PDF'lerinizi Online dergiye dönüştürün ve gelirlerinizi artırın!
SEO uyumlu Online dergiler, güçlü geri bağlantılar ve multimedya içerikleri ile görünürlüğünüzü ve gelirlerinizi artırın.
Gelecek uzak değil!
hotelrestaurantmagazine
@Hitechdergisi
hotelrestaurantmagazine
Her şeyin çok hızlı değiştiği bir çağdayız. Eskiden yılları
alan dönüşümler, artık birkaç sezona sığabiliyor. Bu
değişimin en güçlü yansımalarından biri de hiç kuşkusuz
turizm ve gastronomi dünyasında yaşanıyor. Verilere
bakıldığında, Türkiye’nin bu iki alanda da büyük bir
potansiyel barındırdığı açıkça görülüyor. Ve şimdi, o
potansiyelin gerçeğe dönüştüğü bir dönemin içindeyiz.
Kültür ve Turizm Bakanı Mehmet Nuri Ersoy’un
“turizmin başkenti” olarak nitelendirdiği Antalya'da
2025 yılı için konulan 18 milyon yabancı turist hedefi,
aslında tüm ülkenin turizmdeki iddiasını da temsil
ediyor. Ersoy, bu yılın ilk üç ayında Türkiye'ye 8,9 milyon
turistin geldiğini ve 9,5 milyar dolar turizm geliri
sağlandığını AKM İstanbul toplantısında açıkladı.
Pandemi sonrası dalgalanmalara rağmen iç pazarda 54,3
milyon seyahat eden kişiyle hâlâ canlı kalan bir sektör
söz konusu. Yurt içindeki bu hareketlilik, hem ekonomik
hem kültürel açıdan kayda değer bir zemin hazırlıyor.
Globalde ise, Katar gibi destinasyonlar 2025 yılı için
%3,5'lik artış hedefiyle öne çıkarken, dünya OTA pazarı
2031’de 670,6 milyar dolara ulaşmaya hazırlanıyor.
Türkiye bu yarışta yalnızca bir izleyici değil, başrol
oyuncularından biri olmaya aday.
Bu ivmenin yalnızca rakamlarla değil, içerikle de
desteklenmesi gerektiği açık. İşte tam da bu noktada
gastronomi devreye giriyor. Urla'da düzenlenen 11.
Uluslararası Urla Enginar Festivali, bu yıl 1. Uluslararası
Urla Sürdürülebilir Gastronomi ve Tarım Konferansı ile
birleşerek gastronomi ile tarımın sürdürülebilirliğini bir
araya getirdi. GastroFarm Urla, sadece bir festival değil,
aynı zamanda geleceğin tarım ve gastronomi
politikalarını şekillendiren bir hareketin başlangıcı olarak
da önem taşıyor.
Muğla'nın çam balını, Kastamonu'nun ıhlamur balını,
Zonguldak'ın kestane balını çoğumuz iyi biliriz belki. Peki
ya Ardahan'ın yüksek yaylalarından, Tunceli'nin
dağlarından ya da Sivas'ın vadilerinden gelen aromatik
balları? Onlar hâlâ keşfedilmeyi bekliyor. Oysa elimizde
sadece sofraları değil, dünyayı etkileyebilecek nitelikte bir
hazine var: Türk balı! Gastronomi dünyası sürekli yeni
tatlar ve hikâyeler ararken, elimizde keşfedilmeyi
bekleyen muazzam bir hazine var. “Gastronominin yeni
altını neden Türk balı olmasın?” Balparmak ev
sahipliğinde katıldığım bal tadım etkinliğinden tam da
bu soruyla ayrıldım. Detayları bu sayımızda.
Ve! İstanbul'da ilk kez gerçekleşen Salon Du Chocolat,
çikolatanın büyülü evrenini dünya sahnesine taşıdı.
Dergimiz Hotel & Restaurant adına moderatörlüğünü
üstlendiğim “Yaratıcı Artizan Çikolata ve
Sürdürülebilirlik” paneli ise bu dünyanın daha etik, daha
bilinçli ve yaratıcı bir geleceğe nasıl evrileceğini tartıştı.
Çikolatanın içindeki kakao çekirdeğinden başlayan bu
hikâye, aslında doğaya, üreticiye ve sofraya uzanan
bütünsel bir bakışın simgesiydi.
Gastronomi deneyimlerinin mekânla birleştiği anlar da
unutulmaz oluyor elbette. Çırağan Palace Kempinski
İstanbul’daki Bellini’de Şef Giovanni Vaccaro’nun
yenilenen menüsüyle İtalya’ya lezzetli bir yolculuk
yaparken, Kebapçı İskender’in İstanbul’daki şubesinde
geleneksel mirasın sıcaklığını hissetmek mümkündü.
Gastronomi yalnızca damakta değil, kalpte de iz
bırakıyor artık.
Tüm bu gelişmelerin yanında Türkiye’nin konaklama
yatırımlarındaki artış da dikkat çekici. Wyndham,
Radisson, Marriott gibi global markalar yeni yatırımlarla
Türkiye'yi daha güçlü bir turizm destinasyonuna
dönüştürüyor. Ege’nin masmavi denizlerine komşu Sibyl
Hotel Erythrai gibi butik oteller ise deneyim odaklı yeni
bir turizm anlayışının sinyallerini veriyor.
Özetle, Türkiye artık yalnızca tarihî eserleriyle değil,
lezzetiyle, konaklama kalitesiyle ve vizyoner
festivalleriyle küresel sahnede söz sahibi bir oyuncu olma
yolunda ilerliyor. Gelecek uzak değil, aslında burada:
tabakta, valizde, otel lobisinde, festival kalabalığında…
Keyifli okumalar dilerim.
K
GENEL MÜDÜR
(Sorumlu)
REKLAM SATIŞ PAZARLAMA
REKLAM KOORDİNATÖRÜ
Emir Ömer ÖCAL
emir.ocal@img.com.tr
0212 454 22 22
TEKNIK MÜDÜR
BILGI İŞLEM
TOLGA ÇAKMAKLI
tolga.cakmakli@img.com.tr
TAYFUN AYDIN
tayfun.aydin@img.com.tr
İMG WEB TEAM MAIL
web@img.com.tr
Prof. Dr. HÜSNÜ GÜNDÜZ
Doç. Dr. MURAT DOĞDUBAY
GÜRKAN BOZTEPE
Gastronomi Turizmi Derneği Başkanı
TEZER ÖNER
Agon Danışmanlık / Gayrimenkul ve
İşletme Yatırım Danışmanı
HÜSEYİN KURT
Uluslararası MICE Endüstrisi Derneği
Başkanı
AYDIN DEMIR
Yeditepe Üniversitesi Gastronmi Mutfak
Sanatları Chef Ögretim Görevlisi/
The Maestro Hotel Executive Chef
website
www.hotelrestaurantmagazine.com
info@img.com.tr
CTP - BASKI
İRTİBAT BÜROLARIMIZ
ADRES
İHLAS GAZETECİLİK A.Ş.
Merkez Mahallesi 29 Ekim Caddesi İhlas Plaza
No:11 A/41 Yenibosna–Bahçelievler/ İSTANBUL
Tel: +90 212 454 30 00 Fax: +90 212 454 34 94
www.ihlasmatbaacilik.com
BURSA +90.224 211 44 50-51
KONYA +90.332 238 10 71
İSTMAG
Magazin Gazetecilik Yayıncılık
İç ve Dış Tic. Ltd. Şti.
İHLAS MEDIA CENTER
Merkez Mahallesi 29 Ekim Caddesi
No: 11 Medya Blok Kat: 1
34197 Yenibosna / İstanbul / Turkey
Tel: 0212 454 22 22
Faks: 0212 454 22 93
hotel & restaurant hi-tech dergisinde yer alan makalelerdeki fikirler yazarlarına aittir. Yayınlanan ilanların sorumluluğu reklam verene aittir. hotel & restaurant hi-tech dergisinin bütün yayın hakları
İSTMAG Magazin Gazetecilik Yayıncılık İç ve Dış Tic. Ltd. Şti.’ne aittir. Yazılar kaynak gösterilmeden yayınlanamaz. Yaygın süreli bir yayın olan hotel & restaurant hi-tech dergisi ayda bir yayınlanır. ISSN:1305-1792
Bu sayımızda
antre
16 Sektörden kısa haberler
gündem
24 Bakan Ersoy 2025 ilk çeyrek
sonuçlarını açıkladı
26 Yerli turist seyahate ne kadar
harcadı?
28 Ersoy: Antalya’ya bu yıl 18 milyon
turist bekliyoruz
30 OTA pazarı 2031’de 670 milyar
doları aşacak
32 Aksu: Resortlerde rekabetçi
aksiyonlar yeniden tasarlanmalı
34 TUROYD’da bayrak değişimi
36 ATF, 2025 manifestosunu
yayınladı
38 Katar 5,3 milyon turist hedefliyor
40 PATA: Bölgemiz 2027'de 813
milyon ziyaretçi ağırlayacak
yeni yatırımlar
44 Moxy Istanbul Beyoğlu kapılarını
açtı
46 Wyndham Gaziantep'teki ilk
otelini açtı
48 Radisson Hotel İstanbul Merter
hizmete girdi
50 Ildırı’da yeni bir konaklama
deneyimi
28
44
98
38
50
www
emart
emart
30 Yıllık Deneyimi ile
Dondurma Arabalarında
Kalitenin Adresi EMART
5:17
340 likes
FoodCarts! #carretto #emartmakine
Your story
emart
Emart
340 likes
FoodCarts! #carretto #emartmakine
Onlarca Model
Arasından Arabanızı
İstediğiniz Renk ve
Ebatlarda Kurumsal
Kimliğinize Uygun
Özelleştirin
emart
340 likes
FoodCarts! #carretto #emartmakine
emart
Liked by Benjamin and others
#foodcart #icecream #dondurmaarabalari
0 likes
#emartmakine
340 likes
FoodCarts! #carretto #emartmakine
Emart Dondurma
Arabaları Dikkat
Çeken Tasarımları ve
Enfes Dondurmaları
ile Yaz Akşamlarınızın
Vazgeçilmezi Olacak
marka
52 Kaynakçı: Tüm dünyada ‘Kristal’
gibi parlamaya devam edeceğiz
54 Tazelik, hijyen ve estetiğin
küresel elçisi: Meksaş Mutfak
56 Gürkaynak: Sofra grubundan açık
büfeye her alanda güçleniyoruz
58 Toledo: 20’den fazla ülkede varız,
sırada Amerika var!
60 Kale Alarm X ile güvenlikte yeni
bir dönem başlıyor
şefin gözünden
62 Şeflik genlerinde var:
Şenol Türkoğlu
gastro etkinlik
66 Antalya Kahve Festivali ikincisini
düzenledi
68 Salon Du Chocolat rüzgarı
İstanbul'u sardı
70 g2m, lezzet ve sanatı buluşturdu
72 GastroFarm Urla’da
62
sürdürülebilir tarım ve
gastronomi birleşti
74 Gastronominin “yeni altını”
neden Türk Balı olmasın?
76 Manavgat Girit’ten Side’ye Kültür
ve Lezzet Festivali gerçekleşti
gastro güncel
78 Doğan: Türk mutfağının gizli
kimyası: Gelenek moleküler
eşleşmeyle buluştuğunda
gastro aktüel
80 Gastronomi sektöründen
haberler
yeni mekan
86 Bellini’de İtalyan yorumlarıyla
damağımı tazeledim
88 Babel, Türkiye’ye geliyor
89 Ve şimdi aynı ruh, Kanyon’da
90 Vakti geldiğinde İstanbul’daki
adres belli: Kebapçı İskender
91 8 bölgeden İtalyan lezzetleriyle
Başkent’te
92 Lezzet ve eğlence haritasında
çok yeni: Donkey Pub Ataşehir
93 Köşebaşı şimdi de İstinye'de
92
94 Perran Ocakbaşı, 2. şubesiyle
Kalamış’ta
95 Pinkberry, Tema World’te açıldı
96 Tarihi Tencere Köftecisi’nden
“herkese köfte, herkese ekmek!
97 Türkiye’de açılan en yeni
mekanlar
ilham veren tasarımlar
98 Mekansal akışkanlık ve katmanlı
bir deneyim sunan restoran
tasarımı: SCALLA
HoReCa teknoloji &
sistemleri
100 Geleceğin konuk ağırlama
teknolojileri Protel Teknoloji
Günleri’nde konuşuldu
102 Technogym’de yeni bir çağ
başlıyor
103 HoReCa teknoloji ve sistemleri
102
www.hotelrestaurantmagazine.com
16
hotel restaurant
& hi-tech
antre
The Grand Tarabya’nın
dönüşümünü
Afif Salibi yönetecek
The Grand Tarabya, dönüşüm
sürecini yönetecek yeni Genel
Müdürü olarak Afif Salibi’yi
atadığını duyurdu. Otelciliğin önde
gelen okullarından César Ritz
College’dan otel yönetimi diploması
alarak sektöre adım atan Salibi,
Washington State Üniversitesi’nden
Otel İşletmeciliği lisansına ve
Cornell Üniversitesi’nden de
sertifikaya sahiptir. Salibi, son 17
yılını Fairmont ve Raffles otellerinde
üst düzey yönetim pozisyonlarında
geçirerek misafir memnuniyeti ve
hizmette mükemmelliği ön plana çıkaran yenilikler gerçekleştirdi.
2017 yılında Fairmont Royal Palm Marrakech’te Genel Müdürlük
görevini üstlenen Salibi, 2021’de Raffles Dubai’nin Genel Müdürü
olarak görev yaparak başarılarına bir yenisini eklemiştir. Şimdi
ise The Grand Tarabya’da liderlik yapacak. İstanbul’un en prestijli
otellerinden biri olan The Grand Tarabya, global otelcilik şirketi
Accor’un deneyimli yönetimiyle yepyeni bir döneme adım atıyor. Bu
stratejik iş birliği, otelin 1900’lü yılların başına dayanan köklü tarihini,
modern otelcilik anlayışıyla harmanlayarak misafirlerine eşsiz
deneyimler sunmayı hedefliyor.
JW Marriott Hotel
Marmara Sea’ya ödül
JW Marriott Hotel Istanbul Marmara Sea, 2024 yılında katıldığı ilk
değerlendirme döneminde Forbes tarafından “Four Star” derecesine
layık görülerek uluslararası arenada dikkat çekici bir başarıya imza
attı. Aynı yıl misafir memnuniyeti alanında da üstün bir performans
sergileyen otel, JW Marriott markası bünyesindeki oteller arasında
Avrupa ve Orta Doğu’da 1., dünya genelinde ise 2. sıraya yerleşti. Bu
etkileyici başarılar, otelin global ölçekteki yükselişini ve lüks konaklama
sektöründeki güçlü duruşunu net bir şekilde ortaya koydu. Elde edilen
bu değerli ödüller, marka kurucusu J. Willard Marriott’un mirasını
yaşatan kusursuz hizmet anlayışını, markanın vizyoner duruşunu,
tutkuyla şekillenen misyonunu ve hizmet kalitesine duyulan sarsılmaz
inancı yansıtıyor. JW Marriott Hotel Istanbul Marmara Sea, bu anlamlı
başarıları yalnızca sahip olduğu fiziksel olanaklarla değil; her gün büyük
bir tutku ve adanmışlıkla çalışan, markanın değerlerini benimseyerek
misafir deneyiminin her anına yansıtan olağanüstü ekibiyle elde etti.
Bentour Reisen’da “Club of the
Best” dönemi
Avrupa’nın önde gelen Türkiye
tur operatörlerinden Bentour
Reisen, 2025 sonbaharında yeni
bir konseptle yoluna devam
ediyor. Şirket, en başarılı
seyahat acentelerini 5-8
Kasım 2025 tarihleri arasında
İzmir bölgesindeki Sunis Efes
Royal Palace Resort & Spa’da
düzenlenecek özel etkinlik “Club
of the Best” ile ağırlamaya
hazırlanıyor. Yıllardır başarıyla
gerçekleştirilen “Comedy Night”
etkinliğini yeni bir formatla geride
bırakan Bentour Reisen, bu özel buluşma ile seyahat acenteleriyle
olan iletişimini daha güçlü ve anlamlı kılmayı hedefliyor. Yeni
konsept kapsamında katılımcıları; şirketin stratejik hedeflerine
dair vizyon toplantıları ve etkileşimli atölyeler, başarılı seyahat
acentelerinin onurlandırılacağı özel ödül gecesi, Purple Night” ve
unutulmaz bir gala ile iki temalı akşam organizasyonu, Bentour
Reisen ile seyahat acenteleri arasındaki güçlü bağları pekiştiren
özel aktiviteler bekliyor. Bentour Reisen CEO’su Deniz Uğur “Club
of the Best ile uzun yıllardır bizimle birlikte çalışan partnerlerimize
teşekkür etmek istiyoruz. Hedefimiz, İzmir’deki bu buluşmayı
unutulmaz kılmak ve birlikte yeni seyahat sezonuna güçlü bir
başlangıç yapmaktır” dedi.
Lüks ve
eğlenceyi
yeniden
tanımlıyor
Ege’nin büyüleyici
atmosferinde, Yalıkavak
Marina’ya yalnızca 3
kilometre mesafede
konumlanan The Bodrum
EDITION, benzersiz
konaklama deneyimiyle
lüksü yeniden tanımlıyor.
Butik otel anlayışıyla
tasarlanan şık odalar,
süitler ve üç katlı ödüllü
“The Villa”, her detayı özenle düşünülmüş konforlu bir deneyim
sunuyor. Kişiye özel hizmet anlayışıyla misafirlerin vazgeçilmez rotası
hâline gelen bu villa, lüksü ve mahremiyeti mükemmel bir uyumla
bir araya getiriyor. Lüks, huzur ve ayrıcalığın mükemmel bir dengede
buluştuğu tesis, 2025 yaz sezonunda her detayı unutulmaz kılmaya
devam ediyor. Akdeniz’in ferahlatıcı esintileri eşliğinde, ayrıcalıklı bir
tatilin tüm incelikleri misafirlerini bekliyor. Tesis, mutfaklarında bu
sezon da dünyaca tanınan şeflerle iş birliği yaparak, rafine ve güçlü bir
gastronomi deneyimi sunuyor. Tesisin bu sezonki wellness yaklaşımı
ise, klasik SPA kavramının ötesine geçerek bütünsel bir yaşam
sanatına evriliyor.
18
hotel restaurant
& hi-tech
antre
ATF’ye
‘Uluslararası’ unvanı
Türkiye'nin ve Akdeniz
Bölgesi'nin en önemli
turizm fuarı olan Antalya
Turizm Fuarı (ATF25
Türkiye), "Uluslararası"
unvanını kazanarak,
küresel turizm
arenasında daha güçlü
bir konum elde etti. GMT
Fuarcılık’ın düzenlediği
Antalya Turizm Fuarı,
Türkiye Odalar ve
Borsalar Birliği (TOBB) tarafından belirlenen tüm kriterleri başarıyla
yerine getirerek, bu prestijli unvanı alma hakkı kazandı. Bu unvan,
ATF’nin uluslararası medya ve sektör basınındaki görünürlüğünü
artırarak, dünya çapında daha fazla katılım ve ziyaretçi çekme
potansiyelini beraberinde getirecek. Artık resmi olarak uluslararası
bir fuar statüsüne sahip olan ATF, büyük markalar ve yatırımcılar için
stratejik fırsatlar yaratırken, yeni iş birlikleri ve ticaret bağlantıları
kurma imkânı sunacak. Bu uluslararası tanınma, ATF’nin pazarlama
gücünü güçlendirerek onu küresel ölçekte daha rekabetçi ve prestijli
bir etkinlik haline getirecek ve aynı zamanda yer bulma ile küresel
tanınırlık açısından önemli bir avantaj sağlayacak. ATF, sektördeki en
yüksek standartları belirleyerek, global düzeydeki etkinliğini daha da
büyütmeye devam edecek.
Selectum Junior World Cup,
2.sini düzenledi
Çocuk futbolunun en prestijli organizasyonları arasında gösterilen
Selectum Junior World Cup Antalya (JWCA), 16-20 Nisan tarihleri
arasında Antalya Belek’te düzenlendi. Bu yıl ikincisi gerçekleşen turnuva,
bu yıl yalnızca bir spor etkinliği değil; bugüne dek dünya genelinde bu
kadar fazla ünlü takımın katıldığı başka bir çocuk futbol turnuvasının
düzenlenmemiş olmasıyla da tarihe geçti. 5 kıtadan, 28 ülkeden,
300’ün üzerinde takım ve 3.000’i aşkın genç futbolcunun buluştuğu
organizasyon, hem sportif başarıları hem de uluslararası çocuk spor
kültürünü desteklemesiyle öne çıktı. Selectum Junior World Cup
Antalya, sadece çocuk futbolu alanında değil, global düzeyde sporun
birleştirici gücünü ortaya koyan en güçlü organizasyonlardan biri
olarak dikkat çekiyor. Belek’te başlayan bu büyük buluşma, çocukların
geleceğine umut ve ilham katmayı sürdürüyor.
Süperyat pazarındaki
büyümeye yön veriyor
Kaptanlar ve
yat sahiplerinin
D-Marin’in yüksek
kaliteli hizmetlerini
ve benzersiz
olanaklarını
tercih etmesiyle,
bağlama alanları
hızla dolmaya
devam ediyor.
BOAT International’ın Küresel Sipariş Defteri verilerinde, 2023
ve 2024 yıllarında toplamda 2.369 adet süperyatın sipariş edildiği
görülüyor. 2025 yılı içinse, 24 metrenin üzerinde 1.138 süperyatın
inşa edilmesi planlanıyor. Bu büyüme trendine paralel olarak
D-Marin, portföyüne eklediği beş yeni marina ile Akdeniz ve
Körfez’deki liderliğini daha da güçlendiriyor. Süperyat sektöründeki
dönüşümü değerlendiren D-Marin CEO’su Oliver Dörschuck,
Dinamik süperyat endüstrisi, yalnızca uyum sağlayabilen değil, aynı
zamanda vizyon geliştirebilen marinalar gerektiriyor. Durmaksızın
büyüyen yapımız sayesinde dünyanın en prestijli yatlarını
ağırlarken; yat sahiplerinin, kaptanların ve charter şirketlerinin
hassas beklentilerine özel çözümler sunuyoruz. D-Marin’in seçkin
marinalarında, en seçici süperyat misafirlerinin dahi beklentilerini
aşan premium hizmetler ve son teknolojiyle donatılmış tesisler
bir araya geliyor; bu da misafirlerimize gerçekten benzersiz bir
deneyim sağlıyor” dedi.
KKTC’ye büyük
tanıtım desteği
Kuzey
Kıbrıs Türk
Cumhuriyeti
Turizm ve Çevre
Bakanlığı,
Türkiye Seyahat
Acentaları Birliği
(TÜRSAB) ile
Kıbrıs Türk
Turizm ve
Seyahat Acentaları Birliği (KITSAB) iş birliğiyle düzenlenen “Ada
Kıbrıs Bilgilendirme Gezisi ve B2B Etkinliği” Türkiye’de faaliyet
gösteren 250 aşkın seyahat acentasının katılımıyla yapıldı. Seyahat
acentalarının yanı sıra 30’u aşkın gazeteci ve sosyal medya
fenomeninin katıldığı üç günlük gezi kapsamında Kuzey Kıbrıs’ın
Lefkoşa’dan Gazimağusa’ya, Karpaz’dan Girne’ye, Güzelyurt’tan
Lefke’ye kadar tüm turizm destinasyonları tanıtıldı. Bu büyük
organizasyona, Kıbrıs Türk Rehberler Birliği (KITREB) de destek
verdi. Ziyaret esnasında KKTC Cumhurbaşkanı Ersin Tatar,
Kuzey Kıbrıs’ın güzellikleri başta olmak üzere zengin kültürü ve
tarihinden bahsederek, “Ada Kıbrıs Bilgilendirme Gezisi ve B2B
Etkinliği”nin Kuzey Kıbrıs turizmi için son derece önemli olduğunu
dile getirdi. Türkiye’den gelen seyahat acentalarının çalışmalarının
Ada turizmine güç katacağını ifade eden Tatar, başta TÜRSAB ve
KITSAB olmak üzere emeği geçenlere teşekkür etti.
20
hotel restaurant
& hi-tech
antre
Kadın liderliğini
güçlendiriyor
Bentour Reisen, çeşitliliğe ve geleceğe
dönük yönetim anlayışına verdiği önemi
güçlü bir şekilde ortaya koyuyor: 1 Mart
2025 itibarıyla Zühal Ergun, Finans ve
İnsan Kaynakları Genel Müdürlüklerini
de üstlendi. Şimdi ise Deniz Erdem,
Contracting Genel Müdürü olarak
Melih Yetiş’in yerine atandı. Bentour
Reisen’in Kurucusu ve Yönetim Kurulu
Başkanı Kadir Uğur, konuyla ilgili
şu açıklamada bulundu: “Bentour
olarak sektörün dinamik yapısına
uyum sağlayan vizyoner bir yönetim
stratejisi izliyoruz. Kadın yöneticilerimizin kurum kültürümüze katkısı
son derece değerlidir. Sayın Zühal Ergun'u yeni görevinden dolayı
kutluyoruz. Sayın Deniz Erdem'e yönetim ekibimize hoş geldiniz
demek istiyorum. Her iki yöneticimizin uzmanlığıyla pazardaki
konumumuzu güçlendirmeye ve yenilikçi adımlar atmaya devam
edeceğiz. Bentour, kadın liderliğinde kararlı ve net bir vizyonla yoluna
devam edecek.” Bentour Reisen, Kadının Güçlenmesi Prensipleri’ni
(WEPs) imzalayarak toplumsal cinsiyet eşitliği konusunda somut
adımlar atan öncü tur operatörlerinden biri olarak bilinyor. Şirketin
%70’i kadınlardan oluşması, şirketin çeşitlilik ve sürdürülebilirlik
vizyonunu net bir şekilde yansıtıyor.
İTF’ye Yeşil Enerji sertifikası
9-10 Ekim 2024 tarihlerinde
gerçekleştirilen İstanbul Turizm
Fuarı, sürdürülebilirlik vizyonu
doğrultusunda önemli bir adım
atarak, fuar süresince tüketilen
tüm elektrik ihtiyacını, uluslararası
geçerliliği olan REC sertifikası ile
desteklenen yeşil enerjiden karşıladı.
Bu doğrultuda İTF, uluslararası
geçerliliğe sahip Yenilenebilir
Enerji Sertifikası (REC) almaya hak
kazandı. Bu çevreci sertifikalandırma
süreci, Enerjisa Enerji Üretim A.Ş.
bünyesinde faaliyet gösteren Enerjisa
Commodities iş birliğiyle başarıyla
tamamlandı. Enerjisa Commodities
ile yürütülen bu iş birliği yalnızca
etkinliğin karbon ayak izini azaltmakla
kalmadı, aynı zamanda fuarın çevre
dostu ve sürdürülebilir turizm
anlayışına sahip bir platform olarak
konumunu daha da güçlendirdi. Fuar
kapsamında atılan bu bilinçli adım,
katılımcılarda ve sektörde çevre
bilinci ve sürdürülebilirlik farkındalığı
oluşturdu. Fuar, çevresel sorumluluklarını yerine getirme konusundaki
kararlılığını sürdürerek, daha güvenli bir iklim ve daha yaşanabilir
bir dünya için somut adımlar atmaya devam edeceğini vurguluyor.
Sürdürülebilirlik odağında geliştirdiği projelerle yalnızca bugünü değil,
geleceği de düşünen fuar organizasyonu; önümüzdeki yıllarda da
çevreye duyarlı uygulamalarıyla sektörde öncü ve ilham verici bir rol
üstlenmeyi hedefliyor.
Ruh, beden ve zihni
besleyen ‘wellness sanatı’
Gündüz Grup’un
yatırımıyla hayata
geçirilen ve İstanbul’da
premium zincir otellerin
içinde 13 noktada
hizmet veren Qualia
SPA & Wellness,
sağlık, huzur ve
güzellik kavramlarını
birleştirerek, ruh ve beden sağlığı için kişiye
özel yaklaşımlar sunuyor. Gündüz Grup Yönetim
Kurulu Başkanı Mahir Gündüz, The Galata Istanbul
Hotel MGallery’de basın mensuplarına yönelik
düzenlenen etkinlikte “Qualia, sadece bir SPA değil;
iyi olma halinin bir yaşam biçimine dönüşmesi için
kurulan bir merkez. Kişinin kendine dönebildiği,
nefes alabildiği, anda kalabildiği bir alan. İyilik hali bir lüks değil,
herkesin hak ettiği bir ihtiyaçtır. Biz de bu anlayışla yola çıktık”
dedi. Yakın zamanda gerçekleşecek şehir dışı yatırımlar hakkında
da bilgiler veren Gündüz,”Ant Yapı ve Caba Grup ile önemli iş
ortaklıklarına imza attık. Ant Yapı’nın tüm oluşumlarında, Caba
Grup’un ise 7 otelinde Qualia markamızla yer alacağız. İlk etapta,
Ant Yapı ortaklığıyla 1 Mayıs itibariyle Radisson Collection Bodrum
Akyarlar’da hizmet vermeye başlıyoruz. Kısa süre içerisinde
İstanbul Bomonti’de de olacağız. Caba Grup iş birliğiyle Le Meridien
Sirkeci, Marriott Mecidiyeköy, Radisson Diyarbakır ve Marriott
İskenderun’da da Qualia kalitesini misafirlerle buluşturacağız” diye
konuştu.
Uyku kalitesini bu cihazla
artıracak
Uyku kalitesinin
mükemmel bir misafir
deneyimi için hayati önem
taşıdığının bilinciyle
hareket eden Radisson
Otel Grubu, misafirleri
için en önemli unsurları
önceliklendirerek
misafirperverliği yeniden tanımlamaya devam ediyor. Grubun ünlü
“Radisson Brilliant Basics” hizmet anlayışının bir parçası olarak,
özenle seçilmiş yataklar, yorganlar ve yastıklarla misafirlere
üstün kalitede bir uyku deneyimi sunuluyor. Konfor ve kaliteyi
bir araya getiren bu tercihler, misafirlere tercih ettikleri huzurlu
geceleri sağlıyor. Bu taahhüdü bir adım daha ileriye taşıyan zincir
otel grubu, Biow ile işbirliği yaparak uyku kalitesini daha da
artırmayı amaçlayan bilim temelli bir cihaz olan Yenileyici Odalar’ı
sunuyor. Biow, yalnızca nefes alarak vücudu iyileştirmeye yardımcı
olan bir cihazdır. Solunum yoluyla alınan biyotoksinleri ortadan
kaldırırken, nefes ve cilt yoluyla vücut hücrelerine ulaşan bir
enerji yayar. Bu teknoloji, hücrelerin daha verimli çalışabileceği
bir ortam oluşturarak oksidatif stresin doğal ve yan etkisiz bir
şekilde yönetilmesine yardımcı olur. Cihaz, 7/24 sessiz şekilde
çalışır ve minimum düzeyde enerji tüketir. Plazma teknolojisiyle
çalışan cihaz, misafirlerin uyku sırasında enerjilerini yeniden
kazanmalarını, sabahları zinde uyanmalarını sağlar.
22
hotel restaurant
& hi-tech
antre
İngilizlerin çıkışı
%4 yükseldi
Turizm Databank’ın İngiltere Sivil Havacılık Otoritesi
verilerinden yaptığı analize göre, 2025 yılı Ocak-Şubat
döneminde, İngiltere’den hava yolu ile yurt dışına yapılan
seyahatler %4 artış göstererek 32,7 milyonu geçti. Türkiye
pazardan aldığı %2,6 pay ile 9. sırada iken lider İspanya %8,7’yi
buldu. Onu, ABD, İtalya ve Fransa izliyor. Gerileyen Yunanistan
yüzde 0,5 dolayında. Türkiye‘ye olan girişlerde, İstanbul %75,4
ile ilk sırada ve Antalya %16,9 ile ikinci. İzmir %3,5 ve Muğla
ise %1,9 pay alıyor.
Turizmde şirket
kuruluşu %6,8 arttı
Turizm çalışan sayısı
1,28 milyon
Turizm Databank’ın TÜİK verilerinden yaptığı analize
göre, 2025 yılının Şubat ayında Türkiye turizminde ücretli
çalışan sayısı %6,2 yükselişle 1,28 milyona çıktı ve Türkiye
istihdamındaki payı da %8,4’de gerçekleşti. Bu ayda yıllık
istihdam artışı; otellerde %3,8 ve acentelerde %0,6 yükseldi.
