14.02.2017 Views

OCAK - MART 2017 SAYI 75

YpB6sb

YpB6sb

SHOW MORE
SHOW LESS

You also want an ePaper? Increase the reach of your titles

YUMPU automatically turns print PDFs into web optimized ePapers that Google loves.

<strong>OCAK</strong> - <strong>MART</strong> <strong>2017</strong> <strong>SAYI</strong> <strong>75</strong>


<strong>OCAK</strong>-<strong>MART</strong> <strong>2017</strong> | <strong>SAYI</strong> <strong>75</strong><br />

İmtiyaz Sahibi:<br />

İTÜ Vakfı adına Prof. Dr. Mehmet Karaca<br />

Yayın Kurulu:<br />

Prof. Dr. Sinan Mert Şener (Başkan)<br />

Prof. Dr. Şebnem Burnaz<br />

Yrd. Doç. Dr. Mehmet Ali Karaca<br />

Yrd. Doç. Dr. Gülsen Uçarkuş<br />

Birol Çetinkaya<br />

Şule Gökçe Enginarlar<br />

Kenan Mete<br />

Hatice Yazıcı Şahinli<br />

Yazı İşleri Müdürü /Editör:<br />

Hatice Yazıcı Şahinli<br />

Yayın Koordinatörü:<br />

Kenan Mete<br />

<strong>75</strong>. Sayı Dosya Konusu Danışmanı:<br />

Yrd. Doç. Dr. Gökhan İnce<br />

Grafik Uygulama:<br />

Murat Beşiktaş<br />

Gizem Çinik<br />

Katkıda Bulunanlar:<br />

Doç. Dr. Gülname Turan<br />

Osman Keskin, Erkan Mert Özoğul,<br />

Bartu Akın<br />

Fotoğraf: Altan Bal, Engin Yıldırım<br />

Yönetim Yeri:<br />

İTÜ Vakfı Merkezi<br />

İTÜ Maçka Yerleşkesi 80394<br />

Teşvikiye / İSTANBUL<br />

Tel: 0212 291 34 <strong>75</strong> – 230 73 71<br />

Faks: 0212 231 46 33<br />

Baskı:<br />

Azra Matbaacılık<br />

Maltepe Mahallesi Litrosyolu Sokak<br />

2. Matbaacılar Sitesi No:2/4 1BE11<br />

Zeytinburnu-İstanbul<br />

Tel: 0212 674 10 51 - 52 - 53<br />

Yayın Türü:<br />

Yaygın, Süreli<br />

VAKFI DERGİSİ<br />

E-posta: basin@ituvakif.org.tr<br />

www.ituvakif.org.tr<br />

Bu dergide yayımlanan imzalı yazılar<br />

yazarlarının görüşünü yansıtmaktadır.<br />

Dergiyi ve Yayın Kurulu'nu bağlayıcı<br />

nitelik taşımaz.<br />

İTÜ Vakıf Dergisi’nde yayımlanan yazı ve<br />

fotoğraflardan kaynak belirtilmek koşulu<br />

ile alıntı yapılabilir.<br />

...................................................................................................................................................................................................................................................<br />

8<br />

14<br />

18<br />

21<br />

26<br />

31<br />

36<br />

41<br />

44<br />

51<br />

54<br />

56<br />

62<br />

66<br />

70<br />

102<br />

108<br />

116<br />

120<br />

127<br />

128<br />

134<br />

Yapay Zekâ<br />

Prof. Dr. Eşref Adalı<br />

İnsanlığın Yapay Zekâyla İmtihanı<br />

Yrd. Doç. Dr. Gökhan İnce<br />

Ya Yapay Ahlâk?<br />

Tevfik Uyar<br />

Günümüzde Yapay Zekâ<br />

Doç. Dr. Sanem Sarıel<br />

Dünyanın Bütün Robotları, Birleşin!<br />

Yrd. Doç. Dr. Gökhan İnce<br />

Robot İşaret Dili Öğretmeni<br />

Doç. Dr. Hatice Köse<br />

Doğadan Esinlenmiş Robotik Sistem Tasarımları ve Üretim Metodolojileri<br />

Dr. Fatma Zeynep Temel<br />

İTÜ Yapay Zekâ Laboratuvarı'nda Öncü Çalışmalar<br />

İTÜ ARI Teknokent Firmaları<br />

Dünya ile Yarışan Yapay Zekâ ve Robotik Çalışmalarına İmza Atıyor…<br />

Robot Meraklılarını Buluşturan Uluslararası Etkinlik<br />

İTÜ Robot Olimpiyatları<br />

Yapay Zekâ: Dost mu, Düşman mı?<br />

Çağrı Mert Bakırcı<br />

Elon Musk <strong>2017</strong>’de Dünyayı Değiştirecek<br />

Kozan Demircan<br />

Makineler İnsanı Anlar mı?<br />

Nörobilim Teknikleri ile Tüketiciyi Yeniden Keşfetmek<br />

Yrd. Doç. Dr. Yener Girişken, Prof. Dr. Şebnem Burnaz<br />

Deprem Etkilerine Karşı Mevcut Yapıların Karbon Lifli Polimer<br />

Kompozitler ile Güçlendirilmesine Yönelik Tam Ölçekli Bina Deneyleri<br />

Prof. Dr. Alper İlki, Araş.Gör. Erkan Töre, Araş. Gör. Dr. Cem Demir,<br />

Y. Müh. Mustafa Cömert, Dr. Çağlar Göksu<br />

İTÜ'den Haberler<br />

Teknokent Dosyası<br />

Genç Başarı<br />

İTÜ Vakfı'ndan Haberler<br />

Yayınlar<br />

Sektör'den Haberler<br />

Spor<br />

Briç


Bu sayıda<br />

Değerli Okurlar,<br />

Yapay zekâ, robotlar, sanal gerçeklik, otonom araçlar, makine<br />

öğrenmesi, veri işleme… Dünyada hızla gelişen bu teknolojiler<br />

için dev firmalar ciddi yatırım ve üretim programları yapıyor,<br />

akademik ortamlar araştırmalarını bu alanlarda yoğunlaştırıyor.<br />

Zira, yapay zekâ ürünü uygulamalar giderek bir endüstri haline<br />

geliyor ve her geçen gün hayatımıza biraz daha etki ediyor.<br />

Fikir babası Alan Turing olmakla birlikte, “Yapay Zekâ”nın kavramsal<br />

temelleri dönemin bir grup öncü bilim insanı tarafından<br />

1956 yılında Dartmount Koleji’nde düzenlenen konferansta atılarak<br />

“Artificial Intelligence: AI” şeklinde ifade edilmiş ve zeki<br />

bilgisayarların gerçekleştirilme olasılığının araştırılması önerilmiştir.<br />

Aradan geçen 60 yıllık zaman diliminde bilgisayarların<br />

işlem hızındaki artış, yapay zekâ araştırmalarındaki gelişme ve<br />

sonuç olarak insan zekâsına yakın sistemlerin oluşturulmaya<br />

başlanmasıyla, bu uç teknolojiler yeni bir boyut kazandı. Bilim<br />

insanlarının şimdiki hedefinde düşünen, anlayan, algılayan robotlar<br />

var…<br />

Yapay zekâ ve robot teknolojilerinin hızla ileri bir boyuta evrilmesi,<br />

birtakım endişeleri de gündeme getirmeye başladı; bazı<br />

bilim insanları ve teknoloji yatırımcıları konuya temkinli yaklaşıp,<br />

olası tehlikelerini dillendirmeye başladılar bile… İnsan gibi düşünen<br />

robotlar iş ve üretim süreçlerinde yer alarak hayatı kolaylaştırmakla<br />

birlikte, ya insanlığı tehdit edecek boyuta ulaşırsa!<br />

Sonuç olarak, yapay zekâ teknolojileri hayatımıza büyük kolaylıklar<br />

getirse de; iş, emek, güvenlik, ekonomi, sosyal ilişkiler, psikoloji<br />

alanlarında insanlığı yeni bir sürecin beklediği kesin.<br />

Dergimizin <strong>75</strong>. Sayısında ‘yapay zekâ’ konusuna odaklanarak bu<br />

alanda araştırmalarını yürüten bilim insanlarına, bu fikri ve gelişmeleri<br />

yakından izleyen bilim-teknoloji yazarlarına sayfalarımızı<br />

açtık ve bir dosya oluşturduk. İTÜ Bilgisayar ve Bilişim Fakültesi<br />

öğretim üyeleri Prof. Dr. Eşref Adalı, Yrd. Doç. Dr. Gökhan İnce,<br />

Doç. Dr. Hatice Köse ve Doç. Dr. Sanem Sarıel fikir düzleminde<br />

ve proje bazında yazıları ile dosyamıza katkıda bulundular. Buçerçevede;<br />

Prof. Dr. Eşref Adalı, yazısında zekâ terimine açıklık<br />

getirerek; doğal zekâ ile yapay zekâ arasındaki farkları irdeliyor,<br />

akıllı bilgisayarların mekanik arabirimleri olarak robotları işlevsellik<br />

açısından değerlendiriyor, yaratıcılığın insana özgü bir<br />

özellik olarak makinada oluşamayacağını vurgulayarak içimizi<br />

rahatlatıyor. Uzmanlık alanı olan yapay zekâ konusunda toplumu<br />

aydınlatan popüler bilim yazılarıyla yakından tanınan Yrd.<br />

Doç. Dr. Gökhan İnce iki ayrı yazı ile yapay zekâ ve bu temelde<br />

çalışan teknolojik sistemlerin olumlu/olumsuz yönlerini irdeliyor,<br />

yapılan yatırımlarla giderek sayıları ve kullanım alanları artan sanayi<br />

robotlarının insanların yerini alacağı yakın geleceğe dikkat<br />

çekiyor. Doç. Dr. Sanem Sarıel, günümüzde yapay zekâ uygulamalarında<br />

hangi aşamada olduğumuzu ve gerçek zekâya ne<br />

kadar yakın olduğumuzu irdelediği yazısında, İTÜ Yapay Zekâ<br />

Laboratuvarı’nda yürütülmekte olan çalışmalardan da bahsediyor.<br />

Doç. Dr. Hatice Köse ise, aynı laboratuvarda yürütülen robotik<br />

tabanlı işaret dili eğitim sisteminin tasarımı ve geliştirilmesi<br />

üzerine yapılan çalışmayı aktarıyor.<br />

Bilim kurgu yazarı, Açık Bilim Dergisi editörlerinden İTÜ Uçak<br />

Mühendisliği Bölümü mezunu Tevfik Uyar, yapay zekâ ve robotik<br />

konusuna ilgi çeken yazıları ile tanınan bir isim. Dergimize<br />

yazdığı yazıda konuya ahlak penceresinden bakan Uyar, yapay<br />

zekâların idare ettiği makine bedenlerin ahlaklarını nasıl<br />

programlayacağımızı önemli bir soru işareti olarak görüyor.<br />

Dünyanın önde gelen bilim insanları ve teknoloji yatırımcılarının,<br />

yapay zekânın tehlikelerine dikkat çektikleri “Yapay Zekâ: Dost mu,<br />

düşman mı?” başlıklı yazı; İTÜ Yapay Zekâ Laboratuvarı'nda tamamlanan<br />

ve devam eden projelerden bazıları; İTÜ ARI Teknokent<br />

bünyesinde yapay zekâ ve robotik alanında araştırmalarını sürdüren<br />

firmaların projeleri, robot meraklılarını 11 yıldır aynı platformda<br />

buluşturan önemli bir etkinlik olan İTÜ Robot Olimpiyatları konulu<br />

yazıları da dosya konumuz kapsamında okurlarımıza sunuyoruz.<br />

Robotik çalışmaları sadece yapay zekâ temelli insansı robotlar<br />

çerçevesinde ilerlemiyor; bu araştırmalara doğadaki diğer canlılar<br />

da ilham kaynağı oluyor. Çalışmalarını Harvard Üniversitesi<br />

Mikrorobotik Laboratuvarı’nda sürdüren İTÜ mezunu Dr. Fatma<br />

Zeynep Temel, hayli ilgi çekici yazısında, doğadaki mekanizmaların<br />

çalışma prensiplerini anlamak ve onları mühendislik sistemlerinde<br />

somutlaştırmaya yönelik yepyeni bir uygulama alanı<br />

olarak mikrorobotik çalışmalarını aktarıyor.<br />

Dosya konusu içinde değerlendirebileceğimiz bir başka yazı<br />

ise yine insan-makine etkileşimi ile tüketici uyaranlarını konu<br />

alan, Yrd. Doç. Dr. Yener Girişken ve Prof. Dr. Şebnem Burnaz’ın<br />

birlikte kaleme aldıkları “Makineler İnsanı Anlar mı? Nörobilim<br />

Teknikleri ile Tüketiciyi Yeniden Keşfetmek” başlıklı yazı.<br />

Teknoloji alanındaki girişimciliği ve inovatif fikirleri ile modern zamanları<br />

dahisi kabul edilen Elon Musk hepimizin merak ettiği bir<br />

isim. Kozan Demircan, “Elon Musk <strong>2017</strong>’de Dünyayı Değiştirecek”<br />

başlıklı yazısında, Musk’un insanlığa, çevreye kısacası dünyanın<br />

geleceğine büyük yararlar sağlayacak projelerini aktarıyor.<br />

İTÜ İnşaat Fakültesi’nde, yeterli mühendislik hizmeti almamış<br />

yapıların depreme karşı güçlendirilmesini sağlayan yeni bir<br />

malzeme geliştirildi. “Karbon lifli polimer kompozit” adı verilen<br />

malzeme ile yapılan testler sonucu, kapasitesi son derece yetersiz<br />

olan bir binanın kolonlarının bu malzeme ile sargılanması<br />

durumunda deprem etkilerinin önemli derecede iyileşebildiği<br />

ortaya konuldu. Prof. Dr. Alper İlki ve ekibinin yazısı, deprem ülkesi<br />

Türkiye için umut verici bir çalışmaya dikkat çekiyor.<br />

İTÜ’den ve Vakıf’tan geniş haberler, Genç Başarı, Öğr. Gör. Metin<br />

Tükenmez’in her sayımızda farklı ve ilginç bir yönünü ele aldığı<br />

‘spor’ disiplinindeki yazısı bu sayımızın konuları arasında.<br />

Bu sayıda "İnsanlaşan Makinalar & Yapay Zekâ" dosya içeriğinin<br />

oluşturulmasına Yrd. Doç. Dr. Gökhan İnce değerli fikirleri ile katkıda<br />

bulundu. Kendisine teşekkürlerimizi sunuyoruz.<br />

Dergimizin 76. Sayısında dosya konumuz “Katma Değer Üretiminde<br />

Üniversite-Sanayi İşbirliği”. Geniş bir perspektifle okurlarımıza<br />

sunmayı planladığımız bu konu için İTÜ’lülerin katkılarını bekliyoruz.<br />

Saygılarımızla,<br />

Yayın Kurulu<br />

6 itü vakfı dergisi


DOSYA<br />

İNSANLAŞAN<br />

MAKİNALAR-<br />

YAPAY ZEKÂ


İNSANLAŞAN MAKİNALAR - YAPAY ZEKÂ<br />

Yapay Zekâ<br />

Yapay zekâlı robotlar bir gün yapımcılarına karşı gelip zarar<br />

verebilirler mi? Böylece Asimov’un robot tanımındaki “robot<br />

sahibine, daha genel anlamda insanlığa zarar veremez” ilkesi<br />

bozulacak mı? Bu sorunun yanıtını, bugün vermek zordur. Yapay<br />

zekâlı bilgisayarlar ve robotlar insan tarafından geliştirildiği sürece<br />

bu kuralın geçerli kalacağını söyleyebiliriz…<br />

Prof. Dr. Eşref Adalı<br />

İTÜ Bilgisayar ve Bilişim Fakültesi<br />

İnsanlar, geçmişte ve günümüzde,<br />

insan gibi davranan makineleri<br />

düşlemiş ve bu makineleri yapmaya<br />

çalışmıştır. İnsan gibi davranan<br />

makineleri yapmaya uğraşırken,<br />

kendisinin yani insanın nasıl bir yapısı<br />

olduğunu anlamaya çalışmıştır;<br />

özellikle beyninin nasıl çalıştığını öğrenmeye<br />

çalışmıştır. Bu bağlamda,<br />

insana özgü akıl ve zekâ kavramlarını<br />

tanımlamıştır.<br />

8 itü vakfı dergisi<br />

Doğru ve yanlışı birbirinden ayırabilme<br />

yetisi akıl olarak tanımlanmıştır. Aklın<br />

doğuştan kazanılmış bir yetenek olduğu<br />

anlaşılmıştır. İnsan, karşılaştığı olaylar<br />

ve durumlar hakkında, aklını kullanarak<br />

kapsamlı düşünebilmekte, yorumlar üretebilmektedir.<br />

İnsanın biyolojik gelişmesiyle<br />

birlikte aklı da gelişmektedir. Dolayısıyla,<br />

sağlıklı her insanın aklı vardır ve<br />

akıl ölçülebilir değildir. Akıl sözcüğünün,<br />

Türkçe'deki karşılığı us’tur.<br />

İnsanın, karşılaştığı bir olay ve durumu<br />

algılayabilme ve buna karşı çözüm<br />

üretme yeteneği zekâ olarak tanımlanmıştır.<br />

Zekâ, zaman içinde, eğitim,<br />

öğrenme ve çevre etkenleri ile gelişmektedir.<br />

Görülen eğitim ve çevre yönlendirmeleri<br />

insanı belli alanlarda, örneğin<br />

matematik, edebiyat, müzik, görsel<br />

sanatlar alanlarında zeki yapmaktadır.<br />

Dolayısıyla, bazı insanlar belli alanlarda<br />

daha zeki olabilirler. Zekâ zaman için-


de kazanılan bir değer olduğu için ölçülebilir<br />

ve ölçülmesi ile ilgili yöntemler<br />

geliştirilmiştir. Zekâ sözcüğünün, Türkçe'deki<br />

karşılığı anlak’tır.<br />

Akıl, us, zekâ ve seyrek kullanılan<br />

anlak sözcükleri çoğunlukla birbirinin<br />

yerine yanlış olarak kullanılmaktadırlar.<br />

Yazımızın konusu olan Yapay Zekâ teriminin<br />

de doğruluğu tartışılabilir: Makinelerin<br />

akıllı mı yoksa zeki mi olması<br />

beklenmektedir? İnsan aklını kullanarak,<br />

bir durum karşısında doğru, dolayısıyla<br />

mantıklı olan çözümü seçer. Aynı<br />

insan, ilk karşılaştığı bir durum karşısında,<br />

kendince en uygun davranışa,<br />

zekâsını kullanarak karar verir. Makinelerden<br />

beklenen davranışın; aklın gösterdiği<br />

yol mu, yoksa zekânın gösterdiği<br />

çözüm mü olduğu tartışmalıdır.<br />

Dilimizde Yapay Zekâ olarak kullanılan<br />

terim ilk kez 1956 yılında Dartmount<br />

Koleji’nde düzenlenen ve seçkin bilim<br />

insanlarının katıldığı konferansta “Artificial<br />

Intelligence: AI” biçiminde dillendirilmiştir.<br />

Bu toplantıya katılan J. McCarthy<br />

(Lisp dilinin geliştiricisi), M. Minsky<br />

(MIT Yapay Zekâ Laboratuvarı kurucusu),<br />

C. Shannon (IBM), A. Newell (ABD<br />

Yapay Zekâ Derneği’nin ilk başkanı) ve<br />

H. Simon (Nobel ödüllü) zeki bilgisayarların<br />

gerçekleştirilme olasılığının araştırılmasını<br />

önermişlerdir.<br />

Doğal zekâ ile yapay zekâ arasında<br />

farkların olacağı açıktır. Bu farklardan<br />

bazıları, yapay zekâyı üstün kılarken<br />

bazıları doğal zekâyı üstün kılmaktadır.<br />

İlk olarak yapay zekânın üstün olduğu<br />

yönler, ardından doğal zekânın üstün<br />

olduğu yönler açıklanacaktır:<br />

Makinelerin akıllı mı yoksa zeki<br />

mi olması beklenmektedir? İnsan<br />

aklını kullanarak, bir durum<br />

karşısında doğru, dolayısıyla<br />

mantıklı olan çözümü seçer. Aynı<br />

insan, ilk karşılaştığı bir durum<br />

karşısında, kendince en uygun<br />

davranışa, zekâsını kullanarak<br />

karar verir. Makinelerden beklenen<br />

davranışın; aklın gösterdiği yol mu<br />

yoksa zekânın gösterdiği çözüm<br />

mü olduğu tartışmalıdır.<br />

Dolayısıyla bilgisayarın unutma yeteneği<br />

yoktur.<br />

• Yapay zekâ paylaşılabilir: Zekâ,<br />

insanda eğitim, öğrenme ve çevre etkenleri<br />

ile gelişmektedir. Bu birikimin<br />

bir başka insana aktarılması, usta çırak<br />

ilişkisi ile olabilmektedir ve aktarım<br />

uzun süre almaktadır. Bir kişide oluşan<br />

zekânın tümüyle bir başkasına aktarıldığı<br />

söylenemez. Buna karşın, yapay<br />

zekâ bir bilgisayarda oluşturulduğundan,<br />

bunun diğer bilgisayarlara aktarılması,<br />

kopyalama yöntemiyle kolayca<br />

yapılabilir.<br />

• Yapay zekâ daha kolay elde edilebilir:<br />

Bir bilgisayarın zekâ düzeyinin<br />

yükseltilmesi, bir insanın zekâ düzeyinin<br />

yükseltilmesine göre daha kolaydır;<br />

kolay olduğu için maliyeti de düşüktür.<br />

• Yapay zekâ tutarlıdır: Aynı olay<br />

karşısında verilecek tepki insandan insana<br />

değişik olacaktır. Hatta benzer iki<br />

olayda, aynı insan farklı davranabilmektedir.<br />

Bunun nedeni insanların zekâ düzeylerinin<br />

farklı olması ve insan olmalarıdır.<br />

Yapay zekâ sistemlerinde aynı ya<br />

da benzer olaylarda verilen tepki hep<br />

aynı olacaktır. Farklı zekâ düzeyindeki<br />

yapay zekâ sistemlerinden aynı olay<br />

karşısında farklı tepki görülmesi, zekâ<br />

düzeyi ile ilgilidir.<br />

• Yapay zekâ kayıtlıdır: Bir durum<br />

veya olay karşısında yapay zekâ tarafından<br />

üretilen tepki kaydedilmektedir. Dolayısıyla,<br />

benzer bir durumla karşılaşıldığında,<br />

eski kararlar gözden geçirilmekte<br />

ve en yakın olan tepki verilmektedir. Buna<br />

karşın insan, karşılaştığı her olayda, geçmişte<br />

yaşadığı benzer olayı aklına getirmekte<br />

ya da onu hiç düşünmeden yeni<br />

bir karar oluşturabilmektedir.<br />

Doğal Zekânın Üstün Yönleri<br />

• Doğal zekâ yaratıcıdır: İnsan kendi<br />

ve başkalarının deneyimlerini değerlendirerek<br />

zekâsını geliştirebilir, dolayısıyla<br />

yaratıcıdır. Yapay zekâ, bilgisayara<br />

yüklenen bilgi ile sınırlıdır; dolayısıyla<br />

yaratıcılığı insana kıyasla kısıtlıdır.<br />

• Deneyimlerden yararlanma: Doğal<br />

zekâ insana duyu organlarının yardımıyla<br />

öğrendiği deneyimleri kullanma<br />

ve bu deneyimlerden yararlanma yeteneği<br />

kazandırır. Yapay zekâ sistemleri<br />

genellikle sembolik girdiler ile çalışırlar.<br />

• Usavurma yeteneği: İnsan karşılaştığı<br />

yeni durum karşısında, deneyim-<br />

Yapay Zekânın Üstün Yönleri<br />

• Yapay zekâ kalıcıdır: İnsan öğrendiği<br />

ve deneyimlediği olay ve konuları,<br />

benzerlerini yaşamadığında zaman<br />

içinde unutabilir. Ancak yinelenen ve<br />

insan için önemli deneyimlere ilişkin<br />

bilgiler bellekte sürekli tutulmaktadır.<br />

Unutmanın hızı, konuya verilen önem<br />

derecesiyle ters orantılıdır. Unutma sırasında,<br />

önce ayrıntılar, daha sonra ana<br />

bilgiler silinmektedir. Unutulan bilgiler,<br />

belli hatırlatmalar ile geri kazanılabilmektedir.<br />

Unutma özelliği, insanın belleğinin<br />

gereksiz verilerle işgal edilmesini<br />

önlemektedir. Bilgisayarın belleğine<br />

yazılmış olan bir veri bilinçli olarak silinmediği<br />

sürece, bellekte kalmaktadır.<br />

Massachusetts Institute of Technology (MIT) Yapay Zekâ Laboratuvarının kurucusu Marvin Minsky, 1968.<br />

itü vakfı dergisi<br />

9


İNSANLAŞAN MAKİNALAR - YAPAY ZEKÂ<br />

Günümüzde, tıp, finans, trafik,<br />

sigortacılık ve süreç denetimi gibi<br />

alanlarda uzman sistem çözümleri<br />

kullanılmaktadır. ELIZA yazılımı,<br />

hastalara tanı koyma konusunda<br />

geliştirilmiş bir yazılım olarak,<br />

uzman sistemler için önemli bir<br />

örnektir.<br />

lerine dayanarak ve usavurma yeteneğini<br />

kullanarak hızlı ve yeni bir çözüm<br />

üretebilmektedir. Yapay zekânın üretebileceği<br />

çözümler, kendisine yüklenen<br />

bilgiler ve öğretilen çözüm yöntemleri<br />

ile sınırlıdır.<br />

Kullanım Alanları<br />

1956 yılında yapay zekâ terimini türetenlerin<br />

amacı, bilgisayarları zekileştirmekti.<br />

Ancak zaman içinde bu kavramın<br />

anlamı genişletilmiş ve aşağıdaki<br />

alanlarda kullanılmaya başlanmıştır:<br />

İnsan gibi düşünen ve davranan<br />

sistemler: Yapay zekâ terimini önerenlerin<br />

beklentileri, insan gibi düşünen<br />

ve dolayısıyla insan gibi davranan<br />

bilgisayarların geliştirilmesidir. İnsan<br />

nasıl öğreniyor ve zekâsını nasıl geliştiriyor<br />

ise, bilgisayarların da aynı yolla<br />

öğrenmesi ve zekâsının geliştirilmesi<br />

amaçlanmıştır. Bu amaca hizmet edecek<br />

çalışmalar halen ödüllendirilmektedir.<br />

Bilgisayarın zekâ düzeyini ölçmek<br />

için değişik yöntemler geliştirilmiş<br />

olmasına karşın A. Turing tarafından<br />

önerilen sınama yöntemi günümüzde<br />

de kullanılmaktadır. Bu sınama yönteminde,<br />

sorulan bir soruya insan ve bilgisayar<br />

yanıt vermekte; hakem yanıtın<br />

kimden geldiğini bilmeden, hangisinin<br />

insan hangisinin bilgisayar tarafından<br />

verildiğine karar vermektedir. Bu sınama<br />

sonucunda, bilgisayarın verdiği<br />

sonuçların başarımı, bilgisayarın zekâ<br />

düzeyini belirlemektedir.<br />

İnsan gibi düşünen ve davranan<br />

bilgisayar çalışmaları için en çarpıcı<br />

örnekler, satranç gibi oyun programlarıdır.<br />

Günümüzde, dünya satranç şampiyonları<br />

ile başa baş satranç oynayabilen<br />

programlar geliştirilmiştir.<br />

Uzman Sistemler: Bir uzmanın,<br />

uzmanlığına ilişkin bilgileri ve<br />

kararlarını bilgisayara öğretmenin<br />

sonucu olarak uzman sistemler<br />

üretilmektedir. Günümüzde, tıp, finans,<br />

trafik, sigortacılık ve süreç denetimi<br />

gibi alanlarda uzman sistem çözümleri<br />

kullanılmaktadır. ELIZA yazılımı,<br />

hastalara tanı koyma konusunda<br />

geliştirilmiş bir yazılım olarak, uzman<br />

sistemler için önemli bir örnektir.<br />

Doğal Dil İşleme: İnsanların konuştuğu<br />

doğal dili anlama, sorulara yanıt<br />

verme, diller arası çeviri ve yapay konuşma<br />

üretme konuları Doğal Dil İşleme<br />

(DDİ) başlığı altında toplanmaktadır. Bir<br />

Programlı robotların, bilgisayarsız olanları da tasarlanmıştır. Bu tür örnekler El-Cezeri’nin (1206) kitabında görülmektedir.<br />

10 itü vakfı dergisi


Makine öğrenmesi yöntemleri, bir<br />

yapay zekâ sisteminin öğrenmesi<br />

amacıyla kullanılmaktadır.<br />

Bu yöntem, insanın kolayca<br />

edinemeyeceği önemli bilgilerin<br />

öğrenilmesi açısından önemlidir. Bu<br />

sayede yapay zekâ sistemleri doğal<br />

zekâya üstünlük sağlayabilirler.<br />

doğal dili anlama çalışmaların ilk aşaması<br />

dildeki sesleri tanımak ile başlar.<br />

Sesbilimi bir dildeki sesleri (ünlü ve<br />

ünsüz sesleri) araştırır. Bazı diller ünlü<br />

çeşitliliği açısından zengin bazıları fakirdir.<br />

Örneğin Türk dillerinde 8-13 ünlü<br />

sesli varken Arapça'nın ünlü sayısı 3-4<br />

kadardır. Sesbiliminin ardında dilin biçimbilimsel<br />

yapısını incelemek gerekir.<br />

Türkçe gibi eklemeli dillerde biçimler<br />

son derece önemlidir ve kök sözcüğe<br />

yeni anlam katarlar. Tümce içinde, özne<br />

tümleç ve yüklem sırası dil ailelerine<br />

göre değişiklik göstermektedir. Örneğin<br />

Türk dillerinde diziliş özne-tümleç-yüklem<br />

biçiminde iken Hint-Avrupa dillerinde<br />

özne-yüklem-tümleç biçimindedir.<br />

Bir insanın konuşmasını bilgisayara<br />

aktarabilmek için, dilin sesbilimini, biçimbilimini<br />

ve sözdizimini bilgisayara<br />

öğretmemiz gerekir. Bu aşamadan sonra,<br />

tümcenin anlamı çıkarılabilir. Doğal<br />

dillerde, bir sözcüğün birden çok anlam<br />

taşıdığı bilinmektedir. Bu nedenle, sözcüğün<br />

ilgili tümce içindeki gerçek anlamının<br />

bulunması, DDİ çalışmalarının<br />

önemli bir araştırma konusudur. Bir sözcüğün<br />

gerçek anlamının bulunması sırasında,<br />

konuşmanın konusu, önceki ve<br />

sonraki sözcükler belirleyici olmaktadır.<br />

Bir tümcenin anlamının belirlenmesi,<br />

bu tümcenin bir başka dile çevrilmesi<br />

veya soru yanıt sistemlerinde uygun yanıtın<br />

hazırlanması sırasında gerekli olmaktadır.<br />

Günümüzde, diller arası çeviri<br />

konusunda önemli çalışmalar yapılmaktadır.<br />

Otomatik yanıt sistemleri ticari<br />

alanlarda kullanılmaya başlanmıştır. Bu<br />

yöntem ile otelde yer ayırtma ve bankacılık<br />

hizmetleri verilmeye başlanmıştır.<br />

Robotlar: Robotlar, akıllı veya zeki<br />

bilgisayarların mekanik arabirimi olarak<br />

düşünülebilir. Bir başka deyişle, robotları<br />

yöneten birim bilgisayardır. İşlevsellikleri<br />

açısından robotlar üç sınıfa ayrılırlar:<br />

• Programlı robotlar: Bu tür robotların<br />

hareketleri adım adım bir program<br />

yardımıyla öğretilir. Bu amaçla geliştirilmiş<br />

olan özel diller kullanılır. Robot,<br />

programın adımlarını tartışmasız yerine<br />

getirir. Çalışması sırasında karşılaşacağı<br />

olağan dışı durumlar ve bu durumlarda<br />

vereceği tepkiler de program içinde<br />

yazılıdır. Bu tür robotlar genellikle montaj<br />

işlemlerinde kullanılır.<br />

Programlı robotların, bilgisayarsız olanları<br />

da tasarlanmıştır. Bu tür örnekler El-Cezeri’nin<br />

(1206) kitabında görülmektedir.<br />

• Öğretilebilen robotlar: Robotun<br />

yapması gereken bazı hareketleri, hareket<br />

denklemleri ile yazmak son derece<br />

zordur. Bu nedenle, robotun eli bir uzman<br />

tarafından tutularak hareket ettirilir.<br />

Robot yapılan tüm hareketleri beller ve<br />

daha sonra bu hareketleri kendisi yineler.<br />

Araba boyama robotları, bu tür robotlar<br />

için en güzel örneklerdir.<br />

• Akıllı robotlar: Akıllı robotlar, çevresi<br />

ile etkileşimde bulunan ve buna<br />

Lisp dilinin geliştiricisi John McCarthy, Rusya'daki rakiplerine karşı telgrafla gerçekleştirilen dört<br />

eşzamanlı bilgisayar satranç maçına ev sahipliği yaptı, 1966.<br />

itü vakfı dergisi<br />

11


İNSANLAŞAN MAKİNALAR - YAPAY ZEKÂ<br />

Dilimizde Yapay Zekâ olarak kullanılan terimi ilk kez 1956 yılında Dartmount Koleji’nde düzenlenen konferansta “Artificial Intelligence:<br />

AI” biçiminde dillendiren seçkin bilim insanları arasında yer alan Claude Shannon (solda) ve Herbert Simon.<br />

göre davranış ve hareketlerini belirleyen<br />

robotlardır. Bu tür robotlara temel<br />

görevleri program ile öğretilir, ancak<br />

bu görevi yerine getirirken çevresinden<br />

bilgi edinerek hareket eder. Akıllı robotlar<br />

için en temel örnek taşıma robotları<br />

gösterilebilir, en üst düzey örnekler insansı<br />

robotlardır.<br />

Taşıma robotları, fabrika içinde bir<br />

paketi bir iş noktasından diğer bir iş<br />

noktasına götürebilmektedir. Taşıma sırasında,<br />

belli bir yolu izlemekte, önüne<br />

çıkan engellere göre davranabilmekte<br />

ayrıca diğer taşıma robotları ile iletişimde<br />

bulunabilmektedir.<br />

İnsansı robotlar, insana benzemekte,<br />

yürüyebilmekte ve belli ölçüde konuşabilmektedir.<br />

Bu robotlar, yapay zekâ<br />

çalışmalarının hedeflediği türlerdir.<br />

Akıllı robotlar, yapay zekâ çalışmaları<br />

kapsamında önemli bir yer tutmakta-<br />

12 itü vakfı dergisi<br />

Akıllı robotlar, yapay zekâ<br />

çalışmaları kapsamında önemli bir<br />

yer tutmaktadır. Bunun nedenini,<br />

insan gibi düşünen ve davranan<br />

makine yapma düşüncesine<br />

bağlayabiliriz. Böyle bir hedefe<br />

ulaşma çalışmalarında robotlar<br />

birçok soruyu yanıtlamaktadır.<br />

dır. Bunun nedenini, insan gibi düşünen<br />

ve davranan makine yapma düşüncesine<br />

bağlayabiliriz. Böyle bir hedefe<br />

ulaşma çalışmalarında robotlar birçok<br />

soruyu yanıtlamaktadır. Örneğin, robotun<br />

doğal dildeki konuşmayı anlaması<br />

ve buna yanıt vermesi beklenmektedir.<br />

Hareket ederken çevresini görmesi ve<br />

ona göre hareket etmesi beklenmektedir.<br />

Beklenmedik durumlarda karar vermesi<br />

istenmektedir.<br />

İnsansız Denizlatı<br />

Taşıma robotlarının bir üst modeli<br />

olarak, günümüzde sürücüsüz araçlar<br />

geliştirilmektedir. Sürücüsüz araçların<br />

havada, suda ve karada gidenleri hakkında<br />

günlük haber kaynaklarında bilgiler<br />

yer almaktadır. İnsansız Hava Aracı<br />

(İHA) ağırlıklı olarak askeri amaçlarla<br />

kullanılmaktadır. Bu araçlar, kendileri<br />

için belirlenmiş bir yörüngeyi izleyerek<br />

görüntü toplamakta, bazıları silah kullanmaktadır.<br />

İnsansız denizaltılar da<br />

benzer amaçlarla kullanılmaktadır. Binek<br />

arabaları ve kamyonlar için benzer<br />

çalışmalara son yıllarda ağırlık verilmiştir.<br />

Amaç, sürücü gerektirmeden aracın<br />

bir yerden diğer bir yere gitmesidir. Bu<br />

araçlarda kullanılan temel ilke taşıma<br />

robotlarında kullanılan teknikler ile aynıdır.<br />

Bu tür robotlar, konum bilgisini,<br />

çevredeki araçların konumlarını, trafik<br />

bilgilerini sürekli olarak öğrenmekte,<br />

belleğindeki harita bilgisi üzerinde bu<br />

bilgileri değerlendirmekte ve yol alabilmektedir.<br />

Görüntü işleme: Bir makinenin,<br />

insanın sahip olduğu yeteneklere erişebilmesi<br />

için görme yeteneğinin de<br />

olması gerekir. Bir bilgisayara veya robota<br />

görme yeteneğinin kazandırılması,<br />

kameradan gelen görüntünün işlenmesi<br />

ile sağlanmaktadır. Kamera robotun<br />

üzerinde olabileceği gibi ortamın uygun<br />

bir yerinde de olabilir. Kameradan gelen<br />

görüntü ile ortamdaki nesneler tanınmaya<br />

çalışılır. Tanıma işlemi uygulamaya<br />

göre basit ya da karmaşık olabilir.<br />

Örneğin bir aracın plakasını okumak<br />

basit sayılırken, bir kişiyi yüzünden tanımak<br />

karmaşık bir işlemdir.<br />

Görüntü işlemenin niteliği ve yetkinliği<br />

çalışmanın amacına uygun olarak


Yaratıcılık yeteneğinin insana<br />

özgü bir özellik olduğunu ve<br />

bu yeteneğin bir makinede<br />

oluşamayacağını varsayarsak,<br />

yapay zekânın insan zekâsından<br />

bir derece aşağıda kalacağını<br />

söyleyebiliriz. Bu durum insanlık<br />

için bir üstünlük olarak kalacak ve<br />

içimizi rahatlatacaktır.<br />

belirlenir. Dolayısıyla, yapay zekâ sistemine<br />

sağlayacağı katkı bu belirleme<br />

ile sınırlı kalır. Günümüzde, otopark ve<br />

otoyol girişlerinde plaka tanınması, MO-<br />

BESE kameraları ile toplumsal olaylara<br />

karışanların kimliklerinin belirlenmesi,<br />

uydudan çekilen fotoğraflar ile tarım<br />

verilerinin hesaplanması, askeri hedeflerin<br />

belirlenmesi görüntü işleme yöntemleri<br />

ile gerçekleştirilmektedir.<br />

Makine öğrenmesi: Bilgisayarın, bir<br />

konu ile ilgili büyük miktarda veri kümesini<br />

inceleyip yorumlayarak konuyu öğrenmesine<br />

kabaca makine öğrenmesi<br />

diyebiliriz. Örneğin, bir dilde yazılmış<br />

metinleri inceleyip dilin modelinin çıkarılması,<br />

sözcüklerin gerçek anlamlarının<br />

bulunması makine öğrenmesi ile<br />

gerçekleştirilebilmektedir. Araç sigorta<br />

poliçe ve hasar bilgilerini içeren veri tabanını<br />

inceleyerek, hasar ve kullanıcılar<br />

arasındaki ilişkileri ortaya çıkarmak ve<br />

kişiye özgü sigorta pirimi hesaplamak<br />

bir başka örnektir.<br />

Makine öğrenmesi yöntemleri, bir<br />

yapay zekâ sisteminin öğrenmesi amacıyla<br />

kullanılmaktadır. Bu yöntem, insanın<br />

kolayca edinemeyeceği önemli bilgilerin<br />

öğrenilmesi açısından önemlidir.<br />

Bu sayede yapay zekâ sistemleri doğal<br />

zekâya üstünlük sağlayabilirler. Makine<br />

öğrenmesi yöntemlerine veri madenciliği<br />

yöntemleri de eklenerek yapay zekâ<br />

sisteminin yetenekleri artırılmaktadır.<br />

Yapay Zekânın Geleceği<br />

Genel amaçlı bilgisayarların geçmişi<br />

1950’lere kadar geri götürülebilir. Yaklaşık<br />

70 yıllık geçmişi olan bilgisayarın,<br />

gelişimindeki hıza bakarak daha çok<br />

gelişeceğini söylemek için kâhin olmak<br />

gerekmez. Bilgisayarların işlem hızları<br />

arttıkça ve yapay zekâ ve ilişkili konularda<br />

çalışan bilim insanlarının araştırmaları<br />

arttıkça yapay zekânın her gün<br />

daha gelişeceği açıktır. Bu gelişmelere<br />

bağlı olarak bir gün insan zekâsına yakın<br />

sistemlerin oluşturulabileceğini söyleyebiliriz.<br />

İnsanların bir özelliği hayal ettiklerini<br />

gerçekleştirmeye çalışmaktır. Konumuz<br />

ile ilgili hayaller içinde Stanley<br />

Kubrick’in 1986’da çevirmiş olduğu<br />

“ 2001: A Space Odyssey” filmindeki<br />

HAL isimli bilgisayardır. HAL insan konuşmasını<br />

anlayabilmekte ve insan gibi<br />

Asimov’un robot tanımındaki “robot sahibine, daha genel anlamda insanlığa zarar veremez”<br />

ilkesi bozulacak mı?<br />

A. Newell, ABD Yapay Zekâ Derneği'nin ilk başkanı<br />

konuşabilmektedir. Hatta insanların<br />

dudaklarını okuyabilmektedir. 1986’da<br />

konuşabilen bilgisayar yoktu ancak<br />

günümüzde vardır. Henüz dudak okuyan<br />

bilgisayarları bugün görmüyoruz<br />

ancak gelişmelere bakarak bir gün dudak<br />

okuyabilen bilgisayarların olabileceğini<br />

söyleyebiliriz.<br />

Yapay zekâlı robotlar bir gün yapımcılarına<br />

karşı gelip zarar verebilirler<br />

mi? Böylece Asimov’un robot tanımındaki<br />

“robot sahibine, daha genel<br />

anlamda insanlığa zarar veremez” ilkesi<br />

bozulacak mı? Bu sorunun yanıtını,<br />

bugün vermek zordur. Yapay zekâlı bilgisayarlar<br />

ve robotlar insan tarafından<br />

geliştirildiği sürece bu kuralın geçerli<br />

kalacağını söyleyebiliriz. Ancak bir<br />

gün geliştirmenin akıllı bilgisayarlar<br />

tarafından yapılabileceği düşünüldüğünde,<br />

insanlığa zarar verebilecek sistemlerin<br />

de üretilebileceği söylenebilir.<br />

Yaratıcılık yeteneğinin insana özgü<br />

bir özellik olduğunu ve bu yeteneğin<br />

bir makinede oluşamayacağını varsayarsak,<br />

yapay zekânın insan zekâsından<br />

bir derece aşağıda kalacağını<br />

söyleyebiliriz. Bu durum insanlık için<br />

bir üstünlük olarak kalacak ve içimizi<br />

rahatlatacaktır. Nitekim Stanley Kubrick<br />

söz konusu filmde isyan eden bilgisayarı,<br />

bir insan tarafından devre dışı<br />

bıraktırmayı yeğlemiştir.<br />

itü vakfı dergisi<br />

13


İNSANLAŞAN MAKİNALAR - YAPAY ZEKÂ<br />

İnsanlığın Yapay Zekâyla İmtihanı<br />

Yrd. Doç. Dr. Gökhan İnce<br />

İTÜ Bilgisayar ve Bilişim Fakültesi<br />

Kuşkusuz ki, yapay zekâ alanındaki bilimsel araştırmalar<br />

ve eşzamanlı yürütülen teknolojik gelişmeler insanlığın<br />

yararına ilerleme kaydediyor. Hatta potansiyel faydalara bazen<br />

kendimizi o kadar kaptırıyoruz ki, madalyonun diğer tarafında<br />

yer alan yıkıcı etkileri de görmezden gelebiliyoruz. Toplumdaki<br />

konumumuz ve gelişmelere bakış açımız ışığında safımızı<br />

belirliyoruz: “Yapay zekâ ve bu temelde çalışan teknolojik<br />

sistemler hayırdır/şerdir!” O halde bu yazıda biraz da “öteki”nin<br />

perspektifinden bakmayı deneyelim.<br />

14 itü vakfı dergisi<br />

Bazıları teknolojiye insanları sıkıcı<br />

ve zorlu işlerden özgürleştirip,<br />

daha eğlenceli ve keyifli bir yaşam<br />

sürdürebilmelerine olanak sağladığı<br />

için, adeta insanlığa sunulmuş bir<br />

hediye gözüyle bakıyor. Diğer tarafın<br />

argümanları da sağlam: teknoloji en genel<br />

haliyle insanların işlerini ellerinden<br />

alıyor; güçlüyü daha güçlü zengini daha<br />

zengin kılıyor. Mahatma Gandhi, Hindistan’ın<br />

refahı için devasa makinelerle<br />

dolu tekstil atölyeleri yerine, her köylünün<br />

evine yerleştirilecek yün eğirme<br />

aletleri ve dokuma tezgahları vermeyi<br />

savunuyordu. Bu sayede az sayıda insana<br />

iş imkanı sağlayan, merkezi bir<br />

seri üretimden ziyade, toplulukların yararına<br />

olan dağıtılmış seri üretim sağlanmış<br />

olacaktı.<br />

Yıllar geçtikçe, zamanın teknolojileri<br />

yerini yepyeni teknolojilere bıraktı,<br />

ancak tartışma baki kaldı. Bu sorunun<br />

yakın zaman teknolojileriyle vücut bulmuş<br />

en somut halini, fabrikaların üretim<br />

bantlarında çalışan insan işçilerin<br />

sorumlu oldukları işlerin artık robotlara<br />

teslim ediliyor olması teknolojinin beraberinde<br />

getirdiği sorunlara bir örnek<br />

teşkil etmektedir. Tarih, temeli gelir ve<br />

imtiyazların orantısız dağılımından kaynaklanan<br />

sıkıntılara dayanan devrimlerle<br />

doludur. Eğer ki gelecek teknolojileri<br />

bu amaca hizmet edecek şekilde kullanılacaksa,<br />

nice felaketler bizi bekliyor<br />

olacaktır.<br />

Ancak zekâsı artan makineler üretmek,<br />

toplumun farklı katmanları arasında<br />

yaşanan güç savaşından daha da<br />

önemli bir sorun teşkil ediyor: Benlik<br />

bilinci. Diğer bir deyişle kişinin kendisi<br />

hakkında hissettiklerinin ve düşündüklerinin<br />

toplamı. Örneğin, 19. yüzyılda<br />

Charles Darwin’in evrim teorisini ve<br />

insanların (görece) daha değersiz yaşam<br />

formlarından evrildiği fikrini ortaya<br />

atması zamanında fırtınalar yaratmıştı.<br />

Hatta bu teorinin üzerinden geçen neredeyse<br />

2 yüzyıl sonrasında bile, insanlık<br />

bu düşünceyle cebelleşip durmaktadır.<br />

Olur da geleceğin hızla ilerleyen teknolojisi,<br />

insanla kapışabilecek zihinsel<br />

yetilere sahip makineler üretebilirse toplum<br />

nasıl bir tepki verecektir?<br />

Geçmişte teknolojinin daha yavaş<br />

adımlarla ilerlemesi, benlik bilincimizin<br />

“zekâ” kavramına adapte olarak kendisini<br />

korumasına olanak sağladı. Zekâ ile<br />

şunu kastediyorum: Ağaçlardan meyve<br />

toplayarak hayatını idame eden veya<br />

mızrak, kılıç sallayan atalarımız 19. yüzyıldaki<br />

pistonlu, manivelalı, dişli, çarklı,<br />

buhar çıkaran sıradan makineleri görse,<br />

muhtemelen doğaüstü bir zekâyla karşı<br />

karşıya kaldıklarını düşüneceklerdi.<br />

Ancak günümüzde bu aletlerin herhangi<br />

bir zekâya sahip olmadıklarını bildiğimiz<br />

gibi, oldukça karmaşık otomatlar<br />

olan günümüzün otomatik içecek ve bilet<br />

satış makinelerini veya para çekme<br />

makinelerini bile yapay zekâya sahip<br />

makineler olarak tanımlamıyoruz. Peki


ya teknolojik gelişmelerin korkunç bir<br />

ivmeyle arttığı günümüzde veya yakın<br />

gelecekte bu makinelerin insan zekâsına<br />

meydan okuduğu durumlarla karşılaşsak<br />

ve hatta bizim “adapte olamayacağımız<br />

hızlarda” zekâmızı geçtikleri<br />

gerçeğiyle yüzleşecek olursak, acaba<br />

biz nasıl bir tepki vereceğiz?<br />

Makinelerin zekâsı bizimkileri<br />

yakalarsa, veya yakalayabileceğine<br />

dair belirtiler ortaya koymaya<br />

başlarsa ne olacak?<br />

İnsanlığın buna vereceği tepkiyi tahmin<br />

etmek için, insanlığın geçmişte başına<br />

gelmiş benzer bir olaya verdiği tepkiden<br />

yola çıkacağız ve elimizde, kökleri 20.<br />

yüzyıla dayanan ufak bir ipucunu takip<br />

edeceğiz: Zekâ Katsayısı (ZK) veya İngilizce’deki<br />

karşılığıyla Intelligence Quotient<br />

(IQ) testleri. Bu testler çocukların<br />

zekâsını ölçmek için kullanılmaya başlanmıştı.<br />

Amerika Birleşik Devletleri’nde<br />

çocuklar bu testteki performanslarına<br />

göre sınıflandırılır ve eğitimlerine bu test<br />

sonuçları baz alınarak yön verilirdi. İyi<br />

skor alanlar iyi okullara, kötü derece<br />

alanlar ikincil kalitede okullara gönderilir,<br />

ek derslerle desteklenmeye teşvik<br />

edilirlerdi. Yani biz insanlar olarak, elimize<br />

zekâyı ölçebileceğimizi düşündüğümüz<br />

bir ölçüt geçtiği anda (kaldı ki<br />

ZK testleri oldukça tartışmalıdır), hemen<br />

sınıflandırma, ayrımcılık ve yabancılaştırma<br />

rotasına yöneliyoruz. Peki ya makinelerin<br />

zekâsı bizimkileri yakalarsa,<br />

veya yakalayabileceğine dair belirtiler<br />

ortaya koymaya başlarsa ne olacak?<br />

Makinelere karşı daha aşağı zekâya sahip<br />

insanlara toplum olarak nasıl davranacağız?<br />

İnsanın onuru ve haysiyeti bu<br />

tarz bir kıyaslamaya<br />

kurban<br />

gidebilir<br />

mi?<br />

Aslına<br />

bakarsanız,<br />

makinelerin<br />

insan zekâsına<br />

meydan<br />

okuduğu<br />

durumlarla<br />

karşılaşmaya<br />

başladık bile.<br />

1997 yılında<br />

Deep Blue<br />

Kasparov’u<br />

satrançta<br />

yendi, 2011 yılında IBM Watson insan<br />

rakiplerini Riziko oyununda alt etti, günümüzde<br />

bilgisayarlı uzman sistemler<br />

sağlık konusunda doktorlara tavsiye<br />

verecek algoritmalarla donatıldı, sürücüsüz<br />

arabalar Amerika’da birçok eyalette<br />

kullanılmaya başlandı, emekçi sınıf<br />

işlerini kendilerinden daha hızlı, etkin<br />

ve hatasız çalışan robotlara kaptırdı.<br />

Peki ya yenilenlerin veya işlerini yapay<br />

zekâya karşı kaybeden insanların sayısı<br />

artmaya devam ettikçe veya kendilerini<br />

makinelerin tehdidi altında hissettikleri<br />

branşların sayısı artmaya başladıkça,<br />

bu insanların benlik bilinçleri ne olacak?<br />

Edge isimli dernek dünyanın en<br />

başarılı ve zeki (?) filozoflarına, bilim<br />

adamlarına ve sanatçılarına her sene<br />

tek bir soru yöneltiyor<br />

ve cevaplarını<br />

internetten paylaşıyor.<br />

2013 senesinin<br />

sorusu ise şu oldu:<br />

“Gelecekte neden<br />

endişe duymalıyız?”<br />

(What should we<br />

be worried about?).<br />

Cevaplardan bazılarını<br />

paylaşmak istiyorum:<br />

Wired dergisinin<br />

kurucusu ve editörü<br />

Kevin Kelly, azalan<br />

genç nüfusa karşın<br />

artan robot nüfusunu<br />

en büyük tehdit<br />

olarak gösteriyor.<br />

Silikon Vadisi’nde<br />

çalışan teknoloji gurusu<br />

Paul Saffo ise<br />

Makinelerin zekâsının doğası gereği<br />

insanınkinden daha farklı olduğunu<br />

savunanlar var; sonuçta insanlar<br />

biyolojik bir varlık, makineler ise<br />

değil. Bu sebeple makinelerin,<br />

insanların karar mekanizmalarında<br />

yaşadıkları süreçleri taklit<br />

edebilmeleri mümkün değil.<br />

gelecekte bizi bekleyen “mühendisler<br />

(engineers)” ve kendi deyişiyle “rahipler<br />

(druids)” olarak iki sınıf arasında<br />

yaşanacak savaş konusunda uyarıyor.<br />

Ona göre temelde teknoloji kullanımı<br />

konusunda iyimser ve kötümser olanlar<br />

olarak nitelendirilebilecek bu iki gruptan<br />

rahipler, robot araçların güvensiz<br />

olduğunu, mühendisler ise insanların<br />

araba kullanmalarına bile en baştan izin<br />

verilmemesi gerektiğini “şiddetle” savunacak.<br />

Daha onlarca düşünür gelecekte<br />

insanlığı bekleyen tehdit konusunda<br />

ortak payede cevaplarda buluşuyor: robotlar<br />

ve makine zekâsı... New York Times<br />

çok satanlar listesine girmiş Robot<br />

Mahşeri (Robopocalypse) isimli kitabın<br />

yazarı Daniel H. Wilson zeki robotların<br />

dünyayı ele geçirmesi durumunda, onlarla<br />

nasıl baş edeceğimize dair kafa<br />

patlatmış olanlardan.<br />

Makinelerin zekâsının doğası gereği<br />

insanınkinden daha farklı olduğunu<br />

savunanlar var; sonuçta insanlar biyolojik<br />

bir varlık, makineler ise değil. Bu<br />

itü vakfı dergisi<br />

15


İNSANLAŞAN MAKİNALAR - YAPAY ZEKÂ<br />

sebeple makinelerin, insanların karar<br />

mekanizmalarında yaşadıkları süreçleri<br />

taklit edebilmeleri mümkün değil. Aynı<br />

kararları alsalar bile, bu kararlar aynı<br />

temele dayanarak alınmıyor olacak. O<br />

halde, farklı zekâları birbirinden ayıran<br />

sınırlar nelerdir ve toplum olarak bir makinenin<br />

aldığı kararı takip etmek ne derece<br />

etiktir?<br />

Bu konular belki kulağa bilim kurgu<br />

sohbeti gibi geliyor olabilir. Ancak<br />

uzunca bir süredir, zaten hiçbir zaman<br />

gerçekleşmeyeceğini iddia ederek “Bilgisayarlar<br />

topluma hükmetmeye başlarsa<br />

ne olur?” sorusunu gözardı ettik,<br />

ancak alametler gösteriyor ki artık bu<br />

soruyu sormanın vakti geldi. Eğer ki<br />

Bankada, devlet dairesinde,<br />

hastanede, alışverişte kaç kez<br />

“Bilgisayar çöktüğü için size<br />

yardımcı olamıyorum” sözünü<br />

işittiniz? O halde, kontrol kimde?<br />

Toplum çoktan makinelere teslim<br />

olmadı mı?<br />

bir gün bir bilgisayar veritabanı hatalı<br />

olarak kredi güvenilirliliğinizin kötü bir<br />

sicilden dolayı düşük olduğunu, sabıka<br />

kaydınız bulunduğunu veya hesabınızdaki<br />

tüm parayı çektiğinizi iddia ederse,<br />

size mi yoksa bilgisayardaki verilere<br />

mi inanılacak? Eğer navigasyon sistemi<br />

uçağınızı sis yüzünden yanlış olarak<br />

tanımlanmış bir piste, örneğin pistin<br />

sonundaki çimenlik araziye indirmeye<br />

çalışırsa ne olacak? Eğer ki hastanedeki<br />

bilgisayar programı veya donanımı<br />

topladığı verilerde bir hataya sebebiyet<br />

veriyorsa ve kanser olduğunuz izlenimi<br />

oluşturuyorsa, bu teşhisi koyan doktorun<br />

suçu mudur? Bankada, devlet dairesinde,<br />

hastanede, alışverişte kaç kez<br />

“Bilgisayar çöktüğü için size yardımcı<br />

olamıyorum” sözünü işittiniz? O halde,<br />

kontrol kimde? Toplum çoktan makinelere<br />

teslim olmadı mı?<br />

Aslında yazıyı üst paragraftaki kasvetli<br />

ve iç karartıcı son cümle ile bitirebilirdim.<br />

Ancak ben karamsar bir gelecek<br />

kurgulayan insanlardan değilim. Teknolojiler,<br />

gelişimleri süresince sorunlar<br />

Yapay Zekâ’nın İlk Örnekleri<br />

Oyunlar ile bilgisayarlarımıza, akıllı makineler ile gündelik<br />

yaşamımıza girdi; yetmedi, robotlar ile geleceğimizin dünyasını<br />

şekillendiriyor… Yapay zekânın ilk örnekleri için zamanda yüz değil,<br />

bin değil, binlerce yıl geri gidiyoruz…<br />

İnsan zekâsını henüz tamamen açıklığa<br />

kavuşturamamış insan ırkı olarak,<br />

yapay zekâyı tanımlamaya çalışmak ne<br />

kadar doğru bilemiyorum, çünkü teorik<br />

olarak yapay zekânın işleyişi makinelerin<br />

insan zekâsını simüle edebilmeleri<br />

prensibi üzerine kurulu. Ancak<br />

çok kaba bir söyleyişle “yapay<br />

zekâ”, insanlar tarafından<br />

programlandıkları<br />

çerçevenin ötesinde<br />

düşünme ve yaratma<br />

yetisine sahip olan<br />

makineleri betimlemek<br />

için kullandığımız<br />

tabir (en azından<br />

şimdilik böyle). Daha<br />

Şekil 1: M.Ö. 280-270'den<br />

kalma elinde taş tutan kanatlı<br />

bir TALOS'u resmeden sikke.<br />

(Cabinet des Médailles, Paris)<br />

runsalını burada kesip, zaman içinde<br />

insan ve yapay zekâyı karşı karşıya getiren<br />

mihenk taşlarına kısaca göz atalım.<br />

Yapay zekânın ilk örnekleri için zamanda<br />

yüz değil, bin değil, binlerce yıl<br />

geri gidiyoruz. Yunan mitolojisinde teknoloji<br />

ve artizan tanrısı Hephaestus<br />

ile mimar Pygmalion akıllı<br />

robot olan Talosu yaratırlar.<br />

Efsaneye gore bronzdan<br />

dev bir adam şekliyle<br />

vücut bulan Talos (Şekil<br />

1), Europa isimli bir<br />

kadını korumak için<br />

Girit adasının çevresini<br />

her gün 3 kez<br />

dolaşıyordu. (Bekçilik<br />

işlerini üstlenen robotların<br />

atası olarak görebiliriz.)<br />

Wolfgang von Kempelen<br />

tasarladığı satranç<br />

oynayan robotu “Mekanik<br />

Türk” ile 1769 yılında Avrupa<br />

turuna çıkar (Şekil 2).<br />

Vezir kıyafetli bir robotun<br />

o zaman için sadece satranç taşlarını<br />

hareket ettirecek mekanik hareketleri<br />

yapabiliyor olmasının inanılmazlığını bir<br />

kenara koysak bile, karşısına çıkan her<br />

rakibi bir bir yenmesi de muhteşem bir<br />

yapay zekâya sahip olduğuna dalalet-<br />

Şekil 2: Gerçek Mekanik Türk 1854 yılında yanarak<br />

kül olmuş olsa da, John Gaughan 120,000 dolar<br />

harcayarak bu otomatın bir benzerini yaratmayı<br />

başarmıştır.<br />

detaylı tanımlamalar<br />

illa ki içinde eksiklik<br />

veya çelişki barındırıyor.<br />

Üstelik, yapay zekâ kavramı,<br />

insan algısının, bilimsel<br />

buluşların ve teknolojik<br />

gelişmelerin ışığında da<br />

zaman içinde değişimlere<br />

uğramış durumda. Örneğin<br />

20. yüzyılda, bugün her yerde rastladığımız<br />

kahve veya kola makinaları<br />

yapay zekâya sahip robotlar olarak görülüyor<br />

olmuş olsa da, 21. yüzyılda artık<br />

bu aletleri sadece birer “otomat” olarak<br />

tanımlıyoruz. Yapay zekânın tanımı soti.<br />

İçinde dönen çarklar, manivelalar ve<br />

mekanik aksamları ile herkese kendini<br />

hayran bırakan bir robot tasarlamıştı.<br />

Napoleon Bonaparte ve Benjamin<br />

Franklin gibi devlet adamlarının da yenildiği<br />

bu robotun foyası yaklaşık 50 yıl<br />

sonra ortaya çıktı. İçinde son derece<br />

yetenekli satranç oyuncularının oturuyor<br />

olması ve bu kişinin bir mekanizma<br />

yardımıyla robotun kolunu oynatıyor olması<br />

insanlık tarihinin en büyük hilelerinden<br />

biri olarak anılır. Ancak, burada<br />

vurgulanması gereken nokta, insanların<br />

belki de tarihte ilk kez insan ve hayvan<br />

dışı bir zekâ gösterisinin, büyüyle veya<br />

mucizeyle değil de, bir (mekanik) düzeneğin<br />

kendine has zekâsı (yapay zekâ)<br />

ile açıklanmasına inanmaya meyil göstermiş<br />

olmaları.<br />

16 itü vakfı dergisi


yaratacaklardır, ancak eninde sonunda<br />

düğmeye basan ve bu teknolojilerin<br />

geleceğine hükmedenler biz insanlar<br />

olacağız. Eğer ki insan tarafından yaratıldılarsa,<br />

insanlar tarafından da yok<br />

edilebilirler. İnsanın olduğu yerde umut<br />

vardır; umudun olduğu yerde de yaşam<br />

devam eder. “Senin boş umut vaat eden<br />

sözlerinden kime ne, makineler bizi ele<br />

geçirmiş, hepimiz öleceğiz!” diye ortalarda<br />

elleri havada bağırarak koşuşturmaya<br />

başlayan okurlara, umut dolu bir<br />

haber vereyim: Cambridge Üniversitesi’nden<br />

bir grup filozof, bilim adamı ve<br />

girişimci iş adamının başlattığı Varoluşsal<br />

Riskleri Araştırma Merkezi (Centre<br />

for the Study of Existential Risk), bizi<br />

hangi teknolojik risklerin beklediğini,<br />

bu teknolojilere karşı ne tarz önlemler<br />

almamız gerektiğini ve bu teknolojilerin<br />

beklenmedik sonuçlarını araştırmak için<br />

kolları sıvadı [2] . Böylece kendimizi geleceğe<br />

daha iyi hazırlayabileceğiz.<br />

Grubun ilgilendiği konular arasında<br />

sentetik biyolojinin biyoterör amaçlı kullanılması,<br />

siber saldırılar ve ağ sistemlerinin<br />

(elektrik ağları, hava trafiği kontrol<br />

ağları, uluslararası finans ağları, vs.)<br />

hepten çökmesi olduğu gibi, bilgisayar<br />

ağlarının gelecekte ortak bir zihin oluşturup<br />

(bkz. Terminator filminde bahsi<br />

geçen Skynet) son derece güçlü bir yapay<br />

zekâ ile insanlığı tehdit etmesi gibi<br />

senaryolar üzerine kafa yoruyorlar. Ancak<br />

yukarıda bahsi geçen Edge araştırmasında<br />

Indiana Üniversitesi Bilgisayar<br />

Mühendisliği profesörlerinden Andy<br />

Clark’ın da söylediği gibi süper yapay<br />

zekâdan korkmamız için şu an için bir<br />

sebep yok, eğer ki kültür bilincini -ki insanların<br />

bunu geliştirmesi milyonlarca<br />

yıllarını aldı- önceden geliştirmeyi başaramazlarsa.<br />

Kaynaklar:<br />

[1] J Glenn Brookshear, Computer Science:<br />

an Overview, Pearson Eğitim, 11. Baskı,<br />

2012<br />

[2] http://www.guardian.co.uk/education/<br />

shortcuts/2012/nov/26/cambridge-university-terminator-studies<br />

1950 yılında Alan Turing’in makine<br />

zekâsının ölçüsü olarak Turing Testi’ni<br />

tanıtmasının hemen ardından, dama ve<br />

satranç oynayan programlar yazılarak<br />

yapay zekânın ilk pratik örnekleri de<br />

verilmeye başladı. Bir satranç programının<br />

insan ile kapışabilecek kapasiteye<br />

ulaşabilmesi için neredeyse 50 yıl daha<br />

gerekliydi. IBM’in satranç programı Derin<br />

Mavi (Deep Blue) Dünya satranç<br />

şampiyonu Garry Kasparov ile maça hazırdı<br />

(Şekil 3). Şah mat! İnsanlık olarak<br />

yapay zekâ karşısında ilk büyük yenilgimizi<br />

almıştık.<br />

2011 yılına geldiğimizde ise IBM hepimizi<br />

şaşırtacak bir başka uygulama<br />

ile insan zekâsını karşısına aldı. Riziko<br />

adıyla da TRT 1 ekranlarında boy göstermiş<br />

olan Jeopardy! oyununda, insanlarla<br />

kapışacaktı (Şekil 4). Bu oyunda amaç,<br />

yarışma sunucusu sorunun ipucunu verdikten<br />

sonra, bir butona olanca şekilde<br />

hızlıca basmak ve ipucuna karşılık gelen<br />

doğru soruyu bulmaktı. Bzzzttt! Butona<br />

erken basıp doğru cevapları veren Watson<br />

insanlığa yapay zekâ karşısında ikinci<br />

büyük yenilgisini tattırdı.<br />

Şekil 3: Deep Blue 1996 yılında 4-2 yenildiği Rus<br />

rakibini, 1997 yılında 3.5-2.5 yenmeyi başardı.<br />

Şekil 4: Watson'un yarışmaya sıradışı bir katılımı<br />

söz konusu olsa da, yarışmanın formatından ödün<br />

verilmedi.<br />

Watson’un 2011 yılında insan rakiplerini<br />

yenmesinin ardından, bir sonraki<br />

hedefinin tıbbi teşhis ve tedavi tavsiyesi<br />

alanlarında da boy göstermek olduğu<br />

haberleri yayılmaya başladı. Bu gerçekten<br />

de çok iddialı bir projeydi ve gerçekleşmesi<br />

halinde insanlığa faydası<br />

çok büyük olacaktı.<br />

Doktor Watson<br />

Yarışmanın hemen ardından IBM, Nuance<br />

Communications Inc., Columbia<br />

Üniversitesi ve Maryland Üniversitesi<br />

ile gerçekleştirdiği iş birliği sonucu olarak<br />

Watson’u doktorların tanı koyma ve<br />

tedavi önerilerine yardımcı olacak bir<br />

teşhis aracı olacak düzenleyeceklerini<br />

duyurdu [4] . Gerçek laboratuvar testlerinin<br />

ise 2012 yılında başlaması öngörülüyordu.<br />

Bu haberin üzerinden aylar<br />

geçmeden IBM’in ABD’nin en büyük<br />

sağlık yardım kuruluşu olan WellPoint ile<br />

vardıkları anlaşmanın detayları duyuruldu<br />

[5] : IBM Watson teknolojisinin ilk ticari<br />

uygulamasını hayata geçirmek adına,<br />

WellPoint Watson bazlı çözümlerini has-<br />

ta bakım hizmetlerini iyileştirmek üzere<br />

geliştirmeye karar vermiştir. Bu sayede<br />

milyonlarca Amerikalı’ya güncel ve kanıta<br />

dayalı sağlık hizmeti sunmayı taahhüt<br />

etmektedir. IBM ise bu çözümlerin<br />

üzerinde uygulanacağı temel Watson<br />

teknolojisini ve entegrasyonu sağlamakla<br />

yükümlüdür.<br />

Watson’un da sağlık sektöründe boy<br />

göstermesiyle gelecek yıllar çok enteresan<br />

gelişmelere gebe olacak gibi.<br />

Ancak hepimizin cevaplaması gereken<br />

3 önemli soru var: 1) Doktorunuzun<br />

Watson’u kullanarak hastalığınızı teşhis<br />

etmesi konusunda ne düşünürsünüz?<br />

2) Kendinizin veya çocuklarınızın hastalıklarını<br />

teşhis edecek Watson’a birinci<br />

elden, evinizden, yani direk ulaşım<br />

imkanınız olsun ister misiniz? 3) Şayet<br />

Watson’un teşhisi doktorunuzun koyduğu<br />

teşhisten farklı olursa, hangisine inanırsınız?<br />

Şekil 5: Bu teknolojinin gerçekten çok uzak<br />

olduğunu iddia edecekler için bir son söz:<br />

20 sene önce, her evde bir bilgisayar olacağını da<br />

kimse düşleyemiyordu. (Alejandro Gonzalez,<br />

USA TODAY)<br />

itü vakfı dergisi<br />

17


İNSANLAŞAN MAKİNALAR - YAPAY ZEKÂ<br />

Ya Yapay Ahlâk?<br />

Tevfik Uyar<br />

Uçak Mühendisi, İTÜ-2007<br />

İyi kötü aramıza karışmaya<br />

başlayan, kendi kararlarını veren<br />

yapay zekâların idare ettiği<br />

makine bedenlerin ahlâklarını<br />

nasıl programlayacağımız<br />

önemli bir soru işaretidir.<br />

Zira bir şekilde öğrenebilen,<br />

tamamen kendi iradesiyle<br />

karar alabilen -ve hareket<br />

ederek gündelik yaşamda yolu<br />

bizimle kesişen- bir yapay<br />

zekâ yapacaksanız, onun kritik<br />

kararları nasıl vereceği üzerine<br />

de kafa yormanız, ona bir de<br />

yapay ahlâk entegre etmeniz<br />

gerekiyor. Hele ki bu kritik<br />

kararlar insan hayatıyla da<br />

ilgiliyse…<br />

Sanayi devrimi sonrasında makineler<br />

hayatlarına birer hizmetkâr olarak<br />

başladıklarından, robotlu gelecek<br />

meselesi insanlara yardım eden akıllı cihazlar<br />

alemi olarak düşünüldü hep. Varlıkları<br />

işleri hızlandırmak, üretimi seri hâle<br />

getirmek, insan hatasını azaltmak ve hatta<br />

korumak içindi! Dönemin bilimkurgularında<br />

insan formu verilen makineler hizmetçi,<br />

polis, kasa görevlisi olarak çıktı karşımıza.<br />

Şu hâlde bu makinelerin insan gibi yürüyüp<br />

düşünenleri de gündelik yaşamımızda<br />

aynı amaçları yapacak olmalılar. Bu senaryo<br />

hemen her alanda insan merkezli düşüncenin<br />

yerleşik olduğu yirminci yüzyılın<br />

ilk üç çeyreğinde son derece popülerdi.<br />

70’lere doğru hem teknolojide hem<br />

de akıllı makineler hakkındaki iyimserlikte<br />

önemli bir kırılma meydana geldi. Bu kırılmanın<br />

en mühim başlıklarından biri makine<br />

zekâsının insanı menfi sonuçlar verecek biçimde<br />

aşma olasılığıydı. Bu olasılık, özellikle<br />

de yapay zekânın, kendi gibi yapay<br />

zekâlar üretme ya da kendini geliştirme<br />

potansiyeliyle birlikte değerlendirilerek<br />

“zekâ patlaması” olarak adlandırıldı: Çünkü<br />

zekânın zekâ üretme hızı eksponansiyel<br />

olarak artacağından bir anda korkunç bir<br />

zekâ düzeyiyle karşılaşılabilirdi; ki bu da<br />

toplumda, insanda ve medeniyette radikal<br />

bir dönüşüme neden olacaktı. Matematikçi,<br />

bilgisayar bilimci ve bilimkurgu yazarı<br />

Vernor Vinge, bu süper zekânın bir limiti<br />

olmadığını düşündüğünden, zaman zekâ<br />

grafiğinin sağ tarafındaki bu spekülatif gelecekteki<br />

noktanın adını ‘teknolojik tekillik’<br />

koydu (karadeliklerin uzay zamanın durumu<br />

açısından belirsiz olan tekillik adı verilen<br />

merkezlerinden esinlenerek).<br />

Şu an tekillikten hâlâ çok uzaktayız. Bir<br />

yapay zekânın insan zekâsını taklit edebilme<br />

gücü, bundan yarım asır evvelki bilim<br />

insanlarının içinde bulunduğumuz çağa<br />

yönelik tahminlerinden çok daha geride!<br />

Konunun son derece çetrefilli olduğu her<br />

geçen gün daha da anlaşıldığından, insan<br />

zekâsı ile yapay zekânın eşitleneceği,<br />

robotların en az bizler kadar birey olacağı<br />

güne dair tarih tahminleri hemen her sene<br />

biraz daha ileriye kayıyor.<br />

Şimdilik uzak da olsa tekillik çağdaş<br />

felsefenin önemli bir konusu. Ayrıca en<br />

popüler kıyamet senaryolarından. Aralarında<br />

Stephen Hawking gibi çok ünlü<br />

bilim simalarının da olduğu önemli bir<br />

entelektüel kitle, tekilliğin insanlığın sonu<br />

olabileceğini dile getirmekten çekinmiyor.<br />

Tekillik doğal bir sürecin kaçınılmaz sonucu<br />

değil. Tamamen insan ürünü bir süreç<br />

ve oldukça fazla kaynak gerektiriyor. Bu<br />

nedenle bazıları çalışmaların sınırlandırılması<br />

gerektiğini düşünüyor. Kalanları ise<br />

tehlikenin abartıldığını… Lakin bu konuda<br />

kuşkucu olmak da mümkün: Belki Hawking<br />

gibiler haklılardır, zira nükleer silahlanma<br />

çabası kadar somut olmadığı için,<br />

bir şekilde yapay zekânın fişini elimizde<br />

tutacağımıza inandığımız için, insanlık<br />

olarak problemi henüz azımsıyor ve hiçbir<br />

önlem alma gereği duymuyor olabiliriz.<br />

Oysa insanı aşmış bir yapay zekânın bizi<br />

tepelemek istemeyeceği, insanoğlunun<br />

ipini çekmeyeceği hususunda gerçekten<br />

de bir garanti yok. Bizlerden çok daha<br />

zeki, çok daha hızlı düşünen bir zekâ formunun<br />

neyi niçin yaptığını daha anlamadan<br />

bizler üzerinde tahakküm kuracağını<br />

düşünmemizin önünde bir engel yok. Süper<br />

bir zekâ, mutlak bir iktidara erişmekte<br />

güçlük çekmeyecektir herhalde…<br />

Dolayısıyla bir yapay zekânın (bize<br />

göre) ‘iyi’ olan şeyleri yapıp, (bizim açı-<br />

18 itü vakfı dergisi


mızdan) ‘kötü’ olan şeylerden kaçınmasını<br />

nasıl sağlayabileceğimiz önemli bir<br />

soru… Doğada, ahlakî karar veren başka<br />

bir canlı olmadığına göre, bu soruyu yanıtlamak<br />

için başvuracağımız kaynak da<br />

belli: BİZZAT BİZ! O halde haydi ahlâk<br />

felsefecisi Philippa Foot'un yaratıcısı olduğu,<br />

Peter Unger’ın çeşitli varyasyonlarıyla<br />

meşhur olan, meşhur muzip sorulardan<br />

birine bakalım:<br />

Bir tren raylarda gitmektedir. İleride ise<br />

bir makas var. Makasın bir yanında dört<br />

kişi raylara yatırılarak bağlanmış ve ölüme<br />

terk edilmiş. Diğer yanında ise bir kişi,<br />

aynı şekilde hasmı tarafından yatırılarak<br />

bağlanmış. O da üzerinden geçecek<br />

treni bekliyor.<br />

Eğer makası değiştirmezseniz<br />

o tren dört kişinin üzerinden geçecek,<br />

değiştirirseniz bir kişinin<br />

üzerinden geçecek. Yani oradaki<br />

insanlardan hangilerinin öleceği, başka<br />

bir deyişle kaç insanın öleceği tamamen<br />

sizin elinizde. Treni durdurma şansınız<br />

yok. Kimseyi gidip çözecek vaktiniz yok.<br />

Ancak ve ancak makası kontrol edebiliyorsunuz…<br />

Bu makası değiştirerek ölü<br />

sayısını bire düşürür müydünüz? Yoksa<br />

sistemi olduğu gibi bırakır ve dört kişinin<br />

ölümüne seyirci mi kalırdınız?<br />

Soru bizi kötü bir senaryo karşısında<br />

sorumlu kılıp, önemli bir karar için ‘makası’<br />

elimize veriyor… Merak ediyorsanız söyleyeyim:<br />

İnsanların çok büyük bir çoğun-<br />

Şu an tekillikten hâlâ çok uzaktayız.<br />

Bir yapay zekânın insan zekâsını<br />

taklit edebilme gücü, bundan yarım<br />

asır evvelki bilim insanlarının<br />

içinde bulunduğumuz çağa yönelik<br />

tahminlerinden çok daha<br />

geride!<br />

Tren Problemi<br />

luğu makası değiştirmeyi tercih ediyor.<br />

Hiç tanımadıkları dört kişiyi kurtarmayı,<br />

yine hiç tanımadıkları bir kişiyi kurtarmaya<br />

yeğliyorlar. Kader çoktan dört kişiyi<br />

hedeflemiş olsa bile…Muhtemelen bu kararın<br />

ardında, hiç tanımadığımız insanları<br />

birbiriyle özdeş görüp, azami düzeyde<br />

insan kurtarmaya çalışıyoruz. Belki bir tarafta<br />

tanıdıkların olması sonucu değiştirir.<br />

Hatta şüphesiz bir tarafta çok sevdiğimiz<br />

bir yakınımız ya da aile bireyimiz olsaydı,<br />

karar üzerinde muazzam bir etkiye sahip<br />

olurdu.<br />

Bunun nedeni bu tercihimizin temel<br />

karar biriminin fayda olması. Eğer çoğunluğun<br />

yaptığı gibi makası değiştirip<br />

de dört kişiyi kurtarıyorsak, azami faydayı<br />

elde edecek tercihi yapmış bulunuruz.<br />

Eğer tercihimiz buysa, doğal olarak iyi ahlâka<br />

yakışanın ve insana uygun davranışın<br />

da bu olacağını düşünüyoruzdur (yoksa<br />

tutarsız oluruz!). İşte bu ahlâk “sonuççu<br />

etiğin” bir ürünüdür. Eski etikçiler buna<br />

“utiliteryanizm” de derler; basitçe<br />

iyiliğin ölçütünün azami<br />

sayıda kişiyi mutlu etmek<br />

olduğu temeline dayanır.<br />

Demokrasi neredeyse<br />

tamamen utiliteryanizm üzerine kuruludur,<br />

politikalar -uygarlık bazı sosyal sorunları<br />

aşmak amacında olanlar hariç- utiliteryanist<br />

bir bakış açısıyla oluşturulurlar<br />

ve hayatın her alanında insanları bir konunun<br />

neden öyle olması gerektiğine “daha<br />

fazla insanın mutlu olduğu” gerekçesiyle<br />

ikna edebilirsiniz.<br />

Peki robotlar da öyle yapar mı dersiniz?<br />

Başka bir deyişle: Sizce robotlar da<br />

sonuççu etiğe göre mi davranmalı?<br />

Sonuççu etik meselesi günümüz robotikçilerini<br />

epey derinden ilgilendiriyor.<br />

Henüz hayatımızdaki robotlar evde bulaşıklarımızı<br />

yıkayan, biz yokken çocuğumuza<br />

bakan, gündelik yaşamda dertlerimizi<br />

anlattığımız ve sırlarımızı kimseyle paylaşmayacağını<br />

ümit ettiğimiz varlıklar olmayabilirler;<br />

lakin iyi kötü aramıza karışmaya<br />

itü vakfı dergisi<br />

19


İNSANLAŞAN MAKİNALAR - YAPAY ZEKÂ<br />

başlayan, kendi kararlarını veren yapay<br />

zekâların idare ettiği makine bedenlerin<br />

ahlâklarını nasıl programlayacağımız<br />

önemli bir soru işaretidir. Zira bir şekilde<br />

öğrenebilen, tamamen kendi iradesiyle<br />

karar alabilen -ve hareket ederek gündelik<br />

yaşamda yolu bizimle kesişen- bir yapay<br />

zekâ yapacaksanız, onun kritik kararları<br />

nasıl vereceği üzerine de kafa yormanız,<br />

ona bir de yapay ahlâk entegre etmeniz<br />

gerekiyor. Hele ki bu kritik kararlar insan<br />

hayatıyla da ilgiliyse.<br />

Bilimkurgu eserleriyle tanıdığımız Asimov,<br />

meşhur robot yasalarında bir robotun<br />

bir insana asla zarar veremeyeceği,<br />

bir insanın zarar görmesine asla seyirci<br />

kalamayacağı gibi yasalarla insan robot<br />

ilişkisinin bir temelini oluşturmuştu. Pek<br />

güzel… Bu tür bir programlama ile robotların<br />

insan yaşamını ilgilendiren kararlarını<br />

iyi kötü düzenleyebiliriz gibi görünüyor.<br />

Tabii robota “insanın zarar görmesi” konusunu<br />

gerçekten iyi anlatabilmiş isek, zira<br />

aslında robota bir şey anlatmayız: Onun<br />

anlaması için, doğayı matematiğe çeviririz.<br />

Ve çevresinde olan bitenleri tıpkı bizim<br />

gibi algılayıp yorumlamasa bile, en azından<br />

bu matematiğe dayanarak alacağı<br />

kararların bizim kararlarımıza benzemesini<br />

isteriz. Şu halde az önceki soruyu bir<br />

yapay zekâya sorsak, onun da insanların<br />

çoğunluğuyla aynı kararı vermesini bekler<br />

ve dört kişiyi kurtarmasını bekleyeceğimizi<br />

söyleyebiliriz.<br />

Teorik konuşmayı bırakıp pratiğe dönelim:<br />

Bugünlerde test amacıyla insanoğlu<br />

arasına karışan, yakında sayıca<br />

çok daha fazlasını caddelerde görmeye<br />

başlayacağımız bir robot var: Google Car.<br />

Google’ın geliştirdiği bu otonom aracın<br />

bir aracın kaza riski ile karşı karşıya kaldığında<br />

ne yapacağı problemi sadece<br />

teknik içerikli bir problem değildir, çünkü<br />

kazanın niteliğine göre aynı zamanda çok<br />

ciddi bir ahlâki problemi de ihtiva eder. Direğe<br />

çarpma ya da tek bir arabayla hafif<br />

bir çarpışma olasılığı halinde neye nasıl<br />

karar vereceği ahlakçıları ilgilendirmiyor<br />

ancak öyle bir senaryo düşünün<br />

ki, Google Car, Foot’un sorusundaki<br />

gibi bir ikilemde kalsın ve sağa kırarsa<br />

tek, hiçbir şey yapmazsa dört kişinin<br />

öleceği bir pozisyonda karar<br />

versin… Otonom aracın ne yapmasını<br />

istersiniz? Gerçekten de<br />

yolunu değiştirip, aslında zaten<br />

çarpacağı dört kişiden vazgeçip,<br />

20 itü vakfı dergisi<br />

Google'ın geliştirdiği otonom araç.<br />

Bugünlerde test amacıyla insanoğlu<br />

arasına karışan, yakında sayıca çok<br />

daha fazlasını caddelerde görmeye<br />

başlayacağımız bir robot var:<br />

Google Car. Google’ın geliştirdiği<br />

bu otonom aracın bir aracın kaza<br />

riski ile karşı karşıya kaldığında<br />

ne yapacağı problemi sadece<br />

teknik içerikli bir problem değildir,<br />

çünkü kazanın niteliğine göre<br />

aynı zamanda çok ciddi bir ahlâki<br />

problemi de ihtiva eder.<br />

kaldırımdan yürüyen masum bir yayayı<br />

ezmesini mi? Fakat biz olsak öyle yapabilirdik!<br />

Bunu bir makinenin yaptığını düşünmek<br />

de aynı derecede normal mi geliyor,<br />

yoksa hafiften mide bulandırıcı mı?<br />

Eğer sonuççu ahlâk egemen olacaksa<br />

ve bunun karar vermek için doğru bir ölçüt<br />

olduğuna inanıyorsak, kendimize ve<br />

robotlara karşı çifte<br />

standart uygulamamız gerekir. Ancak bunun<br />

da sosyal hayata etkileri olacaktır: Otonom<br />

araçlar ortalarda vızır vızır dolanırken, “Yalnız<br />

gezmek riskli… Kalabalık olmak lazım”<br />

demek hiç de abes olmaz. Belli mi olur? Bir<br />

kaza halinde yalnızlar resmen topun ağzındalar.<br />

Hem öyle bir durumda araca kalabalık<br />

binmek de daima emniyeti artırıcı bir unsur<br />

olurdu. Bir de işin sorumluluk kısmı var: Size<br />

ait bir otonom araç bir arıza dolayısıyla kötü<br />

bir karar verirse sorumluluk kime ait olacak?<br />

Bakımlarını zamanında yaptırmadıysak, katil<br />

sayılacak mıyız? Birbirimize “siz aracınıza<br />

böyle mi terbiye verdiniz!” diye bağırıp çağıracak<br />

mıyız?<br />

Elbette bir kısmı oldukça spekülatif ve<br />

abartılmış olan bu sorulardan daha pek<br />

çok türetilebilir. Komik dahi olsa, her bir<br />

soruya karşılık başarılı bir ahlâki algoritma<br />

üretilerek, çoğunluğu tatmin<br />

edebilecek davranış örüntüleri<br />

de geliştirilebilir.<br />

Esasında, en azından<br />

kaza istatistiklerine dayanarak,<br />

endişeye pek<br />

mahal olmayacağını da<br />

söyleyebilirim, zira otonom<br />

araçlar insanlardan çok<br />

daha az kaza yaptıkları<br />

ispatlanmadıkça caddelerdeki<br />

yerlerini almayacaklar.<br />

Bana sorarsanız her<br />

durumda araçları insanların<br />

kullanmasından<br />

daha iyi sonuç alınacaktır.<br />

Tekillik riskine karşı da<br />

işte tam da bu yüzden savunmasızız.


