Freiburg Türkgücü evinde lideri devirdi - Baden Haber
Freiburg Türkgücü evinde lideri devirdi - Baden Haber
Freiburg Türkgücü evinde lideri devirdi - Baden Haber
Create successful ePaper yourself
Turn your PDF publications into a flip-book with our unique Google optimized e-Paper software.
Haslach´ta Kutlu<br />
Doğum Haftası<br />
<strong>Baden</strong> <strong>Haber</strong> | Önsöz | 1<br />
Ortenau, Breisgau, Lörrach & Dreiland Haziran 2011 Sayi 1 ücretsizdir<br />
23 Nisan<br />
Emmendingen<br />
<strong>Freiburg</strong><br />
<strong>Türkgücü</strong> <strong>evinde</strong><br />
<strong>lideri</strong> <strong>devirdi</strong><br />
Eğitim Ateşesi<br />
Murat Çelebi ile<br />
söyleşi<br />
www.baden-haber.de > Güncel • Spor • Bölgesel • Kültür • Aktüel • Foto Galeri
2 | <strong>Baden</strong> <strong>Haber</strong> | Önsöz | İçindekiler<br />
Sevgili okuyucular,<br />
Osmanlı Devletinin meslek eğitimi için gönderdiği, özellikle Alman savunma sanayinde eğitim görüp<br />
çalışmış Türkler dışında, Almanya´da yaklaşık 50 yıllık bir geçmişi bulunan Türkler, başlarda gurbetçiler<br />
ve Almancılar diye adlandırıldıkları halde, günümüzde burada doğmuş olanlarıda içine alarak artık buraya<br />
göçerek, yaşadıkları ülkede kalıcı konuma geçmiş, değişik mesleklerde çalışan, işveren durumuna<br />
gelmiş ve bazıları (620 bin) yaşadıkları ülkenin vatandaşlığına geçmiş, 3 milyon civarında olan Almanya<br />
Türkleri´dir. Almanya tarafından başlarda yabancı misafir işçi olarak görülen Türkler, bugün sosyal anlayışın<br />
değişmesine bağlı olarak göçmen vatandaşlar olarak adlandırılmaktadır.<br />
Almanya´nın <strong>Baden</strong> bölgesinde (Achern, Kehl, Offenburg, Lahr, Emmendingen, Bötzingen, <strong>Freiburg</strong>, Münstertal,<br />
Weil am Rhein, Lörrach, Rheinfelden) yaşamakta olan Türkleri kendine hedef kitle olarak seçen dergimiz<br />
BADEN HABER, güncel haberlerin yanı sıra, eğitim, tarih, kültür, spor, magazin ve etkinliklere dayalı<br />
bölgesel haberler ile bilgilendirerek, burada yaşayan Türkler arasında köprü oluşturmak ve kalıcı oldukları<br />
ülkeye, kültürümüzün zenginliklerini yansıtmayı kendine amaç edinmiştir. 2011 yılı Haziran ayından itibaren,<br />
aylık yayın hayatına başlayacak olan dergimiz ücretsiz olarak sizlere sunulacaktır.<br />
BADEN HABER yayın ilkeleri olarak, gençlerin eğitim ve meslek edinmelerinde bilgilendirip yol göstererek,<br />
başarılı gençleri teşvik etmeyi, Türk toplumunu temsil eden bütün derneklerle işbirliği içinde bulunmayı,<br />
birbirleri arasında ıletişim köprüsü kurmayı, Türk Konsolosluğu´nun haber ve ilanlarını okuyucuları ile<br />
paylaşmayı, Almanya yasalarına göre hak ve hukuki konularda bilgilendirici yayınları ile uyum sorunlarında<br />
yardımcı olmayı, spor, tarih, kültür ve güncel haberleriyle okuyucularını bilgilendirmeyi, kendisine görev<br />
edinmiştir.<br />
Göstereceginiz ilgiyle faaliyet alanlarını büyüterek, etkinlikleri ile daha fazla sosyal hayatın içinde aktif rol<br />
alma çabası içerisinde olacaktır. Her türlü görüş ve önerilerinizi önemle değerlendirerek her zaman daha<br />
iyi, daha doğru hizmeti vermek ilkemizdir. Sağlık ve huzur dolu birlikte daha nice yıllara.<br />
BADEN HABER<br />
Içindekiler<br />
Bildiriler ........................................................................................................................................................................................... 3<br />
Kültür / Tarih ............................................................................................................................................................................. 4-6<br />
Kültür / Edebiyat ................................................................................................................................................................... 7-12<br />
Kültür / Dini bilgiler .................................................................................................................................................................. 13<br />
Tanıtım .................................................................................................................................................................................... 14-16<br />
Ortenau ................................................................................................................................................................................. 17-18<br />
Breisgau ................................................................................................................................................................................. 19-26<br />
Sizin Köşeniz .............................................................................................................................................................................. 27<br />
Bölge temsilcileri aranmaktadır. İlgi duyanların kısa özgeçmişleri<br />
ile başvurmaları rica olunur. info@baden-haber.de
200 Familien aktiv fürs Klima (İklim<br />
için 200 Aktif Aile) adlı <strong>Freiburg</strong><br />
Belediye´si ve <strong>Baden</strong>ova AG´nin<br />
Volkshochschule <strong>Freiburg</strong> e.V. ve<br />
Centre Culturel Français <strong>Freiburg</strong>-<br />
un katkılarıyla düzenlediği projenin<br />
amacı insanları iklim ve çevre<br />
konularında bilgilendirmek ve<br />
günlük hayatlarında bu bilgileri<br />
uygulamalarını sağlamak.<br />
Sürdürdügümüz hayat ve<br />
tüketim tarzımız, günlük<br />
alışkanlıklarımız çevreye<br />
kalıcı etkiler bırakıyor. Bu hayat<br />
tarzımız doğa ve insan ile<br />
ne kadar uyumlu? Doğadaki<br />
sürekliliği sağlamak için günlük<br />
hayatımızda hangi alışkan-<br />
lıklarımızı değiştirmeliyiz?İklim<br />
için 200 Aktif Aile bu ve bunun<br />
gibi soruları cevaplandırmak<br />
için katılan aileler ile uygulamalı<br />
bir çalışma başlatacak. Projeye<br />
Karlsruhe Başkonsolosluğu<br />
Duyurusu<br />
12.06.2011 tarihinde yapılacak<br />
milletvekili genel seçimlerinde<br />
gümrük kapılarında oy kullan-<br />
ma işlemleriyle ilgili olarak<br />
Yüksek Seçim Kurulu Başkanlığı´ndan<br />
alınan 2011/329 sayılı<br />
söz konusu kararda, gümrük<br />
kapılarında oy verme günlerinde,<br />
oy verme işleminin 24<br />
saat gerçekleştirileceği, ancak,<br />
Taşucu Deniz Limanı Gümrük<br />
Kapısı´nda oy verme işleminin<br />
10.00 - 02.00 saatleri arasında<br />
gerçekleştireceği ilgililere duyurulur.<br />
<strong>Freiburg</strong>´ta bulunan aileler, bekarlar<br />
ve çocuklu veya çocuksuz<br />
çiftler katılabılıyor. Katılımcılar<br />
iklimi korumaya yönelik enerji,<br />
beslenme, tüketim ve ulaşımda<br />
süreklilik alanlarında uygulamalar<br />
ile hayat standarlarını<br />
geliştirmeye çalışacaklar. Bu konularda<br />
katılımcılara ücretsiz<br />
enerji danışmanlığı hizmetleri<br />
sunulacak ve birer elektrik tüketim<br />
ölçüm cihazi hediye edilecek.<br />
Proje çerçevesinde hem <strong>Freiburg</strong><br />
içindeki aileler hemde kardeş şehir<br />
Besançon´dakiler arasında tecrübe<br />
ve bilgi alış-verişi sağlanacak.<br />
Bunun yanında çocuk-<br />
lar ve gençler içinde etkinlikler<br />
düzenlenecek. Edinilen tecrübelerin<br />
kalıcılığını sağlamak için ise<br />
ailelerin proje boyunca tuttukları<br />
notlardan bir kitap çıkarılacak.<br />
<strong>Baden</strong> <strong>Haber</strong> | Bildiriler | 3<br />
<strong>Freiburg</strong>´ta çevre ve iklimi korumak için yeni bir proje başlatılıyor<br />
<strong>Freiburg</strong> Orient Netzwerk isimli<br />
dernek <strong>Freiburg</strong> Üniversitesi ile<br />
2011 yaz sömesterinde Modernizm<br />
ve İslam adı altında bir dizi<br />
konferans düzenliyor. Orient-<br />
Netzwerk <strong>Freiburg</strong> Üniversitesinin<br />
İslam Bilimleri ögrencilerinin<br />
kurdugu bir inisiyatif. Netzwerk<br />
kendisini Islam-Oriental dünyasını<br />
daha anlaşılır ve tanınabilir<br />
yapmaya adamış ve İslamın<br />
egemen olduğu bölgelerin kültürlerini<br />
tanıtarak halklar arası<br />
uzlaşıya katkıda bulunmayı<br />
amaçlıyor. Bunun için İslam<br />
hakkında bilimsel literatür bulmakta,<br />
İslam dünyası hakkında<br />
Projeye katılanlar hiçbirşeye<br />
zorlanmayacak. Sadece kendi<br />
amaclarını ve bu amaca yönelik<br />
uygulamaları kendileri belirleyecekler.<br />
Böylelikle bu proje<br />
ile herkesin kendisine göre<br />
doğadaki sürekliliğe bir katkı<br />
sağlayabileceği kanıtlanmak isteniyor.<br />
Projede yer almak isteyenlerden<br />
hiç bir ücret talep edilmiyor,<br />
ancak Besançoná yapılacak<br />
gezi gibi masrafli etkinliklerde<br />
katilimcilardan bir katki bekleni-<br />
yor. Projeye katilmak isteyenlerden<br />
beklenen sadece samimi ilgileri.<br />
bh/Yener Erfidan<br />
Projeye katılmak isteyenler<br />
aşağıdaki adrese başvurabilirler:<br />
Umweltschutzamt Stadt <strong>Freiburg</strong>,<br />
Thomas Dresel, Talstraße<br />
4, 79102 <strong>Freiburg</strong>,<br />
Telefon: 0761/201-6146, E-Mail:<br />
thomas.dresel@stadt.freiburg.de<br />
Modernizm ve İslam Konferansları<br />
Reklam vermek için bizimle irtibata geçiniz<br />
info@baden-haber.de<br />
konferanslar ile bilgi aktarmakta,<br />
okullarda sunumlar ve eğitici<br />
programlar düzenlemektedir.<br />
Bunların yanında İslami ülkelere<br />
geziler düzenlemektedir. Orient<br />
Netzwerk maddi gelir gütmeyen,<br />
dini ve politik kişiliği olmayan<br />
bir kuruluş. Daha fazla bilgi için<br />
www. orient-netzwerk.de adresine<br />
bakabilirsiniz. bh/Zafer Koç<br />
Konferans günleri:<br />
18 Temmuz 2011, saat 20:00, Hamed<br />
Abdel-Samed, Siyaset Bilimci,<br />
yazar: İslam Dünyasının Batışı.<br />
Bütün oturumlar üniversitenin 1199<br />
numaralı salonunda yer alacak.
