22.09.2021 Views

Voyant (Nisan 2021) internet

Create successful ePaper yourself

Turn your PDF publications into a flip-book with our unique Google optimized e-Paper software.

VOYANT<strong>Nisan</strong><strong>2021</strong><br />

YIL: 1 SAYI: 2<br />

Burun<br />

estetiği<br />

BIR SANATTIR<br />

ARISTO<br />

DIYETI ILE<br />

1 ayda<br />

2 beden<br />

INCELIN<br />

Anneler<br />

Günü ve<br />

Babalar<br />

Günü’nde<br />

onlara gençlik<br />

hediye edin!<br />

BAHAR VE<br />

YAZIN<br />

estetik<br />

trendlerini<br />

PANDEMI BELIRLEDI


EditörV<br />

VOYANT<br />

İmtiyaz Sahibi ve Sorumlu Yazı İşleri Müdürü<br />

Unico Dijital İletişim Ltd. Şti. adına<br />

Meryem Bilici<br />

Danışma Kurulu<br />

Op. Dr. Altuğhan Cahit Vural<br />

(Estetik, Plastik ve Rekonstrüktif Cerrahi Uzmanı)<br />

Dr. Banu Özge Öztürk<br />

(Dermatolog)<br />

Dr. Deniz Koral<br />

(Dermatolog)<br />

Prof. Dr. Murat Türegün<br />

(Estetik, Plastik ve Rekonstrüktif Cerrahi Uzmanı)<br />

Dr. Seran Göçer<br />

(Medikal Estetik Hekimi)<br />

Dr. Yasemin Savaş<br />

(Medikal Estetik Hekimi)<br />

Vedat Günyol Cd.<br />

Defne Sk. No: 1<br />

Flora Rezidans Kat: 1 D. 109<br />

Ataşehir 34750 İstanbul<br />

T +90 216 255 5336<br />

Reklam ve iletişim<br />

info@unicodijital.com.tr<br />

Yapım<br />

Narrator Ajans<br />

Yayın Yönetmeni<br />

Dilek Girgin<br />

dilek@narratorajans.com<br />

Görsel Yönetmen<br />

Engin Perol<br />

Editör<br />

Elif G. Bayramçavuş<br />

İpek Itır Can<br />

Melek Yazıcı<br />

Acıbadem Mh. Betül Sk.<br />

Basın Sitesi G/18<br />

Kadıköy-İstanbul<br />

T +90 216 340 0307<br />

www.narratorajans.com<br />

Baskı<br />

Erk Ofset<br />

Maltepe Mh. Litros Yolu Sk.<br />

A No: 2 -4A İç Kapı No: 412<br />

Zeytinburnu-İstanbul<br />

Tel: +90 532 227 9764<br />

Baskı Yeri ve Tarihi<br />

İstanbul, <strong>Nisan</strong> <strong>2021</strong><br />

Yerel süreli yayındır.<br />

Üç ayda bir yayınlanır.<br />

8.000 adet basılıp dağıtılmıştır.<br />

Ücretsizdir.<br />

Konuk<br />

ettiğimiz<br />

değerli<br />

hekimlerimizin üzerinde<br />

durdukları bir konu<br />

özellikle dikkatimizi çekti:<br />

Sosyal medyanın medikal<br />

estetiğe etkisi, sadece<br />

etkilemekle kalmayıp<br />

bir patlamaya<br />

neden olması.<br />

Estetik,<br />

sosyal<br />

medyayla<br />

patlama yaptı<br />

Medikal estetik dergimiz <strong>Voyant</strong> ile<br />

güzellik dolu bir buluşma hedeflemiştik<br />

ve ilk sayımıza aldığımız tepkiler ne<br />

şahane ki hedefimize ulaştığımızı gösterdi,<br />

beni ve tüm ekibimizi çok mutlu etti.<br />

Metinlerinden görsel tasarımına kadar<br />

<strong>Voyant</strong> hakkında bizimle paylaştığınız<br />

övgüler için çok teşekkür ederim.<br />

Doğru yolda olduğumuzun övgülerle<br />

desteklenmesiyle daha da büyük bir<br />

coşkuyla ikinci sayımızı hazırladık.<br />

Konuk ettiğimiz değerli hekimlerimizin<br />

üzerinde durdukları bir konuysa özellikle<br />

dikkatimizi çekti: Sosyal medyanın<br />

medikal estetiğe etkisi, sadece etkilemekle<br />

kalmayıp bir patlamaya neden olması. Elbette uzmanlık alanı medikal<br />

estetik olan tüm hekimlerimiz, sosyal medyanın, özellikle Instagram’ın<br />

ortaya çıkışından önce de işlerini yapıyordu ancak uyguladıkları işlemlerin<br />

inceliklerini açıklamaları o kadar da kolay olmuyordu. Instagram bu anlamda<br />

onların işini kolaylaştırdı. Öte yandan toplumun değişen normları estetik<br />

ameliyatları ve medikal estetik uygulamalarını artık bir tabu olmaktan çıkardı<br />

hatta olumlamaya başladı. Tam bu noktada şu da belirtilmeli mutlaka: Bizi<br />

psikolojik olarak rahatsız eden, özgüvenimizi etkileyen unsurlar hele medikal<br />

teknoloji bu kadar gelişmiş ve hizmetimizdeyken elbette çözülmeli. Ancak<br />

hiç kimsede bir zaruret duygusu da oluşturmamalı. Konu kişisel çünkü,<br />

çözümlerse tabii ki mutluluk odaklı.<br />

Bu mutluluk odaklı çözümlerden biri de pandemi sürecinin<br />

vücudumuzda yaptığı olumsuz etkilerden kurtulmak olamaz mı?<br />

Mecburen evlere kapandığımız günlerde kilolar alındı, selülitler<br />

arttı, dolaşım bozuklukları belirdi. Yüzümüz ve saçlarımızda<br />

problemler oluştu. Bunlar da bahar ve yaz aylarının estetik<br />

trendlerini belirledi bir anlamda. Şimdi yorgunluğu<br />

üzerimizden atıp neşeyle baharı ve yazı kucaklama zamanı.<br />

Yepyeni güzelliklerde buluşmak üzere…<br />

Dilek Girgin<br />

NİSAN <strong>2021</strong><br />

3


VİÇİNDEKİLER<br />

34 RÖPORTAJ<br />

“Burun estetiği bir sanattır”<br />

Kulak Burun Boğaz ve Baş Boyun Estetiği<br />

Cerrahisi Uzmanı Op. Dr. Orhan Alan, burun<br />

estetiğini sanata ve mimariye benzeterek,<br />

“İşin içinde sadece burnun içi ve dışındaki<br />

sorunlar değil sosyal etkenler, hastanın<br />

psikolojisi ve memnuniyeti, hekimin bakış<br />

açısı da vardır” diyor.<br />

6 İLK BAKIŞ<br />

Medikal estetik uygulamaları<br />

dünyasına kısa bir bakış<br />

Antiaging terapinize mikro akım etkisi:<br />

Bear; Strawberry Lift boyun ve çene<br />

hattında incelik sağlıyor; Hydryalix Lips<br />

ile dudaklarınız daha dolgun ve daha<br />

nemli; cilt için bir sıfırlama düğmesi:<br />

Rönesans Yaşlanma Karşıtı Maske; Thalia<br />

Natural Beauty Aloe Vera Serisi Onarıcı<br />

ve Nemlendirici SOS Serum ile ışıltı ve<br />

iyileştirici etki; Zade Vital Marine Kollajen<br />

ile denizin derinliklerinden cildinize.<br />

10 TREND<br />

PrimaVera ile<br />

ameliyatsız vajinal estetik<br />

Hamilelik, doğum, hormonal dengesizlikler,<br />

yanlış tüy alma teknikleri ve yaşlanma<br />

gibi nedenlerle vajinal bölgede oluşan<br />

renk değişiklikleri, gevşeme, hacim kaybı<br />

ve kuruluğun çözümü sınıfında ilk ve tek<br />

vulvo-vajinal mezokokteyl PrimaVera<br />

olabilir.<br />

12 ZOOM<br />

Doğum sonrası hangi estetik<br />

ameliyatlar yapılabilir?<br />

Doğum sonrasında meydana gelen<br />

deformasyonları, bunların giderilmesine<br />

yönelik estetik ameliyatları ve doğal<br />

toparlanma sürecinin duruma etkisi<br />

konularını mercek altına aldık.<br />

14 İPUCU<br />

Emilia Clark’ın<br />

güzellik sırları<br />

Emilia Clark, iyi bir cildin neme doymuş cilt<br />

olduğunu düşünüyor ve diyor ki: “Yeterince<br />

su içiyor, yeterince gülüyor ve cildinizi<br />

yeterince nemlendiriyorsanız harika bir<br />

cilde sahip olursunuz. Bu kadar basit.”<br />

16 KAPAK KONUSU<br />

“Bahar ve yazın estetik<br />

trendlerini pandemi belirledi”<br />

Medikal Estetik Hekimi Dr. Yasemin<br />

Savaş, pandemi döneminin kilo alımı,<br />

dolaşım ve selülit problemleriyle birlikte<br />

cilt ve saç saçlığıyla ilgili olumsuzlukları<br />

beraberinde getirdiğine dikkat çekerek,<br />

“Yüz uygulamalarıyla birlikte vücut<br />

uygulamalarına, selülit tedavilerine ve<br />

zayıflamaya ağırlık vermek gerek” diyor.<br />

20 GÜNDEM<br />

Selülitlere veda!<br />

Vücudun belirli bölgelerinde, dolaşım<br />

bozukluğu ve aşırı yağ birikmesiyle ortaya<br />

çıkan selülitlerden kurtulmanın birden<br />

fazla yolu olabilir. Sizlerle bu yöntemleri<br />

paylaşırken, selülit tedavilerinin Anneler<br />

Günü için tercih edilebilecek bir hediye<br />

alternatifi olduğunu hatırlatmak istiyoruz.<br />

24 GÜNDEM<br />

“Erkekler eskiden saç ekimi<br />

dışındaki uygulamalara<br />

çok sıcak bakmazdı ama bu<br />

değişti”<br />

Babalar Günü çerçevesinde bir araya<br />

geldiğimiz Dermatolog Dr. Deniz Koral,<br />

“Erkeklerden cildinin daha bakımlı ve<br />

sağlıklı olması, kırışıklıklarının olmaması,<br />

saçı azsa saç ekimi yaptırması bekleniyor,<br />

göbeksiz ve yaşına göre sağlıklı bir vücut<br />

yapısına önem veriliyor” diyor.<br />

28 GÜZELLİK<br />

Pitaya yiyin, metabolizma<br />

yaşınızı gençleştirin<br />

Zengin yapısıyla bağışıklık sistemini<br />

güçlendiren ve sahip olduğu pinen<br />

maddesiyle akciğeri temizleyen pitaya<br />

(ejder meyvesi), metabolizma yaşını da<br />

gençleştiriyor. Pitaya, içerdiği vitamin<br />

ve mineraller nedeniyle mucize besinler<br />

kategorisinde yer alıyor.<br />

30 RÖPORTAJ<br />

“İdeal vücut şekline<br />

ulaşmak mümkün”<br />

Bir ameliyattan çıkıp diğerine giren,<br />

kombine vücut ameliyatlarıyla haklı<br />

bir üne sahip olan Estetik, Plastik ve<br />

Rekonstrüktif Cerrahi Uzmanı Prof.<br />

Dr. Murat Türegün ile ideal vücuda<br />

ulaşma yollarını ve vücut şekillendirme<br />

ameliyatlarını konuştuk.<br />

38 MAKALE<br />

Estetik bağımlılığı mı<br />

kendinizi sevmek mi?<br />

Medikal Estetik Hekimi Dr. Birgül<br />

Altuntürk, estetikle yılların izlerinin<br />

silinmesinin mümkün olduğunu ancak<br />

sonsuz güzelliğe esas olarak ruhumuzu<br />

besleyerek ulaşabileceğimizi belirtiyor.<br />

40 MAKALE<br />

Raffaello ve Tiziano<br />

uygulamaları önemli<br />

bir fark yaratıyor<br />

Medikal Estetik Hekimi Dr. Önder Kanat,<br />

Rönesans Yöntemi’nin mezoterapi<br />

ürünlerinden Raffaello ve Tiziano’nun<br />

hangi özellikleriyle nasıl bir fark yarattığını<br />

yazdı.<br />

42 PSİKOLOJİ<br />

Depresyon<br />

beyin aktivitesini<br />

değiştiren bir hastalıktır<br />

Psikiyatri Uzmanı Dr. Burak Toprak,<br />

<strong>Voyant</strong> için kaleme aldığı makalesinde<br />

depresyonun sebeplerini ve tedavi<br />

prosedürlerini anlattı.<br />

44 DİYET<br />

Aristo Diyeti’yle<br />

1 ayda 2 beden incelin!<br />

Dr. Gönül Ateşsaçan’ın ünlü filozof<br />

Aristo’dan ilham alarak oluşturduğu Aristo<br />

Diyeti, bilinç ve bilinçaltına hitap eden<br />

bir yaşam ve beslenme programı. Diyet,<br />

enerjisi yüksek gıdalarla beslenmeyi,<br />

frekans çalışmalarını ve olumlamaları<br />

içeriyor.<br />

48 GEZİ<br />

Dünyanın en sıra dışı<br />

restoranlarına yolculuk<br />

Pandemi döneminde bırakın en ilginçlerini<br />

en sıradan restoranlarda bile dostlarla<br />

buluşmak olanaksız hale gelmişti. Ama biz<br />

yine de hayal gücümüzün kanatlarında yol<br />

almaktan vazgeçmiyor ve sizleri sıra dışı<br />

restoranlara doğru küçük bir yolculuğa<br />

çıkarmak istiyoruz.<br />

52 KÜLTÜR SANAT<br />

Oturduğun yerden keşfet!<br />

Sanat tutkunlarına ilaç gibi gelen sanal<br />

müzeler, pek çok öğretici bilgiyi sunarken<br />

keşfetmeyi de kolaylaştırıyor. Bu<br />

müzelerin ziyaretçileri arasına katılmak<br />

istiyorsanız küçük rehberimize göz atmak<br />

isteyebilirsiniz.<br />

56 MEDİKAL TEKNOLOJİ<br />

Daha sağlıklı<br />

ve kaliteli bir yaşam için<br />

Medikal teknoloji alanındaki çalışmalar,<br />

insanın daha kaliteli bir yaşam sürmesi<br />

ve daha sağlıklı olması için her gün yeni<br />

kapılar aralıyor. Bunlardan bazılarını sizler<br />

için bir araya getirdik.<br />

4 NİSAN <strong>2021</strong> NİSAN <strong>2021</strong> 5


VİLK BAKIŞ<br />

Antiaging<br />

terapinize mikro<br />

akım etkisi: Bear<br />

İsveçli güzellik teknoloji markası Foreo’nun en<br />

yeni ürünü akıllı microcurrent (mikro akım) yüz<br />

sıkılaştırma cihazı Bear, cildinizi forma sokarken<br />

sıkılaştırıp güçlendiriyor. Bear, güzellik ve SPA<br />

merkezlerinde sunulan çeşitli egzersizleri ve bakım<br />

terapilerini minik bir cihaza sığdırıyor. Microcurrent<br />

ve T-Sonic titreşimler sayesinde yüz ve boyundaki<br />

69 kası çalıştırarak evde yüz fitness’ı deneyimi<br />

yaşatıyor.<br />

Yaşlanma karşıtı tedavilerde “ameliyatsız<br />

yüz gerdirme” olarak tanımlanan microcurrent,<br />

bu kasları çalıştırmak için vücudunuzun elektrik<br />

akımlarını taklit eden düşük voltajlı elektrik<br />

akımlarından faydalanıyor. Bu akımlar hücresel<br />

düzeyde doğal cilt iyileştirici kimyasalların<br />

salınmasını sağlıyor, böylece hasarlı cilt onarılıyor<br />

ve kolajen üretimi uyarılıyor.<br />

5 farklı ayarlanabilir yoğunluk derecesiyle<br />

cildinizin kişisel antrenörü olan Bear’ın patentli<br />

T-Sonic titreşimleri ise dolaşımı artırmak,<br />

toksinleri yok etmek ve yüzdeki gerilimi hafifletmek<br />

için gözeneklere derinlemesine işleyerek daha<br />

pürüzsüz, yumuşak ve ışıltılı bir cilt sunuyor.<br />

Strawberry Lift<br />

boyun ve<br />

çene hattında<br />

incelik sağlıyor<br />

İngiltere’de geliştirilen<br />

Strawberry Lift cihazı, boyun ve<br />

çene hattı yüz gençleştirmede ve<br />

güzelleştirmede kullanılıyor, alt yüz<br />

hatlarında keskinlik ve boyunda<br />

incelik sağlıyor.<br />

FDA onaylı Strawberry Lift,<br />

iki apayrı teknolojiyi bir araya<br />

getirmeyi başarmış bir platform<br />

olarak dikkat çekiyor. Cerrahi<br />

veya enjeksiyon gerektirmeyen,<br />

invaziv olmayan uygulama, sessiz<br />

ultrason ve lazeri beraber kullanan<br />

tek cihaz özelliğiyle öne çıkıyor.<br />

Uygulamanın birinci aşamasında<br />

3B sınıf olarak adlandırılan soğuk<br />

kırmızı lazer ışığı cilde nüfuz<br />

ederek istenmeyen yağ hücrelerine<br />

etki ediyor ve inceltiyor. İkinci<br />

aşamada non-stop atış yapabilen<br />

silentultrasound teknolojisi<br />

kullanılıyor.<br />

Alt yüz hattında güvenle<br />

çalışılabilen odaklanmış yağ<br />

azaltma probu cilde anında etki<br />

ederek sıkılaştırıyor ve yeni kolajen<br />

üretimini destekliyor.<br />

Tüm cilt tipleri için uygun<br />

olan Strawberry Lift’in sonuçları<br />

çoğu durumda ilk tedaviden sonra<br />

görülmeye başlıyor.<br />

Dolgun yüzlü genç kişilerde<br />

genellikle 1-2 seansa, 40 yaşın<br />

üzerinde kişilerde ise 2-4 seansa<br />

ihtiyaç duyuluyor. Uygulamanın<br />

koruma süresiyse en az 18 ay.<br />

Hydryalix Lips<br />

ile dudaklarınız<br />

DAHA DOLGUN<br />

ve DAHA NEMLI<br />

Yaşlandıkça ciltte doğal olarak<br />

üretilen hyalüronik asit, kolajen ve yağ<br />

miktarında ciddi azalmalar meydana<br />

geliyor. Bu durum dudakların incelip<br />

sarkmasına ve hacim kaybetmesine<br />

neden oluyor.<br />

Dermal bir dolgu olan Hydryalix<br />

Lips Dolgu, doğuştan ince yapılı veya<br />

sonradan yaşlanmaya bağlı olarak<br />

incelen dudakların dolgunlaştırılması,<br />

nemlendirilmesi ve şekillendirilmesi<br />

amacıyla uygulanıyor. Hyalüronik<br />

asit, kolajen ve yağ miktarını artırarak<br />

dudakların daha dolgun ve daha nemli<br />

görünmesine yardım ediyor, dudaklarda<br />

hacim kazandırıcı dolgu etkisi yaratıyor.<br />

Hydryalix serisinde bulunan birçok<br />

özel dolgu türünden sadece biri olan<br />

Hydryalix Lips Dolgu, özel çapraz bağlı<br />

hyalüronik asit yapısıyla çok daha uzun<br />

ömürlü bir tedavi olanağı sunuyor.<br />

Üstelik içeriğindeki lidokain sayesinde<br />

uygulama sırasında hasta minimal<br />

seviyede rahatsızlık hissediyor.<br />

Hayvansal kökenli olmayan<br />

güvenli aktif bileşenlerden elde<br />

edilen Hydryalix Lips Dolgu, Hybrid<br />

MoBİTM teknolojisiyle üretiliyor ve bu<br />

teknoloji enjekte edilen bölgede kolayca<br />

şekillenme sağlıyor, dolguya hacim<br />

kazandırıyor.<br />

Hangi amaçla uygulanır?<br />

Dolgunlaştırma<br />

Şekillendirme<br />

Nemlendirme<br />

6 NİSAN <strong>2021</strong> NİSAN <strong>2021</strong> 7


V<br />

İLK BAKIŞ<br />

CILT IÇIN BIR SIFIRLAMA DÜĞMESI:<br />

Rönesans<br />

Yaşlanma<br />

Karşıtı Maske<br />

Cildiniz ne kadar yorgun, mat ve cansız<br />

olursa olsun Rönesans Yaşlanma Karşıtı Maske<br />

onun ihtiyaçlarını karşılamak için yardımınıza<br />

hazır! Maske hem yaşlanma karşıtı yapısı hem<br />

de içeriğinde bulunan nemlendirici bileşenlerle<br />

oluşturulan kremsi yapısı sayesinde cildinizin<br />

ihtiyacı olan yumuşak ve sağlıklı görünümü<br />

geri kazandırıyor, düzenli kullanımda<br />

cildinizin daha sıkı ve genç görünmesine<br />

yardımcı oluyor.<br />

Rönesans Yaşlılık Karşıtı Maske,<br />

cilt bakım rutininizi canlandırmak,<br />

cildinizdeki ince çizgileri, kırışıklık ve<br />

mat görünümü ortadan kaldırmak için<br />

sadece 15 dakikanıza ihtiyaç duyuyor.<br />

Thalia ile hem ışıltı<br />

hem iyileştirici etki<br />

Thalia Natural Beauty Aloe akneyle harika bir şekilde<br />

Vera Serisi Onarıcı ve Nemlendirici savaşırken mantar, sedef, egzama<br />

SOS Serum, cilde ışıltı ve gençlik oluşumunda ve tedavisinde önemli<br />

taşırken her tür cilt problemi ve faydalar sağlıyor. Yanık, yara ve<br />

enfeksiyonu üzerinde iyileştirici böcek sokması durumlarında cildi<br />

etki yaratıyor. Yüzde 100 doğal olan daha çabuk iyileştiriyor. Epilasyon<br />

ürün, normal nemlendirici ve bakım işlemleri ve ameliyat izleri gibi<br />

kremlerinden çok daha yoğun ve problemlerin giderilmesini başarıyla<br />

güçlü bir içeriğe sahip, cilde çabucak destekliyor.<br />

nüfuz ediyor. Aloe vera içeriğiyle<br />

cildi temizleyip bakımını yapıyor,<br />

onarıyor, nemlendiriyor, ciltteki<br />

gerginliği hafifletiyor, rahatlatıyor<br />

ve kan dolaşımını hızlandırıyor. Yeni<br />

kırışıklıkların oluşmasını önlemeye<br />

ve yüz çerçevesinin doğal halini<br />

korumasına yardımcı<br />

oluyor.<br />

Thalia Natural<br />

Beauty Aloe Vera<br />

Serisi Onarıcı<br />

ve Nemlendirici<br />

SOS Serum<br />

Zade Vital Marine<br />

Kollajen ile denizin<br />

derinliklerinden cildinize<br />

NE GİBİ FAYDALARI VAR?<br />

l İçeriğinde bulunan organik<br />

kök hücreler deri altına hızla ulaşıyor<br />

ve hücreleri uyararak yeniden<br />

çoğalmasını sağlıyor.<br />

l Amino peptitler, serbest<br />

radikalleri ortadan kaldırarak<br />

cilde ışıltılı ve ipeksi bir görünüm<br />

kazandırıyor.<br />

l Çift moleküllü özel hyalüronik<br />

asit yapısıyla nemi cildinize hapsederek<br />

dolgu etkisi yaratıyor. Böylece cildinizin<br />

daha canlı, sıkı ve parlak görünmesine<br />

yardımcı oluyor.<br />

l Günlük yaşamda karşılaşılan<br />

olumsuz koşulların (sigara, stres,<br />

hava kirliliği, kötü beslenme,<br />

çevresel koşullar) cildinize yarattığı<br />

etkileri ortadan kaldırarak<br />

yaşlanmayı geciktiriyor.<br />

Kuzey Atlantik’in tertemiz sularındaki balıklardan<br />

elde edilen güvenli kolajen kaynağıyla geliştirilen Zade<br />

Vital Marine Kollajen, bakım ritüelinizde hızlıca yerini<br />

alıyor. Formülündeki balık kolajenini destekleyen<br />

elastin, özel patentli içerikler, vitamin ve mineral<br />

kombinasyonuyla denizden gelen güzelliği cildinizde<br />

hissettiriyor.<br />

Zade Vital Marine Kollajen, sağlıklı dermis yapısında<br />

bulunan normal konsantrasyona eşit kolajen ve elastini<br />

bir arada içeriyor. Bununla birlikte üzüm çekirdeği<br />

ekstresi, C vitamini, kavundan elde edilen süperoksit<br />

dismutaz ve çinkodan oluşan patentli özel bir formül<br />

olan SkinAx² ile cilt kusurlarını hafifletmeye yardımcı<br />

oluyor. Hyalüronik asitle cildin su tutma kapasitesini<br />

artırıyor, vitamin ve minerallerin çok yönlü desteğiyle<br />

cilde güçlü bir sinerjik etki sağlıyor.<br />

Güvenli, sürdürülebilir, çevre dostu, şeffaf<br />

kaynaklardan elde edildiği Deniz Yönetim Konseyi<br />

üyeliğiyle belgelenmiş olan, ağır metal, pestisit ve GDO<br />

içermeyen ürün kapsül, içime hazır sıvı flakon ve toz<br />

saşe olmak üzere üç formda sunuluyor.<br />

8 NİSAN <strong>2021</strong><br />

NİSAN <strong>2021</strong> 9


V<br />

TREND<br />

Hamilelik, doğum, hormonal dengesizlikler, yanlış tüy alma teknikleri ve yaşlanma gibi unsurlar vajinal<br />

bölgenizde renk değişikliklerine, gevşemeye, hacim kaybına, kuruluğa neden olabilir. Bu sorunları<br />

sınıfında ilk ve tek vulvo-vajinal mezokokteyl olan PrimaVera ile giderebilir, antioksidan ve antiaging bu<br />

