28.01.2022 Views

İstikbal Dergi Ocak 2022

İstikbal Gazetesi aylık yayını İstikbal Dergi Ocak 2022 sayısı

İstikbal Gazetesi aylık yayını İstikbal Dergi Ocak 2022 sayısı

SHOW MORE
SHOW LESS

Create successful ePaper yourself

Turn your PDF publications into a flip-book with our unique Google optimized e-Paper software.

L İ D E R G A Z E T E E S K İ Ş E H İ R ’ İ N S E S İ

DERGİ

PARA İLE SATILAMAZ, ÜCRETSİZDİR AYLIK iŞ, SiYASET, SPOR ve YAŞAM DERGiSi Sayı: OCAK 2022

Çiftçinin imdadına

Büyükşehir yetişiyor

Odunpazarı’ndan

yeni yıl morali

Enerji Verimliliği

Tepebaşı’nda

Fashion

Eskişehir moda

dünyasını

büyüledi

Akıllı Kent

ve Doğa

Buğra

Banaz “Yeni

yılda yeni

hedeflerim

var”


Bir toplum böyle çöker işte...

devletin yerini kaba kuvvet alır,susturulur

yasanın yerini din alır,korkutulur!

Yolsuzlar,Cinayetler birbirini izler,

eller kollar bağlanıp götürülür..

Haklıdan yana değil,

güçlüden yana olanlar

korkak ve kaypak olurlar

güç merkezi değiştikçe dönerler,

fırıldak olurlar

“Özgürlüğe adanmış bir

top çiçek gibiyiz...

Hep birlikteyiz,

ey halkım

unutma bizi...!

Uğur MUMCU

1942-24 Ocak 1993



t

“Yüzü hikaye

anlatan

insanları

fotoğraflamayı

seviyorum”

t16’da

4

“Eskişehir

enerjisi son

derece

yüksek

bir şehir”

11’de

Başka dünyalara

kaçma isteği

yazarlığının da

yolunu açtı

t12’de

“Dış politika haberciliği ve

medya içerikleri” kitaplaştı.

Önemli bir kaynak oldu

t22’de

EDiTöR

Murat Taşkın

Kendimiz sorduk

kendimiz cevapladık!

Eskişehir’in sürdürülebilir rekabetçi üstünlüğünü yakalamasında,

en temel silahlarıyla ilgili hiçbir planı ve yol haritası

var mı?

Bana göre yok!

H H H

Ne bürokrasinin, ne akademik çevrenin bu konuda geleceğe

yönelik bir hedef, bir faaliyet programı tartıştığına şahit

oluyor muyuz?

Hiç sanmıyorum!

H H H

Kentin siyasetçisinin kamuoyuyla paylaştığı bir eylem

planından, bir vizyondan haberi olan var mı?

Bana göre yine yok!

H H H

30 yıl önce bitmesi gereken bir çok yatırımın ya hiç başlamadığını

ya da yarım yamalak durduğunun farkında olup,

rahatsızlık duyan var mı?

Varsa bana da söylesin!

H H H

Yapılması gerektiği halde yapılmayan işlerin takibinin bırakılması,

gündeme getirilmemesi veya unutturulmaya çalışılmasını

düşünen var mı?

Evet…Ben olduğunu düşünüyorum!

Ve bunun da; Eskişehir’in vazgeçmesinin söz konusu bile

olmadığı, stratejik hedeflerinin unutturulup, şehrin çıkmaz

yollara yönlendirilip güçlenmesini engelleme amacı taşıdığına

inanıyorum…

Siz nasıl değerlendirirsiniz bilemem!

Ama ben tüm bu olup bitenlerin Eskişehir halkı tarafından

görüldüğüne de inanıyorum…

GAZETESİ’NİN AYLIK İŞ, SİYASET VE YAŞAM DERGİSİ

PARA İLE SATILAMAZ, ÜCRETSİZDİR www.istikbalgazetesi.com Sayı : OCAK 2022

UĞUR OFSET MATBAACILIK, GAZETECİLİK SAN. VE TİC. A.Ş. ADINA

Sahibi : Burak TÜRKMEN

Genel Yayın Yönetmeni : Burak TÜRKMEN

Sorumlu Yazı İşleri Müdürü : Murat TAŞKIN

Gazete, Haber ve Reklam :

Arifiye Mah. Yalbı Sk. No: 13/A K:6 D:10 ESKİŞEHİR

Tel & Faks : 0.222. 220 19 01 - 220 19 06

e-mail : haber@istikbalgazetesi. com

Baskı :

ÖNKA OFSET BASIM ve MATBAACILIK HİZMETLERİ

Zübeyde Hanım Mah. Sebze Bahçeleri Cad. No: 80

İSKİTLER 06070 ALTINDAĞ/ANKARA

Tel: 0.850 346 26 86 / 0.312. 384 26 85 - 384 26 86

e-posta : onkamatbaa@gmail.com


Erkek saçı

kadınlara

emanet

Eskişehirli saç tasarımcısı Hasan Hüseyin

Yılmaz, işletmesinde stajyer olarak

çalıştırdığı 2 kadına erkek kuaförlüğünü

öğretiyor.

Eskişehirli saç tasarımcısı ve erkek

kuaförü Hasan Hüseyin Yılmaz, müşteri

talepleri üzerine farklı bir uygulamaya

imza attı. Yılmaz, Saloon HY isimli

işletmesinde erkek kuaförlüğünü

öğretmek için kadın stajyer çalıştırmaya

başladı. Yaklaşık 2 yıldır kadınlara da

erkek saç kesimini öğreten Yılmaz,

müşterilerinin de kadınlardan hizmet

almak istediğini belirtti. 6 ay arayla yeni

kadın stajyer işe alan Yılmaz’ın

halihazırda 2 kadın stajyeri bulunuyor.

Erkek kuaförlüğünde kadın sayısının az

olduğunu ifade eden stajyerler Kübra

Durmuş ve Sıla Gökçe, kendilerini gören

müşterilerin hem şaşırdıklarını hem de bir

- Bu mesleği artık kadınlar tercih ediyor

- Erkek kuaförlüğünün kadın stajyerleri

- Saç tasarımcısı Hasan Hüseyin Yılmaz:

- “Stajyerlerimin performanslarından çok mutluyum”

- Erkek kuaförlüğü stajyeri Kübra Durmuş:

- “Görenler hem şaşırıyor, hem de mutlu oluyor”

kadından hizmet almaktan memnuniyet

duyduklarını dile getirdi.

“Stajyerlerimin performanslarından

çok mutluyum”

Daha önce yetiştirdiği stajyerlerin kendi

işletmelerini açtıklarını belirten saç

tasarımcısı Hasan Hüseyin Yılmaz, “Saçın

cinsiyeti olmadığı gibi mesleğin de cinsiyeti

yoktur. Daha önceden

yetiştirdiğimiz profesyonel personellerimiz

vardı. Şu anda kadın-erkek kuaför

işletmeciliği yapıyorlar. Çok güzel bir

şekilde erkek saçı kesiyorlar. Aynı zamanda

da şu anda yeni stajyerler

yetiştiriyoruz. 6 ayda 1 kadın stajyer

alıyorum ve 1 senede mezun ediyorum.

Yaklaşık 2 senede kendi salonlarını

açıyorlar ve kendi işletmelerinde erkek

saçlarını kesmeye devam ediyorlar. Stajyerlerimin

performanslarından çok mutluyum.

Kısa zamanda çok ilerleme kaydettiler.

Gelen müşteriler mutlu çünkü Türkiye

ve dünya standartlarında, erkek kadından

hizmet almak istiyor, kadın da erkekten

hizmet almak istediği için çok mutlu oluyorlar”

diye konuştu.

“Görenler hem şaşırıyor, hem de

mutlu oluyor”

Erkeklerin kuaföre gittiklerinde

kadınlardan hizmet almayı tercih ettiklerini

aktaran 20 yaşındaki erkek kuaförü

stajyeri Kübra Durmuş, “Bu işi yapan

kadın çok az. Bu yüzden bunu sürdürmek

istiyoruz. Herkes bu şekilde tercih ediyor.

Bütün erkekler kadınlardan hizmet almak

istiyorlar. Kadınlar da aynı şekilde erkeklerden

hizmet almak istiyor. Görenler hem

şaşırıyor hem de mutlu oluyor. Kendimi

mutlu hissediyorum. Kendim bir salon

açmak istiyorum. Bu meslekte ilerlemek

istiyorum” ifadelerini kullandı.

“Kadınların daha iyi hizmet verdiğini

düşünüyorum”

Erkek kuaförlüğünün daha yaygın bir alan

olduğunu ve kadınların daha iyi hizmet

verdiğini düşünerek bu mesleği seçtiğini

söyleyen 18 yaşındaki Sıla Gökçe,

“Kendimi daha yakın bulduğum ve

kadınların daha iyi hizmet verdiğini

düşündüğüm için bu mesleği tercih ettim.

Daha yaygın olduğunu düşündüğüm için

bu alanı seçtim. İlk başta şaşırıyorlar ama

gayet memnunlar. Gelecekte büyük bir

işletme sahibi olmak isterim. Bu işi

arkadaşlarıma tavsiye ederim. Denemekten

zarar gelmez” dedi. (İHA)

5


Eskişehir Büyükşehir Belediyesi,

Kırsal Kalkınma Projeleri ile

Türkiye’de örnek olmayı sürdürüyor

Çiftçinin imdadına

Büyükşehir yetişiyor

Artan maliyetler nedeniyle üretemez hale gelen çiftçinin imdadına Eskişehir Büyükşehir

Belediyesi yetişiyor. Kırsal Kalkınma Projeleri ile Türkiye’ye örnek olan Büyükşehir

Belediyesi 2021 yılında da birçok konuda üreticilere destek oldu. Türkiye’nin içerisinde

bulunduğu ekonomik krizden en çok etkilenen kesimlerin başında çiftçinin geldiğini belirten

Büyükşehir Belediye Başkanı Yılmaz Büyükerşen de, “Evet, biliyorum üreticimiz zorda,

üretemiyor hatta en üzücü olanı üretmek istemiyor. Ama dertlenmesin, biz varız!

İmkanlarımız ölçüsünde Tarımsal Hizmetler Daire Başkanlığımız çatısı altında diğer birimlerimizin

de destekleriyle çiftçimizi desteklemeyi sürdüreceğiz” dedi.

Üreten ve tarımsal alanda kendi

kendine yetebilen bir ülke olan

Türkiye’de girdi maliyetlerindeki

anormal artışlar nedeniyle son 10 yılda

kayıtlı çiftçi sayısı %50 azaldı. Toprağını

işleyemez hale gelen çiftçinin köyleri

boşaltması ve asgari ücrete mahkûm

olarak kentlere göç etmek zorunda

bırakılması, Türkiye’yi tarım alanında

dışa bağımlı hale getirdi. Bu göçü terse

çevirmek isteyen Eskişehir

Büyükşehir Belediyesi, kırsal

kalkınma projeleri ile üreticiyi

teşvik ediyor. 2021 yılı içerisinde

birçok konuda üreticilere destek

sağlayan Tarımsal Hizmetler

Dairesi Başkanlığı yalnızca

Eskişehirli üreticiye değil,

Türkiye’nin dört bir

yanındaki üreticiye

dokundu. Yaşanan

yangın felaketlerinde

Antalya, Adana,

Menteşe ve Milas’a

yulaf balyaları gönderen

Büyükşehir

Belediyesi, kendi

tarlalarında

hasadını yaptığı

yulaflardan elde

6

edilen 40 tona yakın taneyi, Ziraat

Odaları iş birliği ile Odunpazarı, Tepebaşı

ve Alpulu üreticilerle buluşturdu.

ATIL DURUMDAKİ ARAZİLER

TARIMA KAZANDIRILDI

Belediye Meclisi’nin almış olduğu karar

kapsamında atıl durumda bulunan arazilerin

tarıma kazandırılması için ilçe

belediyeleri ile protokol

gerçekleştiren Büyükşehir

Belediyesi, Alpu, Mahmudiye,

Mihalıççık, Seyitgazi ve

Sivrihisar’da atıl durumlardaki

arazilerde üretim

yapıldı. Kendisine ait

400 bin metrekare

araziye de gelecek yıl

için arpa, yulaf, yonca

ve macar fiği eken

Büyükşehir

Belediyesi, 2022

yılında da üreticileri

bu alanda desteklemeye

devam edecek.

Üreticiyi

kendilerine gelir

getirici yeni

ürünlerle de

tanıştırmak


isteyen Büyükşehir Belediyesi, bu kapsamda Karahüyük

Mahallesi’nde mor patates ekimi gerçekleştirdi.

İPEK BÖCEKÇİLİĞİ PROJESİ TÜRKİYE’YE ÖRNEK OLUYOR

Geçmiş yıllarda Eskişehirli üreticinin önemli gelir

kaynaklarından biri olan ancak yanlış tarım politikaları nedeniyle

unutulmaya yüz tutmuş ipek böcekçiliği konusunda

da önemli çalışmalar gerçekleştiren Eskişehir Büyükşehir

Belediyesi, 2017 yılında başlattığı bu projeyle üreticilere ek

gelir sağlıyor. Bugüne kadar yüz binlerce dut fidanını

Eskişehirli üreticilerle buluşturan Büyükşehir Belediyesi,

Antalya ve Ordu Büyükşehir Belediyeleri ile İzmit ve

Atakum Belediyelerinin talepleri ile dut fidanlarını bu

bölgelerdeki üreticilere de ulaştırdı.

HAYVANCILIK KONUSUNDA DA ÜRETİCİYE

DESTEK ARTTIRILIYOR

S.S. Bozan Beldesi Tarımsal Kalkınma Kooperatifi arasında

yapılan “Damızlık Manda Desteği Verilmesine İlişkin İşbirliği

Protokolü” kapsamında daha önce Bozan’a manda desteğinde

bulunan Büyükşehir Belediyesi, Seyitgazi ve Alpu Belediyeleri

işbirliğiyle küçükbaş hayvancılık konusunda da çalışmalarını

sürdürüyor. İki ilçede 500 küçükbaş hayvan ile çalışmalarına

başlayan Büyükşehir Belediyesi hayvan sayısını da kısa sürede

1000’in üzerine çıkardı. Belirli bir süre sonra hayvanların

küçük üreticilere verileceğini ifade eden Büyükşehir

Belediyesi yetkilileri, bu çalışma sayesinde kırsalda

küçükbaş hayvan sayısının da arttırılmasını

planladıklarını belirttiler.

PROJELERDE KADINLARA POZİTİF

AYRIMCILIK TANINIYOR

Kırsalda üreten kadınların sayısını arttırmak amacıyla

projelerde üretici kadınlara pozitif ayrımcılık yapıldığını

belirten Büyükşehir Belediyesi yetkilileri, bu kapsamda bu

yıl ilk kez kadın üreticilere kovan ve arıcılık ekipmanı

dağıtıldığını belirttiler. 41 kadının bu destekten faydalandığını

belirten yetkililer, verimlilik ölçümü yapıldıktan sonra imkanlar

ölçüsünde bu desteğin önümüzdeki yıl da

gerçekleştirilebileceğini ifade ettiler.

“ÜRETİCİMİZ DERTLENMESİN, BİZ VARIZ!”

Türkiye’nin içerisinde bulunduğu ekonomik krizden en çok

etkilenen kesimlerin başında çiftçinin geldiğini belirten

Büyükşehir Belediye Başkanı Yılmaz Büyükerşen,

Büyükşehir Belediyesi olarak 2021 yılındaki kırsal

kalkınma çalışmalarını değerlendirdi. Büyükerşen

“Türkiye’nin içerisinde bulunduğu bu darboğazdan

kurtulmasının en kolay yolu üretmektir.

Üretemediğimiz için her alanda dışa bağımlı hale gelen

ülkemiz döviz kurlarındaki büyük artışlar sonucu önemli

yaralar almaktadır. Bu kapsamda kırsal kalkınmaya büyük

önem veriyor, üreticilerimizi imkanlarımız ölçüsünde desteklemeye

çalışıyoruz. Atıl arazilerin tarıma kazandırılması başta

olmak üzere dut fidanı dağıtımı, yem desteği, ekipman desteği,

canlı hayvan desteği gibi birçok alanda çalışmalarımız var. Halk

Süt ve Halk Yumurta gibi projelerimizle hem üreticiyi destekliyor

hem de hemşerilerimizin temel tüketim maddelerine ekonomik

olarak ulaşmalarını sağlıyoruz. Mihalıççık’ta bulunan Kurutma

Tesisimizde hem kadın istihdamına destek oluyor, hem de

ürünlerin katma değer kazanmasına katkı sunuyoruz.

Üretici Marketlerimiz sayesinde kooperatifçiliğe önemli

katkılar sağlarken, vatandaşlarımızın da temel tüketim

maddelerine erişimini kolaylaştırıyoruz. Evet, biliyorum

üreticimiz zorda, üretemiyor hatta en üzücü olanı üretmek

istemiyor. Ama dertlenmesin, biz varız!

İmkanlarımız ölçüsünde Tarımsal Hizmetler Daire

Başkanlığımız çatısı altında diğer birimlerimizin de

destekleriyle çiftçimizi desteklemeyi sürdüreceğiz” dedi.

7


Akıllı Kent ve Doğa

YAZI

Geldiğimiz aşama; insan, yaşam, yitirilen

doğa ve tarihsel seçim olarak kent ve

yurttaş olarak denetimimiz dışında gelişen

teknoloji etkileşimine yeniden göz atmamıza

işaret ediyor. Farklı bir teknolojik

yapılanmayla tümüyle farklı bir noktada olabilir

miydik? Havanın ve suyun daha temiz olduğu,

karbon ve kükürt tabanlı sisin ağır bir

battaniye gibi kentsel yerleşimleri örtmediği

bir yaşam mümkün müydü? Pahalı ve kirletici

fosil yakıtlar yerine yenilenebilir enerji kaynakları

ile daha temiz ve sağlıklı bir yaşam

üretebilir miydik? Bu seçenek henüz yapılabilir

ihtimaller arasında mı? Sağlıklı yaşam beklentisi

sanayi öncesi çağlara ait bir duygusal

hasreti mi ifade ediyor? Hâlâ her şeyin farklı

olabilme ihtimali var mı?

Pek çok sosyal, ekonomik ve teknolojik

göstergenin ortaya koyduğu sonuç, bu olağan

gidiş içerisinde sanayi öncesi bir çağ mümkün

değil. Başta kentler olmak üzere kentlerin

büyük bilişim-iletişim sistemleri tarafından

yönetilip denetlendiği sayısal teknolojiler dönemine

doğru ilerliyoruz. Henüz büyük dönüşümün

erken dönemini yaşamakla birlikte

dünyanın bazı kentlerinde ve yaşamsal mekânlarında

söz konusu dönüşümün izlerini

görmeye başladık. Bu yerleşimler veri temelli

olarak akıllı ve iletişebilir olma yolunda adımlar

atıyor; bu amaçla da yeni, gelişkin teknolojilerden

yararlanıyorlar. Bu durumu henüz

altyapı, trafik, enerji, hijyen, kaynaklara erişim,

yoksulluk vb. gibi göstergeler açısından

bizim kentlerimizle ve mevcut kentsel yönetim

performansıyla karşılaştırdığımızda iç acıtan

bir görünüm ortaya çıkıyor.

Tarih ve öngörebildiğimiz gelecek tercihini

kentlerden yana yaptı. Yeni yerleşim modelinin

akıllı kent olacağı giderek daha fazla

açıklık kazanıyor. Akıllı kent, bazı seçilmiş alan

8

ve fonksiyonlarda bilişim-iletişim teknolojileri

ile donatılmış yerleşimlerin oluşturulması anlamına

gelmez. Yerel çevrenin bazı mekân,

fonksiyon ve ilgilerinin teknoloji ile desteklenmesi

orayı akıllı kent yapmaz. Bir yerleşim; insani

ve sosyal sermayeye, ulaşım vb. gibi

geleneksel fonksiyonlara ve çağdaş bilişim-iletişim

altyapısına yapılan yatırımların orada

sürdürülebilir ekonomik gelişmeyi sağlaması

durumunda “akıllı kent” olarak isimlendirilebilir.

