26.04.2017 Views

KOAH Bülteni 2011 Sayı 2

Create successful ePaper yourself

Turn your PDF publications into a flip-book with our unique Google optimized e-Paper software.

<strong>KOAH</strong> BÜLTENİ<br />

I S S N : 1 3 0 8 - 6 7 2 3<br />

S AY I : 2<br />

w w w . s o l u n u m . o r g . t r<br />

• İleri Evre <strong>KOAH</strong>’ta Dispne ile Başa Çıkmak<br />

• Röportaj: Kronik Solunum Hastalıklarında<br />

Evde Sağlık Hizmet Sunumu<br />

• Literatür Özetleri<br />

Editörler: Hakan Günen | Mukadder Çalıkoğlu<br />

K O A H B Ü L T E N İ 2 0 1 1 ( 2 )


DERLEME<br />

Prof. Dr. Arzu Mirici<br />

İleri Evre <strong>KOAH</strong>’ta Dispne ile<br />

Başa Çıkmak<br />

Kanada Toraks Derneğinin klinik uygulama kılavuzu<br />

Marciniuk DD, Goodridge D, Hernandez P et al.<br />

Managing dyspnea in patients with advanced chronic obstructive pulmonary disease: A Canadian<br />

Thoracic Society clinical practice guideline.<br />

Can Respir J Vol 18 No2 March/April <strong>2011</strong><br />

<strong>KOAH</strong> BÜLTENİ<br />

www.solunum.org.tr<br />

<strong>KOAH</strong> Çalışma Grubu Yayınıdır<br />

<strong>KOAH</strong> <strong>Bülteni</strong>, <strong>2011</strong>(2)<br />

Editörler<br />

Hakan Günen<br />

Mukadder Çalıkoğlu<br />

İmtiyaz Sahibi: Mecit Süerdem<br />

Sorumlu Yazı İşleri Müdürü: Hakan Günen<br />

Yayın İdare Merkezi: Şerafeddin Cad.<br />

Hekimoğlu İş Merkezi,<br />

K:2/209, Karatay, Konya<br />

Tel: (0332) 353 15 51<br />

Yayın Türü: Ulusal Süreli Yayın<br />

Yayına Hazırlayan<br />

Tomtom Mah. Camcı Fevzi Sok. No: 32 Beyoğlu, İstanbul<br />

Tel: (0212) 293 23 00 Faks: (0212) 293 23 01<br />

www.probiz.com.tr<br />

Dispnenin <strong>KOAH</strong>’ın en önemli semptomu olduğu ve hastalığın<br />

ağırlığı ile ilişkili olduğu bilinmektedir. Subjektif ve rahatsız edici<br />

bir semptom olan dispne aynı zamanda yaşam kalitesini de olumsuz<br />

yönde etkilemektedir. İleri evredeki <strong>KOAH</strong> hastalarının<br />

yaşamlarının son yılında bir kanser hastasından daha yoğun dispne<br />

hissettiği, ancak buna karşın kanserli hastalardan daha az destek<br />

tedavisi aldığına dikkat çekilmektedir. Bu noktadan hareketle<br />

klinikte son evre <strong>KOAH</strong> olgularında dispne ile başa çıkmak için<br />

uygulanabilecek tedavi yaklaşımları uzmanlar tarafından varolan<br />

literatür bilgisi eşliğinde değerlendirilmiştir. Bu amaçla antidepresan<br />

ilaçlar, opioidler, bazı farmakolojik olmayan yaklaşımlar ve<br />

oksijen destek tedavisinin dispnenin azatılmasına ve yaşam kalitesinin<br />

artırılmasına katkısı incelenerek klinik uygulamada kullanılabilecek<br />

bir kılavuz oluşturulmuştur.<br />

İleri evre <strong>KOAH</strong> hastalarında dispneye etkisi araştırılan yaklaşımların<br />

değerlendirilmesi sırasıyla şöyle özetlenebilir.<br />

1-Anksiyolitik/antidepresan ilaçlar<br />

<strong>KOAH</strong>’lı hastalar arasında anksiyete, panik bozukluk ve depresyon<br />

yaygındır. Dispnenin bu bozuklukları tetikleyebileceği düşünülerek,<br />

dispnenin azaltılmasında antidepresan ilaç kullanımının<br />

etkilerini değerlendiren çalışmalar yapılmıştır. Bu amaçla benzodiazepin<br />

grubu, buspiron, trisiklik antidepresanlar ve SSRI (selektif<br />

serotonin reuptake inhibitörleri) grubu ilaçların kullanıldığı<br />

çalışmalar vardır. <strong>KOAH</strong>’lı hastalar üzerindeki etkiler farklı dispne<br />

