İstikbal Dergi Ocak 2022
İstikbal Gazetesi aylık yayını İstikbal Dergi Ocak 2022 sayısı
İstikbal Gazetesi aylık yayını İstikbal Dergi Ocak 2022 sayısı
Create successful ePaper yourself
Turn your PDF publications into a flip-book with our unique Google optimized e-Paper software.
L İ D E R G A Z E T E E S K İ Ş E H İ R ’ İ N S E S İ
DERGİ
PARA İLE SATILAMAZ, ÜCRETSİZDİR AYLIK iŞ, SiYASET, SPOR ve YAŞAM DERGiSi Sayı: OCAK 2022
Çiftçinin imdadına
Büyükşehir yetişiyor
Odunpazarı’ndan
yeni yıl morali
Enerji Verimliliği
Tepebaşı’nda
Fashion
Eskişehir moda
dünyasını
büyüledi
Akıllı Kent
ve Doğa
Buğra
Banaz “Yeni
yılda yeni
hedeflerim
var”
Bir toplum böyle çöker işte...
devletin yerini kaba kuvvet alır,susturulur
yasanın yerini din alır,korkutulur!
Yolsuzlar,Cinayetler birbirini izler,
eller kollar bağlanıp götürülür..
Haklıdan yana değil,
güçlüden yana olanlar
korkak ve kaypak olurlar
güç merkezi değiştikçe dönerler,
fırıldak olurlar
“Özgürlüğe adanmış bir
top çiçek gibiyiz...
Hep birlikteyiz,
ey halkım
unutma bizi...!
Uğur MUMCU
1942-24 Ocak 1993
t
“Yüzü hikaye
anlatan
insanları
fotoğraflamayı
seviyorum”
t16’da
4
“Eskişehir
enerjisi son
derece
yüksek
bir şehir”
11’de
Başka dünyalara
kaçma isteği
yazarlığının da
yolunu açtı
t12’de
“Dış politika haberciliği ve
medya içerikleri” kitaplaştı.
Önemli bir kaynak oldu
t22’de
EDiTöR
Murat Taşkın
Kendimiz sorduk
kendimiz cevapladık!
Eskişehir’in sürdürülebilir rekabetçi üstünlüğünü yakalamasında,
en temel silahlarıyla ilgili hiçbir planı ve yol haritası
var mı?
Bana göre yok!
H H H
Ne bürokrasinin, ne akademik çevrenin bu konuda geleceğe
yönelik bir hedef, bir faaliyet programı tartıştığına şahit
oluyor muyuz?
Hiç sanmıyorum!
H H H
Kentin siyasetçisinin kamuoyuyla paylaştığı bir eylem
planından, bir vizyondan haberi olan var mı?
Bana göre yine yok!
H H H
30 yıl önce bitmesi gereken bir çok yatırımın ya hiç başlamadığını
ya da yarım yamalak durduğunun farkında olup,
rahatsızlık duyan var mı?
Varsa bana da söylesin!
H H H
Yapılması gerektiği halde yapılmayan işlerin takibinin bırakılması,
gündeme getirilmemesi veya unutturulmaya çalışılmasını
düşünen var mı?
Evet…Ben olduğunu düşünüyorum!
Ve bunun da; Eskişehir’in vazgeçmesinin söz konusu bile
olmadığı, stratejik hedeflerinin unutturulup, şehrin çıkmaz
yollara yönlendirilip güçlenmesini engelleme amacı taşıdığına
inanıyorum…
Siz nasıl değerlendirirsiniz bilemem!
Ama ben tüm bu olup bitenlerin Eskişehir halkı tarafından
görüldüğüne de inanıyorum…
GAZETESİ’NİN AYLIK İŞ, SİYASET VE YAŞAM DERGİSİ
PARA İLE SATILAMAZ, ÜCRETSİZDİR www.istikbalgazetesi.com Sayı : OCAK 2022
UĞUR OFSET MATBAACILIK, GAZETECİLİK SAN. VE TİC. A.Ş. ADINA
Sahibi : Burak TÜRKMEN
Genel Yayın Yönetmeni : Burak TÜRKMEN
Sorumlu Yazı İşleri Müdürü : Murat TAŞKIN
Gazete, Haber ve Reklam :
Arifiye Mah. Yalbı Sk. No: 13/A K:6 D:10 ESKİŞEHİR
Tel & Faks : 0.222. 220 19 01 - 220 19 06
e-mail : haber@istikbalgazetesi. com
Baskı :
ÖNKA OFSET BASIM ve MATBAACILIK HİZMETLERİ
Zübeyde Hanım Mah. Sebze Bahçeleri Cad. No: 80
İSKİTLER 06070 ALTINDAĞ/ANKARA
Tel: 0.850 346 26 86 / 0.312. 384 26 85 - 384 26 86
e-posta : onkamatbaa@gmail.com
Erkek saçı
kadınlara
emanet
Eskişehirli saç tasarımcısı Hasan Hüseyin
Yılmaz, işletmesinde stajyer olarak
çalıştırdığı 2 kadına erkek kuaförlüğünü
öğretiyor.
Eskişehirli saç tasarımcısı ve erkek
kuaförü Hasan Hüseyin Yılmaz, müşteri
talepleri üzerine farklı bir uygulamaya
imza attı. Yılmaz, Saloon HY isimli
işletmesinde erkek kuaförlüğünü
öğretmek için kadın stajyer çalıştırmaya
başladı. Yaklaşık 2 yıldır kadınlara da
erkek saç kesimini öğreten Yılmaz,
müşterilerinin de kadınlardan hizmet
almak istediğini belirtti. 6 ay arayla yeni
kadın stajyer işe alan Yılmaz’ın
halihazırda 2 kadın stajyeri bulunuyor.
Erkek kuaförlüğünde kadın sayısının az
olduğunu ifade eden stajyerler Kübra
Durmuş ve Sıla Gökçe, kendilerini gören
müşterilerin hem şaşırdıklarını hem de bir
- Bu mesleği artık kadınlar tercih ediyor
- Erkek kuaförlüğünün kadın stajyerleri
- Saç tasarımcısı Hasan Hüseyin Yılmaz:
- “Stajyerlerimin performanslarından çok mutluyum”
- Erkek kuaförlüğü stajyeri Kübra Durmuş:
- “Görenler hem şaşırıyor, hem de mutlu oluyor”
kadından hizmet almaktan memnuniyet
duyduklarını dile getirdi.
“Stajyerlerimin performanslarından
çok mutluyum”
Daha önce yetiştirdiği stajyerlerin kendi
işletmelerini açtıklarını belirten saç
tasarımcısı Hasan Hüseyin Yılmaz, “Saçın
cinsiyeti olmadığı gibi mesleğin de cinsiyeti
yoktur. Daha önceden
yetiştirdiğimiz profesyonel personellerimiz
vardı. Şu anda kadın-erkek kuaför
işletmeciliği yapıyorlar. Çok güzel bir
şekilde erkek saçı kesiyorlar. Aynı zamanda
da şu anda yeni stajyerler
yetiştiriyoruz. 6 ayda 1 kadın stajyer
alıyorum ve 1 senede mezun ediyorum.
Yaklaşık 2 senede kendi salonlarını
açıyorlar ve kendi işletmelerinde erkek
saçlarını kesmeye devam ediyorlar. Stajyerlerimin
performanslarından çok mutluyum.
Kısa zamanda çok ilerleme kaydettiler.
Gelen müşteriler mutlu çünkü Türkiye
ve dünya standartlarında, erkek kadından
hizmet almak istiyor, kadın da erkekten
hizmet almak istediği için çok mutlu oluyorlar”
diye konuştu.
“Görenler hem şaşırıyor, hem de
mutlu oluyor”
Erkeklerin kuaföre gittiklerinde
kadınlardan hizmet almayı tercih ettiklerini
aktaran 20 yaşındaki erkek kuaförü
stajyeri Kübra Durmuş, “Bu işi yapan
kadın çok az. Bu yüzden bunu sürdürmek
istiyoruz. Herkes bu şekilde tercih ediyor.
Bütün erkekler kadınlardan hizmet almak
istiyorlar. Kadınlar da aynı şekilde erkeklerden
hizmet almak istiyor. Görenler hem
şaşırıyor hem de mutlu oluyor. Kendimi
mutlu hissediyorum. Kendim bir salon
açmak istiyorum. Bu meslekte ilerlemek
istiyorum” ifadelerini kullandı.
“Kadınların daha iyi hizmet verdiğini
düşünüyorum”
Erkek kuaförlüğünün daha yaygın bir alan
olduğunu ve kadınların daha iyi hizmet
verdiğini düşünerek bu mesleği seçtiğini
söyleyen 18 yaşındaki Sıla Gökçe,
“Kendimi daha yakın bulduğum ve
kadınların daha iyi hizmet verdiğini
düşündüğüm için bu mesleği tercih ettim.
Daha yaygın olduğunu düşündüğüm için
bu alanı seçtim. İlk başta şaşırıyorlar ama
gayet memnunlar. Gelecekte büyük bir
işletme sahibi olmak isterim. Bu işi
arkadaşlarıma tavsiye ederim. Denemekten
zarar gelmez” dedi. (İHA)
5
Eskişehir Büyükşehir Belediyesi,
Kırsal Kalkınma Projeleri ile
Türkiye’de örnek olmayı sürdürüyor
Çiftçinin imdadına
Büyükşehir yetişiyor
Artan maliyetler nedeniyle üretemez hale gelen çiftçinin imdadına Eskişehir Büyükşehir
Belediyesi yetişiyor. Kırsal Kalkınma Projeleri ile Türkiye’ye örnek olan Büyükşehir
Belediyesi 2021 yılında da birçok konuda üreticilere destek oldu. Türkiye’nin içerisinde
bulunduğu ekonomik krizden en çok etkilenen kesimlerin başında çiftçinin geldiğini belirten
Büyükşehir Belediye Başkanı Yılmaz Büyükerşen de, “Evet, biliyorum üreticimiz zorda,
üretemiyor hatta en üzücü olanı üretmek istemiyor. Ama dertlenmesin, biz varız!
İmkanlarımız ölçüsünde Tarımsal Hizmetler Daire Başkanlığımız çatısı altında diğer birimlerimizin
de destekleriyle çiftçimizi desteklemeyi sürdüreceğiz” dedi.
Üreten ve tarımsal alanda kendi
kendine yetebilen bir ülke olan
Türkiye’de girdi maliyetlerindeki
anormal artışlar nedeniyle son 10 yılda
kayıtlı çiftçi sayısı %50 azaldı. Toprağını
işleyemez hale gelen çiftçinin köyleri
boşaltması ve asgari ücrete mahkûm
olarak kentlere göç etmek zorunda
bırakılması, Türkiye’yi tarım alanında
dışa bağımlı hale getirdi. Bu göçü terse
çevirmek isteyen Eskişehir
Büyükşehir Belediyesi, kırsal
kalkınma projeleri ile üreticiyi
teşvik ediyor. 2021 yılı içerisinde
birçok konuda üreticilere destek
sağlayan Tarımsal Hizmetler
Dairesi Başkanlığı yalnızca
Eskişehirli üreticiye değil,
Türkiye’nin dört bir
yanındaki üreticiye
dokundu. Yaşanan
yangın felaketlerinde
Antalya, Adana,
Menteşe ve Milas’a
yulaf balyaları gönderen
Büyükşehir
Belediyesi, kendi
tarlalarında
hasadını yaptığı
yulaflardan elde
6
edilen 40 tona yakın taneyi, Ziraat
Odaları iş birliği ile Odunpazarı, Tepebaşı
ve Alpulu üreticilerle buluşturdu.
ATIL DURUMDAKİ ARAZİLER
TARIMA KAZANDIRILDI
Belediye Meclisi’nin almış olduğu karar
kapsamında atıl durumda bulunan arazilerin
tarıma kazandırılması için ilçe
belediyeleri ile protokol
gerçekleştiren Büyükşehir
Belediyesi, Alpu, Mahmudiye,
Mihalıççık, Seyitgazi ve
Sivrihisar’da atıl durumlardaki
arazilerde üretim
yapıldı. Kendisine ait
400 bin metrekare
araziye de gelecek yıl
için arpa, yulaf, yonca
ve macar fiği eken
Büyükşehir
Belediyesi, 2022
yılında da üreticileri
bu alanda desteklemeye
devam edecek.
Üreticiyi
kendilerine gelir
getirici yeni
ürünlerle de
tanıştırmak
isteyen Büyükşehir Belediyesi, bu kapsamda Karahüyük
Mahallesi’nde mor patates ekimi gerçekleştirdi.
İPEK BÖCEKÇİLİĞİ PROJESİ TÜRKİYE’YE ÖRNEK OLUYOR
Geçmiş yıllarda Eskişehirli üreticinin önemli gelir
kaynaklarından biri olan ancak yanlış tarım politikaları nedeniyle
unutulmaya yüz tutmuş ipek böcekçiliği konusunda
da önemli çalışmalar gerçekleştiren Eskişehir Büyükşehir
Belediyesi, 2017 yılında başlattığı bu projeyle üreticilere ek
gelir sağlıyor. Bugüne kadar yüz binlerce dut fidanını
Eskişehirli üreticilerle buluşturan Büyükşehir Belediyesi,
Antalya ve Ordu Büyükşehir Belediyeleri ile İzmit ve
Atakum Belediyelerinin talepleri ile dut fidanlarını bu
bölgelerdeki üreticilere de ulaştırdı.
HAYVANCILIK KONUSUNDA DA ÜRETİCİYE
DESTEK ARTTIRILIYOR
S.S. Bozan Beldesi Tarımsal Kalkınma Kooperatifi arasında
yapılan “Damızlık Manda Desteği Verilmesine İlişkin İşbirliği
Protokolü” kapsamında daha önce Bozan’a manda desteğinde
bulunan Büyükşehir Belediyesi, Seyitgazi ve Alpu Belediyeleri
işbirliğiyle küçükbaş hayvancılık konusunda da çalışmalarını
sürdürüyor. İki ilçede 500 küçükbaş hayvan ile çalışmalarına
başlayan Büyükşehir Belediyesi hayvan sayısını da kısa sürede
1000’in üzerine çıkardı. Belirli bir süre sonra hayvanların
küçük üreticilere verileceğini ifade eden Büyükşehir
Belediyesi yetkilileri, bu çalışma sayesinde kırsalda
küçükbaş hayvan sayısının da arttırılmasını
planladıklarını belirttiler.
PROJELERDE KADINLARA POZİTİF
AYRIMCILIK TANINIYOR
Kırsalda üreten kadınların sayısını arttırmak amacıyla
projelerde üretici kadınlara pozitif ayrımcılık yapıldığını
belirten Büyükşehir Belediyesi yetkilileri, bu kapsamda bu
yıl ilk kez kadın üreticilere kovan ve arıcılık ekipmanı
dağıtıldığını belirttiler. 41 kadının bu destekten faydalandığını
belirten yetkililer, verimlilik ölçümü yapıldıktan sonra imkanlar
ölçüsünde bu desteğin önümüzdeki yıl da
gerçekleştirilebileceğini ifade ettiler.
“ÜRETİCİMİZ DERTLENMESİN, BİZ VARIZ!”
Türkiye’nin içerisinde bulunduğu ekonomik krizden en çok
etkilenen kesimlerin başında çiftçinin geldiğini belirten
Büyükşehir Belediye Başkanı Yılmaz Büyükerşen,
Büyükşehir Belediyesi olarak 2021 yılındaki kırsal
kalkınma çalışmalarını değerlendirdi. Büyükerşen
“Türkiye’nin içerisinde bulunduğu bu darboğazdan
kurtulmasının en kolay yolu üretmektir.
Üretemediğimiz için her alanda dışa bağımlı hale gelen
ülkemiz döviz kurlarındaki büyük artışlar sonucu önemli
yaralar almaktadır. Bu kapsamda kırsal kalkınmaya büyük
önem veriyor, üreticilerimizi imkanlarımız ölçüsünde desteklemeye
çalışıyoruz. Atıl arazilerin tarıma kazandırılması başta
olmak üzere dut fidanı dağıtımı, yem desteği, ekipman desteği,
canlı hayvan desteği gibi birçok alanda çalışmalarımız var. Halk
Süt ve Halk Yumurta gibi projelerimizle hem üreticiyi destekliyor
hem de hemşerilerimizin temel tüketim maddelerine ekonomik
olarak ulaşmalarını sağlıyoruz. Mihalıççık’ta bulunan Kurutma
Tesisimizde hem kadın istihdamına destek oluyor, hem de
ürünlerin katma değer kazanmasına katkı sunuyoruz.
Üretici Marketlerimiz sayesinde kooperatifçiliğe önemli
katkılar sağlarken, vatandaşlarımızın da temel tüketim
maddelerine erişimini kolaylaştırıyoruz. Evet, biliyorum
üreticimiz zorda, üretemiyor hatta en üzücü olanı üretmek
istemiyor. Ama dertlenmesin, biz varız!
İmkanlarımız ölçüsünde Tarımsal Hizmetler Daire
Başkanlığımız çatısı altında diğer birimlerimizin de
destekleriyle çiftçimizi desteklemeyi sürdüreceğiz” dedi.
7
Akıllı Kent ve Doğa
YAZI
Geldiğimiz aşama; insan, yaşam, yitirilen
doğa ve tarihsel seçim olarak kent ve
yurttaş olarak denetimimiz dışında gelişen
teknoloji etkileşimine yeniden göz atmamıza
işaret ediyor. Farklı bir teknolojik
yapılanmayla tümüyle farklı bir noktada olabilir
miydik? Havanın ve suyun daha temiz olduğu,
karbon ve kükürt tabanlı sisin ağır bir
battaniye gibi kentsel yerleşimleri örtmediği
bir yaşam mümkün müydü? Pahalı ve kirletici
fosil yakıtlar yerine yenilenebilir enerji kaynakları
ile daha temiz ve sağlıklı bir yaşam
üretebilir miydik? Bu seçenek henüz yapılabilir
ihtimaller arasında mı? Sağlıklı yaşam beklentisi
sanayi öncesi çağlara ait bir duygusal
hasreti mi ifade ediyor? Hâlâ her şeyin farklı
olabilme ihtimali var mı?
Pek çok sosyal, ekonomik ve teknolojik
göstergenin ortaya koyduğu sonuç, bu olağan
gidiş içerisinde sanayi öncesi bir çağ mümkün
değil. Başta kentler olmak üzere kentlerin
büyük bilişim-iletişim sistemleri tarafından
yönetilip denetlendiği sayısal teknolojiler dönemine
doğru ilerliyoruz. Henüz büyük dönüşümün
erken dönemini yaşamakla birlikte
dünyanın bazı kentlerinde ve yaşamsal mekânlarında
söz konusu dönüşümün izlerini
görmeye başladık. Bu yerleşimler veri temelli
olarak akıllı ve iletişebilir olma yolunda adımlar
atıyor; bu amaçla da yeni, gelişkin teknolojilerden
yararlanıyorlar. Bu durumu henüz
altyapı, trafik, enerji, hijyen, kaynaklara erişim,
yoksulluk vb. gibi göstergeler açısından
bizim kentlerimizle ve mevcut kentsel yönetim
performansıyla karşılaştırdığımızda iç acıtan
bir görünüm ortaya çıkıyor.
Tarih ve öngörebildiğimiz gelecek tercihini
kentlerden yana yaptı. Yeni yerleşim modelinin
akıllı kent olacağı giderek daha fazla
açıklık kazanıyor. Akıllı kent, bazı seçilmiş alan
8
ve fonksiyonlarda bilişim-iletişim teknolojileri
ile donatılmış yerleşimlerin oluşturulması anlamına
gelmez. Yerel çevrenin bazı mekân,
fonksiyon ve ilgilerinin teknoloji ile desteklenmesi
orayı akıllı kent yapmaz. Bir yerleşim; insani
ve sosyal sermayeye, ulaşım vb. gibi
geleneksel fonksiyonlara ve çağdaş bilişim-iletişim
altyapısına yapılan yatırımların orada
sürdürülebilir ekonomik gelişmeyi sağlaması
durumunda “akıllı kent” olarak isimlendirilebilir.
