GAPŞehir 6. Sayı

GAP Şehir Dergisi; 6. sayısıyla ve dopdolu içerikleriyle huzurlarınızda olmayı sürdürüyor GAP Şehir Dergisi; 6. sayısıyla ve dopdolu içerikleriyle huzurlarınızda olmayı sürdürüyor

31.01.2022 Views

GAP ŞehirKültür • Şehir ve Turizm Dergisiİlk yerleşiklerin görsel hafızasıSayburçKabartmalarıYIL:3SAYI:6GAPGündemGazetes n n Ücrets z ek d r2 0 2 2

GAP Şehir

Kültür • Şehir ve Turizm Dergisi

İlk yerleşiklerin görsel hafızası

Sayburç

Kabartmaları

YI

L

:3

SAY

I

:6

GAPGündem

Gazetes n n Ücrets z ek d r

2 0 2 2


Türkmen Konağı

Butik Otel & Restaurant

“Saklı Cennet Halfeti’de

Eşsiz bir Konak”

www.turkmenkonag halfet .com

turkmenkonag halfet @gma l.com

Tlf: 0414 751 51 53

Ş mal ye Mah. Orta Cad. No:21 Halfet / ŞANLIURFA





14

34

Zeugma Mozaik Müzesi

Pandemi öncesindeki ziyaretçi sayılarına kavuştu

Urfalı Bir Şair Mehmet Ragıp Karcı

52

62

Şanlıurfa’nın Çöl Güzeli: Çöl Koşarı

Duyumsamak (İbrahim Halil ÇELİK)

12 Perre Antik Kenti'nde

1600 yıllık dokuma atölyesi bulundu

26 Kızılay Meydanı Proje Yarışmasında

Ödüller Sahiplerini Buldu

16 Hamaç Höyük'te Orta Çağ Dönemine ait

Nektropol Bulundu

18 Bir Kentlinin Hakları

22 Şanlıurfa Ayakkabı Üretiminin Merkezi oluyor

25 Sabır evlerinde Ağaçlandırma Çalışmaları Başlatıldı

30 Tarihi Hanlar Gün Yüzüne Çıkıyor

38 Süleymanşah Gençlik Merkezi’nde Çalışmalar...

40 Yarı Olimpik Yüzme Havuzu Açılış İçin Gün Sayıyor

42 İlk Yerleşiklerin Görsel Hafızası

Sayburç Kabartmaları

GAP Şehir

Kültür • Şehir ve Turizm Dergisi

YIL: 3 SAYI: 6 2022

OCAK - ŞUBAT - MART

İMAJ REKLAM Basın Yayın

Tanıtım Org. San. Tic. Ltd. Şti.

Adına İmtiyaz Sahibi

Veysel POLAT

SORUMLU YAZI İŞLERİ MÜDÜRÜ

Seyfullah POLAT

GENEL KOORDİNATÖR

Ali UÇAN

EDİTÖR

İshak POLAT

Hukuk Danışmanı

Altıparmak-Avcı Avukatlık Ortaklığı

GAP Gündem Gazetes Yerel Sürel Ücrets z Ek

Dergide yayınlanan yazılar sadece yazarların görüşlerini taşır. Yazıların içeriklerinden ve görüşlerinden

yazarları sorumludur.


74

84

Karahantapa’ye Kaşılama Merkezi ve

Kazı Evi Yapılacak

90

95

Şehirleri Anlamak ve Anlatmak Üzerine

Sezai Karakoç Denemesi

Doğa ve Tarihe Yürüyüş

Bırkleyn Mağaraları

Zeynel Abidin Camii ve

Mor Yakup Kilisesi Aydınlatıldı

48 Battani Bilim Merkezi Öğrencilerle Dolup Taşıyor

50 El Emeği Halılar Büyük İlgi Görüyor

54 Göbeklitepe 2021'de Yeni Rekor Kırdı

56 İbrahim Tatlıses Kültür Müzesi Hızla Yükseliyor

68 Harran Sarayı’nın Zemin Katında Ne Var?

72 Bazda Mağaraları Madencilik Tarihine Işık Tutacak

76 Hasankeyf Fotoğrafçıların ve Gözlemcilerin

Yeni Adresi Oldu

78 Rabat 2022 İslam Dünyası Kültür Başkenti

80 Yedikardeş Burcu Yeni Haliyele Göz Kamaştırıyor

82 Fiskaya Camteras Hizmete Açıldı

88 İnanç Destinasyonu EĞİL Çevre Düzenlemesiyle

Işıl Işıl

Yayın Danışma Kurulu

Prof.Dr.Mehmet ÖNAL

Prof.Dr.Hasan AKAN

Doç.Dr.Hüseyin ŞEYHANLIOĞLU

Cuma AĞAÇ

İbrahim E.EMİROĞLU

İshak POLAT

Mehmet KURTOĞLU

M.Ali ABAKAY

Ömer DAĞCI

Selami YILDIZ

Temsilcilerimiz

Adıyaman / Zeynel A. KIYMAZ

Ankara / E.Ali AKAY

Batman / M. Fatih Fatih

Diyarbakır / Üzeyir YILMAZ

Gaziantep / İbrahim Halil AYCAN

İstanbul / Yahya GÜL

Mardin / Nezir GÜNEŞ

Konya / İbrahim ÇİÇEKÇİ

Bursa / Mehmet YILDIZ

İLETİŞİM

GAPGündemi Gazetesi

Yenişehir Mh. Recep Tayyip Erdoğan Bulvarı

Öncedağ Apt. Kat:2 No:9

Haliliye / ŞANLIURFA

Tel: (0.414) 316 96 52

Mail: bilgi@gapgundemi.com

www.gapgundemi.com

TASARIM

/ProtasarimPR

TASARIM www.protasarim.com

Nesih ÇELİK

BASKI


Veysel POLAT

başlarken

ıymetli yazarımız Av.Cüneyt

KAltıparmak'ın “Bir Kentlinin

Hakları” başlıklı yazısından

alıntımız. Şehir yönetiminde

katılımın ve katılımcılığın altını

çizen yazarımız Kent Konseylerinin

önemi ve işlevine dikkat çekiyor.

İyi bir kentte yaşamak, yaşadığı kentin güzel olması,

her şeyden öte "yaşanılabilir bir şehirde" hayat

sürmek, herkesin istediğidir eminim. Bu istek bir

takım hak ve yükümlülükler doğurur. Yani bir kimse

ben iyi şeyler görmek istiyorum, güzel bir hizmet

almak istiyorum demekle tüm beklentisini, kendisi

dışında arayan bir yol seçemez.

Misal, şehrin sorunlarını dile getirirken kendi

çapında çözümler üretmesi beklenir. Bu kimi zaman

hayır işleri yapmak hatta bunu dernekleştirmek

olabilir. Kimi zaman bir proje hazırlayıp idarecilere

sunmak olabilir. Bu kimi zaman katkı şehre dair bir

dergi çıkarmaktır. En basitinden temiz bir şehir için

kirletmemek, yeşil bir kent için ağaç dikmek,

kaldırımlarda yürürken zorlanmamak için

dükkanının önündeki işgale son vermektir. Hiçbir

şehir, kendisine vermeden, size katkı sunmaz.

Şehrin doğası, tabiatın yaklaşımından faklı değildir!

Sağlıklı bir şehrin inşasında gerekli

maddi ve manevi faktörlerin bir

bütün olarak gözetilmesi esas

olmalıdır. İhmal edilecek, gözden

kaçırılacak bir unsur; bir vakit

sonra şehir hayatında zaayete yol

açar. Bu anlamda insanların

içtenlikle bir araya gelip

oluşturdukları ortak akılla şehri

sahiplenmeleri/sahiplenilmeleri, güç

ve amaç birliği sağlayarak aynı

yönde huzur ve şevkle hareket

edebilmeleri mümkün müdür?

Yitik Cennet'i, tüm şiir ve

kitaplarında, bütün hayatında

bunun mümkün olabileceği kir ve

inancını haykırdı Sezai Karakoç. 16

Kasım'da yitirdiğimiz şair, yazar ve

büyük kir adamı Sezai Karakoç'u

rahmetle anıyoruz. Tüm yaşamını

adadığı milletimize bir kez daha

başsağlığı diliyoruz. Üstadın çağrısı

olan “Diriliş”; coğrafyamızdaki tüm

kanlı ve karanlık olaylara inat,

insanlığın umudu ve ideali olmaya

devam edecektir.

Şeytani ayartmalar / ayrıştırmalar,

terör, sürgün, vurgun, talan,

yangınlara inat; rahmani


buluşmaların, barışın,

kardeşliğin, aydınlanmanın, hür,

bir ve beraber olmanın,

coğrafyamızın tekrar ihya ve

inşasının “Diriliş amentüsü”

olacaktır.

Çirkin heykel hayallerinin kana ve

karanlığa boğduğu şehirlerimiz;

Üstad Sezai Karakoç'un

Peygamber Sevdalısı şehri

Diyarbakır olmak üzere Fırat ve

Dicle'nin kardeşliğinde, güç ve

bereketiyle Diriliş Nesli'nin

önderliğinde aydınlanıp ayağa

kalkacaktır inşallah..

Hz.Süleyman (r.a.) başta olmak

üzere şehit sahabeleri bağrında

yaşatan kadim şehir Diyarbakır,

hürriyet ve İslam medeniyeti

bayraktarı kıymetli evladı Sezai

Karakoç'u da layıkıyla yaşatmaya

devam edecektir. Sağlığında tesis

edilen Sezai Karakoç Kültür

Merkezinin Üstadın kir ve

eserlerinin rahmet saçtığı bir okul

olmasını diliyoruz.

Aynı temenniyi Mehmet Ragıp

Karcı için Siverek'ten de

bekliyoruz. Bu sayımızda

yazarımız Doç.Dr.Maksut

Yiğitbaş'ın yazısı dolayısıyla

andığımız kıymetli şairimizin

kendi memleketinde de anılması,

genç nesillere örnekliğinin

devamının sağlanması amacıyla

bir kültür – şiir evinin kurulmasını

dileriz.

Şehir böyle olmalı.. İçinde

yaşayanlar birbirlerinin sesini

duyduğu gibi öncekilerini de

bilmeli. Harran'da kale kazısını

ziyaret etmiştim. Önceleri bir

kale, diyordum. Ancak bu kalede

Nureddin Zengi'nin Selahaddin

Eyyübi'nin birkaç defa bir araya

geldiklerini, Harran'da Hayat bin

Harrani ile aynı dönemde

yaşadıklarını, buluştuklarını

öğrenince bir başka kale ve yer

oldu buralar. Hele bir de Esed bin

Fırat'ın burada doğduğunu

öğrenince..

Horasan'dan gelen bir ailenin

çocuğu Harran'da dünyaya

geliyor. Harrani künyesiyle

anılıyor. Asker babasıyla

Kayravan – Tunus'a gidiyor. İlim

öğrenmek için Medine'ye,

Bağdat'a, Kahire'ye geliyor.

Dönüp memleketine başkadı

oluyor. Başkomutan olup

Sicilya'yı fethe çıkıyor. Sicilya

fatihi olarak şehid oluyor.. Nice

coğrafyalara uzanıyor insanın

gönlü - düşünceleri.

Yaşadığımız yerleri güzellikleriyle

görüp, güzelce yaşamak

dileğiyle..


KÜLTÜR

Evliya Çelebi

VE URFA EFSANELERİ

ŞANLIURFA | Evliya Çelebi ve Urfa Efsaneleri

Bir şehrin kadim oluşunu ve kültürel zenginliğini efsanelerine bakarak görebilirsiniz.

Zira efsanesi olmayan şehir kadim olamaz. Kadim olmayan şehrin de efsanesi olmaz.

06


Mehmet KURTOĞLU

Araştırmacı Yazar

Bir şehrin ne kadar çok

efsanesi varsa o kadar çok

anlam ve sıfatı vardır. Bu

bağlamda tarihin en eski

şehirlerinden biri olan Urfa

“Efsaneler Şehri” diye tanımlansa

yeridir. Zira “Efsaneler Şehri”

yakıştırması hiç kuşkusuz Urfa'ya

yakışan en yerinde ve güzel

sıfattır. Anadolu coğrafyasında en

çok efsaneye sahip olan Urfa,

Evliya Çelebi'nin de dikkatini

çekmiş olmalı ki,

seyahatnamesinin birçok yerinde

Urfa efsanelerine yer vermiştir.

Seyahatnamesinde yalnızca

Urfa'yı anlattığı bölümlerde değil,

başka şehirleri anlattığı

bölümlerde de (yeri geldiğinde)

Urfa efsanelerine gönderme

yapmıştır.

Efsanelere sığınan şehirler,

bugünden ziyade geçmişte

hakikatten çok hayalde yaşarlar

Urfa'nın böylesine zengin bir

efsane kültürüne sahip olmasının

olumlu ve olumsuz 2 boyutu

vardır. Folklorik olarak

büyüklüğünü gösteren efsaneler,

hakikat olarak da gerçeklikten

uzaklaştığının göstergesidir. Zira

efsanelerin çokluğu şehrin inanç

ve duygusal zenginliği olduğu

gösterdiği gibi, zihinsel boyutuyla

da fakirliğini, gerçeklikten

koptuğunu gösterir. Çünkü

efsanelere sığınan şehirler;

bugünden daha çok geçmişte,

hakikatten çok hayalde yaşarlar.

Ayrıca efsanelere gömüldüğü için

derin bir gaete düşerler. Bu

durumu Ömer Hayyam bir

dörtlüğünde “efsane anlatıp

uykuya daldılar” diye açıklar.

Efsaneler duygu ve inanç

boyutuyla ne kadar güçlü ise aklî

boyutuyla o denli zayıftır. Buna

rağmen bir şehrin efsanesinin

olması, o şehrin çok uzun bir

geçmişi, çok köklü ve derin bir

kültürü ve çok zengin bir inanç

birikimi olduğunu gösterir. Ayrıca

efsanelerin çok olduğu yerde

gizem ve mistisizm oldukça

güçlüdür. Zira efsanelerde tanrılar

konuşur, peygamberler konuşur,

insan ve insanüstü varlıklar cirit

atar. İnsan aklının sınırlarını

zorlayan hikâyeler, olaylar

yaşanır. Yunan, Hind ve

Mezopotamya efsanesi de

böyledir…

Urfa efsanelerinin, Urfa

toprağıyla sınırlı olmadığı görülür

Urfa efsanelerine baktığımızda

kendi topraklarından

kaynaklanan efsaneler olduğu

gibi Yunan'dan, Hind'ten

efsanelerin de anlatıldığını

görürüz. Bir bakarsınız Urfa ile

ilgili bir efsane Atina'da, Roma'da

Venedik'te geçiyor, bir bakarsınız

Hind'te, Çin'de, Nil'de geçiyor.

Özellikle Evliya Çelebi'nin

seyahatnamesinde Urfa

efsanelerinin, Urfa toprağıyla

sınırlı olmadığını görürsünüz.

Özellikle Hz. İbrahim, İsa ile

ilişkili efsanelerin, Urfa ekseninde

başka şehirlerde anlatıldığını

görürsünüz. Bu bağlamda Evliya

Çelebi'nin seyahatnamesi eşsiz

bir kaynaktır. Urfa'nın en güzel

tasvirlerini ve en güzel

efsanelerini hiç kuşkusuz Evliya

Çelebi anlatmıştır. Evliya Çelebi

şehre girdiğinde aslında şehir

büyük bir iç isyan ve yakımdan

yeni çıkmış, her tarafı yanmış ve

harabeye dönmüştür. Bu seyahat

Celali isyanından hemen

sonradır. Ama evliya hiç bunları

görmez, şehrin güzelliğine yönelir.

Devamlı bardağın dolu tarafına

bakar. Şehirlerin güzelliklerini

anlatır. Urfa'yı anlattığı satırlarda

müthiş bir içtenlik ve güzellik

görürsünüz. Hata bazı şehirleri

anlatırken, bir başka şehre

gönderme yapar, bazen benzer

hikâyeler ve efsaneler anlatır.

Benim evliyada gördüğüm en

önemli özellik şehirlere

yakıştırdığı sıfatlardır. Onun kadar

şehirlere sıfat yakıştıran ikinci bir

yazar gelmemiştir.

Her babayiğidin harcı değildir

Deli Fırat'ı ordularıyla geçmek

Evliya, İstanbul'u anlatırken,

Mısır'dan getirilen ve

Sultanahmet meydanına dikilen

dikmelerden bahseder. 1550

yılında Mısır'dan getirilen bu

taşın Tutmosis'in Suriye'deki

seferleri ve Fırat Nehri'ni

geçmesi anısına adandığını

belirtir. Düşünün bir kere, bir

kral veya imparator Fırat'ı geçtiği

için, onun anısına koca bir anıt

dikiliyor. Aynı şeyi antik

dönemlerde komutanlar

yapmıştır. Antik dönemlerde bir

komutanın büyüklüğü Fırat'ı kaç

kez geçtiği ile ölçülürmüş. Çünkü

her babayiğidin harcı değildir deli

Fırat'ı ordularıyla geçmek…

Bilindiği gibi Sultan Alparslan da

ordusuyla Fırat'ı geçen ilk Türk

komutandır. Şahsen ne zaman

Sultan Ahmet meydanına gitsem

ve Mısır'dan getirilen bu dikme

taşı görsem, Fırat ve memleketim

Urfa aklıma geliyor. Şehrimin bir

anısının bu imparatorluk

başkentinde yaşatılması beni

içten bir övgüye sevk ediyor.

Evliya ayrıca bu anıtsal dikili taşı

şehrin sırları içinde değerlendirip,

şehrin geleceğinin habercisi

olduğunu söylüyor. Fırat'ın anısını

yaşatan dikili taş aynı zamanda

İstanbul'un kaderi sayılıyor. Bir

şehirden bir şehre ruh bağı

kurmak, bir şehirden bir şehre sır

ŞANLIURFA | Evliya Çelebi ve Urfa Efsaneleri

07


ŞANLIURFA | Evliya Çelebi ve Urfa Efsaneleri

08

geçen sırrı keşfetmek ancak

Evliya gibi büyük bir seyyaha

yakışır.

Venedik'teki papazların Rehavi

makamıyla ayin yapmaları

Şehrimin adıyla bir müzik

makamıyla anılması ve bu

makamla söylenen türküleri

dinleyen meczupların teskin

olması, zaman zaman yine bu

makamla insanların eğlenmesi

güzel bir şey! Evliya'nın

anlattığına göre daha da güzel

olan şehrimde doğan ve

şehrimden ilhamla “Rehavi” adını

alan bir makamla Venedik'teki

papazların ayin yapmaları,

ilâhiler okumalarıdır. Evliya,

Venedik'te tanık olduğu bir dini

ayini şöyle tasvir etmiştir:

“Kârler ellerinde mumlar

evlerin içine gire çıka, bağıra

çağıra birini ararlar. “Pişkindos,

pişkindos” diye bağırıp

eğlenmeye başlarlar, ardından

çalgılar çalıp şarkılar söylerler.

Ruhban sınıfı ellerinde türlü

türlü kokularla geçerek etrafa

güzel kokular yayar. Kadınlar

alay halinde yaldızlı tahtların

üzerinden geçerler. Direklerdeki

mumlar şehri aydınlatır. Venedik

beyleri atların üzerinde askeri

kıyafetleri ve silahlarıyla

geçerken yanlarında da papazlar

Rehavi makamında İncil

okuyarak geçerler. Mücevherlerle

süslenmiş Hz. İsa ve Meryem

Ana heykellerin temsili geçişinin

ardından hep birlikte manastıra

giderler ve sabaha kadar eğlence

sürer.” Henüz modern edebiyatın,

kurmacanın ne olduğunu

bilinmediği bir dönemde Evliya,

hem gerçek hem de kurmaca

olarak kaleme aldığı

seyahatnamesinde o kadar güzel

şeyler anlatır ki, hayal ile hakikati

ayıramaz, iç içe olduğunu

görürsünüz. Bu yüzden Evliya'nın

seyahatnamesini hem bir

hakikat, hem bir seyahat, hem

de kurmaca bir edebiyat kitabı

olarak okurum. Şehir tarihi

çalıştığım için benim eşsiz

kaynağım olduğunu

söyleyebilirim. Hangi şehri

anlatacaksanız anlatın, mutlaka

ama mutlaka Evliya'nın

seyahatnamesine bakmadan

anlatmayın.

Hz. İsa'nın bir kral olarak Urfa'ya

geldiği efsanesini Evliya'dan

başka hiç kimse anlatmamıştır

Tanpınar, “ben evliyaya inanmak

için okurum” der. Evliya,

Venedik'te bir ayini anlatırken,

Rehavi makamına yer verdiği gibi

Urfa'yı anlatırken de aynı şeyleri

söyler. Hristiyanlığın tarihi

kaynaklarına göre; Kral Kara

Abgar döneminde Urfa, Hz.

İsa'ya topluca iman etmiş ve

tarihte Hıristiyanlığı kabul eden

ilk krallık olmuştur. Bununla ilgili

birçok efsane anlatılır ama Hz.

İsa'nın bir kral olarak Urfa'ya

geldiği efsanesini Evliya'dan

başka hiç kimse anlatmamıştır.

Evliya'nın anlatımına göre Hz. İsa

kayser/hükümdar olduğu devirde

Urfa'ya gelip adıyla anılan Mesih

Kilisesi'nde ibadet etmiştir. Yine

Evliya, Urfa'da bulunduğu sırada

bu kilise halen mamur ve ayakta

imiş. Ayrıca bu kilisede havariler

İncil'i tıpkı Venedik'te olduğu gibi

Rehavi makamında yanık sesle

okuyorlarmış. Evliya İncil'in

havariler tarafından yanık bir

sesle okunmasından dolayı

“Rehavi” adını aldığını söyler.

Evliya'nın anlattığı bu efsane Urfa

için övgüye değer güzel haslettir.

Zira Evliya bu efsanesiyle hem

havarileri ve İsa'yı Urfa'ya

getirmiş, hem Urfa ile Venedik

arasında ruh bağı kurmuştur. Asıl

önemlisi de müzikle yatıp

müzikle kalkan, adeta türkü

söyleyen bu şehri, musiki ve

makamla özdeşleştirerek, sesinin

yanık ve güzel olduğunu

belirterek hakkını teslim etmiştir.

İbrahim Peygamber ile ilgili

efsaneler

Urfa, İbrahim Peygamber ile

özdeşleşmiş bir şehirdir. Evliya

Urfa'yı anlatırken İbrahim

Peygamber'i es geçmesi mümkün

mü? Hz. İbrahim ile bir çok anlatı

ve efsane vardır ama bugün

bizim bilmediğimiz ya da

halkımızın muhayyilesinden

silindiğine inandığımız bazı

efsaneleri Evliya anlatarak

hafızamızı tazeler. Evliya'nın

garip olaylar diye yer verdiği bir

efsane yine Urfa ile ilişkilidir:

“Evliya, sularla ilgili sadece bir

anlatısında farklı bir tutum

izleyerek bir efsaneye yer verir.

Seyahatnamenin üçüncü cildinde

“Garâ'ibât-ı diğer” başlığı altında

Urfa yakınında Temaşalık

adındaki dereyle ilgili bir “taş

kesilme” efsanesi anlatır.