F&B alanında da %7,6 artan istihdam havayollarında %4,4
yükseldi.
Belgeli yatak sayısı 1,98 milyon
Turizmdatabank’ın derlediği bilgiye göre, 2025 yılı Ocak-Mart
döneminde, konaklama ve yiyecek içecek alanında kurulan şirket
sayısı %6,8 dolayında artarak 2.267 adede yükseldi. Kapanan
şirket sayısı da %0,3 düşerek 299’a indi. Kurulan gerçek kişi
firmaları da, %11,6 artarak 154 adede, kapanan gerçek kişi
firmaları ise %12 düşerek 243 oldu.
Türkiye’de belgeli faal olan otel yatağı sayısı 2025 yılı Mart
ayında 1,98 milyonu geçti. Turizmdatabank’ın Kültür ve
turizm bakanlığı verilerinden derlediği bilgiye göre bu ayda
işletme ve basit belgeli tesis sayısı 21,302 ve yatırım belgeli
tesis sayısı da 627 oldu. İşletme ve basit belgeli yatak sayısı
1,81 milyon ve yatırım belgeli yatak sayısı da 148 bini geçti.
Toplam yatak da 1,967 bine yükseldi.
24
hotel restaurant
& hi-tech
gündem
BAKAN ERSOY
2025 ILK ÇEYREK SONUÇLARINI
AÇIKLADI
Kültür ve Turizm Bakanı Mehmet Nuri Ersoy, 2025 yılına ait ilk çeyrek turizm
verilerini ve Türkiye Kültür Yolu Festivali'nin 2025 programını AKM İstanbul’da
düzenlediği basın toplantısında kamuoyuyla paylaştı.
Kültür ve Turizm Bakanı Mehmet
Nuri Ersoy, 30 Nisan Çarşamba
günü AKM İstanbul’da düzenlenen
toplantıda, 2025 yılının ilk üç ayında
Türkiye'nin 8,9 milyon turisti ağırladığını
ve 9,5 milyar dolar turizm geliri elde
ettiğini duyurdu. Bu başarı, Türkiye'nin
turizm sektöründeki güçlü konumunu
pekiştirdi. İlk çeyrek verileri, tüm
zamanların rekorunu kırarak sektördeki
büyüme ivmesini gösteriyor.
Yıl sonu hedefi: 65 milyon ziyaretçi
2025 yılı sonunda Türkiye'nin 65 milyon
turist ağırlamayı hedeflediğini belirten
Ersoy, bu hedefe ulaşmak için güçlü
bir strateji ve tüm paydaşlarla birlikte
çalıştıklarını vurguladı. Türkiye, tarihi,
kültürel ve doğal zenginlikleriyle dünya
turizminde önemli bir yer tutmaya
devam ediyor.
Kültür Yolu Festivali 2025
programını tanıttı
Toplantıda ayrıca, Türkiye Kültür Yolu
Festivali’nin 2025 yılı için belirlenen
yeni dönem programı da tanıtıldı. Bu
kapsamlı kültür ve sanat etkinliği, yıl
boyunca Türkiye’nin dört bir yanına
kültürel coşku taşıyacak. Bakan,
festivalin Türk kültürünü tanıtmak ve
yerel sanatçıları desteklemek amacıyla
önemli bir platform sunduğunu belirtti.
26
hotel restaurant
& hi-tech
gündem
YERLI TURIST
SEYAHATE NE
KADAR HARCADI?
2024 yılının son
çeyreğinde 9,5 milyon
kişi yurt içinde seyahate
çıktı. Bu çeyrekte seyahat
harcamaları 66 milyar
TL'yi aşarken, yıllık
toplam harcama ise 419
milyar TL’ye yükseldi.
Türkiye İstatistik Kurumu (TÜİK) 2024
yılının son çeyreğine dair Hanehalkı
Yurt İçi Turizm istatistiklerini
açıkladı. Buna göre geçtiğimiz yılın son
çeyreğinde 9,5 milyon kişi yurt içinde
seyahate çıktı. Ekim-Aralık döneminde
gerçekleşen 11,5 milyon seyahatte toplam
76,6 milyon geceleme yapıldı. Bu çeyrekte
seyahat harcamaları 66 milyar TL'yi
aşarken, yıllık toplam harcama ise 419
milyar TL’ye yükseldi. Seyahate çıkışların
en büyük nedeni yine "yakınları ziyaret"
oldu. Türkiye İstatistik Kurumu (TÜİK),
2024 yılı dördüncü çeyrek Hanehalkı
Yurt İçi Turizm İstatistiklerini yayımladı.
Ekim, Kasım ve Aralık aylarını kapsayan
bu dönemde, yurt içinde ikamet eden
9 milyon 528 bin kişi seyahate çıktı. Bu
kişilerin gerçekleştirdiği toplam seyahat
sayısı bir önceki yılın aynı dönemine
kıyasla yüzde 0,4 azalarak 11 milyon 467
bine geriledi. Dördüncü çeyrekte yapılan
seyahatlerde toplam 76 milyon 576 bin
geceleme gerçekleşirken, ortalama
geceleme süresi 6,7 gece oldu.
Seyahatte yüzde 8,7 artış
2024 yılı geneline bakıldığında ise toplam
seyahat sayısı bir önceki yıla göre yüzde
8,7 artarak 66 milyon 836 bine ulaştı.
Geceleme sayısı ise yüzde 2,3 artışla 484
milyon 141 bine yükseldi. Yıl boyunca
ortalama geceleme süresi 7,2 gece olarak
hesaplandı.
Harcama rekoru
2024’ün son çeyreğinde yerli turistlerin
yurt içi seyahat harcamaları, geçen yılın
aynı dönemine kıyasla yüzde 44,4 artışla
66 milyar 40 milyon 991 bin TL’ye ulaştı.
Bu harcamaların yüzde 93’ünü kişisel
harcamalar oluşturdu. Seyahat başına
ortalama harcama ise 5 bin 759 TL olarak
gerçekleşti.
Yıl genelinde ise, toplam seyahat
harcaması yüzde 82,5’lik dikkat çekici bir
artışla 419 milyar 300 milyon 959 bin TL
oldu. Bu harcamaların yüzde 88,1’i kişisel
harcamalardan oluştu. Seyahat başına
yıllık ortalama harcama 6 bin 274 TL’ye
yükseldi.
Yeme-içme harcamaları önde
Dördüncü çeyrekte harcamaların yüzde
33,8’i yeme ve içme, yüzde 27,7’si
ulaştırma ve yüzde 12,1’i konaklama için
yapıldı. Bu kalemlerde yıllık bazda en
yüksek artış yüzde 81 ile yeme-içmede
görüldü.
İlk sırada yakın ziyaretleri var
Seyahat nedenleri arasında, dördüncü
çeyrekte yüzde 63,1 ile “yakınları ziyaret”
ilk sırayı aldı. Onu yüzde 25,6 ile “gezi,
eğlence, tatil” ve yüzde 6,5 ile “sağlık”
izledi. 2024 yılı genelinde de benzer bir
dağılım görüldü: yüzde 57,2 ile yakınları
ziyaret, yüzde 35,3 ile gezi-tatil, yüzde 3,7
ile sağlık seyahatleri öne çıktı.
En çok akraba evinde konaklandı
Seyahat edenler bu dönemde en fazla 53
milyon 250 bin geceleme ile arkadaş veya
akraba evinde konakladı. Bunu 13 milyon
292 bin geceleme ile kendi evi ve 5 milyon
218 bin geceleme ile otel takip etti. Yıl
genelinde ise toplam 328 milyon 972 bin
geceleme akraba veya arkadaş evinde
gerçekleşti. Oteller 44 milyon 516 bin
geceleme ile üçüncü sırada kaldı. (Dünya)
28
hotel restaurant
& hi-tech
gündem
BAKAN
ERSOY:
“Antalya’ya bu
yıl 18 milyon
turist
bekliyoruz”
Kültür ve Turizm Bakanı Mehmet Nuri Ersoy, turizmin başkenti Antalya’da bu yılki
hedefin 18 milyon yabancı ziyaretçi olduğunu açıkladı.
Geçtiğimiz günlerde
Cumhurbaşkanı Recep Tayyip
Erdoğan tarafından açılışı
gerçekleşen Antalya Havalimanı’nda
incelemelerde bulunan Kültür ve
Turizm Bakanı Mehmet Nuri Ersoy,
Antalya’nın geçtiğimiz yıllarda tarihinin
en yüksek turist sayısına ulaştığını
belirterek, “Her yılı yeni bir rekorla
geride bıraktığımız turizmin başkenti
Antalya’da bu yıl hedefimiz 18 milyon
yabancı ziyaretçiye ulaşmak. Yeni
sezona güçlü bir hazırlıkla giriyoruz.
Antalya’nın 2025’i de rekorlarla dolu
bir yıl olarak kapatması için yoğun
çalışmalarımızı sürdürüyoruz” dedi.
“Türkiye’yi dünya turizminin
zirvesinde tutmakta kararlıyız”
Antalya Havalimanı’nın yalnızca bir
ulaşım noktası değil, aynı zamanda
Türkiye’nin turizm vitrininde kritik
bir rol oynadığını vurgulayan Ersoy,
“Modern altyapısı ve artırılan
kapasitesiyle havalimanımız,
misafirlerimizi en iyi şekilde
karşılamaya hazır. Turizmdeki
başarılarımızı sürdürülebilir kılmak ve
Türkiye’yi dünya turizminin zirvesinde
tutmakta kararlıyız” diye konuştu.
30
hotel restaurant
& hi-tech
gündem
OTA PAZARI 2031’DE 670
MILYAR DOLARI AŞACAK
Türkiye Turizm Ansiklopedisi’nin Allied Market Research raporundan derlediği
bilgilere göre, Online Seyahat Acenteleri (OTA) pazarı 2031 yılında 670,6 milyar
dolara ulaşacak.
Seyahat hizmetlerinin dijitalleşmesi ve
dünya çapında iç içe büyüme eğilimi
nedeniyle seyahat pazarı son birkaç
yılda önemli ölçüde gelişti. Mobil cihazların
yaygınlaşması, bu pazarın büyümesini büyük
ölçüde destekliyor. Pazarda, önde gelen
online seyahat acentelerinin (OTA), yeni
kurulan şirketleri ve diğer küçük oyuncuları
satın almalarına tanık olunuyor. Bu durum,
yerleşik doğrudan seyahat tedarikçileri
ve seyahat acentelerine zorlu bir rekabet
yaşatıyor.
Ulaştırma segmentinin, online uçuş
rezervasyonlarındaki artış nedeniyle genel
online seyahat hizmetleri pazarındaki
liderliğini sürdüreceği tahmin ediliyor.
Düşük maliyetli taşıyıcıların (Low-Cost)
sayısındaki artış ve dünya genelinde I. ve II.
kademe şehirler için aktarmalı uçuşların
sayısındaki artış, uçuş rezervasyonlarının
büyümesini sağlıyor. Akıllı telefon
penetrasyonunun artması, insanların mobil
ödemelerin güvenliği konusunda artan
güveni de pazarın büyümesine olumlu katkı
sunuyor. Dijital okuryazarlığın artması,
reklam için sosyal medya kullanımın
artması da pazarı büyütüyor.
Gezginlere esneklik sağlıyor
OTA Pazarı, Hizmet Türüne Göre Konaklama
Rezervasyonu, Uçuş Rezervasyonu, Araç
Kiralama, Tatil Paketleri, Gemi Turu
Rezervasyonu, Tren Seyahati, Etkinlikler-
Turlar ve Seyahat Sigortası şeklinde
sınıflandırılıyor. Rezervasyon şekli
temelinde, OTA'lar segmenti küresel online
seyahat pazarında önemli bir paya sahip ve
pazar tahmini dönemde OTA’ların paylarını
koruması bekleniyor. OTA’lar gezginlere
seyahatlerini gerektiği gibi, gerektiği zaman
planlama ve rezervasyon yapma esnekliği
sağlıyor. OTA'lar, sundukları düşük maliyetli
seyahat seçenekleri sayesinde pazarda
popülerlik kazanıyor.
Birincil hizmet segmenti,
Konaklama Rezervasyonu
OTA pazarı, tüketiciler için seyahat
düzenlemelerini kolaylaştırmak
ve basitleştirmek amacıyla dijital
platformlardan yararlanan kapsamlı bir
hizmet sektörüdür. Bu pazar, her biri
gezginlerin farklı ihtiyaçlarına hitap eden,
sunulan hizmet türlerine göre bölümlere
ayrılabiliyor. Birincil hizmet segmenti,
çeşitli bütçe aralıklarına ve tercihlere hitap
eden oteller, pansiyonlar, tatil kiralamaları
ve butik pansiyonlar için rezervasyonları
içeren Konaklama Rezervasyonudur. Uçuş
Rezervasyonu, kullanıcıların hem yurt
içi hem de yurt dışı uçuşları içeren uçak
biletlerini karşılaştırmaları ve rezerve
etmeleri için bir platform sunar. Araç
Kiralama, varış noktasında müsaitlik ve
kolaylık sağlamak için önceden rezervasyon
yapılabilen araç kiralama seçenekleri sunar.
Tatil Paketleri konaklama, ulaşım ve
aktiviteler gibi birden fazla seyahat hizmetini
bir araya getirerek bütünsel ve genellikle
indirimli bir seyahat deneyimi sunuyor.
Cruise Booking, lüks gemilerden bütçe
dostu gemi yolculuklarına kadar çeşitli
güzergahlar içeren deniz yolculuklarının
rezervasyonunu kolaylaştırıyor. Tren
Seyahati, özellikle geniş ve verimli
demiryolu ağlarına sahip bölgelerde
cazip olan demiryolu yolculukları için
bilet ve pasoları kapsıyor. Aktiviteler
ve Turlar, yerel deneyimlerin, turların
ve gezilerin rezervasyonunu kapsar ve
gezginlerin seyahat programlarını önceden
planlamalarına olanak tanıyor. Son olarak,
Seyahat Sigortası seyahat iptalleri, tıbbi
acil durumlar ve seyahatle ilgili diğer
durumlar için teminat seçenekleri sunar.
Özetle OTA'lar çeşitli segmentlere doğru
bir şekilde hitap ediyor. Bu yüzden geniş bir
müşteri yelpazesini etkili bir şekilde çekip,
kullanıcı sadakati ve pazardaki büyümelerini
artırabiliyor.
Pazarın önde gelen oyuncuları
OTA pazarında hizmet ve çözüm üreten
oyuncular, pazar paylarını genişletip,
karlılıklarını artırmak için birbiriyle
kıyasıya rekabet ediyor. Bu zorlu rekabette
ayakta kalabilmek için de ürün lansmanı
ve işlerini genişletmeyi temel gelişim
stratejileri olarak benimsiyorlar. Pazarın
önde gelen oyuncuları şu şirketlerden
oluşuyor: Expedia Group, Ebury Partners
UK, Fareportal, Hostelworld.com, Hurb Co,
HRS, Make MyTrip, Oracle Corporation,
Priceline (Booking Holdings), SABS Travel
Technologies, Tavisca Solutions, Thomas
Cook India, Travelomatix.com, Trip.com
Group, Tripadvisor, WEX, Expedia Group,
Airbnb, Agoda, Kayak, Orbitz, Travelocity ve
Hotwire.
444 724 0
www.kalealarm.com.tr
32
hotel restaurant
& hi-tech
gündem
ALI CAN AKSU
“RESORT TESISLERDE REKABETÇI
AKSIYONLAR YENIDEN
TASARLANMALI”
TURİZOOM Yönetim Kurulu Başkanı
Ali Can Aksu, resort tesislerde
rekabetçi aksiyonların yeniden
tasarlanması gerektiğine vurgu
yaparak, “Türkiye’nin sahil bandındaki
oteller, global turizmde rekabeti
artırmak ve sürdürülebilir büyüme
sağlamak için markalaşma ve yeni
trend adaptasyonu konusunda güçlü
adımlar atmalı.” diye belirtti.
Aksu, konuya dair görüşlerini şu şekilde
açıkladı:
Bölgesel markalaşma
Her bölge (mesela Belek, Bodrum,
Alaçatı, Kaş, Fethiye vb.) kendi özgün
hikayesini ve kimliğini oluşturmalı.
Yerel kültür, gastronomi, sanat
ve doğa ile bütünleşik marka
konumlandırmaları geliştirilmeli. Yani
destinasyon odaklı markalaşma şart.
Deneyim odaklı konseptler
Sadece yatak satmak değil, yaşam tarzı
deneyimi satmak gerekiyor. Wellness,
sanat atölyeleri, gurme gastronomi
deneyimleri, yavaş turizm, ekolojik
yaşam köyleri gibi kavramlar öne
çıkmalı.
Sürdürülebilirlik
Uluslararası çevre sertifikalarına sahip
oteller daha çok tercih ediliyor. Organik
tarım, sıfır atık politikası ve karbon
ayak izi azaltımı gibi başlıklarda gerçek
adımlar şart.
Yeni nesil iletişim
Otel markalarının güçlü bir dijital
kimliği (web sitesi, sosyal medya,
içerik pazarlaması) olmalı. Özellikle
Z Kuşağı ve Y Kuşağı için mobil odaklı
rezervasyon sistemleri ve deneyim
odaklı içerikler önemli.
Uluslararası markalarla iş birliği
veya yerel zincirleşme. Büyük zincir
markalarla iş birliği yapmak veya yeni
yerel butik zincir markaları oluşturmak,
markalaşmada hız sağlar. Örneğin,
Ege Bölgesi’nde sadece organik yaşam
ve sağlıklı yaşam temalı bir yerli otel
zinciri kurulabilir.
Yeni Trendler: Wellness, health
tourism, agroturizm
Termal, spa otelleri, klinik ve sağlık
turizmi otelleri, Agroturizm (çiftlik
otelleri) konseptleri büyük potansiyel
taşıyor.
Rixos Hotels, yerel markalar için iyi
bir rol model
Rixos Hotels, Türkiye çıkışlı bir marka
olarak uluslararası arenada gösterdiği
markalaşma başarısıyla gerçekten
diğer otel gruplarına ilham verecek bir
model oluşturdu.
Güçlü ve net marka
konumlandırması
Rixos, başından beri kendini “luxury
lifestyle” segmentine konumladı.
“Her şey dahil” sistemini ultra lüks
standartlara taşıyarak farklılaştı. Lüks,
aile dostu, eğlence ve deneyim odaklı
bir konseptte net bir marka sözü verdi.
Stratejik uluslararası büyüme
Önce kendi iç pazarında (Türkiye’de)
marka değerini artırdı. Ardından
BAE, Kazakistan, Hırvatistan, Mısır
vb. seçilmiş, yüksek potansiyelli
destinasyonlara açıldı. Yani “kontrollü
globalleşme” stratejisi izledi.
Doğru iş ortaklıkları
Accor Group ile stratejik ortaklık
kurarak, global satış ve dağıtım
ağlarına erişim sağladı. Bu sayede
sadakat programlarından (Accor Live
Limitless gibi) ve dev uluslararası
bağlantılardan faydalandı.
Deneyim ve eğlenceyi ön plana
çıkarma
Sadece konaklama değil; spor
akademileri, müzik festivalleri, çocuk
kulüpleri, gourmet deneyimler gibi
çoklu deneyim paketleri sundu. “Rixos
World” gibi alt markalarla eğlenceyi
markanın kalbine koydu.
Yerel kültürü sahiplenme ve global
sunum
Özellikle Türk misafirperverliğini,
gastronomisini ve sıcak hizmet
anlayışını koruyarak uluslararası
misafirlere sundu. Böylece hem global
hem de yerel değerleri bir araya getiren
bir “hibrit marka kimliği” oluşturdu.
34
hotel restaurant
& hi-tech
gündem
TUROYD’da bayrak değişimi
Yeni Başkan Tayfun Sancar
5. Olağan Genel Kurulu’nu gerçekleştiren Turizm Otel Yöneticileri Derneği’nin
(TUROYD) yeni dönem Başkanı deneyimli turizmci Tayfun Sancar oldu.
Turizm Otel Yöneticileri Derneği’nin
(TUROYD) 5. Olağan Genel Kurul
Toplantısı 12 Nisan Cumartesi günü
Dedeman Bostancı Hotel’de gerçekleştirildi.
Deneyimli turizmci Tayfun Sancar’ın
Yönetim Kurulu Başkanlığı’na seçildiği
Genel Kurul’da Yönetim Kurulu Başkan
Yardımcılığı görevine Birol Yalçın getirildi.
Başkan Sancar, sektörün önde gelen
yöneticilerini buluşturan TUROYD’un
yeni dönemde de Türkiye’deki otel
yöneticilerinin gelişimine, bilgi paylaşımına
ve iletişim ağının güçlendirilmesine yönelik
çalışmalarını kararlılıkla sürdüreceğini
vurguladı.
14.4.2017 tarihinde kurulan ve 10 Bölge
Yürütme Kurulu, 81 il, 32 yabancı ülkede
faaliyetlerine devam eden TUROYD’un yeni
dönem görev listesi şöyle:
Tayfun Sancar - Yönetim Kurulu Başkanı,
Birol Yalçın – Yönetim Kurulu Başkan
Yardımcısı, Aydın Tokbaş - Genel Sekreter ,
Barış Kahraman – Sayman
Yönetim Kurulu Asil Üyeler: Halil Duru,
Ergün Demiray, Uğur Şahbaz, Didem Ersoy,
Mahir Özbek, Ayhan Hüzmeli, Aykut Bakay,
Ebru Tuğğan, Tuncay Beyaz, Murat Toktaş,
Mehmet Yüce, Ahmet Güner Güney, Murat
Batıhan, Serdar Küpeli, Gökhan Esengil, Ali
Güney, Mehmet Alataş.
Yönetim Kurulu Yedek Üyeler: Murat
Yumak, Murat Kaptan, İbrahim Yüksel,
Merve Şanlı Saral, Abdurrahim Tikbaş,
Serdar Küçükyıldız, Gökhan Çelik, Mehmet
Derya Deniz Demir, Oktay Aksoy, Semih
Erken, Dilek Karaca.
TUROYD Genel Kurulu sonrası Denetim
Kurulu Başkanlığına Salih Kızılcık, Asil
Üyeliklere Yunus Durmaz ve Orhan Genceli,
Denetim Kurulu Yedek Üyeliklerine ise;
Hikmet Navdar, Ertuğrul Gülle, Kazım
Öztoklu seçildi.
Genel Kurul Sonrası, Yapılan Yönetim
Kurulu Toplantısında Derneğin Bölge
Yürütme Kurulları Teşkil Edilmiş olup
atamalar ise şu şekilde gerçekleşti:
Yabancı Ülkeler: Başkan - Halil Duru,
Başkan Yardımcısı - Murat Yumak, Genel
Sekreter - Alper Pınar
Doğu Karadeniz : Başkan - Tuncay Beyaz,
Başkan Yardımcısı - Murat Kaptan, Genel
Sekreter - Şenay Bayraktar
Batı Karadeniz: Başkan - Murat Toktaş,
Başkan Yardımcısı - İbrahim Yüksel, Genel
Sekreter - Şeyda Zeynep Özersin
Marmara: Başkan - Mehmet Yüce, Başkan
Yardımcısı - Merve Şanlı Saral, Genel
Sekreter - Ödül Görkem Yiğitalp
Ege: Başkan - Ahmet Güner Güney, Başkan
Yardımcısı - Abdurrahim Tikbaş, Genel
Sekreter - Gülden Can Değer
Batı Akdeniz: Başkan - Murat Batıhan,
Başkan Yardımcısı - Serdar Küçükyıldız,
Genel Sekreter - Gülbahar Çalım
Doğu Akdeniz: Başkan - Serdar Küpeli,
Başkan Yardımcısı - Gökhan Çelik, Genel
Sekreter - Hakan Yalçın
İç Anadolu: Başkan - Gökhan Esengil,
Başkan Yardımcısı - Mehmet Derya Deniz
Demir, Genel Sekreter - Derya Bozkurt
Doğu Anadolu: Başkan - Ali Güney, Başkan
Yardımcısı - Oktay Aksoy, Genel Sekreter -
Recep Sultan
Güneydoğu Anadolu: Başkan - Mehmet
Alataş, Başkan Yardımcısı - Özgür Güngör,
Genel Sekreter - Burak Kılınç.
Gala gecesinde anlamlı tören
TUROYD Yönetim Kurulu’nca, ebediyete
intikal eden değerli üyelerden Tanay
Adıgüzel, Nadir Kadakal, Turgay Solmaz,
Sebahattin Güney, Serhan Öz ve Zeki
Tunç Dortunç’un anılarını yaşatmak için
eşlerine “Onursal Fahri Üyelik” verilmesi
kararı alındı. Genel Kurul sonrası yapılan
Geleneksel Gala Gecesinde Yönetim Kurulu
Başkanı Tayfun Sancar tarafından beratları
kendilerine takdim edildi.
36
hotel restaurant
& hi-tech
gündem
ATF, 2025
manifestosunu
yayınladı
Bu yıl 22-23-24 Ekim 2025 tarihinde yedinci kez
kapılarını açmaya hazırlanan Uluslararası Antalya
Turizm Fuarı (ATF25 Türkiye), bu yılki temasını bir
manifesto yayınlayarak kamuoyuyla paylaştı.
ATF25 Türkiye’nin bu yılki teması
“Türk Turizm Hazinesi: Sürdürülebilir
Misafirperverlik” olarak belirlendi.
Binlerce yıllık Anadolu kültüründe önemli
bir yer tutan Türk misafirperverliği,
Uluslararası Antalya Turizm Fuarı’nda
sürdürülebilirlik ekseninde ele alınacak.
Misafirperverlik artık bir
sorumluluk
ATF25 Türkiye’nin manifestosunda, turizmin
en büyük sorumluluğu olan sürdürülebilirlik
anlayışıyla birlikte misafirperverlik
kavramının da yeniden yorumlanması
gerektiği ifade ediliyor. Bu bağlamda,
çevreye saygılı, kültüre duyarlı, ekonomik
olarak dengeli ve uzun vadeli etkiler yaratan
bir hizmet anlayışıyla "sürdürülebilir
misafirperverlik" kavramının altı çiziliyor.
“Misafirperverlik artık sadece bir deneyim
değil, bir sorumluluktur.” mesajıyla yola
çıkan ATF25 Türkiye, tüm paydaşları bu
dönüşümün parçası olmaya davet ediyor.
Sürdürülebilir misafirperverlik
neyi kapsıyor?
ATF25 Türkiye’nin ana teması olan
"sürdürülebilir misafirperverlik", çevresel,
sosyal ve ekonomik etkileri gözeten bir
yaklaşımı ifade ediyor. Bu anlayış, dört temel
başlıkta ele alınıyor: Kültürel ve toplumsal
sürdürülebilirlik, yerel halkın ve kültürün
turizme entegre edilmesini; geleneklerin
otantik deneyimlerle yaşatılmasını
hedefliyor. Ekonomik sürdürülebilirlik, yerel
tedarik, eko-turizm ve sezonsuz etkinliklerle
ekonomik döngünün desteklenmesini
amaçlıyor.
Çevresel sürdürülebilirlik, enerji tasarrufu,
organik ürün kullanımı ve atık yönetimi gibi
çevre dostu uygulamaları kapsıyor.
Sosyal dayanışma ise, yardımlaşma
kültürünün korunması ve
kriz zamanlarında dahi
misafirperverliğin sürdürülmesini
vurguluyor.
Türk misafirperverliği lale
motifiyle simgeleniyor
ATF25 Türkiye’nin temasının tanıtıldığı
manifestoda, Türk misafirperverliğini
simgeleyen Türk Lalesi motifi de tanıtıldı.
Türkistan coğrafyasından dünyaya yayıldığı
bilinen ve Osmanlı'da bir devre adını veren
Türk Lalesi, Türk kültürünün ayrılmaz bir
parçası olarak kabul ediliyor. Bu bağlamda
Türk Lalesi, ATF25 Türkiye’de Türk
misafirperverliğinden ilhamla sürdürülebilir
misafirperverlik temasını simgeleyen bir
motif olarak kullanılıyor.
Sektörün geleceği ATF25 Türkiye
sahnesinde konuşulacak
Üç gün sürecek ATF25 Türkiye’de; ekonomi,
sanat ve sporun misafirperverlik üzerindeki
etkileri, farklı pazarların beklentileri,
gastronomi ve kültürel mirasın yeni nesil
deneyimlerdeki rolü, teknolojinin ve emeğin
sürdürülebilir turizme katkısı gibi konular,
ulusal ve uluslararası panelistler eşliğinde
değerlendirilecek.
Antalya’dan dünyaya:
Sürdürülebilir misafirperverlik
ATF25 yönetimi yayınladığı manifestoda;
“Sadece bugünü değil, yarını da ağırlamayı
bilen turizm sektöründe Türkiye’den
dünyaya uzanıp, bu çağrımızla, rol modeli
olarak sürdürülebilir misafirperverlik; Türk
misafirperverliğinin dönüşümünün bir
parçası olarak izini sürüyoruz. Antalya’dan
yükselen bu çağrı, yalnızca bugünü değil,
geleceği ağırlayan bir anlayışın başlangıcıdır.
Sizi bu dönüşümün parçası olmaya davet
ediyoruz” ifadelerine yer verdi. Bu anlamlı
manifesto, turizm dünyasında yalnızca ticari
değil; insani, çevresel ve kültürel değerleri
öne çıkaran bir dönüşümün işaret fişeği
olarak görülüyor. Uluslararası Antalya
Turizm Fuarı, “Türk Turizm Hazinesi:
Sürdürülebilir Misafirperverlik” temasıyla,
turizmde sürdürülebilirliğin ilk koşulu olan
misafirperverlik kavramını hatırlatmayı ve
turizme katkı sağlamayı hedefliyor.
38
hotel restaurant
& hi-tech
gündem
KATAR 5,3 MILYON TURIST
HEDEFLIYOR
Türkiye Turizm Ansiklopedisi’nin Fitch Solutions'ın raporundan derlediği bilgilere
göre, Katar 2025'te turist sayısını yüzde 3,5 artırıp 5,3 milyon kişiyi çıkaracak.
Raporda, Katar’ın geçen yılki
turist sayısının 5,1 milyon olarak
gerçekleştiği, turist sayısındaki artışın
bu yıldan 2029 yılına kadar artarak devam
edeceği öngörülüyor. Ülkenin turizmde
yakaladığı ivmeyi anlamak için 2015 yılına
bakmanın gerekli olduğu belirtiliyor. Katar
2015 yılında o yıl zirve olarak kabul edilen
2,94 milyon turist ağırlamıştı.
2022'de FIFA Dünya Kupası'na ev sahipliği
yapmasından bu yana, ülkenin turizm
sektöründeki büyüme ivme kazanıyor.
Fitch Solutions analistleri, bu yılki turizm
büyüme oranının Suudi Arabistan, Hindistan,
Almanya, Birleşik Krallık ve ABD gibi
önemli kaynak pazarlardan gelen güçlü
taleple yönlendirileceğine işaret ediyor.
Katar'ın genel turizm cazibesini artırmayı
amaçlayan devam eden hükümet ve özel
sektör girişimleriyle daha da desteklendiği
belirtiliyor.
Fitch Solutions raporunda şu görüşlere
yer veriliyor: "Katar'ın turist varışlarının
orta vadeli tahmin dönemimizde (2025-
2029) daha da artmasını bekliyoruz. 2029'a
kadar varışların 5,7 milyona ulaşmasını
öngörüyoruz, bu da 2025-2029 arasında yıllık
ortalama yüzde 2,4'lük bir artış anlamına
geliyor.”
Büyüme devam edecek
Araştırmalar, Orta Doğu'dan (Körfez İşbirliği
Konseyi dahil), Asya-Pasifik'ten, Avrupa'dan
ve Kuzey Amerika'dan gelen artan turist
varışlarının, Katar'ın turizm sektörünün
orta vadede büyüme beklentilerini
destekleyeceğini gösteriyor.
Ülkedeki önemli girişimler, kısa ve orta
vadeli varış görünümünü güçlendirmeye
yönelik devam eden turizm tanıtım
çabalarını pekiştiriyor.
