duyarsızlaştırma, 5-HT reseptörlerinin üretimini arttırmasına
neden olabileceğinden, SSRI’ların etkinliği 6–12 aylık
düzenli kullanımdan sonra azalabilir. [22] Olası SSRI kesilme
sendromunu önlemek için hastalara aniden uzun süreli SSRI
kullanımını bırakmamaları tavsiye edilmelidir. [23]
Yan etkiler genellikle önemsizdir, tedavinin ilk haftasında
başlar ve 2–3 hafta içinde kademeli olarak kaybolabilir.
Uzun etkili SSRI’lar halsizlik, uyuşukluk hali, esneme, bulantı-kusma,
diyare ve aşırı terleme gibi genel yan etkilere;
libido kaybı, ED, anejakülasyon ve anorgazmi gibi istenmeyen
cinsel sorunlara yol açabilir. [24,25] Ancak, libido kaybı ve
ED’nin sıklıkla depresyon tedavisi gören hastalarda görüldüğü,
depresyonu olmayan PE hastalarında o kadar yaygın olmadığı
bildirilmektedir. [26] Uzun süreli kullanımlarında erkek
üreme sistemine de önemli yan etkileri olur. Sertralin ve
citalopram sperm motilitesi ve konsantrasyonunu düşürürken,
paroksetin sperm DNA fragmantasyonunu artırmaktadır.
[27] Özellikle genç depresif hastalarda SSRI kullanımının
intihar oranını artırdığı bildirilmektedir. [28] 18 yaş ve altı
PE’li genç ergenlere, PE’li ve komorbid depresif bozukluğu
olan erkeklere SSRI reçetesi yazarken çok dikkatli olunmalı
ve psikiyatrik konsültasyon önerilmelidir. [29]
Kısa etkili SSRI
Kısa etkili bir SSRI olan dapoksetin, PE tedavisi için özel
olarak geliştirilmiş ilk bileşiktir. FDA onayı olmamakla
birlikte dünya çapında 50’den fazla ülkede on-demand PE
tedavisi için onay almıştır. Dapoksetin, yapısal olarak fluoksetine
benzer, güçlü bir SSRI’dır. Geleneksel SSRI’ların
aksine, maksimum plazma konsantrasyonlarına 30 mg oral
dozdan 1 saat sonra ulaşılır, başlangıç yarı ömrü 1,42 saattir
ve uygulamadan 24 saat sonra plazma konsantrasyonları
tepe seviyelerinin %5’inden daha azına düşer. [30] Beş
randomize, plasebo kontrollü, faz 3 klinik çalışmadan elde
edilen verilerin analizi, ilişkiden 1–2 saat önce alınan 30
ve 60 mg dapoksetinin ilk dozdan itibaren plaseboya göre
daha etkili olduğunu, intravajinal ejakülasyon latans süresinde
(IELT) 2,5 ve 3,0 kat artış, artmış ejakülatuvar kontrol,
azalmış stres ve artan memnuniyeti göstermiştir. [31]
Gıda ve alkolün dapoksetinin farmakokinetiği üzerinde
klinik olarak anlamlı bir etkisi yoktur. [30] Fosfodiesteraz
tip-5 inhibitörü (PDE5i) ilaçlar dâhil dapoksetin ile ilişkili
hiçbir ilaç-ilaç etkileşimi bildirilmemiştir. [32] Dapoksetinin
aniden kesilmesi durumunda yoksunluk/kesilme sendromu
gelişmez. [33] Uzun etkili SSRI’ların aksine dapoksetin, PE’li
erkeklerde düşük cinsel işlev bozukluğu oranları ile ilişkilendirilmiştir.
[33] Tedaviye bağlı yan etkiler yaygın olmayıp,
doza bağlı ve bulantı, ishal, baş ağrısı, baş dönmesi, uykusuzluk,
uyku hali, yorgunluk ve nazofarenjiti içerir. [31]
Oral tedavide karaciğer ilk geçiş metabolizması nedeniyle
zayıf biyoyararlanıma sahip olan dapoksetinin güncel çalışmalarda
nanopartiküller yoluyla biyoyararlanımı arttırılmaya
çalışılmış [34] hatta nanopartikülleri ile yüklenmiş
bir transdermal film geliştirilerek derin cilt katmanlarına
nüfuz etmesi sağlanmış ve ilaç salınımı uzatılarak, biyoyararlanım
önemli ölçüde arttırılmıştır. [35]
Serotonin ve norepinefrin geri alım inhibitörü
(SNRI)
SNRI, psikiyatrik bozuklukların ve kronik ağrı sendromlarının
tedavisinde yaygın olarak kullanılan bir ilaç sınıfıdır.
SNRI’ler, sinaptik aralıkta serotonin ve norepinefrini artırarak,
PE’nin yönetiminde rol oynayabilir. [17] Yapılan çalışmalar
duloksetinin, plasebo ile karşılaştırıldığında, PE’li
hastalarda IELT’yi arttırdığını göstermiştir. [36,37] Dahası,
duloksetinin PE’li hastalarda kullanıldığında cinsel isteği
ve partner memnuniyetini arttırdığı gösterilmiştir. [37]
Trisiklik antidepresanlar (TCA)
SSRI’lar ve SNRI’ler gibi, TCA’lar serotonin ve norepinefrin
transport inhibitörleri olarak hareket ederek, sinaptik aralıktaki
serotonin ve norepinefrin miktarını artırır ve 5-HT
reseptörlerini aktive ederek ejakülasyonu geciktirir. [38] PE
tedavisinde 25–50 mg dozlarda endikasyon dışı kullanılır.
Günlük 12,5–50 mg dozlarda kullanılan klomipraminin
IELT’yi altı kat artırdığı rapor edilmiştir. [39] TCA’ların, özellikle
günlük klomipraminin, PE tedavisinde kullanıldığında
cinsel tatmin üzerinde olumlu bir etkiye sahip olduğunu gösteren
çok sayıda çalışma yapılmıştır. [40–42] Hatta bir çalışma,
günlük klomipramin’in IELT üzerinde fluoksetin veya sertralinden
daha büyük bir etkiye sahip olduğunu göstermiştir.
[43]
Diğer TCA’larla karşılaştırıldığında, klomipraminin serotonin
taşıyıcıları için özellikle güçlü bir afiniteye sahip olduğu
gösterilmiştir ve muhtemelen PE üzerinde neden diğer
TCA’lardan daha güçlü bir etkiye sahip olduğunu açıklamaktadır.
[38] Klomipraminin etkisi, ejakülasyonda rol oynayan
vas deferens kasılmasını inhibe etme kabiliyeti ile de artırılabilir.
[17] TCA’ların yan etkileri yorgunluk, mide bulantısı, ağız
kuruluğu, hipotansiyon, kızarma ve baş dönmesidir. [43]
Tramadol
Tramadol, opioid reseptör agonisti ve norepinefrin ve serotonin
geri alım inhibitör özelliklerine sahip santral etkili
280 Androl Bul 2021;23:278-289
bir analjeziktir. İlginç bir şekilde, tramadolün bir 5-HT2C
reseptör antagonisti olarak hareket ettiği de gösterilmiştir.
[44]
On-demand ve endikasyon dışı kullanılan tramadol,
PE’li hastaların tıbbi yönetiminde kullanımını inceleyen
çok sayıda çalışmada umut verici sonuçlar gösterilmiştir.
Tramadol ile tedavi edilen hastalarda IELT’de önemli bir
artış bulunmuşur. [45] Wu ve ark. tarafından gerçekleştirilen
kapsamlı bir meta-analiz tramadol ile IELT’de plaseboya
göre 3 dakikalık bir artış göstermiştir. [46] Diğer PE tedavilerinin
aksine, tramadolün hem kötüye kullanım hem
de bağımlılık potansiyeli vardır; ancak bu ataklar, özellikle
tramadolü aralıklı kullanan hastalarda nadirdir. [47] ISSM
kılavuzu tramadolü PE tedavinde etkili bir ajan olarak değerlendirirken,
bağımlılık riski ve yan etkiler nedeniyle diğer
tedavilerin başarısız olduğu durumlarda önermektedir.
Potansiyel olarak ölümcül bir sonuç olan serotonin sendromu
riski nedeniyle bir SSRI ile kombine edilmemelidir. [48]
Oksitosin reseptör antagonisleri
Oksitosin reseptör uyarımı ejakülasyonu hızlandırmaktadır.
Birkaç klinik ve preklinik çalışma, PE tedavisinde oldukça
seçici oksitosin reseptör antagonistlerinin potansiyel
bir rol oynadığını düşündürmektedir. Shinghal ve ark.,
PE’li erkeklerde Epelsiban’ın randomize, plasebo kontrollü
bir çalışmasında, 50 mg ve 150 mg’ın iyi tolere edildiğini,
ancak plasebo ile karşılaştırıldığında PE’li erkeklerde
IELT’de klinik veya istatistiksel olarak anlamlı bir değişikliğe
neden olmadığını göstermiştir. [49] Selektif oksitosin
reseptör antagonisti olan Cligosiban oral alındığında santral
sinir sistemi dokularına hızlı geçmektedir. Beyin-spinal
kord seviyesindeki oksitosin reseptörlerini bloke etmektedir.
Yaşam boyu PE’li erkeklerden oluşan faz 2b çalışmada
ilişkiden 1–6 saat önce alınan 400 ve 800 mg kapsül cligosiban
IELT’yi 61 saniye artırırken, plesabo 16,4 saniye
artırmıştır. [50] Daha sonra yapılan yaşam boyu PE’li olguları
kapsayan çok merkezli çalışmada 400, 800 ve 1200 mg
cligosibanın plaseboya göre IELT’yi önemli oranda düzeltmediği
gösterilmiştir. [51]
Periferik Etkili Oral Ajanlar
Alfa-1-adrenoreseptör blokerleri
Prostat ve seminal veziküller ejakülasyon fizyolojisinde hayati
bir rol oynar ve bu iki organın düz kası, alfa-1 reseptörleri
içerir. Alfa-1 blokerler vaz deferens, seminal veziküller,
prostat ve üretra düz kaslarının gevşemesini sağlayarak ejakülasyonun
emisyon fazını geciktirir veya ejakülat miktarını
azaltır. Çok sayıda çalışma, PE’yi en aza indirmede alfa-1
blokerlerinin etkinliğini göstermiştir. [52,53] PE tedavisinde
kullanılan en yaygın alfa-1 blokerleri arasında tamsulosin,
silodosin, terazosin ve alfuzosin bulunur ve bunların tümü
IELT’de istatistiksel olarak anlamlı bir artış göstermiştir. [54]
Terapötik dozlarda, alfa-1 blokerlerin yan etkileri nadirdir,
ancak anorgazmi, ağız kuruluğu, burun tıkanıklığı, uyuşukluk
ve ortostatik hipotansiyon gibi yan etkiler görülebilir. [55]
Fosfodiesteraz İnhibitörleri
Son zamanlarda, çok sayıda çalışma, PDE5i’nin PE tedavisinde
de rol oynayabileceğini göstermiştir. Kesin mekanizma
henüz bilinmemekle birlikte PE’nin tedavisinde PDE5i
etkinliği üzerine sistematik bir derlemede McMahon ve ark.
PDE5i etkilerini azaltılmış performans kaygısı, artmış nitrik
oksit salınımı, azaltılmış sempatik tonus, vaz deferens
ve seminal veziküllerin düz kaslarının genişlemesi dâhil
olmak üzere birçok mekanizma yoluyla uygulayabileceklerini
ve muhtemelen ejakülasyonu geciktirebileceklerini varsaymıştır.
[56] Sıklıkla PE için bir tedavi olarak endikasyon
dışı reçete edilen, yaygın olarak kullanılan bir PDE5i olan
sildenafilin, PE tedavisinde yararlı olduğu gösterilmiştir.
[57]
Bununla birlikte, çalışmalar IELT’de sildenafil monoterapinin
etkinliği konusunda çelişkili olup, bazı çalışmalar
IELT’de önemli bir artış göstermezken, bazıları IELT’de
bir artış olduğunu göstermektedir. [58,59] Ayrıca, sildenafilin
paroksetin ile takviye edildiğinde IELT ve cinsel tatmini
artırmada daha etkili olduğu gösterilmiştir. [60] PE için ikili
tedavi olarak sildenafil ve paroksetinin kullanımındaki bir
dezavantaj, istenmeyen yan etkilerin artmasıdır. Hem ED
hem de PE şikayeti olan hastalarda, PDE5i PE’nin tıbbi yönetiminde
birinci basamak tedavi olarak düşünülmelidir. [59]
Topikal Anestetikler
PE patofizyolojisinde rol oynadığına inanılan fizyolojik faktörlerden
biri, penis stimülasyonuna aşırı duyarlı bir yanıttır.
