26.09.2024 Views

NARKOZ SAĞLIK DERGİSİ 33.SAYISI

NARKOZ SAĞLIK DERGİSİ 33.SAYISI SİZLERLE

NARKOZ SAĞLIK DERGİSİ 33.SAYISI SİZLERLE

SHOW MORE
SHOW LESS

PDF'lerinizi Online dergiye dönüştürün ve gelirlerinizi artırın!

SEO uyumlu Online dergiler, güçlü geri bağlantılar ve multimedya içerikleri ile görünürlüğünüzü ve gelirlerinizi artırın.

1 Temmuz / Ağustos / Eylül 2024


2


3 Temmuz / Ağustos / Eylül 2024


4


5 Temmuz / Ağustos / Eylül 2024


İÇİNDEKİLER<br />

TEMMUZ/AĞUSTOS/EYLÜL 2024<br />

12<br />

MEDICAL POINT GRUBUNDAN YENİ YATIRIMLAR GELİYOR<br />

Medical Point Hastaneler Grubu Yönetim Kurulu Başkanı Hayrullah Kubba; Batman, Gaziantep ve İzmir’de<br />

hizmet veren Medical Point Hastaneler Grubu’nun İzmir’de ikinci hastanesini, İstanbul’da ise yeni hastanesini<br />

açacağını belirterek orta vadede hedeflerinin Avrupa’ya açılmak olduğunu söyledi.<br />

6<br />

İÇERİKLER<br />

16<br />

SEDEF HASTALIĞI VE<br />

SEDEF ROMATİZMASINA DİKKAT<br />

Toplumda yüzde 1-3 oranında görülen, deride kırmızı, kabarık ve üzeri<br />

sedef beyazı kabuklarla kaplı deri bulguları ile tanımlanan sedef hastalığı,<br />

bulaşıcı olmamasına rağmen değişik hastalıkları tetikleyebiliyor.<br />

LAZER TEKNOLOJİLERİYLE<br />

GÖZLÜKSÜZ BİR<br />

HAYAT MÜMKÜN...<br />

Dünyagöz Gaziantep Hastanesi,<br />

Göz Hastalıkları Uzmanı<br />

Opr. Dr. Ömer Koyuncu Lazer<br />

teknolojileriyle gözlüksüz bir<br />

hayatın mümkün olduğunu<br />

belirterek bilgilendirdi.<br />

<strong>SAĞLIK</strong>LI GEBELİK İÇİN PRENATAL<br />

VE PREKANSEPSİYONEL BAKIM<br />

Özelde aileye, genelde ise topluma<br />

sağlıklı bireyler kazandıran Prenatal ve<br />

prekansepsiyonel bakım, sağlıklı<br />

gebelik için büyük önem arz ediyor.<br />

Hatem Hastanesi Kadın Hastalıkları<br />

Uzmanı Op. Dr. Yılmaz GENCO;<br />

gebelik sonuçlarını geliştirmek amacı<br />

ile kadın ve partnerinin gebelik öncesi<br />

sağlığını optimal düzeye ulaştırmak,<br />

riskleri belirlemek ve mümkünse<br />

düzeltmek için gebelik ve doğum<br />

hayatının önemli olaylarından<br />

prekonsepsiyonel ve prenatal bakım<br />

hakkında merak edilenleri anlattı.<br />

18<br />

20 22<br />

MAYMUN ÇİÇEĞİ<br />

VİRÜSÜ<br />

KORKUTUYOR<br />

Gaziantep Özel Anka<br />

Hastanesi Enfeksiyon<br />

Hastalıkları ve<br />

Mikrobiyoloji Uzm. Dr.<br />

Nagihan Demir, Afrika<br />

kıtasında görülen ve<br />

maymun çiçeği olarak da<br />

bilinen Mpox Virüsü ile<br />

ilgili bilgi vererek,<br />

uyarılarda bulundu.


7 Temmuz / Ağustos / Eylül 2024


38<br />

GAÜN 100. YIL ONKOLOJİ HASTANESİ<br />

VE RADYOTERAPİ MERKEZİ’NİN<br />

AÇILIŞI YAPILDI<br />

Sağlık sektöründe önemli bir adım olan bu<br />

yeni hastane, kanser tedavisi alanında<br />

sunacağı ileri düzey hizmetlerle bölge halkına<br />

büyük katkı sağlayacak.<br />

GAZİANTEP ÖZEL<br />

BOSSAN HASTANESİ’NE<br />

YENİ ÜROLOJİ UZMANI:<br />

OP. DR. İBRAHİM SARI<br />

GÖREVE BAŞLADI!<br />

35<br />

TANI VE TEŞHİSTE<br />

LAPAROSKOPİ<br />

Gaziantep sağlık<br />

dünyasında heyecan<br />

verici bir gelişme<br />

yaşandı! Özel Bossan<br />

Hastanesi, alanında<br />

uzman ve deneyimli<br />

bir hekim olan Op. Dr.<br />

İbrahim Sarı’yı üroloji<br />

departmanına kattı.<br />

Defalife Hastanesi Kadın<br />

hastalıkları ve Doğum uzmanı<br />

Opr. Dr. İbrahim Halil<br />

BÜYÜKBEŞE Kadın doğum<br />

alanında yapılan Laporaskopik<br />

Ameliyatlar hakkında<br />

bilgilendirdi.<br />

28<br />

36<br />

32<br />

SOKAK<br />

HAYVANLARI<br />

GAZİANTEP’TE<br />

MUTLU!<br />

40<br />

YAPAY ZEKANIN<br />

<strong>SAĞLIK</strong> ALANINA<br />

GETİRDİĞİ 5<br />

YENİLİK<br />

Birçok sektördeki kaçınılmaz<br />

yapay zeka dönüşümü, sağlık<br />

alanında da etkisini gösteriyor.<br />

Yapay zeka teknolojilerinin sağlık<br />

hizmetlerinde yarattığı yenilikler<br />

tıp dünyasında heyecan uyandırıyor.<br />

LifeClub Medikal Direktörü<br />

Uzm. Dr. Celal Yücel Batmacı,<br />

sağlık alanındaki son teknolojik<br />

8<br />

gelişmeleri anlattı.<br />

34<br />

GENEL <strong>SAĞLIK</strong><br />

SİGORTASI<br />

HAKKINDA<br />

BİLİNMESİ<br />

GEREKENLER<br />

2006-2008 yılları arasında hayata<br />

geçirilen sosyal güvenlik reformu<br />

ile tüm sosyal sigorta kurumları<br />

(SSK, Bağ-Kur, Emekli Sandığı) tek<br />

çatı (SGK) altında toplanmış ve<br />

kamu sağlık sigortacılığının<br />

finansman ve sağlık hizmeti<br />

sunumu birbirinden ayrılarak<br />

Sosyal Güvenlik Kurumu (SGK)<br />

çatısı altında GSS (Genel Sağlık<br />

Sigortası) sistemi oluşturulmuştur.<br />

46<br />

Gaziantep Büyükşehir<br />

Belediyesi, sokaklardan<br />

toplanan hayvanlar için<br />

Burç Tabiat Parkı’nda<br />

100 dönümlük doğal<br />

yaşam alanı oluşturuldu.<br />

GÖZ SAĞLIĞI OKUL<br />

BAŞARISINI ETKİLİYOR<br />

Okulların açılmasına kısa bir<br />

süre kala Türk Oftalmoloji<br />

Derneği Genel Başkanı Prof.<br />

Dr. Huban Atilla, çocukların göz<br />

sağlığının eğitim başarıları<br />

üzerindeki kritik rolüne dikkat<br />

çekti. Göz sağlığının ihmal<br />

edilmesi durumunda, öğrencilerin<br />

akademik performansında<br />

düşüşler yaşanabileceğini<br />

belirten Atilla, hem ebeveynlere<br />

hem de öğretmenlere<br />

önerilerde bulundu.


9 Temmuz / Ağustos / Eylül 2024


Sağlık Dergisi<br />

İMTİYAZ SAHİBİ<br />

Mezine SIRAKAYA<br />

SORUMLU YAZI İŞLERI MÜDÜRÜ<br />

Mezine SIRAKAYA<br />

HUKUK DANIŞMANI<br />

Av. Yaşar SAĞLAM<br />

Av. Zafer TEMUR<br />

YAYIN KURULU<br />

Dr. Cengiz BAYRAM<br />

Uzm. Dr. Ahmet Şükrü DENKER<br />

Mehmet Emin TATLI<br />

DİZGİ TASARIM<br />

Atakan CEHRİ<br />

YÖNETİM YERİ<br />

a j a n s<br />

İncilipınar Mah. 36016 Nolu Sk.<br />

Ali Api Apt. Sit. No: 2/C<br />

Şehitkamil/Gaziantep<br />

BASKI<br />

İHLAS GAZETECİLİK<br />

TEL: 0212 454 30 00<br />

Dergide yayınlanan tüm reklam tasarım ve<br />

haber metinleri Başak Ajans’a aittir.. İzinsiz<br />

alıntı yapılıp çoğaltılamaz.<br />

Dergide yer alan köşe<br />

yazılarından, köşe yazarları sorumludur.<br />

narkozhaber@hotmail.com<br />

narkozhaber@mynet.com<br />

www.narkozgazetesi.com<br />

Sayı: 33 Yıl: 8<br />

Yerel Süreli Yayın<br />

Narkoz Haber Gazetesi<br />

ücretsiz ekidir.<br />

0 535 511 01 95<br />

0 342 232 42 43<br />

Mezine Sırakaya - Gazeteci - Yazar<br />

İNTİHAR KURAMI ÜZERİNE<br />

Son yılların en çarpıcı ölüm oranlarından biri intiharın kuramları üzerine soyut ve somut düşünce<br />

akımının başlatılması gerekmektedir.<br />

İntihar vakaları neden arttı? Sorusunun birçok nedeni var. Ancak ortaya bir kuram, çözüm, sonuç<br />

ilişkisi koyacaksak çok geniş bir yelpazeden irdelenmesi gereken bir eylem var.<br />

İntihar, dünyada genç ölümleri arasında ikinci sırada gelen ölüm nedenidir. Bu açıdan intihar<br />

davranışının gerisindeki faktörleri anlayabilmek ve keşfedebilmek için intihar davranış kuramlarının<br />

araştırılması ve bunun üzerine çözüm odaklı çalışmalar ortaya koyulması zorunludur.<br />

Ben biraz araştırdım ancak böyle çok detaylı vaka neden, sonuç ilişkisi raporu ve bir araştırmaya<br />

rastlamadım.<br />

İNSAN HAYATINA NEDEN SON VERSİN Kİ?<br />

Bir kimsenin toplumsal ve ruhsal nedenlerin etkisi ile kendi hayatına son vermesi olarak ifade<br />

edilen intihar, üzerine geliştirilen birçok kuramla çeşitli sebeplere dayandırılmıştır. TÜİK verilerinde<br />

intihar vakalarının gerçekleşme nedenleri; hastalık, aile geçimsizliği, geçim zorluğu, ticari başarısızlık,<br />

hissi ilişki ve istediği ile evlenememe, öğrenim başarısızlığı, diğer ve bilinmeyen biçiminde<br />

kategorize edildi.<br />

Bir gazeteci olarak mesleki hayatımda karşılaştığım intihar olaylarının genel sebebi umutların<br />

tükenmesi ve çaresizlik. Bize öğretilen çaresizliklerden kurtulmalıyız. Ekonomik sorunların baş<br />

gösterdiği şu günlerde çok olan az olanla paylaşamadığı bir dünyada, kişi başına düşen gelir adaletsizliğini<br />

de düşünürseniz işin içinden çıkmak biraz zor. Gençlerin gelecekten umudunun olma<br />

dığı bir dünya varsa o dünyayı yaşanır hale getirmek büyüklere düşmektedir.<br />

İNTİHAR MEDYA İLİŞKİSİ<br />

İntihara sebep olan biyolojik, psikolojik ve toplumsal süreçlerin yanında, bu olayların topluma olan<br />

etkisi de önemli bir alandır.<br />

Gazeteci olarak sıkça karşılaştığımız ve kamuoyunu bilgilendirdiğimiz intihar olaylarının topluma<br />

sunulmasında toplumsal sorumluluk ve etik bağlamında önemli bir rol üstleniyoruz.<br />

Bunun yanı sıra dijitalleşmenin ve iletişim teknolojilerindeki gelişmelerin etkisiyle vatandaşların<br />

olay yerinde bir gazeteci edasıyla çekim yapması ve bu görüntüleri sosyal medyada rastgele<br />

paylaşımları da toplumun sorumluluğunun yeniden gözden geçirmesi gerektiğini gözler önüne<br />

sermektedir.<br />

Kamuoyunda yönlendirici etkisi çok daha fazla olan medyada intihar vakalarının yer alış biçimleri,<br />

incelenmesi gereken unsurlardandır. Çok tıklanma ve izlenmenin derdine düşen bazı yayın kuruluşlarının<br />

intihar haberlerinin veriliş biçimlerinde özendirici ve intihar için yol gösterici özellikler taşıdığı<br />

gözden kaçıyor.<br />

Medyanın insanların duyguları, davranışları ve tutumları üzerindeki etkisinin büyüklüğünü düşünürsek<br />

TV kanallarında yayımlanan şiddet içerikli diziler, Türk Toplumunun ahlaki değerlerine hiç<br />

uymayan ilişkilerin yer aldığı diziler, toplumun ahlak anlayışını ve bakış açısını zaman içerisinde<br />

değiştirmiş ve yozlaştırmıştır.<br />

İntihar haberlerinin belli bir tarzda, özendirici, dramatize edilerek verilmesinin, insanların intihar<br />

davranışında tetikleyici faktör olabileceği düşüncesinin yanında TV Programlarının da yeniden<br />

toplum üzerindeki etkileri araştırılarak gözden geçirilmesi şart olmuştur.<br />

10


11 Temmuz / Ağustos / Eylül 2024


MEDICAL POINT<br />

GRUBUNDAN YENİ<br />

YATIRIMLAR GELİYOR<br />

Medical Point<br />

Hastaneler Grubu<br />

Yönetim Kurulu Başkanı<br />

Hayrullah Kubba;<br />

Batman, Gaziantep<br />

ve İzmir’de hizmet<br />

veren Medical Point<br />

Hastaneler Grubu’nun<br />

İzmir’de ikinci<br />

hastanesini, İstanbul’da<br />

ise yeni hastanesini<br />

açacağını belirterek<br />

orta vadede hedeflerinin<br />

Avrupa’ya açılmak<br />

olduğunu söyledi.<br />

M<br />

EDICAL POINT, YENI<br />

YATIRIMLAR İÇIN<br />

HAZIRLANIYOR<br />

Batman, Gaziantep ve İzmir’de hizmet vermekte<br />

olan Medical Point Hastaneler Grubu, İzmir’de<br />

ikinci, İstanbul’da ise yeni hastanesini açmaya<br />

hazırlanıyor.<br />

Sağlık sektörüne giriş hikayesinden bahseden<br />

Medical Point Hastaneler Grubu Yönetim Kurulu<br />

Başkanı Hayrullah Kubba, “Sağlık hizmetine ilk<br />

adım atışımız 1996 yılında, büyüdüğüm şehir olan<br />

Batman’da başladı. Bu alandaki eksiklikleri görerek<br />

yatırımlarımızı ağırlıklı olarak sağlık sektöründe gerçekleştirmeye<br />

karar verdik. Bu noktadan hareketle,<br />

hastanelerimizde oldukça spesifik olan üst düzey<br />

teknolojik cihazlar ile yan dal branşlarımızla hizmet<br />

87 bin 800 metrekare alana sahip olan üç<br />

hastanemizde toplam 668 hasta yatağı, 107 yoğun<br />

bakım ünitesi, 131 yeni doğan küvözü, 196 poliklinik,<br />

22 ameliyathane yer almaktadır.<br />

vermeye çalışıyoruz. Sağlık hizmeti sunumunda insana<br />

değer veren, kaliteli, topluma, çevreye duyarlı,<br />

fark yaratan ve değer katan Medical Point Hastaneler<br />

Grubu, Türkiye’nin gelecek vizyonuna uygun<br />

kaliteli sağlık hizmeti üreterek fark yaratmaktadır.<br />

Aynı zamanda uluslararası düzeyde sağlık turizmi<br />

hizmeti sunarak da bu alanda öncü sağlık grubu<br />

olmayı hedeflemektedir. Sağlıkta son nokta olan<br />

Medical Point’te son teknolojik cihazlarla ve akademik<br />

ekibimiz ile hizmet vermekteyiz.<br />

<strong>SAĞLIK</strong> ALANINDA HALKIMIZA<br />

HIZMET EDIYORUZ<br />

Gaziantep, sağlık hizmetinde ihtiyaçları olan, büyüme<br />

endeksi yüksek, potansiyel açıdan da bölgenin<br />

nabzını tutan bir şehir. Batman’dan sonra 2008 yılında<br />

Güneydoğu Anadolu’nun incisi Gaziantep’te<br />

ikinci hastanemizi açtık. Üçüncü hastanemizi<br />

de 2011 yılında İzmir’de Ege’nin en büyük özel<br />

hastanesi olarak faaliyete geçirdik. Tüm şehirlerde<br />

gerekli fizibilite çalışmalarını gerçekleştirdikten<br />

sonra halkımıza verimli hizmet edebileceğimizi<br />

düşündüğümüz şehirlerde sektöre adım attık.<br />

12


Hayrullah Kubba<br />

Kimdir?<br />

Medical Point Hastaneler<br />

Grubu Yönetim Kurulu Başkanı<br />

Hayrullah Kubba, Batman ilinde<br />

doğdu. 1996 yılından beri Sentez<br />

Sağlık Hizmetleri A.Ş’nin bir<br />

parçası olarak sağlık sektöründe<br />

çalışmaktadır. Bu süre zarfında<br />

İzmir, Gaziantep ve Batman’da<br />

10 milyondan fazla insana kaliteli<br />

ve güvenilir sağlık hizmeti<br />

sunmuştur. 27 yıllık tecrübesi<br />

ve başarısını yeni markalarıyla<br />

sürdürme kararı alarak Medical<br />

Park Hastaneler Grubu ile olan<br />

ortaklıklarını sonlandırmış ve 3<br />

kentteki hastanelerini devralarak<br />

Medical Point Hastaneler Grubu<br />

olarak yoluna devam etmiştir. Ayrıca,<br />

geçmişte Batman’da amatör<br />

futbolcu olarak sporla ilgilenmiş<br />

ve Gaziantepspor’a olan sevgisini<br />

sürdürerek, Gaziantepspor’a<br />

sağlık sponsoru olmuştur. Mali<br />

müşavir ve işletmecilik ruhuna<br />

sahip olması başarıda temel<br />

etkenlerden biridir. Sürekli dünya<br />

ve ülke sağlık gündemini takip<br />

ederek farklılık yaratacak projelere<br />

imza atan Kubba, Evli ve 4 çocuk<br />

babasıdır.<br />

YURTIÇI VE YURT<br />

DIŞINDAN BIR ÇOK<br />

HASTAMIZA ŞIFA<br />

DAĞITMAYA DEVAM<br />

EDIYORUZ<br />

87 bin 800 metrekare alana sahip<br />

olan üç hastanemizde yoğun bakım<br />

dahil toplam 668 hasta yatağı,<br />

107 yoğun bakım ünitesi, 131 yeni<br />

doğan küvözü, 270 poliklinik, 22<br />

ameliyathane yer almaktadır. Erişkin<br />

yan dal branşlarımız; Alerji/İmmunoloji,<br />

Jinekolojik Onkoloji Cerrahisi,<br />

Endokrinoloji ve Metabolizma Hastalıkları,<br />

Gastroenteroloji, Girişimsel<br />

Radyoloji, Hematoloji, Nefroloji,<br />

Tıbbi Onkoloji, Romatoloji, Yoğun<br />

Bakım olarak dikkat çekmektedir.<br />

Çocuk Cerrahisi, Çocuk Endokrinolojisi,<br />

Çocuk Psikiyatrisi, Çocuk Gastroenterolojisi,<br />

Çocuk Alerji ve İmmunoloji<br />

Hastalıkları, Çocuk Nörolojisi<br />

ve Neonatoloji (Yenidoğan) ise<br />

13 Temmuz / Ağustos / Eylül 2024


çocuk yan dal branşlarımızdır. Bunun<br />

yanında öne çıkan hizmetlerimiz<br />

ise, Erişkin Kök Hücre ve Kemik İliği<br />

Nakil Merkezi, Onkoloji Merkezi, IVF<br />

Merkezi, Denge Merkezi, Yapay Zeka<br />

Tabanlı 3 Tesla MR, Organ Nakli,<br />

Girişimsel Radyoloji, Kanser Cerrahisi,<br />

Radyasyon Onkolojisi/Truebam,<br />

Nükleer Tıp/PET CT, Dermatoloji ve<br />

Kozmetoloji Ünitesi, Gamma Knife,<br />

Proktoloji Ünitesi, Lutesyum ve İyot<br />

Tedavi Merkezi, Klinik Araştırmalar<br />

Merkezi ve bu üniteleri ileriye taşıyan<br />

ARGE Çalışmalarıdır. 2020 ile 2022<br />

yılında hastanelerimizde 2,9 milyon<br />

hastamız; acil servis, yataklı servis<br />

ve poliklinik hizmetlerimizde tedavi<br />

olmuştur. Söz konusu yıllarda 140<br />

bin hastamıza cerrahi olarak işlem<br />

yapılmıştır. Son üç yılda ise Almanya<br />

başta olmak üzere, 116 ülkeden 98<br />

bin 879 yurtdışı misafirimizi şifa ile<br />

evine uğurladık ve her yıl artan trendle<br />

hizmet vermeye devam ediyoruz.<br />

ORTA VADEDE<br />

AVRUPA’YA AÇILMAYI<br />

HEDEFLIYORUZ<br />

Medical Point grubu olarak orta ve<br />

uzun vadede ulusal ve uluslararası<br />

yatırım plan ve hedeflerimiz var.<br />

İzmir güzergahında ikinci bir hastanemizi<br />

açmayı hedefliyoruz. İstanbul<br />

Anadolu yakasında da büyük bir<br />

hastane projemiz mevcut. Orta ve<br />

uzun vadede planlarımız Avrupa’ya<br />

açılmak yönünde. Balkan ülkeleri ile<br />

Avrupa ülkelerine güvenilir ve kaliteli<br />

sağlık hizmetini Türk misafirperverliği<br />

ile sunmayı amaçlıyoruz. Sağlık Turizminde<br />

ise referans hastane grubu<br />

olmayı hedefliyoruz. Bulunduğumuz<br />

YENI YATIRIMLARLA<br />

BIRLIKTE 5 BIN<br />

KIŞILIK İSTIHDAM<br />

HEDEFLIYORUZ<br />

Medical Point Hastaneler Grubu bünyesinde;<br />

akademik kadroda 270 hekim<br />

ile 2 bin 194 çalışanımız mevcut olup<br />

çalışan sayımızı yeni yatırımlar ile birlikte<br />

kısa vadede 5 bin kişiye ulaştırmayı<br />

hedefliyoruz.<br />

Medical Point Hastaneler Grubu<br />

olarak Ulusal ve uluslararası kalite ve<br />

akreditasyon belgelerine sahibiz. 2014<br />

yılında sağlık alanında uluslararası kalite<br />

akreditasyonu olan JCI belgesini almaya<br />

hak kazandık. 2015’te Sentez Sağlık<br />

A.Ş. Türkiye’de en hızlı büyüyen yüz<br />

şirketten biri oldu. 2016 yılında Avrupa<br />

Kalite Vakfı EFQM Ege büyük ödülünün<br />

sahibi olduk. 2018’de illere göre vergi<br />

rekortmenleri sıralamasında ikinciliğimiz<br />

oldu. SAS Sağlıkta Akreditasyon Standartları<br />

(Hastane Akreditasyonu), ISO<br />

50001:2018 Enerji Yönetim Sistemi,<br />

ISO 10002:2018 Müşteri Memnuniyeti<br />

Yönetimi, Sıfır Atık Belgesi, TÜRKAK<br />

15189 Laboratuvar Akreditasyonu belgelerine<br />

sahip ve ulusal çapta da çok<br />

sayıda proje ve inovatif faaliyette etkin<br />

rol almaktayız. 2021 yılında TSE Covid<br />

19 Güvenli Üretim, Europen Association<br />

for Haemophilia and Disorders, Da<br />

Vinci Robotik Cerrahi, SRC CENTER OF<br />

EXCELLENCE Beyin ve Sinir Cerrahisi<br />

Merkezi belgelerinin de sahibiyiz.<br />

14


lokasyonlarda yüksek potansiyeli değerlendirerek<br />

ve inovatif modern teknolojiyi kullanarak robotik<br />

cerrahi alanında yatırımlara öncelik vermek temel<br />

hedeflerimiz arasında. Bunun dışında inşaat ve yapı<br />

sektörüne yönelik faaliyetlerimiz de tüm hızıyla<br />

devam ediyor.<br />

ÜLKEMIZ <strong>SAĞLIK</strong> ALANINDA<br />

REFERANS KONUMUNDA<br />

Ülkemiz sağlık alanında dünya ülkeleri içinde<br />

referans konumunda. Bu bağlamda, ülkemizdeki<br />

sağlık hizmetleri profesyonellik, hizmet kalitesi ve<br />

güvenilirlik bakımından kanaatimce Dünya ülkeleri<br />

içinde ilk üç sırada yer almaktadır. Sağlık profesyonellerimizin<br />

kalitesi ve ülke geneli hizmet alanının<br />

genişliği gibi faktörler pandemi sürecini başarılı<br />

bir şekilde atlatmamızı sağladı. Ayrıca, ülkemizde<br />

gerek kamu, gerekse özel sektörde hizmet veren<br />

hastanelerin servis ve yoğun bakım yatak sayıları<br />

ve personel kalitesi Avrupa’daki bir çok ülkenin<br />

potansiyelinden çok daha iyi bir konumda. Dünya’nın<br />

birçok ülkesinde bilhassa Avrupa’da Covid-19<br />

nedeniyle birçok insan yaşamını yitirdi. Ülkemizdeki<br />

can kayıpları bu ülkelerdeki kadar olmadı. Pandemi’de<br />

ülkemiz oldukça güzel başarılara imza atarak,<br />

sürecin profesyonelce atlatılması sağlandı.<br />

<strong>SAĞLIK</strong> SEKTÖRÜ HATA KABUL<br />

ETMEZ VE EKIP ÇALIŞMASI<br />

GEREKTIRIR<br />

Sağlık sektörü hata kabul etmeyen bir sektör. Dolayısıyla<br />

bu alanda yatırım yapmak isteyen girişimciler<br />

öncelikle yönelecekleri alan ile ilgili eğitimlerini en<br />

iyi şekilde almalı ve sahayı iyi bilmelidir. Eğitimlerini<br />

referans üniversitelerde tamamlamaları, rakipleri<br />

içerisinde fark yaratmalarına neden olacaktır. Sağlık<br />

yönetiminde eğitim tek başına yeterli değildir. Farklı<br />

dinamiklere sahip olan sağlık kurumları işletmeciliği<br />

bizzat sürecin içinde<br />

gelişmenizi ve yetişmenizi<br />

sağlamayacaktır. Bu işe<br />

yönelecek kişilerin teorinin<br />

yanında, uygulamayla<br />

eğitimlerini pekiştirmeleri<br />

gerekmektedir. Sağlık<br />

kurumları işletmeciliği hata<br />

kabul etmeyen ve çok<br />

dikkatli deneyimli ekiplerle<br />

çalışmayı zorunlu kılan bir<br />

sektördür. Bu tarz risklerin<br />

olması bu alana yönelecek olan kişilerde çekimserlik<br />

oluşturabilir fakat iyi bir ekip ve gerekli sermaye<br />

ile alınan riskler size başarıyı<br />

getirecektir. Bu dinamik süreçlerin<br />

içinde çok efor sarf edip,<br />

çok çalışmak gerekmektedir.<br />

Diğer husus ise akademik<br />

vizyonu olan kişilerle yola çıkmak<br />

her zaman bir avantajdır.<br />

Bunun dışında mutlaka zaman<br />

içinde gerekliliklerin değiştiği<br />

Dünya’yı tanımak ve takip<br />

etme zorunluluğudur. Profesyonel,<br />

fedakar ve işini seven kişilerle yola çıkılması ve bu konuda kişinin alanında<br />