ölçekleri ve farklı yaşam kalitesi anketleri ile değerlendirilmiştir.<br />

2 | <strong>KOAH</strong> BÜLTENİ


DERLEME<br />

Benzodiazepin kullanılan dört çalışma saptanmıştır.<br />

Bu çalışmalar küçük hasta gruplarında<br />

yapılmıştır. En büyük çalışma 29 hastanın ele<br />

alındığı ve alprazolam ile yapılan çalışmadır.<br />

Olguların MRC skalası ile değerlendirildikleri<br />

dispne algısında ve 12 dakika yürüme testi<br />

sonuçlarında anlamlı bir fark saptanmamıştır. En<br />

sık görülen yan etki baş dönmesi olmakla birlikte<br />

ilacın iyi tolere edildiği bildirilmiştir.<br />

Buspiron, yaygın anksiyete bozukluğunun tedavisinde<br />

kullanılan serotoninerjik bir anksiyolitik<br />

ilaçtır. Bu ajanla yapılan iki çalışma kısa süreli ve<br />

küçük grup çalışmalarıdır ve birbiriyle çelişen<br />

sonuçlar alınmıştır.<br />

Trisiklik antidepresanlarla yapılan, plasebo<br />

kontrollü ve randomize çalışmalarda, dispne<br />

algısına, yaşam kalitesine ve 12 dakika yürüme<br />

testi ile belirlenen egzersiz performansına etkileri<br />

değerlendirilmiştir. Antidepresan tedavinin<br />

günlük aktivite sırasında depresyon skorlarını ve<br />

12 dakika yürüme mesafesini etkilemediği ortaya<br />

konulmuştur.<br />

Dispnenin giderilmesinde SSRI grubu ilaçların<br />

etkisine bakıldığında nispeten küçük gruplarda<br />

yapıldığı anlaşılan toplam dört çalışma değerlendirmeye<br />

uygun bulunmuştur. Dispnenin şiddetinde<br />

subjektif azalma tanımlanırken, ölçeklerde<br />

bu etki gösterilememiştir.<br />

SONUÇ-1<br />

Anksiyolitik ve antidepresan ilaçların ileri evre<br />

<strong>KOAH</strong>’ta dispnenin giderilmesinde rutin olarak<br />

kullanılmaması önerilmektedir.<br />

2-OPİOD ajanlar<br />

<strong>KOAH</strong>’ın son evresinde dispnenin tedaviye<br />

dirençli olması nedeniyle opioid tedavi akla<br />

gelen seçenekler arasındadır. Opioidler, dakika<br />

ventilasyonu, kan gazı değişikliklerine ventilatuar<br />

yanıtı ve bronkokonstrüksiyonu azaltarak<br />

dispne üzerinde etkili olabilir.<br />

Son dönem hastalarda, oldukça çok sayıda opioid<br />

çalışması olmasına karşın, bunların çok azı<br />

uygun yöntemle gerçekleştirilmiştir. Bu konuda<br />

incelenen iki derleme yazı, oral yolla kullanılan<br />

opioidlerin dispnenin şiddetini azalttığını ancak<br />

nebulize verildiğinde aynı etkinin alınamadığını<br />

bildirmiştir. Son dönemde ACCP (Amerikan<br />

Göğüs Hekimleri Birliği) de, ileri evre kalp ve<br />

akciğer hastalıklarında opioid kullanımını ve<br />

dozunun ayarlanmasını öneren yayınlar yapmıştır.<br />

SONUÇ-2<br />

İleri evre <strong>KOAH</strong> hastalarındaki tedaviye dirençli<br />

dispnenin giderilmesinde opioidlerin kullanılması<br />

önerilir. Amaca ulaşılabilecek en uygun<br />

dozu belirlemek için doz ayarlaması özenle<br />

yapılmalı ve opioidlerin olası yan etkileri göz<br />

önünde tutulmalıdır.<br />

3-Non-farmakolojik tedaviler<br />

Bu başlık altında göğüs vibrasyonu, büzükdudak<br />

solunumu, meditasyon, gevşeme ve<br />

davranışsal tedaviler yer almaktadır. Bu yöntemlerin<br />

dispneye etkisini araştıran çalışmaların<br />

da çok sayıda olduğu ancak yöntemleri değerlendirmeye<br />

uygun olanlarının çok az olduğu<br />

görülmektedir. Çalışmaların tüm <strong>KOAH</strong>’lı hastaları<br />

kapsaması nedeniyle, ileri evre hastalara ait<br />

veriler görece azınlıkta kalmaktadır. Derleme<br />

yazılardan edindiğimiz bilgiye göre; nöromüsküler<br />

elektriksel stimülasyon (NMES) yöntemi<br />

en etkin uygulama olmaktadır. NMES’in dispne,<br />

kas gücü ve günlük işlerdeki performans üzerine<br />

olumlu etkileri gösterilmiştir. Göğüs duvarı<br />

vibrasyonunun da dispneyi azaltmada etkili olabileceğini<br />

gösteren kanıtlar mevcuttur. Öte<br />

yandan yürüme desteği kullanma ve solunum<br />

eğitiminin de dakika solunum sayısı, vital<br />

kapasite ve gaz değişimi üzerinde etkili olduğu<br />

ileri sürülmektedir. Bunun dışında kalan gevşeme<br />

tedavisi, akupunktur, danışmanlık ve destek<br />

programları ile psikoterapinin dispne üzerine<br />

etkisi olduğunu gösteren yeterli kanıt yoktur.<br />

SONUÇ-3<br />

a. Deneyimli uygulayıcılar tarafından yapılan<br />

NMES (nöromüsküler elektriksel uyarı) ve<br />

