İstikbal Dergi Mayıs 2022 Sayısı
Eskişehir'in En Çok Okunan Yerel Gazetesi İstikbal Gazetesinin Aylık Yayını İstikbal Dergi Mayıs 2022 Sayısı Eskişehir'in En Çok Okunan Yerel Gazetesi İstikbal Gazetesinin Aylık Yayını İstikbal Dergi Mayıs 2022 Sayısı
L İ D E R G A Z E T E E S K İ Ş E H İ R ’ İ N S E S İDERGİPARA İLE SATILAMAZ, ÜCRETSİZDİR AYLIK iŞ, SiYASET, SPOR ve YAŞAM DERGiSi Sayı: MAYIS 2022bÜyÜkşeHİr’denyunus’a veFa“Tepebaşı çevreve insan odaklıçalışıyor”kurT; “elimiziTaşın alTınakoyduk”“KİLOLARDANSÜRDÜRÜLEBİLİRBU DİYETLEKURTULMAKMÜMKÜN”“eskİşeHİrsporForması Gİymekİnanılmaz bİr duyGu”İşTe karşısınızdaGeleCeĞİn olİmpİyaTşampİyonu rÜzGarkız ayçaFİdanoĞlu
- Page 2: 䬀 甀 琀 氀 甀 伀 氀 猀 甀
- Page 5 and 6: KISA...KISA...KISA...KISA...KISA...
- Page 7: Han ilçesinde kadınlar Büyükşe
- Page 10 and 11: Ekmeğini kalemiyleçıkartanlarda
- Page 12 and 13: Bir Mayıs daha geride kalıyor.Bah
- Page 14 and 15: bucafebaşkacafeİçinde TuvaletMü
- Page 16 and 17: Covid sonrasıHayaTa moTive olmakYa
- Page 18 and 19: Çevre Geliştirme ve Koruma Derne
- Page 20 and 21: diyetisyen bengisu Özer ile sürd
- Page 22 and 23: Hilal Bingöl’ün adı Odunpazar
- Page 24 and 25: ÜNİVERSİTEDEN HABERLER...ÜNİVE
- Page 26 and 27: Tepebaşı Belediyesi,“Tepebaşı
- Page 28 and 29: LVIVGeziZEKİPEKGENÇ2019 yılı so
- Page 30 and 31: İşTekarşısınızdaGeleCeĞİnol
- Page 32 and 33: Kros’ta ya da pist yarışlarınd
- Page 34 and 35: İstikbal Dergi’nin bu ayki konu
- Page 36 and 37: Süperligde iç saada bir Galatasar
- Page 38: Son günlerde yorgunluktan şikayet
L İ D E R G A Z E T E E S K İ Ş E H İ R ’ İ N S E S İ
DERGİ
PARA İLE SATILAMAZ, ÜCRETSİZDİR AYLIK iŞ, SiYASET, SPOR ve YAŞAM DERGiSi Sayı: MAYIS 2022
bÜyÜkşeHİr’den
yunus’a veFa
“Tepebaşı çevre
ve insan odaklı
çalışıyor”
kurT; “elimizi
Taşın alTına
koyduk”
“KİLOLARDAN
SÜRDÜRÜLEBİLİR
BU DİYETLE
KURTULMAK
MÜMKÜN”
“eskİşeHİrspor
Forması Gİymek
İnanılmaz bİr duyGu”
İşTe karşısınızda
GeleCeĞİn olİmpİyaT
şampİyonu rÜzGar
kız ayça
FİdanoĞlu
䬀 甀 琀 氀 甀 伀 氀 猀 甀 渀
EDiTöR
Eskişehirli gençler
t9’da
“Avrupa günü”nü kutladı
İçinde
Tuvalet
Müzesi
olan cafe
t14’de
t17’de
“Yazarken
yaşıyor
olduğumu
hissediyorum”
t10’da
Eskişehirli
çiftçilerin
alternatif
ürün
arayışı
Eskişehirliler
istese neyse de…
Aslına bakacak olursanız, bugüne
kadar yapılacağı söylenip de yapılmayan
yatırımlarla ilgili talepler hiçbir
zaman Eskişehirlilerden gelmedi…
Her defasında iktidarların ilgili ve
yetkilileri dillendirdi bunları “Yapalım”
diye…
Örneğin;
Yıllardır bir türlü gerçekleşmeyen
Eskişehir’in demiryolu ile limana bağlanma
meselesi var ya…
İşte bunu Eskişehirliler falan istemedi…
Yıllar önce dönemin iktidarının en
yetkili kişileri Eskişehir’e geldiklerinde
“Burada ürettiğiniz malları Türkiye’nin
her yerine ve diğer ülkelere
karayolu ile pazarlayamazsınız.
Bunun için liman lazım. Sizin de deniziniz
yok. İyisi mi biz sizi Demiryolu
ile en yakın limana bağlayalım.
Böylelikle Eskişehir’de ürettiğiniz
malları dünyanın neresine isterseniz
kolaylıkla ve en ucuz şekilde gönderebilirsiniz”
dediler…
Dediler demesine de bir türlü yapmadılar…
Her gelen iktidarın önemli isimleri,
bugünkü de dahil olmak üzere, her
fırsatta “Eskişehir’i Demiryolu ile
Gemlik limanına bağlayacağız” demesine
rağmen sözünü tutmadı.
Halbuki…
Eskişehirlilerin aklında bile değildi
bu istek…
-“Yapalım” diye ilk kendileri teklif
ettiler…
Aradan yıllar geçti…
Hala yapacaklar…
H H H
Murat Taşkın
Aslına bakacak olursanız…
-“Eskişehir’e Kuzey ve Güney
çevreyollarını yapalım” diyen de “Sarıcakaya,
Seyitgazi, Alpu-Mihalıççık
yollarını yapalım” diyen de bu iktidarın
önemli isimleriydi…
Bakanından Büyükşehir adayına,
Milletvekilinden il başkanına kadar
hemen hepsi önce “Bu yollarınızı yapalım”
dedi, ardından “:Yollarınızı yapacağız”
diye de devam ettirdiler…
Sonuçta söyledikleri yolların hiçbiri
yapılmadı!
H H H
Sadece bunlar mı?
Eskişehir’e her gelen bakan müjde
üzerine müjde verdi…
Birisi “Eskişehir ilk yerli uçağı
yapacak” dedi mesela…
Başka birisi “Eskişehir ilk Hızlı
Treni üretecek” dedi…
Bir başkası “Eskişehir yerli otomobil
üretiminin üssü olacak” dedi…
Hatta…
İçlerinden biri Kocakır’a Türkiye’nin
çevreci ilk modern kentini bile
kurdu!
Sonuçta bunların da hiçbiri olmadı…
H H H
Velhasıl buradaki olay; “Eskişehir
istedi iktidar yapmadı” olayı kesinlikle
değil…
Olay aslında; “İktidar vaat etti,
iktidar yapmadı” olayı…
O yüzden;
İktidarın Eskişehir’deki aktörleri
hani sık sık çıkıp “Eskişehir’de yaptıklarımızı
anlatamıyoruz” diye yakınıyorlar
ya…
Çoğu kez “Peki… Eskişehir’de
anlattıklarınızı yapıyor musunuz?”
diye sormak geliyor!
Genel Yayın Yönetmeni : Burak TÜRKMEN
Sorumlu Yazı İşleri Müdürü : Murat TAŞKIN
LVIV
4
t28’de
GAZETESİ’NİN AYLIK İŞ, SİYASET VE YAŞAM DERGİSİ
PARA İLE SATILAMAZ, ÜCRETSİZDİR www.istikbalgazetesi.com Sayı : MAYIS 2022
UĞUR OFSET MATBAACILIK, GAZETECİLİK SAN. VE TİC. A.Ş. ADINA
Sahibi : Burak TÜRKMEN
Gazete, Haber ve Reklam :
Arifiye Mah. Yalbı Sk. No: 13/A K:6 D:10 ESKİŞEHİR
Tel & Faks : 0.222. 220 19 01 - 220 19 06
e-mail : haber@istikbalgazetesi. com
Baskı :
ÖNKA OFSET BASIM ve MATBAACILIK HİZMETLERİ
Zübeyde Hanım Mah. Sebze Bahçeleri Cad. No: 80
İSKİTLER 06070 ALTINDAĞ/ANKARA
Tel: 0.850 346 26 86 / 0.312. 384 26 85 - 384 26 86
e-posta : onkamatbaa@gmail.com
KISA...KISA...KISA...KISA...KISA...KISA...KISA...KISA...KISA...KISA...KISA...KISA...KISA...KISA...
Özel Ümit çalışanlarından kök hücre bağışı
Özel Ümit Hastaneleri
tarafından hayata geçirilen 'Kök
Hücre Bağışı Kampanyası' ile çok
sayıda hastane çalışanı kök
hücre bağışında bulunarak,
hastalara umut oldu.
Özel Ümit Hastaneleri tarafından
'Kök Hücre Bağışı Kampanyası'
düzenlendi. Hastanenin toplantı
salonunda düzenlenen seminer
ile kök hücre bağışı anlatılarak,
hastane çalışanları kök hücre
bağışına davet edildi. Kızılay
tarafından düzenlenen eğitim
seminerine Kök Hücre Donör
Kazanım Uzmanı, Nejdet Ayduran,
Kök Hücre Flebotomist Emre
Yavaş katıldı. Kızılay tarafından verilen eğitim
sonrasında çok sayıda Özel Ümit çalışanı, kök
hücre bağışında bulundu.
"TÜRKÖK hastaların hayata tutunmasını
sağladı"
Kök hücre bağışının önemi ve süreç hakkında
bilgi veren Türk Kızılay Kök Hücre Donör
Kazanım Uzmanı, Nejdet Ayduran, Türkiye'de
özellikle lösemi, lenfoma gibi kök hücre nakli
bekleyen hastalara en uygun bağışçının bulunabilmesi
amacıyla Sağlık
Bakanlığı ve Türk Kızılay
tarafından 2014'te hayata
geçirilen TÜRKÖK’ün, çok
sayıda hastanın hayata
tutunmasını sağladığını anlattı.
Sağlık şartları uygun 18-50 yaş
arasındaki herkesin kök hücre
bağışında bulunabileceğine ve
kök hücre bağışının sağlık
açısından hiçbir zararının
bulunmadığına değinen Ayduran,
“TÜRKÖK, Sağlık
Bakanlığı’nın, kemik iliği nakli
bekleyen hastalar ve çok
sayıda gönüllü vericiye ait
doku grubu antijeni bilgilerinin
depolandığı Kemik İliği Bankasının (KİB)
kurulması ve kemik iliği nakli ile ilgili merkezler
arasında koordinasyonun sağlanması için
oluşturduğu Türkiye Kök Hücre Koordinasyon
Merkezi’nin adıdır.” dedi.
Jandarmadan çocuklara uygulamalı trafik eğitimi
Trafik Haftası etkinlikleri çerçevesinde ilk ve orta okul düzeyindeki
öğrencilere ‘Trafik kurallarına uyum ve trafikte saygı bilinci’ amacıyla
uygulamalı eğitim verildi. Eskişehir İl Jandarma Komutanlığı Trafik
Şube Müdürlüğü ekiplerince 7-13 Mayıs Karayolları Trafik Haftası
etkinlikleri çerçevesinde çocukları bilinçlendirmek amacıyla etkinlik
düzenlendi. Çocuk Eğitim Parkı’nda Osmangazi İlkokulu ve Orhangazi
Ortaokulu öğrencilerine ‘Trafik kurallarına uyum ve trafikte saygı bilinci’
konularında uygulamalı eğitim verildi.
ÖzEl bİrEYlErdEn “GEçİş” sErgİsİ
Tepebaşı Belediyesi’nin merkezlerinde
çalışmalarını sürdüren özel gereksinimli bireylerin
hazırladığı “Geçiş” isimli sergi açıldı.
Serginin açılışında konuşan Başkan Ataç, “Özel
çocuklarımız ile yaptığımız tüm çalışmalarımız
Türkiye’ye örnek olmaya devam ediyor” dedi.
Tepebaşı Belediyesi bünyesinde çalışmalarına
devam eden özel gereksinimli bireyler, “Geçiş”
adlı sergi ile Eskişehirliler ile buluştu. Engelliler
Sosyal Yaşam Merkezi, Melih Savaş Yaşam
Köyü Hobi Atölyesi ve Gökkuşağı Kafe merkezlerinde
özel bireylerin ellerinden çıkan çok
sayıda eser, Engelliler Haftası dolayısıyla açılan
sergide beğeniye sunuldu. Atila Özer
Karikatürlü Ev’de düzenlenen açılışa Tepebaşı
Belediye Başkanı Dt. Ahmet Ataç’ın yanı sıra
Tepebaşı Belediyesi meclis üyeleri, özel
bireyler ve aileleri katıldı. Burada katılımcılara
hitap eden Başkan Ataç, “Özel çocuklarımız her
alanda olduğu gibi sanat adına da güzel şeyler
yapıyorlar, çok aşikâr. Hem Gökkuşağı Kafe’de
hem Engelliler Montaj Atölyesi’nde
çocuklarımız son derece başarılı. Türkiye’ye
örnek işler yapıyorlar. Bizler de hem onlar
adına hem ailelerimiz adına çok büyük
mutluluk duyuyoruz. Çünkü özel
yavrularımız ile beraber olmak son derece
güzel. Çocuklarımızı topluma katmak,
onların birey olmasını sağlamak son derece
önemli. Özel çocuklarımız ile yaptığımız
tüm çalışmalarımız Türkiye’ye örnek olmaya
devam ediyor. Her birini tek tek kutluyorum.
Ellerine, yüreklerine sağlık” dedi.
Geçiş sergisi 14 Mayıs tarihine kadar ziyarete
açık olacak.
5
Başkan Yılmaz Büyükerşen Büyükerşen kitap dostlarıyla buluştu
büyükşehir’den yunus’a vefa
Vefatının 701’inci yıldönümünde Türk mutasavvıfı ve halk ozanı
Yunus Emre, Eskişehir Büyükşehir Belediyesi’nin ev
sahipliğinde düzenlenen kitap günleri ile anıldı. Kitapseverlerin
büyük bir ilgi ile takip ettiği kitap günlerini ziyaret eden
Eskişehir Büyükşehir Belediye Başkanı Prof. Dr. Yılmaz
Büyükerşen, kitap dostlarıyla bir araya geldi. Büyükerşen,
Yunus Emre’nin anısına yapılan Eskişehir Yunus Emre Kitap
Günleri’nin büyük ilgi görmesinin çok değerli olduğunu ifade
etti. Başkan Büyükerşen’e teşekkür eden gençler ise,
“Başkanımız, Hocamız Yılmaz Büyükerşen’e çok teşekkür ederiz.
Gençler için çok güzel bir aktivite oldu.” dediler.
Yunus Emre 'nin
anısına
Cumhuriyet Meydanı’nda düzenlenen
Eskişehir Yunus Emre Kitap Günleri’ni ziyaret
eden Başkan Büyükerşen, kitapseverler
ile bir araya geldi.
Vefatının 701’inci
yıldönümünde Türk
mutasavvıfı ve halk
ozanı Yunus Emre,
Eskişehir Büyükşehir
Belediyesi’nin ev
sahipliğinde düzenlenen
kitap günleri ile
anıldı.
Yunus Emre'nin
anısına SNS Organizasyon
ve Porsuk Kültür
iş yapılan Eskişehir
Yunus Emre Kitap
Günleri’ne ziyaretçi
akını yaşandı.
Kitapseverlerin büyük
bir ilgi ile takip ettiği
kitap günlerini ziyaret
eden Eskişehir
Büyükşehir Belediye
Başkanı Prof. Dr.
Yılmaz Büyükerşen,
kitap dostlarıyla bir
araya geldi. Ziyarette
Büyükşehir Belediyesi
Genel Sekreteri Ayşe
Ünlüce de yer aldı.
Büyükerşen ve Ünlüce’ye
SNS Fuarcılık
Organizasyon yöneticisi
Saruhan
Simsaroğlu ve Porsuk
Kültür yöneticileri
eşlik etti.
Stantları tek tek gezen
ve kitapları yakından
inceleyen Başkan
Büyükerşen,
vatandaşlardan
büyük ilgi gördü.
6
Fotoğraf çektirmek için sıraya giren gençlerin
isteklerini kırmayan Büyükerşen, gençleri
etkinlikte görmekten çok mutlu
olduğunu belirtti.
Büyükerşen, Yunus Emre’nin anısına
yapılan Eskişehir Yunus Emre Kitap Günleri’nin
büyük ilgi görmesinin çok değerli
olduğunu kaydederek, alandaki görevlilere
de teşekkür etti.
Ziyaret sırasında tedavisi tamamlanarak
Eskişehir’e dönen
SMA’lı Toprak
Bebek ile de bir
araya gelen
Büyükerşen,
Toprak ve ailesini
verdikleri başarılı
mücadele nedeniyle
tebrik etti.
Yunus Emre Kitap
Günleri nedeniyle
Başkan
Büyükerşen’e
teşekkür eden
gençler ise,
“Başkanımız,
Hocamız Yılmaz
Büyükerşen’e çok
teşekkür ederiz.
Gençler için çok
güzel bir aktivite.
Çok güzel kitaplar
var ve fiyatları da
çok avantajlı. Kitap
fuarlarını gezmesi
çok keyifli oluyor.
Yayınevlerindeki
görevliler,
aradığımız kitaplar
konusunda bizlere
çok yardımcı oldu.
Başkanımızla birlikte
burada olmaktan
çok mutlu
olduk” dediler.
Öte yandan 100
binin üzerinde ziyaretçi
ağırlayan
kitap günleri,
Yunus Emre’nin
anısına yakışır bir
şekilde
tamamlandı.