Ekonomik sürdürülebilirliğe hizmet etmeyen,
kozmetik görünüm iyileştirmeleri ile bir
yerleşim akıllı kent haline gelmez. Akıllı kent;
doğal kaynakların akıllı yönetimi, kentlilerin
karara katılımlarının önünün açılması ile yurttaşlar
için yüksek kaliteli yaşamın zeminini
oluşturur.
Yukarıda yapılan tanımlama girişimlerine
rağmen akıllı kent durağan bir kavram değildir.
Yeni teknolojik gelişmelerin doğasına bağlı
olarak pek çok kavram ve kurum gibi değişime
açıktır. Bu nedenle akıllı kent için tek bir
tanım olmadığı gibi kentin gelişmişlik açısından
varacağı bir son nokta da yoktur. Bu nedenle
akıllı kenti varılacak bir hedef olmaktan
daha çok, sürekli iyileştirmelerin yapılacağı bir
süreç olarak kavramak uygun olur –daha yaşanabilir,
esnek, problem çözme ve zorlukları
yenme potansiyeline sahip, değişime çabuk ve
sağlıklı tepki verebilen…
Gürcan BANGER
Kentte Yoğunlaşma
Kent kavramsal olarak yığışma, yoğunlaşma
ve bütünleşme anlamına gelir. İnsanlara
ek olarak pek çok yaşamsal fonksiyon, aktör
ve nesne karmaşık ilişkiler oluşturmak üzere
kentte toplanır. Akıllı kent ise bu olgunun teknolojik
sonrasını ifade eder. İnsan zekâsının
çok boyutlu bütünleşmesi, işbirlikçi akıl ve
yapay zekâ yeni kent olgusunun ilerleyiş yönünü
belirleyecek. Yeni kentin aklı; sayısal iletişim
ağlarının, yerleşime yayılmış halde bulunan
gömülü zekânın, elektronik sensör ve
etiketlerin ve yazılımın bütünleşmesi sonucu
oluşur. Bu bütünleşme sonucunda kent iletişir,
düşünür, hisseder, bilişsel eylemlerde bulunur.
Özetlersek; kent, yeni teknolojilerle birlikte
iletişebilirlik ve yapay zekâ özelliklerini geliştirirken
aynı zamanda “akıllı kent” düzeyine
terfi eder.
Kentin yeni teknolojilerle donatılmasından
olan beklenti mekânlar, yollar, artifaktlar,
enerji hatları ve benzerlerinden oluşan kentsel
altyapıdan daha etkin ve verimli yararlanılmasıdır.
Yapay zekâ, veri toplama ve işleme hizmetleri
ile gelişen iletişim becerileri kentte
yaşam için ekonomik, sosyal ve kültürel açılardan
daha sağlıklı ve sağlam bir zemin oluşturacak.
Bulut bilişim teknolojisindeki gelişmeler
ve bunun kentsel hizmetlerde kullanılması
gerçekten değerli bir kentsel gelecek tasarımı
ihtimali doğuruyor. Bulut üzerinden bağlantılı
bir kent, sensörlerden gelen verilerin işbirlikçi
kullanımı için bir fırsat yaratıyor. Böylece
kendi sistemlerinde sensör kullanan kişi ve
kuruluşlar bunlardan gelen verileri bulutta depolayabilir;
uygulama geliştiricilerin bu depolara
bağlanmasına imkân sağlayarak yeni
fonksiyon ve hizmetler oluşturmalarını sağlayabilirler.
Söz konusu yeni uygulamalar nüfus
hareketleri, trafik, güvelik, hava durumu, nakliye,
hava ve su kirliliği, gürültü ve otopark
gibi kentle ilgili konularda üretilebilir.
Teknolojiyi yeni uygulamalar ve hizmetlerle
ilgili olarak daha fazla konuşmaya başlamamızın
arkasında teknoloji ürünlerindeki
fiyat düşüşü var. Bilişim ve iletişim teknolojisi
ürünlerindeki hızlı fiyat düşüşü İnternetin yaygınlaşmasına,
büyük veri ile bulut bilişim uy-
gulamalarının çeşitlenip çoğalmasına yol açtı.
Bu durumun sonuçlarından biri sensörlerle ilgili
donanım ve yazılım uygulamaları kullanımın
yaygınlaşması şeklinde olacak. Bu
çerçevede güneş enerjisi ile ilgili tümleşik yönetim
uygulamaları; şebeke suyu, atık su ve
enerji iletim ağlarında akıllı uygulamalar; toplu
ulaşım hizmetlerinde otomatik geçiş ücreti etiketleri,
gerçek zamanlı rota verilerine erişebilme
kolaylaşacak. İş yerinde veri kullanımı
uygulama seçenekleri çoğalırken bireyler için
yeni kişisel teknolojik ürünler geliştirilecek.
Kentsel mekânlarda sesle veya dokunmayla
yönetilen cihazların çoğaldığına ve çeşitlendiğine
tanık olacağız.
Yeni teknolojik ürünlerin ortak özelliklerinden
biri veri üretiyor olmalarıdır. Kentsel
ölçekte söz konusu veri üretimi yeni fonksiyonların,
hizmetlerin ve uygulamaların yaratılacağı
anlamına gelir. Bu verilerden
yararlanarak geliştirilen yeni uygulamalarda
kentte yaşamı kolaylaştırırken kenti de adeta
yerel hizmet odaklı bir dev bilgisayara dönüştürecek.
Kentte yaşamı sürdürürken çok sayıda
kimlik tanımlama ve yetkilendirme belgesi
kullanıyoruz. Nüfus veya üyelik kaydımızı gösteren
kartlar; su, elektrik, havagazı vb. abonelik
kartları, ehliyet, pasaport, bankaların
verdiği kredi kartları vb. gibi çok sayıda kimlik
belgesini taşımak zorundayız. Akıllı kentte
yaşam ise bunu “akıllı kart” olarak isimlendireceğimiz
daha az sayıda (örneğin tek) elektronik
karta indirgeyecek. Akıllı kart sayesinde
kentsel hizmetlere erişim kolaylaşacak. Hiç
kuşkusuz; akıllı kent ile birlikte veri temelli
pek çok yeniliğe tanık olacağız.
Mektuptan Epostaya
Elektronik iletişim ve İnternet öncesi dönemde
mektup vardı. İnternetin ortaya çıkışıyla
birlikte geleneksel mektubun yerini
elektronik posta (eposta) aldı. Burada yeni teknoloji
ile birlikte mektubun evrimleştiği, ama
hâlâ geleneksel mektup formunda kaldığı algısı
vardı. Elektronik iletişimin hızlanması ve
kolaylaşması ile birlikte eposta kullananların
gelen ileti kutuları ilgilenmediğimiz şeyler de
içeren çok sayıda posta ile doldu. Artık eposta
sistemi, alınabilecek tüm önlemlere rağmen
bir dezenformasyon ve kirlilik kaynağıdır. Bir
çözüm olarak geliştirilen bir ileti sistemi, bir
kirlilik kaynağı haline dönüşebiliyor. Bu kirliliği
yok etmek amacıyla artık bilişim alanlarında
“sıfır eposta” kavramı tartışılıyor. Belki
de kişisel portaller veya başka teknolojik çözümler
epostaya alternatif
olarak ortaya
çıkacak.
“Sıfır eposta” örneğinde
olduğu gibi, bu
amaca yönelik olarak –
uzak bir hayal gibi görünmesine
rağmen–
trafiğin elektrikli, sürücüsüz
taşıtlara uygun
şekilde düzenlenmesi
bir başka olumlu örnek
uygulama olur. Böylece
sıfır hidrokarbon salımı
yanında “sıfır
kaza”, “sıfır hasar”,
“sıfır yaralanma” ve
“sıfır ölüm” gibi hedefler
de gerçekleşme ihtimalleri
ufkuna girer.
Dolayısıyla teknolojilerle
donatılmış akıllı
kentten söz ettiğimizde aklımızdaki soru, kirlilik
kaynağı olan kentsel unsurların nasıl sıfır
haline getirileceğidir. Akıllı kent vizyonunun
en önemli hedeflerinden biri her alanda “sıfır
kirlilik” olmalıdır. “Akıllı kent” ve “sıfır kirlilik”
yaklaşımlarını birlikte düşündüğümüzde; yeni
teknolojilerle birlikte yeni “yeşil kent” olgusunun
akıllı kent kavramına dönüştüğünü söyleyebiliriz.
Yapay zekâ ve iletişim temelli yeni teknolojiler
sayesinde kentte üretilen ve kullanılan
ürünler akıllı hale gelecek. Akıllı ve iletişebilir
ürünler olumsuz durumun sezilmesi, mümkünse
önleyici tedbir alınması, gerekli yerlere
raporlanması ve önlemin uygulanması konularında
becerikli olacaklar. Akıllı ürün kavramı;
akıllı giyilebilir ürünlerden akıllı binalara
kadar geniş kentsel kullanım alanlarını ilgilendiriyor.
Bu bağlamda akıllı kentin pazarlarında
yer alan aktörler birkaç farklı role sahip olacaklar.
Bu rollerin uygulanacağı tasarımdan
üretime, ağ bağlantıları sağlamaktan bakımonarım
hizmetleri vermeye kadar pek çok ilgi
ve çalışma alanı sayabiliriz.
Enerji
Akıllı kent bağlamının en önemli unsurlarından
biri enerjidir. Akıllı kent vizyonunun
yaşama geçmeye başlaması ile birlikte değişik
sanayiler enerji sektörü ile birlikte kaynakları
daha iyi kullanan, daha verimli ve çevre dostu
çözümler üretecek. Enerji alanında dikkat
çeken çözümlerden biri “Enerji İnterneti” olarak
isimlendirilen akıllı enerji ağları olacak.
Henüz yaygın uygulamalarını görmemekle birlikte
mikro ağlar ve özellikle elektrikli taşıtları
yakından ilgilendiren enerji depolama sistemleri
geleceğin yeni konularıdır. Uzayda uydular
aracılığı ile derlenen güneş enerjisinin elektrik
olarak dünyaya transferi gelecek hayalleri arasındadır.
Tüm bu gelişmeler akıllı kent olgusunun
yükselişini doğrudan etkileyecek.
Fosil yakıtlar çevre açısından sürdürülebilirlik
özelliğine sahip yenilenebilir enerji kaynakları
ile ikame edilmeye devam edecek.
Enerji ekonomisinde yeni paylaşım örnekleri
oluşacak. Otomatik iklim denetim sistemleri ve
geri dönüşebilir malzemeler ile kentsel yerleşimlerde
daha yüksek kaynak kullanım etkinliği
ve verimlilik elde edilecek. Sayısal iletişim,
sanal toplantılar ve uzaktan evden çalışma
gibi uygulamalar iş yeri kavramında değişime
neden olacak.
Kentsel Ağlar
Kenti kaçınılmaz biçimde etkileyen, yeni
teknolojik çağın odağında Nesnelerin İnterneti
ve ağlar yer alıyor. Çok katlı bağlantılılık olmadan
yeni bir çağdan söz edemeyiz. Dolayısıyla
tüm akıllı kent teknolojileri kullanılabilir
olmak için kesintisiz, sürdürülebilir ve güvenilir
geniş bant ağına ihtiyaç duyuyor. Akıllı
kentte yollar, su şebekeleri, kanalizasyon ve
elektrik dağıtımı gibi kentsel fonksiyonların işleyişi
için yüksek hızlı geniş bant ağların ve
bunların alt katmanlarının varlığı kaçınılmazdır.
Yeni enformasyon teknolojileri ve yüksek
hızlı ağların varlığı ile kentte dönüşecek
kurum ve fonksiyonlar
arasında
eğitim-öğretim,
halkın güvenliği
ve kamu hizmetlerini
de sayabiliriz.
Yüksek hızlı
bağlantılılık sayesinde
kentli yurttaşların
sosyal
medya platformlarındaki
etkileşimi
artıp zenginleşecek.
Henüz eğlence
dışında
yeterli örneklerini
göremediğimiz
bilgisayar oyunu
ve video uygulamaları
önümüzdeki
dönemde
televizyona daha
9
ciddi rakip olmaya başlayacak. Önümüzdeki
dönemde her işin ve işletmenin en önemli parçalarından
biri yüksek nitelikli bağlantı ve hız
özelliğine sahip İnternetle ilişkili olacak. Özetlersek;
akıllı kent için olmazsa olmaz niteliğindeki
teknolojilerin başında kesintisiz,
sürdürülebilirliği olan, kaliteli, güvenli ve yüksek
hızlı bağlantılılık geliyor.
Kentsel bağlantılılığın nasıl sağlanacağı
akıllı kentin geleceğinin önünde cevaplanması
gereken bir soru ve çözülmeyi bekleyen bir
problem olarak duruyor. 5G türünde bir teknolojiyle
kablosuz ağların giderek yaygınlaşan
kullanımı bu alanda yeni yatırımlar gerektirecek.
Yeni erişim noktalarının ve istasyonlarının
kurulmasına ihtiyaç duyulacak. Bu sayılanların
gerçekleştirmesi durumunda bile Nesnelerin
İnterneti’nin yaygınlaşması nedeniyle aşırı yoğunluklu
kullanımı ve sıkışık ağ trafiğini
aşmak kolay görünmüyor. Belki geniş bant ağı
oluşturan hatların ve diğer kaynakların kamu
kaynaklı lisans satışında yeni gelişmeler beklenebilir.
Yeni teknolojik çağın temel unsurlarından
biri öncelikle geniş bant olmak üzere kablosuz
bağlantıdır. Kablosuz teknoloji ile bağlantıların
çoğalmasına rağmen hâlâ ağ trafiğinin yükünü
kablolu bağlantı türü çekmeye devam ediyor.
Bunun nedeni kablosuz, mobil kullanımın sabit
altyapıya ihtiyacının devam etmesidir. Mobil
kullanım arttıkça daha fazla miktarda sabit altyapı
yatırımı ihtiyacı doğuyor. Henüz mobil
bağlantı türleri uzak mesafeleri desteklemiyor;
mobil sinyalin yaşayabilmesi için yakın mesafedeki
erişim noktasına ulaşması gerekiyor. Bu
noktadan sonra ise sinyaller fiber gibi yüksek
kapasiteli kablolu bağlantılar ile taşınıyor. Her
ne kadar kablosuz bağlantıda taşıyıcı sinyalin
üzerinde daha fazla enformasyon yüklenmesi
yönlü çalışmalar varsa da henüz kablosuz teknolojiler
yeterinde gelişmiş değil. Mevcut durumda
kablolu ağlar kablosuz olanlara oranla
daha yüksek kapasiteyi daha güvenli sağlama
performansı sergiliyorlar.
Mobilite
Akıllı kentin varlığı mobiliteyi ve kullanım
kolaylığını sağlayacak sağlam, güvenli ve kaliteli
kablosuz ağların varlığı ile yakından ilintilidir.
Keza; yüksek kapasite, güvenlik ve
güvenilirlik özellikli fiber altyapısı ile işletmelere,
sağlık kuruluşlarına, kamu kurum ve hizmetlerinde
imkân sağlayacak zemini
oluşturmalıdır. Her ne kadar elektrik enerjisi
altyapısı deneyiminin olumsuzluklarını yaşamaya
devam etsek de bu kalitenin zorunluluğunu
ifade etmek zorundayız.
Akıllı kent en saf haliyle bir vizyon ve gelecek
tasarımıdır. Bu nedenle öncelikle bu vizyonu
kavrayacak ve gelecek tasarımını
oluşturup gerçekleştirebilecek olan seçilmiş
veya atanmış ülke ve kent yöneticilerine gerek
duyar. İnsanı ve yöneticisi akıllı olmayan kentin
kendisi de akıllı olmaz.
Doğa
Kentler nüfus olarak yoğunlaşıp alan olarak
genişledikçe giderek daha büyük tüketim
merkezleri haline dönüşüyor. Tüketim ise –
hâlâ yetersiz olmaya devam eden tüm geri dönüşüm
çabalarına rağmen– daha fazla atığın
doğaya verilmesi anlamına geliyor. Teknoloji
atık sorunlarına çözüm bulabilir mi? Örneğin
yeni teknolojilerden yararlanarak ve yenilikçi
tasarım teknikleri kullanarak kentsel atıklar
arasında yer alan atık suyun akarsulara ve su
kaynaklarına deşarjı azaltılabilir. Buradaki ana
fikir, doğayı kirletip yok etmemek için alınacak
önlemlerin bir ‘maliyet’ olduğu, böyle algılanması
gerektiği takıntısından kurtulmaktır.
Doğa için yapılacak yatırımları geleceğin yeniden
üretimi ve yeni kazanç kaynağı olarak
kavramayı öğrenmeden sürdürülebilir bir
yaşam mümkün olmayacak.
Doğanın korunup geliştirilmesindeki ana
fikir ise doğanın kendini koruma içgüdüsüdür.
Doğa ile ilgili alınacak önlemler bu içgüdüyü
geliştirmeye ve kendi doğal olağanlığı içinde
çözüm üretmeye uygun olmalıdır. Kent açısından
akıllı, doğal bir altyapı oluşturmak için
atık suyun geri kazanılması önemlidir. Bu konuda
geliştirilmiş önlemlerden biri cadde ve
sokaklar için yollarda ve kaldırımlarda kullanılabilecek
geçirgen zemindir. Bu tür kaplama
teknikleri öncelikle ve kolay biçimde park
alanlarında, bisiklet yollarında, yaya yürüyüş
yollarında uygulanabilir.
Yağışın geri kazanılmasının birincil yolu
suyun toprağa ulaşımının sağlanmasıdır. Bu
tespit cadde ve sokak tasarımının temel ilkeleri
arasında yer almak zorundadır. Bu nedenle
cadde ve sokaklarda toprağa geçirgenlik
sağlamayan zeminlerin tercih edilmemesi;
cadde, sokak ve kaldırım yapımında geçirgen
olmayan malzeme kullanımının azaltılması gerekir.
Böylece cadde ve sokak boyunca akarak
kanalizasyona, dolayısıyla akarsulara giden
suyun önü alınmış olur.
Akıllı kentin niteliklerinden biri olan
cadde, sokak, kaldırım ve açık alan tasarımının
bir yeşil altyapı oluşturmak üzere atık
suyun kanalizasyona deşarjını engelleyip
toprağa karışmasını sağlayacak biçimde yapılması
gerekir. Bu amaçla yağmur bahçeleri
(evlerin arka bahçeleri, apartmanları çevreleyen
bahçeler), dikmenler, ağaçlık alanlar,
atık suyu doğal şekilde arıtarak toprağa aktaran
sistemler kullanılabilir. Bu uygulamaların
tümüne kentsel doğallığı artıracak
meyve, sebze, çiçek veya fide üretimine yönelik
çözümler de eklenebilir. Bu tür bir
çevre düzenleme anlayışı kentli yurttaşların
doğanın korunup geliştirilmesine yönelik
farkındalıklarını artıracaktır.
Gelişen teknolojilerin ve sanayinin daha
çok tüketime neden olduğu, bunun ise doğayı
daha fazla kirletip yok ettiği gibi bir algı var.
Bunda doğruluk payı olmakla birlikte doğayı
koruyup geliştirecek olan gene teknolojidir.
Koruyucu ve geliştirici planları daha etkin ve
verimli uygulamak üzere teknoloji doğru
planlamanın en değerli yardımcısı olacaktır.
Önemli olan nokta, gelişen kentlerle birlikte
doğayı, canlı yaşamı ve yaşam çevresini koruyup
geliştirmeyi hedeflemektir. Doğa ile iç içe
yaşamayı hedefleyen kent için yapılan yatırım
kayıp değil, kazançtır.
Sürdürülebilirlik
Teknoloji ile sürdürülebilirliğin harmanlanması;
kentsel topluluğun yeniden biçimlenmesi,
yurttaşların yaşam kalitesinin
yükselmesi ve daha yüksek etkinlik için yeni
potansiyeller yaratılması açısından önemlidir.