göğüs duvarı vibrasyonunun dispnenin azaltılması<br />

için kullanılması önerilir.<br />

b. Yürüme desteği kullanımı <strong>KOAH</strong> hastalarının<br />

son dönemdeki dispneyle başa çıkmalarında<br />

<strong>KOAH</strong> BÜLTENİ | 3


DERLEME<br />

etkilidir. Hangi cihazın kullanılacağını belirlemek<br />

için uzman yardımı alınmalıdır.<br />

c. Büzük dudak solunumu, dispnenin azaltılmasında<br />

etkili olabilir. Hastalar bu konuda bilgilendirilmeli<br />

ve bu yöntem öğretilmelidir.<br />

4-Oksijen tedavisi<br />

Uzun süreli oksijen tedavisi, hipoksemik hastalarda<br />

yaygın olarak kullanılmaktadır. Neredeyse<br />

otuz yıl önce yayınlanan iki randomize kontrollü<br />

çalışma uzun süreli oksijen tedavisinin yaşam<br />

beklentisi üzerine olumlu etkisini bildirse de,<br />

son yıllarda yayınlanan bir çalışma, bu etkinin<br />

orta derecede hipoksemik olgularda gözlenmediğini<br />

ortaya koymaktadır.<br />

Kısa süreli oksijen kullanımının <strong>KOAH</strong>’ta egzersiz<br />

kapasitesi ve dispne üzerinde olumlu etkileri<br />

olduğunu gösteren çalışmalar da yapılmıştır.<br />

Bu etkilerin ileri evrede de ortaya çıkıp çıkmadığı<br />

net değildir. Ayrıca ileri evre <strong>KOAH</strong> hastalarında<br />

laboratuvar koşullarında elde edilen<br />

egzersiz performansı ile ilgili olumlu sonuçların<br />

klinik sonuçlarla uyumlu olup olmadığı da tartışma<br />

konusudur. Değerlendirme komitesi bu<br />

nedenle hipoksemisi olan ve olmayan <strong>KOAH</strong><br />

olgularında oksijen desteğinin dispnenin giderilmesine<br />

katkıda bulunup bulunmayacağını tartışmıştır.<br />

Hipoksemik hastalarda oksijen tedavisini<br />

konu alan nispeten fazla hastanın katıldığı<br />

çalışmalarda yaşam kalitesi üzerine sınırlı etkiler<br />

saptanmıştır. Öte yandan istirahatte ciddi hipoksemisi<br />

olmayan <strong>KOAH</strong>’lı olgularda oksijen<br />

tedavisi ile oda havası karşılaştırıldığında dispne<br />

algısı ve yaşam kalitesi üzerine anlamlı bir<br />

etkinin görülmediği anlaşılmaktadır.<br />

SONUÇ-4<br />

Hipoksemik <strong>KOAH</strong>’lı hastalarda uzun süreli<br />

oksijen kullanımı mortaliteyi azaltır ve bazı hastalarda<br />

da dispnenin daha az hissedilmesini<br />

sağlayabilir. Özellikle istirahatte hipoksemisi<br />

olan hastalarda uzun süreli oksijen tedavisi<br />

ihmal edilmemelidir. Ancak hipoksemik olmayan<br />

ileri evre hastalarda oksijen desteğinin<br />

dispnenin giderilmesinde etkili olabileceğini<br />

gösteren yeterli kanıt yoktur. Fakat yine bu<br />

olgularda oksijenin yaşam kalitesi üzerinde az<br />

da olsa olumlu etkisi olabilir.<br />

Bu bilgilerin ışığında ileri evre <strong>KOAH</strong>’lı hastaların<br />

klinisyen tarafından düzenli olarak izlenmesi<br />

ve dispne şiddetinin uygun bulunan bir ölçek ile<br />

değerlendirilmesi önerilmektedir. Hastanın<br />

optimal farmakolojik tedavi alması ve dispneye<br />

neden olacak diğer nedenlerin sürekli akılda<br />

tutulması önemlidir. Dispnenin azaltılması için<br />

kullanılacak yöntemlere başvurmadan önce<br />

kontrendikasyon açısından, bu amaçla ilaç kullanılmaya<br />

başladıktan sonra ise olası yan etkiler<br />

açısından dikkatli olunmalıdır.<br />

4 | <strong>KOAH</strong> BÜLTENİ


RÖPORTAJ<br />

Uzm. Dr. Dicle Kaymaz<br />

Kronik Solunum<br />

Hastalıklarında Evde Sağlık<br />

Hizmet Sunumu<br />

<strong>KOAH</strong> akut atakta evde hastane uygulaması kapsamında<br />

takip edilen 61 yaşında, erkek hasta ile yapılan söyleşi.<br />

Dr. Dicle Kaymaz: Hastanemiz acil servisine ne zaman ve<br />

hangi şikayetlerle başvurdunuz?<br />

M.S.: Üç ay önce üç gündür daha da belirginleşen nefes<br />

darlığı, öksürük, koyu renkli balgam çıkarma şikayetiyle<br />

neredeyse hiç hareket edemeyecek durumda iken 112 ile<br />

acil servise getirildim.<br />

Dr. Dicle Kaymaz: Kaç yıldır <strong>KOAH</strong> hastasısınız?<br />

M.S.: Yaklaşık 12 yıl önce <strong>KOAH</strong> tanısı aldım. Altı yıl önce<br />

ise yoğun bakımdaki yatışımdan sonra BİPAP cihazı kullanmaya<br />

başladım. Ben yıllarca mobilya ustası olarak tozlu<br />

ortamlarda çalıştım ve 30 yıl günde bir paket sigara kullandım.<br />

<strong>KOAH</strong> tanısı ilk konulduğunda bu hastalığın sigara kullanmama<br />