Günümüzde Yapay Zekâ<br />

Doç. Dr. Sanem Sarıel<br />

İTÜ Bilgisayar ve Bilişim Fakültesi<br />

Otoyollarda sürüş yapan insansız araçların veya mutfakta<br />

kahvaltı hazırlayan robotların, bize ve ortamlarına zarar<br />

vermeyecek şekilde gerekli yazılımlar ile donatılmış olması<br />

gerekiyor. İTÜ Yapay Zekâ ve Robotik Laboratuvarımızda bu<br />

konudaki çalışmalarımızı yoğunlaştırdık. Robotların ortamlarında<br />

güvenli çalışabilmeleri için kendi hatalarını sezebilmeleri ve bu<br />

hatalarından deneyim kazanarak hata yapmamayı öğrenmeleri<br />

üzerine çalışmalar yürütüyoruz…<br />

Yapay zekâ, gündelik yaşamımıza<br />

katkılarıyla son dönemin en popüler<br />

ve ilgi çekici konularından biri<br />

haline geldi. Internet arama motorlarında,<br />

gideceğimiz konuma yol durumu ve trafiği<br />

de göz önüne alarak en kısa sürede nasıl<br />

ulaşacağımızı belirleyen rota planlayıcısı<br />

uygulamalarda, yeni ürünler araştırdığımız<br />

alış-veriş sitelerinde bize sunulan öneriler<br />

için arka planda çalışan birçok yapay<br />

zekâ sistemi bulunuyor. Bu sistemlerin<br />

çalışması ile yaşamımız kolaylaşmakta<br />

ve yaşam kalitemiz iyileşmekte. Hizmet<br />

sunucu firmalar kullanıcı memnuniyetini<br />

artırmak ve operasyon maliyetlerini azaltmak<br />

için yapay zekâ çalışmalarına daha<br />

çok yatırım yapmaya başladılar. Bütün bu<br />

yatırımların gelecekte yaşamımızı önemli<br />

ölçüde değiştireceğini öngörmekteyiz.<br />

itü vakfı dergisi<br />

21


İNSANLAŞAN MAKİNALAR - YAPAY ZEKÂ<br />

Mars robotlarına benzeyen<br />

gezgin robotlarımız, ev işlerinde<br />

çalışabilecek robot kolumuz ve<br />

gelişmiş benzetim ortamlarımız<br />

ile öğrencilerimiz robotların farklı<br />

uygulama alanlarında problem<br />

çözebilmeleri, plan yapabilmeleri ve<br />

deneyimlerinden öğrenebilmeleri<br />

için çalışıyorlar.<br />

Şekil 1. iRobot firmasının Roomba robot süpürgesi ortam tarama için rotasını belirlemekte. 1<br />

Şekil 2. Moley Robotik firmasının ilk prototip robot mutfağı 2<br />

Günümüzde yapay zekâ<br />

uygulamalarında hangi aşamadayız?<br />

Gerçek zekâya ne kadar yakınız?<br />

Günümüzde, yapay zekâ uygulamalarında<br />

çok önemli aşamalar kaydedilmiş<br />

bulunuyor. Özellikle web tabanlı<br />

sistemlerde yapay zekâ yöntemlerinin<br />

başarıyla uygulandığını görmekteyiz.<br />

Kullanıcı davranışları, yönelimleri veya<br />

tercihlerini istatiksel olarak analiz ederek<br />

tahminleme veya öneri sunma<br />

konusunda çok başarılı uygulamalar<br />

mevcut. Benzer şekilde arama motorlarında<br />

sonuçların listelenmesi esnasında<br />

kullanıcı beğenileri de göz önüne alınıyor.<br />

Akıllı kişisel asistanlar, kullanıcıların<br />

sesli sorularına en uygun cevapları döndürme<br />

konusunda birbirleri ile yarışıyor.<br />

Yapay zekâ araştırmalarının temel<br />

hedeflerden biri de zeki davranışları,<br />

içinde bulunduğumuz gerçek dünyada<br />

çalışan robot sistemlerinde de görmek.<br />

Yakın geleceğimizde robotlarla sadece<br />

fabrika ortamlarında değil, günlük<br />

yaşamımızdaki rutin işlerimizi kolaylaştırmak<br />

için de işbirliği içinde olacağız.<br />

Bu, evimizde kullandığımız sistemleri<br />

gerekli donanımsal ekipmanlar (örn.,<br />

robot kolu, eli vs.) ve zeki algoritmalar<br />

ile donatarak mümkün olabilecek. İlk<br />

örnekler, otonom elektrik süpürgeleri<br />

ile ticari olarak sunuldu. Bu süpürgeler,<br />

ortamdaki kirli bölgeleri sensörleri<br />

yoluyla belirleyip oluşturdukları harita<br />

üzerinde etkin bir gezinme ile yer temizliğine<br />

yardımcı olmaktalar (Şekil<br />

1). Yakın gelecekte mutfakta bizim için<br />

yemek hazırlayan şef robotlar (Şekil 2)<br />

ve yaşlı/hasta bakım robotları daha da<br />

yaygınlaşacak.<br />

Robotbilim araştırmalarının en<br />

önemli katkılarından biri de otoyollarda<br />

insansız araçların kullanılarak kaza<br />

risklerinin en aza indirilmesi (Şekil 3).<br />

Şu an araçlarda otomatik paralel park<br />

etme özelliği, sürücü kontrolünde olacak<br />

şekilde mümkün hale geldi. Araçları<br />

tümüyle otonom yapabilmek için<br />

çarpışma engelleme konusunda geniş<br />

ölçekte araştırmalar yürütülüyor. 4<br />

Robotbilim çalışmalarının bir diğer<br />

motivasyonu, robotların canlılar için zor<br />

veya erişilemez ortamlarda arama/kurtarma<br />

gibi çalışmalar yürütebilmeleri.<br />

Özellikle Mars’ta farklı mikroorganizmaları<br />

ve su kaynaklarını inceleyerek<br />

önceki yaşam kanıtlarını veya burada<br />

yaşamın mümkün olup olmadığını araştıran<br />

birçok uzay robotu görev aldı. Şu<br />

anda sırasıyla 2004 ve 2012 yıllarında<br />

22 itü vakfı dergisi


Şekil 4. 2016 DRC-HUBO: Darpa Robotik<br />

Yarışmasını Kazanan Robot 5<br />

Mars’a ulaşan Opportunity ve Curiosity<br />

bu görevi başarıyla yürütmekteler.<br />

2011 yılındaki Fukushima nükleer<br />

santrali kazasındaki reaktörlerde oluşan<br />

bozulma ve sorunlardan yola çıkarak<br />

2016 yılında organize edilen DARPA<br />

Robotik yarışmasında afetler sonrasında<br />

kurtarma için müdahale edebilecek<br />

Şekil 3. Google’ın otonom aracı 3<br />

robot sistemlerinin geliştirilmesi hedeflendi.<br />

Yarışmada robotların reaktörlere<br />

müdahale edebilmek üzere araba kullanma,<br />

merdiven çıkma, engelli alanda<br />

yol açma, kapı açma, vana açma ve<br />

matkap kullanma gibi zor davranışları<br />

yürütebilmeleri sınandı. Bu yarışmayı<br />

kazanan Kore ekibinin insansı robotu<br />

Robotların nesnelerle ve ortamla<br />

etkileşimi için görüntü işleme,<br />

ortamda güvenli gezinimi için<br />

haritalama ve yol planlaması,<br />

karmaşık görevlerini yerine<br />

getirebilmeleri için daha<br />

yüksek seviyeli planlama ve<br />

ortamdaki deneyimlerinden<br />

öğrenebilmeleri için gelişmiş<br />

makine öğrenmesi algoritmaları<br />

geliştirmekteyiz. Nesnelerle<br />

etkileşim süreçleri, nesneleri tutma,<br />

taşıma ve yerleştirme gibi işleri<br />

kapsamaktadır.<br />

(Şekil 4) bizler için tehlikeli veya erişilmesi<br />

zor ortamlarda kullanılacak olan<br />

robotların geliştirilmesi için önemli bir<br />

örnek oluşturmaktadır.<br />

Peki robotlar ne zaman fiziksel olarak<br />

hayatımızda daha çok yer almaya<br />

başlayacak? Bu sorunun yanıtı robotların<br />

güvenli çalıştıklarından emin olacağımız<br />

zamana bağlı. Otoyollarda sürüş<br />

yapan insansız araçların veya mutfakta<br />

kahvaltı hazırlayan robotların, bize ve<br />

ortamlarına zarar vermeyecek şekilde<br />

gerekli yazılımlar ile donatılmış olması<br />

gerekiyor. İTÜ Yapay Zekâ ve Robotik<br />

Laboratuvarımızda 6 bu konudaki çalışmalarımızı<br />

yoğunlaştırdık. Robotların<br />

ortamlarında güvenli çalışabilmeleri<br />

için kendi hatalarını sezebilmeleri ve bu<br />

hatalarından deneyim kazanarak hata<br />

yapmamayı öğrenmeleri üzerine çalışmalar<br />

yürütüyoruz. 7<br />

Mars robotlarına benzeyen gezgin<br />

robotlarımız, ev işlerinde çalışabilecek<br />

robot kolumuz ve gelişmiş benzetim ortamlarımız<br />

ile öğrencilerimiz robotların<br />

farklı uygulama alanlarında problem çözebilmeleri,<br />

plan yapabilmeleri ve deneyimlerinden<br />

öğrenebilmeleri için çalışıyorlar.<br />

Robotların nesnelerle ve ortamla<br />

etkileşimi için görüntü işleme, ortamda<br />

güvenli gezinimi için haritalama ve yol<br />

planlaması, karmaşık görevlerini yerine<br />

getirebilmeleri için daha yüksek seviyeli<br />

planlama ve ortamdaki deneyimlerinden<br />

öğrenebilmeleri için gelişmiş makine öğrenmesi<br />

algoritmaları geliştirmekteyiz.<br />

Nesnelerle etkileşim süreçleri, nesneleri<br />

tutma, taşıma ve yerleştirme gibi işleri<br />

kapsamaktadır. Bu sayede robotların<br />

bizlere gündelik yaşamımızda yardımcı<br />

olabilmesini hedefliyoruz.<br />

itü vakfı dergisi<br />

23


İNSANLAŞAN MAKİNALAR - YAPAY ZEKÂ<br />

Şekil 5. Gezgin robot, farklı sensörlerden aldığı veriler ile (Üstteki çerçeveler, farklı sensör yorumlama algoritmalarının sonuçlarını göstermektedir.) ortamını ve<br />

ortam nesnelerini modelleyebilmektedir (alt-solda kendi haritasına nesne modellerini yerleştirmektedir).<br />

Robotların ortamda oluşan hataları<br />

sezebilmeleri için tutarlı bir ortam modeli<br />

oluşturmaları gerekiyor. Bu amaçla<br />

farklı sensör verilerini bir araya getirerek<br />

zamansal olarak değerlendiren<br />

bir sahne yorumlama birimi tasarladık.<br />

Şekil 5’te de görüldüğü gibi robotlar<br />

bu sahne yorumlama birimi ile eylem<br />

yürütme hatalarını sezebilmekte ve yaşamboyu<br />

deneyimsel öğrenme yöntemleri<br />

ile eylemler, ortamda bu eylemlerden<br />

etkilenen nesneler ve nesnelerin<br />

ilişkileri hakkında deneyim kazanmaktalar.<br />

Öğrenme ile kazanılan deneyimler<br />

ile robotların gelecekteki planlarını iyileştirebilmeleri<br />

sağlanmakta (Şekil 6).<br />

Bu sayede güvenli çalışan ve rasyonel<br />

davranan sistemler geliştirmeyi hedefliyoruz.<br />

24 itü vakfı dergisi<br />

Video oyunlarının tasarımı<br />

için yapay zekâ yöntemlerine<br />

başvurularak oyuncu deneyiminin<br />

iyileştirilmesi ve belirli sınırlamalar<br />

dahilinde yeni oyun içeriği<br />

üretilmesi konusunda yapay zekâ<br />

yöntemleri başarıyla uygulanıyor.<br />

Yapay Zekâ Gerçek Zekâya ne kadar<br />

Yakın?<br />

Zekâyı niteleyen yeteneklerden biri<br />

olan yaratıcı düşünme; bilgiyi sentezleme,<br />

değerlendirme ve uygulamayı<br />

gerektiriyor. Peki yapay zekâ sistemleri<br />

bu konuda ne kadar başarılı? Görsel<br />

sanat etkinlikleri, özgün yazı yazma,<br />

yenilikçi ürün veya oyun tasarımı gibi<br />

hayal gücü ve yaratıcılık gerektiren işlerde<br />

yapay zekâ sistemlerinin henüz<br />

yeterli seviyede olamadığını söyleyebiliriz.<br />

Bu konuyu her yaştan insanın ilgisini<br />

çeken video oyunlarında uygulanan<br />

yapay zekâ yöntemleri üzerinden<br />

tartışalım.<br />

Video oyunlarının tasarımı için yapay<br />

zekâ yöntemlerine başvurularak<br />

oyuncu deneyiminin iyileştirilmesi 8 ve<br />

belirli sınırlamalar dahilinde yeni oyun<br />

içeriği üretilmesi konusunda yapay<br />

zekâ yöntemleri başarıyla uygulanıyor.<br />

Oyun karakterlerinin oyun ortamındaki<br />

karar mekanizmaları, yol ve rota planlaması<br />

gibi konularda çok sayıda çalışma<br />

bulunuyor.<br />

Laboratuvarımızda oyunlarda öğrenme<br />

üzerine yürüttüğümüz bir çalışmamızda<br />

otomatik mantıksal çıkarsama<br />

yöntemleri ile The Incredible<br />

Machine video oyunundaki bulmacaları<br />

çözen bir sistem geliştirdik. 9 Bu<br />

sistem, kullanıcılara sunulan eğitim<br />

videolarından başka herhangi bir ön<br />

bilgi kullanmadan nesne, araç ve makineler<br />

arasındaki ilişki ve etkileşimleri<br />

öğrenebilmekte. Bu oyun ortamı, bir<br />

yapay zekâ sisteminin verilen zekâ<br />

problemine çözüm üretebilmesi için<br />

ortamdaki çeşitli nesne, alet ve makinelerden<br />

yararlanmasını gerektiren<br />

güzel bir uygulama alanı sunmakta.<br />

Bunun gibi zekâ gerektiren oyunlarda<br />

yapay zekâ sistemlerinin insanın çözmekte<br />

zorlandığı problemleri çözmesi<br />

ve insanı yenmesi mümkün hale geldi.<br />

Yapay zekâ sistemlerinin bu başarısı,<br />

hem bilgi işlemsel hesaplama avantajını<br />

kullanmaları hem de makine öğrenmesi<br />

ile önceki oyun deneyimlerini<br />

sonraki hamleleri öngörebilmek için<br />

kullanabilmelerine bağlı. Bu sistemlerin<br />

kuşkusuz olarak en ünlüsü olan<br />

IBM’in Deep Blue bilgisayarı, 1997 yılında<br />

dünya satranç şampiyonu Gary<br />

Kasparov’u yenerek yapay zekâ tarihindeki<br />

en önemli başarılardan birine<br />

imza attı. IBM’in insan zekâsına karşı<br />

geliştirdiği son yapay zekâ sistemi,<br />

Watson süper bilgisayarı Amerika’da<br />

“Jeopardy!”, ülkemizde ise “Büyük<br />

Risk” adıyla bilinen yarışmada insanlara<br />

karşı aynı koşullar ve kısıtlar altında<br />

yarışarak verilen cevaplara uygun<br />

soruları insanlardan daha hızlı bularak<br />

yarışmayı kazandı. Son olarak Carne-


Şekil 6. Projede geliştirilen yöntemlerle insansı bir robot üzerinde çalışabilecek bir robot kolu, nesneleri ortamda otonom olarak tanıyarak üstüste yerleştirme,<br />

kutuya yerleştirme gibi görevleri yürütebilmektedir.<br />

Yapay zekânın 50 yılı aşan<br />

tarihçesinde zekânın belirli<br />

bileşenleri yapay olarak<br />

modellenebildi ve bu sayede bir<br />

çok başarılı çalışmalar yapıldı.<br />

Fakat henüz hayal gücü ve<br />

özgünlük gerektiren uygulamalar<br />

için büyük ilerleme kaydedemedik.<br />

Bunun sebebi olarak insan<br />

beyninde bu etkinliklerin henüz<br />

nasıl yapıldığının tam olarak<br />

keşfedilememiş olmasını<br />

gösterebiliriz.<br />

gie Mellon Üniversitesinde geliştirilen<br />

bir sistem Doom video oyununda<br />

insanları yenmeyi başardı. Fakat insanlar<br />

için oynanması nispeten daha<br />

kolay olarak nitelendirilebilecek olan<br />

Angry Birds oyununda yapay zekâ sistemleri<br />

hala insanı yenemiyor.<br />

Ekim ayında San Francisco’da düzenlenen<br />

Artificial Intelligence and<br />

Interactive Digital Entertainment konferansına<br />

konuşmacı olarak davet edilen<br />

oyun tasarımcısı Jonathan Blow da<br />

etkileyici konuşmasında henüz yapay 3<br />

http://time.com/4215387/google-selfdriving-cars-real-drivers/<br />

zekâ yöntemlerinin oyun tasarımı konusunda<br />

emekleme çağında olduğunu 4 http://fortune.com/2015/12/21/elon-muskinterview/<br />

belirtti. Makine öğrenmesi yöntemleri<br />

ile oyuncu deneyimini yüksek seviyede 5 http://spectrum.ieee.org/automaton/<br />

tutan popüler bir oyunun tasarımının robotics/humanoids/how-kaist-drc-hubowon-darpa-robotics-challenge<br />

şu anda mümkün olmadığını ifade etti.<br />

6<br />

Yapay zekânın 50 yılı aşan tarihçesinde<br />

zekânın belirli bileşenleri yapay “Cognitive robots learning<br />

http://air.cs.itu.edu.tr/<br />

7<br />

olarak modellenebildi ve bu sayede bir failure contexts through real-world<br />

çok başarılı çalışmalar yapıldı. Fakat experimentation”, Sertac Karapinar<br />

henüz hayal gücü ve özgünlük gerektiren<br />

uygulamalar için büyük ilerleme<br />

and Sanem Sariel, Autonomous Robots,<br />

Special Issue on Constrained Decision<br />

Making in Robotics, Vol. 39, No. 4, 2015,<br />

kaydedemedik. Bunun sebebi olarak<br />

pp. 469-485<br />

insan beyninde bu etkinliklerin henüz<br />

8 “A Generic Approach for Player<br />

nasıl yapıldığının tam olarak keşfedilememiş<br />

olmasını gösterebiliriz.<br />

Modeling using Event-Trait Mapping and<br />

Feature Weighting”, Mehmet Akif Gunes,<br />

Gokhan Solak, Omer Erden, Ugur Akin<br />

Teşekkür: Bu yazının hazırlanmasında<br />

and Sanem Sariel, The Twelfth Annual<br />

değerli görüşlerini paylaşan Selen Sarıel,<br />

AAAI Conference on Artificial Intelligence<br />

Nurettin Uzer, Gökhan Solak ve Mustafa<br />

and Interactive Digital Entertainment, 2016<br />

Ersen’e teşekkürlerimi sunarım.<br />

9 “Learning Behaviors of and Interactions<br />

Among Objects Through Spatio-<br />

1 https://store.irobot.com/default/<br />

Temporal Reasoning”, Mustafa Ersen<br />

roomba-vacuuming-robot-vacuum-irobotroomba-980/R980020.html<br />

on Computational Intelligence and AI in<br />

and Sanem Sariel, IEEE Transactions<br />

2 http://www.moley.com/ Games, Vol. 7, No. 1, 2015, pp. <strong>75</strong>-87<br />

itü vakfı dergisi<br />

25


İNSANLAŞAN MAKİNALAR - YAPAY ZEKÂ<br />

Dünyanın Bütün Robotları, Birleşin!<br />

Yrd. Doç. Dr. Gökhan İnce<br />

İTÜ Bilgisayar ve Bilişim Fakültesi<br />

Endüstriyel ve küresel<br />

ekonomi çağını borçlu<br />

olduğumuz öğelerden biri<br />

olan robotlar gün geçtikçe<br />

daha çok fabrika ve depoya<br />

konuşlandırılıyor. “Mavi<br />

yakalı” sınıfının yerini ucuz,<br />

dinamik, verimli, acıkmayan,<br />

yorulmayan, tatil kullanmayan,<br />

yaşamayan bir “mavi motorlu”<br />

sınıfına bırakma ihtimalini<br />

değerlendireceğiz…<br />

26 itü vakfı dergisi<br />

Endüstriyel robotik dünyası son<br />

beş yılda ses getirmiş olan büyük<br />

haberlerle çalkalandı. 2011 yılında<br />

Tayvan kökenli ve çoğunlukla Çin<br />

yerleşkeli elektronik üretim devi olan<br />

Foxconn yaptığı açıklamada, gelecek<br />

3-5 yıl içerisinde bir milyondan fazla<br />

robotu montaj hatlarına ekleyeceklerini<br />

beyan etti [1] (Şekil 1). Kısa bir kaç bilgi:<br />

Dünya çapında yapılan tüketici elektroniği<br />

cirosunun %40’ına sahip olan<br />

bu şirketin müşterileri arasında Apple,<br />

Acer, Amazon, Cisco, Dell, HP, Intel,<br />

Microsoft, Motorola, Nintendo, Nokia,<br />

Şekil 1: Spekülasyonlara göre FoxConn’un satın<br />

almayı planladığı robot modelleri, çalışanlarla<br />

aynı üretim bandını paylaşabilecek insansı fiziksel<br />

özelliklere sahip olacak.<br />

Samsung, Sony ve Toshiba gibi dev firmalar<br />

bulunuyor. Çin’in en büyük ihracatçısı<br />

ve özel sektör işvereni durumunda.<br />

Yaptıkları bu açıklamanın spekülatif<br />

yanını bir kenara koyarsak, bahsi geçen<br />

“bir milyon” sayısıyla da ilgili biraz bilgi<br />

vermek gerekiyor. Öncelikle bu rakam<br />

neredeyse dünya üzerinde bulunan<br />

endüstri robotu sayısına eşit. Foxconn<br />

açısından bakarsak sahip olduğu robot<br />

sayısının neredeyse yüz katına eşitti.<br />

Daha da önemlisi neredeyse sahip olduğu<br />

çalışan sayısına eşitti (yaklaşık<br />

1.200.000 işçi). Bu hedef tutturulamamış<br />

olsa da, 2016 yılında bu rakamlara<br />

gelen revizyon da son derece manidar.<br />

Bu beş yıllık süre zarfında her sene<br />

30.000 robot üretim hattına katılmış ve<br />

toplamda 60.000 işçi işsiz kalmıştı [2,3] .<br />

2012 yılında bir başka önemli gelişme<br />

yaşandı: Amerikalı çevrimiçi satış<br />

şirketi Amazon.com, depo otomasyonları<br />

için mobil robot sistemleri geliştiren<br />

Kiva Sistemleri adlı şirketi 7<strong>75</strong> milyon


Şekil 2: Yüzlerce Kiva robotunun kullanılmasını<br />

organizasyonunu sağlayan merkezi bir beyinden<br />

çok, her bir robotun birbirleriyle iletişimlerine<br />

dayanan fakat kendine ait yapay zekâsı.<br />

dolara satın aldı [3] . Peki Amazon gibi<br />

bir devin sadece 2003 yılında kurulmuş<br />

olan bu şirketi uçuk bir fiyata satın almaktaki<br />

amacı ne olabilir? Sebebi basit.<br />

Amazon sahip olduğu depoları ne<br />

kadar etkin kullanabilirse, o kadar daha<br />

çok para kazanacaktır. Kiva, Amazon<br />

için depo operasyonlarını daha hızlı<br />

yönetecek, karınca kolonisi prensibine<br />

dayalı akıllı robotlar (Şekil 2) tasarlayabilirse,<br />

Amazon da bu robotlar sayesinde<br />

depo alanına daha çok ürün<br />

sıkıştırabilecek, havalandırma, ısıtma,<br />

ışıklandırma giderlerini azaltabilecek,<br />

insan eğitimine çok daha az para harcayacak<br />

ve hırsızlıktan kuşkulanmasına<br />

gerek kalmayacak. Tabii ki fazla mesai,<br />

sağlık poliçesi ve sigortalara da son!<br />

Ancak bu hizmetleri kiralamayıp, çılgın<br />

paralar karşılığında satın almasındaki<br />

temel neden esas vurgulamamız gereken<br />

nokta: Robotlar artık üretim sonrası<br />

depolama sistemlerinin de vazgeçilmez<br />

unsuru.<br />

Nerden çıktı bu sanayi robotu<br />

sevgisi?<br />

Robotların endüstriye girişi, patronların<br />

oyuncak sevgisinden kaynaklanmıyor.<br />

Kısaca robotların insan işçilere kıyasla<br />

avantajlarını sıralayalım:<br />

1. Kalite: Yüksek hassasiyet (Şekil<br />

3) ve yüksek tekrarlanabilirlik oranlarıyla<br />

ürün kalitesi artar.<br />

2. Üretim: Robotlarla yapılan işin<br />

hızı artacağından, belli bir süre içerisinde<br />

üretilen iş miktarı da artar. Ara<br />

vermeksizin sabit hızda çalışan bir robot<br />

(Şekil 4) potansiyel olarak bir insan<br />

işçiden daha fazla iş çıkarabilir.<br />

3. Güvenlik: Robotlar işyeri güvenliğini<br />

artırır. İşçiler ise daha çok teftiş<br />

ve denetleme mevkilerine yükseltilerek<br />

tehlikeli işlerden kaçınmaları sağlanır.<br />

4. Para: İşyeri güvenliği ekonomik<br />

kazancı beraberinde getirir. Sağlık ve<br />

sigorta giderleri azalır. Robotlar bir kez<br />

satın alındıklarından, teorik olarak birim<br />

zamandaki ücretleri sabittir. Bir işçiye<br />

göre kendi maliyetini belli bir süre<br />

sonra amorti eder ve şirketi kâra geçirmeye<br />

başlar. Mesai fazlası ödenmez.<br />

Dakiktirler. Hareketleri keskin ve hassas<br />

olduğu için üretim hammaddelerini<br />

ziyan etmezler.<br />

Bir kereye mahsus yüksek maliyeti<br />

ve sabit bakım giderleri robotların tek<br />

dezavantajlarıdır. Gün geçtikçe ucuzlayan<br />

ve kalite olarak da her geçen gün<br />

Şekil 3: Günümüz sanayi robotlarının hassasiyet<br />

ve güvenilirlik seviyeleri, yaratıcı zihinlerde yeni<br />

oyun arayışlarını körükleyecek seviyede.<br />

daha mükemmeleşen robotların lüks<br />

birer fabrika aleti olduğu zamanlar çok<br />

gerilerde kaldı. Ancak dünyanın farklı<br />

ülkelerindeki şirketlerin, robotlara kendi<br />

çıkarları doğrultusunda farklı açılardan<br />

baktıkları da bir gerçek. Şekil 5’deki<br />

robot kullanım rakamları çerçevesinde<br />

sırasıyla bu ülkelere bir göz atalım.<br />

Gün geçtikçe ucuzlayan ve<br />

kalite olarak da her geçen gün<br />

daha mükemmeleşen robotların<br />

lüks birer fabrika aleti olduğu<br />

zamanlar çok gerilerde kaldı.<br />

Ancak dünyanın farklı ülkelerindeki<br />

şirketlerin, robotlara kendi çıkarları<br />

doğrultusunda farklı açılardan<br />

baktıkları da bir gerçek.<br />

Şekil 4: Sanayi<br />

tipi robotlar<br />

özellikle de<br />

kaynaklama işleri<br />

için biçilmiş<br />

kaftan.<br />

Kaynak: FANUC<br />

itü vakfı dergisi<br />

27


İNSANLAŞAN MAKİNALAR - YAPAY ZEKÂ<br />

2011 yılında FoxConn’dan gelecek<br />

bir milyon robot satın alımının<br />

nasıl bir çılgınlık olduğunu sanırım<br />

şimdi daha rahat anlayabiliriz. Çin<br />

için %1600’lük bir artışa tekabül<br />

eden bu sayı, Çin’i sanayi robotları<br />

listesinde dünyanın zirvesine<br />

yerleştirmesini bırakın, FoxConn’u<br />

dünyanın robot mabedine<br />

çevirmeye yetecektir.<br />

Şekil 5: Ülkelere göre sanayi robotlarının yıllık olarak faaliyete geçme rakamları (adet bazında).<br />

Kaynak: Ulusal robot federasyonu (IFR)<br />

buna bağlı yaşanan işçi açığı, 3) Teknolojik<br />

prestij. Özellikle otomotiv sektörünün<br />

lokomotifliğini yaptığı sanayi<br />

sektörlerinde robotların kullanımı hızla<br />

arttı. Örneğin, otomotiv denildiğinde<br />

ilk akla gelen isim olan Almanya’nın<br />

yıllık bazda eklenen 20.000, toplamda<br />

150.000'i aşkın robot sayısıyla tüm<br />

Avrupa’daki robotların yarısına sahip<br />

olduğunu görüyoruz. Aslında robot sayısı,<br />

teknolojik gelişmişlik, kuvvetli ekonomi<br />

ve siyasal nüfuzun bir yansıması<br />

gibi.<br />

Sırada ABD var. ABD’deki robot<br />

sayısının ülkenin gelişmişliğiyle paralel<br />

olmadığını görüyoruz. ABD, Kanada<br />

ve Meksika’daki sanayi robotu<br />

sayıları toplamının Japonya veya Kore<br />

gibi küçük yüzölçümlü ülkelerle neredeyse<br />

eşit olması şaşırtıcı gibi gelse<br />

de, arkasında yatan birçok sebep var.<br />

Öncelikle ABD’nin nüfusu çok fazla.<br />

Üstüne üstlük göç alan bir ülke. Bu<br />

Şekil 6: Japonya’da robot sevgisi öyle bir tutku<br />

derecesinde ki, çocuklar korkuyla kaçışmak yerine<br />

sarılmayı yeğliyorlar.<br />

Sanayide robot kullanımı özellikle<br />

60’lı yıllarda başladı. Büyük ekonomilerden<br />

A.B.D., İngiltere, Almanya ve<br />

Japonya ilk olarak robotlara yönelen<br />

ülkeler oldular. Bunun üç ana sebebi<br />

vardı: 1) Gelişmiş ülke oldukları için<br />

işçi ücretlerinin yüksekliği, 2) Emekçi<br />

nüfusun göreceli olarak az olması ve<br />

Şekil 7: FoxConn çalışanlarının kişisel hayatları bir ranza, çalışma masası ve raflardan oluşan yaşam<br />

alanlarında geçiyor. Kaynak: Wired<br />

28 itü vakfı dergisi


Şekil 8: FoxConn çalışanlarının intiharlarını<br />

engellemek amacıyla gerilmiş ağlar. Kaynak: Wired<br />

yüzden fabrikaların işçi bulamama<br />

gibi bir sıkıntısı yok. Ayrıca Amerika<br />

büyük şirketlerin kârının, işçilerin<br />

sosyal güvencesinden daha öncelikli<br />

olduğu bir ülke olduğu için, ucuz işçi<br />

çalıştıramayan Avrupa ülkelerine oranla<br />

Amerika’daki patronlara daha fazla<br />

tolerans gösteriliyor. Ancak hızla artan<br />

robot rakamlarından da bu trendin değişmeye<br />

başladığını gözlemleyebiliyoruz.<br />

2019 yılına kadar %20'lik bir artış<br />

hedefliyorlar.<br />

Asya’ya geldiğimiz zaman uçuk rakamlarla<br />

karşılaşıyoruz. Sadece Çin,<br />

Kore ve Japonya’nın 2016 yılında faaliyete<br />

soktuğu endüstri robotları sayısı<br />

tüm dünyadakilerin yarısından fazla<br />

olduğu görülüyor. Robot kullanımında<br />

liderliği Çin devralmış gibi gözükse<br />

de, 2014 IFR verilerine göre Japonya<br />

toplam 262.000 robot ile dünyada en<br />

çok endüstriyel robotun bulunduğu<br />

ülke. Japonya’daki robot sayısını yorumlamak<br />

için çok farklı parametrelere<br />

bakmak gerekiyor. Öncelikle insan<br />

sayısı, hammadde ve toplam yüzey<br />

alanı olarak belki de dünyanın en fakir<br />

memleketi. Buna rağmen dünyanın en<br />

büyük ekonomilerinden biri olmasını<br />

etkin üretim tekniklerine borçlu. Robotların<br />

bu etkinlikte yadsınamaz bir<br />

payı var. Özellikle otomotiv ve elektronik<br />

sektörlerinin başı çektiği daha<br />

birçok teknoloji üretimi yapan alanda<br />

robotlar sayesinde bu kıt kaynaklar<br />

ikame edilebiliyor. Bu yüksek sayıdaki<br />

robotun bir diğer açıklaması da Japonların<br />

kültürleri gereği teknolojiyi ve<br />

neredeyse teknolojiyle eş anlamlı tuttukları<br />

robotları, hayatlarının, eğitimlerinin<br />

ve kültürlerinin bir parçası haline<br />

getirmiş olmaları (Şekil 6). Ancak Japonya'da<br />

endüstriyel robotik penetrasyonu<br />

ivmesini kaybetmeye başlamış<br />

durumda. Bunun sebebi fabrikalarını<br />

ve üretimini her geçen gün daha fazla<br />

denizaşırı ülkelere kaydırıyor olması.<br />

Yurtdışındaki ucuz işgücünden faydalanmadan<br />

global (özellikle Çin, Tayvan<br />

ve Kore çıkışlı) firmalarla başetmesi<br />

artık mümkün değil. Ayrıca Fukuşima<br />

faciası gösterdi ki bir çok doğa felaketine<br />

(deprem, tsunami, tayfun, sel,<br />

vb.) açık bir ülke olan Japonya, büyük<br />

facialardan sonra kesilen üretim<br />

ve dağıtım akışından dolayı bir anda<br />

ekonomisini tepetaklak bulabilir. Ancak<br />

burada atlanmaması gereken bir<br />

nokta var. Japonya için sanayi robotu<br />

sayısının gün geçtikçe azalması ile<br />

toplam robot sayısı arasında bir bağ<br />

yok. Servis ve kişisel robot sayısında<br />

rakipsiz büyümeye devam ediyorlar [3] .<br />

Aynı kıta içerisinde, bu sefer Çin’e<br />

geçelim. Ekonomisinin devasalığına<br />

oranla 2014 rakamlarına göre 150.000<br />

adet ile mütevazı görülebilecek bir<br />

toplam robot sayısına sahip olan Çin’in<br />

düzenli olarak %30'u aşan bir artışla<br />

çok hızlı bir büyüme gösterdiği söylenebilir.<br />

Tek tip robot üretip, onu her işte<br />

kullanma döneminin sonuna<br />

gelindi. Artık çeviklik gerektiren<br />

işlerde esnek ve bol serbestlik<br />

derecesine sahip robotlar, ufak<br />

alanlarda hızlı üretim sağlayan<br />

küçük robotlar, göze güzel görünen<br />

ve şirkete prestij kazandıracak<br />

estetik robotlar vs. şeklinde bir çok<br />

robot kategorisinden üretim için<br />

optimal olanları seçilebiliyor.<br />

Şekil 9: Endüstri robotlarının insanın ruhunu<br />

ferahlatan estetik özelliklere sahip olduğunu<br />

söylemek zor.<br />

Yazının başında da bahsettiğimiz,<br />

yılda 30.000 adet robot entegrasyonu<br />

Fox Conn’u dünyanın robot mabedine<br />

çevirmeye yetecektir.<br />

Tabii ki Fox Conn’un tüm fabrikalarını<br />

robot otomasyonu ile güncelleme<br />

isteğinin arkasında yatan motivasyonlardan<br />

biri üretimini arttırma çabası.<br />

Diğer sebep ise günlüğü birkaç<br />

dolardan çalışan Çin emekçi sınıfının<br />

artık gözünü açma eğilimi içerisinde<br />

olmaları. Eskiden duymadığımız tarzda<br />

ufak çaplı ayaklanmalar, boykotlar<br />

ve başkaldırı haberleri gelmeye<br />

başladı Çin’den. Yaptıkları zorlu, yorucu,<br />

yalnızlığa sürükleyici ve sıkıcı<br />

işlerden dolayı ruhsal bunalıma giren<br />

çalışanlara, yaşadıkları zorlu şartlara<br />

(Şekil 7) kulaklarını tıkayan patronlara<br />

ve devletlerine karşı seslerini duyurma<br />

çabasında olan işçiler de eklenince<br />

intihar vakaları hızla yükselişe<br />

geçti. Fox Conn intihar sorununu yüksek<br />

binaların çevresine ağlar gererek<br />

çözmeye çalışsa da [4] (Şekil 8), olası<br />

bir isyan dalgasını bastırmada ne Fox<br />

Conn, ne de özel sektörden yana olan<br />

komünist polis devleti bile yeterli olmayabilir.<br />

Sadece Fox Conn’un bahsi<br />

geçen işçi sayısı 1,2 milyon. Fazla<br />

gözlerini açmalarına fırsat vermeden<br />

korku salmanın yollarından biri, varlıklarına<br />

tehdit unsuru olan robotların<br />

konuşlandırılacağı söylentilerini yaymak<br />

da olabilir.<br />

itü vakfı dergisi<br />

29


İNSANLAŞAN MAKİNALAR - YAPAY ZEKÂ<br />

Şekil 10: Taşınabilir tip sanayi robotu Frida.<br />

Kaynak: ABB<br />

Endüstriyel robotiğin geleceği<br />

Tüm bu gelişmelerin ışığında açık olan<br />

bir durum var. O da yeni nesil robotların,<br />

eski, hantal, tek bir işi yapabilen,<br />

pahalı ve kocaman üretim robotlarının<br />

aksine, esnek, yetenekli, güvenli ve<br />

ucuz olmaları gerektiği. İnsanlarla aynı<br />

çevre içerisinde yanyana hatta dirsek<br />

dirseğe çalışan robotlara ihtiyaç var,<br />

insana çarptığı zaman 5 metre ötedeki<br />

duvara yapıştıracak robotlara değil.<br />

Yani, hepimizin endüstri devlerinin üretim<br />

tesisleriyle ilgili videolarında görmeye<br />

alışık olduğumuz devasa ve gudubet<br />

robotların (Şekil 9) yerini, daha<br />

mütevazı robotlar almalı. Tek tip robot<br />

üretip, onu her işte kullanma döneminin<br />

sonuna gelindi. Artık çeviklik gerektiren<br />

işlerde esnek ve bol serbestlik<br />

derecesine sahip robotlar, ufak alanlarda<br />

hızlı üretim sağlayan küçük robotlar,<br />

göze güzel görünen ve şirkete prestij<br />

Robotların insanların söylediklerini<br />

anlayıp doğru cevapları verdikleri<br />

bir zamandan, doğru hamleleri ve<br />

hareketleri yapmaya başladıkları bir<br />

döneme gelirsek? Acaba sonunda<br />

robotların haklarını sokaklarda<br />

“Robotlar kardeş, patron kalleş!”<br />

nidalarıyla aradıkları dönemleri<br />

görecek miyiz?<br />

kazandıracak estetik robotlar vs. şeklinde<br />

bir çok robot kategorisinden üretim<br />

için optimal olanları seçilebiliyor.<br />

Yakın zamanda ortaya konulmuş şık<br />

ve estetik olduğu kadar hızlı, yüksek<br />

performanslı ve hassas robotlardan bir<br />

seçki sunmak istiyorum.<br />

İlk robotumuz Japon Kawada Industries<br />

çıkışlı Nextage robotu. Bu robot<br />

güvenlik bariyerlerine ihtiyaç duymuyor.<br />

Kafasındaki kameralar sayesinde bulunduğu<br />

yeri anlama ve çevresindeki objelerin<br />

3 boyutlu görüntüsünü oluşturma<br />

özelliğine sahip olduğundan çalışma<br />

alanına biri girdiğinde otomatik olarak<br />

duruyor. Hafif ve tekerlekli olduğu için<br />

aynı fabrika içerisinde bile birçok farklı<br />

çalışma alanında ve görevde kullanılabiliyor.<br />

İşgal ettiği alan bir insanınki kadar.<br />

2011 yılında tanıtılan İsviçreli otomasyon<br />

devi ABB’nin yeni tasarımı olan<br />

FRIDA (Friendly Robot for Industrial Dual-arm<br />

Assembly) adlı robot (Şekil 10),<br />

bir insan tarafından tepesindeki bir tutamaçtan<br />

kaldırılarak istenilen çalışma<br />

bandına rahatça yerleştirilebiliyor. Güvenli<br />

olması açısından motorları kısıtlı<br />

bir güçle sürülüyor ve vücudunun dışında<br />

yumuşak tamponlar bulunuyor. Söylentilere<br />

göre bu robotlar FoxConn’un<br />

ısmarlayacağı seri.<br />

Sıradaki robotumuz Japon çıkışlı<br />

Yaskawa endüstrilerinin robotu Motoman,<br />

tek koluyla 10 kiloya yakın kaldırma<br />

kuvvetine ve toplamda 15 serbestlik<br />

Şekil 11: Robot Gücü İllüstrasyonu. Kaynak:<br />

Willow Garage<br />

derecesine sahip bir robot. Kutulama işi<br />

gibi can sıkıcı bir işin üstesinden geliyor.<br />

Robot devrimi yakın mı?<br />

Geçen 20 yıl boyunca bilim adamları<br />

ve mühendisler, zorlu ve tehlikeli işlerde<br />

kullanılabilecek birçok robot tasarladılar.<br />

Depremde çöken binaların<br />

altında hayatta kalanları arayan robotlardan,<br />

ev ve bina temizliğinde kullanılan<br />

robotlara, resepsiyonist robotlardan,<br />

yemek yapan robotlara kadar.<br />

Fabrika ve depo robotları da istisna<br />

değil. Bu robotlar muhtemelen önce<br />

insanlarla yanyana aynı üretim bandında<br />

çalışacaklar. Kişisel görüşüm hem<br />

ucuz, hem kolayca eğitilebilir, hem de<br />

her işe koşulacak esneklikte olacakları<br />

için bir süre sonra tamamen insanların<br />

yerlerini alacaklar.<br />

How Stuff Works teknoloji sitesinin<br />

kurucusu Marshall Brain 2040 yılında<br />

robotların dünyadaki işlerin yarısını<br />

alacağını öngörüyor. Zaten 2016 yılında<br />

1.779.000 sanayi robotu öngörülüyor<br />

ki bu da dünya üzerinde yaşayan<br />

yaklaşık her 4000 insana bir robot karşılık<br />

geliyor demek. Peki ya robot çalışanlar<br />

insan çalışanlardan fazla olduğunda<br />

ne olacak? Günümüz işçi sınıfı<br />

zaten zar zor savundukları haklarını,<br />

işlerini hepten ellerinden alacak robotlar<br />

yüzünden istemeye istemeye feda<br />

etmek zorunda mı kalacaklar? Peki ya<br />

robotlar o zamana kadar daha güçlü<br />

bir zekâya sahip olurlarsa? Robotların<br />

insanların söylediklerini anlayıp doğru<br />

cevapları verdikleri bir zamandan<br />

(bkz. IBM Watson), doğru hamleleri<br />

ve hareketleri yapmaya başladıkları<br />

bir döneme gelirsek? Acaba sonunda<br />

robotların haklarını sokaklarda “Robotlar<br />

kardeş, patron kalleş!” nidalarıyla<br />

(Şekil 11) aradıkları dönemleri görecek<br />

miyiz?<br />

KAYNAKLAR:<br />

[1] http://spectrum.ieee.org/automaton/<br />

robotics/industrial-robots/foxconn-to-replace-human-workers-with-one-million-robots<br />

[2] http://www.nextbigfuture.com/2016/10/<br />

foxconn-reaches-40000-robots-of.html<br />

[3] http://www.pcworld.com/article/2890032/foxconn-expects-robots-to-take-over-more-factory-work.html<br />

[4] http://www.wired.com/magazine/2011/02/ff_joelinchina/all/1<br />

30 itü vakfı dergisi


Robot İşaret Dili Öğretmeni<br />

Doç. Dr. Hatice Köse<br />

İTÜ Bilgisayar ve Bilişim Fakültesi<br />

İnsan-robot etkileşiminde temel unsur robotun insan ile<br />

iletişimde bulunmasıdır. Robotlar etkileşim sırasında insanın<br />

üç duyusunu (görme, işitme, dokunma) tetikleyebilir. Bu nedenle<br />

sadece sözlü değil, sözsüz jestlere dayalı iletişim de kurulabilir.<br />

Özellikle sözlü iletişim konusunda sorun yaşayan işitme engelliler,<br />

otizmliler ya da konuşma bozukluklarına sahip bireyler için bu<br />

önemli bir unsurdur.<br />

Türk işaret dilini bir robottan öğrenmek<br />

ister misiniz?<br />

Doç. Dr. Hatice Köse ve araştırma<br />

ekibi 5 yılı aşkın bir süredir robotik<br />

tabanlı etkileşimli bir işaret dili<br />

eğitim sisteminin tasarımı ve geliştirilmesi<br />

üzerinde çalışıyor. Bu sistem, robotun işaret<br />

dilinde “konuşmasını”, yapılan işaretleri<br />

anlamasını ve insan davranışlarını algılayıp<br />

uygun geribildirimi seçmesini sağlayan ve<br />

yapay zekâ uygulamalarına dayanan bir<br />

bilişsel mimariyi temel alıyor. Bu yapısı ile<br />

“Robot işaret dili öğretmeni” sistemi dünyada<br />

ilk ve tek olma özelliği de taşıyor. Literatürde<br />

işaret dilini gerçekleyen çeşitli insansı<br />

robot çalışmaları yer almaktadır. Ancak<br />

bu çalışmalarda robotlar işaret dilini kısıtlı<br />

bir veri tabanı için sadece demo amaçlı<br />

gerçeklemektedir. Yine işaret dili tanıma<br />

konusunda başarılı görü tabanlı sistem-<br />

Resim 1. Doç. Dr. Hatice Köse, doktora öğrencileri<br />

Pınar Uluer ve Neziha Akalın.<br />

ler de mevcuttur, ancak çift taraflı iletişimi<br />

sağlayan ve bunu etkileşim ve eğitim için<br />

kullanan başka bir robotik sistem mevcut<br />

değildir. İnsan-robot etkileşimini temel alan<br />

bu sistem, özellikle çocuklar için tasarlanmış<br />

ve çocukların robotla oynayacağı taklit<br />

tabanlı sıralı oyunlar (örneğin iSpy-uSign)<br />

yöntemini kullanarak işaret dili eğitimi vermeyi<br />

amaçlamaktadır.<br />

Bu çalışmalarda Dr. Köse ve öğrencilerinden<br />

oluşan araştırma ekibi yer almaktadır<br />

(Resim 1). Çalışmalar Bilgisayar ve Bilişim<br />

Fakültesi, HELP laboratuvarında sürdürülmektedir.<br />

Çalışmalar sırasında 8’i doktora<br />

olmak üzere 13 öğrenciye burs sağlanmıştır.<br />

Bu robotik sistem ile şimdiye kadar<br />

200’den fazla gönüllünün katıldığı çeşitli<br />

çalışmalar yapılmıştır. Katılımcılar arasında<br />

itü vakfı dergisi<br />

31


İNSANLAŞAN MAKİNALAR - YAPAY ZEKÂ<br />

yer alan kısmi işitme kaybı olan veya sağır<br />

çocukların sayısı 100’ü geçmektedir.<br />

Bu çalışmalarda özellikle küçük yaşlardaki<br />

çocukların eğitim performansında robotun<br />

fiziksel varlığının istatistiksel olarak daha<br />

başarılı sonuçlar verdiği, gençler ve yetişkinlerde<br />

ya da işaret dili bilen kişilerde bu<br />

etkinin azaldığı, bu kişilerin avatar ve video<br />

tabanlı görsel medyayı da başarı ile takip<br />

edebildikleri saptanmıştır.<br />

Neden işaret dili?<br />

Türk İşaret Dili’nin önemi son yıllarda artan<br />

bir ivmeyle kabul görmektedir. <strong>2017</strong>’de 23.<br />

İşitme Engelliler Olimpiyat (Deaflympics)<br />

Oyunları Samsun’da yapılacaktır. Gençlik<br />

ve Spor Bakanlığı, Samsun Valiliği ve İşitme<br />

Engelliler Federasyonu’nun desteğiyle<br />

yapılan bu olimpiyat Türkiye’de yapılacak<br />

en büyük spor organizasyonu olacaktır.<br />

İşaret dilinin öneminin anlaşılmasıyla, işaret<br />

dili eğitimi alanların sayısı da hızla artmaktadır.<br />

Özellikle sağır çocukların erken yaşta<br />

bu eğitimi alması bilişsel ve sosyal gelişimleri<br />

açısından büyük önem arzeder. İşaret<br />

dili, yüz, baş, üst gövde, kollar, eller ve parmakların<br />

kullanıldığı görsel bir dildir. İşaret<br />

dillerinin dilbilimsel yapısı ve kuralları sözel<br />

dillerden büyük oranda farklıdır. Bu yüzden<br />

her işaret diline özgü eğitim yöntemlerinin<br />

geliştirilmesi esastır. Ancak geliştirilen eğitim<br />

sistemlerinin büyük bölümü yetişkinleri<br />

hedef almaktadır. 2011 ve 2014’te Dr. Köse<br />

ve ekibinin yürüttüğü çalışmalarda [KOSE,<br />

vd.,2014 ve KOSE, vd., 2011] yetişkinlerin<br />

görsel medya aracılığıyla işaret dili eğitimi<br />

alabildiği ancak, özellikle işaret dili bilmeyen<br />

küçük çocukların görsel materyaller-<br />

Şekil 1. Genel oyun modeli (Kose vd., 2015a)<br />

32 itü vakfı dergisi<br />

Resim 2. iSign oyunundan bir sahne<br />

den ziyade fiziksel cisimlerden daha iyi öğrenebildikleri<br />

gözlemlenmiştir. Bu amaçla<br />

Dr. Köse ve ekibi tarafından robotik tabanlı<br />

bir işaret dili eğitim sistemi tasarlanmış ve<br />

geliştirilmiştir. Bu sistemi oluşturan parçalar,<br />

robotun; 1) insan hareketlerini algıladığı<br />

bir hareket tanıma modülü, 2) işaretlerin<br />

anlamlarını pekiştirmek için kullanılan renkli<br />

kartları tanıdığı görü modülü, 3) hareketleri<br />

gerçeklediği bir hareket veri tabanı, 4)<br />

çocuklarla karşılıklı iletişimini sağlamak<br />

için verdiği jest, ses ve işaret tabanlı geri<br />

bildirimleri kontrol eden modül ve 5) tüm bu<br />

davranışları yönetip robotun otonom olarak<br />

doğru zamanda doğru davranışı/geri bildirimi<br />

vermesini sağlayan bilişsel mimaridir<br />

Bu çalışmalarla; robotlar ve görsel<br />

avatar bazlı etkileşimli eğitim<br />

platformları kullanarak, hem ulusal<br />

hem de uluslararası alanda iletişim<br />

sorunları yaşayan çocukların eğitim<br />

ve iletişim başarısını artırmak<br />

hedeflenmektedir.<br />

(Şekil 1). Bu modüllerin tasarım ve geliştirilmesinde<br />

yapay zekâ uygulamalarından<br />

yararlanılmıştır.<br />

Sistem, iki yönlüdür ve robot ve çocuk<br />

arasında bu amaca özel olarak tasarlanan<br />

sıralı etkileşim oyunları üzerinde çalışır. Burada<br />

amaç, robotun öğretmen ya da ebeveyne<br />

çocuğun eğitimi sırasında yardımcı<br />

olması, çocuğun tekrarlı eğitim fazı ve sonrasında<br />

öğrendiklerini test etmesi için bir<br />

test ortamı sunması ve bu sırada çocuğun<br />

öğrenme performansını ve motivasyonunu<br />

artırmasıdır. Çocuk ve robota oyun sırasında<br />

eşlik eden bir öğretmen, oyunda seçtiği<br />

kelimelere ait renkli kartları çocuk ve robot<br />

arasındaki sırayı düzenlemekte kullanır.<br />

Robot “eğitim” modundayken öğretmenin<br />

gösterdiği kartta yazan ve görseli bulunan<br />

kelimeye ait işaretleri gerçekler. Örneğin<br />

robota “elma” resmi gösterildiğinde görü<br />

modülünü kullanarak bu resmi tanır ve<br />

“elma” kelimesine ait işareti yapar. Çocuk<br />

bu karttaki görseli, metni ve robotun hareketlerini<br />

birleştirerek kelimeye ait işaretlerin<br />

kinematik ve semantik anlamlarını öğrenir.<br />

Eğitim modu bitiminde robot “test” modu-


Robot çeşitli makine öğrenmesi<br />

metotları/sınıflandırıcılar kullanarak<br />

insanın içinde bulunduğu ruh halini<br />

algılayıp uygun duygu durumunu<br />

ve iç dünyasını belirtecek<br />

davranışları gerçekleyebilir.<br />

Resim 3. İngiltere’de gerçekleştirilen çocuklarla etkileşimli müzik oyunundan bir sahne.<br />

olduğu gibi doğal görünen iletişim rutinlerini<br />

kullanması ve sosyal ipuçlarından yararlanması<br />

esastır. Bunlar yüz ifadeleri, göz<br />

ve baş hareketleri, el jestleri şeklinde ifade<br />

edilebilir [Kose, vd., 2010]. Ancak işaret<br />

dili çalışmalarında dikkat edilecek unsur<br />

sözlü iletişimde kullanılabilecek bu tür jest<br />

ve mimiklerin, işaretlerde kullanılanlarla<br />

karıştırılmaması için belirli sınırlar içinde tutulmasıdır.<br />

Robot çeşitli makine öğrenmesi<br />

metotları/sınıflandırıcılar kullanarak insanın<br />

içinde bulunduğu ruh halini algılayıp uygun<br />

duygu durumunu ve iç dünyasını belirtecek<br />

davranışları gerçekleyebilir. Dr. Köse ve ekibi<br />

çalışmalarında insan duygu durumlarını<br />

da robota yansıtmak ve robot öğretmenin<br />

çalışma süre ve zorluğunu buna göre ayarlamasını<br />

da amaçlamaktadır. Bu amaçla,<br />

özel sensörlerle insan nabız ve EMG bilgisi<br />

alınarak bu bilgilerden, insanın duygu duna<br />

geçer. “Pasif test” modunda robot hiçbir<br />

ipucu vermeden hareketleri karışık bir<br />

sıra ile gerçekleştirir, her hareketi bitirdikten<br />

sonra çocuktan gerçekleştirdiği hareket/işaret<br />

ile ilgili renkli kartı göstermesini<br />

bekler. Çocuk önündeki kartlar arasından<br />

doğru olduğunu düşündüğü kartı robota<br />

gösterir (Resim 2). Robot görü modülü<br />

yardımıyla bu kartı tanır. İşaretle eşleşen<br />

doğru kart gösterilirse gülümser, yanlış<br />

kart gösterilirse nötr yüz ifadesi gösterir<br />

ve her iki yüz ifadesini de sesli geribildirim<br />

ile destekler. Robotun “aktif test” modunda<br />

ise, çocuğa kartlar gösterilir ve çocuğun<br />

hareketi yapması beklenir. Çocuk hareketi<br />

yapınca, robot hareket tanıma modülü yardımı<br />

ile hareketin doğruluğunu kontrol eder<br />

eğer doğru ise robot gülümser ve hareketi<br />

tekrarlar, yanlış ise nötr yüz ifadesi ile çocuktan<br />

tekrar etmesini ister. Bu çalışmaya<br />

kelimelerin tahminine dayalı bir çocuk oyunundan<br />

esinlenilerek “iSpy-uSign”ya da kısaca<br />

“iSign” ismi verilmiştir.<br />

İnsan-robot etkileşiminde temel unsur<br />

robotun insan ile iletişimde bulunmasıdır.<br />

Robotlar etkileşim sırasında insanın üç duyusunu<br />

(görme, işitme, dokunma) tetikleyebilir.<br />

Bu nedenle sadece sözlü değil, bu çalışmada<br />

olduğu gibi sözsüz jestlere dayalı<br />

iletişim de kurulabilir. Özellikle sözlü iletişim<br />

konusunda sorun yaşayan işitme engelliler,<br />

otizmliler ya da konuşma bozukluklarına<br />

sahip bireyler için bu önemli bir unsurdur.<br />

Robotun insan ile etkileşimi sırasında ya da<br />

etkileşimi için insanlar arasındaki iletişimde<br />

Resim 4. Çocuk Nao ile etkileşim oyunu oynuyor.<br />

rumunun çıkarımı üzerinde çalışılmaktadır.<br />

İşaret dili dışında müzik de çocuk-robot<br />

sözsüz iletişimini sağlamak için etkin<br />

bir yoldur. Dr. Köse’nin konu ile ilgili çalışmalarında<br />

çocuklar ve robot arasındaki<br />

sözsüz etkileşimin düzenlenmesi için müzikten<br />

ve hesaplamalı bilişsel metotlardan<br />

yararlanılmıştır [Kose vd. 2009; Kose vd.<br />

2010]. Bu çalışma İngiltere’de 70’i ilkokul<br />

öğrencisi olmak üzere yaklaşık 100 katılımcı<br />

ile test edilmiştir (Resim 3).<br />

Literatürde farklı işaret dillerini tanımak<br />

için bilgisayar destekli başarılı çözümler<br />

sunulmuştur. Ancak bu çalışmalar yetişkinler<br />

için geliştirilmiştir. Çocukların iskelet<br />

sistemleri farklı boyut ve orandadır. Çocuklar<br />

tarafından yapılan işaretlerin yüksek<br />

başarım ile tanınabilmesi için çocukların<br />

iskelet sistemine uygun ve çocukların<br />

yaptıkları işaret verileri kullanılarak makine<br />

öğrenmesi metotları ile eğitilen sistemlere<br />

ihtiyaç vardır (Resim 7). Bu çalışma bu<br />

anlamda ilk çalışmalardan olma özelliğine<br />

sahiptir. Robotun işaretleri tanıdığı modül,<br />

Saklı Markov Modelleri (SMM) tabanlı bir<br />

sistemdir. Her işaret primitifi Yapay Sinir<br />

Ağları (YSA) ile tanınır ve bu primitiflerden<br />

oluşan hareket sekansını Saklı Markov<br />

Modelleri tanır. Her primitif için özel<br />

eğitilmiş bir YSA ve her bir işaret için özel<br />

eğitilmiş bir SMM vardır. Derinlik ölçen kameralar<br />

(Örn. Kinect) yardımı ile insanlardan<br />

her bir hareket için alınan veriler ile<br />

sistem eğitilir. Veri sayısı arttıkça başarım<br />

yükselir.<br />

itü vakfı dergisi<br />

33


İNSANLAŞAN MAKİNALAR - YAPAY ZEKÂ<br />

Resim 5. R3 insansı robotu ve<br />

Nao insansı robot<br />

Resim 6. Deneylerden bir sahne<br />

34 itü vakfı dergisi<br />

Çalışmalarda 2 adet Nao H25<br />

insansı robot ve 1 adet Robovie<br />

R3 insansı robot kullanılmaktadır.<br />

Nao robotlar 25 serbesti derecesine<br />

sahip küçük ve kompakt robotlardır.<br />

Bu nedenle kolayca taşınıp okullara<br />

ve kreşlere götürülebilmekte ve<br />

testlerde kullanılabilmektedirler.<br />

miştir. Ancak insandan Kinect kamera<br />

aracılığıyla alınan verinin doğrudan<br />

robota gönderilmesi ve robotun insan<br />

hareketine en yakın hareketleri üretmesi<br />

amaçlanmaktadır. Robotun üst vücut<br />

eklemleri ve insan eklemleri birebir eşleşmemektedir,<br />

bu yüzden insanın eklem<br />

bilgilerinin en az veri kaybıyla robotunkilere<br />

aktarılacak şekilde düzenlenmesi<br />

gerekir. Bu aktarım sırasında robotun<br />

eklem sınırlarını da göz önünde bulundurmak<br />

ve hassas olan kol eklemlerine<br />

ve parmaklarına zarar vermeyecek şekilde<br />

hareket etmesini sağlamak esastır.<br />

Bu amaçla Yapay Sinir Ağları ve Bulanık<br />

Mantık tabanlı bir koruma modülü geliş-<br />

Resim 7. “Arkadaş” işareti için veri toplanması<br />

Resim 8. Leap Motion sensör ile parmak ve avuç<br />

hareketlerinin takibi<br />

Parmak hareketlerinin tanınması ve<br />

gerçeklenmesi için ise Leap Motion sensörü<br />

kullanılır. Proje dahilinde [Demircioğlu<br />

vd. 2016] ‘de parmak primitiflerinin<br />

tanınması için kural tabanlı bir sistem<br />

önerilmiş ve bu sistem Random Forest<br />

ve SVM metotları ile karşılaştırılmıştır. Bu<br />

çalışma 2016’da İTÜ ARI Teknokent’in<br />

düzenlediği Girişimci ve Yenilikçi Bitirme<br />

Tasarım Projesi (BTP) Yarışması’nda<br />

3.lük ödülüne layık görülmüştür. Sistem<br />

aynı zamanda Türk İşaret Dili’ndeki parmak<br />

primitiflerini tanıyan ilk sistemdir<br />

(Resim 8).<br />

Testler sırasında kullanılan işaretler<br />

robot üzerinde manuel olarak geliştiriltirilmiştir.<br />

Robotun insan öğretmenden<br />

alınan veri ile eğitildiği Gaussian Karışım<br />

Modelleri tabanlı bir hareket gerçekleme<br />

modülü üzerinde çalışılmaktadır.<br />

Çalışmalarda 2 adet Nao H25 insansı robot<br />

ve 1 adet Robovie R3 insansı robot kullanılmaktadır.<br />

Nao robotlar 25 serbesti derecesine<br />

sahip küçük ve kompakt robotlardır. Bu<br />

nedenle kolayca taşınıp okullara ve kreşlere<br />

götürülebilmekte ve testlerde kullanılabilmektedirler<br />

(Resim 4). Ancak 3 bağımlı parmaklı<br />

elleri bazı işaretlerin gerçeklenmesi için uygun<br />

değildir. Robovie R3 robotu bu proje için<br />

özel olarak orijinal tasarımından değişikliğe<br />

uğramış, bağımsız 5 parmaklı eller, bilekte ek<br />

serbesti, insanlara çarpmasını önlemek için<br />

Kızılötesi algılayıcılar, hareket algılaması için<br />

RGB-D sensör (ASUS Xtion) ve gereğinde<br />

geribildirim için kullanılmak üzere üst gövdeye<br />

takılabilen bir tablet ile donanmıştır. Ayrıca<br />

duygu durum geri bildirimi için LED ışıklarla<br />

ağız eklentisi yapılmıştır. Japonya dışında bu<br />

robot sadece İTÜ’de bulunmaktadır. Ancak<br />

bu eklentilere sahip tek robot İTÜ’deki versiyondur<br />

(Resim 5).


Robovie R3 robotu bu proje için<br />

özel olarak orijinal tasarımından<br />

değişikliğe uğramış, bağımsız 5<br />

parmaklı eller, bilekte ek serbesti,<br />

insanlara çarpmasını önlemek<br />

için Kızılötesi algılayıcılar, hareket<br />

algılaması için RGB-D sensör<br />

(ASUS Xtion) ve gereğinde<br />

geribildirim için kullanılmak üzere<br />

üst gövdeye takılabilen bir tablet<br />

ile donanmıştır. Ayrıca duygu<br />

durum geri bildirimi için LED<br />

ışıklarla ağız eklentisi yapılmıştır.<br />

Japonya dışında bu robot sadece<br />

İTÜ’de bulunmaktadır. Ancak bu<br />

eklentilere sahip tek robot İTÜ’deki<br />

versiyondur.<br />

Robocup 2011 konferansı etkinlikleri çerçevesinde halka açık gerçekleştirdiğimiz bir çalışma<br />

Bu sistem aynı zamanda daha büyük<br />

yaşta ve işaret dili bilen ancak okuma<br />

güçlüğü yaşayan çocukların eğitim materyallerine<br />

ulaşımı için de kullanılmaktadır.<br />

Bu amaçla özel olarak geliştirilen insan<br />

verisine dayalı hareketler avatarlarla<br />

görselleştirilip akıllı tahta, tablet ve telefon<br />

uygulamalarında kullanılmaktadır. Bu çalışmaların<br />

en önemli avantajı kinematik<br />

açıdan robotun gerçekleyemediği yüz hareketlerinin<br />

gerçeklenmesine olanak sağlaması<br />

ve robotun kullanılamadığı uzak<br />

noktalara dahi ulaştırılabilmesidir. Bu çalışmada<br />

Kinect2 kameralarla yüz ifadelerinin<br />

alınması ve en az kayıpla avatarlarla<br />

görselleştirilmesi üzerinde çalışılmaktadır.<br />

Bu çalışma, yazıdan işaret diline otomatik<br />

çeviri ve avatar görselleştirmesini<br />

içerir ve bu haliyle Türk İşaret Dili<br />

için ilk ve tek çalışma olma özelliği<br />

taşımaktadır. Dr. Köse halen çalışmalarını<br />

“Play for Children with Disabilities/Engelli<br />

çocuklar için oyun”<br />

temalı Avrupa Birliği LUDI Cost Aksiyonu<br />

çerçevesinde sürdürmektedir.<br />

Dr. Köse ve ekibi bu çalışmalarla<br />

robotlar ve görsel avatar bazlı etkileşimli<br />

eğitim platformları kullanarak<br />

hem ulusal hem de uluslararası<br />

alanda iletişim sorunları yaşayan<br />

çocukların eğitim ve iletişim başarısını<br />

arttırmayı hedeflemektedir.<br />

Kaynakça:<br />

• Köse H., P. Uluer, N. Akalın, İnsansı Robot<br />

Destekli İnteraktif Türk İşaret Dili Eğitimi, Ellerle<br />

Konuşmak: Türk İşaret Dili Araştırmaları, Koç<br />

Üniversitesi Yayınevi, Mart 2016<br />

• Demircioğlu, B., G. Bülbül, H. Köse, “Recognition<br />

of Sign Language Hand Shape Primitives<br />

With Leap Motion”, 7th workshop on the Representation<br />

and Processing of Sign Languages:<br />

Corpus Mining, 10th edition of the Language<br />

Resources and Evaluation Conference (LREC),<br />

23-28 May 2016, Portoroz (Slovenia), sf. 47-52.<br />

• Uluer, P., N. Akalın, and H. Kose, , A New Robotic<br />

Platform for Sign Language Tutoring, International<br />

Journal of Social Robotics, Springer<br />

Special Issue on: “Taking Care of Each Other:<br />

The Future of Social Companion Robots”, Volume<br />

7, Issue 5, pp 571-585, 11/2015<br />

TİV Anaokulu'nda bir çalışmamız<br />

• Kose, H., Uluer, P., Akalın, N., Ozkul, A., Yorganci,<br />

R., & Ince, G.; The Effect of Embodiment<br />

in Sign Language Tutoring with Assistive<br />

Humanoid Robots International Journal<br />

of Social Robotics, Volume 7, Issue 4, pp<br />

537-548,<br />

• Kose H., N. Akalin, R. Yorganci, B. S. Ertugrul,<br />

H. Kivrak, S. Kavak, A. Ozkul, C. Gurpinar,<br />

P. Uluer ve G. Ince (2015a). iSign: Humanoid<br />

Assisted Sign Language Tutoring for<br />

Children, Intelligent Assistive Robots-Recent<br />

Advances in Assistive Robotics for Everyday<br />

Activities,The Springer Tracts in Advanced<br />

Robotics (STAR),vol. 106, pp 157-184<br />

• Kose, H., N. Akalın, ve P. Uluer. Socially Interactive<br />

Robotic Platforms as Sign Language<br />

Tutors, International Journal of Humanoid Robotics<br />

(IJHR), Special Issue on Human-Robot<br />

Interaction, Vol. 11, issue 1, Mart, 2014,<br />

• Kose, H., R. Yorganci , H. E. Algan, and<br />

D.S. Syrdal, “Evaluation of the Robot Assisted<br />

Sign Language Tutoring using video-based<br />

studies”, International Journal of Social<br />

Robotics, Special issue on "Measuring Human-Robot<br />

Interaction, 4(3): 273-283,<br />

2012<br />

• Kose, H., K. Dautenhahn, D. S. Syrdal,<br />

and C. L. Nehaniv, “Drum-mate:<br />

interaction dynamics and gestures in<br />

human-humanoid drumming experiments,”<br />

Connection Science, vol. 22,<br />

no. 2, pp. 103– 134, 2010.<br />

• Kose, H., E. Ferrari, K. Dautenhahn,<br />

D. S. Syrdal, and C. L. Nehaniv, “Effects<br />

of Embodiment and Gestures on Social<br />

Interaction in Drumming Games with<br />

a Humanoid Robot“, Special issue on<br />

Robot and Human Interactive Communication,<br />

Advanced Robotics, Vol. 24,<br />

No.14, pp. 1951-1996, 2009.<br />

itü vakfı dergisi<br />

35


İNSANLAŞAN MAKİNALAR - YAPAY ZEKÂ<br />

Doğadan Esinlenmiş<br />

Robotik Sistem<br />

Tasarımları ve Üretim<br />

Metodolojileri<br />

Dr. Fatma Zeynep Temel<br />

Harvard Üniversitesi<br />

Mikrorobotik Laboratuvarı<br />

Biyoloji bilimlerinde araştırma yapan arkadaşlarımız,<br />

gerçek hayvanlarla yapmakta zorlandıkları bilimsel deneyleri,<br />

o hayvanların hareketlerini taklit edebilen robotlarımızla yaparak,<br />

doğal sistemler üzerindeki hipotezlerini test etmeye başladılar.<br />

Böylece geliştirdiğimiz robotlar için yepyeni bir uygulama alanı da<br />

ortaya çıkmış oldu ki, bunun gelecekte birçok bilimsel araştırmanın<br />

önünü açacağını düşünüyoruz. Orta ve uzun vadede ise, bu<br />

robotların insanların giremediği enkaz içinde arama-kurtarma<br />

faaliyetleri, tehlikeli ortamlarda keşif ve inceleme, uzayda keşif ve<br />

inceleme gibi görevlerde de kullanılmasını öngörüyoruz…<br />

Robotların hayatımızı etkileyecek<br />

bir sonraki büyük teknolojik gelişme<br />

olduğu, günümüzde herkes<br />

tarafından kabul edilmektedir. Asimov’un<br />

kitap serilerinde ve bilim-kurgu filmlerinde<br />

karşımıza çıkan robotlar genellikle insanların<br />

kurulu düzenine başkaldıran ya<br />

da karşı ütopya oluşturan mekanizmalar<br />

olarak karşımıza çıkarken, bilim ve teknolojinin<br />

öncü isimleri, robotların gerek<br />

Şekil 1: Harvard Üniversitesi Mikrorobotik<br />

Laboratuvarı’nda geliştirilen RoboBee<br />

(sol) ve RoboBee’nin pop-up montaj öncesi ve<br />

sonrası görünümü (sağ) [1] .<br />

(Fotoğraflar Harvard Mikrorobotik<br />

Laboratuvarı’nın izni ile kullanılmıştır).<br />

biyomedikal uygulamalarda, gerekse<br />

günlük yaşamımızdaki aktivitelerimizi<br />

kolaylaştırmak ve geliştirmek amacıyla<br />

yaygın olarak kullanılmasını öngörmektedir.<br />

O halde ister istemez, akşam yemeğini<br />

hazırlayarak ya da kıyafetlerimizi<br />

ütüleyip katlayarak hayatımızı kolaylaştıracak<br />

bu robotların neden hala etrafımızda<br />

olmadığını merak edebiliriz. Robotik<br />

bilimciler olarak bizler, robotların gerçek<br />

hayatın içinde her geçen gün daha fazla<br />

yer alması ve karşımıza çıkan güçlüklere<br />

çözüm bulmak için diğer alanlarda bilimsel<br />

faaliyetleri yürüten arkadaşlarımız ile<br />

koordineli olarak çalışıyoruz.<br />

Aslında, modern yaşamda ve teknolojide,<br />

robotlar halihazırda kullanımda<br />

bulunuyor. Örneğin her gün kullandığımız<br />

otomobil kapılarının üretimindeki kaynak<br />

işlemlerini, büyük boyutlu, oldukça hassas<br />

ve hızlı hareket eden robotlar gerçekleştiriyor.<br />

Bu robotların büyük yapısal<br />

elemanlarını yüksek hızlarda hareket ettirirken<br />

çevrelerinde insan olması tehlike<br />

arz ediyor. Büyük boyutlu bu mekanizmaların<br />

günlük hayatımızda kullanımının<br />

yaygınlaşması için öncelikle insanların<br />

işine yarayacak boyutlara indirgenmesi,<br />

üretim yöntemlerinin kolaylaştırılarak<br />

robot maliyetlerinin azaltılması ve farklı<br />

malzemelerin kullanılarak insanların ortamına<br />

uygun hale getirilmesi gerekmektedir.<br />

Harvard Üniversitesi Mikrorobotik La-<br />

36 itü vakfı dergisi


Şekil 2: Origamiden yararlanarak geliştirilmiş pop-up MEMS üretim süreci [2] . (Fotoğraflar Harvard<br />

Mikrorobotik Laboratuvarı’nın izni ile kullanılmıştır).<br />

boratuvarı’nın kurucu ve yöneticisi Prof.<br />

Robert J. Wood’un önderliğinde, ben ve<br />

arkadaşlarım, robotik teknolojileri günlük<br />

hayatımızda kullanmak ve kullanımını<br />

arttırmak amacıyla geleceğe yönelik<br />

yenilikçi, daha kullanışlı, daha kolay<br />

üretilebilir ve daha ucuza mal edilebilen<br />

robotlar geliştirmek için araştırmalarda<br />

bulunuyoruz.<br />

Harvard Üniversitesi Mikrorobotik<br />

Laboratuvarı’ndaki çalışmalarımızda ilham<br />

aldığımız iki temel alan bulunuyor.<br />

Birincisi, içinde yasadığımız doğa, çünkü<br />

robotlarla gerçekleştirmek istediğimiz<br />

birçok farklı işlev için muhtemelen<br />

bir biyolojik analog bulmak mümkün.<br />

Dolayısıyla doğadaki mekanizmaların<br />

çalışma prensiplerini anlamak ve onları<br />

mühendislik sistemlerinde somutlaştırmaya<br />

çalışmak için biyologlarla birlikte<br />

çalışıyoruz. İkincisi ise origami (kağıt<br />

katlama sanatı) ve açılır-kapanır (popup)<br />

öykü kitapları gibi geleneksel olmayan<br />

yerler… Bu yöntemler özellikle<br />

üretim teknolojilerini geliştirmek ve yeni<br />

malzemelerin kullanımını araştırmak için<br />

bize yol gösteriyor. Bu yazıda, laboratuvarımızda<br />

kullanılan yenilikçi üretim<br />

yöntemleri, malzemeler, eyleyiciler ve<br />

bunları kullanarak, biyomedikal uygulamalar,<br />

arama-kurtarma operasyonları, ya<br />

da tehlikeli çevre şartlarındaki işlemlerde<br />

kullanılmak üzere geliştirdiğimiz, robotlardan<br />

örneklere yer vereceğim.<br />

Bir arının uçuşunu izlediğimizde çok<br />

farklı ve karmaşık mühendislik sorularını<br />

sormaya başlayabiliriz. Örneğin, arının<br />

kanatları nasıl hareket ediyor? Bu kanatlar<br />

hava ve kanatların oluşturduğu hava<br />

hareketleri ile nasıl etkileşimde bulunuyor?<br />

Kanatları hareket ettiren torasik<br />

(göğüsteki) mekanizma nasıldır? Torasik<br />

mekanizmayı hareket ettirmek için kullanılan<br />

kaslar hangileridir? Kasları yönlendiren<br />

metabolik prosesler nelerdir? Uçuş<br />

modu nedir? Bu uçuş modunu sağlamak<br />

için arının kullandığı algılayıcılarını (sensörler),<br />

kontrol metodolojisi ve bunların<br />

arkasındaki nörobiyoloji nasıl çalışır? Bütün<br />

bu ilginç soruların tartışılarak araştırılması<br />

sonucunda, arıdan esinlenmiş<br />

RoboBee (Şekil 1) gibi robotik böceklerin<br />

üretimi mümkün hale gelmiştir.<br />

Doğadaki canlıların yaptığı hareketleri<br />

yapabilen mühendislik sistemlerini<br />

gerçekleştirebilmek için, bu canlıların<br />

hareketlerini izleyerek türettiğimiz yukarıdaki<br />

gibi soruların cevaplarını bulmamız<br />

gerekmektedir. Bu sistemlere yönelik en<br />

önemli sorulardan biri de nasıl ürettiğimiz<br />

ile ilgili olmaktadır. Geleneksel teknikleri<br />

kullanarak ve yüzlerce belki binlerce makina<br />

elemanını mikroskop altında birleştirerek<br />

arı kadar küçük boyutlu robotların<br />

üretimi mümkün değildir. Dolayısıyla bu<br />

karmaşık sistemlerin üretimi için alternatif<br />

çözümler bulunması gerekmiştir.<br />

Pop-up, yani iki boyutlu sayfalar açıldığında<br />

üç boyutlu yapıların ortaya çıktığı<br />

kitaplar, son derece karmaşık yapılar ve<br />

mekanizmalar kullanılarak, son derece<br />

vasıfsız, yani mühendislik bilgisi olmayan<br />

çocukların kullanması için tasarlanmıştır.<br />

Doğadaki böceklerden esinlenilmiş kü-<br />

Robotik bilimciler olarak bizler,<br />

robotların gerçek hayatın<br />

içinde her geçen gün daha<br />

fazla yer alması ve karşımıza<br />

çıkan güçlüklere çözüm bulmak<br />

için diğer alanlarda bilimsel<br />

faaliyetleri yürüten arkadaşlarımız<br />

ile koordineli olarak çalışıyoruz.<br />

Şekil 3: Harvard Ambulatory Micro Robot – hamam böceğinden esinlenmiş dörtayaklı otonom robot (üst<br />

sol) [3] . Kırkayaktan esinlenmiş farklı ayak sayılarına sahip robotlar (üst sağ) [4] . Su böceğinden esinlenmiş<br />

farklı bacak uzunluklarına sahip zıplayan robotlar ve su böcekleri (alt) [5] . (Fotoğraflar Harvard Mikrorobotik<br />

Laboratuvarı’nın izni ile kullanılmıştır).<br />

itü vakfı dergisi<br />

37


İNSANLAŞAN MAKİNALAR - YAPAY ZEKÂ<br />

Şekil 4: Kendi kendine katlanan robotun üç aşaması. Robot ilk olarak tamamen düz bir durumda<br />

bulunuyor. Piller robot üzerindeki devreye takıldıktan 10 saniye sonra katlanmaya başlıyor ve 270 saniyede<br />

bütün katlama bitip robot rijid bir duruma geliyor [6] . (Fotoğraflar Harvard Mikrorobotik Laboratuvarı’nın<br />

izni ile kullanılmıştır).<br />

çük boyutlu robotların üretiminde de, işte<br />

bu kitaplarda kullanılan tekniklere benzeyen,<br />

origamiden yararlanarak geliştirilmiş<br />

yöntemler kullanmaktayız. Bu üretim<br />

yöntemlerini çözümleyen mühendislik<br />

sistemlerine literatürde “pop-up kitap<br />

mikro-elekro-mekanik sistemler (MEMS)”<br />

adı verilmektedir.<br />

Pop-up MEMS’i üretmek için öncelikle<br />

akıllı kompozit (bileşim) yapılar oluşturulmaktadır.<br />

Bu kompozit yapılar, rijid,<br />

yapışkan ve elastik olmak üzere üç temel<br />

malzemeden oluşmaktadır. Örneğin basit<br />

bir menteşeyi Şekil 2’de gösterildiği<br />

gibi, rijid, yapışkan, elastik, yapışkan ve<br />

rijid levha malzeme katmanlarını kullanarak<br />

bir kompozit levha üretmek mümkündür.<br />

Öncelikle bu yapıların tasarımı için<br />

ticari bilgisayar destekli çizim ve tasarım<br />

yazılımlarının yanı sıra, Harvard Üniversitesi<br />

Mikrorobotik Laboratuvarı’nda geliştirilmiş<br />

açık kaynak kodlu “popupCAD”<br />

yazılımından yararlanılmaktadır. Bu yazılımlarla<br />

ana mekanizmanın tasarımı<br />

yapılırken, yapıyı çevreleyen ve sadece<br />

bir itme ile montaja olanak veren iskele<br />

ya da destek yapı da tasarlanmaktadır.<br />

Tasarımın sonucunda oluşturulan kesim<br />

dosyaları ile farklı levha malzemeler lazer<br />

kesim tezgâhlarında kesilmekte, ve daha<br />

sonra bilesim sırasına göre levhalar üst<br />

üste hizalanmaktadır. Kullanılan malzemelerin<br />

çeşidine göre farklı ısıl ya da sıkıştırma<br />

işlemleri uygulanarak yapışkan<br />

malzemelerin aktive olması ile levha malzemeler<br />

kompozit yapı haline getirilmektedir.<br />

Son olarak akıllı kompozit yapıya<br />

hafif bir itme uygulanarak ana mekanizma<br />

ortaya çıkarılmakta, gereken yerlere<br />

de sabitleme işlemi yapılmaktadır.<br />

Pop-up MEMS cihazların mekanizmaları,<br />

levha malzemelerin katlanarak<br />

farklı menteşelerin ve üç boyutlu yapısal<br />

elemanların oluşturulmasıyla yapıldığı<br />

için, hesaplamalı origami bilimi ile ilgilenen<br />

araştırmacılar tarafından da yoğun<br />

ilgi görmektedir. Yapılan araştırmalar sonucunda,<br />

aklımıza gelen, geometrik olarak<br />

son derece karmaşık yapıların bile<br />

bu yöntemle üretilebileceği ispatlanmıştır.<br />

Bu teknikle, tamamen keyfi olarak çok<br />

karmaşık yapıları, istediğimiz malzeme<br />

kombinasyonları ile (metaller, polimerler,<br />

seramikler, kompozitler, vs.), oldukça<br />

hızlı bir şekilde üretebilmekteyiz. Şekil<br />

3’te görülen kırkayaktan esinlenmiş çok<br />

ayaklı robot, hamamböceğinden esinlenmiş,<br />

gövde uzunluğu ile oranlandığında<br />

Usain Bolt’tan iki kat daha hızlı giden<br />

dört ayaklı Harvard Ambulatory Micro<br />

Robot (HAMR), su böceğinden esinlenmiş<br />

suda zıplayan robot (waterstrider),<br />

bu yöntemle üretilmiş böcek robotlara<br />

Üretim ve deneyler esnasında<br />

ortaya çıkardığımız ve<br />

geliştirdiğimiz teknik ve beceriler<br />

sayesinde RoboBee, hem havada<br />

hem suda hareket etmekte,<br />

manevra yapmakta ve elektrostatik<br />

yapışma ile farklı yüzeylere<br />

konabilmektedir.<br />

örnek olarak gösterilebilir. Bu robotların<br />

üretiminden sonraki aşamada ise, robotların<br />

farklı koşullardaki hareket kabiliyetleri<br />

hakkında bilgi edinmek için, örneğin<br />

akışkan -yapı etkileşimi gibi, deneyler<br />

yapmakta, ve öğrendiğimiz bilgiler doğrultusunda<br />

tasarımlarımızı geliştirmekteyiz.<br />

Üretim ve deneyler esnasında ortaya<br />

çıkardığımız ve geliştirdiğimiz teknik ve<br />

beceriler sayesinde RoboBee, hem havada<br />

hem suda hareket etmekte, manevra<br />

yapmakta ve elektrostatik yapışma ile<br />

farklı yüzeylere konabilmektedir (Şekil 3).<br />

Origamiden esinlenen akıllı kompozit<br />

yapıların üretiminde kullanılan malzemelerin<br />

farklılaştırılması ile kendi kendine<br />

katlanan yapılar da oluşturulabilir. Akıllı<br />

kompozit yapılar oluşturulurken, ısı ile<br />

etkin hale getirilen biçim bellekli alaşım<br />

levhaları ve direnç devreli esnek baskılı<br />

devre kartları (PCB) kullanılarak üretim<br />

yapılmakta ve daha sonra dirençlere<br />

akım uygulanıp ısıtılarak biçim bellekli<br />

alaşımların daralarak şekil değiştirmesi<br />

sağlanmaktadır. Bu kalıcı şekil değişimi<br />

kompozit yapıdaki kesimlerin nerede ve<br />

nasıl olduğuna bağlı olarak 120 dereceye<br />

kadar bükülme sağlayabilmektedir.<br />

Kompozit yapılar üç boyutlu şekillerini<br />

aldıktan sonra üzerlerine eyleyiciler<br />

(motor), pil ve algılayıcılar yerleştirilerek<br />

işlevsel robotlar haline getirilmektedir.<br />

Şekil 4’te bir örneği görünen robotların<br />

kendi kendine katlanabilme özellikleri<br />

sayesinde, üretim sırasında oluşan hatalar<br />

en aza inmekte ve üretim süresi<br />

önemli ölçüde azalmaktadır.<br />

Farklı malzemelerin farklı tekniklerle<br />

kullanıldığı bir diğer önemli robotik dalı<br />

da yumuşak dokulu robotik sistemlerdir.<br />

Harvard Üniversitesi Mikrorobotik Labo-<br />

38 itü vakfı dergisi


Şekil 5: Okyanus bilimciler tarafından numune toplamak için kullanılan yumuşak parmaklar<br />

(SquishyFingers) [7] (sol üst ve alt). Uzunluğu yaklaşık 5 cm olan, ilk tamamen yumuşak otonom robot<br />

“Octobot” [8] (sağ üst). Zorlu çevresel şartlarda hareket edebilen otonom yumuşak robot [9] (sağ alt).<br />

(Fotoğraflar Harvard Mikrorobotik Laboratuvarı’nın izni ile kullanılmıştır).<br />

Yaptığımız robotların büyük<br />

çoğunluğunu, doğadaki<br />

ipuçlarını kullanarak<br />

geliştiriyoruz ve çok farklı<br />

şekilde çalışan robotlar ya da<br />

robotik elamanlar üretiyoruz.<br />

nusların genetik haritasını çıkarmaya çalışan<br />

okyanus bilimcilere önemli bir araç<br />

sağlanmıştır. Yakın zamanda ahtapottan<br />

esinlenerek ve tamamen üç boyutlu yazıcı<br />

kullanılarak üretilen yumuşak robot<br />

“Octobot”, ilk bütünüyle yumuşak malzemeden<br />

oluşan otonom robot özelliğini<br />

taşımaktadır. Bu küçük robot, gövdesinin<br />

içinde gerçeklesen kimyasal reaksiyon<br />

sonucunda ortaya çıkan gazın oluşturratuvarı’nda<br />

yumuşak malzemeler kullanılarak<br />

geliştirilen robotlara örnekler<br />

Şekil 5’te gösterilmiştir. Bu robotlardan<br />

biri olan süngerimsi yumuşak parmaklar<br />

(Squishyfingers), okyanus bilimciler<br />

tarafından yaygın olarak kullanılmaya<br />

başlanmıştır. Okyanuslardaki bitki ve<br />

hayvanlar sert kıskaçlarla yakalandıklarında<br />

yaşadıkları strese bağlı olarak DNA<br />

yapılarında değişiklikler olduğu gözlemlenmiştir.<br />

Bu sebeple deniz canlılarının<br />

oldukça hassas aletler kullanılarak yakalanması<br />

gerekmektedir. Süngerimsi yumuşak<br />

parmakların üretiminde kullanılan<br />

fiberlerin farklı yönlerde kullanılmasıyla<br />

parmakların bükülme, kıvrılma, kıvrılarak<br />

bükülme gibi farklı işlevleri gerçekleştirmesi<br />

sağlanmaktadır. Böylelikle, okyaduğu<br />

basınçla kollarını hareket ettirmektedir.<br />

Bir başka yumuşak robot ise “Octobot”un<br />

tersine oldukça büyük boyutta<br />

olup zorlu çevresel şartlarda kolaylıkla<br />

hareket edebilmektedir. Bu robot, sıvı<br />

plastik malzemelerin özel hazırlanmış<br />

kalıplarda sertleşmesiyle formunu kazanmakta<br />

ve yine hava basıncıyla ayaklarını<br />

hareket ettirerek tırtıl gibi ilerlemektedir.<br />

Burada bir parantez açarak, yumuşak<br />

malzemelerin sadece robotların yapımında<br />

değil, eyleyici ve sensor gibi<br />

tamamlayıcı robot elemanlarının üretiminde<br />

de kullanıldığını belirtmek istiyorum.<br />

Örneğin, dielektrik elastomerler<br />

elektrik enerjisini mekanik enerjiye çevirebilmekte,<br />

dolayısıyla kas benzeri yumuşak<br />

eyleyiciler yapmakta kullanılmaktadır.<br />

Şekil 6’da örneği görülen dielektrik<br />

elastomer eyleyiciler, farklı malzemeler<br />

kullanılarak ve çok katmanlı üretim metodu<br />

ile üretilmekte ve geleneksel eyle-<br />

itü vakfı dergisi<br />

39


İNSANLAŞAN MAKİNALAR - YAPAY ZEKÂ<br />

yicilerle mümkün olmayan<br />

karmaşık hareketleri yapabilmektedirler.<br />

Yumuşak eyleyicilerin<br />

yani sıra, silikon<br />

elastomerler kullanılarak<br />

üretilen hiperelastik gerilme<br />

sensorleri de giyilebilir<br />

robotik (rehabilitasyon ya<br />

da hareketleri kolaylaştırıcı<br />

giyilebilir iskelet sistemleri),<br />

tıbbi teşhis ve insan-bilgisayar<br />

etkileşimi gibi farklı<br />

alanlarda kullanılmaktadır.<br />

Bu sensörler genellikle silikon<br />

elastomer yapının içindeki<br />

mikro kanallara iletken<br />

bir akışkanın (sıvı metal)<br />

doldurulmasıyla ya da mekanik<br />

enerjiyi elektrik enerjisine<br />

çeviren piezoelektrik<br />

malzemelerin silikon elastomerler<br />

içine gömülmesiyle<br />

üretilmektedir.<br />

Görüldüğü gibi, yaptığımız<br />

robotların büyük<br />

çoğunluğunu, doğadaki<br />

ipuçlarını kullanarak geliştiriyoruz<br />

ve çok farklı şekilde<br />

çalışan robotlar ya<br />

da robotik elamanlar üretiyoruz.<br />

Gerek ben gerekse arkadaşlarım,<br />

yaptığımız sunumların sonunda bu<br />

robotların neden ilgimizi çektiği ya da<br />

neden bu robotları yaptığımızla ilgili sorular<br />

alıyoruz. Bizim için en önemli motivasyon<br />

kaynağı ve bizi bu çalışmaları<br />

yapmak için heyecanlandıran başlıca<br />

nokta, mikro-robotik biliminin, akışkanlar<br />

mekaniği, mikro-üretim ve biyomühendislik<br />

gibi birçok alanı kapsayan ve<br />

bu alanlarla ilgili konuları çalışabileceğimiz<br />

temel bir araştırma konusu olması.<br />

Bunun yanında, geliştirdiğimiz teknolojileri<br />

kullanarak, minimal invaziv cerrahi<br />

aletler üretiyoruz. Doğadan esinlenerek<br />

robotik sistemler geliştirmek bizim baş-<br />

Çocukların ve gençlerin ilgisini<br />

“Bilim, Teknoloji, Mühendislik<br />

ve Matematik” (STEM – Science,<br />

Technology, Engineering<br />

and Mathematics) konularına<br />

çekmek ve onları bu alanlarda<br />

heyecanlandırmak için, bu robotik<br />

sistemlerin eğitim araçları olarak<br />

kullanılmasının önemine de dikkat<br />

çekmek istiyorum.<br />

40 itü vakfı dergisi<br />

Şekil 6: Dielektrik elastomer kullanılarak yapılmış, 2 cmX 2 cm ölçülerinde kas<br />

benzeri yumuşak eyleyici [10] (üst). Sıvı metalin silikon elastomer içindeki mikro<br />

kanallara enjekte edilmesiyle üretilmiş gerilme sensoru [11] (alt). (Fotoğraflar Harvard<br />

Mikrorobotik Laboratuvarı’nın izni ile kullanılmıştır).<br />

lıca itici gücümüzü oluştursa da, bu<br />

doğrultunun yavaş yavaş tersine döndüğünü<br />

de görmekteyiz. Biyoloji bilimlerinde<br />

araştırma yapan arkadaşlarımız,<br />

gerçek hayvanlarla yapmakta zorlandıkları<br />

bilimsel deneyleri, o hayvanların<br />

hareketlerini taklit edebilen robotlarımızla<br />

yaparak, doğal sistemler üzerindeki<br />

hipotezlerini test etmeye başladılar.<br />

Böylece geliştirdiğimiz robotlar için<br />

yepyeni bir uygulama alanı da ortaya<br />

çıkmış oldu ki, bunun gelecekte birçok<br />

bilimsel araştırmanın önünü açacağını<br />

düşünüyoruz. Orta ve uzun vadede ise,<br />

bu robotların insanların giremediği enkaz<br />

içinde arama-kurtarma faaliyetleri,<br />

tehlikeli ortamlarda keşif ve inceleme,<br />

uzayda keşif ve inceleme gibi görevlerde<br />

de kullanılmasını öngörüyoruz. Son<br />

olarak, çocukların ve gençlerin ilgisini<br />

“Bilim, Teknoloji, Mühendislik ve Matematik”<br />

(STEM – Science, Technology,<br />

Engineering and Mathematics) konularına<br />

çekmek ve onları bu alanlarda heyecanlandırmak<br />

için, bu robotik sistemlerin<br />

eğitim araçları olarak kullanılmasının<br />

önemine de dikkat çekmek istiyorum.<br />

Referanslar<br />

[1] P. S. Sreetharan, J. P. Whitney,<br />

M. D. Strauss, and R. J. Wood,<br />

“Monolithic fabrication of millimeter-scalemachines,”<br />

J. Micromech.<br />

Microeng., 22, 2012.<br />

[2] D. M. Aukes, O. Ozcan, and<br />

R. J. Wood (2014 Monolithic Design<br />

and Fabrication of a 2-DOF<br />

Bio-Inspired Leg Transmission.<br />

In: Duff A., Lepora N.F., Mura A.,<br />

Prescott T.J., Verschure P.F.M.J.<br />

(eds) Biomimetic and Biohybrid<br />

Systems. Living Machines 2014.<br />

Lecture Notes in Computer Science,<br />

vol 8608. Springer, Cham.<br />

[3] A. T. Baisch, O. Ozcan, B.<br />

Goldberg, D. Ithier, and R. J.<br />

Wood, “High Speed Locomotion<br />

for a Quadrupedal Microrobot,”<br />

The International Journal of Robotics<br />

Research, 33, 2014.<br />

[4] K. L. Hoffmann and R. J.<br />

Wood, “Turning gaits and optimal<br />

undulatory gaits for a<br />

modular centipede-inspired<br />

millirobot,” The 4th IEEE RAS/<br />

EMBS Int.Conf. on Biomedical<br />

Robotics and Biomechatronics,<br />

Italy, 2012.<br />

[5] J.-S. Koh, E. Yang, G.-P. Jung,<br />

S.-P. Jung, J. H. Son, S.-I. Lee, P.<br />

G. Jablonski, R. J. Wood, H.-Y. Kim, and K.-J.<br />

Cho, “Jumping on water: Surfacetension-dominated<br />

jumping of water striders and robotic insects,”<br />

Science, 349, 2015.<br />

[6] S. Felton, M. Tolley, E. Demaine, D. Rus, and<br />

R. J. Wood, “A method forbuilding self-folding<br />

machines,” Science, 345, 2014.<br />

[7] K. C. Galloway, K. P. Becker, B. Phillips, J. Kirby,<br />

S. Licht, D. Tchernov, R. J. Wood, and D. F. Gruber,<br />

“Soft Robotic Grippers for Biological Sampling on<br />

Deep Reefs,” SoftRobotics, 3, 2016.<br />

[8] M. Wehner, R. L. Truby, D. J. Fitzgerald, B.<br />

Mosadegh, G. M. Whitesides, J. A. Lewis, and R.<br />

J. Wood, “An integrated design and fabrication<br />

strategy for entirely soft, autonomous robots,”<br />

Nature, 536, 2016.<br />

[9] M. T. Tolley, R. F. Shepherd, B. Mosadegh,<br />

K. C. Galloway, M. Wehner, M. Karpelson, R. J.<br />

Wood, and G. M. Whitesites, “ A Resilient, Untethered<br />

Soft Robot,” SoftRobotics, 1, 2014.<br />

[10] M. Duduta, R. J. Wood, and D. R. Clarke,<br />

“Multilayer Dielectric Elastomers for Fast, Programmable<br />

Actuation without Prestrech,” Advanced<br />

Materials, 28, 2016.<br />

[11] Y. Menguc, Y.-L. Park, H. Pei, D. Vogt, P.<br />

M. Aubin, E. Winchell, L. Fluke, L. Stirling, R. J.<br />

Wood, and C. J. Walsh, “Wearable soft sensing<br />

suit for human gait measurements,” The International<br />

Journal of Robotics Research, 33, 2014.


