Create successful ePaper yourself
Turn your PDF publications into a flip-book with our unique Google optimized e-Paper software.
ULUSLARARASI AL‹YA ‹ZZETBEGOV‹Ç SEMPOZYUMU<br />
-B‹LD‹R‹LER-<br />
11-12 Ekim 2008 ‹stanbul - Türkiye<br />
INTERNATIONAL ALIJA IZETBEGOVIC SYMPOSIUM<br />
-PAPERS-<br />
11-12 October 2008 Istanbul - Turkey<br />
Ekim / October 2010<br />
Ba¤c›lar / ‹stanbul
BA⁄CILAR BELED‹YE BAfiKANLI⁄I<br />
Adres: Güneflli Mahallesi Kirazl› Caddesi No:1 34200 Ba¤c›lar / ‹STANBUL<br />
Tel: +90 212 410 06 00 Faks : +90 212 410 06 32<br />
www.bagcilar.bel.tr / kultur@bagcilar.bel.tr<br />
Kültür Yay›nlar› Dizisi No:125<br />
Yay›n Yönetmeni / Publication Executive<br />
Lokman Ça¤›r›c›<br />
Yay›n Koordinatörü / Publication Coordinators<br />
Kenan Gültürk<br />
Editörler / Editors<br />
Ömer Hakan Özalp<br />
Kenan Gültürk<br />
Düzenleyen / Organized by<br />
Ba¤c›lar Belediye Baflkanl›¤›<br />
Sempozyum Baflkan› / Director of Symposium<br />
Prof. Dr. Yasin AKTAY<br />
Bas›m Yeri<br />
Etkin Ajans<br />
31. Ada No:45-46 ‹stoç - Ba¤c›lar / ‹STANBUL<br />
Tel.: 0212. 659 60 60 (pbx) Faks: 0212. 659 32 82<br />
www.etkinajans.com
Üyeler / Members<br />
Prof. Dr. Ali R›za Abay - Sakarya Üniversitesi Sosyoloji Bölümü<br />
Prof. Dr. Cemalettin Latic - Saraybosna Üniversitesi ‹lahiyat Fakültesi<br />
Prof. Dr. Raflit Küçük - Marmara Üniversitesi ‹lahiyat Fakültesi Dekan›<br />
Prof. Dr. Recep fientürk - Fatih Üniversitesi Kamu Yönetimi Bölümü<br />
Prof. Dr. fiaban Çal›fl - Selçuk Üniversitesi Uluslararas› ‹liflkiler Bölümü<br />
Prof. Dr. Tahsin Görgün - ‹SAM<br />
Prof. Dr. Yasin Aktay - Selçuk Üniversitesi Sosyoloji Bölümü<br />
Dr. Alev Erkilet - ‹BB ‹MP Dan›flman<br />
Dr. Süleyman Gündüz - Bosna Hersek Dayan›flma Vakf› Eski Baflkan›<br />
Lütfü Sunar - ‹stanbul Üniversitesi Sosyoloji Bölümü Arfl. Gör.<br />
Cafer Sezgin - Ba¤c›lar Belediyesi Baflkan Yard›mc›s›<br />
Kenan Gültürk - Ba¤c›lar Belediyesi Kültür ve Sosyal ‹fller Müdürü<br />
Kerim Aytekin - Ba¤c›lar Belediyesi Baflkan Dan›flman›<br />
Gürsel Y›lmaz - Ba¤c›lar Belediyesi Özel Kalem Müdürü
‹Ç‹NDEK‹LER<br />
SUNUfi<br />
Lokman ÇA⁄IRICI<br />
09<br />
AÇILIfi KONUfiMALARI<br />
Bakir ‹ZZETBEGOV‹Ç<br />
Prof. Dr. Edibe SÖZEN<br />
Hüseyin ÇEL‹K<br />
Feyzullah KIYIKLIK<br />
fiaban ERDEN<br />
Veysel YURDAKUL<br />
Lokman ÇA⁄IRICI<br />
Prof. Dr. Yasin AKTAY<br />
13<br />
16<br />
18<br />
23<br />
24<br />
25<br />
26<br />
28<br />
I. OTURUM KONUfiMALARI<br />
B‹R DEVLET ADAMI<br />
Prof. Dr. Yasin AKTAY<br />
Adamir JERKOVIC<br />
Muharrem SEV‹L<br />
Prof. Dr. Kasim TRNKA<br />
Prof. Dr. Senadin LAVIC<br />
33<br />
34<br />
39<br />
43<br />
50<br />
II. OTURUM KONUfiMALARI<br />
B‹R DÜfiÜNÜR<br />
Prof. Dr. Tahsin GÖRGÜN<br />
Prof. Dr. Cemalettin LATIC<br />
Prof. Dr. fiaban Ali DÜZGÜN<br />
Sad›k YALSIZUÇANLAR<br />
Mahmut H. AKIN<br />
59<br />
61<br />
75<br />
91<br />
100<br />
III. OTURUM KONUfiMALARI<br />
B‹R ÖZGÜRLÜK ÂfiI⁄I<br />
Prof. Dr. Ali R›za ABAY<br />
Dr. Alev ERK‹LET<br />
111<br />
112
Dr. Bahad›r ‹SLAM<br />
Prof. Dr. ‹smail BARDH‹<br />
Prof. Dr. Recep fiENTÜRK<br />
117<br />
122<br />
129<br />
IV. OTURUM KONUfiMALARI<br />
DO⁄U BATI ARASINDA<br />
Dr. Alev ERK‹LET<br />
Prof. Dr. Stjepan Gabriel MESTROVIC<br />
Dr. Hilmo NEIMARLIJA<br />
Ahmet DEM‹RHAN<br />
Lütfi SUNAR<br />
137<br />
138<br />
151<br />
157<br />
161<br />
V. OTURUM KONUfiMALARI<br />
BOSNA'YI KUR(TAR)MAK: D‹PLOMAS‹ VE HUKUK<br />
Prof. Dr. Raflit KÜÇÜK<br />
Prof. Dr. fiaban ÇALIfi<br />
Adnan ‹SMA‹L‹<br />
Doç. Dr. Berdal ARAL<br />
Dr. Levent KORKUT<br />
167<br />
168<br />
172<br />
175<br />
198<br />
TANIKLIKLAR<br />
B‹LGE KRAL'IN ARDINDAN<br />
Dr. Süleyman GÜNDÜZ<br />
Hüseyin KANSU<br />
Prof. Dr. Hüseyin HATEM<br />
smet KASUMAGIC<br />
Bülent YILDIRIM<br />
Mehmet KOÇAK<br />
Cevat ÖZKAYA<br />
205<br />
207<br />
210<br />
213<br />
217<br />
220<br />
227<br />
ULUSLARARASI AL‹YA ‹ZZETBEGOV‹Ç SEMPOZYUMU<br />
SONUÇ B‹LD‹R‹S‹<br />
231<br />
ÖZGEÇM‹fiLER<br />
235
SUNUfi
Lokman ÇAIRICI<br />
Ba¤c›lar Belediye Baflkan›<br />
De¤erli konuklar›m›z, de¤erli bilim adamlar›, de¤erli bas›n mensuplar›;<br />
‹nsanlar›n ve kurumlar›n ifa etmeleri gereken tarihî görevleri vard›r.<br />
Bizler de Aliya ‹zzetbegoviç'in fikirlerinin anlafl›lmas›, yayg›nlaflmas›,<br />
flahsiyetinin örneklendirilip yaflat›lmas› için yap›lmas› gerekenleri birer<br />
tarihsel görev addederek Uluslararas› Aliya ‹zzetbegoviç Sempozyumu'nu<br />
tertip ettik.<br />
Aliya ‹zzetbegoviç hakk›nda ilk defa bu kadar kapsaml› ve uluslararas›<br />
bir sempozyum yap›lmaktad›r.<br />
Bu öyle bir tarihsel görevdir ki, bizim kendimizle ve tarihimizle yeniden<br />
buluflmam›z› ve tarihî misyonumuzun fark›na varmam›z› sa¤l›yor. Bunda<br />
‹stanbul'un ve ilçemizin demografik yap›s›n›n etkisi oldu¤u kadar, Türkiye'nin<br />
Balkanlara ve Avrupa'ya dönük yüzünde Bosna'n›n önemli bir mevkiye<br />
sahip olmas› da rol oynamaktad›r.<br />
Bu sempozyum, ebedi aleme göçen birinin ard›ndan yak›lan bir a¤›t<br />
de¤il, onun b›rakt›¤› miras›n cesaretle devral›nmas› ve tarihsel görevlerin<br />
yeniden hat›rlat›lmas› için düzenlenmifltir.<br />
Aliya ‹zzetbegoviç befl y›l önce bize büyük idealler için yol gösterici fikirler<br />
ve örnekler b›rakarak ebedi aleme göç etti. Takipçilerine b›rakt›¤› idealler,<br />
sadece bizim için de¤il, tüm dünya için günümüzün problemlerini aflmada<br />
yol gösterici niteliktedir. Bu sempozyumun söz konusu prensiplerin<br />
anlafl›lmas›na ve hayata geçirilmesine katk› sa¤layaca¤›na inan›yorum.<br />
Bu sempozyum, Aliya ‹zzetbegoviç'in fikir miras›n›n anlafl›lmas›nda ve<br />
aktar›lmas›nda flüphesiz önemli bir rol oynayacakt›r. Fakat burada<br />
kal›nmamas› ve Aliya'n›n miras›n›n her düzeyde yorumlanmas› ve hayata<br />
geçirilmesi gerekmektedir.<br />
Bunun için de Türkiye'de yap›lacak etkinlik ve giriflimlerin yan› s›ra<br />
Bosna'da, ‹slam ülkelerinde ve tüm dünyada Aliya ‹zzetbegoviç'in<br />
düflüncelerinin tan›t›lmas›, anlat›lmas› ve onu kendine hayat ilkesi edinecek<br />
nesillerin ortaya ç›kmas› gerekmektedir.<br />
9
‹ki gün boyunca, co¤rafyam›z›n yetifltirdi¤i önemli devlet ve düflünce adamlar›ndan biri olan Aliya<br />
‹zzetbegoviç'in miras›n› müzakere ettik. Bu miras› dillendirmeyi ve sahiplendirmeyi çeflitli kültürel<br />
etkinliklerle sürdürece¤iz.<br />
Böylesi güzel bir organizasyonda eme¤i geçenlere huzurlar›n›zda tek tek teflekkür etmek istiyorum.<br />
fiüphesiz bu sempozyumun yap›lmas›nda en önemli katk›y› Bilim ve Dan›flma Kurulu'muz sa¤lam›flt›r.<br />
Kurul'umuzun sayg›de¤er üyeleri taslak programlar üzerinde titizlikle çal›flarak oturumlar›n ve tebli¤lerin<br />
birbirini tamamlar flekilde oluflturulmas› için yo¤un bir flekilde çal›flt›lar. Bütün bu çal›flman›n yorgunlu¤unun<br />
ortaya ç›kan güzel netice ile dindi¤ini ümit ediyor ve kendilerine özverili çal›flmalar›ndan dolay› teflekkürü<br />
bir borç biliyorum.<br />
Sempozyumun hedefine ulaflmas›nda en önemli bileflenlerden biri tebli¤ sahibi ilim ve fikir adamlar›yd›.<br />
Her bir konuflmac›n›n, yo¤un çal›flmalar› aras›nda tebli¤ini haz›rlamak ve sunmak için özel olarak vakit<br />
ay›rd›¤›n› biliyoruz. Tüm konuflmac›lar, flu hassasiyete çok dikkat ettiler: Aliya hakk›nda -ilk sempozyum<br />
oldu¤u için- verdikleri bilgiler oldukça doyurucu ve nitelikliydi. Huzurlar›n›zda Aliya ‹zzetbegoviç'in<br />
fikirlerinin ve kiflili¤inin anlafl›lmas›na yapt›klar› katk›lardan dolay› tekrar tekrar teflekkür etmek istiyorum.<br />
Önümüzdeki günlerde sempozyum bildirilerinin Türkçe, Boflnakça ve ‹ngilizce olmak üzere<br />
kitaplaflt›r›larak bu katk›n›n daha ileri düzeylere tafl›naca¤›n› sizlere müjdelemekten onur duyuyorum.<br />
Böylesi bir sempozyumun gerçekleflmesi elbetteki yo¤un bir ekip çal›flmas› ile olmufltur. Bu noktada,<br />
sempozyumun fikir aflamas›ndan bafllayarak olgunlaflt›r›lmas›nda ve gerçeklefltirilmesinde rol alan ve<br />
yo¤un bir flekilde çal›flan baflkan yard›mc›m Cafer Sezgin'e, Kültür ve Sosyal ‹fller Müdürümüz Kenan<br />
Gültürk Bey'e ve ekibine teflekkür ederim. Özel olarak, bu çok dilli sempozyumun kesintisiz bir flekilde<br />
konuklara aktar›lmas›nda rol alan tercümanlar›m›za da teflekkür ederim.<br />
Ayr›ca sempozyum süresince bizden desteklerini esirgemeyen Boflnak dostlar›m›za; Say›n Amra<br />
Madzarevic ile Elvis Kondzic'in flahs›nda Aliya Müzesi'ne, Say›n Hasan Topalo¤lu Bey'in flahs›nda<br />
Uluslararas› Saraybosna Üniversitesi'ne ve Say›n Aliya R›zvanbegoviç'e, Say›n Hasan Çengiç'e, T‹KA<br />
Bosna Temsilcisi Say›n Nevzat Yefliler Bey'e teflekkür ederim. Sempozyumun organizasyonu sürecinde<br />
Bosna Hersek'e yapt›¤›m›z iki çal›flma ziyaretinde bizi büyük bir konukseverlikle a¤›rlay›p, büyük bir<br />
yard›mseverlikle sorunlar›n üstesinden gelmemizi sa¤lad›lar.<br />
Sempozyumun duyurulmas› noktas›nda bafl›ndan beri çok özverili davranan bas›n mensuplar›m›za<br />
ve yazarlar›m›za da teflekkürlerimi iletiyorum.<br />
Bütün bunlar›n ötesinde, flu ya¤murlu ‹stanbul günlerinde heyecanla koflup gelen tüm konuklar›m›za<br />
ve bas›n mensuplar›na bu heyecanlar›n›n bizi mesrur ve yeni çal›flmalar için motive etti¤ini belirterek<br />
teflekkür ediyorum. Sizin coflkulu ilgileriniz bizi düzenledi¤imiz bu programa karfl› isteklendirdi ve<br />
yenilerini düzenleme hususunda cesaret kayna¤› oldu. Bunun için de ayr›ca teflekkürler.<br />
En özel teflekkürümüz ise, Aliya'n›n sevgili mahdumu ve dostum Bakir ‹zzetbegoviç ile sayg›de¤er<br />
eflinedir. ‹ki gün boyunca aram›zda, yan›m›zda olduklar› için teflekkür ediyorum.<br />
Ba¤c›lar’› bir kültür flehri yapma yolunda çabalar›m›z, de¤iflik düzeylerde kültürel ve sanatsal<br />
etkinliklerimiz nitelikli bir flekilde ve artarak devam edecektir.<br />
Bu duygularla hepinizi sevgi ve sayg› ile selaml›yor; bilgemiz Aliya'ya rahmet diliyorum.<br />
Sayg›lar›mla.<br />
10
AÇILIfi KONUfiMALARI<br />
11
Bakir ZZETBEGOVÇ<br />
SDA Genel Baflkan Yard›mc›s›<br />
Say›n bakan, say›n belediye baflkan›, sevgili kardefllerim, baylar ve<br />
bayanlar...<br />
Bu muhteflem sempozyumun organizasyonunu yapan kiflilere<br />
teflekkürlerimi sunuyorum. Bosna'da yaflananlar›n unutulmamas›na verdi¤i<br />
destek için organizatöre teflekkürlerimi sunuyorum. Bizim, kahraman<br />
mücadelemizi ve kahramanca direniflimizi hat›rda tutmak zorunday›z. Bu<br />
f›rsat› de¤erlendirerek, Bosna Hersek ve Boflnaklar'a verdi¤i destek ve<br />
yard›mlar›ndan dolay› Türkiye Cumhuriyeti'ne ve Türk milletine teflekkür<br />
etmek istiyorum. Türkiye bizim için çok fleyler yapt›. Ben Türkiye'nin öyle<br />
fleyler yapt›¤›na flahit oldum ki; onun yard›m› olmasayd› Bosna'n›n devam<br />
edip etmeyece¤i tart›fl›l›r hale gelirdi ve bizim bu savaflta yenilgiye u¤ramam›z<br />
söz konusu olabilirdi. Türkiye savafltan sonra da yard›mlar›n› sürdürdü.<br />
Mostar'daki muhteflem köprü tekrar infla edildi, bu günlerde ise<br />
Saraybosna'daki do¤um evinin restorasyonu tamamlanmak üzeredir. Biz<br />
öyle bir düflmanla karfl› karfl›yayd›k ki o düflman Saraybosna'daki do¤um<br />
evini özellikle yakt›, bilerek niflan al›p Saraybosna'daki kütüphaneyi yakt›,<br />
dünyada bir efline rastlanmayan Mostar Köprüsü'nü, Mostar'daki o muhteflem<br />
köprüyü y›kt›... Banja Luka'daki güzeller güzeli camimizi üç gün boyunca<br />
y›k›ma maruz b›rakt› ve bunu yaparlarken güvenlik güçleri onlar› koruyordu.<br />
Banja Luka'daki camiyi y›karlarken de onlar› seyrediyorlard›. ‹flte biz böyle<br />
bir düflmanla karfl› karfl›ya idik... Bugün bunlardan söz edilecektir... Özellikle<br />
Türkiye'de bulundu¤um bu s›rada, burada, Türkiye'de Türk milletine, bizim<br />
için yapt›klar›ndan ve yapmaya devam ettiklerinden ötürü tekrar<br />
teflekkürlerimi sunmak istiyorum.<br />
Bugün rahmetli babam Aliya ‹zzetbegoviç'in eserlerinden ve<br />
flahsiyetinden farkl› aç›lardan söz edilecektir. Onun hakk›nda bir yazar,<br />
bir entelektüel, ‹slam mücadelecisi, demokrasi mücadelecisi, devlet adam›<br />
olarak ve di¤er özellikleri hakk›nda konuflulacakt›r. Ben de kendi aç›mdan,<br />
di¤er insanlar›n göremedi¤i bir aç›dan, onun o¤lu olarak, elli y›l yak›n›nda<br />
yaflayan biri olarak hakk›nda birkaç kelime söyleyece¤im.<br />
13
Aliya ‹zzetbegoviç iyi ve yumuflak bafll› bir insand›. Onun sürdürdü¤ü<br />
ve kaybetmedi¤i, galip geldi¤i böyle bir savafl ve böyle bir mücadele<br />
için, bu mücadelede baflarmak için onun etraf›ndaki bütün insanlar›<br />
disipline eden sert bir adam olmas› gerekti¤i düflünülebilir. Ama o bunun<br />
tersiydi. Aliya cezaland›rm›yordu, Aliya bilinen anlam›yla sertlikle disipline<br />
etmiyordu, insanlar Aliya'dan korkmuyordu; insanlar onu sevdi¤i için<br />
peflinden gidiyordu. Biz; onun çocuklar› ve bafllar›ndan korkunç olaylar<br />
geçen ve sonunda galip ç›kan Boflnaklar, bütün bunlar› ona olan sevgimizden<br />
dolay›, özgür kararlar›ndan dolay›, bizi cepheye sürmedi¤inden yani<br />
bizi zorlamad›¤›ndan dolay› baflarm›fl›zd›r diye düflünüyorum.<br />
Biz Avrupa'da yafl›yoruz ve orada çeflitli etkilere maruz kal›yoruz. Ben<br />
genç yafllar›mda bir hayat yolu ar›yordum. Benim halk›m da yolunu<br />
ar›yordu ve en sonunda her fley iyilikle ve hay›rla sonuçlanm›flt›r. Biz<br />
Boflnaklar Müslüman'›z. Biz elhamdülillah gerçek Müslüman'›z ve Aliya'n›n<br />
bunda rolü çok büyüktür. Özellikle onun bu kiflili¤i, bize ö¤üt vererek<br />
yard›mc› olmas›, yön göstermesi, emretmemesi, insanlar›n ondan<br />
korkmamas›, ailesine halk›na da böyle yans›m›flt›r. Aliya, ‹slam'›n Bosna<br />
Hersek'te ayakta kalmas› için mücadele ediyordu ve bu mücadeleyi,<br />
elhamdülillah, Allah'›n yard›m›yla kazanm›flt›r. Bosna Hersek'te, camilerde<br />
hiçbir zaman flimdiki kadar çok genç olmam›flt›r. Bosna Hersek'te ‹slam<br />
hiçbir zaman bu kadar araflt›r›lm›yordu. Günümüzde oldu¤u gibi ‹slam<br />
hakk›nda hiçbir zaman bu kadar kitap yay›mlanm›yordu. Bosna Hersek'te<br />
çok net bir ‹slam rönesans› yaflanm›flt›r.<br />
Aliya ‹zzetbegoviç tek partili sisteme karfl› mücadele ediyordu, demokrasi<br />
için mücadele ediyordu ve bu mücadeleyi de kazanm›flt›r. Bosna Hersek'te<br />
bugün Avrupa tarz› bir demokrasi mevcuttur, Bosna Hersek'te serbest bir<br />
demokratik siyasi hayat mevcuttur. Aliya ‹zzetbegoviç Bosna Hersek'in<br />
ayakta kalmas› için mücadele ediyordu ve ben bu yolda onunla beraber<br />
gidenlerden biriydim. On y›l› aflk›n bir süreyle günde yirmi dört saat<br />
beraber yaflad›k. Ben, en zor y›llarda, savafl s›ras›nda ofisinde onunla<br />
birlikteydim. Her fleyi yak›ndan takip ediyordum ve bugün Bosna Hersek'i<br />
savunma yolunda devam edenlerle beraberdim. Onun kurdu¤u partinin<br />
baflkan yard›mc›s› ve devletin parlamenter zirvesinde milletvekilleri<br />
kulübünün baflkan›y›m.<br />
Aliya ‹zzetbegoviç'in Bosna Hersek için bafllatt›¤› mücadele hâlâ<br />
kazan›lm›fl de¤ildir. Bosna Hersek'in; Mostar'daki o köprüyü y›kan, do¤um<br />
evini yakan, Banja Luka'daki camiyi y›kan ve günümüzde de yaflayan ayn›<br />
düflmanlar› vard›r; ancak onlar bugün 'kokardalar' 1 yerine kravatlar›n›<br />
1<br />
Savaflta Çetnikler’in (S›rp askerlerinin) berelerine takt›¤› S›rp iflareti (tercüman›n notu).<br />
14
a¤lay›p Bosna Hersek'e karfl› farkl› bir flekilde savafl›yorlar. Bosna Hersek büyük ölçüde, içindeki<br />
yabanc›lar›n varl›¤› sayesinde ayakta durmaktad›r. Uluslararas› toplulu¤un askerî varl›¤› ilk baflta çok<br />
etkiliydi, günümüzde ise siyasi olarak mevcuttur ve bu varl›¤› önümüzdeki y›llarda bitecektir. Ben bugün<br />
burada bu f›rsat› de¤erlendirerek, Türklere; bizi en ak›ll› flekilde desteklemeleri, Bosna Hersek'i<br />
savunmam›z için siyasi olarak bizlerin yan›nda olmalar› için ça¤r›da bulunmak istiyorum.<br />
Müslümanlar›n Bosna Hersek'te egemen oldu¤u Osmanl› döneminde sizin Saraybosna'da küçük bir<br />
darü's-selam›n›z vard›. Büyük bir H›ristiyan kilisesinin, büyük bir Katolik kilisesinin ve büyük bir Yahudi<br />
tap›na¤›n›n yap›lmas›na izin verilmesinin yan› s›ra -ki her biri Saraybosna'daki en büyük cami kadar<br />
büyüktü- bunlar ayn› zamanda sultan taraf›ndan yard›m görüyordu.<br />
Biz, farkl› dinlerden insanlar›n beraber yaflayabilece¤ini, çok etnikli bir toplumun fonksiyonel<br />
olabilece¤ini ve Müslümanlar›n bu çok etnikli toplulukta ve Avrupa'da vazgeçilmez bir yeri oldu¤unu<br />
göstermek için mücadele ediyoruz. Bu mücadeleyi kazanaca¤›m›z› düflünüyoruz, fakat sizin yard›m›n›za<br />
devam›nda da ihtiyac›m›z olacakt›r. Önümüzdeki iki veya üç y›l içerisinde, yabanc›lar ayr›l›p gitti¤inde<br />
Bosna Hersek'te tekrar kriz bafl gösterebilir. Bosna'y› unutmay›n, bize tekrar yard›m edin. Çok yaflay›n,<br />
en içten teflekkürlerimi sunuyorum.<br />
15
Prof. Dr. Edibe SÖZEN<br />
AK Parti Genel Baflkan Yard›mc›s› ve ‹stanbul Milletvekili<br />
Say›n bakan›m, say›n milletvekillerim, k›ymetli konuklar!<br />
Hepinizi sayg› ve sevgiyle selamlamak istiyorum.<br />
Bu organizasyonu düzenleyen Ba¤c›lar Belediyesi'ne ve bu proje ve<br />
organizasyonda eme¤i geçen herkese teflekkür etmeyi bir borç bilirim.<br />
Bosna Hersek olaylar› ç›kt›¤›nda, ben yurt d›fl›nda, misafir ö¤retim<br />
üyesiydim. Orada da, burada oldu¤u gibi içimize atefl düflmüfltü. Gün be<br />
gün, an be an olaylar› takip ettik. Yurt d›fl›ndaki arkadafllar›mla ve oradaki<br />
farkl› gruplarla pek çok gösteriye, mitinge kat›ld›m. Bu ac›y› çok derinden<br />
hissettik. O andan sonra, yurtd›fl›nda e¤itim görenler için, doktora yapanlar<br />
için, yazarlar için, edebiyatç›lar, gazeteciler ve entelektüeller için Bosna<br />
ve Aliya ‹zzetbegoviç bir konu kayna¤› oldu. Onlar›n ilgi alan›na giren<br />
birincil konu oldu. Aliya ‹zzetbegoviç'in vefat› sonras›nda, bir grup arkadaflla<br />
onun mezar›n› ziyaret etti¤imizde, gözyafllar›na bo¤ulmufltuk. Bu insanl›k<br />
sevgisi, apayr› bir duygu idi. Çünkü Aliya ‹zzetbegoviç orada bir ahlak<br />
savafl› vermiflti. Bat›l›lar taraf›ndan "etnik temizlik" olarak adland›r›lan bir<br />
özgürlük savafl›n›n mücadelesini sürdürmüfltü. O nedenle Aliya ‹zzetbegoviç'i,<br />
insanl›k ad›na sayg›yla anmamak mümkün de¤ildir. Mezar› bafl›nda oldu¤u<br />
gibi, normal zamanda da, onu hat›rlad›¤›m›zda, gözlerimizin dolmamas›<br />
mümkün de¤ildir. O, ahlak savaflç›s›yd›, o insanl›k savaflç›s›yd›. Medyadan<br />
Sorumlu Genel Baflkan Yard›mc›s› olarak flunu da ifade edebilirim ki, Aliya<br />
‹zzetbegoviç'in en büyük umutlar›ndan biri, dünya medyas›n›n oraya giderek,<br />
savafl› görüntülemesi ve Bosna'daki savafl›, bütün ç›plakl›¤›yla yerinde<br />
görmesiydi. Her gelen giden devlet baflkan›na flunu söylüyordu: "Ne olur,<br />
yaflad›klar›m›z› tüm dünyaya gösterin." En son gidenlerden birisi de, yine<br />
Avrupa devlet baflkanlar›ndan biriydi. Ondan da ricas› fluydu: "En az›ndan<br />
yaflad›¤›m›z dram›, medyan›z tüm halka göstersin." O zamana kadar<br />
gündeme gelmeyen bu dramatik savafl ne yaz›k ki ondan sonra da gündeme<br />
gelmedi. Yans›yan görüntü, sadece kopuk kol görüntüsüydü. O görüntüden<br />
sonra medya buraya biraz ilgi göstermeye bafllad›. Ancak, kaybedilen<br />
16
kaybedilmifl, dökülen kan dökülmüfl, insanlar canlar›ndan, evlerinden olmufllar, kendi ülkelerini terk<br />
etmek zorunda kalm›fllard›. Aliya ‹zzetbegoviç'i tüm dünya rahmetle, minnetle, flükranla anacak ve o<br />
büyük liderin ruhunu, dualarla her daim yad etmeye çal›flacakt›r.<br />
Böyle bir organizasyona kat›lan siz de¤erli kat›l›mc›lar› tebrik ediyor, bu organizasyonu gerçeklefltiren<br />
herkese tekrar çok teflekkür etmek istiyorum, sa¤olun.<br />
17
Doç. Dr. Hüseyin ÇELK<br />
Milli E¤itim Bakan›<br />
Sayg›de¤er han›mefendiler, beyefendiler; Bosna Hersek'ten,<br />
Makedonya'dan ve di¤er uzak ülke ve flehirlerden gelen k›ymetli<br />
misafirlerimiz, de¤erli bilim adamlar›, akademisyenlerimiz! Hepinizi<br />
hürmetle selaml›yorum!<br />
Büyük devlet, siyaset, fikir, mücadele, teori ve aksiyon adam›, merhum<br />
Aliya ‹zzetbegoviç'i and›¤›m›z, sadece anmak de¤il, kendisini anlamak için<br />
burada bulundu¤umuz bu anda, gerçekten çok derin duygular içerisindeyim.<br />
Ne mutlu o insanlara ki, bir mücadele u¤runa, bir dava, mukaddes bir de¤er<br />
u¤runa hayatlar›n› hakir görürler. Aliya ‹zzetbegoviç, iflte bu insanlardan<br />
birisiydi; bir ideal, hakikat u¤runa hayat› hakir görmüfl insanlardan birisiydi.<br />
Bizim nezdimizde ve dünya nezdinde onu de¤erli ve farkl› k›lan en önemli<br />
özelli¤i budur. Siz bir devlet adam›, siyaset adam›, bilim adam›, ifladam›<br />
veya çok önemli mevkide biri olabilirsiniz ama bunlar›n de¤eri, o makamda<br />
kald›¤›n›z süre içerisindedir. Onlar gittikten ve bittikten sonra öneminiz<br />
kalmaz. Biz, Aliya ‹zzetbegoviç'le bir devlet adam› olarak ilgilenmiyoruz.<br />
Biz onun de¤erli taraf›yla ilgileniyoruz. De¤erli insanlar, yaflad›klar› dönemde,<br />
zaman›n ve zeminin merhametsizli¤ine u¤rasalar, büyük eziyetler görseler,<br />
bu dünyadan göçüp gitseler, üzerinden as›rlar, y›llar geçse bile, gömülen bir<br />
hazine gibi de¤erlerini muhafaza ederler. ‹flte Aliya ‹zzetbegoviç, bir devlet<br />
adam› ve cumhurbaflkan› olarak bu yönüyle önemli bir adamd›; ama onu<br />
bugüne tafl›yan, bizim için önemli olmas›n› sa¤layan, onun de¤erli bir insan<br />
olmas›yd›. fiu veya bu olmas› de¤il; adam gibi adam olmas› nedeniyle seviyor<br />
ve ilgileniyoruz. Onu rahmetle an›yoruz. Allah ona rahmet etsin. Aziz hat›ras›<br />
kalbimizde yaflayacakt›r. Az önce k›ymetli a¤abeyim Feyzullah K›y›kl›k:<br />
"Keflke tan›d›¤›m›z insanlar› sadece g›yaben, yazd›klar›, çizdikleri ile tan›sak,<br />
çünkü tan›d›ktan sonra hayal k›r›kl›klar›m›z oldu." dedi. Bu do¤rudur. De¤erli<br />
dostlar, ilmiyle amel etmek diye bir fley vard›r. Ancak; yazd›klar›n› hayatlar›na<br />
uygulayan, onu içsellefltirmifl, söylediklerini bir ahlak moduna dönüfltürmüfl<br />
insanlar k›ymetli olabilir. Sözler yalan söyleyebilir; ama hayat asla... Aliya<br />
18
‹zzetbegoviç'in, hayata tebessümle, insana s›cakl›kla bakan o gülümseyiflini, arkamdaki foto¤rafla di¤er<br />
tüm resimlerinden rahatl›kla anlayabilirsiniz. Bu yüz, bu gözler, kesinlikle bir samimiyetin, bir güzel ruh<br />
halinin ifadesidir ve bunun d›flar›ya bir yans›mas›d›r. Biz, Bosna Hersek'in trajedilerle dolu mücadelesini<br />
takip ettik. Gönlümüz onlarla beraberdi, kar›nca kaderince destek olmaya da çal›flt›k. Aliya ‹zzetbegoviç,<br />
bu destans› mücadelenin içinde ve bafl›ndayd›. 80 yafl›nda, Bosna'n›n özgürlü¤ünü de gördü. fiu sözleri<br />
kulaklar›m›zda ç›nlamaktad›r: "Ba¤›ms›z Bosna Devleti kuruldu. Zalimler devrildi. Çok yaflad›m ve<br />
yoruldum, art›k sevgilime kavuflmak istiyorum." O, Mevlana'n›n ölüm gecesini kavuflma gecesi olarak<br />
nitelendirmesi gibi, ölümü kavuflmak olarak nitelendirdi ve rahmet-i rahmana kavufltu, kendisine rahmet<br />
diliyoruz.<br />
K›ymetli dostlar!<br />
Sokrat büyük bir filozoftu. O, bir deist’ ti. Bir kifli, peygamber ve ilahi bir ö¤reti olmadan kendi<br />
akl›yla yarat›c›n›n bir oldu¤u fikrine varabiliyorsa, ona deist denir. Sokrat, Apollo'dan Zeus'a kadar 500<br />
çeflit tanr›s› olan Yunan toplumuna flunu söylüyordu: "Bu kainat›, ancak hesap kitap iflini iyi bilen, bir<br />
tanr› yaratm›fl olabilir. Sizin tanr›lar›n›z bunu yaratm›fl olamaz, birden fazla tanr› bu ifle kar›fl›rsa, ifller<br />
kar›fl›r." Devletin halka dayatt›¤› tanr›lar› afla¤›lamas›na tahammül edemeyen 502 kiflilik mahkeme, onu<br />
bald›ran zehiri içerek ölmeye mahkum etti. Kalabal›k içerisinde bald›ran zehrini içece¤i s›rada, seyircilerden<br />
bir han›m›n a¤lad›¤›n› görür. Bakar ki, kendi han›m›. “Neden a¤l›yorsun?” dedi¤inde: "Ben a¤lamayay›m<br />
da kimler a¤las›n, seni haks›z yere öldürüyorlar." cevab›n› al›r. Bunun üzerine Sokrat flu tarihi cevab›<br />
verir: "‹yi ya, hakl› yere öldürselerdi daha m› iyiydi? Sen bir mücrimin han›m› olarak yaflamay› ister<br />
misin?" A¤layan ö¤rencilerine de dönerek diyor ki: "Ben, a¤lamay› han›mlara özgü san›rd›m, erkekler<br />
de a¤larm›fl. fiunu bilin ki, hakk›, hakikati savunan kim olursa olsun, tüm tarih boyunca akibeti benim<br />
gibi olacakt›r. Ancak flunu da unutmay›n, biz unutulmazken, bu haks›zl›¤› yapanlar, tarihin nisyan<br />
bulutlar› içerisinde kaybolup gideceklerdir." Sokrat'› mahkemeye tafl›yan Meletus'un ad›n› kaç kifli<br />
biliyor? Tüm Meletuslar, tarihin nisyan bulutlar› içerisinde kalmaya mahkumdur. Tarih, Milofleviçleri,<br />
Karadziçleri, nefret ve lanetle yad edecektir; ama Aliya ‹zzetbegoviç ve arkadafllar›n› her zaman hay›rla<br />
yad edecektir. Meflhur fliirde dendi¤i gibi: "Ölen sadece ten imifl, canlar ölesi de¤il." Ruh ölmez,<br />
bedenimiz ölür; önemli olan bedenimiz de¤il, ruhtur. Aliya ‹zzetbegoviç, sîret güzelli¤ine sahip bir insan<br />
oldu¤u için yaflamaya devam ediyor. Biz onu ölmüfl, aram›zdan ayr›lm›fl olarak de¤il, bu gözle görüyoruz.<br />
Ad›yla müsemma, izzet sahibi bir insand›. Ben kendisiyle tan›flmak, elini s›kmak flerefini elde edememifltim.<br />
Sadece mezar›n› ziyaret ettim, Fatiha okudum ve çok duyguland›m. Ama onu Do¤u ve Bat› Aras›nda<br />
‹slam, ‹slam Deklarasyonu kitaplar› ile pek çok yerde yapt›¤› konuflmalar›ndan, duruflundan biliyorum.<br />
‹smiyle müsemma olmak her kula nasip olmaz. Biliyorsunuz, eski bir hukuk kural› vard›r: "‹sim<br />
de¤ifltirmekle gerçekler de¤iflmez." Nam›k Kemal buna çok güzel bir örnek veriyor: "Simsiyah bir zenci<br />
han›m›na Gülbeyaz ad›n› takmakla onu beyazlatamazs›n›z." Bir insan›n ad›n›n zeki olmas›, zeki bir<br />
insan olmas› için yetmiyor, isminin Cemile olmas› güzel olmas› için yetmiyor. Ancak Aliya ‹zzetbegoviç,<br />
t›pk› ismi gibi, izzet-i nefis sahibi bir insand›. Baki'nin bir beyiti vard›r: "Bafl e¤meyiz edâniye dünyay›<br />
dûn için. Allah'ad›r tevekkülümüz, itimad›m›z." ‹flte Aliya ‹zzetbegoviç, bu s›rra mazhar olanlardan<br />
birisidir. O, Hz. Peygamberin, Medine Dönemi'ni tamamen örnek alabilmifl insanlardand›. Medine'nin<br />
çok dinli toplumunda, Hz. Peygamber (SAV), o insanlar› tamamen bar›fl içerisinde yaflatmas›n› bilmiflti.<br />
19
Aliya ‹zzetbegoviç, bu manada, diyalogdan yana olan bir insand›. Buna<br />
ra¤men baflta o¤lu olmak üzere, hepimize bir tavsiyesi vard›r: "Geçmifli<br />
asla unutmay›n, ama geçmiflte yaflamay›n. Ona tak›l›p kalmay›n." Sevgili<br />
dostlar, tarih, bizim milli haf›zam›zd›r. Bireysel haf›zam›z oldu¤u gibi,<br />
milli haf›zalar›m›z da vard›r ve onlar çok k›ymetlidir, çok de¤erlidir. Onu<br />
hat›rlamak de¤erlidir. Her zaman dikiz aynas›na bakamay›z. Her zaman<br />
dikiz aynas›na bakarsak, bir yere çarpar›z. Zaman zaman dikiz aynas›na<br />
bakmal›y›z, dikkatimizi önümüze vermeliyiz. Tarih, geçmiflteki yaralar›<br />
deflmek için de¤il, geçmiflteki hatalara düflmemek ve geçmiflteki güzellikleri<br />
tafl›mak içindir. Aliya ‹zzetbegoviç'in: "Tarihi unutmay›n, ama tarihte de<br />
yaflamay›n!" derken söylemeye çal›flt›¤› budur. Aliya ‹zzetbegoviç, hayat›n›<br />
düflündükleriyle flekillendiren, ancak kendisinden farkl› olanlara da toleransla<br />
bakabilen bir insand›. Bu nedenle küreselleflmeyi en iyi flekilde anlam›fl,<br />
‹slam dünyas› ile Bat› dünyas› aras›ndaki farkl›l›klar›, "Medeniyetler<br />
Çat›flmas›" tezinden çok daha önce anlam›fl, teyakkuzda olan bir insand›.<br />
"Medeniyetler ‹ttifak›" projesi ile Aliya ‹zzetbegoviç'in eserleri çok iyi<br />
analiz edilirse, kök itibariyle birbirlerine paralel olduklar› görülecektir.<br />
Bat›, Avrupa, Bosna'n›n u¤rad›¤› o dramda çok kötü bir imtihan verip<br />
s›n›fta kalm›flt›r. O, buna ra¤men, insan s›cakl›¤›n›, tüm fikirlerini koruyan<br />
bir insand›, Dayton Andlaflmas›'na imzas›n› koyup, devletini kuran bir<br />
insand›, galip olan bir insand›, ma¤lup olanlar›n ma¤lubiyetiyle dalga<br />
geçmeyecek kadar izzet-i nefis sahibi bir insand›. Bunun alt›n› çizmemiz<br />
gerekiyor. Aliya ‹zzetbegoviç'in eserlerine bakt›¤›m›z zaman, ‹slam<br />
dünyas›ndan Bat›’ya kadar uzanan ifrat ve tefrit fleklindeki iki davran›fl› da<br />
tasvip etmez. Birincisi, Bat›'ya ait olan ne varsa kökünden reddeden, onu<br />
elinin tersiyle iten, di¤eri ise ne varsa körü körüne alan, taklit eden tav›rd›r.<br />
Burada Mevlana metaforunu örnek almak gerek. Mevlana der ki: "Neden<br />
pergel mükemmel çizgiler çizer? Bir aya¤› sabittir de ondan." ‹flte bizim<br />
bir aya¤›m›z, bizi biz yapan de¤erlerin üzerinde sabit olmakla birlikte biz<br />
pergelimizin aç›s›n› bütün dünyay› içine alacak kadar genifl tutmak<br />
zorunday›z. Al›c›lar›m›z› aç›k tutmak zorunday›z. Biliyoruz ki ‹slam<br />
toplumu, bafl›na gelen bütün musibetlerin sorumlular›n› d›flar›da aramak<br />
gibi bir kolayc›l›¤›n içindedir. Bunu bir özelefltiri olarak söylüyorum.<br />
Bafl›m›za bir fley gelse deriz ki: "Efendim ne yapal›m, d›fl düflmanlar ve<br />
onlar›n iflbirlikçileri böyle yapt›lar." fiöyle düflünelim, çoban sürüye köpek<br />
katmazsa, yan›na yard›mc› çoban almazsa, silah almazsa, kurtlar›n oldu¤unu<br />
bile bile tedbirini almazsa, kurtlar sürüye musallat oldu¤unda, kurtlara<br />
kahretmenin pratikte bir faydas› var m›d›r? Böyle bir çoban, ahmakl›¤›n›<br />
tescil ettirmenin ötesinde bir fley yapm›fl olmaz. Allah bize "Neden haram<br />
k›ld›klar›ma yaklaflt›n?" diye sordu¤unda "Allah'›m ne yapay›m, sen fleytan›<br />
20
yaratt›n, bafl›ma musallat ettin, o dürttü ben yapt›m." demek bizi kurtar›r m›? Hijyenik ortamlarda<br />
olmay›nca hasta oluruz, mikroplara küfretmenin bir faydas› var m›d›r? fiunu unutmayal›m, mikrop<br />
mikroplu¤unu yapacak, fleytan fleytanl›¤›n› yapacak, kurt sürüye musallat olacakt›r. Bizim görevimiz<br />
ise ona sahip ç›kmakt›r. Biz bugün hakl›n›n kuvvetli kabul edildi¤i bir dünyada yaflam›yoruz. Kuvvetlinin<br />
hakl› kabul edildi¤i bir dünyada yafl›yoruz. E¤er hakl› olmak istiyorsak, kuvvetli olmak zorunday›z.<br />
Merhum Aliya ‹zzetbegoviç, bunu sa¤lamaya çal›flan bir insand›r. Onun hayat›nda, zilletle yaflamaktansa,<br />
izzetle ölmeyi tercih eden bir insan›n izzeti var, bir idealizm vard›r. Asl›nda olmas› gereken budur. Bir<br />
sürü zilleti yutarak, boyun e¤erek, her türlü de¤eri yok sayarak yaflay›p, birilerine ram olacaksan›z, o<br />
hayat yaflanmam›fl demektir. Dolay›s›yla, sözleriyle gözleri ayn› fleyi söyleyen, söylediklerini tatbik<br />
eden bir büyük insanla karfl› karfl›yay›z de¤erli dostlar. Hapse giren, takibe u¤rayan, bu anlamda eziyet<br />
çeken bir siyaset adam›ndan, bir düflünce adam›ndan, bir bilge insandan söz ediyoruz. Onun için kullan›lan<br />
"Kral" sözcü¤ü ilk duydu¤umdan beri beni rahats›z etmifltir. Bilgelikle krall›k bir araya gelemez. O,<br />
ülkesinde demokrasiyi yerlefltirmeye çal›flan bir insand›. O nedenle o insan› yüceltmek için, bilge s›fat›n›n<br />
yan›na bir de kral s›fat›n› eklememelisiniz. Baz› dostlar, Osmanl› Devletini yüceltmek için, imparatorluk<br />
derler. Bizim bir tek kayna¤›m›zda imparatorluk sözüne rastlayamazs›n›z. Osmanl› kendisini "Devlet-i<br />
Aliyye-yi Osmaniye" olarak isimlendirir. ‹mparatorluk, emperyalizmden gelir. Osmanl›n›n son zamanlar›nda,<br />
hariciye, yaz›flmalar›nda, Osmanl› ‹mparatorlu¤u sözünü gördü ve mal bulmufl ma¤ribi gibi bu sözcü¤ün<br />
üzerine atlad›. ‹mparatorluk kelimesi bizi büyütüyormufl gibi bakar›z. Kral kelimesi Aliya ‹zzetbegoviç'i<br />
büyütmez. O vars›n, gönlümüzün kral› olsun, bu büyük davan›n sembol ismi olsun, bilge insan olsun.<br />
Onun ad›n›n önüne, hangi sebeple olursa olsun, kral kelimesinin getirilmesini do¤ru bulmuyorum.<br />
O, kendi evlad›na, ülkesine, mal mülk, servet b›rakan bir insan olmad›. O, ülkesine ilkeler, prensipler<br />
ve hürriyeti b›rakt›. Allah herkese farkl› servet ve sermayeler vermifltir. En fakir dedi¤imiz insana bile<br />
sermaye ve servet vermifltir. Kimisinin ayni ve nakdi serveti vard›r, kimisinin sesi sermayesidir, kimisinin<br />
fiziksel gücü, kimisinin de entelektüel birikimi sermayesidir. Aliya ‹zzetbegoviç'in mal› mülkü yoktu,<br />
ancak entelektüel birikimiyle, bizlere çok önemli sermayeler b›rakt›. Kemalettin Kamu'nun, "‹rflat"<br />
fliirinde, insanlar›n hayat serüvenini anlatan bir dörtlü¤ü vard›r:<br />
"Sevgilim insanlar do¤unca a¤lar<br />
Çiçeklerle açar, sularla ça¤lar<br />
Rehgüzar› olur bahçeler, ba¤lar<br />
Nihayet isimsiz bir mezar olur."<br />
Hepimizin akibeti budur. Bir yazar›m›z diyor ki: "Kimisi ansiklopediye girer, kimisi topra¤a...<br />
Ansiklopediye girenler, ünlülerdir." Biz diyoruz ki, önemli olan ansiklopediye de¤il, gönüllere girebilmektir.<br />
‹nsanlar›n gönül sayfas›na girebilmektir ve bu herkese nasip olmaz. fiair diyor ki: "Yâd›nda m› do¤du¤un<br />
zamanlar, sen a¤larken gülerdi alem." Çocu¤un do¤mas› sebebiyle, çocuk a¤larken herkes güler. “Öyle<br />
bir hayat yafla ki, ölümün olsun sana hande, halka matem.” Öyle bir ömür sür ki, herkes a¤larken, sen<br />
gülerek git. T›pk› Aliya ‹zzetbegoviç'in, “Çok yaflad›m, yoruldum, art›k sevgilime kavuflmak istiyorum”<br />
demesi gibi. Arkas›nda güzellikler, kubbede hofl sada b›rakm›fl insanlar ölüme gülerek gider. O, t›pk›<br />
böyle insanlar gibiydi. Onun ölümü, bize, Bosna Hersek'e, tüm ‹slam Alemi'ne matem kayna¤› oldu,<br />
21
ancak kendisi eminim ki, t›pk› foto¤raf› gibi, meleklere tebessümle merhaba demifltir.<br />
Muhakkak, kendisini daha iyi tan›yanlar, kitaplar›ndan takip edenler, flahitler, onu size daha iyi<br />
anlatacaklard›r. Ben, Aliya ‹zzetbegoviç denince bende yapt›¤› ça¤r›fl›mlar› sizlerle paylaflmaya çal›flt›m.<br />
Sevgili dostlar, ben Ba¤c›lar Belediye'sine, fahri baflkan Say›n Feyzullah K›y›kl›k Bey'e, bu organizasyonda<br />
eme¤i geçen herkese teflekkür ederim.<br />
Eminim ki, zalimlerin adlar› da bir yerlerde kaydedilecektir. Bizim ülkemizde de böyle trajediler<br />
yaflanm›flt›. Rahmetli Tevfik ‹leri, milli e¤itim bakanl›¤› yapan isimlerden biriydi. Onun ad›n›, bakanl›¤›n<br />
en büyük salonlar›ndan birine verdik. Büyük bir liseye verdik. Anma toplant›s› yaparken gözyafllar› sel<br />
oldu. Yafl› 97'ye gelmifl eflini Rize'ye say›n baflbakan›n uça¤›yla götürdük. Baflbakan›m›z onlar› misafir<br />
etti. Rize'deki anma toplant›s›nda akl›ma flu geldi. Egeseller, Baflollar nerede? Onlar, milletin vicdan<br />
mahkemesinde çoktan mahkum oldular. Ama Menderes'i, ‹leri'yi, Zorlu'yu millet rahmetle an›yor. O<br />
nedenle, biz kimin çocuklar› olarak do¤aca¤›m›za karar veremeyiz. Ama öldükten sonra nas›l yâd<br />
edilece¤imiz bizim elimizdedir.<br />
Ne mutlu o insanlara ki, gönüllerde yer tutarlar, kubbede hofl sada b›rak›rlar, yaln›zca tenleri ölür<br />
ama canlar› yaflamaya devam eder.<br />
Aliya ‹zzetbegoviç'i rahmetle an›yor ve kardefl Bosna Hersek halk›na bundan sonra da baflar›lar ve<br />
güzellikler diliyorum. ‹ki ülke aras›nda s›k› bir kardefllik ba¤› oldu¤unu hepimiz çok iyi biliyoruz, oraya<br />
gitmeye gelmeye çal›fl›yoruz, kardefl Bosna Hersek için, yapabilece¤imiz ne varsa, yapmaktan mutluluk<br />
duyaca¤›m›z› ifade etmek istiyorum.<br />
Yüce heyetinizi sayg›lar›mla selaml›yorum.<br />
22
Feyzullah KIYIKLIK<br />
AK Parti ‹stanbul Milletvekili<br />
Türkiye ve Bosna-Hersek Parlamentolar Aras› Dostluk Grubu Baflkan›<br />
Bugün burada Aliya'y› yeniden tan›mak için bir araya geldik. Ben<br />
kendisini önce kitab›yla tan›m›flt›m. Daha sonra bizzat görmek ve tan›mak<br />
imkan› da buldum. Ailesini de¤ilse de, eflini tan›ma imkan› bulmufltum.<br />
Tan›d›kça, sözleri ve hareketleri, hayranl›¤›m›z› ve hayretimizi art›rd›. fiunu<br />
düflündüm; birçok insan› fikirleriyle sevdik, kendisini tan›d›ktan, yaflay›fl›n›<br />
gördükten sonra sevgimiz azald›. Keflke kendisini kiflisel olarak tan›masayd›m<br />
dedi¤im, maalesef çok insan olmufltur. Çünkü ben onlar›, romanlar›yla,<br />
fliiriyle, yaz›lar›yla tan›m›flt›m, gönlümde öyle kalmas›n› isterdim.<br />
Aliya ‹zzetbegoviç'i biz, önce fikirleriyle, sözleriyle, kitaplar›yla sevdik.<br />
Sonra kendisini de gördük ve tan›d›k; flunu söyleyeyim ki, tan›d›kça sevilen<br />
ender flahsiyetlerden birisiydi o. Sözleri, hareketleri ve savunduklar›,<br />
yaflay›fl›yla uyuflan o insanlar daha çok seviliyorlar.<br />
O, ö¤rencili¤inden siyaset adaml›¤›na, yazarl›¤›na kadar hayat›n›n her<br />
alan›nda fikirlerini aç›kça ortaya koyan bir insand›. Kendisini daha yak›ndan<br />
tan›yanlar, farkl› yönlerini anlat›rlar, ancak ben flunu söyleyebilirim:<br />
Düflündü¤ü gibi yazan, yazd›¤› gibi yaflayan, yaflad›¤› gibi görünen bir<br />
insand› Aliya. O, yazd›¤› eserlerle, sadece Müslüman toplumlara de¤il,<br />
Balkanlar'da yaflayan tüm toplumlara -e¤er alabilirlerse- çok güzel bir ders<br />
vermifltir. Umuyorum ki bu sempozyum, bize de çok fleyler b›rak›r,<br />
umuyorum ki ondan bir fleyler al›r›z da hayat›m›za tatbik ederiz.<br />
Hepinizi sevgi ve sayg›yla selaml›yorum.<br />
23
aban ERDEN<br />
‹stanbul Büyükflehir Belediyesi Genel Sekreter Yard›mc›s›<br />
Say›n bakan›m, say›n vekillerim, say›n belediye baflkan›m, say›n vali yard›mc›m,<br />
k›ymetli konuklar, merhumun miras b›rakt›¤› evlad›, Bakir ‹zzetbegoviç, say›n<br />
bas›n mensuplar›, k›ymetli han›mefendiler, beyefendiler, hepinizi sayg›yla<br />
selaml›yorum.<br />
Bugün burada, ard›nda bir siyaset adam›ndan daha fazlas›n› b›rakm›fl bir<br />
flahsiyeti tan›mak için toplanm›fl bulunuyoruz. Kendileriyle birkaç defa görüflebilme<br />
imkan›na kavufltu¤um için kendimi mutlu addediyorum. O, yaflam›yla, bar›flç› bir<br />
dünya için sarf etti¤i gayretiyle, insanl›¤a örnek olmufltur. Bu nedenle, bu<br />
sempozyumu düzenleyen herkesi, özellikle de Ba¤c›lar Belediye Baflkan› Say›n<br />
Lokman Ça¤›r›c› Beyefendi'yi en içten duygular›mla tebrik ediyorum. Sempozyuma<br />
yurt d›fl›ndan gelen konuklar›m›za da tekrar hofl geldiniz diyorum. Aliya gibi bir<br />
bar›fl adam› için yap›lan sempozyumun, ‹stanbul gibi, bar›fl›n merkezi olan bir<br />
kentte yap›l›yor olmas›n› son derece anlaml› buluyorum. Tarihî ve kültürel<br />
derinlikleri olan, üç imparatorlu¤a baflkentlik yapm›fl kentimizde iyi vakit geçirmenizi<br />
diliyorum. Umar›m, haf›zan›zda yer alacak yeni ve güzel hat›ralarla ayr›lacaks›n›z.<br />
Say›n konuklar, Aliya ‹zzetbegoviç, geride b›rakt›¤›m›z yüzy›l›n önemli<br />
flahsiyetlerinden biridir. O, sadece bir devlet baflkan› de¤il, bir devlet büyü¤ü, milli<br />
kahraman ve büyük bir entelektüeldir. Kendisini, Bosna Hersek'in, mücadelesine<br />
adam›fl Aliya ‹zzetbegoviç, etnik çeliflkilerin çat›flmalara dönüfltü¤ü Balkanlar'da,<br />
bar›fl›n, sevginin mimar› olarak gönülleri fethetmifltir. Bu büyük insan, halk›n›n<br />
özgür ve müreffeh hayat mücadelesinin önderiydi. Onun, elli y›l› aflan ve büyük<br />
bir mücadeleyle geçen ömrü, ba¤›ms›z bir devlet kurmas›yla, dünya sahnesinde<br />
yer alm›flt›r. Bosna'n›n ba¤›ms›zl›¤›na kast eden sald›rganlara karfl› verdi¤i ola¤anüstü<br />
mücadeleyle tüm uluslar›n takdirini kazanm›fl bir flahsiyettir. Bir düflünür ve<br />
entelektüel olarak iki dünya halk› aras›nda söyledi¤i sözler ve öne sürdü¤ü fikirler,<br />
bugün de geçerlili¤ini korumaktad›r. O, iflte bu nedenlerle bir “Bilge Kral”d›r.<br />
Aliya'n›n mücadelesi, farkl› bir okumay›, anlamland›rmay› gerektiriyor. Burada<br />
düzenlenen ve iki gün sürecek olan bu uluslararas› sempozyumun, bu anlamda,<br />
Aliya'n›n ortaya koymaya çal›flt›¤› de¤ere büyük katk› sa¤layaca¤›n› umuyorum.<br />
Bu nedenle bu sempozyumu düzenleyen herkesi tebrik ediyor, bu bilge flahsiyeti<br />
rahmetle an›yor, hepinizi sayg›yla selaml›yorum.<br />
24
Veysel YURDAKUL<br />
Ba¤c›lar Kaymakam›<br />
Say›n bakan›m, say›n vekillerim, say›n belediye baflkan›m, k›ymetli<br />
konuklar!<br />
Ba¤c›lar Belediyesi'nin organize etti¤i Aliya ‹zzetbegoviç sempozyumu<br />
için, bu sabah hepimiz, ‹zzetbegoviç’e duydu¤umuz sevgi ve sayg› ile bu<br />
salona kofltuk.<br />
Özellikle, Ba¤c›lar Belediyesi'nin oluflumunda büyük yeri olan Boflnak<br />
kardeflimle, sizleri bir arada görmekten, büyük mutluluk duydu¤umu ifade<br />
etmek istiyorum. Bu organizasyonu gerçeklefltiren, k›ymetli belediye<br />
baflkan›ma ve çal›flanlar›na teflekkür etmek istiyorum.<br />
Say›n bakan›m, milletvekillerim, yo¤un mesailerine ra¤men kofltular<br />
geldiler; siz de¤erli misafirlerimiz, Bosna'dan gelen k›ymetli konuklar›m›z,<br />
kofltunuz geldiniz, bu da gösteriyor ki, k›ymetli hizmetler yapan insanlar,<br />
s›n›rlar›n›n d›fl›nda da, kendileri dünyada olmasa da, hay›rla an›l›yorlar.<br />
Bu güzel olay›n, hizmet etme aflk›nda olan herkese bir örnek olmas›n›<br />
diliyor ve hepinizi sayg›yla selaml›yorum.<br />
25
Lokman ÇAIRICI<br />
Ba¤c›lar Belediye Baflkan›<br />
Bosna'dan Kat›lan Sayg›de¤er Dostlar›m›z<br />
De¤erli Bilim Adamlar›,<br />
De¤erli ‹stanbullular<br />
De¤erli Bas›n Mensuplar›<br />
Beyler, Han›mefendiler<br />
Aliya ‹zzetbegoviç, befl y›l önce bize büyük idealler için yol gösterici fikirler<br />
ve örneklikler b›rakarak ebedi aleme göç etti. Kendilerine Allah'tan rahmet<br />
diliyorum. Ba¤c›lar Belediyesi olarak onun fikirlerini tart›flmak ve örnekli¤ini<br />
yayg›nlaflt›rmak için bu sempozyumu tertip ettik.<br />
Böyle güzel bir buluflmaya ev sahipli¤i yapt›¤›m›z için çok mutlu oldu¤umu<br />
belirtmek istiyorum.<br />
Bu gün burada, 20. yüzy›l›n sonunda insanl›k mücadelesini çetin flartlar<br />
alt›nda ve cesur bir flekilde yürütmüfl bir liderin görüfllerini müzakere etmek<br />
için bir araday›z. Sempozyuma katk› yapan tüm kat›l›mc›lar›m›za teflekkür<br />
ediyorum.<br />
Ayr›ca sempozyumu takip etmek üzere ‹stanbul’ dan, Türkiye'nin dört bir<br />
köflesinden ve yurt d›fl›ndan gelen misafirlerimize de flükranlar›m› sunuyorum.<br />
Uluslararas› Aliya ‹zzetbegoviç Sempozyumu'muza hofl geldiniz!<br />
Dünyam›z, özellikle de co¤rafyam›z, zor bir zamandan geçmektedir. Bu<br />
zor zamanda ça¤›n gereklerine uygun düflünceleri de¤erlerinden taviz vermeksizin<br />
ortaya koyacak ve hayata geçirecek önder ve öncü kifliliklere çokça ihtiyaç<br />
duymaktay›z. Aliya ‹zzetbegoviç öncü ve örnek kiflili¤i ile ender flahsiyetlerden<br />
biridir.<br />
De¤erli kat›l›mc›lar,<br />
Hepimizin bildi¤i üzere Bosna-Hersek ile hem tarihî, hem de gönülden<br />
ba¤lar›m›z vard›r. Bu ba¤lar yüzy›llar› aflmaktad›r. Onun için hepimiz Bosna'<br />
ya ve bölgeye dair her habere kulak kabart›r, onlar›n dertlerini dert edinir,<br />
sevinçlerini ço¤alt›r›z. Bosna Hersek ve bölgedeki di¤er ülkeler ile tarihten<br />
gelen iliflkilerimiz bugün de devam etmektedir. Belediyemiz Bosna-Hersek'in<br />
26
Buzim ve Çeliç flehirleriyle kardefl belediyedir. Kardefl flehirlerimizle güzel diyaloglar›m›z ve iflbirliklerimiz<br />
verimli flekilde sürmektedir. Bosna Hersek'ten, Sancak'tan, Kosova'dan ve Balkanlar'daki di¤er bölgeler ile<br />
Türkî Cumhuriyetler’den de¤iflik zamanlarda göç ederek ‹stanbul'a ve Ba¤c›lar'a yerleflmifl çok say›da<br />
vatandafl›m›z bulunmaktad›r. ‹stanbul'un birçok ilçesinde oldu¤u gibi Ba¤c›lar'da da bir arada yaflad›¤›m›z<br />
Boflnak komflular›m›zla hem günlük hayat› hem de ortak bir kültürü paylaflmaktay›z.<br />
Son yüzy›l›n önemli devlet, kültür, siyaset adamlar›ndan ve düflünürlerinden biri olan Aliya ‹zzetbegoviç'e<br />
duyulan ortak sevgi ve sayg› da toplumlar aras› köprülerimizden biridir. Zira o sadece Bosna'n›n ve Türkiye'nin<br />
de¤il, ayn› zamanda tüm dünyan›n önemli bir bilge ismidir.<br />
Aliya, ülkemizdeki ve ‹stanbul'daki vatandafllar›m›z›n ço¤unun ilgi alan›ndad›r. Bu yo¤un ilginin temelinde,<br />
Aliya'n›n, Bosna Savafl›'nda tüm dünyaya verdi¤i insanl›k dersinin yan›nda, Aliya ailesinin bu topraklar›n<br />
insan› olmas›n›n da önemli etkisi bulunmaktad›r. Aliya, Bosnal› oldu¤u kadar Türkiyeli’dir de.<br />
Aliya'n›n önemi, bir entelektüel ve siyaset adam› olarak 'kendi olufl'unu gerçeklefltirebilen liderli¤inden<br />
kaynaklanmaktad›r.<br />
Aliya kendisine tak›lan "Bilge" ismini hak edecek bir hayat yaflam›fl büyük bir düflünür ve önemli bir<br />
devlet adam›d›r.<br />
Tarihte pek az kiflinin baflarabildi¤i bir ideali gerçeklefltirmifl; düflünür ve siyasetçi kimli¤ini çok s›k› bir<br />
flekilde birlefltirebilmifltir. Düflünceleri ile dile getirmifl oldu¤u olgunlu¤u, ayn› flekilde, ahlâki bunal›mlarla<br />
malul iç ve d›fl siyasette de göstermifl ve düflmanlar›n›n dahi sayg› duydu¤u büyük bir devlet adam› olarak<br />
tarihe geçmifltir. Profesyonel bir siyasetçi olmad›¤› halde tarihe, halk›na ve insanl›¤a karfl› besledi¤i derin<br />
sorumluluk duygusu onu bir uzun yürüyüflün öncülü¤üne getirmifltir. Aliya bilinen lider tiplerinin tümünden<br />
ayr› olarak fikrî derinli¤i, uzlaflma ile ilkelerden tavizsizli¤i, diplomatik yetenekle askerî baflar›y› flahs›nda<br />
birlefltiren bir performans sergilemifltir. En olumsuz flartlarda bile iyimser tutumu, pozitif yaklafl›m›yla ahlakl›<br />
bir eylem ve siyaset adam›n›n mümkün olaca¤›n› göstermifltir.<br />
Herkesin ondan alaca¤› bir ders mutlaka vard›r. Çünkü o, düflmanlar› için "sayg› duyulacak bir rakip",<br />
çocuklar› için “mükemmel bir baba”, halk› için "bir kahraman" olabilmifl ender flahsiyetlerden biridir. Halk›n›<br />
gelece¤e tafl›yacak tarihî sorumlulu¤u omuzlamaktan geri durmam›fl, bütün olumsuz flartlara ra¤men<br />
düflmanlar›na dahi en ufak bir haks›zl›k göstermemifltir.<br />
Aliya ‹zzetbegoviç’i tan›ma ve anlaman›n, bütün dünyan›n insanî, kültürel ve ahlakî de¤erlere ihtiyaç<br />
duydu¤u bir dönemde daha da anlaml› oldu¤unu düflünüyorum.<br />
Sempozyumda iki gün boyunca alt› oturum ve 27 tebli¤de, Aliya ‹zzetbegoviç'in düflünür, devlet adam›<br />
ve siyasetçi olarak miras› ve Bosna'n›n özgürlük mücadelesi, kültür adaml›¤› ve dünyaya etkileri yurt içinden<br />
ve yurt d›fl›ndan çok de¤erli bilim ve düflünce adamlar› taraf›ndan tart›fl›lacak; ayr›ca Aliya'n›n dostlar› onun<br />
kiflili¤i ve tarihsel mücadelesi hakk›nda tan›kl›klar›n› aktaracaklard›r.<br />
Ba¤c›lar Belediyesi olarak son y›llarda ilçemize sosyal ve kültürel alanlarda da yeni zenginlikler katacak<br />
önemli hizmetlere ev sahipli¤i yapmaktay›z. Uluslararas› Aliya ‹zzetbegoviç Sempozyumu'nun da bu amaca<br />
yönelik bir hizmet olaca¤›n› ümit ediyoruz.<br />
Konuflmam›n sonunda Bosnal› aziz dostlar›ma tekrar hofl geldiniz diyorum.<br />
Aliya'y› anlatacak, tart›flacak de¤erli bilim adamlar›m›za bize sunacaklar› tebli¤ler için özellikle teflekkür ediyorum.<br />
Özellikle salondaki genç yüzlerin çoklu¤u bizi ayr›ca memnun etmektedir. Gençlerimize de teflekkür ediyorum.<br />
Bu sempozyumun tüm dünyada gerçek anlamda bar›fl›n tesisi için bir vesile olmas›n› temenni ediyorum.<br />
Sayg›lar›mla.<br />
27
Prof. Dr. Yasin AKTAY<br />
Selçuk Üniversitesi Sosyoloji Bölümü<br />
Bilim Kurulu Üyesi<br />
Say›n bakan›m, say›n vekillerim, belediye baflkan›m, k›ymetli<br />
misafirlerimiz!<br />
Sizlere Bilim ve Dan›flma Kurulu ad›na hofl geldiniz diyorum. Aliya<br />
üzerine yap›lan bu çapta bir uluslararas› sempozyum her türlü övgü ve<br />
takdiri hak etmektedir. Bu nedenle, bunu düflünen ve organize eden, say›n<br />
belediye baflkan›m›za teflekkürü bir borç biliyorum. Aliya ‹zzetbegoviç'i,<br />
Bosna'da savafl olmadan ve kendisi bu savaflta sivrilmeden önce, Do¤u ve<br />
Bat› Aras›nda ‹slam adl› eseri ile biliyorduk. Bu kitab›, Türkçe'ye çevrildi¤i<br />
s›rada, düflünce hayat›na getirdi¤i çok ciddi bir soluk olarak hat›rl›yoruz.<br />
Bu kitap, ‹slam düflünce tarihi alan›nda 盤›r niteli¤inde bir kitapt›r. Bu<br />
kitab› biraz bilenler, Aliya ‹zzetbegoviç öldükten sonra "Kel ölür s›rma<br />
saçl› olur, kör ölür badem gözlü olur." bab›nda bir övgünün de¤il, gerçek<br />
bir hak ediflin neticesinde peflinden bu kadar çok konufluldu¤unu takdir<br />
eder.<br />
‹slam düflünce alan›nda tart›flmalar ve yeni kulvarlar açacak çok ciddi<br />
bir kitapt›r. Aliya ‹zzetbegoviç, bofl felsefecilerin, içi bofl felsefeleriyle<br />
isimlerini parlatt›klar› s›radan insanlardan de¤ildir.<br />
Ben, bir bilim adam› olarak, böyle bir insan›n bilim aç›s›ndan da<br />
vurgulanmaya ne kadar de¤er bir insan oldu¤unun alt›n› çizmeye çal›fl›yorum.<br />
Aliya ‹zzetbegoviç, 15 y›l, bilfiil toplum liderli¤i yapt›. Arkas›nda<br />
b›rakt›¤› en önemli miras, toplumuna b›rakt›¤› özgürlük miras›d›r. O miras›n,<br />
çok inceden inceye örülmüfl bir felsefeye dayand›¤› 15 y›l boyunca yapt›¤›<br />
liderlikte, savafl zaman›nda düflmanlar›yla, bar›fl zaman›nda halk›yla olan<br />
iliflkilerinde görülüyor. Onun Do¤u ve Bat› Aras›nda ‹slam ve ‹slam<br />
Deklarasyonu adl› eserleriyle, tutarl› bir metin ortaya koydu¤unu görüyoruz.<br />
28
Bu, çok az kifliye nasip olur. ‹nsanlar "Dün dündür bugün bugündür." diyerek iflin içinden ç›kabiliyor.<br />
Ya da teoriyle pratik aras›ndaki farka dokunup, suçu buna yükleyebiliyorlar. Ancak Aliya ‹zzetbegoviç,<br />
bu iki kitab›nda ne dediyse, 15 y›ll›k siyaset hayat›nda da, bunun prati¤ini ve aç›l›m›n› göstermifltir. Bu,<br />
onun samimiyetinin bir ifadesidir, bafl›ndan sonuna düflündü¤ü fleye ba¤l›l›¤›n›n bir ifadesidir. Bu,<br />
düflündü¤üne bafl›n› koymaya gönüllü olman›n bir ifadesidir. "Bilge Kral" tabiri, kendisine en çok<br />
yak›flan kiflidir. Bu, "Bilge Kral" ifadesi, meflhur Yunanl› filozof Platon'a kadar gider. Platon der ki:<br />
"Devleti ancak erdemli, düflünce alan›nda derinlikli kiflilerin, filozoflar›n yönetmesi laz›m," yani bilgelerin<br />
yönetmesi laz›m der. Bahts›z Platon, bunu uygulama f›rsat› elde ediyor; ancak, siyasetin o ayak oyunlar›n›<br />
görünce, çareyi kaçmakta buluyor. Felsefeyle siyasetin çok da kolay buluflamayan konular oldu¤unu<br />
görüyor. Felsefeci ve bilim adam› siyasetçilerin çok baflar›s›z olduklar›n› görüyor. Çünkü kafam›zda<br />
idealize edilen siyaset fikrinin pratikle çok uyuflmad›¤›n›, uyuflturulamad›¤›n› görüyor. Bunu uyuflturan<br />
ender insanlar vard›r. Bu insanlar›n bafl›nda da hiç kuflkusuz, Aliya ‹zzetbegoviç gelir. Sadece ‹slam<br />
Düflünce Tarihi'ne de¤il, Dünya Düflünce Tarihi'ne de çok ciddi katk›lar› oldu¤unu ve bu anlamda<br />
kendisinin bilinmesi gerekti¤ini düflünüyorum.<br />
Konuflma f›rsat› verdi¤iniz için teflekkür ediyor, sayg›lar›m› sunuyorum.<br />
29
B‹R DEVLET ADAMI<br />
I. OTURUM<br />
Oturum Bakanı<br />
Prof. Dr. Yasin AKTAY<br />
Adamir JERKOVIC<br />
Muharrem SEV‹L<br />
Prof. Dr. Kasim TRNKA<br />
Prof. Dr. Senadin LAVIC<br />
31
Prof. Dr. Yasin AKTAY<br />
Selçuk Üniversitesi Sosyoloji Bölümü<br />
(Oturum Baflkan›)<br />
Bir Devlet Adam›<br />
Aliya ‹zzetbegoviç'in de¤iflik yönleriyle ele al›naca¤›, alt› oturumluk<br />
sempozyumun ilk oturumunu birazdan gerçeklefltirece¤iz. Bu oturumda,<br />
onun devlet adaml›¤› boyutu, bir baflka oturumda düflünür yönü, bir<br />
baflkas›nda özgürlü¤e kaç›fl tecrübesi, bir baflkas›nda Do¤u ve Bat› aras›nda,<br />
kendisini konumland›rma deneyimi ele al›nacakt›r. Bu oturumumuzda dört<br />
kat›l›mc› vard›r. Hepsi, Aliya ile özel tecrübeleri olan insanlard›r.<br />
Aliya ‹zzetbegoviç, bir düflünür, bir devlet adam›, bir hareket insan›<br />
idi. Az insana nasip olacak flekilde, kendi düflüncelerini uygulama<br />
imkan› bulabilmifl bir kiflilikti. Düflüncelerini uygulama alan› bulunca,<br />
adeta onlar›n pratik tefsirini, tevilini yapm›fl bir insand›. Müstesna bir<br />
uygulamay› bize b›rakm›fl bir flahsiyetti. Aliya’n›n devlet adaml›¤› boyutu,<br />
bir siyaset felsefesinin prati¤inin nas›l uygulanaca¤›n› göstermifltir.<br />
Bu oturumda ilk sözü alacak olan Adamir Jerkovic, Machiavelli ile<br />
Aliya'n›n karfl›laflt›rmas›n› yapacakt›r. Jerkovic, Bosna Hersek'in önde gelen<br />
siyasal adamlar›ndan ve yazarlar›ndan biridir. Kendisi, Aliya'n›n<br />
dan›flmanl›¤›n› da yürütmüfltür. Machiavelli’nin felsefesi "Kiflisel olarak<br />
hedefe ulaflmakta her yol mübaht›r." anlay›fl›yla basitlefltirilmifl ve<br />
özetlenmifltir. Asl›nda Machiavelli bu de¤ildir, ancak bu flekilde<br />
basitlefltirilerek anlat›lm›flt›r. Ben bu konuya girmeden, sözü Adamir<br />
Jerkovic'e b›rak›yorum.<br />
33
Adamir JERKOVIC<br />
Bosna Hersek Federasyonu Arfliv Müdürü<br />
Aliya Machiavelli'ye Karfl›<br />
Bosna Hersek kendini yeniden zorlu bir s›nama girdab›nda bulunca,<br />
Boflnaklar hangi yolda devam edecekleri konusunda zor bir seçim yapmak<br />
durumunda kald›lar. Sald›rgan S›rp ve gizli H›rvat ayr›l›kç›l›¤› sahnede yer<br />
almaktad›r. S›rplar'›n y›k›c› projesini ebediyen hapsetmesi gereken Dayton<br />
Andlaflmas›'yla, uluslararas› toplulu¤un ciddi bir tepkisi olmadan, ayr›l›kç›<br />
kötü ruh serbest b›rak›ld›. Maalesef, Boflnak milli program›n›n olmamas›<br />
yüzünden, kendi kibirleriyle gözü kararm›fl Boflnak liderleri, bu s›namalara<br />
do¤ru bir flekilde karfl›l›k vermeyi becerememektedirler. Boflnaklar Aliya<br />
‹zzetbegoviç'i, onun irfan›n›, devlet adam› olgunlu¤unu ve politik görüfllerini<br />
bugün her zamankinden daha fazla özlemektedir.<br />
Boflnaklar yak›n tarihte, Aliya ‹zzetbegoviç'in liderli¤i alt›nda, pek çok<br />
yanl›fl yol aras›nda do¤ru yolu bulmay› baflarabilmifllerdir. Bu yüzden onun<br />
yapt›klar›, Boflnak politikac›lar›n yeni nesline, zaman›n s›namalar›na karfl›l›k<br />
verebilmeleri ve özellikle bu ülkenin bütünlü¤ünü korkulu bir flekilde<br />
tehlikeye atan sald›rgan ayr›l›kç›l›¤a karfl› koyabilmeleri için ola¤anüstü<br />
bir yönelifl noktas› olabilir.<br />
Aliya ‹zzetbegoviç Asl›nda Kim?<br />
Kendilerini çok daha güçlü bir düflmana karfl› sonu bilinmeyen bir savafla<br />
götüren Boflnak gazileri -kahramanlar- için ve bütün dünyada özgürlü¤ü<br />
hayal eden tüm mazlumlar için, Aliya ‹zzetbegoviç, 20. yüzy›l›n kanl›<br />
destan›n›n efsane bir kahraman›d›r. Onu sevmeyenler, kendisini Milofleviç<br />
ve Tudjman'la eflit göstermeye çal›flmakta ve Yugoslavya'n›n kanl› y›k›l›fl›n›n<br />
önderi olarak tan›mlamaktad›rlar. Onun, politikan›n iyilik ve fazilet dolu<br />
cennet bahçelerinde de¤il, çamurlu batakl›klar›nda tekme ve ac›larla<br />
yürütüldü¤ünü unutan aleyhtarlar› için, Aliya ‹zzetbegoviç tutars›z ve<br />
fikirlerini çok çabuk de¤ifltiren bir politikac›d›r. Bosna Hersek'e ifllerini<br />
çabuk bitirmek ve onun ac›lar›yla flöhret kazanmak amac›yla gelen<br />
uluslararas› diplomatlar için ‹zzetbegoviç güvenilmez ve kurnaz bir bilgedir.<br />
34
Çok iyi tan›d›¤›m Aliya ‹zzetbegoviç hakk›nda konuflmak kolay de¤ildir.<br />
O, sade ama çok tabakal› bir kifliliktir. En genç yafllar›ndan beri özgürlü¤ü<br />
aramaya bafllad›. Bu büyük amaç onun hayat›n›n bafl› ve sonuydu. Özgürlük,<br />
‹slam'›n bu bölgede yay›lmas› ve Boflnak Müslümanlar'›n eflitli¤i için verdi¤i<br />
mücadele, kendisi gibi düflünenlerle beraber komünist rejimle çat›flmas›na<br />
ve özgürlü¤ünü kaybetmesine neden oldu.<br />
Berlin Duvar›'n›n y›k›lmas›yla özgürlü¤ün güçlü dalgas› çöken<br />
Komünizm'in büyük alanlar›na taflarken, Aliya ‹zzetbegoviç kendi milletini<br />
ve ba¤›ms›z demokratik Bosna Hersek'i kurma mücadelesinin son aflamas›na<br />
girmekteydi. Ancak, amaca varan yol uzun, çok zor ve bedeli büyüktü. Büyük<br />
S›rbistan, sonradan da büyük H›rvatistan haritas›na çizilen Bosna Hersek,<br />
görülmemifl bir h›rsla üstüne at›lan ve kolay bir av olaca¤›n› zanneden aç<br />
canavarlar›n eline düfltü. Sald›r› korkunç, görülmemifl derecede ac›mas›z,<br />
vahflice ve kanl›yd›. Ama, Bosna yok edilemedi. Birkaç dinden ve milletten<br />
oluflan Bosna Hersek Ordusu'nu yöneten Aliya ‹zzetbegoviç, ülkesini ba¤›ms›z<br />
demokratik Avrupa ülkeleri ailesinin bir parças› yapt›. Bu, onun müthifl<br />
eseridir ve bunun önemi hiçbir fley ile, özellikle de son zamanlarda ço¤alan<br />
yalanlarla küçültülemez.<br />
Bir özgürlük mücadelesinden ve uzlaflma dolu Dayton Andlaflmas›'ndan<br />
sonra, ‹zzetbegoviç daha da zor bir sorunla karfl› karfl›ya kald›. Büyük<br />
S›rbistan ve büyük H›rvatistan kavram› yarat›c›lar› -Milofleviç ve Tudjmanpolitik<br />
arenada yer almakta olup bunlar hâlâ Bosna Hersek'i paylaflma fikrine<br />
sahiptiler. Böyle bir çevrede yeni savafllar için her zaman yeterince sebep<br />
ve neden bulunabilirdi. ‹zzetbegoviç bunlar› teflhis ediyor, Uluslararas›<br />
Toplulu¤u Bosna'n›n ba¤›ms›zl›¤›n› tehdit eden tehlikeler ve Dayton<br />
Andlaflmas›'ndan sonra bile Boflnak av›n› kaybettiklerini kabullenemeyen<br />
kavgac› komflular›n büyüyen ifltahlar› karfl›s›nda sertçe uyar›yor. Aliya<br />
‹zzetbegoviç NATO'nun Yugoslavya'daki hedeflere sald›r›lar›n› kararl› bir<br />
biçimde ve yüksek sesle destekledi, Kosova Krizi'nin çözülmesiyle aktif<br />
olarak ilgilendi ve bu krizin Bosna Hersek'teki olaylara, S›rp Cumhuriyeti'nin<br />
ayr›lmas› ve S›rbistan'a ba¤lanmas› amac›yla ayr›l›kç› e¤ilimlerin yeniden<br />
canlanmas›na ba¤l› olarak yans›mas›n› göz önüne ald›. Onun yorumlar›<br />
Ankara'da, Riyad'da, Tahran'da ve ‹slam dünyas›n›n her yerinde dikkatle<br />
dinlendi.<br />
‹slam ülkeleri konferanslar›nda, ‹zzetbegoviç'in inisiyatifi üzerine, S›rplar'›n<br />
Kosova'da yapt›¤› terör üzerinde duruldu. Kendisi, Sancak problemine dikkat<br />
çekip, S›rbistan'daki Müslümanlar'›n bulundu¤u tehlikeleri gösterdi. Tahran'da<br />
1997 y›l›nda yap›lan ‹slam Konferans› Örgütü toplant›s›nda Müslüman<br />
halk›n›n durumunu dikkatli bir flekilde analiz etti. Yanl›fl anlafl›lma tehlikesine<br />
ra¤men, Tahran'da aç›kça flunu söyledi: "Bat› çürük de de¤il, yozlaflm›fl da<br />
35
de¤il, bozuk da de¤il.” Onun flüphesi yok: ‹slam en iyisi; ama biz, en iyileri de¤iliz. Bat›'n›n ilerlemesinin<br />
tüm kötü yanlar›na ra¤men, iyi yönlerini de gösteriyor. Aliya ‹zzetbegoviç do¤ru sözlü ve aç›k bir insand›.<br />
Kendini aldatmay› sevmiyor, çünkü dürüstçe farketti¤i gibi, güzel yalanlar›n faydas› olmuyor, bazen ac›<br />
gerçekler flifa verici olabiliyor. Kur'an onun ilham ve esin kayna¤› olup, içinde tüm yan›tlar› ve yönlendirmeleri<br />
bulabiliyor, bu yüzden Müslüman halk›na e¤itim görmesini ve Kur'an'da emredildi¤i gibi okumas›n› söylüyor:<br />
"‹yilikte Yar›fl›n..."<br />
‹slam'›n mesajlar›n› ola¤anüstü bir flekilde iletiyor; Bat› politikac›lar›yla toplant›lar›nda ço¤u kez ‹slam<br />
ve Müslümanlar hakk›nda var olan stereotipleri düzeltiyor. Kendi siyasi hareketleri ve otorite gücü ile<br />
‹slam dünyas› taraf›ndan önde gelen bir devlet adam› ve lider olarak tan›n›r, Bat› ise onu siyasi zekas›<br />
ve ölçülülü¤ü ile tan›m›flt›r.<br />
Uluslararas› Topluluk aç›s›ndan Aliya ‹zzetbegoviç yetkili ve yeri de¤ifltirilemeyen bir siyasi figürdür<br />
ve bir gerçe¤i temsil etmektedir. Bosna Hersek'in gelece¤i hakk›ndaki görüflmelerin onsuz yap›lamayaca¤›<br />
ve mümkün olamayaca¤› herkes taraf›ndan anlafl›lm›flt›r. Bosna Hersek topra¤›n›n halen titredi¤i ve yeni<br />
yap›lan Bosna binas›n›n temelleri üzerine infla edilen Dayton yap›s›n›n henüz sars›ld›¤› bir ortamda Aliya<br />
‹zzetbegoviç çok kökenli bir toplumu ve ›rkç›l›¤›n varl›¤›n› halen hissettirdi¤i bir ortamda bulunan bir<br />
devleti infla etmeye yönelmifltir. Yeni bir Bosna Hersek infla etme tutkusuyla, karfl›l›k verme yükü alt›nda<br />
kalmay›p, daha düne kadar karfl›t› ve savafl düflman› olan insanlara bir diyalog sunmaya çal›flt›. Ba¤›ms›zl›k<br />
Bayram› vesilesiyle 1 Mart 1998 tarihinde tüm Bosna halk›na ve vatandafllar›na gönderdi¤i mesaj›<br />
hat›rl›yorum:<br />
“...Bar›fl gelmifltir, ama yaflad›¤›m›z cehennemden tafl›d›¤›m›z travmalardan dolay› içimizde<br />
hâlâ huzursuzluk vard›r. fiimdi ülkemizi yenileme yolunday›z, yüzümüzü bir daha gelece¤e<br />
do¤ru çevirip, farkl›l›klar› unutup, s›n›rs›z bir Avrupa'n›n parças› olma çabas›nda görüfl<br />
birli¤ine varm›fl Bosnal›lar olarak tekrar yenmeye çal›flmal›y›z. Geçmiflimizi hâlâ unutamad›¤›m›z<br />
için bu zor bir görev olacakt›r. Ama baz› insanlar›n yüreklerinde hâlâ dinmeyen kine karfl›<br />
kinli davranmamam›z Bosna'n›n as›l gücünü gösterecektir. Bunu baflar›rsak çok etnikli Bosna<br />
Hersek projesi de baflar›lm›fl olacakt›r...."<br />
Bu mesaj›n h›zl›ca okunmas› bile içinde etnik görüfl darl›¤›n›n olmad›¤›n› fark etmek için yeterlidir.<br />
Mesaj Bosna Hersek'teki herkesi; S›rplar'›, H›rvatlar'› ve Boflnaklar'› ba¤lamaktad›r. Kozmopolitli¤i<br />
çok belirgindir ve Bosna Hersek'in etnik ayr›mc›l›ks›z yeni bir yüze sahip olma çabas› çok aç›k bir flekilde<br />
görülmektedir. Tabii ki, bu flekilde ancak; dar milli ç›karlar aras›na hapsedilmemifl gerçek liderler<br />
konuflabilir. Maalesef, yaratt›¤› Milli Demokratik Devlet konsepti Bosna Hersek d›fl›nda sempatize<br />
edilen ve yenilmeyen Büyük S›rp ve Büyük H›rvat ›rkç›l›¤› ile sürekli karfl› karfl›yad›r. Ama o yine de<br />
vazgeçmiyor. Irk flovenizminin mevcut oldu¤u ortamda neredeyse imkans›z olarak görünen çok etnikli bir<br />
toplumu ve devleti yenileme görevini yapmaktan geri kalm›yor.<br />
Savafl sonras› y›llar›nda zorla getirilen bar›fl içinde toplum krizi alabildi¤ine derin, k›flk›rtmalar son<br />
derece belirgin, istikrar taraftarlar› ile istikras›zl›k güçleri sahnede, Bosna'ya evet ve hay›r diyenler karfl›<br />
karfl›yad›r. Aliya ‹zzetbegoviç'in üzerinde çaba gösterdi¤i merkezî kurumlar›n kurulma süreci çok s›k›nt›l›<br />
36
ve yavafl ifllemektedir. Daha düne kadar tüm savafl araçlar› ile Bosna Devleti'ni harap eden, bugün ise<br />
yenileme sürecini ve mültecilerin geri dönüflünü çok farkl› engel mekanizmalar›yla durdurmaya ve Bosna'n›n<br />
devlet bütünlü¤ünü yok etmeye çal›flanlarla iflbirli¤i yapmak zorundad›r. Bu savafl sonras› y›llar›nda Aliya<br />
‹zzetbegoviç'in görevi sald›r›lar›n aç›k olarak yap›ld›¤› döneme göre daha kolay de¤ildir. Dayton Bar›fl<br />
Dönemi'nde de savafl farkl› araçlarla devam ettirilmektedir.<br />
Bosna Hersek'e sald›r›lar döneminde kurban olarak savunmas›n› engelleyen ve silah ithalat›na ambargo<br />
uygulayan Uluslararas› Topluluk, flimdi de Dayton bar›fl ortam›nda çifte standart uygulamaktad›r ve bunu<br />
yaparken de tutarl›l›ktan yana de¤ildir.<br />
Dünyan›n de¤iflik güç merkezlerinden Belgrat'a aç›lan davay› geri çekmeye yönelik aç›k veya gizli<br />
bask›lara ancak Aliya ‹zzetbegoviç gibi güçlü bir otorite adam› dayanabilirdi. Halbuki, dokuz y›l sonra<br />
verilen hüküm, uluslararas› hukukçuluk uygulamalar› tarihine adaletsizli¤in galibiyeti, bir çeflit komedi ve<br />
hatta devlet terörizmini davet eden tehlikeli bir istisna olarak geçecektir. Aliya ‹zzetbegoviç'in zalimlerin<br />
adaletli bir flekilde cezaland›r›lmalar› konusundaki çabas›n›, Dünya'da bask› alt›nda bulunan ve özgürlüklerini<br />
çok pahal›ya ödeyen di¤er halklara yap›lan destek olarak da anlamak gerekir. Bosnal› Müslümanlar'›n<br />
hayatta kalmalar› için verdi¤i mücadele; asl›nda mant›kl› insan kitlesine yönelik; devlet terörizmi, baflkas›na<br />
ait topraklar›n zapt›, s›n›rlar›n de¤iflimi, küçük milletlerin yok edilifli ve genetik kal›t›m dahil, her türlü<br />
kültür ve miras›n yok edilifli için mazeret bulan zulümkarlara ve Machiavelli mant›¤›na karfl› ç›kmaya<br />
yönelik anlam› aç›k bir davettir.<br />
Konuyu özetlemek istiyorum. Aliya ‹zzetbegoviç flüphesiz bir devre damgas›n› vurmufltur. Arkam›zda<br />
kalan dramatik yüzy›lda, Boflnaklarla Bosna'n›n, hatta tüm Boflnak Tarihi'nin en önemli kiflili¤iydi.<br />
Karakterinin bafll›ca yap›s› narin bir insanc›l›kla örülmüfl olmas›na ra¤men, Aliya ‹zzetbegoviç bir<br />
hayalperest de¤ildi. Ayaklar›n›n üstünde kuvvetlice duran ve etraf›ndaki koflullar› ve gerçekleri büyük bir<br />
ciddiyetle kabul eden bir kifliydi. Bu sayededir ki, müzakerelerde ola¤anüstü bir kabiliyet sergiledi, uzlaflma<br />
onun en güçlü silah›yd›. O güç gerçeklere, bir bilgenin kabiliyetiyle al›fl›yor, böylece kötü bir müzakere<br />
ortam›n› iyiye çevirebiliyor, hatta ço¤u kez kesin zannedilen yenilgiyi bile önleyebiliyordu.<br />
Bosna Ordusu'nun onun ak›ll› liderli¤inin bayra¤› alt›nda düzenlenmesi ve büyümesi sayesinde Boflnaklar<br />
politik kuram ve uygulamada flimdiye kadar görülmemifl bir deneyden sa¤ kurtuldular. ‹zzetbegoviç'in<br />
kiflili¤inin özellikle ahlaki taraf› insan› hayran b›rakmaktad›r. Onun, ac›mas›z politika dünyas›ndaki<br />
maneviyat› ve insanseverli¤i eflsizdir.<br />
Dünya kendisini, uluslararas› siyaset çamurunda neredeyse kaybolan insanl›k de¤erini bulmufl ve<br />
korumay› bilmifl flerefli bir lider olarak tan›r.<br />
Kendisi karizmatik biridir. Aç›klama yaparken inand›r›c›, anlat›rken önericidir. O orta çizgide yürüyen;<br />
sevincinde, üzüntüsünde, kazanc›nda, kayb›nda, takdir ve elefltirisinde... herfleyinde ölçüsü olan bir adamd›r.<br />
Aliya ‹zzetbegoviç benzeri bir daha ç›kmayacak bir siyaset flövalyesi, özellikle zafer an›nda önüne geçilemez<br />
bir centilmendir; çünkü o, düflman›n›n yenilgisinden zevk ç›karmaz ve yenerken herkesin bekledi¤i hislerini<br />
ortaya dökmez. O kendisine kötülük yapan en büyük düflmanlar›ndan dahi nefret etmeyi bilmez.<br />
‹zzetbegoviç Makyavel'in antipotudur. Gücü ve zorbalar› hor görmezdi, ruhu özgürlü¤ü arzulard›. Ona<br />
göre amaca ulaflmada her araç yasal de¤ildi. Aliya ‹zzetbegoviç, Platon'un Diyalo¤’unda bahsedilen,<br />
kötülü¤e dayanman›n/sabretmenin kötülük yapmaktan daha iyi oldu¤unu düflünen Sokrat't›r. Aliya,<br />
Sokrat'›n da inand›¤› tutkuyla bu ahlaki gerçe¤e inan›yordu, dünyan›n kendi pragmatik ve faydac›l<br />
37
sebeplerinden dolay› bu gerçe¤i anlamad›¤›n›, anlasa da kabul etmedi¤ini bilmesine ra¤men... Bu;<br />
Tanr›'ya inanan, dinde güç ve aç›k yol bulan büyük ve iyi insanlar›n tipik bir özelli¤idir. Cumhurbaflkan›<br />
‹zzetbegoviç ilham›n› ve tüm sorular›na cevaplar› ‹slam'da bulmufltur. Onun Makyavel'e karfl›t tutumlar›nda<br />
ve Gandi'yi an›msatan yard›mseverlili¤inde, güncel politik davran›fllar ba¤lam›nda zor anlafl›lan ve Allah'›n<br />
kendisine hikmet verdi¤i ender bir yetenek görüyoruz. Bu yüzden Aliya özel biriydi.<br />
Aliya ‹zzetbegoviç çok etnikli Bosna'y›, aç›k bir flekilde dile getiren bir sesti ve bugün siyaset sahnesine<br />
ç›k›fl›n› ve eme¤ini düflünürken, yabanc›lar›n ona bizden fazla anlay›fl ve sayg› gösterdiklerine daha da fazla<br />
inanmaktay›m. Ama tarih de böyle örneklerle dolu de¤il mi? Zaten, vefat y›ldönümünde memleketi d›fl›nda<br />
tam bir ciddiyet ve bilimsel sorumluluk ile düzenlenen bu büyük oturum da buna flahitlik etmektedir.<br />
38
Muharrem SEVL<br />
TRT-INT Kanal Koordinatörü<br />
Kadeh Ba¤›n› K›ran “DEDO”<br />
T›pk› ilahide söylendi¤i gibi; "Göçtü kervan, kald›k da¤lar bafl›nda".<br />
Bosna ad›n›n yok edilmesine direnen, böylece Avrupa'da ikinci bir 'Endülüs<br />
Vakas›'n›n yaflanmas›na f›rsat vermemeye çal›flan bilge insan, Aliya<br />
‹zzetbegoviç göçüp gitti¤inde akl›ma gelen sadece bu ilahi oldu.<br />
Onu bazen, "Düflmanlar›m›z burada! Dostlar›m›z nerede?" diye feryat<br />
edifliyle duyduk, bazen de "Düflmanlar›m› bir politikac› olarak affedebilirim<br />
ama bir insan olarak asla!" diyecek kadar so¤ukkanl› durufluyla tan›d›k.<br />
Bazen de "Do¤u ve Bat› Aras›nda ‹slam" düflüncesi ile hepimizi anlat›rken,<br />
ayn› zamanda hepimize ‹slâm'› da anlatt›.<br />
SDA'n›n (Demokratik Eylem Partisi) Genel Kurulu'nda kendi halk›na<br />
yapt›¤› veda konuflmas›, asl›nda bütün Müslümanlar'a bir vasiyetti:<br />
"Bu günleri gösteren yüce Allah'a hamd ediyorum. Tarihimizi kan›m›zla yazd›k.<br />
fiehitlerimizi rahmetle an›yoruz. Onlarla inflaallah Cennet'te buluflaca¤›z, onlar›<br />
Allah'›n ve meleklerinin huzurunda flanl› direnifllerinden dolay› kutlayaca¤›z.<br />
Allah'a hamd ediyorum ki bugün elimde dalgalanan bayra¤› teslim edece¤im<br />
inanm›fl yüz binler var. Art›k Bosna Hersek hür ve bayra¤›m›z kendi topraklar›m›zda<br />
dalgalan›yor. Selam sana ey halk›m. ‹man›n›za, bayra¤›n›za ve devletinize s›ms›k›<br />
sar›l›n!"<br />
Biz, görebildi¤imiz kadar 'yak›n', dokunamad›¤›m›z kadar 'uzak'<br />
bir vatanda olup bitenlere anlam vermeye çal›fl›rken; o tan›kl›k etti;<br />
tan›kl›¤a ça¤›rd›.<br />
"Yeni Düzen... Eski Düzen..." 1<br />
Aliya'n›n 16 yafl›nda bafllayan mücadele sürecinde, hapishaneler "oldukça<br />
1<br />
Küreselleflme diye adland›r›lan bu 'yeni sistem' asl›nda eski bir sistemdi; herkesin ve<br />
her kültürün birbirine benzemesi gerekti¤i gibi bask›c› bir anlay›fl›n, 'zihinsel dönüflüm<br />
gerekli' dayatmas›yla, var olan farkl› anlay›fllardan birinin lehine her fleyin de¤iflmesine<br />
'evet' dendi. 'Lehine feragat edilen' fley, bugün ad›na kapitalizm dedi¤imiz ve bundan<br />
nas›l kurtulaca¤›z diye daha fazla kafa yormam›z gereken sistemin ad›d›r.<br />
39
genifl bir yer tutar." ‹zzetbegoviç, Kas›m 1988'de zindandan ç›kt›¤›nda dünyada "Sovyet Bloku"na ba¤l›<br />
rejimler çöküfl sürecine girmiflti. Aliya ‹zzetbegoviç de Bosna-Hersek eyaletinde Demokratik Eylem<br />
Partisi'ni (SDA-Stranka Demokratiske Akcije) kurdu. SDA, Bosna-Hersek'te Aral›k 1990'da gerçeklefltirilen<br />
genel seçimlerden önemli bir baflar›yla ç›kt›. Lideri Aliya ‹zzetbegoviç, cumhurbaflkan› oldu.<br />
Bosna-Hersek de 1 Mart 1992'deki referandum sonras›nda ba¤›ms›zl›¤›n› ilan etti. Çünkü yap›lan<br />
referandumda halk›n % 62,8' i ba¤›ms›zl›¤› tercih etmiflti. Ancak hemen arkas›ndan S›rplar Bosna-Hersek<br />
yönetiminde söz sahibi olan Müslümanlar'a savafl açarak yeni bir katliam hareketi bafllatt›lar. H›rvatistan<br />
ve Slovenya'n›n ba¤›ms›zl›k mücadelesine destek olan Avrupa ülkeleri ve ABD Bosna-Hersek'i S›rp<br />
vahfleti karfl›s›nda yaln›z b›rakt›. Bu iflgal hareketi bir milyona yak›n Müslüman'› göçe zorlad›. S›rplar<br />
iflgal ettikleri yerlerde hem katliam hem de y›k›m gerçeklefltiriyorlard›. Özellikle camileri ve ‹slâmî izler<br />
tafl›yan tarihî eserleri y›kmaya özen gösteriyorlard›. Boflnaklar bütün bu olup bitenlere karfl› direnmeye<br />
çal›fl›rken, kendilerini yok etmek isteyenlere "kötülü¤ün ordular›" diye ne de güzel bir isim bulmufllard›.<br />
Müslümanlar'a karfl› 700.000 mermi atefllendi savafl boyunca. O yine de, savaflç›lar›na yapt›¤›<br />
konuflmada itidal tavsiye etmeye devam ediyordu:<br />
"Bo¤azland›k, kad›n ve çocuklar›m›z öldürüldü, camilerimiz y›k›ld›, ama biz kad›n ve çocuklar›<br />
öldürmeyece¤iz, kiliseleri y›kmayaca¤›z... Çünkü sayg› duydu¤umuz Kitap'ta öyle yazmaktad›r."<br />
1994'ün sonuna gelindi¤inde Müslümanlar'dan 250 bin kifli öldürülmüfl, bir milyon kifli de göçe<br />
zorlanm›flt›. ABD ile AB ise, 1995'te, tamamen S›rplar’› kollayan ve Müslümanlar'a haks›zl›k eden<br />
Dayton Andlaflmas›'n› dayatt›. Andlaflma nüfus bak›m›ndan az›nl›k durumundaki Bosna-Hersek S›rplar›'na<br />
ülkenin %49'ünü veriyor, kalan %51'i de Müslümanlar'la H›rvatlar'a b›rak›yordu. Oysa savafl›n bafllamas›ndan<br />
hemen önce gerçeklefltirilen 1991 say›m›na göre Müslümanlar nüfusun %44'ünü, H›rvatlar %17'sini (ikisi<br />
birlikte %61), S›rplar %31'ini, kalan nüfusu da baflta Slovenler olmak üzere di¤er dinî ve etnik unsurlar<br />
oluflturuyordu.<br />
Dünyan›n bütün efendileri 'Dayton'u imzalamas› için Aliya ‹zzetbegoviç'e bask› yap›yordu. Aliya da<br />
"Eve; ‘Savafla devam!’ cümlesiyle mi yoksa bu berbat anlaflmayla m› dönece¤im? Çarm›ha gerilmifl ‹sa<br />
gibiyim." diyerek karfl›l›yordu bu bask›lar›. ‹zzetbegoviç, bu anlaflman›n tarafl› ve haks›z oldu¤unu<br />
bilmesine ra¤men Bosna-Hersek'teki Müslümanlar'›n var oluflla yok olufl aras›nda bir tercihle karfl› karfl›ya<br />
b›rak›ld›klar›n›, 'kötülü¤ün ordular›na' karfl› yaln›z kald›klar›n› gördü¤ünden kabul etmek zorunda kald›.<br />
Dayton Andlaflmas› sonras› yapt›¤› konuflmada; "...Bu adil bir bar›fl olmayabilir; ama savafl›n<br />
sürdürülmesinden daha adildir. Bu flartlar alt›nda böylesi bir dünyada, daha iyi bir bar›fl elde edilemezdi"<br />
diyerek bugünkü dünyada 'adaletin çabuk gelmedi¤ine' vurgu yaparken, bütün dünyay› da adalete davet<br />
ediyordu, gücü yetti¤ince. Kendisini elefltirenleri ise, "Dostlar›m d›fl›nda kalanlar›n ne düflündü¤ü<br />
umurumda bile de¤il..." sözleriyle yan›tlayacakt›.<br />
"Ruhumuzu fieytana Satmayaca¤›z..."<br />
Aliya; "Kültür, dinin insan üzerindeki ya da insan›n kendi üzerindeki etkisinden ibarettir. Kültürün amac›<br />
terbiye sayesinde kendi kendine hâkim olmay› sa¤lamakt›r” diyordu. 'Kötülü¤ün Ordular›'n›n bafl›nda, iyili¤in<br />
tam karfl›s›ndaki cephede yer alan S›rp Radovan Karadziç, -Aliya'n›n bu söylediklerinin ne kadar do¤ru<br />
oldu¤unu isbat edercesine- Boflnaklar'a sald›r›lar›n bafllad›¤› günlerde, International Herald Tribune Gazetesi'ne<br />
verdi¤i demeçte; "Müslümanlar gittikçe köklerine dönüyorlar. Bu yüzden küçük bir Müslüman topluluk dahi<br />
40
Avrupa için bafl a¤r›s› olacakt›r. Osmanl›, Avusturya-Macaristan, Nazi ya da<br />
Tito'nun komünistlerine ra¤men asla erimemifl bir erime potas›d›r. Bu nedenle,<br />
ilk planda etnik bir çat›flmadan söz etmek yanl›flt›r. Bu dinsel ve kültürel bir<br />
sorundur." diyordu. Oysa Aliya ve dostlar›n›n yetiflti¤i kültürel/dinî iklimi<br />
oluflturan, Mübarek Kitab’›n, "Bir toplulu¤a olan öfkeniz sizi adaletsiz<br />
davranmaya sevk etmesin.” (Mâide 5:2) emriydi.<br />
Karadziç'in IHT Gazetesi'ne verdi¤i demece yak›n bir tarihte, Aliya<br />
1994 y›l›nda The Times'a verdi¤i mülakatta, Bat›'ya flöyle sesleniyordu:<br />
"Halk›m›z güneflin alt›ndaki yerini kendi sa¤lamlaflt›rmal›d›r. Kimseden<br />
özgürlü¤ü bize bir tabakta sunmas›n› beklemiyoruz. Bu itibarla da do¤rudan<br />
yard›m›n›z› istiyor de¤iliz, ayakta kalma mücadelemizde bize engel<br />
olmaman›z› istiyoruz... (Zaman zaman) taktik hareket etmeye mecbur<br />
b›rak›ld›k fakat ruhumuzu fleytana satmayaca¤›m›zdan eminim."<br />
Söylediklerini tekzip edebilecek davran›fllardan gücü yetti¤ince kaç›nd›.<br />
O inand›klar›ndan 'emin'di ve hep 'emin' bir insan olarak yaflad›.<br />
Aliya ‹zzetbegoviç, mütevazi evinde sadece emeklilik maafl›yla<br />
geçiniyordu. Son an›na kadar da hep sade bir hayat yaflad›... Arkas›nda mal<br />
mülk de¤il, halk›na hürriyet kazand›ran örnek bir mücadele ve bizlere ›fl›k<br />
tutan eserler b›rakt›.<br />
Kimli¤ini gizlemek gibi gönülden uzak bir zihnî yap›ya hiçbir zaman<br />
teveccüh etmedi. O Müslüman kimli¤ini hep önde ve vazgeçilemez olarak<br />
gördü. Avrupa Güvenlik ve ‹flbirli¤i Teflkilat› Zirvesi'nde, 52 ayr› ülkenin<br />
devlet veya hükümet baflkan›n›n kat›ld›¤› toplant›da kadeh ba¤›n› k›ran tek<br />
lider o idi.<br />
Burada, kadeh ba¤› diye tan›mlanabilecek olan fley, sadece flekilsel<br />
de¤il, ayn› zamanda zihinsel bir ba¤ anlam›n› da tafl›maktad›r. 2 Çünkü o<br />
biliyordu ki; her insan›n, her inanc›n 'alâmet-i fârika'lar› vard›r. Ve insanlar,<br />
inançlar; bu farklar›, bu iflaretleri üzerlerinde tafl›d›klar› müddetçe kendileri<br />
olurlar. Aliya ‹zzetbegoviç, orada bulunan herkesin kadehini havaya<br />
2 ‹ki yüz y›l› aflk›n bir zamand›r Müslüman dünyas›nda olup-bitenlere bak›ld›¤›nda,<br />
yap›lan bütün de¤iflikliklerin dinî ve/veya kültürel anlamlar›n›n ne oldu¤unun, ne ifade<br />
etti¤inin öneminden daha çok; bu de¤iflikliklerin 'toplumsal anlamda rasyonel(!) olupolmamas›'n›n<br />
önemi vard›. Halen de öyledir. fiunu demek istiyorum; "gâvura gâvur<br />
denmemesi gerekti¤i" dünden bugüne, Bat›l›laflma/Modernleflme çabalar›, tam da<br />
Bernard Lewis'in 1953 y›l›nda ‹stanbul'un fethinin '500. y›ldönümü' dolay›s›yla yazd›¤›<br />
makalede, dediklerini hakl› ç›karmaktad›r; "‹stanbul'un kaybedilmesi, kuflkusuz hem<br />
H›ristiyanl›k âlemi hem de Avrupa için bir yenilgiydi, yine de bir zamanlar korkuldu¤u<br />
gibi topyekûn bir yenilgi de¤ildi. Türkler'in bugün büyük zaferlerinin 500. y›ldönümünü<br />
Müslüman takvimiyle de¤il, Gregoryen takvimiyle kutluyor olmalar› hiç de önemsiz<br />
de¤ildir." (Bernard Lewis, Babil'den Dragomanlara, Çev. Ebru K›l›ç, Kap› Yay›nlar›,<br />
Ocak-2008, 5. 199)<br />
41
kald›rarak 'flerefe' dedi¤i bir ortamda, b›rak›n kadeh kald›rmay› elini kadehe bile uzatmayan tek liderdi;<br />
onlara “Ben farkl›y›m ve sizin gibi de¤ilim/sizden de¤ilim” demenin baflka bir yoluydu. T›pk› Hz. Ömer'in<br />
dedi¤i gibi: "Seni hak üzere nebi olarak gönderen Allah'a yemin ederim ki, müflrikli¤imi aç›kça ilan<br />
etti¤im gibi, Müslümanl›¤›m› da ilan edece¤im..."<br />
O Hep Zoru ve Çileyi Seçti<br />
En zor flartlarda bile adaletin üstünlü¤ünü esas alan bir ahlak anlay›fl›yla, dostlar›yla 'yol üzre' olman›n<br />
örne¤ini verirken, düflmanlar› üzerinde de sayg› uyand›rm›flt›... Asla kin duygusuna kap›lmayan; her<br />
zaman iyili¤in ve ahlak›n, adaletin gerçekleflmesini gözetleyen bir fazilet timsali olarak parlad›.<br />
