You also want an ePaper? Increase the reach of your titles
YUMPU automatically turns print PDFs into web optimized ePapers that Google loves.
<strong>OCAK</strong> - <strong>MART</strong> <strong>2017</strong> <strong>SAYI</strong> <strong>75</strong>
<strong>OCAK</strong>-<strong>MART</strong> <strong>2017</strong> | <strong>SAYI</strong> <strong>75</strong><br />
İmtiyaz Sahibi:<br />
İTÜ Vakfı adına Prof. Dr. Mehmet Karaca<br />
Yayın Kurulu:<br />
Prof. Dr. Sinan Mert Şener (Başkan)<br />
Prof. Dr. Şebnem Burnaz<br />
Yrd. Doç. Dr. Mehmet Ali Karaca<br />
Yrd. Doç. Dr. Gülsen Uçarkuş<br />
Birol Çetinkaya<br />
Şule Gökçe Enginarlar<br />
Kenan Mete<br />
Hatice Yazıcı Şahinli<br />
Yazı İşleri Müdürü /Editör:<br />
Hatice Yazıcı Şahinli<br />
Yayın Koordinatörü:<br />
Kenan Mete<br />
<strong>75</strong>. Sayı Dosya Konusu Danışmanı:<br />
Yrd. Doç. Dr. Gökhan İnce<br />
Grafik Uygulama:<br />
Murat Beşiktaş<br />
Gizem Çinik<br />
Katkıda Bulunanlar:<br />
Doç. Dr. Gülname Turan<br />
Osman Keskin, Erkan Mert Özoğul,<br />
Bartu Akın<br />
Fotoğraf: Altan Bal, Engin Yıldırım<br />
Yönetim Yeri:<br />
İTÜ Vakfı Merkezi<br />
İTÜ Maçka Yerleşkesi 80394<br />
Teşvikiye / İSTANBUL<br />
Tel: 0212 291 34 <strong>75</strong> – 230 73 71<br />
Faks: 0212 231 46 33<br />
Baskı:<br />
Azra Matbaacılık<br />
Maltepe Mahallesi Litrosyolu Sokak<br />
2. Matbaacılar Sitesi No:2/4 1BE11<br />
Zeytinburnu-İstanbul<br />
Tel: 0212 674 10 51 - 52 - 53<br />
Yayın Türü:<br />
Yaygın, Süreli<br />
VAKFI DERGİSİ<br />
E-posta: basin@ituvakif.org.tr<br />
www.ituvakif.org.tr<br />
Bu dergide yayımlanan imzalı yazılar<br />
yazarlarının görüşünü yansıtmaktadır.<br />
Dergiyi ve Yayın Kurulu'nu bağlayıcı<br />
nitelik taşımaz.<br />
İTÜ Vakıf Dergisi’nde yayımlanan yazı ve<br />
fotoğraflardan kaynak belirtilmek koşulu<br />
ile alıntı yapılabilir.<br />
...................................................................................................................................................................................................................................................<br />
8<br />
14<br />
18<br />
21<br />
26<br />
31<br />
36<br />
41<br />
44<br />
51<br />
54<br />
56<br />
62<br />
66<br />
70<br />
102<br />
108<br />
116<br />
120<br />
127<br />
128<br />
134<br />
Yapay Zekâ<br />
Prof. Dr. Eşref Adalı<br />
İnsanlığın Yapay Zekâyla İmtihanı<br />
Yrd. Doç. Dr. Gökhan İnce<br />
Ya Yapay Ahlâk?<br />
Tevfik Uyar<br />
Günümüzde Yapay Zekâ<br />
Doç. Dr. Sanem Sarıel<br />
Dünyanın Bütün Robotları, Birleşin!<br />
Yrd. Doç. Dr. Gökhan İnce<br />
Robot İşaret Dili Öğretmeni<br />
Doç. Dr. Hatice Köse<br />
Doğadan Esinlenmiş Robotik Sistem Tasarımları ve Üretim Metodolojileri<br />
Dr. Fatma Zeynep Temel<br />
İTÜ Yapay Zekâ Laboratuvarı'nda Öncü Çalışmalar<br />
İTÜ ARI Teknokent Firmaları<br />
Dünya ile Yarışan Yapay Zekâ ve Robotik Çalışmalarına İmza Atıyor…<br />
Robot Meraklılarını Buluşturan Uluslararası Etkinlik<br />
İTÜ Robot Olimpiyatları<br />
Yapay Zekâ: Dost mu, Düşman mı?<br />
Çağrı Mert Bakırcı<br />
Elon Musk <strong>2017</strong>’de Dünyayı Değiştirecek<br />
Kozan Demircan<br />
Makineler İnsanı Anlar mı?<br />
Nörobilim Teknikleri ile Tüketiciyi Yeniden Keşfetmek<br />
Yrd. Doç. Dr. Yener Girişken, Prof. Dr. Şebnem Burnaz<br />
Deprem Etkilerine Karşı Mevcut Yapıların Karbon Lifli Polimer<br />
Kompozitler ile Güçlendirilmesine Yönelik Tam Ölçekli Bina Deneyleri<br />
Prof. Dr. Alper İlki, Araş.Gör. Erkan Töre, Araş. Gör. Dr. Cem Demir,<br />
Y. Müh. Mustafa Cömert, Dr. Çağlar Göksu<br />
İTÜ'den Haberler<br />
Teknokent Dosyası<br />
Genç Başarı<br />
İTÜ Vakfı'ndan Haberler<br />
Yayınlar<br />
Sektör'den Haberler<br />
Spor<br />
Briç
Bu sayıda<br />
Değerli Okurlar,<br />
Yapay zekâ, robotlar, sanal gerçeklik, otonom araçlar, makine<br />
öğrenmesi, veri işleme… Dünyada hızla gelişen bu teknolojiler<br />
için dev firmalar ciddi yatırım ve üretim programları yapıyor,<br />
akademik ortamlar araştırmalarını bu alanlarda yoğunlaştırıyor.<br />
Zira, yapay zekâ ürünü uygulamalar giderek bir endüstri haline<br />
geliyor ve her geçen gün hayatımıza biraz daha etki ediyor.<br />
Fikir babası Alan Turing olmakla birlikte, “Yapay Zekâ”nın kavramsal<br />
temelleri dönemin bir grup öncü bilim insanı tarafından<br />
1956 yılında Dartmount Koleji’nde düzenlenen konferansta atılarak<br />
“Artificial Intelligence: AI” şeklinde ifade edilmiş ve zeki<br />
bilgisayarların gerçekleştirilme olasılığının araştırılması önerilmiştir.<br />
Aradan geçen 60 yıllık zaman diliminde bilgisayarların<br />
işlem hızındaki artış, yapay zekâ araştırmalarındaki gelişme ve<br />
sonuç olarak insan zekâsına yakın sistemlerin oluşturulmaya<br />
başlanmasıyla, bu uç teknolojiler yeni bir boyut kazandı. Bilim<br />
insanlarının şimdiki hedefinde düşünen, anlayan, algılayan robotlar<br />
var…<br />
Yapay zekâ ve robot teknolojilerinin hızla ileri bir boyuta evrilmesi,<br />
birtakım endişeleri de gündeme getirmeye başladı; bazı<br />
bilim insanları ve teknoloji yatırımcıları konuya temkinli yaklaşıp,<br />
olası tehlikelerini dillendirmeye başladılar bile… İnsan gibi düşünen<br />
robotlar iş ve üretim süreçlerinde yer alarak hayatı kolaylaştırmakla<br />
birlikte, ya insanlığı tehdit edecek boyuta ulaşırsa!<br />
Sonuç olarak, yapay zekâ teknolojileri hayatımıza büyük kolaylıklar<br />
getirse de; iş, emek, güvenlik, ekonomi, sosyal ilişkiler, psikoloji<br />
alanlarında insanlığı yeni bir sürecin beklediği kesin.<br />
Dergimizin <strong>75</strong>. Sayısında ‘yapay zekâ’ konusuna odaklanarak bu<br />
alanda araştırmalarını yürüten bilim insanlarına, bu fikri ve gelişmeleri<br />
yakından izleyen bilim-teknoloji yazarlarına sayfalarımızı<br />
açtık ve bir dosya oluşturduk. İTÜ Bilgisayar ve Bilişim Fakültesi<br />
öğretim üyeleri Prof. Dr. Eşref Adalı, Yrd. Doç. Dr. Gökhan İnce,<br />
Doç. Dr. Hatice Köse ve Doç. Dr. Sanem Sarıel fikir düzleminde<br />
ve proje bazında yazıları ile dosyamıza katkıda bulundular. Buçerçevede;<br />
Prof. Dr. Eşref Adalı, yazısında zekâ terimine açıklık<br />
getirerek; doğal zekâ ile yapay zekâ arasındaki farkları irdeliyor,<br />
akıllı bilgisayarların mekanik arabirimleri olarak robotları işlevsellik<br />
açısından değerlendiriyor, yaratıcılığın insana özgü bir<br />
özellik olarak makinada oluşamayacağını vurgulayarak içimizi<br />
rahatlatıyor. Uzmanlık alanı olan yapay zekâ konusunda toplumu<br />
aydınlatan popüler bilim yazılarıyla yakından tanınan Yrd.<br />
Doç. Dr. Gökhan İnce iki ayrı yazı ile yapay zekâ ve bu temelde<br />
çalışan teknolojik sistemlerin olumlu/olumsuz yönlerini irdeliyor,<br />
yapılan yatırımlarla giderek sayıları ve kullanım alanları artan sanayi<br />
robotlarının insanların yerini alacağı yakın geleceğe dikkat<br />
çekiyor. Doç. Dr. Sanem Sarıel, günümüzde yapay zekâ uygulamalarında<br />
hangi aşamada olduğumuzu ve gerçek zekâya ne<br />
kadar yakın olduğumuzu irdelediği yazısında, İTÜ Yapay Zekâ<br />
Laboratuvarı’nda yürütülmekte olan çalışmalardan da bahsediyor.<br />
Doç. Dr. Hatice Köse ise, aynı laboratuvarda yürütülen robotik<br />
tabanlı işaret dili eğitim sisteminin tasarımı ve geliştirilmesi<br />
üzerine yapılan çalışmayı aktarıyor.<br />
Bilim kurgu yazarı, Açık Bilim Dergisi editörlerinden İTÜ Uçak<br />
Mühendisliği Bölümü mezunu Tevfik Uyar, yapay zekâ ve robotik<br />
konusuna ilgi çeken yazıları ile tanınan bir isim. Dergimize<br />
yazdığı yazıda konuya ahlak penceresinden bakan Uyar, yapay<br />
zekâların idare ettiği makine bedenlerin ahlaklarını nasıl<br />
programlayacağımızı önemli bir soru işareti olarak görüyor.<br />
Dünyanın önde gelen bilim insanları ve teknoloji yatırımcılarının,<br />
yapay zekânın tehlikelerine dikkat çektikleri “Yapay Zekâ: Dost mu,<br />
düşman mı?” başlıklı yazı; İTÜ Yapay Zekâ Laboratuvarı'nda tamamlanan<br />
ve devam eden projelerden bazıları; İTÜ ARI Teknokent<br />
bünyesinde yapay zekâ ve robotik alanında araştırmalarını sürdüren<br />
firmaların projeleri, robot meraklılarını 11 yıldır aynı platformda<br />
buluşturan önemli bir etkinlik olan İTÜ Robot Olimpiyatları konulu<br />
yazıları da dosya konumuz kapsamında okurlarımıza sunuyoruz.<br />
Robotik çalışmaları sadece yapay zekâ temelli insansı robotlar<br />
çerçevesinde ilerlemiyor; bu araştırmalara doğadaki diğer canlılar<br />
da ilham kaynağı oluyor. Çalışmalarını Harvard Üniversitesi<br />
Mikrorobotik Laboratuvarı’nda sürdüren İTÜ mezunu Dr. Fatma<br />
Zeynep Temel, hayli ilgi çekici yazısında, doğadaki mekanizmaların<br />
çalışma prensiplerini anlamak ve onları mühendislik sistemlerinde<br />
somutlaştırmaya yönelik yepyeni bir uygulama alanı<br />
olarak mikrorobotik çalışmalarını aktarıyor.<br />
Dosya konusu içinde değerlendirebileceğimiz bir başka yazı<br />
ise yine insan-makine etkileşimi ile tüketici uyaranlarını konu<br />
alan, Yrd. Doç. Dr. Yener Girişken ve Prof. Dr. Şebnem Burnaz’ın<br />
birlikte kaleme aldıkları “Makineler İnsanı Anlar mı? Nörobilim<br />
Teknikleri ile Tüketiciyi Yeniden Keşfetmek” başlıklı yazı.<br />
Teknoloji alanındaki girişimciliği ve inovatif fikirleri ile modern zamanları<br />
dahisi kabul edilen Elon Musk hepimizin merak ettiği bir<br />
isim. Kozan Demircan, “Elon Musk <strong>2017</strong>’de Dünyayı Değiştirecek”<br />
başlıklı yazısında, Musk’un insanlığa, çevreye kısacası dünyanın<br />
geleceğine büyük yararlar sağlayacak projelerini aktarıyor.<br />
İTÜ İnşaat Fakültesi’nde, yeterli mühendislik hizmeti almamış<br />
yapıların depreme karşı güçlendirilmesini sağlayan yeni bir<br />
malzeme geliştirildi. “Karbon lifli polimer kompozit” adı verilen<br />
malzeme ile yapılan testler sonucu, kapasitesi son derece yetersiz<br />
olan bir binanın kolonlarının bu malzeme ile sargılanması<br />
durumunda deprem etkilerinin önemli derecede iyileşebildiği<br />
ortaya konuldu. Prof. Dr. Alper İlki ve ekibinin yazısı, deprem ülkesi<br />
Türkiye için umut verici bir çalışmaya dikkat çekiyor.<br />
İTÜ’den ve Vakıf’tan geniş haberler, Genç Başarı, Öğr. Gör. Metin<br />
Tükenmez’in her sayımızda farklı ve ilginç bir yönünü ele aldığı<br />
‘spor’ disiplinindeki yazısı bu sayımızın konuları arasında.<br />
Bu sayıda "İnsanlaşan Makinalar & Yapay Zekâ" dosya içeriğinin<br />
oluşturulmasına Yrd. Doç. Dr. Gökhan İnce değerli fikirleri ile katkıda<br />
bulundu. Kendisine teşekkürlerimizi sunuyoruz.<br />
Dergimizin 76. Sayısında dosya konumuz “Katma Değer Üretiminde<br />
Üniversite-Sanayi İşbirliği”. Geniş bir perspektifle okurlarımıza<br />
sunmayı planladığımız bu konu için İTÜ’lülerin katkılarını bekliyoruz.<br />
Saygılarımızla,<br />
Yayın Kurulu<br />
6 itü vakfı dergisi
DOSYA<br />
İNSANLAŞAN<br />
MAKİNALAR-<br />
YAPAY ZEKÂ
İNSANLAŞAN MAKİNALAR - YAPAY ZEKÂ<br />
Yapay Zekâ<br />
Yapay zekâlı robotlar bir gün yapımcılarına karşı gelip zarar<br />
verebilirler mi? Böylece Asimov’un robot tanımındaki “robot<br />
sahibine, daha genel anlamda insanlığa zarar veremez” ilkesi<br />
bozulacak mı? Bu sorunun yanıtını, bugün vermek zordur. Yapay<br />
zekâlı bilgisayarlar ve robotlar insan tarafından geliştirildiği sürece<br />
bu kuralın geçerli kalacağını söyleyebiliriz…<br />
Prof. Dr. Eşref Adalı<br />
İTÜ Bilgisayar ve Bilişim Fakültesi<br />
İnsanlar, geçmişte ve günümüzde,<br />
insan gibi davranan makineleri<br />
düşlemiş ve bu makineleri yapmaya<br />
çalışmıştır. İnsan gibi davranan<br />
makineleri yapmaya uğraşırken,<br />
kendisinin yani insanın nasıl bir yapısı<br />
olduğunu anlamaya çalışmıştır;<br />
özellikle beyninin nasıl çalıştığını öğrenmeye<br />
çalışmıştır. Bu bağlamda,<br />
insana özgü akıl ve zekâ kavramlarını<br />
tanımlamıştır.<br />
8 itü vakfı dergisi<br />
Doğru ve yanlışı birbirinden ayırabilme<br />
yetisi akıl olarak tanımlanmıştır. Aklın<br />
doğuştan kazanılmış bir yetenek olduğu<br />
anlaşılmıştır. İnsan, karşılaştığı olaylar<br />
ve durumlar hakkında, aklını kullanarak<br />
kapsamlı düşünebilmekte, yorumlar üretebilmektedir.<br />
İnsanın biyolojik gelişmesiyle<br />
birlikte aklı da gelişmektedir. Dolayısıyla,<br />
sağlıklı her insanın aklı vardır ve<br />
akıl ölçülebilir değildir. Akıl sözcüğünün,<br />
Türkçe'deki karşılığı us’tur.<br />
İnsanın, karşılaştığı bir olay ve durumu<br />
algılayabilme ve buna karşı çözüm<br />
üretme yeteneği zekâ olarak tanımlanmıştır.<br />
Zekâ, zaman içinde, eğitim,<br />
öğrenme ve çevre etkenleri ile gelişmektedir.<br />
Görülen eğitim ve çevre yönlendirmeleri<br />
insanı belli alanlarda, örneğin<br />
matematik, edebiyat, müzik, görsel<br />
sanatlar alanlarında zeki yapmaktadır.<br />
Dolayısıyla, bazı insanlar belli alanlarda<br />
daha zeki olabilirler. Zekâ zaman için-
de kazanılan bir değer olduğu için ölçülebilir<br />
ve ölçülmesi ile ilgili yöntemler<br />
geliştirilmiştir. Zekâ sözcüğünün, Türkçe'deki<br />
karşılığı anlak’tır.<br />
Akıl, us, zekâ ve seyrek kullanılan<br />
anlak sözcükleri çoğunlukla birbirinin<br />
yerine yanlış olarak kullanılmaktadırlar.<br />
Yazımızın konusu olan Yapay Zekâ teriminin<br />
de doğruluğu tartışılabilir: Makinelerin<br />
akıllı mı yoksa zeki mi olması<br />
beklenmektedir? İnsan aklını kullanarak,<br />
bir durum karşısında doğru, dolayısıyla<br />
mantıklı olan çözümü seçer. Aynı<br />
insan, ilk karşılaştığı bir durum karşısında,<br />
kendince en uygun davranışa,<br />
zekâsını kullanarak karar verir. Makinelerden<br />
beklenen davranışın; aklın gösterdiği<br />
yol mu, yoksa zekânın gösterdiği<br />
çözüm mü olduğu tartışmalıdır.<br />
Dilimizde Yapay Zekâ olarak kullanılan<br />
terim ilk kez 1956 yılında Dartmount<br />
Koleji’nde düzenlenen ve seçkin bilim<br />
insanlarının katıldığı konferansta “Artificial<br />
Intelligence: AI” biçiminde dillendirilmiştir.<br />
Bu toplantıya katılan J. McCarthy<br />
(Lisp dilinin geliştiricisi), M. Minsky<br />
(MIT Yapay Zekâ Laboratuvarı kurucusu),<br />
C. Shannon (IBM), A. Newell (ABD<br />
Yapay Zekâ Derneği’nin ilk başkanı) ve<br />
H. Simon (Nobel ödüllü) zeki bilgisayarların<br />
gerçekleştirilme olasılığının araştırılmasını<br />
önermişlerdir.<br />
Doğal zekâ ile yapay zekâ arasında<br />
farkların olacağı açıktır. Bu farklardan<br />
bazıları, yapay zekâyı üstün kılarken<br />
bazıları doğal zekâyı üstün kılmaktadır.<br />
İlk olarak yapay zekânın üstün olduğu<br />
yönler, ardından doğal zekânın üstün<br />
olduğu yönler açıklanacaktır:<br />
Makinelerin akıllı mı yoksa zeki<br />
mi olması beklenmektedir? İnsan<br />
aklını kullanarak, bir durum<br />
karşısında doğru, dolayısıyla<br />
mantıklı olan çözümü seçer. Aynı<br />
insan, ilk karşılaştığı bir durum<br />
karşısında, kendince en uygun<br />
davranışa, zekâsını kullanarak<br />
karar verir. Makinelerden beklenen<br />
davranışın; aklın gösterdiği yol mu<br />
yoksa zekânın gösterdiği çözüm<br />
mü olduğu tartışmalıdır.<br />
Dolayısıyla bilgisayarın unutma yeteneği<br />
yoktur.<br />
• Yapay zekâ paylaşılabilir: Zekâ,<br />
insanda eğitim, öğrenme ve çevre etkenleri<br />
ile gelişmektedir. Bu birikimin<br />
bir başka insana aktarılması, usta çırak<br />
ilişkisi ile olabilmektedir ve aktarım<br />
uzun süre almaktadır. Bir kişide oluşan<br />
zekânın tümüyle bir başkasına aktarıldığı<br />
söylenemez. Buna karşın, yapay<br />
zekâ bir bilgisayarda oluşturulduğundan,<br />
bunun diğer bilgisayarlara aktarılması,<br />
kopyalama yöntemiyle kolayca<br />
yapılabilir.<br />
• Yapay zekâ daha kolay elde edilebilir:<br />
Bir bilgisayarın zekâ düzeyinin<br />
yükseltilmesi, bir insanın zekâ düzeyinin<br />
yükseltilmesine göre daha kolaydır;<br />
kolay olduğu için maliyeti de düşüktür.<br />
• Yapay zekâ tutarlıdır: Aynı olay<br />
karşısında verilecek tepki insandan insana<br />
değişik olacaktır. Hatta benzer iki<br />
olayda, aynı insan farklı davranabilmektedir.<br />
Bunun nedeni insanların zekâ düzeylerinin<br />
farklı olması ve insan olmalarıdır.<br />
Yapay zekâ sistemlerinde aynı ya<br />
da benzer olaylarda verilen tepki hep<br />
aynı olacaktır. Farklı zekâ düzeyindeki<br />
yapay zekâ sistemlerinden aynı olay<br />
karşısında farklı tepki görülmesi, zekâ<br />
düzeyi ile ilgilidir.<br />
• Yapay zekâ kayıtlıdır: Bir durum<br />
veya olay karşısında yapay zekâ tarafından<br />
üretilen tepki kaydedilmektedir. Dolayısıyla,<br />
benzer bir durumla karşılaşıldığında,<br />
eski kararlar gözden geçirilmekte<br />
ve en yakın olan tepki verilmektedir. Buna<br />
karşın insan, karşılaştığı her olayda, geçmişte<br />
yaşadığı benzer olayı aklına getirmekte<br />
ya da onu hiç düşünmeden yeni<br />
bir karar oluşturabilmektedir.<br />
Doğal Zekânın Üstün Yönleri<br />
• Doğal zekâ yaratıcıdır: İnsan kendi<br />
ve başkalarının deneyimlerini değerlendirerek<br />
zekâsını geliştirebilir, dolayısıyla<br />
yaratıcıdır. Yapay zekâ, bilgisayara<br />
yüklenen bilgi ile sınırlıdır; dolayısıyla<br />
yaratıcılığı insana kıyasla kısıtlıdır.<br />
• Deneyimlerden yararlanma: Doğal<br />
zekâ insana duyu organlarının yardımıyla<br />
öğrendiği deneyimleri kullanma<br />
ve bu deneyimlerden yararlanma yeteneği<br />
kazandırır. Yapay zekâ sistemleri<br />
genellikle sembolik girdiler ile çalışırlar.<br />
• Usavurma yeteneği: İnsan karşılaştığı<br />
yeni durum karşısında, deneyim-<br />
Yapay Zekânın Üstün Yönleri<br />
• Yapay zekâ kalıcıdır: İnsan öğrendiği<br />
ve deneyimlediği olay ve konuları,<br />
benzerlerini yaşamadığında zaman<br />
içinde unutabilir. Ancak yinelenen ve<br />
insan için önemli deneyimlere ilişkin<br />
bilgiler bellekte sürekli tutulmaktadır.<br />
Unutmanın hızı, konuya verilen önem<br />
derecesiyle ters orantılıdır. Unutma sırasında,<br />
önce ayrıntılar, daha sonra ana<br />
bilgiler silinmektedir. Unutulan bilgiler,<br />
belli hatırlatmalar ile geri kazanılabilmektedir.<br />
Unutma özelliği, insanın belleğinin<br />
gereksiz verilerle işgal edilmesini<br />
önlemektedir. Bilgisayarın belleğine<br />
yazılmış olan bir veri bilinçli olarak silinmediği<br />
sürece, bellekte kalmaktadır.<br />
Massachusetts Institute of Technology (MIT) Yapay Zekâ Laboratuvarının kurucusu Marvin Minsky, 1968.<br />
itü vakfı dergisi<br />
9
İNSANLAŞAN MAKİNALAR - YAPAY ZEKÂ<br />
Günümüzde, tıp, finans, trafik,<br />
sigortacılık ve süreç denetimi gibi<br />
alanlarda uzman sistem çözümleri<br />
kullanılmaktadır. ELIZA yazılımı,<br />
hastalara tanı koyma konusunda<br />
geliştirilmiş bir yazılım olarak,<br />
uzman sistemler için önemli bir<br />
örnektir.<br />
lerine dayanarak ve usavurma yeteneğini<br />
kullanarak hızlı ve yeni bir çözüm<br />
üretebilmektedir. Yapay zekânın üretebileceği<br />
çözümler, kendisine yüklenen<br />
bilgiler ve öğretilen çözüm yöntemleri<br />
ile sınırlıdır.<br />
Kullanım Alanları<br />
1956 yılında yapay zekâ terimini türetenlerin<br />
amacı, bilgisayarları zekileştirmekti.<br />
Ancak zaman içinde bu kavramın<br />
anlamı genişletilmiş ve aşağıdaki<br />
alanlarda kullanılmaya başlanmıştır:<br />
İnsan gibi düşünen ve davranan<br />
sistemler: Yapay zekâ terimini önerenlerin<br />
beklentileri, insan gibi düşünen<br />
ve dolayısıyla insan gibi davranan<br />
bilgisayarların geliştirilmesidir. İnsan<br />
nasıl öğreniyor ve zekâsını nasıl geliştiriyor<br />
ise, bilgisayarların da aynı yolla<br />
öğrenmesi ve zekâsının geliştirilmesi<br />
amaçlanmıştır. Bu amaca hizmet edecek<br />
çalışmalar halen ödüllendirilmektedir.<br />
Bilgisayarın zekâ düzeyini ölçmek<br />
için değişik yöntemler geliştirilmiş<br />
olmasına karşın A. Turing tarafından<br />
önerilen sınama yöntemi günümüzde<br />
de kullanılmaktadır. Bu sınama yönteminde,<br />
sorulan bir soruya insan ve bilgisayar<br />
yanıt vermekte; hakem yanıtın<br />
kimden geldiğini bilmeden, hangisinin<br />
insan hangisinin bilgisayar tarafından<br />
verildiğine karar vermektedir. Bu sınama<br />
sonucunda, bilgisayarın verdiği<br />
sonuçların başarımı, bilgisayarın zekâ<br />
düzeyini belirlemektedir.<br />
İnsan gibi düşünen ve davranan<br />
bilgisayar çalışmaları için en çarpıcı<br />
örnekler, satranç gibi oyun programlarıdır.<br />
Günümüzde, dünya satranç şampiyonları<br />
ile başa baş satranç oynayabilen<br />
programlar geliştirilmiştir.<br />
Uzman Sistemler: Bir uzmanın,<br />
uzmanlığına ilişkin bilgileri ve<br />
kararlarını bilgisayara öğretmenin<br />
sonucu olarak uzman sistemler<br />
üretilmektedir. Günümüzde, tıp, finans,<br />
trafik, sigortacılık ve süreç denetimi<br />
gibi alanlarda uzman sistem çözümleri<br />
kullanılmaktadır. ELIZA yazılımı,<br />
hastalara tanı koyma konusunda<br />
geliştirilmiş bir yazılım olarak, uzman<br />
sistemler için önemli bir örnektir.<br />
Doğal Dil İşleme: İnsanların konuştuğu<br />
doğal dili anlama, sorulara yanıt<br />
verme, diller arası çeviri ve yapay konuşma<br />
üretme konuları Doğal Dil İşleme<br />
(DDİ) başlığı altında toplanmaktadır. Bir<br />
Programlı robotların, bilgisayarsız olanları da tasarlanmıştır. Bu tür örnekler El-Cezeri’nin (1206) kitabında görülmektedir.<br />
10 itü vakfı dergisi
Makine öğrenmesi yöntemleri, bir<br />
yapay zekâ sisteminin öğrenmesi<br />
amacıyla kullanılmaktadır.<br />
Bu yöntem, insanın kolayca<br />
edinemeyeceği önemli bilgilerin<br />
öğrenilmesi açısından önemlidir. Bu<br />
sayede yapay zekâ sistemleri doğal<br />
zekâya üstünlük sağlayabilirler.<br />
doğal dili anlama çalışmaların ilk aşaması<br />
dildeki sesleri tanımak ile başlar.<br />
Sesbilimi bir dildeki sesleri (ünlü ve<br />
ünsüz sesleri) araştırır. Bazı diller ünlü<br />
çeşitliliği açısından zengin bazıları fakirdir.<br />
Örneğin Türk dillerinde 8-13 ünlü<br />
sesli varken Arapça'nın ünlü sayısı 3-4<br />
kadardır. Sesbiliminin ardında dilin biçimbilimsel<br />
yapısını incelemek gerekir.<br />
Türkçe gibi eklemeli dillerde biçimler<br />
son derece önemlidir ve kök sözcüğe<br />
yeni anlam katarlar. Tümce içinde, özne<br />
tümleç ve yüklem sırası dil ailelerine<br />
göre değişiklik göstermektedir. Örneğin<br />
Türk dillerinde diziliş özne-tümleç-yüklem<br />
biçiminde iken Hint-Avrupa dillerinde<br />
özne-yüklem-tümleç biçimindedir.<br />
Bir insanın konuşmasını bilgisayara<br />
aktarabilmek için, dilin sesbilimini, biçimbilimini<br />
ve sözdizimini bilgisayara<br />
öğretmemiz gerekir. Bu aşamadan sonra,<br />
tümcenin anlamı çıkarılabilir. Doğal<br />
dillerde, bir sözcüğün birden çok anlam<br />
taşıdığı bilinmektedir. Bu nedenle, sözcüğün<br />
ilgili tümce içindeki gerçek anlamının<br />
bulunması, DDİ çalışmalarının<br />
önemli bir araştırma konusudur. Bir sözcüğün<br />
gerçek anlamının bulunması sırasında,<br />
konuşmanın konusu, önceki ve<br />
sonraki sözcükler belirleyici olmaktadır.<br />
Bir tümcenin anlamının belirlenmesi,<br />
bu tümcenin bir başka dile çevrilmesi<br />
veya soru yanıt sistemlerinde uygun yanıtın<br />
hazırlanması sırasında gerekli olmaktadır.<br />
Günümüzde, diller arası çeviri<br />
konusunda önemli çalışmalar yapılmaktadır.<br />
Otomatik yanıt sistemleri ticari<br />
alanlarda kullanılmaya başlanmıştır. Bu<br />
yöntem ile otelde yer ayırtma ve bankacılık<br />
hizmetleri verilmeye başlanmıştır.<br />
Robotlar: Robotlar, akıllı veya zeki<br />
bilgisayarların mekanik arabirimi olarak<br />
düşünülebilir. Bir başka deyişle, robotları<br />
yöneten birim bilgisayardır. İşlevsellikleri<br />
açısından robotlar üç sınıfa ayrılırlar:<br />
• Programlı robotlar: Bu tür robotların<br />
hareketleri adım adım bir program<br />
yardımıyla öğretilir. Bu amaçla geliştirilmiş<br />
olan özel diller kullanılır. Robot,<br />
programın adımlarını tartışmasız yerine<br />
getirir. Çalışması sırasında karşılaşacağı<br />
olağan dışı durumlar ve bu durumlarda<br />
vereceği tepkiler de program içinde<br />
yazılıdır. Bu tür robotlar genellikle montaj<br />
işlemlerinde kullanılır.<br />
Programlı robotların, bilgisayarsız olanları<br />
da tasarlanmıştır. Bu tür örnekler El-Cezeri’nin<br />
(1206) kitabında görülmektedir.<br />
• Öğretilebilen robotlar: Robotun<br />
yapması gereken bazı hareketleri, hareket<br />
denklemleri ile yazmak son derece<br />
zordur. Bu nedenle, robotun eli bir uzman<br />
tarafından tutularak hareket ettirilir.<br />
Robot yapılan tüm hareketleri beller ve<br />
daha sonra bu hareketleri kendisi yineler.<br />
Araba boyama robotları, bu tür robotlar<br />
için en güzel örneklerdir.<br />
• Akıllı robotlar: Akıllı robotlar, çevresi<br />
ile etkileşimde bulunan ve buna<br />
Lisp dilinin geliştiricisi John McCarthy, Rusya'daki rakiplerine karşı telgrafla gerçekleştirilen dört<br />
eşzamanlı bilgisayar satranç maçına ev sahipliği yaptı, 1966.<br />
itü vakfı dergisi<br />
11
İNSANLAŞAN MAKİNALAR - YAPAY ZEKÂ<br />
Dilimizde Yapay Zekâ olarak kullanılan terimi ilk kez 1956 yılında Dartmount Koleji’nde düzenlenen konferansta “Artificial Intelligence:<br />
AI” biçiminde dillendiren seçkin bilim insanları arasında yer alan Claude Shannon (solda) ve Herbert Simon.<br />
göre davranış ve hareketlerini belirleyen<br />
robotlardır. Bu tür robotlara temel<br />
görevleri program ile öğretilir, ancak<br />
bu görevi yerine getirirken çevresinden<br />
bilgi edinerek hareket eder. Akıllı robotlar<br />
için en temel örnek taşıma robotları<br />
gösterilebilir, en üst düzey örnekler insansı<br />
robotlardır.<br />
Taşıma robotları, fabrika içinde bir<br />
paketi bir iş noktasından diğer bir iş<br />
noktasına götürebilmektedir. Taşıma sırasında,<br />
belli bir yolu izlemekte, önüne<br />
çıkan engellere göre davranabilmekte<br />
ayrıca diğer taşıma robotları ile iletişimde<br />
bulunabilmektedir.<br />
İnsansı robotlar, insana benzemekte,<br />
yürüyebilmekte ve belli ölçüde konuşabilmektedir.<br />
Bu robotlar, yapay zekâ<br />
çalışmalarının hedeflediği türlerdir.<br />
Akıllı robotlar, yapay zekâ çalışmaları<br />
kapsamında önemli bir yer tutmakta-<br />
12 itü vakfı dergisi<br />
Akıllı robotlar, yapay zekâ<br />
çalışmaları kapsamında önemli bir<br />
yer tutmaktadır. Bunun nedenini,<br />
insan gibi düşünen ve davranan<br />
makine yapma düşüncesine<br />
bağlayabiliriz. Böyle bir hedefe<br />
ulaşma çalışmalarında robotlar<br />
birçok soruyu yanıtlamaktadır.<br />
dır. Bunun nedenini, insan gibi düşünen<br />
ve davranan makine yapma düşüncesine<br />
bağlayabiliriz. Böyle bir hedefe<br />
ulaşma çalışmalarında robotlar birçok<br />
soruyu yanıtlamaktadır. Örneğin, robotun<br />
doğal dildeki konuşmayı anlaması<br />
ve buna yanıt vermesi beklenmektedir.<br />
Hareket ederken çevresini görmesi ve<br />
ona göre hareket etmesi beklenmektedir.<br />
Beklenmedik durumlarda karar vermesi<br />
istenmektedir.<br />
İnsansız Denizlatı<br />
Taşıma robotlarının bir üst modeli<br />
olarak, günümüzde sürücüsüz araçlar<br />
geliştirilmektedir. Sürücüsüz araçların<br />
havada, suda ve karada gidenleri hakkında<br />
günlük haber kaynaklarında bilgiler<br />
yer almaktadır. İnsansız Hava Aracı<br />
(İHA) ağırlıklı olarak askeri amaçlarla<br />
kullanılmaktadır. Bu araçlar, kendileri<br />
için belirlenmiş bir yörüngeyi izleyerek<br />
görüntü toplamakta, bazıları silah kullanmaktadır.<br />
İnsansız denizaltılar da<br />
benzer amaçlarla kullanılmaktadır. Binek<br />
arabaları ve kamyonlar için benzer<br />
çalışmalara son yıllarda ağırlık verilmiştir.<br />
Amaç, sürücü gerektirmeden aracın<br />
bir yerden diğer bir yere gitmesidir. Bu<br />
araçlarda kullanılan temel ilke taşıma<br />
robotlarında kullanılan teknikler ile aynıdır.<br />
Bu tür robotlar, konum bilgisini,<br />
çevredeki araçların konumlarını, trafik<br />
bilgilerini sürekli olarak öğrenmekte,<br />
belleğindeki harita bilgisi üzerinde bu<br />
bilgileri değerlendirmekte ve yol alabilmektedir.<br />
Görüntü işleme: Bir makinenin,<br />
insanın sahip olduğu yeteneklere erişebilmesi<br />
için görme yeteneğinin de<br />
olması gerekir. Bir bilgisayara veya robota<br />
görme yeteneğinin kazandırılması,<br />
kameradan gelen görüntünün işlenmesi<br />
ile sağlanmaktadır. Kamera robotun<br />
üzerinde olabileceği gibi ortamın uygun<br />
bir yerinde de olabilir. Kameradan gelen<br />
görüntü ile ortamdaki nesneler tanınmaya<br />
çalışılır. Tanıma işlemi uygulamaya<br />
göre basit ya da karmaşık olabilir.<br />
Örneğin bir aracın plakasını okumak<br />
basit sayılırken, bir kişiyi yüzünden tanımak<br />
karmaşık bir işlemdir.<br />
Görüntü işlemenin niteliği ve yetkinliği<br />
çalışmanın amacına uygun olarak
Yaratıcılık yeteneğinin insana<br />
özgü bir özellik olduğunu ve<br />
bu yeteneğin bir makinede<br />
oluşamayacağını varsayarsak,<br />
yapay zekânın insan zekâsından<br />
bir derece aşağıda kalacağını<br />
söyleyebiliriz. Bu durum insanlık<br />
için bir üstünlük olarak kalacak ve<br />
içimizi rahatlatacaktır.<br />
belirlenir. Dolayısıyla, yapay zekâ sistemine<br />
sağlayacağı katkı bu belirleme<br />
ile sınırlı kalır. Günümüzde, otopark ve<br />
otoyol girişlerinde plaka tanınması, MO-<br />
BESE kameraları ile toplumsal olaylara<br />
karışanların kimliklerinin belirlenmesi,<br />
uydudan çekilen fotoğraflar ile tarım<br />
verilerinin hesaplanması, askeri hedeflerin<br />
belirlenmesi görüntü işleme yöntemleri<br />
ile gerçekleştirilmektedir.<br />
Makine öğrenmesi: Bilgisayarın, bir<br />
konu ile ilgili büyük miktarda veri kümesini<br />
inceleyip yorumlayarak konuyu öğrenmesine<br />
kabaca makine öğrenmesi<br />
diyebiliriz. Örneğin, bir dilde yazılmış<br />
metinleri inceleyip dilin modelinin çıkarılması,<br />
sözcüklerin gerçek anlamlarının<br />
bulunması makine öğrenmesi ile<br />
gerçekleştirilebilmektedir. Araç sigorta<br />
poliçe ve hasar bilgilerini içeren veri tabanını<br />
inceleyerek, hasar ve kullanıcılar<br />
arasındaki ilişkileri ortaya çıkarmak ve<br />
kişiye özgü sigorta pirimi hesaplamak<br />
bir başka örnektir.<br />
Makine öğrenmesi yöntemleri, bir<br />
yapay zekâ sisteminin öğrenmesi amacıyla<br />
kullanılmaktadır. Bu yöntem, insanın<br />
kolayca edinemeyeceği önemli bilgilerin<br />
öğrenilmesi açısından önemlidir.<br />
Bu sayede yapay zekâ sistemleri doğal<br />
zekâya üstünlük sağlayabilirler. Makine<br />
öğrenmesi yöntemlerine veri madenciliği<br />
yöntemleri de eklenerek yapay zekâ<br />
sisteminin yetenekleri artırılmaktadır.<br />
Yapay Zekânın Geleceği<br />
Genel amaçlı bilgisayarların geçmişi<br />
1950’lere kadar geri götürülebilir. Yaklaşık<br />
70 yıllık geçmişi olan bilgisayarın,<br />
gelişimindeki hıza bakarak daha çok<br />
gelişeceğini söylemek için kâhin olmak<br />
gerekmez. Bilgisayarların işlem hızları<br />
arttıkça ve yapay zekâ ve ilişkili konularda<br />
çalışan bilim insanlarının araştırmaları<br />
arttıkça yapay zekânın her gün<br />
daha gelişeceği açıktır. Bu gelişmelere<br />
bağlı olarak bir gün insan zekâsına yakın<br />
sistemlerin oluşturulabileceğini söyleyebiliriz.<br />
İnsanların bir özelliği hayal ettiklerini<br />
gerçekleştirmeye çalışmaktır. Konumuz<br />
ile ilgili hayaller içinde Stanley<br />
Kubrick’in 1986’da çevirmiş olduğu<br />
“ 2001: A Space Odyssey” filmindeki<br />
HAL isimli bilgisayardır. HAL insan konuşmasını<br />
anlayabilmekte ve insan gibi<br />
Asimov’un robot tanımındaki “robot sahibine, daha genel anlamda insanlığa zarar veremez”<br />
ilkesi bozulacak mı?<br />
A. Newell, ABD Yapay Zekâ Derneği'nin ilk başkanı<br />
konuşabilmektedir. Hatta insanların<br />
dudaklarını okuyabilmektedir. 1986’da<br />
konuşabilen bilgisayar yoktu ancak<br />
günümüzde vardır. Henüz dudak okuyan<br />
bilgisayarları bugün görmüyoruz<br />
ancak gelişmelere bakarak bir gün dudak<br />
okuyabilen bilgisayarların olabileceğini<br />
söyleyebiliriz.<br />
Yapay zekâlı robotlar bir gün yapımcılarına<br />
karşı gelip zarar verebilirler<br />
mi? Böylece Asimov’un robot tanımındaki<br />
“robot sahibine, daha genel<br />
anlamda insanlığa zarar veremez” ilkesi<br />
bozulacak mı? Bu sorunun yanıtını,<br />
bugün vermek zordur. Yapay zekâlı bilgisayarlar<br />
ve robotlar insan tarafından<br />
geliştirildiği sürece bu kuralın geçerli<br />
kalacağını söyleyebiliriz. Ancak bir<br />
gün geliştirmenin akıllı bilgisayarlar<br />
tarafından yapılabileceği düşünüldüğünde,<br />
insanlığa zarar verebilecek sistemlerin<br />
de üretilebileceği söylenebilir.<br />
Yaratıcılık yeteneğinin insana özgü<br />
bir özellik olduğunu ve bu yeteneğin<br />
bir makinede oluşamayacağını varsayarsak,<br />
yapay zekânın insan zekâsından<br />
bir derece aşağıda kalacağını<br />
söyleyebiliriz. Bu durum insanlık için<br />
bir üstünlük olarak kalacak ve içimizi<br />
rahatlatacaktır. Nitekim Stanley Kubrick<br />
söz konusu filmde isyan eden bilgisayarı,<br />
bir insan tarafından devre dışı<br />
bıraktırmayı yeğlemiştir.<br />
itü vakfı dergisi<br />
13
İNSANLAŞAN MAKİNALAR - YAPAY ZEKÂ<br />
İnsanlığın Yapay Zekâyla İmtihanı<br />
Yrd. Doç. Dr. Gökhan İnce<br />
İTÜ Bilgisayar ve Bilişim Fakültesi<br />
Kuşkusuz ki, yapay zekâ alanındaki bilimsel araştırmalar<br />
ve eşzamanlı yürütülen teknolojik gelişmeler insanlığın<br />
yararına ilerleme kaydediyor. Hatta potansiyel faydalara bazen<br />
kendimizi o kadar kaptırıyoruz ki, madalyonun diğer tarafında<br />
yer alan yıkıcı etkileri de görmezden gelebiliyoruz. Toplumdaki<br />
konumumuz ve gelişmelere bakış açımız ışığında safımızı<br />
belirliyoruz: “Yapay zekâ ve bu temelde çalışan teknolojik<br />
sistemler hayırdır/şerdir!” O halde bu yazıda biraz da “öteki”nin<br />
perspektifinden bakmayı deneyelim.<br />
14 itü vakfı dergisi<br />
Bazıları teknolojiye insanları sıkıcı<br />
ve zorlu işlerden özgürleştirip,<br />
daha eğlenceli ve keyifli bir yaşam<br />
sürdürebilmelerine olanak sağladığı<br />
için, adeta insanlığa sunulmuş bir<br />
hediye gözüyle bakıyor. Diğer tarafın<br />
argümanları da sağlam: teknoloji en genel<br />
haliyle insanların işlerini ellerinden<br />
alıyor; güçlüyü daha güçlü zengini daha<br />
zengin kılıyor. Mahatma Gandhi, Hindistan’ın<br />
refahı için devasa makinelerle<br />
dolu tekstil atölyeleri yerine, her köylünün<br />
evine yerleştirilecek yün eğirme<br />
aletleri ve dokuma tezgahları vermeyi<br />
savunuyordu. Bu sayede az sayıda insana<br />
iş imkanı sağlayan, merkezi bir<br />
seri üretimden ziyade, toplulukların yararına<br />
olan dağıtılmış seri üretim sağlanmış<br />
olacaktı.<br />
Yıllar geçtikçe, zamanın teknolojileri<br />
yerini yepyeni teknolojilere bıraktı,<br />
ancak tartışma baki kaldı. Bu sorunun<br />
yakın zaman teknolojileriyle vücut bulmuş<br />
en somut halini, fabrikaların üretim<br />
bantlarında çalışan insan işçilerin<br />
sorumlu oldukları işlerin artık robotlara<br />
teslim ediliyor olması teknolojinin beraberinde<br />
getirdiği sorunlara bir örnek<br />
teşkil etmektedir. Tarih, temeli gelir ve<br />
imtiyazların orantısız dağılımından kaynaklanan<br />
sıkıntılara dayanan devrimlerle<br />
doludur. Eğer ki gelecek teknolojileri<br />
bu amaca hizmet edecek şekilde kullanılacaksa,<br />
nice felaketler bizi bekliyor<br />
olacaktır.<br />
Ancak zekâsı artan makineler üretmek,<br />
toplumun farklı katmanları arasında<br />
yaşanan güç savaşından daha da<br />
önemli bir sorun teşkil ediyor: Benlik<br />
bilinci. Diğer bir deyişle kişinin kendisi<br />
hakkında hissettiklerinin ve düşündüklerinin<br />
toplamı. Örneğin, 19. yüzyılda<br />
Charles Darwin’in evrim teorisini ve<br />
insanların (görece) daha değersiz yaşam<br />
formlarından evrildiği fikrini ortaya<br />
atması zamanında fırtınalar yaratmıştı.<br />
Hatta bu teorinin üzerinden geçen neredeyse<br />
2 yüzyıl sonrasında bile, insanlık<br />
bu düşünceyle cebelleşip durmaktadır.<br />
Olur da geleceğin hızla ilerleyen teknolojisi,<br />
insanla kapışabilecek zihinsel<br />
yetilere sahip makineler üretebilirse toplum<br />
nasıl bir tepki verecektir?<br />
Geçmişte teknolojinin daha yavaş<br />
adımlarla ilerlemesi, benlik bilincimizin<br />
“zekâ” kavramına adapte olarak kendisini<br />
korumasına olanak sağladı. Zekâ ile<br />
şunu kastediyorum: Ağaçlardan meyve<br />
toplayarak hayatını idame eden veya<br />
mızrak, kılıç sallayan atalarımız 19. yüzyıldaki<br />
pistonlu, manivelalı, dişli, çarklı,<br />
buhar çıkaran sıradan makineleri görse,<br />
muhtemelen doğaüstü bir zekâyla karşı<br />
karşıya kaldıklarını düşüneceklerdi.<br />
Ancak günümüzde bu aletlerin herhangi<br />
bir zekâya sahip olmadıklarını bildiğimiz<br />
gibi, oldukça karmaşık otomatlar<br />
olan günümüzün otomatik içecek ve bilet<br />
satış makinelerini veya para çekme<br />
makinelerini bile yapay zekâya sahip<br />
makineler olarak tanımlamıyoruz. Peki
ya teknolojik gelişmelerin korkunç bir<br />
ivmeyle arttığı günümüzde veya yakın<br />
gelecekte bu makinelerin insan zekâsına<br />
meydan okuduğu durumlarla karşılaşsak<br />
ve hatta bizim “adapte olamayacağımız<br />
hızlarda” zekâmızı geçtikleri<br />
gerçeğiyle yüzleşecek olursak, acaba<br />
biz nasıl bir tepki vereceğiz?<br />
Makinelerin zekâsı bizimkileri<br />
yakalarsa, veya yakalayabileceğine<br />
dair belirtiler ortaya koymaya<br />
başlarsa ne olacak?<br />
İnsanlığın buna vereceği tepkiyi tahmin<br />
etmek için, insanlığın geçmişte başına<br />
gelmiş benzer bir olaya verdiği tepkiden<br />
yola çıkacağız ve elimizde, kökleri 20.<br />
yüzyıla dayanan ufak bir ipucunu takip<br />
edeceğiz: Zekâ Katsayısı (ZK) veya İngilizce’deki<br />
karşılığıyla Intelligence Quotient<br />
(IQ) testleri. Bu testler çocukların<br />
zekâsını ölçmek için kullanılmaya başlanmıştı.<br />
Amerika Birleşik Devletleri’nde<br />
çocuklar bu testteki performanslarına<br />
göre sınıflandırılır ve eğitimlerine bu test<br />
sonuçları baz alınarak yön verilirdi. İyi<br />
skor alanlar iyi okullara, kötü derece<br />
alanlar ikincil kalitede okullara gönderilir,<br />
ek derslerle desteklenmeye teşvik<br />
edilirlerdi. Yani biz insanlar olarak, elimize<br />
zekâyı ölçebileceğimizi düşündüğümüz<br />
bir ölçüt geçtiği anda (kaldı ki<br />
ZK testleri oldukça tartışmalıdır), hemen<br />
sınıflandırma, ayrımcılık ve yabancılaştırma<br />
rotasına yöneliyoruz. Peki ya makinelerin<br />
zekâsı bizimkileri yakalarsa,<br />
veya yakalayabileceğine dair belirtiler<br />
ortaya koymaya başlarsa ne olacak?<br />
Makinelere karşı daha aşağı zekâya sahip<br />
insanlara toplum olarak nasıl davranacağız?<br />
İnsanın onuru ve haysiyeti bu<br />
tarz bir kıyaslamaya<br />
kurban<br />
gidebilir<br />
mi?<br />
Aslına<br />
bakarsanız,<br />
makinelerin<br />
insan zekâsına<br />
meydan<br />
okuduğu<br />
durumlarla<br />
karşılaşmaya<br />
başladık bile.<br />
1997 yılında<br />
Deep Blue<br />
Kasparov’u<br />
satrançta<br />
yendi, 2011 yılında IBM Watson insan<br />
rakiplerini Riziko oyununda alt etti, günümüzde<br />
bilgisayarlı uzman sistemler<br />
sağlık konusunda doktorlara tavsiye<br />
verecek algoritmalarla donatıldı, sürücüsüz<br />
arabalar Amerika’da birçok eyalette<br />
kullanılmaya başlandı, emekçi sınıf<br />
işlerini kendilerinden daha hızlı, etkin<br />
ve hatasız çalışan robotlara kaptırdı.<br />
Peki ya yenilenlerin veya işlerini yapay<br />
zekâya karşı kaybeden insanların sayısı<br />
artmaya devam ettikçe veya kendilerini<br />
makinelerin tehdidi altında hissettikleri<br />
branşların sayısı artmaya başladıkça,<br />
bu insanların benlik bilinçleri ne olacak?<br />
Edge isimli dernek dünyanın en<br />
başarılı ve zeki (?) filozoflarına, bilim<br />
adamlarına ve sanatçılarına her sene<br />
tek bir soru yöneltiyor<br />
ve cevaplarını<br />
internetten paylaşıyor.<br />
2013 senesinin<br />
sorusu ise şu oldu:<br />
“Gelecekte neden<br />
endişe duymalıyız?”<br />
(What should we<br />
be worried about?).<br />
Cevaplardan bazılarını<br />
paylaşmak istiyorum:<br />
Wired dergisinin<br />
kurucusu ve editörü<br />
Kevin Kelly, azalan<br />
genç nüfusa karşın<br />
artan robot nüfusunu<br />
en büyük tehdit<br />
olarak gösteriyor.<br />
Silikon Vadisi’nde<br />
çalışan teknoloji gurusu<br />
Paul Saffo ise<br />
Makinelerin zekâsının doğası gereği<br />
insanınkinden daha farklı olduğunu<br />
savunanlar var; sonuçta insanlar<br />
biyolojik bir varlık, makineler ise<br />
değil. Bu sebeple makinelerin,<br />
insanların karar mekanizmalarında<br />
yaşadıkları süreçleri taklit<br />
edebilmeleri mümkün değil.<br />
gelecekte bizi bekleyen “mühendisler<br />
(engineers)” ve kendi deyişiyle “rahipler<br />
(druids)” olarak iki sınıf arasında<br />
yaşanacak savaş konusunda uyarıyor.<br />
Ona göre temelde teknoloji kullanımı<br />
konusunda iyimser ve kötümser olanlar<br />
olarak nitelendirilebilecek bu iki gruptan<br />
rahipler, robot araçların güvensiz<br />
olduğunu, mühendisler ise insanların<br />
araba kullanmalarına bile en baştan izin<br />
verilmemesi gerektiğini “şiddetle” savunacak.<br />
Daha onlarca düşünür gelecekte<br />
insanlığı bekleyen tehdit konusunda<br />
ortak payede cevaplarda buluşuyor: robotlar<br />
ve makine zekâsı... New York Times<br />
çok satanlar listesine girmiş Robot<br />
Mahşeri (Robopocalypse) isimli kitabın<br />
yazarı Daniel H. Wilson zeki robotların<br />
dünyayı ele geçirmesi durumunda, onlarla<br />
nasıl baş edeceğimize dair kafa<br />
patlatmış olanlardan.<br />
Makinelerin zekâsının doğası gereği<br />
insanınkinden daha farklı olduğunu<br />
savunanlar var; sonuçta insanlar biyolojik<br />
bir varlık, makineler ise değil. Bu<br />
itü vakfı dergisi<br />
15
İNSANLAŞAN MAKİNALAR - YAPAY ZEKÂ<br />
sebeple makinelerin, insanların karar<br />
mekanizmalarında yaşadıkları süreçleri<br />
taklit edebilmeleri mümkün değil. Aynı<br />
kararları alsalar bile, bu kararlar aynı<br />
temele dayanarak alınmıyor olacak. O<br />
halde, farklı zekâları birbirinden ayıran<br />
sınırlar nelerdir ve toplum olarak bir makinenin<br />
aldığı kararı takip etmek ne derece<br />
etiktir?<br />
Bu konular belki kulağa bilim kurgu<br />
sohbeti gibi geliyor olabilir. Ancak<br />
uzunca bir süredir, zaten hiçbir zaman<br />
gerçekleşmeyeceğini iddia ederek “Bilgisayarlar<br />
topluma hükmetmeye başlarsa<br />
ne olur?” sorusunu gözardı ettik,<br />
ancak alametler gösteriyor ki artık bu<br />
soruyu sormanın vakti geldi. Eğer ki<br />
Bankada, devlet dairesinde,<br />
hastanede, alışverişte kaç kez<br />
“Bilgisayar çöktüğü için size<br />
yardımcı olamıyorum” sözünü<br />
işittiniz? O halde, kontrol kimde?<br />
Toplum çoktan makinelere teslim<br />
olmadı mı?<br />
bir gün bir bilgisayar veritabanı hatalı<br />
olarak kredi güvenilirliliğinizin kötü bir<br />
sicilden dolayı düşük olduğunu, sabıka<br />
kaydınız bulunduğunu veya hesabınızdaki<br />
tüm parayı çektiğinizi iddia ederse,<br />
size mi yoksa bilgisayardaki verilere<br />
mi inanılacak? Eğer navigasyon sistemi<br />
uçağınızı sis yüzünden yanlış olarak<br />
tanımlanmış bir piste, örneğin pistin<br />
sonundaki çimenlik araziye indirmeye<br />
çalışırsa ne olacak? Eğer ki hastanedeki<br />
bilgisayar programı veya donanımı<br />
topladığı verilerde bir hataya sebebiyet<br />
veriyorsa ve kanser olduğunuz izlenimi<br />
oluşturuyorsa, bu teşhisi koyan doktorun<br />
suçu mudur? Bankada, devlet dairesinde,<br />
hastanede, alışverişte kaç kez<br />
“Bilgisayar çöktüğü için size yardımcı<br />
olamıyorum” sözünü işittiniz? O halde,<br />
kontrol kimde? Toplum çoktan makinelere<br />
teslim olmadı mı?<br />
Aslında yazıyı üst paragraftaki kasvetli<br />
ve iç karartıcı son cümle ile bitirebilirdim.<br />
Ancak ben karamsar bir gelecek<br />
kurgulayan insanlardan değilim. Teknolojiler,<br />
gelişimleri süresince sorunlar<br />
Yapay Zekâ’nın İlk Örnekleri<br />
Oyunlar ile bilgisayarlarımıza, akıllı makineler ile gündelik<br />
yaşamımıza girdi; yetmedi, robotlar ile geleceğimizin dünyasını<br />
şekillendiriyor… Yapay zekânın ilk örnekleri için zamanda yüz değil,<br />
bin değil, binlerce yıl geri gidiyoruz…<br />
İnsan zekâsını henüz tamamen açıklığa<br />
kavuşturamamış insan ırkı olarak,<br />
yapay zekâyı tanımlamaya çalışmak ne<br />
kadar doğru bilemiyorum, çünkü teorik<br />
olarak yapay zekânın işleyişi makinelerin<br />
insan zekâsını simüle edebilmeleri<br />
prensibi üzerine kurulu. Ancak<br />
çok kaba bir söyleyişle “yapay<br />
zekâ”, insanlar tarafından<br />
programlandıkları<br />
çerçevenin ötesinde<br />
düşünme ve yaratma<br />
yetisine sahip olan<br />
makineleri betimlemek<br />
için kullandığımız<br />
tabir (en azından<br />
şimdilik böyle). Daha<br />
Şekil 1: M.Ö. 280-270'den<br />
kalma elinde taş tutan kanatlı<br />
bir TALOS'u resmeden sikke.<br />
(Cabinet des Médailles, Paris)<br />
runsalını burada kesip, zaman içinde<br />
insan ve yapay zekâyı karşı karşıya getiren<br />
mihenk taşlarına kısaca göz atalım.<br />
Yapay zekânın ilk örnekleri için zamanda<br />
yüz değil, bin değil, binlerce yıl<br />
geri gidiyoruz. Yunan mitolojisinde teknoloji<br />
ve artizan tanrısı Hephaestus<br />
ile mimar Pygmalion akıllı<br />
robot olan Talosu yaratırlar.<br />
Efsaneye gore bronzdan<br />
dev bir adam şekliyle<br />
vücut bulan Talos (Şekil<br />
1), Europa isimli bir<br />
kadını korumak için<br />
Girit adasının çevresini<br />
her gün 3 kez<br />
dolaşıyordu. (Bekçilik<br />
işlerini üstlenen robotların<br />
atası olarak görebiliriz.)<br />
Wolfgang von Kempelen<br />
tasarladığı satranç<br />
oynayan robotu “Mekanik<br />
Türk” ile 1769 yılında Avrupa<br />
turuna çıkar (Şekil 2).<br />
Vezir kıyafetli bir robotun<br />
o zaman için sadece satranç taşlarını<br />
hareket ettirecek mekanik hareketleri<br />
yapabiliyor olmasının inanılmazlığını bir<br />
kenara koysak bile, karşısına çıkan her<br />
rakibi bir bir yenmesi de muhteşem bir<br />
yapay zekâya sahip olduğuna dalalet-<br />
Şekil 2: Gerçek Mekanik Türk 1854 yılında yanarak<br />
kül olmuş olsa da, John Gaughan 120,000 dolar<br />
harcayarak bu otomatın bir benzerini yaratmayı<br />
başarmıştır.<br />
detaylı tanımlamalar<br />
illa ki içinde eksiklik<br />
veya çelişki barındırıyor.<br />
Üstelik, yapay zekâ kavramı,<br />
insan algısının, bilimsel<br />
buluşların ve teknolojik<br />
gelişmelerin ışığında da<br />
zaman içinde değişimlere<br />
uğramış durumda. Örneğin<br />
20. yüzyılda, bugün her yerde rastladığımız<br />
kahve veya kola makinaları<br />
yapay zekâya sahip robotlar olarak görülüyor<br />
olmuş olsa da, 21. yüzyılda artık<br />
bu aletleri sadece birer “otomat” olarak<br />
tanımlıyoruz. Yapay zekânın tanımı soti.<br />
İçinde dönen çarklar, manivelalar ve<br />
mekanik aksamları ile herkese kendini<br />
hayran bırakan bir robot tasarlamıştı.<br />
Napoleon Bonaparte ve Benjamin<br />
Franklin gibi devlet adamlarının da yenildiği<br />
bu robotun foyası yaklaşık 50 yıl<br />
sonra ortaya çıktı. İçinde son derece<br />
yetenekli satranç oyuncularının oturuyor<br />
olması ve bu kişinin bir mekanizma<br />
yardımıyla robotun kolunu oynatıyor olması<br />
insanlık tarihinin en büyük hilelerinden<br />
biri olarak anılır. Ancak, burada<br />
vurgulanması gereken nokta, insanların<br />
belki de tarihte ilk kez insan ve hayvan<br />
dışı bir zekâ gösterisinin, büyüyle veya<br />
mucizeyle değil de, bir (mekanik) düzeneğin<br />
kendine has zekâsı (yapay zekâ)<br />
ile açıklanmasına inanmaya meyil göstermiş<br />
olmaları.<br />
16 itü vakfı dergisi
yaratacaklardır, ancak eninde sonunda<br />
düğmeye basan ve bu teknolojilerin<br />
geleceğine hükmedenler biz insanlar<br />
olacağız. Eğer ki insan tarafından yaratıldılarsa,<br />
insanlar tarafından da yok<br />
edilebilirler. İnsanın olduğu yerde umut<br />
vardır; umudun olduğu yerde de yaşam<br />
devam eder. “Senin boş umut vaat eden<br />
sözlerinden kime ne, makineler bizi ele<br />
geçirmiş, hepimiz öleceğiz!” diye ortalarda<br />
elleri havada bağırarak koşuşturmaya<br />
başlayan okurlara, umut dolu bir<br />
haber vereyim: Cambridge Üniversitesi’nden<br />
bir grup filozof, bilim adamı ve<br />
girişimci iş adamının başlattığı Varoluşsal<br />
Riskleri Araştırma Merkezi (Centre<br />
for the Study of Existential Risk), bizi<br />
hangi teknolojik risklerin beklediğini,<br />
bu teknolojilere karşı ne tarz önlemler<br />
almamız gerektiğini ve bu teknolojilerin<br />
beklenmedik sonuçlarını araştırmak için<br />
kolları sıvadı [2] . Böylece kendimizi geleceğe<br />
daha iyi hazırlayabileceğiz.<br />
Grubun ilgilendiği konular arasında<br />
sentetik biyolojinin biyoterör amaçlı kullanılması,<br />
siber saldırılar ve ağ sistemlerinin<br />
(elektrik ağları, hava trafiği kontrol<br />
ağları, uluslararası finans ağları, vs.)<br />
hepten çökmesi olduğu gibi, bilgisayar<br />
ağlarının gelecekte ortak bir zihin oluşturup<br />
(bkz. Terminator filminde bahsi<br />
geçen Skynet) son derece güçlü bir yapay<br />
zekâ ile insanlığı tehdit etmesi gibi<br />
senaryolar üzerine kafa yoruyorlar. Ancak<br />
yukarıda bahsi geçen Edge araştırmasında<br />
Indiana Üniversitesi Bilgisayar<br />
Mühendisliği profesörlerinden Andy<br />
Clark’ın da söylediği gibi süper yapay<br />
zekâdan korkmamız için şu an için bir<br />
sebep yok, eğer ki kültür bilincini -ki insanların<br />
bunu geliştirmesi milyonlarca<br />
yıllarını aldı- önceden geliştirmeyi başaramazlarsa.<br />
Kaynaklar:<br />
[1] J Glenn Brookshear, Computer Science:<br />
an Overview, Pearson Eğitim, 11. Baskı,<br />
2012<br />
[2] http://www.guardian.co.uk/education/<br />
shortcuts/2012/nov/26/cambridge-university-terminator-studies<br />
1950 yılında Alan Turing’in makine<br />
zekâsının ölçüsü olarak Turing Testi’ni<br />
tanıtmasının hemen ardından, dama ve<br />
satranç oynayan programlar yazılarak<br />
yapay zekânın ilk pratik örnekleri de<br />
verilmeye başladı. Bir satranç programının<br />
insan ile kapışabilecek kapasiteye<br />
ulaşabilmesi için neredeyse 50 yıl daha<br />
gerekliydi. IBM’in satranç programı Derin<br />
Mavi (Deep Blue) Dünya satranç<br />
şampiyonu Garry Kasparov ile maça hazırdı<br />
(Şekil 3). Şah mat! İnsanlık olarak<br />
yapay zekâ karşısında ilk büyük yenilgimizi<br />
almıştık.<br />
2011 yılına geldiğimizde ise IBM hepimizi<br />
şaşırtacak bir başka uygulama<br />
ile insan zekâsını karşısına aldı. Riziko<br />
adıyla da TRT 1 ekranlarında boy göstermiş<br />
olan Jeopardy! oyununda, insanlarla<br />
kapışacaktı (Şekil 4). Bu oyunda amaç,<br />
yarışma sunucusu sorunun ipucunu verdikten<br />
sonra, bir butona olanca şekilde<br />
hızlıca basmak ve ipucuna karşılık gelen<br />
doğru soruyu bulmaktı. Bzzzttt! Butona<br />
erken basıp doğru cevapları veren Watson<br />
insanlığa yapay zekâ karşısında ikinci<br />
büyük yenilgisini tattırdı.<br />
Şekil 3: Deep Blue 1996 yılında 4-2 yenildiği Rus<br />
rakibini, 1997 yılında 3.5-2.5 yenmeyi başardı.<br />
Şekil 4: Watson'un yarışmaya sıradışı bir katılımı<br />
söz konusu olsa da, yarışmanın formatından ödün<br />
verilmedi.<br />
Watson’un 2011 yılında insan rakiplerini<br />
yenmesinin ardından, bir sonraki<br />
hedefinin tıbbi teşhis ve tedavi tavsiyesi<br />
alanlarında da boy göstermek olduğu<br />
haberleri yayılmaya başladı. Bu gerçekten<br />
de çok iddialı bir projeydi ve gerçekleşmesi<br />
halinde insanlığa faydası<br />
çok büyük olacaktı.<br />
Doktor Watson<br />
Yarışmanın hemen ardından IBM, Nuance<br />
Communications Inc., Columbia<br />
Üniversitesi ve Maryland Üniversitesi<br />
ile gerçekleştirdiği iş birliği sonucu olarak<br />
Watson’u doktorların tanı koyma ve<br />
tedavi önerilerine yardımcı olacak bir<br />
teşhis aracı olacak düzenleyeceklerini<br />
duyurdu [4] . Gerçek laboratuvar testlerinin<br />
ise 2012 yılında başlaması öngörülüyordu.<br />
Bu haberin üzerinden aylar<br />
geçmeden IBM’in ABD’nin en büyük<br />
sağlık yardım kuruluşu olan WellPoint ile<br />
vardıkları anlaşmanın detayları duyuruldu<br />
[5] : IBM Watson teknolojisinin ilk ticari<br />
uygulamasını hayata geçirmek adına,<br />
WellPoint Watson bazlı çözümlerini has-<br />
ta bakım hizmetlerini iyileştirmek üzere<br />
geliştirmeye karar vermiştir. Bu sayede<br />
milyonlarca Amerikalı’ya güncel ve kanıta<br />
dayalı sağlık hizmeti sunmayı taahhüt<br />
etmektedir. IBM ise bu çözümlerin<br />
üzerinde uygulanacağı temel Watson<br />
teknolojisini ve entegrasyonu sağlamakla<br />
yükümlüdür.<br />
Watson’un da sağlık sektöründe boy<br />
göstermesiyle gelecek yıllar çok enteresan<br />
gelişmelere gebe olacak gibi.<br />
Ancak hepimizin cevaplaması gereken<br />
3 önemli soru var: 1) Doktorunuzun<br />
Watson’u kullanarak hastalığınızı teşhis<br />
etmesi konusunda ne düşünürsünüz?<br />
2) Kendinizin veya çocuklarınızın hastalıklarını<br />
teşhis edecek Watson’a birinci<br />
elden, evinizden, yani direk ulaşım<br />
imkanınız olsun ister misiniz? 3) Şayet<br />
Watson’un teşhisi doktorunuzun koyduğu<br />
teşhisten farklı olursa, hangisine inanırsınız?<br />
Şekil 5: Bu teknolojinin gerçekten çok uzak<br />
olduğunu iddia edecekler için bir son söz:<br />
20 sene önce, her evde bir bilgisayar olacağını da<br />
kimse düşleyemiyordu. (Alejandro Gonzalez,<br />
USA TODAY)<br />
itü vakfı dergisi<br />
17
İNSANLAŞAN MAKİNALAR - YAPAY ZEKÂ<br />
Ya Yapay Ahlâk?<br />
Tevfik Uyar<br />
Uçak Mühendisi, İTÜ-2007<br />
İyi kötü aramıza karışmaya<br />
başlayan, kendi kararlarını veren<br />
yapay zekâların idare ettiği<br />
makine bedenlerin ahlâklarını<br />
nasıl programlayacağımız<br />
önemli bir soru işaretidir.<br />
Zira bir şekilde öğrenebilen,<br />
tamamen kendi iradesiyle<br />
karar alabilen -ve hareket<br />
ederek gündelik yaşamda yolu<br />
bizimle kesişen- bir yapay<br />
zekâ yapacaksanız, onun kritik<br />
kararları nasıl vereceği üzerine<br />
de kafa yormanız, ona bir de<br />
yapay ahlâk entegre etmeniz<br />
gerekiyor. Hele ki bu kritik<br />
kararlar insan hayatıyla da<br />
ilgiliyse…<br />
Sanayi devrimi sonrasında makineler<br />
hayatlarına birer hizmetkâr olarak<br />
başladıklarından, robotlu gelecek<br />
meselesi insanlara yardım eden akıllı cihazlar<br />
alemi olarak düşünüldü hep. Varlıkları<br />
işleri hızlandırmak, üretimi seri hâle<br />
getirmek, insan hatasını azaltmak ve hatta<br />
korumak içindi! Dönemin bilimkurgularında<br />
insan formu verilen makineler hizmetçi,<br />
polis, kasa görevlisi olarak çıktı karşımıza.<br />
Şu hâlde bu makinelerin insan gibi yürüyüp<br />
düşünenleri de gündelik yaşamımızda<br />
aynı amaçları yapacak olmalılar. Bu senaryo<br />
hemen her alanda insan merkezli düşüncenin<br />
yerleşik olduğu yirminci yüzyılın<br />
ilk üç çeyreğinde son derece popülerdi.<br />
70’lere doğru hem teknolojide hem<br />
de akıllı makineler hakkındaki iyimserlikte<br />
önemli bir kırılma meydana geldi. Bu kırılmanın<br />
en mühim başlıklarından biri makine<br />
zekâsının insanı menfi sonuçlar verecek biçimde<br />
aşma olasılığıydı. Bu olasılık, özellikle<br />
de yapay zekânın, kendi gibi yapay<br />
zekâlar üretme ya da kendini geliştirme<br />
potansiyeliyle birlikte değerlendirilerek<br />
“zekâ patlaması” olarak adlandırıldı: Çünkü<br />
zekânın zekâ üretme hızı eksponansiyel<br />
olarak artacağından bir anda korkunç bir<br />
zekâ düzeyiyle karşılaşılabilirdi; ki bu da<br />
toplumda, insanda ve medeniyette radikal<br />
bir dönüşüme neden olacaktı. Matematikçi,<br />
bilgisayar bilimci ve bilimkurgu yazarı<br />
Vernor Vinge, bu süper zekânın bir limiti<br />
olmadığını düşündüğünden, zaman zekâ<br />
grafiğinin sağ tarafındaki bu spekülatif gelecekteki<br />
noktanın adını ‘teknolojik tekillik’<br />
koydu (karadeliklerin uzay zamanın durumu<br />
açısından belirsiz olan tekillik adı verilen<br />
merkezlerinden esinlenerek).<br />
Şu an tekillikten hâlâ çok uzaktayız. Bir<br />
yapay zekânın insan zekâsını taklit edebilme<br />
gücü, bundan yarım asır evvelki bilim<br />
insanlarının içinde bulunduğumuz çağa<br />
yönelik tahminlerinden çok daha geride!<br />
Konunun son derece çetrefilli olduğu her<br />
geçen gün daha da anlaşıldığından, insan<br />
zekâsı ile yapay zekânın eşitleneceği,<br />
robotların en az bizler kadar birey olacağı<br />
güne dair tarih tahminleri hemen her sene<br />
biraz daha ileriye kayıyor.<br />
Şimdilik uzak da olsa tekillik çağdaş<br />
felsefenin önemli bir konusu. Ayrıca en<br />
popüler kıyamet senaryolarından. Aralarında<br />
Stephen Hawking gibi çok ünlü<br />
bilim simalarının da olduğu önemli bir<br />
entelektüel kitle, tekilliğin insanlığın sonu<br />
olabileceğini dile getirmekten çekinmiyor.<br />
Tekillik doğal bir sürecin kaçınılmaz sonucu<br />
değil. Tamamen insan ürünü bir süreç<br />
ve oldukça fazla kaynak gerektiriyor. Bu<br />
nedenle bazıları çalışmaların sınırlandırılması<br />
gerektiğini düşünüyor. Kalanları ise<br />
tehlikenin abartıldığını… Lakin bu konuda<br />
kuşkucu olmak da mümkün: Belki Hawking<br />
gibiler haklılardır, zira nükleer silahlanma<br />
çabası kadar somut olmadığı için,<br />
bir şekilde yapay zekânın fişini elimizde<br />
tutacağımıza inandığımız için, insanlık<br />
olarak problemi henüz azımsıyor ve hiçbir<br />
önlem alma gereği duymuyor olabiliriz.<br />
Oysa insanı aşmış bir yapay zekânın bizi<br />
tepelemek istemeyeceği, insanoğlunun<br />
ipini çekmeyeceği hususunda gerçekten<br />
de bir garanti yok. Bizlerden çok daha<br />
zeki, çok daha hızlı düşünen bir zekâ formunun<br />
neyi niçin yaptığını daha anlamadan<br />
bizler üzerinde tahakküm kuracağını<br />
düşünmemizin önünde bir engel yok. Süper<br />
bir zekâ, mutlak bir iktidara erişmekte<br />
güçlük çekmeyecektir herhalde…<br />
Dolayısıyla bir yapay zekânın (bize<br />
göre) ‘iyi’ olan şeyleri yapıp, (bizim açı-<br />
18 itü vakfı dergisi
mızdan) ‘kötü’ olan şeylerden kaçınmasını<br />
nasıl sağlayabileceğimiz önemli bir<br />
soru… Doğada, ahlakî karar veren başka<br />
bir canlı olmadığına göre, bu soruyu yanıtlamak<br />
için başvuracağımız kaynak da<br />
belli: BİZZAT BİZ! O halde haydi ahlâk<br />
felsefecisi Philippa Foot'un yaratıcısı olduğu,<br />
Peter Unger’ın çeşitli varyasyonlarıyla<br />
meşhur olan, meşhur muzip sorulardan<br />
birine bakalım:<br />
Bir tren raylarda gitmektedir. İleride ise<br />
bir makas var. Makasın bir yanında dört<br />
kişi raylara yatırılarak bağlanmış ve ölüme<br />
terk edilmiş. Diğer yanında ise bir kişi,<br />
aynı şekilde hasmı tarafından yatırılarak<br />
bağlanmış. O da üzerinden geçecek<br />
treni bekliyor.<br />
Eğer makası değiştirmezseniz<br />
o tren dört kişinin üzerinden geçecek,<br />
değiştirirseniz bir kişinin<br />
üzerinden geçecek. Yani oradaki<br />
insanlardan hangilerinin öleceği, başka<br />
bir deyişle kaç insanın öleceği tamamen<br />
sizin elinizde. Treni durdurma şansınız<br />
yok. Kimseyi gidip çözecek vaktiniz yok.<br />
Ancak ve ancak makası kontrol edebiliyorsunuz…<br />
Bu makası değiştirerek ölü<br />
sayısını bire düşürür müydünüz? Yoksa<br />
sistemi olduğu gibi bırakır ve dört kişinin<br />
ölümüne seyirci mi kalırdınız?<br />
Soru bizi kötü bir senaryo karşısında<br />
sorumlu kılıp, önemli bir karar için ‘makası’<br />
elimize veriyor… Merak ediyorsanız söyleyeyim:<br />
İnsanların çok büyük bir çoğun-<br />
Şu an tekillikten hâlâ çok uzaktayız.<br />
Bir yapay zekânın insan zekâsını<br />
taklit edebilme gücü, bundan yarım<br />
asır evvelki bilim insanlarının<br />
içinde bulunduğumuz çağa yönelik<br />
tahminlerinden çok daha<br />
geride!<br />
Tren Problemi<br />
luğu makası değiştirmeyi tercih ediyor.<br />
Hiç tanımadıkları dört kişiyi kurtarmayı,<br />
yine hiç tanımadıkları bir kişiyi kurtarmaya<br />
yeğliyorlar. Kader çoktan dört kişiyi<br />
hedeflemiş olsa bile…Muhtemelen bu kararın<br />
ardında, hiç tanımadığımız insanları<br />
birbiriyle özdeş görüp, azami düzeyde<br />
insan kurtarmaya çalışıyoruz. Belki bir tarafta<br />
tanıdıkların olması sonucu değiştirir.<br />
Hatta şüphesiz bir tarafta çok sevdiğimiz<br />
bir yakınımız ya da aile bireyimiz olsaydı,<br />
karar üzerinde muazzam bir etkiye sahip<br />
olurdu.<br />
Bunun nedeni bu tercihimizin temel<br />
karar biriminin fayda olması. Eğer çoğunluğun<br />
yaptığı gibi makası değiştirip<br />
de dört kişiyi kurtarıyorsak, azami faydayı<br />
elde edecek tercihi yapmış bulunuruz.<br />
Eğer tercihimiz buysa, doğal olarak iyi ahlâka<br />
yakışanın ve insana uygun davranışın<br />
da bu olacağını düşünüyoruzdur (yoksa<br />
tutarsız oluruz!). İşte bu ahlâk “sonuççu<br />
etiğin” bir ürünüdür. Eski etikçiler buna<br />
“utiliteryanizm” de derler; basitçe<br />
iyiliğin ölçütünün azami<br />
sayıda kişiyi mutlu etmek<br />
olduğu temeline dayanır.<br />
Demokrasi neredeyse<br />
tamamen utiliteryanizm üzerine kuruludur,<br />
politikalar -uygarlık bazı sosyal sorunları<br />
aşmak amacında olanlar hariç- utiliteryanist<br />
bir bakış açısıyla oluşturulurlar<br />
ve hayatın her alanında insanları bir konunun<br />
neden öyle olması gerektiğine “daha<br />
fazla insanın mutlu olduğu” gerekçesiyle<br />
ikna edebilirsiniz.<br />
Peki robotlar da öyle yapar mı dersiniz?<br />
Başka bir deyişle: Sizce robotlar da<br />
sonuççu etiğe göre mi davranmalı?<br />
Sonuççu etik meselesi günümüz robotikçilerini<br />
epey derinden ilgilendiriyor.<br />
Henüz hayatımızdaki robotlar evde bulaşıklarımızı<br />
yıkayan, biz yokken çocuğumuza<br />
bakan, gündelik yaşamda dertlerimizi<br />
anlattığımız ve sırlarımızı kimseyle paylaşmayacağını<br />
ümit ettiğimiz varlıklar olmayabilirler;<br />
lakin iyi kötü aramıza karışmaya<br />
itü vakfı dergisi<br />
19
İNSANLAŞAN MAKİNALAR - YAPAY ZEKÂ<br />
başlayan, kendi kararlarını veren yapay<br />
zekâların idare ettiği makine bedenlerin<br />
ahlâklarını nasıl programlayacağımız<br />
önemli bir soru işaretidir. Zira bir şekilde<br />
öğrenebilen, tamamen kendi iradesiyle<br />
karar alabilen -ve hareket ederek gündelik<br />
yaşamda yolu bizimle kesişen- bir yapay<br />
zekâ yapacaksanız, onun kritik kararları<br />
nasıl vereceği üzerine de kafa yormanız,<br />
ona bir de yapay ahlâk entegre etmeniz<br />
gerekiyor. Hele ki bu kritik kararlar insan<br />
hayatıyla da ilgiliyse.<br />
Bilimkurgu eserleriyle tanıdığımız Asimov,<br />
meşhur robot yasalarında bir robotun<br />
bir insana asla zarar veremeyeceği,<br />
bir insanın zarar görmesine asla seyirci<br />
kalamayacağı gibi yasalarla insan robot<br />
ilişkisinin bir temelini oluşturmuştu. Pek<br />
güzel… Bu tür bir programlama ile robotların<br />
insan yaşamını ilgilendiren kararlarını<br />
iyi kötü düzenleyebiliriz gibi görünüyor.<br />
Tabii robota “insanın zarar görmesi” konusunu<br />
gerçekten iyi anlatabilmiş isek, zira<br />
aslında robota bir şey anlatmayız: Onun<br />
anlaması için, doğayı matematiğe çeviririz.<br />
Ve çevresinde olan bitenleri tıpkı bizim<br />
gibi algılayıp yorumlamasa bile, en azından<br />
bu matematiğe dayanarak alacağı<br />
kararların bizim kararlarımıza benzemesini<br />
isteriz. Şu halde az önceki soruyu bir<br />
yapay zekâya sorsak, onun da insanların<br />
çoğunluğuyla aynı kararı vermesini bekler<br />
ve dört kişiyi kurtarmasını bekleyeceğimizi<br />
söyleyebiliriz.<br />
Teorik konuşmayı bırakıp pratiğe dönelim:<br />
Bugünlerde test amacıyla insanoğlu<br />
arasına karışan, yakında sayıca<br />
çok daha fazlasını caddelerde görmeye<br />
başlayacağımız bir robot var: Google Car.<br />
Google’ın geliştirdiği bu otonom aracın<br />
bir aracın kaza riski ile karşı karşıya kaldığında<br />
ne yapacağı problemi sadece<br />
teknik içerikli bir problem değildir, çünkü<br />
kazanın niteliğine göre aynı zamanda çok<br />
ciddi bir ahlâki problemi de ihtiva eder. Direğe<br />
çarpma ya da tek bir arabayla hafif<br />
bir çarpışma olasılığı halinde neye nasıl<br />
karar vereceği ahlakçıları ilgilendirmiyor<br />
ancak öyle bir senaryo düşünün<br />
ki, Google Car, Foot’un sorusundaki<br />
gibi bir ikilemde kalsın ve sağa kırarsa<br />
tek, hiçbir şey yapmazsa dört kişinin<br />
öleceği bir pozisyonda karar<br />
versin… Otonom aracın ne yapmasını<br />
istersiniz? Gerçekten de<br />
yolunu değiştirip, aslında zaten<br />
çarpacağı dört kişiden vazgeçip,<br />
20 itü vakfı dergisi<br />
Google'ın geliştirdiği otonom araç.<br />
Bugünlerde test amacıyla insanoğlu<br />
arasına karışan, yakında sayıca çok<br />
daha fazlasını caddelerde görmeye<br />
başlayacağımız bir robot var:<br />
Google Car. Google’ın geliştirdiği<br />
bu otonom aracın bir aracın kaza<br />
riski ile karşı karşıya kaldığında<br />
ne yapacağı problemi sadece<br />
teknik içerikli bir problem değildir,<br />
çünkü kazanın niteliğine göre<br />
aynı zamanda çok ciddi bir ahlâki<br />
problemi de ihtiva eder.<br />
kaldırımdan yürüyen masum bir yayayı<br />
ezmesini mi? Fakat biz olsak öyle yapabilirdik!<br />
Bunu bir makinenin yaptığını düşünmek<br />
de aynı derecede normal mi geliyor,<br />
yoksa hafiften mide bulandırıcı mı?<br />
Eğer sonuççu ahlâk egemen olacaksa<br />
ve bunun karar vermek için doğru bir ölçüt<br />
olduğuna inanıyorsak, kendimize ve<br />
robotlara karşı çifte<br />
standart uygulamamız gerekir. Ancak bunun<br />
da sosyal hayata etkileri olacaktır: Otonom<br />
araçlar ortalarda vızır vızır dolanırken, “Yalnız<br />
gezmek riskli… Kalabalık olmak lazım”<br />
demek hiç de abes olmaz. Belli mi olur? Bir<br />
kaza halinde yalnızlar resmen topun ağzındalar.<br />
Hem öyle bir durumda araca kalabalık<br />
binmek de daima emniyeti artırıcı bir unsur<br />
olurdu. Bir de işin sorumluluk kısmı var: Size<br />
ait bir otonom araç bir arıza dolayısıyla kötü<br />
bir karar verirse sorumluluk kime ait olacak?<br />
Bakımlarını zamanında yaptırmadıysak, katil<br />
sayılacak mıyız? Birbirimize “siz aracınıza<br />
böyle mi terbiye verdiniz!” diye bağırıp çağıracak<br />
mıyız?<br />
Elbette bir kısmı oldukça spekülatif ve<br />
abartılmış olan bu sorulardan daha pek<br />
çok türetilebilir. Komik dahi olsa, her bir<br />
soruya karşılık başarılı bir ahlâki algoritma<br />
üretilerek, çoğunluğu tatmin<br />
edebilecek davranış örüntüleri<br />
de geliştirilebilir.<br />
Esasında, en azından<br />
kaza istatistiklerine dayanarak,<br />
endişeye pek<br />
mahal olmayacağını da<br />
söyleyebilirim, zira otonom<br />
araçlar insanlardan çok<br />
daha az kaza yaptıkları<br />
ispatlanmadıkça caddelerdeki<br />
yerlerini almayacaklar.<br />
Bana sorarsanız her<br />
durumda araçları insanların<br />
kullanmasından<br />
daha iyi sonuç alınacaktır.<br />
Tekillik riskine karşı da<br />
işte tam da bu yüzden savunmasızız.
