- Page 3 and 4: Can Yayınları: 1587 Çağdaş Dü
- Page 5: Susanna Tamaro YÜREĞİMİN SESİN
- Page 9 and 10: köpeğiyle birlikte Orvieto yakın
- Page 11 and 12: Daisy Nathan’a, bir yüzyıl uzun
- Page 13 and 14: Başlangıç
- Page 15 and 16: eyazlığına saldırıyordu; ben t
- Page 17 and 18: içerisinde insanın çalışmalar
- Page 19 and 20: geçiriyor, yüreğimi şişliyor,
- Page 21 and 22: karanlığı, gecenin karanlığı,
- Page 23 and 24: sedire çok yakındı; ağaçlar ge
- Page 25 and 26: ormanına sığınıp dinleniyor ve
- Page 27 and 28: olduğum saatlerde yaptığın gibi
- Page 29 and 30: altında artık çim bitmez olur, t
- Page 31 and 32: Çocukluğumun akşamlarında genel
- Page 33 and 34: geliyordu koku. Sıcaklık şimdiye
- Page 35 and 36: “Bırak onları, leke yapıyorlar
- Page 37 and 38: ama sincapların pembe ayaklarında
- Page 39 and 40: Hücre sayısı 16’ya ulaştığ
- Page 41 and 42: kaçı kapalı diye bakarım-, bah
- Page 43 and 44: karışmışsa işte yuva orasıdı
- Page 45 and 46: giderek zarar verici bir hal alıyo
- Page 47 and 48: mantra söyler gibi geber geber geb
- Page 49 and 50: da söylenmemiş bir söz, fazladan
- Page 51 and 52: kemiriyorlardı ve her şey karanl
- Page 53 and 54: Ama bütün güzel şeyler gibi kı
- Page 55 and 56: ulaşmak için aşılacak tortu, ö
- Page 57 and 58:
Binbir Gece Masalları’nı okuyor
- Page 59 and 60:
dünyası buydu. Kitaplarla hayat d
- Page 61 and 62:
kimi ayakta dikiliyordu; yüzleri b
- Page 63 and 64:
etmemiştin. Onun görüntüsüne i
- Page 65 and 66:
aldığım gibi bahçeye, senin yan
- Page 67 and 68:
onun bir resminin olmasına katlana
- Page 69 and 70:
atar ve çevremizdeki şeyler loş
- Page 71 and 72:
günlerini bize göstermesinin ne k
- Page 73 and 74:
sınırlar da bir sahnenin değişk
- Page 75 and 76:
huzursuzluğun giderek artıyordu.
- Page 77 and 78:
etmelerinin olanaksız olduğunu an
- Page 79 and 80:
Artık dans etmekle yetinmiyorlar,
- Page 81 and 82:
“Ufolara karşı bir şey istiyor
- Page 83 and 84:
duvardan kopmaya başlar ve eriyen
- Page 85 and 86:
sürükler: Mobilyalar birbiri ard
- Page 87 and 88:
elirtisi görmeden orada kalmışla
- Page 89 and 90:
yufka kadar ince ve saydamdı. Ufol
- Page 91 and 92:
ediyordu, küçücük sinekler ısl
- Page 93 and 94:
geçirmiştin - bunu bilmiyor muydu
- Page 95 and 96:
geçirdiğimde, sen uzaktan el sall
- Page 97 and 98:
“Terliklerimi çaldın!” Birka
- Page 99 and 100:
alıyordun. Çeşitli anahtarları
- Page 101 and 102:
arkasında kötü gözlerle sana ba
- Page 103 and 104:
kasların huzur bulmadan seğiriyor
- Page 105 and 106:
zamanlama ayarını kim kuruyordu?