Efsaneye göre melun Nemrut,

Hz. İbrahim'i ateşe attığında

yüzlerce adam dağlardan onun

için odun taşır. Hz. İbrahim

bunlara beddua edince sözü

edilen derede atları, develeri ve

katırlarıyla “Allah'ın emriyle” kara

taş olurlar. Evliya Çelebi,

katırların bu bedduadan ötürü

hala doğuramadıklarını

söyleyerek efsanenin kendi

dönemine yansıyan izine işaret

eder. İlginç olan Urfa'da anlatılan

bir efsanede de; Nemrut, İbrahim

Peygamber'i yakmak için yük

hayvanları kullanılır. Ancak hiçbir

at, eşek, deve vs. yük

hayvanlarının hiç biri odun

taşımak istemez. Bir tek katır

odun taşır ve bunun üzerine

İbrahim peygamberin bedduasını

alır ve bu yüzden doğuramaz,

zürriyetleri kesilir.

Hz. İbrahim, efsanelerde

Peygamber yerine halk

kahramanı, aşiret reisi gibi tasvir

edilir

Evliya, seyahatnamesinde acayip

ve garip olayları anlatırken,

Urfa'dan birçok örnek verir.

Bunun iki nedeni vardır; birincisi

Urfa'nın toplumsal hayatı,

zihinsel ve ruhsal dünyası efsane

yaratmaya, efsanede yaşamaya

müsaittir. Hiçbir şehirde

olmayacak kadar çok efsaneye

sahiptir. Yazılı ve sözlü yüzlerce

efsane anlatılmaktadır. Hatta

şehir, kutsal hakikatlerini dahi

sözlü kültürde anlatmaya

başlayınca efsaneye boğar; tarihi

gerçek kahramanları

efsaneleştirerek kendi ruh ve

düşünce duygusuna uygun hale

getirir.

Örneğin şehirle özdeşleşen,


şehrin düşünsel ve duygusal

kavramlarının içini dolduran Hz.

İbrahim, bir Peygamberden daha

çok, bir aşiret reisi, ilahi mesajı

yayan bir Peygamberden daha

çok düşmanı Nemrut'un kızına

âşık olmuş bir halk aşığıdır.

Hakikat Peygamberinden daha

çok bir halk hikayesi kahramanı

gibidir İbrahim! Urfalı gibi

düşünür, Urfalı gibi konuşur,

Urfalı gibi yaşar. Örneğin çiğköfte

onun Urfalılara armağanıdır.

Sofraya misarsiz oturmaz.

Cömertlikte bir ağa edasındadır.

Diğer Peygamberlerin durumu

da farklı değildir

Nuh'un tufanı anlatılırken, Nuh,

halkına “Pılını-pırtını topla, suyu

saliyam” der. Şehrin feodal

zihniyeti, efsaneye yatkın ruh

hali, Hz. Musa gibi

İsrailoğullarına kimlik kazandıran

bir Peygamberi dahi Mısır'dan

Urfa'ya getirtir. Rivayete göre

Musa bir Kıpti'yi öldürünce kaçıp

Urfa/Harran'daki Hz. Şuayp'e

sığınır. Musa'nın bu sığınma olayı

dahi şehrin aşiret geleneğindeki,

zor zamanlarda “sığınılan

aşiretler” olgusunun bir

yansımasıdır. Halk

muhayyilesinde, hatta biraz daha

ötesinde şehrin dinsel hayatında

İbrahim ile Nemrut'un

karşılaşması dahi, şehrin yiğitlik

ve centilmenlik anlayışıyla

örtüşür.

Efsanelerde karşılıklı

centilmenlikler söz konusudur

Hoca vaazda meşhur İbrahim -

Nemrut mücadelesini anlatırken;

“Melun Nemrut altı ay boyunca

katırlara odun taşıtıp, Urfa kalesi

boyunca yığdı. Sonra odunları

yaktı. İbrahim Peygamberi

kalenin mancınıklarında

sallandırıp ateşe attı. İbrahim

Peygamber'in düştüğü yerde

Balıklıgöl oluştu. Balıklıgöl'ün

içinden üstü başı ıslanmış bir

şekilde çıkıp Nemrut'un üzerine

yürüyen Hz. İbrahim “nasılmış?”

diye sordu. Nemrut önce şaşırdı

sonra hayretler içinde; “Beleey!

Seni Allah'i benden böyük” dedi.

Hz. İbrahim de “Gavat, beleey

diyecağıya iman etseyne” dedi.

Bunun üzerine Nemrut,

İbrahim'in Allah'ına yüz deve

kurban etti!”

Bütün bunlar Urfalının

muhayyilesinden doğmuş, şehre

mal olmuş anlatılardır. Bu

anlatılar hem bir hakikat, hem de

efsanedir. İster efsane ister

hakikat bağlamında olsun burada

her iki tarafın birbirine karşı

centilmenliği söz konusudur.

İbrahim, sağ kurtulduktan sonra

Nemrut'u öldürmüyor, ona

Urfalıların sık sık kullandığı, hem

sevgiyi, hem hakareti içeren diğer

deyişle “yumuşak” bir küfür olan,

“gavat” sözcüğüyle hitap ediyor.

Bu hitap şekli önemlidir. Zira

Urfa'ya özgü içi doldurulmuş

kavramlar vardır. Örneğin

“soytarı”, “keşmer” ve gavat” gibi

sözcükler bu şehrin hitap

sözcükleridir. Kullanıldığı yere

göre anlam kazanır. Nemrut'un,

İbrahim'in Allah'ına yüz kurban

adaması ise ayrı bir centilmenlik

örneğidir. Rakbinin büyüklüğünü

kabil ediyor çünkü…

Şifalı mağaralar, Şifalı sular

Evliya yapıtında 4 mağara

anlatısına “acayip ve garip”

başlığı altında yer verir.

Bunlardan biri Hz. İbrahim ve

Nemrut efsanesine gönderme

yaparken diğerleri seyyahın

gerçekçi gözlem ve bilgilerini

aktarmasına dayanır. Üçüncü

ciltte “Der-beyan-ı imârât (u)

âsâr-ı acâ'ibât (u) garibe-i Ruhâ

“Urfa'nın acayip ve garip

yapılarının anlatılması” başlığı

yer alır. “Urfa'da Damlacık

Dağı'nın eteklerinde ve şehir

içinde binlerce mağara

olduğundan söz edilir. Bunlardan

biri 'Azer oğlu Hazret-i Halil

İbrahim Makamı' olan aydınlık bir

mağaradır.

Hem ziksel hem de ruhsal

sıkıntılara çare olduğu söylenir

Melun Nemrut, Hz. İbrahim'i

ateşe atmadan önce aç ve susuz

buraya hapseder. Allah'ın emriyle

mağaradan saf bir kaynak su

çıkar. Bu su hala akmaya devam

eder ve bu sudan içen koyun eti

yemiş kadar sağlıklı olur. Evliya,

mağaranın kutsallığını içindeki

suyun şifalı olmasıyla

ilişkilendirerek suyun faydalarını

anlatmaya geçer. Bu sudan 40

gün için 40 türlü hastalıktan

kurtulur, 3 sabah içen hileden,

kara sevdadan, korku ve

şiddetten kurtulur. Evhamlı

biriyse cesur olur. Zehir

hastalığına tutulan bile bu sudan

içince kurtulur. Burada suyun

şifalarının sadece ziksel değil,

ruhsal ve manevi sıkıntılara da

çare olduğu görülmektedir.

Bunun nedeni, yine mağaraya ve

suya Hz. İbrahim aracılığıyla

atfedilen kutsiyettir, burası iyi bir

ruhun makamı olduğu için böyle

rahatlatıcı bir etkisi olduğuna

inanılıyor olmalıdır.

Sözlü kültür ve inanç bugün de

varlığını sürdürür

Evliya Çelebi, suyla ilgili

anlatısını tamamladıktan sonra,

'Acâyib-i diğer' başlığı altında

Urfa kayalarında bu kadar çok

mağara olmasının sebebini,

buranın bir zamanlar kârlerin

puthanesi olmasıyla açıklar. O

dönemde her gün bir mağara

ziyaret edildiği için gün başına bir

puthane mağarası olduğunu

söyler. Seyahatnamenin üçüncü

cildinde özellikle Urfa civarını

anlattığı bölümlerde sıklıkla Hz.

İbrahim ile Nemrut efsanesine

gönderme yapmaktadır. Örneğin,

'Acayip ve Garip' başlığı altında

olmadığı için sularla ilgili alt

başlıkta yer verilmeyen, yine bu

ciltte 'Alâmet-i Hikmet-i

Hudâ'/'Tanrı'nın Hikmetinin

İşareti' başlığı altında anlatılan

Balıklıgöl'ün de Halilürrahman

Makamı olduğunu söyler. Bu

gölün anlatımında da efsanenin

bazı bölümlerine gönderme

yapar. Yukarıda sularla ilgili tek

efsane olarak söz edilen,

Urfa'daki 'Temaşalık Deresi'nin

anlatımında yine bu efsanenin bir

parçası olan taş kesilme efsanesi

Hz. İbrahim'in bir mucizesi olarak

yer alır. Evliya, Hz. İbrahim'e dair

bu efsaneyi yeri geldikçe farklı

başlıklar altında ve parça parça,

yani seyahat planına bağlı olarak

ŞANLIURFA | Evliya Çelebi ve Urfa Efsaneleri

09


ŞANLIURFA | Evliya Çelebi ve Urfa Efsaneleri

10

anlatmaktadır. Bu anlatılar,

yörenin sözlü kültüründe

efsaneyle ilgili inancın ne kadar

yaygın olduğunu göstermektedir.

Bugün hem yerel halkın hem de

ziyaretçilerin Balıklıgöl'de

avlanma yasağına uymaları, aksi

halde cezalandırılacaklarına dair

inancın çeşitli menkıbelerle halk

arasında anlatılmaya devam

etmesi, Evliya'nın anlattığı sözlü

kültür inancının hala işlevli

olduğu göstermektedir.”

Paganist, Yezidi, Sabii, Zerdüşt,

Yahudi ve İsevî efsaneleri

Urfa efsaneleri yalnızca Evliya'nın

seyahatnamelerinde anlatılanlarla

sınırlı değildir. Urfa efsanelerini

vakayinameler, seyahatnameler,

tarih kitapları ve sözlü

anlatımlardan derleyen ve

kitaplaştıran biri olarak, daha

birçok efsanenin kayıt altına

alınmadığını, özellikle kırsalda

sözlü kültür içinde kaybolduğunu

söyleyebilirim. 300 küsur

sahifeyi aşan “Urfa Efsaneleri”

kitabını çalışmış biri olarak, bu

şehirle ilgili henüz yazılmış birçok

Paganist, Yezidi, Sabii, Zerdüştî,

Yahudi, İsavî efsanelerinin

olduğunu, özellikle kilise

vakayinamelerine girildiğinde

daha birçok efsaneye

ulaşılabileceğini düşünüyorum.

Kan ağlayan ağaçlar

Evliya'nın anlattığı bir başka

efsane de ağaçlarla ilgilidir.

“Evliya Çelebi'nin “acayip ve

garip” başlığı altında hikâyelerine

yer verdiği diğer anlatı da doğa

unsuru ağaçlardır. Ağaçlarla ilgili

anlatılarda, ziksel özellikler, şifa

özellikleri ve keramet hikâyeleri

öne çıkmaktadır. Örneğin

Urfa'daki “kanayan ağaç”,

Osmanlı'nın önemli olaylarında

birtakım gizemli işaretler

vermektedir. Evliya'nın üçüncü

ciltte “Hikmet-i ibret-nüma-yı

garib”/”Garip ibret verici hikmet”

başlığı altında anlattığı bu

keramet hikâyesine göre, 7

iklimde 2 padişah savaştığında,

ağacın mağlup olan tarafa gelen

yüzü oyulur ve kanlı su akar.

Ağaçtan kan aktığına dair

inanışın, günümüzde Anadolu'da

kimi yerlerde hala varlığını

sürdürdüğünü görmekteyiz.

Ramazan Işık, “Türklerde Ağaçla

İlgili inanışlar ve Bunlara Bağlı

Kültler” başlıklı çalışmasında,

Sivas Divriği Odur köyünde “Merg

Ağacı” adı verilen ve kutsal kabul

edilen bir ağaca bölge halkının

hürmet gösterdiğini ve bu

sebeple dallarını kırmadığını

belirtir. Nitekim inanıldığına göre,

bir adam balta vurmuş, ağaçtan

kan akmıştır.

Ağaç dalının kopması padişah

ölümüyle yorumlanır

Evliya'nın anlatısında Urfa'daki

ağaca dair bir diğer inanış da

dallarıyla ilgilidir. Bir keresinde

bu ağacın Rum tarafından bir dalı

kopar, halk Rum'da bir padişahın

öleceğini söyler. Bu da Sultan

Osman Han'ın şehit edileceğinin

işareti olmuştur. Yine Murad

Han'ın Bağdat Seferi'nden sonra

bir büyük dal daha kırılır ki bu da

onun vefatının işareti olmuştur.

Bu noktada Evliya Çelebi, bu

ağaç ile Mısır'daki Cuşi Dağı'na

dair inanç arasında ilişki kurar,

orada da bir padişah ölse bir

kayanın koptuğuna inanıldığından

söz eder.”

Anadolu'nun birçok yerinde

kutsal ağaç kültü mevcuttur

Evliya'nın seyahatnamesinde bu

ve bunlara buna benzer Urfa ile

ilgili birçok efsane anlatılır. Bu

efsanelerin çoğu Hz. İbrahim

başta olmak üzere

peygamberlerle ilgilidir. Ayrıca

ağaç ve su efsaneleri yanında

müzik ile ilgili efsanelere de yer

vermiştir. Örneğin Lir'i icat eden

ve sesinin güzelliğiyle meşhur

Hz. Davut efsanesinin, yine İncil'i

Rehavi makamında okuyan

havariler efsanesinin Urfa ile

ilişkili olarak anlatılması

anlamlıdır. Ağaç efsanesine

gelince bilindiği gibi Anadolu'nun

birçok yerinde kutsal ağaç kültü

mevcuttur. Halk arasında bu

ağaçların “ziyaret” yahut “yatır”

olduğuna inanılır. Bez bağlanılır,

dilek tutulur, kurban kesilir. Hatta

genellikle bir tepede veya dağ

başında dikili olan ağaçlarla ilgili

olağanüstü hikâyeler, efsaneler

anlatılır. Özellikle çorak

coğrafyalarda kolay kolay ağaç

yetişmediği için kutsallık

atfedilen birçok ağaç vardır.

“Çorak bir coğrafyada ağaç

kutsanmayacak ta ne olacak”

Osmanlı döneminde Urfa'dan

geçen bir İstanbullu yazar, bu

çorak coğrafyada tek tük ağaç

gördüğünü ve bunların da kutsal

olduğunu kaleme alır. Ardından

çorak bir coğrafyada ağaç

kutsanmayacak ta ne olacak diye

kendi kendine sorar. Urfa

efsanelerinde “Hz. İbrahim ve

İğde Ağacı Efsanesi” buna

örnektir. Yine geçmişi 13 bin yıl

geriye giden Göbeklitepe

Tapınağının bulunduğu yerde

kutsal bir ağacın olduğuna

inanılması ve bu ağacın

gölgesinde kurbanlar kesilmesi

üzerinde düşünülmeye değer bir

konudur. Bütün bunlar Urfa'nın

kültürel ve folklorik zenginliği

olduğu kadar duygusal ve

düşünsel boyutunun nerede

durduğunu gösterir.

Bu bağlamda Evliya Çelebi'nin

seyahatnamesini sıradan bir

seyahatname kitabı olarak değil,

verilen bilgiler ışığında bir şehir

kültürü, anlatılan efsanelerle bir

kurmaca edebiyat kitabı ve

anlatılan halk kültürü ile bir


inanç manzumesi kitabı olarak

okumak gerekir. Ancak o zaman

Evliya'nın büyüklüğünü ve

seyahatnamesinin zenginliğini ve

derinliğini görebiliriz.

ŞANLIURFA | Evliya Çelebi ve Urfa Efsaneleri

11


KÜLTÜR

Perre Antik Kenti'nde

1600 yıllık dokuma atölyesi bulundu

“Kommagene Krallığı'nın 5 büyük kentinden biri olan Adıyaman'daki

Perre Antik Kenti'nde devam eden kazılarda, 1600 yıllık dokuma

atölye yapısı ile yünlerin ipe dönüştüğü ağırlık taşları tespit edildi

ADIYAMAN | Perre Antik Kenti'nde 1600 yıllık dokuma atölyesi bulundu

Perre Antik Kenti'nde 2001

yılında başlayan ve

aralıklarla süren kazı

çalışmalarında 2021 yılı içinde

tarihi Roma çeşmesi, büyük blokal

taşlar, su kanalları ve çeşitli

mimari yapılar ortaya çıkarıldı.

Devam eden çalışmalarda son

olarak, nekropol alanının yan

tarafında geçmişi 1600 yıl

öncesine dayanan dokuma atölyesi

ile yünlerin ipe dönüştüğü ağırlık

taşları tespit edildi. Müze Müdürü

Mehmet Alkan, basın

mensuplarına yaptığı açıklamada,

kazıların kış aylarında

yavaşladığını söyledi.

GERÇEKLEŞEN DEPREMLERLE

BÜYÜK BİR YIKIM YAŞANMIŞ

3 alanda devam eden çalışmalarda

sona yaklaştıklarını dile getiren

Alkan, “Yaklaşık bin metrekarelik

alanda yaptığımız kazı

çalışmalarında konut mimarisi,

sivil mimariye ait yapılar tespit

ettik. Bu yapılardan yola çıkarak

milattan sonra 6. ile 7. yüzyıllar

arasında gerçekleşen depremlerin

Perre Antik Kenti'ndeki konut

mimarisine de zarar verdiğini

düşünmekteyiz. Bugün yaptığımız

kazı çalışmalarında ise ağırlık

taşlarının bol miktarda yan yana

bulunması, burada dokuma

atölyesinin bulunduğu ve üretilen

dokumaların boyama teknelerinde

boyandığı gibi ciddi bulguları bize

gösterdi. Yine gördüğümüz

sarnıçlar ve ezme tekneleri,

Pompei tipi değirmen taşları da

küçük ölçekli tahıl üretiminin

yapıldığını ortaya koyuyor” diye

konuştu.

Kaynak: AA

Kısaca

“Perre Antik Kenti”

Eski kaynaklarda Me'arath gazze

Pörön, Mezopotamya'da ise Pirin

ve Perin olarak bilinen

Kommagene Krallığı'nın 5 büyük

kentinden biri olan Perre Antik

12


Kenti, Melitene'yi (Malatya)

Başkent Samosata'ya (Samsat)

bağlayan yol güzergâhı üzerinde

olması nedeniyle geçmişte

jeopolitik bir öneme sahipti.

Hierapolis (Kutsal Şehir) olarak

anılan Perre MS. 325 yılında

Nicaea (İznik)'da toplanan İncil

Konsiline Piskopos İoannes Perdos

yönetimindeki Persidas eyaletinin

bir şehri olarak katılır. MS. 433

yılında Samosata'lı (Samsatlı)

Andreasın Alexander'e yazdığı

mektupta Perre'de bulunan bazı

önemli piskoposlardan bahsetmesi

kentin dinsel açıdan da önemli bir

kent olduğunu gösterir.

Bütün bunlar Perre Antik Kenti'nin

Antik Dönemde hem dinsel hem

de jeopolitik öneme sahip bir kent

olduğunu göstermektedir.

Antik Roma kaynaklarında

suyunun güzelliğinden

bahsedilmekte, kervanlar, yolcular

ve ordular tarafından dinlenme yeri

olarak kullanıldığı anlatılmaktadır.

Bahsedilen suyun aktığı Roma

Çeşmesi günümüzde de

kullanılmaktadır.

Perre Antik Kenti, Bizans

Dönemi'nden sonra önemini

yitirmiş ve eski parlak dönemini bir

daha yakalayamamıştır. Antik

kentin asıl yerleşim kısmı üzerinde

bugün Örenli Mahallesi olarak

geçen ancak özünde köy

görünümüne sahip geç dönem

yerleşimi mevcuttur. Burada

bulunan kaya mezarları kayalıklar

içine oyularak yapılmıştır ve harika

görünüme sahiptirler

ADIYAMAN | Perre Antik Kenti'nde 1600 yıllık dokuma atölyesi bulundu

13


KÜLTÜR

GAZİANTEP | Zeugma Mozaik Müzesi pandemi öncesindeki ziyaretçi sayılarına kavuştu

14

Zeugma Mozaik Müzesi

Pandemi öncesindeki ziyaretçi sayılarına kavuştu

Dünyanın en büyük mozaik müzelerinden olan, “Çingene Kızı” eseriyle ünlü

Gaziantep Zeugma Mozaik Müzesi, aylık 60 bin ziyaretçi sayısına ulaşarak

“sektörün yüzünü güldürdü

esmi açılışı 9 Eylül

R2011'de yapılan, 25 bini

kapalı olmak üzere 30

bin metrekarelik alana kurulu

Zeugma Mozaik Müzesi, yerli ve

yabancı misarlerin en çok ilgi

gösterdiği mekanların başında

geliyor.

Cumhurbaşkanlığı Kültür ve

Sanat Büyük Ödülüne layık

görülen müzede, Çingene Kızı,

Mars Heykeli, ABD'den getirilen

parçalar, yaklaşık 150

metrekarelik duvar resmi, Roma

dönemine ait çeşmeler ve Fırat

Nehri kenarındaki villalarda

bulunan mozaikler sergileniyor.

Salgın sürecindeki kapanmaların

sona ermesiyle ilginin her geçen

gün arttığı müzedeki ziyaretçi

sayısı, 23 Ekim - 23 Kasım

tarihleri arasında 59 bin 560 kişi

olarak gerçekleşti. Müze

böylelikle, salgın öncesindeki

ayların ziyaretçi sayısına da

ulaşmış oldu.

2022 YILI İÇİNDE REKOR

SAYILAR BEKLİYORUZ

Müzenin ziyaretçilerden yoğun

ilgi gördüğünü aktaran Müze

Müdürü Özgür Çomak,

“Müzemiz 1 Haziran itibariyle

yeniden ziyarete açıldı. Rakamlar

müthiş, bizi çok tatmin ediyor.

Bazen aynı gün içinde 6 bin 500

kişi ağırladığımız zamanlar oldu.

Aylık yaklaşık 60 bin ziyaretçi

sayısına ulaştık. Bu sayının

2022 yılı içinde de artacağını

düşünüyoruz. Pandemi

koşullarının daha da

haemesiyle birlikte Zeugma

Mozaik Müzesi belki yeni

rekorlarla anılacak” diyerek

şehirdeki otellerin tam kapasite

çalıştığını sözlerine ekledi.


GAZİANTEP | Zeugma Mozaik Müzesi pandemi öncesindeki ziyaretçi sayılarına kavuştu

15


KÜLTÜR

Hamaç Höyük'te

Orta Çağ Dönem ne A t

Nekropol Bulundu

Gaziantep'in İslahiye ilçesindeki Hamaç Höyük'te bu yıl başlatılan

arkeolojik kazılarda Orta Çağ dönemine ait nekropol bulundu

GAZİANTEP | Hamaç Höyük'te Orta Çağ Dönemine Ait Nekropol Bulundu

Prof. Dr. Atilla ENGİN

Gaziantep Üniversitesi Arkeoloji

Bölümü Başkanı

Tahtaköprü Barajı kurtarma çalışmaları kapsamında Ağalarobası

Mahallesi'nde, Gaziantep Müze Müdürlüğü başkanlığında, Gaziantep

Üniversitesi Arkeoloji Bölümü Başkanı Prof. Dr. Atilla Engin'in bilimsel

danışmanlığında başlatılan kazı çalışmaları sürüyor.