Ve soruldu¤unda kendisine, “Daha önce size eziyet edenlere nas›l davranacaks›n›z?” diye, verdi¤i<br />
cevap tarihe alt›n harflerle kaz›nd›: "Zalimlere gelince, onlara adaletten baflka hiçbir fley borçlu de¤iliz!"<br />
Son Güzel Dedomuz!<br />
‹zzetbegoviç yaln›zca bir önder de¤ildi. Kendi deyifliyle, "as›rlard›r büyük s›n›rda, Bat› ile Do¤u<br />
dünyalar›n›n kesiflme çizgisinde yaflayan ve her ikisine de aidiyet hisseden" Müslüman bir arac›yd›...<br />
Onun için ne kadar çok fley söylenebilir: Bilge Kral, Son Osmanl›, Rumeli Dervifli...<br />
Dedo... Son Güzel Dedomuz<br />
Onunla ayn› ça¤da yaflamak bir ayr›cal›kt›. Onu, büyük bir flölenle bir baflka büyük flölene u¤urlarken,<br />
yaflayanlar aras›ndaki en büyük dayana¤›m›z› da u¤urlad›¤›m›z› biliyorduk.<br />
Ve dillerde; dualarla birlikte, tüm Boflnaklar'›n bildi¤i, 1993 y›l›nda onun için yap›lm›fl "da te nije<br />
Alija" na¤meleri vard›... Herkes o günlere geri döndü. Yaflananlar hat›rland› bir kez daha. Ve herkes ayn›<br />
fleyi düflündü:<br />
"Ya sen olmasayd›n Aliya..."<br />
42
Prof. Dr. Kasim TRNKA<br />
Bosna Hersek Anayasa Mahkemesi Baflkan›<br />
Aliya ‹zzetbegoviç:<br />
Bosna Hersek’in Devlet Olma Mücadelesi Paradigmas›<br />
Geçen asr›n sonu ile bu asr›n bafllang›c›nda k›r›lma noktas› olan, Bosna<br />
Hersek Cumhuriyeti'nin ve Bosnal› - Müslüman milletin egemenli¤inin ve<br />
kaderinin karar›n›n verildi¤i tarihî süreçlerde, Aliya ‹zzetbegoviç bir devlet<br />
adam› ve halk lideri olarak anahtar pozisyonunda bulunmaktayd›. Günümüzde<br />
onun katk›lar›n›n hem devleti hem de halk› için paha biçilemez oldu¤unu<br />
güvenle iddia edebiliriz. O; çok sa¤lam felsefe ve ahlak prensipleri, etik<br />
tutumlar› ve dinî inançlar› sayesinde baflar›l› oldu¤u, çok karmafl›k flartlar<br />
alt›nda faaliyet gösteriyordu. Stratejik düflünme biçimi ve milli ve dinî<br />
kimliklerine sayg› duyuldu¤u demokratik bir toplumun de¤erlerine yönelik<br />
istikrarl› tercihleri, Bosna Hersek'in bir cumhuriyet olarak kalmas›n›,<br />
Boflnaklar'›n ve ‹slami de¤erler olan hümanizm ve hoflgörünün yaflat›lmas›n›<br />
sa¤lam›flt›r. fiartlar gere¤i, tavizleri de öngören uzlaflmay› infla etme<br />
yetene¤ini göstererek bazen pragmatik olarak da aktif olmak zorundayd›.<br />
Buna ra¤men stratejik hedeflerinden hiçbir zaman vazgeçmemifltir. Bundan<br />
dolay›, çok zor flartlar alt›nda gerçekleflen faaliyetleri devlet ideolojisi için<br />
verilen mücadelenin paradigmas› olarak ele al›nabilir.<br />
Aliya ‹zzetbegoviç'in faaliyet gösterdi¤i flartlar› görebilmek için Bosna<br />
Hersek'in egemenli¤inin anahtar›n› teflkil eden tarihî boyutlar›n› ve Aliya'n›n<br />
lider pozisyonda bulundu¤u dönemin özel flartlar›n› göz önüne sermek<br />
gerekir.<br />
Bosna'n›n egemenli¤i hakk›nda ilk tarihî kaynaklar onuncu yüzy›l›n ilk<br />
yar›s›na dayanmakta olup, Bizans çar› Konstantin Porfirogenet'in 945<br />
y›l›nda yazd›¤› De Administrando Imperio adl› eserinde zikredilmektedir.<br />
1463 y›l›nda Türk hakimiyeti alt›na girmifltir. Devlet egemenli¤inin bu çok<br />
as›rl› döneminde Bosna devleti, bir Orta Avrupa feodal devletinin tüm<br />
özelliklerini tafl›yordu. 1878 y›l›na kadar Türk hâkimiyeti alt›nda kalm›fl<br />
ve bu tarihte, Berlin Kongresi'nde al›nan karara dayan›larak Avusturya<br />
taraf›ndan iflgal edilmifltir. Birinci Dünya Savafl›'ndan sonra, kendi<br />
kurulufllar›n›n tan›d›¤› kararla Yugoslavya Kraliyeti'ne kat›lm›flt›r. ‹kinci<br />
43
Dünya Savafl›'ndan sonra, yine yasal olarak seçilen kendi organlar›n›n karar›yla Sosyalist Yugoslavya'ya<br />
dahil olmufltur. Bu ortak devletin da¤›lmas›yla Bosna Hersek 1992 y›l›n›n Nisan ay›nda uluslararas›<br />
düzeyde egemen ve ba¤›ms›z bir devlet olarak tan›nm›flt›r.<br />
Hem ba¤›ms›zl›¤› döneminde hem de di¤er cumhuriyetler içerisinde bulundu¤u dönemde Bosna<br />
Hersek'in tarihî sürecini birkaç önemli faktör karakterize etmektedir:<br />
1. Jeopolitik konumu gere¤i çeflitli medeniyetler, dinler ve kültürler bu bölgede karfl›laflm›fl ve<br />
etkileflmifllerdir. Farkl› milletlere ve dinlere ait insanlar, sadece birarada de¤il, as›rlarca beraber<br />
yaflam›fllard›r. Farkl› gelenek ve görenekler devam ettirilmifl ve sayg›yla karfl›lanm›flt›r. Bu flekilde<br />
‹slam, H›ristiyanl›k, Katoliklik, Yahudilik'le beraber Boflnak, S›rp, H›rvat, Yahudi ve di¤er milletlere<br />
ait insanlar›n bir arada yaflamas›n›n ve hoflgörünün kültürü geliflmifltir.<br />
2. Maalesef tarihî seyir içerisinde bazen yaflanan çat›flmalar bu farkl›l›ktan ileri gelmiyor, genel<br />
olarak komflu ülkelerin milliyetçi ve yay›lmac› tutumlar›ndan kaynaklan›yordu.<br />
3. Devletin ba¤›ms›zl›¤› döneminde ve di¤er devletler içerisinde oldu¤u nadir durumlar ve k›sa<br />
dönemler haricinde, toprak bütünlü¤üne karfl› sayg› duyuluyordu, bu durum uluslararas› birkaç<br />
kere sözleflmelerle de birkaç kere tasdik edilmifltir.<br />
4. ‹ç bölünme hiçbir zaman milli veya dinî temellere dayal› de¤ildi ve hiçbir millet veya din<br />
Bosna Hersek'in herhangi bir bölgesi üzerinde ayr›cal›kl› bir hak iddia etmiyordu. 1992 ilâ 95 y›llar›<br />
aras›ndaki sald›r› gibi, böyle bir fley yapmaya yönelik nadir giriflimler, zorbal›k, etnik temizlik<br />
ve soyk›r›m olmadan gerçekleflemiyordu.<br />
Komflu ülkelerin rejimleri -S›rbistan ve H›rvatistan'›n büyük devlet hayalleri ve milliyetçilik ideolojilerisosyalist<br />
ve ortak bir devlet olan Yugoslavya'n›n parçalanmas›n›n Bosna Hersek topraklar›na do¤ru<br />
genifllemeleri için kendilerine bir flans verece¤i konusunda aldanm›fllard›r. Bosna Hersek'in daha önce<br />
ad› geçen bütün tarihî de¤erleri, aç›k sald›r› ve halk›n›n iç y›k›m konusunda k›flk›rt›lmas›yla tehlike<br />
alt›na sokulmaya, Bosna Hersek parçalanmaya ve devlet olarak ortadan kald›r›lmaya çal›fl›l›yordu.<br />
Aliya ‹zzetbegoviç bu dönemde (1989-90 y›llar›) Boflnak halk›n en güçlü siyasi partisinin (Demokratik<br />
Eylem Partisi) ve Bosna Hersek Cumhuriyeti'nin Baflkan› seçilmifltir. Onun bütün faaliyetleri ve özellikle<br />
Bosna Hersek'in egemenli¤i için verdi¤i mücadele çok zor flartlar alt›nda sürdürülmüfltür. Ad› geçen<br />
sosyal düzenin y›k›lmas›n›n ve ortak devletin parçalanmas›n›n yan› s›ra çok say›da insan›n ölmesine,<br />
maddi y›k›mlara, etnik temizli¤e ve soyk›r›ma neden olan sald›r›lar gerçekleflmifltir. Anayasal düzenin<br />
y›k›lmas›, kendi ba¤›ms›zl›¤›n› ilan eden para-devletler, S›rp ve H›rvatistan Cumhuriyetlerinin ilan etti¤i<br />
Hersek-Bosna'n›n ortaya ç›kmas›yla gerçekleflmifltir. Ülkenin savunulmas› için vatansever güçleri<br />
organize etmek, bar›fl planlar›n›n kurulmas› için de uluslararas› toplum ile çok say›da giriflimlerde<br />
bulunarak diplomatik mücadeleyi sürdürmek gerekiyordu.<br />
Bosna Hersek, bu flartlar alt›nda egemenli¤in en çetin s›nav›n› yafl›yordu. Aliya ‹zzetbegoviç, aç›k<br />
stratejik hedefler, pragmatik aksiyonlar ve çok say›da uzlaflma ile ülkelerini korumay› ve güçlendirmeyi<br />
baflaran vatansever güçlerin seferberli¤ine çok önemli katk›da bulunmufltur. ‹zzetbegoviç en hassas<br />
sorunlar konusundaki tutumlar›n› basit ve herkesin anlayabilece¤i bir flekilde ifade etmeyi biliyordu.<br />
Bunlardan baz›lar›na iflaret edece¤iz.<br />
44
Yugoslavya'n›n parçalanmas› konusunda flunlar› söylüyordu:<br />
"Savafl bafllamadan on ay önce... bu durumdan bar›flç›l bir ç›k›fl›n bulunmas›n› istedi¤imizi söyledik. Bosna<br />
Hersek'te olas› herhangi bir savafl›n, bulundu¤umuz durum göz önüne al›nd›¤›nda, çok kanl› ve özellikle<br />
Müslüman halk için trajik olaca¤›n› biliyor ve bu savafltan kaç›nmak için elimizden geleni yap›yorduk.<br />
Görüfllerimizi ve medeni bir çözüme ulaflman›n hangi flekilde mümkün olabilece¤ini belirttik, çünkü görüldü¤ü<br />
gibi Yugoslavya parçalanmak üzereydi. Bizzat benim bir sürü öneri sundu¤umu, bar›flç›l bir çözümün bulunmas›<br />
için o k›s›r konferanslara kat›ld›¤›m› biliyorsunuz... Bar›fl yolunun bulunmas› için harcad›¤›m›z çabalar belli<br />
ki büyük devlet hayalini kuran hegemonya politikas›yla çelifliyordu. Buna tahammül etmeyece¤imizi ve dolay›s›yla<br />
Bosnal› halk›n Milli Savunma Heyeti'ni oluflturdu¤umuzu belirttik." (‹zzetbegoviç - Seçilen Konuflmalar› -<br />
Mektuplar - ‹fadeler - Röportajlar toplam›ndan al›nt›d›r. Birinci Müslüman Ortak Toplum Yay›n›, Zagreb,<br />
1995, H›rvatça ve ‹ngilizce yay›n)<br />
Aliya ‹zzetbegoviç'in Bosna Hersek'in zorla sokuldu¤u savafl hakk›nda söyledikleri aras›nda flunlar<br />
yer almaktad›r: "Bu basit bir savafl, bize haz›rlamak istedikleri basit bir iflgal de¤ildir. Bu bir devleti,<br />
bir daha var olmamak ve bir halk› tek fert kalmamak üzere yok etme giriflimiydi."<br />
Savafl›n sonlar›na yak›n komflusunun Bosna'ya do¤ru büyük bir devlet kurma hayali hakk›nda<br />
konuflurken flöyle demifltir:<br />
"Büyük S›rbistan Projesi kesin olarak suya düflmüfltür. Bu proje uluslararas› düzeyde kabul gören<br />
Bosna Hersek'i y›kma plan› üzerine temellendirildi¤i için suya düflmüfltür. Çünkü bundan fazlas›<br />
soyk›r›m ve etnik temizlik üzerine dayal›yd›. Bir devlet, nas›l olursa olsun, sürekli öldürme, sivil halka<br />
zulüm ve tehcir; ibadethanelerin, kütüphanelerin ve hastanelerin y›k›m› üzerine kurulabilir mi?"<br />
‹zzetbegoviç ülkenin bütünlü¤ünün korunmas› yolunda ve özellikle komflu devletlerin ülkeyi parçalama<br />
giriflimlerine karfl› mücadele verirken, vatansever güçlerin gücünü ve rolünü vurguluyordu. Bosna'n›n<br />
parçalanmas› için aç›kça giriflimlerde bulunan H›rvatistan baflkan› Tudjman ile yapt›¤› bir konuflmay›<br />
hat›rlatarak flöyle demifltir:<br />
"Bir anda Tudjman bana flöyle dedi: 'Bosna'n›n ikiye bölünmesinin söz konusu oldu¤unu göz önünüzde<br />
bulundurun. fiimdi size, Müslümanlar'a aslan pay› düflecek flekilde üçe bölünmesi teklif edilmektedir.<br />
1939 y›l›nda olanlar› hat›rlay›n. S›rplar ve H›rvatlar bir masaya oturarak Bosna'y› bölüfltüler. Bu<br />
tekerrür edebilir. Bu tehlikeyi görmüyor musunuz?' fiöyle cevap verdim: 'Evet, o zaman Spaha'y› -<br />
Yugoslavya Kraliyeti Hükümeti'nde büyük bir etkisi olmayan Müslümanlar'›n o dönemdeki lideri- ça¤›r›p<br />
ça¤›rmayacaklar›n› sordular ve ça¤›rmamaya karar verdiler, fakat bugün Aliya ‹zzetbegoviç'i ça¤›rmamaya<br />
karar veremezler, çünkü onun arkas›nda iki yüz bin asker durmaktad›r. Ondan dolay› durum bugün<br />
biraz farkl›d›r."<br />
Ülkenin savunmas› gereken stratejik hedeflerinden de aç›k konuflmalar›nda s›kça bahsetmekteydi.<br />
1995 y›l›na girerken yay›mlad›¤› y›lbafl› mesaj›nda di¤er ifadeleri aras›nda flöyle demifltir:<br />
"Motivemiz, öncü ideolojimiz -e¤er mümkünse- Bosna Hersek'in bir ülke olarak uluslararas› düzeyde<br />
kabul edilen s›n›rlar› dahilinde kalmas› ve onun gelecekte, hiç kimsenin dininden, milliyetinden ve siyasi<br />
inanc›ndan dolay› zulüm görmeyece¤i özgür ve demokratik bir ülke olarak geliflmesi için unsurlar›n<br />
korunmas› fleklindeki as›l hedefimizi tehlikeye atmadan halk›m›z›n can kayb›n› önlemekti."<br />
Uluslararas› toplum, özellikle de Birleflmifl Milletler ve Avrupa Birli¤i, Bosna Hersek'teki savafl›n<br />
sebepleri ve hususiyeti konusunda tutarl› bir davran›fl gelifltirmeyi baflaramad›lar, sald›r›n›n durdurulmas›<br />
45
ve adil bir bar›fl›n sa¤lanmas› için bir giriflimde bulunmay› beceremediler.<br />
Uluslararas› hukuka uygun prensipli çözümlerden ziyade reel-politika ve<br />
uluslararas› toplumdaki güçlerin iliflkilerine odaklanan çok say›da bar›fl<br />
plan› kuruldu. ‹zzetbegoviç çok s›k ve a¤›r kararlar vermek ve -eksikliklerinin<br />
de tamamen fark›nda olarak- bu tür planlar›n kabul edilmesine yönelik<br />
öneriler sunmak durumundayd›. Buna ra¤men, bu tür planlar›n "kabul veya<br />
reddedilmesiyle daha çok mu kaybedilmekte yoksa daha çok mu<br />
kazan›lmakta" hususunu zekice de¤erlendiriyordu. Böyle bir plan›<br />
de¤erlendirirken flöyle demifltir:<br />
"Bosna'n›n bölüflülmesini kabul etmek yenilgi kombinasyonu olurdu. Öte<br />
yandan bu plan aç›k ve tereddütsüz bir flekilde Bosna Devleti'nin, uluslararas›<br />
düzeyde kabul edilen s›n›rlar içerisinde egemenlik ve bütünlü¤ünü, zaman<br />
afl›m› söz konusu olmayan özel mülkiyet hakk› ile, yerlerinden sürülenlerin<br />
evlerine dönme hakk›n› tasdik etmektedir.<br />
‹yimser olmayanlar bu bildirgelerin sadece k⤛t üzerinde ölü bir flekilde<br />
kald›¤›n› söyleyecekler ve ben onlara soruyla yan›t verece¤im: Kendilerinin<br />
daha iyi bir teklifi var m›? Bosna flu anda bir flekilde bölünmüfltür ve bu plan<br />
ile Bosna'n›n egemenli¤ine iliflkin parlamenter prensip afirme edilmekte ve<br />
sald›rgandan bunu özellikle kabul etmesi talep edilmektedir. Bunun bir form<br />
oldu¤u do¤rudur, fakat gerçekçi insanlar bu formun ne kadar önemli oldu¤unu<br />
biliyorlar."<br />
Gerçekçi bir siyaset adam› olarak stratejik hedefleri gerçeklefltirme<br />
mücadelesinde taktik gere¤i bazen geri ad›m atmak zorunda olundu¤unu<br />
itiraf etmeye haz›rd›. Bu konu hakk›nda aç›k konufluyordu. 1994 y›l›n›n<br />
yaz mevsiminde bir aç›k tribünde flöyle demifltir:<br />
"Ben durumun kar›fl›kl›¤›na dikkat çekiyorum. Bosna sorunu, günümüzde<br />
dünyan›n en karmafl›k politik sorunudur ve bize -flans veya flanss›zl›k olarakbu<br />
karmafl›k oyunu oynamak düfler... Böyle karmafl›k bir durumda hata<br />
yapmamak çok zordu ve ben de hatalar›m› inkâr etmiyorum. Her zaman<br />
düz bir çizgide hareket etmiyorduk, bazen zik-zak çizdi¤imiz de olmufltur,<br />
bazen geriye dönüfller olmufltur; fakat her fleye ra¤men, flu ana kadarki<br />
genel sonucun pozitif oldu¤unu düflünüyorum."<br />
Bir baflka seferinde, Temas Grubu olarak adland›r›lan grubun -ABD,<br />
‹ngiltere, Almanya, Fransa ve Rusya'n›n oluflturdu¤u grup- plan›n› flu<br />
sözlerle karakterize etmifltir:<br />
"Bize teklif edilen ve bugün hakk›nda görüfl belirtmeniz gereken Temas<br />
Grubu'nun plan› adaletsizdir... Söyleyeceklerim, adalet veya adaletsizlik<br />
de¤erlendirmesi olmayacakt›r, bu kaba bir diyalog veya bizim<br />
yapabileceklerimiz ya da yapamayacaklar›m›z konusundaki baz› faktörlerin<br />
kuru bir analizi olacakt›r. Gerçekleri, durumu ve dünyay› oldu¤u gibi kabul<br />
46
ederek, pozitif mi yoksa negatif mi cevap vermemiz gerekir? Teklif edilen plan›n, bütün eksikliklerine<br />
ra¤men, reddedilebilir oldu¤unu düflünmüyorum. Bu plan adaletsiz ve kötüdür; fakat olumsuz cevab›m›zdan<br />
dolay› ortaya ç›kabilecek ve bizim flu anda sezebildi¤imiz ve tahmin edebildi¤imiz bütün opsiyonlar,<br />
halk›m›z için bu plandan daha kötüdür. Bize flu anda bar›fl teklif edilmifltir ve bu teklifin arkas›nda<br />
Amerika'dan bafllay›p Avrupa ve Rusya'ya kadar, dünyan›n ilgili güçleri durmaktad›r. Adaletsiz olmas›na<br />
ra¤men bu bar›fl› reddetmek, dünya için savafl seçene¤ini tercih etti¤imiz manas›na gelecektir. Dünyan›n,<br />
bu flekilde, haktan çok güce sayg› duymas› üzücü bir fleydir fakat biz bu dünyay› de¤ifltiremeyiz."<br />
(Saraybosna'da gerçekleflen ‹kinci Boflnak Konseyi'nde yapt›¤› konuflmadan, 18 Temmuz 1994)<br />
‹zzetbegoviç Bosna Hersek toplumunun ve devletinin temel de¤erleri için verdi¤i mücadele s›ras›nda<br />
milli, dinî ve kültürel farkl›l›klar›n korunmas›n›n önemini s›kl›kla vurgulam›flt›r. 1994 Eylül'ünde yap›lan<br />
Birleflmifl Milletler Genel Kurul Toplant›s›'nda özellikle flunlar› vurgulam›flt›r:<br />
"Bosna olarak adland›rd›¤›m›z fley, yaln›zca Balkanlar'da bir toprak parças› de¤ildir. Ço¤umuz için<br />
Bosna sadece vatan de¤ildir, Bosna bir ideolojidir. Farkl› din, millet, farkl› kültür ve geleneklere ait<br />
insanlar›n beraber yaflayabilme inanc›d›r. E¤er bu fikir ebediyyen gömülür ve bu bölgelerde yaflayan<br />
insanlar aras›nda hoflgörüye iliflkin bu rüya ebediyyen sonlan›rsa, bunun suçlusu, otuz ayd›r toplar›yla<br />
Bosna'y› vuranlar olacakt›r; fakat dünyada, yard›m etme imkân› olup da yard›m etmeyi reddeden güçler<br />
çok daha suçlu olacakt›r."<br />
Bir baflka seferinde de bu konu hakk›nda flunlar› söylemifltir:<br />
"Bosna d›fllanmay› kabul etmemektedir. Bu flekilde, bu çok milliyetli ve çok dinli renklili¤in rahats›zl›k<br />
vermeyece¤i kimseleri aramaktad›r. Ne kiliseler ne de katedraller bize rahats›zl›k vermektedir, biz farkl›<br />
düflünen ve farkl› hisseden insanlarla yaflamay› ö¤rendik ve bunu bizim bir üstünlü¤ümüz olarak<br />
görüyoruz. Bundan dolay› biz Boflnaklar, Bosna'n›n Müslüman halk› ve yeni entegrasyon öncüleri olmak<br />
üzere tayin edildik. Bosna'n›n üniter bir ülke olmas› için de¤il -Bosna üniter olamaz- bir bütün olmas›<br />
ve kalmas› için... Bu misyon ve gayret içerisinde elbette yaln›z olmayaca¤›z. Allah'a flükür Bosna'y› bu<br />
denli seven daha birçok insan vard›r."<br />
‹slam Ülkeleri Örgütü Toplant›s›'nda "Bizim hedefimiz, hiç kimsenin dininden, milliyetinden ve siyasi<br />
tercihinden dolay› zulme u¤ramayaca¤› bir ülkedir. Biz bu prensibe ba¤l›y›z ve bunu uygulayaca¤›z."<br />
diyerek Bosna Hersek için verilen mücadelenin stratejik hedefini bir kez daha belirtmifltir.<br />
‹zzetbegoviç, mücadele verdi¤i en büyük fikir ve hedefleri basit sözlerle ve halk diliyle ifade<br />
etmeyi bilmifltir. Devlet fikrinin önemi hakk›nda konuflurken Mekke'de bulunan Bosnal› hac›lara flunlar›<br />
söylemifltir:<br />
"Biz inflaallah Bosna ve halk›m›z için mücadelemizi sürdürece¤iz. Biz bir devlete sahip olmak<br />
istiyoruz; çünkü vatans›z bir halk aç›kta, ya¤mur alt›nda yaflayan, bafl›n›n üzerinde çat›s› olmayan bir<br />
aile gibidir. Devletsiz bir halk, evi olmayan bir aile gibidir. Devleti olmayan bir halk olmak istemiyoruz."<br />
‹zzetbegoviç Bosna'n›n kar›fl›k, çok milliyetli yap›s›nda milli sorunun çözülmesiyle ilgili olarak<br />
Birleflmifl Milletler Genel Kurul Toplant›s›'nda da birçok defalar konuflmufl ve flunu ifade etmifltir:<br />
"Bizim as›l hedefimiz, uluslararas› düzeyde kabul gören s›n›rlar içerisinde, bütün vatandafllar›n›n<br />
milli, dinî ve siyasi haklara sahip oldu¤u demokratik bir Bosna Hersek'tir. Böyle bir Bosna Hersek'te<br />
S›rplar otonominin en yüksek düzeyine kadar bütün haklara sahip olabilir, fakat devlet içinde devlete<br />
sahip olamazlar."<br />
47
Toplumdaki bütün afl›r›l›klar›n ancak ve ancak demokratik iliflkilerin kurulmas› ve gelifltirilmesiyle<br />
yenilebilece¤i görüflünde ›srarl›yd›. Bunu bir seferinde flu sözleriyle belirtmifltir:<br />
"Biz Bosna'n›n özgürlefltirilmifl bölümünde demokratik bir ülke kurmal›y›z... Politik model gücüyle<br />
Bosna'y› yeniden bütünlefltirecek, soldan ve sa¤dan bütün faflizmleri yavaflça eritecek ve karanl›¤› kovacak<br />
örnek bir sistem oturtmal›y›z. Çünkü faflizmler ne savaflta ne de bar›flta ayakta kalabilir."<br />
Bosna Hersek'e sald›r›, Bosna Hersek Devleti'nin bölünmesini ve yok olmas›n› hedefliyordu. Slobodan<br />
Milofleviç rejimi ise Bosna'daki marjinal gruplarla birlikte, Boflnak - Müslümanlar'›n yok olmas› ve<br />
Müslümanl›¤›n bu bölgeden silinmesi için bir soyk›r›m plan› da güdüyordu. Bu hedefler daha sonra Haag<br />
ve Uluslararas› Adalet Mahkemelerinin verdi¤i kararlarla da tasdik edilmifltir. Belgrat ve Zagreb'deki<br />
rejimler s›k s›k, Bosna'da ‹slami bir devletin kuruldu¤u ve kendilerinin ‹slam fundamentalizmine karfl›<br />
H›ristiyanl›¤› savunduklar› fleklinde cafcafl› konuflmalar yap›yorlard›. Ve bu propagandal› konstrüksiyon<br />
da maalesef belirli Bat›l› çevrelerin deste¤ini buluyorlard›. Baflkan Tudjman, H›rvatistan'›n H›ristiyanl›¤›n<br />
ön duvar› (ante muralis kristianitatis) oldu¤unu vurgulamay› severdi. Ayn› tarzda, isyanc› Bosnal› S›rplar'›n<br />
liderleri, Bosna'dan, Sancak üzerinden, Arnavutluk ve Makedonya'dan Türkiye'ye kadar uzanan "yeflil<br />
transverzal"›n oluflmas›na karfl› savaflt›klar› fleklinde propaganda parolalar› ortaya at›yorlard›.<br />
Buna karfl› Aliya ‹zzetbegoviç, bir Müslüman düflünür ve özgürlük, hoflgörü ve demokrasi savaflç›s›<br />
olarak, ‹slam de¤erlerinin, di¤er din ve görüfllerle tam bir özgürlük ve eflitlik içerisinde korunmas› için<br />
mücadele ediyordu. Bunu ilerideki sözleri de bir resim gibi anlatmaktad›r. Londra'n›n "The Times" gazetesi<br />
için 18.11.1994 tarihinde verdi¤i röportajda flöyle demifltir:<br />
"Ben egemen bir Bosna için mücadele ediyorum ve egemen bir Bosna -çok milliyetli olmas› hasebiylekural<br />
olarak ‹slam devleti olamaz. Ancak bölünmüfl bir Bosna böyle olabilir. Bölünmüfl bir Bosna için<br />
ise baz› Avrupa hükümetleri gayret ediyor. Bu flekilde, bir paradoks ortaya ç›kmaktad›r: Avrupa Bosna'da<br />
‹slam devleti oluflturmaktad›r."<br />
Di¤er bir f›rsatta ayn› sorun üzerine flöyle demifltir:<br />
"Ülkeden kaçan baz› sözüm ona entelektüeller Aliya'n›n Bosna Hersek'in bütünlü¤ü için yeterince<br />
mücadele etmedi¤ini ve o olmasayd› her fleyin en güzel düzende olaca¤›n› vb. yaz›yorlar. Bir yaz›da benim<br />
‹slam devleti kurmak istedi¤im ve dünyan›n Bosna'y› yok etme iste¤inin sebebinin de bu oldu¤u yaz›yor...<br />
Peki o halde S›rplar neden Vukovar'a sald›rd›, Dubrovnik'i neden bombalad›lar? Acaba orada da m›<br />
‹slami devlet kurulmaya çal›fl›l›yor? Aç›k iflgal politikas› söz konusudur ve bunu bütün dünya çok iyi<br />
biliyor."<br />
Aliya ‹zzetbegoviç, siyasi, ahlaki ve etik tutum ve faaliyetleriyle özellikle küçük millet ve devletlerin,<br />
devlet ideolojisi u¤runa mücadele etmek zorunda olduklar› fleklindeki paradigmay› ortaya atm›flt›r.<br />
Stratejik hedeflere sad›k kalmak, ayn› zamanda uluslararas› ve yerli flartlar›n bütün karmafl›kl›¤›n› kabul<br />
etmek ve zorunlu taviz ve uzlaflmalara haz›r olmak... Bosna Hersek Devleti'nin korunmas› ve geliflmesi<br />
doktrininin özü budur. O bunu belki en iyi flekilde Dayton Andlaflmas›'n›n imzalanmas› s›ras›nda ifade<br />
etmifltir:<br />
"Bu belki adil bir bar›fl de¤ildir, fakat savafl›n devam etmesinden daha adildir. Böyle bir durumda,<br />
böyle bir dünyada, daha iyi bir bar›fl sa¤lanamazd›. Halk›m›z ve ülkemiz için adaletsizlik dozaj›n›n<br />
asgariye indirilmesi için elimizden gelen her fleyi yapt›¤›m›za Tanr› flahittir."<br />
Bir baflka seferinde yeni flartlar alt›nda da bu doktrine uymak gerekti¤ini belirtmifl ve flöyle demifltir:<br />
48
"Bar›fl sa¤land›ktan sonra bizi bekleyen fleyler hiç kolay olmayacakt›r. Sadece savafl›n oldu¤u<br />
o günleri s›kça anaca¤›m›zdan korkar›m. Bu, ayn› zamanda, mücadelenin askerî araçlarla de¤il politik<br />
olarak da devam etmek zorunda oldu¤u anlam›na gelmektedir. Bu y›llarca ve hatta nesillerce sürecek<br />
ikinci tip bir mücadele olacakt›r, fakat bu mücadelede flanslar bizim lehimizedir."<br />
Oturum Baflkan›<br />
Prof. Dr. Yasin AKTAY<br />
Selçuk Üniversitesi Sosyoloji Bölümü<br />
Say›n Trnka'ya çok teflekkür ederiz. Bosna Anayasas›'n›n, o çok toplumlu, çok dinli toplumun anayasas›n›n<br />
haz›rlanmas›nda nas›l bir süreçten ve felsefî yoldan geçildi¤ini anlatmas› bak›m›ndan çok güzel oldu.<br />
Türkiye'ye Aliya ‹zzetbegoviç'i tan›tan, "Do¤u ve Bat› Aras›nda ‹slam" adl› kitab›nda geçen çok ilginç<br />
bir konu vard›r. "Dravme Ütopia" bafll›kl› bir konu. Kitab›n içinde küçük bir bölümdür. Siyaset felsefesi<br />
aç›s›ndan, özellikle komünizm ve faflizm tecrübelerinden geçmifl bir dünyan›n içerisinde dünyay› ütopyalarla<br />
dönüfltürme tecrübelerinin ne kadar vahim ve asl›nda ne kadar sakat bir tecrübeye dayand›¤›n› çok güzel<br />
bir flekilde anlat›r orada. "‹nsana yaraflan asl›nda dramd›r" diyor, çünkü dram insan›n karmafl›kl›¤›n›, kaotik<br />
yap›s›n› da ifade eden bir durumdur. Ütopyalarsa, asl›nda çok dar kal›plard›r. Bir insan, kendisinin ne kadar<br />
ak›ll› oldu¤unu ve herkese yetecek kadar fikirleri oldu¤unu söylüyorsa, bizlere, kendi içinde bir ütopya<br />
kuruyordur. Bunu kim yaparsa yaps›n; ister Marks olsun, ister en büyük filozof olsun, isterse Platon olsun,-<br />
ki Platon’un kurdu¤u devlet, küçük, dar bir devletti; s›n›rl› ve kal›pl› bir dünya idi- insan›n, küçük sürprizlere<br />
aç›k dünyas›na denk düflemez. Aliya ‹zzetbegoviç'in kitab› ile, yaflant›s› ve uygulamas›, birbirine çok denk<br />
düflen bir mutabakatt›r. Aliya ‹zzetbegoviç, o ütopik liderlerin, Markslar›n, Leninlerin yapt›¤› gibi, halka<br />
ra¤men halk için mant›¤›yla kal›plar ve s›n›rlar kurup, halk› o kal›plara uydurmaya çal›flmam›flt›r. Milleti<br />
çok iyi tan›m›fl ve o milleti buldu¤u yerde, halk›n önüne düflerek, ona liderlik yapmaya çal›flm›flt›r. O milletin<br />
kafas›na, tepesine ç›k›p, ona bir kal›p, form, biçim çizmeye çal›flmam›flt›r. O yüzden, mesela onun siyasetteki<br />
dinî prati¤i, dünyadaki di¤er devletlerinkine hiç benzemez. Kimseye zorla namaz k›ld›rmam›flt›r, kimseye<br />
‹slam'› zorla benimsetmeye çal›flmam›flt›r; kendi halk›na bile. Çünkü halk›n› buldu¤u yerde alm›flt›r. Tabii<br />
ki örnek olmaya, e¤itmeye de çal›flm›flt›r. Ama bu zorla olmam›flt›r. Di¤er ütopik liderler gibi davranmam›flt›r.<br />
Bir Müslüman siyasetçiye yak›flan› yapm›flt›r. Herkesin birbirine sayg› duyaca¤› bir siyasi çerçeve çizmeye<br />
çal›flm›flt›r. Bu devlet adam› kimli¤inin daha iyi netleflebilmesi için, Sözü Say›n Senadin Lavic Bey'e<br />
b›rak›yorum.<br />
49
Prof. Dr. Senadin LAVIC<br />
Saraybosna Üniversitesi Siyasal Bilgiler Fakültesi<br />
Bir Devlet Adam› Olarak Aliya ‹zzetbegoviç<br />
I<br />
Bosna Hersek Devleti, Avrupa'n›n güneydo¤u bölümünde meydana<br />
gelen tarihî-politik geliflmelerin bir sonucudur. ‹smine ilk kez onuncu<br />
yüzy›lda Konstantin Porfirogenit'in De Administrando Imperio isimli<br />
eserinde rastlamaktay›z. Bu, Bosna ad›n›n (Horion Bosona) on as›r boyunca<br />
dünya tarih sahnesinde mevcut oldu¤unu göstermektedir. Bosna'n›n tarih<br />
seyrinde kendi milletini do¤urdu¤unu, flekillendirdi¤ini ve dünyan›n di¤er<br />
milletleri aras›nda tan›n›r k›ld›¤›n› hat›rlatmak önemlidir. Bosna ve onun<br />
milleti bir hiçten gelmemifltir, bu millet tarihin ve o bölgede uzun y›llar<br />
boyunca cereyan eden iç olaylar›n gerçek meyvesidir. Boflnaklar, Bosna'n›n<br />
ayr›lmaz parças›d›r. ‹nsan iliflkileri ve ortak kader topra¤›ndaki eserlerin<br />
tarihinden süregelen bu büyüme, hiç de a¤r›s›z ve tesadüfî bir süreç de¤ildir.<br />
Bu büyüme az veya birçok zorlukla her zaman gerçekleflmekte ve birçok<br />
millet bundan kendi mitlerini yapmakta, kendi ola¤anüstü<br />
temellendirmelerini, soy özelliklerini, bu dünyadaki ayr›cal›¤›n›n ve afl›r›<br />
gücünün antesendent flartlar›n›, gerçekçi olmayan dünya vizyonlar›n›,<br />
tarihteki ayr›cal›kl› yeri hakk›ndaki temelsiz görüfllerini ve de¤erlerini<br />
oluflturmaktad›r. Boflnaklar, az say›l› ve gururlu bir millet olarak, kendilerini<br />
mitlerle yormam›fllar ve komflular›ndan baz›lar›n›n kendilerini "göksel<br />
kavim" (seçilmifl millet) sanmas› gibi mitler oluflturmam›fllard›r. Boflnaklar'›n<br />
kendilerine ait tarihî parlakl›klar›, Bosna'n›n ç›karlar›n› gerçeklefltirmeyi<br />
bilen krallar› ve Ortaça¤ hükümdarlar› vard›. Ayn› zamanda Bosna, Osmanl›<br />
‹mparatorlu¤u'na dokuz büyük vezir vermifltir. Hepsi sadece 67 y›l aral›¤›nda<br />
bu görevlerde bulunmufllard›r, birinci Rüstem Pafla Opukoviç'ten (1544)<br />
sonuncu Kuyucu Murat Pafla'ya kadar (1607-1611). 1 Ayn› zamanda<br />
1<br />
Mustafa ‹mamoviç, Boflnaklar Tarihi, BZK Preporod, Saraybosna, 1997, sayfa 156; Noel<br />
Malcolm, Bosna Tarihi, Zagreb/Saraybosna, 1995; Mehmedaliya Boyiç, Bosna ve Boflnaklar<br />
Tarihi, TDK fiahinpafliç, Saraybosna, 2001.<br />
50
Boflnaklar'›n kendi tarihî trajedileri, zulme u¤ray›fllar›, yol aray›fllar›, ç›kmaz sokaklar›, aldanmalar› da<br />
olmufltur... Bununla beraber Ban Kulin, Tvrtko I Kontromaniç, Kovaçeviç'ler, Sankoviç'ler, Siyeriçiç'ler,<br />
Todoroviç'ler, Ljuboviç'ler, Brankoviç'ler, Staniçiç'ler, Sokullu Mehmet Pafla, Ahmet Bey Hersegoviç<br />
(1500, 1502 ve 1511 y›llar›nda olmak üzere üç kere vezir-i azaml›k görevinde bulunan Herseg Styepan<br />
Kosaça'n›n o¤lu), 1737 y›l›nda Banja Luka'daki flanl› mücadele, 2 Hüseyin Kaptan Gradaflçeviç, Müftü<br />
fiemsekadiç ve günümüzde, etnik ve dinî inanca bakmaks›z›n onu tek vatanlar› olarak hisseden ve seven<br />
Bosna Hersekli insanlardan gururla söz ediyorlard›.<br />
Aliya ‹zzetbegoviç kendi milletine benziyordu ve ondan herhangi bir fleyle ayr›lmaya da çal›flm›yordu.<br />
8 A¤ustos 1925 tarihinde Bosanski fiamac'da do¤mufl, 19 Ekim 2003 tarihinde Saraybosna'da vefat<br />
etmifltir. Hukuk okumufltur ve hayat›nda çok önemli ifller yapm›flt›r. ‹nançlar›ndan ve fikirlerinden dolay›,<br />
eski Yugoslavya'n›n komünist hükümeti taraf›ndan hapsedilmiflti. 1989 y›l›nda Berlin Duvar›'n›n y›k›lmas›,<br />
dünya iliflkilerinde dönemsel de¤iflikliklerin meydana gelece¤inin sinyaliydi. Olaylar, vatan›na ve<br />
milletine karfl› sorumluluk hissedenler için bir fley yapma zorunlulu¤una dair aç›k iflaretlerdi. 1989<br />
y›l›nda Zürich'te A. Zulfikarpafliç 3 ile beraber S›rplar'›n bask›n oldu¤u sosyalist Yugoslavya içerisinde<br />
Boflnaklar›n -o dönemde Müslümanlar'›n- reafirmasyon plan›n› ve fikrini ortaya atm›flt›r. 1990 y›l›n›n<br />
bahar mevsiminde (May›s ay›nda) Demokratik Eylem Partisi (SDA) do¤mufltur. 4 Ayn› y›l›n sonbahar<br />
mevsiminde ise Bosna Hersek'teki çok partili seçimden sonra ‹zzetbegoviç Bosna Hersek Cumhuriyeti'nin<br />
ilk cumhurbaflkan› olmufltur. 1991 y›l›nda H›rvatistan'da savafl ç›km›flt›r. Burada isyanc› S›rplar,<br />
S›rbistan'›n da deste¤ini alarak H›rvatistan topraklar› içerisinde 'Republika Srpska Krajina' (S›rp<br />
Cumhuriyeti) isimli bir para-devlet kurmufllard›r. Bütün bu y›l boyunca ‹zzetbegoviç, Yugoslavya<br />
cumhuriyetleri aras›nda bir çeflit iflbirli¤i ve bar›fl›n korunmas› için yap›lan görüflmelerde yard›mc›<br />
olmaya çal›flt›. Fakat ‹zzetbegoviç, eskiden beri planlanan ve projesi oluflturulan büyük devlet olma<br />
hayaline karfl› fazla etkili olamam›flt›r. Milofleviç, Tudjman ile, S›rp ve H›rvat milletlerinin "büyük"<br />
etnik devletlerinin oluflturulmas› üzerinde anlaflm›flt›. Özellikle eski Yugoslavya Cumhuriyetleri olan<br />
Slovenya ve H›rvatistan'›n baflard›¤› gibi Bosna Hersek halk›n›n da referandumda Bosna Hersek'in<br />
2 Bu konuda çok detayl› tarihî-politik analizi Banja Luka'da 1737 Y›l›ndaki Mücadele, Sebepler ve Sonuçlar kitab›nda<br />
Enes Pelidiya yapm›fl ve yazm›flt›r, el-Kalem, Saraybosna, 2003.<br />
3<br />
Adil Zulfikarpafliç 20. yüzy›l›n altm›fll› y›llar› bafl›ndaki göçte etkili olmufltur ve Boflnaklar'›n afirmasyonuna ve Boflnak<br />
milletin do¤ru olmayan ve kand›r›larak verilen kimlikten kesin olarak kurtulmas›na çok büyük katk›da bulunmufltur. Bu<br />
konu hakk›nda, ‹sviçre'nin Fribourg kentinde yay›mlanan Bosanski Pogledi (Bosnal› Bak›fl) dergisinde bir makale<br />
yazm›flt›r (Eylül-Ekim 1963). Bundan sonra Smail Baliç'in yazd›¤› Boflnaklar›n Kültürü kitab› ortaya ç›km›flt›r. Fakat o<br />
dönem Yugoslavya's›nda Boflnaklar için siyasi iklim mevcut de¤ildi, çünkü Boflnak milleti için tam tan›mlanmayan<br />
"Müslümanlar" kelimesi henüz yasal de¤ildi. Ancak CK SK BiH'n›n 17. toplant›s›nda, -1968 y›l›n›n fiubat ay›nda- "tarihin<br />
ve günümüzün sosyalist deneyimlerinin, Müslümanlar'›n ayr› bir millet oldu¤unu tasdik etti¤i..." fleklinde bir tesbit<br />
yap›lm›flt›r. Yetmiflli y›llar›n bafl›nda Boflnaklar Yugoslavya'da say›m olarak üçüncü milletti (1971 y›l›nda yap›lan say›mda<br />
Boflnaklar'›n nüfusu 1.729.932 olarak kaydedilmifltir. Bu ise toplam nüfusun %8,4'ünü teflkil ediyordu). Ancak 28.9.1993<br />
tarihinde, ‹kinci Boflnak Konseyi'nde, tarihî Boflnak isminin milletine iadesine karar verilmifltir.<br />
4<br />
Aliya ‹zzetbegoviç'in çok uygun ve oldukça detayl› bir söylev yapt›¤› Demokratik Eylem Partisi'nin kurultay› 26.5.1990<br />
tarihinde Saraybosna'da yap›lm›flt›r. Söylev, Aliya ‹zzetbegoviç'in Köle Olmayaca¤›z isimli kitab›ndan okunabilir.<br />
Konuflmalar 1990-1995, Seçili Eserler, Kitap 7, Oko, Saraybosna, 2005, sayfa 17-21.<br />
51
a¤›ms›zl›¤›n› tercih etti¤i 1 Mart 1992 tarihinden itibaren, Boflnaklar için zor günler bafllam›flt›r. 5<br />
Ba¤›ms›zl›¤›n ilan›ndan sonra, Bosna Hersek Parlamentosu Bosna Hersek'in ba¤›ms›zl›¤›na iliflkin bir<br />
deklarasyon yay›mlam›flt›r. Bunun üzerine Bosna Hersek Cumhuriyeti uluslararas› düzeyde kabul edilmifl<br />
ve bayra¤› New York'taki Birleflmifl Milletler binas›n›n önünde dalgalanm›flt›r. Fakat SDS ve Radovan<br />
Karadziç'in temsil etti¤i Bosnal› S›rplar'›n bir bölümü, Bosna Hersek'in ba¤›ms›zl›¤›n› ve uluslararas›<br />
kabulünü saymayarak y›k›m ve zulüm yoluna gitmifllerdir. S›rp akademisyenlerin tarihte efline rastlanmayan<br />
ve ak›l almaz hayallerini gerçeklefltirmeye çal›flan Slobodan Milofleviç baflkanl›¤›ndaki S›rbistan<br />
rejiminden destek alan isyanc› S›rplar, yavafl yavafl Bosna Hersek'te "S›rp özerk bölgeleri" ve daha sonra<br />
"S›rplar'›n Bosna Hersek Cumhuriyeti" olarak adland›r›lan bölgeleri oluflturmaya bafllam›fllard›r. ‹flgal<br />
ettikleri Bosna Hersek topraklar›n›n ismini k›saltarak bu bölgeye S›rp Cumhuriyeti demifllerdir. Büyük<br />
S›rp tasar›mc›lar›, ba¤›ms›z ve ortak Bosna Hersek için mücadele veren ‹zzetbegoviç'e, Boflnak milletine<br />
ve Bosna Hersek halk›n›n di¤er temsilcilerine, Bosna Hersek Cumhuriyeti'nin varl›¤›n› kabul etmeyeceklerini<br />
ve bu devletin ve halk›n›n yok edilmesi için zafere ulaflana kadar savaflacaklar›n› aç›kça belirtmifllerdir.<br />
Bu flekilde 1992 y›l›n›n Nisan ay›nda, uluslararas› düzeyde kabul gören Bosna Hersek'e karfl› büyük<br />
S›rp sald›r›s› bafllam›fl ve bu sald›r› 1995 y›l›na, Dayton Andlaflmas›'n›n imzalanmas›na kadar devam<br />
etmifltir. Uluslararas› topluluklar, bu korkunç y›k›m› mesafeli bir bak›flla takip etmifller ve ne oldu¤unu<br />
anlam›yormufl gibi yapm›fllard›r. Bu arada S›rp paramiliter güçleri ülkenin büyük bölümünü iflgal etmifl,<br />
Boflnaklar'› katletmifl ve topraklar›ndan sürmüfltür. Sald›r› boyunca silah ambargosu devam etmifltir;<br />
düflman›n kolayca öldürebilmesi için kurban›n elleri ba¤lanm›flt›r. Ambargo, Yugoslavya ordusuyken<br />
Milofleviç'in iflgal ordusuna dönüflen gücün silah üstünlü¤ünü art›r›yordu. Bosna, Birleflmifl Milletler'den<br />
ve Avrupa ülkelerinden bekledi¤i yard›m› alam›yordu.<br />
Bütün bunlar olurken Bosna Hersek Ordusu oluflturulmaya çal›fl›l›yordu; bu ordu insanüstü çabalarla<br />
Bosna Hersek'te sahip oldu¤umuz fleyleri korumay› ve muhafaza etmeyi baflarm›flt›r. Bosna Hersek<br />
Cumhuriyeti'nin ve Baflkan› Aliya ‹zzetbegoviç'in seçene¤i yoktu, daha do¤rusu Karadjordjevo'nun -<br />
Tudjman ve Milofleviç'in anlaflmas›- ve daha sonra Graz'›n -Boban ve Karadziç- efl güdümlü yönetimi<br />
taraf›ndan ciddi bir flekilde yok edilmesi planlanan devletin ve milletin sübutu için mücadele etmekten<br />
baflka seçene¤i yoktu.<br />
II<br />
Aliya ‹zzetbegoviç hakk›nda bir devlet adam› olarak söz edildi¤inde, Bosna Hersek'in dramatik bir<br />
tarihsel süreçte, baflkan› oldu¤u dönemdeki siyasi ve toplumsal-tarihsel faaliyetleri kastedilmektedir.<br />
Bir baflka deyiflle, bir cumhurbaflkan› olarak, içinde bulundu¤u durumun siyasi olarak fark›nda ve<br />
5<br />
Bosna Hersek vatandafllar›, 29.2.1992 tarihinde yap›lan referandumda, ba¤›ms›z, bütün ve egemen bir devlet yönünde<br />
oy kullanm›fllard›r. 6 Nisan 1992 tarihinde Bosna Hersek Cumhuriyeti, bir hukuk devleti olarak uluslararas› Avrupa<br />
toplulu¤u taraf›ndan kabul görmüfltür. Ayn› gün S›rp isyan› ve Bosna Hersek'e efl zamanl› bir sald›r› bafllam›flt›r. Sald›r›<br />
ile Bosna'n›n ve Boflnaklar'›n yok edilmesi planlanarak 'Büyük S›rbistan' oluflturulma hayali gerçeklefltirilecekti. Bir<br />
zaman sonra, daha do¤rusu 21 May›s 1992 tarihinde Bosna Hersek, Birleflmifl Milletler'in üyesi olmufltur. Maalesef o<br />
günlerde Bosna, S›rbistan'dan organize edilen ve yöneltilen kanl› bir sald›r›n›n kurban›yd›.<br />
52
tamamen sorumlu oldu¤u farz edilmektedir. ‹zzetbegoviç; bir devlet adam› olarak idare, yönetim,<br />
uygulamalar, olumlu düflüncelerini gerçeklefltirme s›ras›nda yaflad›¤› s›k›nt›lar, savafl durumunda<br />
karfl›laflt›¤› flartlar, s›n›rl› olanaklar, olumsuz dünya tutumu, müslümanlar› dinden so¤utma çal›flmalar›,<br />
Balkan halklar› hakk›nda tek tip hikayeler vb. fleylerin bilincindedir. Bu bilinç, kendi imkânlar›n›n<br />
fark›nda olmas›nda, uluslararas› tutumu bilmesinde, kendisinde ve düflmanlar›n potansiyellerinde vücut<br />
bulmaktad›r. Kendi imkânlar›n› nas›l optimize etmeli, büyük S›rp faflistlerin ac›mas›zca sald›rd›¤› ülke<br />
için baflar›yla sonuçlanacak en iyi veya en etkili ad›m› nas›l atmal› sorusu ‹zzetbegoviç'in karfl›s›na<br />
sürekli ç›k›yordu. Bunu en iyi flekilde anlatan ifadeyi her gün duyuyoruz: "‹ki kötüden, zarar› daha az<br />
olan› (ehven-i flerreyn)" seçmek. Bir cumhurbaflkan› olarak bulundu¤u pozisyon buydu ve bu, karar<br />
verme s›ras›nda bir yöneticinin hissedebilece¤i en ac› olayd›r. ‹yi olmayan bu durum, deyim yerindeyse<br />
"ola¤and›fl› durum" ve olay Bosna Hersek topraklar›ndaki hayat› ve insan potansiyellerini tehdit ediyordu.<br />
‹zzetbegoviç bütün bu zaman boyunca "gücün sinizminin" (Peter Sloterdiyk) ve özellikle uluslararas›<br />
toplulu¤un veya güya uluslararas› hukuku, düzeni ve de¤erleri temsil eden kurulufllar›n sinizminin<br />
fark›ndayd›. Bosna Hersek vatandafllar›n›n, özellikle Boflnak milliyetli olanlar›n zulme u¤rad›¤› flartlar<br />
alt›nda, Bosna Hersek Devleti topraklar›n›n yasal hükümetin idare etti¤i bir bölümünde yaflayan ve<br />
Boflnak ve H›rvat komflularla beraber savafl›n korkunç yüzüne maruz kalan S›rp halk›na karfl› ‹zzetbegoviç,<br />
intikama ve kötülü¤e kötülükle karfl›l›k vermeye izin vermemifltir. Kendilerini savunma durumunda<br />
olanlarla sald›rganlar›, ayn› oranda sorumlu savafl taraflar› olarak eflit tutmaya çal›flan kötü niyetli<br />
kimselerin dikkatlerini ‹zzetbegoviç'in biyografisinde yer alan bu hususa özellikle çekmek gerekir. Bosna<br />
Ordusu planl› veya herhangi bir flekilde soyk›r›m yapm›yordu ve onun baflkomutan› olarak ‹zzetbegoviç'in<br />
bunda büyük rolü vard›. ‹zzetbegoviç Bosna Hersek Devleti'nin gelece¤i hakk›nda bilinç sahibiydi. Bu<br />
bilincini Dayton Bar›fl Sözleflmesi imzaland›ktan sonra özellikle belirtmifltir. Bosnal› bir insan olarak<br />
devletinin tarihî ve uluslararas› düzeyde kabul edilen s›n›rlar içerisinde var olmaya devam etti¤ini<br />
biliyordu. Bosna Hersekli halk taraf›ndan çok a¤›r bedeller ödenen devletin bütünlü¤ünün korunmas›,<br />
‹zzetbegoviç'e zorla sokulduklar› savafl›n, S›rbistan ve Karada¤ ile daha sonra H›rvatistan sald›r›s›ndaki<br />
flartlar›n vizyonunu göstermifltir. Art›k ‹zzetbegoviç'in temel ve en büyük amac›n›n, Bosna Hersek<br />
Devleti'ni, toprak bütünlü¤ünü ve ba¤›ms›zl›¤›n› korumak oldu¤u çok aç›k ve nettir. Çok büyük insanî<br />
ve maddi kay›plarla beraber bu amaç k›smen gerçekleflmifltir ve Bosna Hersek Devleti'nin gemisi<br />
uluslararas› kurulufllara ve birliklere do¤ru yüzmektedir.<br />
‹zzetbegoviç, görevi s›ras›nda çok zor kararlar› vermek durumunda kal›yordu. Bu kararlar›n muhtemelen<br />
en zor olan› Dayton Peace Accord olarak adland›r›lan› idi. Bu sözleflme, Bosna Hersek Devleti'nin etnik<br />
bölgelere dayal› prensip do¤rultusunda düzenlenmesi yolundaki adaletsiz, sinik ve tehlikeli tavizlerin<br />
toplam›yd›. Cumhurbaflkan› oldu¤u dönemde, dünya genelinde çok say›da dosttan sayg› gören ve tan›nan<br />
biri olarak ‹zzetbegoviç, Bosna Hersek cumhurbaflkanl›¤› dönemini bar›fl içerisinde geçirme flans›na<br />
sahip olamad›. Örne¤in karfl›l›kl› görüflmelerde, devlet ziyaretlerinde, arkadafll›klarda, galeri ziyaretlerinde,<br />
klasik müzik veya 'sevdalinka' 6 konserlerinde keyif alarak, yaflam çevresinin ve tehlike alt›nda olan<br />
hayvan türlerinin korunmas› için organize edilen forumlara kat›larak vb. Fakat bütün dünyan›n gözleri<br />
6<br />
Bosna Hersek'te çok sevilen bir flark› türü. (Tercüman›n notu)<br />
53
önünde korkunç bir sald›r›ya maruz kalan bir devletin baflkan› olarak ‹zzetbegoviç hiçbir zaman geri<br />
ad›m atmad›, hiçbir zaman boyun e¤medi ve köle olmay› kabul etmedi -"kölelik bilincini" reddetti-;<br />
hayatta kalmak için mücadele eden ve yaflama iste¤ini gelifltiren, Bosna Hersek'in ayakta kalmas› için<br />
istekli olan ve bu duyguyu günümüzde de sorgulanmayacak flekilde belli eden bir halk›n bafl›nda ve<br />
liderleri olarak sald›r›ya kararl› bir flekilde karfl› koymufltur.<br />
Aliya ‹zzetbegoviç flüphesiz çok güç olan ve çok fley gerektiren devlet adaml›¤› fonksiyonunu, zor<br />
ve insanc›l olamayan bir zamanda, özellikle devlet ve halk›n›n ayakta kalmas› için zor olan bir dönemde<br />
hakk›yla yapm›flt›r. O hiçbir zaman, Balkan-S›rp tarz›nda bir idareci veya yönetici olmam›flt›r. Yapaca¤›m›z<br />
bütün eklemeler, iyi veya kötü niyetli, ‹zzetbegoviç'in bir demokrat ve demokratik lider olarak belirli<br />
çizgilerini ve tutumlar›n› sergiledi¤i savafl durumunu göz önünde bulundurmal›d›r. Haag'ta sorgulanan<br />
Milofleviç'in bafl›nda bulundu¤u S›rp devletinin yönetiminde organize edilen bir sald›r›ya maruz kal›nan<br />
böyle bir durumda yöneticilik yapmak elbette ki çok zordu. Verdi¤i kararlar›n etkisi ve ulaflt›¤› noktalar<br />
konusunda herhangi bir tutum belirlerken, bu kararlar›n savafl flartlar› alt›nda verildi¤ini ve söz konusu<br />
flartlar›n karar vermeyi zorlaflt›rd›¤›n› göz önünde bulundurmak gerekmektedir. Cumhurbaflkan› ve Bosna<br />
Hersek Cumhuriyeti Ordusu'nun baflkomutan› olarak ‹zzetbegoviç, sonu olmayan imtihanlarla yüz yüze<br />
bulunuyordu ve neredeyse her zaman "ehven-i flerreyn"i seçmek zorundayd›. Özellikle 1995 y›l›nda<br />
Bosna Hersek'in do¤usunda yaflanan olaylarda kararl›l›¤›n› göstermifltir. 7 Bir devlet adam›n›n böylesi<br />
bir pozisyonu hiç de iyi bir durum de¤ildir ve hiçbir zaman "devletsel bir memnuniyet" vermemektedir,<br />
çünkü yetersiz olma korkusu, hükümdarl›k sisteminin kaliteli bir flekilde ifllemesi için zorunlu olan<br />
görevlerin yerine getirilmesi s›ras›nda karfl›lafl›labilecek imkâns›zl›k ve s›n›rl›l›k duygusu her zaman<br />
bafl gösterebilir. Fakat ‹zzetbegoviç, ard›nda, bak›l›nca insan›n çekti¤i ac›lar›n anlafl›labilece¤i yaz›l›<br />
izler b›rakm›flt›r. Aliya, kendi zaman›nda önemli olan her fley hakk›nda konufluyor ve yaz›yordu. 8<br />
III<br />
Cumhurbaflkan› oldu¤u dönemde belki de en ac› ve en zor fley, Bosna Hersek Cumhuriyeti'ni bölmeye<br />
gelen insanlarla görüflmeler yapmakt›. Uluslararas› arabulucular olarak adland›r›lan bu kifliler daima<br />
Bosna Hersek aleyhine çal›flm›flt›r. Bunlar Oven, Vens ve Karington'du. Bunlar Bosna ve Boflnaklar'a<br />
sayg›s›zca ve Bosna'y› tan›mayarak yaklafl›yordu. Bosnal› taraf› direnifl yapmamaya iknaya çal›fl›yordu,<br />
onlara göre teslim olup büyük S›rp iflgalcilerin hükmü alt›na girmek gerekiyordu... ‹zzetbegoviç hiçbir<br />
7<br />
Birleflmifl Milletler komutas› alt›nda bulunan uluslararas› güçlerin Srebrenica ve Zepa'daki ihanetinin korkunç sonucunu<br />
gören ‹zzetbegoviç ve Bosna Hersek Cumhuriyeti Ordusu, Birleflmifl Milletler'e Gorazde'de ayn›s›n› yapmaya izin<br />
vermemifltir. Gorazde, Bosna Hersek Cumhuriyeti Ordusu'nun insanüstü u¤rafllar› sonucunda kurtar›lm›flt›r. ‹zzetbegoviç<br />
bu ihanet ve zulüm s›ras›nda bile Bosna Hersek Cumhuriyeti Ordusu'na, S›rp sivillerinden intikam almaya izin vermemifltir.<br />
8<br />
Aliya ‹zzetbegoviç'in Seçili Eserleri: ‹slam'›n Yeniden Do¤ufl Problemleri - ‹slam Deklarasyonu; Do¤u ve Bat› Aras›nda<br />
‹slam; Özgürlü¤e Kaç›fl›m - Hapishane Notlar› 1983-1988; Hat›ralar - Otobiyografi Notlar›; Bosna Büyük Bir S›rd›r -<br />
Röportajlar 1989-1995; Bilgelik ve Sab›r Zaman› - Röportajlar 1996-2003; Köle Olmayaca¤›z - Konuflmalar 1990-1995;<br />
So¤uk ve Ac› Bar›fl Günleri - Konuflmalar 1996-2003; Dünya Geçidinde - Beyanlar, Konuflmalar, Mesajlar, Mektuplar<br />
1990-2003; ‹nsani Tercihin Onuru, Saraybosna 2005.<br />
54
zaman kapitülasyon imzalamam›flt›r. Ateflkes ve bar›fl sözleflmesi imzalad›¤› do¤rudur, fakat hiçbir<br />
zaman Bosna ve Boflnaklar'›n "yok olmas›n›" imzalamam›flt›r. Birçok kifli, Dayton Andlaflmas›'n›<br />
imzalad›¤› için kendisini suçlamaktayd›; fakat esas bunun karfl›l›¤›nda ne oldu¤u sorusu yan›ts›zd›!<br />
Bugün Bosna, Avrupa ve dünya ak›mlar›n›n yol ayr›m›nda bulunmaktad›r ve büyük S›rp faflistleri onu<br />
art›k bu yolda durduramazlar. Demokratizasyon süreci, etnik ayr›mc›l›¤a ve tek tarz düflünce flekline<br />
galip gelecektir. Bu ‹zzetbegoviç'in de¤erlendirmesinin bir bölümü ve Dayton paketini kabul etmesinin<br />
sebebiydi.<br />
‹zzetbegoviç Bosna Hersek halk›n›n özgürlü¤ü, varl›¤›, demokrasi ve ça¤dafl dünyaya aidiyet için<br />
verdi¤i mücadeleyi flüphesiz en zor flartlar alt›nda sembolize etmifltir ve Boflnak varl›¤›n› afirme<br />
etmeye, demokrasi ve insan haklar›n› savunmaya çal›flm›flt›r. Fakat ‹zzetbegoviç'in bar›flta nas›l bir<br />
devlet adam› olaca¤›n› hiçbir zaman göremeyece¤iz. Bundan dolay›d›r ki "‹zzetbegoviç, bar›fl içindeki<br />
Bosna'da nas›l bir cumhurbaflkan› olurdu?" sorusu daima var olacakt›r. Bu sorunun cevab›n› ancak<br />
tahmin edebiliriz. Do¤u ve Bat› Aras›nda ‹slam isimli kitab›nda, gelece¤in, sosyal demokrat sistemlerde<br />
ve politik yön belirlemelerinde yatt›¤›n› öngörmektedir. Bu görüfl, içlerinde sosyal adalet, eflitlik ve<br />
demokratik karar verme fikrini tafl›yan Boflnaklar'›n ve Bosna Hersek vatandafllar›n›n ço¤unun zihniyetine<br />
ve içeri¤ine oldukça yak›nd›r. Aliya, korkunç savafl ortam›nda demokratik bir devlet adam› olduysa<br />
Bosna Hersek Cumhuriyeti'nin cumhurbaflkan› olarak bar›flta da demokrasiden yana olaca¤›n› tahmin<br />
edebiliriz.<br />
Fikirlerimi birkaç düflünce içerisine toplamam zor olacakt›r. O halde Aliya ‹zzetbegoviç'in<br />
resmini, ilerideki tutumlar›n› sergilemekle en az›ndan biraz daha aç›klayabilirim: ‹zzetbegoviç çok zor<br />
flartlar alt›nda cesur bir flekilde ve çok kapsaml› kararlar vermekteydi. ‹zzetbegoviç her zaman Bosna<br />
Hersek devletinin ve halk›n›n menfaatlerini gözetmifl ve korumufltur. O bar›fl yanl›s›yd›, kendini bar›fla<br />
adam›flt› ve insanlar aras›nda zorlama ve nefretten uzak diyalogdan yanayd›. Sonuç olarak, ‹zzetbegoviç<br />
gelece¤e bak›yordu. Günümüzde de bizim için bu devlet, faaliyetlerin istikrarl› bir karakteristi¤i<br />
olmal›d›r. Bu, yeni hayata bakt›¤› ve geçmiflin deliliklerine hiçbir zaman köle olmad›¤› manas›na<br />
gelmektedir. Sadece; geçmifle yenilmeyenlerin veya geçmifle tutsak düflmeyenlerin gelece¤i vard›r.<br />
Cumhurbaflkanlar› hakk›nda s›kça mitler yap›lmakta, fakat ‹zzetbegoviç miti sevmemekteydi. Bosna<br />
Hersek'in halk› gibi oldu¤u için, ‹zzetbegoviç, hakk›nda mitler yap›lmas›na izin vermeyen bir insan ve<br />
devlet adam›yd›. Onun, Saraybosna Kovaçi'de bulunan mezar› buna en iyi flekilde tan›kl›k etmektedir;<br />
o her zaman, zulmün karfl›s›nda korkup titremeyenler aras›nda olmak istemifltir...<br />
55
Oturum Baflkan›<br />
Prof. Dr. Yasin AKTAY<br />
Selçuk Üniversitesi Sosyoloji Bölümü<br />
Say›n Lavic'e çok teflekkür ederim.<br />
Bugünkü konuflmac›lar›n ço¤unun sözlerindeki bir ifadeye dikkatinizi çekmek ve buna dair birkaç<br />
cümle söyleyerek oturumu kapatmak istiyorum. "Türkiye, Bosna Hersek'e yard›m etti" deniliyor. Bence,<br />
flu anki sürece kadar olan zamana dönüp bir bakmam›z gerekiyor. Evet Türkiye Bosna Hersek'e yard›m<br />
etti, ama as›l yard›m› Bosna Hersek Türkiye'ye yapt›. Türkiye Bosna'ya yapt›¤› yard›mla kendini keflfetti,<br />
bu sayede üzerindeki ölü topra¤›n› büyük ölçüde silkelemifl oldu. Kendisi d›fl›nda kalan kimselere,<br />
Bosna'ya yard›m ederek, kendi köklerine, tarihine olan ba¤lar›n› hat›rlam›fl oldu. Türkiye'nin, Cezayir'e,<br />
Balkan ülkelerine, Kosova'ya, Makedonya'ya olan ilgisi, kendisine tekrar dönüyor. Bunu böyle düflünmeliyiz<br />
diye düflünüyorum.<br />
Hepinize teflekkür ederim.<br />
56
B‹R DÜfiÜNÜR<br />
II. OTURUM<br />
Oturum Baflkan›<br />
Prof. Dr. Tahsin GÖRGÜN<br />
Prof. Dr. Cemalettin LATIC<br />
Prof. Dr. fiaban Ali DÜZGÜN<br />
Sad›k YALSIZUÇANLAR<br />
Mahmut AKIN<br />
57
Prof. Dr. Tahsin GÖRGÜN<br />
Türkiye Diyanet Vakf› ‹slam Araflt›rmalar› Merkezi (‹SAM)<br />
Bir Düflünür<br />
Hepinizi hürmetle selaml›yorum.<br />
Aliya ‹zzetbegoviç, Türkiye'de daha siyasi kimli¤i ile ortaya ç›kmadan<br />
önce bir düflünür olarak tan›nd›. Bu fikirler çerçevesinde, ‹slami toplumlar<br />
aras›nda iliflkilerin ne flekilde gitti¤ini de ö¤renmifl oluyoruz. O nedenle<br />
Aliya ‹zzetbegoviç, hem Türkiye'deki Müslümanlar hem de di¤er<br />
Müslümanlar için bir ‹slam düflünürüdür. Bunu söylerken asl›nda flunu<br />
düflünmemiz gerekmektedir. Aliya ‹zzetbegoviç'i düflünür yapan nedir?<br />
Onun Türkiye'de bir düflünür olarak tan›nmas›n› sa¤layan eserinin ad›,<br />
Do¤u ve Bat› Aras›nda ‹slam'd›r. Burada iki farkl› durum söz konusudur.<br />
Düalizm denilen ve Descartes'e kadar götürülen bir düflünce düzeni hakimdir.<br />
Descartes'teki ruh ve beden ayr›m› ve bu ayr›m›n afl›lamaz bir flekilde ortaya<br />
ç›kt›¤› ve Bat›'daki hastal›klar›n da temelini oluflturdu¤u yönünde düflünceler<br />
söz konusudur. Ama Aliya ‹zzetbegoviç'e bakt›¤›n›zda bu ikilik, modern<br />
dönemdeki bu kartezyen düflünceyle s›n›rl› de¤ildir. Kartezyen düflünce,<br />
kendisinden daha esasl› bir düflüncenin bir süreçte daha belirginleflmesi<br />
olarak arz etmifltir. Bu eser yaz›l›rken Do¤u dendi¤inde kast edilen fley<br />
Orient de¤ildi. Kastedilen fley, Do¤u Bloku idi ve komünizm ile materyalizm<br />
kast ediliyordu. Komünizm ve Materyalizm'in karfl›s›nda da, H›ristiyanl›k...<br />
vs söz konusu ediliyordu. O zaman burada kast edilen fley, Materyalizm<br />
ve ‹dealizm, Materyalizm ve Ruhçuluk, Materyalizm ve H›ristiyanl›k, yani<br />
dünya sanki bu iki fikir çerçevesinde bölünmüfltür, kartezyen bak›fl›n<br />
siyasetteki yans›mas› gibi; öbür tarafta, bu ikisinin de içine s›¤mayan, garip<br />
diyebilece¤imiz bir co¤rafya söz konusudur. ‹flte bunu bilen, bu vak›ay›<br />
fark eden Aliya ‹zzetbegoviç, geçmifle yönelik bir araflt›rma yap›yor. Bu<br />
bir tarih araflt›rmas› de¤il, varl›¤›n tarihi anlam›nda bir ontoloji araflt›rmas›d›r.<br />
Biz, bu anlamda, Aliya ‹zzetbegoviç'in düflüncesini düflünmeye<br />
bafllad›¤›m›zda görece¤iz ki, onun düflüncesi, siyasetle ba¤lant›l› ahlaki<br />
meselelerin tart›fl›ld›¤› bir düflünce de¤il, insan›n varl›¤› ile ilgili meseleleri<br />
ele alan hakiki bir düflünme tarz›, düflünme fleklidir. Bu, Aliya ‹zzetbegoviç'ten<br />
59
çok öncelere dayanan, Elmal›l› Hamdi Yaz›r'›n da de¤indi¤i, kalbi ile zihni aras›nda bir irtibat› olmayan<br />
ve çatlak olan bir medeniyettir. Bu çatlak oldu¤u sürece de, do¤usuyla bat›s›yla tüm insanl›¤› felakete<br />
götürür. Tüm insanl›¤›n, felakete gitmemesi için de, gönlüyle, kalbiyle, zihniyle irtibat kuracak bir<br />
medeniyete ihtiyac› oldu¤unu ve bu medeniyetin de hem tarihiyle hem de durufluyla ‹slâm medeniyeti<br />
oldu¤unu, çok aç›kl›kla ifade ediyordu. Bunu dikkate ald›¤›m›zda, Aliya ‹zzetbegoviç'in tefekkürünün<br />
çok esasl› bir ontoloji oldu¤unu, kendine var›fl, kendini anlama oldu¤unu söyleyebiliriz. Do¤u ve Bat›<br />
Aras›nda ‹slam adl› kitab›nda çokça kulland›¤› bir fley vard›r. "Hayat esast›r, düflünce, hayata göre ikinci<br />
derecede önemlidir." Aliya ‹zzetbegoviç'in dedi¤i bu hayat asl›nda varl›kt›r. Varl›k oldu¤u için her<br />
halükarda düflünceyi önceler, varl›k düflünceyi önceledi¤i için de, o varl›kla irtibat kurdu¤unuz vakit,<br />
o düflünceyi ona ba¤l› olarak flekillendirebilirsiniz. Ama düflünceyi varl›¤a ba¤lamaya teflebbüs etti¤inizde,<br />
zorbal›k yapm›fl olursunuz. Varl›¤a zorbal›k yapmaya kalkars›n›z. Varl›¤a zorbal›k yapman›n ad› ise<br />
siyasettir. Bu nedenle Bat› tarihine dikkat etti¤inizde, Bat› Tarihi'nin bir düflünce tarihi olmaktan çok<br />
bir siyaset tarihi oldu¤unu fark edersiniz. Bu nedenle Bat›, Bat›'ya karfl› olan tüm düflünceleri bir karfl›<br />
mit olarak isimlendiriyor. Kast etti¤i fley de budur. Varl›¤a zorbal›k uygulayan, kendisini Tanr› yerine<br />
koyup, tüm varl›¤› yeniden yaratmaya, flekillendirmeye teflebbüs eden bir tav›r. Bu tav›rlar›na da siyasi<br />
teoloji diyor. Bu siyasi teolojinin, Heideger'deki karfl›l›¤›, Ontoteolojidir. Tüm bunlar› dikkate ald›¤›m›zda<br />
biz, Aliya ‹zzetbegoviç'in düflüncesini düflünürken, onu, 20. yüzy›l›n büyük düflünürleriyle ayn› yere<br />
koyup, onlar›n tart›flt›¤› konularla düflünüp tart›flmam›z laz›md›r. Onu sadece, bir millet için de¤il, tüm<br />
insanl›¤›n zulümden ve varl›¤›n, düflünceye karfl› tahakkümden kurtar›lmas› fleklinde okumak laz›md›r.<br />
Bunu kabaca ifade ettikten sonra, sözü, say›n Cemalettin Latic'e b›rakmak istiyorum.<br />
60
Cemalettin LATIC<br />
Saraybosna Üniversitesi ‹lahiyat Fakültesi<br />
Bat›’daki ‹kbal<br />
Bir Türk ça¤dafl›, Aliya ‹zzetbegoviç'i "Bat›'daki ‹kbal" diye tarif etmiflti.<br />
Afl›r› olmakla beraber bu de¤erlendirme büyük bir ölçüde do¤rudur. XX.<br />
yüzy›lda, Pakistan'›n ideolojik olarak temellendirilmesinde ‹slam düflüncesinin<br />
en büyük figürü olan Muhammed ‹kbal gibi, Aliya ‹zzetbegoviç de kendi<br />
s›n›flar›nda öncelikli olarak insan özgürlü¤ü, ça¤›m›zda ‹slam düflüncesinin<br />
yeninden canland›r›lmas›, Müslüman milletlerin üzücü durumlar›n›n<br />
düzeltilmesi, Müslüman dünyas› ile Bat› ve ‹slam ile di¤er dinler aras›ndaki<br />
iliflkiler vb. sorunlar üzerinde duruyordu.<br />
Fikirlerinden dolay› komünist rejim taraf›ndan hapsedilmesinden önce,<br />
üç kitab› yay›mlanm›flt›r: ‹slam'›n Yeniden Dirilifli Sorunlar›, Do¤u ve Bat›<br />
Aras›nda ‹slam ve ‹slam Deklarasyonu. Kendisinin de vurgulayarak ifade<br />
etti¤i ilahiyat bilimlerini okumamas› gerçe¤ine ra¤men, kitaplar›nda "dininin<br />
flehadetini" yaz›yordu. fiahadet söz konusu oldu¤undan, bu kitaplar orijinal<br />
düflünceler ve olgun deneyimlerle örülüdür; bu kitaplar Bat›l› gibi düflünen<br />
fakat kendini Do¤ulu gibi hisseden bir Müslüman'›n eliyle yaz›lm›flt›r; bu<br />
kitaplar en ac›mas›z as›rlardan birinin ve büyük devletlerin planlar›n›n,<br />
yüksek ve barbar ideolojilerin çarp›flt›¤› ve farkl› kültür ve medeniyetlerin<br />
beraber yaflay›p kar›flt›¤› "büyük s›n›rda" yaflayan yazar›n talihsiz milletinin<br />
kaderinin damgas›n› tafl›yordu.<br />
Do¤u ve Bat› Aras›nda ‹slam isimli en meflhur kitab›nda -bu kitap, 1993<br />
y›l›nda 'Kral Faysal Ödülü'nü alm›flt›r- Aliya ‹zzetbegoviç, XX. yüzy›l›n<br />
en güçlü iki toplumsal-siyasi sisteminin; kapitalizm ve sosyalizmin etkisini<br />
ve zaaflar›n› elefltirip analiz etmifl, ‹slam'›n her ikisine alternatif oldu¤unu<br />
haber vererek "üçüncü yol" oldu¤unu belirtmifltir. ‹zzetbegoviç ‹slam'›<br />
"dinin ve siyasetin ba¤lant›s›", "kutuplaflmaya yer vermeyen birlik" olarak<br />
görmüfltür. ‹zzetbegoviç din alan›nda ‹slam'›, H›ristiyanl›¤›n öteki dünyaya<br />
ve Yahudili¤in bu dünyaya ça¤r›s›n›n gereksinimlerini bar›flt›ran "orta yol"<br />
olarak görmüfltür. Yazar, H›ristiyanlar'a ve Yahudiler'e, ortak Tanr› gerçekli¤i<br />
ve yeryüzü nimetlerinden faydalan›lmas› konusunda Müslümanlarla bar›fl<br />
61
içerisinde yaflamay› teklif etmifltir.<br />
Aliya ‹zzetbegoviç ‹slam Deklarasyonu kitab›ndan dolay› Saraybosna'daki komünist mahkeme<br />
taraf›ndan 1983 y›l›nda 14 y›l hapis cezas›na mahkûm edilmifltir. O günden bugüne, bu dinî-siyasi<br />
manifesto ile ilgili gürültülü söylentiler sona ermemifltir. Bu eserle ilgili dinmeyen tart›flmalardan, eserde<br />
yer alan düflüncelerin çok say›da taklit edilmesinden ve eserin siyasi manipülasyonundan dolay› -<br />
Boflnaklar'a yap›lan zülüm bu flekilde hakl› gösterilemeye çal›fl›l›yordu!- yazar›, hayat›n›n son on y›l›nda<br />
bu eserden hiç söz etmek istemedi; bunun yerine sözü tarihe b›rakt›.<br />
E¤er H›ristiyanlar ‹sterse...<br />
‹slam Deklarasyonu kitab›nda nelerden söz edilmektedir? Müslümanlar’›n ço¤unlukta oldu¤u ve<br />
böyle bir düzenlemenin zulme yol açmayaca¤› ülkelerde, ‹slam temellerine dayal› toplumsal-siyasal<br />
düzenleme; Müslüman milletlerin dik duruflu ve kabulü; her türlü bask› -zulüm- fleklinin ortadan<br />
kald›r›lmas›; din hürriyeti, sanat ve siyasi düflünce ve organizasyon özgürlü¤ü; farkl› din, medeniyet ve<br />
kültürlere ait insan ve milletlerin bir arada yaflamas›; cinsel eflitlik; haklar›n yönetilmesi; kanun önünde<br />
eflitlik; otoritenin kötüye kullan›lmas›na karfl› mücadele; putlaflt›rma, kötülük ve ahlaks›zl›¤›n ortadan<br />
kald›r›lmas›...<br />
Bu flekilde, ayn› yüzy›l›n bafl›nda ve sonunda, biri Do¤u di¤eri ise Bat› olmak üzere, dünyan›n iki<br />
ucunda yaflayan Muhammed ‹kbal ve Aliya ‹zzetbegoviç, kaleme ald›klar› yaz›larla, Felsefe tarihinde<br />
Hegel'in söyledi¤i; "Çöl ‹slam›"n›n tarihî misyonunun çoktan bitti¤i ve Oriyent bar›fl›n da yok oldu¤u<br />
fleklindeki meflhur teze karfl› ç›km›fllard›r.<br />
* * *<br />
"Büyük kültür ve politik geleneklerin mirasç›s›, canl› ‹slam misyonunun tafl›y›c›s› olan ‹slam dünyas›<br />
kirac› konumunda uzun süre kalamaz. Yeni Müslüman neslin bu ahlaks›z duruma son vermesini<br />
engelleyebilecek herhangi bir güç yoktur!"<br />
"Tek Tanr›’y› tan›y›p baflka herhangi bir dogmay› ve hiyerarfliyi tan›mad›¤›ndan dolay› ‹slam,<br />
diktatörlü¤e dönüflemez. ‹slam'da ruh üzerinde herhangi bir terör fleklinin gerçekleflmesi imkâns›zd›r."<br />
"E¤er H›ristiyanlar isterse, geçmiflte anlams›z çekemezlik ve kavgan›n örne¤i görüldü¤ü gibi<br />
gelecekte bu iki büyük din, bütün insanl›¤›n iyili¤i için karfl›l›kl› anlaflma ve iflbirli¤i örne¤ini de<br />
sergileyebilir."<br />
"Yahudiler’le as›rlarca birlikte yaflad›k ve hatta baz› durumlarda içinde neyin ‹slam'a neyin Yahudilere<br />
ait oldu¤unun ay›rt edilemedi¤i bir kültürü oluflturduk... ‹srail sadece Filistinlilerin problemi veya yaln›zca<br />
Araplar'›n sorunu de¤il; bütün Müslüman milletlerin sorunudur... Biz Yahudiler'i Siyonistler'den ay›rmak<br />
isteriz; e¤er Yahudiler bu fark› ortadan kald›rmak için kendilerinde güç bulursa..."<br />
(‹slam Deklarasyonu'ndan)<br />
62
Kadere Teslim Olmak<br />
"Kadere teslimiyet, insanl›¤›n kaç›n›lmaz yok olma sorununa flok etkisi yaratan bir cevapt›r... Fakat<br />
acizlik ve güvensizlik hissinin bir sonucu olarak ortaya ç›kan teslimiyet kendili¤inden yeni bir güç ve<br />
yeni bir güvence olmaya bafllam›flt›r. Tanr› inanc› ve Tanr› düflüncesi bize hiçbir fleyin yerine geçemeyece¤i<br />
ve yerini dolduramayaca¤› güven hissini vermektedir. Emerson'un iddia etti¤i gibi, bütün kahraman<br />
›rklar kadere inan›yordu... Teslimiyet pasiflik demek de¤ildir... Tanr› iradesine teslim olmak, insan<br />
iradesinden ba¤›ms›z olmak demektir. Tanr›'ya itaat, insana itaati ortadan kald›rmaktad›r. Bu, insan ve<br />
Tanr› aras›nda yeni bir iliflki, dolay›s›yla da insan ve insan aras›nda yeni bir iliflkidir... Teslimiyet; hayat›n<br />
çözümsüzlü¤ünden ve anlams›zl›¤›ndan tek insani, onurlu ç›k›flt›r. ‹syans›z, üzüntüsüz, nihilizmsiz,<br />
intihars›z bir ç›k›fl... Bu bir kahraman›n de¤il, hayat›n kaç›n›lmaz zorluklar› aras›nda s›radan bir insan›n<br />
kahramanl›k duygusudur... Teslimiyet; senin ad›n ‹slam'd›r! "<br />
(Do¤u ve Bat› Aras›nda ‹slam kitab›ndan)<br />
Faflizm ve Komünizme Karfl›<br />
Aliya ‹zzetbegoviç 1925 y›l›nda Bosanski fiamac'ta do¤mufl ve Saraybosna'da büyümüfltür. Babas›<br />
Mustafa ve annesi Hiba'n›n dört çocu¤u daha vard›.<br />
Aliya Saraybosna'da 1943 y›l›nda Birinci Erkek Lisesi'ni (gimnaziyum) bitirmifltir. ‹kinci Dünya<br />
Savafl› s›ras›nda 'ustafla'lar taraf›ndan kovalanan, faflist ve daha sonra komünist ideolojiyi ve uygulamalar›<br />
reddeden Aliya ‹zzetbegoviç, Bosna-Müslüman milletini biyolojik ve savafltan sonra ruhsal olarak yok<br />
olmaktan kurtarmaya çal›flan ve lise ve üniversite gençlerinden oluflan Genç Müslümanlar Organizasyonu'na<br />
kat›lm›flt›r.<br />
‹lk defa 1946 y›l›nda tutuklanm›flt›r. 1949 y›l›na kadar hapiste kalm›flt›r. Bu süre içerisinde komünist<br />
rejim, Genç Müslümanlar Organizasyonu'nda yer alan en iyi arkadafllar›n› ortadan kald›rm›flt›. Di¤er<br />
binlercesini de uzun y›llar ç›kmamak üzere hapse t›km›flt›. Bu flekilde Güney Avrupa'da komünizm<br />
karfl›t› en büyük hareket yok edilmiflti.<br />
Halida Repovac ile evlenmifl ve bu evlilikten Leyla, Sabina ve Bakir ad›nda üç çocuk dünyaya<br />
gelmifltir.<br />
On Dört Y›ll›k Hapis Hayat›; Söz ve Düflünceler ‹çin<br />
Entelektüel faaliyetlerinden dolay› komünist hükümet onu ve daha on iki Boflnak entelektüeli, 1983<br />
y›l›nda meflhur "Saraybosna Prosesi"nde 14 y›ll›k hapis cezas›na mahkum etmifltir. Önceden ayarlanm›fl<br />
bu prosese karfl›, bütün mahkûmlar›n serbest b›rak›lmas› için yurtiçinden ve dünyadan çok say›da protesto<br />
ve toplu talep yöneltilmifltir. Bu toplu talepler aras›nda Predrag Matvejeveç, Uluslararas› PEN-Merkezi,<br />
‹slam Konferans› Örgütü, Amnesty International ve Belgrat'tan on iki en meflhur yazar ve akademisyenin<br />
de talebi vard›.<br />
"Bu olay› büyük bir ça¤layan, adaletsiz sonla biten bir filmin son sahnesi olarak görüyordum. Suçsuz<br />
bir kifli on dört y›ll›k hapis cezas›na mahkum ediliyordu, yüzünde sessiz bir sakinlik ve tuhaf bir huzur<br />
vard›... Atinal› hukukçular kendisini, kendi kendine gerçeklefltirmek zorunda oldu¤u ölüm cezas›na<br />
çarpt›r›rken, Sokrates'in de yüzü böyle görünüyor olmal›yd› diye düflündüm." (Abdulah Sidran)<br />
"1983 y›l›n›n 18 Temmuz tarihinden 19 A¤ustos tarihine kadar, on iki Müslüman entelektüelin<br />
63
mahkemesi görülüyordu. Bu yarg›lama yeni Yugoslav hukuk tarihinde, söz ve düflünceden dolay›<br />
egzemplar bir cezaland›rman›n arketipi olarak kaydedilecekti." (Belgratl› yazar ve akademisyenlerin<br />
toplu talebinden)<br />
Siyasi Organizasyonun Oluflturulmas›<br />
Yugoslavya Parlamentosu taraf›ndan ç›kar›lan, bu ayarlanm›fl prosesden dolay› hüküm giyen bütün<br />
mahkumlar› kapsayan af karar›yla 1988 y›l› sonunda hapisten ç›kt›. O dönemde Yugoslavya'daki siyasi<br />
durum günden güne kötülefliyordu: Toplumun demokratikleflmesi ve çok partili sistemin uygulanmas›<br />
için Ljubljana, Zagreb ve Belgrat'tan gittikçe güçlenen talepler geliyordu.<br />
Berlin duvar› çok yak›n bir zamanda y›k›lm›flt›; Dünya'daki komünist rejimler bir bir düflüyordu;<br />
Yugoslavya federasyonu da¤›lmaya bafllam›flt›. Aliya ‹zzetbegoviç'in tereddütü yoktu: Cumhuriyet,<br />
Bosna Hersek ve Bosna halk›, XX. yüzy›lda ikinci kez trajik bir duruma düflmüfllerdi. Siyasi organizasyondan<br />
yoksun Bosnal› Müslümanlar'›n yal›n ellerle girdikleri ‹kinci Dünya Savafl› öncesindeki durumun<br />
tekrarlanmamas› için 27 Mart 1990 tarihinde Demokratik Eylem Partisi'ni (SDA) kurarak, toplumun<br />
demokratikleflmesi sürecini ve Bosna Hersek'te çok partili sistemi bafllatm›flt›r.<br />
Yugoslavya'y› Kurtarman›n Baflar›s›zl›kla Sonuçlanmas›<br />
18 Kas›m 1990 tarihinde gerçekleflen ilk çok partili seçimlerde SDA toplam 240 milletvekilli¤inden<br />
86's›n› kazanm›flt›r. Bosna Hersek Cumhuriyeti'nin sekiz üyeli baflkanl›¤›nda ise 3 sandalye edinmifltir.<br />
Bosna Hersek Cumhuriyeti Baflkanl›k Bünye Toplant›s›'nda Aliya ‹zzetbegoviç baflkan olarak seçilmifltir.<br />
Seçim sonuçlar›na göre, SDA - HDZ (H›rvat Demokratik Toplulu¤u) - SDS (S›rp Demokrat Partisi)<br />
koalisyonuna dayal› bir hükümet oluflturulmufltur. Fakat her bir partinin Bosna Hersek Cumhuriyeti ve<br />
iç düzeni hakk›ndaki tamamen z›t görüfllerinden dolay› bu hükümet hiçbir zaman fonksiyonel olamam›flt›r.<br />
SDA, Aliya ‹zzetbegoviç'in önderli¤inde, ilk günden beri, Yugoslavya'n›n içinde veya d›fl›nda,<br />
Bosna Hersek'in bütünlü¤ü için u¤rafl›yordu. Aliya, Yugoslavya'n›n hayatta kalmas›n› ve<br />
demokratikleflmesini, krizin bar›flla çözülmesi için anahtar element ve milletinin en büyük yarar› olarak<br />
görüyordu. Bundan dolay›, di¤er bütün cumhuriyetlerin baflkanlar›yla beraber SFRY'nin (Yugoslavya<br />
Federatif Halk Cumhuriyeti) baflkanl›k çal›flmalar›na aktif olarak kat›lm›flt›r. Fakat Slobodan Milofleviç'in<br />
bafl›na geçti¤i ve büyük S›rbistan hayalini kurdu¤u S›rp rejiminin karar›ndan ve Milofleviç'le H›rvatistan<br />
Cumhuriyeti baflkan› Franjo Tudjman'›n Bosna'y› paylaflmak üzere Karadjordjevo'da kurduklar›<br />
gizli plandan dolay›, Yugoslavya'n›n ayakta kalmas› mümkün de¤ildi. Bu konuda yap›lan son<br />
deneme, ‹zzetbegoviç ile o dönemin Makedonya Cumhuriyeti baflkan› Kiro Gligorov'un kurdu¤u pland›.<br />
* * *<br />
"Yugoslavya ile duygusal ba¤lar›m vard› ve belki de Müslüman olarak Yugoslavya'n›n da¤›lmas›n›n<br />
bize uymayaca¤›n› hissediyordum. Müslüman nüfusunun en büyük yo¤unlu¤unun Bosna'da olmas›yla<br />
beraber, Müslümanlar S›rbistan, Karada¤, Makedonya, Kosova, H›rvatistan ve Slovenya'da da yafl›yordu.<br />
64
1983 y›l›nda yap›lan yarg›laman›n son muhakemesinde Yugoslavya'y› sevdi¤imi fakat Yugoslavya<br />
Hükümeti'ni sevmedi¤imi ifade ettim". (Hat›ralar)<br />
"Tercih olarak Bosna Hersek, bir halk cumhuriyeti olarak Müslüman halk›n kesin tercihiydi. ‹slami<br />
de¤il; fakat sosyalist de de¤il, Halk Cumhuriyeti! Fakat bunu S›rplar'›n ve H›rvatlar'›n da istemesi<br />
gerekiyordu... E¤er Slovenya ve H›rvatistan'›n Yugoslavya'dan ayr›lmas› fleklindeki tehditler<br />
gerçekleflirse, Bosna Hersek de parçalar› kopmufl Yugoslavya'da kalmayacakt›r! Bosna Hersek,<br />
"Büyük S›rbistan'da" kalmay› veya onun bir parças› olmay› kabul etmemektedir!" (Seçim öncesinde<br />
15 Eylül 1990'da V. Kladufla'da yapt›¤› konuflmas›ndan)<br />
Savafltan Kaç›nmak<br />
Slovenya ve H›rvatistan'›n Yugoslavya'dan ayr›lmas›ndan sonra, Bosna Hersek Parlamentosu<br />
ba¤›ms›zl›k -egemenlik- çözümünü/almafl›¤›n› getirmifl ve halk›n, ülkelerinin ba¤›ms›zl›¤› hususunda<br />
karar verecekleri bir referandumun yap›lmas›n› onaylam›flt›r. Referandum sorusu flöyleydi: "Egemen<br />
ve ba¤›ms›z Bosna Hersek'i; tüm halk›n ve Bosna Hersek milletinin; Müslüman, S›rp ve H›rvatlar’›n<br />
ve Bosna'da yaflayan di¤er millet mensuplar›n›n eflitlik içerisinde yaflayaca¤› bir ülkeyi istiyor musunuz?"<br />
‹zzetbegoviç, YNA'n›n (Yugoslavya Halk Ordusu) H›rvatistan'a sald›rd›¤› s›rada, Bosna Hersek'te<br />
mobilizasyonun uygulanmas›n› emreden sözde Yugoslavya Halk Ordusu'nun Genel Kurmay›'n›<br />
reddederken, "Bu bizim savafl›m›zd›r!" diye cevap vermiflti. Aliya, Bosna Hersek'in parçalar› kopan<br />
Yugoslavya'da kalmas› durumunda bile savafl›n önlenemeyece¤ini biliyordu, çünkü bu durumda<br />
H›rvatistan, H›rvat halk›n›n ço¤unlukla yaflad›¤› Bosna Hersek'in bir bölümünü talep ederdi. Taraflar›n<br />
hiç birine s›n›fland›r›lamayan Bosnal› halk ile di¤er halklar yok olur veya baflkalar›n›n menfaatleri için<br />
savaflmak zorunda kal›rd›.<br />
Baflkan ‹zzetbegoviç ilk fakat çok önemli uluslararas› temaslar›n› bu dramatik dönemde gerçeklefltirdi.<br />
‹lk resmî buluflmay› Avusturya'y› ziyareti s›ras›nda Viyana'da yapt›. Burada, Birleflmifl Milletler'in eski<br />
genel sekreteri Kurt Valdheim ve Avusturya Cumhuriyeti dönem D›fliflleri Bakan› ve Bosna Hersek'in<br />
büyük dostu Alois Mock ile karfl›laflt›. Bundan sonra ‹ran, Türkiye ve Amerika Birleflik Devletleri<br />
ziyaretlerinde bulundu. Roma'da, Avrupa Birli¤i Bakanlar Toplant›s›'na kat›ld›. Bu toplant›dan sonra<br />
Papa ‹van Pavle II'y› ziyaret etti. Bundan sonra ise Belgrat'ta S›rp H›ristiyan Kilise Baflkan›'n›, Patrik<br />
Pavle'yi ziyaret etti.<br />
Baflkan ‹zzetbegoviç, bütün bu ziyaretleri Yugoslavya bölgesindeki, özellikle de Bosna Hersek'teki<br />
krizin acil olarak ve bar›fl yoluyla çözülmesi gerekti¤ini vurgulamak için f›rsat bilmifltir.<br />
* * *<br />
"Bosna, savafl› ve bar›fl› daha önce de biliyordu. Bugünkü durumu di¤erlerinden farkl› k›lan fley,<br />
tehdit eden savafl›n, s›radan bir savafl olmayaca¤›d›r. Bu total bir savafl olurdu ve olay›n birçok önemli<br />
aktörü bunun fark›nda de¤ildi veya fark›nda de¤ilmifl gibi yap›yordu... Her yolu deneyerek savafl›<br />
engellemek gerekir; çünkü savafl durumunda -bu s›radan ve s›n›rl› bir savafl olmayacakt›r- her fley<br />
65
anlams›z olacakt›r. Biz bunun tamamen fark›ndayd›k. Di¤er herkesin de bunu anlamas› gerekirdi. Bizim<br />
bar›fltan yana olmam›z, bar›fl yanl›s› olmaktan çok daha ileridir. Bu, kelimenin tam anlam›yla sorumluluk<br />
duygusudur." (SDA'nin Birinci Kongresinde yapt›¤› konuflmadan, 1.12.1991)<br />
Bosna Hersek Müslümanlar›'n›n Yok Olma Tehlikesi<br />
Bosnal› S›rp önderler, Bosna Hersek referandumunu ve S›rp toplumunun, bu sorun hususunda<br />
kendilerini ifade etmelerini engellemeye çal›flm›flt›r. S›rp Demokratik Partisi lideri, gelecekte savafl<br />
suçlusu olacak Radovan Karadzic, parlamento kürsüsünde Müslümanlar'› ve Bosna Hersek'teki bar›fl›<br />
aç›kça tehdit etmifltir. Referandum 29 fiubat 1992 tarihinde yap›lm›flt›r. Referanduma halk›n % 63'ü<br />
kat›lm›fl, egemen ve ba¤›ms›z Bosna Hersek için oy vermifltir. Bunun üzerine Avrupa Birli¤i 6 Nisan<br />
1992 tarihinde, Amerika Birleflik Devletleri ise bir gün sonra Bosna Hersek'in ba¤›ms›zl›¤›n› kabul<br />
etmifltir. Ayn› gün Karadziç ve Milofleviç, uluslararas› kabul edilen Bosna Hersek Cumhuriyeti'ni<br />
parçalamak, orada yaflayan Müslümanlar'› ve di¤er tüm yurtsever vatandafllar› yok etmek amac›yla<br />
topyekun bir askerî sald›r› ve katliam› bafllatm›flt›r.<br />
Savafl devam ederken Bosna Hersek Baflkanl›¤›, Bosna Hersek Ordusu ile Savafl Hükümeti'nin<br />
kurulmas› karar›n› vermifltir.<br />
Saraybosna Cehenneminde<br />
Aliya ‹zzetbegoviç 2 May›s 1992 tarihinde Lizbon'da yap›lan bar›fl sözleflmelerinden, hükümet<br />
baflkan› Dr. Zlatko Lagumdzija ve resmî tercüman› k›z› Sabina ile beraber dönerken, Saraybosna<br />
Havaalan›'nda YNA taraf›ndan tutuklanm›flt›r. Bu, savunma güçlerinin flehir için kader belirleyici<br />
mücadeleyi sürdürdükleri Saraybosna'da yaflanan en dramatik savafl günlerinden biriydi.<br />
* * *<br />
“S›cak gece ve günlerde hastanelerde ve morglarda yer s›k›nt›s› yaflan›yordu, ölü bedenleri yerlerde<br />
s›ralamak gerekiyordu; mezarl›klarda yer bulunam›yordu. Cenaze merasimleri ve mezarl›klar keskin<br />
niflanc›lar›n sevdi¤i yerler oldu¤undan ölüleri gözden ›rak yerlerde veya akflam karanl›¤›ndan istifade<br />
ederek gizlice gömmek gerekiyordu -Kovaç eteklerindeki park-... Saraybosna cehennemine indikten<br />
sonra hiç kimse güvende de¤ildi!" (Juan Goytisolo, ‹spanyol yazar, Saraybosna Defteri)<br />
Çetnikler’in Toplama Kamp›<br />
"... Dünya'ya seslenerek, yap›lan zulmün sadece Bosna Hersek'i, Balkanlar'› veya Avrupa'y›<br />
ilgilendirmedi¤ini anlat›yorduk. Küresel öneme sahip bir olay söz konusuydu. Çünkü XX. yüzy›l›n son<br />
y›llar›nda Avrupa'n›n ortas›nda kara mantarlar gibi biten etnik temizlik ve toplama kamplar›, medeniyetin<br />
gerçek karanl›¤›n› göstermekte ve her insan› eflit olarak ilgilendirmektedir... Dünya bize kulak vermedi...<br />
Bunun sebebi, günümüz dünyas›n›n moral zay›fl›¤› m› yoksa katliam kurbanlar›n›n Müslümanlar olmas›<br />
gerçe¤i midir? Uluslararas› toplulu¤un, uluslararas› kabul gören ve Birleflmifl Milletler üyesi olan, sald›r›<br />
kurban›, küçük bir ülkeye karfl› sorumlulu¤unu yerine getirmesi için yetkinizi kullan›n! Bosna Hersek'teki<br />
Müslüman halk üzerine yap›lan bu soyk›r›m› durdurun!" (‹slam Konferans› Örgütü üyeleri d›fliflleri<br />
66
akanlar›n›n Cidde'deki toplant›s›nda yapt›¤› konuflmas›ndan, 2.12.1992)<br />
"... Savafltan kaç›nmak için elimizden geleni yapt›k. Uzlaflmaya çok haz›r olmam›za ra¤men, tecrübe,<br />
bu savafl›n kaç›n›lmaz oldu¤unu göstermifltir. Bundan dolay› sizi buradan, zorluklarla bafla ç›kmam›z<br />
ve halk›m›z› kurtarmam›z için büyük bir kararl›l›k göstermeye davet ediyorum! Her fleye ra¤men biz<br />
hayatta kalaca¤›z, kurtulaca¤›z, suçlular› yarg›layaca¤›z ve hataya düflenleri affedece¤iz; inflaallah,<br />
zorla içine çekildi¤imiz bu savaflta zafer kazanaca¤›z!" (Bosnal› Müslüman Entelektüeller Kongresi'nde<br />
yapt›¤› aç›l›fl konuflmas›ndan, 23.12.1992)<br />
Birleflmifl Milletler'e Ça¤r›<br />
Sald›r› s›ras›nda, Baflkan ‹zzetbegoviç hayat›n›n en zor kararlar›n› vermek zorunda kal›yordu.<br />
Uluslararas› topluluk taraf›ndan organize edilen bütün bar›fl sözleflmelerine kat›l›yordu. Avrupa, Amerika,<br />
Afrika ve Asya'da, çok say›da konferans ve toplant›da, özellikle Birleflmifl Milletler'de, Bosna Hersek'te<br />
cereyan eden, BM'nin ve Bat›'n›n en güçlü ülkelerinin karfl›s›nda ellerini ba¤l› tuttu¤u, silah girifline<br />
ambargo koydu¤u ve bir milletin savunmas›na engel oldu¤u korkunç durumu anlat›yordu.<br />
"Herkesin bir arada bar›fl ve tolerans içerisinde yaflayaca¤›, çok merkezli ve çokuluslu bir ülkenin<br />
seküler ve demokratik bir vizyonunu teklif ettim. Maalesef, sundu¤umuz bu teklif, bu organizasyonun<br />
savunmam›z konusunda kararl› davranmamas› veya alternatif olarak kendimizi savunma hakk›m›za<br />
imkân tan›mamas› durumunda, anlams›z olacakt›r. Uluslararas› topluluk, kendimizi savunma araçlar›m›z›<br />
engelleyip bizi savunma niyetini gösteren ad›mlar› atamaz ve hiç kimsenin bize yard›m etmekte<br />
kararl›l›k göstermedi¤i anlafl›l›r ise, kendimizi savunma hakk›m›z olmal›d›r. fiu anki silah ambargosu,<br />
ülkemizi bo¤duklar› bu anda ellerimizi ba¤lad›. Ambargo, savunmam›z›n tek etkili arac›n› engellemifltir.<br />
Bu flekilde davran›larak, sald›rgana yard›mc› olunmaktad›r. Bosna Hersek'e uygulanan silah ambargosu<br />
kald›r›lmal›d›r." (Birleflmifl Milletler Genel Meclis Toplant›s›'nda yapt›¤› konuflmas›ndan, 23.9.1992)<br />
Para-Devlet Ürünü "Hersek-Bosna"n›n Kurulmas›n›n Denenmesi<br />
1992 y›l›n›n sonlar›nda, büyük S›rp sald›r›s›n›n doru¤unda, Birleflmifl Milletler'in Baflkan<br />
‹zzetbegoviç'in hakl› taleplerine sa¤›r kald›¤› bir s›rada, Bosna Hersek'teki H›rvat halk›n liderleri,<br />
H›rvatistan Cumhuriyeti'nin o dönem baflkan› Franjo Tudjman'la onun iflbirlikçilerinden destek alarak,<br />
Bosna Hersek'in devlet s›n›rlar› içerisinde, "Hersek-Bosna" ad› verilen bir para-devlet ürününü kurmaya<br />
kalk›flm›fllard›r. Bosna Hersek Cumhuriyeti Ordusu'nun o ana kadar askerî müttefiki, H›rvat Savunma<br />
Konseyi (HVO), ordu birimlerinin askerî olarak kendisine kat›lmas›n› talep etmifltir, bu da Hersek<br />
bölgesinde ve Orta Bosna'da fliddetli askerî çat›flmalara neden olmufltur. HVO Bosnal› Müslümanlar<br />
üzerinde korkunç katliamlar yapm›fl, özellikle Vitez yak›nlar›ndaki Ahmiçi'de, Dretelj'de ve Hersek'te<br />
Heliodrom'da toplama kamplar› açm›fl, girdi¤i bölgelerden Bosnal› halk› kovmufltur. Maalesef, baz› yerli<br />
komutanlarla ordudan ayr›lan güçler bu katliamlara, Uzdol ve Yablanica yak›nlar›ndaki Grabovica<br />
Köyü'nde H›rvat siviller üzerinden cevap vermifltir. Olaylar›n bu flekilde geliflmesi, sadece büyük S›rp<br />
sald›rgana yaramam›fl, Bosna Hersek'teki sald›r›y› ›srarla iç çat›flma olarak de¤erlendiren Birleflmifl<br />
Milletler'in baz› üyelerinin de ifline gelmifltir.<br />
67
"Say›n Baflkan,<br />
Bosna Hersek Ordusu birimleri ve HVO aras›nda Orta Bosna'da yaflanan son çat›flmalarla ilgili 27<br />
Ocak tarihli mektubunuza istinaden cevap veriyorum.<br />
... Orta Bosna bölgesinde yaflanan çat›flmalar›n derin sebebi, HVO'dan baz› insanlar›n Bosna Hersek<br />
içerisinde bir çeflit devlet toplulu¤u kurmaya çal›flmas›d›r. Gerginli¤in ve iki milletin güvensizli¤inin<br />
artmas›n›n gerçek nedeni budur ve bu gerçekle yüzleflmek zorunday›z.<br />
... Bosna Hersek, güçlü tarafa yanaflman›n ve Yugoslavya'da kalman›n çok daha a¤r›s›z oldu¤u<br />
dönemde H›rvatistan ile ittifaka karar vermifltir. Bizim bu tercihimiz hesaplanm›fl bir fley de¤ildi, prensip<br />
ve tutarl›l›k söz konusuydu. Askerlerin H›rvatistan'› y›kt›¤› s›rada, erkeklerimizi askere göndermeyi<br />
reddetti¤imizi size hat›rlatmak isterim; çok say›da erke¤imiz H›rvatistan'›n ba¤›ms›zl›¤› ve özgürlü¤ü<br />
için gönüllü olarak savaflm›fl ve hayat›n› kaybetmifltir. Bu tercihimizden dolay› Yugoslavya ordusunun<br />
intikam›n› bekliyorduk; bu da gerçekleflti. Fakat H›rvatistan'daki Bosna Hersekli mültecilerin<br />
istenmeyece¤ini ve silah› az olan Bosna Hersek ordusunun kendi ülkesinde sald›rgan ilan edilmesini<br />
beklemiyorduk.<br />
Sonuç itibariyle, H›rvat ve Müslüman halka karfl›l›kl› düflmanl›ktan vazgeçmelerine, savunmada<br />