Şubat 2025'te Web Zirvesi Katar sırasında
Visit Qatar, turizm sektöründe dijital
inovasyonu teşvik etmek için Microsoft ile
bir mutabakat zaptı (MoU) imzaladı. Ortaklık,
Visit Qatar'ın GenAI Seyahat Danışmanı'nın
başarısı üzerine inşa edilecek. Ziyaretçi
deneyimini geliştirip, iş operasyonlarını
iyileştirmek için gelişmiş teknolojilerden
yararlanmayı amaçlıyor.
Aynı ay, Banana Island Resort Doha by
Anantara, Doha silüetinin ve Arap Körfezi'nin
panoramik manzaralarını sunan yeni bir
aile dostu destinasyon olan Banana Island
Adventure Park tanıtıldı.
Maceraseverlere seçenekler
sunuluyor
Özel bir adada bulunan ve katamaranla
erişilebilen parkta Katar'ın en uzun zipline'ı,
tırmanma duvarları ve Dev Salıncak ve İnsan
Sapanı gibi benzersiz cazibe merkezleri
bulunuyor. Tüm bunlar da ziyaretçilere
macera ve doğal güzelliğin heyecan verici
bir karışımını sunuyor.
Rusya'nın Moskova Şehir Turizm Komitesi,
Katar ile turizm bağlarını güçlendirmek
için aynı ayda Orta Doğu'da stratejik bir
roadshow başlattı. Girişim, ziyaretçi akışını
artırmayı ve iki pazar arasında daha derin
bir iş birliğini teşvik etmeyi amaçlıyor.
Günümüzde Moskova ve Doha arasında
haftalık 14 direkt uçuş gerçekleştiriliyor.
Bu da seyahati önemli ölçüde kolaylaştırıp,
büyüyen turizm alışverişini destekliyor.
Ayrıca vatandaşlar ve sakinler, 19-25
Ocak tarihleri arasında Sealine Plajı'nda
düzenlenen Katar Uçurtma Festivali 2025'e
tanıklık etti. Festival, 20 ülkeden 60'tan fazla
profesyonel uçurtma uçurucusunu bir araya
getirdi. Fransa, Belçika ve Çin Anakarası gibi
önemli pazarlardan uluslararası ziyaretçileri
çekmeyi amaçlayan festival, Sealine, Hotel
Park ve Old Doha Port gibi simgesel yerleri
kapsıyordu.
40
hotel restaurant
& hi-tech
gündem
PATA: “Bölgemiz 2027'de
813 milyon ziyaretçi ağırlayacak”
Türkiye Turizm Ansiklopedisi’nin Pasifik Asya Seyahat Birliği'nin (PATA) 2025-2027
ziyaretçi tahminleri raporundan derlediği bilgilere göre, geçen yıl 648 milyon olarak
gerçekleşen bölge ziyaretçi sayısının 2027’de 813,7 milyona ulaşması bekleniyor.
Raporda, Asya Pasifik bölgesindeki
39 destinasyona yönelik hafif,
orta ve şiddetli senaryolar altında
tahminler yapılarak, seyahat ve turizm
sektöründeki paydaşlara kritik bilgiler
sunuluyor.
PATA CEO'su Noor Ahmad Hamid,
"Küresel seyahat güçlü toparlanmasını
sürdürürken, Asya Pasifik bölgesindeki
büyüme ivme kazanıyor. Son tahminler,
önümüzdeki üç yıl içinde bölgenin
turizm manzarasını şekillendirecek
ziyaretçi akışlarındaki dinamik
değişimleri, politika müdahalelerini
ve altyapı iyileştirmelerini vurguluyor.
Destinasyonlar, bu gelişen eğilimleri
anlayarak, sürdürülebilir büyüme ve
dayanıklılık için kendilerini daha iyi
konumlandırabilirler" diyor.
Bölgenin lideri Çin
Rapora göre, Asya Pasifik bölgesindeki
39 destinasyon içinde önümüzdeki
üç yıl içinde Çin çekeceği ziyaretçi
sayılarıyla bölgenin açık ara lideri
olarak görünüyor. Çin basitleştirilmiş
vize süreçleri, genişletilmiş havayolu
rotaları ve geliştirilmiş altyapısıyla
öne çıkıyor. Çin'in vizesiz transitleri
genişletmesi, Tayland'ın "Altı Ülke, Bir
Destinasyon" projesi gibi girişimlerin
ziyaretçi akışlarını olumlu etkilemesi
bekleniyor.
Anakara Çin’in 2027 yılında 154 milyon
turist çekmesi beklenirken, anakaraya
bağlı Hong Kong’un 103, Makao’nun
32 ve Tayvan’ın da 23 milyon ziyaretçi
ağırlayacağı tahmin ediliyor. Böylece
Çin toplamda 312 milyon turistle en
fazla ziyaretçi ağırlayacak ülkeler
sıralamasında ilk sıraya otururken,
Kore Cumhuriyeti ve Hindistan onun
ardından geliyor. Kaynak pazar olarak
da dikkat çeken Asya Pasifik bölgesinde
Hindistan ve Güneydoğu Asya'daki
yükselen orta sınıf ve dijital ödeme
platformlarının artması aynı zamanda
dış ülkelere seyahatleri de artırıyor.
44
hotel restaurant
& hi-tech
yeni yatırımlar
Marriott International’ın yenilikçi
ve dinamik markası Moxy Hotels,
İstanbul’un kültürel ve tarihi
merkezi Beyoğlu’nda kapılarını açtı.
Modern tasarımı, eğlenceli atmosferi
ve misafir odaklı hizmet anlayışıyla fark
oluşturmayı hedefleyen otel, gezginler
için tasarlanmış çağdaş bir konaklama
deneyimi sunacak. Otel, Beyoğlu’ndaki
tarihi Afrika Han’da, Venue International
tarafından 8 Nisan’da hayata geçirildi.
MOXY
ISTANBUL
BEYOĞLU
KAPILARINI
AÇTI
Marriott International’ın dinamik markası
Moxy Hotels, gezginlere özel tasarladığı
Moxy Istanbul Beyoğlu’nu 8 Nisan’da
hizmete açtı.
Dinamik konaklama deneyimi
Otel, misafirlerine klasik bir otel
tecrübesinin ötesinde, eğlenceli ve interaktif
bir konaklama deneyimi vadediyor. Rahat
ve şık tasarımıyla öne çıkan odalar, konforu
ve fonksiyonelliği bir arada sunuyor.
Beyoğlu’nun hareketli atmosferiyle iç içe
konumlanan otel, sanat etkinliklerinden DJ
performanslarına, sıra dışı atölyelerden özel
davetlere kadar pek çok deneyimi bir araya
getirerek şehri keşfetmek isteyen gezginler
ve yerel misafirler için dinamik bir buluşma
noktası oluyor.
Deneyimli yönetim kadrosu
Otelin yönetim kadrosunun başında
konaklama sektöründe 19 yıllık deneyime
sahip olan Cenk Alakurt bulunuyor.
Boğaziçi Üniversitesi Turizm İşletmeciliği
mezunu olan Alakurt, son olarak Hagia
Sofia Mansions Istanbul, Curio Collection
by Hilton otelinde beş yıl boyunca otel
müdürlüğü görevini yürüttü. Otelin satış
ve pazarlama stratejilerini ise Menekşe
Alpaslan yönetiyor. Boğaziçi Üniversitesi
Turizm İşletmeciliği mezunu olan Alpaslan,
son olarak Hilton İstanbul Bosphorus ve
Conrad İstanbul Bosphorus otellerinde
yedi yıl boyunca satış müdürlüğü görevini
üstlendi.
46
hotel restaurant
& hi-tech
yeni yatırımlar
WYNDHAM
GAZIANTEP'TEKI
ILK OTELINI
AÇTI
Wyndham Hotels & Resorts, Gaziantep’teki ilk oteli olan Ramada by Wyndham
Gaziantep’in açılışını gerçekleştirdi. Mülkiyeti Atapark Otelcilik’e ait olan 161
odalı otel, kültür ve gastronomi açısından Türkiye’nin en zengin şehirlerinden
Gaziantep’e modern konaklama olanakları, şık yeme-içme alanları ve geniş
etkinlik mekanları kazandırıyor.
Zengin mutfağıyla gastronomi dalında
UNESCO'nun Yaratıcı Şehirler Ağı'na
giren Gaziantep, lezzet, kültür ve
tarih odaklı gezilerin en önemli durakları
arasında yer alıyor. Türkiye'nin 40'tan fazla
şehrinde yaklaşık 120 oteliyle hizmet veren
Wyndham Hotels & Resorts, Gaziantep'teki
ilk otelinin açılışını gerçekleştirdi.
Konaklamaya yeni standartlar
getiriyor
Zeugma Mozaik Müzesi ve Gaziantep Kalesi
gibi şehrin görülmesi gereken yerlerine kısa
bir mesafede bulunan Ramada by Wyndham
Gaziantep, şık konaklama imkanları ve en
yeni teknolojiye sahip etkinlik alanlarıyla
hem seyahat edenler hem de etkinlik
düzenleyenlere hitap eden bir seçenek
olarak öne çıkıyor.
Misafirlerin lüks ve konforlu bir deneyim için
tercih edebileceği konaklama seçenekleri
arasında superior ve deluxe odalar, geniş
süitler, zarif bir kral dairesi ve iki engelli
odası yer alıyor. Modern bir şekilde dekore
edilen odaların her birinde rahat yataklar
ile odayı gün ışığıyla dolduran ve şehrin
güzel manzaralarına açılan, yerden tavana
pencereler bulunuyor. Yüksek hızlı Wi-
Fi, ergonomik çalışma alanları, akıllı
televizyonlar ve lüks banyo malzemeleri
gibi modern olanaklar da hem iş hem de
tatil amaçlı seyahat edenlerin kullanımına
sunuluyor. Oteldeki süitlerin bazılarında
bulunan oturma odaları ve derin küvetler de
lüks bir konaklama deneyimini öne çıkaran
diğer dokunuşlar olarak sıralanıyor.
Misafirler, dinlenmek için otelin ısıtmalı
kapalı havuzu ve çocuk havuzundan veya
masaj odaları, saunası, buhar odası ve
geleneksel hamamı da bulunan tam
donanımlı spa alanından yararlanabiliyor ve
spor salonunda formlarını koruyabiliyor.
Gaziantep lezzetlerini yerinde
deneyimleme imkanı
Otelin içindeki Garden restoranı,
uluslararası mutfaklardan lezzetlerin
yanı sıra Gaziantep lezzetlerini yerinde
deneyimleme imkanı da sunuyor ve
misafirlerini bölgenin zengin mutfağında bir
yolculuğa çıkarıyor. Ramada by Wyndham
Gaziantep, sunduğu şık konaklama
seçenekleri, birinci sınıf olanaklar ve etkinlik
alanlarıyla hem kenti ziyaret edenleri hem
de etkinlik düzenleyenleri yeni standartlarla
buluşturuyor.
Wyndham Hotels & Resorts Türkiye, Orta
Doğu ve Afrika Pazar Yönetici Direktörü
Panos Loupasis açılışla ilgili şöyle konuştu:
“Türkiye’deki en büyük uluslararası otel
şirketi olarak, Ramada by Wyndham
markamızın varlığını dünyanın önde gelen
pazarlarında güçlendirmekten gurur
duyuyoruz. Gaziantep’teki ilk otelimizin
açılışıyla, halihazırda lider konuma sahip
olduğumuz pazarlardaki varlığımızı daha
da güçlendirme stratejimiz doğrultusunda
önemli bir adım atıyoruz. Atapark Otelcilik
ile kurduğumuz ortaklıkla şehirde bulunan
konaklama ve etkinlik hizmetlerini
çeşitlendiriyoruz ve Wyndham'ın
Gaziantep gibi kültürel zenginliklere sahip
destinasyonlarda modern ve yüksek kaliteye
sahip deneyimler sunma kararlılığını bir kez
daha ortaya koyuyoruz.”
Ramada by Wyndham Gaziantep Yönetim
Kurulu Üyesi İbrahim Ener ise, “Otelimizde,
Wyndham’ın dünyaca tanınan standartlarını
ve yüksek teknolojisini modern olanaklarla
bir araya getiriyoruz. Wyndham ailesinin
bir parçası olarak, dünya genelinde 114
milyondan fazla üyeye sahip olan Wyndham
Rewards’un sağladığı benzersiz avantajlar
da dahil olmak üzere yaygın bir global ağa
erişim olanağını misafirlerimize sunmaktan
gurur duyuyoruz. Bu ortaklıktan aldığımız
güçle Gaziantep’in güzel ve zengin tarihini
hem yurt içinden, hem de yurt dışından
ziyaretçilere tanıtırken, aynı zamanda
Wyndham’ın alanında kendini kanıtlamış
hizmet ve misafirperverlik anlayışını da
sunabileceğiz.” diye konuştu.
E v e r l a s t i n g Q u a l i t y
www.natsan.com.tr
48
hotel restaurant
& hi-tech
yeni yatırımlar
RADISSON HOTEL İSTANBUL
MERTER KAPILARINI AÇTI
Radisson Otel Grubu, Merter’deki yeni oteli Radisson Hotel Istanbul Merter’in açılışını
duyurdu. Tarihi Yarımada'ya, ticaret merkezlerine ve kültürel cazibe noktalarına kolay
erişim imkanın sunan otelin açılışı, zincir grubun 2030 yılına kadar Türkiye'de 100 otele
ulaşma stratejisinde önemli bir dönüm noktası olarak görülüyor.
Günümüz seyahatseverleri düşünülerek
tasarlanan Radisson Hotel İstanbul
Merter, her biri modern tasarımı
özenli bir konforla buluşturan 267 geniş ve
şık oda ve süit sunuyor. İster iş ister tatil
amaçlı olsun, konuklar zarif iç mekanlar,
birinci sınıf olanaklar ve şehrin dinamik
ruhunu yansıtan sakinleştirici dokunuşlarla
çevrili dinlendirici bir konaklamanın
keyfini çıkarabilir. Konforlu yataklar, akıllı
çalışma alanları, şık banyolar ve yenilikçi
teknolojilerle donatılan otel, şehirde geçen
bir günün ardından dinlenmek veya yeni
güne hazırlanmak için kusursuz bir rahatlık
sunuyor.
Günün her anında lezzetli tatlar
Otelin All-Day Dining Restaurant’ı, kahvaltı,
öğle veya akşam yemekleri için ideal olan
sıcak ve modern bir atmosferde, yerel ve
uluslararası mutfaklardan çeşitli lezzetler
servis ediliyor. Misafirler, gün boyunca
geniş içecek ve hafif atıştırmalık seçenekleri
sunan şık Lobby Lounge & Bar’da
dinlenebilirken mekân, samimi buluşmalar,
sosyal anlar veya akşam içkileri için ideal bir
ortam vadediyor. Kısa bir mola için Coffee
Shop'ta taze demlenmiş kahve ve çayların
yanı sıra konuklara biraz dinlenmeleri
ve keyifli zaman geçirmeleri için
atıştırmalıklardan oluşan cazip seçenekler
de sunuluyor.
Radisson Hotel İstanbul, Merter Genel
Müdürü Emir Yağcı, "Radisson Hotel
İstanbul Merter'de konforun stil ile
buluştuğu ve her detayın misafirlerimiz
düşünülerek tasarlandığı bir alan
yarattık. İster iş ister tatil amaçlı olsun,
misafirlerimizi gerçek misafirperverlik
ve İstanbul'un canlı ruhunu yansıtan bir
deneyimle ağırlamak için sabırsızlanıyoruz."
dedi.
İş ve kutlamalar için ilham veren
mekanlar
Radisson Hotel İstanbul Merter, iş
toplantılarından özel kutlamalara kadar her
türlü etkinliğe ev sahipliği yapmak üzere
tasarlanmış sekiz adet çok yönlü etkinlik
alanına sahip. Gün ışığı alan ve 280 kişiye
kadar misafir ağırlayabilen balo salonu,
unutulmaz etkinlikler için şık bir ortam
sağlıyor. Gelişmiş teknolojiyle donatılmış
modern toplantı salonları, esnek yerleşim
seçenekleri ve özel hizmet anlayışıyla
ister kurumsal bir etkinlik, ister özel bir
organizasyon olsun, her ayrıntının kusursuz
ilerlemesini sağlıyor.
1.200 metrekarelik geniş bir alana yayılan
otelin wellness merkezi ise, şehrin
enerjisinden uzak, huzurlu bir kaçış
sunuyor.
50
hotel restaurant
& hi-tech
yeni yatırımlar
Ildırı’da yeni bir konaklama deneyimi
SIBYL HOTEL ERYTHRAI
Ege’nin tertemiz havasını ve masmavi denizini kucaklayan Sibyl Hotel Erythrai, 15 Mayıs
itibariyle tam kapsamlı hizmet vermeye başlayacağını duyurdu.
Ege’nin tertemiz havasını ve masmavi
denizini kucaklayan Sibyl Hotel
Erythrai, doğayla iç içe bir tatil
deneyimi yaşamak isteyen misafirlerine
kusursuz bir atmosfer sunuyor. Her bir
detayı titizlikle tasarlanmış olan otel,
misafirlerine sadece bir konaklama
değil, aynı zamanda kültürel bir deneyim
sunmayı hedefliyor.
Doğanın huzur veren atmosferini özenle
tasarlanmış detaylarla buluşturan Sibyl
Hotel Erythrai; suit, deluxe ve superior
oda seçenekleri ve kişiye özel hizmet
anlayışıyla misafirlerine unutulmaz bir
tatil sunuyor.
İyonya’dan Osmanlı’ya uzanan bir
hikâye
Çeşme’nin kuzeydoğusunda yer alan Ildırı,
antik dönemde “Erythrai” adıyla bilinen
ve kökeni İlk Tunç Çağı’na kadar uzanan
önemli bir İyon kenti olarak bilinmektedir.
Adını toprağının kırmızı renginden veya
kurucusu Erythro’dan aldığı düşünülen
kent, zamanla Atina kökenli krallar,
Lidyalılar, Persler ve Büyük İskender’in
hâkimiyeti altına girmiştir.
Bergama Krallığı ve Roma İmparatorluğu
dönemlerinde keçileri ve kahinleriyle
ünlenen Erythrai, Bizans devrinde önemini
yitirmiş, Osmanlı egemenliğine geçtikten
sonra Ildırı adını almıştır. Bugün, tarihi
dokusuyla ziyaretçilerini geçmişin izlerini
keşfetmeye davet etmektedir.
Çeşme’ye 27, İzmir’e 81
kilometre uzaklıkta yer
alan, yaklaşık 200 haneli
bir sahil köyü olan Ildırı,
ziyaretçilerine eşsiz bir
tarihi ve doğal güzellik
sunuyor.
52
hotel restaurant
& hi-tech
marka röportaj
RAMAZAN KAYNAKÇI
“Tüm dünyada ‘Kristal’ gibi
parlamaya devam edeceğiz”
Türkiye'nin önde gelen endüstriyel
mutfak ekipmanları üreticilerinden
Kristal Endüstriyel, 2025’e güçlü
adımlarla girdi. Soğutma ekipmanlarından
kombi fırınlara, dondurma makinelerinden
açık büfe çözümlerine kadar geniş bir
ürün yelpazesi sunan firma, bu yıl ihracat
pazarlarını daha da genişletmeyi hedefliyor.
“Sürekli gelişim ve inovasyon” vizyonuyla
hareket eden Kristal Endüstriyel, dünya
genelinde Kristal markasını parlatmaya
devam edecek.
Kristal Endüstriyel Genel Müdürü Ramazan
Kaynakçı ile firmanın 2025 hedeflerini, yeni
pazarlara açılma planlarını, inovasyon odaklı
Ar-Ge projelerini, akıllı mutfak ve dijitalleşme
yatırımlarını ile çevre dostu teknoloji
yaklaşımlarını konuştuk.
Kristal Endüstriyel’i kuruluşuyla
kısaca tanıtarak, HoReCa sektörüne
hitap eden ürün grupları hakkında
bilgi verir misiniz?
Şirketimiz 1997 yılında özellikle otel
grubumuzun yeni
oteller ile büyümesine
istinaden ihtiyaç
duyulan endüstriyel
mutfak ekipmanlarının
kendi bünyemizde
üretimi ve tedariki
için kurulmuştur. Antalya Organize Sanayi
Bölgesi’nde ve 150 bin metrekare alanda
kurulu alanda 600’e yakın çalışanı ile faaliyet
göstermekteyiz. Soğutma ekipmanları ile
başlayan daha sonrasında soğuk odalar,
bulaşık makineleri, pişiriciler, fırınlar,
açık büfe çözümleri ve son olarak da tek
yerli üretici sıfatı ile dondurma makine ve
ekipmanları ile günümüze kadar gelmiştir.
Özellikle soğutma ekipmanları konusunda
Türkiye’deki lider üreticiyiz ve bu serilerde
yeni ürünlerin ve birçok pazarda inovatif
ürünlerin öncüsüyüz. Hem soğutma
komponentlerimizin premium seviyede
olması hem de birçok rakibimizin aksine
70 mm gövde kalınlığını standart hale
getirmemiz bu sektörde soğutma alanında
dolaplarımızın ve
soğuk odalarımızın
güvenle ve
uzun yıllar
kullanılabilmesini
sağlıyor. Bununla
birlikte kombi fırınlarımız ile son 3 yılda
birçok pazarda lider durumdayız. Şefler
ile yapılan binlerce demolar sonucunda
Arge ekibimiz sektörün en verimli kombi ve
konveksiyonel fırınını üretme şansını elde
etti. Ve şeflerden aldığımız geri dönüşlerle
ilerlemeye devam ediyoruz. Türkiye’nin tek
yerli dondurma makine üreticisi olarak 20
yıllık süreçte birçok ülkede yüzlerce konsepti
kurma şansını bulduk ve Arge merkezimizin
üstün çalışmaları ile dünya çapında pek çok
yapılmayan inovasyonu gerçekleştirerek
her yıl uluslararası fuarlarda bu özel
makinelerimizi teşhir etme şansını
buluyoruz.
2025’e nasıl girdiniz? Bu yıl için
belirlediğiniz öncelikler, hedefler,
projeler nelerdir?
2024 yılının ilk çeyreğinde gerçekleştirdiğimiz
%40’lık büyümeyi bu yıl %50 oranında
gerçekleştirmeyi hedefliyoruz. Her yıl artarak
devam eden bu büyüme oranlarımızı
devamlı hale getirmek için hiç durmadan
gelişmeye ve çalışmaya devam edeceğiz.
İhracat faaliyetleriniz hakkında
bilgi verebilir misiniz? Hangi
ülkelere ihracat yapıyorsunuz?
Kristal Endüstriyel olarak 5 kıta 85 ülkede
bilfiil çalışmaktayız. Birçok ülkede ara
satıcılar, bayiler ve son kullanıcılar vasıtasıyla
satışlar gerçekleştiriyor, 5 ülkede pazar lideri
ve 20’ye yakın ülkede ürün bazlı marka lideri
konumundayız. Son 10 yıldır özellikle Avrupa
en büyük ihracat pazarını oluştururken,
özellikle son 3 yıl içinde yaşanan ülkeler arası
konjonktür hedef pazarlada bazı değişiklikler
yaşanmasına sebep olmuştur. Son 3 yılı
Rusya ve Türki Cumhuriyetler ilk sıralarda
kapatmıştır. Ayrıca Mısır ve Batı Afrika’da
birçok yeni proje ile kayda değer satış
rakamlarına ulaşılmıştır.
Firmanız ürünleri hangi pazarlarda
en çok talep görmekte?
Firmamız, endüstriyel mutfak makine ve
ekipmanları alanında 28 yıldır otellere,
restoranlara, kafelere ve hastane
mutfaklarına yerli üretici olarak hizmet
vermektedir. Endüstriyel mutfak ekipmanları,
açık büfeler, dondurma makine ve
ekipmanları olarak farklı kategorilerde
üretim sağlamaktayız. Özellikle endüstriyel
soğutma, bulaşık makineleri, kombi fırınlar,
dondurma makine ve ekipmanlarında birçok
ülkeye aktif olarak ihracat yapmaktayız.
Turizm sektörüne yönelik olarak otel,
restoran, fırın, pastane, dondurma dükkanı,
kafeterya, okul gibi tesislerin ihtiyaç
duyabileceği tüm endüstriyel mutfak ve
dondurma makine ekipmanlarını yerli üretim
farkıyla bünyemizde üretmekteyiz.
Bu yıl için hedefleriniz nelerdir?
Yeni pazarlara açılma planlarınız
var mı?
Güzide grubumuzun makine üretim
anlamında dünyaya açılan kapısı olan Kristal
Endüstriyel’in sürekli iyileştirme ve gelişim
hedefi ile önümüzdeki 10 yıl içinde endüstiyel
alanda daha pek çok başarıya imza atacağına
ve bir Türk markasının global alanda marka
olma çabasını inovatif bakış açısı ile çok daha
üst noktalara taşıyacağına tüm ekip olarak
inancımız tamdır.
Endüstriyel mutfak ekipmanlarında
teknoloji ve inovasyon konusunda
nasıl bir yaklaşım sergiliyorsunuz?
Akıllı mutfak çözümleri ve
dijitalleşme süreçlerine ilişkin
yatırımlarınız var mı?
Hem satış ekibimiz hem Arge personelimiz
sürekli pazardaki rakiplerimizi takip edip,
yenilik ve inovatif atılımları firmamızın
öngördüğü şekilde daha iyiye ve daha
verimliye yorumlayarak kullanıcılara sunmayı
amaçlıyor. Özellikle katıldığımız uluslarası
fuarlarda gelen müşteri geri dönüşleri ve hali
hazırda çalışmakta olduğumuz müşterilerin
ve proje sahiplerinin geri dönüşleri bizi her
ürün gamında durmadan ilerlemeye ve
geliştirmeye olanak kılıyor.
Makine endüstrisi, müşteri talepleri ile
şekillenen ve inovasyonun durmadan
içinde olunması gereken bir sektördür. Bu
nedenle durmadan ve yılmadan firma olarak
trendlerin bir adım ötesinde kalıp farklılık
oluşturmaya çalışıyoruz.
Tüm bu ürünleriniz ile profesyonel
mutfaklara, şeflere ne şekilde
ilham oluyorsunuz, onlara ne gibi
fırsatlar sunuyorsunuz?
Elbette mutfakların asıl kahramanları
değerli şeflerimiz. Bu noktada Kristal
Endüstriyel olarak şeflerin aynı reçeteyi
her yapıtlarında aynı lezzeti ve kaliteyi
sunabilmeleri adına sürekli olarak
ürünlerimizi geliştirip yeniliyoruz.
Gelişen teknolojiyi takip ederek çağa
ayak uyduruyor, şeflerin tecrübesini ve
teknolojinin imkanlarını harmanlayarak,
bulunduğumuz her mutfakta değişim
rüzgarlarını hissettiriyoruz.
Endüstriyel mutfak sektöründe
son yıllarda yaşanan önemli
değişiklikler hakkında neler
söyleyebilirsiniz? Ev dışı tüketim
sektöründe talep ve tüketici
alışkanlıklarındaki değişimleri nasıl
değerlendiriyorsunuz?
Endüstriyel mutfak sektörü son yıllarda
teknolojik inovasyonlar, sürdürülebilirlik,
sağlıklı ürünlere yönelim büyük oranda
ivme kazandı. Ayrıca hızlı hazırlanan ve
hızlı servis sunan mutfaklar ön planda. Ev
dışı tüketim sektöründe ise dijitalleşme,
online sipariş ve hızlı teslimat talepleri arttı.
Tüm bu değişikliklerle işletmeler, müşteri
odaklı dönüşümler geçirdi. Bu değişiklikler,
sektördeki işletmelerin rekabet avantajı
kazanmasını sağladı.
HoReCa sektöründe gelecekte hangi
eğilimlerin öne çıkacağını düşünüyorsunuz?
Çevre dostu teknolojilere olan ilgi arttıkça, bu
alanda atmayı planladığınız adımlar nelerdir?
Elbette başta yapay zeka olmak üzere
teknolojinin gelişmesiyle birçok yenilik
bizleri bekliyor. Bu noktada bizler
doğa dostu, çevreye duyarlı ve düşük
enerjili cihazlarımızla doğaya olan
saygımızı gösteriyoruz. İleriki süreçlerde
ekipmanlarımızda enerji tüketimimizi en
optimum noktaya çekerek yola devam etmeyi
planlıyoruz.
Gündeminizde önümüzdeki yıl
için yeni projeler, iş birlikleri,
yatırımlar var mı?
Her sene olduğu gibi bu sene de yeni
ekipman yatırımlarımız ve projelerimiz
mevcuttur.
Güncel olarak
portföyümüzde
bulunan 5 kıta
85 ülke ek 20
farklı ülkeye
ulaşmayı
hedefliyoruz.
Tüm dünyada
“Kristal” gibi
parlamaya
ve sektöre
ışığımızla yol
göstermeye
devam
edeceğiz.
54
hotel restaurant
& hi-tech
marka röportaj
TAZELIK, HIJYEN VE ESTETIĞIN
KÜRESEL ELÇISI
MEKSAŞ MUTFAK
1988 yılında kurulan Meksaş Mutfak
A.Ş., sektördeki 37 yıllık deneyimini
yenilikçi AR-GE çalışmalarıyla
yalnızca Türkiye’de değil, 68 ülkeye
uzanan başarı hikayesiyle uluslararası
bir marka olmayı başardı. Yiyecekiçecek
sektörüne yönelik akılcı
çözümler sunan şirket, işletmelere
verimlilik, estetik ve hijyen sunarken,
Türk gastronomisinin geleneksel
dokusunu dünya ile buluşturuyor.
İki ikonik ürünüyle Meksaş, sektördeki
standartları yeniden tanımlıyor:
Balık Teşhir Dolabı (Mostra) ve Ayran
Makinesi (Ayramatik).
Balık Teşhir Dolabı: Tazeliği
hissettiren teknoloji
Meksaş’ın balık teşhir dolapları,
yalnızca bir ürün değil; tazelik koruma
teknolojisiyle işletmeler için gerçek
bir Mostra. 304 kalite paslanmaz çelik
yüzeyi ve dekoratif ahşap seçenekleriyle
hijyeni, şıklığı ve dayanıklılığı bir
araya getiriyor. Şok soğutma sistemi
ile balıkların doğal tazeliğini çok
daha uzun süre korurken, opsiyonel
sunulan vakum teknolojisi sayesinde
kokuyu minimize edip ürünlerin hava
temasını azaltıyor. Üst kapağındaki
ayna ve özel LED aydınlatma tasarımı,
balıkların hem görsel hem de estetik
sunumunu en üst seviyeye
taşıyor. Dijital kontrol paneliyle
kolay kullanım sunarak enerji
tasarruflu yapısıyla da işletmelere
ekonomik avantaj sağlıyor.
İşletmelerin Konsept ve
İhtiyaçlarına göre dizayn edilmiş;
Assos, Cunda, Dardanos, Misya ve
İda Konsept Balık Teşhir (Mostra)
modelleri ile her türlü ihtiyaca
cevap verebiliyor.
Ayran Makinesi: Hijyen ve
pratikliğin zirvesi
Meksaş’ın ayran makinesi, Türkiye’nin
sembolik lezzeti Susurluk ayranını
dünya standartlarında bir hijyen
anlayışıyla sunuyor. Paslanmaz çelik iç
yapısı, el değmeden çalışma prensibi ve
yüksek kapasitesiyle yoğun saatlerde
bile kesintisiz hizmet
vadediyor. Taşınabilir
tekerlekli tasarımı ve
bakır kaplama, ahşap,
çatılı, paslanmaz
gövde, setüstü modeli
gibi farklı seçenekleri,
hem estetik hem de
pratiklik açısından
işletmelerin gözdesi
haline geliyor.
Yüksek hijyen
standartlarının yanı
sıra kullanım kolaylığı
ve işletmelere
kattığı değer, ayran
makinesini bir prestij objesi olarak
konumlandırıyor.
Küresel vizyon: Meksaş, her yerde
Meksaş, yenilikçi yaklaşımlarını AR-
GE yatırımlarıyla harmanlayarak,
gastronomi sektöründe
hem yerel hem de
global ölçekte
fark ouşturmayı
sürdürüyor.
Ayranmatik,
Balık Teşhir
(Mostra) gibi
modellerinde
kullandığı özel
üretim gelişmiş
kontrol panelleri ve
estetik detaylarla
işletmelere yalnızca
işlevsellik değil,
aynı zamanda
zarafet de sunuyor.
Spezial-Reiniger
Special detergent
Winterhalter’da Parlak bir sonuç için
sonuna kadar temizlik !