4 | <strong>Baden</strong> <strong>Haber</strong> | Kültür | Tarih<br />
19 Mayıs‘ın anlamı<br />
Türk Tarihinde kutlanması gereken<br />
günler vardır. Bunlardan biri<br />
19 Mayıs 1919'dur. 19 Mayıs 1919<br />
Anadolu'da yeni Türk Devleti'nin<br />
fiilen temellerinin atıldığı gündür<br />
ve Türkiye Cumhuriyeti tarihimizin<br />
başlangıcıdır. Yüce Önder<br />
Atatürk'ün Büyük Nutkunu bu<br />
olayla başlatması, doğum gününü<br />
soranlara 19 Mayıs'ı işaret etmesi<br />
bunun kanıtı sayılmalıdır.<br />
19 Mayıs'ın millî bayram olarak<br />
ilân edilmesi bu yargıyı daha da<br />
pekiştirmektedir. Atatürk, gerek<br />
Millî Mücadele döneminde, gerekse<br />
Cumhuriyet döneminde<br />
yurdumuzun birçok şehrini ziyaret<br />
etti. Bu ziyaretler, o şehirlerin<br />
mahallî övünç günleri olarak<br />
kutlandığı halde sadece 19 Mayıs<br />
yasa ile millî bayram kabul edildi.<br />
Mondros Mütarekesi'nin<br />
imzalanmasından sonra Mustafa<br />
Kemal Paşa, 13 Kasım 1918'de<br />
İstanbul'a geldi. İstanbul'da<br />
yaklaşık altı ay kaldı. Bu süre içeri-<br />
sinde vatanın kurtuluşu için çeşitli<br />
girişimlerde bulundu. Padişahla<br />
birkaç kez görüştü ve ona bu konuda<br />
düşüncelerini aktardı. Güçlü<br />
bir hükûmetin kurulması için<br />
çaba gösterdi. Basın yoluyla geniş<br />
kitleleri bilgilendirmeye, halkı<br />
aydınlatmaya çalıştı. Kurtuluşa giden<br />
yolun temel ilkelerini yine bu<br />
dönemde ortaya koydu. Bunları<br />
çok yakın arkadaşlarına anlattı.<br />
Böylece Millî Mücadeleden yana<br />
az sayıda, fakat etkin bir grup<br />
oluşturmayı başardı. Millî Mücadele<br />
Anadolu'dan başlatılacaktı.<br />
Bunun için öncelikle birer görevle<br />
Anadolu'ya geçilecek, mecbur<br />
kalınmadıkça görev terkedilmeyecek,<br />
görevi bırakmak<br />
gerektiğinde asla İstanbul'a<br />
dönülmeyecek, çalışmalar gayrî<br />
resmî bir tarzda sürdürülecekti.<br />
Samsun'dan başlayan süreçte,<br />
onun tutum ve davranışları iz-<br />
lenecek olursa bütün bu prensiplere<br />
bağlı kaldığı görülecektir.<br />
Başlangıçta kendisiyle birlikte Millî<br />
Mücadeleye atılan arkadaşları<br />
arasında, zorunlu olmadıkları<br />
halde İstanbul'dan verilen emirlere<br />
hemen uyarak görevini<br />
bırakanları, bununla kalmayıp<br />
İstanbul'a dönenleri, söz konusu<br />
prensiplere aykırı davrandıkları<br />
için Nutuk'ta ağır bir biçimde<br />
eleştirmektedir. Yüce Önder'i<br />
diğerlerinden ayrı ve üstün kılan,<br />
azmi, iradesi, kararlılığı, milletine<br />
sevgisi ve güveni, zafere<br />
olan mutlak inancıydı. Dokuzuncu<br />
Ordu Kıtaatı Müfettişliğine<br />
atandıktan sonra, heyecanla<br />
Harbiye Nezareti'nden çıkarken,<br />
"kafes açılmış, önünde geniş<br />
bir âlem, kanatlarını çırparak<br />
uçmağa"(1) hazırlanıyordu. Oldukça<br />
sıkıntılı, zahmetli bir yolculuktan<br />
sonra,Samsun'da milletiyle<br />
kucaklaştı.<br />
Samsun, mülkî taksimatta<br />
doğrudan Dahiliye Nezareti'ne<br />
bağlı Canik Sancağı'nın merkez<br />
ilçesiydi. Karadeniz kıyısındaki<br />
bu şirin kasaba, Birinci Dün-<br />
ya Savaşı'nın yükünü taşıyan<br />
yerlerden biriydi. Genel savaş<br />
sırasında özellikle Rus istilâsına<br />
uğrayan Türk topraklarından göç<br />
eden çok sayıda insan buraya<br />
gelmiş, kasabanın rengi, havası<br />
birden bire değişmiş, yeni gelenlerin<br />
barındırılması sıkıntılar<br />
yaratmıştı. Bunlar bir yana,<br />
Samsun aynı zamanda Pontusçu<br />
faaliyetlerin yoğun olduğu bir<br />
yerdi. Karadeniz'de dolaşmakta<br />
olan İtilâf donanmasından, Yunan<br />
savaş gemilerinin varlığından cesaret<br />
alan ve Samsun Rum met-<br />
ropoliti Germanos tarafından<br />
örgütlenen Pontus çeteleri sokaklarda<br />
dolaşıyor, asayişi ihlâl<br />
ediyor, köylere baskınlar düzenliyor,<br />
evleri, binaları ateşe<br />
veriyor ve korumasız Türkleri<br />
öldürüyorlardı. 9 Mart 1919'da<br />
Samsun'a çıkarılan 200 kişilik<br />
İngiliz birliği, Pontus çetelerini<br />
büsbütün şımarttı. Mütakerenin<br />
bozulacağı endişesiyle güvenlik<br />
kuvvetleri ya kullanılamıyor, ya<br />
da asayişsizliği önlemede yetersiz<br />
kalıyordu. Bu durumda sırf nefs-i<br />
mûdafaa için Türkler de harekete<br />
geçince, bu zamana kadar Pontus<br />
çetelerinin terör faaliyetlerini seyreden<br />
İngilizler, seslerini yükselttiler<br />
ve 21 Nisan 1919'da Osmanlı<br />
Hükümeti'ne bir nota vererek<br />
Orta Karadenizde Türklerin<br />
hırıstiyanları katlettiklerini bildirdiler,<br />
bunun önüne geçilmediği<br />
takdirde bölgenin işgal edileceği<br />
tehdidinde bulundular.<br />
Esasında olay bunun tam aksineydi.<br />
İngilizler gerçekleri tahrif<br />
ederek, Pontusçuları korumayı<br />
ve karışıklıkların devamını<br />
amaçlıyorlar bölgeyi işgal etmek<br />
için bahane arıyorlardı.<br />
İstanbul Hükümeti hemen bölgeye<br />
yetkili birini göndermek<br />
için kolları sıvadı. Derinlemesine<br />
bir araştırmadan sonra Mustafa<br />
Kemal Paşa üzerinde mutabakat<br />
sağlandı. Çünkü O, ikinci<br />
meşrutiyetin çalkantılı döneminde<br />
siyasete bulaşmamış, girdiği<br />
bütün savaşlarda zafer kazanmış<br />
başarılı bir kumandandı. İşte bu<br />
noktada Mustafa Kemal Paşa ile<br />
Samsun'un dolayısıyla bütün<br />
Anadolu'nun ve Türk Milletinin<br />
kader çizgisi kesişiyordu. O büyük<br />
insan, sebatla, inançla, doğru<br />
bildiği yoldan ayrılmadan Türk<br />
Milletinin geleceğini kurtaran<br />
kahraman oldu. Mustafa Kemal<br />
Paşa'ya asayişsizliğe neden olan<br />
olayları tayin ve tespit ile bunların<br />
ortadan kaldırılmasının yanında<br />
daha başka görevler ve görevin<br />
gerektirdiği yetkiler de verilmişti.<br />
Atatürk, söz konusu yetkilerini
değerlendirirken, bunları çok<br />
fazla bulduğunu ve İstanbul<br />
Hükümeti'nin bilerek, anlayarak<br />
bunları kendisine vermediğini<br />
belirtmektedir. Aynı günlerde ve<br />
daha sonra Anadolu'ya bir kısmı<br />
şehzadelerin başkanlığında olmak<br />
üzere heyetler gönderildi.<br />
Bunlar da önemli yetkilerle<br />
donatıldılar. Nasihat Heyetleri,<br />
Tahkik Heyetleri,Teftiş Heyetleri<br />
adı altında Anadolu'da dolaşan<br />
bu kurulların da vatanın kurtuluşu<br />
yolunda büyük sonuçlar elde<br />
edecekleri bekleniyordu. Basın,<br />
bu beklentilere tercüman olu-<br />
yor, heyetler hakkında geniş bilgiler<br />
veriyor, gittikleri yerlerde<br />
karşılanmalarından her türlü faaliyetlerine<br />
kadar hemen her konuda<br />
kamuoyunu aydınlatıyor,<br />
hadiseyle birinci derecede alâkadar<br />
oluyordu. Halbuki Mustafa<br />
Kemal Paşa'nın Anadolu'ya gönderilmesi<br />
İstanbul basınında çok<br />
az ve sadece haber niteliğinde<br />
yer almaktaydı. Bu da kimden ve<br />
ne ölçüde sonuç beklendiğinin<br />
bir göstergesi sayılmalıdır.<br />
Bu halde esas olan görev ve görevin<br />
gerektirdiği yetkiler değil,<br />
yetkileri yerinde ve zamanında<br />
tam bir liyakatla kullanmak, mutlak<br />
zafere ulaşabilmektir. Mustafa<br />
Kemal Paşa'nın başarı sırlarından<br />
biri de budur. 19 Mayıs, sadece<br />
Türk millî kurtuluş hareketinin<br />
başlangıcı olmakla kalmadı, yeni<br />
Türk devletinin çağdaş değerlerle<br />
milletler ailesi içerisinde yerini<br />
almasını da sağladı. Mustafa Kemal<br />
Paşa'nın Samsun'a çıktığı<br />
andan itibaren zihnini meşgul<br />
eden problem millet iradesinin<br />
devlet hayatımıza yansıtılmasını<br />
sağlamaktı. Hatta denilebilir<br />
ki bunu kurtuluşun önüne<br />
koymuş millî mücadelenin vaz<br />
geçilemez ilk şartı saymıştı. 19<br />
Mayıs'ı izleyen günlerde yapmış<br />
olduğu yazışmalardaki terminolojiye<br />
bakılacak olursa, bu<br />
ATATÜRK KURTULUŞ SAVAŞI‘NDA<br />
Bir gemi yanaştı Samsun'a sabaha karşı<br />
Selam durdu kayığı, çaparası, takası,<br />
Selam durdu tayfası.<br />
Bir duman tüterdi bu geminin bacasından bir duman<br />
Duman değildi bu<br />
Memleketin uçup giden kaygılarıydı.<br />
Samsun limanına bu gemiden atılan<br />
Demir değil<br />
Sarılan anayurda Kemâl Paşa'nın kollarıydı.<br />
Selam vererek Anadolu çocuklarına<br />
Çıkarken yüce komutan<br />
Karadeniz'in hâlini görmeliydi.<br />
Kalkıp ayağa ardısıra baktı dalgalar<br />
Kalktı takalar, İzin verseydi Kemâl Paşa<br />
Ardından gürleyip giderlerdi Erzurum'a kadar.<br />
Cahit KÜLEBİ<br />
<strong>Baden</strong> <strong>Haber</strong> | Kültür | Tarih | 5<br />
açıkça görülür. İzmir söz konusu<br />
olduğunda "ordu ve millet<br />
bu işgalî tanımayacaktır" derken<br />
bunu kastediyordu. Samsun'dan<br />
Kâzım Karabekir Paşa'ya çektiği<br />
telgrafta "millet ve memlekete<br />
medyûn olduğumuz en son vazife-i<br />
vicdaniye"den amacı da buydu.<br />
Kurtuluş mücadelesi ancak<br />
milletle birlikte kazanılabilirdi.<br />
Milletle kazanılan mücadeleyi,<br />
yine milletle taçlandırmak lâzımdı.<br />
Yayın hayatına başlamalarına<br />
öncülük ettiği ilk iki gazeteden<br />
biri İrade-i Millîye, diğeri Hakimiyet-i<br />
Millîye adını taşıyordu. Bu<br />
değerler ve kavramlardır ki onu<br />
Türk Milletinin kalbinde "milletin<br />
kurtarıcısı", "devletin kurucusu"<br />
payesine yükseltmiştir.<br />
Prof. Dr. Dursun Ali Akbulut, On<br />
Dokuz Mayıs Üniversitesi Eğitim Fakültesi<br />
Öğretim Üyesi. (1) Falih Rıfkı<br />
Atay, Atatürk'ün Bana Anlattıkları,<br />
İstanbul 1955, s.115.<br />
Not: www.meb.gov.tr den alıntı yapılmıştır<br />
BİR AĞACIN YENİLEN<br />
MEYVESİ, O AĞACI DİKENİN<br />
SADAKASI OLUR.<br />
HZ.MUHAMMED (S.A.V.)<br />
Atasözleri<br />
Üzüm üzüme baka baka kararır<br />
(Her zaman bir arada bulunan,<br />
arkadaşlık eden, bir çevrede<br />
yaşamaya çalışan kimseler birbirlerinden<br />
etkilenirler; birbirlerinin<br />
özelliklerini, huylarını ve<br />
alışkanlıklarını kaparlar. )<br />
Kır atın yanında duran ya huyundan<br />
ya suyundan<br />
(Kişi, kiminle arkadaşlık ederse, ondan<br />
etkilenir; onun alışkanlıklarına,<br />
düşüncelerine eğilim duyar; huyunu,<br />
gidişini kapar. )
6 | <strong>Baden</strong> <strong>Haber</strong> | Kültür | Tarih<br />
İstanbul‘un Fethi (29 Mayıs)<br />
İstanbul, Asya ile Avrupa kıtaları<br />
arasında yer alan doğal güzellikleriyle<br />
ünlü bir kenttir. Tarihi<br />
M.Ö. yedinci yüzyıla kadar uzanır.<br />
Şehir, M.Ö. 657 yılında Megaralılar<br />
tarafından kurulmuştur. Devletin<br />
Byzas adlı komutanının<br />
adından dolayı şehre, Byzantion<br />
adı verilmişi. M.Ö. altıncı yüzyılda<br />
Perelerin eline geçen Byzantion<br />
için, Atinalılar ve Ispartalılar da<br />
savaşmış. M.Ö. dördüncü yüzyılda<br />
İskender tarafından fethedilen<br />
şehir M.Ö. üçüncü yüzyılda Roma<br />
İmparatorluğu tarafından alınmış.<br />
M.Ö. 330 yılında İmparatorluğun<br />
başkenti olan Byzantion’a, bu<br />
kez de Konstantinapolis adı<br />
verilir. M.Ö. 395 yılında Roma<br />
İmparatorluğu ikiye ayrılınca<br />
Konstantinapolis, Doğu Roma<br />
İmparatorluğu’nun başkenti olur.<br />
Stratejik önemi ve tabi güzellikleriyle<br />
herkesin dikkatini çeken şehir,<br />
Gotlar, Ostrogotlar ve Bulgarlar<br />
tarafından defalarca kuşatıldı, fakat<br />
alınamadı. Bu yoğun saldırılar<br />
üzerine, İmparator Anastasiyanus,<br />
Silivri’den başlayarak Karadeniz’e<br />
kadar uzayan surları yaptırdı.<br />
Buna karşın saldırılar devam etti.<br />
M.S. 7. ve 8. yüzyıllarda Araplar<br />
tarafından da kuşatıldı. Fakat bu<br />
kuşatmalar da sonuçsuz kaldı.<br />
1203 yılında Haçlı orduları<br />
tarafından zapt edilerek 1261<br />
yılına kadar Haçlıların elinde<br />
kaldı. Bu tarihten sonra tekrar<br />
Bizanslıların eline geçti.<br />
1299 yılında kurulan Osmanlı<br />
Devleti, yavaş yavaş büyüyerek<br />
gelişti. Anadolu ve Rumeli’de<br />
genişlemeye devam etti. Anadolu<br />
ve Rumeli’deki topraklarımızın<br />
arasında kalan Bizans, mutlaka<br />
alınmalıydı. Bu amaçla şehir,<br />
Osmanlılar tarafından birkaç defa<br />
kuşatıldı. Ama alınamadı.<br />
1453 yılında, Padişah II. Mehmet,<br />
