You also want an ePaper? Increase the reach of your titles
YUMPU automatically turns print PDFs into web optimized ePapers that Google loves.
Sınır kapılarından itibaren Suriye’deki<br />
büyük değişimi hissediyorsunuz. Öğrencilik<br />
yıllarımda çokça geçtiğim Öncüpınar sınır<br />
kapısının Suriye tarafında artık rüşvet isteyen<br />
görevliler yok. İlgili birimlerde bombardıman<br />
altında dahi cemaatle namaza devam eden<br />
müstakim Müslümanlar var.<br />
Sokaklarda aralarında çok küçüklerin de<br />
bulunduğu çocuklar kasetçalar ve amfi eşliğinde<br />
gösteri yapıyor, slogan atıyorlar. Çocuklar<br />
yürüyüşe devam ettikçe sayıları artıyor, bir<br />
meydana ulaştıklarında ise teşkil ettikleri yekün<br />
bir miting yoğunluğuna ulaşıyor. Bir hava<br />
saldırısında şehit olma ihtimalleri yüksek olan<br />
ümmetin bu izzetli gençleri yürüyüş esnasında,<br />
“Lebbeyk lebbeyk lebbeyk ya Esed” (Buyur,<br />
emrindeyiz ey Esed !) diyen rejim yanlılarına<br />
karşı “Lebbeyk lebbeyk lebbeyk ya Allah !”<br />
(Buyur, buyur, buyur, emrindeyiz ey Allâh’ım<br />
!) diye haykırıyorlar. Şebbiha “Kaiduna lil<br />
ebed beşşar el esed” (Ebediyen komutanımız<br />
Beşşar el Esed’dir !) derken, ümmetin çocukları<br />
“Kaiduna lil ebed Seyyiduna Muhammed!”<br />
(Ebediyyen komutanımız Efendimiz<br />
Muhammed’dir !) diyor. Mücâhitlerin moralini<br />
yükselten, halkın direnme azmini canlı tutan<br />
bu tür gösterileri sıklıkla görmek mümkün.<br />
Sokaklar hakem, sokaklar mücadelenin Hak<br />
ile batıl arasında cereyan ettiğinin en canlı şahitleri…<br />
Yemekleri hür ordunun yemekhanelerinde<br />
yemeyi tercih ettik. Genç mücahitler silahları<br />
yanlarında yemek yiyorlar. Bir tanesi gözüme<br />
çarpıyor, tam karşı masamızda oturuyor,<br />
tek başına… Yaşı en fazla on altı, asker kıyafetiyle<br />
oturuyor, silahını masanın üzerine koymuş…<br />
Daha sonra öğreniyorum ki bu mücâhit<br />
on beş yaşındaki bir arkadaşıyla Hür Ordu’ya<br />
katılmak istemiş, başvurdukları her tugay komutanı<br />
küçük olduklarından kabul etmemiş,<br />
sonunda bölge komutanı Ebu İbrâhim’e müracaat<br />
etmişler, ricada bulunmuşlar, o da dayanamayıp<br />
kabul etmiş. Arkadaşı şehit olmuş,<br />
o ise intizar halinde.<br />
Ziyaret ettiğimiz bir tugayda bize refakat<br />
eden Hocaefendi mücahitleri tanıtırken, “işte<br />
bunlar ırzlarımızı müdafaa eden kahramanlar”<br />
diyor. Sonra : “Ben üç tane savaşa şâhit oldum,<br />
Irak savaşına katılıp ABD’ye karşı cihad<br />
ettim, Gazze saldırılarında Hamas’la birlikteydim,<br />
bir de bu savaşı gördüm. Vallâhi, yemin<br />
ediyorum –ve Allâh katında bu yeminden<br />
mesulüm ki- Hür Ordu’daki mücahitler gibi<br />
İslam’a bağlı mücahit görmedim.” diyor.<br />
İz’az bölgesi komutanı Ebu İbrahim…<br />
Ümmi bir komutan fakat İslam iliklerine öyle<br />
işlemiş ki, bir teftiş sırasında Özgür Ordu’ya ait<br />
bir ofise uğruyor, memurun masasında meyve<br />
dolu tabağı görünce millet ekmek bulamıyor,<br />
