06.11.2024 Views

Enderun Mektebi Sayı 21

Enderun Mektebi Sayı 21

Enderun Mektebi Sayı 21

SHOW MORE
SHOW LESS

PDF'lerinizi Online dergiye dönüştürün ve gelirlerinizi artırın!

SEO uyumlu Online dergiler, güçlü geri bağlantılar ve multimedya içerikleri ile görünürlüğünüzü ve gelirlerinizi artırın.

Enderun Mektebi

ENDERUN LİSELERİ KÜLTÜR SANAT EDEBİYAT DERGİSİ

Doç. Dr.

H. İbrahim ÇELİK

İklim Değişikliği ve

Fıtrat

Zahid Aydoğan

İklim Değişikliğinin

Toplumsal Kimliğe

Etkisi

Sayı : 21 Haziran 2024

Elif Özdemir

Kentsel Dönüşüm

ve İklim Değişikliği

Nisanur Özgül

Küresel Isınmanın

Canlı Hayatına

Etkisi



Enderun Mektebi

ENDERUN LİSELERİ KÜLTÜR SANAT EDEBİYAT DERGİSİ

2024


Enderun Mektebi

Özel Enderun Fen ve Anadolu Lisesi

Kültür Sanat ve Edebiyat Dergisi

ENDERUN MEKTEBİ DERGİSİ

21. SAYISI

İKLİM DEĞİŞİKLİKLERİ VE TÜRKİYE

İmtiyaz Sahibi

Özel Enderun ve Fen Liseleri Adına

Mehmet TOKTAŞ

Genel Yayın Yönetmeni

Öznur Özgür İÇ

Editörler

Doç. Dr. Yusuf SAYIN

Zahid AYDOĞAN

Yayın Koordinatörü

Zahid AYDOĞAN

Grafik-Tasarım

Mustafa Buhurcu

Baskı

Gençlik ve Enderun Mezunları ve Mensupları

Derneği (GEMM-DER)

İletişim

gencegitim.com.tr/gnc/enderun-mektebi/

Kayacık Araplar Mh. Ataç Sk.: No.:1,

Karatay-Konya

enderunlisesi@gmail.com

gemmder@gmail.com

Dijital Yayın Tarihi

30 Haziran 2024

Dijital Yayın Türü

Yerel Süreli Yayın. Dönemde Bir Yayınlanır.

Ücretsizdir.

Esselam

SUNUŞ

Esselam!..

“Allah’tan geldik Allah’a döneceğiz!”

İnsanın aslı olan toprakla olan göbek bağı ademin bir parça çamurdan yaratılışı ile

başlar ve toprağa iadesiyle sona erer. Bu süre içinde tabiata üstünlük kurma mücadelesi

veren insanoğlunun doğaya verdiği tahribatlar sonucu yorgun düşen toprak ana, kendince

bir değişim yapmak zorunda kalır. Bu değişimle karşılaştığımız tehlikeler, sosyal ve beşerî

hayatı tüm yönüyle etkilerken bunun idrakinde olmayan bizi nasıl bir sonun beklediğinin

farkındalıksızlığıyla tabiat ile kavgamıza devam etmekteyiz.

“Ana rahminden düştük pazara bir kefen aldık döndük mezara”

Asli yurdumuza bir kefenle döneceğimizi bildiğimiz halde tabiata karşı verdiğimiz üstünlük

ve doğa üzerinden sergilediğimiz zenginlik mücadelesinden sonra toprak ana bağrında

yaptığı değişikliklerle kendinden olana, yani bizlere, yeni bir hayat mı hazırlamakta

yoksa insanı dize mi getirmeye çalışmakta… Bunu bilemiyoruz ancak insanoğlunun büyük

tehdit altında olduğundan şüphe duymuyoruz.

Dergimizin bu sayısında:

İklim değişikliğinin; insanın fıtratını nasıl etkilediğinden kişilik oluşumuna, yaşam koşullarını

nasıl etkileyip sosyal düzene hangi şekillerle dokunduğuna; bu anlamda yapılan

anlaşmalara, sözleşmelere değin geniş bir bilgi aktarımını imbikle damıttık. İklim değişiklikleri

ve bağlı sonuçların insanoğlunun yaşadığı sadece çevresi üzerine zararlar vermediği,

fıtratından kişilik oluşumlarına, tarımsal üretimden beslenmeye kadar hayatın hemen

hemen her alanında etki gösterdiği sonucuna ulaştık.

İnsanın doğayla ilişkisinin adeta bir bumerang gibi kendisiyle iştigal eylediği, yapıp ettikleri

yüzünden önce kendisinin ciddi hasarlar ve zararlarla karşılaştığı, bilhassa hayvanat

ve tabiat için büyük meydan okumalara yol açtığı neticelerini aldık. Öğretmen ve öğrencilerimizin

naçizane çabalarını yansıtan bu sayı, Enderun okullarımızın küresel ısınma ve

iklim değişikliklerinin sonuçlarına öz bir bakışı yansıtması yönünden anlamlı ve değerlidir.

Bilimsel, edebi ve felsefi yönleriyle ele almaya çalıştığımız iklim değişikliği konusunun

olumlu bir neticeye ulaşması temennisi ile dergimizin diğer sayısına kadar selametle

kalın. Dergimize emek veren tüm gönüldaşlar en içten teşekkürleri hak etmektedir. Hak,

bu konularda farkındalığımızı ve basiretimizi açık eylesin. Bu sorunlara gerekli tedbirleri

alamazsak bizi çok büyük felaketlerin ve acı bir sonun beklediği hususunu akıllarımızda

tutmalıyız…

Doç. Dr. Yusuf SAYIN NEÜ. Siyaset Bilimi ve Uluslararası İlişkiler B. Öğretim Üyesi

Zahid AYDOĞAN Özel Enderun Fen/Anadolu Lisesi Türk Dili ve Edebiyatı Öğretmeni


İçindekiler

Esselam | Doç. Dr. Yusuf Sayın - Zahid Aydoğan | ..................................................................................

İklim Değişikliği ve Fıtrat | Doç. Dr. Halil İbrahim ÇELİK | ......................................................................

İklim Değişikliğinin Tarihsel Arka Planı ve Gelinen Durum| Belkıs Şanlıoğlu | .....................................

İklim Değişikliğini İnsan Kişiliği Oluşumu Üzerinden Anlamak | Ali Çiçen | ..........................................

İklim Değişikliğinin Toplumsal Kimliğe Etkisi | Zahid Aydoğan | ...........................................................

Neden Sel ve Ani Su Baskınları Yaşıyoruz? | Zeynep Dila Özkul | .........................................................

Kentsel Dönüşüm ve İklim Değişikliği | Elif Özdemir | .........................................................................

Çevre Kirliliğinin İnsanlar ve Doğamız Üzerinde Etkisi | Helin Yaran | .................................................

Global Warming And Life / Küresel Isınma ve Yaşam | Enderun Lisesi İngilizce Sınıfı | .......................

Mevsim Değişikliği | Muhammet Özcan Yaprakcı | ...............................................................................

Küresel Isınma Nedeniyle Dünyamızın Kaç Yıl Ömrü Kaldı? | Müşerref Pala| ......................................

Küresel Isınmanın Canlı Hayatına Etkileri: Bitkiler ve Yeşil Yaşam | Nisanur Özgül| ............................

4

8

12

16

20

24

26

28

30

32

34


Enderun Mektebi

Deneme

Doç. Dr. Halil İbrahim ÇELİK

İKLİM DEĞİŞİKLİĞİ

VE FITRAT

Birleşmiş Milletler İklim Değişikliği Çerçeve

Sözleşmesi, “İklim değişikliğini” karşılaştırılabilir

zaman dilimlerinde gözlenen doğal

iklim değişikliğine ek olarak; doğrudan

veya dolaylı küresel atmosferin bileşimini

bozan insan faaliyetleri sonucunda iklimde

oluşan ‘değişiklik’ olarak tanımlamaktadır.

XXI. yüzyılın yaygın tartışmaları arasında

dünya ikliminin değişmesi, buna bağlı olarak

su kaynaklarının azalması ve kuraklık

yer almaktadır. Bu tartışmalar insanlığın

geleceği konusunda endişelere neden olmaktadır.

Yeryüzüne düşen yağış miktarının

yıllara göre düşmesi, son 30 yılda yağış ortalamalarında

%42’ye varan azalmalar bilim

çevrelerinin endişelerini haklı çıkarmaktadır.

Veriler sıcaklık ortalamalarının yükseldiğini,

yağış miktarlarının azaldığını göstermektedir.

Değişikliğin orta ve uzun vadede insan

yaşamını olumsuz etkileyeceği, yeryüzünün

insanlık için yaşanmaz hale geleceği yorum-

4


Enderun Mektebi

Deneme

Doç. Dr. Halil İbrahim ÇELİK

ları yapılmaktadır. Çözüm olarak ise kuraklıkla

mücadele için ağaçlandırma, suyun tasarruflu

kullanımı, çevrenin korunması gibi

önerilerde bulunulmaktadır. Bu tartışmalarda

bilim çevreleri su kullanımında “tasarrufa

riayet edilmesine” özel bir vurgu yapmaktadırlar.

İklim değişikliği sorunu diğer etkileriyle

XXI. Yüzyıl dünyasının ana gündemlerinden

birisi olmaya devam etmekte, yasal düzenlemeler

yapılarak iklim değişikliği ve kuraklığın

önüne geçilmeye çalışılmaktadır. Bu çalışmaların

içinde “sünger şehir” gibi ilgi çekici

başlıklarla çözümler geliştirilmesi amaçlanmaktadır.

Diğer yandan Yeryüzünün jeolojik

geçmişine bakıldığında iklim döngüsünün

çeşitli nedenlerden dolayı birçok kez değiştiği

de görülmektedir. Bu döngüde, Dünya’nın

yörüngesindeki hareketler, Güneş’in etkileri,

atmosferin bileşimindeki değişiklikler ve yer

kabuğundaki hareketlerin de etkili olduğu

değerlendirilmektedir. Bu çerçevede iklim

değişikliğinin yeryüzünün doğal döngüsü mü

olduğu yoksa yeni bir durumumu ifade ettiği

tartışma konusudur. Bu tartışmalar coğrafya,

iklim, kimya, fizik, biyoloji disiplinlerinin tartışma

konuları olarak gündemi işgal etmektedir.

Küresel ısınma, iklim değişikliği ve kuraklık

tabii bilimlerin yanında sosyal bilimler

alanında da tartışmalara neden olmaktadır.

Sosyal bilimler alanındaki tartışmalar meselenin

başka boyutlarına dikkat çekilmesini

zorunlu kılmaktadır. İklim değişikliğinin insan

üzerine etkisinden bağımsız olarak, insanın

yaşadığı fiziki iklim şartlarının dışında kültürel

iklim şartlarının da değiştiğinin görülmesi

ve bu iklim değişikliğine de sosyal bilimler

disiplinlerinde çözüm aranması kaçınılmaz

gözükmektedir.

Sera gazlarının (Su buharı (H2O), Karbon

dioksit (CO2), Ozon (O3), Metan (CH4),

Nitrit oksit (N2O), Kloroflorokarbon (CFCs),

Hidrokloroflorokarbon (HCFCs), Hidroflorokarbon

(HFCs) Florid bileşiği olan kükürt

hekzaflorid (SF6)) insan faaliyetleri sonucu

artması ve iklimi değiştirdiğine ilişkin iddialar

inceleme konusu olurken yine insan faaliyetleri

neticesinde ortaya çıkan ve insan

yaşamını mutsuzluk yönünde etkileyen tüketim

kültürünün getirdiği tatminsizlik, kaygı

bozukluğu, aşırı endişe vb. (tamamının ifade

edilmesi yazının boyutlarını aşan) insanî kuraklık

ve değişim tabiî bilimlerin konusu olan

5


Enderun Mektebi

Deneme

Doç. Dr. Halil İbrahim ÇELİK

meseleler kadar gündemi meşgul etmektedir.

İnsan kaynaklı iklim değişikliğinden kaynaklandığı

iddia edilen kuraklık ve çölleşme,

yer üstü ve yer altı sularının azalması, toprak

yapısının bozulması, okyanus akıntılarının

karakteristiğinin değişmesi, biyolojik çeşitlilik

üzerine olan olumsuz etkiler, dünya ekonomisi

ve sosyoekonomik yapının bozulması,

göçlerin yaşanması ve küresel salgınlar gibi

insan fıtratının bozulması ve insanın yaradılış

gayesinden uzaklaşmasından kaynaklanan

büyük meseleler de kanaatimizce orta ve

uzun vadede insanlığı iklim değişikliğinden

daha fazla tehdit etmektedir. Hatta dünyadaki

iklim değişikliğinin esas nedeni insanın fıtratından

uzaklaşması ve yeryüzündeki varlık

gayesinin dışında yaşaması ya da yaşamaya

zorlanmasıdır.

İklim değişikliğine neden olduğu iddia

edilen fosil yakıtların kullanımı, nükleer silahların

üretimi vb. insan faaliyetleri insanların

kendi elleriyle yaşadıkları gezegeni yok

etmeye sevk etmektedir. “İnsanların kendi

elleriyle yapıp ettikleri yüzünden karada ve

denizde düzen bozuldu; böylece Allah -dönüş

yapsınlar diye- işlediklerinin bir kısmını

onlara tattırıyor” mealindeki Rûm suresi 41.

ayeti tecelli etmektedir. Fıtrata dönüşün dünya

iklimini yeniden aslına döndürmenin gerçek

çözüm olacağını yeniden değerlendirmeliyiz.

İnsanın Yaratıcı’nın emir ve yasaklarına

dönüşü, tavsiyelerine uyması yeryüzünün

yaradılış fıtratına dönüşünün ve varlığını sürdürmesinin

esas anahtarı olacağını gözden

kaçırmamalıyız.