poz değişimleri olmasına rağmen kişilerin yüksek bir başarımla<br />

tanınması sağlanıyor. Proje ile kişileri anında tanıyan ve yüz tanıma<br />

teknolojisinde çığır açabilecek yüzde 100 yerli yeni bir yazılım<br />

geliştirildi. Sistem, 'Yerel Zernike Momentleri' adlı yeni ve özgün bir<br />

yöntem kullanıyor.<br />

İTÜ Doğal Dil İşleme Yazılım Zinciri<br />

Yrd. Doç. Dr. Gülşen Cebiroğlu Eryiğit, İTÜ Doğal Dil İşleme<br />

Yazılım Zinciri çalışmasıyla, makineler ve insanlar arasındaki<br />

Türkçe iletişimi doğal ve verimli hâle getiriyor. Proje, İTÜNOVA<br />

TTO’nun Türkiye’den ABD’ye gerçekleştirdiği ilk lisanslama<br />

başarısı olma özelliğini taşıyor.<br />

İTÜ Yapay Zekâ Laboratuvarı'nda<br />

Öncü Çalışmalar<br />

İTÜ Yapay Zekâ ve Robotik Laboratuvarı’nda<br />

yapay zekâ yöntemleri ve algoritmaları geliştirilerek<br />

akıllı sistemler oluşturulması; otonom sürüşe<br />

sahip robotlar, nesne temelli öğrenme, insanrobot<br />

etkileşimi, insan-bilgisayar etkileşimi,<br />

bilişsel robotlar, kullanıcı deneyimi, işaret dili, veri<br />

madenciliği, robot ile görüntü işleme vb. alanlarda<br />

çeşitli araştırma ve proje çalışmaları yürütülüyor.<br />

Bu projelerden bir bölümünü özet olarak<br />

sayfalarımıza aktardık.<br />

Yüz Tanıma Teknolojisi<br />

İTÜ Bilgisayar ve Bilişim Fakültesi Bilgisayar Mühendisliği Bölümü Öğretim<br />

Üyesi Prof. Dr. Mühittin Gökmen, yüz tanıma teknolojisinde geliştirdiği<br />

sistemle önemli bir çalışmaya imza attı. TÜBİTAK ARDEB’in desteklediği<br />

proje ile yüz tanımaya yönelik olarak geliştirilen kamera sistemi,<br />

suçluyu bulma konusunda İçişleri Bakanlığı, Emniyet Genel Müdürlüğü,<br />

Milli İstihbarat Teşkilatı ile Jandarma Genel Komutanlığı’na ciddi katkı<br />

sağlamaktadır.<br />

Türk bilim insanlarının imza attığı bu çalışma kapsamında geliştirilen<br />

yazılım sayesinde kameralarla kişileri anında tanımak mümkün hale<br />

geldi. Bunun için gerekli olan tek şey kişiye ait bir fotoğraf. Sistem, kılık<br />

değiştirse bile aranan kişiyi<br />

tanıyabiliyor.<br />

Projeyi geliştiren Prof. Dr.<br />

Muhittin Gökmen, Türkiye'de<br />

yüz tanıma konusunda çalışmalar<br />

yapan akademisyenlerden<br />

biri. Geliştirilen yüz<br />

tanıma yöntemi ile ışık ve<br />

2000’den bugüne doğal dil işleme alanında çalışmalar yürüten<br />

İTÜ Bilgisayar ve Bilişim Fakültesi öğretim üyelerinden<br />

Yrd. Doç. Dr. Gülşen Cebiroğlu Eryiğit, İTÜ Doğal Dil İşleme<br />

Yazılım Zinciri çalışmasıya, makineler ve insanlar arasındaki Türkçe<br />

iletişimi doğal ve verimli hâle getiriyor. Proje, İTÜNOVA TTO’nun<br />

Türkiye’den ABD’ye gerçekleştirdiği ilk lisanslama başarısı olma<br />

özelliğini taşıyor. İTÜNOVA TTO bu yeni çalışmayla birlikte, Türkçe<br />

dil işleme teknolojileri alanında 15 yıllık bir akademik birikimin<br />

sonucu olan İTÜ-DDİ Yazılım Zinciri’ni endüstriyel kullanıma açtı.<br />

Bugün tüm dünyanın bilgi birikiminin terabaytlarca alanlarda<br />

depolandığını; ama bu bilgi yığınının ayrıştırılamadığını, işlenemediğini<br />

ve anlamlandırılamadığını biliyoruz. İnsan gücü ile gerçekleştirilemeyecek<br />

kadar büyük bir veritabanı her gün yeni bilgilerle<br />

çığ gibi büyüyor.<br />

Sosyal medya ortamlarında konuşulanlar, markalarla ilgili forumlarda<br />

yapılan yorumlar, aransa bile bulunamayan bilgi dolu<br />

dokümanlar, yazım hatası veya işaret dili veya mesaj dili nedeniyle<br />

erişilemeyen anahtar kelimeler ve benzeri… Bunların hepsi aslında<br />

doğru ayrıştırılarak ve anlamlandırılarak çözümlense, ihtiyaç sahipleri<br />

için paha biçilmez stratejik değere sahip bilgiler barındırıyor.<br />

İnsan gücü ile yapılamayacak kadar yüklü bu işi, ancak makinelerin<br />

yapabileceği biliniyor. Dolayısıyla doğal dil işleme yeteneğine<br />

sahip makineler geliştirmek bugün dünyada hala gelişmekte<br />

olan çok kritik bir teknoloji. Hele bir de popüler dillere göre farklı<br />

bir dil ailesine mensup olan Türkçe, makinelerin öğrenmesi için<br />

en zor diller arasında. Şu an ticarileştirildiği söylenen örneklerin<br />

yetenekleri fazlasıyla sınırlı.<br />

Bu noktada İTÜNOVA TTO, Türkçe Dil İşleme Teknolojileri konusunda<br />

15 yıllık bir akademik birikimin ürünü olan İTÜ-DDİ Yazılım<br />

Zincirini endüstrinin kullanımına açmıştır.<br />

http://blog.itunovatto.com.tr/<br />

itü vakfı dergisi<br />

41


İNSANLAŞAN MAKİNALAR - YAPAY ZEKÂ<br />

Camomile<br />

Web ortamında üretilen veriler yapay zekâ ve bilgisayar bilimleri<br />

alanlarında yeni anlayışlar kazanmak için toplanabilir ve keşfedilebilir.<br />

Ancak, gerçekten yararlı olabilmesi için bu verilere açıklama yapılmalı<br />

ve çok büyük miktarlarda sunulmalıdır…<br />

İnsan faaliyetleri, özellikle Web aracılığıyla, büyük miktarda heterojen<br />

veri üretmektedir. Bu veriler, sosyal bilimler, dilbilim, ekonomi, davranışsal<br />

çalışmaların yanı sıra yapay zekâ ve bilgisayar bilimleri alanlarında<br />

yeni anlayışlar kazanmak için toplanabilir ve keşfedilebilir.<br />

Bu bağlamda, 3M (multimodal, multimedya, çok dilli) veriler, bir çok<br />

bilimsel etki alanı arasında bir çalışma, insan verisi paylaşmanın bir paradigması<br />

olarak görülebilir. Ancak, gerçekten yararlı olabilmesi için bu<br />

verilere açıklama yapılmalı ve çok büyük miktarlarda sunulmalıdır. Ek<br />

açıklamalı veriler, insan verilerini istatistiksel tabanlı makine öğrenme<br />

yöntemleriyle işleyen bilgisayar bilimleri için, ancak birkaç yıl önce hayal<br />

edilemeyecek bir şekilde, yeni anlayışları desteklemek için mevcut geniş<br />

kitleyi giderek daha fazla kullanan sosyal bilimler için de yararlıdır.<br />

Bununla birlikte, çok sayıda manuel çalışma içerdiğinden, verilere<br />

açıklama yapmak maliyetlidir; bu bağlamda, farklı yöntemleri farklı soyutlama<br />

seviyeleri ile açıklamaya ihtiyaç duyduğumuz 3M verileri özellikle<br />

maliyetlidir. Mevcut açıklama çerçevesi bazen otomatik araçlarla (çoğunlukla<br />

ön bölümlendirme) yardım alan bazı yerel manuel açıklamalar içerir.<br />

Projede, manuel açıklama işlemi birçok sitede uzaktan yapılacağı ve<br />

ana noktaya yerel sitede lokalize edileceği, 3M verileri üzerinde ortak<br />

bir açıklama çerçevesi ilk prototipi geliştirmeyi amaçlanmıştır. Dahası,<br />

aynı ilke ile, multimedya verilerinde bulunan yöntemlerin (konuşma, görüntüleme)<br />

otomatik olarak işlenmesine ayrılmış bazı sistemler, otomatik<br />

açıklamalar üreterek kopyalamaya yardımcı olacaktır. Bu otomatik ek<br />

açıklamalar, her bir uzmanlık noktasında uzaktan yapılır ve bu noktalar,<br />

daha sonra, açıklayıcılara anlamlı bir yardım sağlamak için yerel olarak<br />

birleştirilir. Bu yeni açıklama kavramını geliştirmek için, pratik bir vaka çalışması<br />

üzerinde test edilmiştir.<br />

rin uyuşmazlığı ve birlikte çalışabilme eksikliği gibi nedenlerden<br />

dolayı ciddi ölçüde kısıtlanmıştır. VITAL platformu internete bağlı<br />

nesnelerin kaynağı ve mimarisine bağlı kalmadan bu verileri tek<br />

bir çatı altında birleştiren bir ara katman platformudur. Bu platform<br />

sayesinde veriler üzerinde filtreleme ve diğer işlem protokolleri veri<br />

sağlayıcılar ve uygulama geliştiricilere sunulmakta ve sınırsız bir<br />

potansiyele sahip olan akıllı şehir uygulamalarının geliştirilmesi kolaylaştırılmaktadır.<br />

Bu proje kapsamında geliştirilen VITAL platformu İstanbul Büyükşehir<br />

Belediyesi Trafik Kontrol Merkezi tarafından sağlanan<br />

İstanbul’daki tüm yollara ait hız verileri üzerinde test edilmiştir.<br />

Platforma veri madenciliği teknikleri kullanılarak hız tahmin modülü<br />

eklenmiş ve yollardaki trafik yoğunluğunu bildiren bir sistem geliştirilmiştir.<br />

MICAT<br />

Yüksek boyutlu Manyetik Rezonans Görüntüleri’nden Beyin<br />

Bağlantılarının ve Patolojilerinin bilgisayar ortamında oluşturulması<br />

amacıyla yenilikçi yapay zekâ algoritmaları tasarlanıyor…<br />

MICAT, yüksek boyutlu Manyetik Rezonans Görüntüleri’nden<br />

Beyin Bağlantılarının ve Patolojilerinin bilgisayar ortamında<br />

oluşturulması amacıyla yenilikçi yapay zekâ algoritmaları<br />

tasarlanmaktadır. Tıbbi uygulama konuları bu projelerde Parkinson<br />

hastalığı ve beyin tümörü (kanser) hastalıkları olup projeler tıp doktorları<br />

da dahil çoklu disiplinli ekipleri içermektedir. Bu faaliyetler<br />

“Büyük Veri” ve “Veri Madenciliği” alanlarının tıbbi görüntüleme alanında<br />

önemli uygulama alanına girmektedir. Bu projelerde oluşturulan<br />

bilgi birikiminin makine öğrenmesi ve veri madenciliği yöntemleri<br />

sayesinde çok yüksek sayıda tıbbi görüntü verilerine uygulanmasını<br />

amaçlanmaktadır. Benzeri araştırma faaliyetlerinin, beynin ve ilgili<br />

hastalıklarının daha iyi anlaşılması, zamanında teşhis, müdahale<br />

edilmesi, sonuç olarak toplumda sağlık hizmetleri ve insan hayatı<br />

kalitesinin yükseltilmesinde faydalı olması öngörülmektedir.<br />

Vital<br />

Bu platform sayesinde veriler üzerinde filtreleme ve diğer işlem<br />

protokolleri veri sağlayıcılar ve uygulama geliştiricilere sunuluyor<br />

ve sınırsız bir potansiyele sahip olan akıllı şehir uygulamalarının<br />

geliştirilmesi kolaylaştırılıyor…<br />

Nesnelerin interneti hızlı büyüyen yaygın bir olgu haline gelmiştir.<br />

Günümüzde tüketici ürünlerinden araçlara etkinlik mekânlarından<br />

insanlara kadar birçok fiziksel varlığa ait veriler izlenmekte<br />

ve kaydedilmektedir. Bununla birlikte bu verilerin kullanışlılığı, sistemle-<br />

42 itü vakfı dergisi


Gezgin Robotlar Tarafından Eylem<br />

Temsillerinin Öğrenilmesi ve Dinamik<br />

Planlama Yapılması<br />

Bu proje ile, bir robotun planlamada kullanılan eylem temsillerini<br />

dış dünyanın doğrudan gözlenmesi yoluyla güncellemesi ve<br />

öğrenmesi yöntemi özgün olarak ilk defa geliştirildi...<br />

Otonom İnsansı Robotlar İçin<br />

Güvenli Görev Yürütme<br />

Bu çalışmanın sonuçlarının otonom robot ve insan-robot etkileşimi<br />

araştırmaları açısından ev ve ofis uygulamalarında güvenlik ve<br />

güvenilirliğin sağlanması için çok önemli etkileri ve katkılarının<br />

olacağı düşünülüyor…<br />

Yol planlamasından (path planning) farklı olarak eylem<br />

planlaması (action planning), verilen bir dünya durumundan<br />

belirlenen hedeflere ulaşmak için önerme mantığı ile<br />

temsil edilen ve yürütülmesi için belirli önkoşullar gerektiren ve<br />

yürütüldüğünde ortamda çeşitli etkiler yaratan gerçek dünya eylemlerinin<br />

geçerli şekilde sıralanması sürecidir. Otonom eylem<br />

planlama araştırmaları, oldukça geniş planlama problemlerine<br />

etkin şekilde yanıt verecek ölçeklenebilir planlayıcıların geliştirilmesine<br />

yoğunlaşmaktadır. Her yıl düzenlenen uluslararası planlama<br />

yarışmaları (IPC) yeni geliştirilen planlayıcıların başarımını<br />

ölçmek ve daha gerçekçi hale getirilmiş ve genişletilmiş tanım<br />

kümeleri ile planlama problemlerinin yarattığı kısıtlamaları planlayıcılar<br />

üzerinde gözlemleyebilmek için geliştirilen standart test<br />

platformları haline gelmiştir.<br />

Robotlar fiziksel ortamda yaşayan etmenler olduğundan<br />

yüksek seviyeli planlayıcıların gerçek dünya problemlerinde<br />

test edilmesi ve sınanması için uygun araçlar oluşturmaktadır.<br />

Son dönemlerde etkileşimli ve süreli zamanda yürütülen<br />

eylemler için zamanlamayı da (scheduling) göz önüne alan<br />

zamansal planlayıcıların kullanılmasının gerekliliği anlaşılmıştır.<br />

Bu projede, bir robotun farklı nitelikteki ve sayıdaki<br />

kaynaklar gerektiren, etkileşimli ve süreli zamanda<br />

yürütülen eylemler içeren zamansal planları yürütmesi<br />

aşamasında beklenmeyen durumlar oluştuğunda,<br />

eylem temsillerini ortam durumu gözlemlerine göre<br />

mantıksal çıkarsama yöntemleri ile güncelleyebilmesi ve<br />

dinamik olarak yeniden plan oluşturabilmesi için gerekli<br />

olan yöntemlerin geliştirilmesi sağlanmıştır. Robotun plan<br />

veya yeniden planlama yapabilmesi için zamansal bir<br />

planlayıcı kullanılmış ve bu planlayıcının güncellenmiş<br />

eylem temsilleri ve dünya durumlarına göre dinamik<br />

olarak planlama yapması mümkün hale getirilmiştir.<br />

Eylemlerin önkoşul veya etkilerinde ortamın güncel<br />

durumu göz önüne alınarak güncellemeler yapılmıştır.<br />

Önerilen eylem temsili öğrenme ve dinamik<br />

planlanlama yöntemleri hem kalıcı hem de geçici<br />

hata durumları göz önüne alınarak geliştirilmiştir. Nesnelerin<br />

tanınması ve durumlarının belirlenmesi için ileri seviyeli<br />

görüntü ve video işleme yöntemleri uygulanmıştır. Bu proje ile,<br />

bir robotun planlamada kullanılan eylem temsillerini dış dünyanın<br />

doğrudan gözlenmesi yoluyla güncellemesi ve öğrenmesi yöntemi<br />

özgün olarak ilk defa geliştirilmiştir.<br />

Önerilen yöntemler gerçek dünya kısıtlarını göz önüne alacak<br />

şekilde geliştirilecektir. Deneyler hem benzetim ortamında hem<br />

de gerçek robotlar üzerinde yapılacaktır. Nesnelerle yapı inşası<br />

uygulama alanı hedeflenen türde eylemler içerdiği için deneylerin<br />

yapılacağı uygulama alanı olarak belirlenmiştir. Arama/kurtarma<br />

uygulama alanının dış ortamda temsili bir senaryosu da test<br />

ortamı olarak kullanılacaktır.<br />

Robotların ortamlarına ve etkileşimde bulundukları nesnelere zarar<br />

vermemeleri için hata ve olağandışı durumları sezebilmeleri ve bu<br />

durumları kotarabilmeleri gerekmektedir. Bu projede otonom insansı<br />

robotlarda güvenli görev yürütme için hata sezme, hata tanıma ve hata<br />

kotarma yöntemleri incelenmektedir. Çalışmanın en önemli motivasyonu,<br />

robotların günlük uygulama senaryolarında güvenli şekilde kullanılabilmelerine<br />

yönelik gerekli yöntemlerin geliştirilmesidir. Bu araştırma alanı,<br />

yapısı ve tasarımı bilinen ortamlarda çalışan endüstriyel robotlar için iyi<br />

incelenmiş, belirli standartları ve yönergeleri belirlenmiş bir alan olmasına<br />

rağmen, yapısı bilinmeyen/değişen ortamlarda çalışan otonom robotlar<br />

için bu konuda çok sayıda açık problem bulunmaktadır. Projede bu problemlerin<br />

çözümüne yönelik olarak robotlar için güvenli bir görev yürütme<br />

sistemi geliştirilmektedir.<br />

Sistemde farklı sensör verilerini etkin şekilde işleyen ve yürütmeyi takip<br />

için gereken bilgileri çıkaran bir algı iş hattı geliştirilmektedir. Özellikle<br />

görüntü, ses, kuvvet, dokunma sensör verileri değerlendirilerek<br />

dünya olgularına ilişkin yüklemler oluşturulmaktadır. Bu<br />

yüklemler robotun dış ve iç durumlarına ilişkin hata bağlamlarını<br />

temsil etmektedir. Bu amaçla sensör bilgilerini bir araya getiren<br />

olasılıksal grafiksel modellerden yararlanılmaktadır. Bunun<br />

yanında, her bir sensör verisinin değişik koşullardaki etkileri<br />

incelenerek algılama için bilgi-işlemsel açıdan etkin olan<br />

uyarlanır bir aktif sensör seçim stratejisi geliştirilmiştir.<br />

Projenin en önemli katkısı hedeflenen hata sezme<br />

ve tanıma yöntemlerinin geliştirilmesindedir.<br />

Hata tanıma için hem gözetimli öğrenme hem de<br />

zamansal olasılıksal modeller araştırılmaktadır. Hiyerarşik<br />

Saklı Markov Modellerine (HSMM) dayanan hata tanıma<br />

yöntemleri hataların uygun sebepler ile ilişkilendirilmesini<br />

sağlar. Hata modelleri farklı HSMM katmanları ile temsil<br />

edilir ve bu modeller üretilen bir plandaki eylemler yürütülürken<br />

ortamın değişen durumuna göre sürekli olarak<br />

güncellenir. Proje kapsamında nesne algılama hataları,<br />

nesne konumlama hataları, nesne ile etkileşimde yürütme<br />

parametreleri hataları, donanım bozulmaları, nesne<br />

düşürme, nesneye çarpma, engele çarpma, dış olaylar/<br />

aktörler nedeniyle oluşan anormallikler (örneğin,<br />

mevcut olan bir nesnenin dış müdahale ile ortamdan<br />

taşınmış olması) durumları modellenmektedir. Sistem, sonuç olarak durumları<br />

başarı, güvenli-hata veya güvensiz-hata olarak sınıflandırmaktadır.<br />

Robotun hata tanısını yaptıktan sonra beklenmeyen durumu yürütme parametrelerini<br />

değiştirme veya yeniden plan üretme yoluyla kotarması sağlanmaktadır.<br />

Bu şekilde çok geniş bir sensör veri kümesi değerlendirilerek<br />

yapılan bu tür bir sınıflandırma ilk defa yapılmaktadır.<br />

Otonom robotlarla günlük yaşam uygulamaları için yapısı bilinmeyen/<br />

değişen ortamlarda hataların tanınması ve kotarılması, güvenli görev yürütme<br />

için çok önemli bir problemdir. Bu çalışmanın sonuçlarının otonom<br />

robot ve insan-robot etkileşimi araştırmaları açısından ev ve ofis uygulamalarında<br />

güvenlik ve güvenilirliğin sağlanması için çok önemli etkileri ve<br />

katkılarının olacağı düşünülmektedir.<br />

Robovie R3-İnsansı (Humanoid)<br />

Robot ve Aksesuarları, İTÜ Yapay<br />

Zekâ ve Robotik Laboratuvarı<br />

itü vakfı dergisi<br />

43


İNSANLAŞAN MAKİNALAR - YAPAY ZEKÂ<br />

İTÜ ARI Teknokent Firmaları<br />

Dünya ile Yarışan<br />

Yapay Zekâ ve Robotik<br />

Çalışmalarına İmza Atıyor…<br />

Bilim ve disiplinlerarası ar-ge çalışmalarının sonucunda ortaya çıkan “Yapay zekâ”<br />

ürünü teknolojiler, tıptan mühendisliğe, uzay araştırmalarından sinir bilimlerine kadar<br />

çok geniş bir alanda kullanılıyor. Her gün biraz daha gelişen, şaşırtan uygulama<br />

alanları ve sonuçlarıyla “yapay zekâ” konusu giderek daha fazla araştırmacının,<br />

teknoloji yatırımcısının ilgisini çekiyor, üniversite-sanayi işbirliğine dayalı araştırma<br />

alanları açılıyor; teknokentler bünyesinde “yapa zekâ ve robotik” konusuna odaklanan<br />

firmalar, bilim ortamının desteğini de arkasına alarak bu alanda çalışmalarını<br />

sürdürüyor.<br />

“Yapay zekâ ve robotik alanında ben de varım!” diyen, İTÜ ARI Teknokent bünyesinde<br />

Ar-Ge odaklı çalışmalarını sürdüren firmalardan; Tazi.io, Acrome, Miletos, Next<br />

Horizons, Sudo Robotik ve Yapı Kredi Teknoloji’nin ürünleri iş dünyasında verimlilik<br />

ve endüstriyel üretimde kolaylık sağlıyor.<br />

tazi.io: Sürekli Öğrenen Yapay Zekâ<br />

tazi.io ürünleri sürekli öğrenen ve ölçeklenebilir algoritmalar<br />

kullanılarak geliştirildi. Veri değiştiği anda, tazi modelleri de<br />

öğreniyor. Böylece önemli olaylar olduktan sonra değil, olurken<br />

gerekli aksiyonlar alınabiliyor…<br />

tazi.io’daki ürünlerimiz, özellikle veriyi<br />

oluşturan dünyanın devamlı olarak<br />

değiştiği, IoT (Internet of Things), telekom,<br />

insan kaynakları, sağlık, sigortacılık,<br />

bankacılık, reklamcılık, çok oyunculu online<br />

oyunlar gibi alanlarda, akan veriden sürekli<br />

(çevrimiçi, online) öğrenerek müşterilerimizin<br />

işine yarayacak bilgiler üretiyor. Ürünlerimizdeki<br />

modeller sürekli olarak ve farklı veri<br />

kaynaklarından öğrenebildiği için, verinin<br />

üretiminde yer alan müşteri, ürün özelliği gibi<br />

faktörler değiştikçe anında modeller güncelliyorlar,<br />

dolayısı ile sezonsal ya da ani değişimleri<br />

hemen öğrenebiliyorlar. Örneğin, bir<br />

şirketin web sitesine gelen kullanıcıların hareketlerinden,<br />

sitede ne tür içerikle ilgilenip<br />

ilgilenmediklerini sürekli olarak öğrenerek,<br />

sitedeki kullanıcı tecrübesi ve problemleri,<br />

olağandışı durumları anında tespit edebiliyor<br />

ve problemlere kullanıcı siteden gitmeden<br />

çözüm üretilmesi sağlayabiliyorlar.<br />

tazi.io'nun halihazırdaki ürünleri şunlar:<br />

tazi hunt 1 : sürekli anomali ve örüntü tanıma<br />

ve tahmin etme,<br />

tazi wise: dinamik ve gerçek zamanlı<br />

öneri,<br />

tazi select: sürekli öznitelik değerlendirme<br />

ve seçme,<br />

tazi eval: sürekli veri analitiği çözümleri<br />

değerlendirme ve birleştirme.<br />

Ürünlerimizi bu konudaki başka ürünlerden<br />

ayıran özellikleri şöyle sıralayabiliriz:<br />

İş problemi odaklı yaklaşım ve hızlı<br />

kurulum:<br />

Müşterilerimizle ilk görüşmelerimizde<br />

ellerinde olan verinin ne olduğu ve bu veri<br />

ile neler yapmak istediklerini öğreniyoruz.<br />

tazi.io 2015 Mayıs'ında, Prof. Dr. Zehra<br />

Çataltepe ve Dr. Tanju Çataltepe tarafından,<br />

İTÜ ARI Teknokent’te bir B2B teknoloji<br />

startup'ı olarak kuruldu. Amacı sürekli olarak<br />

akan veriden öğrenen yapay öğrenme<br />

ürünleri ile çözümler üretmek. Ekip olarak<br />

yapay öğrenme ve büyük ölçekli sistemlerde<br />

yirmi yılın üzerinde hem endüstri hem<br />

de akademi tecrübesi barındırıyor.<br />

Prof. Dr. Zehra Çataltepe, İTÜ, Bilgisayar ve<br />

Bilişim Fakültesi'nde öğretim üyesi. Yapay<br />

Öğrenme alanında İTÜ'de yüksek lisans ve<br />

doktora dersleri veriyor. Bu konuda 80’in<br />

üzerinde patent, makale, bildirisi, yönettiği<br />

tezler, danısmanlık yaptığı ya da yönettiği<br />

TEYDEB, Teknokent, KOSGEB, AB projeleri<br />

var. Sürekli öğrenme ve derin öğrenme<br />

konularında çalışmalarına devam<br />

ediyor.<br />

Dr. Tanju Çataltepe, tazi.io’nun kurucu ortağı.<br />

Lisans derecesini MIT’den ve doktorasını<br />

UCLA’den alan Tanju Çataltepe,<br />

A.B.D.’de Xerox ve AT&T şirketlerinde<br />

araştırmacı ve Türkiye’de telekom ve bilgi<br />

teknolojileri alanlarında yönetici olarak<br />

çalıştı. Büyük ve gerçek zamanlı sistemlerin<br />

tasarım ve operasyonu konusunda<br />

20 yılı aşkın endüstri deneyimi var.<br />

44 itü vakfı dergisi


tazi.io ürününün çözdüğü yapay öğrenme<br />

probleminin odağına bu iş hedeflerini koyuyoruz.<br />

Yapay öğrenme sistemleri kendilerine<br />

gelen veriden öğrenirler. Fakat,<br />

öğrenmenin iş hedeflerine hizmet edebilmesi<br />

için, hem sisteme gelen özelliklerin<br />

ve örneklerin ne olduğu, hem de yapay öğrenme<br />

sisteminin neyi optimize ettiği çok<br />

önemli. Ürünümüzün demo, entegrasyon,<br />

PoC, pilot ve kurulum sürecini 2-8 hafta<br />

arasında gerçekleştirebiliyoruz. Bütün bu<br />

süreçler sırasında müşterimiz ile iletişim<br />

halinde olduğumuz için, ürünümüze gelen<br />

verinin iş problemini çözmede kullanılabilir<br />

olması ve çözümün ihtiyacı en iyi şekilde<br />

karşılıyor olmasını sağlıyoruz. Ürünlerimizdeki<br />

çevrimiçi öznitelik seçimi yöntemleri<br />

sayesinde öğrenmek için faydalı olabilecek<br />

bütün öznitelikleri her an otomatik olarak<br />

değerlendiriyor ve sadece problem çözümüne<br />

faydalı olabilecek olan özellikleri<br />

modellerin oluşturulmasında kullanıyoruz.<br />

Toplam veri miktarı çok fazla olsa bile, veriyi<br />

oluşturan sistemler devamlı değiştiği için<br />

öğrenmede işe yarayacak veri sayısı aslında<br />

sanıldığından daha az olabiliyor. tazi.io<br />

modelleri, hem gerekli öznitelikleri kullanmayı<br />

sağlayan, hem de sadece eğitim verisini<br />

ezberlemeyi (overfitting) engelleyen<br />

mekanizmalar sayesinde, başka sistemlere<br />

göre daha iyi performans gösteriyor.<br />

İnsana hesap verebilen ve insandan da<br />

öğrenebilen yapay öğrenme modelleri:<br />

tazi.io'nun yapay öğrenme modelleri,<br />

sadece aldığı kararların ne olduğunu<br />

değil, bu kararın sebebini de kullanıcıya<br />

ya da bağlandığı sisteme gönderiyor.<br />

Sebeplere bakarak, hem iş sistemlerinin<br />

alacakları aksiyonlar daha detaylı olarak<br />

tanımlanabiliyor, hem de tazi.io'nun neden<br />

karar verdiği kullanıcılar tarafından incelenip<br />

aksiyonlar daha kolaylıkla onaylayabiliyor.<br />

Özellikle verinin değiştiği ya da belirli<br />

bir alt alanda az olduğu durumlarda, tazi.<br />

io veri yanında insandan da öğrenebiliyor.<br />

Böylece çok fazla miktarda veri toplanmasını<br />

beklemeden başka sistemlere göre<br />

daha hızlı sonuçlar üretebiliyor.<br />

Sürekli olarak öğrenme:<br />

tazi.io ürünlerinde kullanılan yapay<br />

öğrenme modelleri, sürekli öğrenen ve ölçeklenebilir<br />

algoritmalar kullanılarak geliştirildi.<br />

Böylece, veri değiştiği anda, tazi.io<br />

modelleri de öğreniyor, dolayısıyla önemli<br />

olaylar olduktan sonra değil, olurken gerekli<br />

aksiyonlar alınabiliyor. Örneğin, birçok<br />

değişen sistemden oluşan telefon ya<br />

da elektrik şebekesi, insan sosyal ağları<br />

gibi sistemlerde, yeni oluşan hatalar, anormal<br />

ya da beklenmedik durumlar, değişen<br />

müşteri ihtiyaçları, anında belirlenebiliyor.<br />

İnsanlar öğrenirken de aslında buna<br />

benzer prensiplerle, sürekli, hedef odaklı<br />

ve kararlarının sebeplerini açıklayarak<br />

öğreniyorlar. Öte yandan, iletişim, ulaşım,<br />

haberleşme, sosyal medya, eğitim, oyun<br />

gibi sektörlerde, üretilen verinin hızı, çeşitliliği<br />

ve değişkenliği her geçen gün artıyor.<br />

Bu sistemlerin devamlı olarak operasyonel<br />

durumda kalması için sadece insan<br />

operatörler, kural tabanlı sistemler ya da<br />

ancak veri toplandıktan sonra öğrenen<br />

yapay öğrenme sistemleri yetersiz kalıyor.<br />

Özellikle insan operatörlerin nihai kararı<br />

aldığı sistemlerde, karar destek sistemlerinin<br />

hem hızlı ve doğru öğrenmeleri, hem<br />

de kararların nedenini açıklamaları gerekiyor<br />

ki operatörlerin işleri kolaylaşsın. tazi.<br />

io’nun bu tür sistemlerde operatörlerin<br />

önüne çıkan yanlış pozitifleri ve sıradan<br />

problemler üzerinde harcayacağı zamanı<br />

azaltması sayesinde, işlenebilen veri miktarı<br />

artıyor ve yanlışlar azalıyor. Böylelikle<br />

insan operatörler daha karmaşık ve yeni<br />

problemlerin çözümü ile meşgul olacak<br />

zamanı bulabiliyor.<br />

tazi.io’yu İTÜ ARI Teknokent'te kurduk.<br />

Dünyanın en güzel şehirlerinden biri olan<br />

İstanbul’da ve İTÜ Maslak kampüsünde<br />

çalışıyor olmak, hem biz hem de çalışanlarımız<br />

için çok keyifli. İşbirliği yapabileceğimiz<br />

birçok büyük-küçük şirketin varlığı,<br />

İTÜ’nün donanımlı akademisyen ve yetişmiş<br />

insan kaynağı yanında İTÜ NOVA, Çekirdek,<br />

GINOVA gibi kurumlar da, İTÜ ARI<br />

Teknokent’te iyi bir inovasyon ekosistemi<br />

oluşmasını sağlıyor.<br />

Prof. Dr. Zehra Çataltepe / Dr. Tanju Çataltepe<br />

1<br />

tazi hunt TUBITAK TEYDEB tarafından<br />

desteklenen bir proje kapsamında üretilmiştir.<br />

itü vakfı dergisi<br />

45


İNSANLAŞAN MAKİNALAR - YAPAY ZEKÂ<br />

ACROME Robotik ve Mekatronik Sistemleri'nden<br />

Çok Amaçlı Endüstriyel Robot<br />

Acrome, Endüstri 4.0 devrimi yolunda uyguladığı robotik<br />

çözümlerle yapay zekâ ile kendi kendine işleyen üretim tesisi<br />

hedeflerini bir adım ileriye taşıyor...<br />

ACROME Robot<br />

ACROME Robot ile ülkemiz endüstrisinde<br />

kaynak ve boya yapabilen, taşıma<br />

ve montaj amaçlı kullanılabilen, konveyörler<br />

arası yük taşıyabilen, paketleme yapabilen<br />

tasarımı ve üretimi tamamen Acrome<br />

tarafından yapılacak olan; sektörün endüstriyel<br />

robotlardan beklentisi göz nünde bulundurulduğunda,<br />

talepleri karşılayabilecek geniş kapsamlı<br />

bir çözüm ortaya koyabilen<br />

çok amaçlı bir robot elde<br />

etmek amaçlanmaktadır.<br />

Endüstriyel robotlar;<br />

imalat, otomoiv, gıda, ilaç<br />

gibi birçok sanayi sektöründe<br />

ve yüksek düzeyde otomasyon<br />

uygulamalarında çok kritik<br />

bir role sahiptir. Bu robotların endüstri<br />

için taşıdıkları öneme rağmen hala<br />

endüstriyel robotların kullanımını<br />

engelleyen ve zorlaştıran engeller<br />

varlığını sürdürmektedir.<br />

Önemli engellerin başında endüstriyel<br />

robotların yüksek maliyetli<br />

otomasyon araçları olması gelir. Bir<br />

diğer engel ise kullanıcı arayüzlerinin<br />

kullanıcı dostu tasarlanmamasından<br />

dolayı robotların programlanmaya yönelik<br />

ACROME,<br />

endüstriyel ve<br />

akademik alanda kullanılmak üzere robotik<br />

ve mekatronik sistemler geliştiren ve aynı<br />

zamanda kontrol mühendisliği çözümleri<br />

sunan 2013 yılında kurulmuş girişimci bir<br />

firmadır. ACROME ismi firmanın dört odak<br />

noktası olan Otomasyon, Kontrol, Robotik<br />

ve Mekatronik kelimelerinin baş harflerinden<br />

oluşmaktadır. ACROME bu alandaki faaliyetleri<br />

ile birçok firma ile çözüm ortağıdır.<br />

Düşük maliyeti, sezgiselliği ve kullanıcı<br />

dostu yazılımı sayesinde 6 eksenli robot<br />

kol platformu ACROME ROBOT, geleneksel<br />

teknik destek ihtiyacının oldukça uzun zaman<br />

ve bütçe kayıplarına neden olmasıdır.<br />

Bu doğrultuda Acrome, NI LabVIEW ile<br />

çalışan, düşük maliyetli, sezgisel, program kolaylığına<br />

sahip ve açık kaynak kodlu endüstriyel<br />

robotlar geliştirmektedir. Endüstriyel robotların<br />

nitelikli insan gücünün yerini almalarına ya da<br />

insanlar ile koordineli çalışabilmelerine olanak<br />

sağlayarak, yüksek hassasiyetleri ve<br />

aralıksız çalışabilmeleri gibi avantajları<br />

sayesinde, Acrome tarafından geliştirilecek<br />

olan robot sistemleri büyük bir<br />

pazar payına sahip olacaktır.<br />

ACROME myCONTROL<br />

ACROME kontrol, mekatronik<br />

ve robotik konularının uygulamalarına<br />

yönelik lisans, yüksek<br />

lisans ve doktora düzeyinde<br />

öğrenciler için myCONTROL<br />

adı altında kontrol deney düzenekleri<br />

üretmektedir.<br />

Şu anda ACROME tarafından<br />

aktif olarak üretilen ve üniversitelerde<br />

kullanılan 5 farklı deney düzeneği bulunmaktadır.<br />

Bunlar Top Dengeleyen<br />

Mekanizma, Top ve Çubuk Düzeneği, Delta<br />

Robot, Tek Serbestlik Dereceli Helikopter ve<br />

endüstriyel robotlara göre daha yüksek<br />

bir güvenlik sunmakta ve robot kol teknolojisinin<br />

endüstride kullanımını kolaylaştırmaktadır.<br />

Akademik alanda ise eğitim ve<br />

araştırmaya yönelik olarak ACROMEmy-<br />

CONTROL deney düzeneklerini geliştirmekte<br />

ve üretmektedir. Ayrıca, ACROME<br />

PROJECT adı altında veri toplama ve test<br />

sistemleri, görüntü işleme ve gömülü sistem<br />

kontrolü alanlarında endüstriyel projeler<br />

geliştirmektedir. ACROME, enstrümantasyon<br />

çözümleri ve veri toplama alanında<br />

dünya lideri olan National Instruments firmasının<br />

Silver Alliance Partneri’dir.<br />

Stewart Platform'dur. Bu deney düzenekleri<br />

teorik bilgilerin pratiğe dönüşmesi açısından<br />

akademik çalışma yapmak isteyenler için oldukça<br />

faydalıdır.<br />

ACROME ekibi tarafından yerli olarak üretilen<br />

bu deney düzenekleri,Türkiye’deki birçok<br />

üniversitenin yanısıra dünyada da çeşitli üniversitelerde<br />

öğrenciler ve akademisyenler tarafından<br />

aktif olarak kullanılmaktadır.<br />

ACROME Project<br />

ACROME açık kaynak kodlu yazılım desteği<br />

ile kişi veya şirketlere özel endüstriyel çözümler<br />

üretmektedir. Arçelik, Vestel, General Electric,<br />

THY Teknik ve Autoliv gibi şirketlere robotik ve<br />

mekatronik çözümler üreten ACROME, daha<br />

az maliyetle daha fazla iş yapılmasını sağlayarak<br />

üretim verimliliğini arttırmaktadır. Robotik ve<br />

mekatronik teknolojilerini endüstriyel proseslere<br />

entegre etmeye yönelik projelerden bazıları:<br />

• Panel Piksel Hataları Görsel Kontrol Sistemi,<br />

üretim hattındaki panellerin hatalı piksel<br />

bölgelerinin ve istenmeyen materyallerin tespiti<br />

için LabVIEW ortamında tasarlanan ölü<br />

piksel görsel kontrol sistemi, Arçelik ile AC-<br />

ROME iş birliğinde geliştirilmiştir.<br />

• THY Test Konsol; taşınabilir veri toplama<br />

ve kontrol sistemidir. Bu sistem yüksek<br />

hız ve gerilim, pozisyon, yük, basınç ve debileri<br />

görüntüleyip kaydeden veri toplama<br />

kanallarına sahiptir.<br />

ACROME, sanayi ve akademinin gelecek<br />

nesil için robotik ve mekatronik altyapısını<br />

geliştirmek amacıyla mekatronik sistemler ve<br />

bu sistemleri geliştirenler arasında bir köprü<br />

oluşturmaktadır. Geleceğin teknolojisini<br />

günümüz endüstrisine uygulayarak üretim<br />

verimliliğini maksimize etmektedir. Endüstri<br />

4.0 devrimi yolunda, uyguladığı robotik çözümlerle<br />

yapay zekâ ile kendi kendine işleyen<br />

üretim tesisleri hedefini bir adım ileriye taşımaktadır.<br />

Robotik ve mekatronik konularının<br />

temeli olan kontrol algoritmalarını öğretmeye<br />

yönelik deney düzenekleriyle öğrencilerin teoriyi<br />

pratiğe çevirmesine yardımcı olmaktadır.<br />

Başar Şahinbeyoğlu<br />

46 itü vakfı dergisi


Miletos’la Derin Yapay Sinir Ağları<br />

ya da Derin Öğrenme<br />

Miletos, hem iş piyasasına, hem de akademik dünyaya yönelik<br />

yapay zekâ ürünleri geliştiriyor. Şirketin iş piyasasına yönelik<br />

geliştirdiği araçlar, değerli belgeleri tanıyor…<br />

İnsanların insandışı bir varlıkta zekâ üretme<br />

hayali programlanabilir sayısal bilgisayarların<br />

1940’larda ortaya çıkmasıyla gerçeklik<br />

kazandı. Aynı yıllarda yapay sinir ağları araştırmaları<br />

da başladı. Yapay sinir ağları, memeli<br />

hayvanların sinir sistemi/beyin fonksiyonlarını<br />

örnek alır. Beyinde, yapısal olarak birbirinden<br />

farksız hücreler birbirinden çok farklı işlemleri<br />

yerine getirirler. Dahası, beyin, zaman içerisinde<br />

doğumda sahip olmadığı bir takım fonksiyonları<br />

yerine getirmeyi öğrenir. Yapay sinir<br />

ağları bu temel gözlemlerden doğmuştur. İlk<br />

yapay sinir ağı yaklaşımlarının sınırları 1970’li<br />

yıllarda backpropagation algoritması ile aşıldı;<br />

1980’li yıllarda paralelleştirme ile daha büyük<br />

yapay sinir ağları kurulabildi; 2010’lara gelindiğinde<br />

üç gelişme daha derin yapay sinir ağlarının<br />

inşasını mümkün kıldı: 1) Derin yapay sinir<br />

ağlarının kurulmasının önündeki engellerin anlaşılması<br />

ve bu sorunları aşan mimarilerle tekniklerin<br />

geliştirilmesi, 2) Web aracılığıyla derin<br />

ağları besleyebilecek miktarda veri toplanabilmesi,<br />

3) Artan işlem becerisi (grafik işlemcileri)<br />

ile derin sinir ağlarının eğitilebilmesi.<br />

Son dönemdeki bu gelişmeleri “derin öğrenme”<br />

adıyla özetliyoruz. Dünyada yapay<br />

zekâ araştırmaları; makine öğrenmesinin bir alt<br />

dalı olan, derin yapay sinir ağları ya da diğer<br />

adıyla derin öğrenmeye odaklanmış durumda.<br />

Yapay sinir ağları, insanların yapmakta<br />

iyi olduğu, kendisi için bir algoritma bulunması<br />

zor problemleri çözmek konusunda<br />

başarılıdırlar. Gördüğümüz nesneleri ya da<br />

yüzleri tanımak, yahut okumak beynimizin<br />

başarılı olduğu ama kendisi için algoritmik<br />

çözümler geliştirmesi zor problemlerdir.<br />

Okuma işlemiyle gözle elde ettiğimiz bir takım<br />

şekillere ait görsel bilgi beyin tarafından<br />

kavramlara dönüştürülür. Yapay sinir ağları<br />

okuma işleminin kavram kısmını gerçekleştiremese<br />

de, örneğin postaya verilmiş zarf<br />

üzerindeki posta kodunu teşhis edebilir, posta<br />

kodunun görüntüsünü işleyerek, görüntü<br />

bilgisini posta kodu bilgisine dönüştürebilirler.<br />

Uygulamada bu beceri, zarfların üzerlerindeki<br />

posta kodlarına göre sınıflanmasını<br />

sağlar.<br />

Miletos nesne tanıma sistemi şirketin resmi Web sitesi üzerinden<br />

denenebiliyor. Miletos takımı, ImageNet 2015 yarışmasında "kızıl<br />

panda" sınıfında Microsoft ile birinciliği paylaştı.<br />

MİLETOS<br />

Miletos, 2014 yılında İTÜ Teknokent<br />

bünyesinde kurulmuş, Türkiye’nin yapay<br />

zekâ uygulamaları geliştiren az sayıdaki<br />

araştırma geliştirme şirketlerinden biridir.<br />

Başlangıcı 2011’e dayanan şirketi bugünkü<br />

düzeyine getiren, temel bilim altyapısı<br />

ve bilgisayar bilimleri, elektronik mühendisliği,<br />

istatistik gibi farklı alanlara nüfuz<br />

eden kökleridir. Şirket adını ise, bilimin<br />

kurucusu sayılan Thales’in memleketi<br />

Miletos, öğrenme algoritmaları uygulamak,<br />

geliştirmek, bu algoritmaların öğrenmek için gereksineceği<br />

veriyi oluşturmak ve bu algoritmalarla<br />

bilgisayarları eğitmek konularında uzman<br />

bir Ar-Ge şirketi. Özellikle de sayısal görüntülerdeki<br />

nesneleri ve belge görüntülerindeki yazıları<br />

tanıma (optik karakter tanıması) konularında uzmanlaşmış<br />

bir şirket.<br />

Miletos’un ilk uluslararası başarısı, 2015 yılında<br />

Stanford Üniversitesi’nce düzenlenen ImageNet<br />

Challenge yarışmasındaki derecesiydi.<br />

Fotoğraflardaki nesneyi tanıma kısmında Microsoft<br />

%96,44 başarı ile birinci, Google %95,36<br />

başarı ile ikinci, Miletos ise %88,57 başarı ile<br />

ondokuzuncu oldu. 1000 ayrı nesneyi tanıyan<br />

yapay sinir ağlarının yarıştığı yarışmada, 26 nesneyi<br />

tanımada birinciler arasına girdi, “kızıl panda”yı<br />

tanımada birinciliği Microsoft’la paylaştı.<br />

Miletos, hem iş piyasasına, hem de akademik<br />

dünyaya yönelik yapay zekâ ürünleri<br />

geliştiriyor. Şirketin iş piyasasına yönelik geliştirdiği<br />

araçlar, değerli belgeleri tanıyor. Türkiye<br />

bankalarına ait ticari çeklerin tarayıcı ile elde<br />

edilen görüntülerinden çekler üzerindeki bilgileri<br />

okuyabilen sistem (CheckOCR) Miletos’ta<br />

geliştirilmeye devam ediyor. Miletos, ticari çeklerin<br />

okunmasındaki ana zorluk olan Türkçe el<br />

yazısı okuma problemini de çözmüş bulunuyor.<br />

Şirketin akademiye dönük bir çalışması<br />

ise geliştirmekte olduğu Osmanlıca Optik Karakter<br />

Tanıma sistemi (OttOCR). Bu sistemin<br />

amacı, Osmanlıca harflerle basılmış kitap ve<br />

süreli yayınları, tarayıcı görüntüsünden dijital<br />

metinlere çevirmek, böylece arşivlerde dijital<br />

arama yapabilmeyi sağlamak. Orta vadede<br />

Osmanlıca el yazısı okuyan ve Osmanlıca’dan<br />

Latin harflerine transkripsiyon yapan sistemler<br />

geliştirilmesi de planlanıyor.<br />

Miletos’un çek okuma sistemi de, Osmanlıca<br />

optik karakter tanıma sistemi de kendi konularında<br />

dünyada birer ilk niteliğinde. Şirketin<br />

hedefi, Türkiye’nin benzeri çözümü zor problemlerini<br />

derin öğrenme ile çözmek.<br />

Araş. Gör. Berkin Malkoç<br />

Milet antik şehrinden (Thales dönemindeki<br />

adıyla Miletos) alıyor.<br />

İTÜ KOSGEB B binasında faaliyet gösteren<br />

Miletos, üniversitenin maddi ortamı<br />

kadar, geliştirdiği beyin gücünden de yararlanıyor.<br />

Kurucusu İTÜ Fizik Mühendisliği<br />

Bölümü'nden Araş. Gör. Berkin Malkoç ve<br />

tüm çalışanları İTÜ kökenli olan Miletos’un<br />

tarih danışmanı Prof. Dr. Tuncay Zorlu ve<br />

matematik danışmanı Doç. Dr. Atabey Kaygun<br />

İTÜ’de araştırmalarını sürdürüyorlar.<br />

itü vakfı dergisi<br />

47


İNSANLAŞAN MAKİNALAR - YAPAY ZEKÂ<br />

Next Horizons<br />

Savunma sektörüne yönelik<br />

olarak geliştirilen Bal Porsuğu M<br />

isimli robot; öğrenebilme yeteneği,<br />

tam otonom hareket kabiliyeti,<br />

modülerliği, taşınabilirliği, kolay<br />

kullanımı ve dayanıklılığı ile<br />

rakiplerinden sıyrılmaktadır…<br />

48 itü vakfı dergisi<br />

Askeri alanda robotik teknolojiler başta<br />

olmak üzere insansız sistemlere yapılan<br />

yatırım dünya çapında giderek<br />

artmaktadır. Rusya ile kriz yaşayan ve toprakları<br />

işgal altında bulunan Ukrayna, bu alanda<br />

hızlı ilerleme kaydeden ülkelerden bir tanesidir.<br />

Ukrayna devlet savunma sanayi işletmesi<br />

Ukroboronprom, askeri personel için riskli<br />

alanlarda görev yapacak insansız kara araçları<br />

geliştirmektedir. Bu örnek, insansız sistemlerin<br />

yakın bir zamanda gelişmekte olan<br />

ülkelerde de kullanımının yaygınlaşacağını<br />

göstermektedir. İnsansız kara araçları (İKA)<br />

insansız sistemlerin bir alt dalıdır. Bu sistemler<br />

gelecekte başta savunma sanayi olmak<br />

üzere pek çok sektörde strateji ve taktikleri<br />

kökünden değiştirecek, usul ve yöntemlerde<br />

belirleyici rol oynayacaktır.<br />

Modern insansız kara araçlarının asimetrik<br />

muharebe koşullarının gerektirdiği değişik<br />

fonksiyonları da yerine getirebilecek çok yönlülüğe<br />

sahip olmaları beklenmektedir. Askeri<br />

sistemlerin tasarımından, birliklerde kullanıma<br />

sunulmasına kadar geçen toplam süre,<br />

teknolojinin hızlı şekilde dönüşüm gösterdiği<br />

günümüzde kritik bir faktördür.<br />

Bomba ve mayın imha operasyonlarının<br />

robotlar tarafından gerçekleştirilmesi, can<br />

kayıplarını azaltmaktadır. Buna karşın günümüzdeki<br />

bomba imha robotları modüler<br />

olmamakta ve hantal kalmaktadırlar. Ayrıca<br />

ciddi bir maddi külfet meydana getirmektedirler.<br />

Bunların dışında günümüzde sunulan<br />

birçok bomba imha robotu esas olarak bir<br />

“robot” sınıfına girmemekte, bu yüzden otonom<br />

algılama yapamayan “insansız kara aracı”<br />

olarak nitelendirilmektedirler.<br />

Next Horizons; İTÜ Çekirdek bünyesinde<br />

doğan ve gelişimini devam ettiren bir girişimdir.<br />

Mevcut durumda farklı boyutlarda robotik platformlar<br />

geliştirmektedir. Girişimin ana ürünü “Bal<br />

Porsuğu” isimli robot platformudur.<br />

Bal Porsuğu; karada uygulama özelliğine<br />

sahip modüler-geliştirilebilir bir robottur. Savunma,<br />

güvenlik, tarım gibi birçok sektörde<br />

kullanılabilmektedir. Patent başvurusu yapılan<br />

bu platformun mayın tespit/imha üzerine özelleştirilmiş<br />

sürümü üzerine geliştirmeler devam<br />

etmektedir. Tasarlanan sistem, tespit edilen<br />

mayın veya bombaya müdahale edebilecek<br />

bir kol bulundurmaktadır. Robot üzerinde ısınem,<br />

basınç, gaz, hareket, yangın sensörü ile<br />

GPS, Glonas gibi algılayıcılar bulunmaktadır.<br />

Buradan alınan veriler, gömülü sistem içerisindeki<br />

algoritmalar ile yorumlanmaktadır.<br />

Savunma sektörüne yönelik olarak geliştirilen<br />

Bal Porsuğu M isimli robot; öğrenebilme<br />

yeteneği, tam otonom hareket kabiliyeti, modülerliği,<br />

taşınabilirliği, kolay kullanımı ve dayanıklılığı<br />

ile rakiplerinden sıyrılmaktadır.<br />

Modüler yönü ile robot, istenilen görevde<br />

kullanılabilir duruma gelmektedir. Robotik kollar,<br />

su püskürtücüler, algılayıcı setleri gibi faydalı<br />

yükler platformda kullanılabilmektedir.<br />

Taşınabilir yönü ile robot, bekleme süresi<br />

olmaksızın istenilen ortama getirilerek operasyonlarda<br />

kullanılabilmektedir.<br />

Dayanıklılığı yönüyle robot;<br />

su, toz gibi engellere ve<br />

darbelere direnç gösterebilmekte<br />

ve kararlı bir şekilde çalışmasını<br />

sürdürebilmektedir.<br />

Next Horizons, robotik<br />

çalışmalarına entegre olarak<br />

yapay zekâ üzerine araştırma<br />

ve geliştirme faaliyetlerinde<br />

de bulunmaktadır. Yapay<br />

sinir ağları gibi algoritmaların<br />

kullanıldığı bu sistemler ile<br />

yapılacak olan fonksiyonlar<br />

robota öğretilmekte ve bu yolla bir zekâ elde<br />

edilmektedir. Tasarlanan algoritmalar ile yer<br />

altındaki mayınların tespiti, otonom bir şekilde<br />

bomba imhası, otonom yangın söndürme<br />

gibi çok çeşitli görevler yerine getirilebilmektedir.<br />

Next Horizons geliştirdiği robotların dışında<br />

bu robotların kontrol ünitelerini de<br />

kendi bünyesi içerisinde tasarlamaktadır.<br />

Yakın zamanda satışa çıkacak ürünlerde el<br />

konsolu tabanlı sistemler kullanılsa da “akıllı<br />

giysi” çalışması araştırma ve geliştirme faaliyetleri<br />

kapsamında devam etmektedir. Geliştirilecek<br />

olan inovatif sistem ile kullanıcının<br />

elleri serbest bir şekilde robotu kontrol edebilmesi<br />

sağlanacaktır. Ayrıca savunma ve<br />

emniyette kullanılacak robotlar ile verilecek<br />

bu giysiler; kullanıcı kişiyi darbelere karşı<br />

korumak ve vücut sıcaklığını ayarlamak gibi<br />

görevleri de yerine getirecektir.<br />

Günümüzde insansız kara araçları;<br />

mevcut personelin yerini almak veya yardımcı<br />

sistem olarak hizmet etmek üzere<br />

dallanmıştır. Next Horizons; geliştirdiği<br />

insansız kara araçları ile ikisinin de aynı<br />

platform üzerine gerçekleştirilmesini hedeflemektedir.<br />

Örnek olarak; askeri kullanıma<br />

özelleştirilmiş bir platform otonom mayın tarama<br />

ile mevcut personelin yerine alabilecek<br />

veya yarı-otonom kontrol edilerek personele<br />

yardımcı olarak kullanılabilecektir.<br />

Ülkemizde mayın tarama ve bomba<br />

imha robotları hakkında yapılan çalışmalar<br />

oldukça yetersiz kalmaktadır. Girişim bünyesinde<br />

geliştirilen robotik platformlar ile<br />

hiçbir can kaybı olmadan mayın ve bombayı<br />

tespit ve uygun şartlarda imha etmek<br />

mümkün olacaktır. Sinyal bozucular gibi eklenebilir<br />

diğer modüllerin de güvenlik güçlerini<br />

zorlu şartlarda rahatlatacağı ve can<br />

kaybını azaltacağı aşikardır.<br />

Next Horizons; özgün, yerli ve milli teknolojilerin<br />

yaygınlaşması, geliştirdiği robotik<br />

platformların güvenlik güçleri tarafından<br />

devletin bekası için kullanılması amacıyla<br />

çalışmaktan onur duymaktadır.<br />

Davut Eren Şadoğlu


Sudo Robotik’ten<br />

Modüler Mobil Keşif Robotu – Tıstan:<br />

Mobil Platform<br />

Elde edilen robotik platform, çeşitli alanlardaki robotik<br />

çalışmaları için uygun bir durumdadır.<br />

Modüler Mobil Keşif Robotu “Tıstan”,<br />

şirketin teknogirişim kuruluş projesidir.<br />

Proje kapsamında modülleri kolaylıkla<br />

değiştirilebilen bir mobil keşif robot<br />

prototipi imal edilmiştir. Platformun bütün<br />

mekanik, elektronik ve yazılımsal unsurları<br />

modüler tasarım paradigmasına uyularak<br />

tasarlanmış ve imal edilmiştir. Çalışma sonucunda<br />

üzerinde birçok bağlantı noktası<br />

bulunan bir ana platform ile bu platforma<br />

aynı mekanik ve haberleşme arayüzüyle<br />

bağlanabilen çeşitli modüller elde edilmiştir.<br />

Bu modüller 4 tekerlekli mobil platform,<br />

4 serbestlik dereceli robot kol, tek serbestlik<br />

dereceli uç eyleyici, 2 serbestlik dereceli<br />

kamera ve bilgisayar modülleri olarak imal<br />

edilmiştir. Tasarlanan modüler bağlantı<br />

arayüzü hem modüllerin platforma takılıp<br />

çıkarılmasını kolaylaştırmakta hem de yeni<br />

modüllerin tasarımında bir standart oluşturmaktadır.<br />

Bu da mobil robotun fonksiyonel<br />

esnekliğinin artması demektir. Robota uzaktan<br />

erişim HTML tabanlı bir kullanıcı arayüz<br />

programıyla sağlanmış, böylece robotun<br />

teleoperasyon ile kontrol edilebilmesine olanak<br />

verilmiştir.<br />

Kontrol: Mobil platformun sürüş kontrolü<br />

diferansiyel sürüş algoritması üzerinden<br />

yapılmaktadır. Bu sayede robot olduğu yerde<br />

dönebilme kabiliyetine sahip olmaktadır.<br />

Ancak tekerlekler tek yönlü olduğu için sürüş<br />

dinamiği holonomik olmayan denklemler<br />

ile ifade edilebilmektedir. Sonrası için<br />

planlanan yörünge planlama algoritmaları<br />

bu bilgi ışığında ele alınacaktır.<br />

Robot kol iki farklı sürüş moduna sahiptir.<br />

Kullanıcı sadece motorları tek tek hareket<br />

ettirmek isterse, ilgili motorun hız kontrol<br />

çevrimini çalıştırarak kolun uç pozisyon ve<br />

yönelimini ayarlayabilmektedir. Diğer sürüş<br />

modunda ise, 4 serbestlik dereceli kol için<br />

Sudo Robotik Otomasyon ve<br />

Mühendislik Ltd. Şti.<br />

2013 yılında TÜBİTAK 1512 teknogirişim<br />

desteği ile kurulmuştur. İTÜ TGA (Teknogirişim<br />

Atölyesi)’da çalışmalarına başlayan<br />

firma İTÜ ARI Teknokent bünyesindeki<br />

3 serbestlik dereceli Kartezyen veya yönelim<br />

uzayı belirlenmektedir. Bu durumda robot<br />

kol fazlalıklı (redundant) olmakta ve ters<br />

kinematik problemi tekil durumlar haricinde<br />

ve çalışma uzayı dahilinde çözülebilir hale<br />

gelmektedir.<br />

Platform ve robot kolunun kontrolü tek<br />

bir joistik üzerinden olmaktadır. Joistikten<br />

gelen tuşa basılması veya eksen hareketi<br />

gibi tüm bildirimler devamlı olarak Rosbridge<br />

üzerinden Robot İşletim Sistemi'ne aktarılmakta<br />

ve bu sayede kontrol anlık olarak<br />

yürütülebilmektedir. Ayrıca yazılan düğüm<br />

noktası ile kamera görüntü verisinin yayınlandığı<br />

adres sürekli olarak dinlenmekte ve<br />

Rosbridge üzerinden aktarılan canlı görüntü<br />

kokpit panelinde sürekli olarak gösterilmektedir.<br />

Aynı şekilde sonar, GPS, eksen kodlayıcı<br />

verileri de bu şekilde kokpit paneline<br />

aktarılmaktadır.<br />

Yazılım Altyapısı: Robotun yazılım alt<br />

yapısı, Robot Operating System (ROS) adı<br />

verilen sistem üzerine kurulmuştur. Başta<br />

Willow Garage firması tarafından geliştirilen<br />

ve daha sonra Open Source Robotics Foundation'a<br />

devredilen ROS kendi başına bir<br />

işletim sistemi olmayıp, birbirinden bağımsız<br />

olarak geliştirilmiş yazılımlar arasındaki<br />

iletişimi düzenleyip bir standarda bağlayan<br />

ve bir yazılım ekosistemi oluşturulmasına<br />

olanak veren bir alt yapıdır. ROS özgür bir<br />

yazılımdır ve ücretsizdir. Robotta ROS, Beagle<br />

Bone Black isimli tek kart bilgisayar<br />

üzerinde çalıştırılmıştır.<br />

Robotta iki ayrı iletişim hattı kullanılmıştır:<br />

Ethernet ve RS485 hatları. Ethernet hattı,<br />

bir yerel ağ oluşturulmasına olanak vermektedir.<br />

Böylece robot üzerinde ROS çalıştıran<br />

birden fazla bilgisayar olabilir. Karmaşık<br />

modüllerin kendi alt bilgisayarları olacağı<br />

ve bunların dağınık ROS platformu ile ana<br />

KOSGEB TEKMER’de faaliyetine devam<br />

etmektedir. Temel faaliyet alanı mobil robotik<br />

olan firma, endüstriyel otomasyon<br />

ve medikal alanlarında da ürünler vermiştir.<br />

Firmanın ilk projesi “Tıstan” isimli modüler<br />

mobil keşif robotudur.<br />

bilgisayara bağlanacağı öngörülmüştür.<br />

Ancak robot üzerindeki mevcut modüller<br />

arasında sadece IP kamera yerel ağ üzerinden<br />

ana bilgisayara bağlanmıştır. Gelecekte<br />

tasarlanacak modüller ile bu sayının artması<br />

beklenmektedir. Yerel ağ, robot üzerinde<br />

bulunan bir kablosuz yönlendirici (router)<br />

tarafından sağlanmaktadır ve ana bilgisayar<br />

da yine bu cihaza bağlıdır. Kablosuz yönlendirici,<br />

mobil robota uzaktan erişimi de<br />

mümkün kılmaktadır.<br />

Gelecek Çalışmalar: Elde edilen robotik<br />

platform, çeşitli alanlardaki robotik çalışmaları<br />

için uygun bir durumdadır. Şirketimizin<br />

öncelikli alanları robotun yarı otonom<br />

hareket edebilmesi yönündedir. Bunun için<br />

robotun özellikle kapalı ortamlardaki otonom<br />

navigasyonu için çalışmalar yapılacaktır.<br />

Otonom navigasyon, eşzamanlı konumlandırma<br />

ve haritalama (SLAM), yörünge<br />

planlama gibi problemleri içermektedir. Ayrıca<br />

robotun insanların olduğu ortamlarda<br />

çalışabileceği düşünülerek robot kol üzerinde<br />

kuvvet-konum kontrolü çalışılacaktır.<br />

Mesut Acar<br />

Modüler Robot - Genel Görünüm<br />

itü vakfı dergisi<br />

49


İNSANLAŞAN MAKİNALAR - YAPAY ZEKÂ<br />

Yapı Kredi Teknoloji<br />

Bankacılıkta Verimlilik Odaklı Yapay Zekâ Çözümleri<br />

Yapı Kredi Teknoloji, yapay<br />

zekâ konusundaki çalışmalarıyla<br />

bankacılık ve finans sektörüne<br />

akıllı ürün ve çözümlerle katkıda<br />

bulunuyor…<br />

Bankacılık sektöründe zaman yönetiminin<br />

hayati olduğu, tekrar eden, yoğun insan<br />

emeği gerektiren işlemlerin gerçekleştirildiği<br />

bölümlerden biri şüphesiz Operasyon Merkezleri’dir.<br />

Operasyon Merkezi çalışanları, pek<br />

çok farklı kanaldan (internet, telefon, e-posta,<br />

faks vb) gelen, pek çok farklı tipte veriyi (müşteri<br />

talimatları, başvuru dosyaları, müşteri<br />

şikâyetleri, şube, saha, bölge yönetimlerine<br />

ait günlük/aylık kapasite planlamaları vb) alıp<br />

işlemektedir.<br />

Böyle bir ortamda, daha kısa sürede daha<br />

çok iş üreterek verimlilik sağlayacak, çalışanları<br />

tekrarlı, zaman alıcı işlerden ve hatadan<br />

olabildiğince uzaklaştıracak otomasyon ve<br />

yapay zekâ teknolojisi çözümlerinin iş süreçlerine<br />

entegre edilmesine duyulan ihtiyaç kaçınılmazdır.<br />

Bu çözümler sayesinde, müşteriye<br />

en hızlı şekilde dönüş yaparak müşteri memnuniyetini<br />

artırmak, düşen maliyetler sayesinde<br />

rekabet avantajı elde etmek ve çalışanların<br />

daha yüksek değerli işler yapabilmesine fırsat<br />

sağlamak mümkün olmaktadır.<br />

zıları şunlardır: ICAN, SAFIR, IMS. Makine<br />

öğrenmesi, doğal dil işleme, bilgi getirimi ve<br />

büyük veri madenciliği, optimizasyon yöntemlerini<br />

kullanan bu projelerin tümü aynı<br />

zamanda TÜBİTAK TEYDEB desteği almış<br />

ve Yapı Kredi Bankası bünyesinde bankacılık<br />

iş süreçlerine entegre şekilde halihazırda<br />

kullanılmaktadır.<br />

Yapay zekâ teknikleri içeren SAFİR,<br />

müşterilerden alınan işlem emirlerini gerçekleştirirken,<br />

operasyonlu iş süreçlerini bir<br />

adım daha otomatikleştirerek, belirlenen işlem<br />

tipine göre işleme ait bilgileri doküman<br />

içeriğinden algoritmik olarak belirler. Doğal dil<br />

işleme ve makine öğrenmesi yöntemleri ile<br />

dokümandan çıkan metin içeriğini anlamlandırarak,<br />

bankacılık işlemine ait zorunlu bilgileri<br />

(örneğin, gönderici/ alıcı hesabı, alıcı adı, tutarı,<br />

kuru, işlem tarihi gibi) insan zekâsını taklit<br />

edecek şekilde çıkarır. Bunun için doğal dil<br />

işleme alanındaki "İsim Varlık Tanıma" (Named<br />

Entity Recognition) yöntemlerinden yararlanır.<br />

"Varlık İlişki Çıkarımı" (Relation Extraction)<br />

teknikleri ile de birden fazla işlem barındıran<br />

dokümanlar için çıkarılan detay bilgiler işlem<br />

bazında belirlenip birleştirilir.<br />

SAFİR, operasyon ekiplerinin kullandığı uzman<br />

sistemlere işlem ile ilgili tüm girdileri besler<br />

ve sistem ekranları işlem detaylarıyla dolu<br />

olarak gelir. İlk defa bu aşamada, operasyon<br />

çalışanı müşteriden gelen dokümanı, barındırdığı<br />

işlem tipini ve detaylarını görür. Öğrenen<br />

bir sistem olan SAFİR’in Yapı Kredi Bankası<br />

operasyonlu iş süreçlerine entegre çalışmasıyla,<br />

maliyet ve zaman kaybına neden olan<br />

bilgi giriş aşaması için gereken insan gücü en<br />

aza indirilmiştir. Yoğun insan emeği gerektiren<br />

iş süreçlerinin kısalması, çalışan mutluluğunu<br />

artıran faktörlerden de bir tanesidir.<br />

Akıllı Yönetim Sistemi (IMS) bankaya gelen<br />

ve sınırlı sayıda insan ve bilgi teknolojisi<br />

kaynağıyla karşılanan milyonlarca müşteri<br />

talebinin, mevcut sıralama (kuyruklama) ve<br />

önceliklendirme sistemi içerisinde iş yoğunluğunun<br />

tahminini yönetir. IMS bankanın<br />

mevcut iş akış sistemini simüle ederek, banka<br />

hedef kriterlerindeki gerçekleşecek değeri<br />

önceden tespit eder ve hedefleri tutturacak<br />

kaynak atama önerileri sunar. Makine<br />

öğrenmesi, evrimsel algoritmalar (parçacık<br />

sürü zekâsı, genetik algoritmalar) ve ayrık<br />

olay tabanlı veri işleme tekniklerini kullanan<br />

Yapı Kredi Teknoloji Sanayi Bakanlığı tarafından<br />

verilen “Verimlilik Ödülleri”nde üçüncülük aldı.<br />

Yenilikçi Ar-Ge yazılım projeleri<br />

Yapı Kredi Teknoloji, Yapı Kredi Bankası<br />

iştiraki olarak İTÜ ARI Teknopark’ta 2015 yılında<br />

kurulmuştur. Bankacılık ve finans alanı<br />

başta olmak üzere, endüstriye uygulanabilir<br />

yenilikçi ve Ar-Ge yönü olan kapsamlı yazılım<br />

projeleri ve mobil uygulamalar geliştirmektedir.<br />

Yapay Zekâ, Makine Öğrenmesi, Doğal<br />

Dil İşleme, Bilgi Getirimi, Görüntü İşleme, Simülasyon,<br />

Optimizasyon gibi Bilgisayar ve<br />

Endüstri Mühendisliği’nin alt dallarından olan<br />

akademik konularda birçok TÜBİTAK ve Eureka<br />

destekli proje geliştirmiş ve tamamlamıştır.<br />

Uygulamalarımız, iş süreçleri üzerinde verimliliği<br />

arttırırken insan hatalarını engelleyerek,<br />

farklı kanallardan ve türden sürekli akan verilerin<br />

girişini, işlenmesini ve yönlendirilmesini<br />

otomatikleştirmektedir. Tasarımdan son ürün<br />

halini alana kadar tüm aşamalarını firmamız<br />

bünyesinde geliştirdiğimiz ürünlerimizden babir<br />

karar destek sistemidir.<br />

IMS’in en önemli ve verimliliğe katkıda<br />

bulunan yönü, Bankacılık Operasyon işlem<br />

talebi yoğunluğunu ve talep eğilimlerini kendiliğinden<br />

öğrenebilen ve buna uygun davranış<br />

geliştirebilen bir sistem olmasıdır. Sorun klasik<br />

talep, kaynak veya istek, hizmet ataması<br />

problemlerinden farklı olarak, bankacılığa<br />

özgü çoklu yetenek eşleştirme, karmaşık süreç<br />

akışları gibi durumların dikkate alınmasını<br />

gerektirmektedir. Hem problemi net olarak<br />

tanımlamak hem de hangi noktaların nasıl<br />

çözümlenebileceğini planlamak makine öğrenmesinin<br />

getirdiği yenilikçi yaklaşımlarla<br />

mümkün olmuştur.<br />

Canlı sistemlere entegre olarak çalışan<br />

IMS, yapay zekâ teknolojilerinin kullanımı ile<br />

önemli oranda zaman ve iş gücü tasarrufuna,<br />

ayrıca hizmet kalitesi artışı, müşteri memnuniyeti<br />

artışı ve çalışan bağlılığı artışıyla marka<br />

imajına katkıda bulunmuştur.<br />

Yapı Kredi Teknoloji bünyesinde geliştirilen<br />

bu projelerin çıktıları birçok uluslararası<br />

makale ile paylaşılmıştır. Söz konusu projeler,<br />

Koç Holding bünyesinde düzenlenen En<br />

Başarılı Koçlular Yarışması’nda 2015 yılında<br />

“Fark Yaratanlar”, 2016 yılında “Dijitalleşenler”<br />

kategorilerinde birincilik ödülleri, Sanayi Bakanlığı<br />

tarafından verilen “Verimlilik Ödülleri”nde<br />

ise üçüncülük almıştır.<br />

Yapı Kredi Teknoloji, önümüzdeki dönemde<br />

de yapay zekâ konusundaki çalışmalarını<br />

devam ettirip, bankacılık ve finans sektörüne<br />

akıllı ürün ve çözümlerle katkıda bulunmayı<br />

hedeflemektedir.<br />

Gülsün Eryılmaz<br />

Ar-Ge Koordinasyon Uzmanı<br />

50 itü vakfı dergisi


Robot Meraklılarını Buluşturan Uluslararası Etkinlik<br />

İTÜ Robot Olimpiyatları<br />

Ülkemizde eksikliği hissedilen ve ürettiği<br />

katma değeri tartışılamayacak kadar yüksek<br />

olan robotik alanında yeni açılımlar sağlayan<br />

“İTÜRO”, benzersiz bir bilimsel etkinlik<br />

platformu olarak bu yıl 11. kez kapılarını<br />

açıyor…<br />

İTÜRO’nun bugüne kadar gösterdiği<br />

gelişimde, onların başarısını görerek sponsorluk<br />

desteği ile her zaman yanlarında<br />

olan çeşitli sektör firmalarının katkısı bulunuyor.<br />

İTÜ Kontrol ve Otomasyon Kulübü<br />

(OTOKON), başta Elektrik-Elektronik<br />

Fakültesi öğrencileri olmak üzere<br />

tüm İTÜ öğrencilerini kapsayan çalışmaları<br />

ve özellikle robotik alanındaki etkinlikleriyle<br />

dikkat çekiyor. 2004 yılında kurulan Kulüp,<br />

İTÜ Kontrol ve Otomasyon Kulübü Laboratuvarı’nda<br />

yapılan proje çalışmaları sayesinde<br />

hem öğrencilere teorik bilgilerini pratiğe<br />

çevirme şansı veriliyor hem de yapılan çalışmaların<br />

paylaşılmasıyla tüm kulüp üyelerine<br />

önemli bir bilgi aktarımı sağlanıyor.<br />

İTÜ Kontrol ve Otomasyon Kulübü’nün<br />

düzenlediği organizasyonların başında İTÜ<br />

Robot Olimpiyatları (İTÜRO) geliyor. İTÜRO<br />

ilk defa 2007 yılında gerçekleştirildi. Kapsamı<br />

her yıl biraz daha büyüyen, katılımcı<br />

sayısı 10 binleri bulan İTÜRO, Türkiye’den<br />

ve yurtdışından olmak üzere robotik alanında<br />

çalışmalar yapan her yaştan öğrenciyi,<br />

akademisyenleri ve endüstri temsilcilerini<br />

bu etkinlik sayesinde İTÜ bünyesinde bir<br />

araya getirdi.<br />

Başından itibaren İTÜRO’yu yakından<br />

izleyen, destek veren İTÜ’lü akademisyenler,<br />

etkinliğin 11 yılda gösterdiği gelişime<br />

dikkat çekerek, bu platformun Türkiye’de<br />

her yaştan katılımcının robotik konusunda<br />

bilinçlenmesine ve akademik doğrultularını<br />

belirlemede büyük rol oynadığını vurguluyorlar.<br />

11. İTÜRO Nisan <strong>2017</strong>’de…<br />

Türkiye’nin en prestijli robotik organizasyonlarından<br />

biri olan İstanbul Teknik<br />

Üniversitesi Robot Olimpiyatları (İTÜRO)<br />

<strong>2017</strong>’de 11. kez düzenlenecek. Aynı zamanda<br />

uluslararası olma özelliği de taşıyan<br />

İTÜRO’da yine 11 farklı kategoride robotik<br />

yarışmanın yanısıra, robotik alanında<br />

güncel teknolojik gelişmeleri aktarmak<br />

üzere uzman isimler seminerler verecek,<br />

panel ve söyleşiler, atölye çalışmaları ve<br />

sergiler düzenlenecek.<br />

Teknoloji ve robot severleri 11. kez ağırlayacak<br />

olan İTÜRO <strong>2017</strong>, 7-9 Nisan tarihlerinde<br />

İTÜ Ayazağa Yerleşkesi Süleyman Demirel<br />

Kültür Merkezi’nde gerçekleştirilecek.<br />

İTÜRO <strong>2017</strong> organizasyonunda 2016<br />

daki organizasyondan farklı olarak, yangın<br />

söndüren kategorisi kaldırıldı. Senaryo<br />

kategorisinde "Trafik" teması işlenecek. Bu<br />

kategoriye katılacak olan robotların, bir şehir<br />

örnek alınarak tasarlanan pist üzerinde<br />

görüntü işleme kullanarak verilen görevleri<br />

otonom olarak yerine getirmeleri bekleniyor.<br />

Ayrıca, küçük yaştaki robotseverler<br />

için kendi aralarında yarışacakları "Çizgi<br />

İzleyen Minikler" kategorisi düzenlenecek.<br />

itü vakfı dergisi<br />

51


İNSANLAŞAN MAKİNALAR - YAPAY ZEKÂ<br />

İTÜRO <strong>2017</strong><br />

İTÜRO Neleri Amaçlıyor?<br />

İTÜ Robot Olimpiyatları, ülkemizde eksikliği<br />

hissedilen ve ürettiği katma değeri tartışılamayacak<br />

kadar yüksek olan robotik alanında<br />

yeni açılımlar sağlıyor. Yarışmalar, seminerler,<br />

paneller gibi etkinliklerle Türkiye’nin en önemli<br />

gücü olan üreten beyinlerini, İTÜ Robot Olimpiyatları<br />

gibi benzersiz bir bilimsel etkinlikle<br />

buluşturarak, “Geleceğin Teknoloji Ülkesi:<br />

Türkiye” için bir kıvılcım yaratıyor. İTÜ Robot<br />

Olimpiyatları’nın düzenlenmesindeki amaçlar:<br />

• Robotik alanındaki gelişmeleri ve robotiğin<br />

uygulama alanlarını katılımcılara tanıtmak.<br />

• Türkiye’de ortaöğretim ve yükseköğretim<br />

öğrencilerini robotik alanında düzenlenen<br />

konferanslar ve söyleşilerle bilgi ve deneyim<br />

yönünden desteklemek.<br />

• Düzenlenecek yarışmalara Türkiye ve<br />

dünya genelinden katılım sağlayarak robotik<br />

alanında çalışma yapan insanları bir araya<br />

getirmek.<br />

• Türkiye’deki üniversite ve lise öğrencilerinin<br />

yaptıkları bilimsel çalışmaların destek<br />

görmesini sağlamak ve değerlendirilmesi<br />

için fırsat oluşturmak.<br />

• Organizasyon boyunca ve organizasyon<br />

sonrasında oluşturulan verimli üretim<br />

ortamıyla sorunlara somut çözümler üretmek<br />

ve üretilen bu çözümlerin hayata geçmesini<br />

sağlamak.<br />

• İTÜ öğrencilerinin bu konudaki bilgi<br />

birikimini ve çalışma azmini yurt dışında bu<br />

işle uğraşan öğrencilere, akademisyenlere<br />

ve şirketlere göstermek ve bu yolda ülkemizdeki<br />

diğer üniversite öğrencilerine örnek<br />

olmak.<br />

• Türkiye’de robotik teknolojileriyle ilgilenen<br />

öğrenciler ile aynı konuyla ilgili akademisyenler<br />

ve şirketler arasındaki iletişime<br />

yardımcı olmak.<br />

• Asya ve Avrupa’nın kucaklaştığı yer olan<br />

İstanbul’da İTÜRO <strong>2017</strong>’yi uluslararası bir yarışma<br />

haline getirerek, kültür ve sanat beşiği<br />

kentimizi teknolojinin de kalbi haline getirmek.<br />

• İTÜ Robot Olimpiyatları’nda 2016’ya<br />

kadar bu yaratılan hareketin devamı için büyük<br />

adımlar atıldı. İTÜRO <strong>2017</strong>’de ise hedefe<br />

bir adım daha yaklaşıp, onlara ulaşmak.<br />

Türkiye’nin dört bir yanından katılım sağlamayı<br />

planlayan bir organizasyonun katılımcılarının<br />

bir araya geldiklerinde önemli<br />

bir potansiyel oluşturmaları için İTÜRO ulaşılması<br />

gereken hedef kitle olarak;<br />

• Türkiye’nin üreten, fırsat bekleyen ve<br />

robotiğe meraklı olan gençleri; Robotikle<br />

ilgili çalışma yapmış ve yapmakta olan akademisyenleri;<br />

Robotik ve bilişim teknolojilerinin<br />

sahadaki uygulayıcıları olan endüstri<br />

temsilcilerini seçiyor.<br />

İTÜ Robot Olimpiyatları <strong>2017</strong> etkinliklerine,<br />

daha önceki etkinliklerinde de olduğu<br />

gibi başta üniversite ve lise öğrencileri, akademisyenler,<br />

iş adamları olmak üzere tüm<br />

Türkiye’den ilgililerin katılımları bekleniyor.<br />

İTÜRO’nun, İstanbul gibi endüstriyel aktivitelerin<br />

yoğun olduğu bir şehirde düzenlenmiş<br />

olması katılımcı sayısının artmasında<br />

OTOKON’un Disiplinlerarası Başarısı<br />

İTÜ Kontrol ve Otomasyon Kulübü, her<br />

yıl İTÜ Kariyer Merkezi tarafından düzenlenen<br />

İTÜ Kariyer Zirvesi’nin 2016<br />

yılındaki Elektrik Elektronik Fakültesi ev<br />

sahipliğini yaptı. Toplamda 137 şirketin<br />

katıldığı organizasyonda, Elektrik Elektronik<br />

Fakültesi’nde 46 şirket OTOKON<br />

tarafından ağırlandı. OTOKON, her yıl<br />

Otomatik Kontrol Türk Milli Komitesi (TOK)<br />

tarafından düzenlenen Otomatik Kontrol<br />

Ulusal Toplantısı’nın 2008 yılındaki düzenleyicileri<br />

arasında yer aldı. İki yıl önce de<br />

IEEE’nin ICM (International Conference of<br />

Mechatronics) konferansının da düzenleyicileri<br />

arasında yer aldı. Kulüp bu nedenle<br />

IEEE’den başarı plaketi aldı. 2011’de<br />

İTÜ Kültür ve Sanat Birliği (KSB) tarafından<br />

yılın kulübü seçildi ve İTÜ KSB’nin<br />

verdiği özel ödüle layık görüldü.<br />

OTOKON için bir diğer önemli hedef, üniversite<br />

öğrencilerinin sosyal paylaşımlar içerisinde<br />

bulunmalarını sağlamak. Kulüp, üyeleri<br />

arasında bütünlüğü sağlamak amacıyla<br />

belirli aralıklarda sosyal etkinlikler düzenliyor.<br />

Üyeler, bu etkinliklerde görev alarak, liderlik<br />

deneyimi kazanma, kişisel yeteneklerini geliştirme<br />

imkanı buluyorlar. OTOKON, İTÜ’de<br />

ve Türkiye’deki üniversitelerde bulunan öğrenci<br />

kulüpleriyle ortak hareket ediyor. Bu sayede<br />

oluşan iletişim ağıyla tüm Türkiye’deki<br />

öğrencilere kolaylıkla ulaşılabiliyor.<br />

Kulüp üyeleri, üniversite bünyesinde yürütülen<br />

disiplinlerarası projelerde etkin rol<br />

oynuyorlar. OTOKON üyelerininde aralarında<br />

bulunduğu ekiplerin başarısı: AIAA (Amerikan<br />

Havacılık ve Uzay Enstitüsü) ve AAS<br />

(Amerikan Astronomi Topluluğu) tarafından<br />

ABD’de düzenlenen geleneksel CANSAT<br />

(Mikro Uydu) Yarışması’nda birinci oldu; İTÜ<br />

Uluslararası Mühendislik Kulübü (BEST İstanbul)<br />

İTÜ Mühendislik Yarışması’nda İTÜ ve<br />

Türkiye birincisi oldu; İTÜ Güneş Teknesi de<br />

dünya üçüncüsü oldu; ulusal ve uluslararası<br />

platformda ciddi başarıları bulunan güneş<br />

enerjili araba (ARIBA), hidrojen enerjili araba<br />

(HYDROBEE), bu projelere örnek gösterilebilir.<br />

OTOKON üyeleri, yurtdışındaki büyük çaplı<br />

yarışmalarda da kendilerini gösteriyorlar; Worldskills,<br />

Euroskills, RoboCup ve Imagine Cup<br />

adlı yarışmalar bunlara örnek gösterilebilir.<br />

OTOKON yıl içerisinde tüm İTÜ öğrencilerine<br />

açık, ücretsiz birçok eğitim düzenliyor.<br />

52 itü vakfı dergisi


üyük rol oynuyor. İTÜRO <strong>2017</strong>’de de yarışma,<br />

seminer ve düzenlenen diğer etkinliklere<br />

katılımcı sayısının katlanarak artması ve<br />

10000 kişiye ulaşması bekleniyor.<br />

Seminerler: İTÜ Robot Olimpiyatları<br />

<strong>2017</strong> kapsamında akademisyenler, sanayi<br />

katılımcıları, deneyimli öğrenciler tarafından,<br />

robotik ve kontrol bilimi gibi alanlarda<br />

seminerler düzenlenecek. Seminer programı<br />

aşağıdaki başlıklar altında planlanıyor:<br />

• Robotik nedir? / Robotiğin dünü, bugünü<br />

ve geleceği / Türkiye’de otomatik<br />

kontrol sistemleri ve otomasyon / Günlük<br />

hayatta robotik uygulamaları / Sanayide<br />

robotik / Akademik hayatta robotik / Tıpta<br />

robotik / Yapay zekâ ve robotik / Bilgisayar<br />

kontrollü üretim ve robotlar / Nano teknolojinin<br />

robotikteki uygulamaları / Robotlaşmanın<br />

ekonomiye etkisi / Robot tasarımı /<br />

Neden insan gibi gözüken ve insan davranışları<br />

sergileyen robot yapımı ön planda?<br />

/ Ekip robotlar / 21. yüzyılda robotlar ve<br />

etik değerler / Görüntü işleme ve robotikteki<br />

uygulamaları / Robotlarda öğrenme<br />

Paneller: İTÜRO, amacı itibariyle Türkiye’de<br />

robotik alanında yeni açılımlar yakalamak,<br />

sorunları çözüm üretmesi gerekenlerle<br />

buluşturmak peşindedir. Bunun için, yarışma<br />

katılımcıları yani Türkiye’nin erken yaşta<br />

üretim yapan insanları ile sanayi ve üniversite<br />

temsilcilerini bir araya getirmektedir. Oluşan<br />

bu verimli ortamda düzenlenen çözüm<br />

odaklı paneller aracılığıyla mevcut sorunlar<br />

ortaya konulacak ve çözüm üretilmesi sağlanacaktır.<br />

Düzenlenmesi planlanan seminer<br />

panel konuları aşağıdaki gibidir:<br />

• Türkiye’de Robotiğin Geleceği,<br />

• Türkiye’de Robotik Eğitiminin Yeri ve<br />

Sanayinin Beklentisi,<br />

• İnsan Robot İlişkisi,<br />

• Robotik Projelerinin Önemi, Katma<br />

Değeri, Bu Alanda Yapılan Yatırımın Geri<br />

Dönüşü,<br />

• Tıp Robotiği,<br />

• Robotların Sosyal Etkileşimi.<br />

Söyleşiler: İTÜ Robot Olimpiyatları<br />

<strong>2017</strong>’ye katılımlar sadece İstanbul ve civarı<br />

bölgelerden değil Türkiye’nin dört bir yanından<br />

ve dünya genelinden olacak. Daha<br />

önce bu alanda çalışma yapmış veya yapmakta<br />

olan deneyimli ve başarı sağlamış<br />

insanlar ile katılımcıları buluşturmak; onları<br />

başarıya giden yollardan haberdar etmek<br />

ve elde edilen deneyimi kısa yoldan yaymak<br />

için söyleşiler planlanıyor.<br />

Sergiler: İTÜ Robot Olimpiyatları<br />

2016’da, seminerler, paneller, söyleşiler ve<br />

yarışmaların yanı sıra katılımcıların ürettiklerini<br />

sunabileceği bir ortam sağlayan sergilere<br />

de yer veriliyor. İTÜRO <strong>2017</strong>’de düzenlenecek<br />

sergilerin daha yüksek verimle<br />

geçmesi bekleniyor. Serbest kategoride<br />

yarışan robotlar da sergilenecek, bu sayede<br />

yarışmacılar projelerini ziyaretçilere<br />

sunma imkanı bulacak. Katılımcı projelerinin<br />

yanı sıra orijinal, başarılı ve hiçbir kategoride<br />

yarışmayacak ilgi çekici projeler de<br />

organizasyon süresince sergilenecek.<br />

Bu eğitimler öğrencilerin gelecekteki ihtiyaçlarını<br />

karşılayacak şekilde her yıl farklılık<br />

gösterebiliyor. Şimdiye kadar verilmiş bazı<br />

eğitimler; C Dili ile Programlama, Java ile<br />

Programlama, Python ile programlama,<br />

Django ile Web Geliştirme, Adobe Photoshop<br />

ile Tasarım Eğitimi, Temel Elektronik<br />

Eğitimi ve Robotik Eğitimi. Tüm bu eğitimlerin<br />

yanı sıra öğrenilen teorik bilgilerin pratiğe<br />

dönüşmesini sağlamak için birçok teknik<br />

proje yapılıyor. Bu projeler eğitimler ile<br />

paralellik gösterebildiği gibi ülke ve dünya<br />

çapındaki yarışmalara katılmak için de yapılıyor.<br />

Güncel olarak devam eden multikopter<br />

projesi "VFLY", sıfırdan başlanıp otonom<br />

hareket eden, yer istasyonuyla kablosuz<br />

haberleşme kurup bilgi alışverişi yapan bir<br />

hekzakopter projesi hedeflenilerek ilerliyor.<br />

OTOKON Robotics<br />

2015-2016 akademik yılının sonlarında<br />

kurulan OTOKON Robotics, OTOKON’un robotik<br />

yarışmalara katılmak için kurduğu bir<br />

teknik proje takımı olarak çalışmalarını sürdürüyor.<br />

OTOKON Robotics, kuruluşundan bu<br />

yana düzenlenmiş tek yarışma olan Iztech<br />

Roboleague 2016'da "Tasarla Yap Yarıştır"<br />

kategorisinde de yarışarak aktif proje hayatına<br />

başlamış bulunuyor.<br />

itü vakfı dergisi<br />

53


İNSANLAŞAN MAKİNALAR - YAPAY ZEKÂ<br />

Yapay Zekâ: Dost mu, Düşman mı?<br />

Yapay zekâ alanındaki gelişmelerin öngörülenden hızlı<br />

ilerlemesi ve sonuçlarının insanlığı tehdit etme olasılığı karşısında,<br />

başta ünlü fizikçi Stephen Hawking olmak üzere; Frank Wilczek,<br />

Max Tegmark, Stuart Russell, Elon Musk, Steve Wozniak, Bill Gates<br />

gibi bilim ve teknoloji dünyasından önde gelen birçok isim ‘yapay<br />

zekâ’nın oluşturabileceği tehlikelere dikkat çekmeye başladı.<br />

Ayrıca, birçok yapay zekâ araştırmacısı da onlara bu konuda destek<br />

veriyor…<br />

Güçlü yapay zekâ fikrinin ancak yüzyıllar sonra başarıya<br />

ulaşabileceği düşünülüyordu fakat yakın zamanda gerçekleşen<br />

buluşlarla; 5 yıl önce uzmanlar tarafından onlarca<br />

yıl sonra olması beklenen yapay zekâ ile ilgili gelişmeler şu<br />

anda gerçekleşmiş vaziyettedir. Bununla beraber de günlük hayattaki<br />

süper yapay zekâ olasılığını uzmanlar ciddi ciddi ele almaya<br />

başladılar. Bazı uzmanlar insan seviyesindeki yapay zekânın<br />

yüzyıllar ötede olduğunu düşünse de, 2015 Puerto Rico Konferansı’nda<br />

bulunan birçok yapay zekâ araştırmacısı bunun 2060<br />

yılından önce olacağını tahmin ediyor. Güvenlik araştırmalarının<br />

onlarca yıl alabileceği düşünüldüğünde, şimdiden tedbirli olmak<br />

gerekiyor.<br />

Yapay zekânın insan zekâsını geçebilecek potansiyeli bulunduğundan,<br />

geçtiğinde nasıl davranacağı konusunda kesin bir<br />

tahmin yapamıyoruz. Geçmiş teknolojik gelişmeleri bu konuda<br />

kullanamıyoruz çünkü daha önce zekâ yönüyle bizden üstün olan<br />

hiçbir şey oluşturmadık. Nelerle yüzleşeceğimize en güzel örnek<br />

ise bizim evrimimiz olabilir. İnsanlar şu anda gezegeni kontrol ediyor<br />

ve bu; bizim en güçlü, hızlı veya büyük tür olmamızdan değil<br />

Dünya’nın en zekisi olmamızdan kaynaklanıyor. Eğer en zeki olma<br />

özelliğimizi kaybedersek hala kontrolün bizde olduğundan emin<br />

olabilir miyiz?<br />

İngiltere'nin en önde gelen bilim insanlarından biri olan Prof.<br />

Dr. Stephen Hawking, düşünen makinaların bizlerin var oluşuna<br />

karşı büyük bir tehdit olduğunu ileri sürdü.<br />

Ünlü fizikçi Stephen Hawking gibi bazı düşünürler, yapay<br />

zekânın bir endişe kaynağı olduğunu belirtiyorlar.<br />

Düşünen Makinalar<br />

Düşünen otomatların (automata) dost mu, düşman mı olduğu<br />

tartışması antik zamanlara kadar gider. Maryland Üniversitesi'nde<br />

yapay zekâ araştırmaları yürüten bilgisayar bilimci Dr. Don Perlis<br />

şöyle söylüyor:<br />

Perlis'in söylediğine göre, insana benzeyen mitolojik figürlere<br />

veya insansı otomatonlara ("otomata" sözcüğünün tekili) tapan insanlara<br />

dair izler Antik Yunan ve Antik Mısır'a kadar gidiyor. Günümüzde<br />

de bu tür yapay zekâlar popüler kültürün önemli bir<br />

parçasıdır. Stanley Kubrick'in 2001: A Space Odyssey filmindeki<br />

akıllı bilgisayar HAL 9000'den Arnold Schwarzenegger'in Terminatör<br />

filmlerine kadar bunun örneklerini görmek mümkündür.<br />

Perlis, yapay zekâ alanı resmi olarak 1950'lerde inşa edildiğinden<br />

beri insanların bir makina yükselişi hayal ettiğini söylüyor. Yakın<br />

geçmişte Google'a mühendislik başkanı olarak alınan mucit ve fütürist<br />

(sistematik olarak gelecekte olabilecekleri tahmin eden ve buna<br />

yönelik çalışmalar yapan bilim insanlarından) Ray Kurzweil, makina<br />

zekâsının insan zekâsını aştığı noktaya "tekillik" (singularity) adını veriyor.<br />