tam iflbirli¤i yapmalar›na ve Bosna Hersek'teki iki milletin eflit haklara sahip ortak yaflam› için çözüm<br />
bulunmas›na yönelik ça¤r›n›za kat›l›yorum." (H›rvatistan Cumhuriyeti Baflkan›, Dr. Franjo Tudjman'a<br />
mektubundan al›nt›lar, 28.1.1993)<br />
Hepimiz Bir Erkek ve Bir Kad›ndan Geliyoruz<br />
Savafl›n en korkunç anlar›nda; ülkesinin en iyi o¤ullar›n› her gün kaybetmeye devam etti¤i, bütün<br />
ülkenin kan ve külle kapl› oldu¤u bir dönemde dahi, ‹zzetbegoviç dininden, ailesinden ve halk›ndan<br />
ald›¤› etik prensiplerini b›rakmam›flt›r. Hiçbir millet hakk›nda asla çirkin bir söz söylememifltir. Hiçbir<br />
zaman intikam almaya veya adaletsiz davranmaya ça¤›rmam›flt›r. ‹yili¤in kötülü¤e galip gelece¤i inanc›n›<br />
hiçbir zaman b›rakmam›flt›r. Hiçbir zaman kibirlenmemifltir. Her baflar›y› Tanr›'dan, hatalar› ise kendinden<br />
bilmifltir. Müslüman dünyada, yazar ve bilim adamlar›na verilen en büyük ödül olan "Kral Faysal"<br />
ödülünü al›rken, Hâdimü'l-Harameyn, Kral Fahd bin Abdülaziz'e nazik destekleri ve misafirperverli¤i<br />
ve Kral Faysal'a cömert eserleri için teflekkürlerini sunduktan sonra flöyle demifltir:<br />
"Say›n Kraliyet, Say›n Taht Sahibi,<br />
Say›n Seçkinler,<br />
Sevgili Kardefller ve Dostlar,<br />
... ‹slam, hepimizin bir erkek ve bir kad›ndan geldi¤ini ve birbirimizi tan›mak ve anlamak için<br />
milletlere ve kabilelere ay›r›ld›¤›m›z› ö¤retiyor. Bize, evrensel kabul etti¤imiz de¤erleri koruyarak ve<br />
devam ettirerek, insan hayat›n› ve do¤ay› korumay› ve savunmay› ö¤retiyor. Bundan dolay›, bilim, sanat<br />
ve di¤er alanlardaki geliflmeler ‹slam'a ve dolay›s›yla insanl›¤a yarar sa¤lamaktad›r. ‹slam insanlar<br />
aras›nda bar›fl› yayar, nefreti ve y›k›mlar› engeller ve bu da ayn› flekilde ‹slam'a yarar.<br />
‹nsan›n iyilik ve kötülük aras›nda yaflamas›ndan dolay›, bu de¤erleri korumal›, kuflaktan kufla¤a<br />
tafl›mal› ve bu de¤erlere her yerde ve her gün hizmet edilmelidir. Bu de¤erler unutuldu¤unda insan,<br />
Tanr›'n›n buyruklar›n› terk ederek kötülük ve y›k›m yolundan gitmeye bafllamaktad›r. Benim ülkem,<br />
68
sald›r›n›n, insanlar›n çektiklerine ilgisiz kalman›n ve dünyada insan hayat›na<br />
neler yap›labilece¤inin kan›t›d›r. Bosna Hersek halk›, Do¤u ile Bat›'n›n<br />
karfl›laflt›¤›, iki dünya aras›nda tolerans ve karfl›l›kl› anlay›fl köprüsünü infla<br />
etti¤i bir yerde yaflamaktad›r. fiimdi ise kaba bir flekilde cezaland›r›lmaktad›r;<br />
hatta bu yüce insani çaban›n izleri küle dönüflmektedir. Bosnal›<br />
Müslümanlar'›, baflka bir sebepten dolay› de¤il, özellikle Müslüman olduklar›<br />
için öldürüyor ve zulmediyorlar. Bununla birlikte, zaferi Müslümanlar<br />
kazanmaktad›r. Çünkü her fleye ra¤men, karanl›k, nefret ve y›k›m güçlerine<br />
karfl› kahramanca mücadelelerini sürdürüyorlar..."<br />
S›rp Halk›n›n ‹kinci, Kirlenmemifl Yüzü<br />
"Baylar ve bayanlar, say›n arkadafllar,<br />
Sizi selamlamak ve baflar›l› çal›flmalar dilemek istiyorum. Ayn› zamanda<br />
S›rp halk›n›n vicdan› ve o ikinci, kirlenmeyen yüzünü temsil eden sizlere<br />
sayg›lar›m› sunuyorum.<br />
Saraybosna'ya gelip gerçe¤i söyleme cesaretinizi kutluyorum. Siz, S›rp<br />
halk›n›n silahl› k›sm›n› temsil etmiyorsunuz, siz onun silahs›z k›sm›s›n›z.<br />
Onlar›n silahlar›, sizin ise kelimeleriniz vard›r ve kelimelerin güçlü bir<br />
silah oldu¤u çok görülmüfltür.<br />
Sizlere ad›na hitap etti¤im Bosna Hersek'in legal hükümetinin amac›<br />
demokratik bir Bosna Hersek'tir veya bizim söylemeyi sevdi¤imiz gibi, hiç<br />
kimseye dininden, milliyetinden veya siyasi tercihinden dolay›<br />
zulmedilmeyece¤i bir ülkedir. Medeniyetin özünün bu oldu¤una inan›yoruz..."<br />
(‹kinci Kongre'ye kat›lan Bosna Hersek'li S›rp kökenli vatandafl kat›l›mc›lara<br />
hitaben konuflmas›ndan, 9.4.1995)<br />
Birleflmifl Milletler'in Gözleri Önünde Soyk›r›m<br />
Ordu baflkomutan› olarak, sald›r›n›n bafl›ndan sonuna kadar, Bosna<br />
Hersek Cumhuriyeti Ordusu'nu gizlice silahland›r›yordu. Böyle bir politika<br />
zamanla savafl cephesindeki konumlar›n de¤iflmesine ve böylelikle karfl›l›kl›<br />
görüflmelere esas pozisyonlar›n güçlenmesine sebep olmufltur. Bar›fl<br />
antlaflmas› çok yak›n görünüyordu.<br />
Fakat 1995 y›l› yaz›nda, BM'nin korunan bölgeler olarak ilan etti¤i<br />
Srebrenica ve Zepa bölgelerinde, Bosnal› S›rplar'›n politik ve askerî unsurlar›,<br />
Slobodan Milofleviç'in rejiminden yard›m alarak, 8 ilâ 13 bin silahs›z<br />
Müslüman erkek, kad›n, delikanl› ve k›z›, bebe¤i öldürerek soyk›r›m<br />
yapm›flt›r. Bu soyk›r›m, dünya TV kanallar›n›n kameralar› karfl›s›nda,<br />
Birleflmifl Milletler'in ve bütün uluslararas› toplulu¤un gözleri önünde<br />
gerçekleflmifltir.<br />
69
Dayton Bar›fl Andlaflmas›<br />
Baflkan ‹zzetbegoviç'in Bosna'daki gerçe¤i göstermek için görüflmelerde ›srar etmesi, ordunun savafl<br />
alanlar›nda ilerlemesi, sald›rganlardaki moralin zay›flamas› ve Srebrenica'da yap›lan soyk›r›m, Çetnikler’in<br />
Tuzla'daki zulmü, Saraybosna'da Markale Pazar›'nda yapt›¤› katliam ve Bat› Avrupa'da lider ülkelerin<br />
bafl›na yeni hükümetlerin gelmesi... en sonunda uluslararas› reaksiyona ve NATO birliklerinin 1995<br />
y›l›n›n Eylül ay›nda Çetnik noktalar›na askerî müdahalesine neden olmufltur. Bununla savafl›n son dönemi<br />
bafllad› ve 21 Kas›m 1995 tarihinde Dayton'daki Amerikan askerî üssünde imzalanan bar›fl sözleflmesiyle<br />
sonuçland›. Bosna Hersek'te yaflayan üç halk›n siyasi temsilcilerinin yan› s›ra S›rbistan ve H›rvatistan'›n<br />
ve önde gelen dünya güçlerinin imzalad›¤› bu andlaflma ile Bosna Hersek'in, tarihî s›n›rlar› içerisinde<br />
bir cumhuriyet oldu¤u tekrar tasdik edilmifltir. Bosna Hersek görüflme ekibi, ülkenin resmî olarak iki<br />
etnikli entiteye bölünmesini kabul etmek zorundayd›. 7 numaral› anlaflma ekinde ise sürülen ve göçe<br />
zorlanan bütün insanlar›n serbest olarak evlerine dönebilecekleri belirtilmifltir.<br />
"Say›n Devlet Sekreteri,<br />
Say›n Holbrooke,<br />
Say›n Temas Grubu temsilcileri,<br />
Baylar ve bayanlar,<br />
Bugünün Bosna ve Dünya için tarihî bir gün oldu¤u do¤rudur. Bosna için tarihî bir gündür; çünkü<br />
-umuyoruz- savafl›n yerini bar›fl alacakt›r. Dünya için tarihî bir gündür; çünkü Bosna'daki zulüm ve<br />
bununla gelen her fley öncelikle etik bir sorundu; etik sorunlarsa dünyadaki her erkek ve kad›n›n sorunudur.<br />
‹mzalad›¤›m›z belgelerle, egemen Bosna Hersek'in bütünlü¤ünün korunmas› ve devam›nda tolerans<br />
ve özgürlük üzerine temellendirilen aç›k toplumun infla edilmesi garantilenmektedir...<br />
Ben halk›ma ise flunlar› tavsiye ediyorum:<br />
Bu belki adil bir bar›fl de¤ildir, fakat savafl›n devam etmesinden daha adildir. Böyle bir durumda,<br />
böyle bir dünyada, daha iyi bir bar›fl sa¤lanamazd›.<br />
Halk›m›z ve ülkemiz için adaletsizlik dozaj›n›n mümkün oldu¤unca düflürülmesi için elimizden gelen<br />
her fleyi yapt›¤›m›za Tanr› flahittir." (Baflkan ‹zzetbegoviç'in, Bosna Hersek hakk›ndaki antlaflmaya imza<br />
att›ktan hemen sonra okudu¤u beyan›ndan, Dayton, 21.11.1995)<br />
"Böyle bir kompromisi neden kabul ettik? Cevap basittir: Savafl›n son bulmas› için. Halk çok ac› ve<br />
üzüntü çekmifltir... Savafl›n devam etmesi durumunda olacaklar belirsizdir, çünkü Dünya bizim bar›fltan<br />
yana olmam›z› destekleyece¤i; fakat savafl› desteklemeyece¤i mesaj›n› aç›kça vermifltir." (Oslobodyenye<br />
Gazetesi'ne verdi¤i beyanat›n bir bölümü, 10 Eylül 1995)<br />
"Bosna Fikri" - Bütün Hümanistlerin Düellosu<br />
Bosna Hersek'i 1990 y›l›ndan 95 y›l›na kadar y›k›ma u¤ratan fler güçler, Dayton Antlaflmas›'ndan<br />
sonra da buna devam etmifltir. Savafl sonras› dönem yeni zorluklar›, haks›zl›¤› ve ayr›mc›l›¤› da beraberinde<br />
getirmifltir. Baflkan ‹zzetbegoviç, politik faaliyet döneminin sonuna kadar devletin ve devlet varl›klar›n›n<br />
güçlenmesi, mültecilerin dönmesi, savafl suçlular›n›n adalet önüne ç›kar›lmas›, uluslararas› iflbirli¤inin<br />
sa¤lanmas›, insan özgürlüklerinin yay›lmas› için çal›flm›flt›r... ‹yi olmayan sa¤l›k durumuna ra¤men<br />
70
sonraki dört y›l boyunca ülkesinin geliflmesine çok önemli katk›larda bulunmufltur. Çok say›da uluslararas›<br />
konferansta "Bosna fikri"nin, bütün hümanistlerin düellosu oldu¤unu vurgulayarak, kendi imkânlar›<br />
dâhilinde Bat›'y› Do¤u'ya, Do¤u'yu ise Bat›'ya yaklaflt›rmaya çal›flm›flt›r. Dünya devlet adamlar›, kurulufllar<br />
ve medya, kendisine çok say›da ödül ve teflekkür belgeleri vermifllerdir. Sa¤l›k durumundan dolay› 2000<br />
y›l›n›n Ekim ay›nda, Bosna Hersek baflkanl›k koltu¤undan çekilmifltir. Bir y›l sonra, Demokratik Eylem<br />
Partisi'nin Daimi Onur Baflkan› seçilmifltir.<br />
"1991-92 y›llar›nda Bosna Hersek'in "Büyük S›rbistan'›n" parças› olma tehlikesi vard›. Ben bunu<br />
engelledim ve bunun, en büyük liyakatim oldu¤una inan›yorum... En büyük baflar›s›zl›¤›m olarak bar›fl<br />
halinde, egemen, demokratik ve gelece¤i olan bir Bosna Hersek'in kurulma sürecinin yavafll›¤›n›<br />
görmekteyim." (TV B‹H Haber Program›'na yapt›¤› konuflmas›ndan, 6 Haziran 2000)<br />
Ebedi Hayata Göçmesi<br />
2003 y›l› Ekim ay›n›n bafl›nda hastaneye gitmifltir. Sa¤l›k durumu iyilefltikten sonra günlerce dostlar›n›n,<br />
çal›flma arkadafllar›n›n, siyasetçilerin ve dünya devlet adamlar›n›n ziyaretlerini kabul etmifltir. Kendisini<br />
en son ziyaret eden ABD Baflkan› Bill Clinton ile Türkiye Cumhuriyeti Baflbakan› R. Tayyip Erdo¤an<br />
olmufltur. Hastal›ktan ve kayg›lardan yorgun düflünce, 19 Ekim 2003 Pazar günü bu hayattan ebedi<br />
hayata göçmüfltür. Cenazesine; düflüncesine, faaliyetlerine ve siyasi amaçlar›na sayg› duyan 150 binden<br />
fazla insan kat›lm›flt›r. Kovaçi'deki fiehit mezarl›¤›na defnedilmifltir. Yüce ruhu flâd olsun!<br />
* * *<br />
Cemalettin LATIC<br />
FOÇA'DA ARALIK AYI<br />
Aliya ‹zzetbegoviç'e<br />
Aral›k. Foça'da nefes donuyor.<br />
Kuzey rüzgâr› esiyor, çal›lar inliyor.<br />
Ani rüzgâr gö¤ü ›slatacak m›?<br />
Tanr› zembilinden ya¤d›racak m›?<br />
K›fllar ve yazlar ac›mas›z dara¤ac›!<br />
Ey Tanr›! Ey âmâ dokumac›lar!<br />
Gece, gece, gece...<br />
Bal›kç› lambalar›n›n denizde kaybolmas› misali,<br />
Özgürlü¤ümüz bizden gittikçe uzaklafl›yor...<br />
71
HUfi A⁄ACI<br />
Aliya ‹zzetbegoviç'e<br />
K›z kardefllerim, bu dakikalarda huzurlusunuz.<br />
Fakat yak›nda rüzgâr esecek<br />
Tepelerdeki avc›lar›n›z› uyand›racak.<br />
Sizi her zaman avl›yorlar!<br />
Kaçt›ktan sonra nefes al›rken bile,<br />
Yabanc› bir elden duyulan korku<br />
Ruhlar›n›zda yanar.<br />
Avc›lar›n uyudu¤unu size haber verirler.<br />
Ve o s›rada yapraklar›n›z dans etmeye bafllar<br />
Ve ruhlar›n›z mutluluk solur<br />
ÖLÜMÜN<br />
Tanr›'m, herkese kendi öz ölümünü ba¤›flla!<br />
(Rilke)<br />
Hiç uyanmayacak bir uykuya yatan o sessiz yüzün<br />
sen olmad›¤›na<br />
nas›l inanay›m?<br />
ve ayaz›n -k›ra¤›n›n- örttü¤ü<br />
o taze mezarda<br />
üflümeyece¤ine?<br />
Bir baflka yerde yaflad›¤›na?<br />
Berzahta?<br />
Yak›nda, temiz kokulu<br />
beden üzerine örtülen<br />
beyaz örtü alt›nda?<br />
Nerede?<br />
O halde seni ne kadar sevdi¤imi hissediyorsundur?<br />
Buna sevinirdim.<br />
Ölümün ciddiyeti önünde baflka herhangi bir mutluluk anlams›zd›r?<br />
Kafas›zlar›n cesareti yok, ak›ll› insanlar›n ise<br />
sadece parlayan anlar› vard›r; böyle derdin.<br />
72
Ey dostum,<br />
O ya¤murlu günden beri s›kça u¤rad›¤›m,<br />
s›k s›k u¤rad›¤›m,<br />
Hayat›m›n büyük bir vadisi,<br />
›ss›zd›r, so¤uk ve ›ss›z!<br />
Huzur veren kelimelerin<br />
Hiç yokmufl gibi, gözlerindeki huzur<br />
Sana ait güzel ve de¤erli her fley<br />
Ruhuna ruhunla ölçüldü¤ünde azd›.<br />
VE ISSIZ fiEH‹R...<br />
Foça'da, köprü yak›n›ndaki hapishane;<br />
karda yürüyoruz, f›rt›na devam ediyor!<br />
Rüzgâr kar taneleri, bizi kader al›p götürmektedir!<br />
Teller arkas›ndaki yüzler gidenleri u¤urlamakta;<br />
Yar›m ay yine etraf› ayd›nlatacak!<br />
Burada gece ne kadar yavafl gelmektedir!<br />
Karanl›kta, yaln›z, sana daha yak›n›z;<br />
Kalpler, dünya rüyalar›n› ›s›tmaktad›r...<br />
Ac›mas›zlar› k›r›yorsun, zay›flar› koruyorsun;<br />
Ifl›k ancak karanl›ktan görünür...<br />
fiu anda bofl hapis hücreleri yaln›zl›¤› çekmektedir,<br />
Sessiz, küçük camiler üzüntülüdür,<br />
Ve flehir ›ss›zd›r; çünkü Aliya yok...<br />
"Bizimle beraber bu yola ç›kan,<br />
Art›k hiçbirimiz olmasa da yaln›z kalmayacakt›r!"<br />
73
Oturum Baflkan›Oturum Baflkan›<br />
Prof. Dr. Tahsin GÖRGÜN<br />
‹SAM<br />
Cemalettin Latic Bey'in söylediklerini, felsefe diliyle yeniden söyleyelim. 20. yy'›n siyaset<br />
felsefecilerinden birisi, Harflimids, diyor ki: "Modern dönemin en önemli özelli¤i, hayat›n› siyasetle<br />
devam ettirmektir. Siyasetin de esas›, dost ve düflman ayr›m›d›r. Dost ve düflman ayr›m› da, kendinize<br />
bir düflman seçmeniz ve onu ötekilefltirmenizdir. Siz, düflman› ötekilefltirdi¤iniz zaman, art›k ona<br />
karfl› bir ahlaki kayg›, bir estetik duygu, bir sorumluluk hissetmezsiniz. Sizin önünüzde sadece bir<br />
öteki vard›r, düflman vard›r ve siz, o düflman› yok etmek için bütün vas›talar› kullan›rs›n›z." Hegel'den<br />
beri, belki daha da öteye götürebilirsiniz, var olan öteki bak›fl›, kendine bir öteki bulmufl ve düflman<br />
edinmifltir. Bat›, kendine öteki olarak ‹slam dünyas›n› seçmifltir. Ve flimdi onunla münasebetin<br />
siyasi yolunu aramaya bafllad›lar. Aliya ‹zzetbegoviç'in karfl› ç›kt›¤› gibi, varl›¤a tahakküm etmek,<br />
varl›¤a zor kullanmak iflte budur. Bize düflen, düflmanl›¤a düflmanl›kla mukabele etmek de¤il,<br />
düflmanl›¤a, varl›¤›n varl›¤›n› teyit etmektir. Varl›¤›n varl›¤›n› teyit etmek de, aram›zdaki kader<br />
birli¤inin fark›na varmak ve bu kader birli¤inin de, hem geçmiflimiz, hem gelece¤imiz hem de flu<br />
an›m›z oldu¤unu fark etmemizdir. Bu önemli bir noktad›r, bu nedenle de Say›n Latic'e özel olarak<br />
teflekkür etmek istiyor ve sözü Say›n fiaban Ali Düzgün'e b›rak›yorum.<br />
74
Prof. Dr. aban Ali DÜZGÜN<br />
Ankara Üniversitesi ‹lahiyat Fakültesi<br />
Aliya ve Kurucu ‹rade Olarak ‹slam<br />
Öncelikle ‹slam'›n kurucu irade olarak görülmesinin ne anlama geldi¤i<br />
üzerinde durmak, ard›ndan da bu iradenin yaratt›¤› bireysel ve toplumsal<br />
iradelerin hangi normlar üzerinden kendilerine özgü bir kültür ve medeniyet<br />
yaratt›klar›n› tahlil etmek istiyorum. ‹slam'›n kurucu irade olarak tan›mlanmas›<br />
demek, insanlar›n rasyonel ve tecrübî kazan›mlar›na ek olarak iradelerini<br />
harekete geçiren kurucu/yap›land›r›c› bir irade ve kudrete referansta<br />
bulunmak demektir. Kendi iç dinamikleriyle evrilemeyen toplumlar›n böyle<br />
bir irade ve kudretle, baflka bir ifadeyle bir üst doktrinle kurucu güç olarak<br />
nas›l kilit rol oynad›klar›na tarih flahittir. Bunun örneklerini görmek için<br />
peygamberler tarihine bakmak yeterlidir. Ulu'l-azm olarak adland›r›lan<br />
peygamberlerin, tarihin ak›fl›nda yaratt›klar› k›r›lma sebebiyle böyle<br />
adland›r›ld›klar›n› biliyoruz. Aliya'n›n ‹slam Tarihi'ni Hz. Muhammed'den<br />
öncesi ve sonras› diye ikiye ay›rmas›na dikkat çekerek flunu rahatl›kla<br />
söyleyebiliriz ki, bir bütün olarak insanl›¤›n tarihi, bu k›r›lmalar›n yafland›¤›<br />
sürece kaynakl›k eden kurucu iradenin hikâyesinden ibarettir. Bu hikayenin<br />
hitama erdi¤i, baflka bir ifadeyle tekamülünü tamamlad›¤› nokta Hz.<br />
Peygamber'in vefat›d›r. Onun vefat›yla, peygamberler eliyle gerçeklefltirilen<br />
insanl›k tekâmülü sona ermifltir. Aliya'n›n insan›n kendini salt ruhsal yap›s›na<br />
hapseden ve toplumsal yaflam›n› ›skalayan din mefhumuna karfl›t olarak<br />
kavramsallaflt›rd›¤› ‹slam, hem ruhsal hem de maddi yönüyle hayat› kuran<br />
normlar üzerine oturmaktad›r. Bu normatif yap›y› birkaç bafll›k alt›nda<br />
özetlemek gerekirse, afla¤›daki hususlar›n öne ç›kar›lmas› uygun<br />
görünmektedir.<br />
Ço¤ulcu Yap›lara Ortak Normlar: Yerele Karfl› Evrensel, Örfe Karfl› Ma'ruf<br />
Çok etnikli yap›lar› idare edecek bir mekanizman›n Kur'an taraf›ndan<br />
önerildi¤i ve Hz. Peygamber'in Medine uygulamas›na kaynakl›k eden<br />
Sahifetü'l-Medine'de (Medine Sözleflmesi) farkl› etnik ve dinsel yap›lar›n,<br />
temel hak ve sorumluluklar temelinde bir arada yaflamalar›n›n örnekli¤inin<br />
75
verildi¤i bilinmektedir.<br />
‹slam, Roma ‹mparatorlu¤u içinde bir cemaat dini olarak do¤an H›ristiyanl›¤›n aksine bir devlet dini<br />
olarak do¤du. Bu olgu, bafl›ndan beri, kendini koruma içgüdüsüyle sald›rganlaflan H›ristiyanl›¤›n aksine<br />
‹slam'›n, kendi d›fl›ndaki inanç ve kültür gruplar›na daha hoflgörülü ve kuflat›c› bir tarzda yaklaflmas›n›<br />
sa¤lad›. Aliya, H›ristiyanl›¤› orta yolu bulma kabiliyeti olmad›¤› için elefltirmektedir. 1 Avrupa'n›n bu<br />
yöndeki baflar›s›zl›¤›, kültürel ve dinsel kodlar›ndaki bu savunma psikozundan ve bunun sebep oldu¤u<br />
sald›rma refleksinden kaynaklanmaktad›r.<br />
‹slam'›n oluflumu s›ras›ndaki bu kuflat›c›l›k ‹slam Düflüncesi ve düflünce üzerinden medeniyet infla<br />
eden insanlar üzerinde kurucu etkiye sahiptir. Müslümanlar›n hem kendi imajlar›n› hem de baflkalar›na<br />
iliflkin tasavvurlar›n› bu irade infla etmifltir. Bu irade adalet, ilim ve hüküm üzerine oturur. Bu kavramlar<br />
aras›nda sürekli bir mizan -denge- vard›r. Bu denge içinde herkesin hak ve sorumluluklar› bellidir. Ve<br />
bu mizan kendini hem meflâ'irü'l-‹slam'da -duygu ve düflüncede- hem de flerâ'i'de -muamelât/uygulamadagösterir.<br />
Tevhid de bu iki unsurun yani içsel ve d›flsal olan›n birlikteli¤e kavuflturulmas›d›r. ‹slam'›n<br />
fliarlar›; iyilik, adalet, vicdan, söz, vefa, sevgi, merhamet gibi evrensel de¤erlerdir.<br />
Kur'an'›n temel ilkelerinden birisi de baflkas›na tahakküm etmeme, iradesini gerçeklefltirmesine engel<br />
olmama fleklinde tercüme edebilece¤imiz "Leste aleyhim bi müsaytir: Sen onlar üzerinde bir zorba<br />
de¤ilsin" (Gâfliye 88: 22) ilkesidir. Ayn› flekilde dinsel ve kültürel ço¤ulculu¤u onaylayan "Leküm<br />
dînüküm ve liye dîn: Sizin dininiz size benimki bana" (Kâfirun 109:6) ilkesi ço¤ulcu toplum iliflkilerinde<br />
ilkesel bir öneme sahiptir.<br />
Gerçi ikinci Ayet-i Kerime'nin tarihsel süreç içinde farkl› alg›lamalara konu oldu¤u da gözden uzak<br />
tutulmamal›d›r. Ayet, Mekke Dönemi'nde kendisini yeni bir yaflam tarz› ve hayat düsturu olarak sunan<br />
‹slam'›n kendini din olarak ilan etmesini imlemektedir: Sizin bir yaflam biçiminiz varsa art›k benim de<br />
ak›p gitmekte olan zaman› k›racak, onu yeni olaylara haz›rlayacak kendi kavramlar›m ve bu kavramlar<br />
üzerine oturacak bir yaflam tarz›m var, demektir.<br />
Bu ayet, farkl› dinsel ve kültürel unsurlar›n bulundu¤u Medine Dönemi'nde, herkese kendi dinini<br />
ve yaflam biçimini muhafaza etmeyi ve baflkalar›na sadece tolerans göstermeyi de¤il ayn› zamanda<br />
onlar› kabul etmeyi ve onaylamay› önermektedir. Tarihsel süreçte Müslümanlar'a düflünce ve davran›flta<br />
esnek bir alan sa¤layan bu ayet gibi, insanlar aras›ndaki dinî ve sosyal iliflkileri düzenleyen daha birçok<br />
ayetin, k›l›ç ayeti olarak isimlendirilen ayetle 2 mensûh say›ld›¤›n› ve ‹slam'›n iliflkiler ba¤lam›ndaki<br />
norm aya¤›n›n sakatland›¤›n› da burada ifade etmemiz gerekir.<br />
Bu ve benzeri ilkeleriyle ‹slam bir prensip sunmakta, ba¤lamsal okuman›n zeminini haz›rlamakta ve<br />
mensuplar›na güvenip onlara bu ilkelere dayal› bir yaflam kurma sorumlulu¤u vermektedir. ‹slam'› farkl›<br />
zamanlarda anlama ve yorumlama sorumlulu¤unu omuzlar›nda tafl›yan insanlar›n bu ba¤lam farkl›l›klar›n›<br />
dikkate almas› gerekir. Aliya, bundan hareketle, ‹slam'› tamamlanm›fl ve bütün zamanlar için geçerli bir<br />
doktrin olarak tarif etmenin fevkalade yanl›fl oldu¤unu söylemektedir. Ona göre, böyle bir yorum tarihte<br />
say›s›z örne¤ini gördü¤ümüz gibi ‹slam'›n kat›laflmas›na ve içe kapanmas›na sebep olmaktad›r. 3<br />
1<br />
Aliya ‹zzetbegoviç, Do¤u ve Bat› Aras›nda ‹slam, ‹stanbul, Nehir Yay., 1994, s. 19.<br />
2<br />
Bakara (2) 191: "Onlar› nerede yakalarsan›z öldürün. Sizi ç›kard›klar› yerden siz de onlar› ç›kar›n..."<br />
3<br />
a.g.e., s. 19.<br />
76
Kur'an'›n ilke baz›nda anlafl›lmas› ve bu ilkelerin bir yorum etkinli¤iyle hayata geçirilmesi yönünde<br />
Aliya'n›n vurgusunu desteklemek üzere ça¤dafl ‹slam mütefekkirlerinden birine daha kulak vermekte<br />
yarar vard›r. ‹ranl› düflünür Abdülkerim Sürufl, klasik ‹slam düflüncesi içinde kendine yer bulan kabz ve<br />
bast teorisini farkl› bir ba¤lama tafl›maktad›r: Ona göre din her fleyi belirlemifl de¤ildir. Hayatta bize<br />
laz›m olacak temel de¤erleri vermifl, gerisini Müslüman akl›n inkiflaf›na b›rakm›flt›r. Her bireyin kendi<br />
bafl›nal›¤› (bireysellik) ayn› zamanda her dinî yorumun sadece kendini ba¤layaca¤› fleklinde tezahür eder.<br />
Alemde asl olan kesrettir, bu da yorum çoklu¤unun meflrulu¤unu getirir. Toplumda asl olan ço¤ulculuk<br />
ve farkl›l›kt›r (ihtilaf), merkeziyetçilik ve tekçilik insan do¤as›na da tecrübeye de ayk›r›d›r. Temel ve<br />
minimum de¤erlerle s›n›rl› olan fleriat›n özünü tecrübî akla dayal› içtihat ile inkiflaf ettirmek mümkündür.<br />
Bu ba¤lamda en baflta hukukun kaynaklar›ndan biri kabul edilen örfü de yeniden de¤erlendirmeye<br />
almak gerekmektedir. Bu örf, ma'ruf'a/ortak iyiye uygun oldu¤u sürece bir kaynak olarak görülebilir.<br />
Dinin amac› örfü ma'rufa evirmektir, onu buldu¤u hal üzere muhafaza etmek de¤ildir. Baflka bir ifadeyle<br />
her yerel unsur dinle irtibata geçtikten sonra ister istemez evrensele kat›l›r ve bu yönde irade gelifltirir.<br />
Bu evrensele kat›l›m, tekâmülü imleyen bir süreçle gerçekleflir. Yerel olan, hem düflünce hem de fiil<br />
olarak daha büyük bir bütünün parças› haline gelir. Denize kavuflan ›rmaklar gibi, büyük olana do¤ru ak›fl<br />
ve kavuflma e¤ilimi vard›r ve bu e¤ilim hem parçaya hem de bütüne haz verir.<br />
Bununla birlikte, bu iradeye kat›lan bütün bireylerin bireyselliklerini sonuna kadar göstermelerine de<br />
imkan vermek gerekir. Tek tek bireylerin genel geçer kabul gören norm ve uygulamalardan farkl›l›k -<br />
ihtilaf- gösterecek de¤erler gelifltirmelerinin önünü t›kamamak gerekir. Ümmetinin ihtilaf›n› -farkl›<br />
kanaatlere sahip olufllar›n›- rahmet olarak gören peygamber buyru¤u dikkate al›nmal›d›r. Bu durumda,<br />
genel geçer/evrensel de¤erlerin elefltirel bir zihniyetten geçtikten sonra benimsenmesi gerekir. Bu da ancak<br />
bu de¤erlerin bir parças› haline gelen bireyin bu sürece akl›n› ve iradesini kullanarak kat›lmas›yla mümkün<br />
olabilir. Dolay›s›yla kurucu irade elefltirir, muhakeme eder ve de¤erleri ancak uygunluk testinden geçirdikten<br />
sonra insanlara önerir ve bu önerilere uygun yaflam modelleri gelifltirilmesini ister. Müstakim bir yol üzere<br />
olman›n felsefesi de budur; bu müstakim yol hem düflüncede/normlarda, hem bu normlar›n hayat bulaca¤›<br />
yaflam formlar›nda hem de bu yaflam normlar›n› öneren Yüce iradede kendini gösterir -istikamet, kayyum,<br />
k›yam, kavvam, terimleri bu Yüce iradeyi ve O'nunla irtibatl› olanlar› tan›mlamaktad›r.- Dinin varl›¤›n›<br />
-asâletü'l-vücûd-, dejenere olmadan korumas› sürekli bu k›yam haliyle mümkündür.<br />
Bir sistem ne kadar çok bireye sahipse o kadar çok de¤er üretme imkân›na/potansiyeline sahiptir.<br />
O bütünü de¤erli ve kal›c› k›lan bu özelli¤idir. Bireylerin o bütüne ruh verme ve de¤er üretme inisiyatifleri<br />
kabul edilmezse bu niceliksel ço¤unluk, tebaa kültüyle hareket eden ve gönüllü kullu¤u en temel<br />
tan›mlay›c› özellikleri olarak üzerlerinde tafl›yan bir güruh olman›n ötesine geçemez.<br />
Gerçekli¤in Zemini: Dinin Tabiata ve ‹nsan F›trat›na Yaslanmas›<br />
Aliya, ‹slam'›n dogmatik olarak hareket eden de¤il, tecrübeye önem veren, bilinenden bilinmeyene<br />
giden bir irade yaratmay› hedefledi¤ini söyler. 4 ‹slam kendi kapal› evreninde devinen de¤il, d›fl dünyaya<br />
aç›lan ferdiyetini toplumsal alanda bir flahsiyete dönüfltüren insanlar yaratmay› hedefler. Bu d›fladönüklük<br />
vurgusu, hem insan hem de bir bütün olarak tabiat›/dünyay› kapsar.<br />
4<br />
a.g.e., s. 243.<br />
77
Ruhsal olarak insan›n yerini ve farkl›l›¤›n› kabul eden ‹slam, müflahhas insan söz konusu olunca son<br />
derece gerçekçidir. ‹slam, insanda tabiat›n› aflan vas›flar gelifltirme gayreti içinde de¤ildir. ‹nsanlar› aziz<br />
veya melek yapmak istemez, böyle bir yönelimi hayal olarak görür. Biz asl›nda ne isek, ‹slam da bizi<br />
öyle, yani insan yapmak ister. ‹slam; abdest, namaz, oruç, cemaat, faaliyet, mücadele, gözlem ve<br />
meditasyon vas›tas›yla, tabiat›n insan› flekillendirme iflini sürdürmektedir. 5<br />
‹slam gerçekten insandan bütün sorumlulu¤u üzerine almas›n› istemektedir. Fakirlik ve ›st›rap dolu<br />
"terk-i dünya" zihniyetini ise ideal olarak ortaya koymam›flt›r. ‹slam'›n insandan talep etti¤i hayat iki<br />
koordinat üzerinde durmaktad›r: Birisi mutlulu¤a ve kudrete olan meyil; öbürü ahlaken yükselmek,<br />
"kendi kendini durmadan yaratmak"t›r. Bu e¤ilimler ancak mant›kta birbirine z›tt›r; gerçek hayatta ise<br />
birleflir ve karfl›l›kl› olarak birbirine nüfuz eder. 6 ‹nsan›n bu ikili yap›s›na iliflkin k›sa bir tahlil yapmak<br />
yararl› olacakt›r: ‹slam düflünce gelene¤inde iki dünya mutlulu¤unu hedef olarak insan›n önüne koyan<br />
irade bu kapsay›c›l›¤› salt dünya hayat› için de öngörür. Bu anlamda uhrevî alemde saadetin içinde<br />
yaflad›¤›m›z dünyadaki saadetle üç aç›dan çok yak›n bir iliflkisi oldu¤unu görürüz: 1. Kendini bilgide<br />
ve sa¤lam bir karakterde gösteren nefse -benli¤e- iliflkin yön. 2. Sa¤l›k ve güvenlik gibi bedene iliflkin<br />
yön ve 3. Nefsin ve bedenin d›fl›nda kalan ve bu ikisinin mutlulu¤unu art›racak servet vb. hususlara<br />
iliflkin yön. 7 Bu bütünlü¤ün parçalanmas› ise Kur'an'›n flekâvet/trajedi olarak adland›rd›¤› bir zihin ve<br />
yaflam felsefesine yol açmaktad›r. 8 Mutlulu¤un, bilgi ve iyi karaktere ait bir fley oldu¤unu söyledi¤imiz<br />
ben'le iliflkisine gelince; ‹slam, bilginin insandaki yerinin kalp -heart-, nefs -soul/self-, ak›l -intellect-,<br />
ruh -spirit- gibi Kur'an'da çeflitli referanslara sahip ruhsal bir nitelik tafl›d›¤›n› söylemektedir. Bilginin<br />
yeri, âr›zî kipleri ve durumlar› sebebiyle birçok isimle an›lmaktad›r. Bu yüzden, akletme ve kavramayla<br />
ilgili kullan›ld›¤›nda 'ak›l'; bedeni idare eden bir gerçeklik olarak an›ld›¤›nda 'nefs'; sezgisel bir<br />
ayd›nlanmaya iflaret etti¤inde 'kalp' ve soyut varl›klar dünyas›na geri gidildi¤inde 'ruh' olarak karfl›l›¤›n›<br />
bulmaktad›r. Gerçekten, bilgi kendisini sürekli bütün bu kipleriyle a盤a vurmaktad›r. ‹nsanla<br />
iliflkilendirilerek kullan›lan bu dört terimin her biri iki anlam tafl›maktad›r; bunlardan biri insan›n bedenine<br />
di¤eri ise nefsine/benli¤ine iflaret etmektedir. 9 ‹nsan›n ikili bir yap›s› vard›r: Bedeni, hayvani; ruhu,<br />
rasyonel taraf›n› temsil etmektedir. ‹lki, insan›n k›na(n)may› gerektiren davran›fllar›na kaynakl›k eden<br />
yönünün temsilcisidir. ‹nsandaki bu bedenî yahut hayvani nitelikler, baz› yönlerden ona yarar sa¤lamas›na<br />
ra¤men insan›n entelektüel güçleri ile çat›flma halindedir... ‹nsano¤lu en güzel biçimde yarat›lm›flt›r;<br />
ama do¤ru bir iman ve salih amel yoksa, afla¤›lar›n afla¤›s› vahflilerden daha kötü olabilmektedir. 10 Nefsin<br />
yetenekleri veya güçleri, bir seferinde birinin, di¤erinde ötekinin kazand›¤› vira bir muharebeye tutuflan<br />
ordulara benzemektedir. Bazen nefs entelektüel güçlere do¤ru çekilmekte ve Allah'a olan sadakatini<br />
5<br />
a.g.e., s. 245.<br />
6<br />
a.g.e., s. 246.<br />
7<br />
bkz. Gazali, ‹hyâu 'Ulûmi'd-Dîn, Kahire, 1939, c. 3, s. 229.<br />
8<br />
Saadet ve karfl›t› flekavet terimleri, Kur'an'›n Hûd (11) suresi 105-108. ayetlerinden ç›kar›lm›flt›r. Mutlulu¤un<br />
ilintili oldu¤u bu üç hususla ilgili olarak ayr›ca bkz. Aristo, Nicomachean Ethics, terc. Sir David Ross, O.U.P.<br />
London, 1963, Ethics I.8.1098b5.<br />
9<br />
‹hyâ, c. 3. Ayr›ca yine Gazali'nin Ma'âricü'l-Kuds fî Medârici Ma'rifeti'n-Nefs, Beyrut, 1978, (3. bölüm), s. 15 vd.<br />
10<br />
Tîn (95): 4-5.<br />
78
yinelemeye yönlendiren rasyonel yap›s›yla karfl›laflmaktad›r; bazen de hayvani güçleri onu vahfli do¤as›n›n<br />
en düflük eteklerine sürüklemektedir. Nefsin yap›s›ndaki bu karars›zl›k, kendini sürekli elefltirdi¤i bir<br />
durumu göstermekte ve nefs-i levvame olarak adland›r›lmaktad›r. 11 Nefs bu aflamada hayvani güçlerle<br />
en ciddi savafl›n› vermektedir. Bilgi, ahlaki mükemmellik ve salih amellerle insan için melekî bir yap›ya<br />
kavuflmak mümkündür ve böyle bir seviyeye ulaflt›ktan sonra d›fl görünümü hariç, art›k di¤er insanlar<br />
gibi hayvani bir mahiyete sahip de¤ildir. Öte taraftan, e¤er vahfli yap›s›n›n onu sürükledi¤i afla¤›lar›n<br />
afla¤›s›na düfler ve sürekli bu durumun tutsa¤› haline gelirse, o zaman da insanl›k için ortak olarak biçilen<br />
mahiyetten mahrum kal›r ve sadece d›fl görünüm olarak insan› ça¤r›flt›ran bir varl›k halini al›r. Nefs bu<br />
aflamada sürekli kötülü¤e davetiye ç›karmaktad›r: Nefs-i emmâre bi's-sû'. 12 Tabiat›n kabulü bir bütün<br />
olarak insan tabiat›n›n da kabulünü gerektirir. Kur'an'›n 'f›trat' -insan do¤as›- olarak kavramsallaflt›rd›¤›<br />
bu durum insana iliflkin gerçekli¤in zemini durumundad›r. Teolojik olarak tesbit etmek gerekirse, bu<br />
tabiat/f›trat durumuna efllik edecek di¤er iki Kur'ani kavram da takdir ve hidayettir. Takdir; bütün varl›k<br />
tarzlar› için ilkesel olarak konulan iflleyifl kurallar›n›; hidayet ise, bu kurallar› keflfederek önünü görmeyi<br />
ifade eden bilgisel etkinli¤i ifade etmektedir.<br />
Kur'an "insan"a nadiren, insanlara ise s›k s›k, ara s›ra da sadece vatandafl olarak hitap eder. Toplum<br />
üyesi olarak insan bu dünyan›n çocu¤udur; yaln›z, ferdiyet olarak seman›n da sakinidir. ‹nsan ancak<br />
di¤er insanlarla müfltereken sahip oldu¤u bir fleye göre sosyal bir varl›kt›r. Toplum -insanlar- vurgusundan<br />
dolay›, Kur'an adaleti en yüksek emir olarak belirlemekte (4/135; 5/8; 5/45 vs.) ve adaletin hem flahsi<br />
hem de sosyal -Aristo'nun ifadesiyle siyasi fazilet- bir alanda yer tutmas›n› istemektedir.<br />
Fizikî ve ahlaki taleplerin dengesinin müstakbel ifadesi olan Müslüman'›n, çevresiyle ve kendi<br />
bekas›n›n gerekleriyle herhangi baflka bir ideal insandan daha fazla ahenk içinde olmas›n› beklemek en<br />
gerçekçi yaklafl›md›r. H›ristiyan ve genel olarak idealist ö¤retiler, teoriyle uygulama aras›ndaki tezat<br />
yüzünden sukût-› hayale ve güvensizli¤e yol açmaktad›rlar. Bat› dünyas›n›n tan›d›¤› nevrozlarla<br />
deformasyonlar k›smen H›ristiyan insan ideali ile H›ristiyan ideallerinden ba¤›ms›z olarak teflekkül eden<br />
toplumun siyasi modelleri aras›nda süregelen dahilî gerginli¤in bir neticesi olarak ortaya ç›kar. Kilisenin<br />
ruhlar› terbiye etti¤i, devletin ise bedene hakim oldu¤u vaziyettir bu. Özel hayatta H›ristiyan, resmî<br />
flah›s veya ifl adam› olarak ise Makyavelist olma formülüdür bu... ‹slam'› böylece, hem fizikî hem<br />
manevi hayat› sürdürmek veya Kur'an'›n dedi¤i gibi bu dünyadan nasibini unutmadan ebedi hayat<br />
için yaflamak fleklinde tan›mlarken, diyebiliriz ki, bütün insanlar bilinçli veya bilinçsiz olarak<br />
olas› birer müslümand›rlar. W. Goethe'nin ifadesiyle "E¤er ‹slam bu ise, o zaman biz hepimiz ‹slam<br />
içinde yafl›yoruz demektir". 13<br />
‹deal ve Reel Ayr›m›<br />
Din ancak flehirde yani medeniyet iddias›n›n gerçekleflece¤i toplumsal bir mekânda kendine yer<br />
bulabilir. Aliya'ya göre Mekke'de olup bitenler henüz ‹slam de¤ildi. ‹slam Medine'de bafllam›flt›r. Hira<br />
11<br />
K›yâme (75): 2.<br />
12<br />
Yusuf (12): 53. Konunun detayl› tart›flmas› için bkz. Nakib Muhammed Attas, "‹slam'da Mutlulu¤un Anlam›<br />
ve Tecrübesi," terc. fi. A. Düzgün, X. Kur'an Sempozyumu Bild., Ankara, Fecr Yay., 2007.<br />
13<br />
Do¤u ve Bat› Aras›nda ‹slam, s. 247.<br />
79
Ma¤aras›'nda Hz. Muhammed zahid bir hanifti; Mekke'de o, dinî düflüncenin habercisidir. Mesaj›<br />
Medine'de tamamlanm›fl ve insanlar›n fluurunda yer alm›flt›r. "Bugün dininizi kemale erdirdim ve size<br />
olan lütfumu tamamlad›m, dininiz olarak ‹slam'a raz› oldum" (Mâide 5: 3) ayeti de buna iflaret eder.<br />
‹slam'›n sosyal ve hukuki düzeninin bafllang›ç ve kayna¤› Medine'dedir, Mekke'de de¤il.<br />
Muhammed ma¤aradan dönmeye mecburdu. Bu dönüflü olmasayd› hanif olarak kalacakt›, fakat<br />
döndü¤ü için ‹slam'›n resulü olmufltur. Bu dahilî ile haricî dünyan›n, mistik ile akl›n, meditasyon ile<br />
eylemin karfl›laflmas›yd›. ‹slam mistik olarak bafllam›fl, siyasi ve devlet fikri olarak devam etmifltir. Din,<br />
gerçekler dünyas›na girerek ‹slam oldu. Hz. Muhammed'in hayat›nda tam manas›yla tabii bir ahenk<br />
içinde sevgi ile kuvvet, ulvi ile tabii, ilahi ile insani hususlar›n pek müessir birli¤i olarak ortaya ç›kar.<br />
Dinle siyasetin meydana getirdi¤i bu patlay›c› kar›fl›m milletin hayat›nda muazzam bir enerji a盤a<br />
ç›karm›flt›r. ‹slam'›n formülünün hayat›n formülüyle tam mutabakat içinde oldu¤u bir anda göze çarpar,<br />
bu noktada; "Benim ümmetim dalalet üzere birleflmez." hadisinde ümmet, bütünlük ve cemaat prensibi<br />
ortaya ç›kmaktad›r. ‹nsanlara hitapta dünyevi bir mahiyet vard›r. Ve ümmet daha yüksek, müflterek bir<br />
akl›n ifadesi olarak nitelendirilmektedir. Bu da hür düflünmenin, eflitli¤in temelidir. Elitist bir tutumun<br />
ve hiyerarflik iliflkilerin karfl›tl›¤›d›r. ‹slam keflifl ve azizlerden ibaret bir seçkinler toplulu¤unu ve biri<br />
seçkinler, öbürü ise halk için düzenlenmifl iki ayr› program› tan›mamaktad›r. Bu husus eflitlik prensibinin<br />
ilan› gibidir. 14<br />
Aliya ‹slam'› insan›n tekrar› olarak görür. ‹slam'›n insan gibi "ilahi k›v›lc›m"› vard›r; fakat ‹slam,<br />
hayat›n gölge taraf› ve alelade fleyleri hakk›nda da bir ö¤retidir. fiairler ve romantik kiflilerce be¤enilmemesi<br />
mümkün olan baz› tezahürleri de vard›r. Kur'an realist, hemen hemen anti-heroik bir kitapt›r. Onu tatbik<br />
edecek insan olmadan, ‹slam anlafl›lamaz, hatta kelimenin hakiki manas›nda mevcut da olamaz. Platon'un<br />
‹dealar'›, Leipniz'in Monad'lar› ve H›ristiyanl›k'ta melekler esasen ayn› hususa; zaman d›fl›, mükemmel,<br />
mutlak ve hareketsiz bir aleme delalet etmektedir. Bu alemi ‹slam idealize etmez. 15<br />
Aliya Medine Dönemi'ni öne ç›kar›rken, baz› düflünürler Mekke Dönemi'nin ‹slam düflüncesinin<br />
özünü içinde bar›nd›rd›¤›n› söylemektedirler. Sudanl› yazar merhum Mahmud Muhammed Taha'n›n<br />
izinde geliflen bu yorumdaki temel fikir, geleneksel fieriat anlay›fl›n›n Muhammed'in geç Medine<br />
Dönemi'nin ö¤retilerine dayand›¤›, oysa ‹slam'›n ebedi ve temel mesaj›n›n Hz. Muhammed'in erken<br />
Mekke dönemine ait ö¤retilerde oldu¤udur. en -Naim en üstün Mekke ö¤reti ve ilkelerinin karfl›s›nda-<br />
7. yüzy›l›n tarihi dikkate al›nd›¤›nda- daha gerçekçi ve pratik olan Medine ö¤retilerinin kabul gördü¤ünü,<br />
çünkü toplumun Mekke'deki üstün ö¤retilerin uygulanmas› için haz›r olmad›¤›n› ileri sürmektedir.<br />
Günümüzde tarihsel koflullar de¤iflti¤ine göre, en-Naim Müslümanlar'›n fieriat› yorumlamada art›k daha<br />
önceki Mekke Dönemi'ni izlemeleri gerekti¤ine inanmaktad›r. Bu flekilde yorumland›¤›nda fieriat›n<br />
anayasal demokrasiyi destekledi¤ini söylemektedir. 16<br />
Aliya, yaflad›¤› co¤rafyan›n diline tercüman olurcas›na sürekli reel olana, her an insan›n karfl›s›na<br />
14<br />
Ali ‹zzetbegoviç, Do¤u ve Bat› Aras›nda ‹slam, s. 225.<br />
15<br />
a.g.e., s. 222.<br />
16<br />
bkz. Abdullah Ahmed en-Naim, Toward an Islamic Reformation: Civil Liberties, Human Rights and International<br />
Law, (Syracuse: Syracuse University Press, 1990), s.52-57. Bu al›nt›n›n dipnot fleklindeki nakli için bkz. John Rawls,<br />
Siyasal Liberalizm, çev. M. F. Bilgin, ‹stanbul Bilgi Üniv. Yay., 2007, ‹st., s. 484.<br />
80
ç›kan ve kendini ona dikte eden kültürel, co¤rafi, siyasi vs. flartlara iflaret etmektedir. Aliya, var oldu¤undan<br />
beri insan›n tarihini gözlemleyen birinin tarafs›zl›k ve tasviriyle özetlemektedir durumu. Bu asl›nda<br />
olmas› gereken de¤il, ama oland›r. Hayat›n cereyan tarz› bu hal üzere olmufltur:<br />
"Denilebilir ki ideal denilen toplum alternatifi ta yarat›l›fltan, insan›n "insan olma"s›ndan beri<br />
imkân d›fl›d›r. Bu andan itibaren insan daimi çat›flma, huzursuzluk memnuniyetsizlik ve dramla karfl›<br />
karfl›yad›r -"‹nin buradan, birbirinize düflman olarak... Bir vakte kadar." Bakara 36- ‹deal toplum, kiflili¤inden<br />
s›yr›lm›fl kuflaklar›n monoton ve sonsuz bir flekilde birbirini takip etmesi demektir. Bunlar do¤urur, üretir,<br />
tüketir ve ölürler, ta 'kötü' sonsuza kadar. Yarat›l›fl gerçe¤i ve insan›n varolufluna Allah'›n müdahalesi bu<br />
'mekani¤i' imkân d›fl› bir hayal k›lm›flt›r. Bütün ütopyalar›n Allah'a ve dine fanatik muhalefeti bu yüzdendir.<br />
Toplumun ideal bir flekilde düzenlenmesine, kâhinlerinin toplumu ve menfaatlerini en yüksek kanun olarak<br />
ilan etmelerine karfl›, Allah en yüksek kanunun insan olmas›n› istemektedir. Dünya'n›n bir imtihan yeri<br />
olabilmesi, insan›n en yüksek de¤er olarak liyakatini gösterebilmesi için ona hürriyet vermifltir. Bu durumda<br />
ütopyan›n mümkün oldu¤una inanmak, insan ruhunun inkâr› esas›na dayanan bir nevi safdil iyimserlik<br />
demektir. Ancak insan ruhunun, flahsiyetinin varl›¤›na inanmayan kimse; insan› "teskin etmenin",<br />
"usland›rman›n", mekanizman›n bir parças› olmay› kabullenecek bir toplum üyesi yapman›n mümkün<br />
oldu¤una inanabilir... Tektanr›c›l›k okulundan geçmemifl toplumlar›n ütopya için daha müsait oldu¤u<br />
tatbikatta gösterilmifltir. ‹taat, yeknesakl›k, manipülasyon, lider kültü ve zorla talimin ölçülerini empoze<br />
etmek böyle toplumlarda daha kolayd›r. 17<br />
Üç büyük dinin tarihî rolü pek büyüktür. ‹nsan, onlar sayesinde tarihin merkezi olmufl ve dünyay›<br />
ve insanl›¤› bir bütün olarak görmeye al›flm›flt›r. Dinler aras›nda Yahudilik dünyevi, sol temayülü teflkil<br />
eder. Dünyevi cennet perspektifini va'deden ve sonradan ortaya at›lan bütün Yahudi teorileri bu temayülden<br />
ileri gelmifltir. "Eyüb Kitab›" daha bu dünyada tahakkuk etmesi icap eden adaletin rüyas›d›r. Yani öbür<br />
dünyada de¤il, bu dünyada ve flimdi. Yeryüzünde cennet isteyen bütün ihtilaller, ütopyalar, sosyalizmler<br />
ve di¤er cereyanlar özünde Ahd-i Kadim'den ileri gelmektedir, Yahudi kökenlidir. Yahudili¤in bu afl›r›<br />
gerçekçili¤ini H›ristiyanl›¤›n afl›r› idealizmi frenleyebilmifltir. Peygamberler geldikleri toplumun reel<br />
yap›s›n› dikkate alarak konuflurlar, ama konuflmalar›n›n bütünüyle bu reel yap› taraf›ndan tüketildi¤ini<br />
söylemek mümkün de¤ildir. Mutlak adalet, mutlak eflitlik, liyakat vs. kavramlar› bütünüyle ideali temsil<br />
ederler. Ama ideal formlar›yla bu terimlerin toplumlar›n hayat›nda yer tuttu¤unu söylemek mümkün<br />
de¤ildir. Fark›nda olmam›z gereken hakikat fludur: Yar›m kalan bu ideale ulaflma sorumlulu¤u peygamber<br />
taraf›ndan ümmetine b›rak›lm›flt›r.<br />
Evrensel olan ayn› zamanda idealdir ve hedeftir, hiçbir zaman eriflilemeyecek bir ufuk gibi insan›n<br />
önünde ilerler. Temel kurucu normlar›n evrensel oldu¤u, herkes için arzuland›¤› unutulmamal›d›r. Bir<br />
sistemin sadece kendisi için de¤er üretme iddias›, evrensellik hedefinden sapmad›r. Bu anlamda ‹slam'›n<br />
hedefi, var olan yerel uygulamalar› ve örfleri ma'rufa yani ortak iyiye evirmektir.<br />
Kurucu De¤erlerin Zamanla Kurumsallaflmas›na/Muhafazakârl›¤a Karfl› Dinî Dinamizm<br />
Dinî hareketler, her zaman birer de¤ifliklik arac› olmufllard›r. Bir dinin muhafazakârlaflmas› ve<br />
17<br />
a.g.e. s. 203.<br />
81
kendisini de¤iflime kapamas›, can suyunun p›ht›laflmas› demektir. Yeni<br />
gelen bir din bafltan afla¤› de¤ifliklik ve denemelerle doludur ve her yönden<br />
yeni görüfllere aç›kt›r. Bu sebeple ‹slam, do¤du¤u vakit, örgütlendirici ve<br />
modernlefltirici bir ortam meydana getirmifltir. Ayn› flekilde H›ristiyanl›k<br />
da Avrupa'n›n vahfli kabileleri aras›nda bir uygarlaflma ve modernleflme<br />
etkisi yaratm›flt›r. Protestan Kiliseleri'nin kurulmas›yla sonuçlanan<br />
Reformasyon Dönemi, dinin de¤iflimdeki rolünü gösteren en net olaylardan<br />
birisidir.<br />
Aliya'ya göre din de devrim de ac›lar ve ›st›raplar içinde do¤ar. ‹kisi<br />
de refah ve konfor içinde yok olup gider. Gerçekten de devam eden s›rf<br />
onlar›n gerçekleflmesi çabas›d›r. Onlar›n gerçekleflmesi ise ayn› zamanda<br />
ölümleri demektir. Din de devrim de gerçekleflirken, kendini bo¤acak<br />
kurumlar›n›, yap›lar›n› do¤urur. Resmî yap›lar ne devrimci ne de dinîdir.<br />
Devrim yalan söylemeye ve kendi kendine ihanet etmeye bafllad›ktan sonra<br />
sahte dinle ortak bir dil bulabilmifl demektir. 18<br />
‹nsan çevresinde gördü¤ü, duydu¤u ve iliflkide bulundu¤u dünya ve<br />
toplum hakk›nda genel olarak iki tip ideoloji gelifltirebilir: Mevcut durumu<br />
kabul eden ve devam ettirmek isteyen ideolojiler ya da mevcut durumu<br />
kabul etmeyip de¤ifltirmek isteyen ideolojiler. Dinler, bu ikinci kategoride<br />
mütalaa edilmelidir.<br />
Bir toplumun ans›z›n de¤iflmeye ve kalk›nmaya bafllamas›na veya<br />
çürümeye ve çökmeye yüz tutmas›na, toplumun bir iki yüzy›l içinde bütün<br />
niteliklerini, ruhunu, amac›n›, biçimini, bireysel ve toplumsal tüm iliflki<br />
türlerini de¤ifltirmesine yol açan temel etken nedir?<br />
Yüzy›llar boyunca bu soruya cevap arand› ve hala da aranmaktad›r.<br />
Baz› düflünürlere göre tarihe yön veren en temel etken tesadüftür; uluslar›n<br />
hayatlar›ndaki de¤ifliklikler, ilerlemeler, gerilemeler, hep tesadüflerin<br />
sonucu olarak ortaya ç›kmaktad›r.<br />
Materyalistlerden ve tarihî determinizme inananlardan oluflan bir gruba<br />
göre, tarih ve toplum, bafllang›çtan bugüne kadar hiçbir iradesi olmayan<br />
birer a¤aç gibi geliflmifllerdir. A¤aç, önce bir tohumdur. Sonra bu tohum<br />
filizlenir, yeryüzüne ç›kar, kök salar, büyür dallan›r, yapraklan›r, büyük<br />
bir a¤aç olur, meyve verir, k›fl›n yaprak döker, baharda çiçeklenir, olgunlafl›r<br />
ve nihayet ölür. Bütün bunlar -a¤aç istese de istemese de- olur. Bu grup,<br />
toplumun tarih boyunca, tabiat kanunlar›n›n tabii çevrede gördü¤ü ifli insan<br />
topluluklar›nda gören baz› belirleyici etkenlere ve kanunlara uymak zorunda<br />
olduklar›na inanmaktad›rlar.<br />
Bu inanca göre toplumlar›n kaderi üzerinde bireylerin hiçbir etkisi<br />
18<br />
Do¤u ve Bat› Aras›nda ‹slam, s. 92.<br />
82
olamaz; toplum tabii etkenlere ve kanunlara göre geliflen tabii bir olayd›r.<br />
Bir baflka grup ne tesadüflere ne de tabiat yasalar›na inan›r. Onlara göre, toplumlar›n de¤ifliminde<br />
esas rolü büyük flahsiyetler ve kahramanlar oynarlar. Tabiat yasalar› da bu kiflilerin elinde birer araçtan<br />
baflka bir fley de¤ildir. Ayn› flekilde, ortalama insanlar›n de¤iflimde hiçbir paylar› yoktur, onlar da<br />
güçlülerin kulland›klar› araçlardand›r. Toplumun düzeltilmesinde, yükseltilmesinde veya çökertilmesinde<br />
söz sahibi olan biricik etken, güçlü kiflidir.<br />
De¤iflimin kayna¤›n› fertte görenler de farkl› iki görüflü tafl›maktad›rlar: Bunlardan birincisi, mutlak<br />
anlamda, tarihe tek kiflinin yön verdi¤ini savunmaktad›r. ‹kinci grup ise, önce büyük bir insan›n ortaya<br />
ç›kt›¤›na, sonra o toplumun önde gelenlerinin ona uydu¤una, böylece bir "ekib"in olufltu¤una inan›rlar.<br />
Topluma yol gösteren ve kendince bir hedef tayin eden fley, iflte bu ileri gelenlerden oluflan ekiptir.<br />
‹slam, toplumsal dönüflümün gerçekleflmesinde, bu teorilerin hiç birine mutlak etken olma payesini<br />
vermez. Kur'an de¤iflimin temeline bireyleri ve bireylerden oluflan halk› yerlefltirir. ‹slam'a göre bafllar›na<br />
gelenlerden halk›n kendisi sorumludur. Bu yüzden Kur'an'da kendilerine hitap edilenler 'en-nâs't›r (halkkitle'dir).<br />
Peygamber en-nâs'a gönderilmifltir, onlara hitap etmektedir. Yap›p ettiklerinden dolay› hesaba<br />
çekilecek olan halkt›r.<br />
‹slam, baz› düflünce ak›mlar›nda oldu¤u gibi, muhatap ald›¤› insanlardan herhangi bir gruba öncelik<br />
tan›maz. Onlar›n flu veya bu s›n›ftan olmalar›na, zenginlik ya da fakirliklerine önem vermez. S›n›fç›l›k<br />
yapmay› ve insanlar› gruplara ay›rmay› da fliddetle yasaklar. Bunu fesad›n kayna¤› olarak görür.<br />
Toplumsal geliflme ve de¤iflmenin temel belirleyicisi, ›rka veya s›n›fa dayanan hiçbir üstünlük veya<br />
ay›r›c› nitelik söz konusu olmaks›z›n halkt›r.<br />
Kur'an'da do¤rudan do¤ruya insanlara seslenilir ve toplumsal de¤iflmenin ekseni olarak oda¤a onlar<br />
yerlefltirilir. Bu durumda bir de¤iflim ve dönüflümün yarat›lmas›nda en büyük yük ve sorumluluk<br />
insana yüklenmektedir. Ama ‹slam, tarih ve toplumda baz› yasalar›n rol oynad›¤›n› da inkâr etmez.<br />
Aksine, afla¤›da daha detayl› olarak irdeleyece¤imiz gibi, tarihsel yasalar›n, aynen do¤a yasalar› gibi,<br />
keflfedilebilir ve kontrol alt›na al›nabilir olduklar›n› bildirir ve insana genifl bir imkânlar alan› sunar.<br />
‹slam'da, hem kendi yapt›klar›ndan sorumlu olan insan topluluklar› hem de kendilerinden kat kat hesap<br />
sorulacak bireyler vard›r. Kur'an bu sorumluluk alanlar›n› flöyle ifade etmektedir:<br />
"Onlar için kendi kazand›klar›, senin için de senin kazand›klar›n vard›r." 19<br />
"Elbette kendilerine peygamber gönderilen kimseleri de, gönderilen peygamberleri de sorguya<br />
çekece¤iz." 20<br />
Bu yüzden gerek birey gerekse toplum, Yarat›c›'n›n önünde yapt›klar›n›n hesab›n› ayr› ayr› verecektir<br />
ve her birine, gelece¤i kendi elleriyle kurma sorumlulu¤u yüklenmifltir.<br />
Kültürel Temelli Bir Uygarl›k<br />
Aliya'n›n kültür ve uygarl›k aras›nda yapt›¤› ay›r›mdan hareket ederek, ‹slam'›n insan› infla ederek<br />
-kültür- kendine, zamanda ve mekânda nas›l yer tuttu¤unu yani uygarl›k yaratt›¤›n› tahlil edebiliriz.<br />
19<br />
Bakara 2: 134.<br />
83
Kültürün tafl›y›c›s› insan, uygarl›¤›nki ise toplumdur. ‹nsan, felsefe, sanat, fliir, ahlak, inanç kültüre<br />
aittir. Devlet, ilim, flehirler, teknik, uygarl›¤›n özellikleridir. Romal›lar, uygarl›k yaratan barbarlard›r. 21<br />
‹slam Medeniyeti'nin unsurlar›ndan biri olarak kendine has bir siyaset -yönetim felsefesi- oluflturacak<br />
bir ‹slam kültürü var m›d›r? Kültür ve medeniyet iliflkisinin ‹slami ba¤lam› nedir? Medeniyet, kültürün<br />
ete kemi¤e bürünmesidir. Emperyalizmin tarihi, medeni milletlerin; hürriyetlerini müdafaa eden geri<br />
kalm›fl milletlere karfl› ezme ve imha harplerini anlat›r. ‹stilac›lar›n uygar olmas› gaye ve metotlar›<br />
bak›m›ndan olumlu sonuçlar do¤urmam›flt›r. Kültürün as›l vazifesi uygarl›k hakk›ndaki efsaneyi y›kmak<br />
ve dünyan›n hümanizasyonunun devam›na imkân vermektir.<br />
‹slam, insan iradesine belli bir kült(ür) çerçevesinde müdahil olur. Bu "kültürlenmifl ben" kendi ay›rt<br />
edici özellikleriyle kendi uygarl›¤›n› yarat›r. Din önce insan zihninin flekillenece¤i bir kültür evrenini<br />
kurar. Bu kültür evreninde insan›n kendisiyle, çevresiyle, di¤er insanlarla, Allah ile vs. iliflkisine dair<br />
normlar› koyar ve bunlar› keflfedecek insan zihnini yarat›r. Uygarl›k elle dokundu¤umuz, gözle gördü¤ümüz<br />
fleydir. Kültür bunun içine sinen ruhtur. Dünyada öyle medeni milletler vard›r ki kültür olarak geri<br />
kalm›fllard›r, öyle kültürler de vard›r ki medeniyet gelifltirememifllerdir. Esas olan, dokunulabilir olan<br />
bir medeniyet yaratarak kültürü d›flar›da görünür k›lmakt›r. Bu medeniyet kendini sürekli evrensel bir<br />
düzeyde temsil edecek terimler ve kavramlar üretmek durumundad›r. ‹çine do¤du¤u yerellik, sürekli<br />
evrenseli takip ederek objektifleflmeyi hedeflemelidir.<br />
‹taat Kültü(rü)nü Reddeden, Halka Dayal› Bir Siyasa<br />
Aliya, bireysel sorumlulu¤un kullan›m›n›n yaratt›¤› sayg›n bir flahsiyetin inflas›na büyük önem<br />
vermekte ve iradesini ve akl›n› baflkas›n›n tahakkümüne ve kullan›m›na terk etmeyi temsil eden tebaa<br />
kültürüne karfl› ç›kmay› önermektedir. Önerdi¤i doktrin içinde insan›n özgürlü¤ü ve flahsiyeti önceli¤e<br />
sahiptir. Ona göre, emniyet, teflkilat, iyi vatandafl olma gibi modern kavramsallaflt›rmalar, insan›n<br />
özündeki hürriyeti törpülemekte ve insanlar toplulu¤unu teflkilatlanan ve kanun ve kurallarla manipülasyona<br />
haz›r hale getirilen topluma dönüfltürmektedir. Bu manipülatif yap›y› k›rmak için Aliya topluma karfl›<br />
topluluk fikrini savunmaktad›r. Toplulu¤un aralar›ndaki iliflkiler Kur'an çerçevesinde ifade etmek<br />
gerekirse, muhabbet (tevâddûhum), iyilik (tuhsinû), nezaket (elletî hiye ahsen) ve karfl›l›kl› koruma<br />
(zimme) ile yürürken, toplumda esas unsurun ç›kar oldu¤unu söylemektedir.<br />
Etienne de La Boetie ‹taat Politikas›: Gönüllü Kulluk Üzerine Söylev adl› çal›flmas›n›n giriflinde<br />
siyaset, iktidar ve devlet konular›nda bilinen anlay›fllar› temelden flöylece sorgulamaktad›r: 22<br />
"... Burada üzerinde durmak istedi¤im sorun, bu kadar insan, bu kadar köy, flehir ve bu kadar<br />
ulus, nas›l oluyor da iktidar›n› yaln›zca onlar›n kendisine verdi¤i güçten alan tek bir tirana<br />
katlanabiliyorlar? Ey Tanr›'m nedir bu? Bunu hangi adla tan›mlayabiliriz? Bu ne biçim bir<br />
20<br />
A'raf 7: 6.<br />
21<br />
Do¤u ve Bat›..., s. 76.<br />
22<br />
bkz. The Politics of Obedience: The Discourse of Voluntary Servitude, New York: Free Life Edit., 1975.<br />
84
elad›r?.. Koca bir düflman ordusu veya barbarlara de¤il, tek bir kiflinin yapt›¤› haks›zl›klara,<br />
ya¤malara ve gaddarl›klara nas›l katlan›yorlar?.." 23<br />
Düflünüre göre, idare edene kulluk ö¤renilen bir fleydir ve insanlar›n kaybettikleri bir fleyi bulmuflças›na<br />
köleli¤e dört elle sar›lmalar› ve yöneticiye/otoriteye bu kadar içten kulluk etme e¤ilimleri flafl›lacak bir fleydir.<br />
"Benim ümmetim dalalet üzere birleflmez" fleklindeki peygamber buyru¤u yan›nda, yöneticinin<br />
halktan 'biat' al›yor oluflu ‹slam'da meflruiyetin temelini halk olarak iflaret etmektedir. Bununla birlikte<br />
yöneticinin yönetme sürecinde takip etmesi gereken temel ilkelerin bir k›sm› Kur'an'dan al›nmakta,<br />
baz›lar› ise konjonktüre göre belirlenmektedir. Bu ilkelerden temel olanlar flunlard›r:<br />
- Adalet: Yöneticili¤in -klasik tabiriyle imametin- bütün flartlar›na denktir, ahlaki bir<br />
nitelik, do¤ruluk ve hakkaniyet anlay›fl›d›r.<br />
- ‹lim, hukuki anlamda kullan›l›r ve kanunu yorumlamay› mümkün k›lan bir birikimi, basiret<br />
ve feraseti içerir.<br />
- Rey/hikmet, halk› yönetme sürecinde do¤ru karar verme yetene¤ini içerir.<br />
- Selamet, yöneticinin ümmetin ifllerini görecek zihinsel ve fiziksel yeterlili¤ini içerir.<br />
Bu olmazsa olmaz flartlardan baflka flunlar aranmaktad›r: fiecaat, necdet ve cihad -mücahede, mücadele<br />
ve mukâtele üçlüsünü içerecek flekilde- kararl›l›¤› ve enerjisini temsil eder. Konjonktüre ba¤l› olarak<br />
flart koflulan ise neseptir. Kureyfl neslinden gelmeyi ifade eden bu flart evrensel ve temel de¤il, konjonktürel<br />
olarak öne sürülmüfltür. Halka dayal› bir siyaset temelinde ümmet kavram› üzerinde önemle durulmal›d›r.<br />
Ümmet; aile, klan ve kabileyi aflarak ‹slam Ümmeti'ni oluflturmak için bütün Arabistan'› davet eden<br />
peygamberin yaratt›¤› yaflayan bir gerçekliktir. Onun bafllatt›¤› kardefllikler benzer düflüncelere sahip<br />
mü'minlerin meydana getirdi¤i topluluklard›. O bunlar› sadece kana dayanan kardefllikten çok daha yüce<br />
gördü. 24 Ümmet kavram› ‹slam ‹mparatorlu¤u'nun çok çeflitli halklar› aras›nda birlefltirici faktör olarak<br />
kalmaya devam etti. Ümmet terimi, yaln›zca Müslümanlar'a de¤il, bir toplumu oluflturan bütün insanlara<br />
iflaret eder. "Ümmet" ve "cemaat" kavramlar›, Müslüman, Yahudi veya Müflrik olsun, bütün üyelerine<br />
baz› ayr›cal›klar/haklar verip baz› görevler yükleyen bir teflkilatlanma olarak dinî, sosyal ve siyasi<br />
anlamda kullan›lm›flt›r. Ümmet tabiri öncelikle siyasi birli¤i hedeflemekteydi, terimin sadece Müslümanlar'›<br />
içerecek flekilde bir anlam kaymas›na u¤ramas› Medine'de bafllayan parçalanmayla -Yahudiler'in ihanetih›zlanm›flt›r.<br />
Kuflkusuz ümmetin özünü inananlar oluflturuyordu, ama Medine örne¤inde oldu¤u gibi,<br />
inananlar devleti temsil edince onlar› temsil eden kavramlar›n da yerel de¤il daha evrensel bir zemine<br />
tafl›nma ihtiyac› duymufltur. Bu çerçevede ‹slam'›n politik teolojisini özetlemekte yarar görüyorum:<br />
23<br />
s .46.<br />
24<br />
bkz. Ilse Lichtenstaedter, "From Particularism to Unity: Race, Nationality and Minorities in the Early Islamic Empire",<br />
Islamic Culture,<br />
c. XXIII, s. 251-80.<br />
85
Din-Devlet ve Din-Siyaset ‹liflkisi<br />
Din Belli Bir Yönetim Biçimini Önerir mi?<br />
Hz. Peygamber vefat etti¤inde nas›l bir yönetim uygulanaca¤› konusunda bir tart›flman›n yafland›¤›n›<br />
biliyoruz. Böyle bir tart›flman›n yap›lm›fl olmas›, ‹slam'da Kur'an veya peygamber taraf›ndan belirlenmifl<br />
bir yönetim biçiminin olmad›¤›n› göstermektedir.<br />
‹slam öncesi Arap toplumunda da devlet ve sivil toplum gibi kavramlar› görmek mümkün de¤ildir.<br />
Kur'an'da mele' olarak an›lan ve kabile fleflerinin etkinli¤ine iflaret eden kavram bir ölçüde ‹slam öncesi<br />
Arap toplumunun iflleyifl biçimini tan›mlayan siyasi bir kavram olarak görülebilir. Onun d›fl›nda bireyin<br />
yahut kamunun hayat›n› düzenleyen bir yasa fikri hakim de¤ildi. Bunun için de Arap toplumu Kur'an'da<br />
ümmi/yasas›z toplum olarak an›lm›flt›r. Bu yasal bofllu¤a ba¤l› olarak da Hz. Muhammed'in vefat›n›n<br />
ard›ndan devletin nas›l ve kim taraf›ndan yönetilece¤ine iliflkin tart›flmalar patlak vermifltir. Devlet<br />
baflkan›/halife olarak önerilen Hz. Ebu Bekir'e halifeli¤i kapt›rmak istemeyen Medine'nin önde gelen<br />
kabilelerinden Hazreçliler "Bir emir sizden bir emir de bizden olsun" önerisini getirmifllerdi. Bu kabilenin<br />
baflkan› Sad b. Ubade'nin bu yöndeki önerisini Ebu Bekir kabul etmemifl, "Emirler bizden vezirler<br />
-yard›mc›lar›- sizden olsun" demifl, ama bu söz yerine getirilmemifltir. Toplumsal uzlaflma kavram› ilk<br />
yaray› burada alm›flt›r. Uzlafl›n›n sa¤lanmas› için de 'Yöneticiler Kureyfl kabilesinden olur' diye peygambere<br />
isnad edilen, ama asl›nda tamamen konjonktüre uygun düflen bir söz uydurup, yönetici seçiminin seçim<br />
usulüyle Müslüman toplumlara yerleflmesini mümkün k›lacak bir uygulamay› bafltan sakatlam›fllard›r.<br />
Din ve Devlet Ayr›l›¤›: Din gönüllülük esas›na dayal›d›r, devlet ise otoriteyle ifl görür. Devletin dini<br />
olursa, devlet, yap›s› gere¤i zorlay›c›d›r. Devlet politik bir kurum olarak baflkas›n› kontrol etmeye<br />
dayan›r. Bireyi esas alan dininse kontrol etme durumu yoktur; bu yönde peygambere söylenen onun bir<br />
vekil olmad›¤›, Allah ad›na hiç kimseye icbar uygulama durumunda olmad›¤›d›r (leste aleyhim bi<br />
musaytir). 25<br />
Siyaset merkeziyetçidir ve istikrar peflindedir. Oysa din, mensuplar›ndan istikrar›n de¤il, do¤runun<br />
peflinden gitmelerini ister. Din bireye elefltirel bilinçle toplumun mevcut yap›s›n› daha iyiye evirecek<br />
bir sorumluluk yükler. Siyasal alan, insan ak›l ve tecrübesinin keflfedece¤i alan içindedir. Sorumluluklar<br />
ve haklar ak›lla tesbit edilebilir, bu konuda dinin buyruklar› bu s›n›rlar›n korunmas› konusunda bireyin<br />
iradesini güçlendirmekten ibarettir. Kur'an flunu söylemektedir: "Allah'›n fazl› ve rahmeti -peygamberi<br />
ve vahyi- olmam›fl olsayd› bile insanlar›n az bir k›sm› do¤ruyu bulurdu". 26<br />
Ahlak›n ve dinî sorumlulu¤un esas› olmas› bak›m›ndan akl›n dinden önce geldi¤ini siyaset teorisyeni<br />
meflhur alim Mâverdî savunmaktad›r. Dolay›s›yla insanlar›n toplumsal yaflamlar›n› organize etmek için<br />
gelifltirecekleri sosyal dokunun hangi ilkeler üzerine infla edilece¤i ak›lla keflfedilebilir. Dinin buyruklar›<br />
ak›lla keflfedilen alana müdahale de¤ildir; aksine insan iradesini ak›lla keflfedilen iyiliklerin yap›lmas›,<br />
kötülüklerden de sak›n›lmas› yönünde e¤itmektir.<br />
25<br />
Gâfliye 88: 22.<br />
26<br />
Nisa 4: 83.<br />
86
‹slam'›n dünya görüflü din-devlet ay›r›m›na imkân verir. Devlete/yönetime ait bütün ifllerin kontrol<br />
edilebilmesi ve yönetenlerin elefltirilebilmesi bu ay›r›m ile mümkündür. Dinin, Allah ad›na idare ettiklerini<br />
söyleyen ve dini sadece kendi yönetimlerinin devam›n› sa¤layan bir payanda olarak kullanan ad› halife,<br />
sultan, kral vs. ne olursa olsun, bütün yönetenlerin tahakkümünden kurtar›lmas› da bu ay›r›m ile mümkündür.<br />
Zira dinsel bir renk ve içerik tafl›yan bütün terim ve kavramlar dünyada aktüelleflirler ve dünyada<br />
ömür süren bir insan›n her alandaki hareket hatt›n›n do¤ru bir rotada yürümesine imkân verirler.<br />
Din ve Politika ‹liflkisi: Din ve politika aras›nda böyle bir ay›r›m yapmak o kadar da kolay de¤ildir.<br />
Dindar insanlar politika yapmayacaklar m›d›r? fiüphesiz yapacaklard›r, ama politika yaparken kendilerinde<br />
içsellefltirdikleri dinî ilkelerle politika yapacaklard›r, bu ilkeleri baflkalar›na dayatma hakk›n› hiçbir<br />
zaman seslendirme hakk›na sahip de¤illerdir. Böyle olunca din politik bir ayg›t olarak kullan›lma<br />
riskinden de kurtar›lm›fl olur. Tarihsel olarak dini kendi iktidarlar›n› güçlendirmek için bir payanda<br />
olarak kullanan dindarl›k iddias›ndaki tiranlar› bütün dinî geleneklerde görmek mümkündür.<br />
Toplum Sözleflmesi: ‹slam'da siyasal sistemin kayna¤› Tanr›sal irade de¤il insand›r. Zira Kur'an'›n<br />
dünya görüflüne göre, insan do¤ufltan iyiyi ve kötüyü, faydal›y› ve zararl›y› bilen bir yap›ya, akla,<br />
vicdana/sa¤duyuya sahiptir. (Bu yaklafl›m, Modern dönemde John Locke'un toplum sözleflmesini insana<br />
dayand›rmas›n› hat›rlatmaktad›r. Zira o da Hobbes'›n aksine, insanlar›n iyi ve bar›flç›l bir do¤aya sahip<br />
oldu¤unu kabul ediyordu. Thomas Hobbes'da da bir sözleflme var, ama sözleflmenin yap›l›fl sebebi, ortak<br />
insan akl›n› kullanarak tek tek vahfli insan do¤as›n›n yarataca¤› sorunlardan kurtulmaya çal›flmakt›r.<br />
Hobbes'a göre, insan›n temel do¤as› bencilliktir. Sözleflmeler yoluyla bu bencillikler törpülenmektedir.)<br />
‹nsanlar bu sistemi toplum sözleflmesine dayal› olarak yerine getirirler. Toplum sözleflmesinin ilk örne¤ini<br />
Medine Vesikas› olarak an›lan 47 maddelik sözleflmede görmek mümkündür. Bu sözleflmede bütün<br />
taraflar tek tek say›lm›fl, haklar› ve sorumluluklar› belirlenmifltir.<br />
‹slâm'›n ortaya koydu¤u ve iman edenleri ba¤lad›¤› esaslar, kurallar, amaçlar siyasi sistemlerin de<br />
‹slâm'a uygun ve meflrû olup olmad›klar›n› belirlemede yol göstericidir. ‹slâmi siyaset yap›s›nda, her<br />
biri Kur'ân'da defalarca zikredilen ve Kur'âni anlamlar› da belli olan flu unsurlar vard›r:<br />
Tevhîd: Dinsel, etnik vs. hiçbir ay›rt edici özelliklerini dikkate almadan tüm insanlar› Tanr›'n›n<br />
onurlu kullar› olarak kabul etmek ve temel/do¤al insan haklar›n› her bir birey için savunmak.<br />
‹taat: Temel ilkelere uyduklar› sürece yöneticilere baflkald›rmamak, anarfli yaratmamak anlam›na<br />
gelir. Temel hak ve ilkelerin çi¤nenmesi durumunda sivil itaatsizlik hakk›na baflvurmak veya denetim<br />
mekanizmas›n› çal›flt›rmak gerekir (buna literatürde velayet denmektedir).<br />
Hilâfet/Hükümet etme hakk›: Bu hak saltanat yoluyla atanm›fl belirli kifliler taraf›ndan de¤il, her<br />
bir birey taraf›ndan kullan›l›r. Her bir bireyin hükümet etmeyi talep hakk› vard›r. Yine her bir bireyin<br />
hükümet edeni denetleme ve kontrol hakk› vard›r. Hilafet bir yönetim biçimi de¤ildir. Halife tek tek her<br />
bir bireydir ve her bireyin temel ilkeler ›fl›¤›nda yönetime talip olma hakk›na hilafet denir. Lider hiçbir<br />
zaman Allah'›n halifesi olarak görülmemifltir. Bu düflünce, Fars kültüründe Tanr›'n›n yeryüzündeki<br />
87
gölgesi anlay›fl›n› hem de yan›lmaz kanun koyucu -masum imam- ö¤retisini elefltirmektedir.<br />
Biat (bey'at): Yetki kullanman›n halk›n onay›yla mümkün hale gelmesi. Yöneticiye biat edenler<br />
temel ilkelerin kullan›m›n›n sözü verildi¤i için bu biat› yaparlar. Bu ilkeler yani haklar ve sorumluluklar<br />
çi¤nenirse Kur'an'›n ifadesiyle Allah'›n s›n›rlar› -hudûdullah- afl›l›rsa sivil itaatsizlik hakk› do¤ar. fiu<br />
da unutulmamal›d›r: Allah Hz. Muhammed'e Müslümanlar'a dan›flma -flûrâ- ve bey'at emri verdi¤ine<br />
göre, idarenin kayna¤› ilahi de¤il, toplumsald›r. Toplumdan al›nan biat süreklilik niteli¤i tafl›maz,<br />
geçicidir ve yeni karfl›lafl›lan bir durumla ilgili yeni flartlar oluflursa yeniden biata baflvurmak gerekir.<br />
fiûrâ: Yöneticilerin seçilmesinde de ifllerin görülmesinde de dan›flma/müflaverenin esas olmas›. fiûrâ<br />
sadece siyasi bir kavrama indirgenmemelidir. Hayat›n her alan›nda görülen ifller için flûrâ/dan›flma esast›r.<br />
Kur'an'›n flûrâ ile ilgili vurgusu demokrasi ba¤lam›na tafl›narak tart›fl›lmal›d›r. Teorik yap›s› güçlü ve<br />
geliflmeye elveriflli bir siyaset kültürü yaratmak için en elveriflli kavramlardan biri flûrâ idi. Ama buna<br />
kurumsal bir kimlik kazand›r›lamad› ve flûrâ, kiflilerin kendi aralar›nda gördükleri ifllerinde birbirlerine<br />
dan›flmalar›n› tavsiye eden güdük bir anlam alan›n›n ötesine geçirilemedi.<br />
Emri bi'l-ma'rûf ve Nehyi 'ani'l-münker: Yönetimde iyi, yararl› ve kal›c› olanlar› hakim k›lmaya,<br />
birey veya kamu ad›na zararl› olabilecekleri engellemeyi içerir. Bireyi meflru bir flekilde siyasete angaje<br />
edecek söylem Kur'an'da Emri bi'l-ma'rûf nehyi ani'l-münker (iyiyi desteklemek ve kötüyü önlemek<br />
ilkesi) olarak ilkeselleflmifltir. Bu ilke dinî görevlerin sivil alanda ifadelendirilmesinden ibarettir.<br />
Velâyet (denetim): Siyasi ve sosyal sorumluluklar› bulunan ve hükümet edeni denetleyecek yeterlili¤i<br />
olanlar›n oluflturdu¤u bir organ oluflturmak. Ortak insan akl› bir denetimin gereklili¤ini öngörmektedir.<br />
Bu ifadenin Kur'an'da olmas›, yönetime dinsellik atfetmeyi gerektirmez. Velâyet halk›n veya halk ad›na<br />
bir kurulun denetimi demektir. Bu ba¤lamda Hz. Ebu Bekir'in halife olarak seçilmesinden sonraki ilk<br />
konuflmas›n› de¤erlendirmeye almak gerekir. Hz. Ebu Bekir ilk konuflmas›nda, "Allah'a isyan eder ve<br />
adaleti yerine getirmezsem, bana itaat etmeyiniz" 27 dedi¤i halde, zaman›nda meydana gelen rahats›z<br />
edici olaylar sonras›nda istifas› istendi¤inde Hz. Osman istifay› reddetmifl ve bunu takip eden süreçte<br />
flehit edilmifl ve hükümet kan dökülerek de¤iflmifltir. Bu örnekte görüldü¤ü gibi, ‹slam Dünyas› flûrâya<br />
uymad› ve onu bir kuram haline getiremedi. fiûrâ'n›n yönetim erkini elinde bulunduranlar› da ba¤layan,<br />
keyfî yönetim ve uygulama ihtimalini azaltan, yönetilenlerin yönetenler üzerindeki kontrol mekânizmas›n›<br />
çal›flt›ran vs. bir ilke olarak kurumsallaflt›r›lamamas›n›n yaratt›¤› olumsuz sonuçlar hala problem yaratmaya<br />
devam etmektedir. Kur'an'daki veli kavram›ndan türeyen velayet'i sadece dostluk kavram›yla karfl›lamak<br />
do¤ru de¤ildir.<br />
Perikles’in (M.Ö. 495-429) flu sözü bu denetimin bir baflka özetidir:<br />
"Her ne kadar pek az›m›z bir politika üretme ve uygulama durumunda isek de, hepimiz o politikay›<br />
yarg›lama durumunday›z". 28<br />
27<br />
Cemal el-Benna, el-‹slamu Dînun ve Ümmetün Leyse Dînen ve Devleten, s. 53.<br />
28<br />
Karl R. Popper, Hayat Problem Çözmektir, çev. Ali Nalbant, Yap› Kredi Yay., 2006, s. 178.<br />
88
Mülk: Rejim (mülk) iki temele dayan›r: Kurulufl ve yönetim. Rejimin kuruluflu üç temele dayanabilir:<br />
Din (temel ilkeler), kuvvet ve servet. Mâverdî, toplumsal dirli¤in flu temellere dayal› oldu¤unu söyler:<br />
Uyulan din, etkin yönetim, yayg›n adalet, genel güvenlik, sürekli bolluk ve genifl emel/ümit. Genifl emel,<br />
teflebbüs arzusunu kamç›layarak insan›, ömrüne s›¤mayacak ve hayat boyunca eriflilmesi umulmayacak<br />
fleylerin elde edilmesine yöneltir. Allah'›n insanl›¤a hilafet misyonunun gere¤i olarak verdi¤i genifl emel<br />
sayesinde büyüme, kalk›nma ve ilerleme sa¤lanm›fl, maddi umran nesilden nesile geliflerek aktar›lm›flt›r<br />
(Mâverdî, Edebu'd-Dünyâ, s. 69).<br />
Mülk, rejim karfl›l›¤›nda kullan›lmaktad›r. Yöneten, bütün mülkün ontolojik anlamda Allah'a ait oldu¤unu<br />
bilmenin yaratt›¤› bir sorumluluk bilinci ve fluuruyla hükmetmelidir. Onun için de yönetici hiçbir zaman Allah'›n<br />
yeryüzünde gölgesi de¤ildir.<br />
Allah'›n mülkü ve hükmü diledi¤ine vermesini ifade eden ayetler, rejimin (mülk) ve yönetimin kayna¤›n›n<br />
insani olabilece¤inin delilleridir. Bu hükmün ve mülkün yerine getirilmesinde, adalet ve Allah'›n indirdi¤i<br />
dikkate al›n›r. "fiu bir gerçek ki Allah size, emanetleri ehil olanlara vermenizi, insanlar aras›nda hükmedince<br />
de adaletle hükmetmenizi emrediyor." 29<br />
Hüküm: Hem devlet yönetimini hem de yarg›y› içine alan bir kavramd›r. Dinde temel vurgu hükmün<br />
Allah için oldu¤u fleklindedir. Hükmedenler Allah'›n bütün insanlar için öngördü¤ü temel haklar› dikkate<br />
alarak idare etmelidirler. Bu temel haklar da; dinin korunmas› (din hürriyeti), can›n korunmas›, mal›n<br />
korunmas› (mülkiyet hakk›), neslin korunmas›, akl›n korunmas›d›r (düflünce hürriyeti).<br />
"Bir fleyde ihtilafa düfltü¤ünüzde onun hükmü Allah'a aittir" (fiûrâ 10). Tart›flman›n ç›kmas›,<br />
hâkimiyetin insan taraf›ndan kullan›l›yor oluflunu göstermektedir. Allah'›n hükmünün akla, hikmete,<br />
sa¤duyuya, vicdana uygunlu¤u dikkate al›nd›¤›nda asl›nda istenen yeniden bu unsurlar›n hâkim oldu¤u<br />
bir çözüme ulafl›lmas›d›r. Bu ayette insan›n kullanaca¤› hakimiyetin s›n›rl› oldu¤u görülür. Bu durumda<br />
hiç kimse Allah ad›na herhangi bir sistem ad› alt›nda s›n›rs›z ve sorumsuz bir hakimiyet iddias›nda<br />
bulunamaz. Her durumda Allah'›n hakimiyeti ontolojik hakimiyet, insan›nki ise siyasal hakimiyettir yani<br />
iktidar kullan›m›d›r.<br />
"‹ni'l-hükmü illâ lillah" (Hüküm Allah içindir) (En'am 6: 57) ifadesindeki 'li', hükmün Allah için<br />
olmas› gerekti¤ini vurgular. Bu haklar›n garantörü olarak Allah'› görmeyi ifade eder. Bu da hukukun/ilkelerin<br />
egemenli¤i demektir. Bu anlamda "Yönetici zulmetse de azledilemez" denilerek, temel ilkeler çi¤nenmifltir.<br />
Oysa zulüm Kur'an'da toplumlar›n yeryüzünden siliniflinin sebebi olarak gösterilmektedir (Neml suresi<br />
52. ayet): "‹flte sana onlar›n iflledikleri zulümler yüzünden çöküp ›p›ss›z kalm›fl bar›naklar› (yurtlar›)".<br />
Adâlet, Eflitlik ve Özgürlük: Hem yönetmede hem hüküm vermede en temel ilkedir ve bir yönetim<br />
biçiminin ‹slami olup olmad›¤›n›n ana kriterlerinden biridir. Özgürlükler kutsald›r ve yönetenin ana<br />
hedefi, özgürlüklerin kullan›m›n›n önündeki engelleri kald›rmakt›r.<br />
Ehliyet: Yönetmek için esas olan o ifle lay›k olmakt›r: Ehliyet kavram› oligarflik, aristokratik, despotik<br />
bütün yap›lar› d›fllar. Saltanat bu anlamda ehliyet ilkesine ayk›r›d›r. Zira yönetici aday› ehil oldu¤u için<br />
29<br />
Nisa 4: 58.<br />
89
de¤il, yönetici sülaleye mensup oldu¤u için seçilmektedir. Ehliyet kavram› ço¤ulculu¤a imkân veren<br />
bir kavramd›r. Yönetmeye lay›k olan insanlar›n dinini dikkate almadan ehliyet ve liyakatleri dikkate<br />
al›n›r.<br />
Sonuç<br />
‹slam evreni nötr olarak de¤il, de¤er yüklü bir alan olarak kabul eder. Evren hem kendinden de¤erli<br />
bir varl›kt›r hem de evrende var olan her fley de¤er yüklüdür. Allah, evrende fark›na var›lmayan de¤erleri<br />
gözler önüne sermek, bile bile göz ard› edilenleri mütemadiyen öne ç›karmak için ilahi bildirimlerde<br />
bulunur ve peygamberler gönderir. Böylece peygamberler kevnî/kozmik de¤erlerle donat›lm›fl bu alana<br />
bir de sözlü/teklifî de¤erlerle kat›l›rlar. Peygamberlerin ve onlar›n takipçileri olan ümmetlerinin<br />
sorumlulu¤u bu de¤erler çerçevesinde belirlenmektedir. Bu sorumluluk bütün renkleriyle bu de¤erlere<br />
hayatta yer açmak ve onlar› aktüellefltirerek yeryüzünde insani bir yaflam› mümkün hale getirmektir.<br />
Ayr›ca, ‹slam'›n kurucu iradesinin gerçekleflebilmesi için gerçeklik zeminine dayanmas› gerekti¤inin<br />
alt› çizilmifl ve gerçeklik zemini olarak da tabiat ve insan f›trat›n›n önemi vurgulanm›flt›r. Bu gerçeklik<br />
zemininde hayat bulan ve oradan sökün ederek hayat ›rma¤›na kat›lan bütün de¤erler evrensel insani<br />
ve ‹slami de¤erler ve normlar (ma'ruf) olarak sayg›nl›k kazan›rlar. Bu normlara yaslanan flahsiyetli insan<br />
da nereden gelirse gelsin her türlü tahakküme karfl› direnecek bir kiflilik gelifltirir. Hülasa, bu yaz›da bu<br />
de¤erlerin bedenleflmifl hali olarak ‹slam'›n kurucu iradesi bir çerçeve halinde ortaya konmufl ve bu<br />
de¤erleri aktüellefltirme çabalar›ndan biri ve teori ile prati¤in mükemmel uyumunun bir örne¤i olmak<br />
üzere Aliya ‹zzetbegoviç'in düflünce dünyas› resmedilmifltir.<br />
90
Sadık YALSIZUÇANLAR<br />
Aliya ‹zzetbegoviç’te Güzellik ve Hikmet<br />
19 Ekim 2003'te Cemâl'e yürüyen Aliya ‹zzetbegoviç, Do¤u ve Bat›<br />
Aras›nda ‹slam adl› de¤erli eserinin bir yerinde flaire iliflkin bir tan›m›<br />
aktar›r : "fiair, gayb› gören ve eski zaman törenlerinin anahtarlar›n› keflfeden<br />
kiflidir."<br />
Bu tan›m, ayn› zamanda kendisini de ifade eder.<br />
Biz, son Bilge Kral'›n sanat ve edebiyata iliflkin düflüncelerini daha çok,<br />
kitab›ndan izliyoruz.<br />
Guenon'dan ö¤rendi¤imize göre, 'kral', klasik Arapça'da "ed-dünya"<br />
olarak ifade edilen, üzerinde yaflad›¤›m›z ve Kutsal Kitap'ta, 'esfel-i sâfilîn<br />
(afla¤›lar›n en afla¤›s›)' olarak nitelenen arzda; "el-alem" denilen yüce<br />
alemlerin gölgesi, temsilcisi ve hakikatlerinin tecellisidir.<br />
‹rfani gelenekte veli sultanlara yap›lan secde, modernlerin sand›¤› gibi<br />
bir flirk ve putperestlik de¤il, insan-› kamil olarak yarat›lan Hz. Adem'e,<br />
meleklerin yapt›¤› türden bir selam ve yüceltme secdesidir.<br />
Bilge Kral, "ed-dünya"da, "el-alem"in ilkelerinin takipçisidir.<br />
Kamil insan›n tabir yerindeyse politik alandaki tecellisidir. Merhum ve<br />
ma¤fur ‹zzetbegoviç, böylesi krallar›n sonuncusu idi.<br />
Do¤u ve Bat› Aras›nda ‹slam'dan ö¤rendi¤imize göre, özelde fliir, genelde<br />
sanat, 'anlat›lamaz›n anlat›lamazl›¤›n› anlatmak't›r.<br />
Bu güzelim tarif, sanat›n modern zamanlarda u¤rad›¤› bozulma ve<br />
çürümeyi de temellendirir.<br />
Art›k -kural bozmayan istisnalar› d›fl›nda- modern sanatç›, Eflrefo¤lu<br />
Rumi'nin dedi¤i gibi, "kendi derdin söyleyen/gayr› hikayet etmeyen" de¤il,<br />
bir tür estetik yöneticilik performans› sergileyen kiflidir.<br />
‹zzetbegoviç, bize, sanat›n, özellikle geleneksel sanat›n do¤as›n› ve<br />
modern zamanlarda yaflad›¤› olumsuz de¤iflimi vukufiyetle anlatan bir<br />
bilgedir.<br />
‹rfani gelenekte Efendimiz için "berzah" tabiri de kullan›l›r. Gayb<br />
alemleriyle görünen alem aras›nda bir geçit, bir köprü anlam›na gelen bu<br />
91
kelime, bize, hakiki sanat›n, öteyi beriye yak›nlaflt›ran ve perdeleri aralayan ifllevini ima eder.<br />
Hakikatle aram›zdaki engelleri ortadan kald›ran geleneksel sanatç›, ‹zzetbegoviç'in dedi¤i gibi,<br />
gerçekte bir 'uyar›'da bulunmakta, hat›rlatma ödevini yerine getirmektedir: Tabiat âleminden bambaflka<br />
bir alemin -fleylerin bambaflka bir düzeninin- mevcudiyeti her dinin, her sanat›n esas kaziyesidir. Yaln›z<br />
tek bir âlem olsa sanat imkâns›z olurdu. Gerçekten her sanat eseri, ona ait olmad›¤›m›z, içinden nefl'et<br />
etmedi¤imiz, içine "at›ld›¤›m›z" bir dünya hakk›nda bir haber, bir intiba mahiyetindedir. Sanat, "vatan<br />
hasreti" veya "hat›rlama"d›r.<br />
Bu, Mesnevi-i fierif'in ilk on sekiz beyitinin de konusudur.<br />
Mesnevi flârihleri, külliyat›n, ilk on sekiz beyitin aç›l›m› oldu¤unu söylerler. Onsekiz beyit ise ilk<br />
beyitin, ilk beyit ilk kelimenin, yani 'biflnev'in (dinle), ilk kelime, ilk harfin, ilk harf ise, alt›ndaki "nokta"n›n<br />
aç›l›m›ndan ibarettir.<br />
Hz. Mevlana, "kâmil insan"›n imaj› olan ney'in iniltisi ile bize, asli yurdumuzu hat›rlatmakta ve ona<br />
duyulan hasret'i dile getirmektedir.<br />
‹zzetbegoviç'e göre, sanat, O'na göre, "fliir insan hakk›nda bilgi"dir.<br />
‹lim keflfeder, varolan› belirler; sanat ise "yarat›r."<br />
Bu, yarat›fl›n taklîdidir ki, Suyuti'ye göre 'ene' anlam›n› ihtiva eden 'emanet'in bir boyutu ile ilgilidir.<br />
‹nsan 'yarat›r' çünkü, Rahman suretinde yarat›lm›flt›r ve Zat ismi d›fl›nda bütün "esma-y› flerife", insanda<br />
kamilen mütecellidir.<br />
‹nsan› beflerden insana yükselten, ondaki sonsuz Esma tecellisidir.<br />
Yaratma, yani 'insan›n yap›t›' olarak sanat eseri bir ruhun ürünüdür ve bu vasf› ile bölünemez bir<br />
eylemdir.<br />
'Sanat›n insan› hakikate ulaflt›ran en büyük yalan' oldu¤unu ‹zzetbegoviç de söyler :<br />
"‹lim do¤ruyu ifade eder, sanat ise hakikate uygun olan›. Bir portreye veya ressam›n yapt›¤› bir peyzaj<br />
resmine bak›n›z. Ne ölçüde do¤rudur? Fakat ne kadar do¤ru olursa olsun, bunlar o flahs›n veya o peyzaj›n<br />
bir fotosundan her zaman daha hakikîdir. ‹lim ruhu 'Psik', Tanr›'y› da 'ilk sebep' yapar, t›pk› ö¤renilmifl,<br />
gayr-› samimî akademik sanat›n, canl›, hür flahsiyetten poster surat›, ads›z bir fert yapt›¤› gibi. Bu,<br />
haddizat›nda hürriyetin dahilî boyutunun bertaraf edilmesiyle ortaya ç›kan ayn› düflüfltür."<br />
Modern sanatç›, 'yarat›fl'a öykünmez, bizatihi kendisinin "yarat›c›" oldu¤una iman eder.<br />
Egosantrik hayalcili¤in pençesinde k›vranmas› bundand›r.<br />
Oysa, sanat, insan› kiflisel do¤as›n›n s›n›rlar›ndan kurtar›p, hakiki olanla yüzyüze getirmelidir.<br />
‹limle sanat› k›yaslarken flöyle der :<br />
"‹lmin keflf etti¤i uzak bir y›ld›z›n ›fl›¤›, bundan evvel de vard›. Sanat›n bizi ânîden ayd›nlatan ›fl›¤› ise,<br />
sanat›n kendisi taraf›ndan o anda yarat›lm›fl oluyor. Sanat olmadan o ›fl›k aslâ meydana gelemez. ‹lim<br />
mevcut olanla u¤raflmaktad›r; sanat vücuda gelmenin kendisidir."<br />
Vücud kelimesi, sanat›n varl›¤a iliflkin sormas› ve mevcut olandan bizi vücud'a tafl›mas›yla da ilgilidir.<br />
Mevcutla fazlas›yla ilgilenen, zamana karfl› dayan›ks›z, popülist ve geçici bir dile sahip 'sanatkar'lar,<br />
varl›k'a iliflkin soru sormazlar.<br />
Oysa, 'sanat eseri, kâinattaki düzeni, onu araflt›rmadan, yans›tmal›'d›r.<br />
Bu, bir flairimizin ifadesiyle, 'kedi için m›r›lt› neyse flair için de fliir odur' belirlemesini hat›rlatmaktad›r.<br />
fiiir, insan›n do¤al sesidir.<br />
92
‹zzetbegoviç bunu flöyle ifade eder :<br />
"fiiir ne fonksiyonel ne de menfaatle alakal›d›r. Ve ne de Mayakovski'nin iddia etti¤i gibi 'sosyal bir<br />
mesaj›' vard›r. Frans›z ressam› Dubuffet sevilen bu yanl›fl anlay›fl›, tabirlerini seçmede pek de titiz<br />
davranmaks›z›n flöyle y›k›yor: 'Özünde sanat nahofl, faydas›z, antisosyal, tehlikelidir. Böyle de¤ilse yaland›r,<br />
mankendir.'<br />
"Ne kadar derin ve kompleks olursa olsun ilim, lisan›n yetersizli¤ini hiçbir zaman hissetmemifltir. Sanat<br />
ise bilakis dahilî, manevî bu temayülü yüzünden daimâ baflka türlü, 'lisan üstü' vas›talar› aram›flt›r. Lisan›n<br />
kendisi 'beynin eli'dir, beyin ise bedenî varl›¤›m›z›n; fanili¤imizin bir parças›d›r. ‹nsanî tecrübenin<br />
devam›n›n vas›tas› olan yaz› ile birleflen söz, ilmin en güçlü cihaz› olmufltur. Çünkü yaz› lisana, lisan ise<br />
düflünceye uygundur. Her üçü de zekâ kal›b›na göre yarat›lm›fl ve ayn› zamanda ruhun bir hareketini ifade<br />
için tamamen elveriflsiz, bunu yapmaktan hemen hemen âcizdir."<br />
Bir üst dil olarak sükut ve hakikatin sonsuz görünümlerini ima eden 'mecaz', sanat›n, ‹zzetbegoviç'in<br />
ifadesiyle 'lisan üstü' olana iliflkindir.<br />
Wittgenstein'›n; "Konuflulamayan hakk›nda susmal›" ve "Dil düflünceyi örter" belirlemesi bize, sanat›n,<br />
dil'in içinde ve ötesinde baflka dillerin varl›¤›na dair bir imkan oldu¤unu söylemektedir.<br />
Mazmunlar› güçlükle çözülen büyük flair ‹bn Fâr›z ve bat›n ilmini inkar eden softalara karfl› yüksek<br />
bir dil oyunu yaparak anlam› gizleyen ve onlar› s›rlardan mahrum eden Ömer Hayyam bu zeminde söz<br />
edilmesi gereken iki önemli flairdir.<br />
Mazmunlar› güçlükle çözülen büyük flair ‹bn Fâr›z ve bât›n ilmini inkar eden softalara karfl› yüksek<br />
bir dil oyunu yaparak anlam› gizleyen ve onlar› s›rlardan mahrum eden Ömer Hayyam bu zeminde söz<br />