[61]
Lokal anestetikler, voltaj kapılı sodyum kanallarını inhibe
eden, böylece sinaptik iletimi ve nöronal aşırı duyarlılığı
azaltan neticede ejakülasyon eşiğini artıran membran stabilize
edici ilaçlardır. [62] Topikal ajanların çoğu PE tedavisinde
endikasyon dışı olarak kullanılmaktadır. Sistemik tedavi ile
karşılaştırıldığında, lokal tedavi caziptir çünkü bu ajanlar talep
üzerine ve minimal sistemik yan etkilerde kullanılabilir.
Bununla birlikte, topikal ajanların uygulanması, penis hipoestezisi,
ED, kadın genital anestezisi ve cilt reaksiyonları
dâhil olmak üzere bir dizi yan etkiye neden olur.
Lidokain-Prilokain krem
PE tedavisinde en çok çalışılan lokal anestezik karışımlardan
biri lidokain ve prilokain karışımıdır. Lidokain ve prilokain,
birlikte karıştırıldığında çözücü kullanılmadan sıvı
bir karışım oluşturan iki katıdır. [63] Hem lidokain hem de
prilokainin %2,5’ini içeren ve EMLA (Eutecticmixture of
Ateş ve Kazıcı • Prematür ejakülasyon: Güncel tedavi ve gelecek
281
local anesthetics) veya lokal anestezinin ötektik karışımı olarak
adlandırılan bu kremin, cinsel ilişkiden 10 ila 30 dakika
önce penise uygulandığında hastaların IELT’sini ve cinsel
performans memnuniyetini arttırdığı birçok çalışmada gösterilmiştir.
[64–66] En önemli dezavantajı dozaj sorunudur.
Aşırı dozda, glans ve penis cildinin uyuşmasına neden olarak
erektil yetmezliğe kadar giden cinsel tatmin sorunlarına, düşük
dozda ise PE tedavisinin etkisiz kalmasına neden olabilir.
Koitustan önce kremin iyi temizlenmemesi transvajinal emilim
ve vajinal uyuşukluğa yol açabilmektedir.
Lidokain-Prilokain sprey
Pür baz lidokain 150 mg/mL ve prilokain 50 mg/mL içeren
bir karışım yazılı literatürde TEMPE (topical eutectic
mixture for PE) veya PSD-250 olarak adlandırılan ve kloroflorokarbon
olmayan bir itici gazda çözünen bir aerosol
formülasyonudur. İlişkiden beş dakika önce glans penis
mukozasına uygulanır, non-keratinize veya az kretanize
dokulardan kolayca emilir, keratinize ciltten emilmez.
[67]
Bu özellik, TEMPE’nin duyarsızlaştırma etkisini glans
penis üzerinde yoğunlaştırmasına ve istenmeyen yan etkilerin
ortaya çıkma potansiyelini azaltmasına olanak tanır.
Ayrıca etkinin başlangıcı krem formülasyonlarına göre
daha hızlı olacak ve prezervatif gerekmeyecek şekilde doku
penetrasyonunu optimize etmek için tasarlanmıştır. İki çok
merkezli faz 3 çalışmada TEMPE’nin IELT süresinin geometrik
ortalamasını bazal değer olan 0,6 dakikadan 3,8
dakikaya uzattığı gösterilmiştir. [68] Başka bir çalışmaya göre
TEMPE, IELT’de önemli bir iyileşme sağlasa da etkinliği,
EMLA kremden biraz daha düşüktür, ancak daha iyi
bir yan etki profiline sahiptir. [69] TEMPE’nin Avrupa İlaç
Ajansı (EMA) tarafından PE tedavisi için kullanım onayı
vardır. Buna karşın FDA onayı olmayıp, ISSM Uzmanlar
Komitesi tarafından da kanıt düzeyi 1a olarak endikasyon
dışı, on-demand kullanımı önerilmektedir. [70]
Lidokain sprey
Promescent ® , glans penis hassasiyetini azaltmak ve bu nedenle
teorik olarak IELT’yi artırmak için cinsel ilişkiden önce
penise uygulanabilen, yalnızca lidokain içeren bir topikal
spreydir. [71] Şu anda hiçbir klinik çalışma, promescent kullanımıyla
IELT’de istatistiksel olarak anlamlı bir artış bildirmemiştir.
91 olguluk bir çalışmada IELT promescent grubunda
11,16 dk, kontrol grubunda 6,81 dk. bulunmuştur. Partner
orgazm oranı ise promescent grubunda %65,6 iken, kontrol
grubunda %44,1 olarak bulunmuştur. [72] Ayrıca promescent,
topikal olarak uygulandığında methemoglobinemi gibi
olağandışı yan etkiye neden olabilen prilokain içermemesi
bakımından da benzersizdir. Promescent, TEMPE’den farklı
olarak, PE tedavisi için FDA onaylıdır ve Kuzey Amerika’da
reçetesiz olarak temin edilebilmektedir. [73]
SS-krem
SS-krem dünyada yalnızca Kore’de mevcuttur ve bugüne
kadar etkinliği üzerine yapılan sekiz çalışmanın tümü ilacın
geliştirildiği Yong-Dong Severance Hospital’daki aynı
ekip tarafından yapılmış ve yayınlanmıştır. Cinsel ilişkiden
bir saat önce penise uygulanır ve ilişkiden önce yıkanır.
Ürünün en büyük dezavantajı hoş olmayan renk ve
koku vermesidir. Bu krem, bazıları lokal anestezik ve vazodilatatör
özelliklere sahip dokuz farklı bileşikten oluşur.
Çalışmalar, glans peniste ölçülen somatosensoriyel uyarılmış
potansiyellerin, hem latansının hem de genliğinin, SS
kremin lokal uygulamasından sonra taban çizgisine göre
arttığını bildirmiş [74] ve bu da penis vibrasyon eşiğinin arttığını
göstermiştir. [75] Bu çalışmalar, IELT’de 8 kat artışla
%89,2 başarı oranları göstermiştir.
Güncel Psikoseksüel/Davranış Tedavileri
PE için geleneksel psikoseksüel tedavinin birincil amacı,
erkeğin cinsel aktivitede kendine olan güvenini artırmak,
kaygıyı azaltmak, kişiler arası zorlukları çözmek ve çift iletişimini
iyileştirmektir. Tedavinin kılavuz ilkeleri, semptomun
anlamını ve ortaya çıktığı bağlamı anlarken ejakülasyonu
kontrol etmeyi öğrenmektir. Ejakülasyon, işeme ve
dışkılama ile aynı şekilde, yüksek merkezi sinir sisteminin
güçlü kontrolü altında olan bir spinal reflekstir. Bu nedenle
kontrolü öğrenilebilir ve geçmiş deneyimlerden önemli
ölçüde etkilenir.
PE için günümüz psikoterapisi, çoğunlukla “start-stop”tekniği
ve “sıkma tekniği (Squeeze tekniği)”gibi davranışsal ve
bilişsel yaklaşımların kısa dönemli bir psikoterapi modeli
içinde bütünleştirilmesini temsil eder. Duygusal odaklanma,
mastürbasyon, valsalva ve pelvik taban egzersizleri
gibi fiziksel teknikler ile ejakülasyonu geciktirmek, cinsel
özgüven ve cinsel becerilerini geliştirmeye yardım etmek
amaçlanır. Davranışsal terapinin %45- %65’lik bir başarı
oranına sahip olduğu gösterilmiş olmasına rağmen, faydalar
genellikle kısa sürelidir ve sorun tipik olarak yeniden
ortaya çıkar. [11,76] Şiddetli PE hastası, tek başına ilaçlardan
daha fazla terapötik yönteme ihtiyaç duyar. O yüzden günümüzde,
farmakoterapi ve psikoterapi sıklıkla şiddetli
PE’nin tedavisi için kombinasyon halinde önerilmektedir.
İki çalışma, bağımsız olarak uygulanan psikolojik ve
tıbbi bileşenlerle kombinasyon terapisini tanımlamıştır.
[77,78]
Klinisyenler ve seks terapistleri, şiddetli PE hastalarını
yönetmek için tek bir ekip olarak birlikte çalışırlarsa,
daha iyi sonuçlar elde edilebilmektedir. Nitekim, EAU
Guidelines-2021 özellikle edinsel PE tedavisinde psikolojik/davranışsal
tedavilerin farmakolojik tedaviler ile kombinasyonunu
önermektedir. [16]
282 Androl Bul 2021;23:278-289
DENEYSEL TEDAVİLER
Akupunktur
Sistematik bir derleme, sadece üç randomize kontrollü çalışma’nın
akupunkturun PE veya ED tedavisinde plasebodan
(sahte akupunktur) daha etkili olduğunu göstermiştir.
[79]
Akupunkturun paroksetin ile karşılaştırıldığı bir çalışmada
etkinliği paroksetinden daha düşük bulunmuştur. [80]
Buna karşın paroksetin ile kombine edildiğinde paroksetin
monoterapisinden daha fazla etkinlik elde edilmiştir. [81]
Akupunktur ve dapoksetin etkinliğini karşılaştıran bir başka
çalışmada ise akupunkturun ejakülasyonu geciktirdiği,
ancak dapoksetine göre daha az etkili olduğu bildirilmiştir.
[82] Standart akupunktur veya onun elektriksel karşılığı,
muhtemelen PE için gerçekten etkili bir bireysel tedavi değildir.
Bununla birlikte, polifarmasi, birden fazla komorbiditesi
olan hastalar için tedaviler bulmada daha fazla sorun
haline gelirken, etkinliği gösteren farmakolojik olmayan
seçeneklere sahip olmak son derece yararlı olabilir.
Yoga
Yoga, PE için potansiyel bir tedavi olarak önerilmiştir.
Ancak etki mekanizması bilinmemektedir. Prospektif çalışmalarda
IELT’yi uzatmada önemli ölçüde etkinlik göstermiştir.
[83] Buna karşın, bazı çalışmalar plaseboya kıyasla
yoganın iyileştirici etkisinin olmadığını bildirmiştir. [84]
PREMATÜR EJAKÜLASYON TEDAVİSİ’NİN
GELECEĞİ
Günümüzde yapılan çok sayıda çalışma ile PE tedavisi ile
ilgili medikal ajanlar, cerrahi/girişimsel işlemler, yeni davranışsal
tedaviler ve medikal veya seksüel cihazlar araştırılmakta
ve tanımlanmaktadır. Elde edilen her yeni bilgi PE
tedavisinde geleceğe ışık tutmaktadır.
Medikal Ajanlar
Modafinil
Modafinil narkolepsi gibi aşırı gündüz uykululuğunun olduğu
bazı uyku bozukluklarının tedavisinde uyanık kalmayı
sağlamak için kullanılan uyarıcı bir ilaçtır. Modafinilin
etki mekanizması karmaşıktır ve yeterince anlaşılmamıştır
ve beyin aktivasyonundaki değişikliklerin indüklenmesini
içerdiği görülmektedir.
D-modafinil, beyinde ve/veya omurilikte serotonin salınımındaki
artışlar veya dopamin sistemi üzerindeki bir etki
yoluyla boşalmayı geciktirebilir. İn vivo mikrodiyaliz çalışmaları,
d-modafinilin serebral kortekste, amigdalanın
merkezi çekirdeğinde ve dorsal rafede ve daha yüksek dozlarda
medial preoptik alanda (MPOA) ve posterior hipotalamusta
serotonin salınımını indüklediğini göstermiştir. [85,86]
Birkaç in vivo ve in vitro çalışma, modafinilin beyin dopamin
yolakları yoluyla etki ettiğini ve dopamin taşıyıcısı
ile D2 ve D1 reseptörlerinin bir rolü olduğunu bildirmiştir.
Nörofizyolojik çalışmalar, modafinilin D2 reseptörleri
aracılığıyla dopaminerjik nöronal aktiviteyi inhibe ettiğini
göstermiştir. [87] D-modafinilin, dopaminin doğrudan inhibisyonu,
serotonin salınımında bir artış ve ayrıca noradrenalin
yollarının aktivasyonunu içeren mekanizmaların bir
kombinasyonu ile hareket etmesi mümkündür.
Bu sonuçlar umut verici olsa da, hayvanlarda yapılan ejakülasyon
çalışmalarının sonuçlarının insanlara uygulanmasında
dikkatli olunmalıdır. Kısa etkili modafinil d-izomeri
(NH02D, Neuro Healing, Waban, MA ABD), PE’nin “on
demand” tedavisi için bir araştırma ilacı olarak klinik öncesi
denemelerden geçmektedir.
Botulinum-A Toksini
Botulinum toksini, Clostridium Botulinum bakterisi tarafından
üretilen bir protein ve nörotoksindir. Kas içine
enjekte edildiğinde sinir iletimini engelleyen, sinir uçlarından
asetilkolin salınımının seçici bir engelleyicisidir.