+ Kullanıcı Dostu
+ Size Özel Çözüm
+ Tasarruflu ve Ekonomik
SEZGİSEL VE KONFORLU
KULLANIM İÇİN
akıllı dokunmatik ekran
GÜVENLİK
Daha fazla güvenlik ve verim için
dijital ağa bağlı
YENİLİKÇİ YIKAMA ALANI
Akış optimizasyonlu ve yeni jet
geometrisiyle %25’e kadar su
tasarrufu sağlar
UC-L
F 420 e
HİJYEN
Bulaşık kimyasallarının her ikisine de
önemli bir etkisi vardır. Dolayısıyla kimyasallar,
bütünlüklü Winterhalter sisteminin önemli
birleşenleridir.
BİRİNCİ SINIF YIKAMA
Almanyada’daki genel merkezimizdeki daha
yıllar öncesinden kendi laboratuvarı olan bir
araştırma ve geliştirme depertmanına sahip
olmamızın nedeni de budur.Burada, oldukça
etkili temizlik ve hijyen ürünleri üretilmek için
formüller geliştirip test ediyoruz.
TERS OSMOZ
En yüksek su kalitesi beklentileri için entegre ters
osmozlu UC Excellence-i var . Elle parlatmaya gerek
kalmadan bardakların pırıl pırıl, çatal-kaşık-bıçakların
ışıl ışıl olmasını sağlar.Ek olarak entegre su yumuşatıcısına
sahip UC Excellence iPlus’taki VarioAqua fonksiyonu
sayesinde bardaklar osmoz su ve bulaşıklar yumuşatılmış
su ile yıkanabilir.
AT-Excellence S
ENTEGRE SU YUMUŞATICI
Daha iyi yıkama sonuçları ve makinenin korunması
için:Her UC isteğe bağlı olarak entegre su yumuşatma
işleviyle donatılabilir.
Winterhalter Türkiye | Aktürk Dış Tic. ve Kimya Sanayi Ltd. Şti. | Deliklikaya Mah.Kitabe Cad. No:8 Teskoop Sanayi Sitesi
Arnavutköy/İstanbul Tel: +90 (0)212 447 29 99 | Faks: +90 (0)212 447 39 99 | info@winterhalter.com.tr | www.winterhalter.com.tr
akturk.mutfak
www.akturkmutfak.com
56
hotel restaurant
& hi-tech
marka röportaj
AHMET GÜRKAYNAK
“SOFRA GRUBUNDAN AÇIK BÜFEYE
HER ALANDA GÜÇLENIYORUZ"
1977 yılından bu yana HoReCa sektöründe
faaliyet gösteren KAPP Mutfak ve
bağlı markası Plastport Plastik,
profesyonel mutfak ekipmanları ve sofra
grubu ürünlerinde yenilikçi çözümleriyle
dikkat çekiyor. Ar-Ge çalışmalarını
aralıksız sürdüren firma, 2025 sezonu
için hem açık büfe grubunda hem de set
üstü ekipmanlarda yeni ürünlerle iddiasını
güçlendiriyor. Kendi üretimi olan patentli
ısıtmalı camlara sahip Chafing Dishler, 8
farklı renk alternatifiyle sektöre taze bir
soluk getirirken, elektrikli aletler grubunda
da son teknoloji ürünler pazara sunuldu.
KAPP Mutfak / Plastport Plastik Yönetim
Kurulu Başkanı Ahmet Gürkaynak ile
firmanın HoReCa sektöründeki büyüme
hedeflerini ve gelecek döneme ait
yatırımlarını konuştuk.
KAPP Mutfak, 1977 yılından bu
yana sektörde faaliyet gösteriyor.
Firmanın HoReCa sektöründeki
lider konumunu pekiştiren en
önemli faktörler nelerdir?
Sizin de söylediğiniz gibi uzun yıllardır hem
Türkiye’de hem de dünyada 70’in üzerinde
ülkede HoReCa sektöründe gelişerek hizmet
vermeye devam ediyoruz. İlerlememizdeki
en büyük faktör, her daim sektörün içindeki
çalışanlar, şefler ve F&B’ler ile iletişim
halinde çalışmamız. Önceliğimiz, her zaman
sektörün ihtiyaçlarına göre hareket etmek
oldu. Trendleri ve güncellemeleri çok
yakından takip ettiğimiz için her dönemde
ihtiyaca çok hızlı cevap vermeyi hedefledik.
2025 yılının ilk çeyrek
performansını nasıl
değerlendirirsiniz?
Bu yıla hangi
yenilikçi ürün
ve teknolojilerle
girdiniz?
2025 yılında uzun
zamandır planladığımız,
hazırlığını yapmakta
olduğumuz ve
çalışmalarını
tamamladığımız
ürünlerimizi kullanıma
sunduk. Öncelikle kendi
üretimimiz olan patentli ısıtmalı camlara
sahip Chafing Dishlerimiz. Geçtiğimiz yıllarda
kullanıcıyla buluşturduğumuz bu ürünün
tamamen sektör ihtiyaçlarına dayanarak
sıfırdan tasarladık ve ürettik. Tamamı yerli
üretim olan bu ürünümüze sektörden çok
güzel geri dönüşler aldığımız için bu yıl da
yine bir yenilik yapıp, 8 farklı renk alternatifini
müşterilerimiz için piyasaya sunduk.
Chafing Dishlerimizin yanı sıra elektrikli
aletler grubunda; Konveksiyonel Fırından
Taze Dondurulmuş Gıda Mikserine,
İndüksiyonlu Pişirme Robotundan Son
Teknoloji Brushless Motor El Mikserlerine
kadar pek çok yeni ve kendi grubunun lideri
makineyi de ürün gamımıza ekledik.
KAPP, sadece ürünlerin
işlevselliğine değil, aynı
zamanda görselliğine
de önem veriyor. Yeni
ürün tasarımlarında
görsel estetiği nasıl ön
planda tutuyorsunuz?
Ürünlerimizin AR-GE’sinin
yanı sıra tasarımları için de
tasarım ödüllü dizayncı ile
çalışıyoruz. Özellikle açık
büfe gruplarında otellerin ve
catering firmalarının farklı konseptlerdeki
tasarımlarına uyum sağlayacak alternatif
dizaynlar üretmek için sürekli trendleri takip
ediyor ve yeni alternatifler yaratabilmek için
çaba sarf ediyoruz.
HoReCa sektörünün gelişimine
nasıl katkı sağlıyorsunuz?
Kapp ailesi olarak şirket misyonumuzun da
gerektirdiği şekilde adımlarımızı her zaman
Türkiye’de gastronomi sektörünü geliştirmek
ve bilinirliğini dünya çapında bir yere taşımak
için atıyoruz. Bu doğrultuda genç şeflerimize,
aşçılık derneklerine, yurt içinde ve yurt
dışında yarışmalara, organizasyonlara,
konferans ve kongrelere elimizden geldiğince
sponsor oluyoruz.
Ayrıca ürün geliştirme konusunda her
zaman dünyada ne olup bittiğini takip edip
güncel kalıyoruz ki, Türkiye’deki şeflerimiz
dünyadaki herhangi bir ürüne ya da
teknolojiye ulaşmak istediklerinde onlara bu
ürünü ulaştırabilelim.
Sosyal sorumluluk projeleriniz
arasında aşçılık okulları ve
meslek liselerine verdiğiniz
destek dikkat çekiyor. Bu alandaki
çalışmalarınızdan bahseder
misiniz?
Aynı doğrultuda her zaman aşçılık
okullarına ve meslek liselerine kapımız
açık. Hem öğrencileri fabrikamızda ağırlayıp
kullandıkları ve kullanacakları ürünlerin
arkasındaki teknolojiyi, sürdürülebilirliği
de görmelerini sağlıyoruz. Hem de ürün
kullanımıyla ilgili eğitim veriyoruz. Yine
bunun dışında, sponsorluk
kapsamında okullara ihtiyaç
duydukları malzemeler
konusunda yardımcı olmaya
çalışıyoruz.
Yurt dışına 70’in
üzerinde ülkeye
ihracat yapıyorsunuz.
Odak pazarlarınız
ve ürünlerinizden
bahseder misiniz?
Uzun yıllardır Avrupa,
Avrasya ve Arap
yarımadasında çok güçlü bir
marka bilinirliğimiz var. 2022’de Amerika’da
kendimize ait depomuzu kurduk ve Amerika
kıtasında da büyümeye devam ediyoruz.
Öncelikli ürün grubumuz, ihracat pazarında
her zaman kendi üretimimiz olan; Paslanmaz
Çelik Tencere Ve Tava Grubu, Paslanmaz
Çelik Gastronorm Küvetler, Chafing Dishler,
PC Gastronorm Küvetler, Thermobox, Salata
Kurutucu, Servis Arabası gibi Türkiye’de
ürettiğimiz ürünlerden oluşuyor.
Set üstü makineler konusunda
sektörde nasıl bir konumdasınız?
Bu ürün grubunun gelişim
sürecinden bahseder misiniz?
2010 yılından beri müşterilerimize İtalyan
Sirman markasının set üstü makineleriyle
hizmet veriyoruz. 2025 yılında, şeflerimizin
ve bayilerimizin talebi üzerine uzun yıllardır
yaptığımız araştırmaların neticesinde
bünyemize kahve makineleri de dahil olmak
üzere pek çok yeni marka ve set üstü yeni
makine grubu ekledik.
Bunların arasında son teknoloji daha
uzun ömürlü kullanım ve daha güçlü
performans sağlayan Brushless Motor
Teknolojisine sahip “SousChef” marka el
ve bar blenderlerimiz var. Ayrıca sektörde
eşi bulunmayan “Taurus” marka MyCook
İndüksiyonlu Pişirme Robotu ve Rowzer
Taze Dondurulmuş Gıda Mikseri (Emülsifiye
Makinesi) gibi kendi grubunun lider
teknolojilerini de ürün gamımıza ekledik.
Set üstü makine grubu ürünleri,
mutfaklardaki işlevsellik açısından
nasıl bir avantaj sağlıyor? Özellikle
yoğun kullanım alanlarında nasıl
performans gösteriyorlar?
Set üstü makine grupları mutfakta şeflerin
sağ kolu oluyor. Hız ve pratiklik kazandırıp
mutfağın içerisindeki telaşta şeflerin hem
daha hızlı hem daha yaratıcı olmalarına
destek oluyor. Mutfaklar hepimizin bildiği
gibi zamanın dar, hareketin bol olduğu
yerler. Belli bir zaman aralığında tüm
servisin tamamlanması gerekiyor. İşte set
üstü makineler bu dar zaman bol hareket
denkleminde profesyonel performanslarıyla
ve dayanıklıklarıyla istikrarlı bir şekilde
mutfak ekibine kolaylık sağlıyor.
Kahve makineleri, mutfak ekipmanlarında
önemli bir yer tutuyor. KAPP olarak kahve
makinelerinde nasıl bir yaklaşım izliyorsunuz
ve bu alandaki yenilikleri nasıl takip
ediyorsunuz?
Kahve tabii ki yeme içme dünyasının olmazsa
olmazları arasında. Bizim de bir süredir
kahve makineleri bünyemizde mevcuttu.
2025 yılında İtalyan markası La Carimali’yi
de ürün grubumuza katıp kahve alanında
müşterilerimize daha geniş bir ürün
yelpazesi sunuyoruz. Kahve grubuyla ilgili
A’dan Z’ye müşterilerimiz aradıklarını Kapp
markası altında bulabiliyor.
Plastik ürünlerin mutfaklardaki
rolü giderek artıyor. Plasport’un
ürünleri profesyonel mutfaklarda
hangi tür operasyonlarda daha fazla
tercih ediliyor?
Özellikle kırılmaz ve hafif oluşu mutfakta
plastik ürün gruplarını tercih edilir kılıyor.
Masaüstünde kullanılan polikarbonat bardak
ve tabak gruplarından hazırlık ve taşımada
kullanılan Gastronorm Küvetler, Salata
Kurutucu ve Thermobox gibi daha büyük
ürünlere kadar mutfakta farklı işlevlere hitap
eden bir ürün çeşitliliğimiz var.
O nedenle masadan hazırlığa taşımadan
toplamaya kadar mutfağın her
aşamasında Plastport ürünleri mutfakların
vazgeçilmezleri. Ürün gamımıza her yıl yeni
ürünler katarak bu çeşitliliği korumayı ve
artırmayı, böylece mutfaklarda daha çok
kolaylık sağlamayı hedefliyoruz.
Plasport Plastik çatısı altında
farklı hammaddeler kullanarak
ürün yelpazenizi çeşitlendirdiniz.
Bu çeşitliliği nasıl yönetiyorsunuz
ve her hammaddenin avantajları
hakkında ne düşünüyorsunuz?
Ürün çeşitliliğini yönetirken yine
kullanıcıların ihtiyaçlarını göz önünde
bulunduruyoruz. İhtiyaca
en uygun hammaddeyi
araştırıp buluyoruz, pek
çok testten sonra en uygun
olana karar veriyoruz.
Örneğin havuz başında
kullanılacak bir bardağın
kırılmaz olması önemli
ama aynı zamanda
görsel olarak da şık ve
estetik olmalı. Tüm bu
gereklilikleri bir arada
değerlendirip tasarıma ve
kullanıma en uygun hammaddeyi seçiyoruz.
Bu bardaklar için polikarbonat olurken
Thermobox gibi ısı yalıtımı, sağlamlık ve
hafiflik gerektiren bir üründe polikarbonat
hammadeyle beraber poliüretan kullanımını
geretiriyor. Tüm bu faktörler ve ihtiyaçlar AR-
GE ve tasarım ekiplerimizce değerlendirilip
ürünlerimiz o şekilde geliştiriliyor.
Hijyen ve dayanıklılık, Plasport’un
öne çıkan özelliklerinden.
Ürünlerinizin bu alandaki
performansını nasıl garanti altına
alıyorsunuz?
Kullandığımız hammaddeler sertifikalı ve
orijinal. Performans garantisi için hurda
hammadde karıştırmadan tamamen
orijinal hammadde ile üretim yapıyoruz.
Bu da ürünün kullanım aşamasındaki
dayanıklılığına yansıyor. Birinci önceliğimiz
daima kalite olduğundan müşterilerimizin
herhangi bir problemle karşılaşmaması için
A kalite bir üretim yapıyoruz.
Önümüzdeki dönemde KAPP Mutfak
ve Plasport Plastik için hangi
yenilikçi ürünleri piyasaya sürmeyi
planlıyorsunuz?
AR-GE’si devam eden hem KAPP hem
Plastport ürünlerimiz var. KAPP için açık
büfe grubunda çalışmalarımız devam ediyor.
Ayrıca set üstü ekipmanlara da yeni ürünler
eklenecek. Danışman şeflerimizle beraber
her türlü yenilik ve kolaylık için çalışıyoruz.
Plastport’ta ise, yeni sezonda sofra grubuna
daha ağırlık veriyoruz. Yeni modeller ve
tasarımları önümüzdeki günlerde görücüye
çıkaracağız.
58
hotel restaurant
& hi-tech
marka röportaj
NATHAN TOLEDO
“20’DEN FAZLA ÜLKEDE VARIZ,
SIRADA AMERIKA VAR!”
Endüstriyel mutfak sektörünün
güçlü markalarından Natsan
Paslanmaz Çelik, 1997 yılında
İstanbul’da kurulduğundan bu
yana sektördeki konumunu sürekli
güçlendirmeye devam ediyor. Derin
sıvama teknolojisiyle üretimini
çeşitlendirerek endüstriyel mutfak
alanına adım atan firma, bugün
1.600 metrekarelik modern tesisinde
hem iç pazara hem de 20’den fazla
ülkeye hizmet veriyor. Ürün gamında
gastronom küvetler, endüstriyel evyeler
ve fritöz sepetleri gibi çözümler sunan
Natsan, önümüzdeki dönemde ABD
pazarına açılarak küresel büyümesini
hızlandırmayı hedefliyor.
Firmanın yurt içi ve yurt dışı hedeflerini
ve sektördeki yolculuğunu Natsan
Paslanmaz Çelik’in Firma Sahibi
Nathan Toledo ile konuştuk.
Natsan Paslanmaz Çelik’i kuruluşu
ve faaliyetleriyle tanıtır mısınız?
Natsan Paslanmaz Çelik, 1997 yılında
İstanbul’da kurulmuştur. İlk olarak
ev tipi mutfak ürünleri üretimiyle
faaliyetlerine başlayan firmamız,
1999 yılında derin sıvama teknolojisini
üretim hattına ekleyerek fritöz kapları
üretimine başlamıştır. Bu gelişme,
endüstriyel mutfak sektörüne
girişimizin temelini oluşturmuştur.
Zamanla ürün yelpazemizi genişleterek
gastronom küvetler, endüstriyel evyeler
ve fritöz sepetleri üretimine yöneldik.
Bugün, İstanbul Arnavutköy’de 1.600
metrekarelik fabrikamızda, hem iç hem
de dış pazarlara hizmet vermekteyiz.
Endüstriyel mutfak sektöründeki
pazar payınız nedir?
Ürün gamımız, özellikle set üstü
cihaz üreticilerinin ihtiyaç duyduğu
gastronom küvetler, endüstriyel evyeler
ve fritöz sepetleri gibi ürünlerle sınırlı
olduğundan genel pazar payımız sınırlı
olabilir. Ancak, fiyat-kalite dengemiz
ve müşteri odaklı yaklaşımımız
sayesinde, kendi ürün grubumuzda
oldukça rekabetçi bir konumdayız.
Müşterilerimizin özel taleplerine hızlı
ve etkili çözümler sunarak, sektördeki
güvenilirliğimizi pekiştiriyoruz.
İhracatınız var mı? Önümüzdeki
dönem hedefleriniz neler?
Evet, üretimimizin yaklaşık %75’ini
ihraç etmekteyiz. Başta Avrupa olmak
üzere, 20’den fazla ülkeye ürünlerimizi
ulaştırıyoruz. Önümüzdeki dönemde,
ABD pazarına yönelik çalışmalarımızı
yoğunlaştırarak, bu pazarda da etkin bir
şekilde yer almayı hedefliyoruz. Ayrıca,
müşterilerimizin özel ürün taleplerini
karşılamak amacıyla kalıp üretimi ve
özel tasarım hizmetlerimizi geliştirmeye
devam edeceğiz.
Bu yılın ilk çeyreğini nasıl
kapattınız?
2025 yılının ilk çeyreğinde, ihracat
pazarlarındaki yavaşlama ve yurt
içindeki artan maliyetler nedeniyle
hedeflerimizin bir miktar gerisinde
kaldık. Ancak, yeni ürünlerimiz ve
teknolojik yatırımlarımız sayesinde, yılın
geri kalanında hedeflerimize ulaşmayı
öngörüyoruz.
2025’e hangi yeni mutfak
çözümleriyle girdiniz? Yakın
dönemde piyasaya sürmeyi
düşündüğünüz yeni ürünler var mı?
Bu yıl, lazer kesim makinesi
yatırımımızla üretim kapasitemizi
artırdık ve müşterilerimizin özel ölçü
ve tasarım taleplerine daha hızlı yanıt
verebilme imkanı sağladık. Ayrıca, ürün
gamımıza Amerikan tipi endüstriyel
filtreleri ekledik. Bu filtreler, özellikle
yurt dışı firmaların talep ettiği, daha
fonksiyonel ve hijyenik çözümler
sunmaktadır.
Ürünlerinizi öne çıkaran özellikleri
nelerdir?
Ürünlerimizin en belirgin özelliği,
yüksek kaliteyi uygun fiyatla
sunmamızdır. Ayrıca, müşterilerimizin
özel taleplerine hızlı ve esnek
çözümler sunabilme kabiliyetimiz,
bizi sektörde öne çıkaran bir diğer
faktördür. Ürünlerimiz, dayanıklılık,
hijyen ve fonksiyonellik açısından
profesyonel mutfakların ihtiyaçlarını
karşılamaktadır.
Profesyonel mutfaklarda şeflere ne
tür çözümler sunuyorsunuz?
Profesyonel şeflerin ihtiyaç duyduğu
hijyen, dayanıklılık ve pratik kullanım
özelliklerini gözönünde bulundurarak
ürün geliştiriyoruz. Özellikle AISI 304
kalite paslanmaz çelikten ürettiğimiz
gastronom küvetlerimiz, farklı boyut
ve derinlik seçenekleriyle mutfak
operasyonlarında esneklik sağlıyor.
Ayrıca, set üstü fritöz küvetleri
ve endüstriyel evyelerimiz, yoğun
kullanıma uygun olarak tasarlanmıştır.
Şeflerden gelen geri bildirimleri
dikkate alarak ürünlerimize fonksiyonel
detaylar eklememiz, mutfakta
verimliliği artıran çözümler sunmamıza
olanak tanımaktadır.
Bu dönemin en çok talep edilen
trend ürünleri neler?
2025 yılında, fonksiyonelliği yüksek,
yerden tasarruf sağlayan ve farklı
kullanım amaçlarına uyarlanabilen
ürünler ön planda. Amerikan tipi
filtrelerimiz, hem şık tasarımı hem
de teknik özellikleriyle dikkat çeken
ürünlerimiz arasında yer alıyor. Ayrıca,
lazer kesim teknolojisiyle ürettiğimiz
özel ölçü ve tasarıma sahip yarı
mamul parçalar, cihaz üreticileri
tarafından oldukça talep görmektedir.
Sürdürülebilir malzeme kullanımı ve
hijyenik tasarım da bu yılın öne çıkan
beklentileri arasında.
E-ticaret kanalındaki
faaliyetlerinizden de bahseder
misiniz? Doğrudan pazaryerlerine
satış yaptığınızı biliyoruz.
Günümüzde e-ticaret kanallarının
önemi giderek artmaktadır. Firmamız,
Trendyol, Amazon gibi pazar yerlerinde
ve kendi web sitesi üzerinden ürünlerini
pazarlamaktadır. Bayi sistemimiz
bulunmadığından son kullanıcıya
ulaşmak ve ürünlerimizin tanıtımını
yapmak adına e-ticaret kanallarının
kullanımı bizim için büyük önem
taşımaktadır.
Türkiye’de endüstriyel mutfak
ekipmanları sektörünün gelişimini
nasıl değerlendirirsiniz?
Türkiye, sahip olduğu lojistik avantajlar
ve Türk firmalarının sunduğu fiyatkalite
dengesi sayesinde endüstriyel
mutfak ekipmanları sektöründe yurt
dışı pazarlarda avantajlı bir konuma
sahiptir. Bu durum, katıldığımız
yurt dışı fuarlarda Türk firmalarına
gösterilen ilgiden de anlaşılmaktadır.
Özellikle Avrupa pazarında başlayacak
toparlanmayla, sektörümüz için daha
güçlü bir yılı hep birlikte yaşayacağız.
Gündeminizde yeni projeler var mı?
Endüstriyel mutfak ekipman ve cihaz
üreticilerine çözüm ortağı olma
hedefimiz doğrultusunda, özellikle
müşterilerimizin yarı mamul ürün
taleplerini karşılamak için kalıp ve
makine yatırımlarımıza devam etmeyi
planlıyoruz. Ayrıca, üretim kapasitemizi
genişletmeye ve Ar-Ge çalışmalarımıza
hız vermeye hazırlanıyoruz. Bu
sayede, müşteri odaklı ürün geliştirme
süreçlerimizi daha da ileri taşıyarak
sektördeki rekabet gücümüzü artırmayı
hedefliyoruz.
60
hotel restaurant
& hi-tech
marka röportaj
KALE ALARM X ILE GÜVENLIKTE
YENI BIR DÖNEM BAŞLIYOR
Türkiye’nin önde gelen güvenlik markalarından Kale Alarm, otel ve restoran gibi hizmet
sektörlerinde her geçen gün daha kritik hale gelen güvenlik ihtiyaçlarına yönelik
geliştirdiği Kale Alarm X ürün grubunu tanıttı.
İstanbul’da düzenlenen lansman
toplantısında tanıtılan yeni seri,
teknolojik altyapısı, kişiselleştirilebilir
yapısı ve kablosuz kullanım kolaylığıyla
dikkat çekti.
Güvenlik bir adım öteye taşınıyor
Gelişmiş hareket, duman ve su baskını
dedektörlerinden kapı/pencere
sensörlerine, uzaktan yönetilebilen
alarm sistemlerinden anlık bildirim
özelliklerine kadar genişleyen bir ürün
ailesi sunan Kale Alarm X, hem bireysel
hem kurumsal kullanıcılar için yeni bir
güvenlik standardı oluşturuyor.
Lansmanda konuşan Kale Alarm
Grup Müdürü Kerem Özkan, Kale
Alarm X’in klasik alarm sistemlerinin
ötesine geçen bir güvenlik deneyimi
sunduğunu vurguladı: “Güvenlik artık
yalnızca tehditleri önlemekten ibaret
değil. Kullanıcının güvenliği her an
izleyip, kontrol edebildiği bir yapıya
evrildi. Kale Alarm X, bu ihtiyaca yanıt
veren; akıllı, modüler ve kişiye özel
çözümlerle donatılmış bir sistem. Otel
odalarından restoran mutfaklarına kadar
farklı alanlara uyarlanabilen yapısıyla,
sektördeki işletmeler için ideal bir çözüm
sunuyor.”
Kullanıcı odaklı, modüler mimari
Kale Alarm X’in öne çıkan özelliklerinden
biri de modüler ve ölçeklenebilir
yapısı. Kullanıcılar ihtiyaçlarına göre
sistemlerini genişletebiliyor, farklı
kullanım senaryolarına uygun çözümler
oluşturabiliyor. Bu esneklik, özellikle
konaklama ve yeme-içme sektöründe
farklı büyüklükteki işletmeler için büyük
avantaj sağlıyor.
Kerem Özkan, bu noktaya da dikkat
çekerek şunları aktardı: “Bir butik otel
ile büyük bir zincir otel ya da bir şef
restoranıyla cadde üzerindeki bir kafe
aynı çözüm ailesi içinde farklı kurgu
yapabiliyor. Kale Alarm X’in en büyük
gücü, işte bu esneklik ve uyarlanabilirlik.”
Mobil uygulama ile 7/24 erişim
Kale Alarm X sistemleri, kullanıcı dostu
mobil uygulaması sayesinde dünyanın
her yerinden takip ve kontrol edilebiliyor.
Otel yöneticileri ya da restoran sahipleri,
işletme dışında olsalar dahi güvenlik
sistemlerini aktif edebiliyor, kamera
görüntülerine ulaşabiliyor ve alarm
durumlarında anlık bilgilendirme
alabiliyor.
Sektör için güvenlikte yeni bir
başlangıç
Gelişmiş güvenlik teknolojileriyle Kale
Alarm X, konaklama ve yeme-içme
sektörleri için operasyonel güvenliğin
ötesine geçerek, markalara misafir
güvenliğinde yüksek standart sunma
fırsatı veriyor. Kale Alarm’ın teknolojik
uzmanlığı ve müşteri odaklı yaklaşımıyla
geliştirilen bu ürün grubu, özellikle
misafir memnuniyetinin ön planda olduğu
otel ve restoranlarda yeni bir çağın
habercisi niteliğinde.
büfelerrmmzzn farkındayız...
27-31 Mayıs 2025
SALON 11 STAND 1134B
lusso hotels sorgun
62
hotel restaurant
& hi-tech
şefin gözünden
ŞEFLIK
GENLERINDE
VAR
ŞENOL
TÜRKOĞLU
Röportaj: Hatice Ünal Bilen
Bazen bir reçeteyle başlar her şey.
Ama onun hikâyesi bir reçeteden
değil; bir soyadın mirasından,
kazan başında geçen saatlerin
hatırasından, mutfağın dumanıyla
pişmiş bir çocukluğun içinden doğuyor.
Şenol Türkoğlu, adını taşıdığı soyun
hakkını veren bir şef. Ankara’da doğsa
da hikâyesi Mengen’in buram buram
yemek kokan topraklarında şekilleniyor.
Çünkü onun sofrası sadece lezzetle
değil, gelenekle de kuruluyor…
Renaissance Istanbul Polat
Bosphorus'un Executive Şefi Şenol
Türkoğlu’nun mutfakla tanışıklığı, bir
reçetenin izinden değil; bir soyadın,
bir geleneğin, bir çocukluğun içinden
süzülüp geliyor. Rahmetli babası İsa
Türkoğlu, Ankara’nın ilk beş yıldızlı
otelinin mutfağını açmak üzere göreve
başladığında o da dünyaya gözlerini
Ankara’da açıyor.
Her ne kadar doğduğu şehir Başkent
olsa da, onun hikâyesi Bolu Mengen’in
buram buram yemek kokan geçmişinde
başlıyor. Ailesinin her bireyinde izlerini
taşıyan aşçılık tutkusu, onun için bir
meslekten fazlasına dönüşüyor. Dedesi,
babası, amcaları ve dayıları… Hepsinin
hayatı mutfağın sıcaklığıyla biçimlenmiş
adeta!
Küçük yaşlarından itibaren duyduğu
hikâyelerde hep yemek yer alıyor; bir
yemeğin geçirdiği yolculuk, kazan
başında geçen saatler, sofranın
etrafında kurulan hayaller… Şefliği
genlerinde taşıyan lezzet ustası, o
günlerden itibaren mutfağın içinde
büyüyor. Ancak ilgisi sadece yemekle
sınırlı kalmıyor. Otomobiller ve motor
sporları da çocuk kalbinde ayrı bir
heyecan uyandırıyor ki, bugün bile o
tutkusunu bir hobi olarak sürdürmeye
devam ediyor.
Tutkuyla başlayan bir yol: Mengen
yatılı okul yılları
Renaissance Istanbul Polat
Bosphorus'un Executive Şefi Şenol
Türkoğlu, mutfağa gerçek anlamda
ilk adımı, Bolu Mengen Anadolu
Aşçılık Meslek Lisesi’ne yatılı olarak
kabul edilmesiyle atıyor. O okulun
koridorlarında sadece yemek pişirmeyi
değil; dostluğu, disiplini ve mutfağın
bir yaşam biçimi olduğunu öğreniyor.
Orada, mutfağın sadece yemek
yapmaktan ibaret olmadığını; bir kültür,
bir tutku olduğunu daha ilk günlerden
hissetmeye başlıyor. Şeflerin anlattığı
hikâyeleri dinleyerek ilham alıyor,
her anlatıda kendine yeni bir pencere
aralıyor. “Acaba ben de bir gün iyi bir
şef olabilir miyim?” sorusu, o günlerden
itibaren zihninde yerini alıyor.
İlk lezzet: Hünkar Beğendi
Ankara doğumlu şefin mutfakta ilk
pişirdiği yemek, lise yıllarında yemek
pişirme dersinde hazırladığı klasik
Hünkar Beğendi oluyor. O gün yaptığı
yemeğin lezzeti, hocası tarafından da
Şenol Türkoğlu’na ilham
veren şefler arasında,
Fransız mutfağının önemli
isimlerinden Christian Le
Squer öne çıkıyor. Özellikle
Le Squer'in Spaghetti
With Ham, Ceps gibi çok
basit malzemelerle ürettiği
etkileyici lezzetler ve zarif
sunumlar, şefin mutfak
yaklaşımında önemli bir
iz bırakıyor. Ona göre, bir
yemeğin lezzeti hem hayal
edilebilir hem de ulaşılması
kolay olmalı.
gerçekten beğeniliyor. Türkoğlu, o anda
mutfakta ‘el lezzeti’ dedikleri kavramın
ne anlama geldiğini ilk kez hissettiğini
de sözlerine ekliyor, sohbetimiz
arasında.
İstanbul’da başlayan profesyonel
yolculuk
Artık öğrendiklerini sahada gösterme
zamanı! Eğitimini tamamladıktan
sonra profesyonel hayatı için yeniden
İstanbul’a dönen Şenol Türkoğlu, çeşitli
otel ve restoranlarda geçen yıllarla
mutfaktaki kimliğini pekiştiriyor. İlk
adımını büyük ustaların arasında
atan yetenekli şef, öğrenme
arzusuyla onların da bilgi aktarma
hevesini artırıyor. O dönem, “Bu işte
ilerlemek, sadece ustaların bildiklerini
anlatmasıyla değil, insanın kendi
içindeki öğrenme isteğiyle mümkün
oluyor” diyerek, ustalığın yalnızca
aktarımla değil, içsel çabayla pekiştiğini
vurguluyor. Bu süreçte Türk Hava
Yolları’nın “Flying Chef” programında
görev alarak, farklı kültürlerin damak
tatlarıyla da tanışma fırsatı yakaladığını
söylüyor.