Kurzweil, teknolojinin eksponansiyel (giderek hızlanan) şekilde<br />

büyümesini öngören Moore Yasası'nı kullanarak tekilliğin 2045 yılında<br />

gerçek olacağını tahmin ediyor. Moore Yasası'na göre teknolojik<br />

gücümüz ortalama 2 yılda bir yaklaşık 2 katına çıkıyor.<br />

Ancak yapay zekânın bilimsel tarafı incelenecek olduğunda, heyecan<br />

ve hayal kırıklığının hep döngüler halinde birbirini takip ettiği<br />

görülür. Çünkü bu alanda sıklıkla devasa tahminler sonuçsuz kalarak<br />

hayal kırıklığını doğurmuştur. Reading Üniversitesi'ndeki Turing Testi<br />

etkinliği de, bunun örneklerinden birisidir: birçok bilim insanı, Eugene<br />

Goostman'ın performansını ucuz bir numara olarak değerlendirmiştir.<br />

Söylediklerine göre bu sohbet programı, İngilizce'yi anadili olarak<br />

konuşamayan bir kişiliği (genç bir çocuğu) taklit ederek sistemi kandırmıştır.<br />

Zaten günümüzde birçok bilim insanı, geliştirilmiş ve güncellenmiş<br />

bir Turing Testi'nin geliştirilmesi gerektiğine ikna olmuş haldedir.<br />

Buna rağmen, çok sayıda ünlü bilim insanı ve teknoloji uzmanı,<br />

yapay zekânın gelişmesi ve yükselmesi için insanlığın yeterince emek<br />

harcamadığında da hemfikirdir. Kasım 2014'te Stephen Hawking, Yapay<br />

Zekâ'nın doğurabileceği sonuçlarla ilgili bir uyarıda bulunmuştur.<br />

Hawking yalnız da değildir. SpaceX uzay araçları firmasının CEO'su ve<br />

kurucusu, Tesla Motors'un CEO'su, PayPal'ın kurucusu Elon Musk,<br />

yapay zekânın insanlığın varlığı için en büyük tehdit olabileceği konusunda<br />

uyarılarda bulunuyor. Bir keresinde şöyle bir tweet atmıştı:<br />

İnsan olmayan bir<br />

yapının zeki olması fikri, insan<br />

bünyesine pek huzur verici<br />

nitelikte değildir.<br />

Yapay zekâ konusunda<br />

çok dikkatli olmalıyız. Nükleer<br />

bombalardan bile tehlikeli olma<br />

potansiyeli var.<br />

54 itü vakfı dergisi


Mart 2014'te Musk, Facebook'un kurucusu ve CEO'su Mark<br />

Zuckerberg ve oyuncu Ashton Kutcher güçlerini birleştirerek Vicarious<br />

FPC isimli bir firmaya 40 milyon dolar yatırımda bulundular.<br />

Bu firma, yapay bir beyin yaratma peşinde. O zamanlarda Musk,<br />

CNBC'ye şöyle demişti:<br />

Bir gözüm sürekli olarak yapay zekâ konusunda<br />

neler döndüğünde... O sahadan potansiyel bir tehlike<br />

doğabilir.<br />

Ancak yüksek profilli teknoloji liderlerinin bu korkularına rağmen,<br />

birçok araştırmacı "güçlü yapay zekâ" veya "genel yapay<br />

zekâ" adı verilen bu şekilde bilinçli makinaların yükselişi muhtemelen<br />

henüz oldukça uzakta olduğunu belirtiyor. Massachusetts<br />

temelli yazılım şirketi Nuance Communications'ın yapay zekâ<br />

başkanı olan Charlie Ortiz şöyle söylüyor:<br />

Makinaların insanlardan<br />

daha zeki olacağını düşünmek<br />

için bir neden göremiyorum.<br />

Bu yarın olacak bir şey değil.<br />

Bizi yok etmeyecekler ya<br />

da bize zarar vermeyecekler.<br />

Bilgisayarların bu seviyenin<br />

yanına bile yaklaşabilmesi için daha<br />

yapmamız gereken çok fazla şey var.<br />

Çıkarcı Makinalar<br />

Yapay zekâ sahası oldukça geniş ve aktif bir araştırma sahasıdır.<br />

Ancak günümüzde artık sadece akademik çalışmaların<br />

sınırları içerisinde değildir. Giderek artan bir hızla, şirketler de<br />

yapay zekâyı ürünlerine katmaya başladılar. Bu saha söz konusu<br />

olduğunda, dönüp dolaşıp karşınıza çıkacak tek bir isim vardır:<br />

Google. Akıllı telefon asistanlarından sürücüsüz arabalara kadar<br />

sayısız ürünüyle bu teknoloji devi, yapay zekânın geleceğini şekillendirecek<br />

olan temel oyunculardan birisidir.<br />

Google, makina öğrenmesi (machine learning) alanındaki öncülerdendir.<br />

Makina öğrenmesi, bir bilgisayar sisteminin elindeki<br />

verilerden bir şeyler yapmayı öğrenmesi demektir. Yani bu makinalar,<br />

kör bir şekilde ona verilen komutları yerine getirmez. İş yaparken,<br />

bir yandan da yeni yöntemler öğrenirler. Google, daha genel<br />

ismiyle "derin öğrenme" adı verilen makina öğrenmesi algoritmalarını<br />

kullanmaktadır. Bu algoritmalar, devasa miktarda veri içerisindeki<br />

kendini tekrar eden desenleri tespit etmeye yaramaktadır.<br />

Örneğin, Haziran 2012'de Google, 16.000 bilgisayardan oluşan<br />

bir yapay sinir ağı (neural network) inşa etmiştir. Bu bilgisayarlar,<br />

YouTube üzerinden milyonlarca kedi videosunu tarayarak, bir diğer<br />

zaman kedi gördüğünde onu diğer cisimlerden ayırt edebilecek<br />

şekilde kendilerini eğitmişlerdir. Düşünebiliyor musunuz? İnsanlık<br />

16.000 bilgisayarı bir araya getirerek tıpkı beynimiz gibi dev bir sinir<br />

ağı inşa ediyor ve buna öğrettiği ilk şey, kedi videoları izlemek ve<br />

kedileri tanımak oluyor! Şaka bir yana, tekrar soruyoruz: düşünebiliyor<br />

musunuz? Kendisine kedinin ne olduğu tanımlanmayan dev bir<br />

bilgisayar ağı, tıpkı bir bebeğin doğumundan itibaren deneyimlediği<br />

sayısız şeyden çıkarımlar yaparak bir şeyleri ayırt etmeyi öğrenmesi<br />

gibi, kedi videolarının baş kahramanını ayırt edebilmeyi öğrenmiştir.<br />

Google Brain (Google Beyni) adı verilen bu proje, Stanford Üniversitesi'nde<br />

yapay zekâ araştırmaları yürüten Andrew Ng tarafından<br />

yürütülmektedir. Şu anda Ng, kimi zaman "Çin'in Google'ı" olarak<br />

da bilinen Baidu isimli Çince arama motoru firmasının başındadır.<br />

Günümüzde "derin öğrenme" algoritmaları Google ve Baidu'nun birçok<br />

ürünün bir parçası olarak görev yapmaktadır. Ng'in söylediğine<br />

göre bu ürünler arasında ses tanımlama, internet aramaları ve reklam<br />

gibi birçok ürün bulunmaktadır. Andrew Ng şöyle söylüyor:<br />

Şu andaki bilgisayarlar daha<br />

şimdiden insanlar tarafından yapılan<br />

birçok işi yapabilmektedir. Ancak<br />

insan benzeri bir zekâya sahip<br />

olmalarına henüz zaman var. Bana<br />

kalırsa henüz tekillik noktasından<br />

çok uzaktayız. Günümüzdeki<br />

pek çok yapay zekâ uzmanı buna<br />

ulaşmaya çalışmaz bile.<br />

Yapay Zekâyı Ciddiye Almak...<br />

2014 yapımı Transcendence (Evrim) isimli filmde aktör Johnny<br />

Depp zihnini bir bilgisayara aktarıyor; ancak güç sevdası kısa sürede<br />

benliğini ele geçirerek insan dostlarının hayatını tehlikeye atıyor.<br />

Hollywood filmleri genellikle bilimsel isabetliliği ile bilinmez. Ancak<br />

filmlerin genel teması, genellikle tamamen uydurma olmuyor. Nisan<br />

2014'te Transcendence vizyona girdiğinde Stephen Hawking,<br />

fizikçi Frank Wilczek, kozmolog Max Tegmark ve bilgisayar<br />

bilimci Stuart Russell ortak bir bildiri yayınlayarak yapay zekânın<br />

tehlikeleri konusunda insanları uyardılar. Hawking ve diğerleri makalede<br />

şöyle yazdılar:<br />

Fazlasıyla zeki makinaların sadece birer<br />

bilimkurgu ürünü olduğunu düşünerek onları<br />

görmezden gelmek çok yaygındır. Ancak bu büyük bir<br />

hatadır. Belki de, tür olarak yaptığımız en büyük hata<br />

budur. Kuşkusuz yapay zekâ birçok faydaya sahiptir:<br />

savaşların tamamen durdurulmasından tutun da,<br />

yoksulluğun önüne geçilmesine kadar. Zeki makinalar<br />

yaratmak, insanlık tarihinin en büyük başarısı olabilir.<br />

Ancak bu başarı, aynı zamanda sonuncu da olabilir.<br />

Tekilliğin insanların başına gelebilecek en iyi veya<br />

en kötü şey olduğu düşünüldüğünde, bu sahaya ve<br />

etkilerini anlamak için yeterli kaynakların ayırılmadığını<br />

görebiliriz. Her ne kadar yapay zekânın kısa vadeli<br />

etkileri, onu kimin kontrol ettiğine göre değişebilecek<br />

olsa da, uzun vadeli etkisi, tamamen kontrol edilip<br />

edilemeyeceğine bağlıdır.<br />

Çağrı Mert Bakırcı Yapay Zekâ: Dost mu, Düşman mı?<br />

(Evrim Ağacı) http://evrimagaci.org<br />

itü vakfı dergisi<br />

55


İNSANLAŞAN MAKİNALAR - YAPAY ZEKÂ<br />

Tesla ve duvar pili<br />

Güneş enerjisi ile kendi elektriğinizi üretin. Akşama duvar piliyle depolayın ve gündüz Tesla’yı şarj edin.<br />

Elon Musk <strong>2017</strong>’de Dünyayı<br />

Değiştirecek<br />

Kozan Demircan<br />

Popular Science Türkiye Teknoloji Editörü<br />

Bilgi Üniversitesi Öğretim Görevlisi<br />

Elon Musk gerçek bir altyapı girişimcisi. Online ödeme<br />

sistemleri sağlayıcısı PayPal’dan çıkış yaptıktan sonra önce<br />

roket şirketi SpaceX ve ardından Tesla’yı kurdu. Gerçek altyapı<br />

girişimcisi; çünkü kendi şirketleri için ağır sanayi altyapısı<br />

kuruyor ve klasik girişimcilerin tersine, şirketlerini elden<br />

çıkarmadan uzun vadeli kullanmak için organize ediyor.<br />

Oysa klasik girişimciler şirket kurup<br />

biraz para kazandıktan sonra elden<br />

çıkararak yeni şirketlere yatırım<br />

yapmak istiyor. Bu bağlamda Elon Musk’ın<br />

hem kendi pazarını ve hem de şimdilik gücünün<br />

yetmeyeceği yeni pazarları güçlendiren<br />

bir ekosistem kurduğunu görüyoruz.<br />

Örneğin, yıllık geliri 10 milyar dolar olan<br />

SpaceX gelirlerini elektrikli otomobil üreten<br />

Tesla’ya aktarıyor. Sahip olduğu SolarCity<br />

şirketinin güneş enerjisi teknolojisini konutlara,<br />

elektrik santralleri ve Tesla’ya entegre<br />

ediyor.<br />

Ayrıca Mars’a insan göndermeyi ve<br />

uzaydan sansürsüz, ucuz özgür internet<br />

iletişi sağlamayı planlıyor, sesten hızlı giden<br />

süpersonik tramvaylar (Hyperloop) tasarlıyor.<br />

Enerji, iletişim ve ulaşımda tekelciliği kırarak<br />

geleceğin dağıtık ekonomisini inşa eden Elon<br />

Musk’ı desteklememiz ve ülkemizde yeni<br />

Elon Musk’lar yetiştirmemiz gerekiyor.<br />

10 yıllık yol haritası<br />

Elon Musk, 10 yıla yönelik yeni Tesla planını<br />

açıkladı. İçinde neler var neler: Öncelikle<br />

altyapı girişimcisi olarak evlerin çatısındaki<br />

güneş panelleriyle Powerwall “ev pillerini” birleştirecek.<br />

Elektrikli kamyonet ve yolda kendini<br />

sürmeyi öğrenen akıllı arabalar üreterek<br />

Uber gibi kiralık araç ekonomisine geçecek.<br />

4 adımda görelim.<br />

• Spor araba gibi pahalı bir elektrikli otomobil<br />

üret.<br />

• Bunu meraklılara satıp daha hesaplı bir<br />

elektrikli otomobil üret.<br />

• Bunu satıp daha da ucuz bir elektrikli otomobil<br />

üret.<br />

• Bütün bunları yaparken güneş panelleri,<br />

elektrikli otomobil pilleri ve ev pilleri<br />

(Powerwall) gibi elektrik üretirken sera gazı<br />

açığa çıkarmayan, yani küresel ısınmaya<br />

yol açmayan temiz enerji tesislerine yatırım<br />

yap.<br />

Güzel değil mi?<br />

Popular Science Türkiye Haziran 2016<br />

sayısında yazdığım gibi altyapı olmadan girişimcilik<br />

olmaz ve Elon Musk güneş enerjisi<br />

ile altyapı girişimciliğine yatırım yaptı. Bir kere<br />

Tesla Model S ile rekabetçi fiyatlarla satılan<br />

kullanışlı bir elektrikli oto üretti.<br />

56 itü vakfı dergisi


İkincisi, <strong>2017</strong>’den itibaren yılda 35 gigawatt<br />

saatlik elektrikli otomobil pili üretecek<br />

olan güneş enerjili Tesla Gigafactory’yi kurarak<br />

Tesla arabaların temel ihtiyacı olan pil üretimini<br />

kendi yapmaya başladı.<br />

Bütün bu gelişmeler olurken, Tesla şirketi<br />

2016 yılında SolarCity güneş enerjisi şirketini<br />

3 milyar dolara satın almak için teklif de verdi.<br />

Elon Musk zaten şirketin hisselerinin yüzde<br />

22’sine sahipti ve bu hamle ile güneş ışığından<br />

elektrik üreten temiz enerji sektörüne girmek<br />

istediğini göstermiş oldu.<br />

PARA EKONOMİSİNDEN ENERJİ<br />

EKONOMİSİNE GEÇİŞ<br />

Tesla ve gelecek 10 yıl haritası<br />

Tesla öncelikle sürdürülebilir temiz<br />

enerji şirketi olmak istiyor. Bunun için sihirli<br />

formülü evlerin çatısına güneş paneli yerleştirmek<br />

ve bu panellerle konutların elektriğini<br />

üretmek.<br />

Gündüz üretilen elektriği gece kullanmak<br />

için enerjiyi Powerwall ev pillerinde<br />

(duvar pillerinde) depolamak ve bu pillerle<br />

aynı zamanda Tesla elektrikli otoları sabah<br />

kullanmak üzere şarj etmek. İşte altyapı girişimciliği<br />

budur.<br />

Enerjide paylaşım ekonomisi<br />

Tesla otomobiller sadece almayı değil,<br />

vermeyi de öğrendi ve gerçek dağıtık ekonominin<br />

bir parçası olarak yakında V2G (Araçtan<br />

Şebekeye) teknolojisi ile evlere enerji<br />

sağlayacak; fakat asıl bomba aşağıda:<br />

Southern California Edison şirketiyle<br />

anlaşan Tesla firmaya 20 megawatt gücünde<br />

Powerpack piller satacak. 80 megawatt<br />

saat güç sağlayan büyük piller arıza durumunda<br />

jeneratör gibi devreye girerek şehirde<br />

elektrik kesintisini önleyecek.<br />

Southern California Edison bunun için<br />

elektrikli santrallerden gelen enerjiyi Tesla<br />

üretimi Powerpack pillerde depolayacak<br />

ve kesinti halinde şebekeye Powerpack ile<br />

enerji sağlayacak. Tabii bu arada Tesla da<br />

hızla bir otomotiv şirketinden enerji şirketine<br />

dönüşecek.<br />

Mars’a insan göndermeyi ve<br />

uzaydan sansürsüz, ucuz özgür<br />

internet iletişi sağlamayı planlıyor,<br />

sesten hızlı giden süpersonik<br />

tramvaylar (Hyperloop) tasarlıyor.<br />

Negatif çevre vergisi<br />

V2G sayesinde Tesla sürücüleri kullanmadıkları<br />

elektriği şebekeye geri vererek<br />

enerji faturasına geri ödeme alabilecekler.<br />

Böylece güneş panelleriyle ihtiyaç fazlası<br />

güç üreten bahçeli evler kullanmadıkları<br />

elektriği komşularına sunarak ek gelir kaynağı<br />

elde etmiş olacaklar (elektriği şebekeye<br />

geri verince vergi iadesi alacaklar).<br />

Siz de tüm altyapınızı veya en kritik<br />

noktalarını kendiniz kurarsınız piyasada<br />

sürdürülebilir rekabet gücü kazanırsınız.<br />

Bunun için elbette para, istikrarlı ekonomi<br />

ve devlet desteği lazım; ancak Tesla üzerinden<br />

giderek bunu nasıl yapabileceğimize<br />

dair iyi bir örnek sağlayabiliriz.<br />

Nasıl yapacak?<br />

Öncelikle benzin, dizel ve kömür gibi<br />

fosil yakıt üretiminden tümüyle çıkarak<br />

sürdürülebilir güneş enerjisi ekonomisi<br />

kurmak istiyor. Böylece Tesla otomobilleri,<br />

güneş panellerini, Powerwall ev pilini ve<br />

elektrikli oto akülerini üretirken bile merkezi<br />

elektrik şebekesine, dolayısıyla fosil yakıtlara<br />

bağlı kalmayacak.<br />

ALTYAPI GİRİŞİMCİSİ KENDİ<br />

EKOSİSTEMİNİ KURAR VE<br />

KENDİ PAZARINI BÜYÜTÜR,<br />

ŞİRKETİNİ DE HEMEN ELDEN<br />

ÇIKARMAZ<br />

Kısacası Elon Musk merkezi ekonomi<br />

yerine dağıtık ekonomiye geçerek maliyetleri<br />

düşürecek ve ekonomik manipülasyonu<br />

önleyecek. Bu yüzden Elon Musk’ın<br />

hedefleri dünyanın en büyük altyapı girişimciliği<br />

hamlesi ve teknolojik tekilliğin yaklaştığını<br />

gösteren önemli bir ipucu. Solarcity<br />

güneş panelleriyle resimdeki duvar pili<br />

Powerwall’u şarj edip Tesla otomobillerin<br />

pilini dolduracak bir sistem entegrasyonu.<br />

Kiracılar ve ev sahipleri artık kendi elektriğini<br />

kendi üretecek.<br />

Tesla’nın yeni ana planı<br />

• SolarCity üretimi çatı güneş panelleriyle<br />

Powerwall ev pillerini birleştirmek<br />

• Elektrikli otomobillerin yanı sıra elektrikli<br />

kamyon, kamyonet, otobüs, TIR üretmek<br />

(yani elektrikli taşıtları sürdürülebilir<br />

kârlılık için tüm segmentlere yaymak)<br />

• Son zamanlarda Tesla otomobillerin<br />

otopilot özelliğini kullanan sürücülerin<br />

yaşadığı kazaları önlemek için trafikte<br />

insanlardan 10 kat güvenli giden ve kendini<br />

süren akıllı arabalar üretmek (Bunlar<br />

yapay zekâ ile yol durumunu öğrenerek<br />

İstanbul trafiğinde bile kaza yapmadan<br />

gidecekler)<br />

• Son olarak da Uber tarzı kiralık araç ve<br />

paylaşım ekonomisine geçmek.<br />

Yeni otomobil<br />

Tesla aynı zamanda Model 3’ü geliştiriyor.<br />

Tesla Model S ve X’in tersine salt<br />

alüminyumdan değil, çelik-alüminyum karışımından<br />

üretilen Model 3; 74 bin dolarlık<br />

fiyatıyla lüks segmente ait model X’in tersine,<br />

orta sınıfa yönelik bir otomobil olacak.<br />

Aynı zamanda konutlardaki güneş enerjisi<br />

panelleriyle şarj olmak üzere optimize edilecek.<br />

Tesla bu entegrasyonu tamamlamak<br />

için güneş panelleri üreten SolarCity şirke-<br />

itü vakfı dergisi<br />

57


İNSANLAŞAN MAKİNALAR - YAPAY ZEKÂ<br />

tini satın almak da istiyor. Hatta uzmanlar<br />

bu kararı eleştiriyor, çünkü Tesla’nın Model<br />

3’te kâra geçmesi için en az 500 bin otomobil<br />

satması, dolayısıyla bunları 2018’e<br />

yetiştirmesi gerekiyor.<br />

Yine de Elon Musk ve şirketin diğer<br />

paydaşları 2,5-3 milyar dolarlık satın almanın<br />

şirket kasasını boşaltarak Model 3’e sabotaj<br />

yapacağını düşünmüyor. Buna göre,<br />

Model 3’ün evlerde daha kolay şarj edilmesi,<br />

elektrikli şarj istasyonlarından daha<br />

ucuz bir alternatif sunacak ve otomobil<br />

fiyatının ikinci kalemi olan yol maliyetlerini<br />

azaltacak.<br />

Tesla Semi<br />

<strong>2017</strong>’de duyurulması planlanan Tesla<br />

Semi Amerika’nın ilk yaygın elektrikli uzun<br />

Tesla otomobilleri, güneş<br />

panellerini, Powerwall ev pilini ve<br />

elektrikli oto akülerini üretirken<br />

bile merkezi elektrik şebekesine,<br />

dolayısıyla fosil yakıtlara bağlı<br />

kalmayacak.<br />

aracı (TIR) olacak. Ancak bu daha başlangıç:<br />

Elon Musk daha küçük olmakla birlikte<br />

daha çok koltuğa sahip yeni bir elektrikli<br />

belediye otobüsü geliştirmek istediğini de<br />

söylüyor.<br />

Maliyet sorunu<br />

Sizce neden metro ve banliyö trenleri<br />

pille gitmek yerine şebeke elektriği kullanıyor?<br />

Neden İstanbul’da seksenlerin başında<br />

kullanımdan kalkan troleybüsler de şebeke<br />

Dünyayı Kurtaran Adam<br />

Enerji, ulaşım ve iletişimi özgüleştirmek temiz<br />

güneş enerjisi ile küresel ısınma ve çevre kirliğini<br />

önleyip Dünya’yı kurtarmak demek.<br />

elektriği kullanıyordu? Bunun sebebi otobüs<br />

ve kamyonların çok enerji tüketmesi. Bunlar<br />

elektrikli olsa kısa sürede pili biterdi.<br />

Bu nedenle Elon Musk yeni elektrikli otobüsü<br />

sadece ekspres hatlarda kullanacak. Bu<br />

otobüslerin her durakta yolcu alması maliyeti<br />

artırıyor. Sonuçta pilli otobüsler henüz dizel<br />

otobüslerle rekabet edecek düzeyde değil.<br />

MERKEZİ EKONOMİDEN<br />

TÜKETİCİNİN KENDİ<br />

ELEKTRİĞİNİ ÜRETECEĞİ VE<br />

KENDİ İNTERNETİNİ KURACAĞI<br />

ÖZGÜR, DAĞITIK EKONOMİYE<br />

GEÇİŞ<br />

Tesla ve Uber rekabeti<br />

Tesla otopilot Uber’ın Volvo’dan devşirdiği robot taksilerle rekabet edebilir.<br />

Maliyetler nasıl düşer?<br />

Üretim müdürlerinin ve CEO’ların bildiği<br />

gibi bu bir optimizasyon sorunu ve temelde<br />

enerji optimizasyon sorunu. Ancak enerjiyi<br />

kullanmanın yolu da iletişimden geçiyor.<br />

Elon Musk bu nedenle hem elektrikli otobüsler<br />

hem kamyonlar hem de otomobiller<br />

için yapay zekâ geliştirmeye odaklanıyor.<br />

Özetle bütün elektrikli taşıtlar Google’ın<br />

5 yıldır kullandığı servis araçları gibi trafikte<br />

58 itü vakfı dergisi


Gigafactory<br />

Tesla şirketi Panasonic’le iş birliği yaparak<br />

ucuz ve güvenilir lityum-iyon<br />

piller geliştiriyor ve bunları Nevada’da<br />

kurulan Gigafactory’de üretecek. Çölde<br />

kurulan fabrika enerji ihtiyacını güneş<br />

ışığından elektrik üreterek karşılıyor.<br />

Bunun için de SolarCity panelleri<br />

kullanılıyor.<br />

Bu entegrasyon sayesinde Amerikalılar<br />

tek bir ürün paketi satın alarak<br />

evlerinde rekabeti önleyici en büyük<br />

kontrol aracı olan enerji tekelinden<br />

kurtulmuş olacaklar. SolarCity güneş<br />

panellerini kuracak, Powerwall ev pilini<br />

takacak ve Tesla Model 3 bununla şarj<br />

edilecek.<br />

• Nitekim organizasyonlar iki ana kalemde<br />

vatandaşları kontrol ediyorlar:<br />

Enerji ve iletişim. Enerji olmadan iletişim<br />

olmaz.<br />

• Örneğin, toplumsal olaylarda internet<br />

kesilse de başka kanallardan haber alabilirsiniz;<br />

ama elektrik kesilirse Ortaçağ<br />

karanlığına gömülürsünüz. Elon Musk<br />

bu yüzden “Tesla ve SolarCity iki ayrı<br />

şirket olarak kalırsa başaramayız” diyor.<br />

Gigafactory<br />

Çatısı güneş panelleriyle kaplı bu fabrika yılda 35<br />

gigawatt saat enerji depolayacak kadar çok sayıda<br />

otomobil pili üretecek.<br />

otopilotla gidecek. Böylece hem resimde<br />

gördüğünüz gibi Türkiye’de trafik kazaları<br />

azalacak hem de yoldan araba geçmezse<br />

hep yayaya yeşil yanan trafik ışıklarında olduğu<br />

gibi akıllı otolar sinyalizasyon sistemine<br />

entegre edilecek.<br />

Bu sistemi elektrikli otobüslere uyguladığımız<br />

ve bunları yeni model uzun ömürlü<br />

pillerle donattığımız zaman, tüm duraklarda<br />

durduğu halde pili bitmeyen kullanışlı<br />

toplu taşıma araçları üretmiş olacağız;<br />

çünkü trafiğin optimize edilmesi pil tüketimini<br />

de azaltacak.<br />

Türkiye’de yılda 183 bin yaralı ve ölümlü<br />

trafik kazası oluyor. Geçen yıl yaklaşık<br />

<strong>75</strong>00 kişi trafik kazasında hayatını kaybetti.<br />

Asıl kayıp budur ve otopilotlu kendini süren<br />

arabalar kazaları önlemenin sürücüleri<br />

eğitmekten sonra en etkili yolu.<br />

Uber paylaşım ekonomisi<br />

Paylaşım ekonomisinin temellerini EticaretMag<br />

için sevgili Erhan’la yaptığım 500<br />

Startups söyleşisinde [1] ele almıştık; ama<br />

burada Uber’in mobil uygulama ile otomobil<br />

kiralama ve kiralık sürücü çağırma sistemini<br />

özellikle vurgulamak istiyorum. Elon<br />

Musk, Tesla otomobillerin otopilotunu Uber<br />

sistemiyle eğitecek.<br />

Bunun için önce Tesla Model 3 satın<br />

alacaksınız. Sonra bunu işiniz ve aileniz<br />

için kullanacaksınız. Ardından eve park<br />

edeceksiniz ve arabaya ihtiyacı<br />

olan bir arkadaş sizin<br />

arabanızı Bitaksi<br />

ile taksi çağırır gibi<br />

kiralayacak.<br />

Böylece arabanız<br />

garajdan<br />

Düşünün: İstanbul’da sadece<br />

trafik kurallarına uyarak araba<br />

kullanırsanız kaza yaparsınız.<br />

Karşıdaki sürücünün kuralları ihlal<br />

edeceğini mutlaka hesaba katmanız<br />

gerekir. Tesla otopilot bunu sizin<br />

için yapıyor.<br />

kendiliğinden çıkıp yolcuyu alacak. Yolcu<br />

da size taksi parası ödeyecek. Bunun bir<br />

kısmını Tesla şirketi alacak. Gerisi hesabınıza<br />

yatacak. Hatta Tesla aracınız yolcuyu<br />

otopilotla evine bırakırken siz de sürücü<br />

koltuğunda şekerleme bile yapabilirsiniz.<br />

Şimdiden Los Angeles trafiğinde aracı<br />

otopilota alıp yolda uyuyan sürücüler var.<br />

Tek sorun güvenlik sorunu. Dengesiz bir<br />

yolcu otomobile veya size zarar verebilir;<br />

fakat gerçek hayatta sadece bir taksi sürücüsü<br />

kadar risk almış olacaksınız. Riski<br />

gündüz vakti güvenli rotalarda hizmet vererek<br />

azaltabilirsiniz.<br />

Bu arada Tesla otomobillerin otopilotunun<br />

bugüne dek bir kez kaza yaptığını<br />

hatırlatalım. Maalesef o da ölümlü kaza<br />

oldu. Ancak daha şimdiden<br />

otopilotların<br />

kaza<br />

Gerçek Kara Şimşek<br />

Tesla’nın yeni modeli<br />

otopilot ile trafiğe<br />

çıkacak.<br />

yapma şansı insanların yüzde 1’i; yani bugün<br />

Türkiye’de herkes Tesla kullansa en iyi ihtimalle<br />

ölümlü kaza oranı <strong>75</strong>00’den <strong>75</strong>’e inerdi.<br />

Dolayısıyla otopilotlar insanlardan çok<br />

daha az trafik kazasına yol açacak ve bunu<br />

bilmek ülkemizin geleceği için önemli. Ek<br />

kanıt istiyorsanız Elon Musk’ın Twitter hesabına<br />

bakabilirsiniz. Aralık 2016 paylaşımları<br />

arasında Tesla otopilotun öndeki<br />

otomobilin bile takla atacağını anlayıp otomatik<br />

olarak fren yaptığı görülüyor!<br />

Düşünün: İstanbul’da sadece trafik kurallarına<br />

uyarak araba kullanırsanız kaza<br />

yaparsınız. Karşıdaki sürücünün kuralları<br />

ihlal edeceğini mutlaka hesaba katmanız<br />

gerekir. Tesla otopilot bunu sizin için yapıyor.<br />

ELON MUSK 2022’DEN<br />

İTİBAREN MARS’A DÜZENLİ<br />

OLARAK ROKET GÖNDERMEK<br />

İSTİYOR<br />

Model 3 gerçek Kara Şimşek<br />

Söz konusu sistem sayesinde<br />

Tesla otolar hem sürücülere<br />

hem şirkete<br />

gelir sağlayacak<br />

hem de trafikte daha<br />

çok vakit geçirerek<br />

kendini sürmeyi öğrenecek<br />

(tabii otomobilin<br />

yıpranma<br />

hızı artacak).<br />

Buradaki<br />

en büyük<br />

sorun ise<br />

teknoloji değil,<br />

Tesla’nın<br />

itü vakfı dergisi<br />

59


İNSANLAŞAN MAKİNALAR - YAPAY ZEKÂ<br />

Mars’a yolculuk<br />

Elon Musk 2022’den itibaren Mars’a insan göndermek istiyor.<br />

Kurşundan hızlı tramvay<br />

Hyperloop ile New York-Los Angeles arası 3,5 saate inecek. Hem de havalimanına<br />

gitme ve terminalde bekleme / gecikme olmadan.<br />

ekonomik performansı. Bu şirket 12 çeyrektir<br />

az da olsa zarar ediyor ve sürekli sübvanse<br />

ediliyor. Elon Musk, “2016 sonbaharında nihayet<br />

kâra geçeceğiz diyor ve ilk 10 yıllık yol<br />

haritasını büyük ölçüde başardık ama bu basit<br />

bir plandı” diye ekliyor. Karmaşık yeni planı<br />

uygulamaksa daha zor olacak.<br />

Enerji ekonomisi<br />

Şimdi Tesla’nın yeni planını resimli 7<br />

adımla özetleyelim. Görseller eşliğinde Elon<br />

Musk’ın çılgın fikirlerinin hayatımızı nasıl değiştireceğini<br />

görebiliyoruz. Zaten tekelci ekonomik<br />

sistemler yerine, doğrudan internet<br />

demokrasisine dayalı dağıtık ekonomilere<br />

geçmek istemez miyiz?<br />

Doğrusu kanunen başkasının kaçak elektrik<br />

kullanım bedelini bizim ödemek zorunda<br />

olduğumuz bir ülkede yaşadığımızdan, Elon<br />

Musk’ın başarıya ulaşmasını canı gönülden<br />

istiyorum. Kendi elektriğimizi güneş panelleriyle<br />

kendimiz üretelim ve bir kuruş elektrik<br />

faturası ödemeyelim.<br />

Hele izlemediğimiz TV kanalları için alınan<br />

kesilen haraçlar faturamızdan hiç tahsil edilmesin.<br />

Para ekonomisinden veri ekonomisine<br />

ve nihayet enerji ekonomisine geçmek için<br />

60 itü vakfı dergisi<br />

Tesla’nın dağıtık teknoloji ve iş modellerinin bir<br />

an önce yaygınlaşması gerekiyor.<br />

1. Güneş paneli ve pil entegrasyonu<br />

Tesla’nın amacı Model X ve Model 3’ün<br />

çatıdaki güneş panelleriyle dolan bir duvar<br />

piliyle (Powerwall) şarj edilmesini sağlamak.<br />

Powerwall sistemi güneş paneli ve duvar pilini<br />

Trafik kazalarını azaltacak<br />

Amerika’da bugüne dek Tesla otopilotuna<br />

bağlı en az bir ölümlü kaza<br />

gerçekleştiği ve Tesla’nın pil tüketimi<br />

de bilgisayarla optimize edildiği için<br />

Elon Musk’ın yapay zekâ destekli Kara<br />

Şimşek otomobiller geliştirmesi şart.<br />

Elon Musk, Tesla otopilot “doğru kullanıldığı<br />

zaman arabayı kullanan insan<br />

sürücülerden çok daha güvenli”<br />

diyor. Tesla otopilot ortalama bir Amerikalı<br />

sürücüden 10 kat iyi araba kullandığı<br />

zaman, beta etiketi kaldırılan<br />

devrimsel sistem yaygın kullanıma<br />

geçecek.<br />

Elon Musk 2022’de Mars’a<br />

gitmek istiyor ve bunu 100 kişi<br />

taşıyan 122 metrelik dev bir uzay<br />

gemisiyle yapacak. SpaceX yapımı<br />

Gezegenler Arası Taşıma Sistemi<br />

(ITS) Mars’ta durmayarak 40 yıl<br />

içinde insanları Jüpiter’in uydusu<br />

Europa ve ötesine taşıyacak.<br />

birbirine bağlıyor. Akıllı sistem internet üzerinden<br />

ve Tesla tarafından gözetlenebiliyor. Kısacası<br />

gerçek dağıtık ekonomi gelmeden önce<br />

şirketler enerjiyi kısmen kontrol edecek ama<br />

bu çok daha insani bir sistem.<br />

2. Altyapı tesisleri rekabetçi ürün olacak<br />

Bu ne demek? Bu hayalini kurduğumuz<br />

elektrikli arabalar için önce kendi elektriğini<br />

kendi üreten düşük maliyetli, yapay zekâ destekli,<br />

süper ucuz fabrikalar kurmak demek.<br />

Tesla 2022’de üretim verimliliğini 10 kat artırmayı<br />

düşünüyor. Böylece otomobiller, güneş<br />

panelleri ve piller ucuzlayacak.<br />

Bu noktada ülkemizde yaşanan son elektrik<br />

kesintisini hatırlayalım: Bugün sadece Tuz<br />

Gölü büyüklüğünde bir alanı güneş paneliyle<br />

kaplayarak Türkiye’nin yıllık enerji miktarını<br />

karşılayacağımızı biliyor musunuz?<br />

Peki Amerika’da enerji bakanlığından<br />

yatırım alan Solar Roadways şirketinin Amerika’daki<br />

tüm otoyolları güneş paneliyle kaplamak,<br />

altından fiber internet geçirmek ve<br />

üstüne boyalı değil, LED ışıklı yol işaretleri yerleştirmek<br />

istediğini?<br />

Bırakın şehir içi yolları, sadece şehirlerarası<br />

yolları güneş paneliyle kaplayarak Amerika’nın<br />

yıllık enerji ihtiyacının 3 katını üretebiliriz.<br />

Kendi elektriğini üreten ve bununla telekom<br />

şebekesine elektrik sağlayan güneş enerjili<br />

Az önce elektrikli araçlarda enerji optimizasyonu<br />

için araba kullanmayı kendi<br />

kendine öğrenen yapay zekâ destekli<br />

robot arabalar şart dedik. Peki bu arabalar<br />

kendini kullanmayı nasıl öğrenecek?<br />

Elbette trafiğe çıkarak!<br />

Oysa erkekler bile günlük mesai saatinin<br />

maksimum yüzde 10’unda araba<br />

kullanıyor. Birinci kuşak aptal otopilotların<br />

trafikteki insan faktörü nedeniyle<br />

zor yollarda çoğu zaman kapalı duracağını<br />

düşünürsek durumu anlıyoruz.<br />

Otopilotların yolları öğrenmesi uzun<br />

sürecek.