Günümüzde Yapay Zekâ<br />
Doç. Dr. Sanem Sarıel<br />
İTÜ Bilgisayar ve Bilişim Fakültesi<br />
Otoyollarda sürüş yapan insansız araçların veya mutfakta<br />
kahvaltı hazırlayan robotların, bize ve ortamlarına zarar<br />
vermeyecek şekilde gerekli yazılımlar ile donatılmış olması<br />
gerekiyor. İTÜ Yapay Zekâ ve Robotik Laboratuvarımızda bu<br />
konudaki çalışmalarımızı yoğunlaştırdık. Robotların ortamlarında<br />
güvenli çalışabilmeleri için kendi hatalarını sezebilmeleri ve bu<br />
hatalarından deneyim kazanarak hata yapmamayı öğrenmeleri<br />
üzerine çalışmalar yürütüyoruz…<br />
Yapay zekâ, gündelik yaşamımıza<br />
katkılarıyla son dönemin en popüler<br />
ve ilgi çekici konularından biri<br />
haline geldi. Internet arama motorlarında,<br />
gideceğimiz konuma yol durumu ve trafiği<br />
de göz önüne alarak en kısa sürede nasıl<br />
ulaşacağımızı belirleyen rota planlayıcısı<br />
uygulamalarda, yeni ürünler araştırdığımız<br />
alış-veriş sitelerinde bize sunulan öneriler<br />
için arka planda çalışan birçok yapay<br />
zekâ sistemi bulunuyor. Bu sistemlerin<br />
çalışması ile yaşamımız kolaylaşmakta<br />
ve yaşam kalitemiz iyileşmekte. Hizmet<br />
sunucu firmalar kullanıcı memnuniyetini<br />
artırmak ve operasyon maliyetlerini azaltmak<br />
için yapay zekâ çalışmalarına daha<br />
çok yatırım yapmaya başladılar. Bütün bu<br />
yatırımların gelecekte yaşamımızı önemli<br />
ölçüde değiştireceğini öngörmekteyiz.<br />
itü vakfı dergisi<br />
21
İNSANLAŞAN MAKİNALAR - YAPAY ZEKÂ<br />
Mars robotlarına benzeyen<br />
gezgin robotlarımız, ev işlerinde<br />
çalışabilecek robot kolumuz ve<br />
gelişmiş benzetim ortamlarımız<br />
ile öğrencilerimiz robotların farklı<br />
uygulama alanlarında problem<br />
çözebilmeleri, plan yapabilmeleri ve<br />
deneyimlerinden öğrenebilmeleri<br />
için çalışıyorlar.<br />
Şekil 1. iRobot firmasının Roomba robot süpürgesi ortam tarama için rotasını belirlemekte. 1<br />
Şekil 2. Moley Robotik firmasının ilk prototip robot mutfağı 2<br />
Günümüzde yapay zekâ<br />
uygulamalarında hangi aşamadayız?<br />
Gerçek zekâya ne kadar yakınız?<br />
Günümüzde, yapay zekâ uygulamalarında<br />
çok önemli aşamalar kaydedilmiş<br />
bulunuyor. Özellikle web tabanlı<br />
sistemlerde yapay zekâ yöntemlerinin<br />
başarıyla uygulandığını görmekteyiz.<br />
Kullanıcı davranışları, yönelimleri veya<br />
tercihlerini istatiksel olarak analiz ederek<br />
tahminleme veya öneri sunma<br />
konusunda çok başarılı uygulamalar<br />
mevcut. Benzer şekilde arama motorlarında<br />
sonuçların listelenmesi esnasında<br />
kullanıcı beğenileri de göz önüne alınıyor.<br />
Akıllı kişisel asistanlar, kullanıcıların<br />
sesli sorularına en uygun cevapları döndürme<br />
konusunda birbirleri ile yarışıyor.<br />
Yapay zekâ araştırmalarının temel<br />
hedeflerden biri de zeki davranışları,<br />
içinde bulunduğumuz gerçek dünyada<br />
çalışan robot sistemlerinde de görmek.<br />
Yakın geleceğimizde robotlarla sadece<br />
fabrika ortamlarında değil, günlük<br />
yaşamımızdaki rutin işlerimizi kolaylaştırmak<br />
için de işbirliği içinde olacağız.<br />
Bu, evimizde kullandığımız sistemleri<br />
gerekli donanımsal ekipmanlar (örn.,<br />
robot kolu, eli vs.) ve zeki algoritmalar<br />
ile donatarak mümkün olabilecek. İlk<br />
örnekler, otonom elektrik süpürgeleri<br />
ile ticari olarak sunuldu. Bu süpürgeler,<br />
ortamdaki kirli bölgeleri sensörleri<br />
yoluyla belirleyip oluşturdukları harita<br />
üzerinde etkin bir gezinme ile yer temizliğine<br />
yardımcı olmaktalar (Şekil<br />
1). Yakın gelecekte mutfakta bizim için<br />
yemek hazırlayan şef robotlar (Şekil 2)<br />
ve yaşlı/hasta bakım robotları daha da<br />
yaygınlaşacak.<br />
Robotbilim araştırmalarının en<br />
önemli katkılarından biri de otoyollarda<br />
insansız araçların kullanılarak kaza<br />
risklerinin en aza indirilmesi (Şekil 3).<br />
Şu an araçlarda otomatik paralel park<br />
etme özelliği, sürücü kontrolünde olacak<br />
şekilde mümkün hale geldi. Araçları<br />
tümüyle otonom yapabilmek için<br />
çarpışma engelleme konusunda geniş<br />
ölçekte araştırmalar yürütülüyor. 4<br />
Robotbilim çalışmalarının bir diğer<br />
motivasyonu, robotların canlılar için zor<br />
veya erişilemez ortamlarda arama/kurtarma<br />
gibi çalışmalar yürütebilmeleri.<br />
Özellikle Mars’ta farklı mikroorganizmaları<br />
ve su kaynaklarını inceleyerek<br />
önceki yaşam kanıtlarını veya burada<br />
yaşamın mümkün olup olmadığını araştıran<br />
birçok uzay robotu görev aldı. Şu<br />
anda sırasıyla 2004 ve 2012 yıllarında<br />
22 itü vakfı dergisi
Şekil 4. 2016 DRC-HUBO: Darpa Robotik<br />
Yarışmasını Kazanan Robot 5<br />
Mars’a ulaşan Opportunity ve Curiosity<br />
bu görevi başarıyla yürütmekteler.<br />
2011 yılındaki Fukushima nükleer<br />
santrali kazasındaki reaktörlerde oluşan<br />
bozulma ve sorunlardan yola çıkarak<br />
2016 yılında organize edilen DARPA<br />
Robotik yarışmasında afetler sonrasında<br />
kurtarma için müdahale edebilecek<br />
Şekil 3. Google’ın otonom aracı 3<br />
robot sistemlerinin geliştirilmesi hedeflendi.<br />
Yarışmada robotların reaktörlere<br />
müdahale edebilmek üzere araba kullanma,<br />
merdiven çıkma, engelli alanda<br />
yol açma, kapı açma, vana açma ve<br />
matkap kullanma gibi zor davranışları<br />
yürütebilmeleri sınandı. Bu yarışmayı<br />
kazanan Kore ekibinin insansı robotu<br />
Robotların nesnelerle ve ortamla<br />
etkileşimi için görüntü işleme,<br />
ortamda güvenli gezinimi için<br />
haritalama ve yol planlaması,<br />
karmaşık görevlerini yerine<br />
getirebilmeleri için daha<br />
yüksek seviyeli planlama ve<br />
ortamdaki deneyimlerinden<br />
öğrenebilmeleri için gelişmiş<br />
makine öğrenmesi algoritmaları<br />
geliştirmekteyiz. Nesnelerle<br />
etkileşim süreçleri, nesneleri tutma,<br />
taşıma ve yerleştirme gibi işleri<br />
kapsamaktadır.<br />
(Şekil 4) bizler için tehlikeli veya erişilmesi<br />
zor ortamlarda kullanılacak olan<br />
robotların geliştirilmesi için önemli bir<br />
örnek oluşturmaktadır.<br />
Peki robotlar ne zaman fiziksel olarak<br />
hayatımızda daha çok yer almaya<br />
başlayacak? Bu sorunun yanıtı robotların<br />
güvenli çalıştıklarından emin olacağımız<br />
zamana bağlı. Otoyollarda sürüş<br />
yapan insansız araçların veya mutfakta<br />
kahvaltı hazırlayan robotların, bize ve<br />
ortamlarına zarar vermeyecek şekilde<br />
gerekli yazılımlar ile donatılmış olması<br />
gerekiyor. İTÜ Yapay Zekâ ve Robotik<br />
Laboratuvarımızda 6 bu konudaki çalışmalarımızı<br />
yoğunlaştırdık. Robotların<br />
ortamlarında güvenli çalışabilmeleri<br />
için kendi hatalarını sezebilmeleri ve bu<br />
hatalarından deneyim kazanarak hata<br />
yapmamayı öğrenmeleri üzerine çalışmalar<br />
yürütüyoruz. 7<br />
Mars robotlarına benzeyen gezgin<br />
robotlarımız, ev işlerinde çalışabilecek<br />
robot kolumuz ve gelişmiş benzetim ortamlarımız<br />
ile öğrencilerimiz robotların<br />
farklı uygulama alanlarında problem çözebilmeleri,<br />
plan yapabilmeleri ve deneyimlerinden<br />
öğrenebilmeleri için çalışıyorlar.<br />
Robotların nesnelerle ve ortamla<br />
etkileşimi için görüntü işleme, ortamda<br />
güvenli gezinimi için haritalama ve yol<br />
planlaması, karmaşık görevlerini yerine<br />
getirebilmeleri için daha yüksek seviyeli<br />
planlama ve ortamdaki deneyimlerinden<br />
öğrenebilmeleri için gelişmiş makine öğrenmesi<br />
algoritmaları geliştirmekteyiz.<br />
Nesnelerle etkileşim süreçleri, nesneleri<br />
tutma, taşıma ve yerleştirme gibi işleri<br />
kapsamaktadır. Bu sayede robotların<br />
bizlere gündelik yaşamımızda yardımcı<br />
olabilmesini hedefliyoruz.<br />
itü vakfı dergisi<br />
23
İNSANLAŞAN MAKİNALAR - YAPAY ZEKÂ<br />
Şekil 5. Gezgin robot, farklı sensörlerden aldığı veriler ile (Üstteki çerçeveler, farklı sensör yorumlama algoritmalarının sonuçlarını göstermektedir.) ortamını ve<br />
ortam nesnelerini modelleyebilmektedir (alt-solda kendi haritasına nesne modellerini yerleştirmektedir).<br />
Robotların ortamda oluşan hataları<br />
sezebilmeleri için tutarlı bir ortam modeli<br />
oluşturmaları gerekiyor. Bu amaçla<br />
farklı sensör verilerini bir araya getirerek<br />
zamansal olarak değerlendiren<br />
bir sahne yorumlama birimi tasarladık.<br />
Şekil 5’te de görüldüğü gibi robotlar<br />
bu sahne yorumlama birimi ile eylem<br />
yürütme hatalarını sezebilmekte ve yaşamboyu<br />
deneyimsel öğrenme yöntemleri<br />
ile eylemler, ortamda bu eylemlerden<br />
etkilenen nesneler ve nesnelerin<br />
ilişkileri hakkında deneyim kazanmaktalar.<br />
Öğrenme ile kazanılan deneyimler<br />
ile robotların gelecekteki planlarını iyileştirebilmeleri<br />
sağlanmakta (Şekil 6).<br />
Bu sayede güvenli çalışan ve rasyonel<br />
davranan sistemler geliştirmeyi hedefliyoruz.<br />
24 itü vakfı dergisi<br />
Video oyunlarının tasarımı<br />
için yapay zekâ yöntemlerine<br />
başvurularak oyuncu deneyiminin<br />
iyileştirilmesi ve belirli sınırlamalar<br />
dahilinde yeni oyun içeriği<br />
üretilmesi konusunda yapay zekâ<br />
yöntemleri başarıyla uygulanıyor.<br />
Yapay Zekâ Gerçek Zekâya ne kadar<br />
Yakın?<br />
Zekâyı niteleyen yeteneklerden biri<br />
olan yaratıcı düşünme; bilgiyi sentezleme,<br />
değerlendirme ve uygulamayı<br />
gerektiriyor. Peki yapay zekâ sistemleri<br />
bu konuda ne kadar başarılı? Görsel<br />
sanat etkinlikleri, özgün yazı yazma,<br />
yenilikçi ürün veya oyun tasarımı gibi<br />
hayal gücü ve yaratıcılık gerektiren işlerde<br />
yapay zekâ sistemlerinin henüz<br />
yeterli seviyede olamadığını söyleyebiliriz.<br />
Bu konuyu her yaştan insanın ilgisini<br />
çeken video oyunlarında uygulanan<br />
yapay zekâ yöntemleri üzerinden<br />
tartışalım.<br />
Video oyunlarının tasarımı için yapay<br />
zekâ yöntemlerine başvurularak<br />
oyuncu deneyiminin iyileştirilmesi 8 ve<br />
belirli sınırlamalar dahilinde yeni oyun<br />
içeriği üretilmesi konusunda yapay<br />
zekâ yöntemleri başarıyla uygulanıyor.<br />
Oyun karakterlerinin oyun ortamındaki<br />
karar mekanizmaları, yol ve rota planlaması<br />
gibi konularda çok sayıda çalışma<br />
bulunuyor.<br />
Laboratuvarımızda oyunlarda öğrenme<br />
üzerine yürüttüğümüz bir çalışmamızda<br />
otomatik mantıksal çıkarsama<br />
yöntemleri ile The Incredible<br />
Machine video oyunundaki bulmacaları<br />
çözen bir sistem geliştirdik. 9 Bu<br />
sistem, kullanıcılara sunulan eğitim<br />
videolarından başka herhangi bir ön<br />
bilgi kullanmadan nesne, araç ve makineler<br />
arasındaki ilişki ve etkileşimleri<br />
öğrenebilmekte. Bu oyun ortamı, bir<br />
yapay zekâ sisteminin verilen zekâ<br />
problemine çözüm üretebilmesi için<br />
ortamdaki çeşitli nesne, alet ve makinelerden<br />
yararlanmasını gerektiren<br />
güzel bir uygulama alanı sunmakta.<br />
Bunun gibi zekâ gerektiren oyunlarda<br />
yapay zekâ sistemlerinin insanın çözmekte<br />
zorlandığı problemleri çözmesi<br />
ve insanı yenmesi mümkün hale geldi.<br />
Yapay zekâ sistemlerinin bu başarısı,<br />
hem bilgi işlemsel hesaplama avantajını<br />
kullanmaları hem de makine öğrenmesi<br />
ile önceki oyun deneyimlerini<br />
sonraki hamleleri öngörebilmek için<br />
kullanabilmelerine bağlı. Bu sistemlerin<br />
kuşkusuz olarak en ünlüsü olan<br />
IBM’in Deep Blue bilgisayarı, 1997 yılında<br />
dünya satranç şampiyonu Gary<br />
Kasparov’u yenerek yapay zekâ tarihindeki<br />
en önemli başarılardan birine<br />
imza attı. IBM’in insan zekâsına karşı<br />
geliştirdiği son yapay zekâ sistemi,<br />
Watson süper bilgisayarı Amerika’da<br />
“Jeopardy!”, ülkemizde ise “Büyük<br />
Risk” adıyla bilinen yarışmada insanlara<br />
karşı aynı koşullar ve kısıtlar altında<br />
yarışarak verilen cevaplara uygun<br />
soruları insanlardan daha hızlı bularak<br />
yarışmayı kazandı. Son olarak Carne-
Şekil 6. Projede geliştirilen yöntemlerle insansı bir robot üzerinde çalışabilecek bir robot kolu, nesneleri ortamda otonom olarak tanıyarak üstüste yerleştirme,<br />
kutuya yerleştirme gibi görevleri yürütebilmektedir.<br />
Yapay zekânın 50 yılı aşan<br />
tarihçesinde zekânın belirli<br />
bileşenleri yapay olarak<br />
modellenebildi ve bu sayede bir<br />
çok başarılı çalışmalar yapıldı.<br />
Fakat henüz hayal gücü ve<br />
özgünlük gerektiren uygulamalar<br />
için büyük ilerleme kaydedemedik.<br />
Bunun sebebi olarak insan<br />
beyninde bu etkinliklerin henüz<br />
nasıl yapıldığının tam olarak<br />
keşfedilememiş olmasını<br />
gösterebiliriz.<br />
gie Mellon Üniversitesinde geliştirilen<br />
bir sistem Doom video oyununda<br />
insanları yenmeyi başardı. Fakat insanlar<br />
için oynanması nispeten daha<br />
kolay olarak nitelendirilebilecek olan<br />
Angry Birds oyununda yapay zekâ sistemleri<br />
hala insanı yenemiyor.<br />
Ekim ayında San Francisco’da düzenlenen<br />
Artificial Intelligence and<br />
Interactive Digital Entertainment konferansına<br />
konuşmacı olarak davet edilen<br />
oyun tasarımcısı Jonathan Blow da<br />
etkileyici konuşmasında henüz yapay 3<br />
http://time.com/4215387/google-selfdriving-cars-real-drivers/<br />
zekâ yöntemlerinin oyun tasarımı konusunda<br />
emekleme çağında olduğunu 4 http://fortune.com/2015/12/21/elon-muskinterview/<br />
belirtti. Makine öğrenmesi yöntemleri<br />
ile oyuncu deneyimini yüksek seviyede 5 http://spectrum.ieee.org/automaton/<br />
tutan popüler bir oyunun tasarımının robotics/humanoids/how-kaist-drc-hubowon-darpa-robotics-challenge<br />
şu anda mümkün olmadığını ifade etti.<br />
6<br />
Yapay zekânın 50 yılı aşan tarihçesinde<br />
zekânın belirli bileşenleri yapay “Cognitive robots learning<br />
http://air.cs.itu.edu.tr/<br />
7<br />
olarak modellenebildi ve bu sayede bir failure contexts through real-world<br />
çok başarılı çalışmalar yapıldı. Fakat experimentation”, Sertac Karapinar<br />
henüz hayal gücü ve özgünlük gerektiren<br />
uygulamalar için büyük ilerleme<br />
and Sanem Sariel, Autonomous Robots,<br />
Special Issue on Constrained Decision<br />
Making in Robotics, Vol. 39, No. 4, 2015,<br />
kaydedemedik. Bunun sebebi olarak<br />
pp. 469-485<br />
insan beyninde bu etkinliklerin henüz<br />
8 “A Generic Approach for Player<br />
nasıl yapıldığının tam olarak keşfedilememiş<br />
olmasını gösterebiliriz.<br />
Modeling using Event-Trait Mapping and<br />
Feature Weighting”, Mehmet Akif Gunes,<br />
Gokhan Solak, Omer Erden, Ugur Akin<br />
Teşekkür: Bu yazının hazırlanmasında<br />
and Sanem Sariel, The Twelfth Annual<br />
değerli görüşlerini paylaşan Selen Sarıel,<br />
AAAI Conference on Artificial Intelligence<br />
Nurettin Uzer, Gökhan Solak ve Mustafa<br />
and Interactive Digital Entertainment, 2016<br />
Ersen’e teşekkürlerimi sunarım.<br />
9 “Learning Behaviors of and Interactions<br />
Among Objects Through Spatio-<br />
1 https://store.irobot.com/default/<br />
Temporal Reasoning”, Mustafa Ersen<br />
roomba-vacuuming-robot-vacuum-irobotroomba-980/R980020.html<br />
on Computational Intelligence and AI in<br />
and Sanem Sariel, IEEE Transactions<br />
2 http://www.moley.com/ Games, Vol. 7, No. 1, 2015, pp. <strong>75</strong>-87<br />
itü vakfı dergisi<br />
25
İNSANLAŞAN MAKİNALAR - YAPAY ZEKÂ<br />
Dünyanın Bütün Robotları, Birleşin!<br />
Yrd. Doç. Dr. Gökhan İnce<br />
İTÜ Bilgisayar ve Bilişim Fakültesi<br />
Endüstriyel ve küresel<br />
ekonomi çağını borçlu<br />
olduğumuz öğelerden biri<br />
olan robotlar gün geçtikçe<br />
daha çok fabrika ve depoya<br />
konuşlandırılıyor. “Mavi<br />
yakalı” sınıfının yerini ucuz,<br />
dinamik, verimli, acıkmayan,<br />
yorulmayan, tatil kullanmayan,<br />
yaşamayan bir “mavi motorlu”<br />
sınıfına bırakma ihtimalini<br />
değerlendireceğiz…<br />
26 itü vakfı dergisi<br />
Endüstriyel robotik dünyası son<br />
beş yılda ses getirmiş olan büyük<br />
haberlerle çalkalandı. 2011 yılında<br />
Tayvan kökenli ve çoğunlukla Çin<br />
yerleşkeli elektronik üretim devi olan<br />
Foxconn yaptığı açıklamada, gelecek<br />
3-5 yıl içerisinde bir milyondan fazla<br />
robotu montaj hatlarına ekleyeceklerini<br />
beyan etti [1] (Şekil 1). Kısa bir kaç bilgi:<br />
Dünya çapında yapılan tüketici elektroniği<br />
cirosunun %40’ına sahip olan<br />
bu şirketin müşterileri arasında Apple,<br />
Acer, Amazon, Cisco, Dell, HP, Intel,<br />
Microsoft, Motorola, Nintendo, Nokia,<br />
Şekil 1: Spekülasyonlara göre FoxConn’un satın<br />
almayı planladığı robot modelleri, çalışanlarla<br />
aynı üretim bandını paylaşabilecek insansı fiziksel<br />
özelliklere sahip olacak.<br />
Samsung, Sony ve Toshiba gibi dev firmalar<br />
bulunuyor. Çin’in en büyük ihracatçısı<br />
ve özel sektör işvereni durumunda.<br />
Yaptıkları bu açıklamanın spekülatif<br />
yanını bir kenara koyarsak, bahsi geçen<br />
“bir milyon” sayısıyla da ilgili biraz bilgi<br />
vermek gerekiyor. Öncelikle bu rakam<br />
neredeyse dünya üzerinde bulunan<br />
endüstri robotu sayısına eşit. Foxconn<br />
açısından bakarsak sahip olduğu robot<br />
sayısının neredeyse yüz katına eşitti.<br />
Daha da önemlisi neredeyse sahip olduğu<br />
çalışan sayısına eşitti (yaklaşık<br />
1.200.000 işçi). Bu hedef tutturulamamış<br />
olsa da, 2016 yılında bu rakamlara<br />
gelen revizyon da son derece manidar.<br />
Bu beş yıllık süre zarfında her sene<br />
30.000 robot üretim hattına katılmış ve<br />
toplamda 60.000 işçi işsiz kalmıştı [2,3] .<br />
2012 yılında bir başka önemli gelişme<br />
yaşandı: Amerikalı çevrimiçi satış<br />
şirketi Amazon.com, depo otomasyonları<br />
için mobil robot sistemleri geliştiren<br />
Kiva Sistemleri adlı şirketi 7<strong>75</strong> milyon
Şekil 2: Yüzlerce Kiva robotunun kullanılmasını<br />
organizasyonunu sağlayan merkezi bir beyinden<br />
çok, her bir robotun birbirleriyle iletişimlerine<br />
dayanan fakat kendine ait yapay zekâsı.<br />
dolara satın aldı [3] . Peki Amazon gibi<br />
bir devin sadece 2003 yılında kurulmuş<br />
olan bu şirketi uçuk bir fiyata satın almaktaki<br />
amacı ne olabilir? Sebebi basit.<br />
Amazon sahip olduğu depoları ne<br />
kadar etkin kullanabilirse, o kadar daha<br />
çok para kazanacaktır. Kiva, Amazon<br />
için depo operasyonlarını daha hızlı<br />
yönetecek, karınca kolonisi prensibine<br />
dayalı akıllı robotlar (Şekil 2) tasarlayabilirse,<br />
Amazon da bu robotlar sayesinde<br />
depo alanına daha çok ürün<br />
sıkıştırabilecek, havalandırma, ısıtma,<br />
ışıklandırma giderlerini azaltabilecek,<br />
insan eğitimine çok daha az para harcayacak<br />
ve hırsızlıktan kuşkulanmasına<br />
gerek kalmayacak. Tabii ki fazla mesai,<br />
sağlık poliçesi ve sigortalara da son!<br />
Ancak bu hizmetleri kiralamayıp, çılgın<br />
paralar karşılığında satın almasındaki<br />
temel neden esas vurgulamamız gereken<br />
nokta: Robotlar artık üretim sonrası<br />
depolama sistemlerinin de vazgeçilmez<br />
unsuru.<br />
Nerden çıktı bu sanayi robotu<br />
sevgisi?<br />
Robotların endüstriye girişi, patronların<br />
oyuncak sevgisinden kaynaklanmıyor.<br />
Kısaca robotların insan işçilere kıyasla<br />
avantajlarını sıralayalım:<br />
1. Kalite: Yüksek hassasiyet (Şekil<br />
3) ve yüksek tekrarlanabilirlik oranlarıyla<br />
ürün kalitesi artar.<br />
2. Üretim: Robotlarla yapılan işin<br />
hızı artacağından, belli bir süre içerisinde<br />
üretilen iş miktarı da artar. Ara<br />
vermeksizin sabit hızda çalışan bir robot<br />
(Şekil 4) potansiyel olarak bir insan<br />
işçiden daha fazla iş çıkarabilir.<br />
3. Güvenlik: Robotlar işyeri güvenliğini<br />
artırır. İşçiler ise daha çok teftiş<br />
ve denetleme mevkilerine yükseltilerek<br />
tehlikeli işlerden kaçınmaları sağlanır.<br />
4. Para: İşyeri güvenliği ekonomik<br />
kazancı beraberinde getirir. Sağlık ve<br />
sigorta giderleri azalır. Robotlar bir kez<br />
satın alındıklarından, teorik olarak birim<br />
zamandaki ücretleri sabittir. Bir işçiye<br />
göre kendi maliyetini belli bir süre<br />
sonra amorti eder ve şirketi kâra geçirmeye<br />
başlar. Mesai fazlası ödenmez.<br />
Dakiktirler. Hareketleri keskin ve hassas<br />
olduğu için üretim hammaddelerini<br />
ziyan etmezler.<br />
Bir kereye mahsus yüksek maliyeti<br />
ve sabit bakım giderleri robotların tek<br />
dezavantajlarıdır. Gün geçtikçe ucuzlayan<br />
ve kalite olarak da her geçen gün<br />
Şekil 3: Günümüz sanayi robotlarının hassasiyet<br />
ve güvenilirlik seviyeleri, yaratıcı zihinlerde yeni<br />
oyun arayışlarını körükleyecek seviyede.<br />
daha mükemmeleşen robotların lüks<br />
birer fabrika aleti olduğu zamanlar çok<br />
gerilerde kaldı. Ancak dünyanın farklı<br />
ülkelerindeki şirketlerin, robotlara kendi<br />
çıkarları doğrultusunda farklı açılardan<br />
baktıkları da bir gerçek. Şekil 5’deki<br />
robot kullanım rakamları çerçevesinde<br />
sırasıyla bu ülkelere bir göz atalım.<br />
Gün geçtikçe ucuzlayan ve<br />
kalite olarak da her geçen gün<br />
daha mükemmeleşen robotların<br />
lüks birer fabrika aleti olduğu<br />
zamanlar çok gerilerde kaldı.<br />
Ancak dünyanın farklı ülkelerindeki<br />
şirketlerin, robotlara kendi çıkarları<br />
doğrultusunda farklı açılardan<br />
baktıkları da bir gerçek.<br />
Şekil 4: Sanayi<br />
tipi robotlar<br />
özellikle de<br />
kaynaklama işleri<br />
için biçilmiş<br />
kaftan.<br />
Kaynak: FANUC<br />
itü vakfı dergisi<br />
27
İNSANLAŞAN MAKİNALAR - YAPAY ZEKÂ<br />
2011 yılında FoxConn’dan gelecek<br />
bir milyon robot satın alımının<br />
nasıl bir çılgınlık olduğunu sanırım<br />
şimdi daha rahat anlayabiliriz. Çin<br />
için %1600’lük bir artışa tekabül<br />
eden bu sayı, Çin’i sanayi robotları<br />
listesinde dünyanın zirvesine<br />
yerleştirmesini bırakın, FoxConn’u<br />
dünyanın robot mabedine<br />
çevirmeye yetecektir.<br />
Şekil 5: Ülkelere göre sanayi robotlarının yıllık olarak faaliyete geçme rakamları (adet bazında).<br />
Kaynak: Ulusal robot federasyonu (IFR)<br />
buna bağlı yaşanan işçi açığı, 3) Teknolojik<br />
prestij. Özellikle otomotiv sektörünün<br />
lokomotifliğini yaptığı sanayi<br />
sektörlerinde robotların kullanımı hızla<br />
arttı. Örneğin, otomotiv denildiğinde<br />
ilk akla gelen isim olan Almanya’nın<br />
yıllık bazda eklenen 20.000, toplamda<br />
150.000'i aşkın robot sayısıyla tüm<br />
Avrupa’daki robotların yarısına sahip<br />
olduğunu görüyoruz. Aslında robot sayısı,<br />
teknolojik gelişmişlik, kuvvetli ekonomi<br />
ve siyasal nüfuzun bir yansıması<br />
gibi.<br />
Sırada ABD var. ABD’deki robot<br />
sayısının ülkenin gelişmişliğiyle paralel<br />
olmadığını görüyoruz. ABD, Kanada<br />
ve Meksika’daki sanayi robotu<br />
sayıları toplamının Japonya veya Kore<br />
gibi küçük yüzölçümlü ülkelerle neredeyse<br />
eşit olması şaşırtıcı gibi gelse<br />
de, arkasında yatan birçok sebep var.<br />
Öncelikle ABD’nin nüfusu çok fazla.<br />
Üstüne üstlük göç alan bir ülke. Bu<br />
Şekil 6: Japonya’da robot sevgisi öyle bir tutku<br />
derecesinde ki, çocuklar korkuyla kaçışmak yerine<br />
sarılmayı yeğliyorlar.<br />
Sanayide robot kullanımı özellikle<br />
60’lı yıllarda başladı. Büyük ekonomilerden<br />
A.B.D., İngiltere, Almanya ve<br />
Japonya ilk olarak robotlara yönelen<br />
ülkeler oldular. Bunun üç ana sebebi<br />
vardı: 1) Gelişmiş ülke oldukları için<br />
işçi ücretlerinin yüksekliği, 2) Emekçi<br />
nüfusun göreceli olarak az olması ve<br />
Şekil 7: FoxConn çalışanlarının kişisel hayatları bir ranza, çalışma masası ve raflardan oluşan yaşam<br />
alanlarında geçiyor. Kaynak: Wired<br />
28 itü vakfı dergisi
Şekil 8: FoxConn çalışanlarının intiharlarını<br />
engellemek amacıyla gerilmiş ağlar. Kaynak: Wired<br />
yüzden fabrikaların işçi bulamama<br />
gibi bir sıkıntısı yok. Ayrıca Amerika<br />
büyük şirketlerin kârının, işçilerin<br />
sosyal güvencesinden daha öncelikli<br />
olduğu bir ülke olduğu için, ucuz işçi<br />
çalıştıramayan Avrupa ülkelerine oranla<br />
Amerika’daki patronlara daha fazla<br />
tolerans gösteriliyor. Ancak hızla artan<br />
robot rakamlarından da bu trendin değişmeye<br />
başladığını gözlemleyebiliyoruz.<br />
2019 yılına kadar %20'lik bir artış<br />
hedefliyorlar.<br />
Asya’ya geldiğimiz zaman uçuk rakamlarla<br />
karşılaşıyoruz. Sadece Çin,<br />
Kore ve Japonya’nın 2016 yılında faaliyete<br />
soktuğu endüstri robotları sayısı<br />
tüm dünyadakilerin yarısından fazla<br />
olduğu görülüyor. Robot kullanımında<br />
liderliği Çin devralmış gibi gözükse<br />
de, 2014 IFR verilerine göre Japonya<br />
toplam 262.000 robot ile dünyada en<br />
çok endüstriyel robotun bulunduğu<br />
ülke. Japonya’daki robot sayısını yorumlamak<br />
için çok farklı parametrelere<br />
bakmak gerekiyor. Öncelikle insan<br />
sayısı, hammadde ve toplam yüzey<br />
alanı olarak belki de dünyanın en fakir<br />
memleketi. Buna rağmen dünyanın en<br />
büyük ekonomilerinden biri olmasını<br />
etkin üretim tekniklerine borçlu. Robotların<br />
bu etkinlikte yadsınamaz bir<br />
payı var. Özellikle otomotiv ve elektronik<br />
sektörlerinin başı çektiği daha<br />
birçok teknoloji üretimi yapan alanda<br />
robotlar sayesinde bu kıt kaynaklar<br />
ikame edilebiliyor. Bu yüksek sayıdaki<br />
robotun bir diğer açıklaması da Japonların<br />
kültürleri gereği teknolojiyi ve<br />
neredeyse teknolojiyle eş anlamlı tuttukları<br />
robotları, hayatlarının, eğitimlerinin<br />
ve kültürlerinin bir parçası haline<br />
getirmiş olmaları (Şekil 6). Ancak Japonya'da<br />
endüstriyel robotik penetrasyonu<br />
ivmesini kaybetmeye başlamış<br />
durumda. Bunun sebebi fabrikalarını<br />
ve üretimini her geçen gün daha fazla<br />
denizaşırı ülkelere kaydırıyor olması.<br />
Yurtdışındaki ucuz işgücünden faydalanmadan<br />
global (özellikle Çin, Tayvan<br />
ve Kore çıkışlı) firmalarla başetmesi<br />
artık mümkün değil. Ayrıca Fukuşima<br />
faciası gösterdi ki bir çok doğa felaketine<br />
(deprem, tsunami, tayfun, sel,<br />
vb.) açık bir ülke olan Japonya, büyük<br />
facialardan sonra kesilen üretim<br />
ve dağıtım akışından dolayı bir anda<br />
ekonomisini tepetaklak bulabilir. Ancak<br />
burada atlanmaması gereken bir<br />
nokta var. Japonya için sanayi robotu<br />
sayısının gün geçtikçe azalması ile<br />
toplam robot sayısı arasında bir bağ<br />
yok. Servis ve kişisel robot sayısında<br />
rakipsiz büyümeye devam ediyorlar [3] .<br />
Aynı kıta içerisinde, bu sefer Çin’e<br />
geçelim. Ekonomisinin devasalığına<br />
oranla 2014 rakamlarına göre 150.000<br />
adet ile mütevazı görülebilecek bir<br />
toplam robot sayısına sahip olan Çin’in<br />
düzenli olarak %30'u aşan bir artışla<br />
çok hızlı bir büyüme gösterdiği söylenebilir.<br />
Tek tip robot üretip, onu her işte<br />
kullanma döneminin sonuna<br />
gelindi. Artık çeviklik gerektiren<br />
işlerde esnek ve bol serbestlik<br />
derecesine sahip robotlar, ufak<br />
alanlarda hızlı üretim sağlayan<br />
küçük robotlar, göze güzel görünen<br />
ve şirkete prestij kazandıracak<br />
estetik robotlar vs. şeklinde bir çok<br />
robot kategorisinden üretim için<br />
optimal olanları seçilebiliyor.<br />
Şekil 9: Endüstri robotlarının insanın ruhunu<br />
ferahlatan estetik özelliklere sahip olduğunu<br />
söylemek zor.<br />
Yazının başında da bahsettiğimiz,<br />
yılda 30.000 adet robot entegrasyonu<br />
Fox Conn’u dünyanın robot mabedine<br />
çevirmeye yetecektir.<br />
Tabii ki Fox Conn’un tüm fabrikalarını<br />
robot otomasyonu ile güncelleme<br />
isteğinin arkasında yatan motivasyonlardan<br />
biri üretimini arttırma çabası.<br />
Diğer sebep ise günlüğü birkaç<br />
dolardan çalışan Çin emekçi sınıfının<br />
artık gözünü açma eğilimi içerisinde<br />
olmaları. Eskiden duymadığımız tarzda<br />
ufak çaplı ayaklanmalar, boykotlar<br />
ve başkaldırı haberleri gelmeye<br />
başladı Çin’den. Yaptıkları zorlu, yorucu,<br />
yalnızlığa sürükleyici ve sıkıcı<br />
işlerden dolayı ruhsal bunalıma giren<br />
çalışanlara, yaşadıkları zorlu şartlara<br />
(Şekil 7) kulaklarını tıkayan patronlara<br />
ve devletlerine karşı seslerini duyurma<br />
çabasında olan işçiler de eklenince<br />
intihar vakaları hızla yükselişe<br />
geçti. Fox Conn intihar sorununu yüksek<br />
binaların çevresine ağlar gererek<br />
çözmeye çalışsa da [4] (Şekil 8), olası<br />
bir isyan dalgasını bastırmada ne Fox<br />
Conn, ne de özel sektörden yana olan<br />
komünist polis devleti bile yeterli olmayabilir.<br />
Sadece Fox Conn’un bahsi<br />
geçen işçi sayısı 1,2 milyon. Fazla<br />
gözlerini açmalarına fırsat vermeden<br />
korku salmanın yollarından biri, varlıklarına<br />
tehdit unsuru olan robotların<br />
konuşlandırılacağı söylentilerini yaymak<br />
da olabilir.<br />
itü vakfı dergisi<br />
29
İNSANLAŞAN MAKİNALAR - YAPAY ZEKÂ<br />
Şekil 10: Taşınabilir tip sanayi robotu Frida.<br />
Kaynak: ABB<br />
Endüstriyel robotiğin geleceği<br />
Tüm bu gelişmelerin ışığında açık olan<br />
bir durum var. O da yeni nesil robotların,<br />
eski, hantal, tek bir işi yapabilen,<br />
pahalı ve kocaman üretim robotlarının<br />
aksine, esnek, yetenekli, güvenli ve<br />
ucuz olmaları gerektiği. İnsanlarla aynı<br />
çevre içerisinde yanyana hatta dirsek<br />
dirseğe çalışan robotlara ihtiyaç var,<br />
insana çarptığı zaman 5 metre ötedeki<br />
duvara yapıştıracak robotlara değil.<br />
Yani, hepimizin endüstri devlerinin üretim<br />
tesisleriyle ilgili videolarında görmeye<br />
alışık olduğumuz devasa ve gudubet<br />
robotların (Şekil 9) yerini, daha<br />
mütevazı robotlar almalı. Tek tip robot<br />
üretip, onu her işte kullanma döneminin<br />
sonuna gelindi. Artık çeviklik gerektiren<br />
işlerde esnek ve bol serbestlik<br />
derecesine sahip robotlar, ufak alanlarda<br />
hızlı üretim sağlayan küçük robotlar,<br />
göze güzel görünen ve şirkete prestij<br />
Robotların insanların söylediklerini<br />
anlayıp doğru cevapları verdikleri<br />
bir zamandan, doğru hamleleri ve<br />
hareketleri yapmaya başladıkları bir<br />
döneme gelirsek? Acaba sonunda<br />
robotların haklarını sokaklarda<br />
“Robotlar kardeş, patron kalleş!”<br />
nidalarıyla aradıkları dönemleri<br />
görecek miyiz?<br />
kazandıracak estetik robotlar vs. şeklinde<br />
bir çok robot kategorisinden üretim<br />
için optimal olanları seçilebiliyor.<br />
Yakın zamanda ortaya konulmuş şık<br />
ve estetik olduğu kadar hızlı, yüksek<br />
performanslı ve hassas robotlardan bir<br />
seçki sunmak istiyorum.<br />
İlk robotumuz Japon Kawada Industries<br />
çıkışlı Nextage robotu. Bu robot<br />
güvenlik bariyerlerine ihtiyaç duymuyor.<br />
Kafasındaki kameralar sayesinde bulunduğu<br />
yeri anlama ve çevresindeki objelerin<br />
3 boyutlu görüntüsünü oluşturma<br />
özelliğine sahip olduğundan çalışma<br />
alanına biri girdiğinde otomatik olarak<br />
duruyor. Hafif ve tekerlekli olduğu için<br />
aynı fabrika içerisinde bile birçok farklı<br />
çalışma alanında ve görevde kullanılabiliyor.<br />
İşgal ettiği alan bir insanınki kadar.<br />
2011 yılında tanıtılan İsviçreli otomasyon<br />
devi ABB’nin yeni tasarımı olan<br />
FRIDA (Friendly Robot for Industrial Dual-arm<br />
Assembly) adlı robot (Şekil 10),<br />
bir insan tarafından tepesindeki bir tutamaçtan<br />
kaldırılarak istenilen çalışma<br />
bandına rahatça yerleştirilebiliyor. Güvenli<br />
olması açısından motorları kısıtlı<br />
bir güçle sürülüyor ve vücudunun dışında<br />
yumuşak tamponlar bulunuyor. Söylentilere<br />
göre bu robotlar FoxConn’un<br />
ısmarlayacağı seri.<br />
Sıradaki robotumuz Japon çıkışlı<br />
Yaskawa endüstrilerinin robotu Motoman,<br />
tek koluyla 10 kiloya yakın kaldırma<br />
kuvvetine ve toplamda 15 serbestlik<br />
Şekil 11: Robot Gücü İllüstrasyonu. Kaynak:<br />
Willow Garage<br />
derecesine sahip bir robot. Kutulama işi<br />
gibi can sıkıcı bir işin üstesinden geliyor.<br />
Robot devrimi yakın mı?<br />
Geçen 20 yıl boyunca bilim adamları<br />
ve mühendisler, zorlu ve tehlikeli işlerde<br />
kullanılabilecek birçok robot tasarladılar.<br />
Depremde çöken binaların<br />
altında hayatta kalanları arayan robotlardan,<br />
ev ve bina temizliğinde kullanılan<br />
robotlara, resepsiyonist robotlardan,<br />
yemek yapan robotlara kadar.<br />
Fabrika ve depo robotları da istisna<br />
değil. Bu robotlar muhtemelen önce<br />
insanlarla yanyana aynı üretim bandında<br />
çalışacaklar. Kişisel görüşüm hem<br />
ucuz, hem kolayca eğitilebilir, hem de<br />
her işe koşulacak esneklikte olacakları<br />
için bir süre sonra tamamen insanların<br />
yerlerini alacaklar.<br />
How Stuff Works teknoloji sitesinin<br />
kurucusu Marshall Brain 2040 yılında<br />
robotların dünyadaki işlerin yarısını<br />
alacağını öngörüyor. Zaten 2016 yılında<br />
1.779.000 sanayi robotu öngörülüyor<br />
ki bu da dünya üzerinde yaşayan<br />
yaklaşık her 4000 insana bir robot karşılık<br />
geliyor demek. Peki ya robot çalışanlar<br />
insan çalışanlardan fazla olduğunda<br />
ne olacak? Günümüz işçi sınıfı<br />
zaten zar zor savundukları haklarını,<br />
işlerini hepten ellerinden alacak robotlar<br />
yüzünden istemeye istemeye feda<br />
etmek zorunda mı kalacaklar? Peki ya<br />
robotlar o zamana kadar daha güçlü<br />
bir zekâya sahip olurlarsa? Robotların<br />
insanların söylediklerini anlayıp doğru<br />
cevapları verdikleri bir zamandan<br />
(bkz. IBM Watson), doğru hamleleri<br />
ve hareketleri yapmaya başladıkları<br />
bir döneme gelirsek? Acaba sonunda<br />
robotların haklarını sokaklarda “Robotlar<br />
kardeş, patron kalleş!” nidalarıyla<br />
(Şekil 11) aradıkları dönemleri görecek<br />
miyiz?<br />
KAYNAKLAR:<br />
[1] http://spectrum.ieee.org/automaton/<br />
robotics/industrial-robots/foxconn-to-replace-human-workers-with-one-million-robots<br />
[2] http://www.nextbigfuture.com/2016/10/<br />
foxconn-reaches-40000-robots-of.html<br />
[3] http://www.pcworld.com/article/2890032/foxconn-expects-robots-to-take-over-more-factory-work.html<br />
[4] http://www.wired.com/magazine/2011/02/ff_joelinchina/all/1<br />
30 itü vakfı dergisi
Robot İşaret Dili Öğretmeni<br />
Doç. Dr. Hatice Köse<br />
İTÜ Bilgisayar ve Bilişim Fakültesi<br />
İnsan-robot etkileşiminde temel unsur robotun insan ile<br />
iletişimde bulunmasıdır. Robotlar etkileşim sırasında insanın<br />
üç duyusunu (görme, işitme, dokunma) tetikleyebilir. Bu nedenle<br />
sadece sözlü değil, sözsüz jestlere dayalı iletişim de kurulabilir.<br />
Özellikle sözlü iletişim konusunda sorun yaşayan işitme engelliler,<br />
otizmliler ya da konuşma bozukluklarına sahip bireyler için bu<br />
önemli bir unsurdur.<br />
Türk işaret dilini bir robottan öğrenmek<br />
ister misiniz?<br />
Doç. Dr. Hatice Köse ve araştırma<br />
ekibi 5 yılı aşkın bir süredir robotik<br />
tabanlı etkileşimli bir işaret dili<br />
eğitim sisteminin tasarımı ve geliştirilmesi<br />
üzerinde çalışıyor. Bu sistem, robotun işaret<br />
dilinde “konuşmasını”, yapılan işaretleri<br />
anlamasını ve insan davranışlarını algılayıp<br />
uygun geribildirimi seçmesini sağlayan ve<br />
yapay zekâ uygulamalarına dayanan bir<br />
bilişsel mimariyi temel alıyor. Bu yapısı ile<br />
“Robot işaret dili öğretmeni” sistemi dünyada<br />
ilk ve tek olma özelliği de taşıyor. Literatürde<br />
işaret dilini gerçekleyen çeşitli insansı<br />
robot çalışmaları yer almaktadır. Ancak<br />
bu çalışmalarda robotlar işaret dilini kısıtlı<br />
bir veri tabanı için sadece demo amaçlı<br />
gerçeklemektedir. Yine işaret dili tanıma<br />
konusunda başarılı görü tabanlı sistem-<br />
Resim 1. Doç. Dr. Hatice Köse, doktora öğrencileri<br />
Pınar Uluer ve Neziha Akalın.<br />
ler de mevcuttur, ancak çift taraflı iletişimi<br />
sağlayan ve bunu etkileşim ve eğitim için<br />
kullanan başka bir robotik sistem mevcut<br />
değildir. İnsan-robot etkileşimini temel alan<br />
bu sistem, özellikle çocuklar için tasarlanmış<br />
ve çocukların robotla oynayacağı taklit<br />
tabanlı sıralı oyunlar (örneğin iSpy-uSign)<br />
yöntemini kullanarak işaret dili eğitimi vermeyi<br />
amaçlamaktadır.<br />
Bu çalışmalarda Dr. Köse ve öğrencilerinden<br />
oluşan araştırma ekibi yer almaktadır<br />
(Resim 1). Çalışmalar Bilgisayar ve Bilişim<br />
Fakültesi, HELP laboratuvarında sürdürülmektedir.<br />
Çalışmalar sırasında 8’i doktora<br />
olmak üzere 13 öğrenciye burs sağlanmıştır.<br />
Bu robotik sistem ile şimdiye kadar<br />
200’den fazla gönüllünün katıldığı çeşitli<br />
çalışmalar yapılmıştır. Katılımcılar arasında<br />
itü vakfı dergisi<br />
31
İNSANLAŞAN MAKİNALAR - YAPAY ZEKÂ<br />
yer alan kısmi işitme kaybı olan veya sağır<br />
çocukların sayısı 100’ü geçmektedir.<br />
Bu çalışmalarda özellikle küçük yaşlardaki<br />
çocukların eğitim performansında robotun<br />
fiziksel varlığının istatistiksel olarak daha<br />
başarılı sonuçlar verdiği, gençler ve yetişkinlerde<br />
ya da işaret dili bilen kişilerde bu<br />
etkinin azaldığı, bu kişilerin avatar ve video<br />
tabanlı görsel medyayı da başarı ile takip<br />
edebildikleri saptanmıştır.<br />
Neden işaret dili?<br />
Türk İşaret Dili’nin önemi son yıllarda artan<br />
bir ivmeyle kabul görmektedir. <strong>2017</strong>’de 23.<br />
İşitme Engelliler Olimpiyat (Deaflympics)<br />
Oyunları Samsun’da yapılacaktır. Gençlik<br />
ve Spor Bakanlığı, Samsun Valiliği ve İşitme<br />
Engelliler Federasyonu’nun desteğiyle<br />
yapılan bu olimpiyat Türkiye’de yapılacak<br />
en büyük spor organizasyonu olacaktır.<br />
İşaret dilinin öneminin anlaşılmasıyla, işaret<br />
dili eğitimi alanların sayısı da hızla artmaktadır.<br />
Özellikle sağır çocukların erken yaşta<br />
bu eğitimi alması bilişsel ve sosyal gelişimleri<br />
açısından büyük önem arzeder. İşaret<br />
dili, yüz, baş, üst gövde, kollar, eller ve parmakların<br />
kullanıldığı görsel bir dildir. İşaret<br />
dillerinin dilbilimsel yapısı ve kuralları sözel<br />
dillerden büyük oranda farklıdır. Bu yüzden<br />
her işaret diline özgü eğitim yöntemlerinin<br />
geliştirilmesi esastır. Ancak geliştirilen eğitim<br />
sistemlerinin büyük bölümü yetişkinleri<br />
hedef almaktadır. 2011 ve 2014’te Dr. Köse<br />
ve ekibinin yürüttüğü çalışmalarda [KOSE,<br />
vd.,2014 ve KOSE, vd., 2011] yetişkinlerin<br />
görsel medya aracılığıyla işaret dili eğitimi<br />
alabildiği ancak, özellikle işaret dili bilmeyen<br />
küçük çocukların görsel materyaller-<br />
Şekil 1. Genel oyun modeli (Kose vd., 2015a)<br />
32 itü vakfı dergisi<br />
Resim 2. iSign oyunundan bir sahne<br />
den ziyade fiziksel cisimlerden daha iyi öğrenebildikleri<br />
gözlemlenmiştir. Bu amaçla<br />
Dr. Köse ve ekibi tarafından robotik tabanlı<br />
bir işaret dili eğitim sistemi tasarlanmış ve<br />
geliştirilmiştir. Bu sistemi oluşturan parçalar,<br />
robotun; 1) insan hareketlerini algıladığı<br />
bir hareket tanıma modülü, 2) işaretlerin<br />
anlamlarını pekiştirmek için kullanılan renkli<br />
kartları tanıdığı görü modülü, 3) hareketleri<br />
gerçeklediği bir hareket veri tabanı, 4)<br />
çocuklarla karşılıklı iletişimini sağlamak<br />
için verdiği jest, ses ve işaret tabanlı geri<br />
bildirimleri kontrol eden modül ve 5) tüm bu<br />
davranışları yönetip robotun otonom olarak<br />
doğru zamanda doğru davranışı/geri bildirimi<br />
vermesini sağlayan bilişsel mimaridir<br />
Bu çalışmalarla; robotlar ve görsel<br />
avatar bazlı etkileşimli eğitim<br />
platformları kullanarak, hem ulusal<br />
hem de uluslararası alanda iletişim<br />
sorunları yaşayan çocukların eğitim<br />
ve iletişim başarısını artırmak<br />
hedeflenmektedir.<br />
(Şekil 1). Bu modüllerin tasarım ve geliştirilmesinde<br />
yapay zekâ uygulamalarından<br />
yararlanılmıştır.<br />
Sistem, iki yönlüdür ve robot ve çocuk<br />
arasında bu amaca özel olarak tasarlanan<br />
sıralı etkileşim oyunları üzerinde çalışır. Burada<br />
amaç, robotun öğretmen ya da ebeveyne<br />
çocuğun eğitimi sırasında yardımcı<br />
olması, çocuğun tekrarlı eğitim fazı ve sonrasında<br />
öğrendiklerini test etmesi için bir<br />
test ortamı sunması ve bu sırada çocuğun<br />
öğrenme performansını ve motivasyonunu<br />
artırmasıdır. Çocuk ve robota oyun sırasında<br />
eşlik eden bir öğretmen, oyunda seçtiği<br />
kelimelere ait renkli kartları çocuk ve robot<br />
arasındaki sırayı düzenlemekte kullanır.<br />
Robot “eğitim” modundayken öğretmenin<br />
gösterdiği kartta yazan ve görseli bulunan<br />
kelimeye ait işaretleri gerçekler. Örneğin<br />
robota “elma” resmi gösterildiğinde görü<br />
modülünü kullanarak bu resmi tanır ve<br />
“elma” kelimesine ait işareti yapar. Çocuk<br />
bu karttaki görseli, metni ve robotun hareketlerini<br />
birleştirerek kelimeye ait işaretlerin<br />
kinematik ve semantik anlamlarını öğrenir.<br />
Eğitim modu bitiminde robot “test” modu-
Robot çeşitli makine öğrenmesi<br />
metotları/sınıflandırıcılar kullanarak<br />
insanın içinde bulunduğu ruh halini<br />
algılayıp uygun duygu durumunu<br />
ve iç dünyasını belirtecek<br />
davranışları gerçekleyebilir.<br />
Resim 3. İngiltere’de gerçekleştirilen çocuklarla etkileşimli müzik oyunundan bir sahne.<br />
olduğu gibi doğal görünen iletişim rutinlerini<br />
kullanması ve sosyal ipuçlarından yararlanması<br />
esastır. Bunlar yüz ifadeleri, göz<br />
ve baş hareketleri, el jestleri şeklinde ifade<br />
edilebilir [Kose, vd., 2010]. Ancak işaret<br />
dili çalışmalarında dikkat edilecek unsur<br />
sözlü iletişimde kullanılabilecek bu tür jest<br />
ve mimiklerin, işaretlerde kullanılanlarla<br />
karıştırılmaması için belirli sınırlar içinde tutulmasıdır.<br />
Robot çeşitli makine öğrenmesi<br />
metotları/sınıflandırıcılar kullanarak insanın<br />
içinde bulunduğu ruh halini algılayıp uygun<br />
duygu durumunu ve iç dünyasını belirtecek<br />
davranışları gerçekleyebilir. Dr. Köse ve ekibi<br />
çalışmalarında insan duygu durumlarını<br />
da robota yansıtmak ve robot öğretmenin<br />
çalışma süre ve zorluğunu buna göre ayarlamasını<br />
da amaçlamaktadır. Bu amaçla,<br />
özel sensörlerle insan nabız ve EMG bilgisi<br />
alınarak bu bilgilerden, insanın duygu duna<br />
geçer. “Pasif test” modunda robot hiçbir<br />
ipucu vermeden hareketleri karışık bir<br />
sıra ile gerçekleştirir, her hareketi bitirdikten<br />
sonra çocuktan gerçekleştirdiği hareket/işaret<br />
ile ilgili renkli kartı göstermesini<br />
bekler. Çocuk önündeki kartlar arasından<br />
doğru olduğunu düşündüğü kartı robota<br />
gösterir (Resim 2). Robot görü modülü<br />
yardımıyla bu kartı tanır. İşaretle eşleşen<br />
doğru kart gösterilirse gülümser, yanlış<br />
kart gösterilirse nötr yüz ifadesi gösterir<br />
ve her iki yüz ifadesini de sesli geribildirim<br />
ile destekler. Robotun “aktif test” modunda<br />
ise, çocuğa kartlar gösterilir ve çocuğun<br />
hareketi yapması beklenir. Çocuk hareketi<br />
yapınca, robot hareket tanıma modülü yardımı<br />
ile hareketin doğruluğunu kontrol eder<br />
eğer doğru ise robot gülümser ve hareketi<br />
tekrarlar, yanlış ise nötr yüz ifadesi ile çocuktan<br />
tekrar etmesini ister. Bu çalışmaya<br />
kelimelerin tahminine dayalı bir çocuk oyunundan<br />
esinlenilerek “iSpy-uSign”ya da kısaca<br />
“iSign” ismi verilmiştir.<br />
İnsan-robot etkileşiminde temel unsur<br />
robotun insan ile iletişimde bulunmasıdır.<br />
Robotlar etkileşim sırasında insanın üç duyusunu<br />
(görme, işitme, dokunma) tetikleyebilir.<br />
Bu nedenle sadece sözlü değil, bu çalışmada<br />
olduğu gibi sözsüz jestlere dayalı<br />
iletişim de kurulabilir. Özellikle sözlü iletişim<br />
konusunda sorun yaşayan işitme engelliler,<br />
otizmliler ya da konuşma bozukluklarına<br />
sahip bireyler için bu önemli bir unsurdur.<br />
Robotun insan ile etkileşimi sırasında ya da<br />
etkileşimi için insanlar arasındaki iletişimde<br />
Resim 4. Çocuk Nao ile etkileşim oyunu oynuyor.<br />
rumunun çıkarımı üzerinde çalışılmaktadır.<br />
İşaret dili dışında müzik de çocuk-robot<br />
sözsüz iletişimini sağlamak için etkin<br />
bir yoldur. Dr. Köse’nin konu ile ilgili çalışmalarında<br />
çocuklar ve robot arasındaki<br />
sözsüz etkileşimin düzenlenmesi için müzikten<br />
ve hesaplamalı bilişsel metotlardan<br />
yararlanılmıştır [Kose vd. 2009; Kose vd.<br />
2010]. Bu çalışma İngiltere’de 70’i ilkokul<br />
öğrencisi olmak üzere yaklaşık 100 katılımcı<br />
ile test edilmiştir (Resim 3).<br />
Literatürde farklı işaret dillerini tanımak<br />
için bilgisayar destekli başarılı çözümler<br />
sunulmuştur. Ancak bu çalışmalar yetişkinler<br />
için geliştirilmiştir. Çocukların iskelet<br />
sistemleri farklı boyut ve orandadır. Çocuklar<br />
tarafından yapılan işaretlerin yüksek<br />
başarım ile tanınabilmesi için çocukların<br />
iskelet sistemine uygun ve çocukların<br />
yaptıkları işaret verileri kullanılarak makine<br />
öğrenmesi metotları ile eğitilen sistemlere<br />
ihtiyaç vardır (Resim 7). Bu çalışma bu<br />
anlamda ilk çalışmalardan olma özelliğine<br />
sahiptir. Robotun işaretleri tanıdığı modül,<br />
Saklı Markov Modelleri (SMM) tabanlı bir<br />
sistemdir. Her işaret primitifi Yapay Sinir<br />
Ağları (YSA) ile tanınır ve bu primitiflerden<br />
oluşan hareket sekansını Saklı Markov<br />
Modelleri tanır. Her primitif için özel<br />
eğitilmiş bir YSA ve her bir işaret için özel<br />
eğitilmiş bir SMM vardır. Derinlik ölçen kameralar<br />
(Örn. Kinect) yardımı ile insanlardan<br />
her bir hareket için alınan veriler ile<br />
sistem eğitilir. Veri sayısı arttıkça başarım<br />
yükselir.<br />
itü vakfı dergisi<br />
33
İNSANLAŞAN MAKİNALAR - YAPAY ZEKÂ<br />
Resim 5. R3 insansı robotu ve<br />
Nao insansı robot<br />
Resim 6. Deneylerden bir sahne<br />
34 itü vakfı dergisi<br />
Çalışmalarda 2 adet Nao H25<br />
insansı robot ve 1 adet Robovie<br />
R3 insansı robot kullanılmaktadır.<br />
Nao robotlar 25 serbesti derecesine<br />
sahip küçük ve kompakt robotlardır.<br />
Bu nedenle kolayca taşınıp okullara<br />
ve kreşlere götürülebilmekte ve<br />
testlerde kullanılabilmektedirler.<br />
miştir. Ancak insandan Kinect kamera<br />
aracılığıyla alınan verinin doğrudan<br />
robota gönderilmesi ve robotun insan<br />
hareketine en yakın hareketleri üretmesi<br />
amaçlanmaktadır. Robotun üst vücut<br />
eklemleri ve insan eklemleri birebir eşleşmemektedir,<br />
bu yüzden insanın eklem<br />
bilgilerinin en az veri kaybıyla robotunkilere<br />
aktarılacak şekilde düzenlenmesi<br />
gerekir. Bu aktarım sırasında robotun<br />
eklem sınırlarını da göz önünde bulundurmak<br />
ve hassas olan kol eklemlerine<br />
ve parmaklarına zarar vermeyecek şekilde<br />
hareket etmesini sağlamak esastır.<br />
Bu amaçla Yapay Sinir Ağları ve Bulanık<br />
Mantık tabanlı bir koruma modülü geliş-<br />
Resim 7. “Arkadaş” işareti için veri toplanması<br />
Resim 8. Leap Motion sensör ile parmak ve avuç<br />
hareketlerinin takibi<br />
Parmak hareketlerinin tanınması ve<br />
gerçeklenmesi için ise Leap Motion sensörü<br />
kullanılır. Proje dahilinde [Demircioğlu<br />
vd. 2016] ‘de parmak primitiflerinin<br />
tanınması için kural tabanlı bir sistem<br />
önerilmiş ve bu sistem Random Forest<br />
ve SVM metotları ile karşılaştırılmıştır. Bu<br />
çalışma 2016’da İTÜ ARI Teknokent’in<br />
düzenlediği Girişimci ve Yenilikçi Bitirme<br />
Tasarım Projesi (BTP) Yarışması’nda<br />
3.lük ödülüne layık görülmüştür. Sistem<br />
aynı zamanda Türk İşaret Dili’ndeki parmak<br />
primitiflerini tanıyan ilk sistemdir<br />
(Resim 8).<br />
Testler sırasında kullanılan işaretler<br />
robot üzerinde manuel olarak geliştiriltirilmiştir.<br />
Robotun insan öğretmenden<br />
alınan veri ile eğitildiği Gaussian Karışım<br />
Modelleri tabanlı bir hareket gerçekleme<br />
modülü üzerinde çalışılmaktadır.<br />
Çalışmalarda 2 adet Nao H25 insansı robot<br />
ve 1 adet Robovie R3 insansı robot kullanılmaktadır.<br />
Nao robotlar 25 serbesti derecesine<br />
sahip küçük ve kompakt robotlardır. Bu<br />
nedenle kolayca taşınıp okullara ve kreşlere<br />
götürülebilmekte ve testlerde kullanılabilmektedirler<br />
(Resim 4). Ancak 3 bağımlı parmaklı<br />
elleri bazı işaretlerin gerçeklenmesi için uygun<br />
değildir. Robovie R3 robotu bu proje için<br />
özel olarak orijinal tasarımından değişikliğe<br />
uğramış, bağımsız 5 parmaklı eller, bilekte ek<br />
serbesti, insanlara çarpmasını önlemek için<br />
Kızılötesi algılayıcılar, hareket algılaması için<br />
RGB-D sensör (ASUS Xtion) ve gereğinde<br />
geribildirim için kullanılmak üzere üst gövdeye<br />
takılabilen bir tablet ile donanmıştır. Ayrıca<br />
duygu durum geri bildirimi için LED ışıklarla<br />
ağız eklentisi yapılmıştır. Japonya dışında bu<br />
robot sadece İTÜ’de bulunmaktadır. Ancak<br />
bu eklentilere sahip tek robot İTÜ’deki versiyondur<br />
(Resim 5).
Robovie R3 robotu bu proje için<br />
özel olarak orijinal tasarımından<br />
değişikliğe uğramış, bağımsız 5<br />
parmaklı eller, bilekte ek serbesti,<br />
insanlara çarpmasını önlemek<br />
için Kızılötesi algılayıcılar, hareket<br />
algılaması için RGB-D sensör<br />
(ASUS Xtion) ve gereğinde<br />
geribildirim için kullanılmak üzere<br />
üst gövdeye takılabilen bir tablet<br />
ile donanmıştır. Ayrıca duygu<br />
durum geri bildirimi için LED<br />
ışıklarla ağız eklentisi yapılmıştır.<br />
Japonya dışında bu robot sadece<br />
İTÜ’de bulunmaktadır. Ancak bu<br />
eklentilere sahip tek robot İTÜ’deki<br />
versiyondur.<br />
Robocup 2011 konferansı etkinlikleri çerçevesinde halka açık gerçekleştirdiğimiz bir çalışma<br />
Bu sistem aynı zamanda daha büyük<br />
yaşta ve işaret dili bilen ancak okuma<br />
güçlüğü yaşayan çocukların eğitim materyallerine<br />
ulaşımı için de kullanılmaktadır.<br />
Bu amaçla özel olarak geliştirilen insan<br />
verisine dayalı hareketler avatarlarla<br />
görselleştirilip akıllı tahta, tablet ve telefon<br />
uygulamalarında kullanılmaktadır. Bu çalışmaların<br />
en önemli avantajı kinematik<br />
açıdan robotun gerçekleyemediği yüz hareketlerinin<br />
gerçeklenmesine olanak sağlaması<br />
ve robotun kullanılamadığı uzak<br />
noktalara dahi ulaştırılabilmesidir. Bu çalışmada<br />
Kinect2 kameralarla yüz ifadelerinin<br />
alınması ve en az kayıpla avatarlarla<br />
görselleştirilmesi üzerinde çalışılmaktadır.<br />
Bu çalışma, yazıdan işaret diline otomatik<br />
çeviri ve avatar görselleştirmesini<br />
içerir ve bu haliyle Türk İşaret Dili<br />
için ilk ve tek çalışma olma özelliği<br />
taşımaktadır. Dr. Köse halen çalışmalarını<br />
“Play for Children with Disabilities/Engelli<br />
çocuklar için oyun”<br />
temalı Avrupa Birliği LUDI Cost Aksiyonu<br />
çerçevesinde sürdürmektedir.<br />
Dr. Köse ve ekibi bu çalışmalarla<br />
robotlar ve görsel avatar bazlı etkileşimli<br />
eğitim platformları kullanarak<br />
hem ulusal hem de uluslararası<br />
alanda iletişim sorunları yaşayan<br />
çocukların eğitim ve iletişim başarısını<br />
arttırmayı hedeflemektedir.<br />
Kaynakça:<br />
• Köse H., P. Uluer, N. Akalın, İnsansı Robot<br />
Destekli İnteraktif Türk İşaret Dili Eğitimi, Ellerle<br />
Konuşmak: Türk İşaret Dili Araştırmaları, Koç<br />
Üniversitesi Yayınevi, Mart 2016<br />
• Demircioğlu, B., G. Bülbül, H. Köse, “Recognition<br />
of Sign Language Hand Shape Primitives<br />
With Leap Motion”, 7th workshop on the Representation<br />
and Processing of Sign Languages:<br />
Corpus Mining, 10th edition of the Language<br />
Resources and Evaluation Conference (LREC),<br />
23-28 May 2016, Portoroz (Slovenia), sf. 47-52.<br />
• Uluer, P., N. Akalın, and H. Kose, , A New Robotic<br />
Platform for Sign Language Tutoring, International<br />
Journal of Social Robotics, Springer<br />
Special Issue on: “Taking Care of Each Other:<br />
The Future of Social Companion Robots”, Volume<br />
7, Issue 5, pp 571-585, 11/2015<br />
TİV Anaokulu'nda bir çalışmamız<br />
• Kose, H., Uluer, P., Akalın, N., Ozkul, A., Yorganci,<br />
R., & Ince, G.; The Effect of Embodiment<br />
in Sign Language Tutoring with Assistive<br />
Humanoid Robots International Journal<br />
of Social Robotics, Volume 7, Issue 4, pp<br />
537-548,<br />
• Kose H., N. Akalin, R. Yorganci, B. S. Ertugrul,<br />
H. Kivrak, S. Kavak, A. Ozkul, C. Gurpinar,<br />
P. Uluer ve G. Ince (2015a). iSign: Humanoid<br />
Assisted Sign Language Tutoring for<br />
Children, Intelligent Assistive Robots-Recent<br />
Advances in Assistive Robotics for Everyday<br />
Activities,The Springer Tracts in Advanced<br />
Robotics (STAR),vol. 106, pp 157-184<br />
• Kose, H., N. Akalın, ve P. Uluer. Socially Interactive<br />
Robotic Platforms as Sign Language<br />
Tutors, International Journal of Humanoid Robotics<br />
(IJHR), Special Issue on Human-Robot<br />
Interaction, Vol. 11, issue 1, Mart, 2014,<br />
• Kose, H., R. Yorganci , H. E. Algan, and<br />
D.S. Syrdal, “Evaluation of the Robot Assisted<br />
Sign Language Tutoring using video-based<br />
studies”, International Journal of Social<br />
Robotics, Special issue on "Measuring Human-Robot<br />
Interaction, 4(3): 273-283,<br />
2012<br />
• Kose, H., K. Dautenhahn, D. S. Syrdal,<br />
and C. L. Nehaniv, “Drum-mate:<br />
interaction dynamics and gestures in<br />
human-humanoid drumming experiments,”<br />
Connection Science, vol. 22,<br />
no. 2, pp. 103– 134, 2010.<br />
• Kose, H., E. Ferrari, K. Dautenhahn,<br />
D. S. Syrdal, and C. L. Nehaniv, “Effects<br />
of Embodiment and Gestures on Social<br />
Interaction in Drumming Games with<br />
a Humanoid Robot“, Special issue on<br />
Robot and Human Interactive Communication,<br />
Advanced Robotics, Vol. 24,<br />
No.14, pp. 1951-1996, 2009.<br />
itü vakfı dergisi<br />
35
İNSANLAŞAN MAKİNALAR - YAPAY ZEKÂ<br />
Doğadan Esinlenmiş<br />
Robotik Sistem<br />
Tasarımları ve Üretim<br />
Metodolojileri<br />
Dr. Fatma Zeynep Temel<br />
Harvard Üniversitesi<br />
Mikrorobotik Laboratuvarı<br />
Biyoloji bilimlerinde araştırma yapan arkadaşlarımız,<br />
gerçek hayvanlarla yapmakta zorlandıkları bilimsel deneyleri,<br />
o hayvanların hareketlerini taklit edebilen robotlarımızla yaparak,<br />
doğal sistemler üzerindeki hipotezlerini test etmeye başladılar.<br />
Böylece geliştirdiğimiz robotlar için yepyeni bir uygulama alanı da<br />
ortaya çıkmış oldu ki, bunun gelecekte birçok bilimsel araştırmanın<br />
önünü açacağını düşünüyoruz. Orta ve uzun vadede ise, bu<br />
robotların insanların giremediği enkaz içinde arama-kurtarma<br />
faaliyetleri, tehlikeli ortamlarda keşif ve inceleme, uzayda keşif ve<br />
inceleme gibi görevlerde de kullanılmasını öngörüyoruz…<br />
Robotların hayatımızı etkileyecek<br />
bir sonraki büyük teknolojik gelişme<br />
olduğu, günümüzde herkes<br />
tarafından kabul edilmektedir. Asimov’un<br />
kitap serilerinde ve bilim-kurgu filmlerinde<br />
karşımıza çıkan robotlar genellikle insanların<br />
kurulu düzenine başkaldıran ya<br />
da karşı ütopya oluşturan mekanizmalar<br />
olarak karşımıza çıkarken, bilim ve teknolojinin<br />
öncü isimleri, robotların gerek<br />
Şekil 1: Harvard Üniversitesi Mikrorobotik<br />
Laboratuvarı’nda geliştirilen RoboBee<br />
(sol) ve RoboBee’nin pop-up montaj öncesi ve<br />
sonrası görünümü (sağ) [1] .<br />
(Fotoğraflar Harvard Mikrorobotik<br />
Laboratuvarı’nın izni ile kullanılmıştır).<br />
biyomedikal uygulamalarda, gerekse<br />
günlük yaşamımızdaki aktivitelerimizi<br />
kolaylaştırmak ve geliştirmek amacıyla<br />
yaygın olarak kullanılmasını öngörmektedir.<br />
O halde ister istemez, akşam yemeğini<br />
hazırlayarak ya da kıyafetlerimizi<br />
ütüleyip katlayarak hayatımızı kolaylaştıracak<br />
bu robotların neden hala etrafımızda<br />
olmadığını merak edebiliriz. Robotik<br />
bilimciler olarak bizler, robotların gerçek<br />
hayatın içinde her geçen gün daha fazla<br />
yer alması ve karşımıza çıkan güçlüklere<br />
çözüm bulmak için diğer alanlarda bilimsel<br />
faaliyetleri yürüten arkadaşlarımız ile<br />
koordineli olarak çalışıyoruz.<br />
Aslında, modern yaşamda ve teknolojide,<br />
robotlar halihazırda kullanımda<br />
bulunuyor. Örneğin her gün kullandığımız<br />
otomobil kapılarının üretimindeki kaynak<br />
işlemlerini, büyük boyutlu, oldukça hassas<br />
ve hızlı hareket eden robotlar gerçekleştiriyor.<br />
Bu robotların büyük yapısal<br />
elemanlarını yüksek hızlarda hareket ettirirken<br />
çevrelerinde insan olması tehlike<br />
arz ediyor. Büyük boyutlu bu mekanizmaların<br />
günlük hayatımızda kullanımının<br />
yaygınlaşması için öncelikle insanların<br />
işine yarayacak boyutlara indirgenmesi,<br />
üretim yöntemlerinin kolaylaştırılarak<br />
robot maliyetlerinin azaltılması ve farklı<br />
malzemelerin kullanılarak insanların ortamına<br />
uygun hale getirilmesi gerekmektedir.<br />
Harvard Üniversitesi Mikrorobotik La-<br />
36 itü vakfı dergisi
Şekil 2: Origamiden yararlanarak geliştirilmiş pop-up MEMS üretim süreci [2] . (Fotoğraflar Harvard<br />
Mikrorobotik Laboratuvarı’nın izni ile kullanılmıştır).<br />
boratuvarı’nın kurucu ve yöneticisi Prof.<br />
Robert J. Wood’un önderliğinde, ben ve<br />
arkadaşlarım, robotik teknolojileri günlük<br />
hayatımızda kullanmak ve kullanımını<br />
arttırmak amacıyla geleceğe yönelik<br />
yenilikçi, daha kullanışlı, daha kolay<br />
üretilebilir ve daha ucuza mal edilebilen<br />
robotlar geliştirmek için araştırmalarda<br />
bulunuyoruz.<br />
Harvard Üniversitesi Mikrorobotik<br />
Laboratuvarı’ndaki çalışmalarımızda ilham<br />
aldığımız iki temel alan bulunuyor.<br />
Birincisi, içinde yasadığımız doğa, çünkü<br />
robotlarla gerçekleştirmek istediğimiz<br />
birçok farklı işlev için muhtemelen<br />
bir biyolojik analog bulmak mümkün.<br />
Dolayısıyla doğadaki mekanizmaların<br />
çalışma prensiplerini anlamak ve onları<br />
mühendislik sistemlerinde somutlaştırmaya<br />
çalışmak için biyologlarla birlikte<br />
çalışıyoruz. İkincisi ise origami (kağıt<br />
katlama sanatı) ve açılır-kapanır (popup)<br />
öykü kitapları gibi geleneksel olmayan<br />
yerler… Bu yöntemler özellikle<br />
üretim teknolojilerini geliştirmek ve yeni<br />
malzemelerin kullanımını araştırmak için<br />
bize yol gösteriyor. Bu yazıda, laboratuvarımızda<br />
kullanılan yenilikçi üretim<br />
yöntemleri, malzemeler, eyleyiciler ve<br />
bunları kullanarak, biyomedikal uygulamalar,<br />
arama-kurtarma operasyonları, ya<br />
da tehlikeli çevre şartlarındaki işlemlerde<br />
kullanılmak üzere geliştirdiğimiz, robotlardan<br />
örneklere yer vereceğim.<br />
Bir arının uçuşunu izlediğimizde çok<br />
farklı ve karmaşık mühendislik sorularını<br />
sormaya başlayabiliriz. Örneğin, arının<br />
kanatları nasıl hareket ediyor? Bu kanatlar<br />
hava ve kanatların oluşturduğu hava<br />
hareketleri ile nasıl etkileşimde bulunuyor?<br />
Kanatları hareket ettiren torasik<br />
(göğüsteki) mekanizma nasıldır? Torasik<br />
mekanizmayı hareket ettirmek için kullanılan<br />
kaslar hangileridir? Kasları yönlendiren<br />
metabolik prosesler nelerdir? Uçuş<br />
modu nedir? Bu uçuş modunu sağlamak<br />
için arının kullandığı algılayıcılarını (sensörler),<br />
kontrol metodolojisi ve bunların<br />
arkasındaki nörobiyoloji nasıl çalışır? Bütün<br />
bu ilginç soruların tartışılarak araştırılması<br />
sonucunda, arıdan esinlenmiş<br />
RoboBee (Şekil 1) gibi robotik böceklerin<br />
üretimi mümkün hale gelmiştir.<br />
Doğadaki canlıların yaptığı hareketleri<br />
yapabilen mühendislik sistemlerini<br />
gerçekleştirebilmek için, bu canlıların<br />
hareketlerini izleyerek türettiğimiz yukarıdaki<br />
gibi soruların cevaplarını bulmamız<br />
gerekmektedir. Bu sistemlere yönelik en<br />
önemli sorulardan biri de nasıl ürettiğimiz<br />
ile ilgili olmaktadır. Geleneksel teknikleri<br />
kullanarak ve yüzlerce belki binlerce makina<br />
elemanını mikroskop altında birleştirerek<br />
arı kadar küçük boyutlu robotların<br />
üretimi mümkün değildir. Dolayısıyla bu<br />
karmaşık sistemlerin üretimi için alternatif<br />
çözümler bulunması gerekmiştir.<br />
Pop-up, yani iki boyutlu sayfalar açıldığında<br />
üç boyutlu yapıların ortaya çıktığı<br />
kitaplar, son derece karmaşık yapılar ve<br />
mekanizmalar kullanılarak, son derece<br />
vasıfsız, yani mühendislik bilgisi olmayan<br />
çocukların kullanması için tasarlanmıştır.<br />
Doğadaki böceklerden esinlenilmiş kü-<br />
Robotik bilimciler olarak bizler,<br />
robotların gerçek hayatın<br />
içinde her geçen gün daha<br />
fazla yer alması ve karşımıza<br />
çıkan güçlüklere çözüm bulmak<br />
için diğer alanlarda bilimsel<br />
faaliyetleri yürüten arkadaşlarımız<br />
ile koordineli olarak çalışıyoruz.<br />
Şekil 3: Harvard Ambulatory Micro Robot – hamam böceğinden esinlenmiş dörtayaklı otonom robot (üst<br />
sol) [3] . Kırkayaktan esinlenmiş farklı ayak sayılarına sahip robotlar (üst sağ) [4] . Su böceğinden esinlenmiş<br />
farklı bacak uzunluklarına sahip zıplayan robotlar ve su böcekleri (alt) [5] . (Fotoğraflar Harvard Mikrorobotik<br />
Laboratuvarı’nın izni ile kullanılmıştır).<br />
itü vakfı dergisi<br />
37
İNSANLAŞAN MAKİNALAR - YAPAY ZEKÂ<br />
Şekil 4: Kendi kendine katlanan robotun üç aşaması. Robot ilk olarak tamamen düz bir durumda<br />
bulunuyor. Piller robot üzerindeki devreye takıldıktan 10 saniye sonra katlanmaya başlıyor ve 270 saniyede<br />
bütün katlama bitip robot rijid bir duruma geliyor [6] . (Fotoğraflar Harvard Mikrorobotik Laboratuvarı’nın<br />
izni ile kullanılmıştır).<br />
çük boyutlu robotların üretiminde de, işte<br />
bu kitaplarda kullanılan tekniklere benzeyen,<br />
origamiden yararlanarak geliştirilmiş<br />
yöntemler kullanmaktayız. Bu üretim<br />
yöntemlerini çözümleyen mühendislik<br />
sistemlerine literatürde “pop-up kitap<br />
mikro-elekro-mekanik sistemler (MEMS)”<br />
adı verilmektedir.<br />
Pop-up MEMS’i üretmek için öncelikle<br />
akıllı kompozit (bileşim) yapılar oluşturulmaktadır.<br />
Bu kompozit yapılar, rijid,<br />
yapışkan ve elastik olmak üzere üç temel<br />
malzemeden oluşmaktadır. Örneğin basit<br />
bir menteşeyi Şekil 2’de gösterildiği<br />
gibi, rijid, yapışkan, elastik, yapışkan ve<br />
rijid levha malzeme katmanlarını kullanarak<br />
bir kompozit levha üretmek mümkündür.<br />
Öncelikle bu yapıların tasarımı için<br />
ticari bilgisayar destekli çizim ve tasarım<br />
yazılımlarının yanı sıra, Harvard Üniversitesi<br />
Mikrorobotik Laboratuvarı’nda geliştirilmiş<br />
açık kaynak kodlu “popupCAD”<br />
yazılımından yararlanılmaktadır. Bu yazılımlarla<br />
ana mekanizmanın tasarımı<br />
yapılırken, yapıyı çevreleyen ve sadece<br />
bir itme ile montaja olanak veren iskele<br />
ya da destek yapı da tasarlanmaktadır.<br />
Tasarımın sonucunda oluşturulan kesim<br />
dosyaları ile farklı levha malzemeler lazer<br />
kesim tezgâhlarında kesilmekte, ve daha<br />
sonra bilesim sırasına göre levhalar üst<br />
üste hizalanmaktadır. Kullanılan malzemelerin<br />
çeşidine göre farklı ısıl ya da sıkıştırma<br />
işlemleri uygulanarak yapışkan<br />
malzemelerin aktive olması ile levha malzemeler<br />
kompozit yapı haline getirilmektedir.<br />
Son olarak akıllı kompozit yapıya<br />
hafif bir itme uygulanarak ana mekanizma<br />
ortaya çıkarılmakta, gereken yerlere<br />
de sabitleme işlemi yapılmaktadır.<br />
Pop-up MEMS cihazların mekanizmaları,<br />
levha malzemelerin katlanarak<br />
farklı menteşelerin ve üç boyutlu yapısal<br />
elemanların oluşturulmasıyla yapıldığı<br />
için, hesaplamalı origami bilimi ile ilgilenen<br />
araştırmacılar tarafından da yoğun<br />
ilgi görmektedir. Yapılan araştırmalar sonucunda,<br />
aklımıza gelen, geometrik olarak<br />
son derece karmaşık yapıların bile<br />
bu yöntemle üretilebileceği ispatlanmıştır.<br />
Bu teknikle, tamamen keyfi olarak çok<br />
karmaşık yapıları, istediğimiz malzeme<br />
kombinasyonları ile (metaller, polimerler,<br />
seramikler, kompozitler, vs.), oldukça<br />
hızlı bir şekilde üretebilmekteyiz. Şekil<br />
3’te görülen kırkayaktan esinlenmiş çok<br />
ayaklı robot, hamamböceğinden esinlenmiş,<br />
gövde uzunluğu ile oranlandığında<br />
Usain Bolt’tan iki kat daha hızlı giden<br />
dört ayaklı Harvard Ambulatory Micro<br />
Robot (HAMR), su böceğinden esinlenmiş<br />
suda zıplayan robot (waterstrider),<br />
bu yöntemle üretilmiş böcek robotlara<br />
Üretim ve deneyler esnasında<br />
ortaya çıkardığımız ve<br />
geliştirdiğimiz teknik ve beceriler<br />
sayesinde RoboBee, hem havada<br />
hem suda hareket etmekte,<br />
manevra yapmakta ve elektrostatik<br />
yapışma ile farklı yüzeylere<br />
konabilmektedir.<br />
örnek olarak gösterilebilir. Bu robotların<br />
üretiminden sonraki aşamada ise, robotların<br />
farklı koşullardaki hareket kabiliyetleri<br />
hakkında bilgi edinmek için, örneğin<br />
akışkan -yapı etkileşimi gibi, deneyler<br />
yapmakta, ve öğrendiğimiz bilgiler doğrultusunda<br />
tasarımlarımızı geliştirmekteyiz.<br />
Üretim ve deneyler esnasında ortaya<br />
çıkardığımız ve geliştirdiğimiz teknik ve<br />
beceriler sayesinde RoboBee, hem havada<br />
hem suda hareket etmekte, manevra<br />
yapmakta ve elektrostatik yapışma ile<br />
farklı yüzeylere konabilmektedir (Şekil 3).<br />
Origamiden esinlenen akıllı kompozit<br />
yapıların üretiminde kullanılan malzemelerin<br />
farklılaştırılması ile kendi kendine<br />
katlanan yapılar da oluşturulabilir. Akıllı<br />
kompozit yapılar oluşturulurken, ısı ile<br />
etkin hale getirilen biçim bellekli alaşım<br />
levhaları ve direnç devreli esnek baskılı<br />
devre kartları (PCB) kullanılarak üretim<br />
yapılmakta ve daha sonra dirençlere<br />
akım uygulanıp ısıtılarak biçim bellekli<br />
alaşımların daralarak şekil değiştirmesi<br />
sağlanmaktadır. Bu kalıcı şekil değişimi<br />
kompozit yapıdaki kesimlerin nerede ve<br />
nasıl olduğuna bağlı olarak 120 dereceye<br />
kadar bükülme sağlayabilmektedir.<br />
Kompozit yapılar üç boyutlu şekillerini<br />
aldıktan sonra üzerlerine eyleyiciler<br />
(motor), pil ve algılayıcılar yerleştirilerek<br />
işlevsel robotlar haline getirilmektedir.<br />
Şekil 4’te bir örneği görünen robotların<br />
kendi kendine katlanabilme özellikleri<br />
sayesinde, üretim sırasında oluşan hatalar<br />
en aza inmekte ve üretim süresi<br />
önemli ölçüde azalmaktadır.<br />
Farklı malzemelerin farklı tekniklerle<br />
kullanıldığı bir diğer önemli robotik dalı<br />
da yumuşak dokulu robotik sistemlerdir.<br />
Harvard Üniversitesi Mikrorobotik Labo-<br />
38 itü vakfı dergisi
Şekil 5: Okyanus bilimciler tarafından numune toplamak için kullanılan yumuşak parmaklar<br />
(SquishyFingers) [7] (sol üst ve alt). Uzunluğu yaklaşık 5 cm olan, ilk tamamen yumuşak otonom robot<br />
“Octobot” [8] (sağ üst). Zorlu çevresel şartlarda hareket edebilen otonom yumuşak robot [9] (sağ alt).<br />
(Fotoğraflar Harvard Mikrorobotik Laboratuvarı’nın izni ile kullanılmıştır).<br />
Yaptığımız robotların büyük<br />
çoğunluğunu, doğadaki<br />
ipuçlarını kullanarak<br />
geliştiriyoruz ve çok farklı<br />
şekilde çalışan robotlar ya da<br />
robotik elamanlar üretiyoruz.<br />
nusların genetik haritasını çıkarmaya çalışan<br />
okyanus bilimcilere önemli bir araç<br />
sağlanmıştır. Yakın zamanda ahtapottan<br />
esinlenerek ve tamamen üç boyutlu yazıcı<br />
kullanılarak üretilen yumuşak robot<br />
“Octobot”, ilk bütünüyle yumuşak malzemeden<br />
oluşan otonom robot özelliğini<br />
taşımaktadır. Bu küçük robot, gövdesinin<br />
içinde gerçeklesen kimyasal reaksiyon<br />
sonucunda ortaya çıkan gazın oluşturratuvarı’nda<br />
yumuşak malzemeler kullanılarak<br />
geliştirilen robotlara örnekler<br />
Şekil 5’te gösterilmiştir. Bu robotlardan<br />
biri olan süngerimsi yumuşak parmaklar<br />
(Squishyfingers), okyanus bilimciler<br />
tarafından yaygın olarak kullanılmaya<br />
başlanmıştır. Okyanuslardaki bitki ve<br />
hayvanlar sert kıskaçlarla yakalandıklarında<br />
yaşadıkları strese bağlı olarak DNA<br />
yapılarında değişiklikler olduğu gözlemlenmiştir.<br />
Bu sebeple deniz canlılarının<br />
oldukça hassas aletler kullanılarak yakalanması<br />
gerekmektedir. Süngerimsi yumuşak<br />
parmakların üretiminde kullanılan<br />
fiberlerin farklı yönlerde kullanılmasıyla<br />
parmakların bükülme, kıvrılma, kıvrılarak<br />
bükülme gibi farklı işlevleri gerçekleştirmesi<br />
sağlanmaktadır. Böylelikle, okyaduğu<br />
basınçla kollarını hareket ettirmektedir.<br />
Bir başka yumuşak robot ise “Octobot”un<br />
tersine oldukça büyük boyutta<br />
olup zorlu çevresel şartlarda kolaylıkla<br />
hareket edebilmektedir. Bu robot, sıvı<br />
plastik malzemelerin özel hazırlanmış<br />
kalıplarda sertleşmesiyle formunu kazanmakta<br />
ve yine hava basıncıyla ayaklarını<br />
hareket ettirerek tırtıl gibi ilerlemektedir.<br />
Burada bir parantez açarak, yumuşak<br />
malzemelerin sadece robotların yapımında<br />
değil, eyleyici ve sensor gibi<br />
tamamlayıcı robot elemanlarının üretiminde<br />
de kullanıldığını belirtmek istiyorum.<br />
Örneğin, dielektrik elastomerler<br />
elektrik enerjisini mekanik enerjiye çevirebilmekte,<br />
dolayısıyla kas benzeri yumuşak<br />
eyleyiciler yapmakta kullanılmaktadır.<br />
Şekil 6’da örneği görülen dielektrik<br />
elastomer eyleyiciler, farklı malzemeler<br />
kullanılarak ve çok katmanlı üretim metodu<br />
ile üretilmekte ve geleneksel eyle-<br />
itü vakfı dergisi<br />
39
İNSANLAŞAN MAKİNALAR - YAPAY ZEKÂ<br />
yicilerle mümkün olmayan<br />
karmaşık hareketleri yapabilmektedirler.<br />
Yumuşak eyleyicilerin<br />
yani sıra, silikon<br />
elastomerler kullanılarak<br />
üretilen hiperelastik gerilme<br />
sensorleri de giyilebilir<br />
robotik (rehabilitasyon ya<br />
da hareketleri kolaylaştırıcı<br />
giyilebilir iskelet sistemleri),<br />
tıbbi teşhis ve insan-bilgisayar<br />
etkileşimi gibi farklı<br />
alanlarda kullanılmaktadır.<br />
Bu sensörler genellikle silikon<br />
elastomer yapının içindeki<br />
mikro kanallara iletken<br />
bir akışkanın (sıvı metal)<br />
doldurulmasıyla ya da mekanik<br />
enerjiyi elektrik enerjisine<br />
çeviren piezoelektrik<br />
malzemelerin silikon elastomerler<br />
içine gömülmesiyle<br />
üretilmektedir.<br />
Görüldüğü gibi, yaptığımız<br />
robotların büyük<br />
çoğunluğunu, doğadaki<br />
ipuçlarını kullanarak geliştiriyoruz<br />
ve çok farklı şekilde<br />
çalışan robotlar ya<br />
da robotik elamanlar üretiyoruz.<br />
Gerek ben gerekse arkadaşlarım,<br />
yaptığımız sunumların sonunda bu<br />
robotların neden ilgimizi çektiği ya da<br />
neden bu robotları yaptığımızla ilgili sorular<br />
alıyoruz. Bizim için en önemli motivasyon<br />
kaynağı ve bizi bu çalışmaları<br />
yapmak için heyecanlandıran başlıca<br />
nokta, mikro-robotik biliminin, akışkanlar<br />
mekaniği, mikro-üretim ve biyomühendislik<br />
gibi birçok alanı kapsayan ve<br />
bu alanlarla ilgili konuları çalışabileceğimiz<br />
temel bir araştırma konusu olması.<br />
Bunun yanında, geliştirdiğimiz teknolojileri<br />
kullanarak, minimal invaziv cerrahi<br />
aletler üretiyoruz. Doğadan esinlenerek<br />
robotik sistemler geliştirmek bizim baş-<br />
Çocukların ve gençlerin ilgisini<br />
“Bilim, Teknoloji, Mühendislik<br />
ve Matematik” (STEM – Science,<br />
Technology, Engineering<br />
and Mathematics) konularına<br />
çekmek ve onları bu alanlarda<br />
heyecanlandırmak için, bu robotik<br />
sistemlerin eğitim araçları olarak<br />
kullanılmasının önemine de dikkat<br />
çekmek istiyorum.<br />
40 itü vakfı dergisi<br />
Şekil 6: Dielektrik elastomer kullanılarak yapılmış, 2 cmX 2 cm ölçülerinde kas<br />
benzeri yumuşak eyleyici [10] (üst). Sıvı metalin silikon elastomer içindeki mikro<br />
kanallara enjekte edilmesiyle üretilmiş gerilme sensoru [11] (alt). (Fotoğraflar Harvard<br />
Mikrorobotik Laboratuvarı’nın izni ile kullanılmıştır).<br />
lıca itici gücümüzü oluştursa da, bu<br />
doğrultunun yavaş yavaş tersine döndüğünü<br />
de görmekteyiz. Biyoloji bilimlerinde<br />
araştırma yapan arkadaşlarımız,<br />
gerçek hayvanlarla yapmakta zorlandıkları<br />
bilimsel deneyleri, o hayvanların<br />
hareketlerini taklit edebilen robotlarımızla<br />
yaparak, doğal sistemler üzerindeki<br />
hipotezlerini test etmeye başladılar.<br />
Böylece geliştirdiğimiz robotlar için<br />
yepyeni bir uygulama alanı da ortaya<br />
çıkmış oldu ki, bunun gelecekte birçok<br />
bilimsel araştırmanın önünü açacağını<br />
düşünüyoruz. Orta ve uzun vadede ise,<br />
bu robotların insanların giremediği enkaz<br />
içinde arama-kurtarma faaliyetleri,<br />
tehlikeli ortamlarda keşif ve inceleme,<br />
uzayda keşif ve inceleme gibi görevlerde<br />
de kullanılmasını öngörüyoruz. Son<br />
olarak, çocukların ve gençlerin ilgisini<br />
“Bilim, Teknoloji, Mühendislik ve Matematik”<br />
(STEM – Science, Technology,<br />
Engineering and Mathematics) konularına<br />
çekmek ve onları bu alanlarda heyecanlandırmak<br />
için, bu robotik sistemlerin<br />
eğitim araçları olarak kullanılmasının<br />
önemine de dikkat çekmek istiyorum.<br />
Referanslar<br />
[1] P. S. Sreetharan, J. P. Whitney,<br />
M. D. Strauss, and R. J. Wood,<br />
“Monolithic fabrication of millimeter-scalemachines,”<br />
J. Micromech.<br />
Microeng., 22, 2012.<br />
[2] D. M. Aukes, O. Ozcan, and<br />
R. J. Wood (2014 Monolithic Design<br />
and Fabrication of a 2-DOF<br />
Bio-Inspired Leg Transmission.<br />
In: Duff A., Lepora N.F., Mura A.,<br />
Prescott T.J., Verschure P.F.M.J.<br />
(eds) Biomimetic and Biohybrid<br />
Systems. Living Machines 2014.<br />
Lecture Notes in Computer Science,<br />
vol 8608. Springer, Cham.<br />
[3] A. T. Baisch, O. Ozcan, B.<br />
Goldberg, D. Ithier, and R. J.<br />
Wood, “High Speed Locomotion<br />
for a Quadrupedal Microrobot,”<br />
The International Journal of Robotics<br />
Research, 33, 2014.<br />
[4] K. L. Hoffmann and R. J.<br />
Wood, “Turning gaits and optimal<br />
undulatory gaits for a<br />
modular centipede-inspired<br />
millirobot,” The 4th IEEE RAS/<br />
EMBS Int.Conf. on Biomedical<br />
Robotics and Biomechatronics,<br />
Italy, 2012.<br />
[5] J.-S. Koh, E. Yang, G.-P. Jung,<br />
S.-P. Jung, J. H. Son, S.-I. Lee, P.<br />
G. Jablonski, R. J. Wood, H.-Y. Kim, and K.-J.<br />
Cho, “Jumping on water: Surfacetension-dominated<br />
jumping of water striders and robotic insects,”<br />
Science, 349, 2015.<br />
[6] S. Felton, M. Tolley, E. Demaine, D. Rus, and<br />
R. J. Wood, “A method forbuilding self-folding<br />
machines,” Science, 345, 2014.<br />
[7] K. C. Galloway, K. P. Becker, B. Phillips, J. Kirby,<br />
S. Licht, D. Tchernov, R. J. Wood, and D. F. Gruber,<br />
“Soft Robotic Grippers for Biological Sampling on<br />
Deep Reefs,” SoftRobotics, 3, 2016.<br />
[8] M. Wehner, R. L. Truby, D. J. Fitzgerald, B.<br />
Mosadegh, G. M. Whitesides, J. A. Lewis, and R.<br />
J. Wood, “An integrated design and fabrication<br />
strategy for entirely soft, autonomous robots,”<br />
Nature, 536, 2016.<br />
[9] M. T. Tolley, R. F. Shepherd, B. Mosadegh,<br />
K. C. Galloway, M. Wehner, M. Karpelson, R. J.<br />
Wood, and G. M. Whitesites, “ A Resilient, Untethered<br />
Soft Robot,” SoftRobotics, 1, 2014.<br />
[10] M. Duduta, R. J. Wood, and D. R. Clarke,<br />
“Multilayer Dielectric Elastomers for Fast, Programmable<br />
Actuation without Prestrech,” Advanced<br />
Materials, 28, 2016.<br />
[11] Y. Menguc, Y.-L. Park, H. Pei, D. Vogt, P.<br />
M. Aubin, E. Winchell, L. Fluke, L. Stirling, R. J.<br />
Wood, and C. J. Walsh, “Wearable soft sensing<br />
suit for human gait measurements,” The International<br />
Journal of Robotics Research, 33, 2014.