Renaissance sayfası: İkinci bir
başlangıç
İşte Şenol Türkoğlu’nun mutfaktaki
yolculuğuna dair bir başka önemli
dönemeç, ona Boğaz’a karşı yazılan
lezzet hikayelerinin kapılarını aralayan
an...
Tüm bu eğitim ve birikimler, yolunu bir
gün Renaissance ile kesiştiriyor… 2023
yılında bir şef arkadaşının tavsiyesiyle
Renaissance Istanbul Polat Bosphorus
Hotel’e Executive Sous Chef olarak
adım atan mutfak ustası, beş yıldızlı
otel mutfağında yepyeni bir başlangıç
yapıyor. Aile ortamı, arkadaşlık ve
geleneklere bağlılıkla dolu bir mutfakta
görev almak ona çok şey katıyor. O
günden bu yana tutkuyla bağlı olduğu
bu zincir markada, ekibiyle birlikte her
gün daha iyisini yapma arzusu içinde
çalışıyor.
Boğaz’a karşı yazılan lezzet
hikâyeleri
Mutfak, Türkoğlu için ailesinden sonra
hayatındaki en önemli yaşam alanı.
Kendisini evinde olduğundan daha çok
mutfakta vakit geçirirken buluyor. Bar
212’nin büyüleyici Boğaz manzarasında
yemek servisi yapmak ise, onun
dünyasında her gün yeniden sahne
almak gibi. O sahnede tek bir hedef
var: Misafire sadece bir yemek değil,
unutulmayacak bir deneyim yaşatmak.
Tabağa hikâye yazmak... Kimi zaman bir
anı, kimi zaman bir duygu.
İlham kaynağı: İstanbul’un mevsimi,
doğası ve coğrafyası
İstanbul’un her köşesinde, her
mevsiminde bir ilham kaynağı bulmak,
Şenol Türkoğlu için adeta bir yaşam
biçimi haline gelmiş. Ve yaşadığı şehrin
her hali, ona öyle güzel fikirler veriyor
ki…
Baharda taze otlar, yazın domatesin
en canlı hali, sonbaharda mantar...
Menülerini tam da bu ilhamla
şekillendiriyor. Modern dokunuşlarla
geleneksel tatları birleştirmek onun en
sevdiği mutfak oyunu. Mutfakta doğallık
ve uyum, onun tabaklarının temelini
oluşturuyor. Bahar menülerinde
64
hotel restaurant
& hi-tech
şefin gözünden
Şenol Türkoğlu’nun
aşçılık kariyeri boyunca
aldığı en değerli ders,
yaptığı her ne yemek
olursa olsun en iyisini
yapmak ve kalitesinden
ödün vermemek oluyor.
Mesleğinde karşılaştığı en
büyük zorluk ise, yaşıtları
eğlenerek ve sosyalleşerek
vakit geçirirken, sürekli
kendini geliştirmek ve
odaklanmak zorunda
olması. Çok uzun süre
mutfakta kalmak yorucu
olsa da, içindeki enerji ve
istekliliğin sürekliliği, başarı
için çalışmak ve gelişmek
gerektiğini ona hatırlatıyor.
mevsimsel sebzeler ve sürdürülebilirlik
odaklı ürünler hazırladıklarını anlatan
Türkoğlu, “Eşsiz Boğaz manzarasında
baharı karşılamayı yeni lezzetlerle
misafirlerimizi ağırlamayı bekliyoruz.
Taze mezeler, hafif farklı zeytinyağlılar”
diyerek bahar sofralarının havasını
hissettiriyor.
Doğadan ilham alan
reçeteler
Bir yemeği hazırlarken
en önemli unsurların
başında doğru teknik,
doğru malzeme
kullanımı ve iyi bir
sunum geliyor.
Türkoğlu, bu üçlünün
mükemmel bir
tabak oluşturmanın
temel taşları
olduğunu vurguluyor.
Kendi reçetelerini
oluştururken şefin
ilham kaynağı doğa
ve çevresi oluyor.
Mevsiminde doğal
ürünler kullanmayı
sevdiğini belirten şef,
doğanın ve ortamın
etkilerini tabaklarına
yansıtmayı sevdiğini
söylüyor.
Lezzetin sırrı,
doğallıktan ve
yerellikten geçiyor.
Şenol Şef de bu
yaklaşımı benimsiyor.
Yerel üreticilerle
çalışmanın, hem
sürdürülebilirlik sağladığını hem de
daha doğal ve lezzetli ürünler sunmaya
imkan verdiğini, “Sürdürülebilirlik,
yerel üreticilerle çalışarak daha doğal
ve lezzetli ürünler çıkarmamıza olanak
sağlıyor. Aynı zamanda mutfağımızla
doğa arasında güçlü bir bağ kurmamıza
da yarımcı oluyor” sözleriyle paylaşıyor.
Lezzeti standartlaştırmak: Reçete
Bankası
Reçetelendirme ve standardizasyon,
mutfakta istikrarı korumanın en
önemli adımlarından biri. Şenol
Türkoğlu, “Reçete hazırlamak, lezzetin
değişmemesine yardımcı oluyor ve
elimizde çok geniş bir reçete bankası
bulundurmamıza katkı sağlıyor”
diyerek, bu sürecin mutfak kültürünü
korumak ve sürdürülebilir bir kalite
sağlamak açısından vazgeçilmez
olduğunun altını çiziyor.
Detaylarla bezenmiş bir şef: Başak
titizliğiyle
Biraz da kendisini anlatsın istiyorum.
Şenol Şef, aşçılığa olan tutkusunu
çocukluk yıllarından itibaren hayatının
merkezine koymuş bir isim. Hem
mutfağında hem de özel yaşamında
düzen ve özen onun temel prensipleri
arasında yer alıyor. “Prensipli biriyim,
doğrularımı yansıtmak isterim”
diyerek, iş yapma stiline dair ipuçları
veriyor. Başak burcu olduğunu
özellikle belirtiyor; titiz, düzenli ve
mükemmeliyetçi bir yapıya sahip.
Sürekli gelişmeye, öğrenmeye ve
öğrendiklerini aktarmaya önem veriyor.
Ekibiyle güçlü bir iletişim kurmayı,
onlarla zaman geçirmeyi ve empati
kurmayı önemsiyor. Genç kuşaklarla
kurduğu bağ da bu anlayışın bir
parçası. Z kuşağının teknolojiyle olan
yakın ilişkisini doğru yönlendirmek
gerektiğine inanıyor ve bu yetkinliği, iş
süreçlerinde verimliliği artırmak için
kullanıyor. Teknolojiyi etkin kullanan
gençlerle birlikte çalışmanın, mutfakta
hem hız hem de kaliteyi artırdığına
inanıyor.
Yıldızlı hedef
Renaissance Istanbul Polat
Bosphorus'un Executive Şefi Şenol
Türkoğlu için gelecek, şimdiden planlı
ve hedeflerle dolu bir yol haritası
gibi ilerliyor. Onun için ödüller, bir
hedefin sonunda gelen doğal bir sonuç
gibi. Michelin Yıldızı almak, onun
gözünde hem büyük bir gurur hem de
yılların emeğini taçlandıran bir başarı
olurdu. Başarıyı perçinlemek, emeğin
karşılığını görmek, ona göre en büyük
motivasyon kaynaklarından biri.
İdeallerinin ve hedeflerinin arasında
sadece birkaç adım kaldığını söyleyen
Türkoğlu, çalıştığı mutfaklara Michelin
Yıldızı kazandırmak ise en büyük
hedeflerinden biri. Bu doğrultuda,
doğru çalışmalar yapmaya, kendisini
sürekli geliştirmeye ve mutfağında
üretmeye devam eden inovatif şef,
“Michelin almak gururlandırır, başarıyı
perçinler diye düşünüyorum” diye
sözlerini sonlandırıyor.
Renaissance Istanbul Polat
Bosphorus'un Executive
Şefi Şenol Türkoğlu,
en çok Akdeniz ve Ege
mutfağından etkileniyor.
Bu mutfaklar, Anadolu ve
Osmanlı mutfaklarından
da büyük izler taşıdığı için
yerel ürünleri kullanmayı
ve modernize sunumlar
hazırlamayı çok seviyor.
Bu yaklaşım ona heyecan
veriyor. “Türk mutfağı,
uçsuz bucaksız bir derya.
Sahip çıkmak da çok
önemli ama korumaktan
çok tanıtamadığımızı
düşünüyorum” diyen
Türkoğlu’nun en sevdiği
restoranlardan biri
Neolokal. Maksut Aşkar
ve Ömür Akkor gibi
şefleri de hayranlıkla
takip ettiğini dile getiren
Türkoğlu, bir ilaveyle de
Tarih Araştırmacısı Ömür
Akkor’un Anadolu’nun
saklı ya da bilinmeyen
lezzetlerini araştırıp
tanıtmasını Türk mutfağı
adına çok kıymetli
bulduğunu söylüyor.
66
hotel restaurant
& hi-tech
gastro etkinlik
ANTALYA
KAHVE
FESTIVALI
IKINCISINI
DÜZENLEDI
Kahveseverlerin sabırsızlıkla beklediği Antalya Coffee Festival, 2-4 Mayıs 2025
tarihlerinde ikinci kez kapılarını açtı.
Dream Sales Machine tarafından
düzenlenen Antalya Coffee
Festival, 100’den fazla marka
standıyla kahve sektörünün en yenilikçi
isimlerini ve en yeni kahve trendlerini
ziyaretçilerle buluşturdu. Baristalar,
kahve üreticileri, ekipman firmaları
ve sektöre yön veren isimler, kahve
tutkunlarıyla bir araya gelerek sektöre
dair en güncel gelişmeleri paylaştı.
Festival boyunca tadım etkinlikleri,
atölyeler, seminerler ve kahve sanatına
dair ilham verici sohbetler düzenlendi.
Kahve kültürünü deneyimlemek isteyen
herkes için unutulmaz bir atmosfer
sunan festival, katılımcılarına kahvenin
sadece bir içecekten çok daha fazlası
olduğunu hissettirdi.
etkinliklerinden biri de kahve
profesyonellerinin yeteneklerini
sergilediği Clush of Cups yarışması
oldu. Alanında uzman baristaların en iyi
kahve deneyimini sunmak için kıyasıya
rekabet ettiği yarışma, kahve dünyasının
en iyi isimlerini bir araya getirirken,
izleyicilere de nefes kesen bir deneyim
sundu.
Clush of Cups geldi!
Festivalin en heyecan verici
68
hotel restaurant
& hi-tech
gastro etkinlik
SALON DU CHOCOLAT RÜZGARI
İSTANBUL'U SARDI
Sözen Group organizasyonuyla İstanbul’da ilki düzenlenen Salon Du Chocolat
İstanbul, dünyanın dört bir yanından gelen çikolata, pastacılık ve artisan bakery
tutkunlarını büyüleyici bir atmosferde buluşturdu.
Bu yıl ilkini 18-19 Nisan 2025 tarihlerinde
İstanbul Kongre Merkezi'nde "Kreatif
Lezzetler" temasıyla gerçekleştiren
Salon Du Chocolat İstanbul; Antonio
Bachour, Janice Wong, Joanna Artieda ve
Gianluca Fusto gibi dünya çapında ünlü
şeflerin sahne aldığı canlı performanslar,
yeni nesil pastacılık trendleri ve sanatı
buluşturan benzersiz deneyimlerle dopdolu
geçti. Salon Du Chocolat İstanbul 2025,
güçlü sponsorlarının desteğiyle beklentilerin
ötesinde bir başarı yakaladı. Etkinliğin
Ana Partneri Altınmarka, Gold Partner'ları
Özmen Un ve Pınar, profesyonel mutfak
partneri Öztiryakiler, konaklama partneri
The Stay, sofraüstü ekipman partneri Bonna,
hijyen partneri Unilever Pro, tekstil partneri
Naramaxx, lounge partneri Avantgarde,
kahve partneri Venado, teknoloji partneri
Kerzz ve medya partneri FoodinLife ile
birlikte, sektöre ve ziyaretçilere unutulmaz
bir deneyim sundu. İstanbul, bu unutulmaz
buluşma ile çikolatanın büyülü dünyasına ev
sahipliği yaparken, Türkiye gastronomisinin
yaratıcılığını ve enerjisini tüm dünyaya bir kez
daha gösterdi.
Sözen: “Çikolatada henüz genç bir
ülkeyiz”
Salon Du Chocolat İstanbul’un açılış
konuşmasını yapan Sözen Group CEO &
Salon du Chocolat Türkiye Temsilcisi Gökmen
Sözen, etkinliğin Türkiye gastronomisi için
tarihi bir adım olduğunu vurguladı. Sözen
konuşmasında, “Çikolatada henüz genç bir
ülkeyiz; ancak yaratıcılığımız, mirasımız ve
yenilikçi vizyonumuzla dünya gastronomisine
güçlü bir köprü kuruyoruz. Antonio Bachour,
Janice Wong, Gianluca Fusto ve Joanna
Artieda gibi dünya yıldızlarına, destekleri ve
inançları için sonsuz teşekkür ediyorum. Bu
yıl ‘Kreatif Lezzetler’ temasıyla gelenek ve
inovasyonu bir araya getirdik; önümüzdeki
yıllarda da Türkiye'yi gastronominin global
haritasında daha da görünür kılmak için
çalışacağız” ifadelerini kullandı.
Palacios: “Aslında Türkiye, Salon du
Chocolat haritasında yer almıyordu”
Salon Du Chocolat CEO’su Gérald Palacios
ise, etkinliğin İstanbul’da düzenlenmesinin
mutluluğunu paylaşarak, “Aslında Türkiye,
Salon du Chocolat haritasında yer almıyordu;
ta ki şef Antonio Bachour ve Gökmen
Sözen’in vizyoner yaklaşımıyla İstanbul’da
böyle bir etkinlik fikri doğana kadar. Sözen’in
gastronomiye ve ülkesine duyduğu sevgi
bizi çok etkiledi ve bu vizyonu birlikte hayata
geçirmeye karar verdik. Bugün Salon du
Chocolat, 11 ülkede, 17 şehirde yılda 1 milyon
ziyaretçiyi ağırlayan global bir platforma
dönüştü; Japonya örneğinde olduğu gibi,
uzmanlık ve iş birliği sayesinde pazarları
dönüştürme gücüne sahip. Türkiye’nin zengin
kültürü ve güçlü potansiyeliyle, çikolata
alanında uluslararası başarı hikâyeleri
yaratacağına inanıyoruz.” dedi.
Panellerle zenginleşti
Açılış konuşmalarından sonra sektörün
önemli isimlerinin yer aldığı panellerde
Butterfly Chocolate Kurucusu Ebru İpekçi,
Neolokal Kurucu Ortağı & Şefi Maksut
Aşkar, Casa Lavanda Boutique Hotel &
Restaurant Kurucusu & Şefi Emre Şen,
Nicole Restaurant Executive Şefi Serkan
Aksoy, Beyaz Fırın 5. Kuşak Temsilcisi
Nathalie Stoyanof Suda, Baylan Executive
Şefi Tim Briggs, Vakko Patisserie & Çikolata
Üretim Direktörü Ghislain Gaille, Five O’clock
Kurucusu & Şefi Sinem Ekşioğlu, Divan
Group Kurumsal Executive Şefi Giancarlo
Gottardo, Divan Group Genel Müdür
Yardımcısı Zeynep Çalık ve daha pek çok isim
katılım sağladı.
Çikolata, pastacılık, unlu mamuller gibi
alanlarda şefler yer aldıkları workshoplarda
yaratıcılıklarını sergiledi. Eataly İstanbul
Direktörü & Executive Şefi Claudio Chinali,
Çikolata Şefi & Tat Küratörü Gamze Baş,
Atıksız Mutfak Şefi Özge Şahin, Danışman
Şef Aylin Yazıcıoğlu, The Peninsula
İstanbul Executive Pastry Şefi Malte
Rohmann, Telezzüz Executive Şefi Bahtiyar
Büyükduman, Zuma İstanbul Executive
Şefi Emrah Orak, Arpege Patisserie Şefi
& Kurucusu Metin Saruhanlı gibi alanında
öncü şefler workshop yapan şefler arasında
yerlerini aldı.
Moda, çikolatayla buluştu
İki gün boyunca yerli ve yabancı pasta ve
çikolata şefleri, kakao üreticileri, şekerleme,
dondurma ve kahve markaları bir araya
gelerek sektöre yön verecek iş birliklerinin
temelini attı. Ziyaretçiler, interaktif
workshoplar, ilham verici konferanslar ve
otellerin pastry şefleri ile genç yeteneklerin
yarışmaları sayesinde zengin bir deneyim
yaşadı. Etkinliğin en çarpıcı anlarından biri
ise çikolata ile modanın zarif birleşimini
sergileyen Chocolate Fashion Show oldu.
Dünyaca ünlü şef Janice Wong ile Naramaxx
tasarımcılarının iş birliğiyle hazırlanan
çikolata kaplı haute couture koleksiyon,
izleyicilere unutulmaz anlar yaşattı. Çikolata,
bu özel gösteride sadece bir lezzet değil, bir
sanat eseri haline geldi.
Tatlı rekabet
İstanbul’un en tatlı etkinliği Salon du
Chocolat İstanbul’da profesyonel şefler
ve genç yetenekler bir araya geldi. İki
gün boyunca süren kıyasıya rekabet, otel
pastry şefleri ve üniversite öğrencilerinin
yeteneklerini sergilediği renkli yarışmalarla
Hotel & Restaurant dergisi Yazı İşleri Müdürü Hatice Ünal Bilen’in moderatörlüğünde, çikolata dünyasının
uzman isimlerinin katıldığı "Yaratıcı Artizan Çikolata ve Sürdürülebilirlik: Etik Üretim & Yüksek Kaliteli
Kakao" başlıklı panelde, çikolata üretiminin sürdürülebilirliği ve etik üretim yöntemleri ele alındı. Panelin
konukları arasında, Barry Callebaut Çikolata Akademisi Baş Şefi Yeşim Erol, Arpège Patisserie Şefi ve
Kurucusu Metin Saruhanlı, Çikolata Şefi ve Tat Küratörü Gamze Baş ile The Peninsula İstanbul Executive
Pastry Şefi Malte Rohhman yer aldı. Panelde, artizan çikolatanın yaratıcı süreçlerinden, yüksek kaliteli
kakao kullanımı ve etik üretim pratiklerine kadar birçok önemli konu masaya yatırıldı. Katılımcılar,
sürdürülebilirlik bilincinin artırılması gerektiği üzerinde durarak, çikolata endüstrisinde çevre dostu ve
adil ticaret yöntemlerinin nasıl daha etkili bir şekilde uygulanabileceğini tartıştı.
taçlandı. Antonio Bachour’un jüri başkanı
olduğu yarışmalarda şef Gürsel Keleş, Le
Cordon Bleu İstanbul Eğitmen Şefi & Pastane
Bölümü Yöneticisi Marc Pauquet, FUSTO
Milano Şefi & Kurucusu Gianluca Fusto,
Türk Mutfağı Araştırmacısı Vedat Başaran,
Çikolata Şefi & Tat Küratörü Gamze Baş,
Bocuse d’Or Türkiye Başkanı & Reserved
Restoran Kurucusu ve Şefi & Danışman Şef
Mehmet Gök, Şans Restaurant Executive Şefi
Rudolf Van Nunen, Nişantaşı Üniversitesi
Mutfak Direktörü David Shipman, Danışman
& Şef Ertan Korkmaz, Bourdon Group
Executive Pastry Şefi Gürsel Aydın, Arpège
Patisserie Şefi & Kurucusu Metin Saruhanlı,
Danışman Şef Aylin Yazıcıoğlu, Divan Group
Kurumsal Executive Şefi Giancarlo Gottardo,
Vakko Pastane ve Çikolata Üretim Direktörü
Ghislain Gaille, 2am: Dessertbar by Janice
Wong Şefi & Kurucusu Janice Wong,
Uluslararası Danışman Joanna Artieda,
Pardon Boulangerie Pastry & Bakery Şefi
Taha Dinç, Mandarin Oriental Hotel Group
Executive Pastry Şefi Ejder Tunalı, Çırağan
Palace Kempinski Istanbul Executive Pastry
Şefi Harun Gümüş, Maça Kızı Executive
Pastry Şefi Serpil Ürgen gibi pastacılık
alanında önemli isimler otel ve üniversiteler
yarışmalarında jüri üyesi olarak yer aldı.
Gençler zirve için yarıştı
İlk gün, otel pastry şefleri yarışması
ile başladı. Otellerin usta şefleri lezzet
ve sunumda becerilerini konuşturdu.
Yarışmanın birincisi Swissôtel The
Bosphorus, İstanbul oldu. İkinciliği JW
Marriott İstanbul Bosphorus, üçüncülüğü
ise Grand Hyatt İstanbul kazandı. Mansiyon
ödülüne Conrad İstanbul Bosphorus
layık görüldü. İkinci gün ise üniversite
öğrencilerinin yarışmasıyla devam etti.
Geleceğin şef adayları, ustalıkla hazırladıkları
tatlılarla jüri karşısına çıktı. Üniversiteler
arası yarışmada birinciliği Özyeğin
Üniversitesi, ikinciliği Medipol Üniversitesi ile
Nişantaşı Üniversitesi, üçüncülüğü ise İzmir
Dokuz Eylül Üniversitesi aldı.
İlk yılında yakaladığı yüksek katılım ve
sektörel etkiyle Salon Du Chocolat İstanbul,
Türkiye gastronomisinin uluslararası
alandaki temsil gücünü ve yaratıcılığını
bir kez daha gözler önüne serdi. Güçlü
organizasyon yapısı, sektörler arası iş birliği
vizyonu ve ilham verici içerikleriyle bu eşsiz
platform, önümüzdeki yıllarda da büyüyerek
gelişmeyi ve Türkiye'yi dünya gastronomi
sahnesinde daha görünür kılmayı hedefliyor.
70
hotel restaurant
& hi-tech
gastro etkinlik
g2m
LEZZET VE SANATI BULUŞTURDU
g2m, çikolata dünyasının prestijli etkinliği Salon du Chocolat İstanbul’da güçlü
markaları ve etkileyici sunumlarıyla yer aldı. Lezzet ve sanatı buluşturan g2m
standı ziyaretçilerden büyük ilgi gördü.
40 yılı aşkın süredir Ev Dışı Tüketim
Sektörünün güçlü tedarikçisi g2m,
çikolata ve pastacılık dünyasının
en prestijli etkinliklerinden Salon du
Chocolat İstanbul’a damga vurdu. 18–19
Nisan 2025 tarihlerinde İstanbul Kongre
Merkezi’nde gerçekleşen etkinlikte g2m
hem sanatsal sunumları hem de güçlü
markalarıyla büyük ilgi topladı.
Sanat ve lezzet g2m standında
buluştu
g2m standı; Ülker, Lovells, McVitie’s,
Bizim markalarıyla oluşturulan en
yeni tatlı sunumlarının yer aldığı
istasyonuyla ziyaretçilerine unutulmaz
lezzet deneyimleri sunarken, Jacobs
kahve istasyonuyla da katılımcılara
keyifli bir kahve molası yaşattı. Lovells
Pul Çikolata çeşitleriyle hazırlanan
1,5 metrelik Galata Kulesi heykeli
ve kakao çekirdeği figürlerinin yer
aldığı çikolata sepeti, etkinliğin en
çok konuşulan çalışmaları arasında
yer aldı. Redrosecake markasının
kurucusu, Türkiye’nin önde gelen pasta
ve şekerleme sanatçılarından Tuba
Geçkil’in hazırladığı 1,5 metrelik Lovells
Pralin çikolata ambalajından özel
tasarım pasta da ziyaretçilerden büyük
ilgi gördü.
Alkaç: “Çikolata artık sadece bir
lezzet değil bir sanat”
g2m’nin Salon du Chocolat’ya
katılımıyla ilgili g2m Genel Müdürü
Deniz Alkaç şu değerlendirmede
bulundu: “Çikolata sadece bir lezzet
değil, çikolatayla aynı zamanda tasarım
ve deneyim bir arada sunuluyor. Biz
de güçlü markalarımızla çikolatanın
profesyonel mutfaklardaki yolculuğuna
eşlik ediyor, yenilikçi ve kaliteli
ürünlerimizle sektöre değer katıyoruz.
İki gün boyunca çikolatanın adeta
sanat eserine dönüştüğü, ziyaretçilere
unutulmaz tatlar ve görsel şovlar
sunan Salon du Chocolat İstanbul’da
standımızla yaratıcılık ve lezzetin
buluşma noktası olmaktan mutluluk
duyduk.”
72
hotel restaurant
& hi-tech
gastro etkinlik
GASTROFARM URLA’DA
SÜRDÜRÜLEBILIR TARIM VE
GASTRONOMI BIRLEŞTI
11. Uluslararası Urla Enginar Festivali ve 1. Uluslararası Urla Sürdürülebilir
Gastronomi ve Tarım Konferansı 24-27 Nisan tarihleri arasında başarıyla
gerçekleşti.
Ege’nin doğal güzelliklerini, mutfak
kültürünü ve üretim geleneğini
kutlayan 11. Uluslararası Urla
Enginar Festivali ve 1. Uluslararası Urla
Sürdürülebilir Gastronomi ve Tarım
Konferansı, 24-27 Nisan tarihleri arasında
Urla’da binlerce doğa ve gastronomi
tutkununu bir araya getirdi.
Urla Belediyesi ev sahipliğinde ve Sözen
Grup’un katkılarıyla 24-27 Nisan tarihleri
arasında gerçekleştirilen 11. Uluslararası
Urla Enginar Festivali ve 1. Uluslararası
Urla Sürdürülebilir Gastronomi ve Tarım
Konferansı, “Bir Enginar, Bin Lezzet”
temasıyla üç gün boyunca Urla sokaklarını
lezzet, kültür ve eğlenceyle doldurdu.
Festivalde yerel üreticiler, şefler, gurmeler,
sanatçılar ve doğaseverler atölyeler, tadım
etkinlikleri, konserler ve söyleşilerle bir
araya geldi.
Tugay: “Bölgenin yeni gücü, tarım
ve gastronomi”
Etkinliğin açılış konuşmasını İzmir
Büyükşehir Belediye Başkanı Dr. Cemil
Tugay gerçekleştirdi. İzmir ve Ege'nin
her köşesinin yanı sıra ülkemizin tüm
topraklarını ve değerlerini korumanın
görevleri olduğunu vurgulayan Tugay, "
Bu yıl ilk kez hayata geçirilen GastroFarm
etkinliği, tarım ve gastronomiyi buluşturarak
bölgeye yeni bir değer kazandırmaktadır.
Bugün tarım, iklim, yoksulluk gibi hayati
konularda gereken adımlar atılmıyorsa,
millet olarak ayağa kalkıp ülkemize ve
değerlerimize sahip çıkmak zorundayız.
Urla Belediye Başkanı Selçuk Balkan’ın bu
festivale büyük emek verdiğini görmekten
gurur duyuyorum; genç yöneticilerimizin
de halkımızın desteğiyle gelecekte çok
daha büyük başarılara imza atacağına
inanıyorum" dedi.
Balkan: “Tarihi mirasımıza sahip
çıkıyoruz”
Urla Belediye Başkanı Selçuk Balkan, 11.
Uluslararası Urla Enginar Festivali’nin
GastroFarm Urla,
sürdürülebilirlik, tarım
ve gastronomi ekseninde
bilgi paylaşımı, kültürel
mirasın yaşatılması ve yerel
kalkınmanın desteklenmesi
hedefiyle unutulmaz anlara
sahne oldu.
açılışında yaptığı konuşmada ise,
"Festivalimiz yalnızca bir kutlama değil,
tarım mirasımıza sahip çıkmanın, geleceğe
yatırım yapmanın ifadesidir. Bu yıl ilk kez
hayata geçirdiğimiz GastroFarm Urla
çatısı altında, geleneksel Mart Ot Festivali,
Enginar Festivali, Bağ Bozumu Şenlikleri,
Bağ Yolu Şenlikleri ve Zeytin ve Sanat
Festivali gibi tarım ve gastronomiye dayalı
beş büyük festivale ev sahipliği yapıyoruz.
Hedefimiz sürdürülebilir kırsal kalkınma ile
yerel ürünlerimizin pazar payını artırmak,
çiftçilerimize yeniden umut olmak ve
üretimi teşvik etmektir. Biz istiyoruz
ki, toprak üreticide kalsın, ürünlerimizi
kendi topraklarımızda yetiştirelim ve
kooperatiflerimizi destekleyerek Atatürk'ün
'Ülke kalkınması yerelden başlar' sözünü
rehber edinelim" dedi.
Sürdürülebilirlik ve lezzet rüzgârı
esti
Ege’nin kalbinde düzenlenen iki
büyük etkinlik, sürdürülebilir tarım ve
gastronominin gücünü bir kez daha gözler
önüne serdi. Sözen Grup’un katkılarıyla
hayata geçen ve bu yıl “Bir Enginar, Bin
Lezzet” temasıyla gerçekleştirilen Urla
Enginar Festivali, üç gün boyunca bölgenin
bereketli topraklarında yetişen enginarı
merkezine alarak sokakları lezzet, kültür ve
eğlenceyle doldurdu. Yerel üreticiler, şefler,
gurmeler, sanatçılar ve doğa tutkunlarının
buluştuğu festival; atölyelerden konserlere,
tadım etkinliklerinden söyleşilere uzanan
zengin programıyla binlerce ziyaretçiyi
ağırladı.
Festival kapsamında ayrıca, Sözen Grup
CEO’su Gökmen Sözen moderatörlüğünde,
Bozcaada Belediye Başkanı Yahya Göztepe
ile Urla Belediye Başkanı Selçuk Balkan’ın
katılımıyla “Kardeş İlçelerde Gastronominin
Yeri” başlıklı bir panel de düzenlendi. Bu
özel oturumda, bölgesel gastronominin
kalkınmadaki rolü ve kardeş ilçeler
arasındaki iş birliği olanakları ele alındı.
Festival kapsamında ilk kez düzenlenen
GastroFarm Urla I. Uluslararası
Sürdürülebilir Gastronomi ve Tarım
Konferansı, “Bugünün Toprağı, Yarının
Sofrası” temasıyla öne çıktı. Konferansta;
sürdürülebilir tarım, inovatif üretim
modelleri, gastronomi ve yerel kalkınma gibi
alanlarda bilgi ve deneyimler paylaşıldı.
İlham veren panellerle dolup taştı
Etkinliğe, dünyaca ünlü şefler Tamar
Gachechiladze, Michael Van Der Kroft,
Alexander Nietosvuori, Fabrizio Fiorani,
Paolo Griffa ve Alan Geaam katıldı. Ayrıca
tarım ve gastronomi alanında uzman
akademisyenler, yerel üretici temsilcileri ve
uluslararası sürdürülebilirlik uzmanlarının
yanı sıra; Türk şefler ve gastronomi
dünyasının önemli isimleri Osman Sezener,
Osman Serdaroğlu, Ozan Kumbasar,
Atilla Heilbronn, Sinem Özler, Handan
Kaygusuzer, Gökhan Başeğmez, Deniz
Çakır, Ergin Sönmezler, Gökmen Sözen,
Vedat Başaran, Ahmet Güzelyağdöken,
Haluk Özyavuz, Bülent Akgerman, Ömür
Akkor, Aylin Yazıcıoğlu, Duygu Özerson
Elakdar, Seray Kumbasar, Harun Seyhan,
Himmet Kuşcan, Mehmet Kuşcan ve Sezer
Dermenci de konferans programında yer
aldı.
Festival kapsamında düzenlenen panellerde
ve tadım etkinliklerinde, ziyaretçiler
hem Ege mutfağının eşsiz lezzetlerini
keşfetme hem de sürdürülebilir gastronomi
konularında ilham verici sohbetlere katılma
imkânı buldu. Festivale destek veren, sahne
üzeri marka yerleşimleri hizmetinde yer
alan kuruluşlar etkinliğin hayata geçmesine
önemli katkılarda bulundu. Yerel yönetimler,
gastronomi alanındaki sivil toplum
kuruluşları ve özel sektör temsilcilerinin
destekleriyle güçlenen festival, Urla’nın
doğasını ve zengin gastronomik mirasını
uluslararası ölçekte tanıtarak hem
yerel kalkınmaya katkı sağladı hem de
sürdürülebilir bir gelecek için farkındalık
oluşturdu.