Ekonomik sürdürülebilirliğe hizmet etmeyen,

kozmetik görünüm iyileştirmeleri ile bir

yerleşim akıllı kent haline gelmez. Akıllı kent;

doğal kaynakların akıllı yönetimi, kentlilerin

karara katılımlarının önünün açılması ile yurttaşlar

için yüksek kaliteli yaşamın zeminini

oluşturur.

Yukarıda yapılan tanımlama girişimlerine

rağmen akıllı kent durağan bir kavram değildir.

Yeni teknolojik gelişmelerin doğasına bağlı

olarak pek çok kavram ve kurum gibi değişime

açıktır. Bu nedenle akıllı kent için tek bir

tanım olmadığı gibi kentin gelişmişlik açısından

varacağı bir son nokta da yoktur. Bu nedenle

akıllı kenti varılacak bir hedef olmaktan

daha çok, sürekli iyileştirmelerin yapılacağı bir

süreç olarak kavramak uygun olur –daha yaşanabilir,

esnek, problem çözme ve zorlukları

yenme potansiyeline sahip, değişime çabuk ve

sağlıklı tepki verebilen…

Gürcan BANGER

Kentte Yoğunlaşma

Kent kavramsal olarak yığışma, yoğunlaşma

ve bütünleşme anlamına gelir. İnsanlara

ek olarak pek çok yaşamsal fonksiyon, aktör

ve nesne karmaşık ilişkiler oluşturmak üzere

kentte toplanır. Akıllı kent ise bu olgunun teknolojik

sonrasını ifade eder. İnsan zekâsının

çok boyutlu bütünleşmesi, işbirlikçi akıl ve

yapay zekâ yeni kent olgusunun ilerleyiş yönünü

belirleyecek. Yeni kentin aklı; sayısal iletişim

ağlarının, yerleşime yayılmış halde bulunan

gömülü zekânın, elektronik sensör ve

etiketlerin ve yazılımın bütünleşmesi sonucu

oluşur. Bu bütünleşme sonucunda kent iletişir,

düşünür, hisseder, bilişsel eylemlerde bulunur.

Özetlersek; kent, yeni teknolojilerle birlikte

iletişebilirlik ve yapay zekâ özelliklerini geliştirirken

aynı zamanda “akıllı kent” düzeyine

terfi eder.

Kentin yeni teknolojilerle donatılmasından

olan beklenti mekânlar, yollar, artifaktlar,

enerji hatları ve benzerlerinden oluşan kentsel

altyapıdan daha etkin ve verimli yararlanılmasıdır.

Yapay zekâ, veri toplama ve işleme hizmetleri

ile gelişen iletişim becerileri kentte

yaşam için ekonomik, sosyal ve kültürel açılardan

daha sağlıklı ve sağlam bir zemin oluşturacak.

Bulut bilişim teknolojisindeki gelişmeler

ve bunun kentsel hizmetlerde kullanılması

gerçekten değerli bir kentsel gelecek tasarımı

ihtimali doğuruyor. Bulut üzerinden bağlantılı

bir kent, sensörlerden gelen verilerin işbirlikçi

kullanımı için bir fırsat yaratıyor. Böylece

kendi sistemlerinde sensör kullanan kişi ve

kuruluşlar bunlardan gelen verileri bulutta depolayabilir;

uygulama geliştiricilerin bu depolara

bağlanmasına imkân sağlayarak yeni

fonksiyon ve hizmetler oluşturmalarını sağlayabilirler.

Söz konusu yeni uygulamalar nüfus

hareketleri, trafik, güvelik, hava durumu, nakliye,

hava ve su kirliliği, gürültü ve otopark

gibi kentle ilgili konularda üretilebilir.

Teknolojiyi yeni uygulamalar ve hizmetlerle

ilgili olarak daha fazla konuşmaya başlamamızın

arkasında teknoloji ürünlerindeki

fiyat düşüşü var. Bilişim ve iletişim teknolojisi

ürünlerindeki hızlı fiyat düşüşü İnternetin yaygınlaşmasına,

büyük veri ile bulut bilişim uy-


gulamalarının çeşitlenip çoğalmasına yol açtı.

Bu durumun sonuçlarından biri sensörlerle ilgili

donanım ve yazılım uygulamaları kullanımın

yaygınlaşması şeklinde olacak. Bu

çerçevede güneş enerjisi ile ilgili tümleşik yönetim

uygulamaları; şebeke suyu, atık su ve

enerji iletim ağlarında akıllı uygulamalar; toplu

ulaşım hizmetlerinde otomatik geçiş ücreti etiketleri,

gerçek zamanlı rota verilerine erişebilme

kolaylaşacak. İş yerinde veri kullanımı

uygulama seçenekleri çoğalırken bireyler için

yeni kişisel teknolojik ürünler geliştirilecek.

Kentsel mekânlarda sesle veya dokunmayla

yönetilen cihazların çoğaldığına ve çeşitlendiğine

tanık olacağız.

Yeni teknolojik ürünlerin ortak özelliklerinden

biri veri üretiyor olmalarıdır. Kentsel

ölçekte söz konusu veri üretimi yeni fonksiyonların,

hizmetlerin ve uygulamaların yaratılacağı

anlamına gelir. Bu verilerden

yararlanarak geliştirilen yeni uygulamalarda

kentte yaşamı kolaylaştırırken kenti de adeta

yerel hizmet odaklı bir dev bilgisayara dönüştürecek.

Kentte yaşamı sürdürürken çok sayıda

kimlik tanımlama ve yetkilendirme belgesi

kullanıyoruz. Nüfus veya üyelik kaydımızı gösteren

kartlar; su, elektrik, havagazı vb. abonelik

kartları, ehliyet, pasaport, bankaların

verdiği kredi kartları vb. gibi çok sayıda kimlik

belgesini taşımak zorundayız. Akıllı kentte

yaşam ise bunu “akıllı kart” olarak isimlendireceğimiz

daha az sayıda (örneğin tek) elektronik

karta indirgeyecek. Akıllı kart sayesinde

kentsel hizmetlere erişim kolaylaşacak. Hiç

kuşkusuz; akıllı kent ile birlikte veri temelli

pek çok yeniliğe tanık olacağız.

Mektuptan Epostaya

Elektronik iletişim ve İnternet öncesi dönemde

mektup vardı. İnternetin ortaya çıkışıyla

birlikte geleneksel mektubun yerini

elektronik posta (eposta) aldı. Burada yeni teknoloji

ile birlikte mektubun evrimleştiği, ama

hâlâ geleneksel mektup formunda kaldığı algısı

vardı. Elektronik iletişimin hızlanması ve

kolaylaşması ile birlikte eposta kullananların

gelen ileti kutuları ilgilenmediğimiz şeyler de

içeren çok sayıda posta ile doldu. Artık eposta

sistemi, alınabilecek tüm önlemlere rağmen

bir dezenformasyon ve kirlilik kaynağıdır. Bir

çözüm olarak geliştirilen bir ileti sistemi, bir

kirlilik kaynağı haline dönüşebiliyor. Bu kirliliği

yok etmek amacıyla artık bilişim alanlarında

“sıfır eposta” kavramı tartışılıyor. Belki

de kişisel portaller veya başka teknolojik çözümler

epostaya alternatif

olarak ortaya

çıkacak.

“Sıfır eposta” örneğinde

olduğu gibi, bu

amaca yönelik olarak –

uzak bir hayal gibi görünmesine

rağmen–

trafiğin elektrikli, sürücüsüz

taşıtlara uygun

şekilde düzenlenmesi

bir başka olumlu örnek

uygulama olur. Böylece

sıfır hidrokarbon salımı

yanında “sıfır

kaza”, “sıfır hasar”,

“sıfır yaralanma” ve

“sıfır ölüm” gibi hedefler

de gerçekleşme ihtimalleri

ufkuna girer.

Dolayısıyla teknolojilerle

donatılmış akıllı

kentten söz ettiğimizde aklımızdaki soru, kirlilik

kaynağı olan kentsel unsurların nasıl sıfır

haline getirileceğidir. Akıllı kent vizyonunun

en önemli hedeflerinden biri her alanda “sıfır

kirlilik” olmalıdır. “Akıllı kent” ve “sıfır kirlilik”

yaklaşımlarını birlikte düşündüğümüzde; yeni

teknolojilerle birlikte yeni “yeşil kent” olgusunun

akıllı kent kavramına dönüştüğünü söyleyebiliriz.

Yapay zekâ ve iletişim temelli yeni teknolojiler

sayesinde kentte üretilen ve kullanılan

ürünler akıllı hale gelecek. Akıllı ve iletişebilir

ürünler olumsuz durumun sezilmesi, mümkünse

önleyici tedbir alınması, gerekli yerlere

raporlanması ve önlemin uygulanması konularında

becerikli olacaklar. Akıllı ürün kavramı;

akıllı giyilebilir ürünlerden akıllı binalara

kadar geniş kentsel kullanım alanlarını ilgilendiriyor.

Bu bağlamda akıllı kentin pazarlarında

yer alan aktörler birkaç farklı role sahip olacaklar.

Bu rollerin uygulanacağı tasarımdan

üretime, ağ bağlantıları sağlamaktan bakımonarım

hizmetleri vermeye kadar pek çok ilgi

ve çalışma alanı sayabiliriz.

Enerji

Akıllı kent bağlamının en önemli unsurlarından

biri enerjidir. Akıllı kent vizyonunun

yaşama geçmeye başlaması ile birlikte değişik

sanayiler enerji sektörü ile birlikte kaynakları

daha iyi kullanan, daha verimli ve çevre dostu

çözümler üretecek. Enerji alanında dikkat

çeken çözümlerden biri “Enerji İnterneti” olarak

isimlendirilen akıllı enerji ağları olacak.

Henüz yaygın uygulamalarını görmemekle birlikte

mikro ağlar ve özellikle elektrikli taşıtları

yakından ilgilendiren enerji depolama sistemleri

geleceğin yeni konularıdır. Uzayda uydular

aracılığı ile derlenen güneş enerjisinin elektrik

olarak dünyaya transferi gelecek hayalleri arasındadır.

Tüm bu gelişmeler akıllı kent olgusunun

yükselişini doğrudan etkileyecek.

Fosil yakıtlar çevre açısından sürdürülebilirlik

özelliğine sahip yenilenebilir enerji kaynakları

ile ikame edilmeye devam edecek.

Enerji ekonomisinde yeni paylaşım örnekleri

oluşacak. Otomatik iklim denetim sistemleri ve

geri dönüşebilir malzemeler ile kentsel yerleşimlerde

daha yüksek kaynak kullanım etkinliği

ve verimlilik elde edilecek. Sayısal iletişim,

sanal toplantılar ve uzaktan evden çalışma

gibi uygulamalar iş yeri kavramında değişime

neden olacak.

Kentsel Ağlar

Kenti kaçınılmaz biçimde etkileyen, yeni

teknolojik çağın odağında Nesnelerin İnterneti

ve ağlar yer alıyor. Çok katlı bağlantılılık olmadan

yeni bir çağdan söz edemeyiz. Dolayısıyla

tüm akıllı kent teknolojileri kullanılabilir

olmak için kesintisiz, sürdürülebilir ve güvenilir

geniş bant ağına ihtiyaç duyuyor. Akıllı

kentte yollar, su şebekeleri, kanalizasyon ve

elektrik dağıtımı gibi kentsel fonksiyonların işleyişi

için yüksek hızlı geniş bant ağların ve

bunların alt katmanlarının varlığı kaçınılmazdır.

Yeni enformasyon teknolojileri ve yüksek

hızlı ağların varlığı ile kentte dönüşecek

kurum ve fonksiyonlar

arasında

eğitim-öğretim,

halkın güvenliği

ve kamu hizmetlerini

de sayabiliriz.

Yüksek hızlı

bağlantılılık sayesinde

kentli yurttaşların

sosyal

medya platformlarındaki

etkileşimi

artıp zenginleşecek.

Henüz eğlence

dışında

yeterli örneklerini

göremediğimiz

bilgisayar oyunu

ve video uygulamaları

önümüzdeki

dönemde

televizyona daha

9


ciddi rakip olmaya başlayacak. Önümüzdeki

dönemde her işin ve işletmenin en önemli parçalarından

biri yüksek nitelikli bağlantı ve hız

özelliğine sahip İnternetle ilişkili olacak. Özetlersek;

akıllı kent için olmazsa olmaz niteliğindeki

teknolojilerin başında kesintisiz,

sürdürülebilirliği olan, kaliteli, güvenli ve yüksek

hızlı bağlantılılık geliyor.

Kentsel bağlantılılığın nasıl sağlanacağı

akıllı kentin geleceğinin önünde cevaplanması

gereken bir soru ve çözülmeyi bekleyen bir

problem olarak duruyor. 5G türünde bir teknolojiyle

kablosuz ağların giderek yaygınlaşan

kullanımı bu alanda yeni yatırımlar gerektirecek.

Yeni erişim noktalarının ve istasyonlarının

kurulmasına ihtiyaç duyulacak. Bu sayılanların

gerçekleştirmesi durumunda bile Nesnelerin

İnterneti’nin yaygınlaşması nedeniyle aşırı yoğunluklu

kullanımı ve sıkışık ağ trafiğini

aşmak kolay görünmüyor. Belki geniş bant ağı

oluşturan hatların ve diğer kaynakların kamu

kaynaklı lisans satışında yeni gelişmeler beklenebilir.

Yeni teknolojik çağın temel unsurlarından

biri öncelikle geniş bant olmak üzere kablosuz

bağlantıdır. Kablosuz teknoloji ile bağlantıların

çoğalmasına rağmen hâlâ ağ trafiğinin yükünü

kablolu bağlantı türü çekmeye devam ediyor.

Bunun nedeni kablosuz, mobil kullanımın sabit

altyapıya ihtiyacının devam etmesidir. Mobil

kullanım arttıkça daha fazla miktarda sabit altyapı

yatırımı ihtiyacı doğuyor. Henüz mobil

bağlantı türleri uzak mesafeleri desteklemiyor;

mobil sinyalin yaşayabilmesi için yakın mesafedeki

erişim noktasına ulaşması gerekiyor. Bu

noktadan sonra ise sinyaller fiber gibi yüksek

kapasiteli kablolu bağlantılar ile taşınıyor. Her

ne kadar kablosuz bağlantıda taşıyıcı sinyalin

üzerinde daha fazla enformasyon yüklenmesi

yönlü çalışmalar varsa da henüz kablosuz teknolojiler

yeterinde gelişmiş değil. Mevcut durumda

kablolu ağlar kablosuz olanlara oranla

daha yüksek kapasiteyi daha güvenli sağlama

performansı sergiliyorlar.

Mobilite

Akıllı kentin varlığı mobiliteyi ve kullanım

kolaylığını sağlayacak sağlam, güvenli ve kaliteli

kablosuz ağların varlığı ile yakından ilintilidir.

Keza; yüksek kapasite, güvenlik ve

güvenilirlik özellikli fiber altyapısı ile işletmelere,

sağlık kuruluşlarına, kamu kurum ve hizmetlerinde

imkân sağlayacak zemini

oluşturmalıdır. Her ne kadar elektrik enerjisi

altyapısı deneyiminin olumsuzluklarını yaşamaya

devam etsek de bu kalitenin zorunluluğunu

ifade etmek zorundayız.

Akıllı kent en saf haliyle bir vizyon ve gelecek

tasarımıdır. Bu nedenle öncelikle bu vizyonu

kavrayacak ve gelecek tasarımını

oluşturup gerçekleştirebilecek olan seçilmiş

veya atanmış ülke ve kent yöneticilerine gerek

duyar. İnsanı ve yöneticisi akıllı olmayan kentin

kendisi de akıllı olmaz.

Doğa

Kentler nüfus olarak yoğunlaşıp alan olarak

genişledikçe giderek daha büyük tüketim

merkezleri haline dönüşüyor. Tüketim ise –

hâlâ yetersiz olmaya devam eden tüm geri dönüşüm

çabalarına rağmen– daha fazla atığın

doğaya verilmesi anlamına geliyor. Teknoloji

atık sorunlarına çözüm bulabilir mi? Örneğin

yeni teknolojilerden yararlanarak ve yenilikçi

tasarım teknikleri kullanarak kentsel atıklar

arasında yer alan atık suyun akarsulara ve su

kaynaklarına deşarjı azaltılabilir. Buradaki ana

fikir, doğayı kirletip yok etmemek için alınacak

önlemlerin bir ‘maliyet’ olduğu, böyle algılanması

gerektiği takıntısından kurtulmaktır.

Doğa için yapılacak yatırımları geleceğin yeniden

üretimi ve yeni kazanç kaynağı olarak

kavramayı öğrenmeden sürdürülebilir bir

yaşam mümkün olmayacak.

Doğanın korunup geliştirilmesindeki ana

fikir ise doğanın kendini koruma içgüdüsüdür.

Doğa ile ilgili alınacak önlemler bu içgüdüyü

geliştirmeye ve kendi doğal olağanlığı içinde

çözüm üretmeye uygun olmalıdır. Kent açısından

akıllı, doğal bir altyapı oluşturmak için

atık suyun geri kazanılması önemlidir. Bu konuda

geliştirilmiş önlemlerden biri cadde ve

sokaklar için yollarda ve kaldırımlarda kullanılabilecek

geçirgen zemindir. Bu tür kaplama

teknikleri öncelikle ve kolay biçimde park

alanlarında, bisiklet yollarında, yaya yürüyüş

yollarında uygulanabilir.

Yağışın geri kazanılmasının birincil yolu

suyun toprağa ulaşımının sağlanmasıdır. Bu

tespit cadde ve sokak tasarımının temel ilkeleri

arasında yer almak zorundadır. Bu nedenle

cadde ve sokaklarda toprağa geçirgenlik

sağlamayan zeminlerin tercih edilmemesi;

cadde, sokak ve kaldırım yapımında geçirgen

olmayan malzeme kullanımının azaltılması gerekir.

Böylece cadde ve sokak boyunca akarak

kanalizasyona, dolayısıyla akarsulara giden

suyun önü alınmış olur.

Akıllı kentin niteliklerinden biri olan

cadde, sokak, kaldırım ve açık alan tasarımının

bir yeşil altyapı oluşturmak üzere atık

suyun kanalizasyona deşarjını engelleyip

toprağa karışmasını sağlayacak biçimde yapılması

gerekir. Bu amaçla yağmur bahçeleri

(evlerin arka bahçeleri, apartmanları çevreleyen

bahçeler), dikmenler, ağaçlık alanlar,

atık suyu doğal şekilde arıtarak toprağa aktaran

sistemler kullanılabilir. Bu uygulamaların

tümüne kentsel doğallığı artıracak

meyve, sebze, çiçek veya fide üretimine yönelik

çözümler de eklenebilir. Bu tür bir

çevre düzenleme anlayışı kentli yurttaşların

doğanın korunup geliştirilmesine yönelik

farkındalıklarını artıracaktır.

Gelişen teknolojilerin ve sanayinin daha

çok tüketime neden olduğu, bunun ise doğayı

daha fazla kirletip yok ettiği gibi bir algı var.

Bunda doğruluk payı olmakla birlikte doğayı

koruyup geliştirecek olan gene teknolojidir.

Koruyucu ve geliştirici planları daha etkin ve

verimli uygulamak üzere teknoloji doğru

planlamanın en değerli yardımcısı olacaktır.

Önemli olan nokta, gelişen kentlerle birlikte

doğayı, canlı yaşamı ve yaşam çevresini koruyup

geliştirmeyi hedeflemektir. Doğa ile iç içe

yaşamayı hedefleyen kent için yapılan yatırım

kayıp değil, kazançtır.

Sürdürülebilirlik

Teknoloji ile sürdürülebilirliğin harmanlanması;

kentsel topluluğun yeniden biçimlenmesi,

yurttaşların yaşam kalitesinin

yükselmesi ve daha yüksek etkinlik için yeni

potansiyeller yaratılması açısından önemlidir.