mesai sarf etmesi, gelecek için de gerekli sermayeyi eninde sonunda<br />

size sağlayacaktır. İşin aslı, Dünya’daki gelişmelerden haberdar olarak ekip<br />

ruhuyla hareket etmek, inovatif yaklaşımlarla emin adımlarla ilerlemektir.<br />

“Gaziantep, sağlık hizmetinde ihtiyaçları olan,<br />

büyüme endeksi yüksek, potansiyel açıdan da<br />

bölgenin nabzını tutan bir şehir. Batman’dan<br />

sonra 2008 yılında Güneydoğu Anadolu’nun incisi<br />

Gaziantep’te ikinci hastanemizi açtık. Üçüncü<br />

hastanemizi de 2011 yılında İzmir’de Ege’nin en<br />

büyük özel hastanesi olarak faaliyete geçirdik.”<br />

MEDICAL POINT HASTANELER GRUBU BÜNYESINDE; AKADEMIK<br />

KADRODA 260 HEKIM ILE 2 BIN 159 ÇALIŞANIMIZ MEVCUT OLUP<br />

ÇALIŞAN SAYIMIZI YENI YATIRIMLAR ILE BIRLIKTE KISA VADEDE 5 BIN<br />

KIŞIYE ULAŞTIRMAYI HEDEFLIYORUZ.<br />

15 Temmuz / Ağustos / Eylül 2024


SEDEF HASTALIĞI VE SEDEF<br />

ROMATİZMASINA DİKKAT<br />

Toplumda yüzde<br />

1-3 oranında<br />

görülen, deride<br />

kırmızı, kabarık ve<br />

üzeri sedef beyazı<br />

kabuklarla kaplı<br />

deri bulguları ile<br />

tanımlanan sedef<br />

hastalığı, bulaşıcı<br />

olmamasına<br />

rağmen değişik<br />

hastalıkları<br />

tetikleyebiliyor.<br />

Prof. Dr. Bünyamin Kısacık<br />

SANKO Üniversitesi Tıp Fakültesi İç Hastalıkları<br />

Ana Bilim Dalı Öğretim Üyesi Romatoloji Bölümü<br />

SANKO Üniversitesi Tıp Fakültesi İç Hastalıkları<br />

Ana Bilim Dalı Öğretim Üyesi Romatoloji Bölümü’nden<br />

Prof. Dr. Bünyamin Kısacık ile Deri ve<br />

Zührevi Hastalıklar Ana Bilim Dalı Başkanı Doç.<br />

Dr. Fatma Elif Yıldırım, sedef hastalığı ve sedef romatizmasını<br />

değerlendirdi.<br />

Prof. Dr. Kısacık, sedef hastalığının gerçekten çok zor cilt<br />

hastalığı olduğunu, vücudun her tarafını etkileyebildiğini<br />

belirterek, “Ancak bizim için bu hastalığın farklı tarafı sedef<br />

hastalığının romatizmaya neden olabilmesidir. Sedef hastalarında<br />

ortalama 5-7 yıl sonrasında sedef romatizması<br />

gelişebilir” dedi.<br />

Hastaların büyük kısmında önce sedef hastalığı, sonra<br />

romatizma gelişirken bir kısmında ise önce romatizma<br />

sonra sedef ya da eş zamanlı iki durum bir arada ortaya<br />

çıkabildiğine dikkat çeken Prof. Dr. Kısacık, şöyle konuştu:<br />

“Bu hastalık herkeste romatizmaya neden olmuyor. Ancak<br />

farklı coğrafyalarda yapılan çalışmalarda sedef hastalarının<br />

yaklaşık yüzde 20 kadarında sedef romatizması gelişebildiği<br />

anlaşılmıştır. Sedef romatizmasına yatkın sedef<br />

hastaları, özellikle saçlı deride sedefi olan hastalar ve<br />

tırnaklarında sedef bulgularına rastlanan kişilerdir.”<br />

TANI VE TEDAVİSİ<br />

Doç. Dr. Fatma Elif Yıldırım<br />

SANKO Üniversitesi Tıp Fakültesi<br />

Deri ve Zührevi Hastalıklar Ana Bilim Dalı Başkanı<br />

Sedef ve romatizma var ise bu hastaların sedef romatizması tanısı aldığını<br />

anlatan Prof. Dr. Kısacık, “Bazı kişilerde önce romatizma sonra sedef ortaya<br />

çıkmaktadır. Bu teşhiste romatoloji uzmanının tecrübesi önemlidir. Uygun<br />

eklem tutulum şekillerine göre tanı konmaktadır” ifadelerini kullandı.<br />

Sedef romatizması tedavisinin ekip işi olduğunu vurgulayan Prof. Dr. Kısacık,<br />

şöyle devam etti:<br />

“Bazı hastalarda sedef hastalığı baskınken bazı hastalarda ise romatizma<br />

daha baskındır. Bu yüzden dermatoloji ve romatolojinin iş birliği büyük önem<br />

taşımaktadır. Hastalar sıklıkla birlikte değerlendirilmekte ve tedaviye ortak<br />

karar verilmektedir. Tedavide uluslararası kılavuzların önerdiği yol şu şekilde<br />

sıralanabilir:<br />

‘Hastaların hastalığı ve gidişatı konusunda bilgilendirilmesi’, ‘Sedef hastalığına<br />

eşlik eden diğer hastalıkların kontrolü’, ‘Kilo kontrolü ve egzersiz’, ‘Sedef romatizmasının<br />

tutulum yerine planlanan ilaç tedavisi’. 2000’li yılların başından<br />

itibaren ilaç tedavilerinde çok önemli değişiklikler oldu. Biyolojik tedavi dediğimiz<br />

çok etkili ilaç tedavileri kullanmaya başladık. Farklı tedavi alternatifleri hem<br />

sedef hastalığına hem de sedef romatizmasını çok etkili ve hızlı olarak tedavi<br />

edebilmektedir. Sedef ve sedef romatizması hastalarının tüm sorunlarına ekip<br />

olarak yaklaşmaya ve en doğru tedaviyi verme çabamıza devam edeceğiz.”<br />

16


SEDEF HASTALIĞI HER<br />

YAŞ GRUBUNDA ORTAYA<br />

ÇIKABİLİR<br />

SANKO Üniversitesi Tıp Fakültesi Deri ve<br />

Zührevi Hastalıklar Ana Bilim Dalı Başkanı<br />

Doç. Dr. Fatma Elif Yıldırım ise sedef hastalığının<br />

çocukluk döneminde daha nadir<br />

görülmekle birlikte her yaş grubunda ortaya<br />

çıkabildiğine vurgu yaptı.<br />

Hastalığın kesin nedeninin henüz bilinmediğini,<br />

ancak ortaya çıkmasında hem genetik<br />

hem de çevresel faktörlerin birlikte rol oynadığına<br />

işaret eden Doç. Dr. Yıldırım, sözlerini<br />

şöyle sürdürdü:<br />

“Sedef hastalığı görünür lezyonları nedeni<br />

ile hastaların yaşam kalitesini önemli ölçüde<br />

bozabilmektedir. Yapılan araştırmalar sedef<br />

hastalığının hayat kalitesini diyabet (şeker<br />

hastalığı), tansiyon ve kalp hastalıklarına<br />

kadar yol açabildiğini göstermiştir. Özellikle<br />

el, ayak, saçlı deri, genital bölge gibi fonksiyonel<br />

öneme sahip bölgelerde görülen deri<br />

lezyonları hastaların yaşam kalitesini daha<br />

fazla bozabilmektedir.<br />

Görünür bölgelerde olan lezyonlar bulaşıcı<br />

sanılıp hastalar toplum tarafından damgalanabilmektedir.<br />

Bu da zaten daha hassas kişilik<br />

yapısına sahip sedef hastalarını psikolojik<br />

açıdan daha fazla etkileyebilmektedir. Yani<br />

sedef hastalığı strese sebep olmakta, stres<br />

de sedef hastalığını tetikleyerek psikolojik<br />

hastalıklarla sedef hastalığı arasında çift<br />

yönlü bir etkileşim oluşturmaktadır.”<br />

SADECE DERİYİ<br />

İLGİLENDİRMİYOR<br />

Günümüzde sedef hastalığına eşlik edebilen<br />

çok sayıda hastalığın tespit edilmesinin<br />

aslında sedefin sadece deriyi ilgilendirmekle<br />

sınırlı kalmayan sistemik bir hastalık olduğu<br />

görüşünü desteklediğinin altını çizen Doç.<br />

Dr. Yıldırım, şunları kaydetti:<br />

“Yaygın deri hastalığı olan sedef hastalarında<br />

kalp ve damar hastalıkları, kalp krizi, şeker<br />

hastalığı gibi sistemik hastalıklara yakalanma<br />

riski maalesef daha yüksektir. Sedef hastalığı<br />

nadiren ‘Eritrodermik’ ve ‘Püstüler’ formları<br />

ile hayati tehlike oluşturabilmektedir. Kesin<br />

bir tedavisi bulunmayan sedef hastalığının<br />

semptomları, uygun yöntemler ile kontrol<br />

altına alınarak, uzun süreli iyilik hali sağlanabilmektedir.<br />

Sedef hastalığı tedavisini planlarken cilt hastalıkları<br />

uzmanının yanı sıra farklı uzmanlık<br />

dallarının bir arada tedaviye karar vermesi<br />

tedavi başarısını artırmaktadır. Özellikle sedef<br />

hastalarında gözlenebilen eklem tutulumu<br />

ki buna sedef romatizması (psoriatik artrit)<br />

da denilmektedir dermatolog ve romatolog<br />

iş birliğini tedavide son derece önemli<br />

kılmaktadır.”<br />

SEDEF HASTALIĞI<br />

İYİLEŞİR Mİ?<br />

Sedef hastalarının hekimlerine yönelttiği<br />

en merak edilen sorunun “Sedef hastalığım<br />

iyileşir mi?” sorusu olduğunu söyleyen Doç.<br />

Dr. Yıldırım, bu sorunun kesin bir yanıtının<br />

bulunmadığını ifade etti.<br />

“Kesinlikle yanlış diyebileceğimiz yanıtlar<br />

arasında ‘yaşam boyunca devam eder’<br />

ve ‘verdiğim tedavi ile yüzde 100 iyileşir’<br />

değerlendirmelerinin bulunduğunu bildiren<br />

Doç. Dr. Yıldırım, hastalık seyrinin hastadan<br />

hastaya değişkenlik gösterdiğini belirtti.<br />

Doç. Dr. Yıldırım, “Kimi hastada sedef hastalığı<br />

tamamen kaybolabilmekte, kimi hastada<br />

ise ara ara alevlenme ara ara iyileşme dönemleri<br />

ile seyredebilmektedir” uyarısında<br />

bulundu.<br />

SEDEF HASTALIĞININ<br />

TEDAVİSİ NASIL YAPILIR?<br />

Sedef hastalığı tedavisine karar verirken hastalığın<br />

şiddeti ve sedefin hasta yaşam kalitesi<br />

üzerine etkisinin belirlenmesinin son derece<br />

önemli olduğunu belirten Doç. Dr. Yıldırım,<br />

şu değerlendirmeyi yaptı:<br />

“Genellikle vücudun yüzde 10’undan daha<br />

azında lezyonlar bulunmakta ise krem<br />

tedavileri uygulanmaktadır. Ancak hastanın<br />

yaşam kalitesini etkileyen el, ayak, genital<br />

bölgelerinde lezyon var ise veya krem<br />

tedavileri ile hiç düzelme sağlanamamışsa<br />

hastalarda krem tedavisinin yanı sıra sistemik<br />

tedavi olarak adlandırdığımız ilaçlar ve<br />

iğneler tedavide kullanılabilmektedir.<br />

2000’li yılların başında geliştirilen biyolojik<br />

tedavi olarak adlandırdığımız ilaçlar ile son<br />

zamanlarda sedef hastalığı daha az yan etki<br />

ile daha etkili bir şekilde tedavi edilebilmektedir.<br />

Tabi tedavi planı yapılırken hasta ile her<br />

hastaya göre farklı şekilde tedavi planı belirlenmektedir.<br />

Yine tedavi planlanırken daha<br />

önce de belirttiğim gibi eklem tutulumunun<br />

romatoloji uzmanı birlikte değerlendirilmesi<br />

son derece önemlidir.”<br />

SEDEF HASTALARININ<br />

DİKKAT ETMESİ GEREKEN<br />

KONULAR<br />

Doç. Dr. Yıldırım, sedef hastalarının tansiyon,<br />

kalp hastalıkları ve şeker hastalığına daha<br />

yatkın olmaları nedeni ile beslenmelerine<br />

dikkat etmelerinin çok önemli olduğunu<br />

söyledi.<br />

Hastaların kesinlikle yememesi gereken bir<br />

besin olmamakla birlikte sağlıklı beslenmelerinin<br />

çok önemli olduğuna dikkat çeken Doç.<br />

Dr. Yıldırım, uyarılarını şöyle sıraladı:<br />

“Aşırı kilo alımından kaçınmaları gerekmektedir.<br />

Kilo artışı sedef hastalığını şiddetlendirebildiği<br />

gibi sedef hastaları kilo almaya daha<br />

yatkındır. Bu nedenle fast food, karbonhidrat<br />

ağırlıklı beslenmeden hastaların kaçınması<br />

gerekmektedir. Alkol ve sigara kullanımı<br />

sedef hastalığını şiddetlendirmektedir.<br />

Bazı ilaçlar sedef hastalığını şiddetlendirebildiği<br />

için ilaç kullanımına son derece dikkat<br />

edilmelidir. Sedef hastalığını tetiklediği<br />

düşünülen ilaçlar arasında sistemik alınan<br />

kortizon, lityum, bazı tansiyon ilaçları, mantar<br />

tedavisinde kullanılan ilaçlar ve aspirin<br />

bulunmaktadır.<br />

Beta hemolitik streptokok enfeksiyonları gibi<br />

bazı enfeksiyonlar hastalığı şiddetlendirmekte<br />

veya tetikleyebilmektedir. Bu nedenle el<br />

yıkama gibi genel hijyen kurallarına dikkat<br />

edilmelidir.”<br />

17 Temmuz / Ağustos / Eylül 2024


<strong>SAĞLIK</strong>LI GEBELİK İÇİN<br />

PRENATAL VE PREKANSEPSİYONEL BAKIM<br />

Özelde aileye, genelde ise topluma<br />

sağlıklı bireyler kazandıran Prenatal<br />

ve prekansepsiyonel bakım, sağlıklı<br />

gebelik için büyük önem arz ediyor.<br />

Hatem Hastanesi Kadın Hastalıkları<br />

Uzmanı Op. Dr. Yılmaz GENCO;<br />

gebelik sonuçlarını geliştirmek amacı<br />

ile kadın ve partnerinin gebelik<br />

öncesi sağlığını optimal düzeye<br />

ulaştırmak, riskleri belirlemek<br />

ve mümkünse düzeltmek için<br />

gebelik ve doğum hayatının önemli<br />

olaylarından prekonsepsiyonel ve<br />

prenatal bakım hakkında merak<br />

edilenleri anlattı.<br />

KADIN HASTALIKLARI UZMANI<br />

OP.DR.YILMAZ GENCO<br />

PREKONSEPSIYONEL VE PRENATAL<br />

BAKIM HAKKINDA BILGILENDIRDI<br />

Gebelik ve doğum hayatın önemli olaylarındandır.<br />

Doğum öncesi bakımın amacı; gebelik,doğum ve<br />

doğum sonu dönemlerinin anne ve bebek yönünden<br />

sağlıklı geçirilmesini sağlamak, özelde aileye, genelde<br />

topluma sağlıklı bireyler kazandırmaktır.<br />

Prekonsepsiyonel bakım yani gebelik öncesi bakım<br />

kadın sağlığına ve gebelik sonuçlarına yönelik biyomedikal,<br />

sosyal ve davranışsal riskleri belirleyerek<br />

düzeltmek, gebelik öncesi kadın ve eşine yönelik<br />

gerekli girişimlerin uygulanması içeren koruyucu ve<br />

önleyici girişimler olarak tanımlanır. Prenatal yani<br />

doğum öncesi ve prekonsepsepsiyonel bakım birbirini<br />

tamamlayan iki önemli yaklaşımdır.<br />

Prekonsepsiyonel ve Prenatal Bakımın<br />

Amacı ve Kapsamı Nedir?<br />

Daha iyi perinatal sonuçlara erişmek için gebelik ve doğum öncesi<br />

kadın ve eşinin sağlığını geliştirmek, anne ve bebeğin sağlığını<br />

olumsuz etkileyecek bireysel ve çevresel faktörleri azaltmak<br />

amaçlanır. Gebelikten önce kontrol edilebilir tıbbi ve sosyal durumların<br />

fark edilmesi, kadının bilgi düzeyinin artırılması, gebelik<br />

için uygun zamanın belirlenmesi prekonsepsiyonel ve prenatal<br />

bakımın diğer amaçlarıdır.<br />

Gebelik öncesi bakım ve gebelik planlaması 1-2 yıl içinde olan<br />

çiftler için daha öncelikli olsa da üreme çağında olan tüm<br />

bireyleri kapsamaktadır. Prenatal bakım kalitesi arttıkça ülkeler<br />

için perinatal mortalite azaltılabilir. Bu nedenle gelişmiş ülkelerde<br />

bu oran 1000 canlı doğumda 10 civarında iken, gelişmekte olan<br />

ülkelerde bunun beş-on katı artış göstermektedir.<br />

Op. Dr. Yılmaz GENCO<br />

Hatem Hastanesi Kadın Hastalıkları Uzmanı<br />

Prenatal Bakımda Nelere Dikkat Etmek Gerekir?<br />

Sağlıklı bir gebelik ve doğum için; bakım, gebelik elde edilmeden<br />

önce başlamalıdır. Gebe adayı kadında gebelik öncesi dönemde<br />

değerlendirilmesi ve optimize edilmesi gereken durumlar vardır.<br />

Yaş: Ergen (


“<strong>SAĞLIK</strong>LI BIR GEBELIK VE DOĞUM IÇIN; BAKIM, GEBELIK<br />

ELDE EDILMEDEN ÖNCE BAŞLAMALIDIR”<br />

doğum riskiyle ilişkilidir. 18 ile 34 yaş<br />

arası, üreme hayatı için ideal aralıktır. İleri<br />

anne yaşı (>35 yaş); genetik bozukluklar,<br />

hipertansiyon, diyabet, eklem hastalıkları,<br />

anne ve bebek ölüm riskinde artışla karakterizedir.<br />

Kilo: Gebelik öncesi düşük kiloda olma;<br />

düşüklerin meydana gelmesi, erken<br />

doğum, intrauterin büyüme kısıtlılığı ve hipertansif<br />

hastalıklar için bir risk faktörüdür.<br />

Gebelik öncesi fazla kilolu olma (Vücut<br />

Kitle İndeksi> 25 kg/m2); artmış düşükler,<br />

doğumsal anomaliler, hipertansif hastalıklar,<br />

gebeliğe bağlı diyabet, iri bebek,<br />

sezaryenle doğum oranında artış, omuz<br />

takılması, doğum sonrası kanama, yara<br />

yeri enfeksiyonu gibi birçok riski beraberinde<br />

getirir.<br />

Sağlıklı diyet ve düzenli egzersiz ile gebelik<br />

diyabeti ve hipertansif durumlar dahil<br />

birçok gebelik komplikasyonu önlenebilir.<br />

Gebelik öncesi en az 3-12 ay süreyle<br />

düzenli ve dengeli beslenme sürdürülmelidir.<br />

Şeker, tuz ve işlenmiş gıda tüketimi<br />

azaltılmalıdır.<br />

Gebelik kaybına yol açabileceği için kafein<br />

alımı kısıtlanmalıdır. Kafein alımı günlük<br />

200 mg /gün sınırını geçmemelidir.<br />

Yüksek oranda metil civa içerebilen ton<br />

balığı, kılıç balığı, orkinos balığı gibi balıklar<br />

haftada ikiden fazla tüketilmemelidir. Üreme<br />

çağındaki kadınlarda günlük 90 mg<br />

c vitamini, 600 ünite D vitamini ihtiyacı<br />

olup buna yönelik beslenilmelidir. Yine<br />

gebelik öncesi B12 düzeyi kanda 300 mg<br />

/lt üzerinde olmalıdır. Gebelik planlayan<br />

kadınların iyotlu tuz tüketmeleri ve günlük<br />

5 gr’dan fazla tuz tüketmemeleri önerilir.<br />

12. Haftadan itibaren 1200 IU (9 damla)<br />

günlük tek doz D vitamini Preparatı başlayınız.<br />

D vitamininin en önemli kaynağının<br />

güneş ışığı olduğu konusunda gebeyi<br />

bilgilendirmek gerekir. Diabetes mellitus<br />

anne ve bebek için oluşabilecek düşük,<br />

erken doğum, konjenital anomali gibi<br />

risklerin azaltılması için kan şekeri kontrolü<br />

en az 6 ay önce sağlanmalıdır.<br />

Bu Süreçte Hangi Besinler Ağırlıklı<br />

Tüketilmelidir?<br />

Folik asitten zengin besinler tüketilmelidir.<br />

(yumurta, et, lahana, ıspanak, havuç,<br />

muz, portakal süt ve ürünleri ) B grubu<br />

vitaminlerden olan folik asit vücutta tüm<br />

hücrelerde görevi olan önemli bir vitamindir.<br />

Günlük diyetle alınan folik asit düzeyi<br />

üreme çağında ki kadınlar için yeterli<br />

değildir. Gebelik öncesi ve gebelik döneminde<br />

yeterli folik asit kullanımı nöral tüm<br />

defekti, intrauterin gelişme geriliği, düşük<br />

gibi anne ve fetüs için olumsuz olabilecek<br />

riskleri azaltır.<br />

Gebelik planlayan her kadının gebelikten<br />

en az 1 ay önce başlamak üzere 400-800<br />

mikro gr/gün folik asit kullanması uygundur.<br />

Nöral tüp defekti açısından yüksek<br />

riskli gruplarda (antiepileptik ilaç kullananlar,<br />

nöral tüp defektli gebelik öyküsü<br />

olanlar, diyabet, obezite vb.) nöral tüp<br />

defektinin önlenmesi amacıyla gebelikten<br />

3 ay önce başlanan yüksekdoz (4-5mg/<br />

gün) folik asit kullanımına gebeliğin 12.<br />

haftasına kadar devam edilir.<br />

Gebelik ve Gebelik Öncesi Aşılama<br />

Durumu Nasıl Olmalıdır?<br />

Tetanoz bağışıklaması sorgulanmalı, gerekiyorsa<br />

tetanoz toksoid aşısı yaptırılmalıdır.<br />

Tetanoz bağışıklaması 12. haftadan<br />

itibaren yapılabilir. Gebeliğin geç tespit<br />

edilmesi halinde aşının ilk dozu yapılmalı,<br />

aşı takvimine uygun olarak diğer dozlar da<br />

uygulanmalıdır. Hepatit B enfeksiyonuna<br />

karşı bağışık değilse bağışıklanmasını, gebeye<br />

grip sezonunda (Eylül-Nisan aylarında)<br />

grip aşısı yaptırmasını da öneriyoruz.<br />

Gebelik Oluştuğunda İlk Muayenede<br />

Hangi Testler Yapılmalı?<br />

Kan grubu (kan uyuşmazlığı olup olmadığının<br />

saptanması açısından), Tam<br />

kan sayımı (kansızlık olup olmadığının<br />

saptanması açısından), Servikal smear<br />

testi (rahim ağzı kanseri tarama testi),<br />

Rubella, toxoplazma, CMV incelemeleri<br />

toxoplazma yapılmalıdır. Ayrıca, İdrar tahlili<br />

ve idrar kültürü (gebelikte idrar yolları enfeksiyonu<br />

ve asemptomatik bakteriüri adlı<br />

durumdan korunmak amacıyla) istenebilir.<br />

Hepatit B antijen testi, Tiroid fonksiyon<br />

testleri (anne ve bebeği tiroid fonksiyon<br />

bozukluklarının risklerinden korumak için),<br />

HIV testi, Hemoglobin elektroforezi (daha<br />

ziyade Akdeniz bölgesinde yaşayanlar gibi<br />

Akdeniz anemisi riski altındaki gebelere<br />

yapılır).<br />

“Sağlıklı diyet ve düzenli egzersiz ile gebelik diyabeti ve hipertansif<br />

durumlar dahil birçok gebelik komplikasyonu önlenebilir.<br />

Gebelik öncesi en az 3-12 ay süreyle düzenli ve dengeli beslenme<br />

sürdürülmelidir. Şeker, tuz ve işlenmiş gıda tüketimi azaltılmalıdır.”<br />

19 Temmuz / Ağustos / Eylül 2024


Lazer<br />

teknolojileriyle<br />

gözlüksüz bir<br />

hayat mümkün...<br />

Dünyagöz Gaziantep Hastanesi, Göz Hastalıkları Uzmanı Opr. Dr. Ömer Koyuncu Lazer<br />

teknolojileriyle gözlüksüz bir hayatın mümkün olduğunu belirterek bilgilendirdi.<br />