- Page 107 and 108:
ahçenin en uzak noktasına sığı
- Page 109 and 110:
kendimi yere atıyor, ayaklarımın
- Page 111 and 112:
Kaybolduğunu bildirmek için janda
- Page 113 and 114:
ve sığınağa koşmamız gerekti
- Page 115 and 116:
yüzer gibiydin ve gülümsüyordun
- Page 117 and 118:
sık ortadan kaybolduğu için mera
- Page 119 and 120:
Eve döndükten sonra uyumaktan ba
- Page 121 and 122:
çöküşünün şiddeti ve çaresi
- Page 123 and 124:
işitiyordum: “Üfleyeceğim, üf
- Page 125 and 126:
şey mahvolacak dediğini sanmam gi
- Page 127 and 128:
için hayatım rüzgâra kapılmı
- Page 129 and 130:
hayal etmekten ya da kendi kendiler
- Page 131 and 132:
sıkılarak- koltuklardan seyrederd
- Page 133 and 134:
istiridye kabuğu almıştın; kula
- Page 135 and 136:
üklümlerinde o aralıksız ses ya
- Page 137 and 138:
ilmek isterdim ama artık soru sora
- Page 139 and 140:
1. Ana-babamız kimdir, bizi yarata
- Page 141 and 142:
tamircisi ve korkunç katil için d
- Page 143 and 144:
tanımamış olsak da, kader bizim
- Page 145 and 146:
noktasında karşılaşıyorlar ve
- Page 147 and 148:
Babamın gençlik haline ilişkin s
- Page 149 and 150:
eş defter ve kapaklarından anlaş
- Page 151 and 152:
duyuluyor: Valizin içinde -hepsi b
- Page 153 and 154:
14 Eylül ’69 Aziz Haçın Yücel
- Page 155 and 156:
paylaşıyorum. Aslında evde pek o
- Page 157 and 158:
estiğini, bahçedeki bir ağacın
- Page 159 and 160:
söyleyeceğim. 30 Ekim Gene seher
- Page 161 and 162:
insanlar üzerinde baskı kuramaz.
- Page 163 and 164:
Beni özbilinç birliğinin toplant
- Page 165 and 166:
isteseydim ne olacaktı? Sözcükle
- Page 167 and 168:
verildi; “Yok canım, pek bir şe
- Page 169 and 170:
yürüttüm ve onu benimle birlikte
- Page 171 and 172:
Sona eren yılla birlikte ben de aj
- Page 173 and 174:
genellikle grup fotoğraflarıydı.
- Page 175 and 176:
annemin arkasında durandı: Onun e
- Page 177 and 178:
çalmaya başladım ama aklım prof
- Page 179 and 180:
enzerler; her ikisi de geceyi - hem
- Page 181 and 182:
dağıtmak ya da başkalarına yaka
- Page 183 and 184:
O hiçbirinde olmadığı için ben
- Page 185 and 186:
Öğretmenler odasındaki dolabına
- Page 187 and 188:
Haplar getirdi, birlikte harika bir
- Page 189 and 190:
Belki de bu günleri yaşamak için
- Page 191 and 192:
muyum? Benzemiyor muyum? Babam belk
- Page 193 and 194:
diyeceğimi bilemiyorum. Böyle bir
- Page 195 and 196:
üstünde, fotoğraflarla mektuplar
- Page 197 and 198:
almama izin vermiyor. Yükümlülü
- Page 199 and 200:
Acele etmem gerektiğini ima ediyor
- Page 201 and 202:
sonra ortam gevşedi ve ortaya bir
- Page 203 and 204:
düşünmeliyiz. Acaba dişi aslanl
- Page 205 and 206:
aşarılılar...” Bu cümleden so
- Page 207 and 208:
ulmaya çalışmıştı. Keçeli ka
- Page 209 and 210:
sürdürüyordu; hücreler olağan
- Page 211 and 212:
Karar verdim. Üç gün sonra B.’
- Page 213 and 214:
varıyordum. Uyandığımda kendimi
- Page 215 and 216:
sürgün vermiş yaprakların açı
- Page 217 and 218:
olanak sağlamıştı? Bizim isteğ
- Page 219 and 220:
u güç cehennemi değil midir? Kar
- Page 221 and 222:
gerçekleştiği kulübe ne antikti
- Page 223 and 224:
okunaklı ve kararlı bir yazıyla
- Page 225 and 226:
üzereydim. Fonda görebildiklerimd
- Page 227 and 228:
olmak istiyorum ve açık seçik ol
- Page 229 and 230:
olmadan yaşamanın yeni yöntemini
- Page 231 and 232:
kâğıtta değildir -resmin sağla
- Page 233 and 234:
irbirimize en güzel yanlarımızı
- Page 235 and 236:
geçirebilmem için bana gerekliydi
- Page 237 and 238:
elli milyon sperm içinde koşuyu k
- Page 239 and 240:
Onların ebedi olmalarını garanti
- Page 241 and 242:
Bilmeni istediğim tek şey şudur:
- Page 243 and 244:
ve öyküleri orada sona erer. Pek
- Page 245 and 246:
ne huzursuz ediyor ne de kararımda
- Page 247 and 248:
türü olarak doğabilirsin. Evlad
- Page 249 and 250:
gebe kalmıştım. Bunu hiç bilmed
- Page 251 and 252:
seviyende hissedememekten ve seni h
- Page 253 and 254:
anne olmak istiyorum. Bir işim yok
- Page 255 and 256:
imkânsız olduğunda soluklaşacak
- Page 257 and 258:
sonra ışık yüzü görmüş arke
- Page 259 and 260:
Ne ufuk vardı, ne gelecek. Bir ç
- Page 261 and 262:
Hayatım -benim tanıdığım hayat
- Page 263 and 264:
kendininkinin içine almış, birin
- Page 265 and 266:
annem değil ama evdeki insanlardan
- Page 267 and 268:
2. O öyle yaptıysa, ben de babam
- Page 269 and 270:
özellikle kızını görmemeyi se
- Page 271 and 272:
duvarları ve mesafeleri aşar, ama
- Page 273 and 274:
değildir. Gene de, orada bile içl
- Page 275 and 276:
dolabı açmış, yumurtaları alm
- Page 277 and 278:
dolaşabilmek için hiçbir bağın
- Page 279 and 280:
kurmuştum ama bu birkaç sayfa bü
- Page 281 and 282:
kitapçıda bunun kanıtını elde
- Page 283 and 284:
diafona adımı -Elena- söylemem y
- Page 285 and 286:
asan galiba korkuydu. Pencerenin d
- Page 287 and 288:
tersine Deniz Kızları, Denizatı,
- Page 289 and 290:
numarayı buldum. Maestrale Sokağ
- Page 291 and 292:
3. Kapalı mekân, soğuk duman kok
- Page 293 and 294:
Dingildek yatak-divana yerleşmeden
- Page 295 and 296:
istemediğim bu, bir başkasının
- Page 297 and 298:
tutunamazsan, nasıl kurtarırsın
- Page 299 and 300:
parçalardan biri bu...” “Bir h
- Page 301 and 302:
ir ton vardı. “Yoksa kötü bir
- Page 303 and 304:
özelliğidir.” “Touché!” Ot
- Page 305 and 306:
Havanın daha ılık olduğu günle
- Page 307 and 308:
Hayır, bir tarafın bilinmesinin g
- Page 309 and 310:
mümkün olduğunca salak görünme
- Page 311 and 312:
mikronlarında yazılıdır.” Gü
- Page 313 and 314:
“Hangi kusurun?” “Kendini yok
- Page 315 and 316:
“Hayır, kalamar tavayı tercih e
- Page 317 and 318:
kayınpederinin işini sürdürmek
- Page 319 and 320:
oynayacak hiç kimse yoktu. İki y
- Page 321 and 322:
de duş yapmak zorunda kaldım. O k
- Page 323 and 324:
değildi bu; molekülleri arasında
- Page 325 and 326:
uzanıyordu. İyi ama onun hayatı,
- Page 327 and 328:
Her ilkbaharda budanmış kolların
- Page 329 and 330:
söylediklerini yeniden düşünmey
- Page 331 and 332:
kendime sorduğum en can alıcı so
- Page 333 and 334:
Kara kurbağalarına da böyle olur
- Page 335 and 336:
Cehennemin dibine kadar yolun var!
- Page 337 and 338:
küçük düşürülmeye hazır de
- Page 339 and 340:
ir bitki ya da karların erimesini
- Page 341 and 342:
ertesi hafta ne de daha sonraki haf
- Page 343 and 344:
ellerinde çim biçme makinesi kom
- Page 345 and 346:
sonuna kadar açılmış bir rap m
- Page 347 and 348:
kara çamların seyrek dallarını
- Page 349 and 350:
İnsandaysa bu görev belleğe veri
- Page 351 and 352:
Peki, sen hangi inden çıktın, ne
- Page 353 and 354:
yapmaya başlamışızdır. Atalar
- Page 355 and 356:
yiyoruz... Perşembe sekiz treniyle
- Page 357 and 358:
ürünmüş dallarıyla ağaçlar,
- Page 359 and 360:
İlkbaharda taçyapraklarını gün
- Page 361 and 362:
Korku Beni korkutan canavarlar değ
- Page 363 and 364:
göğüs kafesimi parçalamaya çal
- Page 365 and 366:
Kabuklar ve kemikler kaldı. Kazık
- Page 367 and 368:
gitmişti, azgın selin üzerinden
- Page 369 and 370:
âşıklar gibi dikitlere doğru uz
- Page 371 and 372:
gruptan ayrılmış olmalıydı. Es
- Page 373 and 374:
irleştirmeye yarayan hayatın ger
- Page 375 and 376:
Bir insan hastalandığında akla i
- Page 377 and 378:
ize sunduğu değerli bir armağan
- Page 379 and 380:
onları kimlerin, hangi nedenle sak
- Page 381 and 382:
Bir gece, sanki birisi şahdamarım
- Page 383 and 384:
yataktan çıkarmadan oyalamaya ça
- Page 385 and 386:
işleyeceğini biliyordum. Burada b
- Page 387 and 388:
istiyordum. Bilet almaya gittiğim
- Page 389 and 390:
uçakları gibi sudan havalanıyorl
- Page 391 and 392:
diye düşünüyordum. İlk gemi bu
- Page 393 and 394:
Bunun üzerine sen beni tembellikle
- Page 395 and 396:
urayı ve tavanı kara karınca man
- Page 397 and 398:
neon ışığı, altında duran her
- Page 399 and 400:
insanoğlunun hep düşünegeldiği
- Page 401 and 402:
anlamı vardı? Bizim yazgımız g
- Page 403 and 404:
özgür olmak insanın sahip olduğ
- Page 405 and 406:
1. Altı günlük sakin bir deniz y
- Page 407 and 408:
konteynırlar dizilmişti. Anti-ter
- Page 409 and 410:
olduğunu fark ettim; benim için d
- Page 411 and 412:
öteki sadık bir özenle onu tamam
- Page 413 and 414:
ir tiyatro sahnesindeymiş gibi mi
- Page 415 and 416:
miyiz? Çırpınan, yutan ve yutula
- Page 417 and 418:
gösteremezdin çünkü kim olduğu
- Page 419 and 420:
vermiştiniz; sonra annen şarkıc
- Page 421 and 422:
Ottavio Dayı annenin erkek kardeş
- Page 423 and 424:
Normal görünmeye çalışma takı
- Page 425 and 426:
Amerika’dan geliyordu: Birincisi
- Page 427 and 428:
durağı az ötedeydi. Araca binmed
- Page 429 and 430:
ulamazdım. Bu varsayım bile beni
- Page 431 and 432:
evler dört bir tarafa dağılmış
- Page 433 and 434:
duymadan Gionata Dayı’yı tanıy
- Page 435 and 436:
mühendislik yapıyordu; kızı ise
- Page 437 and 438:
yapmıştı. Onların gelmesinden
- Page 439 and 440:
gösterirler ve hayat gene de süre
- Page 441 and 442:
enim altüst olmuş yüzüm karşı
- Page 443 and 444:
oşaltılıyordu. Resme yakından b
- Page 445 and 446:
demiyorum (o daima insanın içinde
- Page 447 and 448:
vardı. Olasılıkla o dönem için
- Page 449 and 450:
seviyorlardı, birbirlerine acı s
- Page 451 and 452:
sürekli ‘Neredesin gene?’ diye
- Page 453 and 454:
iyiliği bir gülümseme, bir şark
- Page 455 and 456:
duran tüylü bir tırtılı havaya
- Page 457 and 458:
“Onların ulumasını dinlerken t
- Page 459 and 460:
iz insanların kaderini önemsediğ
- Page 461 and 462:
oraya oğlum taktı: Bu bir mezuzah
- Page 463 and 464:
tutunduğunun hiç önemi yoktur.
- Page 465 and 466:
karanlıkla birlikte dağlardan den
- Page 467 and 468:
3. Gecenin ağırlığı, yanıtı
- Page 469 and 470:
oluşturduğumuz aydınlık bir ekr
- Page 471 and 472:
en iyisi olduğunu sanmamalıdır (
- Page 473 and 474:
yanıt verecek bir yüz arayarak so
- Page 475 and 476:
annemi korumam gerektiği duygusunu
- Page 477 and 478:
olur: Bir haksızlığı protesto e
- Page 479 and 480:
ir taşın üstüne oturdum; geceni
- Page 481 and 482:
ediyordum. Tarlaların yorgun oldu
- Page 483 and 484:
inanmıyordu. Onu almaya geldikleri
- Page 485 and 486:
esleyen piskopos, valiyi sıkışt
- Page 487 and 488:
düşünmüştüm ama kısa süre s
- Page 489 and 490:
selamdan sonra sanki “Hayır, art
- Page 491 and 492:
yıkanmıyor, tıraş olmuyor, her
- Page 493 and 494:
ir delinin öfkesiyle üzerime yür
- Page 495 and 496:
ölünmeyi mi gösteriyordu? “O a
- Page 497 and 498:
ısıracakları ve parçalayacaklar
- Page 499 and 500:
4. Akşam yemekten sonra odamda Kut
- Page 501 and 502:
düştüğün için anılarındaki
- Page 503 and 504:
açıları da sonsuz olduğundan, g
- Page 505 and 506:
saldırılarına karşı bir diren
- Page 507 and 508:
sanırken kendimi Rimini ile Las Ve
- Page 509 and 510:
yüzünde ömür boyu toprakta çal
- Page 511 and 512:
ayırmıyorlardı. Bu arada gölün
- Page 513 and 514:
düzenliydi, hep bir arada duruyorl
- Page 515 and 516:
öldü ve ekmekleri dağıtmaları
- Page 517 and 518:
okaliptüslerin yapraklarının kur
- Page 519 and 520:
elini onlara ekliyorum. İman bu mu
- Page 521 and 522:
doğru koştu. Saatler sonra Kefern
- Page 523 and 524:
“Doğru! İsa, merkezi bir geçi
- Page 525 and 526:
uzay gemisine benzeyen tuhaflığa
- Page 527 and 528:
iyi dilekler mi diliyorlardı? Yoks
- Page 529 and 530:
aşaramamış, yüreğimin kapısı
- Page 531 and 532:
5. Sonraki aylarda, hayatım düzen
- Page 533 and 534:
ama yıllar içersinde ağaçların
- Page 535 and 536:
anne gibi onu bereketli kılacağı
- Page 537 and 538:
aynen çocukların olduğu gibi ön
- Page 539 and 540:
sistemi kurabilirim -gerçekte, ül
- Page 541 and 542:
uzdolaplarında saklıyoruz. “Bak
- Page 543 and 544:
geri dönüp bunu ona söylemek ist
- Page 545 and 546:
kesip buzdolabına mı koyacağım?
- Page 547 and 548:
yaparlar. “Ağaç dikmeye başlad
- Page 549 and 550:
sanarak seksen yaşıma gelseydim,
- Page 551 and 552:
karşı hissedememiş olman benim i
- Page 553 and 554:
ebedi ve yalnız bir koşudur. Oysa
- Page 555 and 556:
isterdim. Sonra buraya gelince Herm
- Page 557 and 558:
6. Savuot Bayramı’ndan az sonra
- Page 559 and 560:
pusulayı cebime soktum. Aynı akş
- Page 561 and 562:
kızlar babalarına çekerler. Oysa
- Page 563 and 564:
düşünüyordu. Kayalara, nemsiz,
- Page 565 and 566:
Saat on bire doğru dayım uyumaya
- Page 567 and 568:
karıştırmamıza, her şeyi boz b
- Page 569 and 570:
arınan bir tür hasrettir. Ama hay
- Page 571 and 572:
Ertesi hafta İtalya’dan bir tele
- Page 573 and 574:
çaresizdi, bana bir şey söylemek
- Page 575 and 576:
yaşamıştı. Kalabalık her yerde
- Page 577 and 578:
düşündüm: şimdi nerede bulunuy
- Page 579 and 580:
7. İki gün sonra dayım beni dök
- Page 581 and 582:
cansız beden yatıyordu. Babam ort
- Page 583 and 584:
“İşte son ileri karakolun,” d
- Page 585 and 586:
çünkü çocuk gülümseyerek onu
- Page 587 and 588:
üzerine adımı yazmıştı. Onu a
- Page 589 and 590:
için artık ne gücüm ne de zaman
- Page 591 and 592:
Mayıs, diye düşündüm, çekip g
- Page 593 and 594:
ışığa boğan güneşi bir kez d
- Page 595 and 596:
ile beceremiyorum, diye düşündü
- Page 597 and 598:
de neydi? Ama o akşam, ansızın h
- Page 599 and 600:
gülünç kılacağım. Benim hayat
- Page 601 and 602:
zihnimizdeki hayaletleri takip etme
- Page 603 and 604:
olurdu; her ne kadar bu senin uğra
- Page 605 and 606:
oyunca esen bora yüzünden savrulm
- Page 607 and 608:
eylemlerin özgül ağırlıkları
- Page 609 and 610:
sonu ne oluyordu? Ari bana her biri
- Page 611 and 612:
“Evet,” diye yanıtlamıştım
- Page 613 and 614:
havasıyla coşarak- dünyanın sa
- Page 615 and 616:
günahkârlar üzerine bir kor, ale
- Page 617 and 618:
tozunu alırken bana “En büyük
- Page 619 and 620:
işleyen saf bir mekanizma vardı;
- Page 621 and 622:
olmadığını anlar: Ne doğma ola
- Page 623 and 624:
olduğu konusunda ikna ediyorlar.
- Page 625 and 626:
alarak bir soru sormak yürekliliğ
- Page 627 and 628:
gidebilmeyi hayal eder? Herkes kula
- Page 629 and 630:
kapısında kuyruğu kalem kadar in
- Page 631 and 632:
ana hayata ilişkin çok şey öğr
- Page 633 and 634:
sana da yabancı olan bir nedenle b
- Page 635 and 636:
sularken, suyu arada sırada havay