Bu beklentileri yerine getirmekte geniş

bant ağ bağlantılılığı, Nesnelerin İnterneti,

büyük veri, analitikler ve bulut bilişim teknolojilerinden

yararlanılacak.

Geleceğin kentleri sadece ergonomi ve

teknolojik kullanım kolaylığı açısından değil;

aynı zaman güvenlik ve problem çözme performansı

ile de farklı olacak. Akıllı kent yeni

enerji kaynakları, gelişkin atık değerlendirme

sistemleri, kirlilik önleyici ve giderici

uygulamalar ile donanacak. Akıllı kent planlaması

ile doğal afetlere karşı daha dirençli

olacak. Yeter ki; kentleri teknoloji ile sürdürülebilirliğin

eklemlenmesi vizyonunu kavramış

biçimde planlayıp yönetebilelim.

10


Ünlü manken ve sunucu Nefise Karatay ile Eskişehir üzerine

“Eskişehir enerjisi son

derece yüksek bir şehir”

Eskişehir Ticaret Odası tarafından

geçtiğimiz günlerde çok güzel bir

etkinliğe imza atılıyor.

“Fashion Eskişehir” ile Eskişehir’in ilk

moda ve tasarım yarışması

gerçekleştiriliyor.

İsmail arayınca heyecan kaplıyor içimi…

Daha önce hiç defile izlemediğimi fark

ediyorum.

Özenerek hazırlanıyorum.

Eeee o kadar manken podyumda boy

gösterecek bizim de az kendimize güvenimiz

gelsin değil mi?

Organizasyon gerçekten harika...

Ben gazeteciler açısından

değerlendiriyorum.

Çünkü gazeteciler için ünlülerle röportaj

yapmak çok zordur.

Burada her şey sistemli, düzenli, profesyonel…

İsmail, “Özge hadi gel seni bekliyor”

dediklerinde şaşırıyorum elbet…

Ve koşarak gidiyorum ünlülerin yanına…

Sunucu Nefise Karatay’ı yakalıyorum.

Güzel ve düzgün fiziğinin yanında naif bir

kadın görüyorum karşımda…

Mütevazı...

Öyle kaprisleri yok.

Ayaküstü kısa bir sohbet oluyor ama

yetiyor bize…

İlk olarak Eskişehir’i nasıl bulduğunu

soruyorum.

“ESKİŞEHİR HER SENE DEĞİŞİYOR”

Kısa bir düşünmenin ardından yanıtlıyor

Nefise Hanım:

“Daha önce gelmiştim Eskişehir’e. Her

sene değişiyor. 10 sene olmuş ben geleli.

Çok genç, çok dinamik, enerjisi çok yüksek

ayrıca çok modern, hem kültürel hem

sanatsal yönü çok aktif şehrin. Ben her

geldiğimde çok daha gelişmiş buluyorum.

Çok güzel işler var. Müzeleri gezdik. Çok

beğendik.

Ayrıca bu

endüstri

tasarımı

açısından da

güzel işler

yapılmış.

Bizim için

çok güzel bir

iş oldu.”

RÖpoRtAj

Özge Zaim

“KIYMETLİ

BİR

DENEYİM”

Eskişehir

Fashion

hakkındaki

düşüncelerini

merak ediyorum.

Gülümseyerek yanıtlıyor:

“İlk kez gerçekleştiriliyor Eskişehir’de. Dilerim

ki bu geleneksel hale gelir. Devamı

gelir. Organizasyon gayet güzel, profesyonel.

Dediğim gibi çok güzel işler yapılmış.

Hepimiz için çok güzel bir deneyim oldu.

Kıymetli bir deneyim.”

Ardından tasarımlar hakkındaki

düşüncelerini de açıklıyor:

“Çok güzel tasarımlar vardı. Biz çok keyifle

izledik. Hatta uluslar arası olacak

çapta tasarımlar var. İlk olmasına rağmen

kumaşı kullanış şekillerinden, tasarım

detaylarına kadar, kumaş renkleri, dokusu,

doğallığı, tasarımcının kendi meselesini

aktarış şekli o açıdan da verdiği mesaj,

yorumları hepsi bizim için bir kriterdi. Ve

çok güzel bir değerlendirme oldu.”

“MODA HERKESİN KENDİSİNİ

YORUMLAYIŞ ŞEKLİ”

Çok şık olduğunu dile getiriyorum ve

“Nasıl şık olunur” diye sormadan edemiyorum.

Teşekkür ediyor ve ekliyor:

“Bu öğrenilecek bir şey değil, içten gelen

bir şey. Ruh halinize göre. Tabi ki mutlaka

araştırıp incelemek bakmak, modayı da

takip etmek gerekiyor. Kendinize de

yakıştırmak gerekiyor ama sırf moda diye

bir şeyi giymek uygun değil. Her şeyi

vücudu, tipi, karakteri farklı. Bu bir bütün

diye düşünüyorum. İçinizin dışınıza

yansıması diye düşünüyorum. Moda

herkesin kendisini yorumlayış şekli. Evet

modayı da kullanalım ama kendimize göre

yorumlayalım.”

“İŞ PROGRAMI SUNUYORUM”

Son olarak yeni projeler var mı sorusunu

da yanıtlayarak ayrılıyor yanımızdan Nefise

Hanım:

“Şu an da bir iş programı sunuyorum.

TV2’de bir iş dünyası programındayım.

Onun dışında bir şey yok. Zaten pandemi

de olabildiği kadar dikkatli olarak

işlerimizi sürdürmeye gayret ediyoruz.

Böyle işte. Evliyim. Çocuğum var. Onun

eğitimi, okulu, kendi işlerimle de zamanım

doluyor.”

Teşekkür ediyorum hem Nefise Hanım’a

hem de böyle muhteşem bir organizasyona

ev sahipliği yapan Eskişehir Ticaret

Odası Başkanı Metin Güler’e…

11


Şeyma Pelin Kula 17 yaşında ilk romanı “Döngü”yü yazarak, yazarlığa ilk adımını attı

Başka dünyalara

kaçma isteği

yazarlığının da

yolunu açtı

“Birbirini

tanımayan on iki

kişi eski bir

huzurevi

binasında asla

bitmeyecekmiş gibi

görünen bir Döngü'ye

sıkışıp kaldığında ve

her yeni bir Döngü

gününe geçmek için

birini öldürmek

zorunda kaldığında

ne olur? Döngü;

hiçbirimize bunun

farkına varmamız için

fırsat vermeden,

ansızın başlamıştı. İçinden

çıkabilmemiz için

her seferinde birinin

ölmesi gereken, durmadan

tekrar eden bir

lanetti." diye yazıyor

arka kapağında…

12


Şeyma Pelin Kula…

17 yaşında yazarlığa adım atıyor.

“Döngü” adını verdiği bir cinayet kitabı

yazıyor.

Gelişim okullarında okuyor Pelin…

Başarısını konuşmak için buluşuyoruz.

Kızıl saçları ve güzel yüzüyle karşılıyor.

Yazarlığa olan tutkusu kurduğu sözcüklerden,

gözlerindeki ışıltıdan belli…

Kahvelerimiz de geldikten sonra anlatmaya

başlıyor.

Çok uzun cümleleri yok Pelin’in…

Kısa ve net anlatıyor duygularını.

Cümlelerini kitaplarına saklıyor belki de…

Yazarlık tutkusunu anlatırken gözlerinin

içi gülüyor Pelin’in, “Aslında yazarlık

tutkum okumayı öğrendiğimden beri

var. Aynı zamanda kitap okumayı da

çok seviyorum. “

“BAŞKA DÜNYALARA KAÇMAK İS-

TİYORDUM”

Kitabın nasıl oluştuğundan bahsediyor:

“Derslerden çok bunaldığım bir

dönemdeydim. O yüzden kaçacak bir

yer arıyordum. Başka dünyalara kaçmak

istiyordum. Böyle başladı kitap

serüvenim.”

“Pandemi sürecinde mi başladı?” diye

soruyorum, kısaca cevaplıyor:

“Pandemide değil, geçtiğimiz yıl Ağustos

ayında başladı.”

Kitabın içeriğini ondan da dinlemek istiyorum.

Döngü’den bahsettiği an gözlerinin içi

ışıldıyor:

“12 kişinin sürekli tekrarlayan bir güne

sıkışması ve bu günden çıkabilmek için

birbirini öldürmenin gerektiğini

anlatıyor. Bir cinayet romanı…”

“TUTKUYLA YAPTIĞIM BİR İŞ”

Sonra okuyanların çok beğendiğinden

RÖpoRtAj

Özge Zaim

bahsediyor Pelin…

Hatta beklentilerinden çok daha iyi

olduğunu söylediklerini belirtiyor.

“Genç yaşta yazar olmak nasıl bir

duygu?” diye devam ediyorum.

“Çok güzel. Tutkuyla yaptığım bir iş”

yanıtını veriyor.

“İKİ KİTAP YOLDA”

Şimdi iki kitap üzerine daha çalışıyor

Pelin…

“Perilerin tacı ve Deniz kızının şarkısı…”

adını verdiği…

Perilerin tacının fantastik bir kitap

olacağını söylüyor.

Kitabın yarısını tamamlamış bile…

Romanlarını nasıl kurguladığını merak

ettiğimse, “Önce hikayeyi

oluşturuyorum. Sonra yavaş yavaş

işleyerek devam

ediyorum” diyor.

İlk romanının

tamamlanması 4

ayını alıyor

Pelin’in…

500 adet basılıyor.

Ailesi çok mutlu,

genç yaşta yazar

olan kızı oldukları

için gururlu…

Yazarlığın kendisi

için ne ifade

ettiğini

sorduğumda ise

duygularını çok

güzel bir şekilde

özetliyor aslında:

“Yazarlık başka bir

dünyanın içinde

yaşamak. Kafanda

tamamen başka bir

dünyada

yaşıyorsun ve

orada kayboluyorsun.

Şiir de yazıyor

Pelin…

Birçok İngilizce şiiri var.

İleriki dönemlerde yazarlık kariyerine

belki de şairliği ekleyecek.

Müzikten de hoşlanıyor.

Yazdığı şarkılar var.

Hayatı “yazmak” üzerine kurulu

Pelin’in…

En çok kitapların tozlu sayfalarında

mutlu…

Sayfaları işleyen bir sanatkar değil midir

aslında yazarlık…

O da genç bir sanatkar…

Sözcükler en iyi arkadaşı…

Geleceğin Elif Şafak’ı, Ayşe Kulin’i, Canan

Tan’ı…

Gurur duyuyorum.

Bütün gençlere örnek olmasını diliyorum.

13


202O Yılı geldiğinde, hiç tanımadığımız

bir sorunla karşılaştık.

Bir önceki yıl Çin’de yaşanan

virüs yayılımını TV’lerden film gibi

izlerken;

“Sanki bize hiç gelemeyecekmiş” hissi

yaşıyorduk.

Ancak yılın daha ilk aylarında, bakanlığın

“Virüs ülkemizde de görüldü” sözleriyle

irkildik.

Buna rağmen hala konunun ne kadar

tehlikeli olduğunu farkına varamıyorduk.

Hastalığın kısa sürede kontrol altına alınacağını

bekliyor, rutin yaşamımıza devam

ediyorduk.

HHH

Tüm bu anlattıklarımız daha dün gibi!

Sonrasını zaten biliyorsunuz…

Adeta bir anda her şey ama her şey değişti.

Sosyal hayatımızdan, iş yaşamımıza

kadar bildiğimiz tüm alışkanlıklar sona erdi.

Evden çalışma dönemi başladı.

Kalabalık alanlara girmek yasaklandı.

Neredeyse her gün uğradığımız

AVM’lerin bile kapılarına kilit vuruldu.

Sonrasında ise bitip tükenmeyen karantinalı

günler.

Ramazan ayında camda pideci beklerken

bulduk kendimizi.

Ekmek arabasının yolunu gözler olduk

günboyu…

Gıda temini için dışarı çıkma serbestliği

tanınan saatleri kolladık.

Hayatımızda ne varsa ama ne varsa aklımızın

ucundan bile geçiremeyeceğimiz bir

MATEMATİK BİLİMİ

BAĞIŞIKLIK DİYOR!

aydogansedat@hotmail.com

şekle bürüdük.

HHH

Sonra, “Tamam kurtuluyoruz, aşı bulundu!”

dediler.

Hepimiz bir an da aşıya koştuk.

Çünkü bilim dedikleri şey, bunun böyle

olması gerektiğini anlatıyordu.

Veyahut bilim adı altında bize pazarlanan

buydu!

İlk dozlar yapıldı.

Sonra “yetmez, daha fazlasını olacaksınız”

dediler.

2, 3, 4 falan derken, bugünlere 5. Doz

aşısı tanılanan kişilerin varlığı ile geldik.

Ve bugün…

Sonuç tam da şu;

“Hala rekorlar kıran bir bulaş sayısı”

HHH

Yaşadığımız şehir en güzel örneği.

Tamamen değişmiş hayatlarımıza rağmen;

Günlerce süren kapanmalara rağmen;

Ve dahası pek çok kez olduğumuz aşılara

rağmen bulaş yaşamayan kimse kalmadı

kentte.

Hatta gelen haberlere göre, Eskişehir’deki

vaka sayısı günlük her yüz kişi de 1

kişiye kadar düşmüş durumda.

HHH

Bu tablo karşısında aklımıza ilk gelen

soru şu;

“Madem hepimiz bu hastalığı yaşayacaktık,

neden bunca zahmete girdik!”

Öyle ya, neredeyse iki yıldır hayatımızı

tümünden bu hastalığa göre değiştirdik.

Geldiğimiz yerde hepsinin boşa olduğunu

anlamaya başladık.

Evet geç oldu ama, “Pandemiler aşı ile

değil, toplum bağışıklığı ile biter” diyenlerin

haklı olduğunu gördük.

HHH

“Evet Eskişehir olarak ülkenin en çok

aşı olan kenti olsakta, en çok vaka görülen

kenti olmaktan kurtulamadık!”

Geriye ise artık tek seçenek kaldı;

“İnsanlık var olduğundan bu yaşanan

tüm pandemilerin toplum bağışılıklığı ile

bittiği gibi, bu pandemiyi de aynı şekilde atlatmak”

O nedenle, şehrimizde yaşanan bunca

vaka artışına bu gözle bakıp, bu yönde değerlendirmek

istiyoruz.

Eskişehir olarak pandemiyi ilk atlatan

kentlerden birisi olmayı istiyoruz.

Gerçi bu iş istemekle olmuyor.

Fakat görünen köy de kılavuz istemiyor.

Evet, biz bu beladan bağışıklık kazanarak

kurtulacağız.

Ve Eskişehir olarak galiba bunu sağlayan

ilk şehir olacağız.

Bilim, bilim diyorlar ya;

İşte matematik bilimi de bunu gösteriyor…

Emine Girgin

eminagirgin@hotmail.com

Hoş geldİn yenİ yaşım!

Her sene bir

şeyler

öğretiyor insana.

Her yaş sana bir şeyler katıyor.

Ben bunca yıl zannettiklerimle,

yaşadıklarım arasındaydım. Mesela

hep birilerini sevebildiğimi zannederdim

ama meğer hiç kimseyi sahiden

çok sevmemişim. 28. Yaşım bana

bunu öğretti. Gerçek anlamda, yürekten;

kızmadan, küsmeden sevebilmeyi.

Hatta gidiyorum demelere

rağmen, daima kalabilmeyi de.

14

Ben 28 yaşımda gerçeklikle tanıştım.

Benim gerçeğimle.. Kalbimin tek

gerçeği.

Bu yüzden hayatın bazı alanlarında

takılıp tökezlesem de, 28. Yaşıma çok

teşekkür edeceğim bugün ben. İyi ki

bana gerçek aşkı yaşattı. Biliyorum

yine hatalara düşeceğim, her alanda

yanlışlarla büyümeye devam

edeceğim. Ama şundan eminim ki

asla pişmanlıklar duymayacağım.

Çünkü her yeni yaşımdan daima “iyi

ki” demeyi öğrendim.

Ne kadar hata yaparsam yapayım,

hayatın neresinde tökezlersem tökezleyeyim,

hiçbir zaman “keşkem” olmayacak.

Yeni yaşımda da.

Merhaba 29!

Sahiden hoş mu geliyorsun kim bilir.

Yaşayarak göreceğim, öğreneceğim

çok şey vardır eminim daha. Bir

şeyleri kazanırken bir şeyleri kaybetmeye

devam edeceğim de. Ama

değişmeyecek şeylerim arasında

gerçekliklerim olacak.

Başkalarının doğrularıyla uzun


“Bitti demedi, hoş çakal demedi,

elveda da demedi... Allah'a

emanet ol hiç demedi,

helallik bile istemedi. Gitti, sadece

gitti” diyor bir şarkısında

Ahmet Kaya…

Anlamlı diyor, derken kalbinin

orta yerine dokunarak diyor.

Bazen öyle bir diyor ki, kadife

sesini dinlerken insan, “Benim

için demiş” diyor.

Ahmet Kaya…

Zamanın en riskli sanatçılarından…

Riskli olması kimliğinden…

Dinlemek cesaret ister.

Cesursan plakta çalar onun kadife

sesi…

Eee, her zor şeyin bedeli vardır

değil mi?

Siyasi kimliğiyle öne çıktı ama

her kesimin sanatçısıydı Ahmet

Kaya…

Sağ cenah bile onun varlığını, sanatçı

kimliğini inkar edemedi.

Gidin bir mekana, sesi arka fondan

kadife kadife yankılanır.

Orada gibi…

Yüreğine dokunur.

Sanki karşında oturur.

Her şarkısında dertleşirim

onunla…

“Ne gördün bu kadar da sesine

AHMET

KAYA…

Özge Zaim

ozgezaim1@gmail.com

tecrübe oldu” diye sorarım.

Kirli sakalı, hafif ağaran saçları,

yüzünde hafif tebessümle karşımda

durur.

Yanıt verir.

“İhanetin zincirini tutan utansın.

Dönüp arkasına bakan utansın. Dost

diye bağrıma bastığım insanlar, arkamı

dönünce vuran utansın.”

Hep mi diye devam ederim, hep

mi sırtından vuruldun?

Yüzünde beliren çizgiler netleşir

de konuşur.

Her soruma vardır bir yanıtı şarkılarından…

Sanki bir gün sorulacağını biliyor

gibi…

Öyle hazır cümleler…

“Yalnızlığım benim pasaklı kontesim,

ne kadar rezil olursak o kadar

iyi.”

Nasıl buralara geldin, nasıl Ahmet

Kaya oldu diye devam ederim.

Yüzünde kederli bir ifade: “Dibine

vurmuş gecelerden geldim, yalanım

yok. Bir cebimde küfür, bir cebimde

çocuklara şekerle yaşadım.

Hepinizin gurbetindeyim şimdi.”

Peki diye ekliyorum, “Aşk nedir

Ahmet Kaya’nın gözünde…”

Yine sesindeki yanık tınıyla bir

bestesinden örnek verir:

“Bir kenar mahalleliyim, mecburen

uzaktan severim…”

Elini öpmek isterim o an…

Ahmet Kaya şaşırtmaz, her

zaman ki asil tavrıyla hiçbir zaman

eğilme der gibi bakar gözlerimin

içine…

Ona da bu yakışır derim.

Dertleşmek iyi gelir.

Yeşil montuma uzanırken elim…

Arkama dönerim ki…

Yavaş yavaş gidiyor.

Bu kez ben bağırırım arkasından…

“Ben hep uçurum kıyılarında dolaşmayı,

hep rüzgara karşı koşmayı,

uğultulu bir hayatın sesini ve öfkesini

ciğerlerimde hissetmeyi, aşkı, devrimleri,

başkaldırmayı, muhalif olmayı,

cesareti sevdim ve böyle

yaşadım.”

Duydu, bilirim.

Güldü.

Gözünün kenarında ufak bir yaşla

tebessüm etti.

Eminim.

zamandır ilgilenmiyorum.

