02.04.2018 Views

kusva nisan 18

Create successful ePaper yourself

Turn your PDF publications into a flip-book with our unique Google optimized e-Paper software.

ir yöntem geliştirilmişti; “İki harfli şifre.”<br />

Bu uygulama sayesinde mektup dışarıdan<br />

bakıldığında normal görünecek, gerçek<br />

anlamı sadece mektubun alıcısı tarafından<br />

fark edilebilecekti. Bunun içinde birbirine<br />

paralel iki alfabe kullanılması gerekiyordu.<br />

Alfabelerden biri hileyi oluşturacak, öteki de<br />

anlatılmak istenen gizli mesajı verecekti.<br />

BU hileler bir süre sonra sadece yazı<br />

dünyasının bir parçası olmaktan çıkacak<br />

sihirbazların illüzyonlarına ve beraberinde<br />

salonlara taşınacaktı. Johann Wecker’in<br />

1660 yılında yayınlanan “Eighteen Books of<br />

the Secrets of Art and Nature” adlı eserinde;<br />

“Yumurta Kabuğunun içine Yazı Yazmanın<br />

Yolları”, “Küllü Suyun Gizlediği Harfler Nasıl<br />

Ortaya Çıkarılır?” ve “Görünen Harfler Nasıl<br />

Gizlenir?” gibi başlıklar yer alıyordu.<br />

GÖRÜNMEZ MÜREKKEBIN SIRRI<br />

DOĞU ve İslâm Kültüründe büyük şahsiyetler<br />

bilgiyi, hikmeti, dini ve ahlâki konuları<br />

kendilerinden sonra geleceklere mektuplarla<br />

aktarmışlardır. Hz. İmam-ı Rabbani bu yolla<br />

Mektubât adlı zengin eserini bırakmıştır.<br />

Türk Edebiyatı’nda da mektup türünde<br />

yazılmış birçok esere rastlarız. Divan<br />

Edebiyatı’nda; Fuzuli’nin Şikâyetnamesi bu<br />

türün ilk örneğidir. Tanzimat sonrası; Namık<br />

Kemal’in “Hususi Mektuplar”ı, Abdülhak<br />

Hamit Tarhan’ın “Ziya’ya Mektuplar”ı<br />

kitap haline getirilmiş örneklerdir. Hüseyin<br />

Rahmi Gürpınar’ın ‘Mutallaka’sı, Halide Edip<br />

Adıvar’ın “Handan”ı, Reşat Nuri Güntekin’in<br />

“Bir Kadın Düşmanı”da Türk edebiyatında<br />

mektup şeklinde yazılmış romanlar olarak<br />

karşımıza çıkar. Nazım Hikmet ve Piraye<br />

Hanım ile Bedri Rahmi ve Eren Eyüboğlu<br />

çifti gibi tanıdığımız isimlerin bugüne ulaşan<br />

aşk mektuplarıyla da en mahrem ve en<br />

samimi hallerine şahit oluyoruz.<br />

işlemiyordu. Bu sıkıntıyla ilgili şikayetler artmaya<br />

başlayınca Posta Merkezi’nin müdürü<br />

Sir Francis Freeling endişelenmeye başladı.<br />

Bu sıkıntılar daha yeni baş göstermişken bir<br />

de Freeling’in parlemento’daki rakibi Robert<br />

Wallace tarafından posta ücretlerinden<br />

elde edilmesi beklenen hasılatlarda düşüşe<br />

sebep olduğunu gösteren sistemdeki yolsuzluklarla<br />

ilgili bir kitapçık yayınladı.<br />

POSTA ücretini ödenmesine ilişkin başka<br />

bir yol bulunmalıydı. Ve çözüm “Pul”undu.<br />

Başlarda “etiket” olarak ta adlandırılan “pul”<br />

için tasarı yarışması bile yapıldı. 1 Mayıs<br />

<strong>18</strong>40 tarihinde iki peniye satılmaya başlanan<br />

dünya’nın ilk pulu” Penny Black” satışa<br />

çıktı. Pul denen kavram ortaya çıkar çıkmaz<br />

herkes bir anda pul biriktirmeye başladı.<br />

Daha ilk andan itibaren insanlara ilginç<br />

gelen bu hobi günümüze kadar gelmeyi de<br />

başaracaktı.<br />

ÖZELLIKLE savaş dönemlerinde<br />

haberleşme pek güvenli değildi. Mektuplar<br />

okunabilir, şifreler zor da olsa çözülebiliyordu.<br />

Bu yüzden gizli bilgi aktarmak isteyenler<br />

görünmez mürekkeplere başvurmuşlardır.<br />

Süt, soğan ve özellikle de narenciye suyu<br />

kullanılarak yapılan görünmez mürekkepler,<br />

gizli bilgilerin alıcısına ulaşmasında tarihte<br />

başvurulan yöntemlerden biri olmuştur.<br />

Merak edenleriniz internetten biraz araştırırsa,<br />

okul yıllarınızdaki deneylerde olduğu<br />

gibi evinizde kolayca yapabileceğiniz bir<br />

yöntemle görünmez mürekkep elde edebilir.<br />

EDEBI TÜR OLARAK “MEKTUP”<br />

ÖZELLIKLE hikâye ve roman türlerinde<br />

kahramanların hayatlarını, ruh hâllerini,<br />

duygularını, düşüncelerini daha etkili<br />

anlatmak için de zaman zaman mektuplar<br />

araç olarak kullanılmıştır. Hatta kahramanların<br />

birbirlerine yazdıkları mektuplardan<br />

oluşan romanlar da vardır. Batı edebiyatında<br />

mektubun ilk örneklerini Eski Yunan<br />

edebiyatında görüyoruz. Edebi tür olarak ise<br />

Latin edebiyatında yaygınlaşmıştır. Burada<br />

karşımıza ilk çıkacak isim Cicero. Rönesans<br />

sonrası Avrupa ülkelerinde de mektup yaygındır.<br />

Fransız edebiyatında bu türün önemli<br />

yazarlarından bazıları; Voltaire, Rousseau,<br />

Mme de Sevigne… Goethe ‘Genç Werther’in<br />

Acıları’nı, Balzac ‘Vadideki Zambak’ı mektup<br />

türünde kaleme almıştır.<br />

TIYATRO oyunlarında mektupların yer<br />

alması da antik çağlara kadar dayanır. Bunu<br />

en güçlü örneklerini Shakespeare’in oyunlarında<br />

görüyoruz. Mektupların hepsi kendi<br />

başına birer otorite, hepsinde kimlikler gizli.<br />

Nitekim hem Hamlet’ inde, hem de Romeo<br />

ve Juliet’ inde mektuplar sadece haber aracı<br />

olmaktan çıkarak adeta kendi başlarına birer<br />

karaktere de bürünüyor.<br />

SATILIK MEKTUPLAR<br />

SÖYLENECEKLER kağıda dökülürken<br />

anlamı daha da derinleştiren mektup; hayatları<br />

değiştirir, tarihi yeniden şekillendirir. Adeta<br />

birer kanıt niteliğindedir. Devlet adamlarından<br />

tutun da, düşünür ve sanatçıların tarihî<br />

belge niteliğindeki yazışmalarına, âşıkların<br />

sevda hallerinden, kavuşma hayaliyle yazılmış<br />

hasret satırlarına kadar birçok sebeple<br />

kaleme alınmış mektuplar var.<br />

ALBIN Schram adındaki Praglı bir<br />

tarihçinin eline 1970’lerin başında İsviçre’de<br />

yaşarken ailesi tarafından gönderilmiş son<br />

derece ilginç bir hediye geçti. Bu hediyeyi<br />

ilginç kılan Napolyon tarafından yazılmış bir<br />

mektup olmasıydı. Schram bir tarihçi olarak<br />

o güne kadar Napolyon’a karşı özel bir ilgi<br />

duymamıştı. Fakat bu mektup onda bir şeyleri<br />

tetikledi ve bir anda müzayede evlerinde<br />

cepleri dolacak bir mektup koleksiyoncusuna<br />

dönüştü. Napolyon’un evliliklerinden<br />

önce Josephine’e yazdığı bu mektubun<br />

1973 yılında Londra’daki bir müzayede’de<br />

ortalama ederi 30.000 ile 50.000 pound<br />

arasındayken daha sonralarında 276.000<br />

pound’a kadar alıcı buldu.<br />

ALBIN Schram 2005 yılında öldüğünde<br />

geriye; Aleksandr Puşkin’den, Churchill ve<br />

Gandhi’ye, Beethoven ve Tchaikovsky’den,<br />

Newton ve Einsten’a, Charlotte Bronte’den<br />

pek tabii ki Napolyon’a kadar birçok farklı<br />

alanda tanınmış kişiye ait mektupların yer<br />

aldığı bir koleksiyonu bırakmıştı.<br />

POSTA ÜCRETINE ÇÖZÜM<br />

“PUL”UNDU<br />

<strong>18</strong>40 İngiltere’sinde Posta Merkezi, teslimatlarını<br />

son derece hızlı gerçekleştirmeyi<br />

başardı. Fakat o döneme kadar uygulanan<br />

ödemeyi alıcıdan alma işlemi o denli hızlı<br />

ÖLÜ MEKTUP OFISI<br />

POSTA reformlarıyla birlikte birçok<br />

coğrafi noktaya sorunsuz teslimat yapılması<br />

sağlanırken adrese gittiğinde alıcısını<br />

bulamayan mektuplara ne olacaktı?<br />

1170’lerde Washington DC’dekurulan bir yer<br />

karşımıza çıkıyordu: “Ölü Mektup Ofisi”n.<br />

Buranın amacı sahipsiz postaları alacak biri<br />

çıkana kadar muhafaza etmekti. Fakat aynı<br />

zamanda belirsizliklerin ve belki de birilerinin<br />

hislerini yaralayacak şeylerin yaşandığı bir<br />

yerdi. Sahibiçıkmayan mektuplar burada üç<br />

ay saklanır, bu süreden sonra sahibi çıkmayan<br />

mektuplar en kötü son olarak Washington’a<br />

gönderilirdi.<br />

NEW York Times’ın Eylül <strong>18</strong>52’deki raporun’da<br />

bu hazin sona ilişkin şöyle diyordu:<br />

“Şehirsiz bir mekana doğru son yolculuklarına<br />

doğru çıkıp, resmi işlemlerin ardından burada<br />

yakılıp imha ediliyorlar. Yazarın dışında<br />

başka kimsenin bilmediği onca emek, onca<br />

acı, mektuplarla beraber yanarak kül oluyor,<br />

dumana karışıp son nefesini veriyor.”<br />

MEKTUBUMA SON VERIRKEN…<br />

İŞTE dünya bir zamanlar bütün halleriyle<br />

mektuplarda yaşıyordu. Devlet adamlarından<br />

dehalara, edebiyatçılardan askerlere,<br />

öğrencilerden sevgililere herkesin duyurmak<br />

istediklerini, hislerini barındırıyordu satırlarında.<br />

Bazen hiddet kokan sözlerini, bazen<br />

en kara sevdalı hallerini. Bazense çocukluk<br />

anılarını ya da vatan hasretini…<br />

BIZLER tarihe mektuplarda tanıklık<br />

ediyoruz. Mektubun hikâyesine doğru<br />

çıktığımız bu yolculuktan sonra e-postalarımızı<br />

yazarken artık biraz daha fazla düşünür,<br />

gönderi zarfımızı açarken belki biraz daha<br />

heyecanlanırız ne dersiniz?<br />

39<br />

<strong>kusva</strong>.org

Hooray! Your file is uploaded and ready to be published.

Saved successfully!

Ooh no, something went wrong!