hocası Akşemsettin’in de<br />
teşvikiyle İstanbul’a yeni bir<br />
saldırı düzenlemeye karar verdi.<br />
Önce, Yıldırım Beyazıt tarafından<br />
yaptırılan Anadolu Hisarı’nın<br />
karşısına Rumelihisar’nı yaptırdı.<br />
Edirne’de döktürdüğü balyemez<br />
adı verilen büyük toplarla savaşa<br />
hazırlandı.6 Nisan 1453 günü,<br />
Osmanlı ordusu Bizans surları<br />
önüne geldi. Bizans İmparatoru<br />
Konstantin, Haliç’i zincirle kapatarak<br />
Osmanlı Ordusu’nun şehre<br />
denizden girmesini önledi. 11<br />
Nisan günü kuşatma tamamlandı<br />
ve top ateşi başladı. Yirmi gün süren<br />
top ateşinden kesin bir sonuç<br />
alınamadı. Şehrin denizden de<br />
kuşatılması gerektiğini düşünen<br />
II. Mehmet, bir gece yetmiş parça<br />
gemiyi karadan yürüterek Haliç’e<br />
indirdi.<br />
Bizanslılar, sabahleyin Osmanlı<br />
Donanması’nı Haliç’te görünce<br />
büyük bir korkuya ve paniğe<br />
kapıldılar. Haliç’ten ve karadan<br />
yapılan top atışlarıyla surlarda<br />
gedikler açıldı. Bunun üzerine,<br />
29 Mayıs günü bir genel saldırı<br />
düzenlenmesine karar verildi.<br />
Hocası Akşemsettin II. Mehmet’e<br />
cesaret veriyor; Hz. Peygamberin,<br />
"Konstantin elbet fethedilecektir.<br />
Onu fetheden komutan ne iyi ko-<br />
mutan ve onun askerleri ne güzel<br />
askerlerdir" sözüyle müjdelenen<br />
komutanın kendisi olduğunu<br />
söylüyordu. Bu inançla 29 Mayıs<br />
günü son taarruz başladı. Çok<br />
kanlı ve zorlu bir savaştan sonra<br />
birçok şehit verildi. Bu şehitler<br />
arasında, Bizans surlarına Türk<br />
bayrağını diken Ulubatlı Hasan<br />
da vardı. Nihayet, Mayıs 1453 Salı<br />
günü, İstanbul fethedildi.<br />
İstanbul’un fethi, hem Türk tarihi<br />
için hem de dünya tarihi için<br />
önemli bir olaydır. Türk tarihi<br />
için önemi İstanbul’un fethiyle,<br />
Osmanlıların, Balkanlardaki iler-<br />
lemelerine engel olacak hiçbir<br />
gücün kalmamasıdır.<br />
Avrupa’da ilerleyişini sürdüren<br />
Osmanlı Devleti, büyük bir imparatorluk<br />
haline gelmiştir. Dünya<br />
tarihi bakımından ise, İstanbul’un<br />
fethi, Orta Çağ’ın kapanıp<br />
Yeni Çağ’ın açılmasına sebep<br />
olmasındandır.<br />
İstanbul, 29 Mayıs 1453 tarihinden<br />
23 Nisan 1920 tarihine kadar<br />
Osmanlı Devleti ’nin başkenti<br />
olmuştur. Bu nedenle Türk ve Dün-<br />
ya tarihini etkileyen bu önemli fethi,<br />
her yılın 29 Mayıs günü, aynı<br />
coşku ve sevinçle kutluyoruz.<br />
Not: www.meb.gov.tr den alıntı yapılmıştır
Mehmet Akif Ersoy’un<br />
Şiirlerinde Yoksulluk<br />
ve Merhamet<br />
Mehmet Akif Ersoy’un şiirlerinde‘din,<br />
felsefe, hürriyet, ahlaki<br />
sorunlar, nesil çatışması’ önemli<br />
ölçüde yer alan konulardır. Bu içerikteki<br />
şiirlerin, hepimizin üzerinde<br />
belirli bir tesiri olmuştur. Ben<br />
de ne zaman Mehmet Akif adını<br />
duysam, aklıma hemen Küfe şiiri<br />
gelir, Kocakarı ile Ömer gelir. Bu<br />
şiirlerdeki dokunaklı hikâyeleri<br />
hatırlar, kirli ve hüzünlü bir yüzle<br />
Hasan’ın bana da baktığını, küfeyi<br />
hemen yanımda tekmelediğini<br />
hissederim. Bu derin etki elbette<br />
ki Mehmet Akif’in toplumsal<br />
yaraları, yoksulluğu, en keskin<br />
ve hassas noktalarından<br />
yakalamasından ve dile getirmesinden<br />
kaynaklanır. Küfe şiirini,<br />
yoksulluğun küçük Hasan’ın<br />
sırtında, nasıl bir yüke<br />
dönüştüğünü hatırlarsınız.<br />
Hasan’ın babası hamaldır ve küfenin<br />
altında vefat etmiştir. Ailesinin<br />
geçimini sağlamak zorunda olan<br />
Hasan, ne kadar okumak istese<br />
de bilir ki çalışmak zorundadır.<br />
Sokağın ortasında kurumla yatan<br />
küfeyi tekmelemekle de kaderinden<br />
kaçamaz. Şiirde hem gözlemci<br />
olan hem de olayın akışını<br />
da katılan şair, bir sabah Fatih<br />
çarşısında Hasan’la karşılaşır. Şair,<br />
Hasan’ın on anki hâlini şu dizelerle<br />
anlatır:<br />
“Yanında koskocaman bir küfeyle<br />
bir çocucak, Yavaş yavaş geliyorlar.<br />
Fakat tesâdüfe bak:<br />
Çocuk, benim o sabah gördüğüm<br />
zavallı yetîm... Şu var ki, yavrucağın<br />
hâli eskisinden elim:<br />
Cılız bacaklarının dizden altı<br />
çırçıplak... Bir ince mintanın<br />
altında titriyor, donacak!<br />
Ayakta kundura yok, başta<br />
var mı fes? Ne gezer!<br />
Düğümlü alnının üstünde sâde<br />
bir çember.”<br />
Kelimelerle çizdiği bu yoksulluk<br />
ve çaresizlik manzarası ile içimizdeki<br />
merhameti de titretir Mehmet<br />
Akif. Üstelik bu dizelerden<br />
sonra, başka çocukların neşe<br />
içinde okuldan nasıl çıktıklarını<br />
anlatarak Hasan’ın kederli portresini,<br />
hepimizin yarası kılar<br />
ve biliriz ki Hasan, yoksullukla<br />
mücadelede yalnız değildir.<br />
Yaşı yetmis beşi geçmiş olan Seyfi<br />
Baba da ihtiyarlığına rağmen<br />
çalışmak zorundadır. Bu yüzden<br />
kış soğuğunda üşütmüş ve<br />
yatağa düşmüştür. Seyfi Baba’nın<br />
hastalandığını duyan şair, hemen<br />
onun evine koşar. Şiir diyalogla<br />
devam eder.<br />
Şimdi anlat bakalım, neydi senin<br />
hastalığın? Nezle oldun sanırım,<br />
çünkü bu kış pek salgın.<br />
Mehmed Ağa'nın evi akmış. Onu<br />
aktarmak için Dama çıktım, soğuk<br />
aldım, oluyor on beş gün.<br />
Ne işin var kiremitlerde a sersem<br />
desene! İhtiyarlık mı nedir,<br />
şaşkınım oğlum bu sene.<br />
Hadi aktamıyayım... Kim getirir<br />
ekmeğimi? Oturup kör gibi, nâmerde<br />
el açmak iyi mi?<br />
Seyfi Baba hasta yatağından;<br />
kocasını, kardeşlerini, oğullarını<br />
kaybetmiş bir başka ihtiyar<br />
da Kocakarı ile Ömer<br />
şiirinden yoksulluğa, adalete ve<br />
paylaşıma dair biz okurlara ciddi<br />
hatırlatmalarda bulunur. Halkın<br />
bir şikayeti olup olmadığını anlamak<br />
için Medine sokaklarında gezen<br />
Hz. Ömer, yaşlı kadının çadırı<br />
önünde durur.<br />
Ocak başında oturmuş bir ihtiyarca<br />
kadın. "Açız! Açız!" diye feryâd<br />
eden çocuklarının,<br />
<strong>Baden</strong> <strong>Haber</strong> | Kültür | Edebiyat | 7<br />
Karıştırıp duruyorken pişen nevâlesini;<br />
Çıkardı yuttuğu yaşlarda<br />
çırpınan sesini:<br />
Durun da yavrularım, işte<br />
şimdicek pişecek... Fakat ne hâl<br />
ise bir türlü pişmiyordu yemek!<br />
Çocukların yeniden başlamıştı<br />
nâleleri... Selamı verdi Ömer, daldı<br />
âkıbet içeri.<br />
Selamı aldı kadın pek beşûş bir<br />
yüzle. Bu yavrular niçin, ey teyze,<br />
ağlıyor, söyle?<br />
Bu gün ikinci gün, aç kaldılar... O<br />
halde, neden<br />
Biraz yemek komuyorsun? Yemek<br />
mi? Çömleği sen,<br />
Tirid mi zannediyorsun? İçinde<br />
sâde su var Çakıl taşıyla beraber<br />
bütün zaman kaynar!<br />
Hz. Ömer kadının durumuna yönelik<br />
sorular sorar ve kadın da<br />
karşısındakinin kim olduğunu<br />
bilmeden halifeye lanetler<br />
yağdırır çünkü halife, yönetimi<br />
altındakilerin her hâlini bilmeli<br />
ve ihtiyaçlarını karşılamalıdır. Hz.<br />
Ömer çadırdan çıkar ve bir çuval<br />
un ile döner, yemeği kendi elleriyle<br />
pisirir ve çocukların karınlarını<br />
doyurur. Üstelik kadına nafaka<br />
bağlatır. Yaşlı kadının çocukları<br />
gibi ağlayan bir başka çocuk da<br />
Akif’in Bayram adlı şiirindedir.<br />
Bütün çocuklar bayram günü<br />
neşe içinde eğlenirken ninesinin<br />
kucağında ağlayan küçük, yetim<br />
bir kız vardır. Paralı salıncakta<br />
eğlenen diğer çocukları sey-
8 | <strong>Baden</strong> <strong>Haber</strong> | Kültür | Edebiyat<br />
retmekte ve bayramda yaşıtları<br />
gibi gülmek yerine imrenmeyle<br />
ağlamaktadır. Neyse ki çocuk,<br />
sevabına salıncağa parasız bindirilir<br />
ve bayram sevincinin tadına<br />
o da varır. Genel olarak anlattığım<br />
bu şiirler bize, Mehmet Akif’in<br />
yoksulluk ve çaresizliğe karşı nasıl<br />
hassasiyet taşıdığını ve kaleminde,<br />
rengini merhametten almış<br />
bir mürekkebin nasıl bir sızıyla<br />
aktığını anlatır. Kendisi fil dişi kulelerde<br />
değil, bizzat toplumun<br />
damarlarında yasamıştır. Nerede<br />
ızdırap içinde bir inleme duyulsa<br />
şaiirin de kalbi titremiş ve bunu<br />
şiirlerinde işlemiştir, çünkü Mehmet<br />
Akif, başkalarının acılarını da<br />
duyabilen gerçek bir sanatçıdır.<br />
Toplumun kalp atışlarını duyabilen<br />
bir cerrahtır, çünkü kendi<br />
hayatını başkalarının hayatlarıyla<br />
inşa edebilen bir mimardır, çünkü<br />
o da yoksulluğun ne olduğunu,<br />
gayet iyi bilmektedir. Mehmet<br />
Akif, 1885’te Mülkiye'ye kayıt<br />
olmak için babasıyla gittiğinde<br />
kayıt harcı istenir. Babası, Mehmet<br />
Âkif'i bir köşeye çeker, cüzdanını<br />
yoklar ama istenen miktarda<br />
para yoktur. Parasızlıktan okulun<br />
eşiğinde kalmayı bu yüzden<br />
gayet iyi bilmektedir. Babasi Tahir<br />
Efendi, ertesi gün parayı getirebileceklerini<br />
söyleyip gümüş<br />
saatini rehin bırakmak ister fakat<br />
Künye<br />
kâtip almaz. Okula başlar fakat<br />
1888’de babası vefat eder. Üstelik<br />
Fatih yangınında evleri yanar<br />
ve maddi olarak ciddi sorunlar<br />
yaşarlar. Okula devam etmesi<br />
zorlaşır ve çalışmak zorunda<br />
olduğu için de mezunlarına<br />
hemen iş verileceğini bildiği<br />
Ziraat ve Baytar Mektebi’ne yatılı<br />
öğrenci olarak geçer. Mehmet<br />
Akif, ızdırap çekenin yanında yer<br />
alır, bu durum sadece şiirlerinin<br />
içinde Hasan’la konuşmaktan,<br />
Seyfi Baba’ya ıhlamur demlemekten<br />
ibaret değildir, gerçek hayatta<br />
da İstiklal Marşı için verilen 500<br />
liralık ödülü –kendisinin de bu<br />
paraya ihtiyacı olmasina rağmen-<br />
kadın ve çocuklara iş öğretilip<br />
cepheye elbise dikilen Dar’ül<br />
Mesai Vakfı’na bağışlamasından<br />
da biliriz. Mehmet Akif Ersoy,<br />
şiirlerinde yoksulluk ve acizliği<br />
sadece dile getirmemiş, bunların<br />
çarelerini de sunmuştur. Çare<br />
calışmaktir, muhtacın yardımına<br />
koşmaktır. Küfe adlı şiirde bu<br />
yüzden Hasan’a Kuzum, ayıp mı<br />
çalışmak, günah mı yük taşımak?<br />
Ayıp: Dilencilik, işlerken el, yürürken<br />
ayak.” demektedir.<br />
Seyfi Baba ihtiyar ve güçsüz bedenine<br />
rağmen “Kim kazanmazsa<br />
bu dünyâda bir ekmek parası:<br />
Dostunun yüz karası; düşmanının<br />
maskarası!” diyebilmektedir.<br />
İmtiyaz Sahibi: AY Verlag Fatih Atmaca, Milchhofstraße 20/2<br />
internet:www.baden-haber.de E-Mail: info@baden-haber.de<br />
Yayın Koordinatörü: Yüksel Atmaca E-Mail: yueksel.atmaca@baden-haber.de, Tel: 0176 320 58 717<br />
Ayvaz Colak E-Mail: ayvaz.colak@baden-haber.de, Tel: 0174 8894415<br />
Bölge dernek haberlerinde yer almak için<br />
bizimle irtibata geçiniz. info@baden-haber.de<br />
Üstelik çare, sadece ihtiyaç hâlinde<br />
olanın calışması değildir. Toplumdaki<br />
herkesin merhamet ve<br />
adalet duygusunu yürekten hissetmesi<br />
gerekmektedir. Çare, yaşlı<br />
kadının ihtiyaçlarını karşılamakla<br />
kalmayıp torunlarına kendi elleriyle<br />
yemek hazırlayan Hz.<br />
Ömer misali zayıfın ve yoksulun<br />
yanında olmayı bilmek, kim olunursa<br />
olunsun kanayan yaraları<br />
pansuman edebilmek adına,<br />
elini taşın altına koyabilmektir.<br />
Bayram şiirinde gördüğümüz<br />
gibi sadece kendi çocuklarımızın<br />
şen kahkalarıyla yetinmemek,<br />
varsa ağlayan bir çocuk, onun<br />
da gözyaşlarını silebilmektir.<br />
Bu dünyada kendi sorumluluk-<br />
larımızdan ibaret olmadığımızı,<br />
başkalarının gözyaşlarından<br />
habersiz kahkahaların çok da<br />
adil durmadığını bizlere daha<br />
iyi kavrattığı için Mehmet Akif<br />
Ersoy’a teşekkür ediyor ve<br />
vefatının 74.yılında onu rahmetle<br />
ananlara katılıyorum.<br />
Bu yazı, Yrd. Doç. Dr. Gülcan Ç.<br />
Bostancı’nın, Ant Kitabevi (Clifton,<br />
NJ, USA)’nde ‘Edebiyat<br />
Akşamları’ etkinliği çerçevesinde<br />
düzenlenen Mehmet Akif Ersoy’u<br />
anma gecesinde yaptığı konuşma<br />
metnine dayanmaktadır.<br />
<strong>Baden</strong>-<strong>Haber</strong> dergisi yaygın süreli bir yayındır. <strong>Baden</strong>-<strong>Haber</strong> dergisinde yayımlanan haber, yazı, resim ve fotoğrafların<br />
