14.01.2025 Views

kültür sanat dergisi

PDF'lerinizi Online dergiye dönüştürün ve gelirlerinizi artırın!

SEO uyumlu Online dergiler, güçlü geri bağlantılar ve multimedya içerikleri ile görünürlüğünüzü ve gelirlerinizi artırın.

3 Aylık kültür Sanat Dergisi

Ocak-Şubat -Mart 2025


3

İ

Üç Aylık Kültür ve Sanat Dergisi

yıl:1 Sayı: 1 ocak-şubat-mart 2025

içindekiler

sinemaya giriş.................

İmtiyaz Sahibi

Onur Kuşak

...................kültürel miras

Genel Yayın Yönetmeni

Onur Kuşak

Reklam ve Halkla İlişkiler

Onur Kuşak

kültür sanat ilişkisi...........

Redaksiyon

Onur Kuşak



4 5

SINEMAYA

GIRIŞ

Bu hafta 6 yeni film vizyonda olacak

Sinema salonlarında bu hafta aksiyondan komediye, korku ve gerilimden animasyona, 11

yeni film vizyona girecek.

"Evcilik"

Nejat İşler, Öykü Karayel, Fatih Artman

ve Deniz Işın'ın rol aldığı "Evcilik" dram

ve gerilim ağırlıklı bir hikayeyi işliyor.

Ümit Ünal'ın senaryosunu yazıp, yönettiği

film, hayatından sıkılıp sakin bir kasabadaki

küçük bir otele giden bir çiftin

hikayesini odağına alıyor.

"İngiliz Anahtarı: Recep Usta"

Onur Atilla, Nilgün Belgün, Can Yılmaz, Kadir

Çermik, Aslıhan Kapanşahin, Hakan Meriçliler,

Itır Esen ve Tuna Orhan'ın rol aldığı "İngiliz

Anahtarı: Recep Usta" yerli komedi meraklılarının

ilgisini çekmeye aday olacak.

Onur Öğden'in yönetmen koltuğunda oturduğu

film, işini sevmeden ve beceriksizce yapan tesisatçı

Recep Usta'nın tamirat için gittiği evlerden

birinde işlenen cinayetin baş şüphelisi olarak

tutuklanmasını ve bu yanlış anlaşılmayı düzeltmeye

çalışırken daha da şüpheli duruma düşmesini

anlatıyor.



6 7

"Süleyman'ın Hikayesi"

Abou Sangare, Nina Meurisse ve Emmanuel Yovanie'nin

oynadığı Fransız yapımı "Süleyman'ın Hikayesi",

bir dram hikayesini beyaz perdeye taşıyacak.

Boris Lojkine'nin yönettiği film, yasal ikamet hakkı

elde etmek amacıyla yapılacak görüşmeye hazırlanmak

için sadece iki günü olan, Paris'te yiyecek

teslimatı yapan sığınmacı Souleymane'ın hikayesini

ele alıyor.

"Rafadan Tayfa: Kapadokya"

Haftanın animasyonu "Rafadan

Tayfa: Kapadokya", Rafadan

Tayfa ekibinin bağ bozumu

festivalinde gerçekleşecek

"Kapadokya Bilmece Avı" etkinliği

için Nevşehir'e gitmesi

sonrası yaşananları anlatıyor.

"Lucky Winners"

Romain Choay ve Maxime Govare'nin

birlikte çektiği "Lucky

Winners", piyangoyu kazanan bir

grup insanın başına gelen olayları

işliyor.

"Su Perisi Parthenope"

Paolo Sorrentino'nun yönetmenliğini

üstlendiği "Su

Perisi Parthenope", 1950'de

doğan Parthenope'un Napoli'de

geçen yaşamını beyaz

perdeye taşıyacak.

https://www.trthaber.com/haber/kultur-sanat/bu-hafta-11-yeni-film-vizyonda-olacak-892757.html



8

9

kültürel

Ahilik Müzesi yaklaşık 120 bin kişiyi ağırladı

Kırşehir'de 800 yıllık Ahilik teşkilatı ve Anadolu'nun geçmişine ışık tutan Ahilik Müzesi, açıldığı günden bu

yana yaklaşık 120 bin kişiye ev sahipliği yaptı.

miras

Anadolu'nun kültürel ve sosyal

değerlerini barındıran Kırşehir

Ahilik Müzesi'nde, Ahi Evran-ı Veli

ve Ahilik teşkilatından kesitlerle

esnaflık üzerine günümüze kadar

ulaşan farklı obje, eşya, kıyafet

ve el yazmasından oluşan 562'si

bağış 612 eser sergileniyor.