poz değişimleri olmasına rağmen kişilerin yüksek bir başarımla<br />
tanınması sağlanıyor. Proje ile kişileri anında tanıyan ve yüz tanıma<br />
teknolojisinde çığır açabilecek yüzde 100 yerli yeni bir yazılım<br />
geliştirildi. Sistem, 'Yerel Zernike Momentleri' adlı yeni ve özgün bir<br />
yöntem kullanıyor.<br />
İTÜ Doğal Dil İşleme Yazılım Zinciri<br />
Yrd. Doç. Dr. Gülşen Cebiroğlu Eryiğit, İTÜ Doğal Dil İşleme<br />
Yazılım Zinciri çalışmasıyla, makineler ve insanlar arasındaki<br />
Türkçe iletişimi doğal ve verimli hâle getiriyor. Proje, İTÜNOVA<br />
TTO’nun Türkiye’den ABD’ye gerçekleştirdiği ilk lisanslama<br />
başarısı olma özelliğini taşıyor.<br />
İTÜ Yapay Zekâ Laboratuvarı'nda<br />
Öncü Çalışmalar<br />
İTÜ Yapay Zekâ ve Robotik Laboratuvarı’nda<br />
yapay zekâ yöntemleri ve algoritmaları geliştirilerek<br />
akıllı sistemler oluşturulması; otonom sürüşe<br />
sahip robotlar, nesne temelli öğrenme, insanrobot<br />
etkileşimi, insan-bilgisayar etkileşimi,<br />
bilişsel robotlar, kullanıcı deneyimi, işaret dili, veri<br />
madenciliği, robot ile görüntü işleme vb. alanlarda<br />
çeşitli araştırma ve proje çalışmaları yürütülüyor.<br />
Bu projelerden bir bölümünü özet olarak<br />
sayfalarımıza aktardık.<br />
Yüz Tanıma Teknolojisi<br />
İTÜ Bilgisayar ve Bilişim Fakültesi Bilgisayar Mühendisliği Bölümü Öğretim<br />
Üyesi Prof. Dr. Mühittin Gökmen, yüz tanıma teknolojisinde geliştirdiği<br />
sistemle önemli bir çalışmaya imza attı. TÜBİTAK ARDEB’in desteklediği<br />
proje ile yüz tanımaya yönelik olarak geliştirilen kamera sistemi,<br />
suçluyu bulma konusunda İçişleri Bakanlığı, Emniyet Genel Müdürlüğü,<br />
Milli İstihbarat Teşkilatı ile Jandarma Genel Komutanlığı’na ciddi katkı<br />
sağlamaktadır.<br />
Türk bilim insanlarının imza attığı bu çalışma kapsamında geliştirilen<br />
yazılım sayesinde kameralarla kişileri anında tanımak mümkün hale<br />
geldi. Bunun için gerekli olan tek şey kişiye ait bir fotoğraf. Sistem, kılık<br />
değiştirse bile aranan kişiyi<br />
tanıyabiliyor.<br />
Projeyi geliştiren Prof. Dr.<br />
Muhittin Gökmen, Türkiye'de<br />
yüz tanıma konusunda çalışmalar<br />
yapan akademisyenlerden<br />
biri. Geliştirilen yüz<br />
tanıma yöntemi ile ışık ve<br />
2000’den bugüne doğal dil işleme alanında çalışmalar yürüten<br />
İTÜ Bilgisayar ve Bilişim Fakültesi öğretim üyelerinden<br />
Yrd. Doç. Dr. Gülşen Cebiroğlu Eryiğit, İTÜ Doğal Dil İşleme<br />
Yazılım Zinciri çalışmasıya, makineler ve insanlar arasındaki Türkçe<br />
iletişimi doğal ve verimli hâle getiriyor. Proje, İTÜNOVA TTO’nun<br />
Türkiye’den ABD’ye gerçekleştirdiği ilk lisanslama başarısı olma<br />
özelliğini taşıyor. İTÜNOVA TTO bu yeni çalışmayla birlikte, Türkçe<br />
dil işleme teknolojileri alanında 15 yıllık bir akademik birikimin<br />
sonucu olan İTÜ-DDİ Yazılım Zinciri’ni endüstriyel kullanıma açtı.<br />
Bugün tüm dünyanın bilgi birikiminin terabaytlarca alanlarda<br />
depolandığını; ama bu bilgi yığınının ayrıştırılamadığını, işlenemediğini<br />
ve anlamlandırılamadığını biliyoruz. İnsan gücü ile gerçekleştirilemeyecek<br />
kadar büyük bir veritabanı her gün yeni bilgilerle<br />
çığ gibi büyüyor.<br />
Sosyal medya ortamlarında konuşulanlar, markalarla ilgili forumlarda<br />
yapılan yorumlar, aransa bile bulunamayan bilgi dolu<br />
dokümanlar, yazım hatası veya işaret dili veya mesaj dili nedeniyle<br />
erişilemeyen anahtar kelimeler ve benzeri… Bunların hepsi aslında<br />
doğru ayrıştırılarak ve anlamlandırılarak çözümlense, ihtiyaç sahipleri<br />
için paha biçilmez stratejik değere sahip bilgiler barındırıyor.<br />
İnsan gücü ile yapılamayacak kadar yüklü bu işi, ancak makinelerin<br />
yapabileceği biliniyor. Dolayısıyla doğal dil işleme yeteneğine<br />
sahip makineler geliştirmek bugün dünyada hala gelişmekte<br />
olan çok kritik bir teknoloji. Hele bir de popüler dillere göre farklı<br />
bir dil ailesine mensup olan Türkçe, makinelerin öğrenmesi için<br />
en zor diller arasında. Şu an ticarileştirildiği söylenen örneklerin<br />
yetenekleri fazlasıyla sınırlı.<br />
Bu noktada İTÜNOVA TTO, Türkçe Dil İşleme Teknolojileri konusunda<br />
15 yıllık bir akademik birikimin ürünü olan İTÜ-DDİ Yazılım<br />
Zincirini endüstrinin kullanımına açmıştır.<br />
http://blog.itunovatto.com.tr/<br />
itü vakfı dergisi<br />
41
İNSANLAŞAN MAKİNALAR - YAPAY ZEKÂ<br />
Camomile<br />
Web ortamında üretilen veriler yapay zekâ ve bilgisayar bilimleri<br />
alanlarında yeni anlayışlar kazanmak için toplanabilir ve keşfedilebilir.<br />
Ancak, gerçekten yararlı olabilmesi için bu verilere açıklama yapılmalı<br />
ve çok büyük miktarlarda sunulmalıdır…<br />
İnsan faaliyetleri, özellikle Web aracılığıyla, büyük miktarda heterojen<br />
veri üretmektedir. Bu veriler, sosyal bilimler, dilbilim, ekonomi, davranışsal<br />
çalışmaların yanı sıra yapay zekâ ve bilgisayar bilimleri alanlarında<br />
yeni anlayışlar kazanmak için toplanabilir ve keşfedilebilir.<br />
Bu bağlamda, 3M (multimodal, multimedya, çok dilli) veriler, bir çok<br />
bilimsel etki alanı arasında bir çalışma, insan verisi paylaşmanın bir paradigması<br />
olarak görülebilir. Ancak, gerçekten yararlı olabilmesi için bu<br />
verilere açıklama yapılmalı ve çok büyük miktarlarda sunulmalıdır. Ek<br />
açıklamalı veriler, insan verilerini istatistiksel tabanlı makine öğrenme<br />
yöntemleriyle işleyen bilgisayar bilimleri için, ancak birkaç yıl önce hayal<br />
edilemeyecek bir şekilde, yeni anlayışları desteklemek için mevcut geniş<br />
kitleyi giderek daha fazla kullanan sosyal bilimler için de yararlıdır.<br />
Bununla birlikte, çok sayıda manuel çalışma içerdiğinden, verilere<br />
açıklama yapmak maliyetlidir; bu bağlamda, farklı yöntemleri farklı soyutlama<br />
seviyeleri ile açıklamaya ihtiyaç duyduğumuz 3M verileri özellikle<br />
maliyetlidir. Mevcut açıklama çerçevesi bazen otomatik araçlarla (çoğunlukla<br />
ön bölümlendirme) yardım alan bazı yerel manuel açıklamalar içerir.<br />
Projede, manuel açıklama işlemi birçok sitede uzaktan yapılacağı ve<br />
ana noktaya yerel sitede lokalize edileceği, 3M verileri üzerinde ortak<br />
bir açıklama çerçevesi ilk prototipi geliştirmeyi amaçlanmıştır. Dahası,<br />
aynı ilke ile, multimedya verilerinde bulunan yöntemlerin (konuşma, görüntüleme)<br />
otomatik olarak işlenmesine ayrılmış bazı sistemler, otomatik<br />
açıklamalar üreterek kopyalamaya yardımcı olacaktır. Bu otomatik ek<br />
açıklamalar, her bir uzmanlık noktasında uzaktan yapılır ve bu noktalar,<br />
daha sonra, açıklayıcılara anlamlı bir yardım sağlamak için yerel olarak<br />
birleştirilir. Bu yeni açıklama kavramını geliştirmek için, pratik bir vaka çalışması<br />
üzerinde test edilmiştir.<br />
rin uyuşmazlığı ve birlikte çalışabilme eksikliği gibi nedenlerden<br />
dolayı ciddi ölçüde kısıtlanmıştır. VITAL platformu internete bağlı<br />
nesnelerin kaynağı ve mimarisine bağlı kalmadan bu verileri tek<br />
bir çatı altında birleştiren bir ara katman platformudur. Bu platform<br />
sayesinde veriler üzerinde filtreleme ve diğer işlem protokolleri veri<br />
sağlayıcılar ve uygulama geliştiricilere sunulmakta ve sınırsız bir<br />
potansiyele sahip olan akıllı şehir uygulamalarının geliştirilmesi kolaylaştırılmaktadır.<br />
Bu proje kapsamında geliştirilen VITAL platformu İstanbul Büyükşehir<br />
Belediyesi Trafik Kontrol Merkezi tarafından sağlanan<br />
İstanbul’daki tüm yollara ait hız verileri üzerinde test edilmiştir.<br />
Platforma veri madenciliği teknikleri kullanılarak hız tahmin modülü<br />
eklenmiş ve yollardaki trafik yoğunluğunu bildiren bir sistem geliştirilmiştir.<br />
MICAT<br />
Yüksek boyutlu Manyetik Rezonans Görüntüleri’nden Beyin<br />
Bağlantılarının ve Patolojilerinin bilgisayar ortamında oluşturulması<br />
amacıyla yenilikçi yapay zekâ algoritmaları tasarlanıyor…<br />
MICAT, yüksek boyutlu Manyetik Rezonans Görüntüleri’nden<br />
Beyin Bağlantılarının ve Patolojilerinin bilgisayar ortamında<br />
oluşturulması amacıyla yenilikçi yapay zekâ algoritmaları<br />
tasarlanmaktadır. Tıbbi uygulama konuları bu projelerde Parkinson<br />
hastalığı ve beyin tümörü (kanser) hastalıkları olup projeler tıp doktorları<br />
da dahil çoklu disiplinli ekipleri içermektedir. Bu faaliyetler<br />
“Büyük Veri” ve “Veri Madenciliği” alanlarının tıbbi görüntüleme alanında<br />
önemli uygulama alanına girmektedir. Bu projelerde oluşturulan<br />
bilgi birikiminin makine öğrenmesi ve veri madenciliği yöntemleri<br />
sayesinde çok yüksek sayıda tıbbi görüntü verilerine uygulanmasını<br />
amaçlanmaktadır. Benzeri araştırma faaliyetlerinin, beynin ve ilgili<br />
hastalıklarının daha iyi anlaşılması, zamanında teşhis, müdahale<br />
edilmesi, sonuç olarak toplumda sağlık hizmetleri ve insan hayatı<br />
kalitesinin yükseltilmesinde faydalı olması öngörülmektedir.<br />
Vital<br />
Bu platform sayesinde veriler üzerinde filtreleme ve diğer işlem<br />
protokolleri veri sağlayıcılar ve uygulama geliştiricilere sunuluyor<br />
ve sınırsız bir potansiyele sahip olan akıllı şehir uygulamalarının<br />
geliştirilmesi kolaylaştırılıyor…<br />
Nesnelerin interneti hızlı büyüyen yaygın bir olgu haline gelmiştir.<br />
Günümüzde tüketici ürünlerinden araçlara etkinlik mekânlarından<br />
insanlara kadar birçok fiziksel varlığa ait veriler izlenmekte<br />
ve kaydedilmektedir. Bununla birlikte bu verilerin kullanışlılığı, sistemle-<br />
42 itü vakfı dergisi
Gezgin Robotlar Tarafından Eylem<br />
Temsillerinin Öğrenilmesi ve Dinamik<br />
Planlama Yapılması<br />
Bu proje ile, bir robotun planlamada kullanılan eylem temsillerini<br />
dış dünyanın doğrudan gözlenmesi yoluyla güncellemesi ve<br />
öğrenmesi yöntemi özgün olarak ilk defa geliştirildi...<br />
Otonom İnsansı Robotlar İçin<br />
Güvenli Görev Yürütme<br />
Bu çalışmanın sonuçlarının otonom robot ve insan-robot etkileşimi<br />
araştırmaları açısından ev ve ofis uygulamalarında güvenlik ve<br />
güvenilirliğin sağlanması için çok önemli etkileri ve katkılarının<br />
olacağı düşünülüyor…<br />
Yol planlamasından (path planning) farklı olarak eylem<br />
planlaması (action planning), verilen bir dünya durumundan<br />
belirlenen hedeflere ulaşmak için önerme mantığı ile<br />
temsil edilen ve yürütülmesi için belirli önkoşullar gerektiren ve<br />
yürütüldüğünde ortamda çeşitli etkiler yaratan gerçek dünya eylemlerinin<br />
geçerli şekilde sıralanması sürecidir. Otonom eylem<br />
planlama araştırmaları, oldukça geniş planlama problemlerine<br />
etkin şekilde yanıt verecek ölçeklenebilir planlayıcıların geliştirilmesine<br />
yoğunlaşmaktadır. Her yıl düzenlenen uluslararası planlama<br />
yarışmaları (IPC) yeni geliştirilen planlayıcıların başarımını<br />
ölçmek ve daha gerçekçi hale getirilmiş ve genişletilmiş tanım<br />
kümeleri ile planlama problemlerinin yarattığı kısıtlamaları planlayıcılar<br />
üzerinde gözlemleyebilmek için geliştirilen standart test<br />
platformları haline gelmiştir.<br />
Robotlar fiziksel ortamda yaşayan etmenler olduğundan<br />
yüksek seviyeli planlayıcıların gerçek dünya problemlerinde<br />
test edilmesi ve sınanması için uygun araçlar oluşturmaktadır.<br />
Son dönemlerde etkileşimli ve süreli zamanda yürütülen<br />
eylemler için zamanlamayı da (scheduling) göz önüne alan<br />
zamansal planlayıcıların kullanılmasının gerekliliği anlaşılmıştır.<br />
Bu projede, bir robotun farklı nitelikteki ve sayıdaki<br />
kaynaklar gerektiren, etkileşimli ve süreli zamanda<br />
yürütülen eylemler içeren zamansal planları yürütmesi<br />
aşamasında beklenmeyen durumlar oluştuğunda,<br />
eylem temsillerini ortam durumu gözlemlerine göre<br />
mantıksal çıkarsama yöntemleri ile güncelleyebilmesi ve<br />
dinamik olarak yeniden plan oluşturabilmesi için gerekli<br />
olan yöntemlerin geliştirilmesi sağlanmıştır. Robotun plan<br />
veya yeniden planlama yapabilmesi için zamansal bir<br />
planlayıcı kullanılmış ve bu planlayıcının güncellenmiş<br />
eylem temsilleri ve dünya durumlarına göre dinamik<br />
olarak planlama yapması mümkün hale getirilmiştir.<br />
Eylemlerin önkoşul veya etkilerinde ortamın güncel<br />
durumu göz önüne alınarak güncellemeler yapılmıştır.<br />
Önerilen eylem temsili öğrenme ve dinamik<br />
planlanlama yöntemleri hem kalıcı hem de geçici<br />
hata durumları göz önüne alınarak geliştirilmiştir. Nesnelerin<br />
tanınması ve durumlarının belirlenmesi için ileri seviyeli<br />
görüntü ve video işleme yöntemleri uygulanmıştır. Bu proje ile,<br />
bir robotun planlamada kullanılan eylem temsillerini dış dünyanın<br />
doğrudan gözlenmesi yoluyla güncellemesi ve öğrenmesi yöntemi<br />
özgün olarak ilk defa geliştirilmiştir.<br />
Önerilen yöntemler gerçek dünya kısıtlarını göz önüne alacak<br />
şekilde geliştirilecektir. Deneyler hem benzetim ortamında hem<br />
de gerçek robotlar üzerinde yapılacaktır. Nesnelerle yapı inşası<br />
uygulama alanı hedeflenen türde eylemler içerdiği için deneylerin<br />
yapılacağı uygulama alanı olarak belirlenmiştir. Arama/kurtarma<br />
uygulama alanının dış ortamda temsili bir senaryosu da test<br />
ortamı olarak kullanılacaktır.<br />
Robotların ortamlarına ve etkileşimde bulundukları nesnelere zarar<br />
vermemeleri için hata ve olağandışı durumları sezebilmeleri ve bu<br />
durumları kotarabilmeleri gerekmektedir. Bu projede otonom insansı<br />
robotlarda güvenli görev yürütme için hata sezme, hata tanıma ve hata<br />
kotarma yöntemleri incelenmektedir. Çalışmanın en önemli motivasyonu,<br />
robotların günlük uygulama senaryolarında güvenli şekilde kullanılabilmelerine<br />
yönelik gerekli yöntemlerin geliştirilmesidir. Bu araştırma alanı,<br />
yapısı ve tasarımı bilinen ortamlarda çalışan endüstriyel robotlar için iyi<br />
incelenmiş, belirli standartları ve yönergeleri belirlenmiş bir alan olmasına<br />
rağmen, yapısı bilinmeyen/değişen ortamlarda çalışan otonom robotlar<br />
için bu konuda çok sayıda açık problem bulunmaktadır. Projede bu problemlerin<br />
çözümüne yönelik olarak robotlar için güvenli bir görev yürütme<br />
sistemi geliştirilmektedir.<br />
Sistemde farklı sensör verilerini etkin şekilde işleyen ve yürütmeyi takip<br />
için gereken bilgileri çıkaran bir algı iş hattı geliştirilmektedir. Özellikle<br />
görüntü, ses, kuvvet, dokunma sensör verileri değerlendirilerek<br />
dünya olgularına ilişkin yüklemler oluşturulmaktadır. Bu<br />
yüklemler robotun dış ve iç durumlarına ilişkin hata bağlamlarını<br />
temsil etmektedir. Bu amaçla sensör bilgilerini bir araya getiren<br />
olasılıksal grafiksel modellerden yararlanılmaktadır. Bunun<br />
yanında, her bir sensör verisinin değişik koşullardaki etkileri<br />
incelenerek algılama için bilgi-işlemsel açıdan etkin olan<br />
uyarlanır bir aktif sensör seçim stratejisi geliştirilmiştir.<br />
Projenin en önemli katkısı hedeflenen hata sezme<br />
ve tanıma yöntemlerinin geliştirilmesindedir.<br />
Hata tanıma için hem gözetimli öğrenme hem de<br />
zamansal olasılıksal modeller araştırılmaktadır. Hiyerarşik<br />
Saklı Markov Modellerine (HSMM) dayanan hata tanıma<br />
yöntemleri hataların uygun sebepler ile ilişkilendirilmesini<br />
sağlar. Hata modelleri farklı HSMM katmanları ile temsil<br />
edilir ve bu modeller üretilen bir plandaki eylemler yürütülürken<br />
ortamın değişen durumuna göre sürekli olarak<br />
güncellenir. Proje kapsamında nesne algılama hataları,<br />
nesne konumlama hataları, nesne ile etkileşimde yürütme<br />
parametreleri hataları, donanım bozulmaları, nesne<br />
düşürme, nesneye çarpma, engele çarpma, dış olaylar/<br />
aktörler nedeniyle oluşan anormallikler (örneğin,<br />
mevcut olan bir nesnenin dış müdahale ile ortamdan<br />
taşınmış olması) durumları modellenmektedir. Sistem, sonuç olarak durumları<br />
başarı, güvenli-hata veya güvensiz-hata olarak sınıflandırmaktadır.<br />
Robotun hata tanısını yaptıktan sonra beklenmeyen durumu yürütme parametrelerini<br />
değiştirme veya yeniden plan üretme yoluyla kotarması sağlanmaktadır.<br />
Bu şekilde çok geniş bir sensör veri kümesi değerlendirilerek<br />
yapılan bu tür bir sınıflandırma ilk defa yapılmaktadır.<br />
Otonom robotlarla günlük yaşam uygulamaları için yapısı bilinmeyen/<br />
değişen ortamlarda hataların tanınması ve kotarılması, güvenli görev yürütme<br />
için çok önemli bir problemdir. Bu çalışmanın sonuçlarının otonom<br />
robot ve insan-robot etkileşimi araştırmaları açısından ev ve ofis uygulamalarında<br />
güvenlik ve güvenilirliğin sağlanması için çok önemli etkileri ve<br />
katkılarının olacağı düşünülmektedir.<br />
Robovie R3-İnsansı (Humanoid)<br />
Robot ve Aksesuarları, İTÜ Yapay<br />
Zekâ ve Robotik Laboratuvarı<br />
itü vakfı dergisi<br />
43
İNSANLAŞAN MAKİNALAR - YAPAY ZEKÂ<br />
İTÜ ARI Teknokent Firmaları<br />
Dünya ile Yarışan<br />
Yapay Zekâ ve Robotik<br />
Çalışmalarına İmza Atıyor…<br />
Bilim ve disiplinlerarası ar-ge çalışmalarının sonucunda ortaya çıkan “Yapay zekâ”<br />
ürünü teknolojiler, tıptan mühendisliğe, uzay araştırmalarından sinir bilimlerine kadar<br />
çok geniş bir alanda kullanılıyor. Her gün biraz daha gelişen, şaşırtan uygulama<br />
alanları ve sonuçlarıyla “yapay zekâ” konusu giderek daha fazla araştırmacının,<br />
teknoloji yatırımcısının ilgisini çekiyor, üniversite-sanayi işbirliğine dayalı araştırma<br />
alanları açılıyor; teknokentler bünyesinde “yapa zekâ ve robotik” konusuna odaklanan<br />
firmalar, bilim ortamının desteğini de arkasına alarak bu alanda çalışmalarını<br />
sürdürüyor.<br />
“Yapay zekâ ve robotik alanında ben de varım!” diyen, İTÜ ARI Teknokent bünyesinde<br />
Ar-Ge odaklı çalışmalarını sürdüren firmalardan; Tazi.io, Acrome, Miletos, Next<br />
Horizons, Sudo Robotik ve Yapı Kredi Teknoloji’nin ürünleri iş dünyasında verimlilik<br />
ve endüstriyel üretimde kolaylık sağlıyor.<br />
tazi.io: Sürekli Öğrenen Yapay Zekâ<br />
tazi.io ürünleri sürekli öğrenen ve ölçeklenebilir algoritmalar<br />
kullanılarak geliştirildi. Veri değiştiği anda, tazi modelleri de<br />
öğreniyor. Böylece önemli olaylar olduktan sonra değil, olurken<br />
gerekli aksiyonlar alınabiliyor…<br />
tazi.io’daki ürünlerimiz, özellikle veriyi<br />
oluşturan dünyanın devamlı olarak<br />
değiştiği, IoT (Internet of Things), telekom,<br />
insan kaynakları, sağlık, sigortacılık,<br />
bankacılık, reklamcılık, çok oyunculu online<br />
oyunlar gibi alanlarda, akan veriden sürekli<br />
(çevrimiçi, online) öğrenerek müşterilerimizin<br />
işine yarayacak bilgiler üretiyor. Ürünlerimizdeki<br />
modeller sürekli olarak ve farklı veri<br />
kaynaklarından öğrenebildiği için, verinin<br />
üretiminde yer alan müşteri, ürün özelliği gibi<br />
faktörler değiştikçe anında modeller güncelliyorlar,<br />
dolayısı ile sezonsal ya da ani değişimleri<br />
hemen öğrenebiliyorlar. Örneğin, bir<br />
şirketin web sitesine gelen kullanıcıların hareketlerinden,<br />
sitede ne tür içerikle ilgilenip<br />
ilgilenmediklerini sürekli olarak öğrenerek,<br />
sitedeki kullanıcı tecrübesi ve problemleri,<br />
olağandışı durumları anında tespit edebiliyor<br />
ve problemlere kullanıcı siteden gitmeden<br />
çözüm üretilmesi sağlayabiliyorlar.<br />
tazi.io'nun halihazırdaki ürünleri şunlar:<br />
tazi hunt 1 : sürekli anomali ve örüntü tanıma<br />
ve tahmin etme,<br />
tazi wise: dinamik ve gerçek zamanlı<br />
öneri,<br />
tazi select: sürekli öznitelik değerlendirme<br />
ve seçme,<br />
tazi eval: sürekli veri analitiği çözümleri<br />
değerlendirme ve birleştirme.<br />
Ürünlerimizi bu konudaki başka ürünlerden<br />
ayıran özellikleri şöyle sıralayabiliriz:<br />
İş problemi odaklı yaklaşım ve hızlı<br />
kurulum:<br />
Müşterilerimizle ilk görüşmelerimizde<br />
ellerinde olan verinin ne olduğu ve bu veri<br />
ile neler yapmak istediklerini öğreniyoruz.<br />
tazi.io 2015 Mayıs'ında, Prof. Dr. Zehra<br />
Çataltepe ve Dr. Tanju Çataltepe tarafından,<br />
İTÜ ARI Teknokent’te bir B2B teknoloji<br />
startup'ı olarak kuruldu. Amacı sürekli olarak<br />
akan veriden öğrenen yapay öğrenme<br />
ürünleri ile çözümler üretmek. Ekip olarak<br />
yapay öğrenme ve büyük ölçekli sistemlerde<br />
yirmi yılın üzerinde hem endüstri hem<br />
de akademi tecrübesi barındırıyor.<br />
Prof. Dr. Zehra Çataltepe, İTÜ, Bilgisayar ve<br />
Bilişim Fakültesi'nde öğretim üyesi. Yapay<br />
Öğrenme alanında İTÜ'de yüksek lisans ve<br />
doktora dersleri veriyor. Bu konuda 80’in<br />
üzerinde patent, makale, bildirisi, yönettiği<br />
tezler, danısmanlık yaptığı ya da yönettiği<br />
TEYDEB, Teknokent, KOSGEB, AB projeleri<br />
var. Sürekli öğrenme ve derin öğrenme<br />
konularında çalışmalarına devam<br />
ediyor.<br />
Dr. Tanju Çataltepe, tazi.io’nun kurucu ortağı.<br />
Lisans derecesini MIT’den ve doktorasını<br />
UCLA’den alan Tanju Çataltepe,<br />
A.B.D.’de Xerox ve AT&T şirketlerinde<br />
araştırmacı ve Türkiye’de telekom ve bilgi<br />
teknolojileri alanlarında yönetici olarak<br />
çalıştı. Büyük ve gerçek zamanlı sistemlerin<br />
tasarım ve operasyonu konusunda<br />
20 yılı aşkın endüstri deneyimi var.<br />
44 itü vakfı dergisi
tazi.io ürününün çözdüğü yapay öğrenme<br />
probleminin odağına bu iş hedeflerini koyuyoruz.<br />
Yapay öğrenme sistemleri kendilerine<br />
gelen veriden öğrenirler. Fakat,<br />
öğrenmenin iş hedeflerine hizmet edebilmesi<br />
için, hem sisteme gelen özelliklerin<br />
ve örneklerin ne olduğu, hem de yapay öğrenme<br />
sisteminin neyi optimize ettiği çok<br />
önemli. Ürünümüzün demo, entegrasyon,<br />
PoC, pilot ve kurulum sürecini 2-8 hafta<br />
arasında gerçekleştirebiliyoruz. Bütün bu<br />
süreçler sırasında müşterimiz ile iletişim<br />
halinde olduğumuz için, ürünümüze gelen<br />
verinin iş problemini çözmede kullanılabilir<br />
olması ve çözümün ihtiyacı en iyi şekilde<br />
karşılıyor olmasını sağlıyoruz. Ürünlerimizdeki<br />
çevrimiçi öznitelik seçimi yöntemleri<br />
sayesinde öğrenmek için faydalı olabilecek<br />
bütün öznitelikleri her an otomatik olarak<br />
değerlendiriyor ve sadece problem çözümüne<br />
faydalı olabilecek olan özellikleri<br />
modellerin oluşturulmasında kullanıyoruz.<br />
Toplam veri miktarı çok fazla olsa bile, veriyi<br />
oluşturan sistemler devamlı değiştiği için<br />
öğrenmede işe yarayacak veri sayısı aslında<br />
sanıldığından daha az olabiliyor. tazi.io<br />
modelleri, hem gerekli öznitelikleri kullanmayı<br />
sağlayan, hem de sadece eğitim verisini<br />
ezberlemeyi (overfitting) engelleyen<br />
mekanizmalar sayesinde, başka sistemlere<br />
göre daha iyi performans gösteriyor.<br />
İnsana hesap verebilen ve insandan da<br />
öğrenebilen yapay öğrenme modelleri:<br />
tazi.io'nun yapay öğrenme modelleri,<br />
sadece aldığı kararların ne olduğunu<br />
değil, bu kararın sebebini de kullanıcıya<br />
ya da bağlandığı sisteme gönderiyor.<br />
Sebeplere bakarak, hem iş sistemlerinin<br />
alacakları aksiyonlar daha detaylı olarak<br />
tanımlanabiliyor, hem de tazi.io'nun neden<br />
karar verdiği kullanıcılar tarafından incelenip<br />
aksiyonlar daha kolaylıkla onaylayabiliyor.<br />
Özellikle verinin değiştiği ya da belirli<br />
bir alt alanda az olduğu durumlarda, tazi.<br />
io veri yanında insandan da öğrenebiliyor.<br />
Böylece çok fazla miktarda veri toplanmasını<br />
beklemeden başka sistemlere göre<br />
daha hızlı sonuçlar üretebiliyor.<br />
Sürekli olarak öğrenme:<br />
tazi.io ürünlerinde kullanılan yapay<br />
öğrenme modelleri, sürekli öğrenen ve ölçeklenebilir<br />
algoritmalar kullanılarak geliştirildi.<br />
Böylece, veri değiştiği anda, tazi.io<br />
modelleri de öğreniyor, dolayısıyla önemli<br />
olaylar olduktan sonra değil, olurken gerekli<br />
aksiyonlar alınabiliyor. Örneğin, birçok<br />
değişen sistemden oluşan telefon ya<br />
da elektrik şebekesi, insan sosyal ağları<br />
gibi sistemlerde, yeni oluşan hatalar, anormal<br />
ya da beklenmedik durumlar, değişen<br />
müşteri ihtiyaçları, anında belirlenebiliyor.<br />
İnsanlar öğrenirken de aslında buna<br />
benzer prensiplerle, sürekli, hedef odaklı<br />
ve kararlarının sebeplerini açıklayarak<br />
öğreniyorlar. Öte yandan, iletişim, ulaşım,<br />
haberleşme, sosyal medya, eğitim, oyun<br />
gibi sektörlerde, üretilen verinin hızı, çeşitliliği<br />
ve değişkenliği her geçen gün artıyor.<br />
Bu sistemlerin devamlı olarak operasyonel<br />
durumda kalması için sadece insan<br />
operatörler, kural tabanlı sistemler ya da<br />
ancak veri toplandıktan sonra öğrenen<br />
yapay öğrenme sistemleri yetersiz kalıyor.<br />
Özellikle insan operatörlerin nihai kararı<br />
aldığı sistemlerde, karar destek sistemlerinin<br />
hem hızlı ve doğru öğrenmeleri, hem<br />
de kararların nedenini açıklamaları gerekiyor<br />
ki operatörlerin işleri kolaylaşsın. tazi.<br />
io’nun bu tür sistemlerde operatörlerin<br />
önüne çıkan yanlış pozitifleri ve sıradan<br />
problemler üzerinde harcayacağı zamanı<br />
azaltması sayesinde, işlenebilen veri miktarı<br />
artıyor ve yanlışlar azalıyor. Böylelikle<br />
insan operatörler daha karmaşık ve yeni<br />
problemlerin çözümü ile meşgul olacak<br />
zamanı bulabiliyor.<br />
tazi.io’yu İTÜ ARI Teknokent'te kurduk.<br />
Dünyanın en güzel şehirlerinden biri olan<br />
İstanbul’da ve İTÜ Maslak kampüsünde<br />
çalışıyor olmak, hem biz hem de çalışanlarımız<br />
için çok keyifli. İşbirliği yapabileceğimiz<br />
birçok büyük-küçük şirketin varlığı,<br />
İTÜ’nün donanımlı akademisyen ve yetişmiş<br />
insan kaynağı yanında İTÜ NOVA, Çekirdek,<br />
GINOVA gibi kurumlar da, İTÜ ARI<br />
Teknokent’te iyi bir inovasyon ekosistemi<br />
oluşmasını sağlıyor.<br />
Prof. Dr. Zehra Çataltepe / Dr. Tanju Çataltepe<br />
1<br />
tazi hunt TUBITAK TEYDEB tarafından<br />
desteklenen bir proje kapsamında üretilmiştir.<br />
itü vakfı dergisi<br />
45
İNSANLAŞAN MAKİNALAR - YAPAY ZEKÂ<br />
ACROME Robotik ve Mekatronik Sistemleri'nden<br />
Çok Amaçlı Endüstriyel Robot<br />
Acrome, Endüstri 4.0 devrimi yolunda uyguladığı robotik<br />
çözümlerle yapay zekâ ile kendi kendine işleyen üretim tesisi<br />
hedeflerini bir adım ileriye taşıyor...<br />
ACROME Robot<br />
ACROME Robot ile ülkemiz endüstrisinde<br />
kaynak ve boya yapabilen, taşıma<br />
ve montaj amaçlı kullanılabilen, konveyörler<br />
arası yük taşıyabilen, paketleme yapabilen<br />
tasarımı ve üretimi tamamen Acrome<br />
tarafından yapılacak olan; sektörün endüstriyel<br />
robotlardan beklentisi göz nünde bulundurulduğunda,<br />
talepleri karşılayabilecek geniş kapsamlı<br />
bir çözüm ortaya koyabilen<br />
çok amaçlı bir robot elde<br />
etmek amaçlanmaktadır.<br />
Endüstriyel robotlar;<br />
imalat, otomoiv, gıda, ilaç<br />
gibi birçok sanayi sektöründe<br />
ve yüksek düzeyde otomasyon<br />
uygulamalarında çok kritik<br />
bir role sahiptir. Bu robotların endüstri<br />
için taşıdıkları öneme rağmen hala<br />
endüstriyel robotların kullanımını<br />
engelleyen ve zorlaştıran engeller<br />
varlığını sürdürmektedir.<br />
Önemli engellerin başında endüstriyel<br />
robotların yüksek maliyetli<br />
otomasyon araçları olması gelir. Bir<br />
diğer engel ise kullanıcı arayüzlerinin<br />
kullanıcı dostu tasarlanmamasından<br />
dolayı robotların programlanmaya yönelik<br />
ACROME,<br />
endüstriyel ve<br />
akademik alanda kullanılmak üzere robotik<br />
ve mekatronik sistemler geliştiren ve aynı<br />
zamanda kontrol mühendisliği çözümleri<br />
sunan 2013 yılında kurulmuş girişimci bir<br />
firmadır. ACROME ismi firmanın dört odak<br />
noktası olan Otomasyon, Kontrol, Robotik<br />
ve Mekatronik kelimelerinin baş harflerinden<br />
oluşmaktadır. ACROME bu alandaki faaliyetleri<br />
ile birçok firma ile çözüm ortağıdır.<br />
Düşük maliyeti, sezgiselliği ve kullanıcı<br />
dostu yazılımı sayesinde 6 eksenli robot<br />
kol platformu ACROME ROBOT, geleneksel<br />
teknik destek ihtiyacının oldukça uzun zaman<br />
ve bütçe kayıplarına neden olmasıdır.<br />
Bu doğrultuda Acrome, NI LabVIEW ile<br />
çalışan, düşük maliyetli, sezgisel, program kolaylığına<br />
sahip ve açık kaynak kodlu endüstriyel<br />
robotlar geliştirmektedir. Endüstriyel robotların<br />
nitelikli insan gücünün yerini almalarına ya da<br />
insanlar ile koordineli çalışabilmelerine olanak<br />
sağlayarak, yüksek hassasiyetleri ve<br />
aralıksız çalışabilmeleri gibi avantajları<br />
sayesinde, Acrome tarafından geliştirilecek<br />
olan robot sistemleri büyük bir<br />
pazar payına sahip olacaktır.<br />
ACROME myCONTROL<br />
ACROME kontrol, mekatronik<br />
ve robotik konularının uygulamalarına<br />
yönelik lisans, yüksek<br />
lisans ve doktora düzeyinde<br />
öğrenciler için myCONTROL<br />
adı altında kontrol deney düzenekleri<br />
üretmektedir.<br />
Şu anda ACROME tarafından<br />
aktif olarak üretilen ve üniversitelerde<br />
kullanılan 5 farklı deney düzeneği bulunmaktadır.<br />
Bunlar Top Dengeleyen<br />
Mekanizma, Top ve Çubuk Düzeneği, Delta<br />
Robot, Tek Serbestlik Dereceli Helikopter ve<br />
endüstriyel robotlara göre daha yüksek<br />
bir güvenlik sunmakta ve robot kol teknolojisinin<br />
endüstride kullanımını kolaylaştırmaktadır.<br />
Akademik alanda ise eğitim ve<br />
araştırmaya yönelik olarak ACROMEmy-<br />
CONTROL deney düzeneklerini geliştirmekte<br />
ve üretmektedir. Ayrıca, ACROME<br />
PROJECT adı altında veri toplama ve test<br />
sistemleri, görüntü işleme ve gömülü sistem<br />
kontrolü alanlarında endüstriyel projeler<br />
geliştirmektedir. ACROME, enstrümantasyon<br />
çözümleri ve veri toplama alanında<br />
dünya lideri olan National Instruments firmasının<br />
Silver Alliance Partneri’dir.<br />
Stewart Platform'dur. Bu deney düzenekleri<br />
teorik bilgilerin pratiğe dönüşmesi açısından<br />
akademik çalışma yapmak isteyenler için oldukça<br />
faydalıdır.<br />
ACROME ekibi tarafından yerli olarak üretilen<br />
bu deney düzenekleri,Türkiye’deki birçok<br />
üniversitenin yanısıra dünyada da çeşitli üniversitelerde<br />
öğrenciler ve akademisyenler tarafından<br />
aktif olarak kullanılmaktadır.<br />
ACROME Project<br />
ACROME açık kaynak kodlu yazılım desteği<br />
ile kişi veya şirketlere özel endüstriyel çözümler<br />
üretmektedir. Arçelik, Vestel, General Electric,<br />
THY Teknik ve Autoliv gibi şirketlere robotik ve<br />
mekatronik çözümler üreten ACROME, daha<br />
az maliyetle daha fazla iş yapılmasını sağlayarak<br />
üretim verimliliğini arttırmaktadır. Robotik ve<br />
mekatronik teknolojilerini endüstriyel proseslere<br />
entegre etmeye yönelik projelerden bazıları:<br />
• Panel Piksel Hataları Görsel Kontrol Sistemi,<br />
üretim hattındaki panellerin hatalı piksel<br />
bölgelerinin ve istenmeyen materyallerin tespiti<br />
için LabVIEW ortamında tasarlanan ölü<br />
piksel görsel kontrol sistemi, Arçelik ile AC-<br />
ROME iş birliğinde geliştirilmiştir.<br />
• THY Test Konsol; taşınabilir veri toplama<br />
ve kontrol sistemidir. Bu sistem yüksek<br />
hız ve gerilim, pozisyon, yük, basınç ve debileri<br />
görüntüleyip kaydeden veri toplama<br />
kanallarına sahiptir.<br />
ACROME, sanayi ve akademinin gelecek<br />
nesil için robotik ve mekatronik altyapısını<br />
geliştirmek amacıyla mekatronik sistemler ve<br />
bu sistemleri geliştirenler arasında bir köprü<br />
oluşturmaktadır. Geleceğin teknolojisini<br />
günümüz endüstrisine uygulayarak üretim<br />
verimliliğini maksimize etmektedir. Endüstri<br />
4.0 devrimi yolunda, uyguladığı robotik çözümlerle<br />
yapay zekâ ile kendi kendine işleyen<br />
üretim tesisleri hedefini bir adım ileriye taşımaktadır.<br />
Robotik ve mekatronik konularının<br />
temeli olan kontrol algoritmalarını öğretmeye<br />
yönelik deney düzenekleriyle öğrencilerin teoriyi<br />
pratiğe çevirmesine yardımcı olmaktadır.<br />
Başar Şahinbeyoğlu<br />
46 itü vakfı dergisi
Miletos’la Derin Yapay Sinir Ağları<br />
ya da Derin Öğrenme<br />
Miletos, hem iş piyasasına, hem de akademik dünyaya yönelik<br />
yapay zekâ ürünleri geliştiriyor. Şirketin iş piyasasına yönelik<br />
geliştirdiği araçlar, değerli belgeleri tanıyor…<br />
İnsanların insandışı bir varlıkta zekâ üretme<br />
hayali programlanabilir sayısal bilgisayarların<br />
1940’larda ortaya çıkmasıyla gerçeklik<br />
kazandı. Aynı yıllarda yapay sinir ağları araştırmaları<br />
da başladı. Yapay sinir ağları, memeli<br />
hayvanların sinir sistemi/beyin fonksiyonlarını<br />
örnek alır. Beyinde, yapısal olarak birbirinden<br />
farksız hücreler birbirinden çok farklı işlemleri<br />
yerine getirirler. Dahası, beyin, zaman içerisinde<br />
doğumda sahip olmadığı bir takım fonksiyonları<br />
yerine getirmeyi öğrenir. Yapay sinir<br />
ağları bu temel gözlemlerden doğmuştur. İlk<br />
yapay sinir ağı yaklaşımlarının sınırları 1970’li<br />
yıllarda backpropagation algoritması ile aşıldı;<br />
1980’li yıllarda paralelleştirme ile daha büyük<br />
yapay sinir ağları kurulabildi; 2010’lara gelindiğinde<br />
üç gelişme daha derin yapay sinir ağlarının<br />
inşasını mümkün kıldı: 1) Derin yapay sinir<br />
ağlarının kurulmasının önündeki engellerin anlaşılması<br />
ve bu sorunları aşan mimarilerle tekniklerin<br />
geliştirilmesi, 2) Web aracılığıyla derin<br />
ağları besleyebilecek miktarda veri toplanabilmesi,<br />
3) Artan işlem becerisi (grafik işlemcileri)<br />
ile derin sinir ağlarının eğitilebilmesi.<br />
Son dönemdeki bu gelişmeleri “derin öğrenme”<br />
adıyla özetliyoruz. Dünyada yapay<br />
zekâ araştırmaları; makine öğrenmesinin bir alt<br />
dalı olan, derin yapay sinir ağları ya da diğer<br />
adıyla derin öğrenmeye odaklanmış durumda.<br />
Yapay sinir ağları, insanların yapmakta<br />
iyi olduğu, kendisi için bir algoritma bulunması<br />
zor problemleri çözmek konusunda<br />
başarılıdırlar. Gördüğümüz nesneleri ya da<br />
yüzleri tanımak, yahut okumak beynimizin<br />
başarılı olduğu ama kendisi için algoritmik<br />
çözümler geliştirmesi zor problemlerdir.<br />
Okuma işlemiyle gözle elde ettiğimiz bir takım<br />
şekillere ait görsel bilgi beyin tarafından<br />
kavramlara dönüştürülür. Yapay sinir ağları<br />
okuma işleminin kavram kısmını gerçekleştiremese<br />
de, örneğin postaya verilmiş zarf<br />
üzerindeki posta kodunu teşhis edebilir, posta<br />
kodunun görüntüsünü işleyerek, görüntü<br />
bilgisini posta kodu bilgisine dönüştürebilirler.<br />
Uygulamada bu beceri, zarfların üzerlerindeki<br />
posta kodlarına göre sınıflanmasını<br />
sağlar.<br />
Miletos nesne tanıma sistemi şirketin resmi Web sitesi üzerinden<br />
denenebiliyor. Miletos takımı, ImageNet 2015 yarışmasında "kızıl<br />
panda" sınıfında Microsoft ile birinciliği paylaştı.<br />
MİLETOS<br />
Miletos, 2014 yılında İTÜ Teknokent<br />
bünyesinde kurulmuş, Türkiye’nin yapay<br />
zekâ uygulamaları geliştiren az sayıdaki<br />
araştırma geliştirme şirketlerinden biridir.<br />
Başlangıcı 2011’e dayanan şirketi bugünkü<br />
düzeyine getiren, temel bilim altyapısı<br />
ve bilgisayar bilimleri, elektronik mühendisliği,<br />
istatistik gibi farklı alanlara nüfuz<br />
eden kökleridir. Şirket adını ise, bilimin<br />
kurucusu sayılan Thales’in memleketi<br />
Miletos, öğrenme algoritmaları uygulamak,<br />
geliştirmek, bu algoritmaların öğrenmek için gereksineceği<br />
veriyi oluşturmak ve bu algoritmalarla<br />
bilgisayarları eğitmek konularında uzman<br />
bir Ar-Ge şirketi. Özellikle de sayısal görüntülerdeki<br />
nesneleri ve belge görüntülerindeki yazıları<br />
tanıma (optik karakter tanıması) konularında uzmanlaşmış<br />
bir şirket.<br />
Miletos’un ilk uluslararası başarısı, 2015 yılında<br />
Stanford Üniversitesi’nce düzenlenen ImageNet<br />
Challenge yarışmasındaki derecesiydi.<br />
Fotoğraflardaki nesneyi tanıma kısmında Microsoft<br />
%96,44 başarı ile birinci, Google %95,36<br />
başarı ile ikinci, Miletos ise %88,57 başarı ile<br />
ondokuzuncu oldu. 1000 ayrı nesneyi tanıyan<br />
yapay sinir ağlarının yarıştığı yarışmada, 26 nesneyi<br />
tanımada birinciler arasına girdi, “kızıl panda”yı<br />
tanımada birinciliği Microsoft’la paylaştı.<br />
Miletos, hem iş piyasasına, hem de akademik<br />
dünyaya yönelik yapay zekâ ürünleri<br />
geliştiriyor. Şirketin iş piyasasına yönelik geliştirdiği<br />
araçlar, değerli belgeleri tanıyor. Türkiye<br />
bankalarına ait ticari çeklerin tarayıcı ile elde<br />
edilen görüntülerinden çekler üzerindeki bilgileri<br />
okuyabilen sistem (CheckOCR) Miletos’ta<br />
geliştirilmeye devam ediyor. Miletos, ticari çeklerin<br />
okunmasındaki ana zorluk olan Türkçe el<br />
yazısı okuma problemini de çözmüş bulunuyor.<br />
Şirketin akademiye dönük bir çalışması<br />
ise geliştirmekte olduğu Osmanlıca Optik Karakter<br />
Tanıma sistemi (OttOCR). Bu sistemin<br />
amacı, Osmanlıca harflerle basılmış kitap ve<br />
süreli yayınları, tarayıcı görüntüsünden dijital<br />
metinlere çevirmek, böylece arşivlerde dijital<br />
arama yapabilmeyi sağlamak. Orta vadede<br />
Osmanlıca el yazısı okuyan ve Osmanlıca’dan<br />
Latin harflerine transkripsiyon yapan sistemler<br />
geliştirilmesi de planlanıyor.<br />
Miletos’un çek okuma sistemi de, Osmanlıca<br />
optik karakter tanıma sistemi de kendi konularında<br />
dünyada birer ilk niteliğinde. Şirketin<br />
hedefi, Türkiye’nin benzeri çözümü zor problemlerini<br />
derin öğrenme ile çözmek.<br />
Araş. Gör. Berkin Malkoç<br />
Milet antik şehrinden (Thales dönemindeki<br />
adıyla Miletos) alıyor.<br />
İTÜ KOSGEB B binasında faaliyet gösteren<br />
Miletos, üniversitenin maddi ortamı<br />
kadar, geliştirdiği beyin gücünden de yararlanıyor.<br />
Kurucusu İTÜ Fizik Mühendisliği<br />
Bölümü'nden Araş. Gör. Berkin Malkoç ve<br />
tüm çalışanları İTÜ kökenli olan Miletos’un<br />
tarih danışmanı Prof. Dr. Tuncay Zorlu ve<br />
matematik danışmanı Doç. Dr. Atabey Kaygun<br />
İTÜ’de araştırmalarını sürdürüyorlar.<br />
itü vakfı dergisi<br />
47
İNSANLAŞAN MAKİNALAR - YAPAY ZEKÂ<br />
Next Horizons<br />
Savunma sektörüne yönelik<br />
olarak geliştirilen Bal Porsuğu M<br />
isimli robot; öğrenebilme yeteneği,<br />
tam otonom hareket kabiliyeti,<br />
modülerliği, taşınabilirliği, kolay<br />
kullanımı ve dayanıklılığı ile<br />
rakiplerinden sıyrılmaktadır…<br />
48 itü vakfı dergisi<br />
Askeri alanda robotik teknolojiler başta<br />
olmak üzere insansız sistemlere yapılan<br />
yatırım dünya çapında giderek<br />
artmaktadır. Rusya ile kriz yaşayan ve toprakları<br />
işgal altında bulunan Ukrayna, bu alanda<br />
hızlı ilerleme kaydeden ülkelerden bir tanesidir.<br />
Ukrayna devlet savunma sanayi işletmesi<br />
Ukroboronprom, askeri personel için riskli<br />
alanlarda görev yapacak insansız kara araçları<br />
geliştirmektedir. Bu örnek, insansız sistemlerin<br />
yakın bir zamanda gelişmekte olan<br />
ülkelerde de kullanımının yaygınlaşacağını<br />
göstermektedir. İnsansız kara araçları (İKA)<br />
insansız sistemlerin bir alt dalıdır. Bu sistemler<br />
gelecekte başta savunma sanayi olmak<br />
üzere pek çok sektörde strateji ve taktikleri<br />
kökünden değiştirecek, usul ve yöntemlerde<br />
belirleyici rol oynayacaktır.<br />
Modern insansız kara araçlarının asimetrik<br />
muharebe koşullarının gerektirdiği değişik<br />
fonksiyonları da yerine getirebilecek çok yönlülüğe<br />
sahip olmaları beklenmektedir. Askeri<br />
sistemlerin tasarımından, birliklerde kullanıma<br />
sunulmasına kadar geçen toplam süre,<br />
teknolojinin hızlı şekilde dönüşüm gösterdiği<br />
günümüzde kritik bir faktördür.<br />
Bomba ve mayın imha operasyonlarının<br />
robotlar tarafından gerçekleştirilmesi, can<br />
kayıplarını azaltmaktadır. Buna karşın günümüzdeki<br />
bomba imha robotları modüler<br />
olmamakta ve hantal kalmaktadırlar. Ayrıca<br />
ciddi bir maddi külfet meydana getirmektedirler.<br />
Bunların dışında günümüzde sunulan<br />
birçok bomba imha robotu esas olarak bir<br />
“robot” sınıfına girmemekte, bu yüzden otonom<br />
algılama yapamayan “insansız kara aracı”<br />
olarak nitelendirilmektedirler.<br />
Next Horizons; İTÜ Çekirdek bünyesinde<br />
doğan ve gelişimini devam ettiren bir girişimdir.<br />
Mevcut durumda farklı boyutlarda robotik platformlar<br />
geliştirmektedir. Girişimin ana ürünü “Bal<br />
Porsuğu” isimli robot platformudur.<br />
Bal Porsuğu; karada uygulama özelliğine<br />
sahip modüler-geliştirilebilir bir robottur. Savunma,<br />
güvenlik, tarım gibi birçok sektörde<br />
kullanılabilmektedir. Patent başvurusu yapılan<br />
bu platformun mayın tespit/imha üzerine özelleştirilmiş<br />
sürümü üzerine geliştirmeler devam<br />
etmektedir. Tasarlanan sistem, tespit edilen<br />
mayın veya bombaya müdahale edebilecek<br />
bir kol bulundurmaktadır. Robot üzerinde ısınem,<br />
basınç, gaz, hareket, yangın sensörü ile<br />
GPS, Glonas gibi algılayıcılar bulunmaktadır.<br />
Buradan alınan veriler, gömülü sistem içerisindeki<br />
algoritmalar ile yorumlanmaktadır.<br />
Savunma sektörüne yönelik olarak geliştirilen<br />
Bal Porsuğu M isimli robot; öğrenebilme<br />
yeteneği, tam otonom hareket kabiliyeti, modülerliği,<br />
taşınabilirliği, kolay kullanımı ve dayanıklılığı<br />
ile rakiplerinden sıyrılmaktadır.<br />
Modüler yönü ile robot, istenilen görevde<br />
kullanılabilir duruma gelmektedir. Robotik kollar,<br />
su püskürtücüler, algılayıcı setleri gibi faydalı<br />
yükler platformda kullanılabilmektedir.<br />
Taşınabilir yönü ile robot, bekleme süresi<br />
olmaksızın istenilen ortama getirilerek operasyonlarda<br />
kullanılabilmektedir.<br />
Dayanıklılığı yönüyle robot;<br />
su, toz gibi engellere ve<br />
darbelere direnç gösterebilmekte<br />
ve kararlı bir şekilde çalışmasını<br />
sürdürebilmektedir.<br />
Next Horizons, robotik<br />
çalışmalarına entegre olarak<br />
yapay zekâ üzerine araştırma<br />
ve geliştirme faaliyetlerinde<br />
de bulunmaktadır. Yapay<br />
sinir ağları gibi algoritmaların<br />
kullanıldığı bu sistemler ile<br />
yapılacak olan fonksiyonlar<br />
robota öğretilmekte ve bu yolla bir zekâ elde<br />
edilmektedir. Tasarlanan algoritmalar ile yer<br />
altındaki mayınların tespiti, otonom bir şekilde<br />
bomba imhası, otonom yangın söndürme<br />
gibi çok çeşitli görevler yerine getirilebilmektedir.<br />
Next Horizons geliştirdiği robotların dışında<br />
bu robotların kontrol ünitelerini de<br />
kendi bünyesi içerisinde tasarlamaktadır.<br />
Yakın zamanda satışa çıkacak ürünlerde el<br />
konsolu tabanlı sistemler kullanılsa da “akıllı<br />
giysi” çalışması araştırma ve geliştirme faaliyetleri<br />
kapsamında devam etmektedir. Geliştirilecek<br />
olan inovatif sistem ile kullanıcının<br />
elleri serbest bir şekilde robotu kontrol edebilmesi<br />
sağlanacaktır. Ayrıca savunma ve<br />
emniyette kullanılacak robotlar ile verilecek<br />
bu giysiler; kullanıcı kişiyi darbelere karşı<br />
korumak ve vücut sıcaklığını ayarlamak gibi<br />
görevleri de yerine getirecektir.<br />
Günümüzde insansız kara araçları;<br />
mevcut personelin yerini almak veya yardımcı<br />
sistem olarak hizmet etmek üzere<br />
dallanmıştır. Next Horizons; geliştirdiği<br />
insansız kara araçları ile ikisinin de aynı<br />
platform üzerine gerçekleştirilmesini hedeflemektedir.<br />
Örnek olarak; askeri kullanıma<br />
özelleştirilmiş bir platform otonom mayın tarama<br />
ile mevcut personelin yerine alabilecek<br />
veya yarı-otonom kontrol edilerek personele<br />
yardımcı olarak kullanılabilecektir.<br />
Ülkemizde mayın tarama ve bomba<br />
imha robotları hakkında yapılan çalışmalar<br />
oldukça yetersiz kalmaktadır. Girişim bünyesinde<br />
geliştirilen robotik platformlar ile<br />
hiçbir can kaybı olmadan mayın ve bombayı<br />
tespit ve uygun şartlarda imha etmek<br />
mümkün olacaktır. Sinyal bozucular gibi eklenebilir<br />
diğer modüllerin de güvenlik güçlerini<br />
zorlu şartlarda rahatlatacağı ve can<br />
kaybını azaltacağı aşikardır.<br />
Next Horizons; özgün, yerli ve milli teknolojilerin<br />
yaygınlaşması, geliştirdiği robotik<br />
platformların güvenlik güçleri tarafından<br />
devletin bekası için kullanılması amacıyla<br />
çalışmaktan onur duymaktadır.<br />
Davut Eren Şadoğlu
Sudo Robotik’ten<br />
Modüler Mobil Keşif Robotu – Tıstan:<br />
Mobil Platform<br />
Elde edilen robotik platform, çeşitli alanlardaki robotik<br />
çalışmaları için uygun bir durumdadır.<br />
Modüler Mobil Keşif Robotu “Tıstan”,<br />
şirketin teknogirişim kuruluş projesidir.<br />
Proje kapsamında modülleri kolaylıkla<br />
değiştirilebilen bir mobil keşif robot<br />
prototipi imal edilmiştir. Platformun bütün<br />
mekanik, elektronik ve yazılımsal unsurları<br />
modüler tasarım paradigmasına uyularak<br />
tasarlanmış ve imal edilmiştir. Çalışma sonucunda<br />
üzerinde birçok bağlantı noktası<br />
bulunan bir ana platform ile bu platforma<br />
aynı mekanik ve haberleşme arayüzüyle<br />
bağlanabilen çeşitli modüller elde edilmiştir.<br />
Bu modüller 4 tekerlekli mobil platform,<br />
4 serbestlik dereceli robot kol, tek serbestlik<br />
dereceli uç eyleyici, 2 serbestlik dereceli<br />
kamera ve bilgisayar modülleri olarak imal<br />
edilmiştir. Tasarlanan modüler bağlantı<br />
arayüzü hem modüllerin platforma takılıp<br />
çıkarılmasını kolaylaştırmakta hem de yeni<br />
modüllerin tasarımında bir standart oluşturmaktadır.<br />
Bu da mobil robotun fonksiyonel<br />
esnekliğinin artması demektir. Robota uzaktan<br />
erişim HTML tabanlı bir kullanıcı arayüz<br />
programıyla sağlanmış, böylece robotun<br />
teleoperasyon ile kontrol edilebilmesine olanak<br />
verilmiştir.<br />
Kontrol: Mobil platformun sürüş kontrolü<br />
diferansiyel sürüş algoritması üzerinden<br />
yapılmaktadır. Bu sayede robot olduğu yerde<br />
dönebilme kabiliyetine sahip olmaktadır.<br />
Ancak tekerlekler tek yönlü olduğu için sürüş<br />
dinamiği holonomik olmayan denklemler<br />
ile ifade edilebilmektedir. Sonrası için<br />
planlanan yörünge planlama algoritmaları<br />
bu bilgi ışığında ele alınacaktır.<br />
Robot kol iki farklı sürüş moduna sahiptir.<br />
Kullanıcı sadece motorları tek tek hareket<br />
ettirmek isterse, ilgili motorun hız kontrol<br />
çevrimini çalıştırarak kolun uç pozisyon ve<br />
yönelimini ayarlayabilmektedir. Diğer sürüş<br />
modunda ise, 4 serbestlik dereceli kol için<br />
Sudo Robotik Otomasyon ve<br />
Mühendislik Ltd. Şti.<br />
2013 yılında TÜBİTAK 1512 teknogirişim<br />
desteği ile kurulmuştur. İTÜ TGA (Teknogirişim<br />
Atölyesi)’da çalışmalarına başlayan<br />
firma İTÜ ARI Teknokent bünyesindeki<br />
3 serbestlik dereceli Kartezyen veya yönelim<br />
uzayı belirlenmektedir. Bu durumda robot<br />
kol fazlalıklı (redundant) olmakta ve ters<br />
kinematik problemi tekil durumlar haricinde<br />
ve çalışma uzayı dahilinde çözülebilir hale<br />
gelmektedir.<br />
Platform ve robot kolunun kontrolü tek<br />
bir joistik üzerinden olmaktadır. Joistikten<br />
gelen tuşa basılması veya eksen hareketi<br />
gibi tüm bildirimler devamlı olarak Rosbridge<br />
üzerinden Robot İşletim Sistemi'ne aktarılmakta<br />
ve bu sayede kontrol anlık olarak<br />
yürütülebilmektedir. Ayrıca yazılan düğüm<br />
noktası ile kamera görüntü verisinin yayınlandığı<br />
adres sürekli olarak dinlenmekte ve<br />
Rosbridge üzerinden aktarılan canlı görüntü<br />
kokpit panelinde sürekli olarak gösterilmektedir.<br />
Aynı şekilde sonar, GPS, eksen kodlayıcı<br />
verileri de bu şekilde kokpit paneline<br />
aktarılmaktadır.<br />
Yazılım Altyapısı: Robotun yazılım alt<br />
yapısı, Robot Operating System (ROS) adı<br />
verilen sistem üzerine kurulmuştur. Başta<br />
Willow Garage firması tarafından geliştirilen<br />
ve daha sonra Open Source Robotics Foundation'a<br />
devredilen ROS kendi başına bir<br />
işletim sistemi olmayıp, birbirinden bağımsız<br />
olarak geliştirilmiş yazılımlar arasındaki<br />
iletişimi düzenleyip bir standarda bağlayan<br />
ve bir yazılım ekosistemi oluşturulmasına<br />
olanak veren bir alt yapıdır. ROS özgür bir<br />
yazılımdır ve ücretsizdir. Robotta ROS, Beagle<br />
Bone Black isimli tek kart bilgisayar<br />
üzerinde çalıştırılmıştır.<br />
Robotta iki ayrı iletişim hattı kullanılmıştır:<br />
Ethernet ve RS485 hatları. Ethernet hattı,<br />
bir yerel ağ oluşturulmasına olanak vermektedir.<br />
Böylece robot üzerinde ROS çalıştıran<br />
birden fazla bilgisayar olabilir. Karmaşık<br />
modüllerin kendi alt bilgisayarları olacağı<br />
ve bunların dağınık ROS platformu ile ana<br />
KOSGEB TEKMER’de faaliyetine devam<br />
etmektedir. Temel faaliyet alanı mobil robotik<br />
olan firma, endüstriyel otomasyon<br />
ve medikal alanlarında da ürünler vermiştir.<br />
Firmanın ilk projesi “Tıstan” isimli modüler<br />
mobil keşif robotudur.<br />
bilgisayara bağlanacağı öngörülmüştür.<br />
Ancak robot üzerindeki mevcut modüller<br />
arasında sadece IP kamera yerel ağ üzerinden<br />
ana bilgisayara bağlanmıştır. Gelecekte<br />
tasarlanacak modüller ile bu sayının artması<br />
beklenmektedir. Yerel ağ, robot üzerinde<br />
bulunan bir kablosuz yönlendirici (router)<br />
tarafından sağlanmaktadır ve ana bilgisayar<br />
da yine bu cihaza bağlıdır. Kablosuz yönlendirici,<br />
mobil robota uzaktan erişimi de<br />
mümkün kılmaktadır.<br />
Gelecek Çalışmalar: Elde edilen robotik<br />
platform, çeşitli alanlardaki robotik çalışmaları<br />
için uygun bir durumdadır. Şirketimizin<br />
öncelikli alanları robotun yarı otonom<br />
hareket edebilmesi yönündedir. Bunun için<br />
robotun özellikle kapalı ortamlardaki otonom<br />
navigasyonu için çalışmalar yapılacaktır.<br />
Otonom navigasyon, eşzamanlı konumlandırma<br />
ve haritalama (SLAM), yörünge<br />
planlama gibi problemleri içermektedir. Ayrıca<br />
robotun insanların olduğu ortamlarda<br />
çalışabileceği düşünülerek robot kol üzerinde<br />
kuvvet-konum kontrolü çalışılacaktır.<br />
Mesut Acar<br />
Modüler Robot - Genel Görünüm<br />
itü vakfı dergisi<br />
49
İNSANLAŞAN MAKİNALAR - YAPAY ZEKÂ<br />
Yapı Kredi Teknoloji<br />
Bankacılıkta Verimlilik Odaklı Yapay Zekâ Çözümleri<br />
Yapı Kredi Teknoloji, yapay<br />
zekâ konusundaki çalışmalarıyla<br />
bankacılık ve finans sektörüne<br />
akıllı ürün ve çözümlerle katkıda<br />
bulunuyor…<br />
Bankacılık sektöründe zaman yönetiminin<br />
hayati olduğu, tekrar eden, yoğun insan<br />
emeği gerektiren işlemlerin gerçekleştirildiği<br />
bölümlerden biri şüphesiz Operasyon Merkezleri’dir.<br />
Operasyon Merkezi çalışanları, pek<br />
çok farklı kanaldan (internet, telefon, e-posta,<br />
faks vb) gelen, pek çok farklı tipte veriyi (müşteri<br />
talimatları, başvuru dosyaları, müşteri<br />
şikâyetleri, şube, saha, bölge yönetimlerine<br />
ait günlük/aylık kapasite planlamaları vb) alıp<br />
işlemektedir.<br />
Böyle bir ortamda, daha kısa sürede daha<br />
çok iş üreterek verimlilik sağlayacak, çalışanları<br />
tekrarlı, zaman alıcı işlerden ve hatadan<br />
olabildiğince uzaklaştıracak otomasyon ve<br />
yapay zekâ teknolojisi çözümlerinin iş süreçlerine<br />
entegre edilmesine duyulan ihtiyaç kaçınılmazdır.<br />
Bu çözümler sayesinde, müşteriye<br />
en hızlı şekilde dönüş yaparak müşteri memnuniyetini<br />
artırmak, düşen maliyetler sayesinde<br />
rekabet avantajı elde etmek ve çalışanların<br />
daha yüksek değerli işler yapabilmesine fırsat<br />
sağlamak mümkün olmaktadır.<br />
zıları şunlardır: ICAN, SAFIR, IMS. Makine<br />
öğrenmesi, doğal dil işleme, bilgi getirimi ve<br />
büyük veri madenciliği, optimizasyon yöntemlerini<br />
kullanan bu projelerin tümü aynı<br />
zamanda TÜBİTAK TEYDEB desteği almış<br />
ve Yapı Kredi Bankası bünyesinde bankacılık<br />
iş süreçlerine entegre şekilde halihazırda<br />
kullanılmaktadır.<br />
Yapay zekâ teknikleri içeren SAFİR,<br />
müşterilerden alınan işlem emirlerini gerçekleştirirken,<br />
operasyonlu iş süreçlerini bir<br />
adım daha otomatikleştirerek, belirlenen işlem<br />
tipine göre işleme ait bilgileri doküman<br />
içeriğinden algoritmik olarak belirler. Doğal dil<br />
işleme ve makine öğrenmesi yöntemleri ile<br />
dokümandan çıkan metin içeriğini anlamlandırarak,<br />
bankacılık işlemine ait zorunlu bilgileri<br />
(örneğin, gönderici/ alıcı hesabı, alıcı adı, tutarı,<br />
kuru, işlem tarihi gibi) insan zekâsını taklit<br />
edecek şekilde çıkarır. Bunun için doğal dil<br />
işleme alanındaki "İsim Varlık Tanıma" (Named<br />
Entity Recognition) yöntemlerinden yararlanır.<br />
"Varlık İlişki Çıkarımı" (Relation Extraction)<br />
teknikleri ile de birden fazla işlem barındıran<br />
dokümanlar için çıkarılan detay bilgiler işlem<br />
bazında belirlenip birleştirilir.<br />
SAFİR, operasyon ekiplerinin kullandığı uzman<br />
sistemlere işlem ile ilgili tüm girdileri besler<br />
ve sistem ekranları işlem detaylarıyla dolu<br />
olarak gelir. İlk defa bu aşamada, operasyon<br />
çalışanı müşteriden gelen dokümanı, barındırdığı<br />
işlem tipini ve detaylarını görür. Öğrenen<br />
bir sistem olan SAFİR’in Yapı Kredi Bankası<br />
operasyonlu iş süreçlerine entegre çalışmasıyla,<br />
maliyet ve zaman kaybına neden olan<br />
bilgi giriş aşaması için gereken insan gücü en<br />
aza indirilmiştir. Yoğun insan emeği gerektiren<br />
iş süreçlerinin kısalması, çalışan mutluluğunu<br />
artıran faktörlerden de bir tanesidir.<br />
Akıllı Yönetim Sistemi (IMS) bankaya gelen<br />
ve sınırlı sayıda insan ve bilgi teknolojisi<br />
kaynağıyla karşılanan milyonlarca müşteri<br />
talebinin, mevcut sıralama (kuyruklama) ve<br />
önceliklendirme sistemi içerisinde iş yoğunluğunun<br />
tahminini yönetir. IMS bankanın<br />
mevcut iş akış sistemini simüle ederek, banka<br />
hedef kriterlerindeki gerçekleşecek değeri<br />
önceden tespit eder ve hedefleri tutturacak<br />
kaynak atama önerileri sunar. Makine<br />
öğrenmesi, evrimsel algoritmalar (parçacık<br />
sürü zekâsı, genetik algoritmalar) ve ayrık<br />
olay tabanlı veri işleme tekniklerini kullanan<br />
Yapı Kredi Teknoloji Sanayi Bakanlığı tarafından<br />
verilen “Verimlilik Ödülleri”nde üçüncülük aldı.<br />
Yenilikçi Ar-Ge yazılım projeleri<br />
Yapı Kredi Teknoloji, Yapı Kredi Bankası<br />
iştiraki olarak İTÜ ARI Teknopark’ta 2015 yılında<br />
kurulmuştur. Bankacılık ve finans alanı<br />
başta olmak üzere, endüstriye uygulanabilir<br />
yenilikçi ve Ar-Ge yönü olan kapsamlı yazılım<br />
projeleri ve mobil uygulamalar geliştirmektedir.<br />
Yapay Zekâ, Makine Öğrenmesi, Doğal<br />
Dil İşleme, Bilgi Getirimi, Görüntü İşleme, Simülasyon,<br />
Optimizasyon gibi Bilgisayar ve<br />
Endüstri Mühendisliği’nin alt dallarından olan<br />
akademik konularda birçok TÜBİTAK ve Eureka<br />
destekli proje geliştirmiş ve tamamlamıştır.<br />
Uygulamalarımız, iş süreçleri üzerinde verimliliği<br />
arttırırken insan hatalarını engelleyerek,<br />
farklı kanallardan ve türden sürekli akan verilerin<br />
girişini, işlenmesini ve yönlendirilmesini<br />
otomatikleştirmektedir. Tasarımdan son ürün<br />
halini alana kadar tüm aşamalarını firmamız<br />
bünyesinde geliştirdiğimiz ürünlerimizden babir<br />
karar destek sistemidir.<br />
IMS’in en önemli ve verimliliğe katkıda<br />
bulunan yönü, Bankacılık Operasyon işlem<br />
talebi yoğunluğunu ve talep eğilimlerini kendiliğinden<br />
öğrenebilen ve buna uygun davranış<br />
geliştirebilen bir sistem olmasıdır. Sorun klasik<br />
talep, kaynak veya istek, hizmet ataması<br />
problemlerinden farklı olarak, bankacılığa<br />
özgü çoklu yetenek eşleştirme, karmaşık süreç<br />
akışları gibi durumların dikkate alınmasını<br />
gerektirmektedir. Hem problemi net olarak<br />
tanımlamak hem de hangi noktaların nasıl<br />
çözümlenebileceğini planlamak makine öğrenmesinin<br />
getirdiği yenilikçi yaklaşımlarla<br />
mümkün olmuştur.<br />
Canlı sistemlere entegre olarak çalışan<br />
IMS, yapay zekâ teknolojilerinin kullanımı ile<br />
önemli oranda zaman ve iş gücü tasarrufuna,<br />
ayrıca hizmet kalitesi artışı, müşteri memnuniyeti<br />
artışı ve çalışan bağlılığı artışıyla marka<br />
imajına katkıda bulunmuştur.<br />
Yapı Kredi Teknoloji bünyesinde geliştirilen<br />
bu projelerin çıktıları birçok uluslararası<br />
makale ile paylaşılmıştır. Söz konusu projeler,<br />
Koç Holding bünyesinde düzenlenen En<br />
Başarılı Koçlular Yarışması’nda 2015 yılında<br />
“Fark Yaratanlar”, 2016 yılında “Dijitalleşenler”<br />
kategorilerinde birincilik ödülleri, Sanayi Bakanlığı<br />
tarafından verilen “Verimlilik Ödülleri”nde<br />
ise üçüncülük almıştır.<br />
Yapı Kredi Teknoloji, önümüzdeki dönemde<br />
de yapay zekâ konusundaki çalışmalarını<br />
devam ettirip, bankacılık ve finans sektörüne<br />
akıllı ürün ve çözümlerle katkıda bulunmayı<br />
hedeflemektedir.<br />
Gülsün Eryılmaz<br />
Ar-Ge Koordinasyon Uzmanı<br />
50 itü vakfı dergisi
Robot Meraklılarını Buluşturan Uluslararası Etkinlik<br />
İTÜ Robot Olimpiyatları<br />
Ülkemizde eksikliği hissedilen ve ürettiği<br />
katma değeri tartışılamayacak kadar yüksek<br />
olan robotik alanında yeni açılımlar sağlayan<br />
“İTÜRO”, benzersiz bir bilimsel etkinlik<br />
platformu olarak bu yıl 11. kez kapılarını<br />
açıyor…<br />
İTÜRO’nun bugüne kadar gösterdiği<br />
gelişimde, onların başarısını görerek sponsorluk<br />
desteği ile her zaman yanlarında<br />
olan çeşitli sektör firmalarının katkısı bulunuyor.<br />
İTÜ Kontrol ve Otomasyon Kulübü<br />
(OTOKON), başta Elektrik-Elektronik<br />
Fakültesi öğrencileri olmak üzere<br />
tüm İTÜ öğrencilerini kapsayan çalışmaları<br />
ve özellikle robotik alanındaki etkinlikleriyle<br />
dikkat çekiyor. 2004 yılında kurulan Kulüp,<br />
İTÜ Kontrol ve Otomasyon Kulübü Laboratuvarı’nda<br />
yapılan proje çalışmaları sayesinde<br />
hem öğrencilere teorik bilgilerini pratiğe<br />
çevirme şansı veriliyor hem de yapılan çalışmaların<br />
paylaşılmasıyla tüm kulüp üyelerine<br />
önemli bir bilgi aktarımı sağlanıyor.<br />
İTÜ Kontrol ve Otomasyon Kulübü’nün<br />
düzenlediği organizasyonların başında İTÜ<br />
Robot Olimpiyatları (İTÜRO) geliyor. İTÜRO<br />
ilk defa 2007 yılında gerçekleştirildi. Kapsamı<br />
her yıl biraz daha büyüyen, katılımcı<br />
sayısı 10 binleri bulan İTÜRO, Türkiye’den<br />
ve yurtdışından olmak üzere robotik alanında<br />
çalışmalar yapan her yaştan öğrenciyi,<br />
akademisyenleri ve endüstri temsilcilerini<br />
bu etkinlik sayesinde İTÜ bünyesinde bir<br />
araya getirdi.<br />
Başından itibaren İTÜRO’yu yakından<br />
izleyen, destek veren İTÜ’lü akademisyenler,<br />
etkinliğin 11 yılda gösterdiği gelişime<br />
dikkat çekerek, bu platformun Türkiye’de<br />
her yaştan katılımcının robotik konusunda<br />
bilinçlenmesine ve akademik doğrultularını<br />
belirlemede büyük rol oynadığını vurguluyorlar.<br />
11. İTÜRO Nisan <strong>2017</strong>’de…<br />
Türkiye’nin en prestijli robotik organizasyonlarından<br />
biri olan İstanbul Teknik<br />
Üniversitesi Robot Olimpiyatları (İTÜRO)<br />
<strong>2017</strong>’de 11. kez düzenlenecek. Aynı zamanda<br />
uluslararası olma özelliği de taşıyan<br />
İTÜRO’da yine 11 farklı kategoride robotik<br />
yarışmanın yanısıra, robotik alanında<br />
güncel teknolojik gelişmeleri aktarmak<br />
üzere uzman isimler seminerler verecek,<br />
panel ve söyleşiler, atölye çalışmaları ve<br />
sergiler düzenlenecek.<br />
Teknoloji ve robot severleri 11. kez ağırlayacak<br />
olan İTÜRO <strong>2017</strong>, 7-9 Nisan tarihlerinde<br />
İTÜ Ayazağa Yerleşkesi Süleyman Demirel<br />
Kültür Merkezi’nde gerçekleştirilecek.<br />
İTÜRO <strong>2017</strong> organizasyonunda 2016<br />
daki organizasyondan farklı olarak, yangın<br />
söndüren kategorisi kaldırıldı. Senaryo<br />
kategorisinde "Trafik" teması işlenecek. Bu<br />
kategoriye katılacak olan robotların, bir şehir<br />
örnek alınarak tasarlanan pist üzerinde<br />
görüntü işleme kullanarak verilen görevleri<br />
otonom olarak yerine getirmeleri bekleniyor.<br />
Ayrıca, küçük yaştaki robotseverler<br />
için kendi aralarında yarışacakları "Çizgi<br />
İzleyen Minikler" kategorisi düzenlenecek.<br />
itü vakfı dergisi<br />
51
İNSANLAŞAN MAKİNALAR - YAPAY ZEKÂ<br />
İTÜRO <strong>2017</strong><br />
İTÜRO Neleri Amaçlıyor?<br />
İTÜ Robot Olimpiyatları, ülkemizde eksikliği<br />
hissedilen ve ürettiği katma değeri tartışılamayacak<br />
kadar yüksek olan robotik alanında<br />
yeni açılımlar sağlıyor. Yarışmalar, seminerler,<br />
paneller gibi etkinliklerle Türkiye’nin en önemli<br />
gücü olan üreten beyinlerini, İTÜ Robot Olimpiyatları<br />
gibi benzersiz bir bilimsel etkinlikle<br />
buluşturarak, “Geleceğin Teknoloji Ülkesi:<br />
Türkiye” için bir kıvılcım yaratıyor. İTÜ Robot<br />
Olimpiyatları’nın düzenlenmesindeki amaçlar:<br />
• Robotik alanındaki gelişmeleri ve robotiğin<br />
uygulama alanlarını katılımcılara tanıtmak.<br />
• Türkiye’de ortaöğretim ve yükseköğretim<br />
öğrencilerini robotik alanında düzenlenen<br />
konferanslar ve söyleşilerle bilgi ve deneyim<br />
yönünden desteklemek.<br />
• Düzenlenecek yarışmalara Türkiye ve<br />
dünya genelinden katılım sağlayarak robotik<br />
alanında çalışma yapan insanları bir araya<br />
getirmek.<br />
• Türkiye’deki üniversite ve lise öğrencilerinin<br />
yaptıkları bilimsel çalışmaların destek<br />
görmesini sağlamak ve değerlendirilmesi<br />
için fırsat oluşturmak.<br />
• Organizasyon boyunca ve organizasyon<br />
sonrasında oluşturulan verimli üretim<br />
ortamıyla sorunlara somut çözümler üretmek<br />
ve üretilen bu çözümlerin hayata geçmesini<br />
sağlamak.<br />
• İTÜ öğrencilerinin bu konudaki bilgi<br />
birikimini ve çalışma azmini yurt dışında bu<br />
işle uğraşan öğrencilere, akademisyenlere<br />
ve şirketlere göstermek ve bu yolda ülkemizdeki<br />
diğer üniversite öğrencilerine örnek<br />
olmak.<br />
• Türkiye’de robotik teknolojileriyle ilgilenen<br />
öğrenciler ile aynı konuyla ilgili akademisyenler<br />
ve şirketler arasındaki iletişime<br />
yardımcı olmak.<br />
• Asya ve Avrupa’nın kucaklaştığı yer olan<br />
İstanbul’da İTÜRO <strong>2017</strong>’yi uluslararası bir yarışma<br />
haline getirerek, kültür ve sanat beşiği<br />
kentimizi teknolojinin de kalbi haline getirmek.<br />
• İTÜ Robot Olimpiyatları’nda 2016’ya<br />
kadar bu yaratılan hareketin devamı için büyük<br />
adımlar atıldı. İTÜRO <strong>2017</strong>’de ise hedefe<br />
bir adım daha yaklaşıp, onlara ulaşmak.<br />
Türkiye’nin dört bir yanından katılım sağlamayı<br />
planlayan bir organizasyonun katılımcılarının<br />
bir araya geldiklerinde önemli<br />
bir potansiyel oluşturmaları için İTÜRO ulaşılması<br />
gereken hedef kitle olarak;<br />
• Türkiye’nin üreten, fırsat bekleyen ve<br />
robotiğe meraklı olan gençleri; Robotikle<br />
ilgili çalışma yapmış ve yapmakta olan akademisyenleri;<br />
Robotik ve bilişim teknolojilerinin<br />
sahadaki uygulayıcıları olan endüstri<br />
temsilcilerini seçiyor.<br />
İTÜ Robot Olimpiyatları <strong>2017</strong> etkinliklerine,<br />
daha önceki etkinliklerinde de olduğu<br />
gibi başta üniversite ve lise öğrencileri, akademisyenler,<br />
iş adamları olmak üzere tüm<br />
Türkiye’den ilgililerin katılımları bekleniyor.<br />
İTÜRO’nun, İstanbul gibi endüstriyel aktivitelerin<br />
yoğun olduğu bir şehirde düzenlenmiş<br />
olması katılımcı sayısının artmasında<br />
OTOKON’un Disiplinlerarası Başarısı<br />
İTÜ Kontrol ve Otomasyon Kulübü, her<br />
yıl İTÜ Kariyer Merkezi tarafından düzenlenen<br />
İTÜ Kariyer Zirvesi’nin 2016<br />
yılındaki Elektrik Elektronik Fakültesi ev<br />
sahipliğini yaptı. Toplamda 137 şirketin<br />
katıldığı organizasyonda, Elektrik Elektronik<br />
Fakültesi’nde 46 şirket OTOKON<br />
tarafından ağırlandı. OTOKON, her yıl<br />
Otomatik Kontrol Türk Milli Komitesi (TOK)<br />
tarafından düzenlenen Otomatik Kontrol<br />
Ulusal Toplantısı’nın 2008 yılındaki düzenleyicileri<br />
arasında yer aldı. İki yıl önce de<br />
IEEE’nin ICM (International Conference of<br />
Mechatronics) konferansının da düzenleyicileri<br />
arasında yer aldı. Kulüp bu nedenle<br />
IEEE’den başarı plaketi aldı. 2011’de<br />
İTÜ Kültür ve Sanat Birliği (KSB) tarafından<br />
yılın kulübü seçildi ve İTÜ KSB’nin<br />
verdiği özel ödüle layık görüldü.<br />
OTOKON için bir diğer önemli hedef, üniversite<br />
öğrencilerinin sosyal paylaşımlar içerisinde<br />
bulunmalarını sağlamak. Kulüp, üyeleri<br />
arasında bütünlüğü sağlamak amacıyla<br />
belirli aralıklarda sosyal etkinlikler düzenliyor.<br />
Üyeler, bu etkinliklerde görev alarak, liderlik<br />
deneyimi kazanma, kişisel yeteneklerini geliştirme<br />
imkanı buluyorlar. OTOKON, İTÜ’de<br />
ve Türkiye’deki üniversitelerde bulunan öğrenci<br />
kulüpleriyle ortak hareket ediyor. Bu sayede<br />
oluşan iletişim ağıyla tüm Türkiye’deki<br />
öğrencilere kolaylıkla ulaşılabiliyor.<br />
Kulüp üyeleri, üniversite bünyesinde yürütülen<br />
disiplinlerarası projelerde etkin rol<br />
oynuyorlar. OTOKON üyelerininde aralarında<br />
bulunduğu ekiplerin başarısı: AIAA (Amerikan<br />
Havacılık ve Uzay Enstitüsü) ve AAS<br />
(Amerikan Astronomi Topluluğu) tarafından<br />
ABD’de düzenlenen geleneksel CANSAT<br />
(Mikro Uydu) Yarışması’nda birinci oldu; İTÜ<br />
Uluslararası Mühendislik Kulübü (BEST İstanbul)<br />
İTÜ Mühendislik Yarışması’nda İTÜ ve<br />
Türkiye birincisi oldu; İTÜ Güneş Teknesi de<br />
dünya üçüncüsü oldu; ulusal ve uluslararası<br />
platformda ciddi başarıları bulunan güneş<br />
enerjili araba (ARIBA), hidrojen enerjili araba<br />
(HYDROBEE), bu projelere örnek gösterilebilir.<br />
OTOKON üyeleri, yurtdışındaki büyük çaplı<br />
yarışmalarda da kendilerini gösteriyorlar; Worldskills,<br />
Euroskills, RoboCup ve Imagine Cup<br />
adlı yarışmalar bunlara örnek gösterilebilir.<br />
OTOKON yıl içerisinde tüm İTÜ öğrencilerine<br />
açık, ücretsiz birçok eğitim düzenliyor.<br />
52 itü vakfı dergisi
üyük rol oynuyor. İTÜRO <strong>2017</strong>’de de yarışma,<br />
seminer ve düzenlenen diğer etkinliklere<br />
katılımcı sayısının katlanarak artması ve<br />
10000 kişiye ulaşması bekleniyor.<br />
Seminerler: İTÜ Robot Olimpiyatları<br />
<strong>2017</strong> kapsamında akademisyenler, sanayi<br />
katılımcıları, deneyimli öğrenciler tarafından,<br />
robotik ve kontrol bilimi gibi alanlarda<br />
seminerler düzenlenecek. Seminer programı<br />
aşağıdaki başlıklar altında planlanıyor:<br />
• Robotik nedir? / Robotiğin dünü, bugünü<br />
ve geleceği / Türkiye’de otomatik<br />
kontrol sistemleri ve otomasyon / Günlük<br />
hayatta robotik uygulamaları / Sanayide<br />
robotik / Akademik hayatta robotik / Tıpta<br />
robotik / Yapay zekâ ve robotik / Bilgisayar<br />
kontrollü üretim ve robotlar / Nano teknolojinin<br />
robotikteki uygulamaları / Robotlaşmanın<br />
ekonomiye etkisi / Robot tasarımı /<br />
Neden insan gibi gözüken ve insan davranışları<br />
sergileyen robot yapımı ön planda?<br />
/ Ekip robotlar / 21. yüzyılda robotlar ve<br />
etik değerler / Görüntü işleme ve robotikteki<br />
uygulamaları / Robotlarda öğrenme<br />
Paneller: İTÜRO, amacı itibariyle Türkiye’de<br />
robotik alanında yeni açılımlar yakalamak,<br />
sorunları çözüm üretmesi gerekenlerle<br />
buluşturmak peşindedir. Bunun için, yarışma<br />
katılımcıları yani Türkiye’nin erken yaşta<br />
üretim yapan insanları ile sanayi ve üniversite<br />
temsilcilerini bir araya getirmektedir. Oluşan<br />
bu verimli ortamda düzenlenen çözüm<br />
odaklı paneller aracılığıyla mevcut sorunlar<br />
ortaya konulacak ve çözüm üretilmesi sağlanacaktır.<br />
Düzenlenmesi planlanan seminer<br />
panel konuları aşağıdaki gibidir:<br />
• Türkiye’de Robotiğin Geleceği,<br />
• Türkiye’de Robotik Eğitiminin Yeri ve<br />
Sanayinin Beklentisi,<br />
• İnsan Robot İlişkisi,<br />
• Robotik Projelerinin Önemi, Katma<br />
Değeri, Bu Alanda Yapılan Yatırımın Geri<br />
Dönüşü,<br />
• Tıp Robotiği,<br />
• Robotların Sosyal Etkileşimi.<br />
Söyleşiler: İTÜ Robot Olimpiyatları<br />
<strong>2017</strong>’ye katılımlar sadece İstanbul ve civarı<br />
bölgelerden değil Türkiye’nin dört bir yanından<br />
ve dünya genelinden olacak. Daha<br />
önce bu alanda çalışma yapmış veya yapmakta<br />
olan deneyimli ve başarı sağlamış<br />
insanlar ile katılımcıları buluşturmak; onları<br />
başarıya giden yollardan haberdar etmek<br />
ve elde edilen deneyimi kısa yoldan yaymak<br />
için söyleşiler planlanıyor.<br />
Sergiler: İTÜ Robot Olimpiyatları<br />
2016’da, seminerler, paneller, söyleşiler ve<br />
yarışmaların yanı sıra katılımcıların ürettiklerini<br />
sunabileceği bir ortam sağlayan sergilere<br />
de yer veriliyor. İTÜRO <strong>2017</strong>’de düzenlenecek<br />
sergilerin daha yüksek verimle<br />
geçmesi bekleniyor. Serbest kategoride<br />
yarışan robotlar da sergilenecek, bu sayede<br />
yarışmacılar projelerini ziyaretçilere<br />
sunma imkanı bulacak. Katılımcı projelerinin<br />
yanı sıra orijinal, başarılı ve hiçbir kategoride<br />
yarışmayacak ilgi çekici projeler de<br />
organizasyon süresince sergilenecek.<br />
Bu eğitimler öğrencilerin gelecekteki ihtiyaçlarını<br />
karşılayacak şekilde her yıl farklılık<br />
gösterebiliyor. Şimdiye kadar verilmiş bazı<br />
eğitimler; C Dili ile Programlama, Java ile<br />
Programlama, Python ile programlama,<br />
Django ile Web Geliştirme, Adobe Photoshop<br />
ile Tasarım Eğitimi, Temel Elektronik<br />
Eğitimi ve Robotik Eğitimi. Tüm bu eğitimlerin<br />
yanı sıra öğrenilen teorik bilgilerin pratiğe<br />
dönüşmesini sağlamak için birçok teknik<br />
proje yapılıyor. Bu projeler eğitimler ile<br />
paralellik gösterebildiği gibi ülke ve dünya<br />
çapındaki yarışmalara katılmak için de yapılıyor.<br />
Güncel olarak devam eden multikopter<br />
projesi "VFLY", sıfırdan başlanıp otonom<br />
hareket eden, yer istasyonuyla kablosuz<br />
haberleşme kurup bilgi alışverişi yapan bir<br />
hekzakopter projesi hedeflenilerek ilerliyor.<br />
OTOKON Robotics<br />
2015-2016 akademik yılının sonlarında<br />
kurulan OTOKON Robotics, OTOKON’un robotik<br />
yarışmalara katılmak için kurduğu bir<br />
teknik proje takımı olarak çalışmalarını sürdürüyor.<br />
OTOKON Robotics, kuruluşundan bu<br />
yana düzenlenmiş tek yarışma olan Iztech<br />
Roboleague 2016'da "Tasarla Yap Yarıştır"<br />
kategorisinde de yarışarak aktif proje hayatına<br />
başlamış bulunuyor.<br />
itü vakfı dergisi<br />
53
İNSANLAŞAN MAKİNALAR - YAPAY ZEKÂ<br />
Yapay Zekâ: Dost mu, Düşman mı?<br />
Yapay zekâ alanındaki gelişmelerin öngörülenden hızlı<br />
ilerlemesi ve sonuçlarının insanlığı tehdit etme olasılığı karşısında,<br />
başta ünlü fizikçi Stephen Hawking olmak üzere; Frank Wilczek,<br />
Max Tegmark, Stuart Russell, Elon Musk, Steve Wozniak, Bill Gates<br />
gibi bilim ve teknoloji dünyasından önde gelen birçok isim ‘yapay<br />
zekâ’nın oluşturabileceği tehlikelere dikkat çekmeye başladı.<br />
Ayrıca, birçok yapay zekâ araştırmacısı da onlara bu konuda destek<br />
veriyor…<br />
Güçlü yapay zekâ fikrinin ancak yüzyıllar sonra başarıya<br />
ulaşabileceği düşünülüyordu fakat yakın zamanda gerçekleşen<br />
buluşlarla; 5 yıl önce uzmanlar tarafından onlarca<br />
yıl sonra olması beklenen yapay zekâ ile ilgili gelişmeler şu<br />
anda gerçekleşmiş vaziyettedir. Bununla beraber de günlük hayattaki<br />
süper yapay zekâ olasılığını uzmanlar ciddi ciddi ele almaya<br />
başladılar. Bazı uzmanlar insan seviyesindeki yapay zekânın<br />
yüzyıllar ötede olduğunu düşünse de, 2015 Puerto Rico Konferansı’nda<br />
bulunan birçok yapay zekâ araştırmacısı bunun 2060<br />
yılından önce olacağını tahmin ediyor. Güvenlik araştırmalarının<br />
onlarca yıl alabileceği düşünüldüğünde, şimdiden tedbirli olmak<br />
gerekiyor.<br />
Yapay zekânın insan zekâsını geçebilecek potansiyeli bulunduğundan,<br />
geçtiğinde nasıl davranacağı konusunda kesin bir<br />
tahmin yapamıyoruz. Geçmiş teknolojik gelişmeleri bu konuda<br />
kullanamıyoruz çünkü daha önce zekâ yönüyle bizden üstün olan<br />
hiçbir şey oluşturmadık. Nelerle yüzleşeceğimize en güzel örnek<br />
ise bizim evrimimiz olabilir. İnsanlar şu anda gezegeni kontrol ediyor<br />
ve bu; bizim en güçlü, hızlı veya büyük tür olmamızdan değil<br />
Dünya’nın en zekisi olmamızdan kaynaklanıyor. Eğer en zeki olma<br />
özelliğimizi kaybedersek hala kontrolün bizde olduğundan emin<br />
olabilir miyiz?<br />
İngiltere'nin en önde gelen bilim insanlarından biri olan Prof.<br />
Dr. Stephen Hawking, düşünen makinaların bizlerin var oluşuna<br />
karşı büyük bir tehdit olduğunu ileri sürdü.<br />
Ünlü fizikçi Stephen Hawking gibi bazı düşünürler, yapay<br />
zekânın bir endişe kaynağı olduğunu belirtiyorlar.<br />
Düşünen Makinalar<br />
Düşünen otomatların (automata) dost mu, düşman mı olduğu<br />
tartışması antik zamanlara kadar gider. Maryland Üniversitesi'nde<br />
yapay zekâ araştırmaları yürüten bilgisayar bilimci Dr. Don Perlis<br />
şöyle söylüyor:<br />
Perlis'in söylediğine göre, insana benzeyen mitolojik figürlere<br />
veya insansı otomatonlara ("otomata" sözcüğünün tekili) tapan insanlara<br />
dair izler Antik Yunan ve Antik Mısır'a kadar gidiyor. Günümüzde<br />
de bu tür yapay zekâlar popüler kültürün önemli bir<br />
parçasıdır. Stanley Kubrick'in 2001: A Space Odyssey filmindeki<br />
akıllı bilgisayar HAL 9000'den Arnold Schwarzenegger'in Terminatör<br />
filmlerine kadar bunun örneklerini görmek mümkündür.<br />
Perlis, yapay zekâ alanı resmi olarak 1950'lerde inşa edildiğinden<br />
beri insanların bir makina yükselişi hayal ettiğini söylüyor. Yakın<br />
geçmişte Google'a mühendislik başkanı olarak alınan mucit ve fütürist<br />
(sistematik olarak gelecekte olabilecekleri tahmin eden ve buna<br />
yönelik çalışmalar yapan bilim insanlarından) Ray Kurzweil, makina<br />
zekâsının insan zekâsını aştığı noktaya "tekillik" (singularity) adını veriyor.<br />
Kurzweil, teknolojinin eksponansiyel (giderek hızlanan) şekilde<br />
büyümesini öngören Moore Yasası'nı kullanarak tekilliğin 2045 yılında<br />
gerçek olacağını tahmin ediyor. Moore Yasası'na göre teknolojik<br />
gücümüz ortalama 2 yılda bir yaklaşık 2 katına çıkıyor.<br />
Ancak yapay zekânın bilimsel tarafı incelenecek olduğunda, heyecan<br />
ve hayal kırıklığının hep döngüler halinde birbirini takip ettiği<br />
görülür. Çünkü bu alanda sıklıkla devasa tahminler sonuçsuz kalarak<br />
hayal kırıklığını doğurmuştur. Reading Üniversitesi'ndeki Turing Testi<br />
etkinliği de, bunun örneklerinden birisidir: birçok bilim insanı, Eugene<br />
Goostman'ın performansını ucuz bir numara olarak değerlendirmiştir.<br />
Söylediklerine göre bu sohbet programı, İngilizce'yi anadili olarak<br />
konuşamayan bir kişiliği (genç bir çocuğu) taklit ederek sistemi kandırmıştır.<br />
Zaten günümüzde birçok bilim insanı, geliştirilmiş ve güncellenmiş<br />
bir Turing Testi'nin geliştirilmesi gerektiğine ikna olmuş haldedir.<br />
Buna rağmen, çok sayıda ünlü bilim insanı ve teknoloji uzmanı,<br />
yapay zekânın gelişmesi ve yükselmesi için insanlığın yeterince emek<br />
harcamadığında da hemfikirdir. Kasım 2014'te Stephen Hawking, Yapay<br />
Zekâ'nın doğurabileceği sonuçlarla ilgili bir uyarıda bulunmuştur.<br />
Hawking yalnız da değildir. SpaceX uzay araçları firmasının CEO'su ve<br />
kurucusu, Tesla Motors'un CEO'su, PayPal'ın kurucusu Elon Musk,<br />
yapay zekânın insanlığın varlığı için en büyük tehdit olabileceği konusunda<br />
uyarılarda bulunuyor. Bir keresinde şöyle bir tweet atmıştı:<br />
İnsan olmayan bir<br />
yapının zeki olması fikri, insan<br />
bünyesine pek huzur verici<br />
nitelikte değildir.<br />