SpaceX roketleri<br />

Fırlattıktan sonra yere inen ve tekrar kullanılan roketler uzaya<br />

uydu ve insan gönderme maliyetlerini ilk etapta yarı yarıya<br />

azaltacak.<br />

Uzaydan internet<br />

Elon Musk 4000 mini küp uydu ile uzaydan ucuz<br />

ve sansürsüz internet yayını yapacak.<br />

otoyollar. Bizi doğal gaz ve termik santral bağımlılığından<br />

kurtaracak güneş enerjisi...<br />

İşte Elon Musk Solar City’nin duvar kağıdı<br />

gibi döşenen esnek güneş panelleriyle buna<br />

yatırım yapıyor ve sırada güneş ışığından, hatta<br />

şömine sıcağından elektrik üreten grafen<br />

boya var. Bütün bunları blogumda anlattım [2] .<br />

Ancak Elon Musk’ın gerçek Dünya’yı Kurtaran<br />

Adam olarak yapacakları bununla sınırlı değil.<br />

3. İnsan sürücüden 10 kat güvenli otopilot<br />

Dediğim gibi İstanbul yollarında kaza<br />

yapmamak için trafik kurallarına uymak yetmez.<br />

Aynı zamanda diğer sürücülerin trafik<br />

kurallarını çiğneyebileceğine hazırlıklı olmanız<br />

Tesla otopilot<br />

Gerçek Kara Şimşek kokpiti.<br />

lazım. Örneğin kavşakta öncelik<br />

benim, diye geçerseniz kaza yapabilirsiniz.<br />

Bunun için bize Kara Şimşek<br />

K.I.T.T. gibi zeki otomobiller<br />

lazım. Tamam, bunlar insan<br />

gibi konuşamazlar ama insandan<br />

iyi araba kullanabilirler.<br />

Elon Musk’a göre bunun için<br />

Tesla otomobiller toplam 10<br />

milyar km’lik sürüş deneyimine<br />

sahip olmalı. Bu da 5,5 yıl<br />

alacak.<br />

4. Tesla kamyonet<br />

Tesla yalnızca otomobil<br />

satarak kâr elde edemez. Bu<br />

sadece mercimek çorbası satan<br />

bir lokanta açmaya benzer.<br />

Bu sebeple kamyonet, otobüs,<br />

kamyon işine de el atmak istiyor.<br />

Resimde bir Tesla forum<br />

üyesinin hayali tasarımını görüyorsunuz.<br />

Belki de elektrikli kamyonet buna<br />

benzeyecek.<br />

Elbette Tesla bu konuda Volvo otomobilleri<br />

kendi kendine giden Kara Şimşek arabalara<br />

çevirerek paylaşım ekonomisinde robot taksi<br />

işine el atan Uber’le rekabet etmek zorunda<br />

kalacak.<br />

5. Tesla TIR<br />

Tesla uzun araç (TIR) işine de girmek<br />

istiyor. Zaten Mercedes gibi birçok firma,<br />

özellikle İskandinav ülkelerinde şehirlerarası<br />

yük taşımacılığını sürücüsüz robot<br />

kamyonlarla yapmak istiyor. Ancak Tesla<br />

Bize Kara Şimşek K.I.T.T. gibi zeki<br />

otomobiller lazım. Tamam, bunlar<br />

insan gibi konuşamazlar ama<br />

insandan iyi araba kullanabilirler.<br />

Elon Musk’a göre bunun için Tesla<br />

otomobiller toplam 10 milyar km’lik<br />

sürüş deneyimine sahip olmalı. Bu<br />

da 5,5 yıl alacak.<br />

acele etmek zorunda. Rakip şirket Nikola<br />

Motor Company elektrikli TIR üzerinde<br />

çalışıyor.<br />

6. Tesla otobüs<br />

Tesla elektrikli otobüs yolcu kabininde iki<br />

yanda bulunan yerden yüksek olan koltuk sıralarını<br />

kaldırarak hem daha çok oturan yolcu<br />

taşıyacak hem de dur-kalkta sarsıntıyı önleyecek.<br />

Bunun dışında pil tüketimini azaltmak için<br />

sadece ekspres duraklarda çalışacak.<br />

DÜNYA’YA BİR ŞEY OLURSA<br />

BİZE YEDEK DÜNYA LAZIM, BU<br />

NEDENLE MARS’A YERLEŞMEK<br />

AKILLICA OLUR<br />

7. Tesla ile paylaşım ekonomisi<br />

Elon Musk Tesla otopilotun trafikte insandan<br />

10 kat güvenli araba kullanmayı öğrenmek<br />

için 10 milyar km sürüş tecrübesine<br />

ihtiyacı olduğunu söylüyor. Bunun için Tesla<br />

otomobil sahipleri kullanmadıkları zaman<br />

araçlarını bilgisayarla başkalarına kiralayacaklar.<br />

Bitaksi ve Uber benzeri bu sistemde Tesla<br />

araçlar otopilotla çalışarak yolcuyu eve bırakacak<br />

ve böylece hızla sürüş tecrübesi edinecek.<br />

8. Mars’a yolculuk<br />

Elon Musk Dünya’ya bir şey olursa insanlığın<br />

soyunu devam ettirebilmesi için başka bir<br />

gezegen arıyor. Pek uzağa gitmeye de gerek<br />

yok. Bugünkü teknoloji ile Mars’a yerleşmek<br />

ve yeraltı şehirlerinde yaşamak mümkün. Türün<br />

devamlılığı için Balıkesir nüfusunu Mars’a<br />

taşısak yeter.<br />

Elon Musk 2022’de Mars’a gitmek istiyor ve<br />

bunu 100 kişi taşıyan 122 metrelik dev bir uzay<br />

gemisiyle yapacak. SpaceX yapımı Gezegenler<br />

Arası Taşıma Sistemi (ITS) Mars’ta durmayarak<br />

40 yıl içinde insanları Jüpiter’in uydusu<br />

Europa ve ötesine taşıyacak. Peki SpaceX 6<br />

yılda uzay gemisi yapabilir mi? Ancak dilerseniz<br />

bu da yeni yazının konusu olsun.<br />

[1]<br />

www.eticaretmag.com<br />

[2]<br />

www.khossan.com<br />

itü vakfı dergisi<br />

61


İNSANLAŞAN MAKİNALAR - YAPAY ZEKÂ<br />

Sosyal bilimler araştırmalarında odak;<br />

çoğunlukla insan ve insana ilişkin<br />

davranışların insanın bulunduğu<br />

bağlamdaki etkileridir. Gerek kişinin davranışlarının<br />

nedenlerini kavramaya, gerekse<br />

bağlı olduğu grup veya toplumla etkileşimi<br />

sonucu oluşan durumların öncüllerini ve<br />

sonuçlarını anlamaya yönelik olarak çeşitli<br />

modellemeler yapılır, sonrasında nicel ve<br />

nitel yöntemlerle analizler yürütülür. Ancak,<br />

geleneksel araştırma yaklaşımlarının<br />

kullanıldığı çalışmaların çoğunlukla araştırmacının<br />

gözlemlerine ve/veya araştırmaya<br />

katılanların beyanlarına dayalı bulgular<br />

sağlaması bu alandaki çalışmaların kısıtlılığı<br />

konusunda tartışmalara yol açmaktadır.<br />

Makineler İnsanı Anlar mı?<br />

Nörobilim Teknikleri<br />

ile Tüketiciyi Yeniden<br />

Keşfetmek<br />

Yrd. Doç. Dr. Yener Girişken<br />

Kemerburgaz Üniversitesi İİBF<br />

ThinkNeuro Nöropazarlama Araştırma A.Ş.<br />

Prof. Dr. Şebnem Burnaz<br />

İTÜ İşletme Fakültesi, İşletme<br />

Mühendisliği Bölümü<br />

Nörobilimde kullanılan<br />

teknikler aracılığıyla tüketicilerin<br />

ne düşündükleri ve nelerden<br />

etkilendiklerini doğrudan<br />

sormadan, dikkatlerinin, onları<br />

etkileyen uyaranların ve bazı<br />

duygularının ölçülmesi mümkün<br />

hale gelmiştir…<br />

Tüketiciyi Anlamak Neden Önemli?<br />

Rekabetin giderek arttığı, teknolojideki<br />

değişimin en üst düzeye ulaştığı ve çevredeki<br />

gelişmelerin çeşitlilik kazandığı<br />

günümüz ortamında, özellikle pazar içgörüsü<br />

elde ederek yöneticilerin kararlarına<br />

destek olacak geri bildirimleri sağlaması<br />

gereken tüketici davranışı gibi bir alanda,<br />

tüketicinin gerçekten ne düşündüğünü<br />

ve davranışını gerçekte neyin şekillendirdiğini<br />

anlamak kritik önem taşır hale gelmiştir.<br />

Başarılı firmalar, nihai hedeflerinde<br />

olan müşterilerini memnun etme yoluyla<br />

sürdürülebilir kârlılığa erişmenin ve yeni<br />

müşteriler kazanarak büyümenin en temel<br />

yolunun ancak söz konusu müşterileri<br />

daha iyi anlayarak olabileceği gerçeğini<br />

kabul eden ve bu yolda yenilikçi yaklaşımlarla<br />

kendilerini geliştiren firmalardır. Ancak<br />

tüketici ihtiyaç ve isteklerini anlayan,<br />

bu anlayış temelinde ürün geliştiren ya<br />

da müşterileri ile iletişim kuran, tüketiciyi<br />

her türlü pazarlama faaliyetinin odağına<br />

koyan firmalar pazar odaklı ya da pazar<br />

yönelimli olarak adlandırılmaktadır. Pazar<br />

yönelimlilik ise, müşteriye daha üstün değer<br />

sunmada ve firmanın değer önerisini<br />

ayrıştırmada firmayı rakiplerin önüne geçirecek<br />

anahtar unsurdur. Bu durumda,<br />

tüketici araştırmaları daha önce hiç olmadığı<br />

kadar önem kazanmış, tüketiciyi anlamak<br />

kilit nokta haline gelmiştir. Her ne<br />

kadar mevcut araştırmalarda bilişim teknolojisinin<br />

gelişmesinin de etkisi ile yeni<br />

veri toplama ve analiz teknikleri kullanılmaya<br />

başlanmış olsa da tüketicinin davranışını<br />

tam olarak anlamada ya da öngörmede<br />

eksik kalınmaktadır. Soru yönelterek<br />

edinilmeye çalışılan bilgide eksiklik ya da<br />

tutarsızlıkla karşılaşılabilmektedir. Bunun<br />

temel nedeni ise, insanların karar verirken<br />

çoğunlukla bilinçdışının etkisinde olmaları<br />

ve bu nedenle söyledikleri ile eylemlerinin<br />

farklılaşmasıdır. Burada nörobilim tekniklerinin<br />

pazarlama alanında kullanımı devreye<br />

girmektedir (McClure vd, 2004; Boksem<br />

ve Smidts, 2015; Metereau ve Dreher,<br />

2015; Kopton ve Kenning, 2014; Levy vd.,<br />

2011, Çakır vd., 2015). Nörobilimde kullanılan<br />

teknikler aracılığıyla tüketicilerin ne<br />

düşündükleri ve nelerden etkilendiklerini<br />

doğrudan sormadan, dikkatlerinin, onları<br />

62 itü vakfı dergisi


Nöropazarlama, pazarlama<br />

alanında sadece<br />

satışlara yönelik etki<br />

açısından değil, ürün<br />

tasarımı, ürün iyileştirme,<br />

ambalajlama unsurlarının<br />

önceliklendirilmesi,<br />

etkin iletişim karmasının<br />

yaratılması, iletişim<br />

mesajlarının etkinliğinin<br />

ölçülmesi, vb.konularda<br />

yararlı sonuçlar sağlayabilir.<br />

etkileyen uyaranların ve bazı duygularının<br />

ölçülmesi mümkün hale gelmiştir.<br />

Nörobilimin Pazarlama Alanında<br />

Kullanımı<br />

Nörobilim tekniklerinin pazarlama alanı ile<br />

birlikteliğini yansıtan nöropazarlama; kullanılan<br />

makine ve cihazlardan edinilen veriler<br />

yardımıyla özellikle tüketici zihninin içerisindeki<br />

kara kutunun bilinmezliği ile başa<br />

çıkmak üzerine önemli bir adım olarak<br />

kabul edilmektedir. Nöropazarlama; “pazarlar<br />

ve pazarlama mübadeleleri ile ilgili<br />

insan davranışını anlamak ve analiz etmek<br />

için nörobilim yöntemlerinin kullanılması”<br />

olarak tanımlanmaktadır (Lee, Broderic ve<br />

Chamberlain, 2007).<br />

Nöropazarlamanın temeli, nörobilimci<br />

Antonio Damasio’nun bireylerin karar aşamasında<br />

beyinlerinin rasyonel kısımlarını<br />

değil, duygusal kısımlarını kullandıkları iddiasına<br />

dayanmaktadır. Bu bağlamda, 21.<br />

Yüzyıl’ın başından itibaren, tüketici davranışlarını<br />

daha iyi anlamak için nöropazarlama<br />

araştırmalarında gönüllü deneklerin belirli<br />

uyaranlara (marka ve iletişim mesajları,<br />

vb.) nasıl tepki verdiği beyin görüntüleme<br />

teknikleriyle ölçülmektedir. Türkiye’de ise<br />

2010 yılından itibaren tüketici nörobilimine<br />

dayalı ölçümlemeler, pazarlama araştırmalarında<br />

kullanılmaya başlanmıştır. Nöropazarlama<br />

uygulamaları aracılığıyla tüketici<br />

kararlarını yönlendiren gerçek nedenleri<br />

ortaya çıkarma hedeflenmektedir. Örneğin;<br />

markaları hangi özelliklerinden ötürü benimsiyorlar,<br />

reklamda dışsesten rahatsız<br />

mı oluyorlar, onun bilgilendirici mi olduğunu<br />

düşünüyorlar, kadınlar hangi kategoride<br />

hangi rengi ambalajın üstünde görmekten<br />

hoşlanıyorlar gibi birçok sorunun cevabı<br />

gönüllü katılımcılara herhangi bir soru sormadan<br />

dahi bulgulanabilmektedir.<br />

Hangi Makinelerle Ne Ölçümleniyor?<br />

Bilinçdışının pazarlama uyaranlarına verdiği<br />

tepkiyi anlamaya çalışan nöropazarlama<br />

disiplini, bu tepkileri anlayabilmek için bazı<br />

ölçüm yöntemleri kullanmaktadır. Bu ölçüm<br />

yöntemleri “Biyometrik Ölçümler” ve “Beyin<br />

Tepkileri Ölçümleri” olarak iki grupta<br />

incelenebilir.<br />

i) Biyometrik Ölçümler<br />

Biyometrik ölçümlerde en çok kullanılan<br />

yöntemler Eye Tracking (Göz Takibi), Facial<br />

Coding (Yüz Okuma) ve GSR (Galvanik<br />

Deri Tepkisi)'dir.<br />

Eye Tracking yöntemi, bir pazarlama<br />

uyaranı görüldüğünde tüketicilerin gözlerinin<br />

hangi bölgelere odaklandığının<br />

belirlenmesi amacı ile kullanılmaktadır.<br />

Nöropazarlama alanında en sık kullanılan<br />

ölçümleme yöntemlerinden birisidir. Eye<br />

Tracking ölçümlemeleri ile tüketicinin bir<br />

ambalaja, bir görsele, reklama veya web<br />

sitesine bakarken, gözlerinin en çok hangi<br />

bölgelere odaklandığı, nereleri gördüğü,<br />

ilk olarak hangi bölümün görüldüğü veya<br />

bakanların yüzde kaçının istenilen bölgeyi<br />

görüp görmediği gibi bilgiler elde edilebilmektedir.<br />

Bu ölçümleme infrared ışınlarıyla<br />

gözün hareketini ölçümleyen göz takibi<br />

sistemiyle gerçekleştirilir. Bu cihazlar, katılımcıların<br />

ekrana baktığı yerin yaklaşık 60<br />

cm önüne yerleştirilebileceği gibi gözlük<br />

biçiminde de tasarlanabilmektedir<br />

Facial Coding bir pazarlama uyaranına<br />

yüzün verdiği tepkilerden duyguları anlamaya<br />

çalışmak için kullanılmaktadır. Bu<br />

ölçümleme yöntemi 1970'li yıllarda Paul<br />

itü vakfı dergisi<br />

63


İNSANLAŞAN MAKİNALAR - YAPAY ZEKÂ<br />

Ekman tarafından ortaya çıkarılmıştır. İnsanların<br />

bir görseli gördükten ilk 40 milisaniye<br />

içerisinde algılaması temelinden<br />

hareket eden yöntem, bu algının mimikler<br />

ve yüzdeki hareketler ile birleştiğinde<br />

ortaya çıkan ifadelerin anlaşılabilir olmasına<br />

dayanmaktadır (Ekman ve Friesen,<br />

1971). Bu sistem sayesinde, yüz ifadeleri<br />

bir web cam benzeri kamerayla kaydedildikten<br />

sonra özel geliştirilmiş yazılımlar<br />

aracılığıyla yüzdeki mikro kas hareketlerinin<br />

ölçümlenmesi ile duygusal tepkilere<br />

ulaşmak mümkün olmaktadır.<br />

GSR yöntemi ise insanların bir uyaran<br />

ile karşılaştığında deri yolu ile verdikleri<br />

terleme veya elektriksel tepkiyi ölçmeye<br />

dayanmaktadır. Herhangi bir uyarana<br />

bağlı olarak, özellikle avuç içi ve diğer<br />

kılsız bölgelerdeki elektrik dirençlerinde,<br />

ter bezlerinin etkinliğe bağlı değişimler<br />

yaşanmaktadır (Ural, 2008). GSR yöntemi<br />

bu değişimin ölçümlenmesi vücuttaki<br />

terlemeye hassas cihazlarla gerçekleştirilmektedir.<br />

ii) Beyin Tepkileri Ölçümleri<br />

Beyin tepkileri ölçümlemede ise iki ana<br />

yöntem vardır. Bunlardan ilki Elektro Beyin<br />

Grafisi denilen EEG yöntemi, diğeri<br />

ise fMRI olarak adlandırılan Fonksiyonel<br />

Manyetik Rezonans Görüntüleme yöntemidir.<br />

EEG ile yapılan ölçümlerde kafaya<br />

yerleştirilen elektroensefalografi cihazında<br />

bulunan elektrotlar ile bir pazarlama<br />

uyaranına maruz kalan tüketicilerin, bu<br />

64 itü vakfı dergisi<br />

maruz kalma süresi boyunca, beynindeki<br />

elektrik aktivitesinin ölçümlenmesi<br />

amaçlanmaktadır. Katılımcılardan cihazdaki<br />

elektrot sayısı sinyal alınabildiği için<br />

elektrot sayısının yüksek olması daha<br />

faydalı sonuçlar üretmektedir.<br />

fMRI yönteminde beyindeki bazı bölgeler<br />

yüksek çözünürlükte görüntülenmekte,<br />

EEG'den farklı olarak sadece baş<br />

yüzeyinde değil daha derin bölgelerde<br />

de ölçüm yapılabilmektedir (Zurawicki,<br />

2010). fMRI sayesinde katılımcıların bir<br />

pazarlama uyaranına karşı verdiği, mutluluk,<br />

üzüntü ve acı gibi bilinçdışında ortaya<br />

çıkan duygular ölçümlenebilmektedir<br />

(Brooks vd., 2012).<br />

Davranışın Ölçümlenmesine Örnekler<br />

Saniye Saniye Değişim<br />

Nöropazarlama alanında kullanıldığı belirtilen<br />

makinelerle tüketici davranışlarının<br />

ölçümlenmesi birçok alanda katkı sağla-<br />

Eye Tracking ölçümlemeleri<br />

ile tüketicinin bir ambalaja,<br />

bir görsele, reklama veya web<br />

sitesine bakarken, gözlerinin<br />

en çok hangi bölgelere<br />

odaklandığı, nereleri gördüğü,<br />

ilk olarak hangi bölümün<br />

görüldüğü veya bakanların<br />

yüzde kaçının istenilen bölgeyi<br />

görüp görmediği gibi bilgiler<br />

elde edilebilmektedir.<br />

maktadır. Örneğin sıklıkla reklam ölçümleri<br />

için kullanılan EEG yöntemi sayesinde<br />

tüketicilerin reklama verdikleri tepkiler<br />

ölçümlenebilir hale gelmektedir. Tüketicilerin<br />

kafalarına yerleştirilen elektrotlar ile<br />

reklam boyunca verilen tepkiler saniye<br />

saniye görülebilmekte, katılımcıların dikkat,<br />

duygusal etki ve duygusal zorlanma<br />

seviyelerindeki değişimler okunabilmekte<br />

ve bu şekilde katılımcıların hangi<br />

sahneye nasıl bir tepki verdikleri ortaya<br />

konulabilmektedir. Elde edilen sonuçlar,<br />

olumsuz tepki verilen yerlerin reklamdan<br />

çıkartılması/azaltılması ve olumlu tepki<br />

verilen yerlerin vurgulanması/altı çizilmesi<br />

suretiyle değerli bir pazarlama çıktısı<br />

haline getirilebilmektedir.<br />

Logo Tasarımlarında Eye Tracking<br />

Eye tracking yöntemi özellikle web sayfası<br />

tasarımı, marketlerdeki raf dizilimleri,<br />

ürünlerin ambalajları ve logo tasarımları<br />

gibi konularda sonuç verebilmektedir. Kişilerin<br />

nereye ve ne kadar baktıklarının<br />

ölçülebilmesine imkan veren bu yöntem<br />

sayesinde görsellerde en çok dikkat çeken<br />

öğeler veya görselde hangi bölgenin<br />

ilgi çektiği belirlenebilmektedir. Bu şekilde<br />

görsel tasarımı yapılırken gözün daha<br />

çok odaklandığı yerler bulunup, görseldeki<br />

en değerli öğeler göz haritasına<br />

göre konumlandırılabilmektedir. Eye tracking<br />

sayesinde logo tasarımları da daha<br />

dikkat çekici hale getirilebilmektedir (Hür<br />

ve Kumbasar, 2011). Son yapılan eye tracking<br />

çalışmalarında gözün önce ortayı<br />

gördüğü ve sonrasında yatay değil de dikey<br />

tarama yaptığı bilgisinden hareketle,<br />

logolarda amblemlerin orta noktalara konumlandırılmasının<br />

daha etkili bir tasarım<br />

imkanı verdiği saptanmıştır.<br />

Soru Sormadan Marka Tercihini<br />

Öğrenme<br />

Son yıllarda kullanım sıklığı giderek artan<br />

fMRI yöntemi ile özellikle marka çalışmalarında<br />

önemli yol alınmıştır. Profesör Dr.<br />

Peter Kenning ve arkadaşları tarafından<br />

yapılan çalışma (Kenning ve Plassman,<br />

2005) ve devamındaki çalışmalar tüketicilerin<br />

laboratuvarda normalde tercih<br />

ettiği markaları görünce beyinde oluşan<br />

aktivasyonun tercih etmediği markaları<br />

görünce oluşan aktivasyona göre farklı<br />

olduğunu göstermiştir. Tüketiciler kullandıkları<br />

markalara anlamlı derecede hızlı<br />

tepki verirken, beynin düşünme ile ilgili


larda, özellikle kültür ve dil bariyerinin<br />

olduğu durumlarda, pazarlama içgörüsünü<br />

etkin biçimde stratejik karar alma<br />

masasına getirebilmesidir. Bu bağlamda,<br />

yurtdışına açılmayı planlayan markalar<br />

ellerinde bulundurdukları ürün gamından<br />

en uygun olanlarını bu pazarlardaki tüketicilerin<br />

duygusal tepkilerini hesaba katarak<br />

seçebilmektedir.<br />

Tüketicilerin bilinçdışı reaksiyonlarını<br />

özümsemeyi amaçlayan nöropazarlama<br />

çalışmalarının en önemli rolü, insanları<br />

anlama sürecini daha etkin hale getirmektir.<br />

Nöropazarlama yöntemleriyle herhangi<br />

bir marka mesajı ya da herhangi<br />

bir fikir tüketicinin beynine yerleştirilememektedir.<br />

Nöropazarlama ile ilgili en<br />

büyük yanlış anlama bilgi eksikliğinden<br />

ileri gelmektedir. Hem dünyada hem de<br />

Türkiye’de birçok marka halihazırda bu<br />

yöntemleri kullanarak tüketicilerinin beğenisine<br />

uygun ürünler ortaya çıkarmış<br />

ve/veya o ürünlerin sunulmasında tüketibölümlerindeki<br />

aktivasyon düşük kalmaktadır.<br />

Bir başka ifade ile insanlar tercih ettikleri<br />

markalara karşı fazla düşünmeden<br />

duygusal tepkiler verebilmektedir. fMRI<br />

çalışmaları ile kişilere soru sormadan,<br />

sadece marka logoları veya markayla<br />

ilgili görseller gösterilerek onların marka<br />

tercihleri hakkında bilgi alınabilmektedir.<br />

Tüketicilerin bilinçdışı<br />

reaksiyonlarını özümsemeyi<br />

amaçlayan nöropazarlama<br />

çalışmalarının en önemli<br />

rolü, insanları anlama<br />

sürecini daha etkin hale<br />

getirmektir. Nöropazarlama<br />

yöntemleriyle herhangi bir<br />

marka mesajı ya da herhangi<br />

bir fikir tüketicinin beynine<br />

yerleştirilememektedir.<br />

Nöropazarlama Araştırmalarının<br />

Katkısı<br />

Nöropazarlama araştırmalarının geleneksel<br />

araştırma yöntemlerine göre en<br />

önemli üstünlüğü, araştırma bulgularının<br />

tüketicinin sözel olarak verdiği cevaba<br />

değil, gerçekte ne düşündüğüne dayandırılmasıdır.<br />

Yukarıda sözü geçen teknikler<br />

aracılığıyla katılımcıların gerçekte ne<br />

düşündüğü, nereye odaklandığı izlenebilmektedir.<br />

Bilinçdışının karar vermedeki<br />

rolü temelinde, bu sürecin nasıl işlediğini<br />

kavramak öncelikli önem taşımaktadır.<br />

Nöropazarlama, pazarlama alanında<br />

sadece satışlara yönelik etki açısından<br />

değil, ürün tasarımı, ürün iyileştirme,<br />

ambalajlama unsurlarının önceliklendirilmesi,<br />

etkin iletişim karmasının yaratılması,<br />

iletişim mesajlarının etkinliğinin<br />

ölçülmesi, vb. konularda yararlı sonuçlar<br />

sağlayabilir. Böylelikle tüketicilerin bilinçdışı<br />

reaksiyonlarını hesaba katarak ürün,<br />

pazarlama ve iletişim stratejilerini belirleyen<br />

markalar kaynaklarını daha verimli<br />

kullanma imkanına sahip olurlar.<br />

Tüketici nörobilimi ya da nöropazarlama<br />

çalışmalarının en pratik katkılarından<br />

birisi de yurtdışında yapılan araştırmaciyi<br />

sıkmadan, onlara keyifli gelecek yöntemler<br />

geliştirmişlerdir.<br />

Kaynaklar<br />

– Boksem, M.A.S. & Smidts, A. (2015). Brain<br />

responses to movie-trailers predict individual<br />

preferences for movies and their population-wide<br />

commercial success. Journal of Marketing<br />

Research 52(4): 482-492.<br />

– Brooks, S.J., Savov, V., Allzen, E., Benedict, C.,<br />

Fredriksson, R. ve Schiöth, H.B. (2012), "Exposure<br />

to Subliminal Arousing Stimuli Induces Robust<br />

Activation in the Amygdala, Hippocampus,<br />

Anterior<br />

– Cingulate, Insular Cortex and Primary Visual<br />

Cortex: A Systematic Meta-analysis of fMRI Studies",<br />

Neurolmage, 59, 2962-2973.<br />

– Çakır, M. P., Çakar, T., & Girişken, Y. (2015).<br />

Neural Correlates of Purchasing Behavior in<br />

the Prefrontal Cortex: An Optical Brain Imaging<br />

Study. Proceedings of CogSci 2015 Annual Meeting<br />

of the Cognitive Science Society, Pasadena,<br />

CA, USA.<br />

– Ekman, P., Friesen, W. (1971) "Constants across<br />

cultures in the face and emotion." Journal of personality<br />

and social psychology 17.2, 124.<br />

– Hür, Ş. ve Kumbasar, S. (2011), “Göz Hareketlerine<br />

Dayalı Araştırma Çözümleri: Eye Tracking<br />

Teknolojisi”, Araştırmada Yenilikler Konferansı.<br />

– Kenning, P. ve Plassman, H. (2005), “NeuroEconomics:<br />

An Overview from an Economic Perspective”,<br />

Brain Research Bulletin, 67, 5, 343-354.<br />

– Kopton, I.M., Kenning, P. (2014). Near-infrared<br />

spectroscopy (NIRS) as a new tool for neuroeconomic<br />

research. Frontiers in Human Neuroscience,<br />

8 (549): 7.<br />

– Lee, N., Broderic A.J. ve Chamberlain, L.<br />

(2007), “What is ‘Neuromarketing’? A Discussion<br />

and Agenda for Future Research”, International<br />

Journal of Psychophysiology, 63, 199-204.<br />

– Levy, I., Lazzaro, S. C., Rutledge, R. B., & Glimcher,<br />

P. W. (2011). Choice from non-choice: predicting<br />

consumer preferences from blood oxygenation<br />

level-dependent signals obtained during<br />

passive viewing. The Journal of Neuroscience,<br />

31(1): 121.<br />

– McClure, S. M., Li, J., Toulin, D., Cypert, K.,<br />

Montague, L. M. & Montague, P. R. (2004). Neural<br />

correlates of behavioral preference for culturally<br />

familiar drinks. Neuron, 44(14): 384.<br />

– Metereau, E., & Dreher, J. C. (2015). The medial<br />

orbitofrontal cortex encodes a general unsigned<br />

value signal during anticipation of both appetitive<br />

and aversive events. Cortex, 63: 49.<br />

– Ural, T (2008), "Pazarlamada yeni yaklaşım:<br />

Nöropazarlama üzerine kuramsal bir değerlendirme."<br />

Çukurova Üniversitesi Sosyal Bilimler<br />

Enstitüsü Dergisi 17.2.<br />

– Zurawicki, L. (2010), Neuromarketing: Exploring<br />

the Brain of the Consumer, Springer.<br />

itü vakfı dergisi<br />

65


DEPREM<br />

Fotoğraf 1<br />

Prof. Dr. Alper İlki 1<br />

Araş. Gör. Erkan Töre 2<br />

Araş. Gör. Dr. Cem Demir 1<br />

Y. Müh. Mustafa Cömert 3<br />

Dr. Çağlar Göksu 1<br />

1<br />

İTÜ İnşaat Fakültesi<br />

2<br />

Balıkesir Üniversitesi Mühendislik<br />

Fakültesi<br />

3<br />

RISE Mühendislik Danışmanlık AŞ<br />

Deprem Etkilerine Karşı<br />

Mevcut Yapıların Karbon<br />

Lifli Polimer Kompozitler ile<br />

Güçlendirilmesine Yönelik<br />

Tam Ölçekli Bina Deneyleri<br />

İTÜ ve DowAksa<br />

ortak projesi kapsamında,<br />

ülkemizde yeterli mühendislik<br />

hizmeti almamış yapıların<br />

deprem sırasındaki yetersiz<br />

performansı ve bu tür binaların<br />

lifli polimer kompozitler ile<br />

güçlendirilmesinin, söz konusu<br />

yapıların deprem davranışına<br />

etkisi, başarıyla gerçekleştirilen<br />

tam ölçekli bina deneyleri ile<br />

incelenmiştir. Elde edilen deney<br />

sonuçları, yatay yerdeğiştirme<br />

kapasitesi son derece yetersiz<br />

olan bir binanın kolonlarının<br />

karbon lifli polimer kompozitler<br />

ile sargılanması durumunda,<br />

deprem davranışının önemli<br />

derecede iyileşebildiğini açıkça<br />

ortaya koymuştur…<br />

66 itü vakfı dergisi<br />

Ülkemiz sık sık büyük depremlere<br />

maruz kalmakta ve bu depremler<br />

sonrası acı kayıplar yaşanmaktadır.<br />

Yaşanan kayıpların en önemli nedeni<br />

mevcut yapıların kayda değer bir bölümünün<br />

yeterli deprem güvenliğine sahip<br />

olmamasıdır. Bu tür yapıların depreme<br />

dayanıklı duruma getirilmesi gelecekte<br />

yaşanabilecek kayıpları önemli ölçüde<br />

hafifletebilecektir. İTÜ ve DowAksa İleri<br />

Kompozit Malzemeler San. Ltd. Şti. tarafından<br />

bir yıldan daha uzun süredir yürütülmekte<br />

olan“Mevcut Yapıların Karbon<br />

Lifli Kompozitler ile Güçlendirilmesine<br />

Yönelik Tam Ölçekli Bina Deneyleri” başlıklı<br />

proje kapsamında ülkemizde yeterli<br />

mühendislik hizmeti almamış yapıların<br />

deprem sırasındaki yetersiz performansı<br />

ve bu tür binaların lifli polimer kompozitler<br />

ile güçlendirilmesinin söz konusu yapıların<br />

deprem davranışına etkisi 21-23<br />

Kasım 2016 tarihlerinde Yalova ilinde başarıyla<br />

gerçekleştirilen tam ölçekli bina<br />

deneyleri ile incelenmiştir.<br />

Yürütücülüğünü üniversitemiz öğretim<br />

üyesi Prof. Dr. Alper İlki’nin yaptığı<br />

proje kapsamında ülkemizdeki mühendislik<br />

hizmeti almamış ve yeterli deprem<br />

güvenliğine sahip olmayan yapıları temsilen<br />

iki adet bina, Yalova Valiliği tarafından<br />

tahsis edilen yaklaşık 2000 m2 lik<br />

bir alanda eş zamanlı (özdeş malzeme<br />

kalitesi ve teknik özelliklerde) inşa edilmiş,<br />

daha sonra bu özdeş iki binadan biri<br />

DowAksa tarafından üretilen karbon lifli<br />

polimer kompozitler ile kolonların dıştan<br />

enine doğrultuda sargılanması ile güçlendirilmiştir.<br />

Test yapıları özellikle 1990’lı<br />

yıllarda mühendislik hizmeti almamış<br />

mevcut yapılardaki yetersiz enine donatı<br />

aralığı (30 cm’den fazla), yüksek kolon<br />

eksenel yük seviyesi (kolon eksenel yük


İncelenen güçlendirme yönteminin<br />

sahip olduğu olumlu özellikler<br />

ve bu yöntemle güçlendirilmiş<br />

olan binanın sergilediği deprem<br />

performansı, yöntemin acil olarak<br />

güçlendirilmesi gereken mevcut<br />

yapılar için uygun bir çözüm<br />

olduğunu göstermiştir.<br />

Deneyler, deprem yüklerini benzeştiren<br />

tersinir tekrarlı yatay yerdeğiştirmelerin<br />

binalara eşzamanlı uygulanması<br />

ile gerçekleştirilmiştir. Üç gün süren deneylerde<br />

farklı yerdeğiştirme hedeflerine<br />

gidilerek binalarda hasarın oluşumu<br />

takip edilmiş, kritik hasar seviyelerine<br />

karşı gelen yerdeğiştirme adımları arasında<br />

dinamik ölçümler gerçekleştirilekapasitelerinin<br />

%22-%45’i arasında) ve<br />

zayıf kolon-güçlü kiriş gibi deprem davranışı<br />

açısından önemli olumsuzluklara<br />

sahiptir. Yükleme doğrultusunda iki, diğer<br />

doğrultuda tek açıklıklı olan yapılar<br />

üç katlı olarak tasarlanmıştır. Güçlendirme<br />

zemin katta kolon uç bölgelerinde 5<br />

kat, orta bölgelerinde ise 2 kat karbon lifli<br />

polimer sargılama şeklinde uygulanmıştır.<br />

Bu uygulama ile, hem eğilme etkilerine<br />

karşı, hem de kesme etkilerine karşı<br />

dayanım ve süneklikte önemli iyileşme<br />

sağlanmıştır. Projede İTÜ’den çok sayıda<br />

akademisyen ve lisansüstü öğrenci ile<br />

birlikte Balıkesir Üniversitesi’nden akademisyen<br />

ve öğrenciler de görev almıştır<br />

(Fotoğraf 1).<br />

Güçlendirilmemiş ve güçlendirilmiş<br />

binaların deneyleri dünyadaki çok sınırlı<br />

sayıdaki benzerlerinden farklı olarak aynı<br />

anda karşılaştırılmalı olarak yapılmış ve<br />

deneyler binaların yıkılmalarına kadar<br />

devam ettirilmiştir (Fotoğraf 2). Büyük<br />

bir çelik konstrüksiyon taşıyıcı sistem ile<br />

oluşturulmuş olan yükleme sistemi de bu<br />

durum dikkate alınarak tasarlanmış, binaların<br />

ortasına inşa edilen bu çelik reaksiyon<br />

sistemine her bir binaya benzeştirilmiş<br />

deprem yüklerini uygulamak üzere<br />

hidrolik kontrollü pistonlar yerleştirilmiştir.<br />

Deneyler sırasında meydana gelen yerdeğiştirme<br />

ve deformasyonların kayıt altına<br />

alınabilmesi için toplamda 138 adet<br />

ölçüm aleti yerleştirilmiş ve toplam 14<br />

veri toplama cihazından elde edilen veriler<br />

eşzamanlı olarak kaydedilmiştir.<br />

Fotoğraf 3<br />

Fotoğraf 2<br />

rek hasar seviyesine bağlı yapı dinamik<br />

karakteristiklerinin değişimi gözlenmiştir.<br />

Deneyler sırasında güçlendirilmemiş<br />

yapının kolonlarında çok sayıda eğilme<br />

ve kesme çatlaklarının yanı sıra, ileri<br />

seviye hasar durumlarından olan beton<br />

ezilmesi ve boyuna donatı burkulmasına<br />

bağlı kabuk betonu dökülmesi gözlemlenmiştir<br />

(Fotoğraf 3). Benzer yükleme<br />

seviyelerinde güçlendirilmiş binada hasar<br />

olarak tanımlanabilecek bir gözlem<br />

yapılmamıştır.<br />

Yalova Vali Yardımcısı, Belediye Başkanı,<br />

DowAksa yönetim kurulu üyeleri,<br />

çeşitli kamu kurum ve kuruluşları çalışanlarının<br />

katılımıyla 23 Kasım’da gerçekleştirilen<br />

deneylerin son aşamasında,<br />

yapılar önceden planlandığı gibi güçlendirilmemiş<br />

binada göçme gerçekleşinceye<br />

kadar eş zamanlı olarak yatay<br />

itü vakfı dergisi<br />

67


DEPREM<br />

yerdeğiştirmelere maruz bırakılmıştır.<br />

Güçlendirilmemiş yapıda yaklaşık %1<br />

göreli kat ötelemesi oranında (yaklaşık<br />

3 cm yatay yerdeğiştirme seviyesinde)<br />

betonarme yapılarda deprem sonrası<br />

meydana gelen göçmelere oldukça<br />

benzer bir toptan göçme durumu yaşanmıştır<br />

(Fotoğraf 4). Eşzamanlı yüklenen<br />

güçlendirilmiş yapıda ise herhangi bir<br />

hasar gözlenmemiş ve bu yerdeğiştirme<br />

düzeyinde yapının davranışında önemli<br />

bir değişme meydana gelmemiştir. Güçlendirilmiş<br />

yapıda devam edilen depremi<br />

benzeştiren yüklemeler sırasında yapının<br />

%6 göreli kat ötelenme oranına (yaklaşık<br />

18 cm yatay yerdeğiştirme seviyesinde)<br />

kadar yatay yük dayanımının yaklaşık<br />

%85’ini koruduğu, %14.5 ötelenme oranına<br />

ulaşıldığında dahi (yaklaşık 40 cm<br />

yatay yerdeğiştirme seviyesinde) toptan<br />

göçme durumunun yaşanmadığı gözlenmiştir<br />

(Fotoğraf 5).<br />

Elde edilen deney sonuçları yatay<br />

yerdeğiştirme kapasitesi son derece yetersiz<br />

olan bir binanın kolonlarının karbon<br />

lifli polimer kompozitler ile sargılanması<br />

durumunda, deprem davranışının önemli<br />

derecede iyileşebildiğini açıkça ortaya<br />

koymuştur. Yapının deprem davranışındaki<br />

bu ciddi iyileşmenin yanı sıra, incelemeye<br />

konu olan güçlendirme yönteminin<br />

diğer güçlendirme yöntemlerine göre<br />

çok daha kısa sürede uygulanabilmesi<br />

ve yapı kütlesinde bir artış meydana getirmemesi<br />

gibi üstün özellikleri bulunmaktadır.<br />

İncelenen güçlendirme yönteminin<br />

sahip olduğu bu olumlu özellikler ve bu<br />

68 itü vakfı dergisi<br />

Fotoğraf 4<br />

Üniversitemiz ve Balıkesir<br />

Üniversitesi’nden yaklaşık 25<br />

akademisyen ve öğrencinin<br />

katkı sağladığı üniversite-sanayi<br />

iş birliği ile gerçekleştirilen bu<br />

projenin ülkemizin yapı ve deprem<br />

mühendisliği konusunda geldiği<br />

seviyeyi gösteren örnek bir çalışma<br />

olduğu düşünülmektedir.<br />

yöntemle güçlendirilmiş olan binanın sergilediği<br />

deprem performansı, yöntemin<br />

acil olarak güçlendirilmesi gereken mevcut<br />

yapılar için uygun bir çözüm olduğunu<br />

göstermiştir.<br />

Dünyadaki sayılı tam ölçekli yapı deneylerinden<br />

biri olarak gerçekleştirilen<br />

bu projenin aynı anda iki binanın test<br />

edilmesi, açık alanda gerçekleştiriliyor<br />

olması ve binanın toptan göçme durumuna<br />

kadar test edilmesi gibi önemli farkları<br />

projeyi benzerleri arasında önemli bir<br />

noktaya taşımaktadır. Üniversitemiz ve<br />

Balıkesir Üniversite’sinden yaklaşık 25<br />

akademisyen ve öğrencinin katkı sağladığı<br />

üniversite-sanayi iş birliği ile gerçekleştirilen<br />

bu projenin ülkemizin yapı ve<br />

deprem mühendisliği konusunda geldiği<br />

seviyeyi gösteren örnek bir çalışma olduğu<br />

düşünülmektedir.<br />

2012 yılında, hammaddesi karbon<br />

elyaf olan global kompozit sektörüne geniş<br />

bir ürün yelpazesi ve teknik hizmet<br />

sunmak hedefiyle Dow Chemical Company<br />

ve Aksa Akrilik San. A.Ş.’nin ortak<br />

girişimi olarak kurulan Türkiye’nin ilk ve<br />

tek karbon elyaf üreticisi DowAksa ile<br />

Türkiye’nin en köklü üniversitelerinden<br />

İTÜ’nün ortaklaşa hayata geçirdiği ve Yalova<br />

Valiliği tarafından desteklenen proje,<br />

aynı zamanda özel sektör, kamu ve üniversite<br />

iş birliği konusunda Türkiye için<br />

önemli ve yenilikçi bir örnek oluşturmaktadır.<br />

Çalışmanın gerçekleşmesi adına bizlere<br />

büyük cesaret veren ve destek olan<br />

İTÜ yönetimine, her konuda olumlu bir iş<br />

birliği içinde projeyi son noktasına getirdiğimiz<br />

proje ortağımız DowAksa’ya, çalışmaya<br />

gece gündüz, sıcak soğuk, yağmur<br />

çamur demeden büyük bir özveri ile<br />

destek sağlayan sevgili öğrencilerimize<br />

ve deneysel çalışmaya ölçüm sistemleri<br />

konusunda önemli destek sağlayan Boğaziçi<br />

Üniversitesi Yapı Laboratuvarı’na<br />

teşekkürü borç biliriz.<br />

Fotoğraf 5


Yazıları ve Rölöveleriyle<br />

Sedat Çetintaş<br />

Yazar: Prof. Dr. Ayla Ödekan<br />

ISBN: 9<strong>75</strong>-561-252-1<br />

Basım Yılı: 2004<br />

Boyutlar: 27 x 39 cm<br />

Cilbent kutu içinde 79 sayfa metin + 108 sayfa rölöve föyleri.<br />

İTÜ Vakfı Yayınları<br />

Genel Dağıtım: İTÜ Vakfı Yayınları<br />

İtuyayinlari.com.tr<br />

Online Sipariş: www.1773itu.com<br />

Satış: 0212 230 73 71 – 246 64 05<br />

ituvakif@ituvakif.org.tr<br />

2005<br />

“Yunus<br />

Nadi Sosyal<br />

Bilimler<br />

Araştırması”<br />

Ödülü<br />

Sedat Çetintaş, mimarlık tarihimizde sanatsal ve mimari değeri<br />

güçlü rölöve ve restitüsyonların yaratıcısı, 19. yüzyıl kültürü<br />

ile beslenmiş 20. yüzyılın ilk yarısında yaşayan bir Cumhuriyet<br />

aydını. O, Selçuklu dönemi ile Erken ve Klasik Dönem<br />

Osmanlı mimarlığı tutkunu bir ‘Ülkügüder’. Sedat Çetintaş,<br />

anıtsal yapıtları çizimleriyle günümüze taşımakla kalmamış,<br />

yazılarıyla da mimar olarak toplumsal duyarlılığı sürekli diri<br />

tutmuş bir aydın. Ülküsü bir ‘Corpus’ oluşturmak. Amacı<br />

doğrultusunda yaklaşık 200 adet rölöve ve restitüsyon üretmiş.<br />

Bu ürünlerden 108’i İTÜ Mimarlık Fakültesi Arşivi’nde<br />

bulunmaktadır. Bu kitap da, Sedat Çetintaş’ın bu arşivde<br />

yer alan yapıtlarını toplu olarak okuyucuya ulaştırmayı ve<br />

araştırmaya açmayı hedefliyor. Buna ek olarak, çizimleriyle<br />

tanıdığımız Sedat Çetintaş’ı yazılarından da okuyarak<br />

‘ülkügider’liğinin insancıl boyutlarına da erişme olanağı<br />

veriyor. Bu nedenle, kitapta yazar sık sık Çetintaş’ın kendi<br />

anlatımlarına yer veriyor. Böylece kendi sözcük ve anlatım<br />

dilini okuyucuyla paylaşarak Çetintaş’ın özellikle eski yapıları<br />

koruma konusundaki savaşçı kişiliğini açığa çıkarıyor. ‘Sedat<br />

Çetintaş’ın inanılmaz rölöveleri karşısısnda insan şaşırıyor.<br />

Şaşırmamız rölövelerin insan emeğinin ürünleri oluşundan.<br />

Hele bilgisayara dayalı bir tasarım kuşağı içinde olduğumuz<br />

günümüzde, bu çizimler doğal olarak inanılmaz geliyor’ diyor,<br />

Prof. Dr. Ayla Ödekan.<br />

itü vakfı dergisi<br />

69


İTÜ'DEN HABERLER<br />

İTÜ Mezunu Başbakan Binali Yıldırım’a<br />

Altın Arı Ödülü<br />

Türkiye Cumhuriyeti Başbakanı,<br />

İTÜ Gemi İnşaatı ve Deniz Bilimleri<br />

Bölümü 1977 yılı mezunu Binali<br />

Yıldırım, İTÜ’yü ziyaret etti.<br />

16 Nisan 2016 tarihli senato kararıyla<br />

ve Ulaştırma, Denizcilik ve Haberleşme<br />

Bakanı olduğu dönemde kendisine<br />

verilmesi kararlaştırılan Altın Arı ödülünü,<br />

o dönem “Başbakan” olarak atanmasından<br />

dolayı program yoğunluğu<br />

nedeniyle alamayan Başbakan Binali<br />

Yıldırım, Mayıs ayında İTÜ Rektörlüğünce<br />

düzenlenen Altın Arı Ödülleri’ne<br />

katılamamıştı. İTÜ’yü ziyareti vesilesiyle<br />

düzenlenen törende Başbakan Binalı<br />

Yıldırım’a ödülünü, Rektör Prof. Dr. Mehmet<br />

Karaca takdim etti. Mezun olduğu<br />

üniversiteden aldığı bu ödülün, kendisi<br />

için ayrı bir önemi olduğunu söyleyen<br />

Başbakan Yıldırım, İTÜ’de yetişecek<br />

yeni nesillerin de ülkemizin geleceğine<br />

yön vereceğinden emin olduğunu belirtti.<br />

Prof. Dr. Mehmet Karaca:<br />

“Türkiye’nin gelişimi üniversitelerin<br />

katkısıyla hızlanacak.”<br />

Kalabalık bir grupla İTÜ’yü ziyaret eden<br />

Başbakan Yıldırım’ı, Ayazağa Yerleşkesi<br />

girişinde Rektör Prof. Dr. Mehmet<br />

Karaca karşıladı. Ardından, Süleyman<br />

Demirel Kültür Merkezi’nde düzenlenen<br />

2016-<strong>2017</strong> Akademik Yıl Açılış Töreni’ne<br />

geçildi. Etkinlik, Rektörü Prof. Dr.<br />

Mehmet Karaca’nın açılış konuşmasıyla<br />

başladı. Rektör Karaca ilk olarak, bu<br />

özel günde İTÜ mezunları Başbakan Binali<br />

Yıldırım ve Milli Eğitim Bakanı İsmet<br />

Yılmaz’ın yanı sıra, İTÜ’yü bu etkinlik<br />

vesilesiyle ziyaret eden konuklarla bir-<br />

likte olmaktan dolayı duyduğu mutluluğu<br />

dile getirdi.<br />

Teknik Üniversite’nin bugüne dek,<br />

aralarında dünya çapında birçok bilim<br />

insanı, sanatçı, devlet adamı da dahil<br />

olmak üzere sayısız önemli kişi yetiştirdiğinden<br />

bahseden Rektör, bu başarının<br />

1773’te Mühendishane-i Bahr-i Hümayun’dan<br />

beri gelen köklü bir geleneğin<br />

sonucu olduğunu vurguladı. Özellikle<br />

son 15 yılda hızlanan kalkınma çabalarının<br />

meyvelerini vermeye başladığını<br />

söyleyen Prof. Dr. Mehmet Karaca, bu<br />

gelişim sürecinin, üniversitelerin daha<br />

çok katkı yapmasının sağlanmasıyla<br />

daha da hızlanacağının altını çizdi.<br />

Milli Eğitim Bakanı İsmet Yılmaz:<br />

“Parlak bir gelecek için daha çok<br />

çalışmalıyız.”<br />

Akademik yıl açılışında ikinci konuşmayı<br />

ise Milli Eğitim Bakanı İsmet Yılmaz<br />

yaptı. Yılmaz, İTÜ’nün yetiştirdiği insanlarla<br />

yükseköğrenimde bir marka olduğunu<br />

defalarca ispatladığını belirtti.<br />

İTÜ’nün, geçmiş dönemlerdeki Başba-<br />

70 itü vakfı dergisi


tasını belirleyen önemli devlet adamları<br />

yetiştiren bir marka üniversite olduğunu<br />

da vurguladı. İTÜ mezunu olmaktan<br />

dolayı büyük onur duyduğunu belirten<br />

Başbakan Yıldırım, İTÜ’nün elde ettiği<br />

ulusal ve uluslararası başarılarıyla ülkemizin<br />

göğsünü kabarttığını söyledi.<br />

Hükümet olarak eğitime ayrılan bütçeyi<br />

on kat artırdıklarını, eğitimin tasarruf yapılamaz<br />

bir alan olduğunu hatırlatan Yıldırım;<br />

2002 öncesindeki dönemlerde, bu<br />

alanda yeterli bütçelerin ayrılamadığına<br />

dikkat çekti. Değişen dünyanın beraberinde<br />

getirdiği yeniliklerin, “eğitim”i sınıf<br />

ortamıyla sınırlanamaz bir kavram hâline<br />

getirdiğini söyleyen Başbakan Yıldırım;<br />

bu doğrultuda orta vadede gerçekleştirilecek<br />

ilk hedefin, 2019’a kadar ülkemizin<br />

her köşesinde tam güm eğitime<br />

geçilmesi olarak belirlendiğini söyledi.<br />

Bu süreçte mevcut eksikliklerin ise tüm<br />

olanakların seferber edilerek tamamlanacağını<br />

da sözlerine ekledi.<br />

9 Ekim’de Hakkari’de yapılan terörist<br />

saldırı ve 15 Temmuz’da yaşadığımız<br />

hain darbe girişimi hakkında da<br />

konuşan Başbakan, her iki olayda da<br />

yaşamını yitiren şehitleri rahmetle andı,<br />

gazilere ise acil şifalar diledi. Bu konu<br />

bağlamında, 15 Temmuz Darbe Girişimi’nde<br />

sokaklara çıkarak tepkisini<br />

gösterenlerin arasında yer alan gazi<br />

İTÜ öğrencileri Seyit Mesut Çiçek ve<br />

Muhammed Cihad Akkaya’ya geçmiş<br />

olsun dileklerini sözlerine ekledi. Bukanlar<br />

ve Cumhurbaşkanlarından Süleyman<br />

Demirel ve Turgut Özal da dâhil<br />

olmak üzere Türkiye’nin geleceğine yön<br />

vermiş kişileri yetiştirdiğini hatırlattı.<br />

Konuşmasına, ulusal eğitim politikası<br />

ve hükümet olarak eğitim alanında geleceğe<br />

ilişkin projeler hakkında bilgiler<br />

paylaşarak devam eden Yılmaz, özellikle<br />

de bilimsel, çağdaş, kalitesi ölçülebilir<br />

bir eğitim anlayışı geliştirmek istediklerini<br />

söyledi. Engelli öğrencilerin<br />

eğitim imkânlarına daha kolay ulaşabilir<br />

olmasından, eğitimde genel kaliteyi<br />

yükseltmeye uzanan birçok noktada<br />

görüşlerini paylaştı. Konuyla ilgili olarak<br />

OECD (Ekonomik Kalkınma ve İş Birliği<br />

Örgütü) ülkelerinin eğitime ayrılan<br />

ortalama bütçe payının hemen hemen<br />

yakalandığına dikkat çeken Yılmaz,<br />

bugün Türkiye’de 180 üniversitede öğrenim<br />

gören yaklaşık 7 milyon yükseköğrenim<br />

öğrencisinin bulunduğunu,<br />

bu durumun sadece niceliksel değil,<br />

niteliksel açıdan da yüksek kaliteli bir<br />

eğitim gerektirdiğini vurguladı. Ayrıca,<br />

Avrupa ülkeleri arasında en çok yükseköğrenim<br />

öğrencisinin ülkemizde olduğunu<br />

da sözlerine ekledi.<br />

Başbakan Binali Yıldırım: “İTÜ,<br />

Türkiye’nin rotasını belirleyenleri<br />

yetiştiren bir markadır.”<br />

Başbakan Binali Yıldırım ise konuşmasında,<br />

İTÜ’de olmaktan heyecan duyduğunu<br />

belirterek İTÜ’nün Türkiye’nin ronun<br />

yanında, geçtiğimiz yıl 10 Ekim’de<br />

Ankara Garı’nda yapılan barış mitingine<br />

düzenlenen terörist saldırıda hayatını<br />

kaybeden İTÜ öğrencisi Güney Doğan’ı<br />

da andı. Başbakan Binali Yıldırım konuşmasında<br />

milletimizin verdiği mücadele<br />

ile ülkemizin istikbâli ve istiklâli<br />

uğruna ne kadar kararlı olduğunu tüm<br />

dünyaya gösterdiğini belirtti.<br />

Konuşmasında üniversite öğrencisi<br />

gençlerimize önemli tavsiyelerde<br />

bulunan Başbakan Yıldırım, gençlerimizin<br />

dünyayla bütünleşmesi için bir<br />

zorunluluk olan yabancı dil öğreniminin<br />

önemine değindi. Başbakan Yıldırım;<br />

üniversite öğrencilerinin sadece mesleki<br />

yeterlik ve akademik başarıyla yetinmemesi<br />

gerektiğini, eleştirel aklı üniversitelerde<br />

hakim kılarak tutuculuk ve<br />

hoşgörüsüzlük yerine sorgulamayı ve<br />

gelişime açık olmayı ilke edinmelerini<br />

tavsiye etti.<br />

Türkiye’nin ekonomik gelişiminde<br />

üniversitelerin önemli bir rol üstlendiğini<br />

de anlatan Yıldırım, üniversite ayağı<br />

eksik bir sanayileşmenin ve ekonomik<br />

büyümenin söz konusu olamayacağını,<br />

hayat ve toplumla iç içe olamayan üniversitelerin<br />

topluma öncülük edemeyeceğini<br />

söyleyerek üniversite ortamının<br />

amfilerden ve laboratuvarlardan ibaret<br />

görülemeyeceğini, “üniversite” kavramının<br />

aynı zamanda sosyalleşme, hayat<br />

tecrübesi edinme ve dostluğu öğrenmeyle<br />

eş anlamlı olduğu görüşünü<br />

dinleyicilerle paylaştı. Öğrencilerden,<br />

mezun olduktan sonra keskin bir uluslararası<br />

rekabete hazır olmalarını isteyen<br />

Başbakan Yıldırım, gençlerimizi bu<br />

yolda en iyi şekilde hazırlamak için tüm<br />

güçleriyle çalıştıklarını belirtti.<br />

Konuşmasını zaman zaman, dinleyicileri<br />

gülümseten renkli ifadelerle de<br />

süsleyen Başbakan Yıldırım, sosyal bilimler<br />

alanında uzmanlaşanlar ile fen<br />

bilimleri alanında uzmanlaşanlar arasındaki<br />

bakış açısı farklılıklarına Bakanlar<br />

Kurulu toplantılarında da tanık olduğunu<br />

esprili bir dille verdiği örneklerle<br />

anlattı; üniversitemizde geçirdiği öğrencilik<br />

döneminde ders aldığı öğretim<br />

üyeleriyle yaşadığı anıları konuklarla<br />

paylaştı.<br />

Konuşmaların ardından Başbakan<br />

Binali Yıldırım’a, Rektör Prof. Dr. Mehmet<br />

Karaca tarafından Altın Arı Ödülü<br />

sunuldu.<br />

itü vakfı dergisi<br />

71


İTÜ'DEN HABERLER<br />

Kalkınma Bakanı Lütfi Elvan İTÜ'yü Ziyaret Etti<br />

Kalkınma Bakanı Lütfi Elvan, İTÜ'yü ziyaret<br />

ederek araştırma ve uygulama merkezlerinde<br />

incelemelerde bulundu. Maden<br />

Fakültesi Maden Mühendisliği Bölümü'nden<br />

1983 yılında mezun olan Elvan, 33 yıl<br />

önce mezun olduğu İstanbul Teknik Üniversitesi'ni<br />

ziyaretinden duyduğu memnuniyeti<br />

belirterek, geliştirilen projelerin<br />

gurur verici olduğunu söyledi ve yapılan<br />

çalışmalardan dolayı Rektör Prof. Dr. Mehmet<br />

Karaca ile akademisyenlere teşekkür<br />

etti. Kalkınma Bakanı, İTÜ yönetim kurulu<br />

toplantısına da katıldı. Üniversitenin projeleri<br />

ile ilgili olarak Rektörün sunumunu izleyen<br />

Elvan, ardından; DMA Elektrik Araç ve<br />

Enerji Depolama Ar-GE Merkezi ile Tıbbi<br />

Cihaz Araştırma, Geliştirme ve Uygulama<br />

Laboratuvarı’nda incelemelerde bulundu.<br />

Elvan: “Bir gurur tablosuyla karşı<br />

karşıyayız.”<br />

Ziyareti sırasında İTÜ'nün, Çin Halk<br />

Cumhuriyeti de dâhil olmak üzere dünyanın<br />

pek çok yerine elektrikli araç ihraç<br />

edebilecek bir potansiyele ulaştığını ve bu<br />

başarıda İTÜ ARI Teknokent’in de katkısı<br />

olduğunu söyleyen Elvan görüşünü: “Hem<br />

otomobillere hem de otobüslere elektrikli<br />

tüm aksamları bütün tasarlayan ve üreten<br />

bir yapı oluşturulmuş. İTÜ’nün araştırma<br />

altyapısıyla ilgili olarak yaptığı çalışmaları<br />

ve bundan sonraki hedeflerini üniversitedeki<br />

hocalarımızla birlikte değerlendirdik.<br />

Gerçekten gurur duyacağımız bir tablo ile<br />

karşı karşıyayız.” sözleriyle paylaştı. Bakan<br />

daha sonra, X ışınları yayan mamografi<br />

cihazlarının insan vücudunu olumsuz<br />

yönde etkilemesini önlemesi amacıyla<br />

Tıbbi Cihaz Araştırma, Geliştirme ve Uy-<br />

72 itü vakfı dergisi<br />

gulama Laboratuvarı tarafından geliştirilen<br />

ve radyasyona maruz bırakmadan<br />

meme kanserini teşhis edebilen<br />

cihazı da inceledi.<br />

Elvan: “Kalkınma Bakanlığı olarak<br />

İTÜ’ye gereken desteği vermeye<br />

devam edeceğiz.”<br />

Lütfi Elvan yaptığı konuşmada,<br />

proje merkezilerinde üretilen bu cihazların<br />

son derece önemli olduğunu<br />

vurguladı. Ziyaretiyle birlikte, ülkemizde<br />

son yıllarda; teknoloji, inovasyon<br />

ve Ar-Ge açısından çok ciddi çalışmalar<br />

yapıldığını gördüğünü söyledi.<br />

Ziyaret ettiği merkezlerde geliştirilen pek<br />

çok projenin dünyada tek veya bugüne<br />

kadarki en gelişmiş model olmasının<br />

son derece önemli olduğunu vurgulayan<br />

Bakan: “Başta Rektörümüz olmak üzere,<br />

bütün akademisyenlerimize ve araştırma<br />

görevlilerimize çok teşekkür ediyorum.<br />

Bu müthiş çalışmaları hayata geçiren üniversitemize<br />

Bakanlık olarak, önümüzdeki<br />

süreçte de destek vermeye devam edeceğiz.”<br />

dedi.<br />

Rektör Prof. Dr. Mehmet Karaca:<br />

“İTÜ olarak üzerimize ne düşüyorsa<br />

yapacağız.”<br />

Bakan Elvan’ın açıklamalarından sonra<br />

söz alan Rektör Mehmet Karaca ise görüşünü:<br />

“Öncelikle Sayın Bakan’a ‘Yuvanıza<br />

hoş geldiniz.’ diyorum. Sayın Bakan,<br />

1979-83 yılları arasında üniversitemizde<br />

öğrenim gördü. Mezun olduğu günden<br />

bugüne, özellikle de son dört yılda üniversitemizde<br />

çok şey değişti. Kendisinin<br />

ziyaretinden dolayı büyük bir memnuniyet<br />

duyduk, değerli tavsiyelerini aldık. Ülkemizin<br />

kalkınmasını en büyük hedef olarak<br />

belirleyen üniversitemiz, bu doğrultuda<br />

üzerine ne düşüyorsa bundan sonra da<br />

yapacak ve Türkiye’nin kalkınmada sınıf<br />

atlamasına katkıda bulunacak.” sözleriyle<br />

paylaştı.<br />

Öğrenciler tarafından geliştirilen güneş<br />

arabasını da yerinde gören Bakan<br />

Elvan burada, İTÜ Güneş Arabaları Ekibi’nden<br />

(İTÜ GAE) öğrencilerle birlikte<br />

fotoğraf çektirdi. Bakan, ziyaretine; DMA<br />

Elektrik Araç ve Enerji Depolama Ar-GE<br />

Merkezi, Tıbbi Cihaz Araştırma, Geliştirme<br />

ve Uygulama Laboratuvarı, UHUZAM<br />

Uydu Haberleşme ve Uzaktan Algılama<br />

UY-GAR Merkezi, TARBİL Tarımsal İzleme<br />

ve Bilgi Sistemi Projesi, Türkiye’nin çalışan<br />

tek nükleer araştırma reaktörü ve Avrupa’nın<br />

8’inci, dünyanın ise 18’inci kuluçka<br />

merkezi olan İTÜ Çekirdek ve İTÜ Teknokent<br />

ARI 3 Binası ile devam etti ve bu duraklarda<br />

aldığı ayrıntılı bilgilerin ardından,<br />

İTÜ ARI Teoknokent’teki akşam yemeğine<br />

katıldı.


Türkiye’nin İlk Çelik Test ve Araştırma Merkezi<br />

(ÇETAM) İTÜ’de Açıldı<br />

yakaladığında kalkınmamızın önünde hiçbir<br />

engel yok. Bizim görevimiz engelleri kaldırmak<br />

ve yürüdüğünüz yolda destek vermek,<br />

yardımcı olmaktır. Dünyada 8. Avrupa’da 2.<br />

büyük çelik üreticisi olacağız ama bu imkanlarla<br />

2023 hedefine ulaşmamamız mümkün<br />

mü? Birbirimizin rakibi değil yol arkadaşıyız.<br />

Sanayicinin ülkeye hizmeti kendi kârını artırmasıdır,<br />

her sene yeni fabrika bant imal etmesidir,<br />

siz ne kadar artarsanız ülke o kadar<br />

büyür” dedi.<br />

Ekonomi Bakanlığı ve Kalkınma Bakanlığı<br />

himayesinde Çelik İhracatçıları Birliği yürütücülüğünde,<br />

Türkiye İhracatçılar Meclisi<br />

(TİM) ve Malzeme Test ve İnovasyon Laboratuvarları<br />

A.Ş.‘nin (MATİL) iştirakleriyle İTÜ<br />

bünyesinde kurulan Çelik Test ve Araştırma<br />

Merkezi (ÇETAM) 24 Kasım 2016’da Ayazağa<br />

Yerleşkesi’nde açıldı.<br />

Üniversite - sanayi iş birliğinin örneklerinden<br />

biri olan ve ülkemizdeki çelik sanayiinde<br />

önemli katkılar yapması beklenen merkezin<br />

açılışına, İstanbul Valisi Vasip Şahin, Rektör<br />

Prof. Dr. Mehmet Karaca, Çelik İhracatçıları<br />

Birliği Başkanı Namık Kemal Ekinci, Türkiye<br />

İhracatçılar Meclisi Yönetim Kurulu Başkan<br />

Vekili Mustafa Çıkrıkçıoğlu ve çelik sektörünün<br />

önde gelen temsilcileri katıldı.<br />

Merkezin açılışında konuşan İstanbul<br />

Valisi ve İstanbul Kalkınma Ajansı Başkanı<br />

Vasip Şahin, gezdiği test merkezinden etkilendiğini<br />

söyledi. Proje için verilen emek<br />

ve paranın karşılığını bulduğuna sevindiğini<br />

ifade etti.<br />

İstanbul Valisi Vasip Şahin: “Bu ilk<br />

projenin sonuçlarından son derece<br />

memnunuz”<br />

Şahin “Bu merkez çelik sektörü başta olmak<br />

üzere diğer sektörlerde önemli bir işlev üstlenecek.<br />

Bu tür yatırımlar başarılı oldukça<br />

biz de Kalkınma Ajansı olarak kendimize<br />

pay çıkaracağız. Kalkınma Ajanslarının misyonu<br />

bulundukları bölgede yatırımları desteklemek<br />

ve ekonomik ivmeyi artırmaktır. Söz<br />

konusu İstanbul olunca, tüm ülkeye lokomotif<br />

olan bir şehirden bahsediyoruz. Bu ilk<br />

proje bizim için de deneme projesi oldu ve<br />

sonuçlarından son derece memnun kaldık.<br />

Bu tür yatırımların sektöre büyük faydaları<br />

olacak. Doğru yolda olduğumuzu düşünüyoruz.<br />

İmkanlarımızın ve ufkumuzun<br />

ötesine geçtiniz, özel sektör bu dinamizmi<br />

Rektör Prof. Dr. Mehmet Karaca: “Merkez<br />

sayesinde çelik endüstrisinde gelişim<br />

hız kazanacak”<br />

Rektör Prof. Dr. Mehmet Karaca ise ÇETAM<br />

ile ilgili konuşmasında “İTÜ’deki bu merkez<br />

sadece bir test merkezi değil aynı zamanda<br />

AR-GE merkezi. Çelik ve benzeri ürünlerin<br />

burada test sürecine ve AR-GE’sine katkıda<br />

bulunacağız. Bildiğiniz gibi çelik ülkemizde<br />

en büyük ihracat kalemlerimizden biri. Yurt<br />

dışına ihraç etmeden önce belirli merkezlere<br />

standartları ile ilgili prototip malzeme<br />

gönderilir ve olur aldıktan sonra ihracatı gerçekleşir.<br />

Biz hem zaman hem para kaybını<br />

önlemek amacıyla böyle bir düşünce ile yola<br />

çıktık. Bu merkez ihracat ile ilgili bütün testleri<br />

yapacak ve ihracatçı zaman kazanacak.<br />

Çelik sektöründen tutun, inşaat sektörüne<br />

kadar bütün sektörleri ilgilendiriyor. ÇETAM<br />

binamızın yanında bir binamız daha var. Onu<br />

da ekleyip İTÜ olarak daha da büyütmeyi<br />

planlıyoruz” dedi.<br />

Çelik İhracatçıları Birliği (ÇİB) Başkanı<br />

Namık Ekinci: “ÇETAM, Türkiye’nin<br />

lokomotifi çelik sektöründe önemli bir<br />

rol oynayacak.”<br />

Çelik İhracatçıları Birliği Başkanı Namık<br />

Ekinci yaptığı konuşmada, “Sıvı çelik üretimi,<br />

çelik sektörünün üretim kapasitesini artırması,<br />

ihraç katkısı olacak. Amacımız katma<br />

değerli çelik üretimini artırmak. İTÜ’de çelik<br />

test ve analizini sağlayarak standart dışı çelik<br />

üretiminin önüne geçmek. Yaptığımız bu<br />

test merkezi sayesinde zaman ve enerji kaybına<br />

son vereceğiz ve ürünlerimizi test için<br />

yurt dışına göndermeyeceğiz. Çalışmalarımız<br />

bununla sınırlı olmayacak, çelik bilimi ve<br />

teknoloji üzerine mesleki eğitime de ağırlık<br />

verilecek” dedi.<br />

itü vakfı dergisi<br />

73


İTÜ'DEN HABERLER<br />

TİM Başkan Vekili Mustafa Çıkrıkçıoğlu:<br />

“Sektör için gurur duyulacak bir yatırım”<br />

Mustafa Çıkrıkçıoğlu da yatırımın sektör<br />

için gurur duyulacak bir girişim olduğunu<br />

vurgulayarak; “ÇETAM’a en büyük yardımlardan<br />

birini İstanbul Kalkınma Ajansı yaptı.<br />

İhracatta sertifikasyonlara ihtiyaç vardı. Bu<br />

merkez önemli bir açığı kapatacak. 2023<br />

hedefimize ulaşmada, katma değeri yüksek<br />

çeliği üretmede önemli katkılar sağlayacak.<br />

Bizde çelik fiyatı ortalama 550 dolar seviyelerinde,<br />

İsveç’te 2500 doların üzerinde.<br />

İsveç’in ortalama çelik fiyatlarını yakalamayı<br />

hedefliyoruz. Çelik sektörünün böyle<br />

donanımlı yer kazanmasında katkısı olan<br />

Kalkınma Ajansı, İhracatçılar Birliği üyeleri<br />

ve İstanbul Teknik Üniversitesi'ne teşekkür<br />

ediyorum Türkiye’nin kamu, özel sektör ve<br />

üniversite iş birliğine ihtiyacı var. Çelik sektörüne<br />

bu kurum büyük katkılar yapacaktır”<br />

dedi.<br />

ÇETAM’ın hedefleri nelerdir?<br />

İTÜ Ayazağa Yerleşkesinde kurulan ÇETAM<br />

öncelikle, ürün ve malzemeler için karakterizasyon<br />

testleri ve sertifikasyon hizmetleri<br />

sunarak sektörün uluslararası rekabette öne<br />

çıkmasını sağlamayı amaçlıyor. Böylece,<br />

özellikle çelik sanayiinde yer alan firmaların<br />

sıkça karşılaştığı sorunlardan olan ihracat<br />

için belgelendirme ve test zorunluluğu gibi<br />

tarife dışı teknik engellerin daha kolay aşılması<br />

hedefleniyor. Bu engellerin kalkmasıyla<br />

ve merkezin Ar-Ge ve İnovasyon çalışmalarına<br />

vereceği teknik altyapı desteğiyle birlikte,<br />

çelik ihracatında yükseliş bekleniyor.<br />

Merkez öncelikle, İstanbul ve çevresindeki<br />

çelik üreticilerini, tedarikçilerini, ihracat<br />

ve ithalatçıları ile çelik endüstrisindeki ham<br />

madde ve yarı madde tedarikçilerine ek olarak,<br />

çeliği ara ürün olarak kullanan firmalara<br />

da hizmet sunmayı amaçlıyor. Çelik sektörünün<br />

ÇETAM’dan başlıca beklentileri ise; sektörel<br />

bazda bir test, analiz ve sertifikasyon<br />

merkezi kurulması, üreticilerin ve ihracatçıların<br />

ürün geliştirme ve ürün test maliyetlerinin<br />

düşürülmesi, Türkiye’deki çelik sanayiinin<br />

küresel rekabet gücünün artırılması, çelik<br />

ürünleri satışlarında uygunluk değerlendirme<br />

akreditasyonu ve sertifikasyonu hizmetlerinin<br />

verilmesi, sektör çalışanlarına verilecek<br />

eğitimlerle hizmet kalitesinin artırılması,<br />

üniversite-sanayi iş birliğinin çelik sanayiine<br />

katkıda bulunması ve sektördeki teknik altyapının<br />

Ar-Ge odaklı ve inovatif faaliyetler<br />

için güçlendirilmesi olarak sıralanıyor.<br />

“UBAKUSAT Küpsat” Uydusu<br />

Uzay Yolculuğuna Hazırlanıyor<br />

Çelik İhracatının Yıldızları Ödüllendirildi<br />

Merkezin açılış töreni kapsamında Çelik İhracatçıları<br />

Birliği tarafından ihracatın yıldızları<br />

ödüllendirildi. Süleyman Demirel Kültür<br />

Merkezi’nde gerçekleşen ödül töreninde 16<br />

farklı ürün kategorisinde en fazla ihracat yapan<br />

39 şirkete 48 ödül dağıtılırken; her kategoride<br />

ilk 10’a giren firmalara toplamda 154<br />

sertifika verildi. 2015 yılında tüm ürünlerde<br />

en fazla ihracata ulaşan ilk üç çelik firması;<br />

Habaş, İçdaş ve Diler oldu.<br />

74 itü vakfı dergisi<br />

2000'li yılların başından bu yana İTÜ<br />

öğretim üyeleri ve öğrencilerinin uydu ve<br />

uzay teknolojileri alanında yaptıkları yoğun<br />

çalışmalar nihayet meyvesini verdi. İTÜ’nün<br />

geliştirdiği UBAKUSAT Küpsat uydusunun<br />

Uluslararası Uzay İstasyonu’na yerleştirilmesi<br />

ve oradan da uzaya fırlatılmasını<br />

kapsayan uluslararası protokol 8 Eylül’de,<br />

Ankara’da imzalandı. Bu oldukça önemli<br />

anlaşmayla birlikte, ülkemiz uzay çalışmalarında<br />

kayda değer bir adım daha attı. Bu<br />

başarıda en büyük pay sahibi ise İTÜ Uzay<br />

Sistemleri Tasarım ve Test Laboratuvarı’nda<br />

gece-gündüz demeden uzun süreli mesailerle<br />

çalışan ekip.<br />

Süreçle ilgili olarak ilk adım Japonya<br />

Uzay Politikalarından Sorumlu Devlet Bakanı<br />

YosukeTsuruho ve beraberindeki yetkililerden<br />

oluşan heyetten geldi. Heyet; Ulaştırma,<br />

Denizcilik ve Haberleşme Bakanı Ahmet<br />

Arslan’a uydu ve uzay teknolojileri alanında<br />

iş birliklerinin geliştirilmesine yönelik bir<br />

ziyarette bulundu. Tshuruho ve Japon yetkililerle<br />

yapılan görüşme sonunda, Japonya<br />

ve Türkiye arasında gelecekteki projelere<br />

yönelik “Uydu ve Uzay Teknolojileri Alanında<br />

İş Birliği Protokolü”; Ulaştırma, Denizcilik ve<br />

Haberleşme Bakanlığı’nı temsilen Havacılık<br />

ve Uzay Teknolojileri Genel Müdürü Dr. Cihan<br />

Kanlıgöz ile Japonya Havacılık ve Uzay<br />

Keşif Ajansı’nı temsilen Ajans Başkan Yardımcısı<br />

Yuichi Yamaura tarafından imzalandı.<br />

Bu önemli iş birliği sayesinde, İTÜ Uçak<br />

ve Uzay Bilimleri Fakültesi tarafından geliştirilen<br />

“UBAKUSAT Küpsat” uydusunun Uluslararası<br />

Uzay İstasyonu (ISS)’nda yer alan<br />

Japonya’ya ait KIBO Uzay Modülü’nden<br />

fırlatılması planlanıyor. Ayrıca, ASELSAN<br />

tarafından geliştirilen uydu teknolojilerinde<br />

kullanılacak malzemelerin uzay dayanım<br />

deneylerinin yapılması da öngörülüyor.<br />

Protokole ek olarak, iş birliği anlaşması<br />

kapsamında planlanan projelere ilişkin teknik<br />

çalışmaları içeren ikinci bir protokol de<br />

Ulaştırma Denizcilik ve Haberleşme Bakanlığı<br />

Havacılık ve Uzay Teknolojileri Genel Müdürü<br />

Dr. Cihan Kanlıgöz, Japonya Havacılık<br />

ve Uzay Keşif Ajansı KIBO Modülü Operasyon<br />

Direktörü Dr. Koichi Wakata, Uçak ve<br />

Uzay Bilimleri Fakültesi Dekan Vekili Prof. Dr.<br />

Metin Orhan Kaya ve Aselsan Genel Müdürü<br />

Faik Eken tarafından imzalandı.


İTÜ MOBGAM’dan Kolon ve<br />

Meme Kanserinde Erken Tanı İçin<br />

Önemli Hamle<br />

Genetik Dizilenme Testi ile önleyici<br />

tedavi mümkün olacak<br />

İTÜ’de başlayan çalışmaların ilk hedefi,<br />

teknolojideki gelişmeler ışığında İstanbul<br />

halkının bilgi odaklı ve nitelikli sağlık<br />

hizmeti alabilmesi olarak belirlendi. Klinik<br />

de bu doğrultuda, genetik temelli biyoteknolojik<br />

altyapıyı kamuya kazandırmayı<br />

ve klinik bilimler ile temel bilimleri<br />

Ar-Ge noktasında buluşturmayı amaçlıyor.<br />

GLAB’den yapılan açıklamada<br />

“Yaptığımız test sayesinde, halka kolon<br />

ve meme kanserinde önleyici tedavi sunabileceğiz.<br />

Çalışmalarımız kapsamında<br />

bugüne dek 400 kanser hastasından<br />

kan alındı ve 300 hastanın Genetik Dizileme<br />

Testi tamamlandı. Test sürecinde,<br />

risk grubuna giren kişilerin bu hastalıklar<br />

yönünden kritik genlere bakılıyor ve bu<br />

genlerin mutasyon durumu inceleniyor.“<br />

denildi.<br />

Günümüzde; kontrolsüz ve çevresel<br />

önlemler alınmadan artan sanayi<br />

kuruluşları, doğal olmayan yöntemlerle<br />

yetiştirilen meyve ve sebzeler,<br />

ayaküstü ve hazır yemek alışkanlıkları,<br />

genetik faktör ve daha birçok<br />

farklı sorundan dolayı kanser hastası<br />

sayısı ne yazık ki artıyor. Artan hasta<br />

sayısına karşı önlemler artırılırken,<br />

tanı ve tedavide de yeni yöntemler<br />

keşfediliyor ve her geçen gün yeni<br />

bir umut ışığı ortaya çıkıyor.<br />

İTÜ bünyesindeki Dr. Orhan Öcalgiray<br />

Moleküler Biyoloji - Biyoteknoloji<br />

ve Genetik Araştırma Merkezi de (İTÜ<br />

MOBGAM) bu alandaki çalışmalarına devam<br />

ediyor. Bu çalışmaların bir parçası<br />

olarak, İTÜ MOBGAM ile İstanbul Anadolu<br />

Kuzey Kamu Hastaneleri Birliği’nin ortaklığında<br />

ve Sağlık Bakanlığı, Kalkınma<br />

Bakanlığı ile İstanbul Kalkınma Ajansı’nın<br />

desteğiyle, hazırlanan proje sayesinde,<br />

bu yolda önemli bir adım daha atıldı. İstanbul<br />

Kalkınma Ajansı (İSTKA) Yenilikçi<br />

İstanbul Mali Destek Programı kapsamında<br />

desteklenen, “Bireye Özgü Ailesel<br />

Kanser Sendromlarını Taramaya Yönelik<br />

İleri Düzey Genetik Analiz Laboratuvarı<br />

Projesi” ile kolon ve meme kanseri vakalarında<br />

erken tanı için yeni bir girişim<br />

başlatıldı.<br />

İTÜ MOBGAM’a bağlı GLAB’de (Genomik<br />

Laboratuvar) yürütülecek projede, toplumda<br />

sıkça görülen ve genetik faktörlerin<br />

en büyük nedenlerden biri olduğu kolon ve<br />

meme kanserine yakalanan kişiler ve yakınları<br />

için Genetik Dizilenme Testi yapılıyor. Test, söz<br />

konusu kanser türleri için yüksek risk taşıyan<br />

bireyleri önceden belirleyecek. Böylece, erken<br />

tanı sağlayacak önlemlerin alınabilmesi<br />

adına hastaların yönlendirilmesi mümkün olacak.<br />

Genetik ve moleküler biyoloji alanlarında<br />

son derece önemli çalışmalar yapan ve ileri<br />

derecede biyoteknolojik uygulamalar kullanan<br />

bilim insanlarının çalıştığı İTÜ MOBGAM,<br />

bu proje sayesinde, İTÜ’nün temel bilimler<br />

alanındaki bilgi birikiminin toplum faydasına<br />

sunuyor.<br />

İTÜ ile iş birliği projeyi<br />

hareketlendirdi<br />

Bireye Özgü Ailesel Kanser Sendromlarını<br />

Taramaya Yönelik İleri Düzey<br />

Genetik Analiz Laboratuvarı Projesi<br />

ile yeni biyoteknolojik uygulamaların<br />

içselleştirilmesi ve tıbbi nitelikli<br />

büyük verinin doğru bir şekilde çözümlenmesi<br />

de mümkün olacak. Bu<br />

gelişmelerin en büyük sonucunun<br />

ise elde edilen bilimsel verinin kamu<br />

yararına kullanılarak uygulanabilir<br />

çözüm önerilerinin ortaya çıkması<br />

ve disiplinlerarası bir anlayışla ele<br />

alınan bilgiler üzerinden bu kanser<br />

türlerinde erken tanı yapılarak ölüm<br />

oranının düşürülmesi öngörülüyor.<br />

Aynı zamanda bu çalışmalarla, verilere<br />

bütünsel bir bakış açısıyla bakılacak<br />

ve ülkemizin mutasyon haritası da<br />

çıkarılacak.<br />

Söz konusu yeni teknolojilerin edinilmesi<br />

ve biyomedikal Ar-Ge kapasitesinin<br />

artırılması olduğunda, devlet hastanelerinin<br />

temel bilimlerde başarısı tartışmasız<br />

olan İTÜ MOBGAM gibi kuruluşlarla<br />

birlikte çalışması bu tip projelerin güvenilirliğini<br />

artırıyor. Proje kapsamında,<br />

Ümraniye Eğitim Araştırma ve Göztepe<br />

Eğitim Araştırma hastanelerine meme ve<br />

kolon kanseri sebebiyle başvuran bütün<br />

hastalar, GLAB tarama ağına dâhil ediliyor.<br />

Klinisyenler bu ağ üzerinden hastalarla<br />

iletişime geçiyor ve mevcut bilgilere<br />

göre hastaların profilleri inceleniyor.<br />

itü vakfı dergisi<br />

<strong>75</strong>


İTÜ'DEN HABERLER<br />

Gıda Katkı Maddeleri Güvenliğinde<br />

Mükemmeliyet Adresi: DOKAM<br />

“Gıda, Metabolizma ve Sağlık: Biyoaktif<br />

Bileşenler ve Gıda Katkıları” kongresi 28<br />

Kasım’da İstanbul Teknik Üniversitesi’nde<br />

düzenlendi. Prof. Dr. Beraat Özçelik’in başkanlığını<br />

üstlendiği kongrenin açılışında,<br />

İstanbul Kalkınma Ajansı (İSTKA) Uzmanı,<br />

Y. Müh. Yasemen Özlem Malioğlu, İstanbul<br />

Gıda Tarım ve Hayvancılık İl Müdürü Hamit<br />

Aygül ve İTÜNOVA TTO Genel Müdürü Dr.<br />

Ercan Çitil katılımcılara seslendi. Ardından,<br />

İSTKA tarafından yaklaşık 1,5 milyon TL<br />

bütçe ile desteklenen “Yerel Kaynaklar ve<br />

Atıklardan Gıda Katkı - Yardımcı Maddeleri<br />

Araştırma Uygulama Merkezi” projesi tanıtıldı.<br />

Gazi Üniversitesi öğretim üyesi Prof.<br />

Dr. Ali Esat Karakaya’nın “Gıda katkıları ve<br />

besin desteklerinin güvenlikleri ve toksikolojisi”<br />

başlıklı sunumu sonrasında; gıda<br />

katkı maddeleri, biyoteknoloji, biyoaktif bileşenler<br />

ve bitkisel biyoçeşitlilik vb. konular<br />

uzmanlar tarafından tartışıldı.<br />

Dr. Ercan Çitil: “Araştırmalar,<br />

DOKAM’da patente ve ticarî ürüne<br />

dönüşecek.”<br />

Kongrede ayrıca, Kimya-Metalurji Fakültesi<br />

Gıda Mühendisliği Bölümü bünyesinde kurulan<br />

Doğal Katkılar, Fonksiyonel Bileşenler<br />

ve Sağlık Mükemmeliyet Merkezi’nin (DO-<br />

KAM) de açılışı yapıldı. Gıdaların işlenmesinde<br />

kullanılan katkı maddelerinin yerini<br />

alabilecek doğal alternatifler, besin destekleri<br />

ve insan sağlığına faydalı, işlevsel gıda<br />

bileşenleri üretecek olan bu merkez, Türkiye’de<br />

bu kapsamda kurulmuş ilk mükemmeliyet<br />

merkezi olma özelliğini de taşıyor.<br />

Tıpta da kullanılabilen aromatik ve endemik<br />

bitkilerin bolca bulunduğu ülkemizde,<br />

gıda üretimi ve işlenmesi sırasında ham<br />

maddelerin yaklaşık %40’ı atık olarak ayrılıyor.<br />

Bu süreçte ortaya çıkan atıklar aslında;<br />

yeni, katma değeri yüksek ve doğal gıda bileşeni<br />

elde edilmesi adına önemli bir potansiyel<br />

taşıyor. DOKAM, işte bu potansiyeli değerlendirerek<br />

ithalata bağımlılığını azaltmayı<br />

ve ulusal serveti korumayı hedefliyor.<br />

Son yıllarda doğal ve işlevsel gıdalara<br />

olan yoğun tüketici ilgisi nedeniyle yükselen<br />

talebin karşılanması için atılan adımlardan biri<br />

olarak kabul edilen merkezde, doğal alternatif<br />

katkılar ile antioksidanlar, diyet lifler, Omega-3<br />

yağ asitleri, bitkisel proteinler ve peptidler gibi<br />

biyoaktif bileşenleri, kimyasal çözgenler kullanılmaksızın;<br />

süperkritik ve subkritikekstraksiyonlar<br />

gibi ileri teknolojilerle üretilecek.<br />

Kongreye ve açılışa katılan İTÜNOVA<br />

TTO Genel Müdürü Dr. Ercan Çitil, Türkiye’ye<br />

yurt dışından gelen katkı maddelerinin<br />

denetlenmesinin oldukça önemli olduğunu<br />

belirterek, DOKAM’ın hizmete girmesinin bu<br />

konuda olumlu bir etki oluşturacağını söyledi.<br />

Gıda katkı maddelerinde sadece ikâme<br />

değil, ihracatın da hedeflendiğinin altını çizen<br />

çitil, İTÜNOVA TTO’nun bu alandaki patent<br />

çalışmalarına destek verdiğini de sözlerine<br />

ekledi. Çitil konuşmasını: “Bu merkezde<br />

yapılacak araştırmaların zamanla patentlere,<br />

hatta ticari ürünlere ve belki de şirketlere<br />

dönüşmesi mümkün olabilecek. Böylece<br />

üniversite-sanayi iş birliğiyle artan bir ticarileşmenin<br />

de söz konusu olacağını düşünüyorum.”<br />

sözleriyle tamamladı.<br />

Kuruluş aşamasında çok sayıda araştırma<br />

ve fizibilite çalışması yapılan DOKAM;<br />

İstanbul Kalkınma Ajansı ve İTÜ başta olmak<br />

üzere; İstanbul İhracatçı Birlikleri, Türkiye<br />

Gıda İşverenleri Sendikası, İTÜNOVA Teknoloji<br />

Transfer Ofisi (İTÜNOVA TTO) ve Gıda<br />

Katkı ve Yardımcı Madde Sanayicileri Derneği’nin<br />

desteğini almasıyla da dikkat çekiyor.<br />

76 itü vakfı dergisi


Prof. Dr. Celal Şengör, Leibniz Sozietät der<br />

Wissenschaften Üyesi Seçildi<br />

Bugüne kadar pek çok ülkede bilim<br />

akademisi üyeliğine seçilmiş olan Prof. Dr.<br />

Celal Şengör, son olarak Leibniz Bilim Derneği<br />

üyeliğine seçildi. İTÜ Maden Fakültesi<br />

ve Avrasya Yerbilimleri Enstitüsü öğretim<br />

üyesi Prof. Dr. Celâl Şengör, Almanya’daki<br />

Leibniz Bilim Derneği (Leibniz Sozietät<br />

der Wissenschaften) üyeliğine Türkiye’den<br />

seçilen ilk ve tek üyesi oldu. Prof. Dr. Celâl<br />

Şengör’ün bu önemli pâyeyi almasında, bu-<br />

güne kadar yaptığı bilimsel çalışmalar, araştırmalar,<br />

yazdığı makaleler ve yer bilimler<br />

alanına uluslararası ölçekte getirdiği bakış<br />

açısı etkili oldu.<br />

Leibniz Bilim Derneği (Leibniz Sozietat<br />

der Wissenschaften)<br />

Matematik alanında uzmanlaşmış Alman<br />

bilim adamı ve filozof Gottfried Wilhelm<br />

Leibniz tarafından, 1700 yılında, Berlin’de,<br />

“Brandenburg Seçilmiş Bilim Derneği”<br />

(Kurfürstlich Brandenburgische Societät<br />

der Wissenschaften) adıyla kurulan Leibniz<br />

Bilim Derneği, daha sonra Prusya<br />

Kraliyet Bilimler Akademisi (Preussische<br />

Königliche Akdecuie der Wissenschaften)<br />

olan ismini, II. Dünya Savaşı’ndan sonra<br />

Doğu Berlin’de bulunduğu yıllarda “Alman<br />

Bilimler Akademisi” (Deutsce Akademie<br />

der Wissenschaften) olarak sürdürdü. Bugün<br />

LSW kısaltmasıyla çalışmalarını sürdüren<br />

kuruluşun üye listesine bakıldığında,<br />

Alexander von Humboldt, Albert Einstein,<br />

Max Planck, Werner Heisenberg, ve Hans<br />

Stille gibi tanınmış üyeleri dikkat çekiyor.<br />

Prof. Dr. Celâl Şengör, daha önce Academia<br />

Europaea ve ABD Ulusal Bilimler<br />

Akademisi’nin ilk, Rus Bilimler Akademisi’nin<br />

ve Leopoldina Alman Ulusal Bilimler<br />

Akademisi’nin ise ikinci Türk üyesi seçildi.<br />

Geçtiğimiz yıl Avusturya Bilimler Akademisi<br />

üyeliğine de seçilen Şengör, son olarak<br />

Leibniz Bilim Derneği üyeliğine de seçilerek,<br />

akademik kariyerine bir başarı daha<br />

ekledi. Prof. Dr. Celâl Şengör, akademik<br />

çalışmalarını hâlen İTÜ Yerbilimleri Enstitüsü’nde<br />

sürdürüyor ve alanla ilgili uluslararası<br />

literatüre önemli katkılarda bulunuyor.<br />

Bilimin Merkez Üslerinden CERN’de Bir<br />

İTÜ’lü: İlknur Köseoğlu<br />

Hayâllerinin peşinden giden ve bu yolda<br />

yoğun çaba harcayan İTÜ’lüler, genç<br />

yaşta büyük başarılara imza atıyor. Bunlardan<br />

biri de Fizik Mühendisliği Bölümü’nde<br />

doktora çalışmalarını sürdüren İlknur Köseoğlu.<br />

Fizik Mühendisliği Bölümü’nden mezun<br />

olan Köseoğlu, 2015’te Elektronik ve Haberleşme<br />

Mühendisliği Bölümü’nden de<br />

ikinci diplomasını alarak çift ana dal programını<br />

başarıyla tamamladı ve ardından Fizik<br />

Mühendisliği Bölümü’nde yüksek lisans<br />

yaptı. İTÜ’deki CERN CMS deneyi ekibinde<br />

yer alan ve öğrencilerin CERN’deki deneyimlerden<br />

yararlanmasına aracılık eden<br />

Doç. Dr. Altan Çakır, İlknur Köseoğlu’na bu<br />

süreçte destek verdi.<br />

Dünyanın oluşum süreci üzerine<br />

önemli deneyler yapan CERN’de (Conseil<br />

Européenpour la Recherche Nucléaire),<br />

dönemsel olarak akademik ve deneysel<br />

görevler üstlenen Doç. Dr. Altan Çakır’ın<br />

gözetiminde akademik çalışmalarına başlayan<br />

Köseoğlu; üst üste başarılar elde<br />

etti pek çok bilim insanının hayalini kurduğu<br />

CERN School of Computing - Main<br />

School’a kabul edildi. Köseoğlu’nun eğitim<br />

ücreti CERN ve İTÜ Rektörlüğü tarafından<br />

karşılandı. Zorlu kriterlerle öğrenci kabul<br />

eden bu önemli kuruluşun, burada alınan<br />

eğitimin sonunda başarılı olan katılımcılarına<br />

verdiği sertifika ise dünya çapında üst<br />

düzey yetkinlik sağlıyor.<br />

Köseoğlu, yoğun bir çalışmayla önce<br />

yapay zekâyla öğrenme (machinelearning),<br />

ardından bu alanın bir alt dalı olan ve<br />

algoritmik tabanda çok katmanlı ve grafikli<br />

yüksek düzeyde veri soyutlaması (deeplearning)<br />

konuları üzerine de eğildi.<br />

İlknur Köseoğlu’nun bundan sonraki<br />

hedefi ise İTÜ’deki doktora öğrenimini tamamladıktan<br />

sonra dünyanın en saygın<br />

burslarından biri olan CERN Fellowship<br />

Bursu’nu kazanarak uzmanlığını daha da<br />

geliştirmek.<br />

itü vakfı dergisi<br />

77


İTÜ'DEN HABERLER<br />

Prof. Dr. Selahattin İncecik, IUAPPA<br />

Başkanlığına Seçildi<br />

Prof. Dr. Selahattin İncecik, hava kirliliğinin<br />

etkin bir şekilde kontrolü ve önlenmesi<br />

için gerekli politikaları yaşama geçirmeye çalışan<br />

bir kuruluş olan, İngiltere merkezli Hava<br />

Kirliliğini Önleme ve Çevre Koruma Dernekleri<br />

Birliği (Union of Air Pollution Preventationand<br />

Environmental Protection Associations<br />

- IUAPPA) başkanlığına seçildi. IUAPPA’nın,<br />

Küresel Atmosferik Kirlenme Forumu’nu başlatan<br />

Avrupa Temiz Hava ve Çevre Koruma<br />

Birlikleri Federasyonu’nun (European Federation<br />

of Clean Airand Environmental Protection<br />

Associations - EFCA) kurucusu, Birleşmiş<br />

Milletler Çevre Programı İklim ve Temiz<br />

Hava Koalisyonu’nun (UNEP Climate and<br />

Clean Air Coalition) ise ortak kuruluşu olmas<br />

göz önüne alındığında, İncecik’in elde ettiği<br />

başarının önemi ortaya çıkıyor.<br />

2008 yılından bu yana IUAPPA kuruluna<br />

üye olan İncecik, kuruluşun 2016-2020<br />

Dönem Başkanlığına, oy birliğiyle seçildi.<br />

Ayıca, üç yılda bir yapılan Dünya Temiz<br />

Hava Kongresi’ni düzenleyen kuruluş, İncecik’in<br />

başkanlığında, Güney Kore’nin<br />

Busan kentinde gerçekleştirilen 17. Dünya<br />

Temiz Hava Kongresi’nin ardından, bir<br />

sonraki kongrenin 2019’da, İstanbul’da<br />

yapılmasını kararlaştırdı. Böylece bu<br />

uluslararası kongre ilk kez Türkiye’de düzenlenmiş<br />

ve olacak. IUAPPA’nın kurumsal<br />

vizyonu doğrultusunda, hava kalitesi<br />

alanında; bilimsel gelişmeler ve yeni uygulamalar<br />

uluslararası alanda tartışılarak<br />

yeni teknolojilerin yaşama geçirilmesinde<br />

stratejiler hazırlanacak.<br />

Selahattin İncecik, hâlen Avrupa Bilim<br />

Vakfı (European Science Foundation)<br />

tarafından hazırlanan bilimsel projelerin<br />

ve Brüksel’de yürütülen Bilim ve<br />

Teknolojide Avrupa İş Birliği (European<br />

Cooperation in Scienceand Technology<br />

– COST) projeleri kapsamındaki çalışmaların<br />

hakemleri arasında yer alıyor.<br />

Birleşmiş Milletler Hükümetlerarası İklim<br />

Değişimi Raporları’ndaki “öncü yazarlık”<br />

(leading author) görevinden ötürü, 2007<br />

Nobel Barış Ödülü ‘ne katkı yapan bilim<br />

adamları arasında yer almış olan İncecik,<br />

İTÜ’den emekli olup, akademik çalışmalarını<br />

Asya Teknoloji Enstitüsü’nde<br />

(Asian Institute of Technology) sürdürmektedir.<br />

Türk Milli Mekanik Komitesi’nin Yeni Başkanı:<br />

Prof. Dr. Mehmet Omurtag<br />

Mekanik alanında ve yakın bilimler<br />

üzerine kuramsal ve uygulamalı araştırmalar<br />

yapanlar ile ulusal veya uluslararası<br />

kuruluşlar arasında bağ kurmak, mekanik<br />

alanında uluslararası kongreler ve toplantılar<br />

düzenlemek, uygulamalı mekaniğin<br />

bilimsel gelişimine katkı yapacak girişimlerde<br />

bulunmak hedefiyle, 40 yıldır faaliyet<br />

gösteren Türk Milli Mekanik Komitesi’nin<br />

(TÜMTMK) yeni başkanı, İnşaat Mühendisliği<br />

Bölümü’nden öğretim üyesi Prof. Dr.<br />

Mehmet Omurtag oldu.<br />

TUMTMK’nın yeni başkanı seçilen<br />

Omurtag, 2 yıl boyunca görev yapacak.<br />

Omurtag’ın birlikte çalışacağı TUMTMK<br />

Yönetim Kurulu Başkan Yardımcısı olarak<br />

Süleyman Demirel Üniversitesi’nden Prof.<br />

Dr. Abdullah Avey, Genel Sekreter Yıldız<br />

Teknik Üniversitesi’nden Prof. Dr. Nazmiye<br />

Yahnioğlu, Sayman İTÜ İnşaat Mühendisliği<br />

Bölümü’nden Doç. Dr. Nihal Eratlı ve<br />

Web Sorumlusu olarak Atılım Üniversitesi’nden<br />

Yrd. Doç. Dr. Besim Baranoğlu’ndan<br />

oluştu.<br />

Türk Milli Mekanik Komitesi (TÜMTMK)<br />

nedir?<br />

1976 yılında kurulan Türk Milli Mekanik<br />

Komitesi, gönüllülük esasına göre üye<br />

kabul ediyor. Komite düzenli olarak, bilimsel<br />

alanda başarısını kanıtlamış genç<br />

araştırmacılara kapısını açarak, ülkemizin<br />

akademik birikimine önemli ölçüde katkıda<br />

bulunuyor, amaçları doğrultusunda<br />

kongreler, yaz okulları, sempozyumlar düzenliyor.<br />

78 itü vakfı dergisi


Doç. Dr. Seda Aksoy Esinoğlu ve<br />

Yrd. Doç. Dr. Mert Gür’e<br />

TÜBA GEBİP Ödülü<br />

Yrd. Doç. Dr. Mert Gür<br />

Doç. Dr. Seda Aksoy Esinoğlu<br />

Akademik çalışmalarıyla gelecek vadeden<br />

genç bilim insanlarına verilen, Üstün<br />

Başarılı Genç Bilim İnsanı Ödüllendirme<br />

Programı (GEBİP) ödüllerine hak kazananlar,<br />

Türkiye Bilimler Akademisi (TÜBA)<br />

tarafından açıklandı. Doğa bilimleri, mühendislik,<br />

sağlık bilimleri ve sosyal bilimler<br />

alanında yaptıkları araştırmalar ile ülkemizin<br />

bilimsel birikimine katkı yapan 31 genç<br />

bilim insanının arasında, İTÜ Fizik Mühendisliği<br />

Bölümü’nden Doç. Dr. Seda Aksoy<br />

Esinoğlu ile Makine Mühendisliği Bölümü’nden<br />

Yrd. Doç. Dr. Mert Gür de yer aldı.<br />

2015 yılında genç bilim insanlarına<br />

verilen TÜBİTAK Teşvik Ödülü’nü alan<br />

Doç. Dr. Seda Aksoy Esinoğlu, bu yıl<br />

ise TÜBA-GEBİP ödülüne değer görüldü.<br />

Esinoğlu’na TÜBA-GEBİP ödülünü<br />

getiren akademik çalışmaları arasında;<br />

APL, PRB ve Nature gibi saygın bilimsel<br />

dergilerde de yayınlanan deneysel<br />

katı hâl fiziğinde intermetalik manyetik<br />

alaşımların özelliklerinin incelenmesi ile<br />

nanomanyetizma ve nano boyutta aygıt<br />

üretimin üzerine uluslararası düzeyde<br />

çalışmalar bulunuyor. Seda Aksoy Esi-<br />

Prof. Dr. Gültekin Göller’e Mükemmeliyet Ödülü<br />

İTÜ akademisyenlerinin bilimsel çalışmaları,<br />

dünyanın dört bir yanındaki<br />

üniversiteler tarafından ödüllendirilmeye<br />

devam ediyor. Kimya-Metalurji Fakültesi<br />

Metalurji ve Malzeme Mühendisliği Bölümü<br />

öğretim üyesi Prof. Dr. Gültekin Göller,<br />

yaptığı bilimsel çalışmalarla malzeme<br />

bilimi ve mühendisliği alanlarına yaptığı<br />

katkılar nedeniyle, Bükreş Politeknik Üniversitesi<br />

Malzeme Bilimi ve Mühendisliği<br />

Fakültesi tarafından Mükemmeliyet Ödülü<br />

ile onurlandırıldı.<br />

noğlu ayrıca, “lazer kopartma” yöntemi<br />

ile manyetik nanoparçacık üretimi ve bu<br />

parçacıkların kanser tedavisinde kullanımı<br />

üzerine çalışmalarıyla, temel bilimleri<br />

sağlık bilimleriyle bütünleştiriyor.<br />

Makine Mühendisliği Bölümü’nden<br />

Yrd. Doç. Dr. Mert Gür ise “Nörolojik<br />

İlaçlara Hedef Olan Hücre Zarı Proteinlerinin<br />

İşlevinde Hücre Zarının Etkisi”<br />

başlıklı bilimsel çalışmasını gerçekleştirmek<br />

üzere bu yılın TÜBA-GEBİP ödülünü<br />

almaya hak kazandı. Gür’ün ödül<br />

almasında, aralarında; Nature Communications,<br />

JBC, JCP, BJ and PLoSBio gibi<br />

saygın dergilerin de olduğu çok sayıda<br />

atıf alan yayınları, akademik çalışmaları<br />

ve uluslararası konferans ve çalıştaylarda<br />

yaptığı sunumlar etkili oldu. Gür’ün<br />

başlıca araştırma konuları ise; biyomoleküler<br />

makineler ve motorlar, hesaplamalı<br />

simülasyon ve modelleme, moleküler dinamik<br />

simülasyonları, istatistiksel mekanik<br />

ve termodinamik, gıda kurutması ve<br />

ilaç tasarımı olarak sıralanıyor.<br />

GEBİP Ödülleri: TÜBA, genç bilim<br />

insanlarını çalışmalarında teşvik etmek,<br />

akademik projeleri için onlara maddi<br />

destek sağlamak, kendi araştırma gruplarını<br />

geliştirmede desteklemek ve çalışmalarını<br />

ülkemizde sürdürmeleri amacıyla<br />

GEBİP ödülleri veriyor. Bu yıl ödülü<br />

almaya hak kazanan 31 bilim insanına 3<br />

yıl boyunca her yıl 20 bin liralık maddi<br />

destek sağlanacak. Ayrıca, ödül alan<br />

tez aşamasındaki doktora öğrencilerine<br />

de 6 bin liralık ek destek verilecek.<br />

itü vakfı dergisi<br />

79


İTÜ'DEN HABERLER<br />

İTÜ’lülere IEEE CAMAD’dan “En İyi Bildiri” Ödülü<br />

Bu yıl 21’incisi düzenlenen ve yeni<br />

nesil haberleşme ağlarının bilgisayar<br />

destekli modellenmesi konusunda seçkin<br />

organizasyonlardan biri olarak kabul<br />

edilen IEEE Bilgisayar Destekli Modelleme<br />

ve İletişim Ağları ile Bağlantılarının<br />

Tasarımı (IEEE Computer Aided Modelingand<br />

Design of Communication Link<br />

and Networks - IEEE CAMAD), Kanada’nın<br />

Toronto eyaletinde gerçekleştirildi.<br />

İTÜ Bilgisayar Mühendisliği Bölümü öğretim<br />

üyesi Doç. Dr. Berk Canberk ile aynı<br />

bölümde araştırma görevlisi Gökhan Seçinti<br />

ve Müge Erel’in yanı sıra, ABD Northeastern<br />

Universitesi Elektrik ve Bilgisayar Mühendisliği<br />

Bölümü’nden öğretim üyesi Prof. Dr.<br />

Kaushik Chowdhury’nin de yer aldığı “LTE<br />

Ağları İçin Dinamik Güç Ayarlaması ve<br />

Kaynak Paylaştırma Çerçevesi” (Dynamic<br />

Power Adjustment and Resource Allocation<br />

Framework for LTE Networks) başlıklı ortak<br />

çalışma, IEEE CAMAD 2016 Konferansı’nda<br />

“En İyi Bildiri” ödülüne değer görüldü.<br />

İTÜ İnşaat Fakültesi Çevre Mühendisliği<br />

Bölümü öğretim üyelerinden Yrd.<br />

Doç. Dr. Mustafa Evren Erşahin, Alman<br />

Su Ortaklığı (German Water PartnersmEvolution)<br />

ağlarında daha etkin bir<br />

enerji kullanımı için yeni kaynak atama<br />

algoritması geliştiriyor.<br />

Ayrıca, LTE kablosuz haberleşme<br />

sistemlerinde önemli bir problem olarak<br />

görülen güç tasarrufu için de yeni bir<br />

matematiksel model öneriyor. Bu çalışmanın,<br />

yeni nesil 5G haberleşme ağlarının<br />

modellenmesi, tasarımı ve hizmet<br />

sunması noktalarında da uluslararası<br />

ölçekte katkıda bulunması hedefleniyor.<br />

Yrd. Doç. Dr. Mustafa Evren Erşahin’e<br />

Sürdürülebilir Atık Su Arıtmada GWP<br />

Ödülü<br />

Çalışma, Doç. Dr. Berk Canberk ve<br />

araştırma grubunun, Chowdhury ve ekibiyle<br />

ortak olarak yürüttüğü araştırmalara<br />

dayanıyor. IEEE İletişim Sistemleri<br />

Entegrasyonu ve Modelleme Teknik Komitesi<br />

- IEEE Communication Systems<br />

Integration and Modeling Technical<br />

Committee - CSIM-TC) tarafından değerlendirilen<br />

109 bildiri arasından, niteliksel<br />

ve niceliksel açıdan en yüksek<br />

puanı alan çalışma, 4G LTE (Long-Terhip<br />

- GWP) tarafından sürdürülebilir atık<br />

su arıtma konusunda sıra dışı çalışmalar<br />

yapan genç uzmanlara verilen 2016<br />

yılı "GWP Award" ödülüne değer görül-<br />

dü. Erşahin ödülü “Anaerobik Dinamik<br />

Membran Biyoreaktörler: Enerji Verimli<br />

Atıksu Arıtımında Yenilikçi ve Düşük Maliyetli<br />

Bir Proses” başlıklı araştırması ile<br />

aldı.<br />

Erşahin bu çalışmasında; anaerobik<br />

dinamik membran (AnMB) sürecinde<br />

DM teknolojisinin konsantre atık su arıtımına<br />

uygulanabilirliğini inceliyor. Erşahin’in<br />

araştırması, konsantre atık suların<br />

DM teknolojisi kullanılarak anaerobik<br />

şartlarda arıtımı noktasında yapılan ilk<br />

çalışma olma özelliğini de taşıyor. GWP<br />

ödüllü çalışma, DM tabakası oluşumunun<br />

ve farklı koşullar altındaki filtreleme<br />

karakteristiklerinin değerlendirilmesi yoluyla,<br />

DM teknolojisine dair bilgi dağarcığını<br />

artırması hedefleniyor.<br />

Yrd. Doç. Dr. Mustafa Evren Erşahin<br />

ödülünü, GWP ve Çevre ve Şehircilik<br />

Bakanlığı tarafından, Mersin'de düzenlenen<br />

6. Türk-Alman Su İş Birliği Günleri<br />

Sempozyumu kapsamındaki törende,<br />

GWP Türkiye Ülke Forumu Başkanı Hans<br />

Joachim Werner’in elinden aldı. Aynı<br />

ödülü geçen yıl da İTÜ Çevre Mühendisliği<br />

Bölümü Araştırma Görevlisi Dr. Hale<br />

Özgün kazanmıştı.<br />

80 itü vakfı dergisi


Prof. Dr. Erol Parlak’a Cumhurbaşkanlığı<br />

Kültür ve Sanat Büyük Ödülü<br />

İTÜ Türk Musikisi Devlet Konservatuvarı<br />

Ses Eğitimi Bölümü Başkanı Prof. Dr. Erol<br />

Parlak, Anadolu’nun kültürel zenginliğini ve<br />

birleştirici ruhunu ortaya koyan çalışmalarından<br />

ötürü, bu yılın Cumhurbaşkanlığı<br />

Kültür ve Sanat Büyük Ödülü’ne değer görüldü.<br />

Mızrapsız bir bağlama çalış şekli olan<br />

şelpe tekniğini (parmak tekniği) sistemleştiren<br />

Erol Parlak, elle bağlama çalma<br />

geleneğinin günümüzdeki önde gelen virtüözlerinden.<br />

Uyguladığı çalış teknikleriyle,<br />

tıpkı bağlamayı benimseyen Anadolu toprakları<br />

gibi ülkemizin çok kültürlü yapısını<br />

yansıtan Parlak, bunu yaparak yeni açılımlar<br />

denerken Anadolu kültürünün özünden<br />

ve geleneklerinden kopmuyor. Müzisyen<br />

kişiliğinin yanında, müzikal birikimimize<br />

akademik açıdan da katkıda bulunan Parlak’ın,<br />

Anadolu müzik sanatının büyük<br />

ustalarından Neşet Ertaş üzerine yapılan<br />

en kapsamlı çalışmalardan olan iki ciltlik<br />

“Garip Bülbül Neşet Ertaş” kitabı da yakın<br />

zamanda müzik literatürüne kazandırdığı<br />

önemli bir eser.<br />

Parlak, usta-çırak ve öğrenci-öğretmen<br />

ilişkisi temellerine dayandırdığı saz - bağlama<br />

eğitimleri, halk müziği üzerine yaptığı<br />

akademik çalışmaları ölümsüzleştirdiği kitapları<br />

ve bağlama üzerine keşfettiği yeni<br />

teknikler ve sistemlerle; eğitmen, yazar ve<br />

Design Turkey’den İTÜ’ye ‘İyi Tasarım’ Ödülü<br />

müzisyen olarak birbirini tamamlayan üç<br />

farklı kimlikle çalışmalarını sürdürüyor.<br />

Prof. Dr. Erol Parlak: 1964’te Eleşkirt’te<br />

doğdu. 1986’da İTÜ Türk Musikisi Devlet<br />

Konservatuvarı’ndan mezun oldu. Alan araştırmaları<br />

yapmak üzere 10 yıl Anadolu’nun<br />

farklı bölgelerini gezip, yaklaşık 1000 halk<br />

ezgisi dinledi ve buralardaki incelemelerinden<br />

yola çıkarak; bağlama çalış teknikleri ile<br />

saz ve ses tavırları konuları üzerine çalışmalar<br />

yaptı. Köln, Berlin ve Strasbourg filarmoni<br />

orkestralarıyla birlikte, Paris’teki Theatre de<br />

La Ville ve Rotterdam’da De Doelen gibi Avrupa’nın<br />

önemli sahnelerinde konserler verdi<br />

ve Anadolu kültürünün zenginliğini tanıttı. 8<br />

solo, 3 enstrümantal ve 9 karma olmak üzere<br />

20 müzik albümü ve beş kitabı bulunan<br />

Parlak, akademik kariyerini İTÜ Türk Musikisi<br />

Devlet Konservatuvarı Ses Eğitimi Bölümü’nde<br />

sürdürüyor.<br />

İstanbul Teknik Üniversitesi’nin Yeşil<br />

Kampüs projesi kapsamında dört yıldır<br />

sürdürdüğü çalışmaların bir parçası olan<br />

bina tanımlama ve yaya yönlendirme birimleri,<br />

ülkemizde tasarım alanında en önemli<br />

etkinliklerden biri olan Design Turkey’de<br />

“Kamusal Alan” kategorisinde “İyi Tasarım”<br />

ödülüne değer görüldü. Design WeekTurkey’de<br />

13 farklı kategoride 300’den fazla<br />

tasarım çalışması yarıştı.<br />

Türkiye Cumhuriyeti Ekonomi Bakanlığı’nın<br />

koordinatörlüğü ve Türkiye İhracatçılar<br />

Meclisi’nin (TİM) organizatörlüğünde,<br />

TURQUALITY® Programı dahilinde Endüstriyel<br />

Tasarımcılar Meslek Kuruluşu ile<br />

yapılan iş birliği sayesinde verilen ödüller<br />

sahiplerine kavuştu. Törende, İTÜ’den<br />

mezun birçok tasarımcının da ödül alması<br />

dikkat çekti. Ödüller; Ekonomi Bakanı Nihat<br />

Zeybekçi, TBMM Sanayi, Ticaret, Enerji,<br />

Tabii Kaynaklar, Bilgi ve Teknoloji Komisyonu<br />

Başkanı Ziya Altunyaldız, Ekonomi Bakanı<br />

Müsteşarı İbrahim Şenel ve TİM Başkanı<br />

Mehmet Büyükekşi tarafından verildi.<br />

Ayazağa Yerleşkesi’nde hayata geçirilen<br />

ve önümüzdeki süreçte İTÜ’nün diğer<br />

yerleşkelerinde de uygulamaya geçecek<br />

proje, Rektör Yardımcısı Prof. Dr. Tayfun<br />

Kındap ve Doç. Dr. Gülname Turan’ın yürütücülüğünde<br />

tamamlandı, İTÜ Bilimsel<br />

Araştırma Projeleri birimince desteklenen<br />

yönlendirme sistemi projesindeki birimler;<br />

Endüstri Ürünleri Tasarımı Bölümü’nden<br />

Doç. Dr. Gülname Turan, Araş. Gör. Dr. Koray<br />

Gelmez ve Araş. Gör. Emrah Özturan<br />

tarafından tasarlandı. Ödüle lâyık görülen<br />

tasarımlarda; evrensel tasarım ilkeleri, yeşil<br />

kampüs ve ulaşılabilirlik ölçütleri gözetildi.<br />

Tasarlanan ürün ailesi bina tanımlama<br />

ve yaya yönlendirme birimlerinden oluşuyor.<br />

Bina tanımlama birimi, bina isminin gereken<br />

uzaklıktan görünürlüğünün sağlanması<br />

ve farklı mimarî yapıların ortak bir dille<br />

kimliklendirilmesini amaçlıyor. İki parçadan<br />

oluşan ve çift yönlü ana gövdeye sahip<br />

bu birim, geniş ve düz yüzeylerinde bina<br />

bilgisini iki dilde yazılmış hâliyle içeriyor.<br />

Yerleşke florasının bu birimlere yansımasını<br />

sağlayan diğer parça ise uygun bitkileri<br />

barındırmayı hedefliyor. Yaya yönlendirme<br />

birimi ise dikey yapısıyla farklılaştırıldı ve<br />

yerleşkenin mevcut peyzaj anlayışına uygun<br />

olarak çift taraflı düz yüzeyleri grafik<br />

uygulamaya elverişli olarak kurgulandı.<br />

Bunun yanında, mevcut uygulamalar için<br />

salt yönlendirmeye odaklı tasarlanmış iki<br />

farklı ağırlıktaki Signika yazıyüzü kullanıldı.<br />

Tüm kamusal alanlardaki ihtiyaçlar dikkate<br />

alınarak üretilen ürünler, pilot bölge olarak<br />

yerleşkelerde kullanılıyor.<br />

itü vakfı dergisi<br />

81


İTÜ'DEN HABERLER<br />

Aslı Elif Tanuğur’a “Türkiye’nin Gelecek<br />

Vaat Eden Kadın Girişimcisi” Ödülü<br />

İTÜ Mezunu Aslı Elif Tanuğur, 10.<br />

Türkiye’nin Kadın Girişimcisi Yarışması’nda<br />

“Türkiye’nin Gelecek Vaat Eden<br />

Kadın Girişimcisi” seçildi.<br />

Ülkemizdeki girişimcilik kültürü<br />

geliştikçe, kadın girişimcilerin sayısı<br />

da artıyor. Türkiye Kadın Girişimciler<br />

Derneği’nin (KAGİDER), Garanti Bankası’nın<br />

ve Ekonomist Dergisi iş birli-<br />

ğiyle bu yıl 10. kez gerçekleşen “Türkiye’nin<br />

Kadın Girişimcisi Yarışması”<br />

sonuçlandı. 4 kategoride birincilik<br />

ödülünün dağıtıldığı yarışmada, İTÜ<br />

Gıda Mühendisliği Bölümü mezunu ve<br />

“SBS Bilimsel Bio Çözümleri” firmasının<br />

kurucusu Y. Müh. Aslı Elif Tanuğur<br />

“Türkiye’nin Gelecek Vaat Eden Kadın<br />

Girişimcisi” seçildi.<br />

IEEE CAMA’dan “En İyi Bildiri Ödülü” Müjdesi<br />

Kimya Metalurji Fakültesi Gıda Mühendisliği<br />

Bölümü öğretim üyesi ve İTÜ<br />

AB Merkezi Araştırma Ofisi Başkanı Prof.<br />

Dr. Dilek Boyacıoğlu ile ziraat mühendisi<br />

Taylan Samancı’yla çalışan Tanuğur,<br />

Küçük ve Orta Ölçekli İşletmeleri Geliştirme<br />

ve Destekleme İdaresi Başkanlığı<br />

(KOSGEB) tarafından desteklenen propolis<br />

projesiyle, 3 yıl önce “SBS Bilimsel<br />

BioÇözümler”i kurdu. Bugün de sürdürdüğü<br />

“Sözleşmeli Model ile Arı Ürünleri<br />

Üretimi” çalışmalarıyla 60.000 kovandan<br />

propolis, bal ve arı sütü temin ediyor.<br />

Projesi sayesinde, bugüne dek ülkemizde<br />

üretilmediği için Çin Halk Cumhuriyeti’nden<br />

ithal edilen propolis ve arı<br />

sütünde yeni bir tüketim şekli oluşturmayı<br />

hedefleyen Tanuğur, bu iki ürünü balla<br />

karıştırarak sürülebilir bir ürün elde etmeyi<br />

başardı. Çalışmasında, sağlık açısından<br />

olumlu etkileri gözlenen, doğal<br />

bir yapıya sahip lezzetli bir ürün ortaya<br />

çıkaran Tanuğur’un ürünü, Türkiye’nin<br />

yanı sıra; ABD, Kanada, Güney Kore ve<br />

Arap ülkelerinde de ilgi görüyor. Oğlunun<br />

antibiyotiğe karşı alerjisine çözüm<br />

arayışıyla başlayan araştırmaları bugün,<br />

İTÜ ARI Teknokent’te arı ürünleri üzerine<br />

odaklanan bir şirkete dönüştü. Girişimci<br />

bu yolculuğunda, Bilim, Sanayi ve<br />

Teknoloji Bakanlığı’ndan “tekno yatırım”<br />

desteği de aldı. Firma; propolis, arı sütü,<br />

polen, bal gibi arı ürünlerinin üretimi, işlenmesi<br />

ve satışa sunulmasının yanında;<br />

bu alanda duyusal analiz ve Ar-Ge çözüm<br />

ortaklığı hizmetleri de sunuyor.<br />

23-27 Ekim tarihleri arasında Amerika<br />

Birleşik Devletleri’nin Syracuse kentinde,<br />

Elektrik ve Elektronik Mühendisleri<br />

Enstitüsü tarafından düzenenlenen “Anten<br />

Ölçümleri ve Uygulamaları Uluslararası<br />

Konferansı 2016”da (2016 IEEE<br />

International Conference on Antenna<br />

Measurements & Applications Focus on<br />

Antenna Systems) Ulrich L. Rohde İnovatif<br />

Konferansı Bildiri Ödülü’nü (Ulrich<br />

L. Rohde Innovative Conference Paper<br />

Award) kazandı. Elektronik ve Haberleşme<br />

Mühendisliği Bölümü öğretim üyemiz<br />

ve Bölüm Başkanı Prof. Dr. İbrahim Akduman,<br />

Elektronik ve Haberleşme Mühendisliği<br />

Bölümü araştırma görevlisi ve<br />

Telekomünikasyon Mühendisliği Doktora<br />

82 itü vakfı dergisi<br />

Programı öğrencimiz Agah Oktay Ertay,<br />

Telekomünikasyon Mühendisliği<br />

Yüksek Lisans Programı öğrencimiz<br />

Semih Doğu ve Yıldız Teknik Üniversitesi<br />

Matematik Mühendisliği Bölümü<br />

Öğretim Üyesi Prof. Dr. Hülya<br />

Şahintürk’ün birlikte yazdığı bildiri,<br />

konferansta bu ödüle değer görülen<br />

iki çalışmadan biri oldu.<br />

Mikrodalga Meme Görüntüleme<br />

İçin Frekans Yanıtı İyileştirilmiş Eş<br />

Düzlemsel Vivaldi Anten Tasarımı (A<br />

Coplanar Vivaldi Antenna Design with<br />

Improved Frequency Response for Microwave<br />

Breast Imaging) başlıklı bildiriyle,<br />

anten uygulamaları alanında sunulan<br />

özgün çalışmalara verilen bu ödülü kazanan<br />

ekibin çalışmasında, üç aşamalı<br />

bir anten tasarım süreci oluşturuldu ve<br />

ayrıca mikrodalga meme görüntüleme<br />

frekanslarında çalışma yeteneklerine sahip<br />

bir anten tasarımı ile üretimi yapılmış<br />

ölçümler birlikte sunuldu.


İTÜ Yüzde 100 Yerli Deprem İzolatörü Üretecek<br />

Günümüzde ülkelerin kalkınması, firmaların<br />

uluslararası rekabette öne çıkması<br />

için en önemli faktörlerden biri de üniversitelerin<br />

akademik kültürü ve buradaki gençlerin<br />

enerjisi ile sanayinin sermaye desteği<br />

ve güçlü altyapısının birleşmesi olarak görülüyor.<br />

Özellikle Ar-Ge ve inovasyon alanlarındaki<br />

çalışmalarda itici güçlerin hem<br />

teknolojik gelişim hem de tasarımdaki ilerlemeler<br />

olduğu biliniyor. Türkiye’deki tüm<br />

üniversitelere açık çağrı yoluyla yapılan<br />

ve Bilim, Sanayi ve Teknoloji Bakanlığının<br />

geliştirdiği SANTEZ (Sanayi Tezleri Projesi)<br />

de bunu başarıyor.<br />

Bu projelerde, üniversitelerden Ar-Ge<br />

çalışması talep eden firmalara ait çalışmalar,<br />

üniversitedeki yüksek lisans ve doktora<br />

öğrencilerinin tez konusu olarak belirleniyor.<br />

Böylece, lisansüstü öğrenciler deneyim<br />

ve kariyer fırsatı elde ederken, firmalar<br />

da Ar-Ge çalışmaları yoluyla devlet destekli<br />

olarak üniversitelere katkıda bulunuyor.<br />

Bu kapsamda İTÜ’de yürütülen çalışmalardan<br />

biri de Deprem Mühendisliği ve<br />

Afet Yönetim Enstitüsü öğretim üyesi Yrd.<br />

Doç. Dr. İhsan Engin Bal’ın danışmanlığında,<br />

Deprem Mühendisliği Yüksek Lisans<br />

Programı öğrencisi Erdem Demirhan’ın tez<br />

çalışması olan “yerli deprem izolatörü geliştirilmesi”<br />

projesi oldu.<br />

Tasarımından Test Aşamasına Tamamı<br />

Yerli Deprem İzolatörü<br />

Demirhan’ın çalışması, şiddetli bir depremden<br />

sonra lojistik yardım açısından<br />

öncelikli binaların güvenliğine odaklanıyor.<br />

Projede, deprem sonrası ilk ihtiyaç duyulacak<br />

hastaneler, güvenlik ve acil yardım<br />

noktaları, okullar, iletişim merkezleri vb.<br />

binaların hizmet verebilmeleri için ülkemizdeki<br />

deprem izolatörlerinin tamamen yerli<br />

olarak üretilmesi hedefleniyor. Zorunlu hâle<br />

getirilmesiyle Türkiye’de giderek büyüyen<br />

deprem izolatörü pazarı için büyük bir<br />

avantaj sağlayacak bu projeyle, yurt dışına<br />

çıkan nakit akışı azalacak ve bu araçların<br />

çok daha uygun fiyatlarla ithal edilebilmesi<br />

sağlanacak. Ekonomimize doğrudan katkı<br />

sağlayacak bu çalışmayla, yakın geçmişte<br />

mekanik açıdan yerli üretimi başarılmış bu<br />

izolatörün, artık tasarımı da yerli kaynaklarla<br />

yapılabilecek.<br />

İki ayak üzerinde temellenen proje sürecinin<br />

bir ayağı, bu alanda yerli ikâme<br />

sağlayarak somut ekonomik fayda yaratılması;<br />

ikinci ayağı ise izolatörlerin üretiminde<br />

yapılan test aşamasında kullanılacak<br />

sistemlerin İTÜ tarafından hazırlanması<br />

olarak öne çıkıyor. İTÜ tarafından üretilen<br />

ve üniversitemizden Ar-Ge talebinde bulunan<br />

kauçuk şirketine ait fabrikaya kurulacak<br />

sistem sayesinde; üretim, tasarım ve<br />

test aşamalarının tamamı yerli kaynaklarla<br />

tamamlanacak bir deprem izolatörü üretilecek.<br />

Arsan’la yapılan protokol uyarınca,<br />

kurulan cihazın bir bölümü firmanın ürettiği<br />

ürünlerde, bir bölümü ise İTÜ’nün bu<br />

alandaki Ar-Ge çalışmalarında kullanılacak.<br />

Süreçle ilgili görüşlerini paylaşan<br />

Yrd. Doç. Dr. İhsan Bal, İTÜ’de bu konuda<br />

yürütülen akademik çalışmalarda deprem<br />

izolatörü ihtiyacı oluştuğunda, bunun yurt<br />

dışı yerine söz konusu firmadan sağlanabileceğinin<br />

altını çiziyor. Firmada kurulacak<br />

test sisteminde sürdürülecek çalışmaların<br />

sonunda ise bilimsel araştırmalar<br />

adına yeni bulgular elde edilebileceğini<br />

belirtiyor.<br />

İTÜ'nün, önümüzdeki 4 ila 6 ay içerisinde<br />

izolatör üretimine başlaması ve projenin<br />

24 ayda tamamlanması bekleniyor.<br />

itü vakfı dergisi<br />

83


İTÜ'DEN HABERLER<br />

Çin Ulusal Uzay İdaresi İTÜ’yü Ziyaret Etti<br />

Çin Ulusal Uzay İdaresi (China National<br />

Space Administration - CNSA), TÜBİ-<br />

TAK Uzay Teknolojileri Araştırma Enstitüsü<br />

(TÜBİTAK-UZAY) ile yaptığı temasların<br />

ardından, akademik çalışmalar ve araştırmalar<br />

konularında iş birlikleri başlatmak<br />

amacıyla İTÜ’yü ziyaret etti. Araştırmadan<br />

Sorumlu Rektör Yardımcısı Prof. Dr. Alper<br />

Ünal ve Uluslararası İlişkilerden Sorumlu<br />

Rektör Danışmanı Yrd. Doç. Dr. Gülsen<br />

Uçarkuş’un heyete eşlik ettiği toplantıda,<br />

üniversitemizin sahip olduğu araştırma<br />

ve eğitim altyapısı sayesinde, İTÜ’nün<br />

Çin Halk Cumhuriyeti’ndeki kuruluşlarla<br />

süren iş birlikleri değerlendirildi ve gelecekte<br />

birlikte imza atılabilecek olası<br />

projeler ele alındı. Küp uydu geliştirmede<br />

Uçak ve Uzay Bilimleri Fakültesi, yer<br />

gözlem uydularının kullanımı bağlamında<br />

Çin Halk Cumhuriyeti’ne ait uydular üzerinden<br />

veri kullanımında ise Uydu Haberleşme<br />

ve Uzaktan Algılama Uyg-Ar<br />

Merkezi ile (UHUZAM) iş birliği yapma<br />

isteklerini ileten heyet, İTÜ’nün tarım ve<br />

ormancılık alanlarında kullandığı uzaktan<br />

algılama uygulamaları ve karşılıklı öğrenci<br />

ve akademisyen değişim programlarının<br />

oluşturulmasının yanı sıra, hava kirliliği ve<br />

karbon ölçümü konularında da ortaklaşa<br />

çalışmalar yapmak istediklerini belirtti.<br />

Uydu Haberleşme ve Uzaktan Algılama<br />

Uyg-Ar Merkezi’nde incelemelerde<br />

bulunan heyet, Çin Halk Cumhuriyeti’nin<br />

yürüttüğü uzay programının ana yüklenicisi<br />

olan Çin Havacılık ve Uzay Bilim ve Teknoloji<br />

Şirketi (China Aerospace Science and<br />

Technology Coporation - CASC) ve ülkede<br />

uluslararası iş birliği yapabilen tek yetkili<br />

ticari organizasyon olan Çin Seddi Sanayi<br />

Kurumu (China Great Wall Industry Corporation<br />

- CGWIC) temsilcilerinden oluştu.<br />

Heyete başkanlık eden Çin Ulusal Uzay<br />

İdaresi Yönetici Vekili WuYanhua, İTÜ’nün<br />

köklü bir geçmişe ve geniş çaplı bir teknik<br />

birikime sahip olduğunu belirtirken, özellikle<br />

laboratuvar ve araştırma merkezlerini<br />

dikkate aldıklarında Ar-Ge ve inovasyon<br />

noktaları açısından İTÜ’nün, dünyada yaşanan<br />

teknolojik gelişmeleri yakından takip<br />

ettiğini de sözlerine ekledi. Ziyaretin en<br />

önemli sonuçlarından biri ise İTÜ’yü temsil<br />

edecek bir heyetin Çin Halk Cumhuriyeti’ne<br />

giderek, karşılıklı ziyaretler sonucunda<br />

ortak bir protokol imzalanmasına dair fikir<br />

birliği sağlanması oldu.<br />

Beyaz Yolculuk için PolRec ile<br />

Bulgaristan Arasında İş birliği<br />

İTÜ Kutup Araştırmaları Uyg-Ar Merkezi<br />

(PolReC) önümüzdeki dönemde<br />

yapacağı beyaz yolculuğu planlamaya<br />

başladı. 1-2 Ekim tarihlerinde Bulgaristan’ın<br />

Kırcaali şehrinde düzenlenen Genç<br />

Kutup Araştırmacıları Birliği (APECS) Balkanlar<br />

Toplantısı’na katılan İTÜ PolReC,<br />

burada, bugüne kadarki kutup araştırmaları<br />

ve geleceğe dair projeleri üzerine<br />

dört sunum yaptı. PolRec için bu uluslararası<br />

toplantının en önemli gelişmesi ise<br />

Bulgaristan Antarktik Enstitüsü (BAI) ile<br />

imzaladığı iş birliği anlaşması oldu.<br />

Çalışmalarına, Türkiye ile eş zamanlı<br />

84 itü vakfı dergisi<br />

olarak 1967’de başlayan ve uzun yıllara<br />

dayanan Antarktik seferleri sayesinde,<br />

bu alanda son derece önemli bir deneyim<br />

edinen BAI ile imzalanan bu anlaşma,<br />

Türkiye’de ve Bulgaristan’da faaliyet<br />

gösteren Antarktik araştırma kurumları<br />

arasında gelecekte yapılması planlanan<br />

ortak çalışmalar için resmi bir zemin hazırlıyor.<br />

2016-<strong>2017</strong> döneminde yapacağı<br />

25. Bulgaristan Antarktik Seferi ile bu<br />

alandaki bilgisini daha da derinleştirecek<br />

BAI ekibine, imzalanan anlaşma uyarınca,<br />

bu seferde iki de Türk katılımcı eşlik<br />

edecek. İTÜ PolReC, sefere katılacak<br />

olan araştırmacıların seçimi için internet<br />

üzerinden açık davet yaparak Türk bilim<br />

insanlarının katılım başvurularını alacak.<br />

Kırcaali Belediye Başkanı Hasan Azis<br />

ve Bulgaristan milletvekili Boris Stanimirov'un<br />

da hazır bulunduğu toplantıda,<br />

APECS Başkanı Gerlis Fugmann da telekonferans<br />

ile bağlanarak katılımcı ülkeler


Hazır Giyimde LC Waikiki ve İTÜ İş birliği<br />

İTÜ, daha önce FIT Moda Tasarım<br />

Programı dahilinde birlikte ortak projelerde<br />

yer aldığı, Türkiye’de hazır giyimin önde<br />

gelen markalarından LC Waikiki ile yeni<br />

bir ortaklığa başlıyor. Marka ile imzalanan<br />

Eğitim ve Akademik İş Birliği Protokolü ile<br />

hazır giyim perakendeciliğinde kritik görevler<br />

üstlenen çalışanların gelişimini sağlayacak<br />

profesyonel eğitimler verilecek. Ayrıca<br />

bu eğitimlerin tasarlanması, uygulanması<br />

ve sertifikasyon şartlarının oluşturulmasını<br />

da kapsayan protokol; yüksek lisans ve<br />

doktora tezlerine ek olarak bitirme tasarım<br />

projeleri gibi hazır giyim alanına odaklı ortak<br />

akademik çalışmaların planlanması ve<br />

uygulanmasını da hedefliyor.<br />

2023 yılına dek “Avrupa’nın en başarılı<br />

üç giyim perakendecisinden biri” olmayı hedefleyen<br />

ve İTÜ’nün uzun yıllara dayanan bir<br />

iş birliği bulunan LC Waikiki ile birlikte atılan<br />

bu önemli adımla birlikte, çalışmalar yeni bir<br />

aşamaya geldi. İTÜ’de düzenlenen törene;<br />

Rektör Yardımcısı Prof. Dr. Ali Fuat Aydın, Rektör<br />

Danışmanı Prof. Dr. Emel Önder Karaoğlu,<br />

İTÜ-FIT Moda Tasarımı Program Koordinatörü<br />

Prof. Dr. Cevza Candan, LC Waikiki Kurumsal<br />

Akademi Direktörü Gülperi Savcı Tandar, LC<br />

Waikiki Kurumsal Akademi Teknik Müdürü<br />

Sedat Sezer ve LC Waikiki Kurumsal Akademi<br />

Eğitim Sorumlusu Burcu Güven de katıldı.<br />

LC Waikiki ile yapılan iş birliğinin çok katmanlı<br />

bir hâle gelmesini sağlayacak bu proto-<br />

kolle ilgili görüşünü belirten Rektör Yardımcısı<br />

Prof. Dr. Ali Fuat Aydın, Türkiye’nin ilk teknik<br />

üniversitesi ve yükseköğrenimde bir marka<br />

olan İTÜ’nün, hazır giyimin ülkemizdeki en<br />

deneyimli ve popüler markalarından LC Waikiki<br />

ile son derece önemli bir proje başlattığını<br />

söyledi. Aydın ayrıca, bu ortak projenin yeni<br />

değerler üretecek, sürdürülebilir, gerçekçi ve<br />

başarılı bir üniversite - sanayi iş birliği örneği<br />

olduğunu belirtti.<br />

LC Waikiki Kurumsal Akademi Direktörü<br />

Gülperi Savcı Tandar ise firmaların bilim ve<br />

akademi çevreleriyle yakın temasta olmasıyla,<br />

ortak projelerin gerçekleşmesinin mümkün olduğunu<br />

belirtti. Tandar, hazır giyim perakende<br />

sektörünün küresel çaptaki sorunlarının çözümünün,<br />

akademik dünya ile sanayi çevrelerinin<br />

yapacağı sürdürülebilir ortak çalışmalardan<br />

geçtiğine dikkat çekti. Tandar anlaşmayı:<br />

“İTÜ ile yaptığımız iş birliği kapsamında, yakın<br />

zamanda tamamladığımız ve Mart 2016 itibariyla<br />

saha uygulaması başlayan ‘Buyer Eğitim<br />

ve Sertifikasyon Programı’ bu çalışmalara gösterilebilecek<br />

önemli bir örnektir. Şimdi bu protokolle<br />

iş birliğimizi çok daha kalıcı bir zemine<br />

taşımış olmaktan büyük heyecan ve gurur<br />

duyuyorum. Aynı zamanda bir İTÜ mezunu<br />

olarak son derece mutlu olduğumu da ifade<br />

etmeliyim.” şeklinde yorumladı.<br />

Protokol; ortak projeler ve Ar-Ge odaklı<br />

çalışmalarla sektörel bilginin artması ve yaygınlaşmasına<br />

yönelik bilimsel faaliyetlerin<br />

gerçekleşmesi, ulusal ve uluslararası bildiri,<br />

makale, kitap vb. yayınların hazırlanmasını<br />

da amaçlıyor.<br />

olan; Türkiye, Bulgaristan, Romanya ve<br />

Yunanistan'a araştırmalarında başarılar<br />

diledi.<br />

<strong>2017</strong> Türk Antarktik<br />

Sezonu Başlıyor<br />

2016 yılında ilk Türk Antarktik Araştırma<br />

Seferi’ni gerçekleştiren İstanbul<br />

Teknik Üniversitesi Kutup Araştırmaları<br />

Uygulama ve Araştırma Merkezi (İTÜ Pol-<br />

ReC), <strong>2017</strong> Antarktik sezonu için çalışmalarına<br />

hız verdi.<br />

Türkiye’nin bilimsel çalışmalar yürüten<br />

ilk ve tek kutup araştırma merkezi<br />

olan İTÜ PolReC, Antarktika’da bulunan<br />

31 ülkeye ait 101 araştırma üssünde<br />

sürdürülen bilimsel çalışmalara Türk bilim<br />

insanlarını da dâhil etmek amacıyla<br />

birçok ülkeyle iş birliği yapıyor. Yapılan<br />

anlaşmalar kapsamında Erciyes Üniversitesi’nden<br />

Prof. Dr. Gökhan Halıcı, <strong>2017</strong><br />

Antarktik Yaz Sezonu için Çek Cumhuriyeti<br />

Masaryk Üniversitesi’ne ait Mendel<br />

Antarktik İstasyonu’nda çalışmalar yapmak<br />

üzere İstanbul’dan yola çıktı.<br />

Antarktika’ya götüreceği bayrak İTÜ<br />

PolReC Müdürü Doç. Dr. Burcu Özsoy tarafından<br />

kendisine teslim edilen Halıcı’yı<br />

uğurlama törenine, Kutup Araştırmaları<br />

Öğrenci Takımı (PolSTeam) üyeleri de<br />

üniformalarıyla katıldı. Özsoy gelişmeyi,<br />

“Türkiye’nin Antarktik Bilim Üssü inşa edilene<br />

kadar, bilim kapasitesinin artırılması<br />

için diğer ülkelerin bilim üslerinin kullanılması,<br />

ikili iş birliklerinin yapılması hem bir<br />

gereklilik hem de bilim ruhu olarak karşımıza<br />

çıkıyor.” sözleriyle yorumladı.<br />

İTÜ PolReC önümüzdeki yıl, farklı kurumlardan<br />

4 Türk bilim insanını daha Antarktika’ya<br />

gönderecek.<br />

itü vakfı dergisi<br />

85


İTÜ'DEN HABERLER<br />

Temiz ve Yenilenebilir Enerji Stratejisi<br />

UTES 2016’da Ele Alındı<br />

yum, birçok bilim insanını, konuyla ilgili<br />

çalışmalar yapan öğrencileri, kamu ve<br />

özel sektör temsilcilerini buluşturdu. Sürdürülebilir<br />

enerji-çevre ilişkisi, iklim değişikliği-enerji<br />

ilişkisi, enerji verimliliği ve<br />

tasarrufu, enerji ekonomisi ve yönetimi,<br />

global ve yerel enerji politikaları gibi konuların<br />

masaya yatırıldığı etkinlikte; rüzgâr,<br />

güneş, hidroelektrik, jeotermal, biyoyakıtlar,<br />

hidro-elektrik ve hidrojen enerjisi<br />

konularını içeren 119 bildiri uzmanlar tarafından<br />

katılımcılara sunuldu ve görüş<br />

alışverişi için tartışmaya açıldı.<br />

Sempozyumun en dikkat çeken konularından<br />

biri de enerji politikaları kapsamında<br />

ülkemizde yeni uygulanmaya<br />

Bir ülkenin kalkınmasındaki<br />

başlıca göstergelerden biri, tüketilen<br />

enerji miktarıdır. Günümüzde<br />

ülkelerin karşı karşıya<br />

olduğu sorunlardan en önemlisi<br />

de enerjidir. Böyle bir sorunun<br />

çözümünde temiz enerjinin<br />

üretilmesi, depolanması, dağıtılması<br />

ve kullanılması ulusal ve<br />

uluslararası düzeyde yapılan<br />

çalışmaların önemli bir bölümünü<br />

oluşturuyor.<br />

Küresel ısınma kaynaklı iklim<br />

değişiklikleri, artan dünya<br />

nüfusuyla orantılı aşırı enerji<br />

tüketimi ve fosil yakıtlara olan<br />

enerji bağımlılığı nedeniyle, yenilenebilir<br />

ve temiz enerji kaynaklarının önemi her<br />

geçen gün biraz daha artıyor. Bu doğrultuda,<br />

Türkiye’nin yenilenebilir ve temiz<br />

enerji stratejisinin nasıl olması gerektiği,<br />

başta İTÜ olmak üzere akademik dünyanın<br />

bu hedefe ulaşmada oynayabileceği<br />

roller ve alternatif enerji kaynakları konusunda<br />

gelişmiş ülkelerin çözüm arayışları,<br />

10. Uluslararası Temiz Enerji Sempozyumu’nda<br />

(UTES 2016) ele alındı.<br />

İstanbul Teknik Üniversitesi ve Su<br />

Vakfı iş birliği ile 24-26 Ekim tarihlerinde,<br />

Ayazağa Yerleşkesi Süleyman Demirel<br />

Kültür Merkezi’nde düzenlenen sempozbaşlayan<br />

“sürekli yaz saati uygulaması”<br />

oldu. İTÜ tarafından hazırlanan ve bu<br />

uygulamanın temelini oluşturan projenin<br />

ayrıntıları oturuma katılanlarla paylaşıldı.<br />

Panelde; projenin hazırlık<br />

sürecinde yapılan;<br />

elektrik, meteoroloji,<br />

ekonomi, sosyoloji ve<br />

psikoloji araştırmaları<br />

anlatıldı.<br />

UTES 2016’nın sonucunda;<br />

ülkemizin geleceği<br />

için yenilenebilir<br />

enerji kaynaklarına yapılan<br />

yatırımların artırılması<br />

ve bunun önündeki<br />

engellerin kaldırılması,<br />

yenilenebilir enerji teknolojilerindeki<br />

dışa bağımlılığın<br />

üniversite -<br />

sanayi iş birliği yoluyla<br />

azaltılması, biokütle ve jeotermal enerji<br />

yatırımlarında hedef büyütülmesi ve uygulamaların<br />

artırılmasının gerekliliği üzerinde<br />

fikir birliği sağlandı.<br />

Sempozyum, başta Enerji ve Tabii<br />

Kaynaklar Bakanlığı olmak üzere çok sayıda<br />

bakanlık ile resmi ve özel kuruluşlar<br />

tarafından desteklendi.<br />

Sempozyumun sonunda gerçekleştirilen<br />

“Uluslararası Atmosfer ve Çevre<br />

Yarışması” kapsamında bir etkinlik de<br />

gerçekleştirildi. Bu yıl “Yeşil Kampüs” temasıyla<br />

düzenlenen yarışmada birinciliği<br />

İTÜ öğrencileri ile Kocaeli Üniversitesi<br />

öğrencileri paylaştı.<br />

86 itü vakfı dergisi


Üretimin Yeni Sürümü “Endüstri 4.0”<br />

İTÜ’de Masaya Yatırıldı<br />

Bilgi üretiminin başrolde olduğu günümüz<br />

dünyasında üretim ilişkileri de buna göre dönüşüyor<br />

ve üretim süreci her geçen gün hızlanarak<br />

gelişiyor. Üretilecek ürün, kullanılan<br />

iş gücü, üretim yeri gibi noktaların iç içe geçmesiyle,<br />

daha az zaman ve maliyetle, daha<br />

kaliteli üretim yapılması isteniyor. Artan dünya<br />

nüfusu ve ihtiyaçların çeşitlenmesi, sanayiyi,<br />

doğal olarak yeni bir evreye geçmeye zorluyor.<br />

Bu bilgiler ışığında “Endüstri 4.0” olarak<br />

da adlandırılan gelecekteki 4. Sanayi Devrimi,<br />

İTÜ evsahipliğinde, 12-14 Ekim tarihleri arasında<br />

düzenlenen 16. Üretim Araçları Sempozyumu’nda<br />

ele alındı. Ayazağa Yerleşkesi<br />

Süleyman Demirel Kültür Merkezi’nde Üretim<br />

Araştırmaları Derneği tarafından organize edilen<br />

etkinliğin açılış konuşmalarını Rektör Prof.<br />

Dr. Mehmet Karaca, Sempozyum Onursal<br />

Başkanı Prof. Dr. Ayhan Toraman ve Sempozşeyi<br />

değiştireceğine dikkat çekti. Ayrıca bu<br />

bağlamda 4. Sanayi Devrimi’nin, ülkemizde<br />

mühendislik alanındaki gelişmelere öncülük<br />

eden üniversitemizde ele alınmasının da son<br />

derece önemli olduğunu vurguladı.<br />

ÜAD Eş Başkanı Prof. Dr. Güneş Gençyılmaz<br />

konuşmasında, Üretim Araştırmaları<br />

Sempozyumu’nun ilk kez 1997’de, yine<br />

İTÜ’de yapıldığını anımsatarak, aradan geçen<br />

19 yılın ardından, eğitim verdiği her alanda<br />

Türkiye’ye öncülük eden İTÜ’nün etkinliğe<br />

üçüncü kez ev sahipliği yapmasının kendileri<br />

için sevindirici olduğunu söyledi.<br />

Prof. Dr. Ayhan Toraman,<br />

Prof. Dr. Mehmet Karaca<br />

yum Eş Başkanları olan İşletme Mühendisliği<br />

Bölümü öğretim üyesi Prof. Dr. Ferhan Çebi<br />

ile Üretim Araştırmaları Derneği’nden Prof. Dr.<br />

Güneş Gençyılmaz yaptı.<br />

Çebi: “Üretimle ilgili bugüne dek<br />

bildiğimiz her şey değişecek.”<br />

ÜAD Eş Başkanı Doç. Dr. Ferhan Çebi, ilk<br />

olarak sempozyumun teması hakkında bilgi<br />

verdi. Sanayileşme sürecinin bugüne dek<br />

üç aşamadan geçtiğini hatırlatan Çebi, ilk<br />

sanayi devrimine buhar enerjisi, ikinci sanayi<br />

devrimine elektrik enerjisi, üçüncü sanayi<br />

devrimine ise bilgisayar teknolojisinin öncülük<br />

ettiğini belirtti. Sıradaki sanayi devrimi<br />

olarak öngörülen Endüstri 4.0’ın ise “üretimde<br />

dijitalleşme” kavramı üzerinden gerçekleşeceğini<br />

söyleyen Çebi, sıradaki değişimin<br />

üretimle ilgili bugüne dek bildiğimiz her<br />

Rektör Prof. Dr. Mehmet Karaca: “3.nesil<br />

üniversite olmaya en yakın üniversite<br />

İTÜ’dür.”<br />

Sempozyumda, konuşmasına 4. Sanayi Devrimi’nin<br />

lokomotifinin üniversiteler olacağının<br />

çok açık bir şekilde göründüğünü söyleyerek<br />

başlayan Karaca; dünya sistemine artık üretimi<br />

değil, bilgiyi yönetenlerin yön verdiğini söyledi.<br />

Dünyanın gelişmiş ülkelerindeki bilgi üretim<br />

verimliliğinin çok yüksek olduğunu belirten<br />

Rektör, özellikle de Stanford, Massachusetts<br />

Institute of Technology (MIT) vb. dünyaca ünlü<br />

üniversitelerin “3. nesil üniversite” misyonuyla<br />

hareket ederek toplum yararına bilgi üretimini<br />

üstlendiğini örnek verdi. İTÜ’nün 243 yıllık bir<br />

deneyim ve çeşitli alanlarda kendini kanıtlamış<br />

geniş mezun kitlesiyle ve çok sayıda uluslararası<br />

bağlantıya sahip bir dünya şehri olan<br />

İstanbul’da bulunmasının da avantajı sayesinde,<br />

Türkiye’de “3.nesil üniversite” olmaya en<br />

yakın üniversite olduğunu vurguladı. Karaca,<br />

“Ülkemizin en kısa zamanda bilgi ekonomisine<br />

geçmesi gerekiyor. Bugün artık büyük çaplı<br />

tesislerden, yüksek maliyetli ve belli bir fiziksel<br />

alana yerleşmiş bir üretim şekli ve yatırım<br />

eğiliminden ziyade, Uber ve WhatsApp gibi<br />

belli bir alana hapsolmamış, pratik ve geniş<br />

kitleleri doğrudan etkileyen girişimler bu süreci<br />

yönlendiriyor. Bizim 4. Sanayi Devrimi’ne,<br />

yani Endüstri 4.0’a doğru yapılan koşuda öne<br />

geçmek için bu gelişmeleri iyi analiz etmemiz<br />

gerekiyor.” dedi.<br />

Etkinliğe katılan İsveç Linköping Üniversitesi<br />

Teknoloji Enstitüsü konuk öğretim<br />

üyesi Prof. Dr. Robert W. Grubbström’ün bu<br />

sempozyuma özel olarak hazırladığı, üretim-envanter<br />

problemlerinde dönüştürme<br />

metodolojilerini irdeleyen çalışması ise ufuk<br />

açıcı nitelikteydi. Sempozyum, Endüstri 4.0<br />

bağlamında üretim yönetimi alanına ilişkin<br />

yenilikçi ve çağdaş yaklaşımların, stratejilerin<br />

ve deneyimlerin tartışılması noktasında<br />

kayda değer bir zemin hazırladı.<br />

itü vakfı dergisi<br />

87


İTÜ'DEN HABERLER<br />

Geleceğin Trafik ve Ulaştırma<br />

Sistemleri İTÜ’de Konuşuldu<br />

Metrolar, genişletilmiş kara yolları,<br />

önemli bir ulaşım alternatifi olan demiryolu<br />

ulaşımı, deniz taşımacılığı alternatifleri,<br />

hava taşımacılığındaki yenilikler, şehir içi<br />

ulaşımı rahatlatacak çözümler ve daha<br />

fazlası… Bu yıl “Trafik ve Ulaştırma Sistemlerinin<br />

Benzetimi ve Eniyilemesi" ana temasıyla,<br />

İTÜ ev sahipliğinde ve ülkemizde ilk<br />

defa düzenlenen 19. EURO (Association of<br />

European Operational Research Societies)<br />

Working Group on Transportation Konfe-<br />

ransı’nda geleceğin trafik ve ulaşım sistemleri<br />

üzerine önemli görüşler dile getirildi.<br />

Yöneylem araştırmasının uluslararası ölçekte<br />

ulaştırma konularına odaklanmış çalışma<br />

gruplarından EURO (Association of<br />

European Operational Research Societies)<br />

Working Group on Transportation ve İstanbul<br />

Teknik Üniversitesi iş birliği ile organize edilen<br />

uluslararası çaptaki etkinliğin konuşmacıları<br />

arasında; ulaşım sorunları ve alternatifleri üzerine<br />

çalışan Peter Wagner (German Aerospace<br />

Center - DLR), Jaume Barcelo (Universitat Politecnica<br />

de Catalunya, UPC-Barcelona Tech)<br />

ve Mohamed Abdel-Aty (University of Central<br />

Florida) da yer aldı. Üç gün süren konferans<br />

boyunca; trafik akım modellemesi ile denetimi<br />

ve yönetimi, ulaştırma modellemesi ve planlaması,<br />

taşıt rotalama, ulaştırmanın çevresel<br />

etkileri, elektrikli araçlar, acil durum yönetimi,<br />

karar analizi, demir yolu ağlarının tasarımı ve<br />

trafiği, trafik güvenliği, havacılık ve hava trafiği<br />

ile lojistik konularında gerçekleştirilen bilimsel<br />

oturumlarla, alanla ilgilenen uzmanlar ve akademisyenler<br />

görüş alışverişlerinde bulundu.<br />

Disiplinlerarası bir temelde süren konferansa;<br />

endüstri, işletme, kontrol, elektrik-elektronik, inşaat,<br />

çevre, uçak mühendisliği ile matematik,<br />

ekonomi, kent planlama, coğrafya gibi farklı<br />

bilim dallarından ve dünyanın dört bir yanından<br />

gelen yaklaşık 100 profesyonel ve bilim<br />

insanı katıldı. Ulaştırma konusunda dünyanın<br />

en önde gelen etkinliklerinden olan konferansta,<br />

son dönemde ulaştırma ve yöneylem<br />

araştırması alanında yapılan bilimsel araştırma<br />

sonuçları da yorumlandı.<br />

2016 IAESTE Temsilciler Toplantısı İTÜ’de Yapıldı<br />

IAESTE Türkiye (International Associationforthe<br />

Exchange of Studentsfor Technical<br />

Experience - Milletlerarası Teknik Stajyer Öğrenci<br />

Mübadelesi Birliği Türkiye Milli Komitesi)<br />

üyesi üniversitelerin temsilcileri, Genel Kurul<br />

toplantısı, her yıl olduğu gibi bu yıl da İTÜ’de<br />

düzenlendi. 18 Kasım’da, Deprem Mühendisliği<br />

ve Afet Yönetimi Enstitüsü Prof. Dr. Remzi<br />

Ülker Konferans Salonunda gerçekleştirilen<br />

etkinlik, Kimya Mühendisliği Bölümü öğretim<br />

üyesi Prof. Dr. Gülhayat Saygılı’nın yaptığı konuşmayla<br />

başladı.<br />

IAESTE Türkiye üyesi üniversitelerden<br />

gelen temsilcilerin sunumlarıyla devam eden<br />

program, üniversitemizin IAESTE Öğrenci Komitesi<br />

Denetleme Kurulu Başkanı ve Geomatik<br />

Mühendisliği Bölümü öğrencisi Gizem Sacıhan’ın,<br />

IAESTE öğrenci komitelerinin çalışmaları<br />

ve ulusal düzeyde yaptığı işbirliklerine dair<br />

sunumuyla sürdü. Önümüzdeki yılda yapılabi-<br />

88 itü vakfı dergisi<br />

lecek çalışmaların da planlandığı toplantıda,<br />

20-26 Ocak <strong>2017</strong> tarihlerinde Güney Kore’de<br />

düzenlenecek 70. IAESTE Genel Konferansı<br />

için yapılacak çalışmalar ve burada yer alacak<br />

Türkiye temsilcileri de belirlendi.<br />

IASTE ve IASTE Türkiye nedir?<br />

IAESTE (International Association for the<br />

Exchange of Studentsfor Technical Experience),<br />

1948 yılında, Londra’da, 10 ülkenin<br />

girişimiyle kurulan, akademi ve endüstri<br />

çevreleri ile üniversite öğrencilerinin ortak<br />

çıkarlarını temsil eden ulusal komitelerin birleşiminden<br />

oluşan bir konfederasyondur. Firmalar,<br />

üniversiteler ve üniversite öğrencileri<br />

arasında coğrafî sınırları aşan ve güçlü bir<br />

iş birliği kurmayı hedefleyen IAESTE, nitelikli<br />

mühendislerin ve bilim insanlarının dünyanın<br />

farklı yerlerinde yeni deneyimler elde etmesini<br />

sağlıyor.<br />

Yaklaşık 80 ülkede çalışmalarına devam<br />

eden ve her yıl 4000’in üzerinde stajyer öğrencinin<br />

değişimini sağlayan kuruluşun Türkiye<br />

merkezi olan IAESTE Türkiye ise İTÜ tarafından<br />

1955’te oluşturulmuştur. Rektörlüğe bağlı<br />

ve tüzel kişiliğe sahip olarak çalışmalarını sürdüren<br />

IAESTE Türkiye, enstitü niteliğinde bir<br />

kurumdur. 50’den fazla üyesi bulunan IAESTE<br />

Türkiye, yerel komiteleri aracılığıyla aday öğrencileri<br />

belirliyor ve yurt dışından gelecek öğrencilere<br />

ülkemizde staj yeri de sağlıyor.


İTÜ’de Engelleri Aşan 8 Proje<br />

"Sesli Adımlar" kapalı mekanlarda<br />

yön bulma uygulaması<br />

Astero Biyonik Ekibi'nin "Biyonik El" çalışması<br />

İstanbul Teknik Üniversitesi yerleşkelerinde<br />

hayata geçirilen projeler ve öğrenci<br />

kulüplerinin çabaları sayesinde, engellilere<br />

daha iyi bir yaşam sağlamak için yeni<br />

adımlar atılıyor. Sesli Adımlar, Evrensel<br />

Tekstil Merkezi, engelsiz ve yaya dostu kaldırımlar<br />

ile ilk meyvelerini veren projelere<br />

son olarak, öğrencilerin 3 boyutlu yazıcıyla<br />

ürettikleri biyonik el çalışması eklendi.<br />

Yerleşkelerde 3 yıldır süren “Yeşil Kampüs”<br />

projesinin en önemli ayaklarından<br />

biri olan “Engelsiz İTÜ” projelerini, 3 Aralık<br />

Dünya Engelliler Günü nedeniyle değerlendiren<br />

Rektör Yardımcısı Prof. Dr. Tayfun<br />

Kındap, sadece üniversitemizde değil,<br />

tüm yaşam alanlarında engelli konforunun<br />

dikkate alınması gerektiğini vurgulayarak<br />

üniversitede kurulan engelli biriminin ve bu<br />

birimin bir engelli tarafından yönetilmesinin<br />

önemli bir adım olduğunu söylüyor: “Sürdürülebilir,<br />

yaşanabilir veya Yeşil Kampüs<br />

dahilinde yaptığımız bazı çalışmalar, üzerinde<br />

yoğun olarak çalışılmasaydı, aslında<br />

engelliler için bir kâbusa da dönüşebilirdi.<br />

Bunu göz önüne alarak, proje sürecinde<br />

engelli arkadaşlarımızla birlikte çalıştık ve<br />

hem doğa dostu hem de engelsiz bir kampüs<br />

yaşamı oluşturduk. İç ve dış mekânlarda<br />

akıllı uygulama yoluyla yön bulmayı<br />

sağlayan Sesli Adımlar, kolay giyilebilir<br />

tekstil ürünleri tasarlayan Evrensel Tekstil<br />

Merkezi, engelsiz ve yaya dostu kaldırımlar,<br />

down sendromlu çocuklarımızı hayata<br />

hazırlamaya yönelik çalışmalar, son dönemde<br />

elde ettiğimiz kazanımların sadece<br />

bir kısmını oluşturuyor.”<br />

Astero Biyonik, 3 Boyutlu Yazıcıyla<br />

Umut Oldu<br />

Farklı mühendislik dallarında öğrenimlerini<br />

sürdüren öğrenciler; Tamer Temizer, Ezgi<br />

Çetin, Onur Rodop, Arda Özdere ve Oğuz<br />

Sarp’tan oluşan Astero Biyonik ekibi, hayata<br />

geçirdikleri biyonik el çalışmasıyla, medyada<br />

ve sosyal ağlarda yoğun ilgi gördü.<br />

Sosyal sorumluluğu inovasyonun getirdiği<br />

olanaklarla birleştiren ekip, ilk büyük proje<br />

olarak 3 boyutlu yazıcıda biyonik el üretti.<br />

Farklı mühendislik alanlarından gelmenin<br />

çalışmalarını olumlu etkilediğini belirten ekip<br />

üyeleri, 3 boyutlu yazıcının pratik ve ihtiyaçlara<br />

cevap veren yapısından yararlanarak<br />

yaptıkları eli, gelecekte daha da geliştirerek<br />

tüm engellilere ulaştırmayı hedefliyor. Astero<br />

Biyonik, çalışmanın sosyal girişimciliğe evrilme<br />

sürecinde sürecinde İTÜ Çekirdek’ten<br />

de destek alarak, biyonik elin sürdürülebilirliği<br />

üzerine çalışmaya devam ediyor.<br />

Engellileri Yönlendiren “Sesli Adımlar”<br />

Türkiye’de ilk kez bir üniversitede hayata geçen<br />

mekân içi yön bulma uygulaması olan<br />

“Sesli Adımlar”, kapalı mekânlarda bluetooth<br />

ile çalışan yön bulma uygulamasıyla, İnşaat<br />

Fakültesinde yer ve yön bulmak kolaylaştı.<br />

İTÜ ARI Teknokent bünyesinde faaliyet<br />

gösteren Boni Firması tarafından geliştirilen<br />

bu uygulama kapsamında, İnşaat Fakültesi<br />

koridorlarına 120 adet bluetooth beacon<br />

cihazı yerleştirildi. Böylece kullanıcılar, akıllı<br />

telefonlarına indirdikleri “Sesli Adımlar” uygulamasıyla<br />

gitmek istenilen konumu belirledikten<br />

sonra, yer-yön tarifi alabiliyor. Hem<br />

yazılı hem de sesli komut verilebilen uygulama,<br />

sadece engelli bireyler için değil, yer-<br />

itü vakfı dergisi<br />

89


İTÜ'DEN HABERLER<br />

YÖK Engelsiz Üniversiteler Çalıştayı da değerlendirildi.<br />

Birim, yılda iki kez düzenlenen<br />

bölgesel toplantılara katılarak İTÜ’yü bu<br />

alanda temsil ediyor.<br />

90 itü vakfı dergisi<br />

Engellilere özel otoparklar<br />

leşkemizdeki herkes için kolaylık sağlıyor.<br />

Uygulama yoluyla, fakültede uygulamaya<br />

tanımlanmış bütün salonlar, sınıflar, odalar<br />

ve fakülte içindeki diğer birimler hakkında<br />

konum bilgisi alınabiliyor. Ayrıca bluetooth<br />

cihazlarına; çıkış kapıları, yangın merdiveni<br />

ve asansörler gibi acil durumlarda ilk kullanılacak<br />

bölümler de tanımlandı.<br />

Evrensel Tekstil Tasarım Merkezi<br />

“Evrensel Tekstil Tasarım Merkezi’nde ise<br />

engelli bireylerin ihtiyaçları dikkate alınarak<br />

giysi tasarımı yapılıyor. İstanbul Kalkınma<br />

Ajansı’nın (İSTKA) desteği ile kurulan merkez;<br />

gelişmiş altyapısı ve ileri teknolojisiyle<br />

engellilerin ihtiyaçları düşünülerek hazırlandı.<br />

Engelliler için kumaş, giysi ve diğer<br />

tekstil tasarımlarına ait numuneler üreten<br />

merkezde; kolay giyilebilir, pratik bir bakımla<br />

korunabilen, konforlu ve estetik giysilerin<br />

tasarlanmasının yanında, 3 boyutlu vücut<br />

tarama sistemi sayesinde vücut ölçülerinin<br />

alınması da sağlanacak.<br />

Engelsiz ve yaya dostu kaldırımlar ile<br />

otoparklar<br />

Engellilerin günlük hayatta sıkça karşılaştığı<br />

sorunlardan olan ulaşım konusunda da<br />

çalışmalar sürüyor. Engelsiz, yaya dostu<br />

Engelsiz ve yaya dostu kaldırımlar<br />

İTÜ Rektör Yardımcısı Prof. Dr. Tayfun Kındap<br />

3 Aralık Dünya Engelliler Günü'nde<br />

"Engelsiz İTÜ" projelerini anlattı.<br />

ve doğayla bütünleşen bir üniversite anlayışı<br />

ile kaldırımlar yenilendi ve genişliği 3-4<br />

metreye çıkarılırken yüksekliği de 5 cm ile<br />

sınırlandırıldı. Rampalara yer ayırarak engelli<br />

ulaşımını kolaylaştırıldı. Böylece engelli bireylerin<br />

özel bir yola ihtiyaç duymadan, yerleşke<br />

içinde rahatlıkla hareket edebilmeleri<br />

sağlandı. Hissedilebilir yüzey çalışmalarının<br />

hâlâ sürdüğü kaldırımlarda ayrıca, geçirimli<br />

beton uygulamasıyla yollarda ve kaldırımlarda<br />

su birikintilerinin oluşması önlendi. Bu<br />

yenilikleri getirirken otopark bölümleri de<br />

unutulmadı ve bu alanlarda engellilere özel<br />

alanlar ayrıldı.<br />

İTÜ Engelli Öğrenci Danışma Birimi<br />

İTÜ’deki erişilebilirlik ve engelsizlik çalışmaları<br />

konusunda bütün paydaşları İTÜ Engelli<br />

Öğrenci Danışma Birimi çatısı altında bir<br />

araya getirildi. Yıl içerisinde birçok çalışmaya<br />

önderlik eden birim son olarak "İstanbul<br />

Dördüncü Bölgesel Engelsiz Üniversiteler<br />

Birim Koordinatörleri Toplantısı"na ev sahipliği<br />

yaptı. Evrensel Tekstil Merkezi’nde 24<br />

Kasım’da gerçekleşen toplantıda, engelli<br />

öğrencilerimizin koordinatörlüklerden aldıkları<br />

hizmetlere standart getirmenin yanında,<br />

İTÜ’de erişilebilirlik çalışmaları<br />

İTÜ Mimarlık Fakültesi’nde zorunlu ders olarak<br />

verilen “erişilebilirlik” konusu, toplumda<br />

herkesin eşit koşullarda yaşamını sürdürülebilmesi<br />

için mimariden giyime, endüstriden<br />

çevre düzenlemesine kadar hayatın hemen<br />

her alanında büyük önem taşıyor. Dersi alan<br />

öğrencilere, toplumdaki herkesin sosyal hayata<br />

katılımını tam olarak sağlamak adına<br />

gereken bütün tasarımlarda erişilebilirliğin<br />

nasıl sağlanacağı anlatılıyor. Böylece öğrencilerimiz<br />

konuyla ilgili farkındalık ediniyor.<br />

Ayrıca İTÜ Sürekli Eğitim Merkezi ve İstanbul<br />

Büyükşehir Belediyesi ile yapılan protokol<br />

kapsamında, İTÜ Sürekli Eğitim Merkezi<br />

(İTÜSEM) bünyesinde “Erişilebilirlik Uzmanlık<br />

Sertifika Programı” düzenleniyor.<br />

Engelli Bireyler Ayazağa Yerleşkesinde<br />

Sosyal Hayata Katılıyor<br />

Ayazağa Yerleşkesinde yer alan ve Türkiye’nin<br />

ilk üniversite down kafesi olan Fanfan<br />

ile Sarıyer Şehit Üsteğmen Ali Büyükdicle<br />

Özel Eğitim İş Uygulama Okulu da engelli<br />

bireylerimizi topluma kazandırmakta önemli<br />

rol oynuyor. İTÜ Gönüllülük Kulübü ise engelli<br />

bireyler hakkında farkındalığı artırmayı<br />

amaçlayan “Vosw-otizm” projesini gerçekleştirerek,<br />

Sarıyer Şehit Üsteğmen Ali Büyükdicle<br />

Özel Eğitim İş Uygulama Okulu<br />

öğrencilerinin hazırladığı kek, kurabiye, limonata,<br />

reçel gibi ürünlerden engelliler için<br />

bir gelir kaynağı oluşturuyor.<br />

Gönüllülük Kulübü’nün “Engeller<br />

Durdurmasın” projesi<br />

İTÜ Gönüllülük Kulübü’nün diğer projesi<br />

“Engeller Durdurmasın” ise toplumsal<br />

farkındalık bekleyen engelli bireylerle ilgili<br />

çalışmalara dayanıyor. Proje kapsamında,<br />

hiçbir engelin aşılamayacak kadar büyük<br />

olmadığını göstermek için çeşitli etkinlikler<br />

düzenleniyor. Gönüllü öğrenciler düzenli<br />

aralıklarla İstanbul içindeki işitme, görme<br />

ve zihinsel engelli okullara ziyaretler yapıyor<br />

ve her engel grubu için özel etkinlikler<br />

düzenliyor. Kulübün temel hedefi, farkına<br />

varılmayı bekleyen çocuklara farklı olduklarını<br />

hissettirmeden yardım etmek, onlarla<br />

zaman geçirmek ve bunları yaparken de<br />

toplumun önyargılarını kırmak olarak öne<br />

çıkıyor.


Madenciliğin Yeni Uygulama Merkezi Açıldı<br />

İTÜ, sayısız projenin üretildiği ve uygulama<br />

çalışmalarının yapıldığı eğitim ve araştırma<br />

merkezlerine bir yenisini daha ekledi.<br />

Madencilik alanında hayata geçireceği güvenlik<br />

uygulamaları ve yapacağı Ar-Ge çalışmalarıyla<br />

kendi alanında Türkiye’de bir ilk olan<br />

İTÜ Taş Bina Madencilik Eğitim ve Uygulama<br />

Merkezi faaliyete geçti. 22 Aralık’ta, Akdağlar<br />

Agrega Maden Ocağı’nda açılan ve Maden<br />

Mühendisliği Bölümü’ndeki kuramsal eğitimi<br />

saha uygulamalarına dönüştürecek tesis,<br />

Türkiye’nin en güvenli maden sahasının da<br />

temellerini atacak. Burada eğitim alacak öğrenciler;<br />

maden güvenliğini artırıcı önlemler,<br />

açık işletme, cevher hazırlama, patlayıcı madde<br />

gibi dersleri uygulamalı olarak görmenin<br />

yanında, staj ve bitirme çalışmalarını da yapabilecek.<br />

Taş Bina Madencilik Eğitim ve Uygulama<br />

Merkezi Türkiye’de ilklerden oldu<br />

Ülkemizdeki maden mühendisliği bölümlerinin,<br />

alanla ilgili derneklerin ve madencilik<br />

alanındaki uzmanların; buluşma, uygulama<br />

ve eğitim merkezi olması beklenen İTÜ Maden<br />

Mühendisliği Bölümü Uygulama ve Eğitim<br />

Merkezi’nin açılış törenine; Rektör Prof.<br />

Dr. Mehmet Karaca, Sarıyer Belediye Başkan<br />

Yardımcısı Gökhan Zeybek ve binayı üniversitemize<br />

tahsis eden Akdağlar Agrega Maden<br />

Ocağı temsilcilerinin yanı sıra; çok sayıda şirket<br />

ve sivil toplum kuruluşu temsilcisi, akademisyen<br />

ve öğrenci katıldı.<br />

Rektör Prof. Dr. Mehmet Karaca açılış<br />

sonrasında yaptığı açıklamada tesisin sanayi-<br />

üniversite iş birliğinin en güzel örneklerinden<br />

biri olarak ülkemizde bir ilk olduğunu<br />

belirtti. Tesisin madencilik alanında verilen<br />

eğitimde oluşan kuram ve uygulama arasındaki<br />

boşluğu doldurmasıyla çok önemli bir<br />

işlev göreceğini vurgulayan Karaca, merkezde<br />

iş güvenliği açısından da oldukça hassas<br />

davranıldığını, öğrencilerimizin eğitimi kadar<br />

güvenliğinin de düşünüldüğünü sözlerine<br />

ekledi. Karaca konuşmasını: “Buradaki merkezimizde<br />

birinci sınıftan son sınıfa kadar<br />

öğrencilerin teorik eğitimin yanı sıra, ağırlıklı<br />

olarak uygulama yapma olanağı da bulacak.<br />

60 öğrenci kapasiteli uygulama merkezimiz,<br />

üniversitelerimizin tatil dönemlerinde bile aktif<br />

olarak faaliyet gösterebilecek. Özellikle de<br />

yaz dönemlerinde vardiyalı olarak kullanma<br />

olanağımız olacak.” sözleriyle tamamladı.<br />

Prof. Dr. Orhan Kural: “5 yıllık bir hayal<br />

gerçekleşti.”<br />

İTÜ Senato kararıyla, Taş Bina Madencilik<br />

Eğitim ve Uygulama Merkezi’ne adı verilen<br />

Maden Fakültesi ve Maden Mühendisliği<br />

Bölüm Başkanı Prof. Dr. Orhan Kural, açılışla<br />

birlikte 5 yıllık hayalinin gerçekleştiğini söyledi.<br />

Projenin gerçekleşmesinde zor bir süreç<br />

yaşandığına da değinen Kural; byük çabalarla<br />

üniversitemize kazandırılan bu merkezin,<br />

madenciler için bir buluşma noktası olacağına<br />

dair düşüncesini paylaştı.<br />

Törene katılan İTÜ mezunu ve Sarıyer<br />

Belediye Başkan Yardımcısı Gökhan Zeybek<br />

ise Ayazağa Yerleşkesi dolayısıyla İTÜ’nün<br />

Sarıyer’in de önemli bir markası olduğunu<br />

belirterek bu projede üniversitemize destek<br />

vermiş olmaktan ötürü büyük bir memnuniyet<br />

duyduklarını, iş birliğinin yeni projelerle süreceğine<br />

inandığını bildirdi.<br />

Önce öğrencilerimiz, sonra tüm<br />

madencilik öğrencilerine açık olacak<br />

İTÜ Maden Mühendisliği Bölümü Uygulama<br />

ve Eğitim Merkezi olarak hizmet verecek<br />

bina, Ayazağa semtinde yer alan Akdağlar<br />

Agrega Maden Ocağı içerisinde eski bir taş<br />

binanın yenilenmesiyle ortaya çıktı. Orman ve<br />

Su İşleri Bakanlığı ile Sarıyer Belediyesi’nin<br />

desteğiyle açılan merkezde, maden mühendisliği<br />

öğrencileri; maden güvenliği, açık işletme,<br />

cevher hazırlama ve patlayıcı madde gibi<br />

konularda uygulamalı dersler görecek. Yaz<br />

dönemlerinde de hizmet verecek merkezden<br />

ilk aşamada sadece İTÜ öğrencileri yararlanabilecek.<br />

Yakın gelecekte, merkezin diğer<br />

üniversitelerin maden fakültelerinde öğrenim<br />

gören öğrencilere de açılması planlanıyor.<br />

itü vakfı dergisi<br />

91


İTÜ'DEN HABERLER<br />

Danışmanlık ve Denetim Sektörünün<br />

Dört Büyüğü Big4 Zirvesi’nde<br />

İşletme Fakültesi Ekonomi Bölümü<br />

ve İTÜ Ekonomi Kulübü’nün iş birliğiyle<br />

düzenlenen Big4 Zirvesi, denetim ve<br />

danışmanlık alanının en büyük 4 firması;<br />

Ernst&Young, Klynveld Main Goerdeler<br />

- KPMG, Deloitte ve Pricewaterhouse<br />

Coopers - PwC’nin Türkiye yöneticilerini<br />

İTÜ Maçka Yerleşkesi’nde buluşturdu. 21<br />

Ekim’de düzenlenen zirveye öğrenciler<br />

yoğun ilgi gösterdi.<br />

Ekonomi Bölümü Başkanı Prof. Dr. Fuat Erdal’ın<br />

moderatörlüğünde gerçekleşen zirvede,<br />

öğrencilerin bu şirketleri ve mesleği seçmeleri<br />

halinde nelerle karşılaşacakları ve kariyerlerinde<br />

onları bekleyen basamaklar konuşuldu.<br />

Yöneticiler, sektörel bilgileri ve bu alanda<br />

edindikleri deneyimi öğrencilerle paylaşırken,<br />

gençlerden gelen soruları da yanıtladı.<br />

Ernst&Young Danışmanlık Bölümü Ortağı<br />

Füsun Patoğlu konuşmasında, danışmanlık<br />

mesleğinin hiç bitmeyen bir öğrencilik olarak<br />

tanımlanabileceğini ve bu alanda başarının<br />

sadece eğitimden değil, aynı zamanda bireysel<br />

yetkinlikten de geçtiğini belirtti.<br />

KPMG Türkiye Şirket Ortağı Emrah Akın<br />

ise kendi başarı öyküsünü anlattıktan sonra,<br />

danışmanlık ve vergi konuları üzerine konuştu.<br />

Danışmanlığın güven vermekle eş anlamlı<br />

olduğunu söyleyen Akın, iyi bir danışmanın<br />

teknik açıdan birikimli olması, hayata dair bir<br />

bakış açısı geliştirmesi ve kendi ülkesine dair<br />

bir farkındalık oluşturması gerektiğini söyledi.<br />

Öğrencilere seslenerek sevdikleri işi en iyi<br />

şekilde yapmalarını vurgulayan Akın, gençlerin;<br />

yaşadıkları ülkenin büyüme rakamlarını,<br />

bütçesini ve vergi gelirlerini yakından takip<br />

etmelerini önerdi. Big4’da söz alan Deloitte<br />

Türkiye Sigortacılık Endüstrisi Ortağı Müjde<br />

Şehsuvaroğlu, öğrencilere denetim alanındaki<br />

kariyer olanaklarına dair görüşlerini<br />

aktardı. Zirvede konuşan son yetkili Pricewaterhouse<br />

Coopers (PwC) Türkiye Kurumsal<br />

Finansman Danışmanlık Hizmetleri Direktörü<br />

Baran Engür ise öğrencilere, şirketlerin birleşme<br />

ve satın alma danışmanlığı hakkında<br />

ayrıntılı bilgiler aktardı.<br />

İTÜ Radyosu 71. Yaşını “World College Radio Day” ile Kutladı<br />

Türkiye’nin ilk üniversite radyosu olan İTÜ<br />

Radyosu, bu yıl da yeni yaşını “World College<br />

Radio Day” eşliğinde kutladı. Amatör ruhunu<br />

profesyonel yayıncılık anlayışıyla birleştiren<br />

İTÜ Radyosu, 4 Kasım Cuma günü düzenlenen<br />

World College Radio Day’de dördüncü<br />

kez yer alarak sesini tüm dünyaya duyurdu.<br />

Radyo, 24 saat süren küresel yayında, bir<br />

saat boyunca repertuvarını dünya ile paylaştı,<br />

Türkçenin yanında İngilizce anonslarla da<br />

dünyaya seslendi.<br />

2012’den beri düzenlenen “World College<br />

Radio Day” yolculuğuna ilk kez 1 Ekim<br />

2013'te yayınladığı bir saatlik programla çıkan<br />

İTÜ Radyosu’nun hazırladığı özel program,<br />

4 Kasım Cuma günü “World College<br />

Radio Day”de, 17.00-18.00 (TSİ) saatleri arasında<br />

yayınlandı ve 43 ülkede yayın yapan<br />

700 öğrenci radyosu tarafından ortak yayınla<br />

tüm dünyaya ulaştı. İTÜ Radyosu’nun bu 1<br />

saatlik yayınında; klasik, rock ve caz türlerinde<br />

sadece Türk sanatçı ve grupların eserlerinden<br />

oluşan 11 parçaya yer verildi. Bu yıl ilk<br />

durağı Finlandiya olan World College Radio<br />

Day; Yunanistan, Amerika Birleşik Devletleri,<br />

İngiltere, İrlanda, İsrail, İskoçya, Almanya, İtalya,<br />

İsveç, Türkiye (İTÜ Radyosu), Meksika,<br />

92 itü vakfı dergisi<br />

Kanada, Hırvatistan, Birleşik Arap Emirlikleri<br />

ve Fransa'yı temsil eden öğrenci radyolarının<br />

ardından, son durak olarak yine ABD'ye<br />

döndü. Yayın saatini kaçıranlar programın<br />

tamamına daha sonra TuneIn üzerinden de<br />

erişebilecek.<br />

Kısa dalgadan internete 71 yıllık yolculuk<br />

1945’te bir stüdyo ve bir de kısa dalga vericiyle<br />

yayına başlayan İTÜ Radyosu, yayın<br />

serüvenine son 4 yıldır; rock, caz-blues ve<br />

klasik müzik olmak üzere üç farklı kanalla<br />

devam ediyor. 1954’te ilk FM (frekans modülasyonu)<br />

yayınını gerçekleştiren radyo, 17 yıl<br />

sonra ülkemizin ilk stereo-FM yayınına geçti<br />

ve 1980’e kadar bu yayın hayatını aralıklarla<br />

sürdürdü. 1995’te sesini, Ayazağa Yerleşke-<br />

si'nden başlattığı FM 95.0 MHz ve Türksat<br />

Kablo TV bazlı düzenli yayınlarıyla duyurmaya<br />

başlayan İTÜ Radyosu, 1998’de internet<br />

üzerinden yayına geçerek, Türkiye’nin internetle<br />

birlikte yaşadığı bu değişime öncülük<br />

edenlerden oldu.<br />

Sesini duyurduğu ilk günden bu yana<br />

geçen 71 yılda, 300’ün üzerinde İTÜ’lünün<br />

ve konuk programcının katkısıyla giderek<br />

profesyonelleşen İTÜ Radyosu, geniş içerikli<br />

arşiviyle de âdeta bir hazine değeri taşıyor.<br />

Repertuvarını gün geçtikçe artıran radyonun<br />

1500 adet uzunçalar (LP), 580 adet taş plak,<br />

78 tane devir plak ve son olarak 270 tane dar<br />

banttan oluşan müzik arşivi, her gün yeni müzikseverlerle<br />

buluşuyor.<br />

Radyo mobil uygulaması Tunein’in verilerine<br />

göre, üç kanalı da Türkiye’nin en çok dinlenen<br />

üniversite radyoları arasına giren radyo,<br />

yurt dışında da birçok dinleyiciye sesleniyor.<br />

Amerika Birleşik Devletleri’nden Rusya’ya,<br />

Almanya’dan Brezilya’ya, hatta Meksika ve<br />

Japonya’ya kadar uzanan geniş bir coğrafyadan<br />

dinleyici kitlesi edinen İTÜ Radyosu’nda,<br />

öğrencilerden oluşan ekip üyelerinin dışında<br />

alanında uzman kişilerden seçilmiş konuk yapımcıların<br />

programlarına da yer veriliyor.


Çocuklar ve Gençler, 2. Meraklı Zihinler<br />

Bilim Şenliği’nde Buluştu!<br />

Merak eden, dünyayı anlamaya çalışan<br />

ve bilime ilgi duyan çocuklar, İTÜ Bilim Merkezi<br />

ve Beyoğlu Belediyesi’nin iş birliğiyle<br />

düzenlenen “2. Meraklı Zihinler Bilim Şenliği”nde<br />

buluştu.<br />

Çocuklara araştırma ruhu aşılamak ve<br />

bilimi deneyimsel ve eğlenceli bir şekilde<br />

sevdirmek amacıyla gerçekleştirilen etkinlik,<br />

Taksim Meydanı’ndaki festival alanında<br />

çocukları ağırladı.<br />

Özellikle 7-14 yaş grubu çocukların<br />

bilimle daha yakından tanışmalarını hedefleyen<br />

organizasyon; bilimsel etkinlikler,<br />

tematik atölye ve laboratuvar çalışmaları,<br />

çocukların bilime duydukları ilgiyi geliştirecek<br />

zekâ oyunları, amatör ve profesyonel<br />

olarak bilimle ilgilenenlerin buluşları ile öğrenci<br />

proje stantlarıyla da yoğun ilgi gördü.<br />

Aralarında, çocukların ve gençlerin birebir<br />

katıldığı; İlk Robotum Atölyesi, Pil Böcek<br />

Atölyesi, Model Uçak Atölyesi, Sifigu Zekâ<br />

Oyunları Atölyesi ve Müzik Aleti Yapım Atölyesi<br />

başta olmak üzere, birçok farklı aktivite,<br />

şenliğe katılan çocuklar ve gençler ile aileleri<br />

tarafından büyük ilgi gördü.<br />

Önümüzdeki yıl “uzaya gidecek ilk Türk<br />

genci” olması beklenen, İTÜ Uzay Mühendisliği<br />

Bölümü son sınıf öğrencisi Halil<br />

Kayıkçı da şenlik açılışında yaptığı konuş-<br />

mayla; geleceğin bilim insanlarına, akademisyenlerine,<br />

sanatçılarına ve daha pek çok<br />

mesleği temsil edecek çocuklara seslendi.<br />

İlkokuldan üniversiteye kadar devlet okullarında<br />

eğitim gördüğünü söyleyen Halil Kayıkçı,<br />

devlet kurumlarından başarılı gençler<br />

yetişebildiğinin güzel bir örneğini sergiledi.<br />

Açılış törenine Rektör Prof. Dr. Mehmet<br />

Karaca’nın yanı sıra; Beyoğlu Kaymakamı<br />

Osman Ekşi, Beyoğlu Belediye Başkanı<br />

Ahmet Misbah Demircan ve İstanbul İl Milli<br />

Eğitim Müdürlüğü yöneticileri de katıldı.<br />

Karaca: “Bilimin yaşı yok”<br />

Beyoğlu Belediyesi ile birlikte organizasyonu<br />

üstlenen İTÜ Bilim Merkezi nedeniyle<br />

bir konuşma yapan Rektör Prof. Dr. Mehmet<br />

Karaca İTÜ Bilim Merkezi’nin üniversiteyi<br />

toplumla buluşturup bilimsel alanda farkındalık<br />

oluşturarak önemli bir rol oynadığını<br />

belirtti. Karaca, İTÜ’nün bir yükseköğrenim<br />

kurumu olmasının da ötesinde, toplumun<br />

her katmanına hizmet etmeyi amaçladığını<br />

sözlerine ekledi. Rektör konuşmasını, “Bilimin<br />

yaşı yoktur ve bu nedenle 7’den 70’e<br />

herkese hitap ediyor. Çünkü ‘merak’ insanın<br />

doğasında vardır ve bu duygu oldukça bilime<br />

duyulan ilgi de beraberinde gelecektir.”<br />

sözleriyle tamamladı.<br />

Demircan: “Günümüzde bize düşen<br />

daha çok buluş yapmak, beynimizi<br />

daha çok çalıştırmaktır.”<br />

Açılış törenine katılan Beyoğlu Belediye<br />

Başkanı Ahmet Misbah Demircan ise<br />

belediyenin İTÜ ile yaptığı iş birliğiyle bu<br />

etkinliğin ikinci kez düzenlediğini hatırlatarak<br />

,“Bilgi toplumunda üretimin makine<br />

ve robotlarla yapıldığı günlerde insanlara<br />

düşen daha çok buluş yapmak, beyinlerini<br />

daha çok çalıştırmak olacaktır. Bu<br />

sebeple, gençlerimizin yeni icatlar çıkarmalarını<br />

bekliyoruz.” diye konuştu.<br />

İTÜ Bilim Toplum UYG-AR Merkezi<br />

Müdürü Doç. Dr. Aytekin Çökelez ise<br />

İTÜ’nün; bilime, sanata ve topluma yenilik<br />

getiren her dalda katkı sunduğunu vurguladı<br />

ve özellikle popüler bilimin eğlenceli<br />

taraflarından yararlanarak toplumumuza<br />

bilimi sevdirmek için bu etkinliğin son<br />

derece önemli olduğunu söyledi.<br />

itü vakfı dergisi<br />

93


İTÜ'DEN HABERLER<br />

İTÜ - KKTC Yeni Erenköy Yerleşkesi İçin<br />

İmzalar Atıldı<br />

fından ana yerleşke kurulması amacıyla<br />

İTÜ-KKTC Eğitim Araştırma Yerleşkeleri’ne<br />

49 yıllığına kiralandı.<br />

İTÜ-KKTC Rektörü Prof. Dr. Ercan Kahya<br />

bu projenin, Türkiye’nin KKTC’de haya-<br />

İTÜ-KKTC Yeni Erenköy<br />

Yerleşkesi arazisindeki parsellerin<br />

kiralanması için 29<br />

Kasım'da KKTC Başbakan Yardımcılığı<br />

ve Maliye Bakanlığı<br />

Toplantı Salonu’nda sözleşme<br />

imzalandı. İTÜ-KKTC Eğitim<br />

Araştırma Yerleşkeleri Rektörü<br />

Prof. Dr. Ercan Kahya ile KKTC<br />

Devlet Emlak ve Malzeme Dairesi<br />

Müdürü Eralp Münür Pınar<br />

arasında imzalanan kira sözleşmesine,<br />

KKTC Başbakan<br />

Yardımcısı ve Maliye Bakanı<br />

Serdar DENKTAŞ “onur şahidi” olarak<br />

imza attı. Sözleşmeye göre, Yeni Erenköy’de<br />

bulunan hazine arazi parselleri,<br />

Devlet Emlak ve Malzeme Dairesi tarata<br />

geçirdiği su temin projesinin ardından<br />

en büyük yatırım olacağını, 6 adet hali ve<br />

hazine arazisi ile vakıflara ait 2 parselin<br />

KKTC Devlet Emlak ve Malzeme Dairesi’nden<br />

kiralandığını belirtti. Yaklaşık 60<br />

kişiye ait 23 parselin bu amaçla kamulaştırıldığını<br />

hatırlatan Rektör, 6 yıl süren<br />

büyük emeklerin ardından çalışmanın<br />

gerçekleştiği bu günün tarihi bir önem taşıdığını<br />

sözlerine ekledi. Bu sözleşmeyle<br />

birlikte; sayısal haritalandırılma, jeolojik<br />

zemin etüdü ve kentsel planlama çalışmaları<br />

2013’te tamamlanan Yeni Erenköy Yerleşke<br />

arazisi için mimari projelendirme ve<br />

inşaat aşamalarının en kısa sürede başlaması<br />

bekleniyor.<br />

Yaklaşık 6000 öğrencilik kapasiteye<br />

sahip olacak yerleşke; denizcilik bilimleri,<br />

mühendislik, sosyal bilimler bölümleri<br />

ve lisansüstü programlarına<br />

ait binaların yanı sıra, doğal<br />

yaşam parkları ile sosyal ve<br />

kültürel alanları da kapsayacak.<br />

Belirlenecek bazı tematik<br />

alanlar ise uluslararası Ar-Ge<br />

ve inovasyon üssü olarak kullanılacak.<br />

KKTC Başbakan<br />

Yardımcısı ve Maliye Bakanı<br />

Serdar Denktaş gelişmeyle ilgili<br />

görüşünü: “Üniversiteler,<br />

bölgesel kalkınma planlamasında<br />

çok önemli bir rol üstleniyor.<br />

İTÜ’nün bölgeye yapacağı<br />

bilimsel, sosyal, kültürel<br />

ve ekonomik katkılar KKTC’de büyük bir<br />

değişim yaratacak, kiralanan arazilerin<br />

en verimli şekilde kullanılacağına inanıyorum.”<br />

sözleriyle paylaştı.<br />

Toplumu Demokratikleştirmek İçin Sanat, Kültür, Ekonomi:<br />

Alternatif Anlatılar İçin Mekân Oluşturma Araştırmaları<br />

Projesi’ne “RISE 2016” Desteği<br />

Mimarlık Fakültesi, Endüstri Ürünleri<br />

Tasarımı Bölümü Öğretim Görevlisi Mehmet<br />

Erkök’ün yürütücüsü olduğu “Toplumu<br />

Demokratikleştirmek İçin Sanat, Kültür,<br />

Ekonomi: Alternatif Anlatılar İçin Mekân<br />

Oluşturma Araştırmaları” (Art, Culture, Economy<br />

to Democratize Society: Research<br />

in Placemaking for Alternative Narratives<br />

(trans-making) isimli proje, Avrupa Birliği<br />

Horizon 2020 Bilimsel Mükemmeliyet Marie<br />

Skodowska Curie Araştırma Programları ve<br />

Bursları, Araştırma ve Yenilikçilik Değişim<br />

Programı 2016 (Research and Innovation<br />

Staff Exchange Scheme-RISE 2016) çağrısı<br />

kapsamında desteğe değer görüldü.<br />

Ocak <strong>2017</strong>’de başlayacak ve 48 ay sürecek<br />

projenin 1.858.000 Euro olarak belirlenen<br />

toplam bütçesinin 1<strong>75</strong>.500 Euro’luk<br />

kısmı ise İTÜ’ye ayrıldı. Proje dâhilindeki<br />

araştırma ve inovasyon aktiviteleri ile sanat<br />

ve yaratıcı alanlar sayesinde paydaşların<br />

temel katkısıyla sektörler arası diyalog sağlanması<br />

hedefleniyor.<br />

Proje ortakları olan 8 akademik ve<br />

12 sivil insiyatif nitelikli kurum, araştırma<br />

kapsamında disiplinlerarası bilgi değişimi<br />

amacıyla interaktif bir şekilde çalışacak.<br />

İTÜ’deki araştırmacılar proje süresince,<br />

farklı ülkelerde toplam 37 ay sürecek araştırma<br />

ziyaretleri gerçekleştirecek.<br />

94 itü vakfı dergisi


Türkiye İnovasyon Haftası’nda İTÜ<br />

ve Teknokent Projeleri Vitrine Çıktı<br />

Gelişen ve değişen dünyada, ülkeleri<br />

üst sıralara taşıyan en önemli faktör<br />

inovasyon olarak öne çıkıyor. Artan dünya<br />

nüfusu ve dönüşen ihtiyaçlara göre<br />

kendini sürekli yenilemesi gereken üretim<br />

anlayışına güç katan inovasyon, bugün<br />

uluslararası rekabette ekonomik ve toplumsal<br />

açıdan en büyük faktör olarak görülüyor.<br />

Ülkemizdeki inovatif çalışmaların<br />

ele alındığı, bilişim ve endüstri çevreleri<br />

ile akademik dünyadan uzmanların katıldığı<br />

Türkiye İnovasyon Haftası’nda, 11<br />

girişimci firma ve 5 yeni proje yer aldı.<br />

Ekonomi Bakanlığı koordinatörlüğünde,<br />

Türkiye İhracatçıları Meclisi (TİM) tarafından<br />

8-10 Aralık tarihleri arasında, İstanbul<br />

Kongre Merkezi’nde gerçekleşen<br />

etkinlik kapsamında; giyim alanında yeni<br />

ödeme ve güvenlik sistemlerinden taşınabilir<br />

scootera, biyobozunur yapay damardan<br />

hibrit roket motoruna kadar farklı<br />

alanlarda geliştirilen ürünler tanıtıldı. İTÜ<br />

ve İTÜ ARI Teknokent’in ortak standında<br />

ise girişimci firmaların ve projelerin yenilikçi<br />

iş fikirleriyle yaşamı nasıl kolaylaştırabileceğinin<br />

örneklerini sergilendi. Fuarda,<br />

İTÜ Endüstri Ürünleri Tasarım Bölümü<br />

inovatif projeleri de ilgi topladı.<br />

İTÜ, etkinliğin ilk gününde, Uzay Mühendisliği<br />

Bölümü son sınıf öğrencisi Hamerkezi<br />

İTÜ Çekirdek’ten çıkan girişimler<br />

ile İTÜ’nün öğrenci proje ekipleri<br />

de çalışmalarını İnovasyon Haftası’nda<br />

paylaştı. Rektör Prof. Dr. Mehmet Karaca<br />

ve İTÜ ARI Teknokent Genel Müdür<br />

Yardımcısı Doç. Dr. Deniz Tunçalp’in<br />

yanı sıra, Türkiye İhracatçılar Meclisi<br />

(TİM) Başkanı Mehmet Büyükekşi’nin<br />

eşliğinde Enerji ve Tabii Kaynaklar Bakanı<br />

Berat Albayrak, Ekonomi Bakanı<br />

Nihat Zeybekçi, Gençlik ve Spor Bakanı<br />

Akif Çağatay Kılıç ile Aile ve Sosyal<br />

Politikalar Bakanı Dr. Fatma Betül Sayan<br />

Kaya da standımızı ziyaret ederek İTÜ’lü<br />

girişimcilerden projelerle ilgili bilgi aldı.<br />

Etkinliğin son gününde ise Cumhurbaşkanı<br />

Recep Tayyip Erdoğan, bakanlar, iş<br />

ve ihracat dünyasından önemli isimler<br />

de etkinliğin konuğu oldu. Erdoğan’ın<br />

konuşmasının ardından, “TİM İnovasyon<br />

Ödülleri” ve “İnova Lig İnovasyon Liderleri<br />

Ödülleri”ni kazananlar sahneye çıktı<br />

ve ödülleri Cumhurbaşkanı tarafından<br />

verildi.<br />

lil Kayıkçı “Globalde İz Bırakan Türkler”<br />

başlıklı panelde yaptığı konuşmayla katılımcılara<br />

seslendi. Genç Liderler ve Girişimciler<br />

Derneği tarafından “Türkiye’nin<br />

On Başarılı Genci” arasında gösterilen<br />

Kayıkçı, salondaki izleyicilere, <strong>2017</strong>’de<br />

gerçekleştireceği uzay yolculuğuna giden<br />

başarı öyküsünü anlattı.<br />

Rektör ve bakanlar İTÜ standında<br />

İTÜ ARI Teknokent’in parlak ve girişimci<br />

fikirleri gerçeğe dönüştüren kuluçka<br />

Türkiye İnovasyon Haftası’nda vitrine<br />

çıkan İTÜ ve Teknokent projeleri<br />

İTÜ GAE: İTÜ Güneş Arabası Ekibi,<br />

elektrikli araçlardaki mesafe sorununu<br />

önlemek ve güneş enerjisinin ulaşımda<br />

kullanımı üzerine yaptığı araç tasarımıyla<br />

çalışmalarını sürdürüyor.<br />

İTÜ Pars Roket Grubu: Bilimsel amaçlı<br />

irtifa roketleri tasarlayıp üretirken Türkiye’deki<br />

ilk hibrit roket motorunu da<br />

üreten topluluk, geliştirilmiş hibrit roket<br />

motorları üzerinde çalışmaya devam<br />

ediyor.<br />

Rektör Prof. Dr. Mehmet Karaca ve İTÜ ARI Teknokent Genel Müdür Yardımcısı Doç. Dr. Deniz Tunçalp’in<br />

yanısıra, Türkiye İhracatçılar Meclisi (TİM) Başkanı Mehmet Büyükekşi ile birlikte Enerji ve Tabii Kaynaklar<br />

Bakanı Berat Albayrak, Ekonomi Bakanı Nihat Zeybekçi, Gençlik ve Spor Bakanı Akif Çağatay Kılıç ile Aile<br />

ve Sosyal Politikalar Bakanı Dr. Fatma Betül Sayan Kaya da İTÜ standını ziyaret edip projelerle ilgili olarak<br />

İTÜ’lü girişimcilerden bilgi aldı.<br />

itü vakfı dergisi<br />

95


İTÜ'DEN HABERLER<br />

TARS: Endüstriyel koşullara dayanıklı,<br />

düşük güç tüketen, her türlü sensörün<br />

tak-çıkar mantığı ile entegre edilebildiği,<br />

batarya ya da normal güç ile çalışabilen<br />

nesnelerin interneti (IOT) platformu<br />

TARS’ı üretiyor. TARSUS Inc. Firması tarafından<br />

üretilen TARS; uzaktan görüntüleme,<br />

kontrol, ölçümleme, otonomluk,<br />

veri madenciliği ve yapay zekâ özellikleri<br />

taşıyor.<br />

Ahtapot: Toplulukların kendilerine özel<br />

bir sosyal ağ kurmasını sağlayan Ahtapot;<br />

kurum çalışanları, müşteriler, üyeler<br />

ve tedarikçiler arasında güçlü bir iletişim<br />

ve iş birliği kurarak verimliliği artırıyor.<br />

İTÜ Arı Teknoloji Geliştirme Kulübü:<br />

Kulüp, öğrencilerin yeni teknolojik gelişmeleri<br />

takip etmesini, bu gelişmeleri<br />

İTÜ’de öğrendikleri kuramsal bilgilerle<br />

harmanlayarak yerel olanaklarla üretime<br />

dönüştürmesini amaçlıyor.<br />

İTÜ Apis Ar-Ge: Havacılık ve uzay alanında<br />

üniversitemizi ve ülkemizi başarıyla<br />

temsil eden İTÜ Apis Ar-Ge takımı fuara;<br />

kanatlı planör, model uydu ve kendi<br />

üretimleri olan drone ile katıldı.<br />

İTÜ Biyobozunur Yapay Damar: İTÜ<br />

akademisyenlerinin yürüttüğü, gerçek<br />

damar yapısını taklit eden katmanlı biyobozunur<br />

yapay damar üretimi ve klinik<br />

öncesi analizleri projesi de Türkiye İnovasyon<br />

Haftası’nda yer aldı.<br />

Next Horizons: Askeri ve sivil amaçlarla;<br />

yangın söndürme, şüpheli cisimlere<br />

müdahale, el yapımı patlayıcı tarama,<br />

seyir ve keşif gibi süreçler için özelleştirilebilir<br />

bir otonom/yarı-otonom robot<br />

96 itü vakfı dergisi<br />

platformu tasarlayan NextHorizons, etkinlikte<br />

dikkat çeken çalışmalardan biriydi.<br />

Mikro-P: Her yaştan ve her seviyeden<br />

kullanıcı tarafından programlanabilir, küçük<br />

ve otonom bir robot platformu olan<br />

Mikro-P; elektronik alanında yazılım bilgisi,<br />

proje geliştirme ve çeşitli araştırmalar<br />

için kullanılıyor.<br />

Smart Mimic: Kullanım amacına yönelik<br />

programlanabilen ve taşınabilir akıllı<br />

güvenlik sistemi olan Smart Mimic, akıllı<br />

cep telefonlarıyla bütünleşik çalışabilen<br />

sistemde, içerisinde hareket algılayan<br />

ve sıcaklık ölçen sensörler bulunuyor. Ev<br />

güvenliğini sağlamak isteyenlerin yanı<br />

sıra, özellikle sık sık yolculuğa çıkanlar<br />

ile kampçılığa ilgi duyanların yararlanacağı<br />

Smart Mimic, mıknatıslı yapısıyla<br />

eşyalara da kolayca monte edilebiliyor.<br />

Buy Buddy: Giyim mağazalarında müşterilerin<br />

kasaya gitmeden alışveriş yapmalarını<br />

sağlayan ve güvenlik cihazı<br />

olarak da çalışan BuyBuddy, ürünlerin<br />

çalınmasını engelleyen bir nesnelerin<br />

interneti (IOT) tabanlı cihazı ve mobil<br />

uygulamasıdır.<br />

Teleporter: Günümüzde hızla gelişen<br />

artırılmış gerçekçilik alanında ortaya<br />

çıkan projelerden biri olan Teleporter,<br />

kullanıcıların cihaz başındayken; konser,<br />

festival, spor karşılaşmaları vb. etkinliklerin<br />

yapıldığı alanlardaymışçasına deneyimleyebilmesini<br />

ve fiziksel alandaki<br />

insanlarla canlı yayın yoluyla iletişim kurabilmesini<br />

sağlıyor.<br />

Project Sea Song: Mobil saha ekiplerinin<br />

takibi, otomobillerle uyumlu çalışacak<br />

akıllı cihazın bilgilerini alarak<br />

değerlendirme raporları oluşturan ProjectSeaSong,<br />

bakım ve olası kaza raporları<br />

üreterek sürücüleri ve teknik servisleri<br />

uyarmayı amaçlıyor.<br />

3Z: Sağlık alanında son derece önemli<br />

bir proje olarak görülen 3Z, hafif ve orta<br />

düzey obstrüktif uyku apnesi tedavisinde<br />

kullanılabilecek bir yöntem olarak düşünülüyor.<br />

Projede; herhangi bir cerrahî<br />

müdahale gerektirmemesi ve yüzü kaplamaması<br />

nedeniyle hastaya rahatsızlık<br />

vermeyen, ses çıkarmayan, taşınabilir<br />

ve yenilikçi bir ağız içi aparat üretiliyor.<br />

Osteoid: Geleceğin tasarım dünyasını<br />

şekillendirecek 3 boyutlu yazıcıların<br />

başrolde olduğu Osteoid, kişiye özel tedavi<br />

olanakları sunan ortopedik ürünler<br />

üretiyor.<br />

Getatron: Şehir içi kullanıma uygun, taşınabilir,<br />

tek kişilik scooter projesi olan<br />

Getatron ise büyükşehirlerin en büyük<br />

sorunlarından biri olan trafik sıkışıklığına<br />

getirdiği alternatif çözümle İnovasyon<br />

Haftası’nda yerini aldı.


Mezunların Bitirme Projelerine<br />

“Mekan 2016” Ödülü<br />

İç mimarlık ve çevre<br />

tasarımı alanlarında öğrenim<br />

gören üniversite<br />

öğrencilerini ortak bir<br />

platformda buluşturarak<br />

etkileşim ve iletişim<br />

ortamı yaratmayı amaçlayan,<br />

“İç Mimarlık Öğrencileri<br />

Ulusal Bitirme<br />

Proje Yarışması”nın<br />

bu yılki ayağı “Mekan<br />

2016”ya katılan İTÜ<br />

mezunları, biri birincilik olmak üzere, iki ödülle<br />

döndüler.<br />

Yarışmada birinciliği alan ve bu yıl İç Mimarlık<br />

Bölümü’nden mezun olan İlke Şahin,<br />

“IN’N UP” adlı bitirme projesi ile başlangıçta<br />

müze olarak tasarlanan ama sonrasında araş-<br />

tırma merkezine dönüştürülen<br />

Havacılık ve Uzay<br />

Teknolojileri Araştırma<br />

Merkezi’nin (İTÜ-Arc) “Büyük<br />

Hangar” bölümünü,<br />

işlevi doğrultusunda yeniden<br />

kurguladı. Ayazağa<br />

Yerleşkesi'nde bulunan<br />

alan böylece, kullanıcıların<br />

talepleri ve mevcut ihtiyaçların<br />

karşılanması yönünde<br />

yeniden ele alındı. İlke<br />

Şahin’in çalışmasında, binanın<br />

girişi için bir kafe de<br />

tasarlandı ve böylece bu<br />

alanda öğrenci sirkülasyonu<br />

amaçlandı. Mezuniyetini<br />

bu başarıyla taçlandıran<br />

Şahin’in daha önce,<br />

aralarında EASA (Avrupa<br />

Mimarlık Öğrencileri Meclisi<br />

- European Architecture<br />

Students Assembly) de<br />

olan kurumlarda staj deneyimleri<br />

bulunuyor.<br />

Bu yıl aynı bölümden<br />

mezun olan ve Mekan<br />

2016’nın mansiyon ödülünü alan Hazal Karaöz<br />

ise bitirme tezinde, İzmir’in Halkapınar ilçesindeki<br />

Devlet Güvenlik Mahkemesi (DGM)<br />

eski binasını inceledi ve yapının iç hacminin<br />

yeniden işlevlendirilmesi üzerine çalıştı. Hazar<br />

Karaöz, proje konusu olarak bu mekanı<br />

seçmesinde en etkili nokta, tarihi ve kentin mimari<br />

hafızasında önemli bir yeri olan binanın<br />

özgün yönlerinin olması nedeniyle büyük bir<br />

potansiyel taşımasıydı. Karaöz’ün projesinde<br />

binanın İzmir Akdeniz Akademisi’ne tahsis<br />

edilerek; İzmir'in yenilik ve tasarım kenti haline<br />

gelmesi, özellikle Akdeniz ülkeleri olmak üzere<br />

güçlü yurt dışı bağlantılarla etkileşime girmesi,<br />

demokratik ve katılımlı uygulamalarda<br />

yer alması amaçlandı. Söz konusu akademik<br />

çalışmada; köy enstitüleri, ekoköyler, organik<br />

tarım çalışmaları ve deneyime açık alanlar<br />

gibi kavramlar çerçevesinde bir senaryo kurgulandı.<br />

Bu doğrultuda; girişimcilerin, sanatçıların,<br />

tasarımcıların ve zanaatkârların; tarih,<br />

tasarım, kültür, sanat ve ekolojiyle ilgili üretime<br />

geçecekleri, deneyimler edinecekleri mekânlar<br />

tasarlandı. Restorasyonu İZSU (İzmir Su ve<br />

Kanalizasyon İdaresi Genel Müdürlüğü) tarafından<br />

tamamlanan yapı, İzmir Büyükşehir<br />

Belediyesi aracılığıyla İzmir Akdeniz Akademisi<br />

ile İzmir Kent Koleji’ne tahsis edildi.<br />

İTÜ’ye Yüksek Puanla Giren Öğrenciler Arı Rozetiyle Onurlandırıldı<br />

Hayatımızın hangi aşamasında olursak<br />

olalım “birinci olmak” her zaman “kalıcı bir<br />

iz bırakmak” demektir. 244 yıllık tarihinde<br />

elde ettiği başarılarla defalarca ilk sırada yer<br />

almış İTÜ’nün bu haftaki senato toplantısında<br />

İstanbul Teknik Üniversitesi fakültelerine,<br />

bu yıl en yüksek puanla giren öğrenciler İTÜ<br />

simgesi olan arı rozetleriyle onurlandırıldı.<br />

Öğrenim görmekte oldukları fakülteleri birincilikle<br />

kazanan öğrencilere rozetleri, Rektör<br />

Prof. Dr. Mehmet Karaca tarafından takıldı.<br />

Karaca, öğrencilere, mezuniyetlerinde de<br />

birinci sırada yer almalarını diledi.<br />

Öğrenciler ayrıca, Yüksek Öğretim Kurulu<br />

Başkanlığı tarafından kendilerine hitaben<br />

yazılmış kutlama belgelerini de aldı. Kutlama<br />

belgelerinde YÖK Başkanı Prof. Dr. Yekta<br />

Saraç, bu başarının ortak bir sevinç olduğunu,<br />

gençlerimizin evrensel değerler ve ulusal<br />

kültürümüzü özümseyerek yetişeceğine<br />

inandığını belirtiyor. Üniversite öğreniminin<br />

bir son sayılmaması gerektiğini vurgulayan<br />

Saraç, günümüz dünyası için “yaşam boyu<br />

eğitim” kavramının artık bir zorunluluk haline<br />

geldiğini de vurguluyor Araştırma, ifade<br />

özgürlüğü, farklı fikirlere saygı duyma, bilim<br />

felsefesiyle hareket etme ve yurt sevgisi<br />

kavramlarının da en az mesleki bilgi kadar<br />

önemli olduğunun altını çizen YÖK Başkanı,<br />

fakülteleri bu yıl birincilikle kazanan öğrencilerin<br />

ülkemizin kalkınmasını sağlayacak<br />

beyin gücünü oluşturacağından emin olduğunu,<br />

öğrencilerin çalışma azminin hayat<br />

boyunca süreceğine inandığını söyleyip<br />

tebriklerini ileterek mesajını tamamlıyor.<br />

itü vakfı dergisi<br />

97


İTÜ'DEN HABERLER<br />

Türk Denizcilik Eğitiminin<br />

132. Yılı Kutlandı<br />

Ölümünün<br />

100. Yılında<br />

Tamburi Cemil<br />

Bey’i Anma<br />

Denizcilik Fakültesi mezunlarını her yıl<br />

bir araya getirerek anıları tazeleyen Geleneksel<br />

Balık Günü’nün 132’incisi, Denizcilik<br />

Fakültesi ve İTÜ Denizcilik Fakültesi Mezunlar<br />

Derneği (DEFAMED) iş birliği ile düzenlendi.<br />

3 Aralık’ta gerçekleşen etkinlikte Türk<br />

denizcilik eğitiminin 132’inci, Denizcilik Fakültesi’nin<br />

ise 24’üncü kuruluş yılı kutlandı.<br />

Boru-trampet takımı eşliğinde düzenlenen<br />

törene Rektör Prof. Dr. Mehmet Karaca,<br />

Ulaştırma, Denizcilik ve Haberleşme Bakanı<br />

Ahmet Arslan, Denizcilik Fakültesi Dekanı<br />

Prof. Dr. Abdi Kükner, İTÜ Denizcilik Fakültesi<br />

Mezunları Derneği Yönetim Kurulu Başkanı<br />

Kaptan Baybora Yıldırım ile mezunlar<br />

ve çok sayıda konuk katıldı. Törenden önce<br />

sergi alanını ziyaret eden Bakan Arslan, İTÜ<br />

Kutup Araştırmaları Uygulama ve Araştırma<br />

Merkezi’nin (İTÜ PolReC), katıldığı Türk Antarktik<br />

Araştırma Seferi’nden çekilen fotoğrafları<br />

inceledi.<br />

Denizcilik Fakültesi Staj Gemisine<br />

Kavuşuyor<br />

Etkinlikte konuşan Arslan, kendisinin de mezunu<br />

olduğu İTÜ Denizcilik Fakültesi’ndeki<br />

98 itü vakfı dergisi<br />

arkadaşlarıyla eski yuvalarında buluşmasından<br />

ötürü duyduğu mutluluğu ifade etti.<br />

Denizcilik Fakültesi’nin karşılaştığı sorunların<br />

çözümüne yönelik adımlar attıklarını<br />

söyleyen Arslan, simülasyon merkezinin<br />

faaliyete alınmasının önemine işaret etti.<br />

Bugün birden fazla simülasyon merkezine<br />

sahip fakülteye staj gemisi de tahsis<br />

edilmesi adına çalışmalara başlayacaklarını<br />

söyledi. Çok sayıda gemicinin olduğu<br />

bir sektörde staj gemisi yapmak ve<br />

bunu denizcilik alanında öğrenim gören<br />

gençlerin yararına sunmak istediklerini<br />

aktaran Arslan, geleceğin denizcilerini<br />

yetiştirmek adına herkesin elini taşın altına<br />

koyduğunu da sözlerine ekledi. Bakan<br />

Arslan, Antarktika’da Türk bayrağının<br />

dalgalandırılmasında payı olan İTÜ Pol-<br />

ReC ekibini ve Rektör Prof. Dr. Mehmet<br />

Karaca’yı kutladı.<br />

Rektör Prof. Dr. Mehmet Karaca ise<br />

Denizcilik Fakültesi’nin İTÜ’de önemli<br />

bir yeri olduğunu vurguladı ve nitelikli<br />

denizciler yetiştirmek amacıyla büyük<br />

fedakârlıklar yapan fakültedeki olanakların<br />

Ulaştırma, Denizcilik ve Haberleşme<br />

Bakanlığının da desteğiyle daha da gelişeceğine<br />

inandığını söyledi. Denizcilik<br />

Fakültesi Dekanı Prof. Dr. Abdi Kükner ve<br />

DEFAMED Yönetim Kurulu Başkanı Kaptan<br />

Baybora Yıldırım söz alarak, mezunlara<br />

seslendi.<br />

Etkinlik, fakülteden mezun oluşlarının<br />

40’ıncı, 50’inci ve 60’ıncı yılını dolduranlar<br />

için yapılan plaket töreni ve özel balık<br />

menüsünün sunulduğu yemekle sona<br />

erdi.<br />

Saz icrasına modern bir tarz ve farklı bir<br />

yorum getirerek Türk müziğine büyük katkılarda<br />

bulunan Tamburi Cemil Bey, ölümünün<br />

100. yılında Türk Müziği Devlet Konservatuvarı<br />

‘nda (İTÜ TMDK) düzenlenen bir etkinlikle<br />

anıldı.<br />

Konservatuvarın Çalgı Eğitimi Bölümü tarafından<br />

düzenlenen "Vefatının 100.Yılında<br />

Tamburi Cemil Bey Hazinesi” başlıklı seminerde<br />

sanatçının Türk müziğini etkilediği noktalar<br />

ele alındı ve eserleri özel bir konserle hatırlandı.<br />

Etkinlik 14 Aralık’ta, İTÜ TMDK Bilimsel ve<br />

Sanatsal Etkinlikleri Düzenleme Kurulu (Bİ-<br />

SED) salonunda gerçekleştirildi. Anma programını<br />

hazırlayan İTÜ TMDK öğretim görevlisi<br />

Mehmet Bitmez açılış konuşmasında Türk müziğinin<br />

asırlardan beri kulaktan kulağa yayıldığını<br />

belirterek ses kayıt teknolojisinin ortaya<br />

çıkışından itibaren, özellikle gramofonun yaygınlaşmasıyla<br />

birlikte Tamburi Cemil Bey ve<br />

daha pek çok büyük sanatçının bıraktığı sanat<br />

mirasına daha yakından bakmanın mümkün<br />

olduğuna dikkat çekti.<br />

“Gramofonun icadıyla şöhreti yurt dışına<br />

yayıldı.”<br />

Gramofonun yaygın bir şekilde kullanılmasının<br />

etkisiyle, Tamburi Cemil Bey’in ününün<br />

yurt dışına taştığını kaydeden Bitmez, sanatçının<br />

geleneksel temele oturan Batı müziği ve<br />

o devirdeki Osmanlı halk müziğinin olanaklarını<br />

bestelerine yansıttığına dikkat çekti. Bitmez,<br />

Osmanlı İmparatorluğu'ndaki Batılılaşma<br />

sürecinin Türk müziğini de geliştirdiğine<br />

ve Tamburi Cemil Bey’in de gerek tambur gerekse<br />

lavta ve viyolonsel icralarında Batı müziğinin<br />

etkisinin açık bir şekilde görüldüğünü<br />

de sözlerine ekledi.