Bu beklentileri yerine getirmekte geniş
bant ağ bağlantılılığı, Nesnelerin İnterneti,
büyük veri, analitikler ve bulut bilişim teknolojilerinden
yararlanılacak.
Geleceğin kentleri sadece ergonomi ve
teknolojik kullanım kolaylığı açısından değil;
aynı zaman güvenlik ve problem çözme performansı
ile de farklı olacak. Akıllı kent yeni
enerji kaynakları, gelişkin atık değerlendirme
sistemleri, kirlilik önleyici ve giderici
uygulamalar ile donanacak. Akıllı kent planlaması
ile doğal afetlere karşı daha dirençli
olacak. Yeter ki; kentleri teknoloji ile sürdürülebilirliğin
eklemlenmesi vizyonunu kavramış
biçimde planlayıp yönetebilelim.
10
Ünlü manken ve sunucu Nefise Karatay ile Eskişehir üzerine
“Eskişehir enerjisi son
derece yüksek bir şehir”
Eskişehir Ticaret Odası tarafından
geçtiğimiz günlerde çok güzel bir
etkinliğe imza atılıyor.
“Fashion Eskişehir” ile Eskişehir’in ilk
moda ve tasarım yarışması
gerçekleştiriliyor.
İsmail arayınca heyecan kaplıyor içimi…
Daha önce hiç defile izlemediğimi fark
ediyorum.
Özenerek hazırlanıyorum.
Eeee o kadar manken podyumda boy
gösterecek bizim de az kendimize güvenimiz
gelsin değil mi?
Organizasyon gerçekten harika...
Ben gazeteciler açısından
değerlendiriyorum.
Çünkü gazeteciler için ünlülerle röportaj
yapmak çok zordur.
Burada her şey sistemli, düzenli, profesyonel…
İsmail, “Özge hadi gel seni bekliyor”
dediklerinde şaşırıyorum elbet…
Ve koşarak gidiyorum ünlülerin yanına…
Sunucu Nefise Karatay’ı yakalıyorum.
Güzel ve düzgün fiziğinin yanında naif bir
kadın görüyorum karşımda…
Mütevazı...
Öyle kaprisleri yok.
Ayaküstü kısa bir sohbet oluyor ama
yetiyor bize…
İlk olarak Eskişehir’i nasıl bulduğunu
soruyorum.
“ESKİŞEHİR HER SENE DEĞİŞİYOR”
Kısa bir düşünmenin ardından yanıtlıyor
Nefise Hanım:
“Daha önce gelmiştim Eskişehir’e. Her
sene değişiyor. 10 sene olmuş ben geleli.
Çok genç, çok dinamik, enerjisi çok yüksek
ayrıca çok modern, hem kültürel hem
sanatsal yönü çok aktif şehrin. Ben her
geldiğimde çok daha gelişmiş buluyorum.
Çok güzel işler var. Müzeleri gezdik. Çok
beğendik.
Ayrıca bu
endüstri
tasarımı
açısından da
güzel işler
yapılmış.
Bizim için
çok güzel bir
iş oldu.”
RÖpoRtAj
Özge Zaim
“KIYMETLİ
BİR
DENEYİM”
Eskişehir
Fashion
hakkındaki
düşüncelerini
merak ediyorum.
Gülümseyerek yanıtlıyor:
“İlk kez gerçekleştiriliyor Eskişehir’de. Dilerim
ki bu geleneksel hale gelir. Devamı
gelir. Organizasyon gayet güzel, profesyonel.
Dediğim gibi çok güzel işler yapılmış.
Hepimiz için çok güzel bir deneyim oldu.
Kıymetli bir deneyim.”
Ardından tasarımlar hakkındaki
düşüncelerini de açıklıyor:
“Çok güzel tasarımlar vardı. Biz çok keyifle
izledik. Hatta uluslar arası olacak
çapta tasarımlar var. İlk olmasına rağmen
kumaşı kullanış şekillerinden, tasarım
detaylarına kadar, kumaş renkleri, dokusu,
doğallığı, tasarımcının kendi meselesini
aktarış şekli o açıdan da verdiği mesaj,
yorumları hepsi bizim için bir kriterdi. Ve
çok güzel bir değerlendirme oldu.”
“MODA HERKESİN KENDİSİNİ
YORUMLAYIŞ ŞEKLİ”
Çok şık olduğunu dile getiriyorum ve
“Nasıl şık olunur” diye sormadan edemiyorum.
Teşekkür ediyor ve ekliyor:
“Bu öğrenilecek bir şey değil, içten gelen
bir şey. Ruh halinize göre. Tabi ki mutlaka
araştırıp incelemek bakmak, modayı da
takip etmek gerekiyor. Kendinize de
yakıştırmak gerekiyor ama sırf moda diye
bir şeyi giymek uygun değil. Her şeyi
vücudu, tipi, karakteri farklı. Bu bir bütün
diye düşünüyorum. İçinizin dışınıza
yansıması diye düşünüyorum. Moda
herkesin kendisini yorumlayış şekli. Evet
modayı da kullanalım ama kendimize göre
yorumlayalım.”
“İŞ PROGRAMI SUNUYORUM”
Son olarak yeni projeler var mı sorusunu
da yanıtlayarak ayrılıyor yanımızdan Nefise
Hanım:
“Şu an da bir iş programı sunuyorum.
TV2’de bir iş dünyası programındayım.
Onun dışında bir şey yok. Zaten pandemi
de olabildiği kadar dikkatli olarak
işlerimizi sürdürmeye gayret ediyoruz.
Böyle işte. Evliyim. Çocuğum var. Onun
eğitimi, okulu, kendi işlerimle de zamanım
doluyor.”
Teşekkür ediyorum hem Nefise Hanım’a
hem de böyle muhteşem bir organizasyona
ev sahipliği yapan Eskişehir Ticaret
Odası Başkanı Metin Güler’e…
11
Şeyma Pelin Kula 17 yaşında ilk romanı “Döngü”yü yazarak, yazarlığa ilk adımını attı
Başka dünyalara
kaçma isteği
yazarlığının da
yolunu açtı
“Birbirini
tanımayan on iki
kişi eski bir
huzurevi
binasında asla
bitmeyecekmiş gibi
görünen bir Döngü'ye
sıkışıp kaldığında ve
her yeni bir Döngü
gününe geçmek için
birini öldürmek
zorunda kaldığında
ne olur? Döngü;
hiçbirimize bunun
farkına varmamız için
fırsat vermeden,
ansızın başlamıştı. İçinden
çıkabilmemiz için
her seferinde birinin
ölmesi gereken, durmadan
tekrar eden bir
lanetti." diye yazıyor
arka kapağında…
12
Şeyma Pelin Kula…
17 yaşında yazarlığa adım atıyor.
“Döngü” adını verdiği bir cinayet kitabı
yazıyor.
Gelişim okullarında okuyor Pelin…
Başarısını konuşmak için buluşuyoruz.
Kızıl saçları ve güzel yüzüyle karşılıyor.
Yazarlığa olan tutkusu kurduğu sözcüklerden,
gözlerindeki ışıltıdan belli…
Kahvelerimiz de geldikten sonra anlatmaya
başlıyor.
Çok uzun cümleleri yok Pelin’in…
Kısa ve net anlatıyor duygularını.
Cümlelerini kitaplarına saklıyor belki de…
Yazarlık tutkusunu anlatırken gözlerinin
içi gülüyor Pelin’in, “Aslında yazarlık
tutkum okumayı öğrendiğimden beri
var. Aynı zamanda kitap okumayı da
çok seviyorum. “
“BAŞKA DÜNYALARA KAÇMAK İS-
TİYORDUM”
Kitabın nasıl oluştuğundan bahsediyor:
“Derslerden çok bunaldığım bir
dönemdeydim. O yüzden kaçacak bir
yer arıyordum. Başka dünyalara kaçmak
istiyordum. Böyle başladı kitap
serüvenim.”
“Pandemi sürecinde mi başladı?” diye
soruyorum, kısaca cevaplıyor:
“Pandemide değil, geçtiğimiz yıl Ağustos
ayında başladı.”
Kitabın içeriğini ondan da dinlemek istiyorum.
Döngü’den bahsettiği an gözlerinin içi
ışıldıyor:
“12 kişinin sürekli tekrarlayan bir güne
sıkışması ve bu günden çıkabilmek için
birbirini öldürmenin gerektiğini
anlatıyor. Bir cinayet romanı…”
“TUTKUYLA YAPTIĞIM BİR İŞ”
Sonra okuyanların çok beğendiğinden
RÖpoRtAj
Özge Zaim
bahsediyor Pelin…
Hatta beklentilerinden çok daha iyi
olduğunu söylediklerini belirtiyor.
“Genç yaşta yazar olmak nasıl bir
duygu?” diye devam ediyorum.
“Çok güzel. Tutkuyla yaptığım bir iş”
yanıtını veriyor.
“İKİ KİTAP YOLDA”
Şimdi iki kitap üzerine daha çalışıyor
Pelin…
“Perilerin tacı ve Deniz kızının şarkısı…”
adını verdiği…
Perilerin tacının fantastik bir kitap
olacağını söylüyor.
Kitabın yarısını tamamlamış bile…
Romanlarını nasıl kurguladığını merak
ettiğimse, “Önce hikayeyi
oluşturuyorum. Sonra yavaş yavaş
işleyerek devam
ediyorum” diyor.
İlk romanının
tamamlanması 4
ayını alıyor
Pelin’in…
500 adet basılıyor.
Ailesi çok mutlu,
genç yaşta yazar
olan kızı oldukları
için gururlu…
Yazarlığın kendisi
için ne ifade
ettiğini
sorduğumda ise
duygularını çok
güzel bir şekilde
özetliyor aslında:
“Yazarlık başka bir
dünyanın içinde
yaşamak. Kafanda
tamamen başka bir
dünyada
yaşıyorsun ve
orada kayboluyorsun.
“
Şiir de yazıyor
Pelin…
Birçok İngilizce şiiri var.
İleriki dönemlerde yazarlık kariyerine
belki de şairliği ekleyecek.
Müzikten de hoşlanıyor.
Yazdığı şarkılar var.
Hayatı “yazmak” üzerine kurulu
Pelin’in…
En çok kitapların tozlu sayfalarında
mutlu…
Sayfaları işleyen bir sanatkar değil midir
aslında yazarlık…
O da genç bir sanatkar…
Sözcükler en iyi arkadaşı…
Geleceğin Elif Şafak’ı, Ayşe Kulin’i, Canan
Tan’ı…
Gurur duyuyorum.
Bütün gençlere örnek olmasını diliyorum.
13
202O Yılı geldiğinde, hiç tanımadığımız
bir sorunla karşılaştık.
Bir önceki yıl Çin’de yaşanan
virüs yayılımını TV’lerden film gibi
izlerken;
“Sanki bize hiç gelemeyecekmiş” hissi
yaşıyorduk.
Ancak yılın daha ilk aylarında, bakanlığın
“Virüs ülkemizde de görüldü” sözleriyle
irkildik.
Buna rağmen hala konunun ne kadar
tehlikeli olduğunu farkına varamıyorduk.
Hastalığın kısa sürede kontrol altına alınacağını
bekliyor, rutin yaşamımıza devam
ediyorduk.
HHH
Tüm bu anlattıklarımız daha dün gibi!
Sonrasını zaten biliyorsunuz…
Adeta bir anda her şey ama her şey değişti.
Sosyal hayatımızdan, iş yaşamımıza
kadar bildiğimiz tüm alışkanlıklar sona erdi.
Evden çalışma dönemi başladı.
Kalabalık alanlara girmek yasaklandı.
Neredeyse her gün uğradığımız
AVM’lerin bile kapılarına kilit vuruldu.
Sonrasında ise bitip tükenmeyen karantinalı
günler.
Ramazan ayında camda pideci beklerken
bulduk kendimizi.
Ekmek arabasının yolunu gözler olduk
günboyu…
Gıda temini için dışarı çıkma serbestliği
tanınan saatleri kolladık.
Hayatımızda ne varsa ama ne varsa aklımızın
ucundan bile geçiremeyeceğimiz bir
MATEMATİK BİLİMİ
BAĞIŞIKLIK DİYOR!
aydogansedat@hotmail.com
şekle bürüdük.
HHH
Sonra, “Tamam kurtuluyoruz, aşı bulundu!”
dediler.
Hepimiz bir an da aşıya koştuk.
Çünkü bilim dedikleri şey, bunun böyle
olması gerektiğini anlatıyordu.
Veyahut bilim adı altında bize pazarlanan
buydu!
İlk dozlar yapıldı.
Sonra “yetmez, daha fazlasını olacaksınız”
dediler.
2, 3, 4 falan derken, bugünlere 5. Doz
aşısı tanılanan kişilerin varlığı ile geldik.
Ve bugün…
Sonuç tam da şu;
“Hala rekorlar kıran bir bulaş sayısı”
HHH
Yaşadığımız şehir en güzel örneği.
Tamamen değişmiş hayatlarımıza rağmen;
Günlerce süren kapanmalara rağmen;
Ve dahası pek çok kez olduğumuz aşılara
rağmen bulaş yaşamayan kimse kalmadı
kentte.
Hatta gelen haberlere göre, Eskişehir’deki
vaka sayısı günlük her yüz kişi de 1
kişiye kadar düşmüş durumda.
HHH
Bu tablo karşısında aklımıza ilk gelen
soru şu;
“Madem hepimiz bu hastalığı yaşayacaktık,
neden bunca zahmete girdik!”
Öyle ya, neredeyse iki yıldır hayatımızı
tümünden bu hastalığa göre değiştirdik.
Geldiğimiz yerde hepsinin boşa olduğunu
anlamaya başladık.
Evet geç oldu ama, “Pandemiler aşı ile
değil, toplum bağışıklığı ile biter” diyenlerin
haklı olduğunu gördük.
HHH
“Evet Eskişehir olarak ülkenin en çok
aşı olan kenti olsakta, en çok vaka görülen
kenti olmaktan kurtulamadık!”
Geriye ise artık tek seçenek kaldı;
“İnsanlık var olduğundan bu yaşanan
tüm pandemilerin toplum bağışılıklığı ile
bittiği gibi, bu pandemiyi de aynı şekilde atlatmak”
O nedenle, şehrimizde yaşanan bunca
vaka artışına bu gözle bakıp, bu yönde değerlendirmek
istiyoruz.
Eskişehir olarak pandemiyi ilk atlatan
kentlerden birisi olmayı istiyoruz.
Gerçi bu iş istemekle olmuyor.
Fakat görünen köy de kılavuz istemiyor.
Evet, biz bu beladan bağışıklık kazanarak
kurtulacağız.
Ve Eskişehir olarak galiba bunu sağlayan
ilk şehir olacağız.
Bilim, bilim diyorlar ya;
İşte matematik bilimi de bunu gösteriyor…
Emine Girgin
eminagirgin@hotmail.com
Hoş geldİn yenİ yaşım!
Her sene bir
şeyler
öğretiyor insana.
Her yaş sana bir şeyler katıyor.
Ben bunca yıl zannettiklerimle,
yaşadıklarım arasındaydım. Mesela
hep birilerini sevebildiğimi zannederdim
ama meğer hiç kimseyi sahiden
çok sevmemişim. 28. Yaşım bana
bunu öğretti. Gerçek anlamda, yürekten;
kızmadan, küsmeden sevebilmeyi.
Hatta gidiyorum demelere
rağmen, daima kalabilmeyi de.
14
Ben 28 yaşımda gerçeklikle tanıştım.
Benim gerçeğimle.. Kalbimin tek
gerçeği.
Bu yüzden hayatın bazı alanlarında
takılıp tökezlesem de, 28. Yaşıma çok
teşekkür edeceğim bugün ben. İyi ki
bana gerçek aşkı yaşattı. Biliyorum
yine hatalara düşeceğim, her alanda
yanlışlarla büyümeye devam
edeceğim. Ama şundan eminim ki
asla pişmanlıklar duymayacağım.
Çünkü her yeni yaşımdan daima “iyi
ki” demeyi öğrendim.
Ne kadar hata yaparsam yapayım,
hayatın neresinde tökezlersem tökezleyeyim,
hiçbir zaman “keşkem” olmayacak.
Yeni yaşımda da.
Merhaba 29!
Sahiden hoş mu geliyorsun kim bilir.
Yaşayarak göreceğim, öğreneceğim
çok şey vardır eminim daha. Bir
şeyleri kazanırken bir şeyleri kaybetmeye
devam edeceğim de. Ama
değişmeyecek şeylerim arasında
gerçekliklerim olacak.
Başkalarının doğrularıyla uzun
“Bitti demedi, hoş çakal demedi,
elveda da demedi... Allah'a
emanet ol hiç demedi,
helallik bile istemedi. Gitti, sadece
gitti” diyor bir şarkısında
Ahmet Kaya…
Anlamlı diyor, derken kalbinin
orta yerine dokunarak diyor.
Bazen öyle bir diyor ki, kadife
sesini dinlerken insan, “Benim
için demiş” diyor.
Ahmet Kaya…
Zamanın en riskli sanatçılarından…
Riskli olması kimliğinden…
Dinlemek cesaret ister.
Cesursan plakta çalar onun kadife
sesi…
Eee, her zor şeyin bedeli vardır
değil mi?
Siyasi kimliğiyle öne çıktı ama
her kesimin sanatçısıydı Ahmet
Kaya…
Sağ cenah bile onun varlığını, sanatçı
kimliğini inkar edemedi.
Gidin bir mekana, sesi arka fondan
kadife kadife yankılanır.
Orada gibi…
Yüreğine dokunur.
Sanki karşında oturur.
Her şarkısında dertleşirim
onunla…
“Ne gördün bu kadar da sesine
AHMET
KAYA…
Özge Zaim
ozgezaim1@gmail.com
tecrübe oldu” diye sorarım.
Kirli sakalı, hafif ağaran saçları,
yüzünde hafif tebessümle karşımda
durur.
Yanıt verir.
“İhanetin zincirini tutan utansın.
Dönüp arkasına bakan utansın. Dost
diye bağrıma bastığım insanlar, arkamı
dönünce vuran utansın.”
Hep mi diye devam ederim, hep
mi sırtından vuruldun?
Yüzünde beliren çizgiler netleşir
de konuşur.
Her soruma vardır bir yanıtı şarkılarından…
Sanki bir gün sorulacağını biliyor
gibi…
Öyle hazır cümleler…
“Yalnızlığım benim pasaklı kontesim,
ne kadar rezil olursak o kadar
iyi.”
Nasıl buralara geldin, nasıl Ahmet
Kaya oldu diye devam ederim.
Yüzünde kederli bir ifade: “Dibine
vurmuş gecelerden geldim, yalanım
yok. Bir cebimde küfür, bir cebimde
çocuklara şekerle yaşadım.
Hepinizin gurbetindeyim şimdi.”
Peki diye ekliyorum, “Aşk nedir
Ahmet Kaya’nın gözünde…”
Yine sesindeki yanık tınıyla bir
bestesinden örnek verir:
“Bir kenar mahalleliyim, mecburen
uzaktan severim…”
Elini öpmek isterim o an…
Ahmet Kaya şaşırtmaz, her
zaman ki asil tavrıyla hiçbir zaman
eğilme der gibi bakar gözlerimin
içine…
Ona da bu yakışır derim.
Dertleşmek iyi gelir.
Yeşil montuma uzanırken elim…
Arkama dönerim ki…
Yavaş yavaş gidiyor.
Bu kez ben bağırırım arkasından…
“Ben hep uçurum kıyılarında dolaşmayı,
hep rüzgara karşı koşmayı,
uğultulu bir hayatın sesini ve öfkesini
ciğerlerimde hissetmeyi, aşkı, devrimleri,
başkaldırmayı, muhalif olmayı,
cesareti sevdim ve böyle
yaşadım.”
Duydu, bilirim.
Güldü.
Gözünün kenarında ufak bir yaşla
tebessüm etti.
Eminim.
zamandır ilgilenmiyorum.
