GAPŞehir 6. Sayı
GAP Şehir Dergisi; 6. sayısıyla ve dopdolu içerikleriyle huzurlarınızda olmayı sürdürüyor GAP Şehir Dergisi; 6. sayısıyla ve dopdolu içerikleriyle huzurlarınızda olmayı sürdürüyor
GAP ŞehirKültür • Şehir ve Turizm Dergisiİlk yerleşiklerin görsel hafızasıSayburçKabartmalarıYIL:3SAYI:6GAPGündemGazetes n n Ücrets z ek d r2 0 2 2
- Page 2: Türkmen KonağıButik Otel & Resta
- Page 7 and 8: 7484Karahantapa’ye Kaşılama Mer
- Page 9 and 10: buluşmaların, barışın,kardeşl
- Page 11 and 12: Mehmet KURTOĞLUAraştırmacı Yaza
- Page 13 and 14: şehrin düşünsel ve duygusalkavr
- Page 15 and 16: inanç manzumesi kitabı olarakokum
- Page 17 and 18: Kenti, Melitene'yi (Malatya)Başken
- Page 19 and 20: GAZİANTEP | Zeugma Mozaik Müzesi
- Page 21 and 22: 40 civarında çocuk ve yetişkinis
- Page 23 and 24: KENT VE HAKKent kavramı hep konuş
- Page 25 and 26: TarihiSevenler için
- Page 27 and 28: Amacımız Şanlıurfa'da işsizli
- Page 29 and 30: ŞEHİRSabır EvlerindeAğaçlandı
- Page 31 and 32: 67 projenin sunulduğu yarışmada
- Page 33 and 34: “Başarışa ulaşmanın gururunu
- Page 35 and 36: hizmet binasını yıkarak şehrene
- Page 37 and 38: Merkez - kırsal ayrımıgözetmede
- Page 39 and 40: Modernist bir şair olarak kabuledi
- Page 41 and 42: Sen Beni Sayma“Sizin oralarda bul
- Page 43 and 44: “KİRALAMAK YERİNE KENDİMERKEZL
- Page 45 and 46: 2022 YILININ İLK HEDİYESİOLACAKG
- Page 47 and 48: Resim 7ana kayaya oyulu yapıların
- Page 49 and 50: kavuşturulmuş parmaklar, dahaalta
- Page 51 and 52: olduğunu vurgulayan Baydilli,“B
GAP Şehir
Kültür • Şehir ve Turizm Dergisi
İlk yerleşiklerin görsel hafızası
Sayburç
Kabartmaları
YI
L
:3
SAY
I
:6
GAPGündem
Gazetes n n Ücrets z ek d r
2 0 2 2
Türkmen Konağı
Butik Otel & Restaurant
“Saklı Cennet Halfeti’de
Eşsiz bir Konak”
www.turkmenkonag halfet .com
turkmenkonag halfet @gma l.com
Tlf: 0414 751 51 53
Ş mal ye Mah. Orta Cad. No:21 Halfet / ŞANLIURFA
14
34
Zeugma Mozaik Müzesi
Pandemi öncesindeki ziyaretçi sayılarına kavuştu
Urfalı Bir Şair Mehmet Ragıp Karcı
52
62
Şanlıurfa’nın Çöl Güzeli: Çöl Koşarı
Duyumsamak (İbrahim Halil ÇELİK)
12 Perre Antik Kenti'nde
1600 yıllık dokuma atölyesi bulundu
26 Kızılay Meydanı Proje Yarışmasında
Ödüller Sahiplerini Buldu
16 Hamaç Höyük'te Orta Çağ Dönemine ait
Nektropol Bulundu
18 Bir Kentlinin Hakları
22 Şanlıurfa Ayakkabı Üretiminin Merkezi oluyor
25 Sabır evlerinde Ağaçlandırma Çalışmaları Başlatıldı
30 Tarihi Hanlar Gün Yüzüne Çıkıyor
38 Süleymanşah Gençlik Merkezi’nde Çalışmalar...
40 Yarı Olimpik Yüzme Havuzu Açılış İçin Gün Sayıyor
42 İlk Yerleşiklerin Görsel Hafızası
Sayburç Kabartmaları
GAP Şehir
Kültür • Şehir ve Turizm Dergisi
YIL: 3 SAYI: 6 2022
OCAK - ŞUBAT - MART
İMAJ REKLAM Basın Yayın
Tanıtım Org. San. Tic. Ltd. Şti.
Adına İmtiyaz Sahibi
Veysel POLAT
SORUMLU YAZI İŞLERİ MÜDÜRÜ
Seyfullah POLAT
GENEL KOORDİNATÖR
Ali UÇAN
EDİTÖR
İshak POLAT
Hukuk Danışmanı
Altıparmak-Avcı Avukatlık Ortaklığı
GAP Gündem Gazetes Yerel Sürel Ücrets z Ek
Dergide yayınlanan yazılar sadece yazarların görüşlerini taşır. Yazıların içeriklerinden ve görüşlerinden
yazarları sorumludur.
74
84
Karahantapa’ye Kaşılama Merkezi ve
Kazı Evi Yapılacak
90
95
Şehirleri Anlamak ve Anlatmak Üzerine
Sezai Karakoç Denemesi
Doğa ve Tarihe Yürüyüş
Bırkleyn Mağaraları
Zeynel Abidin Camii ve
Mor Yakup Kilisesi Aydınlatıldı
48 Battani Bilim Merkezi Öğrencilerle Dolup Taşıyor
50 El Emeği Halılar Büyük İlgi Görüyor
54 Göbeklitepe 2021'de Yeni Rekor Kırdı
56 İbrahim Tatlıses Kültür Müzesi Hızla Yükseliyor
68 Harran Sarayı’nın Zemin Katında Ne Var?
72 Bazda Mağaraları Madencilik Tarihine Işık Tutacak
76 Hasankeyf Fotoğrafçıların ve Gözlemcilerin
Yeni Adresi Oldu
78 Rabat 2022 İslam Dünyası Kültür Başkenti
80 Yedikardeş Burcu Yeni Haliyele Göz Kamaştırıyor
82 Fiskaya Camteras Hizmete Açıldı
88 İnanç Destinasyonu EĞİL Çevre Düzenlemesiyle
Işıl Işıl
Yayın Danışma Kurulu
Prof.Dr.Mehmet ÖNAL
Prof.Dr.Hasan AKAN
Doç.Dr.Hüseyin ŞEYHANLIOĞLU
Cuma AĞAÇ
İbrahim E.EMİROĞLU
İshak POLAT
Mehmet KURTOĞLU
M.Ali ABAKAY
Ömer DAĞCI
Selami YILDIZ
Temsilcilerimiz
Adıyaman / Zeynel A. KIYMAZ
Ankara / E.Ali AKAY
Batman / M. Fatih Fatih
Diyarbakır / Üzeyir YILMAZ
Gaziantep / İbrahim Halil AYCAN
İstanbul / Yahya GÜL
Mardin / Nezir GÜNEŞ
Konya / İbrahim ÇİÇEKÇİ
Bursa / Mehmet YILDIZ
İLETİŞİM
GAPGündemi Gazetesi
Yenişehir Mh. Recep Tayyip Erdoğan Bulvarı
Öncedağ Apt. Kat:2 No:9
Haliliye / ŞANLIURFA
Tel: (0.414) 316 96 52
Mail: bilgi@gapgundemi.com
www.gapgundemi.com
TASARIM
/ProtasarimPR
TASARIM www.protasarim.com
Nesih ÇELİK
BASKI
Veysel POLAT
başlarken
ıymetli yazarımız Av.Cüneyt
KAltıparmak'ın “Bir Kentlinin
Hakları” başlıklı yazısından
alıntımız. Şehir yönetiminde
katılımın ve katılımcılığın altını
çizen yazarımız Kent Konseylerinin
önemi ve işlevine dikkat çekiyor.
İyi bir kentte yaşamak, yaşadığı kentin güzel olması,
her şeyden öte "yaşanılabilir bir şehirde" hayat
sürmek, herkesin istediğidir eminim. Bu istek bir
takım hak ve yükümlülükler doğurur. Yani bir kimse
ben iyi şeyler görmek istiyorum, güzel bir hizmet
almak istiyorum demekle tüm beklentisini, kendisi
dışında arayan bir yol seçemez.
Misal, şehrin sorunlarını dile getirirken kendi
çapında çözümler üretmesi beklenir. Bu kimi zaman
hayır işleri yapmak hatta bunu dernekleştirmek
olabilir. Kimi zaman bir proje hazırlayıp idarecilere
sunmak olabilir. Bu kimi zaman katkı şehre dair bir
dergi çıkarmaktır. En basitinden temiz bir şehir için
kirletmemek, yeşil bir kent için ağaç dikmek,
kaldırımlarda yürürken zorlanmamak için
dükkanının önündeki işgale son vermektir. Hiçbir
şehir, kendisine vermeden, size katkı sunmaz.
Şehrin doğası, tabiatın yaklaşımından faklı değildir!
Sağlıklı bir şehrin inşasında gerekli
maddi ve manevi faktörlerin bir
bütün olarak gözetilmesi esas
olmalıdır. İhmal edilecek, gözden
kaçırılacak bir unsur; bir vakit
sonra şehir hayatında zaayete yol
açar. Bu anlamda insanların
içtenlikle bir araya gelip
oluşturdukları ortak akılla şehri
sahiplenmeleri/sahiplenilmeleri, güç
ve amaç birliği sağlayarak aynı
yönde huzur ve şevkle hareket
edebilmeleri mümkün müdür?
Yitik Cennet'i, tüm şiir ve
kitaplarında, bütün hayatında
bunun mümkün olabileceği kir ve
inancını haykırdı Sezai Karakoç. 16
Kasım'da yitirdiğimiz şair, yazar ve
büyük kir adamı Sezai Karakoç'u
rahmetle anıyoruz. Tüm yaşamını
adadığı milletimize bir kez daha
başsağlığı diliyoruz. Üstadın çağrısı
olan “Diriliş”; coğrafyamızdaki tüm
kanlı ve karanlık olaylara inat,
insanlığın umudu ve ideali olmaya
devam edecektir.
Şeytani ayartmalar / ayrıştırmalar,
terör, sürgün, vurgun, talan,
yangınlara inat; rahmani
buluşmaların, barışın,
kardeşliğin, aydınlanmanın, hür,
bir ve beraber olmanın,
coğrafyamızın tekrar ihya ve
inşasının “Diriliş amentüsü”
olacaktır.
Çirkin heykel hayallerinin kana ve
karanlığa boğduğu şehirlerimiz;
Üstad Sezai Karakoç'un
Peygamber Sevdalısı şehri
Diyarbakır olmak üzere Fırat ve
Dicle'nin kardeşliğinde, güç ve
bereketiyle Diriliş Nesli'nin
önderliğinde aydınlanıp ayağa
kalkacaktır inşallah..
Hz.Süleyman (r.a.) başta olmak
üzere şehit sahabeleri bağrında
yaşatan kadim şehir Diyarbakır,
hürriyet ve İslam medeniyeti
bayraktarı kıymetli evladı Sezai
Karakoç'u da layıkıyla yaşatmaya
devam edecektir. Sağlığında tesis
edilen Sezai Karakoç Kültür
Merkezinin Üstadın kir ve
eserlerinin rahmet saçtığı bir okul
olmasını diliyoruz.
Aynı temenniyi Mehmet Ragıp
Karcı için Siverek'ten de
bekliyoruz. Bu sayımızda
yazarımız Doç.Dr.Maksut
Yiğitbaş'ın yazısı dolayısıyla
andığımız kıymetli şairimizin
kendi memleketinde de anılması,
genç nesillere örnekliğinin
devamının sağlanması amacıyla
bir kültür – şiir evinin kurulmasını
dileriz.
Şehir böyle olmalı.. İçinde
yaşayanlar birbirlerinin sesini
duyduğu gibi öncekilerini de
bilmeli. Harran'da kale kazısını
ziyaret etmiştim. Önceleri bir
kale, diyordum. Ancak bu kalede
Nureddin Zengi'nin Selahaddin
Eyyübi'nin birkaç defa bir araya
geldiklerini, Harran'da Hayat bin
Harrani ile aynı dönemde
yaşadıklarını, buluştuklarını
öğrenince bir başka kale ve yer
oldu buralar. Hele bir de Esed bin
Fırat'ın burada doğduğunu
öğrenince..
Horasan'dan gelen bir ailenin
çocuğu Harran'da dünyaya
geliyor. Harrani künyesiyle
anılıyor. Asker babasıyla
Kayravan – Tunus'a gidiyor. İlim
öğrenmek için Medine'ye,
Bağdat'a, Kahire'ye geliyor.
Dönüp memleketine başkadı
oluyor. Başkomutan olup
Sicilya'yı fethe çıkıyor. Sicilya
fatihi olarak şehid oluyor.. Nice
coğrafyalara uzanıyor insanın
gönlü - düşünceleri.
Yaşadığımız yerleri güzellikleriyle
görüp, güzelce yaşamak
dileğiyle..
KÜLTÜR
Evliya Çelebi
VE URFA EFSANELERİ
ŞANLIURFA | Evliya Çelebi ve Urfa Efsaneleri
“
Bir şehrin kadim oluşunu ve kültürel zenginliğini efsanelerine bakarak görebilirsiniz.
”
Zira efsanesi olmayan şehir kadim olamaz. Kadim olmayan şehrin de efsanesi olmaz.
06
Mehmet KURTOĞLU
Araştırmacı Yazar
Bir şehrin ne kadar çok
efsanesi varsa o kadar çok
anlam ve sıfatı vardır. Bu
bağlamda tarihin en eski
şehirlerinden biri olan Urfa
“Efsaneler Şehri” diye tanımlansa
yeridir. Zira “Efsaneler Şehri”
yakıştırması hiç kuşkusuz Urfa'ya
yakışan en yerinde ve güzel
sıfattır. Anadolu coğrafyasında en
çok efsaneye sahip olan Urfa,
Evliya Çelebi'nin de dikkatini
çekmiş olmalı ki,
seyahatnamesinin birçok yerinde
Urfa efsanelerine yer vermiştir.
Seyahatnamesinde yalnızca
Urfa'yı anlattığı bölümlerde değil,
başka şehirleri anlattığı
bölümlerde de (yeri geldiğinde)
Urfa efsanelerine gönderme
yapmıştır.
Efsanelere sığınan şehirler,
bugünden ziyade geçmişte
hakikatten çok hayalde yaşarlar
Urfa'nın böylesine zengin bir
efsane kültürüne sahip olmasının
olumlu ve olumsuz 2 boyutu
vardır. Folklorik olarak
büyüklüğünü gösteren efsaneler,
hakikat olarak da gerçeklikten
uzaklaştığının göstergesidir. Zira
efsanelerin çokluğu şehrin inanç
ve duygusal zenginliği olduğu
gösterdiği gibi, zihinsel boyutuyla
da fakirliğini, gerçeklikten
koptuğunu gösterir. Çünkü
efsanelere sığınan şehirler;
bugünden daha çok geçmişte,
hakikatten çok hayalde yaşarlar.
Ayrıca efsanelere gömüldüğü için
derin bir gaete düşerler. Bu
durumu Ömer Hayyam bir
dörtlüğünde “efsane anlatıp
uykuya daldılar” diye açıklar.
Efsaneler duygu ve inanç
boyutuyla ne kadar güçlü ise aklî
boyutuyla o denli zayıftır. Buna
rağmen bir şehrin efsanesinin
olması, o şehrin çok uzun bir
geçmişi, çok köklü ve derin bir
kültürü ve çok zengin bir inanç
birikimi olduğunu gösterir. Ayrıca
efsanelerin çok olduğu yerde
gizem ve mistisizm oldukça
güçlüdür. Zira efsanelerde tanrılar
konuşur, peygamberler konuşur,
insan ve insanüstü varlıklar cirit
atar. İnsan aklının sınırlarını
zorlayan hikâyeler, olaylar
yaşanır. Yunan, Hind ve
Mezopotamya efsanesi de
böyledir…
Urfa efsanelerinin, Urfa
toprağıyla sınırlı olmadığı görülür
Urfa efsanelerine baktığımızda
kendi topraklarından
kaynaklanan efsaneler olduğu
gibi Yunan'dan, Hind'ten
efsanelerin de anlatıldığını
görürüz. Bir bakarsınız Urfa ile
ilgili bir efsane Atina'da, Roma'da
Venedik'te geçiyor, bir bakarsınız
Hind'te, Çin'de, Nil'de geçiyor.
Özellikle Evliya Çelebi'nin
seyahatnamesinde Urfa
efsanelerinin, Urfa toprağıyla
sınırlı olmadığını görürsünüz.
Özellikle Hz. İbrahim, İsa ile
ilişkili efsanelerin, Urfa ekseninde
başka şehirlerde anlatıldığını
görürsünüz. Bu bağlamda Evliya
Çelebi'nin seyahatnamesi eşsiz
bir kaynaktır. Urfa'nın en güzel
tasvirlerini ve en güzel
efsanelerini hiç kuşkusuz Evliya
Çelebi anlatmıştır. Evliya Çelebi
şehre girdiğinde aslında şehir
büyük bir iç isyan ve yakımdan
yeni çıkmış, her tarafı yanmış ve
harabeye dönmüştür. Bu seyahat
Celali isyanından hemen
sonradır. Ama evliya hiç bunları
görmez, şehrin güzelliğine yönelir.
Devamlı bardağın dolu tarafına
bakar. Şehirlerin güzelliklerini
anlatır. Urfa'yı anlattığı satırlarda
müthiş bir içtenlik ve güzellik
görürsünüz. Hata bazı şehirleri
anlatırken, bir başka şehre
gönderme yapar, bazen benzer
hikâyeler ve efsaneler anlatır.
Benim evliyada gördüğüm en
önemli özellik şehirlere
yakıştırdığı sıfatlardır. Onun kadar
şehirlere sıfat yakıştıran ikinci bir
yazar gelmemiştir.
Her babayiğidin harcı değildir
Deli Fırat'ı ordularıyla geçmek
Evliya, İstanbul'u anlatırken,
Mısır'dan getirilen ve
Sultanahmet meydanına dikilen
dikmelerden bahseder. 1550
yılında Mısır'dan getirilen bu
taşın Tutmosis'in Suriye'deki
seferleri ve Fırat Nehri'ni
geçmesi anısına adandığını
belirtir. Düşünün bir kere, bir
kral veya imparator Fırat'ı geçtiği
için, onun anısına koca bir anıt
dikiliyor. Aynı şeyi antik
dönemlerde komutanlar
yapmıştır. Antik dönemlerde bir
komutanın büyüklüğü Fırat'ı kaç
kez geçtiği ile ölçülürmüş. Çünkü
her babayiğidin harcı değildir deli
Fırat'ı ordularıyla geçmek…
Bilindiği gibi Sultan Alparslan da
ordusuyla Fırat'ı geçen ilk Türk
komutandır. Şahsen ne zaman
Sultan Ahmet meydanına gitsem
ve Mısır'dan getirilen bu dikme
taşı görsem, Fırat ve memleketim
Urfa aklıma geliyor. Şehrimin bir
anısının bu imparatorluk
başkentinde yaşatılması beni
içten bir övgüye sevk ediyor.
Evliya ayrıca bu anıtsal dikili taşı
şehrin sırları içinde değerlendirip,
şehrin geleceğinin habercisi
olduğunu söylüyor. Fırat'ın anısını
yaşatan dikili taş aynı zamanda
İstanbul'un kaderi sayılıyor. Bir
şehirden bir şehre ruh bağı
kurmak, bir şehirden bir şehre sır
ŞANLIURFA | Evliya Çelebi ve Urfa Efsaneleri
07
ŞANLIURFA | Evliya Çelebi ve Urfa Efsaneleri
08
geçen sırrı keşfetmek ancak
Evliya gibi büyük bir seyyaha
yakışır.
Venedik'teki papazların Rehavi
makamıyla ayin yapmaları
Şehrimin adıyla bir müzik
makamıyla anılması ve bu
makamla söylenen türküleri
dinleyen meczupların teskin
olması, zaman zaman yine bu
makamla insanların eğlenmesi
güzel bir şey! Evliya'nın
anlattığına göre daha da güzel
olan şehrimde doğan ve
şehrimden ilhamla “Rehavi” adını
alan bir makamla Venedik'teki
papazların ayin yapmaları,
ilâhiler okumalarıdır. Evliya,
Venedik'te tanık olduğu bir dini
ayini şöyle tasvir etmiştir:
“Kârler ellerinde mumlar
evlerin içine gire çıka, bağıra
çağıra birini ararlar. “Pişkindos,
pişkindos” diye bağırıp
eğlenmeye başlarlar, ardından
çalgılar çalıp şarkılar söylerler.
Ruhban sınıfı ellerinde türlü
türlü kokularla geçerek etrafa
güzel kokular yayar. Kadınlar
alay halinde yaldızlı tahtların
üzerinden geçerler. Direklerdeki
mumlar şehri aydınlatır. Venedik
beyleri atların üzerinde askeri
kıyafetleri ve silahlarıyla
geçerken yanlarında da papazlar
Rehavi makamında İncil
okuyarak geçerler. Mücevherlerle
süslenmiş Hz. İsa ve Meryem
Ana heykellerin temsili geçişinin
ardından hep birlikte manastıra
giderler ve sabaha kadar eğlence
sürer.” Henüz modern edebiyatın,
kurmacanın ne olduğunu
bilinmediği bir dönemde Evliya,
hem gerçek hem de kurmaca
olarak kaleme aldığı
seyahatnamesinde o kadar güzel
şeyler anlatır ki, hayal ile hakikati
ayıramaz, iç içe olduğunu
görürsünüz. Bu yüzden Evliya'nın
seyahatnamesini hem bir
hakikat, hem bir seyahat, hem
de kurmaca bir edebiyat kitabı
olarak okurum. Şehir tarihi
çalıştığım için benim eşsiz
kaynağım olduğunu
söyleyebilirim. Hangi şehri
anlatacaksanız anlatın, mutlaka
ama mutlaka Evliya'nın
seyahatnamesine bakmadan
anlatmayın.
Hz. İsa'nın bir kral olarak Urfa'ya
geldiği efsanesini Evliya'dan
başka hiç kimse anlatmamıştır
Tanpınar, “ben evliyaya inanmak
için okurum” der. Evliya,
Venedik'te bir ayini anlatırken,
Rehavi makamına yer verdiği gibi
Urfa'yı anlatırken de aynı şeyleri
söyler. Hristiyanlığın tarihi
kaynaklarına göre; Kral Kara
Abgar döneminde Urfa, Hz.
İsa'ya topluca iman etmiş ve
tarihte Hıristiyanlığı kabul eden
ilk krallık olmuştur. Bununla ilgili
birçok efsane anlatılır ama Hz.
İsa'nın bir kral olarak Urfa'ya
geldiği efsanesini Evliya'dan
başka hiç kimse anlatmamıştır.
Evliya'nın anlatımına göre Hz. İsa
kayser/hükümdar olduğu devirde
Urfa'ya gelip adıyla anılan Mesih
Kilisesi'nde ibadet etmiştir. Yine
Evliya, Urfa'da bulunduğu sırada
bu kilise halen mamur ve ayakta
imiş. Ayrıca bu kilisede havariler
İncil'i tıpkı Venedik'te olduğu gibi
Rehavi makamında yanık sesle
okuyorlarmış. Evliya İncil'in
havariler tarafından yanık bir
sesle okunmasından dolayı
“Rehavi” adını aldığını söyler.
Evliya'nın anlattığı bu efsane Urfa
için övgüye değer güzel haslettir.