Esnaflık, Ahilik teşkilatının geçmişi

ve ritüellerinin aktarıldığı müzede,

bazı mesleklerin bal mumu

heykellerle canlandırılması, pirler

ve Ahi Evran-ı Veli'nin odası da

mekana renk katıyor.

Türkiye'de müzecilik anlamında

kullanılan en büyük dijital ekranın

yer aldığı belirtilen Ahilik Müzesi'nde

ziyaretçiler bu ekranda şed

kuşatılmasını izleyebiliyor.

Kırşehir Valisi Murat Sefa Demiryürek,

Ahiliğin Türk-İslam kültüründe

çok önemli bir yere sahip

olduğunu söyledi.

Teşkilata ev sahipliği yapan Kırşehir'de,

Ahilik Külliyesi içerisinde

oluşturulan müzenin 23 Eylül

2023'te hizmete girdiğini anımsatan

Demiryürek, özel canlandırmaların

yapıldığı müzenin 3

kısımdan oluştuğunu dile getirdi.

Ziyaretçilerin karşılandığı birinci

bölümünde Ahilik felsefesi, Ahi

Evran'ın hayatı, belgeleri, fütüvvetnameleri

ile şecerenamelerinin

anlatıldığını vurgulayan Demiryürek,

şöyle konuştu:

"İkinci kısımda Ahilikte önemli bir

yere sahip şed kuşanma töreni,

matbah (mutfak), Ahi helvasının

yapımının canlandırıldığı bölüm

bulunmaktadır. Müzenin son bölümünde

ise Selçuklu'dan günümüze

Anadolu'da esnaflığın gelişimini

sembolize etmek maksadıyla

seçilen örneklerden dericilik,

ayakkabıcılık ve marangoz gibi

esnaf kollarına ait canlandırmalar

bulunmaktadır. Müzemizde 562'si

bağış olmak üzere 612 eser yer

almaktadır. Sivil bağışçılarımızın

yanı sıra Kırşehir'deki meslek

kuruluşları ile Kırşehir Ahi Evran

Üniversitesinin eserlerin toplanmasında

çaba ve gayretleri olmuştur."

"Ziyaretçi sayısının artarak devam

edeceği inancındayız"

Müzenin Anadolu'nun kadim

değerlerinin gelecek nesillere

aktarılması ve Kırşehir'in tanıtımı

içinde önemli olduğunu belirten

Demiryürek, yerli ve yabancı turistlerin

uğrak yeri haline gelmeye

devam ettiğini ifade etti.

Demiryürek, "Müzemiz açıldığı

günden bu yana yaklaşık 120 bin

ziyaretçiye ev sahipliği yapmıştır.

Kırşehir'e gelen gezginler, turistler

ve öğrenci grupları müzemize ilgi

göstermektedir. Bundan sonra da

ziyaretçi sayısının artarak devam

edeceği inancındayız. Kırşehir'e

yolu düşen herkesi Ahilik Müzesi'ne

bekliyoruz." diye konuştu.

https://www.trthaber.com/haber/kultur-sanat/ahilik-muzesi-yaklasik-120-bin-kisiyi-agirladi-893244.html



10 11

Yurt dışına kaçırılan

1149 eser bu yıl ana

vatanına döndü

Kültür ve Turizm Bakanlığı,

Anadolu'ya ait eserlerin dedektif

gibi izini sürerek, bu yıl

İngiltere, Yunanistan, Fransa

ve ABD başta olmak üzere pek

çok ülkeden tarihi değerleri

yurda geri kazandırdı. Bu yıl

ülkeye ait bin 149 eser yurda

döndü.

Kültür ve Turizm Bakanlığı, Kültür

Varlıkları ve Müzeler Genel Müdürlüğü

Kaçakçılıkla Mücadele

Daire Başkanlığı öncülüğünde,

İçişleri, Adalet ve Dışişleri Bakanlıkları

işbirliğinde 2018'den bu

yana 8 bin 953, 2002'den bu yana

ise 13 bin 268 eseri ait olduğu

topraklara kazandırdı.