Yapay zekâ konusunda<br />
çok dikkatli olmalıyız. Nükleer<br />
bombalardan bile tehlikeli olma<br />
potansiyeli var.<br />
54 itü vakfı dergisi
Mart 2014'te Musk, Facebook'un kurucusu ve CEO'su Mark<br />
Zuckerberg ve oyuncu Ashton Kutcher güçlerini birleştirerek Vicarious<br />
FPC isimli bir firmaya 40 milyon dolar yatırımda bulundular.<br />
Bu firma, yapay bir beyin yaratma peşinde. O zamanlarda Musk,<br />
CNBC'ye şöyle demişti:<br />
Bir gözüm sürekli olarak yapay zekâ konusunda<br />
neler döndüğünde... O sahadan potansiyel bir tehlike<br />
doğabilir.<br />
Ancak yüksek profilli teknoloji liderlerinin bu korkularına rağmen,<br />
birçok araştırmacı "güçlü yapay zekâ" veya "genel yapay<br />
zekâ" adı verilen bu şekilde bilinçli makinaların yükselişi muhtemelen<br />
henüz oldukça uzakta olduğunu belirtiyor. Massachusetts<br />
temelli yazılım şirketi Nuance Communications'ın yapay zekâ<br />
başkanı olan Charlie Ortiz şöyle söylüyor:<br />
Makinaların insanlardan<br />
daha zeki olacağını düşünmek<br />
için bir neden göremiyorum.<br />
Bu yarın olacak bir şey değil.<br />
Bizi yok etmeyecekler ya<br />
da bize zarar vermeyecekler.<br />
Bilgisayarların bu seviyenin<br />
yanına bile yaklaşabilmesi için daha<br />
yapmamız gereken çok fazla şey var.<br />
Çıkarcı Makinalar<br />
Yapay zekâ sahası oldukça geniş ve aktif bir araştırma sahasıdır.<br />
Ancak günümüzde artık sadece akademik çalışmaların<br />
sınırları içerisinde değildir. Giderek artan bir hızla, şirketler de<br />
yapay zekâyı ürünlerine katmaya başladılar. Bu saha söz konusu<br />
olduğunda, dönüp dolaşıp karşınıza çıkacak tek bir isim vardır:<br />
Google. Akıllı telefon asistanlarından sürücüsüz arabalara kadar<br />
sayısız ürünüyle bu teknoloji devi, yapay zekânın geleceğini şekillendirecek<br />
olan temel oyunculardan birisidir.<br />
Google, makina öğrenmesi (machine learning) alanındaki öncülerdendir.<br />
Makina öğrenmesi, bir bilgisayar sisteminin elindeki<br />
verilerden bir şeyler yapmayı öğrenmesi demektir. Yani bu makinalar,<br />
kör bir şekilde ona verilen komutları yerine getirmez. İş yaparken,<br />
bir yandan da yeni yöntemler öğrenirler. Google, daha genel<br />
ismiyle "derin öğrenme" adı verilen makina öğrenmesi algoritmalarını<br />
kullanmaktadır. Bu algoritmalar, devasa miktarda veri içerisindeki<br />
kendini tekrar eden desenleri tespit etmeye yaramaktadır.<br />
Örneğin, Haziran 2012'de Google, 16.000 bilgisayardan oluşan<br />
bir yapay sinir ağı (neural network) inşa etmiştir. Bu bilgisayarlar,<br />
YouTube üzerinden milyonlarca kedi videosunu tarayarak, bir diğer<br />
zaman kedi gördüğünde onu diğer cisimlerden ayırt edebilecek<br />
şekilde kendilerini eğitmişlerdir. Düşünebiliyor musunuz? İnsanlık<br />
16.000 bilgisayarı bir araya getirerek tıpkı beynimiz gibi dev bir sinir<br />
ağı inşa ediyor ve buna öğrettiği ilk şey, kedi videoları izlemek ve<br />
kedileri tanımak oluyor! Şaka bir yana, tekrar soruyoruz: düşünebiliyor<br />
musunuz? Kendisine kedinin ne olduğu tanımlanmayan dev bir<br />
bilgisayar ağı, tıpkı bir bebeğin doğumundan itibaren deneyimlediği<br />
sayısız şeyden çıkarımlar yaparak bir şeyleri ayırt etmeyi öğrenmesi<br />
gibi, kedi videolarının baş kahramanını ayırt edebilmeyi öğrenmiştir.<br />
Google Brain (Google Beyni) adı verilen bu proje, Stanford Üniversitesi'nde<br />
yapay zekâ araştırmaları yürüten Andrew Ng tarafından<br />
yürütülmektedir. Şu anda Ng, kimi zaman "Çin'in Google'ı" olarak<br />
da bilinen Baidu isimli Çince arama motoru firmasının başındadır.<br />
Günümüzde "derin öğrenme" algoritmaları Google ve Baidu'nun birçok<br />
ürünün bir parçası olarak görev yapmaktadır. Ng'in söylediğine<br />
göre bu ürünler arasında ses tanımlama, internet aramaları ve reklam<br />
gibi birçok ürün bulunmaktadır. Andrew Ng şöyle söylüyor:<br />
Şu andaki bilgisayarlar daha<br />
şimdiden insanlar tarafından yapılan<br />
birçok işi yapabilmektedir. Ancak<br />
insan benzeri bir zekâya sahip<br />
olmalarına henüz zaman var. Bana<br />
kalırsa henüz tekillik noktasından<br />
çok uzaktayız. Günümüzdeki<br />
pek çok yapay zekâ uzmanı buna<br />
ulaşmaya çalışmaz bile.<br />
Yapay Zekâyı Ciddiye Almak...<br />
2014 yapımı Transcendence (Evrim) isimli filmde aktör Johnny<br />
Depp zihnini bir bilgisayara aktarıyor; ancak güç sevdası kısa sürede<br />
benliğini ele geçirerek insan dostlarının hayatını tehlikeye atıyor.<br />
Hollywood filmleri genellikle bilimsel isabetliliği ile bilinmez. Ancak<br />
filmlerin genel teması, genellikle tamamen uydurma olmuyor. Nisan<br />
2014'te Transcendence vizyona girdiğinde Stephen Hawking,<br />
fizikçi Frank Wilczek, kozmolog Max Tegmark ve bilgisayar<br />
bilimci Stuart Russell ortak bir bildiri yayınlayarak yapay zekânın<br />
tehlikeleri konusunda insanları uyardılar. Hawking ve diğerleri makalede<br />
şöyle yazdılar:<br />
Fazlasıyla zeki makinaların sadece birer<br />
bilimkurgu ürünü olduğunu düşünerek onları<br />
görmezden gelmek çok yaygındır. Ancak bu büyük bir<br />
hatadır. Belki de, tür olarak yaptığımız en büyük hata<br />
budur. Kuşkusuz yapay zekâ birçok faydaya sahiptir:<br />
savaşların tamamen durdurulmasından tutun da,<br />
yoksulluğun önüne geçilmesine kadar. Zeki makinalar<br />
yaratmak, insanlık tarihinin en büyük başarısı olabilir.<br />
Ancak bu başarı, aynı zamanda sonuncu da olabilir.<br />
Tekilliğin insanların başına gelebilecek en iyi veya<br />
en kötü şey olduğu düşünüldüğünde, bu sahaya ve<br />
etkilerini anlamak için yeterli kaynakların ayırılmadığını<br />
görebiliriz. Her ne kadar yapay zekânın kısa vadeli<br />
etkileri, onu kimin kontrol ettiğine göre değişebilecek<br />
olsa da, uzun vadeli etkisi, tamamen kontrol edilip<br />
edilemeyeceğine bağlıdır.<br />
Çağrı Mert Bakırcı Yapay Zekâ: Dost mu, Düşman mı?<br />
(Evrim Ağacı) http://evrimagaci.org<br />
itü vakfı dergisi<br />
55
İNSANLAŞAN MAKİNALAR - YAPAY ZEKÂ<br />
Tesla ve duvar pili<br />
Güneş enerjisi ile kendi elektriğinizi üretin. Akşama duvar piliyle depolayın ve gündüz Tesla’yı şarj edin.<br />
Elon Musk <strong>2017</strong>’de Dünyayı<br />
Değiştirecek<br />
Kozan Demircan<br />
Popular Science Türkiye Teknoloji Editörü<br />
Bilgi Üniversitesi Öğretim Görevlisi<br />
Elon Musk gerçek bir altyapı girişimcisi. Online ödeme<br />
sistemleri sağlayıcısı PayPal’dan çıkış yaptıktan sonra önce<br />
roket şirketi SpaceX ve ardından Tesla’yı kurdu. Gerçek altyapı<br />
girişimcisi; çünkü kendi şirketleri için ağır sanayi altyapısı<br />
kuruyor ve klasik girişimcilerin tersine, şirketlerini elden<br />
çıkarmadan uzun vadeli kullanmak için organize ediyor.<br />
Oysa klasik girişimciler şirket kurup<br />
biraz para kazandıktan sonra elden<br />
çıkararak yeni şirketlere yatırım<br />
yapmak istiyor. Bu bağlamda Elon Musk’ın<br />
hem kendi pazarını ve hem de şimdilik gücünün<br />
yetmeyeceği yeni pazarları güçlendiren<br />
bir ekosistem kurduğunu görüyoruz.<br />
Örneğin, yıllık geliri 10 milyar dolar olan<br />
SpaceX gelirlerini elektrikli otomobil üreten<br />
Tesla’ya aktarıyor. Sahip olduğu SolarCity<br />
şirketinin güneş enerjisi teknolojisini konutlara,<br />
elektrik santralleri ve Tesla’ya entegre<br />
ediyor.<br />
Ayrıca Mars’a insan göndermeyi ve<br />
uzaydan sansürsüz, ucuz özgür internet<br />
iletişi sağlamayı planlıyor, sesten hızlı giden<br />
süpersonik tramvaylar (Hyperloop) tasarlıyor.<br />
Enerji, iletişim ve ulaşımda tekelciliği kırarak<br />
geleceğin dağıtık ekonomisini inşa eden Elon<br />
Musk’ı desteklememiz ve ülkemizde yeni<br />
Elon Musk’lar yetiştirmemiz gerekiyor.<br />
10 yıllık yol haritası<br />
Elon Musk, 10 yıla yönelik yeni Tesla planını<br />
açıkladı. İçinde neler var neler: Öncelikle<br />
altyapı girişimcisi olarak evlerin çatısındaki<br />
güneş panelleriyle Powerwall “ev pillerini” birleştirecek.<br />
Elektrikli kamyonet ve yolda kendini<br />
sürmeyi öğrenen akıllı arabalar üreterek<br />
Uber gibi kiralık araç ekonomisine geçecek.<br />
4 adımda görelim.<br />
• Spor araba gibi pahalı bir elektrikli otomobil<br />
üret.<br />
• Bunu meraklılara satıp daha hesaplı bir<br />
elektrikli otomobil üret.<br />
• Bunu satıp daha da ucuz bir elektrikli otomobil<br />
üret.<br />
• Bütün bunları yaparken güneş panelleri,<br />
elektrikli otomobil pilleri ve ev pilleri<br />
(Powerwall) gibi elektrik üretirken sera gazı<br />
açığa çıkarmayan, yani küresel ısınmaya<br />
yol açmayan temiz enerji tesislerine yatırım<br />
yap.<br />
Güzel değil mi?<br />
Popular Science Türkiye Haziran 2016<br />
sayısında yazdığım gibi altyapı olmadan girişimcilik<br />
olmaz ve Elon Musk güneş enerjisi<br />
ile altyapı girişimciliğine yatırım yaptı. Bir kere<br />
Tesla Model S ile rekabetçi fiyatlarla satılan<br />
kullanışlı bir elektrikli oto üretti.<br />
56 itü vakfı dergisi
İkincisi, <strong>2017</strong>’den itibaren yılda 35 gigawatt<br />
saatlik elektrikli otomobil pili üretecek<br />
olan güneş enerjili Tesla Gigafactory’yi kurarak<br />
Tesla arabaların temel ihtiyacı olan pil üretimini<br />
kendi yapmaya başladı.<br />
Bütün bu gelişmeler olurken, Tesla şirketi<br />
2016 yılında SolarCity güneş enerjisi şirketini<br />
3 milyar dolara satın almak için teklif de verdi.<br />
Elon Musk zaten şirketin hisselerinin yüzde<br />
22’sine sahipti ve bu hamle ile güneş ışığından<br />
elektrik üreten temiz enerji sektörüne girmek<br />
istediğini göstermiş oldu.<br />
PARA EKONOMİSİNDEN ENERJİ<br />
EKONOMİSİNE GEÇİŞ<br />
Tesla ve gelecek 10 yıl haritası<br />
Tesla öncelikle sürdürülebilir temiz<br />
enerji şirketi olmak istiyor. Bunun için sihirli<br />
formülü evlerin çatısına güneş paneli yerleştirmek<br />
ve bu panellerle konutların elektriğini<br />
üretmek.<br />
Gündüz üretilen elektriği gece kullanmak<br />
için enerjiyi Powerwall ev pillerinde<br />
(duvar pillerinde) depolamak ve bu pillerle<br />
aynı zamanda Tesla elektrikli otoları sabah<br />
kullanmak üzere şarj etmek. İşte altyapı girişimciliği<br />
budur.<br />
Enerjide paylaşım ekonomisi<br />
Tesla otomobiller sadece almayı değil,<br />
vermeyi de öğrendi ve gerçek dağıtık ekonominin<br />
bir parçası olarak yakında V2G (Araçtan<br />
Şebekeye) teknolojisi ile evlere enerji<br />
sağlayacak; fakat asıl bomba aşağıda:<br />
Southern California Edison şirketiyle<br />
anlaşan Tesla firmaya 20 megawatt gücünde<br />
Powerpack piller satacak. 80 megawatt<br />
saat güç sağlayan büyük piller arıza durumunda<br />
jeneratör gibi devreye girerek şehirde<br />
elektrik kesintisini önleyecek.<br />
Southern California Edison bunun için<br />
elektrikli santrallerden gelen enerjiyi Tesla<br />
üretimi Powerpack pillerde depolayacak<br />
ve kesinti halinde şebekeye Powerpack ile<br />
enerji sağlayacak. Tabii bu arada Tesla da<br />
hızla bir otomotiv şirketinden enerji şirketine<br />
dönüşecek.<br />
Mars’a insan göndermeyi ve<br />
uzaydan sansürsüz, ucuz özgür<br />
internet iletişi sağlamayı planlıyor,<br />
sesten hızlı giden süpersonik<br />
tramvaylar (Hyperloop) tasarlıyor.<br />
Negatif çevre vergisi<br />
V2G sayesinde Tesla sürücüleri kullanmadıkları<br />
elektriği şebekeye geri vererek<br />
enerji faturasına geri ödeme alabilecekler.<br />
Böylece güneş panelleriyle ihtiyaç fazlası<br />
güç üreten bahçeli evler kullanmadıkları<br />
elektriği komşularına sunarak ek gelir kaynağı<br />
elde etmiş olacaklar (elektriği şebekeye<br />
geri verince vergi iadesi alacaklar).<br />
Siz de tüm altyapınızı veya en kritik<br />
noktalarını kendiniz kurarsınız piyasada<br />
sürdürülebilir rekabet gücü kazanırsınız.<br />
Bunun için elbette para, istikrarlı ekonomi<br />
ve devlet desteği lazım; ancak Tesla üzerinden<br />
giderek bunu nasıl yapabileceğimize<br />
dair iyi bir örnek sağlayabiliriz.<br />
Nasıl yapacak?<br />
Öncelikle benzin, dizel ve kömür gibi<br />
fosil yakıt üretiminden tümüyle çıkarak<br />
sürdürülebilir güneş enerjisi ekonomisi<br />
kurmak istiyor. Böylece Tesla otomobilleri,<br />
güneş panellerini, Powerwall ev pilini ve<br />
elektrikli oto akülerini üretirken bile merkezi<br />
elektrik şebekesine, dolayısıyla fosil yakıtlara<br />
bağlı kalmayacak.<br />
ALTYAPI GİRİŞİMCİSİ KENDİ<br />
EKOSİSTEMİNİ KURAR VE<br />
KENDİ PAZARINI BÜYÜTÜR,<br />
ŞİRKETİNİ DE HEMEN ELDEN<br />
ÇIKARMAZ<br />
Kısacası Elon Musk merkezi ekonomi<br />
yerine dağıtık ekonomiye geçerek maliyetleri<br />
düşürecek ve ekonomik manipülasyonu<br />
önleyecek. Bu yüzden Elon Musk’ın<br />
hedefleri dünyanın en büyük altyapı girişimciliği<br />
hamlesi ve teknolojik tekilliğin yaklaştığını<br />
gösteren önemli bir ipucu. Solarcity<br />
güneş panelleriyle resimdeki duvar pili<br />
Powerwall’u şarj edip Tesla otomobillerin<br />
pilini dolduracak bir sistem entegrasyonu.<br />
Kiracılar ve ev sahipleri artık kendi elektriğini<br />
kendi üretecek.<br />
Tesla’nın yeni ana planı<br />
• SolarCity üretimi çatı güneş panelleriyle<br />
Powerwall ev pillerini birleştirmek<br />
• Elektrikli otomobillerin yanı sıra elektrikli<br />
kamyon, kamyonet, otobüs, TIR üretmek<br />
(yani elektrikli taşıtları sürdürülebilir<br />
kârlılık için tüm segmentlere yaymak)<br />
• Son zamanlarda Tesla otomobillerin<br />
otopilot özelliğini kullanan sürücülerin<br />
yaşadığı kazaları önlemek için trafikte<br />
insanlardan 10 kat güvenli giden ve kendini<br />
süren akıllı arabalar üretmek (Bunlar<br />
yapay zekâ ile yol durumunu öğrenerek<br />
İstanbul trafiğinde bile kaza yapmadan<br />
gidecekler)<br />
• Son olarak da Uber tarzı kiralık araç ve<br />
paylaşım ekonomisine geçmek.<br />
Yeni otomobil<br />
Tesla aynı zamanda Model 3’ü geliştiriyor.<br />
Tesla Model S ve X’in tersine salt<br />
alüminyumdan değil, çelik-alüminyum karışımından<br />
üretilen Model 3; 74 bin dolarlık<br />
fiyatıyla lüks segmente ait model X’in tersine,<br />
orta sınıfa yönelik bir otomobil olacak.<br />
Aynı zamanda konutlardaki güneş enerjisi<br />
panelleriyle şarj olmak üzere optimize edilecek.<br />
Tesla bu entegrasyonu tamamlamak<br />
için güneş panelleri üreten SolarCity şirke-<br />
itü vakfı dergisi<br />
57
İNSANLAŞAN MAKİNALAR - YAPAY ZEKÂ<br />
tini satın almak da istiyor. Hatta uzmanlar<br />
bu kararı eleştiriyor, çünkü Tesla’nın Model<br />
3’te kâra geçmesi için en az 500 bin otomobil<br />
satması, dolayısıyla bunları 2018’e<br />
yetiştirmesi gerekiyor.<br />
Yine de Elon Musk ve şirketin diğer<br />
paydaşları 2,5-3 milyar dolarlık satın almanın<br />
şirket kasasını boşaltarak Model 3’e sabotaj<br />
yapacağını düşünmüyor. Buna göre,<br />
Model 3’ün evlerde daha kolay şarj edilmesi,<br />
elektrikli şarj istasyonlarından daha<br />
ucuz bir alternatif sunacak ve otomobil<br />
fiyatının ikinci kalemi olan yol maliyetlerini<br />
azaltacak.<br />
Tesla Semi<br />
<strong>2017</strong>’de duyurulması planlanan Tesla<br />
Semi Amerika’nın ilk yaygın elektrikli uzun<br />
Tesla otomobilleri, güneş<br />
panellerini, Powerwall ev pilini ve<br />
elektrikli oto akülerini üretirken<br />
bile merkezi elektrik şebekesine,<br />
dolayısıyla fosil yakıtlara bağlı<br />
kalmayacak.<br />
aracı (TIR) olacak. Ancak bu daha başlangıç:<br />
Elon Musk daha küçük olmakla birlikte<br />
daha çok koltuğa sahip yeni bir elektrikli<br />
belediye otobüsü geliştirmek istediğini de<br />
söylüyor.<br />
Maliyet sorunu<br />
Sizce neden metro ve banliyö trenleri<br />
pille gitmek yerine şebeke elektriği kullanıyor?<br />
Neden İstanbul’da seksenlerin başında<br />
kullanımdan kalkan troleybüsler de şebeke<br />
Dünyayı Kurtaran Adam<br />
Enerji, ulaşım ve iletişimi özgüleştirmek temiz<br />
güneş enerjisi ile küresel ısınma ve çevre kirliğini<br />
önleyip Dünya’yı kurtarmak demek.<br />
elektriği kullanıyordu? Bunun sebebi otobüs<br />
ve kamyonların çok enerji tüketmesi. Bunlar<br />
elektrikli olsa kısa sürede pili biterdi.<br />
Bu nedenle Elon Musk yeni elektrikli otobüsü<br />
sadece ekspres hatlarda kullanacak. Bu<br />
otobüslerin her durakta yolcu alması maliyeti<br />
artırıyor. Sonuçta pilli otobüsler henüz dizel<br />
otobüslerle rekabet edecek düzeyde değil.<br />
MERKEZİ EKONOMİDEN<br />
TÜKETİCİNİN KENDİ<br />
ELEKTRİĞİNİ ÜRETECEĞİ VE<br />
KENDİ İNTERNETİNİ KURACAĞI<br />
ÖZGÜR, DAĞITIK EKONOMİYE<br />
GEÇİŞ<br />
Tesla ve Uber rekabeti<br />
Tesla otopilot Uber’ın Volvo’dan devşirdiği robot taksilerle rekabet edebilir.<br />
Maliyetler nasıl düşer?<br />
Üretim müdürlerinin ve CEO’ların bildiği<br />
gibi bu bir optimizasyon sorunu ve temelde<br />
enerji optimizasyon sorunu. Ancak enerjiyi<br />
kullanmanın yolu da iletişimden geçiyor.<br />
Elon Musk bu nedenle hem elektrikli otobüsler<br />
hem kamyonlar hem de otomobiller<br />
için yapay zekâ geliştirmeye odaklanıyor.<br />
Özetle bütün elektrikli taşıtlar Google’ın<br />
5 yıldır kullandığı servis araçları gibi trafikte<br />
58 itü vakfı dergisi
Gigafactory<br />
Tesla şirketi Panasonic’le iş birliği yaparak<br />
ucuz ve güvenilir lityum-iyon<br />
piller geliştiriyor ve bunları Nevada’da<br />
kurulan Gigafactory’de üretecek. Çölde<br />
kurulan fabrika enerji ihtiyacını güneş<br />
ışığından elektrik üreterek karşılıyor.<br />
Bunun için de SolarCity panelleri<br />
kullanılıyor.<br />
Bu entegrasyon sayesinde Amerikalılar<br />
tek bir ürün paketi satın alarak<br />
evlerinde rekabeti önleyici en büyük<br />
kontrol aracı olan enerji tekelinden<br />
kurtulmuş olacaklar. SolarCity güneş<br />
panellerini kuracak, Powerwall ev pilini<br />
takacak ve Tesla Model 3 bununla şarj<br />
edilecek.<br />
• Nitekim organizasyonlar iki ana kalemde<br />
vatandaşları kontrol ediyorlar:<br />
Enerji ve iletişim. Enerji olmadan iletişim<br />
olmaz.<br />
• Örneğin, toplumsal olaylarda internet<br />
kesilse de başka kanallardan haber alabilirsiniz;<br />
ama elektrik kesilirse Ortaçağ<br />
karanlığına gömülürsünüz. Elon Musk<br />
bu yüzden “Tesla ve SolarCity iki ayrı<br />
şirket olarak kalırsa başaramayız” diyor.<br />
Gigafactory<br />
Çatısı güneş panelleriyle kaplı bu fabrika yılda 35<br />
gigawatt saat enerji depolayacak kadar çok sayıda<br />
otomobil pili üretecek.<br />
otopilotla gidecek. Böylece hem resimde<br />
gördüğünüz gibi Türkiye’de trafik kazaları<br />
azalacak hem de yoldan araba geçmezse<br />
hep yayaya yeşil yanan trafik ışıklarında olduğu<br />
gibi akıllı otolar sinyalizasyon sistemine<br />
entegre edilecek.<br />
Bu sistemi elektrikli otobüslere uyguladığımız<br />
ve bunları yeni model uzun ömürlü<br />
pillerle donattığımız zaman, tüm duraklarda<br />
durduğu halde pili bitmeyen kullanışlı<br />
toplu taşıma araçları üretmiş olacağız;<br />
çünkü trafiğin optimize edilmesi pil tüketimini<br />
de azaltacak.<br />
Türkiye’de yılda 183 bin yaralı ve ölümlü<br />
trafik kazası oluyor. Geçen yıl yaklaşık<br />
<strong>75</strong>00 kişi trafik kazasında hayatını kaybetti.<br />
Asıl kayıp budur ve otopilotlu kendini süren<br />
arabalar kazaları önlemenin sürücüleri<br />
eğitmekten sonra en etkili yolu.<br />
Uber paylaşım ekonomisi<br />
Paylaşım ekonomisinin temellerini EticaretMag<br />
için sevgili Erhan’la yaptığım 500<br />
Startups söyleşisinde [1] ele almıştık; ama<br />
burada Uber’in mobil uygulama ile otomobil<br />
kiralama ve kiralık sürücü çağırma sistemini<br />
özellikle vurgulamak istiyorum. Elon<br />
Musk, Tesla otomobillerin otopilotunu Uber<br />
sistemiyle eğitecek.<br />
Bunun için önce Tesla Model 3 satın<br />
alacaksınız. Sonra bunu işiniz ve aileniz<br />
için kullanacaksınız. Ardından eve park<br />
edeceksiniz ve arabaya ihtiyacı<br />
olan bir arkadaş sizin<br />
arabanızı Bitaksi<br />
ile taksi çağırır gibi<br />
kiralayacak.<br />
Böylece arabanız<br />
garajdan<br />
Düşünün: İstanbul’da sadece<br />
trafik kurallarına uyarak araba<br />
kullanırsanız kaza yaparsınız.<br />
Karşıdaki sürücünün kuralları ihlal<br />
edeceğini mutlaka hesaba katmanız<br />
gerekir. Tesla otopilot bunu sizin<br />
için yapıyor.<br />
kendiliğinden çıkıp yolcuyu alacak. Yolcu<br />
da size taksi parası ödeyecek. Bunun bir<br />
kısmını Tesla şirketi alacak. Gerisi hesabınıza<br />
yatacak. Hatta Tesla aracınız yolcuyu<br />
otopilotla evine bırakırken siz de sürücü<br />
koltuğunda şekerleme bile yapabilirsiniz.<br />
Şimdiden Los Angeles trafiğinde aracı<br />
otopilota alıp yolda uyuyan sürücüler var.<br />
Tek sorun güvenlik sorunu. Dengesiz bir<br />
yolcu otomobile veya size zarar verebilir;<br />
fakat gerçek hayatta sadece bir taksi sürücüsü<br />
kadar risk almış olacaksınız. Riski<br />
gündüz vakti güvenli rotalarda hizmet vererek<br />
azaltabilirsiniz.<br />
Bu arada Tesla otomobillerin otopilotunun<br />
bugüne dek bir kez kaza yaptığını<br />
hatırlatalım. Maalesef o da ölümlü kaza<br />
oldu. Ancak daha şimdiden<br />
otopilotların<br />
kaza<br />
Gerçek Kara Şimşek<br />
Tesla’nın yeni modeli<br />
otopilot ile trafiğe<br />
çıkacak.<br />
yapma şansı insanların yüzde 1’i; yani bugün<br />
Türkiye’de herkes Tesla kullansa en iyi ihtimalle<br />
ölümlü kaza oranı <strong>75</strong>00’den <strong>75</strong>’e inerdi.<br />
Dolayısıyla otopilotlar insanlardan çok<br />
daha az trafik kazasına yol açacak ve bunu<br />
bilmek ülkemizin geleceği için önemli. Ek<br />
kanıt istiyorsanız Elon Musk’ın Twitter hesabına<br />
bakabilirsiniz. Aralık 2016 paylaşımları<br />
arasında Tesla otopilotun öndeki<br />
otomobilin bile takla atacağını anlayıp otomatik<br />
olarak fren yaptığı görülüyor!<br />
Düşünün: İstanbul’da sadece trafik kurallarına<br />
uyarak araba kullanırsanız kaza<br />
yaparsınız. Karşıdaki sürücünün kuralları<br />
ihlal edeceğini mutlaka hesaba katmanız<br />
gerekir. Tesla otopilot bunu sizin için yapıyor.<br />
ELON MUSK 2022’DEN<br />
İTİBAREN MARS’A DÜZENLİ<br />
OLARAK ROKET GÖNDERMEK<br />
İSTİYOR<br />
Model 3 gerçek Kara Şimşek<br />
Söz konusu sistem sayesinde<br />
Tesla otolar hem sürücülere<br />
hem şirkete<br />
gelir sağlayacak<br />
hem de trafikte daha<br />
çok vakit geçirerek<br />
kendini sürmeyi öğrenecek<br />
(tabii otomobilin<br />
yıpranma<br />
hızı artacak).<br />
Buradaki<br />
en büyük<br />
sorun ise<br />
teknoloji değil,<br />
Tesla’nın<br />
itü vakfı dergisi<br />
59
İNSANLAŞAN MAKİNALAR - YAPAY ZEKÂ<br />
Mars’a yolculuk<br />
Elon Musk 2022’den itibaren Mars’a insan göndermek istiyor.<br />
Kurşundan hızlı tramvay<br />
Hyperloop ile New York-Los Angeles arası 3,5 saate inecek. Hem de havalimanına<br />
gitme ve terminalde bekleme / gecikme olmadan.<br />
ekonomik performansı. Bu şirket 12 çeyrektir<br />
az da olsa zarar ediyor ve sürekli sübvanse<br />
ediliyor. Elon Musk, “2016 sonbaharında nihayet<br />
kâra geçeceğiz diyor ve ilk 10 yıllık yol<br />
haritasını büyük ölçüde başardık ama bu basit<br />
bir plandı” diye ekliyor. Karmaşık yeni planı<br />
uygulamaksa daha zor olacak.<br />
Enerji ekonomisi<br />
Şimdi Tesla’nın yeni planını resimli 7<br />
adımla özetleyelim. Görseller eşliğinde Elon<br />
Musk’ın çılgın fikirlerinin hayatımızı nasıl değiştireceğini<br />
görebiliyoruz. Zaten tekelci ekonomik<br />
sistemler yerine, doğrudan internet<br />
demokrasisine dayalı dağıtık ekonomilere<br />
geçmek istemez miyiz?<br />
Doğrusu kanunen başkasının kaçak elektrik<br />
kullanım bedelini bizim ödemek zorunda<br />
olduğumuz bir ülkede yaşadığımızdan, Elon<br />
Musk’ın başarıya ulaşmasını canı gönülden<br />
istiyorum. Kendi elektriğimizi güneş panelleriyle<br />
kendimiz üretelim ve bir kuruş elektrik<br />
faturası ödemeyelim.<br />
Hele izlemediğimiz TV kanalları için alınan<br />
kesilen haraçlar faturamızdan hiç tahsil edilmesin.<br />
Para ekonomisinden veri ekonomisine<br />
ve nihayet enerji ekonomisine geçmek için<br />
60 itü vakfı dergisi<br />
Tesla’nın dağıtık teknoloji ve iş modellerinin bir<br />
an önce yaygınlaşması gerekiyor.<br />
1. Güneş paneli ve pil entegrasyonu<br />
Tesla’nın amacı Model X ve Model 3’ün<br />
çatıdaki güneş panelleriyle dolan bir duvar<br />
piliyle (Powerwall) şarj edilmesini sağlamak.<br />
Powerwall sistemi güneş paneli ve duvar pilini<br />
Trafik kazalarını azaltacak<br />
Amerika’da bugüne dek Tesla otopilotuna<br />
bağlı en az bir ölümlü kaza<br />
gerçekleştiği ve Tesla’nın pil tüketimi<br />
de bilgisayarla optimize edildiği için<br />
Elon Musk’ın yapay zekâ destekli Kara<br />
Şimşek otomobiller geliştirmesi şart.<br />
Elon Musk, Tesla otopilot “doğru kullanıldığı<br />
zaman arabayı kullanan insan<br />
sürücülerden çok daha güvenli”<br />
diyor. Tesla otopilot ortalama bir Amerikalı<br />
sürücüden 10 kat iyi araba kullandığı<br />
zaman, beta etiketi kaldırılan<br />
devrimsel sistem yaygın kullanıma<br />
geçecek.<br />
Elon Musk 2022’de Mars’a<br />
gitmek istiyor ve bunu 100 kişi<br />
taşıyan 122 metrelik dev bir uzay<br />
gemisiyle yapacak. SpaceX yapımı<br />
Gezegenler Arası Taşıma Sistemi<br />
(ITS) Mars’ta durmayarak 40 yıl<br />
içinde insanları Jüpiter’in uydusu<br />
Europa ve ötesine taşıyacak.<br />
birbirine bağlıyor. Akıllı sistem internet üzerinden<br />
ve Tesla tarafından gözetlenebiliyor. Kısacası<br />
gerçek dağıtık ekonomi gelmeden önce<br />
şirketler enerjiyi kısmen kontrol edecek ama<br />
bu çok daha insani bir sistem.<br />
2. Altyapı tesisleri rekabetçi ürün olacak<br />
Bu ne demek? Bu hayalini kurduğumuz<br />
elektrikli arabalar için önce kendi elektriğini<br />
kendi üreten düşük maliyetli, yapay zekâ destekli,<br />
süper ucuz fabrikalar kurmak demek.<br />
Tesla 2022’de üretim verimliliğini 10 kat artırmayı<br />
düşünüyor. Böylece otomobiller, güneş<br />
panelleri ve piller ucuzlayacak.<br />
Bu noktada ülkemizde yaşanan son elektrik<br />
kesintisini hatırlayalım: Bugün sadece Tuz<br />
Gölü büyüklüğünde bir alanı güneş paneliyle<br />
kaplayarak Türkiye’nin yıllık enerji miktarını<br />
karşılayacağımızı biliyor musunuz?<br />
Peki Amerika’da enerji bakanlığından<br />
yatırım alan Solar Roadways şirketinin Amerika’daki<br />
tüm otoyolları güneş paneliyle kaplamak,<br />
altından fiber internet geçirmek ve<br />
üstüne boyalı değil, LED ışıklı yol işaretleri yerleştirmek<br />
istediğini?<br />
Bırakın şehir içi yolları, sadece şehirlerarası<br />
yolları güneş paneliyle kaplayarak Amerika’nın<br />
yıllık enerji ihtiyacının 3 katını üretebiliriz.<br />
Kendi elektriğini üreten ve bununla telekom<br />
şebekesine elektrik sağlayan güneş enerjili<br />
Az önce elektrikli araçlarda enerji optimizasyonu<br />
için araba kullanmayı kendi<br />
kendine öğrenen yapay zekâ destekli<br />
robot arabalar şart dedik. Peki bu arabalar<br />
kendini kullanmayı nasıl öğrenecek?<br />
Elbette trafiğe çıkarak!<br />
Oysa erkekler bile günlük mesai saatinin<br />
maksimum yüzde 10’unda araba<br />
kullanıyor. Birinci kuşak aptal otopilotların<br />
trafikteki insan faktörü nedeniyle<br />
zor yollarda çoğu zaman kapalı duracağını<br />
düşünürsek durumu anlıyoruz.<br />
Otopilotların yolları öğrenmesi uzun<br />
sürecek.
SpaceX roketleri<br />
Fırlattıktan sonra yere inen ve tekrar kullanılan roketler uzaya<br />
uydu ve insan gönderme maliyetlerini ilk etapta yarı yarıya<br />
azaltacak.<br />
Uzaydan internet<br />
Elon Musk 4000 mini küp uydu ile uzaydan ucuz<br />
ve sansürsüz internet yayını yapacak.<br />
otoyollar. Bizi doğal gaz ve termik santral bağımlılığından<br />
kurtaracak güneş enerjisi...<br />
İşte Elon Musk Solar City’nin duvar kağıdı<br />
gibi döşenen esnek güneş panelleriyle buna<br />
yatırım yapıyor ve sırada güneş ışığından, hatta<br />
şömine sıcağından elektrik üreten grafen<br />
boya var. Bütün bunları blogumda anlattım [2] .<br />
Ancak Elon Musk’ın gerçek Dünya’yı Kurtaran<br />
Adam olarak yapacakları bununla sınırlı değil.<br />
3. İnsan sürücüden 10 kat güvenli otopilot<br />
Dediğim gibi İstanbul yollarında kaza<br />
yapmamak için trafik kurallarına uymak yetmez.<br />
Aynı zamanda diğer sürücülerin trafik<br />
kurallarını çiğneyebileceğine hazırlıklı olmanız<br />
Tesla otopilot<br />
Gerçek Kara Şimşek kokpiti.<br />
lazım. Örneğin kavşakta öncelik<br />
benim, diye geçerseniz kaza yapabilirsiniz.<br />
Bunun için bize Kara Şimşek<br />
K.I.T.T. gibi zeki otomobiller<br />
lazım. Tamam, bunlar insan<br />
gibi konuşamazlar ama insandan<br />
iyi araba kullanabilirler.<br />
Elon Musk’a göre bunun için<br />
Tesla otomobiller toplam 10<br />
milyar km’lik sürüş deneyimine<br />
sahip olmalı. Bu da 5,5 yıl<br />
alacak.<br />
4. Tesla kamyonet<br />
Tesla yalnızca otomobil<br />
satarak kâr elde edemez. Bu<br />
sadece mercimek çorbası satan<br />
bir lokanta açmaya benzer.<br />
Bu sebeple kamyonet, otobüs,<br />
kamyon işine de el atmak istiyor.<br />
Resimde bir Tesla forum<br />
üyesinin hayali tasarımını görüyorsunuz.<br />
Belki de elektrikli kamyonet buna<br />
benzeyecek.<br />
Elbette Tesla bu konuda Volvo otomobilleri<br />
kendi kendine giden Kara Şimşek arabalara<br />
çevirerek paylaşım ekonomisinde robot taksi<br />
işine el atan Uber’le rekabet etmek zorunda<br />
kalacak.<br />
5. Tesla TIR<br />
Tesla uzun araç (TIR) işine de girmek<br />
istiyor. Zaten Mercedes gibi birçok firma,<br />
özellikle İskandinav ülkelerinde şehirlerarası<br />
yük taşımacılığını sürücüsüz robot<br />
kamyonlarla yapmak istiyor. Ancak Tesla<br />
Bize Kara Şimşek K.I.T.T. gibi zeki<br />
otomobiller lazım. Tamam, bunlar<br />
insan gibi konuşamazlar ama<br />
insandan iyi araba kullanabilirler.<br />
Elon Musk’a göre bunun için Tesla<br />
otomobiller toplam 10 milyar km’lik<br />
sürüş deneyimine sahip olmalı. Bu<br />
da 5,5 yıl alacak.<br />
acele etmek zorunda. Rakip şirket Nikola<br />
Motor Company elektrikli TIR üzerinde<br />
çalışıyor.<br />
6. Tesla otobüs<br />
Tesla elektrikli otobüs yolcu kabininde iki<br />
yanda bulunan yerden yüksek olan koltuk sıralarını<br />
kaldırarak hem daha çok oturan yolcu<br />
taşıyacak hem de dur-kalkta sarsıntıyı önleyecek.<br />
Bunun dışında pil tüketimini azaltmak için<br />
sadece ekspres duraklarda çalışacak.<br />
DÜNYA’YA BİR ŞEY OLURSA<br />
BİZE YEDEK DÜNYA LAZIM, BU<br />
NEDENLE MARS’A YERLEŞMEK<br />
AKILLICA OLUR<br />
7. Tesla ile paylaşım ekonomisi<br />
Elon Musk Tesla otopilotun trafikte insandan<br />
10 kat güvenli araba kullanmayı öğrenmek<br />
için 10 milyar km sürüş tecrübesine<br />
ihtiyacı olduğunu söylüyor. Bunun için Tesla<br />
otomobil sahipleri kullanmadıkları zaman<br />
araçlarını bilgisayarla başkalarına kiralayacaklar.<br />
Bitaksi ve Uber benzeri bu sistemde Tesla<br />
araçlar otopilotla çalışarak yolcuyu eve bırakacak<br />
ve böylece hızla sürüş tecrübesi edinecek.<br />
8. Mars’a yolculuk<br />
Elon Musk Dünya’ya bir şey olursa insanlığın<br />
soyunu devam ettirebilmesi için başka bir<br />
gezegen arıyor. Pek uzağa gitmeye de gerek<br />
yok. Bugünkü teknoloji ile Mars’a yerleşmek<br />
ve yeraltı şehirlerinde yaşamak mümkün. Türün<br />
devamlılığı için Balıkesir nüfusunu Mars’a<br />
taşısak yeter.<br />
Elon Musk 2022’de Mars’a gitmek istiyor ve<br />
bunu 100 kişi taşıyan 122 metrelik dev bir uzay<br />
gemisiyle yapacak. SpaceX yapımı Gezegenler<br />
Arası Taşıma Sistemi (ITS) Mars’ta durmayarak<br />
40 yıl içinde insanları Jüpiter’in uydusu<br />
Europa ve ötesine taşıyacak. Peki SpaceX 6<br />
yılda uzay gemisi yapabilir mi? Ancak dilerseniz<br />
bu da yeni yazının konusu olsun.<br />
[1]<br />
www.eticaretmag.com<br />
[2]<br />
www.khossan.com<br />
itü vakfı dergisi<br />
61
İNSANLAŞAN MAKİNALAR - YAPAY ZEKÂ<br />
Sosyal bilimler araştırmalarında odak;<br />
çoğunlukla insan ve insana ilişkin<br />
davranışların insanın bulunduğu<br />
bağlamdaki etkileridir. Gerek kişinin davranışlarının<br />
nedenlerini kavramaya, gerekse<br />
bağlı olduğu grup veya toplumla etkileşimi<br />
sonucu oluşan durumların öncüllerini ve<br />
sonuçlarını anlamaya yönelik olarak çeşitli<br />
modellemeler yapılır, sonrasında nicel ve<br />
nitel yöntemlerle analizler yürütülür. Ancak,<br />
geleneksel araştırma yaklaşımlarının<br />
kullanıldığı çalışmaların çoğunlukla araştırmacının<br />
gözlemlerine ve/veya araştırmaya<br />
katılanların beyanlarına dayalı bulgular<br />
sağlaması bu alandaki çalışmaların kısıtlılığı<br />
konusunda tartışmalara yol açmaktadır.<br />
Makineler İnsanı Anlar mı?<br />
Nörobilim Teknikleri<br />
ile Tüketiciyi Yeniden<br />
Keşfetmek<br />
Yrd. Doç. Dr. Yener Girişken<br />
Kemerburgaz Üniversitesi İİBF<br />
ThinkNeuro Nöropazarlama Araştırma A.Ş.<br />
Prof. Dr. Şebnem Burnaz<br />
İTÜ İşletme Fakültesi, İşletme<br />
Mühendisliği Bölümü<br />
Nörobilimde kullanılan<br />
teknikler aracılığıyla tüketicilerin<br />
ne düşündükleri ve nelerden<br />
etkilendiklerini doğrudan<br />
sormadan, dikkatlerinin, onları<br />
etkileyen uyaranların ve bazı<br />
duygularının ölçülmesi mümkün<br />
hale gelmiştir…<br />
Tüketiciyi Anlamak Neden Önemli?<br />
Rekabetin giderek arttığı, teknolojideki<br />
değişimin en üst düzeye ulaştığı ve çevredeki<br />
gelişmelerin çeşitlilik kazandığı<br />
günümüz ortamında, özellikle pazar içgörüsü<br />
elde ederek yöneticilerin kararlarına<br />
destek olacak geri bildirimleri sağlaması<br />
gereken tüketici davranışı gibi bir alanda,<br />
tüketicinin gerçekten ne düşündüğünü<br />
ve davranışını gerçekte neyin şekillendirdiğini<br />
anlamak kritik önem taşır hale gelmiştir.<br />
Başarılı firmalar, nihai hedeflerinde<br />
olan müşterilerini memnun etme yoluyla<br />
sürdürülebilir kârlılığa erişmenin ve yeni<br />
müşteriler kazanarak büyümenin en temel<br />
yolunun ancak söz konusu müşterileri<br />
daha iyi anlayarak olabileceği gerçeğini<br />
kabul eden ve bu yolda yenilikçi yaklaşımlarla<br />
kendilerini geliştiren firmalardır. Ancak<br />
tüketici ihtiyaç ve isteklerini anlayan,<br />
bu anlayış temelinde ürün geliştiren ya<br />
da müşterileri ile iletişim kuran, tüketiciyi<br />
her türlü pazarlama faaliyetinin odağına<br />
koyan firmalar pazar odaklı ya da pazar<br />
yönelimli olarak adlandırılmaktadır. Pazar<br />
yönelimlilik ise, müşteriye daha üstün değer<br />
sunmada ve firmanın değer önerisini<br />
ayrıştırmada firmayı rakiplerin önüne geçirecek<br />
anahtar unsurdur. Bu durumda,<br />
tüketici araştırmaları daha önce hiç olmadığı<br />
kadar önem kazanmış, tüketiciyi anlamak<br />
kilit nokta haline gelmiştir. Her ne<br />
kadar mevcut araştırmalarda bilişim teknolojisinin<br />
gelişmesinin de etkisi ile yeni<br />
veri toplama ve analiz teknikleri kullanılmaya<br />
başlanmış olsa da tüketicinin davranışını<br />
tam olarak anlamada ya da öngörmede<br />
eksik kalınmaktadır. Soru yönelterek<br />
edinilmeye çalışılan bilgide eksiklik ya da<br />
tutarsızlıkla karşılaşılabilmektedir. Bunun<br />
temel nedeni ise, insanların karar verirken<br />
çoğunlukla bilinçdışının etkisinde olmaları<br />
ve bu nedenle söyledikleri ile eylemlerinin<br />
farklılaşmasıdır. Burada nörobilim tekniklerinin<br />
pazarlama alanında kullanımı devreye<br />
girmektedir (McClure vd, 2004; Boksem<br />
ve Smidts, 2015; Metereau ve Dreher,<br />
2015; Kopton ve Kenning, 2014; Levy vd.,<br />
2011, Çakır vd., 2015). Nörobilimde kullanılan<br />
teknikler aracılığıyla tüketicilerin ne<br />
düşündükleri ve nelerden etkilendiklerini<br />
doğrudan sormadan, dikkatlerinin, onları<br />
62 itü vakfı dergisi
Nöropazarlama, pazarlama<br />
alanında sadece<br />
satışlara yönelik etki<br />
açısından değil, ürün<br />
tasarımı, ürün iyileştirme,<br />
ambalajlama unsurlarının<br />
önceliklendirilmesi,<br />
etkin iletişim karmasının<br />
yaratılması, iletişim<br />
mesajlarının etkinliğinin<br />
ölçülmesi, vb.konularda<br />
yararlı sonuçlar sağlayabilir.<br />
etkileyen uyaranların ve bazı duygularının<br />
ölçülmesi mümkün hale gelmiştir.<br />
Nörobilimin Pazarlama Alanında<br />
Kullanımı<br />
Nörobilim tekniklerinin pazarlama alanı ile<br />
birlikteliğini yansıtan nöropazarlama; kullanılan<br />
makine ve cihazlardan edinilen veriler<br />
yardımıyla özellikle tüketici zihninin içerisindeki<br />
kara kutunun bilinmezliği ile başa<br />
çıkmak üzerine önemli bir adım olarak<br />
kabul edilmektedir. Nöropazarlama; “pazarlar<br />
ve pazarlama mübadeleleri ile ilgili<br />
insan davranışını anlamak ve analiz etmek<br />
için nörobilim yöntemlerinin kullanılması”<br />
olarak tanımlanmaktadır (Lee, Broderic ve<br />
Chamberlain, 2007).<br />
Nöropazarlamanın temeli, nörobilimci<br />
Antonio Damasio’nun bireylerin karar aşamasında<br />
beyinlerinin rasyonel kısımlarını<br />
değil, duygusal kısımlarını kullandıkları iddiasına<br />
dayanmaktadır. Bu bağlamda, 21.<br />
Yüzyıl’ın başından itibaren, tüketici davranışlarını<br />
daha iyi anlamak için nöropazarlama<br />
araştırmalarında gönüllü deneklerin belirli<br />
uyaranlara (marka ve iletişim mesajları,<br />
vb.) nasıl tepki verdiği beyin görüntüleme<br />
teknikleriyle ölçülmektedir. Türkiye’de ise<br />
2010 yılından itibaren tüketici nörobilimine<br />
dayalı ölçümlemeler, pazarlama araştırmalarında<br />
kullanılmaya başlanmıştır. Nöropazarlama<br />
uygulamaları aracılığıyla tüketici<br />
kararlarını yönlendiren gerçek nedenleri<br />
ortaya çıkarma hedeflenmektedir. Örneğin;<br />
markaları hangi özelliklerinden ötürü benimsiyorlar,<br />
reklamda dışsesten rahatsız<br />
mı oluyorlar, onun bilgilendirici mi olduğunu<br />
düşünüyorlar, kadınlar hangi kategoride<br />
hangi rengi ambalajın üstünde görmekten<br />
hoşlanıyorlar gibi birçok sorunun cevabı<br />
gönüllü katılımcılara herhangi bir soru sormadan<br />
dahi bulgulanabilmektedir.<br />
Hangi Makinelerle Ne Ölçümleniyor?<br />
Bilinçdışının pazarlama uyaranlarına verdiği<br />
tepkiyi anlamaya çalışan nöropazarlama<br />
disiplini, bu tepkileri anlayabilmek için bazı<br />
ölçüm yöntemleri kullanmaktadır. Bu ölçüm<br />
yöntemleri “Biyometrik Ölçümler” ve “Beyin<br />
Tepkileri Ölçümleri” olarak iki grupta<br />
incelenebilir.<br />
i) Biyometrik Ölçümler<br />
Biyometrik ölçümlerde en çok kullanılan<br />
yöntemler Eye Tracking (Göz Takibi), Facial<br />
Coding (Yüz Okuma) ve GSR (Galvanik<br />
Deri Tepkisi)'dir.<br />
Eye Tracking yöntemi, bir pazarlama<br />
uyaranı görüldüğünde tüketicilerin gözlerinin<br />
hangi bölgelere odaklandığının<br />
belirlenmesi amacı ile kullanılmaktadır.<br />
Nöropazarlama alanında en sık kullanılan<br />
ölçümleme yöntemlerinden birisidir. Eye<br />
Tracking ölçümlemeleri ile tüketicinin bir<br />
ambalaja, bir görsele, reklama veya web<br />
sitesine bakarken, gözlerinin en çok hangi<br />
bölgelere odaklandığı, nereleri gördüğü,<br />
ilk olarak hangi bölümün görüldüğü veya<br />
bakanların yüzde kaçının istenilen bölgeyi<br />
görüp görmediği gibi bilgiler elde edilebilmektedir.<br />
Bu ölçümleme infrared ışınlarıyla<br />
gözün hareketini ölçümleyen göz takibi<br />
sistemiyle gerçekleştirilir. Bu cihazlar, katılımcıların<br />
ekrana baktığı yerin yaklaşık 60<br />
cm önüne yerleştirilebileceği gibi gözlük<br />
biçiminde de tasarlanabilmektedir<br />
Facial Coding bir pazarlama uyaranına<br />
yüzün verdiği tepkilerden duyguları anlamaya<br />
çalışmak için kullanılmaktadır. Bu<br />
ölçümleme yöntemi 1970'li yıllarda Paul<br />
itü vakfı dergisi<br />
63
İNSANLAŞAN MAKİNALAR - YAPAY ZEKÂ<br />
Ekman tarafından ortaya çıkarılmıştır. İnsanların<br />
bir görseli gördükten ilk 40 milisaniye<br />
içerisinde algılaması temelinden<br />
hareket eden yöntem, bu algının mimikler<br />
ve yüzdeki hareketler ile birleştiğinde<br />
ortaya çıkan ifadelerin anlaşılabilir olmasına<br />
dayanmaktadır (Ekman ve Friesen,<br />
1971). Bu sistem sayesinde, yüz ifadeleri<br />
bir web cam benzeri kamerayla kaydedildikten<br />
sonra özel geliştirilmiş yazılımlar<br />
aracılığıyla yüzdeki mikro kas hareketlerinin<br />
ölçümlenmesi ile duygusal tepkilere<br />
ulaşmak mümkün olmaktadır.<br />
GSR yöntemi ise insanların bir uyaran<br />
ile karşılaştığında deri yolu ile verdikleri<br />
terleme veya elektriksel tepkiyi ölçmeye<br />
dayanmaktadır. Herhangi bir uyarana<br />
bağlı olarak, özellikle avuç içi ve diğer<br />
kılsız bölgelerdeki elektrik dirençlerinde,<br />
ter bezlerinin etkinliğe bağlı değişimler<br />
yaşanmaktadır (Ural, 2008). GSR yöntemi<br />
bu değişimin ölçümlenmesi vücuttaki<br />
terlemeye hassas cihazlarla gerçekleştirilmektedir.<br />
ii) Beyin Tepkileri Ölçümleri<br />
Beyin tepkileri ölçümlemede ise iki ana<br />
yöntem vardır. Bunlardan ilki Elektro Beyin<br />
Grafisi denilen EEG yöntemi, diğeri<br />
ise fMRI olarak adlandırılan Fonksiyonel<br />
Manyetik Rezonans Görüntüleme yöntemidir.<br />
EEG ile yapılan ölçümlerde kafaya<br />
yerleştirilen elektroensefalografi cihazında<br />
bulunan elektrotlar ile bir pazarlama<br />
uyaranına maruz kalan tüketicilerin, bu<br />
64 itü vakfı dergisi<br />
maruz kalma süresi boyunca, beynindeki<br />
elektrik aktivitesinin ölçümlenmesi<br />
amaçlanmaktadır. Katılımcılardan cihazdaki<br />
elektrot sayısı sinyal alınabildiği için<br />
elektrot sayısının yüksek olması daha<br />
faydalı sonuçlar üretmektedir.<br />
fMRI yönteminde beyindeki bazı bölgeler<br />
yüksek çözünürlükte görüntülenmekte,<br />
EEG'den farklı olarak sadece baş<br />
yüzeyinde değil daha derin bölgelerde<br />
de ölçüm yapılabilmektedir (Zurawicki,<br />
2010). fMRI sayesinde katılımcıların bir<br />
pazarlama uyaranına karşı verdiği, mutluluk,<br />
üzüntü ve acı gibi bilinçdışında ortaya<br />
çıkan duygular ölçümlenebilmektedir<br />
(Brooks vd., 2012).<br />
Davranışın Ölçümlenmesine Örnekler<br />
Saniye Saniye Değişim<br />
Nöropazarlama alanında kullanıldığı belirtilen<br />
makinelerle tüketici davranışlarının<br />
ölçümlenmesi birçok alanda katkı sağla-<br />
Eye Tracking ölçümlemeleri<br />
ile tüketicinin bir ambalaja,<br />
bir görsele, reklama veya web<br />
sitesine bakarken, gözlerinin<br />
en çok hangi bölgelere<br />
odaklandığı, nereleri gördüğü,<br />
ilk olarak hangi bölümün<br />
görüldüğü veya bakanların<br />
yüzde kaçının istenilen bölgeyi<br />
görüp görmediği gibi bilgiler<br />
elde edilebilmektedir.<br />
maktadır. Örneğin sıklıkla reklam ölçümleri<br />
için kullanılan EEG yöntemi sayesinde<br />
tüketicilerin reklama verdikleri tepkiler<br />
ölçümlenebilir hale gelmektedir. Tüketicilerin<br />
kafalarına yerleştirilen elektrotlar ile<br />
reklam boyunca verilen tepkiler saniye<br />
saniye görülebilmekte, katılımcıların dikkat,<br />
duygusal etki ve duygusal zorlanma<br />
seviyelerindeki değişimler okunabilmekte<br />
ve bu şekilde katılımcıların hangi<br />
sahneye nasıl bir tepki verdikleri ortaya<br />
konulabilmektedir. Elde edilen sonuçlar,<br />
olumsuz tepki verilen yerlerin reklamdan<br />
çıkartılması/azaltılması ve olumlu tepki<br />
verilen yerlerin vurgulanması/altı çizilmesi<br />
suretiyle değerli bir pazarlama çıktısı<br />
haline getirilebilmektedir.<br />
Logo Tasarımlarında Eye Tracking<br />
Eye tracking yöntemi özellikle web sayfası<br />
tasarımı, marketlerdeki raf dizilimleri,<br />
ürünlerin ambalajları ve logo tasarımları<br />
gibi konularda sonuç verebilmektedir. Kişilerin<br />
nereye ve ne kadar baktıklarının<br />
ölçülebilmesine imkan veren bu yöntem<br />
sayesinde görsellerde en çok dikkat çeken<br />
öğeler veya görselde hangi bölgenin<br />
ilgi çektiği belirlenebilmektedir. Bu şekilde<br />
görsel tasarımı yapılırken gözün daha<br />
çok odaklandığı yerler bulunup, görseldeki<br />
en değerli öğeler göz haritasına<br />
göre konumlandırılabilmektedir. Eye tracking<br />
sayesinde logo tasarımları da daha<br />
dikkat çekici hale getirilebilmektedir (Hür<br />
ve Kumbasar, 2011). Son yapılan eye tracking<br />
çalışmalarında gözün önce ortayı<br />
gördüğü ve sonrasında yatay değil de dikey<br />
tarama yaptığı bilgisinden hareketle,<br />
logolarda amblemlerin orta noktalara konumlandırılmasının<br />
daha etkili bir tasarım<br />
imkanı verdiği saptanmıştır.<br />
Soru Sormadan Marka Tercihini<br />
Öğrenme<br />
Son yıllarda kullanım sıklığı giderek artan<br />
fMRI yöntemi ile özellikle marka çalışmalarında<br />
önemli yol alınmıştır. Profesör Dr.<br />
Peter Kenning ve arkadaşları tarafından<br />
yapılan çalışma (Kenning ve Plassman,<br />
2005) ve devamındaki çalışmalar tüketicilerin<br />
laboratuvarda normalde tercih<br />
ettiği markaları görünce beyinde oluşan<br />
aktivasyonun tercih etmediği markaları<br />
görünce oluşan aktivasyona göre farklı<br />
olduğunu göstermiştir. Tüketiciler kullandıkları<br />
markalara anlamlı derecede hızlı<br />
tepki verirken, beynin düşünme ile ilgili
larda, özellikle kültür ve dil bariyerinin<br />
olduğu durumlarda, pazarlama içgörüsünü<br />
etkin biçimde stratejik karar alma<br />
masasına getirebilmesidir. Bu bağlamda,<br />
yurtdışına açılmayı planlayan markalar<br />
ellerinde bulundurdukları ürün gamından<br />
en uygun olanlarını bu pazarlardaki tüketicilerin<br />
duygusal tepkilerini hesaba katarak<br />
seçebilmektedir.<br />
Tüketicilerin bilinçdışı reaksiyonlarını<br />
özümsemeyi amaçlayan nöropazarlama<br />
çalışmalarının en önemli rolü, insanları<br />
anlama sürecini daha etkin hale getirmektir.<br />
Nöropazarlama yöntemleriyle herhangi<br />
bir marka mesajı ya da herhangi<br />
bir fikir tüketicinin beynine yerleştirilememektedir.<br />
Nöropazarlama ile ilgili en<br />
büyük yanlış anlama bilgi eksikliğinden<br />
ileri gelmektedir. Hem dünyada hem de<br />
Türkiye’de birçok marka halihazırda bu<br />
yöntemleri kullanarak tüketicilerinin beğenisine<br />
uygun ürünler ortaya çıkarmış<br />
ve/veya o ürünlerin sunulmasında tüketibölümlerindeki<br />
aktivasyon düşük kalmaktadır.<br />
Bir başka ifade ile insanlar tercih ettikleri<br />
markalara karşı fazla düşünmeden<br />
duygusal tepkiler verebilmektedir. fMRI<br />
çalışmaları ile kişilere soru sormadan,<br />
sadece marka logoları veya markayla<br />
ilgili görseller gösterilerek onların marka<br />
tercihleri hakkında bilgi alınabilmektedir.<br />
Tüketicilerin bilinçdışı<br />
reaksiyonlarını özümsemeyi<br />
amaçlayan nöropazarlama<br />
çalışmalarının en önemli<br />
rolü, insanları anlama<br />
sürecini daha etkin hale<br />
getirmektir. Nöropazarlama<br />
yöntemleriyle herhangi bir<br />
marka mesajı ya da herhangi<br />
bir fikir tüketicinin beynine<br />
yerleştirilememektedir.<br />
Nöropazarlama Araştırmalarının<br />
Katkısı<br />
Nöropazarlama araştırmalarının geleneksel<br />
araştırma yöntemlerine göre en<br />
önemli üstünlüğü, araştırma bulgularının<br />
tüketicinin sözel olarak verdiği cevaba<br />
değil, gerçekte ne düşündüğüne dayandırılmasıdır.<br />
Yukarıda sözü geçen teknikler<br />
aracılığıyla katılımcıların gerçekte ne<br />
düşündüğü, nereye odaklandığı izlenebilmektedir.<br />
Bilinçdışının karar vermedeki<br />
rolü temelinde, bu sürecin nasıl işlediğini<br />
kavramak öncelikli önem taşımaktadır.<br />
Nöropazarlama, pazarlama alanında<br />
sadece satışlara yönelik etki açısından<br />
değil, ürün tasarımı, ürün iyileştirme,<br />
ambalajlama unsurlarının önceliklendirilmesi,<br />
etkin iletişim karmasının yaratılması,<br />
iletişim mesajlarının etkinliğinin<br />
ölçülmesi, vb. konularda yararlı sonuçlar<br />
sağlayabilir. Böylelikle tüketicilerin bilinçdışı<br />
reaksiyonlarını hesaba katarak ürün,<br />
pazarlama ve iletişim stratejilerini belirleyen<br />
markalar kaynaklarını daha verimli<br />
kullanma imkanına sahip olurlar.<br />
Tüketici nörobilimi ya da nöropazarlama<br />
çalışmalarının en pratik katkılarından<br />
birisi de yurtdışında yapılan araştırmaciyi<br />
sıkmadan, onlara keyifli gelecek yöntemler<br />
geliştirmişlerdir.<br />
Kaynaklar<br />
– Boksem, M.A.S. & Smidts, A. (2015). Brain<br />
responses to movie-trailers predict individual<br />
preferences for movies and their population-wide<br />
commercial success. Journal of Marketing<br />
Research 52(4): 482-492.<br />
– Brooks, S.J., Savov, V., Allzen, E., Benedict, C.,<br />
Fredriksson, R. ve Schiöth, H.B. (2012), "Exposure<br />
to Subliminal Arousing Stimuli Induces Robust<br />
Activation in the Amygdala, Hippocampus,<br />
Anterior<br />
– Cingulate, Insular Cortex and Primary Visual<br />
Cortex: A Systematic Meta-analysis of fMRI Studies",<br />
Neurolmage, 59, 2962-2973.<br />
– Çakır, M. P., Çakar, T., & Girişken, Y. (2015).<br />
Neural Correlates of Purchasing Behavior in<br />
the Prefrontal Cortex: An Optical Brain Imaging<br />
Study. Proceedings of CogSci 2015 Annual Meeting<br />
of the Cognitive Science Society, Pasadena,<br />
CA, USA.<br />
– Ekman, P., Friesen, W. (1971) "Constants across<br />
cultures in the face and emotion." Journal of personality<br />
and social psychology 17.2, 124.<br />
– Hür, Ş. ve Kumbasar, S. (2011), “Göz Hareketlerine<br />
Dayalı Araştırma Çözümleri: Eye Tracking<br />
Teknolojisi”, Araştırmada Yenilikler Konferansı.<br />
– Kenning, P. ve Plassman, H. (2005), “NeuroEconomics:<br />
An Overview from an Economic Perspective”,<br />
Brain Research Bulletin, 67, 5, 343-354.<br />
– Kopton, I.M., Kenning, P. (2014). Near-infrared<br />
spectroscopy (NIRS) as a new tool for neuroeconomic<br />
research. Frontiers in Human Neuroscience,<br />
8 (549): 7.<br />
– Lee, N., Broderic A.J. ve Chamberlain, L.<br />
(2007), “What is ‘Neuromarketing’? A Discussion<br />
and Agenda for Future Research”, International<br />
Journal of Psychophysiology, 63, 199-204.<br />
– Levy, I., Lazzaro, S. C., Rutledge, R. B., & Glimcher,<br />
P. W. (2011). Choice from non-choice: predicting<br />
consumer preferences from blood oxygenation<br />
level-dependent signals obtained during<br />
passive viewing. The Journal of Neuroscience,<br />
31(1): 121.<br />
– McClure, S. M., Li, J., Toulin, D., Cypert, K.,<br />
Montague, L. M. & Montague, P. R. (2004). Neural<br />
correlates of behavioral preference for culturally<br />
familiar drinks. Neuron, 44(14): 384.<br />
– Metereau, E., & Dreher, J. C. (2015). The medial<br />
orbitofrontal cortex encodes a general unsigned<br />
value signal during anticipation of both appetitive<br />
and aversive events. Cortex, 63: 49.<br />
– Ural, T (2008), "Pazarlamada yeni yaklaşım:<br />
Nöropazarlama üzerine kuramsal bir değerlendirme."<br />
Çukurova Üniversitesi Sosyal Bilimler<br />
Enstitüsü Dergisi 17.2.<br />
– Zurawicki, L. (2010), Neuromarketing: Exploring<br />
the Brain of the Consumer, Springer.<br />
itü vakfı dergisi<br />
65
DEPREM<br />
Fotoğraf 1<br />
Prof. Dr. Alper İlki 1<br />
Araş. Gör. Erkan Töre 2<br />
Araş. Gör. Dr. Cem Demir 1<br />
Y. Müh. Mustafa Cömert 3<br />
Dr. Çağlar Göksu 1<br />
1<br />
İTÜ İnşaat Fakültesi<br />
2<br />
Balıkesir Üniversitesi Mühendislik<br />
Fakültesi<br />
3<br />
RISE Mühendislik Danışmanlık AŞ<br />
Deprem Etkilerine Karşı<br />
Mevcut Yapıların Karbon<br />
Lifli Polimer Kompozitler ile<br />
Güçlendirilmesine Yönelik<br />
Tam Ölçekli Bina Deneyleri<br />
İTÜ ve DowAksa<br />
ortak projesi kapsamında,<br />
ülkemizde yeterli mühendislik<br />
hizmeti almamış yapıların<br />
deprem sırasındaki yetersiz<br />
performansı ve bu tür binaların<br />
lifli polimer kompozitler ile<br />
güçlendirilmesinin, söz konusu<br />
yapıların deprem davranışına<br />
etkisi, başarıyla gerçekleştirilen<br />
tam ölçekli bina deneyleri ile<br />
incelenmiştir. Elde edilen deney<br />
sonuçları, yatay yerdeğiştirme<br />
kapasitesi son derece yetersiz<br />
olan bir binanın kolonlarının<br />
karbon lifli polimer kompozitler<br />
ile sargılanması durumunda,<br />
deprem davranışının önemli<br />
derecede iyileşebildiğini açıkça<br />
ortaya koymuştur…<br />
66 itü vakfı dergisi<br />
Ülkemiz sık sık büyük depremlere<br />
maruz kalmakta ve bu depremler<br />
sonrası acı kayıplar yaşanmaktadır.<br />
Yaşanan kayıpların en önemli nedeni<br />
mevcut yapıların kayda değer bir bölümünün<br />
yeterli deprem güvenliğine sahip<br />
olmamasıdır. Bu tür yapıların depreme<br />
dayanıklı duruma getirilmesi gelecekte<br />
yaşanabilecek kayıpları önemli ölçüde<br />
hafifletebilecektir. İTÜ ve DowAksa İleri<br />
Kompozit Malzemeler San. Ltd. Şti. tarafından<br />
bir yıldan daha uzun süredir yürütülmekte<br />
olan“Mevcut Yapıların Karbon<br />
Lifli Kompozitler ile Güçlendirilmesine<br />
Yönelik Tam Ölçekli Bina Deneyleri” başlıklı<br />
proje kapsamında ülkemizde yeterli<br />
mühendislik hizmeti almamış yapıların<br />
deprem sırasındaki yetersiz performansı<br />
ve bu tür binaların lifli polimer kompozitler<br />
ile güçlendirilmesinin söz konusu yapıların<br />
deprem davranışına etkisi 21-23<br />
Kasım 2016 tarihlerinde Yalova ilinde başarıyla<br />
gerçekleştirilen tam ölçekli bina<br />
deneyleri ile incelenmiştir.<br />
Yürütücülüğünü üniversitemiz öğretim<br />
üyesi Prof. Dr. Alper İlki’nin yaptığı<br />
proje kapsamında ülkemizdeki mühendislik<br />
hizmeti almamış ve yeterli deprem<br />
güvenliğine sahip olmayan yapıları temsilen<br />
iki adet bina, Yalova Valiliği tarafından<br />
tahsis edilen yaklaşık 2000 m2 lik<br />
bir alanda eş zamanlı (özdeş malzeme<br />
kalitesi ve teknik özelliklerde) inşa edilmiş,<br />
daha sonra bu özdeş iki binadan biri<br />
DowAksa tarafından üretilen karbon lifli<br />
polimer kompozitler ile kolonların dıştan<br />
enine doğrultuda sargılanması ile güçlendirilmiştir.<br />
Test yapıları özellikle 1990’lı<br />
yıllarda mühendislik hizmeti almamış<br />
mevcut yapılardaki yetersiz enine donatı<br />
aralığı (30 cm’den fazla), yüksek kolon<br />
eksenel yük seviyesi (kolon eksenel yük
İncelenen güçlendirme yönteminin<br />
sahip olduğu olumlu özellikler<br />
ve bu yöntemle güçlendirilmiş<br />
olan binanın sergilediği deprem<br />
performansı, yöntemin acil olarak<br />
güçlendirilmesi gereken mevcut<br />
yapılar için uygun bir çözüm<br />
olduğunu göstermiştir.<br />
Deneyler, deprem yüklerini benzeştiren<br />
tersinir tekrarlı yatay yerdeğiştirmelerin<br />
binalara eşzamanlı uygulanması<br />
ile gerçekleştirilmiştir. Üç gün süren deneylerde<br />
farklı yerdeğiştirme hedeflerine<br />
gidilerek binalarda hasarın oluşumu<br />
takip edilmiş, kritik hasar seviyelerine<br />
karşı gelen yerdeğiştirme adımları arasında<br />
dinamik ölçümler gerçekleştirilekapasitelerinin<br />
%22-%45’i arasında) ve<br />
zayıf kolon-güçlü kiriş gibi deprem davranışı<br />
açısından önemli olumsuzluklara<br />
sahiptir. Yükleme doğrultusunda iki, diğer<br />
doğrultuda tek açıklıklı olan yapılar<br />
üç katlı olarak tasarlanmıştır. Güçlendirme<br />
zemin katta kolon uç bölgelerinde 5<br />
kat, orta bölgelerinde ise 2 kat karbon lifli<br />
polimer sargılama şeklinde uygulanmıştır.<br />
Bu uygulama ile, hem eğilme etkilerine<br />
karşı, hem de kesme etkilerine karşı<br />
dayanım ve süneklikte önemli iyileşme<br />
sağlanmıştır. Projede İTÜ’den çok sayıda<br />
akademisyen ve lisansüstü öğrenci ile<br />
birlikte Balıkesir Üniversitesi’nden akademisyen<br />
ve öğrenciler de görev almıştır<br />
(Fotoğraf 1).<br />
Güçlendirilmemiş ve güçlendirilmiş<br />
binaların deneyleri dünyadaki çok sınırlı<br />
sayıdaki benzerlerinden farklı olarak aynı<br />
anda karşılaştırılmalı olarak yapılmış ve<br />
deneyler binaların yıkılmalarına kadar<br />
devam ettirilmiştir (Fotoğraf 2). Büyük<br />
bir çelik konstrüksiyon taşıyıcı sistem ile<br />
oluşturulmuş olan yükleme sistemi de bu<br />
durum dikkate alınarak tasarlanmış, binaların<br />
ortasına inşa edilen bu çelik reaksiyon<br />
sistemine her bir binaya benzeştirilmiş<br />
deprem yüklerini uygulamak üzere<br />
hidrolik kontrollü pistonlar yerleştirilmiştir.<br />
Deneyler sırasında meydana gelen yerdeğiştirme<br />
ve deformasyonların kayıt altına<br />
alınabilmesi için toplamda 138 adet<br />
ölçüm aleti yerleştirilmiş ve toplam 14<br />
veri toplama cihazından elde edilen veriler<br />
eşzamanlı olarak kaydedilmiştir.<br />
Fotoğraf 3<br />
Fotoğraf 2<br />
rek hasar seviyesine bağlı yapı dinamik<br />
karakteristiklerinin değişimi gözlenmiştir.<br />
Deneyler sırasında güçlendirilmemiş<br />
yapının kolonlarında çok sayıda eğilme<br />
ve kesme çatlaklarının yanı sıra, ileri<br />
seviye hasar durumlarından olan beton<br />
ezilmesi ve boyuna donatı burkulmasına<br />
bağlı kabuk betonu dökülmesi gözlemlenmiştir<br />
(Fotoğraf 3). Benzer yükleme<br />
seviyelerinde güçlendirilmiş binada hasar<br />
olarak tanımlanabilecek bir gözlem<br />
yapılmamıştır.<br />
Yalova Vali Yardımcısı, Belediye Başkanı,<br />
DowAksa yönetim kurulu üyeleri,<br />
çeşitli kamu kurum ve kuruluşları çalışanlarının<br />
katılımıyla 23 Kasım’da gerçekleştirilen<br />
deneylerin son aşamasında,<br />
yapılar önceden planlandığı gibi güçlendirilmemiş<br />
binada göçme gerçekleşinceye<br />
kadar eş zamanlı olarak yatay<br />
itü vakfı dergisi<br />
67
DEPREM<br />
yerdeğiştirmelere maruz bırakılmıştır.<br />
Güçlendirilmemiş yapıda yaklaşık %1<br />
göreli kat ötelemesi oranında (yaklaşık<br />
3 cm yatay yerdeğiştirme seviyesinde)<br />
betonarme yapılarda deprem sonrası<br />
meydana gelen göçmelere oldukça<br />
benzer bir toptan göçme durumu yaşanmıştır<br />
(Fotoğraf 4). Eşzamanlı yüklenen<br />
güçlendirilmiş yapıda ise herhangi bir<br />
hasar gözlenmemiş ve bu yerdeğiştirme<br />
düzeyinde yapının davranışında önemli<br />
bir değişme meydana gelmemiştir. Güçlendirilmiş<br />
yapıda devam edilen depremi<br />
benzeştiren yüklemeler sırasında yapının<br />
%6 göreli kat ötelenme oranına (yaklaşık<br />
18 cm yatay yerdeğiştirme seviyesinde)<br />
kadar yatay yük dayanımının yaklaşık<br />
%85’ini koruduğu, %14.5 ötelenme oranına<br />
ulaşıldığında dahi (yaklaşık 40 cm<br />
yatay yerdeğiştirme seviyesinde) toptan<br />
göçme durumunun yaşanmadığı gözlenmiştir<br />
(Fotoğraf 5).<br />
Elde edilen deney sonuçları yatay<br />
yerdeğiştirme kapasitesi son derece yetersiz<br />
olan bir binanın kolonlarının karbon<br />
lifli polimer kompozitler ile sargılanması<br />
durumunda, deprem davranışının önemli<br />
derecede iyileşebildiğini açıkça ortaya<br />
koymuştur. Yapının deprem davranışındaki<br />
bu ciddi iyileşmenin yanı sıra, incelemeye<br />
konu olan güçlendirme yönteminin<br />
diğer güçlendirme yöntemlerine göre<br />
çok daha kısa sürede uygulanabilmesi<br />
ve yapı kütlesinde bir artış meydana getirmemesi<br />
gibi üstün özellikleri bulunmaktadır.<br />
İncelenen güçlendirme yönteminin<br />
sahip olduğu bu olumlu özellikler ve bu<br />
68 itü vakfı dergisi<br />
Fotoğraf 4<br />
Üniversitemiz ve Balıkesir<br />
Üniversitesi’nden yaklaşık 25<br />
akademisyen ve öğrencinin<br />
katkı sağladığı üniversite-sanayi<br />
iş birliği ile gerçekleştirilen bu<br />
projenin ülkemizin yapı ve deprem<br />
mühendisliği konusunda geldiği<br />
seviyeyi gösteren örnek bir çalışma<br />
olduğu düşünülmektedir.<br />
yöntemle güçlendirilmiş olan binanın sergilediği<br />
deprem performansı, yöntemin<br />
acil olarak güçlendirilmesi gereken mevcut<br />
yapılar için uygun bir çözüm olduğunu<br />
göstermiştir.<br />
Dünyadaki sayılı tam ölçekli yapı deneylerinden<br />
biri olarak gerçekleştirilen<br />
bu projenin aynı anda iki binanın test<br />
edilmesi, açık alanda gerçekleştiriliyor<br />
olması ve binanın toptan göçme durumuna<br />
kadar test edilmesi gibi önemli farkları<br />
projeyi benzerleri arasında önemli bir<br />
noktaya taşımaktadır. Üniversitemiz ve<br />
Balıkesir Üniversite’sinden yaklaşık 25<br />
akademisyen ve öğrencinin katkı sağladığı<br />
üniversite-sanayi iş birliği ile gerçekleştirilen<br />
bu projenin ülkemizin yapı ve<br />
deprem mühendisliği konusunda geldiği<br />
seviyeyi gösteren örnek bir çalışma olduğu<br />
düşünülmektedir.<br />
2012 yılında, hammaddesi karbon<br />
elyaf olan global kompozit sektörüne geniş<br />
bir ürün yelpazesi ve teknik hizmet<br />
sunmak hedefiyle Dow Chemical Company<br />
ve Aksa Akrilik San. A.Ş.’nin ortak<br />
girişimi olarak kurulan Türkiye’nin ilk ve<br />
tek karbon elyaf üreticisi DowAksa ile<br />
Türkiye’nin en köklü üniversitelerinden<br />
İTÜ’nün ortaklaşa hayata geçirdiği ve Yalova<br />
Valiliği tarafından desteklenen proje,<br />
aynı zamanda özel sektör, kamu ve üniversite<br />
iş birliği konusunda Türkiye için<br />
önemli ve yenilikçi bir örnek oluşturmaktadır.<br />
Çalışmanın gerçekleşmesi adına bizlere<br />
büyük cesaret veren ve destek olan<br />
İTÜ yönetimine, her konuda olumlu bir iş<br />
birliği içinde projeyi son noktasına getirdiğimiz<br />
proje ortağımız DowAksa’ya, çalışmaya<br />
gece gündüz, sıcak soğuk, yağmur<br />
çamur demeden büyük bir özveri ile<br />
destek sağlayan sevgili öğrencilerimize<br />
ve deneysel çalışmaya ölçüm sistemleri<br />
konusunda önemli destek sağlayan Boğaziçi<br />
Üniversitesi Yapı Laboratuvarı’na<br />
teşekkürü borç biliriz.<br />
Fotoğraf 5
Yazıları ve Rölöveleriyle<br />
Sedat Çetintaş<br />
Yazar: Prof. Dr. Ayla Ödekan<br />
ISBN: 9<strong>75</strong>-561-252-1<br />
Basım Yılı: 2004<br />
Boyutlar: 27 x 39 cm<br />
Cilbent kutu içinde 79 sayfa metin + 108 sayfa rölöve föyleri.<br />
İTÜ Vakfı Yayınları<br />
Genel Dağıtım: İTÜ Vakfı Yayınları<br />
İtuyayinlari.com.tr<br />
Online Sipariş: www.1773itu.com<br />
Satış: 0212 230 73 71 – 246 64 05<br />
ituvakif@ituvakif.org.tr<br />
2005<br />
“Yunus<br />
Nadi Sosyal<br />
Bilimler<br />
Araştırması”<br />
Ödülü<br />
Sedat Çetintaş, mimarlık tarihimizde sanatsal ve mimari değeri<br />
güçlü rölöve ve restitüsyonların yaratıcısı, 19. yüzyıl kültürü<br />
ile beslenmiş 20. yüzyılın ilk yarısında yaşayan bir Cumhuriyet<br />
aydını. O, Selçuklu dönemi ile Erken ve Klasik Dönem<br />
Osmanlı mimarlığı tutkunu bir ‘Ülkügüder’. Sedat Çetintaş,<br />
anıtsal yapıtları çizimleriyle günümüze taşımakla kalmamış,<br />
yazılarıyla da mimar olarak toplumsal duyarlılığı sürekli diri<br />
tutmuş bir aydın. Ülküsü bir ‘Corpus’ oluşturmak. Amacı<br />
doğrultusunda yaklaşık 200 adet rölöve ve restitüsyon üretmiş.<br />
Bu ürünlerden 108’i İTÜ Mimarlık Fakültesi Arşivi’nde<br />
bulunmaktadır. Bu kitap da, Sedat Çetintaş’ın bu arşivde<br />
yer alan yapıtlarını toplu olarak okuyucuya ulaştırmayı ve<br />
araştırmaya açmayı hedefliyor. Buna ek olarak, çizimleriyle<br />
tanıdığımız Sedat Çetintaş’ı yazılarından da okuyarak<br />
‘ülkügider’liğinin insancıl boyutlarına da erişme olanağı<br />
veriyor. Bu nedenle, kitapta yazar sık sık Çetintaş’ın kendi<br />
anlatımlarına yer veriyor. Böylece kendi sözcük ve anlatım<br />
dilini okuyucuyla paylaşarak Çetintaş’ın özellikle eski yapıları<br />
koruma konusundaki savaşçı kişiliğini açığa çıkarıyor. ‘Sedat<br />
Çetintaş’ın inanılmaz rölöveleri karşısısnda insan şaşırıyor.<br />
Şaşırmamız rölövelerin insan emeğinin ürünleri oluşundan.<br />
Hele bilgisayara dayalı bir tasarım kuşağı içinde olduğumuz<br />
günümüzde, bu çizimler doğal olarak inanılmaz geliyor’ diyor,<br />
Prof. Dr. Ayla Ödekan.<br />
itü vakfı dergisi<br />
69
İTÜ'DEN HABERLER<br />
İTÜ Mezunu Başbakan Binali Yıldırım’a<br />
Altın Arı Ödülü<br />
Türkiye Cumhuriyeti Başbakanı,<br />
İTÜ Gemi İnşaatı ve Deniz Bilimleri<br />
Bölümü 1977 yılı mezunu Binali<br />
Yıldırım, İTÜ’yü ziyaret etti.<br />
16 Nisan 2016 tarihli senato kararıyla<br />
ve Ulaştırma, Denizcilik ve Haberleşme<br />
Bakanı olduğu dönemde kendisine<br />
verilmesi kararlaştırılan Altın Arı ödülünü,<br />
o dönem “Başbakan” olarak atanmasından<br />
dolayı program yoğunluğu<br />
nedeniyle alamayan Başbakan Binali<br />
Yıldırım, Mayıs ayında İTÜ Rektörlüğünce<br />
düzenlenen Altın Arı Ödülleri’ne<br />
katılamamıştı. İTÜ’yü ziyareti vesilesiyle<br />
düzenlenen törende Başbakan Binalı<br />
Yıldırım’a ödülünü, Rektör Prof. Dr. Mehmet<br />
Karaca takdim etti. Mezun olduğu<br />
üniversiteden aldığı bu ödülün, kendisi<br />
için ayrı bir önemi olduğunu söyleyen<br />
Başbakan Yıldırım, İTÜ’de yetişecek<br />
yeni nesillerin de ülkemizin geleceğine<br />
yön vereceğinden emin olduğunu belirtti.<br />
Prof. Dr. Mehmet Karaca:<br />
“Türkiye’nin gelişimi üniversitelerin<br />
katkısıyla hızlanacak.”<br />
Kalabalık bir grupla İTÜ’yü ziyaret eden<br />
Başbakan Yıldırım’ı, Ayazağa Yerleşkesi<br />
girişinde Rektör Prof. Dr. Mehmet<br />
Karaca karşıladı. Ardından, Süleyman<br />
Demirel Kültür Merkezi’nde düzenlenen<br />
2016-<strong>2017</strong> Akademik Yıl Açılış Töreni’ne<br />
geçildi. Etkinlik, Rektörü Prof. Dr.<br />
Mehmet Karaca’nın açılış konuşmasıyla<br />
başladı. Rektör Karaca ilk olarak, bu<br />
özel günde İTÜ mezunları Başbakan Binali<br />
Yıldırım ve Milli Eğitim Bakanı İsmet<br />
Yılmaz’ın yanı sıra, İTÜ’yü bu etkinlik<br />
vesilesiyle ziyaret eden konuklarla bir-<br />
likte olmaktan dolayı duyduğu mutluluğu<br />
dile getirdi.<br />
Teknik Üniversite’nin bugüne dek,<br />
aralarında dünya çapında birçok bilim<br />
insanı, sanatçı, devlet adamı da dahil<br />
olmak üzere sayısız önemli kişi yetiştirdiğinden<br />
bahseden Rektör, bu başarının<br />
1773’te Mühendishane-i Bahr-i Hümayun’dan<br />
beri gelen köklü bir geleneğin<br />
sonucu olduğunu vurguladı. Özellikle<br />
son 15 yılda hızlanan kalkınma çabalarının<br />
meyvelerini vermeye başladığını<br />
söyleyen Prof. Dr. Mehmet Karaca, bu<br />
gelişim sürecinin, üniversitelerin daha<br />
çok katkı yapmasının sağlanmasıyla<br />
daha da hızlanacağının altını çizdi.<br />
Milli Eğitim Bakanı İsmet Yılmaz:<br />
“Parlak bir gelecek için daha çok<br />
çalışmalıyız.”<br />
Akademik yıl açılışında ikinci konuşmayı<br />
ise Milli Eğitim Bakanı İsmet Yılmaz<br />
yaptı. Yılmaz, İTÜ’nün yetiştirdiği insanlarla<br />
yükseköğrenimde bir marka olduğunu<br />
defalarca ispatladığını belirtti.<br />
İTÜ’nün, geçmiş dönemlerdeki Başba-<br />
70 itü vakfı dergisi
tasını belirleyen önemli devlet adamları<br />
yetiştiren bir marka üniversite olduğunu<br />
da vurguladı. İTÜ mezunu olmaktan<br />
dolayı büyük onur duyduğunu belirten<br />
Başbakan Yıldırım, İTÜ’nün elde ettiği<br />
ulusal ve uluslararası başarılarıyla ülkemizin<br />
göğsünü kabarttığını söyledi.<br />
Hükümet olarak eğitime ayrılan bütçeyi<br />
on kat artırdıklarını, eğitimin tasarruf yapılamaz<br />
bir alan olduğunu hatırlatan Yıldırım;<br />
2002 öncesindeki dönemlerde, bu<br />
alanda yeterli bütçelerin ayrılamadığına<br />
dikkat çekti. Değişen dünyanın beraberinde<br />
getirdiği yeniliklerin, “eğitim”i sınıf<br />
ortamıyla sınırlanamaz bir kavram hâline<br />
getirdiğini söyleyen Başbakan Yıldırım;<br />
bu doğrultuda orta vadede gerçekleştirilecek<br />
ilk hedefin, 2019’a kadar ülkemizin<br />
her köşesinde tam güm eğitime<br />
geçilmesi olarak belirlendiğini söyledi.<br />
Bu süreçte mevcut eksikliklerin ise tüm<br />
olanakların seferber edilerek tamamlanacağını<br />
da sözlerine ekledi.<br />
9 Ekim’de Hakkari’de yapılan terörist<br />
saldırı ve 15 Temmuz’da yaşadığımız<br />
hain darbe girişimi hakkında da<br />
konuşan Başbakan, her iki olayda da<br />
yaşamını yitiren şehitleri rahmetle andı,<br />
gazilere ise acil şifalar diledi. Bu konu<br />
bağlamında, 15 Temmuz Darbe Girişimi’nde<br />
sokaklara çıkarak tepkisini<br />
gösterenlerin arasında yer alan gazi<br />
İTÜ öğrencileri Seyit Mesut Çiçek ve<br />
Muhammed Cihad Akkaya’ya geçmiş<br />
olsun dileklerini sözlerine ekledi. Bukanlar<br />
ve Cumhurbaşkanlarından Süleyman<br />
Demirel ve Turgut Özal da dâhil<br />
olmak üzere Türkiye’nin geleceğine yön<br />
vermiş kişileri yetiştirdiğini hatırlattı.<br />
Konuşmasına, ulusal eğitim politikası<br />
ve hükümet olarak eğitim alanında geleceğe<br />
ilişkin projeler hakkında bilgiler<br />
paylaşarak devam eden Yılmaz, özellikle<br />
de bilimsel, çağdaş, kalitesi ölçülebilir<br />
bir eğitim anlayışı geliştirmek istediklerini<br />
söyledi. Engelli öğrencilerin<br />
eğitim imkânlarına daha kolay ulaşabilir<br />
olmasından, eğitimde genel kaliteyi<br />
yükseltmeye uzanan birçok noktada<br />
görüşlerini paylaştı. Konuyla ilgili olarak<br />
OECD (Ekonomik Kalkınma ve İş Birliği<br />
Örgütü) ülkelerinin eğitime ayrılan<br />
ortalama bütçe payının hemen hemen<br />
yakalandığına dikkat çeken Yılmaz,<br />
bugün Türkiye’de 180 üniversitede öğrenim<br />
gören yaklaşık 7 milyon yükseköğrenim<br />
öğrencisinin bulunduğunu,<br />
bu durumun sadece niceliksel değil,<br />
niteliksel açıdan da yüksek kaliteli bir<br />
eğitim gerektirdiğini vurguladı. Ayrıca,<br />
Avrupa ülkeleri arasında en çok yükseköğrenim<br />
öğrencisinin ülkemizde olduğunu<br />
da sözlerine ekledi.<br />
Başbakan Binali Yıldırım: “İTÜ,<br />
Türkiye’nin rotasını belirleyenleri<br />
yetiştiren bir markadır.”<br />
Başbakan Binali Yıldırım ise konuşmasında,<br />
İTÜ’de olmaktan heyecan duyduğunu<br />
belirterek İTÜ’nün Türkiye’nin ronun<br />
yanında, geçtiğimiz yıl 10 Ekim’de<br />
Ankara Garı’nda yapılan barış mitingine<br />
düzenlenen terörist saldırıda hayatını<br />
kaybeden İTÜ öğrencisi Güney Doğan’ı<br />
da andı. Başbakan Binali Yıldırım konuşmasında<br />
milletimizin verdiği mücadele<br />
ile ülkemizin istikbâli ve istiklâli<br />
uğruna ne kadar kararlı olduğunu tüm<br />
dünyaya gösterdiğini belirtti.<br />
Konuşmasında üniversite öğrencisi<br />
gençlerimize önemli tavsiyelerde<br />
bulunan Başbakan Yıldırım, gençlerimizin<br />
dünyayla bütünleşmesi için bir<br />
zorunluluk olan yabancı dil öğreniminin<br />
önemine değindi. Başbakan Yıldırım;<br />
üniversite öğrencilerinin sadece mesleki<br />
yeterlik ve akademik başarıyla yetinmemesi<br />
gerektiğini, eleştirel aklı üniversitelerde<br />
hakim kılarak tutuculuk ve<br />
hoşgörüsüzlük yerine sorgulamayı ve<br />
gelişime açık olmayı ilke edinmelerini<br />
tavsiye etti.<br />
Türkiye’nin ekonomik gelişiminde<br />
üniversitelerin önemli bir rol üstlendiğini<br />
de anlatan Yıldırım, üniversite ayağı<br />
eksik bir sanayileşmenin ve ekonomik<br />
büyümenin söz konusu olamayacağını,<br />
hayat ve toplumla iç içe olamayan üniversitelerin<br />
topluma öncülük edemeyeceğini<br />
söyleyerek üniversite ortamının<br />
amfilerden ve laboratuvarlardan ibaret<br />
görülemeyeceğini, “üniversite” kavramının<br />
aynı zamanda sosyalleşme, hayat<br />
tecrübesi edinme ve dostluğu öğrenmeyle<br />
eş anlamlı olduğu görüşünü<br />
dinleyicilerle paylaştı. Öğrencilerden,<br />
mezun olduktan sonra keskin bir uluslararası<br />
rekabete hazır olmalarını isteyen<br />
Başbakan Yıldırım, gençlerimizi bu<br />
yolda en iyi şekilde hazırlamak için tüm<br />
güçleriyle çalıştıklarını belirtti.<br />
Konuşmasını zaman zaman, dinleyicileri<br />
gülümseten renkli ifadelerle de<br />
süsleyen Başbakan Yıldırım, sosyal bilimler<br />
alanında uzmanlaşanlar ile fen<br />
bilimleri alanında uzmanlaşanlar arasındaki<br />
bakış açısı farklılıklarına Bakanlar<br />
Kurulu toplantılarında da tanık olduğunu<br />
esprili bir dille verdiği örneklerle<br />
anlattı; üniversitemizde geçirdiği öğrencilik<br />
döneminde ders aldığı öğretim<br />
üyeleriyle yaşadığı anıları konuklarla<br />
paylaştı.<br />
Konuşmaların ardından Başbakan<br />
Binali Yıldırım’a, Rektör Prof. Dr. Mehmet<br />
Karaca tarafından Altın Arı Ödülü<br />
sunuldu.<br />
itü vakfı dergisi<br />
71
İTÜ'DEN HABERLER<br />
Kalkınma Bakanı Lütfi Elvan İTÜ'yü Ziyaret Etti<br />
Kalkınma Bakanı Lütfi Elvan, İTÜ'yü ziyaret<br />
ederek araştırma ve uygulama merkezlerinde<br />
incelemelerde bulundu. Maden<br />
Fakültesi Maden Mühendisliği Bölümü'nden<br />
1983 yılında mezun olan Elvan, 33 yıl<br />
önce mezun olduğu İstanbul Teknik Üniversitesi'ni<br />
ziyaretinden duyduğu memnuniyeti<br />
belirterek, geliştirilen projelerin<br />
gurur verici olduğunu söyledi ve yapılan<br />
çalışmalardan dolayı Rektör Prof. Dr. Mehmet<br />
Karaca ile akademisyenlere teşekkür<br />
etti. Kalkınma Bakanı, İTÜ yönetim kurulu<br />
toplantısına da katıldı. Üniversitenin projeleri<br />
ile ilgili olarak Rektörün sunumunu izleyen<br />
Elvan, ardından; DMA Elektrik Araç ve<br />
Enerji Depolama Ar-GE Merkezi ile Tıbbi<br />
Cihaz Araştırma, Geliştirme ve Uygulama<br />
Laboratuvarı’nda incelemelerde bulundu.<br />
Elvan: “Bir gurur tablosuyla karşı<br />
karşıyayız.”<br />
Ziyareti sırasında İTÜ'nün, Çin Halk<br />
Cumhuriyeti de dâhil olmak üzere dünyanın<br />
pek çok yerine elektrikli araç ihraç<br />
edebilecek bir potansiyele ulaştığını ve bu<br />
başarıda İTÜ ARI Teknokent’in de katkısı<br />
olduğunu söyleyen Elvan görüşünü: “Hem<br />
otomobillere hem de otobüslere elektrikli<br />
tüm aksamları bütün tasarlayan ve üreten<br />
bir yapı oluşturulmuş. İTÜ’nün araştırma<br />
altyapısıyla ilgili olarak yaptığı çalışmaları<br />
ve bundan sonraki hedeflerini üniversitedeki<br />
hocalarımızla birlikte değerlendirdik.<br />
Gerçekten gurur duyacağımız bir tablo ile<br />
karşı karşıyayız.” sözleriyle paylaştı. Bakan<br />
daha sonra, X ışınları yayan mamografi<br />
cihazlarının insan vücudunu olumsuz<br />
yönde etkilemesini önlemesi amacıyla<br />
Tıbbi Cihaz Araştırma, Geliştirme ve Uy-<br />
72 itü vakfı dergisi<br />
gulama Laboratuvarı tarafından geliştirilen<br />
ve radyasyona maruz bırakmadan<br />
meme kanserini teşhis edebilen<br />
cihazı da inceledi.<br />
Elvan: “Kalkınma Bakanlığı olarak<br />
İTÜ’ye gereken desteği vermeye<br />
devam edeceğiz.”<br />
Lütfi Elvan yaptığı konuşmada,<br />
proje merkezilerinde üretilen bu cihazların<br />
son derece önemli olduğunu<br />
vurguladı. Ziyaretiyle birlikte, ülkemizde<br />
son yıllarda; teknoloji, inovasyon<br />
ve Ar-Ge açısından çok ciddi çalışmalar<br />
yapıldığını gördüğünü söyledi.<br />
Ziyaret ettiği merkezlerde geliştirilen pek<br />
çok projenin dünyada tek veya bugüne<br />
kadarki en gelişmiş model olmasının<br />
son derece önemli olduğunu vurgulayan<br />
Bakan: “Başta Rektörümüz olmak üzere,<br />
bütün akademisyenlerimize ve araştırma<br />
görevlilerimize çok teşekkür ediyorum.<br />
Bu müthiş çalışmaları hayata geçiren üniversitemize<br />
Bakanlık olarak, önümüzdeki<br />
süreçte de destek vermeye devam edeceğiz.”<br />
dedi.<br />
Rektör Prof. Dr. Mehmet Karaca:<br />
“İTÜ olarak üzerimize ne düşüyorsa<br />
yapacağız.”<br />
Bakan Elvan’ın açıklamalarından sonra<br />
söz alan Rektör Mehmet Karaca ise görüşünü:<br />
“Öncelikle Sayın Bakan’a ‘Yuvanıza<br />
hoş geldiniz.’ diyorum. Sayın Bakan,<br />
1979-83 yılları arasında üniversitemizde<br />
öğrenim gördü. Mezun olduğu günden<br />
bugüne, özellikle de son dört yılda üniversitemizde<br />
çok şey değişti. Kendisinin<br />
ziyaretinden dolayı büyük bir memnuniyet<br />
duyduk, değerli tavsiyelerini aldık. Ülkemizin<br />
kalkınmasını en büyük hedef olarak<br />
belirleyen üniversitemiz, bu doğrultuda<br />
üzerine ne düşüyorsa bundan sonra da<br />
yapacak ve Türkiye’nin kalkınmada sınıf<br />
atlamasına katkıda bulunacak.” sözleriyle<br />
paylaştı.<br />
Öğrenciler tarafından geliştirilen güneş<br />
arabasını da yerinde gören Bakan<br />
Elvan burada, İTÜ Güneş Arabaları Ekibi’nden<br />
(İTÜ GAE) öğrencilerle birlikte<br />
fotoğraf çektirdi. Bakan, ziyaretine; DMA<br />
Elektrik Araç ve Enerji Depolama Ar-GE<br />
Merkezi, Tıbbi Cihaz Araştırma, Geliştirme<br />
ve Uygulama Laboratuvarı, UHUZAM<br />
Uydu Haberleşme ve Uzaktan Algılama<br />
UY-GAR Merkezi, TARBİL Tarımsal İzleme<br />
ve Bilgi Sistemi Projesi, Türkiye’nin çalışan<br />
tek nükleer araştırma reaktörü ve Avrupa’nın<br />
8’inci, dünyanın ise 18’inci kuluçka<br />
merkezi olan İTÜ Çekirdek ve İTÜ Teknokent<br />
ARI 3 Binası ile devam etti ve bu duraklarda<br />
aldığı ayrıntılı bilgilerin ardından,<br />
İTÜ ARI Teoknokent’teki akşam yemeğine<br />
katıldı.