Kaçak kazılar nedeniyle tahribat büyük

Prof. Dr. Engin, basın mensuplarına yaptığı açıklamada İslahiye'deki Yesemek,

Taşlıgeçit Höyük'ten sonra bu yıl ilk defa Hamaç Höyük'te kazılara başladıklarını

belirtti.

Kazı çalışmalarının; bölgenin kültürel tarihini anlamak adına önemli olduğunu

ifade eden Engin, kaçak kazılar nedeniyle höyükte büyük ölçüde tahribat

bulunduğunu vurguladı.

16


40 civarında çocuk ve yetişkin

iskeleti bulundu

7 kişilik teknik ekip ve 30 işçiyle

çalışmaları sürdürdüklerini aktaran

Engin, “Hamaç Höyük'teki

çalışmalarda basamaklı açmalarla bu

çok katmanlı höyük yerleşmesinin

kültür tabakalarını anlamaya

çalışıyoruz. En üstte Orta Çağ

dönemine ait bir yapı var. Bu yapı bir

depremle yıkılmış. Höyüğün

çalıştığımız alanının bir nekropol,

mezarlık alanı olarak kullanıldığını

anlıyoruz. Orta Çağ'ın geç evresi,

Bizans döneminden. Tabakalar

kaldırıldığında ise yine yangınla son

bulmuş geç Roma tabakasına ulaştık.

Mezarlar, Orta Çağ ve Roma tabakaları

içerisine oturtulmuş, basit toprak ve

taş sanduka mezarlardan oluşmakta

olup içlerinde mezar eşyası ele

geçmedi” diyerek mezarlarda 40

civarında çocuk ve yetişkin iskeletinin

bulunduğunu belirtti.

Kaynak: AA

GAZİANTEP | Hamaç Höyük'te Orta Çağ Dönemine Ait Nekropol Bulundu

17


KÜLTÜR

Bir

Kentlinin

Hakları...

ŞANLIURFA | Bir Kentlinin Hakları

18

Cüneyt ALTIPARMAK

Hukukçu / Araştırmacı Yazar

İyi bir kentte yaşamak, yaşadığı kentin güzel

olması, her şeyden öte "yaşanılabilir bir

şehirde" hayat sürmek, herkesin istediğidir

eminim. Bu istek bir takım hak ve

yükümlülükler doğurur. Yani bir kimse ben iyi

şeyler görmek istiyorum, güzel bir hizmet

almak istiyorum demekle tüm beklentisini,

kendisi dışında arayan bir yol seçemez. Misal,

şehrin sorunlarını dile getirirken kendi çapında

çözümler üretmesi beklenir. Bu kimi zaman

hayır işleri yapmak hatta bunu dernekleştirmek

olabilir. Kimi zaman bir proje hazırlayıp

idarecilere sunmak olabilir. Bu kimi zaman

katkı şehre dair bir dergi çıkarmaktır. En

basitinden temiz bir şehir için kirletmemek,

yeşil bir kent için ağaç dikmek, kaldırımlarda

yürürken zorlanmamak için dükkanının

önündeki işgale son vermektir. Hiçbir şehir,

kendisine vermeden, size katkı sunmaz. Şehrin

doğası, tabiatın yaklaşımından faklı değildir!


KENT VE HAK

Kent kavramı hep konuşulur. Kenti

bir "mekân" olarak izah edenler,

"toplum" yaklaşımı ile açıklayanlar

vardır. Ancak modern dünyanın

meseleleri hak/hukuk disiplini ile

tahkim etme yaklaşımı, yeni bir

kavramı ortaya çıkarmıştır: Kentli

Hakları. Kentli hakları, bir kentin

neleri içermesi gerektiği

konusunda asgari şartları, diğer bir

ifade ile çağın kentlerinde neler

olması gerektiği konusunda bir

düzey belirlemektedir. Kentli

haklarının temelinde "insan

hakları" kri vardır. İlk başlarda,

yaşama, işkence, kölelik, zorla

çalıştırılma konuları ele alınmış,

sonrasında düşünce özgürlüğü, din

ve vicdan hürriyeti, ayrımcılık

yasağı, özel hayata saygı,

dernekleşme konuları eklenmiştir.

İnsan hakları teorisi, bunu birçok

metinde pratiğe dökmüştür.

Gelişen teori, ikinci kuşakta, sosyal

güvenlik, sendika kurma,

dinlenme, eğitim, kültürel yaşama

katılma, sağlık, beslenme ve konut

hakkı kavramlarını ele almıştır. Bu

serüven, son dönemde kentli

haklarını kuşatan "dayanışma"

hakları bağlamına kadar gelmiştir.

Dayanışma hakları, çevre,

planlama, ortak varlıklardan

istifade etme, barış, katılım gibi

haklarıdır.

KENTLİ HAKLARI NELER?

Bu konuda net bir tanım yapmak

imkânsız. Akademik yazılarda da

net bir tanımının olmadığı

belirtiliyor. Ancak bu tanımlara ve

tartışmalara bakarsak, kentli

haklarının birtakım unsurları

ortaya çıkmaktadır. Bir kentli

aşağıdaki yedi ana unsuru talep

edebilir:

1.İyi planlanmış bir kent,

2.Kentsel çevrenin geliştirilmesi,

3.Dirençli ve sağlıklı barınma

mekanları,

4.Sosyal ve kültürel imkanların

geliştirilmesi,

5.Yerel kalkınmanın tahkim

edilmesi,

6.Yönetim işlerin katılma ve kir

beyan etmek,

7.Dezavantajlı grupların

gözetilmesi.

Bu unsurlardan yola çıkarak,

Mithat Arman Karasu'nun

değerlendirmesini paylaşmak

isteriz:

“Kentli hakları, yerel hizmetlerin

etkinliğinin artırılmasında,

ekonomik, sosyal ve kültürel

olanakların yaratılmasında, yerel

topluluk ve dayanışma

duygusunun geliştirilmesinde ve

yerel yönetimlerde etkin yurttaş

katılımının teşvik edilmesinde

önemli bir yere sahiptir. Kentli

haklarının hayata geçirilmesi,

demokrasinin yerel anlamda

işletilmesi, insan haklarının

yaygınlık kazanıp, uygulanması,

kentsel yönetimlerin verimli hale

getirilmesi, yerel inisiyatin

harekete geçirilmesi için

zorunludur.” (TBB Dergisi, Sayı

78, 2008)

Haklarımızın içeriği

İyi bir planlama, kentin imar

planları ile sınırlı değildir. Elektrik

ağı, internet imkanları, ulaşım

aksları, su şebekesi, kanalizasyonu

başta olmak üzere diğer unsurları

da kapsar. Bir kentlinin bunların

tamamının en iyi şekilde olmasını

talep etmesi mümkündür.

Bilineceği üzere planlama Devletin

bir ödevidir. Bu ödevin merkezi ve

yerel idarelerin tamamının

görevidir. Kentsel çevre de bunun

kapsamındadır. Park alanları,

dinlenme yerleri vb. mekânsal

ihtiyaçlarda da planlamanın özel

bir parçası olarak ele alınmalıdır.

İklim etkilerine karşı korunma ve

çevreye zarar vermeyen üretim

yaklaşımı gibi unsurlar da bunun

bir parçasıdır. Yaşanan deprem,

yangın ve sel felaketleri bize,

barınmanın sadece "konut stoku"

ile değil, niteliği ile gündeme

gelmesi gerektiğini göstermiştir.

Konut artık bir haktır. Bu hakkın

ŞANLIURFA | Bir Kentlinin Hakları

19


ŞANLIURFA | Bir Kentlinin Hakları

20

belirli şartları taşıması gerekir. Bir

kimsenin gelişimi sadece eğitim ve

ekonomi politikaları ile ortaya

çıkmaz. Modern dünya artık bir

kentin kültürel ve sosyal

faaliyetlerinin de olması halinde

yaşanabilir şehir olarak

nitelemektedir. Tiyatro, sinema,

oyun alanları, yardım dernekleri,

maddi olanağı olmayanların

hizmetlere erişimi konuları da artık

bir kentlinin hakkı olarak ele

alınmaktadır. Aslolan bir şehrin

kendine yetebilmesidir. Merkezi

idareden destek almadan da

ayakta durabilecek kentler, kendi

varoluşunu gerçekleştirir ve

sürdürebilir. Bu da kalkınma

denilen gelişim biçiminin tabana

yayılmasını, şehirlerden

başlatılması gerekliliğini ortaya

koyar.

Yerel Kalkınma

İçinde bulunduğumuz modern

dünyanın kent tasavvuru ile tarihi

kodlarımızın “şehir kri” biri biriyle

tam örtüşür diyemeyiz. Meseleyi

kapital sancılar üzerinden okuyan

ve “kriz-fırsat” döngüsünde

seyreden modern dünya kentleri,

pek tabii olarak kendine özgü

ekonomik model öngören ve sosyal

yapı, yaşayış tarzı benimseyen

“eski kodlarımızın şehirleri” ile

örtüşmez. Ancak sorun bu ikisi

arasında kararsız kalınmak olarak

da görülmemelidir. Kriz şehirlerin

şaşkınlıktan dolayı çıkış yolu

bulamamasıdır. Ortaya bir plan

veya yol haritası koyamayışı da

bundandır. Kalkınma dediğimiz

olgu bu iki noktanın ortasında bir

“açan el” olarak durmaktadır. Her

şehrin kendi kararını verebilmesi

için kalkınmacı yaklaşması gerekir.

Bunun da hamasi değil bilimsel ve

somut olası gerekir. Bir kentli

hakkı olarak yerel kalkınma şunları

içerir:

1.Kentin tüm ihtiyaçları için

yeterli alt ve üst yapı donanımına

sahip olmak,

2.Yerel kültürel değerleri

korumak,

3.Yerel ekonominin seviyeyi

geliştirmek,

4.Yerel ürün ve üretimleri, iyi

pazarlara ulaştırmak,

5.Yerli girişimcilerin teşvik etmek

ve dış yatırımların kente katılması

sağlamak,

6. Kent bilgi sistem şehirlerin

kolay kavranmasını sağlamak,

7. Gelirin adil dağıtılmasını temin

etmek,

8. Tüm bunlar için sürdürülebilir

bir reçete sunmak.

Katılım konusu

Kentle ilgili sorunların temelinde

“bizi seçtiniz ve artık yetki bizde”

anlayışı var bence. Ve meselenin

nirengi noktası da seçimde seçime

halk ile muhatap olmayacağınız bir

model geliştirmek daha basit ifade

ile her an sırtınızı halka

yaslayabileceğiniz bir mekanizma

kurmak. Belediye mevzuatında

olan ve tüm sorunları çözebilecek

etkinliğe sahip bir katılım

mekanizmasına dikkat çekmek

isteriz. Bu da tahmin edileceği

üzere kent konseyleridir. Konseyler

bir istişari organdır. Ve şehirdeki,

kamu birimlerinin, sivil toplum

kuruluşlarının temsilcilerinden

oluşan bir yapıdır. Konseylerin

kararları, Belediye Meclislerinde

öncelikle görüşülmek zorundadır.

Bir kimse şehre dair meramını,

kentte çözülmesini istediği bir

konuyu, kent konseylerinin

gündemine getirilmesini isteyebilir.

Kentli haklarının en temel ikinci

paradigması budur. Yönetimde

seçimden seçime belirleyici olmak

yetmez. Tüm süreçlerde kir beyan

edebilmek gerekir. Kentlinin bunu

talep etmek hakkı vardır.

Bir hakkı tesis etmek, geliştirmek

için onu bilmek gerekir. Kentli

hakları yeni gelişen ve merkezi

Avrupa olan bir yaklaşımdır. Bu

ve benzeri metinleri odağa alarak

kalkınma, sürdürülebilirlik ve

katılma mekanizmalarını hayata

geçirince, birçok sorunun kader

olmadığını, kendi

plansızlığımızdan kaynaklandığını

görebiliriz. Kentli, hakkının

peşinden koşan kimsedir. Bunu

yapmak kent karşı

sorumluluğumuzun bir gereğidir.


Tarihi

Sevenler için


ŞEHİR

ŞANLIURFA AYAKKABI ÜRETİMİNİN

MERKEZİ OLUYOR

Türkiye'nin en genç nüfusuna sahip olan şehri Şanlıurfa'da işsizlik ve

istihdam sorununa yönelik çalışmalarını sürdüren Büyükşehir Belediyesi,

Cazibe Merkezlerini Destekleme Programı ile 13 fabrikanın üretime

“başladığı Ayakkabıcılar Sanayi Bölgesine 6 yeni fabrika kazandırıyor

ŞANLIURFA |

22

Şanlıurfa Büyükşehir

Belediyesi, Şanlıurfa Valiliği,

Karacadağ Kalkınma Ajansı

ve Haliliye Belediyesi'nin

desteklediği proje ile Büyükşehir

Belediyesi 6 adet Haliliye

Belediyesi ise 2 adet olmak

üzere toplam 8 adet fabrika

kuruluyor.

3 vardiyada 4 bin 500 kişiye

istihdam sağlayacağız

Projeyle ilgili değerlendirmelerde

bulunan Şanlıurfa Büyükşehir

Belediye Başkanı Zeynel Abidin

Beyazgül, “Şanlıurfa'nın en

önemli sıkıntılarının başında

işsizlik geliyor. Bu duruma

çözüm bulmak için belirli

aralıklarla Valimizle Belediye

Başkanlarımızla bir araya

geliyoruz. İşsizlik ve istihdam

konusunda hızlı bir çözüm

gerekiyordu. Hızlı çözüm için de

şöyle bir düşünce gelişti. Biz

sanayicinin alt yapısı olan

fabrikamızı yapalım, sanayici

dışardan gelsin tesisini getirsin

ve burada fabrikasını kursun.

Daha önce faaliyete giren 13

fabrika güzel bir örnek teşkil etti.

Organizeden tahsisimizi aldık.

Valimizin, Karacadağ Kalkınma

Ajansımızın destekleri ile biz

Şanlıurfa Büyükşehir Belediyesi

olarak 6 adet fabrikanın

yapımına başladık. Haliliye

Beledimiz de 2 adet fabrika

yapıyor. Büyükşehir olarak bizim

yapacağımız 6 fabrikada 4 bin

500 kişiye istihdam sağlamayı

hedeiyoruz” diyerek fabrikaların

2 yıl içinde üretime hazır hale

geleceğini belirtti.


Amacımız Şanlıurfa'da işsizliği

sıfıra indirmek

İstihdama yönelik projelerin

süreceği müjdesini veren Başkan

Beyazgül, “Ben buna başlangıç

diyorum, çünkü Şanlıurfa'daki

genç nüfusa göre, işsizlik

oranlarına göre bu yatırımlar

yeterli değil. Amacımız

Şanlıurfa'da işsizliği tamamen

sıfıra indirmek ve bunun için de

yeni yatırımların kazandırılmasını

sağlamak. Bu sürecin

memleketimize

kazandırılmasında emeği geçen

başta Sanayi ve Teknoloji

Bakanımız Mustafa Varank

olmak üzere Kalkınma

Ajanslarımız, Valiliğimiz, İlçe

Belediyelerimiz ve diğer tüm

kurum yetkililerimize teşekkür

ediyorum” diyerek Büyükşehir

Belediyesi olarak bu yolda

çalışmayı sürdüreceklerini

vurguladı.

Pandemi dönemine rağmen

istihdam rakamları yüzleri

güldürdü

Şanlıurfa OSB 2. kısımda 13

fabrika binası ve yan ürünlerin

tedariki için 7 işlik inşa edilmişti.

Fabrikaların tamamı il dışından

gelen 7 rmaya belli istihdam

taahhütleri karşılığında tahsis

edildi. 2019 sonunda üretime

geçen fabrikalarda yeni tip

koronavirüs (Kovid-19) salgınına

rağmen istihdam edilen kişi

sayısı 1700'e ulaştı. Kadın

istihdamı oranı ise yüzde 25

olarak gerçekleşti. Fabrikaların

tam kapasite üretime geçmesiyle

çalışan sayısının 3 bine, kadın

istihdamının da yüzde 40'a

çıkması hedeeniyor.

Yurtdışına ihracat başladı Yeni

rmalar yatırım için sırada

Firmalar kısa sürede ayakkabı

imalatı kapasitesini yıllık 10

milyon çifte yükseltti. Üretimin

yaklaşık 5 milyon çifti doğrudan

ihraç ediliyor. Projenin başarıyla

sonuçlanmasının ardından

ŞANLIURFA |

23


Şanlıurfa'da yeni bir ekosistem

oluşmaya başladı. Sektörün en

büyük taban imalatçılarından

biri, İstanbul'daki üretimini

Şanlıurfa'ya taşıma kararı aldı.

Üretime geçen rmada orta

vadede 1000 yeni istihdam

hedeiyor. Sektörün ihtiyaç

duyduğu ham madde ihtiyacının

Şanlıurfa'da karşılanması için de

bir işletme, 40 Milyon TL'lik suni

deri üretim tesisi yatırımı için

OSB'den yer tahsisi sürecini

başlattı.

779 Milyon Liralık kaynak

Şanlıurfa ve Diyarbakır'ın

ekonomik ve sosyal kalkınması

için çalışan Karacadağ Kalkınma

Ajansı, 2009'dan bu yana 1212

projeye 779 milyon lira kaynak

aktardı. Yararlanıcıların eş

nansmanıyla 1 milyar 97

milyon lirayı ekonomiye

kazandırdı. Bu kaynağın yaklaşık

yarısını Sanayi ve Teknoloji

Bakanlığı tarafından yürütülen

Cazibe Merkezlerini Destekleme

Programı oluşturuyor.

Şanlıurfa, Türkiye'nin en genç

nüfusuna sahip şehri. Yaş

ortalaması 20,1 olan şehirde, 0-

29 yaş aralığında 1 milyon 383

bin çocuk ve genç yaşıyor. En

avantajlı olan 6'ncı bölge

teşviklerinden yararlanan

Şanlıurfa'da genç nüfusun iş

gücüne katılımı büyük önem

taşıyor.

ŞANLIURFA |

24


ŞEHİR

Sabır Evlerinde

Ağaçlandırma çalışması başlatıldı

Mekke, Medine ve Kudüs'ten sonra dünyanın dördüncü kutsal

inanç merkezi olarak kabul edilen Şanlıurfa; Büyükşehir

Belediyesi tarafından Eyyüpnebi Mahallesinde hayata

geçirilen 'Sabır Evleri' ile birlikte inanç turizminde önemli bir rol

oynayacak.

Şanlıurfa'nın Viranşehir ilçesi Eyüpnebi Mahallesi'nde bulunan,

Hazreti Eyyüp Peygamber ile eşi Rahime Hatun ve Elyasa

Peygamber'in kabrinin de bulunduğu bölgede Eyyüp Nebi

Camii Külliyesini ibadete hazır hale getiren Şanlıurfa

Büyükşehir Belediyesi, konaklama ihtiyacını karşılamak

amacıyla inşa ettiği Sabır Evlerini tamamladı.

650 adet çınar ağacı toprakla buluştu

Şanlıurfa Büyükşehir Belediye Başkanı Zeynel

Abidin Beyazgül'ün girişimleriyle TOKİ'den

devralınarak yapımı tamamlanan 'Sabır

Evleri'nde ağaçlandırma çalışması

başlatıldı.

Şanlıurfa Büyükşehir Belediyesi Park ve

Bahçeler Daire Başkanlığı tarafından

mevsim şartlarına uygun olarak 650 adet

çınar ağacı dikimi yapıldı. Çevre

düzenlemesi yapılan 45 bin metrekare

alandaki 86 bağımsız konuttan öncelikle

yaşlı misarler yararlanacak.

45 bin metrekare alan üzerinde cami,

konaklama yerleri, aşevi, kütüphane ve

otopark yer alıyor.

ŞANLIURFA |

25


ŞEHİR

Kızılay Meydanı

PROJE YARIŞMASINDA

Ödüller Sah pler n Buldu

ŞANLIURFA |

Şanlıurfa Büyükşehir Belediyesi tarafından

kısa bir süre önce yıkımı gerçekleştirilerek

betondan arındırılan Kızılay Meydanı için

düzenlenen ödüllü Kentsel Tasarım Fikir Yarışması

sonuçlandı. 67 proje çalışmasının katıldığı

yarışmada Mimar Alp Buğra Nazar,

Yağmur Sarıdede ve Betül Aybüke

Meral'ın hazırladığı proje tasarımı

birincilik ödülünün sahibi oldu.

Kente yeni meydanlar, yeni yeşil

alanlar kazandırmak için

çalışmalarını sürdüren Şanlıurfa

Büyükşehir Belediyesi, kentin

kalbinde bulunan Sarayönü

Mahallesindeki Kızılay Meydanı için

başlattığı ödüllü Kızılay Meydanı ve

Kentsel Tasarım Fikir Yarışmasının

kazananları belli oldu.

26


67 projenin sunulduğu yarışmada 8

görsel proje çalışması ödüle layık

görüldü. Mimar Alp Buğra Nazar,

Yağmur Sarıdede ve Betül Aybüke

Meral'ın hazırladığı görsel tasarım

projesi, Jüri üyeleri tarafından kent

estetiğine en uygun çalışma olarak

birinci seçildi. Şanlıurfalı mimarlar

tarafından hazırlanan proje

tasarımları düzenlenen törenle

kamuoyu ile paylaşıldı.

KENTİN KALBİNDEKİ KANSERLİ

HÜCRE GİDERİLDİ

Mehmet Akif İnan Konferansa

salonunda gerçekleştirilen tanıtım ve

ödül töreninde açıklamalarda

bulunan Şanlıurfa Büyükşehir

Belediye Başkanı Zeynel Abidin

Beyazgül, şehrin siluetini bozan,

tarihi alanların çevresini kaplayan

yapıların yıkılmaya devam edeceğini

vurguladı. Sarayönü diye bilinen,

halk arasında Kızılay Meydanı diye

de adlandırılan alanda yapılacak

proje için yarışma başlattıklarını

aktaran Beyazgül, “Belirlenen proje

ile kentin kalbindeki kanserli hücre

giderilmiş oldu” diye konuştu.

ŞANLIURFA |

27


ŞANLIURFA |

28

MEYDANIN İSMİNİ VATANDAŞ

BELİRLESİN

Yıkım işlemlerinin yanında

Şanlıurfa'nın tarihi dokusuna

yakışan daha güzel projeleri

hayata geçirmeye devam

ettiklerini aktaran Başkan

Beyazgül, “Kızılay Meydanı için

isim konusunu tartışmaya

açıyorum. Halkımızın isim

konusunda ortak bir paydada

buluşması halinde meydanımıza

belirlenen ismi vermeyi

düşünüyoruz” ifadelerine yer

verdi.

YARIŞMAYA KATILANLARI

TEBRİK EDİYORUM

Kızılay Meydanı ve Kentsel

Tasarım Fikir Yarışmasına katılan

tüm yarışmacıları tebrik eden

Başkan Beyazgül, “Her bir

yarışmacı kendi ruhundan,

gönlünden gelen güzellikleri

projesine yansıtmış. Jürimiz de

ince eleyip sık dokuyarak,

Şanlıurfa'nın tarihi dokusunu en

iyi şekilde yansıtacak projeleri

belirlemiştir. Şanlıurfa'mıza

hayırlı ve uğurlu olsun” diye

konuştu.