ürünle ilk uygulamadan itibaren daha genç bir görünüme sahip olabilirsiniz.<br />

PRIMAVERA<br />

ile ameliyatsız<br />

vajinal estetik<br />

Kadınlar için vajinal bölgenin önemi<br />

yadsınamaz. Vajinal bölge, yoğun hijyen<br />

gerektirdiğinden kadın vücudundaki en<br />

hassas yerlerden biri ve bakımının özenle<br />

yapılması gerekiyor. Ama bir kadın için<br />

vajinal bölge sadece sağlık açısından değil<br />

estetik görünüm ve cinsel yaşam açısından<br />

da önemli. Dolayısıyla çeşitli sebeplerle bu<br />

bölgede ve etrafında renk değişiklikleri ve<br />

kararmaların olması, vajinada gevşeklik<br />

(laksite), sarkma, hacim kaybı ve kuruluk<br />

gibi sorunlar yaşanması kadınların hayatını<br />

olumsuz etkileyebiliyor. Vajinal bölgesinde<br />

sorun yaşayan kadının özgüveni ve<br />

yaşam kalitesi düşüyor, eşiyle-partneriyle<br />

yakınlaşması azalıyor, cinsel yaşamı ritmini<br />

kaybediyor, ayrıca iç çamaşırı ve mayo<br />

seçimleri sınırlanabiliyor.<br />

HORMONLAR VE EPİLASYON<br />

RENK DEĞİŞİKLİKLERİNİ<br />

TETİKLİYOR<br />

Vajinal bölgede renk değişikliklerinin ve<br />

kararmanın meydana gelmesinin en yaygın<br />

sebeplerinden biri hormonal değişiklikler.<br />

Ergenlik ve hamilelik dönemlerinde<br />

östrojen hormonu salgılanmasının artması,<br />

hamilelik döneminin ve doğumun vücutta<br />

pek çok değişiklik meydana getirmesi,<br />

doğum kontrol haplarının vücudun<br />

hormonal dengesi üzerinde yaptığı<br />

etkiler konuyla ilgili önemli unsurlar<br />

olarak karşımıza çıkıyor. Vajinal bölgeye<br />

uygulanan lazer epilasyon işlemleri de<br />

yoğun renk değişikliklerine yol açabiliyor.<br />

Ağda dahil tüy giderme yöntemlerinin bir<br />

kısmı, ciltte melanin pigmenti üretimini<br />

artırarak vajinal bölgenin cilt tonunu<br />

koyulaştırabiliyor. Yapısı gereği genelde<br />

ıslak ve nemli olan vajinal bölgenin<br />

kararma nedenlerinden biri de havasız<br />

kalması. Doğal dokuya sahip olmayan<br />

iç çamaşırları, yaz aylarında uzun süreli<br />

giyilen ve sık değiştirilmeyen mayolar<br />

bölgeyi havasız bırakabiliyor. Dar ve sıkı<br />

giysilerin yol açtığı tahriş, uzun süreli<br />

güneşlenme, diyabet gibi bazı rahatsızlıklar,<br />

yaşın ilerlemesinin cilt dokusunda ve<br />

hormonlarda yaptığı değişiklikler diğer<br />

sebepler arasında yer alıyor.<br />

DOĞUM SONRASINDA VAJİNAL<br />

GEVŞEKLİK VE HACİM KAYBI<br />

OLUŞABİLİYOR<br />

Vajinal gevşeklik durumu ise doğum<br />

yapmanın kadınların bir kısmında yarattığı<br />

olumsuz etkilerden. Bebeğin doğum<br />

kanalından çıkarken vajinanın dokusuna<br />

zarar vermesi, doğum sırasında vakum<br />

ve forseps gibi aletlerin kullanılması,<br />

çok sayıda doğum yapılması vajinanın<br />

esnekliğini azaltabiliyor, kasılma ve<br />

kavrama gibi özelliklerini geriletebiliyor.<br />

Vajinal gevşeklik idrar kaçırma gibi sağlık<br />

sorunları oluştururken, bir yandan da<br />

hem kadının hem partnerinin aldığı<br />

hazzı azaltarak cinsel yaşamı ve kadının<br />

özgüvenini olumsuz etkileyebiliyor. Yine<br />

benzer sebeplerle vajinada sarkma ve hacim<br />

kaybı, bunlara ek olarak hormonal sebepler<br />

ve yaşın ilerlemesiyle vajinal kuruluk<br />

sorunu da ortaya çıkabiliyor.<br />

PRIMAVERA NASIL BİR ÇÖZÜM<br />

SAĞLIYOR?<br />

Kadınların vajinal bölgelerinde görülen<br />

renk değişiklikleri, gevşeme, hacim kaybı<br />

ve kuruluk gibi problemler için geliştirilen<br />

PrimaVera, sınıfındaki ilk ve tek vulvovajinal<br />

mezokokteyl olarak tanımlanıyor.<br />

İçeriğinde C vitamini, hyalüronik asit,<br />

D-faktörü, oligo peptitler, mannitol ve<br />

resveratrol olmak üzere altı aktif madde<br />

yer alıyor. Bunlar da PrimaVera’nın eşsiz<br />

bir vajinal antioksidan ve antiaging ürün<br />

olmasını sağlıyor.<br />

Enjeksiyon aracılığıyla uygulanan<br />

PrimaVera, vajinal bölgenin renk tonunu<br />

eşitliyor, beyazlatıyor, dokuda canlanma<br />

ve yüksek onarım gerçekleştiriyor, güçlü<br />

bir hacim kazandırma etkisi yaratıyor,<br />

sıkılaştırıyor ve nemi artırıyor.<br />

Profesyonel tıbbi kullanıma uygun<br />

olan, özellikle ameliyata gerek kalmadan<br />

yapılan vajinal estetik işlemlerinde sıklıkla<br />

başvurulan PrimaVera, ilk uygulamadan<br />

itibaren daha genç bir görünümü mümkün<br />

kılıyor. PrimaVera ile ameliyatsız vajinal<br />

bölge gençleştirme işlemi yalnızca güveni<br />

yükseltmekle kalmıyor, aynı zamanda<br />

eşler-partnerler arasındaki cinsel tatmini de<br />

artırıyor.<br />

10 NİSAN <strong>2021</strong><br />

NİSAN <strong>2021</strong> 11


V<br />

ZOOM<br />

Doğum sonrasında meydana gelen deformasyonlar hemen her kadının başlıca<br />

sorunları arasında yer alabiliyor. Bu deformasyonlar en çok hangi noktalarda<br />

oluşuyor, doğum sonrasındaki doğal toparlanma sürecinin duruma etkisi nasıldır,<br />

bunların giderilmeleri için en uygun zamanlama nedir gibi sorulara Plastik, Estetik<br />

ve Rekonstrüktif Cerrahi Uzmanı Doç. Dr. Tayfun Türkaslan cevap veriyor.<br />

Hamilelikle birlikte kadınların<br />

vücudunda bir dizi iç ve dış değişiklik<br />

meydana geliyor. Bu nedenle -bazı kadınlar<br />

hamilelikten sonra eskisi gibi görünebilse<br />

de-çoğu kadında deformasyon oluşuyor.<br />

Hamilelik sonrası deformasyon<br />

kadınlarda mutsuzluğa ve bu durumu<br />

düzeltme yolunda arayışlara neden<br />

olabiliyor. Ama dikkate alınması gereken çok<br />

önemli bir konu var: Eğer hamilelikten sonra<br />

vücudunuzda deformasyon oluşmuşsa ve<br />

bir estetik operasyona ihtiyacınız olduğunu<br />

düşünüyorsanız öncelikle en az altı ay veya<br />

bazı uzmanlara göre bir yıl beklemelisiniz.<br />

Neredeyse hiçbir estetik cerrahi<br />

operasyon doğumdan çok kısa bir süre<br />

sonra yapılmıyor. Çünkü öncelikle emziren<br />

annenin korunmasına önem veriliyor<br />

ve doğum sonrası doğal bir toparlanma<br />

sürecinin de mutlaka beklenmesi gerekiyor.<br />

Yaptırmak istediğiniz operasyon ve bununla<br />

ilgili doktor muayenesi de ne kadar<br />

beklemeniz gerektiğiyle ilgili belirleyici<br />

faktör oluyor.<br />

Kadınların odaklandığı dört ana alan<br />

Kadınların bebek sahibi olduktan sonra vücutlarında rahatsız oldukları dört ana alan var:<br />

Göğüsler, karın, bel simidi ve vajina. Bunlarla ilgili detaylar şöyle:<br />

Doğum<br />

sonrası<br />

hangi estetik<br />

operasyonlar<br />

yapılabilir?<br />

Göğüsler<br />

Hamilelikten sonra göğüs<br />

büyütmeyi düşünüyorsanız bir<br />

süre beklemeniz çok önemli.<br />

Göğüsleriniz doğumdan<br />

birkaç ay sonra değişecektir.<br />

Emzirmeye karar verdiyseniz<br />

emzirmeyi bırakana kadar<br />

değişiklikler devam edecektir.<br />

Deri ve meme dokusu stabilize<br />

olana kadar meme ameliyatı<br />

tavsiye edilmez.<br />

ZAMAN ÇİZELGESİ<br />

Emzirmeden üç ila altı ay<br />

sonra veya emzirmiyorsanız<br />

doğumdan üç ila altı ay sonra.<br />

Karın<br />

Doğum sonrasındaki altı<br />

ayda karnınızın derisinde ve<br />

yağında değişiklikler olabilir.<br />

Bu nedenle altı aydan kısa<br />

zamanda yapılan liposuction<br />

veya karın germe operasyonları<br />

erken olabilir. Cildiniz üç ila<br />

sekiz ay arasında değişim<br />

gösterecek ve tam olarak<br />

sabitlenmesi gerçekleşecektir.<br />

ZAMAN ÇİZELGESİ<br />

Karnın hamileliğin etkilerini<br />

tersine çevirmesi bir yıla kadar<br />

sürebilir ve bir yıl içindeki<br />

hamilelikler için süre daha da<br />

uzayabilir.<br />

Bel simidi<br />

Dalgalanan hormonlar<br />

hamilelik olmadan bile<br />

yağ kaybını ve kazanımını<br />

etkileyebilir. Bunun için regl<br />

dönemindeyken vücudunuzun<br />

nasıl değiştiğini düşünmeniz<br />

bile yeterliyken, hamilelik<br />

sırasında ve doğum sonrası<br />

dönemdeki dalgalanmaların<br />

ne kadar dramatik olduğunu<br />

hayal edin. Buna emzirmeyle<br />

ilgili hormon değişimlerini de<br />

ekleyin. Hamilelikten sonra<br />

hormonların normale dönmesi<br />

bir yılı bulabilir.<br />

ZAMAN ÇİZELGESİ<br />

Liposuction bir yıl dolmadan<br />

yapılabilir, ancak fazlalıkları<br />

gidermek için kendinize<br />

biraz zaman verin; özellikle<br />

de bel simidi sizin için yeni<br />

kilo alınan bölgeyse. En iyi<br />

çözüm, ameliyattan tamamen<br />

kaçınmak için hamilelik<br />

sırasında aşırı kilo alımından<br />

uzak durmaktır.<br />

Vajina<br />

Vajina genişlemesi,<br />

çocuk doğurmanın olası<br />

sonuçlarından biridir. Bebek<br />

doğurduktan sonra bu bölgenin<br />

alışması için biraz zaman<br />

geçmesi gerekir. Vajinanızın<br />

vajinal doğum öncesi<br />

olduğundan daha gevşek<br />

olduğunu düşünüyorsanız ve<br />

bu durum cinsel yaşamınızı<br />

etkiliyorsa vajinoplasti<br />

bir olasılıktır. Ancak daha<br />

fazla çocuk sahibi olmayı<br />

planlıyorsanız beklemek<br />

akıllıca olabilir.<br />

ZAMAN ÇİZELGESİ<br />

Vücudun bu prosedürleri<br />

düşünmeden önce en az altı ay<br />

zamana ihtiyacı vardır.<br />

12 NİSAN <strong>2021</strong><br />

NİSAN <strong>2021</strong> 13


V<br />

İPUCU<br />

Emilia<br />

Clarke’ın<br />

güzellik sırları<br />

“Game of Thrones”un müthiş oyuncusu Emilia Clark, güzelliğiyle<br />

de ışıldıyor. Emilia Clark, iyi bir cildin neme doymuş cilt olduğunu<br />

düşünüyor ve diyor ki:<br />

“Yeterince su içiyor, yeterince gülüyor ve cildinizi yeterince<br />

nemlendiriyorsanız harika bir cilde sahip olursunuz. Bu kadar basit.”<br />

İngiliz oyuncu Emilia Clark, konusuyla olduğu kadar prodüksiyonuyla da büyük ilgi gören ve efsaneye dönüşen “Game<br />

of Thrones” dizisinde ejderhaların annesi Daenerys Targaryen olarak karşımıza çıkmıştı. Minyon yapısı, porselen gibi cildi,<br />

kalın kaşları ve rolü gereği beline kadar uzanan beyazımsı peruğuyla güzellik anlayışına yepyeni bir katkıda bulunmuştu. Dizide<br />

sergilediği sofistike, hırslı ve katı karakteri bir yana bıraktığınızda onu hep dudaklarından gözlerine yansıyan kocaman gülüşüyle,<br />

çocuksuluğun da eksik olmadığı bir neşeyle, doğal ve ışıltılı bir duruşla görmek mümkün:<br />

“Arkadaşlarımla güldüğümde, iyi vakit geçirdiğimde ve sevdiğim insanlarla iletişimde olduğumda doğal güzelliğin duygularla<br />

ilgili olduğunu bir kez daha anlıyorum.”<br />

2014’te AskMen’in anketinde, 2015 yılında Esquire dergisi tarafından “Yaşayan En Çekici Kadın” seçilen ve “Senden Önce Ben”,<br />

“Terminatör Genisys”, “Solo: Bir Star Wars Hikâyesi”, “Bir Şans Daha” isimli filmleriyle de tanınan Emilia Clark, klasik makyaj<br />

görünümlerinden yana:<br />

“Eski Hollywood ihtişamının aşığıyım. Güzelliğin benim için ne anlama geldiğine odaklanırsam Grace Kelly, Audrey Hepburn ve<br />

Marilyn Monroe’ya bakarım. Kırmızı dudak, siyah likit göz kalemi ve kirpikleri severim.”<br />

35 yaşındaki oyuncunun cildi hassas, bu nedenle hipoalerjenik cilt ürünleri kullanıyor, güneş koruyucu krem sürmeden dışarı<br />

çıkmıyor. Bir vazgeçilmesi de dudak balmı. Dudak balmının hem nem sağladığını hem hafif bir renk ve ışıltı verdiğini düşünüyor.<br />

Pek çok yıldız gibi o da günlük yaşamında ağır makyaj yapmıyor, fondöten yerine renkli nemlendiricileri seviyor.<br />

“Cilt bakımı rutinim konusunda gayretliyim. Makyajımla uyursam kabuslar görüyorum. Yapamıyorum, yüzümde<br />

dünkü maskarayla uyanamıyorum. Esasen, iyi bir cildin anahtarı temiz ve nemli bir cilttir. Ara sıra peeling yapmak<br />

da iyidir ama gerçekten en önemlisi nemlendirmedir. Yeterince su içiyor, yeterince gülüyor ve cildinizi yeterince<br />

nemlendiriyorsanız harika bir cilde sahip olursunuz. Bu kadar basit.”<br />

Clinique Marka Elçisi olan Emilia Clark, doğal ama ışıltılı bir görünüm için mutlaka sahip olunması gereken<br />

favorilerini de paylaşıyor: Moisture Surge Nemlendirici, Moisture Surge Pop 3’ü 1 Arada Dudak<br />

Balmı ve High Impact Maskara. Alameti farikası olan kalın ve gür kaşlarının bakımı içinse vazelin<br />

kullanmayı tercih ediyor, kaşlarının doğal görünümü onun için çok önemli.<br />

“Büyürken annemden aldığım en iyi güzellik tavsiyesi doğal kaşın en iyisi olduğuydu.<br />

Neyse ki hiçbir zaman kaşlarımı çok inceltmedim.”<br />

Tabii ki spor da onun için çok önemli. Çekimleri ve seyahatleri sırasında dahi<br />

fitness’ı aksatmıyor. Her gün plank yapıyor yani bel, kalça ve karın<br />

kaslarını sürekli güçlendiriyor. Ayrıca ata biniyor, kayak<br />

ve buz pateni yapıyor, yüzüyor, tenis<br />

oynuyor.<br />

14 NİSAN <strong>2021</strong><br />

NİSAN <strong>2021</strong><br />

15


V<br />

KAPAK KONUSU<br />

“Bahar ve yazın<br />

estetik trendlerini<br />

pandemi belirledi”<br />

Medikal Estetik Hekimi Dr. Yasemin Savaş, pandemi döneminin ve<br />

süreçte aktif hayattan kopuşun kilo alımı, dolaşım ve selülit problemleriyle<br />

birlikte cilt ve saç saçlığıyla ilgili olumsuzlukları beraberinde getirdiğine<br />

dikkat çekiyor. Dr. Yasemin Savaş, işte bu nedenle nisan ayı itibariyle<br />

herkesin yaza hazırlanmasının önemli olduğunu belirterek,<br />

“Yüz uygulamalarıyla birlikte vücut uygulamalarına, selülit tedavilerine ve<br />