FSEK ve Basın Kanunu‘ndan kaynaklanan her ürlü hakları AY Verlag‘a aittir. İzin alınmaksızın, kaynak gösterilerek dahi iktibas edilemez.<br />
Baskı hatalarından sorumluluk alınmaz.<br />
Druck: schwarz auf weiss Litho & Druck GmbH, <strong>Freiburg</strong>
Eski siyah- Beyaz Bir Resim…<br />
Geçmişe bir dokunuş her resim…<br />
Resimdeki her bakış, o zamanın<br />
yaşanmışlıklarının uzun uzadıya<br />
bir tekrarı sanki…<br />
1970’li yılların İstanbul’unda<br />
küçük bahçeli bir evde, bahçenin<br />
her köşesinden büyüklüğü göze<br />
çarpan çınar ağacının altında bir<br />
kadın…Elinde kenarları soluk siyah-<br />
beyaz eski bir resim…Ona,<br />
sanki gözlerini hiç kırpmadan<br />
bakan bu resimdekilerle bakışları<br />
sabitlenmiş öylece.. O yıllara ait<br />
her anın hayali, konuşmaları,<br />
kavgaları, sevinçleri gözlerinde<br />
kilitlenmiş sanki.<br />
Türkiye’de o yıllarda daha yoğun<br />
olarak başlayan Almanya’ya işçi<br />
olarak giden binlerce insandan<br />
biriydi babam. Önce o gitmeliydi.<br />
Ama Almanya çok uzak. Nasıl<br />
olacaktı? Sonra bizi de yanına<br />
alacaktı. Babamın Almanya hayatı<br />
başlıyordu işte.<br />
Tren garına hep birlikte babamı<br />
uğurlamaya gittigimiz o gün, gördük<br />
ki babam gibi Almanya’ya<br />
giden gurbet yolcuları çoktu. Her<br />
şey umutlar ve hayaller içindi. Ellerinde<br />
umutların yerleştiği tahta<br />
bavul; gözlerinde daha gitmeden<br />
memleket hasreti…<br />
Gözyaşları ve sarılıp kucaklaşmalarla<br />
birlikte herkeste derin<br />
bir hüzün. Elinde bir mendille<br />
arkasından el sallayan annem…<br />
Babam ne zaman gelecekti?<br />
- Yaza, dedi annem. Hem bizi de<br />
götürecek. Babamın Almanya’ya<br />
gitmesinin üzerinden tam 2 ay<br />
geçmişti. Bir fabrikada çalışıyordu.<br />
Evet başka Türk arkadasları da<br />
vardı. Fabrikanın lojmanında<br />
kalıyorlardı. Ama bir çok insanın<br />
birarada kaldığı bu yer kalabalıktı,<br />
aslında yatakhane gibi bir yerdi.<br />
Babam biraz para biriktirebilmişti.<br />
Dil konusunda pek sıkıntı çektiği<br />
söylenemezdi. Yaptığı işle ilgili<br />
dil bilmesine gerek yoktu. Ama<br />
yine de şimdiden bir kaç kelime<br />
Almanca biliyordu. Evet, bizi çok<br />
özlemişti. Hepimizi teker teker<br />
öpüyordu. Annem için ise her şey<br />
daha zordu. Bize belli etmemeye<br />
çalışsa da onun ne kadar üzgün<br />
olduğunu anlıyorduk. Bir kaç<br />
gece babamın bize yazdığı mek-<br />
tubu okuyup okuyup ağladığını<br />
görmüştüm. Ne kadar üzgün olsa<br />
da bize belli etmezdi. Annem<br />
güçlü bir kadındı...<br />
Sokakta arkadaşlarımızla oynarken,<br />
biz hep postacının yolunu<br />
gözlerdik. Postacıyı ne zaman<br />
sokağın başında görsek sanki<br />
babamızı görmüş gibi sevinirdik.<br />
Babamdan gelen ilk mektubu anneme<br />
ben götürmüştüm. Annemizin<br />
bir an önce açıp okuması<br />
için nasıl da merakla beklemiştik.<br />
Ve postacının bize getirdiği son<br />
mektubunda babamın 3 hafta<br />
sonra geleceği yazılıydı. Bunu<br />
öğrendiğimizden beri her gün bitiminde<br />
seviniyorduk. -İşte bir gün<br />
daha geçti, diye mutlulukla gözlerimizi<br />
kapıyorduk yeni bir güne…<br />
<strong>Baden</strong> <strong>Haber</strong> | Kültür | Edebiyat | 9<br />
İşte gözlerimizi o en son<br />
kapadığımız güne uyandığımızda<br />
ne kadar da heyecanlıydık.<br />
Bugün babam geliyordu…<br />
Evimizin bahçe girişindeki kapıda<br />
babam, bizi görür görmez olduğu<br />
yere çöktü. Koşarak boynuna<br />
atıldık. Bütün aile sarıldık birbirimize<br />
öylece. Acı bir kaç sözcük<br />
döküldü gözlerimizden. Çınar<br />
ağacımızın altında bütün aile<br />
toplanmıştık işte.<br />
Bahçemizde özlem ve bekleyişin<br />
yorgunluğundaki biz, babamızın<br />
Almanya’yı anlatışını dinliyorduk.<br />
Yabancı bir ülkenin<br />
yabancısı olduğumuz pek<br />
çok şeyin hikayelerini dinlerken<br />
bir yandan da şevkat dolu<br />
kucağından ayrılamıyorduk. Ben<br />
ve kardeşim…<br />
Babam, bana saçları altın sarısı<br />
kocaman bir bebek getirmişti.<br />
Buradaki bebeklere hiç benzemiyordu.<br />
Bugüne kadar hiç böyle<br />
bir bebeğim olmamıştı. Çok<br />
sevinmiştim. Küçük kardeşime<br />
araba getirmişti. Anneme de bir<br />
bluz…<br />
Ne kadar mutluydum. İşte babam<br />
burada, yanımızdaydı.<br />
Evdeki babamlı günler sevinçli<br />
koşuşturmalar, komşularımızın<br />
ve akrabalarımızın ziyaretleri ile<br />
geçiyordu.<br />
Ama günler böyle güzel geçerken<br />
öğrendik ki babam sadece annemi<br />
yanında götürebilecekti. Evet,<br />
çok kısa bir zaman sonra da bizle
10 | <strong>Baden</strong> <strong>Haber</strong> | Kültür | Edebiyat<br />
ri yanına aldıracaktı. Bize teyzem<br />
bakacaktı. Hem teyze anne yarısı<br />
sayılırdı.<br />
Bir sessizlik düştü kollarıma,<br />
başlar eğildi. Öylece oradan bize<br />
bakıyordu. İşte veda zamanı…<br />
Bu içimde haykıran sesim; içime<br />
hapsolmuş sanki. Boğazımın içinde<br />
beni yakalayan bir el veda bile<br />
edemiyor sanki.<br />
-Tren kalkıyor, diye bağırdı bir<br />
adam. Yavaş yavaş ilerleyen<br />
vagonlardan birbirine sımsıkı<br />
tutunmuş ellerimiz. Dayanamıyorum…<br />
Sanki Hansel ve Gretel<br />
masalındaki o iki kardeş gibiydik.<br />
-Ya ormanda kaybolursak?<br />
Annem ve babam gitmişti. Bizden<br />
çok uzaklardaydılar. Teyzemin her<br />
zamankinden daha bir şefkat<br />
dolu kollarında olan emanetleriydik.<br />
Evet teyze anne yarısı sayılırdı.<br />
Bize annemizin ve babamızın<br />
bizi ne kadar çok sevdiğinden,<br />
özlediğinden bahsederdi. Hem<br />
zaten çok az bir zaman kalmamış<br />
mıydı?<br />
Günler günleri kovalarken,<br />
Almanya’ya bizi götürecek olan<br />
akrabalarımız önümüzdeki hafta<br />
sonu geleceklerdi.<br />
Yine, koca bir ayrılığın yine siyah<br />
bir trenin yanında yeni bir ayrılığa<br />
adım atıyorduk ben ve kardeşim.<br />
Teyzeme veda ederken, şimdi de<br />
ona umut vermemiz gerektiğini<br />
biliyorduk.<br />
Teyzeciğim…<br />
Hoşçakal…<br />
Sonunda annemize babamıza<br />
kavuşmuştuk. İçimizin en de-<br />
Başkonsolosluğumuzla ilgili güncel bilgilere<br />
aşağıdaki internet sayfalarından ulaşabilirsiniz.<br />
http://karlsruhe.bk.mfa.gov.tr/<br />
e-Mail: turkcons.karlsruhe@mfa.<br />
gov.tr<br />
- e-pasaport müracaatı<br />
için randevu alınması<br />
gerekmektedir.<br />
Randevu almak için:<br />
www.epasaport.gov.tr internet<br />
sitesini ziyaret edebilir,<br />
bilgi almak için ise<br />
7 gün 24 saat hizmet veren<br />
e-Pasaport Çağrı Merkezini, 00-<br />
90-216-4443020, arayabilirsiniz.<br />
- 7 Gün 24 saat evden<br />
konsolosluk işlemleri<br />
e-konsolosluk’ta:<br />
Konsolosluk işlemleri hakkında<br />
en doğru ve güncel bilgileri<br />
e-konsolosluk sayfasında<br />
bulabilirsiniz.<br />
Ayrıntılı bilgi için www.<br />
konsolosluk.gov.tr sayfasından<br />
e-konsolosluk sistemine üye<br />
olmanız tavsiye olunur.<br />
- Randevulu konsolosluk işlemi:<br />
‘Zamanım kıymetli, sıra<br />
beklemeden işlemimi<br />
yaptırmak istiyorum’ diyorsanız,<br />
e-konsolosluk’a üye olun,<br />
rin köşesinde yerleşmiş ayrılık<br />
acısının kördüğüm olmuş iplerini<br />
çözmeye çalışıyorduk.<br />
Burada her şey ne kadar da<br />
farklıydı. Evet evimiz küçük ama<br />
güzeldi. Sonuçta bütün bir aile<br />
biraradaydık. Babam, beni ve<br />
kardeşimi okula yazdırmıştı.<br />
Okuldaki arkadaşlarımdan bir<br />
kaç tanesi de Türk ve buradaki<br />
Alman arkadaşım, babamın<br />
bana getirdiği saçları altın sarısı<br />
bebeğimin aynısı.<br />
„Sevgili Teyzeciğim,<br />
Bu yaz kızım Neşe ile birlikte<br />
Türkiye’ye tatile geleceğiz. Seni<br />
çok özledik. Eski resimlere birlikte<br />
bakacağımız çınar ağacının<br />
altında bizi bekle.<br />
Seni çok seven yiğenin Elif „<br />
bh/Hilal Erkmen Yaşa<br />
www.konsolosluk.gov.<br />
tr sayfasındaki ‚‘Randevulu<br />
Konsolosluk İşlemi‘‘ linkinden<br />
randevu alın sıra beklemeden<br />
işleminiz yapılsın. Ayrıntılı bilgi<br />
internet sayfamızda mevcuttur:<br />
(http://karlsruhe.bk.mfa.gov.tr/)<br />
Başkonsolosluk Duyuruları<br />
bölümünde e-Buluşma<br />
(Randevulu Konsolosluk<br />
İşlemleri) hakkında duyuru’yu<br />
okuyun.<br />
http://karlsruhe.bk.mfa.gov.<br />
tr/ShowAnnouncement.<br />
aspx?ID=1712<br />
„Sizin Köşeniz„ de yer almak üzere, her türlü edebi<br />
yazılarınızı (şiir, öykü, fikra, v.s.) ile Almanya ve Türkiye‘ deki<br />
hukuki sorularınızı bize ulastırınız. info@baden-haber.de
ALFABENİN KÖKENİ VE GELİŞİMİ<br />
İnsanoğlu duygularını, isteklerini<br />
konuşarak veya yazarak<br />
başkalarına anlatır. Her ikisinin<br />
de anlatın aracı “dil” dir. Her dil bir<br />
takım seslerden oluşur.<br />
Dildeki bu seslerin yazıda karşılığı<br />
olan harf topluluğuna “alfabe”<br />
denir. Alfabe Yunanca<br />
A(alfa), B(„be“ta) harflerinin<br />
okunuşundan gelir.<br />
Arapça’da ise A(elif),<br />
B(ba) harflerinin<br />
okunuşlarında gelir<br />
yani Arapça’da alfabe<br />
yerine elifba kullanılır.<br />
Günümüz Türkçe’sinde<br />
ise A, B(be), C(ce) abece<br />
biçiminde söyleyip yazma<br />
eğilimi vardır.<br />
İlk alfabeyi Fenekeliler<br />
ortaya çıkarmıştır.<br />
Araplar, Yunanlılar,<br />
Romalılar da bu alfabeden<br />
yararlanarak<br />
kendi alfabelerini<br />
yaratmışlardır.<br />
TÜRKÇE’NİN<br />
DÜNYA DİLLERİ<br />
ARASINDAKİ YERİ<br />
Yer yüzündeki diller<br />
arasında Türkçe’nin içine<br />
girdiği gurup Ural-<br />
Altay dilleri gurubudur.<br />
Ural-Altay dilleri eklemeli<br />
dillerdir. Bunlardan<br />
başka Hint-Avrupa dillerinin<br />
tesirinde kalanlar hariç olmak<br />
üzere bu dillerde kelime sırası<br />
aşağı yukarı aynıdır.<br />
Ural Kolu Fin-Ugur (Fince, Macarca)<br />
Samoyed (Samoyedce) Altay<br />
Kolu Türkçe, Mançurca, Moğolca.<br />
Demek ki Türkçe Ural-Altay dillerinin<br />
Altay koluna bağlı bir dil-<br />
dir. Bu diller içinde Türkçe’ye en<br />
yakın olanı ise Moğolca’dır.<br />
Dünyada en çok konuşulan beş<br />
dilden birisi olan Türkçe’miz<br />
Türkler’in eski ve zengin kültürünün<br />
aktığı bir nehir gibi<br />
yaklaşık 11 milyon kilometrekarelik<br />
bir alana yayılmış doğuda<br />
Moğolistan ve Çin, batıda<br />
Sırbistan, kuzeyde Sibirya, güneyde<br />
Bağdat’a kadar uzanmıştır.<br />
Bu coğrafya içinde 7 tanesi Türk<br />
devleti olan 23 ayrı devlet içinde<br />
Türkçe konuşan uluslar vardır.<br />
Orta Asya’ya dayanan ve tarihsel<br />
gelişim içerisinde güçlü özellikleri<br />
ile benliğini korumasını bilen<br />
Türkçe’miz lehçe farklılıkları ve et-<br />
<strong>Baden</strong> <strong>Haber</strong> | Kültür | Edebiyat | 11<br />
kisinde kaldığı kültürlerin yarattığı<br />
olumsuzlara rağmen Çince, Hintçe,<br />
İngilizce ve İspanyolca’dan<br />
sonra en çok konuşulan beşinci<br />
dildir.<br />
Toplumları ayakta tutan, ulusları<br />
parçalanıp yok olmaktan kurtaran<br />
duygu, düşünce, inanç ve kültür<br />
birliğidir. Bu<br />
birliği sağlayan ve<br />
gelecek kuşaklara<br />
aktaran dildir.<br />
Karamanoğlu Mehmet<br />
Bey Anadolu’da<br />
birliğin sağlanması<br />
için dil ve kültür<br />
öğesinin önemini<br />
kavramış 1277’de<br />
duyurduğu fermanla<br />
“Türkçe’den başka<br />
dil konuşulmaması<br />
gerektiğini ve<br />
Türkçe’nin resmi<br />
dil olduğunu” ilan<br />
etmiştir.<br />
TÜRK YAZI<br />
DİLİNİN TARİHİ<br />
GELİŞMESİ<br />
1) Eski Türkçe:<br />
Türk yazı dilinin ele<br />
geçen ilk örnekleri<br />
Orhun abidelerinin<br />
metinleridir. (8.yy)<br />
Fakat bu metinler şüphesiz Türk<br />
yazı dilinin ilk örnekleri değildir.<br />
Orhun abidelerindeki dil çok<br />
işlenmiş, ileri düzeyde bir yazı dilidir.<br />
Bu yüzden Türk yazı dili tarihinin<br />
başlangıcının 8. yüzyıldan<br />
en azından birkaç asır daha önce<br />
olduğunu söyleyebiliriz. Fakat elimizde<br />
Orhun kitabelerinde daha<br />
eski metinler olmadığı için 8.