“URFA URFA'DAN İBARET

DEĞİLDİR”

Şanlıurfa'ya yeni yollar,

meydanlar, yeşil alanlar

kazandırdıklarının altını çizen

Büyükşehir Belediye Başkanı

Zeynel Abidin Beyazgül, bugüne

kadar Şanlıurfa'nın tarihi

dokusunu gün yüzüne çıkaracak

çalışmalar yaptıklarını ve

yapmaya devam edeceklerini

söyledi. Şanlıurfa'nın tanıtımı

noktasında farklı şehirlerde

tanıtım günleri düzenlediklerini

de aktaran Başkan Beyazgül

turizmde Şanlıurfa'nın rakiplerine

fark attığını dile getirdi. Urfa'nın

Urfa'dan ibaret olmadığını da

sözlerine ekleyen Başkan Zeynel

Abidin Beyazgül, Şanlıurfa'nın

her alanda en önde olmak

zorunda olduğunu vurguladı.

Dereceye giren yarışmacılara

ödülleri Şanlıurfa Büyükşehir

Belediye Başkanı Zeynel Abidin

Beyazgül ve katılımcılar

tarafından verildi. Birincilik ipini

göğüsleyen Nazar ve Sarıdede,

Türkiye genelinden birçok

deneyimli ekibin yarışma için

özel projeler hazırladığını

belirterek ödüle layık görülmenin

kendilerini gururlandırdığını ifade

etti.


“Başarışa ulaşmanın gururunu

yaşıyoruz”

Nazar ve Sarıdede, “Şanlıurfa'da,

yapılan orta ve yan kısmında,

tercihe göre üstü açık ya da

kapalı olan birçok avlu mevcut.

Özellikle hanlarda ve evlerde avlu

kültürü çok yaygın. Avlunun,

Şanlıurfa'nın geleneksel mimari

öğesi olduğunu söyleyebiliriz. Biz

de bu durumu göz önünde

bulundurarak tasarımları

oluşturduk. Geleneksel avlu

kültürü ile diğer peyzaj öğelerini

birlikte yorumladık. Mevsimsel

koşulları da dikkate alarak

meydanı dört mevsim

kullanılacak şekilde tasarladık.

Her yaştan, her kesimden kişinin

rahatlıkla zaman geçirmesini

sağlayan tasarımımız, jürinin

beğenisini kazanarak birinciliğe

ulaştı. Böylesine değerli bir ödüle

sahip olmanın gurur ve

mutluluğunu yaşıyoruz” diye

konuştu.

Dereceye giren isimler

Mimar Alp Buğra Nazar, Yağmur

Sarıdede ve Betül Aybüke

Meral'ın hazırladığı proje tasarımı

birincilik ödülü alırken, İkincilik

ödülünü Mimar Hakkı Can

Özkan, Özlem Özdener Özkan,

Yüksek Mimar Fevzi Kurşun,

Mimar Yardımcılar Sırrı Berkay

Kara, Mimarlık Öğrencisi

Hümeyra Karabacak, Şafak

Özaydın ve Şengül Şimşek aldı.

Üçüncülük ödülünü ise Peyzaj

Mimarı Süleyman Can Çinkılıç,

Ferdi İnanlı, mimar Baha Yurttaş

ve Foad Sarsangi ekibinin

hazırladığı proje kazandı.

Mansiyon ödülleri

1. Mansiyon ödülü: Yüksek Şehir

Plancısı ve Mimar Fatma Sezgin,

Mimar Tuğra Odabaşı, Şaziye

Lofcalı, Yusuf Çizmecioğlu, Onur

Berk Doğrultucu, Mimar

öğrencisi Yaren Boğa,

2.Mansiyon ödülü: Mimar Barış

Kaptanoğlu, Peyzaj Mimarı Berna

Ergin Özkan, Berivan Pütün,

Peyzaj Mimarı Yardımcısı Zeynep

Erdoğan, Mimarlık öğrencisi

İlayda Karaca, Burak Kıvanç,

3.Mansiyon ödülü: Mimar Hazal

Güner, Ozan Kağan Altunbaş

4.Mansiyon ödülü: Mimar Serkan

Sipahi, Şehir ve Bölge Plancısı

Doğan Dursun, Şehir ve Bölge

Plancısı Yardımcısı Merve Yavaş,

Peyzaj Mimarı Oğuzhan Dikmen,

İç Mimar Alper Torun, İrem

Toprak, Mimar Çağatay Çomaklı,

Danışmanlar Fatma Zehra Çakıcı

5.Mansiyon ödülü: Mimar

Muharrem Duman, Feyza

Duman, Mimar Yardımcısı

Ayşegül Özer, Mimarlık Öğrencisi

Esra Yerlikaya, Dilemnur Kumtaş,

Batuhan Şinan, Senem Bilaloğlu,

Danışmanlar Filiz Balkanas.

Ödül takdiminin ardından sergi

alanına geçilerek Kızılay Meydanı

ve Kentsel Tasarım Fikir

Yarışmasına gönderilen projelerin

görselleri incelendi.

ŞANLIURFA |

29


ŞEHİR

Tarihi hanlar

Gün yüzüne çıkıyor

ŞANLIURFA |

30

Tarihi hanların ve çarşıların

önünde betondan bir set

Cumhurbaşkanı Kararnamesi

kapsamında Şanlıurfa'da acele

kamulaştırma kararı alınan

Özdiker Kuyumcular Çarşısı'nda

kamulaştırma çalışmalarını

sürdüren Büyükşehir Belediyesi,

yıkım işlemini bir an önce hayata

geçirmeyi hedeiyor

Büyükşehir kamulaştırmalara

başladı

Tarihi Hanlar Bölgesinde yer alan

Arasa Hamamı, Tarihi Gümrük

Hanı ile bölgede bulunan tarihi

çarşıları betondan bir set gibi

perdeleyen Özdiker Kuyumcular

Çarşısının kaldırılması için

çıkarılan acele kamulaştırma

yetkisi Büyükşehir Belediyesine

verildi.

122 işyeri kamulaştırılarak

yıkılacak

Şehir merkezindeki sıkışıklığı

gidermek ve tarihi hanlar

bölgesine nefes aldırmak için

birçok noktada kamulaştırma

projesi başlatan Şanlıurfa

Büyükşehir Belediye Başkanı

Zeynel Abidin Beyazgül, Özdiker

Çarşısındaki son durumla ilgili

bilgi verdi. Kızılay Meydanı ile

Büyükşehir Belediyesi eski


hizmet binasını yıkarak şehre

nefes aldırdıklarını hatırlatan

Beyazgül, “Cumhurbaşkanımız

Recep Tayyip Erdoğan tarafından

imzalanan kararname

doğrultusunda Özdiker

Kuyumcular Çarşısında toplamda

122 işyeri kamulaştırılarak

yıkılacak” diyerek kamulaştırma

işleminin devam ettiğini aktardı.

Beyazgül: Esnafımızla anlaşarak

ilerlemek istiyoruz

Tarihi alanların önünde set olan

betonarme çarşıda, şimdiye

kadar 25 dükkânın

kamulaştırıldığını aktaran

Beyazgül, “Halkımızın Özdiker

Çarşısı ile ilgili talep ve istekleri

var. Kamulaştırma talimatını

verdik. Şuan da 25

kamulaştırma var ve devam

ediyor. Özdiker konusunu

halkımızın istediği şekilde

oradaki esnaarımızla da

anlaşarak bitireceğiz. Tarihi

bölgenin siluetini bozan ve

hanlarımızın, çarşılarımızın

önünü kapatan beton yapıyı

yıkarak yerine yeşil bir alan

düşünüyoruz. Halkımız ne isterse

o yönde bir proje geliştirip

uygulayacağız. Biz halkımıza

hizmet etmeye devam edeceğiz.

Kültür ve turizm şehri olan

Şanlıurfa'nın şahlanışının devam

etmesi için elimizden gelen

bütün çabayı sarf edeceğiz”

diyerek yaşanan son gelişmelerle

ilgili bilgi verdi.

Bölge esnafı ve vatandaşlardan

yıkım kararına destek

Balıklıgöl platosunda yer alan

tarihi han ve çarşıların gün

yüzüne çıkarılması amacıyla

Özdiker Kuyumcular Çarşısı için

verilen yıkım kararı, bölge esnafı

ve vatandaşlardan tarafından

sevinçle karşılandı.

Turizm potansiyeli yüksek olan

tarihi hanlar bölgesinin cazibe

merkezi haline getirilmesi için

Özdiker Kuyumcular Çarşısının

yıkılmasının yerinde bir karar

olduğunu belirten esnaf, yıkım

çalışmasının bir an önce

başlamasını bekliyor. Özdiker

Kuyumcular Çarşısının

yıkılmasıyla birlikte Tarihi

hanların gün yüzüne çıkacağını

belirten vatandaşlar ve bölge

esnafı, yapılacak düzenlemeler

sonrasında bölgenin ferahlayarak

kent turizminin daha da

canlanacağına dikkat çekti.

ŞANLIURFA |

31


H lvanlı Gençler

Kütüphaneler ne Kavuştu

Türkiye'nin en genç nüfusuna sahip ili Şanlıurfa'da, gençlere yönelik

projelerine devam eden Büyükşehir Belediyesi, Hilvan İlçesinde

“yapımını tamamladığı İlçe Kütüphanesi açılışı için gün sayıyor

Başkan Zeynel Abidin

Beyazgül'ün talimatıyla

ilçelerdeki gençlere

çalışma imkânı sunacak

kütüphanelerin yapılması için

çalışmalara başlayan Büyükşehir

Belediyesi Hilvan İlçe

Kütüphanesi projesini

tamamlandı.

Gençler salonları doldurmaya

başladı

Üniversiteye hazırlanan, kitap

okumak için sessiz, ferah bir

ortam arayan gençlerin

ihtiyaçlarına her açıdan destek

sunacak Hilvan Kütüphanesinde

tüm detaylar titizlikle

tasarlanarak hayata geçirildi.

Resmi açılış için gün sayan

kütüphaneden faydalanmak

isteyen gençler şimdiden

salonları doldurmaya başladı.

Beyazgül: Bu memleketin

evlatları her şeyin en iyisini hak

ediyor

ŞANLIURFA |

32


Merkez – kırsal ayrımı

gözetmeden 13 ilçenin

tamamında eğitime yönelik

yatırım hizmetleri olduğunu

vurgulayan Şanlıurfa Büyükşehir

Belediye Başkanı Zeynel Abidin

Beyazgül, “Şanlıurfa, 20,4'lük

yaş ortalamasıyla Türkiye'nin en

genç nüfusuna sahip ili. İnşallah

bu yatırımlar tamamlandığında

Şanlıurfamız, gençlerimizin daha

kaliteli zaman geçirebilecekleri,

kendilerini daha donanımlı

yetiştirebilecekleri bir altyapıya

kavuşmuş olacak. Bu memleketin

evlatları her şeyin en iyisini hak

ediyor. Bu uğurda tüm

imkanlarımızı seferber ediyoruz”

diye konuştu.

yapılması bekleniyor.

Çevresinde 12 dönümlük Kent

Park çalışması başlatıldı

Kütüphane içerisinde gençlerin

faydalanacağı alanların yanında

çocuk kütüphanesi de yer alıyor.

Geleceğin teminatı gençlerin

eğitimlerine büyük oranda katkı

sunan Şanlıurfa Büyükşehir

Belediyesi tarafından

tamamlanan kütüphanenin

çevresinde ayrıca 12 dönümlük

alanda Kent Park çalışması

başlatıldı.

2 katlı olarak inşa edilen

kütüphanenin iç tasarımı da ders

çalışmaya gelecek vatandaşlar

için özel olarak tasarlandı.

Öğrencilerin yoğun ilgi gösterdiği

Hilvan İlçe Kütüphanesinin

açılışının önümüzdeki günlerde

ŞANLIURFA |

33


KÜLTÜR

Urfalı Bir Şair

Mehmet Ragıp Karcı

ŞANLIURFA | Urfalı Bir Şair: Mehmet Ragıp Karcı

34

Modern olma, çoğu zaman yenilikle ilişkilendirilir: Modern bina, giysi ya da

edebiyat gibi yaklaşımlarla genellikle eskinin yerini alan gözüyle

değerlendirilir. Bir akım olarak modernizme gelince bu tanımlamanın ve

“yaklaşımın çok da dışına çıkılmaz.

Doç. Dr. Maksut Yiğitbaş

Araştırmacı Yazar

Şiirin vadisinde, son asrı ölçü

alarak mevzuya bakıldığında

geleneğin dışında; şiirde

anlatmadan ziyade duyumsatmayı

ölçü alan, çağın ve ferdin bunalımına

ses olan şiiri modern; şairini ise

modernist olarak düşünmek

mümkündür.

Amerikan şair ve yazar Adger Alan

Poe'dan hareketle Fransız şiirinde

ilkin Charles Baudleare ile kayda

değer ilk örneklerini veren modern

şiir önemli ölçüde sembolist

düzlemde Arthur Rimbaud, Paul

Marie Verlaine, Stéphane Mallarmé

gibi şairlerle gelişme gösterir.

Sembolizmin ustaları olan bu şairler

bireyin derin iç dünyasını iç ses ve

metaforlarla anlatarak bugünün

şiirini besleyen edebî bir dönem

başlatırlar.

Türk şairleri bu şiir anlayışından

çoğu zaman doğrudan kimi zaman

da dolaylı biçimde etkilenirler.

Cumhuriyet ile birlikte toplum

hayatında olduğu gibi edebiyatında

da önemli değişiklikler gözlemlenir.

Abdülhak Hamit ile başlayıp Cenap

Şehabettin ile devam eden modern

Türk şiirinde Ahmet Haşim bir çığır

başlatır: Saf şiir. Ragıp Karcı'nın

şiirini gelişen bu atmosfer içinde

değerlendirmek doğru olacaktır.


Modernist bir şair olarak kabul

edilebilir

Ragıp Karcı şiirlerini, Asaf Halet

Çelebi gibi tasavvua beslemiş ve

modern şiir dairesinde kalarak

sanatını icra etmiştir. Asaf Halet

Uzakdoğu mistisizmi ve

Mevlevilikle şiirlerini beslerken

Ragıp Karcı gönül dilinin

rehberliğinde tasavvu aşk, yer yer

Alevi-Bektaşi nefesleriyle ve

Türkülerle inşa eder. En sonunda

ise şahsiyetiyle özdeşleşen bir şiir

ortaya koyar. Şairin yerel oluşu ve

modernist oluşu karakteri ile iç içe

olan bir durumdur. Bu açıdan

bakıldığında Ragıp Karcı'yı

modernist bir şair olarak kabul

etmek gerekir. Onun modernistliği

aidiyetiyle veya yaşam biçiminde

değil; daha ziyade duygu ve

düşünce dünyasını şiiri ile ifade

ediş biçimindedir. Bu yönü

Mehmet Ragıp Karcı'nın şiirini

farklı kılan en önemli özelliğidir.

1945 yılında Siverek'te dünyaya

gelen Ragıp Karcı ilk ve ortaokul

eğitimini burada tamamladıktan

sonra bir müddet Erzincan Askerî

Lisesi'nde okur, orta öğrenimini

daha sonra Diyarbakır- Ziya

Gökalp Lisesi'nde tamamlayarak

Ankara Üniversitesi Dil ve Tarih

Coğrafya Fakültesine kaydolur.

TRT'de yapımcı ve yönetmen

olarak çalıştı

Üniversite öğreniminin ardından

memuriyete atanır; TRT'de kamera

asistanı ile başlayan görevini daha

sonra yapımcı-yönetmen olarak

sürdürür. Dört Mevsim Ilgaz

(1995), Ardanuç (1995), Kaçkar

(1996) ve Yusufeli İçin Methiye

(1998) adlı belgeseller hazırlayan

Karcı'nın Yeni Bir Sevda Süleymanı

(1986), Bir Başkasının Kitabı

(1996), Yakarış Temrinleri (2006)

ve Tut Elimden Düşmeyelim

(2016) adlı şiir ve deneme

kitapları vardır.

2016 yılında, Tut Elimden

Düşmeyelim adlı şiir kitabı ile

Türkiye Yazarlar Birliği Şiir

Ödülü'ne layık görülen Ragıp Karcı

Klasik edebiyat bilgisine ve zengin

bir Divan kitaplığına sahiptir. Bir

dönem Türkiye Yazarlar Birliği'nde

ücretsiz Osmanlıca dersleri de

veren Karcı, şahsiyet olarak renkli,

mesleki olarak zengin, yetenek

olarak ise söze ve saza hâkim

biridir.

Sünni bir aile ve çevrede

yetişmiştir. Alevi camiasında

'Dede' olarak anılır

Sünni bir ailede ve çevrede

yetişmiştir buna karşın Alevi

camiasında “Dede/Yezit Dede"

sıfatına sahiptir. Risale-i Nur'dan

feyz almış bir Nur Talebesi, ehl-i

tarik canibinde ise mürittir Ragıp

Karcı. Burada yer vermediğimiz

hayatının detaylarında Dedeliğine,

Nur Talebeliğine ve Müritliğine dair

zengin anı- anekdotlar vardır. Bu

nedenle şahsında Melamilik kadar

irfan, zühd ve takva da mevcuttur.

Sanatını ve özellikle de şiirini

besleyen en önemli kaynaklar

şahsında bulunan bu

hususiyetlerdir.

Urfa'da uhrevi bir hayat ve sanat

anlayışı baskındır

Şanlıurfa kadim bir şehirdir,

Göbeklitepe'nin tarihi ile birlikte

tapınak hüviyeti, ait olduğu kentin

özelliğini yansıtır: Medeniyet ve din

merkezi. Dünden bugüne Urfa'nın

bünyesinde tarih öncesi ve

sonrasında dinlere dayalı kimliği

yadsınamaz bir gerçeklik arz eder.

Nitekim kültür ve dini literatürde

“Peygamberler Şehri” olarak anılır.

Hal böyle olunca da şehrin hemen

her taşında din tarih ve medeniyet

iç içedir.

Dinin cemiyet hayatında ve

sanatta kendini belli eden en

önemli yönü hikmettir. Yani

malaniyetten (seküler/salt dünyaya

yönelik) ziyade uhreviyete (dine ve

ahirete dair) bakan bir hayat ve

sanat anlayışı baskındır Urfa'da.

İmaretten musikiye; adab-ı

muaşaeretten şiire kadar toplum

ve insanla ilgili hususta hikmet

esastır.

Her taşralı şair ve sanatkâr gibi

Ragıp Karcı' da kendi muhitinin

dışına taşamamıştır

Bu bağlamda hikemî şiirin büyük

üstadı Nabi'nin Urfalı olması

şaşırtıcı değildir. Hayatının ve

sanatının en verimli evresini

İstanbul'da geçiren Nabi değerinde

olmasa bile pek çok şair yetişmiştir

Urfa'da. Ancak Payitahttan

(İstanbul'dan) uzak olma

dolayısıyla sanat mahllerinden ve

cömert imkânlarından yoksun oluş

bu şairlerin unutulmalarına ya da

yazılı kaynaklarda yeterli ölçüde

yer almayışlarına neden olur.

Fuzuli gibi istisnalar dışında

hemen her taşralı şair ve sanatkar

genellikle kendi muhitlerinin dışına

taşamamışlardır. Ragıp Karcı'yı da

bu kategoride düşünmek yanlış

olmaz. Şahsiyetinin özgünlüğüne

ve şiirlerinin orijinalliğine rağmen

Karcı, sınırlı bir çevrede üne sahip

olmuş, edebiyat çevrelerinde hak

ettiği değere ulaşamamıştır.

Oysa kendisi modern tasavvufî şiir

ŞANLIURFA | Urfalı Bir Şair: Mehmet Ragıp Karcı

35


ŞANLIURFA | Urfalı Bir Şair: Mehmet Ragıp Karcı

36

çizgisinde, Mavera şairlerini (Buna

Yedi Güzel Adam da diyebiliriz)

andıran duyarlıkta, yer yer Ahmet

Ar'in şiir üslubunu hatırlatan fakat

kendini ele vermeyen bir şiirin

şairidir. Hilmi Yavuz'un Kazı

şiirinde dile getirdiği

“ben şairim: bir yeraltıyım ben

acıyım

kazdıkça

ve derine indikçe

...

şiirler kazılmalı: o ince

gurbetlerin gömdüğü

söz başları kırmızı

yazmayı gördüm sandınız

kırgın kâğıtlar buldunuz

hüznü donmuş, külü meşin

ve birden

acısı acınıza değdikçe”

9

Şair tanımlamasıyla birebir örtüşen

bir şiir poetikasına (sanat

anlayışı...) sahiptir Ragıp Karcı. Bu

nedenle onun şiiri belirli bir dini

bilgi, şiir kültürü ve gönül gözüne

sahip olmayanlarca hissedilemez.

Anlaşılma yerine hissedilme

kelimesini tercihimizde temel

etmen şudur: Kadim şehirler gibi

sanat eserleri de, hususen şiirler

hissedilir ve şairiyle empati

kurularak duyumsanır;

anlaşılmazlar.

Bundan olsa gerek büyük Divan

Şairi Şeyh Galib:“Eş'arımı

fehmeylememek ayb olmaz”

dememiş midir? Zira nitelikli şiir

belirli zamana hapsedilemez, her

dönemde farklı bir çehreye ve

anlama sahip olur. Durum böyle

olunca aklın çilingiri olan mantık

silsilesinden uzaktır. Anlaşılmanın

hedef kılındığı şiir daha ziyade

retoriğe dayanır, bu nedenle de

düzyazısal bir mantık örgüsüyle

inşa edilir. Oysa Ragıp Karcı gibi

lirik şairler nesrin (düzyazı)

mantığa dayalı retoriğinden uzak

dururlar.

Ragıp Karcı'nın Şiirlerinden

Kesitler

İçlenmeler / Bir Başkasının Şiiri

“...

Akşamın kıyısında bir çocuk

Çocuğun tenhalığında bir anne

Rüyaları yatağa girmeden hazır

Birazdan geceye dökülecekler

Evleri

güya babaları

deniz

balıklar

Sabah olursa birine tabir e irecekler

Biri dedikleri kim?

Elbet dağlarında divane umutlarıyla

bizim İsmail

Bir kalbi var dünyada bir kendi

Bir de kefen yerine taşıdığı yazmalı

mendil...”

9

Gecede Bir Ateş Eğlencesi

“Benim bir zamanlar şafağın ardında

aradıklarım

Şimdi parmaklarımın ruhuma değdiği

yerde

Yüzünü bilmeden narına yandıklarım

Avuçları terli bir gecenin seherinde...”

9

Kuşatma

“Yine benim ellerim mi koynumda

kalacak

ben mi duyacağım yalnız

içimin sesini

ey hayat

ey mukadder bîçârelik

ellerim mahzûn ve mükedder

türkülerin ortasında yanıyor

hülyalarımın sokaklarında

pusuya yatmış eşkiyalar gibi

kalbim ve ben sesini ve seni

bekliyorum

Yine sen kazanacaksın

ben mi yanacağım ey umut

ey azîz divânelik."

9Bana Bir Şey Söyle

“Ya sen söyle ben yazayım

Ya al bu sözlerimi götür bir

yerde vur

Olmadık bir yerinde gir

gecelerime

Uykularına serin seherler bulup

getireyim

Ya beni ayağa kaldır

Anla kederlerimi

Ya adını söyle kimse gidip ona

yalvarayım.”