Bu yıl da yoğun çabalar sonucu,

geçmiş yıllarda yurt dışına kaçırılan

1149 eserin Türkiye'ye geri

döndürülmesi sağlandı.

2024'te iadesi sağlanan eserlerden

derlenen bilgilere göre, yılın

yurda dönen son eserleri, Yunanistan'da

kaçakçıların elinden

kurtarılan ve Türkiye'ye ait olduğu

tespit edilen Lidya medeniyetine

ait 1055 sikke oldu.

Kültür ve Turizm Bakanı Mehmet

Nuri Ersoy'a 19 Aralık'ta Atina'da

düzenlenen törenle teslim edilen

sikkelerin, milattan önce (MÖ)

7'nci yüzyıldan MÖ 5'inci yüzyıla

kadar süren tarih aralığında basıldığı

belgelendi.

ABD'de ele geçirilen 41 tarihi

eser, New York'ta Türk yetkililere

teslim edildi

ABD'de ele geçirilen Anadolu'ya

ait 41 tarihi eser, Bakanlığın

ABD'li yetkililerle ortak yürüttüğü

çalışmalar sonucu New York'ta

Türk yetkililere teslim edildi.

Uzun süren davalar sonucu Türkiye'ye

verilmesi kararlaştırılan

eserlerin teslimi için Türkiye'nin

New York Başkonsolosluğu'nda 5

Aralık'ta tören düzenlendi.

New York Türkevi'nde sergilenen

eserler arasında, Anadolu'nun

Roma dönemine ait heykeller, pişmiş

toprak kap ve figürinler (kadın

heykelcikler), bronz başlıklar ile

Geç Kalkolitik Döneme ait 22 Kilia

tipi idol başı da yer aldı.

Tarihi eserlerin MÖ 7. yüzyıldan

milattan sonra (MS) 7. yüzyıla

uzanan geniş bir döneme ait olduğu

tespit edildi.

2500 yıllık bronz sedir de

iade edildi

1980'lerde Manisa'daki bir mezardan

kaçak kazılarla çıkarılarak

yurt dışına kaçırılan yaklaşık

2500 yıllık bronz sedir de 18

Eylül'de ABD'den Türkiye'ye iade

edildi.

J. Paul Getty Müzesi'nden iadesi

gerçekleştirilen sedir, günümüzde

oldukça nadir rastlanan bir mobilya

türü olarak dikkati çekiyor.

Tarihi resimlerde ve o döneme

ait kap kacak üzerindeki tasvirlerde

görülen bu sedir türü, antik

dönemde, günlük yaşamda dinlenme

ve yemek yeme amacıyla

kullanılıyordu.

2 bin 700 yıllık Bintepeler

kolyesi, Türkiye'de

Manisa'nın Bintepeler arkeolojik

alanından çıkarılarak yurt dışına

kaçırıldığı belirlenen yaklaşık 2

bin 700 yıllık kırmızı boncuklu

Bintepeler kolyesi de ABD'den

Türkiye'ye iade edilen eserler

arasında yer alıyor.

Yaklaşık 20 santimetre uzunluğundaki

eseri, altın ve karnelyan

taşlarından oluşan nar şeklinde

boncuklar süslüyor. Bölge için

tarihi ve kültürel önemi büyük

olan bu eser, MÖ 6'ncı veya 5'inci

yüzyıla tarihlendirildi.

New York Kültür Ateşeliğine 3 Eylül'de

teslimi yapılan eser, yurda

getirildikten sonra Anadolu Medeniyetleri

Müzesi'nde sergilenmeye

başlandı ve Bakan Ersoy tarafından

müzedeki "Kaçış Yok" sergisinde

tanıtıldı.

Boubon Antik Kenti kökenli

heykel başı yaklaşık 60 yıl

sonra yurda dönecek

Bu yılın iadesi sağlanan önemli

eserlerinden birisi de Burdur Boubon

Antik Kenti kökenli Septimius

Severus heykel başı oldu.