Han ilçesinde kadınlar Büyükşehir Belediyesi alım garantili lavanta balı üretimine başlıyor
büyükerşen; “kadınların
emeklerine güveniyorum”
Han’daki şehrimizin en büyük lavanta bahçesinde üretim
devam ederken, Eskişehir Büyükşehir Belediyesi Hanlı kadınlar
için önemli bir projeye daha imza attı. Büyükşehir Belediyesi
ve Han Belediyesi işbirliğiyle Lavanta Balı Üretim Projesi
yapılan törenle hayata geçirildi. Törende konuşan Başkan Prof.
Dr. Yılmaz Büyükerşen, “Kalkınmada kadınların önemi çok
büyüktür. Burada yapılacak üretime, Hanlı kadınlarımızın
emeklerine güveniyoruz. Kırsal kalkınma destekleme projelerimizde,
kadınlar öncü olsun istiyoruz.” dedi.
Ekonomik yönden zor günlerden geçen üreticiler
için, Han ilçesindeki şehrimizin en büyük
lavanta bahçesinde üretim devam ederken,
Hanlı kadınlar için önemli bir projeye daha
imza atıldı. Tarımsal Hizmetler Dairesi
Başkanlığı’nca hazırlanan Lavanta Balı Üretim
Projesi, yapılan törenle hayata geçirildi. Daha
önce lavanta yağı, lavanta sabunu, cilt temizleme
suyu, çay ve hediyelik ürünler üreten
kadınlar şimdi de lavanta balı üretecekler.
Proje kapsamında 16 üretici kadına toplam 90
adet arı çıtalı kovan ve yedek kovan ile temel
arıcılık malzemeleri verildi. Kadınların üretecekleri
ballar, Büyükşehir Belediyesi
tarafından alım garantili olacak. Ballar, Üretici
Market aracılığı ile vatandaşlara ekonomik
olarak satışa sunulacak. Han ilçesi Cumhuriyet
Meydanı’nda yapılan projenin tanıtım ve
malzeme dağıtım törenine Büyükşehir
Belediye Başkanı Prof. Dr. Yılmaz Büyükerşen,
Han Belediye Başkanı Erdal Şanlı, Büyükşehir
Belediyesi Genel Sekreteri Ayşe Ünlüce,
Büyükşehir Belediyesi bürokratları, Hanlı
kadınlar ve vatandaşlar katıldı.
Projenin kadınlara güç vereceğini belirten
Başkan Büyükerşen, “Bir dönemler kendi
kendine yeten güzel ülkemiz, yanlış tarım
politikaları ve ekonomik kriz nedeniyle zor
günler yaşıyor. Domates, biber gibi en temel
ihtiyaçlar bile tane ile alır hale geldi. Böyle bir
süreçte siz değerli üreticilerimizin desteklenmesi
gerektiğini biliyoruz. Eskişehir
Büyükşehir Belediyesi olarak imkanlarımız
ölçüsünde, yıllardır verdiğimiz farklı desteklere
bugün bir yenisini daha ekliyoruz.
Kalkınmada kadınların önemi çok büyüktür.
Burada yapılacak üretime, Hanlı
kadınlarımızın emeklerine güveniyoruz. Kırsal
kalkınma destekleme projelerimizde, kadınlar
öncü olsun istiyoruz. Han’ın Eli Kadın Kooperatifimiz
üzerinden, üretilen lavanta balını biz
alıp, biz satacağız ve elde edilen geliri
kadınlarımıza vereceğiz. Arıcılık konusunda
büyük ümitler besliyorum. Kısa sürede bu
kovanların içerisinde yetişecek ballarla, tatlı
gelirler kazanmanızı diliyorum” dedi.
Han Belediye Başkanı Erdal Şanlı da proje nedeniyle
Başkan Yılmaz Büyükerşen ve emeği
geçenlere teşekkür ederek, “Kazanan ilçemiz
kadınları kazanan üretenler olacak. İlerleyen
zamanda lavanta ve ıhlamur balı patentini de
alacağız” diye konuştu.
Hanlı üretici kadınlar da Başkan Yılmaz
Büyükerşen’e verdiği destekler nedeniyle
teşekkür ettiler.
Konuşmaların ardından arıcılık kıyafetlerini
giyen Başkan Büyükerşen, Başkan Şanlı ve
Hanlı kadınlar, projenin hayırlı olmasını diledi.
7
Eskişehirli gençler
“Avrupa günü”nü kutladı
Eskişehir AB Bilgi Merkezi ve Eskişehir Büyükşehir Belediyesi Gençlik Merkezi, Avrupa
Günü Gençlik Buluşmaları kapsamında üniversite öğrencileri için hem eğitici ve öğretici
etkinlikler düzenledi hem de eğlendirici aktiviteler gerçekleştirdi.
ETO bünyesinde
faaliyetlerini
sürdüren Eskişehir
AB Bilgi Merkezi
Avrupa Günü
kapsamında
gençlerle bir araya
geldi. Avrupa Günü
Gençlik Buluşmaları,
Eskişehir AB Bilgi
Merkezi ve Eskişehir
Büyükşehir
Belediyesi Gençlik
Merkezi işbirliğinde
gerçekleşti. Avrupa
Birliği Türkiye Delegasyonu’nun
desteği
ile yapılan etkinlikte
üniversite öğrencileri katılımcı olarak
yer aldı. Gün boyu gerçekleşen programda
AB gençlik projeleri, eğitim
fırsatları ve gönüllü hizmetleri başlıkları
hakkında söyleşiler gerçekleştirildi.
Gün boyunca söyleşi ve oturumlar
gerçekleştirildi
Söyleşilerde Türkiye Ulusal Ajansı Gençlik
Hareketlilik Koordinatörü & Eurodesk
Türkiye Ulusal Koordinatörü Emirhan
Aslan ve Eskişehir Osmangazi Üniversitesi
Avrupa Dayanışma Program Koordinatörü
Dr. Öğr. Üyesi Cafer Yıldırım
konuşmacı olarak yer aldı. Programda
ayrıca Türk ve yabancı öğrencilerinin
katılımlarıyla Genç Akademi Derneği Eurodesk
Temas Noktası Serdar Koçar,
Avrupa Birliği ülkelerindeki eğitim ve
gönüllülük projelerine dair deneyimlerini
paylaştı. Açık havada yapılan
etkinliğe yoğun ilgi
gösteren gençler panel
ve söyleşi aralarında
ata binerek, çeşitli
oyunlar oynayarak ve
müzik aktiviteleri
gerçekleştirerek keyifli
vakit geçirdiler.
ETO Başkanı Güler de
gençlerle bir araya
geldi
Eskişehir AB Bilgi
Merkezi’nin düzenlediği
Avrupa Günü Gençlik
Buluşmaları’na katılan
ETO Başkanı Metin
Güler, gençlerle sohbet
etti. Gençlere ülkemiz için ne kadar
önemli olduklarını söyleyen Güler,
Türkiye’nin en büyük sermayesinin
eğitimli gençleri olduğunu dile getirdi.
Ülkemizin ve Eskişehir’in geleceğine
gençlerimizin yön vereceğinin altını
çizen Güler, bu sebeple her zaman gençlerin
yanında olmaya devam edeceklerini
ve ETO’nun kapılarının gençlere
her zaman açık olduğunu kaydetti.
9
Ekmeğini kalemiyle
çıkartanlarda bu ay
Yazar Emel Hacer Yayla
“Yazarken yaşıyor
olduğumu hissediyorum”
Yazmak kalbin meditasyonu…
Kalp yükünü sözcükler aracılığıyla atıyor.
Hele ki bunu alışkanlık haline getirdiyse birey, istiyor
yazmak.
Yazmak sıradan bir eylem değil…
Yazmak basit bir eylem de değil zor da…
Samimi bir eylem…
Bende mesleğimi yazarak kazandığım için biliyorum
belki de…
Yazılan sözcüklerin satır aralarını
iyi okurum.
Samimiyetsizse, canı istemeden
yazılmışsa batıyor kelimeler.
Kendimde dahi anlıyorum bunu…
Malum günü gününe tutmuyor
insanın…
Nefret ediyorum o sözcüklerin
yan yana dizilişinden…
Dönüp de yüzüne
bakmıyorum.
Kendime değil sözcüklere
nankörlük ettiğimden…
Konu yazmaktan
açılmışken…
Ekmeğini sadece
yazarlıktan kazanan
bir kadınla
tanıştıracağım
sizi…
Emel Hacer
Yayla…
30
yaşında…
İşi yazmak…
Sözcüklerle arası iyi…
Hatta eğitimi de yazarlık üzerine…
Oyun yazarlığı başta olmak üzere, roman, çocuk
kitapları üzerine pek çok çalışmaya imza atmış Emel…
Ne hissettiriyor sana yazmak diye sorduğumda uzun
cümleler kurmuyor:
“Hayatta olduğumu hissettiriyor” diyor.
Bize de yazarak hayatta kalan bu güzel kadını sizinle
tanıştırmak düşüyor.
Sizi tanıyabilir miyiz?
Eskişehirliyim. Burada doğdum, büyüdüm. Lise
eğitimimi de burada bitirdikten sonra üniversite için
İzmir’e gittim. 9 Eylül Güzel Sanatlar Fakültesi Sahne
Sanatları bölümünün yetenekleri sınavları vardı. Sahne
sanatları bölümü çatısı altında 3 ana sanat dalı var.
Yazarlık, oyunculuk ve tasarım. Ben yazarlık
sınavlarına girdim. 3 aşamalı bir yetenek sınavı oluyor.
Bu sınavların sonucunda bölüme girmeye hak
kazandım ve yazarlık eğitimine başladım. 4 sene lisans
eğitimi oluyor. Bu sırada öykü, oyun yazarlığı, film
senaryo yazarlığı, kısa uzun metrajlar, birçok aklınıza
gelebilecek yaratıcı metin türünde dersler alıyoruz.
Tezimizi de bunun üzerine yapıyoruz. Eğitim çok yoğun
geçiyor. Eğitim aşamasında her sene kısa ve uzun
oyunlar çıkarıyoruz. Ve orada sahne pratiğini de
kazanıyoruz. Tiyatro ile iç içe. Ağırlıklı olarak tiyatro
oyun yazarlığı öğreniyoruz ama başka türlerde de
yazıyoruz. Bu şekilde eğitimlerimi tamamladım.
“PANDEMİ HEPİMİZDE BELİRSİZLİK YARATTI”
Pandemi döneminde mezun olmak senin için avantaj
mı oldu dezavantaj mı?
Pandemi döneminde mezun oldum. O biraz benim için
talihsiz oldu. Çünkü zaten mezuniyetten sonrasıyla ilgili
bölümümden dolayı iş bulma, ,isteklerimi yapamama
kaygılarım vardı. Pandemi dönemi biraz daha
zorlayıcı oldu. Özellikle de hem yeni mezunlar için hem
de sinema ya da tiyatro gibi alanlarda çalışanlar için
çok sıkıntılı bir süreç oldu. O süreç beni çok etkiledi.
Bir süre çalıştıktan sonra Eskişehir’e döndüm. Ne yapmak
istediğimi düşünmeye başladım. O süreç hepimizde
korku, kaygı ve belirsizlik yarattı. Bende
kendimi bir yere konumlandıramaz durumda hissettim.
Ardından Eskişehir’e geldiğimde burada roman yazmaya
başladım.
10
Nasıl bir roman olacak?
Henüz bitmedi yazım aşaması. Devam
ediyorum. Derken bir çocuk kitabı yazdım.
Yayın evleriyle görüşüyorum şu an. Kitap
yazma aşaması okuyucuyla buluşma
anlamında daha uzun soluklu oluyor. İnsanlarla
daha kolay temas edebileceğim
yer aslında tiyatro. Direk seyircinin reaksiyonunu
görebileceğim, kendimi ne kadar
geliştirdiğimi, nerede olduğumu, ne tarz
oyunlar yapabildiğimi göreceğim bir alan.
O yüzden tiyatroya daha da düşkünleştim
şu dönemde. Burada iki komedi oyunu
yazdım. Seyirci reaksiyonlarını aldım.
Ardından daha kalıcı olabilecek, ayaklarını
biraz daha yere basan, dram türünde
oyunlar çıkarmak istedim. İki tane metnim
var elimde. Bir tanesini yakın
dönemde yazdım.
“ULUCANLAR CEZAEVİ BENİ
ÇOK ETKİLEDİ”
Tek kişilik oyunu yazarken ilhamı nerden
aldın peki?
Ankara’ya gittiğimde Ulucanlar Cezaevi
Müzesini ziyaret ettim. O ziyaret beni
gerçekten çok etkiledi. Türk siyasi tarihinden
farklı farklı görüşlerden pek çok insan
kalmış. İnsan haklarına da çok fazla
durum yaşanmış. Bu bizim yakın
dönemde yaşadığımız bir gerçeklik.
Toplumumuza ait bir sorun. Herhangi bir
yazar, bu alanda iş yapan bir insan için
malzeme anlamında çok uygun bir yer
Türkiye. Fazlasıyla sorun var ülkemizde. O
nedenle beni yakın dönemde etkileyen bir
konuyu nasıl anlatabilirim diye düşünüp
bunun üzerine tek kişilik bir oyun yazdım.
Benim daha önce yazdığım metinler oldu
ama bu ilk yönetmenlik tecrübem oldu.
Hem yazdım hem
yönettim. Dekorunu,
kostümünü,
makyajını çok
şeyini kendim
yaptım. Çevreden
biraz destek aldık.
Eskişehir’de de bu
anlamda çok
destekleyici insanlarla
tanıştım. Motive
olmamı da
sağladılar. Kasaba
Modern’de ilk gösterimizi
Mayıs
ayında
gerçekleştirdik. Bu
oyunu sergiledikten
sonra ilk
istediğim şey
oyun prömiyerlerim
hep
Eskişehir’de olsun.
Ardından Ankara,
İzmir, İstanbul gibi
şehirlere turnelere
gidelim. Ardından
uluslararası tiyatro
festivallerine
sunalım. Böyle
amaçlarım var. Bu
amaçların ilk
basamağındayız.
“BENİM
MESLEĞİM
YAZARLIK”
Ekmeğini
yazarlıktan mı
çıkarıyorsun
kısacası?
RÖpoRtaj
Özge Zaim
Evet. Şu an da öyle. Başka hiçbir iş
alanıyla uğraşmıyorum. Pandemi nedeniyle
bir süre farklı sektörlere yöneldim
ama yapmak istediğim asıl mesleğin
yazarlık olduğuna karar verdim. Bu bana
yeri geldiğinde maddi sıkıntı da yaratsa,
yeri geldiğinde zorlasa da yorsa da bu
alanda devam etmek istiyorum.
“SEZGİSEL BİR İŞ”
Yazarken aradığın bir şeyler var mı?
Yazarlık eğitimini burada da birkaç kez
verdim. Yazarlığın teknik yanları var. Her
sanat disiplinin de olduğu gibi. Yazarlıkta
da öğrenmemiz gereken teknikler var. Bu
teknikler sadece neyi nasıl yapacağımızı
gösteriyor. İçini doldurmak tamamen bize
kalıyor. O yüzden bu teorik kitapları
okuyan öğrenciler okuduklarını
anladıklarını ama yaratıcı esere nasıl
dönüştürdüklerini bilmediklerini söylüyorlar.
Tamamen sezgisel bir iş yazarlık.
Bir şeyi sizi duygusal olarak etkilemesi
gerekiyor. İlham vermesi gerekiyor. Sizi
etkileyen bir konuda söyleyecek bir
sözünüzün olması gerekiyor. Bu konuda
benim de bir fikrim var, ben de bir şeyler
dile getirmek istiyorum deyip bu aslında
vazife edindikten sonra iş sanatsal kısmın
kurgulama kısmına giriyor. Teknik orada
devreye giriyor. Ardından da zaten eser
ortaya çıkıyor.
“KENDİMİ VAR OLMUŞ HİSSEDİYORUM”
Yazmak sana ne hissettiriyor?
Hayatta olduğumu hissettiriyor. Başka bir
şey yaparken rutin hareket ediyormuş
gibi hissediyorum ama yazarken kayda
değer, kalıcı bir şeyler yaptığımı hissediyorum.
Kendimi var ediyormuş gibi
hissediyorum.
Nasıl yazıyorsun?
Yazacağım şeyin duygusunu destekleyecek
müziğe ihtiyacı duyuyorum. Özellikle
klasik müzik çok iyi hissettiriyor.
Çok teşekkür ederiz Emel Hanım…
Ben teşekkür ederim. Başarılar dilerim.
11
Bir Mayıs daha geride kalıyor.
Baharı karşıladık tüm
yurtta…
Bahar deyip geçmeyin!
“Binlerce yıllık kadim bir gelenekten
söz ediyoruz aslında”
Sadece doğanın uyanışı değil,
çoğu kişi için yeniden bir başlangıç.
Kimilerine göre yeni bir yılın
ilk günleri.
Bazısı için bir bayram, bazısı
için de bir yenilenme fırsatı!
H H H
ZOR BAHAR!
Kim neden ve hangi ruhsal anlamda
karşılarsa karşılasın;
“Bahar hepimizindir”
Hepimiz için çok güzeldir ve
çok anlamlıdır.
İnsanın aylar sonra yeniden
doğayla tanışmasıdır.
İşte içimizi ferahlatan böylesine
bir dönemi maalesef ki, eski
yıllardan çok daha uzakta yaşıyor,
aydogansedat@hotmail.com
geçiriyoruz…
Maalesef ki, bahar hepimizin
üzerine pek çok sorunla birlikte
çöktü adeta!
Evet yazıma yüreğinizi ferahlatan
cümlelerle başladım ama;
“Bahar da gelse sorunlarla yüzleşmekte
hepimizin bir görevi”
H H H
Nedir o gerçekler…
Aslında ne söylemeye ne yazmaya
ne de sıralamaya gerek var!
Çoğumuz yaşayarak görüyoruz.
Belki de yeniden tekrara
düşüp, acılarınızı deşmemeliyim.
Fakat gelin görün ki;
“Sokaktaki pahalılığı bir kez
daha söylemeden geçemiyorum”
Kadınların hala şiddete uğramaya
devam ettiğini görmezden
gelemiyorum.