9


Sen Beni Sayma

“Sizin oralarda bulduk Kerem

beni ben Keremi

Kerem aslıyı andı ben seni

Yani ey taze güneş

Ey doğan hayal, ey yürüyen

hakikat

Ne kendimizi hatırlarız ne

gecemizi

Ne rüyalarımızı umutla sararız

Ne bir söz büyür aramızda sen

olmadan

Ne biz türküleri bırakırız ne

türküler bizim yakamızı”

9

Kainatın Efendisine

“Senin bir tek hatırına

Bütün aşklarımı bağışlayabilirim

Kederli ve memnun türkülerimi,

çiçeklerimle, ağaçlarımla,

gözyaşlarımla

Övgüleri geçirip damarlarımın

karanlığından

Sözlerin ve kalbimin el pençe

divan durduğu

Bakışına, zaman ve toprağa

dayanıp alnımı ve ellerimi

Sen parmaklarından güneşler

emziren çeşme doyur beni...”

Türkü Diyarının Dervişi, Ragıp

Karcı

Gönül adamı olmanın yanında bir

Türkü icracısı ve yorumcusudur

Ragıp Karcı. “Türkü Temrinleri”

(Temrin: Alıştırma, Talim) adlı

eserinde Türkünün sadece

hikmete dair yönü üzerinde

durmayıp, okurlarını Türkü

dinlerken düşünmeye de davet

eder. Türkülerle kendine hem şiir

hem de düşünce/felsefe dünyası

kuran Karcı, bir temrinin de

şunları söyler: “Türkü yakılır,

yakıldığı için de yakmak için

yürek arar. Bu yürek bir

pervanenin kanadı, bir âşığın

sevgilisinin saçmalarına takılı

kalmış gönlü, bir yerlerde

kapanmış bir yara olabilir…

Türkü bir yerlerde kapanmış bir

yarayı deşmiyor, bir gönülde yeni

bir yara açmıyor ve en önemlisi

bir yaraya merhem olmuyor…”

(Türkü Dinleme Temrinleri, Hece

Yayınları, 2019, s. 9).

Kitabından aldığımız bu

cümleleri ancak Türküyü

dinlemeyi ve idrakini tefekküre

dönüştüren bir dil söyler. Her

yüreğe seslenmez Türkü,

yankılanacağı kalbi iyi bilir.

Türkü Temrinleri adlı eseri bir

temrinden öte, Türkü Felsefesine

Giriş olarak okumak yeridir.

Çoğu şiirinde, hareket noktası

olarak türkülere başvurur

Ragıp Karcı, Türkülerle fal tutan,

bahtına yoldaş eden Anadolu'nun

bir evladı olarak gönlüyle

dinlediği Türkülerle şiirlerini de

besler. Çoğu şiirinde hareket

noktası veya kendisini şiir

yazmaya iten tetikleyici (bir

bakıma şiirsel matris) unsur

olarak Türkülere başvurur. Gerek

sanatını gerekse şahsiyetini

Türkülerle beslemesi onu bir

yönüyle rind şairimiz Yahya

Kemal'e yakın kılar. Bilindiği

üzere büyük usta Beyatlı'nın

şiirlerinin bir kısmını kadim dostu

Münir Nurettin Selçuk besteler

ve seslendirir. Türk sanat

müziğinin büyük ustasının bu

icralarının asıl nedeni Yahya

Kemal ile dostluğu değil,

Rindlerin Akşamı şairinin

ilhamını Türk Sanat

Musikisinden almasıdır. Nitekim

Beyatlı bir medeniyet tasavvuru

olarak bu musiki için şunları dile

getirir:

“Çok insan anlayamaz eski

mûsıkîmizden

Ve ondan anlamayan bir şey

anlamaz bizden.”

Halkı anlamak için aydına

kılavuz olarak Türküleri işaret

eder

Bir halk insanı olan Rağıp Karcı

ise bu tasavvuru Türküler

üzerinde düşünür. Halkımızı

anlamak için aydına kılavuz

olarak Türküleri işaret eder. Bir

temrin yazısında; “Türküler

neden hem sesleriyle hem de

sözleriyle ümmi ve melüldürler:

Taşıdığı melâlin mutlaka ilâhi

gurbet hissinden kaynaklanması

gerekir mi? İnsanın kendisiyle

arasındaki ruh mesafesiyle ilgili

midir? Türkünün hiçbir kelam ve

ahenk hazırlığı olmadan ve

ihtiyaç da duymadan dil ve gönül

hazinesinden ne bulduysa onu

dışarı verir. Hz. Yunus'un (Emre)

ya ben öleyim mi söylemeyince

ifadesi bu halin habercisidir.”

(Türkü Dinleme Temrinleri, Hece

Yayınları, 2019, s. 19) der.

Güzel ülkemizin her diyarı bir

aşka güzeldir, bunda şüphemiz

yok; ancak Urfalı olmak bir

başkadır. Belki de Urfalı olmaya

şans demek daha doğru

olacaktır. Yahya Kemal'in

Süleymaniye'de Bayram

Sabahı'nda, Süleymaniye

Camii'nin mana-yı manevisi ve

temsil ettiği değerler için dile

getirdiği:

Ulu mâbed! Seni ancak bu

sabah anlıyorum

Ben de bir vârisin olmakla

bugün mağrurum

mısralarını tadil ederek iftiharla

Urfa için de söyleyebiliriz. Hz.

İbrahim'den bugüne Rağıp Karcı

gibi nice değerler bu aziz şahre

aidiyeti anlamlı ve onurlu

kılmaktadır.

ŞANLIURFA | Urfalı Bir Şair: Mehmet Ragıp Karcı

37


ŞEHİR

Suleymansah

Gençlik Merkezi'nde

Çalışmalar hız kesmeden

devam ed yor

ŞANLIURFA |

38

Eyyübiye Belediyesi tarafından ilçeye kazandırılan, toplam 4 kattan

oluşan ve 2200 metrekarelik alanı kapsayan Süleymanşah Gençlik

“Merkezi'nin yapım çalışmalarında son aşamaya gelindi

SOSYAL DONATILARLA DOLU

DEVASA MERKEZ

İçinde; bilgisayar, bilişim,

laboratuvar odaları, el sanatları,

halk oyunları, müzik, ahşap

oymacılığı, hat sanatı,

kütüphane, konferans salonu,

spor salonu ve çevre birimleri

bulunan 2200 metre karelik

alanı kapsayan ve toplamda 4

kattan oluşan Süleymanşah

Gençlik Merkezi, genç nüfusun

en yoğun olduğu ilçede önemli

bir görev üstlenecek. Dış cephesi

tamamlanan ve açılış için gün

sayan merkez, yakın zamanda

gençlerin hizmetine sunulacak.

“GENÇLERİMİZ HER ZAMAN

İLK ÖNCELİĞİMİZ OLDU”

Çalışmalardaki son durumu

yerinde inceleyen Eyyübiye

Belediye Başkanı Mehmet Kuş,

gençlere yönelik hazırlanan

projelere öncelik verdiklerini

vurguladı. Merkezi kısa zamanda

gençlerin hizmetine sunacaklarını

belirten Başkan Mehmet Kuş,

“Gençlerimize ve Eyyübiyeli

kardeşlerimize sözümüz vardı.

Gençlik Merkezlerimize yenilerini

ekliyoruz. Süleymanşah Gençlik

Merkezimiz Şimdiden

Eyyübiye'ye, Şanlıurfa'ya hayırlı

olsun inşallah” diye konuştu.


“KİRALAMAK YERİNE KENDİ

MERKEZLERİMİZİ YAPIYORUZ”

Yaş ortalaması ile Türkiye'nin en genç

nüfusuna sahip ilçesi konumunda olan

Eyyübiye'ye 3 yeni Gençlik Merkezi

daha kazandırmayı hedeediklerini

aktaran Başkan Mehmet Kuş, “Göreve

geldiğimizde tasarruf tedbirlerine

büyük önem vereceğimizi ifade

etmiştik. Bu kapsamda kiralık olan

gençlik merkezlerimiz vardı. Bunların

yerine kendi imkânlarımızla yeni

gençlik merkezleri yapıyoruz.

Bunlardan biri de Süleymanşah

Gençlik Merkezi. Şuan merkezimizin

dış cephe kaplaması tamamlanmak

üzere. İnşallah kısa sürede

evlatlarımızın hizmetine sunacağız.

Ardından 3 yeni gençlik merkezi daha

planlıyoruz. Arkadaşlarımız proje

çalışmalarını sürdürüyor. İnşallah ilçe

gençliğine hizmet etmeye durmaksızın

devam edeceğiz” diyerek gençlere

yönelik müjdelerini paylaştı.

ŞANLIURFA |

39


ŞEHİR

Yarı Ol mp k

Yüzme Havuzu

Açılış ç n gün sayıyor

Eyyübiye Belediyesi tarafından Muradiye Mahallesi'nde ilçeye

kazandırılan 1200 metrekare kapalı alana sahip Yarı Olimpik

“Yüzme Havuzu, açılış için gün saymaya başladı

ŞANLIURFA |

40


2022 YILININ İLK HEDİYESİ

OLACAK

Gençlik ve Spor Bakanlığı

işbirliğiyle 3 ay gibi kısa bir

sürede tamamlanan proje

betorname ve çelik yapı şeklinde

tasarlandı. İklimlendirme

özelliğiyle sabit sıcaklığın

korunduğu tesiste, engelli

vatandaşların da istifade

edebileceği 30 metrekarelik 2

ayrı soyunma odası bulunuyor.

Pandemi şartları nedeniyle daha

önce açılışı ertelenen tesiste,

aradan geçen süreci

değerlendirmek adına testler

gerçekleştirildi. Tribündeki koltuk

sayıları artırılan ve tespit edilen

eksiklikleri giderilen tesis, 2022

yılının ilk hediyesi olarak

gençlerle buluşacak.

EVLATLARIMIZ KANALLARDA

BOĞULMAYACAK

Açılış için gün sayan tesisteki

son durumu inceleyen Eyyübiye

Belediye Başkanı Mehmet Kuş,

seçim öncesinde vermiş oldukları

bir sözü daha hayata geçirmenin

mutluluğunu yaşadıklarını

belirtti. Her yıl onlarca gencin

sulama kanallarında can

verdiğini hatırlatan Başkan

Mehmet Kuş, “Göreve geldiğimiz

günden bu yana merkez – kırsal

ayrımı gözetmeden başarılı işlere

imza attık. Bu tesis çok

önemsediğimiz bir projeydi. Artık

gençlerimizi sulama kanallarına

kurban vermeyeceğiz.

Kendilerine ait olan bu tesislerde,

yüzme havuzlarında serinleyip

vakit geçirecekler” diye konuştu.

ŞANLIURFA |

41


KÜLTÜR

ŞANLIURFA | İlk yerleşiklerin görsel hafızası “Sayburç Kabartmaları”

42

Resim 13

Doç. Dr. Eylem Özdoğan

İstanbul Üniversitesi Öğretim Üyesi

Müze Müdürlüğünün ziyaretiyle

fark edildi

Sayburç yerleşimi, 2021 yılı Mayıs

ayında Şanlıurfa Arkeoloji

Müzesinin köye yaptığı bir ziyaret

sırasında, köy evlerinin

duvarlarında kullanılan dikilitaşların

fark edilmesi üzerine keşfedilmiştir.

Kısmen açığa çıkmış olan duvar

kabarmaları da bulununca, alanda

ivedilikle belgeleme hemen

akabinde ise kazı çalışmalarına

başlanmıştır. Buradaki kazılar

Şanlıurfa Arkeoloji Müzesi

Müdürlüğü ve İstanbul Üniversitesi

Tarihöncesi Arkeolojisi Anabilim

Dalı ortak çalışması olarak

gerçekleşmektedir.

İlk yerleş kler n

görsel hafızası

SAYBURÇ

KABARTMALARI

Karaköprü ilçesi Yoğunburç köyü Sayburç

mahallesindeki yerleşim, tarihöncesi toplumların

nispeten yoğunluk gösterdiği bir bölgede içinde

kalmaktadır. Öyle ki 10 km'lik mesafe içinde şimdilik

kaydıyla bilinen 3 yerleşim daha vardır. Bu durum,

tam olarak çağdaş olmasalar dahi, bölgede Milattan

Önce 10. bin yıldan itibaren yaklaşık 2 bin yıllık bir

süreç boyunca yaşanan yoğunluğu açıkça gözler

önüne sermektedir.

Ana kayaya oyulu yapıların inşa

edildiği anlaşıldı

Sayburç tarihöncesi yerleşimi 2

alandan oluşmaktadır. İlki köyün

kuzey kesimine doğru, burada

bulunan ve önceki yıllarda tespit

edilen Roma Dönemi'ne ait bir

yerleşimin güney eteklerindedir.

Köyün bu kesimi nispeten küçük

olarak nitelendirilebilecek bu Roma

höyüğünün yanı sıra günümüz köy

yapılarının da yoğunlaştığı bir

alandır. Bu nedenle tarihöncesi

yerleşimin sınırları tam olarak

anlaşılamamıştır. Ancak Roma

höyüğünün en azından güneydoğu

yamaçlarının, ilk yerleşik toplumlar

tarafından iskân edildiği ve burada


Resim 7

ana kayaya oyulu yapıların inşa

edildiği anlaşılmıştır.

Aralıklı olarak yerleştirilen

dikilitaşlar

Bu alandaki en tanımlı yapı, ana

kayaya oyulu yaklaşık 11 m

çapında büyük yuvarlak bir

binadır. Yapının yalnızca kuzey

yarısı açılabilmiş, güney yarısı bir

köy evinin altında devam ettiği

için kazılamamıştır. Yapının

mevcut sınırı yaklaşık 60-70 cm

yüksekliğinde 50-60 cm

genişliğinde bir seki ile

belirlenmiştir. Sekinin devamında

ise, yalnızca küçük bir alanda

görülen, taşla yükseltilmiş bir

duvar söz konusudur. Sekinin

üzerindeki dikilitaş yuvaları ve

düzeltilmiş yüzeyler ile oyuklar,

duvar boyunca uzanan bir sekinin

üzerine aralıklı olarak yerleştirilen

dikilitaşların olduğu bir yapıdan

söz etmemizi mümkün

kılmaktadır.

Yüksek kabartma tekniği ile

yapılan 3 boyutlu betimlemeler

Yapı içindeki en etkileyici unsur,

sekinin ön yüzüne kazınan insan

ve hayvan kabartmalarıdır.

Birbirleriyle ilişkili 5 gürün

sağdaki 3'ü, önden betimlenen

bir insan ile iki yanında, insana

yönelen birbirlerinin neredeyse

biçim kopyası 2 leopardır.

Leoparların ikisi de yandan,

ağızları açık, dişleri gözükür ve

kuyrukları yukarıda gövdeye

doğru kıvrılmış olarak

betimlenmiştir. Batıdaki leopar

gürü özellikle vurgulanan fallusu

ile bir erkektir. İki leopar

gürünün arasında duran insan

ise yüksek kabartma tekniği ile

yapılan ve sağ eliyle fallusunu

tutan yine bir erkek betimidir.

Bacakların üst bitimindeki

yuvarlak çıkıntılar, olasılıkla

otururken öne çıkan dizleri ifade

etmektedir. Boyundan inen ve iç

içe üçgenler oluşturan verev

çizgiler ise bir kolye ya da yakalık

görünümündedir. Bu ayrıntı,

Yenimahalle Heykeli ya da diğer

birçok yerleşmede, stilize

insanları temsil eden T biçimli

dikili taşlarda da sıklıkla

görülmektedir. Neredeyse üç

boyutlu olan bu gürün alın

kısmında kesik bir çizgi

bulunmakta, yuvarlak yüz ise

büyük kulaklar, göz ve dudak gibi

ayrıntılarıyla betimlenmektedir.

Erkek karakterlerin ön planda

olduğu bir dünyanın imgeleri gibi

Bu üçlü sahnenin solunda, sırtı

bunlara dönük bir başka insan

daha vardır. Tıpkı leoparlar gibi

yandan betimlenmiştir ve bir

Resim 12

boğa ile karşılıklı bir sahne

oluşturmaktadır. Buradaki insan

da karın kısmındaki fallus

şeklindeki uzantısından da

anlaşıldığı üzere bir erkektir.

Hafce çömelir pozisyonundadır.

Sol kolu dirsekten bükülerek

yukarı kaldırılırmış ve altı

parmaklı olarak betimlenmiştir.

Sağ kolu vücuda yakın tutularak

yine dirsek yukarı bükülmüştür.

Bu eliyle baş aşağı duran bir

yılan tutmaktadır. Figürün yüzü

boğaya dönüktür. Boğa yine

yandan betimlenmiştir. Vücut yan

betimlenmesine karşın, baş kısmı

iki boynuzu da gözükecek şekilde

üstten gözükmektedir. Buradaki

gürler, doğa açısından bir denge

oluşturan insan ve hayvan

ilişkisini yansıttığı kadar, erkek

betimlerinin ön planda olduğu bir

dünyanın imgeleri gibidir.

ŞANLIURFA | İlk yerleşiklerin görsel hafızası “Sayburç Kabartmaları”

43


Resim 8

ŞANLIURFA | İlk yerleşiklerin görsel hafızası “Sayburç Kabartmaları”

Güneydeki höyük daha iyi

korunmuş

Sayburç köyündeki diğer

yerleşim, diğerinden 60-70 m

kadar güneydedir. Buradaki

höyük, etekleri haricinde modern

yapılaşmadan çok etkilenmemiş,

bu nedenle daha iyi korunmuştur.

Yeni başlayan kazı çalışmalarında

bitişik düzende oval ya da apsisli

bir plana sahip yapılar açığa

çıkarılmıştır. Ortalama 20

metrekare boyutlarındaki yapılar,

daha çok konut görünümündedir.

Bu bakımdan kuzeyde özel

yapıların güneyde ise olasılıkla

konut niteliğindeki yapıların

bulunduğu bir yerleşimden söz

etmek olasıdır.

Yapılar, yuvarlaktan dörtgene

geçiş sürecini yansıtıyor

Yine ana kaya üzerine inşa edilen

bu yapılar mimarlık tarihindeki

önemli gelişmelere ilişkin

ayrıntılar içermektedir. İnsanın

yerleşik yaşama geçiş sürecinde,

ilk inşa edilen yapılar yuvarlak

planlıdır. Yuvarlak doğal bir

oluşumdur ve ilk yapılar yuvarlak

olarak inşa edilmiştir. Daha sonra

özellikle iç mekanların

bölümlenmesi sırasında köşeli

duvar yapımı bulunmuş ve

zaman içinde yuvarlağa oranla

daha avantajlı olan dörtgen plana

geçilmiştir. Sayburç'taki yapılar,

yuvarlaktan dörtgene geçiş

sürecini yansıtıyor olmalıdır. Aynı

şekilde olasılıkla duvarların

mukavemetini artıran payanda

kullanımının ilk örneklerine yine

burada rastlanmaktadır. Yuvarlak

ve dörtgen duvarların

birleşiminden oluşan ve mekân

içlerine eklenen payandalarla

desteklenen Sayburç yapıları, bu

bakımdan mimarlık tarihindeki

önemli gelişmelere dair ayrıntılı

bilgiler içermektedir.

Göbeklitepe ve Karahantepe gibi

bilinçli bir şekilde gömülmüş

Sayburç, tarihöncesi dönemdeki

özel yapılar ile mimaride izlenen

önemli gelişmelere ilişkin

ayrıntıların yanı sıra dönem

insanının çok fazla bilinmeyen

gündelik yaşamı hakkında da

bilgi verecek bir yerdir. Ayrıca,

bölgede daha çok özel yapılardan

bildiğimiz bazı unsurların, daha

küçük ve olasılıkla konut olarak

kullanılan yapılarda da devam

ettiğini göstermektedir.

Sayburç'taki yapılardan genişçe

açılmış olan 3 tanesinin

merkezine birer dikilitaş

yerleştirilmiştir. İki dikilitaşın

boyun kısmında verev çizgiler, bel

kısmında ise birbirine

44

Resim 4


kavuşturulmuş parmaklar, daha

alta da bele bağlanmış bir giysi

ya da kuşağı anımsatan betimler

bulunmuştur. Buradaki yapıların

konut olarak kullanıldığı henüz

tam olarak kanıtlanamamış

olmakla birlikte, insan biçimli

dikilitaşların, daha küçük ve özel

yapı niteliği taşımayan

mekanlarda bulunması dikkat

çekicidir. Yine hem Göbeklitepe

hem de Karahantepe'deki özel

yapılar gibi, buradakiler de

doldurularak kapatılmıştır. Küçük

taşlardan oluşan bir dolgu ile

doldurulan mekanlar bilinçli bir

gömme sürecini yansıtmaktadır.

Henüz ilk araştırma olmasına

rağmen çok önemli sonuçlara

ulaşıldı

Sayburç yerleşimindeki

araştırmalar henüz ilk yılında bile

bölgedeki ilk yerleşik toplumlara

dair yeni sonuçlar vermiştir.

2021 yılı çalışmalarının

gerçekleşmesini sağlayan Kültür

Bakanlığı ve Müzeler Genel

Müdürlüğü ile İl Kültür ve Turizm

Müdürlüğüne, Şanlıurfa Arkeoloji

Müzesi Müdürü Celal Uludağ'a

destekleri için çok teşekkür

ederiz. Çalışmalarımızın en

büyük destekçisi kuşkusuz

Şanlıurfa Valiliği ile Karaköprü

Belediyesi olmuştur. Bu

bakımdan Sayın Vali Abdullah

Erin ile Karaköprü Belediye

Başkanı Metin Baydilli'ye ayrıca

çok teşekkür ederiz. Yoğunburç

ailesi ile Sayburç köyü sakinlerine

ise misarperverliklerinden dolayı

minnettarız.

Resimler

Resim 1. Sayburç köyü (Fotoğraf: Sayburç

Projesi Arşivi)

Resim 2. Kuzey kazı alanı, tarihöncesi dönem

yerleşiminin eteklerinde olasılıkla Roma

Dönemi'nde açılan bir taş ocağı bulanmaktadır.

(Fotoğraf: Sayburç Projesi Arşivi)

Resim 3. Sayburç kazı alanı güneydoğudan

(Fotoğraf: Sayburç Projesi Arşivi)

Resim 4. Sayburç'taki arkeolojik araştırmalar

Sayburç köylüleri ile birlikte çalışarak

gerçekleşmiştir. (Fotoğraf: Sayburç Projesi

Arşivi)

Resim 5. Anakaraya oyulu yapı, üzerindeki köy

evleri nedeniyle ancak kısmen kazılabilmiştir.

(Fotoğraf: Sayburç Projesi Arşivi)

Resim 6. Binadan genel görünüm (Fotoğraf:

Sayburç Projesi Arşivi)

Resim 7. Sayburç Kabartmaları. Çukur tabanlı

yapının kuzeyindeki sekinin ön yüzündeki

betimler, bu dönemden bilinen insan ve

hayvan gürlerin birlikte resmedildiği, bölgede

bilinen ve sahne bütünlüğü olan ilk gür

dizisidir. (Fotoğraf: Sayburç Projesi Arşivi)

(Fotoğraf Bekir Köşker)

Resim 8. 2021 kazıları İstanbul ve Trakya

Üniversitesi arkeoloji öğrencileriyle Şanlıurfa

Arkeoloji Müzesi uzmanlarından Müslüm

Demir'in özverili çalışmalarıyla gerçekleşmiştir.