Bakanlığın yoğun diplomatik

ve bilimsel çalışmaları sonucu,

Burdur Boubon Antik Kenti kökenli

Septimius Severus heykel

başının, Danimarka'nın NY Carlsberg

Glyptotek Müzesi tarafından

Türkiye'ye iade edilmesine karar

verildi.

Yaklaşık 60 yıl aradan sonra ait

olduğu topraklara dönecek olan

Septimius Severus heykel başı,

Anadolu'nun kadim kültürel mirasının

korunmasında önemli bir

başarı olarak öne çıkıyor.

Milattan sonra 193-211 yılları

arasında hüküm süren Roma

İmparatoru Septimius Severus'a

ait bronz heykel başı, 1960'lı

yıllarda Boubon Antik Kenti'nde

gerçekleştirilen yasa dışı kazılar

sırasında yurt dışına çıkarıldı.

Eserin Türkiye'ye ilerleyen günlerde

getirilmesi bekleniyor.

Fransa'dan iki sikkenin de teslimi

yapıldı

Fransa'da ikamet eden bir kişi

tarafından iki sikke gönüllü olarak

ülkeye iade edildi. Türkiye'ye getirilen

sikkeler, 3 Ocak'ta Anadolu

Medeniyetleri Müzesi Müdürlüğüne

teslim edildi.

Bronz sikkelerden birinin Bizans

İmparatorlarından Justin I (5l8-

527) dönemine ait İstanbul basımlı,

diğerinin ise Artuklu Beylerinden

Nasreddin Artuk-Aslan

(1200-1239) dönemine ait olduğu

belirlendi.

İngiltere'den iadesi sağlanan

Kuran-ı Kerim

İngiltere'de 2017'de satışa çıkarılan,

Mustafa Dede tarafından

istinsah edildiği belirlenen Kuran-ı

Kerim'in yoğun bir delilleme süreci

ve takibin ardından yasa dışı

yollarla kaçırıldığı tespit edildi.

Dışişleri ve İçişleri Bakanlıklarınca

İngiltere'de satışı yapılacakken

müzayededen çektirilen ve ülkeye

iadesi yapılan eserin, Sultan II.

Abdülhamit'in koleksiyonunda yer

aldığı saptandı.

Osmanlı hat ekolünün kurucusu,

hattat Şeyh Hamdullah'ın oğlu

Mustafa Dede imzalı, nesih hat ile

13 satır halinde yazılan Kur'an-ı

Kerim, İstanbul Türk ve İslam

Eserleri Müzesi Müdürlüğünde

muhafaza altına alındı.

ABD'den gönüllü iade alınan

heykel başı

Helenistik döneme tarihlenen

mermer Büyük İskender heykel

başı de bu yıl yurda ulaştı. Eseri

elinde bulunduran kişinin vefatı

üzerine varisleri, Anadolu kökenli

olduğunu düşündükleri heykeli

Türkiye'ye iade etme talebinde

bulundu.

Uzmanların eserin Anadolu kökenli

olduğunu raporlandırmalarının

ardından, gönüllü iadesine

ilişkin işlemler başlatıldı ve eser

2 Mayıs'ta ABD'den Türkiye'ye

ulaştı.

Anadolu Medeniyetleri Müzesi'nde

muhafaza altına alınan Büyük

İskender heykel başı, Bakan

Ersoy tarafından müzede düzenlenen

"Kaçış Yok" sergisinde

kamuoyuna tanıtıldı.

https://www.trthaber.com/haber/

kultur-sanat/yurt-disina-kacirilan-1149-eser-bu-yil-ana-vatanina-dondu-893183.html



12 13

kültür sanat

ilişkisi

KÜLTÜR

Kültür kavramı, içeriğinin zenginliğinden

ve kapsamının genişliğinden

ötürü çok

tartışmalı bir konudur. Kültürün

içerik zenginliğinin ve yaklaşım

farklılıklarının bir sonucu

olarak, herkesin üzerinde anlaştığı

ortak bir tanımda buluşma

olanağı olmamıştır.

Toplumbilimsel anlamda kültür,

insan ilişkilerinin ve insan yaratısının

bir ürünü olan

„toplumsal ortam‟ın oluşumunda

temel öğedir. Bir başka deyişle

insanoğlunun yaşam

savaşımında yaratmış olduğu

herşeydir.

