PDF'lerinizi Online dergiye dönüştürün ve gelirlerinizi artırın!
SEO uyumlu Online dergiler, güçlü geri bağlantılar ve multimedya içerikleri ile görünürlüğünüzü ve gelirlerinizi artırın.
1 Temmuz / Ağustos / Eylül 2024
2
3 Temmuz / Ağustos / Eylül 2024
4
5 Temmuz / Ağustos / Eylül 2024
İÇİNDEKİLER<br />
TEMMUZ/AĞUSTOS/EYLÜL 2024<br />
12<br />
MEDICAL POINT GRUBUNDAN YENİ YATIRIMLAR GELİYOR<br />
Medical Point Hastaneler Grubu Yönetim Kurulu Başkanı Hayrullah Kubba; Batman, Gaziantep ve İzmir’de<br />
hizmet veren Medical Point Hastaneler Grubu’nun İzmir’de ikinci hastanesini, İstanbul’da ise yeni hastanesini<br />
açacağını belirterek orta vadede hedeflerinin Avrupa’ya açılmak olduğunu söyledi.<br />
6<br />
İÇERİKLER<br />
16<br />
SEDEF HASTALIĞI VE<br />
SEDEF ROMATİZMASINA DİKKAT<br />
Toplumda yüzde 1-3 oranında görülen, deride kırmızı, kabarık ve üzeri<br />
sedef beyazı kabuklarla kaplı deri bulguları ile tanımlanan sedef hastalığı,<br />
bulaşıcı olmamasına rağmen değişik hastalıkları tetikleyebiliyor.<br />
LAZER TEKNOLOJİLERİYLE<br />
GÖZLÜKSÜZ BİR<br />
HAYAT MÜMKÜN...<br />
Dünyagöz Gaziantep Hastanesi,<br />
Göz Hastalıkları Uzmanı<br />
Opr. Dr. Ömer Koyuncu Lazer<br />
teknolojileriyle gözlüksüz bir<br />
hayatın mümkün olduğunu<br />
belirterek bilgilendirdi.<br />
<strong>SAĞLIK</strong>LI GEBELİK İÇİN PRENATAL<br />
VE PREKANSEPSİYONEL BAKIM<br />
Özelde aileye, genelde ise topluma<br />
sağlıklı bireyler kazandıran Prenatal ve<br />
prekansepsiyonel bakım, sağlıklı<br />
gebelik için büyük önem arz ediyor.<br />
Hatem Hastanesi Kadın Hastalıkları<br />
Uzmanı Op. Dr. Yılmaz GENCO;<br />
gebelik sonuçlarını geliştirmek amacı<br />
ile kadın ve partnerinin gebelik öncesi<br />
sağlığını optimal düzeye ulaştırmak,<br />
riskleri belirlemek ve mümkünse<br />
düzeltmek için gebelik ve doğum<br />
hayatının önemli olaylarından<br />
prekonsepsiyonel ve prenatal bakım<br />
hakkında merak edilenleri anlattı.<br />
18<br />
20 22<br />
MAYMUN ÇİÇEĞİ<br />
VİRÜSÜ<br />
KORKUTUYOR<br />
Gaziantep Özel Anka<br />
Hastanesi Enfeksiyon<br />
Hastalıkları ve<br />
Mikrobiyoloji Uzm. Dr.<br />
Nagihan Demir, Afrika<br />
kıtasında görülen ve<br />
maymun çiçeği olarak da<br />
bilinen Mpox Virüsü ile<br />
ilgili bilgi vererek,<br />
uyarılarda bulundu.
7 Temmuz / Ağustos / Eylül 2024
38<br />
GAÜN 100. YIL ONKOLOJİ HASTANESİ<br />
VE RADYOTERAPİ MERKEZİ’NİN<br />
AÇILIŞI YAPILDI<br />
Sağlık sektöründe önemli bir adım olan bu<br />
yeni hastane, kanser tedavisi alanında<br />
sunacağı ileri düzey hizmetlerle bölge halkına<br />
büyük katkı sağlayacak.<br />
GAZİANTEP ÖZEL<br />
BOSSAN HASTANESİ’NE<br />
YENİ ÜROLOJİ UZMANI:<br />
OP. DR. İBRAHİM SARI<br />
GÖREVE BAŞLADI!<br />
35<br />
TANI VE TEŞHİSTE<br />
LAPAROSKOPİ<br />
Gaziantep sağlık<br />
dünyasında heyecan<br />
verici bir gelişme<br />
yaşandı! Özel Bossan<br />
Hastanesi, alanında<br />
uzman ve deneyimli<br />
bir hekim olan Op. Dr.<br />
İbrahim Sarı’yı üroloji<br />
departmanına kattı.<br />
Defalife Hastanesi Kadın<br />
hastalıkları ve Doğum uzmanı<br />
Opr. Dr. İbrahim Halil<br />
BÜYÜKBEŞE Kadın doğum<br />
alanında yapılan Laporaskopik<br />
Ameliyatlar hakkında<br />
bilgilendirdi.<br />
28<br />
36<br />
32<br />
SOKAK<br />
HAYVANLARI<br />
GAZİANTEP’TE<br />
MUTLU!<br />
40<br />
YAPAY ZEKANIN<br />
<strong>SAĞLIK</strong> ALANINA<br />
GETİRDİĞİ 5<br />
YENİLİK<br />
Birçok sektördeki kaçınılmaz<br />
yapay zeka dönüşümü, sağlık<br />
alanında da etkisini gösteriyor.<br />
Yapay zeka teknolojilerinin sağlık<br />
hizmetlerinde yarattığı yenilikler<br />
tıp dünyasında heyecan uyandırıyor.<br />
LifeClub Medikal Direktörü<br />
Uzm. Dr. Celal Yücel Batmacı,<br />
sağlık alanındaki son teknolojik<br />
8<br />
gelişmeleri anlattı.<br />
34<br />
GENEL <strong>SAĞLIK</strong><br />
SİGORTASI<br />
HAKKINDA<br />
BİLİNMESİ<br />
GEREKENLER<br />
2006-2008 yılları arasında hayata<br />
geçirilen sosyal güvenlik reformu<br />
ile tüm sosyal sigorta kurumları<br />
(SSK, Bağ-Kur, Emekli Sandığı) tek<br />
çatı (SGK) altında toplanmış ve<br />
kamu sağlık sigortacılığının<br />
finansman ve sağlık hizmeti<br />
sunumu birbirinden ayrılarak<br />
Sosyal Güvenlik Kurumu (SGK)<br />
çatısı altında GSS (Genel Sağlık<br />
Sigortası) sistemi oluşturulmuştur.<br />
46<br />
Gaziantep Büyükşehir<br />
Belediyesi, sokaklardan<br />
toplanan hayvanlar için<br />
Burç Tabiat Parkı’nda<br />
100 dönümlük doğal<br />
yaşam alanı oluşturuldu.<br />
GÖZ SAĞLIĞI OKUL<br />
BAŞARISINI ETKİLİYOR<br />
Okulların açılmasına kısa bir<br />
süre kala Türk Oftalmoloji<br />
Derneği Genel Başkanı Prof.<br />
Dr. Huban Atilla, çocukların göz<br />
sağlığının eğitim başarıları<br />
üzerindeki kritik rolüne dikkat<br />
çekti. Göz sağlığının ihmal<br />
edilmesi durumunda, öğrencilerin<br />
akademik performansında<br />
düşüşler yaşanabileceğini<br />
belirten Atilla, hem ebeveynlere<br />
hem de öğretmenlere<br />
önerilerde bulundu.
9 Temmuz / Ağustos / Eylül 2024
Sağlık Dergisi<br />
İMTİYAZ SAHİBİ<br />
Mezine SIRAKAYA<br />
SORUMLU YAZI İŞLERI MÜDÜRÜ<br />
Mezine SIRAKAYA<br />
HUKUK DANIŞMANI<br />
Av. Yaşar SAĞLAM<br />
Av. Zafer TEMUR<br />
YAYIN KURULU<br />
Dr. Cengiz BAYRAM<br />
Uzm. Dr. Ahmet Şükrü DENKER<br />
Mehmet Emin TATLI<br />
DİZGİ TASARIM<br />
Atakan CEHRİ<br />
YÖNETİM YERİ<br />
a j a n s<br />
İncilipınar Mah. 36016 Nolu Sk.<br />
Ali Api Apt. Sit. No: 2/C<br />
Şehitkamil/Gaziantep<br />
BASKI<br />
İHLAS GAZETECİLİK<br />
TEL: 0212 454 30 00<br />
Dergide yayınlanan tüm reklam tasarım ve<br />
haber metinleri Başak Ajans’a aittir.. İzinsiz<br />
alıntı yapılıp çoğaltılamaz.<br />
Dergide yer alan köşe<br />
yazılarından, köşe yazarları sorumludur.<br />
narkozhaber@hotmail.com<br />
narkozhaber@mynet.com<br />
www.narkozgazetesi.com<br />
Sayı: 33 Yıl: 8<br />
Yerel Süreli Yayın<br />
Narkoz Haber Gazetesi<br />
ücretsiz ekidir.<br />
0 535 511 01 95<br />
0 342 232 42 43<br />
Mezine Sırakaya - Gazeteci - Yazar<br />
İNTİHAR KURAMI ÜZERİNE<br />
Son yılların en çarpıcı ölüm oranlarından biri intiharın kuramları üzerine soyut ve somut düşünce<br />
akımının başlatılması gerekmektedir.<br />
İntihar vakaları neden arttı? Sorusunun birçok nedeni var. Ancak ortaya bir kuram, çözüm, sonuç<br />
ilişkisi koyacaksak çok geniş bir yelpazeden irdelenmesi gereken bir eylem var.<br />
İntihar, dünyada genç ölümleri arasında ikinci sırada gelen ölüm nedenidir. Bu açıdan intihar<br />
davranışının gerisindeki faktörleri anlayabilmek ve keşfedebilmek için intihar davranış kuramlarının<br />
araştırılması ve bunun üzerine çözüm odaklı çalışmalar ortaya koyulması zorunludur.<br />
Ben biraz araştırdım ancak böyle çok detaylı vaka neden, sonuç ilişkisi raporu ve bir araştırmaya<br />
rastlamadım.<br />
İNSAN HAYATINA NEDEN SON VERSİN Kİ?<br />
Bir kimsenin toplumsal ve ruhsal nedenlerin etkisi ile kendi hayatına son vermesi olarak ifade<br />
edilen intihar, üzerine geliştirilen birçok kuramla çeşitli sebeplere dayandırılmıştır. TÜİK verilerinde<br />
intihar vakalarının gerçekleşme nedenleri; hastalık, aile geçimsizliği, geçim zorluğu, ticari başarısızlık,<br />
hissi ilişki ve istediği ile evlenememe, öğrenim başarısızlığı, diğer ve bilinmeyen biçiminde<br />
kategorize edildi.<br />
Bir gazeteci olarak mesleki hayatımda karşılaştığım intihar olaylarının genel sebebi umutların<br />
tükenmesi ve çaresizlik. Bize öğretilen çaresizliklerden kurtulmalıyız. Ekonomik sorunların baş<br />
gösterdiği şu günlerde çok olan az olanla paylaşamadığı bir dünyada, kişi başına düşen gelir adaletsizliğini<br />
de düşünürseniz işin içinden çıkmak biraz zor. Gençlerin gelecekten umudunun olma<br />
dığı bir dünya varsa o dünyayı yaşanır hale getirmek büyüklere düşmektedir.<br />
İNTİHAR MEDYA İLİŞKİSİ<br />
İntihara sebep olan biyolojik, psikolojik ve toplumsal süreçlerin yanında, bu olayların topluma olan<br />
etkisi de önemli bir alandır.<br />
Gazeteci olarak sıkça karşılaştığımız ve kamuoyunu bilgilendirdiğimiz intihar olaylarının topluma<br />
sunulmasında toplumsal sorumluluk ve etik bağlamında önemli bir rol üstleniyoruz.<br />
Bunun yanı sıra dijitalleşmenin ve iletişim teknolojilerindeki gelişmelerin etkisiyle vatandaşların<br />
olay yerinde bir gazeteci edasıyla çekim yapması ve bu görüntüleri sosyal medyada rastgele<br />
paylaşımları da toplumun sorumluluğunun yeniden gözden geçirmesi gerektiğini gözler önüne<br />
sermektedir.<br />
Kamuoyunda yönlendirici etkisi çok daha fazla olan medyada intihar vakalarının yer alış biçimleri,<br />
incelenmesi gereken unsurlardandır. Çok tıklanma ve izlenmenin derdine düşen bazı yayın kuruluşlarının<br />
intihar haberlerinin veriliş biçimlerinde özendirici ve intihar için yol gösterici özellikler taşıdığı<br />
gözden kaçıyor.<br />
Medyanın insanların duyguları, davranışları ve tutumları üzerindeki etkisinin büyüklüğünü düşünürsek<br />
TV kanallarında yayımlanan şiddet içerikli diziler, Türk Toplumunun ahlaki değerlerine hiç<br />
uymayan ilişkilerin yer aldığı diziler, toplumun ahlak anlayışını ve bakış açısını zaman içerisinde<br />
değiştirmiş ve yozlaştırmıştır.<br />
İntihar haberlerinin belli bir tarzda, özendirici, dramatize edilerek verilmesinin, insanların intihar<br />
davranışında tetikleyici faktör olabileceği düşüncesinin yanında TV Programlarının da yeniden<br />
toplum üzerindeki etkileri araştırılarak gözden geçirilmesi şart olmuştur.<br />
10
11 Temmuz / Ağustos / Eylül 2024
MEDICAL POINT<br />
GRUBUNDAN YENİ<br />
YATIRIMLAR GELİYOR<br />
Medical Point<br />
Hastaneler Grubu<br />
Yönetim Kurulu Başkanı<br />
Hayrullah Kubba;<br />
Batman, Gaziantep<br />
ve İzmir’de hizmet<br />
veren Medical Point<br />
Hastaneler Grubu’nun<br />
İzmir’de ikinci<br />
hastanesini, İstanbul’da<br />
ise yeni hastanesini<br />
açacağını belirterek<br />
orta vadede hedeflerinin<br />
Avrupa’ya açılmak<br />
olduğunu söyledi.<br />
M<br />
EDICAL POINT, YENI<br />
YATIRIMLAR İÇIN<br />
HAZIRLANIYOR<br />
Batman, Gaziantep ve İzmir’de hizmet vermekte<br />
olan Medical Point Hastaneler Grubu, İzmir’de<br />
ikinci, İstanbul’da ise yeni hastanesini açmaya<br />
hazırlanıyor.<br />
Sağlık sektörüne giriş hikayesinden bahseden<br />
Medical Point Hastaneler Grubu Yönetim Kurulu<br />
Başkanı Hayrullah Kubba, “Sağlık hizmetine ilk<br />
adım atışımız 1996 yılında, büyüdüğüm şehir olan<br />
Batman’da başladı. Bu alandaki eksiklikleri görerek<br />
yatırımlarımızı ağırlıklı olarak sağlık sektöründe gerçekleştirmeye<br />
karar verdik. Bu noktadan hareketle,<br />
hastanelerimizde oldukça spesifik olan üst düzey<br />
teknolojik cihazlar ile yan dal branşlarımızla hizmet<br />
87 bin 800 metrekare alana sahip olan üç<br />
hastanemizde toplam 668 hasta yatağı, 107 yoğun<br />
bakım ünitesi, 131 yeni doğan küvözü, 196 poliklinik,<br />
22 ameliyathane yer almaktadır.<br />
vermeye çalışıyoruz. Sağlık hizmeti sunumunda insana<br />
değer veren, kaliteli, topluma, çevreye duyarlı,<br />
fark yaratan ve değer katan Medical Point Hastaneler<br />
Grubu, Türkiye’nin gelecek vizyonuna uygun<br />
kaliteli sağlık hizmeti üreterek fark yaratmaktadır.<br />
Aynı zamanda uluslararası düzeyde sağlık turizmi<br />
hizmeti sunarak da bu alanda öncü sağlık grubu<br />
olmayı hedeflemektedir. Sağlıkta son nokta olan<br />
Medical Point’te son teknolojik cihazlarla ve akademik<br />
ekibimiz ile hizmet vermekteyiz.<br />
<strong>SAĞLIK</strong> ALANINDA HALKIMIZA<br />
HIZMET EDIYORUZ<br />
Gaziantep, sağlık hizmetinde ihtiyaçları olan, büyüme<br />
endeksi yüksek, potansiyel açıdan da bölgenin<br />
nabzını tutan bir şehir. Batman’dan sonra 2008 yılında<br />
Güneydoğu Anadolu’nun incisi Gaziantep’te<br />
ikinci hastanemizi açtık. Üçüncü hastanemizi<br />
de 2011 yılında İzmir’de Ege’nin en büyük özel<br />
hastanesi olarak faaliyete geçirdik. Tüm şehirlerde<br />
gerekli fizibilite çalışmalarını gerçekleştirdikten<br />
sonra halkımıza verimli hizmet edebileceğimizi<br />
düşündüğümüz şehirlerde sektöre adım attık.<br />
12
Hayrullah Kubba<br />
Kimdir?<br />
Medical Point Hastaneler<br />
Grubu Yönetim Kurulu Başkanı<br />
Hayrullah Kubba, Batman ilinde<br />
doğdu. 1996 yılından beri Sentez<br />
Sağlık Hizmetleri A.Ş’nin bir<br />
parçası olarak sağlık sektöründe<br />
çalışmaktadır. Bu süre zarfında<br />
İzmir, Gaziantep ve Batman’da<br />
10 milyondan fazla insana kaliteli<br />
ve güvenilir sağlık hizmeti<br />
sunmuştur. 27 yıllık tecrübesi<br />
ve başarısını yeni markalarıyla<br />
sürdürme kararı alarak Medical<br />
Park Hastaneler Grubu ile olan<br />
ortaklıklarını sonlandırmış ve 3<br />
kentteki hastanelerini devralarak<br />
Medical Point Hastaneler Grubu<br />
olarak yoluna devam etmiştir. Ayrıca,<br />
geçmişte Batman’da amatör<br />
futbolcu olarak sporla ilgilenmiş<br />
ve Gaziantepspor’a olan sevgisini<br />
sürdürerek, Gaziantepspor’a<br />
sağlık sponsoru olmuştur. Mali<br />
müşavir ve işletmecilik ruhuna<br />
sahip olması başarıda temel<br />
etkenlerden biridir. Sürekli dünya<br />
ve ülke sağlık gündemini takip<br />
ederek farklılık yaratacak projelere<br />
imza atan Kubba, Evli ve 4 çocuk<br />
babasıdır.<br />
YURTIÇI VE YURT<br />
DIŞINDAN BIR ÇOK<br />
HASTAMIZA ŞIFA<br />
DAĞITMAYA DEVAM<br />
EDIYORUZ<br />
87 bin 800 metrekare alana sahip<br />
olan üç hastanemizde yoğun bakım<br />
dahil toplam 668 hasta yatağı,<br />
107 yoğun bakım ünitesi, 131 yeni<br />
doğan küvözü, 270 poliklinik, 22<br />
ameliyathane yer almaktadır. Erişkin<br />
yan dal branşlarımız; Alerji/İmmunoloji,<br />
Jinekolojik Onkoloji Cerrahisi,<br />
Endokrinoloji ve Metabolizma Hastalıkları,<br />
Gastroenteroloji, Girişimsel<br />
Radyoloji, Hematoloji, Nefroloji,<br />
Tıbbi Onkoloji, Romatoloji, Yoğun<br />
Bakım olarak dikkat çekmektedir.<br />
Çocuk Cerrahisi, Çocuk Endokrinolojisi,<br />
Çocuk Psikiyatrisi, Çocuk Gastroenterolojisi,<br />
Çocuk Alerji ve İmmunoloji<br />
Hastalıkları, Çocuk Nörolojisi<br />
ve Neonatoloji (Yenidoğan) ise<br />
13 Temmuz / Ağustos / Eylül 2024
çocuk yan dal branşlarımızdır. Bunun<br />
yanında öne çıkan hizmetlerimiz<br />
ise, Erişkin Kök Hücre ve Kemik İliği<br />
Nakil Merkezi, Onkoloji Merkezi, IVF<br />
Merkezi, Denge Merkezi, Yapay Zeka<br />
Tabanlı 3 Tesla MR, Organ Nakli,<br />
Girişimsel Radyoloji, Kanser Cerrahisi,<br />
Radyasyon Onkolojisi/Truebam,<br />
Nükleer Tıp/PET CT, Dermatoloji ve<br />
Kozmetoloji Ünitesi, Gamma Knife,<br />
Proktoloji Ünitesi, Lutesyum ve İyot<br />
Tedavi Merkezi, Klinik Araştırmalar<br />
Merkezi ve bu üniteleri ileriye taşıyan<br />
ARGE Çalışmalarıdır. 2020 ile 2022<br />
yılında hastanelerimizde 2,9 milyon<br />
hastamız; acil servis, yataklı servis<br />
ve poliklinik hizmetlerimizde tedavi<br />
olmuştur. Söz konusu yıllarda 140<br />
bin hastamıza cerrahi olarak işlem<br />
yapılmıştır. Son üç yılda ise Almanya<br />
başta olmak üzere, 116 ülkeden 98<br />
bin 879 yurtdışı misafirimizi şifa ile<br />
evine uğurladık ve her yıl artan trendle<br />
hizmet vermeye devam ediyoruz.<br />
ORTA VADEDE<br />
AVRUPA’YA AÇILMAYI<br />
HEDEFLIYORUZ<br />
Medical Point grubu olarak orta ve<br />
uzun vadede ulusal ve uluslararası<br />
yatırım plan ve hedeflerimiz var.<br />
İzmir güzergahında ikinci bir hastanemizi<br />
açmayı hedefliyoruz. İstanbul<br />
Anadolu yakasında da büyük bir<br />
hastane projemiz mevcut. Orta ve<br />
uzun vadede planlarımız Avrupa’ya<br />
açılmak yönünde. Balkan ülkeleri ile<br />
Avrupa ülkelerine güvenilir ve kaliteli<br />
sağlık hizmetini Türk misafirperverliği<br />
ile sunmayı amaçlıyoruz. Sağlık Turizminde<br />
ise referans hastane grubu<br />
olmayı hedefliyoruz. Bulunduğumuz<br />
YENI YATIRIMLARLA<br />
BIRLIKTE 5 BIN<br />
KIŞILIK İSTIHDAM<br />
HEDEFLIYORUZ<br />
Medical Point Hastaneler Grubu bünyesinde;<br />
akademik kadroda 270 hekim<br />
ile 2 bin 194 çalışanımız mevcut olup<br />
çalışan sayımızı yeni yatırımlar ile birlikte<br />
kısa vadede 5 bin kişiye ulaştırmayı<br />
hedefliyoruz.<br />
Medical Point Hastaneler Grubu<br />
olarak Ulusal ve uluslararası kalite ve<br />
akreditasyon belgelerine sahibiz. 2014<br />
yılında sağlık alanında uluslararası kalite<br />
akreditasyonu olan JCI belgesini almaya<br />
hak kazandık. 2015’te Sentez Sağlık<br />
A.Ş. Türkiye’de en hızlı büyüyen yüz<br />
şirketten biri oldu. 2016 yılında Avrupa<br />
Kalite Vakfı EFQM Ege büyük ödülünün<br />
sahibi olduk. 2018’de illere göre vergi<br />
rekortmenleri sıralamasında ikinciliğimiz<br />
oldu. SAS Sağlıkta Akreditasyon Standartları<br />
(Hastane Akreditasyonu), ISO<br />
50001:2018 Enerji Yönetim Sistemi,<br />
ISO 10002:2018 Müşteri Memnuniyeti<br />
Yönetimi, Sıfır Atık Belgesi, TÜRKAK<br />
15189 Laboratuvar Akreditasyonu belgelerine<br />
sahip ve ulusal çapta da çok<br />
sayıda proje ve inovatif faaliyette etkin<br />
rol almaktayız. 2021 yılında TSE Covid<br />
19 Güvenli Üretim, Europen Association<br />
for Haemophilia and Disorders, Da<br />
Vinci Robotik Cerrahi, SRC CENTER OF<br />
EXCELLENCE Beyin ve Sinir Cerrahisi<br />
Merkezi belgelerinin de sahibiyiz.<br />
14
lokasyonlarda yüksek potansiyeli değerlendirerek<br />
ve inovatif modern teknolojiyi kullanarak robotik<br />
cerrahi alanında yatırımlara öncelik vermek temel<br />
hedeflerimiz arasında. Bunun dışında inşaat ve yapı<br />
sektörüne yönelik faaliyetlerimiz de tüm hızıyla<br />
devam ediyor.<br />
ÜLKEMIZ <strong>SAĞLIK</strong> ALANINDA<br />
REFERANS KONUMUNDA<br />
Ülkemiz sağlık alanında dünya ülkeleri içinde<br />
referans konumunda. Bu bağlamda, ülkemizdeki<br />
sağlık hizmetleri profesyonellik, hizmet kalitesi ve<br />
güvenilirlik bakımından kanaatimce Dünya ülkeleri<br />
içinde ilk üç sırada yer almaktadır. Sağlık profesyonellerimizin<br />
kalitesi ve ülke geneli hizmet alanının<br />
genişliği gibi faktörler pandemi sürecini başarılı<br />
bir şekilde atlatmamızı sağladı. Ayrıca, ülkemizde<br />
gerek kamu, gerekse özel sektörde hizmet veren<br />
hastanelerin servis ve yoğun bakım yatak sayıları<br />