Zira Evliya bu efsanesiyle hem
havarileri ve İsa'yı Urfa'ya
getirmiş, hem Urfa ile Venedik
arasında ruh bağı kurmuştur. Asıl
önemlisi de müzikle yatıp
müzikle kalkan, adeta türkü
söyleyen bu şehri, musiki ve
makamla özdeşleştirerek, sesinin
yanık ve güzel olduğunu
belirterek hakkını teslim etmiştir.
İbrahim Peygamber ile ilgili
efsaneler
Urfa, İbrahim Peygamber ile
özdeşleşmiş bir şehirdir. Evliya
Urfa'yı anlatırken İbrahim
Peygamber'i es geçmesi mümkün
mü? Hz. İbrahim ile bir çok anlatı
ve efsane vardır ama bugün
bizim bilmediğimiz ya da
halkımızın muhayyilesinden
silindiğine inandığımız bazı
efsaneleri Evliya anlatarak
hafızamızı tazeler. Evliya'nın
garip olaylar diye yer verdiği bir
efsane yine Urfa ile ilişkilidir:
“Evliya, sularla ilgili sadece bir
anlatısında farklı bir tutum
izleyerek bir efsaneye yer verir.
Seyahatnamenin üçüncü cildinde
“Garâ'ibât-ı diğer” başlığı altında
Urfa yakınında Temaşalık
adındaki dereyle ilgili bir “taş
kesilme” efsanesi anlatır.
Efsaneye göre melun Nemrut,
Hz. İbrahim'i ateşe attığında
yüzlerce adam dağlardan onun
için odun taşır. Hz. İbrahim
bunlara beddua edince sözü
edilen derede atları, develeri ve
katırlarıyla “Allah'ın emriyle” kara
taş olurlar. Evliya Çelebi,
katırların bu bedduadan ötürü
hala doğuramadıklarını
söyleyerek efsanenin kendi
dönemine yansıyan izine işaret
eder. İlginç olan Urfa'da anlatılan
bir efsanede de; Nemrut, İbrahim
Peygamber'i yakmak için yük
hayvanları kullanılır. Ancak hiçbir
at, eşek, deve vs. yük
hayvanlarının hiç biri odun
taşımak istemez. Bir tek katır
odun taşır ve bunun üzerine
İbrahim peygamberin bedduasını
alır ve bu yüzden doğuramaz,
zürriyetleri kesilir.
Hz. İbrahim, efsanelerde
Peygamber yerine halk
kahramanı, aşiret reisi gibi tasvir
edilir
Evliya, seyahatnamesinde acayip
ve garip olayları anlatırken,
Urfa'dan birçok örnek verir.
Bunun iki nedeni vardır; birincisi
Urfa'nın toplumsal hayatı,
zihinsel ve ruhsal dünyası efsane
yaratmaya, efsanede yaşamaya
müsaittir. Hiçbir şehirde
olmayacak kadar çok efsaneye
sahiptir. Yazılı ve sözlü yüzlerce
efsane anlatılmaktadır. Hatta
şehir, kutsal hakikatlerini dahi
sözlü kültürde anlatmaya
başlayınca efsaneye boğar; tarihi
gerçek kahramanları
efsaneleştirerek kendi ruh ve
düşünce duygusuna uygun hale
getirir.
Örneğin şehirle özdeşleşen,
şehrin düşünsel ve duygusal
kavramlarının içini dolduran Hz.
İbrahim, bir Peygamberden daha
çok, bir aşiret reisi, ilahi mesajı
yayan bir Peygamberden daha
çok düşmanı Nemrut'un kızına
âşık olmuş bir halk aşığıdır.
Hakikat Peygamberinden daha
çok bir halk hikayesi kahramanı
gibidir İbrahim! Urfalı gibi
düşünür, Urfalı gibi konuşur,
Urfalı gibi yaşar. Örneğin çiğköfte
onun Urfalılara armağanıdır.
Sofraya misarsiz oturmaz.
Cömertlikte bir ağa edasındadır.
Diğer Peygamberlerin durumu
da farklı değildir
Nuh'un tufanı anlatılırken, Nuh,
halkına “Pılını-pırtını topla, suyu
saliyam” der. Şehrin feodal
zihniyeti, efsaneye yatkın ruh
hali, Hz. Musa gibi
İsrailoğullarına kimlik kazandıran
bir Peygamberi dahi Mısır'dan
Urfa'ya getirtir. Rivayete göre
Musa bir Kıpti'yi öldürünce kaçıp
Urfa/Harran'daki Hz. Şuayp'e
sığınır. Musa'nın bu sığınma olayı
dahi şehrin aşiret geleneğindeki,
zor zamanlarda “sığınılan
aşiretler” olgusunun bir
yansımasıdır. Halk
muhayyilesinde, hatta biraz daha
ötesinde şehrin dinsel hayatında
İbrahim ile Nemrut'un
karşılaşması dahi, şehrin yiğitlik
ve centilmenlik anlayışıyla
örtüşür.
Efsanelerde karşılıklı
centilmenlikler söz konusudur
Hoca vaazda meşhur İbrahim -
Nemrut mücadelesini anlatırken;
“Melun Nemrut altı ay boyunca
katırlara odun taşıtıp, Urfa kalesi
boyunca yığdı. Sonra odunları
yaktı. İbrahim Peygamberi
kalenin mancınıklarında
sallandırıp ateşe attı. İbrahim
Peygamber'in düştüğü yerde
Balıklıgöl oluştu. Balıklıgöl'ün
içinden üstü başı ıslanmış bir
şekilde çıkıp Nemrut'un üzerine
yürüyen Hz. İbrahim “nasılmış?”
diye sordu. Nemrut önce şaşırdı
sonra hayretler içinde; “Beleey!
Seni Allah'i benden böyük” dedi.
Hz. İbrahim de “Gavat, beleey
diyecağıya iman etseyne” dedi.
Bunun üzerine Nemrut,
İbrahim'in Allah'ına yüz deve
kurban etti!”
Bütün bunlar Urfalının
muhayyilesinden doğmuş, şehre
mal olmuş anlatılardır. Bu
anlatılar hem bir hakikat, hem de
efsanedir. İster efsane ister
hakikat bağlamında olsun burada
her iki tarafın birbirine karşı
centilmenliği söz konusudur.
İbrahim, sağ kurtulduktan sonra
Nemrut'u öldürmüyor, ona
Urfalıların sık sık kullandığı, hem
sevgiyi, hem hakareti içeren diğer
deyişle “yumuşak” bir küfür olan,
“gavat” sözcüğüyle hitap ediyor.
Bu hitap şekli önemlidir. Zira
Urfa'ya özgü içi doldurulmuş
kavramlar vardır. Örneğin
“soytarı”, “keşmer” ve gavat” gibi
sözcükler bu şehrin hitap
sözcükleridir. Kullanıldığı yere
göre anlam kazanır. Nemrut'un,
İbrahim'in Allah'ına yüz kurban
adaması ise ayrı bir centilmenlik
örneğidir. Rakbinin büyüklüğünü
kabil ediyor çünkü…
Şifalı mağaralar, Şifalı sular
Evliya yapıtında 4 mağara
anlatısına “acayip ve garip”
başlığı altında yer verir.
Bunlardan biri Hz. İbrahim ve
Nemrut efsanesine gönderme
yaparken diğerleri seyyahın
gerçekçi gözlem ve bilgilerini
aktarmasına dayanır. Üçüncü
ciltte “Der-beyan-ı imârât (u)
âsâr-ı acâ'ibât (u) garibe-i Ruhâ
“Urfa'nın acayip ve garip
yapılarının anlatılması” başlığı
yer alır. “Urfa'da Damlacık
Dağı'nın eteklerinde ve şehir
içinde binlerce mağara
olduğundan söz edilir. Bunlardan
biri 'Azer oğlu Hazret-i Halil
İbrahim Makamı' olan aydınlık bir
mağaradır.
Hem ziksel hem de ruhsal
sıkıntılara çare olduğu söylenir
Melun Nemrut, Hz. İbrahim'i
ateşe atmadan önce aç ve susuz
buraya hapseder. Allah'ın emriyle
mağaradan saf bir kaynak su
çıkar. Bu su hala akmaya devam
eder ve bu sudan içen koyun eti
yemiş kadar sağlıklı olur. Evliya,
mağaranın kutsallığını içindeki
suyun şifalı olmasıyla
ilişkilendirerek suyun faydalarını
anlatmaya geçer. Bu sudan 40
gün için 40 türlü hastalıktan
kurtulur, 3 sabah içen hileden,
kara sevdadan, korku ve
şiddetten kurtulur. Evhamlı
biriyse cesur olur. Zehir
hastalığına tutulan bile bu sudan
içince kurtulur. Burada suyun
şifalarının sadece ziksel değil,
ruhsal ve manevi sıkıntılara da
çare olduğu görülmektedir.
Bunun nedeni, yine mağaraya ve
suya Hz. İbrahim aracılığıyla
atfedilen kutsiyettir, burası iyi bir
ruhun makamı olduğu için böyle
rahatlatıcı bir etkisi olduğuna
inanılıyor olmalıdır.
Sözlü kültür ve inanç bugün de
varlığını sürdürür
Evliya Çelebi, suyla ilgili
anlatısını tamamladıktan sonra,
'Acâyib-i diğer' başlığı altında
Urfa kayalarında bu kadar çok
mağara olmasının sebebini,
buranın bir zamanlar kârlerin
puthanesi olmasıyla açıklar. O
dönemde her gün bir mağara
ziyaret edildiği için gün başına bir
puthane mağarası olduğunu
söyler. Seyahatnamenin üçüncü
cildinde özellikle Urfa civarını
anlattığı bölümlerde sıklıkla Hz.
İbrahim ile Nemrut efsanesine
gönderme yapmaktadır. Örneğin,
'Acayip ve Garip' başlığı altında
olmadığı için sularla ilgili alt
başlıkta yer verilmeyen, yine bu
ciltte 'Alâmet-i Hikmet-i
Hudâ'/'Tanrı'nın Hikmetinin
İşareti' başlığı altında anlatılan
Balıklıgöl'ün de Halilürrahman
Makamı olduğunu söyler. Bu
gölün anlatımında da efsanenin
bazı bölümlerine gönderme
yapar. Yukarıda sularla ilgili tek
efsane olarak söz edilen,
Urfa'daki 'Temaşalık Deresi'nin
anlatımında yine bu efsanenin bir
parçası olan taş kesilme efsanesi
Hz. İbrahim'in bir mucizesi olarak
yer alır. Evliya, Hz. İbrahim'e dair
bu efsaneyi yeri geldikçe farklı
başlıklar altında ve parça parça,
yani seyahat planına bağlı olarak
ŞANLIURFA | Evliya Çelebi ve Urfa Efsaneleri
09
ŞANLIURFA | Evliya Çelebi ve Urfa Efsaneleri
10
anlatmaktadır. Bu anlatılar,
yörenin sözlü kültüründe
efsaneyle ilgili inancın ne kadar
yaygın olduğunu göstermektedir.
Bugün hem yerel halkın hem de
ziyaretçilerin Balıklıgöl'de
avlanma yasağına uymaları, aksi
halde cezalandırılacaklarına dair
inancın çeşitli menkıbelerle halk
arasında anlatılmaya devam
etmesi, Evliya'nın anlattığı sözlü
kültür inancının hala işlevli
olduğu göstermektedir.”
Paganist, Yezidi, Sabii, Zerdüşt,
Yahudi ve İsevî efsaneleri
Urfa efsaneleri yalnızca Evliya'nın
seyahatnamelerinde anlatılanlarla
sınırlı değildir. Urfa efsanelerini
vakayinameler, seyahatnameler,
tarih kitapları ve sözlü
anlatımlardan derleyen ve
kitaplaştıran biri olarak, daha
birçok efsanenin kayıt altına
alınmadığını, özellikle kırsalda
sözlü kültür içinde kaybolduğunu
söyleyebilirim. 300 küsur
sahifeyi aşan “Urfa Efsaneleri”
kitabını çalışmış biri olarak, bu
şehirle ilgili henüz yazılmış birçok
Paganist, Yezidi, Sabii, Zerdüştî,
Yahudi, İsavî efsanelerinin
olduğunu, özellikle kilise
vakayinamelerine girildiğinde
daha birçok efsaneye
ulaşılabileceğini düşünüyorum.
Kan ağlayan ağaçlar
Evliya'nın anlattığı bir başka
efsane de ağaçlarla ilgilidir.
“Evliya Çelebi'nin “acayip ve
garip” başlığı altında hikâyelerine
yer verdiği diğer anlatı da doğa
unsuru ağaçlardır. Ağaçlarla ilgili
anlatılarda, ziksel özellikler, şifa
özellikleri ve keramet hikâyeleri
öne çıkmaktadır. Örneğin
Urfa'daki “kanayan ağaç”,
Osmanlı'nın önemli olaylarında
birtakım gizemli işaretler
vermektedir. Evliya'nın üçüncü
ciltte “Hikmet-i ibret-nüma-yı
garib”/”Garip ibret verici hikmet”
başlığı altında anlattığı bu
keramet hikâyesine göre, 7
iklimde 2 padişah savaştığında,
ağacın mağlup olan tarafa gelen
yüzü oyulur ve kanlı su akar.
Ağaçtan kan aktığına dair
inanışın, günümüzde Anadolu'da
kimi yerlerde hala varlığını
sürdürdüğünü görmekteyiz.
Ramazan Işık, “Türklerde Ağaçla
İlgili inanışlar ve Bunlara Bağlı
Kültler” başlıklı çalışmasında,
Sivas Divriği Odur köyünde “Merg
Ağacı” adı verilen ve kutsal kabul
edilen bir ağaca bölge halkının
hürmet gösterdiğini ve bu
sebeple dallarını kırmadığını
belirtir. Nitekim inanıldığına göre,
bir adam balta vurmuş, ağaçtan
kan akmıştır.
Ağaç dalının kopması padişah
ölümüyle yorumlanır
Evliya'nın anlatısında Urfa'daki
ağaca dair bir diğer inanış da
dallarıyla ilgilidir. Bir keresinde
bu ağacın Rum tarafından bir dalı
kopar, halk Rum'da bir padişahın
öleceğini söyler. Bu da Sultan
Osman Han'ın şehit edileceğinin
işareti olmuştur. Yine Murad
Han'ın Bağdat Seferi'nden sonra
bir büyük dal daha kırılır ki bu da
onun vefatının işareti olmuştur.
Bu noktada Evliya Çelebi, bu
ağaç ile Mısır'daki Cuşi Dağı'na
dair inanç arasında ilişki kurar,
orada da bir padişah ölse bir
kayanın koptuğuna inanıldığından
söz eder.”
Anadolu'nun birçok yerinde
kutsal ağaç kültü mevcuttur
Evliya'nın seyahatnamesinde bu
ve bunlara buna benzer Urfa ile
ilgili birçok efsane anlatılır. Bu
efsanelerin çoğu Hz. İbrahim
başta olmak üzere
peygamberlerle ilgilidir. Ayrıca
ağaç ve su efsaneleri yanında
müzik ile ilgili efsanelere de yer
vermiştir. Örneğin Lir'i icat eden
ve sesinin güzelliğiyle meşhur
Hz. Davut efsanesinin, yine İncil'i
Rehavi makamında okuyan
havariler efsanesinin Urfa ile
ilişkili olarak anlatılması
anlamlıdır. Ağaç efsanesine
gelince bilindiği gibi Anadolu'nun
birçok yerinde kutsal ağaç kültü
mevcuttur. Halk arasında bu
ağaçların “ziyaret” yahut “yatır”
olduğuna inanılır. Bez bağlanılır,
dilek tutulur, kurban kesilir. Hatta
genellikle bir tepede veya dağ
başında dikili olan ağaçlarla ilgili
olağanüstü hikâyeler, efsaneler
anlatılır. Özellikle çorak
coğrafyalarda kolay kolay ağaç
yetişmediği için kutsallık
atfedilen birçok ağaç vardır.
“Çorak bir coğrafyada ağaç
kutsanmayacak ta ne olacak”
Osmanlı döneminde Urfa'dan
geçen bir İstanbullu yazar, bu
çorak coğrafyada tek tük ağaç
gördüğünü ve bunların da kutsal
olduğunu kaleme alır. Ardından
çorak bir coğrafyada ağaç
kutsanmayacak ta ne olacak diye
kendi kendine sorar. Urfa
efsanelerinde “Hz. İbrahim ve
İğde Ağacı Efsanesi” buna
örnektir. Yine geçmişi 13 bin yıl
geriye giden Göbeklitepe
Tapınağının bulunduğu yerde
kutsal bir ağacın olduğuna
inanılması ve bu ağacın
gölgesinde kurbanlar kesilmesi
üzerinde düşünülmeye değer bir
konudur. Bütün bunlar Urfa'nın
kültürel ve folklorik zenginliği
olduğu kadar duygusal ve
düşünsel boyutunun nerede
durduğunu gösterir.
Bu bağlamda Evliya Çelebi'nin
seyahatnamesini sıradan bir
seyahatname kitabı olarak değil,
verilen bilgiler ışığında bir şehir
kültürü, anlatılan efsanelerle bir
kurmaca edebiyat kitabı ve
anlatılan halk kültürü ile bir
inanç manzumesi kitabı olarak
okumak gerekir. Ancak o zaman
Evliya'nın büyüklüğünü ve
seyahatnamesinin zenginliğini ve
derinliğini görebiliriz.
ŞANLIURFA | Evliya Çelebi ve Urfa Efsaneleri
11
KÜLTÜR
Perre Antik Kenti'nde
1600 yıllık dokuma atölyesi bulundu
“Kommagene Krallığı'nın 5 büyük kentinden biri olan Adıyaman'daki
Perre Antik Kenti'nde devam eden kazılarda, 1600 yıllık dokuma
atölye yapısı ile yünlerin ipe dönüştüğü ağırlık taşları tespit edildi
”
ADIYAMAN | Perre Antik Kenti'nde 1600 yıllık dokuma atölyesi bulundu
Perre Antik Kenti'nde 2001
yılında başlayan ve
aralıklarla süren kazı
çalışmalarında 2021 yılı içinde
tarihi Roma çeşmesi, büyük blokal
taşlar, su kanalları ve çeşitli
mimari yapılar ortaya çıkarıldı.
Devam eden çalışmalarda son
olarak, nekropol alanının yan
tarafında geçmişi 1600 yıl
öncesine dayanan dokuma atölyesi
ile yünlerin ipe dönüştüğü ağırlık
taşları tespit edildi. Müze Müdürü
Mehmet Alkan, basın
mensuplarına yaptığı açıklamada,
kazıların kış aylarında
yavaşladığını söyledi.
GERÇEKLEŞEN DEPREMLERLE
BÜYÜK BİR YIKIM YAŞANMIŞ
3 alanda devam eden çalışmalarda
sona yaklaştıklarını dile getiren
Alkan, “Yaklaşık bin metrekarelik
alanda yaptığımız kazı
çalışmalarında konut mimarisi,
sivil mimariye ait yapılar tespit
ettik. Bu yapılardan yola çıkarak
milattan sonra 6. ile 7. yüzyıllar
arasında gerçekleşen depremlerin
Perre Antik Kenti'ndeki konut
mimarisine de zarar verdiğini
düşünmekteyiz. Bugün yaptığımız
kazı çalışmalarında ise ağırlık
taşlarının bol miktarda yan yana
bulunması, burada dokuma
atölyesinin bulunduğu ve üretilen
dokumaların boyama teknelerinde
boyandığı gibi ciddi bulguları bize
gösterdi. Yine gördüğümüz
sarnıçlar ve ezme tekneleri,
Pompei tipi değirmen taşları da
küçük ölçekli tahıl üretiminin
yapıldığını ortaya koyuyor” diye
konuştu.
Kaynak: AA
Kısaca
“Perre Antik Kenti”
Eski kaynaklarda Me'arath gazze
Pörön, Mezopotamya'da ise Pirin
ve Perin olarak bilinen
Kommagene Krallığı'nın 5 büyük
kentinden biri olan Perre Antik
12
Kenti, Melitene'yi (Malatya)
Başkent Samosata'ya (Samsat)
bağlayan yol güzergâhı üzerinde
olması nedeniyle geçmişte
jeopolitik bir öneme sahipti.
Hierapolis (Kutsal Şehir) olarak
anılan Perre MS. 325 yılında
Nicaea (İznik)'da toplanan İncil
Konsiline Piskopos İoannes Perdos
yönetimindeki Persidas eyaletinin
bir şehri olarak katılır. MS. 433
yılında Samosata'lı (Samsatlı)
Andreasın Alexander'e yazdığı
mektupta Perre'de bulunan bazı
önemli piskoposlardan bahsetmesi
kentin dinsel açıdan da önemli bir
kent olduğunu gösterir.
Bütün bunlar Perre Antik Kenti'nin
Antik Dönemde hem dinsel hem
de jeopolitik öneme sahip bir kent
olduğunu göstermektedir.
Antik Roma kaynaklarında
suyunun güzelliğinden
bahsedilmekte, kervanlar, yolcular
ve ordular tarafından dinlenme yeri
olarak kullanıldığı anlatılmaktadır.
Bahsedilen suyun aktığı Roma
Çeşmesi günümüzde de
kullanılmaktadır.
Perre Antik Kenti, Bizans
Dönemi'nden sonra önemini
yitirmiş ve eski parlak dönemini bir
daha yakalayamamıştır. Antik
kentin asıl yerleşim kısmı üzerinde
bugün Örenli Mahallesi olarak
geçen ancak özünde köy
görünümüne sahip geç dönem
yerleşimi mevcuttur. Burada
bulunan kaya mezarları kayalıklar
içine oyularak yapılmıştır ve harika
görünüme sahiptirler
ADIYAMAN | Perre Antik Kenti'nde 1600 yıllık dokuma atölyesi bulundu
13
KÜLTÜR
GAZİANTEP | Zeugma Mozaik Müzesi pandemi öncesindeki ziyaretçi sayılarına kavuştu
14
Zeugma Mozaik Müzesi
Pandemi öncesindeki ziyaretçi sayılarına kavuştu
Dünyanın en büyük mozaik müzelerinden olan, “Çingene Kızı” eseriyle ünlü
Gaziantep Zeugma Mozaik Müzesi, aylık 60 bin ziyaretçi sayısına ulaşarak
“sektörün yüzünü güldürdü
”
esmi açılışı 9 Eylül
R2011'de yapılan, 25 bini
kapalı olmak üzere 30
bin metrekarelik alana kurulu
Zeugma Mozaik Müzesi, yerli ve
yabancı misarlerin en çok ilgi
gösterdiği mekanların başında
geliyor.
Cumhurbaşkanlığı Kültür ve
Sanat Büyük Ödülüne layık
görülen müzede, Çingene Kızı,
Mars Heykeli, ABD'den getirilen
parçalar, yaklaşık 150
metrekarelik duvar resmi, Roma
dönemine ait çeşmeler ve Fırat
Nehri kenarındaki villalarda
bulunan mozaikler sergileniyor.
Salgın sürecindeki kapanmaların
sona ermesiyle ilginin her geçen
gün arttığı müzedeki ziyaretçi
sayısı, 23 Ekim - 23 Kasım
tarihleri arasında 59 bin 560 kişi
olarak gerçekleşti. Müze
böylelikle, salgın öncesindeki
ayların ziyaretçi sayısına da
ulaşmış oldu.
2022 YILI İÇİNDE REKOR
SAYILAR BEKLİYORUZ
Müzenin ziyaretçilerden yoğun
ilgi gördüğünü aktaran Müze
Müdürü Özgür Çomak,
“Müzemiz 1 Haziran itibariyle
yeniden ziyarete açıldı. Rakamlar
müthiş, bizi çok tatmin ediyor.
Bazen aynı gün içinde 6 bin 500
kişi ağırladığımız zamanlar oldu.