Dr. Fatma Zeynep Temel, Harvard<br />

Üniversitesi’ndeki Robotik<br />

Çalışmalarını Anlattı<br />

Seminer konuşmacılarından Beşir Ayvazoğlu<br />

Tamburi Cemil Bey’in biyografisini konu<br />

alan kitabından söz etti. Tamburi Cemil Bey<br />

ile Yahya Kemal Beyatlı’nın kitabı sayesinde<br />

tanıştığını belirten yazar, edebiyat ve musiki<br />

arasında bir ilişki olduğuna inandığını da sözlerine<br />

ekledi. Ayvazoğlu “Tamburi Cemil Bey<br />

sadece bir icracı değildi, aynı zamanda iyi<br />

bir besteci ve söz ustasıydı. 1873-1916 yılları<br />

arasında yaşaması nedeniyle, savaşların<br />

yaşandığı bu dönemde bile gerçek sanat anlayışından<br />

asla taviz vermedi.”diyerek konuşmasını<br />

sürdürdü.<br />

“Tamburi Cemil Bey’in bütünü bir sanat<br />

eseridir”<br />

Cumhurbaşkanlığı Klasik Türk Müziği Korosu<br />

Tambur Sanatçısı Birol Yayla ise konuşmasında<br />

sanatçının müzik tarzının; icracılık ve<br />

besteciliği olmak üzere iki ana sütun üzerinde<br />

temellendiğini söyleyerek: “Tamburi Cemil<br />

Bey’in sanatı sadece yeteneğinden oluşmaz.<br />

Besteleri de manifesto niteliğindedir. Müstakil<br />

bir enstrümanla önemli bir yol açtı ve günümüzdeki<br />

saz eserleri repertuvarının temelini<br />

de Tamburi Cemil Bey’in çalışmaları oluşturuyor.<br />

Tamburi Cemil Bey dinleyicilerini sadece<br />

çalgılarıyla değil, sazı olmadığında da etkileyen<br />

bir karakterdir." dedi.<br />

Etkinlik kapsamında, Yrd. Doç. Dr. Aslıhan<br />

Eruzun Özel “Tamburi Cemil Bey kayıtlarından<br />

kemençede üslup çalışma yöntemleri”, kemençe<br />

sanatçısı Fikret Karakaya “Cemil Bey’in<br />

Tambur, Kemençe ve Lavta Tekniklerine ve<br />

Üsluplarına Getirdiği Yenilikler”, Öğr.Gör. Özer<br />

Özel “Cemil Bey Dönemi Üslubu”, Kemençe<br />

Sanatçısı Furkan Bilgi “Kemençenin İzinden”<br />

kemençe sanatçısı Derya Türkan “Orfeon Record<br />

Tamburi Cemil Bey Tarafından”, Doç. Dr.<br />

Neva Özgen “Tamburi Cemil Bey’i Anlamak”,<br />

Doç. Dr. Yelda Özgen Öztürk “Tamburi Cemil<br />

Bey’in Viyolonsel Taksimleri” ve tambur sanatçısı<br />

Murat Aydemir “Tamburun Mîladı Cemil<br />

Bey’e Dair” başlıklı sunumlar yaptılar.<br />

Anma etkinliği, Tamburi Cemil Bey’in eserlerinden<br />

oluşan konserle sona erdi.<br />

Robotik alanındaki çalışmalarını ABD’de<br />

Harvard Üniversitesi Mikrorobotik Laboratuvarı’nda<br />

sürdürmekte olan İTÜ Makine Fakültesi<br />

mezunu Dr. Fatma Zeynep Temel, bu alana<br />

yönelik çalışmalarını aktardığı bir seminerle<br />

İTÜ’ye konuk oldu.<br />

İTÜ Elektrik Elektronik Fakültesi İdris Yamantürk<br />

Konferans Merkezi’nde 25 Kasım<br />

2016 tarihinde gerçekleşen seminerde Temel,<br />

“Farklı Çevresel Koşullardaki Olağandışı Hareketlerin<br />

Robotik Bilimi Açısından İncelenmesi”<br />

(Nontraditional Motion and Locomotion in Extreme<br />

Environments) başlıklı bir sunum yaptı.<br />

Seminere İTÜ Elektrik Elektronik Fakültesi<br />

ile İTÜ Makine Fakültesi’nden çok sayıda öğretim<br />

üyesi ve her iki fakültenin doktora, yüksek<br />

lisans ve lisans öğrencileri katıldı.<br />

Çevresel koşullardaki farklılıklara göre alışılmışın<br />

dışında hareket eden organizmaların<br />

hareketlerini taklit eden robotların ve akıllı mekanizmaların,<br />

arama, kurtarma, tarım, mikroüretim<br />

ve mikromontaj, cerrahi operasyonlar ve<br />

tıbbi görevler gibi farklı uygulama alanlarında<br />

kullanılması öngörülüyor. Karakteristik uzunluğu<br />

mikrometre ve santimetre arasında olan ve<br />

doğadan esinlenen bu robotik yapıların üretimi,<br />

yenilikçi tasarımlara uygun, farklı yapısal malzemelerin<br />

ve eyleyicilerin kullanımına elverişli<br />

ve akıllı mekanik yapılarla mekanizma kontrolüne<br />

olanak sağlayan tekniklerle gerçekleştiriliyor.<br />

Origamiden esinlenen ve “pop-up” üretim<br />

adı verilen bu teknikle karmaşık mekanik yapılar,<br />

iki boyutlu malzemeler kullanılarak ucuz,<br />

hızlı ve farklı ölçeklerde üretiliyor ve üç boyutlu<br />

yapılara dönüştürülüyor.<br />

Dr. Zeynep Temel, verdiği seminerde,<br />

“pop-up” üretim yöntemi ile akıllı kompozit malzemeler<br />

kullanılarak üretilen orta ölçekteki RoboBee<br />

(arıdan esinlenmiş uçan robot), HAMR<br />

(hamam böceğinden esinlenen dört ayaklı robot),<br />

Delta paralel mekanizma (endüstriyel paralel<br />

robotların mikro boyutta uygulaması) gibi<br />

örnekler sundu ve uygulama alanlarını anlattı.<br />

Büyük ilgi gören seminer sonunda katılımcılar,<br />

Zeynep Temel’e, yürütmekte olduğu robotik<br />

çalışmaları ve genel olarak Harvard Üniversitesi’nde<br />

robotik çalışmalarının seyri hakkında<br />

çeşitli sorular yöneltip bilgi aldılar.<br />

Dr. Fatma Zeynep Temel, İTÜ Makine Mühendisliği<br />

Bölümü'nden 2005 yılında mezun<br />

olduktan sonra, Mekatronik Mühendisliği alanında<br />

Almanya Siegen Üniversitesi’nden yüksek<br />

lisans (2008) ve Sabancı Üniversitesi’nden<br />

doktora (2013) derecelerini aldı. Doktora<br />

çalışmasını tıbbi uygulamalar için kullanılması<br />

planlanan yüzen mikrorobotlar üzerine yapan<br />

Dr. Temel, daha sonra TÜBİTAK Yurtdışı<br />

Araştırmacı bursu ile ABD Brown Üniversitesi<br />

Termal ve Akışkan Bilimleri Araştırma Grubu’nda<br />

mikroorganizmaların farklı ortamlardaki<br />

yüzme davranışları ile ilgili araştırmalarda<br />

bulundu. Dr. Temel, 2015 yılının Ekim ayından<br />

bu yana Harvard Üniversitesi Mikrorobotik<br />

Laboratuvarı’nda doğadan esinlenmiş mikrorobotik,<br />

mikroüretim yöntemleri, tıbbi aletlerin<br />

geliştirilmesi ve akıllı mekanizma tasarımı konularında<br />

çalışmalarını sürdürüyor.<br />

itü vakfı dergisi<br />

99


İTÜ'DEN HABERLER<br />

İTÜ BMT-KAUM, Kadına Karşı Şiddetle<br />

Mücadelede Güncel Gelişmeleri Ele Aldı<br />

Erkek egemen sosyal yapı nedeniyle<br />

kadına yönelik şiddet, dünyada<br />

hâlâ önemli bir sorun olarak varlığını<br />

sürdürüyor. İTÜ Bilim, Mühendislik ve<br />

Teknolojide Kadın Araştırmaları ve Uygulama<br />

Merkezi (İTÜ BMT-KAUM) de<br />

kadın kimliğini ve varlığını hedef alan<br />

şiddet kültürüne karşı, üniversitemizde<br />

önemli çalışmalar yapıyor. Merkez<br />

son olarak, konuya dikkat çekmek ve<br />

toplumsal farkındalık oluşturmak adına,<br />

25 Kasım Kadına Yönelik Şiddete<br />

Karşı Uluslararası Mücadele Günü’nde<br />

“Türkiye’de ve Dünyada Kadına Karşı<br />

Şiddetle Mücadelede Güncel Gelişmeler”<br />

panelini düzenledi.<br />

İTÜ BMT-KAUM Müdürü, Maden<br />

Fakültesi öğretim üyesi Prof. Dr. Fatma<br />

Arslan’ın Türkiye’de ve dünyada kadına<br />

yönelik şiddet verilerine odaklanan<br />

sunumuyla başlayan etkinlikte ayrıca,<br />

Mor Çatı Kadın Sığınağı Vakfı Kurucusu<br />

Avukat Canan Arın ile Kadının<br />

İnsan Hakları Yeni Çözümler Derneği<br />

Yönetim Kurulu Üyesi Şehnaz Kıymaz,<br />

İşletme Mühendisliği Bölümü öğretim<br />

üyesi Prof. Dr. İpek İlkkaracan’ın moderatörlüğünde<br />

konuyla ilgili olarak ülkemizdeki<br />

ve dünyadaki uygulamaları<br />

tartıştı.<br />

Türkiye’de her 5 kadından birinin<br />

boşanmak veya ayrılmak istediği için<br />

öldürüldüğünü, bu sebeple yasaların ve<br />

yargıçların kadınlardan yana tavır alması<br />

gerektiğini söyleyen Arın, yasalarda<br />

yapılacak değişikliklerle, çıkan kararların<br />

olumlu yönde etkileneceğini belirtti.<br />

Cinsel dokunulmazlığa karşı suçlar<br />

maddesi ile cinsel dokunulmazlık hakkının<br />

kabul edildiğini söyleyen Arın, TCK<br />

103 Platformu’nun bu yönde verdiği<br />

mücadeleden de bahsetti. Arın konuy-<br />

la ilgili görüşlerini: “ ‘Çocukların cinsel<br />

istismarı’ başlıklı maddede cinsel ilişki<br />

yaşı 15 olarak kabul edilmiştir, platform<br />

ise anayasada belirtilen 'çocuk' tanımının<br />

18 yaş altını kapsaması nedeniyle,<br />

Türk Ceza Kanunu’nun 103. maddesinde<br />

belirtilen cinsel ilişki rıza yaşının 18<br />

olarak kabul edilmesini talep etmiştir.<br />

Ne yazık ki yapılan son değişiklikle rıza<br />

yaşı, kademeli cezalandırma yöntemiyle<br />

12 olarak değiştirilmiştir” sözleriyle<br />

paylaştı.<br />

Kadının İnsan Hakları Yeni Çözümler<br />

Derneği Yönetim Kurulu Üyesi Şehnaz<br />

Kıymaz ise konuşmasında, kadına<br />

yönelik şiddet hakkında uluslararası<br />

yaptırımlardan ve sözleşmelerden söz<br />

etti. Uluslararası geçerliliği olan Kadına<br />

Karşı Her Türlü Ayrımcılığın Yok Edilmesi<br />

Sözleşmesi (CEDAW) ve “İstanbul<br />

Sözleşmeleri” olarak da bilinen “Kadınlara<br />

Yönelik Şiddet ve Aile İçi Şiddetin<br />

Önlenmesi ve Bunlarla Mücadeleye<br />

İlişkin Avrupa Konseyi Sözleşmesi”ne<br />

Türkiye’nin de taraf olduğunu hatırlatan<br />

Kıymaz, iç hukukla çözülemeyen noktalarda<br />

bu sözleşmelere başvurulduğunu<br />

aktardı. Ayrıca Birleşmiş Milletler Sürdürülebilir<br />

Kalkınma Programı’nın (UNDP)<br />

belirlediği 2030 hedeflerinde, toplumsal<br />

cinsiyet eşitliğinin de yer almasının önemine<br />

değindi.<br />

Eğitimsizlik ve gelenekselleşmiş<br />

yanlış uygulamalar nedeniyle ülkemizde<br />

de görülen bir sorun olan kadına yönelik<br />

şiddet ve çocuk yaşta yapılan evliliklerle<br />

ilgili sorunların tartışıldığı etkinlikte, panelistler<br />

izleyicilerin sorularını da yanıtladı.<br />

100 itü vakfı dergisi


İTÜ Mezunları Türk Müziği Topluluğu<br />

KKTC’de Konser Verdi<br />

Çalışmalarını, Genel Sanat Yönetmeni<br />

ve Şef İnci Çayırlı yönetiminde sürdüren<br />

İTÜ Mezunları Türk Müziği Topluluğu (İTÜ<br />

MTMT), Kuzey Kıbrıs Türk Cumhuriyeti’nin<br />

(KKTC) 33. Kuruluş Yılı kutlamaları kapsamında,<br />

13-14 Kasım tarihlerinde Kuzey<br />

Kıbrıs’ta iki konser verdi. Etkinlik, KKTC<br />

Dış İşleri Bakanlığı Milli Günleri Kutlama<br />

Merkez Komitesi, Gazimağusa Belediyesi<br />

ve Yunus Emre Enstitüsü katkılarıyla İTÜ<br />

Kuzey Kıbrıs ve İTÜ Mezunları Derneği-Kıbrıs<br />

(İTÜ MEDEK) iş birliği ile gerçekleştirildi.<br />

İTÜ MEDEK Sanat Danışmanı ve Türk<br />

Sanat Müziği sanatçısı Cem Kafkas’ın<br />

sunduğu, TRT'de aranjör-yönetmen ve şef<br />

olarak görev yapan Kemençe Sanatçısı<br />

Ahmet Kadri Rizeli’nin koro ve saz ekibi<br />

şefliğini üstlendiği konserlerde, Türk Müziği’nin<br />

hicaz ve nihavend makamında<br />

bestelenen unutulmaz eserleri seslendirildi.<br />

Kânunda Safinaz Rizeli, udda Ahmet<br />

Kırım, bendirde Asım Ekren'in yer aldığı<br />

ekip ve 24 kişiden oluşan koronun performansı,<br />

izleyicilerden büyük alkış aldı. İlk<br />

konseri izleyenler arasında yer alan KKTC<br />

15 Kasım 2016 akşamı KKTC Cumhurbaşkanı Mustafa Akıncı'nın verdiği Cumhuriyet<br />

Resepsiyonu'nda İTÜ MTMT Üyeleri<br />

Dış İşleri Bakanlığı Müsteşarı Mustafa Lakadamyal<br />

da konser ardından toplulukla<br />

bir araya gelerek tebriklerini iletti.<br />

Gazimağusa Belediye Başkanı İsmail<br />

Arter ve eşinin onur konuğu olduğu ikinci<br />

konserin seyircileri arasında ise İTÜ Kuzey<br />

Kıbrıs Rektör Yardımcısı Doç. Dr. Serdar<br />

Kum, İTÜ Kuzey Kıbrıs Rektör Danışmanı<br />

Yrd. Doç. Dr. Aslı Çekmiş, İTÜ Kuzey<br />

Kıbrıs Genel Sekreteri Dursun Koç, Yunus<br />

Emre Enstitüsü Başkanı Hüseyin Şimsek<br />

de vardı.<br />

İTÜ Mezunları Türk Müziği Topluluğu<br />

onuruna düzenlenen gala yemeğinde<br />

Doç. Dr. Serdar Kum, Yrd. Doç. Dr. Aslı<br />

Çekmiş, Dursun Koç, Hüseyin Şimsek,<br />

Dış İşleri Bakanlığı Tanıtma Dairesi Müdürü<br />

Fatma Demirel, Şehir Planlama Dairesi<br />

Müdürü Türkmen Yiğitcan, İTÜ MEDEK<br />

Onursal Başkan Hakkı Atun, Asbaşkan<br />

Tahir Çağansel, Onursal Üye Erdoğan<br />

Naim, Genel Sekreter Halet Yıldırım, Sayman<br />

Gökhan Naim ile dernek üyeleri Hülya<br />

Altan, Mehmet Başel ve Mustafa Gazi<br />

ile İTÜ MEDEK Gençlik Kurulu topluluk<br />

üyeleriyle bir araya geldi. Sohbetin güzelliğinin<br />

yaşandığı geceye Kuzey Kıbrıs<br />

yemekleri lezzet kattı.<br />

Konser nedeniyle geldikleri Kuzey Kıbrıs’ta<br />

kültürel ve doğal güzellikleri de yerinde<br />

gören topluluk üyeleri, İTÜ Kıbrıs Yerleşkesini<br />

de gezdi ve Rektör Danışmanı Yrd.<br />

Doç. Dr. Aslı Çekmiş’ten üniversitede yapılan<br />

çalışmalar hakkında bir sunum izledi.<br />

Konserlerin ardından, KKTC Cumhurbaşkanı<br />

Mustafa Akıncı'nın 15 Kasım’da<br />

verdiği Cumhuriyet Resepsiyonu’na katılan<br />

İTÜ MTMT üyeleri Akıncı ve eşinin yanı sıra,<br />

KKTC İkinci Cumhurbaşkanı Mehmet Ali<br />

Talat, KKTC Üçüncü Cumhurbaşkanı Derviş<br />

Eroğlu ve Kıbrıs Türk Barış Kuvvetleri<br />

Komutanı Korgeneral Ömer Paç ile görüştü.<br />

İTÜ MTMT Yönetim Kurulu Başkanı,<br />

İTÜ Makine Fakültesi 1976 mezunu ve<br />

Beykent Üniversitesi öğretim üyesi Yrd.<br />

Doç. Dr. Osman Simav "Kıbrıs'a müziğimiz<br />

ile İTÜ'nün sesini götürdük. Topluluk olarak<br />

konserlerimizi, sağlık sorunu nedeniyle<br />

bize katılamayan değerli hocamız İnci<br />

Çayırlı’ya armağan ediyoruz. Bize içten<br />

konukseverlik gösteren Kuzey Kıbrıslı dinleyicilere<br />

teşekkür ediyoruz." dedi.<br />

Ayrıca İTÜ MTMT üyesi, İnşaat Mühendisliği<br />

Bölümü 1980 yılı mezunu sinema<br />

yönetmeni ve sunucu Deniz Yayın,<br />

Bayrak Radyosu’nda "Kıbrıs ve Yeşilçam"<br />

konulu bir söyleşi programı yaptı.<br />

itü vakfı dergisi<br />

101


TEKNOKENT DOSYASI<br />

Günümüz dünyasının ihtiyaçlarına<br />

cevap verebilecek projeleri öne<br />

çıkaran ve ülkemizin en önemli girişimcilik<br />

etkinliklerinden biri olarak proje sahiplerine<br />

maddî destek sağlayan BigBang<br />

2016’nın 12 Kasım’da gerçekleşen ödül töreninde,<br />

girişimciler ile melek yatırım ağları<br />

bir kez daha buluştu. Bu yılki teması “yansıma”<br />

olarak belirlenen yarışma, geleceğin<br />

girişimlerini sahneye taşıdı ve yeni fikirlerin<br />

potansiyelini yansıttı. İlgi çekici sunumları<br />

ve görsel açıdan da zengin içeriğiyle çevresine<br />

bir festival havası yayan BigBang<br />

2016’da, 5600 takım arasından seçilen<br />

250 ekip yarışmaya katılma hakkı kazandı.<br />

Yarışın sonunda seçilen 20 girişimci grup,<br />

İTÜ Çekirdek’in sunduğu bir yıllık kuluçka<br />

programına katılma şansı yakaladı. Böylece<br />

yatırım ağlarından toplam 5 milyon<br />

TL’lik yatırım alan takımların yolculuğu, girişimcilik<br />

ekosisteminin desteğiyle başladı.<br />

Bu projelerin arasından, İTÜ Çekirdek’ten<br />

her biri 1<strong>75</strong> bin TL ödül kazanan Mikrop ve<br />

NextHorizons ekipleri birinciliği paylaştı.<br />

Tam 70 girişim ise daha da büyüyebilmek<br />

için ilk adımı attı.<br />

BigBang 2016’da “Genel kategori” ve<br />

“Otomotiv teknolojileri” kategorilerinde yarışan<br />

girişimciler, İTÜ ARI Teknokent’ten ve<br />

çok sayıda paydaştan oluşan geniş çaplı<br />

bir yatırım ağı ve ödül havuzu ile desteklendi.<br />

Destek veren kuruluşlardan olan İstanbul<br />

Sanayi Odası’nın 300 bin TL’lik eğitim<br />

ve hızlandırma desteği, “Geleceğin Sanayicisi<br />

Büyük Ödülü” olan 200 bin TL tutarındaki<br />

nakit ödüle değer görülen “Mikrop” ve<br />

“3Z” ekipleri arasında eşit olarak dağıtıldı.<br />

Geleceğin Girişimleri BigBang<br />

2016’da Sahne Aldı<br />

Otomotiv İhracatçıları Birliği ise açtığı “Otomotiv<br />

teknolojileri” kategorisinde 250 bin<br />

TL’lik nakit ödülü; Park Kolay, Nanografen,<br />

Progin Bilişim, Formulate ve Metrobi arasında<br />

paylaştırdı.<br />

İTÜ Çekirdek’in kurulduğu günden<br />

beri yarışmayı her yıl eksiksiz destekleyen<br />

Elginkan Vakfı, bu yıl da BigBang yarışmasının<br />

destekçileri arasındaydı ve girişimcilere<br />

100 bin TL’lik destek sağladı. Bu yıl<br />

BigBang’de ilk kez yer alan ana paydaşlardan<br />

Turkcell’in girişimcilere desteği ise<br />

300 bin TL oldu. 2016 ile birlikte ilk kez<br />

melek yatırım ağlarını ve risk sermayesi<br />

şirketlerini de BigBang’e davet eden İTÜ<br />

Çekirdek; TR Angels, Diffusion Capitalpartners,<br />

500 Stratups, BIC Angels, Proline<br />

Ventures, Telos Angels, Vestel Ventures,<br />

Şirket Ortağım, Bluecap Ventures,<br />

Galata Business Angels ve Keiretsu’yu<br />

da girişimcilere destek olmaları amacıyla<br />

konuk etti.<br />

Arıkovanı, Cardtek Group, Monitise,<br />

Ege Kimya, Yapı Kredi Teknoloji, IBM, Microsoft<br />

gibi pek çok önemli kuruluşun destek<br />

ve iş birliğiyle yoluna devam eden İTÜ<br />

Çekirdek, teknoloji girişimcilerine ihtiyaç<br />

duydukları tüm kaynakları, girişimcilik ekosistemi<br />

sayesinde üniversitemizin edindiği<br />

deneyimle birlikte ve İTÜ ARI Teknokent<br />

altyapısı avantajıyla bir arada sunuyor.<br />

İTÜ Rektörü Prof. Dr. Karaca:<br />

“Ülkemizin, dünyanın lider teknoloji<br />

girişimcilik adreslerinden birisi haline<br />

gelmesi için çalışıyoruz.”<br />

İTÜ Çekirdek’in geçtiğimiz 4 yılda ülke genelinde<br />

1600 girişimciye destek verdiğini,<br />

bu yılki katılımcılarla birlikte bu sayının<br />

1850’ye yükseldiğini belirten Rektör Prof.<br />

Dr. Mehmet Karaca, BigBang 2016’daki<br />

en büyük yeniliğin, yatırımcıların sürece<br />

katılımları olduğunu söyledi. BigBang final<br />

etkinliğinin, Türkiye’deki girişimcilik<br />

kültürünü ve ekosistemini güçlendiren en<br />

önemli etkinliklerden biri olduğunu hatırlatan<br />

Karaca, teknoloji ve girişimcilik açısından<br />

dünyada öne çıkan merkezlerindeki<br />

çalışmaların yakından takip edildiğini ve<br />

bu gelişmelerin İTÜ Çekirdek’e de aktarıldığını<br />

vurguladı. Melek yatırım ağlarının<br />

BigBang sürecine dâhil edilmesinin,<br />

etkinliğin yurt dışına da ulaşmasında bir<br />

köprü olacağını sözlerine ekledi. Rektör<br />

konuşmasını: “Tam 5 yıldır kesintisiz bir<br />

şekilde düzenlediğimiz ve her geçen gün<br />

daha da büyüyen BigBang; girişimciler,<br />

yatırımcılar, akademik çevreler ve ülkemiz<br />

açısından son derece ilham verici bir hale<br />

gelmiş durumda. İTÜ Çekirdek’te, her yıl<br />

çok farklı alanlarda girişimlere ev sahipliği<br />

yapıyoruz. Ülkemizin, dünyanın lider<br />

teknoloji girişimcilik adreslerinden birisi<br />

102 itü vakfı dergisi


Teleporter<br />

Next Horizons<br />

Getys<br />

Smart Mimic<br />

Leadtime<br />

Buy Buddy<br />

Nowhere Studios<br />

WalkOVR<br />

Mikrop<br />

haline gelmesi için çalışıyoruz. Başından<br />

beri bizi destekleyip büyüten tüm destekçilerimize<br />

bir kez daha şükranlarımızı sunuyoruz.”<br />

sözleriyle noktaladı.<br />

BigBang’in En İyileri Sahneye Çıktı<br />

Finalde, İTÜ Çekirdek’in BigBang yatırım<br />

havuzu haricinde; Next Horizons, Buy<br />

Buddy, Smart Mimic, Teleporter ve WalkOVR<br />

ekiplerine kapalı ofis olanağı da<br />

sağlandı. Finale kalan diğer tüm girişimlere<br />

açık ofisten yararlanma, yarı finale kalan<br />

tüm ekiplere ise İTÜ ARI Teknokent’in<br />

yeni açılacak girişimcilik merkezi Magnet’te<br />

1 ay ücretsiz kullanım hakkı tanındı.<br />

BigBang 2016 finalinde birçok girişimciye<br />

farklı noktalarda destek sunuldu.<br />

Katılımcılardan Teleporter ekibi, İTÜ ARI<br />

Teknokent’in girişimcileri Amerika’ya taşıyan<br />

programı ITU GATE’e davet edilerek<br />

50 bin dolarlık programdan yararlanma<br />

hakkı kazandı.<br />

“Microsoft Özel Ödülü” olarak dağıtılan<br />

toplam 240 bin dolarlık bulut bilişim<br />

ödülü ise; Nowhere Studios ve Getys<br />

projeleri arasında paylaştırıldı. Diğer bulut<br />

bilişim ödülü olan ve IBM’in BigBang<br />

girişimlerine sunduğu toplam 240 bin dolarlık<br />

desteği ise Buy Buddy ve Leadtime<br />

paylaştı. Böylece, 1 milyon 520 bin TL<br />

tutarındaki bulut bilişim ödülü dört ekibe<br />

dağıtıldı.<br />

Toplamda 1<strong>75</strong> bin TL kazanan, Mikrop<br />

ve Next Horizons ekibi BigBang birincisi<br />

olurken, Teleporter ekibi 170 bin TL’nin,<br />

3Z ise 150 bin TL’lik ödülün sahibi oldu.<br />

BigBang’de dereceye giren diğer ekipler<br />

ise, 150 bin TL ile Smart Mimic ve WalkOVR<br />

150 bin TL olarak sıralandı.<br />

itü vakfı dergisi<br />

103


TEKNOKENT DOSYASI<br />

Girişimciler Kavşak<br />

"Startup İstanbul 2016"da Buluştu<br />

1. CasBasha (Ürdün)<br />

Ürdünlü ve Suudi Arabistanlı internet<br />

kullanıcıların Amazon.com üzerinden<br />

alışveriş yapmasını sağlayan<br />

CasBasha, ödemelerin kredi kartsız ve<br />

banka kartsız olarak gerçekleştirilmesini<br />

sağlıyor.<br />

2. InnoveraLabs (Türkiye)<br />

Geliştirdiği A.T.A.R isimli güvenlik<br />

sistemi ile günümüzün dinamik ve atik<br />

siber güvenlik ihtiyacını karşılayan InnoveraLabs,<br />

40’tan fazla güvenlik teknolojisiyle<br />

donattığı sistemi sayesinde,<br />

tüm siber saldırı göstergelerine hızlı bir<br />

şekilde müdahale edilmesini ve gerekli<br />

görüldüğü noktalarda insan operatörlerin<br />

de korunma sürecine dâhil edilmesini<br />

sağlıyor.<br />

İstanbul Teknik Üniversitesi, her yıl<br />

dünyanın dört bir yanından gelen girişimcileri<br />

buluşturan, girişimci fikirleri ve<br />

projeleri bir araya getiren Startup İstanbul’un<br />

bu yılki ayağının ilk üç gününe<br />

ev sahipliği yaptı. Avrupa ve Asya’nın<br />

en önemli girişimcilik etkinliklerinden<br />

sayılan ve 6-10 Ekim arasında düzenlenen<br />

Startup İstanbul 2016; ABD’den<br />

ve Avrupa, Asya ile Afrika’dan gelen<br />

yüzlerce girişimciyi ve yatırımcıyı, Ayazağa<br />

Yerleşkesi'nde ağırladı. 9 Ekim’de<br />

verilen bir günlük aradan sonra ise büyük<br />

final Volkswagen Arena’da gerçekleştirildi.<br />

Girişimciliğin İstanbul’daki zirvesi<br />

Startup İstanbul’a geçtiğimiz Mayıs<br />

ayından bu yana yaklaşık 25 bin girişimci<br />

başvururken, bu projelerin 4085’i<br />

ilk elemeyi geçti ve ardından 2139 girişimle<br />

çevrimiçi görüşmeler yapıldı.<br />

Kısa listeye kalan 428 girişimden 100<br />

tanesi ise Startup İstanbul’a katılmaya<br />

hak kazandı. Sahneye çıkma şansı<br />

elde eden 50 girişim arasında girişimcilik<br />

ekosistemiminin kuluçka merkezi<br />

İTÜ Çekirdek’in projelerinden; Olbig<br />

Project, Irrigationalizer, Project Seasong<br />

ve AR Pandora da yer aldı.<br />

Startup İstanbul’un En İyileri<br />

Etkinlik, bu yıl da en iyi üç girişimi ödüllendirdi.<br />

Jüri oylarıyla dereceye alan ve<br />

ödüllendirilen üç proje şöyle sıralandı:<br />

3. Pobu.ca (Yunanistan)<br />

Ekiplerin edindikleri iş bağlantılarını<br />

paylaşabilmeleri için paylaşımlı bir<br />

sistem olan Pobuca, kişileri gruplara<br />

ayırmaktan ekibin e-postalarındaki tüm<br />

bağlantıları tek bir havuzda toplamaya<br />

kadar uzanan özellikleriyle öne çıkıyor.<br />

Taranan kartvizitlerin tanınması, e-posta<br />

ve SMS gönderimi gibi yeni ve heyecan<br />

verici özelliklerin de yakında sisteme eklenmesi<br />

planlanıyor.<br />

Soldan sağa: İTÜ ARI Teknokent Genel Müdür'ü Kenan Çolpan - E-tohum Kurucu Ortağı ve CEO'su Burak<br />

Büyükdemir - İTÜ ARI Teknokent Genel Müdür Yardımcıları Gökçe Tabak ve Deniz Tunçalp.<br />

104 itü vakfı dergisi


İngiltere Ticaret Bakanı Greg<br />

Hands’den İTÜ ARI Teknokent’e Davet<br />

İngiltere Ticaret Bakanı Greg Hands<br />

İTÜ girişimcilik ekosistemi sayesinde yenilikçi<br />

fikirler üreten girişimcilere ev sahipliği<br />

yapan ve parlak fikirleri destekleyen İTÜ<br />

ARI Teknokent’e konuk oldu. Aralarında<br />

İstanbul İngiliz Başkonsolosu Judith Slater’ın<br />

da yer aldığı İngiliz heyete, İTÜ ARI<br />

Teknokent’in işleyişi ve ekonomiye sağladığı<br />

katkılar hakkında bilgi verildi. Greg<br />

Hands, Rektör Prof. Dr. Mehmet Karaca<br />

başkanlığında yapılan İTÜNOVA TTO, İTÜ<br />

Ginova, İTÜ Gate yetkililerinin de yer aldığı<br />

heyetler arası toplantı sonrasında, İTÜ<br />

ARI Teknokent’in ön kuluçka merkezi İTÜ<br />

Çekirdek’i de ziyaret etti. Hands, çalışmalarını<br />

burada sürdüren girişimcilerle bir<br />

araya geldi.<br />

İTÜ ARI Teknokent’in girişimciliğe uygun<br />

atmosferinden ve yarattığı artı değerden<br />

etkilendiğini belirten İngiltere Ticaret<br />

Bakanı Greg Hands, İngiltere’nin girişimciliğe<br />

yönelik ayırdığı fonların İTÜ ARI<br />

Teknokent’teki projelere kullandırılması<br />

noktasında karşılıklı görüşmelerin mümkün<br />

olabileceğini söyledi. Hands, İTÜ ARI<br />

Teknokent’in, firmaları Amerika pazarına<br />

taşıdığı İTÜ GATE projesinin Avrupa ayağı<br />

için Londra’nın da seçenekler arasında<br />

değerlendirilebileceğini belirtti.<br />

İngiltere ile ilişkileri teknoloji ve<br />

girişimcilik geliştirecek<br />

Rektör Prof. Dr. Mehmet Karaca, İngiliz<br />

heyetiyle gerçekleşen toplantı ile ilgili<br />

görüşlerini de paylaştı. İTÜ ARI Teknokent’in<br />

en önemli hedeflerinden birinin<br />

yerli girişimleri yurt dışına taşımak olduğunu<br />

hatırlatan Karaca, bu doğrultu-<br />

da Chicago ve San Francisco’da ön<br />

kuluçka merkezlerinin açıldığını belirtti<br />

ve İTÜ ARI Teknokent’in kapsama<br />

alanını genişletmek adına diğer<br />

ülkelere de ulaşmanın hedeflendiğini<br />

söyledi. Rektör ayrıca, Greg Hands’in,<br />

Avrupa’nın 8. kuluçka merkezi<br />

olan İTÜ Çekirdek, akademisyenlerimiz<br />

ile şirketler arasında bir köprü<br />

görevi gören İTÜ Gate ve yurt dışına<br />

odaklı teknoloji transfer ofisi İTÜNO-<br />

VA TTO’nun çalışmalarına büyük ilgi<br />

gösterdiğini de sözlerine ekledi. Rektör<br />

Karaca konuşmasını: “İngiltere<br />

Ticaret Bakanı Greg Hands ile gerçekleştirdiğimiz<br />

toplantı sonucunda,<br />

firmaları desteklemeye yönelik Prosperity<br />

Fund ve Katip Çelebi - Newton<br />

Fund adlı fonlara daha fazla pay<br />

ayrılabileceğini konuştuk. İngiltere ve<br />

Türkiye arasında, İTÜ ARI Teknokent<br />

aracılığıyla nasıl daha fazla değer yaratılabileceği<br />

konusunda fikir alışverişinde<br />

bulunduk. Sayın Bakan ayrıca,<br />

Londra Borsası’nda da İTÜ ARI Teknokent<br />

için görüşmeler yapabileceğini<br />

dile getirdi. Bu toplantının, iki ülke<br />

arasında ekonomik ilişkileri daha fazla<br />

geliştirmesi en büyük dileğimiz.”<br />

diyerek noktaladı.<br />

İTÜ ARI Teknokent ziyaretinde<br />

Greg Hands başkanlığındaki İngiliz<br />

heyeti, Süleyman Demirel Kültür Merkezi’nde<br />

düzenlenen Startup İstanbul<br />

etkinliğine katılarak girişimcilerin projeleri<br />

hakkında bilgi aldı.<br />

itü vakfı dergisi<br />

105


TEKNOKENT DOSYASI<br />

‘Ulaştırmada Teknoloji Hareketi’ İş Birliği<br />

Karayolu Yolcu Taşıma Sektörü'nün federasyonları, TOBB<br />

Sektör Meclisi Başkanlığı'nda, İTÜ ARI Teknokent iş birliğiyle,<br />

“Ulaştırmada Teknoloji Hareketi” başlattı. 13 Aralık'ta İTÜ ARI<br />

Teknokent'te tanıtımı yapılan bu projeyle, İTÜ Çekirdek bünyesindeki<br />

teknolojik girişimcilerin sektöre kazandırılarak sektörün teknoloji<br />

düzeyinin artırılması, sektör ihtiyaçlarına göre girişimcilerin çözümler<br />

geliştirmesinin sağlanması hedefleniyor.<br />

Otomotiv ve ulaştırma sektörlerinin,<br />

taşıt kullanıcısı ve filo işletmecisi firmalarının<br />

oluşturduğu Karayolu Yolcu Taşıma<br />

Sektör Federasyonları TOFED, TOF, UYOF,<br />

İSTAB, TTDER, IPRU, TÖHOB, TURODER;<br />

TOBB Sektör Meclisi Başkanlığı'nda, İTÜ<br />

ARI Teknokent iş birliğiyle, “Ulaştırmada<br />

Teknoloji Hareketi” projesini başlattı. Projenin<br />

tanıtımı, 13 Aralık'ta İTÜ ARI Teknokent'in<br />

Arı-3 Binasında gerçekleştirildi.<br />

Bu projeyle birlikte, İTÜ Çekirdek bünyesinde<br />

geliştirilen teknolojik girişimcilerin<br />

sektöre tanıtılması, sektörün teknolojik<br />

düzeyinin artırılması, girişimcilerin çalışmalarının<br />

sektörün ihtiyacına göre şekillenmesinin<br />

sağlanması ve bu iş birliğiyle<br />

birlikte yeni girişimcilerin ülkemize<br />

kazandırılması hedefleniyor. Tanıtım öncesi<br />

düzenlenen kokteylde, katılımcılar,<br />

otomotiv ve ulaştırma sektörüne yönelik<br />

inovatif projeleri olan girişimci firmaların<br />

projeleri hakkında da bilgi alma imkanı<br />

buldular.<br />

Geçtiğimiz yıl dünyanın 18., Avrupa'nın<br />

8. en iyi girişimci kuluçka merkezi<br />

seçilen İTÜ Çekirdek ‘Erken Aşama<br />

Kuluçka Merkezi’nin yöneticisi olan ve<br />

Ulaştırmada Teknoloji Hareketi projesinin<br />

tanıtımına ev sahipliği yapan İTÜ ARI<br />

Teknokent Pazarlama ve İş Geliştirme<br />

Direktörü Arzu Eryılmaz etkinlikte yaptığı<br />

konuşmada: “İTÜ ARI Teknokent olarak<br />

hedefimiz yeni ve inovatif teknolojilerle<br />

ülkemizdeki otomotiv ve ulaştırma sektörüne<br />

destek olabilmek. Bu doğrultuda<br />

kuluçka merkezimiz İTÜ Çekirdek bünyesinde<br />

özel kategori olarak belirlediğimiz<br />

“Otomotiv Teknolojileri” ile Türkiye’de<br />

otomotiv sektörünün sürdürülebilir<br />

rekabet avantajına<br />

sahip daha güçlü bir yapıya<br />

kavuşmasına yardımcı<br />

olmayı hedefliyoruz. Geçen<br />

yıl güçlerimizi birleştirdiğimiz<br />

Otomotiv İhracatçıları<br />

Birliği (OİB) ile Türkiye’de<br />

otomotiv teknolojilerinin gelişimi<br />

için çalışmaya devam<br />

ediyoruz. “Ulaştırmada Teknoloji<br />

Hareketi” tanıtımına<br />

ev sahipliği yapmaktan ve<br />

otomotiv sektöründeki işbirliklerimize<br />

yenisi eklemekten<br />

mutluluk duyuyoruz”<br />

dedi.<br />

Karayolu Yolcu Taşıma<br />

Sektörü federasyonları adına,<br />

TOBB Sektör Meclisi<br />

Başkanı Mustafa Yıldırım;<br />

“Karayolu Yolcu Taşıma<br />

Sektörü olarak; otomotiv<br />

ve ulaştırma sektörlerinin<br />

üreticilerinin hizmet vermeye<br />

çalıştığı firmaları temsil ediyoruz. Bu<br />

sektörde üretilen araçların kullanıcısı,<br />

işletmecisi bizleriz. Sektörde teknolojik<br />

gelişmelerin üretici nezdinde hayata<br />

geçmesi, tasarım süreçlerini göz önüne<br />

aldığımızda en az iki yıl sürüyor diyebiliriz.<br />

Fakat biz kullanıcılar ve işletmeciler<br />

olarak, 'satış sonrası' kapsamında kendi<br />

firmalarımızda kullanma kararı almamız<br />

ve sektöre teknolojik ürünleri, hizmetleri<br />

kazandırmamız daha kolay ve hızlı oluyor.<br />

Bu nedenle, sektörümüzün teknolojik<br />

düzeyinin artırılmasına yönelik bu iş birliğini<br />

önemsiyoruz. İTÜ ARI Teknokent ile<br />

daha yakın çalışarak, burada geliştirilen<br />

teknoloji tabanlı ürün ve hizmetleri sektörümüze<br />

kazandırmayı, sektörümüzün ihtiyaçları<br />

doğrultusunda teknokente geribildirimlerde<br />

bulunarak girişimcilerimizin<br />

çözümlerini şekillendirmelerini hedefliyoruz.<br />

Bu iş birliğimizin, sektörümüze ve<br />

ülkemize hayırlı olmasını dilerim' açıklamasında<br />

bulundu.<br />

Konuşmaların ardından, federasyon<br />

ve İTÜ ARI Teknokent yöneticileri, tören<br />

sahnesinde proje protokolüne imza attılar.<br />

Projede 2’nci aşama, sektörün öncelikli<br />

ihtiyaçlarına göre teknokent bünyesindeki<br />

girişimci firmaların çözümlerinin<br />

belirlenmesi ve sektörde çeşitli firma ve<br />

kurumlarda kullanım testlerinin başlatılması<br />

olarak belirtildi.<br />

106 itü vakfı dergisi


tespit edilecek, gözlemlenecek, konuyla<br />

ilgili eğitimler, çalıştaylar ve toplantılar düzenlenecek,<br />

alıcı ortamlar için sınır değerler<br />

önerilecek. İki yıl sürecek bu çalışmada<br />

İTÜNOVA TTO, ülkemizdeki su kaynaklarının<br />

iç salgı bozucu kimyasallardan temizlenmesinde<br />

ve araştırma teknolojilerinin<br />

incelenmesinde öncülük edecek.<br />

Su kaynaklarının ileri teknolojilerle yönetimine<br />

katkıda bulunacak iş birliğine dair<br />

ayrıntılar, 3 Kasım Perşembe günü Ankara’da<br />

gerçekleştirilen ve Orman ve Su İşleri<br />

Bakanlığı Müsteşarı Akif Özkaldı ile Rektör<br />

Prof. Dr. Mehmet Karaca’nın da yer aldığı<br />

toplantıda kamuoyuyla paylaşıldı.<br />

Temiz Su Kaynakları İçin<br />

İTÜNOVA TTO Öncülük Edecek<br />

Plansız kentleşme, yoğun tarımsal ve<br />

endüstriyel faaliyetler ile turizm kaynaklı<br />

etkiler nedeniyle, temiz su kaynaklarının<br />

önemi her geçen gün artıyor. Su kaynaklarındaki<br />

kirlilik riskine karşı mücadelede bütüncül<br />

çözümler getiren yaklaşımlara her<br />

zamankinden daha çok ihtiyaç duyuluyor.<br />

Orman ve Su İşleri Bakanlığı Su Yönetimi<br />

Genel Müdürlüğü ve İstanbul Teknik<br />

Üniversitesi Teknoloji Transfer Ofisi’nin<br />

(İTÜNOVA TTO) yaptığı iş birliğiyle gerçekleşecek<br />

“Endokrin Bozucu Kimyasallar ve<br />

Arıtma Teknolojilerinin Araştırılması Projesi”,<br />

su kaynakları üzerindeki kirlilik baskısını<br />

azaltmayı ve bunların insan sağlığı üzerindeki<br />

etkilerini en aza indirmeyi, ayrıca su<br />

ekosistemini korumayı hedefliyor.<br />

Avrupa Birliği mevzuatının baz alındığı<br />

proje, sudaki ekolojik dengenin yanı sıra;<br />

çocuklardaki doğuştan şekil bozuklukları,<br />

kanser, cinsel gelişimde ve sinir sistemi<br />

gelişiminde gecikme gibi hastalıklarda<br />

insan sağlığını korumayı amaçlıyor. Proje<br />

kapsamında; iç salgı bozucu kimyasallar<br />

Prof. Dr. Mehmet Karaca: “Ekosistem<br />

devamlılığını ve insan sağlığını<br />

koruyacak önemli bir projeye imza<br />

attık.”<br />

Projeye dair görüşlerini paylaşan Rektör<br />

Prof. Dr. Mehmet Karaca, sağlanan iş birliğinin<br />

Türkiye’deki ekosistemin devamlılığı<br />

ve insan sağlığının korunması bakımından<br />

çok önemli bir hedef olduğunu belirtti. İTÜ-<br />

NOVA TTO’nun kamu sektörü ve özel sektörle<br />

iş birliği yapmada yeterli donanıma<br />

sahip olduğunu söyleyen Karaca, su ve<br />

hava kalitesinde ülke olarak belli bir seviyeye<br />

ulaştığımızın da altını çizdi ve projeyi:<br />

“Türkiye’de teknokentler toplam 2.4 milyar<br />

dolarlık ihracat yaptı ve bunların arasında<br />

ilk sırayı 927 milyon 574 bin dolarlık ihracatla<br />

İTÜ ARI Teknokent aldı. Bu tür projelerle<br />

birlikte, daha ileriye gideceğimize<br />

inanıyorum.“ sözleriyle yorumladı.<br />

Özkaldı: “Su kaynaklarını etkin bir<br />

şekilde yönetmeliyiz.”<br />

Orman ve Su İşleri Bakanlığı Müsteşarı İTÜ<br />

mezunu Akif Özkaldı ise İTÜNOVA TTO ile<br />

birlikte önemli bir projeye başlanıldığını belirterek:<br />

“Su kaynaklarımızı en etkin şekilde<br />

yönetmek zorundayız. Ülkemiz su stresi<br />

yaşayan bir ülke ve bu durumu etkin bir şekilde<br />

yönetmeliyiz. Bakanlığımız bu doğrultuda,<br />

su yönetimini miktar ve kalite bazında<br />

ele alıyor.” dedi.<br />

İTÜ mezunu ve öğretim üyesi Orman ve<br />

Su İşleri Bakanlığı Su Yönetimi Genel Müdürü<br />

Prof. Dr. Cumali Kınacı ise yeryüzündeki<br />

su miktarının sınırlı olduğunu hatırlattı.<br />

Artan su tüketimi ve sanayileşme nedeniyle<br />

kullanılabilir suya olan talebin arttığını<br />

vurgulayan Kınacı, su kaynaklarının ve su<br />

kalitesinin korunmasına ilişkin çalışmalar<br />

yaptıklarını da sözlerine ekledi.<br />

itü vakfı dergisi<br />

107


GENÇ BAŞARI<br />

İTÜ Facilis Otomobil Takımı:<br />

1 Litre Benzinle 300 Km Yol<br />

Geliştirdiği yakıt tasarruflu<br />

araçlarla<br />

2011’den bu yana<br />

çalışmalarına devam eden<br />

İTÜ Facilis Otomobil Takımı,<br />

Shell Eco-marathon'un<br />

Türkiye'deki yarışlarında<br />

birincilik elde etti. Takımı,<br />

aerodinamik modelleme<br />

aşamasında görünüşü ve<br />

süzülüşüyle “Macaw” kuşunu<br />

andırmasından ötürü<br />

bu ismi verdiği ve bu kuşun<br />

renklerini taşıyan aracıyla,<br />

prototip benzinli araçlar kategorisinde,<br />

1 litre benzinle<br />

300 km yol almayı başardı.<br />

Shell Türkiye, Türkiye<br />

İhracatçılar Meclisi (TİM)<br />

ve Otomobil İhracatçıları Birliği (OİB)<br />

iş birliğiyle düzenlenen ve dünyanın en<br />

önemli öğrenci katılımlı inovasyon yarışmalarından<br />

olan Shell Eco-Marathon’a,<br />

Türkiye'nin farklı lise ve üniversitelerinden<br />

13 takım ve yaklaşık 200 öğrenci<br />

katıldı. Yarışmada takımlar, "en az enerjiyle<br />

en uzun mesafe" gitmek için yarıştı.<br />

“Benzinli araçlar” kategorisinde yarışmayı<br />

birinci bitiren takım, ödülünü 8-10 Aralık<br />

tarihleri arasında, Türkiye İhracatçılar<br />

Meclisi tarafından düzenlenen İnovasyon<br />

Haftası etkinliğinde aldı. Facilis Otomobil<br />

Takımı ayrıca, İnovasyon Haftası kapsamında<br />

gerçekleşen fuarda ürettiği araçları<br />

sergiledi.<br />

108 itü vakfı dergisi<br />

Yeni hedef: 1 litre benzinle 500 km yol<br />

Artan dünya nüfusu, hızlanan kentleşme,<br />

sanayide büyük çaplı yatırımların<br />

sürmesi nedeniyle enerji kaynaklarının<br />

hızla tükenmeye başladığı günümüzde<br />

enerji tasarrufu ve verimliliği her zamankinden<br />

daha da önemli hâle geldi.<br />

Enerji verimliliğinin etkilediği alanlardan<br />

biri de ulaşım olarak öne çıkıyor. Bugün<br />

bir yandan alternatif enerji kaynaklarıyla<br />

çalışan araçlar geliştirilmeye çalışılırken,<br />

diğer yandan ise ulaşımda kullanılan petrol<br />

kaynaklı yakıtlarda daha etkili tasarruf<br />

önlemleri alınıyor.<br />

İTÜ’de kurulan İTÜ Facilis Otomobil<br />

Takımı da bu anlayışın bir sonucu ola-<br />

rak ortaya çıktı. 2011’deki<br />

Shell Eco-marathon yarışmasına<br />

katılma hedefiyle<br />

kurulan takım, o günden<br />

bu yana “daha az yakıt,<br />

daha çok yol” hedefiyle<br />

çalışmalarını sürdürüyor.<br />

Takım sıradaki hedefini<br />

ise Shell Eco-marathon<br />

<strong>2017</strong>’de yine 1 litre benzinle,<br />

bu kez 500 km yol<br />

alabilmek olarak belirledi.<br />

İTÜ Facilis Otomobil<br />

Takımı: Adını, Latincede<br />

“kolaylaştırmak” anlamına<br />

gelen “facilis” sözcüğünden<br />

alan takım, ülkemizde<br />

son yıllarda daha ciddi<br />

olarak gündeme gelen<br />

yerli otomobil tasarımı ve üretimi fikriyle<br />

2011 yılında Yrd. Doç. Dr. Atakan Altınkaynak<br />

danışmanlığında kuruldu. Shell<br />

Eco-marathon da dahil olmak üzere çeşitli<br />

yarışlara ve projelere katılarak yakıt<br />

tüketimini en aza indiren geleceğin otomobillerini<br />

üretmeyi amaçlıyor. Mobilite<br />

anlayışına farklı bir bakış açısı kazandırmayı<br />

amaçlayan İTÜ Facilis Otomobil<br />

Takımı, şehir hayatının en büyük sorunlarından<br />

olan ulaşıma Teknik Üniversite<br />

penceresinden bakıyor. Takım; makine,<br />

uçak, elektrik, elektronik ve haberleşme,<br />

işletme ve inşaat mühendisliği bölümlerinde<br />

öğrenim gören İTÜ öğrencilerinden<br />

oluşuyor.


İTÜ Güneş Arabası Ekibi’ne Belçika’dan Ödül<br />

Güneş, artık sadece günümüzü<br />

aydınlatmakla kalmıyor,<br />

temiz ve yenilenebilir<br />

bir enerji kaynağı olarak da<br />

hayatımıza giriyor. İTÜ Güneş<br />

Arabası Ekibi (GAE) de<br />

güneş arabası geliştirme<br />

projeleri ve katıldığı yarışlarla<br />

güneş enerjisinin ulaşımda<br />

kullanımı üzerine çalışıyor.<br />

İTÜ GAE ekibi, küresel çapta<br />

bir sorun olan aşırı enerji<br />

tüketiminin çözümü olarak<br />

görülen güneş enerjisinin,<br />

günlük hayatta daha fazla<br />

kullanılması konusunda toplumsal bir bilinç<br />

oluşturuyor.<br />

Ekip son olarak; 23-25 Eylül tarihlerinde,<br />

Belçika’da düzenlenen European Solar<br />

Challange yarışmasında yer aldı. 8 ülkeden<br />

12 farklı güneş arabasının yarıştığı bu<br />

önemli etkinlikte, ekibe ait güneş arabası<br />

“en hızlı tek kişilik güneş arabası” oldu. İTÜ<br />

GAE yarış sonunda, Uluslararası Güneş<br />

Arabası Federasyonu (International Solarcar<br />

Federation) tarafından “Güneş Enerjisi<br />

Ruhunu En İyi Temsil Eden Ekip” ödülüne<br />

değer görüldü ve bir uluslararası çapta başarıyı<br />

daha üniversitemize getirdi.<br />

Dünyanın en saygın ve<br />

popüler güneş arabası yarışlarından<br />

olan, <strong>2017</strong> Avustralya’da<br />

yapılacak World Solar<br />

Challenge için Uluslararası<br />

Güneş Enerjisi Federasyonu<br />

(International Solar Federation)<br />

Direktörü Chris Selwood’un<br />

davetini alan ekip, bu<br />

yarış için şimdiden hazırlanmaya<br />

başladı. Hazırlıklar konusunda<br />

görüşünü paylaşan<br />

İTÜ GAE ekip lideri Yunus<br />

Emre Çiçek, 2009’daki World<br />

Solar Challenge yarışında<br />

aldıkları ödülün öz güvenlerini artırdığını<br />

ve geçtiğimiz Eylül ayındaki yarışta alınan<br />

bu son başarının kendileri için ayrı bir motivasyon<br />

kaynağı olduğunu belirtti. Çiçek<br />

ayrıca, bu yarışla birlikte güneş arabalarının<br />

Tesla araçlardan daha verimli olduğunu<br />

gösterdiğini öne sürüyor.<br />

Geleceğin Havacılık Teknolojisi İHA’lar<br />

Yarıştı, İTÜ Kazandı<br />

Türkiye Bilimsel ve Teknik<br />

Araştırma Kurumu (TÜ-<br />

BİTAK) tarafından, Gebze<br />

Teknik Üniversitesi (GTÜ)<br />

ev sahipliğinde düzenlenen<br />

1. Uluslararası TÜBİTAK İnsansız<br />

Hava Araçları (İHA)<br />

Yarışması’nda İTÜ’nün iki<br />

takımı, iki farklı kategoride<br />

birinciliği kazandı. 100 yerli<br />

ve 6 yabancı takımın yarıştığı<br />

etkinliğe katılan ekipler,<br />

tasarladıkları İHA'lar ile TÜ-<br />

BİTAK tarafından belirlenen<br />

görevleri yerine getirip parkurları<br />

tamamlayarak dereceye<br />

girebilmek için mücadele<br />

etti.<br />

2016 TÜBİTAK UAV (Unmanned Aerial<br />

Vehicle - İnsansız Hava Aracı) yarışmasına<br />

katılmak ve İHA’lar konusunda araştırma<br />

yapmak hedefiyle, Uçak Uzay Bilimleri Fakültesi’nde<br />

kurulan İTÜ ROTA takımı, ilk yarış<br />

deneyiminde kürsünün zirvesinde yer aldı.<br />

Ekip, adını dünyanın en uzun kanat açıklığı-<br />

na sahip kuşu “albatros”tan alan uçakları ile<br />

“Sabit Kanatlı Hava Aracı” kategorisinde birinci<br />

oldu. Diğer birinciliği ise İTÜ Team Mini<br />

Quad aldı. Takım,“Döner Kanatlı Hava Aracı”<br />

kategorisinde rakiplerini geride bıraktı.<br />

Uçak Mühendisliği Bölümü öğretim<br />

üyesi Yrd. Doç. Dr. Özge Özdemir’in danış-<br />

manlığını üstlendiği İTÜ ROTA takımı, Uçak<br />

Mühendisliği Bölümü 3. sınıf öğrencilerinden<br />

oluşuyor. Tunahan Ulu’nun kaptanlığında<br />

çalışmalarını sürdüren ekibin diğer<br />

üyeleri; Batuhan Makaracı,<br />

Furkan Mustafa Gedik,<br />

Kamer Erol, Ahmed<br />

Selman Koçoğlu, Mustafa<br />

Musab Ayhan'dan oluşuyor.<br />

Uçak ve Uzay Mühendisliği<br />

Yüksek Lisans<br />

Programı öğrencisi Ersin<br />

Gürel’in (İTÜ Team Mini<br />

Quad) danışmanlığını ise<br />

Gemi ve Deniz Teknolojisi<br />

Mühendisliği Bölümü<br />

araştırma görevlisi İbrahim<br />

Tuğrul Ardıç yaptı.<br />

Ekiplerin birinci olduğu<br />

“Sabit Kanat Performans”<br />

kategorisinde<br />

Polonya Hava Kuvvetleri<br />

Akademisi Takımı ikinci,<br />

Bilkent Üniversitesi Team Bilkent ekibi<br />

üçüncü olurken; “Döner Kanat Performans”<br />

kategorisinde ise ikinciliği Tophane<br />

Mesleki ve Teknik Anadolu Lisesi’nden<br />

“Team Tophane” ve üçüncülüğü<br />

Lefke Avrupa Üniversitesi’nden “Kıbrıs<br />

Eagles” takımları elde etti.<br />

itü vakfı dergisi<br />

109


GENÇ BAŞARI<br />

İTÜ Renovate Team’in “Plan4U” Projesi,<br />

Valeo Innovation Challenge 2016’dan<br />

Ödülle Döndü<br />

Geleceğin akıllı, doğa dostu, pratik<br />

ve sürüş keyifli aracını tasarlamak hedefiyle,<br />

2030’un aracına bugünden bakan<br />

Valeo Innovation Challenge 2016,<br />

farklı disiplinlerden genç öğrencileri<br />

inovasyon ruhu ve yaratıcılıkta buluşturdu.<br />

Yarışmaya; güvenlik, karbon salımının<br />

azaltılması ve sürüş deneyimi<br />

geliştirme konularında birçok proje ka-<br />

tıldı. Fransa, Almanya, Japonya, Amerika<br />

Birleşik Devletleri ve ülkemizden<br />

toplam 8 üniversitenin finale kaldığı<br />

yarışmada İTÜ takımının yarıştığı kategoride<br />

birinci çıkmazken, öğrencilerin<br />

çalışması, “Otomobillerin Yeni Kullanım<br />

Şekilleri” (New Ways to Use Cars) kategorisinde<br />

ikinci seçildi. Fizik Mühendisliği<br />

Bölümü lisans öğrencisi Mehmet<br />

Anıl Güzelankara ile aynı bölümden<br />

mezun Emre Küçükkahveci’den oluşan<br />

İTÜ Renovate Team ekibinin hazırladığı<br />

“Plan4U” ikinciliği, Tokyo Üniversitesi<br />

(University of Tokyo) ve ABD’nin Northwestern<br />

Üniversitesi (Northwestern<br />

University) ile paylaştı.<br />

Otonom araçların, erken rezervasyon<br />

sistemiyle koloni halinde seyahat etmesi<br />

temeline dayanan proje, yolu erken rezerve<br />

eden otomobillere, en kısa ve en<br />

az yoğun yoldan varış noktasına ulaşabilme<br />

olanağı sunuyor. Çalışmada, geç<br />

rezervasyon yapan aracın ise daha uzun<br />

ama yine istediği zamanda hedeflenen<br />

yere varması sağlanıyor. Veri kullanımından<br />

yararlanan bu konseptte araçlar,<br />

trafik sıkışıklığı yaşanmayan alternatif<br />

rotalara yönlendiriliyor ve rezervasyonun<br />

geç ya da erken yapılmasına bakılmaksızın,<br />

yolculuklar istenen zamanda tamamlanıyor.<br />

İTÜ ekibi, projenin getirdiği<br />

akıllı rota planlaması sayesinde, şehir<br />

içi trafik sıkışıklığının azaltılması adına<br />

önemli bir çözüm öneriyor.<br />

İTÜ Renovate Team, aldığı dereceyle<br />

birlikte toplam 10.000 Euro tutarındaki<br />

para ödülünün de sahibi oldu.<br />

IEEEXtreme’de, Bofstrogonof Başarısı<br />

Dünya çapında faaliyet<br />

gösteren İTÜ Elektrik ve Elektronik<br />

Mühendisleri Enstitüsü<br />

(IEEE - Institute of Electricaland<br />

Electronics Engineers)<br />

tarafından düzenlenen IEE-<br />

EXtreme Programlama Yarışması'na<br />

katılan Bofstrogonof<br />

takımı, 2114 takım arasında<br />

52. sırayı aldı. Ülkemizden<br />

yarışmaya katılan 44 takım arasında genel<br />

sıralamada en iyi dereceyi alan İTÜ takımı;<br />

Bilgisayar Mühendisliği Bölümü öğrencileri<br />

Burak Buğrul, Burak Yalçınkaya ve Besim<br />

Ongun Kanat’tan oluştu. Yarışmaya katılan<br />

diğer İTÜ ekibi “deluxetiky” ise ilk 500’e girerek<br />

420. Sıranın sahibi oldu.<br />

24 saat boyunca, kesintisiz süren bir<br />

kodlama yarışması olan IEEEXtreme’de, farklı<br />

ülkelerden katılan yaklaşık 2000 ekip her yıl<br />

zorlu bir rekabete giriyor ve verilen programlama<br />

problemlerini çözmeye çalışıyor.<br />

110 itü vakfı dergisi


Cansat Competition’da İTÜ APİS Model<br />

Uydu Takımı Birinci Oldu<br />

Uluslararası başarılarıyla adından sıkça<br />

söz ettiren İTÜ model uydu takımı APİS,<br />

Moğolistan’ın başkenti Ulan Batur’da düzenlenen<br />

“Cansat Competition 2016”da<br />

ülkemizi temsil etti ve zirvede yer alarak<br />

üniversitemizi bir kez daha gururlandırdı.<br />

Takım, Türkiye’nin de üyesi olduğu Asya<br />

Pasifik Uzay Birliği (APSCO) üyesi ülkelerden<br />

en iyi takımların davet edildiği “Cansat<br />

Competition 2016” yarışmasında birinciliği<br />

elde etti.<br />

Uzay Mühendisliği Bölümü öğrencileri<br />

Mert Menekşe, Gürkan Önal ve Ataberk<br />

Arman Kayhan’dan oluşan üç kişilik bir<br />

ekiple yarışa katılan takımın danışmanlığını<br />

aynı bölümde öğretim üyesi Prof. Dr. Alim<br />

Rüstem Aslan yaptı.<br />

Organizatörlüğünün, APSCO ve Moğolistan<br />

Hükümeti Haberleşme ve Bilgi Tekno-<br />

lojileri Kurumu’nun ortaklaşa üstlendiği yarışmada<br />

görev, “model uydunun (Cansat)<br />

rüzgâr hızına bağlı olarak, roket fırlatma<br />

rampasından 50 metre uzaklıkta bulunan<br />

bir hedefi fotoğraf veya video yoluyla tespit<br />

etme” olarak belirlendi. Takımların görevi<br />

başarmış kabul edilmeleri için ise; model<br />

uydu sıcaklığını, basıncını, rüzgâr hızını,<br />

GPS bilgilerini, nem miktarını, yüksekliği,<br />

3 eksende ivmeölçer, 3 eksende jiroskop<br />

bilgilerini ve kamera açısını anlık olarak yer<br />

istasyonuna iletmeleri şart koşuldu.<br />

ABD’de ve NASA sponsorluğunda<br />

gerçekleşen Cansat 2016’ya katılan Türk<br />

takımları arasında en iyi dereceyi elde<br />

ederek, genel sıralamada 9. sırayı alan<br />

APİS, bu birincilikle başarılarına bir yenisini<br />

ekledi.<br />

Elektrik Mühendisliği Kulübü’nden<br />

Türkiye’nin İlk “Elektrikli Araçlar Zirvesi”<br />

İTÜ Elektrik Mühendisliği Kulübü bir ilke<br />

imza attı ve Türkiye’nin ilk Elektrikli Araçlar<br />

Zirvesi’ni düzenledi. 1 Aralık’ta gerçekleştirilen<br />

ve büyük ilgi gösterilen zirvenin açılış<br />

konuşmalarını Elektrik Elektronik Fakültesi<br />

Dekan Yardımcısı Yrd. Doç. Dr. Ali Fuat Ergenç,<br />

Elektrik Mühendisliği Kulübü başkanı<br />

İbrahim Onur Aydoğan ve zirvenin genel koordinatörü<br />

İsa Tekin yaptı.<br />

Elektrikli araçlar sektöründen birçok<br />

firmanın katıldığı zirvede, Gersan A.Ş.<br />

Ürün Geliştirme Müdürü Muharrem Akbulut<br />

ilk sunumu yaptı. Sektörün genç<br />

girişimcileri olan Mekik Motors kurucularından<br />

Eyüp Ateş ve Volkan Gökalp,<br />

elektrikli araçların tasarımı konusunda<br />

yaptıkları sunumda, deneyimlerini katılımcılarla<br />

paylaştılar. Elektrikli Araçlar<br />

Zirvesi, +90 3B Digital Fabrikalar firmasının<br />

elektrikli araçlarda hafifliğin önemi<br />

ile Türkiye Hibrit ve Elektrikli Araçlar<br />

Derneği Başkanı Berkan Bayram’ın<br />

elektrikli araç teknolojileriyle ilgili sunumlarıyla<br />

sürdü.<br />

Etkinliğin öğleden sonraki kısmı ise<br />

otomotiv sektörünün güçlü temsilcilerinden<br />

Ford Otosan yetkililerinin, elektrikli<br />

araçlarda dönüşüm sistemleri konusundaki<br />

sunumuyla başladı. Hollandalı konuk<br />

Ecotap İhracat Müdürü Rien Verhoeckx<br />

“elektrikli araçlarda toplu taşıma”yla<br />

ilgili görüşlerini aktarırken, Temsa Teknoloji<br />

Müdürü Burak Onur’un sunumu da<br />

dikkatle izlendi.<br />

Türkiye Elektrikli ve Hibrid Araçlar<br />

Platformu (TEHAD) Başkanı Berkan<br />

Bayram’ın yeni teknolojilere ilişkin sunumuyla<br />

sona eren programın ardından,<br />

konuşmacılar İTÜ Elektrik Mühendisliği<br />

Kulübü’nün hazırladığı soruları yanıtladılar.<br />

Sunumların ardından katılımcılar,<br />

Derindere Motorlu Araçlar (DMA) firması<br />

tarafından tahsis edilen elektrikli araçla<br />

test sürüşüne çıktı.<br />

Etkinliği düzenleyerek, elektrikli<br />

araçlar konusunda bir farkındalık oluşturmayı<br />

amaçlayan Elektrik Mühendisliği<br />

Kulübü, bu amaç doğrultusunda zirveyi<br />

her yıl düzenlemeyi hedefliyor.<br />

itü vakfı dergisi<br />

111


GENÇ BAŞARI<br />

Uyuşturucu Ajanları Tespit Edecek<br />

İTÜ IGEM’e Madalya<br />

İTÜ IGEM (International Genetically Engineered<br />

Machine) takımı, 27-31 Ekim tarihleri<br />

arasında, ABD’nin Boston kentinde düzenlenen<br />

“International Genetically Engineered<br />

Machines” (IGEM-Uluslararası Genetik Mühendisliği<br />

ile Geliştirilmiş Makine) yarışmasında,<br />

“Metamfetamin Bazlı Uyuşturucuların<br />

Bakteri Biyosensörü ile Tespit Edilmesi” başlıklı<br />

projeyle, bronz madalyaya değer görüldü.<br />

Takımın projesi sayesinde, uyuşturucu<br />

ajan içeren örneklerle karşılaştığında renk<br />

değiştirmek üzere tasarlanmış bu sentetik,<br />

yani genetiği değiştirilmiş bakteriler ile düşük<br />

hacimli örneklerde bile hızlı tespit yapılabilecek.<br />

Proje kapsamında, modelleme yöntemi<br />

ile uyuşturucu maddeleri laboratuvara gerek<br />

kalmadan olay yerinde tespit edebilen<br />

ve kullanımı kolay bir biyosensör tasarlandı.<br />

Tasarımın tamamlanmasının ardından, laboratuvarda<br />

deneme aşamasına geçildi. Bronz<br />

madalya kazanan takımın danışmanlığını Moleküler<br />

Biyoloji ve Genetik Bölümü’nden Doç.<br />

Dr. Fatma Neşe Kök ile Doç. Dr. Nevin Gül<br />

Karagüler üstlenirken, ekip üyeleri olarak aynı<br />

bölümdeki lisans öğrencileri; Altuğ Uludağ,<br />

Dilşad Dağtekin, Evrim Fer, Galip Can Güçlü,<br />

Melis Akgün, Nedim Hacıosmanoğlu ve Yağmur<br />

Güneri yer aldı.<br />

İTÜ Rektörlüğü'nün, “Ögrenci Projeleri<br />

Destekleme Programı”ndan yararlandırdığı<br />

ve laboratuvar araştırmaları için gereken altyapıyı<br />

sağladığı İTÜ IGEM takımına, projenin<br />

modelleme aşamasında, Ulusal Yüksek Başarımlı<br />

Hesaplama Merkezi (UHeM) ile Bilişim<br />

Enstitüsü’nden Yrd. Doç. Dr. Sefer Baday<br />

ve Moleküler Biyoloji ve Genetik Bölümü’nden<br />

Yrd. Doç. Dr. Bülent Balta da görüşleriyle<br />

rehberlik etti. Bu süreçte; İTÜ ARI Teknokent,<br />

İstanbul Valiliği, Türk Hava Yolları, İstanbul<br />

Çocukları Vakfı ve Sentromer DNA Teknolojileri<br />

sponsor olarak ekibi destekledi.<br />

IGEM (International Genetically Engineered<br />

Machines) yarışması ve İTÜ IGEM: İlk kez<br />

2000 yılında gerçekleştirilen ve yıllık olarak<br />

düzenlenen IGEM, sentetik biyoloji konusunda<br />

önemli etkinliklerden biri sayılıyor. Yarışmada,<br />

doğada bulunmayan biyolojik sistemlerin<br />

genetik mühendisliği yöntemleri ile üretilmesi<br />

üzerine hazırlanan projeler yarışıyor.<br />

Moleküler Biyoloji ve Genetik Bölümü öğrencileri<br />

tarafından bu yıl kurulan İTÜ IGEM<br />

takımı, IGEM yarışmasına düzenli olarak<br />

katılmanın yanı sıra, moleküler biyoloji ve<br />

genetik alanındaki temel sorunlara “sentetik<br />

biyoloji” yaklaşımlarıyla çözüm bulmayı<br />

amaçlıyor.<br />

Quarry Life Awards’ın Türkiye Birincisi<br />

Moss Busters Oldu<br />

Taş ocaklarındaki doğal hayatın çeşitliliğine<br />

dikkat çekmek ve bu alanlardaki yaşam<br />

çeşitliliğini göstermek amacıyla araştırma<br />

projelerinin yarıştığı Quarry Life Awards’da<br />

İTÜ Moss Busters ekibi, yarışmaya ülkemizden<br />

katılan 29 araştırma arasında ilk sırayı<br />

alarak Türkiye birincisi oldu. Farklı ülkelerdeki<br />

ekiplerden gelen toplam 454 araştırmanın<br />

katıldığı Quarry Life Awards’da, Moleküler<br />

Biyoloji ve Genetik Bölümü öğrencileri; Berke<br />

Olcaysoy, Galip Can Güçlü ve Nedim<br />

Hacıosmanoğlu’ndan oluşan ekip, “maden<br />

sahalarının yosun-mantar ortaklık (mutualistic)<br />

sistemleri kullanılarak rehabilitasyonu”<br />

konulu projeleriyle bu başarıya ulaştı. Moss-<br />

Busters üyeleri, kendilerini ülke birinciliğine<br />

taşıyan bu başarıyla geçtiğimiz yaz ayların-<br />

da, İstanbul Kovukdere Taş Ocağı’nda saha<br />

çalışmaları yapmıştı.<br />

Quarry Life Awards nedir?<br />

Quarry Life Awards, taş ocaklarında biyoçeşitlilik<br />

hakkında tanıtım ve eğitim amacıyla 21<br />

ülkede düzenlenen uluslararası bir araştırma<br />

yarışmasıdır. Yarışma; maden ocağı ile insan<br />

aktivitelerin en az zararı görmüş farklı peyzaj<br />

ve doğal yaşam alanlarını kapsıyor. Bu benzersiz<br />

habitatlar, olağanüstü yerel bitki örtüsünü<br />

ve faunayı geliştiriyor. Heidelberg Cement<br />

firması tarafından düzenlenen Quarry Life<br />

Awards temel olarak, maden ocaklarının biyolojik<br />

değeri hakkında farkındalık oluşturmayı<br />

ve bu alanlardaki biyo-çeşitlilik hakkında bilgi<br />

birikimini geliştirmeyi hedefliyor.<br />

112 itü vakfı dergisi


Mutlu Günler Hande Gözen’in<br />

Tasarımıyla Renklenecek<br />

Endüstri Ürünleri Tasarımı Bölümü<br />

öğrencisi Hande Gözen, çöp şişlerle<br />

oluşturduğu katlanabilir mekanizmaya<br />

dayalı çalışmasıyla, TEV (Türk Eğitim<br />

Vakfı) Mutlu Gün Panosu Yarışması’nda<br />

birinci oldu. Gözen bu başarıya, Endüstri<br />

Ürünleri Tasarımı Bölümü’nden öğretim<br />

görevlisi Mehmet Erkök'ün de yer aldığı<br />

jürinin; yaratıcılık, orijinallik, estetik, işlevsellik<br />

ve uygulanabilirlik açılarından<br />

yaptığı değerlendirme sonucunda ulaştı.<br />

Manevi değeri yüksek hediyeleri ön<br />

plana çıkarmak, tasarım dünyasına katkıda<br />

bulunmanın ve genç tasarımcılara<br />

destek olmanın hedeflendiği yarışmada<br />

Hande Gözen, çelenk kullanımına yeni<br />

bir bakış açısı getirdi; farklı ve kolay<br />

kullanılabilecek bir düzenek üzerinde<br />

çalıştı.<br />

Yarışmada, cenazelerde kullanılan<br />

metal çelenklerin nişan ve düğün gibi<br />

mutlu günlere uyarlanması için yeni tasarım<br />

fikirlerini ortaya çıkaran çalışmalarda;<br />

kolay taşınabilir ve kurulabilirlik,<br />

düşük maliyet, kırılmaz malzeme ile iç ve<br />

dış mekân kullanımına uygunluk olmak<br />

üzere 4 özellik şart koşuldu. Gözen, tüm<br />

ürün geliştirme sürecini çöp şişler kullanarak<br />

yaptığı çalışma modelleri üzerinden<br />

yürüttü ve çelengin katlanabilirlik<br />

özelliğini, katlanan sandalye sisteminden<br />

ve mekanizmalarından yararlanarak<br />

detaylandırdı. Gözen’e, çalışma süreci<br />

boyunca aynı bölümden Doç. Dr. Hatice<br />

Hümanur Bağlı ve araştırma görevlisi<br />

Ozan Soyupak da görüşleriyle destek<br />

verdi.<br />

Yarışmanın fikir ve uygulama aşamalarını<br />

başarıyla geçen Gözen, malzeme türleri,<br />

renkleri ve isim yazma alanı üzerinde tasarım<br />

açısından son dokunuşları, Bun Design’ın<br />

desteğiyle atölye ortamında yaptı.<br />

Ödülünü, TEV Mütevelli Heyet Başkanı<br />

ve Koç Holding Yönetim Kurulu<br />

Başkanı Ömer Koç ile yarışmada jüri<br />

üyelerinden, İTÜ Mimarlık 1982 yılı mezunu<br />

Han Tümertekin’den alan Hande<br />

Gözen, ödül alan çalışmanın kendisi<br />

için çok farklı bir deneyim olduğunu belirtiyor.<br />

Gözen, TEV ile özdeşleşecek bu<br />

pano tasarımı ile mutlu günleri tamamlayarak<br />

birçok gencin eğitimini desteklemiş<br />

olacak.<br />

Tamamlayıcı Mobilya Tasarımına İTÜ İmzası<br />

İTÜ’nün, Enza Home ile yaptığı iş birliği<br />

sayesinde, Endüstri Ürünleri Tasarımı Bölümü<br />

2. sınıf öğrencileri hem firmadan burs<br />

alma olanağına kavuşuyor hem de Enza<br />

Home’un portföyünde yer alacak bir ürünü<br />

tasarlama şansı elde ediyor. Bu projeyle<br />

birlikte, endüstri ürünleri tasarımıyla ilgilenen<br />

genç yeteneklere çalışmalarını tanıtma<br />

fırsatı sunulması, tüketicilerin bu alandaki<br />

ihtiyaç ve beklentilerine cevap verilebilmesi,<br />

tamamlayıcı mobilyalarda özgün tasarımların<br />

ortaya çıkarılması hedefleniyor.<br />

Endüstri Ürünleri Tasarımı Bölümü öğrencilerinin<br />

2015-2016 öğretim yılı bahar<br />

yarıyılı projesi olarak, Enza Home’a özel hazırladıkları<br />

tamamlayıcı mobilya tasarımları<br />

işlevsel ve yaratıcı özellikleriyle öne çıktı.<br />

Öğrencilerin ikinci stüdyo dersi kapsamında<br />

hazırladığı bu çalışmalar ayrıca, İKSV<br />

tarafından düzenlenen 3. İstanbul Tasarım<br />

Bienali paralel etkinliği olarak Taşkışla Yerleşkesinde<br />

açılan bir sergi ile dekorasyon<br />

meraklılarıyla buluştu. Bu kapsamda “En<br />

İyi Tasarım” olarak seçilecek çalışma, Enza<br />

Home portföyüne alınacak ve proje sahibi<br />

öğrenciye firma tarafından burs sağlanacak.<br />

Üniversite - sanayi iş birliğinin başarılı<br />

örneklerinden biri olan proje; Mimarlık Fa-<br />

kültesi Endüstri Ürünleri Tasarımı Bölümü<br />

öğretim üyeleri Doç. Dr. Gülname Turan, Dr.<br />

L. N. Ece Arıburun Kırca, araştırma görevlileri;<br />

Miray Boğa, Ahmet Hamurcu, Sena Semizoğlu<br />

ve İffet Pala tarafından yürütüldü.<br />

Ayrıca, serbest tasarımcı Seyman Çay da<br />

projede yer aldı.<br />

Proje yürütücülerinden Doç. Dr. Gülname<br />

Turan “İTÜ Mimarlık Fakültesi Endüstri<br />

Ürünleri Tasarımı Bölümü olarak, sektördeki<br />

farklı firmalarla yıllardır birlikte çalışıyoruz.<br />

Fakat Enza Home ile yaptığımız iş birliği ve<br />

sonucunda ortaya çıkan proje sayesinde<br />

verilecek burs ve sergi sonunda seçilecek<br />

tasarımın Enza Home portföyüne eklenecek<br />

olması hepimiz için ayrı bir motivasyon kaynağı<br />

oldu.” diyerek projeye ilişkin görüşünü<br />

dile getirdi.<br />

Projeyle ilgili görüşünü paylaşan, Enza<br />

Home markasının yer aldığı Yataş Grubu<br />

Genel Müdürü Nevzat Yıldız ise marka<br />

olarak en önemsedikleri noktanın özgün<br />

tasarımlar sunmak olduğunu ve bu bağlamda<br />

dekorasyonla ilgili çalışmalar yapan<br />

gençlerin sektöre kazandırılması gerektiğini<br />

belirtti.<br />

itü vakfı dergisi<br />

113


GENÇ BAŞARI<br />

Bilişim ve Mobil Teknoloji<br />

Communication Week’te Buluştu<br />

Elektrik ve Elektronik Mühendisleri<br />

Enstitüsü İTÜ Öğrenci Kolu (İTÜ IEEE)<br />

tarafından 5-8 Aralık tarihleri arasında<br />

düzenlenen, haberleşme sektörünün<br />

ilk ve en büyük öğrenci etkinliği olan<br />

“Communications Week”, Ayazağa<br />

Yerleşkesi Kültür Sanat Birliği Büyük<br />

Salon’unda gerçekleştirildi. Teknoloji<br />

ve iletişim dünyasından uzmanların<br />

katıldığı dört günlük etkinlikte profesyoneller,<br />

yarının dünyasına dair görüşlerini paylaştı.<br />

Etkinliğin ilk oturumunda Türk Telekom<br />

Kurumsal Servisler Direktörü Dr. Cenk Sezgin<br />

“Nesnelerin İnterneti ve Akıllı Şehirler Projesi”<br />

ile ilgili çalışmalarını katılımcılarla paylaştı. Ardından<br />

Türk Telekom Akademi Grup Yöneticisi<br />

Doğan Özmen “Dünden Bugüne Telekomünikasyon<br />

Teknolojileri ve Fiber Teknolojisi”nden<br />

bahsetti. İkinci oturumda Huawei Teknolojileri<br />

Takım Lideri Ahmet Can Koral “4,5G ve LTE”<br />

başlıklı sunumunu yaptı. Günün son oturumunda<br />

ise Schneider Electric’den Güney Erkolukısa<br />

Akıllı Şehirler konulu sunumuyla katılımcılara<br />

seslendi.<br />

Öğrencilerle farklı sektörlerden profesyonelleri<br />

buluşturan bu özel etkinliğin ikinci günü<br />

Vestel Akıllı Telefon Proje Yönetimi Müdürü<br />

Aykut Demirci’nin akıllı telefon üretim süreciyle<br />

ilgili aşamaları anlatmasıyla başladı. Intel IoT<br />

Yazılım Mühendisi Mustafa Aldemir’in nesnelerin<br />

interneti sunumu sonrasında Crytek Yazılım<br />

Mühendisi Ozan Özkan, sanal gerçeklik üzerine<br />

düşüncelerini paylaştı.<br />

Enovas Mühendislik tarafından<br />

gerçekleştirilen Labview ile Yazılımsal<br />

Radyo Programlama atölye çalışmasıyla<br />

ilgi toplayan üçüncü günde,<br />

Ericsson Ortadoğu ve Afrika Bölgesi<br />

Stratejik Yatırımlardan Sorumlu İş Geliştirme<br />

Müdürü Deniz Köylü, katılımcılarla<br />

birlikte mobil teknolojilerin gelişimine<br />

baktı. İletişim Haftası’nın son konuğu<br />

ise mobil veri güvenliğini ele alan sunumuyla<br />

Samsung Mobil Çözümler Yöneticisi<br />

Murat Gök oldu. Bugüne dek yaptıkları iletişim<br />

çalışmalarıyla kayda değer bir kitle oluşturan<br />

yaratıcı video yapım ekibi Batesmotelpro da<br />

üçüncü gün konuşmalarının ardından katılımcılarla<br />

eğlenceli bir söyleşi gerçekleştirdi.<br />

Etkinliğin son gününde, Elektronik ve Haberleşme<br />

Mühendisliği ve Bilgisayar Mühendisliği<br />

Bölümü öğrencilerinden oluşan 20 kişilik<br />

bir ekip, Huawei Türkiye ofisini ziyaret etti.<br />

İş Dünyası, Ünlüler ve Öğrenciler<br />

Pazarlama ve Finans Zirvesi’ndeydi<br />

İTÜ Yatırım Kulübü tarafından 20-23 Kasım<br />

tarihleri arasında düzenlenen Pazarlama<br />

ve Finans Zirvesi, bu yıl da farklı sektörlerden<br />

birçok yöneticiyi ve ünlü isimleri öğrencilerle<br />

buluşturdu.<br />

Her yıl sayısız başarı öyküsünün anlatıldığı,<br />

çeşitli etkinlikler ve söyleşilerle renklenen<br />

zirve, yine yoğun bir ilgiyle karşılandı. Farklı<br />

kentlerden katılımcıların da yer aldığı zirvede,<br />

2000’e yakın öğrenci ve 30’a yakın firma ağırlandı.<br />

Pazarlama ve Finans Zirvesi’ni yerinde<br />

114 itü vakfı dergisi<br />

izleyemeyenler ise internet yoluyla yapılan<br />

canlı yayınla zirveyi izledi.<br />

20 Kasım’da yapılan özel resepsiyonla<br />

başlayan etkinliklerin ilki, izleyicileri dansın<br />

etkisine alan tango ve salsa gösterileri oldu.<br />

Dans gösterilerinin ardından sahneye çıkan<br />

Can Gox izleyicileri blues, caz ve rock tınılarıyla<br />

büyüledi.<br />

2016 Pazarlama ve Finans Zirvesi’nde<br />

iş dünyasının önde gelen kuruluşlarının üst<br />

düzey yöneticileri Cüneyt Yavuz, Semih Sel,<br />

Burcu Uzunoğlu Erkan Fuat Işıksal, Dr. Hakan<br />

Çınar, Dr. Hakan Keskin, Selçuk Çelik, Boğaç<br />

Göncü, Ahmet Turgut, Erman Erciyes, Can<br />

Pamir, Seda Gürkaynak, Duygu Ersoy, Berna<br />

Akyüz Öğüt, Tanya Neşeliler, Tunç Berkman,<br />

Feyza Tamer, Murat Yeşildere ve Başak Yiğitoğlu<br />

konuşmacı olarak yer alıp, deneyim ve<br />

birikimlerini katılımcılarla paylaştılar.<br />

Katılımcılar etkinlikte ayrıca, staj ve iş<br />

başvurusu şansı da yakaladı. Pazarlama ve<br />

Finans Zirvesi, düzenlenen çekilişlerde dağıtılan<br />

davetiyeler, hediye kuponları ve akıllı telefonlarla<br />

birçok sürpriz yaptı.<br />

Üçüncü günde ise katılımcıları büyük bir<br />

sürpriz bekliyordu. Gün sonunda; etkinliğin<br />

programında yer alan söyleşi için gelen; Cem<br />

Davran, Zafer Algöz, Candaş Tolga Işık ve<br />

Can Yılmaz’a, Cem Yılmaz ve Ozan Güven de<br />

eşlik etti. Organizasyonun son gününde yapılan<br />

panellerde ise sektöründe önde gelen<br />

firmalarının yöneticileri, başarı öykülerini ve<br />

kariyer yolculuklarını öğrencilere aktardı.


Bilişim Teknolojileri Zirvesi ve<br />

“Dijital Dönüşüm”<br />

Bu yılki temasını, Franz Kafka’nın<br />

ünlü eseri “Dönüşüm”ün ana karakteri<br />

Gregor Samsa’dan yola çıkarak “dijital<br />

dönüşüm” olarak belirleyen Bilişim Teknoloji<br />

Zirvesi, her yıl olduğu gibi bu yıl<br />

da farklı sektörlerden gelen birçok firma<br />

yöneticisini ve bilişim alanında öne çıkan<br />

uzmanları ağırladı. Maçka Yerleşkesi’nde<br />

2-3 Aralık 2016 tarihlerinde<br />

düzenlenen ve bankacılık, e-ticaret, basın,<br />

telekomünikasyon, perakendecilik,<br />

bilgi teknolojileri, insan kaynakları başta<br />

olmak üzere, farklı alanlardan gelen<br />

profesyonellerin konuşmacı olarak katıldığı<br />

etkinliği, salondaki 1000’e yakın<br />

seyircinin yanı sıra, 40 binin üzerinde<br />

çevrimiçi izleyici de takip etti.<br />

Zirvede, günümüzde giderek karmaşık<br />

bir yapıya bürünen ekonomik ve toplumsal<br />

ilişkilerde en etkili faktörlerden olan<br />

dijital dönüşüm, bu dönüşümün oluşturduğu<br />

büyük ve sınırları aşan değişimler, değişen<br />

üretim ve hizmet anlayışları, çalışma ilişkilerine<br />

ve yaşam alanlarına bilişim teknolojilerinin<br />

ve dolayısıyla dijital yeniliklerin etkisi<br />

gibi pek çok önemli konu ele alındı. Ayrıca<br />

bu noktadan hareketle, yakın gelecekte ve<br />

uzun vadede beklenen yenilikler, inovasyon<br />

ve Ar-Ge’nin dünyaya daha fazla ne katabileceği<br />

üzerine görüşler de paylaşıldı. Kariyer<br />

ve günlük yaşamlarındaki deneyimlerini katılımcılarla<br />

paylaşan konuşmacılar, kendi yaşadıklarından<br />

örnekler vererek öğrencilere farklı<br />

bakış açıları kazandırmaya çalıştı.<br />

İTÜ Endüstri Mühendisliği Kulübü (İTÜ<br />

EMK) tarafından ilk kez düzenlenen Derini<br />

buldu. Sanat, spor ve iş dünyasından<br />

ünlü isimler ve markalar arasından sosyal<br />

medyayı en iyi kullananların seçildiği bu<br />

süreçte kazananlar, halk oylamasıyla belli<br />

oluyor. İlk olarak kullanıcılardan ve<br />

ajanslardan alınan önerilerle, her kategoride<br />

5’er aday belirleniyor. Bu yıl,<br />

ikinci aşama olan oylamadan finale<br />

kalan 135 aday, 27 kategoride ödül<br />

için yarıştı. Sosyal medyanın en iyileri<br />

tam 1 milyon oyun kullanıldığı sürecin<br />

sonunda seçildi. Sosyal Medya Ödülleri’nde<br />

bu yılın kazananlar listesi şu<br />

isimlerden oluştu:<br />

Bireysel Blog - Biz Evde Yokuz,<br />

Dizi - Poyraz Karayel, En Popüler Kullanıcı<br />

- Burcu Esmersoy.<br />

Gazeteci - İrfan Değirmenci, Haber<br />

Kaynağı – Hürriyet, İçerik Platformu<br />

– Onedio, Kurumsal Blog – THY,<br />

Marka – Mavi, Medya Kişisi - Mesut<br />

Yar, Mizah - Cem Yılmaz, Mobil Uygulama<br />

– Getir, Müzik Erkek - Murat Boz,<br />

Müzik Grubu - Mor ve Ötesi, Müzik<br />

Kadın - Sıla Gençoğlu, Oyuncu Erkek - İlker<br />

Kaleli, Oyuncu Kadın - Burçin Terzioğlu,<br />

Radyo - Power FM, Resmi Kurum – Beşiktaş<br />

Belediyesi, Sanat Kurumu - İstanbul<br />

Modern, Sivil Toplum – Lösev, Spor Kulübü<br />

– Galatasaray, Spor Programı - Beyaz<br />

Futbol, Sporcu – Lukas Podolski, TV Kanalı<br />

- Kanal D, TV Show Programı - Güldür<br />

Güldür Show, Yazar - Ayşe Kulin, Youtube<br />

- Oha Diyorum.<br />

İTÜ Endüstri Mühendisliği Kulübü’nden<br />

Kariyer İpuçları<br />

Sosyal Medyanın En İyileri Ödülü<br />

İşletme Mühendisliği Kulübü’nün 2010 yılından<br />

beri verdiği Sosyal Medya Ödülleri<br />

de Bilişim Teknolojileri Zirvesi’nde sahiplepartmanlar<br />

Arası Rotanı Tasarla (DART)<br />

paneli, hayatın en önemli dönemeçle-<br />

rinden biri olan meslek seçimi hakkında<br />

kararsızlık yaşayan öğrencileri, farklı alanlardan<br />

gelerek etkinliğe konuk olan sektör<br />

temsilcileriyle buluşturdu.<br />

7 Aralık 2016’da İTÜ Maçka Yerleşkesi’nde<br />

gerçekleşen ve öğrencilere kariyerleri<br />

konusunda destek olmak amacıyla<br />

düzenlenen etkinliğe 7 firmadan 9<br />

konuşmacı konuk oldu. Pazarlama, insan<br />

kaynakları ve tedarik zinciri konularına<br />

yakından bakılan üç panelden oluşan<br />

DART’ta, firmaların üst düzey yöneticileri<br />

kendi şirketlerindeki süreçler hakkında<br />

önemli bilgileri öğrencilerle paylaştı ve soruları<br />

yanıtladı. Panellerin ardından sektör<br />

temsilcileriyle birebir sohbet etme fırsatı<br />

da bulan öğrenciler, firmalarda kendilerine<br />

en uygun bölümün ne olabileceğine dair<br />

ipuçlarını konuklardan dinledi.<br />

itü vakfı dergisi<br />

115


İTÜ VAKFI'NDAN HABERLER<br />

İTÜ Maçka Yerleşkesi’nde Yabancı Diller<br />

Yüksek Okulu’nun tarihi binası içinde,<br />

mimari yapısı ve tarihsel dokusu ile her<br />

zaman ilgi odağı olan, Prof. Nezih Eldem’in<br />

tasarımı “Mustafa Kemal Amfisi” restore edilerek<br />

kültür-sanat faaliyetlerine yeniden kapılarını<br />

açtı. 1964’ten günümüze İstanbul’un<br />

kültür-sanat hayatında iz bırakan etkinliklere<br />

ev sahipliği yapan, dünyaca ünlü sanatçı ve<br />

grupları ağırlayan ve sayısız bilimsel etkinliğe<br />

sahne olan Mustafa Kemal Amfisi’nin restorasyonu,<br />

her ikisi de İTÜ İnşaat Fakültesi 1963<br />

mezunu olan Ülkü-Ersin Arıoğlu ve kurucusu<br />

oldukları Yapı Merkezi’nin maddi desteği ve<br />

yakın ilgisi ile gerçekleştirildi. İTÜ Rektörlüğü<br />

ve ilgili birimlerinin projenin gerçekleştirilmesi<br />

sürecindeki katkılarının yanında, salonda<br />

uzun yıllardır konser etkinlikleri gerçekleştirerek,<br />

elde ettiği gelirin tamamını Burs Fonu’na<br />

aktaran ve bugüne kadar sayısız İTÜ öğrencisine<br />

burs desteği sağlayan İTÜ Vakfı Sosyal<br />

ve Kültürel Hizmetler Komitesi’nin de girişim<br />

ve çabası bulunuyor.<br />

İTÜ Mustafa Kemal Amfisi, aslına uygun<br />

olarak yapılan restorasyonun ardından 7 Kasım<br />

2016’da, İTÜ Vakfı Sosyal ve Kültürel Hizmetler<br />

Komitesi’nin, Ülkü Arıoğlu’na teşekkür<br />

amacıyla düzenlediği “Borusan Quartet” konseri<br />

ile açıldı.<br />

Konser öncesi salonun açılış konuşmasını<br />

yapan Rektör Prof. Dr. Mehmet Karaca, salonun<br />

ilk açıldığı yıldan günümüze kadar unutulmaz<br />

müzik etkinliklerine sahne olduğunu<br />

belirterek şunları söyledi: “Nereden nerelere<br />

geldik. Biz de 80 öncesi buralardan geçtik.<br />

O zaman salonun adı G Amfisi idi. Burada<br />

Serdar Öztürk Çok Sesli Korusu’nu dinlerdik.<br />

Tarihi Mirasa Saygı<br />

Yenilenen “İTÜ Mustafa Kemal Amfisi”<br />

Borusan Quartet Konseri ile Açıldı<br />

İstanbul Teknik Üniversitesi’nin kültür mirası tarihi<br />

binalarından Maçka Yabancı Diller Yüksekokulu içinde yer alan<br />

Mustafa Kemal Amfisi restore edilerek kapılarını yeniden kültür<br />

sanat etkinliklerine açtı. Mustafa Kemal Amfisi’nin restorasyonu,<br />

İTÜ mezunları Ülkü – Ersin Arıoğlu ve kurucusu oldukları Yapı<br />

Merkezi tarafından gerçekleştirildi. Salon, İTÜ Vakfı Sosyal<br />

ve Kültürel Hizmetler Komitesi’nin Ülkü Arıoğlu’na ithaf ettiği<br />

“Borusan Quartet” konseri ile açıldı…<br />

Türk Sanat Müziği, Türk Halk Müziği’nin<br />

ünlü isimleri ve şefleri bu salonda konserler<br />

verdiler. Salonun restore edilerek yeniden<br />

açılmasında İTÜ Vakfı Sosyal ve Kültürel<br />

Hizmetler Komitesi’nin büyük emeği var.<br />

Onlar zorlamasaydı bu iş mümkün olamazdı.<br />

Restorasyonun yapılmasında en büyük<br />

pay Arıoğlu Ailesi’nin. Salon tüm özellikleriyle<br />

çok hoş ve güzel oldu. Salonla ve destek<br />

verenlerle gurur duyuyoruz”.<br />

İTÜ Vakfı Sosyal ve Kültürel Hizmetler<br />

Komitesi Başkanı Zeliha Dilek konserin<br />

açılış konuşmasında, Mustafa Kemal Konferans<br />

Salonu’nun yenilenmesini üstlenerek<br />

İTÜ’ye kazandıran Arıoğlu Ailesi’ne bu<br />

değerli hizmetlerinden dolayı bir konserle<br />

teşekkür etmek istediklerini ve bu nedenle<br />

salonun açılışının Ülkü Arıoğlu’na ithaf ettikleri<br />

“Borusan Quartet” konseri ile gerçekleştirildiğini<br />

belirtti.<br />

116 itü vakfı dergisi


Rektör Prof. Dr. Mehmet Karaca, Ülkü Arıoğlu ve Zeliha Dilek<br />

“G Amfisi” olarak da bilinen Mustafa<br />

Kemal Amfisi, Yapı Merkezi Holding’in<br />

mimarları ve mühendisleri, İTÜ Rektörlüğü<br />

Yapı İşleri ve Teknik Daire Başkanlığı<br />

katkılarıyla restore edildi. Sahne, ses, ışık<br />

düzeni ve oturma üniteleri tamamen yenilenen<br />

amfi, böylece daha modern bir görünüme<br />

kavuştu.<br />

“Tarihi bir mirasa sahip çıktık.”<br />

Yapı Merkezi Holding Kurucu Üyesi İTÜ<br />

Mezunu Ülkü Arıoğlu açılış nedeniyle yaptığı<br />

konuşmada, bu restorasyonda görev almalarının,<br />

kendilerini yetiştiren İTÜ’ye duydukları<br />

saygının samimi bir ifadesi olduğunu belirtti.<br />

Mustafa Kemal Amfisi’nin yeni ve daha modern<br />

bir yüze kavuşmasının, kendisinin ve<br />

eşi Ersin Arıoğlu’nun üniversite yıllarından<br />

beri en büyük hayalleri olduğunu söyleyen<br />

Ülkü Arıoğlu, aslına sadık kalınarak yapılan<br />

çalışmanın, üniversitemizin tarihî mirasının korunması<br />

adına oldukça önemli olduğunu da<br />

sözlerine ekledi. Arıoğlu konuşmasını şu sözlerle<br />

sürdürdü: “Mustafa Kemal Amfisi, açıldığı<br />

1964 yılından beri sayısız konser ve kültür faaliyeti<br />

ile toplantılara ve gösterilere kucak açarak<br />

hem halka hem de üniversitesine çok büyük<br />

hizmetler vermiştir. Bu salon, geçmişte de<br />

son derece iyi bir akustiğe ve ses alma donanımına<br />

sahipti. Bu nedenle, salonu titiz akustik<br />

hesaplar ve mimari detaylarla tasarlayan değerli<br />

hocam Prof. Nezih Eldem’i huzurunuzda<br />

rahmetle ve saygıyla anıyorum. Böylesine tarihi<br />

bir mirasa hizmet etmek, bizim için ayrı bir<br />

sevinç kaynağıdır.” Ülkü Arıoğlu, restorasyon<br />

sürecinde Mustafa Kemal Amfisi’nin mimarı<br />

müellif, Mimar Nezih Eldem’in oğlu mimar Nejat<br />

Eldem’in kendilerine büyük destek verdiğini,<br />

Nezih Eldem’in arşivini kendilerine açtığını<br />

belirterek teşekkürlerini sundu.<br />

Ülkü Arıoğlu, bu projeyi üstlenmesinde,<br />

İTÜ Vakfı Sosyal ve Kültürel Hizmetler Komitesi’nin<br />

İTÜ öğrencilere burs sağlamak üzere<br />

yıllardır gönüllü olarak yürüttüğü özverili çalışmaların<br />

kendisine ilham kaynağı olduğunu<br />

vurguladı.<br />

Arıoğlu, projenin gerçekleştirilmesi sırasında<br />

katkılarını esirgemeyen İTÜ mensupları<br />

Rektör Prof. Dr. Mehmet Karaca,<br />

Rektör Yardımcısı Prof. Dr. Tayfun Kındap,<br />

Doç. Dr. Çağatay Seçkin, Sis Alkan ve Didem<br />

Yücel ile Nejat Eldem’e; projeyi gerçekleştiren<br />

Yapı Merkezi mensupları proje<br />

koordinatörü İnş. Y. Müh. Fatih Yılmaz, proje<br />

mimarı Işık Gürel Keskinler, elektrik işleri<br />

şefi Selim Sencer ile çözüm ortaklarına ayrı<br />

ayrı teşekkür etti.<br />

itü vakfı dergisi<br />

117


İTÜ VAKFI'NDAN HABERLER<br />

Yayın Kurulu Üyelerine<br />

Teşekkür Plaketi<br />

İTÜ Vakfı’nın yayın çalışmalarına uzun<br />

yıllar özverili katkılarda bulunan Yayın Kurulu<br />

üyelerine Rektör Prof. Dr. Mehmet Karaca<br />

tarafından teşekkür plaketi verildi.<br />

Yayın Kurulu üyeleri Prof. Dr. Yıldız Sey<br />

(Başkan), Y. Müh. Naci Endem, Dr. Y. Müh.<br />

(Mimar) Doğan Hasol, Prof. Dr. Mete Tapan<br />

ve Hatice Yazıcı Şahinli (Yazı İşleri Müdürü)<br />

yayın faaliyetlerine yaptıkları katkılar<br />

nedeniyle, 26 Aralık 2016’da düzenlenen<br />

yemekli toplantıda teşekkür plaketi aldılar.<br />

İTÜ Vakfı Yayın Kurulu, özellikle son 4<br />

yıllık dönemde titiz ve özverili bir çalışma<br />

ile, çok sayıda değerli<br />

eserin literatüre kazandırılmasına,<br />

İTÜ Vakfı yayın<br />

ilkelerinin oluşturularak<br />

kurumsal bir yapı kazanmasına,<br />

İTÜ Vakfı Dergisi’nin<br />

düzenli periyotlarla<br />

ve zengin bir içerikle yayımlanmasına<br />

önemli katkılarda<br />

bulundu. Bu dönem,<br />

yayın faaliyetlerinin<br />

başladığı 1986 yılından<br />

günümüze kadar, yayınlar<br />

açısından İTÜ’ye en<br />

fazla katkının sağlandığı<br />

dönem oldu. Mühendisliğin<br />

farklı disiplinleri ile mimarlık<br />

ve müzik alanında<br />

ders kitabı, kaynak kitap<br />

gibi eserlerle, koleksiyon<br />

ve başvuru niteliği taşıyan<br />

eserler ve yabancı dil eğitimi kitaplarından<br />

oluşan 30’u aşkın yayın bu dönemde öğrenciler,<br />

araştırmacılar ve akademisyenlerin<br />

yararına sunuldu; bu kitapların satışından<br />

ve bazı kitap yazarlarının duyarlılıkla<br />

bağışladıkları teliflerle İTÜ Vakfı Burs Fonu’na<br />

da önemli bir katkı sağlandı.<br />

Rektör Karaca’nın ikinci Rektörlük dönemi<br />

ile birlikte İTÜ Vakfı Yayın Kurulu<br />

yeni üyelerden oluşan isimlerle çalışmalarını<br />

sürdürecek. Rektör Mehmet Karaca,<br />

teşekkür plaketlerini verirken yaptığı konuşmada,<br />

bu çalışmanın bir bayrak yarışı<br />

olduğunu, görevi devreden Yayın Kurulu<br />

üyelerinin tecrübelerine her zaman ihtiyaç<br />

duyduklarını, kendileri ile her zaman<br />

temasta olacaklarını belirtti. Yayın Kurulu<br />

üyeleri de, yeni Yayın Kurulu Başkanı olarak<br />

toplantıya katılan Prof. Dr. Sinan Mert<br />

Şener’e, yeni yayın döneminde başarılar<br />

dileyerek, önerilerde bulundular.<br />

İTÜ Vakfı’nın yeni Yayın Kurulu; Prof. Dr.<br />

Sinan Mert Şener (Yayın Kurulu Başkanı),<br />

Prof. Dr. Şebnem Burnaz, Yrd. Doç. Dr.<br />

Mehmet Ali Karaca, Yrd. Doç. Dr. Gülsen<br />

Uçarkuş, Hatice Yazıcı Şahinli (Yazı İşleri<br />

Müdürü/Editör), Kenan Mete (Koordinatör),<br />

Okutman Birol Çetinkaya ve Okutman Şule<br />

Gökçe Enginarlar’dan oluşuyor. Yeni Yayın<br />

Kurulu, 8 Kasım 2016’da ilk toplantısını yaparak<br />

göreve başladı.<br />

Soldan sağa: Kenan Mete, Prof. Dr. Sinan Mert Şener, Dr. Y. Müh. (Mimar) Doğan Hasol, Prof. Dr. Yıldız Sey,<br />