ve personel kalitesi Avrupa’daki bir çok ülkenin<br />
potansiyelinden çok daha iyi bir konumda. Dünya’nın<br />
birçok ülkesinde bilhassa Avrupa’da Covid-19<br />
nedeniyle birçok insan yaşamını yitirdi. Ülkemizdeki<br />
can kayıpları bu ülkelerdeki kadar olmadı. Pandemi’de<br />
ülkemiz oldukça güzel başarılara imza atarak,<br />
sürecin profesyonelce atlatılması sağlandı.<br />
<strong>SAĞLIK</strong> SEKTÖRÜ HATA KABUL<br />
ETMEZ VE EKIP ÇALIŞMASI<br />
GEREKTIRIR<br />
Sağlık sektörü hata kabul etmeyen bir sektör. Dolayısıyla<br />
bu alanda yatırım yapmak isteyen girişimciler<br />
öncelikle yönelecekleri alan ile ilgili eğitimlerini en<br />
iyi şekilde almalı ve sahayı iyi bilmelidir. Eğitimlerini<br />
referans üniversitelerde tamamlamaları, rakipleri<br />
içerisinde fark yaratmalarına neden olacaktır. Sağlık<br />
yönetiminde eğitim tek başına yeterli değildir. Farklı<br />
dinamiklere sahip olan sağlık kurumları işletmeciliği<br />
bizzat sürecin içinde<br />
gelişmenizi ve yetişmenizi<br />
sağlamayacaktır. Bu işe<br />
yönelecek kişilerin teorinin<br />
yanında, uygulamayla<br />
eğitimlerini pekiştirmeleri<br />
gerekmektedir. Sağlık<br />
kurumları işletmeciliği hata<br />
kabul etmeyen ve çok<br />
dikkatli deneyimli ekiplerle<br />
çalışmayı zorunlu kılan bir<br />
sektördür. Bu tarz risklerin<br />
olması bu alana yönelecek olan kişilerde çekimserlik<br />
oluşturabilir fakat iyi bir ekip ve gerekli sermaye<br />
ile alınan riskler size başarıyı<br />
getirecektir. Bu dinamik süreçlerin<br />
içinde çok efor sarf edip,<br />
çok çalışmak gerekmektedir.<br />
Diğer husus ise akademik<br />
vizyonu olan kişilerle yola çıkmak<br />
her zaman bir avantajdır.<br />
Bunun dışında mutlaka zaman<br />
içinde gerekliliklerin değiştiği<br />
Dünya’yı tanımak ve takip<br />
etme zorunluluğudur. Profesyonel,<br />
fedakar ve işini seven kişilerle yola çıkılması ve bu konuda kişinin alanında<br />
mesai sarf etmesi, gelecek için de gerekli sermayeyi eninde sonunda<br />
size sağlayacaktır. İşin aslı, Dünya’daki gelişmelerden haberdar olarak ekip<br />
ruhuyla hareket etmek, inovatif yaklaşımlarla emin adımlarla ilerlemektir.<br />
“Gaziantep, sağlık hizmetinde ihtiyaçları olan,<br />
büyüme endeksi yüksek, potansiyel açıdan da<br />
bölgenin nabzını tutan bir şehir. Batman’dan<br />
sonra 2008 yılında Güneydoğu Anadolu’nun incisi<br />
Gaziantep’te ikinci hastanemizi açtık. Üçüncü<br />
hastanemizi de 2011 yılında İzmir’de Ege’nin en<br />
büyük özel hastanesi olarak faaliyete geçirdik.”<br />
MEDICAL POINT HASTANELER GRUBU BÜNYESINDE; AKADEMIK<br />
KADRODA 260 HEKIM ILE 2 BIN 159 ÇALIŞANIMIZ MEVCUT OLUP<br />
ÇALIŞAN SAYIMIZI YENI YATIRIMLAR ILE BIRLIKTE KISA VADEDE 5 BIN<br />
KIŞIYE ULAŞTIRMAYI HEDEFLIYORUZ.<br />
15 Temmuz / Ağustos / Eylül 2024
SEDEF HASTALIĞI VE SEDEF<br />
ROMATİZMASINA DİKKAT<br />
Toplumda yüzde<br />
1-3 oranında<br />
görülen, deride<br />
kırmızı, kabarık ve<br />
üzeri sedef beyazı<br />
kabuklarla kaplı<br />
deri bulguları ile<br />
tanımlanan sedef<br />
hastalığı, bulaşıcı<br />
olmamasına<br />
rağmen değişik<br />
hastalıkları<br />
tetikleyebiliyor.<br />
Prof. Dr. Bünyamin Kısacık<br />
SANKO Üniversitesi Tıp Fakültesi İç Hastalıkları<br />
Ana Bilim Dalı Öğretim Üyesi Romatoloji Bölümü<br />
SANKO Üniversitesi Tıp Fakültesi İç Hastalıkları<br />
Ana Bilim Dalı Öğretim Üyesi Romatoloji Bölümü’nden<br />
Prof. Dr. Bünyamin Kısacık ile Deri ve<br />
Zührevi Hastalıklar Ana Bilim Dalı Başkanı Doç.<br />
Dr. Fatma Elif Yıldırım, sedef hastalığı ve sedef romatizmasını<br />
değerlendirdi.<br />
Prof. Dr. Kısacık, sedef hastalığının gerçekten çok zor cilt<br />
hastalığı olduğunu, vücudun her tarafını etkileyebildiğini<br />
belirterek, “Ancak bizim için bu hastalığın farklı tarafı sedef<br />
hastalığının romatizmaya neden olabilmesidir. Sedef hastalarında<br />
ortalama 5-7 yıl sonrasında sedef romatizması<br />
gelişebilir” dedi.<br />
Hastaların büyük kısmında önce sedef hastalığı, sonra<br />
romatizma gelişirken bir kısmında ise önce romatizma<br />
sonra sedef ya da eş zamanlı iki durum bir arada ortaya<br />
çıkabildiğine dikkat çeken Prof. Dr. Kısacık, şöyle konuştu:<br />
“Bu hastalık herkeste romatizmaya neden olmuyor. Ancak<br />
farklı coğrafyalarda yapılan çalışmalarda sedef hastalarının<br />
yaklaşık yüzde 20 kadarında sedef romatizması gelişebildiği<br />
anlaşılmıştır. Sedef romatizmasına yatkın sedef<br />
hastaları, özellikle saçlı deride sedefi olan hastalar ve<br />
tırnaklarında sedef bulgularına rastlanan kişilerdir.”<br />
TANI VE TEDAVİSİ<br />
Doç. Dr. Fatma Elif Yıldırım<br />
SANKO Üniversitesi Tıp Fakültesi<br />
Deri ve Zührevi Hastalıklar Ana Bilim Dalı Başkanı<br />
Sedef ve romatizma var ise bu hastaların sedef romatizması tanısı aldığını<br />
anlatan Prof. Dr. Kısacık, “Bazı kişilerde önce romatizma sonra sedef ortaya<br />
çıkmaktadır. Bu teşhiste romatoloji uzmanının tecrübesi önemlidir. Uygun<br />
eklem tutulum şekillerine göre tanı konmaktadır” ifadelerini kullandı.<br />
Sedef romatizması tedavisinin ekip işi olduğunu vurgulayan Prof. Dr. Kısacık,<br />
şöyle devam etti:<br />
“Bazı hastalarda sedef hastalığı baskınken bazı hastalarda ise romatizma<br />
daha baskındır. Bu yüzden dermatoloji ve romatolojinin iş birliği büyük önem<br />
taşımaktadır. Hastalar sıklıkla birlikte değerlendirilmekte ve tedaviye ortak<br />
karar verilmektedir. Tedavide uluslararası kılavuzların önerdiği yol şu şekilde<br />
sıralanabilir:<br />
‘Hastaların hastalığı ve gidişatı konusunda bilgilendirilmesi’, ‘Sedef hastalığına<br />
eşlik eden diğer hastalıkların kontrolü’, ‘Kilo kontrolü ve egzersiz’, ‘Sedef romatizmasının<br />
tutulum yerine planlanan ilaç tedavisi’. 2000’li yılların başından<br />
itibaren ilaç tedavilerinde çok önemli değişiklikler oldu. Biyolojik tedavi dediğimiz<br />
çok etkili ilaç tedavileri kullanmaya başladık. Farklı tedavi alternatifleri hem<br />
sedef hastalığına hem de sedef romatizmasını çok etkili ve hızlı olarak tedavi<br />
edebilmektedir. Sedef ve sedef romatizması hastalarının tüm sorunlarına ekip<br />
olarak yaklaşmaya ve en doğru tedaviyi verme çabamıza devam edeceğiz.”<br />
16
SEDEF HASTALIĞI HER<br />
YAŞ GRUBUNDA ORTAYA<br />
ÇIKABİLİR<br />
SANKO Üniversitesi Tıp Fakültesi Deri ve<br />
Zührevi Hastalıklar Ana Bilim Dalı Başkanı<br />
Doç. Dr. Fatma Elif Yıldırım ise sedef hastalığının<br />
çocukluk döneminde daha nadir<br />
görülmekle birlikte her yaş grubunda ortaya<br />
çıkabildiğine vurgu yaptı.<br />
Hastalığın kesin nedeninin henüz bilinmediğini,<br />
ancak ortaya çıkmasında hem genetik<br />
hem de çevresel faktörlerin birlikte rol oynadığına<br />
işaret eden Doç. Dr. Yıldırım, sözlerini<br />
şöyle sürdürdü:<br />
“Sedef hastalığı görünür lezyonları nedeni<br />
ile hastaların yaşam kalitesini önemli ölçüde<br />
bozabilmektedir. Yapılan araştırmalar sedef<br />
hastalığının hayat kalitesini diyabet (şeker<br />
hastalığı), tansiyon ve kalp hastalıklarına<br />
kadar yol açabildiğini göstermiştir. Özellikle<br />
el, ayak, saçlı deri, genital bölge gibi fonksiyonel<br />
öneme sahip bölgelerde görülen deri<br />
lezyonları hastaların yaşam kalitesini daha<br />
fazla bozabilmektedir.<br />
Görünür bölgelerde olan lezyonlar bulaşıcı<br />
sanılıp hastalar toplum tarafından damgalanabilmektedir.<br />
Bu da zaten daha hassas kişilik<br />
yapısına sahip sedef hastalarını psikolojik<br />
açıdan daha fazla etkileyebilmektedir. Yani<br />
sedef hastalığı strese sebep olmakta, stres<br />
de sedef hastalığını tetikleyerek psikolojik<br />
hastalıklarla sedef hastalığı arasında çift<br />
yönlü bir etkileşim oluşturmaktadır.”<br />
SADECE DERİYİ<br />
İLGİLENDİRMİYOR<br />
Günümüzde sedef hastalığına eşlik edebilen<br />
çok sayıda hastalığın tespit edilmesinin<br />
aslında sedefin sadece deriyi ilgilendirmekle<br />
sınırlı kalmayan sistemik bir hastalık olduğu<br />
görüşünü desteklediğinin altını çizen Doç.<br />
Dr. Yıldırım, şunları kaydetti:<br />
“Yaygın deri hastalığı olan sedef hastalarında<br />
kalp ve damar hastalıkları, kalp krizi, şeker<br />
hastalığı gibi sistemik hastalıklara yakalanma<br />
riski maalesef daha yüksektir. Sedef hastalığı<br />
nadiren ‘Eritrodermik’ ve ‘Püstüler’ formları<br />
ile hayati tehlike oluşturabilmektedir. Kesin<br />
bir tedavisi bulunmayan sedef hastalığının<br />
semptomları, uygun yöntemler ile kontrol<br />
altına alınarak, uzun süreli iyilik hali sağlanabilmektedir.<br />
Sedef hastalığı tedavisini planlarken cilt hastalıkları<br />
uzmanının yanı sıra farklı uzmanlık<br />
dallarının bir arada tedaviye karar vermesi<br />
tedavi başarısını artırmaktadır. Özellikle sedef<br />
hastalarında gözlenebilen eklem tutulumu<br />
ki buna sedef romatizması (psoriatik artrit)<br />
da denilmektedir dermatolog ve romatolog<br />
iş birliğini tedavide son derece önemli<br />
kılmaktadır.”<br />
SEDEF HASTALIĞI<br />
İYİLEŞİR Mİ?<br />
Sedef hastalarının hekimlerine yönelttiği<br />
en merak edilen sorunun “Sedef hastalığım<br />
iyileşir mi?” sorusu olduğunu söyleyen Doç.<br />
Dr. Yıldırım, bu sorunun kesin bir yanıtının<br />
bulunmadığını ifade etti.<br />
“Kesinlikle yanlış diyebileceğimiz yanıtlar<br />
arasında ‘yaşam boyunca devam eder’<br />
ve ‘verdiğim tedavi ile yüzde 100 iyileşir’<br />
değerlendirmelerinin bulunduğunu bildiren<br />
Doç. Dr. Yıldırım, hastalık seyrinin hastadan<br />
hastaya değişkenlik gösterdiğini belirtti.<br />
Doç. Dr. Yıldırım, “Kimi hastada sedef hastalığı<br />
tamamen kaybolabilmekte, kimi hastada<br />
ise ara ara alevlenme ara ara iyileşme dönemleri<br />
ile seyredebilmektedir” uyarısında<br />
bulundu.<br />
SEDEF HASTALIĞININ<br />
TEDAVİSİ NASIL YAPILIR?<br />
Sedef hastalığı tedavisine karar verirken hastalığın<br />
şiddeti ve sedefin hasta yaşam kalitesi<br />
üzerine etkisinin belirlenmesinin son derece<br />
önemli olduğunu belirten Doç. Dr. Yıldırım,<br />
şu değerlendirmeyi yaptı:<br />
“Genellikle vücudun yüzde 10’undan daha<br />
azında lezyonlar bulunmakta ise krem<br />
tedavileri uygulanmaktadır. Ancak hastanın<br />
yaşam kalitesini etkileyen el, ayak, genital<br />
bölgelerinde lezyon var ise veya krem<br />
tedavileri ile hiç düzelme sağlanamamışsa<br />
hastalarda krem tedavisinin yanı sıra sistemik<br />
tedavi olarak adlandırdığımız ilaçlar ve<br />
iğneler tedavide kullanılabilmektedir.<br />
2000’li yılların başında geliştirilen biyolojik<br />
tedavi olarak adlandırdığımız ilaçlar ile son<br />
zamanlarda sedef hastalığı daha az yan etki<br />
ile daha etkili bir şekilde tedavi edilebilmektedir.<br />
Tabi tedavi planı yapılırken hasta ile her<br />
hastaya göre farklı şekilde tedavi planı belirlenmektedir.<br />
Yine tedavi planlanırken daha<br />
önce de belirttiğim gibi eklem tutulumunun<br />
romatoloji uzmanı birlikte değerlendirilmesi<br />
son derece önemlidir.”<br />
SEDEF HASTALARININ<br />
DİKKAT ETMESİ GEREKEN<br />
KONULAR<br />
Doç. Dr. Yıldırım, sedef hastalarının tansiyon,<br />
kalp hastalıkları ve şeker hastalığına daha<br />
yatkın olmaları nedeni ile beslenmelerine<br />
dikkat etmelerinin çok önemli olduğunu<br />
söyledi.<br />
Hastaların kesinlikle yememesi gereken bir<br />
besin olmamakla birlikte sağlıklı beslenmelerinin<br />
çok önemli olduğuna dikkat çeken Doç.<br />
Dr. Yıldırım, uyarılarını şöyle sıraladı:<br />
“Aşırı kilo alımından kaçınmaları gerekmektedir.<br />
Kilo artışı sedef hastalığını şiddetlendirebildiği<br />
gibi sedef hastaları kilo almaya daha<br />
yatkındır. Bu nedenle fast food, karbonhidrat<br />
ağırlıklı beslenmeden hastaların kaçınması<br />
gerekmektedir. Alkol ve sigara kullanımı<br />
sedef hastalığını şiddetlendirmektedir.<br />
Bazı ilaçlar sedef hastalığını şiddetlendirebildiği<br />
için ilaç kullanımına son derece dikkat<br />
edilmelidir. Sedef hastalığını tetiklediği<br />
düşünülen ilaçlar arasında sistemik alınan<br />
kortizon, lityum, bazı tansiyon ilaçları, mantar<br />
tedavisinde kullanılan ilaçlar ve aspirin<br />
bulunmaktadır.<br />
Beta hemolitik streptokok enfeksiyonları gibi<br />
bazı enfeksiyonlar hastalığı şiddetlendirmekte<br />
veya tetikleyebilmektedir. Bu nedenle el<br />
yıkama gibi genel hijyen kurallarına dikkat<br />
edilmelidir.”<br />
17 Temmuz / Ağustos / Eylül 2024
<strong>SAĞLIK</strong>LI GEBELİK İÇİN<br />
PRENATAL VE PREKANSEPSİYONEL BAKIM<br />
Özelde aileye, genelde ise topluma<br />
sağlıklı bireyler kazandıran Prenatal<br />
ve prekansepsiyonel bakım, sağlıklı<br />
gebelik için büyük önem arz ediyor.<br />
Hatem Hastanesi Kadın Hastalıkları<br />
Uzmanı Op. Dr. Yılmaz GENCO;<br />
gebelik sonuçlarını geliştirmek amacı<br />
ile kadın ve partnerinin gebelik<br />
öncesi sağlığını optimal düzeye<br />
ulaştırmak, riskleri belirlemek<br />
ve mümkünse düzeltmek için<br />
gebelik ve doğum hayatının önemli<br />
olaylarından prekonsepsiyonel ve<br />
prenatal bakım hakkında merak<br />
edilenleri anlattı.<br />
KADIN HASTALIKLARI UZMANI<br />
OP.DR.YILMAZ GENCO<br />
PREKONSEPSIYONEL VE PRENATAL<br />
BAKIM HAKKINDA BILGILENDIRDI<br />
Gebelik ve doğum hayatın önemli olaylarındandır.<br />
Doğum öncesi bakımın amacı; gebelik,doğum ve<br />
doğum sonu dönemlerinin anne ve bebek yönünden<br />
sağlıklı geçirilmesini sağlamak, özelde aileye, genelde<br />
topluma sağlıklı bireyler kazandırmaktır.<br />
Prekonsepsiyonel bakım yani gebelik öncesi bakım<br />
kadın sağlığına ve gebelik sonuçlarına yönelik biyomedikal,<br />
sosyal ve davranışsal riskleri belirleyerek<br />
düzeltmek, gebelik öncesi kadın ve eşine yönelik<br />
gerekli girişimlerin uygulanması içeren koruyucu ve<br />
önleyici girişimler olarak tanımlanır. Prenatal yani<br />
doğum öncesi ve prekonsepsepsiyonel bakım birbirini<br />
tamamlayan iki önemli yaklaşımdır.<br />
Prekonsepsiyonel ve Prenatal Bakımın<br />
Amacı ve Kapsamı Nedir?<br />
Daha iyi perinatal sonuçlara erişmek için gebelik ve doğum öncesi<br />
kadın ve eşinin sağlığını geliştirmek, anne ve bebeğin sağlığını<br />
olumsuz etkileyecek bireysel ve çevresel faktörleri azaltmak<br />
amaçlanır. Gebelikten önce kontrol edilebilir tıbbi ve sosyal durumların<br />
fark edilmesi, kadının bilgi düzeyinin artırılması, gebelik<br />
için uygun zamanın belirlenmesi prekonsepsiyonel ve prenatal<br />
bakımın diğer amaçlarıdır.<br />
Gebelik öncesi bakım ve gebelik planlaması 1-2 yıl içinde olan<br />
çiftler için daha öncelikli olsa da üreme çağında olan tüm<br />
bireyleri kapsamaktadır. Prenatal bakım kalitesi arttıkça ülkeler<br />
için perinatal mortalite azaltılabilir. Bu nedenle gelişmiş ülkelerde<br />
bu oran 1000 canlı doğumda 10 civarında iken, gelişmekte olan<br />
ülkelerde bunun beş-on katı artış göstermektedir.<br />
Op. Dr. Yılmaz GENCO<br />
Hatem Hastanesi Kadın Hastalıkları Uzmanı<br />
Prenatal Bakımda Nelere Dikkat Etmek Gerekir?<br />
Sağlıklı bir gebelik ve doğum için; bakım, gebelik elde edilmeden<br />
önce başlamalıdır. Gebe adayı kadında gebelik öncesi dönemde<br />
değerlendirilmesi ve optimize edilmesi gereken durumlar vardır.<br />
Yaş: Ergen (
“<strong>SAĞLIK</strong>LI BIR GEBELIK VE DOĞUM IÇIN; BAKIM, GEBELIK<br />
ELDE EDILMEDEN ÖNCE BAŞLAMALIDIR”<br />
doğum riskiyle ilişkilidir. 18 ile 34 yaş<br />
arası, üreme hayatı için ideal aralıktır. İleri<br />
anne yaşı (>35 yaş); genetik bozukluklar,<br />
hipertansiyon, diyabet, eklem hastalıkları,<br />
anne ve bebek ölüm riskinde artışla karakterizedir.<br />
Kilo: Gebelik öncesi düşük kiloda olma;<br />
düşüklerin meydana gelmesi, erken<br />
doğum, intrauterin büyüme kısıtlılığı ve hipertansif<br />
hastalıklar için bir risk faktörüdür.<br />
Gebelik öncesi fazla kilolu olma (Vücut<br />
Kitle İndeksi> 25 kg/m2); artmış düşükler,<br />
doğumsal anomaliler, hipertansif hastalıklar,<br />
gebeliğe bağlı diyabet, iri bebek,<br />
sezaryenle doğum oranında artış, omuz<br />
takılması, doğum sonrası kanama, yara<br />
yeri enfeksiyonu gibi birçok riski beraberinde<br />
getirir.<br />
Sağlıklı diyet ve düzenli egzersiz ile gebelik<br />
diyabeti ve hipertansif durumlar dahil<br />
birçok gebelik komplikasyonu önlenebilir.<br />
Gebelik öncesi en az 3-12 ay süreyle<br />
düzenli ve dengeli beslenme sürdürülmelidir.<br />
Şeker, tuz ve işlenmiş gıda tüketimi<br />
azaltılmalıdır.<br />
Gebelik kaybına yol açabileceği için kafein<br />
alımı kısıtlanmalıdır. Kafein alımı günlük<br />
200 mg /gün sınırını geçmemelidir.<br />
Yüksek oranda metil civa içerebilen ton<br />
balığı, kılıç balığı, orkinos balığı gibi balıklar<br />
haftada ikiden fazla tüketilmemelidir. Üreme<br />
çağındaki kadınlarda günlük 90 mg<br />
c vitamini, 600 ünite D vitamini ihtiyacı<br />
olup buna yönelik beslenilmelidir. Yine<br />
gebelik öncesi B12 düzeyi kanda 300 mg<br />
/lt üzerinde olmalıdır. Gebelik planlayan<br />
kadınların iyotlu tuz tüketmeleri ve günlük<br />
5 gr’dan fazla tuz tüketmemeleri önerilir.<br />
12. Haftadan itibaren 1200 IU (9 damla)<br />
günlük tek doz D vitamini Preparatı başlayınız.<br />
D vitamininin en önemli kaynağının<br />
güneş ışığı olduğu konusunda gebeyi<br />
bilgilendirmek gerekir. Diabetes mellitus<br />
anne ve bebek için oluşabilecek düşük,<br />
erken doğum, konjenital anomali gibi<br />
risklerin azaltılması için kan şekeri kontrolü<br />
en az 6 ay önce sağlanmalıdır.<br />
Bu Süreçte Hangi Besinler Ağırlıklı<br />
Tüketilmelidir?<br />
Folik asitten zengin besinler tüketilmelidir.<br />
(yumurta, et, lahana, ıspanak, havuç,<br />
muz, portakal süt ve ürünleri ) B grubu<br />
vitaminlerden olan folik asit vücutta tüm<br />
hücrelerde görevi olan önemli bir vitamindir.<br />
Günlük diyetle alınan folik asit düzeyi<br />
üreme çağında ki kadınlar için yeterli<br />
değildir. Gebelik öncesi ve gebelik döneminde<br />
yeterli folik asit kullanımı nöral tüm<br />
defekti, intrauterin gelişme geriliği, düşük<br />
gibi anne ve fetüs için olumsuz olabilecek<br />
riskleri azaltır.<br />
Gebelik planlayan her kadının gebelikten<br />
en az 1 ay önce başlamak üzere 400-800<br />