edilmesi gereken iki önemli flairdir.<br />
‹zzetbegoviç tam da burada, flu al›nt›lar› yapar:<br />
"fiiir, ruhun, haddizat›nda ifade edilemeyen hakikatle ve onun kayna¤› olan Tanr› ile olan temas›n›n<br />
meyvesidir."<br />
"Her fliir, kendi saf fliirsel mahiyetini 'saf fliir sanat›' dedi¤imiz esrarengiz bir hakikatin mevcudiyetine,<br />
radyasyonuna ve birlefltirici tesirine borçludur."<br />
"fiiir sanat›, kozmik muammay› içinde tafl›yan hayat›m›z›n kendi kendine sormakta oldu¤u o müthifl<br />
s›rdan vas›tas›z haberdar olma olarak kendini göstermektedir."<br />
"Yarat›c›l›k olarak sanat ve bilhassa var olma tarz› olarak fliir sanat›, mukaddesin yerine geçecek<br />
bir flekil alma çabas› içindedir... Hayat›n idraki olarak olsun, yaflama tarz› olarak olsun -veya ikisi ayn›<br />
zamanda olsun-, fliir sanat›, insan› her bak›mdan kendi insanî flartlar›n›n üstüne yükseltmekte ve böylece<br />
mukaddes bir faaliyet olmaktad›r."<br />
"Ço¤u insan e¤er sonsuzlu¤u, karanl›¤›, muayyen bir do¤um, muayyen bir ölüm ve hatta bir flah›s<br />
karfl›s›nda her dinin esas› olan aflk›nl›¤›, müphem bir flekilde de olsa, sezmeseydiler resim sanat›,<br />
heykelt›rafll›k ve edebiyat hakk›nda, mimarî hakk›nda sahip olduklar› kanaatten daha esasl› bir kanaate<br />
sahip olamayacaklard›."<br />
Ço¤u kifli, Kafka'n›n romanlar›n› ancak dinî metinler olarak anlaman›n mümkün olaca¤› kanaatindedir.<br />
Halbuki Kafka'n›n kendisi, kendi sorular›na bir nevi dua imifl gibi bakt›¤›n› belirtmekteydi. ('Kâinat<br />
anlamad›¤›m›z iflaretlerle doludur' Franz Kafka). Tan›nm›fl sürrealistlerden Michel Leiris flöyle diyor:<br />
"Bundan sonra hiç bir fleye -ve her fleyden evvel Tanr›'ya ve hatta öbür hayata- inanm›yordum, fakat<br />
93
yine o mutlak, o Bâkî olandan seve seve bahsediyordum. Müphem olarak ümit ediyordum ki fliir<br />
mucizesi her fleyin de¤iflmesine tavassut edecektir ve ben de diri olarak ebediyete geçece¤im ve<br />
böylece söz sayesinde insan olarak mukadderat›m› yenece¤im."<br />
Böyle veya flöyle olsun, insan›n ayn› meyli söz konusudur. Aralar›ndaki fark, bunlardan hangisinin<br />
muayyen flartlarda ortaya konuluyor oluflundad›r. Din, ebediyet ve mutlakiyeti merkez noktas› yapm›flt›r;<br />
ahlak, iyilik ve hürriyeti; sanat ise, insan› ve yaratmay›. Bunlar›n hepsi eninde sonunda belki yetersiz,<br />
fakat istifade edebildi¤imiz tek lisanla sezilen ve ifade edilen ayn› hakikat›n de¤iflik tezahürleridir.<br />
Tezahür, özellikle 'mask'larda, kadim bir sanat olarak 'tiyatro'da ve dilin k›lcallaflt›¤› geleneksel<br />
anlat›larda ve en kiflisel dil olarak fliirde kendini d›fla vurur.<br />
Mask, Guenon'un da belirtti¤i gibi, zuhurun imkanlar›yla ilgilidir.<br />
Varl›k, her an farkl› bir 'maske' ile kendini d›fla vurmakta, farkl› bir veçhesiyle belirmekte, tecelli<br />
kesintisiz olmakta ve tekrarlanmamaktad›r.<br />
Tecelli, cilve ile kökdefltir ve sözlük anlam› itibariyle, 'gelinin gerdek gecesi duva¤›n› açmas›'<br />
demektir.<br />
Dil, düflüncenin örtüsü oldu¤u kadar, düflünce ile aram›zdaki perdelerin aralanmas›, yani Varl›k'›n<br />
cilvelenmesidir de.<br />
Bu anlamda, temsilî sanatlar da do¤rudan dünyan›n imaj›d›r denilebilir.<br />
‹zzetbegoviç, din ile sanat aras›ndaki temas noktalar›n› tart›fl›rken, bir yerde, 'Dinî gerçek yoksa,<br />
sanat gerçe¤i de yoktur' der ki, bu, 'sema ile arz›n' topyekün a¤›rl›¤›na/bask›s›na insan›n cevab›n› ancak<br />
sanat yoluyla verebilmesini de içerir.<br />
Temsil, mesel, misil, misl, temessül, mümessil vb. kelimeler, s›rr›n bir görünümünü, benzerini,<br />
örne¤ini ifade ederler.<br />
Bu anlamda mesela tiyatro ve teknolojik bir sanat olarak sinema, do¤rudan varoluflun, dünyan›n<br />
imgesi olarak okunmal›d›r.<br />
‹nisiyasyona Toplu Bak›fllar kitab›ndaki bir yaz›s›nda Rene Guenon, Shakespeare'e de at›fta bulunarak,<br />
dramatik hikayelerin, tiyatro ve sineman›n, do¤rudan dünyan›n imaj› oldu¤unu belirtir. Dünya, bir oyun<br />
sahnesidir. (Dünya hayat› bir oyun, bir oyalanmad›r). ‹nsanlar ve mevcudat, oyunun kiflileridir. Arz<br />
sahnedir. ‹lahi Oynat›c› (Allah) Yönetmen'dir. Senaryo, kader yaz›m›zd›r. Levh-i Mahfuz'da sakl›d›r<br />
her fley. Allah, olmufl, olmakta ve olacak her fleyi ezelî ilminde bilmektedir. Oyuncular olarak yerküreye<br />
gelir, rolümüzü icra eder ve gideriz. Oyunun müzi¤i, musika-y› ilahiyyedir ve dünyadayken ç›kard›¤›m›z<br />
seslerdir vs.<br />
Nitekim ‹zzetbegoviç flöyle der: "Din ve sanat›n esaslar›nda aslen birlik vard›r. Dram; konu ve tarih<br />
bak›m›ndan fleyi ezelî ilminde bilmektedir. Oyuncular olarak yerküreye gelir, rolümüzü icra eder ve<br />
gideriz. Oyunun müzi¤i, musika-y› ilahiyyedir ve dünyadayken ç›kard›¤›m›z seslerdir vs.<br />
Nitekim ‹zzetbegoviç flöyle der: "Din ve sanat›n esaslar›nda aslen birlik vard›r. Dram; konu ve tarih<br />
bak›m›ndan dinî menflelidir; tap›naklar ise oyuncular, k›yafetler ve seyircilerle beraber ilk tiyatrolard›.<br />
‹lk dramlar Milattan evvel 3000 ile 2000 y›llar› aras›nda M›s›r'da ritüel oyunlar olarak ortaya ç›km›flt›.<br />
Ünlü Antikça¤ dram› ise tanr› Dionisos'un flerefine söylenilen koro flark›s›ndan geliflmiflti. Tiyatro<br />
binalar› Dionisos Tap›na¤›'na yak›n yerlerde infla edilip, temsiller Dionis törenleri s›ras›nda düzenlenerek<br />
dinî ayinlerin bir parças› fleklinde telakkî ediliyorlard›." Tiyatronun ve hatta tüm kültürün ritüel menflei<br />
94
flüphe götürmez bir husustur ve bununla ilgili tarihî deliller vard›r.<br />
Dram -teoloji de¤il- insan›n ve insanl›¤›n hakiki dinî ve ahlakî<br />
problemlerini ifade tarz›d›r. Maskta onun ikili karakteri aç›kça<br />
hissedilmektedir. Bu karakter ayn› zamanda hem dini, hem de dram› telkin<br />
ediyor. ‹lk resim, heykel, fliir ve oyun âyinin birer parças› idiler ve ancak<br />
çok sonra kültten ayr›larak müstakil oldular. Vahflî insan avlamak istedi¤i<br />
hayvan›n resmini yapt›¤› zaman bu resim kendisi için kültün, tap›nan bir<br />
flekli idi. K›z›lderililer dinî törenler s›ras›nda kum üzerinde ve törenin bir<br />
parças› olarak renkli resimler çizerler. Meflhur Japon "Gigaku" balesinin<br />
kökleri uzak maziye, Japonlar'›n inanc›na göre, dünyan›n yarat›l›fl› zaman›na<br />
kadar gider. Bu çok eski oyunlar aslen flark›, dans ve mimi¤in bir kar›fl›m›<br />
idi ve ölülerin ruhlar›n›n geçti¤i metafizik hadiseleri sembolik bir tarzda<br />
temsil ediyordu. Tarih ve konu bak›m›ndan bu oyunlar›n dinle müflterek<br />
bir taraf› vard›r. Eski Arap -‹slam öncesi- ananesinde flairi, imtiyazl›,<br />
nüfuzunu büyü güçleriyle temasa borçlu bir flahsiyet olarak görüyoruz.<br />
fiairin dehflet dolu ve yüce sözlerinin, hayat› korumak veya yok etmeye<br />
muktedir tabiatüstü güce sahip oldu¤una inan›l›yordu. Meksika<br />
K›z›lderilileri’nin fliirlerinden fevkalâde güzel bir seçmeler kitab› yay›mlam›fl<br />
olan Gabriel Zaida, kitab›n›n önsözünde "Meksika K›z›lderilileri'nin fliirinde<br />
umumî ve müflterek özellik ebedî hayat›n sembolize edilmesidir. Totem -<br />
bitki, hayvan, tabiat olay›- ile münasebet ise, hemen hemen her zaman<br />
büyülü, dinî bir tören fleklini al›r" diyor.<br />
Peki Dine Olan Borcunu Sanat Nas›l Ödemifltir?<br />
Bilge Kral'a göre, dinin çocu¤u olan sanat, yaflamak istiyorsa, tekrar bu<br />
kayna¤a dönmek zorundad›r ve modern zamanlarda düçar olunan kabz<br />
haline, Schuon'un ifadesiyle 'bozulma, çürüme ve kokuflmas›'na ra¤men,<br />
sanat asli kayna¤a dönmeye çal›flmakta, hatta dönmektedir.<br />
Dine olan borcunu sanat daha aç›k bir tarzda resim, plastik eserler ve<br />
müzik sayesinde ödüyordu. Rönesans'›n en büyük sanat eserlerinde hemen<br />
hemen istisnas›z dinî konular ifllenmifltir. Dolay›s›yla bu eserler Avrupa<br />
çap›nda bütün kiliselerde ana baba evinde gibi hüsn-i kabul görmüfllerdir.<br />
‹talya veya Hollanda'da herhangi bir kilise var m› ki ayn› zamanda sanat<br />
galerisi olmas›n? Michelangelo'nun resim ve heykelleri kendine özgü bir<br />
flekilde H›ristiyanl›¤›n devam›n› oluflturur. Händel'in oratoryumlar› -bir tür<br />
manevî operalar-gerçekten büyük bir dinî müziktir. 20. yüzy›l›n en büyük<br />
iki müzisyeni olan Debussy ve Strawinski do¤rudan do¤ruya dinî içerikli<br />
eserler meydana getirdiler. Di¤er yandan Chagall on befl büyük tuvalinde<br />
‹ncil konular›n› ifllemifltir. Yüzy›l›m›z›n ellili senelerinde müzik öncülerinden<br />
olan büyük piyano bestecisi Olivier Messiaen dinî meditasyonlardan<br />
95
esinlenen bir çok eser veriyor. En büyük ça¤dafl bale ustas› olan Maurice Bejart'›n balelerinin en etkili<br />
olanlar› Wagner'in mitolojisi ve Uzak Do¤u misti¤inden esinlenmifltir. Soyut resim sanat› öncülerinden<br />
olan Mondrianlanda züht ve takdisi en "yüksek hakikate" ulaflmak için araç olarak görüyor. Onun keza<br />
ünlü hemflehrisi olan Jan Torop da sembolizm ve etkili olanlar› Wagner'in mitolojisi ile Uzak Do¤u<br />
misti¤inden esinlenmifltir. Soyut resim sanat› öncülerinden olan Mondrianlanda züht ve takdisi en<br />
"yüksek hakikate" ulaflmak için araç olarak görüyor. Onun keza ünlü hemflehrisi olan Jan Torop da<br />
sembolizm ve mistisizmi sayesinde resim sanat›n›n dinî ve ahlakî anlay›fl›n› gelifltiriyor. Rembrandt<br />
hakk›nda Kenneth Clark flöyle yaz›yor:<br />
"Zihnine ‹ncil öyle ifllemiflti ki her hikayeyi ve en ufak teferruat› biliyordu. Çizdi¤i resimlerde ço¤u<br />
defa her günkü hayattan bir manzara m›, yoksa Kitab-› Mukaddes'ten bir tasvir mi verdi¤ini fark<br />
edemiyoruz, çünkü bu iki tecrübe, ruhunda birbiriyle kaynaflm›flt›. Yves Klein, Zen Budizm'den ilham<br />
al›yor ve maddî olmayan kozmik enerji hakk›nda meditasyon yap›yor, ki bu, Bergson'un sezgi felsefesinin<br />
bir bak›ma resimde devam› mahiyetindedir. Ona göre sanat, meyl-i derunînin saf bir tecellisi, bir nevi<br />
ilahi vahiydir -en ileri giden kompozisyonu olan "Kozmogoni"yi ya¤mur ve rüzgar›n vas›tas›yla resim<br />
olarak meydana getirmifltir-. "Dünya tiyatrosu" denilen fleyin fikri de kendi semboli¤inin dinî mahiyetini<br />
aç›kça vurguluyor. Bir yazar flöyle yaz›yor: "Yarat›c›l›¤›n her sahas›nda dinî düflünce ve hissiyat› içeren<br />
sembolizmin ortaya ç›kmas›, ça¤›m›z›n ay›r›c› bir özelli¤i olmufltur. "Fakat gördü¤ümüz gibi burada<br />
ne yeni ne de geçici bir e¤ilim söz konusu de¤ildir."<br />
‹zzetbegoviç, sanat›n, kayna¤› olan dine dönüflünü, eserler ve sanatç›lar üzerinden Do¤u ve Bat›<br />
Aras›nda ‹slam'da uzun uzun anlat›r.<br />
Bir bak›ma, gerçek sanat›n ak›lüstü ve kutsal olan do¤as›n› belirginlefltirir ve modern zamanlarda<br />
düçar oldu¤umuz zihin kar›fl›kl›¤›n› da¤›t›r.<br />
Sanat›n, ruhun özgürleflme alan› olarak yeniden asli yap›s›na ve do¤as›na dünüflünün nas›l<br />
gerçekleflebilece¤ine iliflkin bir zihin al›flt›rmas›, bir hat›rlatma ve uyar›d›r bu.<br />
Sanat madem, "ona ait olmad›¤›m›z, içinden nefl'et etmedi¤imiz, içine at›ld›¤›m›z bir dünya hakk›nda<br />
bir haber, bir intiba mahiyetindedir", o halde, sanatç› o Muhbir-i Sâd›k'›n da elçisidir. Muhbir kelimesinin<br />
bugünkü sözlü¤ümüzde u¤rad›¤› anlam kaymas›n› d›flta tutarak konuflacak olursak, 'haberci', bize bir<br />
fleyi hem bildirmekte hem müjdelemektedir. Sanatç›, mufltulay›c›d›r, Sezai Karakoç'un deyifliyle her<br />
türlü bela ve kötülüklere karfl› bir paratoner ödevi yüklenmifltir, ama sundu¤u fley, sonuçta hep Cemal<br />
tecellisi olacak, diriltici bir soluk estirecektir.<br />
Bu, güzellik-iyilik ve gerçeklik (hüsün-ihsan-hakikat) formülasyonunu hat›rlat›r.<br />
Güzel Olan ‹yidir, ‹yi Olan Gerçektir.<br />
Kimilerince indirgemeci bulunan bu formülasyon, Guenon'un, 'Allah'›n iki eli de sa¤ elidir' hadisine<br />
iliflkin yorumunda belirtti¤i gibi, dünyada Cemal'in bask›n oluflunu gösterir.<br />
Bu denli kötücül bir dünyada, evet, Cemal bask›nd›r ve bu, her zaman 'al›c›' olan nefsin bask›s›na<br />
ra¤men, daima verici olan Ruh'un özgürleflmesinin de yoludur, yordam›d›r.<br />
Yezid Nefs'tir, Hüseyin Ruh'tur.<br />
Yezid hep almak istemifltir, Hüseyin ise ba¤›fllamak.<br />
96
Yezid yok etmifl, y›km›fl, çürütmüfl ve öldürmüfltür; Hüseyin ar›tm›fl, infla etmifl ve diriltmifltir.<br />
Gerçek sanatkar›n k›lavuzu Hüseyin'dir.<br />
Bu s›rdand›r ki, ‹zzetbegoviç'in ifadesiyle, 'fliir, na¤me ve resimde biz, kelimenin metafiziksel<br />
manas›yla nitelik denen gizle karfl› karfl›ya kal›r›z.'<br />
Bir ad›m daha ileri giderek denilebilir ki, 'sanat, insanla Allah aras›nda bir s›rd›r.'<br />
S›r zaten deflifre edilmeyen, edilemeyen, ‹bn Arabi'nin deyifliyle, 'henüz verilmemifl olan'd›r.<br />
Silesius'un gülünün açmas› s›rlardan bir s›rd›r.<br />
Gül<br />
'‹flte flurada yeryüzünde gördü¤ün gül var ya<br />
Ta ezelden beri iflte öylece açm›flt›r Allah'ta'<br />
Gizemli Gül<br />
'Bütün Mülk'ü ile birlikte Allah'› ihata eder kalbin<br />
Yüzünü O'na çevirip, bir gül gibi aç›ld›¤›n zaman'<br />
'Gül gibidir ruhum, ve dikenidir bedendeki flehvet<br />
Bahar Allah'›n rahmeti, gazab› ise so¤uk k›fl<br />
Tomurcuklar› iyi ameller, dikenleri bedenin ay›b›<br />
Faziletle süslenir o, ve cennette huzur bulur.<br />
Vakit eriflti¤inde, bahar vâs›l oldu¤unda,<br />
Allah'›n gülü olacakt›r, tek seçilmifl olan.'<br />
Allah'›n gülü, ‹zzetbegoviç'in dedi¤i gibi, 'insan'd›r ve, 'külklerin en tehlikelisi', 'u¤rafllar›n en<br />
masumu' olarak onun fliiridir.<br />
Zaten fliir, 'insan hakk›nda bir bilgi'dir.<br />
fiiirin bu organik içeri¤i, onun ayn› zamanda en kiflisel dil olufluyla da ilgilidir.<br />
Heidegger'in, 'felsefe yoluyla düflünme' imkanlar›n›n kapand›¤›, bunun Hölderlin ve Rilke gibi flairlere<br />
bak›larak, belki fliir yoluyla mümkün olabilece¤ine iliflkin düflüncesi bu bak›mdan ilgi ve dikkati hak<br />
etmektedir. "Bu dünyadan bambaflka bir alemin -fleylerin bambaflka bir düzeninin- varl›¤› her dinin,<br />
her sanat›n esas kaziyesidir. Yaln›z tek bir alem olsa sanat da imkâns›z olurdu." diyen ‹zzetbegoviç de<br />
benzer bir imada bulunmaktad›r.<br />
"Sanatsal üretim as›l gerçe¤e do¤ru bir gedik açmakt›r." diyen Picasso da.<br />
‹zzetbegoviç, 'Sanat ve Tenkid' bafll›kl› makalesinde, bize, bu yönde kullan›fll› ilkeler verir: "Sanatç›<br />
için eser, ›st›rap ve bafl›ndan geçenlerin etkisiyle hareketlenen içsel bir vizyondur. Tahlil ve mant›ksal<br />
düflünmenin sonucu de¤ildir."<br />
Bunu, Servet-i Fünuncular'›n "Sevk-i Tabiisi" ile kar›flt›rmamak gerekir.<br />
Zira, burada ak›ls›zl›k de¤il, akl› öteleyen bir dil söz konusudur ve Rilke'nin, fliirin 'indirildi¤ini' söylemesi<br />
bofluna de¤ildir.<br />
Bunu da vahiy'le kar›flt›rmamak gerekir.<br />
97
Ama, hakiki fliirin, Hz. Yusuf'un mekaneti olan, aflk gezegeni Venüs'ten flairin kalbine indi¤ine inanan<br />
‹bn Arabi'ye itiraz etti¤imi söyleyemem.<br />
"Bize anlatt›¤› fleylerle ve anlat›m tarz›yla sanat, dinin insanlara mesaj› gibi, aklen inan›lmazd›r." diyen<br />
‹zzetbegoviç'e de...<br />
Sözlerime, Do¤u ve Bat› Aras›nda ‹slam adl› eserinden bir al›nt›yla son vermek istiyorum:<br />
"‹lim do¤ruyu ifade eder, sanat ise hakikate uygun olan›. Bir portreye veya ressam›n yapt›¤› bir<br />
peyzaj resmine bak›n›z. Ne ölçüde do¤rudur? Fakat ne kadar do¤ru olursa olsun, bunlar o flahs›n veya<br />
o peyzaj›n bir fotosundan her zaman daha hakikîdir. ‹lim ruhu "Psik", Tanr›'y› da "ilk sebep" yapar, t›pk›<br />
ö¤renilmifl, gayr-› samimî akademik sanat›n, canl›, hür flahsiyetten poster surat›, ads›z bir fert yapt›¤›<br />
gibi. Bu, haddizat›nda hürriyetin dahilî boyutunun bertaraf edilmesiyle ortaya ç›kan ayn› düflüfltür. Bütün<br />
biyolojik ve psikolojik analizler afla¤› yukar› do¤rudur ve yeterli ölçüde vakit ve vas›ta verilirse tamamen<br />
de do¤ru olur. Fakat böyle olmakla beraber bunlar hakikî de¤ildir. Zira her ikisinde umumi manzaradan<br />
esas fenomenler; biyolojik tahlillerde hayat, psikolojik olanlarda ruh kaybolmufltur. Bu aç›dan bak›l›nca<br />
do¤ru olan bu ilimler sahte olarak ortaya ç›kar. Sanat bir fley hakk›nda hakikati isterken gerçekleri -hatta<br />
kasten- ihmal ediyor. Bu hususu soyut denilen sanat kendine mahsus bir tarzda teyit etmektedir. Bu<br />
sanat d›fl dünyayla her türlü benzerli¤i bertaraf etmek suretiyle flekil ve renge s›rf manevi bir mana<br />
vermek ister. Whistler'in "resmin her türlü d›fl alakadan tecrit edilmesi" ile demek istedi¤i de iflte budur.<br />
“‹lim, kanunlar› keflf edip onlardan yararlanmak ister, sanat eseri ise, tam tersine, kâinattaki düzeni,<br />
onu araflt›rmadan, yans›tmaktad›r. Avrupa ilminin babas› say›lan Francis Bacon ilmin fonksiyonel veya<br />
yararl›kç› mahiyetini aç›kça ortaya koyuyor: "Hakikî ilim ancak dünyada insan›n gücünü art›ran ilimdir.”<br />
Kant ise “güzelin gayesiz olarak maksada uygunlu¤u"ndan bahsediyor.<br />
"‹lim, kanunlar› keflf edip onlardan yararlanmak ister, sanat eseri ise, tam tersine, kâinattaki düzeni,<br />
onu araflt›rmadan, yans›tmaktad›r. Avrupa ilminin babas› say›lan Francis Bacon ilmin fonksiyonel veya<br />
yararl›kç› mahiyetini aç›kça ortaya koyuyor: "Hakikî ilim ancak dünyada insan›n gücünü art›ran ilimdir."<br />
Kant ise “güzelin gayesiz olarak maksada uygunlu¤u"ndan bahsediyor.<br />
"fiiir ne fonksiyonel ne de menfaatle alakal›d›r. Ve ne de Mayakovski'nin iddia etti¤i gibi "sosyal bir<br />
mesaj›" vard›r. Frans›z ressam› Dubuffet sevilen bu yanl›fl anlay›fl›, tabirlerini seçmede pek de titiz<br />
davranmaks›z›n flöyle y›k›yor: "Özünde sanat nahofl, faydas›z, antisosyal, tehlikelidir. Böyle de¤ilse<br />
yaland›r, mankendir."<br />
"Ne kadar derin ve kompleks olursa olsun ilim, lisan›n yetersizli¤ini hiçbir zaman hissetmemifltir.<br />
Sanat ise bilakis dahilî, manevî bu temayülü yüzünden daimâ baflka türlü, "lisan üstü" vas›talar› aram›flt›r.<br />
Lisan›n kendisi "beynin eli"dir, beyin ise bedenî varl›¤›m›z›n; fanili¤imizin bir parças›d›r. ‹nsanî tecrübenin<br />
devam›n›n vas›tas› olan yaz› ile birleflen söz, ilmin en güçlü cihaz› olmufltur. Çünkü yaz› lisana, lisan<br />
ise düflünceye uygundur. Her üçü de zekâ kal›b›na göre yarat›lm›fl ve ayn› zamanda ruhun bir hareketini<br />
ifade için tamamen elveriflsiz, bunu yapmaktan hemen hemen âcizdir. Beethoven'in Dokuzuncu Senfonisi'ni<br />
baflka türlü ifade etmek mümkün olmad›¤› gibi Hamlet'in ilim diline tercüme edilmesi veya psikoloji<br />
yahut ahlak ilminin baz› sorunlar›na dönüfltürülmesi de imkan d›fl›ndad›r. Analitik bir yaklafl›m›n<br />
muvaffakiyetsizli¤i bize bir fleyler ö¤retmelidir, nihayet. "Kral Lear Trajedisi" üzerinde çal›fl›rken Peter<br />
Bruck bu piyesten "zirvesi hiç bir zaman ulafl›lamayacak ve fethedilemeyecek bir da¤" olarak bahsediyordu.<br />
Manevîli¤in özüne ulaflmak için mefhum ve lisan engelini yenmek icap eder. Joyce'un eserlerinde birkaç<br />
98
lisandan garip bir kelime oyunu ortaya ç›k›yor -"Ulysses," roman›-. Kur'an'da da baz› surelerin bafl›nda<br />
buna benzer ve tercüme edilemez baz› tabirler bulunmaktad›r. Ahlak, metafizik, inançlar rivayetlerde,<br />
dramlarda ifadesini bulmakta veya dans ve oyunlar›n sessiz lisan› vas›tas›yla kuflaktan kufla¤a<br />
aktar›lmaktad›r. Menk›belere göre, daha Dünya'n›n yarat›l›fl› s›ras›nda teflekkül etmifl olan eski Japon<br />
"Kibuki" balesi yahut ananevî Hint oyunlar›ndaki "mure" ad› verilen heyecan verici parmak oyunu, ifade<br />
gücü bak›m›ndan herhangi bir konuflmadan üstündür."<br />
99
Mahmut H. AKIN<br />
Selçuk Üniversitesi Fen-Edebiyat Fakültesi Sosyoloji Bölümü<br />
Aliya ‹zzetbegoviç’in Entelektüel Miras›<br />
Aliya ‹zzetbegoviç (1925-2003), Dünya'da ve Türkiye'de 1990'lar›n<br />
hemen bafl›nda, Yugoslavya'n›n da¤›lmas›n›n ard›ndan kurulan Bosna-<br />
Hersek Cumhuriyeti'nin devlet baflkan› olarak tan›nd›. Ayn› dönemde<br />
Bosna-Hersek'te Müslümanlar'a karfl› bafllat›lan soyk›r›ma karfl› verilen<br />
özgürlük savafl›nda halk›na liderlik etme görevini de ‹zzetbegoviç üstlenmifl<br />
ve o y›llarda hem Türk halk›n›n hem de ‹slam Âlemi'nin büyük sayg›s›n›<br />
kazanm›flt›. Öyle ki pek çok kimse için bu sayg›, onu sadece Bosna-<br />
Hersek'teki özgürlük mücadelesinin lideri ve Bosna-Hersek Cumhurbaflkan›<br />
olarak tan›ma d›fl›nda bir bilgiye de dayanm›yordu.<br />
‹lgililer için Aliya ‹zzetbegoviç, Türkiye'de ve Dünya'da Müslüman bir<br />
entelektüel olarak daha 1960'l› y›llardan itibaren yazd›¤› makaleler ve<br />
özellikle de 1980'lerin bafl›nda yay›mlanan Do¤u ve Bat› Aras›nda ‹slam<br />
adl› kitab› ile tan›n›yordu. Do¤u ve Bat› Aras›nda ‹slam, ayn› zamanda<br />
onun Türkiye'de yay›mlanan ilk kitab›yd›. Bu kitap, uzun bir süre için<br />
Türkiye'deki okuyucular›n kendisi hakk›nda bilgi edinebilece¤i en önemli<br />
kaynakt›. Vefat›ndan bu zamana kadar geçen befl y›ll›k süre dâhilinde savafl<br />
s›ras›nda yapm›fl oldu¤u konuflmalar, otobiyografisi, Yugoslavya'n›n<br />
da¤›lmas›ndan önce düflünceleri yüzünden cezaland›r›ld›¤› y›llarda<br />
hapishanede tuttu¤u notlar ve ilk eseri olan ‹slam Deklarasyonu da Türkçe'ye<br />
kazand›r›ld›. O, dünya hayat›ndan göçtükten sonra Türkiye'de bilinmeyen<br />
pek çok yönüyle yeni tan›nmaya bafll›yordu. Eserlerinin Türkiye'de<br />
yay›mlanmas› ile birlikte ‹zzetbegoviç, bir siyaset ve devlet adam› olman›n<br />
ötesinde, farkl› yönleri ve düflünceleriyle ‹slam Dünyas›'nda son dönemde<br />
yetiflmifl en önemli entelektüellerden birisi olarak da tan›nma imkân› buldu.<br />
Bosna-Hersek'in özgürlük savafl›nda Bosnal› Müslümanlar'›n yaflad›klar›<br />
trajedi ve verdikleri mücadele haf›zalardaki tazeli¤ini hâlâ korumaktad›r.<br />
Ancak savafl dolay›s›yla yaflananlar› anlaman›n bir yolu da Aliya<br />
‹zzetbegoviç'in eserlerini ve entelektüel yönünü anlamaktan geçmektedir.<br />
100
Bosna Savafl›, bir yönüyle onun inand›¤› ve savundu¤u ilkelerin bir mücadelesi ve imtihan süreci olarak<br />
yaflanm›flt›r.<br />
Ayn› zamanda "Bilge Kral" olarak da kabul edilen ‹zzetbegoviç'in bilgelik yönü de oldukça derindir.<br />
O, düflünce tarihi boyunca geliflen felsefî tart›flmalara hâkimdir ve bu tart›flmalar dolay›s›yla gelifltirdi¤i<br />
fikirleri de oldukça özgündür. Bilgelik yönünü görmek için, düflüncelerini sistematik bir flekilde<br />
aç›klad›¤› Do¤u ve Bat› Aras›nda ‹slam adl› eserine ve hapishane y›llar›nda okudu¤u kitaplardan<br />
tuttu¤u ve Özgürlü¤e Kaç›fl›m: Hapishaneden Notlar ad›yla yay›mlanan kitab›na bakmak bile<br />
yeterlidir. Bütün bu özelliklerinin yan›nda kendisinden farkl› görüfl ve inançlara sahip olanlarla ahlâki<br />
ilkelerinin d›fl›na ç›kmadan fikrî ve siyasi sahada mücadele etmeye çal›flm›flt›r. Savafl y›llar›nda bile<br />
ahlâki ilkelerinden ayr›lmama çabas›, özellikle dikkat çekmektedir. (Ak›n, 2006: 227-9)<br />
Aliya ‹zzetbegoviç'in, tart›flt›¤› entelektüel meseleler, y›llard›r hem Türkiye'nin hem de ‹slam toplumlar›n›n<br />
ayd›nlar›n› meflgul eden meselelerdir. ‹ki as›rdan beri bu topraklarda da tart›fl›lan, Müslümanlar'›n neden<br />
Bat› karfl›s›nda geri kald›¤›, bu geri kalm›fll›¤›n sebebinin ‹slam'a ba¤l› olmaktan m› yoksa tam tersine<br />
‹slam'dan uzaklaflmaktan m› kaynakland›¤› gibi meseleler, onun da önemsedi¤i ve cevaplar bulmaya<br />
çal›flt›¤› meselelerdir. (‹zzetbegoviç, 2007: 25-8)<br />
‹nsandan ‹slam'a: Bir Entelektüel Olarak Aliya ‹zzetbegoviç'i Anlamak<br />
Düflünce Tarihi'nin en önemli isimlerinden birisi olan Antik Yunan Felsefesi düflünürü Platon, Devlet<br />
adl› eserinde ideal bir toplumda yöneticilik iflinin "filozof kral" olarak adland›r›lan bilge yöneticiler<br />
taraf›ndan yap›lmas› gerekti¤ini savunmufltur. Filozof krallar, iktidar› siyasi ç›karlar› ya da sadece iktidar<br />
arzular› için istemediklerinden Platon'un ideal devletinin yöneticileri olmaya en lây›k insanlard›r. "Filozof<br />
kral, zengindir. Ancak bu zenginlik alt›n zenginli¤i de¤il, ak›l ve erdem zenginli¤idir." (Platon, 2002:<br />
188)<br />
Tarih boyunca çok az hükümdar gerçekten bu özelliklere sahip olmufltur. Daha önce de belirtildi¤i<br />
gibi Aliya ‹zzetbegoviç'e uygun görülen nitelendirmelerden birisi Bilge Kral'd›r. Ancak o, Platon'un<br />
Devlet'i de dahil olmak üzere ütopya düflüncesine karfl› ç›km›flt›r (‹zzetbegoviç, 2003: 189-191).<br />
‹zzetbegoviç, ütopik bir filozof kral olman›n ötesinde ahlâki temelde, var olan flartlar dâhilinde olabilecek<br />
"iyi"nin gerçeklefltirilmesi ve uygulanmaya çal›fl›lmas› gerekti¤ini vurgulam›flt›r. Baflka bir deyiflle,<br />
uygulamalar›yla içinde yaflad›¤›m›z gerçek dünyada lider olarak da ahlâkl› olunmas› gerekti¤ine dikkat<br />
çekmifltir. Bu yüzden onun bilge krall›¤› kabul edilecekse, olmayan bir yerde ya da idealde de¤il,<br />
ahlâki ilkeler temelinde olabilirli¤i ve "iyi"ye yönelmiflli¤i dâhilinde kabul edilmelidir.<br />
Bir entelektüel olarak onun üretti¤i eserler ile tan›flanlar için, herhalde onun siyasetçi yönünün daha<br />
da iyi anlafl›ld›¤›n› tahmin etmek zor de¤ildir. Aliya ‹zzetbegoviç'te bilgelik, siyasetçilikten çok daha<br />
önce gelen bir özelliktir. Bu yüzden o, izledi¤i siyasetin temeline inand›¤› ahlâk ilkelerini yerlefltirmifl<br />
ve benimsedi¤i bu ilkeleri gerçeklefltirme gayreti içinde olmufltur. ‹zzetbegoviç tam anlam›yla önce<br />
filozof, entelektüel ve bilgedir; sonra da siyasetçi, cumhurbaflkan› ve liderdir. Kendini ilmî alanda<br />
yetifltirmesi ve entelektüel birikimini kazanmas›, aktif siyasete girdi¤i y›llardan çok eskilere dayanmaktad›r.<br />
Aktif siyasette bulundu¤u y›llar›n çok uzun bir dönemini savafl ve savafl sonras› yeniden yap›lanma<br />
flartlar› belirledi¤i için, siyaset y›llar› inand›¤› ilkeleri tutarl› bir flekilde hayata geçirmeye çal›flt›¤› y›llar<br />
olarak da kabul edilebilir.<br />
101
‹zzetbegoviç'in bilgeli¤i ve benimsedi¤i ahlâk ilkeleri, hayat›n›n di¤er alanlar›nda yüklendi¤i<br />
sorumluluklar›na da yön vermifltir. Bu yüzden sadece "Kral" de¤il, "Bilge Kral" olarak kabul edilmifltir.<br />
Onun siyasetteki ideali, ahlâkl› siyaseti baflarmakt›r. Bosna-Hersek Yüksek Müftüsü (Reisü'l-Ulema)<br />
Mustafa Efendi Çeriç'in tesbitiyle Aliya ‹zzetbegoviç, siyasete dini sokmam›fl, dinin ahlâk›n› siyasete<br />
sokmufltur (Tanoviç ve Tanoviç, 2006: 50). Bu kayg› ve çaban›n, gençlik y›llar›ndan hayat›n›n son<br />
dönemlerine kadar hayat›n›n bütününe yay›ld›¤› söylenebilir.<br />
Aliya ‹zzetbegoviç, nas›l bir entelektüeldir? Onu sadece Bosna-Hersek halk› için de¤il, bütün ‹slam<br />
âlemi hatta kendisi ile mücadele edenler için bile önemli k›lan bilgelik özellikleri nelerdir? Onun<br />
entelektüel paradigmas›n› anlamak için savundu¤u do¤rular›n ve ilkelerin tespit edilmesi yerinde olacakt›r.<br />
Bu konuda belirtilmesi gereken ilk husus, ‹zzetbegoviç'te insan, özgürlük, ahlâk ve ‹slam'›n birbirlerini<br />
tamamlayan unsurlar oldu¤udur. Temele ald›¤› ahlâki ilkelerin kayna¤›nda da yine bu unsurlar yer<br />
almaktad›r.<br />
Aliya ‹zzetbegoviç'in entelektüel ufku, pek çok farkl› konunun dâhil oldu¤u genifl bir alana yay›lm›flt›r.<br />
O, insanl›k tarihi boyunca filozoflar›n, düflünürlerin, din ve bilim adamlar›n›n tart›flageldi¤i, insan ile ilgili<br />
hemen her konu üzerine kafa yormufl bir filozoftur. Öncelikle aç›klamaya giriflti¤i mesele ise Dünya'n›n<br />
yarat›l›fl›ndan itibaren filozoflar›n da cevab›n› bulmaya çal›flt›klar› ve kendisinin tesbitiyle âlemdeki en büyük<br />
mucize olan "insan"d›r. (‹zzetbegoviç, 2005: 67)<br />
Aliya ‹zzetbegoviç, bugüne kadar bu konu üzerine ortaya at›lm›fl pek çok farkl› fikrin hepsini<br />
sorgulayarak insan›n varl›k âlemindeki yerini tesbit etmeye çal›fl›r. Bu konuda, gerek insan›n beden<br />
yönüne iliflkin aç›klamalar getiren biyoloji ve zooloji gibi do¤a bilimlerinden, gerekse de sosyal bir<br />
varl›k olan insan›n di¤er insanlar ile birlikteli¤i konusunu aç›klamaya çal›flan antropoloji ve sosyoloji<br />
gibi sosyal bilimlerden faydalan›r. Farkl› görüfllere sahip filozoflar›n fikirleri ve bu konuda birbirinden<br />
çok farkl› aç›klamalara sahip dinler de onun insan meselesini aç›klamaya çal›fl›rken baflvurdu¤u kaynaklar<br />
aras›ndad›r. Bu konuda, birbirinden çok farkl› alanlarda üretilen cevaplar› ele al›r ve bunlar›n hepsi<br />
ile hesaplafl›r. Bu hesaplaflmay› yaparken onlar› birbirleriyle karfl›laflt›r›r ve düflüncelerin sadece eksik<br />
taraflar›n› tesbit etmekle kalmaz; do¤rular›n› da ortaya koymaya çal›fl›r. (‹zzetbegoviç, 2003a: 33-5)<br />
Bu konudaki mevcut fikir ve kabulleri de¤erlendiren Aliya ‹zzetbegoviç, varl›k âleminde insan›<br />
di¤er bütün canl›lardan ay›ran as›l özelli¤in "özgürlük" oldu¤u fikrine ulafl›r. Çünkü bütün canl›lar<br />
içinde sadece insan, eyleminin sorumlulu¤unu yüklenebilme potansiyeline sahip bir varl›kt›r. Sorumluluk<br />
sahibi bir varl›k olarak insan, eylemini gerçeklefltirirken iyiyi ya da kötüyü tercih edebilme potansiyeline<br />
sahiptir. ‹yilik ve kötülük insana özgüdür, dolay›s›yla ahlâk da insana özgüdür. Bu yüzden o, her<br />
durumda önündeki alternatiflerden birisini tercih eder ve tercihinin sorumlulu¤unu üstlenir. ‹nsan,<br />
di¤er varl›klardan özgürlü¤ü dolay›s›yla ayr›l›rken onu varl›klar içinde de¤erli k›lan en önemli yer de<br />
ahlâk alan›d›r. ‹zzetbegoviç'e göre bu alan sadece insana aittir (2003a: 66):<br />
"‹nsan, ahlâki yasalara ayk›r› davranabilir, fakat ahlâk sahas› d›fl›nda iyi ile kötünün ötesinde<br />
bulunamaz."<br />
Yine kendi sözleriyle ifade edilecek olursa (‹zzetbegoviç, 2005: 176); "Ahlâk, iyilik lehine ve kötülük<br />
aleyhine özgür ve bilinçli bir seçim gerektirir. Hayvanlar böyle bir seçim yapamazlar ve hür de¤ildirler.<br />
Onlar tamamen masumdurlar, fakat ahlâk bundan ibaret de¤ildir. Ahlâk sadece insana aittir; tabiat›yla<br />
ahlâks›zl›k da."<br />
102
Aliya ‹zzetbegoviç'in insan› özgürlük ve ahlâk temelinde tan›mlamas›n›n<br />
temelinde yarad›l›fla olan inanc› vard›r. Ona göre, insan›n bu flekilde di¤er<br />
varl›klardan ayr›lmas›n›n tek bir sebebi olabilir; o da Allah taraf›ndan<br />
sadece insan›n özgür bir varl›k olarak ahlâk alan›nda yarat›lmas›d›r. Allah,<br />
insan› bu flekilde yaratarak onu yapt›klar›ndan sorumlu tutmufltur. Bu<br />
kabulden hareketle ‹zzetbegoviç'in düflüncesinde ahlâk, menfaatin de¤il<br />
vazifenin, baflka bir deyiflle sorumlulu¤un alan›d›r. (‹zzetbegoviç, 2003a:<br />
138)<br />
O, insan›n biyolojik ve sosyo-psikolojik yönlerini aç›klamaya çal›flan<br />
do¤a bilimleriyle sosyal bilimlerin farkl› aç›klamalar›na tamamen karfl›<br />
ç›kmaz. Tam tersine, pek çok bilimsel saptaman›n ne kadar do¤ru oldu¤unu<br />
kabul eder. Ancak bu aç›klamalar›n eksiklik ve yetersizlikleri konusunda<br />
oldukça elefltirel bir tav›r tak›nmaktan da geri durmaz. Özellikle do¤a<br />
bilimlerindeki araflt›rmalardan insan›n fizyolojik ve biyolojik yap›s› ile<br />
hayvanlar s›n›f›na ait oldu¤unu kabul eder. Nitekim insan›n bu yönüne<br />
‹slam'›n da dikkat çekti¤ini savunur. Ancak, ‹zzetbegoviç'e göre insan,<br />
biyolojik ve fizyolojik özelliklerinin ötesinde özelliklere sahip bir varl›kt›r.<br />
Hem beden hem de ruh sahibi bir varl›k olarak insana iliflkin sorulara<br />
Aliya ‹zzetbegoviç'in buldu¤u en ideal cevaplar›n kayna¤› ‹slam'd›r (2003a:<br />
11):<br />
"‹slam, ruh ve maddenin bir arada oluflundan yola ç›kmaktad›r. En<br />
yüksek flekli insanda sergilenen ruh-madde birli¤i prensibinin ad› ise,<br />
‹slam'd›r."<br />
‹slam, insana sorumluluklar yükleyen, bu dünyada üzerine düflen<br />
sorumluluklar› yerine getirmesini emreden bir dindir. ‹zzetbegoviç, ‹slam<br />
ile ahlâk›n ahenkli bir birliktelik oluflturdu¤u vurgusunu yapar -iman ve salih<br />
amel vurgusu-. Ona göre, ‹slam'›n insan› sadece bedenden ya da ruhtan ibaret<br />
görmemesi, onu di¤er bütün din ve düflünce sistemlerinden ay›ran en önemli<br />
özelliklerinden birisidir. Tarihsel süreçte Yahudilik, dünyevileflmenin ve<br />
maddi sapman›n dini haline gelirken, H›ristiyanl›k manevi sapman›n ve<br />
ruhbanl›¤›n dini haline gelmifltir. ‹nsan›n en temel dualizmi kabul edilen<br />
beden ve ruh ayr›m› aç›s›ndan düflünüldü¤ünde, ilk sapma bedene, ikincisi<br />
ise ruha yönelik bir sapmaya karfl›l›k gelmektedir. Oysa ‹zzetbegoviç, ‹slam'›n<br />
temel emirlerinin ne sadece bedene ve ne de sadece ruha yönelik oldu¤una<br />
dikkat çekmifltir. Namaz, oruç gibi ibadetler, insan›n yaln›zca manevi yönünü<br />
güçlendiren fleyler de¤illerdir. Tam tersine ‹slam, insan›n yarad›l›fl›ndaki<br />
dualizme uyan, ne ruhunu bedenine ne de bedenini ruhuna feda eden bir<br />
dindir. ‹slam'da ibadet, beden ve ruh ar›nmas›n› birlikte sa¤lar. Aliya<br />
‹zzetbegoviç'e göre, bu tutarl›l›¤› ‹slam'›n bütün emirlerinde görmek<br />
mümkündür ve bu yüzden sadece ‹slam, insan›n yap›s› göz önünde<br />
103
ulunduruldu¤unda ona en uygun dindir. (bkz. ‹zzetbegoviç, 2003a: 215-221)<br />
Aliya ‹zzetbegoviç'in Entelektüel ‹lkeleri<br />
‹nsan ve ‹slam anlay›fl›, Aliya ‹zzetbegoviç'in hayata bak›fl›n›n temel paradigmas›d›r. Öyle ki<br />
‹zzetbegoviç, tart›flt›¤› di¤er felsefî ve ilmî meselelerde de benimsedi¤i bu paradigman›n d›fl›na ç›kmamaya<br />
büyük bir özen gösterir. Onun temele ald›¤› ahlâkî ilkeler, entelektüel tavr›n›n da temelinde bulunmaktad›r.<br />
Dolay›s›yla onu anlaman›n bir baflka yolu da nas›l bir entelektüel oldu¤unu anlamaktan geçer. Liderli¤i<br />
de, geçen hayat›n›n tamam›nda sahip olduklar› da kayna¤›n› entelektüel kiflili¤inden almaktad›r. (bkz.<br />
Eliaç›k, 2004: 95)<br />
Aliya ‹zzetbegoviç, Antik Yunan Felsefesi'nden, Ortaça¤ H›ristiyan ve ‹slam düflüncelerine, Ayd›nlanma<br />
Felsefesi'nden on dokuzuncu ve yirminci asr›n etkili felsefelerine kadar düflünce tarihinin bütününü<br />
okumufl bir entelektüeldir. Modern Bat› Felsefesi'nin temelinde yer alan Descartes, Bacon, Kant, Hegel<br />
gibi filozoflar›n felsefelerini bilen, daha sonraki süreçte etkili olan Marks, Nietzsche, Bergson gibi<br />
filozoflar›n felsefelerinin insanl›¤a etkilerini sorgulayan ve ça¤dafl› olarak kabul edilebilecek Sartre,<br />
Heidegger ve Camus gibi filozoflar› takip eden çok yönlü bir entelektüeldir.<br />
Sadece farkl› felsefe ak›mlar› ve filozoflar›n eserleri ile yetinmeyen ‹zzetbegoviç, edebiyattan<br />
sanata, psikolojiden sosyolojiye, siyaset biliminden hukuka ve do¤a bilimlerine kadar çok farkl› alanlarda<br />
söz edebilecek bir bilgi birikimine sahiptir. Bu yüzden bir entelektüel olarak Aliya ‹zzetbegoviç'in<br />
ilk kaydedilmesi gereken özelliklerinden birisi genifl bir okuma kültürüne sahip oldu¤udur (‹zzetbegoviç,<br />
2005). Benimsedi¤i ve savundu¤u görüfllerin temelinde baflta Kur'an-› Kerim olmak üzere ‹slam'›n ana<br />
kaynaklar› vard›r. Bununla birlikte o, ‹slam filozoflar› ve yak›n dönemde ‹slam dünyas›n›n meseleleri<br />
üzerine kafa yormufl Müslüman ayd›nlar› da takip etmifl bir entelektüeldir.<br />
Çok yönlülü¤ünün yan›nda Aliya ‹zzetbegoviç'in entelektüel ilkelerine iliflkin kaydedilmesi<br />
gereken en önemli özelliklerinden birisi "özgürlük" anlay›fl›d›r. O, meseleleri ele al›rken tarafs›z de¤ildir.<br />
Ancak bir de¤er olarak da kabul etti¤i ve benimsedi¤i özgürlük anlay›fl›, onun tart›flt›¤› dinî, felsefî ya<br />
da siyasi bütün konulardaki meseleleri ele al›fl›nda öne ç›kar. Konulara; gelene¤in genel kabullerinden,<br />
olumlu ya da olumsuz önyarg›lardan, ezberlerden ve sloganlardan ba¤›ms›z bir flekilde yaklaflmaya<br />
çal›fl›r.<br />
Aliya ‹zzetbegoviç'in dikkate al›nmas› gereken en önemli entelektüel tav›rlar›ndan bir di¤eri de<br />
özgürlük anlay›fl›ndan kaynaklanan adalet anlay›fl›d›r. Adaletçi tavr›, okuma kültürünün de temelinde<br />
yer almaktad›r. ‹lgilendi¤i konu her ne ise, o konuda ortaya at›lm›fl fikirlere adaletle yaklafl›r. Dolay›s›yla<br />
pek çok düflünce, ‹zzetbegoviç taraf›ndan ne tam anlam›yla reddedilir, ne de tam anlam›yla kabul görür.<br />
Söz konusu düflünce, materyalist kaynakl› olabilece¤i gibi, idealist kaynakl› da olabilir. Bu fikri ortaya<br />
atan düflünür, ateist olabilece¤i gibi dindar bir H›ristiyan ya da Müslüman da olabilir. ‹zzetbegoviç,<br />
düflüncenin ya da düflünürün özelliklerinin ötesinde, ortaya konan düflünceyle ilgilenir ve o düflüncedeki<br />
do¤rular› tesbit ederken yanl›fl ve eksiklere de dikkat çeker. Bu arada, kendi ilkeleri do¤rultusunda<br />
do¤rular›n› söylemekten ve bunlar› tutarl› olma kayg›s›yla savunmaktan da çekinmez.<br />
Entelektüel kiflili¤inin temeline adalet fikrini yerlefltiren Aliya ‹zzetbegoviç, bu özelli¤inin bir sonucu<br />
olarak ne tam anlam›yla Bat› karfl›t› birisidir ne de tam anlam›yla Do¤ucu'dur. Ancak her iki medeniyeti<br />
de pek çok yönüyle çok iyi bilmektedir. Adaletçili¤i dolay›s›yla, her iki medeniyette de iyi ve "olmas›<br />
104
gereken" ad›na ö¤renilecek ve benimsenecek pek çok unsurun bulundu¤unu söylerken, ayn› zamanda<br />
her iki medeniyetin de olumsuz yönlerinin bulundu¤una da dikkat çekmifltir (‹zzetbegoviç, 2007: 45).<br />
Ona göre, her iki medeniyet de bize baz› konularda "olmas› gereken", baz› konularda da "olmamas›<br />
gereken" ad›na örnekler sunmaktad›r. ‹zzetbegoviç'in buradaki entelektüel tavr› da özgürlük ve adalet<br />
ilkelerinden ba¤›ms›z de¤ildir. Gökhan Özcan'›n tesbitiyle (2003: 9), o, "Bat›'y› da Do¤u'yu da iyi<br />
tan›yordu; onun zihninde bu iki farkl› kültürü birbirine çarp›p k›rmadan tartabilecek bir hassas terazi<br />
bulunuyordu." Nitekim kendisi de aidiyetlik aç›s›ndan hem Bat›l› hem de Do¤ulu bir entelektüeldir.<br />
Kendi ifadesi ile (‹zzetbegoviç, 2003b: 45), "ak›l ve düflünce olarak Bat›l›, ruh ve duygu olarak Do¤ulu"<br />
oldu¤unu belirtmifltir.<br />
Adaleti bir ahlâk ilkesi olarak benimsemesinin ve hayat›nda da uygulamas›n›n pek çok örne¤i Bosna<br />
Savafl› s›ras›nda yaflanm›flt›r. Halk›na yap›lan her türlü kötü muameleye ra¤men savafl süresince adaletten<br />
sapmamaya çal›flm›fl ve liderli¤ini üstlendi¤i topluma düflmanlar›na karfl› kin ve nefret ile de¤il, adaletle<br />
yaklaflmalar›n› tavsiye etmifltir (‹zzetbegoviç, 2003b: 35; Acar, 2006: 256). Savafl s›ras›nda yaflanan en<br />
trajik olaylarda bile akl› devre d›fl› b›rakabilecek bir duygusall›¤a teslim olmamay› ve ak›l ile hareket<br />
etmeyi önemsemifl ve uygulamaya çal›flm›flt›r. (‹zzetbegoviç, 2003b: 73)<br />
Bir entelektüel olarak Aliya ‹zzetbegoviç, her filozof ve büyük düflünür gibi sorgulay›c›d›r. O, kabul<br />
etti¤i ve etmedi¤i düflüncelerin hepsine karfl› sorgulay›c› tavr›n› b›rakmam›fl, kendi düflüncelerini de<br />
sorgulama süzgecinden geçirerek kabul etmifltir. Bu özelli¤i dolay›s›yla, savundu¤u düflüncelerini daha<br />
güçlü bir flekilde benimsemifltir. ‹lkelerini bu flekilde kabul etti¤i için, inand›klar›na ba¤l›l›¤› güçlü bir<br />
samimiyete dayanmaktad›r. ‹man ve ahlâk hususunda tam olarak benimsedi¤i ‹slam konusunda da durum<br />
farkl› de¤ildir. ‹slam'a karfl› iman›n›n ve samimiyetinin kayna¤›nda düflünme, ak›l yürütme ve din ad›na<br />
yap›lan geleneksel yorumlara karfl› elefltirel bir tav›r ile yaklaflman›n önemli bir yeri vard›r. Neredeyse<br />
tüm ‹slam Dünyas›'nda sorgulanmadan kabul edilen baz› inançlar› da sorgulam›fl ve bu konularda özgün<br />
elefltiriler getirmifltir. (‹zzetbegoviç, 2007: 127-8)<br />
‹zzetbegoviç, sorgulay›c›l›¤›na ba¤l› olarak elefltirel bir düflünce yap›s›na sahiptir. Gençlik y›llar›ndan<br />
itibaren her türlü konuya elefltirel yaklaflmak onun en önemli özelliklerinden birisi olmufltur. Gençlik<br />
y›llar›nda dâhil oldu¤u "Genç Müslümanlar" teflkilat›nda geleneksel din kabullerine karfl› olan elefltirel<br />
tavr› yüzünden d›flland›¤›n› belirtmifltir (‹zzetbegoviç, 2003c: 19). Ancak sorgulay›c›l›¤› ve elefltirel<br />
tavr›, adaletçili¤i ile iliflkilidir. Onun düflüncesinde elefltirellik ve adaletten sapmamaya gösterilen özen<br />
bir arada yer al›r.<br />
Aliya ‹zzetbegoviç'in elefltirel tavr› eserlerinde de özellikle dikkat çekmektedir. Bu yüzden yaz›lar›nda<br />
"ideologlar›, cahilleri ve akletmeyenleri rahat b›rakmaz, onlar›n tutars›zl›klar›n› ve haks›zl›klar›n› pratik<br />
örnekleriyle s›k s›k gözler önüne serer" (‹slam, 2003: 62). Ancak daha önce belirtilen özgür, adaletli<br />
ve sorgulay›c› olma tav›rlar›n›n bir sonucu olarak bütün bunlar› yaparken, fikirleri ile hesaplaflt›¤› ve<br />
mücadele etti¤i insanlar›n nerede hakl› olduklar›n› da söylemekten hiçbir flekilde çekinmez.<br />
Bu konuda özellikle ‹slam Dünyas›'nda as›rlardan beri kapal› olan içtihat kap›s›n›n yeniden aç›lmas›<br />
gerekti¤ini söylemifl ve Müslümanlar için edinilecek en önemli kazan›mlardan birisinin elefltirel düflünceye<br />
sahip olmak oldu¤unu savunmufltur. Bir yandan Kur'an-› Kerim'de insan› ak›l yürütmeye, düflünmeye<br />
ve sorgulamaya davet eden ayetlerin ne kadar çok oldu¤una özellikle dikkat çekerken, bir yandan da<br />
mevcut ‹slam toplumlar›n›n bu özelliklerden ne kadar uzak oldu¤una iliflkin duruma da iflaret etmifltir.<br />
105
Elefltirelli¤e verdi¤i önem konusunda hapishanede tuttu¤u notlar aras›nda yer alan flu ifade oldukça<br />
ilginçtir (‹zzetbegoviç, 2005: 130): "Ben olsam Müslüman Do¤u'daki tüm mekteplere "elefltirel düflünme"<br />
dersleri koyard›m. Bat›'n›n aksine, Do¤u bu ac›mas›z mektepten geçmemifltir ve birçok zaaf›n kayna¤›<br />
budur". Müslüman bir entelektüel olarak ‹slam Dünyas›'n›n meselelerine getirdi¤i yaklafl›mlar›n<br />
özgünlü¤ünün ve farkl›l›¤›n›n kayna¤›nda onun elefltirel bir düflünce yap›s›na sahip olmas› yatmaktad›r.<br />
Aliya ‹zzetbegoviç, düflünceleri ve inand›¤› ilkeler u¤runa bedel ödemekten çekinmeyen bir<br />
entelektüeldir. Filistinli düflünür Edward Said'in Entelektüel adl› eserinde entelektüelin iktidar ile iliflkisi<br />
konusunda savundu¤u ilkelerin pek ço¤unu ‹zzetbegoviç'te görmek mümkündür. O, düflünceleri ve<br />
kaleme ald›¤› fikirleri yüzünden hayat›n›n dokuz y›la yak›n bir süresini hapishanelerde geçirmifltir.<br />
Gerek yarg›land›¤›, gerekse hapishanede bulundu¤u süre dâhilinde ilkelerinden taviz vermemeye<br />
çal›flm›flt›r. Bosna Savafl›'n› da böyle görmek mümkündür. Yazd›¤› eserlerde de¤iflik vesilelerle ‹slam'›n<br />
haks›zl›k karfl›s›nda mücadele edilmesi emrine vurgular yaparken kaderin bir sonucu olarak Bosna Savafl›<br />
s›ras›nda haks›zl›kla mücadelenin lideri olmufltur. Bosna Savafl›'nda var olan alternatifler aras›ndan<br />
ilkelerine uygun oldu¤u için savaflmay› seçmifltir. (Ak›n, 2006: 232)<br />
Daha önceki entelektüel ilkeleri ile tutarl› bir flekilde Aliya ‹zzetbegoviç'te "olmas› gereken", insani<br />
s›n›rlar dâhilindedir ve yaflanabilirdir. Kendisi de inand›¤› ilkeleri hayat›nda uygulamaya gayret etmifltir.<br />
‹zzetbegoviç'in düflüncesinde do¤rular, sadece üzerine konuflulan ya da laf› edilen fleyler de¤il, tam<br />
tersine bunlar›n ötesinde hayata geçirilen fleylerdir. Bu yüzden; "Olmas› gereken, ayn› zamanda yaflanmas›<br />
gerekendir." Hayat›nda ve savafl y›llar›nda yazd›klar›n› yaflamaya gayret etmesi dikkat çeken bir<br />
özelli¤idir.<br />
Aliya ‹zzetbegoviç'in çok yönlülük, özgürlük, adaletçilik, sorgulay›c›l›k, elefltirellik, sözde ve<br />
eylemde tutarl›l›k gibi özellikleri, özellikle öne ç›kan entelektüel ilkeleridir. Bunlar, birbirlerini<br />
tamamlayan ilkelerdir. Burada genel olarak tesbit edilen bu özellikler, ‹zzetbegoviç'in felsefî, dinî<br />
ya da siyasi meselelere yaklafl›rken temele ald›¤› ilkelerdir. Bununla birlikte o, Müslüman bir entelektüeldir<br />
ve entelektüelli¤inin beslendi¤i en önemli kaynaklar, bizatihi ‹slam'›n as›l kaynaklar›d›r. Eserlerinde<br />
‹slam'›n temel kabulleri ile tutarl› görüfller savunmaya özen göstermifltir. Eserleri, as›l kaynaklara sürekli<br />
göndermede bulunmakta ve okuyucusunun dikkatini bunlara yönlendirmektedir.<br />
Sonuç Yerine<br />
Aliya ‹zzetbegoviç'in vefat›n›n hemen ard›ndan yazd›¤› bir yaz›da Akif Emre, onun bilge ve düflman›n›n<br />
bile sayg›s›n› cezbeden liderli¤inin Türkiye'de ve ‹slam Dünyas›'nda yeni bir siyasetçi ve lider modeli<br />
olarak tart›fl›lmas›na iliflkin bir ça¤r›da bulunmufltu (Emre, 2003: 11). Bu ça¤r›, özelde Türkiye genelde<br />
‹slam Dünyas›'n›n siyasetçileri için üzerinde düflünülmesi gereken bir ça¤r›yd›. Belki de bu ça¤r›n›n<br />
siyasetin d›fl›nda yer alanlar› da kapsayacak flekilde geniflletilmesi daha yerinde olacakt›r. Çünkü Aliya<br />
‹zzetbegoviç, pek çok farkl› konuda getirdi¤i özgün ve farkl› yaklafl›mlarla ‹slam Dünyas›'nda önemli<br />
bir entelektüel olarak dikkat çekmektedir. Bu yüzden de siyasetçilerin yan›nda, düflünce adamlar›n›n,<br />
yazarlar›n, din adamlar›n›n ve belki de ‹zzetbegoviç'in genel hayat tecrübesi düflünüldü¤ünde her<br />
kesimden insan›n ondan ö¤renece¤i bir fleyler vard›r.<br />
Bir entelektüel olarak ‹zzetbegoviç, yazd›klar› ile as›rlard›r ‹slam toplumlar›nda gereken önemin<br />
verilmedi¤i elefltirel düflünce, ak›l yürütme, ahlâki ilkelere göre hareket etme konular›nda önemli aç›l›mlar<br />
106
sa¤lam›flt›r. Onun çabas›n› bu konularda bir fleylerin de¤ifltirilmesi yönünde bir çaba olarak görmek<br />
gerekmektedir. Çünkü Müslüman bir entelektüel olarak ‹zzetbegoviç, bütün ‹slam Dünyas›'n›n meselelerini<br />
önemsemifl ve nas›l çözümler üretilmesi gerekti¤i konusunda gayret göstermifltir. Entelektüel ilke ve<br />
uygulamalar› ile birlikte düflünüldü¤ünde onun entelektüel miras›n›n temeli de buras›d›r. Sadece ilkelere<br />
ba¤l› olmak yeterli de¤ildir. ‹lkelerin, insan›n kendi varl›k alan› olan ahlâk alan›nda hayata geçirilmesi<br />
gerekmektedir. Onun en çok dikkat çekti¤i ve üzerinde durdu¤u en önemli nokta buras›d›r. (‹zzetbegoviç,<br />
2005: 17)<br />
Burada özellikle belirtilmesi gereken önemli bir konu, ‹slam Dünyas›'ndan Aliya ‹zzetbegoviç'i örnek<br />
alarak onun entelektüel miras›na tâlip olmak isteyenlerin bu tav›rlar›n›n "Aliyac›l›k" olarak kabul edilip<br />
edilemeyece¤i meselesidir. Onun entelektüel miras›n›n mirasç›s› olmay› kabul etmek Aliyac›l›k<br />
olmamal›d›r. Tam tersine Aliyac›l›k, ‹zzetbegoviç'in entelektüel miras›na ayk›r› davranmak olacakt›r.<br />
Çünkü Aliyac›l›k'›n yolu baflta onun kendi inand›¤› ve yaflad›¤› ahlâki ilkeler dolay›s›yla kapal›d›r. Onun<br />
entelektüel kiflili¤inin beslendi¤i kaynaklar, bizatihi kendisinde de¤il; onu da aflan evrensel ilkelerde<br />
aranmal›d›r. Bu durumla tutarl› bir flekilde, bir devlet baflkan› olarak ölmeyi istemeyen ‹zzetbegoviç<br />
(2003c: 468), hayattayken de kendisini sevenlerce bir "Aliya kültü" oluflturulmas›n› hofl görmemifltir.<br />
(‹zzetbegoviç, 2003c: 462; 2003b: 46)<br />
Kaynakça<br />
ACAR, Saadettin, (2006), "Herkes Sussun, Söz Aliya'da!", Tezkire, say›: 42, fiubat-Mart 2006, Ankara,<br />
s. 255-257.<br />
AKIN, Mahmut H., (2006), "Aliya ve Savafl Ahlâk›", Tezkire, say›: 42, fiubat-Mart 2006, Ankara, s.<br />
227-232.<br />
EL‹AÇIK, R. ‹hsan, (2004), Aliya ‹zzetbegoviç, ‹stanbul: ‹lke Yay›nlar›.<br />
EMRE, Akif, (2003), "Aliya, ‹slam Dünyas› ‹çin Bir Lider Modelidir", Gerçek Hayat, say›: 2003-43 (157),<br />
‹stanbul, s. 11.<br />
‹SLAM, N. Cihangir, (2003), "Aliya", Bilgi ve Düflünce, say›: 12-13, Ekim-Kas›m 2003, ‹stanbul, s. 61-<br />
64.<br />
‹ZZETBEGOV‹Ç, Aliya (2003a), Do¤u ve Bat› Aras›nda ‹slam, (Çev. Salih fiaban), ‹stanbul: Nehir<br />
Yay.<br />
‹ZZETBEGOV‹Ç, Aliya (2003b), Bosna Mucizesi: Konuflmalar, (Çev. Fatmanur Altun, R›fat Ahmedo¤lu),<br />
Ankara: Yönelifl Yay›nlar›.<br />
‹ZZETBEGOV‹Ç, Aliya (2003c), Tarihe Tan›kl›¤›m, (Çev. Alev Erkilet, Ahmet Demirhan, Hanife Öz),<br />
‹stanbul:<br />
Klasik Yay›nlar›.<br />
‹ZZETBEGOV‹Ç, Aliya (2005), Özgürlü¤e Kaç›fl›m: Zindandan Notlar, (Çev. Hasan Tuncay Baflo¤lu),<br />
‹stanbul: Klasik Yay›nlar›.<br />
‹ZZETBEGOV‹Ç, Aliya, (2007), ‹slam Deklarasyonu ve ‹slami Yeniden Do¤uflun Sorunlar›, (Çev.<br />
Rahman Ademi), ‹stanbul: Fide Yay›nlar›.<br />
ÖZCAN, Gökhan, (2003), "Aliya Sen Olmasayd›n", Gerçek Hayat, say›: 2003-43 (157), ‹stanbul, s. 8-<br />
9.<br />
107
PLATON, (2002), Devlet, (Çev. Sebahattin Eyübo¤lu ve M. Ali Cimcoz), 4. Bask›, ‹stanbul: ‹fl Bankas›<br />
Kültür Yay›nlar›.<br />
SAID, Edward, (1999), Entelektüel: Sürgün, Marjinal, Yabanc›, (Çev. Tuncay Birkan), ‹stanbul: Ayr›nt›<br />
Yay›nlar›.<br />
TANOV‹Ç, Bedia, TANOV‹Ç, Feyza, (2006) "Bosna-Hersek Yüksek Müftüsü (Reisü'l-Ulema) Dr.<br />
Mustafa Efendi Çeriç ile Söylefli", Tezkire, say›: 42, fiubat-Mart 2006, Ankara, s. 49-55.<br />
Oturum Baflkan›<br />
Prof. Dr. Tahsin GÖRGÜN<br />
‹SAM<br />
Bizim dilimizde ölen bir kifliyle ilgili iki farkl› terim kullan›l›r. Bunlardan birisi tereke, di¤eri de<br />
mirast›r. Tereke vefat eden insan›n b›rakt›¤› fleydir; al›n›r, paylafl›l›r, yok edilir gider. Bir de miras vard›r,<br />
miras öyle bir fleydir ki, üstlenilir ve sürdürülür. Aliya ‹zzetbegoviç, tereke de¤il, miras b›rakm›flt›r.<br />
Büyük düflünürler, filozoflar çözümler b›rakmaz, sorunlar b›rak›rlar. Sorunlar›, keflfeder ve a盤a<br />
b›rak›rlar; filozoflar›n, düflünürlerin en büyük miraslar› b›rakt›klar› sorular ve sorunlard›r. Aliya<br />
‹zzetbegoviç'in ortaya ç›kard›¤› en büyük mesele, din-dünya, kilise-devlet, ruh-beden ayr›m›nda, ‹slam'›n<br />
rolünün varl›¤› ve önemini ortaya koyabilmesidir. Ruh-beden ayr›m› dedi¤imiz o kartezyen düflüncenin<br />
siyaset dilindeki karfl›l›¤›, kilise-devlet ayr›m›d›r. Bunun, entelektüel, felsefî alandaki ayr›m›, sekülerdinî<br />
alan ayr›m›d›r. Bu aç›dan bakt›¤›m›zda, seküler ve dinî, Bat›'n›n dilinde ayr› fleyler de¤ildir, ayn›<br />
fleydir, bu yüzden çat›fl›rlar, anlaflamazlar. Aliya ‹zzetbegoviç'in temas etti¤i nokta fludur; ruh, ruh olarak,<br />
beden de beden olarak yerini als›n. ‹kisinden de ayr›lmayal›m; çünkü ne bedensiz ne de ruhsuz yaflayabiliriz.<br />
O zaman öyle bir hayat yaflamal›y›z ki, ruh, ruh olarak, beden de beden olarak yerini als›n. Ne Materyalizm,<br />
ne Sosyalizm, ne H›ristiyanl›k. Di¤er taraftan, bunlar›n bir k›sm›n›n da al›n›p uygulanaca¤› bir fley de<br />
de¤ildir. Bunlar kendi k›ymetleriyle anlafl›lmas› gereken fleyler olmas› yan›nda, birbirleriyle irtibatlar›yla<br />
da anlafl›lmas› gereken olgulard›r. Bu, esas itibariyle sadece Müslümanlar'›n sorunu de¤ildir, bu noktadan<br />
bakt›¤›m›zda da zaten, sorunun çok farkl› yönlerini görebiliriz. Ruh-beden münasebetinin nas›l olaca¤›<br />
konusunda Aliya'n›n bize açt›¤› çok önemli ufuklar vard›r.<br />
Böylelikle bu oturumu tamamlam›fl oluyoruz. Hepinize çok teflekkür ediyorum.<br />
108
B‹R ÖZGÜRLÜK ÂfiI⁄I<br />
III. OTURUM<br />
Oturum Baflkan›<br />
Prof. Dr. Ali R›za ABAY<br />
Dr. Alev ERK‹LET<br />
Dr. Bahad›r ‹SLAM<br />
Dr. ‹smail BARDH‹<br />
Prof. Dr. Recep fiENTÜRK<br />
109
Prof. Dr. Ali Rıza ABAY<br />
Sakarya Üniversitesi Sosyoloji Bölümü<br />
(Oturum Baflkan›)<br />
Bir Özgürlük Afl›¤›<br />
Efendim, hepiniz hofl geldiniz.<br />
Sabahtan beri yap›lan oturumlarda, Aliya ‹zzetbegoviç'in de¤iflik yönleri<br />
üzerinde duruldu. Ama daha çok da devlet adam› ve düflünür yönleri<br />
üzerinde duruldu. Biz de bu oturumumuzda, Aliya ‹zzetbegoviç'in özgürlük<br />
anlay›fl›n›, özgürlükten ne anlad›¤›n›, enine boyuna tart›flaca¤›z. Bu<br />
organizasyonu tertip eden Ba¤c›lar Belediyesi'ne ve tüm eme¤i geçenlere<br />
tekrar teflekkür etmek istiyorum.<br />
"Bir Özgürlük Afl›¤›" olarak bafll›kland›r›lan bu bölümde, Aliya'n›n<br />
özgürlük aflk› ele al›nacak. Aflk deyince baflka fleyler gelir akla, ancak aflk<br />
bir tutkudur. Aliya'da aflk, bir özgürlük tutkusudur. Bu aç›dan bakt›¤›m›zda<br />
Aliya, asl›nda özgürlü¤ü savaflla elde etmek istememektedir. Fakat o,<br />
özgürleflmek için, savaflmak zorunda kalm›flt›r. O yüzden onun özgürlü¤e<br />
kaç›fl›, özgürlü¤ü arzulamas› demektir. O, bir baflka bak›flla, asl›nda manevi<br />
olarak hicret etmektedir. Onun, hapishane hayat›yla ve hapishanede nas›l<br />
bir özgürlük tasarlad›¤›yla ilgili olarak, hapis arkadafl› ve eski bakanlar›ndan<br />
Hasan Cengic, çok aç›klay›c› bilgiler vereceklerdi asl›nda. Fakat, çok<br />
istemesine ra¤men maalesef, aram›zda de¤ildir. Ancak, buradaki<br />
arkadafllar›m›z›n da bizi bu konuda ayd›nlatacaklar›ndan flüpheniz olmas›n<br />
diyor ve sözü k›ymetli konuflmac›lar›m›za b›rak›yorum.<br />
111
Dr. Alev ERKLET<br />
‹stanbul Metropolitan Planlama (IMP)<br />
Özgürlefltirici Bir Önder: AL‹YA<br />
Düflünce tarihi boyunca, özgürlü¤ün do¤as›na ve insan için anlam›na<br />
dair pek çok görüfl ortaya at›lm›flt›r. Yine de, bu görüflleri iki ana bafll›k<br />
yahut karfl›tl›k çerçevesinde ele almak mümkündür: Özgürlü¤ü yüceltenler<br />
ile ona karfl› ç›kanlar aras›ndaki karfl›tl›k. Örne¤in Rousseau, "‹nsan özgür<br />
do¤mufl ama her yerde zincire vurulmufltur" diyerek özgürlü¤ü merkeze<br />
al›rken, Platon, "‹nsan›n gerçek ihtiyac›n›n özgürlük de¤il düzen, önderlik<br />
ve ayd›nlanma" (Ryan 2004: 163) oldu¤unu öne sürmüfltür. Özgürlük<br />
karfl›tlar› “insan›n ba¤›ml›l›k üzere do¤du¤unu ve yerleflik otoriteye olan<br />
teslimiyetinden özgürlefltirildi¤i takdirde ç›ld›raca¤›n› ve tehlikeli olaca¤›n›"<br />
iddia ederler. Bu karfl›tl›k aç›s›ndan bak›ld›¤›nda, Aliya'n›n daima<br />
özgürlüklerden yana tav›r koyan bir düflünür ve önder oldu¤unu vurgulamak<br />
gerekir. Aliya'ya göre özgürlük kendi bafl›na bir de¤erdir. Onun<br />
"üstünlüklerinin bizzat kendisi d›fl›nda bir fleyle isbatlanmas› gerekmez. O<br />
kendi kendisinin teminat›d›r." (‹zzetbegoviç 2005: 3)<br />
Genelde iki tür özgürlükten söz edilebilir: Bireysel/içsel özgürlük ve<br />
toplumsal/kolektif özgürlük. Bireysel özgürlük kolektif özgürlük aç›s›ndan<br />
da gereklidir; ama onu aflan, özsel, içsel, temel bir özgürlük kategorisine<br />
karfl›l›k gelir. Kolektif özgürlüklerse genelde toplumsal mücadeleler sonucu<br />
elde edilirler. S›n›rlar›; savafllar, devrimler yahut çeflitli toplumsal<br />
hareketlilikler sonucunda çizilir. Aliya ‹zzetbegoviç'le ilgili olarak ne zaman<br />
özgürlükten söz edilse, ister istemez, Bosna Savafl›'n›n unutulmaz önderli¤i<br />
nedeniyle toplumsal özgürlükler akla gelmifltir. O, Bosna halk›n› esaretten<br />
kurtaran kifli olarak tan›nm›fl ve sevilmifltir. Ancak onun özgürlük sevgisinin<br />
sadece bu d›flsal boyutu ile ele al›nmas›, hem yetersiz kalmakta hem de<br />
kolayc›l›k ve tekrarc›l›k anlam›na gelmektedir. Bu nedenle bu tebli¤de,<br />
Aliya'n›n özgürlük anlay›fl›n›n daha farkl›, içsel bir boyutundan söz edilecek<br />
ve onun kolektif özgürlüklerle ba¤lant›s› kurulmaya çal›fl›lacakt›r.<br />
112
Aliya'n›n kendi bafl›na de¤erli ve üstün olarak tan›mlad›¤› özgürlü¤ün içsel boyutunu, "sevginin<br />
özgürlefltirici gücü" ve "seçimlerin özgürlefltiricili¤i" ba¤lam›nda iki bafll›k alt›nda ele alabiliriz.<br />
Toplumsal ya da kolektif özgürlük anlay›fl› ise, "toplumsal düzenlerin kendi içinde yaflanan özgürlük<br />
sorunlar›" ve "farkl› kültür ve topluluklarla iliflkide özgürlük" bafll›klar› çerçevesinde tart›fl›labilir. Önce<br />
bireysel ve içsel özgürlüklerden söz edelim.<br />
Aliya'n›n içsel ve d›flsal, bireysel ve toplumsal özgürlükler hakk›ndaki düflünceleri birbirinden<br />
ayr›lamayacak bir bütünlük arz eder. Birincisi konusunda en güzel örneklerden biri, Aliya'n›n cezaevinde<br />
iken çocuklar›ndan gelen mektuplar› okudu¤unda "kendisini sadece hür bir insan olarak de¤il, ayn›<br />
zamanda Allah'›n dünyada tüm hazineleri kendisine bahfletti¤i birisi olarak da hissetti¤ini" (‹zzetbegoviç<br />
2005: xv) söylemesidir. Söz etti¤i özgürlük ancak sevgiyle-sevilmekle elde edilebilen ontolojik bir<br />
kategoridir; içsel bir özgür olma halidir, d›fl dünyayla iliflkimizden ba¤›ms›zd›r. Aliya'n›n içsel özgürlük<br />
anlay›fl›na bir baflka örnek de, izledi¤i bir filme iliflkin de¤erlendirmelerinde karfl›m›za ç›kar. Filmin<br />
kahraman› yeni bir suç ifllemeyi, para toplamay› ve kuryelik yapmay› reddeder ve as›l›r. Burada ölümü<br />
seçebilmeyle, ölme cesareti gösterebilmeyle gelen bir özgürlü¤e iflaret edilmektedir. Bu örnekte özgürlük,<br />
seçim yapma, do¤ru ve de¤erli olan› seçmeyle elde edilebilen bir fley olarak karfl›m›za ç›kar. Burada<br />
söz konusu olan, bireyin baflkalar›na örneklik oluflturabilmesini sa¤layan zorlu seçimlerin getirdi¤i<br />
özgürlüktür. Nitekim Aliya (2005: 10) Sokrates'in ölümü seçmesini sayg›yla, "vakar", "sayg›", "ruh"<br />
kelimeleriyle anar. Ona göre "sanat, hakiki ise, yalanlar›n aleyhine flahitlik etmek durumundad›r".<br />
Sokrates ya da suç ifllemeyi reddeden film kahraman› örne¤inde oldu¤u gibi, ölümün bizatihi özgürlük<br />
demek oldu¤u durumlar vard›r. Edebiyatta bir "kahraman›n büyüklü¤ünün sosyal önemiyle de¤il<br />
(konumunu kastediyor) temsil etti¤i ahlaki ikilemin büyüklü¤üyle ölçülmesi" (‹zzetbegoviç 2005: 15)<br />
de bundand›r. Bu, birey olma iradesi ile ayn› fleydir. Aliya'n›n irade ve duygular›n kendili¤indenli¤ini<br />
cennetten getirilen özellikler olarak nitelemesinin de özgürlü¤e atfetti¤i anlamla do¤rudan iliflkisi olsa<br />
gerektir. Cesaret, bela aramak de¤ildir. "‹nsan›n sak›namayaca¤› sorunlarla makul bir flekilde yüzleflme<br />
iste¤idir" (‹zzetbegoviç 2005: 21). Bu anlamda özgürlü¤ü hak etmek gerekir.<br />
Aliya'ya göre, insan kendi kendisinin yasa koyucusu olmak ile itaat etmek aras›nda uzanan genifl bir<br />
ölçekte ahlaki tercih yapabilir. Ve bu tercihler özgürlüklerden yana ve ona karfl› olan iki insan kategorisi<br />
ortaya ç›kar›r: "‹nsanlar var ki, güçlü iktidarlara hayrand›rlar; disiplini ve ordularda görülen, amiri<br />
ve memuru belli olan düzeni severler. Bunlar tebaa zihniyetli insanlard›r ve tabi olmay›, emniyeti,<br />
intizam›, teflkilat›, amirlerince methedilmeyi, onlar›n gözüne girmeyi severler... Öbür tarafta ekmek<br />
yerine daha ziyade hürriyetten, intizam ve bar›fl yerine daha ziyade insan›n flahsiyetinden bahseden bir<br />
insan grubu vard›r. Tebaa insanlara, otoritelere, putlara; hürriyetçiler ve isyanc›lar ise tek bir tanr›ya<br />
taparlar. Putperestlik köleli¤e ve boyun e¤meye nas›l engel teflkil etmiyorsa, hakiki din de hürriyete<br />
mani de¤ildir." (‹zzetbegoviç 1993: 196-197)<br />
Aliya Müslümanlar'›n e¤itiminin itaata ve korkuya, sertlik ve disipline dayand›r›lmas›na karfl› ç›kar.<br />
"Müslüman m› Yetifltiriyoruz Yoksa Tebaa m›?" bafll›kl› yaz›s›nda, Müslümanlar'›n çocuklar›n› itaat<br />
üzere e¤itmesinin son as›rlardaki gerilememizin önemli sebeplerinden biri oldu¤unu vurgulamaktad›r.<br />
113
Çünkü itaatçi ve teslimiyetçi yöntemlerle, yönetmek de¤il yönetilmek üzere formatlanm›fl insanlar<br />
yetifltirilebilir ancak. "Oysa Kur'an teslimiyetçili¤i yasaklam›flt›r. Çok say›da sahte büyüklük ve otorite<br />
yerine Kur'an, sadece tek ve biricik olan Allah'a teslimiyeti tesis etmifltir. Ve bu teslimiyette insan için<br />
özgürlük infla ederek, onu bütün korkulardan ve bütün di¤er teslimiyetlerden kurtarm›flt›r" (‹zzetbegoviç<br />
2007b: 105). Aliya Müslüman'› "Allah'›n yolundan gidecek ve bunun için kimseden izin istemeyecek"<br />
kifli olarak tan›mlar. O, Müslümanlar'›n iç özgürlü¤üne vurgu yapan nadir flahsiyetlerden biridir.<br />
Ancak, Müslüman bireylerin tavizsizli¤ine özel bir önem atfeden Aliya'n›n, tavizsizli¤in politik bir<br />
ac›mas›zl›k ve kat›l›¤a dönüflmesine karfl› da temelli çekinceleri oldu¤u belirtilmelidir. "Allah'›m, dürüst<br />
ama kalbi olmayan insanlardan sana s›¤›n›r›m" (‹zzetbegoviç 2005: 17) ifadesiyle gönderme yap›lan<br />
merhametsizli¤e dönük elefltirilerinde, kendilerini "do¤ru"lara refere eden ve bu nedenle "meflru"<br />
egemenlik iddias›nda bulunanlar›n yaratabilece¤i totalitarizme iflaret etmektedir. Bu noktada, iç özgürlükten<br />
toplumsal özgürlükler alan›na geçifl yap›lm›fl olmaktad›r. Asl›nda bu, bireysel ile toplumsal›n dengesine<br />
de bir göndermedir. ‹lkeler ile "insani" olan›n dengesine iflarettir. ‹nsani hassasiyetlerden, merhametten<br />
kopart›lan ilkeler zulüm üretebilir; ilkesiz insanlar da. Ama "zulüm insan›n içindeki özgürlük sevgisini<br />
uyand›r›r, iyi ile kötü aras›ndaki garip ba¤lant› budur" (‹zzetbegoviç 2005: 18). Bu aç›dan bak›ld›¤›nda,<br />
Aliya'n›n s›nanmam›fl, içi bofl dindarl›¤a, göstermelik ve insani olmayan sözde-mükemmelli¤e,<br />
sorgulanmam›fl iyilikçili¤e/do¤ruculu¤a pek tahammülü olmad›¤›n› söylemek mümkündür. Bu nedenle<br />
o, kiflili¤in hata yapmaya da aç›k olan do¤al geliflimini engelleyen sistematik mükemmeliyetçili¤in,<br />
ac›mas›z nizamc›l›¤›n ve merhametsizli¤in karfl›s›ndad›r. Ona göre, yönlendirilmifl olan faydal›, ama<br />
serbest olan güzeldir. Hakiki insan ‹slam aç›s›ndan bir azizden daha anlaml› bir örnek teflkil eder. Hayat›n<br />
gayesi kötülü¤e karfl› savaflt›r ama insanca yürütülen bir savafl. "Baflkalar› için ve kendi içgüdülerine<br />
karfl› yaflamak zordur. Misillemede bulunmak kolayd›r, affetmek güçtür" (‹zzetbegoviç 2005: 18).<br />
Aliya'n›n kendi varoluflu da "mükemmel", "militer", "erkek" önderlik ütopyalar›n›n d›fl›nda k›r›lgan<br />
bireyselli¤i, insani hassasiyeti ve entelektüel kimli¤i ile ortada durur. K›r›lgan ama tavizsizdir: "Allah<br />
hayvanlardan farkl› olarak bizi dik yürür flekilde yaratt›. Ço¤u insan bu imtiyaz› kullanmaz, hayatlar›n›n<br />
ço¤unda e¤ilirler, hatta sürünürler. Allah'›n bu nimetini, dik yürümeyi reddetmek nankörlük de¤il midir?"<br />
(‹zzetbegoviç 2005: 36) derken, tam da bu tavizsizli¤e iflaret etmektedir.<br />
Aliya, Do¤u ve Bat› Aras›nda ‹slam'da yer alan dram ve ütopya ile ilgili çözümlemelerinde de, insani<br />
olanla mükemmel olan aras›ndaki karfl›tl›klara iflaret eder:<br />
"Dram insan›n ruhunda cereyan eder. Ütopya ise insan›n toplumuyla ilgilidir. Dram kâinatta mümkün<br />
olan var oluflun en yüksek flekli; ütopya ise Dünya'da Cennet rüyas› veya hayalidir... Ütopyan›n<br />
mekanizmas› gayr-i insani olmakla beraber mükemmeldir. Dram›n özünü hürriyet, ütopyan›n özünü ise<br />
buna z›t iki gerçek, yani düzen ve yeknesakl›k teflkil ediyor... Ütopyada beflerî problemler yoktur. Bu<br />
ise ahlaki problemlerin de yoklu¤u anlam›na gelir. Ütopyada insanlar yaflamazlar, sadece fonksiyon<br />
icra ederler. Yaflamazlar, zira hürriyet yoktur. Burada insan›n flahsiyeti yoktur.” (‹zzetbegoviç 1993:<br />
188, 189, 191)<br />
Kur'an'da ifade edildi¤i üzere "ço¤unluk" her zaman "iyi" de¤ildir. ‹nsan ne kadar insan olursa o<br />
114
kadar "kifli" haline gelir. Aliya'n›n bu yaklafl›m›, Sünni görüflün fazlas›yla önemsedi¤i ço¤unluk görüflünün<br />
elefltirisini de içermekte ve kitlenin içinde yitirilmifl olan bireysel irade nosyonunu ön plana ç›karmaktad›r.<br />
Bu nokta, özgürlü¤ün farkl› topluluk ve kültürlerle iliflkiler çerçevesinde nas›l ele al›nd›¤›na geçifl<br />
yapmak için oldukça elveriflli bir noktad›r.<br />
Özgürlü¤ün d›flsal boyutu bazen cezaevinde bir arkadaflla serbestçe konuflabilmek yahut insan›n<br />
mahremiyetinin olabilmesidir. Çünkü cezaevi yahut toplama kamp› özel hayat› tümüyle yok sayar. Bazen<br />
de, özellikle Bosna gibi çok kültürlü bir ortamda yafl›yorsan›z, kendin gibi, oldu¤un gibi olabilmektir.<br />
‹nanc›nda, ibadetinde, yaflam tarz›nda, eserlerinde, ürünlerinde kendini ifade edebilmen,<br />
gerçeklefltirebilmendir. Kendinden farkl› olanla iliflkide Bat› ve ‹slam toplumlar›n›n farkl› tutumlar<br />
sergiledi¤i söylenebilir. Bat› tarihsel tecrübede tek kültürcü, yok edici, soy ar›t›mc› bir çizgi izlerken;<br />
‹slam ve Osmanl› tecrübesi farkl› olana özgürlük tan›ma ile vas›flan›r. Bat› toplumlar›n›n bu konudaki<br />
tutumuna en iyi örneklerden birini Nar A¤ac›n›n Gölgesi adl› kitab›nda Tar›k Ali vermektedir. 15. yy<br />
sonunda Endülüs'te yaflananlar› anlat›rken engizisyona ›srarl› göndermeler yapan Ali, engizisyoncular›n,<br />
"dinsizlerin (burada Müslümanlar'› kastediyor) bir güç olarak ortadan kald›r›lmas›n›n ancak kültürlerinin<br />
tümüyle yok edilmesiyle mümkün olaca¤›na inand›klar›ndan" söz eder. Bu da, Müslümanlar'›n üretti¤i<br />
dinî, bilimsel, felsefî, edebî metinlerin sistemli bir flekilde imha edilmesi demektir. "Sözlü anlat›mlar<br />
daha bir süre devam eder, sonra Engizisyon nas›l olsa o suçlu dilleri de kopar›r... Endülüs'te, G›rnata'da,<br />
1499 y›l›n›n Aral›k ay›n›n ilk günü, befl flövalyenin komutas› alt›ndaki askerler, flehrin yüz doksan befl<br />
kütüphanesine ve en iyi bilinen özel koleksiyonlar›n bulundu¤u sekiz-on kona¤a girdiler. Arapça yaz›l›<br />
olan her fleye el konuldu... [Onlardan] bir duvar oluflturup, hepsini atefle verdiler. Özenle renklendirilmifl<br />
el yazmalar› yan›p kül oldu." (Ali 2001: 2, 5)<br />
Endülüs k›y›m› da; Bosna savafl› s›ras›nda 140 bin kiflinin öldürülmesi, 151 bin kiflinin yaralanmas›,<br />
1 milyon 835 bin kiflinin yerinden edilmesi, 156 bin kiflinin toplama kamplar›nda tutulmas›, 12 bin<br />
kiflinin sakatlanmas›, 38 bin kad›na tecavüz edilmesi, 72 köyün ve 559 caminin y›k›lmas› örneklerinde<br />
de görüldü¤ü gibi, Avrupa kültür birikiminin berhava edilmesi anlam›na geliyordu. Bosna'da yaflanan<br />
öyle bir y›k›md› ki, savafl›n müflahidi gazeteci Juan Goytisolo'yu (1996: 21) Saraybosna Yaz›lar›'nda<br />
"Avrupa Birli¤i'nin sayg›nl›¤› ve Birleflmifl Milletler Örgütü'nün güvenirli¤i burada yat›yor, Saraybosna'da<br />
öldürülmüfltür" demeye götürdü. Bu yok edici yaklafl›m, Aliya'n›n özgürlükler üzerine önemli ç›kar›mlar<br />
yapt›¤› bir karfl› örnek oluflturuyordu.<br />
Aliya, tek-tiplefltirici bir kültür anlay›fl› yerine, Osmanl›lar'dan örnek vererek farkl› olana tan›nan<br />
özgürlükler üzerine kurulu ‹slami bir özgürlük anlay›fl›na gönderme yap›yordu. Ona göre din, özellikle<br />
de ‹slam, insan sayg›nl›¤›n›n ihlaline kay›ts›z kalamazd›. "fieref, insan›n kendine ve gayesine sad›k<br />
kalmas›" anlam›na gelirdi ve Osmanl›lar da, dünyan›n en uysal toplulu¤u olmad›klar› halde, egemenlik<br />
süreleri boyunca H›ristiyan ve Yahudi tap›naklar›na ve eserlerine dokunmay›p onlar› korudularsa bu,<br />
onlar›n, insanlar›n ve dinlerin sayg›nl›¤›na duyduklar› inançtan kaynaklan›yordu. Buradan hareketle,<br />
Aliya'n›n ana temalar›ndan birinin "farkl› kültürlerin tek-tiplefltirilmeden yaflama özgürlü¤ü" oldu¤u<br />
söylenebilir. Bu, toplumsal özgürlüklerin tan›mlanmas› aç›s›ndan çok önemli bir hareket noktas›d›r.<br />
115
Bosna'da savafl bafllamadan önce, halklar›n self determinasyonu yerine Bosna'n›n çok dinli, çok etnikli<br />
ve çok kültürlü bir birlik olarak tarihî formülasyonuna gönderme yapan Aliya, Ba¤›ms›z Bosna-Hersek'i<br />
nas›l hayal etti¤ini flu maddelerde özetlemekteydi:<br />
1) Eflit ve özgür vatandafl ve halklar›n cumhuriyeti;<br />
2) Sansürlerin, siyasi mahkûmlar›n olmad›¤›; iktidar›n ne mutlak güç sahibi ne de aciz oldu¤u,<br />
ba¤›ms›z yarg› ve ba¤›ms›z medyan›n oldu¤u;<br />
3) Komflular›na, Avrupa'ya ve Dünya'ya aç›k;<br />
4) Her vatandafl›n kendini özgür hissetmesini, S›rp, H›rvat ve Müslümanlar'›n kendi kendini idare<br />
edebilmesini ve sadece kaç›n›lmaz olanlar›n ortak kurumlara ait olmas›n› güvence alt›na alan bir ülke.<br />
(‹zzetbegoviç 2007a: 59-60)<br />
Aliya bu ideale o kadar inanm›flt› ki, Bosna-Hersek'te bulunan üç halktan herhangi birinin ikinci s›n›f<br />
muamelesi görmesi halinde makam›n› derhal terk edece¤ini söylemekten çekinmemiflti. Baflkalar› için<br />
güvence alt›na almaya çal›flt›¤› haklar›n, kendilerine de tan›nmas›n› istiyordu kuflkusuz. Bosnal›<br />
Müslümanlar'› özgür veya köle k›lacak fleyin bizzat kendi seçimleri olaca¤›n› biliyordu (‹zzetbegoviç<br />
2007a: 54, 56):<br />
"Kimse bizi boyunduruk alt›na almaya çal›flmas›n, bunu yapamaz; haklar›m›zdan bizi yoksun<br />
b›rakmaya da çal›flmas›n, çünkü er veya geç hakk›m›z› geri al›r›z. Ne hayat› baflkalar›ndan daha çok<br />
seviyor ne de baflkalar›ndan daha fazla ölümden korkuyoruz, yaralar ise herkese ayn› flekilde ac›<br />
vermektedir... Büyük Allah'a yemin ederiz ki köle olmayaca¤›z!"<br />
Kaynakça<br />
Ali, Tar›k (2001) Nar A¤ac›n›n Gölgesi, Çev. Mehmet Harmanc›, ‹stanbul: Everest Yay›nlar›.<br />
Goytisolo, Juan (1996) Saraybosna Yaz›lar›: Barbarl›¤a Do¤ru Bir Yolculu¤un Notlar›, Çev. Ayflen<br />
Gür, ‹stanbul: Nisan Yay›nlar›.<br />
‹zzetbegoviç, Aliya (1993) Do¤u ve Bat› Aras›nda ‹slam, Çev. Salih fiaban, ‹stanbul: Nehir Yay›nlar›.<br />
----------- (2007a) Köle Olmayaca¤›z, Çev. belirtilmemifl, ‹stanbul: Fide Yay›nlar›.<br />
---------- (2007b) "Müslüman m› Yoksa Tebaa m› Yetifltiriyoruz?", ‹slam Deklarasyonu ve ‹slami<br />
Yeniden Do¤uflun Sorunlar› adl› kitab›n içinde, 2.b., Çev. Dr. Rahman Ademi, ‹stanbul: Fide Yay›nlar›,<br />
s.103-107.<br />
--------- (2005) Özgürlü¤e Kaç›fl›m: Zindandan Notlar, Çev. Hasan Tuncay Baflo¤lu, ‹stanbul: Klasik<br />
Yay›nlar›.<br />
Ryan, Alan (2004) "Freedom", The Blackwell Encyclopaedia of Political Thought, ed. David Miller,<br />
J. Coleman, William Connolly, Alan Ryan, Oxford: Blackwell Publishing, p. 163-166.<br />
116
Dr. Bahadır SLAM<br />
Bosna’n›n Özgürlü¤üne Giden Yol<br />
ve Aliya ‹zzetbegoviç<br />
Aliya ‹zzetbegoviç Do¤u ve Bat› Aras›nda ‹slam adl› kitab›nda flöyle<br />
söyler: "Allah'›n iradesine teslimiyet, insanlar›n iradelerine karfl› ba¤›ms›zl›k<br />
demektir. Allah'a itaat, insana itaati men eder. Böylece insan ile Allah ve<br />
dolay›s›yla insan ile insan aras›nda yeni bir münasebet infla eder."<br />
Aliya'y› ve dava arkadafllar›yla birlikte Bosna'y› özgürlü¤e tafl›yan<br />
hayat›n› tam da bu perspektiften de¤erlendirmek gerekir. Onun hayat› ayn›<br />
zamanda Bosna'n›n özgürlük mücadelesini anlat›r. Son savafl öncesinde<br />
kendisine yap›lan bütün zulümler bir yönüyle savaflta Bosna'ya da<br />
uygulanm›flt›r.<br />
14 y›l hüküm giydi¤i, ikinci kez hapse girdi¤i Saraybosna davas›nda<br />
mahkeme heyetine son söz olarak flunlar› söylemiflti: "Yugoslavya'y›<br />
seviyorum, ama onun yönetimini de¤il. Bütün sevgimi özgürlü¤e veriyorum.<br />
Geriye yetkililer için bir fley kalm›yor. Beyan ederim ki ben bir Müslüman'›m<br />
ve öyle kalaca¤›m. Kendimi dünyadaki ‹slam davas›n›n bir neferi olarak<br />
telakki ediyorum. Son günüme kadar da öyle hissedece¤im. Çünkü ‹slam<br />
benim için güzel ve asil olan her fleyin di¤er ad›(d›r)..."<br />
Cezas›n›n bitimine 5 y›l kala üst makamlardan, içinde piflmanl›k ifadeleri<br />
bulunan ve rejim hakk›nda hofl sözler sarf eden bir dilekçe karfl›l›¤›nda<br />
serbest b›rak›lma teklifi ald›. Tabii ki reddetti. Hürriyetine kavufltuktan<br />
sonra parti kurma faaliyetlerine giriflti. 1990 bahar›nda SDA'n›n (Demokratik<br />
Eylem Partisi) 39 kurucu üyesi ad›na "K›rklar Aç›klamas›" olarak bilinen<br />
bildirgeyi okudu.<br />
Özgür bir birey olarak insan› merkeze alan; din, ulus, ›rk, dil, cinsiyet,<br />
toplumsal statü veya siyasi kanaat fark› gözetmeksizin vatandafllar›n<br />
eflitli¤ini, özgürlü¤ünü ve haklar›n› kay›ts›z flarts›z tan›yan, yasalarla<br />
korunmufl bir demokrasiye vurgu yaparak yasa denetiminde olmayan<br />
ço¤unluk yönetiminin kendisini kaç›n›lmaz olarak ço¤unlu¤un tiranl›¤›na<br />
dönüfltürece¤inin alt›n› çizdi. Yugoslavya'n›n federal yap› içinde muhafazas›n›<br />
savundu.<br />
117
Yap›lan ilk seçimleri SDA kazand›, akabinde Aliya cumhurbaflkan› seçildi. K›sa süre sonra Slovenya<br />
ve H›rvatistan ba¤›ms›zl›klar›n› ilan etti ve Avrupa Toplulu¤u üyeleri taraf›ndan tan›nd›. Fiilen S›rp Ordusu<br />
durumundaki Yugoslavya Federal Ordusu, H›rvatistan'a sald›rd› ve bu amaçla Bosna-Hersek'e iyice yerleflti.<br />
Bosna-Hersek ve Makedonya'n›n ba¤›ms›zl›k talepleri ise Avrupa Toplulu¤u üyelerince referandum flart›na<br />
ba¤land›. Bosnal› S›rplar'›n lideri Radovan Karadzic, Bosna ba¤›ms›zl›¤›n› ilan ederse bunu tan›mayacaklar›n›,<br />
Bosna'y› cehenneme çevireceklerini, Bosna-Hersek Parlamentosu'nda ilan etti. S›rbistan'a ve Federal<br />
Ordu'ya güveniyordu.<br />
Aliya, Birinci SDA Kongresi'nde "Yüce Allah'a yemin ederiz ki köle olmayaca¤›z!" cümlesiyle biten<br />
konuflmas›n› yapt›. Bosna Parlamentosu'nda, ba¤›ms›zl›kla ilgili referandum yapma karar› ald›. S›rp<br />
milletvekilleri oturumu terk etti.<br />
1 Mart 1992'de neticelenen referandumu Bosnal› S›rplar boykot etti. Oylamaya seçmenlerin % 63,4'ü<br />
kat›ld›, kat›l›mc›lar›n % 99,5'i ba¤›ms›zl›k yönünde oy kulland›. Befl hafta sonra 6 Nisan 1992'de Avrupa<br />
Toplulu¤u, Bosna-Hersek'i tan›d›; ertesi gün de ABD, Türkiye ve birçok baflka devlet...<br />
Ayn› gün S›rp sald›r›lar› bafllad›. Federal Ordu, yani S›rp Ordusu zaten H›rvatistan ile yürütülen savafl<br />
sebebiyle bütün ülkeye konufllanm›flt›. Sadece üniforma de¤iflikli¤i yapt›lar. Pale Kasabas›'nda toplanan<br />
Bosna'n›n S›rp Milletvekilleri, Bosna-S›rp Cumhuriyeti'ni ilan ettiler. Çok önceden S›rbistan derin devletince<br />
örgütlenmifl paramiliter güçler -ki aralar›na kat›lan binlerce adi suçlu hapishanelerden bu maksatla<br />
sal›verilmifllerdi- Bosna'daki S›rp faflistlerin de deste¤iyle kuzeyde ve Drina Boyu denilen Do¤u Bosna'da<br />
sivilleri katletmeye bafllad›lar. ‹flte 200.000 flehidin yaklafl›k dörtte üçü ilk birkaç ayda bu flekilde verildi.<br />
O ana kadar bütün etnik unsurlar›n kar›fl›k flekilde yaflad›¤› büyük yerleflimlerden Müslüman Boflnaklar'›n<br />
ço¤unlu¤u teflkil etti¤i flehirler, içerideki S›rplar terk ettikten sonra a¤›r silahlarla donat›lm›fl Federal Ordu<br />
birliklerince kuflatmaya al›narak y›llar boyu ac›mas›zca bombaland›. Çetnikler yani S›rp faflistleri iflgal<br />
ettikleri bölgelerde -ki ülkenin % 70'inden fazlas›n› teflkil ediyordu- sa¤ kalanlar› göçe zorlad›lar, di¤erlerini<br />
toplama kamplar›na hapsettiler. ‹flte bütün tüyler ürpertici iflkenceler, tecavüzler ve cinayetler buralarda<br />
uyguland›.<br />
Bu arada Ustaflalar yani H›rvat faflistleri de benzeri mezalimi H›rvatistan'a yak›n olan Mostar ve Bat›<br />
Hersek bölgesinde icra ettiler. Merhum Aliya'n›n ifadesiyle Boflnaklar’› ve onlar› destekleyen S›rp ve<br />
H›rvat demokratlar›n› arkadan hançerlediler. Tabii ki onlar da komflu H›rvatistan'dan destek gördüler.<br />
Bu flartlar içinde ve bir savaflta ihtiyaç duyulabilecek her fleyden yoksun olarak bir direnifl bafllad›, geliflti,<br />
büyüdü. Detay›na girildi¤i takdirde hakk›nda yüzlerce, binlerce kitap yaz›labilecek, film, tiyatro, belgesel<br />
ve edebî eser üretilebilecek kadar zulüm ve kahramanl›kla dolu bir tarih yafland› Bosna'da... Özellikle<br />
de 1992-1996 aras›nda.<br />
Süreci izleyenler, sonuçta Bosna'n›n ba¤›ms›zl›¤›n› kazanmas›n›n bir mucize oldu¤undan söz ettiler.<br />
Gerçekten de objektif flekilde incelendi¤inde eldeki verilerle bu sonucun ç›kmas› aklen imkâns›zd›.<br />
Aliya bu duruma iliflkin görüfl ve kararl›l›¤›n›, isyan eden ve meydan okuyan cümlelerle, savafl›n<br />
sonlanmas›ndan bir y›l önce, Budapeflte'deki AG‹T Zirve Toplant›s›'nda flöyle ifade ediyordu:<br />
"‹stiklal Savafllar›'n›n askerî ve politik tahlillerle aç›klanamaz bir boyutu vard›r. Bat›l› analizcilerin<br />
tahminlerinde sürekli yan›lmalar› da bundand›r. Halk›m›z özgürlü¤ü için, hatta daha da ötesinde hayatta<br />
kalmak için savafl›yor. Bu tür mücadeleler çok zordur fakat nadiren kaybedilir. Son 50 y›ld›r hiçbir<br />
118
a¤›ms›zl›k savafl› kaybedilmedi. Bizimki niye kaybedilsin ki! Hiç kimse<br />
150.000 askerimizi hangi yöntemle olursa olsun silah b›rakmaya<br />
zorlayamaz. Hem bizim, hem de kendi iyili¤iniz için bu faktörü hesaba<br />
katman›z› tavsiye ediyorum. Bosna dostlar›n›n bu sözlerden al›nmayaca¤›n›<br />
umar›m. Di¤erlerine gelince, bunca olup bitenden sonra umurumda bile<br />
de¤iller."<br />
Clinton, Yeltsin, Thatcher, Mitterand ön s›rada olmak üzere Milofleviç<br />
ve Tujman da dâhil bütün Bat›l› devlet baflkanlar› salondayd› ve pek az›<br />
Bosna dostuydu. Kendi kamuoylar› kendileri gibi düflünüp istemese de pek<br />
çok Avrupal› lider, sald›rgan taraflar› himaye ediyor, Bosna-Hersek Ordusu<br />
cephelerde art arda zaferler elde etti¤i halde, uluslararas› platformlarda<br />
Bosna Yönetimi'ne yenilgiyi kabul edip anlaflma masas›na oturma yönünde<br />
bask› uygulan›yordu. Yukar›daki meydan okuman›n sebebi buydu.<br />
S›rbistan ve H›rvatistan'dan do¤rudan destekli Çetnik ve Ustafla güçleriyle<br />
Federal Ordu'nun uygulad›¤› mezalim, bugün herkes taraf›ndan<br />
bilinmektedir. Büyük devletlerin ve uluslararas› güçlerin savaflta Bosna-<br />
Hersek aleyhine dolayl› veya do¤rudan sald›rganlara sa¤lad›¤› kolayl›klar›n<br />
ve onun ötesinde iflbirli¤i fleklinde nitelendirilen tutumlar›n›n bir k›sm› ise<br />
flu ana bafll›klar alt›nda toplanabilir;<br />
1) Birleflmifl Milletler'ce tan›nan ve silahl› gücü bulunmayan bir ülkeye,<br />
komflu devletler taraf›ndan alenen sald›r›da bulunulmufl ve çok zorlama<br />
yorumlarla durum sanki bir iç savaflm›fl gibi takdim edilmifltir.<br />