Rektör Prof. Dr. Mehmet Karaca, Y. Müh. Naci Endem, Hatice Yazıcı Şahinli, Prof. Dr. Mete Tapan.<br />

Komite, zengin etkinlik programı ile<br />

yeni döneme başladı<br />

İTÜ Vakfı Sosyal ve Kültürel Hizmetler<br />

Komitesi, yeni dönem çalışma programını<br />

7 Ekim’de yaptığı Genel Kurul toplantısı ile<br />

başlattı. Zeliha Dilek başkanlığında toplanan<br />

Genel Kurul, geçtiğimiz yaz aramızdan<br />

ayrılan ve Komite’ye bir dönem başkanlık<br />

da yapmış olan üyelerden İrem Vardar adına<br />

saygı duruşu ile açıldı.<br />

Komitenin çalışmalarını yakından izleyen<br />

ve destekleyen Ülkü Arıoğlu tarafından<br />

yenilenen Mustafa Kemal Amfisi hakkında<br />

bilgi verildi ve Ülkü Arıoğlu’na teşekkür<br />

amacıyla “Borusan Quartet” konseri organizasyonu<br />

konuşuldu.<br />

Çalışma döneminde düzenlenecek günübirlik<br />

ve konaklamalı gezi rotalarının da<br />

belirlendiği toplantıda, öğrenci bursları,<br />

burs miktarı, bu konu ile ilgili çalışma ve duyurular<br />

ve diğer periyodik etkinlikler gözden<br />

geçirildi.<br />

İTÜ Ayazağa Kampüsü’nde hizmet vermekte<br />

olan Giysi Odası’nın tadilat ve yenileme<br />

çalışmalarının Prof. Dr. Mahir Vardar<br />

tarafından üstlenilmiş olması nedeniyle,<br />

odanın isminin İrem Vardar Giysi Odası<br />

olarak değiştirilmesine karar verildi.<br />

Komite, İTÜ öğrencilerine burs desteği<br />

sağlama yönündeki çalışmaları kapsamında<br />

konser etkinliklerini bu dönemde de<br />

sürdürecek. Şubat ayı içinde planlanan<br />

konser etkinliğinde Burçin Büke Quartet<br />

konuğumuz olacak.<br />

118 itü vakfı dergisi


Gezi: Dünya Kültür<br />

Mirası 3 Kent<br />

İTÜ Vakfı Sosyal Kültürel Hizmetler Komitesi,<br />

yeni dönem yurtdışı gezilerinin ilkini Özbekistan’ın<br />

masal kentlerine gerçekleştirdi.<br />

Unesco Dünya Kültür Mirası listesindeki<br />

kentler Buhara, Semerkand, Hiva ve Taşkent’i<br />

kapsayan gezi 9 – 16 Ekim tarihleri<br />

arasında gerçekleştirildi.<br />

Komite üyelerinin yanısıra, yurtiçi ve yurtdışı<br />

gezilerini yakından takip eden gezgin<br />

ruhlu katılımcılardan oluşan 33 kişilik grup<br />

bu şehirlerin ve tarihten süzülüp gelen kültürünü<br />

yakından tanıma fırsatı bulurken, aynı<br />

zamanda Burs Fonu’na katkıda bulundu.<br />

Tarihi İpek Yolu’nun zengin kentleri Buhara<br />

ve Semerkand, bir zamanlar bölgenin<br />

ekonomik, kültürel ve siyasi merkezleriyken,<br />

bugün bu önemini kaybetmiş olsa da,<br />

etkileyici kültür mirası yapılarıyla gezginleri<br />

kendine çekiyor.<br />

Bu merakla yola çıkan Sosyal ve Kültürel<br />

Hizmetler Komitesi gezi grubunun ilk<br />

durağı Taşkent oldu. Kukeltaş Medresesi,<br />

Keffal Şaşi Türbesi, Barak Han Medresesi,<br />

Ebul Kasım Medresesi, Kaht-ı İmam<br />

Camii, Çar-su (Dört Su) Halk Çarşısı, Deprem<br />

Anıtı ve Meydanı, Özgürlük Meydanı’nı<br />

gezen grup, üçüncü gün, UNESCO Kültür<br />

Mirası Listesindeki Hivalchan-Kala’daydı.<br />

Orta Asya'nın en büyük medreselerinden<br />

olan Muhammed Amin Han Medresesi,<br />

Muhammed Rahim Han Medresesi, yarım<br />

kalmış minare Kalta Minar, Cuma Camii,<br />

Hovli Tosh Sarayı, Hiva’nın en iyi mimari<br />

eserlerinden biri olan Pehlivan Mahmud<br />

Türbesi, Özbekistan’ın en yüksek minaresi<br />

İslam Hoca ve Hiva’nın nefes kesen panoramik<br />

Eski Hiva ve Kun-Ark manzarası gezi<br />

rotasının durakları oldu.<br />

Yine UNESCO Kültür Mirası Listesindeki<br />

kentlerden Buhara’da ise Buhara Emirlerinin<br />

yazlık sarayı Sitorai Mohi Hossa’yı<br />

doğu ve batı mimarisinden ayrıntılar ile<br />

ziyaret ve Bahaddin Nakşibendi Türbesi<br />

ziyareti sonrasında Semerkand’a hareket<br />

edildi. Güzergah üzerinde Ortaçağ’ın en<br />

güzel kervansaraylarından olan Rabat Malik<br />

ve İmam Buhari Türbesi ziyaretleri sonrası<br />

Semerkant’a geçildi. Burada, etkileyici<br />

mimarisi ile Registan Meydanı ve meydanda<br />

bulunan Uluğ Bey, Telkâri ve Şirdari<br />

(Aslanlı) Medreseleri, Gur-Emir (Gur-ı<br />

Mir-Timur Han Türbesi), Afrasiab Müzesini<br />

ziyaret ve sonrasında Aziz Daniel Mezarı<br />

ziyaretleri. Bibi Hanım Camii ve Türbesi,<br />

Şah-ı Zinde Türbeler Topluluğu, ve Uluğ<br />

Bey Rasathanesi görüldü.<br />

Gezi rotasının son durağı Taşkent şehir<br />

turunda; Timurlular Parkı, Timurlular Tarihi<br />

Devlet Müzesi, Kukeltaş Medresesi, Çar-su<br />

(Dört Su), Halklar Dostluğu Parkı ve Ali Şir-<br />

Nevaî Anıtı’nı gezen grup, anı dağarcığına<br />

eşsiz fotoğraflar ekleyerek yurda döndü.<br />

Sosyal Komite Kurucu Üyelerinden Neş’e Önal Anısına<br />

Kerem Görsev Quartet Caz Konseri<br />

İTÜ Vakfı Sosyal ve Kültürel Hizmetler Komitesi,<br />

“Burs Fonuna Destek” etkinlikleri kapsamında,<br />

Komite’nin kurucu üyelerinden Neşet<br />

Önal anısına düzenlediği, Kerem Görsev<br />

Quartet Konseri’nde müzikseverleri ağırladı.<br />

Caz müziğinin ülkemizdeki en önemli<br />

temsilcilerinden, yurtiçi konserlerinin yanısıra,<br />

yurt dışında verdiği sayısız konser ve albüm<br />

kayıtları ile uluslararası isim yapan Kerem Görsev’e<br />

kontrbasta Kağan Yıldız, davulda Ferit<br />

Odman, saksafonda ise<br />

Engin Recepoğulları eşlik<br />

etti.<br />

Yaptıkları müzikle her<br />

parçada dünya çapında<br />

olduklarını hissettiren Kerem<br />

Görsev Quartet müzisyenleri<br />

gecede, Kerem<br />

Görsev’in çeşitli albümlerinden<br />

ve ağırlıklı olarak<br />

2014 yılında çıkardığı<br />

“Emirgan” albümünden<br />

seçilen Weekend, Masai<br />

Mara, Summer Breeze,<br />

Flying Notes, I Love May, Four Days, Be be<br />

be, Emirgan, Conversation With the Bass,<br />

Mango, Dream of Saxello, Hands an Lips ve<br />

Sir Ali parçalarından oluşan bir repertuvar<br />

sundular.<br />

Salonu tamamen dolduran müzikseverlerin<br />

yakın ilgisi, Kerem Görsev’in sıcak ilgisiyle<br />

karşılık bulunca, Görsev izleyenlerin isteğini<br />

kırmayıp, gönüllerde ve anılarda iz bırakan<br />

filmlere fon oluşturmuş, unutulmaz birkaç caz<br />

parçası daha seslendirdi. 2007 yılında da aynı<br />

salonda, Komite’nin İTÜ öğrencilerine burs<br />

desteği sağlamak üzere düzenlediği konserde<br />

sahne aldığını belirten Görsev, aynı amaçla<br />

tekrar İTÜ’lülerle birlikte olmaktan mutluluk<br />

duyduğunu da belirtti.<br />

Neş’e Önal: Kurucuları arasında yer aldığı<br />

ve kısa zamanda büyük hedeflerle kurumsal<br />

bir yapıya dönüşen İTÜ Vakfı Sosyal ve Kültürel<br />

Hizmetler Komitesi’nin gönüllü ve özverili<br />

bir üyesi olarak desteğini kesintisiz 23 yıl<br />

boyunca sürdüren Neş’e Önal 5 Nisan 2011<br />

yılında aramızdan ayrıldı. O yıldan bu yıla, eşi<br />

Prof. Dr. Güven Önal’ın desteği ile her yıl Neş’e<br />

Önal anısına düzenlenen bu konserlerle hem<br />

hatırasını yaşatmak, hem de İTÜ öğrencilerine<br />

burs desteği sağlanması amaçlanıyor.<br />

itü vakfı dergisi<br />

119


YAYINLAR<br />

Kemal Ahmet Arû<br />

Kentsel Planlama ve Tasarım Kitabı<br />

Mimarlık Fakültesi’nde Tanıtıldı<br />

UNESCO 2012 yılında Mimar ve<br />

Şehir Plancısı Prof. Kemal Ahmet<br />

Arû’nun (1912-2005) “bütün dünya<br />

mimarları ve şehircileri için bir referans<br />

olduğu" vurgusuyla; doğumunun<br />

100. Yılının uluslararası düzeyde kutlanması<br />

kararını aldı. Bu kararın ardından<br />

yıl boyunca gerçekleştirilen etkinlik<br />

serisinin bir ürünü olan “Kemal Ahmet<br />

Arû, Kentsel Planlama ve Tasarım” başlıklı<br />

kitap Eylül 2016’da İTÜ Vakfı tarafından<br />

yayımlandı.<br />

Kitabın yayımlanması nedeniyle, Prof.<br />

Kemal Ahmet Arû’nun 1940-1982 yılları<br />

arasında 42 yıl kesintisiz görev yaptığı<br />

İTÜ Mimarlık Fakültesi’nde bir tanıtım<br />

toplantısı düzenlendi. Toplantı, 2 Kasım<br />

2016'da Mimarlık Fakültesi Kemal Ahmet<br />

Arû Salonu’nda gerçekleştirildi. Kitabın<br />

editörleri Prof. Dr. Nuran Zeren Gülersoy<br />

ve Doç. Dr. Turgay Kerem Koramaz tarafından<br />

organize edilen toplantıya İTÜ<br />

Mimarlık Fakültesi Dekan Vekili Prof. Dr.<br />

Murat Gül, Mimarlık Fakültesi öğretim<br />

üyeleri ve İTÜ Vakfı Yayın Kurulu Başkan<br />

ve üyeleri katıldı. Toplantının açılışında<br />

konuşan Dekan Vekili Prof. Dr. Murat Gül,<br />

dört yıllık emeğin ürünü olan kitap nedeniyle<br />

editörler Nuran Zeren Gülersoy ve<br />

Turgay Kerem Koramaz’a, yazıları ile kitaba<br />

katkıda bulunan yazarlara teşekkür<br />

etti. Kitabın Türkçe ve İngilizce olmasından<br />

dolayı önemine ve bu yönü ile zorluğuna<br />

da değinen Gül, içerik ve baskı olarak<br />

mükemmel bir eserin ortaya çıktığını<br />

vurguladı. Gül, kitabı gündemine alarak<br />

basımını gerçekleştirmiş olması nedeniyle<br />

İTÜ Vakfı’na da teşekkürlerini sundu.<br />

120 itü vakfı dergisi<br />

Prof. Dr. Nuran Zeren Gülersoy,<br />

toplantıda yaptığı konuşmada, Kemal<br />

Ahmet Arû’nun 100. doğum yılı nedeniyle<br />

düzenlenen ulusal ve uluslararası<br />

etkinliklerden bahsederek, UNES-<br />

CO’nun aldığı karar çerçevesinde yıl<br />

boyunca düzenlenen etkinlik programına<br />

İTÜ Mimarlık Fakültesi Dekanlığı,<br />

Şehir ve Bölge Planlaması Bölümü,<br />

Çevre ve Şehircilik Uyg-Ar Merkezi’nin<br />

birlikte gerçekleştirdiği ulusal<br />

ve uluslararası etkinliklerle katkıda bulunduğunu<br />

belirtti. Prof. Kemal Ahmet<br />

Arû’yu ve eserlerini ulusal ve uluslararası<br />

düzeyde tanıtmayı amaçlayan bu<br />

kutlama etkinlikleri kapsamında çeşitli<br />

anma toplantıları, Aru’nun yaşamını ve<br />

eserlerini anlatan sergiler, sempozyumlar,<br />

yarışmalar, Kemal Ahmet Arû<br />

İTÜ uzantılı bir web sitesi gibi çalışmalara<br />

ilişkin bilgi aktaran Nuran Zeren<br />

Gülersoy, Mimarlık Fakültesi Dekanlığınca,<br />

bina içindeki 127 no.lu mekana


Kemal Ahmet Arû<br />

Kentsel Planlama ve Tasarım<br />

Editörler<br />

Prof. Dr. Nuran Zeren Gülersoy<br />

Doç. Dr. Turgay Kerem Koramaz<br />

İTÜ Vakfı Yayınları<br />

Türkçe/İngilizce<br />

Eylül 2016, 456 sayfa<br />

Kemal Ahmet Arû, Kentsel Planlama ve Tasarım” başlıklı kitap, Prof Kemal Ahmet Arû’nun<br />

yaşamı boyunca mimarlık ve kent planlama eğitimine ve mimarlık, kentsel planlama, kentsel<br />

tasarım, yerleşmeler ve konut konularına kuramsal ve uygulama alanında katkılarının<br />

değerlendirildiği ve bu alandaki çağdaş yaklaşımlara değerli yorumların yapıldığı Prof. Kemal<br />

Ahmet Arû ile birlikte çalışmış seçkin akademisyenlerin makalelerinden oluşuyor.<br />

İngilizce ve Türkçe on altı makale, önsöz ve üç panel yazısından oluşan bu kitabın, Prof.<br />

Kemal Ahmet Arû’nun anılması, mimarlık, kentsel tasarım ve planlama disiplinlerine katkılarının<br />

tanıtılması yanında, günümüz araştırmacılarının çalışmalarını ve çağdaş yaklaşımlarını da<br />

yansıtması nedeniyle ilgili bilim alanına önemli bir kaynak oluşturacağı düşünülüyor.<br />

da anma etkinlikleri kapsamında Prof.<br />

Kemal Ahmet Arû Salonu adının verildiğini<br />

açıkladı.<br />

Nuran Zeren Gülersoy, kitaba temel<br />

oluşturan içerik ve İTÜ Vakfı Yayını<br />

olarak basılması süreci ile ilgili olarak<br />

şunları söyledi: Etkinlik program kapsamında<br />

gerçekleştirdiğimiz Kemal<br />

Ahmet Arû Uluslararası Kentsel Planlama<br />

ve Tasarım Sempozyumu kapsamında<br />

mimarlık ve tasarım alanında<br />

uzman çok değerli hocalarımız arkadaşlarımız<br />

-çoğu da Prof. Kemal Ahmet<br />

Arû ile birlikte çalışmış- Aru’nun<br />

mimarlık ve kentsel planlama eğitimine,<br />

kentsel tasarım yerleşmeler ve konut<br />

konularına kuramsal ve uygulama<br />

alanında katkılarının değerlendirildiği<br />

ve bu alandaki çağdaş yaklaşımların<br />

sunulduğu çok değerli yorumların yapıldığı<br />

bildiriler sunmuşlardı. Bu çok<br />

değerli çalışmaların kalıcı bir eser haline<br />

getirilmesi kararı ile bu görevi biz<br />

üstlendik ve Türkçe/İngilizce yayınlanmasını<br />

istediğimiz için de çalışma<br />

oldukça uzun sürdü. Yayınevi arayışına<br />

girdiğimiz süreçte Hoca’nın adına<br />

yakışır bir yayınevi olmasını istedik ve<br />

İTÜ Vakfı’na başvurduk. İTÜ Vakfı Yayın<br />

Kurulu’ndan beklediğimizin üstünde<br />

ilgi gördük. Çalışmanın en nitelikli<br />

malzeme ve teknikle yayın haline gelmesi<br />

için İTÜ Vakfı tüm koşulları sağladı,<br />

kendilerine minettarım.”<br />

Nuran Zeren Gülersoy’un konuşmasının<br />

ardından, TRT tarafından<br />

“Cumhuriyete Kanat Gerenler” dizisi<br />

kapsamında çekilmiş olan Kemal Ahmet<br />

Arû belgeseli izlendi.<br />

Kitabın editörlerinden Doç. Dr. Turgay<br />

Kerem Koramaz ise konuşmasında,<br />

16 bölümden oluşan kitabın yazarları<br />

ve her bir bölüm hakkında kısa<br />

bilgiler aktardı.<br />

“İTÜ, Mimarlık Fakültesi, Şehir<br />

ve Bölge Planlama Bölümü, Yüksek<br />

Lisans Tezi, Prof. Kemal Ahmet Arû<br />

Ödülü”<br />

Toplantı kapsamında ”İTÜ Mimarlık<br />

Fakültesi, Şehir ve Bölge Planlama Bölümü<br />

Yüksek Lisans Tezi, Prof. Kemal<br />

Ahmet Arû Ödülü” de sahibini buldu.<br />

Ödülü takdim konuşmasında Prof. Dr.<br />

Mehmet Ocakçı, ülkemizde şehirciliğin<br />

bir meslek ve bilim dalı olarak<br />

gelişmesine büyük katkılar yapmış ve<br />

bölümün temellerini atmış olan Prof.<br />

Kemal Ahmet Arû anısına bu yıl 11.<br />

defa ödül verileceğini belirtti. 2015-<br />

2016 akademik yılında tamamlanmış<br />

yüksek lisans tezlerinin Mimarlık Fakültesi<br />

öğretim üyelerinden oluşan jüri<br />

tarafından; özgünlük, bilimsel içerik ve<br />

yöntem, konu kapsam ve içerik uyumu,<br />

bulguların sunumu yazım ve görsel<br />

ifade, planlama ve uygulamaya katkısı,<br />

temel ve güncel kaynaklara erişim<br />

ölçütleri bağlamında değerlendirildiğini<br />

vurgulayan Ocakçı, ödülü, Doç.<br />

Dr. Kerem Koramaz danışmanlığında<br />

“Kentsel Alanlarda Oluşan Isı Adası<br />

Etkisinin Kentsel Tasarım Yöntemleriyle<br />

Azaltılması-Aksaray Meydanı Örneği”<br />

konulu teziyle Büşra Ekinci’nin<br />

kazandığını açıkladı. Büşra Ekinci’ye<br />

ödülü Prof. Dr. Mehmet Ocakçı tarafından<br />

verildi.<br />

itü vakfı dergisi<br />

121


YAYINLAR<br />

Analitik Mekaniğe Giriş<br />

Prof. Dr. Metin Gürgöze<br />

İTÜ Vakfı Yayınları<br />

Ekim, 2016<br />

748 sayfa<br />

Analitik Mekaniğe Giriş kitabı, yazarın<br />

İTÜ Fen Bilimleri Enstitüsü<br />

bünyesinde “Makina Dinamiği,<br />

Titreşim ve Akustik” Yüksek Lisans<br />

Programı’nda 20 yıla yakın<br />

süredir verdiği “Mekanik Sistemler<br />

Dinamiği” dersinde anlatmakta<br />

olduğu konuların geliştirilmesi,<br />

sınavlarında sorulan problemlerin<br />

ve verilmiş bazı ödev problemlerinin<br />

çözümlerinin derlenmesiyle<br />

oluşmuştur. Kitap, Yüksek Lisans<br />

ve Doktora öğrencilerine, Analitik<br />

Mekaniğe ilişkin temel bilgileri<br />

vermek için yazılmıştır. Bu bağlamda<br />

120’nin üzerinde İngilizce<br />

ve Almanca kaynaktan derlenen<br />

bilgiler, yerine göre karşılaştırmalı<br />

kritikler ve yorumlar da yapılmak<br />

suretiyle, olabildiğince didaktik bir<br />

üslûpla okuyucuya sunulmaya çalışılmıştır.<br />

Açıkça ifade etmek gerekirse; kitap,<br />

incelediği konular açısından<br />

da, yazım üslûbu açısından da<br />

Türkçe Mekanik literatüründe bir<br />

ilktir. Kitabın ayırt edici özellikleri,<br />

Önsöz’ünde özet olarak ifade<br />

edilmeye çalışılmıştır.Analitik Mekaniğin<br />

temellerine ilişkin bilgiye<br />

erişmek isteyen Yüksek Lisans ve/<br />

veya Doktora öğrencisi, ana metin<br />

içerisinde anlatılmış olan konu ve<br />

kavramları, kitabın 8. ve son bölümünü<br />

oluşturan 70 adet çözümlü<br />

problem sayesinde, kolayca özümseyebilecektir.<br />

Yazar, uzun yıllar<br />

boyu verilen emeklerin ürünü olan<br />

bu eserinin Türkçe Mekanik literatürüne<br />

önemli bir katkı sağlayarak,<br />

bir boşluğu dolduracağına yürekten<br />

inanmaktadır.<br />

Mimarlıkta Değerlendirme<br />

Genişletilmiş 2. Baskı<br />

Prof. Dr. Mete Tapan<br />

İTÜ Vakfı Yayınları<br />

Ekim, 2016<br />

96 sayfa<br />

Mimari ürünün değerlendirilmesi<br />

mimarl›k alan›n›n en çok tart›ş›lan<br />

konular›ndan birisidir. Mete Tapan<br />

122 itü vakfı dergisi<br />

bu kitapta değerlendirme sürecinin<br />

bilinçli yap›lmas› sorununu ele alarak<br />

değer, değerlendirme analizleri<br />

ve estetik gibi kavramlar› irdeledikten<br />

sonra mimarl›k ürününün nesnel<br />

kavramlarla anlat›lmas›na ilişkin<br />

konulara aç›kl›k getirmektedir.<br />

Bir yandan karar vermenin mimarl›k<br />

eylemi kapsam›nda eksplisitleşmesini<br />

amaçlayan, öte yandan da<br />

mimarla işveren aras›ndaki diyaloğun<br />

sağl›kl› bir biçimde yap›lmas›-<br />

na olanak sağlayan yaklaş›mlar›<br />

ortaya koyan yap›t, özne ile nesne<br />

aras›nda oluşan değer olgusunu<br />

bilimsel bir anlat›mla dile getirmiştir.<br />

Çal›şmada ayr›ca mimarl›k<br />

ürünleriyle ilgili değerlendirmede<br />

estetik sorununun ele al›nmas›na<br />

olanak veren yarar-değer analizi<br />

ayr›nt›l› bir biçimde ele al›nm›ş ve<br />

bu analize uygun geliştirilen değerlendirme<br />

teknikleri ortaya konmuştur.


Nanofibers of Conjugated Polymers<br />

Eşlenik Polimerlerin Nanolifleri<br />

Prof. Dr. Abdülkadir Sezai Saraç<br />

Bu kitapta başlıca polimerik nanofiberlerin<br />

tanımı, electrospinning yönteminin<br />

genel prensipleri ve polimer proses koşulları,<br />

konjuge polimerlerin sentezi ile<br />

ilgili esaslar elektrokimyasal karakterizasyonları<br />

ve modelleme ve ilgili eşitlikler,<br />

farklı polimer karışımları ile, konjuge<br />

Pan Stanford Yayınevi<br />

Haziran, 2016<br />

284 sayfa<br />

Dağıtım: CRC Taylor & Francis Group<br />

polimer karışımlarının hazırlama yöntemlerinin<br />

detayları verilmiştir.<br />

Yüksek dielektrik sabite sahip, konjuge<br />

polimerler yüksek hızda sinyallerin güvenliğini<br />

sağlamak ve elektromanyetik<br />

girişimi önlemek amacıyla elektronik endüstrisi<br />

tarafından kullanılmaktadır.<br />

Konjuge polimerlerin çok fonksiyonlu<br />

mikro ve nano yapıları örneğin, polipirol<br />

kolay polimerleşmesi, kararlılığı ve yüksek<br />

iletkenliği nedeniyle büyük ilgi çekmektedir.<br />

Farklı dielektrik özelliklere sahip nano fiber<br />

malzemeler, konjuge polimerlerden<br />

oluşturulabilir. Electrospinnig tekniği, bir<br />

sıvı çözeltiye kontrollü elektrik alan kuvveti<br />

uygulanması temeline dayanan çok<br />

yönlü bir teknik olup, elde edilen sürekli<br />

yapıda polimer, seramik ve kompozitlerden<br />

oluşturulabilen çok ince fiberler yüksek<br />

yüzey alanı/hacim oranına sahiptir .<br />

Elyaf şeklindeki iletken yapılar filmlere<br />

göre bir çok avantaja sahiptir, bunlar;<br />

anizotropi, yüksek yüzey alanı ve mekanik<br />

dayanıklılık gibi özelliklerdir.<br />

Nanofibers of Conjugated Polymers”<br />

(Konjuge Polimerlerin Nanolifleri) adlı<br />

kitap yukarıda belirtilen kavramların işlenmesi<br />

yanında, polimerik nanoliflerin<br />

temel kavramları ve bu fiberlerin üretimi<br />

için matematik model ve eşitlikleri kapsamaktadır.<br />

E-kitap olarak da yayımlanan bu eserle<br />

ilgili ayrıntılara aşağıdaki web adresinden<br />

ulaşılabilir .<br />

http://www.panstanford.com/pdf/9789814613521fm.pdf<br />

https://www.crcpress.com/Nanofibers of-Conjugated-<br />

Polymers/Sarac/p/book/9789814613514<br />

TBM Excavation in Difficult Ground<br />

Conditions,Case Studies from Turkey<br />

Zor Zemin Şartlarında, TBM-Tünel Açma Makinası Kazısı,<br />

Türkiye’den Vaka Analizleri<br />

Prof. Dr. Nuh Bilgin, Prof. Dr. Hanifi Çopur , Prof. Dr. Cemal Balcı<br />

Wiley Ernst & Sohn Yayınevi<br />

Kasım, 2016<br />

354 sayfa<br />

TBM’ler tam cephe kazı yapan modern<br />

kazı makineleridir. Başarıları, tamamen<br />

kazı yaptıkları ortamın jeolojik ve jeoteknik<br />

özellikleriyle uyum içersinde<br />

çalışmalarına bağlıdır. Sadece İstanbul’da<br />

önümüzdeki yıl otuzdan fazla<br />

TBM’in çalışması planlanmıştır.<br />

Türkiye’nin Jeolojisi çok karmaşıktır;<br />

bazen tünel hattı boyunca her birkaç<br />

yüz metrede jeoloji değişebilmektedir.<br />

Bu kitap, yazarların, Türkiye’nin değişik<br />

yerlerinde TBM ile açılan tünellerde<br />

elde ettikleri tecrübelerini yansıtmaktadır.<br />

Geçilen formasyonların jeoteknik<br />

özelliklerinin, jeolojik süreksizliklerin,<br />

formasyonların geçiş zonlarının, faylanmaların,<br />

formasyonların aşındırıcılıklarının,<br />

gazlı ortamın, aşırı su gelirinin<br />

TBM’lerin performanslarını nasıl<br />

etkilediği, oluşan problemler ve çözüm<br />

önerileri teker teker ele alınmış ve ilerideki<br />

uygulamalara ışık tutacak nitelikte<br />

öneriler getirilmiştir.<br />

Vakaların çoğu yazarlar tarafından<br />

ITA-Uluslararası Tünelciler Birliği’nin<br />

yıllık uluslararası toplantılarında masaya<br />

yatırılmış ve konudaki uzmanlar<br />

tarafından tartışılmıştır.<br />

Bu kitap aynı yazarların 2014 yılında<br />

Amerika’da CRS Yayınevi tarafından<br />

yayınladıkları “Mechanical Excvation<br />

in Mining and Civil Industries” adlı kıtabın<br />

devamı niteliğindedir.<br />

Yazarlar Tünelcilik Derneği’nin yönetim<br />

kurulu üyeleridir.<br />

itü vakfı dergisi<br />

123


İTÜ VAKFI YAYINLARI<br />

Yayın hayatında 27 yıl...<br />

ANALİTİK MEKANİĞE GİRİŞ<br />

Prof. Dr. Metin Gürgöze<br />

ISBN: 978-605-9581-02-8<br />

Basım Yılı: 2016<br />

Boyutlar: 16,5 x 23,5 cm<br />

Sayfa Sayısı: 748<br />

Fiyatı: 55 TL<br />

KEMAL AHMET ARU<br />

KENTSEL PLANLAMA VE TASARIM<br />

Editörler: Nuran Zeren Gülersoy, Turgay Kerem Koramaz<br />

ISBN: 978-605-4778-99-7<br />

Basım Yılı: 2016<br />

Boyutlar: 29,7 x 21 cm<br />

Sayfa Sayısı: 458<br />

Fiyatı: 80 TL<br />

YÜZEY AKTİF MADDELER KİMYASI<br />

VE ENDÜSTRİYEL UYGULAMALARI<br />

Prof. Dr. Oya Galioğlu Atıcı<br />

ISBN: 978-9<strong>75</strong>-7463-90-0<br />

Basım Yılı: 2016<br />

Boyutlar: 16,5 x 23,5 cm<br />

Sayfa Sayısı: 294<br />

Fİyatı: 35 TL<br />

İSTANBUL’DA KONUT [bİnbİr çeşİt]<br />

Editörler: Yurdanur D. Yüksel,<br />

Elmira Gür Dilek Yıldız<br />

ISBN: 978-605-4778-98-0<br />

Basım Yılı: 2016<br />

Boyutlar: 16,5 x 23,5 cm<br />

Sayfa Sayısı: 232<br />

Fiyatı: 45 TL<br />

ELEKTRİK ENERJİ<br />

SİSTEMLERİNİN ANALİZ VE<br />

OPTİMİZASYONA DAYALI<br />

İŞLETİLMESİ<br />

Prof. Dr. Nesrin Tarkan<br />

ISBN: 978-9<strong>75</strong>-7463-39-9<br />

Basım Yılı: 2016<br />

Boyutlar: 16,5 x 23,5 cm<br />

Sayfa Sayısı: 548<br />

Fİyatı: 45 TL


. ..<br />

GEAR UP<br />

ENGLISH COURSE BOOK FOR A1-A2<br />

Birol Çetinkaya<br />

ISBN: 978-605-4778-17-1<br />

Basım Yılı: 2016<br />

Boyutlar: 21 x 27,5 cm<br />

Sayfa Sayısı: 196<br />

Fiyatı: 55 TL (İTÜ Öğrencilerine 35 TL!)<br />

SPEED UP YOUR WRITING SKILLS<br />

Semra Gönel, Menekşe Onbaşı, Birol Çetinkaya, Emrah Çeken<br />

Developmental Editor: Semra Gönel<br />

Language Editor: Shawn Farrell<br />

ISBN: 978-605-4778-18-8<br />

Basım Yılı: 2016<br />

Boyutlar: 21 x 27,5 cm<br />

Sayfa Sayısı: 144<br />

Fiyatı: 50 TL (İTÜ Öğrencilerine 30 TL!)<br />

GEAR UP FOR PROFICIENCY<br />

Birol Çetinkaya<br />

ISBN: 978-605-9581-01-1<br />

Basım Yılı: 2016<br />

Boyutlar: 21 x 27,5 cm<br />

Sayfa Sayısı: 260<br />

Fİyatı: 45 TL (İTÜ Öğrencilerine 25 TL!)<br />

SHARPENING ACADEMIC SKILLS<br />

Dan Cupery, Semra Gönel<br />

Developmental Editor: Birol Çetinkaya<br />

ISBN: 978-605-9581-00-4<br />

Basım Yılı: 2016<br />

Boyutlar: 21 x 27,5 cm<br />

Sayfa Sayısı: 168<br />

Fiyatı: 40 TL (İTÜ Öğrencilerine 25 TL!)<br />

INTRODUCTION TO<br />

ACADEMIC WRITING<br />

Aslı A. Özkara, Fulya K. Özelkan,<br />

S. Bahar Arıcı, Şule Gökçe Enginarlar<br />

ISBN: 978-605-9581-04-2<br />

Basım Yılı: 2016<br />

Boyutlar: 21 x 27,5 cm<br />

Sayfa Sayısı: 148<br />

Fiyatı: 50 TL (İTÜ Öğrencilerine 30 TL!)


YAYINLAR<br />

İTÜ VAKFI YAYINLARI<br />

‹TÜ VAKFI, ‹TÜ Maçka Kampüsü, Sosyal Tesisler / Teşvikiye - ‹stanbul<br />

Bilgi ve ‹letişim: 0212 230 73 71 - 232 57 62 - 291 34 <strong>75</strong> / basin@ituvakif.org.tr<br />

Gemi İnşaatı ve Deniz<br />

Teknolojisi Mühendisliği<br />

Tarihi - 2015<br />

Reşat Baykal<br />

Matematik 1 Teoremler,<br />

40 TL Mehmet Ali Karaca<br />

İspatlar, Problemler - 2008<br />

25 TL<br />

Otomatik Konteyner<br />

Terminalleri ve Terminal<br />

Yönetim Bilgi Sistemleri - 2015<br />

Yavuz Keçeli<br />

Volkan Aydoğdu<br />

Kompleks Değişkenli<br />

18 TL Mithat İdemen<br />

Fonksiyonlar Teorisi - 2008<br />

20 TL<br />

Cisimlerin Mukavemeti<br />

Yenilenmiş 9. Baskı - 2015<br />

Mustafa İnan<br />

45 TL<br />

Uçuşun Yüzüncü Yılında<br />

Modern Aerodinamiğin<br />

Temelleri - 2006<br />

Ülgen Gülçat<br />

25 TL<br />

Lineer Sınır-Değer<br />

Problemleri ve Özel<br />

Fonksiyonlar - 2015<br />

Enstrüman Yapım<br />

Eğitiminde Oransal<br />

Ölçeklendirme - 2015<br />

İstanbul İçin Öngörüler - Taarla<br />

İTÜ Mimari Tasarım Araştırma<br />

Laboratuvarı Çalışmaları - 2014<br />

Mithat İdemen<br />

Eren Özek<br />

Editörler: Ayşe Şentürer<br />

Nurbin Paker - Özlem Berber<br />

Aslıhan Şenel<br />

25 TL<br />

15 TL<br />

25 TL<br />

Yazıları ve Rölöveleriyle<br />

Sedat Çetintaş - 2004<br />

Mimarlıkta Değerlendirme<br />

Genişletilmiş 2. Baskı - 2016<br />

Muallim İsmail Hakkı<br />

Bey ve Musiki Tekâmül<br />

Dersleri<br />

Genel Jeoloji- 9. Baskı, 2016<br />

Prof. Dr. Ayla Ödekan<br />

Mete Tapan<br />

Prof. Nermin Kaygusuz<br />

Prof. Dr. İhsan Ketin<br />

150<br />

TL<br />

15 TL<br />

15 TL<br />

35 TL<br />

Teknik İngilizce<br />

2014. 5. Baskı<br />

Pamela Edis<br />

30 TL<br />

Planlamada Sayısal<br />

Yöntemler - 2. Baskı, 2015<br />

Prof. Dr. Vedia Dökmeci<br />

15 TL<br />

Theory and Practice of Ship<br />

Handling - 2014<br />

Kinzo Inoue<br />

50 TL<br />

Elektromagnetik Alan<br />

Teorisinin Temelleri -<br />

Yenilenmiş 4.Baskı, 2015<br />

Prof. Dr. Mithat İdemen<br />

30 TL<br />

Müzikoloji ve Kaynakları<br />

2014 2. Baskı<br />

Yrd. Doç. Dr. Recep USLU<br />

20 TL<br />

Yaşamın Evrimi Fikrinin<br />

Darwin Döneminin Sonuna<br />

Kadarki Kısa Tarihi - 2.Baskı, 2015<br />

Prof. Dr. Celâl Sengör<br />

20 TL<br />

ORFF Yaklaşımı, Elementer<br />

Müzik ve Hareket Eğitimine<br />

Giriş - 2014<br />

Atilla Coşkun Toksoy<br />

15 TL<br />

Yüzey Aktif Maddeler Kimyası<br />

ve Endüstriyel Uygulamaları<br />

1.Baskı, 2016<br />

Prof. Dr. Oya Galioğlu Atıcı<br />

35 TL<br />

Ebrunun Mermer Yüzü - 2014<br />

Hikmet Barutçugil<br />

70 TL<br />

İstanbul'da Konut [binbir çeşit]<br />

1.Baskı, 2016<br />

Editörler: Prof. Dr. Yurdanur<br />

Dülgeroğlu Yüksel<br />

Doç. Dr. Elmira Gür,<br />

Yrd. Doç. Dr. Dilek Yıldız<br />

45 TL<br />

İstanbul Teknik Üniversitesi<br />

ve Mühendislik Tarihimiz -<br />

2. baskı, 2013<br />

Ord. Prof. Ata Nutku-Türk Gemi<br />

İnşaatı Endüstrisi ve Mühendislik<br />

Eğitiminin Önderi - 1.baskı, 2013<br />

Editör: Prof. Dr. Mehmet Karaca<br />

Mustafa Kaçar, Tuncay Zorlu,<br />

Burak Barutçu, Atilla Bir,<br />

C. Ozan Ceyhan, Aras Neftçi<br />

Aydın Eken<br />

150<br />

TL<br />

50 TL<br />

Gear Up English Course<br />

Book for A1-A2<br />

1.Baskı, 2016<br />

Speed Up Your Writing<br />

Skills- 1.Baskı, 2016<br />

Birol Çetinkaya<br />

İTÜ öğrencilerine 35 TL!<br />

Semra Gönel, Menekşe Onbaşı<br />

Birol Çetinkaya, Emrah Çeken<br />

Editör:Shawn Farrell<br />

İTÜ öğrencilerine 30 TL!<br />

55 TL<br />

50 TL<br />

Matematik I Çözümlü<br />

Problemleri - 7. Baskı, 2013<br />

Ayşe Peker Dobie<br />

30 TL<br />

Sharpening Academic Skills<br />

1.Baskı, 2016<br />

Dan Cupery, Semra Gönel<br />

İTÜ öğrencilerine 25 TL!<br />

40 TL<br />

Essentials Of Research<br />

Paper Writing - 3.baskı,<br />

2015<br />

Editörler: Dilek Vidana<br />

Tavaşoğlu, Süeda Albayrak,<br />

Suzan Arıman<br />

30 TL<br />

Gear Up for Proficiency<br />

1.Baskı, 2016<br />

Birol Çetinkaya<br />

İTÜ öğrencilerine 25 TL!<br />

45 TL<br />

Diferansiyel Denklemler<br />

2010<br />

Faruk Güngör<br />

25 TL<br />

Elektrik Enerji Sistemlerinin<br />

Analiz ve Optimizasyona Dayalı<br />

İşletilmesi-1.Baskı, 2016<br />

Prof. Dr. Nesrin Tarkan<br />

45 TL<br />

Dalga Kırınımında Analitik<br />

Yöntemler Cilt:I-II - 2011<br />

Alinur Büyükaksoy,<br />

Gökhan Uzgören,<br />

Ali Alkumru<br />

25 TL<br />

Kemal Ahmet Arû<br />

Kentsel Planlama ve Tasarım<br />

Prof. Dr. Nuran Zeren Gülersoy<br />

Doç. Dr. Turgay Kerem Koramaz<br />

80 TL<br />

Elektromagnetik<br />

Alan Teorisi Çözümlü<br />

Problemleri Cilt:I-II - 2009<br />

Gökhan Uzgören, Alinur<br />

Büyükaksoy, Ali Alkumru<br />

45 TL<br />

Analitik Mekaniğe Giriş<br />

1.Baskı - 2016<br />

Prof. Dr. Metin Gürgöze<br />

55 TL<br />

Lineer Cebir Çözümlü<br />

Problemleri - 2009<br />

Mehmet Ali Karaca<br />

20 TL<br />

Introduction to Academic<br />

Writing - 1.Baskı, 2016<br />

Aslı Akçalı Özkara, Fulya Kama<br />

Özelkan, S. Bahar Arıcı,<br />

Şule Gökçe Enginarlar<br />

İTÜ öğrencilerine 30 TL!<br />

50 TL<br />

126 itü vakfı dergisi


SEKTÖR HABERLERİ<br />

E.C.A. SEREL <strong>2017</strong>’ye Parlak Fikirlerle Giriyor<br />

Türkiye’nin önde gelen markalarından<br />

E.C.A. ve SEREL <strong>2017</strong>’ye yepyeni bir<br />

lansmanla giriş yaptı. Kampanyada,<br />

inovatif çözümlerini bir arada sunmak isteyen<br />

Elginkan Topluluğu markaları E.C.A. ve<br />

SEREL’in teknolojik özelliklerle donatılmış<br />

yeni ürünleri tanıtıldı.<br />

Hygiene Plus Teknolojisi Şimdi de Armatürlerde:<br />

E.C.A., Hygiene Plus kaplama<br />

teknolojisi ile Türkiye’de bir ilki gerçekleştiriyor.<br />

Nano teknoloji ile üretilen özel hijyen<br />

kaplama sayesinde, artık armatürlerde de<br />

hijyen güvenliği yaşanacak.<br />

Hijyen Değil; Hygiene Plus: Tüm segmentlerdeki<br />

SEREL’ler Hygiene Plus özelliği<br />

sayesinde maksimum temizlik ve maksimum<br />

tasarrufu bir arada sunuyor. Hygiene<br />

Plus özelliği sayesinde yüzeyler kir tutmuyor;<br />

su ve deterjan kullanımını en aza indirilerek<br />

hem tasarruf sağlıyor, hem de kimyasal<br />

kullanımı azaldığından doğayı koruyor.<br />

Klozetlerde Easywash Dönemi: 4Life ve<br />

Poseidon klozetler Serel’in geliştirdiği EasyWash<br />

yıkama sistemi sayesinde suya yön<br />

vererek su sıçratma problemini minimize<br />

ediyor.<br />

Kendi kendini yıkayabilen Lavabo: Kendi<br />

kendini temizleyen, yeni nesil “Easywash”<br />

lavabolar,siz uzaklaştıktan sonra devreye<br />

girerek lavabo iç yüzeyini 360º ve su sıçratmadan<br />

%100 yıkama teknolojisine sahip.<br />

Yerli Üretimde Bir İlk: Dokunma Kontrollü<br />

Armatür: Geliştirdiği yenilikçi ürünler ile<br />

tüketicinin hayatını kolaylaştıran E.C.A.’dan<br />

bir yenilik daha. Touch/Dokunma Kontrollü<br />

lavabo ve eviye bataryaları. E.C.A. sayesinde<br />

armatürün açma ve kapamasının<br />

kumanda koluyla sınırlı olduğu devri bitiriyor.<br />

Şık bir hareketle, bataryanın herhangi<br />

bir noktasına dokunarak açıp kapayabilme<br />

ya da kendi kendine kapanabilme ayrıcalığı<br />

yerli üretimde bir ilkle E.C.A. kalite ve<br />

güvencesiyle tüketicinin beğenisine sunuluyor.<br />

Türk Debriyajına Almanya’dan İnovasyon Ödülü<br />

MAPA Aşınma Ayarlı Debiyajı<br />

ile Automechanika Frankfurt<br />

2016’dan İnovasyon<br />

ödülüyle döndü.<br />

Dünyanın az sayıdaki<br />

debriyaj üreticilerinden biri<br />

olan MAPA’nın yeni patentli<br />

ürünü “Aşınma Ayarlı Debriyaj”,<br />

otomotiv parça/servis<br />

sektörünün en önemli organizasyonlarından<br />

Automechanika<br />

Frankfurt’un Eylül<br />

ayında düzenlenen fuarında<br />

ödüle layık görüldü. Bağımsız<br />

uzmanlardan oluşan bir<br />

jüri tarafından başarısı taçlandırılan<br />

MAPA, Türkiye’de<br />

bu ödülü kazanan ilk otomotiv firması<br />

oldu.<br />

Aşınma ayarlı debriyaj, MAPA’nın<br />

son birkaç senede 4 ayrı patentli ürününü<br />

geliştiren tecrübeli<br />

Ar-Ge ekibi tarafından 2<br />

yılı aşkın bir sürede geliştirildi.<br />

Yeni ürün standart<br />

debriyajlara kıyasla hem<br />

en az 2 kat uzun ömür<br />

sağlıyor hem de bu uzun<br />

ömrü süresince sabit pedal<br />

yükü sayesinde kullanıcıya<br />

konforlu bir sürüş<br />

sunuyor. Özel aparatlara<br />

ihtiyaç duyulmadan montajı<br />

kolaylıkla yapılabilen<br />

Aşınma Ayarlı Debriyaj<br />

tüm binek ve hafif ticari<br />

araçlara uyarlanabiliyor.<br />

Kompakt tasarımı, uzun<br />

ömrü ve yakıt verimliliği dolayısıyla ürün<br />

çevreci özelliği ile de öne çıkıyor.<br />

itü vakfı dergisi<br />

127


SPOR<br />

Futbol Dünyasından Kayan İTÜ’lü Yıldız:<br />

Bilge Tarhan<br />

Bilge Tarhan<br />

Öğr. Gör. Metin Tükenmez<br />

İTÜ Beden Eğitimi Bölümü<br />

Bilge Ağabey, mühendis-futbolcu olduğu için gollerini ince<br />

hesaplar yaparak atıyordu. Bir sezon İstanbulspor’un üç büyükleri<br />

de yenip dördüncü olduğunu anımsıyorum. Fenerbahçe ve Beşiktaş’ı<br />

1-0, Galatasaray’ı ise 3-0 yendiler. Bilge Tarhan o maçların tutulmaz<br />

santrforuydu.<br />

Bugünkü kuşaklar İstanbulspor’un unutulmaz<br />

bir kulüp olduğunu bilmezler.<br />

Yetiştirdiği oyuncularla İstanbul’un üç<br />

büyük takımını da besleyen İstanbulspor aynı<br />

zamanda Türkiye’nin en çok sevilen takımlarından<br />

biriydi. Anadolu’da öylesine büyük bir<br />

128 itü vakfı dergisi


sevgiyle karşılanırdı ki, İstanbulspor’un dış sahalarda<br />

karşılaştığı ya da yaşadığı bir olumsuz<br />

durum yok gibiydi. İstanbul’da üç büyüklerin<br />

maçı yoksa herkes İstanbulspor’un<br />

maçlarına koşardı. İşte, o İstanbulspor hem<br />

yetiştiriciydi hem de kadrosundaki oyuncular<br />

çok kaliteliydi. 1960’lı yılların ortalarında kadrosundaki<br />

birçok oyuncuyu büyük takımlar<br />

transfer etmek istemişler ama onlar futbolu<br />

sarı-siyah forma altında bırakmışlardır.<br />

O futbolculardan biri Bilge Tarhan’dır.<br />

Bilge Tarhan’ı 10 Ekim Pazartesi günü sonsuzluğa<br />

uğurladık. İstanbulspor ve Ulusal takımımızda<br />

oynarken aynı zamanda İstanbul<br />

Teknik Üniversitesi İnşaat Fakültesi'ni bitirmiştir.<br />

Bilge Ağabey, mühendis-futbolcu olduğu<br />

için gollerini ince hesaplar yaparak atıyordu.<br />

Bir sezon İstanbulspor’un üç büyükleri<br />

de yenip dördüncü olduğunu anımsıyorum.<br />

Fenerbahçe ve Beşiktaş’ı 1-0, Galatasaray’ı<br />

ise 3-0 yendiler. Bilge Tarhan o maçların tutulmaz<br />

santrforuydu.<br />

O dönemin oyuncularının büyük çoğunluğu<br />

yoksulluk ve türlü yoksunluklar içinde<br />

büyümüşlerdir. Yoksulluk denilince akla<br />

Doğu gelir ama İzmir’in Damlacık semtinden<br />

Metin Oktay aynı yoksullukların içinden çıkıp<br />

geldi. Yine Damlacık'tan çıkıp İzmirspor, Fenerbahçe<br />

ve İstanbulspor’da Bilge Tarhan<br />

ile aynı takımda oynayan sevgili Ağabeyim<br />

Bülent Buda da aynı yollardan geçti. Bülent<br />

Ağabey, üç kardeşi ve anne-babası ile<br />

Damlacık'taki bir göz odada büyümüştür. İlkokula<br />

başladıktan sonra ise her yaz çıraklık<br />

yapmış. Düşünebiliyor musunuz, ilkokuldan<br />

üniversiteye değin her yaz çıraklık, kahvehaneden<br />

dönme bir göz odada yaşam, futbol<br />

ve Fenerbahçe’de oynarken İktisat Fakültesi<br />

mezunu olmak… Böyle bir yaşamı bugünkü<br />

kuşaklar anlayabilir mi acaba?<br />

Bilge Tarhan, babasının PTT memuru<br />

olması nedeniyle 1941’de Adana’da<br />

dünyaya gelir. Ancak nüfus cüzdanı 1942<br />

doğumlu olarak çıkartılır. Babasının görev<br />

yerinin değişmesi nedeniyle ilk çocukluk<br />

yılları Karaman’da geçer. 1948 yılında ise<br />

Konya’ya taşınırlar. Ortaokulu Konya’da<br />

okur. Bu okulda eğitimini sürdürürken bir<br />

grup arkadaşıyla ders aralarında ya da<br />

ders bitiminde, okulun etrafını koşma yarışı<br />

yaparlar. Bilge Tarhan bu koşuların tamamını<br />

birinci bitirir. İşte size doğal atletizm<br />

antrenmanı… Bilge Tarhan lisede okurken<br />

aynı zamanda lise atletizm takımının da<br />

kaptanıdır. 800, 1500 ve 4x100 metrelik<br />

mesafeleri koşarken üç adım da atlamaktadır.<br />

Bilge Tarhan (sağ başta), takım arkadaşları efsane kaleci Yılmaz Urul (Arap Yılmaz) ve Yalçın Sonar ile birlikte.<br />

O yıllarda Türkiye’nin genelinde olduğu<br />

gibi Konya’da da atletizm çok önemlidir.<br />

Beden eğitimi öğretmenleri öncelikli<br />

olarak atletizm ve jimnastiği temel spor<br />

olarak görmektedir. Bilge Tarhan bu temel<br />

görüş ve anlayışın sonucu olarak<br />

Konya İli Liselerarası Atletizm Şampiyonası’na<br />

katılır. 400 metre koşacaktır. Ancak<br />

altı kulvarda koşacak atletler hazırdır<br />

(O yıllarda atletizm pisti bugünkü gibi<br />

sekiz kulvar değildir). Bu nedenle Bilge<br />

Tarhan en dıştan serbest olarak koşturulur,<br />

Konya ili 400 metre rekorunu geliştirir.<br />

İl rekoru 60 saniye iken Bilge Tarhan 57,5<br />

saniyede 400 metreyi koşar.<br />

Bilge Tarhan okul ile futbolu birlikte<br />

yürüttüğü günlerde, Konya İdmanyurdu’ndan<br />

bir yönetici onun Bursa’daki Türkiye<br />

Atletizm Şampiyonası’nda koşmasını<br />

ister. Ama o koşmaktan yana değildir.<br />

Çünkü atletizm kaslarını germekte ve<br />

bu da futbolunu olumsuz etkilemektedir.<br />

Koşması için kulüp tarafından 1000 Lira<br />

teklif edilir. Bu, o yıllar için büyük paradır.<br />

Ancak Beşiktaş tutkunu ve gönlünde<br />

Bilge Tarhan gönlündeki<br />

üniversiteyi, İstanbul Teknik<br />

Üniversitesi İnşaat Fakültesi’ni<br />

1959 yılında kazanır. İTÜ’de<br />

eğitimini sürdürürken o zamanki<br />

adıyla Türkiye 1. Milli Ligi’nde<br />

de tam 11 yıl profesyonel futbol<br />

oynar. Bu 11 yıl boyunca 63 gol<br />

atarak İstanbulspor tarihinin en<br />

golcü oyuncusu unvanını alır.<br />

siyah-beyazlı Konya Gençlerbirliği Kulübü<br />

olduğundan, “İdmanyurdu ile yakınlaşıyor”<br />

söylentilerine yol açmamak için<br />

parayı kabul etmeden Bursa’da koşma<br />

kararı verir. Bilge Tarhan Bursa’da 400<br />

metre yarışı için 5. kulvarda yerini alır. 1.<br />

kulvarda ise Türkiye rekortmeni bir atlet<br />

koşacaktır. Rekortmen atlet 400 metre<br />

koşusunu 53 saniyede tamamlarken<br />

Bilge Tarhan 52,8’de koşup birinci olur.<br />

Böylece futbolcu Bilge milli atleti geçer.<br />

“O günlerin futbolcuları neden bu denli<br />

büyüktü?” derseniz, onların her sporu<br />

özgürce yapmaları, yanıtın bir bölümünü<br />

oluşturabilir. Fenerbahçe’nin efsane<br />

forvetlerinden Ogün Altıparmak, Karşıyaka’da<br />

futbol oynarken aynı zamanda<br />

atletizmde ve yüzmede rekortmendi. Can<br />

Bartu aynı dönemde hem futbol hem de<br />

basketbol ulusal takımlarında oynamıştır.<br />

Fenerbehçe’nin Manchester City zaferinin<br />

mimarlarından Abdullah Çevrim de<br />

bir atlettir. Rıdvan Dilmen’in de Muğla’da<br />

atletizm takımında koştuğunu biliyoruz.<br />

Bilge Tarhan 1959’da İstanbul’a gelir.<br />

Gönlünde Beşiktaş’ta oynamak ve İstanbul<br />

Teknik Üniversitesi’nde okumak vardır.<br />

Beşiktaşlı yöneticiler büyük takımla<br />

üniversiteyi birlikte yürütmenin zorluğunu<br />

anlatırlar, o da ikna olur. Beşiktaşlı yöneticiler<br />

İstanbulspor Başkanı Ali Sohtorik ile<br />

görüştürürler. Kendisine 250 lira transfer<br />

parası verilir. 250 Lira da Beyoğlu’ndaki<br />

Güven Dershanesi’ne kayıt yaptırıp, üniversiteye<br />

hazırlanması için verilir. Ancak bu<br />

para sonraki yıllarda alacaklarından kesilir.<br />

Ve Bilge Tarhan gönlündeki üniversiteyi, İs-<br />

itü vakfı dergisi<br />

129


SPOR<br />

tanbul Teknik Üniversitesi<br />

İnşaat Fakültesi’ni 1959<br />

yılında kazanır. İTÜ’de<br />

eğitimini sürdürürken o<br />

zamanki adıyla Türkiye 1.<br />

Milli Ligi’nde de tam 11 yıl<br />

profesyonel futbol oynar.<br />

Bu 11 yıl boyunca 63 gol<br />

atarak İstanbulspor tarihinin<br />

en golcü oyuncusu<br />

unvanını alır. 1963-64 sezonunda<br />

Beşiktaşlı Güven<br />

Önüt 19 gol ile gol kralı<br />

olurken, Metin Oktay 18<br />

gol atar. Bilge Tarhan ise<br />

17 golde kalır.<br />

Gol krallığına koştuğu<br />

1963 yılında İTÜ İnşaat<br />

Fakültesi’ni de bitirir. Bir<br />

gün bana” Metin Kardeş, o<br />

sezon Kasımpaşa ile oynuyorduk.<br />

Ben gol krallığına<br />

gidiyordum. Maç 3-0 lehimize<br />

giderken peş peşe üç<br />

penaltı kazandık. İlk ikisini<br />

hoca başka arkadaşlarıma<br />

attırdı, ikisini de kaçırdılar.<br />

3. penaltıyı hoca benim<br />

atmamı istedi. Moralim<br />

o kadar bozuktu ki ben de topu kalecinin<br />

kucağına vurdum. İlk penaltıları bana attırsalardı<br />

belki de İTÜ tarihine bir de gol kralı<br />

armağan edecektim” demişti.1965 yılının<br />

Nisan ayında Tuzla Piyade Okulu’nda askerliğe<br />

başlayan Bilge Tarhan, İstanbul’da kalıp<br />

futboluna devam etmek için okul birincisi olmak<br />

zorundadır. Nitekim Piyade Okulu’nun<br />

73. dönemini birinci bitirip yaş kütüğüne<br />

plaket çakar. 1971 yılında Bursa’da oynanan<br />

Göztepe-İstanbulspor maçında beyin<br />

sarsıntısı geçirerek 17 gün komada kalır.<br />

Çok güçlü bir bünyesi olması nedeniyle 17<br />

günün sonunda komadan çıkar ve böylece<br />

futbolu bırakmak zorunda kalır.<br />

Bilge Tarhan eski bir futbolcu, inşaat<br />

mühendisi aynı zamanda toplumcu bir<br />

görev adamıydı. Biz İstanbulsporluları bir<br />

araya getirir, birkaç kuşağın birbiriyle kaynaşmasına<br />

neden olurdu. Bu toplantılarda<br />

da araya mutlaka bir anısını sıkıştırırdı. Bulgaristan'la<br />

oynanan bir dış saha karşılaşmasını<br />

ulusal takımımız 3-0 kazanır. Golleri<br />

de Bilge Ağabey atar. Dönüşte, dönem arkadaşı,<br />

sonraki yıllarda İstanbul Belediye<br />

Başkanı ve Milletvekili olacak Bedrettin Dalan<br />

onu omuzlarına alarak İTÜ Gümüşsuyu<br />

Yerleşkesinin çevresinde koşar.<br />

130 itü vakfı dergisi<br />

Bulgaristan'la oynanan bir dış<br />

saha karşılaşmasını ulusal<br />

takımımız 3-0 kazanır. Golleri<br />

de Bilge Ağabey atar. Dönüşte,<br />

dönem arkadaşı, sonraki<br />

yıllarda İstanbul Belediye<br />

Başkanı ve Milletvekili olacak<br />

Bedrettin Dalan onu omuzlarına<br />

alarak İTÜ Gümüşsuyu<br />

Yerleşkesinin çevresinde koşar.<br />

Mezun olduktan sonra da ömrü İstanbul<br />

Teknik Üniversitelileri ve İstanbulsporluları<br />

birleştirmek uğruna koşuşturmakla<br />

geçti. Ben, o futbolu bıraktıktan iki yıl<br />

sonra İstanbulspor genç takımına transfer<br />

oldum. İstanbulsporlu Eski Futbolcular<br />

Derneği’ni kurdu, başkanlığını yaptı, bizleri<br />

yılda birkaç kez toplayıp en azından üç<br />

kuşağın birbirleriyle kaynaşmasına öncülük<br />

etti. Şans nedir, diye soracak olursanız,<br />

derim ki, Bilge Tarhan’ı tanımak, onunla<br />

aynı takımın formasını giymek ve onun<br />

bitirdiği üniversitede hocalık yapmaktır.<br />

Bilge Tarhan, parlak yüzünü sonsuza değin<br />

bize gösterecek bir yıldız gibi ufuktaki<br />

yerini aldı. Işığı bol olsun…<br />

Maviliklere<br />

Dalan Su Altı<br />

Sporcularımız<br />

Madalyaya<br />

Uzandı<br />

Türkiye Sualtı Sporları Federasyonu<br />

(TSSF) tarafından, 22-24 Ekim tarihleri<br />

arasında, Kemer’de düzenlenen<br />

“2016 Altın Palet Su Altı Görüntüleme<br />

Türkiye Şampiyonası”nda İTÜ<br />

Spor Kulübü sporcuları ikinci sırayı<br />

aldı. Resifleri, su altı mağaraları<br />

ve zengin canlı habitatıyla bilinen<br />

Kemer Üç Adalar’da gerçekleştirilen<br />

şampiyonada, 14 takımdan 46<br />

sporcu, madalyaya ulaşmak adına<br />

en güzel kareleri yakalamak ve videoları<br />

çekmek için yarıştı. Bu başarıyı,<br />

sporcular Taner Atılgan ve


Oryantiring Yarışlarında<br />

İTÜ’ye İki Madalya<br />

Cenk Ceylanoğlu, topladıkları puanlarla<br />

İTÜ’ye getirdi.<br />

Milli Takım, İTÜ Sporcularından<br />

Oluştu<br />

Şampiyona aynı zamanda, 16.<br />

CMAS Dünya Sualtı Fotoğraf Yarışması’na<br />

gidecek olan Milli Takım<br />

kadrosunu da belirledi. Sporcuların<br />

son iki yılda aldıkları puanlarla şekillenen<br />

ve yarışmada ülkemizi temsil<br />

edecek Milli Takım kadrosundaki<br />

4 sporcu da İTÜ Spor Kulübü’nden<br />

seçildi. Böylece, Meksika’da gerçekleşecek<br />

yarışmaya gidecek Milli<br />

Takımımız; fotoğraf dalında Taner<br />

Atılgan ve Cenk Ceylanoğlu’ndan,<br />

dalış eşleri olarak da Çağlar Atılgan<br />

ve Sinem Ceylanoğlu’ndan oluştu.<br />

Yön bulmada ne kadar başarılısınız? Örneğin<br />

sık ağaçlarla kaplı ormanlık bir alanda<br />

yolunuzu bulacak ya da labirent gibi<br />

karmakarışık şehirlerde kaybolmayacak<br />

kadar izci içgüdüleriniz var mı? Zamana<br />

karşı yarışarak yön bulmaya dayalı oryantiring,<br />

yön bulmada iddialı sporseverleri<br />

bir araya getiren bir spor dalı olarak<br />

biliniyor. Bu sporun İTÜ’deki temsilcisi<br />

Orienteering Kulübü de giderek artan performansıyla<br />

dikkat çekiyor. Kulüp üyesi<br />

öğrenciler son olarak, Türkiye Oryantiring<br />

Federasyonu (TOF) 1. Kademe Yarışları’nda<br />

iki madalya kazanarak başarılarına bir<br />

yenisini ekledi.<br />

26 - 27 Kasım tarihlerinde Bergama’da<br />

yapılan, Türkiye’den ve yurt dışından 70<br />

spor kulübü ile toplam 1200 sporcunun<br />

katıldığı Türkiye Oryantiring Şampiyonası<br />

1. Kademe yarışlarında büyük bir rekabet<br />

yaşandı. Kozak Yaylası’nda yapılan yarışın<br />

ilk gününde Ahmet Korkmaz, ikinci<br />

gününde ise Yasin Bosnalı M21A kategorisinde<br />

üçüncü sırayı alarak dereceye girdi<br />

ve iki bronz madalya İTÜ’nün oldu.<br />

Oryantiring nedir?<br />

Daha çok ormanlık alanlarda yapılan bir<br />

spor olan oryantiring, zamanla belli kural-<br />

lar temelinde şekillenmiş ve çoğu ülkede<br />

federasyonlar kurularak yapılmıştır. İsveççe<br />

kökenli “orientering” kelimesinden gelen<br />

oryantiring, ilk kez İsveç’te, Albay Ernst<br />

Killander tarafından yapılmaya başlandı.<br />

Sporun giderek daha fazla ilgi toplaması<br />

sonucunda, 1961’de Uluslararası Oryantiring<br />

Federasyonu kuruldu. Oryantiring bugün,<br />

başta ana vatanı İsveç olmak üzere,<br />

çok sayıda ülkede bilinen ve ilgi toplayan<br />

bir branş hâline geldi.<br />

itü vakfı dergisi<br />

131


SPOR<br />

İTÜ’de Yüzme Sporu<br />

Türkiye’deki en iyi yüzme havuzu tesislerinden birine sahip İTÜ’de,<br />

çeşitli yaş gruplarına yönelik yüzme okullarında, uzman antrenörler<br />

yönetiminde yüzme eğitimleri veriliyor. İTÜ yüzme okullarında yetişen<br />

öğrenciler Türkiye genelindeki yüzme müsabakalarında büyük başarılar<br />

elde ediyor…<br />

Yüzme sporu günümüzde en çok<br />

talep edilen, özellikle anne veya<br />

babaların bir şekilde kendilerinin<br />

ve en önemlisi çocuklarının hayatında<br />

olmasını istediği spor dallarından biridir.<br />

Anne ve babalar, yaz tatillerinde çocuklarının<br />

güvenliğini sağlamak için yüzme<br />

sporunu öncelikli olarak tercih ederler,<br />

sonrasında ise sağlıklı birer birey olabilmeleri<br />

için yüzme sporuna devam etmelerini<br />

isterler. Çocukların, küçük yaşlardan<br />

itibaren kaliteli ve doğru şekilde<br />

eğitim almaları, ileriki dönemde onların<br />

sağlam temellerle kurulu bir beden yapısına<br />

sahip olmalarını sağlar. Yüzme<br />

sporunun, günümüzde çocukların doğru<br />

yaş aralıklarında motorik becerilerinin<br />

gelişmesine en büyük katkıyı sağlayan<br />

spor dallarından biri olduğu bilimsel<br />

olarak kanıtlanmıştır. Bu doğrultuda Türkiye’<br />

deki en iyi yüzme havuzu tesislerinden<br />

birine sahip olan İstanbul Teknik<br />

Üniversitesi, İTÜ Rektörlüğü ve İTÜ<br />

Vakfı desteğiyle yürütülen İTÜ Yüzme<br />

Okulları’nda yüzme eğitimi vermekte ve<br />

bu okullardan yetişen sporcuların oluşturduğu<br />

yüzme müsabakalarına katılan<br />

amatör sporcular yetiştirmektedir.<br />

İTÜ Yüzme Şubesi 2013 yılında faaliyete<br />

girmiş günümüzde aktif olarak<br />

çalışmalarına devam etmektedir. Kısa<br />

sürede yüzme okullarında yetiştirdiği<br />

öğrencileriyle Türkiye genelinde yapılan<br />

yüzme müsabakalarında yarışan<br />

sporcular büyük başarılar elde etmiştir.<br />

2016-<strong>2017</strong> sezonunda Ekim ayı itibarıyla<br />

yüzme okullarındaki öğrenci sayısı<br />

büyük oranda artış göstererek 200 öğrenciye<br />

ulaşmıştır. İTÜ Yüzme Şubesi,<br />

yüzme okullarından yetiştirdiği öğrencilerini<br />

takım kadrosuna seçip performans<br />

sporcusu yetiştirmektedir. Halen<br />

aktif olarak yüzme okulundan seçilen<br />

öğrencilerin de dahil olduğu 7-25+ yaş<br />

aralığında 120 takım sporcusuna ve<br />

200 yüzme okulu öğrencisine hizmet<br />

verilmektedir.<br />

İTÜ Yüzme Şubesi’nde öncelikle her<br />

seviyeye uygun bir eğitim sistemi oluşturulmaktadır.<br />

Bu sebeple yüzme okullarında<br />

sınırlı kontenjanları olan gruplar<br />

farklı seviyeler olarak ayrılmıştır. Hedef,<br />

temel eğitim basamaklarından başlayarak,<br />

4 branşa ait teknik eğitimlerle<br />

ilerlemektir. Öğrencilerin hem fiziksel<br />

hem de mental olarak doğru bir eğitim<br />

sürecinden geçmesi önemsenmektedir.<br />

Yüzme Okulları eğitim kadrosunda bulunan<br />

tüm hocalar aynı zamanda performans<br />

sporcusu yetiştirmekte olan<br />

uzman kişilerden oluşmaktadır.<br />

İstanbul Teknik Üniversitesi Yüzme<br />

Şubesi Teknik Ekibi:<br />

• Baş Antrenör ve A Takımlar Sorumlu<br />

Antrenör: Merve AYDOĞAN<br />

132 itü vakfı dergisi


İTÜ Yüzme Okulu; 6-12 yaş, 12-15 yaş<br />

eğitim grupları ve 3-5 yaş eğitim grupları<br />

olarak 3 farklı yaş aralığında ve farklı seviyelere<br />

uygun olarak hizmet vermektedir.<br />

İTÜ Yüzme Okulu, her yıl Güz ve Bahar<br />

dönemi olmak üzere, eğitim faaliyetlerini<br />

yıl boyunca sürdürmektedir.<br />

İTÜ Yüzme Okulları 3-5 yaş eğitimleri<br />

İstanbul’daki sayılı küçük yaş grup eğitimlerinden<br />

biridir. Bu yaş aralığındaki<br />

öğrenciler için öncelikli olarak eğlenceli,<br />

oyun odaklı eğitimlerle suyu sevmeleri<br />

sağlanmakta, motorik becerilerinin artırılması<br />

ve sosyal yönden gelişmelerini<br />

hedef alan bir eğitim programı uygulanmaktadır.<br />

İTÜ Yüzme Okulu takımı, 2015-2016<br />

sezonunu tümü birincilik, ikincilik ve<br />

üçüncülük dereceleri olmak üzere 49 madalya<br />

ile tamamlamıştır.<br />

İTÜ Olimpik Yüzme Havuzu İletişim<br />

Bilgileri<br />

İstanbul Teknik Üniversitesi, İTÜ Kapalı<br />

Olimpik Yüzme Havuzu Ayazağa<br />

Kampüsü, 34469 - Maslak/İSTANBUL<br />

Tel: 0 (212) 285 71 18 - 0 (212) 285 71 49<br />

• Alt Yapı Takımları ve 11-12 Yaş Sorumlu<br />

Antrenör: Müge YILMAZ<br />

• Yüzme Okulları ve 10 Yaş Sorumlu<br />

Antrenör: Benil KISTAK<br />

• 9 Yaş Sorumlu Antrenör: Zühre İŞİ-<br />

Cİ<br />

• 8 Yaş Sorumlu Antrenör ve A Takım<br />

Yardımcı Antrenör: Burak ALTAN<br />

• 7 Yaş, Master (25 yaş+) Sorumlu ve<br />

A Takım Yardımcı Antrenör: Barış<br />

ÇAKIR<br />

İTÜ Yüzme Okulu eğitimi 5 seviyeden<br />

oluşmaktadır.<br />

• Beyaz Grup (6-12 yaş) - başlangıç<br />

seviyesi<br />

• Kırmızı grup 6-12 yaş)- başlangıç<br />

üstü seviyesi<br />

• Turuncu grup (6-12 yaş)-orta seviye<br />

• Sarı grup (6-12 yaş) - orta iyi seviye<br />

• Yeşil grup (6-12 yaş) - iyi seviye<br />

Mavi grup(12-15 yaş) - çok iyi seviye<br />

olarak yaş gruplarına göre ayrılmıştır.<br />

itü vakfı dergisi<br />

133


BRIÇ<br />

Hazırlayan: Süleyman Kolata<br />

atalok55@hotmail.com<br />

Briç Turnuvaları<br />

Merhaba sevgili briçseverler,<br />

24 Ekim 2016 tarihinde Ankara’da Türkiye Briç Federasyonu<br />

Olağan Genel Kurulu yapıldı. Kulüp delegelerinin oylamasının<br />

sonucunda 93-91 biten başkanlık seçimini Nafiz Zorlu kazandı.<br />

Federasyonumuzun yeni başkanına başarılar dileriz.<br />

2016 Güney Marmara Açık İkili Şampiyonası 24-25 Eylül tarihlerinde<br />

Kocaeli’de yapıldı. 106 çiftin katılımıyla gerçekleşen<br />

turnuvanın dereceye girenleri şöyle:<br />

1. Berk Başaran – Salim Yılankıran %58.54<br />

2. Serkan Sofu – Kadir Filikçi %58.11<br />

3. Erdal Çalışkan – Soner Çubukçu %57.80<br />

4. Abdullah Gülsün – Ahmet Arpat %57.36<br />

5. Tamer Akbulut – Kutluhan Ünal %56.51<br />

Karışık 1. Arzu Sönmez – Hüseyin Cesur %55.62<br />

Kadın 1. Aylin Denizci – Yasemin Merçil %51.98<br />

Genç 1. Ezgi Ece Aga – Cem Yiğit Aga %49.72<br />

2016 Türkiye Kulüpler Takım Şampiyonası bölgelerdeki elemelerin<br />

sonucunda 64 takımın katılımıyla 11-16 Ekim tarihleri arasında<br />

Lüleburgaz’da yapıldı. İlk 2 gün eleme daha sonrasında<br />

ise nakavt maçları sonucunda sıralamalar şöyle oldu:<br />

1. İdmanocağıspor: Muhammet Badar – Nevzat Aydoğdu –<br />

Fikret Aydoğdu – Mustafa Cem Tokay- Alaittin Albayrak – Ercan<br />

Eyüboğlu – Ömer Erden – Ahmet Mumcu – İbrahim Yüksel–<br />

Alfredo Versace.<br />

2. Majörboğaziçi BSK: Tezcan Şen – Zafer Şengüler –<br />

Gökhan Yılmaz – Okay Gür – Tamer Çokgör – Erdoğan Kaya –<br />

İlker Ayaz – Hakan Peyret.<br />

3. Kup BSK: Süleyman Kolata – İsmail Kandemir –<br />

Salim Yılankıran – Melih Şen – Berk Başaran – Ekrem Serdar –<br />

Erdem Öztürk – Özgür Kanlı – Tolga Özbay – Bircan Öztürk.<br />

2016 Cumhuriyet Kupası 29-30 Ekim tarihleri arasında İstanbul’da<br />

yapıldı. 450 çiftin rekor katılımıyla gerçekleşen turnuvada<br />

ilk günkü eleme ikinci günkü final seanslarından sonra<br />

sıralama şöyle oluştu:<br />

1. İhsan Tosun – Volkan Denizci %61.16<br />

2. Süleyman Kolata – İsmail Kandemir %60.43<br />

3. Salim Yılankıran – Ali Uçar %59.42<br />

4. Başak Kütük – Reha Akgün %59.20<br />

5. Hüseyin Karadeniz – Adnan Musaoğlu %58.97<br />

6. Tola Özbay – Bircan Öztürk %57.80<br />

7. Celal Şimşekel – Ergun Amasyalı %57.63<br />

8. İbrahim Aydın –Okay Simsar %57.30<br />

9. Enver Köksoy – Ziya Atilla %57.25<br />

10. Serkan Ünal – Mehmet Kuranoğlu %57.14<br />

Kadın 1. Mey Zaim – Dilek Yavaş %55.85<br />

Karışık 1. Ali Gül – Süzet Magriso %55.83<br />

Senyör 1. Sedat Cengiz – Ayşe Fenman %53.46<br />

Genç 1. Burcu Üsküp – Ali Can Üstünboyacıoğlu %45.91<br />

2016 Salvador Assael İzmir İkili Şampiyonası 19-20 Kasım tarihlerinde<br />

İzmir’de yapıldı. 254 çiftin katılımıyla gerçekleşen<br />

turnuvanın dereceye girenleri şöyle:<br />

1.Melih Ersöz – Cemal Çetin %58.87<br />

2.Deniz Ünalan – Ümit Tarhan %58.80<br />

3.Ahmet Hazantekin – Aydın Köse %58.07<br />

4.Cengiz Şeker – Fikret Ak %57.96<br />

5.Armağan Erol – Ayhan Coşkun %57.57<br />

Karışık 1. Nurten Demirel – Osman Demirel %55.59<br />

Senyör 1. İdris Öztürk – Ertuğrul Aygen %53.92<br />

Kadın 1. Tuna Elmas – Neşe Dirim %53.78<br />

2016 Türkiye Kadın- Senyör – Genç ve Trefl Genç Şampiyonası<br />

27-28 Kasım tarihleri arasında İstanbul’da yapıldı. 22 çiftin<br />

katılımıyla gerçekleştirilen Senyör Şampiyonası’nın sonuçları<br />

şöyle:<br />

1. Melih Kotan – Rauf Temizel %58.49<br />

2. Atilla Saygı - Aydın Gürsel %58.24<br />

3. Dündar Çiftçioğlu – Faik Falay %56.00<br />

40 çiftin katılımıyla gerçekleştirilen Kadın Şampiyonası’nın sonuçları<br />

şöyle:<br />

1. Başak Oruç Orhan – Nuray Şen %56.32<br />

2. Tuna Elmas – Berrak Erkan %55.68<br />

3. Nilgün Kotan – Mey Zaim %55.59<br />

59 çiftin katılımıyla gerçekleştirilen Trefl Grubu Genç Şampiyonası<br />

‘nın sonuçları şöyle:<br />

1. Özge Uzun – Yunus Karakaya 21.99<br />

2. Asya Su Şen – Onur Saatçioğlu 21.84<br />

3. Cem Küçükaslan – Elif Taş 21.77<br />

4. Özgür Güner – Hakan Kuşçu 21.53<br />

5. Berkan Örek – Deniz Mete 20.95<br />

6. Didem Koca – Cansu Özaksoy 20.74<br />

7. Ahmet Can Bilgin – Emre Özdemir 20.44<br />

8. Bengisu Doğan – Çağla Yılmaz 20.43<br />

9. Atakan Nari – Melisa Sayar 20.29<br />

10. Mesud Küçük – Kemal Dönmez 19.77<br />

11. Kemal Çallıoğlu – Kaan Koç 19.<strong>75</strong><br />

12. Oğuzhan Kadıoğlu – Cengiz Özgez 19.63<br />

13. Berkay Yiğit – Kaan Yerli 19.44<br />

U16 1. Berkay Onat – Göktuğ Kaçıra 17.59<br />

U16 2. Güney Aslan – Ali Şahan 15.67<br />

U16 3. Can Topkaya – Eren Çetinkaya 14.30<br />

70 çiftin katılımıyla gerçekleşen Türkiye Gençler İkili Şampiyonası’nın<br />

sonuçları şöyle:<br />

134 itü vakfı dergisi


BRIÇ<br />

Bu el 2016 Uluslararası Basın Ajansı Ödülleri’nde “En iyi<br />

oyun” klasmanında birinci oldu.<br />

Batı kör 2’lisini çıktı, yerden küçük ve doğu Rua ile alıp karo<br />

5’lisini döndü. Doğu ası ile aldı ve trefl 3’lüsünü döndü. Güney<br />

damı ile kazanıp koz ile yere geçti ve tekrar koz oynadı,<br />

Batı bu eli bıraktı.<br />

Deklaran Batının dağılımını net olarak biliyordu. Yani 4-3-4-2<br />

olmalıydı. Şimdi kalan kartlar şöyleydi:<br />

Ilgaz Çiftçi - Arda Kabaca<br />

Zonsuz, Raber<br />

Dağıtan: Güney<br />

A542<br />

Q82<br />

R1085<br />

105<br />

B -----<br />

Toygay Altun - Umut Eren<br />

1. Arda Kabaca - Ilgaz Çiftçi %60.70<br />

2. Levent İnan – Furkan Turhan %60.17<br />

3. Merih Dikbaş – Güldamla Özsema %58.77<br />

4. Ataman Aydoğdu – Erkmen Aydoğdu %58.76<br />

5. Yiğit Başbuğ – Mustafa Türk %57.85<br />

6. Onur Akbıyık – Fatih Aydın %57.37<br />

7. Çağatay Birben – Ali Can Üstünboyacıoğlu %56.86<br />

8. Murat Toygar – Ozan Akbudak %55.13<br />

9. Erdem Tükenmez – Emre Akkaya %54.88<br />

10. Mert Onmaz – Musa Yeşilsu %53.94<br />

11. Baturalp Gülenç – Mustafa Yücel %53.49<br />

Karışık 1. Mert Özdemir – Başak İkizkaya %53.47<br />

Kadın 1. Aslıhan Yıldız – Selen Akdaş %52.50<br />

RV87<br />

A65<br />

V42<br />

872<br />

K<br />

G<br />

Q1096<br />

V93<br />

Q6<br />

AQV4<br />

----- D<br />

3<br />

R1074<br />

A973<br />

R963<br />

CALLIN RAJ DAVID RICHARD<br />

Batı Kuzey Doğu Güney<br />

- - - 1 PİK<br />

PAS 2 PİK KONTUR PAS<br />

3 KARO 3 PİK PAS PAS<br />

PAS - - -<br />

A5<br />

Q8<br />

108<br />

10<br />

B -----<br />

RV<br />

A6<br />

V<br />

87<br />

Q9<br />

V9<br />

-<br />

AV4<br />

K<br />

G<br />

----- D<br />

-<br />

1074<br />

9<br />

R96<br />

Üç löve kaybetmiş olan Güneyin bir de kesip pik kaybı bulunuyordu.<br />

Acaba 9 löveyi nasıl toplayabilirdi? Yedinci lövede<br />

Jedi pik 9’lusunu oynadı. Batı as ile aldığında yerden pik<br />

ruası debloke edildi. Batı karo dönünce, uzun süre düşünüp<br />

ekden çaktı. Kör valesini oynadı, dam ile örtülünce yerin ası<br />

ile aldı. Doğuda kör 10’lu ile R96 trefl kalmıştı.<br />

Pik valesi batının son kozunu toplarken, doğuyu sıkıştırıyordu.<br />

Doğu ne defos ederse Güney diğer renkten bir kart atacak<br />

ve trefl empasını tekrarlayarak 3 piki yapıyor.<br />

Briç 2018 Asya Oyunlarında<br />

2018’de Endonezya’da düzenlenecek olan Asya Oyunları’na<br />

bricin de kabul edildiğine dair karar 25 Eylül’de açıklandı.<br />

Yanlıştan Dönmek<br />

Wraclaw’da şampiyona sonunda gecikmeli olarak ortaya<br />

çıkan birincilerin ilanı, neredeyse bir devrim karar ile düzeltildi.<br />

Buna göre açık ikilide skoru yanlış yazan ve şampiyon<br />

olan Auken-Welland (Alm) ile beraber ikinci sırada gösterilen<br />

Yeni Zelandalı çift Bach-Cornell de birinci ilan edildi.<br />

İsrailli çift Levi-Asulin ile Hırvatistanlı kadınlar Pilipoviç-Sver<br />

birlikte birinci ilan edildiler.<br />

itü vakfı dergisi<br />

135


İçerik: İTÜ Vakfı Dergisi<br />

her 5 kıtada sayıda 60 ülkeye özel bir yayılan "Dosya<br />

ihracatı Konusu"nun ve ABD’deki yanısıra, üretimiyle özgün<br />

globalleşen bir yıldız<br />

bilimsel makale, araştırma<br />

yazıları ve derlemelere;<br />

İTÜ’deki tüm disiplinler ve<br />

disiplinlerarası konularda<br />

güncel bilimsel makalelere;<br />

bilimsel ve teknolojik gelişmeler<br />

ve yeniliklerle ilgili haberlere;<br />

İTÜ öğretim Bakır İhracatında elemanlarının<br />

Lideriz.<br />

Sarkuysan, 2014 yılında da İstanbul Maden ve Metaller<br />

akademik İhracatçı Birlikleri başarı, tarafından verilen yenilikçi “İhracatın Yıldızları proje<br />

Ödülleri”nde “Bakır Teller ve Örme Halatlar İhracatı”<br />

kategorisinde 1. sırada yer aldı.<br />

İstanbul Teknik Üniversitesi Vakfı<br />

ve buluş, yayın haberlerine<br />

Yayını<br />

NİSAN - HAZİRAN 2015 <strong>SAYI</strong> 68<br />

ilişkin metin ve görsel malzeme<br />

katkılarına açıktır.<br />

Yazı Boyutu: İTÜ<br />

Vakfı Dergisi’ne gönderilecek<br />

makaleler 4 sayfa; 1850 sözcük<br />

Şirketler Topluluğumuz<br />

(15 bin karakter) sınırını<br />

aşmamalıdır. Dipnotlar ve<br />

www.sarkuysan.com<br />

kaynaklar bu sınırlamaya<br />

dahildir.<br />

Metin Yazım<br />

Özellikleri: Dergiye gönderilecek metin, Microsoft<br />

Word programıyla yazılmalı, yazıda 12 punto boyutu<br />

kullanılmalı, yazı karakteri olarak Times New Roman<br />

veya Arial tercih edilmelidir.<br />

Görsel Malzeme: Gönderilen yazıda kullanılacak<br />

fotoğraf, şekil, tablo vb. görsel malzemenin sayısı<br />

makaleler için 5’i, haberler için 1’i aşmamalıdır. Görsel<br />

malzeme, kesinlikle metin içine yerleştirilmemeli,<br />

ayrıca iletilmelidir. Renkli, siyah-beyaz fotoğraf görsel<br />

gönderilebilir. Görsel malzemenin dijital imaj dosyası<br />

olarak JPG, TIFF, PSD formatlarında sunulmalı ve<br />

çözünürlükleri 300 DPI’dan<br />

düşük olmamalıdır.<br />

Yazar İsmi: Gönderilen<br />

makale, haber vb. metinlerde<br />

yazar ismi, unvanı ve çalıştığı<br />

kurum/görevi belirtilmelidir.<br />

Metin Başlığı:<br />

Makalelerde başlık<br />

bulunmalıdır.<br />

Dipnot: Dipnotlar sayfa<br />

altında değil, metnin sonunda<br />

yer almalıdır. Metin içinde<br />

dipnot göndermeleri yer<br />

alacaksa, sıra numarası ile<br />

belirtilmeli ve metin sonunda<br />

da aynı sıra numarası ile<br />

yazılmalıdır.<br />

Kaynaklar: Metin<br />

sonunda yer almalı ve sıra<br />

numarası verilmelidir. Metin<br />

içinde kaynaklara gönderme<br />

varsa, parantez içinde<br />

gösterilmelidir. Kaynakça<br />

yazım düzeni; yazar soyadı, adı, basım tarihi, yayın<br />

adı, çevirmen adı-soyadı, yayınevi, basım yeri şeklinde<br />

olmalıdır.<br />

Metin ve görsel malzeme elektronik ortamda<br />

e-posta ile veya CD’ye kayıtlı olarak, aşağıdaki iletişim<br />

adresimize gönderilmelidir.<br />

EĞİTİM<br />

Doç. Dr. Selçuk Şirin<br />

Prof. Dr. Emine Erktin<br />

Prof. Dr. Güngör Evren<br />

Prof. Dr. Gülsün Sağlamer<br />

Prof. Dr. Lerzan Özkale<br />

Prof. Dr. Mehmet Karaca<br />

Dr. Y. Müh. (Mimar) Doğan Hasol<br />

Prof. Dr. Erol Kulaksızoğlu<br />

Prof. Dr. Ergün Toğrol<br />

Prof. Dr. Ahmet Fahri Özok<br />

Bülent Yalazı<br />

Zeynep Afşeören<br />

Mevlude Bakır<br />

hyazici@ituvakif.org.tr veya<br />

basin@ituvakif.org.tr<br />

Tel. 0212 291 34 <strong>75</strong> – 230 73 71

Hooray! Your file is uploaded and ready to be published.

Saved successfully!

Ooh no, something went wrong!