Ben
yine kendi
doğrularımla ve
ya yanlışlarımla
büyümeye devam
edeceğim.
Eleştirilmekten
yine korkmadan,
cesaretimi de
hiçbir zaman kaybetmeden.
Gücüm ve yaşam
enerjim benimle
kaldığı sürece, 29.
Yaşımın karşıma
çıkaracağı engellerin
ya da
zorlukların
üstesinden
gelebilirim diye
düşünüyorum.
Yani inşallah..
Eh! Hadi hoş geldin bakalım 29uncu
yaşım. Çok üzmeden, çok incitmeden,
hatta daha çok mutlu etmek için
gelmişsindir umarım.
15
Resim Öğretmeni Semra Yıldırım aynı zamanda fotoğraf sanatçısı. Her iki sanat
dalına da tutkun olan Yıldırım “Aslında aralarında çok ince bir çizgi var” diyor
“Yüzü hikaye anlatan insanları
fotoğraflamayı seviyorum”
Resim Öğretmeni Semra
Yıldırım…
Aynı zamanda fotoğraf
sanatıyla ilgileniyor.
Aralarında ince bir çizgi
olan iki sanat dalı…
İkisine de yakın Semra
Hanım…
Paletle de mutlu objektifle
de…
Ama flaşların patlaması ona
daha keyif veriyor.
“En çok yüzü hikaye anlatan
insanların fotoğraflarını
çekmeyi seviyorum” diyor
kendisini anlatırken…
Islak battaniyelerde ısınan
çocukları, çadırlarda kalan
göçmenleri çekerken mutlu…
İki sanat dalını yapan birini
yakalamışım, o meşhur
soruyu sormadan da
edemiyorum:
“Siz hem resim
öğretmenisiniz hem
fotoğrafçı. Resmimi çeker
misin sözüne sinir oluyor
musunuz?”
Kahkahayla yanıt veriyor:
“Eskiden fotoğraf sanatı
yaygın değildi. Şimdi ki gibi
teknik içerik yoktu zaten. O
yüzden resim çekme sözü
yaygındı” diyor.
16
Öncelikle sizi tanıyalım mı?
Semra Yıldırım. Gazi Üniversitesi Resim
bölümü mezunuyum. Eskişehir’de sanat
alanında yüksek lisans yaptım. Haa tayin
olarak eğitim alanında geldim. Yüksek
lisansı yaptıktan sonra burada kaldım. Daha
sonra Anadolu Üniversitesi Fotoğrafçılık
bölümünü de bitirdim. Şu an da Hacı Süleyman
Çakır Lisesi’nde Resim öğretmenliği
yapıyorum. 26. yılımı çalışıyorum.
Resme ilginiz nasıl başladı?
Küçüklükten gelen yetenekler vardır ya
hani. Etramdaki insanlar resim yapıyordu.
Ondan etkilendim. Resim kursuna giim. O
şekilde resme yönlendim.
Fotoğraf hayatınıza nasıl girdi?
Fotoğraf bizim zorunlu ana dersimizdi.
Aslında fotoğrafçılık dersimiz vardı. Hep bir
isteğim de vardı ama bir
türlü rsatım olmadı.
Okullarda akıllı tahtalara
geçtikten sonra
öğrencilere materyal
olsun diye fotoğraf çekmek
istedim. Makineyi
aldım, mesela bir manzara
resmini yaptırmak
istiyorsunuz, öğrencinin
gidip de yapma şansı yok.
Bir manzara resmi
yaptırmak istiyorsunuz.
Nereden bulacaksınız?
Tabi ki fotoğraan. Şu an
da birçok ünlü ressamlar
bile fotoğraan
faydalanır. Önüne koyarlar.
Oradan çalışırlar.
Ben de derste
öğrencilere arşiv olsun
diye, kaynak oluşturmak
için rastgele fotoğraf
çektim. Ne gerekiyorsa,
kuş fotoğra gerekiyorsa
kuş fotoğra çektim.
Onları biriktirdim.
Sonra zamanla fotoğraf
sitelerine baktım. Benim
çektiğim fotoğraan
daha kötü yayınlanıyor.
Dedim ki kendi kendime
ben de paylaşayım.
Sonrasında daha özenli, daha sanatsal çekmeye
başladım. Fotoğraf da zaten çektikçe
bağımlılık yapıyor. Resimle de çok yakın.
Görsel estetiği olarak, sanatsal bakış açısı
olarak ortak birçok yön var. O yüzden çekmeye
başladım. Çok eski bir süreç de
değil.2015 yılında aldım makineyi. Bu süreç
içerisine pandemi girdi. Birçok şey girdi. Şu
anda çok fazla çekme imkanımız yok ama
yine de bir şeyler yapıyoruz. EFSAD’ın proje
grubundayım. Orada çalışmalara
katılıyorum. Kopmada, bu süreçte bitince
daha iyi şeyler yapacağız.
Resim mi gönlünüz de daha ağır basıyor
fotoğraf mı?
Şu an da fotoğrafa daha çok yer ayırıyorum.
Resim tabi ki okulda kalıyor. Öğretmenlik
alanında kalıyor ama tabi ki resim yapmayı
da hep istiyorum ama gerçekten çok geniş
zaman gerekiyor resim için. Konsantre
olmam gerekiyor, en az 3-5 saat vakit
ayırmam gerekiyor. Onun için süre yok.
Emekliliğe az kaldı. Emekli olunca rahat
rahat hem resim hem fotoğraf yani sanatla
ilgilenmek, yaşamak istiyorum.
“RESİM YAPILIR, FOTOĞRAF ÇEKİLİR”
Fotoğraf makinesini gördükleri zaman
“Resmimizi çeker misiniz” diyen kişiler
olur ya. Fotoğrafçılar çok kızar o söze…
Siz de kızıyor musunuz?
Resim yapılır, fotoğraf çekilir. Fotoğraf
sanatı çok yeni. Eskiden beri mutlaka vardı
ama sanat olarak çok yeni. Bu kadar yaygın,
bu kadar halka inmedi. Herkes şimdi iyi de
olsa kötü de olsa fotoğraf sanatını biliyor.
Eskiden yoktu. Biz üniversitede okurken bile
fotoğrafçılık dersi vardı ama hocamız
akademisyen değildi. Fotoğraf dükkanı olan
bir kişi bize fotoğrafçılık dersi veriyordu.
Hadi gidin portre çekip gelin, güzel olmuş
derdi. Şimdi ki gibi teknik içerik yoktu zaten.
O yüzden resim çekme sözü yaygındı.
Hedefleriniz nelerdir? Sergi açma
düşünceniz var mı?
Sergiyi açmış olmak için açmak istemiyorum.
Fotoğraf sergisi açtım demek çok da
anlamlı değil. Birçok şeyi öğrenmek, denemek,
daha iyi yapmak, o yüzden sayfamda
da görürsünüz. Bir renkli var, bir portre var,
siyah beyaz var. Birçok şeyi deneyip görmek
istiyorum. Öğrenmek istiyorum. Bunu iyice
özümsedikten, kendi stilimi, tarzımı
oluşturduktan sonra sergi planım olabilir.
Şimdi öyle bir hedefim yok.
En unutamadığınız fotoğraf kompozisyonu
nedir?
Göçmenler gelmişti, çadırlarda kalıyordu.
Çocukla ıslak baaniyelerde ısınıyordu.
Bunu söyleyince çok klasik bir konu gibi duruyor
ama o çocukların fotoğranı çektiğim
zaman, aynı zamanda konuştuğum zaman
çok etkilenmiştim. Çocuklar beni
bırakmıyordu, o kadar sevgiye hasretlerdi.
Onların o koşullarını unutamıyorum.
En çok hangi alanda çalışmayı seviyorsunuz?
Yüzü bir hikaye anlatan, yaşadıkları gerçeklerin
ayrılmaz parçalarına dönüşen
insanların portrelerini çekmeyi seviyorum.
Acılarına dokunmak, hissetmek istiyorum.
Ve bu görüntüleri kendi kurguladığım
dünyada fotoğraflara dönüştürüyorum.
Doğadaki gözlemlerimi, kendi öznel bakış
açımla, farklı kurgularla
anlatmayı seviyorum.
“FOTOĞRAF KENDİ İÇ
DÜNYAMIZ”
Fotoğraf nedir size göre?
Fotoğraf çekmek; insanlara
yaşadığımız dünyayı anlatma
çabası. Görsel hazamızda biriktirdiklerimiz
aslında. Kendimize
yakın olanı haa kendi iç
dünyamız.
EFSAD’ın sizin için anlamı
nedir?
EFSAD bana bir anlamda okul
oldu. Kendimi geliştireceğim, bir
çok farklı alanda çalışmalar
yapma imkanı bulduğum bir
okul… Proje grubunda
çalışmalara katılıyorum.
Yaşadığımız bu pandemi
sürecinde çok fazla fotoğraf
çekme imkanı bulamasam da ilerleyen
süreçte devam etmek
istiyorum. Birçok alanda eksik
ve yeterli olmayan yönlerimi tamamlamak
bunu yaparken de fotoğra günlük
hayatımın bir parçası ve yaşamdan keyif
alma alanı olarak görüyorum. Ve her daim
öğrenme çabası içerisinde olmak istiyorum.
Son olarak ne söylemek istersiniz?
Çalıştığım her okulda fotoğrafçılık kursu
açıyorum. Yıl sonunda fotoğraf sergisi mutlaka
yapıyoruz. Fotoğraan ödüllerimiz var.
Mansiyon alan, bakanlıktan fotoğraf makinesi
ödülü alan öğrencilerim var.
Öğrencilerime fotoğraf sanatını bilincini
vermek istiyorum. Tamam hepsi fotoğraf
sanatçısı olması ama genel kültür anlamında
göstermek istiyorum.
RÖpoRtAj
Özge Zaim
17
Kazım Kurt’tan bir sosyal belediyecilik örneği daha
Gençlere sınava
hazırlık desteği
Çocukların ve
gençlerin hak ettikleri
kaliteli,
eşit, laik bir eğitim
alabilmesi
için çalışmalarını
sürdüren Odunpazarı
Belediye
Başkanı Kazım
Kurt’tan sınavlara
hazırlanan gençler
için yeni bir
hamle geldi. Sınavlara
hazırlanan
ve kitap
fiyatlarında yaşanan
artışla mağduriyetleri
katlanan ihtiyaç
sahibi öğrencilere,
Odunpazarı
Belediye Başkanı
Kazım Kurt’un talimatı
ile konu
anlatımlı soru
bankaları dağıtıldı.
18
Halk Market tarafından 500
8’inci sınıf, 500’de 12’nci sınıf
olmak üzere toplam 1000 öğrenciye
soru bankası dağıtıldı.
Kitaplar, Halk Market’te kaydı
bulunan ihtiyaç sahipleri ailelerin
çocukları ve Odunpazarı
Belediyesi Halk Merkezlerine
kayıt yaptıran 8.
ve 12. sınıf öğrencilerine
verildi.
BAŞKAN
KURT’TAN SI-
NAVLARA HA-
ZIRLANAN
ÖĞRENCİLERE
MEKTUP
Halk Market’e gelerek,
kitaplarını
alan öğrenciler,
kendilerine verdiği
destek için
Odunpazarı Belediye
Başkanı
Kazım Kurt’a teşekkür
etti. Kitapların
içine
konulan mektupla
öğrencilere
seslenen Başkan
Kurt, mektubunda
şu sözlere
yer verdi:
“Kıymetli öğrenciler…
Odunpazarı Belediyesi olarak,
mesleki geleceğinizi, belki de
hayatınızı belirleyecek olan sınavlara
hazırlanma sürecinizde
sizlere sunduğumuz bu kitapların
sınavlardaki başarınıza
katkı sağlayacağına inanıyorum.
Sevgili gençler,
Bilgi ve iletişim teknolojilerinin
insan hayatının her alanını, her
anını etkilediği bir çağda yaşıyoruz.
Yeni bilgiler, fırsatlar ve
araçlar, öğrenme ve öğretme
süreçlerimizi en önemlisi de
hayata bakış açımızı,
beklentilerimizi etkiliyor.
Sizler, Ulu Önder
Mustafa Kemal Atatürk’ün
bize işaret ettiği
bilimin ve aklın
yolundan ayrılmayın.
Evet, bu sınavlar çok
önemli, ama hayatınızın
sonu da değil. Sınav
sisteminin sizleri birer
yarış atına çevirerek;
hayatınızı saatlerle sınırlamasına
asla izin
vermeyin. Derslerinize,
sınavlarınıza çalışın;
ancak hayal etmekten,
gelecek güzel günlere
inanmaktan kısacası
umut etmekten de vazgeçmeyin.
Sizlere derslerinizde,
sınavlarınızda ve hayatınızda
başarılar diliyorum.
Odunpazarı
Belediyesi olarak her
zaman yanınızda olduğumuzu
unutmayın.”
Odunpazarı Belediyesi, yılbaşında ihtiyaç sahibi vatandaşları unutmadı
Odunpazarı’ndan
yeni yıl morali
Odunpazarı Belediyesi Aşevi, yeni yıla girerken
de ihtiyaç sahiplerini unutmadı. Erdal İnönü Halk
Merkezi Aşevi Yemek Dağıtım Noktası ve Aşevine
yemeklerini almaya gelen ihtiyaç sahipleri yeni
yılı Odunpazarı Belediyesi ile gülerek karşıladı.
Modern donanıma sahip Aşevi’nde titizlikle hazırlanan
yemekler, ihtiyaç sahiplerine dağıtılırken,
bir taraftan da hazırlanan yılbaşı paketleri takdim
edildi. Belediyenin yılbaşı günü sağladığı
destek büyük takdir gördü.
Yıl boyunca ihtiyaç sahibi vatandaşların
yanında olan Odunpazarı
Belediyesi Aşevi, yeni yılda da
ihtiyaç sahiplerini unutmadı.
Erdal İnönü Halk Merkezi Aşevi
Yemek Dağıtım Noktası ve Aşevine
yemeklerini almaya gelen
ihtiyaç sahiplerine yemeklerinin
yanı sıra, yılbaşı paketi de dağıtıldı.
Yeni yıl mesaisi, Aşevi’nde erken
başladı. Yemek hazırlıklarına sabahın
erken saatlerinde başlayan
Aşevi personeli, ihtiyaç sahibi vatandaşlar
için yeni yıl paketleri
de hazırladı. Modern donanıma
sahip Aşevi’nde titizlikle hazırlanan
yemekler, Erdal İnönü Halk
Merkezi Aşevi Yemek Dağıtım
Noktası ve Aşevinde ihtiyaç sahiplerine
dağıtılırken, bir taraftan
da hazırlanan yılbaşı paketleri
takdim edildi.
Aşevi bahçesinde ve Erdal İnönü
Halk Merkezi Aşevi Yemek Dağıtım
Noktası’nda gerçekleştirilen
yeni yıl kutlamasında, sosyal mesafenin
korunmasına önem verildi.
Vatandaşlara hediye
paketlerini ulaştıran Aşevi yetkilileri,
vatandaşların yeni yılını
kutladı.
19
Eskişehir’in ilk moda tasarım yarışması olan Fashion Eskişehir
Fashion Eskişehir moda
Eskişehir’in ilk moda tasarım
yarışması olan ve muhteşem bir
defile ve ödül töreniyle tamamlanan
Fashion Eskişehir hem
törene katılanlar hem de moda
dünyasına yön verenler tarafından
tam not aldı.
Yenilikçi Geçmişin Gücü temasıyla
Eskişehir Ticaret Odası tarafından
düzenlenen Fashion Eskişehir Moda
Tasarım Yarışması muhteşem finaliyle
sona erdi. Ticaret
Bakanlığı’nın desteğiyle, Eskişehir
Teknik Üniversitesi ve TOBB
Eskişehir İl Kadın Girişimciler Kurulu’nun
işbirliğinde düzenlenen
yarışmanın ödül töreni ve defilesi
Vehbi Koç Kongre Merkezi’nde
gerçekleştirildi. İş dünyası, protokol,
moda camiasının önde gelen
isimlerinin katıldığı ve Türkiye’nin
dört bir yanından konukların yer
aldığı tören ve defile öncesinde
yarışma için hazırlanan kısa film
gösterildi.
Odası Başkanı Metin Güler,
Eskişehir’in moda sektörüne katkı
sağlayacak önemli bir adım atmaktan
dolayı heyecan ve gurur
duyduklarını dile getirdi. Fashion
Eskişehir Moda Tasarım Yarışması
ile Eskişehir’i moda tasarımında da
önemli bir yere getirebilmeyi
amaçladıklarını belirten Güler, projeye
Türkiye’nin dört bir yanından
340 genç modacının başvuru
yaptığını ve 15 modacının finale
kalma başarısı gösterdiğini kaydetti.
Güler ayrıca Fashion
Eskişehir Moda Tasarım
Yarışması’na verilen katkının önemini
vurgulayarak, yarışmaya katkı
sağlayan kuruluşlara, kurumlara,
modaevlerine ve jüri üyelerine
teşekkür etti.
Yarışma moda tasarımında
Eskişehir’i harekete geçirecek
Gazeteci ve Yazar Ece Vahapoğlu
Alpay’ın sunuculuğunu üstlendiği
törende konuşan Eskişehir Ticaret
20
muhteşem bir defile ve ödül töreni ile sonuçlandı
dünyasını büyüledi
Dereceye girenler hem para ödülü
hem de yurt dışında eğitim hakkı
kazandı
Yarışmada finale kalan 15
yarışmacının tasarımları defileyle
podyuma taşındı. Asil Çağıl’ın koreografisiyle
gerçekleştirilen defile
izleyicilerden büyük beğeni topladı.
Yarışmada Prof.Cafer Arslan, Didem
Taslan, Elif Gürkaynak, Emel
Yıldırım, Emre Erdemoğlu, Emre
Sarar, Eray Köseoğlu, Erol Albayrak,
Gülay Kamaz, Gürdal Abacı, Hacer
Özil, Cihan Nacar, İdil Demirel,
Kerem Can Apaydın, Muammer
Kapucuoğlu, Nazım Kanpolat, Nefise
Karatay, Nilgün Okutan, Prof.
Dr. Sedefhan Oğuz, Sema Güral
Sürmeli, Ümit Temurçin, Sibil
Çetinkaya, Dr. Öğretim Üyesi Şakir
Özüdoğru ve Uğurkan Erez’in
oluşturduğu jüri tarafından gelinlik,
abiye ve gündelik kıyafet kategorilerinde
9 yarışmacının tasarımı
değerlendirildi.
3 kategoride 9 genç modacı dereceye
girdi
Jüri tarafından yapılan
değerlendirmede, Fashion Eskişehir
Moda Tasarım Yarışması
Yarışması’nda gelinlik kategorisinde
Umut Bakır birinci, Aytül
Akdoğan Öneme ikinci, Özge Turunç
üçüncü, Su Dura dördüncü, Buse
Barlas beşinci oldu. Abiye kategorisinde
Öztürk Yıkılmaz birinci,
Özlem Yelekin ikinci, Kübra Öztürk
üçüncü, İzel Sandıkçı dördüncü,
Irmak Belen Esen beşinci oldu. Gündelik
kıyafet kategorisinde ise Dilara
Övet birinci, Gamze Şahin
ikinci, Asena Kılıçarslan üçüncü,
Fatıma Boyraz dördüncü, Asya
Özden beşinci oldu. Yarışmada ilk
üçe girenler para ödülünün yanı
sıra yurt dışında staj ve eğitim almaya
da hak kazandı. Törende finale
kalan yarışmacılara ve
yarışmaya katkıda bulunan
modaevlerine ve paydaşlara da
teşekkür beratı takdim edildi.
21
Doç. Dr. Erhan Arslan ve eşi Dr. Berna Arslan’ın birlikte kaleme aldığı kitap
özellikle Basın-Yayın Fakültesi öğrencileri için kaynak niteliği taşıyor
“Dış politika haberciliği ve
medya içerikleri” kitaplaştı.