Sokaktaki dostların insan adı
altında gezinenler tarafından işkenceye
maruz bırakıldıklarını
anlatmadan duramıyorum.
Kendi ülkesinde, yabancılaşmak
zorunda kalan toplumun
varlığını konuşmadan edemiyorum.
Daha kötüsü;
Geleceğini göremeyen milyonlarca
gencin varlığını yok sayamıyorum.
H H H
Listeyi uzatıp bu güneşli havada
sizleri daha çok sıkmayacağım.
Dediğim gibi;
“Listenin tümünü zaten biliyor
ve yaşıyoruz.
O halde, baharın geleneklerine
tam da bu noktada yeniden uyalım.
Dileklerimizi, beklentilerimizi,
niyetlerimizi evrene bırakalım gitsin.
Ve en büyük dua olarakta, “o
eski baharları” dileyelim.
RUSYA UYRUKLU EKATERİNA
DUNAEvA çİzDİğİ RESİMLERLE
çOcUKLARı MASAL DÜNYASıNDA
YOLcULUğA çıKARıYOR
Eskişehir'de yaşayan Rusya uyruklu
Ekaterina Dunaeva, Özel Ümit Hastanesi
Çocuk Hastalıkları Bölümü duvarlarına
çizdiği resimlerle çocukları masal
dünyasında bir yolculuğa çıkarıyor.
Yaklaşık 7,5 yıl önce Eskişehir'e gelen
Rus grafik tasarımcısı, iç mimar ve
ressam olan Ekaterina Dunaeva, otizmli
çocuğunun eğitim gördüğü okulda farklı
bir çalışmaya imza atmış ve yıllar
boyunca yaptığı yüzlerce resimle okul
koridorlarını sanatla güzelleştirmişti.
12
Ekaterina Dunaeva, bu kez hasta çocuklar
için fırçasını eline aldı ve Özel Ümit
Hastanesi Çocuk Hastalıkları
Bölümü’nün duvarlarını çocuklara moral
vermek amacıyla birbirinden güzel resimlerle
boyadı.
Tek ilham kaynağı çocuklar
Dunaeva, 15 yıldır Türkiye’de 7,5 yıldır
da Eskişehir’de yaşıyor. Çocuklar söz
konusu olduğunda içsel olarak her
zaman onlar için bir şeyler yapmak
istediğini ve bu nedenle hastane yönetimi
tarafından kendisine gelen teklifi
düşünmeden kabul ettiğini belirten
Dunaeva, 20 saatlik bir çalışma sonucu
hastane koridorundaki resim
çalışmalarını tamamladı. Çocuklara
yönelik resimleri ortaya çıkarırken kendisine
ilham olan tek şeyin çocuklara
duyduğu sonsuz sevgi olduğunun altını
çizen Dunaeva, böyle bir çalışmayı
düşünüp, kendisinin de bunun bir
parçası olmasını sağlayan hastane yöne-
ÖZGE’Yİ SEVEN NEDEN ÇOK
SEVİYOR DA SEVMEYEN
NEFRET EDİYOR?
Bu ara kendimle ilgili şöyle bir
eleştiri alıyorum.
Eleştiri demeyeyim aslında…
Gözlem…
“Seni seven çok seviyor da sevmeyen
neden hiç sevmiyor Özge?”
İlk duyduğumda gülümsediğim
ancak sonra üzerine uzun uzun düşündüğüm
bir konu…
Benim “ortam” yok.
Bunun hep farkındayım aslında
ama yine de kendi eksenimde kendi hayatımı
masaya yatırıyorum.
Birde insanların benimle ilgili ikinci
bir gözlemi var.
Bunu çok sesli dile getirmediler
ama ben ifadelerinden anladım çoğu
kez…
Sen eskinden çok sessizdin, sesin
çıkmazdı pek, ne oldu sana böyle?
Derdim soruları mı yanıtlamak yoksa
içimi mi dökmek bilinmez ama uzun
uzun yazmak istiyorum bu meseleyi…
Ve başlıyorum.
İki Özge var.
İki de yol…
Birisi geçmişte kalan…
Özge Zaim
ozgezaim1@gmail.com
Diğeri ise gelecekte bekleyen…
Özge’de öyle…
Birisi güler yüzlü, mütevazi, heyecanlı,
saygılı…
Diğeri asabi, fevri, dediğim dedik,
inatçı, despot…
Bu saydıklarım birbirine zıt ama bir
o kadar bağlantılı…
Çatlak, umursamaz, deli kız yaşamayı
seviyorum.
Bu benim sevdiğim hayat…
Diğerinde ise sorumluluklarım var.
Anneyim netice…
Deliyim ama durmam gereken yeri
biliyorum.
Sınırlarımı çiziyorum.
Sorumluluklarım var diye hayata da
küsecek değilim elbet.
Değil mi?
İkinci yaşam daha ciddiyet gerektiriyor.
Derin bir nefes alarak sıfırdan başladım
neticede…
Öyle kahkahayla değil, sancılı…
Korku ya da cesaret kazanacak dediğim
ve benim cesaretin üzerine yoğunlaştığım
bir hayat o…
Bazen katlanılması zor, yorucu…
Güvenli kalmak derdimiz ama bir
yandan da zeki olmak gerekiyor.
Mesleğin getirdiği zorluklar da eklenince
de dayanılmaz hal alıyor.
Sürekli gürültü var, düşünsene…
Her yerden bir ses geliyor.
Güçsüz kaldığım çok zaman oldu.
İşte o zamanlar deli yanıma sığınıp
güç alıyorum.
Çünkü birisini kaybedersem elimden
tutunamayacağımı ve düşeceğimi
biliyorum.
He, Özge’yi neden seven çok seviyor
da sevmeyen hiç sevmiyor meselesine
gelecek olursam…
Özge’yi hem deli hem de ciddi haliyle
kabullenen çok seviyor.
Yani her haliyle kabullenen…
Ama delilik ile öfke yan yana duramaz
kardeş, bu yasaya aykırı diyen kıl
kapıyor.
Beni görünce bir kaşık su da boğmak
istiyor.
Ne diyeyim şimdi ben size?
Deliyim, çılgınım ama kötü değilim.
He suçun ne diye soracak olsanız.
Twit atmak derim herhalde.
Vallahi başka kimseye bir zararım
olmadı.
timine minnet duyduğunu söyledi.
Aileler çok memnun kaldı
Özel Ümit Hastanesi Halkla İlişkiler
Müdürü Gülay Özler ise, yapılan
çalışmanın etkileri ve içeriği hakkında
şu bilgileri paylaştı: “Biz bir süredir
çocuk polikliniğini canlandırmak ve renklendirmek
istiyorduk. Çocukların
randevularını beklerken
sıkılmayacakları, koridorda
eğlenebilecekleri bir alan oluşturmak
açısından Dunaeva’nın
resimleri oldukça etkili
ve başarılı oldu.
Bayram sonrasında
hasta kabulüne
başlandıktan sonra
aileler resimleri
görünce çok beğendiler
ve bu resimlerin
önünde fotoğraf çektirmeye
başladılar. Bu
bizim için çok kıymetli,
çünkü çocukların hastaneye
geldiklerinde
böyle masalsı bir ortamda
vakit geçirmeleri
onları mutlu ettiği
kadar bizleri de memnun
ediyor. Bu harika
eserler için Ekaterina
Dunaeva’ya teşekkür
ediyoruz.”
13
bu
cafe
başka
cafe
İçinde Tuvalet
Müzesi olan cafe
Cumhuriye Mahallesi Paşa Sokak’ta bir cafe. İsmi : “Geyik”. Cafeyi
ilginç kılan ise içinde bırakın tuvaleti “Tuvalet Müzesi”nin olması
Röportajları bile
kendime bağlar
oldum.
Çünkü yazarken
kendimden bir
şeyler buluyorum.
İnanın.
İnsan inanmadığı
şeyi yazarken
zorlanır zaten.
Bu röportaja
gittiğim zaman da
öyle bir hisse
kapılmadım.
Bu benim alanım
dedim.
Çünkü kendimden
bir parça var.
Cumhuriye Mahallesi
Paşa
Sokak’a “Geyik
Cafe” açıyorlar.
İçerisine de “Tuvalet
müzesi”
yapıyorlar.
Tuvalet müzesinin
açılmasındaki
amaç nedir soruyorum elbet ama
bende düşüncelerimi söylemeden
edemiyorum.
Bu söyleyeceklerimdeki cesareti de
cafenin adından alıyorum.
Hem maksat geyik olsun hem de
içimizi dökelim değil mi?
“Hayatına sı…….r notları yazmış ve
sonucunda müzeye dönüşmüş”
dediğimde sahibi Erdem Altınok
gülümsüyor ve şöyle diyor:
“Genelde öyle bir durum oldu.
Hayat içerisinde sıkıntıya
düşenlerin not kağıdına sitemlerini
dile getirip yazdıklarını gördük.”
14
Sizi tanıyalım mı ilk önce?
Kayseriliyim. Eskişehir’e üniversite okumak
için geldim. Anadolu Üniversitesinde
İşletme bölümü okuyordum.
Bıraktım, açıktan devam ettim. Bir süre
farklı işler yaptım. Mağazada çalıştım.
Boyacılık yaptım, muhasebe sektöründe
çalıştım.
Nasıl tanıştın bu sektörle?
Aslında üniversite dönemlerinde de
kendi kitaplarımı satarak başlamıştım.
Üniversite Caddesinde yere kitap serip
kitap satmaya çalıştım. Bu cafeyi
açarken de öyle düşündüm. Hatta ilk
açtığımda sahaftı. Kitap vardı sadece.
Sonra elime biraz para geçince neden
cafe olmasın ki diye düşündüm.
Herkesin bir hayali vardır ya. O yüzden
cafeye çevirmeye başladım. O süreç
biraz uzun sürdü. Dükkanı açarken de
parke döşemesinden tutun kaynağına
kadar her şeyi kendi emeğimizle yapmaya
çalıştık. Zaten cafeyi açtık. 2-3
hafta çalıştık. Pandemi olayı patladı.
Geri kapattık. Ne olacağı belli olmadı.
Hayatımı devam ettirmek için tekrar
muhasebe yaptım. Bu şekilde süreç
devam etti.
Neden adı Geyik?
Tadilat işlerini yaparken sürekli konusu
geçiyordu, adı ne olsun diye. Bankaya
ya da herhangi bir yere gidince de bana
unvan soruyorlardı hep. Tabela ismi
soruyorlardı. Yoktu herhangi bir isim.
Aklımda da yok. En son birisi Geyik
koyalım dedi. Kim dedi onu da bilmiyorum.
Herkes olur ya, neden olmasın ki,
güzel diye tepki verdi. Hem hayvan
olarak güzel hem de espri, kafa kırmak
anlamında kullanıldığı için hoşumuza
gitti. Ondan sonra cafenin ismi oluştu.
Kim söyledi hala bilmiyoruz. Ortaya biri
attı. Adı doğdu.
Cafenin içerisinde ilginç bir de müze
var. Tuvalet müzesi… Bu müze nasıl ortaya
çıktı?
Biz ufak bir yazı yazmıştık duvara.
Hatta hala duruyor. Ufak bir not
kağıdına yazdım. Sonra baktım ki
başkaları yazmaya başladı. Notlar üst
üste yazılmaya başlandı. Birçok not oldu
klozetin üzerinde. Sonra herkes yazmak
istiyor, oraya bir tel yaptık. Mandal koyduk.
Tuvalete not kağıdı ve kalem koyduk.
Herkes yazdı, yazdı, yazdı. Klozetin
üzeri doldu. Yan tarafa geçtik. Şimdi bir
tel daha çekeceğiz, karşı duvara da
yazacaklar.
Ben ilk tuvalet müzesini gördüğüm an
ve notlara da şöyle bir gezdirdiğim de
tabiri caizse hayatına sı….r mı yazdı
diye
düşünmeden
edemedim
açıkçası…
Böyle bir amaç
var mı yaparken?
(Gülüyor)
Genelde öyle
bir durum oldu.
Hayat
içerisinde
sıkıntıya
düşenlerin not
kağıdına sitemlerini
dile getirip
yazdıklarını
gördük. Aşk
hayatında,
evlilik
hayatında,
yaşamın genel
sorunları üzerine
bir nevi
dertleştiklerini
anladık
okudukça
notları…
Neler yazdılar
genelde?
Bazen çok ağır
küfür yazanlar da oldu. Argo
kullanılabilir tabi ki ama abartıya
kaçınca biz kaldırıyoruz o notu. Bazen
gözümüzden de
kaçıyor. Bir tane
hanımefendi
geldi. Bizden
yaşça büyük, sık
sık da gelir. Tuvaletteki
yazıların çok ağır
olduğunu söyledi.
Biz de baktık,
gerçekten bazı
notlar ağır. Biraz
sansür uygulamaya
karar
verdik. Duvarlar
not kağıtlarıyla
doldu. Biz de
kaldırmadık.
Kimisi yazı yazdı,
kimisi resim
çizdi. Kimisi
alıntılar koydu.
Böylece büyüdü.
Tuvalet müzesi
ismi nasıl oluştu?
Tepkiler nasıl?
Herkese ilginç
geliyor. Azeri bir
arkadaşım burada
kiralık bir ev
bakmaya
gelmişti. Ev sahibini beklerken kahve
içmek için geldi. Tuvalete girip çıktıktan
sonra burası resmen Tuvalet müzesi
demişti. İlk ondan çıktı bu isim. Bana da
çok ilginç geldi. Hiç böyle bir
düşünmemiştim. Sonra ismi öyle kaldı.
Sosyal projeleriniz de çok fazla sanırım.
Biraz bahseder misiniz?
Sokak hayvanlarına destek yapmak istiyorduk.
Birçok etkinlik yaptık.
Kitapları rafa çıkarıyordum, bağış
yapıyorlardı, sokak hayvanlarına destek
oluyorduk. Geçen yıllarda birçok kedimiz
vardı. Onları sahiplenmiştik. Tedavilerini
yaptırıyorduk. Sonra bunları
sosyal medya hesaplarımızdan
paylaşıyorduk. Sokak hayvanlarının
bakımı konusundaki çalışmalarımıza
aynı özgüvenle çalışmaya devam etmek
istiyoruz.
Hayallerin mi bu cafe?
Ben bu cafeyi açarken maddi kaygıya
düşmedim. Hayallerimi gerçekleştirmek
için açtım. Hatta bana bu sokakta cafe
mi olur diyenler de oldu, sokak arasında.
Karşı çıkmışlardı. Artık müşterilerimiz
arkadaşımız oldu. Çok samimi olduk.
Sevildi ve ilgi gördü butik cafemiz.
Birçok ünlü cafeyi atlayarak bu sokağa
kahve içmeye gelen müşterilerimiz var.
Çok teşekkür ederiz
misafirperverliğiniz için…
Ben çok teşekkür ediyorum.
15
Covid sonrası
HayaTa moTive olmak
Yazılı tarihin en büyük salgınlarından birisi olarak tanımlanan ve hayatımızı
yıllar boyunca ciddi şekilde etkileyen COVID sonrasında hayata
adapte olmak, geleneksel yaşantıya yeniden motive olmak toplumun
geneli tarafından “zor” olarak tanımlanıyor. İki yıl boyunca, bambaşka
bir yaşam biçimine kavuşup, yeni alışkanlıklar edindiğimiz bu süreçten
sonra nasıl bir yol izlemeliyiz? Covid Sonrası hayata motive olmak için
neler yapabiliriz? Yeniden eski hayatımıza dönebilir miyiz?
Sorularımıza Gonca Yener Thomas , bir yaşam koçunun bakış açısıyla
cevaplar veriyor.
bir salgın, fikir olarak dahi oldukça
sıkıntılı bir kavram ola-
Global
rak kabul edilmeli. Özellikle devletlerin sokağa
çıkma yasaklarına varan önemler aldığı ciddi
bir hastalık durumu söz konusu iken ve ölümler
gibi durumlardan söz edilirken, dikkat ve
bir miktar panik doğal olarak yaşandı. Korku,
sosyal yaşamın sınırlandırılması ve sokağa
çıkma yasağı gibi durumlar da hayatımızı ciddi
şekilde değiştirdi ve uzunca bir süre devam
eden bu süreç, bir ölçüde alışkanlıklarımızı da
değiştirdi. Örneğin, maske yasakları gevşetildiğinde
dahi, kimilerimiz maskelerimizi çıkarmak
istemiyor, hala sosyalleşmekten
çekiniyoruz. Uzmanların kabul edilebilir saydığı
sosyal sınırlardan dahi daha katı sınırları
kendiliğimizden uyguluyoruz ki, bunun sonucu
olarak hayata adaptasyon problemi olarak tanımlanacak
bir durumun merkezinde yer alıyoruz.Pekiyi
bundan nasıl sıyrılacağız ve
normal hayatı olması gerektiği şekilde yaşamaya
başlayacağız.
Uzmanları Dinleyin
Resmi kaynaklar tarafından belirlenen sınır ve
koşulların daha ilerisinde tedbirler almaya çalışmayın.
Salgından korkmak, elbette rasyonel
bir davranış sayılabilir. Ancak aşılarınızı yaptırdınız
ve risk grubunda yer almıyorsanız,
salgın dönemindeki aşırı önlemleri biraz esnetmenin
zamanı gelmiş demektir. Bu konuda
size duyurulan şekilde davranmanız yeterlidir.
Duyumlara Aldanmayın
Sansasyon, iyi bir medya manipülasyonu yöntemidir.
Sansasyonel bilgiler ciddi ilgi çeker ve
sonucunda haber kaynağına popülerlik kazandırır.
Bu bakımdan, özellikle salgın ve diğer
hastalıklarla ilgili olarak resmi kaynaklar dışında
kaynaklardan yapılan duyuruları dikkate
almayın. Sağlığınızı nasıl koruyacağınızı, tabip
odaları ve Sağlık Bakanlığı resmi kanallardan
duyurur ve salgının seyrine dair en doğru bilgiler
de bunlardır.