2) Bosna-Hersek'in uluslararas› güç taraf›ndan aktif müdahale ile<br />
korunmas› gerekirken bu yol çok çeflitli politik manevralarla engellenmifl<br />
ve ifllerini bir an önce bitirmeleri için sald›rgan taraflar lehine ek süreler<br />
icat edilmifltir.<br />
3) Güya savafl›n yay›lmas›n› engelleme amac›yla Yugoslavya'n›n<br />
bütününe uygulanan silah ambargosu ile gerçekte yaln›zca Bosnal›lar'›n<br />
kendilerini savunma hakk› ellerinden al›narak sald›rgan taraflarla dolayl›<br />
iflbirli¤i yap›lm›flt›r. Savafltaki en önemli ve kritik uygulama budur.<br />
4) ‹kinci Dünya Savafl›'ndaki Nazi toplama kamplar›n›n benzerlerinin<br />
Kuzey ve Do¤u Bosna'daki yerleri bilindi¤i halde bu kamplar çok uzun bir<br />
süre görmezden gelinmifl dolay›s›yla burada tutulan on binlerce kad›n ve<br />
erkek sivile uygulanan iflkence, tecavüz ve cinayetlere müsaade edilmifltir.<br />
5) Ülkeye yerlefltirilen BM güçlerinin ço¤u duruma seyirci kalm›fl, sivil<br />
119
halk›n korunmas› amac›yla sonralar› sözde "Güvenli Bölge" ilan edilen alt› flehirden ikisi BM güçlerince<br />
katiller ordusuna teslim edilmifl, Srebrenica ve Zepa'da soyk›r›ma sebebiyet verilmifltir. Ayr›ca Bosna-<br />
Hersek Baflbakan Yard›mc›s› Hakiya Turalic, Saraybosna Havaalan›'ndan dönerken S›rp faflistleri<br />
taraf›ndan BM kontrolündeki yolda, BM askerlerince korunan z›rhl› araç durdurularak flehid edilmifl ve<br />
en küçük bir mukavemet gösterilmemifltir.<br />
6) Bugün için say›s› dört yüzü aflan toplu mezarlara iliflkin cürümler ifllenirken, uydu görüntüleriyle<br />
birço¤u saptand›¤› halde durum görmezden gelinmifltir.<br />
7) Bütün bu olumsuzluklara ra¤men, dünyada herkesi flafl›rtan bir direnifl ve kahramanl›k gösteren<br />
Bosna Halk›'n›n savafl esnas›nda ola¤anüstü gayretlerle oluflturdu¤u Bosna Ordusu'nun tabloyu<br />
tamamen tersine çevirdi¤i, taarruza geçti¤i ve birkaç hafta daha müsaade edilmesi halinde ülke<br />
topraklar›n›n tamam›n› düflmandan temizleyece¤i kanaati ortaya ç›kt›¤›nda, Bosna-Hersek yönetimi<br />
bombalama tehdidi ile zorla bar›fl masas›na oturtulmufl ve böylece sald›rganlara bir kez daha destek<br />
verilmifltir.<br />
8) Nihayet bütün taraflara kabul ettirilen Dayton Bar›fl Andlaflmas› ile caniler yine ödüllendirilmifl,<br />
devletin s›n›rlar› bütünlü¤ünü korumakla birlikte ikili bir yap› ortaya ç›kar›lm›flt›r. Topraklar›n %48,5'i<br />
Bosnal› S›rplar'a verilmifl, karmafl›k karar mekanizmalar›yla iflletilmeye çal›fl›lan sözüm ona ço¤ulcu<br />
fakat hantal bir devlet yap›s› meydana getirilmifl, bütün hayati problemler adeta derin dondurucuya<br />
at›lm›flt›r.<br />
Rahmetli Aliya bu andlaflmay› ac› bir ilaca benzetmifl, ac›l›¤›n› sald›rgan taraf›n yenilgisinin engellenmesi,<br />
ilaç nitelemesini ise savafl›n, ölümlerin bitmesi ile izah etmifltir. Bir ‹spanyol gazetecisinin "Size göre bu<br />
savafl› kim kazand›?" sualini ise flöyle cevaplam›flt›r: "Bizler ahlaki olarak kazananlar›z. Askerî galip ise<br />
yok. Herkes hem kaybetti hem de kazand›."<br />
Bugünden geriye bakt›¤›m›zda her fleye ra¤men Bosna-Hersek'in kazand›¤›n› düflünenlerdeniz. Çünkü<br />
1992-95 aras›nda iki komflusunun "büyük" olma hayalleri ile kan gölüne çevirdi¤i ülke, savafl öncesi<br />
s›n›rlar›n› muhafaza ediyor ve tüm dünya taraf›ndan tan›nan özgür bir devlet oluyor. Ülkede yaflayan<br />
Boflnak nüfus 200.000 flehide ra¤men nisbî olarak artm›fl durumda. ‹ktisadi, idari, politik ve sosyal<br />
problemler elbette mevcut fakat yaralar sar›l›yor. Ülke yavafl da olsa kendine geliyor. En büyük problem,<br />
Dayton Andlaflmas› ile oluflturulan ikili yap›.<br />
‹ki komfludan daha az suçlu ve günahkâr olan› nisbeten demokratikleflti ve AB kap›s›nda bekliyor.<br />
Söz konusu süreçteki lideri Tujman, savafltan sonra s›radan bir siyasetçi olarak kanserden öldü.<br />
Vahfli katil Slobodan Milofleviç, bilindi¤i gibi Uluslararas› Savafl Suçlar› Mahkemesi'nde insanl›¤a<br />
karfl› suç ifllemekten yarg›lan›rken -baz›lar›na göre flüpheli bir flekilde- öldü. Tutuklanmadan önce siyasi<br />
gücünü büyük ölçüde kaybetmiflti. Ülkesi S›rbistan ise "büyük" olmak bir yana, Karada¤ ve Kosova'n›n<br />
ayr›lmas›yla iyice küçülmüfltür. ‹htimal ki ileride daha da küçülecektir.<br />
‹çerideki Çetnik Radovan Karadzic ise hizmet etti¤i ülkenin baflkenti Belgrad'da kaçak olarak yaflarken<br />
yakaland›. K›l›¤› ve y›llard›r yaflamakta oldu¤u hayatla, içinde bulundu¤u zilleti bütün dünyaya gösterdi.<br />
120
O da hapiste ve insanl›¤a karfl› suç ifllemekten yarg›lan›yor.<br />
Bafl tetikçi; General Radko Mladic, halen kaçak. Bafl›na 6 milyon Avro ödül konmufl durumda.<br />
Umulur ki o da yakalan›r, baflta Srebrenica ve Zepa olmak üzere uygulad›¤› mezalimin hesab›n› verir.<br />
Bosna-Hersek'in Kurucu Cumhurbaflkan› merhum Aliya ‹zzetbegoviç ise savafl›n bitiminde<br />
partisiyle birlikte yeniden iktidara geldi. 2000 y›l›na dek Cumhurbaflkanl›¤›'n› sürdürdü. Bütün<br />
mesaisini, ülkesinde demokrasiyi yerlefltirmeye ve halk›n›n yaralar›n› sarmaya adad›. Dönem sonunda<br />
kendi iste¤i ile siyasetten çekildi. Hapis cezalar›yla dolu mücadelesini ve Bosna-Hersek'in özgürlük<br />
savafl›n› anlatan geçmiflini kitaplara tafl›d›.<br />
Entelektüeller taraf›ndan Bilge Kral, halk›nca Babo, çocuklar›n dilinde Dedo olarak an›ld› ve an›lmakta.<br />
Dünyada halk› taraf›ndan kendisine ilk ismi ile hitap edilen ender liderlerden. Bu, hakk›nda savafl<br />
esnas›nda yap›lan flark›lara dahi böyle yans›d›: "Aliya Sen Olmasayd›n" örne¤indeki gibi.<br />
Bir Müslüman ayd›n ve düflünür olman›n ötesinde, flartlar onu siyasi lider, diplomat, komutan ve<br />
devlet adam› olmaya zorlad›. Hepsini de hakk›yla icra etti.<br />
Kadife kalpli, yüce gönüllü, aslan yürekliydi. En zor anlarda dahi ilkelerinden taviz vermedi.<br />
2003 y›l› sonbahar›nda Hakk'›n rahmetine kavufltu. Ülke nüfusunun yar›s›na tekabül eden bir insan<br />
seli ile bütün gün ya¤an ya¤murla birlikte halk› onu topyekun bulunduklar› alanda cenaze namaz›n›<br />
k›larak ebediyete u¤urlad›. fiimdi Saraybosna'n›n tarihî semtinde Osmanl› Mezarl›¤›'na bitiflik Kovaçi<br />
fiehidli¤i'nde, binlerce flehidin aras›nda mütevazi bir kabirde yat›yor. Her gün yurt içi ve d›fl›ndan gelen<br />
birçok ziyaretçi taraf›ndan kendisi ve flehidler için dualar ediliyor.<br />
Biz de Aliya'ya, Bosna flehidlerine, Hz. Adem'den bugüne kadarki ve gelecekteki tüm flehidlere<br />
Allah'tan (cc) rahmet diliyoruz. Mekânlar› cennet olsun.<br />
121
Dr. smail BARDH<br />
Hebrew Union College-Jewish Institu of Religiun<br />
Aliya ‹zzetbegoviç - Bir Dindar ve Din E¤itimcisi<br />
"Kur'an ve ‹slam, sadece hocalar›n eline b›rak›lamayacak kadar<br />
önemli iki fleydir."<br />
(Aliya ‹zzetbegoviç)<br />
Günümüzde ilahiyat alan›ndaki düflünce oluflumlar›n›n ve bu alanda<br />
felsefe üretmenin k›tl›¤› ile Aliya ‹zzetbegoviç'in ilahiyata dair düflüncelerine<br />
matuf bahislerin azl›¤› paralellik arzetmektedir. Bu durum, ‹zzetbegoviç'in<br />
esas olarak bir ilahiyatç› de¤il, yazar ve siyasetçi olmas› gerçe¤iyle aç›klanabilir.<br />
Buna göre o, ilahiyat›n fazla ilgisini çekmemektedir. Fakat e¤er ilahiyat;<br />
felsefî, edebî, sosyolojik vb. alanlardaki eserlere baflvuruyor ve bu eserlerle<br />
bilimsel bir flekilde, disiplinler aras› uygulamalar›n gerekleri do¤rultusunda<br />
iliflki kuruyorsa, ‹zzetbegoviç hakk›ndaki bu suskunlu¤un nedenini, flimdilik<br />
bir kenara b›rakt›¤›m›z baflka bir sebebe dayand›rmal›y›z. Hayretleri art›ran<br />
fley, ‹zzetbegoviç'in eserlerini sadece yüzeysel okumakla bile konuflmalar›n›n<br />
ve görüflmelerinin örülü oldu¤u düflüncelerinin aflk›n boyutunun hemen<br />
anlafl›labilir olmas›d›r. Onun bütün yarat›c›l›¤› gibi bu boyutu da fazla göz<br />
önünde de¤ildir. Önceden tahmin edilemeyen, kesintilerle dolu hayat sürecinin<br />
ve sadece kendi özgürlü¤ü de¤il baflkalar›n›n özgürlü¤ü ile yani sorumluluk<br />
duygusuyla zapt edilebilen özgür ruhunun kaç›n›lmaz bir sonucu olan bu<br />
yaln›zl›k onun kaderidir.<br />
Bilindi¤i üzere, günümüzde medya ve siyaset, insan›, sessiz ve kendi<br />
bafl›na geçirilen onlarca y›ll›k yarat›c› çal›flmadan çok daha meflhur edebilir.<br />
Bundan dolay›d›r ki günümüzde ‹zzetbegoviç; siyaset adaml›¤› çok daha k›sa<br />
süreli olmas›na, mesle¤i bu olmamas›na ve bunun bir "ilhamdan" ileri gelmesine<br />
-‹zzetbegoviç, eskiden peygamberlerin yapt›¤› gibi günümüzde de yazarlar›n<br />
kendi milletlerini uyand›rabilece¤ine ve ak›llar›n› bafllar›na getirebilece¤ine<br />
inan›yordu- ve dinî temal› çok say›da eseri olmas›na ra¤men -teolojik boyutuna<br />
122
de¤inmeyeyim- daha çok bir siyasetçi olarak tan›nmaktad›r. Bu flekilde de olsa, uzun y›llar süren s›rad›fl›l›¤›ndan<br />
dolay› gözlerden tamamen uzak kalan bir insan› tan›ma f›rsat› bulduk. Fakat maalesef ‹zzetbegoviç hakk›nda<br />
hâlâ, eserleri yerine, gazete yaz›lar› ve medyaya olan konuflmalar› esas al›narak görüfl belirtilmektedir.<br />
Fakat bu birçok yazar›n bafl›na gelen bildik bir trajedidir. Orijinal eserleri yerine, al›nt›lar, özetler ve<br />
haklar›ndaki yorumlar okunmaktad›r. ‹zzetbegoviç durumunda fragmentar düflünce çok daha fragmentar<br />
olmaktad›r. Bundan dolay› çal›flmalar›n›n birçok alan›n›n, özellikle 1983 y›l›nda hapsedilmesinden önceki<br />
dönemde yapt›¤› çal›flmalar›n önemsenmemifl ve yeterince araflt›r›lmam›fl olmas› normaldir. Muhakkak ki<br />
bu durum Boflnaklar aras›nda böyle de¤ildir.<br />
‹zzetbegoviç vizyon sahibi bir insand›; deneyimlerini ve düflüncelerini "manevi ciddiyete" sahip<br />
insanlar›n faydalanabilece¤ine ve faydalanmay› bilece¤ine inanarak sergilemifltir. O bu düflüncesini son<br />
derece güçlü bir ahlaki (moral) imerativite ile bilemifltir. Bu flekilde o, neredeyse kendisine ait, insan›n<br />
hizmetinde ancak aflk›n kaynaklar›n ›fl›¤›nda bir etik sunmaktad›r. Yine de kendisi, genellikle önyarg›lar›n,<br />
daha çok da siyasi tabiatl› önyarg›lar›n kurban› olarak ço¤u kez dar bir flekilde anlafl›lm›fl, hatta baz›<br />
durumlarda hiç anlafl›lamam›flt›r. fiunu söyleyebilirim ki bu önyarg›lar, ilgisizlikten kaynaklanan<br />
bilinçsizli¤in entropik yoludur. ‹lgisizlik galiba bu defa önyarg›yla mazeretlendirilmektedir. Bu k›sa<br />
sunumumda, bir dindar olarak ‹zzetbegoviç'in kiflili¤ini, kendi eserleri arac›l›¤›yla, kendisinin kendisini<br />
tan›tt›¤› flekilde ayd›nlatmak istiyorum.<br />
"Özgürlü¤e Kaç›fl›m!" ‹zzetbegoviç'in hapishane deneyimine, kamuda yasaklanmas›na, yazma ve<br />
yay›n yasa¤›na, ifl bulma imkans›zl›¤›na, bütün sözlüklerden ve okul kitaplar›ndan uzak kalmas›na iflaret<br />
etmektedir. K›sacas›, entelektüel ve fiziksel bak›mdan engellenen özgürlük, özgürlük aflk›n› zay›flatmam›flt›r;<br />
çünkü kendisinin de ifade etti¤i gibi "e¤er bir kere gerçekten kaçabilseydi, entelektüel kaç›fltan ziyade<br />
fiziksel kaç›fla öncelik verecekti." Özgürlü¤ünün al›nmas›, ‹zzetbegoviç'in cesaretle sabretti¤i; ancak<br />
gerçekli¤ini kabullenmeyi cesaretle reddetti¤i bir unsurdur. ‹flte bundan dolay›d›r ki uzun y›llar süren,<br />
bütün vatandafll›k haklar›n›n -çal›flma, yay›n ve görüfl belirtme hakk›- al›nd›¤› a¤›r hapis cezas›ndan<br />
sonra; hapis deneyimine ve toplumdan d›fllanmas›na ra¤men flöyle yazmaktad›r: "Konuflmam yasakt›;<br />
fakat düflünmemi yasaklayamazlard› ve bu düflünme imkan›m› sonuna kadar kullanmaya karar verdim."<br />
ve "Yanl›fl zamanda hakk›m vard›!"<br />
Birinin bir baflkas› veya bir fley için öldü¤ü daha iyi bir dünyan›n inflac›s› olarak, kurban›n gücünün<br />
yetemeyece¤i bilinci, umutsuzlu¤a veya k›rg›nl›¤a sebep olmak yerine yeni hayati imkânlar›n oluflmas›na<br />
neden olmaktad›r. ‹nsanlar kendi inançlar› için mücadele etti¤i ve bu mücadelede ›srarl› olduklar› sürece<br />
hiçbir fley bofluna de¤ildir, hiçbir fley yanl›fl de¤ildir ve hiçbir kurban çok de¤ildir. Aksine, insanl›k<br />
araflt›rmalar›n›n ayr›cal›k yeri trajiktir; çünkü insan kendini, kendi dünyas›n› ve üretti¤i fleyi ancak trajedi<br />
arac›l›¤›yla tan›yabilir. Hatta gelecekte tam bir baflar›s›zl›k tehdidi sezilse dahi ondan vazgeçmemelidir;<br />
çünkü her fleye ra¤men üretkenlik insanl›¤›n en hakiki boyutudur. Onun aktivist tutum olarak adland›r›lan<br />
tutumu; daha iyi bir dünya infla etmek, o dünyay› inand›¤›m›z de¤erlerle zenginlefltirmek, insan›n<br />
s›n›rlar›n› ruhun s›n›rlar›na do¤ru geniflletmek, gündelik düflünmek, gündelikte Ebedi'yi görmek, gelece¤i<br />
önceden tahmin eden ve gelecek hakk›nda önceden karar veren haz›r do¤rular olmaks›z›n, dünyan›n<br />
123
asite indirgenmesinden korkmadan dünya perspektiflerini korumak anlam›na gelmektedir. ‹nsan üretti¤i<br />
ölçüde insand›r, ba¤›fllad›¤› ölçüde insand›r; üretkenlik ve fedakarl›k, imkans›zl›k noktas›na kadar sürekli<br />
daha yüksek amaçlara yönelen hedeflerdir. Dünya sevgi arac›l›¤›yla ve sevgiyle de¤ifltirilebilir. Bundan<br />
dolay› insan, dünyay›, kendisine bahfledilen bütün imkânlardan sonuna kadar faydalanarak, üreterek ve<br />
fedakarl›k yaparak zenginlefltirmelidir. Buna karfl›, insan›n üretmesi, onun dünyadaki varl›¤›ndan daha<br />
de¤erli de¤ildir. ‹zzetbegoviç, insana ve insan›n çal›flmas›na karfl› prodüktif, hatta faydac› görüflün<br />
sald›r›s›na yenik düflmemektedir. Aksine, kiflinin içinde kendisine ba¤›fllananlar› gerçeklefltirdi¤i, kendi<br />
kendini gerçeklefltirmenin bir parças› olan çal›flma üzerinde ›srar etmektedir. Dünya, yapt›klar›m›z›n<br />
miktar›na göre de¤il, bizim varl›¤›m›zla de¤erlidir.<br />
‹zzetbegoviç -sorumlulu¤u küçümsemeden ve bedelini de bilerek- her fleyden çok özgürlü¤e de¤er<br />
verirdi. Sorumluluk insan›n imkan› dahilinde olup s›n›rlar› insan›n s›n›rlar›d›r. Aliya ‹zzetbegoviç hayal<br />
ürünü, delice, ikiyüzlü, içeri¤e boyun e¤meyi gizleyen bir özgürlükten bahsetmiyor, bir birey veya<br />
toplumun bir üyesi olarak kifliyi tasdik eden sorumlu bir özgürlükten söz ediyor. Bu sorumlulu¤un<br />
motivesi antropolojik olarak temellendirilmifltir; çünkü insani olan her fley özgürlük olarak ve özgürlük<br />
içerisinde seçilmekte; bundan dolay› da özgürlük tüm insani kararlar›n temelini teflkil etmektedir. Bununla<br />
beraber sorumluluk kavram› çok önemli bir aflk›n noktay› da içinde gizlemektedir; o Tanr›'y› "dünyay›<br />
anlamak" için "davet etmektedir," çünkü dedi¤i gibi, "Tanr›'n›n her fleye gücünün yetti¤i -her fleyi<br />
bilmesi- ve insan›n sorumlulu¤u fleklindeki mant›ksal çeliflkiyi nas›l çözmeli? Bütün güç Tanr›’ya ve<br />
bütün sorumluluk insana nas›l ait olabilir? Cevap: Olabilir, dünyan›n ayn› zamanda hem sonlu hem<br />
sonsuz olabildi¤i gibi. Mant›kl› de¤il fakat öyledir!" (Özgürlü¤e Kaç›fl›m)<br />
Dinin ö¤retti¤i gibi özgürlük, insan kiflili¤inin onuru üzerinde temellendirilmektedir. Bu flekilde<br />
ondan ç›kan sonuç prensip hiçbir flekilde materyal de¤ildir. ‹zzetbegoviç, kendi özgürlü¤ü üzerinde ›srar<br />
ederken genel olarak bireyin özgürlü¤ü üzerinde durmaktad›r, çünkü bireysel özgürlük olmadan toplumun<br />
özgürlü¤ünden söz etmek mümkün de¤ildir. Her bireyin hakk› ise farkl›l›k ve kendine has flekilde var<br />
olma hakk›d›r ve özgürlü¤e sayg›, farkl›l›klara sayg› ölçüsündedir. Fakat bu farkl›l›k, totaliterlerin,<br />
zorunlu tek ak›ll›l›k bekçilerinin istedi¤i gibi, farkl› olan›n reddi demek de¤ildir; çünkü farkl› olan<br />
farkl›l›¤›yla tehdit de¤ildir, dünyan›n daha derin tan›nmas›n›n imkan›d›r. "‹nsan, tarih güçleriyle savafl<br />
içerisindedir. Bireyin hayat› için bu güçler kördür. Birey, hayat› ve hisleri bu güçlerin kurbanlar›d›r..."<br />
(Özgürlü¤e Kaç›fl›m)<br />
Kovulma deneyimi, baflka, daha iyi bir dünya, belki de hiçbir yerde mevcut olmayan bir dünya<br />
iste¤ini uyand›rmaktad›r. Dünyan›n so¤uklu¤una iliflkin bu bilinç uyan›fl›n bir türü olup dünya hakk›nda<br />
derde düflmenin ve onun bütün güçlüklerine -s›k›nt›lar›na- dalm›fll›¤›n da bir fleklidir. Kovulma deneyimi<br />
‹zzetbegoviç'in insana olan inanc›n› azaltmamakta, onun flahadet iste¤ini yok etmemektedir.<br />
E¤er Heidegger için flairlik ve felsefe ayn› zamanda en yak›n ve en uzak iki zirve ise, ‹zzetbegoviç<br />
için üçüncü bir zirve -din- hiçbir zaman vazgeçmedi¤i son noktad›r. Onun teolojik refleksi, her zaman<br />
ilham kayna¤› olan Kur'an okumas›nda yatar; "Kur'an'›n efli yoktur; fakat o kanun olmaktan ç›km›flt›r.<br />
124
Bunun tersi olmal›d›r." Dikkat edin, Kur'an sadece okunmuyor, Kur'an "ö¤reniliyor". 1 "Ö¤renme"de<br />
Arap da Arap olmayan da onun manas›na eflit olarak ulaflmakta ve "ö¤renilen" Kur'an metninin eflsiz<br />
melodisiyle, hükümlerindeki emir ve yasaklar› herkes ayn› flekilde tan›maktad›r. Bu emir ve yasaklar<br />
bazen uyarmakta ve davet etmekte, bazen tehdit edip gürlemekte, fakat bütün insan hayat›n›n tamamen<br />
evrilmesini her zaman tekrar istemektedir." (Takvim, 1969). Veya "Kur'an'›n anlafl›lmas› sorununda<br />
tamamen sübjektif bir gerçek vard›r: Onu anlamak için ona inanmal›y›z." (Özgürlü¤e Kaç›fl›m)<br />
* * *<br />
‹zzetbegoviç ‹slam'› hayat›n›n mesle¤i olarak görmektedir. Olgun bir karar olarak inanc›ndan, dinî<br />
hayat› tercihinden söz edildi¤inde bu, ilk vurgulanmas› gereken fleydir. Bu onun sadece davran›fllar›ndan<br />
de¤il, bu konuda yazd›klar›ndan da anlafl›lmaktad›r. Bunu gösteren temel kaynaklar, kendi eserleridir.<br />
Aliya ‹zzetbegoviç'in inanc›, sadece soyut bir Tanr› inanc› de¤ildi. O, islami anlamda istikrarl› bir<br />
kiflilikti; çünkü onun inanc›n›n temel konusu birinci s›rada ‹slam'›n özüydü. Dedi¤ine göre "‹slam, önemli<br />
bir noktada k›yaslanamaz bir güce sahiptir: Tanr› ö¤retisi. Bu ö¤reti gökyüzü misali sade fakat muhteflem<br />
ve sonsuzdur. Di¤er bütün büyük dinlerde, bu ana temada çözülmeler olmufltur." ‹zzetbegoviç Hz.<br />
Peygamber hakk›nda fazla yazmamakla birlikte bu konuda söyledi¤i fleyler çok görkemlidir: "Muhammed<br />
(a.s.) çok yak›fl›kl›yd›; fakat güzellik destan› de¤ildi. Çok iyiydi; ama saf de¤ildi. Cesurdu; fakat zalim<br />
de¤ildi. Zekiydi; lakin felsefeci de¤ildi. Vizyon sahibiydi; ancak hayalperest de¤ildi. Kararl›yd›; fakat<br />
inatç› de¤ildi. Öngörülüydü; fakat kurnaz de¤ildi. Bütün bunlar onun kiflili¤inde tam ölçüde olup bu<br />
zirve kiflilikte, çevresini fethetti¤i gücün s›rr› yatmaktayd›." [Allah'›n Resulü Muhammed (a.s.)]<br />
Teolojik sorunlar Aliya'y› fazla meflgul etmemekle beraber Müslümanlar'›n hayat› ve geliflimi kendisine<br />
manevi ›st›rap veriyordu. Bu da onu "bizim" olarak adland›r›lan her fleye karfl› çok sert ve elefltirel olmaya<br />
zorlam›flt›r. Kendisinin de dedi¤i gibi: "‹slam'›n din anlay›fl›n›, sadece dinî bir mesaja indirgemekle ve d›fl<br />
dünyay› düzenleme ve de¤ifltirmedeki rolünü önemsememek ve hatta kabul etmemekle, ‹slam birli¤inin<br />
gücü ve dayan›kl›l›¤› içten zay›flat›larak onu barbarlar›n av› haline düflürmüfltür." (Müslümanlar Neden<br />
Geri Kald›). "Kur'an'› okuyorsunuz ve flartlar› 2 ö¤reniyorsunuz ve bunlar›n Kur'an'› ayakta tutmad›¤›<br />
duygusunu inkâr edemiyorsunuz. fiartlar Kur'an'›n özeti olmal›yd›; fakat öyle de¤il. ‹nsanlar flartlar›,<br />
‹slam'›n çerçeve bir tan›m› olarak görmektedir; fakat bu kesinlikle böyle de¤ildir." (Kur'an ve fiartlar)<br />
‹zzetbegoviç'in inanc›n›n ilk önemli noktas›, onun dünyaya karfl›t olan ola¤anüstü tutum ve iliflkisidir.<br />
Onun inanc›, Müslümanlar'›n iyili¤i için gösterilen gayretinde bitmemektedir. O, dindarl›¤›n çeflitli<br />
göstergelerini pratikte uygulayarak Tanr›'n›n dünyas›yla sürekli irtibattad›r: Dua, namaz vb. Onun ola¤anüstü<br />
ile karfl›laflmas›n›n önemli bir mevkii namazd›r; fakat burada da sorular arac›l›¤›yla namazlar›m›z›n niçin<br />
Kur'an'›n ruhuna uygun olmad›¤›n›n cevab›n› bulmaya çal›flm›flt›r:<br />
"... E¤er namaz k›l›yor, oruç tutuyor, mal›m›n yüzde iki buçu¤unu veriyorsam ve ola ki bir kere de hacca<br />
1<br />
Boflnaklarda Kur'an için 'okumak' kelimesi kullan›lmaz. Kur'an'›n okunmas›na 'ö¤renmek' denir.<br />
2<br />
fiartlardan kas›t, iman›n ve ‹slam'›n flartlar›d›r.<br />
125
gidersem ben flüphesiz her iki dünyada mutlulu¤u garantilemiflimdir diye<br />
düflünülüyor. Fakat bu gerçekten böyle midir? Literatür, caminin efli¤inden<br />
ayr›lmayan fakat ruhu bofl olanlar hakk›nda yaz›lan hikâyelerle doludur".<br />
(Kur'an ve fiartlar)<br />
Aliya'n›n olgun dönemindeki inanc›, olgunlaflma sürecinde belki bazen<br />
yaflad›¤› flüphe ve karars›zl›¤› art›k içermemektedir. ‹nanc›n›n bu özelli¤i,<br />
baflka bir deyiflle kararl›l›k ve uygunluk, onun siyasi hayat›nda da kendini<br />
göstermifltir.<br />
Aliya'n›n çeflitli konulara göre tasnif edilen yaz›lar›ndan, ‹slam Dini'nin<br />
ilkelerinin tamamen yay›lmas›n›, hayat›n her alan›na, her fleyden de önce<br />
insan›n ahlaki davran›fllar›na nüfuz etmesini ne kadar önemsedi¤i anlafl›labilir.<br />
Makalelerinin bafll›klar›na göz at›ld›¤›nda, bunlar dinin birinci s›rada<br />
oldu¤unu ve di¤er her fleyin; bilim, edebiyat, ekonomik hayat›n veya sanat›n<br />
her türünün dinle örülü olmas› gerekti¤ini göstermektedir. Her fleyin rotas›<br />
dinî de¤erler olmal›d›r. ‹zzetbegoviç, özellikle sanat alan›nda, din ile hayat<br />
aras›nda büyük bir nüfuz görmektedir. Onun anlay›fl›na göre din ve sanat<br />
iliflkisinde iki temel fikir yatmaktad›r: ‹slami ve genel dinî fikirler, kal›c›<br />
sanat eserlerinin üretilmesini mümkün k›lanlard›r. Öte yandan sanat kendi<br />
kendinin amac› olmamal›, bunun yerine kendini daha yüksek amaçlara<br />
adamal›, dinî de¤erlerin yay›lmas› için bir araç olmal›d›r.<br />
‹zzetbegoviç'in sordu¤u sorular›n, ilk baflta genifl bir bilgi ve ayn›<br />
zamanda dürüstlük gerektirdi¤i için, özel bir anlam› vard›r. Buna ra¤men<br />
bu sorular›n cevab›n›n bulunmamas›n›n da en a¤›r fley oldu¤u söylenebilir;<br />
ancak gerçekte çözülemeyecekleri için de¤il, cevaplar›n de¤ifliklikleri<br />
gerektirmesinden ve de¤iflikli¤in de "ac›" demek olmas›ndand›r. ‹zzetbegoviç<br />
bununla ilgili olarak bir yerde flöyle demektedir: "‹slam cesareti ve zulme<br />
karfl› koymay› gerektirmektedir. fiûrâ suresinin 39. ayetinden, zulme boyun<br />
e¤enlerin Müslüman olmad›¤› anlafl›labilir. Demek ki buna Kur'an aç›kça<br />
davet etmekte ve ‹slam tarihindeki binlerce örnek bunu anlatmaktad›r.<br />
Müslüman toplum korkaklarla ve yabanc› veya yerli olsun güçlülere ya¤c›l›k<br />
yapanlarla doludur." (Müslümanlar Neden Geri Kald›?). "... Sahte devler<br />
ve otoriteler çoklu¤una boyun e¤mek yerine, Kur'an tek bir itaati buyurmufltur:<br />
Allah'a itaat. Fakat Allah'a itaat içerisinde Kur'an, insan özgürlü¤ünü infla<br />
etmifl, onu di¤er bütün köleliklerden ve korkulardan özgürlefltirmifltir."<br />
(Müslüman m›, Köle mi Yetifltiriyoruz?)<br />
* * *<br />
126
Aliya ‹zzetbegoviç'in dinî aktivitesi kontrolsüz ve plans›z bir flekilde geliflmiyordu. Bütün çal›flmalar›n›<br />
yönlendirdi¤i aç›k bir hedefi vard›. Onun ‹slam Deklarasyonu'nda "Hedefimiz, Müslümanlar'›n<br />
‹slamlaflt›r›lmas›d›r; Slogan›m›z, inanmak ve mücadele etmektir." fleklindeki sözü, hayat›ndaki tercihi<br />
konusunda yeterince bilgi vermektedir. ‹zzetbegoviç'in e¤itim çal›flmas›n›n son hedefi ise ‹slam dininin<br />
çeflitli flekillerde ifade etti¤i ola¤anüstü de¤eridir. Üye oldu¤u Genç Müslümanlar Organizasyonu'nun<br />
hedefi, Müslümanlar'›n dinî e¤itimi ve ‹slam'›n yeniden do¤ufluydu. Organizasyon, Müslümanlar'› ahlaki<br />
olarak yeniden canland›rmay› temel alm›flt›. "Asl›nda," der, "as›rlard›r, kaynak ‹slam düflüncesinin<br />
yeterince anlafl›lamamas›n›n sonucu olarak, gençlerimizi yanl›fl e¤itmifliz. Kendince e¤itimli, küstah ve<br />
vicdans›z düflman Müslüman ülkelerini birer birer kölelefltirirken, biz gençlerimize iyi olmay›, 'kar›ncay›<br />
bile ezmemeyi', kaderiyle bar›fl›k olmay›, itaatkâr olmay›, 'her yetkiyi Allah'tan' bildi¤imizden her<br />
otoriteye boyun e¤meyi ö¤retiyorduk." (Müslüman m›, Köle mi Yetifltiriyoruz?)<br />
"Gerçek kayna¤›n› bilmedi¤im, fakat ‹slam'dan kaynaklanmad›¤›ndan emin oldu¤um bu üzücü<br />
itaatkârl›k felsefesi, birbirini mükemmel ve mutsuz bir flekilde tamamlayan iki fonksiyonu yerine<br />
getirmektedir. Bir taraftan dirileri öldürmekte, di¤er taraftan ise din ad›na yanl›fl idealleri öne ç›karmaktad›r.<br />
Yaflamaya bafllamadan önce ölenleri, etraf›nda toplamaktad›r. Ve ayn› zamanda normal insanlardan<br />
güvensiz, günah ve suç duygular›yla ac› çeken insanlar üretmekte ve gerçeklerden kaç›p pasiflikte ve<br />
tesellide kurtulufl arayan o yanl›fl yarat›klar için çekici olmaya bafllamaktad›r." Devam›nda flöyle<br />
demektedir: "‹taatkârl›¤›n ve karfl› koymaman›n bu korkunç pedagojisinin Kur'an ad›na öne sürülmesi<br />
paradokstur..." (Müslüman m›, Köle mi Yetifltiriyoruz?).<br />
Aliya'n›n din e¤itimindeki aktivitesinin bir sonraki kapsaml› alan›, ‹slam ahlak prensiplerinin<br />
organizasyon içinde savunulmas› ve uygulanmas› ile ilgiliydi. Bu, ‹zzetbegoviç'in tercihinin temel bir<br />
parças›yd› ve birçok yaz›s›n›n içeri¤iydi. Döneminde hiç kimse onun gibi, modern hayat›n ahlak alan›ndaki<br />
karmafl›kl›¤› ile öyle ciddi yüzleflmemifltir. Bunu, ahlak konusunda yazd›¤› çok say›da makale de tasdik<br />
etmektedir.<br />
Bütün bu ifade edilenlerden, Aliya ‹zzetbegoviç'in e¤itim çal›flmas›nda takip etti¤i metodolojinin<br />
temel yönleri fark edilebilir. Çok tarafl› gerçeklikte, cami, Aliya ‹zzetbegoviç için sadece genç insanlar›<br />
ça¤›rd›¤› hedeflerden biri de¤ildi. Araflt›rmalar›n›n tek içeri¤i de¤ildi. O kendi misyonunu gerçeklefltirmek<br />
için tamamen insanlar› do¤ru yola ve kurtulufla götürecek Kur'an metodolojisini kabul etmifltir. ‹zzetbegoviç,<br />
Kur'an'›n kulland›¤› ve tavsiye etti¤i bütün araç ve metotlar› her zaman Kur'an ö¤retisine ve metoduna<br />
uygun olmas›na dikkat ederek, kendi refleks ve inisiyatifleriyle zenginlefltirerek uygulam›flt›r. "‹slam'daki<br />
en s›k genel tesbitlerden bir tanesi: ‹slam sadece bir inanç de¤ildir, o inançtan daha fazlad›r. ‹slam 'din'dir<br />
ve bu sadece flahsi hayat›n ve insan davran›fllar›n›n de¤il, toplumsal hayat›n ve davran›fllar›n flekli<br />
anlam›na gelmektedir. Temelinde do¤ru olan bu düflünceyi literatürde, kimin ifade etti¤ine, ifade edenin<br />
nas›l bir bilgi birikimine sahip oldu¤una, elindeki argümanlara ve bu genel iddiaya nas›l bir de¤er<br />
verdi¤ine ba¤l› olarak, say›s›z farkl› flekilde sunulmufl ve aç›klanm›fl olarak bulacaks›n›z. Burada bizim<br />
için ‹slam sadece inanç de¤ildir, o insan hayat›n›n çok kapsaml› sistemidir... Tan›m›n; son y›llarda,<br />
‹slam'›n yeniden canland›r›lmas› söylemlerinin artmas›ndan beri, basit bir bilimsel tesbitten çok daha<br />
127
fazla anlam ifade etmeye bafllad›¤› önemlidir. Bu formül mücadele sesini almaya bafllamakta ve<br />
Müslümanlar'›n, sadece manevi de¤il, ayn› zamanda toplumsal ve siyasi olmak üzere, bütün sorunlar›n›n<br />
çözümünü -yabanc› ideolojilerde de¤il- ‹slam'da aramalar› gerekti¤ine iflaret etmeye bafllamaktad›r."<br />
(Kur'an'›n 1400, Y›ldönümünde Düflünceler)<br />
Sonuç<br />
Dinin gücü, dinin (religion) kültürü, din özgürlü¤ü ve ‹slam'›n yeninden canland›r›lmas› gibi Aliya<br />
‹zzetbegoviç'in düflünce dünyas›n›n temel (alev) noktalar›na dikkat çekmeye çal›flt›k. fiüphesiz bunlar<br />
sadece onun eserlerinin cüzleridir; fakat bu flekilde bile bask›n güce sahiplerdir. ‹zzetbegoviç'in<br />
düflüncesinin s›kça zor anlafl›lmas›na ra¤men, çok basit bir flekilde yorumlanmas› mümkündür; düflünceleri<br />
gündelikte anlam bulmaktad›r. Hayatla yaz›ld›¤› gibi, hayatla yorumlanmaktad›r. Kendisinin haber<br />
verdi¤i gibi, hayati sorunu ile birlikte düflüncesinin sesi de daha fazla ç›kmaya bafllam›flt›r.<br />
Aliya ‹zzetbegoviç için dünya ne derse desin 'Gökyüzü' hakt›r. Her dönemde oldu¤u gibi, abartma<br />
ve imtiyazlar dünyas›nda o saf ve nerdeyse kaybolmufl gibi görünmektedir. Onunla s›kça alay edilmekte<br />
ve hatta bazen ac›nmaktad›r. Çok nadir olarak ciddiye al›nmaktad›r. O, toplumdan önce hakka (gerçe¤e)<br />
öncelik vermektedir. Yaln›zl›k onun kaç›n›lmaz kaderidir.<br />
Aliya ‹zzetbegoviç ‹slam ve Müslümanlar'›n afl›¤› olmakla beraber Müslümanlar'›n ciddi özelefltiricisidir<br />
de. Onun bu ifade çizgisi az vurgulanm›flt›r. Fakat e¤er biri onun eserlerini derinden okumaya dalarsa,<br />
ac› çeken, hayat›n darbeleri ve zaman›n y›pratmas› önünde geri ad›m atmayan, fakat bunlar› da<br />
küçümsemeyen, zaferi umarak Hakk'›n gerçekli¤ine s›¤›nan, sebepleri Hak'ta ve dünyan›n yenilenmesinin<br />
fleklini kendi flahs›nda bulan bir ruhu keflfedecektir.<br />
128
Prof. Dr. Recep ENTÜRK<br />
Fatih Üniversitesi, Kamu Yönetimi Bölümü<br />
Aç›k Medeniyet:<br />
Çok-Medeniyetli Bir Toplum ve Dünya Düzeni<br />
Aliya ‹zzetbegoviç (1925-2003) kendine has mukayeseli bir medeniyet<br />
düflüncesi gelifltirmifltir. Onun medeniyet anlay›fl›, benim yorumuma göre,<br />
sentezci bir medeniyet anlay›fl› de¤ildir; baflka medeniyetlere aç›kt›r ama<br />
‹slam medeniyetinin baflka medeniyetlerle sentezlenmesine karfl› ç›kar. Oysa<br />
‹slam dünyas›ndaki düflünürlerin ço¤u Bat› ve ‹slam medeniyetlerini sentez<br />
çabas› içinde olagelmifllerdir. Aliya ‹zzetbegoviç ise tam tersine, ‹slam<br />
medeniyetinin, baflka medeniyetlerle sentez yap›lamayacak temel baz›<br />
özellikleri ve prensipleri oldu¤unu vurgular. Türkiye'de Bat› ve ‹slam<br />
medeniyetlerinin sentezini savunan düflüncenin önde gelen temsilcisi Ziya<br />
Gökalp't›r. Bu senteze karfl› ç›karak ‹slam medeniyetinin farkl›l›¤›n› savunan<br />
düflüncenin öncüsü ise Said Halim Pafla'd›r. Aliya ‹zzetbegoviç, sentezci<br />
Ziya Gökalp'ten ziyade sentez karfl›t› Said Halim Pafla'ya yak›n bir düflünürdür. 1<br />
Aliya ‹zzetbegoviç, medeniyetler seviyesinde düflünen bir düflünürdür.<br />
Onun düflüncesinin analiz ünitesi medeniyettir. Birinci s›n›f bir mütefekkir<br />
ve filozof, ayn› zamanda aksiyon adam›d›r. Filozof, devlet ve aksiyon<br />
adam› olarak hep birinci s›n›f olmufl, dâhî seviyesinde bir insand›r. Benden<br />
önceki konuflmac›lar, onun devlet adaml›¤› yönüne vurgu yapt›lar. Bense<br />
onun, medeniyet seviyesindeki özgürlük anlay›fl›n›n alt›n› çizmeye<br />
çal›flaca¤›m. Aliya'ya göre meselemiz, ferdî ya da milli seviyede de¤il;<br />
medeniyet seviyesinde ele al›nmal›d›r. Dikkat ederseniz, Do¤u ve Bat›<br />
Aras›nda ‹slam kitab›, 2 onun flaheseridir ve bir medeniyet projesi kitab›d›r.<br />
1<br />
‹lginç bir flekilde, hem Said Halim Pafla hem de Aliya ‹zzetbegoviç, siyasetin<br />
prati¤i içinde de bulunmufllard›r. Said Halim Pafla, Birinci Dünya Savafl› gibi son<br />
derece kritik bir dönemde Osmanl› devletinin sadr-› azam› olarak görev yaparken,<br />
Aliya ‹zzetbegoviç, Bosna Hersek'e karfl› S›rp ve H›rvatlar taraf›ndan aç›lan savafl<br />
esnas›nda devlet baflkanl›¤› yapm›flt›r.<br />
2<br />
Aliya ‹zzetbegoviç, Do¤u ve Bat› Aras›nda ‹slam (trc. Salih fiaban), ‹stanbul:<br />
Nehir Yay›nlar›, 1993.<br />
129
Bu kitapta, Bosna'n›n kurtuluflu, ulus devlet oluflu gibi konular yoktur, ‹slam medeniyetinin di¤er<br />
medeniyetlerden fark›, yeniden ihya edilmesi ve Müslümanlar›n, bu medeniyetle birlikte ba¤›ms›zl›klar›n›<br />
kazanmalar› vard›r. Onun "dava tafl›", Bosna de¤il, bir bütün olarak ‹slam medeniyetidir. Fakat bunu<br />
yaparken, di¤er medeniyetleri yok etmek gibi bir kayg›s› yoktur, yani ›rkç› ve faflist bir tav›r sergilemektedir.<br />
Onlar›n da yaflama haklar›n› kabul ediyor, ancak ‹slam medeniyetinin farklar›n›n alt›n› çiziyor. ‹slam<br />
medeniyetinin di¤er medeniyetlere dönüfltürülemeyece¤inin, di¤er medeniyetlerle sentez edilemeyece¤inin<br />
alt›n› çiziyor. Kitab›n temel tezi fludur: ‹slam medeniyetinin kendine has çok üstün özellikleri vard›r<br />
ve bu üstün özellikleri yok edilmeden, baflka medeniyetlerle sentez edilemez; zaten ‹slam medeniyeti<br />
di¤er medeniyetlerden üstün oldu¤u için böyle bir senteze ihtiyaç da yoktur.<br />
Böyle bir iddia, çok büyük bir cesaret ve özgürlük ister. O, bu özgürlü¤ü, medrese-i Yusufiye'de, 3<br />
yani hapishanede elde etmifltir. Nas›l ki Malkom X, hapishanede, Allah'›n verdi¤i hidayetle özgürlefliyorsa, 4<br />
Aliya da, düflüncesini hapiste özgürlefltiriyor. O dönemde, kendisini nelerden özgürlefltirmifltir? Kitab›n<br />
yaz›ld›¤› zamanlarda, ideolojiler, her tarafa hâkimdi. Kapitalizm ve sosyalizm ideolojierinin tart›fl›lmaz<br />
gücü Müslüman memleketler dâhil, kendini her tarafta hissettiriyor; Müslüman siyasetçiler, ayd›nlar<br />
ve akademisyenler, kendilerini sol ya da sa¤ görüfllere yamamaya çal›fl›yor; kimisi, ‹slam Sosyalizmi 5<br />
isimli kitaplar yazarken, kimisi de ‹slam'›n, sa¤c› ve milliyetçi oldu¤unu savunuyordu. Ayn› dönemde<br />
Aliya ise flöyle diyordu: "Hay›r, biz ne Do¤uluyuz, ne de Bat›l›y›z, biz farkl›y›z, biz Müslüman›z."<br />
Aliya ‹zzetbegoviç, Do¤u-Bat› derken, co¤rafi bir farkl›l›¤› de¤il, dinî ve fikrî farkl›l›¤› ve din<br />
kültüründen kaynaklanan, medeniyetler aras› fark› kast ediyor. Daha net bir ifade ile bir tarafta Yahudilik,<br />
bir tarafta H›ristiyanl›k, ortada da ‹slam olarak görüyor. Ve bu harita içinde, ‹slam medeniyetinin<br />
canlanmas›n› ve ihya edilmesini istiyor.<br />
Allah'›n takdiri, t›pk› Hz. Yusuf gibi, hapishaneden ç›k›nca o toplumun lideri, önderi oluyor ve onu<br />
en kritik zamanda tehlikelerden koruyor. Aliya ‹zzetbegoviç'in bir özelli¤i de, zaman›ndaki bölünmeleri,<br />
farkl›l›klar›, sa¤-sol, kapitalizm-sosyalizm gibi, yapay bölünmeler olarak görüp bunlara itibar etmemesidir.<br />
O dönemdeki di¤er entelektüellere bakt›¤›m›z zaman görürüz ki, onlar daha mahallî, konjonktürel, y›lg›n,<br />
teslimiyetçi ve di¤er ideolojilere mahkûm olarak düflünüyorlar. Aliya ise, o düflüncelerin hiçbirine itibar<br />
etmiyor, daha evrensel ve ba¤›ms›z bir ayd›n olarak düflünüyor.<br />
Tarihî geliflmeler de, Aliya ‹zzetbegoviç'in ne kadar hakl› oldu¤unu gösteriyor. Günümüzde jeopolitik<br />
analiz, uluslararas› iliflkilerin dinamikleri; ulus devlet ve ideolojiler dinami¤inden, medeniyetler dinami¤ine<br />
kay›yor. Hungtinton'un, medeniyetlerle ilgili çal›flmalar› da, bize bunu göstermektedir.<br />
Aliya ‹zzetbegoviç, kitab›nda, ‹slam medeniyetinin var olup, di¤er medeniyetlerin yok olmas› gibi<br />
3<br />
Hz. Yusuf hapiste kald›¤› için baz›lar›nca hapishaneye “medrese-i Yusufiyye” ismi verilmifltir.<br />
4<br />
Recep fientürk, Malcolm X, ‹stanbul, ‹lke Yay›nc›l›k, 2006.<br />
5<br />
Mustafa Sibai, ‹slam Sosyalizmi (trc. A. Niyazio¤lu) (2. bs.) ‹stanbul. Dergah Yay›nlar›, 1976.<br />
130
ir temenni içinde de de¤ildir. O, di¤er medeniyetleri de tan›yor ve her medeniyetin özgür olmas›n›<br />
istiyor. Yani özgürlü¤ü yaln›zca kendisi için istemiyor. Düflman› için de isteyebiliyor. Bu, Osmanl›<br />
gelene¤idir. Osmanl›lar da bu gelene¤i, Hz. Peygamber'den al›yorlar. Hz. Peygamber, Medine'ye<br />
gitti¤inde, di¤er din ve medeniyetleri, yani putperestlik, Yahudilik ve Hristiyanl›¤› bir anda yok etmiyor,<br />
onlara da var olma hakk› vererek birlikte olman›n yollar›n› ar›yor.<br />
Daha sonra Müslümanlar bu sünneti takip ederek, ‹ran'a gittiklerine Mecusileri, Hindistan'a gittiklerinde<br />
Hindu ve Budistleri yok etmemifller, onlarla birlikte yaflam›fllard›r. Müslümanlarda yaln›zca kendi<br />
medeniyetini hâkim k›lma düflüncesi yoktu.<br />
Zaten baflka medeniyetleri yok etmeye çal›flan medeniyet anlay›fl›na ben, "Kapal› Medeniyet" anlay›fl›<br />
diyorum. Bu anlay›fl, S›rplar›n ve H›rvatlar›n medeniyet anlay›fl›d›r: Yaln›zca kendi medeniyetini hakim<br />
k›lmak ve di¤erlerini yok etmek. ‹slam'da ise, "Aç›k Medeniyet" anlay›fl› dedi¤im bir medeniyet düflüncesi<br />
vard›r: Herkesin medeniyetine özgürlük vermek.<br />
Bat› medeniyetinin, di¤er medeniyetleri yok etme veya yok gösterme çabalar› hepimizin malumudur.<br />
Bu medeniyet onlar›n oldu¤una göre, bir dereceye kadar hakl› da görülebilir. Peki, ‹slam medeniyetinde<br />
büyüyüp, ‹slam medeniyetiyle yaflayan ve buna ra¤men, ‹slam medeniyetini Bat› medeniyetinde eritmeye<br />
çal›flanlara ne demeli? Bat› medeniyetini tek medeniyet kabul edip, ‹slam medeniyetini yok sayan veya<br />
Müslümanlar› Bat› medeniyeti içinde eritmeye çal›flan ayd›n ve siyasetçi gibi insanlara ne demeli?<br />
Bunlar, Bat› medeniyetinin yeryüzündeki tek medeniyet oldu¤unu, onu tüm dünyaya hakim k›lmak<br />
gerekti¤ini düflünen ve di¤er medeniyetleri yok sayan veya yok etmek isteyen, ancak asl›nda Bat›l›<br />
olmayan ve Bat›'n›n d›fl›ndan gelen insanlard›r. Bunun örnekleri yaln›zca Müslümanlar içinde de¤il;<br />
Afrika'da, Çin'de, Hindistan'da da vard›r. Bunlar, kendi medeniyetlerini b›rak›p, Bat› medeniyeti içinde<br />
asimile olmaya çal›flan, ço¤u kendi medeniyetinden utanç duyan, kendi medeniyetine yabanc›laflm›fl,<br />
yabanc›laflt›r›lm›fl insanlard›r. Bu tür kifliler Bat›'ya enteletüel olarak ba¤›ml›d›rlar, Bat› d›fl›nda bir<br />
düflüncenin mümkün olmad›¤›n› -önkabul olarak-varsayarlar ve düflüncelerini Bat›'dan ithal ederler.<br />
Entelektüel ba¤›ml›l›¤› aflmak için hiç bir çaba sarf etmezler.<br />
Aliya ‹zzetbegoviç, ‹slam medeniyetinin, Bat› medeniyeti içinde erimesinin mümkün olmad›¤›n›<br />
iddia ediyor. Bu proje gereksiz oldu¤u gibi mümkün de de¤ildir, çünkü Bat›l›laflma projesi sathi bir<br />
mukayeseye dayan›r. Bunlar, kurumlar üzerinde durur; medeniyetin üzerine oturdu¤u felsefî ve kültürel<br />
temeller üzerinde durmaz. Aliya ‹zzetbegoviç, bir medeniyetin, di¤er bir medeniyet içinde erimesinin<br />
mümkün olmad›¤›n›, bunun o kadar da kolay bir ifl olmad›¤›n›, gözlerimizin önüne seriyor.<br />
Aliya ‹zzetbegoviç'in projesi, ‹slam medeniyetinin ihyas›na yöneliktir ve bu ihya s›ras›nda, di¤er<br />
medeniyetleri de yok etmeme çabas›d›r. Kendi medeniyetini korurken, di¤er medeniyetleri de yok<br />
etmeme çabas›, onun, devlet baflkanl›¤› s›ras›nda da çok bariz görülüyor. S›rplar›n ve H›rvatlar›n yapt›¤›<br />
katliam ve tecavüzlerle ilgili rakamlar çok çarp›c›d›r. Ancak Bosnal›lar, S›rplara ve H›rvatlara ayn›n›<br />
yapm›yorlar. Onlar bize bunu yapt›, biz de onlara yapal›m gibi bir maksad›n içinde de¤iller. Onlar›n<br />
131
maksad› özgürlüktü. Onlar kendilerine yap›lan› düflmanlar›na yapmad›lar. Yapsalard› belki dünya makul<br />
karfl›layabilirdi, çünkü ona maruz kalm›fllard›. Fakat Bosnal›lar›n medeniyet düflüncesinde böyle bir<br />
davran›fl›n yeri yoktu.<br />
Bence Aliya ‹zzetbegoviç, "gelece¤in düflünürü"dür. Az önce de bahsettim, 1959-60'larda meflhur<br />
olan ve 80- 90'larda kitaplar›n› okudu¤umuz pek çok Müslüman düflünür vard›. Bugün onlar›n kitaplar›<br />
fazla okunmuyor, modalar› geçmifl; çünkü onlar, ‹slam'› kapitalizmle, sosyalizmle mukayese ediyorlard›,<br />
sentez etmeye çal›fl›yorlard›, mahallî ve konjonktürel düflünüyorlard›. Onlar›n muhalif olduklar› fleyler<br />
ortadan kalk›nca modalar› geçti. Mahallî düflüncelerin de modas› geçiyor, ortadan kalk›yorlar.<br />
Ancak Aliya ‹zzetbegoviç kendi neslindeki bir çok Müslüman düflünürden çok farkl› bir tutum<br />
sergilemifltir. O, konjonktüre ba¤l› bir düflünce üretmemifltir. Onun üretti¤i "ba¤›ms›z Bosna" veya<br />
"Bosna Bosnal›lar›nd›r" gibi mahallî bir düflünce de¤il, global, evrensel bir düflüncedir. Böylece, içinde<br />
yaflad›¤› dönemi ve bölgeyi aflan bir etkiye sahip olmufltur. Nas›l ki ‹bn Haldun'un alt› as›r önce yazd›¤›<br />
medeniyet tezleri bizim için hala önemliyse, Aliya ‹zzetbegoviç'in tezleri de as›rlar sonra bile okunacak<br />
ve yeni nesiller taraf›ndan merak edilecektir.<br />
Kanaatime göre sahip oldu¤u bak›fl aç›s› itibar›yla Aliya ‹zzetbegoviç, asr›m›z›n ‹bn Haldun'udur.<br />
Her ikisi de dünyay› medeniyetler seviyesinden nas›l görebilece¤imizin analizini yapm›flt›r. ‹slam tarihini<br />
ve co¤rafyas›n› tarad›¤›m›z zaman, bu seviyede düflünen, az say›da mütefekkir vard›r. Bunlardan bir<br />
tanesi, Said Halim Pafla'd›r; di¤eri, Ahmet Davudo¤lu'dur.<br />
Medeniyet seviyesinde düflünenlerin bir k›sm› da din ve medeniyet iliflkini kuram›yorlar. Fakat<br />
Hungtington'a bakt›¤›m›zda, onun ortaya koydu¤u medeniyetlerin ço¤u dinle ba¤lant›l›d›r. Ortodoksluk,<br />
Avrupa H›ristiyanl›¤›, Taoizm, fiintoizm, Latin Amerika Katolisizmi, ‹slam... vs. Din ve medeniyet<br />
iliflkisi, Hungtinton'da da bariz bir flekilde görülüyor.<br />
Bu durum bize, 21. as›r jeopoliti¤inin, felsefesinin, siyasetinin, uluslararas› iliflkilerinin, kültürünün<br />
medeniyet temelli olaca¤›n› bize gösteriyor. Bu süreçte medeniyet kuram› da dine dayal› bir anlay›fl›n<br />
üzerine kurulacak gibi görünüyor. Globalleflen dünyam›zda, medeniyet okumalar›m›z› buna göre<br />
yapmam›z ve kendimizi buna göre konumland›rmam›z gerekiyor.<br />
Aliya ‹zzetbegoviç ileri görüfllü oldu¤u için bunu bizden önce yapt›; fakat biz örnekler alarak benzer<br />
çal›flmalar yapmad›k. Aliya ‹zzetbegoviç Enstitüsü, inflaallah bir gün kurulursa, mukayeseli medeniyetler<br />
çal›flmas› yapmal› ve medeniyetler aras› iliflkileri araflt›rmal›d›r. Bu müstakbel enstitü medeniyetleri iyi<br />
okumal›, mukayese etmeli, gelecekteki iliflkileri üzerinde yorumlar yapmal› ve bunu da Do¤u ve Bat›<br />
Aras›nda ‹slam kitab›n› iyice irdeleyerek yapmal›d›r.<br />
Aliya ‹zzetbegoviç, büyük bir öngörüye sahipti. Tarihî geliflmeler onu daha da fazla onaylayacak,<br />
tasdik edecek ve hakl›l›¤›n› gösterecektir. Aliya ‹zzetbegoviç'in medeniyet anlay›fl› benim "aç›k medeniyet"<br />
132
olarak isimlendirdi¤im anlay›flt›r. Bu anlay›fl pratikte Bosna'da en zor flartlar alt›nda test edilmifl ve<br />
kazanm›flt›r. Ayn› flekilde S›rplar›n "kapal› medeniyet" anlay›fl›, yani baflka medeniyetleri yok etme<br />
anlay›fl› da Bosna'da test edilmifl ve sahip oldu¤u onca avantaja ra¤men kaybetmifltir.<br />
Buradan gelecek için ç›karaca¤›m›z ders fludur: Biz de kendi medeniyetimizi savunaca¤›z, ancak<br />
baflka medeniyetlere karfl› bir düflmanl›k göstermeyece¤iz. Var olmam›z için baflkas›n›n yok olmas›<br />
gerekti¤ini savunmayaca¤›z. ‹çinde yaflad›¤›m›z as›r, inflaallah, "aç›k medeniyet" yaklafl›m›n, "kapal›<br />
medeniyet" yaklafl›m›yla sürdürdü¤ü çat›flmada muzaffer olaca¤› bir dönem olacakt›r.<br />
Aliya ‹zzetbegoviç'in medeniyet kuram› ve medeniyetler aras› mukayese miras› hem teorik, hem de<br />
pratik aç›dan önemlidir. Ancak bizim onu daha da ileriye götürmemiz gerekmektedir.<br />
133
DO⁄U BATI ARASINDA<br />
IV. OTURUM<br />
Oturum Baflkan›<br />
Dr. Alev ERK‹LET<br />
Prof. Dr. Stjepan Gabriel MESTROVIC<br />
Dr. Hilmo NEIMARLIJA<br />
Ahmet DEM‹RHAN<br />
Lütfi SUNAR<br />
135
Dr. Alev ERKLET<br />
‹stanbul Metropolitan Planlama<br />
Hepiniz hofl geldiniz,<br />
Böyle güzel paylafl›mlar›n oldu¤u bir sempozyumun ikinci gününün<br />
böyle erken bir saatinde böylesine yo¤un bir kat›l›mla aram›zda oldu¤unuz<br />
için hepinize çok teflekkür ediyorum. Bunu, Aliya'ya gösterilen ilginin,<br />
alakan›n, sayg› ve sevginin de derecesi aç›s›nda do¤ru buluyorum. Çünkü<br />
sempozyumlar›n en az kat›l›ml› oturumlar›, ikinci gün, sabah erkenden<br />
olan oturumlar›d›r. Biz, bu sabah sizlerle çok önemli bir oturumu paylaflmak<br />
istiyoruz. Aliya'y› Aliya yapan belki en önemli tezi, "Do¤u ve Bat› Aras›nda<br />
‹slam" tezidir.<br />
Bugünkü kat›l›mc›lar›m›z, bu konuda çok önemli fikirlerini bizlerle<br />
paylaflacaklar. Bu konuda ilk sözü, Say›n Stjepan Gabriel Mestroviç'e<br />
b›rakmak istiyorum.<br />
137
Stjepan G. MESTROVIC<br />
Texas A&M Üniversitesi<br />
Do¤u ve Duyguötesi Bir Bat› Aras›nda fiekillenen<br />
Aliya ‹zzetbegoviç’in Miras›<br />
Aliya ‹zzetbegoviç'in Do¤u ve Bat› Aras›nda ‹slam isimli kitab› insanl›¤›n<br />
durumu üzerine yaz›lm›fl derin, girift ve estetik olarak da güzel bir<br />
incelemedir. ‹zzetbegoviç'in hoflgörü ve uyumu önerip, sunilik ve fliddeti<br />
karfl›s›na alan bu eseri, dinde evrensel ve otantik bir sahil ile yine evrensel<br />
ve otantik bir toplum fikri aramaktad›r. Sadece felsefî, teolojik veya siyasi<br />
bir anlat›m sunmaktan berî olan bu eser -kald› ki bu niteliklerin bir k›sm›n›<br />
tafl›d›¤› iddia edilebilir- daha çok sosyolojik bir özellik tafl›maktad›r. Bu<br />
eserin argümanlar›, kavramlar› ve çerçevesi ile Emil Durkheim'›n 1912<br />
tarihli klasik çal›flmas› Dinî Hayat›n ‹lkel Biçimleri [The Elementary Forms<br />
of the Religious Life] aras›nda oldukça yak›n paralellikler bulunmaktad›r.<br />
Durkheim Bat›l› toplumlar ile "ilkel" -Durkheim'›n çal›flmas›nda bunlar<br />
Avustralya Aborijinleri, Amerikan yerlileri ve di¤er "basit" topluluklard›-<br />
diye tan›mlanan toplumlar aras›ndaki ortak yönleri bulmaya çal›flm›flt›.<br />
Tabii Frans›z entelektüelleri için 1912 y›l›nda dinin ve toplumun esaslar›<br />
mevzubahis olunca Durkheim'›n Modern Fransa'n›n siyah derili<br />
Aborijinler'den üstün olmad›¤› yönündeki iddialar›n› okumak tam bir flok<br />
olmufltu. Durkheim'›n iddialar›n› flöyle ifade edebiliriz: Din, bilim dahil<br />
olmak üzere di¤er bütün toplumsal kurumlar›n türedi¤i bir "rahim"dir;<br />
bütün dinler toplumsal evreni "kutsal" (sayg› ve huflu ile beraber) ve "profan"<br />
(s›radan) olarak davran›lacak kategorilere ay›r›rlar; toplumu bir arada tutan,<br />
üyeleri aras›ndaki duygudafll›k (sympathy) veya toplumsal bütünleflmedir<br />
(social integration); bütün dinler kendini adama erdemi ile birlikte ö¤reti<br />
olarak bu ortak merhameti farkl› biçimlerde -empati, duygudafll›k, merhamet,<br />
ifl birli¤i- sunarlar. Durkheim bu ve di¤er çal›flmalar›nda moderniteyi bir<br />
toplumun sahici menfleinden ve -en genifl anlam›yla- dinî köklerinden<br />
kopmas› olarak tan›mlam›flt›r. Durkheim politikac›lar›n ve uluslar›n sadece<br />
yar›-dinî "kutsall›k" temsilleri kullanarak var olabileceklerini ifade etmek<br />
üzere "sivil din" kavram›n› üretmifltir. ‹zzetbegoviç'in, bu ve benzeri<br />
biçimlerde, Durkheim'a at›f yapmadan ifade edilmifl paralel yaklafl›mlar›<br />
138
vard›r. Durkheim'›n ça¤dafl› Ferdinand Tonnies (1887) hem ‹zzetbegoviç hem de Durkheim'›n benzer<br />
olarak ifade ettikleri meseleyi flu flekilde dile getirmifltir: Kendilerini parçalamaya çal›flan bütün çaba<br />
ve zorluklara ra¤men geleneksel toplumlar, köklerine ba¤l› ve birlik içinde yap›lanm›flken, modern<br />
toplumlar, bütün gayretler toplumda ifl birli¤ini tesis etmeye çal›fl›rken, bireyi k›ran k›rana rekabetin<br />
oldu¤u bir durumda yal›tm›fllard›r.<br />
Bu ve benzeri derinlikli fikirler ya göz ard› edilmifl ya da bunlara karfl› ç›k›lm›flt›r. Mesela Durkheim'›n<br />
din konusunda yazd›¤› klasik kitab› sosyologlar taraf›ndan di¤er kitaplar› lehine göz ard› edilirken<br />
Tonnies neredeyse tamamen unutulmufltur. Bu fikirlerin bir k›sm› bilinç düzeyine ç›k›nca da olumsuz<br />
tepki alm›fllard›r. Amerikal› sosyolog Robert N. Bellah (1967) Durkheim'›n teorik yaklafl›m›n› takip ederek<br />
"Amerikan sivil dini" fikrini ortaya koymufltur. "Amerikan Sivil Dini" Amerikanc›l›¤›n gerçek din -kiliseye<br />
gitmek ve ibadet etmek kabilinden ameller- ile beraber var oldu¤unu, pek çok alanda da toplumsal olarak<br />
bütünlefltirici bir rol oynad›¤› fikrini ortaya koymaktayd›. Bellah hem medyadan hem de kendi meslektafllar›ndan<br />
sanki bir sap›kl›¤a davet ediyormuflcas›na tepki alm›flt›r. Asl›nda Bellah'›n fikirleri Durkheim'›n dinin sivil<br />
toplumda oynad›¤› önemli rolü gösteren kavramsallaflt›rmas›n›n do¤rudan bir uyarlamas›yd›. Bellah,<br />
Amerikan sivil dininin Vietnam Savafl›'nda oldu¤u gibi bazen toplumsal olarak y›k›c› amaçlar için<br />
kullan›ld›¤›n› söyledi¤inde tepkiler o kadar yüksek sesle ifade edildi ki bu kavram› bir daha kullanmad›.<br />
Bu derin ama görünen o ki art›k tehlikeli fikirler hem sosyolojiden hem de genel söylemden d›flar› at›lm›flt›r.<br />
Bellah, Berkeley Üniversitesi'nde Sosyoloji profesörü olmas›ndan dolay› bu süreci kiflisel küçük zararlarla<br />
atlatt›. Fakat ‹zzetbegoviç'in bafl›na gelenler çok daha büyüktü. ‹lk olarak bu fikirlerinden dolay› Tito rejimi<br />
taraf›ndan hapse at›ld›, daha sonra da 90'l› y›llarda "fundamentalist" olmakla suçland›. Bu de¤erlendirmeleri<br />
yapmak için objektif kriterler bulunmamaktad›r. ‹zzetbegoviç'in kendi kitab›yla ondan yap›lm›fl al›nt›lar›<br />
zahmet edip okuyan herkes Aliya'n›n entelektüel bir tart›flma yürüttü¤ünü görecektir.<br />
Amerikan Sivil Dini'nin var oldu¤una dair pek çok unsur ortaya konabilir; bu dinin mabedi Plymouth<br />
Kayas› [Plymouth Rock] 1 ile Lincoln An›t› [Lincoln Monument], kutsal metinleri Anayasa ve Ba¤›ms›zl›k<br />
Bildirgesi ve de paran›n üzerinde yazan "Tanr›'ya Güveniyoruz" ibaresidir. ‹zzetbegoviç, "Dinden yoksun<br />
olan bir toplum devrimden de yoksundur" (s. 60) dedi¤inde asl›nda Durkheim'› ve uzun sosyoloji teorisi<br />
gelene¤ini tekrarlam›fl oluyordu. Mant›ki olarak ayn› fleyler Alman, Frans›z, ‹talyan, Türk, Irak ve bütün<br />
di¤er sivil dinler için de söylenebilir. E¤er Amerikanc›l›k H›ristiyanl›k ile beraber var olabiliyor ve<br />
oluyorsa ve de toplumsal alana dair olan yaklafl›mlar›n› bütünlefltirmek için "kutsal" sembolleri kullan›yorsa,<br />
pekala pek çok Müslüman sivil dininin ‹slam ile bütünleflmesi ve toplumsal bütünlü¤ü hedeflemeleri<br />
de mant›kl›d›r. Tabii bu tip bir ak›l yürütme kendisine yönelik duygusal karfl› koyuflun büyüklü¤ünden<br />
dolay› nafiledir. Bütün dünyada bu fikirlerin felsefî, mant›kî ve entelektüel analizleri yine bu fikirlerin<br />
tehlikeli oldu¤u yönündeki duygusal suçlama karfl›s›nda tutunamazlar. Metaforik olarak bu durum<br />
Dostoyevski'nin Karamazov Kardefller isimli roman›ndaki "Büyük Engizisyoncu" karakterine<br />
benzemektedir. Kitab›n ayn› isimli bölümünde karakterlerden bir tanesi rüyas›nda ‹sa'n›n Engizisyon<br />
Dönemi'nde yeryüzüne döndü¤ünü ve derhal tutukland›¤›n› görür. ‹sa tutuklanm›flt›r, çünkü onun<br />
merhametle ilgili mesaj›, fakirler gittikçe sefilleflirken kendisi zenginleflen kilise taraf›ndan bir tehlike<br />
1<br />
1620 y›l›nda ‹ngiltere'nin Plymouth Liman›'ndan yerleflme amac›yla ABD'ye gelenlerin karaya ç›kt›klar› yeri sembolize<br />
eden geleneksel alana verilen add›r. Bu geminin yolcular› sonradan bugünkü ABD'nin çekirde¤ini oluflturmufllard›r. (ç.n)<br />
139
olarak alg›lanm›flt›r. Sanatç›lara "ç›lg›nca" ve "sapk›n" ifadelerde bulunmalar› için bir "alan" aç›lm›flt›r<br />
ama profesyonellere en az›ndan modern toplumda bu alan verilmemifltir.<br />
Bu makalenin bakiyesinde sayg›n sosyoloji alan›na denk gelen iki konu üzerine yo¤unlaflaca¤›m.<br />
‹lk olarak Aliya ‹zzetbegoviç'in cumhurbaflkanl›¤›n› müteakip, süresince ve öncesinde Bosna-Hersek'teki<br />
objektif hoflgörü göstergelerini analiz edece¤im. ‹kinci olarak da ‹zzetbegoviç'in hoflgörü mesaj›n›n<br />
Belgrat merkezli yürütülen propaganda sayesinde nas›l olup da hem kendisini hem de Boflnaklar'›<br />
fundemantalist gösterecek bir anlay›fla dönüfltürüldü¤ünü analiz edece¤im. Bundan daha önemli olarak<br />
da Bat›'n›n bu propaganday› neden kabul etti¤i üzerinde duraca¤›m. Bu konuya hem bir sosyal teorisyen,<br />
hem de 1999 y›l›nda Lahey'de görülen savafl suçlar›ndan birinde görev alm›fl bir uzman olarak yaklaflaca¤›m.<br />
Sosyal teori e¤itimim beni ‹zzetbegoviç ile sosyoloji aras›ndaki ortak zemini bulmaya yöneltirken, Bosna<br />
ile ilgili savafl suçlar› davalar›ndaki araflt›rmalar›m, Bosna'ya karfl› yürütülen savafl›n büyük k›sm›n›n,<br />
çat›flman›n içinde bulundu¤unu söyleyen kifliler taraf›ndan dahi bilinmedi¤ini keflfetmemi sa¤lad›.<br />
Balkanlar'da Hoflgörü ve Hoflgörüsüzlü¤ün Gerçekli¤i<br />
Aliya ‹zzetbegoviç'i fundamentalist olarak tan›mlamak sadece onun kiflisel kariyerine de¤il hoflgörülü<br />
ve çok etnikli bir toplum olan Bosna-Hersek alg›s›na da zarar vermektedir. Gerçekçi ve sosyolojik anlamda<br />
Aliya ‹zzetbegoviç'e karfl› yap›lan sald›r›lar› Bosna'ya yap›lan sald›r›lardan ay›rt edemeyiz; çünkü,<br />
‹zzetbegoviç Ba¤›ms›zl›k Savafl› boyunca Bosna-Hersek'in cumhurbaflkanl›¤›n› yapm›fl bir entelektüeldir.<br />
Durkheimc› anlamda ‹zzetbegoviç t›pk› Washington ve Jefferson'un Amerikan Sivil Dini'nin ikonlar›<br />
olmas› gibi Bosna'n›n "Sivil Dini"nin bir parças›d›r. Robert Donia (1994) ve Noel Malcolm (1994) Bosna-<br />
Hersek'in uzun tarihi boyunca çok uluslu ve hoflgörülü bir toplum modeli oldu¤u fikrini paylaflan yazarlar<br />
aras›nda gösterilebilir. Donia'n›n tarihçi, Malcolm'un ise gazeteci olmas› dolay›s›yla her ne kadar<br />
argümanlar› ikna edici olsa da ortaya koyduklar› fikirler, Aliya ‹zzetbegoviç ve çok uluslu bir Bosna<br />
fikrine yöneltilen elefltiriler karfl›s›nda k›r›lgand›r. Burada baflka bir örnek vermek gerekirse Dusko Sekulic<br />
ve arkadafllar›n›n birlikte yürüttükleri pek çok araflt›rma say›labilir. Araflt›rmalar›n›n kantitatif sonuçlar›n›<br />
American Sociological Review, Social Forces ve American Journal of Sociology gibi prestijli sosyoloji<br />
dergilerinde yay›mlam›fllard›r. 2 Sekulic bu ampirik araflt›rmalar› yürüttü¤ü s›rada H›rvatistan'daki Zagreb<br />
Üniversitesi'nin Rektörü olup kendisi bir S›rp't›r. 1992’de savafl patlak verdi¤inde, bulgular›n›n bir isbat›<br />
sadedinde, S›rp bir entelektüel olarak kendisine yap›lan hoflgörüsüzlük neticesinde H›rvatistan'dan<br />
Avustralya'ya gitmifltir. Kendi etnik mensubiyetine ra¤men yürüttü¤ü araflt›rman›n sonucunda ortaya<br />
ç›kan gerçekleri, S›rp sald›rganl›¤›n› elefltirme anlam›na da gelse ortaya koymufltur. Araflt›rma bulgular›n›<br />
flöylece özetleyebiliriz: 1980 ve 90'larda eski Yugoslavya'da etnik olarak en hoflgörüsüz halk Slovenlerdi,<br />
ama bunlar etnik temizlik ve ayr›mc›l›k meselesine dahil olmad›lar. En hoflgörülü halklar ise Bosna-<br />
Herseklilerle H›rvatlard›; Belgrad rejiminin hücumlar›na en çok maruz kalan halklar da bunlard›.<br />
Ayr›ca, Sekulic ve Hodson'un bulgular›, etnik anlamda hoflgörülü olman›n etnik fliddete engel<br />
olamad›¤›n› göstermektedir. En hoflgörülü memleket olan Bosna-Hersek hem S›rplar'›n sald›r›lar›na<br />
en fazla maruz kalan hem de kendisine yönelen bu sald›r›lara karfl› Bat› taraf›ndan göz yumulan en<br />
2<br />
Massey, Hodson and Sekulic (1994), Hodson, Sekulic and Massey (1994), Hodson, Massey and Sekulic (1999) ve<br />
Sekulic'in içinde bulundu¤u di¤er çal›flmalara bak›labilir.<br />
140
üyük kurband›r. Di¤er uçtaki Slovenya örne¤i etnik hoflgörüsüzlü¤ün her zaman etnik fliddete ve<br />
ayr›mc›l›¤a yol açmad›¤›n› göstermektedir. Slovenler kendilerini Yugoslavya'daki di¤er etnik gruplardan<br />
üstün, "toplumsal olarak mesafeli" ve onlardan ayr›lm›fl hissediyorlard›. -Miloseviç'in Slovenler’e<br />
gönülsüzce yapt›¤› sald›r› iki haftadan daha az sürmüfl ve gerçek bir etkisi de olmam›flt›r-. Yüksek<br />
seviyede bireysel hoflgörü Bosna-Hersek'i savafltan ve y›k›mdan kurtaramam›flt›r. çünkü bu alan siyasi<br />
ve jeopolitik olarak Miloseviç'in Büyük S›rbistan stratejisinde çok merkezî bir yere tekabül etmekteydi.<br />
Sekulic, etnik homojenlik ve heterojenli¤in oynad›¤› mant›k d›fl› roller görüldü¤ünü belirtmektedir.<br />
Heterojenlik farkl› uluslar›n bireyleri aras›nda artan günlük temaslar yoluyla hoflgörünün artmas›n› teflvik<br />
eden durumlar yaratmaktad›r. Di¤er taraftan da farkl› ulusal gruplar›n s›n›rl› kaynaklar üzerinde mücadele<br />
etti¤i durumlar yarat›r. Bu tam da Bosna-Hersek'te bulunan Lasva Vadisi'nde olan fleyi anlatmaktad›r.<br />
S›rplar'›n Bosna'n›n kuzeybat›s›nda etnik temizlik yap›p Müslüman mültecileri Lasva Vadisi'nin dar<br />
koridoruna kaçmaya zorlamas›ndan sonra H›rvatlar ve Müslümanlar aras›nda mevcut olan hoflgörülü<br />
iliflki hayatta kalmak için mücadele etme biçimine dönüflmüfltür. Bosnal› Müslümanlar'›n savafl zaman›nda<br />
birbirlerine karfl› savaflm›fl olduklar› da pek bilinen bir hadise de¤ildir; ‹zzetbegoviç'e karfl› isyanc› lider<br />
Fikret Abdic. Yaflamak için ortaya konulan mücadele ve çaresizlik her zaman kaosa yol açm›flt›r.<br />
Sekulic ve araflt›rma grubu ayr›ca çok etnikli devletlerdeki ço¤unluklar›n her zaman az›nl›k gruplardan<br />
daha az hoflgörülü olduklar›n› ortaya koymufltur. Yugoslavya'n›n da¤›lmas›n›n ortaya ç›kard›¤› bask›<br />
Bosna-Hersek'teki ço¤unlu¤u oluflturan S›rplar'›n az›nl›klara yani Boflnak Müslümanlar'a ve H›rvatlar'a<br />
karfl› çok çabuk sald›rganlaflmalar›na yol açm›flt›r. Bulgular›n, dünyan›n geri kalan›na da uyguland›¤›nda<br />
benzer sonuçlar verece¤i söylenebilir. ABD'de yap›lm›fl benzer araflt›rmalar da homojen bölge ve<br />
flehirlerin heterojen bölge ve flehirlerden daha az hoflgörülü oldu¤unu, bu durumun sadece ekonomik<br />
ve di¤er bask› unsurlar›n›n ço¤unlu¤un az›nl›¤a karfl› yüksek derecede hoflgörüsüzlük ve ›rkç›l›k sergiledi¤i<br />
ortamlarda bozuldu¤unu göstermifltir. Mesela Robert Putnam'da (2001), Sekulic'in araflt›rmalar›nda<br />
buldu¤u verilere benzer olarak, ABD'de çok kültürlü yap›y› desteklemek için ortaya konulan önemli<br />
çabalara ra¤men ça¤dafl Amerikan halk› birbirlerinden kopuk ve ayr› olduklar›n› hissetmektedirler.<br />
Elbetteki bütün ulusall›klar ayn› de¤ildir. Yugoslavya'da yaflanan dramda önemli konumda bulunan<br />
liderlerden Slovenya Devlet Baflkan› Milan Kucan, S›rp lider Slobodan Miloseviç, H›rvat Franjo Tudjman<br />
ve Bosna Hersek Devlet Baflkan› Aliya ‹zzetbegoviç'in ulusalc› olduklar› gerçe¤i, hedefledikleri amaçlara<br />
ulaflmak için güç kullanma kapasite ve isteklerinin eflit ve de ulusalc›l›klar›n›n "niteli¤inin" ayn› oldu¤unu<br />
göstermez. (Zupanov Sekulic and Sporer 1996)<br />
Sekulic ve araflt›rma ekibi hoflgörüsüzlü¤ün yükseldi¤i dönemdeki bir tak›m hususi neticeleri de<br />
incelemifllerdir. 1984 ilâ 89 y›llar› aras›nda hoflgörüsüzlük ve ulusalc›l›k yükselmifl, Yugoslav olma<br />
duygusu azalm›flt›r. Bu dönemde S›rplar "Büyük S›rbistan" planlar›n› gerçeklefltirmeye bafllam›fl,<br />
Miloseviç de daha fazla güçlenmifltir. Di¤er taraftan Tudjman ve Aliya henüz güçlü bir konumda<br />
de¤illerdir. H›rvat ve Müslüman ulusçulu¤u bafllang›çta militan S›rp milliyetçili¤ine karfl› savunmac›<br />
bir tepki olarak geliflmifltir. 1989'la beraber Bosna Hersek en hoflgörülü olarak kalmaya devam etse<br />
de, bütün etnik az›nl›klarda bir "etnik uzakl›k" [ethnic distance] duygusu artm›flt›r.<br />
Sekulic ve araflt›rma ekibi "etnik uzakl›k" ile sosyolog Emory Bogardus'un 1920'lerde Chicago<br />
Üniversitesi'nde gelifltirdi¤i "toplumsal uzakl›k" [social distance] testine at›fta bulunmaktad›rlar. Bu test<br />
felsefî ve anlafl›lmas› zor hoflgörü veya uzakl›k kavram›n› ölçmek yerine çok basit bir biçimde insanlara<br />
141
farkl› etnik gruptan insanlarla ne s›kl›kta kahve içti¤ini, yemek yedi¤ini,<br />
arkadafll›k etti¤ini veya onlarla evli olup olmad›¤›n› sormaktad›r. Dünyan›n<br />
hemen hemen her taraf›nda çeflitli flekillerde uygulanm›fl olan bu "etnik"<br />
ve "toplumsal uzakl›k" skalas›, bir kiflinin farkl› etnik gruplardan insanlara<br />
karfl› kendini "yak›n" veya "uzak" hissetme derecesini bu gruptan insanlarla<br />
evlilik, arkadafll›k ve çal›flma durumlar› ba¤lam›nda ölçmektedir. Bütün<br />
dünyadaki bulgular tüm etnik gruplarda birbirlerine karfl› kal›c› "toplumsal<br />
uzakl›k" hisleri oldu¤unu ve bunun da bask› zamanlar›nda de¤iflti¤ini<br />
göstermektedir. Sekulic ve ekibinin Bosna-Hersek'in en hoflgörülü ülke<br />
oldu¤unu söylemesi Bosna'daki etnik gruplar›n dünyan›n di¤er k›s›mlar›ndaki<br />
yerlere k›yasla birbirleri ile daha çok kahve içtiklerini, yemek yediklerini,<br />
arkadafl olduklar›n› ve evlendiklerini ifade etmektedir. Di¤er uçta ise<br />
Slovenler yabanc› düflmanl›¤›, hoflgörüsüzlük ve Yugoslavya'daki Sloven<br />
olmayan unsurlarla toplumsal olarak iliflkiye girmek istememe noktas›nda<br />
bafl› çekmektedirler. Bosna'y› komflular› ile k›yaslad›¤›m›zda hoflgörülü ve<br />
çok uluslu bir toplum olarak karakterize etmek bir mitoloji de¤il,<br />
do¤rulanabilir bir gerçektir.<br />
Tekrarlanmas›nda fayda mülahaza etti¤im bulgular›n en önemlisi, bu<br />
etnik uzakl›k duygusunun Yugoslavya'da -Bosna'da en az düzeyde olmakla<br />
beraber- 1985 ilâ 89 y›llar› aras›nda artt›¤›d›r. Bu dönem Slobodan<br />
Miloseviç'in eski Yugoslavya'da kendi ulusal gündemini eyleme döktü¤ü,<br />
Kucan, Tudjman ve ‹zzetbegoviç'in de siyasi güçlerinin olmad›¤› bir<br />
zaman aral›¤›d›r. Bu, mant›¤a ayk›r› bir bulgu olsa da, yine de<br />
Durkheim'›n siyasi liderlerin kendi toplumsal gruplar›na "yön veren"<br />
kifliler de¤il kendi toplumsal gruplar›n›n bir yans›mas› olduklar› görüflü ile<br />
benzerlik göstermektedir. Genel olarak hoflgörülü bir toplum olan Bosna-<br />
Hersek Aliya ‹zzetbegoviç gibi hoflgörülü bir önder seçmifltir. Di¤er taraftan,<br />
1980'lerin sonu ile 90'lar›n bafl›nda Komünizm'in son bulmas› Belgrat<br />
Rejimi'ni bütün gücünü ve iktidar›n› kaybedece¤i duygusuna sokmufltur.<br />
Hem ‹zzetbegoviç hem de Bosnal›lar Belgrat Rejimi'nin güdüleri noktas›nda<br />
oldukça naif görünüyorlard› ve belki de bundan dolay›, kendilerine yönelen<br />
sald›rganl›¤› yanl›fl okudular. Bu gerçeklerden ç›kacak tek mant›kî sonuç<br />
flöyle ifade edilebilir: Eski Yugoslavya'da etnik çat›flmay› ortaya ç›karan<br />
Tudjman, ‹zzetbegoviç, Kucan, H›rvatlar veya Boflnaklar de¤il iktidar›n›<br />
sa¤lamlaflt›r›p sald›rgan niyetler tafl›yan ve bunun sonucunda di¤er bölgelerde<br />
ulusalc› tepkilerin ortaya ç›kmas›na yol açan Slobodan Miloseviç'tir.<br />
Bat›'n›n Balkanlaflt›rmas›<br />
1990'larda, eski Yugoslavya'da savafl döneminde Bat›l› "Kültür<br />
Endüstrisi", yukar›da bahsedilen ampirik gerçeklerden bahsetmek, at›f<br />
142
yapmak bir tarafa fark etmemifltir bile. Aksine Bat›l› yazar ve gazeteciler Belgrat merkezli sald›rganl›¤›n<br />
kurbanlar›n› tekrar tekrar ve sürekli bir biçimde olumsuz terimlerle ifade etmifllerdir: H›rvat Ustase 3<br />
-II. Dünya savafl›nda H›rvatistan'da bulunan vatan haini Nazi rejimine at›fla- ve ‹slamc› radikaller.<br />
Di¤er taraftan da Richard Holbrooke, Miloseviç'i "Belgrat'taki adam›m›z" fleklinde tan›mlamaktayd›.<br />
Savafl olduktan 16 y›l sonra bugün tarih kitaplar›n›n verileri ‹ngiltere, Fransa ve ABD'nin Bosnal›lar'a<br />
sald›ran Belgrat Rejimi'ne "de facto" müttefikleri gibi davrand›klar›n› ortaya koymaktad›r. 4 Peki, bu<br />
mesele sosyolojik olarak nas›l izah edilebilir?<br />
Samuel Huntington, Medeniyetler Çat›flmas› [The Clash of Civilizations (1996)] isimli çal›flmas›nda<br />
Do¤u-Bat› kültürel ayr›m›n›n "bugünkü Rusya ile Finlandiya ve Balt›k devletleri aras›ndaki s›n›r boyunca<br />
uzan›p, daha çok Katolik olan Bat› Ukrayna'y› Ortodoks Do¤u Ukrayna'dan ay›rarak Ukrayna ve Beyaz<br />
Rusya'n›n içinden geçip Transilvanya'y› Romanya'dan ay›rmak suretiyle Bat›'ya do¤ru sal›nd›¤›n› ve<br />
daha sonra, flimdiki H›rvatistan ve Slovenya'y› eski Yugoslavya'n›n geri kalan k›sm›ndan hemen hemen<br />
bütün olarak ay›rarak" gitti¤ini belirtmektedir. Yine Huntington "Avrupa nerede biter? Avrupa Bat›<br />
H›ristiyanl›¤›'n›n bitip ‹slam ve Ortodoksi'nin bafllad›¤› yerde biter." demektedir. Ayn› çal›flman›n<br />
içerisinde Bosna'y› ‹slam kültürü ile Bat› kültürü aras›nda bölünmüfl olarak gösteren bir harita yay›mlar<br />
ve Aliya ‹zzetbegoviç'e sald›r›r:<br />
Bosna, ba¤›ms›z bir devlet olunca ‹zzetbegoviç çok etnikli bir devlet gelifltirdi, ama bu devlette<br />
Müslümanlar, az›nl›kta olmalar›na ra¤men bask›n grup oldular. Aliya savafl›n do¤urdu¤u ve Bosna'y›<br />
‹slamlaflt›ran sürece direnmemifltir. Onun ‹slam Deklerasyonu'nu kamunun önünde ve aç›k bir flekilde<br />
reddetmeye yanaflmamas› Müslüman olmayanlar aras›nda bir korkunun do¤mas›na yol açt›. Savafl<br />
ilerledikçe Bosnal› S›rplar ve H›rvatlar Bosna hükümetinin kontrol etti¤i alanlardan ayr›ld›lar ve...<br />
[S›rplar] sadece Bosnal› H›rvatlar'› ve Müslümanlar'› de¤il ayn› zamanda "Vatikan"›, "‹slamc›<br />
Fundamentalistler'i" ve H›ristiyanl›¤› yüzy›llard›r tehdit eden "ad› kötüye ç›km›fl Türkler'i" düflmanlar›<br />
olarak tan›mlam›fllard›r... Buna mukabil Bosnal› Müslümanlar kendilerini soyk›r›m›n kurbanlar› olarak<br />
gösterip Bat›'n›n kendilerini dinlerinden dolay› görmezden geldi¤ini ifade ederek ‹slam Dünyas›'n›n<br />
deste¤ini almak istemifllerdir. Nihayetinde de Yugoslavya Savafl›'ndaki bütün taraflar ve olay› d›flardan<br />
inceleyen gözlemciler çat›flmalar› dinî ve dinî-etnik savafl olarak görmeye bafllam›fllard›r. (Huntington,<br />
1996: 271)<br />
Görülece¤i üzere Huntington'un savafla dair yapt›¤› aç›klamalar ve kurbanlar› -‹zzetbegoviç ve Bosnasuçlama<br />
e¤ilimi Sekulic ve ekibinin yapt›¤› titiz akademik çal›flmada ortaya konan yaklafl›mdan oldukça<br />
farkl›d›r. Huntington'un aç›klamalar›; Norman Cigar (1995) ve baflka yazarlar›n özenle ortaya koymufl<br />
olduklar› S›rp propagandas›n› tamamen göz ard› etmekte, S›rplar'›n "Vatikan"a ve "Türkler'e" karfl›<br />
mücadele ettikleri yönündeki Bat› propagandas›n› ise kabul etmektedir. Ama en önemlisi Huntington<br />
ve onun gibi çok say›da yazar, Bat›'n›n sayg›n akademi ve medya kurulufllar›n›n temsilcileri olmalar›na<br />
ra¤men bu fantastik aç›klamalar› nas›l ve niçin kabul ettiklerinin fark›nda de¤ilmifl gibi görünmektedirler.<br />
3<br />
Ustafla [Hrvatski Revolucionarni Pokret] H›rvat Devrimci Hareketi. Afl›r› sa¤c›, ulusalc›, faflist ve nasyonal sosyalist<br />
hareket. 1929'da kurulmufl, II. Dünya Savafl› döneminde yönetime geldiklerinde Faflist ‹talya ile Nazi Almanya's›n›n<br />
güdümünde olmufllard›r.<br />
4<br />
bkz. Ahmed (1992), Almond (1994), Anzulovic (1999), Cohen (1996), Gutman (1993), Mestrovic (1997).<br />
143
S›rplar'›n 1990'lar›n Bosna-Hersek'inde "Türkler'e" karfl› savaflt›¤›n› dünya nas›l kavramsallaflt›rabilir<br />
ki? ‹zzetbegoviç henüz iktidarda de¤ilken etnik düflmanl›k yapmakla nas›l suçlanabilir; kald› ki bu etnik<br />
nefreti de Miloseviç rejimi alevlendirmifltir.<br />
Bir di¤er ironi ise sadece Huntington'un de¤il Vance ve Owen'›n da Bosna'y› parçalayan haritay›<br />
kullanm›fl olmalar›d›r. Bat›l› yorumcular Balkan Halk›'n› etnik temizlik yapmakla suçlarken Bat›l› yazar<br />
ve siyasetçilerin çizdikleri haritalar› temel almaktayd›lar. Vance-Owen Haritas›, etnik temizlik için üretilmifl<br />
bir formüldü, bundan dolay›d›r ki ‹zzetbegoviç bu haritay› reddetti. Bat›’n›n Vance-Owen Haritas›'n›<br />
ortaya atmas›n› müteakip Belgrat Rejimi etnik temizlik sürecini bafllatt›. Her ne kadar Tudjman da Vance-<br />
Owen haritas›ndan sonra etnik bölünmeyi gösteren kendi haritas›n› haz›rlam›fl olsa da, buradaki en önemli<br />
husus Bat›'n›n Belgrat merkezli sald›r›lara tek geçerli çözüm olarak ortaya etnik bölünmeyi zaten koymufl<br />
olmas›yd›. Postmodernizm konusundaki öncü çal›flmalar›ndan tan›d›¤›m›z Jean Baudrillard Bat›'n›n<br />
Bosna'ya karfl› sergiledi¤i ikiyüzlülü¤ü flu cümle ile özetlemekteydi: "Avrupal›lar, kendi kirli ifllerini,<br />
90'larda meydana gelen Balkan Savafllar›'nda S›rplar'a yapt›rd›klar› için mutluydular". Baudrillard flöyle<br />
devam ediyor:<br />
"Hikayenin esas noktas› fludur; S›rplar, etnik temizlik uygulayarak Avrupa'n›n keskin ucu<br />
oldular. Gerçekleflmekte olan "gerçek"; Avrupa, beyaz, ahlaki, ekonomik, etnik olarak bütünleflmifl<br />
ve temizlenmifl, a¤art›lm›fl bir Avrupa'd›r. Bu Avrupa Saraybosna'da baflar›l› bir flekilde<br />
üretilmekteydi... Bu senaryo Saddam Hüseyin'e yap›lan›n ayn›s›yd›: Ona karfl› olan savafl›m›zda<br />
pek çok medya ve teknoloji mevzilendirmifltik. Nihai de¤erlendirmede Saddam bizim ç›kar›m›za<br />
olan müttefikimizdi ve hâlâ öyledir. ‹nsan haklar› ad›na hakarete u¤ram›fl, suçlanm›fl ve itibars›z<br />
k›l›nm›fl olsa da Saddam ‹ran'a, Kürtler'e ve fiiiler'e karfl› bizim müttefikimiz kalm›flt›r. Bundan<br />
dolay›d›r ki ne Körfez Savafl› gerçekten oldu ne de Saddam gerçek düflman›m›z... Ayn› durum<br />
S›rplar için de geçerlidir. Onlar› insan toplumundan uzaklaflt›rarak asl›nda onlar› korumufl<br />
ve ifllerini yapmalar›na izin vermeye devam etmifl oluyoruz. (Baudrillard, 1995: 82-85)<br />
Bir anlamda Baudrillard Körfez Savafl› ile Bosna'ya karfl› savafl›n "gerçekten olmad›¤›n›" söylerken<br />
Saddam'›n ve Miloseviç'in kurbanlara karfl› Bat›'n›n müttefiki olmalar›n› öne sürer. Baudrillard'›n iddialar›<br />
hâlâ tart›flmal›d›r. Baudrillard Bat›'n›n ikiyüzlülü¤ünü iffla etmeye çal›fl›yordu ama pek çok elefltirmen<br />
bu duruma gücenerek Bosna ve Irak'taki savafllar›n gerçek anlamda olmad›¤› fleklinde yorumlam›fllard›r.<br />
Biliflsel Simülakr'›n bir analizi olarak postmodernizmin deli gömle¤ine sar›lm›fl araflt›rmac›lar Baudrillard'›n<br />
Körfez Savafl›'n›n esas olarak televizyonda izlenen imgeler olarak anlafl›ld›¤›n›, bundan dolay› da<br />
gerçekten olmad›¤›n› düflündü¤ünü göstermeye çal›fl›rlar. fiahs›m ad›na bu tart›flmay› afl›r› rasyonel<br />
terimlerle çözmek gibi bir meselem yoktur. Baudrillard'›n ›rkç›l›k meselesini Avrupa fikrine, Körfez<br />
Savafl›'na, 1990'lardaki Balkan Savafl›'na, ‹ran, Kürtler ve fiiiler'le ilgili meselelere ba¤lad›¤› yukar›daki<br />
al›nt›s› ba¤lam›nda Körfez Savafl›'n› okursak yeni bir yorum elde etme imkan›na kavufluruz. Baudrillard,<br />
esrarengiz bir kehanetle birinci ve ikinci Körfez savafllar›n›, Balkan Savafl›'n›, ufukta görünen ‹ran'a,<br />
Kürtler'e ve fiiiler'e karfl› yap›lacak savafllar›n hepsini birbirleri ile iliflkilendirmifltir. 1990'dan beri<br />
Avrupa ve Amerika çeflitli Müslüman toplumlara hiçbir makuliyeti olmayan sebeplerle uzun ve sürüncemeli<br />
ve bu anlamda da "gerçek olmayan" savafllar açmaktad›r. E¤er Saddam Hüseyin bir sorun idiyse neden<br />
144
u sorun 2003'teki yenilgisi ve idam› ile birlikte son bulmad›? Neden Balkan Savafl› parçalanm›fl bir<br />
Bosna-Hersek ortaya ç›karan Dayton Bar›fl Andlaflmas› ile çözülmedi? Aç›k bir flekilde görülüyor ki,<br />
uluslararas› iliflkilerde, geçen yirmi y›lda bozulan fleyden çok daha fazlas› söz konusudur. Teori ile<br />
bafllay›p Sekulic'in ortaya koydu¤u ampirik olaylara bakt›ktan sonra tekrar teoriye dönüyoruz.<br />
Duyguötesi Toplum Aç›s›ndan Bir Aç›klama<br />
Sosyoloji alan›nda, Durkheim'dan bu yana, günümüz toplumlar›n›n onun toplumun temel ifllevi<br />
olarak gördü¤ü iflbirli¤i kavramsallaflt›rmas›na karfl›t olarak nas›l iflledi¤ini -daha do¤rusu Durkheim'›n<br />
öngördü¤ü bütünlefltirici biçimde nas›l ifllemedi¤ini- aç›klamak üzere pek çok yeni terminoloji<br />
gelifltirilmifltir. Sadece ‹zzetbegoviç de¤il pek çok sosyolog ça¤dafl toplumlarda anomi, uyuflturucu<br />
kullan›m›, yaln›zl›k, yüksek intihar oranlar›, izolasyon... sistem üzerinde olumsuz etki yapan ve<br />
bütünlefltirici olmayan daha bir sürü fenomen görmüfllerdir. Postmodernizm bu aç›klama biçimlerinin<br />
en büyüklerinden biridir. Bu anlay›fla göre gerçe¤in ve "toplumun sonu" denilen bir döneme ulaflt›k.<br />
Baudrillard'a göre ça¤dafl, postmodern toplumlar toplumsal bütünlük için bir fonksiyon icra etmemekte,<br />
bütün bir "gereksiz eylemler" serisinin parças› olan "köksüz, devr-i daim eden hikayeler" içermektedir.<br />
So¤uk Savafl'tan sonra Irak'tan Bosna'ya kadar yaflanan dramlar› standart ve akademik sosyolojilerden<br />
daha anlaml› k›lan -Baudrillard'›n yukar›daki gözlemleri de dâhil olmak üzere- bu tip yarg›lar benim<br />
için tamamen nihilistiktir.<br />
Postmodernizm'e, elefltirel düzeyini muhafaza ederek, Duyguötesi Toplum isimli eserimde David<br />
Riesman'›n The Lonely Crowd isimli kitab›nda "sahte samimiyet" [fake sincerity] olarak ifade etti¤i fikrî<br />
zemini gelifltirerek bir alternatif önermifltim. Riesman'a göre bütün toplumlar geleneklere [traditiondirected]<br />
ve vicdan›na göre [inner-directed] hareket eden bir durumdan baflkalar›n›n kendinden beklentilerine<br />
göre [other-directed] hareket eden bir duruma geçerler. Birincisi çok de¤iflmeden her nesilde tekrarlan›r<br />
ve kendini topluluk ilkesi üzerine infla eder. Vicdan›na göre hareket eden tip ise en az bir ömür boyu<br />
sürmesini istedi¤i metaforik sabit de¤erler "jiroskopunu" 5 [gyroscope] kendi çocuklar›na yavafl yavafl<br />
afl›lar. Vicdan yönelimli dönem modernite ça¤›d›r. Son olarak baflkalar›n›n kendinden beklentilerine<br />
göre hareket eden tip, mesele de¤erler konusuna geldi¤inde seçenekler "galaksisi" [Milky Way galaxy]<br />
ile karfl›lafl›r. Bu de¤erler anne babadan daha çok medyadan, akranlardan ve kültür endüstrisinden gelir.<br />
Ayr›ca bu de¤erler de¤iflen ortam ve fikirlere uyum sa¤layabilmek için çabuk ve s›k s›k de¤iflir. Samimiyetaldatma<br />
karfl›tl›¤› geleneksel ve vicdan yönelimli tipte merkezî bir yer tutarken öteki yönelimli tip<br />
herkesin kiflilerce ve kültür endüstrisi taraf›ndan yönlendirildi¤i ve dolduruldu¤u "sahte samimiyet"<br />
fleklinde samiminin samimi olmaya karfl›t göründü¤ü yeni bir fenomen ortaya kor. Nihayetinde pek çok<br />
ça¤dafl tip, samimiyet ile sahte samimiyet aras›ndaki fark› anlatamaz. Pek çok flekilde, Riesman'›n<br />
5<br />
Ekseni herhangi bir yöne serbestçe dönebilen a¤›r bir disktir. Aç›sal momentumun korunmas› ilkesine dayan›r. Çocuklar›n<br />
oyuncak olarak kulland›klar› topaç buna iyi bir örnektir. Yeterince h›zl› dönebildi¤inde topaç, dik olarak durabilir. Burada<br />
"Dönme ekseninin yönü, de¤iflikliklere direnç gösterir" fleklinde bir ilke geçerlidir. Bir jiroskop dönerken, yalpa çemberi<br />
nas›l döndürülürse döndürülsün do¤rultu ve yörünge de¤iflmez. Reisman bu analojiyi kullan›rken asl›nda vicdan›na göre<br />
hareket eden tipin içerisinde ebeveyn veya otorite taraf›ndan yerlefltirilmifl bir jiroskop bulundu¤unu, birey nereye giderse<br />
gitsin, hangi durumla karfl›lafl›rsa karfl›lafls›n bu jiroskopun onu yönlendirece¤ini ifade etmifltir. (ç.n)<br />
145
aflkalar›n›n kendinden beklentilerine göre hareket eden tipi, her ne kadar kavramsallaflt›rmalar birebir<br />
örtüflmese de postmodernizm'in bir öncüsüdür. Reisman'›n bu teoriyi gelifltirdi¤i 1950'li y›llardan bu<br />
güne yaflanan teknolojik ve toplumsal de¤iflimleri göz önünde bulundurarak duyguöteci dedi¤im tip afl›r›<br />
öteki yönelimli bir tiptir.<br />
Duyguötesi toplum bugün için, ifle, sentetik tepkiler yaratma ad›na kulak vermektedir. Duyguötecilik<br />
ise "duygusal olarak yüklü kolektif temsillerin kendi kültürel ba¤lamlar›ndan soyutlan›p sonra da kiflinin<br />
kendisi veya di¤erleri taraf›ndan yapay ve uydurma bir ba¤lamda manipüle edilmesi e¤ilimidir." Buna<br />
çeflitli emsaller getirilebilir; S›rplar'›n 90'larda Yugoslavya'da uygulad›klar› fliddeti meflrulaflt›rmak için<br />
1389 Kosova Savafl›'ndaki "muhteflem zaferlerine" -sahte bir samimi zafer örne¤i- baflvurmalar›;<br />
Yunanistan'›n 90'larda Makedonya'n›n varl›¤›n› ve 2007'de NATO'ya girmesini engellemek için Büyük<br />
‹skender'in hat›ras›n› kullanmas›; Fransa ve ‹ngiltere'nin yaralar›n› sarmak için hâlâ medeniyet ve<br />
ayd›nlanman›n kaybettikleri kurucu olma s›fat›n› kullanmalar› gibi. Teksas'taki Alamo Savafl› Amerikan<br />
Demokrasisi'nin muzafferiyeti için yeniden formüle edilmifl bir baflka "muhteflem zafer"dir. Teksas'ta<br />
okuyan ö¤renciler Teksasl›lar'›n Alamo Savafl›'n› kaybetti¤ini ö¤rendiklerinde afallamaktad›rlar. Benzer<br />
biçimde Birleflik Devletler, gerçek düflman› Usame bin Ladin iken Irak Savafl›'n› meflrulaflt›rmak için<br />
Alexis de Tocqueville'in Amerika'da Demokrasi [Democracy in America] eserinde bulunan bir tepe<br />
üzerinde kurulu demokrasi feneri olarak Amerika Ahlak Yasas›'n› kullanm›flt›r. ‹ç yönelimli Püritenler<br />
aras›nda gerçek duygular› uyand›rmak için kullan›lan ahlak yasas› yaflad›¤›m›z milenyumun bafl›nda<br />
Irak Savafl›'nda Birleflik Devletler'in gerekçelerini -yöntemler Cenevre Anlaflmas›'na ayk›r› olsa da- asil<br />
olarak göstermek için kullan›lm›flt›r. Tocquevill Püritenler'in iflledi¤i suçlara, Amerikan yerlilerinin<br />
katledilmesine ve köleli¤e yüzlerce sayfa ay›rm›flt›r ama onunla kurulan iliflkide bu rahats›z edici<br />
gerçekleri görmeme yönünde bir e¤ilim vard›r. James Loewen Lies My History Teacher Told Me isimli<br />
eserinde Püritenler'in mitolojisini daha detayl› bir flekilde yap› bozumuna u¤ratmaktad›r. S›radan bir<br />
ABD vatandafl› için, Püritenler'in yerlileri katletti¤i ve de flükran günü yeme¤ini büyük reis ve yerlilerin<br />
beraberce yedikleri fleklindeki çocukça imaj›n yanl›fl oldu¤unu ö¤renmek Plüton'un bir gezegen olmad›¤›n›<br />
ö¤renmek kadar rahats›z edicidir. Yak›n tarih ve siyasette duyguötecilikle ilgili say›s›z örnek bulunmaktad›r.<br />