[88]
Şerefoğlu ve Sılay [89] ejakulasyonun ejeksiyon fazı sırasında
bulbospongiosus ve ischiocavernosus kaslarının
ritmik kasılmalarının botulinum-A toksini enjeksiyonu
ile engellenebileceğini ön görerek yaptıkları çalışmada 0,5
veya 1 ünite botulinum toksin A’nın iki taraflı olarak bulbospongiosus
kasına perkütan enjeksiyonunun erkek ratlarda
ejakülasyon gecikmesini önemli ölçüde arttırdığını
göstermiştir.
Herhangi bir temel veya klinik araştırma desteği olmaksızın
PE tedavisi için penis, frenulum, prepisyum veya glans
penisine 25 ve 50 ünite botulinum-A toksininin lokal
enjeksiyonu için patentler verilmiştir. [90] Bununla birlikte,
penise enjekte edilen botulinum-A toksininin hemen
sistemik dolaşıma yayılması muhtemeldir. Benzer şekilde,
botulinum-A toksininin penisin prepisyuma veya frenulumuna
enjekte edilmesinin ejakülasyon gecikmesi üzerinde
çok az etkisi olacaktır çünkü botulinum-A toksini herhangi
bir lokal anestezik etkisi göstermez. Rat çalışmalarından
elde edilen mevcut sonuçlar, bulbospongiosus kasına botulinum-A
toksin enjeksiyonunun, cinsel davranışın diğer
yönlerini etkilemeden ejakulasyonu geciktirmek için
güvenli ve etkili bir yol olabileceğini düşündürmektedir.
İnsanlarda PE tedavisi olarak Botox ® ’un (Allergan, Irvine,
CA, ABD) doz aralıklı faz II klinik çalışmaları şu anda
yürütülmektedir.
Ateş ve Kazıcı • Prematür ejakülasyon: Güncel tedavi ve gelecek
283
Resiniferatoksin
Resiniferatoksin, kapsaisinin son derece güçlü bir versiyonu
olan, doğal olarak oluşan bitki bazlı bir reçinedir.
[91]
Bileşik, kalsiyum geçirgenliğini artırarak birincil afferent
duyu nöronlarını aktive etme yeteneğine sahiptir.
Resiniferatoksinin PE’li hastalarda IELT’yi iyileştirdiği
gösterilmiştir. [92] Garip bir şekilde, resiniferatoksin, fazla
prepisyumu olan hastalarda anlamlı bir şekilde daha etkili
olduğu gösterilmiştir. [92]
Folik asit
Folik asit düzeylerinin PE ile negatif korele olduğu bulunmuştur
ve folik asit eksikliği, ejakülasyon latensinin
azalması için bir risk faktörü olarak kabul edilmektedir.
[93]
PE tedavisinde SSRI’ların yararı nedeniyle, önerilen
mekanizma folik asidin serotonin yolu üzerindeki etkisi
olmuştur. [94] Bununla birlikte, önceki çalışmalar folik asit
eksikliği ile ED arasında bir ilişki olduğunu göstermiştir. [95]
Ek olarak, bir PDE5i ile birlikte verildiğinde folik asit takviyesinin
erektil fonksiyonu iyileştirdiği gösterilmiştir. [96]
Bu nedenle, folik asit ve PE ilişkisi, folik asidin hastaların
erektil fonksiyonu üzerindeki yararlı etkisine bağlı olabilir.
[96]
Folik asit ED’de daha fazla rol oynuyor gibi görünse de
PE ile ilgili kapsamlı bir çalışma gerektirmektedir. Devam
eden çalışmaların, monoterapi olarak kullanıldığında folik
asidin PE’yi iyileştirme kabiliyetinin yanı sıra SSRI tedavisini
artırma potansiyelini değerlendirmesi gerekir.
Kafein
Yakın tarihli çift kör randomize kontrollü bir çalışmada,
cinsel ilişkiden 2 saat önce 100 mg kafein kullanmanın
PE’li hastaların IELT’sini önemli ölçüde artırdığı gösterilmiştir.
[97]
Satureja montana bitkisi
Satureja montana bitkisi, PE için potansiyel bir tedavi olarak
rat modellerinde test edilmiştir. Bitkinin cinsel açıdan
etkilere sahip olduğuna dair daha önce yapılmış herhangi
bir çalışma veya profesyonel öneri bulunmadığından, hipotezin
nasıl ortaya çıktığı belirsizdir. S.montana rat modellerinde,
ejakülasyon gecikmesini artırırken refrakter
süresini de azaltmıştır. [98] Önerilen mekanizma, bitkinin
erkek ratlarda testosteron seviyelerini artırma yeteneğiydi.
Bu çalışma umut verici görünse de, gelecekteki çalışmaların
S.montana’nın etki mekanizmasını ortaya koyması
gerekmektedir. Aslında, çalışmalar PE’li hastaların normal
kontrollerden daha yüksek testosteron seviyelerine sahip
olduğunu göstermiştir. [99,100] S.montana’nın etki mekanizması
testosteronu artırma yeteneğinin dışındaysa, gelecekte
PE için potansiyel bir tedavi olabilir.
Cerrahi/Girişimsel İşlemler
Dorsal Penil Sinirin Cerrahi Nörotomisi,
Kriyoablasyonu ve Nöromodülasyonu
Birkaç yazar, davranışsal ve/veya farmakolojik tedaviye dirençli
PE tedavisinde selektif dorsal sinir nörotomisi veya
glans penis augmentasyonu yoluyla cerrahi olarak indüklenen
penil hipo-anestezinin kullanımını bildirmiştir. [101] ISSM kılavuzları
da bu işlemlerin IELT’de bir artışla ilişkili invaziv ve
irreversibl prosedürler olduğu görüşündedir. [102] PE hastalarının
tedavisi için bu prosedürün önerilebilmesi için önce bu
tedavi yönteminin güvenliğinin belirlenmesi gerekir.
Penil dorsal sinir modülasyonu şu anda PE için bir tedavi
olarak umut verici bir potansiyel göstermektedir. Dorsal
sinir rezeksiyonunu içeren iki çalışma, plaseboya kıyasla
IELT’yi artırmıştır. [101,103,104] Modülasyonu ablasyonla karşılaştıran
bir çalışma olmamasına rağmen, radyofrekans
modülasyonu ileriye dönük daha uygun bir seçenek gibi
görünmektedir. Dorsal sinir modülasyonunun teorik olarak
ED riski vardır. [104]
Hyaluronik asit enjeksiyonu ile glans penis
augmentasyonu
Enjeksiyonlar glans penis dermisine yapılarak hem glans
penis hacmi hem de sinir uçları ile cilt arasındaki mesafe
artırılır. [105] Böylece sensitivite azaltılarak hastalarda IELT
ve partner memnuniyeti arttırılır. [105] Beş yıllık uzun süreli
takipte, kalan implant hacminin maksimum glandüler çevrenin
%15’i kadar azalmasına karşın, PE’de glans penisin
hipersensitivitesini azaltmada hala etkili bulunmuştur. [106]
PE’de etkinlik için uygun adayların seçimi başarı için en
önemli faktördür. Erektil fonksiyona zarar vermez ve dorsal
nörektomiye kıyasla daha az invaziv ve geri dönüşümsüzdür.
Günümüzde olası duyu kaybı nedeniyle ISSM kılavuzunda
bu tedavi önerilmemektedir.
Penil frenulum uzatma
Bir vaka serisi, frenulum uzunluğunun cerrahi olarak arttırılmasının,
IELT’de ve öznel cinsel tatminde önemli bir
artışa yol açtığını ortaya koymuştur. [107]
Varikoselektomi
Varikosel, PE ile ilişkilendirilen başka bir anatomik anormalliktir.
[108] Vaka serileri, PE ve varikosel olan hastalarda
varikoselektomi’nin IELT’yi artırdığını göstermiştir. [108,109]
PE’yi iyileştirmede varikoselektominin mekanizması açıklanamamıştır.
Postoperatif testosterondaki artışın, ED’deki
iyileşmenin veya kan akışındaki veya testis basıncındaki
farklılığın bir sonucu olabileceği düşünülmektedir.
284 Androl Bul 2021;23:278-289
Sünnet
Sünnet, penil hipersensitiviteden kaynaklanan PE için kalıcı
bir tedavi olarak önerilmiştir. Yakın tarihli bir prospektif
çalışmada, 1 yıllık takipte sünnet sonrası hastalarda, sünnetsiz
kontrollere kıyasla önemli ölçüde daha yüksek IELT, cinsel
tatmin ve ejakülasyon üzerinde subjektif kontrol tespit
edildi. [110] Bununla birlikte, çok sayıda sistematik derleme,
genel popülasyonda sünnetli ve sünnetsiz erkekler arasında
PE veya diğer cinsel işlev bozuklukları oranının önemli ölçüde
farklı olmadığını göstermiştir. [111,112] Sünnetin neden
olduğu histolojik ve anatomik farklılıkları ilişkilendiren bir
başka sistematik derleme, prepisyumun cinsel bir işleve hizmet
etmediğini ve sünnetin muhtemelen cinsel işlev üzerinde
hiçbir etkisi olmadığını bulmuştur. [113]
Pelvik Taban Rehabilitasyonu (PTR)
PTR, hastalara pelvik kasların ejakülasyonda oynadığı rolü
ve cinsel ilişki boyunca bu kasları nasıl kontrol edeceklerini
öğretmeyi amaçlar. [114] Vaka serilerinde IELT’yi arttırmada
fayda sağlamıştır. Ancak 6. ayda etkiler azalmaya başlamıştır.
[115] Randomize bir çalışmada PTR’nin SSRI’lar kadar
etkili olmadığı gösterilmiştir. [116] PTR ayrıca ereksiyonların
kalitesini iyileştirir ve intrakavernozal basıncı arttırır. [117]
PE’deki iyileşmenin bir kısmı veya tamamı, ED’deki eşlik
eden iyileşmeye bağlı olabilir.
Yeni Davranış Tedavileri
Düzenli penis kökü mastürbasyonu’nun yeni bir davranışsal
terapi olarak sunulduğu bir çalışmada üç aylık eğitimden
sonra, median IELT’nin 60 sn’den 180 sn’ye yükseldiği ve
ortalama Premature Ejaculation Diagnostic Tool (PEDT)
puanının 14,8±3,7’den 12,8±4,1’e düştüğü bulunmuştur.
[118]
Hastaların %62,5’unda uzamış dorsal sinir somatosensoriyel
uyarılmış potansiyeli saptanmıştır.
Medikal veya Seksüel Cihazlar
Davranış tedavilerinin bir parçası olarak çeşitli medikal
veya seksüel cihazlar geliştirme çalışmaları PE tedavisi geleceğinde
farmakolojik ajanlara bir alternatif sunabilir.
Prematür ejakulasyon doruk kontrolü için vibratör
FDA onaylı yeni bir cihaz uyarılma ve ejakülasyon arasındaki
süreyi artırmak için tasarlanmıştır. [119] Penis üzerindeki
uyarıcı titreşimli etkilere sahip cihaz, “start-stop” tekniğinin
bir parçası olarak, mastürbasyon eğitim seanslarının sonrasında
etkili olmaktadır. Bir randomize kontrollü çalışma
ile vibratör destekli start-stop egzersizlerinin PE’de iyileşme
sağladığı gösterilmiştir. [120]
Mastürbasyon cihazının kullanımıyla Sfinkter
Kontrol Eğitimi programı
Bu aktivitelerin amacı, erkeklerin eksternal sfinkterin gevşemesi
yoluyla ejakülasyon refleksine müdahale etmeyi öğrenmesi
ve böylece prostat basınç oluşumunun engellenmesidir.
Mastürbasyon cihazının kullanımıyla birleştirilen
ve akıllı telefonlardan da uygulamalar yoluyla yönlendirilen
bu egzersiz programı, PE hastalarında önerilen mevcut
tedavilere göre çok sayıda avantajı olduğu için umut vaat
etmektedir. [121]
Transkutanöz fonksiyonel elektrik stimülasyonu
Nöromüsküler transkutanöz elektrik stimülasyonu ile
bulbospongiosus kas kasılmasının geçici inhibisyonu’nun
amaçlandığı bu yeni konsepte göre, nöromüsküler kavşağa
iletilen transkutanöz elektrik stimülasyonu, nöral ejakülatuvar
uyaran fazı sırasında ritmik kasılmalar gösterme yeteneğini
engelleyerek, kası birkaç dakika boyunca ~ %80
oranında kasılmış halde tutabilir. [122] Bu terapötik seçenek
gelecekte, PE için on-demand bir tedavi seçeneği olma potansiyeline
sahip olabilir.
SONUÇ
Prematür ejakulasyon tedavisinde on-demand dapoksetin
ve lidokain prilokainli spreyler birinci basamak tedavide
onaylı ajanlardır. Günlük SSRI’ların ve alternatif olarak
on-demand lokal anestezik kremlerin off-label kullanımı
yaygındır. Cerrahi yaklaşımla ilgili çok çeşitli yöntemler
denenmekle beraber tedavideki yeri hala tartışmalıdır.