Su kaynaklarının azalması; kıtlık, yangın,

sel gibi felaketlerin çoğalması, geçim sıkıntısı,

bereketin kaçması insanların yaratılış gayesini

unutan tutumunun bir sonucu olarak

görülmelidir. İklim değişikliği/bozulması önce

küçük alem olan insandan başlamış sonra

büyük aleme sirayet etmiştir. Küçük alem aslına

rica’t etmeden büyük alemin insanlara ev

6

sahipliği yapan kısmı (yeryüzü) fabrika ayarlarına

dönmeyecektir. Daha hızlı yaşamak,

daha çok tüketmek, daha çok haz, iklim değişikliği

krizini derinleştirmektedir. Yeryüzünde

fesadın artmasının nedeni insana sunulan

ve modernite olarak isimlendirilen neo-liberal

yaşam tarzı olarak değerlendirilmelidir. Kirlenmiş

bir çevre fıtrattan uzaklaşmış insanlığın

doğal üretimidir. Dere kenarında abdest

alırken suyu tasarruflu kullanmayı öğütleyen

anlayış, sobaya odun atarken odunun içindeki

börtü böceğin yanmaması için odunu önce

boşlukta sallayan irfan, kışın kuşlar üşümesin

diye binaların güney duvarlarına kuş evleri

yapan merhamet medeniyetine dönüş

yeryüzünün daha yaşanabilir kalmasını sağlayacak

yegâne yoldur.

Doğal çevremizdeki yoğun çürüme ve tah-


Enderun Mektebi

Deneme

Doç. Dr. Halil İbrahim ÇELİK

ribat, insanın kendi yapıp ettiklerinin bir sonucu,

yani insanın, kendini tahrip eden teknolojik

gelişmelerin ve insanlığı daha önce hayal

bile edemediği ekolojik felaketlerle karşı karşıya

getiren çılgınca faaliyetlerin bir sonucu

olarak görülmelidir. Toprağın, havanın ve suyun

sanayi atıkları ve şehir çöpleri yüzünden

dizginlenemeyen bir şekilde kirlenmesi, bitki

örtüsü ve denizlerin artan bir şekilde zehirlenip

yok olması; insanın kendi bedeninde

ortaya çıkan her türlü genetik bozukluklar ve

insanlara yararlı birçok hayvan türünün giderek

yok olması insanın çevresinin bir parçası

değil hâkimi şeklindeki tutumundan kaynaklanmaktadır.

İklim değişikliği değişen fıtratın toksik sonuçlarından

birisidir. Bütün bunlara, insanın

sosyal hayatındaki hızlı bozulmayı ve çürümeyi,

suçları, şiddeti ve son aşamada nükleer

dehşeti ekleyebiliriz. Bunların tamamı, son

tahlilde, insanın Allah’a ve mutlak mânevî/

ahlâkî değerlere karşı umursamazlığının ve

bunun yerine, maddî ilerlemeyi tek önemli

hedef sayan inançlara tutsaklığının bir sonucudur.

Yaratılanın fıtrattan uzaklaşması asli

işlevlerini yerine getirmemesi/getirememesi,

fıtrata aykırı değişimi ve değiştirilmesi yeryüzünde

iklimi ve doğal dengeyi değiştirecek ve

insan yaşamını zorlaştıracaktır. İklim değişikliği

tartışmalarını bu bakış açısıyla yeniden

değerlendirmek faydalı olacaktır.

Doç. Dr. Halil İbrahim ÇELİK

Necmettin Erbakan Ü. Tarih Bölümü Öğretim Görevlisi

7


Enderun Mektebi

Deneme

Belkıs ŞANLIOĞLU - Öğrenci

İKLİM DEĞİŞİKLİĞİNİN TARİHSEL

ARKA PLANI VE GELİNEN DURUM

İklim değişikliği, günümüzde en önemli küresel

çevre sorunlarından biri olarak karşımıza çıkmaktadır.

Özellikle sanayileşme süreciyle birlikte

üretim artınca enerji ihtiyacı da artmış, bu ihtiyacı

karşılamak için fosil yakıtları kullanılmıştır. Böylece

sera gazları atmosferde birikmeye başlamış,

özellikle 1990’lı yıllardan itibaren çevre sorunları

hissedilir olmuş, küresel ısınma ve iklim değişikliği

sorunu da daha geniş olarak gündeme gelmeye

başlamıştır. İklim değişikliği ile ilgili temel

belge kabul edilen Birleşmiş Milletler İklim Değişikliği

Çerçeve Sözleşmesi BMİDÇS’ye göre iklim

değişikliği, karşılaştırılabilir zaman dilimlerinde

gözlenen doğal iklim değişikliğine ek olarak,

doğrudan veya dolaylı olarak küresel atmosferin

bileşimini bozan insan faaliyetleri sonucunda iklimde

oluşan bir değişikliktir. Bu tanımda, iklimin

doğal süreçler dışında insan faaliyetleri nedeniyle

değiştiği vurgulanmaktadır. Sanayileşmeyle artan

endüstriyel faaliyetler ve enerji ihtiyacı, fosil yakıt

kullanımının artması, kentleşme, nüfusun artması,

teknolojide ve ulaşımda ilerlemeler ve insanın

doğaya müdahale etmesiyle bağlantılı diğer

birçok insan kaynaklı faaliyet, iklim değişikliğine

neden olmaktadır. Nitekim Hükümetler Arası İklim

Değişikliği Paneli (IPCC) raporları da iklim değişikliğinin

%95 oranında insan kaynaklı faaliyetler

sonucunda oluştuğunu ortaya koymaktadır.

İklim Değişikliği Adına Geçmişte Neler Yapıldı?

İklim değişikliği sorununa dikkat çekmek üzere

atılan ilk ciddi adım 1979 yılında düzenlenen Birinci

Dünya İklim Konferansı ile atılmıştır. Konuyla

ilgili ilk somut belge ise 1992’de imzaya açılan BM

İklim Değişikliği Çerçeve Sözleşmesi olmuştur.

Ardından Kyoto Protokolü, Taraflar Konferansları

ve son olarak Kyoto Protokolü’nün yerini alacak

olan ve yeni bir iklim rejiminin çerçevesini oluşturan

Paris Anlaşması konuyla ilgili atılan önemli

uluslararası adımlardır.

Atmosferdeki karbondioksit birikiminin artması

sonucu ikliminin değişme olasılığı, ilk kez 1896

yılında Nobel ödüllü İsveçli S. Arrhenius (1896)

tarafından ileri sürülmüştür. Bununla birlikte konuya

dikkat çekmek için uluslararası ilk ciddi

48


Enderun Mektebi

Deneme

Belkıs ŞANLIOĞLU - Öğrenci

adım Dünya Meteoroloji Örgütü (WMO) öncülüğünde1979

yılında düzenlenen Birinci Dünya

İklim Konferansı ile atılmıştır (Türkeş, 2001:

14). 1988 yılında Dünya Meteoroloji Örgütü ve

Birleşmiş Milletler, Hükümetler Arası İklim Değişikliği

Panelini ortaklaşa oluşturmuş ve 1990

yılında düzenlen İkinci Dünya İklim Konferansı’nın

ardından 1991’de ilk hükümetler arası

müzakereler başlamıştır. İklim değişikliğiyle mücadelede

ilk somut adım olma özelliğini taşıyan

BM İklim Değişikliği Çerçeve Sözleşmesi ise

1992’de Rio-Brezilya’da devletlerin imzasına

açılmış,1994 yılında yürürlüğe girmiştir.

Birleşmiş Milletler İklim Değişikliği Çerçeve

Sözleşmesi (BMİDÇS)

İklim değişikliği konusunda gelişmiş ülkeleri

acil eyleme geçmeye çağıran BMİDÇS, 1992

yılında Rio Yeryüzü Zirvesi sonucunda hazırlanmıştır.

Sözleşme, bilimsel iklim değişikliği

söyleminin siyasal alanda da geliştirilmesi açısından

önem taşımaktadır. Sözleşme, devletlerin

iklim değişikliğine neden olan sera gazı

salımlarını azaltma konusunda kendi koşul ve

sorumlulukları ölçüsünde iş birliği yapmalarına

yönelik bir mutabakatı içermektedir. Sera gazı

emisyonlarının azaltılması için, ülkelerin tarihsel

sorumluluklarını, kalkınma önceliklerini ve özel

koşullarını göz önüne alarak “ortak fakat farklılaştırılmış

sorumluluklar ve göreceli kabiliyetler”

ilkesine dayanmaktadır. Bu noktada Sözleşme,

bazı ülkelerin sanayi devriminden sonra iklim

değişikliğine sebep olan sera gazlarını atmosfere

diğer ülkelerden daha çok bırakmalarından

ötürü daha fazla sorumluluk almaları gerektiğine

vurgu yapmakta, taraf ülkelerin, ortak fakat

farklılaştırılmış çabalarla iklim değişikliğiyle

mücadele etmesini öngörmektedir (UNFCCC,

1992). Öngörülen iklim değişikliğiyle mücadele

yöntemleri ise azaltım ve uyum önlemlerini kapsamaktadır.

BMİDÇS, taraf ülkeleri azaltım ve uyum yükümlülüklerine

göre üç sınıfa ayırmıştır. Ek-I ülkeleri,

tarihsel sorumluluğu bulunan ve azaltım

yapması öngörülen sanayileşmiş ülkeleri kapsamaktadır.

Bu ülkeler Avrupa Birliği (AB), Ekonomik

İşbirliği ve Kalkınma Teşkilatı (OECD)

ülkeleri ve eski Doğu Bloku ülkeleridir. Ek-II ülkeleri

ise, özellikle uyum konusunda gelişmekte

olan ülkelere para ve teknoloji transferiyle destek

olmaları öngörülen ve mali sorumluluğu bulunan

refah sahibi ülkelerdir. Bu ülkeler AB ve OECD

üye ülkeleri olarak belirlenmiştir. Ek-I dışında

kalan ülkeler ise sözleşmeye taraf olan ancak;

azaltım ve mali sorumluluğu olmayan ülkelerden

oluşmaktadır (UNFCCC, 1992).

Sözleşme, temel olarak 2000 yılındaki sera

gazı emisyonlarını 1990 yılı seviyesine indirmeyi

öngörmüş ve bunun için gerçekleştirilecek politika

ve eylemlerin çerçevesini çizmiştir; ancak bu

emisyon hedeflerinin yasal bağlayıcılığını sağlamamıştır.

1995 yılında Berlin’de gerçekleştirilen

Birinci Taraflar Konferansında konuyla ilgili yeni

bir uluslararası düzenlemenin yapılması ve Japonya’nın

Kyoto kentinde bir konferans daha düzenlenmesi

kararı alınmıştır. Hemen öncesinde

-1996 yılında- Cenevre’de İkinci Taraflar Konferansı

yapılmış, Ek-I ülkeleri yasal bağlayıcılık

taşıyan taahhütleri benimseyeceklerini Cenevre

Deklarasyonu’yla ilan etmişlerdir. 1997’de Kyoto’da

yapılan Üçüncü Taraflar Konferansında ise

devletlerin, üstlendikleri bu sorumlulukları somutlaştırdıkları

Kyoto Protokolü imzaya açılmıştır.

Kyoto Protokolü

Kyoto Protokolü, BMİDÇS’ye belirlenen

amaçlara ulaşmak üzere atılan ilk somut adımdır.

Protokolle birlikte ilk kez sera gazlarının salımına

ilişkin bağlayıcı hükümleri olan bir belge

ortaya çıkmıştır. (Duru, 2001: 314). Protokolün

yürürlüğe girmesi için taraf ülkelerin emisyonlarının

yeryüzündeki toplam emisyonun %55’ine

ulaşması gerekliliği nedeniyle 8 yıl beklenmiş,

Protokol 2005 yılında yürürlüğe girebilmiştir. Protokol

kapsamında 2008-2012 yılları birinci yü-

9


Enderun Mektebi

Deneme

Belkıs ŞANLIOĞLU - Öğrenci

kümlülük dönemi olarak belirlenmiş, 38 ülkenin

bu dönemde sera gazı salımlarını 1990 yılına

göre %5 oranında azaltmaları öngörülmüştür.

%5’lik azaltma hedefine ulaşmak için her bir Ek-I

ülkesinin farklı katkı vermesi yani bazı ülkelerin

daha düşük bazılarının ise daha yüksek azaltım

yapması kararlaştırılmıştır. Sonuç olarak bu

hedef, Ek-I ülkelerinin toplam olarak ulaşması

planlanan bir azatlım hedefi olarak belirlenmiştir

(UNFCCC, 1998). Protokol’de belirlenen bir diğer

önemli konu, gelişmiş ülkelerin, diğer ülkelere

-çevre duyarlı teknoloji geliştirmeleri için- mali

yardımda bulunmasıdır.

Büyük beklentilere yol açan Kyoto Protokolü’nün

iklim değişikliğiyle mücadeleye sınırlı

katkı sağladığı söylenebilir. Nitekim dönemin en

fazla sera gazı salımı yapan ülkesi olan ABD’nin

protokolü onaylamaması önemli bir sorun ortaya

çıkarmıştır. Öte yandan, protokolün sadece

Ek-I ülkelerine yükümlülük getirmesi, Çin ve

Hindistan gibi yüksek salım yapan gelişmekte

olan ülkelerin ek-dışı olarak salım azaltımıyla

yükümlü olmamaları da diğer önemli sorun alanı

olarak belirmiştir. Çünkü ABD başta olmak üzere

gelişmiş ülkeler, bir yandan gelişmekte olan

ülkelerin de yükümlülük üstlenmeleri gerektiğini

düşünmüş bir yandan da kendi aralarında indirim

oranlarının lehlerini düzenlenmesi için birbirleriyle

çatışma yaşamışlardır.

İklim Değişikliğinde Gelinen Durum

Ulusal iklim değişikliği çalışmaları çerçevesinde

Türkiye’nin yakıt tüketiminden kaynaklanan

salımlarının hesaplanmasında, Enerji ve

Tabii Kaynaklar Bakanlığı’nca (ETKB) hazırlanan

enerji denge tabloları kullanılmıştır. Türkiye’nin

1970 yılında 41,581 Gg olan karbondioksit

(CO2) salımları, 1990 yılında 142,727

Gg’a ve 1998 yılında 198,744 Gg’a ulaşmıştır

(Şekil 2). Enerji denge çizelgelerinde verilen

projeksiyon verileri kullanıldığında, CO2 salımlarının

2000, 2005 ve 2010 yıllarında, sırasıyla,

253,578, 347,850 ve 486,465 Gg’a ulaşacağı

görülmektedir. Öngörülen yakıt tüketimi tutarları

gerçekleşirse, 1990 yılına göre 2000 yılında

%78, 2010 yılında ise %241 oranında bir artış

beklenmektedir.