2

İnsanlık tarihinin ilk zamanlarında

kültür, insanın doğa ile olan mücadelesinde

yaratmış olduğu maddi ve manevi

değerler sistemidir. Günümüz

örgütlü toplumlarında ise

insanın hem doğal ortama uyum

sağlaması, hem de toplumsal

ortama ayak uydurması için

ortaya koyduğu tüm yaratılar

olarak düşünülmelidir (Armağan

1992:195).

Kültürün estetik düzeydeki yaratıları

sanatı oluşturur (Armağan

1992:195). Estetik ise

herhangi bir şeyin sanat eseri olduğuna

dair bir nitelemenin meşrulaştırıcısıdır.

Sanat eseri,

estetik bir formdur, estetik bir

bilgidir, estetik bir ifadedir, estetik

duyguları uyandırandır

(Ulusoy 1995:38).

Az önce de belirttiğimiz gibi “kültür”

kavramını tanımlamak zordur.

Ama soyut bir

sözcük olarak, şu temel kavramlar

karşılığında kullanılır:

Kültür, bir toplumun ya da

bütün toplumların birikimli uygarlığıdır.

Kültür, belli bir toplumun kendisidir.

Kültür, bir dizi sosyal süreçlerin

bileşkesidir.

Kültür, bir insan ve toplum teorisidir

(Güvenç 1999:95).

“Kültür” sözcüğünün ise dört ayrı

anlamda kullanıldığı görülür:

Bilim alanındaki kültür: Uygarlıktır.

Beşeri alandaki kültür: Eğitim

sürecinin ürünüdür.

Estetik alandaki kültür: Güzel

sanatlardır.

Maddi (teknolojik) ve biyolojik

alanda kültür: Üretme, tarım, ekin,

çoğaltma ve

yetiştirmedir (Güvenç 1999:97).

Biz bu çalışmada kültürün estetik

alandaki altbaşlığı olan güzel

sanatları ele alacağız ve

onun kültür içindeki sosyal bir

kurum olarak kuramsal, tarihsel

ve toplumsal özelliklerini

incelemeye çalışacağız.

Buraya kadar belirtilen noktalar

gözönünde bulundurulursa kültürün

tek bir tanımını

yapmanın güçlüğü ortaya çıkar.

Buna rağmen çoğunlukla tekrarlanan

bir kültür tanımı olarak

Tylor‟unkini verebiliriz:

3

“Kültür, ya da uygarlık, bir toplumun

üyesi olarak, insanoğlunun

öğrendiği (kazandığı) bilgi,

sanat, gelenek-görenek ve benzeri

yetenek, beceri ve alışkanlıkları

içine alan karmaşık bir

bütün‟dür.” (Güvenç 1999:101).

SANAT

Sanat, T.D.K.‟nın tanımına göre,

“bir duygunun, tasarının veya

güzelliğin anlatımında

kullanılan yöntemlerin tamamı

veya bu anlatım sonucunda ortaya

çıkan üstün yaratıcılıktır”.

Her sanat eseri, mahiyeti gereği,

imzasını taşıdığı sanatkarların

şahsiyetinin de üstünde bir

bilgi, bir kültür çevresinin damgasını

taşır. Yani sanat bir topluluğun

ortak duygu ve

düşüncelerinin, müşterek zevkinin

ifadesidir. Bu husus, aynı kültür

çevresindeki eserlerin bir

karakter benzerliği göstermelerini

açıkladığı gibi, sanata da, kültür

çevresini aksettiren bir

belge mahiyeti ve kıymeti

de kazandırmaktadır (Aksoy

04/04/2004).

Sanat kavramı da aynen kültür

kavramı gibi soyuttur ve kullanıldığı

yere, zamana ve

yerleşime göre çok farklı anlamlara

gelebilir. İnsanlığın başlangıcındaki

sanat, yapılan bir iş

veya hareketin, güzel, gelişmiş ve

etkileyici bir biçimde görünmesi

anlamında

algılanmamalıdır. Bu dönemde

sanat, büyü ve dinsel gösterilerle

iç içe geçmiş bir biçimde

ortaya çıkmıştır. İnsan o zamanlar

nesnelerin edilgen bir izleyicisidir

ve onları algılamaya

çalışır. Yerleşik düzene geçince

sanat nesnesi olan olgular insan

tarafından yalnızca

gözlenmez, ayn zamanda değişikliğe

uğratılır. Hayvan besleyen

ürün yetiştiren insanların

dansında dinsel bir törenin biçimselliği

vardır (Armağan 1992:32).