mikro gr/gün folik asit kullanması uygundur.<br />
Nöral tüp defekti açısından yüksek<br />
riskli gruplarda (antiepileptik ilaç kullananlar,<br />
nöral tüp defektli gebelik öyküsü<br />
olanlar, diyabet, obezite vb.) nöral tüp<br />
defektinin önlenmesi amacıyla gebelikten<br />
3 ay önce başlanan yüksekdoz (4-5mg/<br />
gün) folik asit kullanımına gebeliğin 12.<br />
haftasına kadar devam edilir.<br />
Gebelik ve Gebelik Öncesi Aşılama<br />
Durumu Nasıl Olmalıdır?<br />
Tetanoz bağışıklaması sorgulanmalı, gerekiyorsa<br />
tetanoz toksoid aşısı yaptırılmalıdır.<br />
Tetanoz bağışıklaması 12. haftadan<br />
itibaren yapılabilir. Gebeliğin geç tespit<br />
edilmesi halinde aşının ilk dozu yapılmalı,<br />
aşı takvimine uygun olarak diğer dozlar da<br />
uygulanmalıdır. Hepatit B enfeksiyonuna<br />
karşı bağışık değilse bağışıklanmasını, gebeye<br />
grip sezonunda (Eylül-Nisan aylarında)<br />
grip aşısı yaptırmasını da öneriyoruz.<br />
Gebelik Oluştuğunda İlk Muayenede<br />
Hangi Testler Yapılmalı?<br />
Kan grubu (kan uyuşmazlığı olup olmadığının<br />
saptanması açısından), Tam<br />
kan sayımı (kansızlık olup olmadığının<br />
saptanması açısından), Servikal smear<br />
testi (rahim ağzı kanseri tarama testi),<br />
Rubella, toxoplazma, CMV incelemeleri<br />
toxoplazma yapılmalıdır. Ayrıca, İdrar tahlili<br />
ve idrar kültürü (gebelikte idrar yolları enfeksiyonu<br />
ve asemptomatik bakteriüri adlı<br />
durumdan korunmak amacıyla) istenebilir.<br />
Hepatit B antijen testi, Tiroid fonksiyon<br />
testleri (anne ve bebeği tiroid fonksiyon<br />
bozukluklarının risklerinden korumak için),<br />
HIV testi, Hemoglobin elektroforezi (daha<br />
ziyade Akdeniz bölgesinde yaşayanlar gibi<br />
Akdeniz anemisi riski altındaki gebelere<br />
yapılır).<br />
“Sağlıklı diyet ve düzenli egzersiz ile gebelik diyabeti ve hipertansif<br />
durumlar dahil birçok gebelik komplikasyonu önlenebilir.<br />
Gebelik öncesi en az 3-12 ay süreyle düzenli ve dengeli beslenme<br />
sürdürülmelidir. Şeker, tuz ve işlenmiş gıda tüketimi azaltılmalıdır.”<br />
19 Temmuz / Ağustos / Eylül 2024
Lazer<br />
teknolojileriyle<br />
gözlüksüz bir<br />
hayat mümkün...<br />
Dünyagöz Gaziantep Hastanesi, Göz Hastalıkları Uzmanı Opr. Dr. Ömer Koyuncu Lazer<br />
teknolojileriyle gözlüksüz bir hayatın mümkün olduğunu belirterek bilgilendirdi.<br />
Refraktif cerrahi, gözün kırma kusurlarını (miyop,<br />
hipermetrop, astigmat gibi) düzeltmek amacıyla yapılan<br />
cerrahi işlemleri kapsar. Bu ameliyatlar, gözlük ya da<br />
kontakt lens kullanımına ihtiyaç duymadan görme<br />
bozukluklarını düzeltmeye yardımcı olur. Halk arasında<br />
daha çok göz çizme yada göz lazeri olarak adlandırılır.<br />
EN BILINEN refraktif cerrahi yöntemleri arasında *LASIK, **PRK* ve<br />
*SMILE* bulunur. Bütün bu yöntemlerde korneanın yüzeyine lazer<br />
uygulanarak şekli değiştirilir.. Kişinin göz yapısına, yaşam tarzına ve göz<br />
sağlığına göre hangi yöntemin uygun olduğuna göz doktoru ve hasta<br />
birlikte karar verir. Önemli olan en pahalı yöntem yada en son teknoloji olması<br />
değil, hastanın gözüne en uygun yöntem olmasıdır.<br />
İşlem genellikle 15-30 dakika arasında sürer. Hastanın gözü anestezik damlalarla<br />
uyuşturularak genel anesteziye gerek kalmadan yapılır.<br />
HER CERRAHI MÜDAHALENIN OLDUĞU GIBI LAZER GÖZ<br />
AMELIYATININ DA BAZI RISKLERI VARDIR<br />
Bunlar arasında kuru göz, ışık hassasiyeti, gece görme problemleri ve nadir durumlarda<br />
enfeksiyon bulunur. Ancak, bu tür ameliyatlar genellikle güvenlidir ve<br />
komplikasyon oranları düşüktür. Lazer operasyonları memnuniyet oranları ciddi<br />
manada yüksek ameliyatlardır.<br />
Opr. Dr. Ömer Koyuncu<br />
Dünyagöz Gaziantep Hastanesi, Göz Hastalıkları Uzmanı<br />
20
“ÇOĞU HASTA, LAZER<br />
GÖZ AMELIYATINDAN<br />
SONRA UZUN YILLAR<br />
BOYUNCA NET BIR<br />
GÖRÜŞE SAHIP OLUR.<br />
ANCAK, YAŞLA BIRLIKTE<br />
GÖRME BOZUKLUKLARI<br />
TEKRAR EDEBILIR VE BAZI<br />
HASTALAR ILERLEYEN<br />
YAŞLARINDA TEKRAR<br />
GÖZLÜK VEYA LENS<br />
KULLANMAYA IHTIYAÇ<br />
DUYABILIRLER.BU SÜRE<br />
IŞLEME, IŞLEMI YAPAN<br />
CIHAZ VE DOKTORA<br />
DEĞIL HASTANIN GÖZ<br />
YAPISINA BAĞLIDIR.”<br />
YENI TEKNOLOJILERLE<br />
IYILEŞME SÜRECI ÇOK HIZLI<br />
PRK yönteminde hastalar genellikle ameliyattan<br />
hemen sonra görme netliğinde bir<br />
iyileşme fark ederler. Ancak, tam iyileşme<br />
ve nihai görme sonucunun ortaya çıkması<br />
birkaç hafta sürebilir. İlk birkaç gün gözlerde<br />
hafif rahatsızlık, sulanma ve bulanık görme<br />
normaldir.<br />
LASIK ve SMILE yöntemlerinde ise 3-4 saatlik<br />
ağrıdan sonra hastalar hızlıca iyileşir.<br />
HER HASTA LAZER IÇIN UYGUN<br />
BIR ADAY OLMAYABILIR<br />
Herkes lazer göz tedavileri için uygun değildir.<br />
Göz yapısı, yaş, genel sağlık durumu ve<br />
gözlük-lens reçetesi gibi faktörler değerlendirilmelidir.<br />
Göz doktoru, hastanın uygun bir<br />
aday olup olmadığını belirlemek için kapsamlı<br />
bir muayene yapmalıdır.<br />
Çoğu hasta, lazer göz ameliyatından sonra<br />
Opr. Dr. Ömer Koyuncu<br />
kimdir?<br />
1985 yılında Gaziantep’in<br />
komşu şehri Adıyaman’da<br />
doğdu. İlköğretimi Uşak’ta<br />
tamamlayan Koyuncu,<br />
Uşak Fen Lisesinden mezun<br />
oldu. Hacettepe Üniversitesi<br />
Tıp Fakültesi’nde Tıp<br />
eğitimini tamamladıktan<br />
sonra ihtisasını,<br />
Gaziantep Üniversitesi<br />
Tıp Fakültesi’nde Göz<br />
Hastalıkları Anabilim<br />
dalında tamamladı. 2020<br />
yılında Göz Hastalıkları<br />
uzmanı oldu. Yaklaşık 12<br />
senelik devlet memuriyetinin<br />
ardından Gaziantep<br />
Dünyagöz Hastanesi’nde<br />
hasta kabulüne başladı.<br />
Özellikle katarakt, göz<br />
lazeri, şaşılık ve göz kapak<br />
ameliyatları yapmaktadır.<br />
uzun yıllar boyunca net bir görüşe sahip<br />
olur. Ancak, yaşla birlikte görme bozuklukları<br />
tekrar edebilir ve bazı hastalar ilerleyen yaşlarında<br />
tekrar gözlük veya lens kullanmaya<br />
ihtiyaç duyabilirler.Bu süre işleme, işlemi<br />
yapan cihaz ve doktora değil hastanın göz<br />
yapısına bağlıdır.<br />
Lazer göz ameliyatı olmayı düşünen hastalar<br />
bu işlemler hakkında iyi bir araştırma yapmalı,<br />
fayda ve risklerini değerlendirmeli, beklentilerini<br />
netleştirmeli, güvenilir bir göz hekimine<br />
muayene olmalıdır.<br />
21 Temmuz / Ağustos / Eylül 2024
MAYMUN ÇIÇEĞI<br />
VIRÜSÜ KORKUTUYOR<br />
Koronavirüs pandemisinin ardından, Dünya Sağlık Örgütü<br />
(DSÖ), Maymun Çiçeği (Mpox)Virüsü için acil durum ilan edince,<br />
tüm dünya alarma geçti. Gaziantep Özel Anka Hastanesi<br />
Enfeksiyon Hastalıkları ve Mikrobiyoloji Uzm. Dr. Nagihan<br />
Demir, Afrika kıtasında görülen ve maymun çiçeği olarak da<br />
bilinen Mpox Virüsü ile ilgili bilgi vererek, uyarılarda bulundu.<br />
DÜNYAYI etkisi altına alan<br />
salgın hastalıklara bir yenisi<br />
daha eklendi. COVID-19 sonrasında<br />
şimdi de, Maymun Çiçeği<br />
(Mpox) virüsü patlak verdi. Dünya Sağlık<br />
Örgütü (DSÖ) Mpox virüsü ile ilgili acil<br />
durum çağrısı yaptı. Dünyada hızla yayılan<br />
maymun çiçeği virüsüne ilişkin Sağlık<br />
Bakanı Kemal Memişoğlu da açıklama<br />
yaptı. Bakan Memişoğlu, virüsün ülkemizde<br />
yaygın olmadığını, ancak olası bir<br />
salgına karşı gerekli önlemlerin alındığını<br />
ve şu anda herhangi bir alarm durumunun<br />
söz konusu olmadığını vurguladı.<br />
Anka Hastanesi Enfeksiyon Hastalıkları ve<br />
Mikrobiyoloji Uzm. Dr. Nagihan Demir,<br />
hastalık ile ilgili bilgi vererek alınacak<br />
önlemleri sıraladı.<br />
“Mpox virüsünden korunmak için mesafeye dikkat edilmesi<br />
gerekmektedir. Yüz yüze ve yakın temastan kaçınılmalı.<br />
Hasta kişiler veya etrafı ile temas edecek kişilerin eldiven ve<br />
maske kullanması önemli. Hijyene önem verilmeli, eller sık sık<br />
yıkanmalıdır. Mpox virüsü , öpüşme, temas, cilt teması ve damlacık<br />
yolu ile yayılabilen bir hastalıktır. Ayrıca, virüslü bir kişinin temas<br />
ettiği giysiler, çarşaflar, havlular gibi eşyalarla da bulaşabilir.”<br />
Uzm. Dr. Nagihan Demir<br />
Gaziantep Özel Anka Hastanesi Enfeksiyon<br />
Hastalıkları ve Mikrobiyoloji<br />
22
Dr. Demir, “Tam koronavirüs ‘etkisi geçti<br />
hayat normale döndü’ derken bu sefer de<br />
maymun çiçeği virüsü ile karşı karşıyayız.<br />
Mpox hastalığı, insana, enfekte hayvan,<br />
enfekte insan veya virüsle kirlenmiş cansız<br />
maddeler (giysiler, havlu, çarşaf vb.) ile<br />
yakın temas sonucunda bulaşmaktadır.<br />
Virüs, sağlıklı kişilere ciltteki gözle görülemeyecek<br />
çatlaklar/çizikler, mukozalar<br />
(ağız, burun, göz) veya solunum sistemi<br />
aracılığıyla girer. Enfekte hayvandan insanlara<br />
(zoonotik) bulaşma ısırık, tırmalama,<br />
hayvanın kan ve vücut sıvılarıyla veya<br />
etiyle temas, lezyonlara direkt temas veya<br />
tüm bunlarla kirlenmiş cansız materyalden<br />
indirekt yolla gerçekleşebilmektedir.<br />
Virüsün insandan insana bulaşmasının<br />
esas olarak enfekte insanın vücut sıvılarına,<br />
cilt lezyonlarına doğrudan temasla<br />
direkt olarak veya yine bunlarla kirlenmiş<br />
cansız maddelerle temasla, dolaylı<br />
olarak cilt ve mukozalar yoluyla olduğu<br />
bilinmektedir. Mpox hastalığı ateş, baş<br />
ağrısı, yorgunluk, yaygın vücut ağrıları,<br />
lenf bezlerinde şişlik ve cilt lezyonlarına<br />
(döküntülere) neden olur. Yakınmalar<br />
virüsle temas ettikten sonra ortalama 6-13<br />
gün sonra ortaya çıkar. Ciltteki döküntüler<br />
ateş başladıktan sonra 1-3 gün içinde<br />
ortaya çıkar; gövdeden çok yüzde, kollarda<br />
ve bacaklarda görülür. Avuç içi ve ayak<br />
tabaklarında, ağız içinde, genital bölgede<br />
ve gözlerde lezyon saptanabilir. Deri<br />
döküntüleri 2-4 hafta içinde kendiliğinden<br />
iyileşir. Bağışıklık sistemi baskılanmış<br />
kişilerde hastalık ağır seyredebilir. “<br />
“HAFIFE ALINMAMALI”<br />
Hastalığın hafife alınmaması gerektiğini<br />
dile getiren Anka Hastanesi Enfeksiyon<br />
Hastalıkları ve Mikrobiyoloji Uzm. Dr.<br />
Nagihan Demir, hastalıktan korunmak için<br />
alınacak önlemleri şöyle sıraladı:<br />
“ Mpox virüsünden korunmak için<br />
mesafeye dikkat edilmesi gerekmektedir.<br />
Yüz yüze ve yakın temastan kaçınılmalı.<br />
Hasta kişiler veya etrafı ile temas edecek<br />
kişilerin eldiven ve maske kullanması<br />
önemli. Hijyene önem verilmeli, eller sık<br />
sık yıkanmalıdır. Mpox virüsü , öpüşme,<br />
temas, cilt teması ve damlacık yolu ile<br />
yayılabilen bir hastalıktır. Ayrıca, virüslü<br />
bir kişinin temas ettiği giysiler, çarşaflar,<br />
havlular gibi eşyalarla da bulaşabilir.<br />
Henüz Mpox hastalığının kesin bir tedavisi<br />
bulunmamaktadır. Ancak genellikle, 2<br />
ila 4 hafta içinde döküntüler geçtiğinde<br />
hastalık sona erer. Bu hastalığa karşı alınacak<br />
önlemler hayati önem taşımaktadır.<br />
Kişisel tedbirler ve toplumsal farkındalıkla<br />
hastalığın yayılması engellenebilir. Eğer<br />
hastalıkla ilgili bir belirti yaşarsanız, bir<br />
sağlık kuruluşuna başvurarak doktor kontrolünden<br />
geçebilirsiniz. Hastalığın erken<br />
evrede tespiti bulaşıcılığını önlemek için<br />
oldukça önemlidir.”<br />
23 Temmuz / Ağustos / Eylül 2024
ONKOLOJI BÖLÜMÜ’NDE DENEYIMLI<br />
EKIBIMIZLE HIZMETINIZDEYIZ!<br />
Prof. Dr.<br />
Fatih Teker<br />
Tıbbi ilgi Alanları;<br />
• Meme Kanseri<br />
• Akciğer Kanseri<br />
• Mide ve Bağırsak Kanserleri<br />
• Pankreas Kanseri<br />
• Jinekolojik Kanserler<br />
• Prostat Kanseri<br />
• Böbrek Kanseri<br />
• Mesane Kanseri<br />
• Testis Kanseri<br />
• Cilt Kanserleri<br />
• Beyin Kanseri<br />
• Kanser Tedavisinde;<br />
o Destek Tedavisi<br />
o Kemoterapi<br />
o Ağrı Tedavisi<br />
o Beslenme Tedavisi<br />
o Moleküler Tedaviler<br />
o İmmünolojik Tedaviler<br />
Uzm. Dr.<br />
Canan Karan<br />
Tıbbi ilgi Alanları;<br />
• Kolorektal Kanserler<br />
• Meme Kanseri<br />
• Akciğer Kanseri<br />
• Mezotelyoma (Plevral,<br />
Peritoneal)<br />
• Timoma<br />
• Genitoüriner Sistem Kanserleri<br />
• Mide Kanseri<br />
• Yemek Borusu (Özofagus)<br />
Kanseri<br />
• Deri Kanserleri<br />
• Baş-Boyun Kanserleri<br />
• Yutak, Dudak, Ağız Kanserleri<br />
• Kemik Tümörleri<br />
• Beyin Tümörleri<br />
• Jinekolojik Kanserler<br />
•Hepatobilier Kanserler<br />
Uzm. Dr.<br />
Zafer Ufuk Cinkara<br />
Tıbbi ilgi Alanları;<br />
• Gastrointestinal Sistem Kanserleri<br />
• Baş-Boyun Tümörleri<br />
• Genitoüriner Sistem Kanserleri<br />
• Akciğer Kanseri<br />
•Bağ Doku Kanserleri<br />
• Meme Kanseri<br />
• Jinekolojik Kanserler<br />
(Yumurtalık, Rahim, Rahim Ağzı)<br />
• Cilt Kanseri<br />
• Kalın Bağırsak Kanseri<br />
• Prostat Kanseri<br />
• Sarkom<br />
• Glial Tümörler<br />
(Beyin Tümörleri)<br />
• Kemik ve Yumuşak<br />
Doku Kanserleri<br />
24
KEMIK İLIĞI NAKIL ÜNITESI ILE HEMATOLOJI<br />
BÖLÜMÜ’NDE DENEYIMLI EKIBIMIZLE HIZMETINIZDEYIZ!<br />
Doç. Dr.<br />
Handan Haydaroğlu Şahin<br />
Tıbbi ilgi Alanları;<br />
• Multipl Miyelom<br />
• Lenfomalar<br />
• Akut Lösemiler<br />
• Kronik Lösemiler<br />
• Kemik İliği Nakli<br />
• Kronik Miyeloproliferatif<br />
Hastalıklar<br />
• Myelodisplastik Sendrom<br />
• Kemik İliği Yetmezlikleri<br />
• Anemi<br />
• Trombositopeni<br />
• İmmün Yetmezlik Sendromları<br />
Uzm. Dr.<br />
Zekeriya Aksöz<br />
Tıbbi ilgi Alanları;<br />
• Akut ve Kronik Lösemiler<br />
• Myelodisplastik Sendrom<br />
(MDS)<br />
• Hodgkin Lenfoma<br />
• Non-Hodgkin Lenfoma<br />
• Multipl Miyelom<br />
• Kanama ve Pıhtılaşma<br />
Bozuklukları<br />
25 Temmuz / Ağustos / Eylül 2024
ERKEKLIĞINE GÜVENENLERE<br />
DOKTOR TAVSIYESI:<br />
YAŞLI ERKEĞIN SPERMINDEN<br />
HER ZAMAN <strong>SAĞLIK</strong>LI<br />
ÇOCUK OLMAYABILIR<br />
Yaşın bebek sahibi olma üzerindeki etkilerini<br />
düşündüğümüzde genellikle kadınlar üzerinde<br />
yoğunlaşıyoruz. Ancak, erkeklerin de biyolojik<br />
saati vardır. Çocuk yapmayı ileri yaşlara<br />
erteleyen erkeklerin, otizm, şizofreni ve lösemi<br />
gibi rahatsızlıklara sahip çocuk sahibi olma<br />
olasılığı artıyor.<br />
Op. Dr. Leyla Özkabakçı<br />
Kadın Hastalıkları Doğum ve Tüp Bebek Uzmanı<br />
KADIN Hastalıkları Doğum<br />
ve Tüp Bebek Uzmanı Op.<br />
Dr. Leyla Özkabakçı, yaşlı<br />
babalardan doğacak çocukların<br />
karşılaşabileceği sağlık sorunları hakkında<br />
şu bilgileri verdi:<br />
araştırmada (https://pubmed.ncbi.nlm.<br />
nih.gov/12801554/ ), 45 yaşın üzerindeki<br />
erkeklerin 25 yaşın altındaki erkeklerle<br />
karşılaştırıldığında bir yıldan fazla sürede<br />
hamile kalma olasılıklarının neredeyse<br />
beş kat daha fazla olduğu görüldü ve bu<br />
durum, kadın partner genç olduğunda bile<br />
geçerliydi.<br />
ÖLÜ DOĞUM<br />
Yaşlı erkeklerden gelen gebeliklerin düşük<br />
veya ölü doğumla sonuçlanma olasılığı da<br />
daha yüksektir. Yaşlı babalardan doğan<br />
bebeklerin, genç erkeklerden doğan<br />
bebeklerin (gebeliğin 32 ila 37. haftaları<br />
arasında) veya çok erken (gebeliğin 28<br />
ila 32. haftaları arasında) doğma olasılığı<br />
daha yüksektir.<br />
LÖSEMİ TEHLİKESİ<br />
Yaşlı babaların, yarık dudak veya<br />
diyaframda delik gibi doğum kusurlarına<br />
sahip çocuklara sahip olma olasılığı daha<br />
yüksektir ve bu olasılık, baba yaşının her<br />
yılıyla birlikte artar.<br />
Danimarka’da yaklaşık 2 milyon çocuk<br />
üzerinde yapılan bir doğum kayıt<br />
araştırması (https://pubmed.ncbi.nlm.nih.<br />
gov/28257590/), belirli bir tür çocukluk<br />
lösemisinin görülme olasılığının, babanın<br />
yaşı her beş yıl arttıkça yüzde 13 oranında<br />
arttığını ortaya çıkardı. Yaşlı babalardan<br />
doğan kişilerde beyin kanseri ve meme<br />
kanseri riski de yüksektir.<br />
OTİZM VE ŞİZOFRENİ<br />
Yaşlı babalığın nörolojik etkileri de var.<br />
Başka bir araştırmaya göre (https://<br />
pubmed.ncbi.nlm.nih.gov/16953005/),<br />
babası 40 yaşın üzerinde olan çocukların<br />
otizme yakalanma olasılığı, babası 30<br />
yaşın altında olanlara göre neredeyse altı<br />
kat daha fazladır. 50 yaşın üzerindeki<br />
babalardan doğan bebeklerde şizofreni<br />
riski beş kata kadar artıyor. Obsesif<br />
kompulsif bozukluk, DEHB, bipolar<br />
bozukluk; araştırmalar babanın daha yaşlı<br />
olması durumunda bunların hepsinin<br />
görülme ihtimalinin daha yüksek<br />
olduğunu gösteriyor.<br />
Erkekler de üreme yaşlanması<br />
yaşamaktadır; 40 yaşın üzerindekiler 25<br />
yaşın altındakilerin yaklaşık yarısı kadar<br />
doğurgandır. İçki, sigara, sağlıksız yaşam<br />
tarzı, ilaçlar, ısıya ve toksinlere maruz<br />
kalma bu düşüşü hızlandırabilir. Erkekler<br />
de kadınlar gibi çocuk yapma konusunda<br />
acele etmelidir.”<br />
KADIN GENÇ OLSA BİLE...<br />
“40 yaş civarında erkeklerin spermlerinin<br />
yavaşlamaya başladığını biliyoruz.<br />
Araştırmalar yaşlı erkeklerde hamile<br />
kalma oranlarının genç erkeklere göre<br />
daha düşük olduğunu gösteriyor.<br />
İngiltere’de 2.112 çift üzerinde yapılan bir<br />
“ Ameliyat sonrası dönemde uygun bakım ve doktor tavsiyelerine<br />
uyulması, bu durumun yönetilmesinde kilit rol oynar. Özellikle ilk<br />
birkaç gün, nazik bir bakım ve gözlem, olası komplikasyonları<br />
önlemek için elzemdir. Böylece hastalar, ameliyat sonrası süreci<br />
daha rahat ve güvenli bir şekilde atlatırlar.”<br />
26
27 Temmuz / Ağustos / Eylül 2024
“GAZIANTEP ÖZEL<br />
BOSSAN HASTANESI, DR.<br />
SARI’NIN KATILIMIYLA<br />
ÜROLOJI ALANINDA<br />
HIZMET KALITESINI DAHA<br />
DA ARTIRARAK, BÖLGE<br />
HALKINA MODERN,<br />
GÜVENILIR VE ETKILI<br />
TEDAVI SEÇENEKLERI<br />
SUNMAYA DEVAM<br />
EDECEK.”<br />
GAZIANTEP ÖZEL BOSSAN<br />
HASTANESI’NE YENI<br />
ÜROLOJI UZMANI:<br />
OP. DR. İBRAHIM SARI<br />
GÖREVE BAŞLADI!<br />
Gaziantep sağlık dünyasında<br />
heyecan verici bir gelişme yaşandı!<br />
Özel Bossan Hastanesi, alanında<br />
uzman ve deneyimli bir hekim olan<br />
Op. Dr. İbrahim Sarı’yı üroloji<br />
departmanına kattı.<br />
28
“Hasta odaklı<br />
bir yaklaşımla,<br />
her hastanın<br />
kendine özgü<br />