2011 yılında ise Durban’da 17. Taraflar Konferansı

yapılmış, 2013-2020 yılları arasının

Kyoto Protokolü’nün ikinci yükümlülük dönemi

olarak sürdürülmesi kararı alınmıştır. En önemlisi

de 2015 yılına kadar müzakere edilmesi ve

2020 yılında yürürlüğe girmesi öngörülen küresel

azaltım anlaşması kararı çıkmıştır. Bununla

birlikte, Durban Konferansı’nda aynı zamanda

bu ikinci yükümlülük dönemine destek daha da

azalmıştır. 2012 yılında ise Doha’da gerçekleşen

18. Taraflar Konferansı’nda ülkeler azaltım

konusunda uyum tartışmaları çerçevesinde iklim

felaketleri kaynaklı kayıp ve zararlar için bir yol

haritası çıkartılmasına karar vermiştir. Bununla

birlikte, gelinen noktada; 1990’lı yılların başından

itibaren müzakere eden devletlerin, iklim

değişikliğinin ciddiyeti karşısında ortaya koydukları

iradeler yetersiz kalırken, sera gazları salımlarında

da artış olmuştur. 1990-1994 yıllarındaki

atmosferdeki karbondioksit artışı ortalama 1,19

ppm/yıl iken, 2010-2012 artış ortalaması yaklaşık

iki katına çıkmıştır. İklimin 2023’teki durumu,

“alışılmışın dışında” ifadesine kaygı verici yeni

bir anlam kazandırdı. Dünya Meteoroloji (WMO)

raporu, küresel ortalama yüzeye yakın sıcaklığın

sanayi öncesi taban çizgisinin üzerinde 1,45

°C (± 0,12 °C belirsizlik marjıyla) ile 2023’ün

kaydedilen en sıcak yıl olduğunu doğruladı. Bu,

tarihteki en sıcak on yıllık dönemdi.

İklim Değişikliği ve Türkiye

2020’deki raporlara göre yirminci yüzyılın

başından bu yana, küresel ortalama yüzey sıcaklığı

yaklaşık 0,89o C artmıştır. Hükümetler

Arası İklim Değişikliği Paneli’nin beşinci değerlendirme

raporu, bu değişikliğin insan faaliyetleri

10


Enderun Mektebi

Deneme

Belkıs ŞANLIOĞLU - Öğrenci

nedeniyle “son derece muhtemel” olduğunu belirtmektedir

(IPCC, 2013). İnsanlar atmosfere şu

anda veya daha yakın seviyelerde sera gazları

yaymaya devam ederse, sıcaklıkların yirmi birinci

yüzyılda daha da artması bekleniyor. Farklı

senaryolara dayanarak, iklim bilimcileri bu yüzyılın

sonunda 1,5 ila 4,5o C arasında artışlar

tahmin ediyorlar.

Türkiye, gelişmiş bir OECD ülkesi olarak görüldüğü

için, sözleşme imzalandığı zaman, adı

hem Ek I hem de Ek II’de listelenmiştir. Türkiye,

sözleşme müzakereleri sırasında bu durumu

reddetmiştir ve sözleşmeye taraf olmamıştır.

2001’deki 7. Taraflar Konferansı, “… Türkiye’nin

adını Ek II’den silme ve Türkiye’yi Ek I ülkeleri

arasına yerleştirme, özel durumlarını dikkate

alarak, diğer Ek I ülkelerinden ayıran” kararını

kabul etti...”. Bu karar 28 Haziran 2002 tarihinde

yürürlüğe girmiştir ve bu tarihten itibaren Türkiye

yalnızca Ek I ülkesidir. Bu karar alındıktan

sonra, Türkiye, 24 Mayıs 2004 tarihinde yürürlüğe

girmesinden on yıl sonra Sözleşmeye uymayı

kabul etmiştir. Türkiye, sosyal refah, iyileştirilmiş

teknolojik altyapı ve sağlıklı bir çevre için

yeni kapasiteler sürdürerek Türkiye’yi yeniden

şekillendirmeyi amaçlayan “2001-2023 Uzun

Vadeli Kalkınma Stratejisi” ile AB adaylığı kapsamındaki

azaltma sorumluluklarını azaltmak

için çeşitli adımlar atmıştır. Bu bağlamda strateji,

sağlıklı bir çevre için küresel norm ve standartlara

uyumunu açıklayarak Türkiye’nin AB’ye

aday üyeliğine dikkat çekmiştir.

Sonuç yerine ne yapmalı?

İklim değişikliği sadece hükümetlerin mücadele

konusu olmayıp diğer sektörlerde bu mücadeleye

katılmalıdır. İklim değişikliği devam

ettikçe, uyum stratejilerinde süreç yeniden değerlendirilmelidir.

Uyumu mümkün kılan koşulları

oluşturmak: Yetersiz altyapı, tahrip edilmiş doğal

kaynaklar, niteliksiz kurumlar, bilgi eksikliği, zayıf

yönetişim gibi uyum sürecini etkinleştirmeyi

engelleyen hususlar tespit edilirse bu engelleri

ortadan kaldırmak hükümetlerin en önemli uyum

işlevidir. Finansal destek sağlamak: Sınırlı finansal

kaynaklar, yaygın olarak görülen bir uyum engeli

olarak kabul edilmektedir ve gelişmekte olan

ülkelerde birden çok kaynaktan finansman elde

etmek için yenilikçi çözümlerin aranması. Gerek

atmosfere gerekse tabiata zarar veren enerji

kaynaklarına yatırım yapmaktansa yenilenebilir

enerji kaynaklarına yatırım yapılmalıdır. Tesislerimizdeki

emisyonu azaltarak bir bakıma, atmosfere

yayılan hava kirleticileri de azaltmış oluruz.

Kullandıklarımızı geri dönüştürürsek, yeni bir

madde için kullanılan enerji ve zararlı herhangi

bir salınımdan da kurtulmuş oluruz. Küresel iklim

sorununu ne kadar bizim hatalarımız, bizim yaptıklarımızdan

oluşsa da onu düzeltmek de bizim

elimizdedir.

11


Enderun Mektebi

Deneme

Ali ÇİÇEN - TDE Öğretmeni

İKLİM DEĞİŞİKLİĞİNİ İNSAN KİŞİLİĞİ OLUŞUMU

ÜZERİNDEN ANLAMAK

Sabah uyandığımızda güneşin ışığı yüzümüze

geldiğinde herkeste içten bir tebessüm,

bir uyanış bir açılma olur. Hatta evimizi

güneşe bakan yerden, penceresi bol güneş

giren ve güneye bakan yönde yaşamımızı hayat

kaynağımızı güneşe endeksleriz. Yaşam

eksenin başı bizim galaksimiz güneş etrafında;

biz de tüm canlılarla bu oluşumun içinde

toprak, su, ateş, hava (4 ana unsur) etkisi ile

yaşamın içinde yer alırız. Dört ana unsur coğrafyayı

şekillendirir; coğrafya da iklimi hatta

insanı şekillendirir. Hem fiziksel hem ruhsal.

Dünyanın hangi bölgesinde yaşarsan sen

ikilimin kişiliğini yansıtırsın. İbni Haldun’un

“Coğrafya kaderdir” demesi sadece yaşam

mücadelesi değil aynı zamanda karakterin,

kişiliğin ve kültürünü de oluşturur görüşü 21.

Yüzyılda daha iyi anlaşılır olmuştur. Dünyayı

güneyden kuzeye doğru yedi iklim bölgesine

ayıran İbn Haldun’a göre, bu kuşakların tam

ortasında yer alan dördüncü iklim bölgesi en

yaşanılabilir yerleri kapsamaktadır. Bu bölgelerde

yaşayan insanların ahlakları ve kişilik

özellikleri başka bölgelerdekilere oranla daha

mutedildir.

12

Benzer şekilde bu görüşe paralel Avrupalı

düşünür Montesquieu da iklimin insanların

kişilikleri, davranış biçimleri ve yaptıkları kanunlar

üzerinde etkili olduğunu ifade etmiştir.

Ona göre soğuk iklimlerde yaşayanlar soğukkanlı,

mağrur, güvenlik ve hürriyetlerine düşkündürler.

Sıcak iklimlere geçilince bu özellikler

değişmektedir. Bize hiç yabancı gelmeyen

bu görüş Doğu Anadolu bölgesi insanı sert iklimin

etkisi ile görünümü sert, karakteri sert ve

konuşması da sert harfler üzerine iken Ege

ise tam tersine havası sıcak, insanı sıcak ve

hemen kaynaşan cana yakınken; konuştuğu

dili de ince ve yuvarlak harflerle; sıcağın etkisiyle

de fizikini, karakterini etkilediği görülmüştür.

Daha genel bakış açısıyla soğuk ikilimin

insanı Ruslar soğuk tavırlı, temkinli, kararlı,


Enderun Mektebi

Deneme

Ali ÇİÇEN - TDE Öğretmeni

somurtkan iken; sıcak çöl iklimi bölgesindeki

insan ise sıcaktan kaçtığı için çabuk kabullenmeyen

ve inkârcı, isyankâr bir yapıya sahiptir.

Bunu destekleyen aslında kutsal metinlerde,

insanın yaşadığı yer ve yaşam koşulları ile

dine inanma biçimleri arasında da ilgi kurulmuştur.

Kur’an’da çölde yaşayan bedevilerin

dini hakikatleri inkâr etmeye meyilli oldukları

İslam tarihinde anlatılmaktadır. Ayette “Bedeviler,

inkâr ve nifak bakımından daha ileri ve

Allah’ın peygamberine indirdiği hükümlerin

sınırlarını tanımamaya daha yatkındırlar. Allah,

hakkıyla bilendir, hüküm ve hikmet sahibidir.”

(Kur’an-ı Kerim, 9: 97).

Bu ayetin yorumunda bazı düşünürler,

sıcak bölge konargöçer yaşam tarzları sebebiyle

Bedevilerin mizaçlarının disipline

edilmeye müsait olmadığını gece gündüz sıcaklık

farklılığının yüksek olması; bu sebeple

de sınırları kesin hükümlerle belirlenmiş olan

13


Enderun Mektebi

Deneme

Ali ÇİÇEN - TDE Öğretmeni

İslami yaşam tarzının onlara zor kabul ettirildiğini

belirtmiştir. Günümüzde bizim kökenimiz

Orta Asya’da sert ikilimin etkisiyle

hayat hızlı değişmezken sıcak bölgelerde

hızlı, kaygan değişken yapısının olması iklimin

etkisi olabilir mi sorusunu akla getiriyor.

Aristoteles’in soğuk iklimlerde yaşayanların

özgürlüklerine düşkün oluşu ve sıcak

iklimlerde yaşayanların bunu önemsemediğini

belirttiği görüşleri ile İbn Haldun’un zor

doğa koşullarında yaşayan Türklerin özgürlüklerine

düşkün cesur insanlar oldukları;

yaşamlarında, inançlarında düzen olması

yönündeki görüşleri arasında da paralellik

kurulabilir.

Tarihi gelişimiyle iklimin ve insan kişilik

oluşumunun değişimi 17. Yüzyılda Sanayi

Devrimi ile çok hızlı bir şekilde bozduğumuzda

nelere sebep verdik dersek; 21.

Yüzyılda ikilimin dengesi-dengesizliği ve

ikilimin her geçen gün insan eliyle mahvedilmesi

neleri değiştirmedi ki… Geçmişe

dönük büyük iklim katliamından sadece bir

tanesine bakarsak Ukrayna’daki Çernobil

Felaketi sonrasında bölgedeki ülkelerde

tiroit kanseri, lösemi, diğer kanser türleri,

katarakt ve bebeklerde doğuştan patolojik

rahatsızlık oranlarında artışlar yaşandı.

BM ajanslarından oluşan Çernobil Forum’a

göre, radyasyon sebebiyle dört bin

kişinin hayatını kaybettiği öngörülüyor. Raporda

Çernobil’deki patlama sonrasında

oluşan radyoaktif bulutların 3 Mayıs 1986

Cumartesi günü Marmara’ya, 4-5 Mayıs

günleri Batı Karadeniz’e, 6 Mayıs günü Çankırı

üzerinden Sivas’a, 7-9 Mayıs tarihlerinde

Trabzon-Hopa’ya ulaştığı; 10 gün sonra

da tüm Türkiye’ye radyoaktif parçacıkların

yayıldığı belirtilmekte. Burada doğan sağlıksız

yeni bir nesil ve bunun hem fiziksel

hem ruhsal hem kültürel etkilerini saymakla

bitiremeyiz. Günümüzü iklim felaketinin nasıl

etkilediğini buradan bile görebiliriz.

Şimdilerde yeni bir slogan oluştu: “Doğa

14

Ana”. Tüm filmlerde bile hayat ağacı metaformu

işlenmekte. Doğaya zarar vermeyen

ürünler kullanılmakta ya da önerilmekte hatta

doğal yaşam özendirilmektedir. Yaşam tarzı

oluşturulmaktadır. Tüm dünyada katliam gibi

mahvettiğimiz iklim, doğa dengesinde Dubai’de

çöl ikliminde sel felaketi de olur, kış

için beklenen kutup yerlerde kar gelmez olur,

ılıman iklim kuşağında istenen yağmur yağmaz

ve kuraklıklar baş gösterir olur. İşte bunlar

doğa felaketini kendi elimizle yaptığımızın

sonucu olur. Bu felaketlerle yaşamımızı da

çarpık şekilde şekillendiririz. Hem iklim değişir

hem de insan kişiliği…

Artık iklimin insan üzerinde etkisi ile kişiliğini

net belirleyen bir insan tipi oluşturmuşuzdur

ne ahlakını ne de günümüzde yazılan tarihini,

yaşamını… Kutup insanı, Ekvator insanına;

sıcak iklim insanı, soğuk iklim insana ve tüm

dünya birbirine karışmış şekle dönüşür. Doğayı

mahvetmemiz gibi iklimi bozmamıza ve

düzenin kaçmasına artık tanımlayacağımız

bir kültür, inanç, yaşam, gıda, su gibi unsurlar

da farklılaşmıştır. Hepsini değiştirmişizdir. Ne

yazık ki her şeyin yeniden oluşmasına ya da

tanımlanmasına ihtiyaç duyacağız. Kemalettin

Kamu’nun “Bingöl Çobanları” şiiri özlenen

doğa ile yaşam ve doğayı “Memleket İsterim”

şiiriyle Cahit Sıtkı Tarancı’nın dizelerinde ise

bize hayal kalacak ülkemizi. Biz de geleceğimiz,

mirasçımız çocuklarımıza bile inşallah

güzelce bu cennet vatanımızı tabiatıyla, iklimiyle,

kültürüyle bırakacağız.