Devam eden birçok medikal ajan araştırmaları, girişimsel
ve cerrahi tedavi çalışmaları PE tedavisinin geleceği açısından
umut vericidir.
Hakem Değerlendirmesi
Dış bağımsız.
Çıkar Çatışması
Yazarlar çıkar ilişkisi olmadığını beyan etmişlerdir.
Finansal Destek
Herhangi bir mali destek alınmamıştır.
Peer-review
Externally peer-reviewed.
Conflict of Interest
No conflict of interest was declared by the authors.
Financial Disclosure
No financial support has been received.
KAYNAKLAR
1. Patrick DL, Althof SE, Pryor JL, Rosen R, Rowland DL, Ho KF, et
al. Premature ejaculation: an observational study of men and their
partners. J Sex Med 2005;2:358–67. [CrossRef]
2. Ehrentheil OF. A case of premature ejaculation in Greek mythology.
J Sex Res 1974;10:128–31. http://www.jstor.org/stable/3811282
Ateş ve Kazıcı • Prematür ejakülasyon: Güncel tedavi ve gelecek
285
3. Gross S. Practical Treatise on Impotence and Sterility and Allied
Disorders of the Male Sexual Organs. Edinburg, YJ: Pentland;
1887.
4. Krafft-Ebing R. Psychopathia sexualis, 11th ed. Stutgart: Enke;
1901.
5. Abraham K. Über Ejaculatio Praecox. Zeitschr Aerztliche
Psychoanalyse 1917;4:171–86. https://pep-web.org/search/
document/IZPA.004.0171A?page=P0171
6. Serefoglu EC, McMahon CG, Waldinger MD, Althof SE, Shindel
A, Adaikan G, et al. An evidence-based unified definition of
lifelong and acquired premature ejaculation: report of the second
international society for sexual medicine ad hoc committee for
the definition of premature ejaculation. Sex Med 2014;2:41–59.
[CrossRef]
7. Waldinger MD. History of premature ejaculation. In: Jannini EA,
McMahon CG, Waldinger MD, editors. Premature ejaculation:
From etiology to diagnosis and treatment. New York: Springer;
2013. p.5–24. [CrossRef]
8. Schapiro B. Premature Ejaculation: a review of 1130 cases. J Urol
1943;50:374–9. [CrossRef]
9. Master, WH, Johnson VE. Premature Ejaculation. In: Master WH,
Johnson VE, editors. Human sexual inadequacy. Boston: Little,
Brown and Co.; 1970.
10. Semans JH. Premature Ejaculation: a new approach. South Med J
1956;49:353–8. [CrossRef]
11. St Lawrence JS, Madakasira S. Evaluation and treatment of
premature ejaculation: a critical review. Int J Psychiatry Med
1992;22:77–97. [CrossRef]
12. PräJaculin SB. Kombiniertes epiphysen-präparat gegen reizzustände
am genitale und hypererotismus. Hamburg: Chemische Farbrik
Promonta GmbH; 1932.
13. Eaton H. Clomipramine (Anafranil) in the Treatment of Premature
Ejaculation. Int J Med Res 1973;1:432–4. [CrossRef]
14. Waldinger MD, Berendsen HH, Blok BF, Olivier B, Holstege G.
Premature ejaculation and serotonergic antidepressants-induced
delayed ejaculation: the involvement of the serotonergic system.
Behav Brain Res 1998;92:111–8. [CrossRef]
15. Waldinger MD. The neurobiological approach to premature
ejaculation. J Urol 2002;168:2359–67. [CrossRef]
16. Salonia A, Bettocchi C, Carvalho J, Corona G, Jones TH, Kadioglu
A, et al. EAU Guidelines on Sexual and Reproductive Health.
Edn. presented at the EAU Annual Congress Milan 2021 978-94-
92671-13-4. Arnhem, The Netherlands: EAU Guidelines Office;
2021.
17. Giuliano F. 5-Hydroxytryptamine in premature ejaculation:
opportunities for therapeutic intervention. Trends Neurosci
2007;30:79–84. [CrossRef]
18. Olivier B, van Oorschot R, Waldinger MD. Serotonin, serotonergic
receptors, selective serotonin reuptake inhibitors and sexual
behaviour. Int Clin Psychopharmacol 1998;13 Suppl 6:S9–14.
[CrossRef]
19. Waldinger MD, van De Plas A, Pattij T, van Oorschot R,
Coolen LM, Veening JG, Olivier B. The selective serotonin reuptake
inhibitors fluvoxamine and paroxetine differ in sexual
inhibitory effects after chronic treatment. Psychopharmacology
2002;160:283–9. [CrossRef]
20. Kiliç S, Ergin H, Baydinç YC. Venlafaxine extended release for
the treatment of patients with premature ejaculation: a pilot,
single-blind, placebo-controlled, fixed-dose crossover study on
short-term administration of an antidepressant drug. Int J Androl
2005;28:47–52. [CrossRef]
21. McMahon CG. Long term results of treatment of premature
ejaculation with selective serotonin re-uptake inhibitors. Int J
Impot Res 2002;14:S19.
22. Martin C, Nolen H, Podolnick J, Wang R. Current and emerging
therapies in premature ejaculation: Where we are coming from,
where we are going. Int J Urol 2017;24:40–50. [CrossRef]
23. van Geffen ECG, Hugtenburg JG, Heerdink ER, van Hulten RP,
Egberts ACG. Discontinuation symptoms in users of selective
serotonin reuptake inhibitors in clinical practice: tapering versus
abrupt discontinuation. Eur J Clin Pharmacol 2005;61:303–7.
[CrossRef]
24. Lee J. Potential Risks for the Off-label Use of SSRIs in Premature
Ejaculation (CME). J Sex Med 2010;7:2622–4;quiz 2625.
[CrossRef]
25. Montague DK, Jarow J, Broderick GA, Dmochowski RR, JP Heaton
W, Lue TF, et al. AUA guideline on the pharmacologic management
of premature ejaculation. J Urol 2004;172:290–4. [CrossRef]
26. Montejo AL, Llorca G, Izquierdo JA, Rico-Villademoros F.
Incidence of sexual dysfunction associated with antidepressant
agents: a prospective multicenter study of 1022 outpatients.
Spanish Working Group for the Study of Psychotropic-Related
Sexual Dysfunction. J Clin Psychiatry 2001;62 Suppl 3:10–21.
https://pubmed.ncbi.nlm.nih.gov/11229449/
27. Koyuncu H, Serefoglu EC, Ozdemir AT, Hellstrom WJ. Deleterious
effects of selective serotonin reuptake inhibitor treatment on semen
parameters in patients with lifelong premature ejaculation. Int J
Impot Res 2012;24:171–3. [CrossRef]
28. Cohen D. Should the use of selective serotonin reuptake inhibitors
in child and adolescent depression be banned? Psychother
Psychosom 2007;76:5–14. [CrossRef]
29. Gibbons RD, Brown CH, Hur K, Marcus SM, Bhaumik DK,
Mann JJ. Relationship between antidepressants and suicide
attempts: an analysis of the Veterans Health Administration data
sets. Am J Psychiatry 2007;164:1044–9. [CrossRef]
30. Dresser MJ, Kang D, Staehr P, Gidwani S, Guo C, Mulhall JP,
Modi NB. Pharmacokinetics of dapoxetine, a new treatment for
premature ejaculation: Impact of age and effects of a high-fat meal.
J Clin Pharmacol 2006;46:1023–9. [CrossRef]
31. McMahon CG, Althof SE, Kaufman JM, Buvat J, Levine SB,
Aquilina JW, et al. Efficacy and safety of dapoxetine for the
treatment of premature ejaculation: integrated analysis of results
from five phase 3 trials. J Sex Med 2011;8:524–39. [CrossRef]
32. Dresser MJ, Desai D, Gidwani S, Seftel AD, Modi NB.
Dapoxetine, a novel treatment for premature ejaculation, does
not have pharmacokinetic interactions with phosphodiesterase-5
inhibitors. Int J Impot Res 2006;18:104–10. [CrossRef]
33. Levine L. Evaluation of withdrawal effects with dapoxetine in
the treatment of premature ejaculation (PE). Poster presented at
SMSNA 2006.
34. El-Say KM, Ahmed OA, Mohamed AI, Safo MK, Omar AM.
Zein-alpha lipoic acid-loaded nanoparticles to enhance the
oral bioavailability of dapoxetine: optimization and clinical
pharmacokinetic evaluation. Int J Nanomed 2019;14:7461–73.
[CrossRef]
35. Ahmed TA, Alay AMS, Okbazghi SZ, Alhakamy NA. Two-Step
Optimization to Develop a Transdermal Film Loaded With
Dapoxetine Nanoparticles: A Promising Technique to Improve Drug
Skin Permeation. Dose Response 2020;18:1559325820923859.
[CrossRef]
36. Ozcan L, Polat EC, Otunctemur A, Ozbek E. Duloxetine, dual
serotonin and norepinephrine reuptake inhibitor, versus paroxetine,
selective serotonin reuptake inhibitor, in the treatment for premature
ejaculation. Int Urol Nephrol 2015;47:283–7. [CrossRef]
286 Androl Bul 2021;23:278-289
37. Athanasios Z, Polyanthi P, George K. The efficacy of duloxetine
in the treatment of premature ejaculation. Int Urol Nephrol
2007;39:115–8. [CrossRef]
38. Gillman PK. Tricyclic antidepressant pharmacology and therapeutic
drug interactions updated. Br J Pharmacol 2007;151:737–48.
[CrossRef]
39. Waldinger MD. Drug treatment options for premature ejaculation.
Exp Opin Pharmacother 2018;19:1077–85. [CrossRef]
40. Strassberg DS, de Gouveia Brazao CA, Rowland DL, Tan P,
Slob AK. Clomipramine in the treatment of rapid (premature)
ejaculation. J Sex Marital Ther 1999;25:89–101. [CrossRef]
41. Segraves RT, Saran A, Segraves K, Maguire E. Clomipramine
versus placebo in the treatment of premature ejaculation: a pilot
study. J Sex Marital Ther 1993;19:198–200. [CrossRef]
42. Althof SE, Levine SB, Corty EW, Risen CB, Stern EB, Kurit DM. A
double-blind crossover trial of clomipramine for rapid ejaculation
in 15 couples. J Clin Psychiatry 1995;56:402–7. https://pubmed.
ncbi.nlm.nih.gov/7665538/
43. Kim SC, Seo KK. Efficacy and safety of fluoxetine, sertraline and
clomipramine in patients with premature ejaculation: a doubleblind,
placebo controlled study. J Urol 1998;159:425–7. [CrossRef]
44. Ogata J, Minami K, Uezono Y, Okamoto T, Shiraishi M, Shigematsu
A, Ueta Y. The inhibitory effects of tramadol on 5-hydroxytryptamine
type 2C receptors expressed in Xenopus oocytes. Anesthesia
Analgesia 2004;98:1401–6, table of contents. [CrossRef]
45. Khan AH, Rasaily D. Tramadol use in premature ejaculation: daily
versus sporadic treatment. Indian J Psychol Med 2013;35:256–9.
[CrossRef]
46. Wu T, Yue X, Duan X, Luo D, Cheng Y, Tian Y, Wang K. Efficacy
and safety of tramadol for premature ejaculation: a systematic
review and meta-analysis. Urology 2012;80:618–24. [CrossRef]
47. Kirby EW, Carson CC, Coward RM. Tramadol for the management
of premature ejaculation: a timely systematic review. Int J Impot
Res 2015;27:121–7. [CrossRef]
48. McMahon CG. Current and Emerging Treatments for Premature
Ejaculation. Sex Med Rev 2015;3:183–202. [CrossRef]
49. Shinghal R, Barnes A, Mahar KM, Stier B, Giancaterino L,
Condreay LD, et al. Safety and efficacy of epelsiban in the treatment
of men with premature ejaculation: a randomized, double-blind,
placebo-controlled, fixed-dose study. J Sex Med 2013;10:2506–17.