12 | <strong>Baden</strong> <strong>Haber</strong> | Kültür | Edebiyat<br />
yüzyıldan itibaren Türk dilini takip<br />
edebiliyoruz.<br />
Eski Türkçe devresi 12. ve 13.<br />
yüzyıla kadar devam etmiştir. Bu<br />
ilk yazı dili bütün Türklük’ün tek<br />
yazı dili olarak kullanılmış, Orta<br />
Asya’da geniş bir sahayı kaplayan<br />
Türklük alemi yüzyıllar boyunca<br />
hep aynı dille okuyup yazmıştır.<br />
Bu yazı dili devresinden gelen<br />
eserlerin büyük bir kısmı Uygur<br />
yazısı ile yazılmış olduğundan bu<br />
devreye Uygur devresi yazı diline<br />
ise Uygurca da denir.<br />
2) Kuzeydoğu Türkçe’si,<br />
Batı Türkçe’si:<br />
Eski Türkçe’den sonraki devrede Türkçe<br />
karşımıza birden fazla yazı dili ile<br />
çıkmaktadır. Bunun nedenleri:<br />
1) Orta Asya’daki Türklük aleminin<br />
parçalanarak büyük kütleler halinde<br />
Hazar denizi’nin kuzeyinde ve<br />
güneyinden batıya yayılması.<br />
2) Yeni kültür merkezlerinin meydana<br />
gelmesi.<br />
3) İslam kültürünün Türkler arasına<br />
gittikçe kuvvetli bir şekilde<br />
yerleşmesi.<br />
İşte bu gibi nedenlerden ötürü<br />
Eski Türkçe ömrünü tamamlamış<br />
ve ayrılan Türk kollarının yeni<br />
kültür merkezleri etrafında kendi<br />
şivelerine dayanan yazı dilleri<br />
meydana getirmeleri birden<br />
fazla yazı dilinin doğmasına ve<br />
gelişmeye başlamasına neden<br />
olmuştur.<br />
a) Kuzeydoğu Türkçe’si: 13. yüzyılda<br />
kullanılmaya başlanmıştır. Günümüzde<br />
yerini Özbekçe’ye<br />
bırakmıştır.<br />
b) Batı Türkçe’si: 13. yüzyılda<br />
kullanılmaya başlanmıştır. Batı<br />
Türkçe’si iç ve dış gelişme ve<br />
değişiklikle bakımından üç evreye<br />
ayrılır.<br />
1) Eski Anadolu Türkçe’si<br />
2) Osmanlıca<br />
3) Türkiye Türkçe’si<br />
2.1) Eski Anadolu Türkçe’si:<br />
13., 14. ve 15. yüzyıllardaki<br />
Türkçe’dir. Bu devreye Batı Türk-<br />
çe’sinin kuruluş evresi olarak bakmak<br />
yerinde olur .<br />
Bu devir Batı Türkçe’sinin en temiz<br />
devridir. Bu devrin sonlarına<br />
doğru Türkçe’ye Arapça ve Farsça<br />
unsurlar girmeye başlamıştır<br />
bunun sonucunda da Osmanlıca<br />
denilen dil doğmuştur.<br />
2.2)Osmanlıca:<br />
15. yüzyılın sonlarından 20. yüzyılın<br />
başlarına kadar devam etmiş olan<br />
yazı dilidir.<br />
Dört yüz yıldan fazla kullanılan bu<br />
dil doğal olarak değişik devrelerden<br />
geçmiştir. Osmanlıca Arap<br />
Afiş, Tabela, Grafik, Dizayn<br />
ve her türlü Reklam yapılır<br />
harfleriyle yazılıp Türkçe okunan<br />
bir yazı dilidir.<br />
Arap alfabesinin Türk dili bakımın-<br />
dan en büyük kusuru ünlülerin<br />
azlığı, ikinci kusuru da<br />
çoğu harflerin bitişik yazılması<br />
zorunluluğudur.<br />
Türkler Arap alfabesinin sakın-<br />
calarını çok geç fark ettiler. Türkçe,<br />
göçebe Türkmenlerinin konuş-<br />
tuğu kaba bir dil sayılıyordu.<br />
Edebiyat dili olarak işlenmeye<br />
değer bulunmuyordu. Edebiyat<br />
da bilim de Arapça ve Farsça’yla<br />
yapılıyordu.<br />
O dönemde bilim de, edebiyat da<br />
dinsel nitelik taşıdığı için bu çok<br />
doğal bir durumdu.<br />
2.3)Türkiye Türkçe’si:<br />
Osmanlı Devleti’nde resmi dil Türkçe<br />
olduğu halde bu dil medreselerde<br />
okutulmazdı.<br />
Medreselerde öğretilen dil Arap-<br />
ça’ydı.<br />
1908’de Meşrutiyet’le birlikte medre<br />
selerde Türkçe eğitim başlamıştır.<br />
Tanzimat ve 2. Meşrutiyet dönemlerinde<br />
dil üzerine büyük<br />
tartışmalar yapılmıştır.<br />
Atatürk’ün 1928 yılında “Harf Devrimini”<br />
yapmasıyla Arap harflerinin<br />
yerini Latin harfleri almıştır.<br />
Not: www.meb.gov.tr den alıntı yapılmıştır
Hz. Peygamberimizin<br />
çocuklarla ilgili yaklaşımı<br />
Hz. Peygamber, “Andolsun ki, Resulullah,<br />
sizin için, Allah'a ve ahiret<br />
gününe kavuşmayı umanlar ve<br />
Allah'ı çok zikredenler için güzel<br />
bir örnektir”1 ayetiyle Kur’an-ı<br />
Kerim’de “Model Şahsiyet” olarak<br />
tanıtılmaktadır. Dolayısıyla<br />
Hz. Peygamberi rehber edinmesi<br />
gereken Müslümanlar’ın O’nun<br />
hayatını iyi bilmeleri ve onun<br />
örnekliğinde yaşamaları gerekir.<br />
Hz. Peygamberin gerek aile<br />
hayatı gerekse toplumla olan<br />
ilişkisi hepimiz için örnekler taşır.<br />
Bu açıdan çocukların güzel bir<br />
şekilde yetiştirilmelerinde de<br />
en güzel örnek peygamberimiz<br />
olmaktadır.<br />
Çocuğun eğitim ve öğretime<br />
ilk açılan kapısı ailedir. Aile içerisinde<br />
gördüğü şeyler, onun<br />
zihninde hayat boyu canlı kalır<br />
ve onun şahsiyetini şekillendirir.<br />
Yine aile içerisinde öğrenilen bilgilerin<br />
çocuk tarafından şüphe<br />
duyulmaksızın kabul edildiği de<br />
bir gerçektir.<br />
Peygamberimiz bir baba olarak<br />
evlatlarının terbiyesine gereken<br />
hassasiyeti fazlasıyla göstermiş ve<br />
insanlara da, “Ailenize dönün ve<br />
öğrendiklerinizi onlara anlatın”2<br />
şeklindeki emirleriyle, öncelikle<br />
aile fertlerinin eğitimiyle ilgilenmeleri<br />
gerektiğini salık vermiştir.<br />
Sahabeden Rafî (r.a.) Peygamberimize;<br />
“Ey Allah’ın elçisi,<br />
bizim çocukların üzerinde<br />
hakkımız olduğu gibi onların<br />
da bizim üzerimizde hakları var<br />
mıdır?” diye sorunca, Efendimiz<br />
şöyle buyurmuştur: “Çocuğun<br />
baba üzerindeki hakkı ona yazı<br />
yazmayı, yüzmeyi ve atıcılığı<br />
öğretmesi, helalinden rızık yedirmesi,<br />
ona güzel isim koyması<br />
ve yetişince evlendirmesidir”3<br />
buyurmuştur. Başka bir hadis-<br />
i şeriflerinde de Peygamberimiz,<br />
“Kim ki üç tane kız çocuğu<br />
yetiştirir, güzel terbiye eder, evlendirir<br />
ve onlara iyilikte bulunursa<br />
onun için cennet vardır.”4<br />
“Her kim kız çocukları yüzünden<br />
bir sıkıntıya uğrar da onlara iyi bakarsa,<br />
bu çocuklar onu cehennem<br />
ateşinden koruyan bir siper olurlar”5<br />
buyurarak kız çocuklarının<br />
da iyi yetiştirilmelerini emretmiş;<br />
erkek çocuklarla kız çocuklar<br />
arasında bir ayırım yapılmasına<br />
karşı çıkmıştır.<br />
Aile büyükleri çocuklarını<br />
yetiştirirken öncelikle onlara hayır<br />
dua ederek başlamalıdır. Kur’an-ı<br />
Kerim’de Hz. İbrahim’in evlatları<br />
için yaptığı şu dua dikkat çekicidir.<br />
“Ey Rabbimiz! Bizi sana boyun<br />
eğenlerden kıl, neslimizden de<br />
sana itaat eden bir ümmet çıkar,<br />
bize ibadet usullerimizi göster,<br />
tevbemizi kabul et; zira tevbeleri<br />
çokça kabul eden, çok merhametli<br />
olan ancak sensin.”6<br />
Çocuğun beslenme, barınma,<br />
giyim, kuşam ve sağlık gibi maddî<br />
ve bedensel ihtiyaçlarının<br />
karşılanması ailenin başta gelen<br />
görevidir. Hz. Peygamber, kişinin<br />
hayır yolunda harcadıkları içinde<br />
sevabı en bol olanının, aile<br />
bireylerine yaptığı harcamalar<br />
olduğunu ve insanın aile bireylerini<br />
sefil bırakmasının günah<br />
olarak kendisine yeteceğini<br />
belirtmiştir.7<br />
Peygamberimizin gerek kendi<br />
çocukları ve torunlarına gerekse<br />
diğer çocuklara karşı son derece<br />
şefkat, merhamet ve sevgi<br />
göstermesi, onları bağrına basıp<br />
okşaması, öpmesi, hatalarını<br />
bağışlaması, şakalaşması, hatta<br />
oyunlarına katılması ile ilgili pek<br />
çok hadis rivayet edilmiştir. Onun<br />
çocuklara olan bu düşkünlüğünü<br />
<strong>Baden</strong> <strong>Haber</strong> | Kültür | Dini Bilgiler | 13<br />
yadırgayan birini, "Allah senin<br />
kalbinden merhameti söküp<br />
almışsa ben ne yapayım!"8 diyerek<br />
eleştirmiştir.<br />
Sevgili Peygamberimiz, “Hiçbir<br />
baba, çocuğuna güzel terbiyeden<br />
daha değerli bir miras<br />
bırakamaz ve daha üstün bir hediye<br />
vermiş olamaz”9 buyurarak<br />
çocukların ahlaklı, edepli ve güzel<br />
yetiştirilmelerini tavsiye etmiştir.<br />
Bu konuda daha birçok hadis<br />
zikretmek mümkündür. Ancak<br />
büyüklere düşen görev, her hal<br />
ve hareketleriyle çocuklar için iyi<br />
örnek olmaya çalışmaktır. Onlarla<br />
konuşmak, sıkıntılarını anlamaya<br />
çalışmak, onlara her zaman<br />
doğru, açık ve tutarlı bilgiler vermek,<br />
hoşgörülü davranmak ve<br />
merhamet göstermek gerekir.<br />
Yine çocukların dinine, diyanetine,<br />
vatanına, milletine sahip<br />
çıkan; insanlığa faydalı insan olarak<br />
yetiştirilmelerine önem verilmelidir.<br />
1Ahzâb, 33/21; 2Buhari, Ezan, 18;<br />
3Beyhâkî, Şuâbu’l-İmân, VI, 401;<br />
Ali el-Müttakî, XVI, 417, 443; 4Ebû<br />
Dâvûd, Edeb, 120-121; 5Buhârî,<br />
Zekat, 10; Müslim, Birr, 47; 6Bakara,<br />
2/128; 7Ebû Davûd, Zekât, 45.<br />
KAYNAKLAR:<br />
a.Kur’an-ı Kerim ve Açıklamalı<br />
Meali b.Ömer Çelik, Mustafa Öztürk,<br />
Murat Kaya, Üsve-i Hasene,<br />
İstanbul 2004, I-II. c.Başkanlık,<br />
Seçme Hadisler, Ankara 2000. d.<br />
Kürsüden Öğütler, Ankara, 2007.<br />
e. İlmihal, Ankara 2010, I-II. f.<br />
İlmihal, (Seyfettin Yazıcı), Ankara<br />
2001.<br />
Ahmet Akkuş<br />
Emmendingen Yunus Emre Camii Din Görevlisi
14 | <strong>Baden</strong> <strong>Haber</strong> | Tanıtım<br />
DİTİB Achern Yunus Emre Cami´i<br />
1980 yılında kurulan dernek, bugün<br />
320 erkek, 210 kadın cemaatine<br />
hizmet verebilme kapasitesine<br />
sahip camisi; kadın kolları, gençlik<br />
kollari ile faaliyet göstermektedir.<br />
Kadın cemaatine, her ayın ilk cuma<br />
aksamı din görevlisi Ahmet Önal<br />
tarafından vaaz verilmekte, cumartesi,<br />
pazar günleri ise eşi tarafından<br />
Kuran-ı Kerim ve dini bilgiler üze-<br />
Yönetim Kurulu:<br />
Mürsel Yıldız (Bşk.), Yakup<br />
Keskin (Bşk.Yrd.), Ümit Özmen<br />
(Sekreter), Halit Turan<br />
(Muhasip), Ömer Çetin (Üye), Ramazan<br />
Karadavut (Üye), Mustafa<br />
Demirlikaya (Üye), Ahmet<br />
Önal (Din Görevlisi)<br />
İletişim:<br />
Fautenbacher Str. 30<br />
77855 Achern<br />
Tel: 07841-29656<br />
Fax:07841- 508992<br />
Mail: acherncamii@hotmail.com<br />
DİTİB Kehl Cami´i<br />
1981 yılında kurulan cemiyetin<br />
1998-2007 yılları arasında yürütülen<br />
calışmaları ile alınan izinle, yeni<br />
cami temeli 01.07.2007 tarihinde<br />
atıldı. Üç yarım kubbe üstüne<br />
yaklasık 14 metre çapındaki kubbeye<br />
sahip caminin asansör sistemini<br />
Nussbaum GmbH firması<br />
üstlenmiş. İç dekarasyon çinileri<br />
icin Türkiye´deki firmalarla<br />
görüşmeleri sürüyor. Cami´nın<br />
diş cephesi 35 kişilik bir grup ile 4<br />
saatte bitirilerek tam bir işbirliği<br />
örneği sergilenmis. Ayrica yönetimin<br />
verdiği başarılı girişimler sonucu<br />
çift minare için onay alınmış. Kehl<br />
cami´i 2.başkanı sayın Erdem Çakırlı<br />
bu aşamalarda Strassburg´dan<br />
rine ders verilmektedir. Ayrıca cumartesi,<br />
pazar ve tatil günlerinde<br />
çocuklara yönelik, Kuran-ı Kerim<br />
ve Temel Dini Bilgiler dersleri verilmektedir.<br />
Cuma akşamları genç<br />
kızlar, cumartesi akşamları genç<br />
erkekler cami lokalinde toplanarak,<br />
gençliğin uyuşturucu, alkol gibi<br />
kötü alışkanlıklardan korunması<br />
üzerine milli ve dini kimliğimize<br />
önemli yardımlar aldıklarını ifade<br />
ederken, borçsuz ve kredisiz 1 milyon<br />
€ tutarında harcamalarının<br />
olduğunu, her türlü maddi ve manevi<br />
yardımlara açık olduklarını<br />
belirtti.1 yıl 3 aydır kadrolu din<br />
görevlisi olarak hizmet veren Mehmet<br />
Yılmaz aslen Trabzon´lu olup,<br />
Samsun´da görev yapmış. Evli ve<br />
4 çocuk babası Yılmaz: „Gurbet<br />
içinde gurbet yaşıyoruz“ diyor.<br />
Kehl´de özellikle gençleri tehdit<br />
eden paralı oyun otomatiklerinin,<br />
bir caddeyi oyun salonları ile dolduracak<br />
boyutlara ulaşması aileleri<br />
çok endişelendiriyor. Bu konuya<br />
çözüm arayışında olduklarını<br />
belirtmekteler.<br />
uygun programlar yapılmaktadır.<br />
Yine gençlerin oluşturduğu ilahi<br />
grubu, ilahiler, marşlar ve<br />
memleket türkülerine yönelik<br />
çalışmalarda bulunmaktadır.<br />
Derneğin temsil ve etkinlikleri<br />
müslüman cemaatin olduğu kadar<br />
bölgesindeki diğer resmi, sivil kurum<br />
ve kuruluşlarca da takdir edilerek<br />
örnek gösterilmektedir.