16
Küçük Adımlarla Başlayın
Elbette Covid sonrasında sosyal hayata yeniden
adapte olmaktan kastımız, Covid hiç olmamış
gibi davranmak anlamına gelmez.
Zaten sınırlamalar da bütünüyle
ortadan kalkmış değil. Ancak
görünen o ki, hastalık büyük ölçüde
hayati etkinliğini yitirmiştir
ki, buna önemli etkenlerden bir tanesi de aşılardır.
Aşılarınızı olduysanız, küçük adımlarla
eski hayatınızı anımsamaya başlayabilirsiniz.
Mesela bir kafede oturup, manzaranın tadını
çıkarmakla sürece başlayın. Orta vadede bir
film izleyebilir ve hobileriniz için bir kursa yazılabilirsiniz.
Süreç bu şekilde size şok yatamadan
normalleşecek ve bir süre sonra eski
sınırsız günlerinize geri dönebileceksiniz.
Tabii COVID ve diğer hastalıklardan uzakta
kalmak için bedeninize yapacağınız iyilikler de
var. Hem fizyolojik, hem de mental bakımdan
iyileşmenize yardımcı olacak başlıca etkenler
ise aşağıdaki şekilde listelenebilir.
Sağlıklı Beslenmek
Güne başlarken iyi bir kahvaltı yapmak gününüzün
güzel geçmesi için sağlam bir adım olacaktır.
Sağlıklı besinler tükettiğiniz zaman
kendinizi daha iyi hissedeceksiniz. Kan şekerinin
düşmemesi için öğünlerin atlanmadan tüketilmesi
gerekir. Öğünlerinizi atlamadan
günlük almanız gereken besinleri tüketerek
enerji eksikliği önüne geçmeniz mümkün olacaktır.
Kaliteli ve güzel bir gün için sağlıklı bir
şekilde beslenmeyi ihmal etmemelisiniz.
Uyku Düzenine Dikkat Etmek
Sağlıklı beslenmenin yanı sıra uyku düzeniniz
çok önemli. Uyku düzeninizin dışına çıktığınız
zamanlarda kendinizi yorgun ve halsiz hissedebilirsiniz.
Kişinin ihtiyacı olan uykuyu alması
enerjisini doğrudan etkilemektedir.
Yorgun, halsiz ve uykulu kişiler gün içerisinde
enerjisi düşük olacağından kötü bir gün geçirmeye
meyilli olacaklardır. Bu sebeple uyku düzeni
enerji düşüklüğü ile baş etme konusunda
son derece önemlidir. Uyku düzeninize bağlı
olarak enerjiniz düşebilir.
Sıvı Tüketmek
Enerji seviyelerinin dengelenmesi için kişinin
bol bol sıvı tüketmesi gerekir. Gün içerisinde
2,5 – 3 litre olmak üzere su tüketen kişilerin
daha enerjik olduğunu görebilirsiniz. İnsan
vücudunun %50 – 70’ini su oluşturduğunu düşünürsek
neden bolca sıvı tüketilmesi gerektiğini
de anlayabiliriz.
Spor Yapmak
Ruhsal enerji düşüklüğü yaşayan kişiler için
psikologların da tavsiye ettiği spor aktivitelerini
yaparak enerji düşüklüğü ile baş etmeniz
söz konusudur. Son yıllarda bir çok kişinin
enerji düşüklüğü ile karşı karşıya kalmasıyla
spora yöneldiğini ve bu sayede enerji düşüklüğü
ile baş edebildiğini gözlemleyebiliriz.
Sosyal Olarak Aktif Olmak
Sürekli mutsuz ve yorgun hissediyorum diye
şikâyetçi olan kişilerin arkadaşları ile vakit geçirmesi
enerji düşüklüğünün dengelenmesinde
oldukça faydalı olacaktır. Keyifli geçirilen bir
günün ardından enerjiniz yükseleceğinden sürekli
olarak enerji düşüklüğünden şikâyetçi olmayacaksınız.
Aksine arkadaşlarınızda
geçirmiş olduğunuz keyifli zamanlar aklınızda
yer edecek.
Hobi Edinmek
Kronik yorgunluk tedavisi uygulanan kişilerde
uyku düzeni ve sosyalleşebileceği alanlar olması
gerekir. Kronik yorgunluğa sahip olan kişilerde
çeşitli hobiler ile ilgilenilmesi ve
sosyallik kazanmak oldukça önemlidir. Sosyallik
kaliteli bir hayat sürdürmek ve enerjinin
düşmemesi için önemli bir adımdır.
Motive Edici Faaliyetler Yapmak
Enerjinizi düşük hissediyorsanız bu durumu
değiştirmek için kendinizi motive edici birkaç
faaliyete yönelebilirsiniz. Resim yapmak,
müzik dinlemek ya da doğa yürüyüşleri gibi
faaliyetler enerjinizi yükseltmek için çok
doğru bir seçenek olacaktır.
Tüm bu adımları tek tek yerine getirdiğiniz
zaman covid artık size etki etmeyecek ve motivasyonunuzu
hiçbir şey düşüremeyecektir.
Bu adımları gerçekleştirdiğiniz halde hala motivasyonunuzu
ve enerjinizi düşük hissediyorsanız
destek almanızın yararı olacaktır.
Biyo dizel
hammaddesi
“Kanola” çiftçinin
yeni
umudu oluyor
Eskişehirli
çiftçilerin
alternatif
ürün
arayışı
Türkiye’de ekim alanı hızla artan kanola
bitkisi, Eskişehir’de çiftçinin yeni umudu
oldu.
Trakya Bölgesi'nde çiftçiler tarafından
yoğun olarak ekilen kanola bitkisi,
Eskişehir’de de tarlalarda kendisine yer
bulmaya başladı. Biyodizel yakıt ve
bitkisel yağ başta olmak üzere mum, ruj,
sanayi yağları ve gazete mürekkebi
yapımında kullanılabilen kanolaya
çiftçilerin ilgisi arttı. Eskişehir’in
İnönü ilçesine bağlı Kümbet
Akpınar Mahallesi’ndeki 75
dönümlük arazisine kanola
eken Mehmet Yetim ilçede
bir ilke imza attı. Kanola ekerek
bölgede geleneksel türlerin
yanı sıra alternatif
ürünler de ekilebileceğini
göstermeyi amaçladığını belirten
Yetim, ilk hasat beklentisinin
250 ile 400 kilogram
arasında olduğunu kaydetti.
Kanola bitkisinin ekim ve
yetişme sürecinin zahmetsiz
olduğuna değinen Yetim, bir kişinin
tüm işlemleri yapabileceğini söyledi.
“Sadece maddiyat için değil bir yandan
da çiftçiye örnek olalım diye
ektik”
Çiftçilerin farklı ürünler ekmesini ve
gelir kaynaklarını çeşitlendirmesini
sağlamak
istediğini belirten Mehmet Yetim,
“Kanola bitkisini İnönü’de ilk kez ekenlerden
biriyim. Bundan çitçinin iyi para
kazanacağını söylediler ve ekmemizi
tavsiye ettiler. Bunun yemek yağında
kullanıldığını, biyodizel olduğunu
söylediler. Biz de ekimini yaptık. Bu
sene denemek için ektik. İnşallah
başarılı oluruz. Diğer çiftçi
arkadaşlarımıza da örnek oluruz ve
devam ederiz. Bundan verim beklentimiz
250 kilodan 400 kiloya
kadar. Sadece maddiyat için
değil, bir yandan da çiftçiye
örnek olalım diye ektik.
Tekirdağ ve Bandırma
taraflarında bu bitkiden
çiftçilerin güzel para
kazandığını duyduk. ‘Bu
bölgede neden olmasın?’ diyerek
buna girdik. Pancar ya da
ayçiçeği kadar zahmetli bir
bitki değil. Ekimini yapıyorsun
ve belli aralıklarda suluyorsun. İşi
bu kadar. İşçilik neredeyse sıfır. Bir
kişi traktörüne malzemesini takarak bu
işi yapabiliyor” diye konuştu.
17
Çevre Geliştirme ve Koruma Derneği Yönetim Kurulu Üyesi Barış Adıgüzel
eskişehir’i madenler ve
santraller çok yordu”
Eskişehir her gün katlanarak
artan çevre sorunlarıyla
boğuşuyor.
Termik santral kurma projeleri,
altın arama madeni
çalışmaları ve bunların çevreye
verdiği zararlar gündemden
düşmüyor.
Eskişehir bu çevre
sorunlarıyla boğuşurken bizler
de konuyu uzmanından
dinlemek istiyoruz.
Çevre Geliştirme ve Koruma
Derneği Yönetim Kurulu
Üyesi Barış Adıgüzelle bir
araya geliyoruz.
Dernekte ağırlıyor bizleri…
Misafirperverliği ve güler
yüzlülüğü ile bütün
sorularımıza içtenlikle yanıt
verirken sormadan edemiyorum
Barış Hanım’a:
“Eskişehir’in en büyük çevre
sorunu nedir?”
Kısa bir düşünmenin
ardından şöyle yanıtlıyor
Barış Hanım:
“Eskişehir’i madenler ve
santraller çok yordu.”
18
Ne zamandan beri ilgileniyorsunuz çevre
sorunlarıyla?
Çevre sorunları hep gündemimizde olan bir
konu. Son 15 yıldır ekolojik dengenin
bozulmasıyla birlikte dünyada olan iklim
değişiklikleri beni daha çok bu konuda
çalışmaya itti.
Dernekte ne gibi çalışmalar
yürütüyorsunuz?
Ekolojik dengenin insanlar üzerindeki kötü etkisini
de çok iyi öğrendim. Dünya iyi olmazsa,
çevremiz iyi olmazsa biz de iyi olamıyoruz. O
nedenle sistemin doğru olması gerekiyor.
Dünyanın yüzyıllardır gelen bir işleyişi var.
Buzulların oluşundan, dünya üzerindeki suyun
miktarından, ağaçlardan, böceklerden, tüm
ekolojiden bahsediyorum. Dünyanın
kurulduğundan beri onun bir dengesi var. Bu
dengenin sanayileşmeyle birlikte, insanların
yanlış uygulamaları, vahşi sulama, üretim
sanayileştikten sonra bozulduğunu
gözlemlemiş bulunuyoruz. Son 15 senedir
ülkemizde de bunun kötü yönlerini çok daha iyi
fark etmeye başladık. Yani afet boyutundaki
etkilerini görmeye başladık. Ormanların yok
olması, ekolojik dengenin bozulmasıyla çok
alakalı bir durum. Bu sorunlar arttığı için böyle
bir dernek altında çalışmalarımıza devam ediyoruz.
Eskişehir’deki en büyük çevre
sorunu nedir?
Bu dönemde Eskişehir madenlerle ve santralle
ilgili çok yoruldu. Alpu’da biliyorsunuz bir termik
santral yapılması planlanıyordu. Alpu
Ovası verimli bir ova, tarım yapılabilen bir ova.
Tarımın olmadığı, çiftçilerin olmadığı,
hayvancılığın olmadığı bir şehirde çok fazla
üretimden ve sanayiden de bahsedilemez. Alpu
Ovasındaki termik santral için çok fazla
çalışmalarımız oldu. Sondaj çalışmalarını engellemeye
çalıştık, köylülerimizle konuştuk.
Onların çoğu da zaten termik santrale karşılar.
İstemiyorlar. Dünyada fosil yakıt bilerken biz
hala fosil yakıtlarla termik santral kurmakla
uğraşıyoruz. Tabi ki madencilik olmasın, yerin
altındaki tabi kaynaklarımız çıkmasın diye bir
talebimiz yok ama bunun tekniğine uygun
yapılması, tekniğine uygun yapılırken de halkın
bu konuda şeffaf olarak bilgilendirilmesini
talep ediyoruz. İhalenin şimdilik iptal
edilmesinden sonra tam çapraz köyünde Sevinç
köyünde bir kömür madeni açmaya niyetlenildi.
O da zaten Alpu merkezdeki maden
ocağının devamı şeklindeydi. Birlikte ortak
çalışacaktı. Orada da köylülerimizle yarı
halkıyla konuştum. Çiftçilerimiz artık olayın çok
farkındalar. Topraklarına sahip çıkıyorlar,
doğasına, çevresine sahip çıkıyor. Çünkü onlar
olmadan üretim yapamayacaklarını, çiftçilik
yapamayacaklarını biliyorlar. Sulamayı
öğretmeye çalışıyoruz. Hangi ürünleri, hangi
üretimi yaparken ne yapılması gerektiğini Ziraat
Mühendislerimiz vasıtasıyla göstermeye
çalışıyoruz. Sevinç köyünde de kömür madeni
Çed toplantısını yine dinlemedik. Odunpazarı
Belediye Başkanımız Kazım Bey de vardı. Onun
da hukuksal girişimleri sonucunda o toplantıyı
da yaptırmadık. Fakat tabi artık hangi biriyle
uğraşacağımızı şaşırıyoruz. Çünkü çok fazla
konu var, Eskişehir üzerinde de çok fazla konu
var. Yine yakınlarda Kaymaz’da bir altın
havuzu yapacaklardı. Aslında o havuzun esas
nedeni Çanakkale’de bir altın madeni var.
Oradan çıkan siyanürlü, çamurlu altınları
Eskişehir’de Kaymaz bölgesindeki havuza
üçüncü havuza toplanılması ve orada siyanürle
ayrıştırılarak oradaki altını değerlendirmeli.
Kaymaz’da çıkacak bir milyon metre küp altının
peşinde değildi bu proje. Çanakkale’den gelecek
altının peşindelerdi ama orada da firma
sahibi yönetici tarafından sabote edildi.
Toplantı yanlı olarak devam etti. Devlet kurumundan
da ilgililer vardı ama devletten gelenler
de yanlı davrandı. Biraz sıkıntılı bir
toplantıydı. Yöre halkı işletmenin yöreye
sağladığı maddi kaynaklar nedeniyle çok fazla
durumun farkında da değillerdi. Genel olarak
bu sorunlar gündemde.
Dernek çalışmaları gönüllülük
esasına mı dayalı?
Dernek çalışmaları genelde gönüllülük
çalışmaları. O nedenle biraz daha ağır
işleyebiliyor. Eskişehir halkı sağ olsun nu
konuda çok duyarlı çok da gönüllü. Gönüllü
çalışan arkadaşlarımız da var. Kimi zaman
teknik olarak anlatmaya çalışıyoruz. Kimi
zaman bu işi sosyalleşerek yapmaya
çalışıyoruz. Hedef kitlemiz zaten gençlerimiz
ve çocuklarımız. Onlar bu durumun bilincine
varırlarsa zaten bundan sonrası için mutlaka
adımlar atılacaktır.
Dernekte bir kadın başkan
görebilir miyiz?
Tabi ki. Neden olmasın? Bizim derneğimizde
hiyerarşik düzen yok. Başkan, başkan yardımcısı
gibi bir düzen yok. Yatay yönetim var bizde.
Yatay yönetimden de kastımız herkes başkan,
herkes üye, herkes gönüllü. Sadece temsiliyet
gerektiğinde yönetim kurulu devreye girmiş
oluyor. Üyemizin yüzde 80’i kadın.
Kaç üyeniz var?
110 kayıtlı üyemiz, 250 civarında da gönüllümüz
var. Odunpazarı Belediyesi tarafından
yapılan 3D festivalinde de gençlerle buluştuk.
Gençlerin katkılarını almak ve onlarla devam
etmek istiyoruz.
Çok teşekkür ederiz Barış Hanım…
Ben teşekkür ediyorum. Başarılar diliyorum.
Eskişehir Liselerarası Tiyatro Şenliği renkli korteji ile Eskişehir’e coşku kattı
Eskişehir Kent Konseyi Kültür Sanat
Çalışma Grubu’nun İl Milli Eğitim
Müdürlüğü ve Büyükşehir Belediyesi Şehir
Tiyatroları paydaşlığında bu yıl 8’incisini
düzenlediği “Eskişehir Liselerarası Tiyatro
Şenliği” korteji renkli görüntülere sahne
oldu. 17 okulun katılımı ile bu yıl 8’incisi
düzenlenen Eskişehir Liselerarası Tiyatro
Şenliği korteji, Eskişehir Büyükşehir
Belediyesi Genel Sekreteri Ayşe Ünlüce,
Eskişehir Kent Konseyi Başkanı Nuray
Akçasoy, Kent Konseyi Genel Sekreteri
Ahmet Kapanoğlu ve Eskişehirlilerin
katılımı ile başladı. Porsuk Bulvarı Adalar
Mevkiinde bir araya gelen okullar, kostümleriyle
yürüyerek Ulus Anıtı’na geldiler. Burada
kortejin açılış konuşmasını yapan
Kültür Sanat Çalışma Grubu Başkanı Ali
Kara “Her geçen yıl şenliğimize istek ve
taleplerin artması bizleri de daha ciddi ve
donanımlı çalışmaya teşvik etmektedir. Bu
yıl şenliğimiz, 14 Haziran günü usta tiyatro
sanatçılarının katılımıyla Atatürk Kültür
Sanat ve Kongre merkezinde yapacağımız
ödül töreniyle sona erecektir.” dedi. Daha
sonra söz alan Kent Konseyi Başkanı Nuray
Akçasoy ise Eskişehir Liselerarası tiyatro
şenliğimizde amacımız, sahne tozu
yutanların bir daha tiyatrodan
vazgeçemeyeceğine inanarak; sanatı
ülkemizden eksik etmeden, bizlerden sonra
da devam etmesini sağlayacak, tiyatro
sanatını emanet edebileceğimiz gençler
yetiştirmektir.” diye konuştu. Korteje
katılan Eskişehir Büyükşehir Belediyesi
Genel Sekreteri Ayşe Ünlüce, Eskişehir Kent
Konseyi’ne bu anlamlı organizasyon için
teşekkür ettiğini ifade ederek, liseli gençleri
de tiyatro şenliğine katılmalarından
dolayı kutladığını söyledi. Ünlüce “Tiyatro
sahnesi insanların aynasıdır. Gördükleriyle
gülerler ders alırlar. Tiyatro insanlara
davranış biçimi verir. Bu bakımdan bu
sanat dalına göstermiş olduğunuz önem
için hepinize teşekkür ederim.” dedi. İl Milli
Eğitim Müdürlüğü adına Burhanettin Elçi
ise konuşmasında, şenliğe destek veren
tüm paydaşlara teşekkür ederek “Amacımız
öğrencilerin akademik eğitimlerinin
yanında sanat ile de iç içe olmalarını
sağlamaktır.” dedi.