Türkiye’nin İlk Çelik Test ve Araştırma Merkezi<br />
(ÇETAM) İTÜ’de Açıldı<br />
yakaladığında kalkınmamızın önünde hiçbir<br />
engel yok. Bizim görevimiz engelleri kaldırmak<br />
ve yürüdüğünüz yolda destek vermek,<br />
yardımcı olmaktır. Dünyada 8. Avrupa’da 2.<br />
büyük çelik üreticisi olacağız ama bu imkanlarla<br />
2023 hedefine ulaşmamamız mümkün<br />
mü? Birbirimizin rakibi değil yol arkadaşıyız.<br />
Sanayicinin ülkeye hizmeti kendi kârını artırmasıdır,<br />
her sene yeni fabrika bant imal etmesidir,<br />
siz ne kadar artarsanız ülke o kadar<br />
büyür” dedi.<br />
Ekonomi Bakanlığı ve Kalkınma Bakanlığı<br />
himayesinde Çelik İhracatçıları Birliği yürütücülüğünde,<br />
Türkiye İhracatçılar Meclisi<br />
(TİM) ve Malzeme Test ve İnovasyon Laboratuvarları<br />
A.Ş.‘nin (MATİL) iştirakleriyle İTÜ<br />
bünyesinde kurulan Çelik Test ve Araştırma<br />
Merkezi (ÇETAM) 24 Kasım 2016’da Ayazağa<br />
Yerleşkesi’nde açıldı.<br />
Üniversite - sanayi iş birliğinin örneklerinden<br />
biri olan ve ülkemizdeki çelik sanayiinde<br />
önemli katkılar yapması beklenen merkezin<br />
açılışına, İstanbul Valisi Vasip Şahin, Rektör<br />
Prof. Dr. Mehmet Karaca, Çelik İhracatçıları<br />
Birliği Başkanı Namık Kemal Ekinci, Türkiye<br />
İhracatçılar Meclisi Yönetim Kurulu Başkan<br />
Vekili Mustafa Çıkrıkçıoğlu ve çelik sektörünün<br />
önde gelen temsilcileri katıldı.<br />
Merkezin açılışında konuşan İstanbul<br />
Valisi ve İstanbul Kalkınma Ajansı Başkanı<br />
Vasip Şahin, gezdiği test merkezinden etkilendiğini<br />
söyledi. Proje için verilen emek<br />
ve paranın karşılığını bulduğuna sevindiğini<br />
ifade etti.<br />
İstanbul Valisi Vasip Şahin: “Bu ilk<br />
projenin sonuçlarından son derece<br />
memnunuz”<br />
Şahin “Bu merkez çelik sektörü başta olmak<br />
üzere diğer sektörlerde önemli bir işlev üstlenecek.<br />
Bu tür yatırımlar başarılı oldukça<br />
biz de Kalkınma Ajansı olarak kendimize<br />
pay çıkaracağız. Kalkınma Ajanslarının misyonu<br />
bulundukları bölgede yatırımları desteklemek<br />
ve ekonomik ivmeyi artırmaktır. Söz<br />
konusu İstanbul olunca, tüm ülkeye lokomotif<br />
olan bir şehirden bahsediyoruz. Bu ilk<br />
proje bizim için de deneme projesi oldu ve<br />
sonuçlarından son derece memnun kaldık.<br />
Bu tür yatırımların sektöre büyük faydaları<br />
olacak. Doğru yolda olduğumuzu düşünüyoruz.<br />
İmkanlarımızın ve ufkumuzun<br />
ötesine geçtiniz, özel sektör bu dinamizmi<br />
Rektör Prof. Dr. Mehmet Karaca: “Merkez<br />
sayesinde çelik endüstrisinde gelişim<br />
hız kazanacak”<br />
Rektör Prof. Dr. Mehmet Karaca ise ÇETAM<br />
ile ilgili konuşmasında “İTÜ’deki bu merkez<br />
sadece bir test merkezi değil aynı zamanda<br />
AR-GE merkezi. Çelik ve benzeri ürünlerin<br />
burada test sürecine ve AR-GE’sine katkıda<br />
bulunacağız. Bildiğiniz gibi çelik ülkemizde<br />
en büyük ihracat kalemlerimizden biri. Yurt<br />
dışına ihraç etmeden önce belirli merkezlere<br />
standartları ile ilgili prototip malzeme<br />
gönderilir ve olur aldıktan sonra ihracatı gerçekleşir.<br />
Biz hem zaman hem para kaybını<br />
önlemek amacıyla böyle bir düşünce ile yola<br />
çıktık. Bu merkez ihracat ile ilgili bütün testleri<br />
yapacak ve ihracatçı zaman kazanacak.<br />
Çelik sektöründen tutun, inşaat sektörüne<br />
kadar bütün sektörleri ilgilendiriyor. ÇETAM<br />
binamızın yanında bir binamız daha var. Onu<br />
da ekleyip İTÜ olarak daha da büyütmeyi<br />
planlıyoruz” dedi.<br />
Çelik İhracatçıları Birliği (ÇİB) Başkanı<br />
Namık Ekinci: “ÇETAM, Türkiye’nin<br />
lokomotifi çelik sektöründe önemli bir<br />
rol oynayacak.”<br />
Çelik İhracatçıları Birliği Başkanı Namık<br />
Ekinci yaptığı konuşmada, “Sıvı çelik üretimi,<br />
çelik sektörünün üretim kapasitesini artırması,<br />
ihraç katkısı olacak. Amacımız katma<br />
değerli çelik üretimini artırmak. İTÜ’de çelik<br />
test ve analizini sağlayarak standart dışı çelik<br />
üretiminin önüne geçmek. Yaptığımız bu<br />
test merkezi sayesinde zaman ve enerji kaybına<br />
son vereceğiz ve ürünlerimizi test için<br />
yurt dışına göndermeyeceğiz. Çalışmalarımız<br />
bununla sınırlı olmayacak, çelik bilimi ve<br />
teknoloji üzerine mesleki eğitime de ağırlık<br />
verilecek” dedi.<br />
itü vakfı dergisi<br />
73
İTÜ'DEN HABERLER<br />
TİM Başkan Vekili Mustafa Çıkrıkçıoğlu:<br />
“Sektör için gurur duyulacak bir yatırım”<br />
Mustafa Çıkrıkçıoğlu da yatırımın sektör<br />
için gurur duyulacak bir girişim olduğunu<br />
vurgulayarak; “ÇETAM’a en büyük yardımlardan<br />
birini İstanbul Kalkınma Ajansı yaptı.<br />
İhracatta sertifikasyonlara ihtiyaç vardı. Bu<br />
merkez önemli bir açığı kapatacak. 2023<br />
hedefimize ulaşmada, katma değeri yüksek<br />
çeliği üretmede önemli katkılar sağlayacak.<br />
Bizde çelik fiyatı ortalama 550 dolar seviyelerinde,<br />
İsveç’te 2500 doların üzerinde.<br />
İsveç’in ortalama çelik fiyatlarını yakalamayı<br />
hedefliyoruz. Çelik sektörünün böyle<br />
donanımlı yer kazanmasında katkısı olan<br />
Kalkınma Ajansı, İhracatçılar Birliği üyeleri<br />
ve İstanbul Teknik Üniversitesi'ne teşekkür<br />
ediyorum Türkiye’nin kamu, özel sektör ve<br />
üniversite iş birliğine ihtiyacı var. Çelik sektörüne<br />
bu kurum büyük katkılar yapacaktır”<br />
dedi.<br />
ÇETAM’ın hedefleri nelerdir?<br />
İTÜ Ayazağa Yerleşkesinde kurulan ÇETAM<br />
öncelikle, ürün ve malzemeler için karakterizasyon<br />
testleri ve sertifikasyon hizmetleri<br />
sunarak sektörün uluslararası rekabette öne<br />
çıkmasını sağlamayı amaçlıyor. Böylece,<br />
özellikle çelik sanayiinde yer alan firmaların<br />
sıkça karşılaştığı sorunlardan olan ihracat<br />
için belgelendirme ve test zorunluluğu gibi<br />
tarife dışı teknik engellerin daha kolay aşılması<br />
hedefleniyor. Bu engellerin kalkmasıyla<br />
ve merkezin Ar-Ge ve İnovasyon çalışmalarına<br />
vereceği teknik altyapı desteğiyle birlikte,<br />
çelik ihracatında yükseliş bekleniyor.<br />
Merkez öncelikle, İstanbul ve çevresindeki<br />
çelik üreticilerini, tedarikçilerini, ihracat<br />
ve ithalatçıları ile çelik endüstrisindeki ham<br />
madde ve yarı madde tedarikçilerine ek olarak,<br />
çeliği ara ürün olarak kullanan firmalara<br />
da hizmet sunmayı amaçlıyor. Çelik sektörünün<br />
ÇETAM’dan başlıca beklentileri ise; sektörel<br />
bazda bir test, analiz ve sertifikasyon<br />
merkezi kurulması, üreticilerin ve ihracatçıların<br />
ürün geliştirme ve ürün test maliyetlerinin<br />
düşürülmesi, Türkiye’deki çelik sanayiinin<br />
küresel rekabet gücünün artırılması, çelik<br />
ürünleri satışlarında uygunluk değerlendirme<br />
akreditasyonu ve sertifikasyonu hizmetlerinin<br />
verilmesi, sektör çalışanlarına verilecek<br />
eğitimlerle hizmet kalitesinin artırılması,<br />
üniversite-sanayi iş birliğinin çelik sanayiine<br />
katkıda bulunması ve sektördeki teknik altyapının<br />
Ar-Ge odaklı ve inovatif faaliyetler<br />
için güçlendirilmesi olarak sıralanıyor.<br />
“UBAKUSAT Küpsat” Uydusu<br />
Uzay Yolculuğuna Hazırlanıyor<br />
Çelik İhracatının Yıldızları Ödüllendirildi<br />
Merkezin açılış töreni kapsamında Çelik İhracatçıları<br />
Birliği tarafından ihracatın yıldızları<br />
ödüllendirildi. Süleyman Demirel Kültür<br />
Merkezi’nde gerçekleşen ödül töreninde 16<br />
farklı ürün kategorisinde en fazla ihracat yapan<br />
39 şirkete 48 ödül dağıtılırken; her kategoride<br />
ilk 10’a giren firmalara toplamda 154<br />
sertifika verildi. 2015 yılında tüm ürünlerde<br />
en fazla ihracata ulaşan ilk üç çelik firması;<br />
Habaş, İçdaş ve Diler oldu.<br />
74 itü vakfı dergisi<br />
2000'li yılların başından bu yana İTÜ<br />
öğretim üyeleri ve öğrencilerinin uydu ve<br />
uzay teknolojileri alanında yaptıkları yoğun<br />
çalışmalar nihayet meyvesini verdi. İTÜ’nün<br />
geliştirdiği UBAKUSAT Küpsat uydusunun<br />
Uluslararası Uzay İstasyonu’na yerleştirilmesi<br />
ve oradan da uzaya fırlatılmasını<br />
kapsayan uluslararası protokol 8 Eylül’de,<br />
Ankara’da imzalandı. Bu oldukça önemli<br />
anlaşmayla birlikte, ülkemiz uzay çalışmalarında<br />
kayda değer bir adım daha attı. Bu<br />
başarıda en büyük pay sahibi ise İTÜ Uzay<br />
Sistemleri Tasarım ve Test Laboratuvarı’nda<br />
gece-gündüz demeden uzun süreli mesailerle<br />
çalışan ekip.<br />
Süreçle ilgili olarak ilk adım Japonya<br />
Uzay Politikalarından Sorumlu Devlet Bakanı<br />
YosukeTsuruho ve beraberindeki yetkililerden<br />
oluşan heyetten geldi. Heyet; Ulaştırma,<br />
Denizcilik ve Haberleşme Bakanı Ahmet<br />
Arslan’a uydu ve uzay teknolojileri alanında<br />
iş birliklerinin geliştirilmesine yönelik bir<br />
ziyarette bulundu. Tshuruho ve Japon yetkililerle<br />
yapılan görüşme sonunda, Japonya<br />
ve Türkiye arasında gelecekteki projelere<br />
yönelik “Uydu ve Uzay Teknolojileri Alanında<br />
İş Birliği Protokolü”; Ulaştırma, Denizcilik ve<br />
Haberleşme Bakanlığı’nı temsilen Havacılık<br />
ve Uzay Teknolojileri Genel Müdürü Dr. Cihan<br />
Kanlıgöz ile Japonya Havacılık ve Uzay<br />
Keşif Ajansı’nı temsilen Ajans Başkan Yardımcısı<br />
Yuichi Yamaura tarafından imzalandı.<br />
Bu önemli iş birliği sayesinde, İTÜ Uçak<br />
ve Uzay Bilimleri Fakültesi tarafından geliştirilen<br />
“UBAKUSAT Küpsat” uydusunun Uluslararası<br />
Uzay İstasyonu (ISS)’nda yer alan<br />
Japonya’ya ait KIBO Uzay Modülü’nden<br />
fırlatılması planlanıyor. Ayrıca, ASELSAN<br />
tarafından geliştirilen uydu teknolojilerinde<br />
kullanılacak malzemelerin uzay dayanım<br />
deneylerinin yapılması da öngörülüyor.<br />
Protokole ek olarak, iş birliği anlaşması<br />
kapsamında planlanan projelere ilişkin teknik<br />
çalışmaları içeren ikinci bir protokol de<br />
Ulaştırma Denizcilik ve Haberleşme Bakanlığı<br />
Havacılık ve Uzay Teknolojileri Genel Müdürü<br />
Dr. Cihan Kanlıgöz, Japonya Havacılık<br />
ve Uzay Keşif Ajansı KIBO Modülü Operasyon<br />
Direktörü Dr. Koichi Wakata, Uçak ve<br />
Uzay Bilimleri Fakültesi Dekan Vekili Prof. Dr.<br />
Metin Orhan Kaya ve Aselsan Genel Müdürü<br />
Faik Eken tarafından imzalandı.
İTÜ MOBGAM’dan Kolon ve<br />
Meme Kanserinde Erken Tanı İçin<br />
Önemli Hamle<br />
Genetik Dizilenme Testi ile önleyici<br />
tedavi mümkün olacak<br />
İTÜ’de başlayan çalışmaların ilk hedefi,<br />
teknolojideki gelişmeler ışığında İstanbul<br />
halkının bilgi odaklı ve nitelikli sağlık<br />
hizmeti alabilmesi olarak belirlendi. Klinik<br />
de bu doğrultuda, genetik temelli biyoteknolojik<br />
altyapıyı kamuya kazandırmayı<br />
ve klinik bilimler ile temel bilimleri<br />
Ar-Ge noktasında buluşturmayı amaçlıyor.<br />
GLAB’den yapılan açıklamada<br />
“Yaptığımız test sayesinde, halka kolon<br />
ve meme kanserinde önleyici tedavi sunabileceğiz.<br />
Çalışmalarımız kapsamında<br />
bugüne dek 400 kanser hastasından<br />
kan alındı ve 300 hastanın Genetik Dizileme<br />
Testi tamamlandı. Test sürecinde,<br />
risk grubuna giren kişilerin bu hastalıklar<br />
yönünden kritik genlere bakılıyor ve bu<br />
genlerin mutasyon durumu inceleniyor.“<br />
denildi.<br />
Günümüzde; kontrolsüz ve çevresel<br />
önlemler alınmadan artan sanayi<br />
kuruluşları, doğal olmayan yöntemlerle<br />
yetiştirilen meyve ve sebzeler,<br />
ayaküstü ve hazır yemek alışkanlıkları,<br />
genetik faktör ve daha birçok<br />
farklı sorundan dolayı kanser hastası<br />
sayısı ne yazık ki artıyor. Artan hasta<br />
sayısına karşı önlemler artırılırken,<br />
tanı ve tedavide de yeni yöntemler<br />
keşfediliyor ve her geçen gün yeni<br />
bir umut ışığı ortaya çıkıyor.<br />
İTÜ bünyesindeki Dr. Orhan Öcalgiray<br />
Moleküler Biyoloji - Biyoteknoloji<br />
ve Genetik Araştırma Merkezi de (İTÜ<br />
MOBGAM) bu alandaki çalışmalarına devam<br />
ediyor. Bu çalışmaların bir parçası<br />
olarak, İTÜ MOBGAM ile İstanbul Anadolu<br />
Kuzey Kamu Hastaneleri Birliği’nin ortaklığında<br />
ve Sağlık Bakanlığı, Kalkınma<br />
Bakanlığı ile İstanbul Kalkınma Ajansı’nın<br />
desteğiyle, hazırlanan proje sayesinde,<br />
bu yolda önemli bir adım daha atıldı. İstanbul<br />
Kalkınma Ajansı (İSTKA) Yenilikçi<br />
İstanbul Mali Destek Programı kapsamında<br />
desteklenen, “Bireye Özgü Ailesel<br />
Kanser Sendromlarını Taramaya Yönelik<br />
İleri Düzey Genetik Analiz Laboratuvarı<br />
Projesi” ile kolon ve meme kanseri vakalarında<br />
erken tanı için yeni bir girişim<br />
başlatıldı.<br />
İTÜ MOBGAM’a bağlı GLAB’de (Genomik<br />
Laboratuvar) yürütülecek projede, toplumda<br />
sıkça görülen ve genetik faktörlerin<br />
en büyük nedenlerden biri olduğu kolon ve<br />
meme kanserine yakalanan kişiler ve yakınları<br />
için Genetik Dizilenme Testi yapılıyor. Test, söz<br />
konusu kanser türleri için yüksek risk taşıyan<br />
bireyleri önceden belirleyecek. Böylece, erken<br />
tanı sağlayacak önlemlerin alınabilmesi<br />
adına hastaların yönlendirilmesi mümkün olacak.<br />
Genetik ve moleküler biyoloji alanlarında<br />
son derece önemli çalışmalar yapan ve ileri<br />
derecede biyoteknolojik uygulamalar kullanan<br />
bilim insanlarının çalıştığı İTÜ MOBGAM,<br />
bu proje sayesinde, İTÜ’nün temel bilimler<br />
alanındaki bilgi birikiminin toplum faydasına<br />
sunuyor.<br />
İTÜ ile iş birliği projeyi<br />
hareketlendirdi<br />
Bireye Özgü Ailesel Kanser Sendromlarını<br />
Taramaya Yönelik İleri Düzey<br />
Genetik Analiz Laboratuvarı Projesi<br />
ile yeni biyoteknolojik uygulamaların<br />
içselleştirilmesi ve tıbbi nitelikli<br />
büyük verinin doğru bir şekilde çözümlenmesi<br />
de mümkün olacak. Bu<br />
gelişmelerin en büyük sonucunun<br />
ise elde edilen bilimsel verinin kamu<br />
yararına kullanılarak uygulanabilir<br />
çözüm önerilerinin ortaya çıkması<br />
ve disiplinlerarası bir anlayışla ele<br />
alınan bilgiler üzerinden bu kanser<br />
türlerinde erken tanı yapılarak ölüm<br />
oranının düşürülmesi öngörülüyor.<br />
Aynı zamanda bu çalışmalarla, verilere<br />
bütünsel bir bakış açısıyla bakılacak<br />
ve ülkemizin mutasyon haritası da<br />
çıkarılacak.<br />
Söz konusu yeni teknolojilerin edinilmesi<br />
ve biyomedikal Ar-Ge kapasitesinin<br />
artırılması olduğunda, devlet hastanelerinin<br />
temel bilimlerde başarısı tartışmasız<br />
olan İTÜ MOBGAM gibi kuruluşlarla<br />
birlikte çalışması bu tip projelerin güvenilirliğini<br />
artırıyor. Proje kapsamında,<br />
Ümraniye Eğitim Araştırma ve Göztepe<br />
Eğitim Araştırma hastanelerine meme ve<br />
kolon kanseri sebebiyle başvuran bütün<br />
hastalar, GLAB tarama ağına dâhil ediliyor.<br />
Klinisyenler bu ağ üzerinden hastalarla<br />
iletişime geçiyor ve mevcut bilgilere<br />
göre hastaların profilleri inceleniyor.<br />
itü vakfı dergisi<br />
<strong>75</strong>
İTÜ'DEN HABERLER<br />
Gıda Katkı Maddeleri Güvenliğinde<br />
Mükemmeliyet Adresi: DOKAM<br />
“Gıda, Metabolizma ve Sağlık: Biyoaktif<br />
Bileşenler ve Gıda Katkıları” kongresi 28<br />
Kasım’da İstanbul Teknik Üniversitesi’nde<br />
düzenlendi. Prof. Dr. Beraat Özçelik’in başkanlığını<br />
üstlendiği kongrenin açılışında,<br />
İstanbul Kalkınma Ajansı (İSTKA) Uzmanı,<br />
Y. Müh. Yasemen Özlem Malioğlu, İstanbul<br />
Gıda Tarım ve Hayvancılık İl Müdürü Hamit<br />
Aygül ve İTÜNOVA TTO Genel Müdürü Dr.<br />
Ercan Çitil katılımcılara seslendi. Ardından,<br />
İSTKA tarafından yaklaşık 1,5 milyon TL<br />
bütçe ile desteklenen “Yerel Kaynaklar ve<br />
Atıklardan Gıda Katkı - Yardımcı Maddeleri<br />
Araştırma Uygulama Merkezi” projesi tanıtıldı.<br />
Gazi Üniversitesi öğretim üyesi Prof.<br />
Dr. Ali Esat Karakaya’nın “Gıda katkıları ve<br />
besin desteklerinin güvenlikleri ve toksikolojisi”<br />
başlıklı sunumu sonrasında; gıda<br />
katkı maddeleri, biyoteknoloji, biyoaktif bileşenler<br />
ve bitkisel biyoçeşitlilik vb. konular<br />
uzmanlar tarafından tartışıldı.<br />
Dr. Ercan Çitil: “Araştırmalar,<br />
DOKAM’da patente ve ticarî ürüne<br />
dönüşecek.”<br />
Kongrede ayrıca, Kimya-Metalurji Fakültesi<br />
Gıda Mühendisliği Bölümü bünyesinde kurulan<br />
Doğal Katkılar, Fonksiyonel Bileşenler<br />
ve Sağlık Mükemmeliyet Merkezi’nin (DO-<br />
KAM) de açılışı yapıldı. Gıdaların işlenmesinde<br />
kullanılan katkı maddelerinin yerini<br />
alabilecek doğal alternatifler, besin destekleri<br />
ve insan sağlığına faydalı, işlevsel gıda<br />
bileşenleri üretecek olan bu merkez, Türkiye’de<br />
bu kapsamda kurulmuş ilk mükemmeliyet<br />
merkezi olma özelliğini de taşıyor.<br />
Tıpta da kullanılabilen aromatik ve endemik<br />
bitkilerin bolca bulunduğu ülkemizde,<br />
gıda üretimi ve işlenmesi sırasında ham<br />
maddelerin yaklaşık %40’ı atık olarak ayrılıyor.<br />
Bu süreçte ortaya çıkan atıklar aslında;<br />
yeni, katma değeri yüksek ve doğal gıda bileşeni<br />
elde edilmesi adına önemli bir potansiyel<br />
taşıyor. DOKAM, işte bu potansiyeli değerlendirerek<br />
ithalata bağımlılığını azaltmayı<br />
ve ulusal serveti korumayı hedefliyor.<br />
Son yıllarda doğal ve işlevsel gıdalara<br />
olan yoğun tüketici ilgisi nedeniyle yükselen<br />
talebin karşılanması için atılan adımlardan biri<br />
olarak kabul edilen merkezde, doğal alternatif<br />
katkılar ile antioksidanlar, diyet lifler, Omega-3<br />
yağ asitleri, bitkisel proteinler ve peptidler gibi<br />
biyoaktif bileşenleri, kimyasal çözgenler kullanılmaksızın;<br />
süperkritik ve subkritikekstraksiyonlar<br />
gibi ileri teknolojilerle üretilecek.<br />
Kongreye ve açılışa katılan İTÜNOVA<br />
TTO Genel Müdürü Dr. Ercan Çitil, Türkiye’ye<br />
yurt dışından gelen katkı maddelerinin<br />
denetlenmesinin oldukça önemli olduğunu<br />
belirterek, DOKAM’ın hizmete girmesinin bu<br />
konuda olumlu bir etki oluşturacağını söyledi.<br />
Gıda katkı maddelerinde sadece ikâme<br />
değil, ihracatın da hedeflendiğinin altını çizen<br />
çitil, İTÜNOVA TTO’nun bu alandaki patent<br />
çalışmalarına destek verdiğini de sözlerine<br />
ekledi. Çitil konuşmasını: “Bu merkezde<br />
yapılacak araştırmaların zamanla patentlere,<br />
hatta ticari ürünlere ve belki de şirketlere<br />
dönüşmesi mümkün olabilecek. Böylece<br />
üniversite-sanayi iş birliğiyle artan bir ticarileşmenin<br />
de söz konusu olacağını düşünüyorum.”<br />
sözleriyle tamamladı.<br />
Kuruluş aşamasında çok sayıda araştırma<br />
ve fizibilite çalışması yapılan DOKAM;<br />
İstanbul Kalkınma Ajansı ve İTÜ başta olmak<br />
üzere; İstanbul İhracatçı Birlikleri, Türkiye<br />
Gıda İşverenleri Sendikası, İTÜNOVA Teknoloji<br />
Transfer Ofisi (İTÜNOVA TTO) ve Gıda<br />
Katkı ve Yardımcı Madde Sanayicileri Derneği’nin<br />
desteğini almasıyla da dikkat çekiyor.<br />
76 itü vakfı dergisi
Prof. Dr. Celal Şengör, Leibniz Sozietät der<br />
Wissenschaften Üyesi Seçildi<br />
Bugüne kadar pek çok ülkede bilim<br />
akademisi üyeliğine seçilmiş olan Prof. Dr.<br />
Celal Şengör, son olarak Leibniz Bilim Derneği<br />
üyeliğine seçildi. İTÜ Maden Fakültesi<br />
ve Avrasya Yerbilimleri Enstitüsü öğretim<br />
üyesi Prof. Dr. Celâl Şengör, Almanya’daki<br />
Leibniz Bilim Derneği (Leibniz Sozietät<br />
der Wissenschaften) üyeliğine Türkiye’den<br />
seçilen ilk ve tek üyesi oldu. Prof. Dr. Celâl<br />
Şengör’ün bu önemli pâyeyi almasında, bu-<br />
güne kadar yaptığı bilimsel çalışmalar, araştırmalar,<br />
yazdığı makaleler ve yer bilimler<br />
alanına uluslararası ölçekte getirdiği bakış<br />
açısı etkili oldu.<br />
Leibniz Bilim Derneği (Leibniz Sozietat<br />
der Wissenschaften)<br />
Matematik alanında uzmanlaşmış Alman<br />
bilim adamı ve filozof Gottfried Wilhelm<br />
Leibniz tarafından, 1700 yılında, Berlin’de,<br />
“Brandenburg Seçilmiş Bilim Derneği”<br />
(Kurfürstlich Brandenburgische Societät<br />
der Wissenschaften) adıyla kurulan Leibniz<br />
Bilim Derneği, daha sonra Prusya<br />
Kraliyet Bilimler Akademisi (Preussische<br />
Königliche Akdecuie der Wissenschaften)<br />
olan ismini, II. Dünya Savaşı’ndan sonra<br />
Doğu Berlin’de bulunduğu yıllarda “Alman<br />
Bilimler Akademisi” (Deutsce Akademie<br />
der Wissenschaften) olarak sürdürdü. Bugün<br />
LSW kısaltmasıyla çalışmalarını sürdüren<br />
kuruluşun üye listesine bakıldığında,<br />
Alexander von Humboldt, Albert Einstein,<br />
Max Planck, Werner Heisenberg, ve Hans<br />
Stille gibi tanınmış üyeleri dikkat çekiyor.<br />
Prof. Dr. Celâl Şengör, daha önce Academia<br />
Europaea ve ABD Ulusal Bilimler<br />
Akademisi’nin ilk, Rus Bilimler Akademisi’nin<br />
ve Leopoldina Alman Ulusal Bilimler<br />
Akademisi’nin ise ikinci Türk üyesi seçildi.<br />
Geçtiğimiz yıl Avusturya Bilimler Akademisi<br />
üyeliğine de seçilen Şengör, son olarak<br />
Leibniz Bilim Derneği üyeliğine de seçilerek,<br />
akademik kariyerine bir başarı daha<br />
ekledi. Prof. Dr. Celâl Şengör, akademik<br />
çalışmalarını hâlen İTÜ Yerbilimleri Enstitüsü’nde<br />
sürdürüyor ve alanla ilgili uluslararası<br />
literatüre önemli katkılarda bulunuyor.<br />
Bilimin Merkez Üslerinden CERN’de Bir<br />
İTÜ’lü: İlknur Köseoğlu<br />
Hayâllerinin peşinden giden ve bu yolda<br />
yoğun çaba harcayan İTÜ’lüler, genç<br />
yaşta büyük başarılara imza atıyor. Bunlardan<br />
biri de Fizik Mühendisliği Bölümü’nde<br />
doktora çalışmalarını sürdüren İlknur Köseoğlu.<br />
Fizik Mühendisliği Bölümü’nden mezun<br />
olan Köseoğlu, 2015’te Elektronik ve Haberleşme<br />
Mühendisliği Bölümü’nden de<br />
ikinci diplomasını alarak çift ana dal programını<br />
başarıyla tamamladı ve ardından Fizik<br />
Mühendisliği Bölümü’nde yüksek lisans<br />
yaptı. İTÜ’deki CERN CMS deneyi ekibinde<br />
yer alan ve öğrencilerin CERN’deki deneyimlerden<br />
yararlanmasına aracılık eden<br />
Doç. Dr. Altan Çakır, İlknur Köseoğlu’na bu<br />
süreçte destek verdi.<br />
Dünyanın oluşum süreci üzerine<br />
önemli deneyler yapan CERN’de (Conseil<br />
Européenpour la Recherche Nucléaire),<br />
dönemsel olarak akademik ve deneysel<br />
görevler üstlenen Doç. Dr. Altan Çakır’ın<br />
gözetiminde akademik çalışmalarına başlayan<br />
Köseoğlu; üst üste başarılar elde<br />
etti pek çok bilim insanının hayalini kurduğu<br />
CERN School of Computing - Main<br />
School’a kabul edildi. Köseoğlu’nun eğitim<br />
ücreti CERN ve İTÜ Rektörlüğü tarafından<br />
karşılandı. Zorlu kriterlerle öğrenci kabul<br />
eden bu önemli kuruluşun, burada alınan<br />
eğitimin sonunda başarılı olan katılımcılarına<br />
verdiği sertifika ise dünya çapında üst<br />
düzey yetkinlik sağlıyor.<br />
Köseoğlu, yoğun bir çalışmayla önce<br />
yapay zekâyla öğrenme (machinelearning),<br />
ardından bu alanın bir alt dalı olan ve<br />
algoritmik tabanda çok katmanlı ve grafikli<br />
yüksek düzeyde veri soyutlaması (deeplearning)<br />
konuları üzerine de eğildi.<br />
İlknur Köseoğlu’nun bundan sonraki<br />
hedefi ise İTÜ’deki doktora öğrenimini tamamladıktan<br />
sonra dünyanın en saygın<br />
burslarından biri olan CERN Fellowship<br />
Bursu’nu kazanarak uzmanlığını daha da<br />
geliştirmek.<br />
itü vakfı dergisi<br />
77
İTÜ'DEN HABERLER<br />
Prof. Dr. Selahattin İncecik, IUAPPA<br />
Başkanlığına Seçildi<br />
Prof. Dr. Selahattin İncecik, hava kirliliğinin<br />
etkin bir şekilde kontrolü ve önlenmesi<br />
için gerekli politikaları yaşama geçirmeye çalışan<br />
bir kuruluş olan, İngiltere merkezli Hava<br />
Kirliliğini Önleme ve Çevre Koruma Dernekleri<br />
Birliği (Union of Air Pollution Preventationand<br />
Environmental Protection Associations<br />
- IUAPPA) başkanlığına seçildi. IUAPPA’nın,<br />
Küresel Atmosferik Kirlenme Forumu’nu başlatan<br />
Avrupa Temiz Hava ve Çevre Koruma<br />
Birlikleri Federasyonu’nun (European Federation<br />
of Clean Airand Environmental Protection<br />
Associations - EFCA) kurucusu, Birleşmiş<br />
Milletler Çevre Programı İklim ve Temiz<br />
Hava Koalisyonu’nun (UNEP Climate and<br />
Clean Air Coalition) ise ortak kuruluşu olmas<br />
göz önüne alındığında, İncecik’in elde ettiği<br />
başarının önemi ortaya çıkıyor.<br />
2008 yılından bu yana IUAPPA kuruluna<br />
üye olan İncecik, kuruluşun 2016-2020<br />
Dönem Başkanlığına, oy birliğiyle seçildi.<br />
Ayıca, üç yılda bir yapılan Dünya Temiz<br />
Hava Kongresi’ni düzenleyen kuruluş, İncecik’in<br />
başkanlığında, Güney Kore’nin<br />
Busan kentinde gerçekleştirilen 17. Dünya<br />
Temiz Hava Kongresi’nin ardından, bir<br />
sonraki kongrenin 2019’da, İstanbul’da<br />
yapılmasını kararlaştırdı. Böylece bu<br />
uluslararası kongre ilk kez Türkiye’de düzenlenmiş<br />
ve olacak. IUAPPA’nın kurumsal<br />
vizyonu doğrultusunda, hava kalitesi<br />
alanında; bilimsel gelişmeler ve yeni uygulamalar<br />
uluslararası alanda tartışılarak<br />
yeni teknolojilerin yaşama geçirilmesinde<br />
stratejiler hazırlanacak.<br />
Selahattin İncecik, hâlen Avrupa Bilim<br />
Vakfı (European Science Foundation)<br />
tarafından hazırlanan bilimsel projelerin<br />
ve Brüksel’de yürütülen Bilim ve<br />
Teknolojide Avrupa İş Birliği (European<br />
Cooperation in Scienceand Technology<br />
– COST) projeleri kapsamındaki çalışmaların<br />
hakemleri arasında yer alıyor.<br />
Birleşmiş Milletler Hükümetlerarası İklim<br />
Değişimi Raporları’ndaki “öncü yazarlık”<br />
(leading author) görevinden ötürü, 2007<br />
Nobel Barış Ödülü ‘ne katkı yapan bilim<br />
adamları arasında yer almış olan İncecik,<br />
İTÜ’den emekli olup, akademik çalışmalarını<br />
Asya Teknoloji Enstitüsü’nde<br />
(Asian Institute of Technology) sürdürmektedir.<br />
Türk Milli Mekanik Komitesi’nin Yeni Başkanı:<br />
Prof. Dr. Mehmet Omurtag<br />
Mekanik alanında ve yakın bilimler<br />
üzerine kuramsal ve uygulamalı araştırmalar<br />
yapanlar ile ulusal veya uluslararası<br />
kuruluşlar arasında bağ kurmak, mekanik<br />
alanında uluslararası kongreler ve toplantılar<br />
düzenlemek, uygulamalı mekaniğin<br />
bilimsel gelişimine katkı yapacak girişimlerde<br />
bulunmak hedefiyle, 40 yıldır faaliyet<br />
gösteren Türk Milli Mekanik Komitesi’nin<br />
(TÜMTMK) yeni başkanı, İnşaat Mühendisliği<br />
Bölümü’nden öğretim üyesi Prof. Dr.<br />
Mehmet Omurtag oldu.<br />
TUMTMK’nın yeni başkanı seçilen<br />
Omurtag, 2 yıl boyunca görev yapacak.<br />
Omurtag’ın birlikte çalışacağı TUMTMK<br />
Yönetim Kurulu Başkan Yardımcısı olarak<br />
Süleyman Demirel Üniversitesi’nden Prof.<br />
Dr. Abdullah Avey, Genel Sekreter Yıldız<br />
Teknik Üniversitesi’nden Prof. Dr. Nazmiye<br />
Yahnioğlu, Sayman İTÜ İnşaat Mühendisliği<br />
Bölümü’nden Doç. Dr. Nihal Eratlı ve<br />
Web Sorumlusu olarak Atılım Üniversitesi’nden<br />
Yrd. Doç. Dr. Besim Baranoğlu’ndan<br />
oluştu.<br />
Türk Milli Mekanik Komitesi (TÜMTMK)<br />
nedir?<br />
1976 yılında kurulan Türk Milli Mekanik<br />
Komitesi, gönüllülük esasına göre üye<br />
kabul ediyor. Komite düzenli olarak, bilimsel<br />
alanda başarısını kanıtlamış genç<br />
araştırmacılara kapısını açarak, ülkemizin<br />
akademik birikimine önemli ölçüde katkıda<br />
bulunuyor, amaçları doğrultusunda<br />
kongreler, yaz okulları, sempozyumlar düzenliyor.<br />
78 itü vakfı dergisi
Doç. Dr. Seda Aksoy Esinoğlu ve<br />
Yrd. Doç. Dr. Mert Gür’e<br />
TÜBA GEBİP Ödülü<br />
Yrd. Doç. Dr. Mert Gür<br />
Doç. Dr. Seda Aksoy Esinoğlu<br />
Akademik çalışmalarıyla gelecek vadeden<br />
genç bilim insanlarına verilen, Üstün<br />
Başarılı Genç Bilim İnsanı Ödüllendirme<br />
Programı (GEBİP) ödüllerine hak kazananlar,<br />
Türkiye Bilimler Akademisi (TÜBA)<br />
tarafından açıklandı. Doğa bilimleri, mühendislik,<br />
sağlık bilimleri ve sosyal bilimler<br />
alanında yaptıkları araştırmalar ile ülkemizin<br />
bilimsel birikimine katkı yapan 31 genç<br />
bilim insanının arasında, İTÜ Fizik Mühendisliği<br />
Bölümü’nden Doç. Dr. Seda Aksoy<br />
Esinoğlu ile Makine Mühendisliği Bölümü’nden<br />
Yrd. Doç. Dr. Mert Gür de yer aldı.<br />
2015 yılında genç bilim insanlarına<br />
verilen TÜBİTAK Teşvik Ödülü’nü alan<br />
Doç. Dr. Seda Aksoy Esinoğlu, bu yıl<br />
ise TÜBA-GEBİP ödülüne değer görüldü.<br />
Esinoğlu’na TÜBA-GEBİP ödülünü<br />
getiren akademik çalışmaları arasında;<br />
APL, PRB ve Nature gibi saygın bilimsel<br />
dergilerde de yayınlanan deneysel<br />
katı hâl fiziğinde intermetalik manyetik<br />
alaşımların özelliklerinin incelenmesi ile<br />
nanomanyetizma ve nano boyutta aygıt<br />
üretimin üzerine uluslararası düzeyde<br />
çalışmalar bulunuyor. Seda Aksoy Esi-<br />
Prof. Dr. Gültekin Göller’e Mükemmeliyet Ödülü<br />
İTÜ akademisyenlerinin bilimsel çalışmaları,<br />
dünyanın dört bir yanındaki<br />
üniversiteler tarafından ödüllendirilmeye<br />
devam ediyor. Kimya-Metalurji Fakültesi<br />
Metalurji ve Malzeme Mühendisliği Bölümü<br />
öğretim üyesi Prof. Dr. Gültekin Göller,<br />
yaptığı bilimsel çalışmalarla malzeme<br />
bilimi ve mühendisliği alanlarına yaptığı<br />
katkılar nedeniyle, Bükreş Politeknik Üniversitesi<br />
Malzeme Bilimi ve Mühendisliği<br />
Fakültesi tarafından Mükemmeliyet Ödülü<br />
ile onurlandırıldı.<br />
noğlu ayrıca, “lazer kopartma” yöntemi<br />
ile manyetik nanoparçacık üretimi ve bu<br />
parçacıkların kanser tedavisinde kullanımı<br />
üzerine çalışmalarıyla, temel bilimleri<br />
sağlık bilimleriyle bütünleştiriyor.<br />
Makine Mühendisliği Bölümü’nden<br />
Yrd. Doç. Dr. Mert Gür ise “Nörolojik<br />
İlaçlara Hedef Olan Hücre Zarı Proteinlerinin<br />
İşlevinde Hücre Zarının Etkisi”<br />
başlıklı bilimsel çalışmasını gerçekleştirmek<br />
üzere bu yılın TÜBA-GEBİP ödülünü<br />
almaya hak kazandı. Gür’ün ödül<br />
almasında, aralarında; Nature Communications,<br />
JBC, JCP, BJ and PLoSBio gibi<br />
saygın dergilerin de olduğu çok sayıda<br />
atıf alan yayınları, akademik çalışmaları<br />
ve uluslararası konferans ve çalıştaylarda<br />
yaptığı sunumlar etkili oldu. Gür’ün<br />
başlıca araştırma konuları ise; biyomoleküler<br />
makineler ve motorlar, hesaplamalı<br />
simülasyon ve modelleme, moleküler dinamik<br />
simülasyonları, istatistiksel mekanik<br />
ve termodinamik, gıda kurutması ve<br />
ilaç tasarımı olarak sıralanıyor.<br />
GEBİP Ödülleri: TÜBA, genç bilim<br />
insanlarını çalışmalarında teşvik etmek,<br />
akademik projeleri için onlara maddi<br />
destek sağlamak, kendi araştırma gruplarını<br />
geliştirmede desteklemek ve çalışmalarını<br />
ülkemizde sürdürmeleri amacıyla<br />
GEBİP ödülleri veriyor. Bu yıl ödülü<br />
almaya hak kazanan 31 bilim insanına 3<br />
yıl boyunca her yıl 20 bin liralık maddi<br />
destek sağlanacak. Ayrıca, ödül alan<br />
tez aşamasındaki doktora öğrencilerine<br />
de 6 bin liralık ek destek verilecek.<br />
itü vakfı dergisi<br />
79
İTÜ'DEN HABERLER<br />
İTÜ’lülere IEEE CAMAD’dan “En İyi Bildiri” Ödülü<br />
Bu yıl 21’incisi düzenlenen ve yeni<br />
nesil haberleşme ağlarının bilgisayar<br />
destekli modellenmesi konusunda seçkin<br />
organizasyonlardan biri olarak kabul<br />
edilen IEEE Bilgisayar Destekli Modelleme<br />
ve İletişim Ağları ile Bağlantılarının<br />
Tasarımı (IEEE Computer Aided Modelingand<br />
Design of Communication Link<br />
and Networks - IEEE CAMAD), Kanada’nın<br />
Toronto eyaletinde gerçekleştirildi.<br />
İTÜ Bilgisayar Mühendisliği Bölümü öğretim<br />
üyesi Doç. Dr. Berk Canberk ile aynı<br />
bölümde araştırma görevlisi Gökhan Seçinti<br />
ve Müge Erel’in yanı sıra, ABD Northeastern<br />
Universitesi Elektrik ve Bilgisayar Mühendisliği<br />
Bölümü’nden öğretim üyesi Prof. Dr.<br />
Kaushik Chowdhury’nin de yer aldığı “LTE<br />
Ağları İçin Dinamik Güç Ayarlaması ve<br />
Kaynak Paylaştırma Çerçevesi” (Dynamic<br />
Power Adjustment and Resource Allocation<br />
Framework for LTE Networks) başlıklı ortak<br />
çalışma, IEEE CAMAD 2016 Konferansı’nda<br />
“En İyi Bildiri” ödülüne değer görüldü.<br />
İTÜ İnşaat Fakültesi Çevre Mühendisliği<br />
Bölümü öğretim üyelerinden Yrd.<br />
Doç. Dr. Mustafa Evren Erşahin, Alman<br />
Su Ortaklığı (German Water PartnersmEvolution)<br />
ağlarında daha etkin bir<br />
enerji kullanımı için yeni kaynak atama<br />
algoritması geliştiriyor.<br />
Ayrıca, LTE kablosuz haberleşme<br />
sistemlerinde önemli bir problem olarak<br />
görülen güç tasarrufu için de yeni bir<br />
matematiksel model öneriyor. Bu çalışmanın,<br />
yeni nesil 5G haberleşme ağlarının<br />
modellenmesi, tasarımı ve hizmet<br />
sunması noktalarında da uluslararası<br />
ölçekte katkıda bulunması hedefleniyor.<br />
Yrd. Doç. Dr. Mustafa Evren Erşahin’e<br />
Sürdürülebilir Atık Su Arıtmada GWP<br />
Ödülü<br />
Çalışma, Doç. Dr. Berk Canberk ve<br />
araştırma grubunun, Chowdhury ve ekibiyle<br />
ortak olarak yürüttüğü araştırmalara<br />
dayanıyor. IEEE İletişim Sistemleri<br />
Entegrasyonu ve Modelleme Teknik Komitesi<br />
- IEEE Communication Systems<br />
Integration and Modeling Technical<br />
Committee - CSIM-TC) tarafından değerlendirilen<br />
109 bildiri arasından, niteliksel<br />
ve niceliksel açıdan en yüksek<br />
puanı alan çalışma, 4G LTE (Long-Terhip<br />
- GWP) tarafından sürdürülebilir atık<br />
su arıtma konusunda sıra dışı çalışmalar<br />
yapan genç uzmanlara verilen 2016<br />
yılı "GWP Award" ödülüne değer görül-<br />
dü. Erşahin ödülü “Anaerobik Dinamik<br />
Membran Biyoreaktörler: Enerji Verimli<br />
Atıksu Arıtımında Yenilikçi ve Düşük Maliyetli<br />
Bir Proses” başlıklı araştırması ile<br />
aldı.<br />
Erşahin bu çalışmasında; anaerobik<br />
dinamik membran (AnMB) sürecinde<br />
DM teknolojisinin konsantre atık su arıtımına<br />
uygulanabilirliğini inceliyor. Erşahin’in<br />
araştırması, konsantre atık suların<br />
DM teknolojisi kullanılarak anaerobik<br />
şartlarda arıtımı noktasında yapılan ilk<br />
çalışma olma özelliğini de taşıyor. GWP<br />
ödüllü çalışma, DM tabakası oluşumunun<br />
ve farklı koşullar altındaki filtreleme<br />
karakteristiklerinin değerlendirilmesi yoluyla,<br />
DM teknolojisine dair bilgi dağarcığını<br />
artırması hedefleniyor.<br />
Yrd. Doç. Dr. Mustafa Evren Erşahin<br />
ödülünü, GWP ve Çevre ve Şehircilik<br />
Bakanlığı tarafından, Mersin'de düzenlenen<br />
6. Türk-Alman Su İş Birliği Günleri<br />
Sempozyumu kapsamındaki törende,<br />
GWP Türkiye Ülke Forumu Başkanı Hans<br />
Joachim Werner’in elinden aldı. Aynı<br />
ödülü geçen yıl da İTÜ Çevre Mühendisliği<br />
Bölümü Araştırma Görevlisi Dr. Hale<br />
Özgün kazanmıştı.<br />
80 itü vakfı dergisi
Prof. Dr. Erol Parlak’a Cumhurbaşkanlığı<br />
Kültür ve Sanat Büyük Ödülü<br />
İTÜ Türk Musikisi Devlet Konservatuvarı<br />
Ses Eğitimi Bölümü Başkanı Prof. Dr. Erol<br />
Parlak, Anadolu’nun kültürel zenginliğini ve<br />
birleştirici ruhunu ortaya koyan çalışmalarından<br />
ötürü, bu yılın Cumhurbaşkanlığı<br />
Kültür ve Sanat Büyük Ödülü’ne değer görüldü.<br />
Mızrapsız bir bağlama çalış şekli olan<br />
şelpe tekniğini (parmak tekniği) sistemleştiren<br />
Erol Parlak, elle bağlama çalma<br />
geleneğinin günümüzdeki önde gelen virtüözlerinden.<br />
Uyguladığı çalış teknikleriyle,<br />
tıpkı bağlamayı benimseyen Anadolu toprakları<br />
gibi ülkemizin çok kültürlü yapısını<br />
yansıtan Parlak, bunu yaparak yeni açılımlar<br />
denerken Anadolu kültürünün özünden<br />
ve geleneklerinden kopmuyor. Müzisyen<br />
kişiliğinin yanında, müzikal birikimimize<br />
akademik açıdan da katkıda bulunan Parlak’ın,<br />
Anadolu müzik sanatının büyük<br />
ustalarından Neşet Ertaş üzerine yapılan<br />
en kapsamlı çalışmalardan olan iki ciltlik<br />
“Garip Bülbül Neşet Ertaş” kitabı da yakın<br />
zamanda müzik literatürüne kazandırdığı<br />
önemli bir eser.<br />
Parlak, usta-çırak ve öğrenci-öğretmen<br />
ilişkisi temellerine dayandırdığı saz - bağlama<br />
eğitimleri, halk müziği üzerine yaptığı<br />
akademik çalışmaları ölümsüzleştirdiği kitapları<br />
ve bağlama üzerine keşfettiği yeni<br />
teknikler ve sistemlerle; eğitmen, yazar ve<br />
Design Turkey’den İTÜ’ye ‘İyi Tasarım’ Ödülü<br />
müzisyen olarak birbirini tamamlayan üç<br />
farklı kimlikle çalışmalarını sürdürüyor.<br />
Prof. Dr. Erol Parlak: 1964’te Eleşkirt’te<br />
doğdu. 1986’da İTÜ Türk Musikisi Devlet<br />
Konservatuvarı’ndan mezun oldu. Alan araştırmaları<br />
yapmak üzere 10 yıl Anadolu’nun<br />
farklı bölgelerini gezip, yaklaşık 1000 halk<br />
ezgisi dinledi ve buralardaki incelemelerinden<br />
yola çıkarak; bağlama çalış teknikleri ile<br />
saz ve ses tavırları konuları üzerine çalışmalar<br />
yaptı. Köln, Berlin ve Strasbourg filarmoni<br />
orkestralarıyla birlikte, Paris’teki Theatre de<br />
La Ville ve Rotterdam’da De Doelen gibi Avrupa’nın<br />
önemli sahnelerinde konserler verdi<br />
ve Anadolu kültürünün zenginliğini tanıttı. 8<br />
solo, 3 enstrümantal ve 9 karma olmak üzere<br />
20 müzik albümü ve beş kitabı bulunan<br />
Parlak, akademik kariyerini İTÜ Türk Musikisi<br />
Devlet Konservatuvarı Ses Eğitimi Bölümü’nde<br />
sürdürüyor.<br />
İstanbul Teknik Üniversitesi’nin Yeşil<br />
Kampüs projesi kapsamında dört yıldır<br />
sürdürdüğü çalışmaların bir parçası olan<br />
bina tanımlama ve yaya yönlendirme birimleri,<br />
ülkemizde tasarım alanında en önemli<br />
etkinliklerden biri olan Design Turkey’de<br />
“Kamusal Alan” kategorisinde “İyi Tasarım”<br />
ödülüne değer görüldü. Design WeekTurkey’de<br />
13 farklı kategoride 300’den fazla<br />
tasarım çalışması yarıştı.<br />
Türkiye Cumhuriyeti Ekonomi Bakanlığı’nın<br />
koordinatörlüğü ve Türkiye İhracatçılar<br />
Meclisi’nin (TİM) organizatörlüğünde,<br />
TURQUALITY® Programı dahilinde Endüstriyel<br />
Tasarımcılar Meslek Kuruluşu ile<br />
yapılan iş birliği sayesinde verilen ödüller<br />
sahiplerine kavuştu. Törende, İTÜ’den<br />
mezun birçok tasarımcının da ödül alması<br />
dikkat çekti. Ödüller; Ekonomi Bakanı Nihat<br />
Zeybekçi, TBMM Sanayi, Ticaret, Enerji,<br />
Tabii Kaynaklar, Bilgi ve Teknoloji Komisyonu<br />
Başkanı Ziya Altunyaldız, Ekonomi Bakanı<br />
Müsteşarı İbrahim Şenel ve TİM Başkanı<br />
Mehmet Büyükekşi tarafından verildi.<br />
Ayazağa Yerleşkesi’nde hayata geçirilen<br />
ve önümüzdeki süreçte İTÜ’nün diğer<br />
yerleşkelerinde de uygulamaya geçecek<br />
proje, Rektör Yardımcısı Prof. Dr. Tayfun<br />
Kındap ve Doç. Dr. Gülname Turan’ın yürütücülüğünde<br />
tamamlandı, İTÜ Bilimsel<br />
Araştırma Projeleri birimince desteklenen<br />
yönlendirme sistemi projesindeki birimler;<br />
Endüstri Ürünleri Tasarımı Bölümü’nden<br />
Doç. Dr. Gülname Turan, Araş. Gör. Dr. Koray<br />
Gelmez ve Araş. Gör. Emrah Özturan<br />
tarafından tasarlandı. Ödüle lâyık görülen<br />
tasarımlarda; evrensel tasarım ilkeleri, yeşil<br />
kampüs ve ulaşılabilirlik ölçütleri gözetildi.<br />
Tasarlanan ürün ailesi bina tanımlama<br />
ve yaya yönlendirme birimlerinden oluşuyor.<br />
Bina tanımlama birimi, bina isminin gereken<br />
uzaklıktan görünürlüğünün sağlanması<br />
ve farklı mimarî yapıların ortak bir dille<br />
kimliklendirilmesini amaçlıyor. İki parçadan<br />
oluşan ve çift yönlü ana gövdeye sahip<br />
bu birim, geniş ve düz yüzeylerinde bina<br />
bilgisini iki dilde yazılmış hâliyle içeriyor.<br />
Yerleşke florasının bu birimlere yansımasını<br />
sağlayan diğer parça ise uygun bitkileri<br />
barındırmayı hedefliyor. Yaya yönlendirme<br />
birimi ise dikey yapısıyla farklılaştırıldı ve<br />
yerleşkenin mevcut peyzaj anlayışına uygun<br />
olarak çift taraflı düz yüzeyleri grafik<br />
uygulamaya elverişli olarak kurgulandı.<br />
Bunun yanında, mevcut uygulamalar için<br />
salt yönlendirmeye odaklı tasarlanmış iki<br />
farklı ağırlıktaki Signika yazıyüzü kullanıldı.<br />
Tüm kamusal alanlardaki ihtiyaçlar dikkate<br />
alınarak üretilen ürünler, pilot bölge olarak<br />
yerleşkelerde kullanılıyor.<br />
itü vakfı dergisi<br />
81
İTÜ'DEN HABERLER<br />
Aslı Elif Tanuğur’a “Türkiye’nin Gelecek<br />
Vaat Eden Kadın Girişimcisi” Ödülü<br />
İTÜ Mezunu Aslı Elif Tanuğur, 10.<br />
Türkiye’nin Kadın Girişimcisi Yarışması’nda<br />
“Türkiye’nin Gelecek Vaat Eden<br />
Kadın Girişimcisi” seçildi.<br />
Ülkemizdeki girişimcilik kültürü<br />
geliştikçe, kadın girişimcilerin sayısı<br />
da artıyor. Türkiye Kadın Girişimciler<br />
Derneği’nin (KAGİDER), Garanti Bankası’nın<br />
ve Ekonomist Dergisi iş birli-<br />
ğiyle bu yıl 10. kez gerçekleşen “Türkiye’nin<br />
Kadın Girişimcisi Yarışması”<br />
sonuçlandı. 4 kategoride birincilik<br />
ödülünün dağıtıldığı yarışmada, İTÜ<br />
Gıda Mühendisliği Bölümü mezunu ve<br />
“SBS Bilimsel Bio Çözümleri” firmasının<br />
kurucusu Y. Müh. Aslı Elif Tanuğur<br />
“Türkiye’nin Gelecek Vaat Eden Kadın<br />
Girişimcisi” seçildi.<br />
IEEE CAMA’dan “En İyi Bildiri Ödülü” Müjdesi<br />
Kimya Metalurji Fakültesi Gıda Mühendisliği<br />
Bölümü öğretim üyesi ve İTÜ<br />
AB Merkezi Araştırma Ofisi Başkanı Prof.<br />
Dr. Dilek Boyacıoğlu ile ziraat mühendisi<br />
Taylan Samancı’yla çalışan Tanuğur,<br />
Küçük ve Orta Ölçekli İşletmeleri Geliştirme<br />
ve Destekleme İdaresi Başkanlığı<br />
(KOSGEB) tarafından desteklenen propolis<br />
projesiyle, 3 yıl önce “SBS Bilimsel<br />
BioÇözümler”i kurdu. Bugün de sürdürdüğü<br />
“Sözleşmeli Model ile Arı Ürünleri<br />
Üretimi” çalışmalarıyla 60.000 kovandan<br />
propolis, bal ve arı sütü temin ediyor.<br />
Projesi sayesinde, bugüne dek ülkemizde<br />
üretilmediği için Çin Halk Cumhuriyeti’nden<br />
ithal edilen propolis ve arı<br />
sütünde yeni bir tüketim şekli oluşturmayı<br />
hedefleyen Tanuğur, bu iki ürünü balla<br />
karıştırarak sürülebilir bir ürün elde etmeyi<br />
başardı. Çalışmasında, sağlık açısından<br />
olumlu etkileri gözlenen, doğal<br />
bir yapıya sahip lezzetli bir ürün ortaya<br />
çıkaran Tanuğur’un ürünü, Türkiye’nin<br />
yanı sıra; ABD, Kanada, Güney Kore ve<br />
Arap ülkelerinde de ilgi görüyor. Oğlunun<br />
antibiyotiğe karşı alerjisine çözüm<br />
arayışıyla başlayan araştırmaları bugün,<br />
İTÜ ARI Teknokent’te arı ürünleri üzerine<br />
odaklanan bir şirkete dönüştü. Girişimci<br />
bu yolculuğunda, Bilim, Sanayi ve<br />
Teknoloji Bakanlığı’ndan “tekno yatırım”<br />
desteği de aldı. Firma; propolis, arı sütü,<br />
polen, bal gibi arı ürünlerinin üretimi, işlenmesi<br />
ve satışa sunulmasının yanında;<br />
bu alanda duyusal analiz ve Ar-Ge çözüm<br />
ortaklığı hizmetleri de sunuyor.<br />
23-27 Ekim tarihleri arasında Amerika<br />
Birleşik Devletleri’nin Syracuse kentinde,<br />
Elektrik ve Elektronik Mühendisleri<br />
Enstitüsü tarafından düzenenlenen “Anten<br />
Ölçümleri ve Uygulamaları Uluslararası<br />
Konferansı 2016”da (2016 IEEE<br />
International Conference on Antenna<br />
Measurements & Applications Focus on<br />
Antenna Systems) Ulrich L. Rohde İnovatif<br />
Konferansı Bildiri Ödülü’nü (Ulrich<br />
L. Rohde Innovative Conference Paper<br />
Award) kazandı. Elektronik ve Haberleşme<br />
Mühendisliği Bölümü öğretim üyemiz<br />
ve Bölüm Başkanı Prof. Dr. İbrahim Akduman,<br />
Elektronik ve Haberleşme Mühendisliği<br />
Bölümü araştırma görevlisi ve<br />
Telekomünikasyon Mühendisliği Doktora<br />
82 itü vakfı dergisi<br />
Programı öğrencimiz Agah Oktay Ertay,<br />
Telekomünikasyon Mühendisliği<br />
Yüksek Lisans Programı öğrencimiz<br />
Semih Doğu ve Yıldız Teknik Üniversitesi<br />
Matematik Mühendisliği Bölümü<br />
Öğretim Üyesi Prof. Dr. Hülya<br />
Şahintürk’ün birlikte yazdığı bildiri,<br />
konferansta bu ödüle değer görülen<br />
iki çalışmadan biri oldu.<br />
Mikrodalga Meme Görüntüleme<br />
İçin Frekans Yanıtı İyileştirilmiş Eş<br />
Düzlemsel Vivaldi Anten Tasarımı (A<br />
Coplanar Vivaldi Antenna Design with<br />
Improved Frequency Response for Microwave<br />
Breast Imaging) başlıklı bildiriyle,<br />
anten uygulamaları alanında sunulan<br />
özgün çalışmalara verilen bu ödülü kazanan<br />
ekibin çalışmasında, üç aşamalı<br />
bir anten tasarım süreci oluşturuldu ve<br />
ayrıca mikrodalga meme görüntüleme<br />
frekanslarında çalışma yeteneklerine sahip<br />
bir anten tasarımı ile üretimi yapılmış<br />
ölçümler birlikte sunuldu.