(Fotoğraf: Sayburç Projesi Arşivi)

Resim 9. Karaköprü Belediyesi çalışmalara

destek olmaktadır. Kazılar sırasında Belediye

Başkanı Metin Baydilli alanı ziyaret ederek

bilgi almıştır. (Fotoğraf: Sayburç Projesi Arşivi)

Resim 10. Anakaya oyulu yapı içindeki çalışma

(Fotoğraf: Sayburç Projesi Arşivi)

Resim 11. Alandaki köy evlerinin sahibi olan

Yoğunburç ailesinin misarperverliği

çalışmaların başarıyla gerçekleşmesine büyük

katkı sağlamıştır. (Fotoğraf: Sayburç Projesi

Arşivi)

Resim 12. Güney kazı alanındaki yuvarlak ve

apsisli yapılar, daha çok konut olarak

kullanılan ve gündelik yaşama ışık tutacak

özelliklere sahiptir. (Fotoğraf: Sayburç Projesi

Arşivi)

Resim 13. Payandalarla desteklenmiş duvarları

olan yapıların içine T biçiminde, sitilize

insanları temsil eden dikili taşlar

yerleştirilmiştir. (Fotoğraf: Sayburç Projesi

Arşivi)

Resim 14. Şanlıurfa Valisi Abdullah Erin

Resim 9

Resim 5

Sayburç'taki kazı çalışmalarına özel ilgi

göstermiş, ayrıca Şanlıurfa Neolitik Çağ

Araştırma Projesinin en büyük

destekçilerinden biri olmuştur. (Fotoğraf:

Sayburç Projesi Arşivi)

ŞANLIURFA | İlk yerleşiklerin görsel hafızası “Sayburç Kabartmaları”

45


Sayburç

B z m ç n çok öneml

Sayburç Mahallesinde keşfedilen Neolitik Çağa ait ören yerini ziyaret eden

Karaköprü Belediye Başkanı Metin Baydilli ve beraberindeki heyet, çalışmalarla

“ilgili Kazı Başkanı Doç. Dr. Eylem Özdoğan'dan bilgi aldı

ŞANLIURFA |

46

Sürekli yeni arkeolojik keşierle

gündeme gelen Şanlıurfa'da bir

sevindirici haber de

Karaköprü'den geldi. İlçeye bağlı

Sayburç kırsal Mahallesinde

Neolitik Çağ'a ait ören yeri

keşfedildi. T sütunlu dikili taşlar

ve yüksek kabartma tekniği ile

yapılan 3 boyutlu betimlemelerin

bulunduğu ören yeri, şimdiye

kadar ortaya çıkarılan en eski

yerleşim yeri olarak tüm

dikkatleri üzerine çekti.

“Göbeklitepe ve Karahantepe'ye

ışık tutacak”

Kazı çalışmalarına başlanan

tarihi alanda incelemelerde

bulunan Karaköprü Belediye

Başkanı Metin Baydilli, Meclis

Başkanvekili Ahmet Kaytan ve

Harran Üniversitesi Tarih Bölüm

Başkanı Prof. Dr. Abdullah Ekinci

ile birlikte, Kazı Başkanı Doç. Dr.

Eylem Özdoğan'dan bilgi aldı.

Keşfedilen tarihi alanın Şanlıurfa

ve Karaköprü için çok önemli


olduğunu vurgulayan Baydilli,

“Büyük bir heyecan içeresindeyiz.

Çalışmaların henüz başında

olunmasına rağmen ortaya çıkan

kabartmaların güzelliği, insanı

hayretler içinde bırakıyor. Bu alanın

bir yerleşim bölgesi olarak

kullanılması, Göbeklitepe ve

Karahantepe'yi daha iyi

anlamlandırma imkânı sağlayacak.

Bu yönüyle insanlık tarihini

aydınlatacak. Kazı Başkanı Doç. Dr.

Eylem Özdoğan hocamızdan ören

yeriyle ilgili bilgi aldık. Çalışma

öncesinde bakanlığımızla ve

üniversitemizle temaslarımız oldu.

Belediye olarak biz de bu büyük

hizmetin bir parçası olduk. Bundan

sonra da elimizden ne geliyorsa,

çalışmalara katkı sunmaya devam

edeceğiz. Kazı çalışmaları

tamamlanınca çok ses getirecek

önemli bir mekâna daha

kavuşacağız. İlçemize, Şanlıurfa'ya

ve ülkemize hayırlı olsun” diyerek

heyecanını dile getirdi.

Alanla ilgili heyeti bilgilendiren Kazı

Başkanı Doç. Dr. Eylem

Özdoğan'dan, çalışmalara verdiği

destek nedeniyle Baydilli ve ekibine

teşekkür etti.

ŞANLIURFA |

47


ŞEHİR

Ba ani Bilim Merkezi

Öğrencilerle

dolup taşıyor

ŞANLIURFA |

Karaköprü Belediyesi'nin ilçeye kazandırdığı

“Battani Uzay ve Havacılık Bilim Merkezi”

Şanlıurfalı gençlerin ve bilime meraklı

miniklerin yeni gözde mekanı oldu.

Ülkede yeni bilim insanlarının yetişmesine

katkı sağlamak adına projeler geliştirmeyi

sürdüren Karaköprü Belediyesi, hizmete

sunduğu Battani Uzay ve Havacılık Bilim

Merkezi ile öğrencileri astronomi ve yeni

n e s i l u z a y t e k n o l o j i l e r i y l e

buluşturmayı sürdürüyor.

48


Her gün okullarla programlı

olarak bilim merkezini ziyarete

gelen öğrenciler; burada eğitim

ve teknoloji sınıarını, uzay ve

havacılıkla ilgili maketleri

görüyor.

Öğrencilere uzay ve havacılıkla

ilgili bilgiler verilirken; 3D

yazılım, stem ve VR ders sınıarı

da tanıtılarak teknolojinin ders

çalışmada nasıl kullanılacağı

uygulamalı olarak öğretiliyor.

ÖĞRENDİKLERİNİ

ATÖLYELERDE PRATİĞE

DÖKÜYORLAR

Astronomi Biliminin öncülerinden

Harranlı El Battani'nin adını

taşıyan Bilim Merkezinde,

gözlemlerini pratiğe dökme

imkânına kavuşan öğrenciler,

merak, beceri ve gayretleriyle

eğitmenlerini şaşırtıyor.

Atölyelerde robotik kodlamalarla

tanışan öğrenciler, 3 boyutlu

yazıcılarla parça üretimi

gerçekleştirebiliyor. Öğrencilerin

eğitim boyunca kullandıkları tüm

ham madde ve materyaller,

Karaköprü Belediyesi tarafından

ücretsiz olarak karşılanıyor.

Battani Uzay ve Havacılık Bilim

Merkezi'nden yapılan

bilgilendirmede, toplu okul

gezileri yapmak isteyen okul

idarecilerinin “0530 644 90 00”

numaralı telefondan veya “444 9

657” numaralı beyaz masa

biriminden randevu alarak

öğrencileri merkeze

getirebilecekleri belirtildi.

ŞANLIURFA

49


El emeği halılar

Büyük lg görüyor

Kırsal kalkınmaya yönelik projelerini sürdüren Karaköprü Belediyesi,

Hamurkesen Mahallesi'nde açtığı Halı Dokuma Merkezi ile genç kızların

“ve ev hanımlarının meslek edinerek aile ekonomisine katılımını sağladı

ŞANLIURFA |

50


Karaköprü Belediyesinin GAP Bölge

Kalkınma İdaresi ve Sanayi Bakanlığı

işbirliğiyle hayata geçirdiği 'Maharetli

Hanım Eller' projesiyle ilçeye bağlı

Hamurkesen Kırsal Mahallesine

kazandırılan Halı Dokuma Merkezinde

kadınlar el emeği, göz nuru halılar

üretiyor.

Üretilen Halılar anlaşmalı rmalar

aracılığıyla satılıyor

Karaköprü Belediye Başkanı Metin

Baydilli'nin girişimleriyle gerçekleştirilen

proje ile dezavantajlı kesimlerin ve

kadınların çalışması, üretim hayatına

katılması sağlanıyor. Halı dokuma

mesleğini öğrenen kadınlar boş

zamanlarını değerlendirerek para

kazanıyor. Kadınların ürettiği halılar

anlaşmalı rma tarafından teslim alınarak

yurtiçinde ve yurtdışında satışa sunuluyor.

Kadınların büyük emek vererek ürettikleri

ürünler, hem yurtiçinden hem de

yurtdışından büyük ilgi görüyor.

ŞANLIURFA |

51


KÜLTÜR

Çöl

ŞANLIURFA | Şanlıurfa'nın Çöl Güzeli Çöl Koşarı Mehmet MAHMUTOĞLU

Koşarı

Şanlıurfa'nın

Çöl güzel

52


Çöl koşarı kuşları (Cursorius cursor)

Ülkemize her yıl ilkbahar döneminde

üremek amacıyla gelen Çöl koşarı

kuşları, kışları Orta Afrika'da

geçirdikten sonra ilkbahar sonunda

ülkemize doğru göçe başlıyorlar.

Şanlıurfa'da görülen Çöl koşarı, çöl ve

yarı çöl ortamlarında yaşayan, tehlike

anında uçmak yerine koşmayı tercih

eden, hafçe perdeli ayaklı ve uzun

bacaklı bir kuş türüdür.

Avrupa ve Türkiye'de ürediği ender

alanlardan birinin Şanlıurfa bozkırları

olduğu belirtilen söz konusu kuşlar,

genellikle 2 yumurta yapıyor.

İlkbahar aylarıyla birlikte yöreye gelip,

burada beslenerek üremelerini

gerçekleştirdikten sonra, yaz sonu

veya sonbaharın başında yeni

bireylerle beraber tekrar göç ediyor.

ŞANLIURFA | Şanlıurfa'nın Çöl Güzeli Çöl Koşarı

53


ŞEHİR

Göbekl tepe

2021'de yen b r rekor kırdı

Şanlıurfa'da 12 bin yıllık geçmişiyle “Tarihin Sıfır Noktası” olarak nitelendirilen ve UNESCO Dünya Mirası

Listesi'nde yer alan Göbeklitepe, yılın ilk 5 ayı kapalı olmasına rağmen 2021'de 567 bin 453 ziyaretçi ağırladı

ŞANLIURFA |

54

urizme kazandırıldığı 2018

Tyılından bu yana binlerce yerli

ve yabancı turiste ev sahipliği

yapan Göbeklitepe, yeni rekorlar

kırmaya devam ediyor. Üst koruma

çatısı yapım çalışmaları nedeniyle

2018 yılının bir bölümünde kapalı

kalan ören yeri, o dönem yaklaşık

70 bin ziyaretçi ağırlamıştı.

Çalışmaların tamamlanmasıyla

birlikte 2019 yılının

Cumhurbaşkanı Recep Tayyip

Erdoğan tarafından “Göbeklitepe

Yılı” ilan edilmesiyle ziyaretçi

akınına uğrayan tarihi alan, o

tarihte 412 bin 378 ziyaretçi

sayısına ulaştı.

2020'de yeni bir rekor bekleyen

Göbeklitepe, Kovid-19 salgını

nedeniyle 3 ay kapalı kalırken,

pandemi nedeniyle ziyaretçi sayısı

197 bin 912 olarak kayıtlara geçti.

Göbeklitepe, 2021'in ilk 5 ayında

da Kovid-19 tedbirleri kapsamında

ziyarete kapatıldı. Buna rağmen

kalan 7 ayda 567 bin 453 kişi

ağırlayan tarihi mekân, açıldığı

günden bu yana en yüksek ziyaretçi

sayısına ulaşmış oldu.


“Şanlıurfa insanlık tarihini

yeniden azıyor”

Şanlıurfa'nın turizm potansiyeli

açısından oldukça geniş

alternatier sunduğunu vurgulayan

Haliliye Belediye Başkanı Mehmet

Canpolat, “Şanlıurfa sadece

Göbeklitepe'den ibaret değil.

Geçtiğimiz yıl muhteşem bir

lansman ile dünya kamuoyuna

duyurulan 11 adet daha arkeolojik

sit alanına sahibiz. Şanlıurfa'nın ev

sahipliği yaptığı bu neolitik alanlar,

bilinen tarihi değiştirerek 12 bin

yıllık bir geçmişe götürdü. Bugün

geldiğimiz noktada Şanlıurfa tüm

dünyanın odaklandığı bir arkeoloji

şehri olarak kendini kabul ettirdi.

Haliliye Belediyesi olarak bizlere

düşen, diğer kurum ve

paydaşlarımızla birlikte her

yönüyle turizm altyapımızı

güçlendirmektir. Şanlıurfa çok

yönlü bir şehir. Bu yönüyle

gastronomi ve müzik alanlarında

da muazzam bir derinliğe sahip.

Coğra farklılıklarıyla ziyaretçileri

kendine hayran bırakan doğa

manzaralarına sahibiz. Şimdiye

kadar icra ettiğimiz faaliyetlerle ve

etkinliklerle kamuoyunun takdirini

kazandık. İnşallah ilerleyen yıllarda

Şanlıurfa'yı tüm dünyadan

ziyaretçilerin akın ettiği bir turizm

başkenti olarak göreceğiz” diyerek

şehrin potansiyeline değindi.

Turizm altyapısına katkı sunmaya

devam ediyoruz

Şanlıurfa'da turizm açısından “Ölü

Sezon” kavramının geçmişte

kaldığını aktaran Canpolat,

“Veriler, rakamlar bize bunu

gösteriyor. Tüm dünyanın ilgi odağı

olan Göbeklitepe'yi zinde tutmak

adına içerisinde minyatür

Göbeklite'nin bulunduğu

Göbeklitepe Parkımızı inşa ettik.

Türkiye'nin en modern

parklarımızdan biri oldu. Turizme

katkı sunmak adına atıl durumda

olan bir binamızı otele

dönüştürdük. Çok kısa bir süre

içerisinde açılışını

gerçekleştireceğiz. Şehrimizdeki

esnaf kardeşlerimizin gelişim ve

dönüşümlerini tamamlamak adına

ilimizdeki restoran ve kafelere

beyaz bayrak uygulamasına

başladık. Esnaarımızı temizlik ve

kalitede tatlı bir rekabetin içine

sokacak ödül projelerimiz devam

ediyor. Bunun yanında kültür ve

turizme yönelik konferanslara ev

sahipliği yapmaya devam ediyoruz.

Fotoğraf başta olmak üzere ulusal

düzeyle yarışmalar düzenleyerek,

turizm değerlerimizi ön plana

çıkarıyoruz” diyerek yeni projelerini

hayata geçirileceği müjdesini verdi.

ŞANLIURFA |

55


ŞEHİR

İbrah m Tatlıses

Kültür Merkez

hızla yüksel yor...

“Gençliğe yapılan yatırım, en büyük yatırım” anlayışıyla kadınlara ve gençlere

yönelik sosyal projeleri hayata geçirmeyi sürdüren Haliliye Belediyesi, Karşıyaka

“Mahallesi'ne kazandırdığı İbrahim Tatlıses Kültür Merkezi'nin açılışına hazırlanıyor

ŞANLIURFA |

56


oplam alanı 4 bin

Tmetrekare olan merkez

bölgenin sosyal, ekonomik

ve kültürel hayatına katkı

sunacak. Bünyesinde mahalli

aşçıların yetişeceği Gastronomi

Merkezi, 8 adet Meslek

Edindirme Atölyesi, Konferans

Salonu ve 150 kişi kapasiteli

Kütüphanenin yer aldığı inşatta

çalışmalarda sona gelindi.

Haliliye Belediye Başkanı

Mehmet Canpolat, Karşıyaka

Mahallesinde yapımı devam

eden ve bölgenin sosyal donatı

alanı ihtiyacını karşılayacak olan

Merkezde incelemelerde

bulundu.

Canpolat: İstihdama Katkı

Sağlayan Bir Merkez Olacak

İbrahim Tatlıses Kültür Merkezi

ile ilgili temel hedeerinin

gençler ve gençlerin istihdamına

yönelik çalışmalar olduğunun

altını çizen Haliliye Belediye

Başkanı Mehmet Canpolat,

meslek edindirme osleri

sayesinde gençlerin geleceğe

daha güvenle hazırlanacaklarını

belirtti.

Merkezin gençliğe bir yatırım

olduğunu aktaran Canpolat,

“İnşaat çalışmalarımız hızlı bir

şekilde devam ediyor ve inşallah

kısa zamanda çalışmalar

tamamlanacak. Gençlik bizim

her şeyimiz, gençliğe yatırımı çok

önemsiyoruz. Belediyeler olarak

gerek temelini attığımız

fabrikalarla, gerekse bu ve

benzeri merkezlerimizle birlikte

genç kardeşlerimizin her zaman

yanlarında olmaya devam

edeceğiz” diyerek gençlere

yönelik projelerin süreceği

müjdesini verdi.

ŞANLIURFA |

57


ŞEHİR

“Büyük Kalkınma Hamlesine Destek”

Cumhurbaşkanı Recep Tayyip Erdoğan'ın önemle altını çizdiği ekonomik

kalkınma hamlesi için yerelde harekete geçen Haliliye Belediyesi, 500

“kişiye istihdam sağlayacak 2 fabrikanın inşaat çalışmalarına devam ediyor

azibe Merkezlerini

CDestekleme Programı ile

Şanlıurfa Valiliği

koordinesinde gerçekleştirilen

istihdam atağı programı

kapsamında 2 adet fabrikayı

Şanlıurfa'ya kazandıracaklarını

dile getiren Haliliye Belediye

Başkanı Mehmet Canpolat,

projeye öz kaynaklarla

katıldıklarını vurguladı.

Fabrikalar hızla yükseliyor

500 kişiye istihdam sağlayacak

Yaklaşık 2 ay önce projenin imza

töreninin gerçekleştirildiğini ve

hızlı bir şekilde inşaat

çalışmalarının başladığını

aktaran Başkan Canpolat, “Bizler

kalkınmanın yerelden başladığını

biliyoruz. Devletimizin ilgili

kurumları, yatırımları artırmak,

yeni istihdam alanları oluşturmak

ve işsizliği azaltmak için yoğun

bir mücadele veriyor. Haliliye

Belediyesi olarak bizler de

Cumhurbaşkanımızın liderliğinde

başlatılan bu büyük kalkınma

hamlesine destek olmak istedik.

Sayın Valimiz Abdullah Erin'in

Organize Sanayi Bölgesinde

başlattığı, bünyesinde tekstilinde

yer aldığı Ayakkabıcılar Sitesi'ne

2 fabrika kuruyoruz. Bu 2

fabrikanın 500 kişiye istihdam

sağlamasını bekliyoruz” diyerek

inşaat çalışmalarının en kısa

sürede tamamlanacağını belirtti.

ŞANLIURFA |

58


İstihdamı artırmak için

el ele verdik

Şanlıurfalı gençlerin istihdam

sorununu çözmek için önemli bir

birliktelik örneği sergilendiğini

vurgulayan Başkan Canpolat,

“İşsizlikle ilgili hep birlikte

sahada mücadeleler veriyoruz.

Büyükşehir Belediyemiz de aynı

projede 6 fabrika yapıyor.

Şanlıurfa en yoğun genç nüfusun

yaşadığı illerin başında geliyor.

Gençlerimizi geleceğe daha

sağlam hazırlayabilmek için pek

çok sosyal projeyi hayata

geçirdik. Gençlik

merkezlerimizde ve

kadınlarımızın yoğunlukta olduğu

kurslarımızda bu yönde önemli

adımlar atıyoruz. İnşallah diğer

projelerde yaptığımız gibi bu

fabrikalarımızı da kurup

vatandaşlarımızın, emrinde ve

hizmetinde olacağız.

Katkılarından dolayı başta

Valimiz Sayın Abdullah Erin ve

Büyükşehir Belediye Başkanımız

Sayın Zeynel Abidin Beyazgül

olmak üzere ilgili tüm kurum

paydaşlarına teşekkür ediyorum”

diyerek benzer projeler için

çalışmaya devam edeceklerini

dile getirdi.

ŞANLIURFA |

59


ŞEHİR

Beklenen İmzalar Atıldı

Haliliye belediyesi'ne ait 9 katlı bina

Diş Hastanesi oluyor

Haliliye Belediyesi, Süleymaniye Mahallesi'ndeki 9 katlı

devasa binanın Ağız ve Diş Sağlığı Hastanesine

“dönüştürülmesi için İl Sağlık Müdürlüğü ile protokol imzaladı.

ŞANLIURFA |

üleymaniye Mahallesi'ndeki 15 bin metrekarelik

Skapalı alana sahip bina, Haliliye Belediyesi

tarafından hastane yapılmak üzere Sağlık

Bakanlığına devredildi. Binanın, hastaneye

dönüştürülmesine ilişkin projelendirme çalışmaları

tamamlandı.

Protokol imzalandı

Haliliye Belediye Başkanı Mehmet Canpolat'ın

direktieriyle hastane olması için devredilen devasa

bina için Şanlıurfa Valiliğinde protokol imzalandı.

Valilik makamında düzenlenen protokol imza

töreninde Şanlıurfa Valisi Abdullah Erin, Haliliye

Belediye Başkanı Mehmet Canpolat ve İl Sağlık

Müdürü Prof. Dr. Mehmet Gülüm yer aldı.

60


Gerekli düzenlemeleri İl Sağlık

Müdürlüğü yapacak

Belediye ve İl Sağlık Müdürlüğü

arasında imzalanan protokolle,

Haliliyeli vatandaşların sağlık

hizmetlerine ulaşımdaki

mağduriyetinin giderilmesi için

gerekli tadilatların İl Sağlık

Müdürlüğü tarafından yapılacağı

kaydedildi.

Canpolat Verdiğimiz sözler bir

bir hayata geçiyor

Hastanenin ilçeye hayırlı

olmasını dileyen Haliliye

Belediye Başkanı Mehmet

Canpolat, vatandaşlara verdikleri

sözleri bir bir hayata

geçirdiklerini vurguladı.

Hastanenin yoğun nüfuslu bir

bölgede hizmet vereceğini

aktaran Canpolat, “Mahallemizin

yer aldığı bölgede sağlık

hizmetlerine ulaşımı

kolaylaştırmış olacağız. Böyle bir

hizmet Süleymaniye ve çevresi

için elzemdi. Söz verdiğimiz bir

projeydi ve çok şükür imzaları

attık. Gerekli düzenlemelerin

yapılmasının ardından hizmete

girecek olan Ağız ve Diş Sağlığı

Hastanesi, mahalle sakinlerimize

ve tüm hemşerilerimize hayırlı

olsun. Bizlerle birlikte bu

projenin gerçekleşmesi için

yorulan, emek veren

kurumlarımıza ve

arkadaşlarımıza teşekkür

ediyorum” diyerek mutluluğunu

dile getirdi.

Diş Hastanesi için imzalanan

protokol, mahalle sakinleri

tarafından da büyük sevinçle

karşılandı. Mahalle sakinleri

çabaları dolayısıyla Belediye

Başkanı Mehmet Canpolat'a

teşekkür etti.

ŞANLIURFA |

61


KÜLTÜR

Kamuoyunda 28 Şubat darbe sürecinde yaptığı cesur çıkışlarla tanınan

Çelik'in, siyasi yaşamının yanında muallim ve maarif kimliğini öne

çıkaran bu kıymetli satırlarla sizleri baş başa bırakıyoruz…

Kaynak: Süreyya Nazlı AÇANAL

Duyumsamak...

ŞANLIURFA | Duyumsamak (İbrahim Halil ÇELİK)

Yaşadığınız memleketi, doğup büyüdüğünüz şehri ve biriktirdiğiniz yaşanmışlıkları

duyu organlarınızla yeniden anımsayabilir misiniz?

Bu soru üzerinden İbrahim Halil Çelik ile gerçekleştirilen oldukça keyii bir sohbete

kulak veriyoruz. Şehir Plancısı Süreyya Nazlı Açanal'ın Yüksek Lisans Tezi Çalışması

kapsamında sorular yönelttiği İbrahim Halil Çelik, mücadele ve aksiyon dolu

hayatından kesitler sunarak duygu dolu bir metin kaleme almış.

Tez çalışmanız için, Urfa'nın

2 dönem Belediye

Başkanlığını naçizane

yapmış olan bana sormayı

düşünmüş olduğunuz soruları

yazılı olarak yollamış olmanız,

hepsine toplu cevap sayılabilecek

bir metinle cevaplama imkânı

sağlamaktadır.

Soruları incelediğimde mahiyet

itibariyle çok benzeştiklerini,

verilecek cevapların da bu

sebeple, bir perspektif

çerçevesinde aslında iç içe

olmaları gerektiğini gördüm.

Tezinizin yazı tekniği/planıyla ne

derece uyum gösterir, işin açığı

bilemiyorum.

62


Bizi biz yapan,

hafızalarımızda

muhafaza

ettiğimiz şeylerdir

Sorularınızın ana objesi eşya ve

mekan olmakla beraber, ben

konuya 'insan' ile başlayayım.

Çünkü objelere, eşyaya ve

mekana bakışımız, 5 duyu

organımızın zaman içinde

hafızamızda meydana getirdiği

hâsıla olarak ete kemiğe

bürünmektedir.

Malum 5 duyu organının -kulak,

burun, göz, dil ve derinin

(dokunma)-, dış dünyadan aldığı

bilgiler, hafızamızda, beynin

(akıl) kılavuzluğunda

biçimlendirilerek bilinçaltı ve

bilinç üstümüzde ortaya bir yapı,

bir sistem çıkarmaktadır. Bu

sebeple, dünyaya bakışımızı,

dünyayı algılama üslubumuzu,

tarzımızı belirleyen etkisi vardır,

hafızamızın.

Hafızalarımızda 'muhafaza'

ettiğimiz şeyler bizi 'biz' yapan,

sizi 'Süreyya Nazlı Açanal', beni

de 'İbrahim Halil Çelik' yapan

şeylerdir. Her insanın parmak

izinin nevî şahsına münhasır

olması, hiçbir insanın parmak

izinin bir başkasıyla aynı

olmaması gibi, inandığımız

değerler, ideolojilerimiz,

inançlarımız vs. hep o

hafızalarımızda duran 'şey'lerin

bizde meydana getirdiği algı-kir

düzeneği olarak, bizi biricik hale

getiren, özgün kılan

hususiyetlerimizdir.

Sorularınız doğrudan ve dolaylı

olarak 5 duyunun hafızalarımızda

'çattığı' sistematiği anlamaya

yöneliktir. Sorularınıza 'koku'dan

başlamış olmanız, sistematiğin

oluşumunda kokunun etkisini iyi

tespit ettiğinizi göstermektedir.

Beni doğuran insanın

varlığından habersiz yaşamışım

Ben henüz 11 aylıkken annem

Adile hanımı kaybetmişim.

Annem ölünce de Anneannem

Meryem bakmış bana, o

büyütmüş. Ortaokul sıralarına

kadar da anneannemi anne

bilmişim. Beni asıl doğuran

insanın varlığından habersiz

yaşamışım. Bu sebeple 'Anne'

kavramı, diğer insanlardan farklı

olarak, bende ikili (dual) bir

objeyi içkindir.

Anne kokusuna ilişkin algı

sistematiği, başlarda bu şekilde,

deyim yerindeyse 'çatılmış' olan

bir çocuğun belli bir yaştan sonra

değişmiş olması, nasıl bir

kişiliğin ortaya çıkmasına yol

açmıştır? Ama ondan önce

sorulması gereken asıl soru

bence şudur: Anne kokusu olarak

farklı bir düzlemde gelişmiş olan

bir sistematik, daha sonra nasıl

bir düzleme tebeddül (değişme,

dönüşme, başkalaşma) etmiştir?

Ya da bir 'mübadele' vuku

bulmuş mudur? Vuku bulmuş

olan şeyi 'tebeddül' (Başkalaşma)

sözcüğü ile mi, yoksa 'tekâmül'

(olgunlaşma) sözcüğü ile mi

karşılamalıyız?

Meryem ana, kaskatı bir

yoksulluk içinde, fedakârlık

sözcüğünün son sınırlarına kadar

götürüldüğü bir anne kokusu

edinmeme yol açtı. Beni

kucağına aldığında, aldığım o

yorgunluk, emek vermiş olmak,

fedakârlık gibi çağrışımlar yayan

ter kokusu hafızamın Urfa'ya

ilişkin koku düzeneğini

oluşturmuş. Düşünün, beni

büyütmek için, dağda-bayırda

yetişen ebegümeci-meyramhort

gibi otları toplayıp satıyordu.

Urfa bende, her şeyden önce

Meryem ananın kokusudur

Evet, Urfa, her şeyden önce

bende Meryem ananın bu anne

kokusudur. Yukarıda da söz

etmiştim, onun annem değil,

anneannem olduğunu çevreden

yarım yamalak duyduklarımdan

çıkarıp ona itiraf ettirdikten sonra

öğrendim. Asıl annemin Meryem

ananın, genç yaşta 'ince

hastalıktan' ölen kızı Adile

olduğunu öğrenince tuhaf bir şey

oldu.

Meryem ananın kokusunun

yanına, sadece rüyalarda

gördüğüm bir siluete sahip, yine

sadece rüyalarda algıladığım,

uyanınca mahiyetini kaybettiğim

bir başka koku daha eklendi. O

günden sonra anne kokusu

bende böyle dual bir yapı arz

etmeye başladı. Urfa adı geçince

zihnimde uyanan ilk koku, bu

dual anne kokusudur.

ŞANLIURFA | Duyumsamak (İbrahim Halil ÇELİK)

63


ŞANLIURFA | Duyumsamak (İbrahim Halil ÇELİK)

Hac dönemlerinde Urfa'dan,

gökyüzüne gülyağının envai

türünden bir koku yükselirdi

Elbette ki hafızada Urfa'yla

özdeşleşmiş başka kokular da

var: Hacca gidişlerin henüz

uçakla değil otobüslerle

sağlandığı dönemlerde

Türkiye'den bu farizayı yerine

getirmek için yola çıkanlar,

mutlaka Urfa'ya da uğrarlardı.

Bir aya yakın bir süre hemen her

ev, her gece hacı adaylarından

10-15 hatta 20 tanesini

ağırlardı. O günlerde Urfa'dan,

gökyüzüne gülyağından envai

türlerinden oluşmuş bir koku

yükselirdi. Hele bu dönem, her

evin duvarlarının üstünde yoksul

yağ tenekelerinde binlerce

Muhammedi gülün açılmış

olduğu döneme denk gelirse,

koku esritici bir kıvama ulaşırdı.

Urfa bir yanıyla da bu koku

demekti.

Ve başka kokular…

Eski Urfa çarşılarının giriş

kapılarından dışarıya taşan envai

çeşit baharat; kahve, çay, ilaç

olarak kullanılan kurutulmuş

otlar, çiçekler, salaş ama

namuslu, ahi kavlince çalışan

lokantaların damlarından etrafa

dağılan onlarca çeşit kebap

kokusunun yan yana gelerek

meydana çıkardığı özel bir koku

aroması… Urfa, koku olarak,

bende bunlardır.

Baktığım Urfa fotoğrafında,

isyanı çağrıştıran yapılar yer

almıyor

Sizin ifadenizle, dalıp baktığım

Urfa fotoğrafında isyanı

çağrıştıran yapılar, binalar yer

almıyor. Yan yana ve en çok 2

katlı mekanlarda, insanla,

insanın beden ve ruh sağlığıyla

barışık, sükunet, tefekkür, barış

mesajları veren yapılarda

oturuyor insanlar.

Çölün ortasında kurulu bulunan

bu kadim kentte sokaklar, iklimin

hararetinden dolayı dar ve

yapılar keskin hatlardan uzaktır.

Her sokakta, yaşlıların oturup

yorgunluklarını attığı, güç

topladığı birkaç Nefes Taşı

bulunuyor. Şehirle özdeşleşmiş

güvercinler için Kuş Takaları

koyuyor mimarlar evin projesini

tasarlarken.

Bu kentte sabah ezanıyla

başlıyor müzikle ilişkimiz. Kentin

dört bir köşesinden göğe

yükselmiş minarelerden Saba,

Hicaz, Araban, İbrahimi, İsfahan,

Rehavi, Rast… ve bunların

mürekkeplerinden oluşmuş

yirminin üstünde makamla

okunan Ezanlar, Sâlalar günde 5

vakit en önemli şeyi, var oluş

maceramızı hatırlatır bize. Ses

olarak da bunlar var bende.

Urfa ve Harran tarihte

Mezopotamya'nın birkaç ilim

havzasından ikisidir

'Sembolik değer' den kastınızın

ne olduğunu anlamamakla

beraber, ait olduğum kentin

kimliği ve karakteri hakkında

söyleyebileceklerim var.

Urfa ve Harran tarihte

Mezopotamya'nın birkaç ilim

havzasından ikisi olma özelliği

taşımaktadırlar. Doğu

Hıristiyanlığının ilim okullarının

64


yer aldığı zamanlardan İslami

döneme kadar felsefe, hikmet ve

müspet ilimlerin tedris edildiği

okullar ve medreseler ismen ve

ziki kalıntı olarak varlıklarını

günümüze kadar muhafaza

etmişlerdir.

Urfa'nın çok büyük ve geniş bir

ilmi kimliği bulunmaktadır

Urfa ve Harran okullarında

yetişen Hıristiyan, Sabii, Hanif ve

Müslüman âlimlerin; felsefe,

matematik, cebir, hendese, fıkıh,

kelam üzerine yazmış oldukları

kitaplar, yüzyıllarca Batı ve Doğu

medreselerinde/üniversitelerinde

ders kitabı olarak okutulmuştur.

Urfa'yı kimlik sözcüğüyle aynı

cümle içinde kullandığımızda

aklımıza bu geniş ilmi kimlik

gelmektedir.

Bu ilim birikiminin yanına çok

geniş bir şiir, müzik ve edebiyat

külliyatını da eklemek gerekir.

Süryani papaz-vakanüvislerin,

Arap ve Osmanlı

tarihçi/edebiyatçılarının yazdığı

vakayinameler, tarih risaleleri;

Türk, Kürt, Arap, Fars, Süryani

müziklerinin meydana getirdiği

ve varlığını günümüzde de

sürdüren özgün Urfa müziği,

divanları günümüze kadar gelen

şairler… Bir Urfa kimliğinden söz

ediyorsak, bu kimliği meydana

getiren, ilk elde aklımıza gelen

öğelerdir.

Urfa karakterinin 2 başat

kaynağı

Zaman içinde belirginleşmiş bir

Urfa karakterinden de söz etmek

gerekir. Urfa karakterini

anlatırken 2 başat kaynağa

değinmeden geçmemek lazım.

Bu kaynaklardan biri şudur: Urfa,

20. yüzyılın ilk çeyreğine kadar 3

büyük ilahi dine mensup

insanların iç içe, yan yana

yaşadığı, ilahi dinlerin hoşgörü,

sabır, dayanışma ve

yardımlaşmayı vazeden; din, dil,

mezhep farklılıklarını tolere eden

bir hayat standardını reel hayatta

yüzyıllarca yaşatan bir

coğrafyadır.

Urfa karakterini besleyen ikinci

kaynak ise, Türk, Kürt, Arap,

Süryani gibi farklı kültürlerin

folklor, sözlü ve yazılı edebiyat,

mitlerle kahramanlık,

civanmertlik, misarperverlik gibi

özellikleri haiz bir mizacı

kuşaktan kuşağa aktaran

mekanizmadır. Bu mekanizmanın

yeni kuşaklara aktarılmasında

dil, kültür, hatta inanç gibi

etkenler çok da belirleyici ve

caydırıcı değildir. Bir kahramanlık

hikâyesinin, destanının,

türküsünün ve masalının kentte

olan ve konuşulan 3 dilde de

(Kürtçe, Türkçe, Arapça)

versiyonları bulunmaktadır.

28 Şubat darbesinin hem

müsebbiplerinden, hem de

mağdurlarındanım

Ben uzun süredir Ankara'da, yani

Urfa dışında yaşıyorum. Ama

taziyeler, hasta ziyaretleri ve hala

canlı şekilde süren eski

arkadaşlarla özlem gidermek

amacıyla neredeyse ay aşırı

Urfa'ya geliyorum. Urfa'yla

ilişkilerim hala canlıdır. O kadar

canlı ki, dolaşırken, bir daracık

sokakta yapılmış küçük bir detay

değişikliğini bile fark

edebiliyorum.

Post-modern denilen 28 Şubat

darbesinin hem

müsebbiplerinden, hem de

mağdurlarındanım.

Mağduriyetim, bir dönem (4 yıl

gibi bir süre) Avrupa ülkelerinde

yaşamış olmam dolayısıyladır.

Gerek Ankara ve İstanbul başta

olmak üzere ülke içinde, gerekse

de Avrupa'da oldukça büyük bir

dost ve kirdaş çevrem var.

Bir başka kente, bir ayrı ülkeye

gitmek hafızamızı, o bizi biz

yapan hasılayı terk ettiğimiz

yerde bırakmak anlamına

gelmiyor. O hasılanın meydana

getirdiği kişiliğimizi de bir valiz

gibi taşıyoruz yanımızda.

Hüzünlerimiz, acılarımız,

sevinçlerimiz, yani valizimizdeki

her şeyimiz bizimle beraber,

gittiğimiz her yere gidiyor.

Nereye gidersem gideyim,

Urfa'yı da yanı başımda

buluyorum

Koku olarak, fotoğraf olarak, ses

olarak Urfa'da yanı başımda

benle yürüyor her yerde. Meryem

anamın emek ve fedakarlık

kokan kokusu, uyanınca

unuttuğum öz annem Adile'nin o

tarif edilmez kokusu, İsotçu

pazarının, Bedestenin ve diğer

çarşıların baharat, kebap kokuları

da valizimde benle beraber

geziyor.

Avrupa metropollerinde

dolaşırken rastladığım bir insanı,

bir bakıyorum Urfa'daki bir

ŞANLIURFA | Duyumsamak (İbrahim Halil ÇELİK)

65


simaya benzetiyorum. Bir

caddeyi, sokağı ya da bir

caddedeki, sokaktaki bir detayı

Urfa'yla karşılaştırırken

buluyorum kendimi. Kulağıma

çalınan müzikleri, bir Urfa

türküsüyle, gazeliyle, hoyratıyla

karşılaştırıp ne kadar yavan

kaldığını düşünüyorum.

Anılardaki Urfa ile bugünkü

Urfa'nın mukayesesi

Hafızamdaki Urfa'nın mahiyeti,

şimdiye kadar verdiğim

cevaplardan ortaya çıkmış

olmalıdır diye düşünüyorum.

Sizin bugünkü Urfa dediğiniz bu

kentin gelmiş olduğu noktayı

ülkenin serencamıyla çok

yakından ilişkili görüyorum.

3 kıtaya yayılmış koca Osmanlı

devleti içinde yaygın deyimle 72

millet yaşıyordu. Çeşitli diller

konuşan, çeşitli etnik kökenden

gelen, çeşitli inançlara mensup

bir devletti sözünü ettiğimiz.

Ancak Aydınlanma felsefesini ete

kemiğe büründüren Fransa

ihtilal-i kebirinin çocuğu Ulus

Devlet, Memalik-i Osmaniye'ye

de bir süre sonra musallat

olunca, o koca imparatorluk

acılar, trajediler, yangınlar yaşaya

yaşaya tarihin sayfaları arasına

gömüldü.

Teklik histerisinin nihai hede

Akabinde kurulan ulus devlet,

farklılıkları kabul etmiyordu.

Farklılıklara karşı alabildiğine

hoşgörüsüz ve zalimdi. “Tek dil,

tek din, tek devlet” şeklinde

formüle edilen teklik histerisinin

hede bir ülke insanına geçmişi

ve geçmişi çağrıştıran, hatırlatan

her şeyi unutturmak, Osmanlının

simgelediği medeniyeti de tarihe

hatırlanmamak üzere gömmekti.

İnsanlar gibi kentlerin de

hafızaları silinmeye mahkum

edilmiş durumda

Bu uygulama bugün de devam

etmektedir. Tıpkı insanlar gibi

kentlerin de hafızaları silinmeye

mahkum edilmiş durumdadır.

Geçmiş medeniyetimizden izler

taşıyan köy, mahalle, sokak

isimleri değiştirilmiş, yerine

kentin hafızasında karşılığı

bulunmayan, çağrışımsız takur

tukur isimler verilmiştir.

Hele sokakların başına gelenler

çok daha acıdır. Çoğu,

medeniyetimizin büyük işaret

edicileri olan sokak isimleri,

İçişleri Bakanlığı ve Belediyelerin

elbirliğiyle basit, sıradan

rakamlarla adlandırılmıştır.

Urfa'da zaman içinde bu hafıza

müdahalesine maruz kalmıştır,

kalmaktadır.

yaptığı sivri çıkışlarla öne çıktı.

Akabinde gelen siyaset yasağı ve

yargılamalar sebebiyle 4 yıl boyunca

yurtdışında yaşadı.

ŞANLIURFA | Duyumsamak (İbrahim Halil ÇELİK)

İbrahim Halil ÇELİK

İslami mütedeyyin kimliğiyle tanının

İbrahim Halil Çelik öğretmenlik

geçmişi olan, aktif gençlik

hareketlerine katılan ve daha

sonraki kariyerine siyasetçi olarak

devam eden bir kültür adamı.

1 Ocak 1947, Şanlıurfa doğumlu.

Şanlıurfa Lisesi (1966), Şanlıurfa

Öğretmen Lisesi (1967), İstanbul

Üniversitesi Edebiyat Fakültesi

Arap-Fars Filolojisi Bölümü (1975)

mezunu.

Maarif hayatı ilkokul öğretmenliği

ile başladı. İstanbul (1968-71) ve

Şanlıurfa'da (1971-72) ilkokul

öğretmenliği, Şanlıurfa'da Millî

Eğitim Müdür Yardımcılığı ve Halk

Eğitimi Başkanlığı (1975-84)

görevlerinde bulundu.

1984 ve 1989'da Refah

Partisi'nden 2 kez Şanlıurfa

Belediye Başkanı seçildi. 1991'de

Belediye Başkanı iken Refah

Partisi'nden Şanlıurfa Milletvekili

seçilerek Meclise girdi. 28 Şubat

sürecinde, vesayet rejimine karşı

Şanlıurfa folkloru ve tarihi ile ilgili

ilmi araştırma ve çalışmaları olan

İbrahim Halil Çelik'in yazıları

Harran, Hilal, Millî Kaynak Tohum

ve Hece dergileri ile yerel

gazetelerde yayımlandı.

Mefkûreci Öğretmenler Derneği

Genel Sekteri, Türkiye Yazarlar

Birliği, Birlik Vakfı (kurucu), Harran

Üniversitesi Kurma Derneği

Başkanı, ŞURKAV (kurucu) üyesidir.

Yayınlanmış Şair Nezihe Hanım /

Hayatı - Eserleri ve Gazelleri (1986)

adlı bir eseri vardır.

66



Harran Sarayı'nın

ŞANLIURFA | Harran Sarayı'nın Zemin katında ne var

68

Zem n katında ne var?

UNESCO Dünya Mirası Geçici Listesi'nde yer alan 9 asırlık Harran Sarayı'nda, toprak

altında kalan salonlar ve katlar bir bir ortaya çıkarılırken, seyyahların kitaplarına konu

olan ve henüz ulaşılamayan zemin katında ne olduğu büyük merak uyandırmış durumda

Kültür ve Turizm Bakanlığının

nansmanı, Şanlıurfa Valiliği,

Şanlıurfa Müze Müdürlüğü

koordinasyonunda Türk Tarih

Kurumu Başkanlığı, Şanlıurfa

Büyükşehir Belediyesi, Harran

Üniversitesi ve Harran Kaymakamlığı

desteğiyle 8 yıldır yürütülen ören yeri

kazıları, yeni keşieri ortaya

çıkarmaya devam ediyor.

Sarayın, Orta Çağ'dan bu yana

Prof. Dr. Mehmet ÖNAL

ayakta kalan ender 3 katlı saray

örneklerinden biri olduğunu aktaran

Harran Üniversitesi Fen Edebiyat

Fakültesi, Arkeoloji Bölümü Öğretim

Üyesi ve Harran Ören Yeri Kazı

Başkanı Prof. Dr. Mehmet Önal,

sarayın birçok gizemi de bünyesinde

barındırdığını söyledi.


Birçok devletin tarihi

kalıntılarına rastlandı

Harran Sarayı'nda Doğu Roma

İmparatorluğu'ndan Emevilere,

Zengi Atabeyliğinden Eyyübilere,

Selçuklu, beylikler ve Osmanlıya

varıncaya kadar tarihi kalıntılara

rastladıklarını anlatan Önal,

kazılarda sarayın ana kapısından

hamamına, savunma

kulelerinden özel odalara kadar

birçok ayrıntıya ulaştıklarını

söyledi.

7 metrelik toprak dolgu

temizlendi

Prof. Dr. Önal, tarihi yapının

bünyesinde çok sayıda oda

barındırdığını ve bunları açığa

çıkarmak için çalışmaların

sürdüğünü dile getirerek,

“Sarayın ikinci katının

salonundaki kazı çalışmalarımız

devam ediyor. Bu salonun içinde

tamamen yaklaşık 7 metre

toprak dolgu vardı. 1272'de

Moğollar Harran'ı yakıp yıkıyor,

ondan sonra Memlükler

döneminde ve daha sonra da

Osmanlı döneminde mevsimsel

veya 3-5 yılda bir buraya aileler

gelip yerleşiyor. Tandırlar yapıyor,

mesken amaçlı kullanıyor ve her

yerleşmede de sonraki

yerleşimcilerin yaptığı basit

duvarları, devşirme taşlarla,

çamur harçlarla yaptıkları

duvarları da görüyoruz. Her

yerleşen yaklaşık 30-40 santim

bu taban toprağını yükseltiyor ve

ŞANLIURFA | Harran Sarayı'nın Zemin katında ne var

69


ŞANLIURFA | Harran Sarayı'nın Zemin katında ne var

06 70

yaklaşık 800 yüz yıl içinde de

gördüğünüz gibi 7-8 metre

yüksekliğe ulaşmış toprak” diyerek

yapılan kazı neticesinde toprak

dolgunun büyük bir kısmının

temizlendiğini aktardı.

Zemin bölümünde Sabilere ait

tapınak veya Sin Mabedi olduğu

söyleniyor

Açığa çıkarılan salonun 4 dikdörtgen

odaya açıldığını gördüklerini ve bu

odaların da toprakla dolu olduğunu

ifade eden Önal, salonun zeminine

ulaştıktan sonra bu odalardaki

toprakları da temizlemek için

çalışmalara başlayacaklarını söyledi.