74
hotel restaurant
& hi-tech
gastro etkinlik
GASTRONOMININ
“YENI ALTINI”
NEDEN TÜRK
BALI OLMASIN?
Muğla'nın çam balını, Kastamonu'nun ıhlamur balını, Zonguldak'ın kestane balını
çoğumuz iyi biliriz belki. Peki ya Ardahan'ın yüksek yaylalarından, Tunceli'nin
dağlarından ya da Sivas'ın vadilerinden gelen aromatik balları? Onlar hâlâ
keşfedilmeyi bekliyor. Oysa elimizde sadece sofraları değil, dünyayı etkileyebilecek
nitelikte bir hazine var: Türk balı!
Yazı: Hatice Ünal Bilen
Bugüne kadar balı çoğunlukla
kahvaltı sofralarında ya da
şifa amaçlı sıcak çaylarımızda
tüketmeyi bildik. Oysa bal, gastronomik
anlamda zeytinyağının geçirdiği
dönüşüme benzer bir yolculuğa
çıkabilecek potansiyele sahip. Nasıl ki
bugün Türkiye’nin zeytinyağları bölgesel
kimlik kazanarak dünyada gastronomik
değer taşıyorsa, Türk balı da doğru
anlatımla ve tanıtımla aynı prestiji
yakalayabilir.
Türk ballarının lezzet haritasında
derinlemesine bir keşif
İşte bu vizyonla, Balparmak ev
sahipliğinde, 17 Nisan Perşembe
günü Balparmak Kampüsü'nde "Türk
Balının Lezzet Haritası" adıyla özel bir
eğitim programı düzenlendi. İtalyan Bal
Tadım Uzmanı Raffaele Dallolio'nun
sunumuyla düzenlenen etkinlikte
Türkiye’nin saklı kalmış bal çeşitlerini
ortaya çıkarmak ve her birinin özgün
lezzet karakterini haritalamak
hedeflendi.
Programın fikir öncüsü ise gastronomi
yazarı ve Çay Sommelieri Ebru Erke'ydi.
İtalya seyahatinde şahit olduğu bal
tadım kültürünü Türkiye'ye taşıma
arzusuyla öncülük eden Erke, yaptığı
moderasyonda “İtalya’da bal tadımı
etkinliklerinde, balın gastronomik bir
değer olarak ele alındığını gördüm.
Peki, biz neden kendi ballarımızı
irdelemiyoruz? Türk balı, nefis, kaliteli
ve sağlıklı; ancak çoğunlukla sadece
yemeklik kullanılıyor. Oysa her bir bal,
o bölgenin benzersiz bir yansıması.
Amacımız, balı sadece yemeklik değil,
gastronominin bir parçası haline
getirmek. Zeytinyağı nasıl değer
kazandıysa, bal için de aynı yolu
açmalıyız.” sözlerine yer verdi.
Türk ballarının 13 farklı yüzü
Türk balının zengin aromatik dünyasının
lezzet haritasının oluşturulmasına
katkı ve destek amacıyla düzenlenen
etkinlikte, şefler ve biz gastronomi
yazarlarının katıldığı tadımın ilk
bölümünde 6, ikinci bölümünde 7
olmak üzere toplam 13 farklı bal
çeşidi deneyimlendi. Üç saatlik eğitim
programı kapsamında Türkiye’nin 7
coğrafi bölgesine ait balları tadarken,
her bölgenin kendine özgü karakterini
hissettik.
Örneğin, Doğu Anadolu’dan Yüksekova
ve Şemdinli ballarında dağ çiçeklerinin
yoğun, güçlü ve doğal aromaları
hissedildi. O bölgelerdeki dağlık alanlar,
hayvancılık ve yaylalar bu ballara
kendine özgü bir sertlik ve doğallık
katıyordu. Orta Anadolu’dan Kayseri
balında ise daha yumuşak, meyvemsi
tatlar ön plana çıktı. Burada, tarım
arazileri ve zeytinliklerin etkisiyle balın
temizliği ve hafifliği ön plana çıktı. Her
bal, o bölgenin doğasını, toprağını ve
bitki çeşitliliğini adeta damaklarımızda
canlandırdı. Bu çeşitlilik, her bölgenin
kendi hikayesini bal aracılığıyla
anlatmasına olanak sundu.
Balı en doğru şekilde anlamanın
yolu: Duyusal Analiz
İtalyan Bal Tadımı Eğitmeni, Moleküler
Biyolojist Raffaele Dallolio, sunumunda
bal tadımının yalnızca teknik bir işlem
olmadığını, aynı zamanda duyusal bir
yolculuk olduğuna vurgu yaptı.
Tat, koku, renk ve dokuyu sadece
fiziksel değil, duyusal bir şekilde analiz
etmenin önemine değinen Dallolio,
“Duyusal analiz, balın ne kadar kaliteli
olduğunu anlamanızı sağlamakla
kalmaz, aynı zamanda size o balı
deneyimlerken yaşadığınız duyguyu da
sunar.” ifadelerini kullandı.
Dünyanın farklı yerlerinde 100'ün
üzerinde eğitim veren Dallolio, her balın
sadece tat profili değil, aynı zamanda
hissettirdiği duygunun da çok önemli
olduğunu söyledi.
Doğu Anadolu’daki bal örneklerinde
olduğu gibi, güçlü dağ havası ve
bitkilerin doğal özleri, tadım yaparken
bile insanı enerjik hissettiriyordu.
Bu yüzden balı sadece “iyi” ya da
“kötü” olarak tanımlamak yerine,
onu hissetmek ve hangi duyguları
uyandırdığını keşfetmek çok değerli bir
bakış açısıydı.
Dallolio'nun bu yaklaşımı, her bir balın
ardında yatan doğal çevreyi, yetiştiği
bölgenin ekosistemini ve doğasını daha
iyi kavramamıza da imkan tanıdı.
Türk balları bunu hak ediyor
Balparmak Yönetim Kurulu Başkanı
Özen Altıparmak'ın bizzat katılarak
destek verdiği etkinlik bir kez daha
gösterdi ki, doğru anlatım ve duyusal
analiz yöntemleriyle bal sadece bir gıda
değil, kültürel bir değer haline gelebilir.
Türk balı, doğasının ve coğrafyasının
eşsiz bir yansıması. Balparmak’ın
öncülüğünde atılan bu adımlar, balımızı
dünya sahnesinde hak ettiği yere
taşımak için önemli bir fırsat sunuyor.
Gastronomi dünyası sürekli yeni
tatlar ve hikâyeler ararken, elimizde
keşfedilmeyi bekleyen muazzam bir
hazine var. Gastronominin yeni altını
neden Türk balı olmasın?
Balparmak Genel Müdürü
Ulaş Altıparmak, lider bir
firma olarak Türk balının
tanıtımı ve keşfi konusunda
öncülük ettiklerini belirterek,
Türkiye'nin 12 bin bitki çeşidinin
üçte birinin endemik olduğunu
ve bu zenginlik sayesinde
balın her bölgeye ait farklı
tatlar sunduğunu vurguladı.
Altıparmak, bu zenginlikleri
hem yerel hem de küresel çapta
tanıtmak için çalışmalarını
sürdürdüklerini ve Türk balını
dünya pazarında hak ettiği
yere taşımayı hedeflediklerini
sözlerine ekledi.
76
hotel restaurant
& hi-tech
gastro etkinlik
ULUSLARARASI MANAVGAT
GIRIT’TEN SIDE’YE KÜLTÜR VE
LEZZET FESTIVALI 2.SINI DÜZENLEDI
Toplumların tarihini, geleneklerini, kimliklerini tattırarak anlatan en lezzetli
kültürel miras olan gastronomi ile turizmdeki marka değerini artırmayı amaçlayan
Manavgat’ta dünyaca ünlü mutfak şefleri, sanatsal dokunuşlarla her tabağa Girit
lezzetleriyle imza attı.
Manavgat Belediyesi’nin ev
sahipliğinde gerçekleştiren
Uluslararası Manavgat Girit’ten
Side’ye Kültür ve Lezzet Festivali’nin
ikincisi düzenlenen tadım etkinliğinde
lezzet sihirbazları Maria Ekmekçioğlu,
Esat Özata, Dilek Yetkiner, Pasquale
Lembo, Apostolos Altanis, Ioannis
Koufos ve Argyrios Kontakis, Girit
mutfağının efsanevi yemeklerini
hazırladı. Girit, Selanik, İtalya, İstanbul
ve İzmir’den Side’ye gelen duayen
şefler, “Norma”, “Karides Saganaki”,
“Kreto Pitaka”, “Sakız Enginarlı Kabak
Çiçeği Dolması”, “Balkabaklı Otlu Köfte,
“Katsikaki Me Maratho Ke Askolimbrus”
isimli yemeklerin reçetelerini, püf
noktalarını Girit mutfağındaki yerini
detaylarıyla anlattı.
Side Antik Liman’daki lezzet şöleninde
Manavgat Belediye Başkanı Niyazi
Nefi Kara, dünya mutfak kültüründe
doğallığın ve sağlıklı yaşamın temsilcisi
olarak öne çıkan, zeytinyağlıları,
yabani otlarla yapılan yemekleri, taze
deniz ürünleri ve damakta iz bırakan
mezeleriyle Akdeniz’in en rafine
lezzetlerini sunan Girit mutfağını
modern dokunuşlarla yorumlayan
mutfak şeflerine teşekkür etti.
Kara: “Manavgat lezzetin yıldızı
olsun istiyoruz”
Mübadele öncesi Manavgat’a
göçen Giritlilerin köklü kültürleri,
misafirperverlikleri ve eşsiz mutfak
mirasıyla Side’nin tarihine lezzet
kattığını, bu kadim kenti Akdeniz’in
en özel buluşma noktalarından biri
haline getirdiğini vurgulayan Başkan
Kara, “Girit’in yemek tariflerini Side’nin
tarihi atmosferiyle buluşturarak bu
toprakların zenginliğini dünyayla
paylaşmaktan gurur duyuyoruz.
Manavgat, denizi, güneşi, doğal
güzellikleri ve tarihi değerlerinin
yanı sıra gastronomi zenginlikleriyle
de gözde bir turizm destinasyonu
olsun istiyoruz. Manavgat, lezzetin,
kültürün ve sürdürülebilir turizmin
yıldızı olsun istiyoruz. Çeşitliliğimizi
unutmadan, unutturmadan koruyacağız
ve geliştirmeye devam edeceğiz. Her
bir değerimize yenilerini ekleyerek
yolumuza kararlılıkla devam edeceğiz.”
dedi.
Mutfak kültürüyle kurulan Girit-
Side dostluğunu anlattılar
Festivalin bir başka önemli etkinliği
“Girit’ten Side’ye Lezzet Yolculuğu”
isimli söyleşi oldu. Apollon Tapınağı’nın
yakınındaki sahnede Saray ve
Kültür Tarihçisi Çağrı Başkurt’un
moderatörlüğündeki söyleşide Şef-
Ege ve Mübadil Mutfağı Uzmanı Dilek
Yetkiner, Uluslararası Tarım Derneği
Başkanı Seda Özel, Şef-Yazar-Türkiye
ve Girit Gastronomi İlişkileri Temsilcisi
Maria Ekmekçioğlu’nun konuşmalarını
meydanı dolduran yüzlerce kişi ilgiyle
dinledi.
Dilek Yetkiner, Girit ile Side arasında
sofranın birleştirici gücünün çok
yüksek olduğuna vurgu yaptı. Girit
mutfağını “Çok duygusal, çok sağlıklı
ve hikâyelerle dolu” olarak tanımlayan
Dilek Yetkiner, ortaya çıkarılan
lezzetlerde zeytinyağı, domates, patates
ve peynirin rolünün fazla olduğunu
anlattı.
Seda Özel, “Giritliler Side’ye ne getirdi,
Girit’ten ne götürdü” sorusu üzerinden
düşüncelerini paylaştı. Manavgat’ın
bitki çeşitliliği açısından çok zengin
bir bölge olduğunu belirten Seda
Özel, Side’de Yörük kültürü ile Girit
kültürünün sentezinin ortaya çıktığını
anlattı. Anadolu şehirlerine yerleşen
Giritlilerin, zeytin üretimi, zeytinyağının
farklı tekniklerle lezzetinin artırılması,
bağcılık, üzüm ve enginar üretiminde
İzmir, Muğla, Antalya ve Mersin
bölgesine büyük katkılar sağladığını
anlattı.
Maria Ekmekçioğlu ise “Girit'ten
Side'ye, Side'den Girit'e uzanan büyük
hikayenin” birleştirici bir yolculuk
olduğunu söyledi. Festival için hazırlık
yaparken Girit yemeklerinde kullanılan
otların Türkçe isimlerini öğrenmek
için çok uğraş verdiğini anlatan Maria
Ekmekçioğlu, Side’ye geldiğinde
özellikle otların Girit’teki isimleriyle
bilinmesinin kendisini çok şaşırttığını
dile getirdi. Maria Ekmekçioğlu, Side’de
sofralar kurarak dostluğu, kardeşliği
güçlendirdiklerini, birlikte yaşamanın
güzelliklerini keşfetmeye devam
edeceklerini dile getirdi.
Tadım etkinliğini, Mersin Büyükşehir Belediyesi Halk Dansları Grubu’nun gösterisi
renklendirdi. Denizin özgürlüğünü ve yüzyılların direncini aynı ezgide buluşturan
bir ruhun sesi olan Girit müzikleriyle yapılan danslar, büyük alkış topladı.
Festivalin akşam programında ise Apollan Tapınağı’nadaki sahnede Giritli şarkıcı
Chrysoula Stefanaki, unutulmaz bir konser verdi.
78
hotel restaurant
& hi-tech
gastro güncel / makale
DrṀurat
İstanbul Gelişim Üniversitesi
Dogan
Güzel Sanatlar Fakültesi Dekan Yardımcısı
Doç.
)
Gastronomi, disiplinler arası bir
alan olarak kimya ve matematik
gibi bilimlerden beslenir. Bu ay,
gastronomiyi hem kimyasal hem
de matematiksel bir bakış açısıyla
inceleyeceğiz.
Ayrıca, hesaplamalı gastronomi
kullanarak Türk mutfağındaki gıda
eşleştirme hipotezini test eden
araştırma makalemiz1, yüksek etkili
bir bilimsel dergide yayınlandı. Bu
yazıda, hesaplamalı gastronomi
kavramını, yiyecek eşleştirme hipotezini
ve çalışmamızın temel bulgularını
tartışacağım.
Hesaplamalı Gastronomi
(Computational Gastronomy) nedir?
Hesaplamalı Gastronomi, mutfak
uygulamalarını incelemek, modellemek
ve yenilik yapmak için bilgisayar bilimi,
veri analizi ve gıda bilimini birleştiren
disiplinler arası bir alandır. Makine
öğrenimi, yapay zeka (AI) ve büyük
veri analitiği gibi teknikleri kullanarak
yiyecek lezzetlerini ve dokularını analiz
eder; tat kombinasyonlarını tahmin
eder, tarifleri optimize eder ve yeni
malzeme eşleşmeleri keşfeder.
Kişisel sağlık verilerine ve tercihlerine
göre uyarlanmış diyet planları
Türk mutfağının gizli kimyası: Gelenek
moleküler eşleşmeyle buluştuğunda
oluşturarak kişiselleştirilmiş
beslenmeyi mümkün kılarken, aynı
zamanda yeni yemekler, bitki bazlı
alternatifler veya sürdürülebilir yiyecek
seçenekleri geliştirmek gibi gıda
tasarımı ve inovasyonunu da teşvik
eder. Ayrıca, kullanıcı tercihlerine,
diyet kısıtlamalarına veya mevcut
malzemelere dayalı tarifler öneren
mutfak önerisi sistemlerini güçlendirir.
Pişirme süreçlerinin (fermentasyon veya
Maillard reaksiyonları gibi) lezzeti ve
beslenmeyi nasıl etkilediğini anlamak
için gıda kimyası modellemesini
kullanır.
Gıda Eşleştirme Hipotezi
(Food Pairing Hypothesis)
Gıda malzemelerini anlamak ve
eşleştirmek şefler için önemli bir
beceridir. Ancak lezzet ve aromatik
bileşenler hakkında sınırlı bilgi
zorluklar ortaya koyar. Gıda bilimindeki
gelişmeler yeni tatların oluşmasını
sağlamıştır. Fakat gıdanın karmaşıklığı
hakkındaki kavrayışımız hala eksiktir.
Gıda Eşleştirme Hipotezi, benzer lezzet
bileşenlerini paylaşan bileşenlerin
birbirlerini tamamlama eğiliminde
olduğunu ve birçok örtüşen tat
molekülüne sahip gıdaların daha iyi
eşleştiğini öne sürmektedir. Bu fikir
hem şeflerin hem de bilim insanlarının
dikkatini çekmiştir.
İngiliz Şef Peter Coucquyt ve arkadaşları
tarafından 2020 yılında yayınlanan
“Gıda Eşleştirmenin Sanatı ve Bilimi”
adlı kitap, yeme alışkanlıklarını
devrim niteliğinde değiştirebileceğini
iddia ederek, 1.000 gıda eşleştirmesi
sunmuştur. Lezzet bileşenleri
hala tam olarak anlaşılmamış olsa
da, şefler giderek daha fazla gıda
eşleştirmelerini araştırmakta ve bu da
bileşen uyumluluğu yeni çalışmaları
beraberinde getirmektedir.
Gıda malzemelerinin tuzlu, acı, tatlı ve
ekşi gibi birçok tadın, lezzet ve dokuya
göre nasıl birleştirildiği sorusunun
kökenleri yani gıda eşleştirme kavramı
eski Yunan ve Roma mutfaklarına
kadar uzanmaktadır. Orta Çağ boyunca,
baharatlar karmaşık tatlar oluşturmak
için Avrupa mutfağında yaygın olarak
kullanılmıştır. 19. yüzyıla kadar,
gıda eşleştirme çoğunlukla şeflerin
deneyimine ve deneme yanılmaya
dayanıyordu. Ancak, modern bilimdeki
gelişmelerle birlikte, araştırmacılar
gıdaların kimyasal bileşimini ve lezzet
etkileşimlerini analiz etmeye başladı.
Bu da günümüzdeki gıda eşleştirme
hipotezinin ve yol gösterici ilkelerinin
geliştirilmesine yol açtı.
Gıda Eşleştirme Hipotezi’nin
tarihsel arka planı
Aslında bilimsel anlamda Gıda
Eşleştirme Hipotezi, 1963 yılında
yayınlanan “Gıdalardaki Uçucu
Bileşikler: Veri - Volatile Compounds
in food: Data” kitabına dayanmaktadır.
İlgili kitap yıllar boyunca yeni baskılarla
genişleyen tat bileşiği veri tabanını
genişletmiştir. Ayrıca, “Foodpairing”
şirketinin kurucusu biyomühendis
Bernard Lahousse ve “Khymos” adlı
bloğunda okuyucularıyla bu hipotezi
test edip araştıran kimyager Martin
Lersch hipotezin ilerlemesinde ve kabul
görmesinde önemli katkıları olmuştur.
Moleküler gastronominin de kurucuları
arasında sayılan fizikçi Nicholas Kurti
gıda eşleştirme kavramını 1994 yılında
gıda ve içeceklerdeki organik bileşiklerin
uyumluluğunu açısından analiz etmiş ve
önermiştir. Ünlü Şef Heston Blumenthal
2002 yılında hipotezi popülerleştirmiştir.
2008 yılına gelindiğinde ise, araştırmacı
Osame Kinouchi ve arkadaşları, İngilizce
ve Fransızca yemek kitaplarından
3.000 tarifi analiz etmiş ve bileşen
kombinasyonlarının sosyal tercihlerle
uyumlu olduğunu bulmuştur.
Günümüzde gıda eşleştirme, kimyasal
lezzet bağlantılarını belirleyerek şeflerin
yenilikçi yemekler tasarlamalarına
yardımcı olmakta, yaratıcı menü
tasarımları, optimum yiyecek-içecek
eşleştirmeleri ve kültürler arası mutfak
füzyonları sağlamaktadır.
Gıda eşleştirmede Hesaplamalı
Gastronomi’nin kullanılması
Veri bilimini ve bilgisayar teknolojilerini
gıda bilimine uygulayan yeni disiplinler
arası bir alan olan Hesaplamalı
Gastronomi, Gıda Eşleştirme Hipotezi’ni
keşfetmede önemli bir rol oynamaktadır.
Bu disiplin, lezzet bileşenlerini, tarif
oluşturmayı ve mutfak dönüşümünü
incelemek için makine öğrenimi,
doğal dil işleme ve kemo-enformatik
yöntemlerini kullanarak mutfak
verilerini analiz etmektedir.
Çalışmamız
Çalışmamızda Hesaplamalı
Gastronomi’yi kullanarak Gıda
Eşleştirme Hipotezi’ni Türk mutfağında
analiz etmeyi amaçladık. Bu hipotez
dünya mutfaklarının bir kısmında
test edilmiş olsa da, çalışmamız Türk
mutfağı üzerine kapsamlı ilk araştırma
olma özelliğini göstermektedir.
Araştırmamızda, Türk mutfağına ait
yemek tarifleri ve gıda bileşenlerinin
aromatik profilleri analiz edilmiştir.
Çalışmamızda dört temel adımdan
oluşan sistematik bir metodolojiyi
izledik. İlk olarak, geleneksel Türk
yemeklerinin tariflerini derledik ve
içerik bileşimlerini belirleyerek verileri
topladık. İkinci olarak, bu yiyeceklerin
aromatik bileşenlerini, özellikle
uçucu organik bileşikler olmak üzere
kimyasal profillerini, Phenol-Explorer ve
FlavorDB gibi yerleşik veri tabanlarından
çıkararak analiz ettik. Üçüncü olarak,
aromatik uyumluluğu değerlendirmek
için Jaccard benzerlik endeksi de dahil
olmak üzere hesaplamalı yöntemler
kullandık. Gıda çiftleri arasındaki
benzerlikleri nicel olarak ölçtük. Son
olarak, Türk mutfak uygulamalarının
gıda eşleştirme hipoteziyle ne ölçüde
uyumlu olduğunu değerlendirmek için
istatistiksel analizler yürüttük ve Türk
mutfağının lezzet kombinasyonlarının
moleküler temeline ilişkin yeni bilgiler
sağladık.
Bulgularımız
Türk mutfağına ilişkin analizimiz,
yemek kategorileri arasında dikkate
değer farklılıklarla, Gıda Eşleştirme
Hipotezi’ne orta düzeyde bir bağlılık
ortaya koymaktadır. Et bazlı hazırlıklar
ve baharat kombinasyonları hipotezi
destekleyen önemli aromatik
uyumluluk gösterirken, zeytinyağıyla
pişirilen sebze yemekleri daha düşük
moleküler benzerlik göstermiştir.
Soğan, sarımsak, kimyon ve acı biber
gibi temel malzemeler, birden fazla
yemekte yaygın olarak kullanılmaları
nedeniyle temel aromatik bileşenler
olarak ortaya çıkmıştır. Bulgular,
kimyasal uyumluluğun Türk lezzet
eşleştirmelerini etkilerken, kültürel
geleneklerin, coğrafi faktörlerin ve
diyet uygulamalarının da mutfak
kombinasyonlarına eşit derecede
katkıda bulunduğunu göstermektedir.
Analizimiz, Türk mutfağının farklı
yemek kategorileri arasında değişen
derecelerde aromatik uyumluluk
göstererek, gıda eşleştirme hipoteziyle
kısmen uyumlu olduğunu ortaya
koymaktadır. Araştırma, mutfağın
aromatik uyumuna katkıda bulunan
karakteristik lezzet profilleri
oluşturmada baharatların ve temel
malzemelerin temel rolünü öne
çıkarmıştır.
Sonuç olarak çalışmamız, hesaplamalı
gastronominin hem geleneksel gıda
sistemlerini analiz etme hem de yeni
lezzet profilleri oluşturma potansiyelini
ortaya çıkarmış ve veri odaklı
yaklaşımlar aracılığıyla yemek kültürünü
analiz etmek ve anlamak için yeni
metodolojiler sunmuştur.
1Doğan, M., & Değerli, A. H. (2023).
Computational gastronomy: a study
to test the food pairing hypothesis in
Turkish cuisine. International Journal
of Gastronomy and Food Science, 33,
100795.
80
hotel restaurant
& hi-tech
gastro aktüel
Boğaz’da bahar keyfi
Baharın tüm notaları
bu tabaklarda
Beca’nın açıldığı ilk günden beri devam ettirdiği, mevsim döngüsünü
takip eden ve iddiasını “sade ve şık” tabaklarından alan mutfak
felsefesi, bahar tabaklarıyla yenilenen yeni mönüsüyle beraber bir
katman daha derinleşiyor. Bahar sezonunda tabaklar daha şık, tarifler
daha yalın. Yeni tabakların hikayesini, fermante tatlar, yenilenilebilir
çiçekler, aromatik birleşimler, İtalyan ve Asya mutfaklarının bahar
döneminden alınan esintiler oluşturuyor. Sezona saygılı, şık ve sade,
yeni tabaklar arasında Trüflü ve kuşkonmazlı linguine, domates
stracciatella, ‘crispy’ kalamar, tuna nigiri ve trüflü pizza var. “Carccoffi
ala Beca” ve “Wagyu Nigiri” ise Beca’nın yeni ‘imza tabağı’ olmaya
aday, yeni mönünün favori tabaklarından.
Acı biberin yeni formu
Yeme içme sektörü
profesyonellerinin çözüm Metro
Türkiye, talep ve ihtiyaçlara yönelik
olarak geliştirdiği ürün yelpazesine
yenilikçi ürünler eklemeye devam
ediyor. Bu ürünlerden biri de
Metro Chef markasıyla raflara
getirdiği Acı Biber İplikleri. Taze
kırmızı acı Şili biberinin kurutulup
çekirdekleri çıkartıldıktan sonra
kesim makinesinden geçirilerek
son derece ince şeritler halinde
kesilmesiyle elde edilen Metro
Chef Biber İplikleri artık şefler
ve kendi mutfağının şefi olanlar
için Metro mağazalarında kolayca
bulunabiliyor. Aromatik yapısıyla
yemeklere lezzet katan Metro Chef
Acı Biber İplikleri’ni olduğu gibi
ya da sulandırarak kullanabilmek
mümkün. Kuru bir tavada yavaşça kızartarak lezzetini daha da artırmak
da acıseverler için bir başka seçenek. Pul bibere kıyasla çıtırtılı formu
ile yemeklere lezzet ve doku katmanın yanı sıra Metro Chef Acı Biber
İplikleri, çorbalar, salatalar ve mezeler üzerinde süsleme olarak da
kullanılabiliyor.
İstanbul’un en güzel manzaralarından birine karşı konuklarını
ağırlayan Lokma, her mevsim sunduğu özenli tatlarla lezzet
severlerin favori adreslerinden biri olmayı sürdürüyor. Baharın
gelişiyle birlikte menüsünde yer alan hafif ve taze seçeneklerle
hem damağa hem de göze hitap ediyor. 300 kişilik kapasiteye sahip
mekan, sabah kahvaltısından akşam yemeğine kadar her öğünde
farklı bir tat deneyimi sunuyor. Mevsim sebzeleriyle hazırlanan
zengin kahvaltılar, hafif öğle tabakları ve leziz akşam menüsüyle
Lokma, Boğaz’da geçirilen her ana ayrı bir lezzet katıyor. Napoli
usulü taş fırın pizzalar, Anadolu mutfağının özgün tarifleri, leziz
ızgaralar ve dünya mutfağından ilham alan özel tatlar Lokma
menüsünde bir araya geliyor. Şefin imza yemekleri arasında ise
Lokma Çökertme, Tereyağlı Tavuk But ve Firik Bulgurlu Kuzu
Tandır bulunuyor.
Malezya Palm Yağı Konseyi’nden
sürdürülebilirlik semineri
Malezya Palm Yağı Konseyi, 15
Nisan Çarşamba günü İstanbul’da
pasta ve fırıncılık sektöründe
sürdürülebilirlik konulu bir
seminer düzenledi. Malezya
Palm Yağı Konseyi ülke direktörü
Hakan Alkan seminerde yaptığı
konuşmada, “Sürdürülebilir
Malezya Palm Yağı (MSPO)
sertifikası, Malezya'nın palm
yağı üretimi için getirdiği ulusal
sürdürülebilirlik standardıdır.
Küresel ölçekte tanınan
MSPO, tedarik zinciri boyunca
izlenebilirliği temin eder. Yağmur ormanlarının yok edilmesini
önlemeyi, biyolojik çeşitliliği korumayı ve bu bölgelerde yaşayıp
çalışan toplulukların haklarının korunması hedeflenir. 2013
yılında yürürlüğe giren MSPO sertifikasyon programı, 2020 yılında
tüm palm yağı sektörü için zorunlu olmuştur. Palm ağacı ekim
alanlarının %92’si MSPO sertifikalıdır. Palm yağını çıkaran, 446
fabrikanın tümü MSPO sertifikasına sahiptir” dedi. Prof. Dr.
Fahri Yemişçioğlu ise, sunumunda pasta ve fırıncılık sektöründe
kullanılan bitkisel yağların ve özelde palm yağının sektöre kattığı
avantajlardan bahsederek, sektörün gelişimindeki yerinden
bahsetti.
82
hotel restaurant
& hi-tech
gastro aktüel
BTA ve Fraport
Antalya’da ortak oldu
Havalimanı yiyecekiçecek
çözümlerinde
dünyanın önde gelen
markaları arasında
yer alan BTA, Antalya
Havalimanı’nda
hizmet vermek üzere
Fraport ile ortaklık
kurdu. Ortaklıkta
yüzde 60 BTA, yüzde
40 Fraport payı olacak. İlk etapta Cakes&Bakes, Enzo, Brewmark,
Taste of Anatolia by Ömür Akkor gibi mevcut BTA marklarının yanı
sıra Antalya Havalimanı için oluşturulan Flute, Sherefe, Mangia,
Sweet Treats gibi konseptlerin de yer alacağı 28 işletme yolcularla
buluşacak. Şirket ayrıca üç lounge alanında -Premium, Elite ve
Arrival Lounge- yiyecek içecek hizmeti verecek. Fraport AG Kıdemli
Başkan Yardımcısı Denitza Weismantel, “Antalya Havalimanı'nı
yirmi yılı aşkın bir süredir başarıyla işletiyoruz ve 2018 yılından
bu yana TAV Havalimanları ile verimli bir iş birliği sürdürüyoruz.
Yeni ortak girişimimizle bu iş birliğini daha da güçlendirirken,
portföyümüzü genişletme fırsatını yakalıyoruz. İlk kez, Antalya
Havalimanı'ndaki (AYT) restoran imtiyazlarının yönetimi ve işletmesi
sorumluluğunu üstleniyoruz. Ortaklarımızla birlikte, dünyaca ünlü
Türk misafirperverliğini yansıtan, farklı damak tatlarına hitap eden
çeşitli mutfak deneyimlerini misafirlerimize sunmayı hedefliyoruz”
ifadelerini kullandı.
Lezzet yolculuğu
başlıyor
İstanbul'un önde gelen
mekanlarından Tamirane,
misafirlerine unutulmaz
bir eğlence deneyimi
sunarken, lezzetleriyle de
damaklarda unutulmaz
izler bırakıyor. Tamirane’nin
yenilenen menüsünde
salatalardan pizzalara, burger
seçeneklerinden tatlılara
kadar birçok lezzet önerisi
misafirlerini bekliyor. Zengin
menüsünde yer alan salatalar,
günlük, taze ve sağlıklı
içerikleriyle enerji verici bir
öğün alternatifi sunarken, her tabak özenle hazırlanıyor. Tamirane’nin,
damakları şenlendiren bu yeni lezzetleriyle, artık yalnızca yemek değil,
aynı zamanda bir tatlar keşfi de mümkün. Brokoli Noodle, sağlıklı ve
lezzetli bir seçenek arayanlar için mükemmel bir tercih olurken, pizza
çeşitleri incecik hamuru ve zengin malzemeleriyle klasik lezzetlere
modern bir dokunuş katıyor. Özellikle tatlı severler için, lezzet dolu
Profiterol, Üç Çikolatalı Brownie ve Apple Pie gibi ikonik tatlılar, her
lokmada damaklarda unutulmaz lezzetler bırakıyor. Tamirane'nin
menüsünde yer alan çocukluğumuzun geleneksel burger anlayışına bir
selam çakan Old Fashioned Burger güncel burger dünyasına farklı bir
boyut kazandırıyor.