Enderun Mektebi

15


Enderun Mektebi

Deneme

Zahid AYDOĞAN - TDE Öğretmeni

İKLİM DEĞİŞİKLİĞİNİN

TOPLUMSAL KİMLİĞE ETKİSİ

Kültür, toplumların kimliğini oluşturan, tarih boyunca

gelişen inanç, değer ve gelenekler bütünü olarak tanımlanabilir.

Kendi kültür dairesi içinde nefes alabilen

insan da yaşadığı coğrafyanın hem koşullarına göre

hem de iklimine göre kişilik kazanacaktır. Coğrafi yapıyı

derinden etkileyen iklimsel faaliyetler sadece yeryüzü

şekillerini değil insanı ve insan topluluklarında da

değişim yapmaktadır. Toplumlar, çevre koşullarına bağlı

olarak kültürel dönüşümler gerçekleştirir. Bu anlamda

iklim değişikliğiyle ortaya çıkan yeni çevre koşulları,

alışılagelen davranışları değiştirerek, bireysel ve sosyal

eylemlerin yeni sürümlerinin uygulanmasını zorunlu

16


Enderun Mektebi

Deneme

Zahid AYDOĞAN - TDE Öğretmeni

kılar dolayısı ile birey ve toplum yeniden bir arayış içine

girmek zorunda kalır.

İklim değişikliği, modern yaşamı benimseyenler ve

gelenekçi yaşamı tercih edenler için görünürde küçük

ancak dalga dalga açıldığında her iki toplum için de

sosyolojik olarak bir tehdit oluşturuyor. İklim değişikliğinin

etkisi ile ortaya çıkan göçler

karma bir toplumsal yapıyı oluştururken

eğitim, inanç, gündelik yaşam

ve ailevi sorunları beraberinde

getirmektedir. İklimsel değişim

sonucu ortaya çıkan geçim sıkıntısı

sebebiyle kırsal kesimden kente

göç eden ailelerin kent yaşamına

uyum sağlamasında meydana gelen

derin yaralar; bazen bir ailenin

yok oluşuyla bazen köylü kentli

çatışmasıyla ve bazen de aslından

kopmuş, geçmişi ile bağı kalmamış

bir insan tipiyle sonuçlanabilmektedir.

Alt kimlik ve üst kimlik

makas aralığının belirli ölçüden

öte açık olması kişilik bozukluklarına

yol açtığı gibi kişinin kendisi

ve çevresi ile de yapacağı kuvvetli

çatışmaları barındırmaktadır.

Kentlerde belirginleşen makineleşme,

hız ve haz anlayışının

karşısında geleneğe bağlı kalma

çabası vermekten yorgun düşen

bireyler, açık denizde kendini konumlandırma

mücadelesine girer.

Genetik kalıtımlar duygusal eylemleri

öğütlerken mevcut durumun

akılcı anlayışı bireysel disiplinlerin

değişmesine yol açacaktır. Böylelikle

şehirlileşme gayesi meydana

gelen birey yaşadığı çevreyi taklit

eder. Bu durumu edebiyata taşıyan birçok yazarımız

insanların psikolojik portelerini tasvirleştirmeye çalışır.

Ziya Osman Saba’nın “Mesut İnsanlar Fotoğrafhanesi”nde

olduğu gibi yüzleri sahte gülüşlerle dolu ancak

gönüllerinde yük taşıyan fertler ortaya çıkar.

17

Edebiyatın konusu baştanbaşa insandır, insan ise

baştanbaşa edebiyatın kendisidir. İklimsel değişikliğin

verdiği sorunlardan dolayı da kente göç eden insanların

yaşadıkları zorluklar ve toplumsal değişim süreci,

Türk edebiyatında önemli bir tema oluşturur. Birçok

Türk romanı, çeşitli sebeplerle köyden kente göç eden

bireylerin uyum sürecini, kültürel çatışmaları ve kentsel

yaşamın getirdiği zorlukları ele alır. Bu temayı işleyen

bazı önemli Türk romanları:

“Bereketli Topraklar Üzerinde” - Orhan

Kemal

Orhan Kemal’in bu eseri, köyden kente göç eden

işçilerin yaşamını konu alır. Çukurova’ya çalışmak için

gelen üç köylü arkadaşın kente uyum sağlama çabaları,

çalışma koşulları ve büyük şehre ayak uydurma

süreçleri anlatılır. Roman kente göç eden insanların

karşılaştığı zorlukları ve sosyal adaletsizlikleri güçlü bir

şekilde yansıtır.

“Gurbet Kuşları” - Orhan Kemal

“Gurbet Kuşları”, köyden İstanbul’a göç eden bir ailenin

kent yaşamına uyum sağlama çabalarını anlatır.

Bu roman, büyük şehirlere göçün getirdiği sosyal ve

ekonomik zorlukları derinlemesine ele alır.

“Sokaktaki Adam” - Attilâ İlhan

“Sokaktaki Adam” romanı, taşradan İstanbul’a gelen

bir adamın büyük şehirde yaşadığı yabancılaşmayı

ve hayal kırıklıklarını anlatır. Roman, büyük şehirdeki

yalnızlığı ve yabancılaşmayı derin bir şekilde işler.

“Tutunamayanlar” - Oğuz Atay

Tutunamayanlar, kent yaşamına uyum sağlamakta

zorlanan, modernleşme süreciyle başa çıkamayan bireylerin

hikâyesini anlatır.

“İstanbul Hikâyeleri” - Sait Faik Abasıyanık

Sait Faik’in öykülerinde köyden kente göç eden

insanların karşılaştıkları sosyal, ekonomik ve kültürel

zorlukları ve kent yaşamının getirdiği değişimleri etkileyici

bir şekilde yansıtır.

“Hanımın Çiftliği” - Orhan Kemal

Güllü adlı genç bir kadının öyküsü anlatılır.


Enderun Mektebi

Deneme

Zahid AYDOĞAN - TDE Öğretmeni

18


Enderun Mektebi

Deneme

Zahid AYDOĞAN - TDE Öğretmeni

Güllü, yoksul bir köylü kızıdır ve zor şartlar altında fabrikada

çalışmaktadır. Zengin fabrika sahibi Muzaffer

Bey, Güllü’ye ilgi duyar ve onunla evlenmek ister. Güllü,

bu evliliği kabul eder ve kısa sürede büyük bir servetin

sahibi olur. Ancak bu yeni yaşam, Güllü için mutluluk

getirmez. Toplumsal sınıflar arasındaki uçurum, Güllü’nün

eski hayatı ve yeni konumu arasında sıkışıp kalmasına

yol açar. Roman, köyden kente göç, toplumsal

sınıf farkları ve güç dengelerinin bireyler üzerindeki etkisini

işler.

“Huzur” - Ahmet Hamdi Tanpınar

Ahmet Hamdi Tanpınar’ın bu eseri, İstanbul’da

yaşayan Mümtaz’ın içsel yalnızlığı ve huzur arayışını

konu alır. İstanbul’un hızlı modernleşme süreci ve

Mümtaz’ın bu süreçte yaşadığı yabancılaşma, romanın

merkezindedir. Şehir hayatının getirdiği yalnızlık ve

geçmişe duyulan özlem, Mümtaz’ın ruhsal durumunu

belirler.

Burada örnekleri yer alan edebi eserlerde de insana

ait göç öykülerinin çevresel felaketler, iklim değişiklerinin

yol açtığı tahribat, depremler vb. saiklerle konu

edinildiği görülmektedir. Doğa ve çevre, sadece belli bilimsel

disiplinlerin konu alanı olmakla kalmayıp, edebiyat

alanın da mevzu bahis kıldığı konular arasında yer

almıştır. Bu durum, çevresel gelişmelerin bütün akademik

ve bilimsel alanları ilgilendirdiği ve roman-öykü-nesir

vb. edebi eserlerin de bu duruma duyarsız kalmadığını

ortaya çıkarmıştır.

19


Enderun Mektebi

Deneme

Zeynep Dila ÖZKUL - Öğrenci

NEDEN SEL VE ANİ SU BASKINLARI

YAŞIYORUZ?

Günümüzde sel ve su baskınları birçok faktörden

kaynaklanmaktadır. Bu faktörler doğal süreçlerden

insan etkilerine kadar pek çok yerde görülebilmektedir.

Öncelikle sel baskınlarının ana nedeni genellikle

şiddetli yağışlar olduğu söylenebilir. Bir bölgedeki

uzun süreli veya yoğun yağışlar toprak doygunluğunu

aşabilir ve akarsu ve nehirlerin hızla birikmesine ve

taşmasına neden olabilir. Bu durum özellikle kıyı ve

kentsel alanlardaki altyapı üzerinde olumsuz etkilere

neden olabilmektedir. Kışın son bulması ve ilkbaharın

gelişiyle karların hızla erimesi de özellikle dağlık

bölgelerde su baskınlarının oluşmasında önemli bir

etkendir. Beklenmeyen ani ısınma hareketleri, karların

hızla erimesine neden olabilirken, bu durum da su

seviyelerinde ani yükselişlere ve nehirlerde taşmalara

neden olabilir.

Şehirleşme ve altyapıda selin şiddetini artırabilir.

Betonlama ve asfaltlama toprağın emme kapasitesini

zayıflatır ve yağmur suyunun daha hızlı birikmesine

neden olur. Ancak kentsel alanlarda suyun doğal akışını

etkileyen altyapı eksiklikleri taşkın vakalarını artırabilmektedir.

Erozyon ve arazi kullanımındaki değişiklikler,

sel sıklığını artıran etmenler arasındadır.

Ormansızlaşma ve tarımsal uygulamalar gibi insan

faaliyetleri toprağın su emme yeteneğini azaltabilir,

bu da yüzey akışını artırabilir ve sel riskini yükseltebilir.

Su temini altyapısındaki arızalar da selin şiddetini

artırabilir. Bakımı iyi yapılmayan barajlar ve su tutma

sistemleri, çok fazla suyun salınması durumunda su

baskınlarına neden olabilir.

Ayrıca nehir yataklarında insan kaynaklı değişiklikler

su akışını artırarak sel riskini artırabilir. Son olarak

iklim değişikliği de taşkınların meydana gelmesinde

önemli bir rol oynuyor. Artan sıcaklıklar ve hava

20


Enderun Mektebi

Deneme

Zeynep Dila ÖZKUL - Öğrenci

değişiklikleri aşırı hava olaylarının sıklığını ve şiddetini

artırabilir. Bunun sonucunda hem kuraklık hem de aşırı

yağış olayları sıklaşıp artmakta, taşkınların sıklığı ve

şiddeti artmaktadır. Burada bazı örneklere yer verebiliriz.

11. Eylül 1957 – ANKARA

11. seçim kanununun değiştirildiği ve erken seçimlerin

yapıldığı eylül ayında Ankara, tarihinin en büyük

doğal afetini yaşadı. Hatip Çayı vadisinde Elmadağ’dan

Lalahan’a ve vadi boyunca Hasanoğlan, Kayaş ve

Ankara’ya doğru akan sel suları, Üreğil, Mamak, Saimekadın,

Gülveren, Demirlibahçe ve Bent Deresi’nin

ardından çok sayıda kişinin hayatını kaybetmesine

neden oldu. Büyük maddi zararlar oluştu, Ankara’nın

doğal yapısına çok önemli müdahaleler yapıldı. Ülke

çapında çok önemli yardım kampanyaları düzenlendi

ve yurt dışından da destek gönderildi.

Bent Deresi’nde sel öncesinde başlayan kamulaştırmalar

yapıldı. Afetten etkilenenlere mahalle inşası ve

bedava ev dağıtılması sözü verilmesine rağmen sadece

dört apartman inşa edildi ve evlerden ücret alındı.

Erken seçimlerde DP Ankara’dan milletvekili seçemedi

ve Ankara, seçilmiş bir belediye başkanı yerine valilerin

atandığı bir valiler kurulu tarafından yönetilmeye

başlandı. Ankara’da yaşanan en büyük felaket olan 11

Eylül 1957 selinin, diğer felaketlerde de olduğu gibi,

Ankara’nın ve Ankara halkının hafızasından tamamen

silindiği görülmektedir.

11 Ağustos 2021 – Kastamonu

Kastamonu Bozkurt’ta gerçekleşen Türkiye’deki

en büyük selin nedenleri Ezine Deresi’nin daralması,

aşırı yağış, dere üzerine ev yapılması, dere kenarında

kütük deposu bulunması ve dere üzerine köprülerin

uygunsuz şekilde yapılması gibi olaylarla sıralandı.

Bozkurt’ta Selin meydana geldiği yerde yüzlerce araç

sel sularına kapılarak çamura gömüldü. Bölge savaş

alanına dönüşürken, yıkım havadan da görüldü. İlçe

merkezinin savaş alanına dönüşmesi, ağaçların devrilmesi

ve araçların çamura saplanması, bazı araçların

sokaklara yığılmasıyla yıkımın boyutunu gözler önüne

serdi. Ezine Çayı kenarındaki Sanayi Mahallesi ise en

çok sular altında kalan bölgelerden biri oldu. Oto tamirhanelerinin

bulunduğu bölgede dere kenarındaki bölgeler

çöktü. Metrekareye 161 kilogram, çevre köylere

453 kilograma kadar çıkan yağış düştü. Yani yıl içinde

yağacak toplam yağmur iki günde yağdı.

Sel ve Su Baskınları İçin Alınabilecek

Önlemler

İklim değişikliğine bağlı olarak kentleşmenin artmasına

bağlı olarak yaşanan aşırı yağışlar, tüm dünyada

olduğu gibi son dönemde ülkemizde de altyapı sistemlerini

yetersiz hale getiriyor. Tüm bu gelişmeler yapay

drenaj sistemlerinin modernizasyonuna, yeniden yapılandırılmasına

ve şehir planlamasında yeni bir yaklaşıma

yol açmaktadır. Taksim ve Eminönü Meydanı ile

İstiklal Caddesi’nin drenaj sistemleri gibi altyapı iyileştirme

projelerinde yer alan ACO, verimli su teminine

odaklanan ürünleriyle önemli projelerde yer alıyor.

Kopenhag, 2011 ve 2014 yıllarında yaşanan sel felaketlerinin

ardından yapay drenaj sistemleri üzerinde

yağmur yükünü azaltarak yere düşen aşırı yağmurla

başa çıkmak için çözümler bulmaya çalışmış ve eskiden

asfalt otoparkı olan Tasinge Plads meydanında

çiçek tarhları kullanılmıştı. Şemsiye ve çatı sistemleri,

suyu yer altı depolarına götüren drenaj sistemleri,

çocuk oyun alanlarıyla entegre sulama sistemleri yenilendi.