ve tozlu ortamlarda çalışmama bağlı olduğu konusunda<br />

bilgilendirildim. <strong>KOAH</strong> hastası olduğumu öğrendikten<br />

sonra yani 12 yıl önce sigarayı bıraktım.<br />

Dr. Dicle Kaymaz: Evde Sağlık Hizmet Sunumundan nasıl<br />

haberiniz oldu?<br />

M.S.: Acil servise az önce bahsettiğim şikayetlerle başvurduğumda,<br />

Evde Sağlık Hizmet Sunum merkezinde çalışan<br />

göğüs hastalıkları doktorları tarafından muayene edildim,<br />

acil dosyam incelendi. Nerede oturduğum ve yalnız yaşayıp<br />

yaşamadığım sorgulandı. Bazı tetkikleri istedikten sonra has-<br />

<strong>KOAH</strong> BÜLTENİ | 5


RÖPORTAJ<br />

tanede yatmamı gerektirecek ciddiyette<br />

atağımın olduğu, fakat sanatoryum hastanesindeki<br />

(Ankara Atatürk Göğüs Hastalıkları<br />

ve Göğüs Cerrahisi Eğitim Araştırma<br />

Hastanesi) Evde Sağlık Hizmet Sunum ekibi<br />

tarafından hastanede yatar gibi evde takip<br />

edilebileceğim, evde neler yapılacağı,<br />

benim ve ailemin yapacakları konusunda bilgilendirildikten<br />

sonra bu uygulamayı kabul<br />

ettiğimi gösteren onay belgesini imzaladım<br />

ve evde bakıma alındım.<br />

Dr. Dicle Kaymaz: Doktorunuz ve hemşireniz<br />

sizi ne sıklıkta ziyaret ettiler?<br />

M.S.: Evime haftada iki gün bir göğüs hastalıkları<br />

uzmanı doktor ve bir hemşire birlikte<br />

ziyaret verdiler. Fakat evde takip edilmeye<br />

başladığım ilk günlerde bana öğrettiklerinden<br />

bildiğim kan gazı ile ilgili değerlerimi<br />

takip etmek için bazen bir günde iki kez<br />

evime geldikleri de oldu.<br />

Dr. Dicle Kaymaz: Bu ziyaretlerde size ne<br />

gibi tedaviler uyguladılar?<br />

M.S.: En önce nasıl doğru nefes alıp vermem<br />

gerektiğini öğrettiler. Hastalığımın ne olduğu<br />

ve şu anki durumum konusunda bilgi verdiler.<br />

Her vizitte muayene edildim. Evime geldikleri<br />

ilk vizitte kan, idrar, balgam örneklerimi<br />

aldılar. Kalp grafiğimi çektiler. <strong>KOAH</strong> atakta<br />

olduğum için bana reçete ettikleri, uygulamam<br />

gereken tedaviyi her vizitte doğru kullanıp<br />

kullanmadığımı kontrol ettiler. İnhaler<br />

cihazlarımı doğru kullanmam konusunda,<br />

ayrıca kullandığım BİPAP cihazı, oksijen konsantratörü<br />

ve nebülizatörün temizliği, bakımı<br />

hakkında da bilgi verip, yerinde uygulamalı<br />

gösterdiler. Benim aynı zamanda şeker hastalığım<br />

da olduğu için evime Evde Sağlık<br />

Hizmet Sunumu ekibinde çalışan diyetisyen<br />

de gelerek bana ve eşime doğru beslenmem<br />

ve diyabetik diyet konusunda eğitim verdi.<br />

Dr. Dicle Kaymaz: Daha önce hiç hastanede<br />

yattınız mı? Yattınızsa kaç kez yattınız?<br />

M.S.: Birçok kez göğüs hastalıkları servislerinde,<br />

bir kez de yoğun bakımda yatarak<br />

tedavi gördüm.<br />

6 | <strong>KOAH</strong> BÜLTENİ


LİTERATÜR<br />

ÖZETLERİ<br />

Dr. Dicle Kaymaz: Bir dahaki atağınızda tekrar<br />

Evde Sağlık Hizmet Sunumunda takip<br />

edilmek ister misiniz? Neden?<br />

M.S.: İsterim. Çünkü kendi ev ortamım daha<br />

temiz, kendi yatağım daha rahat. Evde<br />

yapılan tedaviler ile hastanede yattığım<br />

zaman yapılan tedaviler benzer. Hiçbir fark<br />

yok ve eve ekip geldiğinde benimle bire bir<br />

daha uzun süreli ve daha yakından ilgilenildiğini<br />

görmek beni fazlasıyla memnun etti.<br />

Kendimi güvende hissettim; hastalığımla ve<br />

yapılması gerekenler konusunda bilgilendirilmek<br />

ise bu hastalıkla baş edebileceğime<br />

olan inancımı artırdı.<br />

Dr. Dicle Kaymaz: Evde hastane uygulaması<br />

ile evde tedaviniz ne zaman sona erdi?<br />

M.S.: Evde yapılan takiplerim sonucunda<br />

nefes darlığım ve balgam miktarım azaldı,<br />

balgamımın rengi açıldı. Doktorum tarafından<br />

yapılan muayenem ve kontrol için alınan<br />

kan tetkiklerimin de iyi olması üzerine<br />

evde bakımdan taburcu edildim ve sonraki<br />

gün sanatoryum hastanesi evde bakım<br />

polikliniğine başvurmam söylendi. Evde<br />

bakım polikliniğine başvurduğumda ise<br />

evde ataktayken kullandığım tedavim<br />

değiştirildi ve atakta olmadığım dönemde<br />

kullanmam gereken <strong>KOAH</strong> tedavim<br />

düzenlenerek doğru kullanmam konusunda<br />

eğitim verildi. Ayrıca doktorum bana<br />

bu ilaç tedavilerinin tek başına yeterli<br />

olmadığını ilaç tedavilerinin yanı sıra pulmoner<br />

rehabilitasyon diye adlandırılan kol<br />

ve bacak kaslarımın güçlendirilmesine<br />

yönelik egzersizler yaparak yürüme mesafemin<br />

artabileceği, nefes darlığımın azalıp,<br />

yaşam kalitemin artacağı programları<br />

anlattı. Bunun üzerine iki ay süresince haftada<br />

iki gün sanatoryum hastanesi pulmoner<br />

rehabilitasyon programına katılmak<br />

üzere randevu aldım.<br />

<strong>KOAH</strong> BÜLTENİ | 7


LİTERATÜR<br />

ÖZETLERİ<br />

<strong>KOAH</strong>’LI HASTALARDA MİYOKARD<br />

ENFARKTÜSÜ VE DİĞER<br />

KOMORBİDİTELER: TÜM<br />

DANİMARKA’DA 7.4 MİLYON KİŞİYİ<br />

KAPSAYAN BİR ÇALIŞMA<br />

Hazırlayan: Prof. Dr. Hakan Günen<br />

Myocardial infarction and other co-morbidities in<br />