DİTİB Weil am Rhein Eyüp Sultan Cami´i<br />
1983 yılında kurulan derneğin bugün<br />
kullanılan 1030 m² arsa üzerine,<br />
220 m² olarak inşa edilen 4 katli<br />
binası 2003 yılında satın alınarak<br />
hizmete girmiştir. Alt katında kalorifer<br />
dairesi, spor kulübü, genç kizlar<br />
için buluşma odası, 1.katında<br />
büyük cami ve çok amaçlı<br />
kullanılan çocuklara Kuran-ı Kerim<br />
ve dini bilgilerin verildiği sınıf, üst<br />
DİTİB Lahr Türk İslam Kültür Derneği<br />
1982 yılında kurulan dernek,<br />
1996 da satın aldıkları binanın iç<br />
kısımlarını ibadete uygun cami<br />
haline getirerek, halen faaliyetlerine<br />
burada devam etmektedir.<br />
Almanya´nın farklı şehirlerinde<br />
düzenlenen Landes Gartenschau<br />
projesi, 2018 senesinde kültür<br />
bakanlığı tarafından Lahr´da<br />
düzenlenmesi istenilmiş, belediyenin<br />
sevinçle karşıladığı<br />
projenin altyapı çalışmalarına<br />
başlanılmış, kendilerinden de<br />
modern bir cami ile katılımları<br />
beklenmektedir. Bu konuda daha<br />
refah imkanları ile herkese hitap<br />
edebilecek, islam dinini Alman<br />
halkina daha nezih bir ortamda<br />
katında ise din görevlisine ait lojman,<br />
bayanlar mescidi ve kadınlar<br />
kolunun çalışma odasından<br />
oluşmaktadır. Din görevlisi Adnan<br />
Üstün; 1978 Elazığ doğumlu. 2003<br />
yılında A.Ü Hukuk Fakültesi, 2009<br />
yılında AÖF İlahiyat ön lisans mezunu,<br />
halen A.Ü İlahiyat Fakültesi<br />
son sınıfına devam etmekte, evli<br />
ve 3 çocuk babası.<br />
tanıtmak maksadı ile yeni cami<br />
için vatandaşlarla istişare yönünde<br />
çalışmalara başlanılmıştır.<br />
<strong>Baden</strong> <strong>Haber</strong> | Tanıtım | 15<br />
Yönetim Kurulu: Muhammet<br />
Pamuk (Bşk.), Yaşar Koca (Bşk.<br />
Yrd.), Mehmet Yaşar (Sekreter),<br />
Metin Yıldız (Muhasip), Yaşar<br />
Deberoğlu (Üye), Abdullah Tok<br />
(Üye), Ahmet Kumbas (Üye), Ahmet<br />
Türkmen (Üye), Şenol Türkmen<br />
(Üye), Hasan Özel (Üye)<br />
İletişim: Tulla Str.48,79576 Weil<br />
am Rhein, e-mail: www.eyupsultancamii.de<br />
Yönetim Kurulu: Hasan Babır<br />
(Bşk.), Tugay Kara (Bşk.Yrd.), Levet<br />
Işılak (Sekreter), Selçuk Çataltepe<br />
(Muhasip), Candemir Arslan (Üye),<br />
Metin Özdağcı (Üye), Ali Rıza Bozay<br />
(Din Görevlisi)
16 | <strong>Baden</strong> <strong>Haber</strong> | Tanıtım<br />
Ditib Emmendingen<br />
Yunus Emre Cami´i<br />
1979 yılında, Ömer Gökdemir<br />
(Başkan), Durdu Güzel (Bşk.<br />
Yard.), Recep Gökdemir (Sekreter),<br />
Saim Uzun (Muhasip), Şakir<br />
Demir, Halim Gökdemir, Muhammet<br />
Gür tarafından Türk İslam<br />
Cemiyet´i adı altında kuruldu.<br />
İlk tüzüğün hazırlanmasında Cevat<br />
Özcan öğretmenin katkıları<br />
büyüktü.Cemiyet´in faaliyetlerini<br />
göstereceği yer konusunda<br />
çok zorluk çektiler. Belediyenin<br />
sunduğu yerlerde ancak teravi<br />
namazlarını kılabiliyorlardı. Seyfi<br />
Hoca ilk din görevlisi idi. Resmi olarak<br />
İbrahim Özkan hoca ile <strong>Baden</strong>-<br />
Württemberg´te din görevlisi tayin<br />
edilen ikinci cemiyet olmuştur.<br />
1983 yılında Querstraße'de bir<br />
işyeri vatandaşların yardımları ile<br />
kiralanarak camiye dönüştürüldü.<br />
Bu arada dernek üyeliğini benimsetmekte<br />
zor bir süreç<br />
yaşandı. 1990 yılında başka bir<br />
yere taşınarak camisi ile hizmetlerine<br />
devam etti. 1997 yılına<br />
gelindiğinde bugün hizmet veren<br />
Türk İslam Kültür Dernek binasının<br />
temelleri, yine vatandaşlarımızın<br />
maddi ve manevi katkılarıyla birlikte<br />
dönemin Emmendingen<br />
belediye başkanı ve encümen<br />
üyelerinin katkılarıyla atılmış<br />
oldu. 76 yıllığına kiralanan arsa<br />
üzerine kurulan,yaklaşık 10 m<br />
çapında kubbeye sahip, 3 kat<br />
üzerine 650 m² kullanım alanına<br />
sahip bina 1999 yılında bitirilerek<br />
faaliyete geçmistir. Bugün<br />
158 üyesi ile dini hizmetlerinin<br />
yanı sıra milli ve kültürel etkinlikler<br />
gerçekleştirmekte, kadın<br />
ve gençlik kolları oluşturulmuş,<br />
saz ve folklor grupları bulunan<br />
derneğin vatandaşlardan isteği<br />
ise yapılan faaliyetlere katılım ile<br />
çocuklarımıza daha fazla ilgiyle<br />
sahip çıkılması. 1978 Araklı/<br />
Trabzon doğumlu Ahmet Akkuş,<br />
01.07.2010 tarihinden beri kadrolu<br />
din görevlisi olarak hizmet<br />
vermektedir.<br />
Yönetim Kurulu: Recep Gökdemir<br />
(Bşk.), Sezai Uzun (Bşk.Yrd.), Necmettin<br />
Malkoç (Sekreter), İhsan<br />
Dastan (Muhasip), Gülda Çolak,<br />
Ahmet Kazancı, Aşkın Uğurlu<br />
İletişim: Schwarzwald Str. 11<br />
79312 Emmendingen,<br />
www.ditib-emmendingen.de<br />
Waldkirch Cami´i<br />
İslam Derneği<br />
1973 yılında kurulan dernek, 3<br />
kez muhtelif mekanlardan sonra<br />
01.06.2010 tarihinde satın<br />
aldıkları binada faaliyetlerine<br />
devam etmekte, cami binasının<br />
layıkı ile geliştirilmesi yönünde<br />
inşaat çalışmaları sürmektedir.<br />
Cumartesi ve pazar günleri 11.00-<br />
14.00 arası çocuklara, pazartesi<br />
ve perşembe günleri kadınlara<br />
din dersi verilmekte, cuma<br />
akşamları genç erkeklere,pazar<br />
günleri genç kızlara yönelik<br />
dini sohbetler yapılmaktadır.<br />
Eğitim konularında; özellikle<br />
kadın eğitmen bulmakta eksiklik<br />
hissedilmekte, çocukların<br />
eğitimlerinde velilerden daha<br />
fazla aktif rol üstlenmeleri temenni<br />
edilmektedir.<br />
Yönetim Kurulu: Levent Bulduk<br />
(Bşk.), İlhami Sözen (Bşk.Yrd.),<br />
Yusuf Erdem (Sekreter), Murat<br />
Mutlu (Muhasip), Halil Çelik<br />
(Üye), Ferit Aygün (Üye), Ayhan<br />
Parlak (Üye)
Kehl´de hamsi şöleni<br />
Ditib Kehl İslam Cemiyetini´nin<br />
hafta sonunda cumartesi ve pazar<br />
günlerinde düzenlediği hamsi<br />
şölenine ilgi büyük oldu.<br />
Havanında güneşli ve sıcak<br />
olduğu günde, değişik bölgelerden<br />
gelen Türk ve diğer milletlere<br />
mensup ziyaretçilerin, yemek<br />
ve içecek standlari ile yapımı devam<br />
etmekte olan ibadete açık<br />
Merkez Cami´ine ilgisi dikkat<br />
çekici boyutlardaydı. Katılımın<br />
yoğunluğundan oturma masaları<br />
zaman zaman yetersiz kaldı.<br />
Başta hamsi olmak üzere mantı,<br />
künefe ve Türk mutfağından<br />
özenle hazırlanmış yiyecekler misafirlerin<br />
akınına uğradı. Ayrıca<br />
sunulan yiyeceklerin açık çadır<br />
standlarında, göz önünde taze<br />
olarak hazırlanması ziyaretcileri<br />
cok memnun etti.<br />
Şölen esnasında görüstüğümüz<br />
cami imamı Mehmet Yılmaz<br />
“Ilk gelen nesiller muhabbette<br />
öncülük yaptılar, ibadette muhab-<br />
Haslach´ta Kutlu<br />
Doğum Haftası<br />
17.04.2011 pazar günü Ditib Haslach<br />
Cami´inde Kutlu Doğum<br />
Haftası kapsamında düzenlenen,<br />
Peygamber Efendimizin Dünya<br />
´ya teşrifleri olan Mevlid-i Nebevi,<br />
halk dilindeki adiyla Mevlid Kandili<br />
600 kisilik yoğun bir katilimla<br />
kutlandı. Karlsruhe Din Hizmetleri<br />
Ateşesi Mustafa Akpınar, çeşitli<br />
bölgelerden gelen Ditib Camileri<br />
dernek yöneticileri ve din görevlilerinin<br />
de aralarinda bulunduğu<br />
misafirlerle,çocuklarin sunduğu<br />
programda ilahi ve piyeslerle Peygamber<br />
Efendimiz anılırken,Din<br />
Ateşemiz Mustafa Akpınar da<br />
yaptığı konuşmasında Peygamberimizin<br />
hayatı,Peygamber<br />
betleri kadar öncü olamadılar.<br />
Olsalardı bugün daha yüksek<br />
noktalarda olacaktık. Yinede, bu<br />
muhabbetçilerin yetiştirdikleri<br />
nesillerin yaşadıkları toplumun<br />
öncüleri olacakları asikardır.<br />
„derken, bu gibi faaliyetlerde<br />
gösterdiğimiz sosyal dayanışma,<br />
kaynaşma, birlik ve beraberlik<br />
imrenilerek takdir edilirken,<br />
kendimizi ve kültürümüzü<br />
yabancılara göstermemize<br />
sevgisi ve İslam´a en fazla hizmet<br />
eden bir millet olmamıza<br />
değindi. Misafirlere yemek ve içe-<br />
<strong>Baden</strong> <strong>Haber</strong> | Ortenau | 17<br />
yardımcı olacağının önemine de<br />
dikkat çekiyordu. Cami içerisindeki<br />
Arapça hat yazılarını açıklayıcı<br />
çevirilerini, Almanca, Fransızca ve<br />
Türkçe olarak üç dilde de bilgi verebilecek<br />
sekilde hazırladıklarını,<br />
ayrıca gelecek nesillerimiz için<br />
neler yapabiliriz konusunda papazlarla<br />
her ay düzenli bir şekilde<br />
toplanıp bir araya gelerek calışma<br />
grubu oluşturduklarını söyledi.<br />
bh/ Ayvaz Çolak<br />
cek ikramının yapıldığı gün renk<br />
ve coşkulara sahne oldu.<br />
bh/ Yüksel Atmaca
18 | <strong>Baden</strong> <strong>Haber</strong> | Ortenau<br />
Haslach Camii Yeni Yönetiminden Belediye Başkanına Ziyaret<br />
Ditip Haslach Camii yeni yönetim<br />
kurulu üyeleri Başkan Nurullah<br />
Durmuş, Başkan Yardımcısı<br />
Sabri Sertoğlu, Salih Keskin, Sekreter<br />
Galip Gültekin, Muhasip<br />
Metin Aksu, Sekreter ve Muhasip<br />
yardımcıları Recep Keleş, Hüseyin<br />
Acar olmak üzere Din Görevlisi<br />
İlhan Çakır ve Camii Tanıtım<br />
rehberleri Binnur Aksu, Merican<br />
Durmuş, Gülay Süme, ve İlkay<br />
Keleş hanımefendilerle beraber<br />
Haslach belediye başkanı Herr<br />
Winkler’i Belediye’de ziyaret ettiler.<br />
Belediye başkanının Türkler<br />
ve Cami hakkındaki iyi niyetlerine<br />
teşekkür ederek, uyum içerisinde<br />
çalışma mesajı verdiler. Ziyaret-<br />
ten memnun olduğunu belirten<br />
Belediye başkanı Herr Winkler<br />
Offenburg-Tageblatt yerel gazetede<br />
yayınlatmak üzere hatıra<br />
fotoğrafı çektirdi. Yaklaşık 2,5 saat<br />
kadar süren toplantı sonrasında<br />
Herr Winkler’e Türk ürünlerinden<br />
oluşan bir sepet armağan etti. bh
Yunus Emre Camii´inde ailece kahvaltı<br />
Emmendingen Türk İslam Kültür<br />
Derneği Kadın Kollarının 25.04.2011 tarihi<br />
pazartesi sabahı 2.kez düzenlemiş<br />
olduğu kahvaltı,halkın yoğun ilgisi ile<br />
karşılaşırken tekrar bir arada olma imkanı<br />
sağlayarak, hoş sohbet dolu anlara<br />
sahne oldu. bh/Ayvaz Çolak<br />
<strong>Freiburg</strong>´da yeni Türk restorantı KULE açıldı<br />
<strong>Freiburg</strong>´da Laubfrosch olarak<br />
tanınan lokalde Türk yemekleri<br />
sunan yeni bir restorant açıldı.<br />
Bir yıl boyunca „Pascha“ ismi ile<br />
işletilen lokal el değiştirdi ve içinde<br />
bulunduğu binanın şekline<br />
de vurgu yapılarak „Kule“ adı ile<br />
yeniden açıldı. Açılışta <strong>Freiburg</strong><br />
şehrinin Kültür Belediye Başkanı<br />
Ulrich von Kirchbach´ta hazır bulundu.<br />
Sayın von Kirchbach yaptığı<br />
açılış konuşmasında „Kule<br />
Restorant´ın „ <strong>Freiburg</strong>`a yeni<br />
lezzetler katacağını belirtip<br />
yeni işletmecilere bol şans diledi.<br />
Ulrich von Kirchbach<br />
açılışta yediği yemeklerden çok<br />
etkilendiğinide sözlelerine ekledi.<br />
Kule restaurant işletmecisi Usta<br />
Ailesi ise daha rahat bir atmosfer<br />
yaratmak için lokalde ara katı<br />
açtıklarını ve böylece misafirlere<br />
daha güzel bir ortamda hizmet<br />
vermek istediklerini belirtiyor.<br />
Ustalar ayrıca mangal ve Türk yemeklerinin<br />
yanında Pizza ve Flammenkuchen<br />
çeşitleride olduğunu<br />