Eskişehirlilerin de katılımıyla güzel bir gün
geçiren gençler, doyasıya eğlendi.
19
diyetisyen bengisu Özer ile sürdürülebilir sağlıklı beslenme üzerine konuştuk
“KİLOLARDAN SÜRDÜRÜLEBİLİR
BU DİYETLE KURTULMAK MÜMKÜN”
Diyetisyen Bengisu Özer ile…
İsmet İnönü 1 Caddesi üzerinde bulunan yeni
ofisinde buluşuyoruz.
Karşımızda genç ve güzel bir kadın görünce
şaşırıyoruz.
Şaşkınlığımız da
mutluluğumuz da cesaretine
olan
hayranlığımızdan olsa
gerek…
Öte yandan beni
diyetisyene gönderdikleri
zaman ilk olarak
karşımda
kişinin fiziğine
bakıyorum.
İstemsiz bir
tepki…
Alınan
eğitimlerin ilk
olarak kendinden
başlayacağına
inananlardanım
sanırım.
Bengisu’yu da
gayet fit görünce
sorularımızı
yöneltiyoruz.
Yanıtlarken
takılmıyor.
Heyecan
yapmıyor.
Konuya hâkim.
Hatta bir ara ne için geldiğimi unutup,
danışanlık teklif etmeyi bile düşündüm.
Neden mi?
Karşımdaki kadın hem genç hem heyecanlı
hem de eğitimli…
Bu üç faktör bir arada olursa, danışan da
sağlıklı beslenmeyi kafaya koyduysa…
İmkansız hiçbir şey yoktur.
Ve…
Bazı vedalar güldürür.
O kilolara gözyaşıyla hoş geldin dediğimiz
gibi gülümseyerek de bay bay diyebiliriz.
Öyle değil mi?
20
Sizi tanıyabilir miyiz?
1997 yılında Eskişehir’de doğdum. İlkokulu Çağdaş İlkokulunda
okudum. Ortaokulu TED Eskişehir Kolejinde, liseyi Özel Atayurt
Anadolu Lisesi’nde okudum. 2019 yılında Başkent Üniversitesi Sağlık
Bilimleri Fakültesi Beslenme ve Diyetetik Bölümü’nden mezun oldum.
Mezun olduktan sonra Başkent Üniversitesinde Yüksek Lisansa
başladım. 2020 yılının Ekim ayında ise Başkent Üniversitesi Sağlık Bilimleri
Enstitüsü Beslenme ve Diyetetik Anabilim Dalı'nda tezli yüksek
lisans programına başladım. Lisans eğitimi sürecinde; Eskişehir Devlet
Hastanesi, Eskişehir Özel Ümit Vişnelik Hastanesi, Yıldız Yemek Catering
Hizmetleri, Başkent Üniversitesi Ankara Hastanesi ve Ankara
Bilkent Şehir Hastanesi’nde stajlarımı tamamladım.
Staj eğitiminizde ne gibi çalışmalar yaptınız?
Stajlarım boyunca hastalıklara özgü tıbbi beslenme tedavisi, tip 1 diyabet
ve karbonhidrat sayımı, kişiye özel sağlıklı kilo verme ve sağlıklı
kilo alma, sporcu beslenmesi, adölesanlarda beslenme, kurum mutfağı,
gebe ve emziklilik döneminde beslenme, bebek ve çocuk beslenmesi
ve yoğun bakım hastalarında beslenme alanlarında uzman kişilerden
eğitim alarak deneyim kazandım. Beslenme ve diyetetik, sürekli kendini
yenileyen bir alan olduğu için gündemi ve yenilikleri takip etmek
adına bu alana yönelik yurt içi ve yurt dışındaki çeşitli seminer ve
eğitimlere katılarak sertifikalar da aldım. 2022 yılından itibaren
Eskişehir’de kurduğum “Sürdürülebilir Sağlıklı Beslenme Danışmanlık
Merkezi’nde” hizmet veriyorum. Amacı, kişiye özel sürdürülebilir
sağlıklı beslenme programları hazırlayarak diyete uyumu
kolaylaştırmak ve bireylerde kalıcı beslenme davranışı değişikliği
yaratmak.
Hangi alanlarda hizmet veriyorsunuz?
Kişiye Özel Sürdürülebilir Sağlıklı Beslenme Danışmanlığı, Sağlıklı Kilo
Alma, Sağlıklı Kilo Verme, Kilo Koruma, Obezite Cerrahisi/Bariatrik Cerrahi
Öncesi ve Sonrası Beslenme, Hastalıklara Özgü Beslenme, Diyabet,
İnsülin Direnci, Kalp Damar Hastalıkları,
Hipertansiyon, Tiroid Hastalıkları,
Karaciğer Hastalıkları, Böbrek Hastalıkları,
Sindirim Sistemi Hastalıkları, Gut Hastalığı,
Kanser, Obezite, Gebelik ve Emzirme Döneminde
Beslenme, Bebeklik ve Çocukluk
Döneminde Beslenme, Ergenlik Çağında
Beslenme, Sporcu Beslenmesi, Polikistik
Over Sendromunda Beslenme, Menopoz
Döneminde Beslenme, Üreme Sağlığı ve İnfertilitede
Beslenme, Yeme
Bozukluklarında Beslenme, Vegan-Vejetaryen
Beslenme, Yaşlılık Döneminde
Beslenme, Bağırsak Sağlığı ve Beslenme,
Tip 1 Diyabet ve Karbonhidrat Sayımı,
Çölyak ve Beslenme Besin İntoleransı ve
Besin alerjileri alanında hizmet veriyorum.
Genç bir diyetisyensiniz. Nasıl karar
verdiniz özel bir ofis açmaya?
Mezun olduktan sonra da öncesinde de
sürekli alanla ilgili eğitimler almaya
başladım. Farklı farklı alanlarda kendimi
geliştirmek istedim. Mezun olduktan sonra
da alanda uzmanlaşmak için yüksek
lisansa başladım. Bu aldığım eğitimleri,
bilgileri insanlara aktarmak için de bir yer
açmaya karar verdim. Aynı zamanda
Eskişehir’deki çevremde ofis açıp gelmek
çok istiyorlardı. Bu şekilde macera başladı.
Mottonuz nedir?
Benim mottom sürdürülebilir sağlıklı
beslenme üzerine. Aslında kişiye özel
sürdürülebilir sağlıklı beslenme benim
uyguladığım beslenme programı.
Bildiğimiz popüler diyetler, güncel diyetler
var. Herkes her şeye uymuyor. Popüler bir
diyeti bir kişi “Aaa bu çok kilo
verdiriyormuş” diye uygulaması aslında
ona uygun olduğunu göstermiyor. Çünkü o
kişinin yaşam tarzı, beslenme
alışkanlıkları, bunu sürdürebilmesi
önemli. Ben o yüzden ilk önce kişiye
özel sürdürülebilir sağlıklı beslenme
danışmanlığı veriyorum.
En çok hangi konuda kapınızı
çalıyorlar?
Kronik hastalıklar sonucu gelenler
oluyor. Örneğin Haşimato diye
bildiğimiz bir Tiroid hastalığı var.
Onunla ilgili çok gelen oluyor. Bununla
birlikte obezite olanlar çok geliyor. İlk
önce bir insülin direnci oluyor onlarda.
Biz o direnci kırmaya çalışıyoruz.
Sonrasında kilo verimi daha da
kolaylaşıyor.
Gün içerisinde sağlıklı
beslenebileceğimiz ufak
tüyolarınız var m?
Beslenmek kişiye özel olduğu için ara
öğün yapıp yapmamak tamamen
kişinin ihtiyaçlarına, isteklerine bağlı.
Bir kişi 3-4 saatlik bir ara verildiğinde
eli ayağına dolaşıyorsa, titriyorsa, kan
şekerinde oynamalar oluyorsa bu
kişinin ara öğün yapması gerekiyor.
Çünkü bir sonraki öğünde saldıracaktır.
Ara öğün yapmadığı için fazla yeme
isteği doğacaktır. O yüzden kişinin ara
öğün yapması lazım ama kahvaltı
yaptıktan sonra bazı bireyler öğlen yemeği
yemiyor sonrasında ara öğün yapıyorlar.
Kan şekerinde bir oynama olmuyorsa, el
ayak titremesi olmuyorsa, açlık
hissedilmiyorsa o kişinin ara öğün
yapmasına gerek yok derim. Tamamen
kişiye özel. Zayıflamada çok önemli olan
şeylerden biri de su tüketimi. Su tüketiminin
fazla olması gerekiyor. Çay, kahve
tüketimi hepimizde olduğu gibi çok fazla
oluyor. Çay, kahve tüketimi de vücuttan
sıvı atımını sağlıyor. O yüzden çay, kahve
tükettiğimizde, kafein tükettiğimizde
yanına bir bardak su içmeliyiz. Su
ihtiyacımız daha da çok artıyor. En
önemli şey su tüketimi. 2,5 litreyi,
günde tüketmemiz gerekiyor.
Marketlerde satılan diyet ürünleri
hakkında ne
düşünüyorsunuz?
Asitli içecekler, paketli ürünler, bazı
marketlerde gördüğümüz diyet, form
ürünlerde de çok fazla şeker oluyor.
Besin etiketi okumaya çok fazla
dikkat etmemiz gerekiyor. Birçok
bilmediğimiz yerden ilave şeker alabiliyoruz.
Bu sadece asitli içecekler,
çikolata falan değil birçok layt besin
bile şeker içeriyor. Bunlara dikkat
edip olabildiğince doğal beslenmemiz
gerekiyor. Paketli, dışardan
işlenmiş gıdalara yönelmememiz
gerekiyor.
Diyetle spor eş zamanlı mı
olmalı?
Tabi. Hiçbir zaman tek başına
beslenme ya da tek başına spor çok
etkili olmuyor. Beslenmeyi sporla,
sporu da beslenmeyle beraber yürütmek
gerekiyor. Harcadığımız enerjiden daha
fazla enerji alırsak bu bizim kilo almamıza
sebep oluyor. Gün içinde aldığımız enerji
de fazla olunca, biz de bunu
yakamadığımız için bizim yağ dokumuz
artıyor. Vücudumuzda kilo artışı oluyor. O
yüzden mutlaka bir sporla desteklemek
gerekiyor. İlla ki plates vb. bir antrenman
diye kimseye de diretemiyorum. Çünkü
onda da sürdürülebilir olması önemli. Bir
kişiye plates antremanı verirsiniz ama o
kişi onu sadece bir hafta yapabilir. Ondan
sonra sürdüremez. Bir kişiye de dersiniz ki
30 dakika düzenli yürüyüş dersiniz. Bu kişi
onu daha rahat sürdürebilir. İşten çıkınca
yürüyebilir, sabah işe gitmeden yürüyebilir.
O kişiye de yürüyüşü önermeliyiz.
Sporda da kişi sürdürebileceği bir spor
dalına yönelmesi lazım.
Sağlıklı bir bireyin kilo ile boy
arasındaki fark kaç olmalı?
Beden kütle endeksi olarak hesaplıyoruz.
Kilomuzu boyumuzun metre karesine
bölüyoruz. 18 buçuğun altı zayıf oluyor
beden kütle endeksi, 18,5 ile 24.9 arası
normal bir birey oluyor, 25 ile 29.9 arası
hafif şişman, 30’dan itibaren de obez
sınıfına giriyor. Biz böyle hesaplıyoruz.
Son olarak hedefleriniz nelerdir?
Daha önce diyete başlamış, diyetisyene
gitmiş insanların pes ettiklerini,
bıraktıklarını gördüm. Ben onlara bu işi
sürdürülebilir, kendilerine özel beslenmeyle
aşamadıkları kilolarını vermelerini
istiyorum. Kimse ben kilo veremeyeceğim
diye düşünmesin diyorum. Tekrar denemekten,
başlamaktan korkmasınlar. Önce
kendilerine inansınlar. Ben bu bilinci
oluşturmak istiyorum.
Çok teşekkür ediyorum Bengisu
Hanım. Başarılar diyoruz.
Ben teşekkür ediyorum.
21
Hilal Bingöl’ün adı Odunpazarı’nın yeni kreşinde yaşayacak
kurT; “elimizi Taşın
Odunpazarı Belediye
Başkanı
Kazım Kurt, vatandaşlara
verdiği
kreş sözünü yerine
getirmeye
devam ediyor.
Başkan Kurt, Gökmeydan
Mahallesinde
bulunan ve
mülkiyeti Odunpazarı
Belediyesi’ne
ait ek
hizmet binasının
bir bölümünü tam
zamanlı kreş
yaptı. Aynı zamanda
Odunpazarı
Belediyesi’nin
12’nci kreşi olan
bu kreşe, geçtiğimiz
Ekim ayında
Çetin Bingöl ile
imzalanan protokol
ile Hilal Bingöl
Gündüz
Bakımevi ve Kreşi
adı verildi. Açılış
töreninde konuşan
Başkan Kazım
Kurt; “Her mahalleye
bir kreş gerekli.
Bunu devlet
yapamıyorsa biz,
elimizi taşın altına
koyup gerçekleştirmeye
çalışacağız.” diye
konuştu.
22
alTına koyduk”
İçinde oyunevinin de bulunduğu Hilal
Bingöl Gündüz Bakımevi ve Kreşinin
açılışı, törenle gerçekleşti. Açılış törenine
Odunpazarı Belediye Başkanı
Kazım Kurt, Hilal Bingöl’ün annesi Nilgün
Bingöl, Babası Çetin Bingöl, CHP
Eskişehir İl Başkanı Recep Taşel, CHP
Odunpazarı İlçe Başkanı Rahmi Çınar,
Odunpazarı Kent Konseyi Başkanı İsmail
Kumru, iş insanı Ali Eldem, Türkiye
Gazeteciler Federasyonu ve
Eskişehir Gazeteciler Cemiyeti Başkanı
Yılmaz Karaca, Hilal Bingöl’ün arkadaşları
ile çok sayıda
Eskişehirli katıldı. Açılış töreninde
zaman zaman duygu
dolu anlar yaşandı.
“TOPLUMUN HER KESİMİ
ÇOCUKLARIMIZI KORU-
YUP, KOLLAMAKLA YÜ-
KÜMLÜ”
Hilal Bingöl’ün adının yaşatılacağı
Gündüz Bakımevi ve
Kreşi’nin açılış töreninde konuşan
anne Nilgün Bingöl,
kızları Hilal’i 5 yıl önce kaybettiklerini
söyledi. “Sevdiklerimizi
ve yitirdiklerimizi yad
ederken kelimeler kifayetsiz kalıyor”
diyen anne Bingöl, bugünkü gibi güzel
buluşmaların bu günlere farklı anlamlar
kattığını ifade etti. Hilal Bingöl
Gündüz Bakımevi ve Kreşinin kendileri
için çok önemsedikleri iki anlam
taşıdığını vurgulayan Bingöl, “Birincisi
böylesi bir yerde evladımızın adını
yaşatmak, ama sadece bu değil, çünkü
Hilal çocukları çok severdi. Ben inanıyorum
ki burada yüzlerce belki de
binlerce çocuğu olacak. Gerçekten o
kocaman sıcak yüreği ile onları sarıp
sarmalayacağını; koruyup kollayacağına
inanıyorum. İkincisi ise, ben Halil
Cibran’ın ‘Çocuklarımız bize emanettir’
sözünü çok seviyorum. Bu emanetin
sadece ebeveynlerle kalmadığına inanıyoruz.
Toplumun her kesiminin çocuklarımızı
koruyup, kollamakla
yükümlü olduğuna inanıyoruz. Bu oluşumda
ufak da olsa bir katkıda bulunmanın
huzur ve mutluluğunu
yaşıyoruz. Buradan Atatürk sevgisi
olan, çağdaş, farkındalığı olan; insanı,
doğayı, hayvanı seven, çevreye saygılı
bireylerin yetişmesini diliyorum.
Bu bağlamda bize her mahalleye kreş
projesinde yer verdiğiniz için, bu
güzel yeri bize tahsis ettiğiniz için
Kazım Kurt’un Başkanlığında Odunpazarı
Belediyesine, Odunpazarı halkına,
bizi bu proje ile tanıştıran Odunpazarı
Kent Konseyi Başkanı İsmail Kumru’ya,
yapımının her aşamasında bize
her türlü desteği veren sevgili dostumuz
Ali Eldem ve ailesine; bu 5 yıllık
süreçte bizi yalnız bırakmayan evladımızın
arkadaşlarına, bugün yanımızda
olan sizlere teşekkür ederim. Bu kreşin
başarılı olacağına inanıyorum, devamının
da geleceğine inanıyorum.
Hayırlı olsun” dedi.
BAŞKAN KURT: “HER MAHAL-
LEDE BİR KREŞ İHTİYACI VAR”
Açılışı yapılan Hilal Bingöl Gündüz Bakımevi
ve Kreşi’nin ‘her mahalleye bir
kreş’ sözünün bir parçası olduğunu
kaydeden Odunpazarı Belediye Başkanı
Kazım Kurt, ‘her mahalleye bir
kreş’ projesine verdikleri katkı nedeniyle
Bingöl ailesine teşekkür etti.
“Acılarını paylaşıyorum. Bu acıyı dindirmek
ve Hilal Kızımızı geri getirmek
mümkün değil, ama sabredeceğiz. Burada
yüzler, binlerce Hilal’i yetiştireceğiz.