Ben

yine kendi

doğrularımla ve

ya yanlışlarımla

büyümeye devam

edeceğim.

Eleştirilmekten

yine korkmadan,

cesaretimi de

hiçbir zaman kaybetmeden.

Gücüm ve yaşam

enerjim benimle

kaldığı sürece, 29.

Yaşımın karşıma

çıkaracağı engellerin

ya da

zorlukların

üstesinden

gelebilirim diye

düşünüyorum.

Yani inşallah..

Eh! Hadi hoş geldin bakalım 29uncu

yaşım. Çok üzmeden, çok incitmeden,

hatta daha çok mutlu etmek için

gelmişsindir umarım.

15


Resim Öğretmeni Semra Yıldırım aynı zamanda fotoğraf sanatçısı. Her iki sanat

dalına da tutkun olan Yıldırım “Aslında aralarında çok ince bir çizgi var” diyor

“Yüzü hikaye anlatan insanları

fotoğraflamayı seviyorum”

Resim Öğretmeni Semra

Yıldırım…

Aynı zamanda fotoğraf

sanatıyla ilgileniyor.

Aralarında ince bir çizgi

olan iki sanat dalı…

İkisine de yakın Semra

Hanım…

Paletle de mutlu objektifle

de…

Ama flaşların patlaması ona

daha keyif veriyor.

“En çok yüzü hikaye anlatan

insanların fotoğraflarını

çekmeyi seviyorum” diyor

kendisini anlatırken…

Islak battaniyelerde ısınan

çocukları, çadırlarda kalan

göçmenleri çekerken mutlu…

İki sanat dalını yapan birini

yakalamışım, o meşhur

soruyu sormadan da

edemiyorum:

“Siz hem resim

öğretmenisiniz hem

fotoğrafçı. Resmimi çeker

misin sözüne sinir oluyor

musunuz?”

Kahkahayla yanıt veriyor:

“Eskiden fotoğraf sanatı

yaygın değildi. Şimdi ki gibi

teknik içerik yoktu zaten. O

yüzden resim çekme sözü

yaygındı” diyor.

16

Öncelikle sizi tanıyalım mı?

Semra Yıldırım. Gazi Üniversitesi Resim

bölümü mezunuyum. Eskişehir’de sanat

alanında yüksek lisans yaptım. Haa tayin

olarak eğitim alanında geldim. Yüksek

lisansı yaptıktan sonra burada kaldım. Daha

sonra Anadolu Üniversitesi Fotoğrafçılık

bölümünü de bitirdim. Şu an da Hacı Süleyman

Çakır Lisesi’nde Resim öğretmenliği

yapıyorum. 26. yılımı çalışıyorum.

Resme ilginiz nasıl başladı?

Küçüklükten gelen yetenekler vardır ya

hani. Etramdaki insanlar resim yapıyordu.

Ondan etkilendim. Resim kursuna giim. O

şekilde resme yönlendim.

Fotoğraf hayatınıza nasıl girdi?

Fotoğraf bizim zorunlu ana dersimizdi.

Aslında fotoğrafçılık dersimiz vardı. Hep bir

isteğim de vardı ama bir

türlü rsatım olmadı.

Okullarda akıllı tahtalara

geçtikten sonra

öğrencilere materyal

olsun diye fotoğraf çekmek

istedim. Makineyi

aldım, mesela bir manzara

resmini yaptırmak

istiyorsunuz, öğrencinin

gidip de yapma şansı yok.

Bir manzara resmi

yaptırmak istiyorsunuz.

Nereden bulacaksınız?

Tabi ki fotoğraan. Şu an

da birçok ünlü ressamlar

bile fotoğraan

faydalanır. Önüne koyarlar.

Oradan çalışırlar.

Ben de derste

öğrencilere arşiv olsun

diye, kaynak oluşturmak

için rastgele fotoğraf

çektim. Ne gerekiyorsa,

kuş fotoğra gerekiyorsa

kuş fotoğra çektim.

Onları biriktirdim.

Sonra zamanla fotoğraf

sitelerine baktım. Benim

çektiğim fotoğraan

daha kötü yayınlanıyor.

Dedim ki kendi kendime

ben de paylaşayım.

Sonrasında daha özenli, daha sanatsal çekmeye

başladım. Fotoğraf da zaten çektikçe

bağımlılık yapıyor. Resimle de çok yakın.

Görsel estetiği olarak, sanatsal bakış açısı

olarak ortak birçok yön var. O yüzden çekmeye

başladım. Çok eski bir süreç de

değil.2015 yılında aldım makineyi. Bu süreç

içerisine pandemi girdi. Birçok şey girdi. Şu

anda çok fazla çekme imkanımız yok ama

yine de bir şeyler yapıyoruz. EFSAD’ın proje

grubundayım. Orada çalışmalara

katılıyorum. Kopmada, bu süreçte bitince

daha iyi şeyler yapacağız.

Resim mi gönlünüz de daha ağır basıyor

fotoğraf mı?

Şu an da fotoğrafa daha çok yer ayırıyorum.

Resim tabi ki okulda kalıyor. Öğretmenlik

alanında kalıyor ama tabi ki resim yapmayı

da hep istiyorum ama gerçekten çok geniş


zaman gerekiyor resim için. Konsantre

olmam gerekiyor, en az 3-5 saat vakit

ayırmam gerekiyor. Onun için süre yok.

Emekliliğe az kaldı. Emekli olunca rahat

rahat hem resim hem fotoğraf yani sanatla

ilgilenmek, yaşamak istiyorum.

“RESİM YAPILIR, FOTOĞRAF ÇEKİLİR”

Fotoğraf makinesini gördükleri zaman

“Resmimizi çeker misiniz” diyen kişiler

olur ya. Fotoğrafçılar çok kızar o söze…

Siz de kızıyor musunuz?

Resim yapılır, fotoğraf çekilir. Fotoğraf

sanatı çok yeni. Eskiden beri mutlaka vardı

ama sanat olarak çok yeni. Bu kadar yaygın,

bu kadar halka inmedi. Herkes şimdi iyi de

olsa kötü de olsa fotoğraf sanatını biliyor.

Eskiden yoktu. Biz üniversitede okurken bile

fotoğrafçılık dersi vardı ama hocamız

akademisyen değildi. Fotoğraf dükkanı olan

bir kişi bize fotoğrafçılık dersi veriyordu.

Hadi gidin portre çekip gelin, güzel olmuş

derdi. Şimdi ki gibi teknik içerik yoktu zaten.

O yüzden resim çekme sözü yaygındı.

Hedefleriniz nelerdir? Sergi açma

düşünceniz var mı?

Sergiyi açmış olmak için açmak istemiyorum.

Fotoğraf sergisi açtım demek çok da

anlamlı değil. Birçok şeyi öğrenmek, denemek,

daha iyi yapmak, o yüzden sayfamda

da görürsünüz. Bir renkli var, bir portre var,

siyah beyaz var. Birçok şeyi deneyip görmek

istiyorum. Öğrenmek istiyorum. Bunu iyice

özümsedikten, kendi stilimi, tarzımı

oluşturduktan sonra sergi planım olabilir.

Şimdi öyle bir hedefim yok.

En unutamadığınız fotoğraf kompozisyonu

nedir?

Göçmenler gelmişti, çadırlarda kalıyordu.

Çocukla ıslak baaniyelerde ısınıyordu.

Bunu söyleyince çok klasik bir konu gibi duruyor

ama o çocukların fotoğranı çektiğim

zaman, aynı zamanda konuştuğum zaman

çok etkilenmiştim. Çocuklar beni

bırakmıyordu, o kadar sevgiye hasretlerdi.

Onların o koşullarını unutamıyorum.

En çok hangi alanda çalışmayı seviyorsunuz?

Yüzü bir hikaye anlatan, yaşadıkları gerçeklerin

ayrılmaz parçalarına dönüşen

insanların portrelerini çekmeyi seviyorum.

Acılarına dokunmak, hissetmek istiyorum.

Ve bu görüntüleri kendi kurguladığım

dünyada fotoğraflara dönüştürüyorum.

Doğadaki gözlemlerimi, kendi öznel bakış

açımla, farklı kurgularla

anlatmayı seviyorum.

“FOTOĞRAF KENDİ İÇ

DÜNYAMIZ”

Fotoğraf nedir size göre?

Fotoğraf çekmek; insanlara

yaşadığımız dünyayı anlatma

çabası. Görsel hazamızda biriktirdiklerimiz

aslında. Kendimize

yakın olanı haa kendi iç

dünyamız.

EFSAD’ın sizin için anlamı

nedir?

EFSAD bana bir anlamda okul

oldu. Kendimi geliştireceğim, bir

çok farklı alanda çalışmalar

yapma imkanı bulduğum bir

okul… Proje grubunda

çalışmalara katılıyorum.

Yaşadığımız bu pandemi

sürecinde çok fazla fotoğraf

çekme imkanı bulamasam da ilerleyen

süreçte devam etmek

istiyorum. Birçok alanda eksik

ve yeterli olmayan yönlerimi tamamlamak

bunu yaparken de fotoğra günlük

hayatımın bir parçası ve yaşamdan keyif

alma alanı olarak görüyorum. Ve her daim

öğrenme çabası içerisinde olmak istiyorum.

Son olarak ne söylemek istersiniz?

Çalıştığım her okulda fotoğrafçılık kursu

açıyorum. Yıl sonunda fotoğraf sergisi mutlaka

yapıyoruz. Fotoğraan ödüllerimiz var.

Mansiyon alan, bakanlıktan fotoğraf makinesi

ödülü alan öğrencilerim var.

Öğrencilerime fotoğraf sanatını bilincini

vermek istiyorum. Tamam hepsi fotoğraf

sanatçısı olması ama genel kültür anlamında

göstermek istiyorum.

RÖpoRtAj

Özge Zaim

17


Kazım Kurt’tan bir sosyal belediyecilik örneği daha

Gençlere sınava

hazırlık desteği

Çocukların ve

gençlerin hak ettikleri

kaliteli,

eşit, laik bir eğitim

alabilmesi

için çalışmalarını

sürdüren Odunpazarı

Belediye

Başkanı Kazım

Kurt’tan sınavlara

hazırlanan gençler

için yeni bir

hamle geldi. Sınavlara

hazırlanan

ve kitap

fiyatlarında yaşanan

artışla mağduriyetleri

katlanan ihtiyaç

sahibi öğrencilere,

Odunpazarı

Belediye Başkanı

Kazım Kurt’un talimatı

ile konu

anlatımlı soru

bankaları dağıtıldı.

18

Halk Market tarafından 500

8’inci sınıf, 500’de 12’nci sınıf

olmak üzere toplam 1000 öğrenciye

soru bankası dağıtıldı.

Kitaplar, Halk Market’te kaydı

bulunan ihtiyaç sahipleri ailelerin

çocukları ve Odunpazarı

Belediyesi Halk Merkezlerine

kayıt yaptıran 8.

ve 12. sınıf öğrencilerine

verildi.

BAŞKAN

KURT’TAN SI-

NAVLARA HA-

ZIRLANAN

ÖĞRENCİLERE

MEKTUP

Halk Market’e gelerek,

kitaplarını

alan öğrenciler,

kendilerine verdiği

destek için

Odunpazarı Belediye

Başkanı

Kazım Kurt’a teşekkür

etti. Kitapların

içine

konulan mektupla

öğrencilere

seslenen Başkan

Kurt, mektubunda

şu sözlere

yer verdi:

“Kıymetli öğrenciler…

Odunpazarı Belediyesi olarak,

mesleki geleceğinizi, belki de

hayatınızı belirleyecek olan sınavlara

hazırlanma sürecinizde

sizlere sunduğumuz bu kitapların

sınavlardaki başarınıza

katkı sağlayacağına inanıyorum.

Sevgili gençler,

Bilgi ve iletişim teknolojilerinin

insan hayatının her alanını, her

anını etkilediği bir çağda yaşıyoruz.

Yeni bilgiler, fırsatlar ve

araçlar, öğrenme ve öğretme

süreçlerimizi en önemlisi de

hayata bakış açımızı,

beklentilerimizi etkiliyor.

Sizler, Ulu Önder

Mustafa Kemal Atatürk’ün

bize işaret ettiği

bilimin ve aklın

yolundan ayrılmayın.

Evet, bu sınavlar çok

önemli, ama hayatınızın

sonu da değil. Sınav

sisteminin sizleri birer

yarış atına çevirerek;

hayatınızı saatlerle sınırlamasına

asla izin

vermeyin. Derslerinize,

sınavlarınıza çalışın;

ancak hayal etmekten,

gelecek güzel günlere

inanmaktan kısacası

umut etmekten de vazgeçmeyin.

Sizlere derslerinizde,

sınavlarınızda ve hayatınızda

başarılar diliyorum.

Odunpazarı

Belediyesi olarak her

zaman yanınızda olduğumuzu

unutmayın.”


Odunpazarı Belediyesi, yılbaşında ihtiyaç sahibi vatandaşları unutmadı

Odunpazarı’ndan

yeni yıl morali

Odunpazarı Belediyesi Aşevi, yeni yıla girerken

de ihtiyaç sahiplerini unutmadı. Erdal İnönü Halk

Merkezi Aşevi Yemek Dağıtım Noktası ve Aşevine

yemeklerini almaya gelen ihtiyaç sahipleri yeni

yılı Odunpazarı Belediyesi ile gülerek karşıladı.

Modern donanıma sahip Aşevi’nde titizlikle hazırlanan

yemekler, ihtiyaç sahiplerine dağıtılırken,

bir taraftan da hazırlanan yılbaşı paketleri takdim

edildi. Belediyenin yılbaşı günü sağladığı

destek büyük takdir gördü.

Yıl boyunca ihtiyaç sahibi vatandaşların

yanında olan Odunpazarı

Belediyesi Aşevi, yeni yılda da

ihtiyaç sahiplerini unutmadı.

Erdal İnönü Halk Merkezi Aşevi

Yemek Dağıtım Noktası ve Aşevine

yemeklerini almaya gelen

ihtiyaç sahiplerine yemeklerinin

yanı sıra, yılbaşı paketi de dağıtıldı.

Yeni yıl mesaisi, Aşevi’nde erken

başladı. Yemek hazırlıklarına sabahın

erken saatlerinde başlayan

Aşevi personeli, ihtiyaç sahibi vatandaşlar

için yeni yıl paketleri

de hazırladı. Modern donanıma

sahip Aşevi’nde titizlikle hazırlanan

yemekler, Erdal İnönü Halk

Merkezi Aşevi Yemek Dağıtım

Noktası ve Aşevinde ihtiyaç sahiplerine

dağıtılırken, bir taraftan

da hazırlanan yılbaşı paketleri

takdim edildi.

Aşevi bahçesinde ve Erdal İnönü

Halk Merkezi Aşevi Yemek Dağıtım

Noktası’nda gerçekleştirilen

yeni yıl kutlamasında, sosyal mesafenin

korunmasına önem verildi.

Vatandaşlara hediye

paketlerini ulaştıran Aşevi yetkilileri,

vatandaşların yeni yılını

kutladı.

19


Eskişehir’in ilk moda tasarım yarışması olan Fashion Eskişehir

Fashion Eskişehir moda

Eskişehir’in ilk moda tasarım

yarışması olan ve muhteşem bir

defile ve ödül töreniyle tamamlanan

Fashion Eskişehir hem

törene katılanlar hem de moda

dünyasına yön verenler tarafından

tam not aldı.

Yenilikçi Geçmişin Gücü temasıyla

Eskişehir Ticaret Odası tarafından

düzenlenen Fashion Eskişehir Moda

Tasarım Yarışması muhteşem finaliyle

sona erdi. Ticaret

Bakanlığı’nın desteğiyle, Eskişehir

Teknik Üniversitesi ve TOBB

Eskişehir İl Kadın Girişimciler Kurulu’nun

işbirliğinde düzenlenen

yarışmanın ödül töreni ve defilesi

Vehbi Koç Kongre Merkezi’nde

gerçekleştirildi. İş dünyası, protokol,

moda camiasının önde gelen

isimlerinin katıldığı ve Türkiye’nin

dört bir yanından konukların yer

aldığı tören ve defile öncesinde

yarışma için hazırlanan kısa film

gösterildi.

Odası Başkanı Metin Güler,

Eskişehir’in moda sektörüne katkı

sağlayacak önemli bir adım atmaktan

dolayı heyecan ve gurur

duyduklarını dile getirdi. Fashion

Eskişehir Moda Tasarım Yarışması

ile Eskişehir’i moda tasarımında da

önemli bir yere getirebilmeyi

amaçladıklarını belirten Güler, projeye

Türkiye’nin dört bir yanından

340 genç modacının başvuru

yaptığını ve 15 modacının finale

kalma başarısı gösterdiğini kaydetti.

Güler ayrıca Fashion

Eskişehir Moda Tasarım

Yarışması’na verilen katkının önemini

vurgulayarak, yarışmaya katkı

sağlayan kuruluşlara, kurumlara,

modaevlerine ve jüri üyelerine

teşekkür etti.

Yarışma moda tasarımında

Eskişehir’i harekete geçirecek

Gazeteci ve Yazar Ece Vahapoğlu

Alpay’ın sunuculuğunu üstlendiği

törende konuşan Eskişehir Ticaret

20


muhteşem bir defile ve ödül töreni ile sonuçlandı

dünyasını büyüledi

Dereceye girenler hem para ödülü

hem de yurt dışında eğitim hakkı

kazandı

Yarışmada finale kalan 15

yarışmacının tasarımları defileyle

podyuma taşındı. Asil Çağıl’ın koreografisiyle

gerçekleştirilen defile

izleyicilerden büyük beğeni topladı.

Yarışmada Prof.Cafer Arslan, Didem

Taslan, Elif Gürkaynak, Emel

Yıldırım, Emre Erdemoğlu, Emre

Sarar, Eray Köseoğlu, Erol Albayrak,

Gülay Kamaz, Gürdal Abacı, Hacer

Özil, Cihan Nacar, İdil Demirel,

Kerem Can Apaydın, Muammer

Kapucuoğlu, Nazım Kanpolat, Nefise

Karatay, Nilgün Okutan, Prof.

Dr. Sedefhan Oğuz, Sema Güral

Sürmeli, Ümit Temurçin, Sibil

Çetinkaya, Dr. Öğretim Üyesi Şakir

Özüdoğru ve Uğurkan Erez’in

oluşturduğu jüri tarafından gelinlik,

abiye ve gündelik kıyafet kategorilerinde

9 yarışmacının tasarımı

değerlendirildi.

3 kategoride 9 genç modacı dereceye

girdi

Jüri tarafından yapılan

değerlendirmede, Fashion Eskişehir

Moda Tasarım Yarışması

Yarışması’nda gelinlik kategorisinde

Umut Bakır birinci, Aytül

Akdoğan Öneme ikinci, Özge Turunç

üçüncü, Su Dura dördüncü, Buse

Barlas beşinci oldu. Abiye kategorisinde

Öztürk Yıkılmaz birinci,

Özlem Yelekin ikinci, Kübra Öztürk

üçüncü, İzel Sandıkçı dördüncü,

Irmak Belen Esen beşinci oldu. Gündelik

kıyafet kategorisinde ise Dilara

Övet birinci, Gamze Şahin

ikinci, Asena Kılıçarslan üçüncü,

Fatıma Boyraz dördüncü, Asya

Özden beşinci oldu. Yarışmada ilk

üçe girenler para ödülünün yanı

sıra yurt dışında staj ve eğitim almaya

da hak kazandı. Törende finale

kalan yarışmacılara ve

yarışmaya katkıda bulunan

modaevlerine ve paydaşlara da

teşekkür beratı takdim edildi.

21


Doç. Dr. Erhan Arslan ve eşi Dr. Berna Arslan’ın birlikte kaleme aldığı kitap

özellikle Basın-Yayın Fakültesi öğrencileri için kaynak niteliği taşıyor

“Dış politika haberciliği ve

medya içerikleri” kitaplaştı.

Önemli bir kaynak oldu

Mersin Üniversitesi-

İletişim Fakültesi- Gazetecilik

bölümünü bitirdim.