[CrossRef]
50. McMahon C, Althof S, Rosen R, Giuliano F, Miner M, Osterloh
IH, et al. The Oxytocin Antagonist Cligosiban Prolongs
Intravaginal Ejaculatory Latency and Improves Patient-Reported
Outcomes in Men with Lifelong Premature Ejaculation: Results
of a Randomized, Double-Blind, Placebo-Controlled Proof-of-
Concept Trial (PEPIX). J Sex Med 2019;16:1178–87. [CrossRef]
51. Althof S, Osterloh IH, Muirhead GJ, George K, Girard N; PEDRIX
Multi-Centre Study Group. The Oxytocin Antagonist Cligosiban
Fails to Prolong Intravaginal Ejaculatory Latency in Men with
Lifelong Premature Ejaculation: Results of a Randomized, Double-
Blind, Placebo-Controlled Phase IIb trial (PEDRIX). J Sex Med
2019;16:1188–98. [CrossRef]
52. Başar MM, Yilmaz E, Ferhat M, Başar H, Batislam E. Terazosin in
the treatment of premature ejaculation: a short-term follow-up. Int
Urol Nephrol 2005;37:773–7. [CrossRef]
53. Cavallini G. Alpha-1 blockade pharmacotherapy in primitive
psychogenic premature ejaculation resistant to psychotherapy. Eur
Urol 1995;28:126–30. [CrossRef]
54. Akin Y, Gulmez H, Ates M, Bozkurt A, Nuhoglu B. Comparison
of alpha blockers in treatment of premature ejaculation: a pilot
clinical trial. Iran Red Crescent Med J 2013;15:e13805. [CrossRef]
55. Debruyne FM, Van der Poel HG. Clinical experience in Europe
with uroselective alpha1-antagonists. Eur Urol 1999;36 Suppl
1:54–8; discussion 65. [CrossRef]
56. McMahon CG, McMahon CN, Leow LJ, Winestock CG. Efficacy
of type-5 phosphodiesterase inhibitors in the drug treatment of
premature ejaculation: a systematic review. BJU Int 2006;98:259–
72. [CrossRef]
57. Chen J, Keren-Paz G, Bar-Yosef Y, Matzkin H. The role of
phosphodiesterase type 5 inhibitors in the management of
premature ejaculation: a critical analysis of basic science and
clinical data. Eur Urol 2007;52:1331–9. [CrossRef]
58. McMahon CG, Stuckey BGA, Andersen M, Purvis K, Koppiker
N, Haughie S, Boolell M. Efficacy of sildenafil citrate (Viagra)
in men with premature ejaculation. J Sex Med 2005;2:368–75.
[CrossRef]
59. Abdel-Hamid IA, El Naggar EA, El Gilany AH. Assessment of as
needed use of pharmacotherapy and the pause-squeeze technique
in premature ejaculation. Int J Impot Res 2001;13:41–5. [CrossRef]
60. Salonia A, Maga T, Colombo R, Scattoni V, Briganti A, Cestari
A, et al. A prospective study comparing paroxetine alone versus
paroxetine plus sildenafil in patients with premature ejaculation. J
Urol 2002;168:2486–9. [CrossRef]
61. Xin ZC, Chung WS, Choi YD, Seong DH, Choi YJ, Choi HK.
Penile sensitivity in patients with primary premature ejaculation. J
Urol 1996;156:979–81. [CrossRef]
62. Yagiela JA. Vasoconstrictor agents for local anesthesia. Anesth
Prog 1995;42:116–20. https://www.ncbi.nlm.nih.gov/labs/pmc/
articles/PMC2148913/pdf/anesthprog00243-0053.pdf
63. Wyllie MG, Powell JA. The role of local anaesthetics in premature
ejaculation. BJU Int 2012;110:E943–8. [CrossRef]
64. Berkovitch M, Keresteci AG, Koren G. Efficacy of prilocainelidocaine
cream in the treatment of premature ejaculation. J Urol
1995;154:1360–1. https://pubmed.ncbi.nlm.nih.gov/7658537/
65. Atikeler MK, Gecit I, Senol FA. Optimum usage of prilocainelidocaine
cream in premature ejaculation. Andrologia
2002;34:356–9. [CrossRef]
66. Busato W, Galindo CC. Topical anaesthetic use for treating
premature ejaculation: a double-blind, randomized, placebocontrolled
study. BJU Int 2004;93:1018–21. [CrossRef]
67. Henry R, Morales A, Wyllie MG. TEMPE: Topical Eutectic-
Like Mixture for Premature Ejaculation. Exp Opin Drug Deliv
2008;5:251–61. [CrossRef]
68. Choi JB, Kang SH, Lee DH, Kim YS, Jeon J-S, Choi WS, Kim
SW. Efficacy and Safety of On Demand Clomipramine for the
Treatment of Premature Ejaculation: A Multicenter, Randomized,
Double-Blind, Phase III Clinical Trial. J Urol 2019;201:147–52.
[CrossRef]
69. Dinsmore WW, Hackett G, Goldmeier D, Waldinger M, Dean J,
Wright P, et al. Topical eutectic mixture for premature ejaculation
(TEMPE): a novel aerosol-delivery form of lidocaine-prilocaine
for treating premature ejaculation. BJU Int 2007;99:369–75.
[CrossRef]
70. Porst H, Burri A. Novel Treatment for Premature Ejaculation in
the Light of Currently Used Therapies: A Review. Sex Med Rev
2019;7:129–40. [CrossRef]
71. Gilbert R. Promescent. Absorption Pharmaceuticals, LLC
(Online), 2015. https://www.promescent.com/about-promescent/
promescent-and-psd-502
72. Mark KP, Kerner I. Event-level impact of Promescent on quality of
sexual experience in men with subjective premature ejaculation. Int
J Impot Res 2016;28:216–20. [CrossRef]
Ateş ve Kazıcı • Prematür ejakülasyon: Güncel tedavi ve gelecek
287
73. Garcia F, Capomacchia A, Kongkeo S, Brock G. Non-medical
components are an important factor in drug delivery in topical
therapies: a study of topical lidocaine therapy for premature
ejaculation. Proceedings of the 20th Annual Fall Scientific Meeting.
Miami Beach, USA; 2014.
74. Xin ZC, Choi YD, Seong DH, Choi HK. Sensory evoked potential
and effect of SS-cream in premature ejaculation. Yonsei Med J
1995;36:397–401. [CrossRef]
75. Xin ZC, Choi YD, Lee WH, Chun DC, Choi HK, et al. Changes
in ejaculatory latency and penile vibratory threshold with SS-cream
in patients with primary premature ejaculation. Sex Dysfunct
1998;1:89–93. [CrossRef]
76. Hawton K, Catalan J, Martin P, Fagg J. Long-term outcome of sex
therapy. Behav Res Ther 1986;24:665–75. [CrossRef]
77. Althof S. The psychology of premature ejaculation: therapies and
consequences. J Sex Med 2006;3 Suppl 4:324–31. [CrossRef]
78. Perelman MA. A new combination treatment for premature
ejaculation: a sex therapist’s perspective. J Sex Med 2006;3:1004–
12. [CrossRef]
79. Tsai M-Y, Liu C-T, Chang C-C, Chen S-Y, Huang S-T. Overview
of the relevant literature on the possible role of acupuncture in
treating male sexual dysfunction. Acupunct Med 2014;32:406–10.
[CrossRef]
80. Sunay D, Sunay M, Aydoğmuş Y, Bağbancı S, Arslan H, Karabulut
A, Emir L. Acupuncture versus paroxetine for the treatment of
premature ejaculation: a randomized, placebo-controlled clinical
trial. Eur Urol 2011;59:765–71. [CrossRef]
81. Li T, Tan Y, Xie Z, Wang W, Wang S, Ouyang H, et al. Clinical
efficacy of Paroxetine combined with mid-frequency electrical
pulse acupoint stimulation for premature ejaculation. Zhonghua
Nan Ke Xue 2015;21:921–4. https://pubmed.ncbi.nlm.nih.
gov/26665683/
82. Sahin S, Bicer M, Yenice MG, Seker KG, Yavuzsan AH, Tugcu
V. A Prospective Randomized Controlled Study to Compare
Acupuncture and Dapoxetine for the Treatment of Premature
Ejaculation. Urol Int 2016;97:104–11. [CrossRef]
83. Dhikav V, Karmarkar G, Gupta M, Anand KS. Yoga in premature
ejaculation: a comparative trial with fluoxetine. J Sex Med
2007;4:1726–32. [CrossRef]
84. Mamidi P, Gupta K. Efficacy of certain yogic and naturopathic
procedures in premature ejaculation: A pilot study. Int J Yoga
2013;6:118–22. [CrossRef]
85. Ferraro L, Fuxe K, Tanganelli S, Tomasini MC, Rambert FA,
Antonelli T. Differential enhancement of dialysate serotonin
levels in distinct brain regions of the awake rat by modafinil:
possible relevance for wakefulness and depression. J Neurosci Res
2002;68:107–12. [CrossRef]
86. Ferraro L, Fuxe K, Tanganelli S, Fernandez M, Rambert FA,
Antonelli T. Amplification of cortical serotonin release: a further
neurochemical action of the vigilance-promoting drug modafinil.
Neuropharmacology 2000;39:1974–83. [CrossRef]
87. Korotkova TM, Klyuch BP, Ponomarenko AA, Lin JS, Haas HL,
Sergeeva OA. Modafinil inhibits rat midbrain dopaminergic
neurons through D2-like receptors. Neuropharmacology
2007;52:626–33. [CrossRef]
88. Simpson LL. The origin, structure, and pharmacological activity
of botulinum toxin. Pharmacol Rev 1981;33:155–88. https://
pubmed.ncbi.nlm.nih.gov/6119708/
89. Serefoglu EC, Silay MS. Botulinum toxin-A injection may be
beneficial in the treatment of life-long premature ejaculation. Med
Hypotheses 2010;74:83–4. [CrossRef]
90. Gaxiola GM, Aguilar IE, Paz GP. Method for treating premature
ejaculation with a botulinum neurotoxin. USA2012 [US
8329193B2]. [Erişim]
91. Szallasi A, Blumberg PM. Resiniferatoxin, a phorbol-related
diterpene, acts as an ultrapotent analog of capsaicin, the irritant
constituent in red pepper. Neuroscience 1989;30:515–20. [CrossRef]
92. Shi B, Li X, Chen J, Su B, Li X, Yang S, et al. Resiniferatoxin for
treatment of lifelong premature ejaculation: a preliminary study.
Int J Urol 2014;21:923–6. [CrossRef]
93. Yan W-J, Yu N, Yin T-L, Zou Y-J, Yang J. A new potential risk factor
in patients with erectile dysfunction and premature ejaculation:
folate deficiency. Asian J Androl 2014;16:902–6. [CrossRef]
94. Yin T-L, Yang J, Zhang B, Yan W-J, Xu W-M, Li W, et al. Folic acid
supplementation as adjunctive treatment premature ejaculation.
Med Hypotheses 2011;76:414–6. [CrossRef]
95. Karabakan M, Erkmen AE, Guzel O, Aktas BK, Bozkurt A,
Akdemir S. Association between serum folic acid level and erectile
dysfunction. Andrologia 2016;48:532–5. [CrossRef]
96. Hamidi Madani A, Asadolahzade A, Mokhtari G, Shahrokhi
Damavand R, Farzan A, Esmaeili S. Assessment of the efficacy
of combination therapy with folic acid and tadalafil for the
management of erectile dysfunction in men with type 2 diabetes
mellitus. J Sex Med 2013;10:1146–50. [CrossRef]
97. Saadat SH, Ahmadi K, Panahi Y. The effect of on-demand caffeine
consumption on treating patients with premature ejaculation: a
double-blind randomized clinical trial. Curr Pharm Biotechnol
2015;16:281–7. [CrossRef]
98. Zavatti M, Zanoli P, Benelli A, Rivasi M, Baraldi C, Baraldi M.
Experimental study on Satureja montana as a treatment for premature
ejaculation. J Ethnopharmacol 2011;133:629–33. [CrossRef]
99. Corona G, Jannini EA, Lotti F, Boddi V, De Vita G, Forti G, et al.
Premature and delayed ejaculation: two ends of a single continuum
influenced by hormonal milieu. Int J Androl 2011;34:41–8.
[CrossRef]
100. Mohseni MG, Hosseini SR, Alizadeh F, Rangzan N. Serum
testosterone and gonadotropins levels in patients with premature
ejaculation: A comparison with normal men. Adv Biomed Res
2014;3:6. [CrossRef]
101. Basal S, Goktas S, Ergin A, Yildirim I, Atim A, Tahmaz L, Dayanc M.
A novel treatment modality in patients with premature ejaculation
resistant to conventional methods: the neuromodulation of dorsal
penile nerves by pulsed radiofrequency. J Androl 2010;31:126–30.