Şu anda bu oluşumda Odunpazarı
Kent Konseyinin ve Sayın Ali Eldem’in
çok büyük katkısı var, onlara teşekkür
ediyorum” diyen Başkan Kurt, her
mahallede bir kreş ihtiyacının olduğunu
vurguladı. Başkan Kurt konuşmasına
şu sözlerle devam etti: “Bunu
devlet yapamıyorsa biz, elimizi taşın
altına koyup gerçekleştirmeye çalışacağız.
Bizim de gücümüz yetmez, sizlerin
katkısını bekliyoruz. Eskişehir’de
sosyal sorumluluk anlamında kendine
bir görev yükleyen herkesin bu projeye
katkı sunması gerekir. Toplumsal
anlamda hepimizin sorumluluğu, görevi
var. Bunu da gerçekleştirmenin bir
yoludur bu. Şu anda Odunpazarı Belediyesi’nin
bu yıl içinde açılışını yapacağı
4 yeni kreşimiz daha var. Bu
bağışçılarımıza da ben ayrı ayrı teşekkür
ediyorum. Zamanı geldikçe, onların
da açılışını yapacağız. Gökmeydan
Mahallesinde bu kreşe çok ihtiyaç olduğunu
gördük, açılışı yapmadan şu
anda 35 çocuk kayıt yaptırdı. En kısa
zamanda bu kreşi aktif hale getirmek
görevimiz. Hilal kızımız, yattığı yerde
dinlensin. Bütün Eskişehir’in sizin acınızı
paylaşmasını dilerim.”
KREŞ ÇOCUKLARINDAN AÇILIŞA
ÖZEL GÖSTERİ
Açılış konuşmasının ardından Başkan
Kurt, Hilal Bingöl’ün anne ve babasına
teşekkür plaketi takdim etti.
Açılış töreninde Hilal Bingöl Gündüz
Bakımevi ve Kreşi öğrencileri şiirler
okuyarak, dans gösterileri yaptı. Çocukların
gösterilerinin ardından da
Başkan Kurt, anne Nilgün Bingöl,
baba Çetin Bingöl ile birlikte diğer
katılımcılar, kurdele keserek kreşin
açılışını yaptı. Açılışın ardından Başkan
Kurt, baba ve anne Bingöl ile
birlikte Hilal Bingöl Gündüz Bakımevi
ve Kreşini gezdi.
Odunpazarı Belediyesi, Nalan
Kaya Gündüz Bakımevi ve
Kreşini Ihlamurkent’te açtı
odunpazarı’nda çoCuklar çok muTlu
Odunpazarı Belediye Başkanı Kazım Kurt, vatandaşlara
verdiği kreş sözünü yerine getirmeye
devam ediyor. Ihlamurkent
Mahallesinde bulunan eğitim ve öğretimin
başladığı, ancak pandemi nedeniyle açılışı yapılamayan
kreşe Nalan Kaya Gündüz Bakımevi
ve Kreşi adı verildi. Açılış törenine
Odunpazarı Belediye Başkanı Kazım Kurt,
Nalan Kaya, Eşi Selahattin Kaya ve Kaya Ailesinin
diğer fertleri, CHP Eskişehir İl Başkanı
Recep Taşel, CHP Odunpazarı İlçe Başkanı
Rahmi Çınar ile çok sayıda Eskişehirli ve veliler
katıldı.
“DÜNYAYA GÜZEL GÖZLERLE
BAKSINLAR”
Açılış töreninde konuşan Nalan Kaya, tüm çocuklara
mutluluk ve başarı diledi. Kaya,
“Mutlu olsunlar ve dünyaya güzel gözlerle
baksınlar” dedi. Kreş açılışında Ihlamurkent
Mahalle Muhtarı Birsen Canbaz da bir konuşma
yaptı. Canbaz, Başkan Kurt’a, Nalan
Kaya ve Kaya Ailesine teşekkür etti.
“ODUNPAZARINDA 0-5 YAŞ
ARASINDA 35 BİN ÇOCUK VAR!”
Konuşmasına “Her mahallede bir kreş
sözümüzü yerine getirmek için verdiğimiz
mücadelede bize vermiş olduğuz
destek için çok teşekkür ederim”
sözleri ile başlayan Başkan Kurt, Eskişehir’de
Odunpazarı Bölgesinde 0-5
yaş arası 35 bin çocuğun olduğuna
dikkat çekti. Bu çocukların tamamının
kreşe ihtiyacı olduğunu kaydeden
Başkan Kurt, “Hemşehrilerimize verdiğimiz
sözü yerine getirmek için elimizden
gelen tüm çabayı
gösteriyoruz. Sözümüzü yerine getirirken bize
destek olan Kaya Ailesine çok teşekkür ediyorum.
Kaya Ailesi Odunpazarı Belediyesi için
önemli, spor çalışmalarımızın da sponsorluğunu
yapan SELKA’nın yönetimi onlardan oluşuyor.
Kreşimize Nalan Kaya adını vermekten
onur duyuyoruz. Hep birlikte, çocuklar mutlu
olsun; geleceğe güzel gözlerle baksın ve güzel
beyinlerle yetişsin istiyoruz. Kreşimiz hayırlı
uğurlu olsun” dedi.
MİNİKLERDEN MUHTEŞEM
DANS GÖSTERİSİ
Konuşmaların ardından Başkan Kurt, Nalan
Kaya’ya teşekkür plaketi takdim etti. Nalan
Kaya Gündüz Bakımevi ve Kreşinde eğitim
gören 2,3 ve 4 yaş öğrencileri dans gösterileri
yaptı. Miniklerin gösterileri katılımcıların
büyük beğenisini kazandı. Miniklerin dans
gösterisinin ardından Başkan Kurt, Nalan
Kaya ve açılışa katılan diğer katılımcılarla birlikte
Nalan Kaya Gündüz Bakımevi ve Kreşinin
açılışı gerçekleştirdi. Başkan Kurt, Nalan
Kaya, Kaya Ailesi ve diğer katılımcılarla birlikte
kreşi gezdi.
Odunpazarı Belediye Başkanı Kazım
Kurt, vizyon projeleri arasında yer
alan “kreş” sözünü yerine getirmeye
devam ediyor. Başkan Kurt, Ihlamurkent
Mahallesinde bulunan Nalan
Kaya Gündüz Bakımevi ve Kreşinin
açılışını da gerçekleştirdi. Açılış töreninde
konuşan Başkan Kurt, “Çocuklar
mutlu olsun; geleceğe güzel
gözlerle baksın istiyoruz” dedi.
23
ÜNİVERSİTEDEN HABERLER...ÜNİVERSİTEDEN HABERLER...ÜNİVERSİTEDEN HABERLER...
geleceğin eczacı adaylarının
tercihi Anadolu Üniversitesi
Anadolu Üniversitesi Eczacılık
Fakültesi 1968 yılında Özel Eczacılık
Yüksek Okulu olarak eğitim faaliyetlerine
başladı. Bugüne kadar
yaklaşık 4.500 eczacı mezun veren
Fakülte şu anki ismini ise 1982
yılında aldı. Prof. Dr. Bülent Ergun’un
Dekanlığını yaptığı Eczacılık
Fakültesinde alanında uzman 84
öğretim elemanı Anadolu Üniversitesinin
köklü eğitim tecrübesini
genç eczacı adaylarına aktarıyor.
Eczacılık Fakültesi güncel mesleki
yeterliliklere sahip, toplumsal
sorumluluğu ön planda tutan, etik kurallara bağlı
eczacılar yetiştirmeyi ve topluma hizmet bilinciyle
insan sağlığına katkı sağlayacak bilimsel
araştırmalar yapmayı kendine misyon edinmeye
devam ediyor. Fakültedeki eğitim, “Ulusal
Eczacılık Çekirdek Eğitim Programı” ile eczacının
toplumdaki rol ve sorumluluklarını yerine getirmesine
yönelik yeterlilikleri ve yetkinlikleri
EsOgÜ’de Özel
Hukuk Tezli
Yüksek lisans
Programı Açıldı
kazandıracak şekilde hazırlanmış Modüler Eğitim
Programı’nı kapsıyor.
Öğrenciler bir eczacıdan beklenen görevleri
üstlenebilecek yeterlilikte ve düzeyde
mezun oluyor
Son yıllarda gelişen teknoloji ve hizmet
anlayışındaki değişiklikler, tüm dünyada olduğu
gibi ülkemizde de eczacının rolünün değişmesine
neden olurken özellikle Covid-19 pandemisi
Eskişehir Osmangazi Üniversitesi
(ESOGÜ)’nin Sosyal
Bilimler Enstitüsü Özel
Hukuk Anabilim Dalı bünyesinde
Özel Hukuk Tezli Yüksek Lisans
Programı açılması yönündeki
teklifi Yükseköğretim Kurulu
tarafından onaylandı.
ESOGÜ Hukuk Fakültesinin
akademik kadroları ile işbirliği
içinde eğitim-öğretime
başlayacak olan Özel Hukuk
Tezli Yüksek Lisans Programı
kapsamında bu alanda
uzmanlaşmak, derinleşmek
isteyen akademisyenlere ve
eczacının toplum sağlığının
devamlılığının vazgeçilmez bir
parçası olduğunu gözler önüne serdi.
Eczacılar hasta merkezli, hastanın ilaç
tedavisi süresince tedavi ile ilişkili
tüm sorunları bulup çözümlemeye
çalışan uygulamalara yöneliyor.
Eczacılık mesleği de sadece serbest
eczanelerde gerçekleştirilmiyor. Devlet
ya da özel hastanelerin
eczanelerinde, ilaç endüstrisinde, ilaç
depolarında, Türkiye İlaç ve Tıbbi
Cihaz Kurumunda, Sosyal Güvenlik
Kurumunda da eczacılar istihdam
ediliyor. Tüm bu farklı mesleki çalışma alanlarını
kapsayacak şekilde Anadolu Üniversitesi
Eczacılık Fakültesi, 2017-2018 yıllarında uygulamaya
başladığı modüler eğitim sistemi ile klasik
eczacılık eğitim sistemine göre konuların daha
bütünleşik olduğu, dinamik, kanıta dayalı
öğrenme ile birlikte öğrencinin araştırma yönünü
de kuvvetlendiriyor.
hukukçulara uygulamadaki
gelişmelere uyum sağlayan ve
özel hukukun çalışma
hayatındaki etkin rolünü dikkate
alan kapsamlı bir program
içeriği sunulması hedefleniyor.
Yeni açılan yüksek lisans
programı ile Eskişehir Osmangazi
Üniversitesi Hukuk
Fakültesinin bilimsel
araştırmaya dayalı bilgi ve
deneyiminin daha güçlü hale
gelmesi, yürütülecek akademik
faaliyetler ve üretilecek tez
çalışmaları ile veri tabanlarının
güçlenmesi öngörülüyor.
EsTÜ’de Kültür Festivali düzenlendi
Üniversitemiz Sağlık Kültür ve Spor Daire
Başkanlığı, Uluslararası İlişkiler Birimi ve
Kampüs Rekreasyonu Ofisi tarafından
ESTÜ Kültür Festivali düzenlendi. 10 Mayıs
2022 tarihinde Yabancı Diller Yüksekokulu
önünde düzenlenen festivale, Rektör Prof. Dr.
Tuncay Döğeroğlu, Rektör Yardımcısı Prof. Dr.
Gürsoy Arslan, Uluslararası İlişkiler Birimi
Müdürü Prof. Dr. Saye Nihan Çabuk, Kampüs
Rekreasyonu Ofisi Koordinatörü Öğr. Gör. Dr.
Türkan Nihan Sabırlı, Sağlık Kültür ve Spor
Dairesi Başkanı Ertuğrul Baki, Bilgi İşlem
Dairesi Başkanı Cengiz Kaçal ile öğretim
üyeleri, üniversite mensupları ve öğrenciler
katıldı.Üniversitemizdeki Rusya, Nijerya,
Ürdün, İran, Endonezya, İspanya, Ukrayna, Filistin
ve Yemen’den uluslararası öğrencilerin
kültürlerinin ve Türk kültürünün tanıtıldığı
etkinlikte katılımcılar dünya mutfaklarını,
danslarını, sokak oyunlarını ve müziklerini
deneyimleme fırsatı buldu.
24
HESAPLI, GÜVENİLİR VE KALİTELİ
E-PİN ALMANIN BİRİNCİ YOLU!
“OYUNCUNUN
BAŞINA GELEN
EN GÜZEL ŞEY”
l Hi2Games, uluslararası elektronik
oyun pini ticareti yapan bir oyun firmasıdır.
l 2007 yılında faaliyetlerine başlamıştır.
l Türkiye, KKTC, Amerika Birleşik Devletleri ve Hong Kong'da
şirketleşmiş ve her geçen gün yatırımlarını genişletmektedir.
l 'Oyuncunun başına gelen en güzel şey' sloganıyla yüz binlerce
kullanıcıya ulaşmıştır.
l Şirketin Yönetim Kurulu Başkan'ı Tahsin Arman Şanbaklı'dır.
l Ayrıca Eskişehirspor Kadın Futbol Takımına da sırt
sponsorluğu vererek, Es-Es’in yanında olan
Hi2Games.com internet sitesine her geçen
büyümektedir.
Ucuza E-Pin almanın birinci yolu...
@hi2gamescomtr
Tepebaşı Belediyesi,
“Tepebaşı çevre ve
“İklim Dostu Kent
Planlama ve Tasarım”
temalı önemli
toplantıya ev
sahipliği yaptı
İlki yapılan Belediyeler Buluşması’nın
ikinci toplantısı “İklim Dostu Kent
Planlama ve Tasarım” teması ile Tepebaşı
Belediyesi’nin ev sahipliğinde
gerçekleşti. Çok sayıda uzman ve belediye
başkanının katıldığı etkinlikte
iklim konusu detayları ile ele alındı.
Tepebaşı Belediyesi’nin ev sahipliğinde
düzenlenen önemli etklinlik Zübeyde
Hanım Kültür Merkezi’nde
gerçekleştirildi. Toplantıda konuşan
Tepebaşı Belediye Başkanı Ahmet
Ataç ise; “Biz Tepebaşı Belediyesi olarak
insan ve çevre odaklı bir belediyecilik
anlayışı ile sürdürülebilir bir
iklim değişikliği mücadelesini benimsiyoruz.
İklim değişikliğine karşı direncin
artırılması amacıyla bölge ve
şehirlerin ihtiyaçlarının, çözüm önerilerinin
belirlenmesi amacıyla çalışmalarımızı
sürdürüyoruz.” dedi.
Etkinliğe Tepebaşı Belediye Başkanı
Dt. Ahmet Ataç’ın yanı sıra CHP Eskişehir
Milletvekili Jale Nur Süllü,
CHP Adana Milletvekili Dr. Müzeyyen
Şevkin, Eskişehir Büyükşehir
Belediyesi Genel Sekreteri Ayşe Ünlüce,
Seyhan Belediye Başkanı Akif
Kemal Akay, Nilüfer Belediye Başkanı
Turgay Erdem, Karşıyaka Belediye
Başkanı Dr. Cemil Tugay,
Bodrum Belediye Başkanı Ahmet
Aras, Seyitgazi Belediye Başkanı
Uğur Tepe, Şişli ve Kadıköy Belediyesi
bürokratları, katılımcı belediyelerden
meclis üyeleri,
akademisyenler, sektör temsilcileri
ve vatandaşlar katıldı.
TEPEBAŞI ÇEVRE VE İNSAN
ODAKLI ÇALIŞIYOR
Etkinliğin açılış konuşmasında katılımcılara
hitap eden Başkan Ataç,
“Gerçekten dünya zor günler geçiriyor.
Ülkelerin sıkıntıları çözümünde
çalışmalar gerçekleştirmesi çok
önemli. 7 belediye başkanı olarak
iklim değişikliğine karşı farkındalık
oluşturabilmek için Karşıyaka’da
başladığımız etkinliğin ikincisini Eskişehir’de
gerçekleştiriyoruz. Yerel
yönetimler olarak iklim değişikliğine
karşı tecrübe paylaşımları yapmayı,
yenilikçi çözümler üretmeyi, belediyeler
arası dayanışmayı önemsiyoruz.
Bu buluşmaya ev sahipliği
yapmaktan onur ve mutluluk duyuyoruz.
İklimle ilgili felaketler tüm
dünyada gündemde, Türkiye de bu
meselenin sonuçlarını en yoğun yaşayan
coğrafyalardan bir tanesi.
2021 yazında yaşanan orman yangınları
ve sel felaketleri önemli kayıplara
yol açtı. İklim bilimi, uzun
yıllardır sera gazı emisyonlarını sıfırlamazsak
çok daha sık ve aşırı
hava olayları ile karşılaşacağımızı
ortaya koyuyor. Biz Tepebaşı Belediyesi
olarak insan ve çevre odaklı bir
belediyecilik anlayışı ile sürdürülebilir
bir iklim değişikliği mücadelesini
benimsiyoruz. İklim
değişikliğine karşı direncin artırılması
amacıyla bölge ve şehirlerin
ihtiyaçlarının, çözüm önerilerinin
belirlenmesi amacıyla çalışmalarımızı
sürdürüyoruz. Hep birlikte günümüzün
en önemli küresel çevre
sorunu olan iklim meselesine odaklanmalıyız.
Ertelemeden, birbirimizden
güç alarak ilerleyelim ve iklim
değişikliğine engel olarak dünyamıza
sahip çıkalım” sözlerini kullandı.
İKLİM TEHDİT EDİYOR
CHP Eskişehir Milletvekili Jale Nur
Süllü ise “Küresel ısınma dediğimizde,
çölleşme, kuraklık, iklim krizi
denildiğinde hepimiz önce irkiliyoruz.
Nedenlerini, sonuçlarını düşünüyoruz.
Sonrasında ise bunları
unutup gündelik işlerimize dönüyo-
26
insan odaklı çalışıyor”
samimi değil” dedi.
Eskişehir Büyükşehir Belediyesi Genel
Sekreteri Ayşe Ünlüce ise “Bugün çok
önemli bir konu gündemde, bu konuyu
Eskişehir ve ülke gündemine taşıyan Tepebaşı
Belediye Başkanımız Ahmet Ataç
ve ekibine teşekkürlerimi sunuyorum.
