Create successful ePaper yourself
Turn your PDF publications into a flip-book with our unique Google optimized e-Paper software.
En Büyük Mürşid<br />
Mehmet Can Taşcı<br />
Rahman. Kur’an’ı öğretti. İnsanı yarattı. Ona beyânı<br />
öğretti. (Rahman, 1-4)<br />
***<br />
Mürşid: 1. Rehber, kılavuz, önder: Büyük mürşidimizin<br />
emrini minnet dolu gözlerle kabul ettim (Yusuf<br />
Z. Ortaç). 2. Hak ve hakîkate erişme yolunda<br />
müritlerine örnek olan, onları irşat eden, rehberlik<br />
eden kimse, şeyh: Mürşitle müritleri “ism-i celâl”<br />
zikrine başladılar (Rûşen E. Ünaydın). Fakat bir türlü<br />
rûhundaki susuzluğu gideremediği için yüzünü<br />
tasavvufa çevirmiş, kendisine mürşit arayan genç<br />
bir âlimdi (Ahmet H. Tanpınar). -(Kubbealtı Lûgatı)-<br />
***<br />
Sorularla başlayalım. Olur mu?<br />
Hayatta en hakiki mürşid gerçekten ilim midir? Kimilerinin<br />
dilinden düşmez ya… Siyâsîleşmişdir de<br />
belki de ondandır böyle âyet gibi sarılışı kitlelerin...<br />
İlmi ilim yapan nedir? İlim mi yol gösterir insana,<br />
yoksa ilmi yaşayan, uygulayan mı? İlmi mi bulmuştur<br />
insanoğlu yoksa o zaten vardır da Rabb’in ilhamıyla<br />
“âciz” dâhiler keşif mi eylemişlerdir? Peki ilim<br />
ilim için mi vardır, bizim için mi?<br />
Daha önce sana söylemiştim. Bu sorulara cevap<br />
verecek gücüm ve kudretim yok; daha önce de demiştim<br />
sana. Ben sadece dinler ve tefekkür ederim.<br />
Bunu yaptıran Rab, günü gelir bu sırları da âşikâr<br />
eder elbet. O’nun bileceği iş. Ben bilmem. Bilmem<br />
de bütün bu laflar da uzadı. Sanki şöyle mi kesseydik:<br />
“Hayattaki en büyük hakikat mürşiddir” desek<br />
daha mı iyi olurdu? Bak bu daha güzel oldu. Diğerine<br />
hiç içim ısınamamıştı.<br />
***<br />
Sahaflar şeyhi diye de bilinen Cerrâhî şeyhi Muzaffer<br />
Efendi (k.s.)’nun bir gün dükkânına kitap almaya<br />
girer bir zat, “Allah’ın Gazapları adlı kitap var mı?”<br />
diye sorar. Kendileri tüm haşmetiyle irkilir ve “Yok<br />
oğlum, bizde Allah’ın rahmeti var” diye buyururlar.<br />
Öyle ya Rahman’dır Allah; niye gazabı önceleyelim<br />
ki? Rahmeti vardır O’nun, gazabını örten... Âsî nefs<br />
hep alttan alta “Rabbin seni unuttu” diye söylenip<br />
durur ya… O der ki “Ben size şahdamarınızdan daha<br />
yakınım.” Âsî nefs “seni bu dünyaya attı, bıraktı” der<br />
ya... O da der ki “Seni yarattım, lâkin ondan önce<br />
Kur’an’ı öğrettim.” (Rahman Sûresi’nin ilk 4 âyeti)<br />
Dehşete bakar mısın? Seni yaratmadan Kur’an’ı öğrettim<br />
sana, diyor. “Git, hatırla ne öğrettiğimi” der<br />
gibi sanki burada. Rahmete bak… Ama saidine de,<br />
şakîsine de, hepsine öğretiyor. Kimin ne yapacağını<br />
bile bile... “Mutlu”lar hatırlıyor, anasına-babasına<br />
verdiği bir sözü hatırlar gibi. “Bedbaht”lar ise<br />
her zaman şaşkın, hatırlayamadığı için bocalayıp<br />
bir ‘idea’dan diğerine savruluyor. Ruhunun derinliklerinde<br />
hep bir şeyler eksik çünkü, asıl yapması<br />
gereken şeyi yapamıyor. Hatırlayamıyor!!! Hatırlasa<br />
dirilecek, oysa uykusuna devam ediyor. Unutanlardan<br />
olursak bize yazıklar olsun, Allah’ım sen bizi<br />
muhafaza eyle. Âmin.<br />
***<br />
Lâ ilâhe illallah demek aslında “Ben sizin Rabb’iniz<br />
değil miyim?” sorusuna “Evet” demek değil midir?<br />
Rab, eğer öğretense ve biz ona evet demişsek sonra<br />
da bizi bu “oyun âlemine” yollamışsa belki de bu