zayıflamaya ağırlık vermek gerek” diyor.<br />

Dilek Girgin<br />

Meryem Bilici<br />

Kliniğinizin kaliteli yaşam felsefesinden<br />

söz eder misiniz?<br />

Kaliteli yaşama bütünsel yaklaşılan,<br />

kapıdan giren bir hastanın tüm hizmet<br />

çeşitlerini alabileceği, yaşamına artı<br />

katabileceği bir klinik olarak kurguladık<br />

burayı. Ameliyatsız medikal estetik<br />

uygulamalarından plastik cerrahi<br />

uygulamalarına, beslenme alışkanlığını<br />

düzenlemeye ve spor danışmanlığına<br />

kadar pek çok hizmeti barındırıyoruz. Ben<br />

hastaya da bütünsel bakmayı ve koruyucu<br />

hekimliği önemseyerek bir hizmet vermeyi<br />

doğru buluyorum. Aslında medikal estetik<br />

uygulamalarımızın büyük bir çoğunluğu<br />

koruyucu hekimliğe hizmet eden<br />

uygulamalar. Eğer siz de o gözle bakan<br />

bir hekimseniz hem kişinin sorunlarını<br />

çözüyorsunuz hem de cilt ve saç kalitesini<br />

uzun yıllar korumasına katkı sağlıyorsunuz.<br />

“SADECE ESTETİK İÇİN DEĞİL<br />

SAĞLIĞIMIZ İÇİN DE YAZA<br />

HAZIRLANMALIYIZ”<br />

Bahar ve yazın trendlerinden söz eder<br />

misiniz, neler öne çıkıyor?<br />

Bu bahar ve yazın estetik trendlerini<br />

pandemi belirledi. Hepimiz bir süre<br />

evlere kapandık, aktif hayatlarımız<br />

kesintiye uğradı. Örneğin ben 7/24<br />

hareket halindeydim; gecede dört beş saat<br />

uyurdum, sosyal hayatım hareketliydi,<br />

iş hayatım çok yoğundu, eğitimler,<br />

organizasyonlar, dernekler, seyahatlerim,<br />

hastalarım… Hepsi bir süre durdu ya<br />

da çok azaldı. Hepimizin yemek düzeni<br />

bozuldu, kilo problemleri ciddi anlamda<br />

arttı. Bunlara dolaşım sorunları ve<br />

hareketsizlik, beslenme bozuklukları ve<br />

tabii ki psikolojik problemler de eklendi.<br />

Sadece yüz bölgesindeki sorunlar değil<br />

vücutta da bölgesel yağlanma, sarkmalar<br />

ve elastikiyet kaybıyla ilgili şikayetler arttı.<br />

Baharın gelişiyle ve pandeminin de aşılama<br />

sonrasında azalacağı veya daha kontrol<br />

altına alınabileceği ümidiyle herkesin yaza<br />

hazırlanması gerektiğini düşünüyorum.<br />

Buna sadece görüntü ve estetik anlamında<br />

değil sağlık anlamında da ihtiyacımız<br />

var. Hepimiz biliyoruz ki özelikle belli<br />

yaşlardan sonra kilo artışı, kadında<br />

da erkekte de birçok kronik hastalığa<br />

zemin hazırlayan bir durum. Bu nedenle<br />

özellikle karın çevresi yağlanmalarda çok<br />

16 NİSAN <strong>2021</strong><br />

NİSAN <strong>2021</strong> 17


V<br />

KAPAK KONUSU<br />

dikkatli olmalıyız. Yapılması gereken<br />

tedaviler ise çok zaman alan ya da kişinin<br />

hayatını çok kısıtlayacak şeyler değil.<br />

Çok kısa zaman ayırarak sonuç almak<br />

mümkün, bunu egzersizle ve beslenme<br />

düzeniyle desteklemek de önerdiğim<br />

şeylerden. Yüz uygulamalarıyla birlikte<br />

vücut uygulamalarına, zayıflama ve selülit<br />

tedavilerine ağırlık vermeliyiz.<br />

Şu dönemde online beslenme<br />

danışmanlıkları dikkatimi çekiyor.<br />

Pandemi döneminde bazı şeyleri online<br />

yapmaya mecbur kaldık ama ben bunların<br />

kişiye özel ve yüz yüze olması gerektiğini<br />

düşünüyorum. Bir hekim olarak nasıl<br />

telefonda tanı koyamayacaksam beslenme<br />

ve diyet de böyle bir konu. Kişiyi çözmeniz,<br />

psikolojisini, yaşam şeklini anlamanız<br />

gerekiyor.<br />

En etkili selülit tedavileri nedir?<br />

Selülit tedavilerinde en etkili<br />

uygulamalar mezoterapiler. Hem etkin<br />

hem güvenilir tedaviler olduğundan<br />

mezoterapiden asla vazgeçemiyoruz.<br />

Mezoterapilerin en güzel yanı kombine<br />

tedavilere de uygun olmaları, yanı sıra<br />

majör uygulamalar ve cihazlarla da<br />

destekleyebiliyorsunuz. Selülit bir dolaşım<br />

problemidir. Dolaşımdaki bozukluğa yanıt<br />

veren, duruma yüzde 99 oranında eşlik<br />

eden lokal yağlanmaya da çözüm bulan bir<br />

ürün varsa elinizde çok daha etkin şekilde<br />

sonuç almanız mümkün.<br />

Bahara ve yaza hazırlanma sürecinde<br />

yüz uygulamaları olarak neleri<br />

öneriyorsunuz?<br />

Pandemi sürecinde maske kullanımı<br />

hepimiz için zordu ama alıştık, hatta<br />

film izlerken maskesiz insanları görünce<br />

şaşırıyorum. Bakış açımız, algımız çok<br />

değişti. Ancak maskeler bu süreçte<br />

cildimizi çok bozdu, oksijenlenmeyi<br />

azalttı. Maskelerin yarattığı bu olumsuz<br />

etkilerden kurtulmak için bahara ve<br />

yaza hazırlıkta ciltte medikal bakımların<br />

ve peeling tedavilerinin yapılması çok<br />

“Anneler Günü’nde 15 yıldır özel<br />

uygulamalar yapıyoruz”<br />

Anneler Günü gibi özel günlerde medikal estetik<br />

uygulamaları bir hediye olarak yoğunlukla tercih<br />

ediliyor artık değil mi?<br />

“Evet, çok karşılaşıyoruz ve hatta belki de bu<br />

farkındalığı yaratmada öncü olduk diyebilirim. Anneler<br />

Günü’nde ve Dünya Kadınlar Günü’nde yaklaşık 15<br />

yıldır özel uygulamalar yapıyoruz. Bizim bir ritüelimiz<br />

bu. Anneler Günü’nde eşler de çocuklar da medikal<br />

estetik uygulamaları hediye ediyor. Yüz ve vücut<br />

uygulamalarının yanı sıra saç uygulamaları da çok tercih<br />

ediliyor. Pandemi döneminde beslenme düzeni değişince<br />

hormonal değişikliklerle birlikte saç dökülmeleri de çok<br />

yaşadık. Bu nedenle saç mezoterapilerini de atlamamak<br />

gerek.”<br />

önemli. Ciltlerimizde yine maskenin bir<br />

etkisi olarak ölü dokuyu atamamaktan<br />

kaynaklanan bir matlık da meydana<br />

geldi. Cildimiz parlaklığını ve ışıltısını<br />

yitirdi. Bunda stresin yarattığı hormonal<br />

değişikliklerde de etken. İşte burada<br />

cilde ışıltı verecek uygulamalar anlamlı<br />

olur, yani yüz mezoterapileri. Tiziano ve<br />

Raffaello gibi mezoterapi kokteylleriyle<br />

gözaltını desteklemek, gözaltındaki morluk<br />

ve dolaşımı düzenlemek kesinlikle çok<br />

fayda sağlayacak uygulamalar. Ciltte lifting<br />

sağlamak için sıvı ip uygulamalarından da<br />

faydalanmak lazım.<br />

“MEDİKAL ESTETİĞİN KORUYUCU<br />

HEKİMLİK YAKLAŞIMINI<br />

SEVİYORUM”<br />

Medikal estetik uygulamaları için en ideal<br />

yaş nedir?<br />

Söz konusu olan tedaviyse 35-55 yaş<br />

arası idealdir diyebilirim ama koruyucu<br />

hekimlik çok daha öncesinde başlar.<br />

Çünkü daha 20’li yaşlarda hyalüronik<br />

asit azalmaya başlıyor, siz daha o yaşlarda<br />

eksilenleri yerine koyup cildi korursanız<br />

40’larda çok yoğun bir tedaviye ihtiyaç<br />

duymazsınız. Zaten ben medikal estetiğin<br />

koruyucu hekimlik yaklaşımını seviyorum.<br />

Bir de şu var; artık Türk kadını hangi sosyal<br />

ve ekonomik sınıftan olursa olsun kendine<br />

bakıyor. Ayrıca günümüzün 50 yaş kadını<br />

bizim annelerimizin dönemindeki 50 yaş<br />

kadını değil gerek yüz gerek vücut olarak.<br />

Aktif hayattan daha geç kopuyoruz, sosyal<br />

hayatımız çok daha uzun yıllar devam<br />

ediyor. Bu nedenle kendimize bakmak da<br />

zorundayız. Üstelik artık daha kolay ulaşılır<br />

ve daha yoğun etkili uygulamalar var. Kolay<br />

ulaşılır diyorum ama burada da dikkatli<br />

olmak lazım. Bu hizmetleri verme yetkisi<br />

olan sağlık kuruluşlarında, etkin, yetkin ve<br />

deneyimli hekimlerce uygulama yapılması<br />

çok önemli. Aksi halde her şeyde olduğu<br />

gibi bunda da sorunlarla karşılaşılabilir.<br />

Doğru ürün kullanımı da çok önemli ama<br />

karşınızdaki iyi bir sağlık kuruluşuysa ve<br />

ehil bir eldeyseniz zaten hekiminiz doğru<br />

ürünlerle çalışıyor demektir.<br />

Bir hekim olarak ürün seçiminde nelere<br />

dikkat ediyorsunuz?<br />

Uygulamalarda kullandığım ürünlerin<br />

Türkiye’de kullanım onayları, izinleri<br />

ve belgelerinin varlığı, distribütör<br />

firmanın güvenilirliği benim için çok<br />

önemli, bu konuda titizim. Etki gücünü,<br />

mekanizmasını ve içeriklerini inceleyerek<br />

güvenli ürün olmasına, mümkün<br />

olduğunca komplikasyon riskinin düşük<br />

olmasına dikkat ediyorum.<br />

Sosyal hayata hızlı dönüşü sağlayacak<br />

ürünleri tercih ediyorum. Dikkat ettiğim<br />

bir başka konu da çoklu fayda sağlamaları.<br />

Örneğin Michelangelo ürünüyle aynı anda<br />

selülit görüntüsünü azaltabiliyor, yağ<br />

yakabiliyor, enflamasyona (yangı) müdahale<br />

edebiliyor ve dokuyu sıkılaştırabiliyorum.<br />

Yani dörtlü fayda sağlayabiliyorum. Hem<br />

kendimin hem de hastamın konforu adına<br />

dört ayrı problem için dört ayrı ürün<br />

kullanmayı tabii ki tercih etmiyorum.<br />

“Kişiye özel tedavi vazgeçilmezimiz”<br />

“Bütünsel yaklaşım bizim için çok önemli. Temel prensiplerimiz ve vazgeçilmezlerimizden bir diğeri ise kişiye özel tedavi yaklaşımları.<br />

Algoritmayı veya akış şemamızı anlatayım size. Benimle yeni tanışan bir hastanın önce beklentilerini dinlerim, bu beklentilerle bizim<br />

örtüşen taraflarımızı, ardından da kendi tespitlerimi anlatırım.<br />

Nazolabial (burun yanlarından ağız kenarlarına ulaşan çizgi) Türk kadınlarını kliniğe getiren ilk sorunların arasında diyebilirim. Bu<br />

oyuklar oradaki yağ kayıplarından mı meydana gelmiş, yapısal olarak yüzde böyle bir oluk oluşumuna yatkınlık mı var ya da yaş alma<br />

sürecinin sonucunda mı ortaya çıkmış? Önce bunu tespit etmeniz lazım ki hastaya doğru tedaviyi uygulayabilelim.<br />

Genelde yaşlanma süreçlerini de hastaya anlatırım. Yüz uygulamalarında yaşlanma dediğimiz şey dört katmanda meydana geliyor.<br />

Kemikler erirken kas doku gücünü de eritiyor. Aynı anda yağ dokuda kayıplar ya da yağ dokunun yer değiştirmesiyle örneğin orta<br />

yüz bölgesinde, gözün hemen altında şişler meydana geliyor. Hastalar ödem oluştu diyerek geliyor, oysa yağ dokunun eriyip yer<br />

değiştirmesinden dolayı ortaya çıkıyor bu problem. Cildin kalitesindeki azalmayla birlikte sarkmalar, gevşemeler ve kurumaya bağlı<br />

çizgiler belirebiliyor ya da yağ salımını yüksekse cilt daha da fazla kendini bırakıyor, cildin damar yapısı bozuluyor. Dolayısıyla damarsal<br />

problemler ve lekelenmeler de sürece eşlik ediyor. Cilt aslında vücudun savunma mekanizmasıdır ve o özelliğini yitirmiş oluyor.”<br />

18 NİSAN <strong>2021</strong><br />

NİSAN <strong>2021</strong> 19


V<br />

GÜNDEM<br />

ANNELER GÜNÜ’NDE ONA GENÇLİK VE TAZELİK HEDİYE EDİN!<br />

Selülitlere<br />

veda!<br />

İster baharın ortasında olun ister bikini sezonunda, kadınların savaşması gereken zorlu bir düşman var:<br />

Selülit. Vücudun belirli bölgelerinde, dolaşım bozukluğu ve aşırı yağ birikmesiyle ortaya çıkan portakal<br />

kabuğu görünümünden kurtulmanınsa birden fazla yolu olabilir. Sizlerle bu yöntemleri paylaşırken, selülit<br />

tedavilerinin annelerimiz için tercih edilebilecek bir hediye alternatifi olduğunu hatırlatmak istiyoruz.<br />