Refraktif cerrahi, gözün kırma kusurlarını (miyop,<br />

hipermetrop, astigmat gibi) düzeltmek amacıyla yapılan<br />

cerrahi işlemleri kapsar. Bu ameliyatlar, gözlük ya da<br />

kontakt lens kullanımına ihtiyaç duymadan görme<br />

bozukluklarını düzeltmeye yardımcı olur. Halk arasında<br />

daha çok göz çizme yada göz lazeri olarak adlandırılır.<br />

EN BILINEN refraktif cerrahi yöntemleri arasında *LASIK, **PRK* ve<br />

*SMILE* bulunur. Bütün bu yöntemlerde korneanın yüzeyine lazer<br />

uygulanarak şekli değiştirilir.. Kişinin göz yapısına, yaşam tarzına ve göz<br />

sağlığına göre hangi yöntemin uygun olduğuna göz doktoru ve hasta<br />

birlikte karar verir. Önemli olan en pahalı yöntem yada en son teknoloji olması<br />

değil, hastanın gözüne en uygun yöntem olmasıdır.<br />

İşlem genellikle 15-30 dakika arasında sürer. Hastanın gözü anestezik damlalarla<br />

uyuşturularak genel anesteziye gerek kalmadan yapılır.<br />

HER CERRAHI MÜDAHALENIN OLDUĞU GIBI LAZER GÖZ<br />

AMELIYATININ DA BAZI RISKLERI VARDIR<br />

Bunlar arasında kuru göz, ışık hassasiyeti, gece görme problemleri ve nadir durumlarda<br />

enfeksiyon bulunur. Ancak, bu tür ameliyatlar genellikle güvenlidir ve<br />

komplikasyon oranları düşüktür. Lazer operasyonları memnuniyet oranları ciddi<br />