Geleneksel drenajın aksine, taşkınları önceden

tahmin ederek yaşam kalitesini artıran çözümler üretmeyi

amaçlayan bu yeni yaklaşım, kalabalık şehirlerde

maliyetleri ve inşaat zorluklarını da azalttığı ortaya

çıkmaktadır.

Su yönetimi stratejileri kapsamında, su kaynaklarının

afetten önce hazırlanması, su kaynaklarını artırılması,

acil su kaynakları oluşturulması ve hızlı ve güvenli

su temini sağlanması gerekmektedir. Ayrıca, etkin

dağıtım su yönetimi, adil su dağıtımının temin edilmesi

ve su kalitesinin kontrol edilmesi gerekmektedir. Buna

ilave olarak kurumlar ve çıkar grupları arasında iş birliği

ve koordinasyonun sağlanması önemlidir.

Deprem Sırasında Su Tahliyesi ve Teşhir

Su kaynaklarının kirlenmesi, depremlerin su borularında

çatlaklara veya sızıntılara neden olmasına yol

açabilir. Bu da su kaynaklarının toprak, kum, kir, kimyasallar

veya çöplerle kirlenmesine yol açabilir. Depremlerle

oluşan su kesintileri ise, su borularının hasar

görmesi, su pompalarının arızalanması, su dağıtım sistemleri

arızalanması nedeniyle oluşabilir. Ayrıca, suyu

21


Enderun Mektebi

Deneme

Zeynep Dila ÖZKUL - Öğrenci

temizleme ve dezenfekte etme yeteneğinin azalması,

içme suyunun temizlenmesi ve dezenfekte edilmesi

süreçlerini bozabilir. Temizleme işlemlerinin başarısız

olması, mikroorganizma ve kontaminasyon riskinin artmasına

neden olabilir. Su depolarının veya depolama

tanklarının hasar görmesi, su kaynaklarının güvenli ve

sürdürülebilir şekilde depolanmasını engelleyebilir. Bu

durum topluluklara yeterli su sağlanmasını zorlaştırabilir.

5. Ulaşım Sektöründe Düşük Karbonlu

Çözümler

Ulaşım sektöründe enerji verimliliği ve düşük karbon

çözümleri hayata geçirilmelidir. Elektrikli ve hibrit

araçların kullanımının yaygınlaştırılması, toplu taşıma

sistemlerinin geliştirilmesi, bisiklet ve yaya trafiğinin

teşvik edilmesi iklim değişikliğiyle mücadelede

etkili oluyor.

İklim Değişikliğiyle Mücadele

İklim değişikliği ile mücadelede aşağıda kısaca yer

alan bazı adımların atılması önerilebilir.

1. Temiz Enerjiye Geçiş

Fosil yakıtlar yerine yenilenebilir enerji kaynaklarının

kullanılması sera gazlarının azaltılması açısından

büyük önem taşıyor. Güneş, rüzgâr, hidroelektrik ve

biyokütle gibi temiz enerji kaynaklarına yatırımların artırılması

ve enerji verimliliği tedbirlerinin alınmasıyla iklim

değişikliğiyle mücadelede önemli adımlar atılabilir.

2. Ormanların Korunması ve Ağaçlandırılması

Ormanların korunması ve ağaçlandırılması karbondioksit

emilimi ve oksijen üretimi açısından oldukça

önemlidir. Bunun için ormansızlaşmanın önlenmesi,

ağaçlandırma projelerinin desteklenmesi ve sürdürülebilir

orman yönetimi uygulamalarının yaygınlaştırılması

gerekmektedir.

3. Sürdürülebilir Tarım ve Hayvancılık

Sera gazı emisyonlarını azaltmak için tarım sektörünün

sürdürülebilir tarım ve hayvancılığa geçmesi gerekiyor.

Sera gazları, örneğin organik tarım, doğal gübre

kullanımı, su ve enerji verimliliği, ekolojik yetiştirme ve

doğal meralar ile azaltılabilir.

4. Enerji Verimliliği

Enerji verimliliğinin artırılması, iklim değişikliğiyle

mücadelede önemli rol oynuyor. Bina yalıtım uygulamaları,

enerji tasarruflu cihazların kullanımı ve enerji

verimliliği standartlarının yükseltilmesi, enerji tüketimini

azaltarak sera gazı emisyonlarını sınırlandırabilir.

22


Enderun Mektebi

Deneme

Zeynep Dila ÖZKUL - Öğrenci

Sonuç olarak, atık yönetimi, doğal kaynakların

korunmasında ve sera gazı emisyonlarının azaltılmasında

önemli bir rol oynamaktadır. Geri dönüşüm ve

geri kazanım uygulamaları, doğal kaynakların daha

verimli kullanılmasına ve enerji tüketiminin azaltılmasına

olanak tanır. Ayrıca, İklim değişikliğiyle mücadelede

ekonomik politikalar ve uluslararası iş birliği çok

önemlidir. Karbon vergisi, enerji fiyatları, yeşil ekonomi

ve sürdürülebilirlik hedefleri, sera gazı emisyonlarını

azaltan politikaların uygulanmasına yardımcı oluyor.

Ayrıca uluslararası iş birlikleri ve ortak projelerle iklim

değişikliğiyle mücadelede daha etkili sonuçlar elde

edilebilir.

23


Enderun Mektebi

Deneme

Elif ÖZDEMİR - Öğrenci

KENTSEL DÖNÜŞÜM VE

İKLİM DEĞİŞİKLİĞİ

Kentsel dönüşüm, kentin imar planına uymayan

veya dayanıksız olan binaların yıkılıp yerine yeni toplu

yerleşim alanlarının yapılması olarak tanımlanır. Sanayi

devriminin getirdiği sanayileşme, büyük fabrikalara olan

ilgi, dünya savaşları ve bunların getirdiği göç hareketleri

kentlerde çarpık yapılaşma gibi birtakım sorunlara

sebep olmuştur. Bunlara ithafen ortaya çıkan kentsel

dönüşüm kentin daha yaşanılabilir bir hale getirilmesi

projesidir. Şu an ise olası depremler, doğal afetler ve

altyapı sorunları için ön planda bulunmaktadır. Kentsel

dönüşüm sadece binaları değil altyapı ve diğer unsurlarla

da içinde bulundurmaktadır. Örneğin iklim değişikliği.

Sanayi Devrimi ve fabrikalaşmadan sadece kentler

etkilenmedi; bu süreçlerin çevre kirliliğini de arttırdığı,

Dünya nüfusunun yaklaşık olarak yarısından fazlası kentlerde

yaşadığı ve ayrıca bu oranın ilerleyen yıllarda daha

da artacağı bilinmektedir. Yani, 2050 yılında 2,5 milyar

insan daha kentsel nüfusa eklenmiş olacaktır. Kentsel

alanlarda küresel enerjinin 2/3’ü kullanılmaktadır ve küresel

sera gazı emisyonlarının %70-80’i kentlerden kaynaklanmaktadır.

(Kentleşmiş Nüfus, 2018)

Kentler küresel ısınmanın en yoğun görüldüğü ve

küresel ısınmanın getirdiği çevresel sorunların en çok

etkilediği bölgedir. Özellikle kuraklık, aşırı yağışlar, seller,

toprak kaymaları, su kıtlığı, hava kirliliği gibi. Kentsel

dönüşüm aynı zamanda BM tarafından Paris İklim Anlaşması’nda

iklim değişikliğiyle mücadelenin iki önemli

stratejisi olarak tanımlanan; sera gazı emisyonlarının

azaltılması ve iklim değişikliğinin yaşanan ve öngörülen

etkilerine uyum sağlanması bağlamlarında da kentsel

dönüşüm süreçlerinden aktif şekilde yararlanılmaktadır.

Bu kapsamda örneğin, kent nüfusunun ve yapıların

yoğun olduğu noktalarda ortaya çıkan kentsel ısı adası

oluşumu sorunuyla mücadele edilmesinde kentsel dönüşüm

önemli çözümler sunmakta ve bu tip alanlarda

gerçekleştirilen kentsel dönüşüm süreçleriyle yoğunluk

azaltılarak, açık ve yeşil alan miktarı artırılabilmektedir.

Ayrıca kentsel dönüşüm aracılığıyla yapı stoğunun

korunurken, mevcut binalarda enerji yalıtımı ve enerji

etkinliği sağlanabilmektedir. Esasen birçok azaltım ve

uyum önlemi, kentsel dönüşüm projelerinde kolayca

yer alabilme potansiyeline sahiptir, ancak söz konusu

önlemlerin kentsel dönüşüm uygulamalarında ne şekilde

kullanılabileceğinin irdelenmesi oldukça önemlidir.

IPCC’nin en güncel raporlarına göre Türkiye’nin

de içinde bulunduğu Akdeniz makro iklim bölgesinde

2100 yılına kadar sıcaklıkların tüm iklim senaryolarının

sonuçlarına göre ortalama olarak 3C° artacağı öngörülmektedir.

Yani, Türkiye’de iklim değişikliğinin iyice artış

göstereceği ve gündelik hayatımızı hem çevresel hem

de ekonomiksel anlamda etkileyeceği öngörülmekte.

Kentsel dönüşüm ve iklim değişikliği konusuna verilen

önemin arttırılması ve bu konunun daha da gündeme

getirilmesi gerekmektedir. Bu konulara sadece çevresel

değil sosyal yönden de bakılmalı ve buna göre gereken

adımlar atılmalıdır. Özellikle kentlilik bilinci geliştirilmeli

ve kentlilerin kente olan aidiyet hissinin geliştirilmesi

kentte yaşayan bireylerin kendilerini kültürel açıdan evine

ait hissettirilmesi kentsel dönüşüm adımları arasında

yer almalıdır.

Kentsel dönüşüm uygulanırken kentin kültürel, tarihsel

ve ortak değerler bütünün yitirilmemesine özen

24


Enderun Mektebi

Deneme

Elif ÖZDEMİR - Öğrenci

gösterilmelidir. Bu sayede kentin kültürüne, dokusuna, kimliğine, karakterine, tarihine ve geleceğine sahiplik hissinin

devamı sağlanabilir. Ayrıca kentte yaşayan bireylerin yaşam kalitesini olumlu yönde etkilemek esasa alınmalı ve her

gelir sınıfındaki bireylere adil ve uygun açıdan tasarlanmalıdır. Şehrin turistik, kültürel ve tarihi yapısına zarar vermemesi

gerekmektedir.

25


Enderun Mektebi

Deneme

Helin YARAN - Öğrenci

ÇEVRE KİRLİLİĞİNİN İNSANLAR

VE DOĞAMIZ ÜZERİNDE ETKİSİ

Çevre insanların ve diğer canlıların yaşamları boyunca

ilişkilerini sürdürdükleri, karşılıklı olarak etkileşim

içinde bulundukları fiziksel, kimyasal, biyolojik,

sosyal, ekonomik ve kültürel bir ortamda çevre kirliliği

temel olarak hava toprak ve su kirliliği şeklinde doğada

oluşmakta ve sonuçta insanın içinde olduğu tüm ekosistemi

etkilemektedir Sanayi tesislerinden ve yerleşim

yerinden kaynaklanan atık suların arıtılmadan ortama

aktarılması, tarımda kullanılan ilaç ve gübrenin bilinçsiz

bir şekilde kullanılması, yüzeysel ve yeraltı sularının kirlenmesine

neden olmaktadır. Dünya coğrafyasının değişmesi

ve su kaynaklarının tükenmesi, küresel ısınma

gibi bir takım iklim değişiklikleri erozyon oluşumlarıyla

verimli olan toprağın; yani besin veren kaynakların kaybolması,

canlıların nesillerin tükenmesinin bir sonucu

olarak biyoloji çeşidinin azalması gibi konuları çevre kirliliğinin

doğal ve canlı üzerine etkisine örnektir.

Çevre Kirliliğinin Türkiye Üzerinde Etkisi

Türkiye genelinde etkili olan Afrika üzerinden gelen

toz aşınımı ile akşam saatlerinde kentlere gökyüzü

kırmızı, mor ve sarı renge bürüyor. Toz taşınımlarından

kaynaklı vatandaşlar sağlık problemleri yaşarken,

solunum yolları rahatsızlığı, astım, bronşit gibi rahatsızlıkları

hayatlarını zorlaştırmıştır. Seramik santraller,

kara yolu trafiği ve imalat sanayi nedeniyle hava kirliliği

yaşanmaktadır. İstanbul, Bursa, Kocaeli, Hatay ve

Bilecik’te hava kirliliğinin nedenleri olarak; alım gücü

düşük vatandaşların kalitesiz kömür kullanımı, arazi

şartları, toplumsal bilincin eksikliği, yetersiz denetimi

gibi sebepler belirtilmiştir. Türkiye’de gürültü kirliliğinde

birinci öncelikli çevre sorunu yaşayan iki ilse Adana ve

Eskişehir’dir. Adana’da eğlence mekânlarının müzik

sesi, küçük imalathanelerin şehir içinde bulunması ana

sorunlardır. Eskişehir’de ise şehir merkezindeki eğlence

mekânlarının görüntüsü şikâyet kaynağıdır.

Çevre Kirliliğini Önlemek İçin Neler Yapılmalı?

Yapılan araştırmalara göre dünyada mevcut çevre

kirliliğinin bu kadar artmasının sebebi, hızla gelişen

teknoloji ve sanayidir. Nüfus artışı ve doğal kaynakların

bilinçsiz tüketilmesi de bu sebepler arasında gösterilebilir.

Hayatımızı kolaylaştıran teknolojik gelişmelerdir

fakat bunların en azından çevreye olan zararlı etkilerini

azaltmaya yönelik önlemler alınabilir. Eşyalarımızda

26


Enderun Mektebi

Deneme

Helin YARAN - Öğrenci

elektrik tüketimini bilinçli olarak yapmalı ve bu konuda

çevremizdeki insanları da uyarmalıyız.

Plastik ve kâğıt gibi atık maddelerin geri dönüşümünü

sağlamalıyız. Evimizde de bahçemizde de ozon

tabakasına zarar veren kimyasal maddeler kullanmamalıyız.

Evimize ısı yalıtımı yaptırmalı, güneş enerjisi

ve doğal gaz enerjisini tercih etmeliyiz. Otomobil egzozlarının

verdiği zararlı etkiyi azaltmak için mümkün

olduğunca toplu taşıma araçlarını kullanmaya özen

göstermeliyiz. Alışverişlerde gereksiz yere plastik poşet

kullanmamaya dikkat etmeli, elimizdeki plastik paketleri

yeniden kullanmalıyız.