Aylık yaklaşık 60 bin ziyaretçi
sayısına ulaştık. Bu sayının
2022 yılı içinde de artacağını
düşünüyoruz. Pandemi
koşullarının daha da
haemesiyle birlikte Zeugma
Mozaik Müzesi belki yeni
rekorlarla anılacak” diyerek
şehirdeki otellerin tam kapasite
çalıştığını sözlerine ekledi.
GAZİANTEP | Zeugma Mozaik Müzesi pandemi öncesindeki ziyaretçi sayılarına kavuştu
15
KÜLTÜR
Hamaç Höyük'te
Orta Çağ Dönem ne A t
Nekropol Bulundu
Gaziantep'in İslahiye ilçesindeki Hamaç Höyük'te bu yıl başlatılan
arkeolojik kazılarda Orta Çağ dönemine ait nekropol bulundu
GAZİANTEP | Hamaç Höyük'te Orta Çağ Dönemine Ait Nekropol Bulundu
Prof. Dr. Atilla ENGİN
Gaziantep Üniversitesi Arkeoloji
Bölümü Başkanı
Tahtaköprü Barajı kurtarma çalışmaları kapsamında Ağalarobası
Mahallesi'nde, Gaziantep Müze Müdürlüğü başkanlığında, Gaziantep
Üniversitesi Arkeoloji Bölümü Başkanı Prof. Dr. Atilla Engin'in bilimsel
danışmanlığında başlatılan kazı çalışmaları sürüyor.
Kaçak kazılar nedeniyle tahribat büyük
Prof. Dr. Engin, basın mensuplarına yaptığı açıklamada İslahiye'deki Yesemek,
Taşlıgeçit Höyük'ten sonra bu yıl ilk defa Hamaç Höyük'te kazılara başladıklarını
belirtti.
Kazı çalışmalarının; bölgenin kültürel tarihini anlamak adına önemli olduğunu
ifade eden Engin, kaçak kazılar nedeniyle höyükte büyük ölçüde tahribat
bulunduğunu vurguladı.
16
40 civarında çocuk ve yetişkin
iskeleti bulundu
7 kişilik teknik ekip ve 30 işçiyle
çalışmaları sürdürdüklerini aktaran
Engin, “Hamaç Höyük'teki
çalışmalarda basamaklı açmalarla bu
çok katmanlı höyük yerleşmesinin
kültür tabakalarını anlamaya
çalışıyoruz. En üstte Orta Çağ
dönemine ait bir yapı var. Bu yapı bir
depremle yıkılmış. Höyüğün
çalıştığımız alanının bir nekropol,
mezarlık alanı olarak kullanıldığını
anlıyoruz. Orta Çağ'ın geç evresi,
Bizans döneminden. Tabakalar
kaldırıldığında ise yine yangınla son
bulmuş geç Roma tabakasına ulaştık.
Mezarlar, Orta Çağ ve Roma tabakaları
içerisine oturtulmuş, basit toprak ve
taş sanduka mezarlardan oluşmakta
olup içlerinde mezar eşyası ele
geçmedi” diyerek mezarlarda 40
civarında çocuk ve yetişkin iskeletinin
bulunduğunu belirtti.
Kaynak: AA
GAZİANTEP | Hamaç Höyük'te Orta Çağ Dönemine Ait Nekropol Bulundu
17
KÜLTÜR
Bir
Kentlinin
Hakları...
ŞANLIURFA | Bir Kentlinin Hakları
18
Cüneyt ALTIPARMAK
Hukukçu / Araştırmacı Yazar
“
İyi bir kentte yaşamak, yaşadığı kentin güzel
olması, her şeyden öte "yaşanılabilir bir
şehirde" hayat sürmek, herkesin istediğidir
eminim. Bu istek bir takım hak ve
yükümlülükler doğurur. Yani bir kimse ben iyi
şeyler görmek istiyorum, güzel bir hizmet
almak istiyorum demekle tüm beklentisini,
kendisi dışında arayan bir yol seçemez. Misal,
şehrin sorunlarını dile getirirken kendi çapında
çözümler üretmesi beklenir. Bu kimi zaman
hayır işleri yapmak hatta bunu dernekleştirmek
olabilir. Kimi zaman bir proje hazırlayıp
idarecilere sunmak olabilir. Bu kimi zaman
katkı şehre dair bir dergi çıkarmaktır. En
basitinden temiz bir şehir için kirletmemek,
yeşil bir kent için ağaç dikmek, kaldırımlarda
yürürken zorlanmamak için dükkanının
önündeki işgale son vermektir. Hiçbir şehir,
kendisine vermeden, size katkı sunmaz. Şehrin
doğası, tabiatın yaklaşımından faklı değildir!
”
KENT VE HAK
Kent kavramı hep konuşulur. Kenti
bir "mekân" olarak izah edenler,
"toplum" yaklaşımı ile açıklayanlar
vardır. Ancak modern dünyanın
meseleleri hak/hukuk disiplini ile
tahkim etme yaklaşımı, yeni bir
kavramı ortaya çıkarmıştır: Kentli
Hakları. Kentli hakları, bir kentin
neleri içermesi gerektiği
konusunda asgari şartları, diğer bir
ifade ile çağın kentlerinde neler
olması gerektiği konusunda bir
düzey belirlemektedir. Kentli
haklarının temelinde "insan
hakları" kri vardır. İlk başlarda,
yaşama, işkence, kölelik, zorla
çalıştırılma konuları ele alınmış,
sonrasında düşünce özgürlüğü, din
ve vicdan hürriyeti, ayrımcılık
yasağı, özel hayata saygı,
dernekleşme konuları eklenmiştir.
İnsan hakları teorisi, bunu birçok
metinde pratiğe dökmüştür.
Gelişen teori, ikinci kuşakta, sosyal
güvenlik, sendika kurma,
dinlenme, eğitim, kültürel yaşama
katılma, sağlık, beslenme ve konut
hakkı kavramlarını ele almıştır. Bu
serüven, son dönemde kentli
haklarını kuşatan "dayanışma"
hakları bağlamına kadar gelmiştir.
Dayanışma hakları, çevre,
planlama, ortak varlıklardan
istifade etme, barış, katılım gibi
haklarıdır.
KENTLİ HAKLARI NELER?
Bu konuda net bir tanım yapmak
imkânsız. Akademik yazılarda da
net bir tanımının olmadığı
belirtiliyor. Ancak bu tanımlara ve
tartışmalara bakarsak, kentli
haklarının birtakım unsurları
ortaya çıkmaktadır. Bir kentli
aşağıdaki yedi ana unsuru talep
edebilir:
1.İyi planlanmış bir kent,
2.Kentsel çevrenin geliştirilmesi,
3.Dirençli ve sağlıklı barınma
mekanları,
4.Sosyal ve kültürel imkanların
geliştirilmesi,
5.Yerel kalkınmanın tahkim
edilmesi,
6.Yönetim işlerin katılma ve kir
beyan etmek,
7.Dezavantajlı grupların
gözetilmesi.
Bu unsurlardan yola çıkarak,
Mithat Arman Karasu'nun
değerlendirmesini paylaşmak
isteriz:
“Kentli hakları, yerel hizmetlerin
etkinliğinin artırılmasında,
ekonomik, sosyal ve kültürel
olanakların yaratılmasında, yerel
topluluk ve dayanışma
duygusunun geliştirilmesinde ve
yerel yönetimlerde etkin yurttaş
katılımının teşvik edilmesinde
önemli bir yere sahiptir. Kentli
haklarının hayata geçirilmesi,
demokrasinin yerel anlamda
işletilmesi, insan haklarının
yaygınlık kazanıp, uygulanması,
kentsel yönetimlerin verimli hale
getirilmesi, yerel inisiyatin
harekete geçirilmesi için
zorunludur.” (TBB Dergisi, Sayı
78, 2008)
Haklarımızın içeriği
İyi bir planlama, kentin imar
planları ile sınırlı değildir. Elektrik
ağı, internet imkanları, ulaşım
aksları, su şebekesi, kanalizasyonu
başta olmak üzere diğer unsurları
da kapsar. Bir kentlinin bunların
tamamının en iyi şekilde olmasını
talep etmesi mümkündür.
Bilineceği üzere planlama Devletin
bir ödevidir. Bu ödevin merkezi ve
yerel idarelerin tamamının
görevidir. Kentsel çevre de bunun
kapsamındadır. Park alanları,
dinlenme yerleri vb. mekânsal
ihtiyaçlarda da planlamanın özel
bir parçası olarak ele alınmalıdır.
İklim etkilerine karşı korunma ve
çevreye zarar vermeyen üretim
yaklaşımı gibi unsurlar da bunun
bir parçasıdır. Yaşanan deprem,
yangın ve sel felaketleri bize,
barınmanın sadece "konut stoku"
ile değil, niteliği ile gündeme
gelmesi gerektiğini göstermiştir.
Konut artık bir haktır. Bu hakkın
ŞANLIURFA | Bir Kentlinin Hakları
19
ŞANLIURFA | Bir Kentlinin Hakları
20
belirli şartları taşıması gerekir. Bir
kimsenin gelişimi sadece eğitim ve
ekonomi politikaları ile ortaya
çıkmaz. Modern dünya artık bir
kentin kültürel ve sosyal
faaliyetlerinin de olması halinde
yaşanabilir şehir olarak
nitelemektedir. Tiyatro, sinema,
oyun alanları, yardım dernekleri,
maddi olanağı olmayanların
hizmetlere erişimi konuları da artık
bir kentlinin hakkı olarak ele
alınmaktadır. Aslolan bir şehrin
kendine yetebilmesidir. Merkezi
idareden destek almadan da
ayakta durabilecek kentler, kendi
varoluşunu gerçekleştirir ve
sürdürebilir. Bu da kalkınma
denilen gelişim biçiminin tabana
yayılmasını, şehirlerden
başlatılması gerekliliğini ortaya
koyar.
Yerel Kalkınma
İçinde bulunduğumuz modern
dünyanın kent tasavvuru ile tarihi
kodlarımızın “şehir kri” biri biriyle
tam örtüşür diyemeyiz. Meseleyi
kapital sancılar üzerinden okuyan
ve “kriz-fırsat” döngüsünde
seyreden modern dünya kentleri,
pek tabii olarak kendine özgü
ekonomik model öngören ve sosyal
yapı, yaşayış tarzı benimseyen
“eski kodlarımızın şehirleri” ile
örtüşmez. Ancak sorun bu ikisi
arasında kararsız kalınmak olarak
da görülmemelidir. Kriz şehirlerin
şaşkınlıktan dolayı çıkış yolu
bulamamasıdır. Ortaya bir plan
veya yol haritası koyamayışı da
bundandır. Kalkınma dediğimiz
olgu bu iki noktanın ortasında bir
“açan el” olarak durmaktadır. Her
şehrin kendi kararını verebilmesi
için kalkınmacı yaklaşması gerekir.
Bunun da hamasi değil bilimsel ve
somut olası gerekir. Bir kentli
hakkı olarak yerel kalkınma şunları
içerir:
1.Kentin tüm ihtiyaçları için
yeterli alt ve üst yapı donanımına
sahip olmak,
2.Yerel kültürel değerleri
korumak,
3.Yerel ekonominin seviyeyi
geliştirmek,
4.Yerel ürün ve üretimleri, iyi
pazarlara ulaştırmak,
5.Yerli girişimcilerin teşvik etmek
ve dış yatırımların kente katılması
sağlamak,
6. Kent bilgi sistem şehirlerin
kolay kavranmasını sağlamak,
7. Gelirin adil dağıtılmasını temin
etmek,
8. Tüm bunlar için sürdürülebilir
bir reçete sunmak.
Katılım konusu
Kentle ilgili sorunların temelinde
“bizi seçtiniz ve artık yetki bizde”
anlayışı var bence. Ve meselenin
nirengi noktası da seçimde seçime
halk ile muhatap olmayacağınız bir
model geliştirmek daha basit ifade
ile her an sırtınızı halka
yaslayabileceğiniz bir mekanizma
kurmak. Belediye mevzuatında
olan ve tüm sorunları çözebilecek
etkinliğe sahip bir katılım
mekanizmasına dikkat çekmek
isteriz. Bu da tahmin edileceği
üzere kent konseyleridir. Konseyler
bir istişari organdır. Ve şehirdeki,
kamu birimlerinin, sivil toplum
kuruluşlarının temsilcilerinden
oluşan bir yapıdır. Konseylerin
kararları, Belediye Meclislerinde
öncelikle görüşülmek zorundadır.
Bir kimse şehre dair meramını,
kentte çözülmesini istediği bir
konuyu, kent konseylerinin
gündemine getirilmesini isteyebilir.
Kentli haklarının en temel ikinci
paradigması budur. Yönetimde
seçimden seçime belirleyici olmak
yetmez. Tüm süreçlerde kir beyan
edebilmek gerekir. Kentlinin bunu
talep etmek hakkı vardır.
Bir hakkı tesis etmek, geliştirmek
için onu bilmek gerekir. Kentli
hakları yeni gelişen ve merkezi
Avrupa olan bir yaklaşımdır. Bu
ve benzeri metinleri odağa alarak
kalkınma, sürdürülebilirlik ve
katılma mekanizmalarını hayata
geçirince, birçok sorunun kader
olmadığını, kendi
plansızlığımızdan kaynaklandığını
görebiliriz. Kentli, hakkının
peşinden koşan kimsedir. Bunu
yapmak kent karşı
sorumluluğumuzun bir gereğidir.
Tarihi
Sevenler için
ŞEHİR
ŞANLIURFA AYAKKABI ÜRETİMİNİN
MERKEZİ OLUYOR
Türkiye'nin en genç nüfusuna sahip olan şehri Şanlıurfa'da işsizlik ve
istihdam sorununa yönelik çalışmalarını sürdüren Büyükşehir Belediyesi,
Cazibe Merkezlerini Destekleme Programı ile 13 fabrikanın üretime
“başladığı Ayakkabıcılar Sanayi Bölgesine 6 yeni fabrika kazandırıyor
”
ŞANLIURFA |
22
Şanlıurfa Büyükşehir
Belediyesi, Şanlıurfa Valiliği,
Karacadağ Kalkınma Ajansı
ve Haliliye Belediyesi'nin
desteklediği proje ile Büyükşehir
Belediyesi 6 adet Haliliye
Belediyesi ise 2 adet olmak
üzere toplam 8 adet fabrika
kuruluyor.
3 vardiyada 4 bin 500 kişiye
istihdam sağlayacağız
Projeyle ilgili değerlendirmelerde
bulunan Şanlıurfa Büyükşehir
Belediye Başkanı Zeynel Abidin
Beyazgül, “Şanlıurfa'nın en
önemli sıkıntılarının başında
işsizlik geliyor. Bu duruma
çözüm bulmak için belirli
aralıklarla Valimizle Belediye
Başkanlarımızla bir araya
geliyoruz. İşsizlik ve istihdam
konusunda hızlı bir çözüm
gerekiyordu. Hızlı çözüm için de
şöyle bir düşünce gelişti. Biz
sanayicinin alt yapısı olan
fabrikamızı yapalım, sanayici
dışardan gelsin tesisini getirsin
ve burada fabrikasını kursun.
Daha önce faaliyete giren 13
fabrika güzel bir örnek teşkil etti.
Organizeden tahsisimizi aldık.
Valimizin, Karacadağ Kalkınma
Ajansımızın destekleri ile biz
Şanlıurfa Büyükşehir Belediyesi
olarak 6 adet fabrikanın
yapımına başladık. Haliliye
Beledimiz de 2 adet fabrika
yapıyor. Büyükşehir olarak bizim
yapacağımız 6 fabrikada 4 bin
500 kişiye istihdam sağlamayı
hedeiyoruz” diyerek fabrikaların
2 yıl içinde üretime hazır hale
geleceğini belirtti.
Amacımız Şanlıurfa'da işsizliği
sıfıra indirmek
İstihdama yönelik projelerin
süreceği müjdesini veren Başkan
Beyazgül, “Ben buna başlangıç
diyorum, çünkü Şanlıurfa'daki
genç nüfusa göre, işsizlik
oranlarına göre bu yatırımlar
yeterli değil. Amacımız
Şanlıurfa'da işsizliği tamamen
sıfıra indirmek ve bunun için de
yeni yatırımların kazandırılmasını
sağlamak. Bu sürecin
memleketimize
kazandırılmasında emeği geçen
başta Sanayi ve Teknoloji
Bakanımız Mustafa Varank
olmak üzere Kalkınma
Ajanslarımız, Valiliğimiz, İlçe
Belediyelerimiz ve diğer tüm
kurum yetkililerimize teşekkür
ediyorum” diyerek Büyükşehir
Belediyesi olarak bu yolda
çalışmayı sürdüreceklerini
vurguladı.
Pandemi dönemine rağmen
istihdam rakamları yüzleri
güldürdü
Şanlıurfa OSB 2. kısımda 13
fabrika binası ve yan ürünlerin
tedariki için 7 işlik inşa edilmişti.
Fabrikaların tamamı il dışından
gelen 7 rmaya belli istihdam
taahhütleri karşılığında tahsis
edildi. 2019 sonunda üretime
geçen fabrikalarda yeni tip
koronavirüs (Kovid-19) salgınına
rağmen istihdam edilen kişi
sayısı 1700'e ulaştı. Kadın
istihdamı oranı ise yüzde 25
olarak gerçekleşti. Fabrikaların
tam kapasite üretime geçmesiyle
çalışan sayısının 3 bine, kadın
istihdamının da yüzde 40'a
çıkması hedeeniyor.
Yurtdışına ihracat başladı Yeni
rmalar yatırım için sırada
Firmalar kısa sürede ayakkabı
imalatı kapasitesini yıllık 10
milyon çifte yükseltti. Üretimin
yaklaşık 5 milyon çifti doğrudan
ihraç ediliyor. Projenin başarıyla
sonuçlanmasının ardından
ŞANLIURFA |
23
Şanlıurfa'da yeni bir ekosistem
oluşmaya başladı. Sektörün en
büyük taban imalatçılarından
biri, İstanbul'daki üretimini
Şanlıurfa'ya taşıma kararı aldı.
Üretime geçen rmada orta
vadede 1000 yeni istihdam
hedeiyor. Sektörün ihtiyaç
duyduğu ham madde ihtiyacının
Şanlıurfa'da karşılanması için de
bir işletme, 40 Milyon TL'lik suni
deri üretim tesisi yatırımı için
OSB'den yer tahsisi sürecini
başlattı.
779 Milyon Liralık kaynak
Şanlıurfa ve Diyarbakır'ın
ekonomik ve sosyal kalkınması
için çalışan Karacadağ Kalkınma
Ajansı, 2009'dan bu yana 1212
projeye 779 milyon lira kaynak
aktardı. Yararlanıcıların eş
nansmanıyla 1 milyar 97
milyon lirayı ekonomiye
kazandırdı. Bu kaynağın yaklaşık
yarısını Sanayi ve Teknoloji
Bakanlığı tarafından yürütülen
Cazibe Merkezlerini Destekleme
Programı oluşturuyor.
Şanlıurfa, Türkiye'nin en genç
nüfusuna sahip şehri. Yaş
ortalaması 20,1 olan şehirde, 0-
29 yaş aralığında 1 milyon 383
bin çocuk ve genç yaşıyor. En
avantajlı olan 6'ncı bölge
teşviklerinden yararlanan
Şanlıurfa'da genç nüfusun iş
gücüne katılımı büyük önem
taşıyor.
ŞANLIURFA |
24
ŞEHİR
Sabır Evlerinde
Ağaçlandırma çalışması başlatıldı
Mekke, Medine ve Kudüs'ten sonra dünyanın dördüncü kutsal
inanç merkezi olarak kabul edilen Şanlıurfa; Büyükşehir
Belediyesi tarafından Eyyüpnebi Mahallesinde hayata
geçirilen 'Sabır Evleri' ile birlikte inanç turizminde önemli bir rol
oynayacak.
Şanlıurfa'nın Viranşehir ilçesi Eyüpnebi Mahallesi'nde bulunan,
Hazreti Eyyüp Peygamber ile eşi Rahime Hatun ve Elyasa
Peygamber'in kabrinin de bulunduğu bölgede Eyyüp Nebi
Camii Külliyesini ibadete hazır hale getiren Şanlıurfa
Büyükşehir Belediyesi, konaklama ihtiyacını karşılamak
amacıyla inşa ettiği Sabır Evlerini tamamladı.
650 adet çınar ağacı toprakla buluştu
Şanlıurfa Büyükşehir Belediye Başkanı Zeynel
Abidin Beyazgül'ün girişimleriyle TOKİ'den
devralınarak yapımı tamamlanan 'Sabır
Evleri'nde ağaçlandırma çalışması
başlatıldı.
Şanlıurfa Büyükşehir Belediyesi Park ve
Bahçeler Daire Başkanlığı tarafından
mevsim şartlarına uygun olarak 650 adet
çınar ağacı dikimi yapıldı. Çevre
düzenlemesi yapılan 45 bin metrekare
alandaki 86 bağımsız konuttan öncelikle
yaşlı misarler yararlanacak.
45 bin metrekare alan üzerinde cami,
konaklama yerleri, aşevi, kütüphane ve
otopark yer alıyor.
ŞANLIURFA |
25
ŞEHİR
Kızılay Meydanı
PROJE YARIŞMASINDA
Ödüller Sah pler n Buldu
ŞANLIURFA |
Şanlıurfa Büyükşehir Belediyesi tarafından
kısa bir süre önce yıkımı gerçekleştirilerek
betondan arındırılan Kızılay Meydanı için
düzenlenen ödüllü Kentsel Tasarım Fikir Yarışması
sonuçlandı. 67 proje çalışmasının katıldığı
yarışmada Mimar Alp Buğra Nazar,
Yağmur Sarıdede ve Betül Aybüke
Meral'ın hazırladığı proje tasarımı
birincilik ödülünün sahibi oldu.
Kente yeni meydanlar, yeni yeşil
alanlar kazandırmak için
çalışmalarını sürdüren Şanlıurfa
Büyükşehir Belediyesi, kentin
kalbinde bulunan Sarayönü
Mahallesindeki Kızılay Meydanı için
başlattığı ödüllü Kızılay Meydanı ve
Kentsel Tasarım Fikir Yarışmasının
kazananları belli oldu.
26
67 projenin sunulduğu yarışmada 8
görsel proje çalışması ödüle layık
görüldü. Mimar Alp Buğra Nazar,
Yağmur Sarıdede ve Betül Aybüke
Meral'ın hazırladığı görsel tasarım
projesi, Jüri üyeleri tarafından kent
estetiğine en uygun çalışma olarak
birinci seçildi. Şanlıurfalı mimarlar
tarafından hazırlanan proje
tasarımları düzenlenen törenle
kamuoyu ile paylaşıldı.
KENTİN KALBİNDEKİ KANSERLİ
HÜCRE GİDERİLDİ
Mehmet Akif İnan Konferansa
salonunda gerçekleştirilen tanıtım ve
ödül töreninde açıklamalarda
bulunan Şanlıurfa Büyükşehir
Belediye Başkanı Zeynel Abidin
Beyazgül, şehrin siluetini bozan,
tarihi alanların çevresini kaplayan
yapıların yıkılmaya devam edeceğini
vurguladı. Sarayönü diye bilinen,
halk arasında Kızılay Meydanı diye
de adlandırılan alanda yapılacak
proje için yarışma başlattıklarını
aktaran Beyazgül, “Belirlenen proje
ile kentin kalbindeki kanserli hücre
giderilmiş oldu” diye konuştu.