Melek Yazıcı<br />

Crio Jel ile güçlü bir tedaviye ve bakıma kavuşun!<br />

Pek çok kadının başlıca sorunu olan<br />

selülit, dolaşım bozukluğu ve cildin<br />

altında yağ birikmesiyle ortaya çıkıyor.<br />

Sahip olunan selülitin miktarını ve ne<br />

kadar belirgin olduğunu genler, vücut<br />

yüzdesi ve yaş belirliyor. Cilt kalınlığı<br />

da selülit görünümünü etkiliyor. Çeşitli<br />

vücut tiplerindeki kadınlar, kiloları fark<br />

etmeksizin selülite sahip olabiliyor.<br />

Selülit, farklı yağ, kas ve bağ dokusu<br />

dağılımı nedeniyle kadınları erkeklerden<br />

daha fazla etkiliyor, çünkü kadınlarda<br />

yağ dağılımı erkeklere göre daha belirgin.<br />

Deri ve kas arasındaki kolajen lifleri,<br />

altta bulunan yağı çoklu ceplere ayırıyor.<br />

Yaş ilerledikçe selülitler daha görünür<br />

hale gelebiliyor. Cilt incelip elastikiyetini<br />

kaybediyor. Bu da cilt altındaki dalgalı bağ<br />

dokularını ortaya çıkarıyor. Bunun yanı<br />

sıra hormonlar, kötü beslenme, sağlıksız<br />

bir yaşam tarzı, birikmiş toksinler, aşırı<br />

kilo alıp verme, gebelik, hareketsizlik gibi<br />

etkenler selülite neden oluyor. Selülitler<br />

kalça, baldır, karın ve memede yaygın<br />

olarak görülüyor.<br />

Crio Jel, içeriğindeki fosfatidilkolin<br />

ve deoksikolik asitle bölgesel yağların<br />

yıkımını sağlıyor. Bunun yanı sıra<br />

etken maddelerinden biri olan kafein,<br />

diğer yardımcı maddelerle etkinleşerek<br />

parçalanan yağların vücuttan atılmasına<br />

yardımcı oluyor. Kafein bölgeye kan<br />

akışını artırıyor ve idrar söktürücü<br />

olarak çalışıyor. Bu da yağın su içeriğini<br />

değiştirerek selülit görünümünü azaltıyor.<br />

Crio Jel, selülitten çatlaklara, sertleşen<br />

cilt dokusundan sarkmaya kadar birçok<br />

cilt problemine karşı güçlü bir tedavi ve<br />

bakım sağlıyor. Özel jel yapısıyla kolayca<br />

sürülüyor ve hızla emilerek yağ dokusuna<br />

nüfuz ediyor. Crio Jel, bölgesel yağların<br />

eritilmesinde, selülit ve çatlak görünümün<br />

giderilmesinde oldukça etkili bir rol<br />

üstleniyor. Crio Jel, haftada iki üç kez<br />

banyodan sonra problemli bölgelere sert<br />

bir masajla uygulanıyor. Uyluklar, bacaklar,<br />

sırt ve vücudun çeşitli bölgelerindeki selülit<br />

ve çatlak görünümünü büyük ölçüde<br />

azaltırken, cildin pürüzsüz bir görünüme<br />

sahip olmasını sağlıyor.<br />

Selülitle mücadele için<br />

l Cildimizin altında aşırı yağ birikmesiyle<br />

oluşan bir dolaşım bozukluğu<br />

olan selülit, vücudumuzdaki yağ<br />

hücrelerinin fazla yağı depolaması,<br />

kadınlık hormonu olan östrojenin<br />

etkisiyle hücrelerimizin büyümesi,<br />

vücudumuzun daha fazla su tutmaya<br />

başlaması, kan dolaşımımızın<br />

iyice yavaşlaması ve böylelikle<br />

dokularımıza daha az oksijen<br />

ulaşmasıyla etkisini artırıyor. Sonuçta<br />

cildimizin üzerinde portakal kabuğu<br />

görüntüsü meydana geliyor.<br />

l Selülit, daha çok bacaklarımızda<br />

ve kalçamızda toplanıyor. Bununla<br />

birlikte kollarımızın üst bölgeleri,<br />

göbek ve karnımız da selülitten<br />

nasibini alıyor. Tedbir almazsak<br />

yoğunluğunu şiddetle artırıyor.<br />

Genelde 20 yaş ve üzerindeki<br />

kadınların yüzde 85’inde selülit<br />

görülüyor, üstelik selülit sadece kilo<br />

problemi olanlara özgü bir olgu değil.<br />

l Sonuç olaraksa selülit, kadınları<br />

mutsuz eden ve özgüven eksikliği<br />

yaratan bir faktör olarak beliriyor.<br />

l Ama tabii ki selülitle mücadele<br />

mümkün. Çeşitli medikal estetik<br />

uygulamalardan yararlanmak<br />

önemli, bununla birlikte yaşam<br />

stilini değiştirmek de. Dengeli ve<br />

sağlıklı beslenme, kalorisi düşük ve<br />

yağ yakımında etkili bir beslenme<br />

düzenine geçme, öğünlerde sebze<br />

ve meyveye daha çok yer verme,<br />

tuz ve şeker kullanmama, kafeinli<br />

ürünlerden uzak durma, sigara ve<br />

alkolü bırakma bunlardan bazıları.<br />

l Ayrıca spor yapmanın, kasları<br />

kuvvetlendirecek bölgesel kas<br />

egzersizleri uygulamanın, bölgesel<br />

masajları hayata sokmanın, banyo<br />

yaparken kese kullanmanın, en<br />

azından her gün 40 dakikalık<br />

yürüyüşler yapmanın selülite olumlu<br />

etkileri yadsınamaz.<br />

20 NİSAN <strong>2021</strong><br />

NİSAN <strong>2021</strong> 21


V<br />

GÜNDEM<br />

Michelangelo<br />

ile portakal<br />

görünümünü<br />

yok edin!<br />

“Rönesans” çatısı altında sunulan tüm<br />

ürünler gibi Michelangelo da son derece<br />

etkili bir ürün. Michelangelo’dan selülit<br />

tedavisinde, bölgesel yağların eritilmesinde<br />

ve vücudu forma sokmakta yararlanılıyor.<br />

Bu ürün, özel olarak geliştirilen kimyasal<br />

bir lipoliz kokteyli olarak tanımlanıyor.<br />

Lipolitik (yağ parçalayıcı) özelliğiyle<br />

Michelangelo, diyet ve egzersizle<br />

yok edilemeyen selülit ve yağ<br />

fazlalıklarının giderilmesine<br />

yardımcı oluyor. Bunun yanı sıra<br />

forma sokma özelliğinin optimum<br />

seviyede olduğunu mutlaka<br />

belirtmeliyiz.<br />

Michelangelo’nun içeriğinde<br />

fosfatidilkolin + deoksikolik<br />

(güçlü yağ eritici) bulunuyor.<br />

Fosfatidilkolin’e özel bir parantez<br />

açmak gerekiyor, çünkü bu madde<br />

belirli bir yaştan sonra üretilmiyor,<br />

bu nedenle de bölgesel fazlalıkların<br />

vücut tarafından yok edilmesi oldukça<br />

zorlaşıyor. Ürünün içeriğinde carnitin<br />

(mikro sirkülasyon artışı) ve kafein (micro<br />

sirkülasyon artışı) de bulunuyor.<br />

Michelangelo’ndaki önemli bir<br />

başka madde ise nac. Aslında kimyasal<br />

lipoliz, ağrılı ve yangılı bir işlem,<br />

ancak Michelangelo içeriğinde nac<br />

(antienflamatuar) bulunan tek kimyasal<br />

lipoliz olarak dikkat çekiyor. Bu özel ürün,<br />

dokuyu rahatlatıyor ve yanma hissinin<br />

oluşmasının önüne geçiyor. Lipolitik<br />

asit de ağrı ve yanmanın hissedilmesini<br />

engelleyerek dokuya kolaylıkla<br />

uygulanmasını sağlıyor.<br />

Tüm Rönesans ürünlerinde olduğu gibi<br />

içeriğindeki etken maddeler maksimum<br />

düzeyde olan Michelangelo, bu özelliğiyle<br />

uygulanan bölgede minimum işlemle daha<br />

etkili sonuçlar alınmasını sağlıyor.<br />

22 NİSAN <strong>2021</strong><br />

Ozon<br />

terapiyle<br />

selülitlerinize<br />

hoşça kal deyin!<br />

Aktif oksijen molekülü olan ozon<br />

gazının kullanıldığı ozon terapinin dolaşım<br />

sorununu düzenleyici bir etkisi var. Vücuda<br />

yüzde 5 ozon ve yüzde 95 oksijenden<br />

oluşan medikal ozon uygulandığında<br />

hem dokulara hem hücrelere ihtiyacı<br />

olan oksijen sunuluyor. Bir yandan ciltte<br />

birikmiş olan doymamış yağ asitleri, çift<br />

bağlarıyla reaksiyona girip yağ zincirlerini<br />

kırıyor, yani yağlar çözülüyor; öte<br />

yandan “hidrofobik” olarak ifade edilen<br />

su sevmeyen yağlar, suyu seven ve daha<br />

az stabil olan yağlara dönüşüp vücuttan<br />

atılıyor. İşlem sayesinde alyuvarların<br />

oksijen taşıma kapasitesi artıyor, kılcal<br />

damarlardaki kan akışının düzelmesiyle<br />

de yağ dokusu hücrelerinin metabolizması<br />

normal haline dönüyor.<br />

Oksijensizlik nedeniyle zarar gören<br />

dokulardaki kan dolaşımının düzelmesini<br />

sağlayan ozon terapi, cilt başta olmak üzere<br />

beynin ve kasların kan dolaşımını artırıyor,<br />

cilt elastikiyetine olumlu katkı sağlıyor, lenf<br />

drenajı hızlandırıyor, dokuların kendisini<br />

yenilemesine katkı sağlıyor, sonuç olarak<br />

hem pürüzsüz hem daha sıkı bir cilt<br />

oluşturuyor.<br />

Ozon terapi, bölgesel incelme için de<br />

tercih edilen bir yöntem. Bu sayede kişinin<br />

metabolik hızı artırılırken aynı zamanda<br />

kan şekerinin düzenlenmesine de yardımcı<br />

olunuyor. Ozon terapiden bağışıklık<br />

sisteminin güçlendirilmesinden yara, yanık,<br />

akne gibi cilt problemlerinin giderilmesine,<br />

romatizmal problemlerden bel ve boyun<br />

fıtıkları nedeniyle oluşan ağrıların<br />

azaltılmasına kadar pek çok farklı alanda<br />

da yararlanıldığını belirtmeliyiz. Ozon<br />

terapiyle karaciğeri temizlemek, inmeye<br />

karşı koruma sağlamak, kanser hücrelerinin<br />

çoğalmasının önünde durmak, sindirimi<br />

düzenlemek, ani kalp krizlerini önlemek<br />

ve sinir sistemiyle ilgili hastalıklardan<br />

korunmak da mümkün.<br />

NİSAN <strong>2021</strong> 23


V<br />

GÜNDEM<br />

BABALAR GÜNÜ HEDİYE SEÇENEĞİ OLARAK MEDİKAL ESTETİK<br />

“Erkekler<br />

eskiden saç ekimi<br />

dışındaki uygulamalara<br />

ÇOK SICAK BAKMAZDI<br />

ama bu değişti”<br />

Saç ekimi, botoks, dolgu, gençlik serumları, cilt ve vücut bakımı…<br />

Medikal estetik uygulamaları günümüzde erkekler tarafından da<br />

sıklıkla tercih ediliyor. Dermatolog Dr. Deniz Koral “Erkeklerden<br />

cildinin daha bakımlı ve sağlıklı olması, kırışıklıklarının olmaması, saçı<br />

azsa saç ekimi yaptırması bekleniyor, göbeksiz ve yaşına göre sağlıklı<br />

bir vücut yapısına önem veriliyor” diyor.<br />

Dilek Girgin<br />

Meryem Bilici<br />

Erkeklerin medikal estetik uygulamalarına<br />

bakışı günümüzde ne durumda?<br />

Günümüz dünyasında herkesin estetik<br />

kaygıları ve ulaşabileceği birtakım estetik<br />

uygulamalar var. Eskiden ayıp bulunacağı<br />

veya göze çok batacağı düşünülen<br />

uygulamalar şimdi erkekler için de güncel<br />

ve kolay ulaşılabilir durumda. Hatta<br />

insanların bunları yaptırmaları toplum<br />

tarafından çok daha hoş karşılanmaya<br />

başladı.<br />

Bu değişim nasıl gerçekleşti?<br />

Bir erkeğin bakımlı olarak tanımlanması<br />

için saçını taraması, kıyafetinin düzgün<br />

olması, parfüm sürmesi yeterli sayılırdı<br />

ama artık cildinin daha bakımlı ve sağlıklı<br />

olması, kırışıklıklarının olmaması, saçı azsa<br />

saç ekimi yaptırması bekleniyor, göbeksiz<br />

ve yaşına göre sağlıklı bir vücut yapısına<br />

önem veriliyor. Bunlara sahip erkeğin<br />

kendisine saygısının ve özgüveninin zirvede<br />

olduğu, işi dahil tüm hayatında böyle bir<br />

bakış açısını benimsediği düşünülüyor.<br />

Bir de tabii kadınların çok bakımlı olduğu<br />

bir dünyada erkeklerin salaş olması çok<br />

beklenen bir şey değil. Kadındaki bakımı ve<br />

güzelliği erkeğin de tamamlaması lazım, bu<br />

doğanın kanunu gibi.<br />

“KADINLARA YAPILAN PEK ÇOK<br />

UYGULAMA ERKEKLERE DE<br />

YAPILIYOR”<br />

Erkeklere daha çok ne tür uygulamalar<br />

yapılıyor?<br />

Erkekler eskiden saç ekimi dışındaki<br />

uygulamalara çok sıcak bakmazdı<br />

ama bu değişti. Aslında kadınlara<br />

yapılan pek çok uygulama erkeklere de<br />

yapılabiliyor; botoks, dolgu, cilt bakımı,<br />

gençlik serumları, cihazlarla yapılan cilt<br />

yapılandırmaları, kolajen aktive edici enerji<br />

bazlı cihazların kullanılması, vücuttaki<br />

yağların giderilmesi için işlemler…<br />

Teknolojinin bizi getirdiği nokta önemli.<br />

Eskiden bu tür işlemlerin maliyeti çok<br />

yüksekti ama teknolojinin gelişimi<br />

uygulamaları cihaz bazında çok ucuzlattı ve<br />

çoğalttı. İnsanlar şu anda aylıklarından para<br />

biriktirerek bunlara ulaşabiliyor, medikal<br />

estetik için bütçe üretebiliyor. Rekabetin<br />

artması, bir iki marka varken artık yüzlerce<br />

marka olması da önemli bir etken. Bir<br />

24 NİSAN <strong>2021</strong><br />

NİSAN <strong>2021</strong> 25


V<br />

GÜNDEM<br />

de kadınların eşlerinden habersiz böyle<br />

işlemleri yaptırabilmeleri zordu, erkeklerin<br />

tutucu tavırları vardı. Şimdi erkekler de<br />

kadınların daha iyi görünmesini arzuluyor.<br />

Bu da biraz işi hızlandırdı.<br />

Sosyal medyanın da büyük etkisi oldu,<br />

değil mi?<br />

Kesinlikle. Sosyal medya bu işin<br />

lokomotifi. Biz bu işi sosyal medya yokken<br />

de yapıyorduk ama bir işlemi anlatmak<br />

için dilimizde tüy bitiyordu. Örneğin ben<br />

yıllar önce lazer epilasyon işlemlerine<br />

başladığımda ne olduğunu anlatmak için<br />

öyle zorlandım ki. Şimdi lazer epilasyonu<br />

bilmeyen kaldı mı? Herkes kaç tür lazer<br />

epilasyon cihazı olduğunu, hangisinin nasıl<br />

etki ettiğini bile biliyor. Bu tabii ki sosyal<br />

medyanın etkisiyle oldu. İşin bir başka<br />

boyutu daha var: İnsanlar yaşla beraber<br />

hem vücut hem yüz ve cilt yapılarında<br />

olumsuz değişiklikler yaşıyor. Gerek<br />

ilişkileri gerekse hayatlarının ilerleyen<br />

aşamalarında daha iyi görünmek isteği<br />

onları bu tür uygulamalara yönlendiriyor.<br />

İnsanların genelde bekledikleri Angelina<br />

Jolie gibi bir yüz yapısı, six pack’leri<br />

oluşmuş bir erkek figürü; Barbie ve Ken<br />

gibi. Bunlara yakın bir yapılanma içinde<br />

olduklarında kendilerini sosyal ortamlarda<br />

daha rahat hissediyorlar. Kilo verme<br />

ameliyatlarının çoğalmasının sebebi de bu.<br />

Kadınlar da yönlendiriyor mu erkekleri?<br />

Erkekler genelde tek başlarına gelmeyi<br />

sevmiyor, eşler bu konuda onlara yardımcı<br />

oluyor ve ellerinden tutup getiriyor. Ama<br />

bir kez adım attıktan ve ortamı gördükten<br />

sonra kendi başlarına da gelmeye devam<br />

ediyorlar. Sonuçta burası güzellik salonu<br />

değil, doktor kliniği.<br />

“SAÇ EKİMİ ÇOK DAHA BASİT<br />

YAPILABİLİR HALE GELDİ”<br />

Medikal estetik uygulamalarını hediye<br />

etmek yaygınlaşan bir seçenek. Babalar<br />

Günü için neler tercih edilebilir?<br />

Saç dökülmesi bizim ülkemizde aşırı<br />

olmamakla birlikte yine de büyük bir<br />

sorun. Bunun özellikle Arap ülkelerinde<br />

çok yüksek olduğunu biliyoruz, orada<br />

erkeklerin evlenebilmesi saçlı olmalarına<br />

bağlı, kel olana kız vermiyorlar. O nedenle<br />

hepsi ülkemize gelip saç ektiriyor. Bizde<br />

tabii ki böyle bir bakış açısı yok ama saç<br />

kaybı, bunun özellikle genç yaşlarda<br />

yaşanması sosyal olarak çok etkili. Saç<br />

önemli bir aksesuar ve bir şekilde onu<br />

kafamızda tutmamız lazım. Bunun en<br />

radikal çözümüyse saç ekimi, dolayısıyla<br />

bu uygulama önemli bir seçenek olarak<br />

karşımıza çıkıyor. Saç ekimi eskiden başlı<br />

başına bir ameliyattı ama şimdi çok daha<br />

basit yapılabilir hale geldi, kolaylığının yanı<br />

sıra ücreti ve işe çabuk dönebilme unsurları<br />

açısından tercih sebebi oldu. Erkekte kellik<br />

meydana geldiğinde saç ekimi yapılmalıdır<br />

ama saç dökülmesini engelleyici başka<br />

yöntemler de var tabii ki.<br />

Nedir bu yöntemler?<br />

Mezoterapi ve PRP (trombosit açısından<br />

zengin plazma tedavisi) başta olmak<br />

Erkeklere bakım<br />

önerileri<br />

l “Erkeklerin cildi kalın ve yağlıdır,<br />

bu nedenle çok cilt sorunları<br />

yokmuş gibi yaşarlar. Ama yağlılık<br />

ayrı bir şey nem ayrı. Erkeklere<br />

nemlendirici kullanmalarını<br />

öneriyorum, nemlendirici güneş<br />

koruyucusuyla birleşirse çok daha<br />

iyi olur. Bence en iyi antiaging<br />

güneşten korunmaktır.<br />

l Ciltlerinde çok fazla siyah nokta<br />

olan erkeklerinse periyodik, üç<br />

veya altı ay gibi aralıklarla cilt<br />

bakımı yaptırmalarında fayda<br />

vardır. Bu uygulama ileriye dönük<br />

olarak iri gözenek yapısının ve<br />

yağlılığın önüne geçeceği için<br />

güzel, duru ve sade bir cilt sahibi<br />

olmalarını sağlayacaktır.<br />

l Tabii ki saç bakımına önem<br />

vermeliler. Saçlarının dökülmesini<br />

beklemeden bunu önleyici<br />

mezoterapi ve PRP gibi işlemlere<br />

başlamalılar. Bu işi kendi seyrine<br />

bırakmamaları yerinde olur.”<br />

üzere birçok yöntem uygulayabiliyoruz.<br />

Mezoterapi saçları tutmaya yarayan<br />

bir yöntemdir. Alın kenarlarından ve<br />

yanlardan ilk boşalmalar hissedildiğinde,<br />

yani tamamen kelleşmeden yapılmalıdır,<br />

çünkü döküldükten sonra yeniden saç<br />

çıkarmak oldukça güç. PRP de aynı işleve<br />

sahiptir. İkisi de saç köklerini beslemeye<br />

yarar, erkeklik hormonu testosteronun saç<br />

köklerindeki etkilerini ortadan kaldırmaya<br />

yöneliktir. Testosteronun saç dökülmesinin<br />

yaşandığı bölgelerde bir hakimiyeti var,<br />

saçlar bu hormona yakın olduklarından<br />

dökülüyor. Ama tabii ki her erkeğin saçı<br />

dökülecek diye bir şey yok, bu sonuçta<br />

genetik bir şey. Şunu da belirtmeliyim ki<br />

gerek mezoterapi gerekse PRP kadınlara<br />

nazaran erkeklerde biraz daha zor işleyen<br />

yöntemler. Son zamanlarda kök hücrelerle<br />

alakalı gelişmeler umut vadediyor, gelecekte<br />

çok daha etkili olacağını düşünüyoruz<br />

ama bunlar son aşamasına gelen çalışmalar<br />

değil, yani henüz kök hücreyle saç<br />

çıkartamıyoruz.<br />

“ERKEKLER BOTOKSA ÇOK YAKIN<br />

DURUYOR”<br />

Botoks ve dolgu da erkeklerin ilgi alanında<br />

mı?<br />

Botoks gerçekten radikal bir uygulama,<br />

çok çabuk cevap veriyor ve erkekler<br />

botoksa çok yakın duruyor; yani tercih<br />

edilebilir bir alternatif olarak önce çıkıyor.<br />

Dolgu da önemli, çünkü erkeklerin de<br />

yüzlerinde sarkma meydana geliyor.<br />

Sarkan yüzü dolguyla mekanik olarak<br />

toparlayabilmek, germek ve yukarı<br />

kaldırmak mümkün. Cilt canlandırıcı,<br />

gözaltı çukurlarını ve morluklarını<br />

giderici mezoterapi kokteyllerine de hayır<br />

demiyorlar. Ayrıca biraz daha uzun süreli<br />

olan vücutla ilgili işlemlerden de söz etmek<br />

gerek. Erkeklerde de göbek büyük bir<br />

problem. Göbekle alakalı sorunları çözmek<br />

için kavitasyon, radyoterapi ve soğuk<br />

lipoliz gibi işlemlere girdiklerini görüyoruz.<br />

Erkekler bir buçuk ay kadar süren işlemleri<br />

egzersiz ve diyetle destekleyerek çok daha<br />

fit bir vücuda kavuşabiliyor.<br />

Bu uygulamalara kadınlar kadar ilgi<br />

gösterdiklerini söyleyebilir miyiz?<br />

Henüz o kadar değil, üçte ikiye<br />

üçte bir oranında diyebilirim ama<br />

bu oran her geçen gün artıyor. Bir de<br />

kadınlar bu uygulamalara çok daha<br />

erken başlıyor, örneğin botoks yaşının<br />

kadınlarda neredeyse 20’lere düştüğünü<br />

söyleyebilirim. Botoks, kaslarımızın cilt<br />

üzerinde oluşturduğu ince kırışıklıkları<br />

ortadan kaldırmaya yarayan bir yöntem.<br />

20’li yaşlarda yaptırdığınız botoks önleyici<br />

oluyor, ileriki yaşlarda kırışmamanızı<br />

sağlıyor. Kırışıklık oluştuktan sonra alına,<br />

alın ortasına, kaz ayaklarına yapılan<br />

botoksta ise kırışıklıklar sizde kalıyor,<br />

botoks yaptırmazsanız yine ortaya çıkıyor.<br />

Bunu önlemenin yolu da 20’li yaşlarda<br />

yaptırılan mikro botokslar.<br />

Erkekler için trend olan başka ne tür<br />

uygulamalar var?<br />

Erkeklerin daha tüylü olması tercih<br />

edilirdi, şimdi genç erkeklerin hepsi<br />

tüysüz. Epilasyon konusunda erkeklerle<br />

kadınlar eşitlendiler, hatta erkekler daha<br />

çok yaptırır oldu. Kol, bacak, göğüs,<br />

sırt, yanak, ense, kulak bölgeleri; artık<br />

çoğu bölge epilasyonlu. Bir de pandemi<br />

nedeniyle evde oturmaktan herkeste kilo ve<br />

istenmeyen bölgelerde yağlanma problemi<br />

oluştu. Erkekler bahar ve yaz döneminde<br />

bu problemlerini çözmek için çabalayacak.<br />

Bir de yüzlerinin ve gözlerinin daha iyi<br />

görünmesi ve kırışıksız olması için gençlik<br />

serumlarını tercih edecekler.<br />

“Saçın telinden ayağın ucuna<br />

kadar her şey beni ilgilendiriyor”<br />

“Ben 1989’da dermatoloji uzmanı oldum, 2000’den bu<br />

yanaysa klasik dermatoloji tedavilerine medikal estetik<br />

uygulamalarını da ekledim. Bir dermatolog olarak saçın<br />

telinden ayağın ucuna kadar her şey beni ilgilendiriyor.<br />

Ancak gördüm ki hastalarımın onları sağlıklı bir cilde<br />

kavuşturduktan sonra da bazı ihtiyaçları oluyor, çünkü<br />

daha iyi görünme ve daha iyi yaşlanma arzusu çok arttı.<br />

Hastalarımın sık sık önerilerimi sormasıyla medikal estetik<br />

uygulamaları da ilgi alanıma girdi. Böylece hastalıktan<br />

hasta olmamaya, hasta olmamaktan daha güzele, daha<br />

estetiğe doğru geçiş yaptım.”<br />

26 NİSAN <strong>2021</strong><br />

NİSAN <strong>2021</strong> 27


V<br />

GÜZELLİK<br />

28 NİSAN <strong>2021</strong><br />

Pitaya yiyin,<br />

metabolizma<br />

yaşınızı<br />

gençleştirin<br />

Bağışıklık sisteminin bir hayli önem<br />

kazandığı bugünlerde besin değeri yüksek<br />

gıdalara olan talep de giderek artıyor.<br />

Beslenme uzmanları tarafından “süper<br />

besin” olarak adlandırılan pitaya meyvesi<br />

içerdiği protein, lif, karbonhidrat, C ve B<br />

vitaminleriyle doğal takviye desteği görevi<br />

görüyor. Beslenme ve Diyet Uzmanı Ahmet<br />

Kaya, ejder meyvesi olarak da tanınan<br />

pitayanın pandemi sürecinde mutlaka<br />

tüketilmesi gerektiğini belirtiyor.<br />

İÇERİĞİ ÇOK ZENGİN<br />

Ahmet Kaya, pitayanın içeriğine ilişkin<br />

şu bilgileri paylaşıyor: “Pitaya omega 3 ve<br />

omega 6 gibi çoklu doymamış yağ asitleri,<br />

yüksek oranda C vitamini ve B vitaminiyle<br />

bağışıklık sistemini güçlendiriyor,<br />

metabolizma yaşının gençleşmesine<br />

yardımcı oluyor. Pitaya protein, lif ve<br />

karbonhidrat bakımından bir hayli zengin.<br />

İçeriğindeki yüksek kalsiyum miktarıyla<br />

kemik gelişimine destek oluyor. Kan<br />

basıncını düşürme özelliğine sahip olan<br />

pitaya yüksek tansiyon riskini önlüyor.<br />

Likopen içeren bu meyve, kalp ve damar<br />

hastalıklarına yakalanma riskini de<br />

düşürüyor.”<br />

Zengin yapısıyla bağışıklık sistemini<br />

güçlendiren ve sahip olduğu pinen<br />

maddesiyle akciğeri temizleyen pitaya,<br />

metabolizma yaşını da gençleştiriyor.<br />

Beslenme ve Diyet Uzmanı Ahmet Kaya,<br />

“Ejder meyvesi olarak da bilenen pitaya,<br />

içerdiği vitamin ve mineraller nedeniyle<br />

mucize besinler kategorisinde yer alıyor”<br />

açıklamasında bulunuyor.<br />

ÖZELLİKLE SİGARA İÇENLER<br />

TÜKETMELİ<br />

Pitayanın içeriğinde yer alan pinen<br />

(kimyasal bir bileşik) maddesiyle solunum<br />

sistemini temizlediğine ve akciğerdeki<br />

katran ve toksin oluşumlarını çözdüğüne<br />

dikkat çeken Ahmet Kaya, “Pinen özellikle<br />

sigara içen kişilerin solunum yollarına<br />

fayda sağlıyor. Bu madde pek çok mukoza<br />

(balgam) söktürücünün içeriğinde<br />

bulunuyor. Pitayayla hem toksinleri<br />

temizleyebilir hem de hücre yenilenmesini<br />

hızlandırabilirsiniz” diyor.<br />

TÜKETİRKEN PORSİYON<br />

KURALLARINA UYULMALI<br />

Ahmet Kaya, pitaya tüketilirken dikkat<br />

edilmesi gerekenleri şöyle anlatıyor:<br />

“Beslenme ve diyet listelerinde porsiyonuna<br />

uymak kaydıyla pitayanın tüketimine<br />

müsaade edebiliyoruz. Bu özel meyvenin<br />

yarısı 1 porsiyon olarak kabul ediliyor.<br />

Tüketirken mutlaka porsiyon kurallarına<br />

uymak gerekiyor.<br />

Çünkü meyveler içeriklerinde<br />

barındırdıkları şekerden ötürü aşırı<br />

tüketilmeleri halinde kilo artışına neden<br />

olabiliyor.”<br />

Bu egzotik<br />

meyveyi<br />

yakından<br />

tanıyalım<br />

l Pitaya, Hylocereus cinsi<br />

kaktüslerin meyvesidir. Bununla<br />

birlikte Stenocereus cinsi kaktüslerin<br />

meyvesi de aynı ismi taşıyor, hatta<br />

bazı uzmanlara göre Hylocereus cinsi<br />

kaktüsler, Stenocereus’un alt ailesine<br />

mensup.<br />

l Lezzetli meyvenin İngilizcedeki ismi<br />

“dragon fruit”dir. Buradan kaynaklı<br />

olarak Türkiye’de daha çok “ejder<br />

meyvesi” olarak tanınıyor. Bir başka<br />

ismi ise çilek armudu.<br />

l Pitayanın anavatanı Orta Amerika,<br />

Güney Amerika ve Meksika’dır. Pitaya<br />

Endonezya, Tayvan, Tayland, Vietnam,<br />

Filipinler, Sri Lanka ve Malezya gibi<br />

Asya ülkelerinde de yetiştiriliyor.<br />

Türkiye’nin Adana, Antalya ve Mersin<br />

şehirlerinde kurulan seralarda da<br />

pitaya üretimi yapılıyor.<br />

l Bu iri meyvenin pek çok çeşidi varsa<br />

da dördü öne çıkıyor. Üçünün dış<br />

kabukları pembe ama etli kısımlarının<br />

rengi beyaz, kırmızı ve mor olmak<br />

üzere farklılık gösteriyor; dördüncüsü<br />

ise sarı kabuklu ve beyaz etli.<br />

l Egzotik görünümlü pitaya, tıpkı kivi<br />

gibi siyah ve çıtır çekirdeklere sahip.<br />

Bu çekirdekler etli kısmıyla birlikte<br />

tüketiliyor, zaten meyvenin birçok<br />

besleyici öğesi de bu çekirdeklerde<br />

saklı.<br />

l Kavunla kivi arası bir tadı olan<br />

pitaya ortadan kesilerek ve etli<br />

kısmı bir kaşık veya bıçak yardımıyla<br />

çıkarılarak tüketiliyor. Salatalarda,<br />

smoothie’lerde, milkshake’lerde,<br />

dondurmalarda ve tatlılarda<br />

kullanılabiliyor. Ayrıca pitayadan şarap,<br />

meyve suyu ve çay da yapılıyor.<br />

NİSAN <strong>2021</strong> 29


V<br />

RÖPORTAJ<br />

Estetik, Plastik ve Rekonstrüktif Cerrahi Uzmanı Prof. Dr.<br />

Murat Türegün, 36 yıldır bir ameliyattan çıkıp diğerine giren,<br />

kombine vücut ameliyatlarıyla haklı bir üne sahip olan ve<br />

plastik cerrahinin estetik kısmıyla birlikte rekonstrüksiyona<br />

da çok önem veren bir hekim. Kendisiyle ideal vücuda ulaşma<br />

yollarını ve vücut şekillendirme ameliyatlarını konuştuk.<br />

Dilek Girgin<br />

Meryem Bilici<br />

İdeal vücut dendiğinde ne anlamalıyız?<br />

İdeal vücut toplumlara ve yıllara<br />

göre değişen göreceli bir kavram. Benim<br />

çocukluğumda manken Twiggi vardı;<br />

ipinceydi, sıfır göğüs, kalça neredeyse<br />

yok. Herkes ona benzemek için deli gibi<br />

diyet yapardı. Daha sonraki yıllarda 90-<br />

60-90 dediğimiz daha dengeli bir vücut<br />

tipi ortaya çıktı. Son yıllarda Instagram<br />

başta olmak üzere sosyal medya çok etkili.<br />

Kim Kardashian tarzı çok iri göğüsler,<br />

ince beller, epeyce geniş kalça, çıkık popo<br />

gündemde. Eskiden basenden şikâyet<br />

edilirdi, şimdiyse basenlerin doldurulması<br />

isteniyor. Instagram’ın en büyük<br />

kötülüğüyse estetik normlarını çok fazla<br />

etkilemesi. Biri bir işlem yaptırıp fotoğrafını<br />

paylaşıyor, diğerleri de normali budur gibi<br />

hissediyor, sonra da resmen talep patlaması<br />

oluyor. Yıllar önce Türkan Şoray’ın gözleri<br />

meşhurdu, herkes onun gibi gözü olsun<br />

isterdi. Günümüzdeyse insanlar badem<br />

göz, kedi göz yaptıracağım diye doktorların<br />

kapısını çalıyor. Tabii sonuç olarak vücut<br />

şekillendirme ameliyatlarıyla beğenilmeyen<br />

vücutlardan kurtulmak, ideal veya ideale<br />

yakın vücut şekline ulaşmak mümkün.<br />

“İdeal<br />

vücut<br />

şekline<br />

ulaşmak mümkün”<br />

30 NİSAN <strong>2021</strong><br />

“KADINLAR DOĞUM SONRASINDA<br />

BÜYÜK TRAVMALARA MARUZ<br />

KALIYOR”<br />

Vücut şekillendirme talebi daha çok<br />

kadınlardan geliyor, değil mi?<br />

Evet, çünkü kadınlar doğum sonrasında<br />

büyük travmalara maruz kalıyor. Hamilelik<br />

ve doğum sürecinin getirdiği fazla kilolar,<br />

deri sarkmaları, memelerin içinin boşalması<br />

gibi unsurlarla vücutları inanılmaz deforme<br />

olabiliyor. Kadınlara yakın zamana kadar<br />

“Sen annesin, çocuğunla ilgilen” şeklinde<br />

ifade edilen bir haksızlık vardı.<br />

“Gönül kimi severse güzel odur”<br />

“Güzel kadın, göreceli bir kavram. Estetik cerrah gözüyle bakmak var, erkek<br />

olarak bakmak var. Estetik cerrah gözüyle bakarsanız tek tek incelersiniz<br />

burnunda şu var, kaşında şu var diye. Mükemmeliyetçiliği ararsanız çok az<br />

bulursunuz. Ama erkek olarak baktığınızda gönül kimi severse güzel odur. O<br />

güzelliği yaratan şey sadece dış görünüş veya hatların ve organların orantısı<br />

değil. İnsanın ses tonundan kahkahasına kadar her şey önemli. Çok güzel<br />

görünüşlü bir kadın ağzını açıp konuşmaya başladığında itici de olabiliyor.”<br />

