son
You also want an ePaper? Increase the reach of your titles
YUMPU automatically turns print PDFs into web optimized ePapers that Google loves.
SOSYAL MEDYA<br />
VE<br />
SUBLIMINAL MESAJ
SOSYAL MEDYA VE ÇOCUK<br />
Günümüzde çocukların tehlikesizce ve huzurla oyun oynayabilecekleri yer ve<br />
mekanlar giderek azalıyor. Şehirleşme ve şehir hayatı çocukların oyun alanlarını<br />
malesef kısıtladı. Bunun yanı sıra değişen yaşam tarzı aile hayatını da etkilemektedir.<br />
Geleneksel kalabalık aileden çekirdek aile hayatına geçiş de çocukların ilgi ve<br />
yönelimlerini etkilemektedir. Daha önceleri çocuğun yetişmesinde bir çok kişinin etkili<br />
olması söz konusuydu.. Çocuk yetiştirmekle ilgili yükü geleneksel aile düzeninde büyük<br />
ebeveynler de paylaşmaktaydı (anneanne, babaanne v.b.). Çocuk oyun çağına<br />
geldiğinde ise topunu kolunun altına alıp bahçede veya sokakta mahalle arkadaşları ve<br />
akranları ile oyun oynayarak vakit geçirmekteydi.. Evlerin bahçeli olması, yakın yaşlarda<br />
akraba çocuklarının olması çocukların güvenle oyun oynamasına imkan sunuyordu.<br />
Anne ve babalar çocukları ile yemek saatlerinde ya da yatmadan önceki oturma<br />
saatlerinde bir araya geliyorlardı. Enerjisini dışarıda akranları ile harcayan çocuğun anne<br />
ve babası ile geçirmesi gereken ekstra zaman dilimine ihtiyacı daha az oluyordu.<br />
Çocuklar bütün enerjilerini oyun oynayarak harcıyor, ailesinden gördüğü ilgi yeterli<br />
geliyordu. Bütün bunlar olup biterken çocuklar televizyon seyretmeye pek de ihtiyaç<br />
duymamaktaydı. Fakat değişen toplum düzeni ile birlikte eğitimde ve hayatın içinde<br />
beklentiler arttı. Çocukların okullarda eğitim süresi artmış ve yaşıtlarıyla ilişkileri okul<br />
öncesi kurumlara sıkıştırılmıştır. Ekonomik olarak beklentilerin yükselmiş olması, okul ve
eğitimde başarının çok fazla ön plana çıkartılması aile içindeki bireylerin farklı alanlara<br />
yönelmesine neden oluşturmaktadır. Anne ve babanın yoğun maratonda çalışma<br />
hayatının içinde olması, çocukların okul öncesindeki eğitim kurumlarında çok planlı ve<br />
kurallı ortamlarda oyun oynaması söz konusudur. Böylece tüm günlerini dışarıda<br />
çalışarak geçiren ebeveynler çocukları ile bir araya geldiklerinde ise daha fazla enerji<br />
gerektiren oyunlar oynamak zorunda kalmaktadır. Fakat işten yorgun gelen ebeveynlerin<br />
çocuklarına ayırabilecekleri zaman dilimi ve çocukları için tasarruf edebilecekleri<br />
enerjileri çok düşüktür. Bu durumu yaşayan aile bireylerinin ise daha yoğun ve daha<br />
uzun süreli bir birlikteliği, dolayısıyla anne ve babanın daha fazla enerji ve sabır<br />
göstermesini gerektirmektedir.<br />
Televizyon, bilgisayar ve internet gibi teknoloji olanakları anne ve babanın oluşturduğu<br />
büyük boşluğu doldurmaya başlar. Bu boşluğu doldurmak için çocuklar internet oyunları<br />
ve çeşitli paylaşımların gerçekleştiği sosyal medya takipçiliğine yönelmektedir. Çocuk<br />
kendi ebeveynleri ile yeterince vakit geçiremediği ve enerjisini de yaşıtları ile oynayarak<br />
harcayamadığı için evde internet ve çeşitli oyun konsollarını kullanmaya teşvik edilir. Bu<br />
nedenle de çocuklar daha çok küçük yaşlarda bilgisayar oyunları ve sosyal medya<br />
takipçisi olan bireyler olur. Bu durum ailelerin çocukla geçirmesi gereken zaman yükünü<br />
azaltır. Fakat zaman içinde ebeveynlerin çocukla olan iletişimi kopabilir. Çocuk ailesi ile<br />
yeterince zaman geçiremediği için, zaman geçirebileceği sosyal medyada daha fazla<br />
vakit geçirmek ister. Sosyal medyanın gençler ve çocuklar üzerindeki olumsuz etkileri ve<br />