Önemli bir kaynak oldu
Mersin Üniversitesi-
İletişim Fakültesi- Gazetecilik
bölümünü bitirdim.
2011 yılında mezun
olmuşum.
Dile kolay 12 yıl…
Mersin’de Eskişehirli bulmak
kolay değil elbet…
İnsan hasret kalıyor bazen
hemşerisine…
Erhan ve Berna Arslan Hocamla
tanışmam üniversite
yıllarına dayanıyor.
Kendilerini tanıttıklarında,
Eskişehirli olduklarını söyledikleri
zaman ben de garip bir
heyecan…
Memleket havasını içime çekiyorum
sanki…
O zaman 4.sınıfım…
Bir yıl boyunca gazetecilik üzerine
akademik bilgilerinden
yararlanıyorum Erhan ve Berna
Hoca’nın…
Donanımlı, anlayışlı, mütevazi
çift…
Yeni bir kitap çıkardıklarını da
sosyal medya üzerinde görüyorum.
Hemen yazıyorum Erhan Hocam’a…
Birlikte “Dış Politika Haberciliği
ve Medya İçerikleri” isimli bir
kitap kaleme almışlar.
Yıllar yıllar sonra insan üzerinde
emeği geçen biriyle
söyleşi yapınca…
Hem duygulanıyor hem
gururlanıyor insan…
Mersin’e memleket havasını
gönderiyorum, Eskişehir’e
Mersin’in sıcağını getiriyorum.
Hoş geldiniz o halde…
22
Hocam sizi yakından tanıyorum ama meslekteki o klasik
soruyu sorarak başlayalım.. Biraz sizi tanıyalım mı?
Özge öncelikle çok sevgili İstikbal okuyucuları ile bizleri
buluşturduğun için sana teşekkürlerimizi sunmak isterim.
Ben Erhan Arslan. Eskişehir’de 1971 yılında doğdum.
Anadolu Üniversitesi İletişim Fakültesi Basın ve Yayıncılık
Bölümü’nden 1994’de mezun oldum. Öğrenciliğim
dö¬ne¬minde Eskişehir Mega Radyo’da haber müdürlüğü
ve “Hattın Diğer Ucu”, “SineMega”, “Politika Gündemi” gibi
programların yapımcılığını ve sunuculuğunu üstlendim. Şu
an yayın hayatında olmayan bu radyoyu okuyucularınızdan
hatırlayanlar olacaktır. Eskişehir’de 90’lı yılların ortalarında
en kaliteli radyolarından biriydi. Bizim de haber bültenlerimizin
ve programlarımızın çok ciddi oranlarda dinleyici
kitlesi vardı. O dönemler radyoların sadece bir müzik kutusu
olmadığı; kültür-sanat, politika, sağlık, hukuk, spor ve
hatta çocuk programlarının olduğu bir dönemdi. Lisans
eğitimim sonrasında mezun olduğum Anadolu Üniversitesi’nde;
yüksek lisans ve doktora çalışmalarımı
tamamladım. Akademisyenliğe Akdeniz Üniversitesi’nde
1995 yılın¬da başladım. Halen Mersin Üniversitesi Gazetecilik
Bölümü’n¬de öğretim üyesi olarak doçent doktor
unvanı ile görev yapmaktayım. Çeşitli ulusal ve uluslararası
projelerde yer aldım. Haber analizi araştırmalarında “içerik”
ve “söylem” analizlerini bir arada kullanarak Türkiye’de ilk
“hibrit” çalış¬maları gerçekleştirdim. Elimden geldiğince
yazdığım kitaplar, makaleler ve bildiriler ile öğrencilerime
ve alana katkı sunmaya çalışıyorum. Evli 2 çocuk
babasıyım ve ailece Eskişehirsporluyuz.
Ben de Berna Arslan: Eşim Erhan gibi Anadolu Üniversitesi
İletişim Fakültesi Basın ve Yayıncılık Bölümü’nden 1994
yılında mezun oldum. Erhan ile aynı sınıftaydık.
Öğrenciliğim boyunca Anadolu Üniversitesi Basın Halkla
İlişkiler Müdürlüğünde Burslu öğrenci olarak çalıştım. Genç
yaşta çalışma hayatıyla tanışmak, özellikle de Anadolu
Üniversitesi gibi güçlü bir kurumsal yapıya sahip bir organizasyonun
içinde olmak benim için çok anlamlıydı. O
dönemlerde edindiğim bilgi ve deneyimlerin önemini,
mesleğimin her anında bana ne kadar büyük bir değer
kattığını, hep hissetmişimdir. Yine aynı üniversiteden 1997
yılında yüksek lisans derecemi aldım. Doktora eğitimini
2006 yılında Ege Üniversitesi, Gazetecilik Anabilim Dalı’nda
tamamladım. Dr. Öğr. Gör. olarak 1996-2010 yılları arasında
Akdeniz Üniversitesi’nde görev yaptım. 2010 Yılından
itibaren Mersin Üniversitesi İletişim Fakültesi Gazetecilik
Bölümünde öğretim üyesi olarak çalışmaktayım. Kurumsal
İletişim, Medya ve Etik, Toplumsal Cinsiyet ve Medya,
Medya Okuryazarlığı, Medya Metinlerinin Analizi başlıca
ilgi alanlarım arasındadır. İletişime Giriş, Medya Etiği, Basın
İşletmeciliği, Yerel Gazetecilik, Toplumsal Cinsiyet ve
Medya, Medya Okuryazarlığı gibi dersleri yürütmekteyim.
Ulusal-uluslararası alan yazında yayınlanmış kitap
editörlüğü, kitap bölümlerinde yazarlık, makale ve bilimsel
etkinliklerde sunulmuş bildirileri içeren bilimsel
çalışmalarım bulunmaktadır. Kadın Odaklı Habercilik
alanında, medya metinlerinin analizine yönelik çalışmalar
yapmaktayım. Akademik çalışmalarımın yanı sıra ayrıca
“Topluma Hizmet” kapsamında pek çok özel ve resmi
kurum-kuruluşta alanıma yönelik hizmet içi eğitimler ve
konferanslar vermekteyim.
Yeni bir kitap yayınladınız. "Dış Politika Haberciliği ve
Medya İçerikleri" isimli kitabınız okuyucular ile buluştu.
Nasıl ortaya çıktı bu kitap?
Erhan Arslan: Bu kitap aslında eşim Berna ile akademik
emeklerimizi birleştirdiğimiz bir kitap. Benim doktora
tezim Avrupa Birliği ve Türk Medyası, Berna hocanın ise
Kıbrıs Sorunu ve Türk Medyası üzerine odaklanmıştı. Doktora
tezlerimize güncel veriler ekleyerek ve kitapta yeni
bölümler oluşturarak bu çalışmayı ortaya çıkardık. Literatürk
Academia Yayınevi’nden çıkan bu kitap hakkında
kısaca okuyucularımıza bilgi vermek isterim. Bu
kitap dış politika ve medya ilişkisini hem
kavramsal çerçeveden hem de haber içerikleri
üzerinden irdelemeyi amaçlamakta. “Dış Politika
Haberciliği ve Medya İçerikleri” adlı kitabımız üç
bölümden oluşmakta. Kitabımızı yazarken kuramsal
altyapısının oluşturulması için yaklaşık
100 kaynaktan yararlandık. Dış politika haberlerini
nicel ve nitel yönden irdelemek adına
1464 dış politika haberini içerik ve söylem analizi
yöntemleri ile çözümledik.
Berna Arslan: Dış politika haberciliği konusunda
alanda çok az eserin olması bizi böyle bir
çalışmayı ortaya çıkarmak konusunda motive
etti. Bu alanda yazılmış kitap sayısı neredeyse
bir elin parmaklarını geçmeyecek kadar az. Biz
de hem öğrencilerimize hem de bu alanda
çalışan meslektaşlarımıza bir katkı sağlamak
adına bu çalışmayı gerçekleştirdik. Kitabın birinci
bölümünde Haber, Siyasal Temsil ve Dış Politika
Haberciliği konuları üzerinde durduk. Haberi
kavramsal ve kuramsal açılardan ele aldıktan
sonra, siyasi hegemonyanın medyada temsil
biçimlerini irdeledik. İlk bölümün son konularını
ise dış politika ve medya oluşturdu. Dış politika
muhabirinin taşıması gereken temel özellikleri,
ideal bir dış politika haberini ve dış politika
haberlerindeki temel sorunları kitabın birinci
bölümünde detaylandırdık. Kitabın ikinci
bölümünde Kıbrıs ve üçüncü bölümünde ise
Avrupa Birliği ile ilgili haberlerin detaylı bir
çözümlemesini gerçekleştirdik.
Neden dış politika?
Erhan Arslan: Dış politika, bir devletin diğer devletler
-uluslararası aktörler- ile gerçekleştirdiği
tüm ilişkileri ve bu ilişkiler ağındaki kısa/uzun vadeli ereklerine
ulaşmada oluşturduğu siyasayı içine alan bir
kavram. Dolayısıyla dış politika sadece devletler
arasındaki görünen ilişkiler ağından ibaret olmayıp bir
ülkenin kaderini de belirleyen; derin çıkar çatışmalarını,
kendine özgü diplomatik usulleri, ekonomik ve kültürel
hâkimiyeti, gücü ve oyun kurucu olabilmek stratejilerini
bünyesinde barındırmakta. İşte tam da bu noktadan
hareketle sorunuzu yanıtlamak mümkün. Dış politika hem
iç hem de dış dinamikler açısından çok önemli bir role
sahip. Medya ise tüm bu erek ve stratejilerin kavşak
noktasında yer almakta. Bu kitap dış politikayı ve medya
içerikleri çerçevesinden hem de haber içerikleri üzerinden
irdelemeyi amaçlamakta.
Berna Arslan: Dış politikayı aslında sadece dış politika sahnesindeki
aktörleri ilgilendirmiyor. Dış politikadaki
gelişmeler ülkedeki tüm kurum, kuruluş ve yurttaşları
doğrudan ya da potansiyel olarak etkilemektedir. Medya
ve onun etkin içeriği olan haber bu etkileşimin içerisinde
en önemli rolü oynamaktadır. Biz de uzmanlık alanımız
itibarıyla bu noktaya odaklanarak, dış politikayı medya
içerikleri üzerinden anlamaya ve anlatmaya çalıştık.
Berna Hocamla aynı an da kitap yazmanız da dikkat çekici.
Birbirinize ilham mı oldunuz?
Erhan Arslan: Berna Hoca ile yaklaşık 25 yıllık bir
yolcuğun içerisindeyiz. Bu süreçte beraber birçok
akademik çalışmaya da imza attık. Sonuçta akademik
yaşam okuldaki mesai bitince bitmiyor. Evde de devam
ediyor. Biz evde akademik çalışmalar bağlamında kitap,
makale, bildiri ve projeler üretmeye devam ediyoruz. Evde
bazen farklı odalarda bazen de aynı bilgisayarın başında
çalışıyoruz. Aslında bu durum bize çalışmalarımızın daha
hızlı olgunlaşması açısından önemli bir avantaj sağlıyor.
Berna Arslan: Evet biz 25 yıldır meslek hayatımızda yan
yana odalarda, omuz omuza çalışıyoruz. Aynı bölüm
mezunu olmamız itibariyle de elbette ki akademik
çalışmalarımızda da birlikte yürüttüğümüz projelerimiz
oluyor. Bu kitap da aslında dış politika haberciliği alanında
yapılan sınırlı sayıda çalışmanın olmasından dolayı
duyduğumuz bir gereksinimdi. Doktora çalışmalarımızın bu
yönde olması nedeniyle bu birikimlerimizi paylaşmak istedik.
Her an birlikte olmak aslına bakarsanız çalışmalarımızı
da sürekli kılıyor.
Kitaba gelen tepkiler nasıl?
Erhan Arslan: Kitabımız daha çok yeni. Daha mürekkebin
kokusu üzerinde. Ama bu kısa süreçte kitap ile en sık
duyduğumuz söz “Bu alanda çok eksik vardı. Dış politika
haberciliği alanında çalışmak isteyenler için güzel olmuş.”
ifadesi. Umarız okuru ve yararlananı bol olur. Tek dileğimiz
bu aslında.
“DİJİTAL MEDYAYA EVRİLİYORUZ”
Mersin Üniversitesinde öğretim görevlisisiniz. Yeni
medya düzenini nasıl değerlendiriyorsunuz?
Erhan Arslan: Konvansiyonel medya dijital medyaya doğru
evrilmekte. Artık iletişimin daha hızlı ve büyük hacimli
veri ile gerçekleştiğini görüyoruz. Ulaşılabilen bilgi geçmişe
göre daha çok. Artık kontrol alıcıda diyebiliriz. Alıcı kendisine
sunulan geniş içerik seçkisinden ihtiyaç ve
beğenilerine göre seçim yapabilme şansına sahip. Ayrıca
içerik üreticileri çoklu ortamlar vasıtasıyla mesajlarını
farklı kaynaklardan hedef kitleye iletebilme şansına sahip.
Fakat bu noktada ortaya çıkan mesaj yoğunluğu ve iletişim
araçlarının çeşitliliği bence temelde iki soruyu akla getirmekte.
Bunlardan ilki birey bunca ileti
bombardımanından ne kadar fayda sağlayabiliyor? New
York Times’da yer verilen bir araştırmaya göre birey
günde ortalama 3 bin ile 20 bin mesaja mesaj ile karşı
karşıya kalıyor. İletişim araçlarındaki niceliksel artış
düşünüldüğünde bu rakam daha da yukarılara
tırmanmakta. İşte o yüzden hızla akıp giden iletiler
dünyasında gençler “konuşmak” yerine “kelimeleşiyor”.
Düşüncelerini kâğıda dökmekte ise ciddi anlamda
zorlanıyorlar. Birey karmaşık ve derinlikli mesajlar yerine
daha basit ve anlaşılır mesajları tercih ediyor. Çünkü maruz
kaldığı ileti sayısı her geçen gün giderek artıyor. İkinci soru
ise toplumun tüm kesimleri bu iletişim teknolojilerinden
eşit yararlanabiliyor mu? Yani yeni iletişim düzeni
toplumun bilgi seviyesini arttırıyor mu? Yoksa toplum
içerisindeki bilgi açığı uçurumunu arttırıyor mu? Sanırım
ikincisi, yeni iletişim teknolojilerine ulaşmak konusundaki
şanslı kitle ile bu konuda yeterli imkânı olmayan kitle
arasındaki bilgi açığı her geçen gün artıyor. Ve artmaya da
devam edecek. Bunların yanı sıra, yeni medya ortamında;
etik ihlaller, nefret söyleminin yayılması, güvenirlilik
sorunu gibi bir dizi sorun da ortaya çıkmaktadır. Sonuç
olarak yeni medya düzeni bize dikensiz bir gül bahçesi
sunmuyor.
Berna Arslan: Yeni medyanın özellikle haber üretim
sürecinde geleneksel medyaya göre elbette tartışılan
birçok yönü var. Ama bunun yanı sıra avantajlı olduğu
yönleri dikkate almak gerekiyor. Teknolojinin baş
döndürücü bir hızla ilerlediği bir çağda yaşıyoruz. Bu hız
habercilikte özellikle yeni medya ortamında etik ihlallere
daha çok zemin hazırlıyor. Fakat diğer yandan alternatif
medya olanakları farklı habercilik türleri ile okuyucu ve izleyiciye
hizmet sağlıyor. Farklı bakış açıları ile sunulan
haberler de toplumda bilinçli yurttaşlığın gelişmesine
katkıda bulunuyor. Burada en önemli noktalardan biri de
medya okuryazarlığı sanırım. Medya iletilerin
doğru bir şekilde analiz edilebilmesi ile mümkün
olan bu okuryazarlık artık dijital okuryazarlığa
evrilmiş durumda. Çok küçük yaşlardan itibaren
ve yaşam boyu, bu alanda alınan eğitimler ile
günümüzde medya ürünlerinin sadece tüketicisi
değil; aynı zamanda üreticisi olan toplumun yeni
medya olanaklarını toplumsal sorumluluk
bağlamında kullanmasında ve faydaya
dönüştürmesinde etkili olacağını düşünüyorum.
“TIK ODAKLI HABERCİLİK PROBLEMLİ BİR
DURUM”
Yazılı medya daha ne kadar direnir teknolojiye?
Sosyal medya karşısında gazetecilik kalmaz
diyen bir kesim var. “Gazetecilik” yaşar mı? Bir
uzman olarak görüşünüzü merak ediyorum.
Erhan Arslan: Evet günümüzde sosyal yeni
iletişim düzeninin bir haber aracı haline geldi. Yeni
medya ortamları kitleleri haberdar etmek
konusunda çok hızlı refleks gösterebiliyor. Ama bu
yeni medya ortamları bazı sorunsalları da ortaya
çıkarmıyor değil. Örneğin literatüre giren yeni bir
kavram bu sorunlardan bir tanesini ortaya koymakta.
Bu kavram “Tık Odaklı Habercilik”. Gazetecilik
etiği açısından baktığımızda son derece
problemli bir durum. Ticari kaygıların gölgesinde gelişen
tık odaklı habercilikte; haber başlıklarının ve içeriğin
uyumsuzluğu okuyucuları büyük bir uçuruma itmektedir.
Abartma ve çoğu kez yalan haber vermek üzerine kurgulanan
bu anlayış; okurun medya içeriklerine ve medya profesyonellerine
olan güvenini yerle yeksan etmektedir.
Önümüzdeki dönemde okuyucunun bu güven bunalımı ve
bilgi kirliliği daha da artacak. İşte bu durum yazılı medya
için önemli bir avantaj. Eğer yazılı medya hibrit bir gazetecilik
sergilerse ve içeriklerini zenginleştirip daha kaliteli
ürünler ortaya koyarsa “yazılı medya bitecek kehaneti” bir
süre daha ufukta gözükmeyecek. Bunun için gazeteler
ajanslardan daha az beslenerek özel haberler üretmeli ve
köşe yazıları ile gündemin nabzını tutmalı. Böylelikle
güven bunalımı yaşayan okur kitlesini çekebilmeli. Ayrıca
reklam gelirlerindeki kayıpları ise dijital platformlarda yerine
koymalıdır. Sonuç olarak formül belli; niteliksel olarak
okuyucuyu doyuran üst seviyede içeriğe sahip basılı
gazeteler + hızın ve görselliğin ön planda olduğu dijital
ortam. Bu hibrit yapının dengesi yazılı medyayı da ayakta
tutacaktır.
Berna Arslan: Gazetecilik tarihsel süreci bağlamında
değerlendirdiğimizde çok köklü bir meslek. Toplumsal
yapının gelişmesi ile farklı uzmanlık alanlarında dallara
ayrılan, teknolojik gelişmelerle birlikte farklı mecralarda
gerçekleştirilen ama özünde haber verme, bilgilendirme, kamuoyu
oluşturma ve toplumsallaştırma gibi bildiğimiz temel
işlevleri yerine getirmeyi amaçlamış bir meslek dalı.
Dolayısıyla bu mesleğin icra edildiği platformlar değişiklik
gösterebilir ama gelişen teknoloji ile birlikte profesyonellik
ve etik değerlerin ön plana çıktığını söylemeyebiliriz. Sosyal
medyayı yoğun olarak kullanan Z Kuşağının habitusları bu
dijital dünyada şekilleniyor. Yazılı medyanın kemikleşmiş
okuyucu kitlesinin yanı sıra bu genç kuşağı kazanmak adına
yayıncılık politikaları geliştirmeleri önem kazanıyor.
“ESKİŞEHİR GÖNLÜMÜZDE AYRI BİR YERE SAHİP”
Eskişehirlisiniz, Mersin Üniversitesinde çalışıyorsunuz.
Özlüyor musunuz Eskişehir’i?