Türkiye’nin güzide yerlerinden gelen belediye
başkanlarımız önemli katkılar sunacaklar,
etkinliğin hayırlı olmasını
diliyorum” sözlerini kullandı.
ruz. Aslında iklim krizi, insan faaliyetleri
sonucunda ortaya çıkan bir sonuç. Kullandığımız
eşyalardan, arabalara, ısınma
sistemine kadar her şeyin küresel iklim
krizinin bir sonucu. Hepimiz, ‘Artık yağmurlar
eskisi gibi yağmıyor’ diyoruz. Hiç
beklemediğimiz mevsimlerde beklenmedik
hava olayları ile karşılaşıyoruz. Bu
hepimizin yaşamını da tehdit ediyor.
Geçtiğimiz yıl orman yangınlarından çok
fazla acı çektik, ciğerlerimiz de ormanlarımız
ile birlikte yandı. Ayancık’ta, Bozkurt’ta
yaşanan sel felaketlerini de
hatırlıyoruz. Aslında bu olaylara baktığımızda
her biri iklim krizi ile birlikte siyasi
de bir krizin sonucu. Dolayısıyla
Bugünkü toplantının da son derece
önemli olduğuna inanıyorum” diye konuştu.
YAŞANMAYACAK BİR
DÜNYAYA GİDİYORUZ
CHP Adana Milletvekili
ve Sanayi, Ticaret, Enerji,
Tabii Kaynaklar, Bilgi ve
Teknoloji Komisyonu
Üyesi Jeoloji Mühendisi
Dr. Müzeyyen Şevkin de
konuşmasında, “CHP olarak
üzerinde hassasiyetle
durduğumuz bir konu da
çevre ve iklim değişikliği.
4 milyar yıllık dünyamız,
200 yıl öncesine kadar
kendi doğal döngüsündeydi.
200 yıl kadar önce
ise karbon ve petrol türevli
kaynaklarının bulunması ve Sanayi
Devrimi neticesinde dünyamız, 4 milyar
yılda uğramadığı kadar zarara uğramıştır.
Süreç insan eliyle maalesef çocuklarımıza
yaşamanın mümkün olmadığı bir
dünyayı bırakmaya doğru gidiyor. Paris
İklim Antlaşması’nın TBMM’de kabul
edilmesi büyük bir adım olsa da gecikmiş
bir adımdır. 191 ülke bu antlaşmaya
taraf. Bu antlaşmanın en önemli tarafı
enerji konusudur. İktidarın müjde olarak
lanse ettiği gelişmelerden ise tereddütler
yaşamaktayız, yurdun dört bir yanını
kömürlü termik santraller ile donattıklarını
biliyoruz. Kendi bölgemde 2 tane
santralin inşaatı, Paris İklim Antlaşması’na
rağmen devam ediyor. İktidar
her konuda olduğu gibi bu konuda da
PROJELER ANLATILDI
Açılış konuşmalarının ardından Başkanlar
Paneli gerçekleştirildi. Moderatörlüğünü
Prof. Dr. Korayvelibeyoğlu ve
Stefano Salata’nın yaptığı oturumun konuşmacıları
Tepebaşı Belediye Başkanı
Dt. Ahmet Ataç, Seyhan Belediye Başkanı
Akif Kemal Akay, Nilüfer Belediye
Başkanı Turgay Erdem, Karşıyaka Belediye
Başkanı Dr. Cemil Tugay ve Bodrum
Belediye Başkanı Ahmet Aras oldu. Panelde
söz alan başkanlar, iklim duyarlı
kentlerin üretiminde mekansal boyut,
tasarım, planlama, iklim uyum sürecinin
hayata geçirilmesinde toplumla birlikte
tasarlamak, karar verme sürecine dahil
etmek, iklim krizi konusundaki sorunlara
karşın, uygulama ve projeler konularında
bilgiler verdi.
Etkinlik, Uygulamada Yenilikler ve Tasarruf
adlı ikinci oturum ile devam etti.
Ardından Tepebaşı Belediyesi’nin Melih
Savaş Yaşam Köyü, Mustafa Kemal Atatürk
Su Sporları Merkezi, Yeryüzü Ekoloji
Okulu ve hizmet binasını kapsayan
teknik gezi gerçekleştirilmesi ile buluşma
sona erdi.
27
LVIV
Gezi
ZEKİ
PEKGENÇ
2019 yılı sonbaharında Volga ve Don
havzasında 13 gün süren bir nehir
gemisi turuna katılmış ve gördüklerimizden
çok etkilenmiştik. Bu gezideki ilginç
yerler hakkında yazdığım yazılar bu
dergide yayınlandı. (1) Yine bu gezideki
gözlemlerimin yer alacağı ve İstikbal
Dergi için kaleme almayı düşündüğüm
bir yazının başlığı “Ruslar Savaşı
Unutmamışlar” olacaktı. Çünkü gezide
gördüğümüz ve yaşadığımız kültürel
zenginliklerin yanında dikkatimizi çeken
bir başka husus da savaş anıtları olmuştu.
Rusya’nın küçük büyük tüm yerleşim
yerlerinde mutlaka 2. Dünya Savaşını
hatırlatan anıtlar, heykeller var. Savaşın
acımasız çirkin yüzünü, insanların
karşılaştığı dramları betimleyen bu
anıtlar son derecede
düşündürücüydü. Ne
yazık ki aynı Ruslar kendilerinin
çektiklerini şimdi
bir başka ulusa çektiriyor,
üstelik kardeşleri
sayılabilecek bir ulusa.
İnsanlık nedense
geçmişten ders almıyor.
Bu Rusya gezimizden iki
yıl önce, bir yılbaşı arifesinde
Ukrayna’nın
güzel şehri Lviv’e
gitmiştik. Beyazlara
bezenmiş Lviv; süslenmiş,
pırıl pırıl, canlı ve yağan
kara inat sımsıcak
karşılamıştı bizi. Özgün
mimarisi korunmuş
hareketli kent; neşeli
insanların coşkulu
28
koşuşturmaları, yaklaşan yılbaşı
heyecanı ile insanı sarıyordu. Eski şehrin
merkezindeki görkemli Belediye
Binası’nın iki yanındaki sokaklarda Noel
pazarları kurulmuş, kimi alış-veriş
derdinde kimi ayakta bir şeyler atıştırıyor.
Aslında Belediye Binası’nın dört yanı
Rynok Meydanı (Pazar Meydanı) olarak
anılıyor. Bir anlamda Belediye Binası
meydanın ortasında. Çevresinde ikonik
yapılar yer alıyor. Sadece önündeki
caddeden tramvay geçiyor. Taşıt trafiği
yok, bölge tamamen yayalaştırılmış.
Şehrin en hareketli yeri de burası.
Belediye binasının arka tarafını açık hava
buz pistine dönüştürmüşler, gençler
çalınan müziklerin eşliğinde neşe içinde
buzda dans ediyor. UNESCO tarafından
Dünya Mirası Listesi’ne alınan bu bölge
turistik bir merkez. Ülkenin en batısında
yer alan ve Polonya, Slovakya, Macaristan
sınırlarına çok yakın olan Lviv’e çok
sayıda turist geliyor. Noel tatili nedeniyle
pek çok Avrupalı buraya gelmiş.
Eski şehrin bir başka meydanının
ucunda harika bir opera binası var. Lviv
Opera ve Bale Tiyatrosu sanatsal yapısı
ve harika gece ışıklandırılması ile göz
kamaştırıyor. Önündeki güzel parkta da
başka bir Noel Pazarı kurulmuş. Bu şehir
önemli bir kültür merkezi. 10 adet tiyatrosu
ve 60 adet müzesi var. Her yıl yüz
civarında festival düzenleniyormuş. 2010
yılından itibaren, Avrupa’da turist
sayısının en fazla artış gösterdiği şehir
olmuş. Kaldığımız otel, neredeyse 24 saat
yaşayan iki meydan ve
çevresinde gezilip görülecek
yerlerin toplandığı eski
şehir (Old Town) bölgesindeydi.
Gördük ki bölgenin
gündüzü ayrı gecesi
ayrı keyifli. Lviv
girişimcileri kültürün yanı
sıra yiyecek-içecek turizmine
ağırlık vermiş, konsept
mekanlar oluşturmuş.
Otelimizin bulunduğu
sokakta bir çikolatacı var.
Akıllı bu yatırımcı, dört
katlı taş binanın iki katını
imalathane iki katını da
satış mağazası yapmış.
Çikolataların elle yapımını
seyredebiliyorsunuz. Çeşit
çeşit çikolataları birbirinden
güzel ambalajlarda
pazarlıyorlar. Aynı
sokağın diğer ucunda,
Rnyok Meydanı’nın bir
köşesinde de yine meşhur
edilmiş kahveci var.
Lubomirski Palace isimli ortaçağ mirası, masif taş binanın giriş
katında kurduğu değirmenlerde öğütülen çiğ kahveleri,
istediğiniz harmanda pazarlıyorlar. Aynı katın yarısı ile üst kat
değişik kahvelerin içilebildiği değişik bir kafe. Kapısında her
daim kuyruk vardı. Eski şehrin merkezindeki
4-5 katlı bir başka tarihi taş yapıyı bira
imalathanesi ve aynı zamanda bistro kafe
olarak dizayn etmişler. Yerel birayı taze
taze içiyorsunuz. Şehirde lokantaların ve
kafelerin bolluğu da dikkat çekici. Bir
akşam yemeğinde Tatar lokantasında
mantı yedik, bir başka akşam farklı bir
lokantada borç çorbası içtik. Tatlımızı da
Noel pazarında yedik. Kürtös Kalacs isimli
bu tatlı Transilvanya’ya özgü. Ukrayna, Romanya
ve Macaristan’da festivallerde ve
özel günlerde yapılıyor.
Tarihte çok acılar çeken, farklı ulusların
hâkimiyetinde yaşayan bu şehrin
insanlarının artık refah içinde ve mutlu
yaşadığını düşünmüştük. Ne yazık ki
şimdi ülkeleri yerle bir ediliyor. Çok üzücü.
Umarız yeniden huzurlu günlerine dönerler.
—————————————————————————————————————————
(1) İSTİKBAL DERGİ – Eylül 2020 – Rusya’nın İsviçresi – Plyos
İSTİKBAL DERGİ – Aralık 2021 – Bu Şehrin Geliri Fareden
29
İşTe
karşısınızda
GeleCeĞİn
olİmpİyaT
şampİyonu
rÜzGar kız
Slovakya'nın
Štrbské Pleso'ya
kentinde düzenlenen
Dünya Kros
Şampiyonası’nda Eskişehir
Özel Şehir
Koleji öğrencisi Ayça
Fidanoğlu, ilk Milli
yarışında kendinden
yaşça büyük sporcular
arasında şampiyon
olarak Eskişehir’i
ve Türkiye’yi gururlandırmıştı.
Fransa’nın Normandiya
kentinde
70
ülkeden, 3 bin
500 sporcunun
katılımıyla yapılan
ISF Gymnaside
Atletizm
Dünya Şampiyonası'nda
piste
çıkan Ayça Fidanoğlu
1500
metre finalinde
Dünya Şampiyonu
olurken,
kısa zamanda iki
yarışta iki dünya
şampiyonluğuna
imza atarak kelimenin
tam anlamıyla
tarih yazdı.
ayça
FİdanoĞlu
Fotoğraflar için
Varol Alkılıçgil’e
teşekkür ederiz…
Uluslararası Okul Sporları Federasyonu
(ISF) tarafından Slovakya'da
düzenlenen Dünya Kros
Şampiyonası'nda kızlarda altın
madalya kazanan Ayça Fidanoğlu,
2024 Paris Olimpiyat
Oyunları'na katılmayı hedefliyor.
30
ISF Gymnasiade'ın ardından 4-7 Temmuz'da
İsrail'de 18 Yaş Altı Avrupa Atletizm Şampiyonası'na,
24-30 Temmuz'da Slovakya'da Avrupa
Gençler Olimpiyat Festivali'ne, 1-6
Ağustos'ta ise Kolombiya'da 20 Yaş Altı
Dünya Atletizm Şampiyonası'na katılacağını
dile getiren Ayça Fidanoğlu, bu yarışların hepsinde
madalyayı hedeflediğini aktardı.
Selen Canlı Slovakya’da 5’inci olurken, ikizi Bade
Fidanoğlu’da antrenmanlarda en büyük destekçisi.
Türkiye Atletizm Federasyonunun
olimpik kadrosunda yer alan Özel Şehir
Koleji 10. sınıf öğrencisi 16 yaşındaki
Ayça Fidanoğlu, yurt içinde katıldığı 78
yarışın 72'sini kazandı.
Slovakya'da geçen ay yapılan Dünya
Kros Şampiyonası'nda İngiliz rakibini
geride bırakarak ipi önde göğüsleyen
Ayça Fidanoğlu, ilk yurt dışı deneyiminde
altın madalyayı kazanarak
dikkati çekerken, 20 Mayıs’ta
Fransa’da gerçekleştirilen ISF Gymnaside
Atletizm Dünya Şampiyonası'nda
piste çıkan Ayça Fidanoğlu 1500 metre
finalinde Dünya Şampiyonu olarak tarihe
geçti.
Milli sporcu, bu yıl gerçekleştirilecek
18 Yaş Altı Avrupa Atletizm
Şampiyonası, Avrupa Gençler
Olimpiyat Festivali ve 20 Yaş Altı
Dünya Atletizm Şampiyonası'nda ayyıldızlı
formayı en iyi şekilde temsil
etmek için antrenörü Bülent Uzun'la
çalışmalarına aralıksız devam ediyor.
Ayça Fidanoğlu
Bu ekip Özel Şehir Koleji adına Dünya Şampiyonası’nda koştu.
31
Kros’ta ya da pist yarışlarında fark etmez her yerde şampiyon.
Hedefim şampiyon olmaktı
Ayça Fidanoğlu, 10.17 derecesiyle
ikinci sporcuya 6 saniye fark
atarak yılın en iyi derecelerinden
birine de sahip oldu. Ayça,
açıklamalarında “Slovenya’da ki
yarış sırasında çok heyecanlı hissettim.
İlk kez Milli formayı giyiyordum.
Hani derler ya anlatılmaz
yaşanır öyle bir duyguydu. Hedefim
şampiyon olmaktı. Bunu
hissediyordum ve başardım. Bu
yarışta en başta arkadan koştum,
hocamın direktifiyle son 800 metrede
hızımı arttırarak öne
geçerek şampiyonluğa ulaştım.
Yarış bittikten sonra kürsüde
olmak çok gurur vericiydi.
Fransa’da ki organizasyonda ise
kendimden daha da emindin.
Orada da daha özgüvenli şekilde
piste çıktım ve uzun süre önde
götürdüğüm yarışı birinci olarak
tamamladım.
Özgür hissediyorum
Döndükten sonra çok güzel tepkiler
aldım. Bundan sonraki hedefim
Avrupa Yıldızlar ve Gençler
Şampiyonası’nda başarılı olmak.
Olimpik kadroda olmak daha
farklı ve iyi hissettiriyor. En genç
sporcu olacağım. Bu açıdan bakacak
olursa orada olmak gurur
verici. Her gün bunun için
çalışıyorum. İstediğim ve
32
sevdiğim işi yaptığım için özgür
hissediyorum” dedi. Okul ve spor
hakkında görüşlerini paylaşan
Ayça “Şehir Okulları bizi bu
konuda çok destekliyor. Eksik
kaldığımız konularda her zaman
bizi tamamlıyorlar. Antrenmandan
kalan boş vakitlerimizde derslerim
ve sınavlarım konusunda
her zaman yanımda oldular”
şeklinde konuştu.
Ayça’nın bu başarısında emeği
büyük olan antrenörü Bülent
Uzun, “Ayça’yla 2017’de tanıştık 5
yıldır birlikte çalışıyoruz. Bu
süreçte Ayça neredeyse 78 yarışa
girdi.72’sini kazandı.14’e yakın
Türkiye Şampiyonluğu kazandı.
Ardından bu yıl Ayça’nın Milli
takım yılıydı. Başlangıç şubat
ayındaki gençler U 20 Milli takıma
seçildi. Maalesef corona engel
oldu. Testi pozitif çıkınca Ayça, U
20 Balkan Gençler Şampiyonasına
gidemedi. O gün çok üzgündük
ama ardından bu Dünya
şampiyonluğu bize teselli oldu.
Bizleri gururlandırdı
Okullar yarışları kros seçmeleri
başlayınca Şehir Koleji olarak ilk
önce il şampiyonu olduk. Daha
sonra gruplarda grup şampiyonu
olduk ve en son Adana yapılan
Genç Kızlar 3 km kategorisinde
Türkiye Şampiyonu oldular.
Şampiyon olduktan sonra Slovakya’da
yapılan Dünya Kros
Şampiyonası’nda Ayça kızımız
3 km Genç Kızlarda Dünya
şampiyonu oldu. Hem
Ülkemizi hem şehrimiz
Eskişehir’i tüm Dünya’ya
duyurdu. Ardından
Fransa’da da göğsümüzü
kabarttı. Bayrağımızı orda
dalgalandırdı. Bizleri çok mutlu
etti ve gururlandırdı. İnanılmaz
mutlu olduk, heyecanlandık,
ağladık. İlk uluslararası
başarılarının çok kısa sürede
gelmesi bizi inanılmaz mutlu
etti ve gururlandırdı.
Destek verenlere çok
teşekkürler
Buradan tabi okul yönetiminden
tutunda Ayça’yı bulan keşfeden
Gürcan Çelik hocamıza, Melahat
Ünügür Orta Okulu’nda Ahmet
Berberler’in desteği ve en son
Şehir Koleji’nin kızlarımızı burslu
alması ve Şehir Koleji adına da
şampiyon olması bizleri
gururlandırdı. Oradaki Yönetim
Kurulu Baha Bakır, Gönül Gökmeydan
ve Ufuk Hocaoğlu desteği
ile bu sene bu başarıyı elde etmiş
olduk. Bu yıl iki şampiyonluk ile
başladı ama son değil ilk
yarışlarımız.