[CrossRef]
102. Althof SE, McMahon CG, Waldinger MD, Serefoglu EC, Shindel
AW, Adaikan PG, et al. An Update of the International Society
of Sex Med’s Guidelines for the Diagnosis and Treatment of
Premature Ejaculation (PE). Sex Med 2014;2:60–90. [CrossRef]
103. Zhou X-J, Zhang Z-G, Hao L, Zhang W-D, Dong B-Z, Han
C-H. Elective microscopic resection of dorsal penile nerves for
primary premature ejaculation: a clinical observation. Zhonghua
Nan Ke Xue 2013;19:1003–6. https://pubmed.ncbi.nlm.nih.
gov/24341095/
104. Seftel AD. Re: percutaneous CT-guided cryoablation of the dorsal
penile nerve for treatment of symptomatic premature ejaculation. J
Urol 2013;189:1836–7. [CrossRef]
105. Littara A, Palmieri B, Rottigni V, Iannitti T. A clinical study to
assess the effectiveness of a hyaluronic acid-based procedure for
treatment of premature ejaculation. Int J Impot Res 2013;25:117–
20. [CrossRef]
106. Moon DG, Kwak T Il, Kim JJ. Glans Penis Augmentation Using
Hyaluronic Acid Gel as an Injectable Filler. World J Mens Health
2015;33:50–61. [CrossRef]
288 Androl Bul 2021;23:278-289
107. Song B, Hou Z, Liu Q, Qian W. Penile frenulum lengthening for
premature ejaculation. Zhonghua Nan Ke Xue 2015;21:149–52.
https://pubmed.ncbi.nlm.nih.gov/25796689/
108. Ahmed A-F, Abdel-Aziz A-S, Maarouf AM, Ali M, Emara A-A,
Gomaa A. Impact of varicocelectomy on premature ejaculation in
varicocele patients. Andrologia 2015;47:276–81. [CrossRef]
109. Li H-C, Zhang L-D, Gao M, Chong T, Deng Q, Yin J, Wang
Z-M. Spermatic vein ligation and intra-vaginal ejaculation latency.
Zhonghua Nan Ke Xue 2014;20:531–5. https://pubmed.ncbi.
nlm.nih.gov/25029860/
110. Gao J, Xu C, Zhang J, Liang C, Su P, Peng Z, et al. Effects of
adult male circumcision on premature ejaculation: results from a
prospective study in China. Biomed Res Int 2015;2015:417846.
[CrossRef]
111. Morris BJ, Krieger JN. Does male circumcision affect sexual
function, sensitivity, or satisfaction? --a systematic review. J Sex
Med 2013;10:2644–57. [CrossRef]
112. Tian Y, Liu W, Wang J-Z, Wazir R, Yue X, Wang K-J. Effects of
circumcision on male sexual functions: a systematic review and
meta-analysis. Asian J Androl 2013;15:662–6. [CrossRef]
113. Cox G, Krieger JN, Morris BJ. Histological Correlates of Penile
Sexual Sensation: Does Circumcision Make a Difference? Sex Med
2015;3:76–85. [CrossRef]
114. La Pera G. Awareness and timing of pelvic floor muscle contraction,
pelvic exercises and rehabilitation of pelvic floor in lifelong
premature ejaculation:5 years experience. Arch Ital Urol Androl
2014;86:123–5. [CrossRef]
115. Pastore AL, Palleschi G, Fuschi A, Maggioni C, Rago R, Zucchi
A, et al. Pelvic floor muscle rehabilitation for patients with lifelong
premature ejaculation: a novel therapeutic approach. Ther Adv
Urol 2014;6:83–8. [CrossRef]
116. Pastore AL, Palleschi G, Leto A, Pacini L, Iori F, Leonardo C,
et al. A prospective randomized study to compare pelvic floor
rehabilitation and dapoxetine for treatment of lifelong premature
ejaculation. Int J Androl 2012;35:528–33. [CrossRef]
117. Cooper K, Martyn-St James M, Kaltenthaler E, Dickinson K,
Cantrell A, Wylie K, et al. Behavioral Therapies for Management
of Premature Ejaculation: A Systematic Review. Sex Med
2015;3:174–88. [CrossRef]
118. Ma G-C, Zou Z-J, Lai Y-F, Zhang X, Zhang Y. Regular penisroot
masturbation, a novel behavioral therapy in the treatment of
primary premature ejaculation. Asian J Androl 2019;21:631–4.
[CrossRef]
119. Food and Drug Administration, HHS. Medical devices;
gastroenterology-urology devices; classification of the vibrator for
climax control of premature ejaculation. Final order. Fed Regist
2015;80:30353–5. https://www.govinfo.gov/content/pkg/FR-
2015-05-28/pdf/2015-12852.pdf
120. Ventus D, Gunst A, Arver S, Dhejne C, Öberg KG, Zamore-
Söderström E, et al. Vibrator-Assisted Start-Stop Exercises Improve
Premature Ejaculation Symptoms: A Randomized Controlled
Trial. Arch Sex Behav 2020;49:1559–73. [CrossRef]
121. Rodríguez JE, Marzo JC, Piqueras JA. Efficacy of Sphincter
Control Training (SCT) in the treatment of premature ejaculation,
a new cognitive behavioral approach: A parallel-group randomized,
controlled trial. PloS One 2019;14:e0212274. [CrossRef]
122. Shechter A, Serefoglu EC, Gollan T, Springer S, Meiry G, Appel
B, Gruenwald I. Transcutaneous functional electrical stimulation-a
novel therapy for premature ejaculation: results of a proof of
concept study. Int J Impot Res 2020;32:440–5. [CrossRef]
Ateş ve Kazıcı • Prematür ejakülasyon: Güncel tedavi ve gelecek
289
TÜRKİYE’DEKİ ANDROLOJİ YAYINLARI | ANDROLOGY PUBLICATIONS IN TURKEY
Uluslararası dergilerde Türk araştırmacılar tarafından yapılan “Erkek ve Kadın Cinsel Sağlığı”, “Erkek İnfertilitesi”, “Prostat hastalıkları” ve
“Erkek Genital Sistemi Sorunları” ile ilgili yayınlar listesi. Bu liste 15.09.2021-15.12.2021 tarihleri arasında Pub-Med ve Ulakbim veri tabanı
temel alınarak hazırlanmıştır. Bu listede yayını olmayan ve bu tarihler arasında uluslararası dergilerde yayını basılan araştırmacıların Türk
Androloji Derneği sekreterliğine yayın künyelerini iletmeleri rica olunur.
1. Akan O, Polat EC, Çulha MG, Önol SD. The impact of myasthenia
gravis on lower urinary tract functions. Int J Clin Pract. 2021 Sep
15:e14873. doi: 10.1111/ijcp.14873.
2. Akdemir F, Kayıgil Ö, Okulu E. DORSAL Plication Technique for
the Treatment of Congenital Ventral Penile Curvature: Long-Term
Outcomes of 72 Cases. J Sex Med. 2021 Oct;18(10):1715-1720.
3. Akgül M, Yazıcı C, Doğan Ç, Özcan R, Şahin MF. Erectile
dysfunction iceberg in an urology outpatient clinic: How can we
encourage our patients to be more forthcoming? Andrologia. 2021
Oct;53(9):e14152.
4. Akkaya H, Balci Y, Şahintürk V, Öner S, Karbeyaz K. Timedependent
changes of sperm cells in human ejaculate samples
added in various liquid media. Forensic Sci Int. 2013 Sep 10;231(1-
3):325-30.
5. Aksu EH, Kandemir FM, Küçükler S. Ameliorative effect of
hesperidin on streptozotocin-diabetes mellitus-induced testicular
DNA damage and sperm quality degradation in Sprague-Dawley
rats. J Food Biochem. 2021 Oct;45(10):e13938.
6. Alan Dikmen H, Cankaya S. Associations Between Sexual Violence
and Women’s Sexual Attitudes, Sexual Self-Consciousness, and
Sexual Self-Efficacy. J Interpers Violence. 2021 Dec;36(23-
24):11304-11326.
7. Altındağ F, Meydan İ. Evaluation of protective effects of gallic
acid on cisplatin-induced testicular and epididymal damage.
Andrologia. 2021 Nov;53(10):e14189.
8. Aykanat IC, Er S, Senel C, Comcali B, Aslan Y, Balci M, Yuksel
BC, Tuncel A. Comparison of the impact of open and laparoscopic
inguinal hernia operations on male sexual function and pain
during sexual activity. Andrologia. 2021 Sep 24:e14254.
9. Altunoglu U, Börklü E, Shukla A, Escande-Beillard N, Ledig S,
Azaklı H, Nayak SS, Eraslan S, Girisha KM, Kennerknecht I,
Kayserili H. Expanding the spectrum of syndromic PPP2R3Crelated
XY gonadal dysgenesis to XX gonadal dysgenesis. Clin
Genet. 2021 Nov 8. doi: 10.1111/cge.14086.
10. Aras-Tosun D, Cakar Z, Can A, Ozkavukcu S, Kaplanoglu I, Cinar
O. Phospholipase C-zeta levels are not correlated with fertilisation
rates in infertile couples. Andrologia. 2021 Oct 15:e14269. doi:
10.1111/and.14269.
11. Asci R, Bolat MS, Dündar C, Özdemir AZ, Atmaca A. Impact of
a high visceral adiposity index on female sexual dysfunction in
sexually active women? Results of a cross-sectional study. Int J Clin
Pract. 2021 Oct;75(10):e14611. doi: 10.1111/ijcp.14611.
12. Atli Eklioglu O, Ilgin S. Adverse effects of antiepileptic drugs on
hormones of the hypothalamic-pituitary-gonadal axis in males:
A review. Toxicology. 2021 Nov 17;465:153043. doi: 10.1016/j.
tox.2021.153043.
13. Aydin Y, Orta Yilmaz B, Yildizbayrak N, Korkut A, Arabul Kursun
M, Irez T, Erkan M. Evaluation of citrinin-induced toxic effects on
mouse Sertoli cells. Drug Chem Toxicol. 2021 Nov;44(6):559-565.
14. Aydos OS, Yukselten Y, Aydos D, Sunguroglu A, Aydos
K. Relationship between functional Nrf2 gene promoter
polymorphism and sperm DNA damage in male infertility. Syst
Biol Reprod Med. 2021 Dec;67(6):399-412.
15. Bako D, Tosun H, Ozer A, Köksoy AY, Utangac MM. From
testis to brucellosis: A report of two paediatric cases presenting
with acute scrotum. J Paediatr Child Health. 2021 Sep 30. doi:
10.1111/jpc.15772.
16. Baydar AT, Ozercan AY, Divanlioglu D, Daglar Z, Balci M,
Tuncel A. The Impact of Minimally Invasive Pituitary Surgery on
Male and Female Sexual Dysfunction in Patients with Pituitary
Adenoma. Urol Int. 2021;105(11-12):956-962. d
17. Bayrak A, Duramaz A. Erectile Dysfunction after Conservative
Treatment of Sacral Fractures in Males without Injury to the
Urinary System. Z Orthop Unfall. 2021 Sep 20. doi: 10.1055/a-
1611-0165.
18. Can O, Canat L, Eraldemir FC, Acar E, Yildirim F, Sonmez
K, Otunctemur A, Altunrende F. Protective effect of oltipraz in
testicular ischaemia/reperfusion injury: An experimental study.
Andrologia. 2021 Sep 12:e14245.
19. Cetinkaya-Un B, Un B, Akpolat M, Andic F, Yazir Y. Human Amnion
Membrane-Derived Mesenchymal Stem Cells and Conditioned
Medium Can Ameliorate X-Irradiation-Induced Testicular Injury by
Reducing Endoplasmic Reticulum Stress and Apoptosis. Reprod Sci.
2021 Oct 12. doi: 10.1007/s43032-021-00753-6.
20. Cirakoglu A, Yuce A, Benli E, Kasko Arici Y, Dugeroglu H,
Ogreden E. Is erectile dysfunction an early clinical symptom of
chronic kidney disease? Aging Male. 2021 Dec;24(1):24-28.
21. Cihan A, Esen AA. Systematic review and meta-analysis for
the value of thyroid disorder screening in men with ejaculatory
dysfunction. Int J Clin Pract. 2021 Oct;75(10):e14419.
22. Cocci A, Russo GI, Martinez-Salamanca JI, Ralph D, Djinovic
R, Şerefoğlu EC, Mondaini N. Is there a line between ethics
and market competition? Lights and shades of the withdrawal of
collagenase treatment for Peyronie’s disease. Int J Impot Res. 2021
Sep 22. doi: 10.1038/s41443-021-00469-w.
23. Culpan M, Acar HC, Cella D, Tahra A, Cakici MC, Efiloğlu
Ö, Atis G, Yildirim A. Turkish validation and reliability of the
symptoms of Lower Urinary Tract Dysfunction Research Network
Symptom Index-29 (LURN SI-29) questionnaire in patients
with lower urinary tract symptoms. Neurourol Urodyn. 2021
Nov;40(8):2034-2040.
24. Çelik M, Özçelik S, Baş S, Sariaydin M, Özçelik M, Gozu H.
Role of testosterone to estradiol ratio in predicting the efficacy
of recombinant human chorionic gonadotropin and testosterone
treatment in male hypogonadism. Arch Endocrinol Metab. 2021
Oct 29;65(5):617-624.