ihtiyaçlarını ve<br />
tedavi süreçlerini<br />
dikkatle<br />
değerlendirmek<br />
benim için çok<br />
önemli. Bossan<br />
Hastanesi’nde<br />
bu prensipler<br />
doğrultusunda<br />
hastalarımıza<br />
en iyi hizmeti<br />
sunmayı<br />
hedefliyorum”<br />
MODERN tıp bilgisi ve geniş tecrübesiyle<br />
bilinen Op. Dr. İbrahim Sarı, üroloji<br />
alanındaki yenilikçi yaklaşımları ve<br />
hastalarına sunduğu kaliteli sağlık<br />
hizmetleriyle tanınıyor.<br />
Op. Dr. Sarı, ürolojik sorunlar yaşayan hastalara<br />
kapsamlı bir hizmet sunarak birçok farklı rahatsızlığın<br />
teşhis ve tedavisinde görev alacak. Üreter taşı, mesane<br />
taşı, böbrek taşı, prostat rahatsızlıkları, sünnet, idrar<br />
kaçırma, erkek infertilitesi, varikosel, genital siğil ve<br />
hidrosel gibi birçok alanda uzmanlaşmış olan Dr. Sarı,<br />
aynı zamanda mesane ve böbrek tümörleri gibi ciddi<br />
sağlık sorunlarının tedavisinde de deneyime sahip.<br />
Modern cerrahi teknikler konusunda da oldukça<br />
deneyimli olan Op. Dr. İbrahim Sarı, laparoskopik<br />
cerrahi ve prostat biyopsisi gibi ileri düzey cerrahi<br />
müdahalelerde bulunarak, hastalarına en az invaziv<br />
yöntemlerle en etkili tedavi seçeneklerini sunmayı<br />
hedefliyor.Op. Dr. İbrahim Sarı: “Hasta Odaklı<br />
Yaklaşım Benim İçin Çok Önemli”<br />
Op. Dr. Sarı, göreve başlamasıyla<br />
birlikte yaptığı açıklamada, “Hasta<br />
odaklı bir yaklaşımla, her hastanın<br />
kendine özgü ihtiyaçlarını ve tedavi<br />
süreçlerini dikkatle değerlendirmek<br />
benim için çok önemli. Bossan<br />
Hastanesi’nde bu prensipler<br />
doğrultusunda hastalarımıza en iyi<br />
hizmeti sunmayı hedefliyorum,” dedi.<br />
Gaziantep Özel Bossan Hastanesi, Dr. Sarı’nın<br />
katılımıyla üroloji alanında hizmet kalitesini daha da<br />
artırarak, bölge halkına modern, güvenilir ve etkili<br />
tedavi seçenekleri sunmaya devam edecek.<br />
Op. Dr. İbrahim Sarı<br />
Gaziantep Özel Bossan Hastanesi<br />
Üroloji Uzmanı<br />
29 Temmuz / Ağustos / Eylül 2024
30
31 Temmuz / Ağustos / Eylül 2024
YEŞIL ÇAYIN 9 FAYDASI<br />
İnsan sağlığına olumlu etkileri ile bilinen yeşil çayın son yıllarda popülerliği artıyor. Aynı zamanda lezzetli<br />
ve ferahlatıcı bir içecek olan yeşil çayın zindeliği korumaya da yardımcı olduğunu paylaşan Anadolu Sağlık<br />
Merkezi Hastanesi İç Hastalıkları ve Kardiyoloji Uzmanı Prof. Dr. Nevrez Koylan, “Araştırmalar yeşil<br />
çayın; kalp, beyin, diş ve cilt sağlığı gibi pek çok alanda vücudu destekleyici gücünü ortaya koyuyor. Tadını<br />
sevmeyen ama faydalarından yararlanmak isteyenler; yulaf ezmesine, yoğurda veya yaptıkları smoothie’lere<br />
ekleyerek tüketimini kolaylaştırabilirler” dedi.<br />
YEŞIL çayın sağlığa faydalarına<br />
değinen ve tüketim önerilerini<br />
paylaşan Anadolu Sağlık<br />
Merkezi Hastanesi İç<br />
Hastalıkları ve Kardiyoloji Uzmanı Prof.<br />
Dr. Nevrez Koylan, “Yeşil çayı sade<br />
olarak veya limon, bal ya da nane gibi<br />
aromalar ekleyerek de tüketebilirsiniz.<br />
Demleyerek tüketmek isteyenler ise<br />
bir fincan suya bir çay kaşığı yeşil<br />
çay yaprağı ekleyerek 3-5 dakika<br />
bekleyebilirler. Soğuk demleme<br />
yöntemiyle yapmak isteyenler ise yeşil<br />
çay yapraklarını soğu suya ekleyerek en<br />
az 8 saat hatta mümkünse tüm gece<br />
boyunca buzdolabında bekletmeli”<br />
şeklinde konuştu.<br />
Yeşil çayın kafein oranının yüksek olması<br />
sebebiyle hamile veya emziren kadınlar,<br />
kafein hassasiyeti olanlar veya uyku<br />
problemleri yaşayanlar tarafından sınırlı<br />
miktarda tüketilmesi gerektiğinin altını<br />
çizen Prof. Dr. Nevrez Koylan, “Yeşil çay<br />
bazı ilaçlarla da etkileşime girebilir. Bu<br />
nedenle herhangi bir ilaç kullanılıyorsa<br />
yeşil çay tüketmeden önce mutlaka<br />
doktora danışılmalı” dedi. Prof. Dr.<br />
Nevrez Koylan, yeşil çayın dikkat çekici 9<br />
faydasını paylaştı.<br />
KALP KRIZI RISKINI<br />
AZALTABILIR<br />
Yeşil çay kolesterol seviyelerini<br />
düşürmeye ve kan basıncını<br />
düzenlemeye dolayısıyla kalp hastalığı<br />
riskini azaltmaya yardımcı olur.<br />
AĞIZ KOKUSUNU ENGELLER<br />
Yeşil çay ağız kokusunu önlemeye ve diş<br />
çürümesini engellemeye destek olur.<br />
CILT BARIYERINI<br />
SAĞLAMLAŞTIRIR<br />
Yeşil çay cildin yaşlanmasını<br />
geciktirmeye ve cilt hücrelerini hasardan<br />
korumaya destek olur.<br />
DIYETLERIN OLMAZSA<br />
OLMAZIDIR<br />
Yeşil çay metabolizmayı hızlandırmaya<br />
ve yağ yakımını artırmaya yardımcı olur.<br />
Bu nedenle kilo kontrolü ve zayıflama<br />
çabalarında da fayda sağlar.<br />
BAĞIŞIKLIĞI DESTEKLER<br />
Yeşil çay bağışıklık sistemini<br />
güçlendirmeye ve enfeksiyonlara karşı<br />
koruma sağlamaya katkı sunar.<br />
KANSERDEN KORUNMAYA<br />
YARDIMCI OLUR<br />
Yeşil çayın bazı kanser türlerine karşı<br />
koruma sağlayabileceğine dair bazı<br />
kanıtlar vardır. Özellikle prostat kanseri,<br />
meme kanseri ve kolon kanseri riskini<br />
azaltmada etkili olduğu düşünülüyor.<br />
KAN ŞEKERINDEKI<br />
DALGALANMALARI ÖNLER<br />
Yeşil çayın faydalarından biri de kan<br />
şekeri seviyesini düzenlemeye ve<br />
diyabet riskini azaltmaya yardımcı<br />
olmasıdır.<br />
KRONIK HASTALIKLARA<br />
KARŞI KORUMA SAĞLAR<br />
Yeşil çay EGCG ve kateşinler gibi güçlü<br />
antioksidanlar bakımından zengindir.<br />
Bu antioksidanlar serbest radikallerin<br />
neden olduğu hücre hasarını önlemeye<br />
Prof. Dr. Nevrez Koylan<br />
Anadolu Sağlık Merkezi Hastanesi<br />
İç Hastalıkları ve Kardiyoloji Uzmanı<br />
yardımcı olarak kalp hastalığı, kanser ve<br />
Alzheimer gibi kronik hastalıklara karşı<br />
koruma sağlayabilir.<br />
BEYIN SAĞLIĞINI<br />
GÜÇLENDIRIR<br />
Yeşil çay zihinsel işlevleri ve hafızayı<br />
geliştirmeye yardımcı olur. Ayrıca<br />
Alzheimer ve Parkinson gibi<br />
nörodejeneratif hastalıklara karşı da<br />
koruma sağlar.<br />
32
33 Temmuz / Ağustos / Eylül 2024
GENEL <strong>SAĞLIK</strong> SİGORTASI<br />
HAKKINDA BİLİNMESİ GEREKENLER<br />
2006-2008 yılları arasında hayata geçirilen sosyal güvenlik reformu ile tüm<br />
sosyal sigorta kurumları (SSK, Bağ-Kur, Emekli Sandığı) tek çatı (SGK) altında<br />
toplanmış ve kamu sağlık sigortacılığının finansman ve sağlık hizmeti sunumu<br />
birbirinden ayrılarak Sosyal Güvenlik Kurumu (SGK) çatısı altında GSS (Genel<br />
Sağlık Sigortası) sistemi oluşturulmuştur.<br />
GSS’den yararlanmak için hangi<br />
şartlar aranıyor?<br />
Genel sağlık sigortalısı ve<br />
bakmakla yükümlü olduğu kişilerin, sağlık<br />
hizmeti sunucusuna başvurduğu tarihten<br />
önceki son bir yıl içinde toplam 30 gün<br />
genel sağlık sigortası prim ödeme gün<br />
sayısının olması gerekmektedir. Ancak,<br />
Bağ-Kur’lular ile prim ödeme yükümlüsü<br />
kendisi olan diğer kişilerin 60 günden fazla<br />
prim ve prime ilişkin her türlü borcunun<br />
da bulunmaması gerekmektedir.<br />
Kimler genel sağlık sigortalısının<br />
bakmakla yükümlü olduğu kişi<br />
sayılmaktadır?<br />
Sigortalı sayılmayan veya isteğe bağlı<br />
sigortalı olmayan, kendi sigortalılığı<br />
nedeniyle gelir veya aylık bağlanmamış<br />
olan; Eşi, 18 yaşını, lise ve dengi öğrenim<br />
görmesi halinde veya 3308 sayılı Meslekî<br />
Eğitim Kanunu’nda belirtilen aday çıraklık<br />
ve çıraklık eğitimi ile işletmelerde meslekî<br />
eğitim görmesi hâlinde 20 yaşını, yüksek<br />
öğrenim görmesi halinde 25 yaşını doldurmamış<br />
ve evli olmayan çocuklar ile yaşına<br />
bakılmaksızın çalışma gücünü en az %<br />
60 oranında yitirdiği kurum sağlık kurulu<br />
tarafından tespit edilen evli olmayan<br />
çocuklar, her türlü kazanç ve irattan elde<br />
ettiği gelirler toplamı yürürlükte bulunan<br />
asgari ücretin net tutarından daha az olan<br />
ve diğer çocuklarından sağlık yardımı<br />
almayan ana ve baba, genel sağlık sigortalısının<br />
bakmakla yükümlü olduğu kişi<br />
olarak kabul edilmekte ve ayrıca GSS primi<br />
ödemelerine gerek olmadan GSS’den<br />
yararlanabilmektedir.<br />
Herhangi bir sosyal güvencesi<br />
olmayanların ne yapması gerekiyor?<br />
1/1/2012 tarihinden itibaren yürürlüğe<br />
giren uygulama kapsamında herhangi<br />
bir sosyal güvencesi olmayan kişiler SGK<br />
tarafından resen genel sağlık sigortalısı<br />
olarak tescil edilmektedir. Dolayısıyla,<br />
bu kapsama giren kişilerin bir ay içinde<br />
gelir testi yapılması için ikametlerinin<br />
bulunduğu yerdeki sosyal yardımlaşma ve<br />
dayanışma vakıflarına (SYDV) başvurmaları<br />
gerekmektedir.<br />
Emeklilik için prim gününü<br />
tamamlamış, ancak çalışmadan<br />
yaşını bekleyenler GSS’den nasıl<br />
yararlanabilir?<br />
Söz konusu kişiler de zorunlu olarak genel<br />
sağlık sigortası kapsamına alınmış olup,<br />
bu kimselerin eş, anne veya babaları ya da<br />
çocukları üzerinden bakmakla yükümlü<br />
olunan kişi olarak kanunda aranan kriterlere<br />
göre sağlıktan yararlanma hakkı<br />
bulunması halinde bu kapsamda sağlık<br />
hizmetlerinden yararlanabileceklerdir.<br />
Böyle bir imkanın bulunmaması halinde<br />
ise, gelir testi yaptırmaları ve gelir testi sonucunda<br />
aile içinde kişi başına düşen gelir<br />
tutarlarının asgari ücretin üçte birinden az<br />
olması durumunda primleri devlet tarafından<br />
karşılanmak suretiyle, kişi başı gelir<br />
tutarlarının asgari ücretin üçte birinden<br />
fazla olması durumunda ise, ilgili kişilerin<br />
brüt asgari ücretin %3’ü tutarında (2024<br />
yılı için aylık 600,08 TL) prim ödeyerek<br />
emekli olacakları tarihe kadar sağlık hizmetlerinden<br />
yararlanabileceklerdir.<br />
34
TANI VE TEŞHISTE<br />
LAPAROSKOPI<br />
Defalife Hastanesi Kadın hastalıkları ve<br />
Doğum uzmanı Opr. Dr. İbrahim Halil<br />
BÜYÜKBEŞE Kadın doğum alanında<br />
yapılan Laporaskopik Ameliyatlar<br />
hakkında bilgilendirdi.<br />
ettirebilmesi için önemli bir tekniktir. Özellikle son yıllarda en çok<br />
yapılan kadın hastalıkları ameliyatları arasına girmiştir.<br />
Opr. Dr. İbrahim Halil Büyükbeşe<br />
Defalife Hastanesi Kadın hastalıkları ve Doğum uzmanı<br />
KADIN hastalıkları polikliniğimizde hastalığın kesin<br />
tanısını koyabilmek için laparoskopik yöntemlerden<br />
faydalanıyoruz. Örneğin pelvik hastalıklar şüphesinde<br />
hastaya hiçbir cerrahi müdahale yapılmadan, göbekten<br />
karın içerisine giren bir kamera kullanılır. Bu sayede hastanın<br />
tüm pelvik organları çok net bir şekilde izlenebilmektedir. İşte bu<br />
işlemin adına tanısal laparoskopi denir.<br />
ÇIKOLATA KISTI<br />
Kronik pelvik ağrılarının başlıca sebebi olan çikolata kisti<br />
laparoskopi ile teşhis edilebilir ve yine laparoskopi ile tedavi<br />
edilebilmektedir. Çikolata kisti tanısında kullanılan ultrasonografi<br />
çoğu kez teşhisi koymakta yardımcı olmayabilir. Çünkü hastada<br />
henüz kist başlangıç aşamasında yani oluşmamışsa bu durum<br />
ultrasonografik görüntülerde ortaya çıkmayabilir.<br />
YUMURTALIK KISTI<br />
Dış gebelik, over torsiyonu, rahimde kanamalı kistler ve<br />
yukarıda bahsi geçen çikolata kisti gibi birçok kadın hastalığında<br />
laparoskopi ile tedavi yapılması mümkündür.<br />
MYOMEKTOMI (RAHIMDEN UR ALINMASI)<br />
Laparoskopik miyom ameliyatı, rahimde büyümüş olan urların<br />
kapalı ameliyat tekniği ile alınarak tedavi edilmesi mümkündür.<br />
Genç anne adaylarının doğurganlığı koruyarak devam<br />
RAHIM ALINMASI (HISTEREKTOMI)<br />
Laparoskopik ameliyatlar listesinin 1. sırasında histerektomi<br />
operasyonları yer almaktadır. Gelişen teknoloji ve teknikler<br />
ile laparoskopinin kadın hastalıkları teşhis ve tedavisinde<br />
kullanılması, bu hastalığında da laparoskopik yöntemle<br />
yapılmasının önünü açmıştır.<br />
RAHIM SARKMASI<br />
Histerektomi, rahim sarkmasında eskiden beri uygulanan<br />
geleneksel yöntemdir. Ancak bazı genç hastalar doğurganlığı<br />
sürdürmek isteyebilir. Bu sebeple rahimin korunması<br />
gerekmektedir. Bu durumda hastada uterusun asılması alternatif<br />
bir tedavi şekli olabilmektedir. Böylece hasta laparoskopik<br />
ameliyatın bütün avantajlarından faydalanmış olur.<br />
RAHIM AĞZI KANSERI<br />
Erken teşhis edilen rahim ağzı kanserleri laparoskopik ameliyat<br />
ile tedavi edilir. Rahim, rahim ağrı, tüpler, yumurtalıkların<br />
geniş dokuyla birlikte çıkarılmasını ve pelvik ve paraaortik lenf<br />
nodlarının temizlenmesini kapsar.<br />
PELVIK HASTALIKLAR ŞÜPHESINDE HASTAYA HIÇBIR<br />
CERRAHI MÜDAHALE YAPILMADAN, GÖBEKTEN KARIN<br />
IÇERISINE GIREN BIR KAMERA KULLANILIR. BU SAYEDE<br />
HASTANIN TÜM PELVIK ORGANLARI ÇOK NET BIR<br />
ŞEKILDE IZLENEBILMEKTEDIR. İŞTE BU IŞLEMIN ADINA<br />
TANISAL LAPAROSKOPI DENIR.<br />
35 Temmuz / Ağustos / Eylül 2024
SOKAK HAYVANLARI<br />
GAZIANTEP’TE MUTLU!<br />
Gaziantep Büyükşehir<br />
Belediye Başkanı Fatma Şahin<br />
Gaziantep Büyükşehir<br />
Belediyesi, sokaklardan<br />
toplanan hayvanlar için<br />
Burç Tabiat Parkı’nda 100<br />
dönümlük doğal yaşam<br />
alanı oluşturuldu.<br />
GAZIANTEP Büyükşehir Belediye<br />
Başkanı Fatma Şahin<br />
sokak hayvanları yaşasın,<br />
mutlu olsun, şehirde çocuklar<br />
rahat oynasın ailelerin içi rahat etsin<br />
diye sokak hayvanları için göreve geldiği<br />
günden bu yana projeler üretmeye<br />
devam ediyor.<br />
Son olarak hizmete giren Sokak<br />
Hayvanları Doğal Yaşam Merkezi’nde<br />
bakımları yapılan köpekler, sahiplendirilmek<br />
üzere sosyal medya hesapları<br />
üzerinden paylaşılıyor. Lokantalardan<br />
artan yemekler, uzmanların elinde<br />
mamaya dönüştürülüyor ve bu mamalarla<br />
binlerce sokak hayvanı besleniyor.<br />
Böylece geri dönüşüm yapılarak gıdalar<br />
çöpe gitmiyor.<br />
TÜRKİYE’DE İLK<br />
Türkiye’de ilk olma özelliğindeki alana<br />
getirilen sokak köpekleri, tedavi ve<br />
bakımları yapılıyor. Şu anda 250’den<br />
fazla köpeğin bulunduğu merkezde<br />
Sokak Hayvanları mutlu mesut yaşıyor,<br />
kimseye saldırmıyor.<br />
Ayrıca Gaziantep’te 44 noktada güneş<br />
panelli “suluk”lar bulunuyor. Böylece<br />
sokak hayvanları susuz kalmıyor.<br />
Başkan Şahin bu panellerin sayılarını<br />
çoğaltacaklarını belirterek, “Sokak hayvanlarımız<br />
dağda, tepede, ovada susuz<br />
kalmıyor. Güneş Panellerini çoğaltarak<br />
bu sorunu da kökten çözeceğiz” dedi.<br />
Tüm Türkiye’de Başıboş sokak köpek-<br />
36
BİNLERCE SOKAK<br />
HAYVANI TEDAVİ<br />
GÖRÜYOR<br />
Sokak hayvanının tedavisini<br />
üstlenen Büyükşehir Belediyesi,<br />
tedavi sürecinin ardından sokak<br />
hayvanlarını aldığı yere bırakıyor.<br />
7/24 çalışan ekipler, Gazi şehrin<br />
9 ilçesi 780 mahallesinde hizmet<br />
vermeyi sürdürüyor.<br />
lerine dair tartışmalar devam ederken, Gaziantep<br />
Büyükşehir Belediyesi’nin sokak<br />
hayvanlarına dair sürdürdüğü çalışmalar<br />
adeta tüm Türkiye’ye örnek oluyor.<br />
Fatma Şahin, “Gaziantep’te köpekler 2-3<br />
yıl yaşam ömürleri olan sokaklarda değil,<br />
geniş bir ormanlık alanda, özgürce yaşıyor.<br />
Gaziantep’te lokantalardan artan gıda<br />
çöp olmuyor, mama fabrikamızda köpek<br />
maması oluyor. Gaziantep’te insanlar da<br />
köpekler de güvende. Meclise gelen yasa<br />
belediyelere, yani bize anahtar bir rol, görev<br />
yüklüyor. Biz bu görevi aynen ve tarif<br />
edildiği gibi 5 yıldır zaten uyguluyoruz.<br />
1 köpeğin tüyüne zarar gelmedi, sokaklarımız<br />
güvenli! Gerekli bilimsel, fiziksel<br />
yatırımları yapıp görevini yerine getirmek<br />
yerine, kamuoyunu manüple edenler<br />
olduğunu görüyorum. Sokak hayvanı sorununu<br />
ideolojik bir zemine çekmek, siyasi<br />
çatışmaya çevirmek hayvanlara yapılacak<br />
en büyük kötülüktür.<br />
SOKAKTA YAŞAYAN<br />
KÖPEKLERİN ORTALAMA<br />
ÖMRÜ 2-3 YIL<br />
3 aşamalı sistemde yüzbinlerce köpek<br />
sokağa tekrar bırakılıyor. Çünkü % 100 sahiplendirme<br />
pratikte asla mümkün değil!<br />
Kısırlaştırdığımız ama sahiplenilmeyen<br />
hayvanlar için, sağlıklı biçimde yaşayacakları<br />
doğal bir yaşam alanı, tabiat parkı kurmak<br />
gerekiyor. Gaziantep’te 100 dönüm<br />
orman alanını sadece bu işleve ayırdık ve<br />
alana uzmanların uygun gördüğü biçimde<br />
fiziksel yatırım yaptık. Sorunu çok büyük<br />
oranda çözdük. Bu konuda şöyle de bir<br />
istatistiki veri var ki; sokakta yaşayan<br />
hayvanların ortalama yaşam ömrü 2-3 yıl<br />
:( Yani hayvanları sokağa bırakarak aslında<br />
onlara iyilik yapmış olmuyoruz. Bilakis<br />
sokağa geri dönen her hayvan, erken ölümü<br />
için gün saymaya da başlıyor. (Kaza,<br />
hastalık vs) Uygun doğal bir alan içinde,<br />
veterinerler gözetiminde özgür yaşam<br />
alanları kurmak sadece sokakları güvenli<br />
yapmıyor, sokak hayvanlarına da sağlıklı<br />
ve çok daha uzun bir ömür sağlıyor” ifadeleriyle<br />
çalışmaları özetledi.<br />
Gaziantep Büyükşehir Belediyesi sokak<br />
hayvanlarına sahip çıkarak onların tedavilerini<br />
üstleniyor, sağlıklı bir yaşam sürmelerine<br />
imkan sağlıyor.<br />
Doğada yaşayan bütün canlıların yaşam<br />
hakkına saygılı bir çalışma yürüten Gaziantep<br />
Büyükşehir Belediyesi Doğal Hayatı<br />
Koruma Daire Başkanlığı, başta sokak<br />
hayvanları olmak üzere bütün canlıların<br />
yaşamına dokunan faaliyetleri sürdürüyor.<br />
MODERN AMELİYATLAR<br />
YAPILAN MERKEZ<br />
Büyükşehir Belediyesi olarak mevcut<br />
barınağın çalışmasını sürdürerek Burç<br />
Yazıbağ’da 15 bin metrekare alan üzerine,<br />
içerisinde modern ameliyathaneler, mama<br />
üretim merkezi, alttan ısıtmalı barınakların<br />
bulunduğu yeni barınakta kurdu. Bu<br />
Tabiat Parkı’nda sokak hayvanları için<br />
rehabilitasyon alanı olarak 60 bin metrekareye<br />
kurulan doğal yaşam alanının<br />
sürekli çalışıyor. Burada kent yaşamına<br />
ayak uyduramayan ve diğer hayvanlar<br />
tarafından zarar görme ihtimali yüksek<br />
köpekler bulunuyor.<br />
250 BESLEME NOKTASINA<br />
KONULAN MAMALARI<br />
GAİZANTEP BÜYÜKŞEHİR<br />
ÜRETİYOR<br />
Gaziantep Büyükşehir Belediyesi şehir<br />
merkezinde farklı 250 noktada atık borulardan<br />
kurduğu besleme noktalarına konulan<br />
mamaları da kendisi üretiyor. Sıfır Atık<br />
çalışması kapsamında başlatılan projede<br />
şehir hastanesi, üniversiteler, fabrikalar<br />
ve lokantalardan gelen yemek artıklarını<br />
ayrıştırarak komposto makinalarında<br />
yüksek protein değerine sahip mamaya<br />
dönüştüren ekipler, kurutarak besleme<br />
noktalarına ve hayvan severlere dağıtıyor.<br />
Bu çalışmayla da gastronomi şehrinin<br />
atıkları değerlendiriliyor.<br />
GAZIANTEP BÜYÜKŞEHIR<br />
BELEDIYESI SOKAK<br />
HAYVANLARINA SAHIP<br />
ÇIKARAK ONLARIN<br />
TEDAVILERINI<br />
ÜSTLENIYOR,<br />
<strong>SAĞLIK</strong>LI BIR YAŞAM<br />
SÜRMELERINE IMKAN<br />
SAĞLIYOR.<br />
37 Temmuz / Ağustos / Eylül 2024
GAÜN 100. YIL ONKOLOJİ<br />
HASTANESİ VE RADYOTERAPİ<br />
MERKEZİ’NİN AÇILIŞI YAPILDI<br />
Gaziantep Üniversitesi (GAÜN) 100. Yıl Onkoloji Hastanesi<br />
ve Radyoterapi Merkezi, düzenlenen törenle açıldı. Sağlık<br />
sektöründe önemli bir adım olan bu yeni hastane, kanser<br />
tedavisi alanında sunacağı ileri düzey hizmetlerle bölge<br />
halkına büyük katkı sağlayacak.<br />
A<br />
ÇILIŞ töreninde konuşan GAÜN Rektörü Prof. Dr. Arif Özaydın, hastanenin<br />
bölgedeki sağlık hizmetlerine sağlayacağı katkıları ve onkoloji alanında son<br />
teknolojilerin önemini vurguladı. Hastane hakkında bilgi veren Rektör Özaydın,<br />
“Dünyada istatistikler, kanserin ölüm nedenleri arasında ilk üçte yer aldığını<br />
gösteriyor. Buradan 8 km uzaklıktaki kanser hastanemiz eski teknolojisi nedeniyle işlevsiz<br />
hale gelmişti. Bu sorunu çözmek için hastaneye Tomoterapi teknolojisi getirdik. Bu<br />
teknoloji hastanenin alt katında hizmet vermeye başladı. Hizmet alım sözleşmesiyle bu<br />
yatırımı gerçekleştirdik ve bütçeye ek bir yük getirmedik. Depo olarak kullanılan bir binayı<br />
dönüştürerek yeni bir hastane yapma planımız devletimiz tarafından olumlu karşılandı.<br />
Bu dönüşümü düşük bir maliyetle gerçekleştirdik ve burayı modern bir hastaneye<br />
dönüştürdük.” diye konuştu.<br />
“EKİBİMİZ SON DERECE YETKİN”<br />
GAÜN Rektörü Prof. Dr. Arif Özaydın<br />
Hastanenin yalnızca Gaziantep’te yaşayan kanser hastalarına değil, çevre illerden gelen<br />
tüm kanser hastalarına hizmet vereceğini belirten Prof. Dr. Özaydın, “Allah kimseyi kanserle<br />
38
“GAÜN 100. YIL ONKOLOJI HASTANESI, 5 BIN 500 METREKARELIK ALANA SAHIP OLUP, DÖRT<br />
KATTAN OLUŞUYOR. BODRUM KATINDA RADYOTERAPI MERKEZI YER ALIRKEN, ZEMIN<br />
KATTA 50 KIŞILIK KEMOTERAPI KOLTUĞU VE 5 KIŞILIK ÖZEL KEMOTERAPI KOLTUĞUYLA<br />
DONATILMIŞ GÜNÜBIRLIK KEMOTERAPI MERKEZI BULUNUYOR.”<br />
karşı karşıya bırakmasın. Ancak böyle<br />
bir durumda, doktorlarımız burada ve<br />
ekibimiz son derece yetkin. Bu projeyi<br />
gerçekleştiren takım arkadaşlarımıza<br />
huzurunuzda teşekkür ediyorum. Bu<br />
başarıyı tek başımıza elde etmedik;<br />
arkamızda güçlü bir sağlık ordusu<br />
var.” dedi.<br />
<strong>SAĞLIK</strong> KAMPÜSÜ<br />
OLUŞTURDUK<br />
Prof. Dr. Özaydın, sağlık alanında<br />
yaptıkları çalışmalardan bahsederek<br />
şunları söyledi: “Göreve başladığımız<br />
2020 yılında üniversitemizde<br />
sadece Araştırma Hastanesi<br />
mevcuttu. Bugün, üçüncü<br />
hastanemizin hizmete alım törenini<br />
gerçekleştiriyoruz. Yeni açılan Çocuk<br />
Hastanemizin fikir babası Rektör<br />
Yardımcımız Prof. Dr. Ayşe Balat’tır<br />
ve hastane Cumhurbaşkanımız<br />
tarafından açıldı. Çocuk hastalıkları<br />
konusunda kapsamlı hizmetler<br />
sunmaktayız.İkinci olarak,<br />
kullanılmayan bir binayı Böbrek<br />
Nakil Hastanesi’ne dönüştürdük.<br />
Bu yatırımı devletimizden herhangi<br />
bir finansal destek almadan vakıf<br />
aracılığıyla gerçekleştirdik. Ekonomik<br />
zorluklarla karşılaştık, ancak Eruslu<br />
ailesinin katkılarıyla modern ve<br />
lüks bir hastane inşa ettik. Şu ana<br />
kadar 100’e yakın böbrek nakli<br />
başarıyla tamamlandı. Dördüncü<br />
hastanemiz olan Acil Yanık ve<br />
Travma Hastanesini ise yıl sonunda<br />
veya 2025’in ilk aylarında hizmete<br />
açacağız. 120 yatak kapasiteli bu<br />
hastane, Türkiye’de bir ilki temsil<br />
edecek ve model niteliğinde olacak.<br />
Gaziantep’te beş hastaneyi bir<br />
araya getirerek bu bölgeyi sağlık<br />
kampüsü olarak yapılandırdık.<br />
Cumhuriyetimizin 100. yılını<br />
temel alarak bu kampüsü ‘Sağlık<br />
Kampüsü’ olarak adlandırdık. Açılışını<br />
Cumhurbaşkanımızın yapmasını<br />
umuyoruz ve kendisini buraya davet<br />
ediyoruz.”<br />
Gaziantep Büyükşehir Belediyesi<br />
Başkan Vekili Zehra Ünal ise yaptığı<br />
konuşmada büyük bir emek sonucu<br />
bu işlerin ortaya çıktığını belirterek,<br />
“Sağlık her şeyden önemlidir. Bu<br />
projede büyük bir emek harcandı.<br />
Yeni hastanemizin ülkemize<br />
ve Gaziantep’e hayırlı olmasını<br />
diliyorum.” ifadelerini kullandı.<br />
GAÜN 100. Yıl Onkoloji Hastanesi,<br />
5 bin 500 metrekarelik alana sahip<br />
olup, dört kattan oluşuyor. Bodrum<br />
katında Radyoterapi Merkezi yer<br />
alırken, zemin katta 50 kişilik<br />
kemoterapi koltuğu ve 5 kişilik özel<br />
kemoterapi koltuğuyla donatılmış<br />
Günübirlik Kemoterapi Merkezi<br />
bulunuyor.<br />
Birinci ve ikinci katlarda ise klinikler<br />
yer alıyor. Birinci katta 8 adet iki<br />
kişilik, 6 adet tek kişilik oda ve 8 kişilik<br />
palyatif bakım ünitesi, ikinci katta ise<br />
8 adet iki kişilik ve 6 adet tek kişilik<br />
hasta odası bulunuyor.<br />
“BIRINCI KATTA 8 ADET IKI KIŞILIK,<br />
6 ADET TEK KIŞILIK ODA VE 8<br />
KIŞILIK PALYATIF BAKIM ÜNITESI,<br />
IKINCI KATTA ISE 8 ADET IKI KIŞILIK<br />
VE 6 ADET TEK KIŞILIK HASTA<br />
ODASI BULUNUYOR.”<br />
39 Temmuz / Ağustos / Eylül 2024
YAPAY ZEKANIN <strong>SAĞLIK</strong><br />
ALANINA GETİRDİĞİ 5 YENİLİK<br />
Birçok sektördeki kaçınılmaz yapay zeka<br />
dönüşümü, sağlık alanında da etkisini<br />
gösteriyor. Yapay zeka teknolojilerinin<br />
sağlık hizmetlerinde yarattığı yenilikler<br />
tıp dünyasında heyecan uyandırıyor.<br />
LifeClub Medikal Direktörü Uzm. Dr.<br />
Celal Yücel Batmacı, sağlık alanındaki<br />
son teknolojik gelişmeleri anlattı.<br />
Uzm. Dr. Celal Yücel Batmacı<br />
LifeClub Medikal Direktörü<br />
“YAPAY ZEKA DESTEKLI<br />
UYGULAMALAR VE CIHAZLAR,<br />
KRONIK HASTALIKLARIN<br />
YÖNETIMINDE HASTALARIN<br />
DURUMLARINI SÜREKLI<br />
OLARAK IZLEYEBILIYOR.”<br />
YAPAY zeka teknolojilerinin hızla yayınlaşması<br />
birçok sektördeki iş yapış şekillerini değiştirdi<br />
ve değiştirmeye devam ediyor. Yapay zekaya<br />
entegrasyon sürecinde pek çok yeni yöntem ortaya<br />
çıkarken, angarya haline gelen bazı geleneksel<br />
yöntemler daha pratik hale geliyor.<br />
Yapay zeka etkisiyle yaşanan teknolojik gelişmeler, sağlık<br />
sektöründe tanı ve teşhisten tedavi planlamaya, ilaç<br />
geliştirmeden hasta takibi ve yönetimine, hasta bakımında<br />
kaliteyi artırmaktan operasyonel verimliliğe kadar birçok süreci<br />
iyileştirecek yeni yöntemler ortaya koyuyor.<br />
Yapay zeka teknolojilerinin sağlık alanında sunduğu çözümlerin<br />
40
üyük bir heyecan ve umutla<br />
karşılanmakta olduğunu belirten<br />
LifeClub Sağlıklı Yaşam Hizmetleri<br />
Medikal Direktörü Uzm. Dr. Celal Yücel<br />
Batmacı, en güncel yenilikleri şöyle<br />
anlattı:<br />
1. DOĞRU VE ERKEN TEŞHIS<br />
Yapay zeka, görüntüleme teknikleri ve<br />
veri tabanları üzerinden hastalıkların<br />
erken teşhis edilmesinde büyük<br />
bir rol oynuyor. Örneğin; radyoloji<br />
alanında yapay zeka algoritmaları,<br />
röntgen, MRI ve CT taramalarında<br />
anormallikleri tespit edebiliyor,<br />
doktorlara daha hızlı ve doğru teşhis<br />
koymada yardımcı oluyor. Bu durum,<br />
kanser gibi hastalıkların erken evrede<br />
yakalanmasını ve tedaviye erken<br />
başlanmasını sağlıyor.<br />
2. KIŞISELLEŞTIRILMIŞ<br />
TEDAVI YÖNTEMLERi<br />
“YAPAY ZEKA ETKISIYLE YAŞANAN TEKNOLOJIK<br />
GELIŞMELER, <strong>SAĞLIK</strong> SEKTÖRÜNDE TANI<br />
VE TEŞHISTEN TEDAVI PLANLAMAYA,<br />
ILAÇ GELIŞTIRMEDEN HASTA TAKIBI VE<br />
YÖNETIMINE, HASTA BAKIMINDA KALITEYI<br />
ARTIRMAKTAN OPERASYONEL VERIMLILIĞE<br />
KADAR BIRÇOK SÜRECI IYILEŞTIRECEK YENI<br />
YÖNTEMLER ORTAYA KOYUYOR.”<br />
3. YENI İLAÇ KEŞFI VE<br />
HIZLI GELIŞTIRMELER<br />
Yapay zeka, yeni ilaç keşfi ve<br />
geliştirilme süreçlerini de hızlandırıyor.<br />
Büyük veri analitiği sayesinde<br />
potansiyel ilaç bileşenleri daha hızlı ve<br />
etkili bir şekilde tespit edilebiliyor. Bu da<br />
hem zaman hem de maliyet açısından<br />
önemli avantajlar sağlıyor.<br />
sürekli olarak izleyebiliyor. Örneğin,<br />
akıllı giyilebilir cihazlar sayesinde<br />
diyabet, hipertansiyon gibi kronik<br />
hastalıkların takibi yapılabiliyor, gerekli<br />
durumlarda hastalar ve doktorlar<br />
anında bilgilendirilebiliyor.<br />
5. OPERASYONEL<br />
VERIMLILIK VE ETKIN<br />
SÜREÇ YÖNETIMI<br />
Yapay zeka, hastaların bireysel verilerini<br />
analiz ederek kişiye özel tedavi planları<br />
oluşturabiliyor. Bu sayede, her hasta<br />
için en uygun tedavi yöntemleri<br />
belirlenebiliyor. Özellikle onkoloji<br />
alanında, genetik ve moleküler verilerin<br />
analiz edilmesiyle kişiselleştirilmiş<br />
tedavi yaklaşımları geliştiriliyor.<br />
4. GIYDIRILEBILIR<br />
CIHAZLARLA HASTA<br />
TAKIBI VE YÖNETIMI<br />
Yapay zeka destekli uygulamalar<br />
ve cihazlar, kronik hastalıkların<br />
yönetiminde hastaların durumlarını<br />
Sağlık hizmetlerinin sunulmasında<br />
operasyonel verimliliği artırmak<br />
amacıyla yapay zeka kullanılmaktadır.<br />
Hastane yönetimi, hasta randevuları,<br />
personel planlaması ve stok yönetimi<br />
gibi alanlarda yapay zeka tabanlı<br />
sistemler, süreçlerin daha verimli ve<br />
etkin bir şekilde yürütülmesini sağlıyor.<br />
41 Temmuz / Ağustos / Eylül 2024
DAMGALAMA SOSYAL<br />
ŞİDDET OLGUSUDUR<br />
Gaziantep Şizofreni Hastaları ve Yakınları Dayanışma Derneği Başkanı Serpil Acıoğlu,<br />
“Damgalama” şizofreni hastaları ve yakınlarının devletle ve toplumla gönül bağını<br />
koparan sosyal şiddet olgusudur” dedi.<br />
GAZIANTEP Şizofreni Hastaları<br />
ve Yakınları Dayanışma Derneği<br />
Başkanı Serpil Acıoğlu; Şizofreni<br />
bir hastalıktır ve ihtiyacımız<br />
olan tek şey toplumsal hayatın içinde<br />
varlığımızın kabulüdür sözleriyle önemli<br />
bilgilendirmelerde bulundu.<br />
İhtiyacımız olan şey; kendimizin ve başkalarının<br />
can sorumluluğunun farkında olan<br />
bilinç, travmatik hayat olaylarına karşı azami<br />
dikkat, güçlüklerle başa çıkma iradesini<br />
sağlayan dayanıklılık, toplumsal hayatın<br />
içinde gönül bağının anahtarı olan barıştır.<br />
Ruhunuzu koruyun, besleyin, güzelleştirin.<br />
KUTUPLAŞANLARIN,<br />
KUTUPLAŞTIRILANLARIN ORTAK<br />
KUTBU: DAMGALAMA!<br />
Derneğimizin uzmanlık alanı “şizofreni”<br />
kavramı üzerinden tanımladığımız<br />
damgalama en çok şizofreni hastaları ve<br />
yakınlarına yönelik olmakla beraber; esasında<br />
toplumda ruhsal ve zihinsel engel<br />
ve hastalıkları taşıyan kesimlere yönelik<br />
yapılmaktadır.<br />
Temelinde zihinsel ve ruhsal hastalıklar<br />
ile engelliliği, kişiliğe büründürmek olan<br />
damgalama üç ana eksen üzerinde ortaya<br />
çıkar. Birincisi; zihinsel ve ruhsal hastalık<br />
ve engelleri olan kişilere yönelik; alay<br />
etme, hor görme vb. yoluyla hastalığını ve<br />
engelini yüzüne vurmaktır. İkincisi; kişilere<br />
veya kitlelere yönelik hakaret, suçlama,<br />
aşağılama, iftira vb. kasıtlarla zihinsel ve<br />
ruhsal hastalık ve engelliliğe ait ifadeler<br />
kullanmaktır. Örneğin; hepimiz daha<br />
çocukluktan itibaren öğreniriz birbirimize<br />
“geri zekalı” demeyi, halbuki; zekâ geriliği<br />
bir zihinsel engeldir. “Şizofreni, şizofren,<br />
şizofrenik, ruh hastası, akıl hastası,<br />
bi-polarlı, otistik, spastik” demeyi de normalleştiririz.<br />
Peki birbirimize hiç “kanser,<br />
kanserojen, diyabetik, hepatitli vb.” diyor<br />
muyuz? Kişilerin beğenmediğimiz söz ve<br />
eylemlerinden dolayı adeta bir psikiyatri<br />
veya nöroloji uzmanıymışız gibi akıl ve ruh<br />
sağlığından duyduğumuz şüpheyi rahatlıkla<br />
kamuoyunda ifade ederiz.<br />
YARATILANI YARATANDAN<br />
ÖTÜRÜ SEVMELIYIZ<br />
Serpil Acıoğlu<br />
Gaziantep Şizofreni Hastaları ve Yakınları<br />
Dayanışma Derneği Başkanı<br />
Milli ve manevi değerlerimizin temelinde<br />
olan “Yaratılanı Yaratandan Ötürü Sevmeyi”<br />
her fırsatta ifade ederiz ama konu<br />
zihinsel ve ruhsal engelliler oldu mu yaratılanı<br />
neden her fırsatta hor gördüğümüzü<br />
asla düşünemeyiz. İşte bu düşünememe<br />
hali, damgalamayı ülkemizin en temel<br />
ahlak ve insan hakları meselelerinden<br />
birisi haline getirmektedir. Üçüncüsü ise;<br />
ruhsal ve zihinsel engellilerin tüm kişilik<br />
haklarının ihlalidir. Örneğin; kişi mahremiyetinin<br />
ihlalini her defasında basın<br />
ve medyada suçları doğrudan hastalıkla<br />
42
özdeşleştiren damgalayıcı manşet ve<br />
haberlerde görürüz. Herhangi bir asayiş<br />
olayı üzerinden bir kişinin kişi mahremiyetini<br />
ihlal edip hastalığını Kişisel Verileri<br />
Koruma Kanunu’na aykırı olarak açıklarız.<br />
Böylece; bir olay üzerinden bütün kötülük<br />
suç ve olumsuzlukları kitlelere mal ederiz.<br />
Zihinsel ve ruhsal engellilerin karıştığı<br />
asayiş olaylarını haberleştirmenin bilimsel,<br />
hukuki ve mesleki etik tanım ve çerçevesi<br />
bellidir. Bu noktada sağlık okur-yazarlığı<br />
alanı içinde ruh sağlığı okur- yazarlığı bize<br />
temel bir yol göstericidir. Gazete manşetleri,<br />
dizi, film figürleri, hakaret davaları vb.<br />
üzerinden sektörleştirilen damgalamanın<br />
toplumsal ahlak ve insan hakları temelinde<br />
sonuçlarıyla birlikte en geniş tanımı<br />
şudur: Damgalama; şizofreni hastaları ve<br />
yakınlarına yönelik, yok sayma, dışlama,<br />
aşağılama, tecrit, hakaret, ayrımcılık ve<br />
kişi mahremiyetinin ihlalini içeren sosyal<br />
şiddet olgusudur.<br />
ŞIZOFRENI HASTALARI VE<br />
YAKINLARINA…<br />
1. Ruhsal hastalık ve engel herkesin başına<br />
gelebilecek bir normalliktir. Dünya’da tüm<br />
toplum ve kültürlerde şizofreni hastası<br />
oranı %1’dir. Hastalıkta temel faktör genetiktir.<br />
Bu nedenle hastalık dolayısıyla kendinizden<br />
ve yakınınızdan asla utanmayın.<br />
2. Hastalığı gizleyerek kendinizi yalnızlaştırmayın.<br />
Hastalığı gizlemek ve utanmak;<br />
hasta ve yakınlarının damgalamayı<br />
kabullenip olağanlaştırmasıdır. Tıp literatüründe<br />
bu durumun tanımı “içselleştiriliş<br />
damgalama” dır. Damgalamayı içselleştirmeyin,<br />
damgalamayla mücadele edin.<br />
3. Tedavinin temeli hastalığın kabulüne<br />
dayanır. Toplumsal damgalamadan etkilenip<br />
hastalığı reddetme eğilimi geliştirip<br />
kendinizi psikolojik baskı altına almayın.<br />
Tedavi sürecinde ilaç kullanımı ve toplumsal<br />
rehabilitasyon çok önemlidir. Tedaviyi<br />
aksatacak ve geciktirecek tutumlardan<br />
kaçının.<br />
4. Şizofreni, dünyada “ruhsal ve duygusal<br />
engel” olarak tanımlanan bir hastalıktır.<br />
Tüm engel grubundaki bireyler ve<br />
yakınları hangi haklara sahipse sizler de<br />
o haklara sahipsiniz. Haklarınızı talep<br />
etmekten ve kullanmaktan asla çekinmeyin.<br />
Aile ve Sosyal Hizmetler Müdürlükleri’nden<br />
“Engelli Kimlik Kartı” talep edin.<br />
5. Şizofreni ve bi-polar hastalarının günlük<br />
olarak sosyal aktivite yaptıkları, tedavi<br />
süreçlerinin düzenli takip edildikleri, sosyal<br />
hizmet ve psikolojik destek aldıkları<br />
Toplum Ruh Sağlığı Merkezleri’ne müracaat<br />
edin. Ayrıca; şehrinizde Engelsiz<br />
Yaşam Merkezi ve benzeri kurumlar varsa<br />
şizofreni hastası ve yakını olarak sizlerin<br />
de kurumların hizmetlerinden yararlanma<br />
hakkınızdır. Bu kurumlardan hizmet talep<br />
etmekten çekinmeyin.<br />
6. Tedavi sürecinde başa çıkamadığınız<br />
durumlarda İl ve İlçe Aile ve Sosyal Hizmetler<br />
Müdürlükleri’nden sosyal hizmet<br />
desteği talep edin. Evlilik sürecinde eşinizden<br />
hastalığınızı gizlemeyin ve psikolojik<br />
olarak evliliğe hazır olduğunuzda evlenin.<br />
Evlilik öncesi veya sonrası eşlerden<br />
birinde şizofreni ortaya çıkması veya<br />
çocuklara şizofreni tanısı konulması durumunda<br />
sosyal hizmet desteği almanız<br />
yaralı olacaktır.<br />
7. Mücadelenin en etkin yolu örgütlenmedir.<br />
Türkiye’de ne yazık ki sadece altı<br />
tane şizofreni derneği vardır. Derneğimiz,<br />
Türkiye’nin her yerinden ulaşan şizofreni<br />
hastaları ve yakınlarını yönlendirmektedir.<br />
Derneğimize üye olabilir veya bulunduğunuz<br />
ilde dernek kurabilirsiniz. Birikimimizle,<br />
bulunduğunuz illerde dernekleşme<br />
faaliyetinize destek oluruz. Şizofreni<br />
hastaları ve yakınlarının Erişebilirlik ve<br />
İstihdam Komisyonları’nda, Kent Konseyleri’nde,<br />
belirli gün ve hafta etkinliklerinde<br />
vb. temsil hakkını engelleyen süreçlerin<br />
nedenlerini tespit etmiş bulunmaktayız.<br />
Şizofreni derneklerinin Türkiye çapında<br />
sayılarının artması ve güçlenmesi tüm hak<br />
kayıplarımızın ortadan kaldırılması sürecini<br />
hızlandıracaktır.<br />
8. Hastalık, kişinin izni olmadan asla kamuoyuna<br />
açıklanamaz. Hasta ve yakını<br />
olarak kişisel verilerinizin hukuka aykırı<br />
açıklanması durumunda CİMER’e yazın,<br />
Kişisel Verileri Koruma Kurumu’na ve<br />
gerektiğinde dava açarak hukuk yoluna<br />
müracaat edin. Yazılı ve görsel medyada<br />
şizofreni hastaları ve yakınlarına yönelik<br />
damgalayıcı haber ve yayınları CİMER’e<br />
RTÜK’e ve derneğimize ihbar edin.<br />
9. Bizimle, tedavi süreçlerinde yaşadığınız<br />
ilgili kurumların ihlallerini ( Valilikler,<br />
Kaymakamlıklar, İl Sağlık, Emniyet, Aile ve<br />
Sosyal Hizmet Müdürlükleri, Karakollar,<br />
112, Toplum Ruh Sağlığı Merkezleri vd.)<br />
paylaşın. Böylece; başta TBMM olmak<br />
üzere; yasama, yürütme, yargı organları<br />
ile yerel, ulusal ve uluslar arası insan<br />
hakları örgütlerine, yönelik yazacağımız “<br />
Şizofreni, Damgalama ve İnsan Hakları”<br />
raporumuza katkıda bulunun.<br />
43 Temmuz / Ağustos / Eylül 2024
2045’te her 8 yetişkinden 1’i diyabetli olacak<br />
DIYABET<br />
GÖZÜ BOZUYOR<br />
Diyabet, halk arasında bilinen adıyla şeker hastalığı;<br />
toplumdaki genel kanının aksine fazla şeker<br />
tüketimine bağlı olarak değil, pankreasın işlev<br />
bozukluğundan ya da insülin direnci denen insülin<br />
etkinliğinin azlığından kaynaklanır. Dünya çapında<br />
giderek artan diyabetin göz sağlığını ciddi şekilde<br />
tehdit ettiğini vurgulayan Anadolu Sağlık Merkezi<br />
Hastanesi Göz Hastalıkları Uzmanı Op. Dr. Burcu Usta<br />
Uslu, “Uluslararası Diyabet Federasyonu (IDF) 2045<br />
yılında yaklaşık 783 milyon kişinin diyabet hastası<br />
olacağını öngörüyor. Bu da her 8 yetişkinden 1’inin<br />
diyabetten muzdarip olacağı anlamını taşıyor” dedi.<br />
K<br />
ONTROL altına alınmayan diyabetin başka birçok kronik<br />
sorun yarattığı biliniyor. Göz sağlığının da diyabetten<br />
etkilendiğini söyleyen Anadolu Sağlık Merkezi Hastanesi<br />
Göz Hastalıkları Uzmanı Op. Dr. Burcu Usta Uslu, “Diyabet<br />
birçok göz hastalığına neden olabiliyor. Ancak bunların arasında<br />
retinada meydana gelen bir hasar sonucu oluşan diyabetik<br />
retinopati ciddi sonuçlarıyla dikkat çekiyor. Maalesef ki bu hastalık<br />
görme kaybına yol açan nedenlerin başında geliyor. Hızla artan<br />
diyabet sorunu, diyabetik retinopati rahatsızlığına sahip hasta sayısını<br />
da artırıyor. Diyabetin multisistem hasarlara zemin hazırlayan<br />
önemli bir hastalık olduğu ve vücuttaki pek çok fonksiyona zarar<br />
verebileceği unutulmamalı. Hastaların bilinçli yaşam alışkanlıkları<br />
oluşturmaları hayati önem taşıyor” şeklinde konuştu.<br />
Op. Dr. Burcu Usta Uslu<br />
Anadolu Sağlık Merkezi Hastanesi Göz Hastalıkları Uzmanı<br />
HASTALIK SINSI ILERLEDIĞI IÇIN<br />
DÜZENLI KONTROL ŞART<br />
Diyabete bağılı komplikasyonların hastalık iyice<br />
ilerleyene kadar neredeyse hiç belirti göstermediğini<br />
veya hastanın dikkatini çekmeyecek minimal şikayetlere<br />
sebep olduğunu belirten Op. Dr. Burcu Usta Uslu,<br />
“Dolayısıyla diyabetik hastaların dahili, endokrin ve göz<br />
takiplerini ihmal etmemeleri gerekiyor. Buradaki kritik<br />
amaç retinopati gelişmeden veya hastalığı erken fazlarda<br />
yakalamak ve süreci bütüncül olarak yönetmektir”<br />
ifadelerini kullandı.<br />
44
SARI NOKTAYA<br />
GÖZ İÇİ MERCEK<br />
TEDAVİSİ<br />
Günümüzde görme<br />
kaybı nedenleri<br />
arasında en sık<br />
rastlanan nedenler<br />
arasında yer<br />
alan sarı nokta<br />
hastalığının<br />
tedavisinde, göz içi<br />
teleskopik mercek<br />
uygulaması başarılı<br />
sonuçlar veriyor.<br />
önemli olduğunu kaydeden Erakgün,<br />
ileri yaş, diyabet, kolesterol<br />
ve hipertansiyonun bu hastalığı<br />
tetiklediği bilgisini verdi.<br />
Prof. Dr. Tansu Erakgün<br />
Kaşkaloğlu Göz Hastanesi<br />
K<br />
AŞKALOĞLU Göz Hastanesi<br />
hekimlerinden Prof. Dr. Tansu<br />
Erakgün, ileri yaşa bağlı olarak<br />
görülen Sarı Nokta (Makula<br />
Dejenerasansı) hastalığının, göz tansiyonu<br />
ve şeker hastalığı ile birlikte görme kayıplarına<br />
yol açan hastalıkların başında yer<br />
aldığını söyledi.<br />
Sarı Nokta hastalığında erken tanının<br />
ERKEN TANI ÖNEMLİ<br />
50 yaşını aşmış veya sarı nokta<br />
rahatsızlığı olup, görmesinde<br />
bir olumsuzluk hissedenlerin<br />
mutlaka bir uzman hekim<br />
kontrolünden geçmesi gerektiğini<br />
hatırlatan Prof. Dr. Tansu<br />
Erakgün, “Sarı nokta hastalığı, retina<br />
tabakasında bulunan görme merkezinde<br />
yaşa bağlı olarak istenmeyen birikintilerle<br />
ortaya çıkar. Hastalığın kuru ve yaş olmak<br />
üzere iki tipi bulunur. Kuru tip daha sık<br />
görülmekle birlikte asıl görme kaybı, yaş<br />
tipte olur. Yaş tip ise kuru tipin zamanla<br />
ilerlemesiyle ortaya çıkar. Kuru tip sarı<br />
nokta hastalığında yaş tip kadar ani olmasa<br />
bile ilerleyici görme kaybı yaşanmaktadır.<br />
Tedavisinde C vitamini, E vitamini,<br />
çinko, bakır, ve omega 3 içeren takviyeler<br />
kullanılır. Yaş tipte ise göz içi iğnelerle<br />
tedavi gerçekleştirilir” diye konuştu.<br />
GÖZ İÇİ MERCEK, GÖRME<br />
KALİTESİNİ ARTIRIYOR<br />
Kaşkaloğlu Göz Hastanesi hekimlerinden<br />
Prof. Dr. Tansu Erakgün bu konudaki<br />
gelişmeleri şöyle özetledi: “Son yıllarda<br />
“Sarı nokta hastalığı, retina tabakasında bulunan görme<br />
merkezinde yaşa bağlı olarak istenmeyen birikintilerle ortaya<br />
çıkar. Hastalığın kuru ve yaş olmak üzere iki tipi bulunur.”<br />
gelişen göz içi mercek teknolojileriyle<br />
birlikte özellikle belli evreyi geçmiş kuru<br />
tip sarı nokta hastalığında ve tedavisi<br />
tamamlanan yaş tipte özel bir müdahale<br />
ile hastalığın olumsuz etkilerini azaltabiliyoruz.<br />
Hastanın gözünün içine özel<br />
bir teleskop mekanizması içeren mercek<br />
yerleştiriyoruz. Ameliyat yaklaşık 15 dakika<br />
sürüyor. Bu mercek hastalığı tedavi etmemekle<br />
birlikte hasarlı görme merkezinin<br />
etrafındaki bölgeyi daha etkin kullanmayı<br />
sağlıyor. Görüntüyü bir miktar büyütüp<br />
kaliteyi de artırarak görme merkezinin<br />
sağlıklı noktalarını çalıştırıyor. Eğer hastanın<br />
durumu uygun ise bu operasyon her<br />
iki göze de uygulanabiliyor. Bu tedavi için<br />
en uygun hastalar % 50 ile % 90 görme<br />
kaybı yaşayan kişilerdir. Göz içi teleskopik<br />
mercek kalıcı bir uygulamadır. Hastalığın<br />
ilerlemesini durdurmaz. Sarı nokta dışında,<br />
yüksek miyopi, görme merkezinde delik<br />
oluşumu gibi görme merkezini etkileyen<br />
farklı hastalıklarda da kullanılır”<br />
45 Temmuz / Ağustos / Eylül 2024
Çocuklarınızın göz sağlığına dikkat ederek onların hem akademik<br />
hem de sosyal hayatlarında daha başarılı olmalarını sağlayabilirsiniz<br />
GÖZ SAĞLIĞI OKUL<br />
BAŞARISINI ETKILIYOR<br />
Okulların açılmasına<br />
kısa bir süre kala Türk<br />
Oftalmoloji Derneği Genel<br />
Başkanı Prof. Dr. Huban<br />
Atilla, çocukların göz<br />
sağlığının eğitim başarıları<br />
üzerindeki kritik rolüne<br />
dikkat çekti. Göz sağlığının<br />
ihmal edilmesi durumunda,<br />
öğrencilerin akademik<br />
performansında düşüşler<br />
yaşanabileceğini belirten<br />
Atilla, hem ebeveynlere<br />
hem de öğretmenlere<br />
önerilerde bulundu.<br />
P<br />
ROF. Dr. Huban Atilla,<br />
görme sorunlarının<br />
çocukların dersleri<br />
takip etme, okuma ve<br />
yazma becerilerini doğrudan etkilediğini<br />
ifade etti. “Göz sağlığı,<br />
çocukların öğrenme sürecinde<br />
temel bir rol oynar. Net bir<br />
görüşe sahip olmayan çocuklar,<br />
tahtadaki yazıları göremeyebilir,<br />
kitapları okumakta zorlanabilir<br />
ve derslere odaklanmakta<br />
güçlük çekebilirler” diyen Atilla,<br />
özellikle miyop, hipermetrop<br />
ve astigmat gibi kırma kusurlarının<br />
erken teşhis edilip tedavi<br />
edilmesinin önemine vurgu<br />
yaptı. Çocukların göz sağlığı ile<br />
ilgili olarak hem anne babaların<br />
hem de öğretmenlerin dikkatinin<br />
önemli olduğunu paylaştı.<br />
Prof. Dr. Huban Atilla<br />
Türk Oftalmoloji Derneği Genel Başkanı<br />
46
ERKEN TANI ÖNEMLI<br />
Ebeveynlerin, okula başlamadan önce<br />
çocuklarını göz muayenesine götürmelerini<br />
öneren Atilla, “Erken teşhis edilen göz<br />
problemleri, basit müdahale ve önlemlerle<br />
çözülebilir ve çocuğun öğrenim hayatı<br />
olumsuz etkilenmeden sağlıklı bir şekilde<br />
devam edebilir. Göz taramaları, çocukların<br />
gelecekteki başarıları için hayati öneme<br />
sahiptir. Çocuklarda sık görülen hastalıklar<br />
arasında, göz tembelliği, miyop, hipermetrop,<br />
şaşılık, astigmat, konjonktivit gibi birçok<br />
farklı hastalık yer alıyor. Erken tanı ve<br />
tedavi yapılmadığında ise çocuğun tahtayı<br />
iyi görememesi, okurken satır atlaması,<br />
cümleleri eliyle takip etmesi, baş ağrısı,<br />
gözlerini kırpıştırma, gözlerde sulanma<br />
ve ödevlerini yaparken zorlanması gibi<br />
okul başarısını da olumsuz etkileyebilecek<br />
sorunlar ortaya çıkabilir.” dedi.<br />
TÜRK OFTALMOLOJI<br />
DERNEĞI’NDEN ÖNERILER<br />
Türk Oftalmoloji Derneği Genel Başkanı<br />
Prof. Dr. Huban Atilla çocukların göz sağlığını<br />
korumak ve okul başarısını desteklemek<br />
için ebeveynlere ve öğretmenlere şu<br />
önemli tavsiyelerde bulundu;<br />
1. Düzenli göz muayenesi: Çocukların<br />
okul öncesi dönemde ilk göz muayenesini<br />
yaptırmaları büyük önem taşır. Ayrıca,<br />
okul çağında olan çocukların her yıl düzenli<br />
olarak göz kontrollerine götürülmesi,<br />
olası görme problemlerinin erken teşhis<br />
edilmesi ve tedavi edilmesi açısından kritik<br />
öneme sahiptir. Özellikle miyopi okul çağı<br />
çocuklarında ortaya çıkar ve gözlerini kısma,<br />
baş ağrısı gibi şikayetlere sebep olur.<br />
2. Ekran süresine dikkat: Günümüzde<br />
çocuklar, ders çalışırken veya oyun<br />
oynarken uzun süre ekran başında vakit<br />
geçiriyor. Bu durum göz yorgunluğuna<br />
ve uzun vadede göz problemlerine yol<br />
açabilir. Ebeveynler, çocuklarının ekran<br />
karşısında geçirdiği süreyi sınırlamalı ve<br />
20-20-20 kuralını uygulamalıdır. Çocuklar<br />
her 20 dakikada bir, 20 saniye boyunca<br />
20 metre uzaklıktaki bir nesneye bakarak<br />
gözlerini dinlendirmelidirler. Ayrıca miyopi<br />
varlığında açık havada geçirilen sürenin<br />
arttırılması ve yakın mesafeden bakmanın<br />
engellenmesi miyopinin ilerlemesini<br />
azaltabilir.<br />
3. Aydınlatma ve çalışma ortamı: Çalışma<br />
masalarının iyi aydınlatılmış olması,<br />
gözlerin zorlanmasını önlemek açısından<br />
önemlidir. Çocukların ders çalıştığı ortamda<br />
doğal ışık tercih edilmeli, yapay ışık<br />
kullanılıyorsa da göz yormayan, yeterli düzeyde<br />
aydınlatma sağlanmalıdır. Loş ışıkta<br />
veya karanlıkta yakın çalışma, telefon veya<br />
tablete bakmak miyopinin artması için risk<br />
teşkil etmektedir.<br />
4. Dengeli beslenme: Göz sağlığı için<br />
gerekli vitamin ve minerallerin düzenli<br />
olarak alınması gerekmektedir. A, C ve E<br />
vitaminleri ile omega-3 yağ asitleri açısından<br />
zengin besinler tüketilmelidir. Düzgün<br />
ve sağlıklı beslenen çocuklarda ek vitamin<br />
A desteğine ihtiyaç yoktur.<br />
5. Görme şikayetlerine duyarlılık:<br />
Çocuklar genellikle görme problemlerini<br />
fark edemez veya bunu ifade edemezler.<br />
Ancak sık sık baş ağrısı, gözlerini kısarak<br />
bakma, tahtadaki yazıları görememe, kitap<br />
okurken zorlanma gibi belirtiler göz problemlerinin<br />
işareti olabilir. Bu tür belirtiler<br />
gözlemlendiğinde vakit kaybetmeden bir<br />
göz hastalıkları uzmanına başvurulmalıdır.<br />
6. Okul ve aile iş birliği: Öğretmenlerin,<br />
öğrencilerin göz sağlığı konusundaki<br />
olası şikayetlerine karşı dikkatli olmaları ve<br />
ebeveynlerle işbirliği içinde olmaları gerekmektedir.<br />
Okulda tahtayı görememe, yakın<br />
okuma veya gözlerini kısma kırma kusurlarının<br />
habercisi olarak değerlendirilmelidir.<br />
47 Temmuz / Ağustos / Eylül 2024
AŞISI DA VAR TEDAVİSİ DE…<br />
HEPATİT’İN FARKINDA OLMAK KARACİĞERİ KORUYOR!<br />
Hepatit; virüsler, alkol kullanımı, ilaçlar, toksinler veya<br />
otoimmün hastalıklar gibi çeşitli nedenlerle ortaya<br />
çıkabiliyor. Hepatit, karaciğer iltihaplanması anlamına<br />
geliyor ve dünya genelinde milyonlarca insanı etkileyen ciddi<br />
bir sağlık sorunu oluyor. Viral nedenlerin en yaygın olanları<br />
ise A, B, C, D ve E tipi hepatit virüsleri olarak biliniyor. Bu<br />
virüsler farklı yollarla bulaşabiliyor. Hepatit A ve E kirli su<br />
ve gıda ile bulaşırken, Hepatit B, C ve D ise kan ve vücut<br />
sıvıları ile temas sonucu bulaşıyor. Viral hepatitler yılda 1,3<br />
milyon ölüme ve 2,2 milyon yeni enfeksiyona neden oluyor.<br />
28 Temmuz Dünya Hepatit Günü öncesinde Memorial<br />
Bahçelievler Hastanesi Gastroenteroloji Bölümü’nden Prof.<br />
Dr. Emre Yıldırım, hepatit ve hepatitten korunma yöntemleri<br />
hakkında ilgili bilgi verdi.<br />
HEPATIT B VE C<br />
HASTALARINDA KARACIĞER<br />
KANSERI RISKI ARTIYOR!<br />
Hepatit, çoğunlukla viral bir enfeksiyonun neden<br />
olduğu karaciğer iltihabıdır. A, B, C, D ve E tipleri<br />
olarak adlandırılan beş ana hepatit virüsü vardır.<br />
Son verilere göre dünyada 1.1 milyon, Türkiye’de<br />
ise yaklaşık 15-20 bin kişi her yıl hepatit B ve<br />
hepatit C’ye bağlı karaciğer sirozu ve karaciğer<br />
kanserinden hayatını kaybetmektedir. Dünyada<br />
olduğu gibi ülkemizde de erken teşhisle tedavisi<br />
olabileceği halde hayatını kaybedenleri sayısında<br />
yükseliş gözlemlenmektedir. Araştırmalar<br />
insanların en az yarısının hepatit B ve hepatit<br />
C’nin en önemli karaciğer kanseri sebebi olduğunu<br />
bilmediklerini göstermektedir. Hepatit B ve<br />
hepatit C hastalarında kanser gelişme riski, günde<br />
bir paket sigara içen insanlardaki kanser riskine<br />
eşit hatta daha fazladır.<br />
48
YORGUNLUK, KARIN AĞRISI VEYA<br />
IDRAR RENGINDE KOYULAŞMAYA<br />
DIKKAT!<br />
Hepatit belirtileri kişiden kişiye değişebilir, ancak yaygın<br />
semptomlar arasında yorgunluk, karın ağrısı, iştah kaybı,<br />
sararma (cilt ve gözlerde), idrar renginde koyulaşma<br />
ve kilo kaybı bulunmaktadır. Hepatit uzun dönemde<br />
kronik hale geldiğinde ise yaşamı tehlikeye sokan karaciğer<br />
sirozu veya karaciğer kanseri gibi ciddi komplikasyonlara<br />
yol açabilmektedir. Her 30 saniyede bir kişinin<br />
hepatitle ilişkili bir hastalıktan ölmesi nedeniyle, hayat<br />
kurtarmak ve sağlık sonuçlarını iyileştirmek için hapatiti<br />
daha iyi önleme, teşhis ve tedavi konusunda harekete<br />
geçmeyi hızlandırmak hayati öneme sahip olmaktadır.<br />
AŞILAMA VE HIJYEN KURALLARINA<br />
UYMAK HEPATITE KARŞI KORUYOR<br />
Hepatit virüslerinin yayılmasını önlemek için aşılama,<br />
hijyen kurallarına uyulması ve sterilizasyon önlemlerinin<br />
alınması önemlidir. Tedavi açısından ise erken teşhis<br />
ve uygun tıbbi müdahale büyük önem taşımaktadır.<br />
Hepatit B için aşılama ile enfeksiyondan korunma yöntemi<br />
varken bile maalesef dünya üzerinde yeni doğan<br />
bebeklerin sadece %45’i aşılanarak korunabilmektedir.<br />
Hepatit B ve C için etkili antiviral ilaçlar bulunmakla<br />
birlikte enfekte hastaların saptanması ve bir an önce<br />
tedaviye başlanması siroz ve karaciğer kanseri olasılığını<br />
minimuma indirmektedir. Tedavi altındaki bu hastaların<br />
bulaşıcılığı da önlenmektedir. Dünya üzerinde viral hepatitlerin<br />
ortadan kaldırılmasının yöntemi aşı ve bulaşıcılığı<br />
olan hastaları bulup tedavi etmekten geçmektedir.<br />
Prof. Dr. Emre Yıldırım<br />
Memorial Bahçelievler Hastanesi Gastroenteroloji Bölümü<br />
Dünya Hepatit Gününde, toplumları hepatit virüslerinin<br />
etkileri konusunda bilinçlendirerek, erken teşhisin ve<br />
tedavinin önemini vurgulamaktadır. Ayrıca sağlık politikalarının<br />
geliştirilmesi, aşılanma oranlarının artırılması<br />
ve enfeksiyon kontrolü stratejilerinin uygulanması<br />
konusunda küresel çapta harekete geçilmesini teşvik<br />
etmeye çalışmaktadır. Bu amaçla farkındalık günü çok<br />
önemlidir. Farkında ol, test ol, tedavi ol mottosu ancak<br />
hareket geçerek gerçekleşebilir. DSÖ’nün 2030 yılına<br />
kadar ortadan kaldırma hedefine ulaşılması, şimdi hızlı<br />
bir şekilde harekete geçilmesi halinde hala mümkün<br />
olabilir.<br />
“Hepatit belirtileri kişiden<br />
kişiye değişebilir, ancak<br />
yaygın semptomlar<br />
arasında yorgunluk, karın<br />
ağrısı, iştah kaybı, sararma<br />
(cilt ve gözlerde), idrar<br />
renginde koyulaşma ve<br />
kilo kaybı bulunmaktadır.<br />
Hepatit uzun dönemde<br />
kronik hale geldiğinde ise<br />
yaşamı tehlikeye sokan<br />
karaciğer sirozu veya<br />
karaciğer kanseri gibi ciddi<br />
komplikasyonlara yol<br />
açabilmektedir.”<br />
49 Temmuz / Ağustos / Eylül 2024
DIJITAL OYUN BAĞIMLILIĞI ÇOCUKLARDA<br />
CIDDI BIR SORUN OLARAK BÜYÜYOR<br />
Okulların tatile girmesiyle birlikte çocuklarda oyun bağımlılığı gibi davranışların artması yaygın<br />
bir sorun haline geldi. Tatil dönemlerinde çocuklar daha fazla boş vakte sahip olduklarından<br />
dijital oyunlar bu zamanı doldurmanın cazip bir yolu haline gelebiliyor. İstanbul Okan<br />
Üniversitesi Hastanesi Psikiyatri bölümünden Doç. Dr. Işıl Göğcegöz ebeveynlere ve çocuklara<br />
önemli tavsiyelerde bulundu.<br />
GÜNÜMÜZDE DIJITAL OYUN BAĞIMLILIĞI<br />
OLDUKÇA ARTMIŞ DÜZEYDE<br />
Geçmişte çocuk dendiğinde akıllara gelen parklarda ve sokaklarda<br />
oynadıkları oyun etkinlikleri, son yıllarda evlerde, internet salonlarında,<br />
akıllı telefon veya bilgisayar başında gerçekleştirilen sanal etkinlikler<br />
haline geldi. Günümüzde çocuk ev ergenler hatta yetişkinlerde<br />
kullanımı giderek yaygınlaşan dijital oyunları “dijital oyun bağımlılığı”<br />
kavramını gündeme getirmiştir. Bu kavram oyunların aşırı ve<br />
kontrolsüz kullanımı, oynama süresini kontrol edememe, diğer<br />
etkinliklere karşı ilgi kaybı, olumsuz sonuçlarına rağmen oynamaya<br />
devam etme, oyun oynayamadığı zaman yoksunluk hissetme gibi<br />
belirtileri içermektedir. Son zamanlarda dijital oyun bağımlılığı<br />
nedeniyle psikiyatri kliniklerine başvurular artmış, aileler destek ve<br />
çözüm arayışlarına girmiştir.<br />
Doç. Dr. Işıl Göğcegöz<br />
İstanbul Okan Üniversitesi Hastanesi Psikiyatri Bölümü<br />
50
D<br />
IJITAL OYUN<br />
BAĞIMLILIĞI BIRÇOK<br />
SORUNA NEDEN<br />
OLUYOR!<br />
Dijital oyunlarla aşırı zaman harcayan kullanıcılarda;<br />
düşük akademik başarı, uyku<br />
düzeninin bozulması, yeme alışkanlıklarının<br />
değişmesi (abur cubur/ fast food gibi<br />
sağlıksız yeme alışkanlıkları) ve yetersiz<br />
fiziksel egzersiz/sedanter yaşam bağlı<br />
obezite, sürekli masa başında oturmaya<br />
bağlı kas iskelet sistemi sorunları ve özbakımda<br />
yetersizlik gibi birçok sorunu da<br />
beraberinde getirmektedir. Dijital oyun bağımlılığında<br />
dikkat edilmesi gereken diğer<br />
önemli nokta oyunun içeriğidir. Özellikle<br />
şiddet içeren dijital oyunlarının yalnızlık,<br />
depresyon, anksiyete, dikkat sorunları,<br />
okul başarısında düşme, düşük empati,<br />
yaşam doyumunun azalması, saldırganlık,<br />
şiddet eğilimi, olumlu sosyal davranışlarda<br />
azalma, düşmanca duygu ve davranışlarda<br />
artış, şiddete karşı duyarsızlaşma hatta<br />
normalleştirme gibi psikososyal bozuklukla<br />
ilişkili olduğu bildirilmektedir.<br />
ERKENDEN TEDAVI EDILMESI<br />
GEREKEN BIR DURUM<br />
Çocuk/ergenlerde birçok problemi beraberinde<br />
getiren dijital oyun bağımlılığının<br />
erken dönemde önlenmesi ve tedavisi<br />
önemlidir. Özellikle bu bozukluğun, aile içi<br />
çatışmaların olduğu ortamlardan beslendiği<br />
ve ebeveyn-çocuk/ergen arasındaki<br />
yapıcı ve güçlü ilişkilerin ise problemi<br />
azalttığı bilinmektedir. Bilgisayar oyunlarının<br />
olumsuz etkisini gören bireylerin ve<br />
ailerin “Normal oyun oynama süresi ne kadar?<br />
“Normal ve problemli oyun oynamayı<br />
nasıl ayırt edebilirim” gibi soruları var ve<br />
çocuklarında dijital oyun bağımlılığı açısından<br />
risk altında olduğunu düşünüyorsa<br />
ve tedavide ne yapacakları ile ilgili destek<br />
almak istiyorlarsa psikiyatrik danışmanlık<br />
almaları önemlidir.<br />
“Dijital oyunlarla aşırı zaman<br />
harcayan kullanıcılarda; düşük<br />
akademik başarı, uyku düzeninin<br />
bozulması, yeme alışkanlıklarının<br />
değişmesi (abur cubur/ fast food<br />
gibi sağlıksız yeme alışkanlıkları)<br />
ve yetersiz fiziksel egzersiz/<br />
sedanter yaşam bağlı obezite,<br />
sürekli masa başında oturmaya<br />
bağlı kas iskelet sistemi sorunları<br />
ve özbakımda yetersizlik gibi<br />
birçok sorunu da beraberinde<br />
getirmektedir”<br />
51 Temmuz / Ağustos / Eylül 2024
DÜNYA DOKTORLARI:<br />
GAZZE’DEKI SALDIRILARDA YAKLAŞIK 300 INSANI<br />
YARDIM ÇALIŞANI HAYATINI KAYBETTI<br />
Dünya Doktorları Derneği (DDD), Gazze’deki<br />
İsrail saldırılarının sağlık sistemindeki<br />
tahribatının geri dönülemez noktaya<br />
ulaştığını, insani yardım için bölgede<br />
bulunanlara destek olunması gerektiğini<br />
açıkladı. DDD Başkanı Hakan Bilgin, “7<br />
Ekim 2023’ten bu yana İsrail saldırılarında<br />
yaklaşık 300 insani yardım çalışanı<br />
hayatını kaybetti. Veriler, Gazze’de son<br />
10 ayda hayatını kaybeden insani yardım<br />
çalışanlarının, 2021 ve 2022’de dünya<br />
genelinde yaşamını yitiren insani yardım<br />
çalışanlarından daha fazla olduğunu<br />
ortaya koyuyor. dedi.<br />
DÜNYANIN neresinde olursa olsun ihtiyaç<br />
sahiplerine acil ve uzun dönemli sağlık ve<br />
koruma hizmeti sağlama amacıyla kurulan<br />
Dünya Doktorları Derneği’nin Kurucu<br />
Başkanı Hakan Bilgin, 19 Ağustos Dünya İnsani<br />
Yardım Günü dolayısıyla açıklama yaptı. Gazze’de 7<br />
Ekim 2023’ten bu yana İsrail saldırılarına maruz kalan<br />
2 milyon 300 bin kişiden yaklaşık yüzde 85’inin yerinden<br />
edildiğini belirten Bilgin, resmi rakamlara göre 16<br />
binden fazlası çocuk yaklaşık 40 bin kişinin hayatını<br />
kaybettiğini hatırlattı. Enkaz altında kalan 10 binden<br />
fazla Filistinli bulunduğunu söyleyen Bilgin, bölgenin<br />
adeta toplu mezar haline geldiğini bildirdi.<br />
BILGIN: “İNSANI YARDIM GÜNÜ’NDE<br />
‘YARDIMCILARA YARDIM’ ÇAĞRISI<br />
YAPIYORUZ”<br />
Dünya Doktorları’nın, yaşamla ölüm arasındaki çizginin<br />
kaybolduğu Gazze’de, 78 kişilik ekibiyle özveriyle<br />
çalıştığını belirten Bilgin, insani yardım çalışanlarının<br />
da saldırıların mağduru olduğunu belirtti. Bilgin şunları<br />
kaydetti: “Gazze’deki insani yardım çalışanları için<br />
2024, en ölümcül yıl olarak kayda geçebilir. Zira 7<br />
Ekim 2023’ten bu yana İsrail saldırılarında yaklaşık<br />
52
“Gazze’deki İsrail saldırıları<br />
nedeniyle sağlık sistemindeki<br />
tahribatının geri dönülemez<br />
noktaya ulaştığını anlatan<br />
Bilgin, Gazze’deki hastanelerin<br />
sadece yüzde 44’ünün kısmen<br />
işlevsel durumda olduğunu<br />
ve yalnızca 1.400 yatak<br />
kapasitesi bulunduğunu belirtti.<br />
Bilgin, birinci basamak sağlık<br />
tesislerinin yüzde 45’inin, 8<br />
sahra hastanesinin ise sadece<br />
4’ünün tam kapasiteyle çalışabilir<br />
durumda olduğunu söyledi.”<br />
300 insani yardım çalışanı hayatını kaybetti.<br />
Veriler, Gazze’de son 10 ayda hayatını<br />
kaybeden insani yardım çalışanlarının,<br />
2021 ve 2022’de dünya genelinde yaşamını<br />
yitiren insani yardım çalışanlarından<br />
daha fazla olduğunu ortaya koyuyor. Dünya<br />
Doktorları da bu saldırılardan yüksek<br />
oranda etkileniyor. Aylardır Gazze’de olan<br />
ekip, İsrail bombardımanına ve gıdasızlığa<br />
maruz kalıyor. 19 Ağustos İnsani Yardım<br />
Günü’nde ‘Yardımcılara Yardım’ çağrısı<br />
yapıyoruz.”<br />
Çatışma ve kriz bölgelerinde, zor koşullar<br />
altında görev yapan insani yardım çalışanlarına<br />
destek vurgusu yapan Bilgin,<br />
saldırılara maruz kalan ve buna rağmen<br />
canları pahasına yardıma koşan tüm<br />
insani yardım çalışanlarına gerekli desteğin<br />
sağlanmasının kritik önem taşıdığını<br />
belirtti.<br />
Gazze’deki İsrail saldırıları nedeniyle sağlık<br />
sistemindeki tahribatının geri dönülemez<br />
noktaya ulaştığını anlatan Bilgin,<br />
Gazze’deki hastanelerin sadece yüzde<br />
44’ünün kısmen işlevsel durumda olduğunu<br />
ve yalnızca 1.400 yatak kapasitesi<br />
bulunduğunu belirtti. Bilgin, birinci basamak<br />
sağlık tesislerinin yüzde 45’inin, 8<br />
sahra hastanesinin ise sadece 4’ünün tam<br />
kapasiteyle çalışabilir durumda olduğunu<br />
söyledi.<br />
DÜNYA<br />
DOKTORLARI<br />
VERILERIYLE GAZZE<br />
Dünya Doktorları’nın<br />
son verilerine göre İsrail<br />
bombardımanı altındaki<br />
Gazze’de 122’si çocuk 2.000<br />
kanser hastası, 1.500 diyalize<br />
ihtiyaç duyan böbrek hastası,<br />
45.000 kardiyovasküler<br />
hastalık teşhisi konmuş kişiyle<br />
485.000’den fazla ruh sağlığı<br />
bozukluğu vakası bulunuyor.<br />
Dünya Doktorları Derneği;<br />
sağlık birimleri, cinsel sağlık ve<br />
üreme sağlığı hizmetleri, krizden<br />
etkilenen kişiler için ruh sağlığı<br />
psikososyal destek hizmetleriyle<br />
Gazzelilerin yaralarını sarmak<br />
için çalışıyor. Dünya Doktorları,<br />
saldırıların başlangıcından<br />
bu yana ihtiyaçları analiz<br />
ediyor ve bölgede uzun vadeli<br />
sürdürülebilir sağlık hizmetleri<br />
için gerekli altyapıları inşa ediyor.<br />
Dünya Doktorları Derneği Başkanı Hakan<br />
Bilgin, “Gazze’de binlerce hasta, insani<br />
yardım personeli ve yerinden edilmiş<br />
insanın hayatı büyük risk altında. Dünya<br />
Doktorları olarak tüm devletlere sivillerin,<br />
hastaların, sağlık personelinin korunmasına<br />
yönelik acil adım atılması, tam, güvenli<br />
ve engelsiz insani yardıma erişim için İsrail<br />
hükümetine her türlü baskının uygulanması<br />
çağrısında bulunuyoruz.” dedi.<br />
53 Temmuz / Ağustos / Eylül 2024
Diş çürükleri sadece ağız içi bir sorun değil!<br />
TEDAVI EDILMEYEN<br />
ÇÜRÜKLER GENEL<br />
SAĞLIĞI TEHDIT<br />
EDIYOR!<br />
Diş çürüklerinin belirli aşamalar halinde<br />
ilerlediğini belirten uzmanlar, en ileri<br />
aşamada enfeksiyonun çene kemiğine<br />
yayılabileceğini bunun da sistemik sağlık<br />
sorunlarına neden olabileceğini söylüyor.<br />
Y<br />
ETERSIZ ağız bakımı, şekerli<br />
ve asitli yiyecek tüketimi gibi<br />
faktörlerin diş çürüklerinin<br />
ilerlemesini hızlandırabileceğine<br />
dikkat çeken Endodonti Uzmanı Dr. Öğr.<br />
Üyesi Anıl Özgün Karatekin, “Diş apseleri<br />
ve enfeksiyonlar, diş kaybı, çene kemiği<br />
erimesi gibi sonuçlar ortaya çıkabilir.<br />
Özellikle çocuklarda, çiğneme zorlukları,<br />
beslenme yetersizlikleri ve konuşma<br />
bozuklukları gibi problemler görülebilir.<br />
Ayrıca, oluşan estetik kaygılar, özgüven<br />
kaybına ve sosyal izolasyona yol açabilir.”<br />
dedi. Diş çürükleri ilerlediğinde oluşan<br />
bakterilerin kan dolaşımına karışabileceğini<br />
ve vücudun diğer bölgelerine yayılabileceğini<br />
vurgulayan Dr. Öğr. Üyesi Anıl Özgün<br />
Karatekin, kalp sorunlarından hamilelik<br />
risklerine kadar birçok genel sağlık sorununa<br />
neden olabileceğinin altını çizdi.<br />
Üsküdar Diş Hastanesi Endodonti Uzmanı<br />
Dr. Öğr. Üyesi Anıl Özgün Karatekin,<br />
tedavi edilmeyen diş çürüklerinin,<br />
ağız sağlığı ve genel<br />
sağlık üzerindeki etkilerine dair<br />
açıklamalarda bulundu.<br />
TEDAVI<br />
EDILMEDIĞINDE<br />
ENFEKSIYON<br />
ÇENE KEMIĞINE<br />
YAYILABILIR<br />
Diş çürüğünün tedavi edilmediğinde<br />
belirli aşamalar halinde ilerlediğine dikkat<br />
çeken Endodonti Uzmanı Dr. Öğr. Üyesi<br />
Anıl Özgün Karatekin, “Başlangıç aşamasında,<br />
diş minesinde demineralizasyon<br />
meydana gelir ve beyaz lekeler şeklinde<br />
kendini gösterir. Bu aşamada, çürük<br />
genellikle ağrısızdır ve geri dönüşümlü<br />
olabilir. Ancak, tedavi edilmezse mine yapısında<br />
ilerler ve dentin tabakasına ulaşır.<br />
Bu aşamada, çürük daha belirgin hale<br />
gelir ve sıcak, soğuk veya tatlı yiyeceklere<br />
karşı hassasiyet oluşabilir.” dedi.<br />
Çürüğün daha da ilerlediğinde sinirler,<br />
bağ dokusu ve damarların bulunduğu iç<br />
kısma yani diş pulpasına ulaştığını belirten<br />
Dr. Öğr. Üyesi Anıl Özgün Karatekin,<br />
“Bu durumda, enfeksiyon ve şiddetli ağrı<br />
meydana gelir. Pulpitis adı verilen bu durum,<br />
tedavi edilmediğinde pulpa nekrozu<br />
(ölümü) ve apselere yol açabilir. En ileri<br />
aşamada ise enfeksiyon çene kemiğine<br />
yayılabilir, bu da sistemik sağlık sorunlarına<br />
neden olabilir.” şeklinde konuştu.<br />
Dr. Öğr. Üyesi Anıl Özgün Karatekin<br />
Üsküdar Diş Hastanesi Endodonti Uzmanı<br />
DIŞ ÇÜRÜKLERININ<br />
ILERLEMESI BU FAKTÖRLER<br />
HIZLANDIRABILIYOR<br />
Diş çürüğünün ilerlemesine neden olabilecek<br />
faktörlere değinen Dr. Öğr. Üyesi Anıl<br />
Özgün Karatekin şunları söyledi:<br />
“Yüksek oranda şeker tüketimi, ağızdaki<br />
bakterilerin çoğalmasına ve asit üretmesine<br />
neden olur. Bu asitler, diş minesini<br />
demineralize ederek çürüğün ilerlemesine<br />
yol açar. Ağız hijyenine yeterince dikkat<br />
edilmediğinde çürükler hızla ilerler. Flor<br />
eksikliği, diş çürüğünün hızla ilerlemesine<br />
neden olabilir. Tükürük, ağızdaki asitleri<br />
nötralize eder ve mineralleri geri kazandırır.<br />
Tükürük akışının azalması, diş çürüğünün<br />
hızlanmasına yol açar. Bazı bireyler<br />
genetik olarak çürüğe daha yatkın olabilir.<br />
54
Bu genetik yatkınlık, diş minesinin yapısı<br />
veya tükürük bileşimi ile ilgili olabilir.”<br />
İLERLEYEN DIŞ ÇÜRÜKLERI<br />
ÖZGÜVEN KAYBINA VE<br />
SOSYAL IZOLASYONA YOL<br />
AÇABILIR<br />
Tedavi edilmeyen diş çürüklerinin ağız ve<br />
diş sağlığı üzerinde birçok olumsuz etkisi<br />
olabileceğini dile getiren Dr. Öğr. Üyesi<br />
Anıl Özgün Karatekin, “Diş apseleri ve enfeksiyonlar,<br />
diş kaybı, çene kemiği erimesi<br />
gibi sonuçlar ortaya çıkabilir. Bununla birlikte<br />
diş çürükleri, bireyin yaşam kalitesini<br />
de olumsuz etkiler. Özellikle çocuklarda,<br />
çiğneme zorlukları, beslenme yetersizlikleri<br />
ve konuşma bozuklukları gibi problemler<br />
görülebilir. Ayrıca, ilerlemiş çürüklerin yol<br />
açtığı sürekli ağrı ve ön bölge dişlerde<br />
meydana geldiğinde oluşan estetik kaygılar,<br />
özgüven kaybına ve sosyal izolasyona<br />
yol açabilir.” dedi.<br />
KAN DOLAŞIMINA<br />
KARIŞABILEN BAKTERILER<br />
BIRÇOK <strong>SAĞLIK</strong> SORUNUNA<br />
NEDEN OLABILIR<br />
Ağzın vücuda açılan kapı olduğunu hatırlatan<br />
Endodonti Uzmanı Dr. Öğr. Üyesi<br />
Anıl Özgün Karatekin, tedavi edilmeyen<br />
diş çürüklerinin birçok genel sağlık sorununa<br />
da yol açabileceğini söyledi.<br />
Diş çürükleri ilerlediğinde oluşan bakterilerin<br />
kan dolaşımına karışabileceğine ve<br />
vücudun diğer bölgelerine yayılabileceğine<br />
dikkat çeken Endodonti Uzmanı Dr. Öğr.<br />
Üyesi Anıl Özgün Karatekin, bu durumun<br />
neden olabileceği sağlık risklerini şöyle<br />
açıkladı:<br />
“Bu yayılma özellikle bağışıklık sistemi<br />
zayıf olan kişilerde ciddi enfeksiyonlara<br />
yol açabilir. Örneğin, kalp kapakçıkları<br />
etkilenerek endokardit gelişebilir. Diş<br />
çürüklerinin neden olabileceği diş eti<br />
hastalıkları sistemik inflamasyonu artırarak<br />
ateroskleroz riskini artırabilir ve bu da kalp<br />
krizi ve inme gibi kardiyovasküler hastalıkların<br />
riskini yükseltebilir. Ağızda bulunan<br />
patojenler, solunum yolu enfeksiyonlarına<br />
yol açabilir. Diş çürüklerinden kaynaklanan<br />
bakteriler, aspirasyon yoluyla akciğerlere<br />
ulaşarak pnömoni gibi ciddi enfeksiyonlara<br />
neden olabilir.”<br />
BAKTERILER BEYNE<br />
ULAŞARAK NÖROLOJIK<br />
BOZUKLUKLARIN RISKINI<br />
ARTIRABILIR!<br />
Diş çürükleri ve periodontal hastalıkların,<br />
diyabetle karşılıklı bir ilişki içinde olduğuna<br />
dikkat çeken Endodonti Uzmanı Dr. Öğr.<br />
Üyesi Anıl Özgün Karatekin, “Diyabet<br />
hastalarında periodontal hastalıklar daha<br />
yaygındır ve bu hastalıklar kan şekeri<br />
kontrolünü zorlaştırabilir. Ayrıca, periodontal<br />
enfeksiyonlar, inflamatuar markerlerin<br />
artmasına ve insülin direncine neden<br />
olabilir. Hamilelik sırasında periodontal<br />
hastalıklar, erken doğum ve düşük doğum<br />
ağırlıklı bebek riskini artırabilir. Diş çürüklerinden<br />
kaynaklanan enfeksiyonlar,<br />
fetüs üzerinde olumsuz etkiler<br />
yaratabilir ve hamilelikte<br />
genel sağlık durumunu<br />
kötüleştirebilir.” dedi.<br />
Bazı araştırmaların,<br />
ağız sağlığı ile nörodejeneratif<br />
hastalıklar<br />
arasında bağlantı<br />
olduğunu gösterdiğini<br />
de sözlerine ekleyen<br />
Dr. Öğr. Üyesi Anıl<br />
Özgün Karatekin,<br />
periodontal hastalıkların,<br />
Alzheimer<br />
hastalığı ve demans<br />
gibi nörolojik bozuklukların riskini artırabileceğini,<br />
ağızda bulunan bakterilerin<br />
beyin dokularına ulaşarak inflamasyona ve<br />
nörodejenerasyona neden olabileceğinin<br />
düşünüldüğünü söyledi.<br />
DÜZENLI AĞIZ BAKIM RUTINI<br />
GENEL <strong>SAĞLIK</strong> IÇIN DE ŞART!<br />
Diş çürüklerinin genel sağlık üzerindeki<br />
etkilerinin önlenebilmesi için yılda en az iki<br />
kez diş hekimi kontrolüne gitmenin önemine<br />
vurgu yapan Endodonti Uzmanı Dr.<br />
Öğr. Üyesi Anıl Özgün Karatekin sözlerini<br />
şöyle tamamladı: “Düzenli kontrole gitmek<br />
çürüklerin erken teşhis edilip tedavi<br />
edilmesini sağlar. Dişlerin günde en az iki<br />
kez fırçalanması ve diş ipi kullanımı, plak<br />
birikimini ve diş çürüklerini önler. Antibakteriyel<br />
ağız gargaraları da kullanılabilir.<br />
Şekerli ve asitli yiyeceklerden kaçınmak,<br />
diş çürüklerini önlemeye yardımcı olur.<br />
Bol su içmek ve lifli gıdalar tüketmek ağız<br />
sağlığı için faydalıdır. Sigara ve aşırı alkol<br />
tüketimi, diş çürüklerine ve diş eti hastalıklarına<br />
neden olabilir. Bu alışkanlıklardan<br />
kaçınmak ağız sağlığını korur. Florlü diş<br />
macunu ve ağız gargaraları kullanmak, diş<br />
minesini güçlendirir ve çürük oluşumunu<br />
engeller.”<br />
55 Temmuz / Ağustos / Eylül 2024
İDRAR TUTMAK<br />
ENFEKSIYON SEBEBI<br />
OLABILIR!<br />
ÇOCUKLARDA KALICI<br />
BÖBREK HASARINA<br />
NEDEN OLABİLİR!<br />
Dr. Tahir Aydın<br />
Acıbadem Üniversitesi Atakent Hastanesi<br />
Çocuk Sağlığı ve Hastalıkları Uzmanı<br />
Yaz aylarında yeterince temiz olmayan<br />
havuza girmek, ıslak mayoları hemen<br />
değiştirmemek gibi etkenler nedeniyle<br />
idrar yolu enfeksiyonuna özellikle kız<br />
çocuklarında daha sık rastlanıyor.<br />
A<br />
CIBADEM Üniversitesi<br />
Atakent Hastanesi Çocuk<br />
Sağlığı ve Hastalıkları<br />
Uzmanı Dr. Tahir Aydın,<br />
kolay tanı konulup tedavi edilebilen<br />
bir hastalık olsa da geç kalındığında<br />
veya tedavi yarım kaldığında idrar<br />
yolu enfeksiyonunun ciddi sonuçlara<br />
yol açabileceğine işaret ederek, “Basit<br />
bir idrar yolu enfeksiyonu tedavi edilmezse<br />
hastalık tüm vücuda yayılabilir<br />
ve böbreklerde kalıcı hasara neden<br />
olabilir. Dolayısıyla, ebeveynlerin<br />
çocuklarının rutin kontrollerini aksatmamaları,<br />
şüphelendikleri durumlarda<br />
gecikmeden hekimlerine başvurmaları<br />
ve tedaviyi yarım bırakmamaları çok<br />
önemlidir” diyor. Çocuk Sağlığı ve<br />
Hastalıkları Uzmanı Dr. Tahir Aydın,<br />
idrar yolu enfeksiyonunu önlemek<br />
için çocuklarda bol su ve sıvı gıda tüketimine,<br />
düzenli tuvalet ve el yıkama<br />
alışkanlığına mutlaka dikkat edilmesi<br />
gerektiğine dikkat çekiyor.<br />
KIZ ÇOCUKLARINDA 15<br />
KAT FAZLA GÖRÜLÜYOR!<br />
Böbrekler, mesane ve idrar yollarının<br />
çoğunlukla bakteriler tarafından kaplanmasıyla<br />
oluşan idrar yolu enfeksiyonu<br />
çocukluk çağında en sık görülen<br />
enfeksiyon hastalıklarında 2’inci sırada<br />
yer alıyor. Bir yaşından sonra kız çocuklarında<br />
erkeklerden yaklaşık 15 kat<br />
daha fazla görüldüğü belirtiliyor. Bu<br />
duruma, idrar yollarının kız çocuklarında<br />
daha kısa, anüse de yakın olması<br />
nedeniyle mikropların daha kolay bu-<br />
“İdrar yolu enfeksiyonu bebeklerde<br />
genellikle; ateş, huzursuzluk, ağlama,<br />
beslenme zorlukları veya idrarın<br />
kötü kokması gibi belirtilerle kendini<br />
gösteriyor. Küçük çocuklarda; sık idrara<br />
çıkma, idrar yaparken ağrı veya yanma,<br />
idrarın bulanık veya kötü kokulu<br />
olması, iştahsızlık, karın ağrısı ile<br />
kusma gibi şikayetler oluşuyor.”<br />
56
laşması ve yanlış temizlik alışkanlıklarının<br />
sebep olduğu düşünülüyor. Buna karşılık<br />
erkek çocuklarda sünnet uygulaması<br />
bakterilerin çoğalmasını engelliyor.<br />
GENELLIKLE E. COLI<br />
BAKTERISI SEBEP OLUYOR<br />
İdrar yolu enfeksiyonu genellikle bakteriler<br />
tarafından oluşsa da virüsler ve mantarlar<br />
da enfeksiyon etkeni olabiliyor. Enfeksiyonun<br />
tüm yaş gruplarında en sık sebebi<br />
koli basili olarak bilinen E. Coli isimli bakteridir.<br />
İnsan bağırsaklarında doğal olarak<br />
bulunan Koli basili, idrar yollarına taşınırsa<br />
burada enfeksiyon oluşturuyor. Bu<br />
bakterinin dışında Adenovirus, Enterovirus<br />
gibi virüs tipleri ile Candida ve Aspergillus<br />
gibi mantar türlerinin de nadir olarak idrar<br />
yolu enfeksiyonuna zemin hazırladıkları<br />
belirtiliyor.<br />
YAZIN HAVUZ KULLANIMI<br />
RISKI YÜKSELTIYOR!<br />
Artan sıcaklık ve nem bakterilerin kolayca<br />
çoğalmalarını sağladıkları için çocuklarda<br />
idrar yolu enfeksiyonuna yazın daha sık<br />
rastlanıyor. Çocukların havuzda uzun<br />
süre kalmaları ve ıslak mayolarını hemen<br />
değiştirmemeleri genital bölgenin nemli<br />
kalmasına, birbirleriyle yakın temas da<br />
enfeksiyonların daha çok bulaşmasına<br />
sebep oluyor. Uzun süre idrarını tutma ve<br />
hijyene daha az dikkat edilmesi de enfeksiyon<br />
sıklığını artırıyor. Tüm bu sebepler<br />
nedeniyle Çocuk Sağlığı ve Hastalıkları<br />
Uzmanı Dr. Tahir Aydın, yaz aylarında idrar<br />
yolu enfeksiyonuna karşı daha dikkatli<br />
olunmasını gerektiğine işaret ediyor.<br />
İDRAR YAPARKEN YANMA<br />
HISSINE DIKKAT!<br />
İdrar yolu enfeksiyonu bebeklerde genellikle;<br />
ateş, huzursuzluk, ağlama, beslenme<br />
zorlukları veya idrarın kötü kokması gibi<br />
belirtilerle kendini gösteriyor. Küçük çocuklarda;<br />
sık idrara çıkma, idrar yaparken<br />
ağrı veya yanma, idrarın bulanık veya kötü<br />
kokulu olması, iştahsızlık, karın ağrısı ile<br />
kusma gibi şikayetler oluşuyor. Daha büyük<br />
çocuklarda ise bu belirtilere ek olarak<br />
altını ıslatma ve bel ağrısı gibi durumlar<br />
gelişebiliyor. İdrar yolu enfeksiyonunun<br />
en sık rastlanan belirtisi genellikle idrar<br />
yaparken yanma hissi oluyor. Eğer tedavi<br />
edilmez ve hastalık ilerlerse; ateş, kusma<br />
ile genel durum bozukluğu diğer belirtilere<br />
eşlik ediyor.<br />
KALICI BÖBREK HASARINA<br />
YOL AÇABILIR!<br />
Basit belirtilerle fark edilen hastalık kolayca<br />
tedavi edildiğinden aileler tarafından<br />
fazla önemsenmeyebiliyor. Ancak tedavide<br />
geç kalınırsa idrar yolu enfeksiyonunun<br />
böbreklere ve tüm vücuda yayılarak ciddi<br />
problemlere yol açabileceğine işaret eden<br />
Çocuk Sağlığı ve Hastalıkları Uzmanı<br />
Dr. Tahir Aydın, “Eğer ailenin farkında<br />
olmadığı, altta yatan bir böbrek hastalığı<br />
varsa, bu tablo çok hızlı gelişebilir. Bazı<br />
çocuklar şikayetlerini gizledikleri için tedavi<br />
yarım kalabilir. Yeterli tedavi edilmeyen<br />
ve tekrarlayan enfeksiyonlar kalıcı böbrek<br />
hasarına yol açma potansiyeli taşırlar. Bu<br />
nedenle anne babalar belirtileri iyi gözlemlemeli,<br />
çocuklarını en kısa zamanda<br />
hekime götürüp, tetkiklerini yaptırmalılar”<br />
uyarısında bulunuyor.<br />
TEDAVI SIRASINDA BOL SU<br />
IÇIRIN, ABUR CUBURDAN<br />
UZAK TUTUN<br />
Tedavide enfeksiyon kaynağını idrar<br />
yollarından uzaklaştırmayı, enfeksiyonun<br />
tekrar vücuda yerleşmesini önlemeyi, ağrıyı<br />
ve diğer şikayetleri ortadan kaldırmayı<br />
hedeflediklerini belirten Çocuk Sağlığı ve<br />
Hastalıkları Uzmanı Dr. Tahir Aydın, “Bu<br />
amaçla tanı sonrası idrar kültürü alınır ve<br />
antibiyotik tedavisine başlanır. Ağrı kesici<br />
ve ateş düşürücüler ile şikayetler azaltılır.<br />
Bağışıklığı desteklemek ve vücuda faydalı<br />
olan bakteri seviyesini korumak için vitamin,<br />
mineral ve probiyotik desteği önerilir.<br />
ÖNLEMEK IÇIN<br />
6 ETKILI ÖNERI!<br />
Dr. Tahir Aydın, çocuklarda idrar<br />
yolu enfeksiyonunu önlemek için<br />
almanız gereken önlemleri şöyle<br />
özetliyor:<br />
• Düzenli kontrollerini aksatmayın<br />
• Bol su ve sıvı gıda tüketmesini<br />
sağlayın<br />
• Genel hijyen önlemlerini alın<br />
• Islak mayosunu hemen değiştirin<br />
• İdrarını tutmadığından emin olun<br />
• Kabız olmamasına dikkat edin<br />
Bunların yanı sıra aileye çocuklarına bol<br />
su içirmeleri, abur-cubur gibi paketli<br />
gıdalardan uzak durmaları ve hijyene<br />
dikkat etmeleri tavsiye edilir. Kabızlık veya<br />
anatomik bozukluk gibi kolaylaştırıcı faktörleri<br />
olan çocuklarda ise nedene yönelik<br />
tedaviler uygulanır” diyor.<br />
“Böbrekler, mesane ve idrar yollarının çoğunlukla bakteriler tarafından kaplanmasıyla<br />
oluşan idrar yolu enfeksiyonu çocukluk çağında en sık görülen enfeksiyon hastalıklarında<br />
2’inci sırada yer alıyor. Bir yaşından sonra kız çocuklarında erkeklerden yaklaşık 15 kat<br />
daha fazla görüldüğü belirtiliyor.”<br />
57 Temmuz / Ağustos / Eylül 2024
ÇOCUKLAR NEFES ALSIN DIYE<br />
GIDILEN PARKLAR DIKKAT<br />
EDILMEZSE TEHLIKE SAÇIYOR<br />
Çocuk parkları ne kadar masum? Mikrobiyolog uyarıyor:<br />
“Bakteriyel, viral ve mantar enfeksiyonlarına dikkat”<br />
Özellikle yaz aylarında çocukların ve ebeveynlerin vazgeçilmez<br />
uğrak yerlerinden bir olan çocuk oyun parkları ile ilgili<br />
Mikrobiyolog Dr. Öğr. Üyesi İpek Ada Alver enfeksiyon riski<br />
uyarısında bulundu. Temas edilen salınacak, kaydırak,<br />
tahterevalli ve tutunma alanlarında önlem alınmadığı takdirde<br />
çocukların pek çok bakteriyel, viral ve mantar enfeksiyonlarına<br />
yakalanabileceğine dikkat çeken Ada Alver, “Çocuklar oyun<br />
parklarında oynadıktan sonra el hijyenine dikkat edilmeli, sık sık<br />
banyo yaptırılmalı, parkta giyilen kıyafetler ayrı olmalı” dedi.<br />
Ş<br />
EHIR yaşamının yoğunluğunda,<br />
binaların gölgesinde sıkışan<br />
çocuklar için oyun parkları adeta<br />
birer kaçış noktası. Enerjilerini<br />
atmak ve açık havada özgürce<br />
oynamak isteyen çocuklar, yaz aylarında<br />
bu parklarda sıkça vakit geçiriyor. Ancak<br />
Altınbaş Üniversitesi’nden Mikrobiyolog<br />
Dr. Öğr. Üyesi İpek Ada Alver, oyun parklarının<br />
sanıldığı kadar masum<br />
olmadığını belirterek, ebeveynlere<br />
önemli uyarılarda<br />
bulundu. Dr. Öğr. Üyesi<br />
İpek Ada Alver, “Açık hava<br />
ortamlarında güvenli<br />
görülen oyun parklarında,<br />
dolaylı kontaminasyon ve<br />
yetersiz bakım nedeniyle<br />
çocuklar ciddi sağlık sorunları<br />
ile karşı karşıya kalabilir”<br />
dedi. Çocukların sağlığını<br />
korumak adına ebeveynlerin<br />
dikkat etmesi gereken hususları<br />
paylaşan İpek Ada Alver, oyun parklarında<br />
alınacak önlemlerin altını çizdi.<br />
Dr. Öğr. Üyesi İpek Ada Alver “Parklar pek<br />
çok nokta indirekt kontaminasyon riski<br />
taşıyor. İndirekt kontaminasyon enfekte<br />
bireyle direkt temas etmeden çocukların<br />
Dr. Öğr. Üyesi İpek Ada Alver<br />
Altınbaş Üniversitesi Mikrobiyolog<br />
oyun alanlarındaki temas ettiği yapılar (salınacak,<br />
kaydırak, tahterevalli ve tutunma<br />
alanları) aracılığı ile dolaylı yoldan enfekte<br />
“Çocuklar oyun parklarında oynadıktan sonra özellikle el<br />
hijyenine dikkat etmeli, sık sık banyo yaptırılmalı, ellerin<br />
ve yere düşen emziklerin dezenfekte edilmeden direkt ağza<br />
teması engellenmeli, mümkünse parkta giydiği kıyafetler ayrı<br />
olacak şekilde daha yüksek sıcaklıklarda yıkanmalı, paslı çivi<br />
batması ya da cam kesmesi gibi yaralanma durumlarında<br />
pansuman yapılmalı ve bu tarz yaralanmalarda en yakın<br />
sağlık kuruluşuna gidilerek yara bakımının yanında tetanoz ve<br />
kuduz riskine karşı koruyucu önlemler alınmalı”.<br />
58
YARALANMALARA BAĞLI GELIŞEBILECEK<br />
ENFEKSIYON RISKLERINE KARŞI<br />
ÇOCUK OYUN ALANLARININ BAKIMI<br />
VE DEZENFEKSIYONUNUN DÜZENLI<br />
YAPILMASI GEREKMEKTEDIR.<br />
olmalarıdır. Bu konuda ebeveynler önlem<br />
almazsa çocuklar temas yoluyla bulaşan<br />
pek çok bakteriyel, viral ve mantar enfeksiyonlarına<br />
yakalanabilir” ifadesini kullandı.<br />
İLK ADIM:<br />
DÜZENLI BAKIM<br />
İpek Ada Alver aynı zamanda bakımı<br />
yapılmayan çocuk oyun alanlarından paslı<br />
çivi, demir ve kırık cam malzemelerin<br />
çocuğu yaralaması ve deri bütünlüğünü<br />
bozması ile tetanoz, kuduz başta<br />
olmak üzere kan yoluyla bulaşan diğer<br />
enfeksiyonların bulaş riskinin de göz ardı<br />
edilmemesi gerektiğinin altını çizdi. “Bu<br />
nedenle yaralanmalara bağlı gelişebilecek<br />
enfeksiyon risklerine karşı çocuk oyun<br />
alanlarının bakımı ve dezenfeksiyonunun<br />
düzenli yapılması gerekmektedir” şeklinde<br />
açıklamalarda bulunan Ada Alver, çocuk<br />
oyun alanlarının bakımının enfeksiyonlara<br />
karşı önlemede ilk adım olduğunu belirtti.<br />
KUM VE TOPRAK TEMASI<br />
SONRASI MUHAKKAK ELLER<br />
YIKANMALI<br />
Diğer yandan kedi, köpek, fare, kirpi gibi<br />
hayvanların çocuk oyun alanlarına dışkı<br />
yoluyla Toxoplasma gondii başta olmak<br />
üzere pek çok bağırsak parazitini bulaştırdığını<br />
belirten Ada Alver “Çocukların kum<br />
ve toprakla teması sonrası ellerini ağzına<br />
götürmesi neticesinde bu bağırsak parazitleri<br />
fekal-oral yolla çocukların bağırsaklarına<br />
yerleşerek karın ağrısı, şişkinlik, ishal,<br />
halsizlik gibi belirtilere neden olmakta ve<br />
tedavi edilmezse daha ciddi semptomlara<br />
neden yol açabilmektedir” şeklinde ebeveynlere<br />
uyarılarda bulundu.<br />
KIYAFETLER AYRI OLMALI,<br />
BANYO YAPILMALI,<br />
DEZENFEKTE EDILMELI<br />
Park esnasında ve sonrasında bu risklerden<br />
korunmak için neler yapılmasına dair<br />
Altınbaş Üniversitesinden Mikrobiyolog<br />
Dr. Öğr. Üyesi İpek Ada Alver son olarak<br />
tavsiyelerde bulunduğu konuşmasını şu<br />
şekilde sonlandırdı:<br />
“Çocuklar oyun parklarında oynadıktan<br />
sonra özellikle el hijyenine dikkat etmeli,<br />
sık sık banyo yaptırılmalı, ellerin ve yere<br />
düşen emziklerin dezenfekte edilmeden<br />
direkt ağza teması engellenmeli, mümkünse<br />
parkta giydiği kıyafetler ayrı olacak<br />
şekilde daha yüksek sıcaklıklarda yıkanmalı,<br />
paslı çivi batması ya da cam kesmesi<br />
gibi yaralanma durumlarında pansuman<br />
yapılmalı ve bu tarz yaralanmalarda en<br />
yakın sağlık kuruluşuna gidilerek yara bakımının<br />
yanında tetanoz ve kuduz riskine<br />
karşı koruyucu önlemler alınmalı” diyerek<br />
oyun parklarından çocuklara bulaşabilecek<br />
olası enfeksiyon risklerine karşı önlemler<br />
alınması konusunda ebeveynlere tavsiyelerde<br />
bulundu.<br />
59 Temmuz / Ağustos / Eylül 2024
BAĞIRSAK SAĞLIĞI BEYIN<br />
SAĞLIĞINI ETKILEYEBILIR!<br />
Eskiden beyin sağlığının mide bağırsak sağlığını etkilediğinin<br />
düşünüldüğünü belirten uzmanlar son yıllarda yapılan çalışmalarla<br />
mide bağırsak sağlığının da beyin sağlığını etkileyebilmesinin<br />
mümkün olduğunu söylüyor.<br />
BAĞIRSAK ve beynin birbiri ile<br />
bağlı olduğunu dile getiren Nöroloji<br />
Uzmanı Prof. Dr. Barış Metin,<br />
“Bağırsaklardaki sinir hücreleri<br />
beyne sinyaller iletip beyinde kimyasal ve<br />
elektriksel değişiklikler yaratabilir ve bu da<br />
duygusal dünyamızı etkileyebilir.” dedi.<br />
Birçok nörolojik hastalıkta mide bağırsak<br />
sorunları yaşandığına da dikkat çeken<br />
Prof. Dr. Barış Metin, probiyotiklerce zengin<br />
beslenmenin beyin sağlığı açısından<br />
önemli olduğuna vurgu yaptı.<br />
Üsküdar Üniversitesi NPİSTANBUL<br />
Hastanesi Nöroloji Uzmanı Prof. Dr. Barış<br />
Metin, mide ve bağırsak sağlığının beyin<br />
sağlığı üzerindeki olası etkilerini değerlendirdi.<br />
MIDE VE BAĞIRSAKTAKI<br />
PROBLEMLER BEYNI VE<br />
PSIKOLOJIK DURUMU<br />
ETKILEYEBILIR.<br />
Eskiden daha çok beyin sağlığının mide<br />
bağırsak sağlığını etkilediğinin düşünüldüğünü<br />
belirten Nöroloji Uzmanı<br />
Prof. Dr. Barış Metin, “Son<br />
yıllarda yapılan çalışmalar bu<br />
durumun tersinin de mümkün<br />
olabileceğini öne sürüyor. Yani<br />
mide bağırsak sağlığı da beyin<br />
sağlığını etkileyebilir.” dedi.<br />
Bağırsak ve beynin birbiri ile<br />
otonom sinir istemi, çeşitli<br />
kimyasallar ve hormonlar yoluyla<br />
bağlı olduğunu dile getiren Prof.<br />
Dr. Barış Metin, “Bu nedenle bir beyin<br />
hastalığı mide ve bağırsakta düzensizliğe<br />
neden olduğu gibi, mide bağırsaktaki<br />
problemler de beyni ve psikolojik durumu<br />
etkileyebilir.” şeklinde konuştu.<br />
BAĞIRSAKLARDAKI SINIR<br />
HÜCRELERI DUYGUSAL<br />
DURUMUMUZU DA<br />
ETKILIYOR OLABILIR<br />
Midemiz ve bağırsaklarımızda beynimiz<br />
kadar olmasa da 500 milyondan fazla<br />
sinir hücresi olduğunu hatırlatan Prof.<br />
Dr. Barış Metin, “Bu hücreler daha çok<br />
sindirim ve boşaltım faaliyetlerini düzenlese<br />
de son yıllarda yapılan çalışmalar bu<br />
hücrelerin duygusal dünyamıza da etkisi<br />
olabileceğini gösteriyor. Özellikle otonom<br />
sinir sistemi denilen ve istemimiz dışında<br />
çalışan sinir sistemimiz bağırsak ve beyin<br />
arasında köprü görevi görerek birinden diğerine<br />
sinyal iletilmesini sağlıyor. Bu yolla<br />
bağırsaktan beyne sinyaller iletilip beyinde<br />
kimyasal ve elektriksel değişiklikler yaratılabiliyor.”<br />
dedi.<br />
Prof. Dr. Barış Metin<br />
Üsküdar Üniversitesi NPİSTANBUL<br />
Hastanesi Nöroloji Uzmanı<br />
MIDE VE BAĞIRSAK<br />
SORUNLARI NÖROLOJIK<br />
HASTALIKLARIN BELIRTISI<br />
OLABILIR<br />
Birçok nörolojik hastalıkta mide bağırsak<br />
sorunları yaşandığına dikkat çeken Prof.<br />
Dr. Barış Metin, şu bilgileri paylaştı:<br />
“Parkinson hastalığında sıklıkla kabızlık görülür.<br />
Alzheimer tipi bunama hastalarında<br />
zamanla iştah azalması ve kalori alımında<br />
düşüklüğe bağlı aşırı zayıflama görülür.<br />
Bunun yanında depresyon, anksiyete<br />
gibi psikiyatrik hastalıkların da en önemli<br />
belirtileri iştah artması veya azalması<br />
olabilir. Özellikle nörodejeneratif olarak<br />
isimlendirdiğimiz Parkinson ve demans<br />
gibi hastalıklarda görülen mide bağırsak<br />
problemleri bu hastalıklarda önemli bir<br />
sorun haline gelebiliyor.”<br />
“Depresyon, anksiyete gibi psikiyatrik hastalıkların da en<br />
önemli belirtileri iştah artması veya azalması olabilir. Özellikle<br />
nörodejeneratif olarak isimlendirdiğimiz Parkinson ve demans<br />
gibi hastalıklarda görülen mide bağırsak problemleri bu<br />
hastalıklarda önemli bir sorun haline gelebiliyor.”<br />
60
“PROBIYOTIKLERCE ZENGIN<br />
BESLENMEK BEYIN SAĞLIĞI<br />
AÇISINDAN DA IYI”<br />
Yapılan birçok çalışmada özellikle probiyotiklerin<br />
beyin sağlığına, depresyon gibi ruhsal hastalıklara<br />
etkisinin araştırıldığını ve azımsanmayacak<br />
derecede faydalı etkiler gösterildiğini hatırlayan<br />
Prof. Dr. Barış Metin, “Bu sonuçlara göre faydalı<br />
ve probiyotiklerce zengin gıdalarla beslenmenin<br />
beyin sağlığı açısından da iyi olduğu söylenebilir.”<br />
dedi.<br />
BAĞIRSAK MIKROBIYOTASINI<br />
DÜZENLEYEN PROBIYOTIKLER<br />
DÜZENLI TÜKETILMELI<br />
Bağırsak sağlığını korumak ve beyin fonksiyonlarını<br />
optimize etmek için sağlıklı ve dengeli beslenmenin<br />
her şeyden önemli olduğunu vurgulayan Prof. Dr.<br />
Barış Metin, “Beyin sağlığımızı korumak için protein,<br />
karbonhidrat, lif ve vitaminler açısından dengeli<br />
bir diyet tüketmeliyiz. Ayrıca yoğurt ve kefir gibi<br />
bağırsak mikrobiyotasını düzenleyen probiyotikler<br />
düzenli tüketilmeli. Bunların yanında mide bağırsak<br />
sağlığının bozulduğu durumlarda doktora danışılarak<br />
tıbbi probiyotik içeren takviyeler kullanılabilir.” diyerek<br />
sözlerini tamamladı.<br />
Birçok çalışmada probiyotik kullanmanın genel<br />
stres seviyesini düşürdüğüne yönelik bulgular<br />
saptandığını da sözlerine ekleyen Prof. Dr.<br />
Barış Metin, “Yakın zamanda yapılmış<br />
bir çalışmada düzenli yoğurt tüketen<br />
insanların sakinliğini daha etkin koruduğu<br />
gösterilmiş. Bu bulgunun<br />
nedeni probiyotiklerin bağırsak<br />
mikrobiyotası dediğimiz bağırsakta<br />
yaşayan mikroorganizmaları<br />
değiştirerek<br />
bağırsaktan salgılanan<br />
kimyasal maddelerde<br />
değişiklikler yapmasıdır.<br />
Bu kimyasallar<br />
beyine ulaşarak<br />
beyin hücrelerinin<br />
beslenmesinde ve<br />
fonksiyonlarında<br />
değişiklikler<br />
yaratabilmektedir.”<br />
şeklinde<br />
konuştu.<br />
61 Temmuz / Ağustos / Eylül 2024
Maymun Çiçeğinde<br />
Bağışıklık Sistemi Uyarısı<br />
Özel Sağlık Hastanesi Dermatoloji Uzmanı Dr. Türkan Güray, Dünya<br />
Sağlık Örgütü’nün (DSÖ) ‘Uluslararası öneme sahip halk sağlığı acil<br />
durumu’ olarak nitelediği maymun çiçeği hastalığına ilişkin tanı ve tedavi<br />
yöntemleri hakkında bilgi verdi.<br />
Dr. Türkan Güray<br />
Özel Sağlık Hastanesi Dermatoloji Uzmanı<br />
M<br />
AYMUN çiçeği<br />
hastalığının ilk olarak 1958<br />
yılında maymunlarda<br />
gözlendiğini belirten Uzm.<br />
Dr. Türkan Güray, deri lezyonlarının çiçeğe<br />
benzemesi nedeniyle hastalığın bugün<br />
kullanılan adını aldığını söyledi.<br />
Sağlık Bakanlığı’nın yaptığı açıklamaya<br />
göre ülkemizde henüz vaka görülmediğini<br />
dile getiren Güray, “Hastalık bulaşımı<br />
insandan insana vücut lezyonlarının<br />
temasıyla gerçekleşir. Ayrıca hastalığın<br />
bulaştığı eşyalardan, vücut salgılarıyla<br />
temastan, cinsel yolla ve anneden bebeğe<br />
de bulaşabilmektedir. Belirtileri genelde<br />
virüsle temas ettikten 1 ila 3 hafta arasında<br />
ortaya çıkar. Ateş, halsizlik, baş ağrısı, sırt<br />
ağrısı, yorgunluk, lenf bezlerinde şişlik,<br />
boğaz ağrısı ve cilt döküntüleridir. Cilt<br />
döküntüleri ateş çıktıktan 1 - 3 gün sonra<br />
ortaya çıkmaya başlar. Ağız çevresinde,<br />
ağız mukozasında, avuç içinde, ellerde,<br />
ayaklarda ve genital bölgelerde kırmızı<br />
benekler şeklinde görülür. Daha sonra içi<br />
sıvı ya da irin dolu kabarcıklara dönüşür ve<br />
iki - dört hafta içinde bu lezyonlar iyileşir”<br />
diye konuştu.<br />
BAĞIŞIKLIK SİSTEMİ ÖNEMLİ<br />
Maymun çiçeği hastalığının bağışıklığı<br />
baskılanmış kişilerde ise daha ağır seyrettiğine<br />
dikkat çeken Uzm. Dr. Güray<br />
sözlerine şöyle devam etti: “Hastalığın<br />
seyri, kişinin bağışıklık sistemine ve genel<br />
sağlık durumuna göre değişebilir. Hastalığın<br />
tedavisinde ise bazı antiviral ilaçlar<br />
ve hastanın şikayetlerini rahatlatmaya<br />
yönelik tedaviler uygulanır. Riskli bölgelere<br />
seyahat eden veya vücudunda döküntüsü<br />
olan biriyle temas ederseniz ve kendinizde<br />
hastalık belirtileri olduğunu düşünüyorsanız<br />
vakit kaybetmeden uzman hekime<br />
danışmalısınız”<br />
62
63 Temmuz / Ağustos / Eylül 2024
64