NİSAN <strong>2021</strong> 31


V<br />

RÖPORTAJ<br />

Ama ben 25 yaşında, iki çocuk<br />

doğurmuş, karşımda hüngür hüngür<br />

ağlayan genç kadınlar gördüm. Kim<br />

Kardashian’a benzeme istekleri yanında<br />

makul istekler de var, özellikle hamilelik<br />

sonrası estetiği bunlar arasında en doğal<br />

ve haklı olanı. Sonuçta deformasyonlar<br />

oluyor ama çaresi de var. Teknolojinin<br />

nimetlerinden yararlanıyoruz, her geçen<br />

gün teknikler ilerliyor, anestezi gelişiyor.<br />

Uzmanlık eğitimime başladığım 1988’de<br />

ameliyathanelerde bir tane monitör bile<br />

yoktu, şimdi uzay üssü gibi. Bütün riskler<br />

minimize edilmiş durumda.<br />

Vücut şekillendirmede başka hangi<br />

alanlarda yoğun talep oluyor?<br />

Yaygınlaşan mide küçültme<br />

ameliyatlarında 60-80 kiloya kadar<br />

zayıflayanlar oluyor. Ancak deri bu duruma<br />

uyum sağlayamıyor, sarkıyor, korkunç<br />

deformasyonlar ortaya çıkıyor. Bu derilerin<br />

toparlanması önemli. Bunun yanı sıra<br />

gayet güzel bir kadın geliyor karşınıza<br />

ve kalçasının daha öne çıkmasını istiyor.<br />

Vücuttan bir iki kilo alıp başka bir yere<br />

transfer ettiğinizde insanın bütün yapısı<br />

değişebiliyor. Yani şekillendirme amacıyla<br />

da ameliyat yapılıyor. Vücudunuza şekil<br />

vermek için çok zayıflamanız lazım,<br />

örneğin liposuction yapıp iki üç litre yağ<br />

alıyorsunuz, halbuki bu yağ miktarını<br />

hastanın kendi başına vermesi için sekiz<br />

on kilo zayıflaması lazım. Bir de mega<br />

liposuction dediğimiz bir uygulama var;<br />

bununla 15-20 litre yağ almanız ve vücuda<br />

çok iyi şekil vermeniz mümkün.<br />

“SAYISI 2.000’E YAKLAŞAN<br />

KOMBİNE AMELİYATIM VAR”<br />

Kombine ameliyatlarınızla<br />

tanınıyorsunuz. Bize kombine ameliyatın<br />

ne olduğunu açıklar mısınız?<br />

Kombine ameliyatlara önem veriyorum,<br />

bunu Türkiye’de ve belki de dünyada<br />

ilk uygulayanlardan biriyim. Ben 36<br />

yıldır ameliyat yapıyorum, ilk kombine<br />

ameliyatımı ise 20 yıl önce yaptım. Hatta<br />

o dönemde hocalarım bana “Çılgın<br />

mısın?” diye sormuştu. Bir ameliyatta bir<br />

bölge yapılıyordu, konsept buydu. Bense<br />

niye birkaç bölge birleştirilmesin, diye<br />

“Ameliyatlar pandemi döneminde<br />

azalmadı, arttı”<br />

“Pandemi döneminde insanlar estetik ameliyatlara<br />

pratik açıdan baktılar. Bu dönemde ameliyatlara ilgi hiç<br />

azalmadı, tam tersine arttı. Örneğin burun ameliyatı<br />

olacak; nasılsa evden çalışıyorum, nasılsa maske<br />

takıyorum deyip ameliyatını bu dönemde oluyor. Bazıları<br />

da pandemi döneminde tatile gitmedim, üstüme bir<br />

şey almadım, para biriktirdim, bari ameliyat olayım<br />

diyebiliyor. Yani fırsat varken ameliyat olmayı tercih<br />

ediyorlar.”<br />

düşünüyordum. Şu anda sayısı 2.000’e<br />

yaklaşan kombine ameliyatım var. Bu<br />

ameliyatlarda liposuction, karın germe,<br />

meme büyütme veya küçültme, kol ve<br />

bacak germe gibi işlemler aynı ameliyatta<br />

yapılıyor. Artık rutin olarak yapıyoruz<br />

ama bunlar herkesin her yerde, her ekiple<br />

yapabileceği ameliyatlar değil, zaten<br />

tüm dünyada da az yapılıyor. Dünyanın<br />

birçok yerinde kombine ameliyatı anlatan<br />

konuşmalar yaptım, hatta 2003’de<br />

Brezilya’da yapılan estetik cerrahisi<br />

kongresine Türkiye’den kabul edilen tek<br />

konuşma benimkiydi, konu da kombine<br />

ameliyattı. Yetiştirdiğim veya yetişmesinde<br />

emeğim olan plastik cerrahların çoğu<br />

bu ameliyatlara başladı ama onların<br />

dışındakiler çekingen davranıyor ya da<br />

küçük çaplı yapıyor.<br />

Kombine ameliyatların dezavantajı var mı?<br />

Gerçek bir kombine ameliyat<br />

yapmak için mega liposuction dediğimiz<br />

ameliyatı gerçekleştirmemiz gerek, bir<br />

iki litre liposuction’ı araya sıkıştırdığınız<br />

ameliyatları saymıyorum ben. Her ameliyatı<br />

iyi yapmanız lazım ki en ufak bir problem<br />

çıkmasın. Hepsinde biraz problem çıkarsa<br />

hasta için çok büyük sıkıntı olur. Anestezi<br />

ekibi, hastanede yoğun bakım ünitesi<br />

olup olmaması, ameliyat hemşiresi çok<br />

önemli. Ancak herkes bu ameliyata çok<br />

sıcak bakmıyor, çünkü tecrübe gerektiriyor,<br />

gerekli tedbirler alınmazsa hayati tehlikesi<br />

bile olabilir. İnsan fizyolojisini ve yoğun<br />

bakımı çok iyi bilmek gerek. Avantajıysa bir<br />

anesteziyle tek defada bütün işi halletmiş<br />

oluyorsunuz.<br />

Kombine ameliyatlar sonrasındaki<br />

iyileşme süreci nasıl?<br />

Böyle bir ameliyat yedi sekiz saat<br />

sürebiliyor. Daha yeni yaptım bir kombine<br />

ameliyat; 12 litreye yakın yağ aldık, karnı<br />

gerdik, memeleri küçülttük. Hastamız şu<br />

an gayet iyi. Bu ameliyat sonrasında hasta<br />

iki üç gün hastanede yatıyor, 1 hafta evinde<br />

dinleniyor, 15 gün sonra hafif yürüyüşlere<br />

başlayabiliyor. Ameliyatın bir başka<br />

avantajı da vücuttan bu kadar dokuyu<br />

uzaklaştırdığımızda eğer varsa diyabette<br />

düzelme ve hipertansiyonda azalma<br />

sağlaması.<br />

Ameliyatlar mevsimler olarak değişiyor<br />

mu?<br />

Yaza hazırlıkta vücut şekillendirme,<br />

karın germe, liposuction, meme küçültme,<br />

meme protezi gibi ameliyatlar önem<br />

taşıyor. Liposuction’dan sonra denize<br />

girecek hale gelmeniz bir buçuk iki ayı<br />

buluyor. Korse giyme durumu da var,<br />

bu nedenle ameliyatın serin havalarda<br />

yapılması kolaylık sağlıyor. Çoğunlukla bir<br />

yazı daha mutsuz geçirmek istemeyenler<br />

şubat ve mart aylarında bu ameliyatları<br />

oluyor. Meme protezi ameliyatı yalnız<br />

yaza hazırlıkta değil her zaman yapılıyor<br />

aslında, çünkü kadınları en çok mutlu<br />

eden ameliyat. Memesi çok küçük veya<br />

hiç olmayan, bu nedenle karşı cinsle<br />

iletişimden kaçınan, evlenmekten çekinen<br />

genç kızlar var. O psikolojiyi anlamak<br />

lazım. Haziranda okullar kapandıktan<br />

sonraysa rinoplasti (burun estetiği)<br />

ameliyatları yoğunlaşıyor. Özellikle liseyi<br />

bitiren gençler, yeni yaşamlarına yeni<br />

yüzleriyle başlamak istiyor.<br />

“REKONSTRÜKSİYON<br />

AMELİYATLARI DA ÇOK ÖNEMLİ”<br />

Hep estetikten konuştuk, işin bir de<br />

rekonstrüksiyon yanı var.<br />

Evet, estetik cerrahi toplumda ön<br />

planda olsa da rekonstrüksiyon ameliyatları<br />

da çok önemli. Estetik işlemleri ne güzel<br />

diye bakarken birkaç tane rekonstrüksiyon<br />

ameliyatı gösterince insanlar bir tuhaf<br />

oluyor. Doğuştan dudak yarıkları,<br />

deformeler, kepçe kulak ya da kulak<br />

kepçesinin olmaması gibi sorunlar var.<br />

Dramatik ameliyatlar da oluyor; başboyun<br />

bölgesinde kanseri olan hastanın<br />

çenesini içinden dışından almışsınız,<br />

yerine ne koyacaksınız? Bacaktan alıp<br />

boyundan dikmeniz, normal bir çene<br />

haline getirmeniz lazım. Kanser nedeniyle<br />

göğsü alınmış kadınlara göğüs yapmak var,<br />

bunlarla pek ilgilenilmiyor.<br />

Bizi estetiğin geleceğinde neler bekliyor?<br />

Yaşlanmanın geciktirilmesiyle ilgili<br />

çok çalışma var. Kök hücreler, hücrelerin<br />

rejenerasyonu (yenilenmesi) için gerekli<br />

teknolojiler geliştiriliyor. Ameliyat<br />

boyutuna gelince daha az girişimsel<br />

işlemler her geçen gün ortaya çıkıyor.<br />

Örneğin askılar 20 yıl önce çıkmıştı ancak<br />

iyi sonuç vermiyordu, bugünse daha<br />

iyi malzeme ve tekniklerle çok ilerlemiş<br />

durumda. Ofis cerrahisi dediğimiz<br />

teknikler ön plana çıkabilir. Gelişimin bu<br />

yönde olacağını, aynı ameliyatların farklı<br />

şekillerde yapılacağını düşünüyorum.<br />

“Daha lisedeyken plastik cerrah olmaya karar vermiştim”<br />

“Babam doktor, o nedenle doktorlar arasında büyüdüm. Daha lisedeyken plastik cerrah olmaya karar vermiştim. Plastik cerrahiyi<br />

sadece estetik cerrahi olarak düşünmeyin. O dönemde kopan bir parmak dikilmişti, çok etkilenmiştim. İşin estetik yönü aklımda değildi.<br />

En iyi mikro cerrahiyi, en iyi rekonstrüksiyonu yapacağım, derdim ihtisasımı yaparken. Uzun yıllar GATA’da görev yaptığım için plastik<br />

cerrahinin rekonstrüksiyon yönünü çok uyguladım; sürekli yaralı hastalar geliyordu. Estetik cerrahi Instagram’dan sonra patlama yaşadı.<br />

Doktorlar Instagram’da ne yaptıklarını, estetik spektrumunda neler olduğunu daha kolay anlatabiliyor. Bir sürü iş yapıyorduk ama kime<br />

nerede anlatacağız? Bir de 15-20 yıl önce bu konu tabuydu, herkes ameliyat olduğunu saklardı. Şimdi hasta gözünü açıyor, Instagram’a<br />

fotoğrafını koyup ameliyatımı oldum, diyor. Ameliyat olmak sanki mecburiyetmiş ya da sosyal statüyü koruma yoluymuş gibi algılanıyor.”<br />

32 NİSAN <strong>2021</strong><br />

NİSAN <strong>2021</strong> 33


V<br />

RÖPORTAJ<br />

“Burun<br />

estetiği<br />

bir sanattır”<br />

KBB ve Baş Boyun Estetiği Cerrahisi Uzmanı Op. Dr. Orhan Alan ile “burnu”<br />

odağa aldığımız bir sohbet gerçekleştirdik. Burun estetiği ameliyatını sanata ve<br />

mimariye benzeten Op. Dr. Orhan Alan, “İşin içinde sadece burnun içi ve dışındaki<br />

sorunlar değil sosyal etkenler, hastanın psikolojisi ve memnuniyeti, hekimin bakış<br />