Ayça’nın gönlünde
ki en
büyük
şampiyonluk
olimpiyatlar.
Bu daha başlangıç
Bundan sonra Milli takım yarışları
başlıyor. Ayça 4-7 Temmuz’da İsrail’de
yapılacak U 18 Yıldızlar Avrupa
Şampiyonası’nda yarışacak. Oradan
dönüp 22-28 Temmuz EOF da
yarışacak ve son olarak 2-7 Ağustos
Kolombiya’da yapılacak Dünya
Gençler Şampiyonası’nda koşacağız.
Bütün bu saydığım şampiyonalarda
nasip olursa madalya ile dönmeyi
düşünüyoruz. İnşallah daha çok
şampiyonluklar gelecek. Uzun, desteklerinden
dolayı Gençlik ve Spor
Bakanı Mehmet Muharrem Kasapoğlu,
Türkiye Atletizm Federasyonu Başkanı
Fatih Çintimar, Eskişehir Gençlik ve
Spor İl Müdürü Ali Osman Tatlısu,
ENKA Spor Kulübü ve Ayça
Fidanoğlu'nun okulunun yöneticilerine
teşekkür etti.
Antrenör Bülent Uzun bu
yolda en büyük yoldaşları.
Melahat Ünügür Orta Okulu Müdürü Ahmet
Berberoğlu şampiyonluk yolculuğunun başında
çok önemli bir işe imza attı.
HEDEF
OLİMPİYATLAR
Ocak ayından itibaren Olimpik kadroda Ayça
kızımız 2024’te Paris’te yapılacak Olimpik kadroda
yer alacak. Ayça 2024’te 18 yaşında olacak. Şuanda
16’ya dahi yeni giriyor. İnşallah Paris kadrosunda
olacağız ama 2028 de Los Angeles’te final
koşup madalya kazanmak istiyoruz. O ışığı
görüyorum kızımda” ifadelerini
kullandı.
33
İstikbal Dergi’nin bu ayki konuğu 13 sezon
Eskişehirspor forması giyen ve futbola
veda eden Sezgin Coşkun oldu.
“eskİşeHİrspor
Forması Gİymek
İnanılmaz
bİr duyGu”
Eskişehirspor
forması ile önemli
maçlara çıkan
oyuncu iyi ki Es-
Es formasını
giydiğini söyledi.
Eskişehirspor’a 2007 yılında
Gaziantep Büyükşehir
takımından transfer
olan Sezgin Coşkun, tam
13 sezon armayı taşımanın
gururunu yaşadı. İyi
günlerden çok kötü günler
gören kaptan, gemiyi
terk etmedi. Futbol hayatına
37 yaşında nokta
koyan Sezgin, adını Eskişehirspor
tarihine yazdırmayı
başardı.
Sezgin süper ligde
sayısız maça çıktı.
34
Sezgin İstanbul’daki final maçını
asla unutamayacağını belirtti.
277 maçta Eskişehirspor
forması giyen Sezgin’in ilk
maçı 2007 yılının Eylül
ayında Kocaelispor’a karşı
oynanan kupa maçıydı. Kaptan
Nazilli Belediyespor ile
oynanan maçta futbol hayatına
nokta koydu. Sezgin
Siyah-Kırmızılı formayı en çok
giyen 6’ncı futbolcu oldu.
Es-Es’in Süper Lig’den düştüğü
2015-16 sezonunda kadroda olan
kaptan, TFF 1. Lig’den düşülen
2019-2020 sezonunda da kadrodaydı.
Sezgin, takımın 2020-
2021’de TFF 1. Lig’den bir kez
daha düştüğü ve bu sezon 2.
Lig’den 3. Lig’e yol aldığı dönemlerde
de kaptanlık pazubandıyla
bu üzüntüleri yaşadı.
Eskişehirspor forması giydiği için çok
mutlu olduğunu vurgulayan Sezgin
Coşkun “Futbol kariyerimin merkezinde
Eskişehirspor yer alıyor. Belki kariyerimin
son döneminde amatörce duygular
ile hareket ettim ama bunun
nedeni Eskişehirspor sevgisiydi. Hiç
pişman olmadım, olmam da. İyi ki Eskişehirspor’da
forma giymişim. Benim
için inanılmaz duygulardı” dedi.
-Öncelikle Eskişehirspor a geliş hikayen
nasıl oldu..
‘2007 Yılında Gaziantep Büyükşehir Belediyespor’dan
Eskişehirspor’a transfer oldum. Serdar
Özbayraktar ve Ömer Yalçın da benimle
birlikte transfer olmuştu. Hedefi olan bir
kulübe transfer olduğum için çok
heyecanlıydım. Daha önceden başka
takımlarda forma giyerken,
Eskişehirspor’a rakip olmuştum.
Taraftarlarına hayran kalmış ve
‘inşallah ben de bir gün böyle
bir takımda forma giyerim’
diye dua etmiştim. İmza
atarken dualarım kabul
olmuş gibi hissediyordum”.
-Siyah-kırmızılı forma
ile en unutamadığın
anıların neler.
“Play off maçları sonunda
Süper Lig’e
yükseldiğimiz dönemi
asla unutamıyorum. En
güzel anılarım o günlere ait.
Şampiyonluk inanılmaz bir
duygu. Eskişehirspor’da
yaşanılan bir şampiyonluk normal
bir takımda şampiyonluk
yaşamaktan çok başka. Başarınızı
doruklarına kadar hissediyorsunuz.
Taraftarların size karşı olan tavrı çok mutluluk
veriyor. Şehir o dönem resmen siyah
kırmızıya bürünüyor.
- Birde kötü anıların neler ve ayrıca bu
takımda kötü Şampiyonlukta yaşadın
küme düşme de..
‘En kötü
anılarım ise
Kaptan İnönü’de
böyle omuzlara
alınarak
şampiyonluk
sevinci yaşadı.
Süper Lig’e veda ettiğimiz sezondu. Alt liglerde
de çok üzücü sezonlar yaşadık ama Süper Lig’-
den düştüğümüz sezon çok farklıydı. İşler
kötüye gitmeye başlayınca ve küme
düşmemeye oynadığınızda çok yıpratıcı ve
stresli bir dönem geçiriyorsunuz. Sonucunda
da küme düşünce de üzüntünüz inanılmaz
boyutlara ulaşıyor’.
-Bir çok teknik adam ile
çalıştın. Senin için özel olan
var mı?
‘Çalıştığım Teknik Direktör
ve antrenörlerden çok şey
öğrendim. Hepsi bende
farklı farklı derecede
önemli. İsim olarak
belirtemeyeceğim ama
hepsinden ayrı ayrı
tecrübeler edindim’.
-Es-Es formasıyla
unutamadığın maç
hangisi..
“Eskişehirspor
formasıyla çok sayıda unutulmaz
maç oynadım ama
Süper Lig’e yükseldiğimiz
play-off maçları unutulmazdı.
Hem ilk maç hem de final maçı.
Birde bu sezon futbola nokta
koyduğum Nazillispor maçını ömrüm
boyunca unutamayacağım.”
35
Süper
ligde iç saada bir Galatasaray maçı ve
o maçta Arda’yı oynatmamıştın…
“Evet.. Bu da aslında bu da unutamayacağım maçlardan buriydi.
Arda Turan’ın Atlético Madrid’e transferi döneminde Galatasaray’daki
son maçlarından birisine bize rakip olmuştu ve onu çok etkisiz
bırakmıştım. Maçı 4-2 de biz kazanmıştık. O sezon iç sahada
inanılmaz oynuyorduk. Rakiplerimize geçit vermemiştik.
Arda’ya karşı da öyle bir performans sergilemem
benim için onur vericiydi’.
Özellikle
son 3 sezondaki sıkıntılar ve
küme düşme acısı bir kaptan olarak nasıl
değerlendiriyorsun..
‘Eskişehirspor’a 13 sezon hizmet ettim. Böyle bir kulüp her zaman
Süper Lig’de yer almalı. Umarım en kısa sürede toparlanma süreci
başlar ve Süper Lig’e uzanılan bir sürecin adımları atılır. Alt ligler
Eskişehirspor’a yakışmıyor. Umarım şehrin seçilmişleri ve
liderleri bu konuda üzerlerine düşen görevleri
yerine getirirler.’
Gençlere örnek oldu.
Tüm
ligleri Es-Es
formasıyla gördün.. Süper
ligde 1 ve 2.ligde de nasıl bir
duygu..
‘Eskişehirspor ile 3.Lig hariç bütün liglerde
forma giydim. Bu işin zirvesi kesinlikle Süper Lig.
İşin atmosferi farklı. Taraftarlar çok daha fazla ilgi
gösteriyor. Türkiye’nin dikkati üzerinizde oluyor. Diğer
ligleri kötülemek istemem ama lig düştükçe ilgi azalıyor.
Bu takımın kaptanı, oyuncusu ve taraftarı olarak söylüyorum.
Kulübün içerisinde bulunduğu durum nedeniyle
inanılmaz üzüntülüyüm. Eskişehirspor
gibi tüm Türkiye’de büyüklüğü kabul edilmiş bir
camia TFF 3.Lig’e düşmemeliydi. Son 5-6 yılda
neredeyse saha içerisine hiç konsantre
olunamadı. Hep ekonomik sıkıntılar ön plana
çıktı. Ekonomik tablo düzgün olmayınca
maalesef sportif başarı da gelmiyor.
Yemeğin çıkmadığı günler oldu. Şehrin bu
sıkıntıları çözmek adına birlik beraberlik
içerisinde olmadığını görmek benim çok
içimi acıttı. Hep bir grup insan ve
Eskişehirspor taraftarları bu
kulübü ayakta tutmaya
çalıştı’.
Sezgin Es-Es forması ile
gol sevinci de yaşadı.
36
Sezgin’i her zaman destek olan eşi ve çocukları son
maçında da oyuncuyu yalnız bırakmadı.
Sezgin taraftar ile selfie yaptı. Kaptan son maçta tribünleri gezdi.
-Çok genç oyuncular ile oynadın. Onlara
önerilerin...
‘Evet çok genç oyuncularla da birlikte oynadım.
Onlara tavsiyem oynadıkları kulübü sevsinler,
yaptıkları işi sevsinler. İşin içerisine
sevgi girmezse, başarı da olmaz. Yaptıkları
işe saygı da duymaları lazım. Hiç bir zaman
ben oldum havasına girmemeleri gerekiyor.
Eskişehirspor gibi bir kulüpte forma giyiyorsanız
her fırsatı olumlu değerlendirmeniz gerekiyor.
Kulüp için ve kendileri için ekstra
çalışmaları ve ekstra konsantre olmaları gerekiyor.’
-Taraftar için neler söylersin..
‘Türkiye’de bazı kulüplerin havası farklıdır.
Eskişehirspor gerçekten bambaşka bir kulüp.
Hangi ligde ve ne durumda olursa olsun herkes
Eskişehirspor’a büyük bir takım gözüyle
bakıyor ve bunu hissettiriyor. Taraftar faktörü
çok başka. Şehirde yaşayan insanların
Eskişehirspor dışında başka bir takımı desteklememesi
inanılmaz bir durum. Televizyonda
izledikleri takımları değil de aynı
şehirde yer aldıkları takımı destekliyorlar.
Ben de bir Eskişehirspor taraftarıyım’.
‘Futbolu bıraktın ama yönetim seni takımdan
koparmak istemiyor. Teklif gelirse
idari direktör yada antrenör olarak
devam eder misin?’
‘Eskişehirspor’da bir kongre süreci yaşayacak.
Yeni seçilecek yönetim ne zaman seçilir,
kimler seçilir, göreve gelenler benimle çalışmak
ister mi gibi sorular henüz yanıt bulmuş
değil. Bu soruların yanıtlarına göre ve bana
bir görev teklif edilmesi halinde ailemle oturup
en doğru kararı veririm. İnanılmaz gururlanır
ve mutlu olurum. Sadece görev almak
için görev istemem. En doğru pozisyonda, en
doğru görev için doğru bir karar verip, Eskişehirspor’a
faydalı olmak isterim’.
-‘Son olarak Eskişehir ve Eskişehirsporlulara
neler söylemek istersin..’
‘Futbol kariyerimin merkezinde Eskişehirspor
yer alıyor. Belki kariyerimin son döneminde
amatörce duygular ile hareket ettim ama
bunun nedeni Eskişehirspor sevgisiydi. Hiç
pişman olmadım, olmam da. İyi ki Eskişehirspor’da
forma giymişim. Benim için inanılmaz
duygulardı. Eskişehir’i, Eskişehirspor’u ve Eskişehirspor
taraftarlarını çok seviyorum’
dedi.
Nazilli maçı sonrası futbol hayatına 37 yaşında nokta koyan Sezgin, adını Eskişehirspor tarihine
yazdırmayı başardı. Sezgin’i son maçında yönetim teknik kadro ve oyuncu arkadaşları tek tek tebrik etti.
37
Son günlerde yorgunluktan şikayet edenlerin
sayısı giderek artıyor. Günlük yaşantınızda
enerjinizi düşüren,
mutsuzluk hissine yol açan yorgunluğun
altında kronik bir
hastalık yatmıyorsa, beslenme
ve yaşam biçiminizi
gözden geçirmenizde fayda
var. Uzmanlar sağlıksız
yaşam tarzı kadar yanlış
beslenme alışkanlıklarının
da vücutta yorgunluğa yol
açabildiğini belirterek, yapılacak
bazı basit değişikliklerle
önemli faydalar sağlanabileceğini
vurguluyor ve 7 beslenme
hatasını anlatarak önemli uyarılar
ve önerilerde bulundu.
Karbonhidrata yüklenmek
Karbonhidratlar vücudumuzda hızla enerjiye
dönüştürülen ilk besin ögeleridir. Karbohidratlar
basit (rafine) ve kompleks olarak ikiye ayrılırlar.
Sağlıklı beslenmede posa oranı yüksek,
kan şekerinde daha sağlıklı iniş çıkışı sağlayan
kompleks karbonhidratları tercih etmek gerekir.
Unlu yiyecekler, hamur işleri, şerbetli tatlılar
ve beyaz ekmek gibi basit karbonhidratlar
posa oranı düşük olduğu, yüksek kalori içerdiği
ve kan şekerinin hızlı yükselip düşmesine
yol açtığı için çok az tüketilmelidir.
Kafeini fazla tüketmek
Toplum olarak günlük yaşantımızda çay ve
kahve gibi kafeinli içecekleri çok fazla tüketiyoruz.
Ne yazık ki pandemi sürecinde de bu
tarz içeceklerin tüketim miktarında artış oldu.
Aşırı kafein tüketimi anksiyete, baş ağrısı, sinirlilik,
huzursuzluk ve uykusuzluğa bağlı yorgunluğa
neden olur. Yetişkin bireyler için
günlük kafein tüketimi ortalama 250-300 mg
olmalıdır. Bu da günde 1-2 kupa filtre kahve
38
ve 1 fincan Türk kahvesi ile karşılanmaktadır.
Yetersiz sıvı tüketimi
Vücudumuzda kaybedilen suyun yerine konması
için yeterli miktarda sıvı alımı çok
önemlidir. Yeterli sıvı alımı sağlanmazsa
vücut dehidrate (susuz) kalır ve kişiler daha
yorgun hissederler. Gün içinde içilen çaykahve
de vücutta diüretik (hızlı idrara çıkış)
etki göstererek vücudun daha da susuz kalmasına
neden olur. Bunu önlemek için günde
kilogram başına 30-35 ml su içilmelidir.
Proteinden eksik beslenme
Protein yetersizliği zamanla vücutta kas kaybına
neden olur. Vücut direnci azalır, metabolizma
yavaşlar. Uzun süreli yetersiz protein
alımında ise vücut kendi dokularındaki proteini
kullanmak zorunda kalır. Bunun sonucunda
vücut ağırlığı azalır, halsizlik, anemi
(kansızlık) ve ödem (şişlik) oluşur ve kişi kendini
daha yorgun hisseder. Yetişkinler gün içerisinde
kişiye özgü porsiyonlarda proteinden
zengin olan et, tavuk, balık, yumurta, peynir,
süt ve ürünlerini tüketmelidirler.
Öğün atlama ve düşük kalorili
beslenme
Düşük kalori ile beslenildiğinde
ve öğün atlandığında kan şekerinde
düzensizlik meydana
gelir. Bu sebeple halsizlik gelişir
ve kişi kendini yorgun hisseder.
Bunu önlemek için öğün
düzeni sağlanmalı, her gün
yemek saatleri düzenli olmalıdır.
Ana öğünler arasında açlık hissedildiğinde
kan şekeri düzenini sağlamak
için mutlaka ara öğün yapılmalıdır.
Alkol tüketimi
Alkol kanda oksijen taşıyan kırmızı kan hücrelerinin
sayısını düşürür. Bu da anemiye
(kansızlığa) neden olur. Anemisi olan kişilerde
halsizlik, yorgunluk ve nefes darlığı gibi belirtiler
ortaya çıkar. Bunun dışında kişi yoğun
alkol alımının ertesi günü huzursuzca erken
uyanma, baş ağrısı, susuzluk ve mide bulantısı
(Hangover sendromu) hissiyatları ile güne
başlar. Bu da kişinin yorgunluk hissiyatının
daha fazla artmasına neden olur.
Magnezyum içeren besinler
tüketmemek
Magnezyum eksikliği; yorgunluk, kas krampları,
zihinsel problemler, düzensiz kalp atışı
ve osteoporoza sebep olur. Yoğun yorgunluk
hissediyorsanız magnezyum eksikliğiniz olabilir.
Bunu bir kan testi ile öğrenebilirsiniz.
Magnezyum eksikliğini önlemek için düzenli
olarak kabak çekirdeği, badem, kaju, çam fıstığı,
ceviz, ıspanak, fasulye, mercimek, avokado,
muz ve pırasa gibi bol miktarda
magnezyum açısından zengin yiyecekleri gün
içerisinde tüketmeye özen gösterin.