27


Enderun Mektebi

Deneme

İngilizce Sınıfı Öğrencileri

GLOBAL WARMING AND LIFE

As a result of people’s excessive exploitation of natural

resources and thus disrupting natural balances,

very important problems have emerged. Hunger, thirst,

extinction of living species, destruction of vegetation

and soil, global warming and climate change, ozone layer

thinning and depletion, environmental pollution are

the main problems. These problems did not suddenly

appear today. There is a historical development of the

processes that caused them. The main element of these

problems is global warming and climate change. The

effect of global warming on plants is a growing source

of concern.

Rising temperatures and changing climate conditions

cause various effects on vegetation. These include

changes in the distribution of plant species, drought

stress, water shortage and increased frequency of

extreme weather events. Due to global warming, the

habitats of some plant species are shrinking or disappearing,

which leads to a loss of biodiversity. In addition,

high temperature and drought stress can reduce

the growth and reproduction capacity of plants. This

situation may negatively affect the productivity and quality

of agricultural products. In particular, the prediction

that there will be more rainfall in temperate and rainy

regions and that the increase in temperature may have

benefits such as increased yields in agricultural products

may need to be balanced with negative effects such

as increased drought and water stress.

The increase in greenhouse gases in the atmosphere

threatens the life of many plant species, and this situation

also affects the agricultural sector. The melting of

glaciers due to global warming has resulted in the disruption

of the natural balance. This situation has caused

changes in the climate and has made the agricultural

sector, which is dependent on the climate, inefficient.

Due to global warming, the lives of plants that cannot

adapt to drought have also been threatened.

Global warming affects many countries, and Türkiye

is one of the most affected countries. It is predicted that

global warming will increase temperatures by an average

of 2-3 degrees in Türkiye, and that precipitation

will decrease significantly, especially in the Mediterranean

Region, and that drought will occur. However, it

is frequently mentioned by experts that problems such

as increasing daily temperature differences and desertification

will also occur. This shows that the yield from

agriculture will decrease significantly and that it will cause

great damage to the country’s economy - especially

in the agricultural sector.

Some precautions need to be taken quickly for these.

We, as a people, must do our part and work to secure

our future and the future of our children. As we are rapidly

approaching a global disaster, humanity must take

urgent measures to delay and stop this disaster first.

Otherwise, it will bring about its own end. To prevent

global warming, renewable energy sources, namely

water, wind and solar energy, must be used instead of

fossil fuels such as coal, oil and natural gas.

The gasoline we use in our cars and the coal and

natural gas we use in our homes contribute to global

warming individually. Instead of a consumer society, we

must be a conscious consumer society and especially

be economical in energy and water consumption. If

nature is conquered by oppressing itself, it will negatively

affect agriculture, nature, animals, living and even

inanimate things. Since keeping nature alive means the

survival of humans, the survival of living things and the

protection of inanimate things, we should strengthen

the bond between nature, environment and humans,

without forgetting that humans come from soil and return

to soil and show nature the love that humans show

to humans and even animals.

28


Enderun Mektebi

Çeviri

İngilizce Sınıfı Öğrencileri

KÜRESEL ISINMA VE YAŞAM

İnsanların doğal kaynakları aşırı derecede sömürmesi

ve böylece doğal dengeleri bozması sonucunda

çok önemli sorunlar ortaya çıkmıştır. Açlık, susuzluk,

canlı türlerin yok olması, bitki örtüsü ve toprağın tahrip

edilmesi, küresel ısınma ve iklim değişimi, ozon

tabakasının incelmesi ve delinmesi, çevre kirlenmesi

gibi süreçler, bu sorunların başlıcalarıdır. Söz konusu

sorunlar, hemen bugün birdenbire ortaya çıkmamıştır.

Bunları meydana getiren süreçlerin tarihsel bir gelişimi

bulunmaktadır. Bu sorunların başında gelen unsur küresel

ısınma ve iklim değişimidir. Küresel ısınmanın bitkiler

üzerindeki etkisi giderek artan bir endişe kaynağıdır.

Yükselen sıcaklıklar ve değişen iklim koşulları, bitki

örtüsü üzerinde çeşitli etkilere neden olmaktadır. Bunlar

arasında, bitki türlerinin dağılımında değişiklikler, kuraklık

stresi, suyun azalması ve ekstrem hava olaylarının

sıklığının artması gibi etkiler bulunmaktadır. Küresel

ısınma nedeniyle bazı bitki türlerinin habitatları daralmakta

veya yok olmakta, bu da biyoçeşitlilik kaybına yol

açmaktadır. Ayrıca, yüksek sıcaklık ve kuraklık stresi,

bitkilerin büyüme ve üreme kapasitesini azaltabilir. Bu

durum, tarım ürünlerinin verimliliğini ve kalitesini olumsuz

yönde etkileyebilir. Özellikle, ılıman ve yağışlı bölgelerde

daha fazla yağış alacağı ve ısı yükselmesinin

tarım ürünlerinde rekolte artışı gibi yararlarının olabileceği

öngörüsü, kuraklık ve su stresinin artışı gibi olumsuz

etkilerle dengelemek gerekebilir.

Sera etkisi oluşturan gazların atmosferde artması

pek çok bitki türünün yaşamını tehdit etmekte, bu durum

tarım sektörünü de etkilemektedir. Küresel ısınmaya

bağlı olarak buzulların erimesi doğal dengenin bozulması

ile sonuçlanmıştır. Bu durum iklimde değişikliklere

sebep olmuş ve iklime bağlı olan tarım sektörünü verimsizleşmiştir.

Küresel ısınmaya bağlı olarak da kuraklığa

uyum sağlayamayan bitkilerin de yaşamı tehdit altına

girmiştir. Küresel ısınma birçok ülkeyi etkilemekte ve

Türkiye en çok etkilenen ülkelerin başında yer almaktadır.

Küresel ısınmanın Türkiye genelinde sıcaklıkların

ortalama 2-3 derece arttıracağını, özellikle Akdeniz

Bölgesinde yağışların ciddi bir şekilde azalacağını yani

kuraklaşma gerçekleşeceğini öngörmektedir. Bununla

birlikte günlük ısı farkının artması gibi sorunlar ile çölleşme

gibi sorunlarında gerçekleşmesi uzmanlar tarafından

sıkça dile getirilmektedir. Bu da tarımdan alınan

verimin ciddi bir miktarda düşmesini ve bununla birlikte

ülke ekonomisinde -özellikle tarım sektöründe- büyük

zararlara uğratacağını göstermektedir. Bunlar için birtakım

tedbirlerin hızlı bir şekilde alınması gerekmektedir.

Biz de halk olarak üstümüze düşen görevi yapmalı

geleceğimizi ve çocuklarımızın geleceğini güvence altına

almak için çalışmalar yapmalıyız. Büyük bir hızla

küresel bir felakete yaklaşıyorken, bu felaketin öncelikle

geciktirilmesi ve durdurulması için insanoğlu çok

acil önlemler almak zorundadır. Aksi halde kendi sonunu

hazırlayacaktır. Küresel ısınmaya engel olmak

için kömür, petrol, doğalgaz gibi fosil yakıtlar yerine

yenilenebilir enerji kaynakları yani su, rüzgâr ve güneş

enerjisinin kullanılması gerekmektedir. Otomobilimizde

kullandığımız benzin ve evimizde kullandığımız kömür

ve doğalgaz ile bireysel olarak küresel ısınmaya katkıda

bulunmaktadır. Tüketim toplumu yerine bilinçli tüketim

toplumu olmalıyız özellikle enerji ve su tüketiminde tasarruflu

olmalıyız. Doğa kendine zulmedilerek fethedilirse

tarımı, doğayı, hayvanları canlı ve hatta cansızları

olumsuz etkileyecektir. Doğayı yaşatmak insanın yaşaması

canlıların yaşaması cansızların korunması olacağından,

insanın da topraktan gelip toprağa döneceğini

de unutmadan tabiat, çevre ve insan arasındaki bağı

kuvvetlendirmeli insanın insana ve hatta hayvana gösterdiği

sevgiyi tabiata göstermeliyiz.

Zeynep İclal Tatlısöz, Elif Özdemir, Miyase Yazar, Sema Nazlı,

Münir Erdoğan Taktak, Zeynep Yılmaz, Ümmü Nisa Şafakcı

29


Enderun Mektebi

Deneme

Muhammet Özcan YAPRAKCI - Öğrenci

MEVSİM DEĞİŞİKLİĞİ

Mevsim Değişikliği-Doğanın Ritmi

Dünya, güneş etrafında dönerek yörüngesinde yıl

boyunca farklı mevsimlere geçiş yapar. Bu mevsim değişiklikleri,

yeryüzündeki iklimi ve doğal yaşamı önemli şekilde

etkiler. Mevsim değişikliği, Dünya’da belirli zaman

dilimlerinde gözlemlenen iklim koşullarının ve doğal

ortamın değişmesidir. Bu değişiklikler, güneş ışınlarının

yeryüzüne ulaşma açısındaki değişimlerden kaynaklanır.

Yerküre, eksen eğikliği ve yörünge hareketleri nedeniyle

farklı mevsimlere girer. İlkbahar, yaz, sonbahar

ve kış olmak üzere dört ana mevsim vardır ve her biri

belirli özelliklerle tanımlanır. Mevsim değişiklikleri, bitki

büyümesi, tarım, hayvan göçleri ve insan faaliyetleri gibi

birçok doğal ve kültürel sürece etki eder.

Türkiye’de mevsim değişikliği dört ana mevsimde

görülür. İlkbahar, doğanın uyanışıyla ilgilidir. Soğuk kış

aylarının ardından, bitkiler yeşermeye, çiçekler açmaya

ve hava sıcaklıkları yavaş yavaş artmaya başlar. Bu dönem,

doğanın canlanması ve yeniden doğuşun sembolüdür.

Yaz mevsimi, genellikle sıcak ve güneşli günlerle

geçer. Bitkilerin büyümesi hızlanır, ağaçlar yeşilini gösterir

ve insanlar açık havada aktiviteler yapmayı tercih

eder. Yaz, tatil sezonunun başlangıcıdır ve birçok kişi

deniz kenarına veya doğal alanlara ilgi gösterir. Sonbahar,

yaprak dökümünün ve renk mevsimidir. Hava serinlemeye

başlar, günler kısalır ve ağaçlar yapraklarını

dökmeye başlar. Bu dönemde tarım ürünleri hasat edilir

ve doğa yavaş yavaş kışa hazırlanır. Kış mevsimi, soğuk

ve karlı günlerle tanınır. Bitkiler soğuktan dolayısıyla

dinlenme dönemine girer, bazı hayvanlar kış uykusuna

yatar ve doğa sessizliğe bürünür. İnsanlar, soğuktan korunmak

için kalın giysiler giyer ve sıcak ortamlarda vakit

geçirmeyi tercih eder.

Mevsimlerin değişimi, doğanın döngüsünün bir

parçasıdır ve dünyadaki yaşama etki gösterir. İklim ve

mevsimlerin düzenlenmesindeki değişiklikler, ekolojik

dengeyi etkileyebilir ve insanlar üzerinde çeşitli etkilere

neden olabilir. Bu nedenle, doğanın ritmini anlamak ve

korumak önemlidir. İlkbahar, hafif ve yağışlı başlar ve

doğanın uyanışına işaret eder. Yaz, genellikle sıcak ve

kurak geçer ve turistlerin Akdeniz ve Ege kıyılarına akın

30

ettiği bir dönemdir. Sonbahar, ılıman ve yağışlıdır, yaprak

dökümünün başladığı bir dönemdir. Kış, soğuk ve

kar yağışlı geçer, iç ve doğu bölgelerde daha sert geçebilirken,

kıyı bölgelerde daha ılıman olur. Türkiye’nin

coğrafi yapısı ve iklimi, mevsim değişikliklerinin hızını

ve yoğunluğuna etki eder.

Türkiye’deki mevsim değişikliklerinin sebebi çeşitliliği

ve güzelliklerinin keşfedilmesi daha çok ilgi gösterilmelidir.

Her mevsimin kendine özgü bir güzelliği ve

farklı aktivitelere ilgi oluşturur. İlkbaharda çiçeklerin

açmasını ağaçların yeşillenmesi izlemek, yazın sıcak

günlerde sahile inmek, sonbaharda yaprak dökümünü

renkleri izlemek ve kışın kayak merkezlerine gitmek

karla oynamak kar manzaralarının tadını çıkarırız. Türkiye’nin

her bölgesinin mevsim değişikliklerini farklı şekillerde

ve yoğun şekillerde deneyimlenir, ülkenin doğal

ve kültürel çeşitliliğini keşfederiz.

Mevsim Değişikliğinin Olumsuz Etkileri

Mevsimsel değişikliklerin bazı olumsuz etkileri bulunmaktadır.

Bu durumlardan bazıları aşağıda yer almaktadır.

Bu olumsuz etkiler, mevsim değişikliklerinin

kontrolsüz ve dengesiz bir şekilde gerçekleşmesine

sebep olur:

1. İklim değişiklikleri ile oluşan anormal hava koşulları,

tarımı ve doğal yaşamı olumsuz etkiler.

2. Ani hava değişiklikleri, insan sağlığını olumsuz

etkiler.

3. Anormal hava koşulları, doğal afetlerin sıklığını ve

şiddetini arttırır.

4. Aşırı yağışlar veya kuraklık, tarım ürünlerine zarar

verir.

5. Anormal hava koşulları, ekosistemlerde dengesizliklere

neden olur.

Mevsim Değişikliğinin Türkiye Üzerindeki

Etkileri

Türkiye’deki mevsim değişikliklerinin birçok etkisi

ve beraberinde getirdiği olumlu ve olumsuz yönleri


Enderun Mektebi

Deneme

Muhammet Özcan YAPRAKCI - Öğrenci

bulunmaktadır: Mevsim değişiklikleri tarımı önemli ölçüde

etkiler. İlkbahar ve yaz aylarında bol yağışlar, bitkilerin

büyümesini teşvik ederken, kuraklık riski taşıyan kış

aylarında sulama sistemleri kullanılır. Türkiye’nin çeşitli

bölgelerinde mevsimlerin farklı etkileri turizm sektörünü

etkiler. Örneğin, kış aylarında kayak turizmi yaygınlaşırken,

yaz aylarında sahil bölgelerinde ve tarihi mekanlarda

ziyaretçilerin ilgi odağı olur. Mevsim değişiklikleri, özellikle

havadaki nem ve sıcaklık değişimleri nedeniyle sağlık sorunlarına

yol açabilir.

Özellikle kış aylarında soğuk algınlığı ve grip vakaları

artma riski oluşturur. Türkiye’nin coğrafi konumu ve çeşitli

iklim koşulları, çeşitli tarım ürünlerinin yetiştirilmesine ve

turizm faaliyetlerinin çeşitlenmesine sebep olur. Bol yağışlı

mevsimler, barajların dolmasını ve su kaynaklarının

zenginleşmesini sağlar, bu da sulama ve içme suyu kaynakları

artmış olur. Şiddetli yağışlar, sel ve heyelan gibi

doğal afetlere yol açabilir. Özellikle kış aylarında yoğun

kar yağışları bazı bölgelerde ulaşımda olumsuz etkilere

yol açar.

Hava kirliliği, alerjiler ve solunum yolu enfeksiyonları

gibi sağlık sorunları mevsim değişikliklerinden dolayı ortaya

çıkar. Mevsim değişikliklerinin etkilerini yönetmek ve

olumlu yönlerinden yararlanmak için çeşitli önlemler alınabilir,

bu da çevresel ve insan sağlığının korunması

için önemlidir.

Sonuç Yerine: Mevsim Değişimleri İçin

Hangi Önlemler Alınmalıdır?

Mevsim değişimlerinin olumsuz sonuçlarını ortadan

kaldırmak için bazı önlemler alınmasında yarar

görülmektedir. Bunlar arasında aşağıdaki hususlar

sayılabilir:

1. Tarımda çeşitlilik sağlayarak iklim değişikliklerine

ayak uydurmak.

2. Su kaynaklarının etkin yönetimi ve yeterli depolanması.

3. Sera gazı emisyonlarını azaltarak iklim değişikliğiyle

mücadele etmek.

4. Doğal afetlere karşı hazırlık ve önleyici tedbirler

alarak önüne geçebiliriz.

5. Sağlık hizmetlerini güçlendirmek ve hava kirliliğini

azaltarak önlemler alırız.

31


Enderun Mektebi

Deneme

Müşerref PALA - Öğrenci

KÜRESEL ISINMA NEDENİYLE

DÜNYAMIZIN KAÇ YIL ÖMRÜ KALDI

?

Mavi gezegen olarak adlandırılan dünyamız, bizler gibi

birçok canlı çeşidine ev sahipliği yapmaktır. Fakat başlangıcı

olan her şeyin bir de sonu olduğu gibi gezegenimizde belirli

bir ömrü vardır. Bizlere ev sahipliği yapan gezegenimizin

ömrünü kasten veya dolaylı yoldan kısaltabiliyoruz. Maalesef

bu durum her geçen gün artmaktadır. Dünyamızın ömrünü

kısaltan en büyük etkenlerden biri ise küresel ısınmadır. Birleşmiş

Milletler Hükümetlerarası İklim Paneli’nin (BMHİP) 8

Ekim’de açıkladığı rapora göre küresel ısınma, gelecek 20 yıl

içinde, sanayi öncesi dönemin ortalama sıcaklık derecesine

göre 1.5°C derecelik bir artışta durdurulamadığı taktirde iklim

krizi artık geri döndürülemez bir sürece girecek.

BMHİP Raporu’na göre, küresel ısınmadaki artışının

1.5°C dereceyle sınırlanabilmesi için, küresel çapta daha

önce görülmemiş düzeyde yeni önlemler almak, daha önce

görülmemiş çapta ekonomik kaynakları harekete geçirmek

gerekiyor. Bu kadar büyük mali yükü tek bir ülke üstlenemeyeceği

için uluslararası dayanışma ve eşgüdüm bu gezegende

yaşayan canlıların varlığının geleceğini belirleyecek düzeyde

bir önem kazanıyor.

Bu konu üzerine çok fazla araştırma yapılmakta ayrıca

küresel ısınmanın en büyük etkeni olan insanlar bilgilendirilmektedir

fakat bu sorun belirli bir ülkeyi veya bölgeyi etkilememekte

ve global bir sorun olmakla beraber çözümünde

dünya çapında olması gerekmektedir. Bu da sorunun çözümünü

zorlaştırmaktadır. Her geçen zaman diliminde küresel

ısınma artmakta ve önlenemez hale gelmektedir. Türkiye’nin

de onayladığı 2015 Paris İklim Anlaşması, küresel ortalama

yüzey sıcaklığındaki artışı 2 derece ile sınırlandırmayı, mümkünse

1.5 derecenin altında tutmayı hedefliyor. Bilim insanları,

1,5 derece eşiğinin aşılmasının insanlar, vahşi yaşam ve

ekosistemler üzerinde çok daha şiddetli iklim değişikliği etkilerine

yol açacağı görüşünde. Eğer sıcaklıkların yükselmesine

neden olan atmosferdeki sera gazlarının yoğunluğu artmaya

devam ederse, Aralık 2034’te küresel ortalama yüzey hava

sıcaklığı 1.5 dereceye ulaşabilir. Bu durumun ciddi bir iklim

32


Enderun Mektebi

Deneme

Müşerref PALA - Öğrenci

değişikliği krizi oluşturabileceği belirtiliyor.

İklim değişikliği krizi ise insanlar, hayvanlar veya bitkiler

gibi birçok canlı çeşidinin neslini tehlikeye atmaktadır. İklim

değişikliği krizi tarımı çok büyük oranda etkileyeceği için kıtlık

tehlikesi sinyallerini de vermektedir. Küresel ısınma su kaynaklarının

önemini arttırmakta; dünyanın pek çok bölgesi çölleşme

riski ile karşı karşıya geleceğinden gelecek senaryolarında

su, petrol gibi değerli olacaktır. Küresel ısınma sonucu

su kaynaklarında azalma, orman yangınları ve bunlara bağlı

ekolojik bozulmalar olacaktır.

Akarsu havzalarındaki yıllık akımlarda oluşabilecek azalma

sonucu kentlerde su sıkıntıları başlayacak, su gereksinimi

artacaktır. İklim değişikliği nedeniyle su kaynaklarındaki

azalma tarımsal üretimde olumsuz etki yapacaktır. Kurak ve

yarı kurak alanların genişlemesine ek olarak yıllık ortalama sıcaklığın

artması çölleşme, tuzlanma ve erozyonu arttıracaktır.

Mevsimlik kar ve kar örtüsünün kapladığı alan azalacak, karla

örtülü dönem kısalacaktır. Kar erimesinden kaynaklanan akış

zamanı ve hacmindeki değişiklik su kaynakları, tarım, ulaştırma

ve enerji sektörlerini olumsuz etkileyecektir. Ayrıca küresel

ısınma buzulların erimesi, deniz seviyesinin yükselmesi,

iklim kuşaklarının kayması gibi değişikliklere de neden olacaktır.

Bu ve bunlar gibi pek çok neden yüzünden dünyamızın

dolayısıyla bizim ve diğer canlı türlerinin ömrü kısalmakta ve

nesli tehlike altına girmektedir.

Bu Büyük Sorunun Çözüm Yolları

Basit bir adım, büyük adımların öncüsü olabilir. Bu nedenle

bizlere çok iş düşüyor. Daha temiz bir çevre, olağan

seyrinde bir hayat ve dahası sağlıklı bir yaşam için elimizi

taşın altına koyarak işe başlamamız gerekiyor. Küresel ısınmayı

önlemek için atılması gereken basit birkaç adım var.

Eğer imkânınız varsa bahçenizde ya da evinizin etrafında bir

fidan dikerek işe başlayabilirsiniz. Daha büyük çapta bir organizasyon

için yerel yönetimlere başvurabilir ve yollara ya da

boş yerlere ağaç dikmek için izin alabilirsiniz. Ağaçlar nefes

kaynağımızdır bu nedenle öncelikle nefes alarak işe başlayabiliriz.

Enerjiden biraz tasarruf etmek bile büyük bir adım.

Kışın eviniz çok sıcak olduğunda serinlemek için pencereleri

açmak yerine kaloriferi kısmanız yeterli. Isıtıcıyı son seviyede

açmak yerine biraz kalın giyinmek de bir çare. Normal ampuller

yerine tasarruflu ampuller kullanabilir ve böylece hem

elektrik faturanızı azaltabilir hem de sık sık ampul değiştirmek

zorunda kalmazsınız.

Akşam yatmadan önce elektrikli aletlerin fişini çekin. Hem

yayılan radyasyonu önlemiş olursunuz hem de tasarruf sağlarsınız.

Kullanmadığınız şarj aletlerini fişte bırakmayın mesela.

Böylece şarj aletinin fazla ısınmasından dolayı olası bir

patlama tehlikesini de önlemiş olursunuz. Kullanmadığınız

elektrikli aletlerin fişini çekin böylece karbondioksit emisyonunu

önemli ölçüde azaltmış olursunuz. Tabi ki bu dünya çapında

olan büyük sorunun çözümü de küreseldir fakat herkes

üzerine düşen sorumlulukları yapar ve çevresindekileri de

bilinçlendirir ise bu soruna çözüm bulabiliriz. Unutmayalım ki

bu hepimizin mücadelesi.

33


Enderun Mektebi

Deneme

Nisanur ÖZGÜL - Öğrenci

KÜRESEL ISINMANIN CANLI HAYATINA

ETKİLERİ: BİTKİLER VE YEŞİL YAŞAM

Küresel ısınma, dünya genelinde iklim değişikliklerine

yol açarak canlı ekosistemleri üzerinde

derin etkiler bırakmaktadır. Bu durum, özellikle son

yüzyılda insan faaliyetlerinin yol açtığı sera gazı

emisyonlarının artmasıyla hız kazanmıştır. Küresel

ısınmanın temelinde yatan sera etkisi, atmosferdeki

gazların, Dünya yüzeyinden yansıyan güneş ışınlarını

tutması ve ısıyı hapsederek gezegenimizin ısınmasına

neden olmasıdır. Küresel ısınma, atmosferdeki

sera gazlarının artışı sonucu dünya genelinde

sıcaklıkların yükselmesi olgusudur. Bu durum, bitkiler

ve diğer yeşil yaşam üzerinde derin ve geniş

kapsamlı etkiler yaratmaktadır. Bitkiler, ekosistemlerin

temel taşlarıdır ve onların sağlığı, tüm canlıların

yaşamını doğrudan etkiler. Bu yazıda, küresel

ısınmanın bitkiler ve yeşil yaşam üzerindeki etkilerini

inceleyecektir.

Sera Etkisi ve Sera Gazları

Sera etkisi, atmosferde bulunan gazların (karbondioksit,

metan, su buharı ve diğerleri) güneşten

gelen ışınları emip, yeryüzüne geri yansıtması sonucu

oluşur. Bu gazlar, Dünya’nın doğal ısınmasını

sağlayan bir battaniye gibi davranır. Ancak, fosil

yakıtların yanması, ormansızlaşma ve endüstriyel

süreçler gibi insan kaynaklı faaliyetler, bu gazların

atmosferdeki konsantrasyonunu artırarak sera etkisinin

aşırı derecede güçlenmesine yol açar.

Küresel Isınmanın Nedenleri

Kömür, petrol ve doğal gaz gibi fosil yakıtların

yanması sonucu karbondioksit ve diğer sera gazları

atmosfere salınır. Ağaçların kesilmesi, karbon emilimini

azaltır ve atmosferdeki karbondioksit seviyesini

artırır. Endüstriyel süreçler ve enerji üretimi, sera

gazı emisyonlarını artırır. Son olarak, hayvancılık

ve gübre kullanımı metan ve azot oksit gibi sera

gazlarının atmosfere salınmasına neden olur.

Küresel Isınmanın Etkileri

Küresel ısınmanın etkileri çeşitlidir ve tüm canlı

yaşamı üzerinde derin etkilere sahiptir. Kutuplardaki

ve dağlardaki buzulların erimesi, deniz seviyelerinin

yükselmesine neden olur. Kasırga, fırtına ve

34

kuraklık gibi aşırı hava olayları daha sık ve şiddetli

hale gelir. Bitki ve hayvan türlerinin yaşam alanları

değişir, bazı türler yok olma riskiyle karşı karşıya

kalır. Ayrıca, sıcaklık artışları ve değişen yağış modelleri,

tarımsal üretimi ve gıda güvenliğini etkiler.

Bitkiler Üzerindeki Etkileri

Küresel ısınmanın, bitkilerin temel yaşam süreci

olan fotosentez üzerindeki etkileri mevcuttur. Ayrıca

artan sıcaklıkların bitki habitatları üzerindeki olumsuz

etkileri ve bunun sonucunda ortaya çıkan biyoçeşitlilik

kaybına neden olmaktadır. Bitki türlerinin

yeni iklim koşullarına uyum sağlamak için gösterdikleri

göç ve yayılım davranışlarına yol açmakta,

ekosistemlerin dönüşümünü beraberinde getirmektedir.

Küresel ısınmanın ekosistemlerin yapısında

ve işleyişinde yol açtığı değişikliklere yol açmaktadır.

İklim değişikliklerinin tarımsal üretim üzerindeki

etkileri ve bu durumun insan yaşamına yansımaları

da bulunmaktadır

Küresel Isınmanın Ekonomik Etkileri

Artan sıcaklık, kuraklık ve aşırı hava olayları, tarım

ürünlerinin verimini olumsuz etkiler. Bu, gıda güvenliği

için büyük bir risk oluşturur. Küresel ısınma,

su kaynaklarının azalmasına yol açar. Sulama suyu

eksikliği, tarımı olumsuz etkiler. Kıyı bölgelerindeki

turistik alanlar deniz seviyesinin yükselmesi nedeniyle

risk altındadır. Doğal alanlardaki değişiklikler

(örneğin orman yangınları, mercan resiflerinin zarar

görmesi), turizmi etkiler. Artan sıcaklık, enerji talebini

artırırken hidroelektrik ve termal enerji üretimini

olumsuz etkileyebilir. Yenilenebilir enerji kaynaklarına

yatırım, enerji sektörünün geleceği için önemlidir.

Sıcak dalgaları, hava kirliliği ve vektör kaynaklı

hastalıklar gibi küresel ısınmanın insan sağlığı üzerindeki

potansiyel etkileri.