<strong>son</strong>uçları her geçen gün artmaktadır. Kendine çok fazla güveni olmayan, çevreleri ile<br />
ilişkileri iyi olmayan ve uygun sosyal ortamlar bulamamış bireyler sosyal medya üzerinde<br />
kendilerini daha fazla gerçekleştirmeye çalışabilirler. Böyle gençlerin sosyal medya<br />
üzerinde oluşan ağın ve bir takım yanlış davranışlar sergileyen grupların içinde yer<br />
almaları kaçınılmaz olur. Bu grupların gençler üzerinde büyük etkisi olmaktadır. Özellikle<br />
ergenlik döneminde yoğun olarak hissedilen yalnızlık, aileye karşı öfke ve kırgınlık bu<br />
çocukları çevrelerinden uzaklaştırmışsa dünyalarına giren farklı gruplar onları daha<br />
kolay etkileyebilmektedir.<br />
Sosyal medyanın ve teknolojinin getirdiği yeniliklere engel olmak mümkün değildir.<br />
Ancak çocukların ve gençlerin iyi ve doğru bir sosyal medya takipçisi olmaları için<br />
ailelerin çocuklara insanca yaşamayı ve paylaşmayı öğretmeleri gerekmektedir.<br />
Çocukların tek taraflı iletişim kurmalarına neden olan sosyal medya ve internet oyunları<br />
yerine, sosyal açıdan gelişimini destekleyecek etkinliklere yönlendirilmeleri uygun<br />
olacaktır. (Ayşe Handan Özkan Selim Klinik Psikolog)
YARARLARI<br />
<br />
<br />
<br />
<br />
<br />
Kendini ifadeye daha çok olanak verir.<br />
Bilgi paylaşımı kolaylaşır.<br />
Başkalarına destek olabilme imkanı sağlar.<br />
Başkalarını anlama ve saygı göstermek için fırsat yaratır.<br />
Sosyalleşmek için alternatif yollar sağlar.
ZARARLARI<br />
<br />
<br />
<br />
<br />
<br />
<br />
Gerçek ilişkilerden ve iletişimden uzaklaşmak, yalnızlaşmak<br />
Gerçek ilişkilerdeki tehlikeleri görememe (sanal medyada herkes olmak istediği,<br />
görünmek istediği gibi gözükmekte, davranmakta) gerçek ilişkilerde beden dili,<br />
jest ve mimiklerle bunlar daha iyi fark edilmektedir.<br />
Normalde tanımadığı bir kişi ile konuşmasını, iletişim kurmasını sakıncalı<br />
gördüğümüz çocukların sosyal medyada bu tehlikeye, tehdide çok açıktır.<br />
Çocuklar da mahremiyet olgusu tam olarak gelişmediği için özel bilgileri kolaylıkla<br />
paylaşabilir, bu çocuklarınızı ve sizi açık hedef haline getirebilir<br />
‘Uygunsuz’ şiddete, ırkçılık ve ayrımcılığa, dışlamaya yönelik içeriklerin rasgele<br />
yayılabilmesine fırsat verir.<br />
Reklam ve yanıltıcı bilginin kolayca yayılmasını mümkün kılar.<br />
(O’Keefe ve Clark-Pear<strong>son</strong>, 2011 ve Chau, 2012’den)<br />
<br />
Zorbalık için de uygun bir zemin oluşturur, zayıf ya da güçsüz görülenlerin,<br />
dışlanmak istenenlerin kolayca hedef alınmasına imkan verir.
AİLELER NE YAPMALI<br />
<br />
Öncelikle aileler çocuklarıyla birebir zaman geçirmeli, ilgilenmeli. Çocuklarla sevgi<br />
ve güvene dayalı bir ilişki kurmalıyız, Bir anne veya baba akşam bilgisayar<br />
başında oturarak, zaman harcayarak çocuğunu kontrol edemez, olumlu beklenti<br />
içinde olamaz. O nedenle çocuğumuza zaman ayırmalı ve iletişimi hiçbir biçimde<br />
koparmamalıyız. Çocukların sosyal medya ve internet oyunları yerine, sosyal<br />
açıdan gelişimini destekleyecek etkinliklere yönlendirilmeleri daha uygun<br />
olacaktır.<br />
<br />
Aileler çocuğun internet başında neler yaptığını neler paylaştığını bilmiyor. Ama<br />
çocukları bu konuda dikkatli olmaları, mahremiyet ve özel hayat konusunda<br />
eğitebilirler<br />
<br />
Sosyal medyayı özel, gizli olmaktan çıkarmak ve neler paylaştığını bilebilmek<br />
amacıyla sosyal medyayı onunla birlikte keşfetmek doğru kullanmayı öğrenmesi<br />
açısından önemli ve yol gösterici olacaktır. Böylece o dünyayı çocuğumuzun<br />
bizimle paylaşmasına imkan sağlamış oluruz.
Tanımadığı kişilerle internet üzerinden görüşmesinin sakıncalarını çocuğumuza<br />
anlatmalı, özel ve mahrem bilgileri paylaşması konusunda bilgilendirmeliyiz.<br />
<br />
Sağlığını koruyabilmesi için telefon, bilgisayar, TV gibi elektronik cihazların zarar<br />
ve sınırlamaları hakkında çocuğumuzu bilgilendirmeliyiz. (Görme, işitme<br />
sorunları, iskelet sorunları, radyasyon riski, daha az hareketten elastikiyetinin<br />
kaybolması gibi)<br />
<br />
Çocuklar üzerinde alışkanlık yaratan internet ve özelikle sosyal medya kullanımı<br />
konusunda çocuklarımızı kendilerini frenlemekte zorlanır ve sınır koymaz. Hoşun<br />
gitmese de, tepki gösterse de interneti dengeli bir biçimde kullanması gerektiğini<br />
çocuğumuza açıklamalıyız ve sınırları koymalıyız.<br />
<br />
Çocuğumuzu yaşına ve gelişimine uygun aile etkinlikleriyle, oyun, aile içi sohbet<br />
saatleri ya da beraber oynanan oyunlarla desteklemeliyiz.<br />
<br />
Çocuğun kullandığı bilgisayar ortak kullanılan alanda olmalı bu çocuğun<br />
paylaştıklarını kontrol etmemeli sağlamanın yanında aile içinde özel ve gizli bir<br />
paylaşımın olmayacağını öğrenmesini sağlaması açışından da önelidir.<br />
<br />
Psikolojik olarak çocukların yaptıkları davranışlarda önemsenen en önemli<br />
kriterlerden biri bir çocuğun yaptığı davranışın sorumluluğunu alabilecek,<br />
<strong>son</strong>uçlarını algılayabilecek durumda olup olmadığıdır.<br />
<br />
Bir çocuğun yaptığı davranışların sorumluluğunu alabileceği, <strong>son</strong>uçlarını<br />
irdeleyebileceği, algılayabileceği yaş dönemi; ancak ergenlik bitimine denk gelen<br />
18 yaş civarıdır, bu dönem çocuk ve ergenlerin kendini koruyabilecek,<br />
savunabilecek yetenekte olmadığı, tehlikeleri göremeyeceği bir dönemdir.<br />
<br />
Çocukların kendilerine özel olarak sosyal medya kullanabileceği yaş ancak<br />
ergenlik <strong>son</strong>rasıdır.
Daha önceki dönemlerde çocukların kendilerine özel, anne ve babadan gizli<br />
sosyal medya kullanıcısı olmaları birçok tehlike ve sakıncayı berberinde<br />
getirmektedir.<br />
SUBLİMİNAL MESAJ<br />
Subliminal mesaj veya bilinçaltı mesaj, başka bir objenin içine gömülü olan bir işaret<br />
ya da mesajdır ve normal insan algısı limitlerinin altında kalmak, o anda fark edilmemek<br />
üzere tasarlanmıştır. Subliminal mesajlar insanın bilinçli dikkati tarafından fark<br />
edilemezler, ancak bu mesajların insanın bilinçaltını etkiledikleri ileri sürülmektedir.<br />
Subliminal teknikler reklamcılık ve propaganda alanlarında sıklıkla kullanılmaktadır.<br />
Dizilerde veya filmlerde karakterlerin içtiği içecek markaları, kıyafetleri subliminal mesaj<br />
örneklerindendir. Bu tekniklerin amaçları, etkisi, kullanım sıklığı ve rekabet gibi<br />
konularda ahlaka uygunluğu konuları tartışmalıdır. Marka ve ürünlerin pazarlamasından<br />
toplumun ilgi, ihtiyaç ve algısını değiştirmeye kadar birçok konuda kullanılmaktadır. Bir<br />
kişiyi, kurumu ya da ürünü kötü göstermek için o şey ile kötü olan bir nesnenin aynı<br />
temada işlenmesi subliminal mesajın en yaygın kullanılma şeklidir. Şu ana kadar yapılan
çalışmalar neticesinde en bilinçli ve defansif kişiler bile bu mesajları ilk bakışta %100<br />
olarak çözememektedir. Bu da toplumlarımızı yönlendirmeli reklamlara karşı<br />
savunmasız bırakmaktadır.<br />
Subliminal mesajlar nasıl etkiliyor?<br />
Kişilerin bilinçaltına mesajlar göndermek konusunda dijital ses dosyalarındaki işitsel<br />
kaynaklar, TV ve sinema’da gözün bile seçemeyeceği kadar kısa sürede bilinçaltına<br />
itilen kareler, reklam benzeri afişlere yerleştirilen işaret veya kelimeler kullanıldığını ifade<br />
eden Yavuz, görüşlerini aktarmayı sürdürüyor: “Bilinçli görmede saniyede en çok 24<br />
kare izlenebilir. Eğer saniyedeki kare sayısı 24 değil de 25 yapılırsa, <strong>son</strong> karedeki<br />
fotoğrafı bilinç algılayamaz, bu <strong>son</strong> 25. kare direkt bilinçaltına gider. TV’de ise saniyede<br />
geçen görüntü 2’tir. Gizli reklam ya da mesajlar, 25. kare kullanılarak, maalesef bugün<br />
bile yaygın bir şekilde gizlenebilmektedir. Etik olmayan bu durum, kişiler farkında<br />
olmadan çeşitli tüketim maddelerine ya da kişinin bilinçli iken reddedeceği farklı fikirlere<br />
yönelmesine neden olabilmektedir. Böyle subliminal yöntemlerle bir ürünün reklamını, bir<br />
inancın ya da görüşün propagandasını yapmak mümkündür. Mesajlar bir film karesinde,<br />
dizi ya da reklamda görsel içerikli olabileceği gibi; işitsel anlamda sesler aracılığıyla şarkı<br />
ya da reklamlarda da yer alabilmektedir.”
Subliminal mesajlar, çocuklar için daha büyük tehlike yaratıyor<br />
Yetişkinleri de kolayca etkisi altına alabilen subliminal mesajların, zihinsel ve psikolojik<br />
gelişimini henüz tam olarak tamamlayamamış çocukları daha yakından etkilediğini ve bu<br />
konuda dikkatli olunması gerektiğini söyleyen Uzm. Dr. Mehmet Yavuz, görüşlerini<br />
paylaşmaya devam ediyor: “TV’de çocuk kuşaklarında gösterilen çizgi film ve eğlence<br />
programlarının büyük bir çoğunluğu dışarıdan ithal edilmektedir. Televizyon kanalları, bu<br />
tür programları hiçbir incelemeye ve denetime tabi tutmadan yayına sokmamalıdır. Ünlü<br />
çizgi film yapımcıları bile zaman zaman subliminal bilinçaltı mesajlar nedeniyle,<br />
çocuklarımızın ve gençlerimizin henüz olgunlaşmamış ya da kişiliği oturmamış<br />
beyinlerini, kendi amaçları doğrultusunda istismar edebilmektedir. Bu durum,<br />
çocuklarımızı ve insanlarımızı yozlaştırmaya sebep olabilir. Çocuklarda beyin gelişiminin<br />
tam olmadığını da düşünürsek subliminal mesajların ne denli tahribat yapacağı açıktır.”
Peki, ne yapmak gerekiyor?<br />
Yetişkinlerin ve çocukların müzik parçalarını dinlerken ya da herhangi bir film izlerken,<br />
bilinçaltının verilen mesajları hiç aksatmadan kayda alıyor olabileceğini söyleyen Yavuz,<br />
görüşleri şu sözlerle dile getirmeyi sürdürüyor: “Bilinçaltı hiçbir mesajı unutmaz.<br />
Türkiye’de ve dünyanın birçok yerinde bilinçaltı reklam yasaklanmıştır ama bütün bu<br />
reklamları, dizi, film ve belgeselleri bilinçaltı mesaj içerip içermediği noktasında<br />
denetleyecek ve toplumu uyaracak, yeni donanımlara ve yazılımlara ihtiyaç vardır.<br />
Ülkemizde TV ve radyo kanallarının çokluğu nedeniyle bunların hepsini birden<br />
denetlemenin zorluğu inkar edilemez bir gerçektir. Bu nedenle görsel ya da işitsel<br />
medyanın, bireysel davranarak kendi denetimlerini yine kendilerinin yapmaları ve genç<br />
dimağları her türlü subliminal saldırılardan korumaları insani bir görev olduğu kadar, aynı<br />
zamanda milli de bir vazifedir.”