sözlerine ekliyorlar. Kule´de daha<br />
önceki işletmecilerden farklı<br />
olarak 2,50 euroya döner ve<br />
yarım tavuk satışlarıda yapılıyor.<br />
Kule´nin üst katında ise nargilelerin<br />
de sunulduğu bir Cocktail<br />
Lounge-Bar bulunuyor. Bunlara<br />
ek olarak cuma geceleri canlı mü-<br />
<strong>Baden</strong> <strong>Haber</strong> | Breisgau | 19<br />
zik ve cumartesi geceleride salsa<br />
partileri düzenleniyor.<br />
bh/Yener Erfidan<br />
Kule´in adresi ise:<br />
Kaiser-Joseph-Str. 273<br />
79098 <strong>Freiburg</strong><br />
Tel: 0 761 24982
20 | <strong>Baden</strong> <strong>Haber</strong> | Breisgau<br />
Emmendingen´de Çanakkale Şehitleri´ni Anma Günü<br />
Emmendingen Türk İslam Kültür<br />
Derneği, Emmendingen<br />
Ü.T.S Futbol Klubü, Emmendingen<br />
ve Çevresi Türk Okul Aile<br />
Birliği´nin birlikte organize ettiği<br />
program, Emmendingen Yunus<br />
Emre Cami´inde kutlandı. Çevre<br />
illerle birlikte çok sayıda katılımın<br />
olması yer sıkıntısı yaşattı. Buna<br />
rağmen öğretmen Nevin Biçici,<br />
Ayten Özkaraca ve Din Görevlisi<br />
Ahmet Akkuş´un hazırlayıp, sinevizyon<br />
gösterileri ile destekli çocuk<br />
ve gençlerin sunduğu günde<br />
zaman zaman duygulu anlarda<br />
yaşandı. bh/Yüksel Atmaca<br />
Emmendingen´de 23 Nisan Ulusal Egemenlik<br />
ve Çocuk Bayramı kutlandı<br />
Emmendingen ve Çevresi Türk<br />
Okul Aile Birliği´nin düzenlediği,<br />
23 Nisan Ulusal Egemenlik ve<br />
Çocuk Bayramı Emmendingen<br />
Steinhalle´de büyük bir ilgi ve<br />
coşkuyla kutlandı.<br />
Öğretmen Nevin Biçici, Ayten<br />
Özkaraca ve Maide Akın´ın<br />
büyük emeklerle özenle<br />
hazırladıkları,yabancı çocuk folklor<br />
gruplarının da renk kattığı<br />
günde, çocuklarımız tarafından<br />
şiirler okundu, skeçler oynandı,<br />
folklorümüzden zengin örnekler<br />
sunuldu. Ayrıca dia gösterileri ile<br />
günün önem ve anlamına dair<br />
tarihten sayfalarla geçmişe yol-<br />
culuk yapıldı. Yine çocukların 23<br />
Nisan provaları sırasında çekilen<br />
fotoğraflar ve yaptıkları resimler<br />
izleyicilere dia ile sunulurken<br />
hoş dakikalar geçti. Herkesin<br />
çok beğendigi ve takdir ederek<br />
ayrıldığı program özellikle çocuklara<br />
bayram havası yaşattı.<br />
bh/ Ayvaz Çolak
Allah Doktorlardan ve<br />
AOK´dan razı olsun<br />
Emmendingen´li 36 yaşındaki<br />
İbrahim Fidan ve ailesi için bugün<br />
herşey yolunda. Oğlu İsmail´in<br />
doğumun dan önce herşey daha<br />
farklı idi.İistanbul´da büyüyen<br />
İbrahim 1990 yılında 15 yaşında<br />
ailesi ile birlikte Almanya´ya <strong>Baden</strong><br />
Eyaletinin Emmendingen<br />
şehrine geldi. Burada ortaokulu<br />
bitirdikten sonra meslek lisesinin<br />
anlagemechanicker bölümünden<br />
mezun olur. Evliliğinden kısa bir<br />
süre sonra eşi rahatsızlanır,kısmi<br />
bir inme (Felç) geçirir. Nervoloji<br />
araştırmalarından bir sonuç<br />
alınamaz. Oğlu İsmail´in<br />
doğumuna yakın eşi bir öncekinden<br />
daha sert ve ağır bir inme<br />
daha geçirir. İbrahim´den eşi<br />
veya çocuğu arasında bir seçim<br />
yapması gerektiği söylenir. EŞİ<br />
yada ÇOCUĞU ?<br />
Olağanüstü<br />
bir hadise ile<br />
doğum sonrası<br />
ikiside hayatta<br />
kalmayı<br />
başarırlar. "<br />
Bir hafta sonra<br />
oğlu İsmail<br />
çok sarardı"<br />
diye anlatıyor<br />
İbrahim. Acaba sarılık mı oldu diye<br />
hemen Uniklinik´e götürür. Sonuç<br />
oğlu İsmail "Kan Kanseri" dir. Çok<br />
zor günlerdi diye hatırlıyor aile<br />
babası. Bugün Pfeizer fabrikasında<br />
siparis takip elemanı olarak<br />
çalışıyor. "Bizim ayaklarımızın yere<br />
basması gerekiyor". İamail iki yıl<br />
hastahanede kaldı. Ailesinin bir<br />
kısmı klinige yakın ve oraya ait<br />
olan aile <strong>evinde</strong> kalır.<br />
"Ben ve ailem AOK da sigortalı<br />
olduğumuz için çok mutluyum".<br />
Afiş, Tabela, Grafik, Dizayn<br />
ve her türlü Reklam yapılır<br />
<strong>Baden</strong> <strong>Haber</strong> | Breisgau | 21<br />
AOK bizim için 100.000 € dan<br />
fazla tutan tedavi masraflarımızı<br />
sorunsuz olarak karşıladı. İsmail<br />
bugün çok iyi hatta arkadaşları<br />
ile futbol bile oynuyor. Annesinin<br />
hastalığı ise bugün kontrol<br />
altında ve sara hastalığı geriledi.<br />
"Bazen AOK´nın önünden geçerken<br />
kapıdan içeri giriyorum ve<br />
çalışanlara merhaba diyorum. Ne<br />
zaman onlara ihtiyacım olsa benim<br />
için hep oradalar.<br />
Selamlar, İbrahim Fidan
22 | <strong>Baden</strong> <strong>Haber</strong> | Breisgau<br />
HAIRSTYLE INTERNATIONAL<br />
Alparslan Türkeş´i<br />
Anma Mevlidi<br />
<strong>Freiburg</strong> Türk İslam Sosyal Hizmet<br />
Derneği ´nin 10.04.2011<br />
tarihinde ikindi namazını takiben<br />
düzenlediği,ailece katılımın<br />
olduğu Mevlid ´de,Fransa<br />
Türk Fedarasyonuna bağlı Colmar<br />
Derneği imamı ile gençler<br />
Kuran-ı Kerim ve İlahiler okudular.Derneğin<br />
ikramlarının olduğu<br />
günde Merhum Alparslan Türkeş<br />
anıldı. bh/ Yüksel Atmaca<br />
Çanakkale Şehitleri´ni Anma Mevlid´i<br />
20.03 2011 tarihinde ikindi<br />
namazını takiben,üç ayrı resmi<br />
Türk Cemiyetleri´nden gelen<br />
gençlik kolları ve imamlarında<br />
katılımıyla, mevlidi şerif<br />
okunmasıyla başlayan anma<br />
törenine,gençlik kollarının ilahilerini<br />
okumalarının ardından<br />
derneğin yemek ve içecek ikrami<br />
ile devam edildi. Dernek başkanı<br />
Hasan Daştan, 1915 yılında dış<br />
Reklam<br />
CAMEE Kuaför salonu<br />
Emmendingen´ de açıldı<br />
Speichingen doğumlu<br />
Muhammet Rüzgar, CNC<br />
programcısı olarak meslek<br />
öğrenip 4 yıl çalıştıktan<br />
sonra 2007 yılında dondurma<br />
dükkanı işletti. Rüzgar<br />
01.04.2011 tarihinde,<br />
kirchstrasse ´de devraldığı<br />
salonda ekibiyle birlikte hizmet<br />
vermeye başladı.Türkler<br />
´e hizmet vermekten<br />
memnuniyet duyduğunu<br />
belirtirken,ziyaretlerini beklediklerini<br />
söyledi.<br />
Camee Hairstyle<br />
Kirchstraße<br />
79312 Emmendingen<br />
Fon 07641 - 9362953<br />
Mo - Fr 9 - 19 Uhr<br />
Sa 9 - 16 Uhr<br />
mihraklardan gelen saldırıları engellemek<br />
için, vatanları uğruna<br />
şehit düşen kahramanlarımızın<br />
tekrar yad edildiği, kadın ve erkek<br />
150 kişinin katıldıgı gecede, yerlerinin<br />
küçük olmasından dolayı<br />
yer sıkıntısı yaşadıklarını, aksi<br />
takdirde katılımın daha da fazla<br />
olabileceğine dikkat çekti.<br />
bh/ Yüksel Atmaca
İçimizden, bir başarının<br />
hikayesi Ozan Yıldız<br />
1965 yılında Almanya´ya çalışmak<br />
için gelmiş olan Erzurum´lu<br />
Yıldız ailesinin 1972 yılında<br />
Lahr´da Dünya´ ya gelen oğulları<br />
Ozan,doğumundan kısa bir<br />
süre sonra 10 yaşına kadar<br />
Türkiye´deki amcasının yanında<br />
Erzurum´da yaşar.Tekrar geldiği<br />
ailesinin yanında grundschule ve<br />
gymnasiumu bitirir.Mahlberg´de<br />
bir düğme fabrikasında endüstriel<br />
satış uzmanı olarak meslek<br />
eğitimi görmeye başlar.3 yıl olan<br />
eğitim süresini gösterdiği başarı<br />
üzerine 2 yılda tamamlayarak,<br />
aynı firmada dışilişkiler elemanı<br />
olarak çalışmaya devam eder.İşi<br />
gereği yurtdışı fuarlarına katılır.<br />
Aradan 1 yıl geçtiğinde askere<br />
gitmek için izin alamayınca,1995<br />
yılında çıkış verir ve askere gider.<br />
Askerden döndüğünde<br />
bilgisayarın hayatımızda artan<br />
bir hızla yer almasının getirdiği<br />
öneme yabancı kalmayarak<br />
arbeitsamtın bilgisayar kursuna<br />
katılır.Kurs esnasında arbeitsamttan<br />
iş önerisi gelir.<br />
Lahr´ da bulunan öneri konusu<br />
firmaya(Sanitätshaus)<br />
başvurusunu alışılmışın dışında<br />
bizzat kendi giderek elden<br />
yapması memnuniyetle karşılanır<br />
ve ertesi gün işe başlaması teklif<br />
edilir.Devam ettiği kursu bitirmek<br />
istediğini belirterek kurs sonunda<br />
başladığı firmada sağlık ürünleri<br />
satış uzmanı olarak 12 yıl çalışır.<br />
Bu arada birçok seminer ve etkinliklere<br />
katılarak kendini oldukça<br />
geliştirerek sayısız sertifikalara sahip<br />
olur.<br />
2006 yılına gelindiğinde<br />
<strong>Freiburg</strong>´da bir firmadan kısım<br />
şefi olarak iş teklifi alır.Çalıştığı<br />
firmadan hayli memnun, sayılan<br />
ve sevilen bir isim yaptığı ortamdan<br />
ayrılma noktasında tereddütler<br />
yaşayarak, iş hayatına<br />
<strong>Freiburg</strong>´daki firmada devam et-<br />
meye karar verir.Başarı grafiğini<br />
devamlı yükselten Ozan Yıldız iş<br />
çevresinde takdir edilen bir üne de<br />
kavuşur.Bu sayede Teningen´deki<br />
bir firmadan aldığı ortaklık teklifini<br />
kabul eder.Ortağı olduğu firma<br />
sahibinin yaş haddinden dolayı<br />
emekli olması üzerine 2010<br />
yılında firmayı kendisi devir alır.İş<br />
hayatı boyunca edindiği sertifika<br />
ve kariyeri sayesinde serbest olarak<br />
kendi firmasını kurması için<br />
izin alırken sorun yaşamaz.Ancak<br />
şimdi bu meslekle ilgili okullar<br />
açılmış durumda.<br />
Halen 2 si Türk 9 çalışanı olan<br />
firmasında eylül ayında ise yine<br />
bir Türk kızı da meslek eğitimine<br />
başlayacak.İllenseer firma<br />
çatısı altında kolayca tanıtımını<br />
yaparken,mevcut sağlık<br />
kurumlarının hepsi ile de uyum<br />
içerisinde çalışıyor.<br />
Başarılı olmak için istikrarlı<br />
olmanın yanında,her zaman<br />
daha iyisi için ileriye yönelik<br />
hedef seçilmesi ve azimle bu<br />
uğurda çalışmanın gerekliliğine<br />
dikkat çeken Ozan Yıldız, bu<br />
günlere ulaşması sürecinde<br />
Türk´lüğünden,inancından ve<br />
kültüründen hiçbir vakit taviz<br />
vermediğini,kendini sevgi saygı<br />
ve ahlak sahibi kişiliği ile olduğu<br />
gibi kabul ettirerek, kültürel zenginliklerimizi<br />
tanıtma fırsatlarını<br />
da hep değerlendirdi.İşyerine<br />
koyduğu semaver ile artık<br />
çalışanların kahve yerine Türk<br />
çayını tercih etmelerini,bunun<br />
için ise bir ücret ödemelerini<br />
kabul etmeyeceğini,bizim kültürümüzde<br />
ikram olduğunu<br />
öğrendiklerinde ise şaşırarak hay-<br />
<strong>Baden</strong> <strong>Haber</strong> | Breisgau | 23<br />
ran kaldıklarını görmesi gurur verir<br />
kendisine.<br />
İngilizce,Fransızca ve Almanca<br />
olmak üzere üç yabancı lisanı<br />
kullanabilen Yıldız, kendini<br />
devamlı gelistirmek üzere seminer<br />
ve fuarlara katılmaya devam<br />
ederken,daha büyük hedeflere<br />
doğru yol alıyor.<br />
Yolun açık,başarıların daim olsun<br />
Ozan Yıldız... bh/ Yüksel Atmaca<br />
Eğitim Ateşesi<br />
Murat Çelebi ile söyleşi<br />
Handwerkskammer <strong>Freiburg</strong><br />
tarafından 16 Nisan 2011´de Integration<br />
durch Mitwirkung adlı bir<br />
etkinlik düzenlendi. Sorumluğunu<br />
aynı zamanda <strong>Freiburg</strong>´ta belediye<br />
meclisi üyeside olan ve<br />
Fördergesellschaft der Handwerkskammer<br />
<strong>Freiburg</strong>´tada<br />
çalışan Ibrahim Sarıaltın`ın<br />
üstlendiği etkinliğe çok sayıdaki<br />
veli ve öğrenci katılımcıların<br />
yanında <strong>Baden</strong>-Württemberg<br />
eyaletinin ekonomi bakanlığıda<br />
katıldı. Etkinlikte ayrıca Karlsruhe<br />