Erhan Arslan: Eskişehir’i, Eskişehirspor’u ve kendini
Eskişehirli kabul eden herkesi çok seviyorum. Ben 24
yaşıma kadar Eskişehir’de Ertuğrulgazi mahallesinde
yaşadım. Tek katlı ve işçi kooperatif evlerinden oluşan bir
mahallede büyüdüm. Rahmetli babam demiryollarında
çalışırdı. Hem komşuluk ilişkileriyle hem de tek katlı evleriyle
öylesine güzel bir mahalleydi ki; 24 yılımın orada
geçmesi benim için büyük bir şans. Şimdi tek katlı şirin
bahçeli evler maalesef çok katlı binalara teslim oldu. Ama
geçen yıl vefat eden annemin evi bahçesindeki gülleri ve
meyve ağaçları ile orijinalliğini koruyor. Ben 50
yaşındayım ve son 26 yılım Eskişehir dışında geçti. Bu 26
yılın 15 yılı Antalya’da ve 11 yılı da Mersin’deydim. Şu an
Mersin’de yaşamaya devam ediyoruz. Çok renkli bir şehir
ve Mersin Üniversitesi köklü bir üniversite. Ama Eskişehir
bizim gönlümüzde her zaman ayrı bir yere sahip. Her yıl
mutlaka Eskişehir’e geliriz. Şehirdeki değişimi çok net
görebiliyoruz. Sanki bir Avrupa şehri. Kısaca söylemek
gerekirse özlüyoruz.
Berna Arslan: Çocukluğum ve üniversite yıllarım bu
şehirde geçti. Burada doğdum ve bu şehrin kültürüyle
büyüdüm. Ailemiz ve yakın dostlarımız halen bu şehirde
yaşıyorlar. Her fırsatta elbette ki ziyarete geliyoruz. Ve her
geldiğimizde bu şehrin daha da güzelleşmesi ile
“Eskişehirliyiz” dediğimizdeki gurur sesimizin tınısında
yankı buluyor. Çocuklarımızla birlikte gezerken onlarla
anılarımızı paylaşmamız, büyüdüğümüz sokaklarda bizimle
birlikte duygulanmaları hoşumuza gidiyor. Mutlaka
her geldiğimizde gittiğimiz yerler vardır. Çocuklarımızda
da bu alışkanlık oldu. Eskişehir’in bizim için anlamı; aile,
dostlar, anılar ve bizi biz yapan değerlerin filizlenip
yeşerdiği çok katmanlı bir değer. Bu yüzden özlem hep olacak
ve bu şehir bizim için bu değerli anlamını hiç yitirmeyecek.
“KADIN GAZETECİLER YEREL MEDYADA GÖRÜNÜR
DEĞİLLER”
Öğrenciniz yıllar sonra sizinle röportaj yapma onuruna da
ulaştı aslında… Bu konudaki duygularınızı da merak ediyorum
aslında…
Erhan Arslan: Sevgili Özge ben düzenli olarak Eskişehir’in
yerel televizyon kanallarını dijital TV platformlarından
takip etmeye, yerel gazetelerini de okumaya çalışan
biriyim. Senin de yazdıklarını elimden geldiğince okumaya
gayret gösteriyorum. Gazetede, dergide, TV’de ve ajansta
yaptıklarınla ve ürettiklerinle gurur duyuyorum. Üzülerek
söylemek gerekir ki özellikle kadın gazeteciler, yerel medyada
çok görünür değiller. Cam tavanlar, cam duvarlar,
annelik ve eş rolleri onları en verimli dönemlerinde
meslekten koparıyor. Bizim sahada yaptığımız uzun
soluklu araştırmaların sonuçları da bu durumu destekliyor.
Böylesine zorlu koşulların olduğu bir yapıda; bir
öğrencimin layıkıyla basının neredeyse her alanında ayak
basmadık yer bırakmaması benim için bir gurur vesilesi.
Berna Arslan: Sevgili Özgeciğim sen Mersin Üniversitesindeki
ilk öğrencilerimizden ve dolayısıyla ilk mezunumuzdun.
Eskişehir yerel basınındaki başarılı çalışmalarını
yakından takip ediyor ve seninle gurur duyuyorum. Özellikle
de Erhan Hocanın da vurguladığı gibi erkek egemen
bir medya ortamında güçlü bir kadın gazeteci olarak
verdiğin mücadele ve başarılarından dolayı seni kutluyorum.
Bizim için ne mutlu ki dün fakülte sıralarında öğrenci
kimliğiyle oturan Özge bugün aldığı eğitimin hakkını veren
profesyonel bir gazeteci olarak karşımızda. Arada
kulakların çınlıyorsa bil ki Berna Hoca Yerel Gazetecilik
dersinde diğer meslektaşın olan arkadaşların ile birlikte
adını gururla anıyordur.
Yeni projeler var mı?
Erhan Arslan: “Dış Politika Haberciliği ve Medya İçerikleri”
kitabımızın çıktığı gün benim editörlüğünü yaptığım
“Medya İçeriklerinde Kadın” kitabı da okuyucularla
buluştu. 11 yazarlı ve bölümlü kitap, medyanın farklı
pencerelerinden kadın imgesini sorguluyor. Bu kadın
temalı kitabımızın birincisini “İletişim Çalışmaları ve Kadın”
adıyla 2020 yılında yayımlamıştık. Bu yeni yılda da
üçüncüsünü çıkarmak gibi bir planım var. Ayrıca Mersin’de
yerel basın kuruluşları ile ortak bir Avrupa Birliği projesi
yapmayı da hedefliyorum.
Berna Arslan: Yerel basın yüksek lisans tez konumdan
itibaren çalışma alanım. Güçlü bir yerel basının bulunduğu
kente çok büyük faydasının olacağına inanıyorum ve bu
anlamda kentin tüm dinamiklerinin de yerel basını, yerel
demokrasinin bir gereği olarak görmeleri gerektiğini
düşünüyorum. Yerel basına katkı sağlayacak birçok
araştırmamızı ulusal ve uluslararası yayınlarımızda
tartıştık. Benim de gerçekleştirmeyi planladığım yerel
basın odaklı bir TÜBİTAK projem var. Umarım bu proje ile
Türkiye’deki yerel basın kuruluşlarına katkı sağlayabiliriz.
Son olarak eklemek istedikleriniz neler?
Erhan Arslan: Öncelikle tüm Eskişehirlilere sevgi ve
saygılarımı iletiyorum. Bu şehri ve insanlarını çok sevdiğimi
belirtmek isterim. Ayrıca zamanında beraberce haber
peşinde koştuğumuz işini tutkuyla yapan Eskişehir yerel
basınının nadide gazetecilerini de senin nezdinde saygıyla
selamlıyorum. Ben yerel medyanın kent dinamikleri ve yerel
demokrasi açısından çok önemli olduğunu savunan bir
iletişim akademisyenim. Öğrencilerime de yerel medyanın
önemini hep vurgularım. Benim için çok değerli olan bu platformda,
düşüncelerimi paylaşma fırsatı verdiğiniz için sana
ve İstikbal ailesine teşekkürlerimi sunarım.
Berna Arslan: Yıllar önce iletişim fakültesi öğrencisi olarak
haber yaptığım kentin yerel basınında, şimdi akademisyen
kimliği ile haber değeri taşıyan bir çalışmayla yer almak
son derece onur verici. Bu vesile ile senin nezdinde yüksek
bir sorumluluk anlayışı ile mesleğini yerine getiren tüm
gazetecilerin 10 Ocak Çalışan Gazeteciler Gününü kutluyorum.
Değerli Eskişehirlilere sevgilerimi iletiyorum. Sana ve
İstikbal ailesine en içten teşekkürlerimi sunuyorum.
23
EnErjİ VErİmlİlİğİ
TEpEBAşı’nDA
Tepebaşı Belediyesi
çevreyi korurken,
aynı zamanda
tasarruf ediyor
Tepebaşı Belediyesi, bünyesindeki
güneş enerji santralleri ile
bugüne kadar yüzbinlerce kWh
enerji elde ederken, emisyon azalımı
da elde ederek çevrenin
korunmasına önemli katkılar
sağlıyor. Konuyla ilgili yorumlarda
bulunan Başkan
Ahmet Ataç; “Dünyamız
için tehdit haline gelen
çevre sorunları, ne
yazık ki her geçen
gün daha da büyümeye
devam
ediyor. Öte
yandan Tepebaşı
Belediyesi
olarak hayata
geçirdiğimiz
temiz enerji yatırımları
ile çevreye
verdiğimiz önem
ile birlikte milli servetimizi
de korumayı sürdürüyoruz.”
dedi.
Tepebaşı Belediyesi, bünyesindeki güneş enerji
santralleri ile bugüne kadar yüzbinlerce kWh
enerji elde ederken, emisyon azalımı da yaparak
çevreye büyük katkılar sağlıyor.
Tepebaşı Belediyesi’nin hizmet binası, Su Sporları
Merkezi ve Yaşam Köyü’ndeki şebeke bağlantılı
Güneş Enerjisi Santrali (GES), elektrikli otobüs,
elektrikli bisiklet, hibrit araçlar gibi alanında
öncü uygulamalara sahip olan Tepebaşı
Belediyesi, sürdürülebilir
belediyecilik ve çevre politikalarına
sağladığı uyum ile yenilikçi projeler
geliştirmeye devam ediyor.
ANA HİZMET BİNASI
Tepebaşı Belediyesi hizmet binasında
kurulu olan GES, elektrik enerjisi
ihtiyacının yaklaşık yüzde
23’ünü karşılıyor. Küresel iklim değişikliği
ile mücadeleye katkıda bulunacak
örnek bir çalışma olarak
dikkat çeken sistem sayesinde,
2013 yılından bu yana 1.131
MWh elektrik üretimi sağlandı.
Toplamda ise 774
ton CO2 salınımının
önüne geçildi.
MELİH SAVAŞ
YAŞAM KÖYÜ
REMOURBAN
projesi
ile Tepebaşı Belediyesi
Melih Savaş Yaşam
Köyü’nde enerji ve kaynak verimliliğini
artırdı.
Avrupa Komisyonu enerji tasarruf projelerinde
yılda metrekarede 100 kWh olarak
belirlenirken, Tepebaşı Belediyesi
yılda metrekarede 170 kWh enerji tasarrufu
yapmayı taahhüt etti. Uygulanan
tüm ekolojik iyileştirmelerle
24
enerji tüketimi metrekarede 274 kWh
iken, yenilenebilir enerjinin katkısıyla birlikte
metrekarede 38 kWh'a düştü. Bina
bazında sadece ısıtma ve soğutmada metrekarede
100 kWh enerji ihtiyacı azaltıldı.
Enerji performansı bakımından yaklaşık 3
milyon kWh enerji tüketimi, pasif yöntemlerle
1 milyon 400 kWh'a düşerek yüzde
53 enerji tasarrufu ve yüzde 63 karbon
emisyonunda azalma sağlandı.
Yenilenebilir enerjiyle yaklaşık 800 bin
kWh, metrekarede 78 kWh üretim gerçekleşti.
Kurulan güneş enerji santraliyle
yılda yaklaşık 242 MWh elektrik üretimi
oldu. Bu sayede yıllık elektrik ihtiyacının
yüzde 50’si GES’ten sağlanmış oluyor.
MUSTAFA KEMAL ATATÜRK SPOR
TESİSLERİ SU SPORLARI MERKEZİ
Mustafa Kemal Atatürk Spor Tesisleri Su
Sporları Merkezi, 110 üzerinden 64 puan
alan; sürdürülebilir analizler, su kullanımında
verimlilik, enerji ve atmosfer, iç
mekan hava kalitesi, inovasyon ve tasarım
aşamaları alarak Altın Leed Sertifika almaya
hak kazanırken akıllı bir bina olarak
tasarlandı.
Merkez solar ısıtma devresi ve çatısındaki
güneş enerji santrali sayesinde
elektriğin yüzde 10’unu,
ısıtma enerjisinin ise yüzde
20’sini kendisi üretiyor.
2016’da devreye alınan GES
ile elektrik üretilirken binanın
bodrum katında bulunan 11
adet ışık tüpü ile dünya standartlarına
uygun olarak inşa
edilen Su Sporları Merkezi,
çevreye doğal ışık sağlıyor.
REMOURBAN PROJESİ
KAPSAMINDA HİZMETE
GİREN ELEKTRİKLİ
OTOBÜSLER
Türkiye’de elektrikli otobüs
kullanmaya başlayan ilk belediye
olan Tepebaşı Belediyesi,
temiz enerji kullanımı ile
diğer belediyelere de örnek oluyor.
Remourban Projesi kapsamında kent halkının
hizmetine giren araçlar, Tepebaşı Belediyesi’nin
vatandaşlara sağladığı
ücretsiz ulaşım hizmetlerinde kullanılırken,
elektrikli araçların her biri haftalık
ortalama 400 km mesafe kat ediyor. Tam
dolu aküleriyle 300 km yol gidebilen otobüsler,
Tepebaşı Belediyesi bünyesinde
bulunan 2 adet şarj istasyonunda şarj ediliyor.
Elektrikli otobüslerin aküleri boş olduğunda,
24 kW gücündeki şarj cihazları
ile 6 saat gibi bir sürede şarjları tamamen
dolabiliyor.
Dizel bir otobüsün 100 km mesafede yakıt
tüketimi 33,16 litredir. Tepebaşı Belediyesi’nin
elektrikli otobüsleri ise 65 kWh
enerji ile 100 km yol alabiliyor. Böylece
Tepebaşı Belediyesi, elektrikli otobüsleri
ile 100 km mesafede dizel bir otobüse
göre yüzde 73 enerji tasarrufu sağlamış
oluyor. Nisan 2016’dan bu yana aktif olarak
kullanılan araçlar toplamda 270 bin
km yol kat ederken, bugüne kadar 89 bin
532 litre motorin tasarrufu yapılmış oldu.
BAŞKAN ATAÇ: ÇEVREYİ KORURKEN
TASARRUF EDİYORUZ
Konu hakkında değerlendirmede bulunan
Tepebaşı Belediye Başkanı Dt. Ahmet Ataç
da “Dünyamız için tehdit haline gelen
çevre sorunları, ne yazık ki her geçen gün
daha da büyümeye devam ediyor. Öte
yandan Tepebaşı Belediyesi olarak hayata
geçirdiğimiz temiz enerji yatırımları ile
çevreye verdiğimiz önem ile birlikte milli
servetimizi de korumayı sürdürüyoruz.
2013 yılında
Brüksel’de Avrupa Birliği
Parlamentosu’nda imzaladığımız
Başkanlar Sözleşmesi,
2008 yılından bu yana Avrupa’da
yürütülen önemli bir
eylemdir. Taraf olduğumuz
Belediye Başkanları sözleşmesi
güncellenirken, 2030
yılına kadar uzatılan sözleşme
kapsamında karbondioksit
emisyonumuzu azaltma
hedefimizi yüzde 23’ten
yüzde 40’a yükselttik. Bu anlayış
ile ana hizmet binamızın
da aralarında bulunduğu
binalarımızı, GES ile donatıyoruz.
Böylelikle güneşten
enerji üretiyor, çevremizi ve
geleceğimizi koruyoruz, çevreyi korurken
tasarruf ediyoruz. Dünyamızın doğal kaynakları
için geri dönüşü olmayan kritik bir
eşiğe yaklaşırken; havamızı, toprağımızı
ve suyumuzu koruyacak çalışmalarla kentimizin
adını dünyaya duyurmaya devam
edeceğiz” diye konuştu.
25
JEANNE
D’ARC’IN
ROUEN’I
Gezi
ZEKİ
PEKGENÇ
Er Ryan’ı Kurtarmak filminden
hatırladığımız, İkinci Dünya
Savaşı’nda meşhur çıkarmaların
yapıldığı Normandiya Bölgesi’nin
başkenti Rouen’ı
geziyoruz. Ortaçağda batı
Avrupa’nın en büyük
şehirlerinden birisi ve beş
asra yakın sürede de İngiltere
toprağı sayılan
Rouen, içinden geçen Ren
Nehri sayesinde önemli
bir ticari merkez konumuna
gelmiş. Önce Yüzyıl
Savaşları’nda daha sonra
da İkinci Dünya
Savaşı’nda harap edilen
şehir, her defasında
yeniden canlandırılmış ve
geliştirilmiş. Şehir, İkinci
Dünya Savaşı’nda
Amerika ve İngiltere savaş
uçakları tarafından
neredeyse yerle bir
edilmiş olmasına karşılık
şimdi tamamen eski haline
getirilmiş. Paris’e
sadece bir saat uzaklıkta
bulunan Rouen şehri
sahip olduğu eşsiz birikim
dolayısıyla 2002 yılında;
“Sanat ve Tarih Kenti”
unvanını almış.
Tarihi şehir merkezini,
aslına sadık kalarak restore
etmişler. Eski kent
merkezi özellikle yarı
ahşap cepheli binalarıyla
dikkat çekiyor. Bu bölge,
sadece yayaların
girebildiği tarihi bir çevre
26
olarak muhafaza ediliyor. Özellikle Gros
Horloge Sokağı şehirdeki en önemli yaya
yollarından birisi. Bu sokak ve onu dik
kesen dar sokaklar muhteşem bir orta
çağ mimarisi ile aklınızı başınızdan alıyor.
Ortaçağdan kalma evlerin arasında
sadece bir kişinin
geçebildiği daracık
sokaklar var. Bir şehir
nasıl bu kadar güzel
olur, nasıl bu kadar
güzel korunur, gördükçe
şaşırıyoruz. Sıra sıra
dükkânlar, büfeler,
kafeler, restoranlar ve
mağazalar bu orta çağ
dokusu bozulmadan
işlevlerini yerine getiriyor…
Rouen’ın tarihi
simgelerinden önemli
bir tanesi yakılarak
öldürülen Jeanne D’arc.
Yüzyıl savaşları
boyunca İngiltere’ye
karşı, ülkesi Fransa’ya
manevi anlamda büyük
destek olan Jeanna
D’ark, 16 yaşından
itibaren girdiği bir dizi
zaferli savaştan sonra İngiliz
hizipleri tarafından
yakalanıp engizisyon
mahkemesinde “erkek
giysileri giyip savaşan ve
gaipten sesler duyan bir
kâfir” olduğu ileri
sürülerek 19 yaşında, 30
Mayıs 1431 tarihinde
Rouen’da diri diri
yakılmış. Ölümünden
490 yıl sonra öldürme
kararını veren aynı
kilise tarafından azize
ilan edilmiş. Yakılarak öldürüldüğü yerde
yüksek bir haç sütunu ve hemen
yanında anısına yapılan modern ve
değişik mimaride bir kilise bulunuyor.
Burası tam da Jeanne D’arc’ın yakılarak
öldürüldüğü yer. Etkilenmemek, duygulanmamak
mümkün değil. İnsanın insana
ettiklerine dair en trajik
örneklerden birisi. Çiftçi bir ailenin ortanca
kızı olarak doğan Jeanne D’arc,
“Yüzyıl Savaşları”nda Fransız ordusuna
katılmış. İngilizlerin Orleans
kuşatmasında Fransız ordusuna
gösterdiği yararlılıklar dolayısıyla; “Orleans
Bakiresi” lakabını almış. Sonra ne
yazık ki tutuklanıp, engizisyon
mahkemesinde yargılanmış ve ölüme
mahkûm edilmiş. Onunla ilgili tüm belgeler
ve mahkeme kayıtları Orleans’taki
müzede saklanıyor. Hayatı ve ölümü ile
ilgili de birçok film çevrildi, ülkemizde de
seyredildi.
Jeanne D’arc Kilisesi’nin bulunduğu
alanın adı “Eski Pazar Meydanı” Burada
bir kapalı pazar yeri var. İçine girdik;
meyve ve sebzeler ile deniz ürünlerinin
çeşitliliği baş döndürücü. Meydanın
güney cephesindeki tarihi, yarı ahşap evlerin
görünümünün güzelliği kadar
altlarında bulunan lokanta ve kafelerden
çıkan kokular da o denli cezbedici.