2011 yılında mezun

olmuşum.

Dile kolay 12 yıl…

Mersin’de Eskişehirli bulmak

kolay değil elbet…

İnsan hasret kalıyor bazen

hemşerisine…

Erhan ve Berna Arslan Hocamla

tanışmam üniversite

yıllarına dayanıyor.

Kendilerini tanıttıklarında,

Eskişehirli olduklarını söyledikleri

zaman ben de garip bir

heyecan…

Memleket havasını içime çekiyorum

sanki…

O zaman 4.sınıfım…

Bir yıl boyunca gazetecilik üzerine

akademik bilgilerinden

yararlanıyorum Erhan ve Berna

Hoca’nın…

Donanımlı, anlayışlı, mütevazi

çift…

Yeni bir kitap çıkardıklarını da

sosyal medya üzerinde görüyorum.

Hemen yazıyorum Erhan Hocam’a…

Birlikte “Dış Politika Haberciliği

ve Medya İçerikleri” isimli bir

kitap kaleme almışlar.

Yıllar yıllar sonra insan üzerinde

emeği geçen biriyle

söyleşi yapınca…

Hem duygulanıyor hem

gururlanıyor insan…

Mersin’e memleket havasını

gönderiyorum, Eskişehir’e

Mersin’in sıcağını getiriyorum.

Hoş geldiniz o halde…

22

Hocam sizi yakından tanıyorum ama meslekteki o klasik

soruyu sorarak başlayalım.. Biraz sizi tanıyalım mı?

Özge öncelikle çok sevgili İstikbal okuyucuları ile bizleri

buluşturduğun için sana teşekkürlerimizi sunmak isterim.

Ben Erhan Arslan. Eskişehir’de 1971 yılında doğdum.

Anadolu Üniversitesi İletişim Fakültesi Basın ve Yayıncılık

Bölümü’nden 1994’de mezun oldum. Öğrenciliğim

dö¬ne¬minde Eskişehir Mega Radyo’da haber müdürlüğü

ve “Hattın Diğer Ucu”, “SineMega”, “Politika Gündemi” gibi

programların yapımcılığını ve sunuculuğunu üstlendim. Şu

an yayın hayatında olmayan bu radyoyu okuyucularınızdan

hatırlayanlar olacaktır. Eskişehir’de 90’lı yılların ortalarında

en kaliteli radyolarından biriydi. Bizim de haber bültenlerimizin

ve programlarımızın çok ciddi oranlarda dinleyici

kitlesi vardı. O dönemler radyoların sadece bir müzik kutusu

olmadığı; kültür-sanat, politika, sağlık, hukuk, spor ve

hatta çocuk programlarının olduğu bir dönemdi. Lisans

eğitimim sonrasında mezun olduğum Anadolu Üniversitesi’nde;

yüksek lisans ve doktora çalışmalarımı

tamamladım. Akademisyenliğe Akdeniz Üniversitesi’nde

1995 yılın¬da başladım. Halen Mersin Üniversitesi Gazetecilik

Bölümü’n¬de öğretim üyesi olarak doçent doktor

unvanı ile görev yapmaktayım. Çeşitli ulusal ve uluslararası

projelerde yer aldım. Haber analizi araştırmalarında “içerik”

ve “söylem” analizlerini bir arada kullanarak Türkiye’de ilk

“hibrit” çalış¬maları gerçekleştirdim. Elimden geldiğince

yazdığım kitaplar, makaleler ve bildiriler ile öğrencilerime

ve alana katkı sunmaya çalışıyorum. Evli 2 çocuk

babasıyım ve ailece Eskişehirsporluyuz.

Ben de Berna Arslan: Eşim Erhan gibi Anadolu Üniversitesi

İletişim Fakültesi Basın ve Yayıncılık Bölümü’nden 1994

yılında mezun oldum. Erhan ile aynı sınıftaydık.

Öğrenciliğim boyunca Anadolu Üniversitesi Basın Halkla

İlişkiler Müdürlüğünde Burslu öğrenci olarak çalıştım. Genç

yaşta çalışma hayatıyla tanışmak, özellikle de Anadolu

Üniversitesi gibi güçlü bir kurumsal yapıya sahip bir organizasyonun

içinde olmak benim için çok anlamlıydı. O

dönemlerde edindiğim bilgi ve deneyimlerin önemini,

mesleğimin her anında bana ne kadar büyük bir değer

kattığını, hep hissetmişimdir. Yine aynı üniversiteden 1997

yılında yüksek lisans derecemi aldım. Doktora eğitimini

2006 yılında Ege Üniversitesi, Gazetecilik Anabilim Dalı’nda

tamamladım. Dr. Öğr. Gör. olarak 1996-2010 yılları arasında

Akdeniz Üniversitesi’nde görev yaptım. 2010 Yılından

itibaren Mersin Üniversitesi İletişim Fakültesi Gazetecilik

Bölümünde öğretim üyesi olarak çalışmaktayım. Kurumsal

İletişim, Medya ve Etik, Toplumsal Cinsiyet ve Medya,

Medya Okuryazarlığı, Medya Metinlerinin Analizi başlıca

ilgi alanlarım arasındadır. İletişime Giriş, Medya Etiği, Basın

İşletmeciliği, Yerel Gazetecilik, Toplumsal Cinsiyet ve

Medya, Medya Okuryazarlığı gibi dersleri yürütmekteyim.

Ulusal-uluslararası alan yazında yayınlanmış kitap

editörlüğü, kitap bölümlerinde yazarlık, makale ve bilimsel

etkinliklerde sunulmuş bildirileri içeren bilimsel

çalışmalarım bulunmaktadır. Kadın Odaklı Habercilik

alanında, medya metinlerinin analizine yönelik çalışmalar

yapmaktayım. Akademik çalışmalarımın yanı sıra ayrıca

“Topluma Hizmet” kapsamında pek çok özel ve resmi

kurum-kuruluşta alanıma yönelik hizmet içi eğitimler ve

konferanslar vermekteyim.

Yeni bir kitap yayınladınız. "Dış Politika Haberciliği ve

Medya İçerikleri" isimli kitabınız okuyucular ile buluştu.

Nasıl ortaya çıktı bu kitap?

Erhan Arslan: Bu kitap aslında eşim Berna ile akademik

emeklerimizi birleştirdiğimiz bir kitap. Benim doktora

tezim Avrupa Birliği ve Türk Medyası, Berna hocanın ise

Kıbrıs Sorunu ve Türk Medyası üzerine odaklanmıştı. Doktora

tezlerimize güncel veriler ekleyerek ve kitapta yeni

bölümler oluşturarak bu çalışmayı ortaya çıkardık. Literatürk

Academia Yayınevi’nden çıkan bu kitap hakkında

kısaca okuyucularımıza bilgi vermek isterim. Bu

kitap dış politika ve medya ilişkisini hem

kavramsal çerçeveden hem de haber içerikleri

üzerinden irdelemeyi amaçlamakta. “Dış Politika

Haberciliği ve Medya İçerikleri” adlı kitabımız üç

bölümden oluşmakta. Kitabımızı yazarken kuramsal

altyapısının oluşturulması için yaklaşık

100 kaynaktan yararlandık. Dış politika haberlerini

nicel ve nitel yönden irdelemek adına

1464 dış politika haberini içerik ve söylem analizi

yöntemleri ile çözümledik.

Berna Arslan: Dış politika haberciliği konusunda

alanda çok az eserin olması bizi böyle bir

çalışmayı ortaya çıkarmak konusunda motive

etti. Bu alanda yazılmış kitap sayısı neredeyse

bir elin parmaklarını geçmeyecek kadar az. Biz

de hem öğrencilerimize hem de bu alanda

çalışan meslektaşlarımıza bir katkı sağlamak

adına bu çalışmayı gerçekleştirdik. Kitabın birinci

bölümünde Haber, Siyasal Temsil ve Dış Politika

Haberciliği konuları üzerinde durduk. Haberi

kavramsal ve kuramsal açılardan ele aldıktan

sonra, siyasi hegemonyanın medyada temsil

biçimlerini irdeledik. İlk bölümün son konularını

ise dış politika ve medya oluşturdu. Dış politika

muhabirinin taşıması gereken temel özellikleri,

ideal bir dış politika haberini ve dış politika

haberlerindeki temel sorunları kitabın birinci

bölümünde detaylandırdık. Kitabın ikinci

bölümünde Kıbrıs ve üçüncü bölümünde ise

Avrupa Birliği ile ilgili haberlerin detaylı bir

çözümlemesini gerçekleştirdik.

Neden dış politika?

Erhan Arslan: Dış politika, bir devletin diğer devletler

-uluslararası aktörler- ile gerçekleştirdiği


tüm ilişkileri ve bu ilişkiler ağındaki kısa/uzun vadeli ereklerine

ulaşmada oluşturduğu siyasayı içine alan bir

kavram. Dolayısıyla dış politika sadece devletler

arasındaki görünen ilişkiler ağından ibaret olmayıp bir

ülkenin kaderini de belirleyen; derin çıkar çatışmalarını,

kendine özgü diplomatik usulleri, ekonomik ve kültürel

hâkimiyeti, gücü ve oyun kurucu olabilmek stratejilerini

bünyesinde barındırmakta. İşte tam da bu noktadan

hareketle sorunuzu yanıtlamak mümkün. Dış politika hem

iç hem de dış dinamikler açısından çok önemli bir role

sahip. Medya ise tüm bu erek ve stratejilerin kavşak

noktasında yer almakta. Bu kitap dış politikayı ve medya

içerikleri çerçevesinden hem de haber içerikleri üzerinden

irdelemeyi amaçlamakta.

Berna Arslan: Dış politikayı aslında sadece dış politika sahnesindeki

aktörleri ilgilendirmiyor. Dış politikadaki

gelişmeler ülkedeki tüm kurum, kuruluş ve yurttaşları

doğrudan ya da potansiyel olarak etkilemektedir. Medya

ve onun etkin içeriği olan haber bu etkileşimin içerisinde

en önemli rolü oynamaktadır. Biz de uzmanlık alanımız

itibarıyla bu noktaya odaklanarak, dış politikayı medya

içerikleri üzerinden anlamaya ve anlatmaya çalıştık.

Berna Hocamla aynı an da kitap yazmanız da dikkat çekici.

Birbirinize ilham mı oldunuz?

Erhan Arslan: Berna Hoca ile yaklaşık 25 yıllık bir

yolcuğun içerisindeyiz. Bu süreçte beraber birçok

akademik çalışmaya da imza attık. Sonuçta akademik

yaşam okuldaki mesai bitince bitmiyor. Evde de devam

ediyor. Biz evde akademik çalışmalar bağlamında kitap,

makale, bildiri ve projeler üretmeye devam ediyoruz. Evde

bazen farklı odalarda bazen de aynı bilgisayarın başında

çalışıyoruz. Aslında bu durum bize çalışmalarımızın daha

hızlı olgunlaşması açısından önemli bir avantaj sağlıyor.

Berna Arslan: Evet biz 25 yıldır meslek hayatımızda yan

yana odalarda, omuz omuza çalışıyoruz. Aynı bölüm

mezunu olmamız itibariyle de elbette ki akademik

çalışmalarımızda da birlikte yürüttüğümüz projelerimiz

oluyor. Bu kitap da aslında dış politika haberciliği alanında

yapılan sınırlı sayıda çalışmanın olmasından dolayı

duyduğumuz bir gereksinimdi. Doktora çalışmalarımızın bu

yönde olması nedeniyle bu birikimlerimizi paylaşmak istedik.

Her an birlikte olmak aslına bakarsanız çalışmalarımızı

da sürekli kılıyor.

Kitaba gelen tepkiler nasıl?

Erhan Arslan: Kitabımız daha çok yeni. Daha mürekkebin

kokusu üzerinde. Ama bu kısa süreçte kitap ile en sık

duyduğumuz söz “Bu alanda çok eksik vardı. Dış politika

haberciliği alanında çalışmak isteyenler için güzel olmuş.”

ifadesi. Umarız okuru ve yararlananı bol olur. Tek dileğimiz

bu aslında.

“DİJİTAL MEDYAYA EVRİLİYORUZ”

Mersin Üniversitesinde öğretim görevlisisiniz. Yeni

medya düzenini nasıl değerlendiriyorsunuz?

Erhan Arslan: Konvansiyonel medya dijital medyaya doğru

evrilmekte. Artık iletişimin daha hızlı ve büyük hacimli

veri ile gerçekleştiğini görüyoruz. Ulaşılabilen bilgi geçmişe

göre daha çok. Artık kontrol alıcıda diyebiliriz. Alıcı kendisine

sunulan geniş içerik seçkisinden ihtiyaç ve

beğenilerine göre seçim yapabilme şansına sahip. Ayrıca

içerik üreticileri çoklu ortamlar vasıtasıyla mesajlarını

farklı kaynaklardan hedef kitleye iletebilme şansına sahip.

Fakat bu noktada ortaya çıkan mesaj yoğunluğu ve iletişim

araçlarının çeşitliliği bence temelde iki soruyu akla getirmekte.

Bunlardan ilki birey bunca ileti

bombardımanından ne kadar fayda sağlayabiliyor? New

York Times’da yer verilen bir araştırmaya göre birey

günde ortalama 3 bin ile 20 bin mesaja mesaj ile karşı

karşıya kalıyor. İletişim araçlarındaki niceliksel artış

düşünüldüğünde bu rakam daha da yukarılara

tırmanmakta. İşte o yüzden hızla akıp giden iletiler

dünyasında gençler “konuşmak” yerine “kelimeleşiyor”.

Düşüncelerini kâğıda dökmekte ise ciddi anlamda

zorlanıyorlar. Birey karmaşık ve derinlikli mesajlar yerine

daha basit ve anlaşılır mesajları tercih ediyor. Çünkü maruz

kaldığı ileti sayısı her geçen gün giderek artıyor. İkinci soru

ise toplumun tüm kesimleri bu iletişim teknolojilerinden

eşit yararlanabiliyor mu? Yani yeni iletişim düzeni

toplumun bilgi seviyesini arttırıyor mu? Yoksa toplum

içerisindeki bilgi açığı uçurumunu arttırıyor mu? Sanırım

ikincisi, yeni iletişim teknolojilerine ulaşmak konusundaki

şanslı kitle ile bu konuda yeterli imkânı olmayan kitle

arasındaki bilgi açığı her geçen gün artıyor. Ve artmaya da

devam edecek. Bunların yanı sıra, yeni medya ortamında;

etik ihlaller, nefret söyleminin yayılması, güvenirlilik

sorunu gibi bir dizi sorun da ortaya çıkmaktadır. Sonuç

olarak yeni medya düzeni bize dikensiz bir gül bahçesi

sunmuyor.

Berna Arslan: Yeni medyanın özellikle haber üretim

sürecinde geleneksel medyaya göre elbette tartışılan

birçok yönü var. Ama bunun yanı sıra avantajlı olduğu

yönleri dikkate almak gerekiyor. Teknolojinin baş

döndürücü bir hızla ilerlediği bir çağda yaşıyoruz. Bu hız

habercilikte özellikle yeni medya ortamında etik ihlallere

daha çok zemin hazırlıyor. Fakat diğer yandan alternatif

medya olanakları farklı habercilik türleri ile okuyucu ve izleyiciye

hizmet sağlıyor. Farklı bakış açıları ile sunulan

haberler de toplumda bilinçli yurttaşlığın gelişmesine

katkıda bulunuyor. Burada en önemli noktalardan biri de

medya okuryazarlığı sanırım. Medya iletilerin

doğru bir şekilde analiz edilebilmesi ile mümkün

olan bu okuryazarlık artık dijital okuryazarlığa

evrilmiş durumda. Çok küçük yaşlardan itibaren

ve yaşam boyu, bu alanda alınan eğitimler ile

günümüzde medya ürünlerinin sadece tüketicisi

değil; aynı zamanda üreticisi olan toplumun yeni

medya olanaklarını toplumsal sorumluluk

bağlamında kullanmasında ve faydaya

dönüştürmesinde etkili olacağını düşünüyorum.

“TIK ODAKLI HABERCİLİK PROBLEMLİ BİR

DURUM”

Yazılı medya daha ne kadar direnir teknolojiye?

Sosyal medya karşısında gazetecilik kalmaz

diyen bir kesim var. “Gazetecilik” yaşar mı? Bir

uzman olarak görüşünüzü merak ediyorum.

Erhan Arslan: Evet günümüzde sosyal yeni

iletişim düzeninin bir haber aracı haline geldi. Yeni

medya ortamları kitleleri haberdar etmek

konusunda çok hızlı refleks gösterebiliyor. Ama bu

yeni medya ortamları bazı sorunsalları da ortaya

çıkarmıyor değil. Örneğin literatüre giren yeni bir

kavram bu sorunlardan bir tanesini ortaya koymakta.

Bu kavram “Tık Odaklı Habercilik”. Gazetecilik

etiği açısından baktığımızda son derece

problemli bir durum. Ticari kaygıların gölgesinde gelişen

tık odaklı habercilikte; haber başlıklarının ve içeriğin

uyumsuzluğu okuyucuları büyük bir uçuruma itmektedir.

Abartma ve çoğu kez yalan haber vermek üzerine kurgulanan

bu anlayış; okurun medya içeriklerine ve medya profesyonellerine

olan güvenini yerle yeksan etmektedir.

Önümüzdeki dönemde okuyucunun bu güven bunalımı ve

bilgi kirliliği daha da artacak. İşte bu durum yazılı medya

için önemli bir avantaj. Eğer yazılı medya hibrit bir gazetecilik

sergilerse ve içeriklerini zenginleştirip daha kaliteli

ürünler ortaya koyarsa “yazılı medya bitecek kehaneti” bir

süre daha ufukta gözükmeyecek. Bunun için gazeteler

ajanslardan daha az beslenerek özel haberler üretmeli ve

köşe yazıları ile gündemin nabzını tutmalı. Böylelikle

güven bunalımı yaşayan okur kitlesini çekebilmeli. Ayrıca

reklam gelirlerindeki kayıpları ise dijital platformlarda yerine

koymalıdır. Sonuç olarak formül belli; niteliksel olarak

okuyucuyu doyuran üst seviyede içeriğe sahip basılı

gazeteler + hızın ve görselliğin ön planda olduğu dijital

ortam. Bu hibrit yapının dengesi yazılı medyayı da ayakta

tutacaktır.

Berna Arslan: Gazetecilik tarihsel süreci bağlamında

değerlendirdiğimizde çok köklü bir meslek. Toplumsal

yapının gelişmesi ile farklı uzmanlık alanlarında dallara

ayrılan, teknolojik gelişmelerle birlikte farklı mecralarda

gerçekleştirilen ama özünde haber verme, bilgilendirme, kamuoyu

oluşturma ve toplumsallaştırma gibi bildiğimiz temel

işlevleri yerine getirmeyi amaçlamış bir meslek dalı.

Dolayısıyla bu mesleğin icra edildiği platformlar değişiklik

gösterebilir ama gelişen teknoloji ile birlikte profesyonellik

ve etik değerlerin ön plana çıktığını söylemeyebiliriz. Sosyal

medyayı yoğun olarak kullanan Z Kuşağının habitusları bu

dijital dünyada şekilleniyor. Yazılı medyanın kemikleşmiş

okuyucu kitlesinin yanı sıra bu genç kuşağı kazanmak adına

yayıncılık politikaları geliştirmeleri önem kazanıyor.

“ESKİŞEHİR GÖNLÜMÜZDE AYRI BİR YERE SAHİP”

Eskişehirlisiniz, Mersin Üniversitesinde çalışıyorsunuz.

Özlüyor musunuz Eskişehir’i?

Erhan Arslan: Eskişehir’i, Eskişehirspor’u ve kendini

Eskişehirli kabul eden herkesi çok seviyorum. Ben 24

yaşıma kadar Eskişehir’de Ertuğrulgazi mahallesinde

yaşadım. Tek katlı ve işçi kooperatif evlerinden oluşan bir

mahallede büyüdüm. Rahmetli babam demiryollarında

çalışırdı. Hem komşuluk ilişkileriyle hem de tek katlı evleriyle

öylesine güzel bir mahalleydi ki; 24 yılımın orada

geçmesi benim için büyük bir şans. Şimdi tek katlı şirin

bahçeli evler maalesef çok katlı binalara teslim oldu. Ama

geçen yıl vefat eden annemin evi bahçesindeki gülleri ve

meyve ağaçları ile orijinalliğini koruyor. Ben 50

yaşındayım ve son 26 yılım Eskişehir dışında geçti. Bu 26

yılın 15 yılı Antalya’da ve 11 yılı da Mersin’deydim. Şu an

Mersin’de yaşamaya devam ediyoruz. Çok renkli bir şehir

ve Mersin Üniversitesi köklü bir üniversite. Ama Eskişehir

bizim gönlümüzde her zaman ayrı bir yere sahip. Her yıl

mutlaka Eskişehir’e geliriz. Şehirdeki değişimi çok net

görebiliyoruz. Sanki bir Avrupa şehri. Kısaca söylemek

gerekirse özlüyoruz.

Berna Arslan: Çocukluğum ve üniversite yıllarım bu

şehirde geçti. Burada doğdum ve bu şehrin kültürüyle

büyüdüm. Ailemiz ve yakın dostlarımız halen bu şehirde

yaşıyorlar. Her fırsatta elbette ki ziyarete geliyoruz. Ve her

geldiğimizde bu şehrin daha da güzelleşmesi ile

“Eskişehirliyiz” dediğimizdeki gurur sesimizin tınısında

yankı buluyor. Çocuklarımızla birlikte gezerken onlarla

anılarımızı paylaşmamız, büyüdüğümüz sokaklarda bizimle

birlikte duygulanmaları hoşumuza gidiyor. Mutlaka

her geldiğimizde gittiğimiz yerler vardır. Çocuklarımızda

da bu alışkanlık oldu. Eskişehir’in bizim için anlamı; aile,

dostlar, anılar ve bizi biz yapan değerlerin filizlenip

yeşerdiği çok katmanlı bir değer. Bu yüzden özlem hep olacak

ve bu şehir bizim için bu değerli anlamını hiç yitirmeyecek.

“KADIN GAZETECİLER YEREL MEDYADA GÖRÜNÜR

DEĞİLLER”

Öğrenciniz yıllar sonra sizinle röportaj yapma onuruna da

ulaştı aslında… Bu konudaki duygularınızı da merak ediyorum

aslında…

Erhan Arslan: Sevgili Özge ben düzenli olarak Eskişehir’in

yerel televizyon kanallarını dijital TV platformlarından

takip etmeye, yerel gazetelerini de okumaya çalışan

biriyim. Senin de yazdıklarını elimden geldiğince okumaya

gayret gösteriyorum. Gazetede, dergide, TV’de ve ajansta

yaptıklarınla ve ürettiklerinle gurur duyuyorum. Üzülerek

söylemek gerekir ki özellikle kadın gazeteciler, yerel medyada

çok görünür değiller. Cam tavanlar, cam duvarlar,

annelik ve eş rolleri onları en verimli dönemlerinde

meslekten koparıyor. Bizim sahada yaptığımız uzun

soluklu araştırmaların sonuçları da bu durumu destekliyor.

Böylesine zorlu koşulların olduğu bir yapıda; bir

öğrencimin layıkıyla basının neredeyse her alanında ayak

basmadık yer bırakmaması benim için bir gurur vesilesi.

Berna Arslan: Sevgili Özgeciğim sen Mersin Üniversitesindeki

ilk öğrencilerimizden ve dolayısıyla ilk mezunumuzdun.

Eskişehir yerel basınındaki başarılı çalışmalarını

yakından takip ediyor ve seninle gurur duyuyorum. Özellikle

de Erhan Hocanın da vurguladığı gibi erkek egemen

bir medya ortamında güçlü bir kadın gazeteci olarak

verdiğin mücadele ve başarılarından dolayı seni kutluyorum.

Bizim için ne mutlu ki dün fakülte sıralarında öğrenci

kimliğiyle oturan Özge bugün aldığı eğitimin hakkını veren

profesyonel bir gazeteci olarak karşımızda. Arada

kulakların çınlıyorsa bil ki Berna Hoca Yerel Gazetecilik

dersinde diğer meslektaşın olan arkadaşların ile birlikte

adını gururla anıyordur.

Yeni projeler var mı?

Erhan Arslan: “Dış Politika Haberciliği ve Medya İçerikleri”

kitabımızın çıktığı gün benim editörlüğünü yaptığım

“Medya İçeriklerinde Kadın” kitabı da okuyucularla

buluştu. 11 yazarlı ve bölümlü kitap, medyanın farklı

pencerelerinden kadın imgesini sorguluyor. Bu kadın

temalı kitabımızın birincisini “İletişim Çalışmaları ve Kadın”

adıyla 2020 yılında yayımlamıştık. Bu yeni yılda da

üçüncüsünü çıkarmak gibi bir planım var. Ayrıca Mersin’de

yerel basın kuruluşları ile ortak bir Avrupa Birliği projesi

yapmayı da hedefliyorum.

Berna Arslan: Yerel basın yüksek lisans tez konumdan

itibaren çalışma alanım. Güçlü bir yerel basının bulunduğu

kente çok büyük faydasının olacağına inanıyorum ve bu

anlamda kentin tüm dinamiklerinin de yerel basını, yerel

demokrasinin bir gereği olarak görmeleri gerektiğini

düşünüyorum. Yerel basına katkı sağlayacak birçok

araştırmamızı ulusal ve uluslararası yayınlarımızda

tartıştık. Benim de gerçekleştirmeyi planladığım yerel

basın odaklı bir TÜBİTAK projem var. Umarım bu proje ile

Türkiye’deki yerel basın kuruluşlarına katkı sağlayabiliriz.

Son olarak eklemek istedikleriniz neler?

Erhan Arslan: Öncelikle tüm Eskişehirlilere sevgi ve

saygılarımı iletiyorum. Bu şehri ve insanlarını çok sevdiğimi

belirtmek isterim. Ayrıca zamanında beraberce haber

peşinde koştuğumuz işini tutkuyla yapan Eskişehir yerel

basınının nadide gazetecilerini de senin nezdinde saygıyla

selamlıyorum. Ben yerel medyanın kent dinamikleri ve yerel

demokrasi açısından çok önemli olduğunu savunan bir

iletişim akademisyenim. Öğrencilerime de yerel medyanın

önemini hep vurgularım. Benim için çok değerli olan bu platformda,

düşüncelerimi paylaşma fırsatı verdiğiniz için sana

ve İstikbal ailesine teşekkürlerimi sunarım.

Berna Arslan: Yıllar önce iletişim fakültesi öğrencisi olarak

haber yaptığım kentin yerel basınında, şimdi akademisyen

kimliği ile haber değeri taşıyan bir çalışmayla yer almak

son derece onur verici. Bu vesile ile senin nezdinde yüksek

bir sorumluluk anlayışı ile mesleğini yerine getiren tüm

gazetecilerin 10 Ocak Çalışan Gazeteciler Gününü kutluyorum.

Değerli Eskişehirlilere sevgilerimi iletiyorum. Sana ve

İstikbal ailesine en içten teşekkürlerimi sunuyorum.

23


EnErjİ VErİmlİlİğİ

TEpEBAşı’nDA

Tepebaşı Belediyesi

çevreyi korurken,

aynı zamanda

tasarruf ediyor

Tepebaşı Belediyesi, bünyesindeki

güneş enerji santralleri ile

bugüne kadar yüzbinlerce kWh

enerji elde ederken, emisyon azalımı

da elde ederek çevrenin

korunmasına önemli katkılar

sağlıyor. Konuyla ilgili yorumlarda

bulunan Başkan

Ahmet Ataç; “Dünyamız

için tehdit haline gelen

çevre sorunları, ne

yazık ki her geçen

gün daha da büyümeye

devam

ediyor. Öte

yandan Tepebaşı

Belediyesi

olarak hayata

geçirdiğimiz

temiz enerji yatırımları

ile çevreye

verdiğimiz önem

ile birlikte milli servetimizi

de korumayı sürdürüyoruz.”

dedi.

Tepebaşı Belediyesi, bünyesindeki güneş enerji

santralleri ile bugüne kadar yüzbinlerce kWh

enerji elde ederken, emisyon azalımı da yaparak

çevreye büyük katkılar sağlıyor.

Tepebaşı Belediyesi’nin hizmet binası, Su Sporları

Merkezi ve Yaşam Köyü’ndeki şebeke bağlantılı

Güneş Enerjisi Santrali (GES), elektrikli otobüs,

elektrikli bisiklet, hibrit araçlar gibi alanında

öncü uygulamalara sahip olan Tepebaşı

Belediyesi, sürdürülebilir

belediyecilik ve çevre politikalarına

sağladığı uyum ile yenilikçi projeler

geliştirmeye devam ediyor.

ANA HİZMET BİNASI

Tepebaşı Belediyesi hizmet binasında

kurulu olan GES, elektrik enerjisi

ihtiyacının yaklaşık yüzde

23’ünü karşılıyor. Küresel iklim değişikliği

ile mücadeleye katkıda bulunacak

örnek bir çalışma olarak

dikkat çeken sistem sayesinde,

2013 yılından bu yana 1.131

MWh elektrik üretimi sağlandı.

Toplamda ise 774

ton CO2 salınımının

önüne geçildi.

MELİH SAVAŞ

YAŞAM KÖYÜ

REMOURBAN

projesi

ile Tepebaşı Belediyesi

Melih Savaş Yaşam

Köyü’nde enerji ve kaynak verimliliğini

artırdı.

Avrupa Komisyonu enerji tasarruf projelerinde

yılda metrekarede 100 kWh olarak

belirlenirken, Tepebaşı Belediyesi

yılda metrekarede 170 kWh enerji tasarrufu

yapmayı taahhüt etti. Uygulanan

tüm ekolojik iyileştirmelerle

24


enerji tüketimi metrekarede 274 kWh

iken, yenilenebilir enerjinin katkısıyla birlikte

metrekarede 38 kWh'a düştü. Bina

bazında sadece ısıtma ve soğutmada metrekarede

100 kWh enerji ihtiyacı azaltıldı.

Enerji performansı bakımından yaklaşık 3

milyon kWh enerji tüketimi, pasif yöntemlerle

1 milyon 400 kWh'a düşerek yüzde

53 enerji tasarrufu ve yüzde 63 karbon

emisyonunda azalma sağlandı.

Yenilenebilir enerjiyle yaklaşık 800 bin

kWh, metrekarede 78 kWh üretim gerçekleşti.

Kurulan güneş enerji santraliyle

yılda yaklaşık 242 MWh elektrik üretimi

oldu. Bu sayede yıllık elektrik ihtiyacının

yüzde 50’si GES’ten sağlanmış oluyor.

MUSTAFA KEMAL ATATÜRK SPOR

TESİSLERİ SU SPORLARI MERKEZİ

Mustafa Kemal Atatürk Spor Tesisleri Su

Sporları Merkezi, 110 üzerinden 64 puan

alan; sürdürülebilir analizler, su kullanımında

verimlilik, enerji ve atmosfer, iç

mekan hava kalitesi, inovasyon ve tasarım

aşamaları alarak Altın Leed Sertifika almaya

hak kazanırken akıllı bir bina olarak

tasarlandı.

Merkez solar ısıtma devresi ve çatısındaki

güneş enerji santrali sayesinde

elektriğin yüzde 10’unu,

ısıtma enerjisinin ise yüzde

20’sini kendisi üretiyor.

2016’da devreye alınan GES

ile elektrik üretilirken binanın

bodrum katında bulunan 11

adet ışık tüpü ile dünya standartlarına

uygun olarak inşa

edilen Su Sporları Merkezi,

çevreye doğal ışık sağlıyor.

REMOURBAN PROJESİ

KAPSAMINDA HİZMETE

GİREN ELEKTRİKLİ

OTOBÜSLER

Türkiye’de elektrikli otobüs

kullanmaya başlayan ilk belediye

olan Tepebaşı Belediyesi,

temiz enerji kullanımı ile

diğer belediyelere de örnek oluyor.

Remourban Projesi kapsamında kent halkının

hizmetine giren araçlar, Tepebaşı Belediyesi’nin

vatandaşlara sağladığı

ücretsiz ulaşım hizmetlerinde kullanılırken,

elektrikli araçların her biri haftalık

ortalama 400 km mesafe kat ediyor. Tam

dolu aküleriyle 300 km yol gidebilen otobüsler,

Tepebaşı Belediyesi bünyesinde

bulunan 2 adet şarj istasyonunda şarj ediliyor.

Elektrikli otobüslerin aküleri boş olduğunda,

24 kW gücündeki şarj cihazları

ile 6 saat gibi bir sürede şarjları tamamen

dolabiliyor.

Dizel bir otobüsün 100 km mesafede yakıt

tüketimi 33,16 litredir. Tepebaşı Belediyesi’nin

elektrikli otobüsleri ise 65 kWh

enerji ile 100 km yol alabiliyor. Böylece

Tepebaşı Belediyesi, elektrikli otobüsleri

ile 100 km mesafede dizel bir otobüse

göre yüzde 73 enerji tasarrufu sağlamış

oluyor. Nisan 2016’dan bu yana aktif olarak

kullanılan araçlar toplamda 270 bin

km yol kat ederken, bugüne kadar 89 bin

532 litre motorin tasarrufu yapılmış oldu.

BAŞKAN ATAÇ: ÇEVREYİ KORURKEN

TASARRUF EDİYORUZ

Konu hakkında değerlendirmede bulunan

Tepebaşı Belediye Başkanı Dt. Ahmet Ataç

da “Dünyamız için tehdit haline gelen

çevre sorunları, ne yazık ki her geçen gün

daha da büyümeye devam ediyor. Öte

yandan Tepebaşı Belediyesi olarak hayata

geçirdiğimiz temiz enerji yatırımları ile

çevreye verdiğimiz önem ile birlikte milli

servetimizi de korumayı sürdürüyoruz.

2013 yılında

Brüksel’de Avrupa Birliği

Parlamentosu’nda imzaladığımız

Başkanlar Sözleşmesi,

2008 yılından bu yana Avrupa’da

yürütülen önemli bir

eylemdir. Taraf olduğumuz

Belediye Başkanları sözleşmesi

güncellenirken, 2030

yılına kadar uzatılan sözleşme

kapsamında karbondioksit

emisyonumuzu azaltma

hedefimizi yüzde 23’ten

yüzde 40’a yükselttik. Bu anlayış

ile ana hizmet binamızın

da aralarında bulunduğu

binalarımızı, GES ile donatıyoruz.

Böylelikle güneşten

enerji üretiyor, çevremizi ve

geleceğimizi koruyoruz, çevreyi korurken

tasarruf ediyoruz. Dünyamızın doğal kaynakları

için geri dönüşü olmayan kritik bir

eşiğe yaklaşırken; havamızı, toprağımızı

ve suyumuzu koruyacak çalışmalarla kentimizin

adını dünyaya duyurmaya devam

edeceğiz” diye konuştu.

25


JEANNE

D’ARC’IN

ROUEN’I

Gezi

ZEKİ

PEKGENÇ

Er Ryan’ı Kurtarmak filminden

hatırladığımız, İkinci Dünya

Savaşı’nda meşhur çıkarmaların

yapıldığı Normandiya Bölgesi’nin

başkenti Rouen’ı

geziyoruz. Ortaçağda batı

Avrupa’nın en büyük

şehirlerinden birisi ve beş

asra yakın sürede de İngiltere

toprağı sayılan

Rouen, içinden geçen Ren

Nehri sayesinde önemli

bir ticari merkez konumuna

gelmiş. Önce Yüzyıl

Savaşları’nda daha sonra

da İkinci Dünya

Savaşı’nda harap edilen

şehir, her defasında

yeniden canlandırılmış ve

geliştirilmiş. Şehir, İkinci

Dünya Savaşı’nda

Amerika ve İngiltere savaş

uçakları tarafından

neredeyse yerle bir

edilmiş olmasına karşılık

şimdi tamamen eski haline

getirilmiş. Paris’e

sadece bir saat uzaklıkta

bulunan Rouen şehri

sahip olduğu eşsiz birikim

dolayısıyla 2002 yılında;

“Sanat ve Tarih Kenti”

unvanını almış.

Tarihi şehir merkezini,

aslına sadık kalarak restore

etmişler. Eski kent

merkezi özellikle yarı

ahşap cepheli binalarıyla

dikkat çekiyor. Bu bölge,

sadece yayaların

girebildiği tarihi bir çevre

26

olarak muhafaza ediliyor. Özellikle Gros

Horloge Sokağı şehirdeki en önemli yaya

yollarından birisi. Bu sokak ve onu dik

kesen dar sokaklar muhteşem bir orta

çağ mimarisi ile aklınızı başınızdan alıyor.

Ortaçağdan kalma evlerin arasında

sadece bir kişinin

geçebildiği daracık

sokaklar var. Bir şehir

nasıl bu kadar güzel

olur, nasıl bu kadar

güzel korunur, gördükçe

şaşırıyoruz. Sıra sıra

dükkânlar, büfeler,

kafeler, restoranlar ve

mağazalar bu orta çağ

dokusu bozulmadan

işlevlerini yerine getiriyor…

Rouen’ın tarihi

simgelerinden önemli

bir tanesi yakılarak

öldürülen Jeanne D’arc.

Yüzyıl savaşları

boyunca İngiltere’ye

karşı, ülkesi Fransa’ya

manevi anlamda büyük

destek olan Jeanna

D’ark, 16 yaşından

itibaren girdiği bir dizi

zaferli savaştan sonra İngiliz

hizipleri tarafından

yakalanıp engizisyon

mahkemesinde “erkek

giysileri giyip savaşan ve

gaipten sesler duyan bir

kâfir” olduğu ileri

sürülerek 19 yaşında, 30

Mayıs 1431 tarihinde

Rouen’da diri diri

yakılmış. Ölümünden

490 yıl sonra öldürme

kararını veren aynı

kilise tarafından azize


ilan edilmiş. Yakılarak öldürüldüğü yerde

yüksek bir haç sütunu ve hemen

yanında anısına yapılan modern ve

değişik mimaride bir kilise bulunuyor.

Burası tam da Jeanne D’arc’ın yakılarak

öldürüldüğü yer. Etkilenmemek, duygulanmamak

mümkün değil. İnsanın insana

ettiklerine dair en trajik

örneklerden birisi. Çiftçi bir ailenin ortanca

kızı olarak doğan Jeanne D’arc,

“Yüzyıl Savaşları”nda Fransız ordusuna

katılmış. İngilizlerin Orleans

kuşatmasında Fransız ordusuna

gösterdiği yararlılıklar dolayısıyla; “Orleans

Bakiresi” lakabını almış. Sonra ne

yazık ki tutuklanıp, engizisyon

mahkemesinde yargılanmış ve ölüme

mahkûm edilmiş. Onunla ilgili tüm belgeler

ve mahkeme kayıtları Orleans’taki

müzede saklanıyor. Hayatı ve ölümü ile

ilgili de birçok film çevrildi, ülkemizde de

seyredildi.

Jeanne D’arc Kilisesi’nin bulunduğu

alanın adı “Eski Pazar Meydanı” Burada

bir kapalı pazar yeri var. İçine girdik;

meyve ve sebzeler ile deniz ürünlerinin

çeşitliliği baş döndürücü. Meydanın

güney cephesindeki tarihi, yarı ahşap evlerin

görünümünün güzelliği kadar

altlarında bulunan lokanta ve kafelerden

çıkan kokular da o denli cezbedici.

Dayanamadık, mis gibi taze Fransız

bageti içine yerleştirilmiş camambert

peynirli sandviçlerden birer tane alıp

meydanda bir güzel yedik. Bir tür küflü

peynir olan camambert, Normandiya

bölgesinin yüzyıllardır ürettiği bir özel

tat. Rouen’lı bir çikolatacının pazarladığı

“Jan Dark’ın Göz Yaşları” isimli çikolatalar

da meşhur. Benzer şekilde başka bir

tatlıcının da bin bir çeşit makaronları çok

ünlü. Buraya gelindiğinde mutlaka her

birinin tadına bakılmalı… Hediyelik

eşyalar satan dükkânlardaki ana tema da

kuşkusuz Jan Dark.

Bu meydandan doğuya doğru yürürken

Rouen şehrinin ikinci önemli simgesi

olan Gros Horloge yani Büyük Saat’in

altından geçiyoruz. Bu 14. yüzyıla ait

şaheser saatin ilginç bir şekilde yelkovanı

yok, sadece akrep var. Çünkü bu saat bir

astronomik saat. Saatin altındaki Rönesans

taş kemerin yanları altın yaldızlı

işlemeler ve heykeller ile göz alıyor.

Sokağın doğu ucuna geldiğimizde bir

meydana çıktık ve karşımızda muazzam

büyüklükte Rouen Katedrali duruyor.

Paris’teki Notre Dame ve Strazburg’taki

Notre Dame Katedrallerinin ikizi olan

Rouen Katedrali onlardan daha görkemli

ve güzel. Özellikle ön cephesindeki

kabartmalar ve kulelerine kadar dizilmiş

heykeller olağanüstü. Ünlü Fransız

ressam Claude Monet bu cephenin bir

dizi resmini yapmış. Aynı açıdan ve fakat

günün değişik saatlerinde meydana

getirdiği 30 adet resimde ışığın bu tarihi

yapının üzerindeki yansımalarını konu

etmiş. Resimler halen Paris’teki Orsay

Müzesi’nde sergilenmekte. Katedralin

içinde Aslan Yürekli Rişar’ın kalbinin

gömülü olduğu bir mermer lahit var.

Rouen dini yapıların çokluğuyla biliniyor.

Buna bağlı olarak da “Yüz Kuleli Şehir”

olarak anılıyor. Eski şehrin neredeyse

tamamını yaya olarak gezdikten sonra,

1944 yılında Normandiya çıkarmasının

yapıldığı Arromanches’a doğru yola

çıktık.

27


2011 Yılında ortaya çıkan yeni bir branş

Yerli ve milli

sporumuz:

HEMSBALL

Türkiye’ye “Hemsball” adında yeni bir yerli ve

milli spor daha katıldı.

2011 yılında ortaya çıkan bu branş aynı zaman da

Federasyon Başkanlığını da yürüten Murat Altınay

tarafından kızıyla birlikte oynarken oluşuyor.

Daha sonra farklı konseptler, kurallar eklenerek bir

spor branşı haline dönüşüyor.

Eskişehir Hemsball İl Temsilcisi Abdullah Binici ile

pek fazla adı duyulmayan bu spor dalını konuşuyoruz.

Mohaç Spor Kulübünde bir araya geldiğimiz Abdullah

ile Hemsball sporunu daha yakından tanıyoruz.

Yaklaşık 6 aydır bu görevde bulunduğunu ifade

eden Binici, “Hemsball, her yaştan insanın oynayabileceği

zevkli ve eğlenceli yeni bir spor dalıdır.

Kapalı ve açık alanlarda rahatlıkla oynanabilir”

diyor.

Seni tanıyalım mı ilk olarak?

İsmim Abdullah. Eskişehir Hensball

İl Temsilcisiyim. Yaklaşık 6

aydır bu görevde bulunmaktayım.

Kendi branşım tekvando. Antrenörüm

aynı zamanda. Aslen Erzurumluyum.

Nasıl tanıştın bu branşla?

Hemsball sporuyla yaklaşık 3

sene önce federasyonlarla ilgili bir

araştırmam vardı. Yerli ve milli bir

spor olduğunu gördüğümde

hemen bu sporla ilgili araştırmalara

başladım. Tabi Hemsball

sporu nasıl oynanır, nerede bulunmuştur,

kimler tarafından bulunduğuna

dair araştırmalar yaptım.

Ardından çok ilgimi çekti. İlgimi

çeken nokta her yaştan, her bireyin,

her yerde oynanabilir bir spor

branşı olmasıydı. Sonrasında hakemlik

ve antrenörlük kurslarına

dair araştırmalar yaptım. Kursları

açılıyor mu, ne gibi faaliyetleri

var, şampiyonaları var mı? Buna

dair araştırmalar yaptım. Pandemiden

sonra federasyon daha

aktif olarak kurslar açmaya başladı.

Benim araştırma yaptığım

zaman da federasyon herkesin

spor federasyonuna bağlıydı o

zaman, yani başka bir federasyonun

alt yapısındaydı. Pandemiden

28


sonraki süreçte kendisine özgü bir federasyon

kurabildi. Sonrasında hemen hakemlik

kursuları açılınca bende ilk olarak

hakemlik kursunu alarak, federasyon da

bu kursla tanışmaya başladım. Ardından

başkanımızın da talebi doğrultusunda Eskişehir’de

bu görevi devraldım. Yaklaşık 6

aydır da bu görevi aktif olarak devam ettirmekteyim.

“YERLİ VE MİLLİ SPOR”

Peki, nasıl ortaya çıktı bu spor?

2011 yılında şu an da kendisi federasyon

başkanımız olan aynı zamanda bu sporun

bir mucidi diyebileceğimiz Murat Altınay

Kulüplerde çalıştırılıyor mu Hemsball?

Hemsball branşı şu an da hiçbir kulüpte

aktif olarak çalıştırılmıyor. Bu ilerleyen

süreçte olacak.

Hemsball nasıl oynanır peki?

Hemsball, her yaştan insanın oynayabileceği

zevkli ve eğlenceli yeni bir spor dalıdır.

Kapalı ve açık alanlarda rahatlıkla

oynanabilir. Hemsball oynarken, topu tutabilmek

ve servis atabilmek için mükemmel

el-göz-ayak koordinasyonuna, yüksek

odaklanma ve konsantrasyona, sahip

olmak gerekir.

ve ‘’oyuncuların” alanına yere değmesini

sağlamak ve rakip oyuncu ‘’oyuncuların”

aynı amaca ulaşmasını önlemektir. Oyun

ve ‘’oyuncuların” rakip alana gönderirken

topu ayak bastıkları tablalar dahil her

türlü tutma hakları vardır. Top oyuna kura

atışı yapılarak başlanır kurayı kaybeden

oyuncu servis atışını yapar. Servisi atan

oyuncu topu çemberin içine atarak rakip

alana gönderir. Sayı sistemi, topun çember

içine değmesi, dışarı gitmesi veya bir

oyuncunun hata yapmasına kadar devam

eder. Sayı kazanan oyuncu servis atma

hakkı kazanır.

hocamız tarafından kızıyla birlikte oynarken

daha sonra farklı konseptler, kurallar

ekleyerek bunu bir spor branşı haline getirdi.

Yerli ve milli sporumuz.

Sadece Eskişehir’de mi var bu branş?

Birçok ilimizde aktif olarak bunların müsabakaları

yapılmakta ama özel bir turnuva

olarak yapılmakta. Şu an Gençlik ve

Spor Bakanlığında resmi olarak tescillenmediğimiz

için resmi müsabakalar yapılmıyor

ama özel müsabakalar yapılıyor.

“HİÇBİR KULÜPTE AKTİF DEĞİL”

“ORTAYA KONAN PERFORMANSIN

BAŞ HARFLERİNDEN İSMİ DOĞDU”

İsmi nasıl doğdu?

Yeni sporun ismi oyun esnasında ortaya

konan performansın baş harflerinin birleşmesi

sonucunda doğmuştur. H (hareket),

E (Enerji), M (Matematik), S (Sistem),

Ball (Top)

Oyunun amacı nedir?

Oyunun amacı, Hemsball topunu yerde

bulunan Hemsball hedef tahtası üzerindeki

Hemsball çemberinin içine, çembere

çarptırtmadan göndererek rakip oyuncu

Oyuna nasıl başlanır?

Oyunculara karşılıklı ısınmaları için 5 dakikalık

bir süre tanınır, süre bitiminde

kura atışı ile oyun başlar. Her oyuncu kendine

ait alanın içine girer. Hangi oyuncunun

ilk olarak başlangıç atışı (servis)

kullanacağı kura atışı ile belirlenir kurayı

kaybeden oyuncu servis atışı ile oyuna

başlar.

Bu güzel sohbet için çok teşekkürler

Abdullah… Başarılarının devamını dilerim.

Ben sizlere çok teşekkür ediyorum.

29


Yine başarılı bir sezon geçiren ve madalyaları toplayan

Eskişehir’in başarılı pilotu Buğra Banaz İstikbal dergiye konuştu.

“YEni YılDA YEni

HEDEFlErim VAr”

Buğra Banaz yeni aracı ile yine

başarılı bir sezon geçirdi.

>>

Eskişehir’in Ralli’de gururu

olan Buğra Banaz,

2021 yılını değerlendirip

2022 yılı içinde önemli

açıklamalarda bulundu.

Banaz “Öncelikle memleketim

Eskişehir’de güçlü

yarışçıları geride bırakıp

birinci olmak benim için

büyük mutluluktu” dedi.

>>

Buğra Banaz ayrıca

“İlk 3 yarışta hedefimize

ulaştık. Ancak dört

ve beşinci yarışlarda hiç

de istemediğimiz bazı sıkıntılar

oldu. Ama her müsabaka

benim için ayrı bir

tecrübe idi. 2022 yılı için

şimdiden hazırlanıyorum

ve hedefim hep başarılı

olmak” dedi.

“ESKİŞEHİR’DE KAZANMAK

BÜYÜK MUTULULUKTU”

Banaz “ 2021 yılı bizim için büyük

umutlarla başladı. Eskişehir Skoda bayisi

olarak Skoda marka bir yarış otomobili

ile yarışacağım için çok

heyecanlıydım ve 2021 Türkiye Ralli

Şampiyonasının ilk yarışı Avrupa kupasına

ev sahipliği yapacak Eskişehir

rallisiydi. Çok iyi hazırlandığımız Eskişehir

Rallisini 10 saniye fark ile kazandık

ve sezonun en yüksek katsayılı

yarışından maksimum puanla ayrıldık.

Benim ve ko pilotum için çok gurur verici

bir yarıştı ikimizde ilk defa genel

klasman birinciliğine ulaştık” .

“HARİKA BAŞLANGIÇ”

“İkinci yarış ise 0.8 katsayılı Hitit Ralli-

30

Buğra Banaz zorlu yarışlarda

rakiplerini geride bıraktı.


Ev sahipliğini yaptığı önemli yarışta büyük

başarı elde ederek kupayı kaldırdı.

siydi. Hızlı ve tehlikeli bir parkura sahipti.

Bu yarışa da kopilotum Gürkal

Menderes ile çok iyi hazırlandık. Yarışın

ilk günü yağmur altında geçilen 3 etabın

ardından birinci sırada yer aldık. İkinci

gün ise hızımızdan taviz vermedik ve

yarışı kazandık. Üst üste iki

yarış kazanarak harika bir

başlangıç yaptık şampiyonaya.

“LİDERLİĞİMİZİ

SÜRDÜRDÜK”

“Sezonun üçüncü yarışı

Bursa Rallisiydi. Bazı yeni

etaplar vardı diğer etaplar

önceki seneden bildiğimiz

etaplardı. Bu yarışta da

hızlı bir şekilde başladık ilk

günü 2. Olarak bitirdik.

İkinci gün ise farkı 5 saniyeye

kadar düşürdük fakat

devamını getiremedik bu

yarışta ikinci olduk ama

şampiyonada liderliğimizi

sürdürdük”.

“ÜÇÜNCÜLÜK İLE

AYRILDIK”

“Sezonun dördüncü yarışı

İzmir Ege Rallisi ile devam

etti. İlk etabı güzel bir farkla kazandık

fakat gün içi servis de yaşadığımız bir

problem bize 70 saniye cezaya neden

oldu ve üçüncü sıraya düştük. İkinci gün

elimizden gelen her şeyi yaptık tüm

etaplarda çok başarılı derecelere imza

attık ve 70 saniyelik farkı 12 saniyeye

kadar düşürdük ama yetmedi ve yarıştan

üçüncülük ile ayrıldık.

“YARIŞA VEDA ETMEK

ZORUNDA KALDIK”

Buğra Banaz ayrıca sponsoru ETİ Gıda Yönetim Kurulu

Başkanı Firuzhan Kanatlı ve kendisine her zaman destek

olan İl temsilcisi Nevzat Aslan’a da teşekkür etti.

31


2021 yılında yeni kupalar

müzedeki yereni aldı.

“Beşinci yarış Kocaeli Rallisi çok sevdiğimiz

ve etaplar bakımından çok keyifli

bir yarış. İlk günü sadece 1 saniye

farkla ikinci olarak bitirdik. İkinci gün

ise liderliği geri aldık fakat son etaba

girerken aracımızda mekanik bir arıza

meydana geldi ve lider olarak gittiğimiz

yarışa veda etmek zorunda kaldık.

Şampiyonada ise bu yarış ardından liderliğe

veda ettik.

“ÇOK BÜYÜK TECRÜBELER

KAZANDIM”

Sezonun son yarışı İstanbul Rallisinde

yarışı kazanmaktan başka bir seçeneğimiz

yoktu. Bu parola ile çıktığımız yarışta

daha ilk etapta kendi yaptığım bir

hata yüzünden aracımıza zarar verdik

ve yarışa veda ettik. Son 3 yarışta yaşanan

talihsizlikler sonucunda ise şampiyonada

üçüncü olarak yer bulduk.

Aslında Şampiyon olabilecek hıza sahiptik

ama bunu gerçeğe dönüştüremedik

fakat çok büyük tecrübeler

kazandım hem hayat tecrübesi hem de

yarış tecrübesi olarak”.

“MENDERES VE SPONSORLARA

TEŞEKKÜR”

“Sezon içinde kopilotum Gürkal Menderes

insan üstü bir gayret gösterdi kusursuz

bir iş çıkardı kendisine

minnettarım. Sponsorlarım Eti, Kütahya

Yapı Kimyasalları, Williams Türkiye şirketlerine

beni destekledikleri için çok

teşekkür ederim. Tabiki en büyük teşekkür

de benim her zaman yanımda

olan ve destek veren aileme…”

Banaz kendisine

yarış boyunca

destek olanlara da

çok teşekkür etti.

“DAHA GÜÇLÜ HAZIRLANIYORUM”

Banaz son olarak yeni yıldaki hedeflerini

de açıklayarak “2022 yılında daha

güçlü bir şekilde geri döneceğimize

eminim. Bunun için çok çalışıyorum.

Çalışmalarıma ara vermedim. Şimdi yarışları

bekliyorum” dedi.

Buğra, Gürkal Menderes ile iyi bir

ekili oluşturduğunu söyledi.

32


Yeni ŠKODA KODIAQ

Hayat merak edince başlar.

.

Yenilenen tasarımı, konforlu ve geniş iç hacmiyle

Yeni ŠKODA KODIAQ yepyeni rotalar keşfetmeye hazır.

Daha iyi bir fikri olan?

ŠKODA KODIAQ için ortalama

yakıt tüketimi 5,4-7,4 l/100 km arasında olup

CO2 salımı 135-170 g/km arasındadır.

BANAZ

Bursa-Eskişehir Yolu No: 574 26200 Zincirlikuyu-Tepebaşı/ESKİŞEHİR

TEL: (0222) 315 25 25

www.skoda.com.tr

33


1.Ligde rüzgarı arkasına alan Erkek

Hentbol takımı fırtına gibi gibi esiyor…

miHAlıÇÇıK

Eskişehir sporuna bu sezon damgasını

vuran Mihalıççıkspor hentbol ve

voleybol branşında ilimizi en iyi şekilde

temsil ediyor. Başkan Osman

Taş Siyah-Kırmızılı kulübün ilerleyen

yıllarda voleybol ve hentbolun yanı

sıra futbolda da daha üst liglerde yer

alması için elinden geleni yapıyor…

Başkan Taşın bu

yolda ki en

büyük destekçilerinden

biri olan

Neredeyse

her branşta varlar

Mihalıççık Belediye

Başkanı

kongreyle Mihalççıkspor kulübünün

Geçtiğimiz yaz döneminde yapılan

Haydar Çorum başına geçen Osman Taş bu süreçte önemli

sporda atılama işlere imza attı. Eskişehirspor’un da 2019

geçen Mihalıççıkspor’a

maddi Yunusemrespor’un başına geçmişti. Memleketi

yılında başkanlığını yapan Taş, daha sonra

ve manevi olarak olan Mihalççıkspor’a hizmet etmek isteyen Başkan

destek vermeye Taş, voleybol ve hentbol branşında ilimizi temsil

devam edeceklerini

belirtti. Amaç ardından Bölgesel Amatör Lige kadar taşımak

eden kulübü futbolda da Süper Amatör Küme ve

istiyor. Taş ve yönetimi sezonun devre

güzide ilçeyi spor

arasını iyi değerlendirirken, 1.Amatör

branşlarında

Küme için de futbol takımını

şaha kaldırmak…

hazır hale getirdi…

Başarılı

grafik çizdiler

Hentbol branşında Erkekler

1.Ligi’nde ilimizi A grubunda temsil eden

Mihalıççıkspor oynadığı tüm maçları kazanarak

zirveye yerleşti. Erkek Hentbol takımı Süper Lige

en büyük aday olarak gösterilirken, her hafta elde

ettikleri net skorlarla dikkat çektiler. Voleybolda ise

düşme hattından uzaklaşmak isteyen Mihalıççık

sultanlarının bu sezon ligde kalması şampiyonluk

kadar değerli olacak. Devre arasında kadrosunu

takviye eden Mihalıççık Kadın Voleybol

takımımızın Sivrihisar Belediyespor ile

birlikte ligde tutunması bekleniyor…

Belediye Başkanı Haydar

Çorum önemli destek sağladı.

Maçlara ilgi hep büyük oldu.

Başarılı sonuçlar

yüzleri güldürdü…

Şampiyonluk için kenetlendiler

Voleybolda

yabancı oyuncular

transfer

edildi.

Kadınlar Voleybol 1.Ligi’nde bu

sezon düşmemek şampiyonluk

kadar değerli…

Başkan

Haydar Çorum’a teşekkür etti

Sezon başından bu yana yapılan çalışmalar

hakkında bilgi veren Başkan Osman Taş, “Öncelikle

sezon başında projemizi kabul ettiği için Mihalıççık

Belediye Başkanımız Haydar Çorum’a teşekkür ediyorum.

Hentbolda bu sezon Erkekler 1. Ligi’nde şampiyonluğa

koşuyoruz. Ligin başında Ümitköyspor’un isim hakkını devralmış

ve Mihalççıkspor olarak yoluna çıkmıştık. Voleybolda ise 2. Lig’de

bir takım kurma hedefiyle sezona başlamıştık. Birçok transferimizi

de gerçekleştirdik. Ancak Sivrihisarspor Belediyespor’un

da yer aldığı 1.Ligde mücadele etmek adına

yine isim hakkı aldık. Bu sezon ligde

34

kalmamız bizim için çok

değerli” dedi.

İLÇE

DE ALT YAPI OLUŞUYOR

Başkan Taş ayrıca Yunusemrespor’dan sonra

Mihalıççıkspor’da da futbol branşına el attı. Konu ile ilgili

konuşan Taş “Futbolda da am- atör takımımızı kurduk.

Mihalıççıkspor’u bu branşta da

iyi yerlere getirmeye

çalışacağız. İlçemizde yaşayan

tüm çocuklarımızı ve

gençlerimizi spora yöneltmeyi is-

tiyoruz. Saha

ve salon eksiğimiz var. Bunları

belediye başkanımızın desteğiyle

gidereceğiz. Kendi ilçemizden ve köy-

lerimizden

Eskişehir sporuna sporcu kazandırabilirsek ne mutlu bizlere.. İlçede bulunan

Şehit Münir Yıldızak Çok Programlı Anadolu Lisesi ile Okul-

Kulüp İşbirliğini başlattık. Futbol ve Voleybol branşında alt yapı Filede ligde

ekiplerimiz için ilçe okulumuz ile işbirliği içerisine girdik.

Mihalıççık kendi ilçesi sporda da çocuklarıyla

yola çıkacak ve gelişecek” dedi.

tutunma adına

her türlü

fedakarlık

yapılıyor.


ArTıK SpOrDA ÇOK BAşKA nOKTAYA GElDi

Hentbolda

sezon sonunda

mutlu sona

ulaşılması bekleniyor.

Play-Off’a

büyük avantaj

ile gidilecek.

Filede kalan tüm maçlar

final niteliğinde geçecek.

YENİ

YÜZLER ÇIKACAK

Mihalıççık Belediye Başkanı Haydar Çorum ise yaptığı açıklamada, “Spor kulübümüze çok

teşekkür ediyorum. Gerçekten çok önemli ve ilçemize değer katan projeler hazırlıyorlar. Özelikle tesis projesini

hayata geçirmemiz halinde çok büyük bir işe imza atılmış olacak. Bu bağlamda kulübümüzün hem maddi hem

de manevi şekilde arkasında olacağız. Maçları yakından takip etme fırsatını yakaladık. Çok keyifli müsabakalara şahitlik

ettik. İlçemize ileride daha büyük yansımaları olacağına inancımız tam. Önümüzde ki yaz döneminde temel altyapıyı

hazırlayıp daha sonra tüm takımlarımızın ilçemizde maçlarını oynamasını sağlamak istiyoruz. Buradaki

çocuklarımızın kulüple bütünleşmesini hedefliyoruz. Başkan Osman Taş’ın yaktığı bu meşale ilerleyen

yıllarda ilçemizi spor konusunda aydınlatacak. Buradan yeni yüzler

çıkacak” dedi.

Mihalıççık Belediye Başkanı Haydar

Çorum, Eşi Av Alime Zafer Çorum

maç sektirmedi.

Hedef üst sıralara

tırmanarak korkulu

rüya görmemek.

Kadın

Voleybolcuları

özellikle Şubat

ayında önemli maç

trafiği bekliyor.

“HER ZAMAN SPORUN VE

SPORCUNUN YANINDAYIZ”

Mihalıççık Belediye Başkanı Haydar

Çorum “Öncelikle Mihalıççık

spor kulübünün bugünümüze

gelmesinde emeği geçen, yönetici,

teknik adamları, sporcuları,

sponsorları ve değerli taraftarına

teşekkür etmek isterim.

Mihalıççıkspor kulübümüze göreve

geldiğimiz günden beri destek vermeye

devam ediyoruz. Sayın

Osman Taş’ın Mihalıççık spor

kulübünün başına geçmesinden

sonra farklı branşlarında kurduğu

takımlarla bambaşka bir kulüp haline

geldi. Bizim ve Değerli Osman

Başkanın da ortak hedefi,

Mihalıçççıkspor kulübünü hak ettiği

yere taşımak, Mihalıççık ilçesini bir

spor merkezi haline getirmek.

Çocuklarımızın ve gençlerimizin ilgi

duydukları branşlarda profesyonel

olarak spor yapmalarına imkân

sağlamak.Şehir merkezlerinde

yaşayanların birçok farklı alternatifleri

varken, kırsalda yaşayan

çocuklarımız maalesef birçok

alanda yetenekleri olmalarına

rağmen altyapı yetersizliği nedene

ile aynı şansı elde edemiyorlar.

Mihalıççık Spor Kulübü bugün;

- Hentbol 1. Lig Erkekler A Gurubu

- Voleybol 1. Lig Sigorta Shop

Kadınlar

- Futbol 1.Amatör Lig

- Futbol U16

- Voleybol Kızlar (Midi Kızlar 13

Yaş ve Küçükler 15 Yaş) altyapı

takımları ile harikalar yaratıyor.

Hentbol takımımız ilk yarıyı, sekizde

sekiz galibiyet ile birinci olarak

tamamladı. Hentbol takımımız ligi

de birinci olarak tamamlayacak

inşallah.

Kadınlar Voleybol takımımız her

geçen gün daha iyiye gidiyor ve ligi

ilk dörtte tamamlayacaklarını

düşünüyorum.

Futbol takımımızın, 1. Amatör

Liginden bu yıl Süper Amatör Kümeye

oradan da Bölgesel Amatör

Lige çıkmalarını bekliyoruz. Alt

yapıda olan kızlarımızın Voleybolda

ve erkek çocuklarımızın Futboldaki

mücadeleleri ve heyecanlarını

görmek ise ayrı bir mutluluk bizim

için.Birde yine Osman Başkanımızın

başında olduğu, Eskişehir

Yunusemre Futbol takımımız var,

çok başarılı bir yükseliş gösteriyorlar,

inşallah Eskişehir Yunusemre

Futbol takımımızı önümüzdeki yıl

üçüncü ligde görmeyi bekliyoruz.

“BAŞARILI VE KÖKLÜ SPOR

KULÜBÜ HALİNE GELECEĞİZ”

Tüm bu takımların oluşmasını

sağlayan Değerli Başkanımız

Osman Taş’a ve tüm sporcularımıza

başarılar diliyorum. Her zaman

yanlarında olacağız ve inşallah

sürekliliği olan, başarılı ve köklü bir

spor kulübü haline geleceğiz.

Mihalıççık Spor kulübümüze ve

takımlarımıza olan destek ve ilgi

her geçen gün artıyor. Bende eşim

ve oğlum ile Eskişehir’deki her

müsabakaya katılmaya çalışıyorum.

Sizin aracılığınız ile tüm

Mihalıççık’lı hemşerilerimizi ve tüm

Eskişehirli spor severleri,

sporcularımızın ve çocuklarımızın

heyecanlarına, mücadelelerine

destek olmaya ve müsabakaları

izlemeye davet ediyorum.

35


2. YARI FİKSTÜRÜ

20. HAFTA

PENDİKSPOR FUTBOL-KASTAMONU

TARSUS İDMAN YURDU-1922 KONYA

ANKARA DEMİRSPOR-ŞANLIURFA

NAZİLLİ BELEDİYE-KIRKLARELİSPOR

ISPARTA 32 SPOR-BUCASPOR 1928

UŞAK SPOR-AMED SPORTİF

KIRŞEHİR BELEDİYE-PAZARSPOR

AKHİSARSPOR-ZONGULDAK KÖMÜR

ESKİŞEHİRSPOR-KARACABEY BELEDİYE

21. HAFTA

ZONGULDAK KÖMÜR-PENDİKSPOR

KIRKLARELİSPOR-ANKARA DEMİR

ŞANLIURFASPOR-ESKİŞEHİRSPOR

1922 KONYASPOR-ISPARTA 32 SPOR

24ERZİNCAN-TARSUS İDMAN YURDU

PAZARSPOR-NAZİLLİ BELEDİYESPOR

BUCASPOR 1928-AKHİSARSPOR

KASTAMONUSPOR-UŞAK SPOR A.Ş.

AMED SPORTİF-KIRŞEHİR BEL.

25. HAFTA

BUCASPOR 1928-NAZİLLİ BELEDİYE

ISPARTA 32 SPOR-AKHİSARSPOR

PAZARSPOR-ŞANLIURFASPOR

ZONGULDAK KÖMÜR-ANKARA DEMİR

KASTAMONUSPOR-ESKİŞEHİRSPOR

TARSUS İDMAN YURDU-PENDİKSPOR

AMED SPORTİF-KARACABEY BEL.

24ERZİNCANSPOR-UŞAK SPOR A.Ş.

1922 KONYAS-KIRŞEHİR BEL.

27. HAFTA

24ERZİNCANSPOR-NAZİLLİ BEL.

BUCASPOR 1928-ESKİŞEHİRSPOR

1922 KONYASPOR-ANKARA DEMİR

KASTAMONUSPOR-ŞANLIURFASPOR

AMED SPORTİF-KIRKLARELİSPOR

ZONGULDAK KÖMÜR- KARACABEY BEL.

AKHİSARSPOR-PENDİKSPOR FUTBOL

TARSUS İDMAN YURDU-KIRŞEHİR BEL.

ISPARTA 32 SPOR-UŞAK SPOR A.Ş.

22. HAFTA

AKHİSARSPOR-1922 KONYASPOR

ESKİŞEHİRSPOR-KIRKLARELİSPOR

KARACABEY BELEDİYE-ŞANLIURFA

ANKARA DEMİRSPOR-PAZARSPOR

NAZİLLİ BELEDİYE-AMED SPORTİF

PENDİKSPOR -BUCASPOR 1928

KIRŞEHİR BELEDİYE-KASTAMONU

UŞAK SPOR-ZONGULDAK KÖMÜR

ISPARTA 32 SPOR-24ERZİNCANSPOR

23. HAFTA

TARSUS İDMAN YURDU-ISPARTA 32

KIRKLARELİSPOR-KARACABEY BEL.

1922 KONYASPOR-PENDİKSPOR

PAZARSPOR-ESKİŞEHİRSPOR

AMED SPORTİF-ANKARA DEMİRSPOR

KASTAMONUSPOR-NAZİLLİ BELEDİYE

24ERZİNCANSPOR-AKHİSARSPOR

ZONGULDAK KÖMÜR-KIRŞEHİR BEL.

BUCASPOR 1928-UŞAK SPOR A.Ş.

24. HAFTA

29. HAFTA

30. HAFTA

31. HA

AKHİSAR-TARSUS İDMAN YURDU

ŞANLIURFASPOR-KIRKLARELİSPOR

NAZİLLİ BELEDİYE-ZONGULDAK KÖMÜR

PENDİKSPOR -24ERZİNCANSPOR

ANKARA DEMİRSPOR-KASTAMONU

KIRŞEHİR BELEDİYE-BUCASPOR 1928

KARACABEY BELEDİYE-PAZARSPOR

ESKİŞEHİRSPOR-AMED SPORTİF

UŞAK SPOR-1922 KONYASPOR

ISPARTA 32 SPOR-NAZİLLİ BELEDİYE

ZONGULDAK KÖMÜR-KIRKLARELİ

BUCASPOR 1928-ŞANLIURFASPOR

TARSUS İDMAN YURDU-ANKARA DEMİR

24ERZİNCANSPOR-ESKİŞEHİRSPOR

KASTAMONUSPOR-PAZARSPOR

1922 KONYASPOR-KARACABEY BEL.

AKHİSARSPOR-KIRŞEHİR BELEDİYE

PENDİKSPOR FUTBOL-UŞAK SPOR

ŞANLIURFASPOR-1922 KONYASPOR

KARACABEY BEL.-24ERZİNCANSPOR

NAZİLLİ BELEDİYE-AKHİSARSPOR

ANKARA DEMİRSPOR-ISPARTA 32

ESKİŞEHİRSPOR-TARSUS İDMAN YUR.

PAZARSPOR-ZONGULDAK KÖMÜR

KIRŞEHİR BELEDİYE-PENDİKSPOR

AMED SPORTİF-KASTAMONUSPOR

KIRKLARELİSPOR-BUCASPOR 1928

BUCASPOR 1928

ZONGULDAK KÖMÜ

TARSUS İDMAN Y.-K

PENDİKSPOR-NAZİL

ISPARTA 32 SPOR-

AKHİSARSPOR-ANK

24ERZİNCANSPOR-

1922 KONYASPOR-

UŞAK SPOR -KI


26. HAFTA

NAZİLLİ BELEDİYE-1922 KONYASPOR

ESKİŞEHİRSPOR-ZONGULDAK KÖMÜR

KIRŞEHİR BELEDİYE-24ERZİNCAN

ŞANLIURFASPOR-AMED SPORTİF

KIRKLARELİSPOR-PAZARSPOR

KARACABEY BEL.-KASTAMONUSPOR

ANKARA DEMİR-BUCASPOR 1928

UŞAK SPOR-TARSUS İDMAN YURDU

PENDİKSPOR -ISPARTA 32 SPOR

28. HAFTA

ESKİŞEHİRSPOR-1922 KONYASPOR

KIRKLARELİSPOR-KASTAMONUSPOR

ANKARA DEMİR-24ERZİNCANSPOR

ŞANLIURFA-ZONGULDAK KÖMÜR

KARACABEY BEL.-BUCASPOR 1928

PAZARSPOR-AMED SPORTİF

NAZİLLİ BEL.-TARSUS İDMAN YURDU

KIRŞEHİR BELEDİYE-ISPARTA 32

UŞAK SPOR-AKHİSARSPOR

İSTİKBAL ES-ES’E

BAŞARILAR DİLER

34. HAFTA

ŞANLIURFASPOR-AKHİSARSPOR

PAZARSPOR-TARSUS İDMAN YURDU

KIRKLARELİSPOR-ISPARTA 32 SPOR

AMED SPORTİF-24ERZİNCANSPOR

KARACABEY BELEDİYE-PENDİKSPOR

ZONGULDAK KÖMÜR-BUCASPOR 1928

ESKİŞEHİRSPOR-UŞAK SPOR A.Ş.

KASTAMONUSPOR-1922 KONYASPOR

ANKARA DEMİR-KIRŞEHİR BEL.

35. HAFTA

PENDİKSPOR-ŞANLIURFASPOR

AKHİSARSPOR-KIRKLARELİSPOR

KIRŞEHİR BELEDİYE-ESKİŞEHİRSPOR

NAZİLLİ BELEDİYE-ANKARA DEMİR

ISPARTA 32 SPOR-PAZARSPOR

TARSUS İDMAN YUR.-AMED SPORTİF

1922 KONYASPOR-ZONGULDAK KÖMÜR

UŞAK SPOR-KARACABEY BELEDİYE

24ERZİNCANSPOR-KASTAMONUSPOR

36. HAFTA

BUCASPOR 1928-1922 KONYASPOR

KARACABEY BEL.-KIRŞEHİR BEL.

ŞANLIURFASPOR-UŞAK SPOR A.Ş.

KIRKLARELİSPOR-PENDİKSPOR

ZONGULDAK KÖMÜR-24ERZİNCAN

AMED SPORTİF-ISPARTA 32 SPOR

KASTAMONUSPOR-TARSUS İDMAN YUR.

PAZARSPOR-AKHİSARSPOR

ESKİŞEHİRSPOR-NAZİLLİ BEL.

FTA

-PAZARSPOR

R-AMED SPORTİF

ARACABEY BEL.

Lİ BELEDİYESPOR

ESKİŞEHİRSPOR

ARA DEMİRSPOR

ŞANLIURFASPOR

KIRKLARELİSPOR

RŞEHİR BEL.

32. HAFTA

PAZARSPOR-1922 KONYASPOR

NAZİLLİ BELEDİYESPOR-UŞAK SPOR

ESKİŞEHİRSPOR-AKHİSARSPOR

ŞANLIURFA-TARSUS İDMAN YURDU

KARACABEY BEL.-ISPARTA 32 SPOR

ANKARA DEMİRSPOR-PENDİKSPOR

KASTAMONU-ZONGULDAK KÖMÜR

KIRKLARELİSPOR-24ERZİNCANSPOR

AMED SPORTİF-BUCASPOR 1928

ES-ES’E

BAŞARILAR

DİLER

33. HAFTA

BUCASPOR 1928-KASTAMONUSPOR

1922 KONYASPOR-AMED SPORTİF

24ERZİNCANSPOR-PAZARSPOR

AKHİSARSPOR-KARACABEY BEL.

KIRŞEHİR BELEDİYE-NAZİLLİ BEL.

TARSUS İDMAN YURDU-KIRKLARELİ

ISPARTA 32 SPOR-ŞANLIURFASPOR

UŞAK SPOR -ANKARA DEMİRSPOR

PENDİKSPOR-ESKİŞEHİRSPOR

37. HAFTA

ANKARA DEMİR-ESKİŞEHİRSPOR

UŞAK SPOR A.Ş.-KIRKLARELİSPOR

KIRŞEHİR BELEDİYE-ŞANLIURFASPOR

TARSUS İDMAN Y.-ZONGULDAK KÖMÜR

NAZİLLİ BEL.-KARACABEY BELEDİYE

PENDİKSPOR FUTBOL-PAZARSPOR

24ERZİNCANSPOR-BUCASPOR 1928

AKHİSARSPOR-AMED SPORTİF

ISPARTA 32 SPOR-KASTAMONUSPOR

38. HAFTA

KIRKLARELİSPOR-KIRŞEHİR BEL.

PAZARSPOR-UŞAK SPOR A.Ş.

AMED SPORTİF -PENDİKSPOR

1922 KONYASPOR-24ERZİNCANSPOR

KARACABEY BEL.-ANKARA DEMİR

ŞANLIURFASPOR-NAZİLLİ BELEDİYE

KASTAMONUSPOR-AKHİSARSPOR

BUCASPOR 1928-TARSUS İDMAN YUR.

ZONGULDAK KÖMÜR-ISPARTA 32

ESKİŞEHİRSPOR (BAY)


TATLI

BAĞIMLILIĞININ

12 İŞARETİNE

DİKKAT !

Uzmanlar tatlı bağımlısı olup ta farkında

olmayanlara önemli açıklamalar yaptı.'Su

içmeyi hiç sevmiyorsanız, suyun tadı size

acı geliyorsa veya çay ve kahve içerken

mutlaka şeker ekliyorsanız dikkat edin tatlı

bağımlısı olabilirsiniz.'dedi.

‘Tatlı bağımlılığı aslında sigara,alkol veya

madde bağımlılığından bile tehlikelidir ve

daha çok hastalanmamıza neden olur ama

biz tatlı bağımlısı mıyız onu bile fark edemiyoruz.diyen

uzmanlar, “Sigara, alkol ve

madde bağımlılığı ile mücadele eden o

kadar dernek varken tatlı bağımlılığı insanlara

şaka gibi geliyor ve sanki yaramazlık

yapan çocuklar gibi düşünülüp hiç önem

verilmiyor.Hatta ısrar ile bu bağımlılık körükleniyor.Daha

da ileri gidilip bu bağımlılığı

olan kişilere yemezsen ölümü gör gibi

dramatik ısrarlar bile yapılabiliyor.Alkol ve

madde bağımlılığını bir kenara koyun, sigara

bağımlılığında bile el birliği ile kişiyi

bu alışkanlığından kurtarmaya çalışırken,

tatlı bağımlılığında ateşe körükle gidiyoruz.Tatlı

bağımlılığı o kadar kötüdür ki, dumanı

isi yoktur, kişide çok büyük davranış

değişikliği yapmaz dolayısı ile hiç kimseye

sezdirmeden her yerde her ortamda bu bağımlılığı

devam ettirebilirler. Ancak kişi

kendisi bu bağımlılığı fark edip önlem

almak isteyebilir.” diyor

4- Çay veya kahve içerken yanında

mutlaka bir şeyler yemek

istiyorsanız

5- Sık başınız ağrıyor ve tatlı

bir şey yediğinizde baş ağrınız

geçiyorsa

6- Ekmek, makarna veya

pilav olmadan doymuyorsanız

7- Market alışverişinizde

sepetinizde mutlaka tatlı bir

atıştırmalık varsa

8- Yolda giderken pastane

veya unlu mamül dükkanlarını

fark ediyorsanız

9- Evinizde veya iş yerinizde mutlaka

tatlı bir atıştırmalık bulunuyorsa

10- Gece buzdolabını açıp bir

parça da olsa tatlı yiyorsanız

11- Su içmeyi hiç

sevmiyorsanız, suyun tadı

size acı geliyorsa

12- Toz şekerini veya küp

şekeri nadir de olsa tek başına

yediğiniz oluyorsa;

Dikkat edin sizde tatlı

bağımlılığı başladı

demektir.

Tatlı bağımlısı olduğumuzu nasıl mı

anlarız?

1- Çay ve kahve içerken mutlaka şeker ekliyorsanız

2- İçeceklerinizi genelde şekerli içeceklerden

seçiyorsanız

3- Yemeklerden sonra mutlaka bir tatlı isteği

geliyorsa

38



Hooray! Your file is uploaded and ready to be published.

Saved successfully!

Ooh no, something went wrong!