ŞANLIURFA |
27
ŞANLIURFA |
28
MEYDANIN İSMİNİ VATANDAŞ
BELİRLESİN
Yıkım işlemlerinin yanında
Şanlıurfa'nın tarihi dokusuna
yakışan daha güzel projeleri
hayata geçirmeye devam
ettiklerini aktaran Başkan
Beyazgül, “Kızılay Meydanı için
isim konusunu tartışmaya
açıyorum. Halkımızın isim
konusunda ortak bir paydada
buluşması halinde meydanımıza
belirlenen ismi vermeyi
düşünüyoruz” ifadelerine yer
verdi.
YARIŞMAYA KATILANLARI
TEBRİK EDİYORUM
Kızılay Meydanı ve Kentsel
Tasarım Fikir Yarışmasına katılan
tüm yarışmacıları tebrik eden
Başkan Beyazgül, “Her bir
yarışmacı kendi ruhundan,
gönlünden gelen güzellikleri
projesine yansıtmış. Jürimiz de
ince eleyip sık dokuyarak,
Şanlıurfa'nın tarihi dokusunu en
iyi şekilde yansıtacak projeleri
belirlemiştir. Şanlıurfa'mıza
hayırlı ve uğurlu olsun” diye
konuştu.
“URFA URFA'DAN İBARET
DEĞİLDİR”
Şanlıurfa'ya yeni yollar,
meydanlar, yeşil alanlar
kazandırdıklarının altını çizen
Büyükşehir Belediye Başkanı
Zeynel Abidin Beyazgül, bugüne
kadar Şanlıurfa'nın tarihi
dokusunu gün yüzüne çıkaracak
çalışmalar yaptıklarını ve
yapmaya devam edeceklerini
söyledi. Şanlıurfa'nın tanıtımı
noktasında farklı şehirlerde
tanıtım günleri düzenlediklerini
de aktaran Başkan Beyazgül
turizmde Şanlıurfa'nın rakiplerine
fark attığını dile getirdi. Urfa'nın
Urfa'dan ibaret olmadığını da
sözlerine ekleyen Başkan Zeynel
Abidin Beyazgül, Şanlıurfa'nın
her alanda en önde olmak
zorunda olduğunu vurguladı.
Dereceye giren yarışmacılara
ödülleri Şanlıurfa Büyükşehir
Belediye Başkanı Zeynel Abidin
Beyazgül ve katılımcılar
tarafından verildi. Birincilik ipini
göğüsleyen Nazar ve Sarıdede,
Türkiye genelinden birçok
deneyimli ekibin yarışma için
özel projeler hazırladığını
belirterek ödüle layık görülmenin
kendilerini gururlandırdığını ifade
etti.
“Başarışa ulaşmanın gururunu
yaşıyoruz”
Nazar ve Sarıdede, “Şanlıurfa'da,
yapılan orta ve yan kısmında,
tercihe göre üstü açık ya da
kapalı olan birçok avlu mevcut.
Özellikle hanlarda ve evlerde avlu
kültürü çok yaygın. Avlunun,
Şanlıurfa'nın geleneksel mimari
öğesi olduğunu söyleyebiliriz. Biz
de bu durumu göz önünde
bulundurarak tasarımları
oluşturduk. Geleneksel avlu
kültürü ile diğer peyzaj öğelerini
birlikte yorumladık. Mevsimsel
koşulları da dikkate alarak
meydanı dört mevsim
kullanılacak şekilde tasarladık.
Her yaştan, her kesimden kişinin
rahatlıkla zaman geçirmesini
sağlayan tasarımımız, jürinin
beğenisini kazanarak birinciliğe
ulaştı. Böylesine değerli bir ödüle
sahip olmanın gurur ve
mutluluğunu yaşıyoruz” diye
konuştu.
Dereceye giren isimler
Mimar Alp Buğra Nazar, Yağmur
Sarıdede ve Betül Aybüke
Meral'ın hazırladığı proje tasarımı
birincilik ödülü alırken, İkincilik
ödülünü Mimar Hakkı Can
Özkan, Özlem Özdener Özkan,
Yüksek Mimar Fevzi Kurşun,
Mimar Yardımcılar Sırrı Berkay
Kara, Mimarlık Öğrencisi
Hümeyra Karabacak, Şafak
Özaydın ve Şengül Şimşek aldı.
Üçüncülük ödülünü ise Peyzaj
Mimarı Süleyman Can Çinkılıç,
Ferdi İnanlı, mimar Baha Yurttaş
ve Foad Sarsangi ekibinin
hazırladığı proje kazandı.
Mansiyon ödülleri
1. Mansiyon ödülü: Yüksek Şehir
Plancısı ve Mimar Fatma Sezgin,
Mimar Tuğra Odabaşı, Şaziye
Lofcalı, Yusuf Çizmecioğlu, Onur
Berk Doğrultucu, Mimar
öğrencisi Yaren Boğa,
2.Mansiyon ödülü: Mimar Barış
Kaptanoğlu, Peyzaj Mimarı Berna
Ergin Özkan, Berivan Pütün,
Peyzaj Mimarı Yardımcısı Zeynep
Erdoğan, Mimarlık öğrencisi
İlayda Karaca, Burak Kıvanç,
3.Mansiyon ödülü: Mimar Hazal
Güner, Ozan Kağan Altunbaş
4.Mansiyon ödülü: Mimar Serkan
Sipahi, Şehir ve Bölge Plancısı
Doğan Dursun, Şehir ve Bölge
Plancısı Yardımcısı Merve Yavaş,
Peyzaj Mimarı Oğuzhan Dikmen,
İç Mimar Alper Torun, İrem
Toprak, Mimar Çağatay Çomaklı,
Danışmanlar Fatma Zehra Çakıcı
5.Mansiyon ödülü: Mimar
Muharrem Duman, Feyza
Duman, Mimar Yardımcısı
Ayşegül Özer, Mimarlık Öğrencisi
Esra Yerlikaya, Dilemnur Kumtaş,
Batuhan Şinan, Senem Bilaloğlu,
Danışmanlar Filiz Balkanas.
Ödül takdiminin ardından sergi
alanına geçilerek Kızılay Meydanı
ve Kentsel Tasarım Fikir
Yarışmasına gönderilen projelerin
görselleri incelendi.
ŞANLIURFA |
29
ŞEHİR
Tarihi hanlar
Gün yüzüne çıkıyor
ŞANLIURFA |
30
Tarihi hanların ve çarşıların
önünde betondan bir set
Cumhurbaşkanı Kararnamesi
kapsamında Şanlıurfa'da acele
kamulaştırma kararı alınan
Özdiker Kuyumcular Çarşısı'nda
kamulaştırma çalışmalarını
sürdüren Büyükşehir Belediyesi,
yıkım işlemini bir an önce hayata
geçirmeyi hedeiyor
Büyükşehir kamulaştırmalara
başladı
Tarihi Hanlar Bölgesinde yer alan
Arasa Hamamı, Tarihi Gümrük
Hanı ile bölgede bulunan tarihi
çarşıları betondan bir set gibi
perdeleyen Özdiker Kuyumcular
Çarşısının kaldırılması için
çıkarılan acele kamulaştırma
yetkisi Büyükşehir Belediyesine
verildi.
122 işyeri kamulaştırılarak
yıkılacak
Şehir merkezindeki sıkışıklığı
gidermek ve tarihi hanlar
bölgesine nefes aldırmak için
birçok noktada kamulaştırma
projesi başlatan Şanlıurfa
Büyükşehir Belediye Başkanı
Zeynel Abidin Beyazgül, Özdiker
Çarşısındaki son durumla ilgili
bilgi verdi. Kızılay Meydanı ile
Büyükşehir Belediyesi eski
hizmet binasını yıkarak şehre
nefes aldırdıklarını hatırlatan
Beyazgül, “Cumhurbaşkanımız
Recep Tayyip Erdoğan tarafından
imzalanan kararname
doğrultusunda Özdiker
Kuyumcular Çarşısında toplamda
122 işyeri kamulaştırılarak
yıkılacak” diyerek kamulaştırma
işleminin devam ettiğini aktardı.
Beyazgül: Esnafımızla anlaşarak
ilerlemek istiyoruz
Tarihi alanların önünde set olan
betonarme çarşıda, şimdiye
kadar 25 dükkânın
kamulaştırıldığını aktaran
Beyazgül, “Halkımızın Özdiker
Çarşısı ile ilgili talep ve istekleri
var. Kamulaştırma talimatını
verdik. Şuan da 25
kamulaştırma var ve devam
ediyor. Özdiker konusunu
halkımızın istediği şekilde
oradaki esnaarımızla da
anlaşarak bitireceğiz. Tarihi
bölgenin siluetini bozan ve
hanlarımızın, çarşılarımızın
önünü kapatan beton yapıyı
yıkarak yerine yeşil bir alan
düşünüyoruz. Halkımız ne isterse
o yönde bir proje geliştirip
uygulayacağız. Biz halkımıza
hizmet etmeye devam edeceğiz.
Kültür ve turizm şehri olan
Şanlıurfa'nın şahlanışının devam
etmesi için elimizden gelen
bütün çabayı sarf edeceğiz”
diyerek yaşanan son gelişmelerle
ilgili bilgi verdi.
Bölge esnafı ve vatandaşlardan
yıkım kararına destek
Balıklıgöl platosunda yer alan
tarihi han ve çarşıların gün
yüzüne çıkarılması amacıyla
Özdiker Kuyumcular Çarşısı için
verilen yıkım kararı, bölge esnafı
ve vatandaşlardan tarafından
sevinçle karşılandı.
Turizm potansiyeli yüksek olan
tarihi hanlar bölgesinin cazibe
merkezi haline getirilmesi için
Özdiker Kuyumcular Çarşısının
yıkılmasının yerinde bir karar
olduğunu belirten esnaf, yıkım
çalışmasının bir an önce
başlamasını bekliyor. Özdiker
Kuyumcular Çarşısının
yıkılmasıyla birlikte Tarihi
hanların gün yüzüne çıkacağını
belirten vatandaşlar ve bölge
esnafı, yapılacak düzenlemeler
sonrasında bölgenin ferahlayarak
kent turizminin daha da
canlanacağına dikkat çekti.
ŞANLIURFA |
31
H lvanlı Gençler
Kütüphaneler ne Kavuştu
Türkiye'nin en genç nüfusuna sahip ili Şanlıurfa'da, gençlere yönelik
projelerine devam eden Büyükşehir Belediyesi, Hilvan İlçesinde
“yapımını tamamladığı İlçe Kütüphanesi açılışı için gün sayıyor
”
Başkan Zeynel Abidin
Beyazgül'ün talimatıyla
ilçelerdeki gençlere
çalışma imkânı sunacak
kütüphanelerin yapılması için
çalışmalara başlayan Büyükşehir
Belediyesi Hilvan İlçe
Kütüphanesi projesini
tamamlandı.
Gençler salonları doldurmaya
başladı
Üniversiteye hazırlanan, kitap
okumak için sessiz, ferah bir
ortam arayan gençlerin
ihtiyaçlarına her açıdan destek
sunacak Hilvan Kütüphanesinde
tüm detaylar titizlikle
tasarlanarak hayata geçirildi.
Resmi açılış için gün sayan
kütüphaneden faydalanmak
isteyen gençler şimdiden
salonları doldurmaya başladı.
Beyazgül: Bu memleketin
evlatları her şeyin en iyisini hak
ediyor
ŞANLIURFA |
32
Merkez – kırsal ayrımı
gözetmeden 13 ilçenin
tamamında eğitime yönelik
yatırım hizmetleri olduğunu
vurgulayan Şanlıurfa Büyükşehir
Belediye Başkanı Zeynel Abidin
Beyazgül, “Şanlıurfa, 20,4'lük
yaş ortalamasıyla Türkiye'nin en
genç nüfusuna sahip ili. İnşallah
bu yatırımlar tamamlandığında
Şanlıurfamız, gençlerimizin daha
kaliteli zaman geçirebilecekleri,
kendilerini daha donanımlı
yetiştirebilecekleri bir altyapıya
kavuşmuş olacak. Bu memleketin
evlatları her şeyin en iyisini hak
ediyor. Bu uğurda tüm
imkanlarımızı seferber ediyoruz”
diye konuştu.
yapılması bekleniyor.
Çevresinde 12 dönümlük Kent
Park çalışması başlatıldı
Kütüphane içerisinde gençlerin
faydalanacağı alanların yanında
çocuk kütüphanesi de yer alıyor.
Geleceğin teminatı gençlerin
eğitimlerine büyük oranda katkı
sunan Şanlıurfa Büyükşehir
Belediyesi tarafından
tamamlanan kütüphanenin
çevresinde ayrıca 12 dönümlük
alanda Kent Park çalışması
başlatıldı.
2 katlı olarak inşa edilen
kütüphanenin iç tasarımı da ders
çalışmaya gelecek vatandaşlar
için özel olarak tasarlandı.
Öğrencilerin yoğun ilgi gösterdiği
Hilvan İlçe Kütüphanesinin
açılışının önümüzdeki günlerde
ŞANLIURFA |
33
KÜLTÜR
Urfalı Bir Şair
Mehmet Ragıp Karcı
ŞANLIURFA | Urfalı Bir Şair: Mehmet Ragıp Karcı
34
Modern olma, çoğu zaman yenilikle ilişkilendirilir: Modern bina, giysi ya da
edebiyat gibi yaklaşımlarla genellikle eskinin yerini alan gözüyle
değerlendirilir. Bir akım olarak modernizme gelince bu tanımlamanın ve
“yaklaşımın çok da dışına çıkılmaz.
Doç. Dr. Maksut Yiğitbaş
Araştırmacı Yazar
Şiirin vadisinde, son asrı ölçü
alarak mevzuya bakıldığında
geleneğin dışında; şiirde
anlatmadan ziyade duyumsatmayı
ölçü alan, çağın ve ferdin bunalımına
ses olan şiiri modern; şairini ise
modernist olarak düşünmek
mümkündür.
Amerikan şair ve yazar Adger Alan
Poe'dan hareketle Fransız şiirinde
ilkin Charles Baudleare ile kayda
değer ilk örneklerini veren modern
şiir önemli ölçüde sembolist
düzlemde Arthur Rimbaud, Paul
Marie Verlaine, Stéphane Mallarmé
gibi şairlerle gelişme gösterir.
Sembolizmin ustaları olan bu şairler
”
bireyin derin iç dünyasını iç ses ve
metaforlarla anlatarak bugünün
şiirini besleyen edebî bir dönem
başlatırlar.
Türk şairleri bu şiir anlayışından
çoğu zaman doğrudan kimi zaman
da dolaylı biçimde etkilenirler.
Cumhuriyet ile birlikte toplum
hayatında olduğu gibi edebiyatında
da önemli değişiklikler gözlemlenir.
Abdülhak Hamit ile başlayıp Cenap
Şehabettin ile devam eden modern
Türk şiirinde Ahmet Haşim bir çığır
başlatır: Saf şiir. Ragıp Karcı'nın
şiirini gelişen bu atmosfer içinde
değerlendirmek doğru olacaktır.
Modernist bir şair olarak kabul
edilebilir
Ragıp Karcı şiirlerini, Asaf Halet
Çelebi gibi tasavvua beslemiş ve
modern şiir dairesinde kalarak
sanatını icra etmiştir. Asaf Halet
Uzakdoğu mistisizmi ve
Mevlevilikle şiirlerini beslerken
Ragıp Karcı gönül dilinin
rehberliğinde tasavvu aşk, yer yer
Alevi-Bektaşi nefesleriyle ve
Türkülerle inşa eder. En sonunda
ise şahsiyetiyle özdeşleşen bir şiir
ortaya koyar. Şairin yerel oluşu ve
modernist oluşu karakteri ile iç içe
olan bir durumdur. Bu açıdan
bakıldığında Ragıp Karcı'yı
modernist bir şair olarak kabul
etmek gerekir. Onun modernistliği
aidiyetiyle veya yaşam biçiminde
değil; daha ziyade duygu ve
düşünce dünyasını şiiri ile ifade
ediş biçimindedir. Bu yönü
Mehmet Ragıp Karcı'nın şiirini
farklı kılan en önemli özelliğidir.
1945 yılında Siverek'te dünyaya
gelen Ragıp Karcı ilk ve ortaokul
eğitimini burada tamamladıktan
sonra bir müddet Erzincan Askerî
Lisesi'nde okur, orta öğrenimini
daha sonra Diyarbakır- Ziya
Gökalp Lisesi'nde tamamlayarak
Ankara Üniversitesi Dil ve Tarih
Coğrafya Fakültesine kaydolur.
TRT'de yapımcı ve yönetmen
olarak çalıştı
Üniversite öğreniminin ardından
memuriyete atanır; TRT'de kamera
asistanı ile başlayan görevini daha
sonra yapımcı-yönetmen olarak
sürdürür. Dört Mevsim Ilgaz
(1995), Ardanuç (1995), Kaçkar
(1996) ve Yusufeli İçin Methiye
(1998) adlı belgeseller hazırlayan
Karcı'nın Yeni Bir Sevda Süleymanı
(1986), Bir Başkasının Kitabı
(1996), Yakarış Temrinleri (2006)
ve Tut Elimden Düşmeyelim
(2016) adlı şiir ve deneme
kitapları vardır.
2016 yılında, Tut Elimden
Düşmeyelim adlı şiir kitabı ile
Türkiye Yazarlar Birliği Şiir
Ödülü'ne layık görülen Ragıp Karcı
Klasik edebiyat bilgisine ve zengin
bir Divan kitaplığına sahiptir. Bir
dönem Türkiye Yazarlar Birliği'nde
ücretsiz Osmanlıca dersleri de
veren Karcı, şahsiyet olarak renkli,
mesleki olarak zengin, yetenek
olarak ise söze ve saza hâkim
biridir.
Sünni bir aile ve çevrede
yetişmiştir. Alevi camiasında
'Dede' olarak anılır
Sünni bir ailede ve çevrede
yetişmiştir buna karşın Alevi
camiasında “Dede/Yezit Dede"
sıfatına sahiptir. Risale-i Nur'dan
feyz almış bir Nur Talebesi, ehl-i
tarik canibinde ise mürittir Ragıp
Karcı. Burada yer vermediğimiz
hayatının detaylarında Dedeliğine,
Nur Talebeliğine ve Müritliğine dair
zengin anı- anekdotlar vardır. Bu
nedenle şahsında Melamilik kadar
irfan, zühd ve takva da mevcuttur.
Sanatını ve özellikle de şiirini
besleyen en önemli kaynaklar
şahsında bulunan bu
hususiyetlerdir.
Urfa'da uhrevi bir hayat ve sanat
anlayışı baskındır
Şanlıurfa kadim bir şehirdir,
Göbeklitepe'nin tarihi ile birlikte
tapınak hüviyeti, ait olduğu kentin
özelliğini yansıtır: Medeniyet ve din
merkezi. Dünden bugüne Urfa'nın
bünyesinde tarih öncesi ve
sonrasında dinlere dayalı kimliği
yadsınamaz bir gerçeklik arz eder.
Nitekim kültür ve dini literatürde
“Peygamberler Şehri” olarak anılır.
Hal böyle olunca da şehrin hemen
her taşında din tarih ve medeniyet
iç içedir.
Dinin cemiyet hayatında ve
sanatta kendini belli eden en
önemli yönü hikmettir. Yani
malaniyetten (seküler/salt dünyaya
yönelik) ziyade uhreviyete (dine ve
ahirete dair) bakan bir hayat ve
sanat anlayışı baskındır Urfa'da.
İmaretten musikiye; adab-ı
muaşaeretten şiire kadar toplum
ve insanla ilgili hususta hikmet
esastır.
Her taşralı şair ve sanatkâr gibi
Ragıp Karcı' da kendi muhitinin
dışına taşamamıştır
Bu bağlamda hikemî şiirin büyük
üstadı Nabi'nin Urfalı olması
şaşırtıcı değildir. Hayatının ve
sanatının en verimli evresini
İstanbul'da geçiren Nabi değerinde
olmasa bile pek çok şair yetişmiştir
Urfa'da. Ancak Payitahttan
(İstanbul'dan) uzak olma
dolayısıyla sanat mahllerinden ve
cömert imkânlarından yoksun oluş
bu şairlerin unutulmalarına ya da
yazılı kaynaklarda yeterli ölçüde
yer almayışlarına neden olur.
Fuzuli gibi istisnalar dışında
hemen her taşralı şair ve sanatkar
genellikle kendi muhitlerinin dışına
taşamamışlardır. Ragıp Karcı'yı da
bu kategoride düşünmek yanlış
olmaz. Şahsiyetinin özgünlüğüne
ve şiirlerinin orijinalliğine rağmen
Karcı, sınırlı bir çevrede üne sahip
olmuş, edebiyat çevrelerinde hak
ettiği değere ulaşamamıştır.
Oysa kendisi modern tasavvufî şiir
ŞANLIURFA | Urfalı Bir Şair: Mehmet Ragıp Karcı
35
ŞANLIURFA | Urfalı Bir Şair: Mehmet Ragıp Karcı
36
çizgisinde, Mavera şairlerini (Buna
Yedi Güzel Adam da diyebiliriz)
andıran duyarlıkta, yer yer Ahmet
Ar'in şiir üslubunu hatırlatan fakat
kendini ele vermeyen bir şiirin
şairidir. Hilmi Yavuz'un Kazı
şiirinde dile getirdiği
“ben şairim: bir yeraltıyım ben
acıyım
kazdıkça
ve derine indikçe
...
şiirler kazılmalı: o ince
gurbetlerin gömdüğü
söz başları kırmızı
yazmayı gördüm sandınız
kırgın kâğıtlar buldunuz
hüznü donmuş, külü meşin
ve birden
acısı acınıza değdikçe”
9
Şair tanımlamasıyla birebir örtüşen
bir şiir poetikasına (sanat
anlayışı...) sahiptir Ragıp Karcı. Bu
nedenle onun şiiri belirli bir dini
bilgi, şiir kültürü ve gönül gözüne
sahip olmayanlarca hissedilemez.
Anlaşılma yerine hissedilme
kelimesini tercihimizde temel
etmen şudur: Kadim şehirler gibi
sanat eserleri de, hususen şiirler
hissedilir ve şairiyle empati
kurularak duyumsanır;
anlaşılmazlar.
Bundan olsa gerek büyük Divan
Şairi Şeyh Galib:“Eş'arımı
fehmeylememek ayb olmaz”
dememiş midir? Zira nitelikli şiir
belirli zamana hapsedilemez, her
dönemde farklı bir çehreye ve
anlama sahip olur. Durum böyle
olunca aklın çilingiri olan mantık
silsilesinden uzaktır. Anlaşılmanın
hedef kılındığı şiir daha ziyade
retoriğe dayanır, bu nedenle de
düzyazısal bir mantık örgüsüyle
inşa edilir. Oysa Ragıp Karcı gibi
lirik şairler nesrin (düzyazı)
mantığa dayalı retoriğinden uzak
dururlar.
Ragıp Karcı'nın Şiirlerinden
Kesitler
İçlenmeler / Bir Başkasının Şiiri
“...
Akşamın kıyısında bir çocuk
Çocuğun tenhalığında bir anne
Rüyaları yatağa girmeden hazır
Birazdan geceye dökülecekler
Evleri
güya babaları
deniz
balıklar
Sabah olursa birine tabir e irecekler
Biri dedikleri kim?
Elbet dağlarında divane umutlarıyla
bizim İsmail
Bir kalbi var dünyada bir kendi
Bir de kefen yerine taşıdığı yazmalı
mendil...”
9
Gecede Bir Ateş Eğlencesi
“Benim bir zamanlar şafağın ardında
aradıklarım
Şimdi parmaklarımın ruhuma değdiği
yerde
Yüzünü bilmeden narına yandıklarım
Avuçları terli bir gecenin seherinde...”