Gurme bir dokunuş
Shake Shack’in
en çok beklenen
ve sınırlı süreyle
sunulan Black
Truffle lezzetleri
geldi. Özenle
seçilmiş, gurme
dokunuşlarla
zenginleştirilmiş
bu özel tarifler,
trüf mantarının
benzersiz
aromasıyla
damaklarda
unutulmaz bir iz
bırakıyor. Shake
Shack’in Black
Truffle Burger’ı,
dana etinden
hazırlanan sulu ve lezzetli köftesi, enfes erimiş swiss peyniri, taze
roka, çıtır arpacık soğan halkaları ve efsanevi siyah trüf sosuyla
buluşuy-or. Black Truffle Chicken ve Black Truffle Shroom Burger
her lokmada benzersiz ve doyumsuz bir tat sunarken, gurme lezzet
arayışında olanlar için vazgeçilmez bir seçenek oluşturuyor. Lezzet
şöleni sadece burgerlerle sınırlı değil! Black Truffle Fries, çıtır çıtır
altın sarısı patatesler üzerine özel olarak hazırlanan trüf sosuyla
taçlanıyor ve her ısırıkta lezzet tutkunlarını kendine hayran bırakıyor.
İlk çeyrekte 1,31 milyar
dolarlık ihracat yaptılar
Endüstriyel Mutfak, Çamaşırhane,
Servis ve İkram Ekipmanları
Sanayicileri ve İşadamları Derneği
(TUSİD), mutfak sektörünün 2025
yılı Ocak-Mart dönemine yönelik dış
ticaret rakamlarını açıkladı. Mutfak
sektörünün ilk çeyrekteki ihracatı
bir önceki yılın aynı dönemine
göre yüzde 3,6 düşüşle 1,31 milyar
dolara gerilerken, ithalatı da yüzde
1,5 düşüşle 481 milyon dolar oldu.
Sektör böylece ilk üç ayda 829 milyon
dolarlık bir dış ticaret fazlasına
imza attı. Bu dönemde ihracat
birim fiyatları da yüzde 2,15 artışla
4,25 dolara yükseldi. Türkiye'nin
geçtiğimiz yılı 2,63 milyar dolarlık dış
ticaret fazlası ile tamamladığını ve
dünya mutfak sektörü ihracatında
dokuzuncu sırada olduğunu ifade eden TUSİD Yönetim Kurulu
Başkanı Bekir Topuz, dünyanın hemen hemen her ülkesine ürün
gönderebilecek bir kapasitede olduklarını söyledi. Türkiye'nin mutfak
sektöründe çok güçlü bir üretici olduğunun altını çizen Topuz, yılın ilk
ayındaki yüzde 4,7'lik ihracat düşüşünün üç ayın sonunda yüzde 3,6'ya
gerilemesini önemli bir işaret olarak algıladıklarını belirtti.
84
hotel restaurant
& hi-tech
gastro aktüel
Ödüller sahiplerini buldu
Anatolia Turizm
Akademisi, Meryan
Otel ve Turizm Eğitimi
ve Eğiticileri Derneği iş
birliğiyle düzenlenen
4. Anadolu Yemekleri
Fotoğraf Yarışması’nda
ödüller sahiplerini buldu.
Anadolu’nun geleneksel
lezzetlerini tanıtmayı
ve zengin gastronomi
mirasına dikkat çekmeyi amaçlayan bir etkinlik olan Anadolu
Yemekleri Fotoğraf Yarışması, Türkiye ve dünya genelinden birçok
katılımcıyı bir araya getirmeyi ve benzersiz yemek deneyimlerini
görsel olarak ifade etmelerine olanak sağlamayı amaçlıyor.
Yarışmaya 178 fotoğraf sanatçısı toplam 543 fotoğraf ile katıldı.
Yarışmanın seçici kurulunda mutfak şefi, fotoğraf sanatçısı, otel
müdürü ve gastronomi uzmanlarından oluşan 12 seçici kurul üyesi
görev yaptı. Genel Kategoride Gülizar Gamze Tombak “Kayseri Kaşık
Mantı” isimli yemeğin fotoğrafı ile Birincilik Ödülünü kazanırken,
İkincilik Ödülünü Mehmet Akif Özdal “İzmir Köfte” adlı yemeğin
fotoğrafı, Üçüncülük Ödülünü ise Feyzullah Tunç “Hedik” yemeğin
fotoğrafı ile kazandı. Genel Kategoride verilen “Meryan Otel Özel
Ödülü’nü de “Bütümet” adlı yemeğin fotoğrafı ile Mürsel Çetin elde
etti.
“Sunset Time”
konseptiyle keyifli anlar
yaşatıyor
Günün tüm yorgunluğunu unutmak ve lezzet ile manzaranın keyfini
çıkarmak isteyenler için adres Roof Mezzepotamia… Salı ve perşembe
günleri 17.00 – 20.00 saatleri arasını kapsayan Sunset Time konsepti
özelinde hazırlanan üç farklı menü ile lezzetseverlere farklı gastronomi
deneyimleri sunuyor. Pazar günü ise 17.00 – 20.00 saatleri arasında
Happy Hour etkinliğiyle misafirlerini ağırlayan mekanda nisan ayı dolu
dolu geçti. Ilık bir ilkbahar akşamının keyfini Tarihi Yarımada manzarası,
lezzet ve müzik eşliğinde çıkarmak isteyenler için yepyeni bir konseptle
misafirlerini ağırlayan mekanda, gün batımıyla başlayan keyif gece
boyunca devam ediyor. Muhammara, Levrek Marin, Girit Ezme ve 2
kadeh rakıdan oluşan hızlı meyhane menüsü meze sevenler için harika
bir seçenek oluyor. Zeytinyağlı Enginar, Gambilya Fava ve klasik bir
Ermeni mezesi olan Topik ile hazırlanan kokteyl & meze eşleşmeli
menüde 2 adet kokteyl yer alıyor.
Eşsiz manzaralarla dolu bir yaz
Tüm mekanlarında özellikle konumu ve manzarasıyla her zaman
iddialı olan Sur Balık; en seçkin lezzetlerini, ilk şubesi Sarayburnu
Surlar’ında Marmara Denizi, Kadıköy, Kalamış manzarası;
Arnavutköy’de Boğaz manzarası, Cihangir’de Tarihi Yarımada ve
Galata manzarası; Kuşadası Le Blue Hotel’in iskelesinde deniz
manzarası, Ankara’da benzersiz konumu ve Kızılırmak kıyısındaki
Avanos’ta Kapadokya’nın en şık deniz ürünü restoranı olarak büyülü
atmosferini; en etkileyici mekanlarda bir araya getiriyor. Bu yaz, Dubai
Sur ile yurt dışındaki ilk şubesini açarak uluslararası misafirlerine
de kapılarını aralayan Sur Balık, yöresel tatların ön plana çıktığı
menüsünde; Bodrum’dan kuver zeytin, Çanakkale’den ezine peynir ve
zeytinyağı, Rize mısır unundan yapılan mısır ekmeği gibi doğal ürünler
kullanıyor. Restoran zinciri, 7 farklı lokasyonda yer alan şubelerinde
her gün taze balık ve ona eşlik eden spesiyal mezeler sunuyor.
Bahara zinde başlayın
Baharın taze
başlangıçlarıyla
birlikte vücudun da
yenilenme ihtiyacı
artıyor. Memecik
zeytini, içerdiği
yüksek polifenol
ve sağlıklı yağ
asitleri ile bahar
yorgunluğunu
hafifletirken,
yaza enerjik
bir başlangıç yapılmasına yardımcı oluyor. Yüksek meyvemsi
aromasıyla farklılaşan, Memecik türünden butik metotlarla özenle
ürettiği zeytinyağını, doğal ve kaliteli bir seçenek olarak tüketiciyle
buluşturan Niz Olive, özellikle bahar yorgunluğuyla mücadele eden
ve yaza enerjik girmek isteyenler için ideal bir seçenek sunuyor.
Memecik zeytinyağı, içerdiği sağlıklı tekli doymamış yağ asitleri
sayesinde vücudun enerji üretimini artırarak, bahar yorgunluğuna
bağlı enerji düşüşlerini dengeliyor. Bu sayede vücuda güç veriyor
ve metabolizmayı hızlandırıyor. Yüksek polifenol içeriğiyle güçlü
bir antioksidan kaynağı olan Memecik zeytini, serbest radikalleri
nötralize ederek hücrelerin sağlıklı bir şekilde çalışmasına katkı
sağlıyor. Böylece hem fiziksel hem de zihinsel yorgunluğu hafifletiyor.
Chef Seasons,
Suudi Arabistan’a ticari
çıkartma yaptı
Türkiye’nin yenilikçi sos ve çeşni markası Chef Seasons,
Ege İhracatçı Birlikleri (EİB) organizasyonuyla düzenlenen
Suudi Arabistan Ticaret Heyeti programına katıldı. Riyad’da
gerçekleştirilen görüşmelerde marka, bölgedeki potansiyel iş
ortaklarıyla bir araya gelerek yeni ihracat fırsatlarını değerlendirdi.
Dünya mutfağına ilham veren ürün portföyü ve güçlü üretim
altyapısıyla dikkat çeken Chef Seasons, Suudi Arabistan başta
olmak üzere Orta Doğu’daki perakende ve HORECA kanallarında
daha geniş yer edinmeyi hedefliyor. Chef Seasons yetkilileri,
Riyad temaslarına ilişkin şu değerlendirmede bulundu: “Katma
değerli ürünlerimizle Türk gıda sektörünün yenilikçi gücünü global
pazarlarda temsil etmekten gurur duyuyoruz. Suudi Arabistan başta
olmak üzere Körfez ülkeleri, marka olarak büyüme stratejimizin
önemli bir parçası. Riyad’daki temaslarımız, hem bölgedeki iş
ortaklarımızla yeni iş birliklerine zemin hazırladı hem de Türk üretim
kalitesine duyulan ilgiyi bir kez daha gösterdi.”
Dürümle yeni
restoranını açtı
Benzersiz lezzetiyle
büyük beğeni toplayan
Dürümle, Sultangazi
Cadde’de yer alan
şubesinin kapılarını
müşterilerine açtı.
Dürümle, yeni nesil
dürüm lezzetlerini her
an her yerde keyifle tüketilebilecek şekilde sunuyor. Marka, yenilikçi
yaklaşımı ve memnuniyet odaklı hizmet anlayışıyla sektörde ön plana
çıkıyor. Her zaman taze ve lezzetli ürünler sunan restoran zinciri, yeni
şubeleriyle müşterilerine ulaşarak lezzet dolu bir deneyim yaşatmaya
devam ediyor. Urfa, tavuk şiş ve et döner gibi klasik lezzetleri yeni
tatlarla harmanlayan Dürümle, çıtır lavaşı, cheddar peyniri, özel sosları
ve kibrit patatesiyle her masada büyük ilgi görüyor. Cheddarlı Kebap
Dürüm, Özel Soslu Tavuk Dürüm gibi eşsiz lezzetlerin yanı sıra birçok
farklı dürüm çeşidini bir arada sunuyor.
Yazın ruhuna özel
serinletici lezzetler
Emirgan Sütiş,
sıcak yaz günlerinde
ferahlatıcı tatlar
arayanlara “2025
Yaz Menüsü”
ile geleneksel
lezzetlere modern
dokunuşlar
ekleyerek
misafirlerine
benzersiz bir
serinlik deneyimi
sunuyor. Taptaze
meyvelerle hazırlanan ferahlatıcı içecekler, yenilikçi tarifler ve serin
kahve alternatifleriyle bu yaz, Emirgan Sütiş’te lezzet bambaşka
yaşanıyor. Yaz denince akla ilk gelen içeceklerden limonata,
markanın Boğaz’daki mekanında klasik çizgisinin ötesine geçiyor.
Doğal limon aromalarının kelebek çayı ve hibiskus gibi özel içeriklerle
buluştuğu tarifler, ferahlık arayanlara zengin bir seçenek sunuyor.
Hem geleneksel hem modern limonata çeşitleriyle susuzluğunuza
en lezzetli çözüm burada. Kahve tutkunları için yazın en ideal molası
soğuk kahveler! Emirgan Sütiş’in yeni menüsünde espresso ve taze
portakal suyunun buluştuğu yenilikçi tarifler öne çıkıyor. Canlandırıcı
etkisi ve zengin aromasıyla soğuk kahveler hem enerjinizi tazeliyor
hem yazın sıcaklığını unutturuyor.
Gıdanın en büyük zirvesi
Aralık’ta gerçekleşecek!
Türkiye Gıda Sanayii İşverenleri
Sendikası (TÜGİS) ile Sürdürülebilirlik
Akademisi’nin ev sahipliğinde
düzenlenen ve her yıl artan katılımıyla
dikkat çeken Sürdürülebilir Gıda
Zirvesi’nde, tedarik zincirinden
inovatif teknolojilere, sağlıklı
beslenmeden israfın önlenmesine
kadar birçok konunun masaya
yatırılması planlanıyor. Zirvede, iyi
tarım uygulamalarından teknolojiyle
entegre gıda sistemlerine, döngüsel
ekonomiden tüketici farkındalığına
uzanan ilham verici oturumlar yine sektörle buluşacak. Daha önce
iklim değişikliği, tarımsal üretim, yerel üreticilerin güçlendirilmesi
ve gıda israfının azaltılması gibi konularda katılımcıılara ilham veren
zirve; 17 Aralık 2025 tarihinde Swissôtel The Bosphorus İstanbul’da
düzenlenecek. Konuya ilişkin açıklamasında gıda sektöründe
sürdürülebilirliğe yönelik farkındalığın her yıl daha da güçlendiğini
belirten TÜGİS Yönetim Kurulu Başkanı Kaan Sidar, “Geçtiğimiz yıl
‘Gıdanın Geleceği için Dönüşüm’ temasıyla düzenlediğimiz zirvede
kapsamlı bir diyalog zemini oluşturduk. Zirveyle kaynak kullanımından
üretim süreçlerine, gıda güvenliğinden tedarik zinciri optimizasyonuna
uzanan geniş bir yelpazede yenilikçi fikirler geliştiriyoruz. 11.
Sürdürülebilir Gıda Zirvesi, bu fikirlerin daha da yayılması ve sektörün
geleceğinin tüm paydaşların katkısıyla şekillendirilmesi adına kritik
bir buluşma noktası olacak” dedi.
8686
hotel restaurant
& hi-tech
mekan deneyim
Bellini’de Şef Vaccaro'nun
İtalyan yorumlarıyla damağımı tazeledim
Bellini Restaurant'ta Sicilyalı Şef Giovanni Vaccaro’nun taptaze İtalyan yorumlarıyla
damağımda bir tazelenme yolculuğuna çıktım...
Yazı: Hatice Ünal Bilen
İtalyan mutfağını sevmenin, sadece
yemek değil, bir duygu olduğunu
düşünüyorum. Her tabak, sıcaklık ve
zarafetle dolu; her malzeme, derin bir
tarih ve gelenek taşıyor. Bu mutfağa
duyduğum sevgi, her zaman beni
cezbetti ve onu keşfetmek, her seferinde
bana yeni bir şeyler öğretiyor.
İşte bu deneyimi, Giovanni Vaccaro
gibi 20 yılı aşkın bir süredir İtalyan
mutfağını ustalıkla harmanlayan bir
şefin rehberliğinde tatmak, bambaşka
bir keyif. Sicilyalı şef Vaccaro, Çırağan
Palace Kempinski İstanbul bünyesindeki
Bellini Restaurant'ta İtalyan mutfağının
zenginliğini İstanbul’a taşıyan isimlerden
biri. Şefin danışmanlığında hazırlanan
menüyle, geleneksel lezzetler modern
dokunuşlarla birleşiyor. İtalyan şef,
Bellini’nin menüsüne Türk ekibiyle
birlikte hayat veriyor, yorumluyor ve her
dokunuşunda ruh katıyor.
Geçtiğimiz günlerde Çırağan Palace
Kempinski İstanbul'un tescilli İtalyan
restoranı Bellini'de, Şef Giovanni
Vaccaro'nun yenilenen menüsüne
özel hazırladığı seçkin lezzetleri tatma
fırsatı buldum. Vaccaro, mutfağının
başında gösterdiği ustalığı, masaya
taşıdığı her tabakta da sürdürerek, beni
büyük bir içtenlikle ağırladı; her yemeği
kendi eliyle sunup hikâyesini tutkuyla
anlatarak, bu özel akşamı unutulmaz
bir deneyime dönüştürdü. Ve her bir
tabak, İtalya’ya atılmış küçük birer adım
gibiydi...
Bir masalın ilk sayfası
Tat yolculuğum, masaya sıcacık ulaşan
Focaccia ile başladı. Dışı hafifçe çıtır, içi
pamuk gibi yumuşacık bu geleneksel
ekmek, kaliteli zeytinyağı ve taze otların
büyüleyici kokusuyla adeta bir "hoş
geldin" seremonisiydi. Sade bir başlangıç
gibi görünse de, her lokmada İtalya'nın
sıcak kasabalarında bir sokak arasında
yürüyormuş hissi veriyordu. Basit ama
güçlü. Alışıldık ama etkileyici!
Kırmızı karides ve kuşkonmazla şık
bir açılış
Bellini’de tattığım kırmızı karides
çorbası, yoğun aroması ve dengeli
lezzetiyle çok etkileyiciydi. Karides
kabuklarının kök sebzelerle kavrulup,
balık suyu ve krema ile ağır ateşte uzun
süre kaynatılmasıyla hazırlanmıştı.
Yumuşak dokusu, hafif kremamsı yapısı
ve kırmızı karidesin belirgin aromasıyla,
hem şık hem doyurucu bir başlangıç
oldu. Yanında sunulan yeşil kuşkonmaz
da tazeliğiyle çorbaya zarif bir eşlik
sundu.
İtalyan usulü pişi sürprizi
Sonrasında sofraya gelen küçük
kızarmış pizzalar adeta sürpriz bir
ara sıcak gibiydi. İlk bakışta bizdeki
pişiye benzetebileceğiniz bu minik
kızarmış hamurların üzerine, şefin
özenle hazırladığı domates sosu ve
parmesan serpiştirilmişti. Dışı çıtır
çıtır, içi yumuşacık bu lezzet, sıcaklığı
ve samimiyetiyle, anlık bir sokak lezzeti
havası estirdi. O kadar hafif kızartılmıştı
ki, hiç ağırlık yapmadan damağa hoş bir
İtalyan notası bıraktı.
Denizin tüy gibi hafif esintisi
Ardından sofraya gelen Limon Soslu
Tuna Carpaccio; tazeliğiyle adeta
denizin en saf yüzünü sunuyordu.
İncecik dilimlenmiş, neredeyse şeffaf
ton balıkları, hafif asidik bir sos,
çeri domates ve renkli biberlerle
buluşmuştu. Kızarmış ekmek eşliğinde
servis edilen tabağın her lokmasında
balığın kendi aroması zarifçe ön
plana çıkıyor, damağımda hafif bir
limon meltemi esiyordu. Ne ağır ne
de iddialıydı; sadece zarif ve taze bir
dokunuş…
Zarif bir dolgu, ustalıkla
hazırlanmış ravioli
Ana yemeklere geçerken tadına baktığım
Tavuk Dolgulu Ravioli, İtalyan mutfağının
sade ama güçlü duygusunu tabağa
taşıyordu. İncecik açılmış hamurun
içindeki tavuk dolgusu, hafif baharatlar
ve yumuşacık dokusuyla insanın içine
sıcaklık yaydı. Üzerindeki kremsi, hafif
aromatik sos, her ravioliyi sanki ipeksi
bir şal gibi sarıyor; her ısırıkta içinden
sıcak bir hikâye fısıldıyordu. Bir tabak
dolusu şef zarafeti...
Etin aromayla dansı
Gecenin yıldızlarından biri ise
tartışmasız, Kuzu Pirzola oldu. İlk
bakışta bile etin dışındaki altın renkli
mühürlenmiş kabuk iştah kabartıyordu.
İlk lokmada kuzu etinin muhteşem
yumuşaklığı ve suyunu kaybetmeden
korunan zengin aroması adeta ağzımda
dans etti. Yanında sunulan sebze
garnitürü ve hafif baharatlı soslar, etin
şahane karakterine zarif bir eşlikçiydi.
Renkli ve neşeli bir veda
Final ise tam anlamıyla bir görsel ve tat
şöleni olan Cannoli ile yapıldı. İncecik
çıtır hamurun içine doldurulmuş hafif
tatlı kreması, ağızda adeta ipek gibi
eriyordu. Üzerine kondurulan mor yaban
mersinleri, kırmızı frenk üzümleri ve
capcanlı ahududular sadece görüntüyü
değil, lezzeti de zenginleştirmişti. Her
bir minik meyve, kremanın tatlılığını
dengeliyor, cannoli'ye hafif ve enerjik
bir final havası katıyordu. Bu tatlıyla
gece hem ruhumu hem damağımı
gülümseterek tamamladı.
Tazelenen menüde daha neler var?
Benim tattığım bu özel tabakların
dışında, Bellini’nin menüsünde başka
cazip seçenekler de yer alıyor. Menüde;
Burrata, beef carpaccio, risotto çeşitleri,
ev yapımı taze makarnalar, deniz
ürünleri ve özel şef tatlıları gibi İtalya’nın
ruhunu yaşatan daha pek çok alternatif
mevcut.
Bu her bakımdan lezzetli akşamda,
Bellini Restaurant’ın Executive Sous
Chef’i Hüseyin Öztürk’ün ve Restoran
Şefi Naci Bey’in de sıcak ve özenli
ilgileri, bu deneyimimi daha da özel kıldı.
Çok kıymetliydi...
88
hotel restaurant
& hi-tech
Dünyaca
ünlü restoran
Babel
yeni mekan
Türkiye’ye
geliyor
Yarım asırlık tecrübesi ile
bulunduğu sektörlerde
birçok ilki Türkiye’ye
kazandıran Sinpaş,
gastronomi dünyasının
önemli markası Babel’i
Türkiye’ye getiriyor.
Lübnan mutfağının en
seçkin temsilcilerinden ve
Orta Doğu’nun en önemli
markalarından biri olan
Babel’in Türkiye’deki ilk
restoranları İstanbul ve
Bodrum’da açılacak.
Vizyoner yatırımlarına devam eden
Sinpaş, Türkiye’de gastronomi
dünyasına yeni bir gusto katmaya
hazırlanıyor. Dubai, Katar, Beyrut ve
Mısır gibi gözde ülkelerinde büyük bir
beğeniyle tercih edilen dünyaca ünlü
fine dining restoranı Babel’i, Türkiye
getiren marka, yeni bir füzyon katmaya
hazırlanıyor. Restoran öncelikli
olarak İstanbul ve Bodrum’daki
lokasyonlarında hizmete başlayacak.
İstanbul’da gerçekleşen imza töreninde;
Babel CEO’su Dory Rizk ve Sinpaş
Yönetim Kurulu Üyesi Mahmut Sefa
Çelik iş birliği anlaşması imzaladı.
Dünyaca ünlü, ödüllü Lübnan markası
Babel’i Türkiye’ye getirmekten büyük
mutluluk duyduklarını dile getiren Çelik,
“Sinpaş olarak, Türk damak zevkini,
dünyaca ünlü Lübnan mutfağının eşsiz
lezzetleriyle buluşturmayı hedefliyoruz”
açıklamasında bulundu.
“Yeni bir lezzet rotası olacak”
İstanbul ve Bodrum Türkiye’nin en
gözde turizm cennetleri olarak her
yıl binlerce yerli ve yabancı turisti
ağırlayan, doğal güzellikleri ve eşsiz
atmosferleriyle tanınan bölgeler
arasında yer alıyor. Babel Genel Müdürü
Mr. Jad Mounzer; “Türkiye’nin cennet
köşelerinde, özellikle 50 yıllık köklü bir
markayla Türkiye pazarına dahil olmak,
bizim için çok kıymetli. Bu bölgelerde
Babel’in sunduğu özel Lübnan mutfağı
lezzetleriyle buluşmanın, ziyaretçilere
eşsiz bir gastronomik deneyim
sunacağına ve markamızın başarısına
büyük katkı sağlayacağına inanıyoruz.
Bu stratejik yatırım, Türkiye’nin en
prestijli bölgelerinde yeni bir lezzet
rotası olacak” dedi.
Özgünlüğü, enfes mutfağı ve
kusursuz yemek deneyimiyle
tanınan Babel, 2009 yılından
beri hizmet veriyor. Nefes kesen
mimarisi ve göz kamaştıran
dekoru ile dikkat çeken Lübnan
restoranı, mükemmellik arayışını
yalnızca görsel açıdan değil, aynı
zamanda tat ve lezzet anlamında
da üst düzeyde sunuyor. En
kaliteli malzemelerle hazırlanan
yemekleriyle unutulmaz bir
deneyim yaşatan restoran,
konuklarını sadece lezzetle
değil, aynı zamanda bir kültür
yolculuğuna çıkarak eşsiz bir
atmosfer sunuyor.
VE ŞIMDI
AYNI RUH,
KANYON’DA!
İstanbul ve Ankara’daki şubeleriyle Meksika
mutfağını baş tacı eden Ranchero, gastronomi
haritasına yeni bir nokta daha ekledi: Kanyon!
Yaklaşık üç ay önce açılışından
haberdar olduğum mekanı
nihayetinde bayramın son akşamında
deneyimleme fırsatı buldum.
Kanyon’un hareketliliğiyle birleşen
Ranchero’nun enerjik atmosferi, bu son
akşamda tüm yorgunluğumu unutturdu.
Gerçekten sanki Meksika’ya gitmiş gibi
hissettim!
Şehrin tam kalbinde, dinamik ve enerjik
atmosferiyle bilinen bu alanda mekanın
capcanlı renkleri, baharat kokuları ve Latin
ruhu şimdiden şehri çepeçevre sarmış, ben
fazlasıyla ikna oldum!
Öyle ki çiçeği burnunda şubenin enerjisini
hissetmek için dış kapısından mekanla
göz göze gelmek yetiyor da artıyor bile!
Kapısından içeri adım attığınızda ise sizi bir
Meksika gecesine taşıyan sıcak bir ambiyans
karşılıyor. Kanyon’un hareketli yapısına uyum
sağlayan Ranchero, büyüleyici dekorasyonu,
Meksika esintili detayları ve her an bir
kutlamaya dönüşebilecek keyifli atmosferiyle
misafirlerini büyülüyor.
Ben bu hissi Reasürans Çarşısı şubesinden
de çok iyi tanıyorum. Orası da benim
nazarımda sadece yeni bir restoran değil,
şehirdeki Meksika rühunun adeta bir
simgesi. Orada, İstanbul’un kozmopolit
ruhunu alıp Meksika’ya götüren bir atmosfer
var. Şemsiye gibi açılan guacamole kaseleri,
bir ritme ayak uyduruyormuş gibi dans eden
nacholar ve lime ile taçlandırılmış o efsane
margaritalar, sombrerolar… Tam anlamıyla
Şehrin Meksikalısı!
Lezzet fırtınaları
Ranchero’nun mutfağından çıkan her yemek
bir kutlama! İlk lokmada sizi kendine bağımlı
yapan, her ırınındaki baharat dengesinin
ustaca kurulduğu taco’lar… Mısır unuyla
hazırlanan incecik tortilla’lar arasına
saklanmış, marine edilmiş etlerin şöleni…
Ranchero, Meksika mutfağının kalbinden
çıkan lezzetleri, şehrin tam ortasında
bulabileceğiniz en özgün ve keyifli tatlara
dönüştürüyor. Bir lokma, adeta Meksika’yı
bir arada hissedebileceğiniz bir deneyime
dönüşüyor. İşte o akşam denediğim ve beni
kendine hayran bırakan bazı lezzetler:
Taco’lar: Meksika’nın en bilinen
lezzetlerinden taco, Ranchero’nun ellerinde
adeta bir sanat eserine dönüşüyor. Taze
malzemelerle ve özenle hazırlanmış etler,
tam kararında baharatlar ve eşsiz soslarla
buluşuyor. Her ısırık, Meksika'nın sıcak
atmosferini hissettiriyor.
Nachos: Meksika mutfağının vazgeçilmezi
nachos, taze mısır cipslerinin üzerine erimiş
peynirin ve bir dizi nefis sosun buluştuğu
lezzetli bir tabak. Her lokma, Meksika'nın
enerjisini masaya taşıyor.
Enchilada: Salsa sosu ve kremalı dokusu
ile enfes bir uyum yakalayan enchilada,
gerçekten damağınızda unutulmaz bir
iz bırakıyor. Meksika’nın o eşsiz baharat
dünyasına adım attığınızda, Ranchero’nun bu
yemeği her şeyin başı oluyor.
Brownie Volkano: Çikolata severler için
gerçek bir şölene dönüşen bu tatlı, adeta bir
volkan patlaması gibi. İçindeki yoğun çikolata
akışı ve dışındaki kıtır dokusu, dondurma ile
birleştiğinde tam bir tatlı cümbüşü yaratıyor.
Margaritalar: Bayramın son akşamında,
Ranchero’nun margaritalarının her yudumu
da ayrı bir kutlama havası yaratıyor. Tatlıekşi
dengesiyle mükemmel bir harmoni
yakalayan margaritalar, Meksika’nın ruhunu
tam anlamıyla yansıtıyor.
Kanyon’daki Ranchero, sadece bir
yemek deneyimi değil, bir kutlama alanı
gibi. “Celebra La Tradicion” sloganı ile
misafirlerini karşılayan bu mekan, her
yemeği bir seromoniye dönüştürüyor.
Kanyon’un içinde bir an için kaybolup
Meksika’ya adım atmış gibi hissediyorsunuz.
Eğer siz de bu muazzam deneyimi yaşamak
isterseniz, Ranchero Kanyon’da sizleri
bekliyor!
Yazı: Hatice Ünal Bilen
90
hotel restaurant
& hi-tech
mekan deneyim
Vakti geldiğinde İstanbul’daki adres belli
KEBAPÇI İSKENDER
İstanbul, gastronomi anlamında gerçekten
leb-i derya bir kent! Her bir adımda
farklı mutfakların benzersiz lezzetlerini
keşfetmek mümkün. Ancak geleneksel
miras lezzetleri söz konusu olduğunda,
Bursa’nın meşhur İskender’i her zaman ayrı
bir yere sahip. Bu İstanbul hengâmesinde
ve iş yoğunluğunda Bursa’ya gitmeye vakit
bulamadığımda, neyse ki İstanbul’da da bu
eşsiz lezzeti tattığım bir mekan var: Kebapçı
İskender’in Akaretler şubesi.
Burası, 2018 yılından bu yana İstanbul’da
yaşayanlar kadar turistik şehri ziyaret
edenlerin de vazgeçilmezi olmuş. 150 yıllık
köklü mirasa sahip restoran markasının
Akaretler şubesi, sadeliği ve rahat
atmosferiyle hemen kendini sevdiriyor ve bir
kez daha hissettiğim kadarıyla da sıcak bir
ortam sunuyor.
Her lokması Bursa'dan
Kebapçı İskender’in mutfağında kullanılan
her malzeme, Bursa'nın yerel üreticilerinden
özenle seçiliyor. Biber ve domates dışında
tüm malzemeler Bursa'dan temin ediliyor.
Özellikle etler, Karacabey gibi Bursa'nın
köklü çiftliklerinden geliyor. Her lokma, bu
kalitenin ne kadar derinlere dayandığını
gösteriyor. Bu lezzetlerin sırrı, sadece
etlerin kalitesinde değil, aynı zamanda
yıllardır süregelen geleneksel pişirme
yöntemlerinde saklı. Meşe odununda kömür
üzerinde pişirilen kebap, o meşhur dumanlı
tadı ve eşsiz dokusu ile ağzınızda harika
bir iz bırakıyor. Kebapla birlikte sunulan
köz patlıcan, kebabın yanına mükemmel
bir eşlikçi olarak, yumuşacık dokusu ve
dumanlı aromasıyla tatları pekiştiriyor. Bu
detay, kebapçı İskender’in mutfak bilgisinin
ve malzeme seçimindeki özenin bir başka
göstergesi. Patlıcanın közlenmiş ve tam
kıvamında olması, kebabın o harika lezzetini
tamamlarken, damağınızda kalıcı bir tat
bırakıyor.