manada yüksek ameliyatlardır.<br />

Opr. Dr. Ömer Koyuncu<br />

Dünyagöz Gaziantep Hastanesi, Göz Hastalıkları Uzmanı<br />

20


“ÇOĞU HASTA, LAZER<br />

GÖZ AMELIYATINDAN<br />

SONRA UZUN YILLAR<br />

BOYUNCA NET BIR<br />

GÖRÜŞE SAHIP OLUR.<br />

ANCAK, YAŞLA BIRLIKTE<br />

GÖRME BOZUKLUKLARI<br />

TEKRAR EDEBILIR VE BAZI<br />

HASTALAR ILERLEYEN<br />

YAŞLARINDA TEKRAR<br />

GÖZLÜK VEYA LENS<br />

KULLANMAYA IHTIYAÇ<br />

DUYABILIRLER.BU SÜRE<br />

IŞLEME, IŞLEMI YAPAN<br />

CIHAZ VE DOKTORA<br />

DEĞIL HASTANIN GÖZ<br />

YAPISINA BAĞLIDIR.”<br />

YENI TEKNOLOJILERLE<br />

IYILEŞME SÜRECI ÇOK HIZLI<br />

PRK yönteminde hastalar genellikle ameliyattan<br />

hemen sonra görme netliğinde bir<br />

iyileşme fark ederler. Ancak, tam iyileşme<br />

ve nihai görme sonucunun ortaya çıkması<br />

birkaç hafta sürebilir. İlk birkaç gün gözlerde<br />

hafif rahatsızlık, sulanma ve bulanık görme<br />

normaldir.<br />

LASIK ve SMILE yöntemlerinde ise 3-4 saatlik<br />

ağrıdan sonra hastalar hızlıca iyileşir.<br />

HER HASTA LAZER IÇIN UYGUN<br />

BIR ADAY OLMAYABILIR<br />

Herkes lazer göz tedavileri için uygun değildir.<br />

Göz yapısı, yaş, genel sağlık durumu ve<br />

gözlük-lens reçetesi gibi faktörler değerlendirilmelidir.<br />

Göz doktoru, hastanın uygun bir<br />

aday olup olmadığını belirlemek için kapsamlı<br />

bir muayene yapmalıdır.<br />

Çoğu hasta, lazer göz ameliyatından sonra<br />

Opr. Dr. Ömer Koyuncu<br />

kimdir?<br />

1985 yılında Gaziantep’in<br />

komşu şehri Adıyaman’da<br />

doğdu. İlköğretimi Uşak’ta<br />

tamamlayan Koyuncu,<br />

Uşak Fen Lisesinden mezun<br />

oldu. Hacettepe Üniversitesi<br />

Tıp Fakültesi’nde Tıp<br />

eğitimini tamamladıktan<br />

sonra ihtisasını,<br />

Gaziantep Üniversitesi<br />

Tıp Fakültesi’nde Göz<br />

Hastalıkları Anabilim<br />

dalında tamamladı. 2020<br />

yılında Göz Hastalıkları<br />

uzmanı oldu. Yaklaşık 12<br />

senelik devlet memuriyetinin<br />

ardından Gaziantep<br />

Dünyagöz Hastanesi’nde<br />

hasta kabulüne başladı.<br />

Özellikle katarakt, göz<br />

lazeri, şaşılık ve göz kapak<br />

ameliyatları yapmaktadır.<br />

uzun yıllar boyunca net bir görüşe sahip<br />

olur. Ancak, yaşla birlikte görme bozuklukları<br />

tekrar edebilir ve bazı hastalar ilerleyen yaşlarında<br />

tekrar gözlük veya lens kullanmaya<br />

ihtiyaç duyabilirler.Bu süre işleme, işlemi<br />

yapan cihaz ve doktora değil hastanın göz<br />

yapısına bağlıdır.<br />

Lazer göz ameliyatı olmayı düşünen hastalar<br />

bu işlemler hakkında iyi bir araştırma yapmalı,<br />

fayda ve risklerini değerlendirmeli, beklentilerini<br />

netleştirmeli, güvenilir bir göz hekimine<br />

muayene olmalıdır.<br />

21 Temmuz / Ağustos / Eylül 2024


MAYMUN ÇIÇEĞI<br />

VIRÜSÜ KORKUTUYOR<br />

Koronavirüs pandemisinin ardından, Dünya Sağlık Örgütü<br />

(DSÖ), Maymun Çiçeği (Mpox)Virüsü için acil durum ilan edince,<br />

tüm dünya alarma geçti. Gaziantep Özel Anka Hastanesi<br />

Enfeksiyon Hastalıkları ve Mikrobiyoloji Uzm. Dr. Nagihan<br />

Demir, Afrika kıtasında görülen ve maymun çiçeği olarak da<br />

bilinen Mpox Virüsü ile ilgili bilgi vererek, uyarılarda bulundu.<br />

DÜNYAYI etkisi altına alan<br />

salgın hastalıklara bir yenisi<br />

daha eklendi. COVID-19 sonrasında<br />

şimdi de, Maymun Çiçeği<br />

(Mpox) virüsü patlak verdi. Dünya Sağlık<br />

Örgütü (DSÖ) Mpox virüsü ile ilgili acil<br />

durum çağrısı yaptı. Dünyada hızla yayılan<br />

maymun çiçeği virüsüne ilişkin Sağlık<br />

Bakanı Kemal Memişoğlu da açıklama<br />

yaptı. Bakan Memişoğlu, virüsün ülkemizde<br />

yaygın olmadığını, ancak olası bir<br />

salgına karşı gerekli önlemlerin alındığını<br />

ve şu anda herhangi bir alarm durumunun<br />

söz konusu olmadığını vurguladı.<br />

Anka Hastanesi Enfeksiyon Hastalıkları ve<br />

Mikrobiyoloji Uzm. Dr. Nagihan Demir,<br />

hastalık ile ilgili bilgi vererek alınacak<br />

önlemleri sıraladı.<br />

“Mpox virüsünden korunmak için mesafeye dikkat edilmesi<br />

gerekmektedir. Yüz yüze ve yakın temastan kaçınılmalı.<br />

Hasta kişiler veya etrafı ile temas edecek kişilerin eldiven ve<br />

maske kullanması önemli. Hijyene önem verilmeli, eller sık sık<br />

yıkanmalıdır. Mpox virüsü , öpüşme, temas, cilt teması ve damlacık<br />

yolu ile yayılabilen bir hastalıktır. Ayrıca, virüslü bir kişinin temas<br />

ettiği giysiler, çarşaflar, havlular gibi eşyalarla da bulaşabilir.”<br />

Uzm. Dr. Nagihan Demir<br />

Gaziantep Özel Anka Hastanesi Enfeksiyon<br />

Hastalıkları ve Mikrobiyoloji<br />

22


Dr. Demir, “Tam koronavirüs ‘etkisi geçti<br />

hayat normale döndü’ derken bu sefer de<br />

maymun çiçeği virüsü ile karşı karşıyayız.<br />

Mpox hastalığı, insana, enfekte hayvan,<br />

enfekte insan veya virüsle kirlenmiş cansız<br />

maddeler (giysiler, havlu, çarşaf vb.) ile<br />

yakın temas sonucunda bulaşmaktadır.<br />

Virüs, sağlıklı kişilere ciltteki gözle görülemeyecek<br />

çatlaklar/çizikler, mukozalar<br />

(ağız, burun, göz) veya solunum sistemi<br />

aracılığıyla girer. Enfekte hayvandan insanlara<br />

(zoonotik) bulaşma ısırık, tırmalama,<br />

hayvanın kan ve vücut sıvılarıyla veya<br />

etiyle temas, lezyonlara direkt temas veya<br />

tüm bunlarla kirlenmiş cansız materyalden<br />

indirekt yolla gerçekleşebilmektedir.<br />

Virüsün insandan insana bulaşmasının<br />

esas olarak enfekte insanın vücut sıvılarına,<br />

cilt lezyonlarına doğrudan temasla<br />

direkt olarak veya yine bunlarla kirlenmiş<br />

cansız maddelerle temasla, dolaylı<br />

olarak cilt ve mukozalar yoluyla olduğu<br />

bilinmektedir. Mpox hastalığı ateş, baş<br />

ağrısı, yorgunluk, yaygın vücut ağrıları,<br />

lenf bezlerinde şişlik ve cilt lezyonlarına<br />

(döküntülere) neden olur. Yakınmalar<br />

virüsle temas ettikten sonra ortalama 6-13<br />

gün sonra ortaya çıkar. Ciltteki döküntüler<br />

ateş başladıktan sonra 1-3 gün içinde<br />

ortaya çıkar; gövdeden çok yüzde, kollarda<br />

ve bacaklarda görülür. Avuç içi ve ayak<br />

tabaklarında, ağız içinde, genital bölgede<br />

ve gözlerde lezyon saptanabilir. Deri<br />

döküntüleri 2-4 hafta içinde kendiliğinden<br />

iyileşir. Bağışıklık sistemi baskılanmış<br />

kişilerde hastalık ağır seyredebilir. “<br />

“HAFIFE ALINMAMALI”<br />

Hastalığın hafife alınmaması gerektiğini<br />

dile getiren Anka Hastanesi Enfeksiyon<br />

Hastalıkları ve Mikrobiyoloji Uzm. Dr.<br />

Nagihan Demir, hastalıktan korunmak için<br />

alınacak önlemleri şöyle sıraladı:<br />

“ Mpox virüsünden korunmak için<br />

mesafeye dikkat edilmesi gerekmektedir.<br />

Yüz yüze ve yakın temastan kaçınılmalı.<br />

Hasta kişiler veya etrafı ile temas edecek<br />

kişilerin eldiven ve maske kullanması<br />

önemli. Hijyene önem verilmeli, eller sık<br />

sık yıkanmalıdır. Mpox virüsü , öpüşme,<br />

temas, cilt teması ve damlacık yolu ile<br />

yayılabilen bir hastalıktır. Ayrıca, virüslü<br />

bir kişinin temas ettiği giysiler, çarşaflar,<br />

havlular gibi eşyalarla da bulaşabilir.<br />

Henüz Mpox hastalığının kesin bir tedavisi<br />

bulunmamaktadır. Ancak genellikle, 2<br />

ila 4 hafta içinde döküntüler geçtiğinde<br />

hastalık sona erer. Bu hastalığa karşı alınacak<br />

önlemler hayati önem taşımaktadır.<br />

Kişisel tedbirler ve toplumsal farkındalıkla<br />

hastalığın yayılması engellenebilir. Eğer<br />

hastalıkla ilgili bir belirti yaşarsanız, bir<br />

sağlık kuruluşuna başvurarak doktor kontrolünden<br />

geçebilirsiniz. Hastalığın erken<br />

evrede tespiti bulaşıcılığını önlemek için<br />

oldukça önemlidir.”<br />

23 Temmuz / Ağustos / Eylül 2024


ONKOLOJI BÖLÜMÜ’NDE DENEYIMLI<br />

EKIBIMIZLE HIZMETINIZDEYIZ!<br />

Prof. Dr.<br />

Fatih Teker<br />

Tıbbi ilgi Alanları;<br />

• Meme Kanseri<br />

• Akciğer Kanseri<br />

• Mide ve Bağırsak Kanserleri<br />

• Pankreas Kanseri<br />

• Jinekolojik Kanserler<br />

• Prostat Kanseri<br />

• Böbrek Kanseri<br />

• Mesane Kanseri<br />

• Testis Kanseri<br />

• Cilt Kanserleri<br />

• Beyin Kanseri<br />

• Kanser Tedavisinde;<br />

o Destek Tedavisi<br />

o Kemoterapi<br />

o Ağrı Tedavisi<br />

o Beslenme Tedavisi<br />

o Moleküler Tedaviler<br />

o İmmünolojik Tedaviler<br />

Uzm. Dr.<br />

Canan Karan<br />

Tıbbi ilgi Alanları;<br />

• Kolorektal Kanserler<br />

• Meme Kanseri<br />

• Akciğer Kanseri<br />

• Mezotelyoma (Plevral,<br />

Peritoneal)<br />

• Timoma<br />

• Genitoüriner Sistem Kanserleri<br />

• Mide Kanseri<br />

• Yemek Borusu (Özofagus)<br />

Kanseri<br />

• Deri Kanserleri<br />

• Baş-Boyun Kanserleri<br />

• Yutak, Dudak, Ağız Kanserleri<br />

• Kemik Tümörleri<br />

• Beyin Tümörleri<br />

• Jinekolojik Kanserler<br />

•Hepatobilier Kanserler<br />

Uzm. Dr.<br />

Zafer Ufuk Cinkara<br />

Tıbbi ilgi Alanları;<br />

• Gastrointestinal Sistem Kanserleri<br />

• Baş-Boyun Tümörleri<br />

• Genitoüriner Sistem Kanserleri<br />

• Akciğer Kanseri<br />

•Bağ Doku Kanserleri<br />

• Meme Kanseri<br />

• Jinekolojik Kanserler<br />

(Yumurtalık, Rahim, Rahim Ağzı)<br />

• Cilt Kanseri<br />

• Kalın Bağırsak Kanseri<br />

• Prostat Kanseri<br />

• Sarkom<br />

• Glial Tümörler<br />

(Beyin Tümörleri)<br />

• Kemik ve Yumuşak<br />

Doku Kanserleri<br />

24


KEMIK İLIĞI NAKIL ÜNITESI ILE HEMATOLOJI<br />

BÖLÜMÜ’NDE DENEYIMLI EKIBIMIZLE HIZMETINIZDEYIZ!<br />

Doç. Dr.<br />

Handan Haydaroğlu Şahin<br />

Tıbbi ilgi Alanları;<br />

• Multipl Miyelom<br />

• Lenfomalar<br />

• Akut Lösemiler<br />

• Kronik Lösemiler<br />

• Kemik İliği Nakli<br />

• Kronik Miyeloproliferatif<br />

Hastalıklar<br />

• Myelodisplastik Sendrom<br />

• Kemik İliği Yetmezlikleri<br />

• Anemi<br />

• Trombositopeni<br />

• İmmün Yetmezlik Sendromları<br />

Uzm. Dr.<br />

Zekeriya Aksöz<br />

Tıbbi ilgi Alanları;<br />

• Akut ve Kronik Lösemiler<br />

• Myelodisplastik Sendrom<br />

(MDS)<br />

• Hodgkin Lenfoma<br />

• Non-Hodgkin Lenfoma<br />

• Multipl Miyelom<br />

• Kanama ve Pıhtılaşma<br />

Bozuklukları<br />

25 Temmuz / Ağustos / Eylül 2024


ERKEKLIĞINE GÜVENENLERE<br />

DOKTOR TAVSIYESI:<br />

YAŞLI ERKEĞIN SPERMINDEN<br />

HER ZAMAN <strong>SAĞLIK</strong>LI<br />

ÇOCUK OLMAYABILIR<br />

Yaşın bebek sahibi olma üzerindeki etkilerini<br />

düşündüğümüzde genellikle kadınlar üzerinde<br />

yoğunlaşıyoruz. Ancak, erkeklerin de biyolojik<br />

saati vardır. Çocuk yapmayı ileri yaşlara<br />

erteleyen erkeklerin, otizm, şizofreni ve lösemi<br />

gibi rahatsızlıklara sahip çocuk sahibi olma<br />

olasılığı artıyor.<br />

Op. Dr. Leyla Özkabakçı<br />

Kadın Hastalıkları Doğum ve Tüp Bebek Uzmanı<br />

KADIN Hastalıkları Doğum<br />

ve Tüp Bebek Uzmanı Op.<br />

Dr. Leyla Özkabakçı, yaşlı<br />

babalardan doğacak çocukların<br />

karşılaşabileceği sağlık sorunları hakkında<br />

şu bilgileri verdi:<br />

araştırmada (https://pubmed.ncbi.nlm.<br />

nih.gov/12801554/ ), 45 yaşın üzerindeki<br />

erkeklerin 25 yaşın altındaki erkeklerle<br />

karşılaştırıldığında bir yıldan fazla sürede<br />

hamile kalma olasılıklarının neredeyse<br />

beş kat daha fazla olduğu görüldü ve bu<br />

durum, kadın partner genç olduğunda bile<br />

geçerliydi.<br />

ÖLÜ DOĞUM<br />

Yaşlı erkeklerden gelen gebeliklerin düşük<br />

veya ölü doğumla sonuçlanma olasılığı da<br />

daha yüksektir. Yaşlı babalardan doğan<br />

bebeklerin, genç erkeklerden doğan<br />

bebeklerin (gebeliğin 32 ila 37. haftaları<br />

arasında) veya çok erken (gebeliğin 28<br />

ila 32. haftaları arasında) doğma olasılığı<br />

daha yüksektir.<br />

LÖSEMİ TEHLİKESİ<br />

Yaşlı babaların, yarık dudak veya<br />

diyaframda delik gibi doğum kusurlarına<br />

sahip çocuklara sahip olma olasılığı daha<br />

yüksektir ve bu olasılık, baba yaşının her<br />

yılıyla birlikte artar.<br />

Danimarka’da yaklaşık 2 milyon çocuk<br />

üzerinde yapılan bir doğum kayıt<br />

araştırması (https://pubmed.ncbi.nlm.nih.<br />

gov/28257590/), belirli bir tür çocukluk<br />

lösemisinin görülme olasılığının, babanın<br />

yaşı her beş yıl arttıkça yüzde 13 oranında<br />

arttığını ortaya çıkardı. Yaşlı babalardan<br />

doğan kişilerde beyin kanseri ve meme<br />

kanseri riski de yüksektir.<br />

OTİZM VE ŞİZOFRENİ<br />

Yaşlı babalığın nörolojik etkileri de var.<br />

Başka bir araştırmaya göre (https://<br />

pubmed.ncbi.nlm.nih.gov/16953005/),<br />

babası 40 yaşın üzerinde olan çocukların<br />

otizme yakalanma olasılığı, babası 30<br />

yaşın altında olanlara göre neredeyse altı<br />

kat daha fazladır. 50 yaşın üzerindeki<br />

babalardan doğan bebeklerde şizofreni<br />

riski beş kata kadar artıyor. Obsesif<br />

kompulsif bozukluk, DEHB, bipolar<br />

bozukluk; araştırmalar babanın daha yaşlı<br />

olması durumunda bunların hepsinin<br />

görülme ihtimalinin daha yüksek<br />

olduğunu gösteriyor.<br />

Erkekler de üreme yaşlanması<br />

yaşamaktadır; 40 yaşın üzerindekiler 25<br />

yaşın altındakilerin yaklaşık yarısı kadar<br />

doğurgandır. İçki, sigara, sağlıksız yaşam<br />

tarzı, ilaçlar, ısıya ve toksinlere maruz<br />

kalma bu düşüşü hızlandırabilir. Erkekler<br />

de kadınlar gibi çocuk yapma konusunda<br />

acele etmelidir.”<br />

KADIN GENÇ OLSA BİLE...<br />

“40 yaş civarında erkeklerin spermlerinin<br />

yavaşlamaya başladığını biliyoruz.<br />

Araştırmalar yaşlı erkeklerde hamile<br />

kalma oranlarının genç erkeklere göre<br />

daha düşük olduğunu gösteriyor.<br />

İngiltere’de 2.112 çift üzerinde yapılan bir<br />

“ Ameliyat sonrası dönemde uygun bakım ve doktor tavsiyelerine<br />

uyulması, bu durumun yönetilmesinde kilit rol oynar. Özellikle ilk<br />

birkaç gün, nazik bir bakım ve gözlem, olası komplikasyonları<br />

önlemek için elzemdir. Böylece hastalar, ameliyat sonrası süreci<br />

daha rahat ve güvenli bir şekilde atlatırlar.”<br />

26


27 Temmuz / Ağustos / Eylül 2024


“GAZIANTEP ÖZEL<br />

BOSSAN HASTANESI, DR.<br />

SARI’NIN KATILIMIYLA<br />

ÜROLOJI ALANINDA<br />

HIZMET KALITESINI DAHA<br />

DA ARTIRARAK, BÖLGE<br />

HALKINA MODERN,<br />

GÜVENILIR VE ETKILI<br />

TEDAVI SEÇENEKLERI<br />

SUNMAYA DEVAM<br />

EDECEK.”<br />

GAZIANTEP ÖZEL BOSSAN<br />

HASTANESI’NE YENI<br />

ÜROLOJI UZMANI:<br />

OP. DR. İBRAHIM SARI<br />

GÖREVE BAŞLADI!<br />

Gaziantep sağlık dünyasında<br />

heyecan verici bir gelişme yaşandı!<br />

Özel Bossan Hastanesi, alanında<br />

uzman ve deneyimli bir hekim olan<br />

Op. Dr. İbrahim Sarı’yı üroloji<br />

departmanına kattı.<br />

28


“Hasta odaklı<br />

bir yaklaşımla,<br />

her hastanın<br />

kendine özgü<br />

ihtiyaçlarını ve<br />

tedavi süreçlerini<br />

dikkatle<br />

değerlendirmek<br />

benim için çok<br />

önemli. Bossan<br />

Hastanesi’nde<br />

bu prensipler<br />

doğrultusunda<br />

hastalarımıza<br />

en iyi hizmeti<br />

sunmayı<br />

hedefliyorum”<br />

MODERN tıp bilgisi ve geniş tecrübesiyle<br />

bilinen Op. Dr. İbrahim Sarı, üroloji<br />

alanındaki yenilikçi yaklaşımları ve<br />

hastalarına sunduğu kaliteli sağlık<br />

hizmetleriyle tanınıyor.<br />

Op. Dr. Sarı, ürolojik sorunlar yaşayan hastalara<br />

kapsamlı bir hizmet sunarak birçok farklı rahatsızlığın<br />

teşhis ve tedavisinde görev alacak. Üreter taşı, mesane<br />

taşı, böbrek taşı, prostat rahatsızlıkları, sünnet, idrar<br />

kaçırma, erkek infertilitesi, varikosel, genital siğil ve<br />

hidrosel gibi birçok alanda uzmanlaşmış olan Dr. Sarı,<br />

aynı zamanda mesane ve böbrek tümörleri gibi ciddi<br />

sağlık sorunlarının tedavisinde de deneyime sahip.<br />

Modern cerrahi teknikler konusunda da oldukça<br />

deneyimli olan Op. Dr. İbrahim Sarı, laparoskopik<br />

cerrahi ve prostat biyopsisi gibi ileri düzey cerrahi<br />

müdahalelerde bulunarak, hastalarına en az invaziv<br />

yöntemlerle en etkili tedavi seçeneklerini sunmayı<br />

hedefliyor.Op. Dr. İbrahim Sarı: “Hasta Odaklı<br />

Yaklaşım Benim İçin Çok Önemli”<br />

Op. Dr. Sarı, göreve başlamasıyla<br />

birlikte yaptığı açıklamada, “Hasta<br />

odaklı bir yaklaşımla, her hastanın<br />

kendine özgü ihtiyaçlarını ve tedavi<br />

süreçlerini dikkatle değerlendirmek<br />

benim için çok önemli. Bossan<br />

Hastanesi’nde bu prensipler<br />

doğrultusunda hastalarımıza en iyi<br />

hizmeti sunmayı hedefliyorum,” dedi.<br />

Gaziantep Özel Bossan Hastanesi, Dr. Sarı’nın<br />

katılımıyla üroloji alanında hizmet kalitesini daha da<br />

artırarak, bölge halkına modern, güvenilir ve etkili<br />

tedavi seçenekleri sunmaya devam edecek.<br />

Op. Dr. İbrahim Sarı<br />

Gaziantep Özel Bossan Hastanesi<br />

Üroloji Uzmanı<br />

29 Temmuz / Ağustos / Eylül 2024


30


31 Temmuz / Ağustos / Eylül 2024


YEŞIL ÇAYIN 9 FAYDASI<br />

İnsan sağlığına olumlu etkileri ile bilinen yeşil çayın son yıllarda popülerliği artıyor. Aynı zamanda lezzetli<br />

ve ferahlatıcı bir içecek olan yeşil çayın zindeliği korumaya da yardımcı olduğunu paylaşan Anadolu Sağlık<br />

Merkezi Hastanesi İç Hastalıkları ve Kardiyoloji Uzmanı Prof. Dr. Nevrez Koylan, “Araştırmalar yeşil<br />

çayın; kalp, beyin, diş ve cilt sağlığı gibi pek çok alanda vücudu destekleyici gücünü ortaya koyuyor. Tadını<br />

sevmeyen ama faydalarından yararlanmak isteyenler; yulaf ezmesine, yoğurda veya yaptıkları smoothie’lere<br />

ekleyerek tüketimini kolaylaştırabilirler” dedi.<br />

YEŞIL çayın sağlığa faydalarına<br />

değinen ve tüketim önerilerini<br />

paylaşan Anadolu Sağlık<br />

Merkezi Hastanesi İç<br />

Hastalıkları ve Kardiyoloji Uzmanı Prof.<br />

Dr. Nevrez Koylan, “Yeşil çayı sade<br />

olarak veya limon, bal ya da nane gibi<br />

aromalar ekleyerek de tüketebilirsiniz.<br />

Demleyerek tüketmek isteyenler ise<br />

bir fincan suya bir çay kaşığı yeşil<br />

çay yaprağı ekleyerek 3-5 dakika<br />

bekleyebilirler. Soğuk demleme<br />

yöntemiyle yapmak isteyenler ise yeşil<br />

çay yapraklarını soğu suya ekleyerek en<br />

az 8 saat hatta mümkünse tüm gece<br />

boyunca buzdolabında bekletmeli”<br />

şeklinde konuştu.<br />

Yeşil çayın kafein oranının yüksek olması<br />

sebebiyle hamile veya emziren kadınlar,<br />

kafein hassasiyeti olanlar veya uyku<br />

problemleri yaşayanlar tarafından sınırlı<br />

miktarda tüketilmesi gerektiğinin altını<br />

çizen Prof. Dr. Nevrez Koylan, “Yeşil çay<br />

bazı ilaçlarla da etkileşime girebilir. Bu<br />

nedenle herhangi bir ilaç kullanılıyorsa<br />

yeşil çay tüketmeden önce mutlaka<br />

doktora danışılmalı” dedi. Prof. Dr.<br />

Nevrez Koylan, yeşil çayın dikkat çekici 9<br />

faydasını paylaştı.<br />

KALP KRIZI RISKINI<br />

AZALTABILIR<br />

Yeşil çay kolesterol seviyelerini<br />

düşürmeye ve kan basıncını<br />

düzenlemeye dolayısıyla kalp hastalığı<br />

riskini azaltmaya yardımcı olur.<br />

AĞIZ KOKUSUNU ENGELLER<br />

Yeşil çay ağız kokusunu önlemeye ve diş<br />

çürümesini engellemeye destek olur.<br />

CILT BARIYERINI<br />

SAĞLAMLAŞTIRIR<br />

Yeşil çay cildin yaşlanmasını<br />

geciktirmeye ve cilt hücrelerini hasardan<br />

korumaya destek olur.<br />

DIYETLERIN OLMAZSA<br />

OLMAZIDIR<br />

Yeşil çay metabolizmayı hızlandırmaya<br />

ve yağ yakımını artırmaya yardımcı olur.<br />

Bu nedenle kilo kontrolü ve zayıflama<br />

çabalarında da fayda sağlar.<br />

BAĞIŞIKLIĞI DESTEKLER<br />

Yeşil çay bağışıklık sistemini<br />

güçlendirmeye ve enfeksiyonlara karşı<br />

koruma sağlamaya katkı sunar.<br />

KANSERDEN KORUNMAYA<br />

YARDIMCI OLUR<br />

Yeşil çayın bazı kanser türlerine karşı<br />

koruma sağlayabileceğine dair bazı<br />

kanıtlar vardır. Özellikle prostat kanseri,<br />

meme kanseri ve kolon kanseri riskini<br />

azaltmada etkili olduğu düşünülüyor.<br />

KAN ŞEKERINDEKI<br />

DALGALANMALARI ÖNLER<br />

Yeşil çayın faydalarından biri de kan<br />

şekeri seviyesini düzenlemeye ve<br />

diyabet riskini azaltmaya yardımcı<br />

olmasıdır.<br />

KRONIK HASTALIKLARA<br />

KARŞI KORUMA SAĞLAR<br />

Yeşil çay EGCG ve kateşinler gibi güçlü<br />

antioksidanlar bakımından zengindir.<br />

Bu antioksidanlar serbest radikallerin<br />

neden olduğu hücre hasarını önlemeye<br />

Prof. Dr. Nevrez Koylan<br />

Anadolu Sağlık Merkezi Hastanesi<br />

İç Hastalıkları ve Kardiyoloji Uzmanı<br />

yardımcı olarak kalp hastalığı, kanser ve<br />

Alzheimer gibi kronik hastalıklara karşı<br />

koruma sağlayabilir.<br />

BEYIN SAĞLIĞINI<br />

GÜÇLENDIRIR<br />

Yeşil çay zihinsel işlevleri ve hafızayı<br />

geliştirmeye yardımcı olur. Ayrıca<br />

Alzheimer ve Parkinson gibi<br />

nörodejeneratif hastalıklara karşı da<br />

koruma sağlar.<br />

32


33 Temmuz / Ağustos / Eylül 2024


GENEL <strong>SAĞLIK</strong> SİGORTASI<br />

HAKKINDA BİLİNMESİ GEREKENLER<br />

2006-2008 yılları arasında hayata geçirilen sosyal güvenlik reformu ile tüm<br />

sosyal sigorta kurumları (SSK, Bağ-Kur, Emekli Sandığı) tek çatı (SGK) altında<br />

toplanmış ve kamu sağlık sigortacılığının finansman ve sağlık hizmeti sunumu<br />

birbirinden ayrılarak Sosyal Güvenlik Kurumu (SGK) çatısı altında GSS (Genel<br />

Sağlık Sigortası) sistemi oluşturulmuştur.<br />

GSS’den yararlanmak için hangi<br />

şartlar aranıyor?<br />

Genel sağlık sigortalısı ve<br />

bakmakla yükümlü olduğu kişilerin, sağlık<br />

hizmeti sunucusuna başvurduğu tarihten<br />

önceki son bir yıl içinde toplam 30 gün<br />

genel sağlık sigortası prim ödeme gün<br />

sayısının olması gerekmektedir. Ancak,<br />

Bağ-Kur’lular ile prim ödeme yükümlüsü<br />

kendisi olan diğer kişilerin 60 günden fazla<br />

prim ve prime ilişkin her türlü borcunun<br />

da bulunmaması gerekmektedir.<br />

Kimler genel sağlık sigortalısının<br />

bakmakla yükümlü olduğu kişi<br />

sayılmaktadır?<br />

Sigortalı sayılmayan veya isteğe bağlı<br />

sigortalı olmayan, kendi sigortalılığı<br />

nedeniyle gelir veya aylık bağlanmamış<br />

olan; Eşi, 18 yaşını, lise ve dengi öğrenim<br />

görmesi halinde veya 3308 sayılı Meslekî<br />

Eğitim Kanunu’nda belirtilen aday çıraklık<br />

ve çıraklık eğitimi ile işletmelerde meslekî<br />

eğitim görmesi hâlinde 20 yaşını, yüksek<br />

öğrenim görmesi halinde 25 yaşını doldurmamış<br />

ve evli olmayan çocuklar ile yaşına<br />

bakılmaksızın çalışma gücünü en az %<br />

60 oranında yitirdiği kurum sağlık kurulu<br />

tarafından tespit edilen evli olmayan<br />

çocuklar, her türlü kazanç ve irattan elde<br />

ettiği gelirler toplamı yürürlükte bulunan<br />

asgari ücretin net tutarından daha az olan<br />

ve diğer çocuklarından sağlık yardımı<br />

almayan ana ve baba, genel sağlık sigortalısının<br />

bakmakla yükümlü olduğu kişi<br />

olarak kabul edilmekte ve ayrıca GSS primi<br />

ödemelerine gerek olmadan GSS’den<br />

yararlanabilmektedir.<br />

Herhangi bir sosyal güvencesi<br />

olmayanların ne yapması gerekiyor?<br />

1/1/2012 tarihinden itibaren yürürlüğe<br />

giren uygulama kapsamında herhangi<br />

bir sosyal güvencesi olmayan kişiler SGK<br />

tarafından resen genel sağlık sigortalısı<br />

olarak tescil edilmektedir. Dolayısıyla,<br />

bu kapsama giren kişilerin bir ay içinde<br />

gelir testi yapılması için ikametlerinin<br />

bulunduğu yerdeki sosyal yardımlaşma ve<br />

dayanışma vakıflarına (SYDV) başvurmaları<br />

gerekmektedir.<br />

Emeklilik için prim gününü<br />

tamamlamış, ancak çalışmadan<br />

yaşını bekleyenler GSS’den nasıl<br />

yararlanabilir?<br />

Söz konusu kişiler de zorunlu olarak genel<br />

sağlık sigortası kapsamına alınmış olup,<br />

bu kimselerin eş, anne veya babaları ya da<br />

çocukları üzerinden bakmakla yükümlü<br />

olunan kişi olarak kanunda aranan kriterlere<br />

göre sağlıktan yararlanma hakkı<br />

bulunması halinde bu kapsamda sağlık<br />

hizmetlerinden yararlanabileceklerdir.<br />

Böyle bir imkanın bulunmaması halinde<br />

ise, gelir testi yaptırmaları ve gelir testi sonucunda<br />

aile içinde kişi başına düşen gelir<br />

tutarlarının asgari ücretin üçte birinden az<br />

olması durumunda primleri devlet tarafından<br />

karşılanmak suretiyle, kişi başı gelir<br />

tutarlarının asgari ücretin üçte birinden<br />

fazla olması durumunda ise, ilgili kişilerin<br />

brüt asgari ücretin %3’ü tutarında (2024<br />

yılı için aylık 600,08 TL) prim ödeyerek<br />

emekli olacakları tarihe kadar sağlık hizmetlerinden<br />

yararlanabileceklerdir.<br />

34


TANI VE TEŞHISTE<br />

LAPAROSKOPI<br />

Defalife Hastanesi Kadın hastalıkları ve<br />

Doğum uzmanı Opr. Dr. İbrahim Halil<br />

BÜYÜKBEŞE Kadın doğum alanında<br />

yapılan Laporaskopik Ameliyatlar<br />

hakkında bilgilendirdi.<br />

ettirebilmesi için önemli bir tekniktir. Özellikle son yıllarda en çok<br />

yapılan kadın hastalıkları ameliyatları arasına girmiştir.<br />

Opr. Dr. İbrahim Halil Büyükbeşe<br />

Defalife Hastanesi Kadın hastalıkları ve Doğum uzmanı<br />

KADIN hastalıkları polikliniğimizde hastalığın kesin<br />

tanısını koyabilmek için laparoskopik yöntemlerden<br />

faydalanıyoruz. Örneğin pelvik hastalıklar şüphesinde<br />

hastaya hiçbir cerrahi müdahale yapılmadan, göbekten<br />

karın içerisine giren bir kamera kullanılır. Bu sayede hastanın<br />

tüm pelvik organları çok net bir şekilde izlenebilmektedir. İşte bu<br />

işlemin adına tanısal laparoskopi denir.<br />

ÇIKOLATA KISTI<br />

Kronik pelvik ağrılarının başlıca sebebi olan çikolata kisti<br />

laparoskopi ile teşhis edilebilir ve yine laparoskopi ile tedavi<br />

edilebilmektedir. Çikolata kisti tanısında kullanılan ultrasonografi<br />

çoğu kez teşhisi koymakta yardımcı olmayabilir. Çünkü hastada<br />

henüz kist başlangıç aşamasında yani oluşmamışsa bu durum<br />

ultrasonografik görüntülerde ortaya çıkmayabilir.<br />

YUMURTALIK KISTI<br />

Dış gebelik, over torsiyonu, rahimde kanamalı kistler ve<br />

yukarıda bahsi geçen çikolata kisti gibi birçok kadın hastalığında<br />

laparoskopi ile tedavi yapılması mümkündür.<br />

MYOMEKTOMI (RAHIMDEN UR ALINMASI)<br />

Laparoskopik miyom ameliyatı, rahimde büyümüş olan urların<br />

kapalı ameliyat tekniği ile alınarak tedavi edilmesi mümkündür.<br />

Genç anne adaylarının doğurganlığı koruyarak devam<br />

RAHIM ALINMASI (HISTEREKTOMI)<br />

Laparoskopik ameliyatlar listesinin 1. sırasında histerektomi<br />

operasyonları yer almaktadır. Gelişen teknoloji ve teknikler<br />

ile laparoskopinin kadın hastalıkları teşhis ve tedavisinde<br />

kullanılması, bu hastalığında da laparoskopik yöntemle<br />

yapılmasının önünü açmıştır.<br />

RAHIM SARKMASI<br />

Histerektomi, rahim sarkmasında eskiden beri uygulanan<br />

geleneksel yöntemdir. Ancak bazı genç hastalar doğurganlığı<br />

sürdürmek isteyebilir. Bu sebeple rahimin korunması<br />

gerekmektedir. Bu durumda hastada uterusun asılması alternatif<br />

bir tedavi şekli olabilmektedir. Böylece hasta laparoskopik<br />

ameliyatın bütün avantajlarından faydalanmış olur.<br />

RAHIM AĞZI KANSERI<br />

Erken teşhis edilen rahim ağzı kanserleri laparoskopik ameliyat<br />

ile tedavi edilir. Rahim, rahim ağrı, tüpler, yumurtalıkların<br />

geniş dokuyla birlikte çıkarılmasını ve pelvik ve paraaortik lenf<br />

nodlarının temizlenmesini kapsar.<br />

PELVIK HASTALIKLAR ŞÜPHESINDE HASTAYA HIÇBIR<br />

CERRAHI MÜDAHALE YAPILMADAN, GÖBEKTEN KARIN<br />

IÇERISINE GIREN BIR KAMERA KULLANILIR. BU SAYEDE<br />

HASTANIN TÜM PELVIK ORGANLARI ÇOK NET BIR<br />

ŞEKILDE IZLENEBILMEKTEDIR. İŞTE BU IŞLEMIN ADINA<br />

TANISAL LAPAROSKOPI DENIR.<br />

35 Temmuz / Ağustos / Eylül 2024


SOKAK HAYVANLARI<br />

GAZIANTEP’TE MUTLU!<br />

Gaziantep Büyükşehir<br />

Belediye Başkanı Fatma Şahin<br />

Gaziantep Büyükşehir<br />

Belediyesi, sokaklardan<br />

toplanan hayvanlar için<br />

Burç Tabiat Parkı’nda 100<br />

dönümlük doğal yaşam<br />

alanı oluşturuldu.<br />

GAZIANTEP Büyükşehir Belediye<br />

Başkanı Fatma Şahin<br />

sokak hayvanları yaşasın,<br />

mutlu olsun, şehirde çocuklar<br />

rahat oynasın ailelerin içi rahat etsin<br />

diye sokak hayvanları için göreve geldiği<br />

günden bu yana projeler üretmeye<br />

devam ediyor.<br />

Son olarak hizmete giren Sokak<br />

Hayvanları Doğal Yaşam Merkezi’nde<br />

bakımları yapılan köpekler, sahiplendirilmek<br />

üzere sosyal medya hesapları<br />

üzerinden paylaşılıyor. Lokantalardan<br />

artan yemekler, uzmanların elinde<br />

mamaya dönüştürülüyor ve bu mamalarla<br />

binlerce sokak hayvanı besleniyor.<br />

Böylece geri dönüşüm yapılarak gıdalar<br />

çöpe gitmiyor.<br />

TÜRKİYE’DE İLK<br />

Türkiye’de ilk olma özelliğindeki alana<br />

getirilen sokak köpekleri, tedavi ve<br />

bakımları yapılıyor. Şu anda 250’den<br />

fazla köpeğin bulunduğu merkezde<br />

Sokak Hayvanları mutlu mesut yaşıyor,<br />

kimseye saldırmıyor.<br />

Ayrıca Gaziantep’te 44 noktada güneş<br />

panelli “suluk”lar bulunuyor. Böylece<br />

sokak hayvanları susuz kalmıyor.<br />

Başkan Şahin bu panellerin sayılarını<br />

çoğaltacaklarını belirterek, “Sokak hayvanlarımız<br />

dağda, tepede, ovada susuz<br />

kalmıyor. Güneş Panellerini çoğaltarak<br />

bu sorunu da kökten çözeceğiz” dedi.<br />

Tüm Türkiye’de Başıboş sokak köpek-<br />

36


BİNLERCE SOKAK<br />

HAYVANI TEDAVİ<br />

GÖRÜYOR<br />

Sokak hayvanının tedavisini<br />

üstlenen Büyükşehir Belediyesi,<br />

tedavi sürecinin ardından sokak<br />

hayvanlarını aldığı yere bırakıyor.<br />

7/24 çalışan ekipler, Gazi şehrin<br />

9 ilçesi 780 mahallesinde hizmet<br />

vermeyi sürdürüyor.<br />

lerine dair tartışmalar devam ederken, Gaziantep<br />

Büyükşehir Belediyesi’nin sokak<br />

hayvanlarına dair sürdürdüğü çalışmalar<br />

adeta tüm Türkiye’ye örnek oluyor.<br />

Fatma Şahin, “Gaziantep’te köpekler 2-3<br />

yıl yaşam ömürleri olan sokaklarda değil,<br />

geniş bir ormanlık alanda, özgürce yaşıyor.<br />

Gaziantep’te lokantalardan artan gıda<br />

çöp olmuyor, mama fabrikamızda köpek<br />

maması oluyor. Gaziantep’te insanlar da<br />

köpekler de güvende. Meclise gelen yasa<br />

belediyelere, yani bize anahtar bir rol, görev<br />

yüklüyor. Biz bu görevi aynen ve tarif<br />

edildiği gibi 5 yıldır zaten uyguluyoruz.<br />

1 köpeğin tüyüne zarar gelmedi, sokaklarımız<br />

güvenli! Gerekli bilimsel, fiziksel<br />

yatırımları yapıp görevini yerine getirmek<br />

yerine, kamuoyunu manüple edenler<br />

olduğunu görüyorum. Sokak hayvanı sorununu<br />

ideolojik bir zemine çekmek, siyasi<br />

çatışmaya çevirmek hayvanlara yapılacak<br />

en büyük kötülüktür.<br />

SOKAKTA YAŞAYAN<br />

KÖPEKLERİN ORTALAMA<br />

ÖMRÜ 2-3 YIL<br />

3 aşamalı sistemde yüzbinlerce köpek<br />

sokağa tekrar bırakılıyor. Çünkü % 100 sahiplendirme<br />

pratikte asla mümkün değil!<br />

Kısırlaştırdığımız ama sahiplenilmeyen<br />

hayvanlar için, sağlıklı biçimde yaşayacakları<br />

doğal bir yaşam alanı, tabiat parkı kurmak<br />

gerekiyor. Gaziantep’te 100 dönüm<br />

orman alanını sadece bu işleve ayırdık ve<br />

alana uzmanların uygun gördüğü biçimde<br />

fiziksel yatırım yaptık. Sorunu çok büyük<br />

oranda çözdük. Bu konuda şöyle de bir<br />

istatistiki veri var ki; sokakta yaşayan<br />

hayvanların ortalama yaşam ömrü 2-3 yıl<br />

:( Yani hayvanları sokağa bırakarak aslında<br />

onlara iyilik yapmış olmuyoruz. Bilakis<br />

sokağa geri dönen her hayvan, erken ölümü<br />

için gün saymaya da başlıyor. (Kaza,<br />

hastalık vs) Uygun doğal bir alan içinde,<br />

veterinerler gözetiminde özgür yaşam<br />

alanları kurmak sadece sokakları güvenli<br />

yapmıyor, sokak hayvanlarına da sağlıklı<br />

ve çok daha uzun bir ömür sağlıyor” ifadeleriyle<br />

çalışmaları özetledi.<br />

Gaziantep Büyükşehir Belediyesi sokak<br />

hayvanlarına sahip çıkarak onların tedavilerini<br />

üstleniyor, sağlıklı bir yaşam sürmelerine<br />

imkan sağlıyor.<br />

Doğada yaşayan bütün canlıların yaşam<br />

hakkına saygılı bir çalışma yürüten Gaziantep<br />

Büyükşehir Belediyesi Doğal Hayatı<br />

Koruma Daire Başkanlığı, başta sokak<br />

hayvanları olmak üzere bütün canlıların<br />

yaşamına dokunan faaliyetleri sürdürüyor.<br />

MODERN AMELİYATLAR<br />

YAPILAN MERKEZ<br />

Büyükşehir Belediyesi olarak mevcut<br />

barınağın çalışmasını sürdürerek Burç<br />

Yazıbağ’da 15 bin metrekare alan üzerine,<br />

içerisinde modern ameliyathaneler, mama<br />

üretim merkezi, alttan ısıtmalı barınakların<br />

bulunduğu yeni barınakta kurdu. Bu<br />

Tabiat Parkı’nda sokak hayvanları için<br />

rehabilitasyon alanı olarak 60 bin metrekareye<br />

kurulan doğal yaşam alanının<br />

sürekli çalışıyor. Burada kent yaşamına<br />

ayak uyduramayan ve diğer hayvanlar<br />

tarafından zarar görme ihtimali yüksek<br />

köpekler bulunuyor.<br />

250 BESLEME NOKTASINA<br />

KONULAN MAMALARI<br />

GAİZANTEP BÜYÜKŞEHİR<br />

ÜRETİYOR<br />

Gaziantep Büyükşehir Belediyesi şehir<br />

merkezinde farklı 250 noktada atık borulardan<br />

kurduğu besleme noktalarına konulan<br />

mamaları da kendisi üretiyor. Sıfır Atık<br />

çalışması kapsamında başlatılan projede<br />

şehir hastanesi, üniversiteler, fabrikalar<br />

ve lokantalardan gelen yemek artıklarını<br />

ayrıştırarak komposto makinalarında<br />

yüksek protein değerine sahip mamaya<br />

dönüştüren ekipler, kurutarak besleme<br />

noktalarına ve hayvan severlere dağıtıyor.<br />

Bu çalışmayla da gastronomi şehrinin<br />

atıkları değerlendiriliyor.<br />

GAZIANTEP BÜYÜKŞEHIR<br />

BELEDIYESI SOKAK<br />

HAYVANLARINA SAHIP<br />

ÇIKARAK ONLARIN<br />

TEDAVILERINI<br />

ÜSTLENIYOR,<br />

<strong>SAĞLIK</strong>LI BIR YAŞAM<br />

SÜRMELERINE IMKAN<br />

SAĞLIYOR.<br />

37 Temmuz / Ağustos / Eylül 2024


GAÜN 100. YIL ONKOLOJİ<br />

HASTANESİ VE RADYOTERAPİ<br />

MERKEZİ’NİN AÇILIŞI YAPILDI<br />

Gaziantep Üniversitesi (GAÜN) 100. Yıl Onkoloji Hastanesi<br />

ve Radyoterapi Merkezi, düzenlenen törenle açıldı. Sağlık<br />

sektöründe önemli bir adım olan bu yeni hastane, kanser<br />

tedavisi alanında sunacağı ileri düzey hizmetlerle bölge<br />

halkına büyük katkı sağlayacak.<br />

A<br />

ÇILIŞ töreninde konuşan GAÜN Rektörü Prof. Dr. Arif Özaydın, hastanenin<br />

bölgedeki sağlık hizmetlerine sağlayacağı katkıları ve onkoloji alanında son<br />

teknolojilerin önemini vurguladı. Hastane hakkında bilgi veren Rektör Özaydın,<br />

“Dünyada istatistikler, kanserin ölüm nedenleri arasında ilk üçte yer aldığını<br />

gösteriyor. Buradan 8 km uzaklıktaki kanser hastanemiz eski teknolojisi nedeniyle işlevsiz<br />

hale gelmişti. Bu sorunu çözmek için hastaneye Tomoterapi teknolojisi getirdik. Bu<br />

teknoloji hastanenin alt katında hizmet vermeye başladı. Hizmet alım sözleşmesiyle bu<br />

yatırımı gerçekleştirdik ve bütçeye ek bir yük getirmedik. Depo olarak kullanılan bir binayı<br />

dönüştürerek yeni bir hastane yapma planımız devletimiz tarafından olumlu karşılandı.<br />

Bu dönüşümü düşük bir maliyetle gerçekleştirdik ve burayı modern bir hastaneye<br />

dönüştürdük.” diye konuştu.<br />

“EKİBİMİZ SON DERECE YETKİN”<br />

GAÜN Rektörü Prof. Dr. Arif Özaydın<br />

Hastanenin yalnızca Gaziantep’te yaşayan kanser hastalarına değil, çevre illerden gelen<br />

tüm kanser hastalarına hizmet vereceğini belirten Prof. Dr. Özaydın, “Allah kimseyi kanserle<br />

38


“GAÜN 100. YIL ONKOLOJI HASTANESI, 5 BIN 500 METREKARELIK ALANA SAHIP OLUP, DÖRT<br />

KATTAN OLUŞUYOR. BODRUM KATINDA RADYOTERAPI MERKEZI YER ALIRKEN, ZEMIN<br />

KATTA 50 KIŞILIK KEMOTERAPI KOLTUĞU VE 5 KIŞILIK ÖZEL KEMOTERAPI KOLTUĞUYLA<br />

DONATILMIŞ GÜNÜBIRLIK KEMOTERAPI MERKEZI BULUNUYOR.”<br />

karşı karşıya bırakmasın. Ancak böyle<br />

bir durumda, doktorlarımız burada ve<br />

ekibimiz son derece yetkin. Bu projeyi<br />

gerçekleştiren takım arkadaşlarımıza<br />

huzurunuzda teşekkür ediyorum. Bu<br />

başarıyı tek başımıza elde etmedik;<br />

arkamızda güçlü bir sağlık ordusu<br />

var.” dedi.<br />

<strong>SAĞLIK</strong> KAMPÜSÜ<br />

OLUŞTURDUK<br />

Prof. Dr. Özaydın, sağlık alanında<br />

yaptıkları çalışmalardan bahsederek<br />

şunları söyledi: “Göreve başladığımız<br />

2020 yılında üniversitemizde<br />

sadece Araştırma Hastanesi<br />

mevcuttu. Bugün, üçüncü<br />

hastanemizin hizmete alım törenini<br />

gerçekleştiriyoruz. Yeni açılan Çocuk<br />

Hastanemizin fikir babası Rektör<br />

Yardımcımız Prof. Dr. Ayşe Balat’tır<br />

ve hastane Cumhurbaşkanımız<br />

tarafından açıldı. Çocuk hastalıkları<br />

konusunda kapsamlı hizmetler<br />

sunmaktayız.İkinci olarak,<br />

kullanılmayan bir binayı Böbrek<br />

Nakil Hastanesi’ne dönüştürdük.<br />

Bu yatırımı devletimizden herhangi<br />

bir finansal destek almadan vakıf<br />

aracılığıyla gerçekleştirdik. Ekonomik<br />

zorluklarla karşılaştık, ancak Eruslu<br />

ailesinin katkılarıyla modern ve<br />

lüks bir hastane inşa ettik. Şu ana<br />

kadar 100’e yakın böbrek nakli<br />

başarıyla tamamlandı. Dördüncü<br />

hastanemiz olan Acil Yanık ve<br />

Travma Hastanesini ise yıl sonunda<br />

veya 2025’in ilk aylarında hizmete<br />

açacağız. 120 yatak kapasiteli bu<br />

hastane, Türkiye’de bir ilki temsil<br />

edecek ve model niteliğinde olacak.<br />

Gaziantep’te beş hastaneyi bir<br />

araya getirerek bu bölgeyi sağlık<br />

kampüsü olarak yapılandırdık.<br />

Cumhuriyetimizin 100. yılını<br />

temel alarak bu kampüsü ‘Sağlık<br />

Kampüsü’ olarak adlandırdık. Açılışını<br />

Cumhurbaşkanımızın yapmasını<br />

umuyoruz ve kendisini buraya davet<br />

ediyoruz.”<br />

Gaziantep Büyükşehir Belediyesi<br />

Başkan Vekili Zehra Ünal ise yaptığı<br />

konuşmada büyük bir emek sonucu<br />

bu işlerin ortaya çıktığını belirterek,<br />

“Sağlık her şeyden önemlidir. Bu<br />

projede büyük bir emek harcandı.<br />

Yeni hastanemizin ülkemize<br />

ve Gaziantep’e hayırlı olmasını<br />

diliyorum.” ifadelerini kullandı.<br />

GAÜN 100. Yıl Onkoloji Hastanesi,<br />

5 bin 500 metrekarelik alana sahip<br />

olup, dört kattan oluşuyor. Bodrum<br />

katında Radyoterapi Merkezi yer<br />

alırken, zemin katta 50 kişilik<br />

kemoterapi koltuğu ve 5 kişilik özel<br />

kemoterapi koltuğuyla donatılmış<br />

Günübirlik Kemoterapi Merkezi<br />

bulunuyor.<br />

Birinci ve ikinci katlarda ise klinikler<br />

yer alıyor. Birinci katta 8 adet iki<br />

kişilik, 6 adet tek kişilik oda ve 8 kişilik<br />

palyatif bakım ünitesi, ikinci katta ise<br />

8 adet iki kişilik ve 6 adet tek kişilik<br />

hasta odası bulunuyor.<br />

“BIRINCI KATTA 8 ADET IKI KIŞILIK,<br />

6 ADET TEK KIŞILIK ODA VE 8<br />

KIŞILIK PALYATIF BAKIM ÜNITESI,<br />

IKINCI KATTA ISE 8 ADET IKI KIŞILIK<br />

VE 6 ADET TEK KIŞILIK HASTA<br />

ODASI BULUNUYOR.”<br />

39 Temmuz / Ağustos / Eylül 2024


YAPAY ZEKANIN <strong>SAĞLIK</strong><br />

ALANINA GETİRDİĞİ 5 YENİLİK<br />

Birçok sektördeki kaçınılmaz yapay zeka<br />

dönüşümü, sağlık alanında da etkisini<br />

gösteriyor. Yapay zeka teknolojilerinin<br />

sağlık hizmetlerinde yarattığı yenilikler<br />

tıp dünyasında heyecan uyandırıyor.<br />

LifeClub Medikal Direktörü Uzm. Dr.<br />

Celal Yücel Batmacı, sağlık alanındaki<br />

son teknolojik gelişmeleri anlattı.<br />

Uzm. Dr. Celal Yücel Batmacı<br />

LifeClub Medikal Direktörü<br />

“YAPAY ZEKA DESTEKLI<br />

UYGULAMALAR VE CIHAZLAR,<br />

KRONIK HASTALIKLARIN<br />

YÖNETIMINDE HASTALARIN<br />

DURUMLARINI SÜREKLI<br />

OLARAK IZLEYEBILIYOR.”<br />

YAPAY zeka teknolojilerinin hızla yayınlaşması<br />

birçok sektördeki iş yapış şekillerini değiştirdi<br />

ve değiştirmeye devam ediyor. Yapay zekaya<br />

entegrasyon sürecinde pek çok yeni yöntem ortaya<br />

çıkarken, angarya haline gelen bazı geleneksel<br />

yöntemler daha pratik hale geliyor.<br />

Yapay zeka etkisiyle yaşanan teknolojik gelişmeler, sağlık<br />

sektöründe tanı ve teşhisten tedavi planlamaya, ilaç<br />

geliştirmeden hasta takibi ve yönetimine, hasta bakımında<br />

kaliteyi artırmaktan operasyonel verimliliğe kadar birçok süreci<br />

iyileştirecek yeni yöntemler ortaya koyuyor.<br />

Yapay zeka teknolojilerinin sağlık alanında sunduğu çözümlerin<br />

40


üyük bir heyecan ve umutla<br />

karşılanmakta olduğunu belirten<br />

LifeClub Sağlıklı Yaşam Hizmetleri<br />

Medikal Direktörü Uzm. Dr. Celal Yücel<br />

Batmacı, en güncel yenilikleri şöyle<br />

anlattı:<br />

1. DOĞRU VE ERKEN TEŞHIS<br />

Yapay zeka, görüntüleme teknikleri ve<br />

veri tabanları üzerinden hastalıkların<br />

erken teşhis edilmesinde büyük<br />

bir rol oynuyor. Örneğin; radyoloji<br />

alanında yapay zeka algoritmaları,<br />

röntgen, MRI ve CT taramalarında<br />

anormallikleri tespit edebiliyor,<br />

doktorlara daha hızlı ve doğru teşhis<br />

koymada yardımcı oluyor. Bu durum,<br />

kanser gibi hastalıkların erken evrede<br />

yakalanmasını ve tedaviye erken<br />

başlanmasını sağlıyor.<br />

2. KIŞISELLEŞTIRILMIŞ<br />

TEDAVI YÖNTEMLERi<br />

“YAPAY ZEKA ETKISIYLE YAŞANAN TEKNOLOJIK<br />

GELIŞMELER, <strong>SAĞLIK</strong> SEKTÖRÜNDE TANI<br />

VE TEŞHISTEN TEDAVI PLANLAMAYA,<br />

ILAÇ GELIŞTIRMEDEN HASTA TAKIBI VE<br />

YÖNETIMINE, HASTA BAKIMINDA KALITEYI<br />

ARTIRMAKTAN OPERASYONEL VERIMLILIĞE<br />

KADAR BIRÇOK SÜRECI IYILEŞTIRECEK YENI<br />

YÖNTEMLER ORTAYA KOYUYOR.”<br />

3. YENI İLAÇ KEŞFI VE<br />

HIZLI GELIŞTIRMELER<br />

Yapay zeka, yeni ilaç keşfi ve<br />

geliştirilme süreçlerini de hızlandırıyor.<br />

Büyük veri analitiği sayesinde<br />

potansiyel ilaç bileşenleri daha hızlı ve<br />

etkili bir şekilde tespit edilebiliyor. Bu da<br />

hem zaman hem de maliyet açısından<br />

önemli avantajlar sağlıyor.<br />

sürekli olarak izleyebiliyor. Örneğin,<br />

akıllı giyilebilir cihazlar sayesinde<br />

diyabet, hipertansiyon gibi kronik<br />

hastalıkların takibi yapılabiliyor, gerekli<br />

durumlarda hastalar ve doktorlar<br />

anında bilgilendirilebiliyor.<br />

5. OPERASYONEL<br />

VERIMLILIK VE ETKIN<br />

SÜREÇ YÖNETIMI<br />

Yapay zeka, hastaların bireysel verilerini<br />

analiz ederek kişiye özel tedavi planları<br />

oluşturabiliyor. Bu sayede, her hasta<br />

için en uygun tedavi yöntemleri<br />

belirlenebiliyor. Özellikle onkoloji<br />

alanında, genetik ve moleküler verilerin<br />

analiz edilmesiyle kişiselleştirilmiş<br />

tedavi yaklaşımları geliştiriliyor.<br />

4. GIYDIRILEBILIR<br />

CIHAZLARLA HASTA<br />

TAKIBI VE YÖNETIMI<br />

Yapay zeka destekli uygulamalar<br />

ve cihazlar, kronik hastalıkların<br />

yönetiminde hastaların durumlarını<br />

Sağlık hizmetlerinin sunulmasında<br />

operasyonel verimliliği artırmak<br />

amacıyla yapay zeka kullanılmaktadır.<br />

Hastane yönetimi, hasta randevuları,<br />

personel planlaması ve stok yönetimi<br />

gibi alanlarda yapay zeka tabanlı<br />

sistemler, süreçlerin daha verimli ve<br />

etkin bir şekilde yürütülmesini sağlıyor.<br />

41 Temmuz / Ağustos / Eylül 2024


DAMGALAMA SOSYAL<br />

ŞİDDET OLGUSUDUR<br />

Gaziantep Şizofreni Hastaları ve Yakınları Dayanışma Derneği Başkanı Serpil Acıoğlu,<br />

“Damgalama” şizofreni hastaları ve yakınlarının devletle ve toplumla gönül bağını<br />

koparan sosyal şiddet olgusudur” dedi.<br />

GAZIANTEP Şizofreni Hastaları<br />

ve Yakınları Dayanışma Derneği<br />

Başkanı Serpil Acıoğlu; Şizofreni<br />

bir hastalıktır ve ihtiyacımız<br />

olan tek şey toplumsal hayatın içinde<br />

varlığımızın kabulüdür sözleriyle önemli<br />

bilgilendirmelerde bulundu.<br />

İhtiyacımız olan şey; kendimizin ve başkalarının<br />

can sorumluluğunun farkında olan<br />

bilinç, travmatik hayat olaylarına karşı azami<br />

dikkat, güçlüklerle başa çıkma iradesini<br />

sağlayan dayanıklılık, toplumsal hayatın<br />

içinde gönül bağının anahtarı olan barıştır.<br />

Ruhunuzu koruyun, besleyin, güzelleştirin.<br />

KUTUPLAŞANLARIN,<br />

KUTUPLAŞTIRILANLARIN ORTAK<br />

KUTBU: DAMGALAMA!<br />

Derneğimizin uzmanlık alanı “şizofreni”<br />

kavramı üzerinden tanımladığımız<br />

damgalama en çok şizofreni hastaları ve<br />

yakınlarına yönelik olmakla beraber; esasında<br />

toplumda ruhsal ve zihinsel engel<br />

ve hastalıkları taşıyan kesimlere yönelik<br />

yapılmaktadır.<br />

Temelinde zihinsel ve ruhsal hastalıklar<br />

ile engelliliği, kişiliğe büründürmek olan<br />

damgalama üç ana eksen üzerinde ortaya<br />

çıkar. Birincisi; zihinsel ve ruhsal hastalık<br />

ve engelleri olan kişilere yönelik; alay<br />

etme, hor görme vb. yoluyla hastalığını ve<br />

engelini yüzüne vurmaktır. İkincisi; kişilere<br />

veya kitlelere yönelik hakaret, suçlama,<br />

aşağılama, iftira vb. kasıtlarla zihinsel ve<br />

ruhsal hastalık ve engelliliğe ait ifadeler<br />

kullanmaktır. Örneğin; hepimiz daha<br />

çocukluktan itibaren öğreniriz birbirimize<br />

“geri zekalı” demeyi, halbuki; zekâ geriliği<br />

bir zihinsel engeldir. “Şizofreni, şizofren,<br />

şizofrenik, ruh hastası, akıl hastası,<br />

bi-polarlı, otistik, spastik” demeyi de normalleştiririz.<br />

Peki birbirimize hiç “kanser,<br />

kanserojen, diyabetik, hepatitli vb.” diyor<br />

muyuz? Kişilerin beğenmediğimiz söz ve<br />

eylemlerinden dolayı adeta bir psikiyatri<br />

veya nöroloji uzmanıymışız gibi akıl ve ruh<br />

sağlığından duyduğumuz şüpheyi rahatlıkla<br />

kamuoyunda ifade ederiz.<br />

YARATILANI YARATANDAN<br />

ÖTÜRÜ SEVMELIYIZ<br />

Serpil Acıoğlu<br />

Gaziantep Şizofreni Hastaları ve Yakınları<br />

Dayanışma Derneği Başkanı<br />

Milli ve manevi değerlerimizin temelinde<br />

olan “Yaratılanı Yaratandan Ötürü Sevmeyi”<br />

her fırsatta ifade ederiz ama konu<br />

zihinsel ve ruhsal engelliler oldu mu yaratılanı<br />

neden her fırsatta hor gördüğümüzü<br />

asla düşünemeyiz. İşte bu düşünememe<br />

hali, damgalamayı ülkemizin en temel<br />

ahlak ve insan hakları meselelerinden<br />

birisi haline getirmektedir. Üçüncüsü ise;<br />

ruhsal ve zihinsel engellilerin tüm kişilik<br />

haklarının ihlalidir. Örneğin; kişi mahremiyetinin<br />

ihlalini her defasında basın<br />

ve medyada suçları doğrudan hastalıkla<br />

42


özdeşleştiren damgalayıcı manşet ve<br />

haberlerde görürüz. Herhangi bir asayiş<br />

olayı üzerinden bir kişinin kişi mahremiyetini<br />

ihlal edip hastalığını Kişisel Verileri<br />

Koruma Kanunu’na aykırı olarak açıklarız.<br />

Böylece; bir olay üzerinden bütün kötülük<br />

suç ve olumsuzlukları kitlelere mal ederiz.<br />

Zihinsel ve ruhsal engellilerin karıştığı<br />

asayiş olaylarını haberleştirmenin bilimsel,<br />

hukuki ve mesleki etik tanım ve çerçevesi<br />

bellidir. Bu noktada sağlık okur-yazarlığı<br />

alanı içinde ruh sağlığı okur- yazarlığı bize<br />

temel bir yol göstericidir. Gazete manşetleri,<br />

dizi, film figürleri, hakaret davaları vb.<br />

üzerinden sektörleştirilen damgalamanın<br />

toplumsal ahlak ve insan hakları temelinde<br />

sonuçlarıyla birlikte en geniş tanımı<br />

şudur: Damgalama; şizofreni hastaları ve<br />

yakınlarına yönelik, yok sayma, dışlama,<br />

aşağılama, tecrit, hakaret, ayrımcılık ve<br />

kişi mahremiyetinin ihlalini içeren sosyal<br />

şiddet olgusudur.<br />

ŞIZOFRENI HASTALARI VE<br />

YAKINLARINA…<br />

1. Ruhsal hastalık ve engel herkesin başına<br />

gelebilecek bir normalliktir. Dünya’da tüm<br />

toplum ve kültürlerde şizofreni hastası<br />

oranı %1’dir. Hastalıkta temel faktör genetiktir.<br />

Bu nedenle hastalık dolayısıyla kendinizden<br />

ve yakınınızdan asla utanmayın.<br />

2. Hastalığı gizleyerek kendinizi yalnızlaştırmayın.<br />

Hastalığı gizlemek ve utanmak;<br />

hasta ve yakınlarının damgalamayı<br />

kabullenip olağanlaştırmasıdır. Tıp literatüründe<br />

bu durumun tanımı “içselleştiriliş<br />

damgalama” dır. Damgalamayı içselleştirmeyin,<br />

damgalamayla mücadele edin.<br />

3. Tedavinin temeli hastalığın kabulüne<br />

dayanır. Toplumsal damgalamadan etkilenip<br />

hastalığı reddetme eğilimi geliştirip<br />

kendinizi psikolojik baskı altına almayın.<br />

Tedavi sürecinde ilaç kullanımı ve toplumsal<br />

rehabilitasyon çok önemlidir. Tedaviyi<br />

aksatacak ve geciktirecek tutumlardan<br />

kaçının.<br />

4. Şizofreni, dünyada “ruhsal ve duygusal<br />

engel” olarak tanımlanan bir hastalıktır.<br />

Tüm engel grubundaki bireyler ve<br />

yakınları hangi haklara sahipse sizler de<br />

o haklara sahipsiniz. Haklarınızı talep<br />

etmekten ve kullanmaktan asla çekinmeyin.<br />

Aile ve Sosyal Hizmetler Müdürlükleri’nden<br />

“Engelli Kimlik Kartı” talep edin.<br />

5. Şizofreni ve bi-polar hastalarının günlük<br />

olarak sosyal aktivite yaptıkları, tedavi<br />

süreçlerinin düzenli takip edildikleri, sosyal<br />

hizmet ve psikolojik destek aldıkları<br />

Toplum Ruh Sağlığı Merkezleri’ne müracaat<br />

edin. Ayrıca; şehrinizde Engelsiz<br />

Yaşam Merkezi ve benzeri kurumlar varsa<br />

şizofreni hastası ve yakını olarak sizlerin<br />

de kurumların hizmetlerinden yararlanma<br />

hakkınızdır. Bu kurumlardan hizmet talep<br />

etmekten çekinmeyin.<br />

6. Tedavi sürecinde başa çıkamadığınız<br />

durumlarda İl ve İlçe Aile ve Sosyal Hizmetler<br />

Müdürlükleri’nden sosyal hizmet<br />

desteği talep edin. Evlilik sürecinde eşinizden<br />

hastalığınızı gizlemeyin ve psikolojik<br />

olarak evliliğe hazır olduğunuzda evlenin.<br />

Evlilik öncesi veya sonrası eşlerden<br />

birinde şizofreni ortaya çıkması veya<br />

çocuklara şizofreni tanısı konulması durumunda<br />

sosyal hizmet desteği almanız<br />

yaralı olacaktır.<br />

7. Mücadelenin en etkin yolu örgütlenmedir.<br />

Türkiye’de ne yazık ki sadece altı<br />

tane şizofreni derneği vardır. Derneğimiz,<br />

Türkiye’nin her yerinden ulaşan şizofreni<br />

hastaları ve yakınlarını yönlendirmektedir.<br />

Derneğimize üye olabilir veya bulunduğunuz<br />

ilde dernek kurabilirsiniz. Birikimimizle,<br />

bulunduğunuz illerde dernekleşme<br />

faaliyetinize destek oluruz. Şizofreni<br />

hastaları ve yakınlarının Erişebilirlik ve<br />

İstihdam Komisyonları’nda, Kent Konseyleri’nde,<br />

belirli gün ve hafta etkinliklerinde<br />

vb. temsil hakkını engelleyen süreçlerin<br />

nedenlerini tespit etmiş bulunmaktayız.<br />

Şizofreni derneklerinin Türkiye çapında<br />

sayılarının artması ve güçlenmesi tüm hak<br />

kayıplarımızın ortadan kaldırılması sürecini<br />

hızlandıracaktır.<br />

8. Hastalık, kişinin izni olmadan asla kamuoyuna<br />

açıklanamaz. Hasta ve yakını<br />

olarak kişisel verilerinizin hukuka aykırı<br />

açıklanması durumunda CİMER’e yazın,<br />

Kişisel Verileri Koruma Kurumu’na ve<br />

gerektiğinde dava açarak hukuk yoluna<br />

müracaat edin. Yazılı ve görsel medyada<br />

şizofreni hastaları ve yakınlarına yönelik<br />

damgalayıcı haber ve yayınları CİMER’e<br />

RTÜK’e ve derneğimize ihbar edin.<br />

9. Bizimle, tedavi süreçlerinde yaşadığınız<br />

ilgili kurumların ihlallerini ( Valilikler,<br />

Kaymakamlıklar, İl Sağlık, Emniyet, Aile ve<br />

Sosyal Hizmet Müdürlükleri, Karakollar,<br />

112, Toplum Ruh Sağlığı Merkezleri vd.)<br />

paylaşın. Böylece; başta TBMM olmak<br />

üzere; yasama, yürütme, yargı organları<br />

ile yerel, ulusal ve uluslar arası insan<br />

hakları örgütlerine, yönelik yazacağımız “<br />

Şizofreni, Damgalama ve İnsan Hakları”<br />

raporumuza katkıda bulunun.<br />

43 Temmuz / Ağustos / Eylül 2024


2045’te her 8 yetişkinden 1’i diyabetli olacak<br />

DIYABET<br />

GÖZÜ BOZUYOR<br />

Diyabet, halk arasında bilinen adıyla şeker hastalığı;<br />

toplumdaki genel kanının aksine fazla şeker<br />

tüketimine bağlı olarak değil, pankreasın işlev<br />

bozukluğundan ya da insülin direnci denen insülin<br />

etkinliğinin azlığından kaynaklanır. Dünya çapında<br />

giderek artan diyabetin göz sağlığını ciddi şekilde<br />

tehdit ettiğini vurgulayan Anadolu Sağlık Merkezi<br />

Hastanesi Göz Hastalıkları Uzmanı Op. Dr. Burcu Usta<br />

Uslu, “Uluslararası Diyabet Federasyonu (IDF) 2045<br />

yılında yaklaşık 783 milyon kişinin diyabet hastası<br />

olacağını öngörüyor. Bu da her 8 yetişkinden 1’inin<br />

diyabetten muzdarip olacağı anlamını taşıyor” dedi.<br />

K<br />

ONTROL altına alınmayan diyabetin başka birçok kronik<br />

sorun yarattığı biliniyor. Göz sağlığının da diyabetten<br />

etkilendiğini söyleyen Anadolu Sağlık Merkezi Hastanesi<br />

Göz Hastalıkları Uzmanı Op. Dr. Burcu Usta Uslu, “Diyabet<br />

birçok göz hastalığına neden olabiliyor. Ancak bunların arasında<br />

retinada meydana gelen bir hasar sonucu oluşan diyabetik<br />

retinopati ciddi sonuçlarıyla dikkat çekiyor. Maalesef ki bu hastalık<br />

görme kaybına yol açan nedenlerin başında geliyor. Hızla artan<br />

diyabet sorunu, diyabetik retinopati rahatsızlığına sahip hasta sayısını<br />

da artırıyor. Diyabetin multisistem hasarlara zemin hazırlayan<br />

önemli bir hastalık olduğu ve vücuttaki pek çok fonksiyona zarar<br />

verebileceği unutulmamalı. Hastaların bilinçli yaşam alışkanlıkları<br />

oluşturmaları hayati önem taşıyor” şeklinde konuştu.<br />

Op. Dr. Burcu Usta Uslu<br />

Anadolu Sağlık Merkezi Hastanesi Göz Hastalıkları Uzmanı<br />

HASTALIK SINSI ILERLEDIĞI IÇIN<br />

DÜZENLI KONTROL ŞART<br />

Diyabete bağılı komplikasyonların hastalık iyice<br />

ilerleyene kadar neredeyse hiç belirti göstermediğini<br />

veya hastanın dikkatini çekmeyecek minimal şikayetlere<br />

sebep olduğunu belirten Op. Dr. Burcu Usta Uslu,<br />

“Dolayısıyla diyabetik hastaların dahili, endokrin ve göz<br />

takiplerini ihmal etmemeleri gerekiyor. Buradaki kritik<br />

amaç retinopati gelişmeden veya hastalığı erken fazlarda<br />

yakalamak ve süreci bütüncül olarak yönetmektir”<br />

ifadelerini kullandı.<br />

44


SARI NOKTAYA<br />

GÖZ İÇİ MERCEK<br />

TEDAVİSİ<br />

Günümüzde görme<br />

kaybı nedenleri<br />

arasında en sık<br />

rastlanan nedenler<br />

arasında yer<br />

alan sarı nokta<br />

hastalığının<br />

tedavisinde, göz içi<br />

teleskopik mercek<br />

uygulaması başarılı<br />

sonuçlar veriyor.<br />

önemli olduğunu kaydeden Erakgün,<br />

ileri yaş, diyabet, kolesterol<br />

ve hipertansiyonun bu hastalığı<br />

tetiklediği bilgisini verdi.<br />

Prof. Dr. Tansu Erakgün<br />

Kaşkaloğlu Göz Hastanesi<br />

K<br />

AŞKALOĞLU Göz Hastanesi<br />

hekimlerinden Prof. Dr. Tansu<br />

Erakgün, ileri yaşa bağlı olarak<br />

görülen Sarı Nokta (Makula<br />

Dejenerasansı) hastalığının, göz tansiyonu<br />

ve şeker hastalığı ile birlikte görme kayıplarına<br />

yol açan hastalıkların başında yer<br />

aldığını söyledi.<br />

Sarı Nokta hastalığında erken tanının<br />

ERKEN TANI ÖNEMLİ<br />

50 yaşını aşmış veya sarı nokta<br />

rahatsızlığı olup, görmesinde<br />

bir olumsuzluk hissedenlerin<br />

mutlaka bir uzman hekim<br />

kontrolünden geçmesi gerektiğini<br />

hatırlatan Prof. Dr. Tansu<br />

Erakgün, “Sarı nokta hastalığı, retina<br />

tabakasında bulunan görme merkezinde<br />

yaşa bağlı olarak istenmeyen birikintilerle<br />

ortaya çıkar. Hastalığın kuru ve yaş olmak<br />

üzere iki tipi bulunur. Kuru tip daha sık<br />

görülmekle birlikte asıl görme kaybı, yaş<br />

tipte olur. Yaş tip ise kuru tipin zamanla<br />

ilerlemesiyle ortaya çıkar. Kuru tip sarı<br />

nokta hastalığında yaş tip kadar ani olmasa<br />

bile ilerleyici görme kaybı yaşanmaktadır.<br />

Tedavisinde C vitamini, E vitamini,<br />

çinko, bakır, ve omega 3 içeren takviyeler<br />

kullanılır. Yaş tipte ise göz içi iğnelerle<br />

tedavi gerçekleştirilir” diye konuştu.<br />

GÖZ İÇİ MERCEK, GÖRME<br />

KALİTESİNİ ARTIRIYOR<br />

Kaşkaloğlu Göz Hastanesi hekimlerinden<br />

Prof. Dr. Tansu Erakgün bu konudaki<br />

gelişmeleri şöyle özetledi: “Son yıllarda<br />

“Sarı nokta hastalığı, retina tabakasında bulunan görme<br />

merkezinde yaşa bağlı olarak istenmeyen birikintilerle ortaya<br />

çıkar. Hastalığın kuru ve yaş olmak üzere iki tipi bulunur.”<br />

gelişen göz içi mercek teknolojileriyle<br />

birlikte özellikle belli evreyi geçmiş kuru<br />

tip sarı nokta hastalığında ve tedavisi<br />

tamamlanan yaş tipte özel bir müdahale<br />

ile hastalığın olumsuz etkilerini azaltabiliyoruz.<br />

Hastanın gözünün içine özel<br />

bir teleskop mekanizması içeren mercek<br />

yerleştiriyoruz. Ameliyat yaklaşık 15 dakika<br />

sürüyor. Bu mercek hastalığı tedavi etmemekle<br />

birlikte hasarlı görme merkezinin<br />

etrafındaki bölgeyi daha etkin kullanmayı<br />

sağlıyor. Görüntüyü bir miktar büyütüp<br />

kaliteyi de artırarak görme merkezinin<br />

sağlıklı noktalarını çalıştırıyor. Eğer hastanın<br />

durumu uygun ise bu operasyon her<br />

iki göze de uygulanabiliyor. Bu tedavi için<br />

en uygun hastalar % 50 ile % 90 görme<br />

kaybı yaşayan kişilerdir. Göz içi teleskopik<br />

mercek kalıcı bir uygulamadır. Hastalığın<br />

ilerlemesini durdurmaz. Sarı nokta dışında,<br />

yüksek miyopi, görme merkezinde delik<br />

oluşumu gibi görme merkezini etkileyen<br />

farklı hastalıklarda da kullanılır”<br />

45 Temmuz / Ağustos / Eylül 2024


Çocuklarınızın göz sağlığına dikkat ederek onların hem akademik<br />

hem de sosyal hayatlarında daha başarılı olmalarını sağlayabilirsiniz<br />

GÖZ SAĞLIĞI OKUL<br />

BAŞARISINI ETKILIYOR<br />

Okulların açılmasına<br />

kısa bir süre kala Türk<br />

Oftalmoloji Derneği Genel<br />

Başkanı Prof. Dr. Huban<br />

Atilla, çocukların göz<br />

sağlığının eğitim başarıları<br />

üzerindeki kritik rolüne<br />

dikkat çekti. Göz sağlığının<br />

ihmal edilmesi durumunda,<br />

öğrencilerin akademik<br />

performansında düşüşler<br />

yaşanabileceğini belirten<br />

Atilla, hem ebeveynlere<br />

hem de öğretmenlere<br />

önerilerde bulundu.<br />

P<br />

ROF. Dr. Huban Atilla,<br />

görme sorunlarının<br />

çocukların dersleri<br />

takip etme, okuma ve<br />

yazma becerilerini doğrudan etkilediğini<br />

ifade etti. “Göz sağlığı,<br />

çocukların öğrenme sürecinde<br />

temel bir rol oynar. Net bir<br />

görüşe sahip olmayan çocuklar,<br />

tahtadaki yazıları göremeyebilir,<br />

kitapları okumakta zorlanabilir<br />

ve derslere odaklanmakta<br />

güçlük çekebilirler” diyen Atilla,<br />

özellikle miyop, hipermetrop<br />

ve astigmat gibi kırma kusurlarının<br />

erken teşhis edilip tedavi<br />

edilmesinin önemine vurgu<br />

yaptı. Çocukların göz sağlığı ile<br />

ilgili olarak hem anne babaların<br />

hem de öğretmenlerin dikkatinin<br />

önemli olduğunu paylaştı.<br />

Prof. Dr. Huban Atilla<br />

Türk Oftalmoloji Derneği Genel Başkanı<br />

46


ERKEN TANI ÖNEMLI<br />

Ebeveynlerin, okula başlamadan önce<br />

çocuklarını göz muayenesine götürmelerini<br />

öneren Atilla, “Erken teşhis edilen göz<br />

problemleri, basit müdahale ve önlemlerle<br />

çözülebilir ve çocuğun öğrenim hayatı<br />

olumsuz etkilenmeden sağlıklı bir şekilde<br />

devam edebilir. Göz taramaları, çocukların<br />

gelecekteki başarıları için hayati öneme<br />

sahiptir. Çocuklarda sık görülen hastalıklar<br />

arasında, göz tembelliği, miyop, hipermetrop,<br />

şaşılık, astigmat, konjonktivit gibi birçok<br />

farklı hastalık yer alıyor. Erken tanı ve<br />

tedavi yapılmadığında ise çocuğun tahtayı<br />

iyi görememesi, okurken satır atlaması,<br />

cümleleri eliyle takip etmesi, baş ağrısı,<br />

gözlerini kırpıştırma, gözlerde sulanma<br />

ve ödevlerini yaparken zorlanması gibi<br />

okul başarısını da olumsuz etkileyebilecek<br />

sorunlar ortaya çıkabilir.” dedi.<br />

TÜRK OFTALMOLOJI<br />

DERNEĞI’NDEN ÖNERILER<br />

Türk Oftalmoloji Derneği Genel Başkanı<br />

Prof. Dr. Huban Atilla çocukların göz sağlığını<br />

korumak ve okul başarısını desteklemek<br />

için ebeveynlere ve öğretmenlere şu<br />

önemli tavsiyelerde bulundu;<br />

1. Düzenli göz muayenesi: Çocukların<br />

okul öncesi dönemde ilk göz muayenesini<br />

yaptırmaları büyük önem taşır. Ayrıca,<br />

okul çağında olan çocukların her yıl düzenli<br />

olarak göz kontrollerine götürülmesi,<br />

olası görme problemlerinin erken teşhis<br />

edilmesi ve tedavi edilmesi açısından kritik<br />

öneme sahiptir. Özellikle miyopi okul çağı<br />

çocuklarında ortaya çıkar ve gözlerini kısma,<br />

baş ağrısı gibi şikayetlere sebep olur.<br />

2. Ekran süresine dikkat: Günümüzde<br />

çocuklar, ders çalışırken veya oyun<br />

oynarken uzun süre ekran başında vakit<br />

geçiriyor. Bu durum göz yorgunluğuna<br />

ve uzun vadede göz problemlerine yol<br />

açabilir. Ebeveynler, çocuklarının ekran<br />

karşısında geçirdiği süreyi sınırlamalı ve<br />

20-20-20 kuralını uygulamalıdır. Çocuklar<br />

her 20 dakikada bir, 20 saniye boyunca<br />

20 metre uzaklıktaki bir nesneye bakarak<br />

gözlerini dinlendirmelidirler. Ayrıca miyopi<br />

varlığında açık havada geçirilen sürenin<br />

arttırılması ve yakın mesafeden bakmanın<br />

engellenmesi miyopinin ilerlemesini<br />

azaltabilir.<br />

3. Aydınlatma ve çalışma ortamı: Çalışma<br />

masalarının iyi aydınlatılmış olması,<br />

gözlerin zorlanmasını önlemek açısından<br />

önemlidir. Çocukların ders çalıştığı ortamda<br />

doğal ışık tercih edilmeli, yapay ışık<br />

kullanılıyorsa da göz yormayan, yeterli düzeyde<br />

aydınlatma sağlanmalıdır. Loş ışıkta<br />

veya karanlıkta yakın çalışma, telefon veya<br />

tablete bakmak miyopinin artması için risk<br />

teşkil etmektedir.<br />

4. Dengeli beslenme: Göz sağlığı için<br />

gerekli vitamin ve minerallerin düzenli<br />

olarak alınması gerekmektedir. A, C ve E<br />

vitaminleri ile omega-3 yağ asitleri açısından<br />

zengin besinler tüketilmelidir. Düzgün<br />

ve sağlıklı beslenen çocuklarda ek vitamin<br />

A desteğine ihtiyaç yoktur.<br />

5. Görme şikayetlerine duyarlılık:<br />

Çocuklar genellikle görme problemlerini<br />

fark edemez veya bunu ifade edemezler.<br />

Ancak sık sık baş ağrısı, gözlerini kısarak<br />

bakma, tahtadaki yazıları görememe, kitap<br />

okurken zorlanma gibi belirtiler göz problemlerinin<br />

işareti olabilir. Bu tür belirtiler<br />

gözlemlendiğinde vakit kaybetmeden bir<br />

göz hastalıkları uzmanına başvurulmalıdır.<br />

6. Okul ve aile iş birliği: Öğretmenlerin,<br />

öğrencilerin göz sağlığı konusundaki<br />

olası şikayetlerine karşı dikkatli olmaları ve<br />

ebeveynlerle işbirliği içinde olmaları gerekmektedir.<br />

Okulda tahtayı görememe, yakın<br />

okuma veya gözlerini kısma kırma kusurlarının<br />

habercisi olarak değerlendirilmelidir.<br />

47 Temmuz / Ağustos / Eylül 2024


AŞISI DA VAR TEDAVİSİ DE…<br />

HEPATİT’İN FARKINDA OLMAK KARACİĞERİ KORUYOR!<br />

Hepatit; virüsler, alkol kullanımı, ilaçlar, toksinler veya<br />

otoimmün hastalıklar gibi çeşitli nedenlerle ortaya<br />

çıkabiliyor. Hepatit, karaciğer iltihaplanması anlamına<br />

geliyor ve dünya genelinde milyonlarca insanı etkileyen ciddi<br />

bir sağlık sorunu oluyor. Viral nedenlerin en yaygın olanları<br />

ise A, B, C, D ve E tipi hepatit virüsleri olarak biliniyor. Bu<br />

virüsler farklı yollarla bulaşabiliyor. Hepatit A ve E kirli su<br />

ve gıda ile bulaşırken, Hepatit B, C ve D ise kan ve vücut<br />

sıvıları ile temas sonucu bulaşıyor. Viral hepatitler yılda 1,3<br />

milyon ölüme ve 2,2 milyon yeni enfeksiyona neden oluyor.<br />

28 Temmuz Dünya Hepatit Günü öncesinde Memorial<br />

Bahçelievler Hastanesi Gastroenteroloji Bölümü’nden Prof.<br />

Dr. Emre Yıldırım, hepatit ve hepatitten korunma yöntemleri<br />

hakkında ilgili bilgi verdi.<br />

HEPATIT B VE C<br />

HASTALARINDA KARACIĞER<br />

KANSERI RISKI ARTIYOR!<br />

Hepatit, çoğunlukla viral bir enfeksiyonun neden<br />

olduğu karaciğer iltihabıdır. A, B, C, D ve E tipleri<br />

olarak adlandırılan beş ana hepatit virüsü vardır.<br />

Son verilere göre dünyada 1.1 milyon, Türkiye’de<br />

ise yaklaşık 15-20 bin kişi her yıl hepatit B ve<br />

hepatit C’ye bağlı karaciğer sirozu ve karaciğer<br />

kanserinden hayatını kaybetmektedir. Dünyada<br />

olduğu gibi ülkemizde de erken teşhisle tedavisi<br />

olabileceği halde hayatını kaybedenleri sayısında<br />

yükseliş gözlemlenmektedir. Araştırmalar<br />

insanların en az yarısının hepatit B ve hepatit<br />

C’nin en önemli karaciğer kanseri sebebi olduğunu<br />

bilmediklerini göstermektedir. Hepatit B ve<br />

hepatit C hastalarında kanser gelişme riski, günde<br />

bir paket sigara içen insanlardaki kanser riskine<br />

eşit hatta daha fazladır.<br />

48


YORGUNLUK, KARIN AĞRISI VEYA<br />

IDRAR RENGINDE KOYULAŞMAYA<br />

DIKKAT!<br />

Hepatit belirtileri kişiden kişiye değişebilir, ancak yaygın<br />

semptomlar arasında yorgunluk, karın ağrısı, iştah kaybı,<br />

sararma (cilt ve gözlerde), idrar renginde koyulaşma<br />

ve kilo kaybı bulunmaktadır. Hepatit uzun dönemde<br />

kronik hale geldiğinde ise yaşamı tehlikeye sokan karaciğer<br />

sirozu veya karaciğer kanseri gibi ciddi komplikasyonlara<br />

yol açabilmektedir. Her 30 saniyede bir kişinin<br />

hepatitle ilişkili bir hastalıktan ölmesi nedeniyle, hayat<br />

kurtarmak ve sağlık sonuçlarını iyileştirmek için hapatiti<br />

daha iyi önleme, teşhis ve tedavi konusunda harekete<br />

geçmeyi hızlandırmak hayati öneme sahip olmaktadır.<br />

AŞILAMA VE HIJYEN KURALLARINA<br />

UYMAK HEPATITE KARŞI KORUYOR<br />

Hepatit virüslerinin yayılmasını önlemek için aşılama,<br />

hijyen kurallarına uyulması ve sterilizasyon önlemlerinin<br />

alınması önemlidir. Tedavi açısından ise erken teşhis<br />

ve uygun tıbbi müdahale büyük önem taşımaktadır.<br />

Hepatit B için aşılama ile enfeksiyondan korunma yöntemi<br />

varken bile maalesef dünya üzerinde yeni doğan<br />

bebeklerin sadece %45’i aşılanarak korunabilmektedir.<br />

Hepatit B ve C için etkili antiviral ilaçlar bulunmakla<br />

birlikte enfekte hastaların saptanması ve bir an önce<br />

tedaviye başlanması siroz ve karaciğer kanseri olasılığını<br />

minimuma indirmektedir. Tedavi altındaki bu hastaların<br />

bulaşıcılığı da önlenmektedir. Dünya üzerinde viral hepatitlerin<br />

ortadan kaldırılmasının yöntemi aşı ve bulaşıcılığı<br />

olan hastaları bulup tedavi etmekten geçmektedir.<br />

Prof. Dr. Emre Yıldırım<br />

Memorial Bahçelievler Hastanesi Gastroenteroloji Bölümü<br />

Dünya Hepatit Gününde, toplumları hepatit virüslerinin<br />

etkileri konusunda bilinçlendirerek, erken teşhisin ve<br />

tedavinin önemini vurgulamaktadır. Ayrıca sağlık politikalarının<br />

geliştirilmesi, aşılanma oranlarının artırılması<br />

ve enfeksiyon kontrolü stratejilerinin uygulanması<br />

konusunda küresel çapta harekete geçilmesini teşvik<br />

etmeye çalışmaktadır. Bu amaçla farkındalık günü çok<br />

önemlidir. Farkında ol, test ol, tedavi ol mottosu ancak<br />

hareket geçerek gerçekleşebilir. DSÖ’nün 2030 yılına<br />

kadar ortadan kaldırma hedefine ulaşılması, şimdi hızlı<br />

bir şekilde harekete geçilmesi halinde hala mümkün<br />

olabilir.<br />

“Hepatit belirtileri kişiden<br />

kişiye değişebilir, ancak<br />

yaygın semptomlar<br />

arasında yorgunluk, karın<br />

ağrısı, iştah kaybı, sararma<br />

(cilt ve gözlerde), idrar<br />

renginde koyulaşma ve<br />

kilo kaybı bulunmaktadır.<br />

Hepatit uzun dönemde<br />

kronik hale geldiğinde ise<br />

yaşamı tehlikeye sokan<br />

karaciğer sirozu veya<br />

karaciğer kanseri gibi ciddi<br />

komplikasyonlara yol<br />

açabilmektedir.”<br />

49 Temmuz / Ağustos / Eylül 2024


DIJITAL OYUN BAĞIMLILIĞI ÇOCUKLARDA<br />

CIDDI BIR SORUN OLARAK BÜYÜYOR<br />

Okulların tatile girmesiyle birlikte çocuklarda oyun bağımlılığı gibi davranışların artması yaygın<br />

bir sorun haline geldi. Tatil dönemlerinde çocuklar daha fazla boş vakte sahip olduklarından<br />

dijital oyunlar bu zamanı doldurmanın cazip bir yolu haline gelebiliyor. İstanbul Okan<br />

Üniversitesi Hastanesi Psikiyatri bölümünden Doç. Dr. Işıl Göğcegöz ebeveynlere ve çocuklara<br />

önemli tavsiyelerde bulundu.<br />

GÜNÜMÜZDE DIJITAL OYUN BAĞIMLILIĞI<br />

OLDUKÇA ARTMIŞ DÜZEYDE<br />

Geçmişte çocuk dendiğinde akıllara gelen parklarda ve sokaklarda<br />

oynadıkları oyun etkinlikleri, son yıllarda evlerde, internet salonlarında,<br />

akıllı telefon veya bilgisayar başında gerçekleştirilen sanal etkinlikler<br />

haline geldi. Günümüzde çocuk ev ergenler hatta yetişkinlerde<br />

kullanımı giderek yaygınlaşan dijital oyunları “dijital oyun bağımlılığı”<br />

kavramını gündeme getirmiştir. Bu kavram oyunların aşırı ve<br />

kontrolsüz kullanımı, oynama süresini kontrol edememe, diğer<br />

etkinliklere karşı ilgi kaybı, olumsuz sonuçlarına rağmen oynamaya<br />

devam etme, oyun oynayamadığı zaman yoksunluk hissetme gibi<br />

belirtileri içermektedir. Son zamanlarda dijital oyun bağımlılığı<br />

nedeniyle psikiyatri kliniklerine başvurular artmış, aileler destek ve<br />

çözüm arayışlarına girmiştir.<br />

Doç. Dr. Işıl Göğcegöz<br />

İstanbul Okan Üniversitesi Hastanesi Psikiyatri Bölümü<br />

50


D<br />

IJITAL OYUN<br />

BAĞIMLILIĞI BIRÇOK<br />

SORUNA NEDEN<br />

OLUYOR!<br />

Dijital oyunlarla aşırı zaman harcayan kullanıcılarda;<br />

düşük akademik başarı, uyku<br />

düzeninin bozulması, yeme alışkanlıklarının<br />

değişmesi (abur cubur/ fast food gibi<br />

sağlıksız yeme alışkanlıkları) ve yetersiz<br />

fiziksel egzersiz/sedanter yaşam bağlı<br />

obezite, sürekli masa başında oturmaya<br />

bağlı kas iskelet sistemi sorunları ve özbakımda<br />

yetersizlik gibi birçok sorunu da<br />

beraberinde getirmektedir. Dijital oyun bağımlılığında<br />

dikkat edilmesi gereken diğer<br />

önemli nokta oyunun içeriğidir. Özellikle<br />

şiddet içeren dijital oyunlarının yalnızlık,<br />

depresyon, anksiyete, dikkat sorunları,<br />

okul başarısında düşme, düşük empati,<br />

yaşam doyumunun azalması, saldırganlık,<br />

şiddet eğilimi, olumlu sosyal davranışlarda<br />

azalma, düşmanca duygu ve davranışlarda<br />

artış, şiddete karşı duyarsızlaşma hatta<br />

normalleştirme gibi psikososyal bozuklukla<br />

ilişkili olduğu bildirilmektedir.<br />

ERKENDEN TEDAVI EDILMESI<br />

GEREKEN BIR DURUM<br />

Çocuk/ergenlerde birçok problemi beraberinde<br />

getiren dijital oyun bağımlılığının<br />

erken dönemde önlenmesi ve tedavisi<br />

önemlidir. Özellikle bu bozukluğun, aile içi<br />

çatışmaların olduğu ortamlardan beslendiği<br />

ve ebeveyn-çocuk/ergen arasındaki<br />

yapıcı ve güçlü ilişkilerin ise problemi<br />

azalttığı bilinmektedir. Bilgisayar oyunlarının<br />

olumsuz etkisini gören bireylerin ve<br />

ailerin “Normal oyun oynama süresi ne kadar?<br />

“Normal ve problemli oyun oynamayı<br />

nasıl ayırt edebilirim” gibi soruları var ve<br />

çocuklarında dijital oyun bağımlılığı açısından<br />

risk altında olduğunu düşünüyorsa<br />

ve tedavide ne yapacakları ile ilgili destek<br />

almak istiyorlarsa psikiyatrik danışmanlık<br />

almaları önemlidir.<br />

“Dijital oyunlarla aşırı zaman<br />

harcayan kullanıcılarda; düşük<br />

akademik başarı, uyku düzeninin<br />

bozulması, yeme alışkanlıklarının<br />

değişmesi (abur cubur/ fast food<br />

gibi sağlıksız yeme alışkanlıkları)<br />

ve yetersiz fiziksel egzersiz/<br />

sedanter yaşam bağlı obezite,<br />

sürekli masa başında oturmaya<br />

bağlı kas iskelet sistemi sorunları<br />

ve özbakımda yetersizlik gibi<br />

birçok sorunu da beraberinde<br />

getirmektedir”<br />

51 Temmuz / Ağustos / Eylül 2024


DÜNYA DOKTORLARI:<br />

GAZZE’DEKI SALDIRILARDA YAKLAŞIK 300 INSANI<br />

YARDIM ÇALIŞANI HAYATINI KAYBETTI<br />

Dünya Doktorları Derneği (DDD), Gazze’deki<br />

İsrail saldırılarının sağlık sistemindeki<br />

tahribatının geri dönülemez noktaya<br />

ulaştığını, insani yardım için bölgede<br />

bulunanlara destek olunması gerektiğini<br />

açıkladı. DDD Başkanı Hakan Bilgin, “7<br />

Ekim 2023’ten bu yana İsrail saldırılarında<br />

yaklaşık 300 insani yardım çalışanı<br />

hayatını kaybetti. Veriler, Gazze’de son<br />

10 ayda hayatını kaybeden insani yardım<br />

çalışanlarının, 2021 ve 2022’de dünya<br />

genelinde yaşamını yitiren insani yardım<br />

çalışanlarından daha fazla olduğunu<br />

ortaya koyuyor. dedi.<br />

DÜNYANIN neresinde olursa olsun ihtiyaç<br />

sahiplerine acil ve uzun dönemli sağlık ve<br />

koruma hizmeti sağlama amacıyla kurulan<br />

Dünya Doktorları Derneği’nin Kurucu<br />

Başkanı Hakan Bilgin, 19 Ağustos Dünya İnsani<br />

Yardım Günü dolayısıyla açıklama yaptı. Gazze’de 7<br />

Ekim 2023’ten bu yana İsrail saldırılarına maruz kalan<br />

2 milyon 300 bin kişiden yaklaşık yüzde 85’inin yerinden<br />

edildiğini belirten Bilgin, resmi rakamlara göre 16<br />

binden fazlası çocuk yaklaşık 40 bin kişinin hayatını<br />

kaybettiğini hatırlattı. Enkaz altında kalan 10 binden<br />

fazla Filistinli bulunduğunu söyleyen Bilgin, bölgenin<br />

adeta toplu mezar haline geldiğini bildirdi.<br />

BILGIN: “İNSANI YARDIM GÜNÜ’NDE<br />

‘YARDIMCILARA YARDIM’ ÇAĞRISI<br />

YAPIYORUZ”<br />

Dünya Doktorları’nın, yaşamla ölüm arasındaki çizginin<br />

kaybolduğu Gazze’de, 78 kişilik ekibiyle özveriyle<br />

çalıştığını belirten Bilgin, insani yardım çalışanlarının<br />

da saldırıların mağduru olduğunu belirtti. Bilgin şunları<br />

kaydetti: “Gazze’deki insani yardım çalışanları için<br />

2024, en ölümcül yıl olarak kayda geçebilir. Zira 7<br />

Ekim 2023’ten bu yana İsrail saldırılarında yaklaşık<br />

52


“Gazze’deki İsrail saldırıları<br />

nedeniyle sağlık sistemindeki<br />

tahribatının geri dönülemez<br />

noktaya ulaştığını anlatan<br />

Bilgin, Gazze’deki hastanelerin<br />

sadece yüzde 44’ünün kısmen<br />

işlevsel durumda olduğunu<br />

ve yalnızca 1.400 yatak<br />

kapasitesi bulunduğunu belirtti.<br />

Bilgin, birinci basamak sağlık<br />

tesislerinin yüzde 45’inin, 8<br />

sahra hastanesinin ise sadece<br />

4’ünün tam kapasiteyle çalışabilir<br />

durumda olduğunu söyledi.”<br />

300 insani yardım çalışanı hayatını kaybetti.<br />

Veriler, Gazze’de son 10 ayda hayatını<br />

kaybeden insani yardım çalışanlarının,<br />

2021 ve 2022’de dünya genelinde yaşamını<br />

yitiren insani yardım çalışanlarından<br />

daha fazla olduğunu ortaya koyuyor. Dünya<br />

Doktorları da bu saldırılardan yüksek<br />

oranda etkileniyor. Aylardır Gazze’de olan<br />

ekip, İsrail bombardımanına ve gıdasızlığa<br />

maruz kalıyor. 19 Ağustos İnsani Yardım<br />

Günü’nde ‘Yardımcılara Yardım’ çağrısı<br />

yapıyoruz.”<br />

Çatışma ve kriz bölgelerinde, zor koşullar<br />

altında görev yapan insani yardım çalışanlarına<br />

destek vurgusu yapan Bilgin,<br />

saldırılara maruz kalan ve buna rağmen<br />

canları pahasına yardıma koşan tüm<br />

insani yardım çalışanlarına gerekli desteğin<br />

sağlanmasının kritik önem taşıdığını<br />

belirtti.<br />

Gazze’deki İsrail saldırıları nedeniyle sağlık<br />

sistemindeki tahribatının geri dönülemez<br />

noktaya ulaştığını anlatan Bilgin,<br />

Gazze’deki hastanelerin sadece yüzde<br />

44’ünün kısmen işlevsel durumda olduğunu<br />

ve yalnızca 1.400 yatak kapasitesi<br />

bulunduğunu belirtti. Bilgin, birinci basamak<br />

sağlık tesislerinin yüzde 45’inin, 8<br />

sahra hastanesinin ise sadece 4’ünün tam<br />

kapasiteyle çalışabilir durumda olduğunu<br />

söyledi.<br />

DÜNYA<br />

DOKTORLARI<br />

VERILERIYLE GAZZE<br />

Dünya Doktorları’nın<br />

son verilerine göre İsrail<br />

bombardımanı altındaki<br />

Gazze’de 122’si çocuk 2.000<br />

kanser hastası, 1.500 diyalize<br />

ihtiyaç duyan böbrek hastası,<br />

45.000 kardiyovasküler<br />

hastalık teşhisi konmuş kişiyle<br />

485.000’den fazla ruh sağlığı<br />

bozukluğu vakası bulunuyor.<br />

Dünya Doktorları Derneği;<br />

sağlık birimleri, cinsel sağlık ve<br />

üreme sağlığı hizmetleri, krizden<br />

etkilenen kişiler için ruh sağlığı<br />

psikososyal destek hizmetleriyle<br />

Gazzelilerin yaralarını sarmak<br />

için çalışıyor. Dünya Doktorları,<br />

saldırıların başlangıcından<br />

bu yana ihtiyaçları analiz<br />

ediyor ve bölgede uzun vadeli<br />

sürdürülebilir sağlık hizmetleri<br />

için gerekli altyapıları inşa ediyor.<br />

Dünya Doktorları Derneği Başkanı Hakan<br />

Bilgin, “Gazze’de binlerce hasta, insani<br />

yardım personeli ve yerinden edilmiş<br />

insanın hayatı büyük risk altında. Dünya<br />

Doktorları olarak tüm devletlere sivillerin,<br />

hastaların, sağlık personelinin korunmasına<br />

yönelik acil adım atılması, tam, güvenli<br />

ve engelsiz insani yardıma erişim için İsrail<br />

hükümetine her türlü baskının uygulanması<br />

çağrısında bulunuyoruz.” dedi.<br />

53 Temmuz / Ağustos / Eylül 2024


Diş çürükleri sadece ağız içi bir sorun değil!<br />

TEDAVI EDILMEYEN<br />

ÇÜRÜKLER GENEL<br />

SAĞLIĞI TEHDIT<br />

EDIYOR!<br />

Diş çürüklerinin belirli aşamalar halinde<br />

ilerlediğini belirten uzmanlar, en ileri<br />

aşamada enfeksiyonun çene kemiğine<br />

yayılabileceğini bunun da sistemik sağlık<br />

sorunlarına neden olabileceğini söylüyor.<br />

Y<br />

ETERSIZ ağız bakımı, şekerli<br />

ve asitli yiyecek tüketimi gibi<br />

faktörlerin diş çürüklerinin<br />

ilerlemesini hızlandırabileceğine<br />

dikkat çeken Endodonti Uzmanı Dr. Öğr.<br />

Üyesi Anıl Özgün Karatekin, “Diş apseleri<br />

ve enfeksiyonlar, diş kaybı, çene kemiği<br />

erimesi gibi sonuçlar ortaya çıkabilir.<br />

Özellikle çocuklarda, çiğneme zorlukları,<br />

beslenme yetersizlikleri ve konuşma<br />

bozuklukları gibi problemler görülebilir.<br />

Ayrıca, oluşan estetik kaygılar, özgüven<br />

kaybına ve sosyal izolasyona yol açabilir.”<br />

dedi. Diş çürükleri ilerlediğinde oluşan<br />

bakterilerin kan dolaşımına karışabileceğini<br />

ve vücudun diğer bölgelerine yayılabileceğini<br />

vurgulayan Dr. Öğr. Üyesi Anıl Özgün<br />

Karatekin, kalp sorunlarından hamilelik<br />

risklerine kadar birçok genel sağlık sorununa<br />

neden olabileceğinin altını çizdi.<br />

Üsküdar Diş Hastanesi Endodonti Uzmanı<br />

Dr. Öğr. Üyesi Anıl Özgün Karatekin,<br />

tedavi edilmeyen diş çürüklerinin,<br />

ağız sağlığı ve genel<br />

sağlık üzerindeki etkilerine dair<br />

açıklamalarda bulundu.<br />

TEDAVI<br />

EDILMEDIĞINDE<br />

ENFEKSIYON<br />

ÇENE KEMIĞINE<br />

YAYILABILIR<br />

Diş çürüğünün tedavi edilmediğinde<br />

belirli aşamalar halinde ilerlediğine dikkat<br />

çeken Endodonti Uzmanı Dr. Öğr. Üyesi<br />

Anıl Özgün Karatekin, “Başlangıç aşamasında,<br />

diş minesinde demineralizasyon<br />

meydana gelir ve beyaz lekeler şeklinde<br />

kendini gösterir. Bu aşamada, çürük<br />

genellikle ağrısızdır ve geri dönüşümlü<br />

olabilir. Ancak, tedavi edilmezse mine yapısında<br />

ilerler ve dentin tabakasına ulaşır.<br />

Bu aşamada, çürük daha belirgin hale<br />

gelir ve sıcak, soğuk veya tatlı yiyeceklere<br />

karşı hassasiyet oluşabilir.” dedi.<br />

Çürüğün daha da ilerlediğinde sinirler,<br />

bağ dokusu ve damarların bulunduğu iç<br />

kısma yani diş pulpasına ulaştığını belirten<br />

Dr. Öğr. Üyesi Anıl Özgün Karatekin,<br />

“Bu durumda, enfeksiyon ve şiddetli ağrı<br />

meydana gelir. Pulpitis adı verilen bu durum,<br />

tedavi edilmediğinde pulpa nekrozu<br />

(ölümü) ve apselere yol açabilir. En ileri<br />

aşamada ise enfeksiyon çene kemiğine<br />

yayılabilir, bu da sistemik sağlık sorunlarına<br />

neden olabilir.” şeklinde konuştu.<br />

Dr. Öğr. Üyesi Anıl Özgün Karatekin<br />

Üsküdar Diş Hastanesi Endodonti Uzmanı<br />

DIŞ ÇÜRÜKLERININ<br />

ILERLEMESI BU FAKTÖRLER<br />

HIZLANDIRABILIYOR<br />

Diş çürüğünün ilerlemesine neden olabilecek<br />

faktörlere değinen Dr. Öğr. Üyesi Anıl<br />

Özgün Karatekin şunları söyledi:<br />

“Yüksek oranda şeker tüketimi, ağızdaki<br />

bakterilerin çoğalmasına ve asit üretmesine<br />

neden olur. Bu asitler, diş minesini<br />

demineralize ederek çürüğün ilerlemesine<br />

yol açar. Ağız hijyenine yeterince dikkat<br />

edilmediğinde çürükler hızla ilerler. Flor<br />

eksikliği, diş çürüğünün hızla ilerlemesine<br />

neden olabilir. Tükürük, ağızdaki asitleri<br />

nötralize eder ve mineralleri geri kazandırır.<br />

Tükürük akışının azalması, diş çürüğünün<br />

hızlanmasına yol açar. Bazı bireyler<br />

genetik olarak çürüğe daha yatkın olabilir.<br />

54


Bu genetik yatkınlık, diş minesinin yapısı<br />

veya tükürük bileşimi ile ilgili olabilir.”<br />

İLERLEYEN DIŞ ÇÜRÜKLERI<br />

ÖZGÜVEN KAYBINA VE<br />

SOSYAL IZOLASYONA YOL<br />

AÇABILIR<br />

Tedavi edilmeyen diş çürüklerinin ağız ve<br />

diş sağlığı üzerinde birçok olumsuz etkisi<br />

olabileceğini dile getiren Dr. Öğr. Üyesi<br />

Anıl Özgün Karatekin, “Diş apseleri ve enfeksiyonlar,<br />

diş kaybı, çene kemiği erimesi<br />

gibi sonuçlar ortaya çıkabilir. Bununla birlikte<br />

diş çürükleri, bireyin yaşam kalitesini<br />

de olumsuz etkiler. Özellikle çocuklarda,<br />

çiğneme zorlukları, beslenme yetersizlikleri<br />

ve konuşma bozuklukları gibi problemler<br />

görülebilir. Ayrıca, ilerlemiş çürüklerin yol<br />

açtığı sürekli ağrı ve ön bölge dişlerde<br />

meydana geldiğinde oluşan estetik kaygılar,<br />

özgüven kaybına ve sosyal izolasyona<br />

yol açabilir.” dedi.<br />

KAN DOLAŞIMINA<br />

KARIŞABILEN BAKTERILER<br />

BIRÇOK <strong>SAĞLIK</strong> SORUNUNA<br />

NEDEN OLABILIR<br />

Ağzın vücuda açılan kapı olduğunu hatırlatan<br />

Endodonti Uzmanı Dr. Öğr. Üyesi<br />

Anıl Özgün Karatekin, tedavi edilmeyen<br />

diş çürüklerinin birçok genel sağlık sorununa<br />

da yol açabileceğini söyledi.<br />

Diş çürükleri ilerlediğinde oluşan bakterilerin<br />

kan dolaşımına karışabileceğine ve<br />

vücudun diğer bölgelerine yayılabileceğine<br />

dikkat çeken Endodonti Uzmanı Dr. Öğr.<br />

Üyesi Anıl Özgün Karatekin, bu durumun<br />

neden olabileceği sağlık risklerini şöyle<br />

açıkladı:<br />

“Bu yayılma özellikle bağışıklık sistemi<br />

zayıf olan kişilerde ciddi enfeksiyonlara<br />

yol açabilir. Örneğin, kalp kapakçıkları<br />

etkilenerek endokardit gelişebilir. Diş<br />

çürüklerinin neden olabileceği diş eti<br />

hastalıkları sistemik inflamasyonu artırarak<br />

ateroskleroz riskini artırabilir ve bu da kalp<br />

krizi ve inme gibi kardiyovasküler hastalıkların<br />

riskini yükseltebilir. Ağızda bulunan<br />

patojenler, solunum yolu enfeksiyonlarına<br />

yol açabilir. Diş çürüklerinden kaynaklanan<br />

bakteriler, aspirasyon yoluyla akciğerlere<br />

ulaşarak pnömoni gibi ciddi enfeksiyonlara<br />

neden olabilir.”<br />

BAKTERILER BEYNE<br />

ULAŞARAK NÖROLOJIK<br />

BOZUKLUKLARIN RISKINI<br />

ARTIRABILIR!<br />

Diş çürükleri ve periodontal hastalıkların,<br />

diyabetle karşılıklı bir ilişki içinde olduğuna<br />

dikkat çeken Endodonti Uzmanı Dr. Öğr.<br />

Üyesi Anıl Özgün Karatekin, “Diyabet<br />

hastalarında periodontal hastalıklar daha<br />

yaygındır ve bu hastalıklar kan şekeri<br />

kontrolünü zorlaştırabilir. Ayrıca, periodontal<br />

enfeksiyonlar, inflamatuar markerlerin<br />

artmasına ve insülin direncine neden<br />

olabilir. Hamilelik sırasında periodontal<br />

hastalıklar, erken doğum ve düşük doğum<br />

ağırlıklı bebek riskini artırabilir. Diş çürüklerinden<br />

kaynaklanan enfeksiyonlar,<br />

fetüs üzerinde olumsuz etkiler<br />

yaratabilir ve hamilelikte<br />

genel sağlık durumunu<br />

kötüleştirebilir.” dedi.<br />

Bazı araştırmaların,<br />

ağız sağlığı ile nörodejeneratif<br />

hastalıklar<br />

arasında bağlantı<br />

olduğunu gösterdiğini<br />

de sözlerine ekleyen<br />

Dr. Öğr. Üyesi Anıl<br />

Özgün Karatekin,<br />

periodontal hastalıkların,<br />

Alzheimer<br />

hastalığı ve demans<br />

gibi nörolojik bozuklukların riskini artırabileceğini,<br />

ağızda bulunan bakterilerin<br />

beyin dokularına ulaşarak inflamasyona ve<br />

nörodejenerasyona neden olabileceğinin<br />

düşünüldüğünü söyledi.<br />

DÜZENLI AĞIZ BAKIM RUTINI<br />

GENEL <strong>SAĞLIK</strong> IÇIN DE ŞART!<br />

Diş çürüklerinin genel sağlık üzerindeki<br />

etkilerinin önlenebilmesi için yılda en az iki<br />

kez diş hekimi kontrolüne gitmenin önemine<br />

vurgu yapan Endodonti Uzmanı Dr.<br />

Öğr. Üyesi Anıl Özgün Karatekin sözlerini<br />

şöyle tamamladı: “Düzenli kontrole gitmek<br />

çürüklerin erken teşhis edilip tedavi<br />

edilmesini sağlar. Dişlerin günde en az iki<br />

kez fırçalanması ve diş ipi kullanımı, plak<br />

birikimini ve diş çürüklerini önler. Antibakteriyel<br />

ağız gargaraları da kullanılabilir.<br />

Şekerli ve asitli yiyeceklerden kaçınmak,<br />

diş çürüklerini önlemeye yardımcı olur.<br />

Bol su içmek ve lifli gıdalar tüketmek ağız<br />

sağlığı için faydalıdır. Sigara ve aşırı alkol<br />

tüketimi, diş çürüklerine ve diş eti hastalıklarına<br />

neden olabilir. Bu alışkanlıklardan<br />

kaçınmak ağız sağlığını korur. Florlü diş<br />

macunu ve ağız gargaraları kullanmak, diş<br />

minesini güçlendirir ve çürük oluşumunu<br />

engeller.”<br />

55 Temmuz / Ağustos / Eylül 2024


İDRAR TUTMAK<br />

ENFEKSIYON SEBEBI<br />

OLABILIR!<br />

ÇOCUKLARDA KALICI<br />

BÖBREK HASARINA<br />

NEDEN OLABİLİR!<br />

Dr. Tahir Aydın<br />

Acıbadem Üniversitesi Atakent Hastanesi<br />

Çocuk Sağlığı ve Hastalıkları Uzmanı<br />

Yaz aylarında yeterince temiz olmayan<br />

havuza girmek, ıslak mayoları hemen<br />

değiştirmemek gibi etkenler nedeniyle<br />

idrar yolu enfeksiyonuna özellikle kız<br />

çocuklarında daha sık rastlanıyor.<br />

A<br />

CIBADEM Üniversitesi<br />

Atakent Hastanesi Çocuk<br />

Sağlığı ve Hastalıkları<br />

Uzmanı Dr. Tahir Aydın,<br />

kolay tanı konulup tedavi edilebilen<br />

bir hastalık olsa da geç kalındığında<br />

veya tedavi yarım kaldığında idrar<br />

yolu enfeksiyonunun ciddi sonuçlara<br />

yol açabileceğine işaret ederek, “Basit<br />

bir idrar yolu enfeksiyonu tedavi edilmezse<br />

hastalık tüm vücuda yayılabilir<br />

ve böbreklerde kalıcı hasara neden<br />

olabilir. Dolayısıyla, ebeveynlerin<br />

çocuklarının rutin kontrollerini aksatmamaları,<br />

şüphelendikleri durumlarda<br />

gecikmeden hekimlerine başvurmaları<br />

ve tedaviyi yarım bırakmamaları çok<br />

önemlidir” diyor. Çocuk Sağlığı ve<br />

Hastalıkları Uzmanı Dr. Tahir Aydın,<br />

idrar yolu enfeksiyonunu önlemek<br />

için çocuklarda bol su ve sıvı gıda tüketimine,<br />

düzenli tuvalet ve el yıkama<br />

alışkanlığına mutlaka dikkat edilmesi<br />

gerektiğine dikkat çekiyor.<br />

KIZ ÇOCUKLARINDA 15<br />

KAT FAZLA GÖRÜLÜYOR!<br />

Böbrekler, mesane ve idrar yollarının<br />

çoğunlukla bakteriler tarafından kaplanmasıyla<br />

oluşan idrar yolu enfeksiyonu<br />

çocukluk çağında en sık görülen<br />

enfeksiyon hastalıklarında 2’inci sırada<br />

yer alıyor. Bir yaşından sonra kız çocuklarında<br />

erkeklerden yaklaşık 15 kat<br />

daha fazla görüldüğü belirtiliyor. Bu<br />

duruma, idrar yollarının kız çocuklarında<br />

daha kısa, anüse de yakın olması<br />

nedeniyle mikropların daha kolay bu-<br />

“İdrar yolu enfeksiyonu bebeklerde<br />

genellikle; ateş, huzursuzluk, ağlama,<br />

beslenme zorlukları veya idrarın<br />

kötü kokması gibi belirtilerle kendini<br />

gösteriyor. Küçük çocuklarda; sık idrara<br />

çıkma, idrar yaparken ağrı veya yanma,<br />

idrarın bulanık veya kötü kokulu<br />

olması, iştahsızlık, karın ağrısı ile<br />

kusma gibi şikayetler oluşuyor.”<br />

56


laşması ve yanlış temizlik alışkanlıklarının<br />

sebep olduğu düşünülüyor. Buna karşılık<br />

erkek çocuklarda sünnet uygulaması<br />

bakterilerin çoğalmasını engelliyor.<br />

GENELLIKLE E. COLI<br />

BAKTERISI SEBEP OLUYOR<br />

İdrar yolu enfeksiyonu genellikle bakteriler<br />

tarafından oluşsa da virüsler ve mantarlar<br />

da enfeksiyon etkeni olabiliyor. Enfeksiyonun<br />

tüm yaş gruplarında en sık sebebi<br />

koli basili olarak bilinen E. Coli isimli bakteridir.<br />

İnsan bağırsaklarında doğal olarak<br />

bulunan Koli basili, idrar yollarına taşınırsa<br />

burada enfeksiyon oluşturuyor. Bu<br />

bakterinin dışında Adenovirus, Enterovirus<br />

gibi virüs tipleri ile Candida ve Aspergillus<br />

gibi mantar türlerinin de nadir olarak idrar<br />

yolu enfeksiyonuna zemin hazırladıkları<br />

belirtiliyor.<br />

YAZIN HAVUZ KULLANIMI<br />

RISKI YÜKSELTIYOR!<br />

Artan sıcaklık ve nem bakterilerin kolayca<br />

çoğalmalarını sağladıkları için çocuklarda<br />

idrar yolu enfeksiyonuna yazın daha sık<br />

rastlanıyor. Çocukların havuzda uzun<br />

süre kalmaları ve ıslak mayolarını hemen<br />

değiştirmemeleri genital bölgenin nemli<br />

kalmasına, birbirleriyle yakın temas da<br />

enfeksiyonların daha çok bulaşmasına<br />

sebep oluyor. Uzun süre idrarını tutma ve<br />

hijyene daha az dikkat edilmesi de enfeksiyon<br />

sıklığını artırıyor. Tüm bu sebepler<br />

nedeniyle Çocuk Sağlığı ve Hastalıkları<br />

Uzmanı Dr. Tahir Aydın, yaz aylarında idrar<br />

yolu enfeksiyonuna karşı daha dikkatli<br />

olunmasını gerektiğine işaret ediyor.<br />

İDRAR YAPARKEN YANMA<br />

HISSINE DIKKAT!<br />

İdrar yolu enfeksiyonu bebeklerde genellikle;<br />

ateş, huzursuzluk, ağlama, beslenme<br />

zorlukları veya idrarın kötü kokması gibi<br />

belirtilerle kendini gösteriyor. Küçük çocuklarda;<br />

sık idrara çıkma, idrar yaparken<br />

ağrı veya yanma, idrarın bulanık veya kötü<br />

kokulu olması, iştahsızlık, karın ağrısı ile<br />

kusma gibi şikayetler oluşuyor. Daha büyük<br />

çocuklarda ise bu belirtilere ek olarak<br />

altını ıslatma ve bel ağrısı gibi durumlar<br />

gelişebiliyor. İdrar yolu enfeksiyonunun<br />

en sık rastlanan belirtisi genellikle idrar<br />

yaparken yanma hissi oluyor. Eğer tedavi<br />

edilmez ve hastalık ilerlerse; ateş, kusma<br />

ile genel durum bozukluğu diğer belirtilere<br />

eşlik ediyor.<br />

KALICI BÖBREK HASARINA<br />

YOL AÇABILIR!<br />

Basit belirtilerle fark edilen hastalık kolayca<br />

tedavi edildiğinden aileler tarafından<br />

fazla önemsenmeyebiliyor. Ancak tedavide<br />

geç kalınırsa idrar yolu enfeksiyonunun<br />

böbreklere ve tüm vücuda yayılarak ciddi<br />

problemlere yol açabileceğine işaret eden<br />

Çocuk Sağlığı ve Hastalıkları Uzmanı<br />

Dr. Tahir Aydın, “Eğer ailenin farkında<br />

olmadığı, altta yatan bir böbrek hastalığı<br />

varsa, bu tablo çok hızlı gelişebilir. Bazı<br />

çocuklar şikayetlerini gizledikleri için tedavi<br />

yarım kalabilir. Yeterli tedavi edilmeyen<br />

ve tekrarlayan enfeksiyonlar kalıcı böbrek<br />

hasarına yol açma potansiyeli taşırlar. Bu<br />

nedenle anne babalar belirtileri iyi gözlemlemeli,<br />

çocuklarını en kısa zamanda<br />

hekime götürüp, tetkiklerini yaptırmalılar”<br />

uyarısında bulunuyor.<br />

TEDAVI SIRASINDA BOL SU<br />

IÇIRIN, ABUR CUBURDAN<br />

UZAK TUTUN<br />

Tedavide enfeksiyon kaynağını idrar<br />

yollarından uzaklaştırmayı, enfeksiyonun<br />

tekrar vücuda yerleşmesini önlemeyi, ağrıyı<br />

ve diğer şikayetleri ortadan kaldırmayı<br />

hedeflediklerini belirten Çocuk Sağlığı ve<br />

Hastalıkları Uzmanı Dr. Tahir Aydın, “Bu<br />

amaçla tanı sonrası idrar kültürü alınır ve<br />

antibiyotik tedavisine başlanır. Ağrı kesici<br />

ve ateş düşürücüler ile şikayetler azaltılır.<br />

Bağışıklığı desteklemek ve vücuda faydalı<br />

olan bakteri seviyesini korumak için vitamin,<br />

mineral ve probiyotik desteği önerilir.<br />

ÖNLEMEK IÇIN<br />

6 ETKILI ÖNERI!<br />

Dr. Tahir Aydın, çocuklarda idrar<br />

yolu enfeksiyonunu önlemek için<br />

almanız gereken önlemleri şöyle<br />

özetliyor:<br />

• Düzenli kontrollerini aksatmayın<br />

• Bol su ve sıvı gıda tüketmesini<br />

sağlayın<br />

• Genel hijyen önlemlerini alın<br />

• Islak mayosunu hemen değiştirin<br />

• İdrarını tutmadığından emin olun<br />

• Kabız olmamasına dikkat edin<br />

Bunların yanı sıra aileye çocuklarına bol<br />

su içirmeleri, abur-cubur gibi paketli<br />

gıdalardan uzak durmaları ve hijyene<br />

dikkat etmeleri tavsiye edilir. Kabızlık veya<br />

anatomik bozukluk gibi kolaylaştırıcı faktörleri<br />

olan çocuklarda ise nedene yönelik<br />

tedaviler uygulanır” diyor.<br />

“Böbrekler, mesane ve idrar yollarının çoğunlukla bakteriler tarafından kaplanmasıyla<br />

oluşan idrar yolu enfeksiyonu çocukluk çağında en sık görülen enfeksiyon hastalıklarında<br />

2’inci sırada yer alıyor. Bir yaşından sonra kız çocuklarında erkeklerden yaklaşık 15 kat<br />

daha fazla görüldüğü belirtiliyor.”<br />

57 Temmuz / Ağustos / Eylül 2024


ÇOCUKLAR NEFES ALSIN DIYE<br />

GIDILEN PARKLAR DIKKAT<br />

EDILMEZSE TEHLIKE SAÇIYOR<br />

Çocuk parkları ne kadar masum? Mikrobiyolog uyarıyor:<br />

“Bakteriyel, viral ve mantar enfeksiyonlarına dikkat”<br />

Özellikle yaz aylarında çocukların ve ebeveynlerin vazgeçilmez<br />

uğrak yerlerinden bir olan çocuk oyun parkları ile ilgili<br />

Mikrobiyolog Dr. Öğr. Üyesi İpek Ada Alver enfeksiyon riski<br />

uyarısında bulundu. Temas edilen salınacak, kaydırak,<br />

tahterevalli ve tutunma alanlarında önlem alınmadığı takdirde<br />

çocukların pek çok bakteriyel, viral ve mantar enfeksiyonlarına<br />

yakalanabileceğine dikkat çeken Ada Alver, “Çocuklar oyun<br />

parklarında oynadıktan sonra el hijyenine dikkat edilmeli, sık sık<br />

banyo yaptırılmalı, parkta giyilen kıyafetler ayrı olmalı” dedi.<br />

Ş<br />

EHIR yaşamının yoğunluğunda,<br />

binaların gölgesinde sıkışan<br />

çocuklar için oyun parkları adeta<br />

birer kaçış noktası. Enerjilerini<br />

atmak ve açık havada özgürce<br />

oynamak isteyen çocuklar, yaz aylarında<br />

bu parklarda sıkça vakit geçiriyor. Ancak<br />

Altınbaş Üniversitesi’nden Mikrobiyolog<br />

Dr. Öğr. Üyesi İpek Ada Alver, oyun parklarının<br />

sanıldığı kadar masum<br />

olmadığını belirterek, ebeveynlere<br />

önemli uyarılarda<br />

bulundu. Dr. Öğr. Üyesi<br />

İpek Ada Alver, “Açık hava<br />

ortamlarında güvenli<br />

görülen oyun parklarında,<br />

dolaylı kontaminasyon ve<br />

yetersiz bakım nedeniyle<br />

çocuklar ciddi sağlık sorunları<br />

ile karşı karşıya kalabilir”<br />

dedi. Çocukların sağlığını<br />

korumak adına ebeveynlerin<br />

dikkat etmesi gereken hususları<br />

paylaşan İpek Ada Alver, oyun parklarında<br />

alınacak önlemlerin altını çizdi.<br />

Dr. Öğr. Üyesi İpek Ada Alver “Parklar pek<br />

çok nokta indirekt kontaminasyon riski<br />

taşıyor. İndirekt kontaminasyon enfekte<br />

bireyle direkt temas etmeden çocukların<br />

Dr. Öğr. Üyesi İpek Ada Alver<br />

Altınbaş Üniversitesi Mikrobiyolog<br />

oyun alanlarındaki temas ettiği yapılar (salınacak,<br />

kaydırak, tahterevalli ve tutunma<br />

alanları) aracılığı ile dolaylı yoldan enfekte<br />

“Çocuklar oyun parklarında oynadıktan sonra özellikle el<br />

hijyenine dikkat etmeli, sık sık banyo yaptırılmalı, ellerin<br />

ve yere düşen emziklerin dezenfekte edilmeden direkt ağza<br />

teması engellenmeli, mümkünse parkta giydiği kıyafetler ayrı<br />

olacak şekilde daha yüksek sıcaklıklarda yıkanmalı, paslı çivi<br />

batması ya da cam kesmesi gibi yaralanma durumlarında<br />

pansuman yapılmalı ve bu tarz yaralanmalarda en yakın<br />

sağlık kuruluşuna gidilerek yara bakımının yanında tetanoz ve<br />

kuduz riskine karşı koruyucu önlemler alınmalı”.<br />

58


YARALANMALARA BAĞLI GELIŞEBILECEK<br />

ENFEKSIYON RISKLERINE KARŞI<br />

ÇOCUK OYUN ALANLARININ BAKIMI<br />

VE DEZENFEKSIYONUNUN DÜZENLI<br />

YAPILMASI GEREKMEKTEDIR.<br />

olmalarıdır. Bu konuda ebeveynler önlem<br />

almazsa çocuklar temas yoluyla bulaşan<br />

pek çok bakteriyel, viral ve mantar enfeksiyonlarına<br />

yakalanabilir” ifadesini kullandı.<br />

İLK ADIM:<br />

DÜZENLI BAKIM<br />

İpek Ada Alver aynı zamanda bakımı<br />

yapılmayan çocuk oyun alanlarından paslı<br />

çivi, demir ve kırık cam malzemelerin<br />

çocuğu yaralaması ve deri bütünlüğünü<br />

bozması ile tetanoz, kuduz başta<br />

olmak üzere kan yoluyla bulaşan diğer<br />

enfeksiyonların bulaş riskinin de göz ardı<br />

edilmemesi gerektiğinin altını çizdi. “Bu<br />

nedenle yaralanmalara bağlı gelişebilecek<br />

enfeksiyon risklerine karşı çocuk oyun<br />

alanlarının bakımı ve dezenfeksiyonunun<br />

düzenli yapılması gerekmektedir” şeklinde<br />

açıklamalarda bulunan Ada Alver, çocuk<br />

oyun alanlarının bakımının enfeksiyonlara<br />

karşı önlemede ilk adım olduğunu belirtti.<br />

KUM VE TOPRAK TEMASI<br />

SONRASI MUHAKKAK ELLER<br />

YIKANMALI<br />

Diğer yandan kedi, köpek, fare, kirpi gibi<br />

hayvanların çocuk oyun alanlarına dışkı<br />

yoluyla Toxoplasma gondii başta olmak<br />

üzere pek çok bağırsak parazitini bulaştırdığını<br />

belirten Ada Alver “Çocukların kum<br />

ve toprakla teması sonrası ellerini ağzına<br />

götürmesi neticesinde bu bağırsak parazitleri<br />

fekal-oral yolla çocukların bağırsaklarına<br />

yerleşerek karın ağrısı, şişkinlik, ishal,<br />

halsizlik gibi belirtilere neden olmakta ve<br />

tedavi edilmezse daha ciddi semptomlara<br />

neden yol açabilmektedir” şeklinde ebeveynlere<br />

uyarılarda bulundu.<br />

KIYAFETLER AYRI OLMALI,<br />

BANYO YAPILMALI,<br />

DEZENFEKTE EDILMELI<br />

Park esnasında ve sonrasında bu risklerden<br />

korunmak için neler yapılmasına dair<br />

Altınbaş Üniversitesinden Mikrobiyolog<br />

Dr. Öğr. Üyesi İpek Ada Alver son olarak<br />

tavsiyelerde bulunduğu konuşmasını şu<br />

şekilde sonlandırdı:<br />

“Çocuklar oyun parklarında oynadıktan<br />

sonra özellikle el hijyenine dikkat etmeli,<br />

sık sık banyo yaptırılmalı, ellerin ve yere<br />

düşen emziklerin dezenfekte edilmeden<br />

direkt ağza teması engellenmeli, mümkünse<br />

parkta giydiği kıyafetler ayrı olacak<br />

şekilde daha yüksek sıcaklıklarda yıkanmalı,<br />

paslı çivi batması ya da cam kesmesi<br />

gibi yaralanma durumlarında pansuman<br />

yapılmalı ve bu tarz yaralanmalarda en<br />

yakın sağlık kuruluşuna gidilerek yara bakımının<br />

yanında tetanoz ve kuduz riskine<br />

karşı koruyucu önlemler alınmalı” diyerek<br />

oyun parklarından çocuklara bulaşabilecek<br />

olası enfeksiyon risklerine karşı önlemler<br />

alınması konusunda ebeveynlere tavsiyelerde<br />

bulundu.<br />

59 Temmuz / Ağustos / Eylül 2024


BAĞIRSAK SAĞLIĞI BEYIN<br />

SAĞLIĞINI ETKILEYEBILIR!<br />

Eskiden beyin sağlığının mide bağırsak sağlığını etkilediğinin<br />

düşünüldüğünü belirten uzmanlar son yıllarda yapılan çalışmalarla<br />

mide bağırsak sağlığının da beyin sağlığını etkileyebilmesinin<br />

mümkün olduğunu söylüyor.<br />

BAĞIRSAK ve beynin birbiri ile<br />

bağlı olduğunu dile getiren Nöroloji<br />

Uzmanı Prof. Dr. Barış Metin,<br />

“Bağırsaklardaki sinir hücreleri<br />

beyne sinyaller iletip beyinde kimyasal ve<br />

elektriksel değişiklikler yaratabilir ve bu da<br />

duygusal dünyamızı etkileyebilir.” dedi.<br />

Birçok nörolojik hastalıkta mide bağırsak<br />

sorunları yaşandığına da dikkat çeken<br />

Prof. Dr. Barış Metin, probiyotiklerce zengin<br />

beslenmenin beyin sağlığı açısından<br />

önemli olduğuna vurgu yaptı.<br />

Üsküdar Üniversitesi NPİSTANBUL<br />

Hastanesi Nöroloji Uzmanı Prof. Dr. Barış<br />

Metin, mide ve bağırsak sağlığının beyin<br />

sağlığı üzerindeki olası etkilerini değerlendirdi.<br />

MIDE VE BAĞIRSAKTAKI<br />

PROBLEMLER BEYNI VE<br />

PSIKOLOJIK DURUMU<br />

ETKILEYEBILIR.<br />

Eskiden daha çok beyin sağlığının mide<br />

bağırsak sağlığını etkilediğinin düşünüldüğünü<br />

belirten Nöroloji Uzmanı<br />

Prof. Dr. Barış Metin, “Son<br />

yıllarda yapılan çalışmalar bu<br />

durumun tersinin de mümkün<br />

olabileceğini öne sürüyor. Yani<br />

mide bağırsak sağlığı da beyin<br />

sağlığını etkileyebilir.” dedi.<br />

Bağırsak ve beynin birbiri ile<br />

otonom sinir istemi, çeşitli<br />

kimyasallar ve hormonlar yoluyla<br />

bağlı olduğunu dile getiren Prof.<br />

Dr. Barış Metin, “Bu nedenle bir beyin<br />

hastalığı mide ve bağırsakta düzensizliğe<br />

neden olduğu gibi, mide bağırsaktaki<br />

problemler de beyni ve psikolojik durumu<br />

etkileyebilir.” şeklinde konuştu.<br />

BAĞIRSAKLARDAKI SINIR<br />

HÜCRELERI DUYGUSAL<br />

DURUMUMUZU DA<br />

ETKILIYOR OLABILIR<br />

Midemiz ve bağırsaklarımızda beynimiz<br />

kadar olmasa da 500 milyondan fazla<br />

sinir hücresi olduğunu hatırlatan Prof.<br />

Dr. Barış Metin, “Bu hücreler daha çok<br />

sindirim ve boşaltım faaliyetlerini düzenlese<br />

de son yıllarda yapılan çalışmalar bu<br />

hücrelerin duygusal dünyamıza da etkisi<br />

olabileceğini gösteriyor. Özellikle otonom<br />

sinir sistemi denilen ve istemimiz dışında<br />

çalışan sinir sistemimiz bağırsak ve beyin<br />

arasında köprü görevi görerek birinden diğerine<br />

sinyal iletilmesini sağlıyor. Bu yolla<br />

bağırsaktan beyne sinyaller iletilip beyinde<br />

kimyasal ve elektriksel değişiklikler yaratılabiliyor.”<br />

dedi.<br />

Prof. Dr. Barış Metin<br />

Üsküdar Üniversitesi NPİSTANBUL<br />

Hastanesi Nöroloji Uzmanı<br />

MIDE VE BAĞIRSAK<br />

SORUNLARI NÖROLOJIK<br />

HASTALIKLARIN BELIRTISI<br />

OLABILIR<br />

Birçok nörolojik hastalıkta mide bağırsak<br />

sorunları yaşandığına dikkat çeken Prof.<br />

Dr. Barış Metin, şu bilgileri paylaştı:<br />

“Parkinson hastalığında sıklıkla kabızlık görülür.<br />

Alzheimer tipi bunama hastalarında<br />

zamanla iştah azalması ve kalori alımında<br />

düşüklüğe bağlı aşırı zayıflama görülür.<br />

Bunun yanında depresyon, anksiyete<br />

gibi psikiyatrik hastalıkların da en önemli<br />

belirtileri iştah artması veya azalması<br />

olabilir. Özellikle nörodejeneratif olarak<br />

isimlendirdiğimiz Parkinson ve demans<br />

gibi hastalıklarda görülen mide bağırsak<br />

problemleri bu hastalıklarda önemli bir<br />

sorun haline gelebiliyor.”<br />

“Depresyon, anksiyete gibi psikiyatrik hastalıkların da en<br />

önemli belirtileri iştah artması veya azalması olabilir. Özellikle<br />

nörodejeneratif olarak isimlendirdiğimiz Parkinson ve demans<br />

gibi hastalıklarda görülen mide bağırsak problemleri bu<br />

hastalıklarda önemli bir sorun haline gelebiliyor.”<br />

60


“PROBIYOTIKLERCE ZENGIN<br />

BESLENMEK BEYIN SAĞLIĞI<br />

AÇISINDAN DA IYI”<br />

Yapılan birçok çalışmada özellikle probiyotiklerin<br />

beyin sağlığına, depresyon gibi ruhsal hastalıklara<br />

etkisinin araştırıldığını ve azımsanmayacak<br />

derecede faydalı etkiler gösterildiğini hatırlayan<br />

Prof. Dr. Barış Metin, “Bu sonuçlara göre faydalı<br />

ve probiyotiklerce zengin gıdalarla beslenmenin<br />

beyin sağlığı açısından da iyi olduğu söylenebilir.”<br />

dedi.<br />

BAĞIRSAK MIKROBIYOTASINI<br />

DÜZENLEYEN PROBIYOTIKLER<br />

DÜZENLI TÜKETILMELI<br />

Bağırsak sağlığını korumak ve beyin fonksiyonlarını<br />

optimize etmek için sağlıklı ve dengeli beslenmenin<br />

her şeyden önemli olduğunu vurgulayan Prof. Dr.<br />

Barış Metin, “Beyin sağlığımızı korumak için protein,<br />

karbonhidrat, lif ve vitaminler açısından dengeli<br />

bir diyet tüketmeliyiz. Ayrıca yoğurt ve kefir gibi<br />

bağırsak mikrobiyotasını düzenleyen probiyotikler<br />

düzenli tüketilmeli. Bunların yanında mide bağırsak<br />

sağlığının bozulduğu durumlarda doktora danışılarak<br />

tıbbi probiyotik içeren takviyeler kullanılabilir.” diyerek<br />

sözlerini tamamladı.<br />

Birçok çalışmada probiyotik kullanmanın genel<br />

stres seviyesini düşürdüğüne yönelik bulgular<br />

saptandığını da sözlerine ekleyen Prof. Dr.<br />

Barış Metin, “Yakın zamanda yapılmış<br />

bir çalışmada düzenli yoğurt tüketen<br />

insanların sakinliğini daha etkin koruduğu<br />

gösterilmiş. Bu bulgunun<br />

nedeni probiyotiklerin bağırsak<br />

mikrobiyotası dediğimiz bağırsakta<br />

yaşayan mikroorganizmaları<br />

değiştirerek<br />

bağırsaktan salgılanan<br />

kimyasal maddelerde<br />

değişiklikler yapmasıdır.<br />

Bu kimyasallar<br />

beyine ulaşarak<br />

beyin hücrelerinin<br />

beslenmesinde ve<br />

fonksiyonlarında<br />

değişiklikler<br />

yaratabilmektedir.”<br />

şeklinde<br />

konuştu.<br />

61 Temmuz / Ağustos / Eylül 2024


Maymun Çiçeğinde<br />

Bağışıklık Sistemi Uyarısı<br />

Özel Sağlık Hastanesi Dermatoloji Uzmanı Dr. Türkan Güray, Dünya<br />

Sağlık Örgütü’nün (DSÖ) ‘Uluslararası öneme sahip halk sağlığı acil<br />

durumu’ olarak nitelediği maymun çiçeği hastalığına ilişkin tanı ve tedavi<br />

yöntemleri hakkında bilgi verdi.<br />

Dr. Türkan Güray<br />

Özel Sağlık Hastanesi Dermatoloji Uzmanı<br />

M<br />

AYMUN çiçeği<br />

hastalığının ilk olarak 1958<br />

yılında maymunlarda<br />

gözlendiğini belirten Uzm.<br />

Dr. Türkan Güray, deri lezyonlarının çiçeğe<br />

benzemesi nedeniyle hastalığın bugün<br />

kullanılan adını aldığını söyledi.<br />

Sağlık Bakanlığı’nın yaptığı açıklamaya<br />

göre ülkemizde henüz vaka görülmediğini<br />

dile getiren Güray, “Hastalık bulaşımı<br />

insandan insana vücut lezyonlarının<br />

temasıyla gerçekleşir. Ayrıca hastalığın<br />

bulaştığı eşyalardan, vücut salgılarıyla<br />

temastan, cinsel yolla ve anneden bebeğe<br />

de bulaşabilmektedir. Belirtileri genelde<br />

virüsle temas ettikten 1 ila 3 hafta arasında<br />

ortaya çıkar. Ateş, halsizlik, baş ağrısı, sırt<br />

ağrısı, yorgunluk, lenf bezlerinde şişlik,<br />

boğaz ağrısı ve cilt döküntüleridir. Cilt<br />

döküntüleri ateş çıktıktan 1 - 3 gün sonra<br />

ortaya çıkmaya başlar. Ağız çevresinde,<br />

ağız mukozasında, avuç içinde, ellerde,<br />

ayaklarda ve genital bölgelerde kırmızı<br />

benekler şeklinde görülür. Daha sonra içi<br />

sıvı ya da irin dolu kabarcıklara dönüşür ve<br />

iki - dört hafta içinde bu lezyonlar iyileşir”<br />

diye konuştu.<br />

BAĞIŞIKLIK SİSTEMİ ÖNEMLİ<br />

Maymun çiçeği hastalığının bağışıklığı<br />

baskılanmış kişilerde ise daha ağır seyrettiğine<br />

dikkat çeken Uzm. Dr. Güray<br />

sözlerine şöyle devam etti: “Hastalığın<br />

seyri, kişinin bağışıklık sistemine ve genel<br />

sağlık durumuna göre değişebilir. Hastalığın<br />

tedavisinde ise bazı antiviral ilaçlar<br />

ve hastanın şikayetlerini rahatlatmaya<br />

yönelik tedaviler uygulanır. Riskli bölgelere<br />

seyahat eden veya vücudunda döküntüsü<br />

olan biriyle temas ederseniz ve kendinizde<br />

hastalık belirtileri olduğunu düşünüyorsanız<br />

vakit kaybetmeden uzman hekime<br />

danışmalısınız”<br />

62


63 Temmuz / Ağustos / Eylül 2024


64

Hooray! Your file is uploaded and ready to be published.

Saved successfully!

Ooh no, something went wrong!