patients with COPD: a Danish Nationwide Study of<br />

7.4 million individuals<br />

Sode BF, Dahl M, Nordestgaard BG<br />

Eur Heart J <strong>2011</strong>: In press<br />

<strong>KOAH</strong>’lı hastalarda başta miyokard enfarktüsü<br />

olmak üzere birçok komorbid durumun hastalığın<br />

mortalite ve morbiditesine önemli katkı yaptığı<br />

bilinmektedir. Bununla birlikte <strong>KOAH</strong>’ta<br />

komorbiditelerin değerlendirildiği çalışmaların<br />

hemen hemen tamamında tarafsız olunmaya<br />

çalışılsa dahi hasta seçimlerinde farkına varılmadan<br />

az veya çok oranda taraf tutma ikilemi aşılamamıştır.<br />

Böylesi bir istatistiksel problemi aşmanın<br />

herkesçe kabul edilen yolu, çok zor olmasına<br />

rağmen, kişi veya hastalık durumu gözetilmeksizin<br />

tüm toplumun çalışmaya dahil edilmesidir.<br />

Bu amaçla Danimarka’da 1980 ve 2006 yılları<br />

arasında ICD kodlarına göre tutulan tüm tıbbı<br />

kayıtlar ve hasta takipleri göz önüne alınarak<br />

<strong>KOAH</strong>’la miyokard enfarktüsü, akciğer kanseri,<br />

kalça kırığı, depresyon ve diabetes mellitus arasındaki<br />

ilişki araştırılmıştır. Bu hastalıkların seçilmesinin<br />

nedeni <strong>KOAH</strong>’la aralarındaki bağın herkesçe<br />

kabul edilmiş olması ve diğer ilişkili olabilecek<br />

hastalık kayıtlarının (sol kalp yetmezliği,<br />

felç, periferik vasküler hastalık, hipertansiyon,<br />

dislipidemi vs.) ikilem yaratacak şekilde tam<br />

güvenli olmamasıdır. Bu hastalıklarla <strong>KOAH</strong> arasındaki<br />

ilişki hesaplanırken <strong>KOAH</strong>’la arasında<br />

hiçbir bağ olmadığı düşünülen multipl skleroz<br />

hastalığı negatif kontrol olarak alınmıştır.<br />

Analizler <strong>KOAH</strong> hastalarının bu hastalıklara karşı<br />

ömür boyu risklerini ve ilk hospitalizasyondan<br />

önceki ve sonraki risklerini hesaplamaya yönelik<br />

olarak yapılmıştır. Komorbid durumlara karşı<br />

relatif risk hesaplamalarında Cox regresyon analizi<br />

kullanılmıştır.<br />

Yirmi yedi yıllık çalışma boyunca 7.419.791 kişi,<br />

toplam 140 milyon yıl boyunca takip edilmişlerdir.<br />

Tüm bu kişiler içerisinde <strong>KOAH</strong> teşhisi konulan<br />

hasta sayısı 313.958’dir. Multipl sklerozlu<br />

hastalarla karşılaştırıldığında, <strong>KOAH</strong>’lı hastalardaki<br />

hayat boyu relatif risk oranları (odds ratio)<br />

sırası ile miyokard enferktüsü için 1.26, akciğer<br />

kanseri için 2.05, kalça kırığı için 2.12, depresyon<br />

için 1.74 ve diyabet içinse 1.21 bulunmuştur.<br />

Hastaneye <strong>KOAH</strong> nedeni ile ilk yatıştan<br />

önceki risk oranları ise gene aynı hastalıklar için<br />

sırasıyla, 1.47, 3.68, 1.16, 1.88 ve 1.16 olarak<br />

hesaplanmıştır. Diğer taraftan ilk hospitalizasyondan<br />

sonraki relatif risk oranları 0.74, 1.48,<br />

1.23, 1.21 ve 0.83 bulunmuştur. Çalışmaya alınan<br />

Danimarka nüfusu yaşa göre ve cinsiyete<br />

göre tüm hastalıklar bakımından tekrar değerlendirildiğinde<br />

ise hayat boyu relatif risk oranı<br />

gençlerde ve kadınlarda belirgin şekilde yüksek<br />

bulunmuştur.<br />

Bu çalışmanın sonucunda, <strong>KOAH</strong>’lı hastalarda<br />

hayat boyu risk bakımından miyokard enfarktüsü<br />

riskinin kabaca %25, akciğer kanseri ve kalça<br />

kırığı riskinin 2 kat, depresyon riskinin %75 ve<br />

diyabet riskinin ise %20 fazla olduğu söylenebilir.<br />

<strong>KOAH</strong> nedeni ile hastaneye yatmadan önce<br />

tüm bu hastalıklar bakımından riskin hastaneye<br />

yatış sonrasına göre, genç nüfusun yaşlı nüfusa<br />

göre ve kadın nüfusun da erkek nüfusa göre<br />

daha fazla risk altında olduğunu söyleyebiliriz.<br />

Tüm bu bulguların daha önce tüm ulusu kapsayan<br />

bir çalışmada gösterilmemiş olmasının bu<br />

çalışmanın değerini artırdığını düşünüyoruz.<br />

Bununla birlikte verilerimizi değerlendirirken,<br />

hastalık grupları arasında epidemiyolojik olarak<br />

ilişki bulmanın pathogenetik olarak da bu hastalıkların<br />

ilişkili oldukları anlamına gelemeyebileceğinin<br />

hatırlanması gereklidir. Hesaba katılmayan<br />

veya gözden kaçan birçok karıştırıcı faktör<br />

istatistiksel açıdan ilişkili durumların ortaya<br />

çıkmasına neden olabilir. Sonuçların gelecekteki<br />

çalışmalarla da tekrarlanmasının uygun olacağını<br />

düşünüyoruz.<br />

8 | <strong>KOAH</strong> BÜLTENİ


LİTERATÜR<br />

ÖZETLERİ<br />

<strong>KOAH</strong>’TA HİDROJEN TEDAVİSİ YENİ<br />

VE ETKİLİ BİR TEDAVİ ŞEKLİ<br />

OLABİLİR<br />

Hazırlayan: Prof. Dr. Mukadder Çalıkoğlu<br />

Hydrogen therapy may be a novel and effective<br />

treatment for COPD<br />

Liu SL, Liu K, Sun Q, Liu WW, Tao HY, Sun XJ<br />

Front Pharmacol <strong>2011</strong>:In pres<br />

Hidrojen (H2), renksiz, tatsız, kokusuz, irritan<br />

olmayan ve son derece yanıcı bir gazdır ve<br />

hiperbarik tedavide genellikle fizyolojik inert gaz<br />

olarak kabul edilir. Uzun yıllardır birçok hastalıkta<br />

çeşitli yollarla uygulanan hidrojen gazının<br />

selektif bir şekilde toksik oksijen radikallerini<br />

azaltarak antioksidan ve anti-apoptotik etkisinin<br />

olduğu ve birçok ROS ilişkili hastalıkta olumlu<br />

etkisinden söz edilmektedir (kanser, paraziter<br />

karaciğer inflamasyonu, neonatal hipoksik iskemik<br />

hasarlanma, iskemik doku/organ hasarlanması,<br />

tip 2 DM, sisplatin nefrotoksisitesi,<br />

Parkinson hastalığı ve ateroskleroz vb). Tüm bu<br />

kanıtlar H2 molekülünün <strong>KOAH</strong>’ı da içine alan<br />

oksidatif stresle ilişkili hastalıklarda etkili olabileceğini<br />

düşündürmektedir.<br />

<strong>KOAH</strong> tam olarak geri dönüşlü olmayan hava<br />

akım kısıtlamasıyla karakterize, temel olarak kronik<br />

bronşit ve amfizemden oluşan, kompleks,<br />

multifaktöriyel bir hastalıktır. <strong>KOAH</strong>’ın önemli bir<br />

özelliği, hasarlanmaya anormal cevap olarak akciğerde<br />

inflamatuar hücrelerin aşırı aktivasyonuyla<br />

oluşan kronik inflamasyondur. Bugün <strong>KOAH</strong> için<br />

İKS, LABA, antikolinerjikler, antibiyotikler, bunların<br />

kombinasyonları gibi tedavi seçeneklerine<br />

rağmen, ideal bir tedavi ortaya koyulamamıştır.<br />

İKS’lerin pnömoni riskini artırabileceği, antikolinerjiklerin<br />

kardiyovasküler mortalite ve morbidite<br />

ile ilişkili olabileceğine dair kanıtlar vardır. <strong>KOAH</strong><br />

mortalitesi ve morbiditesindeki artış da dikkate<br />

alınacak olursa etkili bir tedavinin derhal bulunmasına<br />

ihtiyaç vardır.<br />

Kanıtlar ROS’un <strong>KOAH</strong> patogenezi ve ataklarında<br />

etkili olduğunu göstermektedir. Birçok araştırmacı<br />

bu hastaların epitelial lining sıvısında,<br />

ekshale havasında, indükte balgamında ve idrarında<br />

H2O2, N2O gibi markerları, iNOS pozitif<br />

ve yoğun nitrozin pozitif boyanan hücreleri göstermişlerdir.<br />

Bizim hipotezimize göre H2, <strong>KOAH</strong> için eşsiz,<br />

etkin ve spesifik bir tedavi olabilir. H2’nin OH ve<br />

ONOO- gibi reaktif oksijen radikallerini elimine<br />

edebilmesi ve bu ROS’un <strong>KOAH</strong>’ın patogenetik<br />

sürecinde etkili olması nedeniyle <strong>KOAH</strong>’da<br />

koruyucu, atakları önleyici ve süreci yavaşlatıcı<br />

bir tedavi olabilmesi potansiyeli vardır.<br />

Diğer oksidan yakalayıcılarla karşılaştırıldığında,<br />

H2 birçok avantaja sahiptir. Küçük moleküler<br />

ağırlığı sebebiyle bio-membranlardan kolayca<br />

penetre olarak sitozol, mitokondri ve nükleusa<br />

diffüze olabilmesi, OH ve ONOO- ile selektif<br />

olarak reaksiyona girdiği için hücre sinyalleri ile<br />

ilgili diğer önemli ROS’ları azaltmaması, böylece<br />

metabolik oksidasyon-redüksiyon reaksiyonları<br />

bozmaması, doku uyumunun diğer birçok oksidan<br />

yakalayıcıdan daha güçlü olması bu avantajlardan<br />

birkaçıdır.<br />

H2’nin özellikle akciğere uygulanmasının eşsiz<br />

faydaları olduğu ileri sürülmektedir. Dalış sırasında<br />

yüzyıllardır kullanılan ve oldukça güvenli<br />

olduğu bilinen inhale H2 akciğerin özel anatomik<br />

yapısı nedeniyle kolay ve hızlı bir şekilde<br />

terapötik düzeye ulaşabilir. Sonuç olarak, biz<br />

H2’nin sözü edilen bu potansiyel koruyucu etkilerinden<br />

dolayı <strong>KOAH</strong>’da kontrol sağlayabileceğini<br />

düşünüyoruz.<br />

<strong>KOAH</strong> BÜLTENİ | 9


LİTERATÜR<br />

ÖZETLERİ<br />

UYUMSUZ HAVA YOLU<br />

OBSTRÜKSİYONU OLAN VAKALAR:<br />

<strong>KOAH</strong>’IN SPİROMETRİK TANIMLARI<br />

ARASINDA KAYBOLMA<br />

Hazırlayan: Prof. Dr. Mukadder Çalıkoğlu<br />

Subjects with Discordant Airways Obstruction:<br />

Lost between Spirometric Definitions of COPD<br />

Lamprecht B, Schirnhofer L, Kaiser B, Buist SA,<br />

Mannino DM, Studnicka M<br />

Pulm Med <strong>2011</strong>;In Pres.<br />

Akciğer fonksiyon ölçümleri <strong>KOAH</strong> tanısının<br />

koyulması ve şiddetinin belirlenmesi için temel<br />

testlerdir. GOLD’a göre <strong>KOAH</strong>, postbronkodilatör<br />

(PB) FEV1/FVC


LİTERATÜR<br />

ÖZETLERİ<br />

liğine rağmen kullanımını sınırlamaktadır. Bu<br />

çalışmanın sonucunda FEV1/FVC için sabit 0.70<br />

değeri yerine LLN’nin eşik değer olarak kullanılmasının<br />

klinik anlamlı hastalığı tanımada yararlı<br />

olacağı ve özellikle 1. basamakta tarama sırasında<br />

kullanılabileceği ileri sürülmektedir.<br />

<strong>KOAH</strong> TEDAVİSİNDE BETA-<br />

BLOKERLERİN ETKİSİ: RETROSPEKTİF<br />

KOHORT ÇALIŞMASI<br />

Hazırlayan: Yard. Doç. Dr. Gazi Gülbaş<br />

Effect of beta blockers in treatment of COPD:<br />

a retrospective study<br />

Short PM, Lipworth SW, Elder DH, Schembri S,<br />

Lipworth BJ<br />

BMJ <strong>2011</strong>;10:d2549<br />

Yakın zamana kadar, β-blokerler akut bronkospazm<br />

riskinden dolayı astımlı hastalarda tercih<br />

edilmeyen ilaç grubuydu. Yüksek doz kardiyoselektif<br />

β bloker ve nonselektif β bloker kullanan<br />

hastalarda β-agonistlerin bronkodilatör cevabının<br />

inhibisyonu, artmış bronş aşırı duyarlılığı ve<br />

FEV1’de azalmaya ait kanıtlar nedeniyle, aynı<br />

düşünce <strong>KOAH</strong> için de geçerliydi. <strong>KOAH</strong> büyük<br />

oranda heterojenite gösteren bir hastalıktır.<br />

Komorbitelerin varlığı, hava yolu obstrüksiyonunun<br />

derecesinden bağımsızdır. <strong>KOAH</strong>’da kardiyovasküler<br />

komorbiditelerin tedavisi, mortalite<br />

üzerine olumsuz etkilerinden dolayı özellikle<br />

önemlidir.<br />

<strong>KOAH</strong>’lı ve kardiyovasküler hastalığı olan hastalarda<br />

β-blokerlerin kullanımının mortaliteyi azalttığını<br />

gösteren çalışmalar mevcuttur. <strong>KOAH</strong>’da<br />

β-bloker kullanımı ile sağkalımdaki düzelmenin<br />

sadece kardiyovasküler etkileri nedeni ile olup<br />

olmadığı bilinmemektedir. Yakın zamandaki<br />

kanıtlar, β-blokerlerin kardiyovasküler hastalığı<br />

olmayan <strong>KOAH</strong>’lılarda dahi, alevlenmelerde ve<br />

sağkalımda iyileşme sağlayabileceğine işaret<br />

etmektedir.<br />

Ocak 2001 ile Ocak 2010 tarihleri arasında<br />

göğüs hastalıkları uzmanları ve pratisyen doktorların<br />

kullandığı, hastalığa spesifik veri tabanı<br />

olan TARDİS tarandı. Başlangıçta hastalar β-<br />

bloker kullanımına göre iki gruba ayrıldı. β-bloker<br />

kullanımına bağlı ölümleri karşılaştırmak için<br />

log rank yöntemi ile Kaplan Meier sağkalım<br />

analizi yapıldı. Cox regresyon analizi ile β-blokerlerle<br />

ilişkili mortalite nedenleri değerlendirildi.<br />

Daha sonra hastalar; grup 1 (inhaler kortikosteroid),<br />

grup 2 (inhaler kortikosteroid ve<br />

uzun etkili β2-agonist [salmeterol veya formeterol]),<br />

grup 3 (inhaler kortikosteroid, uzun etkili<br />

β2- agonist ve β-bloker), grup 4 (inhaler kortikosteroid,<br />

uzun etkili β2-agonist, uzun etkili<br />

antimuskarinik [tiotropium]), grup 5 (inhaler kortikosteroid,<br />

uzun etkili β2-agonist, uzun etkili<br />

antimuskarinik ve β-bloker), grup 6 (uzun etkili<br />

β2-agonist veya tiotropium) grup 7 (β-blokerler),<br />

grup 8 (inhaler kortikosteroid ve β-bloker),<br />

grup 9 (inhaler kortikosteroid ve tiotropium) ve<br />

grup 10 (ya uzun etkili β2-agonist ya da tiotropium<br />

ile birlikte β-bloker) olarak alt gruplara<br />

ayrıldı. Bu gruplar ya kısa etkili β2-agonist (terbutalin,<br />

salbutamol) ya da kısa kısa etkili antimuskarinik<br />

(ipratropium) alan kontrol grubu ile<br />

karşılaştırıldı. Cox regresyon analizi ile tüm mortalite<br />

sebepleri, solunum hastalığı kaynaklı hastane<br />

yatışı, acil servis sistemik kortikosteroid<br />

tedavisi değerlendirildi.<br />

TARDIS veri tabanından 6345 hasta tarandı. Elli<br />

yaşın üzerindeki 5977 hasta analize dahil edildi.<br />

Malignite hikayesi olan hastalar analizden çıkarıldı.<br />

GOLD sınıflamasına göre hastaların %15’i<br />

(897) evre I, %55’i (3287) evre II, %25’i (1494)<br />

evre III ve %5’i (299) evre IV idi. Ortalama takip<br />

süresi 4.35 yıl idi. Tanı anında ortalama yaş ise,<br />

<strong>KOAH</strong> BÜLTENİ | 11


LİTERATÜR<br />

ÖZETLERİ<br />

69.1 ve hastaların %51’i (3048) erkek idi. β-bloker<br />

kullanan hastalar değerlendirildiğinde, %88’i<br />

(720) kardiyoselektif β-bloker kullanıyordu.<br />

Kontrol grubu da dahil bütün hastalar ipratropium<br />

ve/veya tek başına salbutamol kullanıyordu.<br />

Solunum fonksiyon testi ölçümleri uygun olan<br />

2712 hastanın alt grup analizi yapıldı. İnhale kortikosteroid,<br />

uzun etkili β2-agonist ve tiotropium<br />

üçlü tedavisini alan hasta grubunun FEV1 değerleri<br />

en düşüktü. β-blokerlerin, uzun etkili bronkodilatör<br />

veya inhaler kortikosteroidlerin dahil<br />

olduğu tedavi rejimlerine eklendiği zaman, kötüleşmeye<br />

yol açmadığı tespit edildi. Üstelik, çalışma<br />

başlangıcındaki FEV1 değerleri ile çalışma<br />

sonundaki değerler karşılaştırıldığında, β-blokerlerin<br />

dahil olduğu hiçbir tedavi grubunda belirgin<br />

kötüleşme saptanmadı. Kaplan Meier ve<br />

long rank testi ile β-blokerlerin sağkalım üzerine<br />

olan etkilerini değerlendirmek için 819 β-bloker<br />

alan hasta, diğerleri ile karşılaştırıldı. β-blokerlerin<br />

sağkalım üzerine anlamlı iyileşme sağladığı<br />

görüldü (p


LİTERATÜR<br />

ÖZETLERİ<br />

KRONİK OBSTRÜKTİF AKCİĞER<br />

HASTALIĞI OLAN HASTALARDA<br />

AKCİĞER KANSERİ İNSİDANSI VE<br />

PREDİKTE EDİCİ FAKTÖRLER<br />

Hazırlayan: Yard. Doç. Dr. Levent Cem Mutlu<br />

Lung Cancer in Patients with Chronic Obstructive<br />

Pulmonary Disease Incidence and Predicting<br />

Factors<br />

Torres JP, Marin JM, Casanova C, Cote C, Carrizo S<br />

Am J Respir Crit Care Med. <strong>2011</strong>;184:913-919<br />

Sigara <strong>KOAH</strong> ve akciğer kanseri gelişiminde her<br />

iki cinsiyet için önemli bir risk faktörü olup, tüm<br />

dünyada önlenebilir en önemli ölüm sebebidir.<br />

<strong>KOAH</strong> ve akciğer kanserinin önümüzdeki yıllarda<br />

gelişmekte olan dünyada en önemli iki ölüm<br />

sebebi olacağı öngörülmektedir. Şimdiye kadar<br />

yapılan çalışmalar, bozulmuş solunum fonksiyonlarının<br />

ve bilgisayarlı tomografi ile tespit<br />

edilmiş amfizemin sigara içenlerde akciğer kanseri<br />

gelişimi ve prognozu için önemli risk faktörü<br />

olduklarını göstermektedir. Bazı çalışmalar<br />

hava akımı kısıtlılığı ile akciğer kanseri arasında<br />

ilişki olduğunu ileri sürerken, bazı çalışmalar ise<br />

kanser gelişiminde hava akımı kısıtlılığından<br />

ziyade amfizemin risk faktörü oluşturduğunu ileri<br />

sürmektedir. Caplin ve Festenstein ise yaptıkları<br />

çalışmada şaşırtıcı şekilde hava akımı kısıtlılığı<br />

ile kanser gelişimi arasında negatif ilişki olduğunu<br />

ileri sürmüşlerdir. Bu çalışma akciğer kanseri<br />

insidansının ciddi <strong>KOAH</strong>’lı hastalarda hafif olanlara<br />

göre daha düşük olabileceği hipotezinin<br />

test edilmesine yönelik olarak planlanmıştır.<br />

Çalışma Ocak 1997 ile Aralık 2009 tarihleri arasında<br />

yürütülmüştür. Hastalar ABD’de bir<br />

İspanya’da ise üç üniversite hastanesi polikliniğine<br />

başvuran <strong>KOAH</strong>’lılardan oluşmaktadır.<br />

<strong>KOAH</strong>, en az 10 paket-yıl sigara içme hikayesi<br />

ve 400 mg albuterol inhalasyonu sonrası yapılan<br />

solunum fonksiyon testinde FEV1/FVC oranının<br />

0.70‘in altında olması olarak tanımlanmıştır.<br />

Astım, tüberküloz, bronşektazi ve konjestif kalp<br />

yetmezliği tanısı olan ve hemoptizi, öksürük, kilo<br />

kaybı, göğüs ağrısı gibi semptomları olan hastalar<br />

çalışmaya dahil edilmemiştir. Çalışmanın başlangıcında<br />

hastaların cinsiyetleri, yaşları, vücut<br />

kitle indeksleri, sigara içme durumları kayıt edilmiş,<br />

inspiratuar kapasite (IC), total akciğer kapasitesi<br />

(TLC), karbon monoksit difüzyon kapasitesilerini<br />

(DLCO) içeren solunum fonksiyon testleri<br />

uygulanmıştır. Tüm hastalar 10 yıl boyunca<br />

veya ölünceye kadar 6 ayda bir değerlendirilmiştir.<br />

Toplam 2507 hastanın alındığı çalışmada<br />

hastaların ortalama yaşı 65, %92’si erkek, VKİ’si<br />

27 kg/m 2 , sigara yükü 58 paket-yıl, aktif içici<br />

oranı %30, ortalama takip süresi 60 ay olarak<br />

tespit edilmiş. GOLD evrelerine göre sırasıyla<br />

evre I, 362 (%14), evre II, 1086 (%42), evre III,<br />

802 (%31), evre IV, 338 (%13) hastadan oluşmaktadır.<br />

Takip boyunca 215 hastada akciğer<br />

kanseri tespit edilmiş ve akciğer kanseri için insidans<br />

yoğunluğu 1000 insan yılında 16,7 olarak<br />

bulunmuştur. Hastaların 124’ünde (%57) akciğer<br />

kanserinin histolojik tanısına ulaşılmış, en sık<br />

rastlanan histolojik tip olan skuamöz hücreli kanseri,<br />

adenokanser ve küçük hücreli kanser takip<br />

etmiştir. İlginç olarak evre I hastalarda en sık<br />

adenokanser tespit edilmiştir. Kanser gelişen ve<br />

gelişmeyen grubun başlangıç özellikleri karşılaştırıldığında,<br />

kanser gelişen grubun FEV1 değerinin<br />

daha iyi olduğu, IC/TLC ve DLCO değerlerinin<br />

daha kötü olduğu, VKİ’nin daha düşük olduğu<br />

ve daha yoğun sigara içicisi oldukları görülmüştür.<br />

Yaş, cinsiyet ve aktif sigara içiciliğiyle ilişkili<br />

fark görülmemiş, hava akımı kısıtlılığı kötüleştikçe<br />

akciğer kanseri insidans yoğunluğunun da<br />

düştüğü tespit edilmiştir. Sırasıyla insidans, evre<br />

I’de 19,9, evre II’de 17,1, evre III’te 16,5 ve evre<br />

IV’te 9,2 olarak tespit edilmiştir. Tek değişkenli<br />

regresyon analizi sonucu yaş, VKİ, içilen sigara<br />

miktarı, aktif sigara içiciliği, hafif <strong>KOAH</strong> evreleri,<br />

DLCO’nun %80’den düşük olması ve IC/TLC<br />

oranının 0,25’den düşük olması ile akciğer kanseri<br />

arasında ilişki tespit edilirken cinsiyet açısından<br />

fark tespit edilmemiştir. Cox regresyon analizi<br />

ile parametreler tekrar değerlendirildiğinde,<br />

sadece yaş, DLCO’nun %80’in altında olması,<br />

VKİ ve hafif <strong>KOAH</strong> evrelerinin akciğer kanseri<br />

gelişmesiyle ilişkili olduğu görülmüştür. Bazal<br />

DLCO değeri ile akciğer kanseri arasındaki ilişki-<br />

<strong>KOAH</strong> BÜLTENİ | 13


LİTERATÜR<br />

ÖZETLERİ<br />

yi görmek için DLCO değerinin %80’in altında<br />

ve üstünde olan grupların akciğer kanseri insidans<br />

yoğunlukları tespit edildiğinde sırasıyla<br />

1000 insan yılında 19,1 ve 10,7 olarak bulunmuş<br />

ve insidans hız oranı ise 1,79 olarak tespit edilmiştir.<br />

Çalışmada iki önemli sonuca ulaşılmıştır:<br />

1) Akciğer kanseri insidans yoğunluğu daha<br />

önceki çalışmalarda bildirilenlerden daha yüksek<br />

bulunmuş ve genel kanının tersine başlangıçtaki<br />

hava akımı kısıtlılığı arttıkça insidans yoğunluğunun<br />

azalmakta olduğu görülmüştür, 2) Akciğer<br />

kanseri gelişimi için ileri yaş, düşük VKİ, düşük<br />

DLCO ve GOLD evre I ve II’nin bağımsız risk faktörü<br />

olduğu bulunmuştur.<br />

<strong>KOAH</strong> ve akciğer kanseri arasındaki ilişki daha<br />

önce toplum tabanlı, akciğer kanseri tarama<br />

programlarında, epidemiyolojik anketlerde ve<br />

olgu kontrol çalışmalarında araştırılmış ve bu<br />

çalışmalarda akciğer kanseri için insidans oranı<br />

1000 insan yılında 0,64 ile 4,2 arasında bildirilmiştir.<br />

Genel inanışın tersine çalışmada akciğer<br />

kanseri insidansı ile hava yolu akım kısıtlılığı arasında<br />

negatif korelasyon gözlenmiştir. Evre IV<br />

hastalarda insidans 1000 insan yılında 9,2’yken,<br />

evre I hastalarda 19,9 olarak bulunmuştur. Bu<br />

sonucun ileri evre hastaların akciğer kanseri riski<br />

taşımayan sağ kalmış hastalar olmasından kaynaklanabileceğini<br />

düşünerek takip süresini tüm<br />

evreler için 6 ay ile sınırlandırarak tekrar analiz<br />

yapılmıştır. Yeni analizde aynı değişkenlerin<br />

(DLCO

Hooray! Your file is uploaded and ready to be published.

Saved successfully!

Ooh no, something went wrong!