Keçi kreması ve şıranın özgünlüğü
Tereyağında kullanılan keçi kreması,
kebabın yumuşaklığını ve özgün tadını bir
başka boyuta taşıyor. Ayrıca, şıranın da
kendi üretimleri olduğunu öğrendim. Kuru
üzümden yapılan bu içecek, şişeleme şekliyle
de dikkat çekiyor. Şıranın kapağı, estetik
ve işlevsellik açısından oldukça özgün.
Şehirde başka hiçbir şırada bulamayacağınız
o taze ve doğal tadı, burada fazlasıyla
hissedebiliyorsunuz.
Mükemmel kapanış
Yemeğin sonuna doğru, tatlı olarak Mustafa
Kemal Paşa tatlısı tercihinizi kesinlikle
yapmalısınız. Üzerine eklenen kaymak ve
cevizle birleşen bu tatlı, kebap deneyiminizi
tam anlamıyla noktalıyor. Tatlı, kebabın
o yoğun lezzetini mükemmel bir şekilde
tamamlıyor ve damağınızda kalan tat, günün
yorgunluğuna fazlasıyla değer.
Sade ve sıcak atmosfer
Kebapçı İskender, bir kebap restoranından
öte bir kültür mirası da aynı zamanda. Yavuz
İskenderoğlu, aile işletmesi geleneğini
sürdürüyor ve her detayda bu geleneği
yaşatıyor. Bu mirası sadece yediğiniz
lezzetlerde değil, mekanın atmosferinde de
hissediyorsunuz.
Akaretler şubesinde mekan, misafirlerine
rahat bir deneyim sunmayı hedefliyor. Sade
bir dekorasyon, sıcak bir atmosfer ve rahat
bir oturma düzeniyle, misafirlerine keyifli
bir yemek deneyimi yaşatmak için her şey
düşünülmüş. Mekânın kapasitesi 60 kişi ama
her bir detayda samimiyet ve rahatlık ön
planda. Ayrıca 13 kişilik profesyonel ekip, her
misafire eşsiz bir hizmet sunuyor.
Bir öğlen yemeğinde, kebabın ve tatlının
bu denli mükemmel birleşmesini görmek,
gerçekten harika bir deneyimdi.
Yazı: Hatice Ünal Bilen
Pizza Italiante,
8 bölgeden İtalyan lezzetleriyle
Başkent’te!
Türkiye’deki ilk restoranlarını Başkent’in gözde yeme-içme noktalarından Armada AVM ile
Maidan İş ve Yaşam Merkezi’nde açan Pizza Italiante, İyi yiyen, iyi yaşar” mottosuyla lezzet
tutkunlarını eşsiz bir deneyime davet ediyor.
Gastronomi dünyasının en yeni
İtalyan’ı Pizza Italiante, “İyi yiyen,
iyi yaşar” mottosuyla lezzet
tutkunlarını eşsiz bir deneyime davet
ediyor. Mekan, sadece klasik İtalyan
pizzaları sunmakla kalmıyor, İtalya’nın
8 farklı bölgesine özgü nefis pizzalar
ve yöresel tatları da misafirleriyle
buluşturuyor. Geleneksel tariflerle
hazırlanan lezzetlerin, en kaliteli
malzemelerle birlikte sunulduğu
Pizza Italiante’de, menüdeki yemekler
için İtalya’dan ve Anadolu’nun çeşitli
bölgelerinden özel ürünler getiriliyor.
İtalya mutfağının değişmezi olan
domates sosu başta olmak üzere
restoranlarında kullandığı tüm sosları
kendisi üreten Pizza Italiante, yine
kendi üretimi olan makarna cipsi,
zeytinyağı, nar ekşisi, balzamik sirke ve
özel şaraplar da sunuyor.
Kültür, sanat ve yemek bir arada
Pizza Italiante, yemeklerinin yanı sıra
İtalya’nın zengin tarihini, kültürünü
ve sanatını da restoran atmosferine
taşıyor. Özel dekorasyonu ile
misafirlerine adeta bir İtalya yolculuğu
hissi yaşatan Pizza Italiante’de
yemek deneyimi, yalnızca lezzetle
sınırlı kalmıyor; özel günlerde opera
sanatçılarının canlı performansları
eşliğinde sunulan yemeklerle
misafirlere unutulmaz anlar yaşatılıyor.
Mekana gelenler, siparişlerini
beklerken “The ITALIANTE News” adlı
nostaljik gazeteyi okuyarak İtalyan
mutfak kültürü hakkında bilgi sahibi
olabiliyor. Ayrıca, QR kod sistemiyle yeni
İtalyanca kelimeler öğrenerek interaktif
bir deneyime de katılabiliyorlar. Pizza
Italiante’nin lezzet duraklarında ayın
belirli günlerinde düzenlenen kültür ve
sanat etkinlikleri kapsamında, opera
sanatçılarının performansları eşliğinde
özel şarkılar ve eğlenceli aktiviteler
gerçekleştiriliyor.
Üç önemli isim, İtalyan lezzetinde
buluştu
Pizza Italiante, sektörde yılların
deneyimine sahip, son olarak bir
restoran zincirinin CEO’luğunu yapmış
olan Caner Şener, yabancı dil eğitimi
ve dünya mutfakları konusundaki
uzmanlığıyla bilinen Suat Gürcan
ve eğitimci, akademisyen, yatırımcı
kimliğiyle tanınan Prof. Dr. Mustafa
Özat tarafından kuruldu. Bu güçlü
ortaklık, sadece lezzetli yemekler
sunmayı değil, aynı zamanda kültürel
bir deneyim sunmayı da amaçlıyor.
92
hotel restaurant
& hi-tech
yeni mekan
Lezzet ve
eğlence
haritasında
çok yeni
Donkey Pub
Ataşehir
Bağdat Caddesi’nin en
popüler performans
mekânlarından biri
haline gelen Donkey
Sahne Suadiye, şimdi de
Ataşehir’de!
Canlı müzikten stand-up
performanslarına, yaratıcı
mutfağından samimi atmosferine
kadar her detayıyla fark yaratan
Donkey Pub Ataşehir, İstanbul’un en
hızlı gelişen bölgelerinden birinde,
yeni nesil bir sosyalleşme deneyimi
sunuyor. Sabahın ilk ışıklarından
gece 02:00’ye kadar açık olan mekân,
dünya mutfağından seçkin tatlar,
imza kokteyller ve zengin menüsüyle
misafirlerine sıradanın çok ötesinde bir
deneyim vadediyor.
Sadece bir yeme-içme noktası değil
Gurme burgerlerden sağlıklı ve lezzetli
bowl’lara, sıra dışı atıştırmalıklardan
tatlılara kadar uzanan menüsüyle
damakları şenlendirirken; her
köşesinde hissedilen enerjisiyle Donkey
Pub Ataşehir, sadece bir yeme-içme
noktası değil, bir yaşam alanı haline
geliyor.
KÖŞEBAŞI ŞIMDI DE
1995 yılında İstanbul Levent'te ilk şubesini
açarak ocakbaşı ve kebap kültürüne modern
bir dokunuş getiren Köşebaşı, büyümeye
devam ediyor. Türkiye’nin yanı sıra Özbekistan
ve Azerbaycan'da da şubeleri bulunan Köşebaşı,
Adana ve Tarsus mutfaklarından ilham alan
menüsüyle gerçek kebap deneyimini sunarken,
kaliteli malzemeleri ve usta şefleriyle geleneksel
tarifleri özenle yaşatmaya devam ediyor.
Gelenekselci ve yenilikçi
Her detayı titizlikle düşünülen zarif mimarisi ve
sıcak atmosferiyle misafirlerine hem nostaljik
hem de çağdaş bir deneyim sunan restoran
markası, İstinye şubesiyle bu anlayışı bir adım
öteye taşıyor. Kebap kültürünün geleneksel
ruhunu korurken, sunum ve hizmet anlayışıyla
sektöre yenilik getiren Köşebası, büyüyen
ailesine İstinye'de bir durak daha eklemenin
gururunu yaşıyor.
İSTINYE'DE
Geleneksel Anadolu lezzetlerini benzersiz bir hizmet anlayışıyla buluşturan Köşebaşı, 18.
şubesini İstanbul'un en prestijli lokasyonlarından biri olan İstinye'de hizmete açtı.
94
hotel restaurant
& hi-tech
yeni mekan
Perran
Ocakbaşı
2. şubesiyle
Kalamış’ta
Meksika mutfağının
ülkemizdeki gerçek
temsilcisi Ranchero
Restaurant Ailesinin 20
yıllık gastronomi deneyimi
ile Türkiye’nin ödüllü kebap
ustası Mehmet Keskin’in
ustalığını buluşturan Perran
Ocakbaşı, İstanbaul’daki
ikinci şubesini Kalamış’ta
açtı.
İstanbul’un
gastronomi
haritasına
yeni bir yıldız
daha eklendi.
Perran
Ocakbaşı,
ikinci
şubesiyle
Kalamış’ta
kapılarını açtı.
Wyndham
Grand
Kalamış Hotel
bünyesinde
yer alan
mekân,
geleneksel
ocakbaşı kültürünü rafine bir dokunuşla
modernleştiriyor. Sahip olduğu ambiyansı
ve birbirinden özel lezzetlerin bir
arada sunulduğu menüsüyle şehrin
seçici damaklarına hitap eden mekan,
Caddebostan’daki ilk şubesinden aldığı
ilhamla, Kalamış’taki misafirlerine de iddialı
bir mutfak vadediyor.
Efsane klasikler
Perran Ocakbaşı’nın menüsünde,
Muhammara, Mütebbel, Süryani Usulü
Haşlanmış Köfte, Perde Pilavı, Uykuluk,
Kurabiye, Tike Kebabı, Haşhaş Kebabı,
Beyti gibi birbirinden özel mezeler ve et
yemeklerinin yanı sıra Urfa ve Adana’nın
meşhur kebap ve lahmacunları gibi
efsane klasikler bir arada yer alıyor.
Mekan, gastronomiyle ilgilenen, yeni tatlar
keşfetmeyi seven ve yerel lezzetleri modern
dokunuşlarla deneyimlemek isteyen herkesi
Kalamış’taki yeni restoranına bekliyor.
Yeni nesil ocakbaşı konseptiyle
dikkat çeken Perran,
Caddebostan’dan sonra
Wyndham Grand Kalamış
Hotel’deki yeni şubesinde, Doğu
ve Güneydoğu Anadolu’ya özgü
malzemelerle hazırlanan seçkin
et yemeklerini ve birbirinden
özel mezelerini misafirlerinin
beğenisine sunuyor.
Eğlencenin tatlı molası Pinkberry
Tema World’te açıldı
Taze ve doğal içeriklerle hazırlanan eşsiz lezzetleriyle fark oluşturan Pinkberry, en sevilen
frozen yoğurt deneyimini bu kez Te-ma World ziyaretçileriyle buluşturuyor.
Doğallığı ve tazeliği ön planda
tutan Pinkberry, her damak
zevkine hitap eden seçenekler
sunuyor. Birbirinden enfes aromalarla
zenginleştirilen frozen yoğurt-lara;
çıtır krep parçaları, brownie, granola
ve bisküvi gibi ek lezzetler eşlik ediyor.
Çilek, muz ve kivi gibi mevsimin en taze
meyveleriyle hafif ve ferah bir deneyim
sunulurken; Hindistan cevizi ve jelly
bean gibi eğlenceli eklemeler ile tatlı
keyfini tamamlıyor.
Hafif ve doyurucu tatlar
Tema World’de açılan yeni mağazasıyla,
hafif ve doyurucu bir mola arayanları
eşsiz frozen yoğurt deneyimiyle
buluşturan Pinkberry; sınırsız
seçenekleri ve öz-gün tatlarıyla tatlı
anları unutulmaz kılmaya davet ediyor.
96
hotel restaurant
& hi-tech
yeni mekan
TARIHI TENCERE KÖFTECISI’NDEN
“HERKESE KÖFTE, HERKESE EKMEK!”
“Herkese Köfte, Herkese Ekmek!” sloganıyla topluma değer katma misyonunu vurgulayan
Tarihi Tencere Köftecisi, kaliteli ürünleri herkesin erişimine sunarak toplum refahına
katkıda bulunmayı amaçlıyor. İzmir’de açılan yeni şube, yerel istihdamı desteklerken, köfte
düşkünlerini de sevindirmiş oldu.
Edirne’nin yerel lezzet mirası tencere
köfteleri, Efkan Sara’nın özel sunumu
ile hazırlanıyor, ardından haşlanıp
kızartılıyor. Bu özel pişirme tekniği,
hem köftenin lezzetini hem de hafifliğini
koruyor. Servis sırasında ise köfteler,
bakır tencerelerde, özel temiz yağla
sıcak tutuluyor. Bu sade ama mükemmel
kombinasyon, damaklarda unutulmaz bir
iz bırakıyor. Menüde yalnızca özel tarifle
hazırlanan tencere köfte, günlük taze ekmek
ve Özer Hisar ayran yer alıyor. Bu eşsiz
deneyim, İzmir şubesinde 150 TL fiyatıyla
lezzet tutkunlarının beğenisine sunuluyor.
Toplumun ihtiyaçlarına göre şekillenen
bir marka
Tarihi Tencere Köftecisi, hızlı değişen
tüketici taleplerine ayak uydurarak,
karar verme süreçlerinde sağduyulu ve
kendinden emin bir yaklaşım sergiliyor.
Sadeliği ve lezzeti bir arada sunan marka,
sürdürülebilirlik ve toplumsal duyarlılık
içeren uygulamalarla köfte severlerin
gözünde önemli bir fark yaratmayı
amaçlıyor.
Şimdi İzmir’de
İzmir’in açılan ilk şubesi olan Karşıyaka
şubesi, köfte severleri samimi atmosferinde
ağırlamaktan mutluluk duyuyor. Tarihi
Tencere Köftecisi, İzmir’de de “sadelikte
lezzet” anlayışıyla konuklarına eşsiz bir
deneyim yaşatmaya hazır. Bu eşsiz deneyim,
150 TL fiyatıyla çok beğenildi.
Le Pain Quotidien
Kozyatağı City’s AVM’de
Mekan tasarımından menü
içeriğine, mutfak anlayışından genel
atmosferine kadar her yönüyle
Belçika’dan Türkiye’ye uzanan bir
yolculuğun izlerini taşıyan Le Pain
Quotidien, Türkiye’deki beşinci
şubesini Kozyatağı City’s AVM’de açtı.
4 Nisan 2025 itibarıyla misafirlerini ağırlamaya başlayan
yeni şube, Le Pain Quotidien’in doğallık ve sağlıklı
yaşam odaklı yaklaşımını şehir hayatıyla buluşturuyor.
Temiz içerikli tarifler tazeliği ve dengeli beslenmeyi
desteklerken, doğal malzemelerle tasarlanan sade
ve şık dekorasyonu ile sıcak bir atmosfer sunuyor.
Kahvaltıdan öğle yemeklerine, tatlı molasından kahve
keyfine kadar farklı anlara eşlik eden zengin menüsüyle
mekan, sağlıklı yaşamı günlük rutine dahil etmek
isteyenler için şehrin kalbinde ideal bir durak.
Meat Burger, Beşiktaş
şubesiyle hizmette
Türkiye’nin yerli burger markalarından Meat Burger,
Beşiktaş Çarşı’daki yeni şubesinin açılışıyla büyüme
yolculuğunda önemli bir adım daha attı.
Gastronomi Turizmi Derneği Başkanı Gürkan Boztepe, Eski Sağlık ve Turizm Bakanı
Bülent Akarcalı ile usta oyuncu ve Sanata Evet Platformu kurucusu Tamer Levent’in
katılımıyla açılış, hem sektörel hem de kültürel anlamda güçlü bir destekle gerçekleşti.
Katılımcılar arasında yer alan bu değerli isimler, girişimciliği ve yerli markaların büyüme
çabalarını destekleyen açıklamalarda bulundu. Beşiktaş Çarşı’nın kalbinde konumlanan
yeni şube, yalnızca Meat Burger'in İstanbul’daki etkisini artırmakla kalmıyor; aynı
zamanda markanın ilk resmi franchise şubesi olma unvanını da taşıyor. Bu yönüyle,
Meat Burger markası için stratejik ve tarihi bir dönüm noktası niteliği taşıyor. Girişimciliği
ve genç yatırımcıları teşvik eden bu yeni açılım, markanın önümüzdeki dönemde hem
Türkiye genelinde hem de uluslararası arenada daha da büyüme hedeflerinin sinyalini
veriyor. Meat Burger yetkilileri, kalite, özgün tatlar ve sürdürülebilirlik prensiplerinden
ödün vermeden franchise sistemini büyütmeyi amaçladıklarını belirtti. Açılışta sunulan
imza lezzetler, davetlilerden tam not alırken; Beşiktaş şubesi, hem yerli halkın hem de
bölgedeki turistlerin uğrak noktalarından biri olmaya aday.
98
hotel restaurant
& hi-tech
ilham veren tasarımlar
Mekansal akışkanlık ve katmanlı bir
deneyim sunan restoran tasarımı
SCALLA
Zamansız tasarım anlayışıyla mekansal organizasyonu ve malzemenin doğasını deneyimle
bir araya getirerek her projede özgün bir tasarım yapan Murat Dede önderliğindeki
URBANJOBS, lüks bir Akdeniz restoranı olan Scalla’ya imza attı.
URBANJOBS tasarımlı Scalla,
geçirgenlik ve mekansal
akışkanlık üzerine kurulu bir
yaklaşımıyla ismini İtalyanca'da
"merdiven" anlamına gelen “scala”
kelimesinden alarak metaforik olarak
kademelenmeyi, bakış açısındaki
değişimleri, deneyimi ve mekansal keşfi
yansıtır.
URBANJOBS tasarımı Scalla, fiziksel
sınırları yeniden tanımlayarak
kurgulanan bir restoran projesi. Kolon
akslarına hizalanmış rasyonel bir cephe
yerine, Akdeniz’in kıvrımlı sahillerinden
ilham alan ve “Cam Perde” dedikleri
eğrisel bir çerçeve sistemi tasarlandı.
Nefes alabilen, akışkan ve esnek bir
kabuk olan bu yüzey, sert çizgilerle
belirlenen sınırların aksine, içe kıvrılıp
farklı işlevler üstlenirken kimi zaman
da dışa açılarak alanın kullanımına
katkıda bulunuyor.
Mimari bir referans noktası
Scalla projesinde bar alanı, yalnızca
bir sosyal buluşma noktası değil, aynı
zamanda farklı açılardan algılanabilen
ve kullanıcı hareketini yönlendiren
mimari bir referans noktasıdır. Böylece
ziyaretçiler, mekan içinde bulundukları
konumdan bağımsız olarak barı bir
işaret noktası alarak rahatça yön
bulabilir. URBANJOBS kurcusu
Murat Dede, mekan içindeki deneyim
yolculuğunu şu şekilde anlatıyor:
"Kullanıcılar WC’ye doğru ilerlerken
önce barın, ardından mutfak geçiş
penceresinin önünden ilerleyip daha
yüksek bir seviyeye çıkarak algısal bir
değişim yaşarlar. Geri dönerken iç
mekanla yeniden etkileşime girer ve
son olarak tekrar bar ile karşılaşarak
mekansal sürekliliği hissederler.
Merdivenlerden inerken önce şarap
dolabını, ardından tekrar mutfak geçiş
penceresini çerçeveleyerek mekanın
temel mimari unsurlarını belleklerinde
pekiştirirler. Bu bilinçli mekansal
kurgulama, dolaşımı yalnızca bir
hareket yolu olmaktan çıkarıp çok
katmanlı bir deneyime dönüştürür.”
Akustik konfor çözümleri
Dış mekanda, pergola ile örtülü
alanın üzerinde yer alan eğrisel
üst yapılar, aydınlatma ve akustik
konfor çözümlerini barındırıyor.
Kanepelerin arkasına konumlandırılan
eğrisel ayırıcılar mekansal derinlik
ve tanımlama sağlayarak çeşitli
malzemelerle bütünleştirilip bu benzer
yapısal dil, iç mekanda da devam
ettirilmiş. Sistem, bakır kaplamalı
özel alüminyum destekler kullanılarak
inşa edilirken ahşap, deri ve açık tonlu
mermer detaylarla tamamlanmış.
Entegre duvar aplikleri, masa ve
zemin lambalarının yapısal formlarına
ilham vererek mekansal bütünlüğü
güçlendirirken URBANJOBS’ın cam
perde olarak tanımladığı cephe, zemin
desenleri ve mobilya detaylarında
tekrarlanan bu unsurlar, kesintisiz
bir görsel ve işlevsel ritim yaratmış.
Scalla’nın metal çerçeve sistemi,
servis istasyonlarından arka barlara,
entegre raf ünitelerinden cephe teşhir
sistemlerine kadar farklı işlevsel
alanlarda kullanılarak mekansal
kimliği tutarlı bir şekilde güçlendirmiş.
Tavan, farklı ihtiyaçlara yanıt verecek
şekilde mekanı bütünleştiren bir
mimari yüzey olarak tasarlanmış. Bazı
alanlarda yükseltilmiş, bazı bölümlerde
ise strüktürel kirişlerle geçişler
tanımlanmış. Belirli bölümler örme
deri ekler ile vurgulanırken daha düşük
tavan yüksekliklerine sahip alanlarda,
ev hissi veren samimi bir atmosfer
oluşturulmuş.
100
hotel restaurant
& hi-tech
HoReCa teknolojileri
Geleceğin konuk ağırlama teknolojileri
Protel Teknoloji Günleri’nde
konuşuldu
Konaklama sektöründeki dijital dönüşümün bugünü ve yarınının masaya yatırıldığı
Protel Teknoloji Günleri’nde, bulut dönüşümünde kilit rol oynayan, dünyanın en
güvenli otel yönetim sistemlerinden Opera Cloud tanıtıldı.
Yapay zeka destekli çözümlerden
akıllı otellere, bulut tabanlı
sistemlerden sürdürülebilir
dijital altyapılara kadar geleceğin
konuk ağırlama teknolojilerini sektöre
tanıtmak ve deneyimleme imkânı
sunmak amacıyla düzenlenen Protel
Teknoloji Günleri, 15 Nisan Salı günü
İstanbul’da CVK Park Bosphorus
Hotel’de gerçekleşti. Türkiye’nin turizm
profesyonellerini, konuk ağırlama
teknolojilerinde dünyanın lider
markalarıyla buluşturan etkinlikte,
Oracle ve Interel gibi global teknoloji
devlerinin temsilcileri ağırlandı.
Etkinliğin açılış konuşmasını Protel
Pazarlama Direktörü Mehmet Emin
Çangal gerçekleştirdi. Protel Satış
Direktörü Fatih Tenel ise Protel ile
Konuk Ağırlama Sektörü Trendleri ve
Geleceği sunumunu yaptı.
Tenel: “Müşterilerimizin
operasyonel verimliliklerini
artırıyoruz”
Protel’in 36 yıllık tecrübesiyle
geliştirdiği çözümleri ve sektöre yön
veren vizyonunu paylaşan Fatih Tenel
konuşmasında, Protel'in sektöre
sağladığı katma değeri şu sözlerle
vurguladı: “Protel olarak otelcilik
sektörüne yalnızca teknoloji sunmuyor,
dijital dönüşüm yolculuğunda gerçek bir
çözüm ortağı oluyoruz. Protel’in, gerek
Simphony Cloud gerekse OPERA Cloud
ile sektöre sağladığı bulut çözümleri;
otel ve restoranların dijital dönüşümünü
hızlandırırken aynı zamanda daha
düşük yatırım maliyeti, enerji tasarrufu
ve bilgi işlem süreçlerinde sadeleşme
gibi önemli avantajlar sunuyor.
Çözümlerimizle müşterilerimizin
operasyonel verimliliklerini artırıyor,
misafir deneyimini en üst düzeye
taşıyoruz.”
Etkinlik kapsamında Oracle Hospitality
Stratejik Müşteri Yöneticisi Hasan
Barakat, Oracle ile yapay zeka tabanlı
çözümler ve bulut dönüşümünün yıldızı
Opera Cloud sistemini anlattı. Etkinliğin
bir diğer konuşmacısı Interel Bölge
Satış Direktörü Mohanned Hamzeh,
Interel ile Akıllı Oteller üzerine bir
konuşma gerçekleştirdi.
Etkinlikte deneyim alanları da yer
aldı
Etkinlik fuaye alanında kurulan demo
alanlarında Interel, Simphony Cloud ve
Opera Cloud teknolojileri katılımcıların
incelemesine sunuldu. Katılımcılar,
ürünleri deneyimleyerek teknik
ekiplerle birebir görüşme imkânı da
buldu.
102
hotel restaurant
& hi-tech
HoReCa teknolojileri
Technogym’de yeni bir çağ
başlıyor
Wellness Kongresi’nde, 100 ülkeden 2.000 kişinin katılımıyla, Nerio Alessandri wellness
hizmetlerinde devrim yaratacak yeni vizyonu Healthness’ı tanıttı.
Yıllar içinde Technogym, dünya
çapında 70 milyon kişinin
antrenman yaptığı bir topluluk
içerisinde 25 milyon kullanıcıyı,
sektör profesyonellerini, doktorları
ve antrenörleri birbirine bağlayan
bir ekosistem inşa etti. Şirketin ileri
teknoloji ve yapay zeka yatırımlarından
güç alarak, Technogym Kurucusu ve
Ceo’su Nerio Alessandri Healthness
vizyonunu duyurdu. Healthness,
Wellness vizyonunu bir adım öteye
taşıyarak sağlık alanında önleyici
programları veriye ve yapay zekaya
dayalı somut çözümler haline getiriyor.
Bilimsel araştırmalar, sağlığımızın
yalnızca %20-30’unun genetik
faktörlerden etkilendiğini, geri kalan
%70-80’lik kısmın ise epigenetik
yani yaşam tarzımıza bağlı olduğunu
gösteriyor. Bu nedenle, Healthness
için mucizevi bir formül yok. Kas gücü,
kardiyovasküler dayanıklılık, denge,
esneklik ve bilişsel fonksiyonları
hedef alan bir antrenman yaklaşımı
gerektiriyor. Fiziksel egzersiz gerçek
bir ilaç değerinde ve buna bağlı yeni
söylemimiz “Exercise is Medicine”.
Healthness kısa vadede performansı
artırırken uzun vadede sağlıklı bir
yaşam sürdürmeyi sağlayan önleyici bir
tıp anlayışını temsil ediyor.
Veriye dayalı kişiselleştirilmiş
programlar sunuyor
Son 30 yılda Mywellness Açık Platformu
üzerinden toplanan trilyonlarca
veri sayesinde, Technogym bugün
yapay zeka ile Healthness’ı ürün ve
hizmetlere dönüştürebiliyor. Yapay zeka
destekli yeni değerlendirme istasyonu
Technogym Checkup, psikofiziksel
ve bilişsel parametreleri analiz
ederek kişiye özel Hassas Antrenman
programlarını otomatik olarak
oluşturabiliyor. Yapay zeka tabanlı
Biostrength ve Biocardio ürün serileri
ise, Technogym Ekosistemi ile bağlantılı
olarak Technogym App üzerinden
kişiye özel antrenmanları takip edip,
ilerlemeye göre otomatik olarak
uyarlayabiliyor. Özetle, Healthness,
veriye dayalı kişiselleştirilmiş
programlar sayesinde aynı sürede
%30’a kadar daha fazla verim
alınmasını sağlıyor.
Geberit, ISH 2025’te
yerini alacak
İsviçreli sıhhi tesisat devi Geberit, 17-21 Mart
2025 tarihleri arasında Almanya’nın Frankfurt
şehrinde gerçekleştirilen “ISH 2025” fuarına
katılım gösterecek.
Sıhhi tesisat ve vitrifiye sektörünün güncel
dinamiklerini yakalayan tasarımlara imza
atan Geberit, 17-21 Mart 2025 tarihleri
arasında iklimlendirme ve tesisat sektörünün
dünyadaki en önemli buluşmalarından biri
olarak Almanya’nın Frankfurt şehrinde
gerçekleştirilen ISH 2025 fuarında yer
alacak. Son kullanıcı ve profesyonellere
binalar için su yönetimindeki kapsamlı
uzmanlığını sergileyecek olan marka, fuar
standındaki Geberit Akademi alanında ürünleri
deneyimleme fırsatı da sunacak. Sektörün
lider firmalarını bir araya getirmenin yanı sıra yenilenebilir enerji,
sürdürülebilirlik ve kaynakların korunmasına odaklanan ISH 2025’de
yer almanın önemli bir fırsat olduğunu söyleyen Geberit Türkiye
Genel Müdürü Ufuk Algıer, “Kullanıcılar biz markalardan her geçen
gün daha gelişmiş ve kişiselleştirilmiş çözümler bekliyor. Biz de
bu doğrultuda Duofix, TurboFlush, Sigma40 kumanda kapağı,
SuperTube ve Connect ile katılım sağlayıp ziyaretçilerimizi bunları
deneyimleyeceği bir alanda ağırlayacağız. Fuarda tanıtacağımız
Geberit Duofix, bu noktada en güncel versiyonu ile sergilenecek.
Hidrolik sistemlerin daha da iyileştirilmesine odaklanılan Duofix’in
yeni modelindeki Tip 212 boşaltma grubu ve yeni Tip 383 dolum
şamandırası de bir diğer çözümlerimiz arasında olacak. Boşaltma
grubu, farklı klozetler için suyun hızını ve hacmini optimize etme
imkanı sunarken, yeni dolum şamandırası da minimum ses oluşumu
ile hızlı ve dengeli bir dolum sağlıyor. Öne çıkan bu ürünlerimizin yanı
sıra Salon 6.1’deki Geberit MiniChallenge sayesinde gelecek vadeden
profesyoneller için tasarlanmış özel bir etkinlik gerçekleştireceğiz.
Bu uygulamalı yarışma sayesinde genç tesisatçılara becerilerini
gösterme, Geberit ürünlerini kullanarak gerçek dünyadaki montaj
görevlerinin üstesinden gelme ve değerli uzmanlık kazanma şansı
vereceğiz.” dedi.
Turizmde büyüme teknolojik
yatırımları zorunlu kılıyor
Turizmde büyümeyi Türkiye turizm
potansiyelinin güçlü bir göstergesi olarak
değerlendiren Protel Satış Direktörü
Fatih Tenel, sektör temsilcilerinin
rekabet gücünü korumak ve artırmak
adına teknolojik yatırımların önemine
vurgu yaparken aynı zamanda turizm
sektörünün ekonomiye olan katkısının da
altını çizdi.
Türkiye'nin turizm
sektörü, 2024 yılında
güçlü bir büyüme
sergileyerek hem
gelirlerde hem de
ziyaretçi sayısında
rekor seviyelere
ulaştı. TÜİK'in
açıkladığı verilere
göre, turizm geliri
yüzde 8,3 oranında
artış göstererek
61,1 milyar dolar
seviyesine ulaştı. Aynı
dönemde, Türkiye'ye
gelen ziyaretçi
sayısı da yüzde 9
artarak 62,2 milyon
kişiye yükseldi. Bu
büyümeyi Türkiye
turizm potansiyelinin
güçlü bir göstergesi olarak değerlendiren Protel Satış
Direktörü Fatih Tenel, sektör temsilcilerinin rekabet
gücünü korumak ve artırmak adına teknolojik yatırımların
önemine vurgu yaparken aynı zamanda turizm sektörünün
ekonomiye olan katkısının da altını çizdi. Sektörde dijital
dönüşüme yapılan yatırımların sadece hizmet kalitesini
artırmakla kalmayıp gelir artışına doğrudan katkı sunduğunu
belirten Tenel, şunları dile getirdi: “Protel olarak, turizm
işletmelerinin bu dönüşüm sürecinde ihtiyacı olan entegre,
verimli ve kullanıcı dostu teknolojileri sağlıyoruz. Rezervasyon
ve ödeme sistemlerinden operasyonel yönetim araçlarına
kadar sunduğumuz yenilikçi çözümlerle işletmelerin rekabet
gücünü artırıyor, müşteri memnuniyetini en üst seviyeye
taşımalarına destek oluyoruz. Dijitalleşme sürecine hızla
adapte olan işletmelerin hem maliyet avantajı sağladığını
hem de sürdürülebilir büyüme yakaladığını görüyoruz. Yapay
zeka ve bulut tabanlı çözümlerle turizm sektörüne katma
değer sağlıyoruz.”
jumbo.com.tr
/jumboturkiye