Bunlara aşağıda daha

ayrıntılı olarak değineceğiz.

Sanatsal yaratıcılık kuşkusuz insanın

temel özelliklerinden biridir.

Dolayısıyla sanatın

insanla yaşıt olduğu sayıltısından

hareketle, tarihsel süreç içinde

sanatla insan arasındaki

ilişkinin kökenini sorgularken belgeleyebildiğimiz

en eski devirlere

kadar geriye gitmemiz

gerekmektedir (Ulusoy 1993:247).

Sanatın başlangıcını anlayabilmemiz

için öncelikle insanın „araç‟-

larla olan ilişkisine

bakmamız gerekmektedir. İnsan,

araçlar yapıp yaratarak kendini

yapmıştır ya da bir başka

deyişle insan araçlar yoluyla

insan olmuştur. Bunu da nesneleri

tutup kavrayabileceği özel bir

organı -eli- vasıtasıyla becerebilmiştir.

İnsanda araç, amaçtan

önce gelmekte, amaç aracın

4

kullanışına göre açıklanmaktadır

(Fischer 1985:16). Hayvanların

yaşayışlarının aksine insan

amacını gerçekleştirebilmek için



14 15

doğayı araç olarak kullanır.

İnsan araç yapımına doğayı taklit

ederek başlamıştır. Zamanla bir

takım araçların

öbürlerinden daha yararlı olduğunu,

eldeki yetersiz araçların daha

etkili bir biçime

sokulabileceğini keşfetti. Yani aracın

doğadan olduğu gibi alınması

gerekmeyip ona bir biçim

verileceğini ortaya çıkarttı (Fischer

1985:16). Bu seviyeye de

ellerin kullanımında iyice

ustalaşmakla ulaşmıştır. Araç

artık herhangi bir nesneye benzememekte

ve yaratıcı bilinç de

bu noktada ortaya çıkmaktadır.

Aslında insanın doğa korkusu ile

birlikte, doğaya üstünlük

sağlama yeteneğini yaratma her

türlü sanatın başlıca özüdür. Taşa

yeni bir biçim veren araç

yapıcılar, hayvan kılığına girip

benzeşme yoluyla avı yakalamayı

başaran avcılar, ritmik bir

ezgiyle çalışma sürecini düzenleştiren

örgütleyiciler sanatın

öncü atalarıydılar.

İnsanlığın başlangıcında sanatın

başat görevi açıkça güç sağlamaktadır;

doğaya,

düşmana, cinsel eşe, gerçeklere

karşı güç, toplu yaşama gücü. Bu

dönemde sanatın estetik

kaygısı yoktu, insan topluluğunun

yaşama savaşında kullandığı

büyülü bir araç, bir silahtı

sanat (Fischer 1985:32).

Tarih öncesi dönem sanatçılarının

hem sanatçı hem de büyücü

işlevlerini birlikte

yürüttükleri, büyü ile sanatın

iç içeliği görülür (Armağan

1982:160). Araçlar yaparak dış

dünyayı etkileyip değiştirebilen

insanoğlu, büyü yoluyla, olamayacak

şeylerin de

başarılabileceğini düşünmüştür.

Bu insanlar yaratıcı düşünüyorlardı

ama sanat bir büyü

aracıydı, doğayla olan mücadelenin

bir yansımasıydı. Başlangıçtaki

bu büyü zamanla ayrı

kurumlar olarak dine, bilime ve

sanata dönüştü.

GÜNÜMÜZDE KÜLTÜR

PRATİĞİ ÜZERİNE BİR

GÖRÜŞ: HUIZINGA’NIN

“OYUN”U

Aristo, “Politika” adlı yapıtında sanat

eğitimini, özgür ve bilinçli insanın

serbest

zamanlarını, kendini yüceltici amaçlar

için kullanmakta yararlanabileceği

bilgi, değer ve

yetenekleri edinmek açısından yararlı

görmüştür (Oskay 1982:16). Aristo‟-

nun bu düşüncesini,

kendi çağına kadar ki insanın serüveni

ile zenginleştiren Johan Huizinga,

serbest zamanın

* Hollanda‟lı düşünür, 1883 – 1945

yılları arasında yaşamıştır.