Başkonsolosluğumuzda çalışma<br />
ateşesi Osman Kaya ve Eğitim<br />
Ateşesi Murat Çelebi´de hazır bulundular.<br />
Toplantıda ateşemize<br />
burada yaşayan insanlarımızın<br />
eğitime katılımı konusundaki<br />
düşüncelerini sorduk.<br />
Ateşemiz vatandaşımızın var olan<br />
imkanları maalesef yeterince<br />
tanımadığını ve bizim için özel<br />
bir önem taşıyan eğitim sistemi<br />
hakkında bilgilenme ihtiyacının<br />
olduğunu düşünüyor. Bu konuda<br />
toplum olarak yapabileceğimiz<br />
cok şeyler var ve aynı zamanda<br />
bu ekisikliği gidermek için imkanlar<br />
da mevcutdur. Sayın Çelebi<br />
„bilgi edinme gereğini toplum<br />
olarak daha ciddiye almamız<br />
gerekiyor“ diyor ve ekliyor „hangi<br />
kuruluşlar hangi görevler ile<br />
donanmıştır, sunulan hizmetlere
24 | <strong>Baden</strong> <strong>Haber</strong> | Breisgau<br />
nasıl ulaşılır, bu yolda bilgi edinmek<br />
için kim yardımcı olabilir.<br />
Bunun gibi soruların cevaplarını<br />
aramak daha büyük bir titizlikle<br />
yürütülmeli.“<br />
Murat Çelebi ayrıca sunulan<br />
imkanların vatandaşımızca yararlanma<br />
yüzdesinin maalesef olması<br />
gerektiğinden düşük olduğunu<br />
görüyor ve sunulanan hakların<br />
ve kurum ve dernekler tarafından<br />
yürütülen calışmaların yeterli durumunda<br />
olduğunu belirtiyor. „İçinde<br />
bulunduğumuz hal elbette mükemmel<br />
olarak kabul edilmemeli<br />
ve bunun için bizim gayretlerimizde<br />
sürekli daha verimli programları<br />
düzenlemek, ve milletimize daha<br />
iyi hitap eden imkanları sunmak<br />
yolundadır“ diyor ve „fakat<br />
vatandaşlarımızın da görevleri<br />
vardır“ diye ekli-yor. Sayın Çelebi<br />
vatandaşımızın sunulanan imkanlara<br />
kendilerininde başvurması<br />
gerektiği görüşünde. Ataşe<br />
haksızlığa ugrarım diye önümüze<br />
piskolojik engeller koymadan<br />
hakklarımızı aramamız gerektiğini<br />
öğütlüyor ve „vatandaşlarımızın<br />
bunları aşıp daha ısrarcı olması,<br />
kendisini ve genç nesilleri<br />
geleceğe daha iyi hazırlaması gerekiyor“<br />
diye ekliyor. Murat Çelebi<br />
sözlerine şöyle son veriyor: „Kendi<br />
kaderimizi cocuklarımıza miras<br />
bırakmamalıyız. Biz kendimizin<br />
eğitim seviyesini yükseltebilirsek<br />
daha da üretken hale geliriz. Üretken<br />
insan her zaman saygıdeğer<br />
kabul edilir. Bunu hepimiz kendimize<br />
hedef bilmemiz lazım.“<br />
bh/ Zafer Koç<br />
<strong>Freiburg</strong> Fatih Camii<br />
kermesi yapıldı<br />
23.04-25.04.2011 tarihleri arasında,<br />
Fatih Camii ve Kültür Merkezi<br />
´nin düzenlemiş olduğu, üç gün<br />
boyunca devam eden kermes<br />
yoğun ilgi gördü.Havanin da<br />
güzel olmasını fırsat bilen misafirler,<br />
dostluk ortamında Türk<br />
mutfafağının seçkin yemekleri,<br />
balık ve et ızgara çeşitleri,<br />
hamur işi tatlı ve börekleriyle<br />
zenginleştirilmiş tezgahların<br />
tadını çıkarırken,hoş, sohbet<br />
dolu sahneler yaşandı. bh
Bad Krozingen-Buggingen-Heitersheim<br />
Türk<br />
Okul Aile Birliği´nin<br />
düzenlediği 23 Nisan<br />
Ulusal Egemenlik ve<br />
Çocuk Bayramı kutlaması<br />
yapıldı.<br />
Türk Okul Aile Birliğinin organize<br />
ettiği,Türkçe ve Türk Kültürü<br />
Öğretmeni Ali İbrahim<br />
Atasoy´un hazırladığı programda,<br />
çocukların sergilediği gösteriler<br />
izleyicilerin beğenisini<br />
kazanırken,çocukların coşku<br />
ve neşesi görülmeye değerdi.<br />
Misafirler için hazırlanan Türk<br />
mutfağının damak tatlarının yer<br />
aldığı standlar göz alıcıydı.Sohbetlerle,<br />
demlenmiş Türk çayları<br />
yudumlanırken, kutlamalar vesilesi<br />
ile biraraya gelmenin özlemleri<br />
giderildi.<br />
bh/ Yüksel Atmaca<br />
<strong>Freiburg</strong>´da 23 Nisan Ulusal Egemenlik<br />
ve Çocuk Bayramı coşkuyla kutlandı<br />
14.05.2011 Cumartesi günü, Vigelius<br />
Halle´de <strong>Freiburg</strong> ve Çevresi<br />
Türk-Alman Okul Aile Birliği ile<br />
Breisach Türk Okul Aile Birliği´nin<br />
birlikte düzenlediği, <strong>Freiburg</strong><br />
bölgesi Türkçe ve Türk Kültürü<br />
öğretmenleri Maide Akin, Faik<br />
Özkaraca, Ali Riza Yaşa´nın çocuklarla<br />
bereber hazırladığı programda,<br />
Karlsruhe Konsolosluğu<br />
<strong>Baden</strong> <strong>Haber</strong> | Breisgau | 25<br />
Bötzingen´de 23 Nisan Ulusal Egemenlik ve Çocuk<br />
Bayramı kutlandı<br />
07.05.2011 Cumartesi günü, Bötzingen<br />
ve Çevresi Türk Okul Aile<br />
Birliği´nin organize ettiği, Türkçe<br />
ve Türk Kültürü öğretmeni Sedat<br />
Yıldız´ın çocuklarla birlikte<br />
hazırladığı programa, Arnavut<br />
halk oyunları ile katılan Kosova´lı<br />
çocukların dansları renk katarken,<br />
belediye başkanı Herr<br />
Schneckenburger okul ve sosyal<br />
hayatta birarada olduğu Türk<br />
çocuklarının, bu anlamlı gününde<br />
de birlikte olmaktan duyduğu<br />
eğitim ateşesi Murat Çelebi´de<br />
çocuklarımızın eğitimlerine<br />
verilmesi gereken öneme vurgu<br />
yaparak,günün anlamına yönelik<br />
bir konuşma yaptı. 500 kişi<br />
civarında konuğun buluştuğu<br />
günde, Türk yemekleri ve tatlıları<br />
ile hazırlanan standlarda zengin<br />
mutfağımızdan lezzetler sunuldu.<br />
bh<br />
memnuniyeti açıklayıcı bir<br />
konuşma yaptı. Çocukların sahnede<br />
sergilediği skeç ve gösteriler<br />
izleyicilerden alkışlarla takdir<br />
alırken bayram coşkusu yaşandı.<br />
bh/ Ayvaz Çolak
26 | <strong>Baden</strong> <strong>Haber</strong> | Breisgau<br />
<strong>Freiburg</strong> <strong>Türkgücü</strong><br />
<strong>evinde</strong> <strong>lideri</strong> <strong>devirdi</strong><br />
Güneşli sıcak bir havada oynanan,<br />
yaklaşık 400-500 kişinin izlediği<br />
karşılaşmaya Türkler´in ilgi ve<br />
coşkusu görülmeye değerdi.<br />
Kreisliga A klasmanına yükselmek<br />
için şampiyonluk mücadelesi<br />
verdiği Vfr Hausen takımını,<br />
sahasında konuk eden <strong>Freiburg</strong><br />
<strong>Türkgücü</strong>, Verbandliga´da oynayan<br />
A takından 5 oyuncusunu oynatan<br />
rakibine karşı, iki kez geriye<br />
düştüğü karşılaşmadan üç puanı<br />
alan taraf olarak ayrıldı.<br />
Maçın başında yediği gole<br />
„takımın abisi“ olan, 1989-90<br />
sezonunda Türkiye´de Fenerbahçe<br />
Spor Klubü ve S.C. <strong>Freiburg</strong><br />
takımlarında da forma<br />
giymiş Mustafa Kurt´un takımını<br />
ateşleyen harika frikik golüyle cevap<br />
veren <strong>Türkgücü</strong>, devreyi 1-2<br />
yenik kapatmasına rağmen ikinci<br />
yarıdaki inançlı ve istekli futbolu<br />
ile maçtan kopmayarak, önce<br />
Tobias´ın golüyle beraberliği,<br />
ardından yine Tobias´ın kullandığı<br />
serbest atışta rakip oyuncunun<br />
kafayla kendi kalesine göndermesi<br />
ile 3-2 öne geçerek, verdiği<br />
mücadele ile maçı kazanmasını<br />
bildi. Bu sonuçla 1 maç eksiği ile<br />
aynı puanda olan rakibine karşı<br />
averajla liderliğe geçmis oldu.<br />
Maç sonu ile birlikte <strong>Türkgücü</strong><br />
oyuncuları, taraftarları ile birlikte<br />
galibiyeti ve liderliğini kolbastı<br />
oynayarak kutlarken tam bir<br />
bayram havası yaşandı. Maç<br />
sonrası görüştüğümüz antronör<br />
Selçuk Bahar ve Mustafa Kurt,<br />
sezona şampiyonluk paralosu<br />
ile başladıklarını, bu hedefe oyuncu,<br />
teknik ekip ve yönetim<br />
hep birlikte kilitlendiklerini, bu<br />
birlik ve beraberliklerini koruyarak<br />
kalan 5 maç sonunda hedefe<br />
ulaşacaklarını belirterek,<br />
bu başarıların elde edilmesinde<br />
desteğini esirgemeyen üye, taraftar<br />
ve sponsorlarına teşekkür<br />
ederek, sezon sonuna kadar bu<br />
desteklerini sürdürmelerini istedi.<br />
bh<br />
„Sizin Köşeniz„ de yer almak üzere, her türlü edebi<br />
yazılarınızı (şiir, öykü, fikra, v.s.) ile Almanya ve Türkiye‘ deki<br />
hukuki sorularınızı bize ulastırınız. Info@baden-haber.de
Fıkralar<br />
9 akçemi 10 akçe mi<br />
Bir gün nasreddin hoca rüyasında bir adamla<br />
konuşuyormuş adam 9 akçe diyormuş.<br />
Nasreddin hocada 10akçe diyormuş.Nasreddin<br />
hoca rüyadan uyanmış ellerinde<br />
hiç akçe yok.Geri uykuya dalmış ve adama<br />
demiş tamam 9 akçe olsun.<br />
İki Karadenizli uçağa binmiş.<br />
Uçak havalandıktan sonra uçağın<br />
motorlarından biri bozulmuş. Pilot<br />
anons etmiş: - „Uçağımızın bir motoru<br />
bozulmuştur. Telaşa gerek yoktur“.<br />
Aradan çok geçmeden ikinci motor da<br />
bozulmuş. Pilot anons etmiş: - „Uçağın<br />
ikinci motoru da bozuldu....“. Temel<br />
Dursun‘a dönmüş: - „Tursun desene<br />
geceyi burda geçireceğiz.“<br />
Eşeğe mi İnanıyorsun Bana mı<br />
Bir gün nasreddin hoca nın komşusuna<br />
eşek lazım olmuş. Hocadan isteyeyim<br />
demiş ve hoca nın kapısını çalmış. Hoca<br />
kapıyı açmış.<br />
-ne oldu? Demiş<br />
komşusu<br />
-eşeğini alabilirmiyim hocam? Demiş<br />
hoca<br />
-eşek evde değil. demiş<br />
komşusu tam gideyim derken eşek<br />
anırmış<br />
komşusu<br />
-eşek hani evde değildi. Demiş<br />
hoca bu durur mu:<br />
bana mı inanıyorsun yoksa eşeğe mi?<br />
Demiş<br />
Temel ile Dursun iki katlı otobüsle<br />
seyahat ediyordu. Üst kattaki Temel<br />
bir ara cep telefonunu çıkardı ve alt<br />
kattaki Dursun‘u aradı: - „Tursun, orada<br />
durum nasıl?“ - „Hüç... Bizim şoför<br />
uyumuş, otobüs öylece gidiyor.“ Temel:<br />
- „O da bir şey mi? Bizim katta hiç<br />
şoför yok. Otobüs şoförsüz gidiyor.“<br />
<strong>Baden</strong> <strong>Haber</strong> | Sizin Köşeniz | 27<br />
YEMEK TARİFİ<br />
LOR DOLMASI - (BAYBURT)<br />
Kullanılan Malzemeler:<br />
1 kg. taze lor (çökelek)<br />
1 su bardağı bulgur<br />
2 adet yumurta<br />
1 su bardağı süt kaymağı<br />
4 kasık tereyağı, dargın<br />
1 kg. pancar yaprağı veya evelik<br />
1 demet taze soğan (kuru soğanda olabilir )<br />
Tuz<br />
Hazırlanısı:<br />
Yapraklar yumusamaşı için kaynar suda bir taşım<br />
haşlanır. Taze lor içerisine yumurta süt kaymağı,<br />
haşlanmıs bulgur, ince doğranmıs taze soğan,<br />
yeteri kadar tuz ve dargın konularak yoğrulur. Daha<br />
sonra istenilen büyüklükte sıkılarak yaprağa sarılır.<br />
Yağlanmış tepsiye düzgün bir şekilde dizilir üzerine<br />
yarım çay bardağı süt veya su ilave edilerek orta<br />
sıcaklıktaki fırında pişirilir. Servis yapılırken üzerine<br />
eritilmiş tereyağı dökülür.<br />
Kullanılan Malzemeler:<br />
2 Paket Yaş Maya<br />
250 g Yoğurt<br />
250 g Sıvı Yağ<br />
250 g Tereyağı<br />
2 Paket Margarin<br />
3 kg. Un<br />
1 Yemek Kaşığı Tuz<br />
KETE - (BAYBURT)<br />
Hazırlanısı:<br />
250 g Sıvı Yağ, 250g TereYağ İyice Eritip, 2 Kg Unu Bir<br />
Kabın İçine Eleyip, Ortasını Açıcaksınız.<br />
İçine Erittiğin Malzemeyi Unun İçine Döküp Mayayı<br />
katacaksınız, biraz da ılık su ilave edeceksiniz. Kulak<br />
memesi yumuşaklığında hamur yapacaksınız. İyice<br />
yoğurup, 30 dk mayalıyacaksınız.<br />
Sonra oklava yardımı ile hamuru açacaksınız. Ve<br />
geriye kalan 1 kg unu da kavurup, açmış olduğun<br />
hamura koyup, rulo şeklinde katlıyacaksın.<br />
Son olarak fırında pişmesini bekleyeceksiniz.
28 | <strong>Baden</strong> <strong>Haber</strong> | İçindekiler