Geçmiflle k›yasland›¤›nda bugün kültür endüstrisinin yaratt›¤› duyguöteci strateji Aliya ‹zzetbegoviç<br />
ve Boflnaklar'a uygulanan soyk›r›m aç›s›ndan temiz görünmektedir. Bat›l› yazarlar Do¤u ve Bat› aras›ndaki<br />
kültürel bölünmenin gerçekleflmesi yönünde eserler kaleme al›rlarken ‹zzetbegoviç, samimi bir flekilde<br />
Do¤u ve Bat› aras›nda ortak, evrensel bir zemin aramaktayd›. Ayr›ca modernizmin tahrip edici güçleri<br />
karfl›s›nda ortak ba¤lar bulunmas›na yönelik bir ça¤r›da bulunuyordu. Ama buna ra¤men "fundamentalist"<br />
olarak nitelendirildi. Belgrat Yönetimi'nin aç›k soyk›r›m kampanyas› "etnik temizlik" olarak isimlendirilmifl,<br />
böylece soyk›r›ma karfl› olan uluslararas› anlaflmalardan kaç/›l/abilmifltir. As›l ac› gerçek Balgrat<br />
Yönetimi'nin bafllatt›¤› ve yürüttü¤ü çat›flmalar›n kasten "Bütün taraflar eflit biçimde suçlu" sözüne<br />
dönüfltürülmesidir. Bu ve benzeri duyguöteci taktikleri Genocide After Emotion: The Postemotional<br />
Balkan War isimli eserimde sistematik olarak inceledim.<br />
Gözler önünde bombalanan çok net Saraybosna resmine ra¤men duyguöteci ABD ve Avrupa kamuoyu<br />
soyk›r›m› görmemifl, hatta eski, iç-yönelimli ahlaki öfke, duygusal tepki ve kutsal fleylere sayg›s›zl›k<br />
ba¤lam›nda bir suç dahi görmemifllerdir. Bu imajlarla atbafl› giden duyguöteci retorik ve yorumlar<br />
S›rplar'› "Türkler'e" ve ‹slamc› radikallere karfl› kendilerini savunan kimseler olarak ortaya koymaktad›r.<br />
146
Halk, S›rp sald›rganl›¤›na karfl› durmak noktas›nda bu hususlar› düflünüp ahlaki bir öfke de¤il bezgin<br />
bir tutum göstermifltir. Karfl› olabilecek bütün söylemler de "Vietnam bata¤›"nda oldu¤u gibi çamura<br />
batma gibi duyguöteci bir korku ile bast›r›lmakta ve bu durum "Bu halklar birbirleriyle yüzy›llard›r<br />
savafl›yorlar" biçiminde rasyonellefltirilmektedir.<br />
Öteki-yönelimli tip Riesman'›n tan›mlad›¤› s›¤ konformist, kendini ve di¤erlerini manipüle eden<br />
kiflilikten daha karmafl›k, duygusal dramay› bir gerçeklik de¤il bir metin olarak kabul eden duyguöteci<br />
bir dikizciye dönüflmüfltür. Cenevre Anlaflmalar› da öteki-yönelimli toplum üzerinde gerçek bir etki<br />
yapma noktas›nda basit bir flekilde iç-yönelimli ve eskidir. Bu anlaflmalar ahlaki standartlar›n en az›ndan<br />
kendi yaflamlar› boyunca sürmesi gerekti¤ini düflünen iç ahlaki "jiroskoplara" veya ahlaki pusulalara<br />
sahip bireyler taraf›ndan yaz›lm›fllard›r. Öteki-yönelimli duyguöteci tip ise ahlaki standartlar›n çok h›zl›<br />
de¤iflti¤ini/de¤iflebilece¤ini, bundan dolay› da bireyin sonradan iyi veya kötü olarak de¤erlendirilemeyecek<br />
karfl›l›klar veremeyece¤ini kabul eder.<br />
Richard Rorty günümüzde bu e¤ilimi "ironi" olarak isimlendirmektedir. E¤er her bir olay tekrardan<br />
tan›mlanacaksa anlam› hemen de¤ifltirilir -Saraybosna pazar›nda asl›nda S›rplar Boflnaklar'› ay›klam›fl<br />
olsa da Boflnaklar'›n S›rplar'› ay›klad›¤›n› ileri süren absürt iddialar gibi- ve sonras›nda herhangi bir<br />
aç›klamaya duygusal olarak tevdi edilecek veya ba¤lanacak nokta ne olacakt›r? Riesman'›n terminolojisinde<br />
öteki-yönelimli veya benim duyguöteci tip dedi¤im mutlak "iç yorumcu" [inside-doposter] haline gelir.<br />
‹ç yorumcu -iyi bir sebeple- politikay› de¤ifltirmek için elinden hiçbir fley gelmedi¤inden onu sadece<br />
anlayabilece¤i sonucuna varan biri olabilir. Veya tüm politik meseleleri, içerden telefonla görüflebilece¤i<br />
birilerini bulmak olarak görmektedir. Bu da, ya bir iç halkaya kat›lmak ya da bir tane oluflturmak<br />
demektir; baz› iç yorumcular içerde olmaya can atarken di¤erleri bu kendilerine ne tip bir akran tatmini<br />
sa¤layacaksa sadece içeriyi bilmeyi amaçlarlar. (s. 181)<br />
Riesman'›n izleyenin politikay› de¤ifltirmedeki acziyeti tasviri, Amerika ve Avrupa'n›n herhangi bir<br />
ça¤dafl dramdaki gayr-i meflru politikalar› ve gayr-i ahlaki eylemleri engelleme acziyetine uygulanabilir.<br />
Riesman, öteki-yönelimli veya duyguöteci tipin kendi gerçek duygular›na temas edebilecek herhangi<br />
bir meselede kendisini hiçbir fley yapamaz hissetmesi konusunda okuru duyarl›laflt›rmaktad›r. Kültür<br />
endüstrisi medya arac›l›¤› ile sahte duygular üretme ve yayma noktas›nda oldukça güçlü görünmektedir.<br />
Ayr›ca, her birimiz, bu metni 1950'lerde yazarken bunlar› düflünemeyece¤inden dolay› birer iç yorumcuyuz.<br />
‹nternet ça¤›nda yafl›yor, 24 saat kesintisiz haber al›yor ve seleflerimizin ulaflamayaca¤› bilgilere s›n›rs›z<br />
ulaflabiliyoruz. ‹letiflimdeki bu mucizelere ra¤men görünen o ki pek ço¤umuz realite ile karfl›laflt›¤›m›zda<br />
yanl›fl› do¤ruya döndüremiyoruz. Ayr›ca akademi bireyleri âmil k›lma konusunda baflar›s›z olmaktad›r;<br />
çünkü hakim paradigma postmodernizm bütün anlamlar›n "dekonstrüksiyonunu" ve<br />
"merkezsizlefltirilmesini" sal›k verirken yeniden infla etmeye ve yeni anlamlar vermeye asla izin<br />
vermemektedir. Sonunda bu metnin tart›flma konusuna geri döndük: ‹zzetbegoviç'in yapay toplum<br />
elefltirisi ve otantik cemaat oluflturma iste¤i. Ça¤dafl sosyoloji de onun elefltirilerini dillendirmektedir,<br />
ama bu kolektif tuza¤›n d›fl›nda bir yol bulma umudundan vazgeçmifltir.<br />
Sonuç<br />
Otantik kifli ve gruplar›n, duyguöteci toplumun duygusal tepkileri manipüle etmesinin önüne nas›l<br />
geçilece¤ine dair metot ve yollar aramak bu çal›flman›n çerçevesinin d›fl›nda kalmaktad›r. Bu makalede<br />
147
amac›m ça¤dafl toplumlarda yarg›lamada bulunulurken biliflsel ve olgusal bilgiden daha fazlas›n›n yer<br />
ald›¤›n› ortaya koymakt›r. Gerçek duygusal tepkiler an›nda kültür endüstrisinin sahte duygusal tepkilerine<br />
uymak üzere dönüfltürülür. Sekulic ve araflt›rma ekibinin ortaya koydu¤u hoflgörülü, çok kültürlü Bosna<br />
çok az say›da akademisyenin dikkatini çekerken, Balkanlar'›n "eski kabile düflmanl›klar›n›n topra¤›"<br />
oldu¤u fleklindeki duyguöteci sloganlar ayn› anda milyonlarca insana ulaflmaktad›r. ‹zzetbegoviç'in<br />
kitab› Amerika'da sadece 18 kütüphaneye girebilirken, Huntington'un Aliya ‹zzetbegoviç'i yanl›fl bir<br />
biçimde fundemantalist olarak gösterdi¤i kitab› milyonlara ulaflabiliyor, çünkü bu kitap duyguötesi<br />
toplumda best-seller olmaktad›r. Bunlar›n hiçbirisi ‹zzetbegoviç ve Bosna'ya özgü de¤ildir; bu, duyguöteci<br />
toplumun herhangi bir otantik umut, iflbirli¤i ve hoflgörü mesaj›na verdi¤i hâz›r ve nâz›r tepkisidir. E¤er<br />
Dostoyevski "Büyük Engizisyoncu" bölümünü duyguöteci toplumu aç›klamak için yazm›fl olsayd›, ‹sa,<br />
mesaj›n›n nas›l yay›ld›¤›n› görmek için dünyaya döndü¤ünde tutuklanmazd›. Bunun yerine medya ve<br />
kültür endüstrisi taraf›ndan dikkatle tetkik edilir ve talk-show'lara ç›kar›l›rd›. Riesman, Baudrillard ve<br />
daha pek çok önemli yazara göre ‹sa "so¤ukkanl›", "sevimli" veya "haval›" görünürse kültür endüstrisi<br />
onu be¤enecektir. Ama di¤er taraftan ilk iflleri onun görünüflü, konuflmas›, geçmifli ile ilgili kusurlar›<br />
bulmak ve ö¤retilerindeki harmoni ve uyum öneren k›s›mlar› de¤il uyuflmazl›k öneren yanlar› öne<br />
ç›karmak olacakt›r. Muhtemelen ayn› kader Gandhi'den Martin Luther King'e kadar tarihte hoflgörü ve<br />
merhamet öneren tüm ahlak önderlerinin bafl›na gelirdi. Toplumun iç-yönelimli amaçlar›n› ve hoflgörüyü<br />
öteki-yönelimli, postmodern ve duyguöteci bir ça¤da sürdürmek tehlikeli ve ayk›r› bir ifltir.<br />
Niyetim ‹zzetbegoviç'in bu de¤erli amaçlar› tafl›yan ve kötü tepkiler alan tek kifli olmad›¤›n›<br />
göstermekti. Sosyologlar ça¤dafl toplumun çözüldü¤ünü ve ifllevsiz kald›¤›n› söylerken onun sessiz<br />
müttefiki olmaktad›rlar. Di¤erleri de bu tart›flmaya otantisitenin, gerçek hoflgörünün ve topluluk olma<br />
duygusunun nas›l ihya edilece¤ini tart›flarak kat›labilirler. E¤er geçmifl hatalar›m›zdan ders almazsak<br />
Bosna'n›n trajik kaderi Irak'ta veya herhangi bir yerdeki etnik temizlik olaylar›nda tekrar edecektir.<br />
Sosyoloji en nihayetinde kapal› ve ender olaylar›n de¤il evrensel prensiplerin incelenmesidir.<br />
Kaynakça<br />
Abramowitz, Morton (1993) Breakdown in the Balkans: A Chronicle of Events January 1989 to May<br />
1993. Washington D.C.: Carnegie Endowment.<br />
Adorno, Theodor. (1950) The Authoritarian Personality. New York: Harper.<br />
Agee, Chris (ed.) (1998) Scar on the Stone: Contemporary Poetry from Bosnia. Newcastle upon Tyne:<br />
Bloodaxe Books.<br />
Ahmed, Akbar (1992) Postmodernism and Islam. London: Routledge.<br />
_____ (1997a) "Ethnic Cleansing: A Metaphor for Our Time." Pp. 35-64 in S. Mestrovic (ed.), The<br />
Conceit of Innocence: Losing the Conscience of the West in the War Against Bosnia. College Station,<br />
TX: Texas A&M University Press.<br />
Almond, Mark (1994) Europe's Backyard War. London: Heinemann.<br />
Anzulovic, Branimir (1999) Heavenly Serbia. New York: New York University Press.<br />
Baudrillard, Jean (1996) No Pity for Sarajevo; The West's Serbianization; When the West Stands in for<br />
the Dead. Pp. 79-89 in T. Cushman and S. Mestrovic (eds.), This Time We Knew. New York: New York<br />
148
University Press.<br />
Bellah, Robert N. (1967) "American Civil Religion" Daedalus 96:1-21.<br />
Berg, Steven L. and Paul S. Shoup (1999) Bosnia-Herzegovina: Ethnic Conflict and International<br />
Intervention. London: M.E. Sharpe.<br />
Berger, Peter and Thomas Luckman (1967) The Social Construction of Reality. New York: Doubleday.<br />
Boyle, Francis (1996) The Bosnian People Charge Genocide: proceedings at the International Court<br />
of Justice concerning Bosnia v. Serbia on the prevention and punishment of the crime of genocide.<br />
Amherst: Aletheia Press.<br />
Carnegie Endowment (1993) Breakdown in the Balkans: A Chronicle of Events January 1989 to May<br />
1993. Washington D.C.<br />
Christopher, Warren (1998) In the Stream of History: shaping foreign policy for a new era. Cambridge:<br />
Cambridge University Press.<br />
Cigar, Norman (1995) Genocide in Bosnia: The Policy of Ethnic Cleansing. College Station, TX: Texas<br />
A&M University Press.<br />
Cohen, Philip J. (1996) Serbia's Secret War: Propaganda and the Deceit of History. College Station,<br />
TX: Texas A&M University Press.<br />
Donia, Robert J. (1981) Islam Under the Double Eagle: The Muslims of Bosnia and Hercegovina, 1878-<br />
1914. New York: Columbia University Press.<br />
Donia, Robert J., and John Fine (1994) Bosnia-Hercegovina: a tradition betrayed. London: C. Hurst<br />
& Co.<br />
Durkheim, Emile ([1912] 1995) The Elementary Forms of the Religious Life. New York: Free Press.<br />
Glenny, Misha (1992) The Fall of Yugoslavia: the third Balkan war. Uppsala.<br />
Gutman, Roy (1993) Witness to Genocide. Longmead: Element.<br />
Hodson, Randy; Garth Massey and Dusko Sekulic (1994) "National Tolerance in the Former Yugoslavia"<br />
American Journal of Sociology 99(6): 1554-1558<br />
Huntington, Samuel. (1996) The Clash of Civilizations and the Remaking of World Order. New York:<br />
Simon & Schuster.<br />
Izetbegovic, Alija. (1999) Islam Between East and West. Plainfield, IN: American Trust Publications.<br />
Letica, Slaven (1996) "The West Side Story of the Collapse of Yugoslavia" Pp. 163-86 in T. Cushman<br />
and S. Mestrovic (eds.), This Time We Knew: Western Responses to Genocide in Bosnia. New York:<br />
New York University Press.<br />
Malcolm, Noel (1994) Bosnia: a short history. London: Macmillan.<br />
Massey, Garth; Randy Hodson, Dusko Sekulic. (1999) "Ethnic Enclaves and Intolerance: The Case of<br />
Yugoslavia." Social Forces 78(2):669-93.<br />
Mestrovic, Stjepan (1994) The Balkanization of the West: the confluence of postmodernism and post<br />
communism. London: Routledge.<br />
______ (ed.) (1996) Genocide After Emotion: the postemotional Balkan war. London and New York:<br />
Routledge.<br />
______ (ed.) (1996) The Conceit of Innocence: losing the conscience of the West in the war against<br />
Bosnia. College Station, Texas: Texas A&M University Press.<br />
149
______ (1997) Postemotional Society. London: Sage.<br />
Riesman, David (1950) The Lonely Crowd. New Haven: Yale University Press.<br />
Sekulic, Dusko, Garth Massey, and Randy Hodson (1994) "Who Were the Yugoslavs? Failed Sources<br />
of a Common Identity in the Former Yugoslavia" American Sociological Review 59:83-97.<br />
Sekulic, Dusko (1997) "The Creation and Dissolution of the Multinational State: The Case of Yugoslavia"<br />
Nations and Nationalism 3:165-79.<br />
Tocqueville, Alexis. ([1845] 1945) Democracy in America. New York: Viking.<br />
Tonnies, Ferdinand. ([1887] 1964) Community and Society. New York: Free Press.<br />
United States Information Agency (1994) Public Opinion in Croatia: A Special Report. Washington,<br />
DC: Office of Research and Media Reaction.<br />
______ (1995) Public Opinion in Bosnia Hercegovina, December 1995. Washington, DC: Office of<br />
Research and Media Reaction.<br />
Zimmermann, Warren (1996) Origins of a Catastrophe. New York: Times Books.<br />
Zulfikarpasic, Adil, with Milovan Djilas and Nadezda Gace (1998) The Bosniak. London: C. Hurst &<br />
Co.<br />
Zupanov, Josip, Dusko Sekulic, Zeljka Sporer (1996) "A Breakdown of the Civil Order: The Balkan<br />
Bloodbath" International Journal of Politics, Culture and Society 9:401-22.<br />
Oturum Baflkan›<br />
Dr. Alev ERK‹LET<br />
‹stanbul Metropolitan Planlama<br />
Çok güzel bir sunumdu. Meslektafl›m olarak da, birkaç fleyi vurgulamas› dikkat çekiciydi. Aliya'n›n<br />
mesaj›, s›radan bir tolerans mesaj› de¤il, hakikaten o toplumun içinde yaflatt›¤›, gerçek bir tolerans mesaj›<br />
idi. Ben de buna çok önem veriyorum. Say›n Mestroviç'e, sunumundan dolay› çok teflekkür ediyoruz.<br />
Bununla ba¤lant›l› olarak, s›radaki sunum için sözü, say›n Hilmo Neimarlija'ya b›rakmak istiyorum.<br />
150
Dr. Hilmo NEIMARLIJA<br />
Bosna-Hersek Demokratik Eylem Partisi Meclis Üyesi<br />
“Üçüncü Yol” Tezi<br />
Hümanist edebiyattaki eserler; konusu ve tezi olan eserler olmak üzere<br />
ikiye ayrılır. Konusu olan eserler, yazarın isbatlamaya çalıflt›¤ı düflüncelerle<br />
bilinmekte ve okurların bu eserlere güven göstermeyece¤i önceden tahmin<br />
edilmektedir. Tezi olan eserlerde ise yazarın açıklamaya ve popülarize<br />
etmeye çalıflt›¤ı iddialar, karakterize edilmekte ve okurların bu eserlere<br />
güven gösterece¤i önceden tahmin edilmektedir.<br />
Aliya ‹zzetbegoviç'in Do¤u ve Batı Arasında ‹slam isimli eseri, tezi<br />
olan bir eserdir. Eserin tezi, üç integral dünya denetçisinin var oldu¤u ve<br />
daha fazla olamayaca¤ı fleklindedir. Çünkü onlar dünyaya tümel bakıflın<br />
üç elementar yolunu temsil etmektedir. Bunlar dinî, materyalist ve ‹slami<br />
bakıfllardır. Bu görüfller, ruhsal flekiller, din, sanat ve felsefedeki karakteristik<br />
ifadelerle bir bütün olarak dünyanın vizyonlarıdır.<br />
Söz konusu bakıfllar de¤erlendirme ve kıymet biçmeyi de kapsayan<br />
hayata dair bakıfllar olup her biri dünyada belirli ideolojik, siyasi, ekonomik<br />
ve sosyal bir oryantasyona aittir. Dinî ve materyalist görüfller monistiktir<br />
ve "kendi içlerinde mantıklı sistemlerdir." Birbirlerini kendi hükümleriyle<br />
devre dıflı bırakmakta ve kurulufl flekilleri ve amaçları açısından çeliflmektedir.<br />
‹slami akım ise zıt ve karflıt hükümlerin düalist sentezi olup orta yol ve zıt<br />
fleylerin kurumsal olarak barıfltırılmasının fleklidir.<br />
Aliya ‹zzetbegoviç, bu tezin teorik dayana¤ı olarak, madde hakkındaki<br />
klasik arafltırmaları ve gerçe¤in ruh ve madde yardımıyla maddi<br />
abstrasyonunu almıfltır. Her üç akım, ‹zzetbegoviç'in dedi¤i gibi, ruhun<br />
veya maddenin primar varlı¤ından ya da ruh ve maddenin eflzamanlı<br />
mevcudiyetinden hareketle dünyayı görme imkanlarını aramaktadır. Ruh<br />
varlı¤ına dayal› bakıfl, dinî akımdır, onun zıddı ise dünyanın madde varlı¤ıyla<br />
denk tutuldu¤u materyalist akımdır. Ruh ve maddenin bir arada varlı¤ına<br />
151
dayanan dünya bakıflı ise ‹slami akımdır. Dinî ve materyalist görüfl, birbirlerini devre dıflı bırakmakta<br />
ve birbirlerine ters düflmektedir. Çünkü her ikisi de aydınlanmıfl kapsamlı gerçek olarak, dünyanın<br />
tamamen kabul etti¤i bir evren resmi olarak anlaflılmaktadır. Fakat her iki akımda dünya, yarı ölçüde<br />
vardır ve her iki akım düflünce ile varlı¤ı, hayal ile gerçe¤i barıfltırmayı yarı ölçüde baflarmaktadır. ‹slami<br />
akım, dinî ve materyalist akımları reddetmemekle beraber zıtlıklarını dönüfltürmekte ve ruh ve maddeyi<br />
birlefltirerek yarımlardan bir bütün oluflturmakta; düflünce ile gerçe¤i barıfltırmaktadır. Do¤u ve Batı<br />
Arasında ‹slam kitabının ilk sayfalarında flöyle yazar:<br />
"E¤er yaln›zca madde olsayd›, materyalizm tek tutarl› felsefe olup, din tamamen manas›z bir tutuma<br />
dönüflürdü. Öte yandan e¤er sadece ruh varsa, insan da vard›r, hayat ise din ve ahlak olmadan<br />
anlams›zd›r. En yüksek flekli insan hayat›nda gerçekleflen ruh ve madde birli¤i prensibinin ad› ise<br />
‹slam’d›r. ‹nsani anlay›fl›n gerçekleflmesinde varoluflun bütün zoolojik hususlar› da teyit ediliyorsa,<br />
insan hayat› tutarl›d›r. Esas itibar›yla insandaki bütün tutars›zl›klar, biyolojik hayat›n dince<br />
reddedilmesinden veya insan›n materyalist zihniyet taraf›ndan inkar edilmesinden kaynaklanmaktad›r."<br />
"Bazıları, tabiatı düflünerek gördükleri düzen ve emniyetin büyüsüne kapıl›r ve tabiatı tek hakikat<br />
ilan ederler. Di¤erleri ise hareket noktası olarak insanı alırlar ve insanın ruhunda gözleri yıldızlarla süslü<br />
gö¤e dikerek yaflamaya de¤er veren yeni bir anlam bulurlar. Üçüncü grubu oluflturan biz ise, insanın<br />
dünyadaki eflsiz varlı¤ını görüyoruz. Ruh ebedidir, insan ise zamanla sınırlanmıfltır ve bu zaman içinde<br />
ihmal edilemeyecek bir vazifesi vardır."<br />
"Eskiler iki varl›ktan, ruh ve maddeden bahsederlerdi. Bununla; farkl› kaynakl›, farkl› özellikli,<br />
birbirinden kaynaklanmayan ve birbirine dönüfltürülemeyen iki temel prensip, bambaflka iki dünya,<br />
bambaflka iki düzen ifade ediliyordu. Dünyan›n en ayd›n ve ak›ll› flahsiyetleri bile, bu meseleye farkl›<br />
aç›lardan yaklafl›m›n mümkün olmas›na ra¤men, böyle bir ay›r›m yapmaktan kurtulamam›fllard›r. Bu<br />
iki dünyay› zaman bak›m›ndan ayr›; fakat birbirinin devam› -'flimdiki' ve 'gelecekteki'- veya gerçe¤e<br />
daha yak›n, özellikleri ve anlamlar› bak›m›ndan de¤iflik, fakat ayn› anda birarada mevcut olarak<br />
görmemiz mümkündür. Düalizm insanın en köklü hissiyatı olmakla beraber en yüksek felsefesi de¤ildir.<br />
Aksine bütün büyük felsefe ekolleri monistik idiler. ‹nsanların yaflayıfl, duyufl ve dünyayı düalistik olarak<br />
idrak edifllerine ra¤men, her felsefe ve fikrin tabiatında gerçekte monizm yatmaktadır. Felsefenin,<br />
düalizme tahammülü yoktur. Buna ra¤men bu gerçek fazla bir fley ifade etmemektedir. Çünkü düflünce,<br />
kendisinden yüksek olan hayata hakim olamaz. Daha do¤rusu insan olmamız itibarıyla biz, iki gerçek<br />
içinde bulunmaktayız. Biz bu iki dünyayı inkar edebiliriz, reddedebiliriz; ama onların dıflına çıkmamız<br />
mümkün de¤ildir. Hayat, kendisini ne kadar anladı¤ımıza ba¤lı de¤ildir."<br />
Aliya ‹zzetbegoviç, dünyaya dair üç bakıfl tezinin düflünsel sunumunu, farklı sistemlere ve alanlara<br />
ait görüfller yardımıyla gerçeklefltirmifltir. Genel olarak Hıristiyanlık, ‹slam ve Yahudi din gelene¤inden<br />
kavramlar ile Batı'nın felsefe mirasından, sosyalizm ve kapitalizmin siyasi teorisinden görüfller kullanmıfltır.<br />
‹zzetbegoviç, üzerinde çok büyük etki bırakan ve "Batı'nın felaketinin" baflında, yüksek kültürlerinin<br />
152
tarihini ve hayatlarındaki eflzamanlı olaylar›n cetvelini sergileyen Oswald Spengler'i örnek alarak Do¤u<br />
ve Batı Arasında ‹slam kitabının baflında, dinî, materyalist ve ‹slami görüfllerinin üç katlı iç<br />
konstrüksiyonunda, üç sıra görüflle zıtlıklar cetvelini sergilemifltir. Spengler'in, tarihî ça¤daflları Platon,<br />
Farabi ve Goethe'dir ve tarihî olarak eflzamanlı olaylar; Atina'nın kalkınması, Emevî sanatının geliflmesi<br />
ve Rokoko'dur. Çünkü Yunanistan, Arabistan ve Batı kültür hayatıyla aynı dönemde meydana gelmifllerdir.<br />
‹zzetbegoviç'te, dinî ve materyalist görüfllerde aynı yerlere ve de¤erlere sahip kavramlar olarak düflünce<br />
-varlık veya ruh- beden zıtlı¤ı, hareket noktasıdır. Bu kavramların insan içinde barınması ‹slam görüflünde<br />
olur. Spengler'in cetvellerine nazaran sınırlı olmasına ra¤men, ‹zzetbegoviç'in cetveli yetmiflten fazla<br />
kavram ve olay çifti içermektedir. Do¤u ve Batı Arasında ‹slam kitabında bu kavramlarla dinî ve<br />
materyalist görüfller karflılıklı zıtlar, ‹slami görüfl ise bu ikisinin sentezi olarak gösterilmifltir. Di¤erlerinin<br />
yanı sıra bunlar zıt kavram çiftleridir: Özne ve nesne, organizma ve mekanizma, kutsal sır (tabu) ve<br />
problem, de¤erler mahkemeleri ve mantık mahkemeleri, etik ve matematik, düflünce ve ihtiyaç, ideal<br />
ve menfaat, fikir ve faktör, günah ve zarar, ilham ve zeka, sezgi ve deneyim, stil ve fonksiyon, estetik<br />
flekillendirme ve teknik gelifltirme, yaratma ve evrim, mutlak mahkeme ve entropi, kendi üzerinde güç<br />
ve tabiat üzerinde güç, kültür ve medeniyet, hümanizm ve ilerleme (yükselme), drama ve ütopya, kiflilik<br />
ve toplumsal birey, insan onuru ve sosyal güvenlik, dinde bir çizgisi ve medeniyette gençlik çizgisi,<br />
kutsal bir fley olarak evlilik ve bir sözleflme olarak evlilik... ‹lk kavramlar dinî, ikinci kavramlar ise<br />
materyalist görüflü temsil etmektedir.<br />
Karflıtlar uzayında, ‹slami açıdan sunulan kavram ve olaylar anahtar role sahiptir. Burada, dinî ve<br />
materyalist bakıfl açısından karflıt kavram ve olayların ‹slami sentezi gösterilmektedir: Dua ve temizlik<br />
ba¤lantısı olarak namaz; sadaka ve vergi sentezi olarak zekat; manastır, ibadethane ve sanat galerisini<br />
bir arada gösteren cami; sosyal sınıfların tezahürü olan okullar, laboratuvarlar ve fabrikalar, di¤er tarafta<br />
da manevi birli¤in ve toplum sınıflarının birleflti¤i yer olarak cami... Fakat önde gelen kifliler, dünyaya<br />
zıt ve farklı bakanların temsilcileri ve onların ‹slami görüflün birli¤inde birleflmesi ‹sa, Musa ve<br />
Muhammed'dir. Max Weber kendi sosyolojisinde, kültürel veya büyük dinleri; dünyadan so¤utan ve<br />
kurtaran dinler, dünyaya uyum sa¤layan ve dünya nimetlerini elde etmek için çabalayan dinler ve dünyayı<br />
ele geçirme ve bu ve öbür dünya vaatlerini ve mutluluklarını birlefltiren dinler olarak belirtmifltir. Aliya<br />
‹zetbegoviç de benzer bir flekilde üç dünya bakıflının temel dinî ve manevi tanımlamalarını yapmıfltır.<br />
Dinî görüflün otantik ve manevi temsilcisi Hıristiyanlık'tır. Materyalist görüflün dinî ve manevi ana<br />
temsilcileri ise geleneksel Yahudilik ve bu dünyaya yönlendiren do¤a bilimleri mantalitesidir. ‹slami<br />
görüflün dinî ve manevi temsilcisi ise hem bu dünya hem de öbür dünya iyiliklerinden efl zamanlı olarak<br />
söz eden kurumsal bir din ve geliflmifl bir düflünce olarak ‹slam'dır. Cetvelin mesajı, ‹slam'ın geleneksel<br />
maneviyat ile modern bilim arasında bulundu¤u, Hıristiyanlık ve Yahudilik arasında dinî olarak ba¤lantı<br />
oldu¤u, kültürde flahsi, özel hayatla ilgilendi¤i gibi medeniyette de toplumsal, açık hayatla ilgilendi¤idir.<br />
Bu aynı zamanda, iki karflıt görüflün ve ortada yer alan -üçüncü- barıfltırıcı dünya görüflünün iç manevi<br />
tarafı veya düflünsel-yapısal tezidir. ‹zzetbegoviç'e göre ‹slam'ın bu konumda oldu¤unu, onun dinî ve<br />
materyalist görüfllere tek taraflı, haricî ve zıt olarak bakması göstermektedir. "‹slam'ın orta konumu<br />
(istidatı), onun iki karflıt taraftan gelen saldırılara karflı sürekli kendini savunmak zorunda oldu¤unda<br />
da görülmektedir: Fazla do¤al, materyal, bu dünyaya ait oldu¤u fleklinde elefltiri yönelten Dinden ve<br />
153
Dine; bilimsel olmadı¤ı, mistik elementler içerdi¤i fleklinde elefltiri yönelten bilimden… ‹slam tektir;<br />
fakat insan gibi onun da bedeni ve ruhu vardır, ‹slam'ı inceleyenlerce tamamen farklı görünmesi farklı<br />
bakıfl açısına ba¤lıdır: materyalistler ‹slam'ı her zaman sadece bir din ve mistik olarak görecektir ('sa¤'<br />
tandans), Hıristiyanlar ise ‹slam'da sürekli toplumsal ve siyasi hareket ('sol' tandans) göreceklerdir. Bu<br />
bakıfl açılarından', ‹slam'ın karakteristik yolu, daha do¤rusu orta konumu belirlenebilir."<br />
Aliya ‹zzetbegoviç üç dünya görüflünün içeri¤inin tarihî sunumunu ‹kinci Dünya Savaflı'ndan sonra<br />
Dünya'da aktüel olan ayrılıkçılık ve gerilim süreçlerinde göstermifltir. Do¤u ve Batı Arasında ‹slam kitabını,<br />
geçen asrın altmıfllı yılların›n sonu ile yetmiflli yılların›n içerisinde yazmıfltır. Sadece primar kültürel-tarihî<br />
öneme sahip oldukları daha önceki dönemlerden farklı olarak o dönemde Do¤u ve Batı'nın açık jeopolitik<br />
önemi vardı. Yirminci yüzyılın ikinci yarısında Do¤u ve Batı, dünyanın ideolojik, siyasi ve ekonomik<br />
ayırımında olan taraflardı. Bu ayırım küresel akıma sahipti ve sosyalist ve kapitalist bloklar arasındaki zıtlık<br />
olarak dönemin ciddi gerilimlerine neden olmaktaydı. Batı'nın demokratik ülkelerinde bu ayırım bireysel<br />
özgürlükler ve zorunlu güçler arasındaki zıtlık olarak gösteriliyordu. Her iki blokta, bütün dünya, akımların<br />
anlamlarına ve pratik sonuçlarına uyarlanmaya çalıflılıyordu; Do¤u'nun sosyalist ülkelerinde ise toplumsal<br />
adalet ve sınıfsal kölelefltirme arasındaki zıtlık olarak gösteriliyordu. ‹nsanlık iki gruba ayrılmıfltı ve bloksal<br />
ayırıma direkt olarak dahil olmayan milletler, kapitalizm veya sosyalizm yolunda kendi kaderleriyle<br />
yüzleflmeye ve onları kabullenmeye zorlanıyordu. Bu iki siyasi ve ideolojik seçene¤in kavgasında, her iki<br />
blokta dine karflı olan tutum, büyük öneme sahipti. Batı'da dine ve dinî gelene¤in de¤erlerine saygı<br />
duyuluyordu, Do¤u'da ise din formal-hukuksal kabul ediliyordu; ancak ideolojik olarak reddediliyor ve<br />
toplumsal olarak sınırlandırılıyordu. Bu flartlar altında Do¤u ve Batı Arasında ‹slam isimli eserin bafll›¤›<br />
süphesiz ‹slam'ın jeopolitik ve ideolojik tematizasyonuna, Müslüman ülkelerin dünyadaki bloklaflmada<br />
yerini belirlemesine iflaret ediyordu. Ve gerçekten eserde flimdiki zamanın sınıflandırılmasından hareket<br />
edilmifltir. Bu sınıflandırma, dünyanın bloklara ayrılmasında ve bu ayırımda Müslüman halkın konumunda<br />
kendini göstermektedir. Aliya ‹zzetbegoviç, dünya ideolojik ve siyasi kutuplaflmasının temellerinde, dinî<br />
ve materyalist dünya bakıflları arasındaki elementar zıtlı¤ın yattı¤ını düflünüyordu. Dinî görüflün tarihî<br />
temsilcisini kapitalist Batı'da, materyalist görüflünkini ise sosyalist Do¤u'da tanıtmıfltır. Buna uygun olarak,<br />
Üçüncü Yol tezi, dünyanın aktüel tarihî sorununun do¤al çözümü olma önemine sahipti. Do¤u ve Batı<br />
Arasında ‹slam kitabının girifl bölümünün ilk cümleleri flöyledir:<br />
"Ça¤dafl insan, uzun zamandır süregelen ve sonu kestirilemeyen çetin bir ideolojik çatıflma içinde<br />
bulunmaktadır. Hepimiz, aktif veya pasif, fail veya kurban olarak, bu çatıflmanın içine itilmifl bulunuyoruz.<br />
Bu dev karflılaflmada acaba ‹slam'ın yeri nerededir? Bugünkü dünyayı flekillendirmede ‹slam'ın herhangi<br />
bir rolü var mıdır? Bu kitap iflte kısmen de olsa bu soruyu cevaplandırmaya çalıflacaktır."<br />
Girifl bölümünün sonunda ise flöyle demektedir:<br />
"‹ncelemekte oldu¤u ve cevaplandırmak istedi¤i problemlere göre bu kitap, flimdiki tarihî vaziyetin<br />
en bariz özelli¤iyle ilgilenmektedir. Bu özellik, esasında dünyanın ideolojik çatıflma halinde, birbirine<br />
zıt iki blo¤a ayrılmıfl bulunmasıdır. Bu durumun temelinde ideolojik çatıflma vardır. Fikirlerin çatıflması<br />
geçmiflte herhangi bir devirde oldu¤undan daha açık bir flekilde yansımakta ve tamamen pratik ve belirli<br />
flekiller almıfl bulunmaktadır. Manzara günden güne yeni yeni teferruat ve tezahüratla tamamlanmakta;<br />
154
kutuplaflma acı veren, hemen hemen elle tutulur bir açıklıkla ve hızla devam etmektedir. Bugün fikrî,<br />
hissî ve siyasi bakımlardan birbirinden tamamen ayrı iki dünya vardır. ‹nsan dünyasının esas ikilisi<br />
hakkındaki tarihî devasa tecrübe gözlerimizin önünde cereyan etmektedir. Böyle olmakla beraber<br />
dünyanın bir kısmı, bu kutuplaflmadan uzak kalıyor ve bunun büyük bölümünü ‹slam memleketleri teflkil<br />
ediyor. Bu gerçek hiç de tesadüfi de¤ildir. Müslüman milletler, cereyan eden ideolojik çatıflmada<br />
kendilerini alakadar eden hiçbir fleyin olmadı¤ını hissediyorlar. Dolayısıyla aktif bir tutum ifade<br />
edemiyorlarsa da, bunu tarafsızlık içine girerek ifade ediyorlar. Müslüman ülkelerin bu fikrî ve siyasi<br />
ba¤ımsızlaflma süreci devam edecektir. Fakat bu tarafsızlık sadece siyasi bir tarafsızlık de¤ildir… ‹slam,<br />
sosyalizmle Hıristiyanlı¤ın hakikat paylarını sadece tanımakla kalmıyor, bilakis üzerinde ısrarla duruyor.<br />
Çünkü e¤er sosyalizm yalansa, o zaman ‹slam da tam hakikat de¤ildir. ‹slam'ın do¤rulu¤unu isbat etmek<br />
sosyalizm ve Hıristiyanlı¤ın do¤rulu¤unu ve aynı zamanda hakikatlerinin noksanlı¤ını da isbat etmek<br />
demektir. fiu tarihî anda, ‹slam'ın özel durumu iflte budur. ‹slam'›n flans›n›, mutlaka bu iki dünyadan<br />
birinin ret veya imhas›nda görmesi gerekmez. Onun üstünlü¤ü, onların hakikat paylarını tanımasındandır.<br />
Tarihî ifadesi mevcut bloklar olan dünyadaki zıddiyetler ancak ve ancak bu iki dünyanın adalet paylarını<br />
da kapsayacak üçüncü bir dünyanın kurulmasıyla yenilebilir. Birbiriyle çatıflan ideolojilerin, a¤ırlıklarıyla,<br />
insanlı¤a empoze edilemeyece¤inin ve bir senteze, orta pozisyona do¤ru gidilme mecburiyetinin aflikar<br />
oldu¤u bu zamanda, biz göstermek istiyoruz ki, ‹slam, bu tabii fikir seyrine ahenkli bir tarzda bafllıyor,<br />
bu fikirleri kabul ve teflvik ediyor ve peyderpey onların en tutarlı ve kamil ifadesi oluyor. Do¤u ile Batı<br />
arasında geçmiflte birçok defa bir köprü vazifesini görmüfl olan ‹slam, günümüzün kutuplaflmıfl dünyasında<br />
kendi öz misyonunun farkında olmalıdır. Geçmiflte eski medeniyetler ile Avrupa arasında aracılık yapmıfl<br />
olan ‹slam, bugün, bu dramatik çıkmaz ve alternatifler zamanında, bölünmüfl dünyada, 'aracı millet'<br />
rolünü tekrar devralmalıdır. Üçüncü, yani ‹slami yolun manası iflte burada yatmaktadır."<br />
Kur'an-ı Kerim'in Bakara Suresi'nde (ayet 143), biz Müslümanlar için "orta toplum/ummetun vasatun"<br />
denilmektedir. Müslüman ümmetin bu orta pozisyonunu, esensiyalisik ve tarihî olarak tematize etmek<br />
mümkündür. Esensiyalistik tematizasyon, insan birli¤inin sürekli ve birbirlerine ters düflen belirleyicilerinin<br />
varlı¤ını tahmin etmektedir. Buna karflı, üçüncü, orta ve dengeyi kuran belirleyicilerin varlı¤ını tahmin<br />
eder. Esensiyalistik aracılık, Müslüman yazarlara tanıdıktır. Ça¤dafl Müslüman yazar Ahmed Akbar'ın<br />
dedi¤i gibi, ‹slam'daki denge esensiyaldir ve en çok da toplumda esensiyaldir. Ahmed'e göre bugünkü<br />
anlayıflı belirleyen fley, ‹slam'da din ve dünya arasındaki (religion ve dünya) dengedir. Tarihî tematizasyon,<br />
insanlı¤ın tarihî hayatının yüksek flekillerini esas alır. Tarihî rekonstrüksiyonlarda ve Dünya Tarihi'nin<br />
panoramalarında, ‹slam ve Müslümanlar'ın orta yerini tesbit etmektedir. Dinî ve do¤al flartlandırılmalarını<br />
esas alarak Dünya Tarihi'nin böyle bir panoramasını ilk defa yapan düflünür, tarih felsefesinin temellerini<br />
atan ‹bn Haldun idi. ‹slam'ın manevi-tarihî dünyasına esensiyalistik ve tarihî yaklaflımlarının en önemli<br />
modern sentezini ‹slam'da Dinî Düflüncenin/Tefekkürün Yeniden Teflekkülü'nde Muhamed ‹kbal<br />
gelifltirmifltir. ‹slam'ın en önemli Batısal tarihî konumlandırılmasını, en etkin felsefî-tarihî eserlerin<br />
yazarları, Hegel ve Spengler yapmıfltır. Hegel, insanlık tarihinin geliflim sürecini, dünya ruhunun Do¤u'dan<br />
Batı'ya do¤ru hareketi olarak açıklarken, ‹slam'ı Do¤u'nun revolüsyonu olarak belirleyerek onu Batı'ya<br />
yerlefltirmifltir. Spengler, zaman ve mekan açısından her kültürle temasta bulunan tek kültür olarak<br />
yüksek kültürler grubunda yer alan ‹slam'ı, Arap kültürünün zirvesi olarak belirtmifltir. Aliya<br />
155
‹zzetbegoviç, Do¤u ve Batı Arasında ‹slam eserini ‹slam'ın ideolojik ve kültürel marjinalitesi döneminde<br />
ve Müslüman milletlerin, dünya iradesinin ve gücünün ekonomik ve politik olarak bloksal taflıyıcılara<br />
ba¤ımlı oldu¤u bir dönemde yazmıfltır. ‹slam ve Müslümanlar'ın bulundu¤u bu konumu do¤al olmayan<br />
bir durum olarak hisseden kendisinden önceki birçok Müslüman entelektüel gibi o da ‹slam'ın ve<br />
Müslümanlar'ın do¤al pozisyonunu bildi¤ine ve bu pozisyonun açıkça tanıtılması gerekti¤ine inanıyordu.<br />
Bununla beraber, bunun birinci sırada ‹slam'ın geleneksel Müslüman yorumlarından ve ‹slami olmayan<br />
ideolojik sınıflandırma, engelleme ve manipülasyonlardan kurtarılması anlamına geldi¤ini düflünüyordu.<br />
Bundan dolayı Do¤u ve Batı Arasında ‹slam, ‹slam ve ümmetin orta konumunu esensiyalistik ve tarihî<br />
olarak göstermeye çalıflmıfltır. Esensiyalistik sunumunda çeflitli disiplinlere ait terimleri ve terim<br />
çiftlerini kullanmıfltır. Tarihî sunumda ise, tarihin ve modern ça¤ın tarihî uyanıflının çeflitli alanlarına<br />
ait örnek ve durumları kullanmıfltır. Dayanak aldı¤ı literatür ise genel olarak Batılı yazarların eserleriydi.<br />
Yirminci yüzyılın sonunda kendini Avrupa ve Batı Medeniyeti'nin koynunda bulan en batıdaki<br />
Müslüman milletin bir üyesi ve dünya okullarında e¤itim alan bir Müslüman entelektüel olarak Aliya<br />
‹zzetbegoviç, Müslüman yazarların eserlerinden ziyade Batılı yazarların eserlerini tanıyor. Batılı yazarların<br />
eserleri arasından düflüncelerinin flekillenmesini en fazla etkileyen kitaplar, ilk gençlik ça¤ında Batı'da<br />
en popüler felsefî eserler olan kitaplardı. Spengler'in Batı'nın Felaketi/Der Untergang des Abendlandes<br />
adl› eseriyle Henri Bergson'un Yaratıcı Evolüsyon/L' evolution creatrice'si bunlar aras›nda yer alıyordu.<br />
Aliya bu kitaplarda, Karl Marx'ın siyasal-ekonomik ö¤retisinin ve Charles Darwin'in evolüsyon hakkındaki<br />
arafltırmalarının tek taraflılı¤ı hususunda düflünsel teflvik ve kanıtlar bulmufltur. Bununla beraber<br />
‹zzetbegoviç'in üç görüfl hakkındaki tezinin ortaya çıkmasında ve geliflmesinde en önemli etkiye sahip<br />
düflünce Muhamed ‹kbal'in felsefî düflüncesidir. Do¤u ve Batı Arasında ‹slam ba¤ındaki motto, Cavidname'nin<br />
güçlü bir mısrasıdır. Bu mısra ondan sonra geleceklerin anlamını haber vermektedir. Bu da<br />
‹kbal'in ‹slam'daki Dinî Düflüncenin/Tefekkürün Yeniden Teflekkülü eserindeki düflüncesinin kiflisel<br />
anlayıflının sunumu olarak algılanabilir. Bu düflüncede, ça¤dafl dönemin en derin ve en keskin Müslüman<br />
görüflü kendini göstermifltir ve bu düflüncenin Aliya ‹zzetbegoviç'i çok derin etkilemesi do¤aldır. ‹slam'da<br />
Dinî Düflüncenin/Tefekkürün Yeniden Teflekkülü adl› eserinde ‹kbal, di¤erlerinin yanı sıra, flöyle demifltir:<br />
"‹slam'da, manevi ve dünyevi iki farklı alan var de¤ildir, bir fiilin do¤ası, önemi ne kadar dünyevi<br />
olursa olsun, meydana geldi¤i manevi faktörü ile belirlenmektedir. Bu fiilin, en sonunda, karakterini<br />
belirleyen görünmez, düflünsel 'arkasıdır'. Arkasındaki hayatın sonsuz karmaflıklı¤ından ayrı bir biçimde<br />
meydana geldiyse fiil geçici ve basittir; bu karmaflıklı¤ından ilham aldıysa manevidir… ‹nsan olarak<br />
adlandırılan birlik, dıfl dünya olarak adlandırdı¤ımız fleye nazaran nasıl davrandı¤ına bakıldı¤ında<br />
bedendir; fakat davranıflının son hedefine ve idealine göre nasıl davrandı¤ına baktı¤ınızda ise o ruh<br />
veya gönüldür. Etkili bir ideoloji olarak 'Tevhidin' anlamı eflitlik, dayanıflma ve özgürlüktür. "<br />
Do¤u ve Batı Arasında ‹slam eserinde, bir tezin açıklanmasına ve popülarize edilmesine hizmet eden<br />
herhangi bir eserde oldu¤u gibi boflluklar, anlaflılmayan ve birbirine zıt yerler tesbit edilebilir. Bununla<br />
beraber Aliya ‹zzetbegoviç'in bu hayat eseri için Northrop Frye'nin, Oswald Spengler'in Batı'nın Çöküflü<br />
eseri için define etti¤i ifade geçerlidir: E¤er insan, söylemek istedi¤i fleyin yanlısıysa hiçbir hata, karflıt<br />
görüfl veya aflırılık genel amacı iptal etmeyecektir.<br />
156
Ahmet DEMRHAN<br />
Yazar<br />
Avrupa ve Aliya:<br />
Aliya Hakk›nda Konuflamamak<br />
Burada Aliya ‹zzetbegoviç'in durdu¤u yeri tan›mlamaya, belki de daha<br />
çok anlamaya çal›fl›rken, öncelikle konuflmama neden Aliya hakk›nda<br />
konuflamamak fleklinde bir bafll›k seçti¤imi aç›klamam gerekir. Aliya<br />
hakk›nda düzenlenmifl bir sempozyumdaki bir konuflmada, Aliya hakk›nda<br />
konuflamamaktan bahsetmek, tuhaf görünebilir; ama elbette ki belli bafll›<br />
sebepleri bulunmaktad›r. Bunlar› kabaca iki nedenle izah etmek<br />
mümkündür. Birincisi kendimi Aliya hakk›nda konuflmaya yeterli ve<br />
hatta yetkili görmememdir. Aliya'yla tan›fl›kl›¤›m kitaplar›ndan ve Tarihe<br />
Tan›kl›¤›m adl› hayat hikayesinin çevirmeni olmamdan kaynaklan›yor. Yine<br />
de meselenin bu öznel taraf›na, sanki Aliya'ya uzak bir mesafeden bakmam›<br />
gerektirecek bu duruma, Aliya'ya, yine öznel anlamda hayli "yürekten"<br />
tan›yormuflcas›na "yak›nl›k" duymam da eklenebilir. Ama bu durum da beni<br />
Aliya hakk›nda konuflma konusunda yeterli ve hatta yetkili k›lmaz. Bu<br />
yüzdendir ki, burada, Aliya hakk›nda konuflurken, meselenin bu taraf›n›n<br />
ak›lda tutulmas›n› sal›k vermek durumunday›m.<br />
‹kincisi de "belirli bir ba¤lam›" göz önünde bulundurdu¤umuzda Aliya<br />
hakk›nda konuflman›n biraz zor oldu¤unu düflünmemdir. Aliya üzerinde<br />
iki-üç y›l, hatta daha uzun bir süre çal›flsam dahi yine de Aliya hakk›nda<br />
konuflman›n zor oldu¤u kanaatini tafl›yorum. Bu zorluk onun flahs›ndan,<br />
mücadelesinden, durulu¤undan, tevekkülünden ve burada sayamayaca¤›m<br />
kadar çok flahsi özelliklerinden; dahas› Bosna için "temsil" etti¤i yerden<br />
kaynaklanan bir zorluktur.<br />
‹flte bu nedenle, burada, Aliya'y› "belirli bir ba¤lam" üzerinden anlamaya<br />
çal›flaca¤›m. Bu "belirli ba¤lam" da Avrupa olacakt›r. "Avrupa" derken,<br />
bir "k›ta" olarak Avrupa'dan de¤il, özellikle 20. yüzy›l›n bafllar›nda kendisini<br />
iyiden iyiye hissettirmifl olan bir "Avrupa"dan; Ayd›nlanma ile ortaya ç›kan,<br />
sonra çeflitli elefltirilerle birlikte kendisine yeni bir yön vermeye çal›flan bir<br />
157
"ilke", bir "düflünce" olarak "Avrupa"dan bahsediyorum. Baflka bir ifade ile kifliyi yönlendiren ve kiflinin<br />
de ona do¤ru yönlendirdi¤i bir ilke olarak "Avrupa"dan.<br />
Böyle bir "Avrupa fikri" son zamanlarda gündemde önemli bir yer iflgal etmektedir. Özellikle<br />
Avrupa'n›n düflünce yap›s›n› ve felsefî yaklafl›m›n› vermeye çal›flan bu düflünce sadece Avrupa'da<br />
kalmam›fl, Avrupa d›fl›na da yay›lm›fl, orada da kendisine izler bulmufltur. K›saca ifade etmek gerekirse,<br />
"bir fikir olarak Avrupa", flimdiki insan haklar› alg›lay›fl›ndan ulus-devlete, vatandafll›k kavray›fllar›ndan<br />
hukuk ve yasan›n kendisini meflrulaflt›rma tarzlar›na kadar sadece bu adla an›lan k›tada de¤il küresel<br />
düzeyde kendisini hissettiren bir "ba¤lam"› iflaret etmektedir. Bu ba¤lamdan yola ç›karak ve Aliya'n›n<br />
Avrupa'daki denklerini de göz önünde bulundurarak onun böylesi bir ba¤lamda nerede durdu¤una<br />
bakmaya çal›flaca¤›m.<br />
"Bir fikir olarak Avrupa" düflüncesinin önde gelen savunucular›ndan birisi ünlü Frans›z düflünür<br />
Jacques Derrida'd›r. Ancak Derrida'n›n bir baflka özelli¤i daha vard›r. O; "Avrupa fikri"nin ancak kendisini<br />
dönüfltürerek ayakta kalabilece¤ini vurgular ve bu "fikir"in "Avrupa-merkezci" unsurlar›n› deflifre etmeye<br />
çal›fl›r. Avrupa'n›n kendi ilkesine varabilmesi için kendini baflkalar›n›n gözüyle elefltirebilmesi, en az›ndan<br />
kendisini baflkalar›n›n elefltirisine açmas› gerekti¤i yönünde çok ciddi vurgular yapar.<br />
Bununla birlikte Derrida'n›n Güney Afrika'daki ›rk ayr›mc›l›¤› konusunda önemli mücadeleler vermifl<br />
ve y›llarca hapis yatm›fl Mandela hakk›nda enteresan bir yaz›s› vard›r. Mandela'n›n sadece çekti¤i<br />
s›k›nt›lardan dolay› de¤il, asl›nda mücadelesinin yöneldi¤i ›rk ayr›mc›l›¤›n›n kayna¤› da olabilecek bir<br />
"Avrupa fikri"ne s›k› s›k›ya ba¤l› oldu¤u için de takdir edilmesi, kendisine "hayran" olunmas› gerekti¤ini<br />
belirtir. Mandela'ya neden hayran olunmas› gerekti¤ine dair bir tak›m sebepler ortaya atar. Mesela<br />
Mandela, ›rk ayr›mc›l›¤›na karfl› olan mücadelesini sürdürürken, yani Avrupa'dan gelen bir etkiye<br />
karfl› mücadele ederken, bu mücadelesini dayand›rd›¤› "insan haklar›" konusundaki fikirlerini de<br />
Avrupal› yasalar çerçevesinde kurdu¤undan bahseder. Avrupa'n›n çok uza¤›nda y›llarca yaflad›¤› bir<br />
hücrede, Avrupal› yasa fikrini kendisinde ve mücadelesinde cisimlendirmeye çal›flm›flt›r.<br />
Di¤er taraftan yine "insan haklar›" temas› üzerinden gidersek, mesela yine ›rk ayr›mc›l›¤›na karfl›<br />
Amerika'daki mücadelede, Talat Asad'›n da dikkat çekti¤i üzere, bugün birer "simge" haline gelen iki<br />
önemli isim aras›nda bir ikilikle karfl›lafl›r›z. Amerika'da "insan haklar›" meselesinde, özellikle siyahlar›n<br />
haklar› konusunda Malcolm X ve Martin Luther King kendi davalar›n› sürdürürken, "bir fikir olarak<br />
Avrupa" düflüncesini daha iyi anlayabilece¤imiz bir çerçeve sunmufllard›r bize.<br />
Örne¤in Malcolm X kendilerine yap›lan zulmü dünyan›n duymas› için "insan haklar›" kavram›na<br />
baflvurmay› önerir. Amerika içinde kendilerine yap›lan zulmü "insan haklar›" kavram›na baflvurarak<br />
ortaya koyup Amerika d›fl›nda kendilerine destek verecek unsurlar bulabileceklerini düflünmektedir.<br />
Yani, bir anlamda, Malcolm X, Amerika'daki bir zulme karfl› "bir fikir olarak Avrupa"n›n oluflmas›ndaki<br />
önemli kaidelerden birisini yard›ma ça¤›rmakta ve bu anlamda, Derrida'n›n Mandela'da "hayran" olunmas›<br />
gereken unsur olarak dikkat çekti¤i bir duruma yak›n düflmektedir.<br />
158
Malcolm X'in bu ça¤r›s›, en az›ndan "stratejik" olarak de¤erlendirilebilecek belli aç›lardan yerinde<br />
olmakla birlikte gözden kaçan bir konu vard›r. Amerika içinde "insan haklar›" kavram›n›n hiçbir yeri<br />
yoktur. Yani kendi d›fl›ndan "insan haklar›"n›n savunucusu gibi görünen Amerika'da, "insan haklar›"ndan<br />
konuflarak hakl›l›¤›n›z› savunman›z›n hiç bir karfl›l›¤› yoktur. Bunun en güzel örne¤ini de Martin Luther<br />
King vermektedir. O da, bildi¤imiz gibi, ›rk ayr›mc›l›¤›na karfl› mücadele etmifl biridir. Ancak, mücadelesini<br />
insanlara anlat›rken, "insan haklar›"ndan de¤il "medeni" ve "sivil haklar" üzerinden yürütmeye çal›flm›fl;<br />
"insan haklar›" kavram›na hiç baflvurmam›flt›r. Onun düflüncesi, tam da Amerika'n›n kendi yerelli¤inde<br />
hayli önemli bir unsur olarak, Kitab-› Mukaddes'ten esinlenmifl bir "dil"e baflvurmaya dayan›r ve bu<br />
çerçevede insanlar› "sivil haklar" ad›na ›rk ayr›mc›l›¤›na karfl› mücadeleye ça¤›r›r. Ancak, "Bir rüyam<br />
var" diyerek insanlar›n duyarl›l›klar›na seslendi¤i yer, bu "rüya"n›n da bir anlamda "bir fikir olarak<br />
Avrupa"n›n bir "rüya"s› olmas›d›r.<br />
Ayn› "rüya"ya Mahatma Gandhi'yi de ekleyebiliriz. O da sömürgecili¤e karfl› mücadelesini tam da<br />
"bir fikir olarak Avrupa" düflüncesinin anlayabilece¤i bir flekilde yürütmüfl; bu düflüncenin "duyarl›"<br />
oldu¤u bir tarz› benimsemifltir. Ancak Malcolm X'i bir parça tutarsak, bu figürlerin "insan haklar›" ya<br />
da benzeri Avrupa-merkezli düflünceleri sergilemelerinin karfl›l›¤›n›n ne oldu¤u elbette sorgulanmaya<br />
aç›k bir durumdur. Gerçekten insan, Derrida'n›n öne sürdü¤ü gibi, bu figürlere, "bir fikir olarak Avrupa"<br />
düflüncesini canl› tutmaya çal›flt›klar› için "hayran" m› olmal›d›r? Yoksa onlar›n mesela "insan haklar›"<br />
gibi bir düflünceye kendilerini ba¤lamalar›, bir tür "kendini ac›nd›rma" ya da d›flar›dan "flefkat" edinme<br />
vesilesi mi olmaktad›r? Bunlar ucu aç›k sorulard›r elbette.<br />
Ancak, bütün bu figürlerle Aliya'y› k›yaslad›¤›m›zda ne söylenebilir? ‹flte benim Aliya hakk›nda<br />
konuflamamak derken kastetmeye çal›flt›¤›m fley, burada kendisini daha bariz bir flekilde gösteriyor.<br />
Aliya, hiç bir zaman "bir fikir olarak Avrupa" düflüncesi taraf›ndan "hayran" olunabilecek biri olmam›flt›r;<br />
olmay› istedi¤ini de pek sanm›yorum. Örne¤in, Derrida'n›n Mandela'da buldu¤u, Avrupal› bir "yasa"y›<br />
tecessüm ettirdi¤i için ona "hayran" olunmas› gerekti¤i düflüncesi aç›s›ndan Aliya, d›flarda kalacak bir<br />
isimdir. "Avrupal› bir yasa"ya kendisini ba¤lamad›¤›n›, mesela Do¤u ve Bat› Aras›nda ‹slam adl› eserine<br />
bakt›¤›m›zda görebilece¤imizi san›yor›m. Mesela bu eserde "hukuk"la ilgili bir bölüm vard›r. Bu "hukuk"<br />
bölümünün günümüzdeki câri fikirler karfl›s›nda nerede durdu¤unu anlayabilmek için uzun uzad›ya tahlil<br />
edilmesi gerekti¤ini düflünüyorum. Bize tuhaf gelebilecek bir flekilde, kayna¤› ne olursa olsun, "Her<br />
hukuk ‹slam'd›r" diye bir düflüncesi vard›r mesela.<br />
Yine, mücadelesini yürütürken ya da onu insanlara ulaflt›rmak için dile dökerken, "insan haklar›"na<br />
dair çok kuvvetli bir ilgi sahibi oldu¤unu göremeyiz. Çocuklu¤undan gençli¤ine ve son dönemlerine<br />
kadar hayat›n› anlatt›¤› sayfalarda, böyle bir vurguya rastlayamay›z. Hat›ralar›nda ve konuflmalar›nda<br />
bu tür kavramlara çok yer verilmedi¤i, verilse de çok konjonktürel oldu¤u ileri sürülebilir. Yani bu<br />
meseleyi ya da buna benzer baflka meseleleri hayat›n›n ilkesi haline getirmifl bir Aliya yoktur karfl›m›zda.<br />
SDA'n›n kurulufl bildirgesinin üçüncü maddesinde "insan haklar›"na, beflinci maddesinde "demokrasi"ye<br />
dair bir tak›m vurgular vard›r. Ama bunu, kendi mücadelesinde, Mandela gibi cisimlendirmez.<br />
159
Dolay›s›yla, "bir fikir olarak Avrupa"y› oluflturan bütün o alg›lay›fllar, düflünceler ve kavramlarla<br />
birlikte bakt›¤›m›zda, "Aliya hakk›nda konuflmak" çok mümkün görünmemektedir. Bu nedenle çeflitli<br />
mücadelelerden bahsedilirken, Mandela'dan, Gandi'den, Martin Luther King'ten, hatta kendisine haks›zl›k<br />
etmek istemem ama Malcolm X'ten çok bahsedilebilir; ama Aliya bunlar›n d›fl›nda kalan bir flahsiyettir.<br />
Bu aç›dan, Aliya'n›n kimli¤ini, düflüncesini, mücadelesini, Bosna için, dahas› kendi co¤rafyam›z için<br />
önemini ortaya koyarken, "Aliya hakk›nda konuflamama"n›n onu anlatabilecek çok önemli bir fley oldu¤unu<br />
belirtmek isterim.<br />
Oturum Baflkan›<br />
Dr. Alev ERK‹LET<br />
‹stanbul Metropolitan Planlama<br />
Benim Ahmet Bey'in konuflmas›ndan anlad›¤›m fludur ki, Aliya, tercüme edilmifl Avrupa Siyaset<br />
Terminolojisi ile anlafl›labilecek bir isim de¤ildir. Yani o, kendisini ancak Bat› Terminolojisi'ni örnek<br />
alarak ifade eden bir üçüncü dünya entelektüeli de¤ildir. Böyle bir aç›l›m getirdi¤i için de kendisine çok<br />
teflekkür ediyoruz. San›r›m onu hangi dilden anlayaca¤›m›z ve okuyaca¤›m›z konusunda da daha çok<br />
tefekkür etmemiz gerekti¤ini bizlere anlatmaya çal›flt›. Hakikaten çok önemli bir noktayd›, kendisine<br />
teflekkür ederiz.<br />
160
Lütfi SUNAR<br />
‹stanbul Üniversitesi, Sosyoloji Bölümü<br />
Aliya’da Do¤u ve Bat›<br />
Whaited, Bat› düflüncesinin, Aristo ile Platon aras›ndaki bir sal›n›mdan<br />
ibaret oldu¤unu söylüyor ki, o da asl›nda fludur: ‹dealizm ile materyalizm<br />
aras›ndaki çat›flma. Aliya, bu ikisini elefltiriyor. Aliya'n›n bu ikisini elefltirmesi<br />
ve tutunamayaca¤›n› söylemesi çok önemlidir ve en fazla vurgulanmas›<br />
gereken yönüdür.<br />
Aliya ‹zzetbegoviç, bu co¤rafyan›n vicdan› olmufl ve bize kendimizi<br />
hat›rlatm›fl bir lider, bir düflünürdür. Devlet adaml›¤› ve filozofluk özellikleri<br />
birbirinden çok ayr›flt›r›labilir boyutlar de¤ildir. Aliya'da siyaset ile felsefe,<br />
felsefe ile din birbirine geçmifltir ve ayr›flt›r›lamaz. Aliya ‹zzetbegoviç'in<br />
düflünceleri bedelini ödemifl düflüncelerdir. Bu düflünceler hapishanelerde<br />
ve s›k›nt›lar içinde flekillendirilmifltir. Bakir Bey ile mektuplaflmalar›ndan<br />
da ö¤reniyoruz ki, baz› kitaplara ulaflmas› için ciddi çabalar sarf etmesi<br />
gerekmifltir.<br />
Aliya'n›n iste¤i, derdi neydi? Bunu Do¤u ve Bat› Aras›nda ‹slam kitab›n›n<br />
son cümlelerinden ve ‹slam Deklarasyonu kitab›n›n manifesto k›sm›ndan<br />
ç›karabiliyoruz. Aliya ‹zzetbegoviç'in temel derdi, ‹slam'›n, günümüz<br />
hayat›na tercümesi idi. ‹kinci olarak da Müslümanlar›n ‹slamlaflmas›,<br />
‹slam'›n yeniden yaflanmas› ve yeryüzünde adaletin tesisi idi. Aliya<br />
‹zzetbegoviç'in gayesini, yola ç›kma amac›n› belirtmek için bu cümlelerin<br />
yeterli oldu¤unu ve çekirdek teflkil etti¤ini düflünüyorum.<br />
Üzerinde durmak istedi¤im bir di¤er nokta da Do¤u ve Bat› Aras›nda<br />
‹slam isimli eseri, art›k yeniden tercüme edilmelidir. Bir zamanlar tercüme<br />
edildi ve ihtiyac› giderdi belki; ancak bu kadar felsefî bir metnin tercümesinin<br />
zay›f oldu¤unu düflünüyor ve bu tercüme s›ras›nda Aliya ‹zzetbegoviç'in<br />
arkadafllar›ndan da faydalan›larak metinlerin tam olarak çevrilmesi gerekti¤ini<br />
düflünüyorum.<br />
Aliya ‹zzetbegoviç ile ilgili konuflmalar s›ras›nda dikkatimi çeken<br />
hususlardan biri, tabirimi mazur görün, çok fazla yüceltilmesidir. Kiflilik<br />
olarak, tav›r olarak çok yüceltilmesinin, onu tafllaflt›rd›¤›n› düflünüyorum.<br />
161
Aliya ‹zzetbegoviç'in, kendisini elefltirmemizi istedi¤ini, kitab›ndan ö¤reniyoruz. Orada, bu kitab›n<br />
elefltirilmesi ve yeniden yaz›lmas› gerekti¤ine, bunun bir giriflim oldu¤una dair ifadeleri vard›r. Onun,<br />
Do¤u ve Bat› Aras›nda ‹slam adl› eseri, ulafl›labilen bir kitapt›r ve ütopya de¤ildir. Dolay›s›yla biz onu<br />
kiflilik olarak ne kadar yüceltirsek yüceltelim, fikirlerini elefltirmek zorunday›z.<br />
Bir di¤er nokta da, Aliya'n›n fikirlerini, Aliya'y› konuflmadan konuflmak oldu¤unu düflünüyorum.<br />
Çünkü belli dönemlerde tarih de¤ifltirmifl liderlerin, bir zaman sonra belli fikirleri ortaya koymak için<br />
kullan›labilece¤ini düflünüyorum. Buna da özellikle Boflnak kardefllerimiz çok dikkat etmelidir, Aliya<br />
‹zzetbegoviç, iç siyasi tart›flmalarda bir enstrüman gibi görülmemelidir. Kendi meselelerimizi Aliya<br />
üzerinden konuflmamam›z gerekti¤ini düflünüyorum.<br />
Aliya ‹zzetbegoviç'in fikirlerini yaln›zca Do¤u ve Bat› Aras›nda ‹slam isimli kitab›yla de¤il, külliyat›n›<br />
göz önünde tutarak, bütüncül bir flekilde ele almam›z gerekti¤ini düflünüyorum. Bu kitaba giden yolun<br />
‹slam Deklarasyonu'ndan geçti¤ini, düflüncelerinin ara s›ra farkl› konularda yazd›¤› makalelerle olgunlaflt›¤›n›,<br />
zindanda tuttu¤u notlarla fikirlerine flerhler düfltü¤ünü, o nedenle bu süreçlerin çok önemli oldu¤unu<br />
düflünüyorum. Ayr›ca, Aliya ‹zzetbegoviç'in konuflmalar›n›n da düflünce sisteminin bir parças› oldu¤unu<br />
ve onu ele al›rken bunu kaç›rmamam›z gerekti¤ini düflünüyorum.<br />
Aliya ‹zzetbegoviç, bir klasiktir. Klasik, kendi ça¤›n›, toplumunu en iyi flekilde yans›tand›r. Dostoyevski,<br />
bir klasiktir. ‹çinde yaflad›¤› dönemde Rus toplumunu çok iyi bir flekilde yans›tm›flt›r. Kafka bir klasiktir,<br />
Alman toplumunu ve Yahudi gettosunun bunal›mlar›n› çok iyi bir flekilde ve edebî bir üslupla yans›tm›flt›r,<br />
biz onlar› bu sebeple okuruz. Aliya ‹zzetbegoviç de bir klasiktir. Toplumunun s›k›nt› ve bunal›mlar›n›,<br />
edebiyatç› olmasa da, edebî bir üslup ve felsefî bir sistematik içinde yans›tabilmifltir. Enis Batur'un çok<br />
sevdi¤im bir sözü vard›r. "Klasik nedir?" sorununa flöyle cevap verir: "Herkesin bildi¤i ama kimsenin<br />
okumad›¤› eserdir." Mesela Savafl ve Bar›fl'› herkes bilir, içindeki kahramanlardan bir kaç›n›n isimlerini<br />
de duymufluzdur. Ancak okuyan›m›z azd›r. O nedenle ben, Aliya ‹zzetbegoviç'in klasikleflmemesini<br />
temenni ediyorum. Herkesin bildi¤i ama kimsenin okumad›¤› bir kifli olmas›n, tekrar tekrar, elefltirel<br />
olarak okunsun isterim. Bu anlamda onun, yüzlerce y›l sonra bile fikir tarihçileri aç›s›ndan araflt›r›lacak<br />
bir kifli olaca¤›nda hiç flüphe yoktur.<br />
Aliya ‹zzetbegoviç'in Do¤u-Bat› analizinin iki boyutu oldu¤unu düflünüyorum. Bunlardan birisi<br />
siyasal boyuttur. Do¤u-Bat› dedi¤inde so¤uk savafl dönemindeki komünist ve kapitalist bloklar› akla<br />
getiriyordu ki bu Aliya ‹zzetbegoviç'te aç›k bir flekilde ele al›nmaktad›r. Bir di¤eri felsefî boyuttur. Dinîmistik<br />
düflüncenin Do¤usu, materyalist düflüncenin Bat›s›. Ben, siyasal Do¤u Bat›'y› küçük çeliflki, felsefî<br />
Do¤u Bat›'y› da büyük çeliflki olarak adland›r›yorum. Küçük ve büyük çeliflki karfl›s›nda Aliya'n›n ‹slam'›<br />
yeniden konumland›rmas› söz konusudur. Zaten bugün, bizim onu anlamam›z› zorlaflt›ran yönü de, bu<br />
siyasi ve felsefî boyutun çok iç içe girmifl olmas›d›r. Siyasi olarak, komünist blok y›k›ld›, o nedenle<br />
onun, bu konular hakk›nda söyledikleri geçerlili¤ini yitirdi gibi. Ancak felsefî olarak bu iki sistemin<br />
yaflad›¤›n› ve dünyan›n "git-gel"lerini oluflturdu¤unu biliyoruz. Aliya ‹zzetbegoviç, din kavram›n›, bizim<br />
anlad›¤›m›z, "ed-dîn" anlam›nda de¤il, mistik, manevi yönüyle kullan›yor. Din kavram› bizde, Bat›'n›n<br />
mana verdi¤i flekilde anlafl›lmaz. Bunun, yeniden tan›mland›¤›n› görüyoruz. Bat›l› anlamda bir din<br />
de¤ildir ‹slam. Mistik-dinî düflünceyi insan karakterinin bir ucu, materyalist düflünceyi de insan karakterinin<br />
di¤er ucu olarak konumland›rmakta, dengeyi sa¤lamak için de "ed-dîn"i yani ‹slam'› ortaya koymaktad›r.<br />
Aliya ‹zzetbegoviç'in Do¤u ve Bat› hakk›nda konuflmas› da önemlidir, çünkü Do¤u ve Bat› co¤rafi<br />
162
tan›mlar de¤ildir. Her ikisinin sembolleflmifl co¤rafyalar›, kalpgahlar› olmas›na ra¤men, Do¤u'yu ve<br />
Bat›'y› belirleyen daha çok bir s›n›r düflüncesidir. Dolay›s›yla iki taraf da de¤iflen s›n›rlar etraf›nda sürekli<br />
flekillenmektedir. Burada s›n›r› gözlemleme düflüncesi mevcuttur. Do¤u ve Bat›, s›n›rlar›n etraf›nda<br />
birbirlerine bakarak flekillenmektedirler. Bu anlamda Bosna'n›n bir s›n›r co¤rafyas› ve genifllemifl<br />
Do¤u'nun bir parças› oldu¤unu unutmamak laz›md›r. Bu anlamda, Bosna Hersek'te Do¤u ve Bat› için<br />
konuflman›n çok anlaml› oldu¤unu düflünüyorum. Co¤rafi olarak Bat›'n›n, bir yönüyle de Do¤u'nun bir<br />
parças›d›r. Bosna Hersek'teki savafl›n, katliam›n, yüzy›llar süren medeniyetler tarihi içinde de farkl› bir<br />
karfl›l›¤› oldu¤unu düflünüyorum. Böylelikle Aliya'n›n, Do¤u ve Bat› kavramlar›n› neden bu kadar<br />
inceledi¤ini ve bu ikili aras›ndaki geçifllilikleri neden bu kadar çok irdeledi¤ini daha iyi anlayabiliriz.<br />
Bugün Do¤u ve Bat› dedi¤imizde, flarkiyatç› düflüncelerin anlam kümeleri de akla gelebiliyor.<br />
fiarkiyatç›l›kta Do¤u'nun kendi kimli¤ini Bat›’ya bakarak flekillendirmesi söz konusudur. Asl›nda Aliya,<br />
Do¤u ve Bat› kavramlar›n› flarkiyatç›lar gibi kullanmakla birlikte, bunlar›n içini farkl› flekilde doldurmaktad›r.<br />
fiarkiyatç›lar, ‹slam'›n, dinî-mistik bir anlam› oldu¤unu söylerken, Aliya, ‹slam'›n her iki kutbun d›fl›nca<br />
üçüncü bir seçenek oldu¤unu söylüyor. Asl›nda bu, Aliya'n›n evrensel düflünceye sundu¤u en iyi imkand›r.<br />
Çünkü biz flu an, Do¤u ve Bat›'n›n tart›flmalar› içerisinde kilitlenmifl bulunmaktay›z. Do¤u'yu ötekilefltiren<br />
bir Bat› vard›r ve Do¤u insan›, parçalanm›fl bilinç aynas›nda, kendisinin bafl›na gelen her fleyi ötekinin<br />
günah› olarak görmektedir. Bu bir çeliflkidir. Aliya ise dünyan›n, bu ikisinin d›fl›nda üçüncü bir seçenekle<br />
yeniden flekillendirilmesi gerekti¤ini ifade ediyor. Bu iki kutbun çat›flmas›, yaln›zca iki sistemin, iki<br />
kutbun çat›flmas› de¤il, insanda var olan iki ucun da çat›flmas› anlam›na geliyor. Maddiyatç›l›¤›n insan›n<br />
sadece bir yönüne, maneviyatç›l›¤›n da yaln›zca baflka bir yönüne hitap etti¤ini ve bir denge sa¤lanmazsa<br />
her ikisinin de zararl› olaca¤›n› belirtmesi bence çok önemlidir. Yani üç düzlemli bir Do¤u-Bat›<br />
kavramsallaflt›rmas›ndan bahsediyoruz. Bu asl›nda bir medeniyeti ifade eden üç düzleme tekabül ediyor.<br />
Medeniyeti ifade eden üç düzlem; insan-Tanr›, insan-tabiat ve insan-insan iliflkisidir. Aliya, iki kutupla<br />
tart›flmalar›n› bu üç düzlemde yeniden kurmaktad›r. Bu iki kutup her iki düflüncede yeniden flekillenmekte,<br />
bu ikisini dikine kesen ve tevhidi ortaya koyan bir düflünce sistemati¤i oluflturmaktad›r.<br />
Aliya'n›n düflüncelerinin, Bat›'yla bir hesaplaflma içince oldu¤unu, at›flar›n›n, al›nt›lar›n›n ço¤unlukla<br />
Bat›'dan al›nd›¤›n› görüyoruz. Bu, eserlere ulaflabilme flans›na da ba¤l› olabilir. Neticede, sosyalistkapal›<br />
bir toplumda yafl›yordu ve bu eserlere ne kadar ulaflabiliyordu bilmiyoruz. Ancak Bat›'yla<br />
hesaplaflma içinde olmas›, bugün bu düflüncenin hakim paradigma olmas›yla da iliflkilidir.<br />
Aliya'y› anlamak için, ça¤dafl Bat› düflüncesini çok iyi anlamal›y›z. Çünkü onun hesaplaflt›¤›, elefltirdi¤i<br />
ve alternatifini kurdu¤u düflünce sistemidir ça¤dafl Bat› düflüncesi. Aliya'y›, içinde bulundu¤u ba¤lam<br />
ile ve elefltirdi¤i sistem ile anlamam›z, onu yeniden üretmemizde olmazsa olmazlardand›r.<br />
163
BOSNA'YI KUR(TAR)MAK:<br />
D‹PLOMAS‹ VE HUKUK<br />
V. OTURUM<br />
Oturum Baflkan›<br />
Prof. Dr. Raflit KÜÇÜK<br />
Adnan ‹SMA‹L‹<br />
Doç. Dr. Berdal ARAL<br />
Prof. Dr. fiaban ÇALIfi<br />
Dr. Levent KORKUT<br />
165
Prof. Dr. Rait KÜÇÜK<br />
Marmara Üniversitesi ‹lahiyat Fakültesi<br />
(Oturum Baflkan›)<br />
Sayg›de¤er han›mefendiler, beyefendiler!<br />
Beflinci oturumumuzda, "Bosna'y› Kur(tar)mak" bafll›kl› tebli¤lerimizi, sizlerle<br />
paylaflaca¤›z.<br />
Bazen bir insan› konuflmak, bütün bir insanl›k tarihini konuflmak gibi<br />
de¤er ifade eder. Geçmifli ve gelece¤i konuflmak anlam›na da gelir. Aliya<br />
‹zzetbegoviç, unutulmamas› gereken, an›lmaya de¤er, ad›n› tarihe alt›n<br />
harflerle yazd›rm›fl ender flahsiyetlerdendir. O, sadece bir mütefekkir, âlim,<br />
devlet adam› de¤il, ayn› zamanda tarihte nadir rastlanan kaliteli liderlerden<br />
biri, bir toplumun kurucu reisi, devlet kurucusu, dünyan›n en vahfli<br />
savafllar›ndan birinin örneklerinin verildi¤i bir dönemde, toplumuna en iyi<br />
flekilde örnek olabilmifl bir liderdir. Bu özelli¤i ile o, çok k›ymetlidir ve<br />
özeldir. Umar›m o, sadece bu ülkede de¤il, dünyan›n pek çok ülkesinde<br />
an›lma flans›n› yakalayacakt›r. Ancak, Ba¤c›lar Belediyesi'nin, böyle bir<br />
programa ve vefaya vesile oldu¤unu görmek, mutluluk vericidir, kendilerine<br />
müteflekkir oldu¤umuzu ifade etmek istiyorum.<br />
Söylenecek çok söz vard›r, ancak ben fazla uzatmak istemiyorum ve<br />
sözü, say›n fiaban Çal›fl'a b›rak›yorum.<br />
167
Prof. Dr. aban ÇALI<br />
Selçuk Üniversitesi Uluslararas› ‹liflkiler Bölümü<br />
Osmanl›’n›n Balkan Miras›n›n<br />
Türk D›fl Politikas›na Etkisi<br />
K›ymetli han›mefendiler, beyefendiler!<br />
Modern Balkanlar'›n as›l kurucu unsuru, Türkler'dir. Türkler derken,<br />
iki anlamda söylüyorum. Birincisi, kavimler göçü ile Peçenekler, Uzlar<br />
gibi kavimlerin Balkanlar'a girerek Slavlaflmas›'d›r. ‹kincisi de Osmanl›'n›n<br />
bir Balkan devleti olarak ortaya ç›kmas› ve orada Balkan Devleti olarak<br />
yerini almas›d›r. Modern anlamda Balkanlar'›n ve e¤er varsa, oradaki ulus<br />
devletlerin de kurulmas›nda etkili ve müsebbip olan, Osmanl›'d›r. Balkanlar<br />
üzerindeki Osmanl› etkisi belki çok fazla ve her yerde konuflulmaz; ya da<br />
negatif bir unsurmufl gibi alg›lanabilir. S›rplar, kendi tarihlerini yazarken,<br />
Osmanl›'y› düflman olarak gösterebilirler, ya da Bulgarlar, Yunanl›lar,<br />
Makedonlar, yani akl›n›za Balkanlar'da kim geliyorsa. Bu, geçici bir tarihsel<br />
süreçtir; ben inan›yorum ki, Balkanlar'daki devletler de, bir zaman sonra<br />
Osmanl›'ya müteflekkir olacaklard›r. O gün gelecek mi, bilemiyorum. Ancak,<br />
Balkan sözcü¤ünün de tarihine bakt›¤›m›zda, Türkçe olmas›, bu aidiyeti<br />
göstermektedir. 1389 Kosova Meydan Muharebesi, Balkan Tarihi'nde<br />
önemli bir bafllang›ç noktas›d›r. Balkanlar'da Osmanl›'n›n bitifl tarihi de,<br />
1699 olarak ifade edilebilir. 1389-1699 aras›, tam 300 y›l, Balkan bar›fl›n›n<br />
o topraklarda, Osmanl› eliyle yaflad›¤› dönemdir. Bafllang›c› ve çöküflü göz<br />
ard› etti¤imizde, tam 200 y›ll›k bir dönemde, Osmanl›'n›n çok ciddi etkisinin<br />
oldu¤unu ifade etmek istiyorum. Bu 200 y›ll›k dönemde Osmanl›, kendilerini<br />
asla Balkanlar'›n d›fl›nda görmedi. Hatta Osmanl›'n›n bir devlet haline<br />
gelmesi, Balkanlar'da yer etmesinde önemli bir etkendir. Hatta flöyle<br />
söyleyebiliriz ki, Osmanl›lar, özellikle kendilerini Balkanlar'a ait hissettiler<br />
ve oradan asla ç›kamayacaklar›n› sand›lar. Ancak Allah'tan baflka hiçbir<br />
fley bâki de¤ildir, dolay›s›yla onun -Osmanl›'n›n-da sonu geldi. Türk d›fl<br />
politikas›nda Balkanlar'›n etkili olmas›n›n kökleri, bu dönemlerde bafllam›flt›r.<br />
19. yy, yaflad›¤›m›z dönemleri belirleyen bir yüzy›ld›r. Bizim aç›m›zdan<br />
da, -bizim derken hem Osmanl›'y› hem de modern Türkiye'yi kast ediyorumçok<br />
ciddi ac›lar›n, kay›plar›n, göçlerin yafland›¤› bir dönemdir. Asl›nda<br />
168
iz Balkanlar'› ve Osmanl›'y› 19. yy'da kaybettik. Bu yy bile asl›nda uzun bir tarihsel dönemdir. Biz,<br />
19. yy sonu, 20. yy bafl›nda kaybettik asl›nda Balkanlar'›. Yunanistan'›n ba¤›ms›zl›¤›, 1830'dur. S›rbistan,<br />
Karada¤ ve Romanya'n›n 1878'de, Bulgaristan'›n 1908'de, Arnavutluk'un 1912’de ba¤›ms›z oldu¤unu<br />
hat›rlatmam›z›n, asl›nda çok uzak bir tarihten bahsetmedi¤imizi, daha dünden bahsetti¤imizi ifade etmek<br />
aç›s›ndan önemli oldu¤unu düflünüyorum. Bu süreçten bahsederken Balkan Savafllar›'n›n anlatmadan<br />
geçilmesinin, konuyu eksik b›rakaca¤›n› düflünüyorum. 1912-13'teki, Birinci ve ‹kinci Balkan Savafllar›n›<br />
beraber düflündü¤ümüzde, 700 bin civar›nda asker kaybedildi. 6 milyonu Türk, 2 milyonu Arnavut<br />
olmak üzere, 8 milyon sivilin hayat›na mal oldu. Bunun en önemli sebeplerinden biri, ‹ttihat ve Terakki<br />
siyaseti idi. ‹ttihat ve Terakki siyasetinin de, Türkiye'de hâlâ etkili oldu¤unu söyleyebiliriz. Osmanl›<br />
Devleti, Balkan Savafllar›'na kadar, belki pek çok savafl kaybetti. Ancak, s›n›rlar esnekti, kendisi de bir<br />
imparatorluktu ve imparatorluklarla savafl›yordu. Kaybetmek de vard›, kazanmak da ve kaybetmek, her<br />
fleyin sonu de¤ildi. Ama Osmanl› Devleti bu savafllarda, kendisinin dahi devlet saymad›¤› birimlerle<br />
savaflarak, çok ciddi bir yenilgiye maruz kald›. Ve o anda, Osmanl› ‹mparatorlu¤u'nun bitti¤ini hissetti.<br />
Birinci Dünya Savafl›'n›n, bir Macar veliaht›n›n öldürülmesi ile bafllad›¤› kabul edilir, ancak Birinci<br />
Dünya Savafl›, Osmanl›'n›n, Balkan Savafllar›'n› kaybetmesiyle bafllam›flt›r, savafl› k›flk›rtan unsur budur.<br />
Yani, Osmanl›, çapulcu say›labilecek ordulara bile yeniliyorsa, onu art›k paylaflabiliriz düflüncesi prati¤e<br />
geçecektir. Ruslar Yeflilköy'e, Bulgarlar Çatalca'ya kadar gelmifllerdi. Durumun vahametini göstermek<br />
aç›s›ndan söylüyorum. ‹stanbul'u tehdit etmeye bafllad›lar. S›rplar Karada¤'›, Yunanl›lar Makedonya'y›<br />
o dönemde tamamen iflgal ettiler. Arnavutluk, isyan etti. Çok zaman konuflulmaz ama Ege'yi de o<br />
dönemde kaybettik. Burnumuzun dibindeki Ege Adalar› iflte o dönemde elimizden ç›kt›. Allah'tan ki,<br />
Balkan devletleri Bulgarlar'la anlaflamad› da, ‹kinci Balkan Savafl› ile onlar› Midye-Enez hatt›n›n d›fl›na<br />
ç›karabildik.<br />
fiimdi, buradan Cumhuriyet'e k›saca devretmekte fayda vard›r. Hem nüfus anlam›nda hem de fikrî<br />
anlamda modern cumhuriyeti kuran nüfus yap›s›n›n -biliyorsunuz- büyükçe bir k›sm› Osmanl›'n›n,<br />
Kafkas ve Balkanlar'dan çekildi¤i s›rada geriye dönen insanlardan olufluyor. Fikrî anlamda da söyledim,<br />
‹ttihat ve Terakki'nin önemli bir etkisi vard›r. Bu k›sa süreli kaybedifllerin getirdi¤i ve bize yaflatt›¤› en<br />
büyük travma, güvenlik travmas›d›r. Dolay›s›yla, bu travman›n peflinden gelen ‹stanbul ve Anadolu'yu<br />
koruma endiflesi ve Birinci Dünya Savafl›'ndan bu endifleyle ç›karken, Kurtulufl Savafl›'n›n öncesinden<br />
ç›kar›lan son güvenlik savunmalar› bu Balkanlar'dan geliyor. Dolay›s›yla, cumhuriyeti kuran insanlar›n<br />
Rumeli kökenli olmas› bir rastlant› de¤ildir. Mustafa Kemal'in Selanikli olmas›, bu anlamda bir tesadüf<br />
de¤ildir. Cumhuriyet kurulmadan önce asl›nda gidebilecekleri en son nokta olan, öyle san›yorum ki,<br />
gitme imkân› olarak Yunanistan'›n ilerisi olan k›sma gidilebilecekken gitmemelerinin en önemli sebebini,<br />
bu travmada aramak gereklidir diye düflünüyorum. Onlar, gidilebilecek son topraklar›n, Misak-› Milli<br />
dedi¤imiz, Anadolu topraklar› oldu¤unu fark ettiler. Bundan sonra yaflananlar; Balkanlar'da b›rak›lanlar<br />
ve Osmanl›'n›n reddedilmesi de asl›nda bir çeliflki de¤ildir. Oysa bence çok büyük bir çeliflkidir, ben<br />
bunu elde kalan en büyük topra¤› koruma refleksi olarak isimlendiriyorum. Lozan Andlaflmas›'n›n öncesi<br />
ve sonras›ndaki olaylar›n da asl›nda, bu refleksle ilgili oldu¤unu düflünüyorum. Cumhuriyet dönemini<br />
de k›saca özetleyip, son dönem Balkan politikalar›m›za gelmek istiyorum. Lozan Andlaflmas› yap›l›rken,<br />
andlaflmay› imzalayan kesimin as›l unsur olarak Müslimler'i ve onun yan›nda da gayr-i müslimleri<br />
169
gördü¤ünü biliyoruz. Bu anlamda Lozan etnik yap›y›, özde, dinî anlamda belirleyen bir andlaflmad›r.<br />
Lozan Andlaflmas›'ndan sonra, ulus ve ulus devlet inflas›na geçilirken Lozan'› da aflan bir yorumla, hem,<br />
Osmanl›'n›n hem de iflin asl› bugünkü Türkiye'yi de oluflturan ‹slami miras›n inkâr› anlam›na gelecektir.<br />
Bu çerçeveden bakt›¤›m›zda, modernleflme ve ink›lâplar›n, özellikle de hilafetin kald›r›lmas› ile harf<br />
ink›lab›n›n, bizim Balkanlar'la olan toplumsal ve kimlik anlam›ndaki ba¤lar›m›z› neredeyse tamamen<br />
kopard›¤›n› belirtmemiz gerekiyor. Belki de oradaki insanlar› unutma, oradaki insanlar›n buraya olan<br />
bak›fllar›n› bir anlamda yok etme ad›na giriflilmifl bir hareket olarak ifade edilebilir. Ama ben biraz daha<br />
yumuflak davran›p, kendini koruma refleksinin burada hâlâ devam etti¤ini, çünkü Osmanl›'n›n ne ‹slam'›,<br />
ne hilafeti ne de saltanat› tafl›yacak gücünün kalmad›¤›n› ve cumhuriyeti kuran Rumelili neslin de<br />
ba¤›rlar›na tafl basarak kendi do¤duklar› topraklar› bile unutacak bir derecede, Anadolu ve ‹stanbul'a<br />
sahip ç›kt›klar›n› düflünmek istiyorum. Bunlar, Rumeli'yi, geldikleri topraklar› unutabildiler... Bana<br />
soracak olursan›z bu mümkün de¤ildir. Ama bunu ifade edemediklerini, bunu bir politika haline<br />
getiremediklerini ifade etmek istiyorum. Can Dündar'›n yaz›p yönetti¤i ve 29 Ekim'de gösterime girecek<br />
olan "Mustafa" adl› filmin fragman›nda, Atatürk'ün, ölüm döfle¤inde, duvarda gördü¤ü haritay›, Balkan<br />
topraklar›na benzeterek, "Hele bir iyileflelim de, flu topraklara bir gidelim" dedi¤i anlat›l›yor. Ben bu<br />
kadar büyük bir unutuflun, sanal bir unutufl oldu¤unu ve eldeki imkânlar elvermedi¤i için çaresizlikten<br />
kaynaklanan bir unutufl oldu¤unu düflünüyorum. Oradaki harp ile kendi politikalar› aras›na mesafe koyan<br />
bir harp ürettiklerini söylüyorum. Çok net olmas› için bir tane örnek verece¤im. Bizim Yunanistan ile<br />
1950'den sonra olan sorunlar›m›z›n temelinde bir tek ayr›m yatmaktad›r: Bat› Trakya'da Türkler mi var,<br />
Müslümanlar m›? Türkiye diyor ki, "Burada Türkler var", modernleflmeyle de paralel olarak, Yunanl›lar<br />
da diyor ki, "Hay›r Yunanl›lar var". 1930'lu ve 50'li y›llarda, Türkiye Balkanlar'a sadece seküler ve<br />
güvenlik aç›s›ndan yaklaflt›. 1930'lu y›llarda Balkan Pakt›, 1953 y›l›nda da benzer bir pakt oluflturuldu.<br />
Bizim o dönemde, Yunanistan'la olan s›k›nt›lar d›fl›nda yaflad›¤›m›z olaylar, s›k s›k gerçekleflen göç<br />
hadiseleridir. Bunlar›n bir k›sm› gönüllü, bir k›sm› ise zorunlu göçlerden olufluyordu. Göç deyip geçmeyin,<br />
hayat›n en hareketli ve dinamik k›sm›, bu göçlerdir. Asl›nda dünya tarihini oluflturan ve yönetenler de<br />
bu göçmenlerdir. Ben, Anadolu'nun ve Balkanlar'›n bu göçmenlerle, sürekli beslendi¤ini düflünüyorum.<br />
Ben, Konya'n›n bir ilçesinde büyüdüm, orada Yugoslavya'dan gelen göçmenler vard›, onlardan biliyorum.<br />
Onlar asl›nda o ilçeyi yaflatt›lar ve devam ettirdiler. Ben, resmî politikalar ne derse desin, Türkiye bu<br />
anlamda, Balkanlar'la iliflkilerini alttan alta devam ettirmifltir diye düflünüyorum. Bizim Balkanlar'daki<br />
en önemli sorunumuz, Bulgaristan'daki Türkler sorunu olmufltur. 1980'li y›llarda bu, zirve noktas›na<br />
ulaflan bir sorundu. Rahmetli Özal'›n; "Ne kadar verirlerse o kadar al›r›z." politikas›n›n yanl›fl olaca¤›n›<br />
düflünerek, so¤uk savafl›n da etkisiyle kap›lar›n aç›lmas›, iliflkilerde etkili olmufltur. O dönemde,<br />
Balkanlar'da çok önemli bir çözülme yaflad›k. Balkanlar'la ilgili so¤uk savafl belki de bitmemifl olsayd›,<br />
modern Türkiye Cumhuriyeti özellikle modernleflme, Türkleflme ve ulus devlet politikalar›n› ve bu<br />
kimlik politikas›n› hem içeride hem de d›flar›da rahatl›kla yürütebilecekti. Aliya ‹zzetbegoviç'te somutlaflan,<br />
Bosna'n›n verdi¤i mücadeleyi, asl›nda Osmanl›'n›n ölmedi¤ini, Türkiye'nin parametrelerini yanl›fl<br />
temellere oturttu¤unu gösteren en önemli bir örnek olarak düflünüyorum. Dolay›s›yla Begoviçler'in<br />
Bosna'y› infla ederken, asl›nda Türkiye'yi de yeniden infla ettiklerini, bu anlamda modern Türkiye'yi infla<br />
eden Rumelililer'in onu daha sa¤lam bir damarla kurduklar›n› söylemek istiyorum. So¤uk savafl bitince,<br />
Türk d›fl politikas›na yön veren insanlar tam bir flok içine girdiler. Çünkü eskiden her fley daha kolayd›<br />
170
ve her fley siyah beyazd›. Biz komünizm karfl›s›nda herkesle bir arada olabilirdik. Bat› ile dosttuk,<br />
müttefiktik, onlar için can›m›z› verebilirdik. Zannediyorduk ki, onlar da bizim için canlar›n› verebilirler.<br />
Yugoslavya da¤›l›rken, Anavatan Partisi içindeki çok muhafazakar insanlar bile, Yugoslavya'n›n toprak<br />
bütünlü¤ünü savunuyorlard›. Dolay›s›yla, mümkün oldu¤unca, Türkiye'nin bu problemlere girmemesi<br />
gerekti¤i kanaatini tafl›yorlard›. Balkanl›lar'› infla eden Neo Osmanl›lar'›n bafl›nda da rahmetli Özal gelir.<br />
Onun da bu anlamda rahmetle an›lmas› önemlidir diye düflünüyorum. O zaman Türk d›fl politikas› tam<br />
bir alternatifsizlik içindeydi. O zamanki Türk d›fl politikas›n›n Neo Osmanl›c›l›k üzerinden yürüyüp,<br />
Ankara'da oluflmaya bafllad›¤›n› söyleyebiliriz. Ankara, politikas›n› yeniden Osmanl› üzerinden düflünmeye<br />
bafllad›. Burada, Türkiye'nin özellikle Bosna Savafl› d›fl›ndaki resmî politikas› haricinde kendi halk›n›n<br />
kendi özlerine dönmesi aç›s›ndan da çok önemli ip uçlar› tafl›d›¤›n› düflünüyorum. 1995'te Dayton<br />
Andlaflmas› imzaland›. Özal'›n vefat›ndan sonra da düflük profilli bir Balkan politikas› izlenmeye baflland›.<br />
Nötr politikan›n, o politikalar›n bir ürünü oldu¤unu düflünüyorum.<br />
Hepinize teflekkür ediyorum.<br />
171
Adnan SMAL<br />
Merhamet Kültür ve Yard›mlaflma Derne¤i Baflkan›<br />
Üsküp<br />
Bosna Savafl›’n›n Balkanlar’daki Etkisi<br />
1991 y›l›yd›. S›rplar'›n her flartta savafl arzulad›klar›na dair iflaretler<br />
görülmeye bafllam›flt›. Bosna devlet baflkan› merhum Aliya ‹zzetbegoviç,<br />
milletvekillerin önünde, savafl istemediklerini fakat savafl isteyenler olursa<br />
kendilerini savaflta bulacaklar›n› ifade etti.<br />
Bu dönemde siyasi arenada dönemin federatif cumhuriyetlerinin liderleri<br />
bir araya gelip savafl› sona erdirecek çözümü bulmaya çal›fl›yorlard›. Böyle<br />
bir zamanda en çok gayret sarfeden ve çaba gösteren kifli, Boflnak lider Aliya<br />
‹zzetbegoviç ile birlikte Makedonya baflkan› Kiro Gligorov'du. Bu iki lider<br />
savafla mani olmak için "‹zzetbegoviç-Gligorov Platformu" olarak<br />
nitelendirilebilecek bir teklifle harekete geçti. Bu teklifin içeri¤i Yugoslavya<br />
Federasyonu'nun hayatiyetini sürdürmesi ve cumuhuriyetler aras›ndaki<br />
durumun yeniden gözden geçirilmesi yönündeydi. Bu düflünce suya düfltü.<br />
Ard›ndan, 20. asr›n sonuna kadar süren savafllar bafllad›; s›ras›yla Slovenya,<br />
H›rvatistan, Bosna'da Boflnaklar'a soyk›r›m, Kosova'da S›rplar'›n zulmü ile<br />
bu süreç bafllad› ve Karada¤'›n ba¤›ms›zl›¤›yla sona erdi.<br />
Dolay›s›yla, bugüne döndü¤ümüzde bu toplant›da sadece Bosna Savafl›'n›<br />
de¤erlendirmeye çal›fl›rsak karfl›m›za flu sorular ç›kacakt›r: "Bosnal›lar'›n<br />
savafltan baflka seçenekleri var m›yd›?" ve "Boflnaklar'›n ve di¤er Balkan<br />
Müslümanlar›'n›n bu savafl›n akabindeki zararlar›-kârlar› neydi?"<br />
‹lk sorunun cevab›nda herkes hem-fikirdi. Bu anlamda Bosna baflkan›n›n<br />
o dönemdeki demeç ve yaz›lar›nda görülmektedir ki, Bosna'daki savafl<br />
kaç›n›lmazd›. Zira Bosna Savafl›, sadece Müslümanlar üzerine hegemonya<br />
kurmak amac›n› gütmüyor, dahas› S›rp-Rus ortakl›¤›yla Yugoslavya'ya hakim<br />
olmak istiyordu. Bu nedenlerden dolay› ba¤›ms›zl›¤›n› ilk ilan eden Slovenya<br />
da bu savafltan az da olsa nasibini ald›, ard›ndan H›rvatistan ve Bosna; ki bu<br />
üç devletin ba¤›ms›zl›k ilanlar› BM taraf›ndan kabul edilmiflti. Fakat S›rplar'›n,<br />
YSFC ve JNA (Yugoslavvya Halk Ordusu) ad›na bask›s› devam ediyordu.<br />
Burada belki flu husus tart›fl›labilir, bu süreçte gerçekte at›lan ad›mlar üzerinde<br />
daha fazla gayret sarfedilebilir miydi? Bana ve bir çoklar›na göre bu olabilirdi.<br />
172
Fakat, Slovenya ve H›rvatistan'a Bat›'n›n -özellikle Almanya'n›n ve bu ülkenin o dönem D›fliflleri Bakan›<br />
olan Gensher'in- flarts›z deste¤inin yan›nda Bosna'ya verilen destek çok azd›. Bu iki ülkeye siyasi oldu¤u<br />
kadar askerî destek de verildi. Oysa Bosna'ya her fley s›n›rl›yd›. Aliya ‹zzetbegoviç'in ifadesiyle Bosna'ya<br />
yard›m, Bat›'n›n izniyle Türkiye, Suudi Arabistan ve ‹ran'dan gelen yard›mlardan ibaretti. Böyle durumlarda,<br />
baflkalar›n›n insaf›na kald›¤›n›zda ne kurtar›rsan›z kârd›r.<br />
Ve Ne Kurtar›ld›?<br />
Bu soru üzerinde durmakta fayda vard›r. Federasyonun bir üyesi olarak Bosna etnik, kültürel ve dinî<br />
anlamda sürekli asimilasyona tâbi tutuldu. Boflnaklar'›n S›rp ve H›rvatlar'la ortak alanlardan biri de<br />
kulland›klar› dildi. Komünistlerin etkisiyle Boflnaklar, dinî ve etnik ayr›l›klar› ortadan kald›ran kar›fl›k<br />
evlilikler yapt›lar ve S›rp ve H›rvatlar'la beraber yaflamaya bafllad›lar. Bu de¤il uzun vadede k›sa vadede<br />
bile Boflnak ›rk› için riskliydi, onu kimliksiz bir toplum olmaya götürüyordu. Her ne kadar bu savafl<br />
baflkalar›n›n plan› olsa da, gerçekçi olmak gerekirse, Boflnak Müslüman halk› için risk oluflturan bu<br />
sürecin durudurulmas›n› sa¤layan fley bu savaflt›r. Bunun sonucunda Boflnaklar, nihayet Katolik H›rvatlar<br />
ile Ortodoks S›rplar'›n dostlar› olmad›klar›n›, aksine Türk, Arap, Arnavut vb. milletler ile kardefl<br />
olduklar›n› ö¤rendiler. Her ne kadar bunun bedeli a¤›r olsa da de¤eri de bir o kadar büyüktü. Art›k<br />
Boflnaklar, Komünizm'den beri 50 y›ld›r oluflturduklar› tarihin aksine yeni bir tarih oluflturmaya bafllad›lar.<br />
Bu asl›nda, ‹zzetbegoviç'in yar›m as›rl›k vizyonuydu ki bu savaflla Boflnak halk›n›n beynine flu gerçek<br />
bir kez daha kaz›nd›: Boflnaklar, Müslüman kald›klar› sürece as›llar›n› kaybetmeyeceklerini ve ancak<br />
din kardefllerinin dost olabilece¤ini gördüler. Bu ilk imtihanda görüldü ki, dinden uzak Boflnaklar'›n<br />
bafl›na neler gelebilirmifl.<br />
fiüphesiz bu fluurun oluflmas›na dünyan›n her taraf›ndaki Müslümanlar'›n gönüllü yard›mlar› da destek<br />
verdi. Bu, bir kez daha, din deste¤inin Boflnak Müslümanlar için tek ç›kar yol oldu¤unu gösterdi.<br />
Di¤er taraftan, Balkanlar'da Bosna isminin politik anlamda muhafaza edilmesi de bir kazançt›. Zira<br />
Milofleviç ve Tucman, Bosna'n›n tam manas›yla bölünmesi konusunda mutab›klard›. Mevla, buna izin<br />