İTÜ Yüzde 100 Yerli Deprem İzolatörü Üretecek<br />
Günümüzde ülkelerin kalkınması, firmaların<br />
uluslararası rekabette öne çıkması<br />
için en önemli faktörlerden biri de üniversitelerin<br />
akademik kültürü ve buradaki gençlerin<br />
enerjisi ile sanayinin sermaye desteği<br />
ve güçlü altyapısının birleşmesi olarak görülüyor.<br />
Özellikle Ar-Ge ve inovasyon alanlarındaki<br />
çalışmalarda itici güçlerin hem<br />
teknolojik gelişim hem de tasarımdaki ilerlemeler<br />
olduğu biliniyor. Türkiye’deki tüm<br />
üniversitelere açık çağrı yoluyla yapılan<br />
ve Bilim, Sanayi ve Teknoloji Bakanlığının<br />
geliştirdiği SANTEZ (Sanayi Tezleri Projesi)<br />
de bunu başarıyor.<br />
Bu projelerde, üniversitelerden Ar-Ge<br />
çalışması talep eden firmalara ait çalışmalar,<br />
üniversitedeki yüksek lisans ve doktora<br />
öğrencilerinin tez konusu olarak belirleniyor.<br />
Böylece, lisansüstü öğrenciler deneyim<br />
ve kariyer fırsatı elde ederken, firmalar<br />
da Ar-Ge çalışmaları yoluyla devlet destekli<br />
olarak üniversitelere katkıda bulunuyor.<br />
Bu kapsamda İTÜ’de yürütülen çalışmalardan<br />
biri de Deprem Mühendisliği ve<br />
Afet Yönetim Enstitüsü öğretim üyesi Yrd.<br />
Doç. Dr. İhsan Engin Bal’ın danışmanlığında,<br />
Deprem Mühendisliği Yüksek Lisans<br />
Programı öğrencisi Erdem Demirhan’ın tez<br />
çalışması olan “yerli deprem izolatörü geliştirilmesi”<br />
projesi oldu.<br />
Tasarımından Test Aşamasına Tamamı<br />
Yerli Deprem İzolatörü<br />
Demirhan’ın çalışması, şiddetli bir depremden<br />
sonra lojistik yardım açısından<br />
öncelikli binaların güvenliğine odaklanıyor.<br />
Projede, deprem sonrası ilk ihtiyaç duyulacak<br />
hastaneler, güvenlik ve acil yardım<br />
noktaları, okullar, iletişim merkezleri vb.<br />
binaların hizmet verebilmeleri için ülkemizdeki<br />
deprem izolatörlerinin tamamen yerli<br />
olarak üretilmesi hedefleniyor. Zorunlu hâle<br />
getirilmesiyle Türkiye’de giderek büyüyen<br />
deprem izolatörü pazarı için büyük bir<br />
avantaj sağlayacak bu projeyle, yurt dışına<br />
çıkan nakit akışı azalacak ve bu araçların<br />
çok daha uygun fiyatlarla ithal edilebilmesi<br />
sağlanacak. Ekonomimize doğrudan katkı<br />
sağlayacak bu çalışmayla, yakın geçmişte<br />
mekanik açıdan yerli üretimi başarılmış bu<br />
izolatörün, artık tasarımı da yerli kaynaklarla<br />
yapılabilecek.<br />
İki ayak üzerinde temellenen proje sürecinin<br />
bir ayağı, bu alanda yerli ikâme<br />
sağlayarak somut ekonomik fayda yaratılması;<br />
ikinci ayağı ise izolatörlerin üretiminde<br />
yapılan test aşamasında kullanılacak<br />
sistemlerin İTÜ tarafından hazırlanması<br />
olarak öne çıkıyor. İTÜ tarafından üretilen<br />
ve üniversitemizden Ar-Ge talebinde bulunan<br />
kauçuk şirketine ait fabrikaya kurulacak<br />
sistem sayesinde; üretim, tasarım ve<br />
test aşamalarının tamamı yerli kaynaklarla<br />
tamamlanacak bir deprem izolatörü üretilecek.<br />
Arsan’la yapılan protokol uyarınca,<br />
kurulan cihazın bir bölümü firmanın ürettiği<br />
ürünlerde, bir bölümü ise İTÜ’nün bu<br />
alandaki Ar-Ge çalışmalarında kullanılacak.<br />
Süreçle ilgili görüşlerini paylaşan<br />
Yrd. Doç. Dr. İhsan Bal, İTÜ’de bu konuda<br />
yürütülen akademik çalışmalarda deprem<br />
izolatörü ihtiyacı oluştuğunda, bunun yurt<br />
dışı yerine söz konusu firmadan sağlanabileceğinin<br />
altını çiziyor. Firmada kurulacak<br />
test sisteminde sürdürülecek çalışmaların<br />
sonunda ise bilimsel araştırmalar<br />
adına yeni bulgular elde edilebileceğini<br />
belirtiyor.<br />
İTÜ'nün, önümüzdeki 4 ila 6 ay içerisinde<br />
izolatör üretimine başlaması ve projenin<br />
24 ayda tamamlanması bekleniyor.<br />
itü vakfı dergisi<br />
83
İTÜ'DEN HABERLER<br />
Çin Ulusal Uzay İdaresi İTÜ’yü Ziyaret Etti<br />
Çin Ulusal Uzay İdaresi (China National<br />
Space Administration - CNSA), TÜBİ-<br />
TAK Uzay Teknolojileri Araştırma Enstitüsü<br />
(TÜBİTAK-UZAY) ile yaptığı temasların<br />
ardından, akademik çalışmalar ve araştırmalar<br />
konularında iş birlikleri başlatmak<br />
amacıyla İTÜ’yü ziyaret etti. Araştırmadan<br />
Sorumlu Rektör Yardımcısı Prof. Dr. Alper<br />
Ünal ve Uluslararası İlişkilerden Sorumlu<br />
Rektör Danışmanı Yrd. Doç. Dr. Gülsen<br />
Uçarkuş’un heyete eşlik ettiği toplantıda,<br />
üniversitemizin sahip olduğu araştırma<br />
ve eğitim altyapısı sayesinde, İTÜ’nün<br />
Çin Halk Cumhuriyeti’ndeki kuruluşlarla<br />
süren iş birlikleri değerlendirildi ve gelecekte<br />
birlikte imza atılabilecek olası<br />
projeler ele alındı. Küp uydu geliştirmede<br />
Uçak ve Uzay Bilimleri Fakültesi, yer<br />
gözlem uydularının kullanımı bağlamında<br />
Çin Halk Cumhuriyeti’ne ait uydular üzerinden<br />
veri kullanımında ise Uydu Haberleşme<br />
ve Uzaktan Algılama Uyg-Ar<br />
Merkezi ile (UHUZAM) iş birliği yapma<br />
isteklerini ileten heyet, İTÜ’nün tarım ve<br />
ormancılık alanlarında kullandığı uzaktan<br />
algılama uygulamaları ve karşılıklı öğrenci<br />
ve akademisyen değişim programlarının<br />
oluşturulmasının yanı sıra, hava kirliliği ve<br />
karbon ölçümü konularında da ortaklaşa<br />
çalışmalar yapmak istediklerini belirtti.<br />
Uydu Haberleşme ve Uzaktan Algılama<br />
Uyg-Ar Merkezi’nde incelemelerde<br />
bulunan heyet, Çin Halk Cumhuriyeti’nin<br />
yürüttüğü uzay programının ana yüklenicisi<br />
olan Çin Havacılık ve Uzay Bilim ve Teknoloji<br />
Şirketi (China Aerospace Science and<br />
Technology Coporation - CASC) ve ülkede<br />
uluslararası iş birliği yapabilen tek yetkili<br />
ticari organizasyon olan Çin Seddi Sanayi<br />
Kurumu (China Great Wall Industry Corporation<br />
- CGWIC) temsilcilerinden oluştu.<br />
Heyete başkanlık eden Çin Ulusal Uzay<br />
İdaresi Yönetici Vekili WuYanhua, İTÜ’nün<br />
köklü bir geçmişe ve geniş çaplı bir teknik<br />
birikime sahip olduğunu belirtirken, özellikle<br />
laboratuvar ve araştırma merkezlerini<br />
dikkate aldıklarında Ar-Ge ve inovasyon<br />
noktaları açısından İTÜ’nün, dünyada yaşanan<br />
teknolojik gelişmeleri yakından takip<br />
ettiğini de sözlerine ekledi. Ziyaretin en<br />
önemli sonuçlarından biri ise İTÜ’yü temsil<br />
edecek bir heyetin Çin Halk Cumhuriyeti’ne<br />
giderek, karşılıklı ziyaretler sonucunda<br />
ortak bir protokol imzalanmasına dair fikir<br />
birliği sağlanması oldu.<br />
Beyaz Yolculuk için PolRec ile<br />
Bulgaristan Arasında İş birliği<br />
İTÜ Kutup Araştırmaları Uyg-Ar Merkezi<br />
(PolReC) önümüzdeki dönemde<br />
yapacağı beyaz yolculuğu planlamaya<br />
başladı. 1-2 Ekim tarihlerinde Bulgaristan’ın<br />
Kırcaali şehrinde düzenlenen Genç<br />
Kutup Araştırmacıları Birliği (APECS) Balkanlar<br />
Toplantısı’na katılan İTÜ PolReC,<br />
burada, bugüne kadarki kutup araştırmaları<br />
ve geleceğe dair projeleri üzerine<br />
dört sunum yaptı. PolRec için bu uluslararası<br />
toplantının en önemli gelişmesi ise<br />
Bulgaristan Antarktik Enstitüsü (BAI) ile<br />
imzaladığı iş birliği anlaşması oldu.<br />
Çalışmalarına, Türkiye ile eş zamanlı<br />
84 itü vakfı dergisi<br />
olarak 1967’de başlayan ve uzun yıllara<br />
dayanan Antarktik seferleri sayesinde,<br />
bu alanda son derece önemli bir deneyim<br />
edinen BAI ile imzalanan bu anlaşma,<br />
Türkiye’de ve Bulgaristan’da faaliyet<br />
gösteren Antarktik araştırma kurumları<br />
arasında gelecekte yapılması planlanan<br />
ortak çalışmalar için resmi bir zemin hazırlıyor.<br />
2016-<strong>2017</strong> döneminde yapacağı<br />
25. Bulgaristan Antarktik Seferi ile bu<br />
alandaki bilgisini daha da derinleştirecek<br />
BAI ekibine, imzalanan anlaşma uyarınca,<br />
bu seferde iki de Türk katılımcı eşlik<br />
edecek. İTÜ PolReC, sefere katılacak<br />
olan araştırmacıların seçimi için internet<br />
üzerinden açık davet yaparak Türk bilim<br />
insanlarının katılım başvurularını alacak.<br />
Kırcaali Belediye Başkanı Hasan Azis<br />
ve Bulgaristan milletvekili Boris Stanimirov'un<br />
da hazır bulunduğu toplantıda,<br />
APECS Başkanı Gerlis Fugmann da telekonferans<br />
ile bağlanarak katılımcı ülkeler
Hazır Giyimde LC Waikiki ve İTÜ İş birliği<br />
İTÜ, daha önce FIT Moda Tasarım<br />
Programı dahilinde birlikte ortak projelerde<br />
yer aldığı, Türkiye’de hazır giyimin önde<br />
gelen markalarından LC Waikiki ile yeni<br />
bir ortaklığa başlıyor. Marka ile imzalanan<br />
Eğitim ve Akademik İş Birliği Protokolü ile<br />
hazır giyim perakendeciliğinde kritik görevler<br />
üstlenen çalışanların gelişimini sağlayacak<br />
profesyonel eğitimler verilecek. Ayrıca<br />
bu eğitimlerin tasarlanması, uygulanması<br />
ve sertifikasyon şartlarının oluşturulmasını<br />
da kapsayan protokol; yüksek lisans ve<br />
doktora tezlerine ek olarak bitirme tasarım<br />
projeleri gibi hazır giyim alanına odaklı ortak<br />
akademik çalışmaların planlanması ve<br />
uygulanmasını da hedefliyor.<br />
2023 yılına dek “Avrupa’nın en başarılı<br />
üç giyim perakendecisinden biri” olmayı hedefleyen<br />
ve İTÜ’nün uzun yıllara dayanan bir<br />
iş birliği bulunan LC Waikiki ile birlikte atılan<br />
bu önemli adımla birlikte, çalışmalar yeni bir<br />
aşamaya geldi. İTÜ’de düzenlenen törene;<br />
Rektör Yardımcısı Prof. Dr. Ali Fuat Aydın, Rektör<br />
Danışmanı Prof. Dr. Emel Önder Karaoğlu,<br />
İTÜ-FIT Moda Tasarımı Program Koordinatörü<br />
Prof. Dr. Cevza Candan, LC Waikiki Kurumsal<br />
Akademi Direktörü Gülperi Savcı Tandar, LC<br />
Waikiki Kurumsal Akademi Teknik Müdürü<br />
Sedat Sezer ve LC Waikiki Kurumsal Akademi<br />
Eğitim Sorumlusu Burcu Güven de katıldı.<br />
LC Waikiki ile yapılan iş birliğinin çok katmanlı<br />
bir hâle gelmesini sağlayacak bu proto-<br />
kolle ilgili görüşünü belirten Rektör Yardımcısı<br />
Prof. Dr. Ali Fuat Aydın, Türkiye’nin ilk teknik<br />
üniversitesi ve yükseköğrenimde bir marka<br />
olan İTÜ’nün, hazır giyimin ülkemizdeki en<br />
deneyimli ve popüler markalarından LC Waikiki<br />
ile son derece önemli bir proje başlattığını<br />
söyledi. Aydın ayrıca, bu ortak projenin yeni<br />
değerler üretecek, sürdürülebilir, gerçekçi ve<br />
başarılı bir üniversite - sanayi iş birliği örneği<br />
olduğunu belirtti.<br />
LC Waikiki Kurumsal Akademi Direktörü<br />
Gülperi Savcı Tandar ise firmaların bilim ve<br />
akademi çevreleriyle yakın temasta olmasıyla,<br />
ortak projelerin gerçekleşmesinin mümkün olduğunu<br />
belirtti. Tandar, hazır giyim perakende<br />
sektörünün küresel çaptaki sorunlarının çözümünün,<br />
akademik dünya ile sanayi çevrelerinin<br />
yapacağı sürdürülebilir ortak çalışmalardan<br />
geçtiğine dikkat çekti. Tandar anlaşmayı:<br />
“İTÜ ile yaptığımız iş birliği kapsamında, yakın<br />
zamanda tamamladığımız ve Mart 2016 itibariyla<br />
saha uygulaması başlayan ‘Buyer Eğitim<br />
ve Sertifikasyon Programı’ bu çalışmalara gösterilebilecek<br />
önemli bir örnektir. Şimdi bu protokolle<br />
iş birliğimizi çok daha kalıcı bir zemine<br />
taşımış olmaktan büyük heyecan ve gurur<br />
duyuyorum. Aynı zamanda bir İTÜ mezunu<br />
olarak son derece mutlu olduğumu da ifade<br />
etmeliyim.” şeklinde yorumladı.<br />
Protokol; ortak projeler ve Ar-Ge odaklı<br />
çalışmalarla sektörel bilginin artması ve yaygınlaşmasına<br />
yönelik bilimsel faaliyetlerin<br />
gerçekleşmesi, ulusal ve uluslararası bildiri,<br />
makale, kitap vb. yayınların hazırlanmasını<br />
da amaçlıyor.<br />
olan; Türkiye, Bulgaristan, Romanya ve<br />
Yunanistan'a araştırmalarında başarılar<br />
diledi.<br />
<strong>2017</strong> Türk Antarktik<br />
Sezonu Başlıyor<br />
2016 yılında ilk Türk Antarktik Araştırma<br />
Seferi’ni gerçekleştiren İstanbul<br />
Teknik Üniversitesi Kutup Araştırmaları<br />
Uygulama ve Araştırma Merkezi (İTÜ Pol-<br />
ReC), <strong>2017</strong> Antarktik sezonu için çalışmalarına<br />
hız verdi.<br />
Türkiye’nin bilimsel çalışmalar yürüten<br />
ilk ve tek kutup araştırma merkezi<br />
olan İTÜ PolReC, Antarktika’da bulunan<br />
31 ülkeye ait 101 araştırma üssünde<br />
sürdürülen bilimsel çalışmalara Türk bilim<br />
insanlarını da dâhil etmek amacıyla<br />
birçok ülkeyle iş birliği yapıyor. Yapılan<br />
anlaşmalar kapsamında Erciyes Üniversitesi’nden<br />
Prof. Dr. Gökhan Halıcı, <strong>2017</strong><br />
Antarktik Yaz Sezonu için Çek Cumhuriyeti<br />
Masaryk Üniversitesi’ne ait Mendel<br />
Antarktik İstasyonu’nda çalışmalar yapmak<br />
üzere İstanbul’dan yola çıktı.<br />
Antarktika’ya götüreceği bayrak İTÜ<br />
PolReC Müdürü Doç. Dr. Burcu Özsoy tarafından<br />
kendisine teslim edilen Halıcı’yı<br />
uğurlama törenine, Kutup Araştırmaları<br />
Öğrenci Takımı (PolSTeam) üyeleri de<br />
üniformalarıyla katıldı. Özsoy gelişmeyi,<br />
“Türkiye’nin Antarktik Bilim Üssü inşa edilene<br />
kadar, bilim kapasitesinin artırılması<br />
için diğer ülkelerin bilim üslerinin kullanılması,<br />
ikili iş birliklerinin yapılması hem bir<br />
gereklilik hem de bilim ruhu olarak karşımıza<br />
çıkıyor.” sözleriyle yorumladı.<br />
İTÜ PolReC önümüzdeki yıl, farklı kurumlardan<br />
4 Türk bilim insanını daha Antarktika’ya<br />
gönderecek.<br />
itü vakfı dergisi<br />
85
İTÜ'DEN HABERLER<br />
Temiz ve Yenilenebilir Enerji Stratejisi<br />
UTES 2016’da Ele Alındı<br />
yum, birçok bilim insanını, konuyla ilgili<br />
çalışmalar yapan öğrencileri, kamu ve<br />
özel sektör temsilcilerini buluşturdu. Sürdürülebilir<br />
enerji-çevre ilişkisi, iklim değişikliği-enerji<br />
ilişkisi, enerji verimliliği ve<br />
tasarrufu, enerji ekonomisi ve yönetimi,<br />
global ve yerel enerji politikaları gibi konuların<br />
masaya yatırıldığı etkinlikte; rüzgâr,<br />
güneş, hidroelektrik, jeotermal, biyoyakıtlar,<br />
hidro-elektrik ve hidrojen enerjisi<br />
konularını içeren 119 bildiri uzmanlar tarafından<br />
katılımcılara sunuldu ve görüş<br />
alışverişi için tartışmaya açıldı.<br />
Sempozyumun en dikkat çeken konularından<br />
biri de enerji politikaları kapsamında<br />
ülkemizde yeni uygulanmaya<br />
Bir ülkenin kalkınmasındaki<br />
başlıca göstergelerden biri, tüketilen<br />
enerji miktarıdır. Günümüzde<br />
ülkelerin karşı karşıya<br />
olduğu sorunlardan en önemlisi<br />
de enerjidir. Böyle bir sorunun<br />
çözümünde temiz enerjinin<br />
üretilmesi, depolanması, dağıtılması<br />
ve kullanılması ulusal ve<br />
uluslararası düzeyde yapılan<br />
çalışmaların önemli bir bölümünü<br />
oluşturuyor.<br />
Küresel ısınma kaynaklı iklim<br />
değişiklikleri, artan dünya<br />
nüfusuyla orantılı aşırı enerji<br />
tüketimi ve fosil yakıtlara olan<br />
enerji bağımlılığı nedeniyle, yenilenebilir<br />
ve temiz enerji kaynaklarının önemi her<br />
geçen gün biraz daha artıyor. Bu doğrultuda,<br />
Türkiye’nin yenilenebilir ve temiz<br />
enerji stratejisinin nasıl olması gerektiği,<br />
başta İTÜ olmak üzere akademik dünyanın<br />
bu hedefe ulaşmada oynayabileceği<br />
roller ve alternatif enerji kaynakları konusunda<br />
gelişmiş ülkelerin çözüm arayışları,<br />
10. Uluslararası Temiz Enerji Sempozyumu’nda<br />
(UTES 2016) ele alındı.<br />
İstanbul Teknik Üniversitesi ve Su<br />
Vakfı iş birliği ile 24-26 Ekim tarihlerinde,<br />
Ayazağa Yerleşkesi Süleyman Demirel<br />
Kültür Merkezi’nde düzenlenen sempozbaşlayan<br />
“sürekli yaz saati uygulaması”<br />
oldu. İTÜ tarafından hazırlanan ve bu<br />
uygulamanın temelini oluşturan projenin<br />
ayrıntıları oturuma katılanlarla paylaşıldı.<br />
Panelde; projenin hazırlık<br />
sürecinde yapılan;<br />
elektrik, meteoroloji,<br />
ekonomi, sosyoloji ve<br />
psikoloji araştırmaları<br />
anlatıldı.<br />
UTES 2016’nın sonucunda;<br />
ülkemizin geleceği<br />
için yenilenebilir<br />
enerji kaynaklarına yapılan<br />
yatırımların artırılması<br />
ve bunun önündeki<br />
engellerin kaldırılması,<br />
yenilenebilir enerji teknolojilerindeki<br />
dışa bağımlılığın<br />
üniversite -<br />
sanayi iş birliği yoluyla<br />
azaltılması, biokütle ve jeotermal enerji<br />
yatırımlarında hedef büyütülmesi ve uygulamaların<br />
artırılmasının gerekliliği üzerinde<br />
fikir birliği sağlandı.<br />
Sempozyum, başta Enerji ve Tabii<br />
Kaynaklar Bakanlığı olmak üzere çok sayıda<br />
bakanlık ile resmi ve özel kuruluşlar<br />
tarafından desteklendi.<br />
Sempozyumun sonunda gerçekleştirilen<br />
“Uluslararası Atmosfer ve Çevre<br />
Yarışması” kapsamında bir etkinlik de<br />
gerçekleştirildi. Bu yıl “Yeşil Kampüs” temasıyla<br />
düzenlenen yarışmada birinciliği<br />
İTÜ öğrencileri ile Kocaeli Üniversitesi<br />
öğrencileri paylaştı.<br />
86 itü vakfı dergisi
Üretimin Yeni Sürümü “Endüstri 4.0”<br />
İTÜ’de Masaya Yatırıldı<br />
Bilgi üretiminin başrolde olduğu günümüz<br />
dünyasında üretim ilişkileri de buna göre dönüşüyor<br />
ve üretim süreci her geçen gün hızlanarak<br />
gelişiyor. Üretilecek ürün, kullanılan<br />
iş gücü, üretim yeri gibi noktaların iç içe geçmesiyle,<br />
daha az zaman ve maliyetle, daha<br />
kaliteli üretim yapılması isteniyor. Artan dünya<br />
nüfusu ve ihtiyaçların çeşitlenmesi, sanayiyi,<br />
doğal olarak yeni bir evreye geçmeye zorluyor.<br />
Bu bilgiler ışığında “Endüstri 4.0” olarak<br />
da adlandırılan gelecekteki 4. Sanayi Devrimi,<br />
İTÜ evsahipliğinde, 12-14 Ekim tarihleri arasında<br />
düzenlenen 16. Üretim Araçları Sempozyumu’nda<br />
ele alındı. Ayazağa Yerleşkesi<br />
Süleyman Demirel Kültür Merkezi’nde Üretim<br />
Araştırmaları Derneği tarafından organize edilen<br />
etkinliğin açılış konuşmalarını Rektör Prof.<br />
Dr. Mehmet Karaca, Sempozyum Onursal<br />
Başkanı Prof. Dr. Ayhan Toraman ve Sempozşeyi<br />
değiştireceğine dikkat çekti. Ayrıca bu<br />
bağlamda 4. Sanayi Devrimi’nin, ülkemizde<br />
mühendislik alanındaki gelişmelere öncülük<br />
eden üniversitemizde ele alınmasının da son<br />
derece önemli olduğunu vurguladı.<br />
ÜAD Eş Başkanı Prof. Dr. Güneş Gençyılmaz<br />
konuşmasında, Üretim Araştırmaları<br />
Sempozyumu’nun ilk kez 1997’de, yine<br />
İTÜ’de yapıldığını anımsatarak, aradan geçen<br />
19 yılın ardından, eğitim verdiği her alanda<br />
Türkiye’ye öncülük eden İTÜ’nün etkinliğe<br />
üçüncü kez ev sahipliği yapmasının kendileri<br />
için sevindirici olduğunu söyledi.<br />
Prof. Dr. Ayhan Toraman,<br />
Prof. Dr. Mehmet Karaca<br />
yum Eş Başkanları olan İşletme Mühendisliği<br />
Bölümü öğretim üyesi Prof. Dr. Ferhan Çebi<br />
ile Üretim Araştırmaları Derneği’nden Prof. Dr.<br />
Güneş Gençyılmaz yaptı.<br />
Çebi: “Üretimle ilgili bugüne dek<br />
bildiğimiz her şey değişecek.”<br />
ÜAD Eş Başkanı Doç. Dr. Ferhan Çebi, ilk<br />
olarak sempozyumun teması hakkında bilgi<br />
verdi. Sanayileşme sürecinin bugüne dek<br />
üç aşamadan geçtiğini hatırlatan Çebi, ilk<br />
sanayi devrimine buhar enerjisi, ikinci sanayi<br />
devrimine elektrik enerjisi, üçüncü sanayi<br />
devrimine ise bilgisayar teknolojisinin öncülük<br />
ettiğini belirtti. Sıradaki sanayi devrimi<br />
olarak öngörülen Endüstri 4.0’ın ise “üretimde<br />
dijitalleşme” kavramı üzerinden gerçekleşeceğini<br />
söyleyen Çebi, sıradaki değişimin<br />
üretimle ilgili bugüne dek bildiğimiz her<br />
Rektör Prof. Dr. Mehmet Karaca: “3.nesil<br />
üniversite olmaya en yakın üniversite<br />
İTÜ’dür.”<br />
Sempozyumda, konuşmasına 4. Sanayi Devrimi’nin<br />
lokomotifinin üniversiteler olacağının<br />
çok açık bir şekilde göründüğünü söyleyerek<br />
başlayan Karaca; dünya sistemine artık üretimi<br />
değil, bilgiyi yönetenlerin yön verdiğini söyledi.<br />
Dünyanın gelişmiş ülkelerindeki bilgi üretim<br />
verimliliğinin çok yüksek olduğunu belirten<br />
Rektör, özellikle de Stanford, Massachusetts<br />
Institute of Technology (MIT) vb. dünyaca ünlü<br />
üniversitelerin “3. nesil üniversite” misyonuyla<br />
hareket ederek toplum yararına bilgi üretimini<br />
üstlendiğini örnek verdi. İTÜ’nün 243 yıllık bir<br />
deneyim ve çeşitli alanlarda kendini kanıtlamış<br />
geniş mezun kitlesiyle ve çok sayıda uluslararası<br />
bağlantıya sahip bir dünya şehri olan<br />
İstanbul’da bulunmasının da avantajı sayesinde,<br />
Türkiye’de “3.nesil üniversite” olmaya en<br />
yakın üniversite olduğunu vurguladı. Karaca,<br />
“Ülkemizin en kısa zamanda bilgi ekonomisine<br />
geçmesi gerekiyor. Bugün artık büyük çaplı<br />
tesislerden, yüksek maliyetli ve belli bir fiziksel<br />
alana yerleşmiş bir üretim şekli ve yatırım<br />
eğiliminden ziyade, Uber ve WhatsApp gibi<br />
belli bir alana hapsolmamış, pratik ve geniş<br />
kitleleri doğrudan etkileyen girişimler bu süreci<br />
yönlendiriyor. Bizim 4. Sanayi Devrimi’ne,<br />
yani Endüstri 4.0’a doğru yapılan koşuda öne<br />
geçmek için bu gelişmeleri iyi analiz etmemiz<br />
gerekiyor.” dedi.<br />
Etkinliğe katılan İsveç Linköping Üniversitesi<br />
Teknoloji Enstitüsü konuk öğretim<br />
üyesi Prof. Dr. Robert W. Grubbström’ün bu<br />
sempozyuma özel olarak hazırladığı, üretim-envanter<br />
problemlerinde dönüştürme<br />
metodolojilerini irdeleyen çalışması ise ufuk<br />
açıcı nitelikteydi. Sempozyum, Endüstri 4.0<br />
bağlamında üretim yönetimi alanına ilişkin<br />
yenilikçi ve çağdaş yaklaşımların, stratejilerin<br />
ve deneyimlerin tartışılması noktasında<br />
kayda değer bir zemin hazırladı.<br />
itü vakfı dergisi<br />
87
İTÜ'DEN HABERLER<br />
Geleceğin Trafik ve Ulaştırma<br />
Sistemleri İTÜ’de Konuşuldu<br />
Metrolar, genişletilmiş kara yolları,<br />
önemli bir ulaşım alternatifi olan demiryolu<br />
ulaşımı, deniz taşımacılığı alternatifleri,<br />
hava taşımacılığındaki yenilikler, şehir içi<br />
ulaşımı rahatlatacak çözümler ve daha<br />
fazlası… Bu yıl “Trafik ve Ulaştırma Sistemlerinin<br />
Benzetimi ve Eniyilemesi" ana temasıyla,<br />
İTÜ ev sahipliğinde ve ülkemizde ilk<br />
defa düzenlenen 19. EURO (Association of<br />
European Operational Research Societies)<br />
Working Group on Transportation Konfe-<br />
ransı’nda geleceğin trafik ve ulaşım sistemleri<br />
üzerine önemli görüşler dile getirildi.<br />
Yöneylem araştırmasının uluslararası ölçekte<br />
ulaştırma konularına odaklanmış çalışma<br />
gruplarından EURO (Association of<br />
European Operational Research Societies)<br />
Working Group on Transportation ve İstanbul<br />
Teknik Üniversitesi iş birliği ile organize edilen<br />
uluslararası çaptaki etkinliğin konuşmacıları<br />
arasında; ulaşım sorunları ve alternatifleri üzerine<br />
çalışan Peter Wagner (German Aerospace<br />
Center - DLR), Jaume Barcelo (Universitat Politecnica<br />
de Catalunya, UPC-Barcelona Tech)<br />
ve Mohamed Abdel-Aty (University of Central<br />
Florida) da yer aldı. Üç gün süren konferans<br />
boyunca; trafik akım modellemesi ile denetimi<br />
ve yönetimi, ulaştırma modellemesi ve planlaması,<br />
taşıt rotalama, ulaştırmanın çevresel<br />
etkileri, elektrikli araçlar, acil durum yönetimi,<br />
karar analizi, demir yolu ağlarının tasarımı ve<br />
trafiği, trafik güvenliği, havacılık ve hava trafiği<br />
ile lojistik konularında gerçekleştirilen bilimsel<br />
oturumlarla, alanla ilgilenen uzmanlar ve akademisyenler<br />
görüş alışverişlerinde bulundu.<br />
Disiplinlerarası bir temelde süren konferansa;<br />
endüstri, işletme, kontrol, elektrik-elektronik, inşaat,<br />
çevre, uçak mühendisliği ile matematik,<br />
ekonomi, kent planlama, coğrafya gibi farklı<br />
bilim dallarından ve dünyanın dört bir yanından<br />
gelen yaklaşık 100 profesyonel ve bilim<br />
insanı katıldı. Ulaştırma konusunda dünyanın<br />
en önde gelen etkinliklerinden olan konferansta,<br />
son dönemde ulaştırma ve yöneylem<br />
araştırması alanında yapılan bilimsel araştırma<br />
sonuçları da yorumlandı.<br />
2016 IAESTE Temsilciler Toplantısı İTÜ’de Yapıldı<br />
IAESTE Türkiye (International Associationforthe<br />
Exchange of Studentsfor Technical<br />
Experience - Milletlerarası Teknik Stajyer Öğrenci<br />
Mübadelesi Birliği Türkiye Milli Komitesi)<br />
üyesi üniversitelerin temsilcileri, Genel Kurul<br />
toplantısı, her yıl olduğu gibi bu yıl da İTÜ’de<br />
düzenlendi. 18 Kasım’da, Deprem Mühendisliği<br />
ve Afet Yönetimi Enstitüsü Prof. Dr. Remzi<br />
Ülker Konferans Salonunda gerçekleştirilen<br />
etkinlik, Kimya Mühendisliği Bölümü öğretim<br />
üyesi Prof. Dr. Gülhayat Saygılı’nın yaptığı konuşmayla<br />
başladı.<br />
IAESTE Türkiye üyesi üniversitelerden<br />
gelen temsilcilerin sunumlarıyla devam eden<br />
program, üniversitemizin IAESTE Öğrenci Komitesi<br />
Denetleme Kurulu Başkanı ve Geomatik<br />
Mühendisliği Bölümü öğrencisi Gizem Sacıhan’ın,<br />
IAESTE öğrenci komitelerinin çalışmaları<br />
ve ulusal düzeyde yaptığı işbirliklerine dair<br />
sunumuyla sürdü. Önümüzdeki yılda yapılabi-<br />
88 itü vakfı dergisi<br />
lecek çalışmaların da planlandığı toplantıda,<br />
20-26 Ocak <strong>2017</strong> tarihlerinde Güney Kore’de<br />
düzenlenecek 70. IAESTE Genel Konferansı<br />
için yapılacak çalışmalar ve burada yer alacak<br />
Türkiye temsilcileri de belirlendi.<br />
IASTE ve IASTE Türkiye nedir?<br />
IAESTE (International Association for the<br />
Exchange of Studentsfor Technical Experience),<br />
1948 yılında, Londra’da, 10 ülkenin<br />
girişimiyle kurulan, akademi ve endüstri<br />
çevreleri ile üniversite öğrencilerinin ortak<br />
çıkarlarını temsil eden ulusal komitelerin birleşiminden<br />
oluşan bir konfederasyondur. Firmalar,<br />
üniversiteler ve üniversite öğrencileri<br />
arasında coğrafî sınırları aşan ve güçlü bir<br />
iş birliği kurmayı hedefleyen IAESTE, nitelikli<br />
mühendislerin ve bilim insanlarının dünyanın<br />
farklı yerlerinde yeni deneyimler elde etmesini<br />
sağlıyor.<br />
Yaklaşık 80 ülkede çalışmalarına devam<br />
eden ve her yıl 4000’in üzerinde stajyer öğrencinin<br />
değişimini sağlayan kuruluşun Türkiye<br />
merkezi olan IAESTE Türkiye ise İTÜ tarafından<br />
1955’te oluşturulmuştur. Rektörlüğe bağlı<br />
ve tüzel kişiliğe sahip olarak çalışmalarını sürdüren<br />
IAESTE Türkiye, enstitü niteliğinde bir<br />
kurumdur. 50’den fazla üyesi bulunan IAESTE<br />
Türkiye, yerel komiteleri aracılığıyla aday öğrencileri<br />
belirliyor ve yurt dışından gelecek öğrencilere<br />
ülkemizde staj yeri de sağlıyor.
İTÜ’de Engelleri Aşan 8 Proje<br />
"Sesli Adımlar" kapalı mekanlarda<br />
yön bulma uygulaması<br />
Astero Biyonik Ekibi'nin "Biyonik El" çalışması<br />
İstanbul Teknik Üniversitesi yerleşkelerinde<br />
hayata geçirilen projeler ve öğrenci<br />
kulüplerinin çabaları sayesinde, engellilere<br />
daha iyi bir yaşam sağlamak için yeni<br />
adımlar atılıyor. Sesli Adımlar, Evrensel<br />
Tekstil Merkezi, engelsiz ve yaya dostu kaldırımlar<br />
ile ilk meyvelerini veren projelere<br />
son olarak, öğrencilerin 3 boyutlu yazıcıyla<br />
ürettikleri biyonik el çalışması eklendi.<br />
Yerleşkelerde 3 yıldır süren “Yeşil Kampüs”<br />
projesinin en önemli ayaklarından<br />
biri olan “Engelsiz İTÜ” projelerini, 3 Aralık<br />
Dünya Engelliler Günü nedeniyle değerlendiren<br />
Rektör Yardımcısı Prof. Dr. Tayfun<br />
Kındap, sadece üniversitemizde değil,<br />
tüm yaşam alanlarında engelli konforunun<br />
dikkate alınması gerektiğini vurgulayarak<br />
üniversitede kurulan engelli biriminin ve bu<br />
birimin bir engelli tarafından yönetilmesinin<br />
önemli bir adım olduğunu söylüyor: “Sürdürülebilir,<br />
yaşanabilir veya Yeşil Kampüs<br />
dahilinde yaptığımız bazı çalışmalar, üzerinde<br />
yoğun olarak çalışılmasaydı, aslında<br />
engelliler için bir kâbusa da dönüşebilirdi.<br />
Bunu göz önüne alarak, proje sürecinde<br />
engelli arkadaşlarımızla birlikte çalıştık ve<br />
hem doğa dostu hem de engelsiz bir kampüs<br />
yaşamı oluşturduk. İç ve dış mekânlarda<br />
akıllı uygulama yoluyla yön bulmayı<br />
sağlayan Sesli Adımlar, kolay giyilebilir<br />
tekstil ürünleri tasarlayan Evrensel Tekstil<br />
Merkezi, engelsiz ve yaya dostu kaldırımlar,<br />
down sendromlu çocuklarımızı hayata<br />
hazırlamaya yönelik çalışmalar, son dönemde<br />
elde ettiğimiz kazanımların sadece<br />
bir kısmını oluşturuyor.”<br />
Astero Biyonik, 3 Boyutlu Yazıcıyla<br />
Umut Oldu<br />
Farklı mühendislik dallarında öğrenimlerini<br />
sürdüren öğrenciler; Tamer Temizer, Ezgi<br />
Çetin, Onur Rodop, Arda Özdere ve Oğuz<br />
Sarp’tan oluşan Astero Biyonik ekibi, hayata<br />
geçirdikleri biyonik el çalışmasıyla, medyada<br />
ve sosyal ağlarda yoğun ilgi gördü.<br />
Sosyal sorumluluğu inovasyonun getirdiği<br />
olanaklarla birleştiren ekip, ilk büyük proje<br />
olarak 3 boyutlu yazıcıda biyonik el üretti.<br />
Farklı mühendislik alanlarından gelmenin<br />
çalışmalarını olumlu etkilediğini belirten ekip<br />
üyeleri, 3 boyutlu yazıcının pratik ve ihtiyaçlara<br />
cevap veren yapısından yararlanarak<br />
yaptıkları eli, gelecekte daha da geliştirerek<br />
tüm engellilere ulaştırmayı hedefliyor. Astero<br />
Biyonik, çalışmanın sosyal girişimciliğe evrilme<br />
sürecinde sürecinde İTÜ Çekirdek’ten<br />
de destek alarak, biyonik elin sürdürülebilirliği<br />
üzerine çalışmaya devam ediyor.<br />
Engellileri Yönlendiren “Sesli Adımlar”<br />
Türkiye’de ilk kez bir üniversitede hayata geçen<br />
mekân içi yön bulma uygulaması olan<br />
“Sesli Adımlar”, kapalı mekânlarda bluetooth<br />
ile çalışan yön bulma uygulamasıyla, İnşaat<br />
Fakültesinde yer ve yön bulmak kolaylaştı.<br />
İTÜ ARI Teknokent bünyesinde faaliyet<br />
gösteren Boni Firması tarafından geliştirilen<br />
bu uygulama kapsamında, İnşaat Fakültesi<br />
koridorlarına 120 adet bluetooth beacon<br />
cihazı yerleştirildi. Böylece kullanıcılar, akıllı<br />
telefonlarına indirdikleri “Sesli Adımlar” uygulamasıyla<br />
gitmek istenilen konumu belirledikten<br />
sonra, yer-yön tarifi alabiliyor. Hem<br />
yazılı hem de sesli komut verilebilen uygulama,<br />
sadece engelli bireyler için değil, yer-<br />
itü vakfı dergisi<br />
89
İTÜ'DEN HABERLER<br />
YÖK Engelsiz Üniversiteler Çalıştayı da değerlendirildi.<br />
Birim, yılda iki kez düzenlenen<br />
bölgesel toplantılara katılarak İTÜ’yü bu<br />
alanda temsil ediyor.<br />
90 itü vakfı dergisi<br />
Engellilere özel otoparklar<br />
leşkemizdeki herkes için kolaylık sağlıyor.<br />
Uygulama yoluyla, fakültede uygulamaya<br />
tanımlanmış bütün salonlar, sınıflar, odalar<br />
ve fakülte içindeki diğer birimler hakkında<br />
konum bilgisi alınabiliyor. Ayrıca bluetooth<br />
cihazlarına; çıkış kapıları, yangın merdiveni<br />
ve asansörler gibi acil durumlarda ilk kullanılacak<br />
bölümler de tanımlandı.<br />
Evrensel Tekstil Tasarım Merkezi<br />
“Evrensel Tekstil Tasarım Merkezi’nde ise<br />
engelli bireylerin ihtiyaçları dikkate alınarak<br />
giysi tasarımı yapılıyor. İstanbul Kalkınma<br />
Ajansı’nın (İSTKA) desteği ile kurulan merkez;<br />
gelişmiş altyapısı ve ileri teknolojisiyle<br />
engellilerin ihtiyaçları düşünülerek hazırlandı.<br />
Engelliler için kumaş, giysi ve diğer<br />
tekstil tasarımlarına ait numuneler üreten<br />
merkezde; kolay giyilebilir, pratik bir bakımla<br />
korunabilen, konforlu ve estetik giysilerin<br />
tasarlanmasının yanında, 3 boyutlu vücut<br />
tarama sistemi sayesinde vücut ölçülerinin<br />
alınması da sağlanacak.<br />
Engelsiz ve yaya dostu kaldırımlar ile<br />
otoparklar<br />
Engellilerin günlük hayatta sıkça karşılaştığı<br />
sorunlardan olan ulaşım konusunda da<br />
çalışmalar sürüyor. Engelsiz, yaya dostu<br />
Engelsiz ve yaya dostu kaldırımlar<br />
İTÜ Rektör Yardımcısı Prof. Dr. Tayfun Kındap<br />
3 Aralık Dünya Engelliler Günü'nde<br />
"Engelsiz İTÜ" projelerini anlattı.<br />
ve doğayla bütünleşen bir üniversite anlayışı<br />
ile kaldırımlar yenilendi ve genişliği 3-4<br />
metreye çıkarılırken yüksekliği de 5 cm ile<br />
sınırlandırıldı. Rampalara yer ayırarak engelli<br />
ulaşımını kolaylaştırıldı. Böylece engelli bireylerin<br />
özel bir yola ihtiyaç duymadan, yerleşke<br />
içinde rahatlıkla hareket edebilmeleri<br />
sağlandı. Hissedilebilir yüzey çalışmalarının<br />
hâlâ sürdüğü kaldırımlarda ayrıca, geçirimli<br />
beton uygulamasıyla yollarda ve kaldırımlarda<br />
su birikintilerinin oluşması önlendi. Bu<br />
yenilikleri getirirken otopark bölümleri de<br />
unutulmadı ve bu alanlarda engellilere özel<br />
alanlar ayrıldı.<br />
İTÜ Engelli Öğrenci Danışma Birimi<br />
İTÜ’deki erişilebilirlik ve engelsizlik çalışmaları<br />
konusunda bütün paydaşları İTÜ Engelli<br />
Öğrenci Danışma Birimi çatısı altında bir<br />
araya getirildi. Yıl içerisinde birçok çalışmaya<br />
önderlik eden birim son olarak "İstanbul<br />
Dördüncü Bölgesel Engelsiz Üniversiteler<br />
Birim Koordinatörleri Toplantısı"na ev sahipliği<br />
yaptı. Evrensel Tekstil Merkezi’nde 24<br />
Kasım’da gerçekleşen toplantıda, engelli<br />
öğrencilerimizin koordinatörlüklerden aldıkları<br />
hizmetlere standart getirmenin yanında,<br />
İTÜ’de erişilebilirlik çalışmaları<br />
İTÜ Mimarlık Fakültesi’nde zorunlu ders olarak<br />
verilen “erişilebilirlik” konusu, toplumda<br />
herkesin eşit koşullarda yaşamını sürdürülebilmesi<br />
için mimariden giyime, endüstriden<br />
çevre düzenlemesine kadar hayatın hemen<br />
her alanında büyük önem taşıyor. Dersi alan<br />
öğrencilere, toplumdaki herkesin sosyal hayata<br />
katılımını tam olarak sağlamak adına<br />
gereken bütün tasarımlarda erişilebilirliğin<br />
nasıl sağlanacağı anlatılıyor. Böylece öğrencilerimiz<br />
konuyla ilgili farkındalık ediniyor.<br />
Ayrıca İTÜ Sürekli Eğitim Merkezi ve İstanbul<br />
Büyükşehir Belediyesi ile yapılan protokol<br />
kapsamında, İTÜ Sürekli Eğitim Merkezi<br />
(İTÜSEM) bünyesinde “Erişilebilirlik Uzmanlık<br />
Sertifika Programı” düzenleniyor.<br />
Engelli Bireyler Ayazağa Yerleşkesinde<br />
Sosyal Hayata Katılıyor<br />
Ayazağa Yerleşkesinde yer alan ve Türkiye’nin<br />
ilk üniversite down kafesi olan Fanfan<br />
ile Sarıyer Şehit Üsteğmen Ali Büyükdicle<br />
Özel Eğitim İş Uygulama Okulu da engelli<br />
bireylerimizi topluma kazandırmakta önemli<br />
rol oynuyor. İTÜ Gönüllülük Kulübü ise engelli<br />
bireyler hakkında farkındalığı artırmayı<br />
amaçlayan “Vosw-otizm” projesini gerçekleştirerek,<br />
Sarıyer Şehit Üsteğmen Ali Büyükdicle<br />
Özel Eğitim İş Uygulama Okulu<br />
öğrencilerinin hazırladığı kek, kurabiye, limonata,<br />
reçel gibi ürünlerden engelliler için<br />
bir gelir kaynağı oluşturuyor.<br />
Gönüllülük Kulübü’nün “Engeller<br />
Durdurmasın” projesi<br />
İTÜ Gönüllülük Kulübü’nün diğer projesi<br />
“Engeller Durdurmasın” ise toplumsal<br />
farkındalık bekleyen engelli bireylerle ilgili<br />
çalışmalara dayanıyor. Proje kapsamında,<br />
hiçbir engelin aşılamayacak kadar büyük<br />
olmadığını göstermek için çeşitli etkinlikler<br />
düzenleniyor. Gönüllü öğrenciler düzenli<br />
aralıklarla İstanbul içindeki işitme, görme<br />
ve zihinsel engelli okullara ziyaretler yapıyor<br />
ve her engel grubu için özel etkinlikler<br />
düzenliyor. Kulübün temel hedefi, farkına<br />
varılmayı bekleyen çocuklara farklı olduklarını<br />
hissettirmeden yardım etmek, onlarla<br />
zaman geçirmek ve bunları yaparken de<br />
toplumun önyargılarını kırmak olarak öne<br />
çıkıyor.
Madenciliğin Yeni Uygulama Merkezi Açıldı<br />
İTÜ, sayısız projenin üretildiği ve uygulama<br />
çalışmalarının yapıldığı eğitim ve araştırma<br />
merkezlerine bir yenisini daha ekledi.<br />
Madencilik alanında hayata geçireceği güvenlik<br />
uygulamaları ve yapacağı Ar-Ge çalışmalarıyla<br />
kendi alanında Türkiye’de bir ilk olan<br />
İTÜ Taş Bina Madencilik Eğitim ve Uygulama<br />
Merkezi faaliyete geçti. 22 Aralık’ta, Akdağlar<br />
Agrega Maden Ocağı’nda açılan ve Maden<br />
Mühendisliği Bölümü’ndeki kuramsal eğitimi<br />
saha uygulamalarına dönüştürecek tesis,<br />
Türkiye’nin en güvenli maden sahasının da<br />
temellerini atacak. Burada eğitim alacak öğrenciler;<br />
maden güvenliğini artırıcı önlemler,<br />
açık işletme, cevher hazırlama, patlayıcı madde<br />
gibi dersleri uygulamalı olarak görmenin<br />
yanında, staj ve bitirme çalışmalarını da yapabilecek.<br />
Taş Bina Madencilik Eğitim ve Uygulama<br />
Merkezi Türkiye’de ilklerden oldu<br />
Ülkemizdeki maden mühendisliği bölümlerinin,<br />
alanla ilgili derneklerin ve madencilik<br />
alanındaki uzmanların; buluşma, uygulama<br />
ve eğitim merkezi olması beklenen İTÜ Maden<br />
Mühendisliği Bölümü Uygulama ve Eğitim<br />
Merkezi’nin açılış törenine; Rektör Prof.<br />
Dr. Mehmet Karaca, Sarıyer Belediye Başkan<br />
Yardımcısı Gökhan Zeybek ve binayı üniversitemize<br />
tahsis eden Akdağlar Agrega Maden<br />
Ocağı temsilcilerinin yanı sıra; çok sayıda şirket<br />
ve sivil toplum kuruluşu temsilcisi, akademisyen<br />
ve öğrenci katıldı.<br />
Rektör Prof. Dr. Mehmet Karaca açılış<br />
sonrasında yaptığı açıklamada tesisin sanayi-<br />
üniversite iş birliğinin en güzel örneklerinden<br />
biri olarak ülkemizde bir ilk olduğunu<br />
belirtti. Tesisin madencilik alanında verilen<br />
eğitimde oluşan kuram ve uygulama arasındaki<br />
boşluğu doldurmasıyla çok önemli bir<br />
işlev göreceğini vurgulayan Karaca, merkezde<br />
iş güvenliği açısından da oldukça hassas<br />
davranıldığını, öğrencilerimizin eğitimi kadar<br />
güvenliğinin de düşünüldüğünü sözlerine<br />
ekledi. Karaca konuşmasını: “Buradaki merkezimizde<br />
birinci sınıftan son sınıfa kadar<br />
öğrencilerin teorik eğitimin yanı sıra, ağırlıklı<br />
olarak uygulama yapma olanağı da bulacak.<br />
60 öğrenci kapasiteli uygulama merkezimiz,<br />
üniversitelerimizin tatil dönemlerinde bile aktif<br />
olarak faaliyet gösterebilecek. Özellikle de<br />
yaz dönemlerinde vardiyalı olarak kullanma<br />
olanağımız olacak.” sözleriyle tamamladı.<br />
Prof. Dr. Orhan Kural: “5 yıllık bir hayal<br />
gerçekleşti.”<br />
İTÜ Senato kararıyla, Taş Bina Madencilik<br />
Eğitim ve Uygulama Merkezi’ne adı verilen<br />
Maden Fakültesi ve Maden Mühendisliği<br />
Bölüm Başkanı Prof. Dr. Orhan Kural, açılışla<br />
birlikte 5 yıllık hayalinin gerçekleştiğini söyledi.<br />
Projenin gerçekleşmesinde zor bir süreç<br />
yaşandığına da değinen Kural; byük çabalarla<br />
üniversitemize kazandırılan bu merkezin,<br />
madenciler için bir buluşma noktası olacağına<br />
dair düşüncesini paylaştı.<br />
Törene katılan İTÜ mezunu ve Sarıyer<br />
Belediye Başkan Yardımcısı Gökhan Zeybek<br />
ise Ayazağa Yerleşkesi dolayısıyla İTÜ’nün<br />
Sarıyer’in de önemli bir markası olduğunu<br />
belirterek bu projede üniversitemize destek<br />
vermiş olmaktan ötürü büyük bir memnuniyet<br />
duyduklarını, iş birliğinin yeni projelerle süreceğine<br />
inandığını bildirdi.<br />
Önce öğrencilerimiz, sonra tüm<br />
madencilik öğrencilerine açık olacak<br />
İTÜ Maden Mühendisliği Bölümü Uygulama<br />
ve Eğitim Merkezi olarak hizmet verecek<br />
bina, Ayazağa semtinde yer alan Akdağlar<br />
Agrega Maden Ocağı içerisinde eski bir taş<br />
binanın yenilenmesiyle ortaya çıktı. Orman ve<br />
Su İşleri Bakanlığı ile Sarıyer Belediyesi’nin<br />
desteğiyle açılan merkezde, maden mühendisliği<br />
öğrencileri; maden güvenliği, açık işletme,<br />
cevher hazırlama ve patlayıcı madde gibi<br />
konularda uygulamalı dersler görecek. Yaz<br />
dönemlerinde de hizmet verecek merkezden<br />
ilk aşamada sadece İTÜ öğrencileri yararlanabilecek.<br />
Yakın gelecekte, merkezin diğer<br />
üniversitelerin maden fakültelerinde öğrenim<br />
gören öğrencilere de açılması planlanıyor.<br />
itü vakfı dergisi<br />
91
İTÜ'DEN HABERLER<br />
Danışmanlık ve Denetim Sektörünün<br />
Dört Büyüğü Big4 Zirvesi’nde<br />
İşletme Fakültesi Ekonomi Bölümü<br />
ve İTÜ Ekonomi Kulübü’nün iş birliğiyle<br />
düzenlenen Big4 Zirvesi, denetim ve<br />
danışmanlık alanının en büyük 4 firması;<br />
Ernst&Young, Klynveld Main Goerdeler<br />
- KPMG, Deloitte ve Pricewaterhouse<br />
Coopers - PwC’nin Türkiye yöneticilerini<br />
İTÜ Maçka Yerleşkesi’nde buluşturdu. 21<br />
Ekim’de düzenlenen zirveye öğrenciler<br />
yoğun ilgi gösterdi.<br />
Ekonomi Bölümü Başkanı Prof. Dr. Fuat Erdal’ın<br />
moderatörlüğünde gerçekleşen zirvede,<br />
öğrencilerin bu şirketleri ve mesleği seçmeleri<br />
halinde nelerle karşılaşacakları ve kariyerlerinde<br />
onları bekleyen basamaklar konuşuldu.<br />
Yöneticiler, sektörel bilgileri ve bu alanda<br />
edindikleri deneyimi öğrencilerle paylaşırken,<br />
gençlerden gelen soruları da yanıtladı.<br />
Ernst&Young Danışmanlık Bölümü Ortağı<br />
Füsun Patoğlu konuşmasında, danışmanlık<br />
mesleğinin hiç bitmeyen bir öğrencilik olarak<br />
tanımlanabileceğini ve bu alanda başarının<br />
sadece eğitimden değil, aynı zamanda bireysel<br />
yetkinlikten de geçtiğini belirtti.<br />
KPMG Türkiye Şirket Ortağı Emrah Akın<br />
ise kendi başarı öyküsünü anlattıktan sonra,<br />
danışmanlık ve vergi konuları üzerine konuştu.<br />
Danışmanlığın güven vermekle eş anlamlı<br />
olduğunu söyleyen Akın, iyi bir danışmanın<br />
teknik açıdan birikimli olması, hayata dair bir<br />
bakış açısı geliştirmesi ve kendi ülkesine dair<br />
bir farkındalık oluşturması gerektiğini söyledi.<br />
Öğrencilere seslenerek sevdikleri işi en iyi<br />
şekilde yapmalarını vurgulayan Akın, gençlerin;<br />
yaşadıkları ülkenin büyüme rakamlarını,<br />
bütçesini ve vergi gelirlerini yakından takip<br />
etmelerini önerdi. Big4’da söz alan Deloitte<br />
Türkiye Sigortacılık Endüstrisi Ortağı Müjde<br />
Şehsuvaroğlu, öğrencilere denetim alanındaki<br />
kariyer olanaklarına dair görüşlerini<br />
aktardı. Zirvede konuşan son yetkili Pricewaterhouse<br />
Coopers (PwC) Türkiye Kurumsal<br />
Finansman Danışmanlık Hizmetleri Direktörü<br />
Baran Engür ise öğrencilere, şirketlerin birleşme<br />
ve satın alma danışmanlığı hakkında<br />
ayrıntılı bilgiler aktardı.<br />
İTÜ Radyosu 71. Yaşını “World College Radio Day” ile Kutladı<br />
Türkiye’nin ilk üniversite radyosu olan İTÜ<br />
Radyosu, bu yıl da yeni yaşını “World College<br />
Radio Day” eşliğinde kutladı. Amatör ruhunu<br />
profesyonel yayıncılık anlayışıyla birleştiren<br />
İTÜ Radyosu, 4 Kasım Cuma günü düzenlenen<br />
World College Radio Day’de dördüncü<br />
kez yer alarak sesini tüm dünyaya duyurdu.<br />
Radyo, 24 saat süren küresel yayında, bir<br />
saat boyunca repertuvarını dünya ile paylaştı,<br />
Türkçenin yanında İngilizce anonslarla da<br />
dünyaya seslendi.<br />
2012’den beri düzenlenen “World College<br />
Radio Day” yolculuğuna ilk kez 1 Ekim<br />
2013'te yayınladığı bir saatlik programla çıkan<br />
İTÜ Radyosu’nun hazırladığı özel program,<br />
4 Kasım Cuma günü “World College<br />
Radio Day”de, 17.00-18.00 (TSİ) saatleri arasında<br />
yayınlandı ve 43 ülkede yayın yapan<br />
700 öğrenci radyosu tarafından ortak yayınla<br />
tüm dünyaya ulaştı. İTÜ Radyosu’nun bu 1<br />
saatlik yayınında; klasik, rock ve caz türlerinde<br />
sadece Türk sanatçı ve grupların eserlerinden<br />
oluşan 11 parçaya yer verildi. Bu yıl ilk<br />
durağı Finlandiya olan World College Radio<br />
Day; Yunanistan, Amerika Birleşik Devletleri,<br />
İngiltere, İrlanda, İsrail, İskoçya, Almanya, İtalya,<br />
İsveç, Türkiye (İTÜ Radyosu), Meksika,<br />
92 itü vakfı dergisi<br />
Kanada, Hırvatistan, Birleşik Arap Emirlikleri<br />
ve Fransa'yı temsil eden öğrenci radyolarının<br />
ardından, son durak olarak yine ABD'ye<br />
döndü. Yayın saatini kaçıranlar programın<br />
tamamına daha sonra TuneIn üzerinden de<br />
erişebilecek.<br />
Kısa dalgadan internete 71 yıllık yolculuk<br />
1945’te bir stüdyo ve bir de kısa dalga vericiyle<br />
yayına başlayan İTÜ Radyosu, yayın<br />
serüvenine son 4 yıldır; rock, caz-blues ve<br />
klasik müzik olmak üzere üç farklı kanalla<br />
devam ediyor. 1954’te ilk FM (frekans modülasyonu)<br />
yayınını gerçekleştiren radyo, 17 yıl<br />
sonra ülkemizin ilk stereo-FM yayınına geçti<br />
ve 1980’e kadar bu yayın hayatını aralıklarla<br />
sürdürdü. 1995’te sesini, Ayazağa Yerleşke-<br />
si'nden başlattığı FM 95.0 MHz ve Türksat<br />
Kablo TV bazlı düzenli yayınlarıyla duyurmaya<br />
başlayan İTÜ Radyosu, 1998’de internet<br />
üzerinden yayına geçerek, Türkiye’nin internetle<br />
birlikte yaşadığı bu değişime öncülük<br />
edenlerden oldu.<br />
Sesini duyurduğu ilk günden bu yana<br />
geçen 71 yılda, 300’ün üzerinde İTÜ’lünün<br />
ve konuk programcının katkısıyla giderek<br />
profesyonelleşen İTÜ Radyosu, geniş içerikli<br />
arşiviyle de âdeta bir hazine değeri taşıyor.<br />
Repertuvarını gün geçtikçe artıran radyonun<br />
1500 adet uzunçalar (LP), 580 adet taş plak,<br />
78 tane devir plak ve son olarak 270 tane dar<br />
banttan oluşan müzik arşivi, her gün yeni müzikseverlerle<br />
buluşuyor.<br />
Radyo mobil uygulaması Tunein’in verilerine<br />
göre, üç kanalı da Türkiye’nin en çok dinlenen<br />
üniversite radyoları arasına giren radyo,<br />
yurt dışında da birçok dinleyiciye sesleniyor.<br />
Amerika Birleşik Devletleri’nden Rusya’ya,<br />
Almanya’dan Brezilya’ya, hatta Meksika ve<br />
Japonya’ya kadar uzanan geniş bir coğrafyadan<br />
dinleyici kitlesi edinen İTÜ Radyosu’nda,<br />
öğrencilerden oluşan ekip üyelerinin dışında<br />
alanında uzman kişilerden seçilmiş konuk yapımcıların<br />
programlarına da yer veriliyor.
Çocuklar ve Gençler, 2. Meraklı Zihinler<br />
Bilim Şenliği’nde Buluştu!<br />
Merak eden, dünyayı anlamaya çalışan<br />
ve bilime ilgi duyan çocuklar, İTÜ Bilim Merkezi<br />
ve Beyoğlu Belediyesi’nin iş birliğiyle<br />
düzenlenen “2. Meraklı Zihinler Bilim Şenliği”nde<br />
buluştu.<br />
Çocuklara araştırma ruhu aşılamak ve<br />
bilimi deneyimsel ve eğlenceli bir şekilde<br />
sevdirmek amacıyla gerçekleştirilen etkinlik,<br />
Taksim Meydanı’ndaki festival alanında<br />
çocukları ağırladı.<br />
Özellikle 7-14 yaş grubu çocukların<br />
bilimle daha yakından tanışmalarını hedefleyen<br />
organizasyon; bilimsel etkinlikler,<br />
tematik atölye ve laboratuvar çalışmaları,<br />
çocukların bilime duydukları ilgiyi geliştirecek<br />
zekâ oyunları, amatör ve profesyonel<br />
olarak bilimle ilgilenenlerin buluşları ile öğrenci<br />
proje stantlarıyla da yoğun ilgi gördü.<br />
Aralarında, çocukların ve gençlerin birebir<br />
katıldığı; İlk Robotum Atölyesi, Pil Böcek<br />
Atölyesi, Model Uçak Atölyesi, Sifigu Zekâ<br />
Oyunları Atölyesi ve Müzik Aleti Yapım Atölyesi<br />
başta olmak üzere, birçok farklı aktivite,<br />
şenliğe katılan çocuklar ve gençler ile aileleri<br />
tarafından büyük ilgi gördü.<br />
Önümüzdeki yıl “uzaya gidecek ilk Türk<br />
genci” olması beklenen, İTÜ Uzay Mühendisliği<br />
Bölümü son sınıf öğrencisi Halil<br />
Kayıkçı da şenlik açılışında yaptığı konuş-<br />
mayla; geleceğin bilim insanlarına, akademisyenlerine,<br />
sanatçılarına ve daha pek çok<br />
mesleği temsil edecek çocuklara seslendi.<br />
İlkokuldan üniversiteye kadar devlet okullarında<br />
eğitim gördüğünü söyleyen Halil Kayıkçı,<br />
devlet kurumlarından başarılı gençler<br />
yetişebildiğinin güzel bir örneğini sergiledi.<br />
Açılış törenine Rektör Prof. Dr. Mehmet<br />
Karaca’nın yanı sıra; Beyoğlu Kaymakamı<br />
Osman Ekşi, Beyoğlu Belediye Başkanı<br />
Ahmet Misbah Demircan ve İstanbul İl Milli<br />
Eğitim Müdürlüğü yöneticileri de katıldı.<br />
Karaca: “Bilimin yaşı yok”<br />
Beyoğlu Belediyesi ile birlikte organizasyonu<br />
üstlenen İTÜ Bilim Merkezi nedeniyle<br />
bir konuşma yapan Rektör Prof. Dr. Mehmet<br />
Karaca İTÜ Bilim Merkezi’nin üniversiteyi<br />
toplumla buluşturup bilimsel alanda farkındalık<br />
oluşturarak önemli bir rol oynadığını<br />
belirtti. Karaca, İTÜ’nün bir yükseköğrenim<br />
kurumu olmasının da ötesinde, toplumun<br />
her katmanına hizmet etmeyi amaçladığını<br />
sözlerine ekledi. Rektör konuşmasını, “Bilimin<br />
yaşı yoktur ve bu nedenle 7’den 70’e<br />
herkese hitap ediyor. Çünkü ‘merak’ insanın<br />
doğasında vardır ve bu duygu oldukça bilime<br />
duyulan ilgi de beraberinde gelecektir.”<br />
sözleriyle tamamladı.<br />
Demircan: “Günümüzde bize düşen<br />
daha çok buluş yapmak, beynimizi<br />
daha çok çalıştırmaktır.”<br />
Açılış törenine katılan Beyoğlu Belediye<br />
Başkanı Ahmet Misbah Demircan ise<br />
belediyenin İTÜ ile yaptığı iş birliğiyle bu<br />
etkinliğin ikinci kez düzenlediğini hatırlatarak<br />
,“Bilgi toplumunda üretimin makine<br />
ve robotlarla yapıldığı günlerde insanlara<br />
düşen daha çok buluş yapmak, beyinlerini<br />
daha çok çalıştırmak olacaktır. Bu<br />
sebeple, gençlerimizin yeni icatlar çıkarmalarını<br />
bekliyoruz.” diye konuştu.<br />
İTÜ Bilim Toplum UYG-AR Merkezi<br />
Müdürü Doç. Dr. Aytekin Çökelez ise<br />
İTÜ’nün; bilime, sanata ve topluma yenilik<br />
getiren her dalda katkı sunduğunu vurguladı<br />
ve özellikle popüler bilimin eğlenceli<br />
taraflarından yararlanarak toplumumuza<br />
bilimi sevdirmek için bu etkinliğin son<br />
derece önemli olduğunu söyledi.<br />
itü vakfı dergisi<br />
93
İTÜ'DEN HABERLER<br />
İTÜ - KKTC Yeni Erenköy Yerleşkesi İçin<br />
İmzalar Atıldı<br />
fından ana yerleşke kurulması amacıyla<br />
İTÜ-KKTC Eğitim Araştırma Yerleşkeleri’ne<br />
49 yıllığına kiralandı.<br />
İTÜ-KKTC Rektörü Prof. Dr. Ercan Kahya<br />
bu projenin, Türkiye’nin KKTC’de haya-<br />
İTÜ-KKTC Yeni Erenköy<br />
Yerleşkesi arazisindeki parsellerin<br />
kiralanması için 29<br />
Kasım'da KKTC Başbakan Yardımcılığı<br />
ve Maliye Bakanlığı<br />
Toplantı Salonu’nda sözleşme<br />
imzalandı. İTÜ-KKTC Eğitim<br />
Araştırma Yerleşkeleri Rektörü<br />
Prof. Dr. Ercan Kahya ile KKTC<br />
Devlet Emlak ve Malzeme Dairesi<br />
Müdürü Eralp Münür Pınar<br />
arasında imzalanan kira sözleşmesine,<br />
KKTC Başbakan<br />
Yardımcısı ve Maliye Bakanı<br />
Serdar DENKTAŞ “onur şahidi” olarak<br />
imza attı. Sözleşmeye göre, Yeni Erenköy’de<br />
bulunan hazine arazi parselleri,<br />
Devlet Emlak ve Malzeme Dairesi tarata<br />
geçirdiği su temin projesinin ardından<br />
en büyük yatırım olacağını, 6 adet hali ve<br />
hazine arazisi ile vakıflara ait 2 parselin<br />
KKTC Devlet Emlak ve Malzeme Dairesi’nden<br />
kiralandığını belirtti. Yaklaşık 60<br />
kişiye ait 23 parselin bu amaçla kamulaştırıldığını<br />
hatırlatan Rektör, 6 yıl süren<br />
büyük emeklerin ardından çalışmanın<br />
gerçekleştiği bu günün tarihi bir önem taşıdığını<br />
sözlerine ekledi. Bu sözleşmeyle<br />
birlikte; sayısal haritalandırılma, jeolojik<br />
zemin etüdü ve kentsel planlama çalışmaları<br />
2013’te tamamlanan Yeni Erenköy Yerleşke<br />
arazisi için mimari projelendirme ve<br />
inşaat aşamalarının en kısa sürede başlaması<br />
bekleniyor.<br />
Yaklaşık 6000 öğrencilik kapasiteye<br />
sahip olacak yerleşke; denizcilik bilimleri,<br />
mühendislik, sosyal bilimler bölümleri<br />
ve lisansüstü programlarına<br />
ait binaların yanı sıra, doğal<br />
yaşam parkları ile sosyal ve<br />
kültürel alanları da kapsayacak.<br />
Belirlenecek bazı tematik<br />
alanlar ise uluslararası Ar-Ge<br />
ve inovasyon üssü olarak kullanılacak.<br />
KKTC Başbakan<br />
Yardımcısı ve Maliye Bakanı<br />
Serdar Denktaş gelişmeyle ilgili<br />
görüşünü: “Üniversiteler,<br />
bölgesel kalkınma planlamasında<br />
çok önemli bir rol üstleniyor.<br />
İTÜ’nün bölgeye yapacağı<br />
bilimsel, sosyal, kültürel<br />
ve ekonomik katkılar KKTC’de büyük bir<br />
değişim yaratacak, kiralanan arazilerin<br />
en verimli şekilde kullanılacağına inanıyorum.”<br />
sözleriyle paylaştı.<br />
Toplumu Demokratikleştirmek İçin Sanat, Kültür, Ekonomi:<br />
Alternatif Anlatılar İçin Mekân Oluşturma Araştırmaları<br />
Projesi’ne “RISE 2016” Desteği<br />
Mimarlık Fakültesi, Endüstri Ürünleri<br />
Tasarımı Bölümü Öğretim Görevlisi Mehmet<br />
Erkök’ün yürütücüsü olduğu “Toplumu<br />
Demokratikleştirmek İçin Sanat, Kültür,<br />
Ekonomi: Alternatif Anlatılar İçin Mekân<br />
Oluşturma Araştırmaları” (Art, Culture, Economy<br />
to Democratize Society: Research<br />
in Placemaking for Alternative Narratives<br />
(trans-making) isimli proje, Avrupa Birliği<br />
Horizon 2020 Bilimsel Mükemmeliyet Marie<br />
Skodowska Curie Araştırma Programları ve<br />
Bursları, Araştırma ve Yenilikçilik Değişim<br />
Programı 2016 (Research and Innovation<br />
Staff Exchange Scheme-RISE 2016) çağrısı<br />
kapsamında desteğe değer görüldü.<br />
Ocak <strong>2017</strong>’de başlayacak ve 48 ay sürecek<br />
projenin 1.858.000 Euro olarak belirlenen<br />
toplam bütçesinin 1<strong>75</strong>.500 Euro’luk<br />
kısmı ise İTÜ’ye ayrıldı. Proje dâhilindeki<br />
araştırma ve inovasyon aktiviteleri ile sanat<br />
ve yaratıcı alanlar sayesinde paydaşların<br />
temel katkısıyla sektörler arası diyalog sağlanması<br />
hedefleniyor.<br />
Proje ortakları olan 8 akademik ve<br />
12 sivil insiyatif nitelikli kurum, araştırma<br />
kapsamında disiplinlerarası bilgi değişimi<br />
amacıyla interaktif bir şekilde çalışacak.<br />
İTÜ’deki araştırmacılar proje süresince,<br />
farklı ülkelerde toplam 37 ay sürecek araştırma<br />
ziyaretleri gerçekleştirecek.<br />
94 itü vakfı dergisi
Türkiye İnovasyon Haftası’nda İTÜ<br />
ve Teknokent Projeleri Vitrine Çıktı<br />
Gelişen ve değişen dünyada, ülkeleri<br />
üst sıralara taşıyan en önemli faktör<br />
inovasyon olarak öne çıkıyor. Artan dünya<br />
nüfusu ve dönüşen ihtiyaçlara göre<br />
kendini sürekli yenilemesi gereken üretim<br />
anlayışına güç katan inovasyon, bugün<br />
uluslararası rekabette ekonomik ve toplumsal<br />
açıdan en büyük faktör olarak görülüyor.<br />
Ülkemizdeki inovatif çalışmaların<br />
ele alındığı, bilişim ve endüstri çevreleri<br />
ile akademik dünyadan uzmanların katıldığı<br />
Türkiye İnovasyon Haftası’nda, 11<br />
girişimci firma ve 5 yeni proje yer aldı.<br />
Ekonomi Bakanlığı koordinatörlüğünde,<br />
Türkiye İhracatçıları Meclisi (TİM) tarafından<br />
8-10 Aralık tarihleri arasında, İstanbul<br />
Kongre Merkezi’nde gerçekleşen<br />
etkinlik kapsamında; giyim alanında yeni<br />
ödeme ve güvenlik sistemlerinden taşınabilir<br />
scootera, biyobozunur yapay damardan<br />
hibrit roket motoruna kadar farklı<br />
alanlarda geliştirilen ürünler tanıtıldı. İTÜ<br />
ve İTÜ ARI Teknokent’in ortak standında<br />
ise girişimci firmaların ve projelerin yenilikçi<br />
iş fikirleriyle yaşamı nasıl kolaylaştırabileceğinin<br />
örneklerini sergilendi. Fuarda,<br />
İTÜ Endüstri Ürünleri Tasarım Bölümü<br />
inovatif projeleri de ilgi topladı.<br />
İTÜ, etkinliğin ilk gününde, Uzay Mühendisliği<br />
Bölümü son sınıf öğrencisi Hamerkezi<br />
İTÜ Çekirdek’ten çıkan girişimler<br />
ile İTÜ’nün öğrenci proje ekipleri<br />
de çalışmalarını İnovasyon Haftası’nda<br />
paylaştı. Rektör Prof. Dr. Mehmet Karaca<br />
ve İTÜ ARI Teknokent Genel Müdür<br />
Yardımcısı Doç. Dr. Deniz Tunçalp’in<br />
yanı sıra, Türkiye İhracatçılar Meclisi<br />
(TİM) Başkanı Mehmet Büyükekşi’nin<br />
eşliğinde Enerji ve Tabii Kaynaklar Bakanı<br />
Berat Albayrak, Ekonomi Bakanı<br />
Nihat Zeybekçi, Gençlik ve Spor Bakanı<br />
Akif Çağatay Kılıç ile Aile ve Sosyal<br />
Politikalar Bakanı Dr. Fatma Betül Sayan<br />
Kaya da standımızı ziyaret ederek İTÜ’lü<br />
girişimcilerden projelerle ilgili bilgi aldı.<br />
Etkinliğin son gününde ise Cumhurbaşkanı<br />
Recep Tayyip Erdoğan, bakanlar, iş<br />
ve ihracat dünyasından önemli isimler<br />
de etkinliğin konuğu oldu. Erdoğan’ın<br />
konuşmasının ardından, “TİM İnovasyon<br />
Ödülleri” ve “İnova Lig İnovasyon Liderleri<br />
Ödülleri”ni kazananlar sahneye çıktı<br />
ve ödülleri Cumhurbaşkanı tarafından<br />
verildi.<br />
lil Kayıkçı “Globalde İz Bırakan Türkler”<br />
başlıklı panelde yaptığı konuşmayla katılımcılara<br />
seslendi. Genç Liderler ve Girişimciler<br />
Derneği tarafından “Türkiye’nin<br />
On Başarılı Genci” arasında gösterilen<br />
Kayıkçı, salondaki izleyicilere, <strong>2017</strong>’de<br />
gerçekleştireceği uzay yolculuğuna giden<br />
başarı öyküsünü anlattı.<br />
Rektör ve bakanlar İTÜ standında<br />
İTÜ ARI Teknokent’in parlak ve girişimci<br />
fikirleri gerçeğe dönüştüren kuluçka<br />
Türkiye İnovasyon Haftası’nda vitrine<br />
çıkan İTÜ ve Teknokent projeleri<br />
İTÜ GAE: İTÜ Güneş Arabası Ekibi,<br />
elektrikli araçlardaki mesafe sorununu<br />
önlemek ve güneş enerjisinin ulaşımda<br />
kullanımı üzerine yaptığı araç tasarımıyla<br />
çalışmalarını sürdürüyor.<br />
İTÜ Pars Roket Grubu: Bilimsel amaçlı<br />
irtifa roketleri tasarlayıp üretirken Türkiye’deki<br />
ilk hibrit roket motorunu da<br />
üreten topluluk, geliştirilmiş hibrit roket<br />
motorları üzerinde çalışmaya devam<br />
ediyor.<br />
Rektör Prof. Dr. Mehmet Karaca ve İTÜ ARI Teknokent Genel Müdür Yardımcısı Doç. Dr. Deniz Tunçalp’in<br />
yanısıra, Türkiye İhracatçılar Meclisi (TİM) Başkanı Mehmet Büyükekşi ile birlikte Enerji ve Tabii Kaynaklar<br />
Bakanı Berat Albayrak, Ekonomi Bakanı Nihat Zeybekçi, Gençlik ve Spor Bakanı Akif Çağatay Kılıç ile Aile<br />
ve Sosyal Politikalar Bakanı Dr. Fatma Betül Sayan Kaya da İTÜ standını ziyaret edip projelerle ilgili olarak<br />
İTÜ’lü girişimcilerden bilgi aldı.<br />
itü vakfı dergisi<br />
95
İTÜ'DEN HABERLER<br />
TARS: Endüstriyel koşullara dayanıklı,<br />
düşük güç tüketen, her türlü sensörün<br />
tak-çıkar mantığı ile entegre edilebildiği,<br />
batarya ya da normal güç ile çalışabilen<br />
nesnelerin interneti (IOT) platformu<br />
TARS’ı üretiyor. TARSUS Inc. Firması tarafından<br />
üretilen TARS; uzaktan görüntüleme,<br />
kontrol, ölçümleme, otonomluk,<br />
veri madenciliği ve yapay zekâ özellikleri<br />
taşıyor.<br />
Ahtapot: Toplulukların kendilerine özel<br />
bir sosyal ağ kurmasını sağlayan Ahtapot;<br />
kurum çalışanları, müşteriler, üyeler<br />
ve tedarikçiler arasında güçlü bir iletişim<br />
ve iş birliği kurarak verimliliği artırıyor.<br />
İTÜ Arı Teknoloji Geliştirme Kulübü:<br />
Kulüp, öğrencilerin yeni teknolojik gelişmeleri<br />
takip etmesini, bu gelişmeleri<br />
İTÜ’de öğrendikleri kuramsal bilgilerle<br />
harmanlayarak yerel olanaklarla üretime<br />
dönüştürmesini amaçlıyor.<br />
İTÜ Apis Ar-Ge: Havacılık ve uzay alanında<br />
üniversitemizi ve ülkemizi başarıyla<br />
temsil eden İTÜ Apis Ar-Ge takımı fuara;<br />
kanatlı planör, model uydu ve kendi<br />
üretimleri olan drone ile katıldı.<br />
İTÜ Biyobozunur Yapay Damar: İTÜ<br />
akademisyenlerinin yürüttüğü, gerçek<br />
damar yapısını taklit eden katmanlı biyobozunur<br />
yapay damar üretimi ve klinik<br />
öncesi analizleri projesi de Türkiye İnovasyon<br />
Haftası’nda yer aldı.<br />
Next Horizons: Askeri ve sivil amaçlarla;<br />
yangın söndürme, şüpheli cisimlere<br />
müdahale, el yapımı patlayıcı tarama,<br />
seyir ve keşif gibi süreçler için özelleştirilebilir<br />
bir otonom/yarı-otonom robot<br />
96 itü vakfı dergisi<br />
platformu tasarlayan NextHorizons, etkinlikte<br />
dikkat çeken çalışmalardan biriydi.<br />
Mikro-P: Her yaştan ve her seviyeden<br />
kullanıcı tarafından programlanabilir, küçük<br />
ve otonom bir robot platformu olan<br />
Mikro-P; elektronik alanında yazılım bilgisi,<br />
proje geliştirme ve çeşitli araştırmalar<br />
için kullanılıyor.<br />
Smart Mimic: Kullanım amacına yönelik<br />
programlanabilen ve taşınabilir akıllı<br />
güvenlik sistemi olan Smart Mimic, akıllı<br />
cep telefonlarıyla bütünleşik çalışabilen<br />
sistemde, içerisinde hareket algılayan<br />
ve sıcaklık ölçen sensörler bulunuyor. Ev<br />
güvenliğini sağlamak isteyenlerin yanı<br />
sıra, özellikle sık sık yolculuğa çıkanlar<br />
ile kampçılığa ilgi duyanların yararlanacağı<br />
Smart Mimic, mıknatıslı yapısıyla<br />
eşyalara da kolayca monte edilebiliyor.<br />
Buy Buddy: Giyim mağazalarında müşterilerin<br />
kasaya gitmeden alışveriş yapmalarını<br />
sağlayan ve güvenlik cihazı<br />
olarak da çalışan BuyBuddy, ürünlerin<br />
çalınmasını engelleyen bir nesnelerin<br />
interneti (IOT) tabanlı cihazı ve mobil<br />
uygulamasıdır.<br />
Teleporter: Günümüzde hızla gelişen<br />
artırılmış gerçekçilik alanında ortaya<br />
çıkan projelerden biri olan Teleporter,<br />
kullanıcıların cihaz başındayken; konser,<br />
festival, spor karşılaşmaları vb. etkinliklerin<br />
yapıldığı alanlardaymışçasına deneyimleyebilmesini<br />
ve fiziksel alandaki<br />
insanlarla canlı yayın yoluyla iletişim kurabilmesini<br />
sağlıyor.<br />
Project Sea Song: Mobil saha ekiplerinin<br />
takibi, otomobillerle uyumlu çalışacak<br />
akıllı cihazın bilgilerini alarak<br />
değerlendirme raporları oluşturan ProjectSeaSong,<br />
bakım ve olası kaza raporları<br />
üreterek sürücüleri ve teknik servisleri<br />
uyarmayı amaçlıyor.<br />
3Z: Sağlık alanında son derece önemli<br />
bir proje olarak görülen 3Z, hafif ve orta<br />
düzey obstrüktif uyku apnesi tedavisinde<br />
kullanılabilecek bir yöntem olarak düşünülüyor.<br />
Projede; herhangi bir cerrahî<br />
müdahale gerektirmemesi ve yüzü kaplamaması<br />
nedeniyle hastaya rahatsızlık<br />
vermeyen, ses çıkarmayan, taşınabilir<br />
ve yenilikçi bir ağız içi aparat üretiliyor.<br />
Osteoid: Geleceğin tasarım dünyasını<br />
şekillendirecek 3 boyutlu yazıcıların<br />
başrolde olduğu Osteoid, kişiye özel tedavi<br />
olanakları sunan ortopedik ürünler<br />
üretiyor.<br />
Getatron: Şehir içi kullanıma uygun, taşınabilir,<br />
tek kişilik scooter projesi olan<br />
Getatron ise büyükşehirlerin en büyük<br />
sorunlarından biri olan trafik sıkışıklığına<br />
getirdiği alternatif çözümle İnovasyon<br />
Haftası’nda yerini aldı.
Mezunların Bitirme Projelerine<br />
“Mekan 2016” Ödülü<br />
İç mimarlık ve çevre<br />
tasarımı alanlarında öğrenim<br />
gören üniversite<br />
öğrencilerini ortak bir<br />
platformda buluşturarak<br />
etkileşim ve iletişim<br />
ortamı yaratmayı amaçlayan,<br />
“İç Mimarlık Öğrencileri<br />
Ulusal Bitirme<br />
Proje Yarışması”nın<br />
bu yılki ayağı “Mekan<br />
2016”ya katılan İTÜ<br />
mezunları, biri birincilik olmak üzere, iki ödülle<br />
döndüler.<br />
Yarışmada birinciliği alan ve bu yıl İç Mimarlık<br />
Bölümü’nden mezun olan İlke Şahin,<br />
“IN’N UP” adlı bitirme projesi ile başlangıçta<br />
müze olarak tasarlanan ama sonrasında araş-<br />
tırma merkezine dönüştürülen<br />
Havacılık ve Uzay<br />
Teknolojileri Araştırma<br />
Merkezi’nin (İTÜ-Arc) “Büyük<br />
Hangar” bölümünü,<br />
işlevi doğrultusunda yeniden<br />
kurguladı. Ayazağa<br />
Yerleşkesi'nde bulunan<br />
alan böylece, kullanıcıların<br />
talepleri ve mevcut ihtiyaçların<br />
karşılanması yönünde<br />
yeniden ele alındı. İlke<br />
Şahin’in çalışmasında, binanın<br />
girişi için bir kafe de<br />
tasarlandı ve böylece bu<br />
alanda öğrenci sirkülasyonu<br />
amaçlandı. Mezuniyetini<br />
bu başarıyla taçlandıran<br />
Şahin’in daha önce,<br />
aralarında EASA (Avrupa<br />
Mimarlık Öğrencileri Meclisi<br />
- European Architecture<br />
Students Assembly) de<br />
olan kurumlarda staj deneyimleri<br />
bulunuyor.<br />
Bu yıl aynı bölümden<br />
mezun olan ve Mekan<br />
2016’nın mansiyon ödülünü alan Hazal Karaöz<br />
ise bitirme tezinde, İzmir’in Halkapınar ilçesindeki<br />
Devlet Güvenlik Mahkemesi (DGM)<br />
eski binasını inceledi ve yapının iç hacminin<br />
yeniden işlevlendirilmesi üzerine çalıştı. Hazar<br />
Karaöz, proje konusu olarak bu mekanı<br />
seçmesinde en etkili nokta, tarihi ve kentin mimari<br />
hafızasında önemli bir yeri olan binanın<br />
özgün yönlerinin olması nedeniyle büyük bir<br />
potansiyel taşımasıydı. Karaöz’ün projesinde<br />
binanın İzmir Akdeniz Akademisi’ne tahsis<br />
edilerek; İzmir'in yenilik ve tasarım kenti haline<br />
gelmesi, özellikle Akdeniz ülkeleri olmak üzere<br />
güçlü yurt dışı bağlantılarla etkileşime girmesi,<br />
demokratik ve katılımlı uygulamalarda<br />
yer alması amaçlandı. Söz konusu akademik<br />
çalışmada; köy enstitüleri, ekoköyler, organik<br />
tarım çalışmaları ve deneyime açık alanlar<br />
gibi kavramlar çerçevesinde bir senaryo kurgulandı.<br />
Bu doğrultuda; girişimcilerin, sanatçıların,<br />
tasarımcıların ve zanaatkârların; tarih,<br />
tasarım, kültür, sanat ve ekolojiyle ilgili üretime<br />
geçecekleri, deneyimler edinecekleri mekânlar<br />
tasarlandı. Restorasyonu İZSU (İzmir Su ve<br />
Kanalizasyon İdaresi Genel Müdürlüğü) tarafından<br />
tamamlanan yapı, İzmir Büyükşehir<br />
Belediyesi aracılığıyla İzmir Akdeniz Akademisi<br />
ile İzmir Kent Koleji’ne tahsis edildi.<br />
İTÜ’ye Yüksek Puanla Giren Öğrenciler Arı Rozetiyle Onurlandırıldı<br />
Hayatımızın hangi aşamasında olursak<br />
olalım “birinci olmak” her zaman “kalıcı bir<br />
iz bırakmak” demektir. 244 yıllık tarihinde<br />
elde ettiği başarılarla defalarca ilk sırada yer<br />
almış İTÜ’nün bu haftaki senato toplantısında<br />
İstanbul Teknik Üniversitesi fakültelerine,<br />
bu yıl en yüksek puanla giren öğrenciler İTÜ<br />
simgesi olan arı rozetleriyle onurlandırıldı.<br />
Öğrenim görmekte oldukları fakülteleri birincilikle<br />
kazanan öğrencilere rozetleri, Rektör<br />
Prof. Dr. Mehmet Karaca tarafından takıldı.<br />
Karaca, öğrencilere, mezuniyetlerinde de<br />
birinci sırada yer almalarını diledi.<br />
Öğrenciler ayrıca, Yüksek Öğretim Kurulu<br />
Başkanlığı tarafından kendilerine hitaben<br />
yazılmış kutlama belgelerini de aldı. Kutlama<br />
belgelerinde YÖK Başkanı Prof. Dr. Yekta<br />
Saraç, bu başarının ortak bir sevinç olduğunu,<br />
gençlerimizin evrensel değerler ve ulusal<br />
kültürümüzü özümseyerek yetişeceğine<br />
inandığını belirtiyor. Üniversite öğreniminin<br />
bir son sayılmaması gerektiğini vurgulayan<br />
Saraç, günümüz dünyası için “yaşam boyu<br />
eğitim” kavramının artık bir zorunluluk haline<br />
geldiğini de vurguluyor Araştırma, ifade<br />
özgürlüğü, farklı fikirlere saygı duyma, bilim<br />
felsefesiyle hareket etme ve yurt sevgisi<br />
kavramlarının da en az mesleki bilgi kadar<br />
önemli olduğunun altını çizen YÖK Başkanı,<br />
fakülteleri bu yıl birincilikle kazanan öğrencilerin<br />
ülkemizin kalkınmasını sağlayacak<br />
beyin gücünü oluşturacağından emin olduğunu,<br />
öğrencilerin çalışma azminin hayat<br />
boyunca süreceğine inandığını söyleyip<br />
tebriklerini ileterek mesajını tamamlıyor.<br />
itü vakfı dergisi<br />
97
İTÜ'DEN HABERLER<br />
Türk Denizcilik Eğitiminin<br />
132. Yılı Kutlandı<br />
Ölümünün<br />
100. Yılında<br />
Tamburi Cemil<br />
Bey’i Anma<br />
Denizcilik Fakültesi mezunlarını her yıl<br />
bir araya getirerek anıları tazeleyen Geleneksel<br />
Balık Günü’nün 132’incisi, Denizcilik<br />
Fakültesi ve İTÜ Denizcilik Fakültesi Mezunlar<br />
Derneği (DEFAMED) iş birliği ile düzenlendi.<br />
3 Aralık’ta gerçekleşen etkinlikte Türk<br />
denizcilik eğitiminin 132’inci, Denizcilik Fakültesi’nin<br />
ise 24’üncü kuruluş yılı kutlandı.<br />
Boru-trampet takımı eşliğinde düzenlenen<br />
törene Rektör Prof. Dr. Mehmet Karaca,<br />
Ulaştırma, Denizcilik ve Haberleşme Bakanı<br />
Ahmet Arslan, Denizcilik Fakültesi Dekanı<br />
Prof. Dr. Abdi Kükner, İTÜ Denizcilik Fakültesi<br />
Mezunları Derneği Yönetim Kurulu Başkanı<br />
Kaptan Baybora Yıldırım ile mezunlar<br />
ve çok sayıda konuk katıldı. Törenden önce<br />
sergi alanını ziyaret eden Bakan Arslan, İTÜ<br />
Kutup Araştırmaları Uygulama ve Araştırma<br />
Merkezi’nin (İTÜ PolReC), katıldığı Türk Antarktik<br />
Araştırma Seferi’nden çekilen fotoğrafları<br />
inceledi.<br />
Denizcilik Fakültesi Staj Gemisine<br />
Kavuşuyor<br />
Etkinlikte konuşan Arslan, kendisinin de mezunu<br />
olduğu İTÜ Denizcilik Fakültesi’ndeki<br />
98 itü vakfı dergisi<br />
arkadaşlarıyla eski yuvalarında buluşmasından<br />
ötürü duyduğu mutluluğu ifade etti.<br />
Denizcilik Fakültesi’nin karşılaştığı sorunların<br />
çözümüne yönelik adımlar attıklarını<br />
söyleyen Arslan, simülasyon merkezinin<br />
faaliyete alınmasının önemine işaret etti.<br />
Bugün birden fazla simülasyon merkezine<br />
sahip fakülteye staj gemisi de tahsis<br />
edilmesi adına çalışmalara başlayacaklarını<br />
söyledi. Çok sayıda gemicinin olduğu<br />
bir sektörde staj gemisi yapmak ve<br />
bunu denizcilik alanında öğrenim gören<br />
gençlerin yararına sunmak istediklerini<br />
aktaran Arslan, geleceğin denizcilerini<br />
yetiştirmek adına herkesin elini taşın altına<br />
koyduğunu da sözlerine ekledi. Bakan<br />
Arslan, Antarktika’da Türk bayrağının<br />
dalgalandırılmasında payı olan İTÜ Pol-<br />
ReC ekibini ve Rektör Prof. Dr. Mehmet<br />
Karaca’yı kutladı.<br />
Rektör Prof. Dr. Mehmet Karaca ise<br />
Denizcilik Fakültesi’nin İTÜ’de önemli<br />
bir yeri olduğunu vurguladı ve nitelikli<br />
denizciler yetiştirmek amacıyla büyük<br />
fedakârlıklar yapan fakültedeki olanakların<br />
Ulaştırma, Denizcilik ve Haberleşme<br />
Bakanlığının da desteğiyle daha da gelişeceğine<br />
inandığını söyledi. Denizcilik<br />
Fakültesi Dekanı Prof. Dr. Abdi Kükner ve<br />
DEFAMED Yönetim Kurulu Başkanı Kaptan<br />
Baybora Yıldırım söz alarak, mezunlara<br />
seslendi.<br />
Etkinlik, fakülteden mezun oluşlarının<br />
40’ıncı, 50’inci ve 60’ıncı yılını dolduranlar<br />
için yapılan plaket töreni ve özel balık<br />
menüsünün sunulduğu yemekle sona<br />
erdi.<br />
Saz icrasına modern bir tarz ve farklı bir<br />
yorum getirerek Türk müziğine büyük katkılarda<br />
bulunan Tamburi Cemil Bey, ölümünün<br />
100. yılında Türk Müziği Devlet Konservatuvarı<br />
‘nda (İTÜ TMDK) düzenlenen bir etkinlikle<br />
anıldı.<br />
Konservatuvarın Çalgı Eğitimi Bölümü tarafından<br />
düzenlenen "Vefatının 100.Yılında<br />
Tamburi Cemil Bey Hazinesi” başlıklı seminerde<br />
sanatçının Türk müziğini etkilediği noktalar<br />
ele alındı ve eserleri özel bir konserle hatırlandı.<br />
Etkinlik 14 Aralık’ta, İTÜ TMDK Bilimsel ve<br />
Sanatsal Etkinlikleri Düzenleme Kurulu (Bİ-<br />
SED) salonunda gerçekleştirildi. Anma programını<br />
hazırlayan İTÜ TMDK öğretim görevlisi<br />
Mehmet Bitmez açılış konuşmasında Türk müziğinin<br />
asırlardan beri kulaktan kulağa yayıldığını<br />
belirterek ses kayıt teknolojisinin ortaya<br />
çıkışından itibaren, özellikle gramofonun yaygınlaşmasıyla<br />
birlikte Tamburi Cemil Bey ve<br />
daha pek çok büyük sanatçının bıraktığı sanat<br />
mirasına daha yakından bakmanın mümkün<br />
olduğuna dikkat çekti.<br />
“Gramofonun icadıyla şöhreti yurt dışına<br />
yayıldı.”<br />
Gramofonun yaygın bir şekilde kullanılmasının<br />
etkisiyle, Tamburi Cemil Bey’in ününün<br />
yurt dışına taştığını kaydeden Bitmez, sanatçının<br />
geleneksel temele oturan Batı müziği ve<br />
o devirdeki Osmanlı halk müziğinin olanaklarını<br />
bestelerine yansıttığına dikkat çekti. Bitmez,<br />
Osmanlı İmparatorluğu'ndaki Batılılaşma<br />
sürecinin Türk müziğini de geliştirdiğine<br />
ve Tamburi Cemil Bey’in de gerek tambur gerekse<br />
lavta ve viyolonsel icralarında Batı müziğinin<br />
etkisinin açık bir şekilde görüldüğünü<br />
de sözlerine ekledi.
Dr. Fatma Zeynep Temel, Harvard<br />
Üniversitesi’ndeki Robotik<br />
Çalışmalarını Anlattı<br />
Seminer konuşmacılarından Beşir Ayvazoğlu<br />
Tamburi Cemil Bey’in biyografisini konu<br />
alan kitabından söz etti. Tamburi Cemil Bey<br />
ile Yahya Kemal Beyatlı’nın kitabı sayesinde<br />
tanıştığını belirten yazar, edebiyat ve musiki<br />
arasında bir ilişki olduğuna inandığını da sözlerine<br />
ekledi. Ayvazoğlu “Tamburi Cemil Bey<br />
sadece bir icracı değildi, aynı zamanda iyi<br />
bir besteci ve söz ustasıydı. 1873-1916 yılları<br />
arasında yaşaması nedeniyle, savaşların<br />
yaşandığı bu dönemde bile gerçek sanat anlayışından<br />
asla taviz vermedi.”diyerek konuşmasını<br />
sürdürdü.<br />
“Tamburi Cemil Bey’in bütünü bir sanat<br />
eseridir”<br />
Cumhurbaşkanlığı Klasik Türk Müziği Korosu<br />
Tambur Sanatçısı Birol Yayla ise konuşmasında<br />
sanatçının müzik tarzının; icracılık ve<br />
besteciliği olmak üzere iki ana sütun üzerinde<br />
temellendiğini söyleyerek: “Tamburi Cemil<br />
Bey’in sanatı sadece yeteneğinden oluşmaz.<br />
Besteleri de manifesto niteliğindedir. Müstakil<br />
bir enstrümanla önemli bir yol açtı ve günümüzdeki<br />
saz eserleri repertuvarının temelini<br />
de Tamburi Cemil Bey’in çalışmaları oluşturuyor.<br />
Tamburi Cemil Bey dinleyicilerini sadece<br />
çalgılarıyla değil, sazı olmadığında da etkileyen<br />
bir karakterdir." dedi.<br />
Etkinlik kapsamında, Yrd. Doç. Dr. Aslıhan<br />
Eruzun Özel “Tamburi Cemil Bey kayıtlarından<br />
kemençede üslup çalışma yöntemleri”, kemençe<br />
sanatçısı Fikret Karakaya “Cemil Bey’in<br />
Tambur, Kemençe ve Lavta Tekniklerine ve<br />
Üsluplarına Getirdiği Yenilikler”, Öğr.Gör. Özer<br />
Özel “Cemil Bey Dönemi Üslubu”, Kemençe<br />
Sanatçısı Furkan Bilgi “Kemençenin İzinden”<br />
kemençe sanatçısı Derya Türkan “Orfeon Record<br />
Tamburi Cemil Bey Tarafından”, Doç. Dr.<br />
Neva Özgen “Tamburi Cemil Bey’i Anlamak”,<br />
Doç. Dr. Yelda Özgen Öztürk “Tamburi Cemil<br />
Bey’in Viyolonsel Taksimleri” ve tambur sanatçısı<br />
Murat Aydemir “Tamburun Mîladı Cemil<br />
Bey’e Dair” başlıklı sunumlar yaptılar.<br />
Anma etkinliği, Tamburi Cemil Bey’in eserlerinden<br />
oluşan konserle sona erdi.<br />
Robotik alanındaki çalışmalarını ABD’de<br />
Harvard Üniversitesi Mikrorobotik Laboratuvarı’nda<br />
sürdürmekte olan İTÜ Makine Fakültesi<br />
mezunu Dr. Fatma Zeynep Temel, bu alana<br />
yönelik çalışmalarını aktardığı bir seminerle<br />
İTÜ’ye konuk oldu.<br />
İTÜ Elektrik Elektronik Fakültesi İdris Yamantürk<br />
Konferans Merkezi’nde 25 Kasım<br />
2016 tarihinde gerçekleşen seminerde Temel,<br />
“Farklı Çevresel Koşullardaki Olağandışı Hareketlerin<br />
Robotik Bilimi Açısından İncelenmesi”<br />
(Nontraditional Motion and Locomotion in Extreme<br />
Environments) başlıklı bir sunum yaptı.<br />
Seminere İTÜ Elektrik Elektronik Fakültesi<br />
ile İTÜ Makine Fakültesi’nden çok sayıda öğretim<br />
üyesi ve her iki fakültenin doktora, yüksek<br />
lisans ve lisans öğrencileri katıldı.<br />
Çevresel koşullardaki farklılıklara göre alışılmışın<br />
dışında hareket eden organizmaların<br />
hareketlerini taklit eden robotların ve akıllı mekanizmaların,<br />
arama, kurtarma, tarım, mikroüretim<br />
ve mikromontaj, cerrahi operasyonlar ve<br />
tıbbi görevler gibi farklı uygulama alanlarında<br />
kullanılması öngörülüyor. Karakteristik uzunluğu<br />
mikrometre ve santimetre arasında olan ve<br />
doğadan esinlenen bu robotik yapıların üretimi,<br />
yenilikçi tasarımlara uygun, farklı yapısal malzemelerin<br />
ve eyleyicilerin kullanımına elverişli<br />
ve akıllı mekanik yapılarla mekanizma kontrolüne<br />
olanak sağlayan tekniklerle gerçekleştiriliyor.<br />
Origamiden esinlenen ve “pop-up” üretim<br />
adı verilen bu teknikle karmaşık mekanik yapılar,<br />
iki boyutlu malzemeler kullanılarak ucuz,<br />
hızlı ve farklı ölçeklerde üretiliyor ve üç boyutlu<br />
yapılara dönüştürülüyor.<br />
Dr. Zeynep Temel, verdiği seminerde,<br />
“pop-up” üretim yöntemi ile akıllı kompozit malzemeler<br />
kullanılarak üretilen orta ölçekteki RoboBee<br />
(arıdan esinlenmiş uçan robot), HAMR<br />
(hamam böceğinden esinlenen dört ayaklı robot),<br />
Delta paralel mekanizma (endüstriyel paralel<br />
robotların mikro boyutta uygulaması) gibi<br />
örnekler sundu ve uygulama alanlarını anlattı.<br />
Büyük ilgi gören seminer sonunda katılımcılar,<br />
Zeynep Temel’e, yürütmekte olduğu robotik<br />
çalışmaları ve genel olarak Harvard Üniversitesi’nde<br />
robotik çalışmalarının seyri hakkında<br />
çeşitli sorular yöneltip bilgi aldılar.<br />
Dr. Fatma Zeynep Temel, İTÜ Makine Mühendisliği<br />
Bölümü'nden 2005 yılında mezun<br />
olduktan sonra, Mekatronik Mühendisliği alanında<br />
Almanya Siegen Üniversitesi’nden yüksek<br />
lisans (2008) ve Sabancı Üniversitesi’nden<br />
doktora (2013) derecelerini aldı. Doktora<br />
çalışmasını tıbbi uygulamalar için kullanılması<br />
planlanan yüzen mikrorobotlar üzerine yapan<br />
Dr. Temel, daha sonra TÜBİTAK Yurtdışı<br />
Araştırmacı bursu ile ABD Brown Üniversitesi<br />
Termal ve Akışkan Bilimleri Araştırma Grubu’nda<br />
mikroorganizmaların farklı ortamlardaki<br />
yüzme davranışları ile ilgili araştırmalarda<br />
bulundu. Dr. Temel, 2015 yılının Ekim ayından<br />
bu yana Harvard Üniversitesi Mikrorobotik<br />
Laboratuvarı’nda doğadan esinlenmiş mikrorobotik,<br />
mikroüretim yöntemleri, tıbbi aletlerin<br />
geliştirilmesi ve akıllı mekanizma tasarımı konularında<br />
çalışmalarını sürdürüyor.<br />
itü vakfı dergisi<br />
99
İTÜ'DEN HABERLER<br />
İTÜ BMT-KAUM, Kadına Karşı Şiddetle<br />
Mücadelede Güncel Gelişmeleri Ele Aldı<br />
Erkek egemen sosyal yapı nedeniyle<br />
kadına yönelik şiddet, dünyada<br />
hâlâ önemli bir sorun olarak varlığını<br />
sürdürüyor. İTÜ Bilim, Mühendislik ve<br />
Teknolojide Kadın Araştırmaları ve Uygulama<br />
Merkezi (İTÜ BMT-KAUM) de<br />
kadın kimliğini ve varlığını hedef alan<br />
şiddet kültürüne karşı, üniversitemizde<br />
önemli çalışmalar yapıyor. Merkez<br />
son olarak, konuya dikkat çekmek ve<br />
toplumsal farkındalık oluşturmak adına,<br />
25 Kasım Kadına Yönelik Şiddete<br />
Karşı Uluslararası Mücadele Günü’nde<br />
“Türkiye’de ve Dünyada Kadına Karşı<br />
Şiddetle Mücadelede Güncel Gelişmeler”<br />
panelini düzenledi.<br />
İTÜ BMT-KAUM Müdürü, Maden<br />
Fakültesi öğretim üyesi Prof. Dr. Fatma<br />
Arslan’ın Türkiye’de ve dünyada kadına<br />
yönelik şiddet verilerine odaklanan<br />
sunumuyla başlayan etkinlikte ayrıca,<br />
Mor Çatı Kadın Sığınağı Vakfı Kurucusu<br />
Avukat Canan Arın ile Kadının<br />
İnsan Hakları Yeni Çözümler Derneği<br />
Yönetim Kurulu Üyesi Şehnaz Kıymaz,<br />
İşletme Mühendisliği Bölümü öğretim<br />
üyesi Prof. Dr. İpek İlkkaracan’ın moderatörlüğünde<br />
konuyla ilgili olarak ülkemizdeki<br />
ve dünyadaki uygulamaları<br />
tartıştı.<br />
Türkiye’de her 5 kadından birinin<br />
boşanmak veya ayrılmak istediği için<br />
öldürüldüğünü, bu sebeple yasaların ve<br />
yargıçların kadınlardan yana tavır alması<br />
gerektiğini söyleyen Arın, yasalarda<br />
yapılacak değişikliklerle, çıkan kararların<br />
olumlu yönde etkileneceğini belirtti.<br />
Cinsel dokunulmazlığa karşı suçlar<br />
maddesi ile cinsel dokunulmazlık hakkının<br />
kabul edildiğini söyleyen Arın, TCK<br />
103 Platformu’nun bu yönde verdiği<br />
mücadeleden de bahsetti. Arın konuy-<br />
la ilgili görüşlerini: “ ‘Çocukların cinsel<br />
istismarı’ başlıklı maddede cinsel ilişki<br />
yaşı 15 olarak kabul edilmiştir, platform<br />
ise anayasada belirtilen 'çocuk' tanımının<br />
18 yaş altını kapsaması nedeniyle,<br />
Türk Ceza Kanunu’nun 103. maddesinde<br />
belirtilen cinsel ilişki rıza yaşının 18<br />
olarak kabul edilmesini talep etmiştir.<br />
Ne yazık ki yapılan son değişiklikle rıza<br />
yaşı, kademeli cezalandırma yöntemiyle<br />
12 olarak değiştirilmiştir” sözleriyle<br />
paylaştı.<br />
Kadının İnsan Hakları Yeni Çözümler<br />
Derneği Yönetim Kurulu Üyesi Şehnaz<br />
Kıymaz ise konuşmasında, kadına<br />
yönelik şiddet hakkında uluslararası<br />
yaptırımlardan ve sözleşmelerden söz<br />
etti. Uluslararası geçerliliği olan Kadına<br />
Karşı Her Türlü Ayrımcılığın Yok Edilmesi<br />
Sözleşmesi (CEDAW) ve “İstanbul<br />
Sözleşmeleri” olarak da bilinen “Kadınlara<br />
Yönelik Şiddet ve Aile İçi Şiddetin<br />
Önlenmesi ve Bunlarla Mücadeleye<br />
İlişkin Avrupa Konseyi Sözleşmesi”ne<br />
Türkiye’nin de taraf olduğunu hatırlatan<br />
Kıymaz, iç hukukla çözülemeyen noktalarda<br />
bu sözleşmelere başvurulduğunu<br />
aktardı. Ayrıca Birleşmiş Milletler Sürdürülebilir<br />
Kalkınma Programı’nın (UNDP)<br />
belirlediği 2030 hedeflerinde, toplumsal<br />
cinsiyet eşitliğinin de yer almasının önemine<br />
değindi.<br />
Eğitimsizlik ve gelenekselleşmiş<br />
yanlış uygulamalar nedeniyle ülkemizde<br />
de görülen bir sorun olan kadına yönelik<br />
şiddet ve çocuk yaşta yapılan evliliklerle<br />
ilgili sorunların tartışıldığı etkinlikte, panelistler<br />
izleyicilerin sorularını da yanıtladı.<br />
100 itü vakfı dergisi
İTÜ Mezunları Türk Müziği Topluluğu<br />
KKTC’de Konser Verdi<br />
Çalışmalarını, Genel Sanat Yönetmeni<br />
ve Şef İnci Çayırlı yönetiminde sürdüren<br />
İTÜ Mezunları Türk Müziği Topluluğu (İTÜ<br />
MTMT), Kuzey Kıbrıs Türk Cumhuriyeti’nin<br />
(KKTC) 33. Kuruluş Yılı kutlamaları kapsamında,<br />
13-14 Kasım tarihlerinde Kuzey<br />
Kıbrıs’ta iki konser verdi. Etkinlik, KKTC<br />
Dış İşleri Bakanlığı Milli Günleri Kutlama<br />
Merkez Komitesi, Gazimağusa Belediyesi<br />
ve Yunus Emre Enstitüsü katkılarıyla İTÜ<br />
Kuzey Kıbrıs ve İTÜ Mezunları Derneği-Kıbrıs<br />
(İTÜ MEDEK) iş birliği ile gerçekleştirildi.<br />
İTÜ MEDEK Sanat Danışmanı ve Türk<br />
Sanat Müziği sanatçısı Cem Kafkas’ın<br />
sunduğu, TRT'de aranjör-yönetmen ve şef<br />
olarak görev yapan Kemençe Sanatçısı<br />
Ahmet Kadri Rizeli’nin koro ve saz ekibi<br />
şefliğini üstlendiği konserlerde, Türk Müziği’nin<br />
hicaz ve nihavend makamında<br />
bestelenen unutulmaz eserleri seslendirildi.<br />
Kânunda Safinaz Rizeli, udda Ahmet<br />
Kırım, bendirde Asım Ekren'in yer aldığı<br />
ekip ve 24 kişiden oluşan koronun performansı,<br />
izleyicilerden büyük alkış aldı. İlk<br />
konseri izleyenler arasında yer alan KKTC<br />
15 Kasım 2016 akşamı KKTC Cumhurbaşkanı Mustafa Akıncı'nın verdiği Cumhuriyet<br />
Resepsiyonu'nda İTÜ MTMT Üyeleri<br />
Dış İşleri Bakanlığı Müsteşarı Mustafa Lakadamyal<br />
da konser ardından toplulukla<br />
bir araya gelerek tebriklerini iletti.<br />
Gazimağusa Belediye Başkanı İsmail<br />
Arter ve eşinin onur konuğu olduğu ikinci<br />
konserin seyircileri arasında ise İTÜ Kuzey<br />
Kıbrıs Rektör Yardımcısı Doç. Dr. Serdar<br />
Kum, İTÜ Kuzey Kıbrıs Rektör Danışmanı<br />
Yrd. Doç. Dr. Aslı Çekmiş, İTÜ Kuzey<br />
Kıbrıs Genel Sekreteri Dursun Koç, Yunus<br />
Emre Enstitüsü Başkanı Hüseyin Şimsek<br />
de vardı.<br />
İTÜ Mezunları Türk Müziği Topluluğu<br />
onuruna düzenlenen gala yemeğinde<br />
Doç. Dr. Serdar Kum, Yrd. Doç. Dr. Aslı<br />
Çekmiş, Dursun Koç, Hüseyin Şimsek,<br />
Dış İşleri Bakanlığı Tanıtma Dairesi Müdürü<br />
Fatma Demirel, Şehir Planlama Dairesi<br />
Müdürü Türkmen Yiğitcan, İTÜ MEDEK<br />
Onursal Başkan Hakkı Atun, Asbaşkan<br />
Tahir Çağansel, Onursal Üye Erdoğan<br />
Naim, Genel Sekreter Halet Yıldırım, Sayman<br />
Gökhan Naim ile dernek üyeleri Hülya<br />
Altan, Mehmet Başel ve Mustafa Gazi<br />
ile İTÜ MEDEK Gençlik Kurulu topluluk<br />
üyeleriyle bir araya geldi. Sohbetin güzelliğinin<br />
yaşandığı geceye Kuzey Kıbrıs<br />
yemekleri lezzet kattı.<br />
Konser nedeniyle geldikleri Kuzey Kıbrıs’ta<br />
kültürel ve doğal güzellikleri de yerinde<br />
gören topluluk üyeleri, İTÜ Kıbrıs Yerleşkesini<br />
de gezdi ve Rektör Danışmanı Yrd.<br />
Doç. Dr. Aslı Çekmiş’ten üniversitede yapılan<br />
çalışmalar hakkında bir sunum izledi.<br />
Konserlerin ardından, KKTC Cumhurbaşkanı<br />
Mustafa Akıncı'nın 15 Kasım’da<br />
verdiği Cumhuriyet Resepsiyonu’na katılan<br />
İTÜ MTMT üyeleri Akıncı ve eşinin yanı sıra,<br />
KKTC İkinci Cumhurbaşkanı Mehmet Ali<br />
Talat, KKTC Üçüncü Cumhurbaşkanı Derviş<br />
Eroğlu ve Kıbrıs Türk Barış Kuvvetleri<br />
Komutanı Korgeneral Ömer Paç ile görüştü.<br />
İTÜ MTMT Yönetim Kurulu Başkanı,<br />
İTÜ Makine Fakültesi 1976 mezunu ve<br />
Beykent Üniversitesi öğretim üyesi Yrd.<br />
Doç. Dr. Osman Simav "Kıbrıs'a müziğimiz<br />
ile İTÜ'nün sesini götürdük. Topluluk olarak<br />
konserlerimizi, sağlık sorunu nedeniyle<br />
bize katılamayan değerli hocamız İnci<br />
Çayırlı’ya armağan ediyoruz. Bize içten<br />
konukseverlik gösteren Kuzey Kıbrıslı dinleyicilere<br />
teşekkür ediyoruz." dedi.<br />
Ayrıca İTÜ MTMT üyesi, İnşaat Mühendisliği<br />
Bölümü 1980 yılı mezunu sinema<br />
yönetmeni ve sunucu Deniz Yayın,<br />
Bayrak Radyosu’nda "Kıbrıs ve Yeşilçam"<br />
konulu bir söyleşi programı yaptı.<br />
itü vakfı dergisi<br />
101
TEKNOKENT DOSYASI<br />
Günümüz dünyasının ihtiyaçlarına<br />
cevap verebilecek projeleri öne<br />
çıkaran ve ülkemizin en önemli girişimcilik<br />
etkinliklerinden biri olarak proje sahiplerine<br />
maddî destek sağlayan BigBang<br />
2016’nın 12 Kasım’da gerçekleşen ödül töreninde,<br />
girişimciler ile melek yatırım ağları<br />
bir kez daha buluştu. Bu yılki teması “yansıma”<br />
olarak belirlenen yarışma, geleceğin<br />
girişimlerini sahneye taşıdı ve yeni fikirlerin<br />
potansiyelini yansıttı. İlgi çekici sunumları<br />
ve görsel açıdan da zengin içeriğiyle çevresine<br />
bir festival havası yayan BigBang<br />
2016’da, 5600 takım arasından seçilen<br />
250 ekip yarışmaya katılma hakkı kazandı.<br />
Yarışın sonunda seçilen 20 girişimci grup,<br />
İTÜ Çekirdek’in sunduğu bir yıllık kuluçka<br />
programına katılma şansı yakaladı. Böylece<br />
yatırım ağlarından toplam 5 milyon<br />
TL’lik yatırım alan takımların yolculuğu, girişimcilik<br />
ekosisteminin desteğiyle başladı.<br />
Bu projelerin arasından, İTÜ Çekirdek’ten<br />
her biri 1<strong>75</strong> bin TL ödül kazanan Mikrop ve<br />
NextHorizons ekipleri birinciliği paylaştı.<br />
Tam 70 girişim ise daha da büyüyebilmek<br />
için ilk adımı attı.<br />
BigBang 2016’da “Genel kategori” ve<br />
“Otomotiv teknolojileri” kategorilerinde yarışan<br />
girişimciler, İTÜ ARI Teknokent’ten ve<br />
çok sayıda paydaştan oluşan geniş çaplı<br />
bir yatırım ağı ve ödül havuzu ile desteklendi.<br />
Destek veren kuruluşlardan olan İstanbul<br />
Sanayi Odası’nın 300 bin TL’lik eğitim<br />
ve hızlandırma desteği, “Geleceğin Sanayicisi<br />
Büyük Ödülü” olan 200 bin TL tutarındaki<br />
nakit ödüle değer görülen “Mikrop” ve<br />
“3Z” ekipleri arasında eşit olarak dağıtıldı.<br />
Geleceğin Girişimleri BigBang<br />
2016’da Sahne Aldı<br />
Otomotiv İhracatçıları Birliği ise açtığı “Otomotiv<br />
teknolojileri” kategorisinde 250 bin<br />
TL’lik nakit ödülü; Park Kolay, Nanografen,<br />
Progin Bilişim, Formulate ve Metrobi arasında<br />
paylaştırdı.<br />
İTÜ Çekirdek’in kurulduğu günden<br />
beri yarışmayı her yıl eksiksiz destekleyen<br />
Elginkan Vakfı, bu yıl da BigBang yarışmasının<br />
destekçileri arasındaydı ve girişimcilere<br />
100 bin TL’lik destek sağladı. Bu yıl<br />
BigBang’de ilk kez yer alan ana paydaşlardan<br />
Turkcell’in girişimcilere desteği ise<br />
300 bin TL oldu. 2016 ile birlikte ilk kez<br />
melek yatırım ağlarını ve risk sermayesi<br />
şirketlerini de BigBang’e davet eden İTÜ<br />
Çekirdek; TR Angels, Diffusion Capitalpartners,<br />
500 Stratups, BIC Angels, Proline<br />
Ventures, Telos Angels, Vestel Ventures,<br />
Şirket Ortağım, Bluecap Ventures,<br />
Galata Business Angels ve Keiretsu’yu<br />
da girişimcilere destek olmaları amacıyla<br />
konuk etti.<br />
Arıkovanı, Cardtek Group, Monitise,<br />
Ege Kimya, Yapı Kredi Teknoloji, IBM, Microsoft<br />
gibi pek çok önemli kuruluşun destek<br />
ve iş birliğiyle yoluna devam eden İTÜ<br />
Çekirdek, teknoloji girişimcilerine ihtiyaç<br />
duydukları tüm kaynakları, girişimcilik ekosistemi<br />
sayesinde üniversitemizin edindiği<br />
deneyimle birlikte ve İTÜ ARI Teknokent<br />
altyapısı avantajıyla bir arada sunuyor.<br />
İTÜ Rektörü Prof. Dr. Karaca:<br />
“Ülkemizin, dünyanın lider teknoloji<br />
girişimcilik adreslerinden birisi haline<br />
gelmesi için çalışıyoruz.”<br />
İTÜ Çekirdek’in geçtiğimiz 4 yılda ülke genelinde<br />
1600 girişimciye destek verdiğini,<br />
bu yılki katılımcılarla birlikte bu sayının<br />
1850’ye yükseldiğini belirten Rektör Prof.<br />
Dr. Mehmet Karaca, BigBang 2016’daki<br />
en büyük yeniliğin, yatırımcıların sürece<br />
katılımları olduğunu söyledi. BigBang final<br />
etkinliğinin, Türkiye’deki girişimcilik<br />
kültürünü ve ekosistemini güçlendiren en<br />
önemli etkinliklerden biri olduğunu hatırlatan<br />
Karaca, teknoloji ve girişimcilik açısından<br />
dünyada öne çıkan merkezlerindeki<br />
çalışmaların yakından takip edildiğini ve<br />
bu gelişmelerin İTÜ Çekirdek’e de aktarıldığını<br />
vurguladı. Melek yatırım ağlarının<br />
BigBang sürecine dâhil edilmesinin,<br />
etkinliğin yurt dışına da ulaşmasında bir<br />
köprü olacağını sözlerine ekledi. Rektör<br />
konuşmasını: “Tam 5 yıldır kesintisiz bir<br />
şekilde düzenlediğimiz ve her geçen gün<br />
daha da büyüyen BigBang; girişimciler,<br />
yatırımcılar, akademik çevreler ve ülkemiz<br />
açısından son derece ilham verici bir hale<br />
gelmiş durumda. İTÜ Çekirdek’te, her yıl<br />
çok farklı alanlarda girişimlere ev sahipliği<br />
yapıyoruz. Ülkemizin, dünyanın lider<br />
teknoloji girişimcilik adreslerinden birisi<br />
102 itü vakfı dergisi
Teleporter<br />
Next Horizons<br />
Getys<br />
Smart Mimic<br />
Leadtime<br />
Buy Buddy<br />
Nowhere Studios<br />
WalkOVR<br />
Mikrop<br />
haline gelmesi için çalışıyoruz. Başından<br />
beri bizi destekleyip büyüten tüm destekçilerimize<br />
bir kez daha şükranlarımızı sunuyoruz.”<br />
sözleriyle noktaladı.<br />
BigBang’in En İyileri Sahneye Çıktı<br />
Finalde, İTÜ Çekirdek’in BigBang yatırım<br />
havuzu haricinde; Next Horizons, Buy<br />
Buddy, Smart Mimic, Teleporter ve WalkOVR<br />
ekiplerine kapalı ofis olanağı da<br />
sağlandı. Finale kalan diğer tüm girişimlere<br />
açık ofisten yararlanma, yarı finale kalan<br />
tüm ekiplere ise İTÜ ARI Teknokent’in<br />
yeni açılacak girişimcilik merkezi Magnet’te<br />
1 ay ücretsiz kullanım hakkı tanındı.<br />
BigBang 2016 finalinde birçok girişimciye<br />
farklı noktalarda destek sunuldu.<br />
Katılımcılardan Teleporter ekibi, İTÜ ARI<br />
Teknokent’in girişimcileri Amerika’ya taşıyan<br />
programı ITU GATE’e davet edilerek<br />
50 bin dolarlık programdan yararlanma<br />
hakkı kazandı.<br />
“Microsoft Özel Ödülü” olarak dağıtılan<br />
toplam 240 bin dolarlık bulut bilişim<br />
ödülü ise; Nowhere Studios ve Getys<br />
projeleri arasında paylaştırıldı. Diğer bulut<br />
bilişim ödülü olan ve IBM’in BigBang<br />
girişimlerine sunduğu toplam 240 bin dolarlık<br />
desteği ise Buy Buddy ve Leadtime<br />
paylaştı. Böylece, 1 milyon 520 bin TL<br />
tutarındaki bulut bilişim ödülü dört ekibe<br />
dağıtıldı.<br />
Toplamda 1<strong>75</strong> bin TL kazanan, Mikrop<br />
ve Next Horizons ekibi BigBang birincisi<br />
olurken, Teleporter ekibi 170 bin TL’nin,<br />
3Z ise 150 bin TL’lik ödülün sahibi oldu.<br />
BigBang’de dereceye giren diğer ekipler<br />
ise, 150 bin TL ile Smart Mimic ve WalkOVR<br />
150 bin TL olarak sıralandı.<br />
itü vakfı dergisi<br />
103
TEKNOKENT DOSYASI<br />
Girişimciler Kavşak<br />
"Startup İstanbul 2016"da Buluştu<br />
1. CasBasha (Ürdün)<br />
Ürdünlü ve Suudi Arabistanlı internet<br />
kullanıcıların Amazon.com üzerinden<br />
alışveriş yapmasını sağlayan<br />
CasBasha, ödemelerin kredi kartsız ve<br />
banka kartsız olarak gerçekleştirilmesini<br />
sağlıyor.<br />
2. InnoveraLabs (Türkiye)<br />
Geliştirdiği A.T.A.R isimli güvenlik<br />
sistemi ile günümüzün dinamik ve atik<br />
siber güvenlik ihtiyacını karşılayan InnoveraLabs,<br />
40’tan fazla güvenlik teknolojisiyle<br />
donattığı sistemi sayesinde,<br />
tüm siber saldırı göstergelerine hızlı bir<br />
şekilde müdahale edilmesini ve gerekli<br />
görüldüğü noktalarda insan operatörlerin<br />
de korunma sürecine dâhil edilmesini<br />
sağlıyor.<br />
İstanbul Teknik Üniversitesi, her yıl<br />
dünyanın dört bir yanından gelen girişimcileri<br />
buluşturan, girişimci fikirleri ve<br />
projeleri bir araya getiren Startup İstanbul’un<br />
bu yılki ayağının ilk üç gününe<br />
ev sahipliği yaptı. Avrupa ve Asya’nın<br />
en önemli girişimcilik etkinliklerinden<br />
sayılan ve 6-10 Ekim arasında düzenlenen<br />
Startup İstanbul 2016; ABD’den<br />
ve Avrupa, Asya ile Afrika’dan gelen<br />
yüzlerce girişimciyi ve yatırımcıyı, Ayazağa<br />
Yerleşkesi'nde ağırladı. 9 Ekim’de<br />
verilen bir günlük aradan sonra ise büyük<br />
final Volkswagen Arena’da gerçekleştirildi.<br />
Girişimciliğin İstanbul’daki zirvesi<br />
Startup İstanbul’a geçtiğimiz Mayıs<br />
ayından bu yana yaklaşık 25 bin girişimci<br />
başvururken, bu projelerin 4085’i<br />
ilk elemeyi geçti ve ardından 2139 girişimle<br />
çevrimiçi görüşmeler yapıldı.<br />
Kısa listeye kalan 428 girişimden 100<br />
tanesi ise Startup İstanbul’a katılmaya<br />
hak kazandı. Sahneye çıkma şansı<br />
elde eden 50 girişim arasında girişimcilik<br />
ekosistemiminin kuluçka merkezi<br />
İTÜ Çekirdek’in projelerinden; Olbig<br />
Project, Irrigationalizer, Project Seasong<br />
ve AR Pandora da yer aldı.<br />
Startup İstanbul’un En İyileri<br />
Etkinlik, bu yıl da en iyi üç girişimi ödüllendirdi.<br />
Jüri oylarıyla dereceye alan ve<br />
ödüllendirilen üç proje şöyle sıralandı:<br />
3. Pobu.ca (Yunanistan)<br />
Ekiplerin edindikleri iş bağlantılarını<br />
paylaşabilmeleri için paylaşımlı bir<br />
sistem olan Pobuca, kişileri gruplara<br />
ayırmaktan ekibin e-postalarındaki tüm<br />
bağlantıları tek bir havuzda toplamaya<br />
kadar uzanan özellikleriyle öne çıkıyor.<br />
Taranan kartvizitlerin tanınması, e-posta<br />
ve SMS gönderimi gibi yeni ve heyecan<br />
verici özelliklerin de yakında sisteme eklenmesi<br />
planlanıyor.<br />
Soldan sağa: İTÜ ARI Teknokent Genel Müdür'ü Kenan Çolpan - E-tohum Kurucu Ortağı ve CEO'su Burak<br />
Büyükdemir - İTÜ ARI Teknokent Genel Müdür Yardımcıları Gökçe Tabak ve Deniz Tunçalp.<br />
104 itü vakfı dergisi
İngiltere Ticaret Bakanı Greg<br />
Hands’den İTÜ ARI Teknokent’e Davet<br />
İngiltere Ticaret Bakanı Greg Hands<br />
İTÜ girişimcilik ekosistemi sayesinde yenilikçi<br />
fikirler üreten girişimcilere ev sahipliği<br />
yapan ve parlak fikirleri destekleyen İTÜ<br />
ARI Teknokent’e konuk oldu. Aralarında<br />
İstanbul İngiliz Başkonsolosu Judith Slater’ın<br />
da yer aldığı İngiliz heyete, İTÜ ARI<br />
Teknokent’in işleyişi ve ekonomiye sağladığı<br />
katkılar hakkında bilgi verildi. Greg<br />
Hands, Rektör Prof. Dr. Mehmet Karaca<br />
başkanlığında yapılan İTÜNOVA TTO, İTÜ<br />
Ginova, İTÜ Gate yetkililerinin de yer aldığı<br />
heyetler arası toplantı sonrasında, İTÜ<br />
ARI Teknokent’in ön kuluçka merkezi İTÜ<br />
Çekirdek’i de ziyaret etti. Hands, çalışmalarını<br />
burada sürdüren girişimcilerle bir<br />
araya geldi.<br />
İTÜ ARI Teknokent’in girişimciliğe uygun<br />
atmosferinden ve yarattığı artı değerden<br />
etkilendiğini belirten İngiltere Ticaret<br />
Bakanı Greg Hands, İngiltere’nin girişimciliğe<br />
yönelik ayırdığı fonların İTÜ ARI<br />
Teknokent’teki projelere kullandırılması<br />
noktasında karşılıklı görüşmelerin mümkün<br />
olabileceğini söyledi. Hands, İTÜ ARI<br />
Teknokent’in, firmaları Amerika pazarına<br />
taşıdığı İTÜ GATE projesinin Avrupa ayağı<br />
için Londra’nın da seçenekler arasında<br />
değerlendirilebileceğini belirtti.<br />
İngiltere ile ilişkileri teknoloji ve<br />
girişimcilik geliştirecek<br />
Rektör Prof. Dr. Mehmet Karaca, İngiliz<br />
heyetiyle gerçekleşen toplantı ile ilgili<br />
görüşlerini de paylaştı. İTÜ ARI Teknokent’in<br />
en önemli hedeflerinden birinin<br />
yerli girişimleri yurt dışına taşımak olduğunu<br />
hatırlatan Karaca, bu doğrultu-<br />
da Chicago ve San Francisco’da ön<br />
kuluçka merkezlerinin açıldığını belirtti<br />
ve İTÜ ARI Teknokent’in kapsama<br />
alanını genişletmek adına diğer<br />
ülkelere de ulaşmanın hedeflendiğini<br />
söyledi. Rektör ayrıca, Greg Hands’in,<br />
Avrupa’nın 8. kuluçka merkezi<br />
olan İTÜ Çekirdek, akademisyenlerimiz<br />
ile şirketler arasında bir köprü<br />
görevi gören İTÜ Gate ve yurt dışına<br />
odaklı teknoloji transfer ofisi İTÜNO-<br />
VA TTO’nun çalışmalarına büyük ilgi<br />
gösterdiğini de sözlerine ekledi. Rektör<br />
Karaca konuşmasını: “İngiltere<br />
Ticaret Bakanı Greg Hands ile gerçekleştirdiğimiz<br />
toplantı sonucunda,<br />
firmaları desteklemeye yönelik Prosperity<br />
Fund ve Katip Çelebi - Newton<br />
Fund adlı fonlara daha fazla pay<br />
ayrılabileceğini konuştuk. İngiltere ve<br />
Türkiye arasında, İTÜ ARI Teknokent<br />
aracılığıyla nasıl daha fazla değer yaratılabileceği<br />
konusunda fikir alışverişinde<br />
bulunduk. Sayın Bakan ayrıca,<br />
Londra Borsası’nda da İTÜ ARI Teknokent<br />
için görüşmeler yapabileceğini<br />
dile getirdi. Bu toplantının, iki ülke<br />
arasında ekonomik ilişkileri daha fazla<br />
geliştirmesi en büyük dileğimiz.”<br />
diyerek noktaladı.<br />
İTÜ ARI Teknokent ziyaretinde<br />
Greg Hands başkanlığındaki İngiliz<br />
heyeti, Süleyman Demirel Kültür Merkezi’nde<br />
düzenlenen Startup İstanbul<br />
etkinliğine katılarak girişimcilerin projeleri<br />
hakkında bilgi aldı.<br />
itü vakfı dergisi<br />
105
TEKNOKENT DOSYASI<br />
‘Ulaştırmada Teknoloji Hareketi’ İş Birliği<br />
Karayolu Yolcu Taşıma Sektörü'nün federasyonları, TOBB<br />
Sektör Meclisi Başkanlığı'nda, İTÜ ARI Teknokent iş birliğiyle,<br />
“Ulaştırmada Teknoloji Hareketi” başlattı. 13 Aralık'ta İTÜ ARI<br />
Teknokent'te tanıtımı yapılan bu projeyle, İTÜ Çekirdek bünyesindeki<br />
teknolojik girişimcilerin sektöre kazandırılarak sektörün teknoloji<br />
düzeyinin artırılması, sektör ihtiyaçlarına göre girişimcilerin çözümler<br />
geliştirmesinin sağlanması hedefleniyor.<br />
Otomotiv ve ulaştırma sektörlerinin,<br />
taşıt kullanıcısı ve filo işletmecisi firmalarının<br />
oluşturduğu Karayolu Yolcu Taşıma<br />
Sektör Federasyonları TOFED, TOF, UYOF,<br />
İSTAB, TTDER, IPRU, TÖHOB, TURODER;<br />
TOBB Sektör Meclisi Başkanlığı'nda, İTÜ<br />
ARI Teknokent iş birliğiyle, “Ulaştırmada<br />
Teknoloji Hareketi” projesini başlattı. Projenin<br />
tanıtımı, 13 Aralık'ta İTÜ ARI Teknokent'in<br />
Arı-3 Binasında gerçekleştirildi.<br />
Bu projeyle birlikte, İTÜ Çekirdek bünyesinde<br />
geliştirilen teknolojik girişimcilerin<br />
sektöre tanıtılması, sektörün teknolojik<br />
düzeyinin artırılması, girişimcilerin çalışmalarının<br />
sektörün ihtiyacına göre şekillenmesinin<br />
sağlanması ve bu iş birliğiyle<br />
birlikte yeni girişimcilerin ülkemize<br />
kazandırılması hedefleniyor. Tanıtım öncesi<br />
düzenlenen kokteylde, katılımcılar,<br />
otomotiv ve ulaştırma sektörüne yönelik<br />
inovatif projeleri olan girişimci firmaların<br />
projeleri hakkında da bilgi alma imkanı<br />
buldular.<br />
Geçtiğimiz yıl dünyanın 18., Avrupa'nın<br />
8. en iyi girişimci kuluçka merkezi<br />
seçilen İTÜ Çekirdek ‘Erken Aşama<br />
Kuluçka Merkezi’nin yöneticisi olan ve<br />
Ulaştırmada Teknoloji Hareketi projesinin<br />
tanıtımına ev sahipliği yapan İTÜ ARI<br />
Teknokent Pazarlama ve İş Geliştirme<br />
Direktörü Arzu Eryılmaz etkinlikte yaptığı<br />
konuşmada: “İTÜ ARI Teknokent olarak<br />
hedefimiz yeni ve inovatif teknolojilerle<br />
ülkemizdeki otomotiv ve ulaştırma sektörüne<br />
destek olabilmek. Bu doğrultuda<br />
kuluçka merkezimiz İTÜ Çekirdek bünyesinde<br />
özel kategori olarak belirlediğimiz<br />
“Otomotiv Teknolojileri” ile Türkiye’de<br />
otomotiv sektörünün sürdürülebilir<br />
rekabet avantajına<br />
sahip daha güçlü bir yapıya<br />
kavuşmasına yardımcı<br />
olmayı hedefliyoruz. Geçen<br />
yıl güçlerimizi birleştirdiğimiz<br />
Otomotiv İhracatçıları<br />
Birliği (OİB) ile Türkiye’de<br />
otomotiv teknolojilerinin gelişimi<br />
için çalışmaya devam<br />
ediyoruz. “Ulaştırmada Teknoloji<br />
Hareketi” tanıtımına<br />
ev sahipliği yapmaktan ve<br />
otomotiv sektöründeki işbirliklerimize<br />
yenisi eklemekten<br />
mutluluk duyuyoruz”<br />
dedi.<br />
Karayolu Yolcu Taşıma<br />
Sektörü federasyonları adına,<br />
TOBB Sektör Meclisi<br />
Başkanı Mustafa Yıldırım;<br />
“Karayolu Yolcu Taşıma<br />
Sektörü olarak; otomotiv<br />
ve ulaştırma sektörlerinin<br />
üreticilerinin hizmet vermeye<br />
çalıştığı firmaları temsil ediyoruz. Bu<br />
sektörde üretilen araçların kullanıcısı,<br />
işletmecisi bizleriz. Sektörde teknolojik<br />
gelişmelerin üretici nezdinde hayata<br />
geçmesi, tasarım süreçlerini göz önüne<br />
aldığımızda en az iki yıl sürüyor diyebiliriz.<br />
Fakat biz kullanıcılar ve işletmeciler<br />
olarak, 'satış sonrası' kapsamında kendi<br />
firmalarımızda kullanma kararı almamız<br />
ve sektöre teknolojik ürünleri, hizmetleri<br />
kazandırmamız daha kolay ve hızlı oluyor.<br />
Bu nedenle, sektörümüzün teknolojik<br />
düzeyinin artırılmasına yönelik bu iş birliğini<br />
önemsiyoruz. İTÜ ARI Teknokent ile<br />
daha yakın çalışarak, burada geliştirilen<br />
teknoloji tabanlı ürün ve hizmetleri sektörümüze<br />
kazandırmayı, sektörümüzün ihtiyaçları<br />
doğrultusunda teknokente geribildirimlerde<br />
bulunarak girişimcilerimizin<br />
çözümlerini şekillendirmelerini hedefliyoruz.<br />
Bu iş birliğimizin, sektörümüze ve<br />
ülkemize hayırlı olmasını dilerim' açıklamasında<br />
bulundu.<br />
Konuşmaların ardından, federasyon<br />
ve İTÜ ARI Teknokent yöneticileri, tören<br />
sahnesinde proje protokolüne imza attılar.<br />
Projede 2’nci aşama, sektörün öncelikli<br />
ihtiyaçlarına göre teknokent bünyesindeki<br />
girişimci firmaların çözümlerinin<br />
belirlenmesi ve sektörde çeşitli firma ve<br />
kurumlarda kullanım testlerinin başlatılması<br />
olarak belirtildi.<br />
106 itü vakfı dergisi
tespit edilecek, gözlemlenecek, konuyla<br />
ilgili eğitimler, çalıştaylar ve toplantılar düzenlenecek,<br />
alıcı ortamlar için sınır değerler<br />
önerilecek. İki yıl sürecek bu çalışmada<br />
İTÜNOVA TTO, ülkemizdeki su kaynaklarının<br />
iç salgı bozucu kimyasallardan temizlenmesinde<br />
ve araştırma teknolojilerinin<br />
incelenmesinde öncülük edecek.<br />
Su kaynaklarının ileri teknolojilerle yönetimine<br />
katkıda bulunacak iş birliğine dair<br />
ayrıntılar, 3 Kasım Perşembe günü Ankara’da<br />
gerçekleştirilen ve Orman ve Su İşleri<br />
Bakanlığı Müsteşarı Akif Özkaldı ile Rektör<br />
Prof. Dr. Mehmet Karaca’nın da yer aldığı<br />
toplantıda kamuoyuyla paylaşıldı.<br />
Temiz Su Kaynakları İçin<br />
İTÜNOVA TTO Öncülük Edecek<br />
Plansız kentleşme, yoğun tarımsal ve<br />
endüstriyel faaliyetler ile turizm kaynaklı<br />
etkiler nedeniyle, temiz su kaynaklarının<br />
önemi her geçen gün artıyor. Su kaynaklarındaki<br />
kirlilik riskine karşı mücadelede bütüncül<br />
çözümler getiren yaklaşımlara her<br />
zamankinden daha çok ihtiyaç duyuluyor.<br />
Orman ve Su İşleri Bakanlığı Su Yönetimi<br />
Genel Müdürlüğü ve İstanbul Teknik<br />
Üniversitesi Teknoloji Transfer Ofisi’nin<br />
(İTÜNOVA TTO) yaptığı iş birliğiyle gerçekleşecek<br />
“Endokrin Bozucu Kimyasallar ve<br />
Arıtma Teknolojilerinin Araştırılması Projesi”,<br />
su kaynakları üzerindeki kirlilik baskısını<br />
azaltmayı ve bunların insan sağlığı üzerindeki<br />
etkilerini en aza indirmeyi, ayrıca su<br />
ekosistemini korumayı hedefliyor.<br />
Avrupa Birliği mevzuatının baz alındığı<br />
proje, sudaki ekolojik dengenin yanı sıra;<br />
çocuklardaki doğuştan şekil bozuklukları,<br />
kanser, cinsel gelişimde ve sinir sistemi<br />
gelişiminde gecikme gibi hastalıklarda<br />
insan sağlığını korumayı amaçlıyor. Proje<br />
kapsamında; iç salgı bozucu kimyasallar<br />
Prof. Dr. Mehmet Karaca: “Ekosistem<br />
devamlılığını ve insan sağlığını<br />
koruyacak önemli bir projeye imza<br />
attık.”<br />
Projeye dair görüşlerini paylaşan Rektör<br />
Prof. Dr. Mehmet Karaca, sağlanan iş birliğinin<br />
Türkiye’deki ekosistemin devamlılığı<br />
ve insan sağlığının korunması bakımından<br />
çok önemli bir hedef olduğunu belirtti. İTÜ-<br />
NOVA TTO’nun kamu sektörü ve özel sektörle<br />
iş birliği yapmada yeterli donanıma<br />
sahip olduğunu söyleyen Karaca, su ve<br />
hava kalitesinde ülke olarak belli bir seviyeye<br />
ulaştığımızın da altını çizdi ve projeyi:<br />
“Türkiye’de teknokentler toplam 2.4 milyar<br />
dolarlık ihracat yaptı ve bunların arasında<br />
ilk sırayı 927 milyon 574 bin dolarlık ihracatla<br />
İTÜ ARI Teknokent aldı. Bu tür projelerle<br />
birlikte, daha ileriye gideceğimize<br />
inanıyorum.“ sözleriyle yorumladı.<br />
Özkaldı: “Su kaynaklarını etkin bir<br />
şekilde yönetmeliyiz.”<br />
Orman ve Su İşleri Bakanlığı Müsteşarı İTÜ<br />
mezunu Akif Özkaldı ise İTÜNOVA TTO ile<br />
birlikte önemli bir projeye başlanıldığını belirterek:<br />
“Su kaynaklarımızı en etkin şekilde<br />
yönetmek zorundayız. Ülkemiz su stresi<br />
yaşayan bir ülke ve bu durumu etkin bir şekilde<br />
yönetmeliyiz. Bakanlığımız bu doğrultuda,<br />
su yönetimini miktar ve kalite bazında<br />
ele alıyor.” dedi.<br />
İTÜ mezunu ve öğretim üyesi Orman ve<br />
Su İşleri Bakanlığı Su Yönetimi Genel Müdürü<br />
Prof. Dr. Cumali Kınacı ise yeryüzündeki<br />
su miktarının sınırlı olduğunu hatırlattı.<br />
Artan su tüketimi ve sanayileşme nedeniyle<br />
kullanılabilir suya olan talebin arttığını<br />
vurgulayan Kınacı, su kaynaklarının ve su<br />
kalitesinin korunmasına ilişkin çalışmalar<br />
yaptıklarını da sözlerine ekledi.<br />
itü vakfı dergisi<br />
107
GENÇ BAŞARI<br />
İTÜ Facilis Otomobil Takımı:<br />
1 Litre Benzinle 300 Km Yol<br />
Geliştirdiği yakıt tasarruflu<br />
araçlarla<br />
2011’den bu yana<br />
çalışmalarına devam eden<br />
İTÜ Facilis Otomobil Takımı,<br />
Shell Eco-marathon'un<br />
Türkiye'deki yarışlarında<br />
birincilik elde etti. Takımı,<br />
aerodinamik modelleme<br />
aşamasında görünüşü ve<br />
süzülüşüyle “Macaw” kuşunu<br />
andırmasından ötürü<br />
bu ismi verdiği ve bu kuşun<br />
renklerini taşıyan aracıyla,<br />
prototip benzinli araçlar kategorisinde,<br />
1 litre benzinle<br />
300 km yol almayı başardı.<br />
Shell Türkiye, Türkiye<br />
İhracatçılar Meclisi (TİM)<br />
ve Otomobil İhracatçıları Birliği (OİB)<br />
iş birliğiyle düzenlenen ve dünyanın en<br />
önemli öğrenci katılımlı inovasyon yarışmalarından<br />
olan Shell Eco-Marathon’a,<br />
Türkiye'nin farklı lise ve üniversitelerinden<br />
13 takım ve yaklaşık 200 öğrenci<br />
katıldı. Yarışmada takımlar, "en az enerjiyle<br />
en uzun mesafe" gitmek için yarıştı.<br />
“Benzinli araçlar” kategorisinde yarışmayı<br />
birinci bitiren takım, ödülünü 8-10 Aralık<br />
tarihleri arasında, Türkiye İhracatçılar<br />
Meclisi tarafından düzenlenen İnovasyon<br />
Haftası etkinliğinde aldı. Facilis Otomobil<br />
Takımı ayrıca, İnovasyon Haftası kapsamında<br />
gerçekleşen fuarda ürettiği araçları<br />
sergiledi.<br />
108 itü vakfı dergisi<br />
Yeni hedef: 1 litre benzinle 500 km yol<br />
Artan dünya nüfusu, hızlanan kentleşme,<br />
sanayide büyük çaplı yatırımların<br />
sürmesi nedeniyle enerji kaynaklarının<br />
hızla tükenmeye başladığı günümüzde<br />
enerji tasarrufu ve verimliliği her zamankinden<br />
daha da önemli hâle geldi.<br />
Enerji verimliliğinin etkilediği alanlardan<br />
biri de ulaşım olarak öne çıkıyor. Bugün<br />
bir yandan alternatif enerji kaynaklarıyla<br />
çalışan araçlar geliştirilmeye çalışılırken,<br />
diğer yandan ise ulaşımda kullanılan petrol<br />
kaynaklı yakıtlarda daha etkili tasarruf<br />
önlemleri alınıyor.<br />
İTÜ’de kurulan İTÜ Facilis Otomobil<br />
Takımı da bu anlayışın bir sonucu ola-<br />
rak ortaya çıktı. 2011’deki<br />
Shell Eco-marathon yarışmasına<br />
katılma hedefiyle<br />
kurulan takım, o günden<br />
bu yana “daha az yakıt,<br />
daha çok yol” hedefiyle<br />
çalışmalarını sürdürüyor.<br />
Takım sıradaki hedefini<br />
ise Shell Eco-marathon<br />
<strong>2017</strong>’de yine 1 litre benzinle,<br />
bu kez 500 km yol<br />
alabilmek olarak belirledi.<br />
İTÜ Facilis Otomobil<br />
Takımı: Adını, Latincede<br />
“kolaylaştırmak” anlamına<br />
gelen “facilis” sözcüğünden<br />
alan takım, ülkemizde<br />
son yıllarda daha ciddi<br />
olarak gündeme gelen<br />
yerli otomobil tasarımı ve üretimi fikriyle<br />
2011 yılında Yrd. Doç. Dr. Atakan Altınkaynak<br />
danışmanlığında kuruldu. Shell<br />
Eco-marathon da dahil olmak üzere çeşitli<br />
yarışlara ve projelere katılarak yakıt<br />
tüketimini en aza indiren geleceğin otomobillerini<br />
üretmeyi amaçlıyor. Mobilite<br />
anlayışına farklı bir bakış açısı kazandırmayı<br />
amaçlayan İTÜ Facilis Otomobil<br />
Takımı, şehir hayatının en büyük sorunlarından<br />
olan ulaşıma Teknik Üniversite<br />
penceresinden bakıyor. Takım; makine,<br />
uçak, elektrik, elektronik ve haberleşme,<br />
işletme ve inşaat mühendisliği bölümlerinde<br />
öğrenim gören İTÜ öğrencilerinden<br />
oluşuyor.
İTÜ Güneş Arabası Ekibi’ne Belçika’dan Ödül<br />
Güneş, artık sadece günümüzü<br />
aydınlatmakla kalmıyor,<br />
temiz ve yenilenebilir<br />
bir enerji kaynağı olarak da<br />
hayatımıza giriyor. İTÜ Güneş<br />
Arabası Ekibi (GAE) de<br />
güneş arabası geliştirme<br />
projeleri ve katıldığı yarışlarla<br />
güneş enerjisinin ulaşımda<br />
kullanımı üzerine çalışıyor.<br />
İTÜ GAE ekibi, küresel çapta<br />
bir sorun olan aşırı enerji<br />
tüketiminin çözümü olarak<br />
görülen güneş enerjisinin,<br />
günlük hayatta daha fazla<br />
kullanılması konusunda toplumsal bir bilinç<br />
oluşturuyor.<br />
Ekip son olarak; 23-25 Eylül tarihlerinde,<br />
Belçika’da düzenlenen European Solar<br />
Challange yarışmasında yer aldı. 8 ülkeden<br />
12 farklı güneş arabasının yarıştığı bu<br />
önemli etkinlikte, ekibe ait güneş arabası<br />
“en hızlı tek kişilik güneş arabası” oldu. İTÜ<br />
GAE yarış sonunda, Uluslararası Güneş<br />
Arabası Federasyonu (International Solarcar<br />
Federation) tarafından “Güneş Enerjisi<br />
Ruhunu En İyi Temsil Eden Ekip” ödülüne<br />
değer görüldü ve bir uluslararası çapta başarıyı<br />
daha üniversitemize getirdi.<br />
Dünyanın en saygın ve<br />
popüler güneş arabası yarışlarından<br />
olan, <strong>2017</strong> Avustralya’da<br />
yapılacak World Solar<br />
Challenge için Uluslararası<br />
Güneş Enerjisi Federasyonu<br />
(International Solar Federation)<br />
Direktörü Chris Selwood’un<br />
davetini alan ekip, bu<br />
yarış için şimdiden hazırlanmaya<br />
başladı. Hazırlıklar konusunda<br />
görüşünü paylaşan<br />
İTÜ GAE ekip lideri Yunus<br />
Emre Çiçek, 2009’daki World<br />
Solar Challenge yarışında<br />
aldıkları ödülün öz güvenlerini artırdığını<br />
ve geçtiğimiz Eylül ayındaki yarışta alınan<br />
bu son başarının kendileri için ayrı bir motivasyon<br />
kaynağı olduğunu belirtti. Çiçek<br />
ayrıca, bu yarışla birlikte güneş arabalarının<br />
Tesla araçlardan daha verimli olduğunu<br />
gösterdiğini öne sürüyor.<br />
Geleceğin Havacılık Teknolojisi İHA’lar<br />
Yarıştı, İTÜ Kazandı<br />
Türkiye Bilimsel ve Teknik<br />
Araştırma Kurumu (TÜ-<br />
BİTAK) tarafından, Gebze<br />
Teknik Üniversitesi (GTÜ)<br />
ev sahipliğinde düzenlenen<br />
1. Uluslararası TÜBİTAK İnsansız<br />
Hava Araçları (İHA)<br />
Yarışması’nda İTÜ’nün iki<br />
takımı, iki farklı kategoride<br />
birinciliği kazandı. 100 yerli<br />
ve 6 yabancı takımın yarıştığı<br />
etkinliğe katılan ekipler,<br />
tasarladıkları İHA'lar ile TÜ-<br />
BİTAK tarafından belirlenen<br />
görevleri yerine getirip parkurları<br />
tamamlayarak dereceye<br />
girebilmek için mücadele<br />
etti.<br />
2016 TÜBİTAK UAV (Unmanned Aerial<br />
Vehicle - İnsansız Hava Aracı) yarışmasına<br />
katılmak ve İHA’lar konusunda araştırma<br />
yapmak hedefiyle, Uçak Uzay Bilimleri Fakültesi’nde<br />
kurulan İTÜ ROTA takımı, ilk yarış<br />
deneyiminde kürsünün zirvesinde yer aldı.<br />
Ekip, adını dünyanın en uzun kanat açıklığı-<br />
na sahip kuşu “albatros”tan alan uçakları ile<br />
“Sabit Kanatlı Hava Aracı” kategorisinde birinci<br />
oldu. Diğer birinciliği ise İTÜ Team Mini<br />
Quad aldı. Takım,“Döner Kanatlı Hava Aracı”<br />
kategorisinde rakiplerini geride bıraktı.<br />
Uçak Mühendisliği Bölümü öğretim<br />
üyesi Yrd. Doç. Dr. Özge Özdemir’in danış-<br />
manlığını üstlendiği İTÜ ROTA takımı, Uçak<br />
Mühendisliği Bölümü 3. sınıf öğrencilerinden<br />
oluşuyor. Tunahan Ulu’nun kaptanlığında<br />
çalışmalarını sürdüren ekibin diğer<br />
üyeleri; Batuhan Makaracı,<br />
Furkan Mustafa Gedik,<br />
Kamer Erol, Ahmed<br />
Selman Koçoğlu, Mustafa<br />
Musab Ayhan'dan oluşuyor.<br />
Uçak ve Uzay Mühendisliği<br />
Yüksek Lisans<br />
Programı öğrencisi Ersin<br />
Gürel’in (İTÜ Team Mini<br />
Quad) danışmanlığını ise<br />
Gemi ve Deniz Teknolojisi<br />
Mühendisliği Bölümü<br />
araştırma görevlisi İbrahim<br />
Tuğrul Ardıç yaptı.<br />
Ekiplerin birinci olduğu<br />
“Sabit Kanat Performans”<br />
kategorisinde<br />
Polonya Hava Kuvvetleri<br />
Akademisi Takımı ikinci,<br />
Bilkent Üniversitesi Team Bilkent ekibi<br />
üçüncü olurken; “Döner Kanat Performans”<br />
kategorisinde ise ikinciliği Tophane<br />
Mesleki ve Teknik Anadolu Lisesi’nden<br />
“Team Tophane” ve üçüncülüğü<br />
Lefke Avrupa Üniversitesi’nden “Kıbrıs<br />
Eagles” takımları elde etti.<br />
itü vakfı dergisi<br />
109
GENÇ BAŞARI<br />
İTÜ Renovate Team’in “Plan4U” Projesi,<br />
Valeo Innovation Challenge 2016’dan<br />
Ödülle Döndü<br />
Geleceğin akıllı, doğa dostu, pratik<br />
ve sürüş keyifli aracını tasarlamak hedefiyle,<br />
2030’un aracına bugünden bakan<br />
Valeo Innovation Challenge 2016,<br />
farklı disiplinlerden genç öğrencileri<br />
inovasyon ruhu ve yaratıcılıkta buluşturdu.<br />
Yarışmaya; güvenlik, karbon salımının<br />
azaltılması ve sürüş deneyimi<br />
geliştirme konularında birçok proje ka-<br />
tıldı. Fransa, Almanya, Japonya, Amerika<br />
Birleşik Devletleri ve ülkemizden<br />
toplam 8 üniversitenin finale kaldığı<br />
yarışmada İTÜ takımının yarıştığı kategoride<br />
birinci çıkmazken, öğrencilerin<br />
çalışması, “Otomobillerin Yeni Kullanım<br />
Şekilleri” (New Ways to Use Cars) kategorisinde<br />
ikinci seçildi. Fizik Mühendisliği<br />
Bölümü lisans öğrencisi Mehmet<br />
Anıl Güzelankara ile aynı bölümden<br />
mezun Emre Küçükkahveci’den oluşan<br />
İTÜ Renovate Team ekibinin hazırladığı<br />
“Plan4U” ikinciliği, Tokyo Üniversitesi<br />
(University of Tokyo) ve ABD’nin Northwestern<br />
Üniversitesi (Northwestern<br />
University) ile paylaştı.<br />
Otonom araçların, erken rezervasyon<br />
sistemiyle koloni halinde seyahat etmesi<br />
temeline dayanan proje, yolu erken rezerve<br />
eden otomobillere, en kısa ve en<br />
az yoğun yoldan varış noktasına ulaşabilme<br />
olanağı sunuyor. Çalışmada, geç<br />
rezervasyon yapan aracın ise daha uzun<br />
ama yine istediği zamanda hedeflenen<br />
yere varması sağlanıyor. Veri kullanımından<br />
yararlanan bu konseptte araçlar,<br />
trafik sıkışıklığı yaşanmayan alternatif<br />
rotalara yönlendiriliyor ve rezervasyonun<br />
geç ya da erken yapılmasına bakılmaksızın,<br />
yolculuklar istenen zamanda tamamlanıyor.<br />
İTÜ ekibi, projenin getirdiği<br />
akıllı rota planlaması sayesinde, şehir<br />
içi trafik sıkışıklığının azaltılması adına<br />
önemli bir çözüm öneriyor.<br />
İTÜ Renovate Team, aldığı dereceyle<br />
birlikte toplam 10.000 Euro tutarındaki<br />
para ödülünün de sahibi oldu.<br />
IEEEXtreme’de, Bofstrogonof Başarısı<br />
Dünya çapında faaliyet<br />
gösteren İTÜ Elektrik ve Elektronik<br />
Mühendisleri Enstitüsü<br />
(IEEE - Institute of Electricaland<br />
Electronics Engineers)<br />
tarafından düzenlenen IEE-<br />
EXtreme Programlama Yarışması'na<br />
katılan Bofstrogonof<br />
takımı, 2114 takım arasında<br />
52. sırayı aldı. Ülkemizden<br />
yarışmaya katılan 44 takım arasında genel<br />
sıralamada en iyi dereceyi alan İTÜ takımı;<br />
Bilgisayar Mühendisliği Bölümü öğrencileri<br />
Burak Buğrul, Burak Yalçınkaya ve Besim<br />
Ongun Kanat’tan oluştu. Yarışmaya katılan<br />
diğer İTÜ ekibi “deluxetiky” ise ilk 500’e girerek<br />
420. Sıranın sahibi oldu.<br />
24 saat boyunca, kesintisiz süren bir<br />
kodlama yarışması olan IEEEXtreme’de, farklı<br />
ülkelerden katılan yaklaşık 2000 ekip her yıl<br />
zorlu bir rekabete giriyor ve verilen programlama<br />
problemlerini çözmeye çalışıyor.<br />
110 itü vakfı dergisi
Cansat Competition’da İTÜ APİS Model<br />
Uydu Takımı Birinci Oldu<br />
Uluslararası başarılarıyla adından sıkça<br />
söz ettiren İTÜ model uydu takımı APİS,<br />
Moğolistan’ın başkenti Ulan Batur’da düzenlenen<br />
“Cansat Competition 2016”da<br />
ülkemizi temsil etti ve zirvede yer alarak<br />
üniversitemizi bir kez daha gururlandırdı.<br />
Takım, Türkiye’nin de üyesi olduğu Asya<br />
Pasifik Uzay Birliği (APSCO) üyesi ülkelerden<br />
en iyi takımların davet edildiği “Cansat<br />
Competition 2016” yarışmasında birinciliği<br />
elde etti.<br />
Uzay Mühendisliği Bölümü öğrencileri<br />
Mert Menekşe, Gürkan Önal ve Ataberk<br />
Arman Kayhan’dan oluşan üç kişilik bir<br />
ekiple yarışa katılan takımın danışmanlığını<br />
aynı bölümde öğretim üyesi Prof. Dr. Alim<br />
Rüstem Aslan yaptı.<br />
Organizatörlüğünün, APSCO ve Moğolistan<br />
Hükümeti Haberleşme ve Bilgi Tekno-<br />
lojileri Kurumu’nun ortaklaşa üstlendiği yarışmada<br />
görev, “model uydunun (Cansat)<br />
rüzgâr hızına bağlı olarak, roket fırlatma<br />
rampasından 50 metre uzaklıkta bulunan<br />
bir hedefi fotoğraf veya video yoluyla tespit<br />
etme” olarak belirlendi. Takımların görevi<br />
başarmış kabul edilmeleri için ise; model<br />
uydu sıcaklığını, basıncını, rüzgâr hızını,<br />
GPS bilgilerini, nem miktarını, yüksekliği,<br />
3 eksende ivmeölçer, 3 eksende jiroskop<br />
bilgilerini ve kamera açısını anlık olarak yer<br />
istasyonuna iletmeleri şart koşuldu.<br />
ABD’de ve NASA sponsorluğunda<br />
gerçekleşen Cansat 2016’ya katılan Türk<br />
takımları arasında en iyi dereceyi elde<br />
ederek, genel sıralamada 9. sırayı alan<br />
APİS, bu birincilikle başarılarına bir yenisini<br />
ekledi.<br />
Elektrik Mühendisliği Kulübü’nden<br />
Türkiye’nin İlk “Elektrikli Araçlar Zirvesi”<br />
İTÜ Elektrik Mühendisliği Kulübü bir ilke<br />
imza attı ve Türkiye’nin ilk Elektrikli Araçlar<br />
Zirvesi’ni düzenledi. 1 Aralık’ta gerçekleştirilen<br />
ve büyük ilgi gösterilen zirvenin açılış<br />
konuşmalarını Elektrik Elektronik Fakültesi<br />
Dekan Yardımcısı Yrd. Doç. Dr. Ali Fuat Ergenç,<br />
Elektrik Mühendisliği Kulübü başkanı<br />
İbrahim Onur Aydoğan ve zirvenin genel koordinatörü<br />
İsa Tekin yaptı.<br />
Elektrikli araçlar sektöründen birçok<br />
firmanın katıldığı zirvede, Gersan A.Ş.<br />
Ürün Geliştirme Müdürü Muharrem Akbulut<br />
ilk sunumu yaptı. Sektörün genç<br />
girişimcileri olan Mekik Motors kurucularından<br />
Eyüp Ateş ve Volkan Gökalp,<br />
elektrikli araçların tasarımı konusunda<br />
yaptıkları sunumda, deneyimlerini katılımcılarla<br />
paylaştılar. Elektrikli Araçlar<br />
Zirvesi, +90 3B Digital Fabrikalar firmasının<br />
elektrikli araçlarda hafifliğin önemi<br />
ile Türkiye Hibrit ve Elektrikli Araçlar<br />
Derneği Başkanı Berkan Bayram’ın<br />
elektrikli araç teknolojileriyle ilgili sunumlarıyla<br />
sürdü.<br />
Etkinliğin öğleden sonraki kısmı ise<br />
otomotiv sektörünün güçlü temsilcilerinden<br />
Ford Otosan yetkililerinin, elektrikli<br />
araçlarda dönüşüm sistemleri konusundaki<br />
sunumuyla başladı. Hollandalı konuk<br />
Ecotap İhracat Müdürü Rien Verhoeckx<br />
“elektrikli araçlarda toplu taşıma”yla<br />
ilgili görüşlerini aktarırken, Temsa Teknoloji<br />
Müdürü Burak Onur’un sunumu da<br />
dikkatle izlendi.<br />
Türkiye Elektrikli ve Hibrid Araçlar<br />
Platformu (TEHAD) Başkanı Berkan<br />
Bayram’ın yeni teknolojilere ilişkin sunumuyla<br />
sona eren programın ardından,<br />
konuşmacılar İTÜ Elektrik Mühendisliği<br />
Kulübü’nün hazırladığı soruları yanıtladılar.<br />
Sunumların ardından katılımcılar,<br />
Derindere Motorlu Araçlar (DMA) firması<br />
tarafından tahsis edilen elektrikli araçla<br />
test sürüşüne çıktı.<br />
Etkinliği düzenleyerek, elektrikli<br />
araçlar konusunda bir farkındalık oluşturmayı<br />
amaçlayan Elektrik Mühendisliği<br />
Kulübü, bu amaç doğrultusunda zirveyi<br />
her yıl düzenlemeyi hedefliyor.<br />
itü vakfı dergisi<br />
111
GENÇ BAŞARI<br />
Uyuşturucu Ajanları Tespit Edecek<br />
İTÜ IGEM’e Madalya<br />
İTÜ IGEM (International Genetically Engineered<br />
Machine) takımı, 27-31 Ekim tarihleri<br />
arasında, ABD’nin Boston kentinde düzenlenen<br />
“International Genetically Engineered<br />
Machines” (IGEM-Uluslararası Genetik Mühendisliği<br />
ile Geliştirilmiş Makine) yarışmasında,<br />
“Metamfetamin Bazlı Uyuşturucuların<br />
Bakteri Biyosensörü ile Tespit Edilmesi” başlıklı<br />
projeyle, bronz madalyaya değer görüldü.<br />
Takımın projesi sayesinde, uyuşturucu<br />
ajan içeren örneklerle karşılaştığında renk<br />
değiştirmek üzere tasarlanmış bu sentetik,<br />
yani genetiği değiştirilmiş bakteriler ile düşük<br />
hacimli örneklerde bile hızlı tespit yapılabilecek.<br />
Proje kapsamında, modelleme yöntemi<br />
ile uyuşturucu maddeleri laboratuvara gerek<br />
kalmadan olay yerinde tespit edebilen<br />
ve kullanımı kolay bir biyosensör tasarlandı.<br />
Tasarımın tamamlanmasının ardından, laboratuvarda<br />
deneme aşamasına geçildi. Bronz<br />
madalya kazanan takımın danışmanlığını Moleküler<br />
Biyoloji ve Genetik Bölümü’nden Doç.<br />
Dr. Fatma Neşe Kök ile Doç. Dr. Nevin Gül<br />
Karagüler üstlenirken, ekip üyeleri olarak aynı<br />
bölümdeki lisans öğrencileri; Altuğ Uludağ,<br />
Dilşad Dağtekin, Evrim Fer, Galip Can Güçlü,<br />
Melis Akgün, Nedim Hacıosmanoğlu ve Yağmur<br />
Güneri yer aldı.<br />
İTÜ Rektörlüğü'nün, “Ögrenci Projeleri<br />
Destekleme Programı”ndan yararlandırdığı<br />
ve laboratuvar araştırmaları için gereken altyapıyı<br />
sağladığı İTÜ IGEM takımına, projenin<br />
modelleme aşamasında, Ulusal Yüksek Başarımlı<br />
Hesaplama Merkezi (UHeM) ile Bilişim<br />
Enstitüsü’nden Yrd. Doç. Dr. Sefer Baday<br />
ve Moleküler Biyoloji ve Genetik Bölümü’nden<br />
Yrd. Doç. Dr. Bülent Balta da görüşleriyle<br />
rehberlik etti. Bu süreçte; İTÜ ARI Teknokent,<br />
İstanbul Valiliği, Türk Hava Yolları, İstanbul<br />
Çocukları Vakfı ve Sentromer DNA Teknolojileri<br />
sponsor olarak ekibi destekledi.<br />
IGEM (International Genetically Engineered<br />
Machines) yarışması ve İTÜ IGEM: İlk kez<br />
2000 yılında gerçekleştirilen ve yıllık olarak<br />
düzenlenen IGEM, sentetik biyoloji konusunda<br />
önemli etkinliklerden biri sayılıyor. Yarışmada,<br />
doğada bulunmayan biyolojik sistemlerin<br />
genetik mühendisliği yöntemleri ile üretilmesi<br />
üzerine hazırlanan projeler yarışıyor.<br />
Moleküler Biyoloji ve Genetik Bölümü öğrencileri<br />
tarafından bu yıl kurulan İTÜ IGEM<br />
takımı, IGEM yarışmasına düzenli olarak<br />
katılmanın yanı sıra, moleküler biyoloji ve<br />
genetik alanındaki temel sorunlara “sentetik<br />
biyoloji” yaklaşımlarıyla çözüm bulmayı<br />
amaçlıyor.<br />
Quarry Life Awards’ın Türkiye Birincisi<br />
Moss Busters Oldu<br />
Taş ocaklarındaki doğal hayatın çeşitliliğine<br />
dikkat çekmek ve bu alanlardaki yaşam<br />
çeşitliliğini göstermek amacıyla araştırma<br />
projelerinin yarıştığı Quarry Life Awards’da<br />
İTÜ Moss Busters ekibi, yarışmaya ülkemizden<br />
katılan 29 araştırma arasında ilk sırayı<br />
alarak Türkiye birincisi oldu. Farklı ülkelerdeki<br />
ekiplerden gelen toplam 454 araştırmanın<br />
katıldığı Quarry Life Awards’da, Moleküler<br />
Biyoloji ve Genetik Bölümü öğrencileri; Berke<br />
Olcaysoy, Galip Can Güçlü ve Nedim<br />
Hacıosmanoğlu’ndan oluşan ekip, “maden<br />
sahalarının yosun-mantar ortaklık (mutualistic)<br />
sistemleri kullanılarak rehabilitasyonu”<br />
konulu projeleriyle bu başarıya ulaştı. Moss-<br />
Busters üyeleri, kendilerini ülke birinciliğine<br />
taşıyan bu başarıyla geçtiğimiz yaz ayların-<br />
da, İstanbul Kovukdere Taş Ocağı’nda saha<br />
çalışmaları yapmıştı.<br />
Quarry Life Awards nedir?<br />
Quarry Life Awards, taş ocaklarında biyoçeşitlilik<br />
hakkında tanıtım ve eğitim amacıyla 21<br />
ülkede düzenlenen uluslararası bir araştırma<br />
yarışmasıdır. Yarışma; maden ocağı ile insan<br />
aktivitelerin en az zararı görmüş farklı peyzaj<br />
ve doğal yaşam alanlarını kapsıyor. Bu benzersiz<br />
habitatlar, olağanüstü yerel bitki örtüsünü<br />
ve faunayı geliştiriyor. Heidelberg Cement<br />
firması tarafından düzenlenen Quarry Life<br />
Awards temel olarak, maden ocaklarının biyolojik<br />
değeri hakkında farkındalık oluşturmayı<br />
ve bu alanlardaki biyo-çeşitlilik hakkında bilgi<br />
birikimini geliştirmeyi hedefliyor.<br />
112 itü vakfı dergisi
Mutlu Günler Hande Gözen’in<br />
Tasarımıyla Renklenecek<br />
Endüstri Ürünleri Tasarımı Bölümü<br />
öğrencisi Hande Gözen, çöp şişlerle<br />
oluşturduğu katlanabilir mekanizmaya<br />
dayalı çalışmasıyla, TEV (Türk Eğitim<br />
Vakfı) Mutlu Gün Panosu Yarışması’nda<br />
birinci oldu. Gözen bu başarıya, Endüstri<br />
Ürünleri Tasarımı Bölümü’nden öğretim<br />
görevlisi Mehmet Erkök'ün de yer aldığı<br />
jürinin; yaratıcılık, orijinallik, estetik, işlevsellik<br />
ve uygulanabilirlik açılarından<br />
yaptığı değerlendirme sonucunda ulaştı.<br />
Manevi değeri yüksek hediyeleri ön<br />
plana çıkarmak, tasarım dünyasına katkıda<br />
bulunmanın ve genç tasarımcılara<br />
destek olmanın hedeflendiği yarışmada<br />
Hande Gözen, çelenk kullanımına yeni<br />
bir bakış açısı getirdi; farklı ve kolay<br />
kullanılabilecek bir düzenek üzerinde<br />
çalıştı.<br />
Yarışmada, cenazelerde kullanılan<br />
metal çelenklerin nişan ve düğün gibi<br />
mutlu günlere uyarlanması için yeni tasarım<br />
fikirlerini ortaya çıkaran çalışmalarda;<br />
kolay taşınabilir ve kurulabilirlik,<br />
düşük maliyet, kırılmaz malzeme ile iç ve<br />
dış mekân kullanımına uygunluk olmak<br />
üzere 4 özellik şart koşuldu. Gözen, tüm<br />
ürün geliştirme sürecini çöp şişler kullanarak<br />
yaptığı çalışma modelleri üzerinden<br />
yürüttü ve çelengin katlanabilirlik<br />
özelliğini, katlanan sandalye sisteminden<br />
ve mekanizmalarından yararlanarak<br />
detaylandırdı. Gözen’e, çalışma süreci<br />
boyunca aynı bölümden Doç. Dr. Hatice<br />
Hümanur Bağlı ve araştırma görevlisi<br />
Ozan Soyupak da görüşleriyle destek<br />
verdi.<br />
Yarışmanın fikir ve uygulama aşamalarını<br />
başarıyla geçen Gözen, malzeme türleri,<br />
renkleri ve isim yazma alanı üzerinde tasarım<br />
açısından son dokunuşları, Bun Design’ın<br />
desteğiyle atölye ortamında yaptı.<br />
Ödülünü, TEV Mütevelli Heyet Başkanı<br />
ve Koç Holding Yönetim Kurulu<br />
Başkanı Ömer Koç ile yarışmada jüri<br />
üyelerinden, İTÜ Mimarlık 1982 yılı mezunu<br />
Han Tümertekin’den alan Hande<br />
Gözen, ödül alan çalışmanın kendisi<br />
için çok farklı bir deneyim olduğunu belirtiyor.<br />
Gözen, TEV ile özdeşleşecek bu<br />
pano tasarımı ile mutlu günleri tamamlayarak<br />
birçok gencin eğitimini desteklemiş<br />
olacak.<br />
Tamamlayıcı Mobilya Tasarımına İTÜ İmzası<br />
İTÜ’nün, Enza Home ile yaptığı iş birliği<br />
sayesinde, Endüstri Ürünleri Tasarımı Bölümü<br />
2. sınıf öğrencileri hem firmadan burs<br />
alma olanağına kavuşuyor hem de Enza<br />
Home’un portföyünde yer alacak bir ürünü<br />
tasarlama şansı elde ediyor. Bu projeyle<br />
birlikte, endüstri ürünleri tasarımıyla ilgilenen<br />
genç yeteneklere çalışmalarını tanıtma<br />
fırsatı sunulması, tüketicilerin bu alandaki<br />
ihtiyaç ve beklentilerine cevap verilebilmesi,<br />
tamamlayıcı mobilyalarda özgün tasarımların<br />
ortaya çıkarılması hedefleniyor.<br />
Endüstri Ürünleri Tasarımı Bölümü öğrencilerinin<br />
2015-2016 öğretim yılı bahar<br />
yarıyılı projesi olarak, Enza Home’a özel hazırladıkları<br />
tamamlayıcı mobilya tasarımları<br />
işlevsel ve yaratıcı özellikleriyle öne çıktı.<br />
Öğrencilerin ikinci stüdyo dersi kapsamında<br />
hazırladığı bu çalışmalar ayrıca, İKSV<br />
tarafından düzenlenen 3. İstanbul Tasarım<br />
Bienali paralel etkinliği olarak Taşkışla Yerleşkesinde<br />
açılan bir sergi ile dekorasyon<br />
meraklılarıyla buluştu. Bu kapsamda “En<br />
İyi Tasarım” olarak seçilecek çalışma, Enza<br />
Home portföyüne alınacak ve proje sahibi<br />
öğrenciye firma tarafından burs sağlanacak.<br />
Üniversite - sanayi iş birliğinin başarılı<br />
örneklerinden biri olan proje; Mimarlık Fa-<br />
kültesi Endüstri Ürünleri Tasarımı Bölümü<br />
öğretim üyeleri Doç. Dr. Gülname Turan, Dr.<br />
L. N. Ece Arıburun Kırca, araştırma görevlileri;<br />
Miray Boğa, Ahmet Hamurcu, Sena Semizoğlu<br />
ve İffet Pala tarafından yürütüldü.<br />
Ayrıca, serbest tasarımcı Seyman Çay da<br />
projede yer aldı.<br />
Proje yürütücülerinden Doç. Dr. Gülname<br />
Turan “İTÜ Mimarlık Fakültesi Endüstri<br />
Ürünleri Tasarımı Bölümü olarak, sektördeki<br />
farklı firmalarla yıllardır birlikte çalışıyoruz.<br />
Fakat Enza Home ile yaptığımız iş birliği ve<br />
sonucunda ortaya çıkan proje sayesinde<br />
verilecek burs ve sergi sonunda seçilecek<br />
tasarımın Enza Home portföyüne eklenecek<br />
olması hepimiz için ayrı bir motivasyon kaynağı<br />
oldu.” diyerek projeye ilişkin görüşünü<br />
dile getirdi.<br />
Projeyle ilgili görüşünü paylaşan, Enza<br />
Home markasının yer aldığı Yataş Grubu<br />
Genel Müdürü Nevzat Yıldız ise marka<br />
olarak en önemsedikleri noktanın özgün<br />
tasarımlar sunmak olduğunu ve bu bağlamda<br />
dekorasyonla ilgili çalışmalar yapan<br />
gençlerin sektöre kazandırılması gerektiğini<br />
belirtti.<br />
itü vakfı dergisi<br />
113
GENÇ BAŞARI<br />
Bilişim ve Mobil Teknoloji<br />
Communication Week’te Buluştu<br />
Elektrik ve Elektronik Mühendisleri<br />
Enstitüsü İTÜ Öğrenci Kolu (İTÜ IEEE)<br />
tarafından 5-8 Aralık tarihleri arasında<br />
düzenlenen, haberleşme sektörünün<br />
ilk ve en büyük öğrenci etkinliği olan<br />
“Communications Week”, Ayazağa<br />
Yerleşkesi Kültür Sanat Birliği Büyük<br />
Salon’unda gerçekleştirildi. Teknoloji<br />
ve iletişim dünyasından uzmanların<br />
katıldığı dört günlük etkinlikte profesyoneller,<br />
yarının dünyasına dair görüşlerini paylaştı.<br />
Etkinliğin ilk oturumunda Türk Telekom<br />
Kurumsal Servisler Direktörü Dr. Cenk Sezgin<br />
“Nesnelerin İnterneti ve Akıllı Şehirler Projesi”<br />
ile ilgili çalışmalarını katılımcılarla paylaştı. Ardından<br />
Türk Telekom Akademi Grup Yöneticisi<br />
Doğan Özmen “Dünden Bugüne Telekomünikasyon<br />
Teknolojileri ve Fiber Teknolojisi”nden<br />
bahsetti. İkinci oturumda Huawei Teknolojileri<br />
Takım Lideri Ahmet Can Koral “4,5G ve LTE”<br />
başlıklı sunumunu yaptı. Günün son oturumunda<br />
ise Schneider Electric’den Güney Erkolukısa<br />
Akıllı Şehirler konulu sunumuyla katılımcılara<br />
seslendi.<br />
Öğrencilerle farklı sektörlerden profesyonelleri<br />
buluşturan bu özel etkinliğin ikinci günü<br />
Vestel Akıllı Telefon Proje Yönetimi Müdürü<br />
Aykut Demirci’nin akıllı telefon üretim süreciyle<br />
ilgili aşamaları anlatmasıyla başladı. Intel IoT<br />
Yazılım Mühendisi Mustafa Aldemir’in nesnelerin<br />
interneti sunumu sonrasında Crytek Yazılım<br />
Mühendisi Ozan Özkan, sanal gerçeklik üzerine<br />
düşüncelerini paylaştı.<br />
Enovas Mühendislik tarafından<br />
gerçekleştirilen Labview ile Yazılımsal<br />
Radyo Programlama atölye çalışmasıyla<br />
ilgi toplayan üçüncü günde,<br />
Ericsson Ortadoğu ve Afrika Bölgesi<br />
Stratejik Yatırımlardan Sorumlu İş Geliştirme<br />
Müdürü Deniz Köylü, katılımcılarla<br />
birlikte mobil teknolojilerin gelişimine<br />
baktı. İletişim Haftası’nın son konuğu<br />
ise mobil veri güvenliğini ele alan sunumuyla<br />
Samsung Mobil Çözümler Yöneticisi<br />
Murat Gök oldu. Bugüne dek yaptıkları iletişim<br />
çalışmalarıyla kayda değer bir kitle oluşturan<br />
yaratıcı video yapım ekibi Batesmotelpro da<br />
üçüncü gün konuşmalarının ardından katılımcılarla<br />
eğlenceli bir söyleşi gerçekleştirdi.<br />
Etkinliğin son gününde, Elektronik ve Haberleşme<br />
Mühendisliği ve Bilgisayar Mühendisliği<br />
Bölümü öğrencilerinden oluşan 20 kişilik<br />
bir ekip, Huawei Türkiye ofisini ziyaret etti.<br />
İş Dünyası, Ünlüler ve Öğrenciler<br />
Pazarlama ve Finans Zirvesi’ndeydi<br />
İTÜ Yatırım Kulübü tarafından 20-23 Kasım<br />
tarihleri arasında düzenlenen Pazarlama<br />
ve Finans Zirvesi, bu yıl da farklı sektörlerden<br />
birçok yöneticiyi ve ünlü isimleri öğrencilerle<br />
buluşturdu.<br />
Her yıl sayısız başarı öyküsünün anlatıldığı,<br />
çeşitli etkinlikler ve söyleşilerle renklenen<br />
zirve, yine yoğun bir ilgiyle karşılandı. Farklı<br />
kentlerden katılımcıların da yer aldığı zirvede,<br />
2000’e yakın öğrenci ve 30’a yakın firma ağırlandı.<br />
Pazarlama ve Finans Zirvesi’ni yerinde<br />
114 itü vakfı dergisi<br />
izleyemeyenler ise internet yoluyla yapılan<br />
canlı yayınla zirveyi izledi.<br />
20 Kasım’da yapılan özel resepsiyonla<br />
başlayan etkinliklerin ilki, izleyicileri dansın<br />
etkisine alan tango ve salsa gösterileri oldu.<br />
Dans gösterilerinin ardından sahneye çıkan<br />
Can Gox izleyicileri blues, caz ve rock tınılarıyla<br />
büyüledi.<br />
2016 Pazarlama ve Finans Zirvesi’nde<br />
iş dünyasının önde gelen kuruluşlarının üst<br />
düzey yöneticileri Cüneyt Yavuz, Semih Sel,<br />
Burcu Uzunoğlu Erkan Fuat Işıksal, Dr. Hakan<br />
Çınar, Dr. Hakan Keskin, Selçuk Çelik, Boğaç<br />
Göncü, Ahmet Turgut, Erman Erciyes, Can<br />
Pamir, Seda Gürkaynak, Duygu Ersoy, Berna<br />
Akyüz Öğüt, Tanya Neşeliler, Tunç Berkman,<br />
Feyza Tamer, Murat Yeşildere ve Başak Yiğitoğlu<br />
konuşmacı olarak yer alıp, deneyim ve<br />
birikimlerini katılımcılarla paylaştılar.<br />
Katılımcılar etkinlikte ayrıca, staj ve iş<br />
başvurusu şansı da yakaladı. Pazarlama ve<br />
Finans Zirvesi, düzenlenen çekilişlerde dağıtılan<br />
davetiyeler, hediye kuponları ve akıllı telefonlarla<br />
birçok sürpriz yaptı.<br />
Üçüncü günde ise katılımcıları büyük bir<br />
sürpriz bekliyordu. Gün sonunda; etkinliğin<br />
programında yer alan söyleşi için gelen; Cem<br />
Davran, Zafer Algöz, Candaş Tolga Işık ve<br />
Can Yılmaz’a, Cem Yılmaz ve Ozan Güven de<br />
eşlik etti. Organizasyonun son gününde yapılan<br />
panellerde ise sektöründe önde gelen<br />
firmalarının yöneticileri, başarı öykülerini ve<br />
kariyer yolculuklarını öğrencilere aktardı.