Sıcak Dalgaları ve Hava Kirliliği

Artan sıcaklık, sıcak dalgalarının sıklığını ve

şiddetini artırır. Bu, özellikle yaşlılar ve çocuklar

için sağlık riski taşır. Isınma, hava kirliliğini artırır

ve solunum yolu hastalıkları riskini yükseltir: Zika,

Dengue, Sıtma. Isınma, sivrisineklerin yayılma ala-


Enderun Mektebi

Deneme

Nisanur ÖZGÜL - Öğrenci

nını genişletir ve bu hastalıkların yayılmasını kolaylaştırır.

Elektrik ve su tasarrufu yapmak, küresel

ısınmanın azaltılmasına katkı sağlar. Toplu taşıma

kullanımı, bisiklet sürme veya araç paylaşımı gibi

sürdürülebilir ulaşım seçenekleri tercih edilmelidir.

Küresel ısınmanın toplumlar ve kültürler üzerindeki

etkileri olarak göç ve yerinden edilme ortaya çıkar.

Paris İklim Anlaşması gibi uluslararası anlaşmalar

ve yerel düzeyde alınan önlemler ısınma dolayısıyla

oluşan sorunların çözümüne öneriler sunmayı

hedeflemektedir. Küresel ısınmayla mücadelede

kullanılan yeni teknolojiler ve bilimsel araştırmalara

gerek olurken, bireylerin günlük yaşamlarında alabileceği

küçük adımlar ve sürdürülebilir yaşam tarzları

olumsuz etkilerin minimize edilmesine yol açabilir.

İklim Değişikliğinin Bitkiler Üzerindeki Etkileri

Sıcaklık artışı, bitkilerin fotosentez, solunum ve

diğer fizyolojik süreçlerini doğrudan etkiler. Yüksek

sıcaklıklar, bitkilerin büyüme hızını artırabilir ancak

aynı zamanda su kaybını hızlandırarak kuraklık

stresine yol açabilir. Küresel ısınma, su döngüsünde

değişikliklere neden olarak yağış düzenlerini etkiler.

Bu, bazı bölgelerde aşırı kuraklık, bazı bölgelerde

ise aşırı yağışa neden olabilir. Su eksikliği, bitkilerin

hayatta kalma ve büyüme kapasitelerini sınırlar. Artan

atmosferik karbondioksit seviyeleri, bitkiler için

hem olumlu hem de olumsuz sonuçlar doğurabilir.

Daha yüksek CO2 seviyeleri, fotosentez hızını artırabilirken,

aynı zamanda bitkilerin besin değerini

azaltabilir. Küresel ısınma, bitkilerin yaşam alanlarını

değiştirerek bazı türlerin yok olmasına veya göç

etmesine neden olabilir. Örneğin, Alpin bitkiler, yükselen

sıcaklıklar nedeniyle daha yüksek rakımlara

göç etmek zorunda kalabilir.

Biyoçeşitlilik Üzerindeki Etkiler

Biyoçeşitlilik, ekosistemlerin dayanıklılığı ve işleyişi

için kritik öneme sahiptir. Küresel ısınma, bazı

türlerin neslinin tükenmesine yol açarak biyoçeşitliliği

azaltabilir ve ekosistem hizmetlerini tehlikeye atabilir.

Artan sıcaklıklar ve değişen yağış düzenleri, tarımsal

üretimi olumsuz etkileyebilir. Kuraklık ve aşırı

sıcaklar, bitkilerin büyüme dönemlerinde strese yol

açarken, bu da ürün verimliliğini azaltabilir. Küresel

ısınma, bitkilerde zararlı ve hastalıkların yayılmasını

da hızlandırabilir. Daha sıcak iklimler, bazı zararlıların

ve patojenlerin üreme ve yayılma alanlarını genişletebilir.

Ormanlar, karbon depolama kapasiteleri

ve biyolojik çeşitlilikleri nedeniyle küresel iklim düzeninde

kritik bir rol oynar. Ormansızlaşma, karbon

emisyonlarını artırarak küresel ısınmayı hızlandırır.

Tropikal ormanlar, dünya biyolojik çeşitliliğinin

büyük bir kısmına ev sahipliği yapar. Küresel ısınma

ve ormansızlaşma, bu ormanların yok olmasına ve

birçok türün tehlike altına girmesine neden olur. Bitkilerin

çiçeklenme, meyve verme ve yaprak dökme

zamanlamasında değişiklikler gözlemlenmektedir.

Bu değişiklikler, bitkilerin hayatta kalma stratejile-

35


Enderun Mektebi

Deneme

Nisanur ÖZGÜL - Öğrenci

rinin bir parçasıdır. Bazı bitki türleri, genetik değişiklikler

yoluyla küresel ısınmaya uyum sağlamaya

çalışmaktadır. Bu adaptasyonlar, uzun vadede bitki

popülasyonlarının hayatta kalma şansını artırabilir.

Bitkiler, su filtreleme, toprak oluşumu, besin döngüsü

ve hava kalitesinin iyileştirilmesi gibi birçok ekosistem

hizmeti sunar. Küresel ısınma, bu hizmetlerin

kalitesini ve sürekliliğini tehdit eder. Ormanlar ve

bitkiler, atmosferdeki karbon dioksiti emerek iklim

düzenleyici hizmet sağlar. Küresel ısınma, bu hizmetlerin

etkinliğini azaltabilir.

İklim Değişikliğine Karşı Çözümler ve Politikalar

Sürdürülebilir tarım, su ve toprak kaynaklarının

etkin kullanımını, biyolojik çeşitliliğin korunmasını

ve çevresel etkilerin azaltılmasını hedefler. Bu uygulamalar,

küresel ısınmanın olumsuz etkilerini hafifletebilir.

36

Fosil yakıt kullanımının azaltılması ve yenilenebilir

enerji kaynaklarının teşvik edilmesi, sera gazı

emisyonlarını düşürerek küresel ısınmayı yavaşlatabilir.

Koruma alanları ve doğa rezervleri, biyolojik çeşitliliğin

korunmasında önemli rol oynar. Bu alanlar,

küresel ısınmanın etkilerine karşı dirençli ekosistemlerin

korunmasına yardımcı olabilir.

Toplumların küresel ısınma konusunda bilinçlendirilmesi

ve eğitilmesi, bireysel ve toplumsal düzeyde

olumlu değişikliklere yol açabilir. Çevre eğitimi,

özellikle genç nesiller için kritik öneme sahiptir.

Küresel ısınmanın etkileri, sınır tanımaksızın tüm

dünyayı etkiler. Bu nedenle, uluslararası iş birliği ve

ortak politikalar, küresel çözümler üretmek için gereklidir.


Enderun Mektebi

Deneme

Nisanur ÖZGÜL - Öğrenci

Doğu Medeniyetine Dair

Şehirleşme, doğal yeşil alanların yerini alarak

kentsel ısı adalarının oluşmasına neden olur. Bu durum,

şehirlerde sıcaklık artışını daha da şiddetlendirir.

Şehir içi yeşil alanlar, hava kalitesini iyileştirir, biyoçeşitliliği

destekler ve şehir sakinleri için serinletici

etkiler sağlar. Yeşil alanların korunması ve yeni yeşil

alanların oluşturulması, şehirlerin iklim değişikliğine

uyum sağlamasına yardımcı olabilir.

Deniz seviyesinin yükselmesi, kıyı ekosistemlerini

ve burada yaşayan bitki türlerini tehdit eder.

Mangrov ormanları ve deniz çayırları, kıyı ekosistemlerinin

korunmasında kritik öneme sahiptir.

Artan deniz suyu tuzluluğu, kıyı bitki örtüsünün

sağlığını olumsuz etkiler. Tuzluluk stresine dayanıklı

bitki türleri, bu değişimlere karşı daha dirençli olabilir.

Küresel ısınma, tarım sektöründe verim kaybına

ve ekonomik zararlara yol açabilir. Kuraklık ve aşırı

hava olayları, tarım ürünlerinin kalitesini ve miktarını

etkiler.

Orman yangınları ve zararlılar, ormancılık sektörünü

ve ağaç endüstrisini olumsuz etkiler. Bu durum,

ekonomik kayıplara ve orman kaynaklarının

azalmasına yol açar.

Bitkilerin ve tarımsal ürünlerin kalitesinin düşmesi,

gıda güvenliğini tehdit eder. Yetersiz beslenme

ve gıda kaynaklarının azalması, insan sağlığı

üzerinde olumsuz etkilere neden olur.

Yeşil alanların azalması, hava kalitesinin düşmesine

yol açar. Hava kirliliği, solunum yolu hastalıklarına

ve diğer sağlık sorunlarına neden olabilir.

İklim değişikliği ile mücadele ve adaptasyon için

37


Enderun Mektebi

Deneme

Nisanur ÖZGÜL - Öğrenci

ulusal ve uluslararası düzeyde politika önerileri ve

stratejiler geliştirilmektedir. Paris Anlaşması gibi

uluslararası anlaşmalar, bu alandaki çabaların koordinasyonunu

sağlar.

Yerel yönetimler, iklim değişikliği ile mücadelede

ve yeşil alanların korunmasında önemli bir rol

oynar. Sürdürülebilir şehir planlaması ve yerel iklim

eylem planları, bu çabaların bir parçasıdır.

Çevre eğitimi, okul müfredatlarına dahil edilerek

genç nesillerin iklim değişikliği konusunda

bilinçlendirilmesi sağlanabilir. Bu eğitimler, çevre

bilincini ve sorumluluk duygusunu artırır.

Toplumsal bilinçlendirme kampanyaları, bireylerin

ve toplulukların iklim değişikliği konusundaki

farkındalığını artırır. Bu kampanyalar, sürdürülebilir

yaşam tarzlarını teşvik eder.

Sonuç

Küresel ısınmayı durdurmak veya yavaşlatmak

için alınabilecek önlemler şunları içerir:

Yenilenebilir enerji kaynaklarına geçiş: Güneş,

rüzgâr ve hidroelektrik gibi temiz enerji kaynaklarına

yatırım yapmak.

Enerji verimliliğini artırmak: Binaların ve ulaşım

araçlarının enerji verimliliğini artırmak.

Ormanları korumak ve ağaçlandırma yapmak:

Ormanları korumak ve yeni ağaçlar dikmek, karbon

emilimini artırır.

Sürdürülebilir tarım uygulamaları: Organik tarım

ve doğru gübre kullanımı ile sera gazı emisyonlarını

azaltmak.

Küresel ısınma, tüm dünya için ciddi bir tehdit

oluşturmakta ve acil eylem gerektirmektedir. Her

birimizin bu konuda sorumluluk alması ve sürdürülebilir

bir gelecek için adımlar atması gerekmektedir.

• AÇIKKOL, Ayşen. (2006). Üçağızlı Mağarası Faunasının

Zooarkeolojik Açıdan İncelenmesi: Capra, Capreolus, Dama

ve Cervusların Morfometrik Açıdan Analizi. Ankara Üniversitesi

Sosyal Bilimler Enstitüsü Antropoloji ABD Yayınlanmamış

Doktora tezi.

• AKIN, Galip., KOCA ÖZER, Başak., GÜLTEKİN, Timur.

(2004). “İnsanın Evrim Sürecine Ait Bir Hipotezin Değerlendirilmesi”.

Ankara Üniversitesi Dil ve Tarih-Coğrafya

Fakültesi Dergisi. 44(1), 111-124.

• APPENZERLER, Tim., DİMİCK, R.Dennis. (2004). “Dünya

Alarm Veriyor.” National Geographic. Eylül 2004.

• ATALIK, Ahmet. (2006). “Küresel Isınmanın Su Kaynakları

ve Tarım Üzerine Etkileri” Bilim ve Ütopya. 139,18-21.

38


Enderun Mektebi

Kaynaklar ve Önerilen Okumalar

• BOZOĞLU, Baran.; KESKİN, Betül.; ÇAVDAR Selin.

(2003). “Küresel Isınma”. 6. Çevre Sorunları Öğrenci Yaklaşımları

Sempozyumu Nisan 2003. Mersin.

• CAMPBELL, Bernard. (1995). Human Ecology. Aldine de

Gruyter. New York USA.

• Dünya Doğayı Koruma Vakfı (WWF) Yayınları

• http://en.wikipedia.org/wiki/Global_warming

• http://www.esa.sdsc.edu/climate.htm Wigley, T.M.L.,

Raper, S.C.B., “Interpretation of High Projections for

Global-Mean Warming” Science, Temmuz 2001 http://www.

climatehotmap.org/

• http://www.globalisssues.org/Envissues/GlobalWarming/

Kyoto.asp

• http://www.newscientist.com/channel/earth/climate-change/

• http://www.nrdc.org/globalWarming/default.asp

• http://www.panda.org/climate

• http://www.sierraclub.org/globalwarming/

• http://www.ucsusa.org/global_environment/global_warming/index.cfm

• http://www4.nationalacademies.org/onpi/webextra.nsf/

web/climate

• https://dergipark.org.tr/en/download/article-file/209497

• https://dergipark.org.tr/en/download/article-file/2712759

• https://dergipark.org.tr/tr/download/article-file/3421783

• https://mgm.gov.tr/FILES/iklim/yayinlar/idcs.pdf-

• https://openaccess.hku.edu.tr/xmlui/bitstream/handle/20.500.11782/3318/Demiro%c4%9

flu%2c Onur.pdf?-

sequence=1&isAllowed=y

• https://sozluk.gov.tr/

• https://unhabitat.org/sites/default/files/2022/06/wcr_2022.

pdf

• https://www.acarindex.com/pdfler/acarindex-4e3ea81e-31d8.pdf

• https://www.un.org/en/climatechange/reports#

• IPCC Raporları

• National Geographic. (2020). “The Impact of Climate

Change on the World’s Plant Species.” Retrieved from

[National Geographic](https://www.nationalgeographic.com/

environment/article/climate-change-and-plants)

• TÜBİTAK Bilim Genç’in “Küresel Isınma Nedir?” başlıklı

yazısı

• Tübitak Bilim ve Teknik Dergisi Bullock, M.A., Grinspoon,

D.H., “The Recen Evolution of Climate on Venus”,

karus,150 Epstein, P.R., “Is Global warming Harmful to

health?”, Scientitifik American, Ağustos 2000

• Ulusal Okyanus ve Atmosfer İdaresi (NOAA) İstatistikleri

• Resimler https://search.creativecommons.org/ adresinden

alıntılanmıştır.

39




Hooray! Your file is uploaded and ready to be published.

Saved successfully!

Ooh no, something went wrong!