Dayanamadık, mis gibi taze Fransız
bageti içine yerleştirilmiş camambert
peynirli sandviçlerden birer tane alıp
meydanda bir güzel yedik. Bir tür küflü
peynir olan camambert, Normandiya
bölgesinin yüzyıllardır ürettiği bir özel
tat. Rouen’lı bir çikolatacının pazarladığı
“Jan Dark’ın Göz Yaşları” isimli çikolatalar
da meşhur. Benzer şekilde başka bir
tatlıcının da bin bir çeşit makaronları çok
ünlü. Buraya gelindiğinde mutlaka her
birinin tadına bakılmalı… Hediyelik
eşyalar satan dükkânlardaki ana tema da
kuşkusuz Jan Dark.
Bu meydandan doğuya doğru yürürken
Rouen şehrinin ikinci önemli simgesi
olan Gros Horloge yani Büyük Saat’in
altından geçiyoruz. Bu 14. yüzyıla ait
şaheser saatin ilginç bir şekilde yelkovanı
yok, sadece akrep var. Çünkü bu saat bir
astronomik saat. Saatin altındaki Rönesans
taş kemerin yanları altın yaldızlı
işlemeler ve heykeller ile göz alıyor.
Sokağın doğu ucuna geldiğimizde bir
meydana çıktık ve karşımızda muazzam
büyüklükte Rouen Katedrali duruyor.
Paris’teki Notre Dame ve Strazburg’taki
Notre Dame Katedrallerinin ikizi olan
Rouen Katedrali onlardan daha görkemli
ve güzel. Özellikle ön cephesindeki
kabartmalar ve kulelerine kadar dizilmiş
heykeller olağanüstü. Ünlü Fransız
ressam Claude Monet bu cephenin bir
dizi resmini yapmış. Aynı açıdan ve fakat
günün değişik saatlerinde meydana
getirdiği 30 adet resimde ışığın bu tarihi
yapının üzerindeki yansımalarını konu
etmiş. Resimler halen Paris’teki Orsay
Müzesi’nde sergilenmekte. Katedralin
içinde Aslan Yürekli Rişar’ın kalbinin
gömülü olduğu bir mermer lahit var.
Rouen dini yapıların çokluğuyla biliniyor.
Buna bağlı olarak da “Yüz Kuleli Şehir”
olarak anılıyor. Eski şehrin neredeyse
tamamını yaya olarak gezdikten sonra,
1944 yılında Normandiya çıkarmasının
yapıldığı Arromanches’a doğru yola
çıktık.
27
2011 Yılında ortaya çıkan yeni bir branş
Yerli ve milli
sporumuz:
HEMSBALL
Türkiye’ye “Hemsball” adında yeni bir yerli ve
milli spor daha katıldı.
2011 yılında ortaya çıkan bu branş aynı zaman da
Federasyon Başkanlığını da yürüten Murat Altınay
tarafından kızıyla birlikte oynarken oluşuyor.
Daha sonra farklı konseptler, kurallar eklenerek bir
spor branşı haline dönüşüyor.
Eskişehir Hemsball İl Temsilcisi Abdullah Binici ile
pek fazla adı duyulmayan bu spor dalını konuşuyoruz.
Mohaç Spor Kulübünde bir araya geldiğimiz Abdullah
ile Hemsball sporunu daha yakından tanıyoruz.
Yaklaşık 6 aydır bu görevde bulunduğunu ifade
eden Binici, “Hemsball, her yaştan insanın oynayabileceği
zevkli ve eğlenceli yeni bir spor dalıdır.
Kapalı ve açık alanlarda rahatlıkla oynanabilir”
diyor.
Seni tanıyalım mı ilk olarak?
İsmim Abdullah. Eskişehir Hensball
İl Temsilcisiyim. Yaklaşık 6
aydır bu görevde bulunmaktayım.
Kendi branşım tekvando. Antrenörüm
aynı zamanda. Aslen Erzurumluyum.
Nasıl tanıştın bu branşla?
Hemsball sporuyla yaklaşık 3
sene önce federasyonlarla ilgili bir
araştırmam vardı. Yerli ve milli bir
spor olduğunu gördüğümde
hemen bu sporla ilgili araştırmalara
başladım. Tabi Hemsball
sporu nasıl oynanır, nerede bulunmuştur,
kimler tarafından bulunduğuna
dair araştırmalar yaptım.
Ardından çok ilgimi çekti. İlgimi
çeken nokta her yaştan, her bireyin,
her yerde oynanabilir bir spor
branşı olmasıydı. Sonrasında hakemlik
ve antrenörlük kurslarına
dair araştırmalar yaptım. Kursları
açılıyor mu, ne gibi faaliyetleri
var, şampiyonaları var mı? Buna
dair araştırmalar yaptım. Pandemiden
sonra federasyon daha
aktif olarak kurslar açmaya başladı.
Benim araştırma yaptığım
zaman da federasyon herkesin
spor federasyonuna bağlıydı o
zaman, yani başka bir federasyonun
alt yapısındaydı. Pandemiden
28
sonraki süreçte kendisine özgü bir federasyon
kurabildi. Sonrasında hemen hakemlik
kursuları açılınca bende ilk olarak
hakemlik kursunu alarak, federasyon da
bu kursla tanışmaya başladım. Ardından
başkanımızın da talebi doğrultusunda Eskişehir’de
bu görevi devraldım. Yaklaşık 6
aydır da bu görevi aktif olarak devam ettirmekteyim.
“YERLİ VE MİLLİ SPOR”
Peki, nasıl ortaya çıktı bu spor?
2011 yılında şu an da kendisi federasyon
başkanımız olan aynı zamanda bu sporun
bir mucidi diyebileceğimiz Murat Altınay
Kulüplerde çalıştırılıyor mu Hemsball?
Hemsball branşı şu an da hiçbir kulüpte
aktif olarak çalıştırılmıyor. Bu ilerleyen
süreçte olacak.
Hemsball nasıl oynanır peki?
Hemsball, her yaştan insanın oynayabileceği
zevkli ve eğlenceli yeni bir spor dalıdır.
Kapalı ve açık alanlarda rahatlıkla
oynanabilir. Hemsball oynarken, topu tutabilmek
ve servis atabilmek için mükemmel
el-göz-ayak koordinasyonuna, yüksek
odaklanma ve konsantrasyona, sahip
olmak gerekir.
ve ‘’oyuncuların” alanına yere değmesini
sağlamak ve rakip oyuncu ‘’oyuncuların”
aynı amaca ulaşmasını önlemektir. Oyun
ve ‘’oyuncuların” rakip alana gönderirken
topu ayak bastıkları tablalar dahil her
türlü tutma hakları vardır. Top oyuna kura
atışı yapılarak başlanır kurayı kaybeden
oyuncu servis atışını yapar. Servisi atan
oyuncu topu çemberin içine atarak rakip
alana gönderir. Sayı sistemi, topun çember
içine değmesi, dışarı gitmesi veya bir
oyuncunun hata yapmasına kadar devam
eder. Sayı kazanan oyuncu servis atma
hakkı kazanır.
hocamız tarafından kızıyla birlikte oynarken
daha sonra farklı konseptler, kurallar
ekleyerek bunu bir spor branşı haline getirdi.
Yerli ve milli sporumuz.
Sadece Eskişehir’de mi var bu branş?
Birçok ilimizde aktif olarak bunların müsabakaları
yapılmakta ama özel bir turnuva
olarak yapılmakta. Şu an Gençlik ve
Spor Bakanlığında resmi olarak tescillenmediğimiz
için resmi müsabakalar yapılmıyor
ama özel müsabakalar yapılıyor.
“HİÇBİR KULÜPTE AKTİF DEĞİL”
“ORTAYA KONAN PERFORMANSIN
BAŞ HARFLERİNDEN İSMİ DOĞDU”
İsmi nasıl doğdu?
Yeni sporun ismi oyun esnasında ortaya
konan performansın baş harflerinin birleşmesi
sonucunda doğmuştur. H (hareket),
E (Enerji), M (Matematik), S (Sistem),
Ball (Top)
Oyunun amacı nedir?
Oyunun amacı, Hemsball topunu yerde
bulunan Hemsball hedef tahtası üzerindeki
Hemsball çemberinin içine, çembere
çarptırtmadan göndererek rakip oyuncu
Oyuna nasıl başlanır?
Oyunculara karşılıklı ısınmaları için 5 dakikalık
bir süre tanınır, süre bitiminde
kura atışı ile oyun başlar. Her oyuncu kendine
ait alanın içine girer. Hangi oyuncunun
ilk olarak başlangıç atışı (servis)
kullanacağı kura atışı ile belirlenir kurayı
kaybeden oyuncu servis atışı ile oyuna
başlar.
Bu güzel sohbet için çok teşekkürler
Abdullah… Başarılarının devamını dilerim.
Ben sizlere çok teşekkür ediyorum.
29
Yine başarılı bir sezon geçiren ve madalyaları toplayan
Eskişehir’in başarılı pilotu Buğra Banaz İstikbal dergiye konuştu.
“YEni YılDA YEni
HEDEFlErim VAr”
Buğra Banaz yeni aracı ile yine
başarılı bir sezon geçirdi.
>>
Eskişehir’in Ralli’de gururu
olan Buğra Banaz,
2021 yılını değerlendirip
2022 yılı içinde önemli
açıklamalarda bulundu.
Banaz “Öncelikle memleketim
Eskişehir’de güçlü
yarışçıları geride bırakıp
birinci olmak benim için
büyük mutluluktu” dedi.
>>
Buğra Banaz ayrıca
“İlk 3 yarışta hedefimize
ulaştık. Ancak dört
ve beşinci yarışlarda hiç
de istemediğimiz bazı sıkıntılar
oldu. Ama her müsabaka
benim için ayrı bir
tecrübe idi. 2022 yılı için
şimdiden hazırlanıyorum
ve hedefim hep başarılı
olmak” dedi.
“ESKİŞEHİR’DE KAZANMAK
BÜYÜK MUTULULUKTU”
Banaz “ 2021 yılı bizim için büyük
umutlarla başladı. Eskişehir Skoda bayisi
olarak Skoda marka bir yarış otomobili
ile yarışacağım için çok
heyecanlıydım ve 2021 Türkiye Ralli
Şampiyonasının ilk yarışı Avrupa kupasına
ev sahipliği yapacak Eskişehir
rallisiydi. Çok iyi hazırlandığımız Eskişehir
Rallisini 10 saniye fark ile kazandık
ve sezonun en yüksek katsayılı
yarışından maksimum puanla ayrıldık.
Benim ve ko pilotum için çok gurur verici
bir yarıştı ikimizde ilk defa genel
klasman birinciliğine ulaştık” .
“HARİKA BAŞLANGIÇ”
“İkinci yarış ise 0.8 katsayılı Hitit Ralli-
30
Buğra Banaz zorlu yarışlarda
rakiplerini geride bıraktı.
Ev sahipliğini yaptığı önemli yarışta büyük
başarı elde ederek kupayı kaldırdı.
siydi. Hızlı ve tehlikeli bir parkura sahipti.
Bu yarışa da kopilotum Gürkal
Menderes ile çok iyi hazırlandık. Yarışın
ilk günü yağmur altında geçilen 3 etabın
ardından birinci sırada yer aldık. İkinci
gün ise hızımızdan taviz vermedik ve
yarışı kazandık. Üst üste iki
yarış kazanarak harika bir
başlangıç yaptık şampiyonaya.
“LİDERLİĞİMİZİ
SÜRDÜRDÜK”
“Sezonun üçüncü yarışı
Bursa Rallisiydi. Bazı yeni
etaplar vardı diğer etaplar
önceki seneden bildiğimiz
etaplardı. Bu yarışta da
hızlı bir şekilde başladık ilk
günü 2. Olarak bitirdik.
İkinci gün ise farkı 5 saniyeye
kadar düşürdük fakat
devamını getiremedik bu
yarışta ikinci olduk ama
şampiyonada liderliğimizi
sürdürdük”.
“ÜÇÜNCÜLÜK İLE
AYRILDIK”
“Sezonun dördüncü yarışı
İzmir Ege Rallisi ile devam
etti. İlk etabı güzel bir farkla kazandık
fakat gün içi servis de yaşadığımız bir
problem bize 70 saniye cezaya neden
oldu ve üçüncü sıraya düştük. İkinci gün
elimizden gelen her şeyi yaptık tüm
etaplarda çok başarılı derecelere imza
attık ve 70 saniyelik farkı 12 saniyeye
kadar düşürdük ama yetmedi ve yarıştan
üçüncülük ile ayrıldık.
“YARIŞA VEDA ETMEK
ZORUNDA KALDIK”
Buğra Banaz ayrıca sponsoru ETİ Gıda Yönetim Kurulu
Başkanı Firuzhan Kanatlı ve kendisine her zaman destek
olan İl temsilcisi Nevzat Aslan’a da teşekkür etti.
31
2021 yılında yeni kupalar
müzedeki yereni aldı.
“Beşinci yarış Kocaeli Rallisi çok sevdiğimiz
ve etaplar bakımından çok keyifli
bir yarış. İlk günü sadece 1 saniye
farkla ikinci olarak bitirdik. İkinci gün
ise liderliği geri aldık fakat son etaba
girerken aracımızda mekanik bir arıza
meydana geldi ve lider olarak gittiğimiz
yarışa veda etmek zorunda kaldık.
Şampiyonada ise bu yarış ardından liderliğe
veda ettik.
“ÇOK BÜYÜK TECRÜBELER
KAZANDIM”
Sezonun son yarışı İstanbul Rallisinde
yarışı kazanmaktan başka bir seçeneğimiz
yoktu. Bu parola ile çıktığımız yarışta
daha ilk etapta kendi yaptığım bir
hata yüzünden aracımıza zarar verdik
ve yarışa veda ettik. Son 3 yarışta yaşanan
talihsizlikler sonucunda ise şampiyonada
üçüncü olarak yer bulduk.
Aslında Şampiyon olabilecek hıza sahiptik
ama bunu gerçeğe dönüştüremedik
fakat çok büyük tecrübeler
kazandım hem hayat tecrübesi hem de
yarış tecrübesi olarak”.
“MENDERES VE SPONSORLARA
TEŞEKKÜR”
“Sezon içinde kopilotum Gürkal Menderes
insan üstü bir gayret gösterdi kusursuz
bir iş çıkardı kendisine
minnettarım. Sponsorlarım Eti, Kütahya
Yapı Kimyasalları, Williams Türkiye şirketlerine
beni destekledikleri için çok
teşekkür ederim. Tabiki en büyük teşekkür
de benim her zaman yanımda
olan ve destek veren aileme…”
Banaz kendisine
yarış boyunca
destek olanlara da
çok teşekkür etti.
“DAHA GÜÇLÜ HAZIRLANIYORUM”
Banaz son olarak yeni yıldaki hedeflerini
de açıklayarak “2022 yılında daha
güçlü bir şekilde geri döneceğimize
eminim. Bunun için çok çalışıyorum.
Çalışmalarıma ara vermedim. Şimdi yarışları
bekliyorum” dedi.
Buğra, Gürkal Menderes ile iyi bir
ekili oluşturduğunu söyledi.
32
Yeni ŠKODA KODIAQ
Hayat merak edince başlar.
.
Yenilenen tasarımı, konforlu ve geniş iç hacmiyle
Yeni ŠKODA KODIAQ yepyeni rotalar keşfetmeye hazır.
Daha iyi bir fikri olan?
ŠKODA KODIAQ için ortalama
yakıt tüketimi 5,4-7,4 l/100 km arasında olup
CO2 salımı 135-170 g/km arasındadır.
BANAZ
Bursa-Eskişehir Yolu No: 574 26200 Zincirlikuyu-Tepebaşı/ESKİŞEHİR
TEL: (0222) 315 25 25
www.skoda.com.tr
33
1.Ligde rüzgarı arkasına alan Erkek
Hentbol takımı fırtına gibi gibi esiyor…
miHAlıÇÇıK
Eskişehir sporuna bu sezon damgasını
vuran Mihalıççıkspor hentbol ve
voleybol branşında ilimizi en iyi şekilde
temsil ediyor. Başkan Osman
Taş Siyah-Kırmızılı kulübün ilerleyen
yıllarda voleybol ve hentbolun yanı
sıra futbolda da daha üst liglerde yer
alması için elinden geleni yapıyor…
Başkan Taşın bu
yolda ki en
büyük destekçilerinden
biri olan
Neredeyse
her branşta varlar
Mihalıççık Belediye
Başkanı
kongreyle Mihalççıkspor kulübünün
Geçtiğimiz yaz döneminde yapılan
Haydar Çorum başına geçen Osman Taş bu süreçte önemli
sporda atılama işlere imza attı. Eskişehirspor’un da 2019
geçen Mihalıççıkspor’a
maddi Yunusemrespor’un başına geçmişti. Memleketi
yılında başkanlığını yapan Taş, daha sonra
ve manevi olarak olan Mihalççıkspor’a hizmet etmek isteyen Başkan
destek vermeye Taş, voleybol ve hentbol branşında ilimizi temsil
devam edeceklerini
belirtti. Amaç ardından Bölgesel Amatör Lige kadar taşımak
eden kulübü futbolda da Süper Amatör Küme ve
istiyor. Taş ve yönetimi sezonun devre
güzide ilçeyi spor
arasını iyi değerlendirirken, 1.Amatör
branşlarında
Küme için de futbol takımını
şaha kaldırmak…
hazır hale getirdi…
Başarılı
grafik çizdiler
Hentbol branşında Erkekler
1.Ligi’nde ilimizi A grubunda temsil eden
Mihalıççıkspor oynadığı tüm maçları kazanarak
zirveye yerleşti. Erkek Hentbol takımı Süper Lige
en büyük aday olarak gösterilirken, her hafta elde
ettikleri net skorlarla dikkat çektiler. Voleybolda ise
düşme hattından uzaklaşmak isteyen Mihalıççık
sultanlarının bu sezon ligde kalması şampiyonluk
kadar değerli olacak. Devre arasında kadrosunu
takviye eden Mihalıççık Kadın Voleybol
takımımızın Sivrihisar Belediyespor ile
birlikte ligde tutunması bekleniyor…
Belediye Başkanı Haydar
Çorum önemli destek sağladı.
Maçlara ilgi hep büyük oldu.
Başarılı sonuçlar
yüzleri güldürdü…
Şampiyonluk için kenetlendiler
Voleybolda
yabancı oyuncular
transfer
edildi.
Kadınlar Voleybol 1.Ligi’nde bu
sezon düşmemek şampiyonluk
kadar değerli…
Başkan
Haydar Çorum’a teşekkür etti
Sezon başından bu yana yapılan çalışmalar
hakkında bilgi veren Başkan Osman Taş, “Öncelikle
sezon başında projemizi kabul ettiği için Mihalıççık
Belediye Başkanımız Haydar Çorum’a teşekkür ediyorum.
Hentbolda bu sezon Erkekler 1. Ligi’nde şampiyonluğa
koşuyoruz. Ligin başında Ümitköyspor’un isim hakkını devralmış
ve Mihalççıkspor olarak yoluna çıkmıştık. Voleybolda ise 2. Lig’de
bir takım kurma hedefiyle sezona başlamıştık. Birçok transferimizi
de gerçekleştirdik. Ancak Sivrihisarspor Belediyespor’un
da yer aldığı 1.Ligde mücadele etmek adına
yine isim hakkı aldık. Bu sezon ligde
34
kalmamız bizim için çok
değerli” dedi.
İLÇE
DE ALT YAPI OLUŞUYOR
Başkan Taş ayrıca Yunusemrespor’dan sonra
Mihalıççıkspor’da da futbol branşına el attı. Konu ile ilgili
konuşan Taş “Futbolda da am- atör takımımızı kurduk.
Mihalıççıkspor’u bu branşta da
iyi yerlere getirmeye
çalışacağız. İlçemizde yaşayan
tüm çocuklarımızı ve
gençlerimizi spora yöneltmeyi is-
tiyoruz. Saha
ve salon eksiğimiz var. Bunları
belediye başkanımızın desteğiyle
gidereceğiz. Kendi ilçemizden ve köy-
lerimizden
Eskişehir sporuna sporcu kazandırabilirsek ne mutlu bizlere.. İlçede bulunan
Şehit Münir Yıldızak Çok Programlı Anadolu Lisesi ile Okul-
Kulüp İşbirliğini başlattık. Futbol ve Voleybol branşında alt yapı Filede ligde
ekiplerimiz için ilçe okulumuz ile işbirliği içerisine girdik.