5

insan‟ı yüceltici kullanımı, ya da

yaşamın özgür, bilinç sahibi ve eşit

insanlar arasında

oynanan bir oyun olarak sürdürülebilmesini

başka bir nedene daha bağlı

görüyor; böyle bir

kültür yaşamı için, kültürün tinsel

yanları ile toplumun materyal güçleri

arasında uyumlu bir

dengenin olabilmesi gerekir (Oskay

1982:20).

Günümüzde ise, Huizinga‟ya göre,

kültür bu işlevlerini yerine getirememektedir.

Oyun, onsekinci yüzyıldan beri etkinlik

ve yaygınlığını arttıran faydacılık

yüzünden ortadan

kalkmıştır. Oyun, bu yeni yaşam

içinde, oyunun dışındaki şeyler için

araçlaştırılmış

bulunduğu için çağdaş insanın

oyun‟u, gerçek bir oyun olma özelliğini

yitirmiştir. Oyun,

örneğin eğlence endüstrisinde, sporda,

müzik yayınlarında, ya da tatil

endüstrisine bağlı,

tatillerle bayramlarda görüldüğü gibi

“çocuklaştırımlara” dönüşmüştür

(Oskay 1982:20-21).

Sanat da bu dönüşümden payını alır.

Ondokuzuncu yüzyıldan itibaren,

yeni tekniklerin sanat

etkinliklerine uygulanmaya başlanması

üzerine, sanat ürünlerinin gelir

düzeyleri düşük, fazla

bir eğitim de görmemiş bulunan kitlelere

yönelmeye başlamıştır.

Günümüz uygarlığı bu nedenle

oyun‟u kandırmacaya, aldatmaya,

paraya ve çıkara

bağımlı kılmış; güçlü bir kültür

yaratma ve uygarlaştırma ögesi olan

oyun‟u arılığından ve

kendinden başka birşeye indirgenemez

olma özelliğinden yoksunlaştırmıştır

(Oskay 1982:21).

SONUÇ

Yukarıdaki bilgiler ışığında görmekteyiz

ki kültür ile sanat arasındaki

ilişki, içinde

bulundukları dönemin zihniyetiyle

ilintilidir. İnsan ilkel toplumlarda

olsun, yerleşik

toplumlarda olsun, toplumsal farklılaşma

döneminde olsun, sahip olduğu

kültür birikimini ve

değişimi sanatına da yansıtmaktadır.

İlk başlarda doğayla olan mücadelenin

bir aracı olarak

kutsal bir etkinlik şeklinde ortaya

çıkan sanat, özellikle Rönasans dönemiyle

birlikte estetik

bir boyut kazanmıştır. Günümüzde

ise sanat, bir çok kültürel akımın ve

tarzın karışımı olarak

mevcut bulunmaktadır.

İstanbul Kültür Sanat

Vakfı

İstanbul Kültür Sanat Vakfı

(İKSV), Nejat Eczacıbaşı önderliğinde

kurulmuş kâr amacı

gütmeyen ve kamu yararına

çalışan bir kültür kurumudur.

Vakfın temel amaçları İstanbul'u

dünya kültür-sanat

başkentleri arasında ön sıralara

taşımak, kültür ve sanat yoluyla

ulusal ve evrensel, geleneksel

ve çağdaş değerler arasında

sürekli ve kalıcı bir etkileşim

sağlamak ve kültür politikalarının

oluşturulmasında etkin rol

oynamaktır.

Bu amaçlar doğrultusunda

her biri uluslararası nitelikteki

İstanbul Müzik, Film, Tiyatro

ve Caz Festivalleri, İstanbul

Bienali, İstanbul Tasarım Bienali,

Leyla Gencer Şan Yarışması

ve Filmekimi'nin yanı

sıra yıl boyunca özel etkinlikler

düzenleyen vakıf, Nejat Eczacıbaşı

Binası'nda yer alan Salon

ile etkinliklere ev sahipliği de

yapar.



16

kültürünüze sahip

çıkın.

Hooray! Your file is uploaded and ready to be published.

Saved successfully!

Ooh no, something went wrong!