Bilişim Teknolojileri Zirvesi ve<br />
“Dijital Dönüşüm”<br />
Bu yılki temasını, Franz Kafka’nın<br />
ünlü eseri “Dönüşüm”ün ana karakteri<br />
Gregor Samsa’dan yola çıkarak “dijital<br />
dönüşüm” olarak belirleyen Bilişim Teknoloji<br />
Zirvesi, her yıl olduğu gibi bu yıl<br />
da farklı sektörlerden gelen birçok firma<br />
yöneticisini ve bilişim alanında öne çıkan<br />
uzmanları ağırladı. Maçka Yerleşkesi’nde<br />
2-3 Aralık 2016 tarihlerinde<br />
düzenlenen ve bankacılık, e-ticaret, basın,<br />
telekomünikasyon, perakendecilik,<br />
bilgi teknolojileri, insan kaynakları başta<br />
olmak üzere, farklı alanlardan gelen<br />
profesyonellerin konuşmacı olarak katıldığı<br />
etkinliği, salondaki 1000’e yakın<br />
seyircinin yanı sıra, 40 binin üzerinde<br />
çevrimiçi izleyici de takip etti.<br />
Zirvede, günümüzde giderek karmaşık<br />
bir yapıya bürünen ekonomik ve toplumsal<br />
ilişkilerde en etkili faktörlerden olan<br />
dijital dönüşüm, bu dönüşümün oluşturduğu<br />
büyük ve sınırları aşan değişimler, değişen<br />
üretim ve hizmet anlayışları, çalışma ilişkilerine<br />
ve yaşam alanlarına bilişim teknolojilerinin<br />
ve dolayısıyla dijital yeniliklerin etkisi<br />
gibi pek çok önemli konu ele alındı. Ayrıca<br />
bu noktadan hareketle, yakın gelecekte ve<br />
uzun vadede beklenen yenilikler, inovasyon<br />
ve Ar-Ge’nin dünyaya daha fazla ne katabileceği<br />
üzerine görüşler de paylaşıldı. Kariyer<br />
ve günlük yaşamlarındaki deneyimlerini katılımcılarla<br />
paylaşan konuşmacılar, kendi yaşadıklarından<br />
örnekler vererek öğrencilere farklı<br />
bakış açıları kazandırmaya çalıştı.<br />
İTÜ Endüstri Mühendisliği Kulübü (İTÜ<br />
EMK) tarafından ilk kez düzenlenen Derini<br />
buldu. Sanat, spor ve iş dünyasından<br />
ünlü isimler ve markalar arasından sosyal<br />
medyayı en iyi kullananların seçildiği bu<br />
süreçte kazananlar, halk oylamasıyla belli<br />
oluyor. İlk olarak kullanıcılardan ve<br />
ajanslardan alınan önerilerle, her kategoride<br />
5’er aday belirleniyor. Bu yıl,<br />
ikinci aşama olan oylamadan finale<br />
kalan 135 aday, 27 kategoride ödül<br />
için yarıştı. Sosyal medyanın en iyileri<br />
tam 1 milyon oyun kullanıldığı sürecin<br />
sonunda seçildi. Sosyal Medya Ödülleri’nde<br />
bu yılın kazananlar listesi şu<br />
isimlerden oluştu:<br />
Bireysel Blog - Biz Evde Yokuz,<br />
Dizi - Poyraz Karayel, En Popüler Kullanıcı<br />
- Burcu Esmersoy.<br />
Gazeteci - İrfan Değirmenci, Haber<br />
Kaynağı – Hürriyet, İçerik Platformu<br />
– Onedio, Kurumsal Blog – THY,<br />
Marka – Mavi, Medya Kişisi - Mesut<br />
Yar, Mizah - Cem Yılmaz, Mobil Uygulama<br />
– Getir, Müzik Erkek - Murat Boz,<br />
Müzik Grubu - Mor ve Ötesi, Müzik<br />
Kadın - Sıla Gençoğlu, Oyuncu Erkek - İlker<br />
Kaleli, Oyuncu Kadın - Burçin Terzioğlu,<br />
Radyo - Power FM, Resmi Kurum – Beşiktaş<br />
Belediyesi, Sanat Kurumu - İstanbul<br />
Modern, Sivil Toplum – Lösev, Spor Kulübü<br />
– Galatasaray, Spor Programı - Beyaz<br />
Futbol, Sporcu – Lukas Podolski, TV Kanalı<br />
- Kanal D, TV Show Programı - Güldür<br />
Güldür Show, Yazar - Ayşe Kulin, Youtube<br />
- Oha Diyorum.<br />
İTÜ Endüstri Mühendisliği Kulübü’nden<br />
Kariyer İpuçları<br />
Sosyal Medyanın En İyileri Ödülü<br />
İşletme Mühendisliği Kulübü’nün 2010 yılından<br />
beri verdiği Sosyal Medya Ödülleri<br />
de Bilişim Teknolojileri Zirvesi’nde sahiplepartmanlar<br />
Arası Rotanı Tasarla (DART)<br />
paneli, hayatın en önemli dönemeçle-<br />
rinden biri olan meslek seçimi hakkında<br />
kararsızlık yaşayan öğrencileri, farklı alanlardan<br />
gelerek etkinliğe konuk olan sektör<br />
temsilcileriyle buluşturdu.<br />
7 Aralık 2016’da İTÜ Maçka Yerleşkesi’nde<br />
gerçekleşen ve öğrencilere kariyerleri<br />
konusunda destek olmak amacıyla<br />
düzenlenen etkinliğe 7 firmadan 9<br />
konuşmacı konuk oldu. Pazarlama, insan<br />
kaynakları ve tedarik zinciri konularına<br />
yakından bakılan üç panelden oluşan<br />
DART’ta, firmaların üst düzey yöneticileri<br />
kendi şirketlerindeki süreçler hakkında<br />
önemli bilgileri öğrencilerle paylaştı ve soruları<br />
yanıtladı. Panellerin ardından sektör<br />
temsilcileriyle birebir sohbet etme fırsatı<br />
da bulan öğrenciler, firmalarda kendilerine<br />
en uygun bölümün ne olabileceğine dair<br />
ipuçlarını konuklardan dinledi.<br />
itü vakfı dergisi<br />
115
İTÜ VAKFI'NDAN HABERLER<br />
İTÜ Maçka Yerleşkesi’nde Yabancı Diller<br />
Yüksek Okulu’nun tarihi binası içinde,<br />
mimari yapısı ve tarihsel dokusu ile her<br />
zaman ilgi odağı olan, Prof. Nezih Eldem’in<br />
tasarımı “Mustafa Kemal Amfisi” restore edilerek<br />
kültür-sanat faaliyetlerine yeniden kapılarını<br />
açtı. 1964’ten günümüze İstanbul’un<br />
kültür-sanat hayatında iz bırakan etkinliklere<br />
ev sahipliği yapan, dünyaca ünlü sanatçı ve<br />
grupları ağırlayan ve sayısız bilimsel etkinliğe<br />
sahne olan Mustafa Kemal Amfisi’nin restorasyonu,<br />
her ikisi de İTÜ İnşaat Fakültesi 1963<br />
mezunu olan Ülkü-Ersin Arıoğlu ve kurucusu<br />
oldukları Yapı Merkezi’nin maddi desteği ve<br />
yakın ilgisi ile gerçekleştirildi. İTÜ Rektörlüğü<br />
ve ilgili birimlerinin projenin gerçekleştirilmesi<br />
sürecindeki katkılarının yanında, salonda<br />
uzun yıllardır konser etkinlikleri gerçekleştirerek,<br />
elde ettiği gelirin tamamını Burs Fonu’na<br />
aktaran ve bugüne kadar sayısız İTÜ öğrencisine<br />
burs desteği sağlayan İTÜ Vakfı Sosyal<br />
ve Kültürel Hizmetler Komitesi’nin de girişim<br />
ve çabası bulunuyor.<br />
İTÜ Mustafa Kemal Amfisi, aslına uygun<br />
olarak yapılan restorasyonun ardından 7 Kasım<br />
2016’da, İTÜ Vakfı Sosyal ve Kültürel Hizmetler<br />
Komitesi’nin, Ülkü Arıoğlu’na teşekkür<br />
amacıyla düzenlediği “Borusan Quartet” konseri<br />
ile açıldı.<br />
Konser öncesi salonun açılış konuşmasını<br />
yapan Rektör Prof. Dr. Mehmet Karaca, salonun<br />
ilk açıldığı yıldan günümüze kadar unutulmaz<br />
müzik etkinliklerine sahne olduğunu<br />
belirterek şunları söyledi: “Nereden nerelere<br />
geldik. Biz de 80 öncesi buralardan geçtik.<br />
O zaman salonun adı G Amfisi idi. Burada<br />
Serdar Öztürk Çok Sesli Korusu’nu dinlerdik.<br />
Tarihi Mirasa Saygı<br />
Yenilenen “İTÜ Mustafa Kemal Amfisi”<br />
Borusan Quartet Konseri ile Açıldı<br />
İstanbul Teknik Üniversitesi’nin kültür mirası tarihi<br />
binalarından Maçka Yabancı Diller Yüksekokulu içinde yer alan<br />
Mustafa Kemal Amfisi restore edilerek kapılarını yeniden kültür<br />
sanat etkinliklerine açtı. Mustafa Kemal Amfisi’nin restorasyonu,<br />
İTÜ mezunları Ülkü – Ersin Arıoğlu ve kurucusu oldukları Yapı<br />
Merkezi tarafından gerçekleştirildi. Salon, İTÜ Vakfı Sosyal<br />
ve Kültürel Hizmetler Komitesi’nin Ülkü Arıoğlu’na ithaf ettiği<br />
“Borusan Quartet” konseri ile açıldı…<br />
Türk Sanat Müziği, Türk Halk Müziği’nin<br />
ünlü isimleri ve şefleri bu salonda konserler<br />
verdiler. Salonun restore edilerek yeniden<br />
açılmasında İTÜ Vakfı Sosyal ve Kültürel<br />
Hizmetler Komitesi’nin büyük emeği var.<br />
Onlar zorlamasaydı bu iş mümkün olamazdı.<br />
Restorasyonun yapılmasında en büyük<br />
pay Arıoğlu Ailesi’nin. Salon tüm özellikleriyle<br />
çok hoş ve güzel oldu. Salonla ve destek<br />
verenlerle gurur duyuyoruz”.<br />
İTÜ Vakfı Sosyal ve Kültürel Hizmetler<br />
Komitesi Başkanı Zeliha Dilek konserin<br />
açılış konuşmasında, Mustafa Kemal Konferans<br />
Salonu’nun yenilenmesini üstlenerek<br />
İTÜ’ye kazandıran Arıoğlu Ailesi’ne bu<br />
değerli hizmetlerinden dolayı bir konserle<br />
teşekkür etmek istediklerini ve bu nedenle<br />
salonun açılışının Ülkü Arıoğlu’na ithaf ettikleri<br />
“Borusan Quartet” konseri ile gerçekleştirildiğini<br />
belirtti.<br />
116 itü vakfı dergisi
Rektör Prof. Dr. Mehmet Karaca, Ülkü Arıoğlu ve Zeliha Dilek<br />
“G Amfisi” olarak da bilinen Mustafa<br />
Kemal Amfisi, Yapı Merkezi Holding’in<br />
mimarları ve mühendisleri, İTÜ Rektörlüğü<br />
Yapı İşleri ve Teknik Daire Başkanlığı<br />
katkılarıyla restore edildi. Sahne, ses, ışık<br />
düzeni ve oturma üniteleri tamamen yenilenen<br />
amfi, böylece daha modern bir görünüme<br />
kavuştu.<br />
“Tarihi bir mirasa sahip çıktık.”<br />
Yapı Merkezi Holding Kurucu Üyesi İTÜ<br />
Mezunu Ülkü Arıoğlu açılış nedeniyle yaptığı<br />
konuşmada, bu restorasyonda görev almalarının,<br />
kendilerini yetiştiren İTÜ’ye duydukları<br />
saygının samimi bir ifadesi olduğunu belirtti.<br />
Mustafa Kemal Amfisi’nin yeni ve daha modern<br />
bir yüze kavuşmasının, kendisinin ve<br />
eşi Ersin Arıoğlu’nun üniversite yıllarından<br />
beri en büyük hayalleri olduğunu söyleyen<br />
Ülkü Arıoğlu, aslına sadık kalınarak yapılan<br />
çalışmanın, üniversitemizin tarihî mirasının korunması<br />
adına oldukça önemli olduğunu da<br />
sözlerine ekledi. Arıoğlu konuşmasını şu sözlerle<br />
sürdürdü: “Mustafa Kemal Amfisi, açıldığı<br />
1964 yılından beri sayısız konser ve kültür faaliyeti<br />
ile toplantılara ve gösterilere kucak açarak<br />
hem halka hem de üniversitesine çok büyük<br />
hizmetler vermiştir. Bu salon, geçmişte de<br />
son derece iyi bir akustiğe ve ses alma donanımına<br />
sahipti. Bu nedenle, salonu titiz akustik<br />
hesaplar ve mimari detaylarla tasarlayan değerli<br />
hocam Prof. Nezih Eldem’i huzurunuzda<br />
rahmetle ve saygıyla anıyorum. Böylesine tarihi<br />
bir mirasa hizmet etmek, bizim için ayrı bir<br />
sevinç kaynağıdır.” Ülkü Arıoğlu, restorasyon<br />
sürecinde Mustafa Kemal Amfisi’nin mimarı<br />
müellif, Mimar Nezih Eldem’in oğlu mimar Nejat<br />
Eldem’in kendilerine büyük destek verdiğini,<br />
Nezih Eldem’in arşivini kendilerine açtığını<br />
belirterek teşekkürlerini sundu.<br />
Ülkü Arıoğlu, bu projeyi üstlenmesinde,<br />
İTÜ Vakfı Sosyal ve Kültürel Hizmetler Komitesi’nin<br />
İTÜ öğrencilere burs sağlamak üzere<br />
yıllardır gönüllü olarak yürüttüğü özverili çalışmaların<br />
kendisine ilham kaynağı olduğunu<br />
vurguladı.<br />
Arıoğlu, projenin gerçekleştirilmesi sırasında<br />
katkılarını esirgemeyen İTÜ mensupları<br />
Rektör Prof. Dr. Mehmet Karaca,<br />
Rektör Yardımcısı Prof. Dr. Tayfun Kındap,<br />
Doç. Dr. Çağatay Seçkin, Sis Alkan ve Didem<br />
Yücel ile Nejat Eldem’e; projeyi gerçekleştiren<br />
Yapı Merkezi mensupları proje<br />
koordinatörü İnş. Y. Müh. Fatih Yılmaz, proje<br />
mimarı Işık Gürel Keskinler, elektrik işleri<br />
şefi Selim Sencer ile çözüm ortaklarına ayrı<br />
ayrı teşekkür etti.<br />
itü vakfı dergisi<br />
117
İTÜ VAKFI'NDAN HABERLER<br />
Yayın Kurulu Üyelerine<br />
Teşekkür Plaketi<br />
İTÜ Vakfı’nın yayın çalışmalarına uzun<br />
yıllar özverili katkılarda bulunan Yayın Kurulu<br />
üyelerine Rektör Prof. Dr. Mehmet Karaca<br />
tarafından teşekkür plaketi verildi.<br />
Yayın Kurulu üyeleri Prof. Dr. Yıldız Sey<br />
(Başkan), Y. Müh. Naci Endem, Dr. Y. Müh.<br />
(Mimar) Doğan Hasol, Prof. Dr. Mete Tapan<br />
ve Hatice Yazıcı Şahinli (Yazı İşleri Müdürü)<br />
yayın faaliyetlerine yaptıkları katkılar<br />
nedeniyle, 26 Aralık 2016’da düzenlenen<br />
yemekli toplantıda teşekkür plaketi aldılar.<br />
İTÜ Vakfı Yayın Kurulu, özellikle son 4<br />
yıllık dönemde titiz ve özverili bir çalışma<br />
ile, çok sayıda değerli<br />
eserin literatüre kazandırılmasına,<br />
İTÜ Vakfı yayın<br />
ilkelerinin oluşturularak<br />
kurumsal bir yapı kazanmasına,<br />
İTÜ Vakfı Dergisi’nin<br />
düzenli periyotlarla<br />
ve zengin bir içerikle yayımlanmasına<br />
önemli katkılarda<br />
bulundu. Bu dönem,<br />
yayın faaliyetlerinin<br />
başladığı 1986 yılından<br />
günümüze kadar, yayınlar<br />
açısından İTÜ’ye en<br />
fazla katkının sağlandığı<br />
dönem oldu. Mühendisliğin<br />
farklı disiplinleri ile mimarlık<br />
ve müzik alanında<br />
ders kitabı, kaynak kitap<br />
gibi eserlerle, koleksiyon<br />
ve başvuru niteliği taşıyan<br />
eserler ve yabancı dil eğitimi kitaplarından<br />
oluşan 30’u aşkın yayın bu dönemde öğrenciler,<br />
araştırmacılar ve akademisyenlerin<br />
yararına sunuldu; bu kitapların satışından<br />
ve bazı kitap yazarlarının duyarlılıkla<br />
bağışladıkları teliflerle İTÜ Vakfı Burs Fonu’na<br />
da önemli bir katkı sağlandı.<br />
Rektör Karaca’nın ikinci Rektörlük dönemi<br />
ile birlikte İTÜ Vakfı Yayın Kurulu<br />
yeni üyelerden oluşan isimlerle çalışmalarını<br />
sürdürecek. Rektör Mehmet Karaca,<br />
teşekkür plaketlerini verirken yaptığı konuşmada,<br />
bu çalışmanın bir bayrak yarışı<br />
olduğunu, görevi devreden Yayın Kurulu<br />
üyelerinin tecrübelerine her zaman ihtiyaç<br />
duyduklarını, kendileri ile her zaman<br />
temasta olacaklarını belirtti. Yayın Kurulu<br />
üyeleri de, yeni Yayın Kurulu Başkanı olarak<br />
toplantıya katılan Prof. Dr. Sinan Mert<br />
Şener’e, yeni yayın döneminde başarılar<br />
dileyerek, önerilerde bulundular.<br />
İTÜ Vakfı’nın yeni Yayın Kurulu; Prof. Dr.<br />
Sinan Mert Şener (Yayın Kurulu Başkanı),<br />
Prof. Dr. Şebnem Burnaz, Yrd. Doç. Dr.<br />
Mehmet Ali Karaca, Yrd. Doç. Dr. Gülsen<br />
Uçarkuş, Hatice Yazıcı Şahinli (Yazı İşleri<br />
Müdürü/Editör), Kenan Mete (Koordinatör),<br />
Okutman Birol Çetinkaya ve Okutman Şule<br />
Gökçe Enginarlar’dan oluşuyor. Yeni Yayın<br />
Kurulu, 8 Kasım 2016’da ilk toplantısını yaparak<br />
göreve başladı.<br />
Soldan sağa: Kenan Mete, Prof. Dr. Sinan Mert Şener, Dr. Y. Müh. (Mimar) Doğan Hasol, Prof. Dr. Yıldız Sey,<br />
Rektör Prof. Dr. Mehmet Karaca, Y. Müh. Naci Endem, Hatice Yazıcı Şahinli, Prof. Dr. Mete Tapan.<br />
Komite, zengin etkinlik programı ile<br />
yeni döneme başladı<br />
İTÜ Vakfı Sosyal ve Kültürel Hizmetler<br />
Komitesi, yeni dönem çalışma programını<br />
7 Ekim’de yaptığı Genel Kurul toplantısı ile<br />
başlattı. Zeliha Dilek başkanlığında toplanan<br />
Genel Kurul, geçtiğimiz yaz aramızdan<br />
ayrılan ve Komite’ye bir dönem başkanlık<br />
da yapmış olan üyelerden İrem Vardar adına<br />
saygı duruşu ile açıldı.<br />
Komitenin çalışmalarını yakından izleyen<br />
ve destekleyen Ülkü Arıoğlu tarafından<br />
yenilenen Mustafa Kemal Amfisi hakkında<br />
bilgi verildi ve Ülkü Arıoğlu’na teşekkür<br />
amacıyla “Borusan Quartet” konseri organizasyonu<br />
konuşuldu.<br />
Çalışma döneminde düzenlenecek günübirlik<br />
ve konaklamalı gezi rotalarının da<br />
belirlendiği toplantıda, öğrenci bursları,<br />
burs miktarı, bu konu ile ilgili çalışma ve duyurular<br />
ve diğer periyodik etkinlikler gözden<br />
geçirildi.<br />
İTÜ Ayazağa Kampüsü’nde hizmet vermekte<br />
olan Giysi Odası’nın tadilat ve yenileme<br />
çalışmalarının Prof. Dr. Mahir Vardar<br />
tarafından üstlenilmiş olması nedeniyle,<br />
odanın isminin İrem Vardar Giysi Odası<br />
olarak değiştirilmesine karar verildi.<br />
Komite, İTÜ öğrencilerine burs desteği<br />
sağlama yönündeki çalışmaları kapsamında<br />
konser etkinliklerini bu dönemde de<br />
sürdürecek. Şubat ayı içinde planlanan<br />
konser etkinliğinde Burçin Büke Quartet<br />
konuğumuz olacak.<br />
118 itü vakfı dergisi
Gezi: Dünya Kültür<br />
Mirası 3 Kent<br />
İTÜ Vakfı Sosyal Kültürel Hizmetler Komitesi,<br />
yeni dönem yurtdışı gezilerinin ilkini Özbekistan’ın<br />
masal kentlerine gerçekleştirdi.<br />
Unesco Dünya Kültür Mirası listesindeki<br />
kentler Buhara, Semerkand, Hiva ve Taşkent’i<br />
kapsayan gezi 9 – 16 Ekim tarihleri<br />
arasında gerçekleştirildi.<br />
Komite üyelerinin yanısıra, yurtiçi ve yurtdışı<br />
gezilerini yakından takip eden gezgin<br />
ruhlu katılımcılardan oluşan 33 kişilik grup<br />
bu şehirlerin ve tarihten süzülüp gelen kültürünü<br />
yakından tanıma fırsatı bulurken, aynı<br />
zamanda Burs Fonu’na katkıda bulundu.<br />
Tarihi İpek Yolu’nun zengin kentleri Buhara<br />
ve Semerkand, bir zamanlar bölgenin<br />
ekonomik, kültürel ve siyasi merkezleriyken,<br />
bugün bu önemini kaybetmiş olsa da,<br />
etkileyici kültür mirası yapılarıyla gezginleri<br />
kendine çekiyor.<br />
Bu merakla yola çıkan Sosyal ve Kültürel<br />
Hizmetler Komitesi gezi grubunun ilk<br />
durağı Taşkent oldu. Kukeltaş Medresesi,<br />
Keffal Şaşi Türbesi, Barak Han Medresesi,<br />
Ebul Kasım Medresesi, Kaht-ı İmam<br />
Camii, Çar-su (Dört Su) Halk Çarşısı, Deprem<br />
Anıtı ve Meydanı, Özgürlük Meydanı’nı<br />
gezen grup, üçüncü gün, UNESCO Kültür<br />
Mirası Listesindeki Hivalchan-Kala’daydı.<br />
Orta Asya'nın en büyük medreselerinden<br />
olan Muhammed Amin Han Medresesi,<br />
Muhammed Rahim Han Medresesi, yarım<br />
kalmış minare Kalta Minar, Cuma Camii,<br />
Hovli Tosh Sarayı, Hiva’nın en iyi mimari<br />
eserlerinden biri olan Pehlivan Mahmud<br />
Türbesi, Özbekistan’ın en yüksek minaresi<br />
İslam Hoca ve Hiva’nın nefes kesen panoramik<br />
Eski Hiva ve Kun-Ark manzarası gezi<br />
rotasının durakları oldu.<br />
Yine UNESCO Kültür Mirası Listesindeki<br />
kentlerden Buhara’da ise Buhara Emirlerinin<br />
yazlık sarayı Sitorai Mohi Hossa’yı<br />
doğu ve batı mimarisinden ayrıntılar ile<br />
ziyaret ve Bahaddin Nakşibendi Türbesi<br />
ziyareti sonrasında Semerkand’a hareket<br />
edildi. Güzergah üzerinde Ortaçağ’ın en<br />
güzel kervansaraylarından olan Rabat Malik<br />
ve İmam Buhari Türbesi ziyaretleri sonrası<br />
Semerkant’a geçildi. Burada, etkileyici<br />
mimarisi ile Registan Meydanı ve meydanda<br />
bulunan Uluğ Bey, Telkâri ve Şirdari<br />
(Aslanlı) Medreseleri, Gur-Emir (Gur-ı<br />
Mir-Timur Han Türbesi), Afrasiab Müzesini<br />
ziyaret ve sonrasında Aziz Daniel Mezarı<br />
ziyaretleri. Bibi Hanım Camii ve Türbesi,<br />
Şah-ı Zinde Türbeler Topluluğu, ve Uluğ<br />
Bey Rasathanesi görüldü.<br />
Gezi rotasının son durağı Taşkent şehir<br />
turunda; Timurlular Parkı, Timurlular Tarihi<br />
Devlet Müzesi, Kukeltaş Medresesi, Çar-su<br />
(Dört Su), Halklar Dostluğu Parkı ve Ali Şir-<br />
Nevaî Anıtı’nı gezen grup, anı dağarcığına<br />
eşsiz fotoğraflar ekleyerek yurda döndü.<br />
Sosyal Komite Kurucu Üyelerinden Neş’e Önal Anısına<br />
Kerem Görsev Quartet Caz Konseri<br />
İTÜ Vakfı Sosyal ve Kültürel Hizmetler Komitesi,<br />
“Burs Fonuna Destek” etkinlikleri kapsamında,<br />
Komite’nin kurucu üyelerinden Neşet<br />
Önal anısına düzenlediği, Kerem Görsev<br />
Quartet Konseri’nde müzikseverleri ağırladı.<br />
Caz müziğinin ülkemizdeki en önemli<br />
temsilcilerinden, yurtiçi konserlerinin yanısıra,<br />
yurt dışında verdiği sayısız konser ve albüm<br />
kayıtları ile uluslararası isim yapan Kerem Görsev’e<br />
kontrbasta Kağan Yıldız, davulda Ferit<br />
Odman, saksafonda ise<br />
Engin Recepoğulları eşlik<br />
etti.<br />
Yaptıkları müzikle her<br />
parçada dünya çapında<br />
olduklarını hissettiren Kerem<br />
Görsev Quartet müzisyenleri<br />
gecede, Kerem<br />
Görsev’in çeşitli albümlerinden<br />
ve ağırlıklı olarak<br />
2014 yılında çıkardığı<br />
“Emirgan” albümünden<br />
seçilen Weekend, Masai<br />
Mara, Summer Breeze,<br />
Flying Notes, I Love May, Four Days, Be be<br />
be, Emirgan, Conversation With the Bass,<br />
Mango, Dream of Saxello, Hands an Lips ve<br />
Sir Ali parçalarından oluşan bir repertuvar<br />
sundular.<br />
Salonu tamamen dolduran müzikseverlerin<br />
yakın ilgisi, Kerem Görsev’in sıcak ilgisiyle<br />
karşılık bulunca, Görsev izleyenlerin isteğini<br />
kırmayıp, gönüllerde ve anılarda iz bırakan<br />
filmlere fon oluşturmuş, unutulmaz birkaç caz<br />
parçası daha seslendirdi. 2007 yılında da aynı<br />
salonda, Komite’nin İTÜ öğrencilerine burs<br />
desteği sağlamak üzere düzenlediği konserde<br />
sahne aldığını belirten Görsev, aynı amaçla<br />
tekrar İTÜ’lülerle birlikte olmaktan mutluluk<br />
duyduğunu da belirtti.<br />
Neş’e Önal: Kurucuları arasında yer aldığı<br />
ve kısa zamanda büyük hedeflerle kurumsal<br />
bir yapıya dönüşen İTÜ Vakfı Sosyal ve Kültürel<br />
Hizmetler Komitesi’nin gönüllü ve özverili<br />
bir üyesi olarak desteğini kesintisiz 23 yıl<br />
boyunca sürdüren Neş’e Önal 5 Nisan 2011<br />
yılında aramızdan ayrıldı. O yıldan bu yıla, eşi<br />
Prof. Dr. Güven Önal’ın desteği ile her yıl Neş’e<br />
Önal anısına düzenlenen bu konserlerle hem<br />
hatırasını yaşatmak, hem de İTÜ öğrencilerine<br />
burs desteği sağlanması amaçlanıyor.<br />
itü vakfı dergisi<br />
119
YAYINLAR<br />
Kemal Ahmet Arû<br />
Kentsel Planlama ve Tasarım Kitabı<br />
Mimarlık Fakültesi’nde Tanıtıldı<br />
UNESCO 2012 yılında Mimar ve<br />
Şehir Plancısı Prof. Kemal Ahmet<br />
Arû’nun (1912-2005) “bütün dünya<br />
mimarları ve şehircileri için bir referans<br />
olduğu" vurgusuyla; doğumunun<br />
100. Yılının uluslararası düzeyde kutlanması<br />
kararını aldı. Bu kararın ardından<br />
yıl boyunca gerçekleştirilen etkinlik<br />
serisinin bir ürünü olan “Kemal Ahmet<br />
Arû, Kentsel Planlama ve Tasarım” başlıklı<br />
kitap Eylül 2016’da İTÜ Vakfı tarafından<br />
yayımlandı.<br />
Kitabın yayımlanması nedeniyle, Prof.<br />
Kemal Ahmet Arû’nun 1940-1982 yılları<br />
arasında 42 yıl kesintisiz görev yaptığı<br />
İTÜ Mimarlık Fakültesi’nde bir tanıtım<br />
toplantısı düzenlendi. Toplantı, 2 Kasım<br />
2016'da Mimarlık Fakültesi Kemal Ahmet<br />
Arû Salonu’nda gerçekleştirildi. Kitabın<br />
editörleri Prof. Dr. Nuran Zeren Gülersoy<br />
ve Doç. Dr. Turgay Kerem Koramaz tarafından<br />
organize edilen toplantıya İTÜ<br />
Mimarlık Fakültesi Dekan Vekili Prof. Dr.<br />
Murat Gül, Mimarlık Fakültesi öğretim<br />
üyeleri ve İTÜ Vakfı Yayın Kurulu Başkan<br />
ve üyeleri katıldı. Toplantının açılışında<br />
konuşan Dekan Vekili Prof. Dr. Murat Gül,<br />
dört yıllık emeğin ürünü olan kitap nedeniyle<br />
editörler Nuran Zeren Gülersoy ve<br />
Turgay Kerem Koramaz’a, yazıları ile kitaba<br />
katkıda bulunan yazarlara teşekkür<br />
etti. Kitabın Türkçe ve İngilizce olmasından<br />
dolayı önemine ve bu yönü ile zorluğuna<br />
da değinen Gül, içerik ve baskı olarak<br />
mükemmel bir eserin ortaya çıktığını<br />
vurguladı. Gül, kitabı gündemine alarak<br />
basımını gerçekleştirmiş olması nedeniyle<br />
İTÜ Vakfı’na da teşekkürlerini sundu.<br />
120 itü vakfı dergisi<br />
Prof. Dr. Nuran Zeren Gülersoy,<br />
toplantıda yaptığı konuşmada, Kemal<br />
Ahmet Arû’nun 100. doğum yılı nedeniyle<br />
düzenlenen ulusal ve uluslararası<br />
etkinliklerden bahsederek, UNES-<br />
CO’nun aldığı karar çerçevesinde yıl<br />
boyunca düzenlenen etkinlik programına<br />
İTÜ Mimarlık Fakültesi Dekanlığı,<br />
Şehir ve Bölge Planlaması Bölümü,<br />
Çevre ve Şehircilik Uyg-Ar Merkezi’nin<br />
birlikte gerçekleştirdiği ulusal<br />
ve uluslararası etkinliklerle katkıda bulunduğunu<br />
belirtti. Prof. Kemal Ahmet<br />
Arû’yu ve eserlerini ulusal ve uluslararası<br />
düzeyde tanıtmayı amaçlayan bu<br />
kutlama etkinlikleri kapsamında çeşitli<br />
anma toplantıları, Aru’nun yaşamını ve<br />
eserlerini anlatan sergiler, sempozyumlar,<br />
yarışmalar, Kemal Ahmet Arû<br />
İTÜ uzantılı bir web sitesi gibi çalışmalara<br />
ilişkin bilgi aktaran Nuran Zeren<br />
Gülersoy, Mimarlık Fakültesi Dekanlığınca,<br />
bina içindeki 127 no.lu mekana
Kemal Ahmet Arû<br />
Kentsel Planlama ve Tasarım<br />
Editörler<br />
Prof. Dr. Nuran Zeren Gülersoy<br />
Doç. Dr. Turgay Kerem Koramaz<br />
İTÜ Vakfı Yayınları<br />
Türkçe/İngilizce<br />
Eylül 2016, 456 sayfa<br />
Kemal Ahmet Arû, Kentsel Planlama ve Tasarım” başlıklı kitap, Prof Kemal Ahmet Arû’nun<br />
yaşamı boyunca mimarlık ve kent planlama eğitimine ve mimarlık, kentsel planlama, kentsel<br />
tasarım, yerleşmeler ve konut konularına kuramsal ve uygulama alanında katkılarının<br />
değerlendirildiği ve bu alandaki çağdaş yaklaşımlara değerli yorumların yapıldığı Prof. Kemal<br />
Ahmet Arû ile birlikte çalışmış seçkin akademisyenlerin makalelerinden oluşuyor.<br />
İngilizce ve Türkçe on altı makale, önsöz ve üç panel yazısından oluşan bu kitabın, Prof.<br />
Kemal Ahmet Arû’nun anılması, mimarlık, kentsel tasarım ve planlama disiplinlerine katkılarının<br />
tanıtılması yanında, günümüz araştırmacılarının çalışmalarını ve çağdaş yaklaşımlarını da<br />
yansıtması nedeniyle ilgili bilim alanına önemli bir kaynak oluşturacağı düşünülüyor.<br />
da anma etkinlikleri kapsamında Prof.<br />
Kemal Ahmet Arû Salonu adının verildiğini<br />
açıkladı.<br />
Nuran Zeren Gülersoy, kitaba temel<br />
oluşturan içerik ve İTÜ Vakfı Yayını<br />
olarak basılması süreci ile ilgili olarak<br />
şunları söyledi: Etkinlik program kapsamında<br />
gerçekleştirdiğimiz Kemal<br />
Ahmet Arû Uluslararası Kentsel Planlama<br />
ve Tasarım Sempozyumu kapsamında<br />
mimarlık ve tasarım alanında<br />
uzman çok değerli hocalarımız arkadaşlarımız<br />
-çoğu da Prof. Kemal Ahmet<br />
Arû ile birlikte çalışmış- Aru’nun<br />
mimarlık ve kentsel planlama eğitimine,<br />
kentsel tasarım yerleşmeler ve konut<br />
konularına kuramsal ve uygulama<br />
alanında katkılarının değerlendirildiği<br />
ve bu alandaki çağdaş yaklaşımların<br />
sunulduğu çok değerli yorumların yapıldığı<br />
bildiriler sunmuşlardı. Bu çok<br />
değerli çalışmaların kalıcı bir eser haline<br />
getirilmesi kararı ile bu görevi biz<br />
üstlendik ve Türkçe/İngilizce yayınlanmasını<br />
istediğimiz için de çalışma<br />
oldukça uzun sürdü. Yayınevi arayışına<br />
girdiğimiz süreçte Hoca’nın adına<br />
yakışır bir yayınevi olmasını istedik ve<br />
İTÜ Vakfı’na başvurduk. İTÜ Vakfı Yayın<br />
Kurulu’ndan beklediğimizin üstünde<br />
ilgi gördük. Çalışmanın en nitelikli<br />
malzeme ve teknikle yayın haline gelmesi<br />
için İTÜ Vakfı tüm koşulları sağladı,<br />
kendilerine minettarım.”<br />
Nuran Zeren Gülersoy’un konuşmasının<br />
ardından, TRT tarafından<br />
“Cumhuriyete Kanat Gerenler” dizisi<br />
kapsamında çekilmiş olan Kemal Ahmet<br />
Arû belgeseli izlendi.<br />
Kitabın editörlerinden Doç. Dr. Turgay<br />
Kerem Koramaz ise konuşmasında,<br />
16 bölümden oluşan kitabın yazarları<br />
ve her bir bölüm hakkında kısa<br />
bilgiler aktardı.<br />
“İTÜ, Mimarlık Fakültesi, Şehir<br />
ve Bölge Planlama Bölümü, Yüksek<br />
Lisans Tezi, Prof. Kemal Ahmet Arû<br />
Ödülü”<br />
Toplantı kapsamında ”İTÜ Mimarlık<br />
Fakültesi, Şehir ve Bölge Planlama Bölümü<br />
Yüksek Lisans Tezi, Prof. Kemal<br />
Ahmet Arû Ödülü” de sahibini buldu.<br />
Ödülü takdim konuşmasında Prof. Dr.<br />
Mehmet Ocakçı, ülkemizde şehirciliğin<br />
bir meslek ve bilim dalı olarak<br />
gelişmesine büyük katkılar yapmış ve<br />
bölümün temellerini atmış olan Prof.<br />
Kemal Ahmet Arû anısına bu yıl 11.<br />
defa ödül verileceğini belirtti. 2015-<br />
2016 akademik yılında tamamlanmış<br />
yüksek lisans tezlerinin Mimarlık Fakültesi<br />
öğretim üyelerinden oluşan jüri<br />
tarafından; özgünlük, bilimsel içerik ve<br />
yöntem, konu kapsam ve içerik uyumu,<br />
bulguların sunumu yazım ve görsel<br />
ifade, planlama ve uygulamaya katkısı,<br />
temel ve güncel kaynaklara erişim<br />
ölçütleri bağlamında değerlendirildiğini<br />
vurgulayan Ocakçı, ödülü, Doç.<br />
Dr. Kerem Koramaz danışmanlığında<br />
“Kentsel Alanlarda Oluşan Isı Adası<br />
Etkisinin Kentsel Tasarım Yöntemleriyle<br />
Azaltılması-Aksaray Meydanı Örneği”<br />
konulu teziyle Büşra Ekinci’nin<br />
kazandığını açıkladı. Büşra Ekinci’ye<br />
ödülü Prof. Dr. Mehmet Ocakçı tarafından<br />
verildi.<br />
itü vakfı dergisi<br />
121
YAYINLAR<br />
Analitik Mekaniğe Giriş<br />
Prof. Dr. Metin Gürgöze<br />
İTÜ Vakfı Yayınları<br />
Ekim, 2016<br />
748 sayfa<br />
Analitik Mekaniğe Giriş kitabı, yazarın<br />
İTÜ Fen Bilimleri Enstitüsü<br />
bünyesinde “Makina Dinamiği,<br />
Titreşim ve Akustik” Yüksek Lisans<br />
Programı’nda 20 yıla yakın<br />
süredir verdiği “Mekanik Sistemler<br />
Dinamiği” dersinde anlatmakta<br />
olduğu konuların geliştirilmesi,<br />
sınavlarında sorulan problemlerin<br />
ve verilmiş bazı ödev problemlerinin<br />
çözümlerinin derlenmesiyle<br />
oluşmuştur. Kitap, Yüksek Lisans<br />
ve Doktora öğrencilerine, Analitik<br />
Mekaniğe ilişkin temel bilgileri<br />
vermek için yazılmıştır. Bu bağlamda<br />
120’nin üzerinde İngilizce<br />
ve Almanca kaynaktan derlenen<br />
bilgiler, yerine göre karşılaştırmalı<br />
kritikler ve yorumlar da yapılmak<br />
suretiyle, olabildiğince didaktik bir<br />
üslûpla okuyucuya sunulmaya çalışılmıştır.<br />
Açıkça ifade etmek gerekirse; kitap,<br />
incelediği konular açısından<br />
da, yazım üslûbu açısından da<br />
Türkçe Mekanik literatüründe bir<br />
ilktir. Kitabın ayırt edici özellikleri,<br />
Önsöz’ünde özet olarak ifade<br />
edilmeye çalışılmıştır.Analitik Mekaniğin<br />
temellerine ilişkin bilgiye<br />
erişmek isteyen Yüksek Lisans ve/<br />
veya Doktora öğrencisi, ana metin<br />
içerisinde anlatılmış olan konu ve<br />
kavramları, kitabın 8. ve son bölümünü<br />
oluşturan 70 adet çözümlü<br />
problem sayesinde, kolayca özümseyebilecektir.<br />
Yazar, uzun yıllar<br />
boyu verilen emeklerin ürünü olan<br />
bu eserinin Türkçe Mekanik literatürüne<br />
önemli bir katkı sağlayarak,<br />
bir boşluğu dolduracağına yürekten<br />
inanmaktadır.<br />
Mimarlıkta Değerlendirme<br />
Genişletilmiş 2. Baskı<br />
Prof. Dr. Mete Tapan<br />
İTÜ Vakfı Yayınları<br />
Ekim, 2016<br />
96 sayfa<br />
Mimari ürünün değerlendirilmesi<br />
mimarl›k alan›n›n en çok tart›ş›lan<br />
konular›ndan birisidir. Mete Tapan<br />
122 itü vakfı dergisi<br />
bu kitapta değerlendirme sürecinin<br />
bilinçli yap›lmas› sorununu ele alarak<br />
değer, değerlendirme analizleri<br />
ve estetik gibi kavramlar› irdeledikten<br />
sonra mimarl›k ürününün nesnel<br />
kavramlarla anlat›lmas›na ilişkin<br />
konulara aç›kl›k getirmektedir.<br />
Bir yandan karar vermenin mimarl›k<br />
eylemi kapsam›nda eksplisitleşmesini<br />
amaçlayan, öte yandan da<br />
mimarla işveren aras›ndaki diyaloğun<br />
sağl›kl› bir biçimde yap›lmas›-<br />
na olanak sağlayan yaklaş›mlar›<br />
ortaya koyan yap›t, özne ile nesne<br />
aras›nda oluşan değer olgusunu<br />
bilimsel bir anlat›mla dile getirmiştir.<br />
Çal›şmada ayr›ca mimarl›k<br />
ürünleriyle ilgili değerlendirmede<br />
estetik sorununun ele al›nmas›na<br />
olanak veren yarar-değer analizi<br />
ayr›nt›l› bir biçimde ele al›nm›ş ve<br />
bu analize uygun geliştirilen değerlendirme<br />
teknikleri ortaya konmuştur.
Nanofibers of Conjugated Polymers<br />
Eşlenik Polimerlerin Nanolifleri<br />
Prof. Dr. Abdülkadir Sezai Saraç<br />
Bu kitapta başlıca polimerik nanofiberlerin<br />
tanımı, electrospinning yönteminin<br />
genel prensipleri ve polimer proses koşulları,<br />
konjuge polimerlerin sentezi ile<br />
ilgili esaslar elektrokimyasal karakterizasyonları<br />
ve modelleme ve ilgili eşitlikler,<br />
farklı polimer karışımları ile, konjuge<br />
Pan Stanford Yayınevi<br />
Haziran, 2016<br />
284 sayfa<br />
Dağıtım: CRC Taylor & Francis Group<br />
polimer karışımlarının hazırlama yöntemlerinin<br />
detayları verilmiştir.<br />
Yüksek dielektrik sabite sahip, konjuge<br />
polimerler yüksek hızda sinyallerin güvenliğini<br />
sağlamak ve elektromanyetik<br />
girişimi önlemek amacıyla elektronik endüstrisi<br />
tarafından kullanılmaktadır.<br />
Konjuge polimerlerin çok fonksiyonlu<br />
mikro ve nano yapıları örneğin, polipirol<br />
kolay polimerleşmesi, kararlılığı ve yüksek<br />
iletkenliği nedeniyle büyük ilgi çekmektedir.<br />
Farklı dielektrik özelliklere sahip nano fiber<br />
malzemeler, konjuge polimerlerden<br />
oluşturulabilir. Electrospinnig tekniği, bir<br />
sıvı çözeltiye kontrollü elektrik alan kuvveti<br />
uygulanması temeline dayanan çok<br />
yönlü bir teknik olup, elde edilen sürekli<br />
yapıda polimer, seramik ve kompozitlerden<br />
oluşturulabilen çok ince fiberler yüksek<br />
yüzey alanı/hacim oranına sahiptir .<br />
Elyaf şeklindeki iletken yapılar filmlere<br />
göre bir çok avantaja sahiptir, bunlar;<br />
anizotropi, yüksek yüzey alanı ve mekanik<br />
dayanıklılık gibi özelliklerdir.<br />
Nanofibers of Conjugated Polymers”<br />
(Konjuge Polimerlerin Nanolifleri) adlı<br />
kitap yukarıda belirtilen kavramların işlenmesi<br />
yanında, polimerik nanoliflerin<br />
temel kavramları ve bu fiberlerin üretimi<br />
için matematik model ve eşitlikleri kapsamaktadır.<br />
E-kitap olarak da yayımlanan bu eserle<br />
ilgili ayrıntılara aşağıdaki web adresinden<br />
ulaşılabilir .<br />
http://www.panstanford.com/pdf/9789814613521fm.pdf<br />
https://www.crcpress.com/Nanofibers of-Conjugated-<br />
Polymers/Sarac/p/book/9789814613514<br />
TBM Excavation in Difficult Ground<br />
Conditions,Case Studies from Turkey<br />
Zor Zemin Şartlarında, TBM-Tünel Açma Makinası Kazısı,<br />
Türkiye’den Vaka Analizleri<br />
Prof. Dr. Nuh Bilgin, Prof. Dr. Hanifi Çopur , Prof. Dr. Cemal Balcı<br />
Wiley Ernst & Sohn Yayınevi<br />
Kasım, 2016<br />
354 sayfa<br />
TBM’ler tam cephe kazı yapan modern<br />
kazı makineleridir. Başarıları, tamamen<br />
kazı yaptıkları ortamın jeolojik ve jeoteknik<br />
özellikleriyle uyum içersinde<br />
çalışmalarına bağlıdır. Sadece İstanbul’da<br />
önümüzdeki yıl otuzdan fazla<br />
TBM’in çalışması planlanmıştır.<br />
Türkiye’nin Jeolojisi çok karmaşıktır;<br />
bazen tünel hattı boyunca her birkaç<br />
yüz metrede jeoloji değişebilmektedir.<br />
Bu kitap, yazarların, Türkiye’nin değişik<br />
yerlerinde TBM ile açılan tünellerde<br />
elde ettikleri tecrübelerini yansıtmaktadır.<br />
Geçilen formasyonların jeoteknik<br />
özelliklerinin, jeolojik süreksizliklerin,<br />
formasyonların geçiş zonlarının, faylanmaların,<br />
formasyonların aşındırıcılıklarının,<br />
gazlı ortamın, aşırı su gelirinin<br />
TBM’lerin performanslarını nasıl<br />
etkilediği, oluşan problemler ve çözüm<br />
önerileri teker teker ele alınmış ve ilerideki<br />
uygulamalara ışık tutacak nitelikte<br />
öneriler getirilmiştir.<br />
Vakaların çoğu yazarlar tarafından<br />
ITA-Uluslararası Tünelciler Birliği’nin<br />
yıllık uluslararası toplantılarında masaya<br />
yatırılmış ve konudaki uzmanlar<br />
tarafından tartışılmıştır.<br />
Bu kitap aynı yazarların 2014 yılında<br />
Amerika’da CRS Yayınevi tarafından<br />
yayınladıkları “Mechanical Excvation<br />
in Mining and Civil Industries” adlı kıtabın<br />
devamı niteliğindedir.<br />
Yazarlar Tünelcilik Derneği’nin yönetim<br />
kurulu üyeleridir.<br />
itü vakfı dergisi<br />
123
İTÜ VAKFI YAYINLARI<br />
Yayın hayatında 27 yıl...<br />
ANALİTİK MEKANİĞE GİRİŞ<br />
Prof. Dr. Metin Gürgöze<br />
ISBN: 978-605-9581-02-8<br />
Basım Yılı: 2016<br />
Boyutlar: 16,5 x 23,5 cm<br />
Sayfa Sayısı: 748<br />
Fiyatı: 55 TL<br />
KEMAL AHMET ARU<br />
KENTSEL PLANLAMA VE TASARIM<br />
Editörler: Nuran Zeren Gülersoy, Turgay Kerem Koramaz<br />
ISBN: 978-605-4778-99-7<br />
Basım Yılı: 2016<br />
Boyutlar: 29,7 x 21 cm<br />
Sayfa Sayısı: 458<br />
Fiyatı: 80 TL<br />
YÜZEY AKTİF MADDELER KİMYASI<br />
VE ENDÜSTRİYEL UYGULAMALARI<br />
Prof. Dr. Oya Galioğlu Atıcı<br />
ISBN: 978-9<strong>75</strong>-7463-90-0<br />
Basım Yılı: 2016<br />
Boyutlar: 16,5 x 23,5 cm<br />
Sayfa Sayısı: 294<br />
Fİyatı: 35 TL<br />
İSTANBUL’DA KONUT [bİnbİr çeşİt]<br />
Editörler: Yurdanur D. Yüksel,<br />
Elmira Gür Dilek Yıldız<br />
ISBN: 978-605-4778-98-0<br />
Basım Yılı: 2016<br />
Boyutlar: 16,5 x 23,5 cm<br />
Sayfa Sayısı: 232<br />
Fiyatı: 45 TL<br />
ELEKTRİK ENERJİ<br />
SİSTEMLERİNİN ANALİZ VE<br />
OPTİMİZASYONA DAYALI<br />
İŞLETİLMESİ<br />
Prof. Dr. Nesrin Tarkan<br />
ISBN: 978-9<strong>75</strong>-7463-39-9<br />
Basım Yılı: 2016<br />
Boyutlar: 16,5 x 23,5 cm<br />
Sayfa Sayısı: 548<br />
Fİyatı: 45 TL
. ..<br />
GEAR UP<br />
ENGLISH COURSE BOOK FOR A1-A2<br />
Birol Çetinkaya<br />
ISBN: 978-605-4778-17-1<br />
Basım Yılı: 2016<br />
Boyutlar: 21 x 27,5 cm<br />
Sayfa Sayısı: 196<br />
Fiyatı: 55 TL (İTÜ Öğrencilerine 35 TL!)<br />
SPEED UP YOUR WRITING SKILLS<br />
Semra Gönel, Menekşe Onbaşı, Birol Çetinkaya, Emrah Çeken<br />
Developmental Editor: Semra Gönel<br />
Language Editor: Shawn Farrell<br />
ISBN: 978-605-4778-18-8<br />
Basım Yılı: 2016<br />
Boyutlar: 21 x 27,5 cm<br />
Sayfa Sayısı: 144<br />
Fiyatı: 50 TL (İTÜ Öğrencilerine 30 TL!)<br />
GEAR UP FOR PROFICIENCY<br />
Birol Çetinkaya<br />
ISBN: 978-605-9581-01-1<br />
Basım Yılı: 2016<br />
Boyutlar: 21 x 27,5 cm<br />
Sayfa Sayısı: 260<br />
Fİyatı: 45 TL (İTÜ Öğrencilerine 25 TL!)<br />
SHARPENING ACADEMIC SKILLS<br />
Dan Cupery, Semra Gönel<br />
Developmental Editor: Birol Çetinkaya<br />
ISBN: 978-605-9581-00-4<br />
Basım Yılı: 2016<br />
Boyutlar: 21 x 27,5 cm<br />
Sayfa Sayısı: 168<br />
Fiyatı: 40 TL (İTÜ Öğrencilerine 25 TL!)<br />
INTRODUCTION TO<br />
ACADEMIC WRITING<br />
Aslı A. Özkara, Fulya K. Özelkan,<br />
S. Bahar Arıcı, Şule Gökçe Enginarlar<br />
ISBN: 978-605-9581-04-2<br />
Basım Yılı: 2016<br />
Boyutlar: 21 x 27,5 cm<br />
Sayfa Sayısı: 148<br />
Fiyatı: 50 TL (İTÜ Öğrencilerine 30 TL!)
YAYINLAR<br />
İTÜ VAKFI YAYINLARI<br />
‹TÜ VAKFI, ‹TÜ Maçka Kampüsü, Sosyal Tesisler / Teşvikiye - ‹stanbul<br />
Bilgi ve ‹letişim: 0212 230 73 71 - 232 57 62 - 291 34 <strong>75</strong> / basin@ituvakif.org.tr<br />
Gemi İnşaatı ve Deniz<br />
Teknolojisi Mühendisliği<br />
Tarihi - 2015<br />
Reşat Baykal<br />
Matematik 1 Teoremler,<br />
40 TL Mehmet Ali Karaca<br />
İspatlar, Problemler - 2008<br />
25 TL<br />
Otomatik Konteyner<br />
Terminalleri ve Terminal<br />
Yönetim Bilgi Sistemleri - 2015<br />
Yavuz Keçeli<br />
Volkan Aydoğdu<br />
Kompleks Değişkenli<br />
18 TL Mithat İdemen<br />
Fonksiyonlar Teorisi - 2008<br />
20 TL<br />
Cisimlerin Mukavemeti<br />
Yenilenmiş 9. Baskı - 2015<br />
Mustafa İnan<br />
45 TL<br />
Uçuşun Yüzüncü Yılında<br />
Modern Aerodinamiğin<br />
Temelleri - 2006<br />
Ülgen Gülçat<br />
25 TL<br />
Lineer Sınır-Değer<br />
Problemleri ve Özel<br />
Fonksiyonlar - 2015<br />
Enstrüman Yapım<br />
Eğitiminde Oransal<br />
Ölçeklendirme - 2015<br />
İstanbul İçin Öngörüler - Taarla<br />
İTÜ Mimari Tasarım Araştırma<br />
Laboratuvarı Çalışmaları - 2014<br />
Mithat İdemen<br />
Eren Özek<br />
Editörler: Ayşe Şentürer<br />
Nurbin Paker - Özlem Berber<br />
Aslıhan Şenel<br />
25 TL<br />
15 TL<br />
25 TL<br />
Yazıları ve Rölöveleriyle<br />
Sedat Çetintaş - 2004<br />
Mimarlıkta Değerlendirme<br />
Genişletilmiş 2. Baskı - 2016<br />
Muallim İsmail Hakkı<br />
Bey ve Musiki Tekâmül<br />
Dersleri<br />
Genel Jeoloji- 9. Baskı, 2016<br />
Prof. Dr. Ayla Ödekan<br />
Mete Tapan<br />
Prof. Nermin Kaygusuz<br />
Prof. Dr. İhsan Ketin<br />
150<br />
TL<br />
15 TL<br />
15 TL<br />
35 TL<br />
Teknik İngilizce<br />
2014. 5. Baskı<br />
Pamela Edis<br />
30 TL<br />
Planlamada Sayısal<br />
Yöntemler - 2. Baskı, 2015<br />
Prof. Dr. Vedia Dökmeci<br />
15 TL<br />
Theory and Practice of Ship<br />
Handling - 2014<br />
Kinzo Inoue<br />
50 TL<br />
Elektromagnetik Alan<br />
Teorisinin Temelleri -<br />
Yenilenmiş 4.Baskı, 2015<br />
Prof. Dr. Mithat İdemen<br />
30 TL<br />
Müzikoloji ve Kaynakları<br />
2014 2. Baskı<br />
Yrd. Doç. Dr. Recep USLU<br />
20 TL<br />
Yaşamın Evrimi Fikrinin<br />
Darwin Döneminin Sonuna<br />
Kadarki Kısa Tarihi - 2.Baskı, 2015<br />
Prof. Dr. Celâl Sengör<br />
20 TL<br />
ORFF Yaklaşımı, Elementer<br />
Müzik ve Hareket Eğitimine<br />
Giriş - 2014<br />
Atilla Coşkun Toksoy<br />
15 TL<br />
Yüzey Aktif Maddeler Kimyası<br />
ve Endüstriyel Uygulamaları<br />
1.Baskı, 2016<br />
Prof. Dr. Oya Galioğlu Atıcı<br />
35 TL<br />
Ebrunun Mermer Yüzü - 2014<br />
Hikmet Barutçugil<br />
70 TL<br />
İstanbul'da Konut [binbir çeşit]<br />
1.Baskı, 2016<br />
Editörler: Prof. Dr. Yurdanur<br />
Dülgeroğlu Yüksel<br />
Doç. Dr. Elmira Gür,<br />
Yrd. Doç. Dr. Dilek Yıldız<br />
45 TL<br />
İstanbul Teknik Üniversitesi<br />
ve Mühendislik Tarihimiz -<br />
2. baskı, 2013<br />
Ord. Prof. Ata Nutku-Türk Gemi<br />
İnşaatı Endüstrisi ve Mühendislik<br />
Eğitiminin Önderi - 1.baskı, 2013<br />
Editör: Prof. Dr. Mehmet Karaca<br />
Mustafa Kaçar, Tuncay Zorlu,<br />
Burak Barutçu, Atilla Bir,<br />
C. Ozan Ceyhan, Aras Neftçi<br />
Aydın Eken<br />
150<br />
TL<br />
50 TL<br />
Gear Up English Course<br />
Book for A1-A2<br />
1.Baskı, 2016<br />
Speed Up Your Writing<br />
Skills- 1.Baskı, 2016<br />
Birol Çetinkaya<br />
İTÜ öğrencilerine 35 TL!<br />
Semra Gönel, Menekşe Onbaşı<br />
Birol Çetinkaya, Emrah Çeken<br />
Editör:Shawn Farrell<br />
İTÜ öğrencilerine 30 TL!<br />
55 TL<br />
50 TL<br />
Matematik I Çözümlü<br />
Problemleri - 7. Baskı, 2013<br />
Ayşe Peker Dobie<br />
30 TL<br />
Sharpening Academic Skills<br />
1.Baskı, 2016<br />
Dan Cupery, Semra Gönel<br />
İTÜ öğrencilerine 25 TL!<br />
40 TL<br />
Essentials Of Research<br />
Paper Writing - 3.baskı,<br />
2015<br />
Editörler: Dilek Vidana<br />
Tavaşoğlu, Süeda Albayrak,<br />
Suzan Arıman<br />
30 TL<br />
Gear Up for Proficiency<br />
1.Baskı, 2016<br />
Birol Çetinkaya<br />
İTÜ öğrencilerine 25 TL!<br />
45 TL<br />
Diferansiyel Denklemler<br />
2010<br />
Faruk Güngör<br />
25 TL<br />
Elektrik Enerji Sistemlerinin<br />
Analiz ve Optimizasyona Dayalı<br />
İşletilmesi-1.Baskı, 2016<br />
Prof. Dr. Nesrin Tarkan<br />
45 TL<br />
Dalga Kırınımında Analitik<br />
Yöntemler Cilt:I-II - 2011<br />
Alinur Büyükaksoy,<br />
Gökhan Uzgören,<br />
Ali Alkumru<br />
25 TL<br />
Kemal Ahmet Arû<br />
Kentsel Planlama ve Tasarım<br />
Prof. Dr. Nuran Zeren Gülersoy<br />
Doç. Dr. Turgay Kerem Koramaz<br />
80 TL<br />
Elektromagnetik<br />
Alan Teorisi Çözümlü<br />
Problemleri Cilt:I-II - 2009<br />
Gökhan Uzgören, Alinur<br />
Büyükaksoy, Ali Alkumru<br />
45 TL<br />
Analitik Mekaniğe Giriş<br />
1.Baskı - 2016<br />
Prof. Dr. Metin Gürgöze<br />
55 TL<br />
Lineer Cebir Çözümlü<br />
Problemleri - 2009<br />
Mehmet Ali Karaca<br />
20 TL<br />
Introduction to Academic<br />
Writing - 1.Baskı, 2016<br />
Aslı Akçalı Özkara, Fulya Kama<br />
Özelkan, S. Bahar Arıcı,<br />
Şule Gökçe Enginarlar<br />
İTÜ öğrencilerine 30 TL!<br />
50 TL<br />
126 itü vakfı dergisi
SEKTÖR HABERLERİ<br />
E.C.A. SEREL <strong>2017</strong>’ye Parlak Fikirlerle Giriyor<br />
Türkiye’nin önde gelen markalarından<br />
E.C.A. ve SEREL <strong>2017</strong>’ye yepyeni bir<br />
lansmanla giriş yaptı. Kampanyada,<br />
inovatif çözümlerini bir arada sunmak isteyen<br />
Elginkan Topluluğu markaları E.C.A. ve<br />
SEREL’in teknolojik özelliklerle donatılmış<br />
yeni ürünleri tanıtıldı.<br />
Hygiene Plus Teknolojisi Şimdi de Armatürlerde:<br />
E.C.A., Hygiene Plus kaplama<br />
teknolojisi ile Türkiye’de bir ilki gerçekleştiriyor.<br />
Nano teknoloji ile üretilen özel hijyen<br />
kaplama sayesinde, artık armatürlerde de<br />
hijyen güvenliği yaşanacak.<br />
Hijyen Değil; Hygiene Plus: Tüm segmentlerdeki<br />
SEREL’ler Hygiene Plus özelliği<br />
sayesinde maksimum temizlik ve maksimum<br />
tasarrufu bir arada sunuyor. Hygiene<br />
Plus özelliği sayesinde yüzeyler kir tutmuyor;<br />
su ve deterjan kullanımını en aza indirilerek<br />
hem tasarruf sağlıyor, hem de kimyasal<br />
kullanımı azaldığından doğayı koruyor.<br />
Klozetlerde Easywash Dönemi: 4Life ve<br />
Poseidon klozetler Serel’in geliştirdiği EasyWash<br />
yıkama sistemi sayesinde suya yön<br />
vererek su sıçratma problemini minimize<br />
ediyor.<br />
Kendi kendini yıkayabilen Lavabo: Kendi<br />
kendini temizleyen, yeni nesil “Easywash”<br />
lavabolar,siz uzaklaştıktan sonra devreye<br />
girerek lavabo iç yüzeyini 360º ve su sıçratmadan<br />
%100 yıkama teknolojisine sahip.<br />
Yerli Üretimde Bir İlk: Dokunma Kontrollü<br />
Armatür: Geliştirdiği yenilikçi ürünler ile<br />
tüketicinin hayatını kolaylaştıran E.C.A.’dan<br />
bir yenilik daha. Touch/Dokunma Kontrollü<br />
lavabo ve eviye bataryaları. E.C.A. sayesinde<br />
armatürün açma ve kapamasının<br />
kumanda koluyla sınırlı olduğu devri bitiriyor.<br />
Şık bir hareketle, bataryanın herhangi<br />
bir noktasına dokunarak açıp kapayabilme<br />
ya da kendi kendine kapanabilme ayrıcalığı<br />
yerli üretimde bir ilkle E.C.A. kalite ve<br />
güvencesiyle tüketicinin beğenisine sunuluyor.<br />
Türk Debriyajına Almanya’dan İnovasyon Ödülü<br />
MAPA Aşınma Ayarlı Debiyajı<br />
ile Automechanika Frankfurt<br />
2016’dan İnovasyon<br />
ödülüyle döndü.<br />
Dünyanın az sayıdaki<br />
debriyaj üreticilerinden biri<br />
olan MAPA’nın yeni patentli<br />
ürünü “Aşınma Ayarlı Debriyaj”,<br />
otomotiv parça/servis<br />
sektörünün en önemli organizasyonlarından<br />
Automechanika<br />
Frankfurt’un Eylül<br />
ayında düzenlenen fuarında<br />
ödüle layık görüldü. Bağımsız<br />
uzmanlardan oluşan bir<br />
jüri tarafından başarısı taçlandırılan<br />
MAPA, Türkiye’de<br />
bu ödülü kazanan ilk otomotiv firması<br />
oldu.<br />
Aşınma ayarlı debriyaj, MAPA’nın<br />
son birkaç senede 4 ayrı patentli ürününü<br />
geliştiren tecrübeli<br />
Ar-Ge ekibi tarafından 2<br />
yılı aşkın bir sürede geliştirildi.<br />
Yeni ürün standart<br />
debriyajlara kıyasla hem<br />
en az 2 kat uzun ömür<br />
sağlıyor hem de bu uzun<br />
ömrü süresince sabit pedal<br />
yükü sayesinde kullanıcıya<br />
konforlu bir sürüş<br />
sunuyor. Özel aparatlara<br />
ihtiyaç duyulmadan montajı<br />
kolaylıkla yapılabilen<br />
Aşınma Ayarlı Debriyaj<br />
tüm binek ve hafif ticari<br />
araçlara uyarlanabiliyor.<br />
Kompakt tasarımı, uzun<br />
ömrü ve yakıt verimliliği dolayısıyla ürün<br />
çevreci özelliği ile de öne çıkıyor.<br />
itü vakfı dergisi<br />
127
SPOR<br />
Futbol Dünyasından Kayan İTÜ’lü Yıldız:<br />
Bilge Tarhan<br />
Bilge Tarhan<br />
Öğr. Gör. Metin Tükenmez<br />
İTÜ Beden Eğitimi Bölümü<br />
Bilge Ağabey, mühendis-futbolcu olduğu için gollerini ince<br />
hesaplar yaparak atıyordu. Bir sezon İstanbulspor’un üç büyükleri<br />
de yenip dördüncü olduğunu anımsıyorum. Fenerbahçe ve Beşiktaş’ı<br />
1-0, Galatasaray’ı ise 3-0 yendiler. Bilge Tarhan o maçların tutulmaz<br />
santrforuydu.<br />
Bugünkü kuşaklar İstanbulspor’un unutulmaz<br />
bir kulüp olduğunu bilmezler.<br />
Yetiştirdiği oyuncularla İstanbul’un üç<br />
büyük takımını da besleyen İstanbulspor aynı<br />
zamanda Türkiye’nin en çok sevilen takımlarından<br />
biriydi. Anadolu’da öylesine büyük bir<br />
128 itü vakfı dergisi
sevgiyle karşılanırdı ki, İstanbulspor’un dış sahalarda<br />
karşılaştığı ya da yaşadığı bir olumsuz<br />
durum yok gibiydi. İstanbul’da üç büyüklerin<br />
maçı yoksa herkes İstanbulspor’un<br />
maçlarına koşardı. İşte, o İstanbulspor hem<br />
yetiştiriciydi hem de kadrosundaki oyuncular<br />
çok kaliteliydi. 1960’lı yılların ortalarında kadrosundaki<br />
birçok oyuncuyu büyük takımlar<br />
transfer etmek istemişler ama onlar futbolu<br />
sarı-siyah forma altında bırakmışlardır.<br />
O futbolculardan biri Bilge Tarhan’dır.<br />
Bilge Tarhan’ı 10 Ekim Pazartesi günü sonsuzluğa<br />
uğurladık. İstanbulspor ve Ulusal takımımızda<br />
oynarken aynı zamanda İstanbul<br />
Teknik Üniversitesi İnşaat Fakültesi'ni bitirmiştir.<br />
Bilge Ağabey, mühendis-futbolcu olduğu<br />
için gollerini ince hesaplar yaparak atıyordu.<br />
Bir sezon İstanbulspor’un üç büyükleri<br />
de yenip dördüncü olduğunu anımsıyorum.<br />
Fenerbahçe ve Beşiktaş’ı 1-0, Galatasaray’ı<br />
ise 3-0 yendiler. Bilge Tarhan o maçların tutulmaz<br />
santrforuydu.<br />
O dönemin oyuncularının büyük çoğunluğu<br />
yoksulluk ve türlü yoksunluklar içinde<br />
büyümüşlerdir. Yoksulluk denilince akla<br />
Doğu gelir ama İzmir’in Damlacık semtinden<br />
Metin Oktay aynı yoksullukların içinden çıkıp<br />
geldi. Yine Damlacık'tan çıkıp İzmirspor, Fenerbahçe<br />
ve İstanbulspor’da Bilge Tarhan<br />
ile aynı takımda oynayan sevgili Ağabeyim<br />
Bülent Buda da aynı yollardan geçti. Bülent<br />
Ağabey, üç kardeşi ve anne-babası ile<br />
Damlacık'taki bir göz odada büyümüştür. İlkokula<br />
başladıktan sonra ise her yaz çıraklık<br />
yapmış. Düşünebiliyor musunuz, ilkokuldan<br />
üniversiteye değin her yaz çıraklık, kahvehaneden<br />
dönme bir göz odada yaşam, futbol<br />
ve Fenerbahçe’de oynarken İktisat Fakültesi<br />
mezunu olmak… Böyle bir yaşamı bugünkü<br />
kuşaklar anlayabilir mi acaba?<br />
Bilge Tarhan, babasının PTT memuru<br />
olması nedeniyle 1941’de Adana’da<br />
dünyaya gelir. Ancak nüfus cüzdanı 1942<br />
doğumlu olarak çıkartılır. Babasının görev<br />
yerinin değişmesi nedeniyle ilk çocukluk<br />
yılları Karaman’da geçer. 1948 yılında ise<br />
Konya’ya taşınırlar. Ortaokulu Konya’da<br />
okur. Bu okulda eğitimini sürdürürken bir<br />
grup arkadaşıyla ders aralarında ya da<br />
ders bitiminde, okulun etrafını koşma yarışı<br />
yaparlar. Bilge Tarhan bu koşuların tamamını<br />
birinci bitirir. İşte size doğal atletizm<br />
antrenmanı… Bilge Tarhan lisede okurken<br />
aynı zamanda lise atletizm takımının da<br />
kaptanıdır. 800, 1500 ve 4x100 metrelik<br />
mesafeleri koşarken üç adım da atlamaktadır.<br />
Bilge Tarhan (sağ başta), takım arkadaşları efsane kaleci Yılmaz Urul (Arap Yılmaz) ve Yalçın Sonar ile birlikte.<br />
O yıllarda Türkiye’nin genelinde olduğu<br />
gibi Konya’da da atletizm çok önemlidir.<br />
Beden eğitimi öğretmenleri öncelikli<br />
olarak atletizm ve jimnastiği temel spor<br />
olarak görmektedir. Bilge Tarhan bu temel<br />
görüş ve anlayışın sonucu olarak<br />
Konya İli Liselerarası Atletizm Şampiyonası’na<br />
katılır. 400 metre koşacaktır. Ancak<br />
altı kulvarda koşacak atletler hazırdır<br />
(O yıllarda atletizm pisti bugünkü gibi<br />
sekiz kulvar değildir). Bu nedenle Bilge<br />
Tarhan en dıştan serbest olarak koşturulur,<br />
Konya ili 400 metre rekorunu geliştirir.<br />
İl rekoru 60 saniye iken Bilge Tarhan 57,5<br />
saniyede 400 metreyi koşar.<br />
Bilge Tarhan okul ile futbolu birlikte<br />
yürüttüğü günlerde, Konya İdmanyurdu’ndan<br />
bir yönetici onun Bursa’daki Türkiye<br />
Atletizm Şampiyonası’nda koşmasını<br />
ister. Ama o koşmaktan yana değildir.<br />
Çünkü atletizm kaslarını germekte ve<br />
bu da futbolunu olumsuz etkilemektedir.<br />
Koşması için kulüp tarafından 1000 Lira<br />
teklif edilir. Bu, o yıllar için büyük paradır.<br />
Ancak Beşiktaş tutkunu ve gönlünde<br />
Bilge Tarhan gönlündeki<br />
üniversiteyi, İstanbul Teknik<br />
Üniversitesi İnşaat Fakültesi’ni<br />
1959 yılında kazanır. İTÜ’de<br />
eğitimini sürdürürken o zamanki<br />
adıyla Türkiye 1. Milli Ligi’nde<br />
de tam 11 yıl profesyonel futbol<br />
oynar. Bu 11 yıl boyunca 63 gol<br />
atarak İstanbulspor tarihinin en<br />
golcü oyuncusu unvanını alır.<br />
siyah-beyazlı Konya Gençlerbirliği Kulübü<br />
olduğundan, “İdmanyurdu ile yakınlaşıyor”<br />
söylentilerine yol açmamak için<br />
parayı kabul etmeden Bursa’da koşma<br />
kararı verir. Bilge Tarhan Bursa’da 400<br />
metre yarışı için 5. kulvarda yerini alır. 1.<br />
kulvarda ise Türkiye rekortmeni bir atlet<br />
koşacaktır. Rekortmen atlet 400 metre<br />
koşusunu 53 saniyede tamamlarken<br />
Bilge Tarhan 52,8’de koşup birinci olur.<br />
Böylece futbolcu Bilge milli atleti geçer.<br />
“O günlerin futbolcuları neden bu denli<br />
büyüktü?” derseniz, onların her sporu<br />
özgürce yapmaları, yanıtın bir bölümünü<br />
oluşturabilir. Fenerbahçe’nin efsane<br />
forvetlerinden Ogün Altıparmak, Karşıyaka’da<br />
futbol oynarken aynı zamanda<br />
atletizmde ve yüzmede rekortmendi. Can<br />
Bartu aynı dönemde hem futbol hem de<br />
basketbol ulusal takımlarında oynamıştır.<br />
Fenerbehçe’nin Manchester City zaferinin<br />
mimarlarından Abdullah Çevrim de<br />
bir atlettir. Rıdvan Dilmen’in de Muğla’da<br />
atletizm takımında koştuğunu biliyoruz.<br />
Bilge Tarhan 1959’da İstanbul’a gelir.<br />
Gönlünde Beşiktaş’ta oynamak ve İstanbul<br />
Teknik Üniversitesi’nde okumak vardır.<br />
Beşiktaşlı yöneticiler büyük takımla<br />
üniversiteyi birlikte yürütmenin zorluğunu<br />
anlatırlar, o da ikna olur. Beşiktaşlı yöneticiler<br />
İstanbulspor Başkanı Ali Sohtorik ile<br />
görüştürürler. Kendisine 250 lira transfer<br />
parası verilir. 250 Lira da Beyoğlu’ndaki<br />
Güven Dershanesi’ne kayıt yaptırıp, üniversiteye<br />
hazırlanması için verilir. Ancak bu<br />
para sonraki yıllarda alacaklarından kesilir.<br />
Ve Bilge Tarhan gönlündeki üniversiteyi, İs-<br />
itü vakfı dergisi<br />
129
SPOR<br />
tanbul Teknik Üniversitesi<br />
İnşaat Fakültesi’ni 1959<br />
yılında kazanır. İTÜ’de<br />
eğitimini sürdürürken o<br />
zamanki adıyla Türkiye 1.<br />
Milli Ligi’nde de tam 11 yıl<br />
profesyonel futbol oynar.<br />
Bu 11 yıl boyunca 63 gol<br />
atarak İstanbulspor tarihinin<br />
en golcü oyuncusu<br />
unvanını alır. 1963-64 sezonunda<br />
Beşiktaşlı Güven<br />
Önüt 19 gol ile gol kralı<br />
olurken, Metin Oktay 18<br />
gol atar. Bilge Tarhan ise<br />
17 golde kalır.<br />
Gol krallığına koştuğu<br />
1963 yılında İTÜ İnşaat<br />
Fakültesi’ni de bitirir. Bir<br />
gün bana” Metin Kardeş, o<br />
sezon Kasımpaşa ile oynuyorduk.<br />
Ben gol krallığına<br />
gidiyordum. Maç 3-0 lehimize<br />
giderken peş peşe üç<br />
penaltı kazandık. İlk ikisini<br />
hoca başka arkadaşlarıma<br />
attırdı, ikisini de kaçırdılar.<br />
3. penaltıyı hoca benim<br />
atmamı istedi. Moralim<br />
o kadar bozuktu ki ben de topu kalecinin<br />
kucağına vurdum. İlk penaltıları bana attırsalardı<br />
belki de İTÜ tarihine bir de gol kralı<br />
armağan edecektim” demişti.1965 yılının<br />
Nisan ayında Tuzla Piyade Okulu’nda askerliğe<br />
başlayan Bilge Tarhan, İstanbul’da kalıp<br />
futboluna devam etmek için okul birincisi olmak<br />
zorundadır. Nitekim Piyade Okulu’nun<br />
73. dönemini birinci bitirip yaş kütüğüne<br />
plaket çakar. 1971 yılında Bursa’da oynanan<br />
Göztepe-İstanbulspor maçında beyin<br />
sarsıntısı geçirerek 17 gün komada kalır.<br />
Çok güçlü bir bünyesi olması nedeniyle 17<br />
günün sonunda komadan çıkar ve böylece<br />
futbolu bırakmak zorunda kalır.<br />
Bilge Tarhan eski bir futbolcu, inşaat<br />
mühendisi aynı zamanda toplumcu bir<br />
görev adamıydı. Biz İstanbulsporluları bir<br />
araya getirir, birkaç kuşağın birbiriyle kaynaşmasına<br />
neden olurdu. Bu toplantılarda<br />
da araya mutlaka bir anısını sıkıştırırdı. Bulgaristan'la<br />
oynanan bir dış saha karşılaşmasını<br />
ulusal takımımız 3-0 kazanır. Golleri<br />
de Bilge Ağabey atar. Dönüşte, dönem arkadaşı,<br />
sonraki yıllarda İstanbul Belediye<br />
Başkanı ve Milletvekili olacak Bedrettin Dalan<br />
onu omuzlarına alarak İTÜ Gümüşsuyu<br />
Yerleşkesinin çevresinde koşar.<br />
130 itü vakfı dergisi<br />
Bulgaristan'la oynanan bir dış<br />
saha karşılaşmasını ulusal<br />
takımımız 3-0 kazanır. Golleri<br />
de Bilge Ağabey atar. Dönüşte,<br />
dönem arkadaşı, sonraki<br />
yıllarda İstanbul Belediye<br />
Başkanı ve Milletvekili olacak<br />
Bedrettin Dalan onu omuzlarına<br />
alarak İTÜ Gümüşsuyu<br />
Yerleşkesinin çevresinde koşar.<br />
Mezun olduktan sonra da ömrü İstanbul<br />
Teknik Üniversitelileri ve İstanbulsporluları<br />
birleştirmek uğruna koşuşturmakla<br />
geçti. Ben, o futbolu bıraktıktan iki yıl<br />
sonra İstanbulspor genç takımına transfer<br />
oldum. İstanbulsporlu Eski Futbolcular<br />
Derneği’ni kurdu, başkanlığını yaptı, bizleri<br />
yılda birkaç kez toplayıp en azından üç<br />
kuşağın birbirleriyle kaynaşmasına öncülük<br />
etti. Şans nedir, diye soracak olursanız,<br />
derim ki, Bilge Tarhan’ı tanımak, onunla<br />
aynı takımın formasını giymek ve onun<br />
bitirdiği üniversitede hocalık yapmaktır.<br />
Bilge Tarhan, parlak yüzünü sonsuza değin<br />
bize gösterecek bir yıldız gibi ufuktaki<br />
yerini aldı. Işığı bol olsun…<br />
Maviliklere<br />
Dalan Su Altı<br />
Sporcularımız<br />
Madalyaya<br />
Uzandı<br />
Türkiye Sualtı Sporları Federasyonu<br />
(TSSF) tarafından, 22-24 Ekim tarihleri<br />
arasında, Kemer’de düzenlenen<br />
“2016 Altın Palet Su Altı Görüntüleme<br />
Türkiye Şampiyonası”nda İTÜ<br />
Spor Kulübü sporcuları ikinci sırayı<br />
aldı. Resifleri, su altı mağaraları<br />
ve zengin canlı habitatıyla bilinen<br />
Kemer Üç Adalar’da gerçekleştirilen<br />
şampiyonada, 14 takımdan 46<br />
sporcu, madalyaya ulaşmak adına<br />
en güzel kareleri yakalamak ve videoları<br />
çekmek için yarıştı. Bu başarıyı,<br />
sporcular Taner Atılgan ve
Oryantiring Yarışlarında<br />
İTÜ’ye İki Madalya<br />
Cenk Ceylanoğlu, topladıkları puanlarla<br />
İTÜ’ye getirdi.<br />
Milli Takım, İTÜ Sporcularından<br />
Oluştu<br />
Şampiyona aynı zamanda, 16.<br />
CMAS Dünya Sualtı Fotoğraf Yarışması’na<br />
gidecek olan Milli Takım<br />
kadrosunu da belirledi. Sporcuların<br />
son iki yılda aldıkları puanlarla şekillenen<br />
ve yarışmada ülkemizi temsil<br />
edecek Milli Takım kadrosundaki<br />
4 sporcu da İTÜ Spor Kulübü’nden<br />
seçildi. Böylece, Meksika’da gerçekleşecek<br />
yarışmaya gidecek Milli<br />
Takımımız; fotoğraf dalında Taner<br />
Atılgan ve Cenk Ceylanoğlu’ndan,<br />
dalış eşleri olarak da Çağlar Atılgan<br />
ve Sinem Ceylanoğlu’ndan oluştu.<br />
Yön bulmada ne kadar başarılısınız? Örneğin<br />
sık ağaçlarla kaplı ormanlık bir alanda<br />
yolunuzu bulacak ya da labirent gibi<br />
karmakarışık şehirlerde kaybolmayacak<br />
kadar izci içgüdüleriniz var mı? Zamana<br />
karşı yarışarak yön bulmaya dayalı oryantiring,<br />
yön bulmada iddialı sporseverleri<br />
bir araya getiren bir spor dalı olarak<br />
biliniyor. Bu sporun İTÜ’deki temsilcisi<br />
Orienteering Kulübü de giderek artan performansıyla<br />
dikkat çekiyor. Kulüp üyesi<br />
öğrenciler son olarak, Türkiye Oryantiring<br />
Federasyonu (TOF) 1. Kademe Yarışları’nda<br />
iki madalya kazanarak başarılarına bir<br />
yenisini ekledi.<br />
26 - 27 Kasım tarihlerinde Bergama’da<br />
yapılan, Türkiye’den ve yurt dışından 70<br />
spor kulübü ile toplam 1200 sporcunun<br />
katıldığı Türkiye Oryantiring Şampiyonası<br />
1. Kademe yarışlarında büyük bir rekabet<br />
yaşandı. Kozak Yaylası’nda yapılan yarışın<br />
ilk gününde Ahmet Korkmaz, ikinci<br />
gününde ise Yasin Bosnalı M21A kategorisinde<br />
üçüncü sırayı alarak dereceye girdi<br />
ve iki bronz madalya İTÜ’nün oldu.<br />
Oryantiring nedir?<br />
Daha çok ormanlık alanlarda yapılan bir<br />
spor olan oryantiring, zamanla belli kural-<br />
lar temelinde şekillenmiş ve çoğu ülkede<br />
federasyonlar kurularak yapılmıştır. İsveççe<br />
kökenli “orientering” kelimesinden gelen<br />
oryantiring, ilk kez İsveç’te, Albay Ernst<br />
Killander tarafından yapılmaya başlandı.<br />
Sporun giderek daha fazla ilgi toplaması<br />
sonucunda, 1961’de Uluslararası Oryantiring<br />
Federasyonu kuruldu. Oryantiring bugün,<br />
başta ana vatanı İsveç olmak üzere,<br />
çok sayıda ülkede bilinen ve ilgi toplayan<br />
bir branş hâline geldi.<br />
itü vakfı dergisi<br />
131
SPOR<br />
İTÜ’de Yüzme Sporu<br />
Türkiye’deki en iyi yüzme havuzu tesislerinden birine sahip İTÜ’de,<br />
çeşitli yaş gruplarına yönelik yüzme okullarında, uzman antrenörler<br />
yönetiminde yüzme eğitimleri veriliyor. İTÜ yüzme okullarında yetişen<br />
öğrenciler Türkiye genelindeki yüzme müsabakalarında büyük başarılar<br />
elde ediyor…<br />
Yüzme sporu günümüzde en çok<br />
talep edilen, özellikle anne veya<br />
babaların bir şekilde kendilerinin<br />
ve en önemlisi çocuklarının hayatında<br />
olmasını istediği spor dallarından biridir.<br />
Anne ve babalar, yaz tatillerinde çocuklarının<br />
güvenliğini sağlamak için yüzme<br />
sporunu öncelikli olarak tercih ederler,<br />
sonrasında ise sağlıklı birer birey olabilmeleri<br />
için yüzme sporuna devam etmelerini<br />
isterler. Çocukların, küçük yaşlardan<br />
itibaren kaliteli ve doğru şekilde<br />
eğitim almaları, ileriki dönemde onların<br />
sağlam temellerle kurulu bir beden yapısına<br />
sahip olmalarını sağlar. Yüzme<br />
sporunun, günümüzde çocukların doğru<br />
yaş aralıklarında motorik becerilerinin<br />
gelişmesine en büyük katkıyı sağlayan<br />
spor dallarından biri olduğu bilimsel<br />
olarak kanıtlanmıştır. Bu doğrultuda Türkiye’<br />
deki en iyi yüzme havuzu tesislerinden<br />
birine sahip olan İstanbul Teknik<br />
Üniversitesi, İTÜ Rektörlüğü ve İTÜ<br />
Vakfı desteğiyle yürütülen İTÜ Yüzme<br />
Okulları’nda yüzme eğitimi vermekte ve<br />
bu okullardan yetişen sporcuların oluşturduğu<br />
yüzme müsabakalarına katılan<br />
amatör sporcular yetiştirmektedir.<br />
İTÜ Yüzme Şubesi 2013 yılında faaliyete<br />
girmiş günümüzde aktif olarak<br />
çalışmalarına devam etmektedir. Kısa<br />
sürede yüzme okullarında yetiştirdiği<br />
öğrencileriyle Türkiye genelinde yapılan<br />
yüzme müsabakalarında yarışan<br />
sporcular büyük başarılar elde etmiştir.<br />
2016-<strong>2017</strong> sezonunda Ekim ayı itibarıyla<br />
yüzme okullarındaki öğrenci sayısı<br />
büyük oranda artış göstererek 200 öğrenciye<br />
ulaşmıştır. İTÜ Yüzme Şubesi,<br />
yüzme okullarından yetiştirdiği öğrencilerini<br />
takım kadrosuna seçip performans<br />
sporcusu yetiştirmektedir. Halen<br />
aktif olarak yüzme okulundan seçilen<br />
öğrencilerin de dahil olduğu 7-25+ yaş<br />
aralığında 120 takım sporcusuna ve<br />
200 yüzme okulu öğrencisine hizmet<br />
verilmektedir.<br />
İTÜ Yüzme Şubesi’nde öncelikle her<br />
seviyeye uygun bir eğitim sistemi oluşturulmaktadır.<br />
Bu sebeple yüzme okullarında<br />
sınırlı kontenjanları olan gruplar<br />
farklı seviyeler olarak ayrılmıştır. Hedef,<br />
temel eğitim basamaklarından başlayarak,<br />
4 branşa ait teknik eğitimlerle<br />
ilerlemektir. Öğrencilerin hem fiziksel<br />
hem de mental olarak doğru bir eğitim<br />
sürecinden geçmesi önemsenmektedir.<br />
Yüzme Okulları eğitim kadrosunda bulunan<br />
tüm hocalar aynı zamanda performans<br />
sporcusu yetiştirmekte olan<br />
uzman kişilerden oluşmaktadır.<br />
İstanbul Teknik Üniversitesi Yüzme<br />
Şubesi Teknik Ekibi:<br />
• Baş Antrenör ve A Takımlar Sorumlu<br />
Antrenör: Merve AYDOĞAN<br />
132 itü vakfı dergisi
İTÜ Yüzme Okulu; 6-12 yaş, 12-15 yaş<br />
eğitim grupları ve 3-5 yaş eğitim grupları<br />
olarak 3 farklı yaş aralığında ve farklı seviyelere<br />
uygun olarak hizmet vermektedir.<br />
İTÜ Yüzme Okulu, her yıl Güz ve Bahar<br />
dönemi olmak üzere, eğitim faaliyetlerini<br />
yıl boyunca sürdürmektedir.<br />
İTÜ Yüzme Okulları 3-5 yaş eğitimleri<br />
İstanbul’daki sayılı küçük yaş grup eğitimlerinden<br />
biridir. Bu yaş aralığındaki<br />
öğrenciler için öncelikli olarak eğlenceli,<br />
oyun odaklı eğitimlerle suyu sevmeleri<br />
sağlanmakta, motorik becerilerinin artırılması<br />
ve sosyal yönden gelişmelerini<br />
hedef alan bir eğitim programı uygulanmaktadır.<br />
İTÜ Yüzme Okulu takımı, 2015-2016<br />
sezonunu tümü birincilik, ikincilik ve<br />
üçüncülük dereceleri olmak üzere 49 madalya<br />
ile tamamlamıştır.<br />
İTÜ Olimpik Yüzme Havuzu İletişim<br />
Bilgileri<br />
İstanbul Teknik Üniversitesi, İTÜ Kapalı<br />
Olimpik Yüzme Havuzu Ayazağa<br />
Kampüsü, 34469 - Maslak/İSTANBUL<br />
Tel: 0 (212) 285 71 18 - 0 (212) 285 71 49<br />
• Alt Yapı Takımları ve 11-12 Yaş Sorumlu<br />
Antrenör: Müge YILMAZ<br />
• Yüzme Okulları ve 10 Yaş Sorumlu<br />
Antrenör: Benil KISTAK<br />
• 9 Yaş Sorumlu Antrenör: Zühre İŞİ-<br />
Cİ<br />
• 8 Yaş Sorumlu Antrenör ve A Takım<br />
Yardımcı Antrenör: Burak ALTAN<br />
• 7 Yaş, Master (25 yaş+) Sorumlu ve<br />
A Takım Yardımcı Antrenör: Barış<br />
ÇAKIR<br />
İTÜ Yüzme Okulu eğitimi 5 seviyeden<br />
oluşmaktadır.<br />
• Beyaz Grup (6-12 yaş) - başlangıç<br />
seviyesi<br />
• Kırmızı grup 6-12 yaş)- başlangıç<br />
üstü seviyesi<br />
• Turuncu grup (6-12 yaş)-orta seviye<br />
• Sarı grup (6-12 yaş) - orta iyi seviye<br />
• Yeşil grup (6-12 yaş) - iyi seviye<br />
Mavi grup(12-15 yaş) - çok iyi seviye<br />
olarak yaş gruplarına göre ayrılmıştır.<br />
itü vakfı dergisi<br />
133
BRIÇ<br />
Hazırlayan: Süleyman Kolata<br />
atalok55@hotmail.com<br />
Briç Turnuvaları<br />
Merhaba sevgili briçseverler,<br />
24 Ekim 2016 tarihinde Ankara’da Türkiye Briç Federasyonu<br />
Olağan Genel Kurulu yapıldı. Kulüp delegelerinin oylamasının<br />
sonucunda 93-91 biten başkanlık seçimini Nafiz Zorlu kazandı.<br />
Federasyonumuzun yeni başkanına başarılar dileriz.<br />
2016 Güney Marmara Açık İkili Şampiyonası 24-25 Eylül tarihlerinde<br />
Kocaeli’de yapıldı. 106 çiftin katılımıyla gerçekleşen<br />
turnuvanın dereceye girenleri şöyle:<br />
1. Berk Başaran – Salim Yılankıran %58.54<br />
2. Serkan Sofu – Kadir Filikçi %58.11<br />
3. Erdal Çalışkan – Soner Çubukçu %57.80<br />
4. Abdullah Gülsün – Ahmet Arpat %57.36<br />
5. Tamer Akbulut – Kutluhan Ünal %56.51<br />
Karışık 1. Arzu Sönmez – Hüseyin Cesur %55.62<br />
Kadın 1. Aylin Denizci – Yasemin Merçil %51.98<br />
Genç 1. Ezgi Ece Aga – Cem Yiğit Aga %49.72<br />
2016 Türkiye Kulüpler Takım Şampiyonası bölgelerdeki elemelerin<br />
sonucunda 64 takımın katılımıyla 11-16 Ekim tarihleri arasında<br />
Lüleburgaz’da yapıldı. İlk 2 gün eleme daha sonrasında<br />
ise nakavt maçları sonucunda sıralamalar şöyle oldu:<br />
1. İdmanocağıspor: Muhammet Badar – Nevzat Aydoğdu –<br />
Fikret Aydoğdu – Mustafa Cem Tokay- Alaittin Albayrak – Ercan<br />
Eyüboğlu – Ömer Erden – Ahmet Mumcu – İbrahim Yüksel–<br />
Alfredo Versace.<br />
2. Majörboğaziçi BSK: Tezcan Şen – Zafer Şengüler –<br />
Gökhan Yılmaz – Okay Gür – Tamer Çokgör – Erdoğan Kaya –<br />
İlker Ayaz – Hakan Peyret.<br />
3. Kup BSK: Süleyman Kolata – İsmail Kandemir –<br />
Salim Yılankıran – Melih Şen – Berk Başaran – Ekrem Serdar –<br />
Erdem Öztürk – Özgür Kanlı – Tolga Özbay – Bircan Öztürk.<br />
2016 Cumhuriyet Kupası 29-30 Ekim tarihleri arasında İstanbul’da<br />
yapıldı. 450 çiftin rekor katılımıyla gerçekleşen turnuvada<br />
ilk günkü eleme ikinci günkü final seanslarından sonra<br />
sıralama şöyle oluştu:<br />
1. İhsan Tosun – Volkan Denizci %61.16<br />
2. Süleyman Kolata – İsmail Kandemir %60.43<br />
3. Salim Yılankıran – Ali Uçar %59.42<br />
4. Başak Kütük – Reha Akgün %59.20<br />
5. Hüseyin Karadeniz – Adnan Musaoğlu %58.97<br />
6. Tola Özbay – Bircan Öztürk %57.80<br />
7. Celal Şimşekel – Ergun Amasyalı %57.63<br />
8. İbrahim Aydın –Okay Simsar %57.30<br />
9. Enver Köksoy – Ziya Atilla %57.25<br />
10. Serkan Ünal – Mehmet Kuranoğlu %57.14<br />
Kadın 1. Mey Zaim – Dilek Yavaş %55.85<br />
Karışık 1. Ali Gül – Süzet Magriso %55.83<br />
Senyör 1. Sedat Cengiz – Ayşe Fenman %53.46<br />
Genç 1. Burcu Üsküp – Ali Can Üstünboyacıoğlu %45.91<br />
2016 Salvador Assael İzmir İkili Şampiyonası 19-20 Kasım tarihlerinde<br />
İzmir’de yapıldı. 254 çiftin katılımıyla gerçekleşen<br />
turnuvanın dereceye girenleri şöyle:<br />
1.Melih Ersöz – Cemal Çetin %58.87<br />
2.Deniz Ünalan – Ümit Tarhan %58.80<br />
3.Ahmet Hazantekin – Aydın Köse %58.07<br />
4.Cengiz Şeker – Fikret Ak %57.96<br />
5.Armağan Erol – Ayhan Coşkun %57.57<br />
Karışık 1. Nurten Demirel – Osman Demirel %55.59<br />
Senyör 1. İdris Öztürk – Ertuğrul Aygen %53.92<br />
Kadın 1. Tuna Elmas – Neşe Dirim %53.78<br />
2016 Türkiye Kadın- Senyör – Genç ve Trefl Genç Şampiyonası<br />
27-28 Kasım tarihleri arasında İstanbul’da yapıldı. 22 çiftin<br />
katılımıyla gerçekleştirilen Senyör Şampiyonası’nın sonuçları<br />
şöyle:<br />
1. Melih Kotan – Rauf Temizel %58.49<br />
2. Atilla Saygı - Aydın Gürsel %58.24<br />
3. Dündar Çiftçioğlu – Faik Falay %56.00<br />
40 çiftin katılımıyla gerçekleştirilen Kadın Şampiyonası’nın sonuçları<br />
şöyle:<br />
1. Başak Oruç Orhan – Nuray Şen %56.32<br />
2. Tuna Elmas – Berrak Erkan %55.68<br />
3. Nilgün Kotan – Mey Zaim %55.59<br />
59 çiftin katılımıyla gerçekleştirilen Trefl Grubu Genç Şampiyonası<br />
‘nın sonuçları şöyle:<br />
1. Özge Uzun – Yunus Karakaya 21.99<br />
2. Asya Su Şen – Onur Saatçioğlu 21.84<br />
3. Cem Küçükaslan – Elif Taş 21.77<br />
4. Özgür Güner – Hakan Kuşçu 21.53<br />
5. Berkan Örek – Deniz Mete 20.95<br />
6. Didem Koca – Cansu Özaksoy 20.74<br />
7. Ahmet Can Bilgin – Emre Özdemir 20.44<br />
8. Bengisu Doğan – Çağla Yılmaz 20.43<br />
9. Atakan Nari – Melisa Sayar 20.29<br />
10. Mesud Küçük – Kemal Dönmez 19.77<br />
11. Kemal Çallıoğlu – Kaan Koç 19.<strong>75</strong><br />
12. Oğuzhan Kadıoğlu – Cengiz Özgez 19.63<br />
13. Berkay Yiğit – Kaan Yerli 19.44<br />
U16 1. Berkay Onat – Göktuğ Kaçıra 17.59<br />
U16 2. Güney Aslan – Ali Şahan 15.67<br />
U16 3. Can Topkaya – Eren Çetinkaya 14.30<br />
70 çiftin katılımıyla gerçekleşen Türkiye Gençler İkili Şampiyonası’nın<br />
sonuçları şöyle:<br />
134 itü vakfı dergisi
BRIÇ<br />
Bu el 2016 Uluslararası Basın Ajansı Ödülleri’nde “En iyi<br />
oyun” klasmanında birinci oldu.<br />
Batı kör 2’lisini çıktı, yerden küçük ve doğu Rua ile alıp karo<br />
5’lisini döndü. Doğu ası ile aldı ve trefl 3’lüsünü döndü. Güney<br />
damı ile kazanıp koz ile yere geçti ve tekrar koz oynadı,<br />
Batı bu eli bıraktı.<br />
Deklaran Batının dağılımını net olarak biliyordu. Yani 4-3-4-2<br />
olmalıydı. Şimdi kalan kartlar şöyleydi:<br />
Ilgaz Çiftçi - Arda Kabaca<br />
Zonsuz, Raber<br />
Dağıtan: Güney<br />
A542<br />
Q82<br />
R1085<br />
105<br />
B -----<br />
Toygay Altun - Umut Eren<br />
1. Arda Kabaca - Ilgaz Çiftçi %60.70<br />
2. Levent İnan – Furkan Turhan %60.17<br />
3. Merih Dikbaş – Güldamla Özsema %58.77<br />
4. Ataman Aydoğdu – Erkmen Aydoğdu %58.76<br />
5. Yiğit Başbuğ – Mustafa Türk %57.85<br />
6. Onur Akbıyık – Fatih Aydın %57.37<br />
7. Çağatay Birben – Ali Can Üstünboyacıoğlu %56.86<br />
8. Murat Toygar – Ozan Akbudak %55.13<br />
9. Erdem Tükenmez – Emre Akkaya %54.88<br />
10. Mert Onmaz – Musa Yeşilsu %53.94<br />
11. Baturalp Gülenç – Mustafa Yücel %53.49<br />
Karışık 1. Mert Özdemir – Başak İkizkaya %53.47<br />
Kadın 1. Aslıhan Yıldız – Selen Akdaş %52.50<br />
RV87<br />
A65<br />
V42<br />
872<br />
K<br />
G<br />
Q1096<br />
V93<br />
Q6<br />
AQV4<br />
----- D<br />
3<br />
R1074<br />
A973<br />
R963<br />
CALLIN RAJ DAVID RICHARD<br />
Batı Kuzey Doğu Güney<br />
- - - 1 PİK<br />
PAS 2 PİK KONTUR PAS<br />
3 KARO 3 PİK PAS PAS<br />
PAS - - -<br />
A5<br />
Q8<br />
108<br />
10<br />
B -----<br />
RV<br />
A6<br />
V<br />
87<br />
Q9<br />
V9<br />
-<br />
AV4<br />
K<br />
G<br />
----- D<br />
-<br />
1074<br />
9<br />
R96<br />
Üç löve kaybetmiş olan Güneyin bir de kesip pik kaybı bulunuyordu.<br />
Acaba 9 löveyi nasıl toplayabilirdi? Yedinci lövede<br />
Jedi pik 9’lusunu oynadı. Batı as ile aldığında yerden pik<br />
ruası debloke edildi. Batı karo dönünce, uzun süre düşünüp<br />
ekden çaktı. Kör valesini oynadı, dam ile örtülünce yerin ası<br />
ile aldı. Doğuda kör 10’lu ile R96 trefl kalmıştı.<br />
Pik valesi batının son kozunu toplarken, doğuyu sıkıştırıyordu.<br />
Doğu ne defos ederse Güney diğer renkten bir kart atacak<br />
ve trefl empasını tekrarlayarak 3 piki yapıyor.<br />
Briç 2018 Asya Oyunlarında<br />
2018’de Endonezya’da düzenlenecek olan Asya Oyunları’na<br />
bricin de kabul edildiğine dair karar 25 Eylül’de açıklandı.<br />
Yanlıştan Dönmek<br />
Wraclaw’da şampiyona sonunda gecikmeli olarak ortaya<br />
çıkan birincilerin ilanı, neredeyse bir devrim karar ile düzeltildi.<br />
Buna göre açık ikilide skoru yanlış yazan ve şampiyon<br />
olan Auken-Welland (Alm) ile beraber ikinci sırada gösterilen<br />
Yeni Zelandalı çift Bach-Cornell de birinci ilan edildi.<br />
İsrailli çift Levi-Asulin ile Hırvatistanlı kadınlar Pilipoviç-Sver<br />
birlikte birinci ilan edildiler.<br />
itü vakfı dergisi<br />
135
İçerik: İTÜ Vakfı Dergisi<br />
her 5 kıtada sayıda 60 ülkeye özel bir yayılan "Dosya<br />
ihracatı Konusu"nun ve ABD’deki yanısıra, üretimiyle özgün<br />
globalleşen bir yıldız<br />
bilimsel makale, araştırma<br />
yazıları ve derlemelere;<br />
İTÜ’deki tüm disiplinler ve<br />
disiplinlerarası konularda<br />
güncel bilimsel makalelere;<br />
bilimsel ve teknolojik gelişmeler<br />
ve yeniliklerle ilgili haberlere;<br />
İTÜ öğretim Bakır İhracatında elemanlarının<br />
Lideriz.<br />
Sarkuysan, 2014 yılında da İstanbul Maden ve Metaller<br />
akademik İhracatçı Birlikleri başarı, tarafından verilen yenilikçi “İhracatın Yıldızları proje<br />
Ödülleri”nde “Bakır Teller ve Örme Halatlar İhracatı”<br />
kategorisinde 1. sırada yer aldı.<br />
İstanbul Teknik Üniversitesi Vakfı<br />
ve buluş, yayın haberlerine<br />
Yayını<br />
NİSAN - HAZİRAN 2015 <strong>SAYI</strong> 68<br />
ilişkin metin ve görsel malzeme<br />
katkılarına açıktır.<br />
Yazı Boyutu: İTÜ<br />
Vakfı Dergisi’ne gönderilecek<br />
makaleler 4 sayfa; 1850 sözcük<br />
Şirketler Topluluğumuz<br />
(15 bin karakter) sınırını<br />
aşmamalıdır. Dipnotlar ve<br />
www.sarkuysan.com<br />
kaynaklar bu sınırlamaya<br />
dahildir.<br />
Metin Yazım<br />
Özellikleri: Dergiye gönderilecek metin, Microsoft<br />
Word programıyla yazılmalı, yazıda 12 punto boyutu<br />
kullanılmalı, yazı karakteri olarak Times New Roman<br />
veya Arial tercih edilmelidir.<br />
Görsel Malzeme: Gönderilen yazıda kullanılacak<br />
fotoğraf, şekil, tablo vb. görsel malzemenin sayısı<br />
makaleler için 5’i, haberler için 1’i aşmamalıdır. Görsel<br />
malzeme, kesinlikle metin içine yerleştirilmemeli,<br />
ayrıca iletilmelidir. Renkli, siyah-beyaz fotoğraf görsel<br />
gönderilebilir. Görsel malzemenin dijital imaj dosyası<br />
olarak JPG, TIFF, PSD formatlarında sunulmalı ve<br />
çözünürlükleri 300 DPI’dan<br />
düşük olmamalıdır.<br />
Yazar İsmi: Gönderilen<br />
makale, haber vb. metinlerde<br />
yazar ismi, unvanı ve çalıştığı<br />
kurum/görevi belirtilmelidir.<br />
Metin Başlığı:<br />
Makalelerde başlık<br />
bulunmalıdır.<br />
Dipnot: Dipnotlar sayfa<br />
altında değil, metnin sonunda<br />
yer almalıdır. Metin içinde<br />
dipnot göndermeleri yer<br />
alacaksa, sıra numarası ile<br />
belirtilmeli ve metin sonunda<br />
da aynı sıra numarası ile<br />
yazılmalıdır.<br />
Kaynaklar: Metin<br />
sonunda yer almalı ve sıra<br />
numarası verilmelidir. Metin<br />
içinde kaynaklara gönderme<br />
varsa, parantez içinde<br />
gösterilmelidir. Kaynakça<br />
yazım düzeni; yazar soyadı, adı, basım tarihi, yayın<br />
adı, çevirmen adı-soyadı, yayınevi, basım yeri şeklinde<br />
olmalıdır.<br />
Metin ve görsel malzeme elektronik ortamda<br />
e-posta ile veya CD’ye kayıtlı olarak, aşağıdaki iletişim<br />
adresimize gönderilmelidir.<br />
EĞİTİM<br />
Doç. Dr. Selçuk Şirin<br />
Prof. Dr. Emine Erktin<br />
Prof. Dr. Güngör Evren<br />
Prof. Dr. Gülsün Sağlamer<br />
Prof. Dr. Lerzan Özkale<br />
Prof. Dr. Mehmet Karaca<br />
Dr. Y. Müh. (Mimar) Doğan Hasol<br />
Prof. Dr. Erol Kulaksızoğlu<br />
Prof. Dr. Ergün Toğrol<br />
Prof. Dr. Ahmet Fahri Özok<br />
Bülent Yalazı<br />
Zeynep Afşeören<br />
Mevlude Bakır<br />
hyazici@ituvakif.org.tr veya<br />
basin@ituvakif.org.tr<br />
Tel. 0212 291 34 <strong>75</strong> – 230 73 71