vermedi. Ve Bosna, Arnavut milletinden sonra Balkanlar'da ikinci Müslüman ço¤unlu¤un yaflad›¤› bölge<br />
olarak kald›. Bence kazan›labilecek maksimum fley buydu. Bir gerçek ki bu savafl uluslararas› arenada<br />
‹slam Dünyas›'n›n gücü aç›s›ndan ac› bir imtihand›. Pratikte, ‹slam Dünyas›'n›n Bat› (ABD, Rusya...)<br />
karfl›s›nda güçsüzlü¤ü görüldü. Dünyan›n de¤iflik bölgelerinden Müslümalar'›n bir k›sm›n›n gösterdi¤i<br />
dayan›flmay› burada zikretmek gerekir. Buna ra¤men Srebrenitsa Katliam› yafland›. Tüm bunlara ra¤men<br />
siyasal anlamda Boflnak kimli¤inin korunmas› bir avantajd›. Bu, Boflnak vatanseverlerin ve baflta Aliya<br />
‹zetbegoviç'in büyük gayretleri sayesinde olmufltur. Onun, Dayton Andlaflmas›'n›n yap›ld›¤› s›radaki<br />
yüz ifadesini hat›rlayal›m. Oysa, hayat›n›n rüyas› olan Bosna'n›n bölünmesi anlam›na gelen bir andlaflmaya<br />
imza at›yordu. E¤er, o ve arkadafllar› devletin bafl›nda olmasayd› -mesela eski komünist Boflnaklar<br />
olsayd›- bugün Bosna sadece tarihî bir vak›a olarak kalacakt›. Devlet felsefesi konusunda bilgisi olanlar<br />
bilirler ki, bazen her fleyi kaybetmektense bir fleyler kazanmak daha iyidir ki bunun üzerine bir fleyler<br />
bina edilebilsin. Birinci Dünya Savafl›'n›n ard›ndan Türkiye'nin durumu gibi. Gerçekten de o zamanlar<br />
da kay›p büyüktü, ama bir as›rdan daha az bir zaman sonra Türkiye Do¤u'nun süper gücü olarak sahneye<br />
dönüyor. Bu mant›k, Dayton Andlaflmas›'n› destekler mahiyettedir.<br />
Ayr›ca, ‹zzetbegoviç'in Do¤u Dünyas› ile iliflkisini bugün bile ölümcül bulanlar vard›r. Fakat, Bat›<br />
173
Dünyas›'n› temsil eden Hollanda askerlerinin Srebrenitsa Müslümalar›'n› S›rplar'›n eline teslim etmeleri<br />
hadisesi, ‹zzetbegoviç'in k›blesinin ne yönde olmas› gerekti¤ini göstermektedir. Bu anlamda Kosova'n›n<br />
Bosna ile k›yaslanmas› mant›ks›zd›r; çünkü, Arnavut siyasilerin öncül kimlikleri ›rkt›r. Ayr›ca Arnavutlar<br />
aras›nda, yüzdeli¤i çok az da olsa Hr›stiyan olanlar da vard›r. Oysa ‹slam, Boflnaklar'›n tek kimlikleriydi.<br />
Bundan dolay› tüm dünya onlara yard›m etmek için bir neden göremiyordu.<br />
Ayr›ca Bosna Savafl›, Kosova hakk›nda da iyi iflaretler vermiyordu. Milofleviç, yeni maceralara<br />
koyuluyordu. O, Kosova'da da "terörist Müslüman" aleyhindeki propagandan›n bafl›n› çekiyordu. Fakat,<br />
Kosova'da farkl› geliflmeler vard›; laik, milliyetçi ve Bat› yanl›s› idareciler vard›. Bugün bile, Müslüman<br />
kimlikleri bir k›s›m siyasi, bilimsel ve kültürel elit taraf›ndan hâlâ risk alt›ndad›r. Öte yandan baz›<br />
Müslüman devletler, Kosova'n›n ba¤›ms›zl›¤›n› tan›mamakta hâlâ ›srar ediyorlar. Gerçi, ‹slam Dünyas›'n›<br />
afla¤›lama kapsam›nda de¤erlendirerek, Arnavutluk’un ‹KÖ'ye üyeli¤i konusunda y›llarca karfl›t yaz›lar<br />
kaleme alan bir k›s›m entel Arnavutlar'›n bu tutumuna karfl› ne beklenebilir ki? Bu bize flunu hat›rlat›yor<br />
ki, siyasi nedenlerden dolay› Bat› ve di¤er çevrelerle beraber olmak zorunda kalan Arnavutlarla muhataplar›<br />
bilmelidir ki, Balkanlar'daki Arnavutlar'›n % 90'› Müslüman'd›r. Ve kim ne derse desin, dünya böyle<br />
bir ayr›flmaya gidiyor. Arnavutlar da uluslararas› alanda buna haz›rl›kl› olmal›d›rlar.<br />
Tekrar Bosna Savafl› olay›na dönersek, baz› olumlu alanlara temas ettik. Bu durum da bu savafl›n,<br />
Bosna'ya neler kaybettirdi¤ine de bakmay› gerektiriyor.<br />
Ve Kay›p Neydi?<br />
‹lk önce, Bosna-Hersek Federasyonu, S›rp a¤›rl›kl› bir federasyona dönüfltürüldü. Bosna topraklar›nda,<br />
Saraybosna'dan çok Belgrad ile daha yak›n olan bir S›rp Cumhuriyeti kuruldu. Boflnaklar'a da Boflnak-<br />
H›rvat Federasyonu'nu paylaflmak kald›. Bu ise, önceleri ço¤unluk olduklar› bir yerde %35'lerde<br />
kalmalar›na neden oldu.<br />
Yukar›da bahsedilen husus bölgeseldi. Nüfus itibariyle ise Boflnak halk›, savaflta 200 bin kifli kaybetti,<br />
bir o kadar› da yurt d›fl›na ç›k›p bir k›sm› geri dönmedi. Bu ‹kinci Dünya Savafl›'ndan sonra 20. asr›n<br />
en büyük soyk›r›m›yd›. Toplu mezarlar ve Srebrenitsa dikkate al›nd›¤›nda denilebilir ki Hitler'in<br />
Yahudiler'e karfl› iflledi¤i soyk›r›m›n ayn›s› Bosna'da denendi.<br />
Siyasi planda ifllevsel olmayan ve S›rplar'›n etkisinde olan bir federatif yap› kuruldu. Kosova'n›n<br />
ba¤›ms›zl›¤›n›n ard›ndan Bosna'daki S›rp Cumhuriyeti'nin ba¤›ms›zl›¤›n› ilan edip S›rbistan'a<br />
ba¤lanmas›n› dile getirenlerin say›s› küçümsenemeyecek kadar çoktu. fiu anda uluslaras› güçler<br />
Balkanlar'da böyle bir ayr›flmaya izin vermiyor görünmektedir. Ama buna s›cak bak›lan dönem gelecek<br />
olursa, S›rplar ilk f›rsatta Bosna'dan ayr›lmaya çal›flacaklard›r.<br />
Sonuç<br />
‹zzetbegoviç'in rüyas› olan Bosnal› Mülüsmanlar'›n Avrupa'da yaflamas› ve Bosna'da Müslüman<br />
etnisitenin korunmas› için uluslararas› güçlü bir destek gereklidir. Bu güç kesinlikle Do¤u Devletleri<br />
Müslümanlar›'ndan olmal›d›r. Özellikle Türkiye Cumhuriyeti'nin üzerine büyük bir görev düfltü¤ünü<br />
düflünüyorum. Bosna'n›n ekonomik geliflimine, askerî ve siyasi alanda güçlenmesine, kültürel ve bilimsel<br />
ilerlemesine destek vererek Aliya'n›n rüyas›n›n gerçekleflmesi için umutlar yeflerebilir.<br />
174
Doç. Dr. Berdal ARAL<br />
Fatih Üniversitesi Uluslararas› ‹liflkiler Bölümü<br />
Bosna Savafl› ve Uluslararas› Hukuk<br />
Bu tebli¤, öncelikle, 1990'l› y›llar›n ilk yar›s›nda tüm dünyay› dehflete<br />
düflüren ve hiç kuflkusuz 20. yüzy›l›n en büyük insanî trajedilerinden birisi<br />
olan Bosna Savafl›'n› uluslararas› hukuk ve uluslararas› siyaset aç›s›ndan<br />
ele almaktad›r. ‹kinci bölümde ise Bosna'daki savafla son veren Dayton<br />
Bar›fl Andlaflmas› ele al›nacakt›r.<br />
Tebli¤de Esas Al›nan Üç Temel Varsay›m<br />
Bu tebli¤de serdedilen görüfl ve kanaatler üç temel varsay›ma dayanmaktad›r:<br />
I. Bosna Savafl› bafllad›¤›nda, Bosna-Hersek ad› verilen toprak parças›<br />
üzerinde, Bosna halk›n›n kendi gelece¤ini belirleme hakk› çerçevesinde<br />
kurulmufl olan meflru ve egemen bir devlet vard›. 29 fiubat-1 Mart 1992<br />
tarihleri aras›nda düzenlenen ve Bosna'da yaflayan halk›n yüzde 64'ünün<br />
oy vermek için sand›klara gitti¤i referandumda, Bosna-Hersek halk›n›n<br />
yüzde 99,4'ü ba¤›ms›zl›k istemifltir. Buna karfl›l›k, S›rplar'›n büyük ço¤unlu¤u<br />
Bosna Parlamentosu'ndaki S›rp milletvekillerinin boykot ça¤r›s›na uyarak<br />
sand›klara gitmemifllerdir. Bosna-Hersek devleti 5 Mart'taki ba¤›ms›zl›k<br />
ilân›ndan bir ay kadar sonra Avrupa Toplulu¤u taraf›ndan tan›nm›fl, iki ay<br />
sonra da Birleflmifl Milletler (BM) örgütüne üye olmufltur.<br />
II. Bosna Savafl› bir "iç savafl" de¤il, iç savafl unsurlar›n›n da mevcut<br />
oldu¤u "uluslararas›" bir savaflt›r. Uluslararas› toplumun büyük ço¤unlu¤unca<br />
tan›nan, BM üyesi olan egemen bir devlet yabanc› bir gücün (S›rbistan 1 )<br />
iflgaline u¤ram›flt›r. Bosna'da bu yabanc› güçle birlikte hareket eden isyanc›<br />
güçlerin olmas›, bu gerçe¤i de¤ifltirmemektedir.<br />
1<br />
S›rbistan, Karada¤'la birlikte Nisan 1992'de "Yugoslavya Federal Cumhuriyeti"ni<br />
kurmufltur. "Küçük" ortak olan Karada¤, bu devlet içinde ikincil rol oynamaktayd›.<br />
Önemli kararlar S›rbistan'›n baflkenti Belgrad'da al›nmaktayd›. Bu flartlar alt›nda,<br />
beklenebilece¤i gibi, Karada¤, 2006 y›l›nda ba¤›ms›zl›¤›n› ilân etmifl ve böylece<br />
S›rbistan'› kendi kaderiyle baflbafla b›rakan son Yugoslav cumhuriyeti Karada¤ olmufltur.<br />
175
III. Bosna Savafl› s›ras›nda pek çok insanl›k ve savafl suçu ifllenmifltir. Bu savaflta gözlenen vahflet ve<br />
barbarl›k öyle bir noktaya varm›flt›r ki, kitlesel tecavüzler ve her türden iflkence âdeta vaka-i âdiye haline<br />
gelmifltir. Bütün bunlar›n sonucunda Bosna'da Müslümanlar'›n hedef al›nd›¤› bir soyk›r›m yaflanm›flt›r.<br />
Bosna Savafl› 2<br />
Bosna-Hersek Parlamentosu, 5 Mart 1992'de, birkaç gün önce yap›lm›fl olan referandum do¤rultusunda<br />
ba¤›ms›z Bosna-Hersek Devleti'ni ilân etti. Bu ilânla birlikte Bosna S›rp liderli¤i, muhatap ald›klar›<br />
kitleye, yollar› trafi¤e kapatarak tepkilerini gösterme ça¤r›s› yapt›. 3 Biliyoruz ki, ifl burada kalmam›flt›r.<br />
Nitekim Bosna'n›n ba¤›ms›zl›k ilân›ndan k›sa bir süre sonra, S›rbistan'dan gizlice Bosna topraklar›na<br />
s›zm›fl bulunan askerler, paramiliter gruplar ve onlarla eflgüdüm halinde "Büyük S›rbistan" hayâlini<br />
hayata geçirmeye kararl› isyanc› S›rp güçler, do¤ru dürüst bir orduya sahip olmayan Bosna Devleti'ne<br />
karfl› ac›mas›z bir savafl bafllatt›lar. Sahip oldu¤u silah ve teçhizattan izledi¤i stratejiye kadar Belgrad'dan<br />
yönlendirildi¤i âflikâr olan bu güçler, iki aydan k›sa bir süre içinde Bosna topraklar›n›n üçte ikisini ele<br />
geçirdiler. Bu durum, bu operasyonun uzun süredir planland›¤›n› ortaya koymaktayd›.<br />
Belgrad'›n, Bosna-Hersek Devleti'nin Mart 1992'deki ba¤›ms›zl›k ilân›ndan k›sa bir süre sonra, yeni<br />
uluslararas› s›n›rlar› tan›mayaca¤›na dair tehditkâr tutumuna karfl›, BM Güvenlik Konseyi (GK), bu yeni<br />
devletin s›n›rlar›na sayg› göstermedi¤i takdirde, S›rbistan-Karada¤'a karfl› yapt›r›m uygulayaca¤›n› ilân<br />
etti. Bu durum üzerine, yeni kurulan "Yugoslav Federal Cumhuriyeti" (S›rbistan-Karada¤) Bosna S›rplar›'yla<br />
resmî ba¤lar›n› tamamen kesti¤ini ilân etti. Ne var ki, bunun bir oyun oldu¤u k›sa sürede ortaya ç›kt›.<br />
S›rbistan gizlice Bosnal› S›rp paramiliter gruplara silah, cephane ve asker sevkiyat› yapmaktayd›. 4<br />
Gerçekten de, S›rbistan ba¤lant›s›n› görmek, Bosna Savafl›'n›n gerçek mahiyetinin anlafl›labilmesi<br />
aç›s›ndan büyük önem tafl›maktad›r. Esas itibariyle, S›rplar'dan müteflekkil "Yugoslav" ordusu, "resmî<br />
olarak" -güya- 12 May›s 1992'de Bosna topraklar›n› terk etti¤i halde, gerçekte Belgrad'da oluflturulmufl<br />
emir-komuta zinciri Bosna'da da devam ederken, Ratko Mladiç de dahil olmak üzere, bu orduya mensup<br />
pek çok komutan, silâh, cephane ve teçhizat, Bosna'da silâhl› bir isyan bafllatm›fl olan Bosnal› S›rp<br />
güçlere -Vojska Republike Srpske; ing. Army of Republika Srpska- ulaflt›r›lm›fl bulunmaktayd›. Bosnal›<br />
H›rvatlar da Hersek-Bosna ad›n› verdikleri topraklarda kendi askerî yap›lar›n› kurarken<br />
-Hrvatsko vije_e obrane; ing. Croatian Defense Council-, bu iki grupla iliflkili olmayanlar savafl<br />
bafllad›ktan sonra kendilerini Bosna-Hersek Ordusu bünyesinde örgütlemifllerdir. Bu orduya mensup<br />
askerlerin dörtte biri Müslüman olmayanlardan oluflmaktayd›. Bosna Savafl› s›ras›nda özellikle S›rp<br />
taraf›nda pek çok paramiliter birim oluflturulmufltu ki, bunlar S›rp Ordusu'yla birlikte II. Dünya Savafl›<br />
sonras›nda Avrupa'n›n gördü¤ü en büyük insanl›k suçlar›na imza atm›fllard›r. 5<br />
2<br />
Bosna Savafl› resmî olarak 1 Nisan 1992-14 Aral›k 1995 tarihleri aras›nda cereyan etmifltir.<br />
3<br />
Wikipedia, "Bosnian War", http://en.wikipedia.org/wiki/Bosnian_War<br />
4<br />
James Ron, "Boundaries and Violence: Repertoires of State Action along the Bosnia/Yugoslavia Divide", Theory and<br />
Society, cilt: 29, say›: 5, Ekim 2000, 609-649, s. 612.<br />
5<br />
Amerikan gizli haber alma örgütü CIA'n›n haz›rlad›¤› bir raporda, Bosna'daki "savafl suçlar›"n›n yüzde 90'›n›n S›rplar<br />
taraf›ndan ifllendi¤i ifade edilmifltir. H›rvatlar'›n da hem Müslüman Boflnaklar'a hem de S›rplar'a yönelik baz› katliamlar<br />
yapt›¤› bilinmektedir. Bosna Savafl›'n›n aslî ma¤durlar› olan Müslümanlar ise, bir iki mevziî istisna bir yana b›rak›l›rsa,<br />
Bosna Savafl›'n›n utanç hanesine yaz›lacak suçlara ellerini bulaflt›rmam›fllard›r.<br />
176
Bosna Savafl›, 1992 y›l›n›n Nisan ay› bafllar›nda S›rp güçlerin Do¤u Bosna'da yaflayan Müslüman<br />
sivillere sald›rmas›yla bafllam›flt›r. Bu bölgede bulunan pek çok köy ve kasaba, k›sa süre içinde S›rp<br />
güçlerin eline geçmifltir. Buralarda faaliyette bulunan S›rp polisler, askerler, paramiliter gruplar ve hatta bir<br />
k›s›m S›rp köylüler, iflgallerle birlikte, birbirine benzer savafl suçlar› ifllemeye bafllam›fllard›r: Ya¤malanan<br />
ya da yak›lan evler; kuflat›lan siviller; ele geçen baz› sivillerin dövülmesi ve/veya katledilmesi; erkeklerle<br />
bayanlar›n birbirlerinden ayr›flt›r›lmas› ve birinci grubun toplama kamplar›nda tutulmas›; pek çok kad›n›n çok<br />
kötü flartlar›n hüküm sürdü¤ü belli merkezlerde tutulmas› ve bu süreçte bunlar›n, s›kl›kla ve yayg›n bir flekilde<br />
uygulanan tecavüz dahil, her türden iflkenceye ve kötü muameleye maruz b›rak›lmas›... Bu merkezlerde<br />
tecavüze u¤rayan Boflnaklar'›n say›s› en iyimser rakamla 20 bin, en kötümser rakamla 50 bin olmufltur.<br />
S›rp güçler, Yugoslav ordusunca sa¤lanan silah ve cephane üstünlü¤ü sayesinde, ister ço¤unluk ister<br />
az›nl›k olsun, S›rplar'›n yaflad›¤› bölgelerin büyük ço¤unlu¤unu k›sa sürede ele geçirmeyi baflard›lar.<br />
1992 y›l›n›n May›s ay› ortalar›na gelindi¤inde, Bosna'n›n en az yüzde 60'› S›rp güçlerin eline geçmifl<br />
bulunmaktayd›. Baflkent Saraybosna ise 44 ay boyunca kuflatma alt›nda tutuldu. Buradaki ac›mas›z<br />
kuflatma modern savafl tarihindeki en uzun kuflatmayd›. Bu flehri kuflatan tepelere konufllanm›fl olan S›rp<br />
topçular›n ve askerlerin hedefi, baflkentte mümkün oldu¤u kadar sivil katledip Bosna Hükümeti'ni S›rp<br />
taleplerini kabule zorlamakt›. 9 Eylül 1992'de Yugoslav Cumhuriyeti Ordusu -yani, esas olarak, S›rbistanaskerlerinin<br />
bir bölümü, Mostar flehrinin çevresindeki S›rp güçleri tahkim amac›yla buraya kayd›r›lm›flt›r.<br />
fiehrin yöneticileri bu durumu protesto ettikleri halde, S›rplar tutumlar›n› de¤ifltirmemifllerdir.<br />
1992 y›l›n›n Haziran ay›nda, daha önce H›rvatistan'da görev yapan Birleflmifl Milletler Koruma Gücü,<br />
Bosna Uluslararas› Havaalan›'n› korumak üzere Bosna-Hersek'e getirildi. Eylül 1992'de bu BM gücünün<br />
görev alan›, insanî yard›mlar›n tüm Bosna topraklar›na ulaflt›r›lmas›n› güvence alt›na almak ve K›z›lhaç'›n<br />
talep etmesi halinde sivil mültecilerin korunmas›na yard›mc› olmak amac›yla geniflletildi. Birleflmifl<br />
Milletler Koruma Gücü'nün yetkisi 1993 y›l›nda yeniden geniflletilerek, BM GK'nce ilân edilmifl olan<br />
ve Saraybosna, Gorajde, Srebrenitza, Tuzla, Zepa ve Bihac'dan oluflan "güvenli bölgeler"i, daha do¤rusu<br />
buralara s›¤›nm›fl ve büyük ço¤unlu¤u Müslüman olan Bosnal›lar'› korumak üzere görevlendirilmifltir.<br />
BM GK'nden daha önce yetki alm›fl olan NATO güçleri, 28 fiubat 1994'te BM'in Bosna topraklar›yla<br />
ilgili olarak daha önce ilân etmifl oldu¤u uçufl yasa¤›n› delen dört S›rp savafl uça¤›n› düflürmüfltür. Ne<br />
var ki, NATO'nun bu aktif tavr› Bosna'daki genel pasifli¤inin bir istisnas›n› oluflturmufltur.<br />
H›rvat-Boflnak savafl› resmen 23 fiubat 1994'te sona erdi¤i halde, S›rp-Boflnak savafl› 1995 y›l›n›n<br />
sonlar›na kadar devam etmifltir. 1995 y›l›n›n Temmuz ay›nda General Ratko Mladiç komutas›ndaki S›rp<br />
güçleri, daha önce "güvenli bölge" ilân edilmifl olan Do¤u Bosna'daki Srebrenitza'y› iflgal etmifl, genç<br />
yafll› demeden burada ele geçirdi¤i 8.000 erke¤i topluca katletmifltir. Tüm dünyay› aya¤a kald›ran bu<br />
korkunç katliam, 6 NATO'yu da harekete geçirmifl ve 30 A¤ustos 1995'te S›rp hedeflerine yönelik kapsaml›<br />
hava operasyonlar› bafllat›lm›flt›r. Üç hafta süren bu harekât sonucunda S›rplar savafl› kesmeyi kabul<br />
etmifltir. 21 Kas›m 1995'te imzalanan Dayton Bar›fl Andlaflmas›'yla birlikte, trajik Bosna Savafl› nihayet<br />
sona ermifltir. 7<br />
6<br />
Uluslararas› Adalet Divan› bu menfur olay› "soyk›r›m" olarak nitelemekten kendisini alamam›flt›r.<br />
7<br />
Bu andlaflman›n en son metni Paris'te 14 Aral›k 1995'te imzalanm›flt›r.<br />
177
Özellikle Müslümanlar aç›s›ndan Bosna Savafl›'n›n faturas› çok a¤›r olmufltur: 150 bin Müslüman<br />
Boflnak hayat›n› kaybetmifl; büyük ço¤unlu¤u evlerini terk etmek zorunda kalm›fl; bir çok köy ve kasaba<br />
yak›lm›fl; birkaç yüz cami yok edilmifltir. Bosna Müslümanlar›'n›n tarihî haf›zas›n› ve Müslüman kimli¤ini<br />
yok etmek istercesine, birçok kütüphane ve arfliv yak›l›p y›k›lm›flt›r. Mezarl›klar bile bu barbar sald›r›lardan<br />
paylar›n› alm›flt›r. Üç y›l süren savaflta, özellikle S›rplar'›n ve bir ölçüde de H›rvatlar'›n en yayg›n savafl<br />
stratejilerinden birisi "etnik temizlik" olmufltur. Etnik temizlik kapsam›nda flu türden fiiller<br />
gerçeklefltirilmifltir: Bir bölgede yaflayan halk›n katledilmesi ve/veya zorla göç ettirilmesi; gözda¤›<br />
verme; evlerin yak›lmas›; camilerin, mezarl›klar›n, arflivlerin, tarihî binalar›n, kültürel abidelerin imha<br />
edilmesi; kurbanlar›n iflkenceye maruz b›rak›lmas›; kad›nlara tecavüz edilmesi; kimi zaman kurbanlar›n<br />
bo¤azlar›n›n kesilerek öldürülmesi. Eski Yugoslavya için oluflturulan Uluslararas› Ceza Mahkemesi,<br />
hem S›rplar'›n hem de H›rvatlar'›n, ele geçirdikleri bölgeleri baflka gruplardan ar›nd›rmak maksad›yla<br />
ve bafllar›ndaki liderlerin emir ve talimatlar›yla buralarda etnik temizlik yapt›¤›n› ifade etmifltir. Aç›kt›<br />
ki, amaç fluydu: Hem "S›rp Cumhuriyeti"ni (Republika Srpska) hem de "Hersek-Bosna"y› (Herzeg-<br />
Bosnia), etnik olarak homojenlefltirmek. Bütün bu eylemler, hiç kuflkusuz, hem savafl suçlar› hem de<br />
insanl›¤a karfl› suçlar kategorisine girmektedir. Bu vahim suçlar›n yüzde 90'›n›n S›rplar taraf›ndan<br />
ifllendi¤i bilinmektedir.<br />
Noel Malcolm'e göre, Bosna'y› paramparça eden bu ac›mas›z savafl›n gerçek sebepleri d›fl kaynakl›d›r.<br />
Bu, iki anlamda böyledir: Birincisi, S›rbistan'›n Bosna'ya yönelik gelifltirdi¤i strateji; ikincisi, Bat›l›<br />
devletlerin savafl›n gerçek mahiyetini anlamamaktaki ›srarlar› ve bu ma¤dur ülkeyi ölümcül kaderiyle<br />
bafl bafla b›rakma konusundaki kararl›l›klar›. 8 Baflta ‹ngiltere olmak üzere, pek çok Bat›l› ülkenin, hem<br />
kendi vicdanlar›n› rahatlatmak hem de hareketsizliklerine k›l›f bulmak için Bosna sorununu, "birikmifl<br />
etnik ve din-kaynakl› nefretlerin d›flavurumu" olarak tan›mlamas›, tam bir çarp›tma ve ahlâks›zl›k<br />
örne¤idir. Malcolm, hemen hiçbir gerçekli¤i olmayan bu tuhaf iddian›n ard›nda yatan ikiyüzlülü¤ü çok<br />
keskin bir dille ifade etmektedir:<br />
"Bosna Savafl›'n›, bir nevi, ‹kinci Dünya Savafl›'nda yaflanan etnik çat›flmalar›n bugün kendili¤inden<br />
su yüzüne ç›kan devam› gibi görmek, Karaciç ile Miloseviç'in kaleme ald›¤› bir metni okumakt›r." 9<br />
Uluslararas› Diplomasi ve Bosna Savafl›<br />
Bosna Savafl›'n›n bafllamas›ndan k›sa bir süre sonra, hem Bat›l› hâkim güçlerin hem de onlar›n<br />
güdümündeki BM Güvenlik Konseyi'nin (GK) Bosna'ya yönelik tavr›, Bosna'n›n siyasi varl›¤›n›n<br />
korunmas›n› âdeta imkâns›z k›lm›flt›r. Bu güçlerin 1992-94 y›llar› aras›nda benimsedi¤i tutum ve izledi¤i<br />
politikalar›n ana eksenini flu unsurlar oluflturmufltur:<br />
a) GK'nin 1991'de kabul etmifl oldu¤u silâh ambargosu, Bosna dahil, tüm eski Yugoslavya<br />
topraklar›nda uygulanmaya devam edecektir. Bu demekti ki, uluslararas› düzeyde tan›nan<br />
egemen bir devlet olarak Bosna-Hersek, topraklar›na göz koymufl olan sald›rgan güçlere<br />
karfl› meflru müdafaa hakk› çerçevesinde kendisini müdafaa hakk›na sahip olamayacakt›;<br />
b) S›rbistan'›n Bosna topraklar›n› -içerideki S›rp iflbirlikçileriyle birlikte- iflgal etmesiyle patlak<br />
8<br />
Noel Malcolm, Bosnia: A Short History, (London, Macmillan, 1994), s. 251.<br />
9<br />
a.g.e., s. 252.<br />
178
veren ve bu yönüyle hem "uluslararas› bir savafl", hem de "uluslararas› bar›fl ve güvenli¤i<br />
ihlâl eden vahim bir suç" niteli¤i kuflku götürmeyen Bosna krizinde, BM GK, BM Kurucu<br />
Andlaflmas›'n›n VII. Bölümünde öngörülen seçeneklere uygun hareket etmek yerine,<br />
sald›rgana karfl› müflterek askerî zorlama tedbirleri almama konusunda daha bafllang›çta<br />
niyetini aç›k etmifltir;<br />
c) S›rbistan'a karfl› GK eliyle baflka türden "etkin" tedbirlerin al›nmas› söz konusu olmayacakt›r;<br />
(GK'ce kabul edilen "ekonomik yapt›r›m" karar›, iflgalin üzerinden en az iki ay geçtikten<br />
sonra al›nm›flt›r ve üstelik bu ambargo pek de etkili olmam›flt›r. Buna karfl›l›k, Kuveyt'i iflgali<br />
sonras›nda Irak'a yönelik olarak derhal kapsaml› ve etkili bir ambargo karar› al›nm›flt›r.)<br />
d) Bosna'da ifllenen insanl›k suçlar› nedeniyle, BM GK'nin, "insanî müdahale hakk›"<br />
çerçevesinde harekete geçirebilece¤i müflterek askerî müdahale karar› -ya da müflterek zorlama<br />
tedbiri- da al›nmayacakt›r.<br />
K›sacas›, Bosna kendi haline b›rak›lacak, S›rplar'›n tatmin olmas› ve öfkelerinin tükenmesi beklenecektir.<br />
O nedenle Bosna krizi süresince Bat›l› hegemonik güçlerin davran›fllar›n›n "Münih Sendromu" ekseninde<br />
flekillendi¤ini söylemek herhalde abart› de¤ildir.<br />
Müzakereler/Konferanslar<br />
Londra Konferans› (26-27 A¤ustos 1992): "‹kinci Münih ‹haneti"<br />
Bosna trajedisi karfl›s›nda Avrupa'n›n ve ABD'nin kay›ts›zl›¤›, pek çoklar›nca "‹kinci Münih ‹haneti"<br />
olarak de¤erlendirilmifltir. 1938 y›l›nda Münih'te düzenlenen mahut konferansta, ‹ngiltere ve Fransa,<br />
Almanya'n›n bafl›nda bulunan ve Avrupa topraklar›nda yay›lmac› politikalar izlemeye kararl› görünen<br />
Adolf Hitler'i "yat›flt›rmak" amac›yla, müttefikleri olan Çekoslovakya'n›n sahip oldu¤u topraklar›n<br />
önemli bir bölümünün Almanya taraf›ndan ele geçirilmesine yeflil ›fl›k yakm›fllard›. ABD'de yay›mlanan<br />
Time dergisi, Bosna Savafl›'n›n patlamas›ndan befl ay sonra Bosna sorununu ele almak için Londra'da<br />
toplanacak olan uluslararas› konferans öncesinde, Bosna'ya yönelik benzer ihanet kuflkusunu "Yeniden<br />
Münih mi?" bafll›¤›yla ortaya koymufltur. 10 Time'in kurdu¤u paralellik asl›nda nedensiz de¤ildi. Avrupal›<br />
diplomatlar, aksini iddia etseler de, burada (Londra'da) S›rp sald›rganl›¤›n› ödüllendirecek bir formülün<br />
aray›fl› içindeydiler. S›rp taleplerinin flekillendirdi¤i bu formüle göre, egemen Bosna-Hersek Devleti üç<br />
parçaya bölünecekti. Bosna topraklar›n›n yüzde 70'ini iflgal alt›nda tutan S›rplar, bu topraklar›n çok<br />
büyük bölümünü, temel ilkeleri Londra Konferans›'nda belirlenmifl olan bir anlaflma sonras›nda ellerinde<br />
tutmaya devam edeceklerdi. Geriye kalan topraklar›n büyük bir k›sm›n› H›rvatlar elde edecekti. Neticede,<br />
Bosna Savafl›'n›n as›l ma¤duru olan Müslümanlar, bir kaç küçük co¤rafi adac›¤a s›k›flt›r›lacakt›. Sald›rgan›n<br />
ödüllendirilip, ma¤durun cezaland›r›ld›¤› bu formülün ad› "ihanet"ten baflka ne olabilirdi?<br />
Avrupal› güçler, Londra'da, Time'in kuflkular›n› hakl› ç›kar›r flekilde, S›rplar'›n toprak kazan›m›n›<br />
etkisiz k›lacak bir askerî müdahale seçene¤ini daha bafllang›çta masadan kald›rm›fllard›. ‹ngiltere D›fliflleri<br />
Bakan Yard›mc›s› Douglas Hogg, Londra Konferans›'ndan k›sa bir süre önce, Bosna Cumhurbaflkan›<br />
Aliya ‹zzetbegoviç'e hitaben flu sözleri sarfetme densizlik ve küstahl›¤›n› gösterebilmifltir: "Müslüman<br />
10<br />
George J. Church, "Munich All Over Again?", Time, 31 A¤ustos 1992.<br />
179
Boflnaklar, topraklar›n› S›rp iflgalinden korumak için umudunu d›flar›dan gelecek askerî yard›mlara<br />
ba¤lamamal›d›r." 11 Gerçekten de 26-27 A¤ustos 1992'de yap›lan Londra Konferans› s›ras›nda, di¤er<br />
ülkeleri de pefline takan ‹ngiltere'nin Bosna'ya iliflkin benimsedi¤i diplomatik pozisyon son derece<br />
ac›mas›zd›: S›rplar'›n verebilecekleri vaatleri müzakerelerde esas al; bu vaadleri kabul et; bu vaatlerin<br />
k›sa sürede çöpe at›laca¤›n› bildi¤in halde anlaflma yap. 12<br />
Bu konferans sonunda S›rp taraf›, Bosna'daki flehir ve kasabalar üzerindeki kuflatman›n kald›r›laca¤›<br />
ve a¤›r silahlar›n BM'in "gözetimine" b›rak›laca¤› konusunda konferans› düzenleyen güçlere "söz verdi".<br />
Bilindi¤i üzere, bu sözlerin tamam› havada kalm›fl ve her bir vaat birer birer ihlâl edilmifltir.<br />
Vance-Owen Plan› (Ocak 1993)<br />
Bosna'da savaflan taraflara Ocak 1993'te sunulan ve baz› çevrelerce o dönem göklere ç›kar›lan Vance-<br />
Owen Bar›fl Plan› da, Bosna vahfletine "dur" demekten uzak kalm›flt›r. Bu "plan" Bosna'n›n etnik temelde<br />
yar›-özerk kantonlara bölünmesini öngörmekteydi ki, bu, asl›nda S›rp etnik temizli¤inin ve yay›lmac›l›¤›n›n<br />
bir bak›ma uluslararas› toplumca "tan›nmas›" anlam›na gelmekteydi. Ne var ki, ele geçirilen Bosna<br />
topraklar›n› anavatan S›rbistan'la birlefltirmeye azmetmifl olan Bosna S›rp Parlamentosu, bu plan› da<br />
reddetti. 13<br />
Washington Toplant›s› (22 May›s 1993)<br />
ABD, ‹ngiltere, Fransa ve Rusya d›fliflleri bakanlar›n›n 22 May›s 1993'te Washington'da yapt›klar›<br />
bir toplant›da, Müslüman Boflnaklar için "ölüm ilân›" anlam›na gelecek flu kararlar al›nm›flt›r: S›rp iflgal<br />
ve katliamlar silsilesinden arta kalan iki milyon Bosnal› Müslüman GK'ce ilân edilen birkaç "Güvenli<br />
Bölge" içine istiflenecektir. Böylece Müslümanlar ba¤›ms›z bir Bosna devletinin s›n›rlar› içinde de¤il,<br />
Güney Afrika'da Apartheid -beyaz olmayanlara yönelik sistematik ›rkç›l›k- döneminde uygulamaya<br />
sokulan ve bir nevi aç›k hava hapishanesi olarak görmemiz gereken Bantustanlar'da yaflamaya mahkûm<br />
edileceklerdir. Üstelik savafl ma¤durlar›n›n can güvenli¤inin korunaca¤›na dair herhangi bir güvence<br />
de yoktur. Bu toplant› sonucunda, S›rp hedeflerine yönelik hava sald›r›lar› fikri de rafa kald›r›ld›.<br />
Bat›l› hâkim güçlerin, Ortodoksluk ortak paydas›nda ve jeopolitik kayg›larla S›rplar'a ve S›rbistan'a<br />
arka ç›kan Rusya ile birlikte Bosna'y› kendi kaderine terk etme kararl›l›¤›, savafl süresince kendisini GK<br />
kararlar›nda göstermifltir. Nitekim o dönemde kabul edilen bir GK karar›na göre, "güvenli bölgeler"i<br />
korumakla yükümlü BM güçleri oradaki Müslüman halka karfl› de¤il, ancak kendilerine yönelik bir<br />
sald›r› olmas› halinde silâh kullanabileceklerdi. 14 O nedenle, denebilir ki, 22 May›s 1993 tarihli Washington<br />
toplant›s›, Bosna'n›n makûs talihinin önemli dönemeç noktalar›ndan birisidir.<br />
11<br />
a.g.e.<br />
12<br />
Ed Vulliamy, "The Crime of Appeasement", International Affairs, cilt: 74, say›: 1, Ocak 1998, 73-91, s. 80.<br />
13<br />
Wikipedia, "Peace plans offered before and during the Bosnian War",<br />
http://en.wikipedia.org/wiki/Peace_plans_offered_before_and_during_the_Bosnian_War<br />
14<br />
‹leride incelenecek olan 836 ve 844 say›l› GK kararlar›.<br />
180
Bosna Cumhurbaflkan› Aliya ‹zzetbegoviç, kendisine dan›fl›lma gere¤i<br />
bile duyulmaks›z›n yap›lan bu toplant›da al›nan kararlar kendisine ulaflt›¤›nda,<br />
Bat›l› hâkim güçleri kastederek flu aç›klamay› yapm›flt›r:<br />
"E¤er uluslararas› toplum, kendi varl›k nedeni olarak benimsedi¤i<br />
ilkeleri korumaya haz›r de¤il ise, bunu hem Bosna halk›na hem de dünya<br />
halklar›na aç›kça söylesin. Ve desin ki, bizim benimsedi¤imiz yeni davran›fl<br />
ilkelerine göre, bir devletin hakl›l›¤›n›n ölçüsü sadece ve sadece güçtür." 15<br />
1993 yaz›nda, hem Avrupa Birli¤i'nin Bosna'ya iliflkin müzakerelerde<br />
belirlemifl oldu¤u temsilcisi Lord Owen, hem S›rbistan Devlet Baflkan›<br />
Miloseviç, hem de H›rvatistan Devlet Baflkan› Franjo Tudjman Bosna'n›n<br />
üçe bölünmesi gerekti¤i hususunda uzlaflt›lar. Bu plan›n hayata geçirilmesi<br />
halinde, Bosna Müslümanlar›, devletten baflka her fleye benzeyen üç befl<br />
Bantustan'da yaflamaya icbar edilecekti. 16<br />
Bosna Savafl› ve Birleflmifl Milletler Güvenlik Konseyi<br />
Bosna'da henüz savafl bafllamadan önce, BM GK, çat›flmalar› daha fazla<br />
körüklememe ad›na, eski Yugoslavya topraklar›n›n bütünü için 1991'de bir<br />
silâh ambargosu karar› alm›flt›. 17 Bafllang›çta uluslararas› toplumun en<br />
az›ndan bir kesimi karar› olumlu karfl›lam›flt›. Ne var ki, ba¤›ms›zl›k ilân›<br />
sonras›nda, Bosna'n›n S›rp güçlerince talan ve iflgal süreci bafllad›¤›nda,<br />
bu silâh ambargosunun, sadece, eski Yugoslav Ordusu'nun belkemi¤ini<br />
oluflturan ve bu orduya ait silâhlar›n büyük ço¤unlu¤unu elinde tutan<br />
S›rbistan'a yarad›¤› aç›kça görüldü¤ü için, uluslararas› toplumun büyük bir<br />
ço¤unlu¤u ambargonun, kendisini savunmas›na imkân sa¤lanmas›<br />
düflüncesiyle Bosna Devleti için kald›r›lmas›n› talep etti. Bu ba¤lamda ileri<br />
sürülen argüman fluydu: Bosna-Hersek Devleti S›rp sald›r›lar› nedeniyle<br />
topraklar›n›n önemli bir k›sm›n› kaybetmifltir. Üstelik hususiyetle Bosna'n›n<br />
Müslüman halk› etnik temizlik, katliamlar ve nihâi olarak soyk›r›m yoluyla<br />
yok olma tehlikesiyle karfl› karfl›yad›r. E¤er durum bu noktaya gelmiflse,<br />
BM GK'nin ba¤›ms›z ve egemen bir devletin meflru müdafaa hakk›n› ortadan<br />
kald›ran bir ambargoyu sürdürmekte ›srar etmesi, hem hukuken hem de<br />
ahlâken kabul edilemez bir tutumdu. Ne var ki, konsey bu ac›mas›z savafl<br />
boyunca Bosna'y› nefessiz b›rakan silah ambargosunu kald›rmamakta ›srar<br />
etti. Bosna'ya yönelik silâh ambargosunun kald›r›lmas›na özellikle ‹ngiltere,<br />
15<br />
Malcolm, a.g.e., s. 251.<br />
16<br />
a.g.e.<br />
17<br />
1991 BM silah ambargosu, UN Security Council Resolution No. 713, 25 Eylül 1991,<br />
http://daccessdds.un.org/doc/RESOLUTION/GEN/NR0/596/49/IMG/NR059649.pdf<br />
?OpenElement<br />
181
Fransa ve Rusya karfl› ç›km›flt›r. 18 H›rvatlar, H›rvatistan'›n bir k›y› ülkesi olmas› sayesinde savafl süresince<br />
ülkeye deniz yoluyla gizlice silâh sokma imkân›na sahiptiler. As›l ma¤dur olanlar, denize k›y›s› olmayan<br />
Boflnaklar'd›. Amerikan Kongresi bu ambargonun Bosna özelinde kald›r›lmas› için iki kez karar ald›¤›<br />
halde, her ikisi de müttefikleriyle aras›n› bozmak istemeyen Clinton yönetimince veto edilmifltir. 19<br />
BM GK üyeleri Bosna'daki savafl konusunda hem farkl› görüfllere sahiptiler, hem de önemli bir<br />
bölümünün soruna bak›fl› zaman içinde de¤iflikli¤e u¤rad›. ABD'ye göre, sorunun özünde Bosna'da<br />
yaflayan farkl› etnik gruplar aras›ndaki tarihten gelen husumetler yer almaktayd›. O nedenle askerî<br />
müdahalede bulunman›n bir faydas› olmayacakt›. Ne var ki ABD zaman içinde sorunun esas kayna¤›n›n<br />
S›rp yönetici seçkinleri ve özellikle de Miloseviç oldu¤unu düflünmeye bafllad›. 20 ‹ngiltere, S›rbistan'›n<br />
iflgalini göz ard› ederek buradaki savafl› bir "iç savafl" olarak tan›mlamakta ›srar etti. ‹ngiltere'ye göre,<br />
etnik öfkelerin yeniden depreflti¤i bu ak›l-d›fl› savaflta, yap›lacak tek fley, tüm taraflar›n bar›fl masas›na<br />
oturmas›n› beklemekti. O nedenle d›flar›dan müdahalede bulunmak söz konusu olamazd›. Fransa da<br />
Bosna'daki savaflta tüm taraflar›n ayn› ölçüde suçlu oldu¤u kan›s›ndayd›. Almanya ise, bu savafl›n ard›nda<br />
yatan as›l nedenin, Büyük S›rbistan hayâlleri gören S›rp sald›rganl›¤› oldu¤unu düflünmekteydi. 21 Bu<br />
teflhis kuflkusuz isabetliydi; lâkin Almanya'n›n BM bünyesindeki etki gücü di¤erleriyle k›yaslanabilir<br />
çapta de¤ildi. Rusya Federasyonu, Ortodoksluk ortak paydas›nda bulufltu¤u ve de¤iflken Balkan<br />
jeopoliti¤inde birlikte hareket etmek istedi¤i S›rbistan'› GK içinde "kollay›c›" bir tutum içindeydi. Rusya<br />
S›rplar'› uluslararas› entrikalar›n ortas›nda kalm›fl, tarihî haklar›n› korumaya çal›flan mazlum bir topluluk<br />
olarak görmekteydi. Çin'e göre, Bosna Savafl› içsel bir meseleydi. O nedenle Çin uluslararas› müdahale<br />
fikrine karfl› ç›kmaktayd›.<br />
Buna karfl›l›k, genel olarak Bat›l› olmayan Üçüncü Dünya Ülkeleri'nden oluflan Ba¤lant›s›z Ülkeler<br />
Toplulu¤u, Bosna Savafl›'n› S›rp sald›rganl›¤›ndan kaynaklanan bir "uluslararas› savafl" olarak görmekteydi.<br />
O nedenle hem eski Yugoslavya'n›n bütününde uygulanan BM silah ambargosunun Bosna devleti için<br />
kald›r›lmas›n› talep ediyor, hem de BM'in S›rp sald›rganlara karfl› askerî güç kullanmas› için ça¤r›da<br />
bulunuyordu. 22 O dönemde mesaisinin önemli bir bölümünü Bosna trajedisine ay›ran ‹slam Konferans›<br />
Örgütü de, Ba¤lant›s›z Ülkeler Toplulu¤u'nunkilere benzer talepleri daha büyük bir tutkuyla dile<br />
getiriyordu.<br />
Bosna Savafl› süresince BM GK'nde gözlenen kafa kar›fl›kl›¤› ve ayr›ca sürekli daimi üyelerin farkl›<br />
önceliklerinin olmas›, Konsey'in Bosna Savafl› konusunda ortak bir tan›mda buluflmas›n› ve durumun<br />
gerektirdi¤i ortak politikalar› gelifltirmesini zorlaflt›rmaktayd›. O nedenle, kabul edilen GK kararlar›,<br />
genelde en düflük ortak payday› esas alan minimalist bir hareket tarz› öngörmekteydi. BM GK'nin 1993'te<br />
kabul etti¤i 92 karardan 8'inin özel olarak Bosna Savafl›'yla ilgili olmas›, asl›nda Bosna'daki durumun<br />
vehametini ortaya koymaktayd›. Ne var ki, bu durum, bilhassa daimi üyelerin bu krize pek fazla<br />
"bulaflmama" niyeti nedeniyle, bu kararlar›n, yaln›zca "bir fleyler yap›yor görünme" amaçl› oldu¤u<br />
18<br />
Wikipedia, "Bosnian War".<br />
19<br />
a.g.e.<br />
20<br />
Lise Morjé Howard, UN Peacekeeping in Civil Wars, (Cambridge, Cambridge University Pres, 2008), s. 45.<br />
21<br />
a.g.e.<br />
22<br />
a.g.e.<br />
182
gerçe¤ini ortadan kald›rmamaktad›r. Bosna'n›n S›rplarca iflgali süreci 1 Nisan'da bafllad›¤› halde, GK<br />
bu krizi 15 May›s'a kadar görmezlikten gelmifltir. Bu tarihte kabul edilen GK karar› ise, önemli unsurlar<br />
ihtiva etmekle birlikte, "etkili tedbirler" getirmekten uzakt›. 752 say›l› bu kararda, 23 hem S›rbistan'›n<br />
hem de H›rvatistan'›n bu savafla müdahil oldu¤unun aç›kça ifade edilmifl olmas› önemlidir. Nitekim<br />
kararda, bu d›fl güçlerin komflu Bosna'ya müdahaleye derhal son vermeleri ça¤r›s› yap›lmaktad›r. Ne<br />
var ki, Bosna Savafl›'n›n bu "uluslararas›" boyutu bu karardan hem önce hem de sonra özellikle ‹ngiltere<br />
ve Fransa gibi büyük Avrupal› devletlerce inkâr edilmifltir. 752 say›l› GK karar›nda taraflar savafla son<br />
vermeye ve müzakereye ça¤r›l›rken, savafl bölgesinde yaflayan halk›n topraklar›ndan zorla göç ettirilmesi<br />
politikas›na da son verilmesi istenmektedir. Bu karar ayr›ca mültecilere ve yerlerinden edilmifl insanlara<br />
insani yard›m yap›lmas› için de ça¤r›da bulunmaktad›r. Kuflkusuz GK'nin yapt›¤› bu ça¤r›lar önemlidir.<br />
Ne var ki, bu karar iki nedenle problemli görünmektedir: Birincisi, krizin sorumlusunun hangi aktör ya<br />
da aktörler oldu¤u aç›kça belirtilmifl de¤ildir; ikincisi, konseyin taraflara yapt›¤› ça¤r›lara kulak as›lmamas›<br />
durumunda, herhangi bir yapt›r›m seçene¤i öngörülmüfl de¤ildir. Bu da 752 say›l› karar›n anlam, önem<br />
ve ifllevini büyük ölçüde azaltmaktad›r.<br />
Özellikle ve öncelikle S›rplar taraf›ndan tecavüz edildi¤i ve burada Müslümanlar'a yönelik olarak,<br />
toplu katliamlar dâhil, etnik temizlik yap›ld›¤› bilinmekteydi. Ne var ki, 757 say›l› GK karar›nda, 24<br />
Bosna'daki savafl›n çok karmafl›k bir savafl olup, bundan, tüm ilgili taraflar›n sorumlu oldu¤u ifade<br />
edilmifltir. Baflka bir deyiflle, GK'e göre, Bosna Savafl›'nda "sald›rgan" ile "ma¤dur" ayr›m› yap›lmas›<br />
mümkün de¤ildi.<br />
GK kararlar›nda daha bafllang›çtan itibaren Bosna Savafl›'n›n uluslararas› bar›fl ve güvenli¤e zarar<br />
verdi¤i aç›kça ifade edilmifltir. Bu durumda, GK'nin, BM Kurucu Andlaflmas›'n›n VII. Bölümünde<br />
düzenlenen yapt›r›m mekanizmalar›n› harekete geçirmesi gerekmekteydi. 757 say›l› GK karar›nda,<br />
S›rbistan ve H›rvatistan 752 say›l› kararda dile getirilen taleplere uymad›klar› için k›nanmaktad›r. Bu<br />
karar S›rbistan'a (S›rbistan-Karada¤) ekonomik ambargo uygulanmas›n› öngörmektedir. 757 say›l› karar›n<br />
kendi içinde ne denli çeliflkili oldu¤u aç›kça görülmektedir: Bir yandan sald›rgan-ma¤dur ayr›m› yapmay›<br />
reddediyor, bir yandan baz› taraflar› k›n›yor, bir yandan da taraflar›n birisine karfl› ekonomik ambargo<br />
karar› al›yor. S›rbistan'a yönelik ambargo, bu ülkeyi Bosna'ya yönelik sald›rgan politikas›ndan vazgeçmeye<br />
yöneltmemifltir. Zaten GK'nin bu ambargonun zaman zaman delinmesine göz yumdu¤u da bilinmektedir.<br />
8 Haziran 1992'de kabul edilen 758 say›l› GK karar› 25 çerçevesinde, 21 fiubat 1992'de kabul edilen<br />
743 say›l› GK karar›yla eski Yugoslavya topraklar›nda görev yapmak üzere oluflturulmufl bulunan BM<br />
Koruma Gücü'nün yetki alan› geniflletilmifl ve gücü art›r›lm›flt›r. Bundan sonra al›nan bir çok GK<br />
karar›nda Bosna'daki tüm taraflar›n bu Koruma Gücü ile iflbirli¤i yapmas› istenmifltir. Ne var ki, S›rplar<br />
bu uyar›lara hiçbir zaman kulak asmam›fllard›r. GK 1992 boyunca taraflara sürekli ateflkes ça¤r›s›<br />
yapm›flt›r; ama S›rplar -ve k›smen de H›rvatlar- bu ça¤r›lar› pek kâle almam›fllard›r. Konsey, Saraybosna<br />
23<br />
UN Security Council Resolution No. 752, 15 May›s 1992,<br />
http://daccessdds.un.org/doc/RESOLUTION/GEN/NR0/011/11/IMG/NR001111.pdf?OpenElement<br />
24<br />
UN Security Council Resolution No. 757, 30 May›s 1992,<br />
http://daccessdds.un.org/doc/RESOLUTION/GEN/NR0/011/16/IMG/NR001116.pdf?OpenElement<br />
25<br />
UN Security Council Resolution No. 758,<br />
http://daccessdds.un.org/doc/RESOLUTION/GEN/NR0/011/17/IMG/NR001117.pdf?OpenElement<br />
183
Havaalan›'n›n yeniden faaliyete geçirilmesi gere¤inden söz etmifltir; ama bu hedefine de ulaflamam›flt›r.<br />
Nihayet Ekim 1992'de, konseyin akl›na Bosna hava sahas› üzerinde askerî helikopterlere ve uçaklara<br />
uçufl yasa¤› getirmek gelmifltir. Kuflkusuz bu karar›n baflta gelen muhatab› S›rplar'd›. Ne var ki, konsey,<br />
bu geç gelen yasa¤› bile etkin bir flekilde hayata geçirmekten uzak kalm›flt›r. Asl›nda bu bir bak›ma<br />
kaç›n›lmazd›, çünkü kararda yasa¤›n delinmesi halinde ne yap›laca¤›na iliflkin herhangi bir hüküm yoktu.<br />
Nitekim S›rplar bu yasa¤› bol bol deldiler. Bunun d›fl›nda, 1992'den savafl›n sona erdi¤i 1995 sonuna<br />
dek, Bosna'ya iliflkin kararlar›nda, GK, etnik temizli¤i, zorla göç ettirmeleri ve kad›nlara yönelik<br />
tecavüzleri bol bol k›nad›, hatta bazen "fliddetle k›nad›", ama 1995 y›l›n›n ikinci yar›s›na dek aktif<br />
müdahaleden uzak kald›.<br />
Uzun zaman ciddi bir insiyatif almayan GK, nihayet 1993 y›l›ndan itibaren k›smi bir tedbir olarak,<br />
Bosna'da S›rp kuflatmas› alt›nda bulunan baz› yerleflimleri "güvenli bölge" ilân etmifl ve dolay›s›yla<br />
buradaki halk› koruma sorumlulu¤unu alm›flt›r. Ahalisi aylardan beri S›rp kuflatmas› ve mermileri alt›nda<br />
ve çaresizlik içinde bekleyen Srebrenitza'n›n "güvenli bölge" ilân edilmesi hususunda, Ba¤lant›s›z Ülkeler<br />
Toplulu¤u'nun haz›rlad›¤› ve BM Kurucu Andlaflmas›'n›n zorlama tedbirlerini düzenleyen VII. Bölümüne<br />
dayand›r›lan tasar›, sonunda GK'ce 16 Nisan 1993'te kabul edilmifltir. 26 GK, Bosna'daki baflka baz›<br />
yerleflim birimlerini de üç hafta kadar sonra "güvenli bölge" ilân etmifltir 27 (Saraybosna, Bihac, Tuzla,<br />
Gorajde, Zepa). Ne var ki, konsey üyeleri aras›nda, bu bölgelerin GK kararlar›na ra¤men sald›r›ya<br />
u¤ramas› halinde, ne yap›laca¤› konusunda en ufak bir fikir birli¤i yoktu. 28 Konseydeki bu da¤›n›kl›k,<br />
GK'nin Bosna içinde belirlemifl oldu¤u "güvenli bölge"lerin nas›l anlafl›lmas› gerekti¤i konusunda da<br />
aç›kça gözlenmekteydi. Baz›lar›na göre, "güvenli bölge"lerde bulunan Müslüman Boflnak güçler, burada<br />
hem S›rp sald›r›lar›ndan korunabilecek, hem de güçlerini toparlayabileceklerdi. Bu anlamda "güvenli<br />
bölge" ilân›, baz›lar›nca, Bosna'y› o güne dek tâkatsiz b›rakan silah ambargosunun yerini tutabilecek<br />
k›smi bir tedbir olarak görülmekteydi. Buna karfl›l›k, baflka baz›lar› ise, "güvenli bölgeler"i yaln›zca<br />
sivillerin koruma alt›na al›naca¤›, insani yard›mlar›n da¤›t›laca¤› yerler olarak görmekteydi. 29<br />
GK'nin 1993 y›l›ndan itibaren ald›¤› kararlar›n birço¤unda flöyle bir hüküm vard›: GK, kararlar›na<br />
uyulmamas› halinde, gelecekte daha etkili ve güçlü tedbirler alabilece¤ini hat›rlat›r. Ne var ki, bu "etkili"<br />
tedbirlerin ne olaca¤› bir türlü anlafl›lamad›; bunlar ne yaz›k ki içi bofl sözler olarak kald›. Bosna<br />
Hükümeti, do¤al olarak, GK'nce ilân edilmifl "güvenli bölgeler"de yaflayan sivillerin BM bar›fl gücü<br />
askerlerince korunaca¤›n› düflünmekteydi. Ne var ki, zaten say›lar› az olan BM askerleri, b›rak›n sivilleri<br />
korumay›, kendi canlar›n›n derdine düflmüfl bulunmaktayd›. Zaten, "güvenli bölgeler"i etkin bir flekilde<br />
savunacak tedbirleri almak yerine, olas› ihlâlcilere karfl› yukar›da sözü edilen kararlarla içi bofl tehditler<br />
savuran GK, bu pasifli¤inin alt yap›s›n› haz›rlam›flt›. Buradaki BM'e ba¤l› askerlerin yapt›¤› tek ifl,<br />
"güvenli bölgeler"e s›¤›nm›fl olan insanlara g›da, giysi ve çad›r yard›m› yapmakt›. O nedenle Bosnal›<br />
Müslümanlar S›rp sald›rganlara karfl› kendi bafllar›n›n çaresine bakmak durumundayd›. Ne ac›d›r ki,<br />
26<br />
UN Security Council Resolution No. 819,<br />
http://daccessdds.un.org/doc/UNDOC/GEN/N93/221/90/IMG/N9322190.pdf?OpenElement<br />
27<br />
UN Security Council Resolution No. 824, 6 May›s 1993,<br />
http://daccessdds.un.org/doc/UNDOC/GEN/N93/262/07/IMG/N9326207.pdf?OpenElement<br />
28<br />
a.g.e., ss. 46-47.<br />
29<br />
a.g.e.<br />
184
"güvenli bölgeler"e iliflkin askerî yapt›r›m tehdidi getiren istisnai baz› GK kararlar›, Bosnal› sivilleri<br />
korumak amac›yla al›nm›fl de¤ildir. 1993 Haziran'›nda kabul edilen 836 ve 844 say›l› GK kararlar›nda, 30<br />
"güvenli bölgeler"i olas› sald›r›lara karfl› koruma misyonuna sahip olan BM Koruma Gücü askerlerine<br />
yönelik bir sald›r› oldu¤u takdirde, gerekirse hava operasyonu düzenlenebilece¤i belirtilmektedir. ‹roni<br />
yüklü bu durum, Bosna Savafl›'n›n ve bu savaflta GK'nin oynad›¤› rolün ibret verici bir baflka örne¤i<br />
olmufltur.<br />
BM'in Bosna'da ifa etti¤i görevin yol açt›¤› sonuçlar, asl›nda son derece trajikti. S›rp sald›r›lar›ndan<br />
kaçan Bosnal› Müslümanlar BM askerleri taraf›ndan kitleler halinde "güvenli bölgeler"e tafl›nmaktayd›.<br />
Böylece BM, bir bak›ma, S›rplar’›n yapt›¤› etnik temizli¤e katk›da bulunmufl olmaktayd›. Daha da ötesi,<br />
BM askerleri "güvenli bölgeler"e götürdükleri insanlar›n silâhlar›n› ellerinden ald›klar› halde, S›rplar<br />
"güvenli bölgeler"e sald›rd›¤›nda, bu askerler onlar› yaln›zl›¤a terk ediyordu. 31<br />
"Güvenli bölgeler"in S›rplar taraf›ndan birer birer düflürülmesi ve özellikle Srebrenitza'da 8.000<br />
Boflnak erke¤in birkaç gün içinde katledilmesi sonras›nda, Amerikan liderli¤inde hareket eden NATO,<br />
S›rplar’› nihayet cezaland›rmaya karar verdi. S›rplar'›n tüm bar›fl önerilerini birer birer çöpe atm›fl olmas›<br />
da bu karar›n ç›kmas›nda önemli bir rol oynam›flt›r. NATO güçleri 30 A¤ustos-20 Eylül 1995 tarihleri<br />
aras›nda üç hafta süreyle Bosna'l› S›rp hedeflere yo¤un hava sald›r›lar› düzenledi. Bu hava harekât›na<br />
400 uçak ve 5.000 asker kat›lm›flt›r. Geç gelen bu operasyon, S›rbistan ve Bosnal› S›rplar üzerindeki<br />
etkisini göstermekte gecikmemifl, savafl›n sonlanmas›na büyük katk› yapm›flt›r. Bu hava operasyonlar›,<br />
daha önce ilân edilmifl bulunan "güvenli bölgeler"i S›rp sald›r›lar›ndan koruma gerekçesiyle yap›lm›flt›r.<br />
Baflka bir deyiflle, böyle bir hava harekât› için NATO'ya yetki veren yeni bir GK karar›na<br />
gerek duyulmam›flt›r. Bu da bize flunu göstermektedir. ‹stenseydi, Bosnal› S›rp hedeflere yönelik<br />
bu hava harekât› çok daha önce yap›labilirdi. Ne yaz›k ki, Bat›l› baflat güçler böyle bir iradeyi daha<br />
önce hiç sergilemediler. Hava taarruzu s›ras›nda NATO güçlerine ciddi bir zâyiat verilmemifl<br />
olmas› da, daha önceleri ›srarla öne sürülen temel bir argüman› bofla ç›karm›flt›r: "Askerlerimize<br />
çok pahal›ya mal olaca¤› kuflku götürmeyen bir kara harekât› olmaks›z›n S›rplar yenilgiye u¤rat›lamaz."<br />
Bat›l› hâkim güçler, bu hususta da -Bosna Savafl› süresince hemen her konuda oldu¤u gibi- yan›ld›lar.<br />
‹ki ‹flgal Ma¤duru Ülke, ‹ki Farkl› Bat›l› Tav›r: Kuveyt (1990-91) ve Bosna-Hersek (1992-95)<br />
Pek çok yönden büyük benzerlik tafl›yan Kuveyt ve Bosna krizlerinde ABD'nin ve ‹ngiltere'nin bafl›n›<br />
çekti¤i bir k›s›m Bat›l› devletler grubunun güdümünde hareket eden BM GK, benzer uluslararas›<br />
hukuk kural ve ilkelerini harekete geçirmek yerine, birinci krizde son derece aktif bir tav›r al›rken,<br />
ikinci krizde sald›rgan S›rp güçlere karfl› son derece müsamahakâr bir tav›r içine girmifltir. Bu tutum<br />
ne hukuken ne de ahlâken kabul edilebilir. Özellikle ‹slam Dünyas›'n›n BM'ye olan güveni bu olayla<br />
büyük bir sars›nt› geçirmifltir. ‹ki y›l arayla patlak veren bu iki krizde Bat›l› büyük güçlerin ald›¤› tav›r<br />
ve olaya yaklafl›m biçimleri, herhalde çok ö¤retici olacakt›r.<br />
30<br />
UN Security Council Resolutions No. 836 & 844, 4 & 18 Haziran 1993,<br />
http://daccessdds.un.org/doc/UNDOC/GEN/N93/330/21/IMG/N9333021.pdf?OpenElement;<br />
http://daccessdds.un.org/doc/UNDOC/GEN/N93/361/06/IMG/N9336106.pdf?OpenElement<br />
31<br />
a.g.e., ss. 48-49.<br />
185
Irak'›n Kuveyt'i ‹flgali (A¤ustos 1990)<br />
Bilindi¤i gibi, 1 A¤ustos 1990'da, Kuveyt, Irak taraf›ndan iflgal edilmifltir. So¤uk Savafl'›n hemen<br />
akabinde patlak veren bu kriz süresince, Bat›l› devletler grubunun -hem Avrupa hem de ABD- hemencecik<br />
"flahin" k›l›¤›na büründükleri görülmüfltür. Bu devletlere göre, bu olay, egemen bir devletin ba¤›ms›zl›k<br />
ve güvenli¤ine yönelik büyük bir tehditti. Ayr›ca hem uluslararas› hukuku hedef alan bir sald›r›, hem<br />
de uluslararas› düzen ve asayifli akamete u¤ratacak bir büyük tehditti. 32<br />
Körfez Savafl›'na giden süreçte etkili olan (Bat›l›) devletler, Irak'›n Kuveyt'i iflgaliyle bafllayan olaylar<br />
serisini kendi önceliklerine uygun olarak tan›mlarken, bu savafla karfl› ç›k›lmas›n› "anormal" bir tutum<br />
gibi gösterip, bir bak›ma kendilerinin de¤il ama savafla karfl› ç›kanlar›n di¤er cenah› bu yönde ikna<br />
etmeleri gerekti¤ini ileri sürmüfl olmaktayd›lar. 33<br />
Bat›l› liderlerin bu dönemde yapt›klar› aç›klamalara bak›ld›¤›nda, bu tavr›n izdüflümleri aç›kça<br />
görülmektedir:<br />
"Saddam'›n adamlar›n›n Kuveyt'in masum halk›na karfl› iflledi¤i korkunç suçlar ve yapt›¤› iflkenceler,<br />
insanl›¤› hedef almaktad›r ve herkesin özgürlü¤üne yönelik bir tehdittir." 34 (George Bush, ABD Baflkan›,<br />
16 Ocak 1991)<br />
"Irak'›n sald›rganl›¤› karfl›s›nda uluslararas› toplulu¤un verdi¤i, bugüne dek karfl›laflmad›¤›n›z yan›t,<br />
muhteflem olmufltur: Hiç kimse Saddam'›n kurmak istedi¤i kaotik bir dünyada yaflamak istemiyor." 35<br />
(Douglas Hurd, ‹ngiltere D›fliflleri Bakan›, 16 Ocak 1991)<br />
"Bizim için yeni bir dönem bafll›yor. Bu dönem tüm insanl›k için yeni bir umut, özgürlük ve bar›fl<br />
dönemi olabilir." 36 (Bush, 8 A¤ustos 1990) "Nereden bakarsan›z bak›n, bu bir âdil savaflt›r." 37 (John<br />
Major, ‹ngiltere Baflbakan›, 17 Ocak 1991)<br />
"Tehlike alt›nda olan fley, müflterek güvenli¤imiz ve So¤uk Savafl sonras›nda daha güvenli ve bar›flç›l<br />
bir dünya kurma umudumuzdur." 38 (Hurd, 16 Ocak 1991)<br />
Irak'›n Kuveyt'i iflgali sonras›nda yaflanan süreçte "âdil savafl" ve "yeni dünya düzeni"<br />
kavramsallaflt›rmas›, hem Irak'a karfl› oluflturulan uluslararas› koalisyonun hakl›l›¤›n›n en önemli dayanak<br />
noktas› olarak tebarüz etmifl, hem de bu koalisyonun varl›¤›n›n en önemli güvencesi olmufltur. Körfez<br />
Savafl›'na giden süreçte "iflgalci Irak" imaj›n›n eksenini oluflturdu¤u bir söylemler silsilesinde, do¤ru<br />
ile yanl›fl, iyi ile kötü, düzen ile kargafla aras›ndaki karfl›tl›k Bat›l› liderlerce sürekli vurgulanan temalar<br />
olmufltur. 39 Ortada "insanl›k" ad›na verilen bir "kutlu savafl" oldu¤una göre, herkesin bu savafla katk›<br />
sa¤lamas› bir insanl›k görevi olmaktayd›.<br />
32<br />
Riikka Kuusisto, "Framing the Wars in the Gulf and in Bosnia: The Rhetorical Definitions of the Western Power<br />
Leaders in Action", Journal of Peace Research, cilt: 35, say›: 5, Eylül 1998, 603-620, s. 607.<br />
33<br />
a.g.e., s. 608.<br />
34<br />
a.g.e., s. 607.<br />
35<br />
a.g.e.<br />
36<br />
a.g.e., s. 608.<br />
37<br />
a.g.e.<br />
38<br />
a.g.e.<br />
39<br />
a.g.e.<br />
186
Bosna'n›n S›rp Güçlerce ‹flgali (Nisan 1992)<br />
1991'deki Körfez Savafl›'ndan yaln›zca iki y›l sonra Bosna'da patlak veren ve S›rbistan'›n ve Bosna<br />
S›rplar›'n›n sald›rganl›¤›ndan kaynaklanan trajik savafl s›ras›nda, Irak'a ve lideri Saddam'a karfl› esip<br />
gürleyen Bat›l› liderlerin birdenbire sus pus olduklar› görüldü. ‹nsanl›¤›n vicdan›nda derin izler b›rakan<br />
Bosna Savafl›'nda, S›rp iflgaline ve bu süreçte tan›k olunan her türden vahflete karfl›n, Bat›l› hâkim güçleri<br />
yerlerinden k›p›rdatmak bir türlü mümkün olamad›. Bat›'n›n bu korkunç iki yüzlülü¤üne bahane edilen<br />
k›l›flar, zaten daha savafl bafllar bafllamaz bulunmufltu bile: Bu çok karmafl›k ve girift bir savaflt›r; üstelik<br />
ortada bir iflgalden ziyade, tarihten gelen kin ve nefretlerin a盤a ç›kt›¤›, etnik ve dinî mahiyette bir iç<br />
savafl vard›r; hem durum çok kar›fl›k hem de "sald›rgan ile ma¤dur taraflar›" ay›rt etmek pek müflkül<br />
oldu¤undan, yapacak pek fazla bir fley yoktur. Sonuç: Özellikle S›rplar, müzakere masas›nda verilecek<br />
tavizlerle "yat›flt›r›labilirse", bu savafl sona erdirilebilirdi. O halde aç›kt› ki, Bat›l› devletler grubu,<br />
Bosna'n›n S›rplarca iflgali süresince Körfez Savafl› s›ras›ndaki tav›rlar›yla tamamen z›t bir tutum içine<br />
girmifllerdir: Bat›l› hükümetler S›rp sald›rganl›¤›na karfl› BM müdahalesi isteyen çevrelerin, öncelikle<br />
savafl›n gereklili¤i hususunda karfl›tlar›n› ikna etmeleri gerekti¤ini ileri sürmekteydi.<br />
Bat›l› liderlerin o dönemdeki demeçlerine bak›ld›¤›nda, "hareketsiz kalma", "Bosna'daki savafl›<br />
tan›mlanabilir olmaktan ç›karma" ve "sald›rganl›¤a karfl› aç›k bir tav›r almama" yönündeki e¤ilimleri<br />
hemen su yüzüne ç›kacakt›r:<br />
"Orada olanlar karfl›s›nda infial halindeyim; çok üzgünüm; midem buland›. Bu hususta yapabilece¤imiz<br />
pek fazla bir fley olmad›¤›n› da biliyorum." 40 (Bill Clinton, ABD Baflkan›, 24 Mart 1993)<br />
"‹çinde bulundu¤umuz flu zaman diliminde bol keseden jest yapman›n bir faydas› oldu¤una<br />
inanm›yorum. ‹htiyaç duydu¤umuz fley itidal, ihtiyat ve eflgüdümdür..." 41 (Major, 13 Temmuz 1992)<br />
Bat›l› hâkim güçler, Irak'›n Kuveyt'i iflgali sonras›nda Irak'›n iflgal gerekçelerini tart›flmaktan hep<br />
uzak durdu. Baflka bir deyiflle, uluslararas› sistemin lordlar›n›n daha ilk günden itibaren ortaya koydu¤u<br />
yaklafl›ma göre, ortada egemen bir devletin topraklar›na ve ba¤›ms›zl›¤›na yönelik silahl› bir sald›r›<br />
vard›. Bu en büyük bir suçtu. Uluslararas› toplum hiçe say›lm›flt›. O nedenle sald›rganla müzakere<br />
edilecek hiçbir fley olmad›¤› gibi, verilecek hiçbir taviz de yoktu. Bosna Savafl›'nda ise ayn› aktörlerin<br />
tam tersi bir tutum içine girdikleri görüldü. Onlara göre Miloseviç'in Bosna'ya dair ileri sürdü¤ü gerekçeler,<br />
Saddam'›n Irak'›na oranla çok daha fazla dinlenmeye de¤er argümanlard›. Irak Devlet Baflkan› Saddam<br />
Hüseyin Kuveyt krizi boyunca Bat›'da âdeta fleytanlaflt›r›l›rken, dünya halklar›na bir bak›ma flu mesaj<br />
verilmifltir: Böyle kötücül bir adamla müzakere masas›na oturmak, hem anlams›z hem de çok riskli<br />
bir tutum olacakt›r. Saddam tehlikesini bertaraf etmenin tek yolu, ona karfl› askerî güç kullanmakt›r. 42<br />
Oysa bu türden iddialar, Saddam Hüseyin kadar S›rbistan Devlet Baflkan› Miloseviç için de ileri<br />
sürülebilirdi. Ne var ki, Bosna'daki insanl›k suçlar›n›n baflta gelen sorumlusu Miloseviç için Bat›'da<br />
genel olarak bu denli "a¤›r" ve "mahkûm edici" bir söylem gelifltirilmemifltir. Bu tutumun ard›nda<br />
herhalde iki temel unsur yatmaktayd›: Birincisi, Bat› kamuoyunun Miloseviç'in bafl›nda bulundu¤u<br />
S›rbistan'a karfl› uluslararas› bir askerî müdahale ça¤r›s› yapmas› istenmemekteydi; ikincisi, insanlar›n<br />
40<br />
a.g.e., s. 609.<br />
41<br />
a.g.e.<br />
42<br />
a.g.e.<br />
187
zihinlerine Miloseviç'le olan sorunlar›n müzakere masas›nda çözülebilir oldu¤u mesaj› zerkedilmekteydi.<br />
Yine Bat›l› hâkim güçler, Irak'›n Kuveyt'e iliflkin uluslararas› hukuk çerçevesinde ortaya koydu¤u<br />
argümanlar› elinin tersiyle iterken, S›rp taraf›n›n Bosna'ya dair dile getirdi¤i görüfllere ve ileri sürdü¤ü<br />
argümanlara kulak kesildi. Bu güçlere göre, Bosna'da bu devletin parças› olmak istemeyen bir S›rp<br />
az›nl›¤› vard›; bu gerçek göz ard› edilemezdi. S›rbistan'›n harekete geçmesi kuflkusuz aç›k bir sald›rganl›kt›,<br />
ama bu "anlafl›labilir" bir sald›rganl›kt›. O nedenle, 1995 y›l› hariç tutulursa, Bosna Savafl› s›ras›nda,<br />
Bat›l› hükümetler savafl›n sorumlusu olarak özellikle S›rbistan ve S›rplar'› öne ç›karmaktan kaç›nd›lar.<br />
Üstelik H›rvatlar ve Müslümanlar da, daha küçük ölçekte de olsa, baz› savafl suçlar› ifllemifller ve bir<br />
k›s›m BM GK kararlar›n› çi¤nemifllerdi. 43 Bu durum, onlara göre, kendi durufllar›n›n ne denli "isabetli"<br />
oldu¤unun bir deliliydi.<br />
Bat›l› baflat güçler, bir yandan da S›rplar'›n sahip oldu¤u gücü abartarak Bosna Savafl›'na bigane<br />
kal›nmas›n› makul bir tav›rm›fl gibi göstermeye çal›flm›fllard›r. Oysa gerçek fluydu ki, istenseydi, S›rp<br />
hedeflere karfl› daha bafllang›çta etkin/etkili/sonuç do¤urucu hava sald›r›lar› düzenlenebilirdi. Baz›<br />
Amerikal› askerî uzmanlar da, savafl s›ras›nda bu fikirdeydi. Bu uzmanlara göre, bu yönde bir irade<br />
ortaya konsayd›, Körfez Savafl›'nda Irak'a karfl› yaln›zca iki y›l önce büyük bir zafer kazanm›fl olan<br />
Amerikan güçleri, Bosna Savafl›'n›n bafllang›c›nda, Saraybosna'y› etraf›ndaki da¤lara konufllanarak<br />
kuflatm›fl bulunan S›rp topçular›n yüzde 95'ini yaln›zca bir gün sürecek hava sald›r›lar›yla imha edebilirdi.<br />
Ama bu hiçbir zaman yap›lmad›. 44 Gerçekten de S›rplar'a karfl› 1992 y›l›nda bafllat›lacak bir hava<br />
operasyonunun baflar›s›z olma ihtimali pek yok gibiydi. Nitekim 1995 Eylül'ünde S›rp mevzilerini hedef<br />
alan NATO hava sald›r›lar› bafllad›¤›nda, S›rplar uluslararas› güçlerle müzakere masas›na oturabilecekleri<br />
sinyalini vermekte bir an bile tereddüt etmediler. Zaten Bosna Savafl›'na flahitlik eden gazeteciler ve yine<br />
sahada bulunan askerî uzmanlar, bu türden hava operasyonlar› daha önce yap›lm›fl olsayd›, savafl›n daha<br />
fazla uzamadan sona ermifl olaca¤›n› ifade etmifllerdi. 45 fiayet Dayton Andlaflmas› 1995'te de¤il de<br />
1992'de yap›lm›fl olsayd›, hiç flüphe yok ki, sözgelimi, mültecilerin evlerine dönüflü çok daha kolay<br />
olacakt›. Bunun için bir kara harekât›na gerek olmayacak ve dolay›s›yla insani zayiat minimum olacakt›.<br />
Peki, 1992'de yap›lacak hava sald›r›lar›, diyelim ki, S›rplar'› sald›rgan politikalar›ndan vazgeçmeye ikna<br />
edemeseydi, neler yap›labilirdi? Bu durumda NATO müttefikleri, Bosna'da, hava sald›r›lar›yla s›n›rl›,<br />
"insani" kayg›lar› merkeze alan bir harekât plan› yerine, kapsaml› bir uluslararas› müdahalede bulunma<br />
seçene¤ini devreye sokabilirlerdi. Bunun "pek çetin" bir seçenek oldu¤unu düflünenler, asl›nda S›rplar'›n<br />
askerî gücünü abartanlard›. 46<br />
Gerçek flu ki, Amerikan yönetimi, savafl›n kanl› bilançosunun ayyuka ç›kt›¤› ve bu nedenle kamuoyu<br />
bask›s›n›n daha yo¤un bir flekilde hissedilmeye baflland›¤› bir dönemde, (askerî) müdahale fikrine -pek<br />
büyük bir heyecanla olmasa da- s›cak bakmaya bafllad›¤›n›n iflaretlerini vermeye bafllam›flt›. Ne var ki,<br />
bu e¤ilim filizlenir filizlenmez, ‹ngiliz diplomasisi fleytani bir kurnazl›kla Amerika'n›n bu hevesini her<br />
defas›nda k›rmay› baflard›. ‹ngiltere, daha savafl›n bafllang›c›ndan itibaren Bosna'n›n birlik ve bütünlü¤ünü<br />
savunan cepheye -özellikle Müslümanlara- yard›m etmeme konusunda kararl›yd›.<br />
43<br />
a.g.e., s. 611.<br />
44<br />
Vulliamy, a.g.e., s.79.<br />
45<br />
a.g.e., s.81.<br />
46<br />
a.g.e.<br />
188
Bat›l› aktörlerin ana eksenini oluflturdu¤u uluslararas› toplumun Bosna trajedisine yönelik yaklafl›m›n›,<br />
diplomatik ve jeopolitik seçene¤i önceleyen ve tarafs›zl›¤› ideallefltiren bir hareket tarz› olarak tan›mlamak<br />
mümkündür. Ed Vulliamy, bu yaklafl›m›n dayatt›¤› çarp›k anlay›fl› ve çeliflkili tutumu pek güzel<br />
sergilemektedir: Tarafs›zl›k lehine bir argüman infla etmek için, fliddet uygulayan ile fliddete maruz<br />
kalan› eflitlemek gerekir ki, bu sayede ahlâkl› davranma mecburiyeti ortadan kalks›n. O nedenle tarafs›z<br />
tavr›n, "soyk›r›m"dan de¤il de "savaflan taraflar"dan bahsetmesi önemlidir; taraflardan birisi -burada<br />
Müslümanlar- apans›z sald›r›ya u¤ram›fl, iki y›l boyunca adeta silahtan mahrum kalm›fl ve yok olma<br />
tehlikesi geçirmifl olsa da. 47<br />
Bosna Savafl›'nda, Kuveyt'in Irak taraf›ndan iflgali sonras›nda yaflanan süreçten farkl› olarak, hâkim<br />
uluslararas› aktörlerin sald›rgan ile ma¤duru birbirinden net çizgilerle ay›rma konusunda gösterdikleri<br />
isteksizlik ve tedavüle soktuklar› "tuhaf" aç›klama çerçeveleri -meselâ, Bosna Savafl›'n›n "ilkel bir etnik<br />
savafl" oldu¤u iddias›-, sahipleri için çok "kullan›fll›" argümanlard›. Gerçekten de bütün bunlar, savafla<br />
do¤rudan müdahil olmamaya kararl› olan Bat›l› hükümetler için hem hukuki bir bahane, hem de vicdani<br />
bir rahatlama sa¤layan unsurlard›. Ortada gerçek bir düflman olmad›¤›ndan, Bosna Savafl›'na askerî<br />
olarak müdahale etmek, onlar için Don Kiflotluk'tan baflka bir fley de¤ildi. 48<br />
Oysa görmek isteyen için, Bosna Savafl›'n›n gerçek nedeni, Belgrad'da planlanan "Büyük S›rbistan"<br />
hayâlinden baflka bir fley de¤ildi. S›rbistan Demokratik Partisi'ne mensup Vladimir Srebov, 1995<br />
Ekim'inde kendisiyle yap›lan bir röportajda bu gerçe¤i aç›k seçik ifade etmifltir:<br />
Plan, Bosna'y› Büyük S›rbistan ve Büyük H›rvatistan oluflumunun bir ara aflamas› olarak iki nüfuz<br />
bölgesine bölmekti. Müslümanlar'›n ak›beti için nihai çözüm öngörülmekteydi; yar›s›ndan ço¤u<br />
öldürülecek, küçük bir k›sm› Ortodoks yap›lacak ve paral› olan daha da küçük bir bölümü de para<br />
karfl›l›¤› canlar›n› sat›n alarak Bosna'y› terk edebilecekti. Hedef Bosna'y› Müslümanlar'dan tamam›yla<br />
temizlemekti. 49<br />
Savafl›n nedenleri hakk›nda Bat›l› baflkentlerde üretilen mitler bir yana, Bosna'da görmezlikten<br />
gelinemeyecek kapsaml› ve sistematik bir etnik temizlik kampanyas› vard› ki, bunun ad› "soyk›r›m"dan<br />
baflka bir fley de¤ildi. Ne var ki, Bat›l› büyük güçler -ABD Kongresi'ni bu hususta istisna etmek gerekirbu<br />
gerçe¤i de görmezden geldiler. Bunlar›n Bosna'da yaflanan trajediyi neden "soyk›r›m" olarak<br />
nitelemekten ›srarla kaç›nd›klar› önemli bir soru olarak karfl›m›zda durmaktad›r. Bunun nedeni asl›nda<br />
gayet basitti: Bosna'da yaflananlar› "soyk›r›m" olarak tabir ettikleri takdirde, Bat›l› devletlerin S›rp katilleri<br />
durdurmak için harekete geçmeleri gerekecekti. 50 1990'l› y›llar›n bafllar›nda, yani So¤uk Savafl sonras›nda,<br />
GK'nin gelifltirdi¤i yeni doktrine göre -"insani müdahale hakk›"-, soyk›r›m benzeri kapsaml› insan haklar›<br />
ihlâllerinin ifllendi¤i ülkelere yönelik askeri müdahale hakk›, GK'nin bundan böyle kullan›m›na aç›k<br />
olacak bir yetkiydi. Ne var ki, GK bu yetkisini de kullanmad›. Bat›l› güçlerin, ulusal ç›karlar› için pek<br />
de elzem olmayan bu topraklara asker ç›karmak ya da bu bölgelerdeki S›rp hedeflerine karfl› kapsaml›<br />
47<br />
a.g.e., s. 76.<br />
48<br />
Kuusisto, a.g.e., s. 611.<br />
49<br />
Vreme dergisi, Belgrad, 30 Ekim 1995, Vulliamy, a.g.e., s. 77.<br />
50<br />
Susan L. Woodward, "Genocide or Partition: Two Faces of the Same Coin?", Slavic Review, cilt: 55, say›: 4, K›fl 1996,<br />
755-761, ss. 755-756.<br />
189
hava operasyonu düzenlemek gibi bir niyetleri yoktu. Asl›nda askerî müdahale için ille de "soyk›r›m"<br />
olmas› gerekmemekteydi. "Etnik temizlik" ya da "bir toplulu¤un yaflad›¤› topraklardan zorla göç ettirilmesi"<br />
gibi fiiller de "insanl›¤a karfl› ifllenmifl suçlar" olarak BM GK'ni harekete geçirmesi beklenen vahim suç<br />
unsurlar›yd›. Ne var ki, bu gerçek de Bat›l› güçlerce göz ard› edilmifltir.<br />
Dayton Bar›fl Andlaflmas›<br />
Özellikle Bat›'daki yayg›n kanaate göre, 21 Kas›m 1995'te imzalanan Dayton Bar›fl Andlaflmas›, 51<br />
etnik temizlik ve insanlar›n topraklar›ndan edilme sürecini tersine çevirmeyi hedeflemesi ve Bosna'n›n<br />
bölünmesini engelleyerek ço¤ulcu bir kimlik ve çokuluslulu¤u esas alan egemen bir devlet yap›s›n›<br />
öngörmesi nedeniyle, önemsenmesi ve desteklenmesi gereken bir andlaflmad›r. 52 Bu görüfle kat›lmak<br />
ne yaz›k ki mümkün de¤ildir; çünkü bu andlaflman›n birçok noktada sorunlu oldu¤u gerçe¤i, meseleye<br />
biraz daha derinden bak›ld›¤›nda aç›kça görülmektedir. Dayton Andlaflmas› esas itibariyle iki nedenle<br />
elefltiriye aç›kt›r: Birincisi, bu andlaflma asl›nda etnik bölünmeyi meflrulaflt›rm›fl ve kurumsallaflt›rm›flt›r.<br />
‹kincisi, S›rplar'›n kanla, terörle ve etnik temizlik yoluyla ele geçirdikleri topraklar, bu andlaflmayla alt›n<br />
bir tepsi içinde kendilerine sunulmufltur.<br />
fiimdi bu iki noktay› açal›m. Dayton Andlaflmas› S›rp ulusal hedefleri ile uyum içindedir. Bosnal›<br />
Müslümanlar Bosna'n›n ço¤ulcu ve kozmopolitan karakterini muhafaza etmeyi hedeflerken, özellikle<br />
S›rplar bu fikre bafltan itibaren karfl› ç›kt›lar. Çok-kimlikli, çok kültürlü ve hoflgörüyü esas alan demokratik<br />
bir Bosna projesi, ne yaz›k ki Bosna Savafl› sonunda S›rp ve H›rvat taraf›ndaki ›rkç›/milliyetçi yaklafl›mlara<br />
feda edilmifltir. Neticede Bosna-Hersek Devleti, özü itibariyle, etnik bölünmeye u¤rat›lm›flt›r. K⤛t<br />
üzerinde varm›fl gibi görünen ve üç toplumsal grubun -Müslüman, H›rvat ve S›rp- iflbirli¤ini esas alan<br />
Bosna-Hersek Federasyonu, asl›nda c›l›z yetkilere sahip, uluslararas› denetim alt›nda tutulan bir devlettir.<br />
Bu aç›dan Bosna topraklar› hem hukuken hem de fiilen bölünmüfl durumdad›r. Dayton Andlaflmas› o<br />
nedenle, modern Avrupa tarihinde her zaman tel'in edilen ›rkç› nefretin, hoflgörüsüzlü¤ün ve kaba gücün<br />
zaferidir.<br />
‹kinci olarak, Dayton Andlaflmas›, bir bak›ma, "Güçlü olan hakl›d›r"-"might is right"- söyleminin<br />
hâlâ geçerli olabilece¤ini kan›tlam›flt›r. Aynen Hitler'in, ‹kinci Dünya Savafl›'na giden süreçte uluslararas›<br />
hukuku hiçe sayarak iflgal etti¤i Çekoslovakya topraklar›n›, baflta ‹ngiltere olmak üzere d›fl güçlerin<br />
kay›ts›zl›¤› neticesinde Almanya topraklar›na katmas› (1938) ya da ‹srail'in 1948, 56 ve 67 savafllar›nda<br />
ele geçirdi¤i Arap topraklar›n›n önemli bir bölümünü yine uluslararas› toplumun kay›ts›zl›¤› -ve ABD<br />
gibi baz›lar›n›n aktif deste¤i- sayesinde kendi topraklar›na katt›¤›n› ilân etmesi gibi, S›rbistan'›n ve<br />
Bosnal› S›rp çetelerin uluslararas› hukuku hiçe sayarak Bosna topraklar›n›n önemli bir bölümünü<br />
iflgalleri görmezlikten gelinmifltir. Bu sald›rgan cephe Dayton Andlaflmas›'yla asl›nda "ödüllendirilmifltir".<br />
Gerçekten de Dayton Andlaflmas› çerçevesinde Bosnal› S›rplar'a Bosna topraklar›n›n yüzde 49'u b›rak›lm›fl,<br />
51<br />
Dayton Bar›fl Andlaflmas›'n›n metni üzerinde 21 Kas›m 1995'te Dayton'da (ABD), Wright-Patterson isimli bir hava<br />
üssünde andlaflma sa¤lanm›fl, bu andlaflma ilgili taraflarca 14 Aral›k 1995'te Paris'te imzalanm›flt›r. Bu andlaflman›n resmî<br />
ad› Dayton Bar›fl Anlaflmalar›'d›r. (The General Framework Agreement for Peace in Bosnia and Herzegovina, 14 Aral›k<br />
1995, http://www.ohr.int/dpa/default.asp?content_id=380)<br />
52<br />
Woodward, a.g.e., s. 759.<br />
190
daha do¤rusu "hediye edilmifl", buna karfl›l›k Boflnak-H›rvat Federasyonu'na Bosna topraklar›n›n yüzde<br />
51'i b›rak›lm›flt›r. S›rf bu yönüyle, yani toprak düzenlemesi itibariyle dahi, Dayton Andlaflmas› asl›nda<br />
bir ihanet belgesidir.<br />
Dayton Andlaflmas›'n›n zamanlamas› da adeta Müslümanlar’a yönelik bir önyarg›n›n varl›¤›na iflaret<br />
etmektedir: Bu andlaflma, Bosnal› Müslüman güçlerin, has›mlar›na karfl› -baz› yerlerde H›rvatlar'la<br />
birlikte- sald›r›ya geçti¤i bir dönemde kaleme al›nm›flt›r. Kuflkusuz Bosna Savafl›'n›n Dayton'la birlikte<br />
hitama ermifl olmas› önemlidir; ama bu andlaflman›n en çok S›rp menfaatlerini gözetti¤i gerçe¤i, meselenin<br />
bu yönü itibariyle de göz ard› edilmemelidir.<br />
Bu noktada, bugün de yürürlükte olan ve Bosna Devleti'nin anayasal yap›s› ve siyasi kimli¤i üzerinde<br />
belirleyici bir rol oynayan Dayton Bar›fl Andlaflmas›'n› yak›ndan incelemek yararl› olacakt›r.<br />
Bu andlaflmaya göre, Bosna-Hersek ile H›rvatistan, S›rbistan ve Karada¤'dan oluflan Yugoslav Federal<br />
Cumhuriyeti, birbirlerinin egemen eflitli¤ini tan›rlar ve aralar›ndaki uyuflmazl›klar› bar›flç›l yollarla hal<br />
yoluna koymay› kabul ederler. Bosna-Hersek ile Yugoslav Federal Cumhuriyeti birbirlerini tan›rlar.<br />
Tüm taraflar kendi topraklar›nda insan haklar›n›n korunmas›n› güvence alt›na alacaklar ve mülteci<br />
durumuna düflmüfl ya da yerlerinden edilmifl kiflilerin haklar›n› gözeteceklerdir.<br />
Tüm taraflar eski Yugoslavya topraklar›nda ifllenen tüm suçlar› incelemek üzere 1993 y›l›nda ihdas<br />
edilmifl olan Uluslararas› Ceza Mahkemesi ile iflbirli¤i yapmay› yükümlenirler.<br />
Tüm taraflar bu andlaflman›n öngördü¤ü yükümlülükleri yerine getirmeyi ve BM GK'nce oluflturulmufl<br />
olan organlarla -örne¤in Ceza Mahkemesi- iflbirli¤i yapmay› taahhüt ederler.<br />
Dayton Andlaflmas›'n›n düzenledi¤i temel baz› meseleleri biraz daha yak›ndan görmek her halde<br />
yararl› olacakt›r:<br />
Savafla iliflkin hükümler: ‹lgili taraflar, 5 Ekim 1995'te yap›lan ateflkes andlaflmas›na uyacaklard›r.<br />
Bosna'da bulunan yabanc› savaflç›lar 30 gün içinde buray› terk edecektir. Bu andlaflman›n hayata<br />
geçirilmesini gözetmek üzere NATO'nun emir ve komutas› alt›nda ISAF ad› alt›nda çok uluslu bir güç<br />
teflkil edilecektir. Bu güç Dayton Andlaflmas› çerçevesinde taraflar›n ald›klar› askerî yükümlülüklerin<br />
hayata geçirilmesini denetleyecektir. Misyonunu gere¤i gibi yerine getirmek için IFOR'a ba¤l› askerler<br />
güç kullanabileceklerdir.<br />
Bölgesel istikrar: Bosna-Hersek Cumhuriyeti ile Bosna S›rp Cumhuriyeti silâhlar›n b›rak›lmas›<br />
konusunda görüflmelere bafllayacaklard›r.<br />
S›n›rlar: Dayton Andlaflmas›'n›n çizdi¤i s›n›rlara göre, Bosna topraklar› Bosnal› Müslümanlar'la<br />
Bosnal› H›rvatlar'dan müteflekkil Bosna-Hersek Federasyonu -gayr-› resmî olarak "Boflnak-H›rvat<br />
Federasyonu" olarak bilinmektedir- ile Bosnal› S›rplar'dan oluflan (Bosna) S›rp Cumhuriyeti aras›nda<br />
paylafl›lm›flt›r. Bosna topraklar›n›n sadece yüzde 51'i Bosna-Hersek Federasyonu'na b›rak›lm›fl, buna<br />
karfl›l›k Bosna S›rp Cumhuriyeti S›rbistan'›n aktif deste¤iyle yasa d›fl› yollarla ele geçirdi¤i topraklar›n<br />
büyük ço¤unlu¤una sahip olmufltur. (Bu s›n›rlar Bosna Savafl› sonundaki s›n›rlarla büyük ölçüde<br />
örtüflmektedir. S›rplar, yaln›zca Bat› Bosna'daki ve Saraybosna çevresindeki bir k›s›m topraklar› di¤er<br />
tarafa b›rakm›fllard›r.)<br />
191
Saraybosna, Federasyon s›n›rlar› içinde yeniden birlefltirilecek ve<br />
Bosna'da yaflayan herkese aç›k olacakt›r.<br />
Gorajde, Federasyon'a bir kara koridoru ile ba¤lanacakt›r.<br />
Seçimler: Alt› ilâ dokuz ay içerisinde uluslararas› gözetim alt›nda hem<br />
Bosna hem de federe devletler düzeyinde meclis ve devlet baflkanl›¤›<br />
seçimleri yap›lacakt›r. Mülteciler ve yerlerinden edilmifl olanlar, istemeleri<br />
halinde, terk etmek zorunda kald›klar› yerlerde yap›lan seçimlerde oy<br />
kullanabileceklerdir. Taraflar seçimlerin âdil bir flekilde yap›lmas›na ve<br />
hem bas›n hem de ifade özgürlü¤ünün güvence alt›na al›nmas›na imkân<br />
sa¤layacak flartlar› tesis etmekle yükümlüdürler.<br />
Anayasa: Bosna-Hersek için yeni bir anayasa yap›lacakt›r.<br />
Bu devlet iki k›s›mdan oluflmaktad›r: Federasyon ve Bosna S›rp<br />
Cumhuriyeti.<br />
Anayasa insan haklar› ile kiflilerin, mallar›n, hizmetlerin ve sermayenin<br />
Bosna içinde serbest dolafl›m›n› güvence alt›na alacakt›r.<br />
Merkezî hükümet bünyesinde bir cumhurbaflkanl›¤› makam›, iki kanatl›<br />
meclis ve anayasa mahkemesi ihdas edilecektir. Hem cumhurbaflkanl›¤›<br />
hem de parlamentonun bir kanad› için do¤rudan seçimler yap›lacakt›r.<br />
Askerî eflgüdüm, cumhurbaflkanl›¤› üyelerinin de dâhil olaca¤› bir<br />
komite taraf›ndan sa¤lanacakt›r.<br />
Savafl suçlar› mahkumlar›yla haklar›nda iddianame bulunan savafl suçlar›<br />
san›klar›, yap›lacak seçimlerde aday olamaz ve kamu kurumlar›nda görev<br />
alamazlar.<br />
Tahkim: Federasyon ile Bosna S›rp Cumhuriyeti, aralar›ndaki<br />
uyuflmazl›klar›, ba¤lay›c› karar yetkisi olan hakemlik mahkemesine götürme<br />
hususunda anlaflm›fllard›r.<br />
‹nsan Haklar›: Bosna-Hersek s›n›rlar› içinde yaflayan herkesin insan<br />
haklar› ve temel özgürlükleri güvence alt›na al›nacakt›r.<br />
‹nsan haklar› konusundaki talep ve iddialar› incelemek üzere bir ‹nsan<br />
Haklar› Dairesi kurulacakt›r.<br />
Bütün taraflar, BM'e ba¤l› insan haklar› organlar›na, Avrupa Güvenlik<br />
ve ‹flbirli¤i Teflkilat›'na, -eski Yugoslavya'da savafl s›ras›nda ifllenen suçlar›<br />
inceleyen- Uluslararas› Ceza Mahkemesi'ne ve baflka örgütlere Bosna'daki<br />
insan haklar›n› izleme yetkisi verme konusunda anlaflm›fllard›r.<br />
192
Mülteciler ve Yerlerinden Edilmifl Olanlar: Bu andlaflma mültecilere ve yerlerinden edilmifl<br />
olanlara evlerine dönüfl ve mülklerini iade ya da âdil bir tazminat hakk› vermektedir.<br />
Nihai karar verme yetkisine sahip olan bir Mülteciler ve Yerlerinden Edilmifl Olanlar Komisyonu<br />
kurulacakt›r.<br />
Herkesin Bosna topraklar›nda serbestçe ve rahats›z edilmeden dolaflma hakk› vard›r.<br />
Kay›plar›n bulunmas› konusunda taraflar K›z›lhaç Komitesi ile iflbirli¤i yapacaklard›r.<br />
Uluslararas› Polis Gücü: Hem Bosnal› polisleri e¤itmek hem de ülkede asayiflin sa¤lanmas›n› ve<br />
yarg› kararlar›na uyulmas›n› gözetmek üzere, BM'ce bir Uluslararas› Polis Gücü oluflturulacakt›r.<br />
Bu Polis Gücü, tesbit etti¤i insan haklar› ihlâllerini ‹nsan Haklar› Komisyonu'na ya da eski Yugoslavya<br />
için oluflturulmufl Uluslararas› Ceza Mahkemesi'ne bildirecektir.<br />
Dayton Andlaflmas›'n›n Öngördü¤ü Hedeflere Ulafl›ld› m›?<br />
Öncelikle belirtmek gerekir ki, Bosna-Hersek Federasyonu'nu oluflturan birimler aras›nda bugüne<br />
dek taraflar› tatmin edecek bir güven ortam› oluflturulamam›flt›r. Taraflar›n birbirlerine yönelik kuflkular›<br />
bugün de devam etmektedir. Bosnal› S›rplar'›n sürekli S›rbistan'la birleflmenin imkânlar›n› kollad›klar›<br />
bilinmektedir. Bu resmin detay›na girildi¤inde ise flu görülmektedir: Müslümanlar'dan farkl› olarak,<br />
S›rplar ve H›rvatlar Bosna'da merkezî kurumlar›n oluflturulmas› ve bunlar›n görevlerini güçlü ve etkili<br />
bir flekilde ifa etmeleri için ciddi bir gayret göstermemektedir. Bu tav›r, Dayton Andlaflmas›'n›n getirdi¤i<br />
düzenlemelerden -ülkenin aynen S›rplar'›n istedi¤i gibi etnik-temelde idari birimlere ayr›lmas›, kantonlar,<br />
dönüflümlü baflkanl›k vs.- bir bak›ma cesaret alm›flt›r. Dayton Andlaflmas›, Bosna'da farkl› etnik ve dinî<br />
gruplar aras›nda sa¤l›kl› bir güven ortam›n›n oluflmas›na zemin haz›rlamaktan ne yaz›k ki uzakt›r. O<br />
nedenle de, bu andlaflma, eflit haklara sahip vatandafllardan oluflan ve herkesi kuflatan bir Bosnal›l›k<br />
kimli¤inin oluflumuna yeterince imkân vermemektedir. Bosnal› Müslümanlar, Bosna'n›n bütünlü¤ünü<br />
koruma konusunda geçmiflte oldu¤u gibi bugün de büyük bir gayret göstermektedirler. Müslüman Boflnak<br />
temsilciler bu "bütünlük" görüntüsünü korumak için di¤er taraflara ve Bat›'n›n güdümünde hareket eden<br />
uluslararas› topluma anlaml› tavizler vermekten de geri durmam›fllard›r. Sözgelimi, Bosna, Dayton<br />
düzenlemesinden bu yana uluslararas› denetim ve gözetim alt›nda tutulan bir ülke durumundad›r. Bu<br />
devletin en yüksek yasama ve yürütme organ›, parlamento, cumhurbaflkan› ve hükümet de¤il, Bat›l›<br />
devletlerin güdümündeki bir uluslararas› koalisyonca atanan Bosna-Hersek Yüksek Temsilcisi'dir. Bu<br />
temsilci, Dayton Andlaflmas› çerçevesinde, andlaflman›n "askerî" konular d›fl›nda kalan hükümlerini<br />
hayata geçirmekle yetkilendirilmifltir. Yani Bat›l› hâkim güçler, Bosna'n›n gelece¤ini baflka bir çok yolla<br />
oldu¤u gibi, Yüksek Temsilcilik yoluyla da istedikleri gibi flekillendirme imkân›na sahiptirler. Özel<br />
olarak, Avrupa Birli¤i'nin, Bosna'ya yapt›¤› iktisadi ve mali yard›m ve yat›r›mlar nedeniyle karar-alma<br />
sürecini etkileyen önemli bir uluslararas› aktör oldu¤unu belirtmek gerekir. Bosna'da güvenlik konusunda<br />
son söz hakk›n›n da Bat›l› ülkelerde oldu¤u söylenebilir, çünkü burada görev yapan ‹stikrar Gücü içinde<br />
NATO ülkelerinin a¤›rl›kl› bir rolü vard›r.<br />
Öte yandan, baflta Bosnal› Müslümanlar olmak üzere, savafl ma¤duru olan mültecilerin pek ço¤u<br />
Dayton Andlaflmas›'nda sözü edilen "dönüfl hakk›" çerçevesinde, terk ettikleri topraklara geri<br />
193
dönememifllerdir. Bu durum, Dayton Andlaflmas›'n›n ard›ndaki en önemli flahsiyet olan ABD Baflkan›<br />
Bill Clinton'un Ulusal Güvenlik Dan›flman› Anthony Lake'in 1996'da yapt›¤› bir konuflmada aç›kça itiraf<br />
edilmifltir: "Bekledi¤imizden daha az mülteci evlerine dönebildi." 53 Durum o günden bugüne pek de¤iflmifl<br />
de¤ildir. Ayr›ca evlerine dönen mültecilere güvenli bir ortam sa¤lanamamakta, mülkiyet ve e¤itim<br />
haklar› garanti alt›na al›namamaktad›r. Öte yandan, hem Bosnal› S›rp hem de S›rbistan yönetimleri çok<br />
uzun bir zaman boyunca, Dayton Andlaflmas› yükümlülüklerine ayk›r› olarak, savafl suçlular›n› uluslararas›<br />
mahkemeye teslim etmek yerine, onlar› korumufl ve kollam›fllard›r.<br />
Kabul etmek gerekir ki, Bosna'da bugün savafl›n yoklu¤u anlam›nda bir bar›fl vard›r. Ama bu gerçek<br />
bir bar›fl de¤ildir. Bosna Devleti, bugün, hem devletin iflleyifli, hem de güvenlik konular›nda uluslararas›<br />
gözetim ve denetim alt›nda tutulan bir ülkedir. 54 Bosna'da bugün bar›fl vard›r, ancak bu, savafl›n olmay›fl›<br />
anlam›nda negatif bir bar›flt›r.<br />
Uluslararas› Adalet Divan›nca 2007'de Karara Ba¤lanan<br />
Bosna Soyk›r›m Davas›<br />
Uluslararas› Adalet Divan›, kendisine Bosna-Hersek hükümetince 1993'te sunulan ve S›rbistan'›n<br />
Bosna'da soyk›r›m suçu iflledi¤i iddias›n› içeren soyk›r›m davas›n› tam 14 y›l sonra, 26 fiubat 2007'de<br />
karara ba¤lam›flt›r. Divan, ald›¤› kararda, Bosna'n›n bütününde "soyk›r›m" suçu ifllendi¤ini kabul<br />
etmeyerek, S›rbistan'› soyk›r›m suçundan "aklam›flt›r". Divan'a göre, Bosna'da "etnik temizlik" -katliamlar,<br />
topraklardan sürmeler- yap›lm›flt›r, iflkence ve tecavüz suçlar› ifllenmifltir; bu aç›dan bu topraklarda<br />
insanl›¤a ayk›r› suçlar ve savafl suçlar› ifllenmifltir; ama bunlar soyk›r›m suçu de¤ildir. Dünya mahkemesi,<br />
yaln›zca 7.000 masum insan›n -genel kanaat, 8.000 oldu¤u yönündedir- öldürüldü¤ünü kabul etti¤i<br />
Srebrenitza'daki katliamlar› "soyk›r›m" olarak nitelemifl, fakat "k›flk›rtma, planlama ve/veya aktif olarak<br />
suça ifltirak" anlam›nda S›rbistan'›n bu suça ortak olmad›¤›na hükmetmifltir. 55 Bu karar, hem usul hem<br />
de esas aç›s›ndan tart›flmaya çok aç›kt›r. Afla¤›da bu konu üzerinde durulmaktad›r.<br />
Divan'a göre Bosna Savafl› s›ras›nda yaflanan kapsaml› etnik k›y›m bir bütün olarak soyk›r›m say›lamaz,<br />
çünkü ortada belli bir toplulu¤u "tamamen veya k›smen yok etmeye yönelik" bir plan yoktur. Bu dünya<br />
mahkemesi bir bak›ma flunu demektedir: Ortada, etnik k›y›mdan sorumlu bir iradenin, bir etnik ya da<br />
dinî toplulu¤a yönelik "sistemli ve planl› bir imha hareketi" oldu¤unu gösteren bir belge olmad›¤› sürece,<br />
soyk›r›mdan söz edilemez. Bu yaklafl›ma kat›lmak mümkün de¤ildir. Belli bir toplulu¤u ortadan<br />
kald›rmaya azmetmifl hiçbir devlet, bunun uluslararas› bir suç oldu¤unu bildi¤i halde, elde etmek istedi¤i<br />
sonucu, ak›ls›zl›k edip resmî kay›tlara geçirerek, yani davul zurnayla, dünyaya ilân etmez. Mahkeme,<br />
bu davada, S›rp güçlerin ele geçirdikleri yerlerde nas›l etnik k›y›m yapt›klar›n›, bunlar›n nas›l asker-<br />
53<br />
Bill Clinton'un Ulusal Güvenlik Dan›flman› Anthony Lake'in Georgetown'da 14 Haziran 1996'da yapt›¤› "Dayton'dan sonra<br />
Bosna" bafll›kl› konuflma.<br />
54<br />
Howard, a.g.e., s. 49.<br />