açısı da vardır. Basit bir ameliyat değildir” açıklamasında bulundu.<br />

Dilek Girgin<br />

Meryem Bilici<br />

Burun estetiği, geçmişten günümüze en çok yapılan<br />

estetik operasyonlardan biri. Sizin açınızdan burun<br />

estetiğinin anlamı nedir?<br />

Bence burun estetiği bir sanattır. İşin içinde<br />

sadece burnun içi ve dışındaki sorunlar değil sosyal<br />

etkenler, hastanın psikolojisi ve memnuniyeti,<br />

hekimin bakış açısı da vardır. Basit bir ameliyat<br />

değildir, diğer ameliyatlarla karşılaştırılmamalıdır.<br />

Bir yandan burnun dış görünümü yapılandırılır ve<br />

güzel bir sonuca uluşılmaya çalışılır, öte yandan<br />

burnun fonksiyonlarını bozmamak hatta sorun varsa<br />

düzeltmek gerekir. Burnun yüz bölgesindeki önemi<br />

çok büyük. Ben sürekli burun ameliyatı yapıyorum.<br />

Ama çok uzun zamandır yüzle de ilgileniyorum,<br />

yüz ameliyatları ve uygulamaları da yapıyorum. Bu<br />

nedenle karşımdaki kişinin bıyık çizgisine, nazolabial<br />

bölgelerine, yanak sarkmalarına da bakıyorum. Gıdısı<br />

var mı, çene hattı nasıl, göz altı çökmüş mü, kaşları<br />

yukarıda mı aşağıda mı, kırışıklıkları derin mi ince<br />

mi, cildi nemli mi kuru mu?.. Özetle hepsine dikkat<br />

ediyorum.<br />

“AÇIK VE KAPALI OLMAK ÜZERE İKİ<br />

TEKNİK KULLANIYORUZ”<br />

Burun estetiğinin (rinoplasti) kaç türü var?<br />

Rinoplasti ile burun estetik olarak düzeltiliyor ve<br />

şekil olarak daha iyi hale getiriliyor. Eğer hastanın<br />

beraberinde nefesle ilgili sorunları varsa doktorun<br />

ilave olarak bunları da düzeltmesinde fayda var.<br />

Birçok türü olmasına rağmen genel anlamıyla açık<br />

ve kapalı olmak üzere iki teknik kullanıyoruz. Açık<br />

teknikte ameliyatı burnu açarak, görerek yaparız.<br />

Kapalı teknikteyse cildi kesmeden görmeye çalışırız.<br />

İkisinin de avantajları ve dezavantajları var.<br />

Bu avantaj ve dezavantajlar nelerdir?<br />

Açık teknik, görerek yapıldığından cerrah<br />

açısından daha rahat bir ameliyat, ayrıca görülerek<br />

her şey düzeltildiğinden ameliyat sonucu daha<br />

garantili oluyor. Kapalı teknik ise diğerine göre daha<br />

fazla tecrübe gerektiriyor, en büyük avantajıysa<br />

burnun orta deliği arasında kesi olmaması. Biz estetik<br />

ameliyatlarda ne kadar az kesi ve kanama varsa<br />

kârdır, diye düşünüyoruz. Daha önce ameliyat olmuş<br />

hastalarda, özellikle de burun ucu düzeltilecekse<br />

mutlaka açık teknikle ameliyat yapmak lazım,<br />

kapalı teknik burun ucu müdahalesinde yeterli<br />

olmayabiliyor. Daha önce ameliyat olmamış<br />

hastalarda ise hastanın beklentisine ve doktorun<br />

tecrübesine göre açık veya kapalı teknikten biri<br />

uygulanabiliyor.<br />

Ameliyata giden süreç nasıl ilerliyor?<br />

Ameliyattan önce hasta hekim görüşmesine<br />

uzunca zaman ayırılmalı. Hekimin sadece görüp<br />

söylemesi değil hastanın da beklentisini iyi anlatması<br />

lazım. Eğer başarılı bile yapılsa öncesinde iyi<br />

konuşulmayan ameliyatlarda sıkıntı çıkabiliyor.<br />

Hastanın ne tarz bir burun istediğinin, bunun ne<br />

kadar mantıklı olduğunun konuşulmasında, hekimin<br />

tavsiyeleri de dinlenip ameliyat yapılmasında fayda<br />

var. Eğer bu şekilde yapılırsa hem hekim hem hasta<br />

için sonuçları çok daha iyi oluyor.<br />

Bir trend var mı burun estetiği ameliyatlarında?<br />

Ticari amaçlı yapılan birtakım versiyonlar<br />

var ama bazıları da bilimsel olarak kabul görmüş<br />

özel testereler ve özel aletlerle yapılabiliyor.<br />

Bu tip teknolojilerden faydalanabiliyoruz. Çok<br />

kullandığımız bazı yöntemlerin zaman zaman<br />

tedavülden kalktığını da görebiliyoruz, fakat illa<br />

yenilik olsun diye ileride sıkıntı çıkarabilecek az<br />

denenmiş yöntemlere karşı tecrübeli hekimler<br />

daha dikkatli davranıyor. Kullanılan alet ve yöntem<br />

kadar hekimin tecrübesi de çok önemli. Takdir<br />

34 NİSAN <strong>2021</strong><br />

NİSAN <strong>2021</strong> 35


V<br />

RÖPORTAJ<br />

“Estetik uygulamalar sanatçı ruhu da gerektiriyor”<br />

“Estetik gerçekten bir sanat, tıbbın ötesinde bir şey artık.<br />

İnsanın psikolojisini iyileştirdiği ve görsel düzeltmelerle organik<br />

olarak vücutta da düzelme sağlandığı, yani sağlık da işin içinde<br />

yer aldığı için bir sanat. El becerisi daha iyi olan veya hastayla<br />

diyaloğu daha iyi kurabilen hekimlerin estetik ameliyat ve medikal<br />

estetik uygulamalarda daha başarılı olduğunu biliyoruz. Çünkü<br />

estetik uygulamalar bir sanatçı ruhu da gerektiriyor gerçekten.<br />

Düz bir hekim medikal bir işte çok başarılı olabiliyor ama estetikte<br />

görsellik ciddi boyutta önem taşıdığından hekimin sanatsal bakış<br />

açısı çok ön plana çıkıyor.”<br />

“Burun estetiği sıklıkla<br />

ciddi özgüven artışı<br />

yapıyor”<br />

“Hastanın psikolojik olarak<br />

iyileşmesi çok önemli. Hasta<br />

herhangi bir uzvu düzeltildiğinde<br />

kesinlikle daha özgüvenli oluyor,<br />

bunu özellikle burun estetiği<br />

ameliyatı olmuş hastalarda çok<br />

gözlemliyorum. Bazı hastalarımın<br />

ameliyat tarihine kadar olan bütün<br />

fotoğraflarını Instagram’dan<br />

kaldırdığını, ameliyattan sonra<br />

sürekli selfie çekip paylaştığını,<br />

çok daha mutlu ve kendisiyle<br />

barışık olduğunu görüyorum.<br />

Özel hayatına da renk gelebiliyor.<br />

O güne kadar evlenmemiş<br />

ama burnunu yaptırdıktan<br />

sonra evlenen çok hastamız<br />

var. Ben bunu yine psikolojinin<br />

güçlenmesine bağlıyorum. Ama<br />

şunu da unutmamak lazım, özel<br />

hayatındaki şanssızlıkları estetik<br />

ameliyatla değiştirmeye çalışmak<br />

doğru değil. Bu işler böyle gitmiyor,<br />

gitmediği için de sıkıntılar oluyor,<br />

yani hastanın psikolojisini çok iyi bir<br />

şekilde süzgeçten geçirmek lazım.”<br />

edersiniz ki bir hekim ne kadar çok<br />

ameliyat yaparsa kendini o kadar çok<br />

geliştiriyor. Hekimlerin tecrübenin yanında<br />

senelerle birlikte kendini geliştirmesi, yeni<br />

yöntemleri görmesi ve artısıyla eksisiyle<br />

değerlendirmesi de gerekiyor.<br />

“YURT DIŞINDAN EN ÇOK BURUN<br />

ESTETİĞİ İÇİN GELİYORLAR”<br />

Burun estetiği ameliyatı için yurt dışından<br />

da çok gelen var değil mi?<br />

Türkiye, burun estetiğinde belki<br />

de dünyada bir numara. Yurt dışından<br />

en çok burun estetiği için geliyorlar<br />

buraya, çünkü hekimlerimiz de sağlık<br />

merkezlerimiz de çok iyi. Ayrıca sağlık<br />

kuruluşlarımız yabancı ülkelerde iyi<br />

reklam yapıyor. Tabii Türk parasının<br />

durumu nedeniyle de fiyatlar çok uygun.<br />

Fakat aslında ucuz olduğumuz için değil<br />

kaliteli hizmet verdiğimiz için yabancı<br />

hastalarımızın gelmesini istiyoruz ve o<br />

tarzda davranıyoruz.<br />

Burun estetiği ameliyatları kaç yaşından<br />

itibaren yapılmalı?<br />

Hastanın 18 yaşına gelmesini beklemek<br />

lazım ama sıkıntısı büyükse ailenin<br />

onayıyla biraz daha erkene çekebiliyoruz.<br />

Genelde genç kızlarda 16, erkeklerde<br />

de 17 yaşı tercih ediyorum. Hastanın<br />

sağlıkla ilgili ciddi sorunları varsa veya<br />

burnu estetik olarak çok kötü olduğu için<br />

hastanın psikolojisi arkadaşları ve çevresi<br />

tarafından aşağı çekiliyorsa bir iki yaş<br />

daha öne alabiliyoruz. Bunların dışında<br />

burun ameliyatı için daha çok 20-30 yaş<br />

grubunun geldiğini söyleyebilirim. 40-50<br />

yaş grubuna eskiden rastlardık ama şimdi<br />

çok arttı, artık 60 yaş grubu bile gelmeye<br />

başladı. Kadınlar estetik ameliyatlara daha<br />

eğimli ama burun ameliyatlarında işin içine<br />

fonksiyonel sorunlar da girdiğinden fazlaca<br />

erkek hastamız da bu ameliyatı oluyor.<br />

İyileşme süreci eskiye göre daha rahat<br />

diyebilir miyiz?<br />

Teknolojinin gelişmesi, anestezi<br />

koşullarının çok iyi olması ve tabii ki<br />

hekimin tecrübesi hastanın çok daha<br />

ağrısız, sızısız ve morsuz rahat bir dönem<br />

geçirmesini sağlıyor. Yaptığınız işin niteliği<br />

kadar konforu da çok önemli. Dolgu ve<br />

botoks uygulamalarında da aynısı geçerli.<br />

Gerçekten güzel bir mezoterapi ürünü<br />

olabiliyor ama çok yakıyorsa hasta bir<br />

daha yaptırmak istemeyebiliyor. İşimizi<br />

konforu da artırarak yapmalıyız. Cerrahi<br />

durumlarda ve tüm ameliyatsız yüz<br />

gençleştirme işlemlerinde buna uymak işin<br />

felsefesi.<br />

“DOLGU UYGULAMASI SON<br />

YILLARDA ÇOK YAPILIYOR”<br />

Burun estetiğinde ameliyatın yanı sıra<br />

dolgu gibi uygulamalar da tercih ediliyor.<br />

Bunlardan söz edebilir misiniz?<br />

Burun estetiğinde dolgu uygulaması<br />

son yıllarda çok yapılıyor. Hasta ameliyat<br />

olmaktan korkuyorsa veya ameliyat<br />

olmasına engel bir durumu varsa, örneğin<br />

anestezi alamayacaksa o hastaya dolgu<br />

uygulaması yapabiliyorum.<br />

Ancak burundaki deformasyon sadece<br />

cerrahiyle düzelebilecekse dolguyu tercih<br />

etmiyoruz, zaten her zaman için daha iyi<br />

sonuç ameliyatla elde edilir. Dolgunun yanı<br />

sıra botoks, ip ve mezoterapi maddeleriyle<br />

de tedavi mümkün. Botoks burnu kaldırma<br />

amacıyla yapılabiliyor, fakat sınırlı vakada<br />

iyi sonuç alınıyor. İple germe de çok az<br />

durumda iyi geliyor bence, daha çok burun<br />

ucu düşüklüğünde kullanılıyor.<br />

Yani en çok ameliyat, sonra burun dolgusu<br />

kullanılıyor…<br />

Evet. Ancak burun dolgusuyla ilgili bir<br />

konuya dikkat çekmek istiyorum. Burun<br />

dolgusu kararı alınmadan hastanın daha<br />

önce burun ameliyatı olup olmadığını<br />

mutlaka sorgulanmalıdır.<br />

Özellikle cerrahi branş dışındaki<br />

arkadaşların daha önce ameliyat olmuş<br />

burunlara mümkünse dokunmamasında<br />

veya dokunacaksa çok dikkatli bir<br />

şekilde bu uygulamayı yapmasında fayda<br />

görüyorum. Sorunların büyük bir kısmı<br />

ameliyat olmuş hastalarda çıkıyor. Burada<br />

en önemli sorun yapılan ameliyatlara<br />

bağlı dolaşımın bozulması. Ameliyatta<br />

damarlar kesilmiş olabiliyor veya burun<br />

dokusu iyileşirken damarları bozarak<br />

iyileşmiş olabiliyor. Bu durumdaki hastalar<br />

patlamaya hazır bombadır.<br />

Dolgu uygulamalarında ne tür ürünler<br />

tercih ediyorsunuz?<br />

Burunda ve yüz gençleştirmede<br />

kullandığımız dolgu malzemelerinde<br />

daha çok hyalüronik asit içerenler tercih<br />

ediliyordu ama son zamanlarda kristal<br />

dolgular çok ön planda. Bu dolguların<br />

özellikle kemik bölgelerde, genişlik<br />

istediğimiz alanlarda çok faydalı olduğunu<br />

görüyoruz.<br />

Bunların bir faydası da hyalüronik<br />

asitlere göre daha uzun kalması, formu<br />

daha iyi vermesi. Kristal dolgular özellikle<br />

çene ve jawline bölgelerini ön plana<br />

çıkartıyor. Dolayısıyla artık elimizde bunlar<br />

da var ve güçlü bir şekilde kullanabiliyoruz.<br />

36 NİSAN <strong>2021</strong><br />

NİSAN <strong>2021</strong> 37


V MAKALE<br />

Estetik bağımlılığı mı<br />

kendinizi sevmek mi?<br />

Elbette medikal estetik uygulamaları<br />

aracılığıyla doğru yaş almanızı<br />

sağlayabilir, yaş alırken eksileni<br />

yerine koyabilir ve yılların izlerini<br />

silebiliriz. Bu konuda biz medikal<br />

estetik hekimleri size her zaman<br />

destek olabiliriz. Ama bence sonsuz<br />

güzelliğe esas olarak ruhumuzu<br />

besleyerek ulaşabiliriz. Yaşam<br />

mottomuz mutlu olmak, özgüven<br />

sahibi olmak, hayata kocaman<br />

gülümseyebilmek ve etrafa güzel bir<br />

enerji yayabilmek olmalı.<br />

Dr. Birgül Altuntürk<br />

Medikal Estetik Hekimi<br />

NE KADAR ZAYIFSAN<br />

O KADAR GÜZELSİN ALGISI<br />

DOĞRU MUDUR?<br />

Günümüzdeki toplumsal baskıların en<br />

önemlilerinden biri de kilo problemidir.<br />

“Ne kadar inceysen o kadar güzelsin”<br />

mesajı sosyal mecralardan mağaza<br />

vitrinlerine kadar pek çok ayrı kanaldan<br />

insanlara aktarılıyor. Dolayısıyla her geçen<br />

gün estetik sektörünün, zayıflama üzerine<br />

çalışan doktorların ve diyetisyenlerin<br />

kapısı daha çok çalınıyor. 15 yıldır medikal<br />

estetik ve zayıflama alanında faaliyet<br />

gösteren Dr. Birgül Altuntürk Kliniği olarak<br />

sahip olduğumuz klinik gözlemlerimiz<br />

bize gösteriyor ki “zayıflama” sadece bir<br />

doktorun veya sadece bir diyet listesinin<br />

çözebileceği bir konu değil. Tam tersine<br />

çok katmanlı bir olgu ve içinde birçok<br />

dinamik barındırıyor.<br />

Fotoğraf filtrelerinin yarattığı görsel<br />

şovun doğru olmadığını bilmek, her bireyin<br />

zayıflayacağı sağlıklı sınırı ve ölçüleri doğru<br />

belirlemek, ruhsal ve bedensel olarak<br />

hastayı doğru değerlendirmek gerekir.<br />

Unutmayalım ki mühim olan sıfır beden<br />

olmak değil, ideal kilomuzda olmak ve bu<br />

kilomuzu bir ömür boyu koruyabilmektir.<br />

YILLARIN İZLERİ YAŞIMIZI ELE<br />

VERMELİ Mİ, SONSUZ GÜZELLİK<br />

NASIL OLUR?<br />

Elbette medikal estetik uygulamaları<br />

aracılığıyla doğru yaş almanızı sağlayabilir,<br />

yaş alırken eksileni yerine koyabilir ve<br />

yılların izlerini silebiliriz. Bu konuda biz<br />

medikal estetik hekimleri size her konuda<br />

ve her zaman destek olabiliriz. Ama<br />

sonsuz güzelliği esas nasıl yakalarız biliyor<br />

musunuz?<br />

Maalesef ruh doymadan beden<br />

doymuyor, bu yüzden ne botoks ne dolgu<br />

ne de gençlik aşısı fayda ediyor. Bence<br />

sonsuz güzelliğe esas olarak ruhumuzu<br />

besleyerek ulaşabiliriz. Bu nedenle yaşam<br />

mottomuz haklı değil mutlu kadın olmak,<br />

özgüven sahibi olmak, hayata kocaman<br />

gülümseyebilmek ve etrafa güzel bir enerji<br />

yayabilmek olmalı. Tüketim içgüdüsü<br />

ve rekabet üst kurulunu her konuda<br />

olduğu gibi estetik işlemlerinde de ölçülü<br />

tutmalıyız.<br />

ERKEN YAŞTA YAPILAN ESTETİK<br />

ERKEN MUTLULUK MUDUR?<br />

Elbette değil, hatta doğru yapılmazsa<br />

erken sükutu hayale bile sebep olabilir.<br />

Sosyo-kültürel yozlaşma, kuşaklar arası<br />

çatışma, “çocuğum ne isterse yapmalıyım”<br />

yanlışı ve tabii ki bir de sosyal medyanın<br />

tetiklediği ambalaj kaygısı gençlerimizi<br />

doğru olmayan estetik uygulamalara<br />

sürüklüyor.<br />

Burada biz hekimlerin de suçu var.<br />

Herkes altın orana uymak zorunda<br />

mı? Böyle olsa yaradan hepimizi aynı<br />

şekilde var ederdi. Gençleri ve aileleri<br />

doğru bilinçlendirmeli, doğru yaşta<br />

doğru dokunuşlar yapmalı, bir ömür<br />

boyu yaşamak zorunda kalacakları<br />

kalıcı uygulamalardan kaçınmalıyız.<br />

Yıllarca hepimizi gülümseten Charlie<br />

Chaplin’in dediği gibi, “Kendimi sevmeye<br />

başladığımda farkına vardım ki keder ve acı<br />

kendi gerçeğime aykırı bir yaşam sürmekte<br />

olduğuma dair uyarılardı. Bugün buna<br />

‘özgünlük’ dendiğini biliyorum.”<br />

ESTETİK YAPTIRMA KARARINDA<br />

İNTERNET ORTAMI SAĞLIKLI BİR<br />

MECRA MIDIR?<br />

“Dr. Shopping” ve “Dr. Google” müthiş<br />

bir kirlilik yarattı insanların beyninde.<br />

Türkiye’deki benzer standarttaki tüm<br />

kliniklerdeki işlemler hemen hemen aynı.<br />

Kimisi saten yüz bakımı kimisi safir, diyor;<br />

bu olayın ticari satış biçimi.<br />

Bence doğru estetik ve bakım, işinde<br />

uzman ve güvenilir hekimlere teslimiyet,<br />

ihtiyacı hekiminizin belirlemesi ve<br />

komplikasyon yönetimine hakimiyet<br />

olmalı. Nasıl diş hekimimiz veya<br />

kuaförümüz hep aynı adresse estetik<br />

işlemlerimiz de bir doktor tarafından<br />

takip edilmelidir. Temel ilke altta yatan<br />

yüzlerce dolgunun üzerine bir yenisini<br />

daha eklemek değil, önce hastaya<br />

zarar vermemektir. Burada tüm bilinçli<br />

hastalarımıza da görev düşüyor.<br />

ESTETİK UYGULAMALARA<br />

BAĞLILIK MI YOKSA<br />

BAĞIMLILIK MI?<br />

Aslında hiçbiri bana göre değil. İhtiyacı<br />

ve eksileni yerine koymak, yaşa ve sağlığa<br />

uygun dokunuşlarda bulunmak önemli.<br />

Her yıl nasıl arabamızın kaskosunu ve yıllık<br />

bakımını yaptırıyorsak düzenli takiplerinizi<br />

yapabileceğiniz bir estetik doktorunuzun<br />

da olması gerekiyor bence. Amaç doğru yaş<br />

almak olmalı, 60 yaşındayken 30’lu yaşlara<br />

dönmeye çalışmak değil.<br />

ERKEKLERİN ESTETİK<br />

ÇILGINLIĞINA BAKIŞ AÇISI NEDİR?<br />

Artık çok sayıda erkek hastamıza<br />

da sektörel olarak hizmet veriyoruz.<br />

Erkeklerin bizlerin kapısını çalma sebebiyse<br />

bence kimisi için genç sevgili kimisi için<br />

gerçekten kişisel öz bakım ve kimisi için<br />

de iş dünyasının aktif ve dinamik insanlara<br />

çok şans vermesi kaynaklı.<br />

Dünya Sağlık Örgütü insan ömründe<br />

yaşlanmaya kronolojik bir sınır getirmiştir<br />

ki bu da 65 yaştır. 65-74 yaş arası genç<br />

yaşlılık, 75-84 yaş arası ileri yaşlılık, 85<br />

yaş ve üstü ise çok ileri yaşlılık olarak<br />

adlandırılmaktadır. İşte bu yüzden bu yaş<br />

sınırlarında ve hayatın içinde artık çok<br />

sayıda beyaz yakalı iş adamı görmemiz<br />

mümkün. Biz de ruh yaşı ve beden yaşını<br />

birbirine yakın kulvarlara getirmek<br />

konusunda hastalarımıza yardımcı<br />

oluyoruz.<br />

38 NİSAN <strong>2021</strong><br />

NİSAN <strong>2021</strong> 39


V MAKALE<br />

Raffaello ve Tiziano<br />

uygulamaları önemli<br />

bir fark yaratıyor<br />

Mezoterapi, uygulaması kolay,<br />

etkisi fazla, kişiye ve cilt tipine özel<br />

içerik ihtiva eden, kalıcılığı uzun ve<br />

uygulama sonrası komplikasyon<br />

riski en az olan ürünlerle yapılmalıdır.<br />

Raffaello ve Tiziano mezoterapi<br />

ürünleri bu beklentilerimizin<br />

tamamını karşılayarak hasta ve<br />

hekim memnuniyeti sağlamaktadır.<br />

Dr. Önder Kanat<br />

Medikal Estetik Hekimi<br />

Rönesans Yöntemi’nin mezoterapi<br />

ürünlerinden bahsetmeden önce genel<br />

anlamda mezoterapinin ne olduğu,<br />

nasıl, nereye, hangi ürünlerle, hangi<br />

amaçla, kimler tarafından ve nerede<br />

uygulanması gerektiği konusunda bilgi<br />

vererek başlayalım. Genel anlamda<br />

mezoterapi; ilaçların, vitaminlerin,<br />

minerallerin, aminoasitlerin, enzimlerin tek<br />

başlarına ya da genellikle karışım halinde<br />

derinin orta tabakasına çok küçük iğnelerle<br />

uygulanmasıdır.<br />

Tedavide kullanılacak ürün kişinin<br />

ihtiyacına uygun olarak seçilmelidir.<br />

Başta güneş ışınları, sonra da yaşın<br />

ilerlemesinin yanı sıra hormonal ve<br />

çevresel faktörler, beslenme alışkanlıkları<br />

gibi birçok nedene bağlı olarak ciltte<br />

yıpranma meydana gelir. Bu yıpranma<br />

ciltte elastikiyet ve nem kaybı, matlaşma,<br />

lekelenme, ince ve derin kırışıklıklar<br />

şeklinde kendini gösterir.<br />

YÜZ MEZOTERAPİSİ ETKİLİ BİR<br />

ANTIAGING TEDAVİDİR<br />

Güneş hasarı ve kolajen kaybı birleşerek<br />

cildin dolgunluğunu ve görünümünü<br />

bozar. Yüz mezoterapisinde ilaçlar küçük<br />

miktarlarda karıştırılarak cildin içine ve<br />

altına direkt olarak verilir. Mezoterapiyle<br />

cilt etkili maddelerden kısa sürede<br />

faydalanabilir. Ayrıca ilaçlar çok az<br />

miktarda verildiği için kullanılan<br />

maddelerin yan etki olasılığı azalır.<br />

Yüz mezoterapisi (mezolifting)<br />

cildi yenileyen, cilt kırışıklığı ve cilt<br />

sarkmalarında etkili olan doğal ve faydalı<br />

bir yöntemdir. Yüz mezoterapisi oldukça<br />

etkili bir antiaging tedavidir. Ciltte kolajen<br />

sentezini uyarır; gençleşme, sıkılaşma ve<br />

parlaklık sağlar. Yüz mezoterapisi sonrası<br />

cilt daha taze ve dinlenmiş görünür.<br />

Cildin elastikiyeti artar ve cilt sarkması<br />

azalır, kırışıklıklar hafifler, cilt aydınlık bir<br />

görünüme kavuşur.<br />

RÖNESANS YÖNTEMİ ÜRÜNLERİ<br />

BEKLENTİLERIMİZİ TÜMÜYLE<br />

KARŞILIYOR<br />

Bu genel bilgilerden sonra özellikle<br />

cilt yaşlanmasını azaltma amaçlı yapılan<br />

yüz mezoterapisi uygulamalarının en<br />

etkililerinden biri olan Rönesans Yöntemi<br />

mezolifting ürünlerinden bahsedebiliriz.<br />

Mezoterapi, uygulaması kolay, etkisi<br />

fazla, kişiye ve cilt tipine özel içerik ihtiva<br />

eden, kalıcılığı uzun ve uygulama sonrası<br />

komplikasyon riski en az olan ürünlerle<br />

yapılmalıdır, demiştik.<br />

İşte Raffaello ve Tiziano mezoterapi<br />

ürünleri bu beklentilerimizin tamamını<br />

karşılayarak hasta ve hekim memnuniyeti<br />

sağlar. Rönesans Yöntemi olarak bilinen<br />

Raffaello ve Tiziano ürünleri gerek<br />

uygulama kolaylığı ve hasta konforu<br />

gerekse uygulama sonrası gözle görünür<br />

etki oluşması bakımından önemli bir fark<br />

yaratır.<br />

Rönesans Yöntemi, çok özel bir<br />

teknikle hazırlanan kokteyllerden oluşan<br />

farklı ürünleri, maksimum sinerji ve<br />

maksimum antiaging etkisi, minimum<br />

enjeksiyon uygulaması ve 10 dakikada<br />

tamamlanmasıyla farklılaşır. Sağladığı<br />

uygulama kolaylıkları, protokolün kısalığı<br />

ve uzun etkisiyle dikkat çeken bu yöntem,<br />

MIIT (Mikro Intradermal Injection Technic)<br />

ile hayata geçirilir. Ayrıca kendi sınıfındaki<br />

diğer mezoterapi ürünlerine göre en yoğun<br />

ve etkin içeriklere sahip ürünlerdir.<br />

KOMBİNE VE TEK BAŞINA<br />

UYGULANABİLİYOR<br />

Raffaello, 25 yaş sonrası için 8 ayrı<br />

antiaging aktif maddeyi bir arada içeren<br />

tek kokteyldir. Hyalüronik asit, pinus<br />

pinaster, resveratrol, glutatyon, antioksidan<br />

kompleksi, aminoasitler, bakır peptit ve B<br />

grubu vitaminlerden oluşur.<br />

25-35 yaş arasında kullanılarak<br />

hidrasyon ve parlaklık sağlar, besler.<br />

Yüz, boyun, dekolte, eller, ayaklar, göz<br />

altı morlukları ve saç köklerinde etkilidir.<br />

Hedeflenen sonuç cildin parlak ve sağlıklı<br />

görünmesini sağlamaktır.<br />

Tiziano ise 35 yaş sonrası için 10 ayrı<br />

antiaging aktif maddeyi bir arada içeren<br />

tek kokteyldir. Omega CTP kompleksi,<br />

organik kök hücreleri, resveratrol, bakır<br />

peptit, kolajen, hyalüronik asit, omega 3, 6,<br />

9 ve aminoasitlerden oluşur.<br />

Genellikle 35 yaştan sonra bu maddeler<br />

vücut tarafından üretilemediği için ince<br />

çizgiler, sarkmalar gibi yaşlanma belirtileri<br />

başlar. İnce çizgilerin giderilmesi, lifting,<br />

forma sokma, kalınlaştırma amaçlı olarak<br />

yüz, boyun, dekolte, eller, göbek, kol<br />

altları, uyluk içleri ve göz altı torbalarında<br />

kullanılır.<br />

Sonuç bakımından Tiziano<br />

mezoterapisinin Raffaello mezoterapisinden<br />

en önemli farkı parlak, nemli ve sağlıklı<br />

bir görüntü oluştururken, özellikle kolajen<br />

üretimine katkısı nedeniyle lifting etkisinin<br />

daha belirgin olmasıdır.<br />

Raffaello ve Tiziano tedavi protokolleri<br />

hastanın cilt yapısı ve hedeflenen iyilik hali<br />

göz önüne alınarak 7-10 gün arayla 4-10<br />

seans olarak planlanır.<br />

İlk seans uygulamadan sonra bile<br />

belirgin iyilik hali oluşmasına rağmen<br />

asıl etki ilerleyen seanslarda daha da<br />

dramatikleşir. Devamında ise 2-3 ayda bir<br />

uygulanan idame seanslarıyla elde edilen<br />

iyilik halinin kalıcılığı sağlanır.<br />

Sonuç olarak Raffaello ve Tiziano<br />

mezoterapisi, antiaging bakımlarda botoks<br />

ve dolgu gibi girişimsel medikal estetik<br />

uygulamalarla veya cihazlarla kombine<br />

veya tek başına uygulandığında oldukça<br />

tatminkâr sonuçlar vermektedir.<br />

Mezoterapiden en çok<br />

hangi durumlarda<br />

yararlanılır?<br />

Mezoterapi, cilt yenileme ve cilt<br />

gençleştirmenin yanında farklı birçok<br />

amaç için kullanılan geleneksel<br />

tamamlayıcı bir tıp yöntemidir.<br />

Mezoterapinin en sık kullanıldığı<br />

durumlar şunlardır:<br />

l Cilt yaşlanması ve sarkması<br />

l Leke tedavisi, güneş lekeleri<br />

l Deri çatlakları<br />

l Selülit<br />

l Kilo kaybı<br />

l Saç dökülmesi, saç tedavisi, kellik<br />

l Gözaltı morlukları ve gözaltı<br />

torbaları<br />

l Alerjiler<br />

l Spor yaralanmaları<br />

l Vitiligo (derideki pigment<br />

yetersizliği)<br />

l Akut ve kronik ağrılar<br />

l Fibromiyalji (vücutta genel<br />

hassasiyet alanlarının oluşması)<br />

Mezoterapi hangi<br />

durumlarda<br />

kullanılmamalıdır?<br />

Mezoterapi, çok küçük miktardaki<br />

ürün veya ilacın mikroenjeksiyon<br />

yöntemiyle direkt problemli bölgeye<br />

verilmesi esasına dayanır. Böylece<br />

sistemik bir etki oluşturmaksızın<br />

lokal etkiyle en yüksek fayda<br />

sağlanır. Mezoterapi, lokal ve güvenli<br />

bir uygulama olmasına rağmen şu<br />

durumlarda uygulanmamalıdır:<br />

l Gebelerde<br />

l Süt veren annelerde<br />

l İnme (felç) geçmişi olanlarda<br />

l İnsülin bağımlı diabetes mellitus<br />

(şeker hastalığı) olanlarda<br />

l Kanser hastalarında<br />

l Kan pıhtılaşma sorunu<br />

yaşayanlarda<br />

l Kullanılacak ilaçlardan herhangi<br />

birisine karşı alerjik reaksiyon<br />

geçirme riski olanlarda<br />

l Ürtiker hastalarında<br />

l Birden fazla ilaç tedavisi gerektiren<br />

kalp hastalığı olanlarda<br />

40 NİSAN <strong>2021</strong><br />

NİSAN <strong>2021</strong> 41


V PSİKOLOJİ<br />

Depresyon beyin<br />

aktivitesini değiştiren<br />

bir hastalıktır<br />

Depresyon, yaşamımızı büyük ölçüde<br />

etkiler ve sanıldığı kadar kolay<br />

girdiğimiz ve çıkabildiğimiz bir durum<br />

değildir. Uzun süre boyunca yaşanan<br />

depresyonun ağırlığını taşımak ise<br />

zor ve yorucudur. Bu hastalığı basite<br />

indirgeyip kendi kendine geçmesini<br />

beklememek, tam tersine yardım<br />

almak gereklidir yoksa kronikleşebilir.<br />

Depresyon tedavisi kişiye özeldir, ne<br />

kadar erken yardım alınırsa iyileşme<br />

oranı da o derece artar.<br />

Uzm. Dr. Burak Toprak<br />

Psikiyatr<br />

Yaşayanın “Ah bir de bana sor”,<br />

yaşamayanın “abartıyorlar” dediği depresyon,<br />

sadece popüler bir rahatsızlık gibi algılansa<br />

da aslında zorlu bir hastalıktır, insana<br />

dinlenme şansı vermez. Son zamanlarda<br />

depresyon şikayetiyle gelen hastaların<br />

arttığını gözlemliyoruz. Pandemi nedeniyle<br />

yaşadığımız bu zorlu sürecin de depresyonu<br />

tetiklediğini söyleyebiliriz.<br />

DEPRESYONA GİRDİĞİMİZİ NASIL<br />

ANLARIZ?<br />

Depresyonun belirtilerini burada belli<br />

başlı şekilde anlatmaya çalışacağız ancak<br />

her depresyon hastasının aynı semptomları<br />

göstermediği de bir gerçek. Depresyon,<br />

çoğu kaynakta “çökkünlük” olarak geçer.<br />

Kişi çökkün bir duygu durumu içinde olup<br />

düşünce, konuşma, devinim ve fizyolojik<br />

işlevlerinde yavaşlama ve durgunlaşma<br />

belirtileri gösterir. Genel havasına üzüntülü<br />

bir ifade hâkim olabilirken öz bakımında da<br />

azalma görülebilir. Durgun ve sıkıntılı hali<br />

hemen göze çarpar.<br />

Hafif ve orta şiddetteki depresyon<br />

hastasıyla ilişki kurmak güç değildir,<br />

ancak ağır vakalarda durum ne yazık ki<br />

farklıdır, örneğin hasta konuşmayabilir.<br />

Genel bir keyifsizliğe, derin üzüntüye ve<br />

bazen de iç acısı duyma derecesine varan<br />

bir duygulanıma sahip olabilir. Hastanın<br />

düşünce hızı yavaşlar, sesi bile eskiye göre<br />

daha az çıkar. Kendini yetersiz ve değersiz<br />

hisseder, bazen de kendini her şeyin suçlusu<br />

olarak görür. Yeme isteğinde azalma meydana<br />

gelebilir, bununla birlikte seyrek olarak artış<br />

da yaşanabilir.<br />

BELİRTİLERE BÜTÜN OLARAK<br />

BAKMAK BİZE YARDIMCI OLUR<br />

Depresyondaki kişi eskiden yaptığı ve<br />

zevk aldığı şeylere karşı bile istek duymaz.<br />

Ancak bu zevk alamama halinin sadece<br />

depresyona özgü olmadığı unutulmamalıdır,<br />

başka ruhsal hastalıklarda ya da depresyonla<br />

ilerleyen başka durumlarda da görülebilir. O<br />

yüzden depresyonu incelerken bütün olarak<br />

bakmak bize daha çok yardımcı olur.<br />

Bu belirtilerin bazılarını hepimiz<br />

hayatımızın bir döneminde yaşamış olabiliriz<br />

ancak depresyonda bunlar bir arada olur,<br />

yoğundur ve gün içinde süreklilik arz<br />

eder. Belirtilerin kişinin günlük işlevlerini<br />

etkileyecek derecede olması, en az beş<br />

belirtinin olması ve en az iki hafta sürmesi<br />

depresyon tanısı için gereklidir.<br />

NEDEN DEPRESYONA GİRERİZ?<br />

Depresyona neden girdiğimiz sorusunun<br />

birden fazla cevabı olabilir, en önemlisi<br />

ise kalıtımdır. Depresyona giren hastaların<br />

birinci derece akrabalarında da bu durumun<br />

yaşanmış olma ihtimali yüksektir. Nasıl ki<br />

dış görüntümüz aile üyelerimize benziyorsa<br />

hastalıklara yatkınlıklarımız da böyledir.<br />

Örneğin, bir babada tansiyon hastalığı varsa<br />

yüksek ihtimalle çocuklarında da tansiyon<br />

rahatsızlığı görülür, ruhsal semptomlarda da<br />

durum benzerdir. Bununla birlikte büyüdüğü<br />

ve yaşadığı çevre, çocukluk travmaları,<br />

olumsuz yaşam olayları da kişiyi depresyona<br />

sürükleyen başka etkenler olabilir. Diyabet,<br />

tiroid, Parkinson ve demans gibi hastalıklar<br />

da kişiyi depresyona itebilir.<br />

TEKRARLAYAN DEPRESYONA<br />

DİKKAT ETMELİYİZ<br />

Depresyon tekrarlayan ve kalıcı hale<br />

gelen bir görünüme bürünürse tehlike<br />

çanları çalıyor olabilir. İlk depresyon<br />

atağından sonra uygulanan düzenli tedavi<br />

aracılığıyla üç kişinin ikisinde olumlu<br />

sonuçlar alınır. Kalan kısım ise ikinci<br />

depresyon atağını yaşar ve bu durum kronik<br />

bir hal alabilir.<br />

Depresyonun 60 yaş ve üstünde başlamış<br />

olması, geçmiş yıllarda depresyon atağı<br />

geçirilmesi, tedavi sonrası unutkanlık,<br />

dikkat dağınıklığı, isteksizlik, donukluk<br />

gibi belirtilerin kalması ve uyuşturucu ile<br />

alkol kullanımı depresyonun tekrarlama ve<br />

kronikleşme riskini artıran etkenlerdir.<br />

Kişiye özgü yöntemler uygulanması ve<br />

erken dönemde başlanması tedavi şansını<br />

olumlu etkiler. Kimi depresyon vakalarında<br />

tek başına ilaç ya da psikoterapi etkili<br />

olur ama genellikle ilaç tedavisiyle birlikte<br />

uygulanan psikoterapi başarıyı artırır.<br />

Depresyon tedavisinde uygulanan yöntemler<br />

Depresyondaki kişi eğer erken dönemde<br />

tedavi edilmezse değersizlik, umutsuzluk,<br />

karamsarlık, hayatın anlamsızlığı ve ölüm<br />

düşüncesi gibi belirtiler şiddetlenerek<br />

kişinin kendine zarar verme girişimini<br />

tetikleyebilir. Eğer bu tarz şikayetleriniz<br />

varsa ve sürekliyse bir an önce bir<br />

psikiyatra muayene olmanız gerekir.<br />

Psikiyatr, ayrıntılı psikiyatrik muayene<br />

sonrası duruma göre bir takım kan tahlilleri<br />

ve beyin görüntüleme tetkikleri isteyebilir.<br />

Çünkü depresyona neden olan şey fiziksel<br />

ya da başka bir tıbbi hastalık olabilir.<br />

Guatr, beyin enfeksiyonları, diyabet,<br />

Parkinson, demans gibi hastalıklar<br />

depresyonun altında yatan nedenlerdense<br />

öncelikle bu alttaki hastalıklar tedavi<br />

edilmelidir.<br />

Psikiyatr, değerlendirme sonrasında<br />

depresif şikayetlerin eğer fiziksel bir<br />

hastalığa bağlı olduğunu düşünmüyorsa<br />

ilaç tedavisi ve/veya psikoterapi yöntemleri<br />

uygulanır. Depresyon hastalarının yaklaşık<br />

üçte ikisinde birinci basamak tedaviler<br />

yeterli olabilmektedir.<br />

Antidepresan ilaçlar ve psikoterapi,<br />

majör depresyonda birinci basamak<br />

tedavilerdir. Ancak bu tedaviler tüm<br />

Depresyona giren<br />

bir beyin nasıl<br />

çalışır?<br />

Hastaların düşüncelerinin içeriği<br />

genellikle geçmiş pişmanlıklar, acı<br />

veren olumsuz anılarla doludur.<br />

Geçmiş iyi yaşanmamıştır ve<br />

“keşke”ler çoktur, gelecek ise<br />

umutsuz ve karanlıktır onlar için.<br />

Kendi kendilerini suçlar ve hiçbir<br />

şeye layık görmezler. Depresyona<br />

giren bir beyinde nöral bağlantılar<br />

yeteri kadar sağlanamaz, serotonin<br />

ve dopamin hormonlarının azaldığı<br />

da görülür. Yani depresyon beyin<br />

aktivitesini de değiştiren bir<br />

hastalıktır.<br />

hastalar için işe yaramayabilir. Ayrıca<br />

depresyonu olanların yaklaşık %20-30<br />

kadarı ilaçları iyi tolere edemeyebilir ya da<br />

verilen ilaç tedavisi hastalığın tamamen<br />

iyileşmesine neden olacak kadar yeterli<br />

etki gösteremeyebilir.<br />

Bu gibi durumlarda Transmanyetik<br />

Uyarım Tedavisi (TMU) alternatif bir tedavi<br />

olarak antidepresan ilaç ve psikoterapiyi<br />

güçlendirilmesi amacıyla kullanılabilir.<br />

Eğer depresyon belirtileri çok şiddetli<br />

ve intihar düşünceleri mevcutsa diğer bir<br />

alternatif olarak elektroşok tedavisi tercih<br />

edilebilir.<br />

42 NİSAN <strong>2021</strong><br />

NİSAN <strong>2021</strong> 43


VDİYET<br />

ARISTO DIYETI ILE<br />

1 ayda<br />

2 beden<br />

INCELIN!<br />

Dr. Gönül Ateşsaçan’ın ünlü filozof Aristo’dan ilham alarak<br />

oluşturduğu Aristo Diyeti, bilinç ve bilinçaltına hitap eden bir<br />

yaşam ve beslenme programı. Ateşsaçan, enerjisi yüksek gıdalarla<br />

beslenmenin yanı sıra frekans çalışmalarını ve olumlamaları da<br />

içeren diyetle ilgili olarak, “Bu beslenme tarzıyla kişinin kendini<br />

daha zinde, daha hafif, daha az kaygılı ve daha sağlıklı hissetmesini<br />

amaçlıyorum” diyor.<br />

Aristo Diyeti nedir?<br />

Aristo Diyeti’ni, ünlü filozof Aristo’nun<br />

yaşama bakış açısından ilham alarak<br />

oluşturdum. Aslında bu bir diyet değil,<br />

bilinç ve bilinçaltına hitap ettiğim bir<br />

yaşam ve beslenme programı. Hızlıca<br />

toksinlerden arınarak bedeni hafifletmeye,<br />

biofrekans çalışması ve terapiyle bilinçaltı<br />

kayıtlarını ve atalardan taşıdığımız kodları<br />

değiştirmeye yönelik bir program. Sonuçta<br />

hastalarımın gerçekten olmak istediği kiloya<br />

ve daha sağlıklı bir yaşama ulaşmalarını<br />

sağlıyorum. Kilo alıp veriyorsunuz, belki<br />

hiç veremiyorsunuz, sofradan hep şişkin<br />

kalkıyorsunuz, üzerinizde yorgunluk ve<br />

mutsuzluk var... Belki de tüm bunların<br />

altında zihinsel kodlar yatıyordur. Özetle,<br />

Aristo Diyeti aynı zamanda ruhu temizleme<br />

sanatıdır.<br />

“Ruhu temizleme sanatı” tanımını biraz<br />

açabilir misiniz? Ruhumuz nasıl veya niye<br />

kirleniyor?<br />

Bilinçaltımız anne karnına girdiğimiz<br />

anda kayıt almaya başlıyor. Hem<br />

atalarımızdan getirdiğimiz hem içinde<br />

yaşadığımız toplumdan gelen kayıtlarla,<br />

ayrıca yaşam şeklimizle bu ânı ve yaşamı<br />

şekillendiriyoruz. DNA’mızda kaş ve<br />

göz rengi gibi atalarımızdan getirdiğimiz<br />

kayıtları ve karmaları taşıyoruz. Bunun<br />

dışında toplumun bilinçaltı kayıtlarını<br />

da alabiliyoruz. Diyelim başka ülkede<br />

doğdunuz ancak bu topraklarda<br />

yaşıyorsanız Anadolu’nun bilinçaltını da<br />

Bu<br />

diyetle<br />

ilgili tüm<br />

detayları “Aristo<br />

Diyeti” kitabında<br />

bulabilirsiniz. Kitabın<br />

İngilizce çevirisi ise<br />

tüm dünyada<br />

mevcut.<br />

genel olarak kayıtlarınıza alabiliyorsunuz.<br />

Bunun dışında, örneğin şu anda<br />

yaşadığımız Covid-19 nedeniyle acaba<br />

hasta olur muyuz kaygısı da DNA’mıza<br />

eklenebiliyor. Eğer yediğimiz içtiğimiz<br />

hatalıysa ve sürekli kaygılı insanlarla<br />

birlikteysek, çok kaygılı bir işte çalıştığımızı<br />

düşünüyorsak yaşam şeklimiz ve bedenimiz<br />

kirlenmeye başlıyor. Kirlenmeyle kastım,<br />

frekansımızın düşüyor olması. Sürekli<br />

yaşanan kaygılı zihin durumu aşırı bir<br />

korku ve kalp çarpıntısına neden olup<br />

hormonları yavaşlatabiliyor. Bana sürekli<br />

olarak ne yaparsa yapsın kilo veremediğini<br />

söyleyen, kilo verip hızlıca geri alan kişiler<br />

geliyor. Onlara öncelikle bu tanımlamayı<br />

artık kullanmamalarını öğütlüyorum,<br />

çünkü hücrelerimiz ne dersek onu<br />

yapar. Onlara, “kolaylık ve neşeyle<br />

istediğim sağlıklı bedendeyim” demelerini<br />

öneriyorum.<br />

Aristo Diyeti’nin aşamaları nedir?<br />

Önce kişinin bilinçaltına bakıyorum;<br />

herhangi bir hastalığa yatkınlığı var mı,<br />

alerjileri ve atalarından miras taşıdığı<br />

kodlamalar nelerdir? Ardından kişinin<br />

duygu durumunu, bedeninde belirgin<br />

bir hastalık olup olmadığını, hormonal<br />

dengesini, mineral ve vitamin durumunu<br />

öğreniyorum. Sonraki aşamadaysa kişinin<br />

zihninin hangi duyguyu oluşturup bedeni<br />

bozduğunu, yani kilo alımının sebebini<br />

bulmaya çalışıyorum. Tüm bunları<br />

öğrendikten sonra sonuca odaklanıyorum,<br />

5 günlük<br />

Aristo<br />

Diyeti<br />

PAZARTESİ<br />

l KAHVALTI Chia’lı karışım<br />

(2 yemek kaşığı chia’yı 50 ml<br />

bitkisel sütün içinde 1 saat veya<br />

geceden bekletin. Bu karışıma<br />

150 ml bitkisel süt, 2 adet hurma,<br />

yarım küçük muz ve 3 adet ceviz<br />

ekleyip karıştırın.)<br />

l ARA ÖĞÜN 2 adet kivi<br />

l ÖĞLE Nohutlu pırasa<br />

(kuru bakliyatlı sebze yemeği)<br />

l AKŞAM Börülceli salata<br />

(kuru bakliyatlı salata)<br />

l İÇECEK Form çay (mısır<br />

püsküllü, kayısılı, kiraz saplı)<br />

SALI<br />

l KAHVALTI Patates salatası<br />

(roka, maydanoz, kırmızı biber,<br />

taze soğan, isteğe göre taze<br />

sarımsak, avokado dilimi, limon<br />

ve az tuz ekleyerek hazırlayın.)<br />

l ARA ÖĞÜN 1 adet yeşil elma<br />

l ÖĞLE Mercimekli yeşil salata<br />

l AKŞAM Yeşil mercimekli ıspanak<br />

l İÇECEK Rezene çayı (açık<br />

olabilir)<br />

ÇARŞAMBA<br />

l KAHVALTI 2 dilim ananas veya<br />

1 avuç çilek, 2 adet hurma,<br />

3 adet ceviz, 1 fincan bitkisel<br />

sütlü filtre kahve, 1 avuç çiğ<br />

badem<br />

l ARA ÖĞÜN 1 adet armut<br />

l ÖĞLE Nohutlu pırasa<br />

l AKŞAM Nohutlu bamya<br />

l İÇECEK Yaseminli yeşil çay<br />

PERŞEMBE<br />

l KAHVALTI Vegan peynir,<br />

mercimek ekmeği, 5-6 adet<br />

zeytin, domates ve salatalık<br />

l ARA ÖĞÜN 2 dilim ananas<br />

l ÖĞLE Beluga mercimekli salata<br />

l AKŞAM Bezelyeli enginar<br />

yemeği<br />

l İÇECEK Melisa çayı<br />

CUMA<br />

l KAHVALTI Chia’lı karışım<br />

l ARA ÖĞÜN 1 avuç çilek<br />

l ÖĞLE Nohutlu pırasa yemeği<br />

l AKŞAM Izgara sebzeli ıspanak<br />

salatası<br />

l İÇECEK Rooibos çayı<br />

44 NİSAN <strong>2021</strong><br />

NİSAN <strong>2021</strong> 45


VDİYET<br />

Koronavirüsle<br />

mücadele<br />

ederken nasıl<br />

beslenmeliyiz?<br />

l Koronavirüsle mücadelede<br />

hijyen kurallarına uyma ve fiziksel<br />

korunmanın yanı sıra bağışıklığı<br />

güçlendirmeye de önem vermeliyiz.<br />

Bunun için evde yapılabilecek hafif<br />

egzersizlerin, iyi uykunun ve özellikle<br />

doğru beslenmenin gerekliliğini<br />

yadsıyamayız.<br />

l Aristo Diyeti’nin doğru beslenme<br />

noktasında etkili bir rolü var. Aristo<br />

Diyeti, enerjisi yüksek besinler içerdiği<br />

için vücudun enerjisini ve duygu<br />

durumunu ayakta tutuyor. Bu diyetle<br />

sağlıklı, kontrollü, doğru beslenmiş,<br />

bol vitamin ve mineral içeren besinler<br />

tüketmiş oluyorsunuz.<br />

l Bağışıklığı güçlendirmek için<br />

doğanın bize sunduğu her renk<br />

besinden faydalanmalıyız. Zerdeçal,<br />

zencefil, çörek otu, ıhlamur, sirke,<br />

ayva, yeşil yapraklı sebzeler ve kuru<br />

bakliyata soframızda her zaman<br />

yer vererek vücudumuzun ihtiyaç<br />

duyduğu vitamin ve mineralleri almak<br />

mümkün.<br />

l Antioksidan zengini besinler<br />

olmazsa olmazımızdır. Turunçgiller,<br />

kivi, badem, ceviz, nar, brokoli,<br />

enginar, kivi, ananas, zeytin, yulaf<br />

ezmesi gibi besinlerle bağışıklığımızı<br />

desteklemeliyiz. Ispanak, pazı,<br />

semizotu gibi yeşil yapraklı sebzeleri<br />

haftada en az üç gün tüketmek<br />

gerekiyor. Bu sebzeler A, C ve E<br />

vitamini, folik asit, omega 3 ve<br />

antioksidan bakımından oldukça<br />

zengin. Salatalarımızda keten tohumu<br />

ve dereotu kullanabiliriz. C vitamini<br />

için limon, kivi, portakal, mandalina<br />

tüketmeliyiz. Bunların yanı sıra vücut<br />

direncini arttırmak için günde 2 litre<br />

su tüketmeyi de ihmal etmemeliyiz.<br />

l Beslenmeyle beraber çok sık<br />

önerdiğim damar yolu tedavileri de<br />

var. Depolanmayan bir vitamin olan C<br />

vitaminini günde 4-6 gram almalıyız;<br />

bunu ancak damar yoluyla yapabiliriz.<br />

Glutatyon seviyesini artırmak için de<br />

damar yolu tedavisini tercih ediyoruz.<br />

Bağışıklık sistemini güçlendirmek<br />

ve dokulardaki oksijen seviyesini<br />

artırmak amacıyla ozon terapi<br />

yaptırmalıyız.<br />

l Pandemi dönemi için önerdiğim<br />

bir başka uygulama olan antioksidan<br />

etkili ashwagandha ise depresyon,<br />

panik, kaygı gibi duyguları indirgiyor,<br />

vücuttaki iltihap oranını azaltıyor.<br />

kişiye duygu durumunu bozan düşünceleri<br />

ve aynı zamanda bedeni temizlemeyi<br />

öğretiyorum. Beslenme ve zihin<br />

alışkanlıklarını değiştiriyorum.<br />

“İLK HAFTADAN İTİBAREN KİLO<br />

KAYBI HEDEFLENİYOR”<br />

Beden temizliğini nasıl<br />

gerçekleştiriyorsunuz?<br />

Bedenin temizlenme aşamasında<br />

çöp gıda dediğimiz glüten ve hayvansal<br />

besinler 10 gün tüketilmiyor. Bu diyette<br />

miktar ve porsiyon ölçümü kesinlikle<br />

olmuyor, yine de vücut kendini hafiflemiş<br />

hissediyor. İkinci haftadan itibaren<br />

haftada bir iki kez glüten ya da hayvansal<br />

gıda veriyorum. Bu arada bağırsaklar<br />

asitle yüklenmeden sağlıklı çalışmaya<br />

başlıyor ve böylece yenilen her şey daha<br />

iyi emiliyor. Acıkmaya neden olan hiçbir<br />

gıda alınmıyor. Böylelikle kişi daha<br />

yavaş yemeye başlıyor, yerken daha tok<br />

hissediyor ve yemekten tok kalkıyor. Üç,<br />

dört ve beşinci haftalar da aynen bu şekilde<br />

devam ediyoruz. Olumlamalar yapılırken<br />

beslenmedeki değişiklikler genel yaşam<br />

stresini azaltıyor. Çok acıkıldığı zaman<br />

ara öğün yapılabiliyor. Mutlaka bitki<br />

çayları veriyorum. Sıvı tüketimi vücudun<br />

dengelenmesini ve yaşam akışının devamını<br />

sağlıyor. İlk haftadan itibaren kilo kaybı<br />

olması ve 1 ayda yaklaşık 2 beden küçülme<br />

hedeflendiği için kişinin morali de yüksek<br />

oluyor. İkinci ayda da yine kilo verdirmek<br />

için çaba harcıyorum. Bu beslenme tarzıyla<br />

kişinin kendini daha zinde, daha hafif,<br />

daha az kaygılı ve daha sağlıklı hissetmesini<br />

amaçlıyorum. Manyetik biorezonans<br />

yöntemiyle frekanslarını dengelemek için<br />

destek veriyorum. Mutlaka enerji çalışması<br />

da yapıyorum. Bu sistemle kişinin kendi<br />

kıymetini anlamasını, kendi farkındalığına<br />

ulaşmasını ve bedenini yönetmeyi<br />

öğrenmesini sağlıyorum.<br />

Frekansın düşük olmasının kiloyla ilişkisi<br />

nedir?<br />

Yaptığımız her konuşma, her davranış,<br />

her duygu durumu bedenimizi kodluyor.<br />

Moralimiz bozukken frekansımız da<br />

düşük oluyor. Serotonin ve dopamin<br />

hormonlarımız düşünce enerji alacağımız<br />

gıdalara yönelmek istiyoruz. Tercihimizi<br />

de genelde tatlılardan, hamur işlerinden ve<br />

hayvansal gıdalardan yana kullanıyoruz.<br />

Oysa aslında frekansımız yorgun, sinirli<br />

ve stresliyken düşmüştü. Bir de üzerine<br />

frekansı düşük karbonhidrat, şeker, yoğurt,<br />

peynir, et, balık, tavuk yersek frekans bir<br />

tık daha düşüyor ve artık toparlanamaz<br />

oluyoruz. Bir kısırdöngü bu; yedikçe yiyor<br />

ve kilo alıyoruz. Oysa enerjisi yüksek<br />

gıdalar olan ceviz, hurma, çiğ badem, taze<br />

meyve ve sebze, çekirdekli gıdalar, bakliyat<br />

tüketmeliyiz.<br />

Mercimek ekmeği<br />

MALZEMELER<br />

l 300 gr yeşil mercimek<br />

l 2 yemek kaşığı geceden suda<br />

bekletilmiş chia tohumu<br />

l 2 yemek kaşığı geceden suda<br />

bekletilmiş keten tohumu<br />

l 1 havuç rendesi<br />

l Az maydanoz<br />

l 1 tatlı kaşığı köri (isteğe göre)<br />

l 7-8 adet zeytin<br />

l 5 adet ceviz<br />

l 1 çay kaşığı kabartma tozu<br />

veya karbonat<br />

Vegan peyniri<br />

MALZEMELER<br />

l 1 su bardağı çiğ kaju fıstığı<br />

l 1 su bardağı Hindistan cevizi sütü<br />

l 2 yemek kaşığı limon suyu<br />

l 1 yemek kaşığı Hindistan cevizi yağı<br />

l 1 tatlı kaşığı sirke<br />

l Tuz, karabiber, pul biber<br />

HAZIRLANIŞI<br />

Tüm malzemeleri blender’da karıştırın.<br />

Fırında 150 derecede 40 dakika pişirin.<br />

Üzerine haşhaş tohumu ve susam<br />

ekleyebilirsiniz.<br />

HAZIRLANIŞI<br />

Tüm malzemeleri blender’da karıştırın.<br />

Ardından buzdolabında 1 saat bekletin.<br />

46 NİSAN <strong>2021</strong><br />

NİSAN <strong>2021</strong> 47


V<br />

SEYAHAT<br />

Dünyanın<br />

en sıra dışı<br />

restoranlarına<br />

yolculuk<br />

48 NİSAN <strong>2021</strong><br />

Pandemi döneminde bırakın en ilginçlerini en sıradan<br />

restoranlarda bile dostlarla buluşmak olanaksız hale<br />

gelmişti. Ama biz yine de hayal gücümüzün kanatlarında<br />

yol almaktan vazgeçmiyor ve sizleri sıra dışı restoranlara<br />

doğru küçük bir yolculuğa çıkarmak istiyoruz.<br />

Sonunda pandemi bitecek ve keşif dolu seyahatler yine<br />

mutluluğumuza mutluluk katacak.<br />

İpek Itır Can<br />

HAVADA<br />

YEMEK DENEYIMI<br />

Dinner<br />

in the Sky<br />

Hizmet sektörünün yenilikçi arayışları<br />

son bulmuyor, yaratıcı iş insanları “daha<br />

iyisini, daha ilgincini arayanlara” sayısız<br />

seçenek sunmaya devam ediyor. İşte<br />

bunların en çarpıcılarından biri Dinner<br />

in the Sky. Yerden 50 metre yükseklikte,<br />

askılı vinçlerle gökyüzüne uzanan bir<br />

restoranda, yani “havada” öğle veya<br />

akşam yemeği yemek çekici, etkileyici ve<br />

kesinlikle sıra dışı bir deneyim. Dinner in<br />

the Sky, ilk kez 2006 yılında Belçika’nın<br />

başkenti Brüksel’de hayata geçirildi. Bu<br />

restoran konsepti öylesine ilgi gördü ki<br />

kısa sürede 60’dan fazla ülkeye yayıldı.<br />

Hatta bir bankanın sponsorluğunda<br />

İstanbul’da da kuruldu ve keşif<br />

meraklılarına İstanbul Boğazı’nı kuşbakışı<br />

izlerken yemek yeme keyfi sundu.<br />

Dinner in the Sky’ın faaliyet<br />

gösterdiği ülkeler arasında Yunanistan’ın<br />

başkenti Atina da bulunuyor; burası<br />

en çok tanınan Dinner in the Sky<br />

restoranlarından biri. Eşsiz Akropolis<br />

manzarası eşliğinde 2015’ten bu yana<br />

hizmet veren restoran, tıpkı diğerleri gibi<br />

bir seferde 22 konuğu ağırlıyor. Ünlü<br />

şefler şov niteliğinde sunumlar, garsonlar<br />

ise özenle servis yapıyor.<br />

Şüphesiz ki tüm dünyanın yaşadığı<br />

pandemi sürecinde Dinner in the<br />

Sky restoranları da hizmete ara verdi.<br />

Ama merkez Belçika’da sosyal mesafe<br />

kurallarına uyularak restoranları yeniden<br />

açmayla ilgili planlar yapılıyor. Örneğin<br />

Antwerp’te (Anvers) mayıs, Brüksel’de<br />

haziran, Limburg’da eylül ayında hizmet<br />

verilecek. Konuklar artık 22 kişi bir<br />

arada değil dört kişilik özel masalarda<br />

ağırlanacak.<br />

NİSAN <strong>2021</strong> 49


V<br />

SEYAHAT<br />

TUVALETTE<br />

BIR AKŞAM YEMEĞI<br />

Modern Toilet<br />

Çoğu insan yemek yerken tuvalet, sindirim<br />

ve boşaltım sistemleriyle ilgili tek kelime<br />

duymak istemez, konusu geçerse yüzünü<br />

buruşturur. Bu nedenle tamamen tuvalet<br />

dekorasyonuna sahip bir restoranın, üstelik<br />

sunumlar da konuyla bire bir örtüşüyorken<br />

ilgi göreceği düşünülemez, değil mi? Ama<br />

bu soruya evet dediyseniz yanıldınız, çünkü<br />

Tayvan’ın Taipe şehrindeki Modern Toilet<br />

isimli restoran farklı deneyimlere açık kişiler<br />

tarafından pek beğeniliyor. Restoran, devasa<br />

bir tuvaletteymişsiniz hissi uyandırıyor; her<br />

yer klozetler, lavabolar, küvetlerle çevrili.<br />

Tabii ki sandalye de yok; tuvalet dekorunu<br />

ilginç bularak gelen konuklar klozetlerin<br />

üzerine oturuyor. Küvetler ise masa görevini<br />

üstleniyor. Yemekler de klozet şeklinde<br />

yapılmış kaplarda servis ediliyor. Restoranın<br />

kurucuları işin en başında klozet şeklindeki<br />

kaplarda çikolatalı dondurma satıyorlarmış,<br />

bu mizahi yaklaşımları ilgi görünce 2004 yılı<br />

itibariyle tuvalet temalı ve tam teşekküllü bir<br />

restoran yaratmışlar. O günden bu yana da<br />

epeyce sadık hayranları var.<br />

KARANLIKTA YEMEK<br />

Dinner<br />

in the Dark<br />

Belki de hafif bir ürpertiyle yaklaşacaksınız.<br />

Bir de bakacaksınız ki duyu organlarınız bir<br />

başka çalışıyor. Kulağınız daha iyi duyuyor,<br />

burnunuz yemek kokularına daha hassas. Tadına<br />

varıyorsunuz yiyeceklerin, parmak uçlarınız<br />

keşfediyor masayı, hiç kimse görmeden dans ediyor<br />

ve her zamankinden daha özgür hissediyorsunuz<br />

kendinizi… İşte İstanbul’da faaliyet gösteren<br />

Karanlıkta Yemek isimli organizasyon, bu cümlelerle<br />

ifade ediyor ilginç deneyimi. Yemek sırasında görme<br />

engelli müzisyenler akustik müzik çalıyor ve tabii<br />

ki servisi de yine görme engelli personel yapıyor.<br />

Menü ise sürpriz. Gecenin sonunda konuklardan<br />

ne yediklerini tahmin etmeleri isteniyor. Evet,<br />

karanlıkta yemek deneyimine İstanbul’da ulaşmanız<br />

mümkün ama aslında bu uygulama başta Amerika<br />

ve Kanada olmak üzere dünyanın pek çok ülkesinde<br />

yaygın. İlk karanlık restoran ise 1999 yılında<br />

İsviçre’de, görme engelli bir din adamı tarafından<br />

açılmış. Konsept aracılığıyla yemekten alınan hazzın<br />

artırılması amaçlanıyor. Bu tür restoranlarda doğal<br />

olarak cep telefonu dahil ışık verebilecek her tür<br />

eşyanın kullanımı yasak.<br />

SU YÜZEYININ BEŞ<br />

METRE ALTINDAKI<br />

RESTORAN<br />

Under<br />

Dışarıdan bakılınca kocaman bir<br />

kayaya benzeyen su altı restoranı Under’in<br />

yarısı Lendesnes’in buzlu sularına batmış<br />

durumda. Böylelikle Norveç’teki bu<br />

ilginç restoran, deniz yüzeyinin beş metre<br />

altında bin bir çeşit balığın ve deniz<br />

canlısının arasında bir akşam yemeği<br />

deneyimi vaat ediyor. Restoran, 2018<br />

yılından itibaren konuklarını ağırlıyor<br />

ve onlara panoramik cam duvarları<br />

aracılığıyla deniz yaşamını keşfetme<br />

yönünde harika bir fırsat sunuyor.<br />

Under’in yaratımının ardında bir felsefe de<br />

var. Under, yaşamın karada ve denizde bir<br />

arada var oluşuna odaklanarak, çevremizle<br />

ilişkimizi suyun üstünde ve altında,<br />

deniz yaşamıyla birlikte anlamanın yeni<br />

bir yolunu öneriyor. Bu şekilde yenilen<br />

yiyeceklerin daha iyi anlaşılacağına dair<br />

bir iddia sunuyor. Deniz araştırmaları<br />

merkezi olarak da kullanılan Under’in<br />

beton yüzeyi yapay bir resif işlevi görüyor.<br />

Bu şekilde binanın zaman içinde deniz<br />

ortamına entegre olması bekleniyor.<br />

50 NİSAN <strong>2021</strong><br />

CASUSLUK TEMALI<br />

RESTORAN<br />

Safe House<br />

Casusları, entrikaları, heyecanı ve<br />

macerayı konu alan romanlar ve filmler<br />

ilginizi çekiyorsa şüphesiz Amerika,<br />

Şikago’daki Safe House tam da size<br />

göre. Bu restoranın geçmişi 1966 yılına<br />

dayanıyor. Eski bir casus olan David<br />

Baldwin tarafından dizayn edilen Safe<br />

House, bir restoran olmanın yanı sıra<br />

çeşitli eğlencelerin de sunulduğu bir<br />

mekân. Ama öncelikle burayı bulmak<br />

gerekiyor, çünkü Safe House’a nasıl<br />

ulaşacağınızı gösteren herhangi bir tabela<br />

bulunmuyor. Ardından ikinci bir engel<br />

ziyaretçileri bekliyor; şifre. Safe House’a<br />

ancak şifreyi bilenler alınıyor! Ama güzel<br />

haber şu ki bu yumuşatılmış bir engel.<br />

Şifreyi bilmeyenlere, yanıtlanma olasılığı<br />

yüksek bir soru soruluyor ve cevabı<br />

isteniyor. Restoran, karnı açıkmış dost<br />

casusları asla geri çevirmediğini iddia<br />

ediyor. Gönüllü casuslara da keyifli bir<br />

yemeğin yanı sıra etkileşimli ve fütüristik<br />

bazı oyunlarla eğlenceli bir gece geçirmeyi<br />

vadediyor. Safe House, Şikago’nun yanı<br />

sıra Milwaukee’de de hizmet veriyor.<br />

NİSAN <strong>2021</strong> 51


V<br />

KÜLTÜR SANAT<br />

Oturduğun<br />

yerden<br />

keşfet!<br />

52 NİSAN <strong>2021</strong><br />

Sanal müzeler pandemi öncesinde de vardı ama<br />

yaşadığımız zorlu süreçte önemlerinin ve değerlerinin<br />

arttığı bir gerçek. Sanat tutkunlarına ilaç gibi gelen sanal<br />

müzeler, pek çok öğretici bilgiyi sunarken keşfetmeyi de<br />

kolaylaştırıyor. Bu müzelerin ziyaretçiler arasına katılmak<br />

istiyorsanız küçük rehberimize göz atmak isteyebilirsiniz.<br />

İkonik karakter Frida’nın<br />

müze evinde gezinti<br />

Dünyaca ünlü Meksikalı ressam ve<br />

ikonik karakter Frida Kahlo (1907-<br />

1954), sanatıyla olduğu gibi büyük aşkı<br />

ressam Diego Rivera’yla fırtınalı ilişkisi<br />

ve zorlu yaşamıyla da her dönem ilgi<br />

çekiyor. Frida Kahlo’yu daha yakından<br />

tanımak isteyenler için sanatçının müzeye<br />

dönüştürülen evinin 360 derece sanal<br />

turu biçilmiş kaftan. “La Casa Azul”<br />

(Mavi Ev) adını taşıyan müze evde Frida<br />

Kahlo’nun yaşam izleri, özel eşyaları ve<br />

anıları arasında sürülebiliyor.<br />

Frida Kahlo, Diego Rivera’yla<br />

evlendiğinde Meksiko’nun Coyoacan<br />

semtindeki La Casa Azul’dan ayrılmış<br />

ama daha sonra eşiyle birlikte aile evine<br />

dönüş yaparak 1954 yılına kadar burada<br />

yaşamıştı. Ölümünden dört yıl sonra,<br />

1958’de müzeye çevrilen La Casa Azul’da<br />

sanatçının pek çok önemli eserinin yanı<br />

sıra giysileri, kol değnekleri, ilaçları,<br />

ayrıca 22.000 belge ve 6.500 fotoğrafla<br />

birlikte pek çok dergi, kitap, çizim,<br />

oyuncak yer alıyor. Frida Kahlo, Diego<br />

Rivera’yla birlikte pek çok önemli<br />

konuğun yanı sıra Rus devrimci, siyasetçi,<br />

Marksist teorisyen Lev Troçki’yi de evinde<br />

ağırlamıştı.<br />

Frida Kahlo, altı yaşındayken çocuk<br />

felci geçirdi ve bir bacağı engelli kaldı.<br />

Ama trajedisi bununla bitmedi; 18<br />

yaşındayken bindiği otobüs bir tramvayla<br />

çarpıştı. Pek çok kişinin öldüğü bu<br />

kazadan Frida Kahlo’ya düşen tramvayın<br />

demir çubuklarından birinin kalçasına<br />

girmesi ve leğen kemiğinden çıkmasıydı.<br />

Tam 32 kez ameliyat oldu, hayatı acılar<br />

içinde geçti. Bu trajedi yatağında yatarken<br />

resim, daha çok da oto-portrelerini<br />

yapmasına yol açtı, ancak iki yıl sonra<br />

yürümeye başladı. Resim yapmaya devam<br />

ederken Diego Rivera’yla tanışması<br />

hayatının bir başka dönüm noktasıydı.<br />

Acılarının ve aşkının etkileriyle dopdolu<br />

olan resimleri yaşarken ve ölümünden<br />

sonra sevgi ve saygıyla kucaklandı.<br />

https://www.museofridakahlo.org.mx/en/the-blue-house/virtual-tour/<br />

NİSAN <strong>2021</strong> 53


V<br />

KÜLTÜR SANAT<br />

Puşkin Müzesi ilginç deneyimler<br />

vadediyor<br />

Rusya’nın başkenti Moskova’da yer alan Puşkin Devlet<br />

Güzel Sanatlar Müzesi’nde antik Mısır’dan çağdaş Avrupa<br />

sanatına uzanan bir yelpazede birbirinden değerli tablolar,<br />

heykeller, baskılar, çizimler, sikke ve kağıt koleksiyonları,<br />

alçı kalıp reprodüksiyonları dahil 700.000 eser yer alıyor.<br />

Bu müze kompleksindeki eserler “güzel sanatlar, arkeoloji<br />

ve nümizmatik” olmak üzere üç bölümde sunuluyor.<br />

Müzenin Avrupa sanatının büyük isimleri Picasso, Van<br />

Gogh, Cezanne, Renoir, Gauguin, Monet, Rodin’in<br />

eserlerini solumak için inanılmaz bir deneyim sunduğunu<br />

da mutlaka belirtmeliyiz. Anadolu’dan 1870’lerde Berlin’e<br />

kaçırılan, II. Dünya Savaşı sırasındaysa Rusya’ya taşınan<br />

Truva Hazinelerinin bir kısmı da bu müzede.<br />

Dönemin ünlü mimarlarından Roman Klein<br />

tarafından 1898’de inşasına başlanan müze, 1912 yılında<br />

tamamlanarak ziyarete açıldı. Müze aslında Rus İmparatoru<br />

III. Aleksandr şerefine kurulmuştu, ancak 1937 yılında<br />

müzeye 100. ölüm yıldönümü anısına Rus şair Aleksandr<br />

Puşkin’nin adı verildi.<br />

Aktif bilimsel araştırma ve sergi faaliyetleri, müzik<br />

festivalleri, yetişkinler ve çocuklarla sanatsal-eğitici<br />

çalışmaları nedeniyle Puşkin Müzesi, Rusya’nın en önemli<br />

kültür merkezlerinden biri.<br />

Pera Müzesi’nin dijital hazine<br />

sandığı açıldı<br />

Çevrimiçi ziyaret sayısı bir önceki yıla göre yaklaşık<br />

dört kat artarak 475.000’e ulaşan Pera Müzesi, yeni<br />

tasarımı aracılığıyla güncel içerikleri, 3B çevrimiçi sergileri,<br />

film programlarından öğrenme atölyelerine sayısız etkinliği<br />

daha zengin, daha pratik ve daha hızlı bir kullanıcı<br />

deneyimiyle sunuyor.<br />

Sitede yediden fazla başlık altında 3.000 sayfayı aşkın<br />

içerik yer alıyor. Sitenin en sık ziyaret edilen bölümlerinden<br />

“Ajanda” ve “Pera Öğrenme” yepyeni bir akışla ele<br />

alınırken, “Keşfet” bölümünde müzede yer alan sergiler,<br />

koleksiyonlar ve etkinlikler ekseninde geniş bir içerik<br />

bulunuyor. “Sanat” başlığı altındaysa güncel ve gelecek<br />

sergiler, koleksiyonlar, dijital sergiler ile 2005’ten bugüne<br />

müzede açılan tüm sergilere yer veriliyor. Koleksiyonlardan<br />

ilhamla hazırlanan video yerleştirmeleri ve performansları<br />

bir araya getiren “Projeler” de yine bu başlık altında<br />

izlenebiliyor.<br />

Kahvenin tarihsel geçmişinin anlatıldığı “Kahve Molası”<br />

ve “Anadolu Ağırlık ve Ölçüleri” koleksiyonları 3B olarak<br />

izlenebiliyor. “Osman Hamdi Bey”, “Minyatür 2.0” ve<br />

“Düşlerin Kenti: İstanbul” ise ilgi çekici dijital sergilerinden<br />

sadece birkaçı.<br />

https://pushkinmuseum.art/media/navigator4d/index.php?lang=en<br />

www.peramuzesi.org.tr<br />

Louvre Müzesi’nin eşsiz hazineleri<br />

ziyaretinizi bekliyor<br />

Fransa’nın başkenti Paris’te, Sen Nehri’nin kıyısında<br />

70.000 metrekarelik bir alanda yer alan Louvre Müzesi’yle<br />

ilgili söylenen ilk şey, müzenin haftalarca gezilse bile<br />

bitirilemeyeceğidir. Dünyanın en çok ziyaret edilen müzesi<br />

olarak tanımlanan Louvre’da, insanlık tarihinin en önemli<br />

resimleri ve heykelleri, Asur, Mezopotamya, antik Yunan,<br />

Roma, Mısır ve İslam eserleri dahil 35.000’i teşhir edilen<br />

380.00’den fazla eser bulunuyor. Bu eserler arasında<br />

Leonardo da Vinci’nin “Mona Lisa”sının da bulunduğu<br />

herkes tarafından biliniyor.<br />

Louvre, Fransız Kralı II. Philippe tarafından 1204<br />

yılında kale olarak yaptırıldı, 1546’da I. François tarafından<br />

resmi konut haline getirildi. XIV. Louis, 1682’de Versay’ı<br />

tercih edince Louvre Sarayı uzun yıllar çeşitli eserlerin<br />

sergilendiği ama tam anlamıyla müze niteliği taşımayan<br />

bir kimliğe büründü. Fransız Devrimi sonrasındaysa,<br />

1793 yılında müze oldu; o dönemde kraliyet ailesine ve<br />

kiliseye ait 537 parça esere sahipti. Süreç içinde çeşitli<br />

genişletmeler ve eklemeler yapılan ve son halini 1932<br />

yılında alan müzeye 1989 yılında cam piramit eklendi.<br />

Müze, eşsiz eserlerini ve koleksiyonlarını sanal gezi<br />

aracılığıyla tüm dünyayla paylaşıyor.<br />

https://www.louvre.fr/en/visites-en-ligne<br />

Duvarları Olmayan Müze’de<br />

zamandan ve mekândan bağımsız<br />

bir sanat deneyimi<br />

British Council Türkiye’nin 2017’den bu yana farklı<br />

temalardaki sergilerle hayata geçirdiği dijital sanat<br />

platformu Duvarları Olmayan Müze, zaman ve mekândan<br />

bağımsız bir sanat deneyimi sunuyor. İnternet bağlantısıyla<br />

herkesin erişim şansına sahip olduğu bu platformda, British<br />

Council Koleksiyonu’ndan ve Türkiye’deki sanatçılardan<br />

seçilen eserler yer alıyor. Platformda sergilenen tüm eserler<br />

ve sanatçıları hakkında detaylı yazılı, görsel ve işitsel<br />

bilgilerin sesli betimleme, işaret dili tercümeleri, kontrast<br />

ve metin kalınlaştırma özellikleriyle sunulmasının yanı<br />

sıra sergiler, görme engellilerin kullandığı metin okuma<br />

programlarıyla da uyumlu çalışıyor.<br />

“Geçen Gece Bir Rüya Gördüm”, “Tanışıyor muyuz?”,<br />

“Cadılarla Dans Etmek” ve “Varmak Üzere” sergileriyle<br />

Duvarları Olmayan Müze, bugüne kadar dünya çapında<br />

850.000’den fazla ziyaretçiye ulaştı. Müzenin bu yılki<br />

beşinci sergisinin teması ise “Kadın ve Dayanışma” olarak<br />

belirlendi. Mart <strong>2021</strong>’de ilk kez gerçekleştirilen WOW<br />

Dünya Kadınlar Festivali İstanbul’un kadınları güçlendirme<br />

ve toplumsal cinsiyet eşitliği amaçlarıyla beraber hareket<br />

eden sergi, özellikle 2020’nin yol açtığı sorulara ve<br />

sorunlara yoğunlaşarak kadınların ev içi ve kamusal<br />

alandaki durumunu irdeliyor.<br />

www.britishcouncil.org.tr/programmes/arts/museum-without-walls<br />

54 NİSAN <strong>2021</strong><br />

NİSAN <strong>2021</strong> 55


V<br />

MEDİKAL TEKNOLOJİ<br />

Pandemi kalkanı olarak akıllı yüz maskeleri<br />

Koronavirüsten korunmak, virüsün yeni<br />

varyantlarına karşı durabilmek için güvenli<br />

ve etkili maske seçimi çok önemli. Kullanım<br />

kolaylıklarıyla da dikkat çeken yeni nesil<br />

maskelere her gün yenileri ekleniyor.<br />

l Nexvoo® firması kullanıcıları<br />

virüslerin %99’undan koruyabilen ve akıllı<br />

temizleme teknolojisine sahip şeffaf yüz<br />

maskesi Breeze’yi piyasaya sürdü. Maske,<br />

sterilize edici UV-C ışığı, iki ultra sessiz<br />

mikro fan ve iki N99 seviye filtreyle üretildi.<br />

Filtrelenmemiş havanın akmasını önlemek<br />

için hava boşluklarını kapatan tıbbi silikona<br />

sahip olmasıyla bu maske virüslerin yanı<br />

sıra bakteri, alerjen, küf, toz ve kokulara<br />

karşı da üstün koruma sunuyor.<br />

l Razer “Project Hazel” yüz<br />

maskesinde ise filtrenin yenisiyle ne<br />

zaman değiştirilmesi gerektiğini akıllı<br />

telefon aracılığıyla bildiren N95 dereceli<br />

bir solunum cihazı bulunuyor. Maske,<br />

ses yükseltme teknolojisiyle öne çıkıyor.<br />

Bu teknoloji kullanıcının sesinin boğuk<br />

çıkmasını önlüyor ve şeffaf ön bölümüyle<br />

daha doğal bir iletişime zemin hazırlıyor.<br />

l Tedison “Remask” UV yüz maskesi,<br />

ultra ince parçacıkları gidermek için Hepa<br />

filtresinden hava göndermeden önce<br />

virüslerin RNA yapısını %99,9’a kadar yok<br />

edecek çok aşamalı bir işlevsellik sunuyor.<br />

Maskenin üçüncü filtresinde kokuları ve<br />

mikroorganizmaları ortadan kaldırmak için<br />

karbon kullanılmış. Maske ayrıca fütüristik<br />

LED efektine ve post-modern bir şıklığa<br />

sahip.<br />

Daha sağlıklı<br />

ve kaliteli<br />

bir yaşam için<br />

Medikal teknoloji alanındaki çalışmalar, insanın daha kaliteli bir<br />

yaşam sürmesi ve daha sağlıklı olması için her gün yeni kapılar<br />

aralıyor. Bunlardan bazılarını sizler için bir araya getirdik.<br />

Elif G. Bayramçavuş<br />

Kişiselleştirilmiş tıbbı hayata<br />

geçirmek için önemli bir adım:<br />

Smartwatch<br />

Ucla Samueli Mühendislik Okulu ve Stanford Tıp<br />

Fakültesi’ndeki araştırmacılar, vücuttaki ilaç profilini<br />

sürekli ve invaziv olmayan bir şekilde takip edebilen<br />

giyilebilir bir teknoloji yaratmak için yola çıktı; hastanın<br />

terini analiz ederek bir ilacın vücuttaki seviyelerini izlemek<br />

için elektrokimyasal analiz kullanan bir akıllı saat geliştirdi.<br />

Teri seçmelerinin nedeniyse birçok ilaç için ter ve kandaki<br />

seviyelerin çok benzer olmasıydı.<br />

Bir elektrik akımı aracılığıyla derinin altındaki ter<br />

bezlerini uyararak çalışan saat, teri analiz ettikten sonra<br />

bir voltametrik algılama arayüzü kullanarak belirli ilaçların<br />

elektrokimyasal imzasını belirleyebiliyor. Sonuç, ilaç<br />

seviyelerinin gerçek zamanlı sürekli ölçümü.<br />

Çalışmaya katılan araştırmacılardan Sam Emaminejad’a<br />

göre bu şekilde her hasta için en uygun dozaj ve alım<br />

zamanlaması ayarlanabilecek ve kişiselleştirme yaklaşımıyla<br />

terapötik tedavilerin etkinliği artırılabilecek. Bir başka<br />

araştırmacı olan Ronald W. Davis’e göreyse bu teknoloji<br />

kişiselleştirilmiş tıbbı hayata geçirmek için çok önemli bir<br />

adım.<br />

İlk özel pediatrik<br />

ve yenidoğan<br />

akut diyaliz<br />

makinesi yapıldı<br />

Medtronic firması,<br />

ABD’de endüstrinin ilk ve tek<br />

özel pediatrik ve yenidoğan<br />

akut diyaliz cihazını üretti.<br />

Firma on yıldır üzerinde<br />

çalıştığı “Carpediem” isimli<br />

cihaza FDA pazarlama<br />

iznini aldı ve ABD’deki<br />

hastanelerde kullanıma<br />

sunmaya başladı.<br />

Sürekli böbrek replasman<br />

tedavisi (CRRT) cihazı, akut<br />

böbrek hasarı olan veya aşırı<br />

sıvı yüklü ve hemodiyaliz<br />

veya hemofiltrasyon<br />

tedavisi gerektiren 2,5 ila<br />

10 kilogram arasındaki<br />

yenidoğanlar ve çocuklar<br />

için kullanılıyor.<br />

Önceden kritik<br />

derecede hasta bebekler<br />

için gerçekleştirilen CRTT<br />

prosedürleri, optimal<br />

değildi çünkü yetişkinler<br />

için tasarlanmış olan diyaliz<br />

makineleri küçük ve kırılgan<br />

hastaları tedavi etmede<br />

yetersiz kalıyor, dolayısıyla<br />

potansiyel riskler taşıyordu.<br />

Carpediem cihazının<br />

CRRT tedavisinin<br />

hassasiyetini artıracağı,<br />

potansiyel riskleri azaltacağı<br />

düşünülüyor.<br />

56 NİSAN <strong>2021</strong><br />

NİSAN <strong>2021</strong> 57


V<br />

MEDİKAL TEKNOLOJİ<br />

Kronik yaralar giyilebilir<br />

ozon terapi cihazıyla<br />

tedavi edilecek<br />

Kronik yaraların kişinin yaşam kalitesinden<br />

çalışma hayatına kadar pek çok etkisi olabiliyor,<br />

dolayısıyla en iyi sonuçları en kısa zamanda<br />

almak önemli. Kronik yaraların antibiyotiklere<br />

karşı dirençli bakteriler tarafından istila edildiği<br />

durumlarda, yara yüzeylerini dezenfekte etmek<br />

için antibakteriyel ozon gazı kullanılıyor.<br />

Ancak bu tedavi özel ekipman gerektiriyor,<br />

yani hastalar bir hastaneye veya kliniğe gitmek<br />

zorunda kalıyor.<br />

Purdue Üniversitesi araştırmacıları, bu<br />

soruna çözüm bulabilmek için ozon üreten<br />

giyilebilir bir cihaz geliştirdi. Ozon terapi cihazı,<br />

hastaların kronik yaralarını evde dezenfekte<br />

etmesini sağlıyor, yaraların antibiyotik<br />

tedavisine yanıt vermediği durumlarda yardımcı<br />

oluyor. Araştırma ekibinden Rahim Rahimi,<br />

“Yaranın veya diyabetik ülserin yüzeyindeki<br />

bakterileri öldürmek ve iyileşme sürecini<br />

hızlandırmak için devrim niteliğinde bir tedavi<br />

türü yarattık” açıklamasında bulunuyor. Cihaz,<br />

bakteri hücrelerini oksitleyip parçalayarak<br />

öldüren ozon akışı sağlıyor.<br />

Acil durumlarda hasta takibi<br />

yapabilmek için medikal tablet üretildi<br />

Philips, acil durumlarda hasta bilgilerine<br />

kolay erişim sağlayacak bir medikal tablet<br />

çıkardı. Tablet, Philips IntelliVue XDS<br />

yazılımıyla entegrasyon sayesinde hasta<br />

bilgilerine uzaktan erişim sağlıyor. Merkezi<br />

bir izleme istasyonuna ihtiyaç duymuyor ve<br />

her işlemi standart bir wi-fi bağlantısıyla<br />

çözebiliyor. Philips Medikal Tablet’in<br />

koronavirüs salgını sırasında doktorların ve<br />

hastane ekibinin hastalarla doğrudan temas<br />

kurmasını engelleyeceği, ayrıca enfekte<br />

hastalar için ek klinik tesislerinin bulunduğu<br />

yerlerde bakım sağlamaya yardımcı olacağı<br />

düşünülüyor.<br />

Philips Medikal Tablet, hastane ekibine<br />

yaşamsal belirtiler ve klinik karar destek<br />

uygulamaları gibi kritik hasta verilerini<br />

parmaklarının ucunda sunarak, nerede<br />

olurlarsa olsunlar bilinçli bakım kararları<br />

vermelerini sağlıyor. Acil durumlarda<br />

kullanılmadığında bir Windows bilgisayarı<br />

olan tabletten ekstra bir ekran veya bir<br />

hastanenin BT ağından hasta izleme<br />

verilerini ve diğer bilgileri sağlayan ekstra<br />

bir klinik çalışma alanı olarak yararlanılabilecek.<br />

Cildinizi<br />

nemlendirmek ve<br />

kırışıklıkları engellemek için<br />

doğal bir yol mu<br />

arıyorsunuz?<br />

Cilt için bir sıfırlama düğmesi olan<br />

Renaissance Yaşlılık Karşıtı Maske,<br />

çift moleküllü özel Hyaluronik Asit<br />

yapısı sayesinde nemi cildinize hapsederek<br />

dolgu etkisi yaratır. Böylece cildinizin<br />

daha canlı, sıkı ve parlak görünmesine<br />

yardımcı olur.<br />

58 NİSAN <strong>2021</strong>

Hooray! Your file is uploaded and ready to be published.

Saved successfully!

Ooh no, something went wrong!