9
Kuşatma
“Yine benim ellerim mi koynumda
kalacak
ben mi duyacağım yalnız
içimin sesini
ey hayat
ey mukadder bîçârelik
ellerim mahzûn ve mükedder
türkülerin ortasında yanıyor
hülyalarımın sokaklarında
pusuya yatmış eşkiyalar gibi
kalbim ve ben sesini ve seni
bekliyorum
Yine sen kazanacaksın
ben mi yanacağım ey umut
ey azîz divânelik."
9Bana Bir Şey Söyle
“Ya sen söyle ben yazayım
Ya al bu sözlerimi götür bir
yerde vur
Olmadık bir yerinde gir
gecelerime
Uykularına serin seherler bulup
getireyim
Ya beni ayağa kaldır
Anla kederlerimi
Ya adını söyle kimse gidip ona
yalvarayım.”
9
Sen Beni Sayma
“Sizin oralarda bulduk Kerem
beni ben Keremi
Kerem aslıyı andı ben seni
Yani ey taze güneş
Ey doğan hayal, ey yürüyen
hakikat
Ne kendimizi hatırlarız ne
gecemizi
Ne rüyalarımızı umutla sararız
Ne bir söz büyür aramızda sen
olmadan
Ne biz türküleri bırakırız ne
türküler bizim yakamızı”
9
Kainatın Efendisine
“Senin bir tek hatırına
Bütün aşklarımı bağışlayabilirim
Kederli ve memnun türkülerimi,
çiçeklerimle, ağaçlarımla,
gözyaşlarımla
Övgüleri geçirip damarlarımın
karanlığından
Sözlerin ve kalbimin el pençe
divan durduğu
Bakışına, zaman ve toprağa
dayanıp alnımı ve ellerimi
Sen parmaklarından güneşler
emziren çeşme doyur beni...”
Türkü Diyarının Dervişi, Ragıp
Karcı
Gönül adamı olmanın yanında bir
Türkü icracısı ve yorumcusudur
Ragıp Karcı. “Türkü Temrinleri”
(Temrin: Alıştırma, Talim) adlı
eserinde Türkünün sadece
hikmete dair yönü üzerinde
durmayıp, okurlarını Türkü
dinlerken düşünmeye de davet
eder. Türkülerle kendine hem şiir
hem de düşünce/felsefe dünyası
kuran Karcı, bir temrinin de
şunları söyler: “Türkü yakılır,
yakıldığı için de yakmak için
yürek arar. Bu yürek bir
pervanenin kanadı, bir âşığın
sevgilisinin saçmalarına takılı
kalmış gönlü, bir yerlerde
kapanmış bir yara olabilir…
Türkü bir yerlerde kapanmış bir
yarayı deşmiyor, bir gönülde yeni
bir yara açmıyor ve en önemlisi
bir yaraya merhem olmuyor…”
(Türkü Dinleme Temrinleri, Hece
Yayınları, 2019, s. 9).
Kitabından aldığımız bu
cümleleri ancak Türküyü
dinlemeyi ve idrakini tefekküre
dönüştüren bir dil söyler. Her
yüreğe seslenmez Türkü,
yankılanacağı kalbi iyi bilir.
Türkü Temrinleri adlı eseri bir
temrinden öte, Türkü Felsefesine
Giriş olarak okumak yeridir.
Çoğu şiirinde, hareket noktası
olarak türkülere başvurur
Ragıp Karcı, Türkülerle fal tutan,
bahtına yoldaş eden Anadolu'nun
bir evladı olarak gönlüyle
dinlediği Türkülerle şiirlerini de
besler. Çoğu şiirinde hareket
noktası veya kendisini şiir
yazmaya iten tetikleyici (bir
bakıma şiirsel matris) unsur
olarak Türkülere başvurur. Gerek
sanatını gerekse şahsiyetini
Türkülerle beslemesi onu bir
yönüyle rind şairimiz Yahya
Kemal'e yakın kılar. Bilindiği
üzere büyük usta Beyatlı'nın
şiirlerinin bir kısmını kadim dostu
Münir Nurettin Selçuk besteler
ve seslendirir. Türk sanat
müziğinin büyük ustasının bu
icralarının asıl nedeni Yahya
Kemal ile dostluğu değil,
Rindlerin Akşamı şairinin
ilhamını Türk Sanat
Musikisinden almasıdır. Nitekim
Beyatlı bir medeniyet tasavvuru
olarak bu musiki için şunları dile
getirir:
“Çok insan anlayamaz eski
mûsıkîmizden
Ve ondan anlamayan bir şey
anlamaz bizden.”
Halkı anlamak için aydına
kılavuz olarak Türküleri işaret
eder
Bir halk insanı olan Rağıp Karcı
ise bu tasavvuru Türküler
üzerinde düşünür. Halkımızı
anlamak için aydına kılavuz
olarak Türküleri işaret eder. Bir
temrin yazısında; “Türküler
neden hem sesleriyle hem de
sözleriyle ümmi ve melüldürler:
Taşıdığı melâlin mutlaka ilâhi
gurbet hissinden kaynaklanması
gerekir mi? İnsanın kendisiyle
arasındaki ruh mesafesiyle ilgili
midir? Türkünün hiçbir kelam ve
ahenk hazırlığı olmadan ve
ihtiyaç da duymadan dil ve gönül
hazinesinden ne bulduysa onu
dışarı verir. Hz. Yunus'un (Emre)
ya ben öleyim mi söylemeyince
ifadesi bu halin habercisidir.”
(Türkü Dinleme Temrinleri, Hece
Yayınları, 2019, s. 19) der.
Güzel ülkemizin her diyarı bir
aşka güzeldir, bunda şüphemiz
yok; ancak Urfalı olmak bir
başkadır. Belki de Urfalı olmaya
şans demek daha doğru
olacaktır. Yahya Kemal'in
Süleymaniye'de Bayram
Sabahı'nda, Süleymaniye
Camii'nin mana-yı manevisi ve
temsil ettiği değerler için dile
getirdiği:
Ulu mâbed! Seni ancak bu
sabah anlıyorum
Ben de bir vârisin olmakla
bugün mağrurum
mısralarını tadil ederek iftiharla
Urfa için de söyleyebiliriz. Hz.
İbrahim'den bugüne Rağıp Karcı
gibi nice değerler bu aziz şahre
aidiyeti anlamlı ve onurlu
kılmaktadır.
ŞANLIURFA | Urfalı Bir Şair: Mehmet Ragıp Karcı
37
ŞEHİR
Suleymansah
Gençlik Merkezi'nde
Çalışmalar hız kesmeden
devam ed yor
ŞANLIURFA |
38
Eyyübiye Belediyesi tarafından ilçeye kazandırılan, toplam 4 kattan
oluşan ve 2200 metrekarelik alanı kapsayan Süleymanşah Gençlik
“Merkezi'nin yapım çalışmalarında son aşamaya gelindi
”
SOSYAL DONATILARLA DOLU
DEVASA MERKEZ
İçinde; bilgisayar, bilişim,
laboratuvar odaları, el sanatları,
halk oyunları, müzik, ahşap
oymacılığı, hat sanatı,
kütüphane, konferans salonu,
spor salonu ve çevre birimleri
bulunan 2200 metre karelik
alanı kapsayan ve toplamda 4
kattan oluşan Süleymanşah
Gençlik Merkezi, genç nüfusun
en yoğun olduğu ilçede önemli
bir görev üstlenecek. Dış cephesi
tamamlanan ve açılış için gün
sayan merkez, yakın zamanda
gençlerin hizmetine sunulacak.
“GENÇLERİMİZ HER ZAMAN
İLK ÖNCELİĞİMİZ OLDU”
Çalışmalardaki son durumu
yerinde inceleyen Eyyübiye
Belediye Başkanı Mehmet Kuş,
gençlere yönelik hazırlanan
projelere öncelik verdiklerini
vurguladı. Merkezi kısa zamanda
gençlerin hizmetine sunacaklarını
belirten Başkan Mehmet Kuş,
“Gençlerimize ve Eyyübiyeli
kardeşlerimize sözümüz vardı.
Gençlik Merkezlerimize yenilerini
ekliyoruz. Süleymanşah Gençlik
Merkezimiz Şimdiden
Eyyübiye'ye, Şanlıurfa'ya hayırlı
olsun inşallah” diye konuştu.
“KİRALAMAK YERİNE KENDİ
MERKEZLERİMİZİ YAPIYORUZ”
Yaş ortalaması ile Türkiye'nin en genç
nüfusuna sahip ilçesi konumunda olan
Eyyübiye'ye 3 yeni Gençlik Merkezi
daha kazandırmayı hedeediklerini
aktaran Başkan Mehmet Kuş, “Göreve
geldiğimizde tasarruf tedbirlerine
büyük önem vereceğimizi ifade
etmiştik. Bu kapsamda kiralık olan
gençlik merkezlerimiz vardı. Bunların
yerine kendi imkânlarımızla yeni
gençlik merkezleri yapıyoruz.
Bunlardan biri de Süleymanşah
Gençlik Merkezi. Şuan merkezimizin
dış cephe kaplaması tamamlanmak
üzere. İnşallah kısa sürede
evlatlarımızın hizmetine sunacağız.
Ardından 3 yeni gençlik merkezi daha
planlıyoruz. Arkadaşlarımız proje
çalışmalarını sürdürüyor. İnşallah ilçe
gençliğine hizmet etmeye durmaksızın
devam edeceğiz” diyerek gençlere
yönelik müjdelerini paylaştı.
ŞANLIURFA |
39
ŞEHİR
Yarı Ol mp k
Yüzme Havuzu
Açılış ç n gün sayıyor
Eyyübiye Belediyesi tarafından Muradiye Mahallesi'nde ilçeye
kazandırılan 1200 metrekare kapalı alana sahip Yarı Olimpik
“Yüzme Havuzu, açılış için gün saymaya başladı
”
ŞANLIURFA |
40
2022 YILININ İLK HEDİYESİ
OLACAK
Gençlik ve Spor Bakanlığı
işbirliğiyle 3 ay gibi kısa bir
sürede tamamlanan proje
betorname ve çelik yapı şeklinde
tasarlandı. İklimlendirme
özelliğiyle sabit sıcaklığın
korunduğu tesiste, engelli
vatandaşların da istifade
edebileceği 30 metrekarelik 2
ayrı soyunma odası bulunuyor.
Pandemi şartları nedeniyle daha
önce açılışı ertelenen tesiste,
aradan geçen süreci
değerlendirmek adına testler
gerçekleştirildi. Tribündeki koltuk
sayıları artırılan ve tespit edilen
eksiklikleri giderilen tesis, 2022
yılının ilk hediyesi olarak
gençlerle buluşacak.
EVLATLARIMIZ KANALLARDA
BOĞULMAYACAK
Açılış için gün sayan tesisteki
son durumu inceleyen Eyyübiye
Belediye Başkanı Mehmet Kuş,
seçim öncesinde vermiş oldukları
bir sözü daha hayata geçirmenin
mutluluğunu yaşadıklarını
belirtti. Her yıl onlarca gencin
sulama kanallarında can
verdiğini hatırlatan Başkan
Mehmet Kuş, “Göreve geldiğimiz
günden bu yana merkez – kırsal
ayrımı gözetmeden başarılı işlere
imza attık. Bu tesis çok
önemsediğimiz bir projeydi. Artık
gençlerimizi sulama kanallarına
kurban vermeyeceğiz.
Kendilerine ait olan bu tesislerde,
yüzme havuzlarında serinleyip
vakit geçirecekler” diye konuştu.
ŞANLIURFA |
41
KÜLTÜR
ŞANLIURFA | İlk yerleşiklerin görsel hafızası “Sayburç Kabartmaları”
42
Resim 13
Doç. Dr. Eylem Özdoğan
İstanbul Üniversitesi Öğretim Üyesi
Müze Müdürlüğünün ziyaretiyle
fark edildi
Sayburç yerleşimi, 2021 yılı Mayıs
ayında Şanlıurfa Arkeoloji
Müzesinin köye yaptığı bir ziyaret
sırasında, köy evlerinin
duvarlarında kullanılan dikilitaşların
fark edilmesi üzerine keşfedilmiştir.
Kısmen açığa çıkmış olan duvar
kabarmaları da bulununca, alanda
ivedilikle belgeleme hemen
akabinde ise kazı çalışmalarına
başlanmıştır. Buradaki kazılar
Şanlıurfa Arkeoloji Müzesi
Müdürlüğü ve İstanbul Üniversitesi
Tarihöncesi Arkeolojisi Anabilim
Dalı ortak çalışması olarak
gerçekleşmektedir.
İlk yerleş kler n
görsel hafızası
SAYBURÇ
KABARTMALARI
Karaköprü ilçesi Yoğunburç köyü Sayburç
mahallesindeki yerleşim, tarihöncesi toplumların
nispeten yoğunluk gösterdiği bir bölgede içinde
kalmaktadır. Öyle ki 10 km'lik mesafe içinde şimdilik
kaydıyla bilinen 3 yerleşim daha vardır. Bu durum,
tam olarak çağdaş olmasalar dahi, bölgede Milattan
Önce 10. bin yıldan itibaren yaklaşık 2 bin yıllık bir
süreç boyunca yaşanan yoğunluğu açıkça gözler
önüne sermektedir.
Ana kayaya oyulu yapıların inşa
edildiği anlaşıldı
Sayburç tarihöncesi yerleşimi 2
alandan oluşmaktadır. İlki köyün
kuzey kesimine doğru, burada
bulunan ve önceki yıllarda tespit
edilen Roma Dönemi'ne ait bir
yerleşimin güney eteklerindedir.
Köyün bu kesimi nispeten küçük
olarak nitelendirilebilecek bu Roma
höyüğünün yanı sıra günümüz köy
yapılarının da yoğunlaştığı bir
alandır. Bu nedenle tarihöncesi
yerleşimin sınırları tam olarak
anlaşılamamıştır. Ancak Roma
höyüğünün en azından güneydoğu
yamaçlarının, ilk yerleşik toplumlar
tarafından iskân edildiği ve burada
Resim 7
ana kayaya oyulu yapıların inşa
edildiği anlaşılmıştır.
Aralıklı olarak yerleştirilen
dikilitaşlar
Bu alandaki en tanımlı yapı, ana
kayaya oyulu yaklaşık 11 m
çapında büyük yuvarlak bir
binadır. Yapının yalnızca kuzey
yarısı açılabilmiş, güney yarısı bir
köy evinin altında devam ettiği
için kazılamamıştır. Yapının
mevcut sınırı yaklaşık 60-70 cm
yüksekliğinde 50-60 cm
genişliğinde bir seki ile
belirlenmiştir. Sekinin devamında
ise, yalnızca küçük bir alanda
görülen, taşla yükseltilmiş bir
duvar söz konusudur. Sekinin
üzerindeki dikilitaş yuvaları ve
düzeltilmiş yüzeyler ile oyuklar,
duvar boyunca uzanan bir sekinin
üzerine aralıklı olarak yerleştirilen
dikilitaşların olduğu bir yapıdan
söz etmemizi mümkün
kılmaktadır.
Yüksek kabartma tekniği ile
yapılan 3 boyutlu betimlemeler
Yapı içindeki en etkileyici unsur,
sekinin ön yüzüne kazınan insan
ve hayvan kabartmalarıdır.
Birbirleriyle ilişkili 5 gürün
sağdaki 3'ü, önden betimlenen
bir insan ile iki yanında, insana
yönelen birbirlerinin neredeyse
biçim kopyası 2 leopardır.
Leoparların ikisi de yandan,
ağızları açık, dişleri gözükür ve
kuyrukları yukarıda gövdeye
doğru kıvrılmış olarak
betimlenmiştir. Batıdaki leopar
gürü özellikle vurgulanan fallusu
ile bir erkektir. İki leopar
gürünün arasında duran insan
ise yüksek kabartma tekniği ile
yapılan ve sağ eliyle fallusunu
tutan yine bir erkek betimidir.
Bacakların üst bitimindeki
yuvarlak çıkıntılar, olasılıkla
otururken öne çıkan dizleri ifade
etmektedir. Boyundan inen ve iç
içe üçgenler oluşturan verev
çizgiler ise bir kolye ya da yakalık
görünümündedir. Bu ayrıntı,
Yenimahalle Heykeli ya da diğer
birçok yerleşmede, stilize
insanları temsil eden T biçimli
dikili taşlarda da sıklıkla
görülmektedir. Neredeyse üç
boyutlu olan bu gürün alın
kısmında kesik bir çizgi
bulunmakta, yuvarlak yüz ise
büyük kulaklar, göz ve dudak gibi
ayrıntılarıyla betimlenmektedir.
Erkek karakterlerin ön planda
olduğu bir dünyanın imgeleri gibi
Bu üçlü sahnenin solunda, sırtı
bunlara dönük bir başka insan
daha vardır. Tıpkı leoparlar gibi
yandan betimlenmiştir ve bir
Resim 12
boğa ile karşılıklı bir sahne
oluşturmaktadır. Buradaki insan
da karın kısmındaki fallus
şeklindeki uzantısından da
anlaşıldığı üzere bir erkektir.
Hafce çömelir pozisyonundadır.
Sol kolu dirsekten bükülerek
yukarı kaldırılırmış ve altı
parmaklı olarak betimlenmiştir.
Sağ kolu vücuda yakın tutularak
yine dirsek yukarı bükülmüştür.
Bu eliyle baş aşağı duran bir
yılan tutmaktadır. Figürün yüzü
boğaya dönüktür. Boğa yine
yandan betimlenmiştir. Vücut yan
betimlenmesine karşın, baş kısmı
iki boynuzu da gözükecek şekilde
üstten gözükmektedir. Buradaki
gürler, doğa açısından bir denge
oluşturan insan ve hayvan
ilişkisini yansıttığı kadar, erkek
betimlerinin ön planda olduğu bir
dünyanın imgeleri gibidir.
ŞANLIURFA | İlk yerleşiklerin görsel hafızası “Sayburç Kabartmaları”
43
Resim 8
ŞANLIURFA | İlk yerleşiklerin görsel hafızası “Sayburç Kabartmaları”
Güneydeki höyük daha iyi
korunmuş
Sayburç köyündeki diğer
yerleşim, diğerinden 60-70 m
kadar güneydedir. Buradaki
höyük, etekleri haricinde modern
yapılaşmadan çok etkilenmemiş,
bu nedenle daha iyi korunmuştur.
Yeni başlayan kazı çalışmalarında
bitişik düzende oval ya da apsisli
bir plana sahip yapılar açığa
çıkarılmıştır. Ortalama 20
metrekare boyutlarındaki yapılar,
daha çok konut görünümündedir.
Bu bakımdan kuzeyde özel
yapıların güneyde ise olasılıkla
konut niteliğindeki yapıların
bulunduğu bir yerleşimden söz
etmek olasıdır.
Yapılar, yuvarlaktan dörtgene
geçiş sürecini yansıtıyor
Yine ana kaya üzerine inşa edilen
bu yapılar mimarlık tarihindeki
önemli gelişmelere ilişkin
ayrıntılar içermektedir. İnsanın
yerleşik yaşama geçiş sürecinde,
ilk inşa edilen yapılar yuvarlak
planlıdır. Yuvarlak doğal bir
oluşumdur ve ilk yapılar yuvarlak
olarak inşa edilmiştir. Daha sonra
özellikle iç mekanların
bölümlenmesi sırasında köşeli
duvar yapımı bulunmuş ve
zaman içinde yuvarlağa oranla
daha avantajlı olan dörtgen plana
geçilmiştir. Sayburç'taki yapılar,
yuvarlaktan dörtgene geçiş
sürecini yansıtıyor olmalıdır. Aynı
şekilde olasılıkla duvarların
mukavemetini artıran payanda
kullanımının ilk örneklerine yine
burada rastlanmaktadır. Yuvarlak
ve dörtgen duvarların
birleşiminden oluşan ve mekân
içlerine eklenen payandalarla
desteklenen Sayburç yapıları, bu
bakımdan mimarlık tarihindeki
önemli gelişmelere dair ayrıntılı
bilgiler içermektedir.
Göbeklitepe ve Karahantepe gibi
bilinçli bir şekilde gömülmüş
Sayburç, tarihöncesi dönemdeki
özel yapılar ile mimaride izlenen
önemli gelişmelere ilişkin
ayrıntıların yanı sıra dönem
insanının çok fazla bilinmeyen
gündelik yaşamı hakkında da
bilgi verecek bir yerdir. Ayrıca,
bölgede daha çok özel yapılardan
bildiğimiz bazı unsurların, daha
küçük ve olasılıkla konut olarak
kullanılan yapılarda da devam
ettiğini göstermektedir.
Sayburç'taki yapılardan genişçe
açılmış olan 3 tanesinin
merkezine birer dikilitaş
yerleştirilmiştir. İki dikilitaşın
boyun kısmında verev çizgiler, bel
kısmında ise birbirine
44
Resim 4
kavuşturulmuş parmaklar, daha
alta da bele bağlanmış bir giysi
ya da kuşağı anımsatan betimler
bulunmuştur. Buradaki yapıların
konut olarak kullanıldığı henüz
tam olarak kanıtlanamamış
olmakla birlikte, insan biçimli
dikilitaşların, daha küçük ve özel
yapı niteliği taşımayan
mekanlarda bulunması dikkat
çekicidir. Yine hem Göbeklitepe
hem de Karahantepe'deki özel
yapılar gibi, buradakiler de
doldurularak kapatılmıştır. Küçük
taşlardan oluşan bir dolgu ile
doldurulan mekanlar bilinçli bir
gömme sürecini yansıtmaktadır.
Henüz ilk araştırma olmasına
rağmen çok önemli sonuçlara
ulaşıldı
Sayburç yerleşimindeki
araştırmalar henüz ilk yılında bile
bölgedeki ilk yerleşik toplumlara
dair yeni sonuçlar vermiştir.
2021 yılı çalışmalarının
gerçekleşmesini sağlayan Kültür
Bakanlığı ve Müzeler Genel
Müdürlüğü ile İl Kültür ve Turizm
Müdürlüğüne, Şanlıurfa Arkeoloji
Müzesi Müdürü Celal Uludağ'a
destekleri için çok teşekkür
ederiz. Çalışmalarımızın en
büyük destekçisi kuşkusuz
Şanlıurfa Valiliği ile Karaköprü
Belediyesi olmuştur. Bu
bakımdan Sayın Vali Abdullah
Erin ile Karaköprü Belediye
Başkanı Metin Baydilli'ye ayrıca
çok teşekkür ederiz. Yoğunburç
ailesi ile Sayburç köyü sakinlerine
ise misarperverliklerinden dolayı
minnettarız.
Resimler
Resim 1. Sayburç köyü (Fotoğraf: Sayburç
Projesi Arşivi)
Resim 2. Kuzey kazı alanı, tarihöncesi dönem
yerleşiminin eteklerinde olasılıkla Roma
Dönemi'nde açılan bir taş ocağı bulanmaktadır.
(Fotoğraf: Sayburç Projesi Arşivi)
Resim 3. Sayburç kazı alanı güneydoğudan
(Fotoğraf: Sayburç Projesi Arşivi)
Resim 4. Sayburç'taki arkeolojik araştırmalar
Sayburç köylüleri ile birlikte çalışarak
gerçekleşmiştir. (Fotoğraf: Sayburç Projesi
Arşivi)
Resim 5. Anakaraya oyulu yapı, üzerindeki köy
evleri nedeniyle ancak kısmen kazılabilmiştir.
(Fotoğraf: Sayburç Projesi Arşivi)
Resim 6. Binadan genel görünüm (Fotoğraf:
Sayburç Projesi Arşivi)
Resim 7. Sayburç Kabartmaları. Çukur tabanlı
yapının kuzeyindeki sekinin ön yüzündeki
betimler, bu dönemden bilinen insan ve
hayvan gürlerin birlikte resmedildiği, bölgede
bilinen ve sahne bütünlüğü olan ilk gür
dizisidir. (Fotoğraf: Sayburç Projesi Arşivi)
(Fotoğraf Bekir Köşker)
Resim 8. 2021 kazıları İstanbul ve Trakya
Üniversitesi arkeoloji öğrencileriyle Şanlıurfa
Arkeoloji Müzesi uzmanlarından Müslüm
Demir'in özverili çalışmalarıyla gerçekleşmiştir.
(Fotoğraf: Sayburç Projesi Arşivi)
Resim 9. Karaköprü Belediyesi çalışmalara
destek olmaktadır. Kazılar sırasında Belediye
Başkanı Metin Baydilli alanı ziyaret ederek
bilgi almıştır. (Fotoğraf: Sayburç Projesi Arşivi)
Resim 10. Anakaya oyulu yapı içindeki çalışma
(Fotoğraf: Sayburç Projesi Arşivi)
Resim 11. Alandaki köy evlerinin sahibi olan
Yoğunburç ailesinin misarperverliği
çalışmaların başarıyla gerçekleşmesine büyük
katkı sağlamıştır. (Fotoğraf: Sayburç Projesi
Arşivi)
Resim 12. Güney kazı alanındaki yuvarlak ve
apsisli yapılar, daha çok konut olarak
kullanılan ve gündelik yaşama ışık tutacak
özelliklere sahiptir. (Fotoğraf: Sayburç Projesi
Arşivi)
Resim 13. Payandalarla desteklenmiş duvarları
olan yapıların içine T biçiminde, sitilize
insanları temsil eden dikili taşlar
yerleştirilmiştir. (Fotoğraf: Sayburç Projesi
Arşivi)
Resim 14. Şanlıurfa Valisi Abdullah Erin
Resim 9
Resim 5
Sayburç'taki kazı çalışmalarına özel ilgi
göstermiş, ayrıca Şanlıurfa Neolitik Çağ
Araştırma Projesinin en büyük
destekçilerinden biri olmuştur. (Fotoğraf:
Sayburç Projesi Arşivi)
ŞANLIURFA | İlk yerleşiklerin görsel hafızası “Sayburç Kabartmaları”
45
Sayburç
B z m ç n çok öneml
Sayburç Mahallesinde keşfedilen Neolitik Çağa ait ören yerini ziyaret eden
Karaköprü Belediye Başkanı Metin Baydilli ve beraberindeki heyet, çalışmalarla
“ilgili Kazı Başkanı Doç. Dr. Eylem Özdoğan'dan bilgi aldı
”
ŞANLIURFA |
46
Sürekli yeni arkeolojik keşierle
gündeme gelen Şanlıurfa'da bir
sevindirici haber de
Karaköprü'den geldi. İlçeye bağlı
Sayburç kırsal Mahallesinde
Neolitik Çağ'a ait ören yeri
keşfedildi. T sütunlu dikili taşlar
ve yüksek kabartma tekniği ile
yapılan 3 boyutlu betimlemelerin
bulunduğu ören yeri, şimdiye
kadar ortaya çıkarılan en eski
yerleşim yeri olarak tüm
dikkatleri üzerine çekti.
“Göbeklitepe ve Karahantepe'ye
ışık tutacak”
Kazı çalışmalarına başlanan
tarihi alanda incelemelerde
bulunan Karaköprü Belediye
Başkanı Metin Baydilli, Meclis
Başkanvekili Ahmet Kaytan ve
Harran Üniversitesi Tarih Bölüm
Başkanı Prof. Dr. Abdullah Ekinci
ile birlikte, Kazı Başkanı Doç. Dr.
Eylem Özdoğan'dan bilgi aldı.
Keşfedilen tarihi alanın Şanlıurfa
ve Karaköprü için çok önemli
olduğunu vurgulayan Baydilli,
“Büyük bir heyecan içeresindeyiz.
Çalışmaların henüz başında
olunmasına rağmen ortaya çıkan
kabartmaların güzelliği, insanı
hayretler içinde bırakıyor. Bu alanın
bir yerleşim bölgesi olarak
kullanılması, Göbeklitepe ve
Karahantepe'yi daha iyi
anlamlandırma imkânı sağlayacak.
Bu yönüyle insanlık tarihini
aydınlatacak. Kazı Başkanı Doç. Dr.
Eylem Özdoğan hocamızdan ören
yeriyle ilgili bilgi aldık. Çalışma
öncesinde bakanlığımızla ve
üniversitemizle temaslarımız oldu.
Belediye olarak biz de bu büyük
hizmetin bir parçası olduk. Bundan
sonra da elimizden ne geliyorsa,
çalışmalara katkı sunmaya devam
edeceğiz. Kazı çalışmaları
tamamlanınca çok ses getirecek
önemli bir mekâna daha
kavuşacağız. İlçemize, Şanlıurfa'ya
ve ülkemize hayırlı olsun” diyerek
heyecanını dile getirdi.
Alanla ilgili heyeti bilgilendiren Kazı
Başkanı Doç. Dr. Eylem
Özdoğan'dan, çalışmalara verdiği
destek nedeniyle Baydilli ve ekibine
teşekkür etti.
ŞANLIURFA |
47
ŞEHİR
Ba ani Bilim Merkezi
Öğrencilerle
dolup taşıyor
ŞANLIURFA |
Karaköprü Belediyesi'nin ilçeye kazandırdığı
“Battani Uzay ve Havacılık Bilim Merkezi”
Şanlıurfalı gençlerin ve bilime meraklı
miniklerin yeni gözde mekanı oldu.
Ülkede yeni bilim insanlarının yetişmesine
katkı sağlamak adına projeler geliştirmeyi
sürdüren Karaköprü Belediyesi, hizmete
sunduğu Battani Uzay ve Havacılık Bilim
Merkezi ile öğrencileri astronomi ve yeni
n e s i l u z a y t e k n o l o j i l e r i y l e
buluşturmayı sürdürüyor.
48
Her gün okullarla programlı
olarak bilim merkezini ziyarete
gelen öğrenciler; burada eğitim
ve teknoloji sınıarını, uzay ve
havacılıkla ilgili maketleri
görüyor.
Öğrencilere uzay ve havacılıkla
ilgili bilgiler verilirken; 3D
yazılım, stem ve VR ders sınıarı
da tanıtılarak teknolojinin ders
çalışmada nasıl kullanılacağı
uygulamalı olarak öğretiliyor.
ÖĞRENDİKLERİNİ
ATÖLYELERDE PRATİĞE
DÖKÜYORLAR
Astronomi Biliminin öncülerinden
Harranlı El Battani'nin adını
taşıyan Bilim Merkezinde,
gözlemlerini pratiğe dökme
imkânına kavuşan öğrenciler,
merak, beceri ve gayretleriyle
eğitmenlerini şaşırtıyor.
Atölyelerde robotik kodlamalarla
tanışan öğrenciler, 3 boyutlu
yazıcılarla parça üretimi
gerçekleştirebiliyor. Öğrencilerin
eğitim boyunca kullandıkları tüm
ham madde ve materyaller,
Karaköprü Belediyesi tarafından
ücretsiz olarak karşılanıyor.
Battani Uzay ve Havacılık Bilim
Merkezi'nden yapılan
bilgilendirmede, toplu okul
gezileri yapmak isteyen okul
idarecilerinin “0530 644 90 00”
numaralı telefondan veya “444 9
657” numaralı beyaz masa
biriminden randevu alarak
öğrencileri merkeze
getirebilecekleri belirtildi.
ŞANLIURFA
49
El emeği halılar
Büyük lg görüyor
Kırsal kalkınmaya yönelik projelerini sürdüren Karaköprü Belediyesi,
Hamurkesen Mahallesi'nde açtığı Halı Dokuma Merkezi ile genç kızların
“ve ev hanımlarının meslek edinerek aile ekonomisine katılımını sağladı
”
ŞANLIURFA |
50
Karaköprü Belediyesinin GAP Bölge
Kalkınma İdaresi ve Sanayi Bakanlığı
işbirliğiyle hayata geçirdiği 'Maharetli
Hanım Eller' projesiyle ilçeye bağlı
Hamurkesen Kırsal Mahallesine
kazandırılan Halı Dokuma Merkezinde
kadınlar el emeği, göz nuru halılar
üretiyor.
Üretilen Halılar anlaşmalı rmalar
aracılığıyla satılıyor
Karaköprü Belediye Başkanı Metin
Baydilli'nin girişimleriyle gerçekleştirilen
proje ile dezavantajlı kesimlerin ve
kadınların çalışması, üretim hayatına
katılması sağlanıyor. Halı dokuma
mesleğini öğrenen kadınlar boş
zamanlarını değerlendirerek para
kazanıyor. Kadınların ürettiği halılar
anlaşmalı rma tarafından teslim alınarak
yurtiçinde ve yurtdışında satışa sunuluyor.
Kadınların büyük emek vererek ürettikleri
ürünler, hem yurtiçinden hem de
yurtdışından büyük ilgi görüyor.
ŞANLIURFA |
51
KÜLTÜR
Çöl
ŞANLIURFA | Şanlıurfa'nın Çöl Güzeli Çöl Koşarı Mehmet MAHMUTOĞLU
Koşarı
Şanlıurfa'nın
Çöl güzel
52
Çöl koşarı kuşları (Cursorius cursor)
Ülkemize her yıl ilkbahar döneminde
üremek amacıyla gelen Çöl koşarı
kuşları, kışları Orta Afrika'da
geçirdikten sonra ilkbahar sonunda
ülkemize doğru göçe başlıyorlar.
Şanlıurfa'da görülen Çöl koşarı, çöl ve
yarı çöl ortamlarında yaşayan, tehlike
anında uçmak yerine koşmayı tercih
eden, hafçe perdeli ayaklı ve uzun
bacaklı bir kuş türüdür.
Avrupa ve Türkiye'de ürediği ender
alanlardan birinin Şanlıurfa bozkırları
olduğu belirtilen söz konusu kuşlar,
genellikle 2 yumurta yapıyor.
İlkbahar aylarıyla birlikte yöreye gelip,
burada beslenerek üremelerini
gerçekleştirdikten sonra, yaz sonu
veya sonbaharın başında yeni
bireylerle beraber tekrar göç ediyor.
ŞANLIURFA | Şanlıurfa'nın Çöl Güzeli Çöl Koşarı
53
ŞEHİR
Göbekl tepe
2021'de yen b r rekor kırdı
Şanlıurfa'da 12 bin yıllık geçmişiyle “Tarihin Sıfır Noktası” olarak nitelendirilen ve UNESCO Dünya Mirası
Listesi'nde yer alan Göbeklitepe, yılın ilk 5 ayı kapalı olmasına rağmen 2021'de 567 bin 453 ziyaretçi ağırladı
ŞANLIURFA |
54
urizme kazandırıldığı 2018
Tyılından bu yana binlerce yerli
ve yabancı turiste ev sahipliği
yapan Göbeklitepe, yeni rekorlar
kırmaya devam ediyor. Üst koruma
çatısı yapım çalışmaları nedeniyle
2018 yılının bir bölümünde kapalı
kalan ören yeri, o dönem yaklaşık
70 bin ziyaretçi ağırlamıştı.
Çalışmaların tamamlanmasıyla
birlikte 2019 yılının
Cumhurbaşkanı Recep Tayyip
Erdoğan tarafından “Göbeklitepe
Yılı” ilan edilmesiyle ziyaretçi
akınına uğrayan tarihi alan, o
tarihte 412 bin 378 ziyaretçi
sayısına ulaştı.
2020'de yeni bir rekor bekleyen
Göbeklitepe, Kovid-19 salgını
nedeniyle 3 ay kapalı kalırken,
pandemi nedeniyle ziyaretçi sayısı
197 bin 912 olarak kayıtlara geçti.
Göbeklitepe, 2021'in ilk 5 ayında
da Kovid-19 tedbirleri kapsamında
ziyarete kapatıldı. Buna rağmen
kalan 7 ayda 567 bin 453 kişi
ağırlayan tarihi mekân, açıldığı
günden bu yana en yüksek ziyaretçi
sayısına ulaşmış oldu.
“Şanlıurfa insanlık tarihini
yeniden azıyor”
Şanlıurfa'nın turizm potansiyeli
açısından oldukça geniş
alternatier sunduğunu vurgulayan
Haliliye Belediye Başkanı Mehmet
Canpolat, “Şanlıurfa sadece
Göbeklitepe'den ibaret değil.
Geçtiğimiz yıl muhteşem bir
lansman ile dünya kamuoyuna
duyurulan 11 adet daha arkeolojik
sit alanına sahibiz. Şanlıurfa'nın ev
sahipliği yaptığı bu neolitik alanlar,
bilinen tarihi değiştirerek 12 bin
yıllık bir geçmişe götürdü. Bugün
geldiğimiz noktada Şanlıurfa tüm
dünyanın odaklandığı bir arkeoloji
şehri olarak kendini kabul ettirdi.
Haliliye Belediyesi olarak bizlere
düşen, diğer kurum ve
paydaşlarımızla birlikte her
yönüyle turizm altyapımızı
güçlendirmektir. Şanlıurfa çok
yönlü bir şehir. Bu yönüyle
gastronomi ve müzik alanlarında
da muazzam bir derinliğe sahip.
Coğra farklılıklarıyla ziyaretçileri
kendine hayran bırakan doğa
manzaralarına sahibiz. Şimdiye
kadar icra ettiğimiz faaliyetlerle ve
etkinliklerle kamuoyunun takdirini
kazandık. İnşallah ilerleyen yıllarda
Şanlıurfa'yı tüm dünyadan
ziyaretçilerin akın ettiği bir turizm
başkenti olarak göreceğiz” diyerek
şehrin potansiyeline değindi.
Turizm altyapısına katkı sunmaya
devam ediyoruz
Şanlıurfa'da turizm açısından “Ölü
Sezon” kavramının geçmişte
kaldığını aktaran Canpolat,
“Veriler, rakamlar bize bunu
gösteriyor. Tüm dünyanın ilgi odağı
olan Göbeklitepe'yi zinde tutmak
adına içerisinde minyatür
Göbeklite'nin bulunduğu
Göbeklitepe Parkımızı inşa ettik.
Türkiye'nin en modern
parklarımızdan biri oldu. Turizme
katkı sunmak adına atıl durumda
olan bir binamızı otele
dönüştürdük. Çok kısa bir süre
içerisinde açılışını
gerçekleştireceğiz. Şehrimizdeki
esnaf kardeşlerimizin gelişim ve
dönüşümlerini tamamlamak adına
ilimizdeki restoran ve kafelere
beyaz bayrak uygulamasına
başladık. Esnaarımızı temizlik ve
kalitede tatlı bir rekabetin içine
sokacak ödül projelerimiz devam
ediyor. Bunun yanında kültür ve
turizme yönelik konferanslara ev
sahipliği yapmaya devam ediyoruz.
Fotoğraf başta olmak üzere ulusal
düzeyle yarışmalar düzenleyerek,
turizm değerlerimizi ön plana
çıkarıyoruz” diyerek yeni projelerini
hayata geçirileceği müjdesini verdi.
ŞANLIURFA |
55
ŞEHİR
İbrah m Tatlıses
Kültür Merkez
hızla yüksel yor...
“Gençliğe yapılan yatırım, en büyük yatırım” anlayışıyla kadınlara ve gençlere
yönelik sosyal projeleri hayata geçirmeyi sürdüren Haliliye Belediyesi, Karşıyaka
“Mahallesi'ne kazandırdığı İbrahim Tatlıses Kültür Merkezi'nin açılışına hazırlanıyor
”
ŞANLIURFA |
56
oplam alanı 4 bin
Tmetrekare olan merkez
bölgenin sosyal, ekonomik
ve kültürel hayatına katkı
sunacak. Bünyesinde mahalli
aşçıların yetişeceği Gastronomi
Merkezi, 8 adet Meslek
Edindirme Atölyesi, Konferans
Salonu ve 150 kişi kapasiteli
Kütüphanenin yer aldığı inşatta
çalışmalarda sona gelindi.
Haliliye Belediye Başkanı
Mehmet Canpolat, Karşıyaka
Mahallesinde yapımı devam
eden ve bölgenin sosyal donatı
alanı ihtiyacını karşılayacak olan
Merkezde incelemelerde
bulundu.
Canpolat: İstihdama Katkı
Sağlayan Bir Merkez Olacak
İbrahim Tatlıses Kültür Merkezi
ile ilgili temel hedeerinin
gençler ve gençlerin istihdamına
yönelik çalışmalar olduğunun
altını çizen Haliliye Belediye
Başkanı Mehmet Canpolat,
meslek edindirme osleri
sayesinde gençlerin geleceğe
daha güvenle hazırlanacaklarını
belirtti.
Merkezin gençliğe bir yatırım
olduğunu aktaran Canpolat,
“İnşaat çalışmalarımız hızlı bir
şekilde devam ediyor ve inşallah
kısa zamanda çalışmalar
tamamlanacak. Gençlik bizim
her şeyimiz, gençliğe yatırımı çok
önemsiyoruz. Belediyeler olarak
gerek temelini attığımız
fabrikalarla, gerekse bu ve
benzeri merkezlerimizle birlikte
genç kardeşlerimizin her zaman
yanlarında olmaya devam
edeceğiz” diyerek gençlere
yönelik projelerin süreceği
müjdesini verdi.
ŞANLIURFA |
57
ŞEHİR
“Büyük Kalkınma Hamlesine Destek”
Cumhurbaşkanı Recep Tayyip Erdoğan'ın önemle altını çizdiği ekonomik
kalkınma hamlesi için yerelde harekete geçen Haliliye Belediyesi, 500
“kişiye istihdam sağlayacak 2 fabrikanın inşaat çalışmalarına devam ediyor
”
azibe Merkezlerini
CDestekleme Programı ile
Şanlıurfa Valiliği
koordinesinde gerçekleştirilen
istihdam atağı programı
kapsamında 2 adet fabrikayı
Şanlıurfa'ya kazandıracaklarını
dile getiren Haliliye Belediye
Başkanı Mehmet Canpolat,
projeye öz kaynaklarla
katıldıklarını vurguladı.
Fabrikalar hızla yükseliyor
500 kişiye istihdam sağlayacak
Yaklaşık 2 ay önce projenin imza
töreninin gerçekleştirildiğini ve
hızlı bir şekilde inşaat
çalışmalarının başladığını
aktaran Başkan Canpolat, “Bizler
kalkınmanın yerelden başladığını
biliyoruz. Devletimizin ilgili
kurumları, yatırımları artırmak,
yeni istihdam alanları oluşturmak
ve işsizliği azaltmak için yoğun
bir mücadele veriyor. Haliliye
Belediyesi olarak bizler de
Cumhurbaşkanımızın liderliğinde
başlatılan bu büyük kalkınma
hamlesine destek olmak istedik.
Sayın Valimiz Abdullah Erin'in
Organize Sanayi Bölgesinde
başlattığı, bünyesinde tekstilinde
yer aldığı Ayakkabıcılar Sitesi'ne
2 fabrika kuruyoruz. Bu 2
fabrikanın 500 kişiye istihdam
sağlamasını bekliyoruz” diyerek
inşaat çalışmalarının en kısa
sürede tamamlanacağını belirtti.
ŞANLIURFA |
58
İstihdamı artırmak için
el ele verdik
Şanlıurfalı gençlerin istihdam
sorununu çözmek için önemli bir
birliktelik örneği sergilendiğini
vurgulayan Başkan Canpolat,
“İşsizlikle ilgili hep birlikte
sahada mücadeleler veriyoruz.
Büyükşehir Belediyemiz de aynı
projede 6 fabrika yapıyor.
Şanlıurfa en yoğun genç nüfusun
yaşadığı illerin başında geliyor.
Gençlerimizi geleceğe daha
sağlam hazırlayabilmek için pek
çok sosyal projeyi hayata
geçirdik. Gençlik
merkezlerimizde ve
kadınlarımızın yoğunlukta olduğu
kurslarımızda bu yönde önemli
adımlar atıyoruz. İnşallah diğer
projelerde yaptığımız gibi bu
fabrikalarımızı da kurup
vatandaşlarımızın, emrinde ve
hizmetinde olacağız.
Katkılarından dolayı başta
Valimiz Sayın Abdullah Erin ve
Büyükşehir Belediye Başkanımız
Sayın Zeynel Abidin Beyazgül
olmak üzere ilgili tüm kurum
paydaşlarına teşekkür ediyorum”
diyerek benzer projeler için
çalışmaya devam edeceklerini
dile getirdi.
ŞANLIURFA |
59
ŞEHİR
Beklenen İmzalar Atıldı
Haliliye belediyesi'ne ait 9 katlı bina
Diş Hastanesi oluyor
Haliliye Belediyesi, Süleymaniye Mahallesi'ndeki 9 katlı
devasa binanın Ağız ve Diş Sağlığı Hastanesine
“dönüştürülmesi için İl Sağlık Müdürlüğü ile protokol imzaladı.
”
ŞANLIURFA |
üleymaniye Mahallesi'ndeki 15 bin metrekarelik
Skapalı alana sahip bina, Haliliye Belediyesi
tarafından hastane yapılmak üzere Sağlık
Bakanlığına devredildi. Binanın, hastaneye
dönüştürülmesine ilişkin projelendirme çalışmaları
tamamlandı.
Protokol imzalandı
Haliliye Belediye Başkanı Mehmet Canpolat'ın
direktieriyle hastane olması için devredilen devasa
bina için Şanlıurfa Valiliğinde protokol imzalandı.
Valilik makamında düzenlenen protokol imza
töreninde Şanlıurfa Valisi Abdullah Erin, Haliliye
Belediye Başkanı Mehmet Canpolat ve İl Sağlık
Müdürü Prof. Dr. Mehmet Gülüm yer aldı.
60
Gerekli düzenlemeleri İl Sağlık
Müdürlüğü yapacak
Belediye ve İl Sağlık Müdürlüğü
arasında imzalanan protokolle,
Haliliyeli vatandaşların sağlık
hizmetlerine ulaşımdaki
mağduriyetinin giderilmesi için
gerekli tadilatların İl Sağlık
Müdürlüğü tarafından yapılacağı
kaydedildi.
Canpolat Verdiğimiz sözler bir
bir hayata geçiyor
Hastanenin ilçeye hayırlı
olmasını dileyen Haliliye
Belediye Başkanı Mehmet
Canpolat, vatandaşlara verdikleri
sözleri bir bir hayata
geçirdiklerini vurguladı.
Hastanenin yoğun nüfuslu bir
bölgede hizmet vereceğini
aktaran Canpolat, “Mahallemizin
yer aldığı bölgede sağlık
hizmetlerine ulaşımı
kolaylaştırmış olacağız. Böyle bir
hizmet Süleymaniye ve çevresi
için elzemdi. Söz verdiğimiz bir
projeydi ve çok şükür imzaları
attık. Gerekli düzenlemelerin
yapılmasının ardından hizmete
girecek olan Ağız ve Diş Sağlığı
Hastanesi, mahalle sakinlerimize
ve tüm hemşerilerimize hayırlı
olsun. Bizlerle birlikte bu
projenin gerçekleşmesi için
yorulan, emek veren
kurumlarımıza ve
arkadaşlarımıza teşekkür
ediyorum” diyerek mutluluğunu
dile getirdi.
Diş Hastanesi için imzalanan
protokol, mahalle sakinleri
tarafından da büyük sevinçle
karşılandı. Mahalle sakinleri
çabaları dolayısıyla Belediye
Başkanı Mehmet Canpolat'a
teşekkür etti.
ŞANLIURFA |
61
KÜLTÜR
“
Kamuoyunda 28 Şubat darbe sürecinde yaptığı cesur çıkışlarla tanınan
Çelik'in, siyasi yaşamının yanında muallim ve maarif kimliğini öne
çıkaran bu kıymetli satırlarla sizleri baş başa bırakıyoruz…
Kaynak: Süreyya Nazlı AÇANAL
Duyumsamak...
ŞANLIURFA | Duyumsamak (İbrahim Halil ÇELİK)
Yaşadığınız memleketi, doğup büyüdüğünüz şehri ve biriktirdiğiniz yaşanmışlıkları
duyu organlarınızla yeniden anımsayabilir misiniz?
Bu soru üzerinden İbrahim Halil Çelik ile gerçekleştirilen oldukça keyii bir sohbete
kulak veriyoruz. Şehir Plancısı Süreyya Nazlı Açanal'ın Yüksek Lisans Tezi Çalışması
kapsamında sorular yönelttiği İbrahim Halil Çelik, mücadele ve aksiyon dolu
hayatından kesitler sunarak duygu dolu bir metin kaleme almış.
Tez çalışmanız için, Urfa'nın
2 dönem Belediye
Başkanlığını naçizane
yapmış olan bana sormayı
düşünmüş olduğunuz soruları
yazılı olarak yollamış olmanız,
hepsine toplu cevap sayılabilecek
bir metinle cevaplama imkânı
sağlamaktadır.
Soruları incelediğimde mahiyet
itibariyle çok benzeştiklerini,
verilecek cevapların da bu
sebeple, bir perspektif
çerçevesinde aslında iç içe
olmaları gerektiğini gördüm.
Tezinizin yazı tekniği/planıyla ne
derece uyum gösterir, işin açığı
bilemiyorum.
62
Bizi biz yapan,
hafızalarımızda
muhafaza
ettiğimiz şeylerdir
Sorularınızın ana objesi eşya ve
mekan olmakla beraber, ben
konuya 'insan' ile başlayayım.
Çünkü objelere, eşyaya ve
mekana bakışımız, 5 duyu
organımızın zaman içinde
hafızamızda meydana getirdiği
hâsıla olarak ete kemiğe
bürünmektedir.
Malum 5 duyu organının -kulak,
burun, göz, dil ve derinin
(dokunma)-, dış dünyadan aldığı
bilgiler, hafızamızda, beynin
(akıl) kılavuzluğunda
biçimlendirilerek bilinçaltı ve
bilinç üstümüzde ortaya bir yapı,
bir sistem çıkarmaktadır. Bu
sebeple, dünyaya bakışımızı,
dünyayı algılama üslubumuzu,
tarzımızı belirleyen etkisi vardır,
hafızamızın.
Hafızalarımızda 'muhafaza'
ettiğimiz şeyler bizi 'biz' yapan,
sizi 'Süreyya Nazlı Açanal', beni
de 'İbrahim Halil Çelik' yapan
şeylerdir. Her insanın parmak
izinin nevî şahsına münhasır
olması, hiçbir insanın parmak
izinin bir başkasıyla aynı
olmaması gibi, inandığımız
değerler, ideolojilerimiz,
inançlarımız vs. hep o
hafızalarımızda duran 'şey'lerin
bizde meydana getirdiği algı-kir
düzeneği olarak, bizi biricik hale
getiren, özgün kılan
hususiyetlerimizdir.
Sorularınız doğrudan ve dolaylı
olarak 5 duyunun hafızalarımızda
'çattığı' sistematiği anlamaya
yöneliktir. Sorularınıza 'koku'dan
başlamış olmanız, sistematiğin
oluşumunda kokunun etkisini iyi
tespit ettiğinizi göstermektedir.
Beni doğuran insanın
varlığından habersiz yaşamışım
Ben henüz 11 aylıkken annem
Adile hanımı kaybetmişim.
Annem ölünce de Anneannem
Meryem bakmış bana, o
büyütmüş. Ortaokul sıralarına
kadar da anneannemi anne
bilmişim. Beni asıl doğuran
insanın varlığından habersiz
yaşamışım. Bu sebeple 'Anne'
kavramı, diğer insanlardan farklı
olarak, bende ikili (dual) bir
objeyi içkindir.
Anne kokusuna ilişkin algı
sistematiği, başlarda bu şekilde,
deyim yerindeyse 'çatılmış' olan
bir çocuğun belli bir yaştan sonra
değişmiş olması, nasıl bir
kişiliğin ortaya çıkmasına yol
açmıştır? Ama ondan önce
sorulması gereken asıl soru
bence şudur: Anne kokusu olarak
farklı bir düzlemde gelişmiş olan
bir sistematik, daha sonra nasıl
bir düzleme tebeddül (değişme,
dönüşme, başkalaşma) etmiştir?
Ya da bir 'mübadele' vuku
bulmuş mudur? Vuku bulmuş
olan şeyi 'tebeddül' (Başkalaşma)
sözcüğü ile mi, yoksa 'tekâmül'
(olgunlaşma) sözcüğü ile mi
karşılamalıyız?
Meryem ana, kaskatı bir
yoksulluk içinde, fedakârlık
sözcüğünün son sınırlarına kadar
götürüldüğü bir anne kokusu
edinmeme yol açtı. Beni
kucağına aldığında, aldığım o
yorgunluk, emek vermiş olmak,
fedakârlık gibi çağrışımlar yayan
ter kokusu hafızamın Urfa'ya
ilişkin koku düzeneğini
oluşturmuş. Düşünün, beni
büyütmek için, dağda-bayırda
yetişen ebegümeci-meyramhort
gibi otları toplayıp satıyordu.
Urfa bende, her şeyden önce
Meryem ananın kokusudur
Evet, Urfa, her şeyden önce
bende Meryem ananın bu anne
kokusudur. Yukarıda da söz
etmiştim, onun annem değil,
anneannem olduğunu çevreden
yarım yamalak duyduklarımdan
çıkarıp ona itiraf ettirdikten sonra
öğrendim. Asıl annemin Meryem
ananın, genç yaşta 'ince
hastalıktan' ölen kızı Adile
olduğunu öğrenince tuhaf bir şey
oldu.
Meryem ananın kokusunun
yanına, sadece rüyalarda
gördüğüm bir siluete sahip, yine
sadece rüyalarda algıladığım,
uyanınca mahiyetini kaybettiğim
bir başka koku daha eklendi. O
günden sonra anne kokusu
bende böyle dual bir yapı arz
etmeye başladı. Urfa adı geçince
zihnimde uyanan ilk koku, bu
dual anne kokusudur.
ŞANLIURFA | Duyumsamak (İbrahim Halil ÇELİK)
63
ŞANLIURFA | Duyumsamak (İbrahim Halil ÇELİK)
Hac dönemlerinde Urfa'dan,
gökyüzüne gülyağının envai
türünden bir koku yükselirdi
Elbette ki hafızada Urfa'yla
özdeşleşmiş başka kokular da
var: Hacca gidişlerin henüz
uçakla değil otobüslerle
sağlandığı dönemlerde
Türkiye'den bu farizayı yerine
getirmek için yola çıkanlar,
mutlaka Urfa'ya da uğrarlardı.
Bir aya yakın bir süre hemen her
ev, her gece hacı adaylarından
10-15 hatta 20 tanesini
ağırlardı. O günlerde Urfa'dan,
gökyüzüne gülyağından envai
türlerinden oluşmuş bir koku
yükselirdi. Hele bu dönem, her
evin duvarlarının üstünde yoksul
yağ tenekelerinde binlerce
Muhammedi gülün açılmış
olduğu döneme denk gelirse,
koku esritici bir kıvama ulaşırdı.
Urfa bir yanıyla da bu koku
demekti.
Ve başka kokular…
Eski Urfa çarşılarının giriş
kapılarından dışarıya taşan envai
çeşit baharat; kahve, çay, ilaç
olarak kullanılan kurutulmuş
otlar, çiçekler, salaş ama
namuslu, ahi kavlince çalışan
lokantaların damlarından etrafa
dağılan onlarca çeşit kebap
kokusunun yan yana gelerek
meydana çıkardığı özel bir koku
aroması… Urfa, koku olarak,
bende bunlardır.
Baktığım Urfa fotoğrafında,
isyanı çağrıştıran yapılar yer
almıyor
Sizin ifadenizle, dalıp baktığım
Urfa fotoğrafında isyanı
çağrıştıran yapılar, binalar yer
almıyor. Yan yana ve en çok 2
katlı mekanlarda, insanla,
insanın beden ve ruh sağlığıyla
barışık, sükunet, tefekkür, barış
mesajları veren yapılarda
oturuyor insanlar.
Çölün ortasında kurulu bulunan
bu kadim kentte sokaklar, iklimin
hararetinden dolayı dar ve
yapılar keskin hatlardan uzaktır.
Her sokakta, yaşlıların oturup
yorgunluklarını attığı, güç
topladığı birkaç Nefes Taşı
bulunuyor. Şehirle özdeşleşmiş
güvercinler için Kuş Takaları
koyuyor mimarlar evin projesini
tasarlarken.
Bu kentte sabah ezanıyla
başlıyor müzikle ilişkimiz. Kentin
dört bir köşesinden göğe
yükselmiş minarelerden Saba,
Hicaz, Araban, İbrahimi, İsfahan,
Rehavi, Rast… ve bunların
mürekkeplerinden oluşmuş
yirminin üstünde makamla
okunan Ezanlar, Sâlalar günde 5
vakit en önemli şeyi, var oluş
maceramızı hatırlatır bize. Ses
olarak da bunlar var bende.
Urfa ve Harran tarihte
Mezopotamya'nın birkaç ilim
havzasından ikisidir
'Sembolik değer' den kastınızın
ne olduğunu anlamamakla
beraber, ait olduğum kentin
kimliği ve karakteri hakkında
söyleyebileceklerim var.
Urfa ve Harran tarihte
Mezopotamya'nın birkaç ilim
havzasından ikisi olma özelliği
taşımaktadırlar. Doğu
Hıristiyanlığının ilim okullarının
64
yer aldığı zamanlardan İslami
döneme kadar felsefe, hikmet ve
müspet ilimlerin tedris edildiği
okullar ve medreseler ismen ve
ziki kalıntı olarak varlıklarını
günümüze kadar muhafaza
etmişlerdir.
Urfa'nın çok büyük ve geniş bir
ilmi kimliği bulunmaktadır
Urfa ve Harran okullarında
yetişen Hıristiyan, Sabii, Hanif ve
Müslüman âlimlerin; felsefe,
matematik, cebir, hendese, fıkıh,
kelam üzerine yazmış oldukları
kitaplar, yüzyıllarca Batı ve Doğu
medreselerinde/üniversitelerinde
ders kitabı olarak okutulmuştur.
Urfa'yı kimlik sözcüğüyle aynı
cümle içinde kullandığımızda
aklımıza bu geniş ilmi kimlik
gelmektedir.
Bu ilim birikiminin yanına çok
geniş bir şiir, müzik ve edebiyat
külliyatını da eklemek gerekir.
Süryani papaz-vakanüvislerin,
Arap ve Osmanlı
tarihçi/edebiyatçılarının yazdığı
vakayinameler, tarih risaleleri;
Türk, Kürt, Arap, Fars, Süryani
müziklerinin meydana getirdiği
ve varlığını günümüzde de
sürdüren özgün Urfa müziği,
divanları günümüze kadar gelen
şairler… Bir Urfa kimliğinden söz
ediyorsak, bu kimliği meydana
getiren, ilk elde aklımıza gelen
öğelerdir.
Urfa karakterinin 2 başat
kaynağı
Zaman içinde belirginleşmiş bir
Urfa karakterinden de söz etmek
gerekir. Urfa karakterini
anlatırken 2 başat kaynağa
değinmeden geçmemek lazım.
Bu kaynaklardan biri şudur: Urfa,
20. yüzyılın ilk çeyreğine kadar 3
büyük ilahi dine mensup
insanların iç içe, yan yana
yaşadığı, ilahi dinlerin hoşgörü,
sabır, dayanışma ve
yardımlaşmayı vazeden; din, dil,
mezhep farklılıklarını tolere eden
bir hayat standardını reel hayatta
yüzyıllarca yaşatan bir
coğrafyadır.
Urfa karakterini besleyen ikinci
kaynak ise, Türk, Kürt, Arap,
Süryani gibi farklı kültürlerin
folklor, sözlü ve yazılı edebiyat,
mitlerle kahramanlık,
civanmertlik, misarperverlik gibi
özellikleri haiz bir mizacı
kuşaktan kuşağa aktaran
mekanizmadır. Bu mekanizmanın
yeni kuşaklara aktarılmasında
dil, kültür, hatta inanç gibi
etkenler çok da belirleyici ve
caydırıcı değildir. Bir kahramanlık
hikâyesinin, destanının,
türküsünün ve masalının kentte
olan ve konuşulan 3 dilde de
(Kürtçe, Türkçe, Arapça)
versiyonları bulunmaktadır.
28 Şubat darbesinin hem
müsebbiplerinden, hem de
mağdurlarındanım
Ben uzun süredir Ankara'da, yani
Urfa dışında yaşıyorum. Ama
taziyeler, hasta ziyaretleri ve hala
canlı şekilde süren eski
arkadaşlarla özlem gidermek
amacıyla neredeyse ay aşırı
Urfa'ya geliyorum. Urfa'yla
ilişkilerim hala canlıdır. O kadar
canlı ki, dolaşırken, bir daracık
sokakta yapılmış küçük bir detay
değişikliğini bile fark
edebiliyorum.
Post-modern denilen 28 Şubat
darbesinin hem
müsebbiplerinden, hem de
mağdurlarındanım.
Mağduriyetim, bir dönem (4 yıl
gibi bir süre) Avrupa ülkelerinde
yaşamış olmam dolayısıyladır.
Gerek Ankara ve İstanbul başta
olmak üzere ülke içinde, gerekse
de Avrupa'da oldukça büyük bir
dost ve kirdaş çevrem var.
Bir başka kente, bir ayrı ülkeye
gitmek hafızamızı, o bizi biz
yapan hasılayı terk ettiğimiz
yerde bırakmak anlamına
gelmiyor. O hasılanın meydana
getirdiği kişiliğimizi de bir valiz
gibi taşıyoruz yanımızda.
Hüzünlerimiz, acılarımız,
sevinçlerimiz, yani valizimizdeki
her şeyimiz bizimle beraber,
gittiğimiz her yere gidiyor.
Nereye gidersem gideyim,
Urfa'yı da yanı başımda
buluyorum
Koku olarak, fotoğraf olarak, ses
olarak Urfa'da yanı başımda
benle yürüyor her yerde. Meryem
anamın emek ve fedakarlık
kokan kokusu, uyanınca
unuttuğum öz annem Adile'nin o
tarif edilmez kokusu, İsotçu
pazarının, Bedestenin ve diğer
çarşıların baharat, kebap kokuları
da valizimde benle beraber
geziyor.
Avrupa metropollerinde
dolaşırken rastladığım bir insanı,
bir bakıyorum Urfa'daki bir
ŞANLIURFA | Duyumsamak (İbrahim Halil ÇELİK)
65
simaya benzetiyorum. Bir
caddeyi, sokağı ya da bir
caddedeki, sokaktaki bir detayı
Urfa'yla karşılaştırırken
buluyorum kendimi. Kulağıma
çalınan müzikleri, bir Urfa
türküsüyle, gazeliyle, hoyratıyla
karşılaştırıp ne kadar yavan
kaldığını düşünüyorum.
Anılardaki Urfa ile bugünkü
Urfa'nın mukayesesi
Hafızamdaki Urfa'nın mahiyeti,
şimdiye kadar verdiğim
cevaplardan ortaya çıkmış
olmalıdır diye düşünüyorum.
Sizin bugünkü Urfa dediğiniz bu
kentin gelmiş olduğu noktayı
ülkenin serencamıyla çok
yakından ilişkili görüyorum.
3 kıtaya yayılmış koca Osmanlı
devleti içinde yaygın deyimle 72
millet yaşıyordu. Çeşitli diller
konuşan, çeşitli etnik kökenden
gelen, çeşitli inançlara mensup
bir devletti sözünü ettiğimiz.
Ancak Aydınlanma felsefesini ete
kemiğe büründüren Fransa
ihtilal-i kebirinin çocuğu Ulus
Devlet, Memalik-i Osmaniye'ye
de bir süre sonra musallat
olunca, o koca imparatorluk
acılar, trajediler, yangınlar yaşaya
yaşaya tarihin sayfaları arasına
gömüldü.
Teklik histerisinin nihai hede
Akabinde kurulan ulus devlet,
farklılıkları kabul etmiyordu.
Farklılıklara karşı alabildiğine
hoşgörüsüz ve zalimdi. “Tek dil,
tek din, tek devlet” şeklinde
formüle edilen teklik histerisinin
hede bir ülke insanına geçmişi
ve geçmişi çağrıştıran, hatırlatan
her şeyi unutturmak, Osmanlının
simgelediği medeniyeti de tarihe
hatırlanmamak üzere gömmekti.
İnsanlar gibi kentlerin de
hafızaları silinmeye mahkum
edilmiş durumda
Bu uygulama bugün de devam
etmektedir. Tıpkı insanlar gibi
kentlerin de hafızaları silinmeye
mahkum edilmiş durumdadır.
Geçmiş medeniyetimizden izler
taşıyan köy, mahalle, sokak
isimleri değiştirilmiş, yerine
kentin hafızasında karşılığı
bulunmayan, çağrışımsız takur
tukur isimler verilmiştir.
Hele sokakların başına gelenler
çok daha acıdır. Çoğu,
medeniyetimizin büyük işaret
edicileri olan sokak isimleri,
İçişleri Bakanlığı ve Belediyelerin
elbirliğiyle basit, sıradan
rakamlarla adlandırılmıştır.
Urfa'da zaman içinde bu hafıza
müdahalesine maruz kalmıştır,
kalmaktadır.
yaptığı sivri çıkışlarla öne çıktı.
Akabinde gelen siyaset yasağı ve
yargılamalar sebebiyle 4 yıl boyunca
yurtdışında yaşadı.
ŞANLIURFA | Duyumsamak (İbrahim Halil ÇELİK)
İbrahim Halil ÇELİK
İslami mütedeyyin kimliğiyle tanının
İbrahim Halil Çelik öğretmenlik
geçmişi olan, aktif gençlik
hareketlerine katılan ve daha
sonraki kariyerine siyasetçi olarak
devam eden bir kültür adamı.
1 Ocak 1947, Şanlıurfa doğumlu.
Şanlıurfa Lisesi (1966), Şanlıurfa
Öğretmen Lisesi (1967), İstanbul
Üniversitesi Edebiyat Fakültesi
Arap-Fars Filolojisi Bölümü (1975)
mezunu.
Maarif hayatı ilkokul öğretmenliği
ile başladı. İstanbul (1968-71) ve
Şanlıurfa'da (1971-72) ilkokul
öğretmenliği, Şanlıurfa'da Millî
Eğitim Müdür Yardımcılığı ve Halk
Eğitimi Başkanlığı (1975-84)
görevlerinde bulundu.
1984 ve 1989'da Refah
Partisi'nden 2 kez Şanlıurfa
Belediye Başkanı seçildi. 1991'de
Belediye Başkanı iken Refah
Partisi'nden Şanlıurfa Milletvekili
seçilerek Meclise girdi. 28 Şubat
sürecinde, vesayet rejimine karşı
Şanlıurfa folkloru ve tarihi ile ilgili
ilmi araştırma ve çalışmaları olan
İbrahim Halil Çelik'in yazıları
Harran, Hilal, Millî Kaynak Tohum
ve Hece dergileri ile yerel
gazetelerde yayımlandı.
Mefkûreci Öğretmenler Derneği
Genel Sekteri, Türkiye Yazarlar
Birliği, Birlik Vakfı (kurucu), Harran
Üniversitesi Kurma Derneği
Başkanı, ŞURKAV (kurucu) üyesidir.
Yayınlanmış Şair Nezihe Hanım /
Hayatı - Eserleri ve Gazelleri (1986)
adlı bir eseri vardır.
66
Harran Sarayı'nın
ŞANLIURFA | Harran Sarayı'nın Zemin katında ne var
68
Zem n katında ne var?
“
UNESCO Dünya Mirası Geçici Listesi'nde yer alan 9 asırlık Harran Sarayı'nda, toprak
altında kalan salonlar ve katlar bir bir ortaya çıkarılırken, seyyahların kitaplarına konu
olan ve henüz ulaşılamayan zemin katında ne olduğu büyük merak uyandırmış durumda
”
Kültür ve Turizm Bakanlığının
nansmanı, Şanlıurfa Valiliği,
Şanlıurfa Müze Müdürlüğü
koordinasyonunda Türk Tarih
Kurumu Başkanlığı, Şanlıurfa
Büyükşehir Belediyesi, Harran
Üniversitesi ve Harran Kaymakamlığı
desteğiyle 8 yıldır yürütülen ören yeri
kazıları, yeni keşieri ortaya
çıkarmaya devam ediyor.
Sarayın, Orta Çağ'dan bu yana
Prof. Dr. Mehmet ÖNAL
ayakta kalan ender 3 katlı saray
örneklerinden biri olduğunu aktaran
Harran Üniversitesi Fen Edebiyat
Fakültesi, Arkeoloji Bölümü Öğretim
Üyesi ve Harran Ören Yeri Kazı
Başkanı Prof. Dr. Mehmet Önal,
sarayın birçok gizemi de bünyesinde
barındırdığını söyledi.
Birçok devletin tarihi
kalıntılarına rastlandı
Harran Sarayı'nda Doğu Roma
İmparatorluğu'ndan Emevilere,
Zengi Atabeyliğinden Eyyübilere,
Selçuklu, beylikler ve Osmanlıya
varıncaya kadar tarihi kalıntılara
rastladıklarını anlatan Önal,
kazılarda sarayın ana kapısından
hamamına, savunma
kulelerinden özel odalara kadar
birçok ayrıntıya ulaştıklarını
söyledi.
7 metrelik toprak dolgu
temizlendi
Prof. Dr. Önal, tarihi yapının
bünyesinde çok sayıda oda
barındırdığını ve bunları açığa
çıkarmak için çalışmaların
sürdüğünü dile getirerek,
“Sarayın ikinci katının
salonundaki kazı çalışmalarımız
devam ediyor. Bu salonun içinde
tamamen yaklaşık 7 metre
toprak dolgu vardı. 1272'de
Moğollar Harran'ı yakıp yıkıyor,
ondan sonra Memlükler
döneminde ve daha sonra da
Osmanlı döneminde mevsimsel
veya 3-5 yılda bir buraya aileler
gelip yerleşiyor. Tandırlar yapıyor,
mesken amaçlı kullanıyor ve her
yerleşmede de sonraki
yerleşimcilerin yaptığı basit
duvarları, devşirme taşlarla,
çamur harçlarla yaptıkları
duvarları da görüyoruz. Her
yerleşen yaklaşık 30-40 santim
bu taban toprağını yükseltiyor ve
ŞANLIURFA | Harran Sarayı'nın Zemin katında ne var
69
ŞANLIURFA | Harran Sarayı'nın Zemin katında ne var
06 70
yaklaşık 800 yüz yıl içinde de
gördüğünüz gibi 7-8 metre
yüksekliğe ulaşmış toprak” diyerek
yapılan kazı neticesinde toprak
dolgunun büyük bir kısmının
temizlendiğini aktardı.
Zemin bölümünde Sabilere ait
tapınak veya Sin Mabedi olduğu
söyleniyor
Açığa çıkarılan salonun 4 dikdörtgen
odaya açıldığını gördüklerini ve bu
odaların da toprakla dolu olduğunu
ifade eden Önal, salonun zeminine
ulaştıktan sonra bu odalardaki
toprakları da temizlemek için
çalışmalara başlayacaklarını söyledi.
Prof. Dr. Önal, Haran Sarayı'nda
ulaşamadıkları alanların olduğunu ve
buraların açığa çıkmasıyla o döneme
ait önemli ipuçları bulmayı
beklediklerini belirterek, "Bütün Orta
Çağ seyyahlarının yüzde 90'ı
Sabilerin tapınaklarının bu kalenin
içerisinde olduğunu belirtiyor. Oysa
şu ana kadar, aslan, köpek ve kuş
kabartmaları haricinde sabilerin
tapınağının izlerine ikinci ve üçüncü
katta ulaşamadık. Şu anda kalenin
hiçbir odasına ulaşılamayan zemin
katı var, büyük ihtimalle zemin
katında Sabilerin Tapınağı veya Sin
Tapınağının izlerinin olabileceğini de
düşünmekteyiz” diye görüş bildirdi.
Cihat KOÇ
Harran Kaymakamı
Kaymakam Cihat Koç: Zemin
katının girişini arıyoruz
Harran Kaymakamı Cihat Koç ise
sırlarla dolu Harran'ın geçmişini gün
yüzüne çıkarmayı hedeediklerini ve
bu sayede artacak olan kültürel
zenginlikle ziyaretçi sayılarını
yükseltmeyi planladıklarını söyledi.
Harran Kale Sarayı'nın Anadolu'nun
en büyük yapılarından biri olduğunu
aktaran Koç, “Birçok kaynakta
büyük Sin Tapınağı'nın ve Sabilerin Tapınağı'nın bu sarayın
zemininde olduğundan bahsediliyor. Bu haliyle şu an biz
merkezdeki 2 katın işlevini tam olarak bilmiyoruz çünkü
yaklaşık 7-8 metre toprakla dolu. Alt katın girişini hala
bulamadık, inşallah bu alanda yapacağımız çalışma bize
alt kata nereden girildiğini de gösterecek. Buradaki
çalışmalar bölge tarihine ciddi anlamda ışık tutacağı gibi
bölge turizmini de çok etkileyecek” diye konuştu.
Film ve dizi çekimleri için doğal bir plato haline
dönüşecek
Çalışmaların ilerlemesiyle birlikte tarihi yapının görkemini
daha yoğun hissettirdiğini vurgulayan Kaymakam Cihat
Koç, “Kalenin dışında yine hendekle çevrili bir Kale-
Saray'dan bahsediyoruz. Burada bulduğumuz kitabeler var.
Buraya tekrar tarihi işlevini kazandırıp, hendeği boşaltıp
tekrar suyla doldurmayı ilk kurulduğu yıllardaki kaleye
girilen köprüyü yeniden ayağı kaldırmayı planlıyoruz. İkinci
katı ise bilimin merkezi dediğimiz Harran'ın bir bilim
müzesi haline getirmeyi planlıyoruz. Burası hem turistlerin
yoğun talep gösterdiği bir yer haline gelecek, aynı zamanda
da lm ve dizi çekimleri için doğal bir plato haline
dönüşecek, hedemiz bu” diyerek tarihi alanda hayata
geçirilmesi planlanan devasa projeyle ilgili ipuçları verdi.
ŞANLIURFA | Harran Sarayı'nın Zemin katında ne var
07 71
KÜLTÜR
Madenc l k Tar h ne Işık Tutacak
Uluslararası Taş Kongresi Yürütme Kurulu, doğaltaş işletmeciliğinin en az 6 bin
500 yıl önce başladığı Şanlıurfa'nın Harran ilçesindeki Bazda Mağaralarını
”
“dünya gündemine taşımak için harekete geçti
amuoyunda Bazda
KMağaraları olarak bilinen
alanın aslında yeraltı
doğaltaş işletmeleri yani maden
olduğunun 2004 yılında Prof. Dr.
Sey Kulaksız ve arkadaşları
tarafından ortaya konulduğunu
belirten Uluslararası Taş
Kongresi Yürütme Kurulu
Başkanı Prof. Dr. Faruk
Çalapkulu, “Bu bulgular yeraltı
işletmeciliği açısından milat
oluşturuyor. Dünya madencilik
tarihi incelendiğinde metal
işlemeciliğin ilk olarak Ortadoğu
coğrafyasında geliştiği bilinen bir
gerçekti. Yapılan çalışmada ise
yeraltı doğaltaş işletmeciliğinin
de ilk defa Şanlıurfa'nın Harran
İlçesinde Bazda'da başladığı
bulgularına ulaşıldı” diyerek söz
konusu bulguların özellikle
Avrupa'da büyük yankı
uyandırdığını dile getirdi.
TEKNOLOJİ TARİHİNİN
BAŞLANGICI OLARAK KABUL
EDİLEBİLİR
Bazda için özel bir oturum
gerçekleştirdiklerini aktaran
Çalapkulu, “Günümüzden en az
6 bin 500 yıl önce Şanlıurfa
Harran ilçesi Bazda' da oda
topuk yöntemi ile yapılan yeraltı
işletmesi ile İtalya Carrara'da
günümüzde faal olan yeraltı
işletmesinin karşılaştırılması
kongre katılımcılarını hayretler
72
içinde bıraktı. Göbeklitepe; taşın çıkartılması, taşınması,
yapıda kullanımı ve üzerindeki işlemeler ve günümüze
aktardığı resimli bilgilerle insanlık tarihinde bir milat
oluşturdu. Bazda'dan numuneler aldık. Bazda yeraltı
işletmesi ile Göbeklitepe ilgisini bulabilirsek, Bazda,
yeraltı doğaltaş işletmeciliğinin tarihini günümüzden
16.000 yıl geriye taşıyacak. Bununla da Homosapiens'in
kültürel ve teknolojik tarihinde dünya kamu oyununa yeni
bir sayfa açılacağı inancını taşıyoruz” diye konuştu.
Cumhuriyetin 100. yılında 7. Taş Kongresini Marbel İzmir
Fuarı ile eş zamanlı olarak gerçekleştireceklerini aktaran
Çalapkulu, yapacakları çalışmaların sonucunu burada
paylaşmayı hedeediklerini aktardı.
Bazda Mağaraları
Harran, Han el-Ba'rür, Şuayb Antik kenti, Soğmatar turizm
yolunun 15. ve 16. km'lerinde yolun solundaki ve
sağındaki dağlarda tarihi taş ocakları bulunmaktadır.
Bunlardan 16. km'de yolun sağındaki köy içersinde
"Bazda", "Albazdu", "Elbazde" ya da "Bozdağ Mağaraları"
adıyla anılan iki taş ocağı görülmeye değer özellikler
taşımaktadır. Çevredeki Harran, Şuayp Şehri ve Han el-
Ba'rur yapıları için yüzlerce yıl taş alınması neticesinde her
iki mağarada çok sayıda meydan, tünel ve galeriler
meydana gelmiştir. Bunlardan özellikle büyük olanı yer yer
iki katlı bir şekilde oyulmuş ve yükseklikleri 10–15
metreye varan ayaklar bırakılarak ortada meydanlar
oluşturulmuştur. Ayrıca uzun galeri ve tünellerle dağın
çeşitli yönlerine doğru çıkışlar sağlanmıştır.
Çok geniş bir alana yayılan dağın dış cephelerinde taş
kesilmesi nedeniyle büyük oyuklar meydana gelmiştir.
Anadolu'nun belki de en büyük ve en gizemli, gezilmeye
değer bu tarihi taş ocağının belli bölümlerinin 13. yüzyılda
"Abdurrahman el-Hakkâri", "Muhammet İbn-i Bakır",
"Muhammed el-'Uzzar" gibi şahıslar tarafından işletildiği
kayalara yazılmış Arapça kitabelerden anlaşılmaktadır.
73
KÜLTÜR
ŞANLIURFA | Karahantepe'ye Karşılama Merkezi ve Kazı Evi Yapılacak
74
Karahantepe'ye
Karşılama Merkez ve Kazı Ev Yapılacak
“
Şanlıurfa'da, Neolitik Çağ'a ait emsalsiz kültür hazinelerinin
bulunduğu Karahantepe'ye karşılama merkezi ve kazı evi yapılacak
”
Mehmet AÇIKGÖZ
GAP Bölge İdaresi Başkan Vekili
AP Bölge Kalkınma İdaresi
G(BKİ) Başkan Vekili Mehmet
Açıkgöz, bölgenin zengin
kültürel mirasını turizme
kazandırmak amacıyla başlattıkları
GAP Bölgesi Turizm Odaklı Tanıtım
ve Markalaşma Projesi kapsamında
turizme yönelik yatırımlara değindi.
Güneydoğu Anadolu Bölgesi'nin
zengin kültürel mirasıyla ön plana
çıkan bir coğra konuma sahip
olduğunu anlatan Açıkgöz, bu
potansiyeli turizm odaklı
değerlendirmek için çaba
gösterdiklerini ifade etti.
Proje kapsamında bölgedeki 9 ile
destek verdik
Köklü tarihi, doğal zenginlikleri ve
inanç turizmi alanındaki
potansiyeliyle bölge illerinin her yıl
binlerce yerli ve yabancı turisti
ağırladığına dikkat çeken Açıkgöz,
“GAP Bölgesi Turizm Odaklı
Tanıtım ve Markalaşma Projesi ile
bölgenin sosyal, kültürel ve
ekonomik kalkınmasına ivme
kazandırmayı hedeedik.
Amacımız, bölgenin tarihi mirası,
doğal yapısı, gastronomisi ve
kültürel yapısıyla turizme topyekun
hizmet etmesini sağlamaktır. Proje
kapsamında 9 ilimizi tek bir çatı
altında toplayarak, sürdürülebilir
bir turizm hareketliliği sağlamak
istiyoruz. Bu amaçla
Mezopotamya markasını
oluşturduk” diye konuştu.
Karahantepe tüm dünyanın
dikkatini çekti
Neolitik döneme ait önemli
eserlerin bulunduğu
Karahantepe'nin tüm dünyanın
dikkatini çektiğini vurgulayan
Açıkgöz, 11 bin yıllık olduğu
belirtilen ören yerinin ilerleyen
dönemde daha fazla ilgi
göreceğine inandığını dile getirdi.
Bölgede 3 yıldır devam eden kazı
çalışmalarında önemli eserlerin
gün yüzüne çıkarıldığına işaret
eden Açıkgöz, bu yüzden
Karahantepe'ye destek verme
kararı aldıklarını belirterek,
“Bölgede turizme yönelik ziki
yatırımların desteklenmesi
amacıyla yapılan çalışmalara
destek veriyoruz. Göbeklitepe
bizim en başta destek verdiğimiz
tarihi yapılardan biri. Göbeklitepe
gibi değeri olan, şu an üzerinde
çalışma yapılan Karahantepe için
de çalışmalara başladık.
Karahantepe'ye GAP idaresi
olarak kazı evi ve karşılama
merkezi yapıyoruz. Hem gelen
ziyaretçilerin ihtiyaçlarını giderme
hem de alanla ilgili
bilgilendirmelerin yapılacağı
modern bir mekanın oluşumuna
destek vereceğiz” ifadelerini
kullandı.
Saha çalışmaları tamamlandı
Karahantepe Ören Yeri Kazı
Başkanı Prof. Dr. Necmi Karul ise
karşılama merkezinin bölgenin
tarihi ve coğra özellikleri dikkate
alınarak yapılacağını aktararak,
“Çevre dostu bir karşılama
merkezi ve kazı evi yapılacak.
Peyzaj ve alan düzenlemeleri de
bu şekilde yapılacak. Şu an
sahadaki etüt çalışmaları
tamamlandı. İnsanlık tarihinin
gözler önüne konulabileceği sergi
alanları da bu merkezde olacak.
Çok özel ve güzel, yeni yapılarla
Karahantepe en kısa sürede
ziyaretçilerini ağırlamaya devam
edecek. Çalışmaların 2 yıla kadar
tamamlanması öngörülüyor.
Karahantepe şimdiden ziyaretçi
ilgisi ve potansiyeliyle Türkiye'de
en çok dikkati çeken kazı
alanlarının başında geliyor”
diyerek tarihi yapının
potansiyelini anlattı.
ŞANLIURFA | İlk yerleşiklerin görsel hafızası “Sayburç Kabartmaları”
Prof. Dr. Necmi KARUL
Karahantepe Kazı Başkanı
75
KÜLTÜR
Hasankeyf
Fotoğrafçıların ve Gözlemc ler n
Yen adres oldu
“
Batman'ın tarihi Hasankeyf ilçesinde düzenlenen "Hasankeyf Gökyüzü Gözlem
ve Fotoğraama" etkinliğine farklı illerden çok sayıda fotoğrafçı katıldı
”
BATMAN | Hasankeyf, fotoğrafçıların ve gözlemcilerin yeni adresi oldu
atman Valiliği, Hasankeyf
BKaymakamlığı ile İl Kültür
ve Turizm Müdürlüğü
tarafından Hasankeyf'in tanıtımı
amacıyla ilk kez düzenlenen
etkinliğe katılan fotoğrafçılar,
tarihi ilçenin kültürel miraslarını
fotoğraadı.
Hasankeyf Müzesi ziyareti ile
başlayan etkinlik, tarihi
Hasankeyf yerleşkesinde devam
etti. Burada gün batımı fotoğrafı
çeken fotoğrafçılar daha sonra
yakılan kamp ateşinin etrafında
halay çekti. Fotoğrafçılar en
güzel gökyüzü fotoğrafını
çekebilmek için birbirleriyle
yarıştı.
İl Kültür ve Turizm Müdürü İhsan
Aslanlı, yaptığı açıklamada
etkinliğe Türkiye'nin farklı
illerinden çok sayıda
fotoğrafçının katılımının mutluluk
verici olduğunu söyledi.
ETKİNLİKLER ULUSLARARASI
BİR BOYUT KAZANABİLİR
Türkiye'nin önde gelen fotoğraf
sanatçılarının da katıldığı
etkinliğin Hasankeyf'in tanıtımına
katkı sunduğunu ifade eden
Aslanlı, “İlerleyen dönemde bir
uluslararası tanıtıma vesile
olabilecek küçük bir örneği
gerçekleştirmiş olduk. Bu yönde
bir adım atmak için de
çalışmalarımız devam ediyor”
dedi.
76
TARİHİ VE DOĞAL
GÜZELLİKLER BAKIMINDAN
OLDUKÇA ZENGİN BİR İLÇE
Türkiye Fotoğrafçılar
Federasyonu Yönetim Kurulu
Üyesi Murat Berk Yürek de
Hasankeyf'in genel yapısını
anlatabilen fotoğraar çektiklerini
aktararak, “Birçok ilden bu
etkinliğe katılan fotoğrafçılar,
dağcılar ve doğaseverler bir
araya geldik. Hakikaten doğal
güzellik olarak çok güzel bir
ortam burası. Bizler de Türkiye
fotoğraf sanatçıları federasyonu
olarak buradaki etkinliği
fotoğraamak, geniş kitlelere
ulaştırmak anlamında Sayın
Valimize, İl Kültür ve Turizm
Müdürümüze, Hasankeyf
Kaymakamımıza destek olmak
için her zaman var olduğumuzu
beyan etmek istiyoruz” diye
konuştu.
HASANKEYF MÜZESİ
ZİYARETÇİLERİ HAYRAN
BIRAKIYOR
Uluslararası Fotoğraf Sanatı
Federasyonu Fotoğraf Akademisi
Medya Koordinatörü Reha Bilir
ise Hasankeyf Müzesi'ne hayran
kaldığını anlatarak “Gerçekten
mükemmel bir müze. Çok keyie
hazırlanmış, çok emek verilmiş.
Gezerken çok zevk aldım. Bugün
gerçekten Hasankeyf'in keyni
yaşıyoruz. Çok mutlu oldum.
Herkese teşekkür ediyorum”
ifadelerini kullandı.
KALE, GÖZLEM YAPMAK
İSTEYENLERİN YENİ ADRESİ
OLDU
Yapılan çevre düzenleme ve
restorasyon çalışmalarının
ardından ziyarete açılan
Hasankeyf Kalesi, gök bilimine
meraklı ziyaretçilerin gözde
mekanları arasına girdi.
Türkiye'nin dört bir yanından
ilçeye gelen amatör gökbilimciler
ve öğrenciler, teleskoplarla
gökyüzünü inceliyor.
Kaynak: AA
BATMAN | Hasankeyf, fotoğrafçıların ve gözlemcilerin yeni adresi oldu
77
KÜLTÜR
Rabat
2022 İslam Dünyası Kültür Başkent
İslam İşbirliği Teşkilatı bünyesinde faaliyet gösteren İslami Eğitim, Bilim ve
Kültür Organizasyonu (ISESCO), Fas'ın Başkenti Rabat'ı “2022 İslam Dünyası
“Kültür Başkenti” ilan etti
”
Kararın ardından açıklamalarda
bulunan ISESCO Genel Müdürü Salim
bin Muhammed el-Malik, “2022
İslam Dünyası Kültür Başkenti” etkinlikleri
kapsamında ISESCO ile Fas Gençlik, Kültür
ve İletişim Bakanlığı arasında birtakım ortak
faaliyetlerin başlatılacağını söyledi.
KARLA KAPLI ATLAS DAĞLARINDAN
KAVURUCU SAHRA ÇÖLÜNE
Fas, merak uyandıran ve heyecanlandıran
ülkelerden birisi. Avrupa'ya yakınlığıyla
dikkat çeken Fas, çarpıcı Arabesk mimarisi,
pazarları ve mavi renkli şehirleriyle dikkat
çekiyor. Karla kaplı Atlas dağları kavurucu
Sahra Çölü ile birleşerek renkli tepeler
eşliğinde ziyaretçileri kendine hayran
bırakıyor. Tarihi ve doğal güzellikleriyle bir
hayli ilgi çekici bir ülke olan Fas,
ziyaretçilerin daha fazlasını keşfetmek
isteyebileceği bir yer.
BAŞKENT RABAT
Çoğu başkent gibi popüler bir turistik
lokasyon olan Rabat, Yeni Şehir ve Eski
Şehir olmak üzere 2 ayrı ana bölgeye
sahiptir. Yeni Şehir genellikle alışveriş
yapmak için tercih edilir. Daha yoğun ve
daha tarihi bir atmosfer için, Eski Şehir tipik
Fas pazarları ile doludur.
78
MARAKEŞ
Fas'ın en popüler şehridir. Fas'ın giriş kapısı sayılır. Şehrin
tarihi Eski Kent bölgesi, yalnızca duyulara hitap eden
muhteşem bir görsellik sunar. Şehir surları içinde labirenti
andıran pazarlarda alışveriş deneyimi yaşayabilirsiniz.
CHEFCHAOUEN
Rif dağlarındaki bu küçük kasaba, ilginç mavi boyalı
evleriyle ünlüdür. ve bu da ona gerçeküstü bir görünüm ve
his verir. Fas'ın doğal tarafını medeni bir üsle keşfetmek
istiyorsanız, Chefchaouen bunu yapmak için mükemmel bir
yer. Hemen hemen her sokağın sonundan itibaren dağların
manzarasına sahip olacaksınız, ancak bu yeterli değilse,
yakınlarda doğa yürüyüşü yapabilirsiniz.
Yolunuz Fas'a düşerse etrafı surlarla çevrili imparatorluk
şehri Meknes, tarihi binalarla dolu bir ortaçağ şehri
görünümündeki Fes de uğramanız gereken lokasyonlar
olarak öne çıkıyor.
79
DİYARBAKIR | Yedikardeş Burcu Yeni Haliyle Göz Kamaştırıyor
80
DİYARBAKIR | Yedikardeş Burcu Yeni Haliyle Göz Kamaştırıyor
81
DİYARBAKIR | Fiskaya Cam Teras Hizmete Açıldı
82
DİYARBAKIR | Fiskaya Cam Teras Hizmete Açıldı
83
DİYARBAKIR | Doğa ve Tarihe Yürüyüş Bırkleyn Mağaraları
84
DİYARBAKIR | Doğa ve Tarihe Yürüyüş Bırkleyn Mağaraları
85
DİYARBAKIR | Doğa ve Tarihe Yürüyüş Bırkleyn Mağaraları
86
DİYARBAKIR | Diyarbakır’ın İçme Suyu Kapasitesi 2 Kat Arttırıacak
87
DİYARBAKIR | İnanç Destinasyonu Eğil Işıl Işıl Oldu
88
DİYARBAKIR | İnanç Destinasyonu Eğil Işıl Işıl Oldu
89
DİYARBAKIR | Şehirleri Anlamak Ve Anlatmak Üzere Sezai Karakoç Denemesi
90
DİYARBAKIR | Şehirleri Anlamak Ve Anlatmak Üzere Sezai Karakoç Denemesi
91
DİYARBAKIR | Şehirleri Anlamak Ve Anlatmak Üzere Sezai Karakoç Denemesi
92
DİYARBAKIR | Şehirleri Anlamak Ve Anlatmak Üzere Sezai Karakoç Denemesi
93
DİYARBAKIR | Şehirleri Anlamak Ve Anlatmak Üzere Sezai Karakoç Denemesi
94
Zeynel Ab d n Cam ve
Mor Yakup K l ses aydınlatıldı
Mardin'in Nusaybin ilçesinde 7 yıl önce UNESCO Dünya Miras Geçici
Listesi'ne kabul edilen Kültür İnanç Parkı'ndaki tarihi Zeynel Abidin Camii ve
“Mor Yakup Kilisesi gece aydınlatmalarıyla süslendi.
”
MARDİN| Nusaybin'deki Zeynel Abidin Camisi ve Mor Yakup Kilisesi aydınlatıldı
95
KÜLTÜR
MARDİN| Nusaybin'deki Zeynel Abidin Camisi ve Mor Yakup Kilisesi aydınlatıldı
adim tarihi mekanlarıyla
Kziyaretçileri kendine
hayran bırakan Nusaybin;
artık gündüz olduğu kadar gece
de görsel bir güzelliğe kavuştu.
Kaymakamlık ve Belediyenin
yanı sıra Kültür ve Turizm İl
Müdürlüğünün girişimleriyle
yapılan aydınlatma çalışmaları
ilçedeki eserlerin görsel imajı
zenginleştiriliyor.
Ziyaretçilerin beğenisini kazandı
Zeynel Abidin Camisi imamı
Metin Akan ise tarihi alanın
Nusaybin'in gözde mekanı
olduğunu ifade ederek
restorasyon çalışmalarından
duydukları memnuniyeti dile
getirdi. Akan, “Çalışmaların
ardından bu alan görüldüğü gibi
çok güzel bir görünüme kavuştu.
Burası gelinip, görülmesi gereken
yerlerden biri” diyerek
ziyaretçilerin ve ilçe halkının
ışıklandırmayı memnuniyetle
karşıladığını belirtti.
Işıklandırma çalışması 1 ayda
tamamlandı
Mor Yakup Kilisesi görevlisi
Daniel Çepe, AA muhabirine
yaptığı açıklamada Kilisedeki
restorasyonun 2019'da
tamamlandığını ifade etti.
Restorasyonun ardından
başlayan ışıklandırma
çalışmasının 1 ayda
tamamlandığını belirten Çepe,
“Aydınlatma çok güzel oldu. İki
dini mabet yan yana olduğu için
burası Kültür İnanç Parkı olarak
kabul ediliyor. Hem burası hem
Zeynel Abidin Camisi
ziyaretçilere açık” diye konuştu.
96
1977 den günümüze...
Tecrübey
Yen l kle
buluşturduk
İstanbul Merkez Şube
0.212 276 32 32
/nam sta n
Bursa Merkez Şube
0.224 676 14 14
Şanlıurfa’nın Büyüyen
Güvenlik Firması
REFERANSLARIMIZ
Sırrın Karşıyaka Mah. 590 Sk. A Blok No: 4/AB Hal l ye / ŞANLIURFA