25. Demir S, Kazaz IO, Kerimoglu G, Ayazoglu Demir E, Colak F,
Yilmaz S, Mentese A. Astaxanthin Protects Testicular Tissue against
Torsion/Detorsion-Induced Injury via Suppressing Endoplasmic
Reticulum Stress in Rats. J Invest Surg. 2021 Nov 10:1-6. doi:
10.1080/08941939.2021.1995540.
26. Demirci A, Ozgur BC, Tuncer SÇ. Comparison of hormone
profile and systemic inflammation in patients presenting with
sexual dysfunction: Which is important? Rev Int Androl. 2021
Oct-Dec;19(4):242-248.
27. Demirci A, Çakan M, Topçuoğlu M. Whether Adding Vitamin
D to Tadalafil 5 mg Treatment Is Useful in Patients with Erectile
Dysfunction and Vitamin D Deficiency? Urol Int. 2021;105(5-
6):514-519.
28. Denizli R, Sakin Ö, Koyuncu K, Çiçekli N, Farisoğulları N,
Özdemir M. The Impact of the COVID-19 Pandemic on
Depression and Sexual Function: Are Pregnant Women Affected
More Adversely? Rev Bras Ginecol Obstet. 2021 Oct;43(10):765-
774.
290 Cilt/Volume 23 • Sayı/Issue 4 • Aralık/ December 2021
TÜRKİYE’DEKİ ANDROLOJİ YAYINLARI | ANDROLOGY PUBLICATIONS IN TURKEY
Uluslararası dergilerde Türk araştırmacılar tarafından yapılan “Erkek ve Kadın Cinsel Sağlığı”, “Erkek İnfertilitesi”, “Prostat hastalıkları” ve
“Erkek Genital Sistemi Sorunları” ile ilgili yayınlar listesi. Bu liste 15.09.2021-15.12.2021 tarihleri arasında Pub-Med ve Ulakbim veri tabanı
temel alınarak hazırlanmıştır. Bu listede yayını olmayan ve bu tarihler arasında uluslararası dergilerde yayını basılan araştırmacıların Türk
Androloji Derneği sekreterliğine yayın künyelerini iletmeleri rica olunur.
29. Doluoglu OG, Yıldız Y, Tokat E, Ozgur BC, Kılınc MF, Inan MA,
Gonul II, Hoscan MB. The Histopathological Effect of Aloe Vera
on the Wound Healing Process in a Surgically Created Tubularized
Incised Plate Urethroplasty Model on Rats. J Invest Surg. 2021
Nov 7:1-5.
30. Efesoy O, Çayan S, Aşcı R, Orhan İ, Yaman Ö. Hematospermia is
rarely related to genitourinary cancer: lessons learned from 15 years
of experience with 342 cases. Int J Impot Res. 2021 Sep;33(6):627-
633.
31. Erbay G, Ceyhun G. Is heart rate variability a risk factor for
premature ejaculation? Int J Clin Pract. 2021 Oct;75(10):e14699.
32. Erdem AO, Ozkisacik S, Mersinli B, Şirinyildiz F, Ek R, Culhaci
N, Yazici M. Long-term protective effects of the combination of
intermittent reperfusion and hypothermia on reperfusion injury
in an experimental testicular torsion model. J Pediatr Surg. 2021
Nov;56(11):2037-2044. doi: 10.1016/j.jpedsurg.2020.11.021.
33. Eren MT, Özveri H, Kurtoğlu H. Penile Mondor’s in a Covid-19
patient on prophylactic anti-thrombosis with rivaroxaban: a case
report. Afr J Urol. 2021;27(1):97. doi: 10.1186/s12301-021-
00200-7.
34. Eren H, Omar MB, Kaya Ü, Özbey EG, Öcal L. Epicardial fat tissue
can predict subclinical left ventricular dysfunction in patients with
erectile dysfunction. Aging Male. 2021 Dec;24(1):42-49.
35. Erol Koc EM, Akkaya H, Ozaksit MG, Moraloglu Tekin O. The
impact of genital warts on sexual function and sexuality-related
distress in late adolescence. Int J Impot Res. 2021 Oct 22. doi:
10.1038/s41443-021-00478-9.
36. Evli M, Simsek N, Ozkan F, Dagdelen D. The effect of sexual
self-schemas and sexual embarrassment of nursing students on
the attitudes and beliefs of students related to sexual health. Nurse
Educ Pract. 2021 Oct 18;57:103241.
37. Fidan C, Akdur A, Kırnap M, Selçuk H, Yıldırım S, Moray
G, Haberal M. Analysis of Quality of Life, Depression, and
Sexual Function in Patients on the Liver Transplant List. Turk J
Gastroenterol. 2021 Sep;32(9):801-807.
38. Geyik S. A single-centre result of two courses of low-intensity
shockwave therapy (Li-SWT) in erectile dysfunction. Andrologia.
2021 Nov 22:e14324. doi: 10.1111/and.14324.
39. Geyik S. Comparison of the efficacy of low-intensity shock
wave therapy and its combination with platelet-rich plasma
in patients with erectile dysfunction. Andrologia. 2021
Nov;53(10):e14197.
40. Gokce A, Gul D, Orhan MF, Büyükavci M, Demir G, Beyaz SG.
Epidural blockade for alternative management of priapism: A case
report of child with T-cell acute lymphoblastic leukemia. Urology.
2021 Oct;156:e121-e123.
41. Gozuyesil E, U Aslan KS, Atik D, Tar E. Evaluation of the
marital adjustment and sexual functions in individuals with visual
disability. Niger J Clin Pract. 2021 Nov;24(11):1728-1736.
42. Gözüküçük M, Türkyilmaz E, Küçükşahin O, Erten Ş, Üstün
Y, Yavuz AF. Effects of primary Sjogren’s syndrome on female
genitalia and sexual functions. Clin Exp Rheumatol. 2021 Oct 6.
Online ahead of print.
43. Gul M, Kaynar M. Comment on “A systematic evaluation of
YouTube as an information source for male infertility”. Int J Impot
Res. 2021 Sep;33(6):663-664.
44. Gur C, Kandemir O, Kandemir FM. Investigation of the effects of
hesperidin administration on abamectin-induced testicular toxicity
in rats through oxidative stress, endoplasmic reticulum stress,
inflammation, apoptosis, autophagy, and JAK2/STAT3 pathways.
Environ Toxicol. 2021 Nov 8. doi: 10.1002/tox.23406.
45. Guzle Adas Y, Kekilli E, Altundag MB. The evaluation of sexual
functions of prostate cancer patients receiving radiotherapy. J
BUON. 2021 Sep-Oct;26(5):2106-2110.
46. Gül M, Kayhan Kuştepe E, Erdemli ME, Altınöz E, Gözükara Bağ
HG, Gül S, Göktürk N. Protective effects of crocin on acrylamideinduced
testis damage. Andrologia. 2021 Oct;53(9):e14176.
47. Guler C, Melil S, Ozekici U, Donmez Cakil Y, Selam B, Cincik
M. Sperm Selection and Embryo Development: A Comparison
of the Density Gradient Centrifugation and Microfluidic
Chip Sperm Preparation Methods in Patients with Astheno-
Teratozoospermia. Life (Basel). 2021 Sep 7;11(9):933. doi:
10.3390/life11090933.
48. Habas K, Demir E, Guo C, Brinkworth MH, Anderson D.
Toxicity mechanisms of nanoparticles in the male reproductive
system. Drug Metab Rev. 2021 Nov;53(4):604-617.
49. Hacioglu C, Kar F, Kanbak G. Reproductive Effects of Nicotinamide
on Testicular Function and Structure in Old Male Rats: Oxidative,
Apoptotic, Hormonal, and Morphological Analyses. Reprod Sci.
2021 Dec;28(12):3352-3360.
50. Kabaklıoğlu M, Eroz R, Kaya M. May Argyrophilic Nucleolar
Organizer Regions Be Used as a Biomarker for the Detection of the
Degree of Ischemic Damage Instead of Tunel in Testicular Torsion?
Medicina (Kaunas). 2021 Oct 29;57(11):1177.
51. Kafkasli A, Yazici O, Can U, Coskun A, Boz MY, Karatas B,
Kece C. Traumatic masturbation syndrome may be an important
cause of erectile dysfunction in pre-mature ejaculation patients.
Andrologia. 2021 Oct;53(9):e14168.
52. Kara H, Orem A, Yulug E, Balaban Yucesan F, Kerimoglu G,
Vanizor Kural B, Ozer Yaman S, Bodur A, Turedi S, Alasalvar C.
Effects of hazelnut supplemented diet on doxorubicin-induced
damage of reproductive system in male rats. J Food Biochem. 2021
Nov;45(11):e13973.
53. Karaca SY. The effect of reconstructive vaginal surgery on quality of
life and sexual functions in postmenopausal women with advanced
pelvic organ prolapse in intermediate-term follow-up. Post Reprod
Health. 2021 Sep;27(3):145-150.
54. Karacan Y, Yildiz H, Demircioglu B, Ali R. Evaluation of Sexual
Dysfunction in Patients with Hematological Malignancies. Asia
Pac J Oncol Nurs. 2020 Oct 15;8(1):51-57.
55. Karakaya FB, Yavuz M, Sirvanci S. Histological analysis of the
effects of thymoquinone on testicular damage in pentylenetetrazoleinduced
temporal lobe epilepsy model. Andrologia. 2021
Nov;53(10):e14130.
56. Karakose A, Yitgin Y. Penile rehabilitation with low-intensity
extracorporeal shock wave therapy in patients after prostate cancer
surgery. Early physiological changes and postoperative follow-up
outcomes. Int J Clin Pract. 2021 Sep 6:e14804. doi: 10.1111/
ijcp.14804.
57. Karakus FN, Bulgurcuoglu Kuran S, Solakoglu S. Effect of
curcumin on sperm parameters after the cryopreservation. Eur J
Obstet Gynecol Reprod Biol. 2021 Nov 3;267:161-166.
Cilt/Volume 23 • Sayı/Issue 4 • Aralık/ December 2021
291
TÜRKİYE’DEKİ ANDROLOJİ YAYINLARI | ANDROLOGY PUBLICATIONS IN TURKEY
Uluslararası dergilerde Türk araştırmacılar tarafından yapılan “Erkek ve Kadın Cinsel Sağlığı”, “Erkek İnfertilitesi”, “Prostat hastalıkları” ve
“Erkek Genital Sistemi Sorunları” ile ilgili yayınlar listesi. Bu liste 15.09.2021-15.12.2021 tarihleri arasında Pub-Med ve Ulakbim veri tabanı
temel alınarak hazırlanmıştır. Bu listede yayını olmayan ve bu tarihler arasında uluslararası dergilerde yayını basılan araştırmacıların Türk
Androloji Derneği sekreterliğine yayın künyelerini iletmeleri rica olunur.
58. Karslioğlu EH, Kolcu Z, Karslioğlu Nİ, Çayköylü A. Prospective
analysis of serum prolactin levels, clinical symptomatology
and sexual functions in patients with schizophrenia switched to
paliperidone palmitate 3-monthly from paliperidone palmitate
1-monthly: Preliminary findings of the first 3 months. Hum
Psychopharmacol. 2021 Nov 17:e2827.
59. Kelestimur H, Bulmus O, Serhatlioglu I, Ercan Z, Kaya SO,
Yardimci A, Ulker N, Kacar E. Effects of treadmill exercise on sexual
behavior and reproductive parameters in chronically stressed-male
rats. Physiol Res. 2021 Sep 10. Online ahead of print.
60. Kemer D, İşler Dalgıç A. Effectiveness of Sexual Abuse Prevention
Training Program Developed by Creative Drama for Preschoolers:
An Experimental Study. J Child Sex Abus. 2021 Oct 25:1-24.
61. Keskin T, Erden Y, Tekin S. Intracerebroventricular asprosin
administration strongly stimulates hypothalamic-pituitary-testicular
axis in rats. Mol Cell Endocrinol. 2021 Dec 1;538:111451.
62. Keskin M, Pabuçcu EG, Arslanca T, Demirkıran ÖD, Pabuçcu R.
Does Microfluidic Sperm Sorting Affect Embryo Euploidy Rates
in Couples with High Sperm DNA Fragmentation? Reprod Sci.
2021 Nov 3. doi: 10.1007/s43032-021-00784-z.
63. Kilic T, Kilic Aydın N, Kirici Berber N, Kaya O. Evaluation of
erectile dysfunction in patients with asthma. Int J Clin Pract. 2021
Sep;75(9):e14300.
64. Kizilay G, Bayram S, Ersoy O, Cerkezkayabekir A, Sapmaz-
Metin M, Karaca T. Role of JNK, TGF-beta1, Akt, IL-1beta
and INSL-3 in proanthocyanidin protection against apoptosis
in diabetic rat testis. Biotech Histochem. 2021 Nov 18:1-9. doi:
10.1080/10520295.2021.2002931.
65. Koca HE, Bostancı Durmus A, Yarcı Gursoy A, Candar T, Tokgöz
Çakır B, Karahan S, Kucukozkan T, Caglar GS. Human epididymis
protein 4 and fetal lung maturity. J Perinat Med. 2021 Sep 20. doi:
10.1515/jpm-2021-0034.
66. Kocyigit A, Narlicay S. The production of testis biomodels
using three-dimensional (3D) technologies. Andrologia. 2021
Oct;53(9):e14171. d
67. Kozacioglu Z, Vatansever HS, Onal T, Kutlu N, Ozel F, Gunlusoy B,
Gumus BH. Histologic and physiologic analysis of the relationship
between the dorsal nerve of the penis and the corpus cavernosum on
a rat model. A complementary pathway on the innervation of penile
erection? 6.Neurourol Urodyn. 2021 Nov 9. doi: 10.1002/nau.24829.
68. Kuyucu Y, Coşkun G, Şaker D, Karaoğlan Ö, Ürünsak İF, İzol V,
Arıdoğan İA, Erdoğan Ş, Özgür H, Polat S. Immunohistochemical
examination of androgen receptor and estrogen receptor alpha
expressions in obstructive and non-obstructive azoospermia. Syst
Biol Reprod Med. 2021 Dec;67(6):463-470.
69. Manisaligil YA, Gumustekin M, Micili SC, Ural C, Cavdar Z,
Sisman G, Yurt A. The role of small GTPase Rac1 in ionizing
radiation-induced testicular damage. Int J Radiat Biol. 2021 Oct
13:1-9. doi: 10.1080/09553002.2021.1988752.
70. Metin Mahmutoglu A, Hurre Dirie S, Hekim N, Gunes S, Asci
R, Henkel R. Polymorphisms of androgens-related genes and
idiopathic male infertility in Turkish men. Andrologia. 2021 Oct
10:e14270. doi: 10.1111/and.14270.
71. Ortac M, Özmez A, Cilesiz NC, Demirelli E, Kadıoğlu A. The
impact of extracorporeal shock wave therapy for the treatment
of young patients with vasculogenic mild erectile dysfunction:
A prospective randomized single-blind, sham controlled study.
Andrology. 2021 Sep;9(5):1571-1578.
72. Ozelci R, Yılmaz S, Dilbaz B, Akpınar F, Akdag Cırık D, Dilbaz
S, Ocal A. Seasonal variation of human sperm cells among 4,422
semen samples: A retrospective study in Turkey. Syst Biol Reprod
Med. 2016 Dec;62(6):379-386.
73. Ozturk N, Ozturk Civelek D, Sancar S, Kaptan E, Pala Kara Z,
Okyar A. Dosing-time dependent testicular toxicity of everolimus
in mice. Eur J Pharm Sci. 2021 Oct 1;165:105926. doi: 10.1016/j.
ejps.2021.105926.
74. Özkent MS, Balasar Ö. A rare variant Klinefelter syndrome
seen 40 years later: 47,X,del(Xq24),Y. Andrologia. 2021
Dec;53(11):e14213. doi: 10.1111/and.14213.
75. Özlü İ, Karaman Özlü Z, Kilinç T, Yayla A, Karabulut İ.
Sexual dysfunction in patients after double-J catheterisation:
A cross-sectional, prospective study. Int J Clin Pract. 2021
Oct;75(10):e14564.
76. Parlak Ak T, Tatli Seven P, Gur S, Gul B, Yaman M, Seven I. Chrysin
and flunixin meglumine mitigate overloaded copper-induced
testicular and spermatological damages via modulation of oxidative
stress and apoptosis in rats. Andrologia. 2021 Nov 24:e14327.
77. Pazir Y, Eroglu T, Kose A, Bulut TB, Genc C, Kadihasanoglu M.
Impaired semen parameters in patients with confirmed SARS-
CoV-2 infection: A prospective cohort study. Andrologia. 2021
Oct;53(9):e14157.
78. Saraç M, Canpolat Ş, Önalan Etem E, Tektemur A, Tartar T, Bakal
U, Kazez A. The role of sonic hedgehog homologue signal pathway
in hypospadias aetiology. J Pediatr Urol. 2021 Oct;17(5):630.e1-
630.e7.
79. Sabuncu K, Culha MG. Re: Penile length and circumference
dimensions: A large study in young Italian men. Andrologia. 2021
Sep;53(8):e14150. doi: 10.1111/and.14150.
80. Sevin G, Alan E, Demir S, Albayrak G, Demiroz T, Yetik-
Anacak G, Baykan S. Comparative evaluation of relaxant effects
of three prangos species on mouse corpus cavernosum: Chemical
characterization and the relaxant mechanisms of action of P.
pabularia and (+)-oxypeucedanin. J Ethnopharmacol. 2021 Nov
11;284:114823. doi: 10.1016/j.jep.2021.114823.
81. Sivritepe R, Uçak Basat S, Baygul A, Küçük EV. The effect of
interleukin-6 level at the time of hospitalisation on erectile
functions in hospitalised patients with COVID-19. Andrologia.
2021 Oct 22:e14285.
82. Şahin C, Küçük EV, Tahra A, Şahan A, Dolapçıoğlu MC. Infectious
complications after transrectal prostate biopsy is increased in
patients with chronic idiopathic constipation. Arch Esp Urol. 2021
Oct;74(8):775-781.
83. Taken K, Alp HH, Eryilmaz R, Donmez MI, Demir M, Gunes M,
Aslan R, Sekeroglu MR. Oxidative DNA Damage to Sperm Cells
and Peripheral Blood Leukocytes in Infertile Men. Med Sci Monit.
2016 Nov 11;22:4289-4296.
84. Tatli Seven P, Seven I, Karakus S, Iflazoglu Mutlu S, Ozer Kaya S,
Arkali G, Ilgar M, Tan E, Sahin YM, Ismik D, Kilislioglu A. The invivo
assessment of Turkish propolis and its nano form on testicular
damage induced by cisplatin. J Integr Med. 2021 Sep;19(5):451-
459.
85. Tatli Seven P, Iflazoglu Mutlu S, Seven I, Arkali G, Ozer Kaya S,
Kanmaz OE. Protective role of yeast beta-glucan on lead acetateinduced
hepatic and reproductive toxicity in rats. Environ Sci
Pollut Res Int. 2021 Oct;28(38):53668-53678.
292 Cilt/Volume 23 • Sayı/Issue 4 • Aralık/ December 2021
TÜRKİYE’DEKİ ANDROLOJİ YAYINLARI | ANDROLOGY PUBLICATIONS IN TURKEY
Uluslararası dergilerde Türk araştırmacılar tarafından yapılan “Erkek ve Kadın Cinsel Sağlığı”, “Erkek İnfertilitesi”, “Prostat hastalıkları” ve
“Erkek Genital Sistemi Sorunları” ile ilgili yayınlar listesi. Bu liste 15.09.2021-15.12.2021 tarihleri arasında Pub-Med ve Ulakbim veri tabanı
temel alınarak hazırlanmıştır. Bu listede yayını olmayan ve bu tarihler arasında uluslararası dergilerde yayını basılan araştırmacıların Türk
Androloji Derneği sekreterliğine yayın künyelerini iletmeleri rica olunur.
86. Tekayev M, Vuruskan AK. Clinical values and advances
in round spermatid injection (ROSI). Reprod Biol. 2021
Sep;21(3):100530.
87. Tetik S, Yalçınkaya Alkar Ö. Vaginismus, Dyspareunia and Abuse
History: A Systematic Review and Meta-analysis. J Sex Med. 2021
Sep;18(9):1555-1570.
88. Tokat E, Yildiz Y, Eser PE, Kilinc MF, Doluoglu OG. Does
intraurethral erythropoietin administration effect wound healing
after hypospadias correction? an experimental rat study. Int Urol
Nephrol. 2021 Oct;53(10):2057-2062.
89. Turhan S, Buyuk A. Evaluation of Sexual Quality of Life after
Bilateral Total Hip Arthroplasty Surgery. Orthop Traumatol Surg
Res. 2021 Oct 23:103125. doi: 10.1016/j.otsr.2021.103125.
90. Uğurlu M, Karahan N. Sexual health knowledge and influencing
factors among health science students at a state university in
Turkey. Eur J Contracept Reprod Health Care. 2021 Sep 30:1-8.
doi: 10.1080/13625187.2021.
91. Uludağ E, Tosun Güleroğlu F, Kul Uçtu A. Effects of Sexual
Behaviour, Intercourse, Satisfaction-Related Myths and Perceived
Spirituality on Sexual Dysfunctions in Muslim Pregnant Women.
J Relig Health. 2021 Dec;60(6):4249-4263.
92. Uzay E, Kızılay F, Altay B, Akın H, Durmaz MB. Investigation
of genotype-phenotype correlation in patients with AZF
microdeletion in a single-reference centre. Andrologia. 2021
Nov;53(10):e14188.
93. Yalçın Bahat P, Yücel B, Yuksel Ozgor B, Kadiroğulları P, Topbas Selçuki
NF, Çakmak K, Üreyen Özdemir E.The effect of dydrogesterone
on sexual function in endometriosis. J Obstet Gynaecol. 2021 Sep
28:1-4. doi: 10.1080/01443615.2021.1958765.
94. Yavuzsan AH, Albayrak AT, Yesildal C, Ilgi M, Baloglu IH, Eksi
M, Horasanli K, Kirecci SL, Ozkurt H. The role of preoperative
ultrasound in the diagnosis of penile fractures and the effect of
tunica defect length on postoperative functional outcomes. Int J
Clin Pract. 2021 Oct;75(10):e14568.
95. Yazar S, Eren H, Acehan T, Bedir R, Gündoğdu H, Yüksel AO.
A rare form of persistent Mullerian duct syndrome: Transverse
testicular ectopia with germ cell testis cancer and hernia uteri
inguinalis. Andrologia. 2021 Dec;53(11):e14229.
96. Yiğman M, Tangal S, Haliloğlu AH, Çağlar GS. Erectile function
in SRY positive 46,XX males with normal phenotype. Cent
European J Urol. 2021;74(1):95-98.
97. Yilmaz MK, Sulu C, Ozkaya HM, Kadioglu A, Ortac M, Kadioglu P.
Evaluation of sex hormone profile and semen parameters in acromegalic
male patients. J Endocrinol Invest. 2021 Dec;44(12):2799-2808.
98. Yoldemir T, Yassa M, Atasayan K. Comparison of anxiety scores
between unexplained primary and secondary infertile couples.
Gynecol Endocrinol. 2021 Nov;37(11):1008-1013.
99. Yüzkat M, Ilhan HO, Aydin N. Multi-model CNN fusion for sperm
morphology analysis. Comput Biol Med. 2021 Oct;137:104790.
doi: 10.1016/j.compbiomed.2021.1
Cilt/Volume 23 • Sayı/Issue 4 • Aralık/ December 2021
293
KONGRE TAKVİMİ | CONGRESS CALENDAR
(Eylül/September 2021-Mayıs/May 2022)
7-8 Ocak 2022
Amman/Ürdün
17-19 Şubat 2022
Rotterdam/Hollanda
3-6 Mart 2022
Dallas-ABD
18-21 Mart 2022
Amsterdam/Hollanda
22-23 Nisan 2022
Londra/İngiltere
13-16 Mayıs 2022
New Orleans-ABD
27-29 Mayıs 2022
Taichung/Tayvan
15-20 Temmuz 2022
Dublin-İrlanda
6-9 Ekim 2022
Atina-Yunanistan
27-30 Ekim 2022
Miami-ABD
17-20 Kasım 2002
Scottsdale-ABD
18-27 Kasım 2022
Budapeşte-Macaristan
6 th MESSM Biennial Meeting
ESSM Congress 2022
ISSWSH Annual Meeting 2022
37 th Annual EAU Congress (EAU22)
Imperial Prostate Masterclass
AUA Annual Meeting 2022
18 th Biennual Meeting of the Apssm In Conjunction With 2022
Annual Meeting of Taiwanese Association of Andrology
XXVI World Congress and Intl Vulvovaginal Disease Update 2022
25 th Panhellenic Urological Congress
23 rd World Meeting of the International Society for Sexual
Medicine (WMSM 2022)
ISSWSH Fall Course 2022
ESSM School of Sexual Medicine and Advanced Course 2022
https://professionals.issm.info/
events/6th-messm-biennial-meeting
https://www.essm-congress.org/
https://www.isswshmeeting.org/
eau22.org
imperialprostate.org.uk
auanet.org
http://www.2021apssm.com/
https://www.issvd.org/events
huacongress.gr
https://www.issm.info/meetings/wmsm/23rd-world-meeting-of-the-international-society-for-sexual-medicine-wmsm-2022
https://www.isswshcourse.org/
https://www.essm.org/education/essm-school-of-sexual-medicine/
294 Cilt/Volume 23 • Sayı/Issue 4 • Aralık/ December 2021