Prof. Dr. Önal, Haran Sarayı'nda

ulaşamadıkları alanların olduğunu ve

buraların açığa çıkmasıyla o döneme

ait önemli ipuçları bulmayı

beklediklerini belirterek, "Bütün Orta

Çağ seyyahlarının yüzde 90'ı

Sabilerin tapınaklarının bu kalenin

içerisinde olduğunu belirtiyor. Oysa

şu ana kadar, aslan, köpek ve kuş

kabartmaları haricinde sabilerin

tapınağının izlerine ikinci ve üçüncü

katta ulaşamadık. Şu anda kalenin

hiçbir odasına ulaşılamayan zemin

katı var, büyük ihtimalle zemin

katında Sabilerin Tapınağı veya Sin

Tapınağının izlerinin olabileceğini de

düşünmekteyiz” diye görüş bildirdi.

Cihat KOÇ

Harran Kaymakamı

Kaymakam Cihat Koç: Zemin

katının girişini arıyoruz

Harran Kaymakamı Cihat Koç ise

sırlarla dolu Harran'ın geçmişini gün

yüzüne çıkarmayı hedeediklerini ve

bu sayede artacak olan kültürel

zenginlikle ziyaretçi sayılarını

yükseltmeyi planladıklarını söyledi.

Harran Kale Sarayı'nın Anadolu'nun

en büyük yapılarından biri olduğunu

aktaran Koç, “Birçok kaynakta


büyük Sin Tapınağı'nın ve Sabilerin Tapınağı'nın bu sarayın

zemininde olduğundan bahsediliyor. Bu haliyle şu an biz

merkezdeki 2 katın işlevini tam olarak bilmiyoruz çünkü

yaklaşık 7-8 metre toprakla dolu. Alt katın girişini hala

bulamadık, inşallah bu alanda yapacağımız çalışma bize

alt kata nereden girildiğini de gösterecek. Buradaki

çalışmalar bölge tarihine ciddi anlamda ışık tutacağı gibi

bölge turizmini de çok etkileyecek” diye konuştu.

Film ve dizi çekimleri için doğal bir plato haline

dönüşecek

Çalışmaların ilerlemesiyle birlikte tarihi yapının görkemini

daha yoğun hissettirdiğini vurgulayan Kaymakam Cihat

Koç, “Kalenin dışında yine hendekle çevrili bir Kale-

Saray'dan bahsediyoruz. Burada bulduğumuz kitabeler var.

Buraya tekrar tarihi işlevini kazandırıp, hendeği boşaltıp

tekrar suyla doldurmayı ilk kurulduğu yıllardaki kaleye

girilen köprüyü yeniden ayağı kaldırmayı planlıyoruz. İkinci

katı ise bilimin merkezi dediğimiz Harran'ın bir bilim

müzesi haline getirmeyi planlıyoruz. Burası hem turistlerin

yoğun talep gösterdiği bir yer haline gelecek, aynı zamanda

da lm ve dizi çekimleri için doğal bir plato haline

dönüşecek, hedemiz bu” diyerek tarihi alanda hayata

geçirilmesi planlanan devasa projeyle ilgili ipuçları verdi.

ŞANLIURFA | Harran Sarayı'nın Zemin katında ne var

07 71


KÜLTÜR

Madenc l k Tar h ne Işık Tutacak

Uluslararası Taş Kongresi Yürütme Kurulu, doğaltaş işletmeciliğinin en az 6 bin

500 yıl önce başladığı Şanlıurfa'nın Harran ilçesindeki Bazda Mağaralarını

“dünya gündemine taşımak için harekete geçti

amuoyunda Bazda

KMağaraları olarak bilinen

alanın aslında yeraltı

doğaltaş işletmeleri yani maden

olduğunun 2004 yılında Prof. Dr.

Sey Kulaksız ve arkadaşları

tarafından ortaya konulduğunu

belirten Uluslararası Taş

Kongresi Yürütme Kurulu

Başkanı Prof. Dr. Faruk

Çalapkulu, “Bu bulgular yeraltı

işletmeciliği açısından milat

oluşturuyor. Dünya madencilik

tarihi incelendiğinde metal

işlemeciliğin ilk olarak Ortadoğu

coğrafyasında geliştiği bilinen bir

gerçekti. Yapılan çalışmada ise

yeraltı doğaltaş işletmeciliğinin

de ilk defa Şanlıurfa'nın Harran

İlçesinde Bazda'da başladığı

bulgularına ulaşıldı” diyerek söz

konusu bulguların özellikle

Avrupa'da büyük yankı

uyandırdığını dile getirdi.

TEKNOLOJİ TARİHİNİN

BAŞLANGICI OLARAK KABUL

EDİLEBİLİR

Bazda için özel bir oturum

gerçekleştirdiklerini aktaran

Çalapkulu, “Günümüzden en az

6 bin 500 yıl önce Şanlıurfa

Harran ilçesi Bazda' da oda

topuk yöntemi ile yapılan yeraltı

işletmesi ile İtalya Carrara'da

günümüzde faal olan yeraltı

işletmesinin karşılaştırılması

kongre katılımcılarını hayretler

72


içinde bıraktı. Göbeklitepe; taşın çıkartılması, taşınması,

yapıda kullanımı ve üzerindeki işlemeler ve günümüze

aktardığı resimli bilgilerle insanlık tarihinde bir milat

oluşturdu. Bazda'dan numuneler aldık. Bazda yeraltı

işletmesi ile Göbeklitepe ilgisini bulabilirsek, Bazda,

yeraltı doğaltaş işletmeciliğinin tarihini günümüzden

16.000 yıl geriye taşıyacak. Bununla da Homosapiens'in

kültürel ve teknolojik tarihinde dünya kamu oyununa yeni

bir sayfa açılacağı inancını taşıyoruz” diye konuştu.

Cumhuriyetin 100. yılında 7. Taş Kongresini Marbel İzmir

Fuarı ile eş zamanlı olarak gerçekleştireceklerini aktaran

Çalapkulu, yapacakları çalışmaların sonucunu burada

paylaşmayı hedeediklerini aktardı.

Bazda Mağaraları

Harran, Han el-Ba'rür, Şuayb Antik kenti, Soğmatar turizm

yolunun 15. ve 16. km'lerinde yolun solundaki ve

sağındaki dağlarda tarihi taş ocakları bulunmaktadır.

Bunlardan 16. km'de yolun sağındaki köy içersinde

"Bazda", "Albazdu", "Elbazde" ya da "Bozdağ Mağaraları"

adıyla anılan iki taş ocağı görülmeye değer özellikler

taşımaktadır. Çevredeki Harran, Şuayp Şehri ve Han el-

Ba'rur yapıları için yüzlerce yıl taş alınması neticesinde her

iki mağarada çok sayıda meydan, tünel ve galeriler

meydana gelmiştir. Bunlardan özellikle büyük olanı yer yer

iki katlı bir şekilde oyulmuş ve yükseklikleri 10–15

metreye varan ayaklar bırakılarak ortada meydanlar

oluşturulmuştur. Ayrıca uzun galeri ve tünellerle dağın

çeşitli yönlerine doğru çıkışlar sağlanmıştır.

Çok geniş bir alana yayılan dağın dış cephelerinde taş

kesilmesi nedeniyle büyük oyuklar meydana gelmiştir.

Anadolu'nun belki de en büyük ve en gizemli, gezilmeye

değer bu tarihi taş ocağının belli bölümlerinin 13. yüzyılda

"Abdurrahman el-Hakkâri", "Muhammet İbn-i Bakır",

"Muhammed el-'Uzzar" gibi şahıslar tarafından işletildiği

kayalara yazılmış Arapça kitabelerden anlaşılmaktadır.

73


KÜLTÜR

ŞANLIURFA | Karahantepe'ye Karşılama Merkezi ve Kazı Evi Yapılacak

74

Karahantepe'ye

Karşılama Merkez ve Kazı Ev Yapılacak

Şanlıurfa'da, Neolitik Çağ'a ait emsalsiz kültür hazinelerinin

bulunduğu Karahantepe'ye karşılama merkezi ve kazı evi yapılacak

Mehmet AÇIKGÖZ

GAP Bölge İdaresi Başkan Vekili

AP Bölge Kalkınma İdaresi

G(BKİ) Başkan Vekili Mehmet

Açıkgöz, bölgenin zengin

kültürel mirasını turizme

kazandırmak amacıyla başlattıkları

GAP Bölgesi Turizm Odaklı Tanıtım

ve Markalaşma Projesi kapsamında

turizme yönelik yatırımlara değindi.

Güneydoğu Anadolu Bölgesi'nin

zengin kültürel mirasıyla ön plana

çıkan bir coğra konuma sahip

olduğunu anlatan Açıkgöz, bu

potansiyeli turizm odaklı

değerlendirmek için çaba

gösterdiklerini ifade etti.

Proje kapsamında bölgedeki 9 ile

destek verdik

Köklü tarihi, doğal zenginlikleri ve

inanç turizmi alanındaki

potansiyeliyle bölge illerinin her yıl

binlerce yerli ve yabancı turisti

ağırladığına dikkat çeken Açıkgöz,

“GAP Bölgesi Turizm Odaklı

Tanıtım ve Markalaşma Projesi ile

bölgenin sosyal, kültürel ve

ekonomik kalkınmasına ivme

kazandırmayı hedeedik.

Amacımız, bölgenin tarihi mirası,

doğal yapısı, gastronomisi ve

kültürel yapısıyla turizme topyekun

hizmet etmesini sağlamaktır. Proje


kapsamında 9 ilimizi tek bir çatı

altında toplayarak, sürdürülebilir

bir turizm hareketliliği sağlamak

istiyoruz. Bu amaçla

Mezopotamya markasını

oluşturduk” diye konuştu.

Karahantepe tüm dünyanın

dikkatini çekti

Neolitik döneme ait önemli

eserlerin bulunduğu

Karahantepe'nin tüm dünyanın

dikkatini çektiğini vurgulayan

Açıkgöz, 11 bin yıllık olduğu

belirtilen ören yerinin ilerleyen

dönemde daha fazla ilgi

göreceğine inandığını dile getirdi.

Bölgede 3 yıldır devam eden kazı

çalışmalarında önemli eserlerin

gün yüzüne çıkarıldığına işaret

eden Açıkgöz, bu yüzden

Karahantepe'ye destek verme

kararı aldıklarını belirterek,

“Bölgede turizme yönelik ziki

yatırımların desteklenmesi

amacıyla yapılan çalışmalara

destek veriyoruz. Göbeklitepe

bizim en başta destek verdiğimiz

tarihi yapılardan biri. Göbeklitepe

gibi değeri olan, şu an üzerinde

çalışma yapılan Karahantepe için

de çalışmalara başladık.

Karahantepe'ye GAP idaresi

olarak kazı evi ve karşılama

merkezi yapıyoruz. Hem gelen

ziyaretçilerin ihtiyaçlarını giderme

hem de alanla ilgili

bilgilendirmelerin yapılacağı

modern bir mekanın oluşumuna

destek vereceğiz” ifadelerini

kullandı.

Saha çalışmaları tamamlandı

Karahantepe Ören Yeri Kazı

Başkanı Prof. Dr. Necmi Karul ise

karşılama merkezinin bölgenin

tarihi ve coğra özellikleri dikkate

alınarak yapılacağını aktararak,

“Çevre dostu bir karşılama

merkezi ve kazı evi yapılacak.

Peyzaj ve alan düzenlemeleri de

bu şekilde yapılacak. Şu an

sahadaki etüt çalışmaları

tamamlandı. İnsanlık tarihinin

gözler önüne konulabileceği sergi

alanları da bu merkezde olacak.

Çok özel ve güzel, yeni yapılarla

Karahantepe en kısa sürede

ziyaretçilerini ağırlamaya devam

edecek. Çalışmaların 2 yıla kadar

tamamlanması öngörülüyor.

Karahantepe şimdiden ziyaretçi

ilgisi ve potansiyeliyle Türkiye'de

en çok dikkati çeken kazı

alanlarının başında geliyor”

diyerek tarihi yapının

potansiyelini anlattı.

ŞANLIURFA | İlk yerleşiklerin görsel hafızası “Sayburç Kabartmaları”

Prof. Dr. Necmi KARUL

Karahantepe Kazı Başkanı

75


KÜLTÜR

Hasankeyf

Fotoğrafçıların ve Gözlemc ler n

Yen adres oldu

Batman'ın tarihi Hasankeyf ilçesinde düzenlenen "Hasankeyf Gökyüzü Gözlem

ve Fotoğraama" etkinliğine farklı illerden çok sayıda fotoğrafçı katıldı

BATMAN | Hasankeyf, fotoğrafçıların ve gözlemcilerin yeni adresi oldu

atman Valiliği, Hasankeyf

BKaymakamlığı ile İl Kültür

ve Turizm Müdürlüğü

tarafından Hasankeyf'in tanıtımı

amacıyla ilk kez düzenlenen

etkinliğe katılan fotoğrafçılar,

tarihi ilçenin kültürel miraslarını

fotoğraadı.

Hasankeyf Müzesi ziyareti ile

başlayan etkinlik, tarihi

Hasankeyf yerleşkesinde devam

etti. Burada gün batımı fotoğrafı

çeken fotoğrafçılar daha sonra

yakılan kamp ateşinin etrafında

halay çekti. Fotoğrafçılar en

güzel gökyüzü fotoğrafını

çekebilmek için birbirleriyle

yarıştı.

İl Kültür ve Turizm Müdürü İhsan

Aslanlı, yaptığı açıklamada

etkinliğe Türkiye'nin farklı

illerinden çok sayıda

fotoğrafçının katılımının mutluluk

verici olduğunu söyledi.

ETKİNLİKLER ULUSLARARASI

BİR BOYUT KAZANABİLİR

Türkiye'nin önde gelen fotoğraf

sanatçılarının da katıldığı

etkinliğin Hasankeyf'in tanıtımına

katkı sunduğunu ifade eden

Aslanlı, “İlerleyen dönemde bir

uluslararası tanıtıma vesile

olabilecek küçük bir örneği

gerçekleştirmiş olduk. Bu yönde

bir adım atmak için de

çalışmalarımız devam ediyor”

dedi.

76


TARİHİ VE DOĞAL

GÜZELLİKLER BAKIMINDAN

OLDUKÇA ZENGİN BİR İLÇE

Türkiye Fotoğrafçılar

Federasyonu Yönetim Kurulu

Üyesi Murat Berk Yürek de

Hasankeyf'in genel yapısını

anlatabilen fotoğraar çektiklerini

aktararak, “Birçok ilden bu

etkinliğe katılan fotoğrafçılar,

dağcılar ve doğaseverler bir

araya geldik. Hakikaten doğal

güzellik olarak çok güzel bir

ortam burası. Bizler de Türkiye

fotoğraf sanatçıları federasyonu

olarak buradaki etkinliği

fotoğraamak, geniş kitlelere

ulaştırmak anlamında Sayın

Valimize, İl Kültür ve Turizm

Müdürümüze, Hasankeyf

Kaymakamımıza destek olmak

için her zaman var olduğumuzu

beyan etmek istiyoruz” diye

konuştu.

HASANKEYF MÜZESİ

ZİYARETÇİLERİ HAYRAN

BIRAKIYOR

Uluslararası Fotoğraf Sanatı

Federasyonu Fotoğraf Akademisi

Medya Koordinatörü Reha Bilir

ise Hasankeyf Müzesi'ne hayran

kaldığını anlatarak “Gerçekten

mükemmel bir müze. Çok keyie

hazırlanmış, çok emek verilmiş.

Gezerken çok zevk aldım. Bugün

gerçekten Hasankeyf'in keyni

yaşıyoruz. Çok mutlu oldum.

Herkese teşekkür ediyorum”

ifadelerini kullandı.

KALE, GÖZLEM YAPMAK

İSTEYENLERİN YENİ ADRESİ

OLDU

Yapılan çevre düzenleme ve

restorasyon çalışmalarının

ardından ziyarete açılan

Hasankeyf Kalesi, gök bilimine

meraklı ziyaretçilerin gözde

mekanları arasına girdi.

Türkiye'nin dört bir yanından

ilçeye gelen amatör gökbilimciler

ve öğrenciler, teleskoplarla

gökyüzünü inceliyor.

Kaynak: AA

BATMAN | Hasankeyf, fotoğrafçıların ve gözlemcilerin yeni adresi oldu

77


KÜLTÜR

Rabat

2022 İslam Dünyası Kültür Başkent

İslam İşbirliği Teşkilatı bünyesinde faaliyet gösteren İslami Eğitim, Bilim ve

Kültür Organizasyonu (ISESCO), Fas'ın Başkenti Rabat'ı “2022 İslam Dünyası

“Kültür Başkenti” ilan etti

Kararın ardından açıklamalarda

bulunan ISESCO Genel Müdürü Salim

bin Muhammed el-Malik, “2022

İslam Dünyası Kültür Başkenti” etkinlikleri

kapsamında ISESCO ile Fas Gençlik, Kültür

ve İletişim Bakanlığı arasında birtakım ortak

faaliyetlerin başlatılacağını söyledi.

KARLA KAPLI ATLAS DAĞLARINDAN

KAVURUCU SAHRA ÇÖLÜNE

Fas, merak uyandıran ve heyecanlandıran

ülkelerden birisi. Avrupa'ya yakınlığıyla

dikkat çeken Fas, çarpıcı Arabesk mimarisi,

pazarları ve mavi renkli şehirleriyle dikkat

çekiyor. Karla kaplı Atlas dağları kavurucu

Sahra Çölü ile birleşerek renkli tepeler

eşliğinde ziyaretçileri kendine hayran

bırakıyor. Tarihi ve doğal güzellikleriyle bir

hayli ilgi çekici bir ülke olan Fas,

ziyaretçilerin daha fazlasını keşfetmek

isteyebileceği bir yer.

BAŞKENT RABAT

Çoğu başkent gibi popüler bir turistik

lokasyon olan Rabat, Yeni Şehir ve Eski

Şehir olmak üzere 2 ayrı ana bölgeye

sahiptir. Yeni Şehir genellikle alışveriş

yapmak için tercih edilir. Daha yoğun ve

daha tarihi bir atmosfer için, Eski Şehir tipik

Fas pazarları ile doludur.

78


MARAKEŞ

Fas'ın en popüler şehridir. Fas'ın giriş kapısı sayılır. Şehrin

tarihi Eski Kent bölgesi, yalnızca duyulara hitap eden

muhteşem bir görsellik sunar. Şehir surları içinde labirenti

andıran pazarlarda alışveriş deneyimi yaşayabilirsiniz.

CHEFCHAOUEN

Rif dağlarındaki bu küçük kasaba, ilginç mavi boyalı

evleriyle ünlüdür. ve bu da ona gerçeküstü bir görünüm ve

his verir. Fas'ın doğal tarafını medeni bir üsle keşfetmek

istiyorsanız, Chefchaouen bunu yapmak için mükemmel bir

yer. Hemen hemen her sokağın sonundan itibaren dağların

manzarasına sahip olacaksınız, ancak bu yeterli değilse,

yakınlarda doğa yürüyüşü yapabilirsiniz.

Yolunuz Fas'a düşerse etrafı surlarla çevrili imparatorluk

şehri Meknes, tarihi binalarla dolu bir ortaçağ şehri

görünümündeki Fes de uğramanız gereken lokasyonlar

olarak öne çıkıyor.

79


DİYARBAKIR | Yedikardeş Burcu Yeni Haliyle Göz Kamaştırıyor

80


DİYARBAKIR | Yedikardeş Burcu Yeni Haliyle Göz Kamaştırıyor

81


DİYARBAKIR | Fiskaya Cam Teras Hizmete Açıldı

82


DİYARBAKIR | Fiskaya Cam Teras Hizmete Açıldı

83


DİYARBAKIR | Doğa ve Tarihe Yürüyüş Bırkleyn Mağaraları

84


DİYARBAKIR | Doğa ve Tarihe Yürüyüş Bırkleyn Mağaraları

85


DİYARBAKIR | Doğa ve Tarihe Yürüyüş Bırkleyn Mağaraları

86


DİYARBAKIR | Diyarbakır’ın İçme Suyu Kapasitesi 2 Kat Arttırıacak

87


DİYARBAKIR | İnanç Destinasyonu Eğil Işıl Işıl Oldu

88


DİYARBAKIR | İnanç Destinasyonu Eğil Işıl Işıl Oldu

89


DİYARBAKIR | Şehirleri Anlamak Ve Anlatmak Üzere Sezai Karakoç Denemesi

90


DİYARBAKIR | Şehirleri Anlamak Ve Anlatmak Üzere Sezai Karakoç Denemesi

91


DİYARBAKIR | Şehirleri Anlamak Ve Anlatmak Üzere Sezai Karakoç Denemesi

92


DİYARBAKIR | Şehirleri Anlamak Ve Anlatmak Üzere Sezai Karakoç Denemesi

93


DİYARBAKIR | Şehirleri Anlamak Ve Anlatmak Üzere Sezai Karakoç Denemesi

94


Zeynel Ab d n Cam ve

Mor Yakup K l ses aydınlatıldı

Mardin'in Nusaybin ilçesinde 7 yıl önce UNESCO Dünya Miras Geçici

Listesi'ne kabul edilen Kültür İnanç Parkı'ndaki tarihi Zeynel Abidin Camii ve

“Mor Yakup Kilisesi gece aydınlatmalarıyla süslendi.

MARDİN| Nusaybin'deki Zeynel Abidin Camisi ve Mor Yakup Kilisesi aydınlatıldı

95


KÜLTÜR

MARDİN| Nusaybin'deki Zeynel Abidin Camisi ve Mor Yakup Kilisesi aydınlatıldı

adim tarihi mekanlarıyla

Kziyaretçileri kendine

hayran bırakan Nusaybin;

artık gündüz olduğu kadar gece

de görsel bir güzelliğe kavuştu.

Kaymakamlık ve Belediyenin

yanı sıra Kültür ve Turizm İl

Müdürlüğünün girişimleriyle

yapılan aydınlatma çalışmaları

ilçedeki eserlerin görsel imajı

zenginleştiriliyor.

Ziyaretçilerin beğenisini kazandı

Zeynel Abidin Camisi imamı

Metin Akan ise tarihi alanın

Nusaybin'in gözde mekanı

olduğunu ifade ederek

restorasyon çalışmalarından

duydukları memnuniyeti dile

getirdi. Akan, “Çalışmaların

ardından bu alan görüldüğü gibi

çok güzel bir görünüme kavuştu.

Burası gelinip, görülmesi gereken

yerlerden biri” diyerek

ziyaretçilerin ve ilçe halkının

ışıklandırmayı memnuniyetle

karşıladığını belirtti.

Işıklandırma çalışması 1 ayda

tamamlandı

Mor Yakup Kilisesi görevlisi

Daniel Çepe, AA muhabirine

yaptığı açıklamada Kilisedeki

restorasyonun 2019'da

tamamlandığını ifade etti.

Restorasyonun ardından

başlayan ışıklandırma

çalışmasının 1 ayda

tamamlandığını belirten Çepe,

“Aydınlatma çok güzel oldu. İki

dini mabet yan yana olduğu için

burası Kültür İnanç Parkı olarak

kabul ediliyor. Hem burası hem

Zeynel Abidin Camisi

ziyaretçilere açık” diye konuştu.

96


1977 den günümüze...

Tecrübey

Yen l kle

buluşturduk

İstanbul Merkez Şube

0.212 276 32 32

/nam sta n

Bursa Merkez Şube

0.224 676 14 14


Şanlıurfa’nın Büyüyen

Güvenlik Firması

REFERANSLARIMIZ

Sırrın Karşıyaka Mah. 590 Sk. A Blok No: 4/AB Hal l ye / ŞANLIURFA

Hooray! Your file is uploaded and ready to be published.

Saved successfully!

Ooh no, something went wrong!