siz meyve yiyorsunuz diyerek ilgili memuru<br />
bir günlük hapisle cezalandırıyor. Birisi bir<br />
dükkânda sandviç satıyor. Ebu İbrahim bunu<br />
da yasaklıyor. Gerekçe şu: “burada kadınlar,<br />
çocuklar var, bunlar arasında hamileler olabilir.<br />
Sandviçin kokusunu alır, canı çeker fakat<br />
parası olmadığından alamaz. Buna müsaade<br />
edemem!”<br />
Bir hocamız bir gün mücahitlere vaaz<br />
ederken bir genç kalkıyor ve diyor ki: “Hocam,<br />
Şam’ı yıktılar, yerle bir ettiler. Her şeyimizi kaybetsek<br />
de yine biz kazançlıyız!” Hoca : “Neden<br />
?” diye sorunca, genç: “Çünkü Suriyeli gençlerin<br />
kalbine nüfuz eden imânı artık Allâh’dan<br />
başka hiçbir güç söküp atamaz !” diyor. O bunları<br />
naklederken ben Aliya’nın: “Savaşta Müslüman<br />
olduk” sözünü hatırlıyorum. Sonradan<br />
öğreniyorum ki bunu söyleyen genç kendisiyle<br />
fotoğraf çektirdiğim mücahitmiş.<br />
Bir hocamız bir gençten bahsetti. Beş ay<br />
muhaberatın elinde kalmış, işkence etmişler...<br />
Sırtında sigara izleri var. İşkenceyi Beşşar’ın<br />
resmine secde etsin diye yapmışlar. Genç ise<br />
direnmiş, secde etmemiş. Özgür Ordunun teşebbüsüyle<br />
kurtulan bu gence ruhsatla amel<br />
edip secde etseydin dendiğinde genç, “Hocam,<br />
ben o güne kadar ömrümde hiç namaz<br />
kılmamıştım. İlk secdeyi Beşşar Esed’e yapsaydım,<br />
Allâh Te‘âlâ nın huzuruna hangi yüzle<br />
çıkardım? Ama o günden sonra hiç bir namazımı<br />
kaçırmadım elhamdülillâh!” Hoca anlatırken<br />
ağlıyor...<br />
Şehirlerde fırınları vurmuşlar, açık olanların<br />
önünde ise uzun ekmek kuyrukları var.<br />
Özgür ordunun idaresindeki fırınlarda ekmek<br />
meccanen dağıtılıyor. Manzarayı görünce<br />
bizleri bu hizmete vesile kılan Allah Teala’ya<br />
hamdediyorum.<br />
Şehirlerde çok sayıda imha edilmiş tank<br />
var. Bazı sokaklara « Makbaratu-d Debbâbât<br />
» yani tanklar mezarlığı deniyor.<br />
Bizi arabayla Türkiye sınırına götüren<br />
Abdulkadir kardeş şunları söyledi:<br />
“Elhamdülillâh, Müslümanlar olarak kardeşiz,<br />
bize bunu ispatladınız, bizleri birleştiren söz:<br />
‘Lâ ilâhe illallâh, Muhammed Rasûlullâh’dır.’<br />
Türkiye’de bizim için çarpan kalplerin olduğunu<br />
bilmek bizi çok sevindirdi. Şu ana kadar<br />
Türkiye’den birçok kuruluş bizlere yardım<br />
gönderdi, fakat siz İFAM birinci sıradasınız,<br />
Allah sizden razı olsun. Kardeşlerimize selâm<br />
söyleyin, bulunduğumuz kış şartlarında Suriye’deki<br />
bebekleri unutmasınlar, özellikle teheccüd<br />
vakitlerinde dualarını eksik etmesinler.”<br />
Suriye’den her defasında geriye, ekmek<br />
kuyruklarında şehit olan yakınlarına ağlayan,<br />
soğuk kış gecelerini çadırda geçiren, fakat bütün<br />
bunlara rağmen imanlarıyla ayakta kalan<br />
müzdarib Müslümanları bırakarak dönerim.<br />
Bu yüzden bana Suriye’ye gitmek vuslat, dönmek<br />
ise gurbet gibi gelir. Ölüme meydan okuyan<br />
bu Müslüman gençler Allâh’ın izniyle muzaffer<br />
olacaktır!<br />
29<br />
OCAK 2013<br />
www.hukumdergisi.com