55<br />
Divan, bu davada, Srebrenitza soyk›r›m›n› önlemek için hiçbir gayret göstermedi¤inden dolay›, S›rbistan'›n uluslararas›<br />
hukuku vahim düzeyde ihlâl etti¤ini ifade etmekle yetinmifltir. (Soyk›r›m Davas›: Case Concerning the Application of<br />
the Convention on the Prevention and Punishment of the Crime of Genocide (Bosnia and Herzegovina v. Serbia, Judgment),<br />
Case No. 91, Lahey, 26 fiubat 2007,<br />
http://www.icj-cij.org/docket/files/91/13685.pdf)<br />
194
sivil ayr›m› gözetmeksizin tüm Bosnal› Müslümanlar'› sald›r›lar›n›n -örne¤in, keskin niflanc›lar›n-hedefi<br />
haline getirdiklerini ve nas›l 150 bin Müslüman'›n ortadan kald›r›ld›¤›n› dikkate alm›fl olsayd›, faillerin<br />
kafas›ndaki "soyk›r›m" motifini görebilirdi. Baflka bir deyiflle, bir eylemler serisinin sonuçlar›ndan<br />
hareketle, "bir insan toplulu¤unun tamamen veya k›smen yok edilmek istendi¤i" (soyk›r›m) rahatl›kla<br />
ortaya konabilirdi. Ne yaz›k ki, bu yap›lmam›flt›r.<br />
K›sa bir süre önce Karada¤'da yay›mlanan bir çal›flmada, S›rbistan Yüksek Savunma Konseyi'nin<br />
Bosna Savafl›'n›n devam etti¤i dönemdeki zab›tlar› da yer almaktad›r. Bu zab›tlara bak›ld›¤›nda, aç›kça<br />
görülmektedir ki, S›rbistan Devlet Baflkan› Miloseviç, Bosna Halk›'na uygulanan ve "soyk›r›m" olarak<br />
tan›mlanmas› gereken mezalimin tam merkezindedir. Bu zab›tlar, savafl boyunca Bosnal› S›rplar'›n<br />
S›rbistan'dan hem maddi hem de örgütsel destek ald›¤›n› aç›kça ortaya koymufltur. Yine ayn› belgeler,<br />
binlerce S›rbistan askerinin Bosna ve H›rvatistan'da Müslümanlar'a ve H›rvatlar'a karfl› savaflt›¤›n›<br />
göstermifltir. Ne var ki, Uluslararas› Adalet Divan›, Bosna Hükümeti'nin bu yöndeki talebine ra¤men,<br />
dava süresince bu zab›tlar› incelemek için herhangi bir giriflimde bulunmam›flt›r. 56<br />
Divan'daki Bat›l› ülkelere mensup yarg›çlar, anlafl›lmaktad›r ki, kendi hükümetlerinden gelen telkinlerin<br />
etkisi alt›nda, bu dava süresince "siyasi kayg›larla" hareket etmifllerdir. Bat› Dünyas›, iki nedenle<br />
S›rbistan'›n soyk›r›m suçundan aklanmas›n› istemifltir: Birincisi, bu sayede, S›rbistan, Eski Yugoslavya<br />
için oluflturulan Uluslararas› Ceza Mahkemesi ile iflbirli¤i yaparak savafl suçlular›n› bu mahkemeye<br />
teslim edecektir; ikincisi, bu sayede, k›sa bir süre önce soyk›r›m suçu ifllemifl bir devletin Avrupa<br />
Birli¤i'ne üyeli¤inin hem insan haklar› hem de psikolojik sonuçlar› aç›s›ndan zorlu¤u nedeniyle, devasa<br />
bir engel bertaraf edilmifl olacakt›r. Böylece, Bat›l› yarg›çlar›n ço¤unlu¤u teflkil ettikleri Uluslararas›<br />
Adalet Divan›, bu türden mülâhazalarla S›rbistan konusunda son derece hafif bir karar alm›flt›r.<br />
Bosna'da yaflanan trajediyi -Srebrenitza hariç- yaln›zca "etnik temizlik" olarak geçifltirme uyan›kl›¤›n›<br />
gösteren ve ayr›ca S›rbistan'›n bu süreçteki hayati rolünü görmezlikten gelen Uluslararas› Adalet Divan›,<br />
böylece S›rplar'› ve müttefiklerini çok memnun eden bir karara imza atm›flt›r. Bu karar, asl›nda, "Bosnal›<br />
Müslümanlar'›n u¤rad›klar› ihanetler serisinin son halkas›d›r." 57 Ama unutmamak gerekir ki, mahkeme<br />
kararlar› herkesin malumu olan gerçeklerin üzerini örtecek de¤ildir. Bosna Savafl›'n›n ve burada ifllenen<br />
soyk›r›m suçunun arkas›ndaki en önemli aktörün S›rbistan oldu¤unu, tüm dünya o zaman bildi¤i gibi<br />
bugün de bilmektedir.<br />
Sonuç<br />
Bosna, baflta Bat›l› baflat güçler olmak üzere, uluslararas› aktörlerin -öncelikle, devletler ve BM<br />
GK-, uluslararas› diplomasinin girift koridorlar›nda, nas›l ac›mas›z bir iflgali görmezlikten gelerek<br />
ve/veya, baflta BM Kurucu Andlaflmas› olmak üzere, en temel uluslararas› hukuk metin ve normlar›n›<br />
bir büyük insanl›k trajedisinde hayata geçirmeyi sudan bahanelerle reddederek, egemen bir devletin<br />
-Bosna-Hersek- paramparça edilmesi, topraklar›n›n iflgalcilerce talana u¤ramas› ve özellikle Müslüman<br />
bir halk›n -Boflnaklar- soyk›r›m, iflkence ve tecavüz âfetine u¤rat›lmas› karfl›s›nda sergiledi¤i alçakça<br />
56<br />
Edina Becirevic, "New Light Shed on Belgrade Role in Bosnian War", TU No. 526, 16 Kas›m 2007,<br />
http://www.iwpr.net/?p=tri&s=f&o=340677&apc_state=henh<br />
57<br />
Berdal Aral, Yeni fiafak, 6 Mart 2007.<br />
195
sessizli¤in Kanla Yaz›lm›fl Ders Kitab›'d›r. 58 Gerçekten de, S›rp sald›rganlara karfl› Bat›l› baflat güçlerin<br />
benimsedi¤i "yat›flt›rma" ve "tarafs›zl›k" politikalar›, siyasetin ahlâktan nas›l yal›t›labildi¤inin trajik bir<br />
örne¤i olmufltur. 59 Bosna Savafl›'nda, BM GK'ni istedi¤i gibi yönlendirme kabiliyet ve gücüne sahip<br />
olan ABD, ‹ngiltere ve Fransa gibi ülkeler, yani Bat›l› hâkim güçler, sald›r›ya u¤rayan taraf›n ellerini<br />
askerî yapt›r›mlar yoluyla arkadan ba¤larken, S›rplar'a da "Büyük S›rbistan" hayali yolunda -kendileri<br />
inkâr etse de- yeflil ›fl›k yakm›fllard›r. Baflka bir deyiflle, Bosna Savafl›'nda tafllar ba¤lan›rken, köpekler<br />
sal›nm›flt›r. Bu talihsiz taze devletin ne kendisini savunmas›na imkân verilmifl, ne de BM Andlaflmas›'n›n<br />
42. maddesinde düzenlenen "askerî zorlama tedbiri" kapsam›nda, iflgalciyi defetmek için Bosna'ya<br />
müflterek askerî müdahale yetkisi veren bir GK karar› ç›kar›lm›flt›r. Bosna Savafl›'n›n asl›nda bir "iç<br />
savafl" oldu¤u tezi, diyelim ki, GK üyelerinin ço¤unlu¤unca kabul edilmifl olsa bile, Bosna'ya yönelik,<br />
yine GK'nce ç›kar›lacak bir uluslararas› müdahale karar›n›n zemini, savafl›n patlak vermesinden k›sa<br />
bir süre sonra ortaya ç›km›flt›r: Bosna'da özellikle Müslüman halka yönelik bir soyk›r›m yaflanm›flt›r.<br />
S›rplar ele geçirdikleri ya da kuflatt›klar› tüm bölgelerde, Müslüman Boflnaklar'› katletmifller, yaralam›fllar<br />
ya da topraklar›ndan sürmüfllerdir. 1948 tarihli Soyk›r›m Sözleflmesi'nde -3. madde- belirtildi¤i üzere<br />
S›rplar, Müslüman Boflnaklar'› "tamamen veya k›smen yok etmeye çal›flm›fllard›r." 60 Bosna'da soyk›r›m,<br />
sistematik iflkence ve kitlesel tecavüzler yaflan›rken, yani insanl›k ve savafl suçlar› ifllenirken, "insani<br />
müdahale hakk›" kapsam›nda, yine GK'nin verece¤i yetkiyle, bu bölgeye askerî müdahalede bulunulmas›,<br />
hem uluslararas› hukukun hem de uluslararas› ahlâk›n bir gere¤iydi. Ne var ki, bu da yap›lmad›. Sözümona<br />
"koruma alt›na al›nan güvenli bölgeler" bile, gözü dönmüfl S›rp Çetnikler’e karfl› müdafaas›z b›rak›ld›.<br />
BM'in bu savafl boyunca S›rplar’› engelleme yönünde güçlü bir irade göstermemifl olmas›nda, o dönemde<br />
BM Genel Sekreteri olan Butros-Butros Gali'nin de büyük pay› vard›r. Kendisi de S›rplar gibi Ortodoks<br />
bir H›ristiyan olan Gali, Bosna Savafl›'na BM'yi pek fazla "bulaflt›rmamak" için elinden geleni yapm›flt›r.<br />
Bu elim senaryoda rol alan bafloyuncular âdeta Bosna'ya ihanet konusunda anlay›fl birli¤i oluflturmufllard›r.<br />
Neticede, Bosnal› Müslümanlar tüm dünyan›n gözü önünde silah ambargosu ile iyice zay›f düflürülmüfl,<br />
sonra da akbabalar›n önüne at›lm›flt›r. E¤er durum tersi olsayd›, yani Müslüman Boflnaklar, "H›ristiyan"<br />
S›rplar'a karfl› bu suçlar› iflleme cüretinde bulunmufl olsalard›, herhalde "uluslararas› güçler", aynen<br />
Kuveyt'i iflgali sonras›nda Irak'a yapt›klar› gibi, bunu Boflnaklar'›n burunlar›ndan fitil fitil getirirlerdi!<br />
Bu noktada, BM'in zaman zaman Bosna Savafl›'n› durdurmaya yönelik s›n›rl› ad›mlar att›¤› ileri<br />
sürülerek itirazda bulunulabilir. Buna verilecek yan›t, bu s›n›rl› ad›mlar›n dahi S›rp sald›rganlar için<br />
cayd›r›c› olmaktan uzak kald›¤›d›r. Gerçekten de, savafl boyunca, özellikle ve öncelikle S›rplar,<br />
imzalanan ateflkes anlaflmalar›n›n daha mürekkebi kurumadan tüm taahhütlerini rafa kald›rm›fllard›r.<br />
BM ya da Bat›l› hükümetlerce verilen onca gözda¤›na ra¤men, S›rp taraf› her seferinde Bat›'n›n blöf<br />
yapt›¤›n› fark ederek, Saraybosna, Bihac ve Gorajde gibi yerleflimlere yönelik kuflatmalar›n› devam<br />
ettirmifltir. Bu arada S›rp katliamlar› da h›z kesmeden devam etmifltir.<br />
58<br />
Bosna trajedisini ele al›rken "A Textbook Written in Blood" (yani, Bosna'da yaflananlar› kastederek, "Kanla Yaz›lm›fl<br />
Bir Ders Kitab›") bafll›¤›n› uygun gören The Economist (26 fiubat 1994) dergisindeki bu bafll›¤a atfen kullan›lan bir ifade.<br />
59<br />
Vulliamy, a.g.e., s.91.<br />
60<br />
Convention on the Prevention and Punishment of the Crime of Genocide, Adopted by Resolution 260 (III) A of the<br />
U.N. General Assembly, 9 Aral›k 1948, http://www.unhchr.ch/html/menu3/b/p_genoci.htm<br />
196
Bat›l› baflkentlerde kendisine övgüler düzülen Dayton Andlaflmas›'n›n Bosna'daki trajik savafl› bitirdi¤i<br />
do¤rudur. Ne var ki, taraflar›n, andlaflman›n gerektirdi¤i flartlar› yerine getirdi¤ini söylemek kolay<br />
de¤ildir. S›rplar, bu andlaflmaya ayk›r› olarak, Müslüman mültecilerin önemli bir k›sm›n›n bugüne dek<br />
evlerine dönüflüne izin vermemifllerdir. Ayr›ca, ne Bosna'daki S›rp yönetimi, ne de S›rbistan, S›rp savafl<br />
suçlular›n› eski Yugoslavya için oluflturulan Uluslararas› Ceza Mahkemesi'ne teslim etme konusunda<br />
yak›n zamanlara dek gerekli gayreti göstermifltir. Ne var ki, bu gerçek, Bosna'da mütehakkim konumda<br />
olan NATO ve Avrupa Birli¤i gibi aktörlerce görmezlikten gelinmifltir.<br />
Peki, Bosna'n›n bir gelece¤i var m›d›r? Elbette ümitvar olmak gerekir. Biz Müslümanlar umudun<br />
ve iyimserli¤in çocuklar›y›z. Aliya ‹zzetbegoviç'in; birleflik ve bütünleflmifl, ama tüm topluluklar›n kendi<br />
din, gelenek ve kültürlerini özgürce yaflad›¤› ve ifade etti¤i, ço¤ulcu, hoflgörülü ve demokratik Bosna<br />
ideali, her zaman yan›k tutulmas› gereken bir meflaledir. Bu yolda, ne Bosnal› kardefllerimiz ne de bir<br />
bütün olarak ‹slam Dünyas›, meydan› bir daha bar›fl›n ve adaletin düflmanlar›na b›rakmamal›d›r.<br />
197
Dr. Levent KORKUT<br />
Hacettepe Üniversitesi, Siyaset Bilimi ve<br />
Kamu Yönetimi Bölümü<br />
Soyk›r›m ve ‹nsanl›¤a Karfl› Suçlarda<br />
Uluslararas› Müdahale Yeterli mi? Bosna Örne¤i<br />
Bosna Savafl›, bize dünya siyasi sisteminin yetersizliklerini göstermifltir.<br />
Bu sistem neden yetersizdir? Dünyada, insan eliyle yap›lm›fl hiçbir fley<br />
kutsal de¤ildir. Oluflturulan özellikle siyasi sistemse... Çünkü siyasi sistem<br />
dönemin iliflkilerine, güç koflullar›na ba¤l›d›r. Etik alana ne kadar çekerseniz<br />
çekin, sistemler mükemmel de¤ildir. Birleflmifl Milletler'in de b›rak›n<br />
mükemmel olmas›n›, iyi bile olamad›¤›n› söyleyebiliriz. Çünkü BM, 1945<br />
sonras› siyasi güç dengesinin ortaya ç›kard›¤› bir kurumdu. Bu sistemin en<br />
sorunlu k›sm› da Güvenlik Konseyi idi. Güvenlik Konseyi, ayr›cal›kl›<br />
devletler üretmifltir. Bu devletler ayn› zamanda savafl›n galipleridir: Amerika,<br />
‹ngiltere, Fransa, Rusya; dünyan›n nüfus gücünü temsil etti¤i için Çin de<br />
bu gruba dahil edilmifltir. Böyle bir birliktelikten, adalet temelli bir yaklafl›m<br />
ç›kmas› beklenemez. Niye di¤er ülkeler de¤il de yaln›zca bunlar daimi<br />
üyedir ve veto hakk›na sahiptir? Olmas› gereken, böyle bir kurulun, dünyan›n<br />
de¤iflik co¤rafyalar›n›, dinlerini temsil etmesi gerekti¤idir, ama öyle<br />
olmam›flt›r, savafl›n galipleri ve güç esas al›nm›flt›r. Büyük ülkelerin veto<br />
yetkileri vard›r ve Güvenlik Konseyi, önüne gelen konular› adalete göre<br />
de¤il, onlar›n ç›karlar›na göre kullanacakt›r. Bosna ve Irak savafl› bize<br />
göstermifltir ki, kararlar veto hakk›na sahip ülkelerden birisinin tek bir<br />
vetosuyla engellenebilmekte ya da ask›ya al›nabilmektedir. Bosna, bu<br />
netli¤i veren tipik bir örnek olmufltur.<br />
Bu savaflta, Bosnal›lar iyi bir s›nav vermifllerdir. Savafl›n kötü yönünü<br />
temsil etmemifllerdir, bu da bize bu netli¤i sa¤lam›flt›r. Bu sorumluluk<br />
yaln›zca siyasi bir sorumluluk muydu? Asl›nda bu dönemde uluslararas›<br />
örgütler aç›s›ndan da iyi bir s›nav verilmemifltir.<br />
Ben konuyu siyaset ve uluslararas› sivil hareket aç›s›ndan ikiye<br />
ay›raca¤›m. Arkas›ndan da Bosna savafl› sonras›nda Bosna örne¤i üzerinde<br />
duraca¤›m. Yeni Bosnalar› önleyebilmek için Bosna örne¤inden hareketle<br />
198
gelecek hakk›nda da konuflmal›y›z.<br />
Bosna savafl› sonras›nda anlafl›ld› ki, küresel siyasi sistem, önemli boflluklara sahiptir. Küresel sistem<br />
belli kurumlar› gerektirmektedir ve bu kurumlar henüz oluflturulmufl de¤ildir. Para merkezli kurumlar<br />
artm›flt›r, ama son kriz de gösteriyor ki, bu para da belli merkezlerin kontrolü alt›ndad›r. Bu kurumlar›n<br />
baflar›s›zl›¤› da dünyan›n baflar›s›zl›¤› olmufltur. Bu da gösteriyor ki, bu kurumlar› olufltururken dünyan›n<br />
tüm co¤rafyalar›n›, kültürlerini ve dinlerini göz önünde bulundurmak gerekiyor. Bu kurumlar›n bafl›nda<br />
da, BM gelmektedir. Evet BM'nin yenilenmeye ihtiyac› vard›r. As›l engel dünyadaki büyük güçlerdir.<br />
Dünyadaki güçler mevcut düzenin de¤iflmesini istememektedirler. Bu nedenledir ki, BM'nin kendi<br />
kurumlar› dahi, ufak bir düzeltmeyi baflarmakta bile zorlanmaktad›r. Çok aç›kt›r ki, Güvenlik Konseyi<br />
ortadan kald›r›lmal›d›r. Bu, pek çok kifli taraf›ndan dile getirilse de baz› nedenlerle gerçeklefltirilememifltir.<br />
Güvenlik Konseyi hala vard›r ve görevdedir; veto hakk›na sahip ülkeler de hala bulunmaktad›r. Bu<br />
kurumun nas›l de¤ifltirilece¤iyle ilgili fikirler olsa da, özellikle büyük devletlerin bu konuda bir çaba<br />
içinde olmad›¤›n› görüyoruz. Art›k bu kurumlar›n hakkaniyetli bir hale getirilmesi, dünyada adaleti<br />
savunan herkes taraf›ndan önümüzdeki dönemlerde dile getirilmelidir. Bu BM, günümüzün hak ve<br />
özgürlüklerini güvence alt›na almaktan, günümüzün sorunlar›na e¤ilmekten uzak bir görüntü sergilemektedir.<br />
Güvenlik Konseyi'nin veto hakk›na sahip ülkeleri aras›nda bir Müslüman devleti yoktur mesela. Ayn›<br />
zamanda bir Latin Amerika ülkesi veya Hindistan da yoktur. Bu yap›n›n de¤ifltirilebilmesi laz›md›r ve<br />
de¤ifltirilmesinde de en önemli etki, uluslararas› kamuoyunun oluflturulmas›d›r.<br />
‹kinci bir boyut, uluslararas› hukuk kurumlar› aç›s›ndand›r. Bosna göstermifltir ki, uluslararas› hukuk<br />
yetersizdir. Bosna Savafl› sonras›nda uluslararas› bir hukuk kurumu oluflturulmaya çal›fl›ld›. Bu çabalara<br />
ben de kat›ld›m, bunlar›n bafl›nda Uluslararas› Ceza Mahkemesi olarak bilinen mahkemenin kurulmas›<br />
gelir. Soyk›r›m sözleflmesi 1948 tarihlidir. fiunlar soyk›r›md›r: Bütünüyle ya da k›smen ortadan yok edilmek<br />
amac›yla bir grubun yaflam koflullar›n›n ortadan kald›r›lmas›; bir gruba ait üyelerin öldürülmeleri ve grup<br />
üyelerine fiziksel ve ruhsal zarar verilmesi. Grubun çocuklar›n›n, kendilerinden al›narak baflkalar›na<br />
verilmeleri de soyk›r›m olarak nitelendirilmektedir. Sözleflme, soyk›r›m› dört bafll›k alt›nda toplam›flt›r.<br />
Gruplar ulusal, dinî, etnik ya da ›rki olabilir. "Sözleflme vard› da bunlar neden oldu?" diyebilir miyiz?<br />
1948'de bir sözleflme oldu ama bunun hayata geçirilmesi için bir mekanizma yoktu. Uluslararas› Adalet<br />
Divan›, bir ceza mahkemesi de¤ildir. Bu mahkemenin zorunlu ceza yetkisi yoktur. Bosna Savafl›'ndan<br />
sonra vahim bir olay daha cereyan etmifltir ki, o da Ruanda olaylar›d›r. Burada da büyük çapta insan<br />
öldürülmüfltür. Ruanda'n›n ekonomik bir de¤er ifade etmemesi nedeniyle büyük devletler buraya da<br />
müdahale etmemifllerdir. Bu katliamlar geçmifl kolonyal dönemin yayd›¤› nefret duygular› yüzünden<br />
olmufltur da diyebiliriz. Bosna olay›, dünyada bir ceza mahkemesi oluflturma fikrine ön ayak olmufltur.<br />
Mahkemeye iliflkin çeflitli görüfller ortaya at›lm›flt›r. 1998'de bu mahkemeyi kuran Roma Statüsü ortaya<br />
ç›km›flt›r. Roma Statüsü günümüzde üç suç alan›yla s›n›rl›d›r. Bunlardan ilki soyk›r›m suçuna karfl›<br />
kategorize edilmifl suç alan›d›r. ‹kincisi insanl›¤a karfl› ifllenmifl suçlard›r. Kitlelere dönük, ac› verici<br />
muameleler suç olarak kabul edilir. Üçüncüsü ise savafl suçlar›d›r. Savafl›n kurallar› d›fl›na ç›kmak, suç<br />
unsuru oluflturmakt›r. Dördüncüsü sald›r› suçlar›d›r; insanlar›n hal ve özgürlüklerinin korunmas› kapsam›nda.<br />
Ancak maalesef, devletler flimdiye kadar bu sald›r› suçunu tan›mlayamad›lar. Bu düzenleme, sald›r› suçu<br />
199
diye bir suç öngörmüfltür.<br />
1998 Sözleflmesi Roma Statüsü, günümüzde yüzü aflk›n devlet taraf›ndan imzalanm›flt›r. Mahkeme<br />
2002 y›l›nda göreve bafllad›. Bu arada bir tak›m engeller görüldü. En önemli engel de ABD'nin, günümüze<br />
kadar bu sözleflmeye taraf olmamas›d›r. Türkiye de maalesef imzalamam›flt›r, ancak Türkiye'nin<br />
imzalamamas›, Amerika'n›n imzalamamas› gibi bir öneme sahip de¤ildir. Dahas›, Türkiye, bu anlaflmaya<br />
taraf olabilece¤i iyi niyeti göstermifl ve anayasal de¤ifliklikleri yapaca¤›n› söylemifltir. Zannediyorum<br />
yak›n zamanda imzalayacakt›r da. Amerika'n›n taraf olmamas›n›n sebebi, dünyan›n 90 ülkesinde asker<br />
bar›nd›r›yor olmas› ve bu askerlerin zaman zaman güç kullanmalar›d›r. Sözleflmenin kendisine getirece¤i<br />
s›n›rlar, bu karfl› koyuflun nedenidir. Ancak çok ümitsiz olunmas›n. Amerika bütüncül bir yap› de¤ildir.<br />
Orada da sivil toplum vard›r ve tepki vermesi gerekmektedir. Bizi as›l üzen, Amerika'da siyasal sistemin<br />
2001 y›l›ndan beri içinde bulundu¤u yap›d›r. Clinton farkl› m›yd›? Biraz farkl›yd›. En az›ndan 1992'deki<br />
seçim kampanyas›nda, geldi¤i zaman Bosna'daki etnik savafl› bitirece¤i yönünde bir tak›m vaatleri vard›.<br />
Ancak burada as›l yanl›fl olan, meseleyi, Amerika'n›n baflkan› düzeyine tafl›makt›r. Burada bir problem<br />
vard›r, bu da az önce anlatt›¤›m konuyla iliflkilidir. Yani bir kuvvetli devlete "Dünyan›n jandarmal›¤›n›<br />
sen yap." diyece¤iz ki bu bir imparatorluk olacakt›r; zira imparatorluklar buna soyunurdu, bugünkü<br />
yönetim ve co¤rafyalar buna izin vermeyeceklerdir. As›l olmas› gerekense, dünyan›n, farkl› ülkeler<br />
taraf›ndan yönetilebilir hale gelmesidir. Dolay›s›yla biz Amerika'y› merkeze oturtursak, onun S›rbistan'da<br />
yapt›klar›n› alk›fllay›p, Irak'ta yapt›klar›n› yermek gibi bir çeliflkiye de düflebiliriz. Bir zamanlar bu<br />
ikileme de düfltük. Biz böyle düflünürsek, bir ülke tüm dünya ad›na karar vermeye bafllar. Bir ülke karar<br />
verirse, do¤ru da, yanl›fl da karar verebilir. Ço¤unlukla da yanl›fl karar verir. Dolay›s›yla dünya ad›na<br />
asla bir devlet karar verememelidir.<br />
Uluslararas› kamuoyu için Bosna örne¤i ne anlam ifade ediyor, k›saca bunu da ifade etmek istiyorum.<br />
Uluslararas› kamuoyu Bosna örne¤inden ciddi dersler ç›karmak zorundad›r. Ç›karanlar, ç›karmayanlar<br />
vard›r, bunu da ikiye ay›rmak laz›md›r. Birincisi, uluslararas› sivil toplum örgütleri ne yapm›flt›r? fiunu<br />
söyleyebiliriz ki, h›zl› müdahale edememifl; h›zl› müdahale edip, h›zl› sonuç oluflturma ifllevlerini yerine<br />
getirememifllerdir. 1993'teki, sivil toplum örgütlerinin amaçlar›, bireysel olarak özgürlüklerin korunmas›n›<br />
sa¤lamak idi. ‹nsanl›¤a karfl› yap›lan kitlesel eylem ve katliamlara karfl› haz›rl›kl› de¤illerdi. Bosna'dan<br />
sonra sivil toplum örgütleri yeni bir strateji gelifltirmenin önemini kavram›fllar ve bunu fark etmifllerdir.<br />
Bu tür durumlarda neler yap›laca¤›yla ilgili yeni yeni baz› faaliyetler oluflturuluyor. Örne¤in uluslararas›<br />
sivil toplum örgütleri böyle kitlesel bir katliam öncesinde bir hareket meydana getirebilirler mi, böyle<br />
bir talepte bulunabilirler mi, bunlar bugün tart›fl›l›yor. Uluslararas› güç kullanma ça¤r›s›nda bulunulabilir<br />
mi? Böyle bir organizasyon kurulursa bunu kim oluflturacak, bafl›nda kim olacak? Bu gibi meselelerin<br />
tart›fl›lmas› ve bir kurallar bütünü oluflturulmas› gerekiyor. Bu daha yeni baflar›lmaya bafllanm›flt›r. Bosna<br />
bu anlamda, uluslararas› örgütlere bir tokat olmufltur diyebiliriz. Çünkü hiçbir uluslararas› örgüt, Bosna<br />
olaylar›nda bir baflar› elde edememifltir, Ruanda olaylar›nda da durum ayn›d›r.<br />
Müslüman dünyas›nda durum nedir? ‹slam dünyas› demokrasi yoksunudur; demokrasiden yoksun<br />
olmak baz› sorunlar oluflturur, bunun bafl›nda da güçlü sivil toplum örgütlerinin olmay›fl› gelir. Bu<br />
200
anlamda ‹slam dünyas›, kitlesi kadar sivil gücü olmayan bir dünyad›r. ‹fl son hadde gelip de, kitlesel<br />
ölümler bafllad›¤›nda sokaklara dökülüp tepkiler verilmektedir. Ama ‹slam dünyas›nda örgütlü bir<br />
mücadele yoktur. Bunlar bir an önce güçlendirilmelidir. Türkiyede sosyal yard›mlaflma ile ilgili teflkilatlar<br />
vard›r. Mesela ‹HH'y› hepimiz biliriz. Özellikle hak, özgürlükler, demokrasi konular›nda sivil toplum<br />
örgütlerinin güçlenmesi gerekmektedir. Bu örgütlerin ulusal düzeyi aflarak, uluslararas› düzeyde güç<br />
üretmesi gerekir. Bu örgütlenmeler olmad›ktan sonra güçlü hale gelemezsiniz. ‹slam dünyas›nda bu<br />
güçsüzlü¤ün sebebi, demokrasinin geliflmemesi ve özgürlüklerin tam anlam›yla verilmemesidir. Türkiye<br />
de dahil olmak üzere Müslüman dünyada, sivil toplum örgütlerinin gücü s›n›rl›d›r. Bosna olay› bize,<br />
Müslüman tepkisinin reaksiyonel oldu¤unu ve örgütlü bir sivil toplum gücüne dayanmad›¤›n› göstermifltir.<br />
Bunun h›zl› bir flekilde örgütlü hale gelmesi gerekmektedir. Türkiye'de bu anlamda güçlü sivil toplum<br />
örgütlerinin ç›kmas› sevindiricidir. Umar›m bizim önderli¤imizde, ‹slam dünyas›nda güçlü sivil toplum<br />
örgütleri kendini göstermeye bafllar. Bosna olay›n›n yat›flmas› bizi durdurmamal›d›r. Dünyan›n gelece¤i<br />
belirsizlik ve tehditlerle doludur. Bu gelece¤e giderken Bosna'dan ald›¤›m›z dersleri unutmamal› ve bu<br />
fikirleri hayata geçirmeye çal›flmal›y›z, aksi takdirde yeni felaketlere haz›rl›ks›z yakalanaca¤›z, bunu<br />
yapmamam›z gerekir.<br />
201
TANIKLIKLAR<br />
B‹LGE KRAL'IN ARDINDAN<br />
Oturum Bakanı<br />
Dr. Süleyman GÜNDÜZ<br />
Cevat ÖZKAYA<br />
Bülent YILDIRIM<br />
Prof. Dr. Hüseyin HATEM<br />
Hüseyin KANSU<br />
smet KASUMAGÇ<br />
Mehmet KOÇAK<br />
203
Dr. Süleyman GÜNDÜZ<br />
Bosna - Hersek Dayan›flma Vakf› Eski Baflkan›<br />
(Oturum Baflkan›)<br />
Sayg›de¤er han›mefendiler, beyefendiler!<br />
Ba¤c›lar Belediyesi'nin düzenledi¤i Uluslararas› Aliya ‹zzetbegoviç<br />
Sempozyumu'na hepiniz hofl geldiniz.<br />
Tüm kat›l›mc›lara teflekkür etmek istiyorum. Aliya ‹zzetbegoviç<br />
Sempozyumu'nu iki gündür büyük bir hassasiyetle izliyorlar. Bu, uluslararas›<br />
sempozyumlarda görülmeyecek derecede bir kat›l›m, bir tablodur. Dolay›s›yla<br />
hepinize hofl geldiniz diyorum. Ba¤c›lar Belediyesi'ni ve onun aziz baflkan›<br />
Lokman Ça¤›r›c›'y› tebrik ediyorum. Nar ‹letiflim çok ciddi bir organizasyon<br />
yapm›fl. Sad›k Yals›zuçanlar, Aliya ‹zzetbegoviç'in hayat›nda ‹stanbul'un<br />
ne kadar önemli bir yere sahip oldu¤unu anlatm›flt›. ‹stanbul'da, Aliya<br />
‹zzetbegoviç Sempozyumu'na olan bu büyük ilgi, Bosna'y› ve Aliya'y› ne<br />
kadar büyük bir hassasiyetle takip ettiklerini göstermektedir. Dolay›s›yla<br />
ben bütün kat›l›mc›lar› tekrar tebrik ediyorum.<br />
Aliya ‹zzetbegoviç'in 5. ölüm y›ldönümü. Allah'tan kendisine rahmet<br />
diliyoruz. O, bizim yorgun dünyam›za do¤an bir ikindi günefli idi. ‹kindi<br />
günefli sanatç›lar için çok anlam ifade eder. Çünkü ikindi güneflinin ›fl›¤›,<br />
detaylar› bize en iyi gösteren ›fl›kt›r. K›sa ama etkili bir hayat. Günefl<br />
batt›¤›nda sadece gün bitmifl oluyor, ama zaman devam ediyor. O, vefat<br />
edeli befl y›l oluyor, ama bizim yorgun dünyam›za do¤an bir günefl gibi<br />
oldu. fiüphesiz biz Aliya ‹zzetbegoviç'i 1984 y›l›nda yay›mlanan Do¤u ve<br />
Bat› Aras›nda ‹slam adl› eseriyle tan›d›k. Ancak biz onu o zaman bir ayd›n,<br />
bir mütefekkir olarak tan›d›k. Ama özellikle 4 Nisan 1992'de, Bosna'ya<br />
yap›lan sald›r›lar neticesinde öne ç›kan bir siyasetçi olarak bildik. Halk<br />
belki onu önce siyasetçi, daha sonra ayd›n ve entelektüel kimli¤i ile tan›d›.<br />
Gönül dünyam›zda, yürek co¤rafyam›zda, Aliya gibi bir lidere rastlamak<br />
zordur. Onun için Aliya'n›n hem siyaset önderli¤i, siyasetteki tavr› hem de<br />
ayd›nl›¤›, bilgeli¤i, bize her alanda örnek oluflturabilecek bir nümunedir.<br />
O bir liderdir. Dün ve bugün burada Aliya ‹zzetbegoviç ile ilgili birçok<br />
konu bafll›¤› tart›fl›ld›. Bu son oturum oldu¤u için bugün bunu burada tekrar<br />
205
hat›rlamakta yarar vard›r. Bir devlet adam› olarak, bir düflünür olarak, bir özgürlük afl›¤› olarak, diplomasi<br />
ve hukuk alan›nda tart›fl›ld›. Bugün burada en zor olan konuflmay› birlikte yapaca¤›z. Bu bir tart›flma<br />
de¤ildir. Çünkü tart›flmalarda akademik bir çaba harcayarak, bir bilgi dam›t›rs›n›z, ancak burada, bu<br />
oturum çok interaktiftir. Buradaki kat›l›mc›lar›m›z, teorinin, pratikteki müflahedesini; Aliya ‹zzetbegoviç<br />
ile ilgili hat›ralar›n› veya onun oluflturdu¤u iklimin an›lar›n› anlatacaklard›r. fiüphesiz bu, son derece<br />
anlaml›d›r.<br />
Bir insanla tan›flt›¤›n›zda sizde onun hakk›nda bir kanaat oluflur. Bir insanla tan›flmak onunla yürümenin<br />
ilk ad›m›d›r. O nedenle, tan›fl›kl›k çok önemlidir. Dün burada bir konuflmac› dedi ki: "Bazen çok uzaktaki<br />
bir insan›n söyledikleri sizin için büyük bir anlam ifade eder. Ama yüz yüze geldi¤inizde sukut-› hayal'e<br />
u¤rars›n›z. Ancak, Aliya ‹zzetbegoviç bunlardan biri de¤ildi." Demek ki onunla tan›flmak bir ayr›cal›kt›.<br />
Bu masada oturan konuflmac›lar›n hepsi, ya bizzat Bosna olay›na flahit olmufl ya da gecesini gündüzüne<br />
katarak Bosna'daki olaylarla ilgilenmifl ve orada yaflananlara kay›ts›z kalmam›fl kimselerdir. Bu<br />
arkadafllar›m›z›n yapt›klar›, bu milletin hassasiyetlerinin de bir tezahürüydü. Yasin Aktay dün burada<br />
bir fley dedi: "Evet, bu millet, sofras›ndan art›rarak Bosna'ya yard›m etti. Ancak Bosna da siyasi liderlik<br />
ve önder olma bilinci aç›s›ndan bu millete çok büyük yard›m etmifltir." Hem manevi anlamda hem de<br />
yürek co¤rafyas›ndaki keflif anlam›nda çok büyük bir dönüflüme vesile oldular. Rumeli'ye ilk ç›kt›¤›mda<br />
tan›flt›¤›m dostum dün konuflmac›yd›, ‹smail Bardi; ben o konuflma ikliminde, biraz kendi tarihimize<br />
elefltiri getirmifltim. Bosna bizi dönüfltürmeye bafllay›nca, biz gerçekten neye ait ve hangi iklimin insanlar›<br />
oldu¤umuzu, yürek co¤rafyam›z›n s›n›rlar›n›n nereye vard›¤›n› ve düflünce sistemimizde ne gibi<br />
de¤ifliklikler meydana getirmifl oldu¤unu da gördük. Zaten dünden beri burada, bu de¤iflikliklerin nas›l<br />
oldu¤unu tart›fl›yoruz.<br />
Ben vaktinizi çok almadan Aliya ile ilgili bir hat›ram› sizlerle paylaflmak istiyorum.<br />
9 Ocak 1993 tarihinde, merhum Aliya ‹zzetbegoviç ile birlikte Cenevre'den Senegal'e gidiyoruz.<br />
Senegal'de, ‹KÖ'nün zirvesi var. ‹KÖ'nün de, iki önemli gündem maddesi var. Birincisi Bosna'ya yap›lan<br />
S›rp sald›r›s›, ikincisi, ‹srailliler'in Filistinliler'e yönelik destabilizasyonu, sürgünü ile ilgili. Lübnan ile<br />
Filistin aras›ndaki tampon bölgede, 430 Filistinli'nin tecrit edilmifl olmas›yla ilgili bir hadise. Biz<br />
merhumla uçakta sürekli, Bosna ile ilgili çözüm önerilerini tart›fl›yoruz; öte tarafta ise bir Filistin sorunu<br />
var. Çünkü tampon bölgede 430 tane insan var. ‹KÖ'de gündem maddeleri oyland› ve Filistin meselesi<br />
birinci gündem olarak kabul edildi. Ben bu duruma biraz sinirlenmifltim. Aliya ‹zzetbegoviç beni<br />
sakinlefltirdi ve dedi ki: "Asl›nda bizim için bu iki madde aras›nda hiç bir fark yoktur. ‹ki mesele de<br />
bizim için önemlidir. ‹ki ülke de sald›r› alt›ndad›r. Ama fluna inan›yorum ki, bir bölgede sorun çoksa,<br />
o bölge için çözümler fazlaca aran›yorsa, gelecek o bölgenindir. Dolay›s›yla ‹slam dünyas› için hiç<br />
endiflelenmeyin, gelecek, ‹slam dünyas›na aittir." Befl alt› ay önce Gazze'ye bir ziyaretim oldu. Orada<br />
bu olay› anlatt›m. Hamas lideri ‹smail Haniye, bana, o 430 kiflinin kim oldu¤unu bilip bilmedi¤imi sordu.<br />
O zamanlar 430 kifli benim için önemli de¤ildi. Öte tarafta 3-4 milyon Bosnal› öldürülüyordu. ‹smail<br />
Haniye bana dedi ki: "O 430 kiflinin içinde ben de vard›m." Bu da, enteresan bir tevafuktu.<br />
Ben sözü say›n Hüseyin Kansu'ya b›rakmak istiyorum. Kendisi 20, 21, 22. dönemlerde ‹stanbul<br />
milletvekilli¤i yapm›fl, Bosna davas›yla dertlenmifl, Bosna Dayan›flma Grubu üyesidir. Ayn› zamanda<br />
anne ve babadan Boflnak't›r, yani Bosnal›'d›r.<br />
206
Hüseyin KANSU<br />
TBMM 22. Dönem ‹stanbul Milletvekili<br />
Siyaset ve Devlet Adam› Aliya<br />
Öncelikle, bu sempozyumu düzenleyen Ba¤c›lar Belediyesi'ne ve bütün<br />
ayr›nt›lar› düflünen organizatöre teflekkür ediyorum.<br />
O, bir mütefekkirdi. O bir özgürlük savaflç›s›, idealist, iyi bir arkadafl,<br />
gerçek bir dost, iyi bir efl, bir baba, bir dede, bir mazlum idi. Bir dava adam›<br />
idi, tarihe tan›k idi ve okul idi. Baflkomutand›, devlet adam›yd›, bir lider,<br />
örnek bir Müslüman idi. Bir yazar, hukukçu, ilkeli bir devlet ve siyaset<br />
adam› idi.<br />
Ben bu konuflmamda onun siyaset ve devlet adaml›¤› yönünü ele<br />
alaca¤›m. Devlet ve siyaset adam› kelimeleri siyaset literatüründe,<br />
birbirinden ayr› kavramlar olarak kullan›lmaktad›r. Yayg›n kabule göre<br />
siyaset adam› kavram›, politik felsefesi ve program› ile ortaya ç›kan, bir<br />
politik partiye mensup olarak veya ba¤›ms›z bir flekilde politik seçim<br />
mekanizmas›n› kullanarak seçimleri kazan›p iktidara gelmek veya ülke<br />
yönetimine ortak olmak, politikalar› yönlendirmek amac›yla çal›flan veya<br />
politikay› kendine bir meslek edinmifl kifli anlam›nda kullan›l›r. Ayn›<br />
yayg›n kabule göreyse devlet adam›; demokratik seçimler neticesinde olsun<br />
veya olmas›n devlet mekanizmas›n› devlet mekanizmas› içinde yine devletin<br />
yarar›n› düflünerek baflar›yla kullanan kifliye verilen bir s›fatt›r.<br />
Aliya, politikay›, salt bir meslek olarak alg›lamaz; insanl›¤›n meselelerine<br />
e¤ilmek, ilgi duymak ve bunlarla ilgili çözümler üretmek olarak görür.<br />
Onun anlay›fl›nda siyaset daha genel bir zemine oturmaktad›r. Bir kifliye<br />
devlet adam› denmesi için onda olmas› gereken asgari özellikler vard›r.<br />
Devlet adaml›¤›, sadece devlet adaml›¤› mekanizmas›na herhangi bir<br />
mensubiyeti anlatmaz. Onun, flekilci mensubiyetin ötesinde daha ilkesel<br />
bir anlam› vard›r. Devlet adam›nda olmas› gereken, olmazsa olmaz özellik<br />
ahlakt›r. Devlet adam›n›n millet, aile, devlet, toplum gibi her alanda tafl›d›¤›<br />
207
ahlak, müstesna ve s›rad›fl› olmak zorundad›r. Devlet adam›, ahlak ve siyasetin kesiflti¤i kavflakta bafllar.<br />
Devlet adam›n› s›radan bir yöneticiden ay›ran fley, sa¤lam bir ahlaki karaktere ve ahlaki insicama sahip<br />
olmas›d›r. Sahip olmas› gereken ahlak›n da baflta yak›n çevresi olmak üzere herkes taraf›ndan güvenilir<br />
olmas› gerekir. Devlet mekanizmas›nda bireysel tercihlerin ötesinde toplumsal kontakt, iyili¤in elde<br />
edilmesi için toplumsal güven üzerine kurulmufltur. Bir millet ümitlerini, güvenlerini, hayallerini,<br />
gelece¤ini bütünüyle ona emanet etmektedir. Güven dedi¤imiz olgu da bir kiflinin toplum içindeki<br />
afl›r›l›ktan uzak, ölçülü ve dengeli davran›fllar›n›n istikrarl› bir flekilde sürmesiyle olur. Devlet adam›na<br />
olan güvenin alt›nda onun topluma karfl› sahici davran›fllar› yatmaktad›r.<br />
Devlet adam› her fleyden önce iyi bir insan, iyi bir aile reisi, iyi bir toplum lideridir. Ve kendisi için<br />
istedi¤ini baflkas› için isteme ilkesine sahiptir.<br />
Aliya'ya bakt›¤›m›z zaman onun sahip oldu¤u ahlak›n her yönüyle övülecek bir ahlak oldu¤unu<br />
görüyoruz. Devlet adam› üstün bir ilke için yaflar ve hayat›n› ona adar. Devlet adam›nda olmas› gereken<br />
bir özellik de ehliyet yani yönetim becerisi ve yetene¤idir. Devlet adam›n›n en önemli özelli¤i,<br />
di¤ergaml›¤›n bir örne¤i olarak verdi¤i eserler, milleti için baflard›¤› ifllerdir. Aliya, az önce sayd›¤›m<br />
erdemleri bünyesinde toplayan, mümtaz bir kiflili¤e sahipti. Aliya bir mütefekkirdi. Aliya'n›n arkadafllar›;<br />
"Aliya bir gün siyasete at›lacak deseler inanmazd›k." diyorlard›. O, genellikle siyasete mesafeli dururdu,<br />
ancak milletinin ihtiyac› vard›. Ayd›n sorumlulu¤uyla yaklaflt› ve çileli bir alan olan siyasete girdi. Ancak<br />
siyasetten ç›kma zaman›n› da bildi, yani kayd-› hayat flart›yla siyaset yapmad›. Bu konuda da siyaset<br />
adamlar›na örnek oldu. Aliya ve arkadafllar›, 1939'da bir kulüp olan Genç Müslümanlar Hareketi'ni,<br />
1990'lara bir siyasi hareket olarak tafl›may› bilmifllerdi. Aliya, arkadafllar› ile birlikte, 1980'de hapisten<br />
ç›kt›. 1990 y›l› May›s'›nda dünyan›n muhtelif ülkelerindeki Boflnak diasporas›nda yaflayan ayd›nlar›<br />
davet ederek, SDA program›n› müzakereye açt›. 26 May›s 1990 tarihinde Demokratik Eylem Partisi'nin<br />
ilk kongresi yap›ld› ve tüm delegelerin oyuyla Aliya baflkan seçildi. Aliya'n›n de¤erler siyasetine adanm›fl<br />
bir kiflilik oluflu onu, basmakal›p siyaset adamlar›nda görmeye al›fl›k oldu¤umuz pragmatizmden uzak<br />
tutuyor ve koruyordu. Siyaseti, reelpolitik bir manevra zemini de¤il, düflüncelerini prati¤e geçirme alan›<br />
olarak görüyordu. Siyaset ve devlet adaml›¤› onun kiflili¤inin iki yönüdür. O ilkeliydi, o bir okuldu. Çok<br />
say›da siyaset ve devlet adam› yetifltirdi. Siyaset adamlar› içinde daima seviyeli bir siyaseti temsil<br />
etmifltir. Siyaset onun için bir amaç de¤il, araçt›. Düflünce, ifade ve inanç özgürlü¤ünden hiçbir zaman<br />
taviz vermedi. O, Bosna Devleti'nin çok etnikli, çok kültürlü, çok dinli yap›s›n› içtenlikle sahiplenmifl,<br />
bunu da en iyi flekilde temsil etmifltir. Arkadafllar›n›n ifadesine göre Aliya, Peygamberimizin flu duas›n›<br />
hiç eksik etmezdi: "Ya Rabbi! Baflar›m, beni gaflete düflürüp, seni unutturmas›n; baflar›s›zl›¤›m da beni<br />
umutsuzlu¤a düflürüp, yine seni unutturmas›n."<br />
Her ne olursa olsun erdeminden taviz vermeyen ve böyle davranmay› yaln›zca bir ö¤reti olarak<br />
ö¤retmeyen, davran›fllar› ve tüm haliyle de gösteren bir erdem insan›yd›. Aliya, ideal siyaset ve devlet<br />
adaml›¤›n› flahs›nda birlefltirmifl ender flahsiyetlerden biri olmufltu.<br />
Teflekkür ederim.<br />
208
Dr. Süleyman GÜNDÜZ<br />
Bosna - Hersek Dayan›flma Vakf› Eski Baflkan›<br />
Oturum Baflkan›<br />
Say›n Kansu'ya teflekkür ediyorum. Kendisi, Aliya'n›n devlet adaml›¤›yla ilgili veciz bir sunum yapt›.<br />
fiimdi sözü say›n Hüseyin Hatemi'ye b›rak›yorum.<br />
Kendisi; 1993-95 aras›ndaki yaz›lar›yla, Bosna'daki mustaz'aflara destek olan, 1995 y›l›nda bafllatt›¤›<br />
ayd›n giriflimiyle Bosna'ya giderek, Saray'da tünelden geçip, Aliya ile görüflmüfl bir kiflidir. O, kalemi<br />
ve hukuksal bilgisini, hep mustaz'aflardan yana kullanm›flt›r.<br />
Kendisi, flimdi bizlere sunumunu yapacak ve bu tan›kl›¤›n› anlatacakt›r.<br />
209
Prof. Dr. Hüseyin HATEM<br />
‹stanbul Üniversitesi Hukuk Fakültesi<br />
Aliya’dan Hukuk ve Ahlak Dersleri<br />
Sevgili kardefller, bu toplant›n›n tertip edildi¤ini ö¤rendi¤imde büyük<br />
bir sevinç duydum. Ba¤c›lar Belediyesi'ne ve bu organizasyonda eme¤i<br />
geçen herkese teflekkürlerimi sunuyor, Cenab-› Allah'tan ecirler vermesini<br />
niyaz ediyorum.<br />
Bu sene beni üzen bir hadise oldu, bunu burada anlatmam gerekiyor ki,<br />
bu tür fleylere haz›rl›kl› olal›m. Aliya, bizim için çok azizdir. Benim gibi<br />
emekli bir hukuk profesörü, sürekli yapt›¤› tezvirlerine bir yenisini daha<br />
ekleyerek beni çok üzdü. Aziz büyü¤ümüz Aliya'y› Atatürk düflmanl›¤› ile<br />
itham eden bir kitap ç›kartt›. Ben bu iddiaya Yeni fiafak Gazetesi'nden cevap<br />
verdi¤im halde, bir yank›s› olmad›¤›na üzülüyordum. Ba¤c›lar Belediyesi'nin<br />
bu organizasyonu, buna bir cevap oldu. K›n›yorum demeye bile gerek<br />
duymuyorum. Bir zat, bir kifli, Fahr-i Kainat Efendimiz'e dil uzat›yor, "Ben<br />
‹slam'›n kötü anlat›lmad›¤›n›, onun asl›nda kötü oldu¤unu anlatmaya<br />
çal›fl›yorum" diyerek flecaat arz ediyorsa, ben onu k›namaya bile gerek<br />
görmüyorum. Aliya gibi k›ymetli bir büyü¤ümüze vefat›ndan sonra dil<br />
uzatmas› beni çok üzmüfltü, o nedenle onu böyle bir organizasyonla anmam›z<br />
çok hay›rl› bir teflebbüs oldu. Ben, bu k›sa vakitte, hukuk aç›s›ndan, ahlak<br />
aç›s›ndan, hukuk ve ahlak felsefesi aç›s›ndan, bir tabii hukukçu olarak<br />
gördü¤üm Aliya ‹zzetbegoviç'i anlatmaya muvaffak olamam. Hepimiz<br />
tan›yoruz kendisini, içi d›fl› bir, temiz, ahlakl›, ismine lay›k bir zat olarak<br />
tan›yoruz ve ayn› zamanda izzet dolu biri oldu¤unu da biliyoruz. Onunla<br />
karfl›laflmam, hayat›m›n en çok zevk duydu¤um anlar›ndan birisidir. K›sa<br />
sürdü. Onu, flimdi anlat›lmas› ac› verecek, kötü flartlar içinde, savafl s›ras›nda,<br />
Bosna'da gördük. Durufluyla, vakar›yla, sözünün eri oldu¤unu hissettiren<br />
bir insanla karfl›laflt›k. Kendisi, "ve lillâhi'l-maflrik'i ve'l-ma¤rib" 1 s›rr›na<br />
ermifl bir zat idi. ‹slam'›n bütün cihana rahmet, Kur'an-› Kerim'in "zikrun<br />
1<br />
"Do¤u da Allah'›nd›r, bat› da..." (Bakara 2: 115)<br />
210
li'l-âlemîn" 2 oldu¤u s›rr›na eren birisiydi. Allah kendisine rahmet etsin. Osmanl›, Bosna'y› kendisinden<br />
ay›rmayan bir tek millet olarak görüyordu. Bosna kültürel olarak çok büyük insanlar yetifltirmifltir.<br />
Bunlardan biri, benim de ba¤l› oldu¤um ve ihtiram duydu¤um flehid Hamza Ba¤di'dir. Ben kendimi bu<br />
aç›dan Hamzavi sayar›m. Onun için de inflaallah kendisinin flimdi Hamza Ba¤di ile beraber oldu¤unu<br />
düflünüyorum. Berzah aleminde, nihai hesap gününü bekleyene kadar, Hamza Ba¤di ile oldu¤unu<br />
düflünüyorum.<br />
Kendi tan›kl›¤›mdan önce, Cevdet Pafla'n›n tan›kl›¤›n› zikredeyim. Cevdet Pafla, 19. yy'da Bosna'ya<br />
gitti¤i zaman, oradaki Müslümanlar hakk›nda flöyle flahadet ediyordu: "Ahlaklar› bozulmam›fl, çok ahlakl›,<br />
dürüst kimselerdi." Mesela tacirlerinin ahlak kurallar›na uymayan› olmad›¤›n› söyler. Bosna'y› ziyaret<br />
etti¤imde, Bosna'n›n Ç›¤l›¤› adl› bir kitap kaleme alm›flt›m. Bu kitapta, Cevdet Pafla'n›n flahadetini<br />
yazm›flt›m. Bu kitapta, ayr›ca Aliya ile karfl›laflmam da geçiyor. Ben, size onu buradan okumak istiyorum.<br />
Kar›nca karar›nca bir katk›s› olsun diye, kendi imkanlar›mla bast›rd›¤›m bu kitab›n mütevazi gelirini, o<br />
zaman Bosna Konsoloslu¤u'na teslim etmifltim. Bu kitap o s›rada çok yay›lmad›, kamuoyu taraf›ndan<br />
bilinmedi. Aliya ile karfl›laflmam› ve tan›kl›¤›m›, kendisiyle karfl›laflman›n telafl ve heyecan›n›, buradan<br />
nakledece¤im:<br />
"(Saray Belediye Baflkan› ile görüflüp oradan ayr›ld›ktan sonra) yürüyerek, günün bizi en çok<br />
heyecanland›ran buluflmas›na gittik. Yi¤it ve erdemli bir halk›n, yi¤it ve erdemli önderi Aliya ‹zzetbegoviç,<br />
bizi 17:30'da kabul edecekti. Bu kabul de o günün flartlar› ile çok zordu. Çünkü iki tepedeki S›rp niflanc›lar›,<br />
yoldan geçenleri hedef al›p, atefl ediyorlard›. Allah’a tevekkül edip, koflarak bir yerden bir yere gidebiliyorduk.<br />
Akflam elektrikler kesiliyordu. Bosna suyu kesik, elektri¤i kesik, karanl›¤a gömülüyordu. Bu flartlar alt›nda<br />
bizi 17:30'da kabul etti. Biz de onu Boflnak kardefllerimiz kadar seviyor, benimsiyor, onunla iftihar ediyor,<br />
onun için dua ediyorduk. Sadeli¤inin ve tevazuunun ihtiflam› içinde geldi ve s›ra ile ellerimizi s›kt›. Sayg›<br />
ve sevgimi göstermek için elini öpmek istedim, fakat karfl›laflmada bunu yapamad›m. Kafilemizin genç<br />
üyeleri yafllar› dolay›s›yla bunu yapmaya cesaret edebildiler. Tünel aflmak maksad›yla h›rpani giyinen<br />
bizlere, devlet baflkan›na yak›flan zarafette fincan ve bardaklarla kahve ve flerbet ikram etti. Davran›fllar›nda<br />
hiçbir flekilde yapmac›kl›k yoktu, s›k›nt›lar›n büyüklü¤ünün elbette fark›nda idi. Fakat halk›na güveniyordu.<br />
Önceki günkü bombalama nedeniyle üzgün, ne var ki maneviyat› yüksek idi. Ben, çok az insan›n huzurunda<br />
böylesine etkilendim. Öyle san›yorum ki kafilemizin tamam›na yak›n ço¤unlu¤u bu ruh hali içindeydi.<br />
Ertu¤rul Bey'in -flimdiki Kültür Bakan› Ertu¤rul Günay- duygulu ve içten konuflmas›ndan sonra, rahmetli<br />
Necdet Konak Bey, Yazarlar Birli¤i'nin onur üyesi belgesini sundu. Heyetimizin nas›l içten duygularla<br />
dolu oldu¤unu gören Aliya ‹zzetbegoviç, babaannesinin Üsküdarl› Sad›ka Han›m oldu¤unu, dolay›s›yla<br />
kendisinin de global olarak Türk say›labilece¤ini söyledi. Ayr›lma zaman› geliyordu. Boflnak kardefllerden<br />
Refik Akova Bey, çevirme görevini üstlenmiflti. Bu s›rada kafilemizin genç üyelerinden Necip Bey'in<br />
duygulu bir cümlesine karfl›, de¤erli büyü¤ümüz hafifçe tebessüm ederek bafl›n› e¤di. Ayr›lma vakti<br />
gelmiflti. Tekrar elimizi s›kt›. S›ram›n geçmifl olmas›na ra¤men, bilek gücü ile kafileye kat›lan tek kad›n<br />
olan eflimin yan›na geldi, a¤lamaktan k›zarm›fl gözlerine bakt›, tekrar yaflayaca¤›m›z da¤ ve tünel maceras›n›<br />
2<br />
"O (Kur’an) bütün insanlara bir hat›rlatma ve nasihatt›r." (Yûsuf 12: 104)<br />
211
hat›rlam›fl olacak ki, bir salon efendisi endam›yla de¤il, beyefendi nezaketiyle, Hz. Peygamberimiz'in, k›z›<br />
Fat›ma'n›n elini öpmesi gibi bir merhametle, elini, e¤ilmeden dudaklar›na götürecekti ki, han›m atik<br />
davrand› ve elini öptü. Bundan ald›¤›m cesaretle, s›ram geçmifl olmas›na ra¤men, ben de elini kavrad›m<br />
ve öptüm. Boflnak kardefllerimizin anlatt›¤›na göre, resminin as›lmas›ndan bile hofllanmayan sevgili<br />
büyü¤ümüz, el öpme teflebbüslerinde gayr-› ihtiyari elini çekiyormufl. Ne var ki, Türkler, Sad›ka Han›m'›n<br />
torununa, bu sevgi aç›klama gelene¤ini ö¤retmifller ve onu al›flt›rm›fllar. Benim ve eflimin davran›fl›n›n<br />
da saf bir sevgi gösterisi oldu¤unu bildi¤i için elini çekmedi."<br />
Bu flartlar içinde kendisinden ayr›ld›k. Büsbütün kederli bir ayr›l›flt› bu. Bosna karanl›¤a gömülmüfltü.<br />
Dün gece gelmifltik, ertesi gece de dönmek için tünele girerken ben ne gibi hisler yaflad›m, "Her yer<br />
Kerbela, her gün Aflura"y› hat›rlad›m ve flu hüznü duydum: Hz Hüseyin, Kerbela'ya kat›lacak olanlara;<br />
"Ertesi gün flehid olmaya dayanamayacak olanlar, utan›yorlarsa, karanl›kta ayr›labilirler." Bu<br />
arkadafllar›m›zdan bir k›sm›, a¤lamad›lar ama bir k›sm›, ertesi gün ‹mam Hüseyin'le beraber flehid<br />
olamaman›n hüznü gibi bir hüzünle, gece karanl›¤›nda a¤layarak ilerliyorlard›. ‹mam Hüseyin buyurmufltu<br />
ki: "Burada kalanlardan hiçbiri yar›n sa¤ kalmayacak. Allah'›n huzurunda diyorum ki, ayr›l›p giderseniz,<br />
hiçbirinize k›r›lmayaca¤›m, davac› olmayaca¤›m." Ben de Bosna'dan ayr›l›rken bu hisler içindeydim.<br />
Bu kitab›mda da bunlardan ve daha baflka flahitliklerden bahsediyorum. Bu kitaptaki her fleyi anlatmaya<br />
zaman müsaade etmez. F›rsattan istifade ben bu kitab›, o¤lu Bâk›r Bey'e takdim etmek üzere getirdim.<br />
Biz o büyük, muazzez flahsiyeti rahmetle an›yoruz; o ‹slam mücahidini, ama ‹slam'›n gerçek anlam›yla<br />
mücahidini, o büyük flahs› Allah-u Teala, Hamza Ba¤di ile, ‹mam Hüseyin ile birlikte, berzah aleminde<br />
konuk etmifltir. ‹nflaallah tekrar görüflmek nasip olacakt›r. Sözlerimi Üsküplü Yahya Kemal'in bir beyitiyle<br />
bitirece¤im: "Tekrar mülâki oluruz bezm-i ezelde/Evvel giden ahbâba selam olsun erenler."<br />
Allah rahmetine gark etsin, kabri pür-nûr olsun. Huzurunuzdan bu dua ile ayr›l›yorum.<br />
Dr. Süleyman GÜNDÜZ<br />
Bosna - Hersek Dayan›flma Vakf› Eski Baflkan›<br />
Oturum Baflkan›<br />
Say›n Hatemi'ye teflekkür ediyorum. Bize kuflatma alt›ndaki Bosna'y›, tüneli ve çat›flma yaflanan<br />
da¤lar› hat›rlatt›. Bizi tekrar o günlere götürdü.<br />
Bir dönem makalelerinde ‹slam'a ve Aliya ‹zzetbegoviç'e hakaret etmifl olan kifli ‹lhan Arsel'dir.<br />
Kendisi söylemek istemedi, ama ben not olarak söylemifl olay›m. ‹zleyicilerimiz, dinleyicilerimiz bilsinler.<br />
Çok teflekkür ediyorum.<br />
Konuflmac›lar›m›zdan birisi de, Aliya'n›n silah arkadafllar›ndan, Genç Müslümanlar oluflumundan.<br />
O dönemde Genç Müslümanlar hareketi, Bosna'daki komünist idareye karfl› gelen, Müslüman-Boflnak<br />
kimli¤ini korumak için oluflturulmufl bir hareketti. Kendisi Aliya ile uzun y›llar birlikte olmufl, bakanl›k<br />
yapm›fl bir isimdir, ‹smet Kasumagiç.<br />
Buyurun ‹smet Bey.<br />
212
smet KASUMAGIC<br />
De¤erli kat›l›mc›lar;<br />
Büyük dostum hakk›nda konuflma f›rsat› buldu¤um için çok onur<br />
duyuyorum. Bugün konuflulanlar› dinledikten sonra, bu büyük adam› en çok<br />
benim tan›d›¤›m› söyleyebilirim. Hakk›nda çok fley söylendi fakat ben,<br />
baflka güçlü kifliliklere de sahip olmayan bir millet olmad›¤›m›z› söylemek<br />
istiyorum. Mesela ben, Sovyet Rusya'daki Müslümanlar kitab›n› yazan<br />
Mustafa Busulaciç gibi bir profesörüm oldu¤u için çok mutluyum. Komünist<br />
rejim geldi¤inde, komünizmin ne oldu¤unu aç›klad›¤› için otuz bir<br />
yafl›ndayken öldürüldü. Ben bu hocam› bugüne kadar unutamad›m. Faflizme<br />
Karfl› Saraybosna Rezolüsyonu kitab›n› yazan Mehmed Efendiya Hanciç<br />
de önemli bir flahsiyetti. Bir keresinde Almanya'dan bir general gelip<br />
kendisine "Siz ne düflünüyorsunuz? Aleyhimize bir fley söylemeye kim cesaret<br />
edebilir! Bizim kendimize ait politikam›z var." fleklinde konufltu... Fakat<br />
o çok sakin bir flekilde raftan Kur'an-› Kerim'i indirerek bir ayet okudu:<br />
"Masum bir insan› öldüren bir kifli bütün dünyay› öldürmüfl gibidir ve<br />
masum bir insan› kurtaran bir kifli bütün insanl›¤› kurtarm›fl gibidir." 1 O,<br />
bu çok önemli ifadeyi Kur'an'dan Almanca olarak okudu ve dedi ki: "‹flte!<br />
E¤er do¤ru söylemedi¤imi düflünüyorsan›z tercüme etmeleri için<br />
uzmanlar›n›za verebilirsiniz." Generalin selamlafl›p gitmekten baflka bir<br />
çaresi yoktu.<br />
Dervifl Efendiya Korkut, Zenica'daki bizler için çok önemli bir kifliydi.<br />
Bütün dostlar›m›za çeflitli diller ö¤retiyordu ve kendisine baz› fleylerin<br />
çeflitli dillerde ne demek oldu¤unu sorarlard›, her soruya cevap verirdi.<br />
Bazen ertesi gün cevap verirdi. Kendisi, dört ayda resmî heyetleri Polonyaca<br />
(Lehçe) kabul etmeyi ö¤renmiflti.<br />
Kemal Kapetanoviç özellikle bana hayat›mda çok yak›n bir kifliydi.<br />
Ölümünün onuncu y›ldönümünde hakk›nda çok kapsaml› bir makale yazd›m<br />
1<br />
Mâide 5: 32.<br />
213
ve akademisyen Hukoviç "Bunu dosya haline getirelim." dedi. Akademisyen Tanoviç de "Broflür<br />
yapal›m." dedi. Akademisyen Avdo Suçeska ise "O öyle büyük bir adamd› ve bizim öyle flahsiyetlerimiz<br />
vard› ki onlar› Bosna Hersek'in her yerinde ilan etmeli..." dedi.<br />
Aliya ‹zzetbegoviç hakk›nda konuflmaya geçmeden önce bir fley söylemek istiyorum. Bu oturuma<br />
Fatih Hasaneyn'in de gelmesi gerekiyordu. Biz birlikte çok çal›flt›k. Sudanl›yd› ve Sudanl›lar çok<br />
yetenekli, zeki ve iyi ö¤rencileri eski Yugoslavya'n›n her bölgesine ‹slam için çal›flmaya göndermifllerdi.<br />
Bosna Hersek'te çok sa¤lam bir zemin bulduklar›n› ifade ederlerdi. Biz k›rk befl y›l boyunca burada<br />
dostça yaflad›k. O bize en iyi kitap ve broflürleri getirirdi ve biz de bunlar› tercüme ederdik. Zaten Genç<br />
Müslümanlar'›n özelliklerinden bir tanesi de 'çok yabanc› dil bilmek'ti. Biz bunlar› çok büyük bir istekle<br />
tercüme ediyorduk, fakat o dönemde baz› insanlar bu broflürleri eline almaya bile korkuyordu.<br />
Aliya ‹zzetbegoviç'e gelince, birileri onun da bazen zik-zak yaflad›¤› ihtimalini söylemifllerdi. Ço¤u<br />
insan onun iki y›l ziraat bilimlerini okudu¤unu, ziraat mühendisi olmay› ve insanlara bu flekilde yard›m<br />
etmeyi düflündü¤ünü bilmiyorlar. Fakat bir süre sonra siyasal bilgiler okuman›n daha yararl› olaca¤›n›<br />
görerek hukuk fakültesine kay›t yapt›rm›fl ve buray› bitirmifltir. Genç Müslümanlar çat›s› alt›nda ek<br />
e¤itim de edinmifltir. Bilimsel çal›flmalar›n›, ödül ve teflekkürlerini olgunluk ça¤›nda gerçeklefltirmifltir.<br />
‹zzetbegoviç, yazd›¤› Do¤u ve Bat› Aras›nda ‹slam kitab›nda, ‹slam'›n insanlar için hem bu dünyada,<br />
hem de öbür dünyada kurtulufl oldu¤unu çok etkili bir flekilde anlatm›flt›r. Yahudilik ve H›ristiyanl›k<br />
bundan farkl›d›r. Yahudilik bu dünyan›n güzelliklerine de¤inmekte, H›ristiyanl›k ise öbür dünyay›<br />
kazanabilmek için bu dünyada ac› çekmeyi önde tutmaktad›r. ‹slam ise, her iki dünyada mutluluk teklif<br />
ederek bu aç›dan alt›n de¤erindeki orta yeri tutmaktad›r. ‹zzetbegoviç'e bu kitapla doktora yapmas› teklif<br />
edilmiflti ama o bunu yapmad›. Fakat bu kitap ve ‹slam'›n Yeniden Do¤uflu Sorunu, ‹slam Deklarasyonu<br />
ile di¤er birçok konuflma ve ‹slam dünyas›nda kat›ld›¤› birçok konferans sayesinde 1997 y›l›n›n Eylül<br />
ay›nda, Riyad'daki ‹mam Muhammed bin Suud Üniversitesi'nde onursal doktora ünvan› verilmifltir. 30<br />
Haziran 1998 tarihinde ise Türkiye'de, Marmara Üniversitesi Hukuk Fakültesi'nde doktor ünvan›n›<br />
alm›flt›r. Her iki durumda da e¤itimin önemini vurgulam›flt›r. Biz her zaman 'Sadece ö¤retim de¤il,<br />
e¤itim ve terbiye de olmal›!' parolas›n› vurguluyorduk. Biz 'din ile bilimi, ahlak ile siyaseti, ideoloji ile<br />
ç›karlar› birlefltirmekten' yanayd›k! Bu, Genç Müslümanlar'›n temel teziydi ve ‹zzetbegoviç kitab›nda<br />
bunu yazd›. 11 Eylül 1997 tarihinde Tahran'da OECD'ye kat›lmas› sadece Bosna Hersek için de¤il,<br />
bütün dünya için de çok önemliydi. O burada Do¤u'ya da Bat›'ya da gerçe¤i söyledi. Bizim heyetimize<br />
kat›lmasayd›, Bosna Hersek'in kaderi için hayati öneme sahip 9 Aral›k 1997 tarihli Bonn görüflmelerinde<br />
ne kadar baflar›l› olurduk diye düflünmek gerekir. Preporod Gazetesi'nin 1.12.2001 tarihli say›s›nda,<br />
Dubai'den gelen bir habere göre Uluslararas› Kur'an › Kerim Ödülü'nü veren organizasyonun Aliya<br />
‹zzetbegoviç'i 2001 y›l›n›n adam› olarak seçti¤i yaz›yordu. Kurul baflkan›, ‹zzetbegoviç'in zengin<br />
biyografisindeki en önemli hususlar› belirtip birçok ‹slamî ve di¤er ödüllere lay›k görüldü¤ünü söylemiflti.<br />
‹slam'a verdi¤i hizmetlerden dolay› ald›¤› Kral Faysal ödülü, y›l›n düflünürü olarak Ali Osman isimli<br />
Suudi organizasyondan ald›¤› ödül, Amerikan Demokrasi Savunma Merkezi taraf›ndan verilen ödül ve<br />
di¤er ödüller bunlar aras›nda yer almaktad›r. Önceki y›llarda dört fleyhe y›l›n adam› olarak Kur'an-›<br />
Kerim ödülü verilmiflti. Ödülünü, 5.12.2001 tarihinde Dubai'de alm›flt›r. Türkiye Cumhuriyeti<br />
Cumhurbaflkan› Sn. Süleyman Demirel'den Ankara'da 9 Haziran 1997 y›l›nda yüksek madalya alm›flt›r.<br />
Kendisine resmî bir flekilde devlet madalyas› tak›lm›flt›.<br />
214
Ödüller ve teflekkürler sadece Do¤u'dan de¤il, Bat›'dan da geliyordu. Bunlar›n aras›nda belki de en<br />
önemlisi, 25 Mart 1997 tarihinde New York'ta, Birleflmifl Milletler binas›nda, Amerikan Demokrasi<br />
Merkezi taraf›ndan verilen Uluslararas› Demokrasi Ödülü'dür. Bunun yan›nda Hümanistler Ligi ad›na<br />
25 May›s 1998 tarihinde komflu H›rvatistan'dan Ivan Cupek taraf›ndan ödül verilmifltir. Ayn› akademisyen<br />
‹zzetbegoviç'i Nisan 2003 tarihinde hasta yata¤›nda da ziyaret ederek Uluslararas› Hümanistler Ligi<br />
teflekkürünü vermifltir. Birçok yerli teflekkür ve ödül de alm›flt›r. 6 Nisan 1997 tarihinde, kendisi ve<br />
Saraybosna vatandafllar› ad›na Saraybosna'da ödül alm›flt›r. Bu ödül, faflizmin kovuldu¤u 6 Nisan 1945<br />
tarihinin hat›ras›d›r. Mücadele yolunu paylaflt›¤› Eflref Çampara taraf›ndan, Foça Hapishanesi'nde<br />
yatt›¤›m›z s›rada kendisine gelen bir do¤um günü tebrikine de çok sevinmiflti. Ben de bazen, sözlü<br />
tebriklerin yan› s›ra kendisine yaz›l› tebrikler ve zor durumlar›nda destek mektuplar› yaz›yordum.<br />
Genç Müslümanlar Hareketi her türlü eseri okuyordu. Doktor Aliya Metilyeviç'in yazd›¤› Gerçe¤in<br />
Ifl›¤›nda ‹slam kitab›n› okumufltuk. Bundan baflka fiekib Aslan'›n Müslümanlar Niçin Geri Kald›?, Esad<br />
Bey'in Allah Büyüktür kitab›n› ve benzer eserleri okuduk. Bütün bu kitaplardan ‹slam'›n sadece bir din<br />
olmad›¤›n›, hayat›n sistemi oldu¤unu anlad›k. Genç Müslümanlar çok aktifti ve en büyük özelliklerinden<br />
biri, ‹slami deyimle söyleyecek olursak 'flûrâ' yani istiflare yapmas›yd›. Ben Fransa'da uzmanl›k yap›yordum<br />
ve bir keresinde dönüflte ortak dostumuz Tevfik Velagiç'in yan›na u¤rad›m. Bana "Niçin sadece arkadaflça,<br />
dostça veya ahbapça bulufluyorsunuz? Neden bir hedef etraf›nda toplanm›yorsunuz? Size üç fley yapman›z›<br />
tavsiye ederim: Genç Müslümanlar'›n tarihî seyrini kitap flekline getiriniz -biz befl-alt› kitap yazm›flt›k-<br />
. Müslümanlar'›n buradaki ve dünyadaki durumunu gösterecek bir fleyler yap›n›z -Aliya Do¤u ve Bat›<br />
Aras›nda ‹slam kitab›n› yazm›flt›- ve üçüncü olarak program fleklinde bir deklarasyon yaz›n›z -bu da<br />
‹slam Deklarasyonu'ydu-" dedi. Bundan sonra 1965 y›l›nda Mostar'a gittim ve rahmetli Salih Behmen'i<br />
buldum. Tevfik'in bize Viyana'da söylediklerini anlatt›m. O da "Haydi, bir amaç etraf›nda toplanal›m!"<br />
dedi. "Baflka kimler kat›ls›n?" diye sordu¤umda "Kardeflim Ömer" dedi, ben de Aliya ‹zzetbegoviç'i<br />
tavsiye ettim. Bu Aliya için sonradan olacaklar›n kader an›yd›. Biz, befl kifli, flüphe uyand›rmamak için<br />
ailemin evinde bulufluyorduk. Çünkü ben Zenica'dan, Salih ise Mostar'dan geliyordu... Nerdeyse her<br />
hafta toplan›p ne yapaca¤›m›z› analiz ediyorduk. Makaleler vs. yaz›yorduk. Hüseyin Djozo için bir<br />
makale yazd›k; bu makale için Ezher'de ödül verilmifltir. Biz, gençlerin bulufltu¤u 'Tabaçki Mescid'i<br />
açt›k. Suudiler ise Avrupa'da ortak geziler organize ediyordu. ‹ki k›z›m bu gezilerde, bütün dünya<br />
Müslümanlar›'n›n nas›l bir araya gelmesi gerekti¤ini konufluyordu.<br />
Komünistler, birilerinin bir yerlerde bir fleyler yapt›¤›n› fark edince 1983 y›l›nda Müslüman<br />
entelektüeller hakk›nda bir süreç gerçeklefltirdiler. Bizi flu anda Haag'da cezaland›r›lan ve yüzlerce insan›<br />
öldüren en büyük zalimlerin mahkûm edildi¤i gibi mahkûm ettiler. Zalimlerin her zaman korktu¤u ölüm<br />
cezas› yoktu, fakat olmal›yd›.<br />
Foça'da hapiste geçirdi¤imiz günler önemliydi. Ceza infaz›n›n yar›s›nda komünizmin düflmek zorunda<br />
oldu¤unu fark ettik; o zaman nas›l bir demokratik parti kurabiliriz diye tart›fl›yorduk. ‹lk baflta bize hayal<br />
gibi gelen bu rüyam›z gerçekleflti ve hükümeti biz ald›k. 'SDA'n›n ‹lk Ifl›klar›' adl› makalem iki dergide<br />
yay›mland›. Biz gerçekten parti kurmay› baflard›k! Bu partinin nas›l olmas› gerekti¤i konusunda çok<br />
derin düflündük. Eski Yugoslavya zaman›nda oldu¤u gibi mi olmal›yd›? Fakat bu sadece siyasi bir parti<br />
olmamal›yd›, özü inançla örülü olmal›yd›.<br />
Bunlar benim Aliya ‹zzetbegoviç ile ilgili izlenimlerimdir. Aliya'y›, Genç Müslümanlar'a girdi¤i<br />
215
tarihten beri tan›yan yak›n bir dostuyum. Baz› insanlar partide ve siyasette onunla daha fazla temasta<br />
bulunuyordu, fakat ben onunla çok uzun süre beraber çal›flt›m. Onu en iyi benim tan›d›¤›m› iddia<br />
etmiyorum çünkü arkam›zda b›rakt›¤›m›z o f›rt›nal› dönemde di¤erleri onu daha yak›ndan yafl›yordu.<br />
Baz›lar›, hatta ondan çok fayda görenler bile bazen itirazda bulunuyorlar. Fakat unutmamal› ki eski<br />
Yugoslavya'dan ayr›lan cumhuriyetler aras›nda sadece Bosna Hersek'in bafl›na Aliya ‹zzetbegoviç,<br />
partiden olmayan bir insan olarak gelmiflti.<br />
‹nanc›nda dürüst olmas›, asil bir soydan gelmesi, e¤itimi ve flahsi meziyetleri, genifl kültürlü ve<br />
e¤itimli olmas›, zekâs›, entelektüelli¤i, hikmeti, cesareti, tutarl›l›¤›, sabr›, belirledi¤i hedefleri<br />
gerçeklefltirmede istikrarl› olmas›... Bosna Hersek'in ayakta kalmas›n›n garantisiydi. Dani dergisinde<br />
Aliya hakk›nda bir yaz› vard›r. Hakk›nda kötü düflünenleri seçip yazm›fllar, fakat gerçekte öyle olmad›.<br />
Üç y›l önce çok kapsaml› bir makale yazd›m. Size burada bir kopyas›n› b›rakaca¤›m.<br />
Es-Selâmu aleyküm.<br />
Dr. Süleyman GÜNDÜZ<br />
Bosna - Hersek Dayan›flma Vakf› Eski Baflkan›<br />
Oturum Baflkan›<br />
Teflekkür ediyoruz. Dünyan›n neresinde olursa olsun, ister do¤al felaket, ister savafl... Yeryüzünde<br />
ihtiyaç hissedildi¤i anda orada olan ‹nsan Hak ve Hürriyetleri Vakf› Baflkan› Say›n Bülent Y›ld›r›m'›<br />
dinleyece¤iz. Bülent Bey, Bosna iflgali s›ras›nda, savafl›n bafl›ndan beri, kurduklar› ‹HH ile oraya say›s›z<br />
yard›mlarda bulunmufl, yeryüzünün neresinde olursa olsun, ister do¤al afet, ister savafl, ihtiyaç duyulan<br />
her yerde olan bir kurumun bafl›ndad›r. Sadece baflar›l› ve yüz a¤art›c› çal›flmalarda bulunan bir kardeflimiz.<br />
Aliya ‹zzetbegoviç ile birçok kez görüflmüfl ve ona çok yak›n olmufl arkadafllar›m›zdan bir tanesi.<br />
"Aliya'n›n bizlere ö¤rettikleri" bafll›kl› sunumu için sözü kendisine b›rak›yorum.<br />
Buyurunuz.<br />
216
Bülent YILDIRIM<br />
‹HH Genel Baflkan›<br />
Aliya’n›n Bizlere Ö¤rettikleri<br />
Program› duyunca heyecanland›m. Rahmetli Aliya ‹zzetbegoviç'in<br />
özellikle bugünlerde an›lmas› gerekiyordu. Bir tak›m çevreler, onun<br />
yapt›klar›n› görmemezlikten gelip, bizleri Bosna gerçe¤inden uzaklaflt›rmaya<br />
çal›fl›yorlard›. Bu, Anadolu'da da, Balkanlar'da da, dünyan›n dört bir yan›nda<br />
da var olan bir hadisedir. Böyle bir dönemde bu program, bu yanl›fl planlara<br />
iyi bir set olacakt›r.<br />
Bosna hepimizin çok yak›ndan tan›d›¤› bir olay, bir katliamd› ve bu<br />
s›rada çok iyi bir lidere ihtiyaç vard›. Bosna'ya sahip ç›kacak, katliamlar›<br />
durduracak, bunun yan›nda oradaki kardeflli¤i, birli¤i, sevgiyi unutturmayacak<br />
bir lidere ihtiyaç vard›. Biz o dönemlerde çok genç idik. Türkiye'den birçok<br />
insan Bosna'ya gitti. Allah hepsinden raz› olsun. Bosna'ya gidip orada kalan<br />
çok kifli oldu. Mesela Selami Yurdan kardeflimiz. Orada bir savafl de¤il<br />
katliam yafland›¤› için, pek çok kifli flehit olmak, flahit olmak için bir an<br />
tereddüt etmeden gitti. O s›ralarda rahmetliyi daha yak›ndan tan›ma<br />
imkan›m›z oldu. Yazd›klar›yla kendisini tan›yorduk ama yaflay›fl›yla ve<br />
yazd›klar› ile yaflad›klar›n›n ayn›l›¤›yla, çok birikimli ve ufuk aç›c› bir<br />
lider oldu¤unu gördü¤ümüzde de çok umutland›k. Demek ki biz, yeryüzünde<br />
çok fley yapabiliriz dedik. Rahmetlinin en büyük özelli¤i Do¤u ile Bat›'y›<br />
çok iyi tan›mas›yd›. Do¤u'yu tan›mas› daha önemliydi bence, çünkü Bat›'y›<br />
hepimiz tan›m›flt›k. Bat›, Do¤u'yu çok iyi tan›d›¤› için, Do¤u içindeki fitne<br />
ve fesatlar› kolayca uyand›rabiliyor. Dikkat edin, Aliya ‹zzetbegoviç<br />
Bosna'da, bütün ‹slam devlet ve mezheplerini ayn› hedef do¤rultusunda<br />
birlefltirmifltir. Savafl ve katliam yap›lan di¤er yerlere bir bak›n›z, hep<br />
mezhep kavgalar›, devletlerin siyaset kavgalar› olmufltur. Ama rahmetli<br />
öyle güzel bir siyaset ortaya koydu ki, Suudi Arabistan'la ‹ran orada ayn›<br />
hedef do¤rultusunda birleflebildi. fiii, Sünni, Selefî, ayn› hedef do¤rultusunda,<br />
Bosna'n›n selameti için bir araya geldi. Aliya ‹zzetbegoviç s›k s›k diyordu<br />
ki: "Allah'a söz veriyoruz ki, asla esir olmayaca¤›z." Halka bu mesaj›<br />
217
vermiflti. Cehaletten kurtulman›n, özgürlü¤e kavuflmak için yegane yol oldu¤una inan›rd›. Kendisiyle ne<br />
zaman görüflsek, Bosna'ya yard›m götürmeye çal›flsak bizleri e¤itime yönlendirirdi. Mülteci kamplar›nda<br />
okullar açmam›z›, e¤itimciler göndermemizi, S›rp ve H›rvat çocuklar›n e¤itimlerine devam etti¤ini,<br />
Boflnak çocuklar›n da e¤itimlerine devam etmesi gerekti¤ini söylerdi. Ve o dönemlerde, Bosna'daki<br />
gençlerin Türkiye'ye ve di¤er ülkelere giderek okumas› gerekti¤ini belirtirdi. Bu kadarla da kalmaz,<br />
Boflnaklar'›n mülteci olarak yaflad›¤› ülkelere gider, insanlar›n sa¤l›¤›ndan sonra, e¤itimlerini sorar ve<br />
bu konuyu öncelerlerdi. Çünkü o, cehaletin, köleli¤in en önemli sebebi oldu¤unu çok iyi biliyordu.<br />
Biz Aliya ‹zzetbegoviç'ten vakar› da ö¤rendik. Bar›fl ve savafl zaman›nda, hem kardefllerine hem de<br />
düflmanlar›na karfl› vakarl›yd›, hiçbir zaman kimseden aman dilemedi. Zafere eriflece¤ini biliyordu,<br />
"Harekete geçen bir topluluk mutlaka zafere erer" diyordu ve bunu da halk›na anlat›yordu.<br />
Yine rahmetliden bizzat ö¤rendi¤im bir fley vard›r. Herkese de tavsiye ediyorum. Önüne iki tip insan<br />
gelse, biri ehliyetli biri dürüst, o, dürüstü tercih ederdi. "Ehliyetli olabilir, iyi ifl yapabilir ama bir gün<br />
muhakkak yanl›fl ifl yapar. Dürüst insan ise her zaman kazançt›r" derdi. Son derece mütevazi yaflard›<br />
ve bizden biri gibi, s›radan bir insan gibiydi. ‹çimizde gezer, keskin niflanc›lar›n atefl etti¤i yerlerde çok<br />
normal dolafl›rd›.<br />
Kendisinden ald›¤›m›z hoflgörü dersleri vard›. Mesela 600'ü camii, 1.000'e yak›n Osmanl› eseri<br />
y›k›ld›, ama Bosna'da hiç kilise y›k›lmad›. Bunun önüne Aliya ‹zzetbegoviç geçmiflti, hiçbir esere<br />
dokundurtmad›. Buna karfl›l›k biz öyle fleylere flahit olmufltuk ki, yüre¤imiz s›zlad›; her köflede bir camii,<br />
bir Osmanl› eseri y›k›lm›flt›. Tarihe bilerek müdahale ediyorlard›, eserleri bile bile y›k›yorlard›.<br />
Yine rahmetlinin çok güzel bir özelli¤i vard›. "Kiflileri affedin, yaln›zca fiillerine, eylemlerine karfl›<br />
kin duyun" derdi. Kiflilere karfl› kindar de¤ildi. Kendisine verilen sözlerin hiçbiri tutulmam›flt›. Ama o,<br />
verdi¤i sözlerin hepsini tuttu. Yaz›l› olan-olmayan her sözünü tuttu; düflmanlar›na karfl› dahi... Ve o<br />
dürüstlük kendisine çok fley kazand›rd›.<br />
Çok önemli özelliklerinden birisi de, ‹HH'n›n kurulmas›nda etkili olmas›yd›. Ümmetin bir ve her<br />
kiflinin ümmetin bir parças› oldu¤una, topraklar›n kutsal olup, bir tek kar›fl›n›n dahi devredilemez oldu¤una<br />
inan›yordu. Bosna neyse ‹ran oydu, Filistin oydu, Suudi Arabistan oydu, ümmetin her parças›n› önemsiyordu.<br />
Tevazu zorlanarak yapt›¤› bir fley de¤ildi. Resmi as›ld›¤›nda indiriyor, alk›flland›¤›nda hofllanm›yordu.<br />
El öpmeyi ona cidden biz ö¤rettik. Bizden ö¤rendi¤i baz› adetler de vard›. Birisi de buydu. Burada çok<br />
önemli arkadafllar›m›z var. Bosna'ya her fleyiyle gitmifl, bir k›sm› orada kalm›fl, bir k›sm› dönmüfl<br />
arkadafllar. Rahmetli, sadece Bosna'da de¤il, Türkiye'de de seçimler kazand›. Liderlerle çok iyi görüflürdü.<br />
Rahmetli Özal, Erbakan Hoca, Tayyip Bey, flimdi baflbakan, Abdullah Gül, cumhurbaflkan›, Tansu Çiller.<br />
Ben inan›yor ve iddia ediyorum ki, buradakiler ona çok fley verdiler, ancak o da buradakilere çok fley<br />
kazand›rd›. Onunla oturan kimse yoktur ki, bana bir fley kazand›rmad›, bir fley ö¤renmedim, desin.<br />
Mutlaka herkes ondan bilgisine, görgüsüne, seviyesine göre bir fleyler alm›flt›r. Do¤u ile Bat› aras›ndaki<br />
218
köprüde rahmetlinin çok önemli bir ifllevi oldu diye düflünüyorum.<br />
Aliya ‹zzetbegoviç, çok iyi niyetli bir insand›. Do¤u'ya da Bat›'ya da inan›yordu. O nedenle bu savaflta<br />
bu kadar katliam olaca¤›na inanm›yordu ve S›rplarla H›rvatlar kadar haz›rl›k yapmam›flt›. Çünkü insanl›¤a<br />
inan›yordu. O, karfl›s›nda bu kadar büyük bir canavar beklemiyordu. Ancak, katliamla karfl›lafl›nca metaneti<br />
devreye girdi, Bosna Ordusu'nu oluflturdu. Cesurdu ama cüretkar de¤ildi. Ak›ll›yd› ve biz gençlere ak›ll›<br />
oldu¤umuzu, bu akl› en iyi flekilde kullanmam›z gerekti¤ini hat›rlatt›. Ak›ll› olan biziz, Kur'an-› Kerim<br />
de böyle söylüyor ama akl› hep Bat›l›lar kulland›. O bize, akl› kullanmam›z gerekti¤ini de ö¤retti.<br />
Aliya ‹zzetbegoviç'in, çok bilinmeyen baz› yönleri vard›r. Onun bu yönlerine kaç kifli flahit oldu<br />
bilmiyorum. Aile hayat› çok güzel bir örnekti. 23 yafl›mda Bosna'ya gitti¤imde, içeri nas›l girece¤imizi<br />
bilemedi¤imiz bir zamanda, -Allah rahmet eylesin- Halide Han›m bizi organize etti. Kendisi, ailesi,<br />
çocuklar› birer organizatördü. O¤luna ne kadar de¤er veriyorsa, cephedeki çocu¤a da o kadar de¤er<br />
veriyordu. Bosna'n›n d›fl›ndan Bosna'ya giden çok genç oldu. Hepsine sahip ç›kt›. Kimisi flehid oldu,<br />
kimisi de vatandafll›k al›p orada kald›. Tüm dünyaya ra¤men, bir vefa örne¤i olarak, onlara sahip ç›kt›.<br />
Savafltan sonra, ülkesi taraf›ndan geri istenen gençleri iade eden ve onlara sahip ç›kmayan kifliye, son<br />
nefesinde yan› bafl›nda oturup helallik istemesine ra¤men hakk›n› helal etmedi. Bosna Hersek'te Bosna'ya<br />
hizmet edenleri çok sever, onlar› d›fllayanlar› da d›fllard›. Böyle bir vefa örne¤i idi. Savafl bittikten sonra<br />
bask›lar artt›, çocuklar›n yurt d›fl›na ç›kar›lmalar› konusunda ipler gerildi. Kendisi bize haber etti. O<br />
çocuklar›n yurt d›fl›na ç›kmas›n› safha safha takip etti; hepsini burada karfl›lad›k, evlerine, yurtlar›na<br />
gönderdik. Elhamdülillah. Geçmifl gün oldu¤u için söylüyorum. Hiç kimseyi b›rakmak istemezdi.<br />
Tüm dünyaya yard›m gönderiyoruz. Ondan flunu ö¤rendik. Hangi mezhep, hangi din, hangi görüfl<br />
olursa olsun, emperyalistler toplu sald›r›yor, biz de onlara karfl›, ayr›l›klar›m›z› unutarak, toplu mücadele<br />
etmeliyiz. O nedenle her görüflten insanla masaya oturur, sorulara tatmin edici cevaplar verir ve masadan<br />
öyle kald›r›rd›.<br />
Allah kendisinden ve çoluk çocu¤undan raz› olsun, onlar› Cennet'ine koysun, Bosna'y› gerçek<br />
özgürlü¤üne kavufltursun.<br />
Hepinizi Allah'a emanet ediyorum.<br />
Dr. Süleyman GÜNDÜZ<br />
Bosna - Hersek Dayan›flma Vakf› Eski Baflkan›<br />
Oturum Baflkan›<br />
‹HH baflkan› say›n Bülent Y›ld›r›m'a teflekkür ediyoruz. fiimdi s›rada bir baflka konuflmac›m›z var. 4<br />
Nisan 1992'de, Bosna'da sorun bafllad›¤› andan itibaren Bosna sorunuyla ilgilenen ve belki de Bosna<br />
sorununu Türk kamuoyuna ilk defa anlatanlardan biri; ayn› flekilde, yürek co¤rafyam›z›n pek çok bölgesinde<br />
ilkleri yaflam›fl bir gazeteci dostumuz. Savafl ilk bafllad›¤›nda Aliya ile pek çok kez görüflmüfl, Zaman ve<br />
Yeni fiafak Gazeteleri'nde yazm›fl olan Say›n Mehmet Koçak, sizlere Aliya ile ilgili an›lar›n› anlatacak.<br />
Buyurunuz efendim.<br />
219
Mehmet KOÇAK<br />
Tan›d›¤›m Aliya’dan Ö¤rendiklerim<br />
Bugün rahmetli Aliya'n›n ölümünün 5. y›ldönümü. Bir kez daha onu<br />
anlamak, anlatmak, düflünmek, bize b›rakt›klar›n› yeniden de¤erlendirmek<br />
ve genç kuflaklara hat›rlatmak, aktarmak için hep bir araday›z. Baflta,<br />
buluflmam›za vesile olan bu sempozyumu düzenleyen Ba¤c›lar Belediyesi<br />
baflkan ve yard›mc›lar› olmak üzere ifllerini bir kenara iterek yak›ndan<br />
uzaktan kat›lan tüm hâzirûnu sayg›yla selaml›yorum.<br />
Bir halk öncüsü, bir devlet baflkan›, bir siyasi düflünür, bir mütefekkir...<br />
k›sacas› ayn› ruh ve inanc› paylaflt›¤›m›z, Balkan Müslüman entelektüellerinin<br />
sembol ismi olarak Aliya ‹zzetbegoviç, kültür dünyam›z›n, kültür tarihimizin<br />
çok seçkin bir ismidir. Ben özgürlük nedir, savafl nedir, dik durmak nedir,<br />
sab›rl› ve kararl› olmak nedir ondan ö¤rendim.<br />
Onun hayat›, yaflam tarz› ve siyasi mücadelesi dünyan›n çeflitli<br />
ülkelerindeki üniversitelerde araflt›rma ve tez konusudur. Tan›flt›¤›m günden<br />
sonra her bulufltu¤umda kendisini dikkatle dinledim ve ondan çok fleyler<br />
ö¤rendim. Eser ve konferanslar›ndan çok faydaland›m ve önemli dersler<br />
ç›kartt›m. Bana "Aliya'y› nas›l bilirsin?" fleklinde sorduklar›nda; blöf<br />
yapmayan, yalan konuflmayan verdi¤i sözü tutan, tutarl›, kararl›, so¤ukkanl›<br />
ve çok sab›rl› bir insand› diyorum. Her f›rsatta kitap, dergi, hiç bir fley<br />
bulamazsa bir gazete okurdu. Yazmay› ve araflt›rmay› çok severdi. Namaz›na<br />
dikkat eder, k›blenümâs›n› ve seccadesini yan›ndan eksik etmezdi. O, hangi<br />
etnik kökene ve hangi dine mensup olursa olsun, insana, Cenab-› Allah'›n<br />
yaratt›¤› mukaddes bir emanet olarak bakar ve de¤er verirdi.<br />
Onun gizli bir ajandas› yoktu. Çok aç›k bir insand› ve her zaman fleffaf<br />
olmay› baflarm›flt›. Evet iflte benim tan›d›¤›m Aliya. Güzel ahlak timsali<br />
asil bir insan. Terbiye ve cesaret örne¤i bir kifli. Balkan Müslümanlar› ile<br />
aram›zdaki ba¤›n gücünü ve gerçe¤ini ben onun flahs›nda gördüm...<br />
220
Aliya ‹zzetbegoviç'in kiflili¤i, entelektüel boyutu ve olaylara yaklafl›m›ndaki kararl› duruflu, kimli¤i,<br />
edebiyat›m›z›n, kültürümüzün hiç kuflku yok ki çok önemli ve sayg›n bir yerini herkese kabul ettirmifltir.<br />
Kendisiyle bulufltu¤umda flahit oldum ki o; olaylar› önceden görebilme, önceden sezip anlayabilme,<br />
önceden fark edebilme yetene¤ine sahipti. Çevresini, dünyay›, insanlar›, hayat› bu yetene¤iyle anlatmay›<br />
baflarm›flt›. Maziyi iyi bilen, gelece¤e ümitle bakan, hali iyi de¤erlendiren kültürlü bir Müslüman lider,<br />
örnek bir kiflilik idi.<br />
‹tiraz etme, haks›zl›klar› dile getirme, zulme karfl› ç›kma kültürünün bir parças›d›r o. Çünkü haks›zl›¤a<br />
maruz kalm›fl, zulme u¤ram›fl, bunun ac›s›n› çekmifl insanlar›n dertlerini dile getiren bir insand›r. Ama<br />
dikkat etti¤inizde görürsünüz ki, o meydan okuma kültürü Aliya'n›n dilinde bir bar›fl, bir uyum ve<br />
uzlaflma, bir sevgi ve kardefllik söylemine dönüflmüfltür. Bir çat›flma adam› de¤ildir Aliya ‹zzetbegoviç.<br />
O duygular› o da yaflam›flt›r elbet. En ac›lar›n› yaflam›flt›r flüphesiz. Ama o; en ac› bir flekilde yaflad›¤›<br />
gerçekleri bir sevgi, uyum, uzlaflma, kardefllik, bar›fl söylemi içinde ifade etmenin mucizesini ortaya<br />
koymufltur.<br />
Onca yap›lanlara ra¤men onun Cenevre Müzakereleri'ndeki duruflu ve tavr› dikkatimi çekmiflti.<br />
De¤erli arkadafllar›m, bu fevkalade önemlidir. Onun mücadelesinde hiçbir zaman husumet, k›zg›nl›k<br />
ve nefret göremezsiniz. Ac› vard›r, kaderin sillesini yemifl olma duygusu vard›r. Ama hesap sorma<br />
duygusu yoktur. Boyun e¤me, teslim olma da yoktur. O zarif dengeyi en iyi flekilde kurmufltu.<br />
"En Güzel Hile Hilesizliktir"<br />
Bir keresinde kurucusu oldu¤u partisi SDA'da yak›n çevresiyle seçim haz›rl›¤› yaparken, kendisine<br />
siyasi rakiplerine karfl› baz› seçim hileleri önerdiler. Rahmetli Aliya, sonuna kadar sab›rla dinledi ve<br />
sonunda yan›ndakilere bak›narak ve hafifçe gülümseyerek "Arkadafllar en güzel hile hilesizliktir. Bunlar<br />
bize yak›flmaz. Biz azim, gayret ve büyük bir samimiyetle ülkemiz ve milletimiz için üzerimize düfleni<br />
yapmal›y›z. Biz bunu yaparsak, Allah hizmetlerimizi bereketlendirecek ve bizlere hak etti¤imiz baflar›y›<br />
nasip edecektir. Çünkü Allah ülkesi ve milleti için samimiyet, hulus-i kalp ve azimle çal›flanlar›n mahcup<br />
olmayaca¤›n› bildiriyor. Önce buna inanmal› ve bu inanc›n gere¤ini yerine getirmeliyiz. Do¤ruluk ve<br />
dürüstlükten asla ayr›lmayal›m" fleklinde uyarm›flt›.<br />
Boflnak askerlerini, gazileri ve çocuklar› görünce heyecanland›¤›na flahit oldum. Halk›n› çok seviyordu.<br />
O savafl›n en fliddetli zaman›nda cami ç›k›fl›nda cuma namaz› sonras›nda Kur'an ö¤renmek için bahçede<br />
bekleyen çocuklar› görünce güler yüzle onlara yaklaflt› ve yafl seviyelerine inerek onlarla sohbet etti.<br />
Onlar›n yafl seviyelerine göre sözler söylüyor ve onlarla flakalafl›yordu. Saraybosna tam bir kuflatma<br />
alt›ndayd› ve çevre tepelerden S›rp canileri flehri sürekli bombal›yordu. Top seslerine ald›rmadan, gelece¤in<br />
güzel günlerinden bahsetti, "Siz okuyup bu millete faydal› hizmetler yapacaks›n›z. Tüm ilimler çok de¤erlidir.<br />
Bu arada dinimizi ö¤renmek ve bize ait olan kültür de¤erlerimizi ö¤renmek, yaflamak ve gelecek nesillere<br />
ö¤retmek de çok önemlidir. Siz de bunun için buradas›n›z. Sizi çok seviyorum" dedi. Edin isimli bir çocuk<br />
Aliya'ya "Ben asker olaca¤›m ve S›rplar'› öldürece¤im" deyince Aliya flafl›rd› ve çocu¤u yan›na ça¤›rd›.<br />
Onu sevdi ve neden böyle konufltu¤unu sordu. Çocuk büyük bir kinle ve yüksek sesle anlatmaya bafllad›:<br />
"Ben Gorajde'den can›n› kurtarmak için kaçan ailelerin çocuklar›ndan biriyim. Köylerimizi bast›lar, ev<br />
221
ve camileri atefle verdiler. Kaçamayanlar› kurfluna dizdiler, baz›lar›n› camiye toplay›p yakt›lar. Ben her<br />
fleyi gözlerimle gördüm. Benim babam o günden beri kay›p. Öldürdüler mi, hayatta m› bilmiyoruz.<br />
A¤abeyimle ablam› öldürdüler, evimizi yakt›lar. Annemle mültecilerin kald›¤› çad›rlarda yafl›yorum. Ben<br />
arkadafllar›ma yaflad›klar›m›, onlar da bana kendi yaflad›klar›n› anlatt›lar. Çok ac›lar çektik, çekiyoruz.<br />
Ben ve arkadafllar›m bunlar› unutamay›z. Bak›n, bu arkadafl Srebrenica'dan kaçan bir ailenin çocu¤u,<br />
bu Foça'dan. Her birimiz Bosna'n›n çeflitli yerlerinde ayn› ac›lar› yaflayan çocuklar›z. Herpimiz en<br />
yak›nlar›m›z› kaybettik. Bak›n duyuyorsunuz de¤il mi?. S›rp Çetnikler bizi bombal›yorlar. Bizi buralardan<br />
kovmak istiyorlar. Onun için biz arkadafllar›m›zla karar verdik. Asker olaca¤›z ve bu hainlerden hesap<br />
soraca¤›z, onlar› öldürece¤iz."<br />
Aliya duyduklar› karfl›s›nda flafl›rm›flt›. Çocuklar› mutlu edecek bir cevap verememenin ›st›rab› içinde<br />
dikkatle dinliyor, bir taraftan da cebinden ç›kard›¤› mendiliyle göz yafllar›n› kuruluyordu. Çocuklar›<br />
bafllar›n› okflayarak sevdi ve onlara "Bak›n çocuklar, biz de geçmiflte çok ac›lar çektik. Sizinle birlikte<br />
de hala çekiyoruz. Ama tüm S›rp ve H›rvatlar'› düflman göremeyiz. Bu yap›lanlar›n yanl›fl oldu¤unu<br />
kabul edip bizimle ayn› düflüncede olan S›rp ve H›rvatlar oldu¤unu unutmay›n. Bu savafl bitecek ve<br />
Bosna bölünmeyecek ve biz yeniden bir arada yaflamaya devam edece¤iz. Kin ve düflmanl›k gütmeyece¤iz,<br />
ama bize yap›lanlar› da asla unutmayaca¤›z. Baz›lar›n›n yapt›¤› gibi biz barbar olmayaca¤›z. Babalar›n›n<br />
yapt›¤› ihanetin bedelini çocuklar›na mal etmeyece¤iz. E¤er siz dininizi, kültür ve tarihinizi ö¤renir<br />
ve bu de¤erleri yaflarsan›z S›rp ve H›rvatlar'›n çocuklar›na da çok fley ö¤retmifl olacaks›n›z.<br />
Babalar›n›n yapt›¤› yanl›fllar› ve o yaflad›¤›n›z, gördü¤ünüz olaylar› anlat›rsan›z o çocuklar da bu<br />
olaylar› kabul etmeyecek ve size hak vereceklerdir. Onlar› bilgilendirirseniz, sizden özür dileyecekler<br />
ve babalar›n›n yapt›klar›ndan hep utanacaklard›r. Ama siz yaflad›klar›n›z› anlatmaz ve kendilerine<br />
düflman gözüyle bak›p sald›r›r veya sürekli d›fllarsan›z onlar da babalar›n›n yapt›klar›n›n do¤ru<br />
oldu¤unu düflünmeye bafllarlar; iflte o zaman siz kaybedersiniz. Bizim dinimiz sevgi ve bar›fl dinidir. Biz<br />
de bu kutsal dinin mensuplar› olarak bize yak›flan› yapaca¤›z".<br />
Rahmetli Aliya daha sonra korumas›n›n getirdi¤i fleker ve çikolatalar› çocuklara da¤›tt› ve onlar›<br />
tekrar sevdi.<br />
Sonunda bana dönerek "Bak, bu millet Allah'›n izniyle asl›na rucu ediyor ve edecektir. Yeni nesil bu<br />
milleti millet yapan de¤erlere sar›ld›kça aya¤a kalkaca¤›na inan›yorum. Savafl bize büyük kay›plar<br />
verdi ama baz› fleyler de kazand›rd›. Bu milletin asl›na dönmesinde, verilen narkozun etkisinden<br />
kurtularak uyanmas›nda ve kimli¤ini yeniden sahiplenmesinde savafl›n çok büyük etkisi olmufltur. ‹flte<br />
bak bu çocuklar bu savafl›n eseridir" dedi.<br />
Aliya, Özgürlü¤e Afl›k Bir ‹nsand›<br />
Buna iliflkin birçok örnek göstermek mümkündür. Bir tanesinde rahmetli Aliya flöyle demifltir:<br />
"Tek dinli ve tek kültürlü Avrupa isteyenler bizi Müslüman oldu¤umuz için kendilerinden kabul<br />
etmiyor ve Avrupa'da istemiyorlar. Çünkü biz Müslüman Boflnaklar, Osmanl›'ya hala sayg› duyan,<br />
Türk'ü seven ve Osmanl› kültür hayat›n› iliklerine kadar yaflayan bir milletiz. Ama onlar isteseler de<br />
istemeseler de biz kendi inanç ve kültür de¤erlerimizle bu topraklarda tarih boyu var olageldik, bundan<br />
222
sonra da var olmaya devam edece¤iz."<br />
En Çok Neyi Arzuluyorsunuz?<br />
Cenevre görüflmeleri dönüflü SDA'n›n Zagreb bürosunda rahmetli Salim fiabiç, Mensur B›rdar ve<br />
Osman B›rka ile kalabal›k bir topluluk vard›. Yan›na yaklaflt›m ve en çok neyi arzulad›¤›n› sordum. Aliya<br />
cevaben; "‹nan›yorum ki, halk›m özgürlü¤e ve kurtulufla ulaflacakt›r. Hayat›m›n her an›nda yaflamak ve<br />
yaflatmak istedi¤im özgürlü¤e halk›m›n kavufltu¤u o günü görmek en büyük arzumdur. Evet, ilerlemifl<br />
yafl›ma ra¤men, Allah'›n bana bunu görmeyi nasip edece¤ine inan›yorum. Daha do¤rusu bunu görecek<br />
kadar yaflamay› diliyorum. Çok mu bencilce bir istek bu? Belki de öyle, ancak size hayat›m ve ölümüm<br />
hakk›nda hiç de tak›nt›l› olmad›¤›m› söyledi¤imde bana inanmal›s›n›z. Ben Allah'a inanan ve bu inanc›nda<br />
samimi olmaya gayret gösteren bir kifliyim. Ancak milletimin özgürlü¤ünü ve ülkemin egemenli¤ini ne<br />
kadar arzu etti¤imi ifade etmek istiyorum. