17.05.2017 Views

BULTEN (2)

Create successful ePaper yourself

Turn your PDF publications into a flip-book with our unique Google optimized e-Paper software.

KAYBOLUŞ<br />

Şeniz Baş<br />

“Sonra çıkıyorsun dışarı, bakıyorsun güneş hala<br />

tepede. Bir cigara yakıyorsun ve yıllardır kurduğun<br />

cümleyi bilmem kaçıncı kez kuruyorsun; ne yapalım,<br />

kısmet değilmiş.” Sabahattin Ali<br />

Bir ıssızda taka tuka bir kamyonun arkasında<br />

köşeye sinmiş gidiyorsun. Araba taşların üstünden<br />

geçip hopladıkça senin de yüreğin hopluyor. Olsun<br />

ama iyi geliyor, biraz olsun ferahlıyorsun. Saatlerdir<br />

kımıldamadığından mı, evladından karından<br />

uzaklaştıkça karanlıklara daldığından mı için daralmış,<br />

o hoplama bulutları dağıtıyor sanki. Bir yaşam<br />

belirtisi, hareket ediyorsun en azından. Vücudun<br />

kaskatı, başını hafifçe kaldırıp bir delikten bir nefes<br />

aralığından dışarıya bakmaya dahi korkuyorsun.<br />

aklın ermedi. İnsan körleşiyor bazen, en güçlü<br />

gelen ihtimale sarılıyorsun. Belki de gücünün yettiği<br />

ihtimale. Şuracıkta indirip boynumu sıkıverseler,<br />

bitti gitti. Yine gama kasavete bürüdüm yüreğimi,<br />

aklımı. Ben niye çıktım bu yola, umuda yolculuk<br />

etmiyor muyum? Şu zavallı ömrümü biraz daha<br />

uzatabilmek değil ki tek muradım, kızıma karıma<br />

biraz daha omuz verebilmek, birkaç kelime daha<br />

olsun kâğıda nakşedebilmek için değil mi! Silkin bir<br />

kendine gel. Azıcık dursaydık, bacakları açıp biraz<br />

alıyorsun, şöyle bir gökyüzüne bakıyorsun. Şükür<br />

diyorsun yine de hayat güzel, yaşıyoruz be kardeşim.<br />

Son nefesin, son bakışın, son düşüncelerin<br />

oluyor. Önce bir acı bütün iyi dileklerini dağıtıyor,<br />

sonra bir karanlığın içine doğru düştüğünü hissediyorsun,<br />

dudaklarından tek kelime dökülüyor. “Filiz!”<br />

Sesin İstanbul’da bir sokakta bir kadınla bir kız çocuğunun<br />

içinde yankılanıyor o an. Sonra, ama çok<br />

zaman sonra seni hiç görmemiş ama kardeşi kadar<br />

sevmiş milyonlarca insanın kalbinde...<br />

Birisi görür diye mi kendi göreceklerinden korktuk-<br />

yürüseydim, bir cigara yaksaydım, şu hava iyice bir<br />

larından mı bilmiyorsun. Ama dağlardan geçiyor-<br />

yüzüme çarpsaydı toparlardım hemen.”<br />

sun belli, yağmurun ıslattığı toprağın, ağaçların<br />

Neden sonra kamyon duruyor, biraz ara verelim<br />

kokusu geliyor burnuna. Sert kokular bunlar, olduk-<br />

diyor adamlardan biri. Dileğin kabul oluyor. Belki<br />

ça yükseklere çıkmış olmalıyız diye düşünüyorsun.<br />

bütün dileklerim kabul olmuştur. Demek ki dönece-<br />

“Dünya gözüyle görmediydim ben buraları, keşke<br />

ğim, evladıma kavuşacağım, yine kalemimi kağıdı-<br />

daha çok yeri gezseydim, insan bir ideale kapıldı<br />

mı masamın üzerinde bulacağım. Hadi bakalım, in<br />

mı diğer güzellikleri unutuyor mu ne? Ama bir gün<br />

efendi in. Kurtul şu aklının cenderesinden,”deyip<br />

elbet bu kasvetli havalar dağılır, dönerim buralara.<br />

atlıyorsun kamyonun kasasından aşağı. Derin nefes<br />

O zaman kendime söz, toprağıma söz kızı da alıp<br />

geleceğim buralara. Şu kokusu ıtırlı tıtırlı genzime<br />

dolan ağacın altında piknik yaparız.” Sonra<br />

kızın geliyor aklına; “Daha çok küçük, beni<br />

hatırlar mı ileride? Kimbilir bir daha<br />

hangi yaşında buluruz birbirimizi?<br />

Bulur muyuz? Elbet buluruz. Bu ne<br />

kasvet efendi!” Ama içinde bir<br />

boşluk, yalnızlık. Evlat özleminin<br />

çırası yüreğindeki bütün ateşleri iyice<br />

harlıyor.“Bir daha vatana döner miyim, İstiklalde<br />

şöyle bir yürür müyüm, iki kelam Türkçe laf<br />

eder miyim?” Daha toprağını terk etmeden<br />

binlerce özlem geçiyor. Boğazında bir<br />

yumru, gözünde birikmiş yaş, yüreğinde<br />

amansız bir korku. “Bu adamlara<br />

güvendik, hayırlısı!<br />

Güvendik mi<br />

değil de ne yapacaksın, başkaca<br />

çaren mi vardı. Vardı belki

Hooray! Your file is uploaded and ready to be published.

Saved successfully!

Ooh no, something went wrong!