Mihalıççık kendi ilçesi sporda da çocuklarıyla
yola çıkacak ve gelişecek” dedi.
tutunma adına
her türlü
fedakarlık
yapılıyor.
ArTıK SpOrDA ÇOK BAşKA nOKTAYA GElDi
Hentbolda
sezon sonunda
mutlu sona
ulaşılması bekleniyor.
Play-Off’a
büyük avantaj
ile gidilecek.
Filede kalan tüm maçlar
final niteliğinde geçecek.
YENİ
YÜZLER ÇIKACAK
Mihalıççık Belediye Başkanı Haydar Çorum ise yaptığı açıklamada, “Spor kulübümüze çok
teşekkür ediyorum. Gerçekten çok önemli ve ilçemize değer katan projeler hazırlıyorlar. Özelikle tesis projesini
hayata geçirmemiz halinde çok büyük bir işe imza atılmış olacak. Bu bağlamda kulübümüzün hem maddi hem
de manevi şekilde arkasında olacağız. Maçları yakından takip etme fırsatını yakaladık. Çok keyifli müsabakalara şahitlik
ettik. İlçemize ileride daha büyük yansımaları olacağına inancımız tam. Önümüzde ki yaz döneminde temel altyapıyı
hazırlayıp daha sonra tüm takımlarımızın ilçemizde maçlarını oynamasını sağlamak istiyoruz. Buradaki
çocuklarımızın kulüple bütünleşmesini hedefliyoruz. Başkan Osman Taş’ın yaktığı bu meşale ilerleyen
yıllarda ilçemizi spor konusunda aydınlatacak. Buradan yeni yüzler
çıkacak” dedi.
Mihalıççık Belediye Başkanı Haydar
Çorum, Eşi Av Alime Zafer Çorum
maç sektirmedi.
Hedef üst sıralara
tırmanarak korkulu
rüya görmemek.
Kadın
Voleybolcuları
özellikle Şubat
ayında önemli maç
trafiği bekliyor.
“HER ZAMAN SPORUN VE
SPORCUNUN YANINDAYIZ”
Mihalıççık Belediye Başkanı Haydar
Çorum “Öncelikle Mihalıççık
spor kulübünün bugünümüze
gelmesinde emeği geçen, yönetici,
teknik adamları, sporcuları,
sponsorları ve değerli taraftarına
teşekkür etmek isterim.
Mihalıççıkspor kulübümüze göreve
geldiğimiz günden beri destek vermeye
devam ediyoruz. Sayın
Osman Taş’ın Mihalıççık spor
kulübünün başına geçmesinden
sonra farklı branşlarında kurduğu
takımlarla bambaşka bir kulüp haline
geldi. Bizim ve Değerli Osman
Başkanın da ortak hedefi,
Mihalıçççıkspor kulübünü hak ettiği
yere taşımak, Mihalıççık ilçesini bir
spor merkezi haline getirmek.
Çocuklarımızın ve gençlerimizin ilgi
duydukları branşlarda profesyonel
olarak spor yapmalarına imkân
sağlamak.Şehir merkezlerinde
yaşayanların birçok farklı alternatifleri
varken, kırsalda yaşayan
çocuklarımız maalesef birçok
alanda yetenekleri olmalarına
rağmen altyapı yetersizliği nedene
ile aynı şansı elde edemiyorlar.
Mihalıççık Spor Kulübü bugün;
- Hentbol 1. Lig Erkekler A Gurubu
- Voleybol 1. Lig Sigorta Shop
Kadınlar
- Futbol 1.Amatör Lig
- Futbol U16
- Voleybol Kızlar (Midi Kızlar 13
Yaş ve Küçükler 15 Yaş) altyapı
takımları ile harikalar yaratıyor.
Hentbol takımımız ilk yarıyı, sekizde
sekiz galibiyet ile birinci olarak
tamamladı. Hentbol takımımız ligi
de birinci olarak tamamlayacak
inşallah.
Kadınlar Voleybol takımımız her
geçen gün daha iyiye gidiyor ve ligi
ilk dörtte tamamlayacaklarını
düşünüyorum.
Futbol takımımızın, 1. Amatör
Liginden bu yıl Süper Amatör Kümeye
oradan da Bölgesel Amatör
Lige çıkmalarını bekliyoruz. Alt
yapıda olan kızlarımızın Voleybolda
ve erkek çocuklarımızın Futboldaki
mücadeleleri ve heyecanlarını
görmek ise ayrı bir mutluluk bizim
için.Birde yine Osman Başkanımızın
başında olduğu, Eskişehir
Yunusemre Futbol takımımız var,
çok başarılı bir yükseliş gösteriyorlar,
inşallah Eskişehir Yunusemre
Futbol takımımızı önümüzdeki yıl
üçüncü ligde görmeyi bekliyoruz.
“BAŞARILI VE KÖKLÜ SPOR
KULÜBÜ HALİNE GELECEĞİZ”
Tüm bu takımların oluşmasını
sağlayan Değerli Başkanımız
Osman Taş’a ve tüm sporcularımıza
başarılar diliyorum. Her zaman
yanlarında olacağız ve inşallah
sürekliliği olan, başarılı ve köklü bir
spor kulübü haline geleceğiz.
Mihalıççık Spor kulübümüze ve
takımlarımıza olan destek ve ilgi
her geçen gün artıyor. Bende eşim
ve oğlum ile Eskişehir’deki her
müsabakaya katılmaya çalışıyorum.
Sizin aracılığınız ile tüm
Mihalıççık’lı hemşerilerimizi ve tüm
Eskişehirli spor severleri,
sporcularımızın ve çocuklarımızın
heyecanlarına, mücadelelerine
destek olmaya ve müsabakaları
izlemeye davet ediyorum.
35
2. YARI FİKSTÜRÜ
20. HAFTA
PENDİKSPOR FUTBOL-KASTAMONU
TARSUS İDMAN YURDU-1922 KONYA
ANKARA DEMİRSPOR-ŞANLIURFA
NAZİLLİ BELEDİYE-KIRKLARELİSPOR
ISPARTA 32 SPOR-BUCASPOR 1928
UŞAK SPOR-AMED SPORTİF
KIRŞEHİR BELEDİYE-PAZARSPOR
AKHİSARSPOR-ZONGULDAK KÖMÜR
ESKİŞEHİRSPOR-KARACABEY BELEDİYE
21. HAFTA
ZONGULDAK KÖMÜR-PENDİKSPOR
KIRKLARELİSPOR-ANKARA DEMİR
ŞANLIURFASPOR-ESKİŞEHİRSPOR
1922 KONYASPOR-ISPARTA 32 SPOR
24ERZİNCAN-TARSUS İDMAN YURDU
PAZARSPOR-NAZİLLİ BELEDİYESPOR
BUCASPOR 1928-AKHİSARSPOR
KASTAMONUSPOR-UŞAK SPOR A.Ş.
AMED SPORTİF-KIRŞEHİR BEL.
25. HAFTA
BUCASPOR 1928-NAZİLLİ BELEDİYE
ISPARTA 32 SPOR-AKHİSARSPOR
PAZARSPOR-ŞANLIURFASPOR
ZONGULDAK KÖMÜR-ANKARA DEMİR
KASTAMONUSPOR-ESKİŞEHİRSPOR
TARSUS İDMAN YURDU-PENDİKSPOR
AMED SPORTİF-KARACABEY BEL.
24ERZİNCANSPOR-UŞAK SPOR A.Ş.
1922 KONYAS-KIRŞEHİR BEL.
27. HAFTA
24ERZİNCANSPOR-NAZİLLİ BEL.
BUCASPOR 1928-ESKİŞEHİRSPOR
1922 KONYASPOR-ANKARA DEMİR
KASTAMONUSPOR-ŞANLIURFASPOR
AMED SPORTİF-KIRKLARELİSPOR
ZONGULDAK KÖMÜR- KARACABEY BEL.
AKHİSARSPOR-PENDİKSPOR FUTBOL
TARSUS İDMAN YURDU-KIRŞEHİR BEL.
ISPARTA 32 SPOR-UŞAK SPOR A.Ş.
22. HAFTA
AKHİSARSPOR-1922 KONYASPOR
ESKİŞEHİRSPOR-KIRKLARELİSPOR
KARACABEY BELEDİYE-ŞANLIURFA
ANKARA DEMİRSPOR-PAZARSPOR
NAZİLLİ BELEDİYE-AMED SPORTİF
PENDİKSPOR -BUCASPOR 1928
KIRŞEHİR BELEDİYE-KASTAMONU
UŞAK SPOR-ZONGULDAK KÖMÜR
ISPARTA 32 SPOR-24ERZİNCANSPOR
23. HAFTA
TARSUS İDMAN YURDU-ISPARTA 32
KIRKLARELİSPOR-KARACABEY BEL.
1922 KONYASPOR-PENDİKSPOR
PAZARSPOR-ESKİŞEHİRSPOR
AMED SPORTİF-ANKARA DEMİRSPOR
KASTAMONUSPOR-NAZİLLİ BELEDİYE
24ERZİNCANSPOR-AKHİSARSPOR
ZONGULDAK KÖMÜR-KIRŞEHİR BEL.
BUCASPOR 1928-UŞAK SPOR A.Ş.
24. HAFTA
29. HAFTA
30. HAFTA
31. HA
AKHİSAR-TARSUS İDMAN YURDU
ŞANLIURFASPOR-KIRKLARELİSPOR
NAZİLLİ BELEDİYE-ZONGULDAK KÖMÜR
PENDİKSPOR -24ERZİNCANSPOR
ANKARA DEMİRSPOR-KASTAMONU
KIRŞEHİR BELEDİYE-BUCASPOR 1928
KARACABEY BELEDİYE-PAZARSPOR
ESKİŞEHİRSPOR-AMED SPORTİF
UŞAK SPOR-1922 KONYASPOR
ISPARTA 32 SPOR-NAZİLLİ BELEDİYE
ZONGULDAK KÖMÜR-KIRKLARELİ
BUCASPOR 1928-ŞANLIURFASPOR
TARSUS İDMAN YURDU-ANKARA DEMİR
24ERZİNCANSPOR-ESKİŞEHİRSPOR
KASTAMONUSPOR-PAZARSPOR
1922 KONYASPOR-KARACABEY BEL.
AKHİSARSPOR-KIRŞEHİR BELEDİYE
PENDİKSPOR FUTBOL-UŞAK SPOR
ŞANLIURFASPOR-1922 KONYASPOR
KARACABEY BEL.-24ERZİNCANSPOR
NAZİLLİ BELEDİYE-AKHİSARSPOR
ANKARA DEMİRSPOR-ISPARTA 32
ESKİŞEHİRSPOR-TARSUS İDMAN YUR.
PAZARSPOR-ZONGULDAK KÖMÜR
KIRŞEHİR BELEDİYE-PENDİKSPOR
AMED SPORTİF-KASTAMONUSPOR
KIRKLARELİSPOR-BUCASPOR 1928
BUCASPOR 1928
ZONGULDAK KÖMÜ
TARSUS İDMAN Y.-K
PENDİKSPOR-NAZİL
ISPARTA 32 SPOR-
AKHİSARSPOR-ANK
24ERZİNCANSPOR-
1922 KONYASPOR-
UŞAK SPOR -KI
26. HAFTA
NAZİLLİ BELEDİYE-1922 KONYASPOR
ESKİŞEHİRSPOR-ZONGULDAK KÖMÜR
KIRŞEHİR BELEDİYE-24ERZİNCAN
ŞANLIURFASPOR-AMED SPORTİF
KIRKLARELİSPOR-PAZARSPOR
KARACABEY BEL.-KASTAMONUSPOR
ANKARA DEMİR-BUCASPOR 1928
UŞAK SPOR-TARSUS İDMAN YURDU
PENDİKSPOR -ISPARTA 32 SPOR
28. HAFTA
ESKİŞEHİRSPOR-1922 KONYASPOR
KIRKLARELİSPOR-KASTAMONUSPOR
ANKARA DEMİR-24ERZİNCANSPOR
ŞANLIURFA-ZONGULDAK KÖMÜR
KARACABEY BEL.-BUCASPOR 1928
PAZARSPOR-AMED SPORTİF
NAZİLLİ BEL.-TARSUS İDMAN YURDU
KIRŞEHİR BELEDİYE-ISPARTA 32
UŞAK SPOR-AKHİSARSPOR
İSTİKBAL ES-ES’E
BAŞARILAR DİLER
34. HAFTA
ŞANLIURFASPOR-AKHİSARSPOR
PAZARSPOR-TARSUS İDMAN YURDU
KIRKLARELİSPOR-ISPARTA 32 SPOR
AMED SPORTİF-24ERZİNCANSPOR
KARACABEY BELEDİYE-PENDİKSPOR
ZONGULDAK KÖMÜR-BUCASPOR 1928
ESKİŞEHİRSPOR-UŞAK SPOR A.Ş.
KASTAMONUSPOR-1922 KONYASPOR
ANKARA DEMİR-KIRŞEHİR BEL.
35. HAFTA
PENDİKSPOR-ŞANLIURFASPOR
AKHİSARSPOR-KIRKLARELİSPOR
KIRŞEHİR BELEDİYE-ESKİŞEHİRSPOR
NAZİLLİ BELEDİYE-ANKARA DEMİR
ISPARTA 32 SPOR-PAZARSPOR
TARSUS İDMAN YUR.-AMED SPORTİF
1922 KONYASPOR-ZONGULDAK KÖMÜR
UŞAK SPOR-KARACABEY BELEDİYE
24ERZİNCANSPOR-KASTAMONUSPOR
36. HAFTA
BUCASPOR 1928-1922 KONYASPOR
KARACABEY BEL.-KIRŞEHİR BEL.
ŞANLIURFASPOR-UŞAK SPOR A.Ş.
KIRKLARELİSPOR-PENDİKSPOR
ZONGULDAK KÖMÜR-24ERZİNCAN
AMED SPORTİF-ISPARTA 32 SPOR
KASTAMONUSPOR-TARSUS İDMAN YUR.
PAZARSPOR-AKHİSARSPOR
ESKİŞEHİRSPOR-NAZİLLİ BEL.
FTA
-PAZARSPOR
R-AMED SPORTİF
ARACABEY BEL.
Lİ BELEDİYESPOR
ESKİŞEHİRSPOR
ARA DEMİRSPOR
ŞANLIURFASPOR
KIRKLARELİSPOR
RŞEHİR BEL.
32. HAFTA
PAZARSPOR-1922 KONYASPOR
NAZİLLİ BELEDİYESPOR-UŞAK SPOR
ESKİŞEHİRSPOR-AKHİSARSPOR
ŞANLIURFA-TARSUS İDMAN YURDU
KARACABEY BEL.-ISPARTA 32 SPOR
ANKARA DEMİRSPOR-PENDİKSPOR
KASTAMONU-ZONGULDAK KÖMÜR
KIRKLARELİSPOR-24ERZİNCANSPOR
AMED SPORTİF-BUCASPOR 1928
ES-ES’E
BAŞARILAR
DİLER
33. HAFTA
BUCASPOR 1928-KASTAMONUSPOR
1922 KONYASPOR-AMED SPORTİF
24ERZİNCANSPOR-PAZARSPOR
AKHİSARSPOR-KARACABEY BEL.
KIRŞEHİR BELEDİYE-NAZİLLİ BEL.
TARSUS İDMAN YURDU-KIRKLARELİ
ISPARTA 32 SPOR-ŞANLIURFASPOR
UŞAK SPOR -ANKARA DEMİRSPOR
PENDİKSPOR-ESKİŞEHİRSPOR
37. HAFTA
ANKARA DEMİR-ESKİŞEHİRSPOR
UŞAK SPOR A.Ş.-KIRKLARELİSPOR
KIRŞEHİR BELEDİYE-ŞANLIURFASPOR
TARSUS İDMAN Y.-ZONGULDAK KÖMÜR
NAZİLLİ BEL.-KARACABEY BELEDİYE
PENDİKSPOR FUTBOL-PAZARSPOR
24ERZİNCANSPOR-BUCASPOR 1928
AKHİSARSPOR-AMED SPORTİF
ISPARTA 32 SPOR-KASTAMONUSPOR
38. HAFTA
KIRKLARELİSPOR-KIRŞEHİR BEL.
PAZARSPOR-UŞAK SPOR A.Ş.
AMED SPORTİF -PENDİKSPOR
1922 KONYASPOR-24ERZİNCANSPOR
KARACABEY BEL.-ANKARA DEMİR
ŞANLIURFASPOR-NAZİLLİ BELEDİYE
KASTAMONUSPOR-AKHİSARSPOR
BUCASPOR 1928-TARSUS İDMAN YUR.
ZONGULDAK KÖMÜR-ISPARTA 32
ESKİŞEHİRSPOR (BAY)
TATLI
BAĞIMLILIĞININ
12 İŞARETİNE
DİKKAT !
Uzmanlar tatlı bağımlısı olup ta farkında
olmayanlara önemli açıklamalar yaptı.'Su
içmeyi hiç sevmiyorsanız, suyun tadı size
acı geliyorsa veya çay ve kahve içerken
mutlaka şeker ekliyorsanız dikkat edin tatlı
bağımlısı olabilirsiniz.'dedi.
‘Tatlı bağımlılığı aslında sigara,alkol veya
madde bağımlılığından bile tehlikelidir ve
daha çok hastalanmamıza neden olur ama
biz tatlı bağımlısı mıyız onu bile fark edemiyoruz.diyen
uzmanlar, “Sigara, alkol ve
madde bağımlılığı ile mücadele eden o
kadar dernek varken tatlı bağımlılığı insanlara
şaka gibi geliyor ve sanki yaramazlık
yapan çocuklar gibi düşünülüp hiç önem
verilmiyor.Hatta ısrar ile bu bağımlılık körükleniyor.Daha
da ileri gidilip bu bağımlılığı
olan kişilere yemezsen ölümü gör gibi
dramatik ısrarlar bile yapılabiliyor.Alkol ve
madde bağımlılığını bir kenara koyun, sigara
bağımlılığında bile el birliği ile kişiyi
bu alışkanlığından kurtarmaya çalışırken,
tatlı bağımlılığında ateşe körükle gidiyoruz.Tatlı
bağımlılığı o kadar kötüdür ki, dumanı
isi yoktur, kişide çok büyük davranış
değişikliği yapmaz dolayısı ile hiç kimseye
sezdirmeden her yerde her ortamda bu bağımlılığı
devam ettirebilirler. Ancak kişi
kendisi bu bağımlılığı fark edip önlem
almak isteyebilir.” diyor
4- Çay veya kahve içerken yanında
mutlaka bir şeyler yemek
istiyorsanız
5- Sık başınız ağrıyor ve tatlı
bir şey yediğinizde baş ağrınız
geçiyorsa
6- Ekmek, makarna veya
pilav olmadan doymuyorsanız
7- Market alışverişinizde
sepetinizde mutlaka tatlı bir
atıştırmalık varsa
8- Yolda giderken pastane
veya unlu mamül dükkanlarını
fark ediyorsanız
9- Evinizde veya iş yerinizde mutlaka
tatlı bir atıştırmalık bulunuyorsa
10- Gece buzdolabını açıp bir
parça da olsa tatlı yiyorsanız
11- Su içmeyi hiç
sevmiyorsanız, suyun tadı
size acı geliyorsa
12- Toz şekerini veya küp
şekeri nadir de olsa tek başına
yediğiniz oluyorsa;
Dikkat edin sizde tatlı
bağımlılığı başladı
demektir.
Tatlı bağımlısı olduğumuzu nasıl mı
anlarız?
1- Çay ve kahve içerken mutlaka şeker ekliyorsanız
2- İçeceklerinizi genelde şekerli içeceklerden
seçiyorsanız
3- Yemeklerden sonra mutlaka bir tatlı isteği
geliyorsa
38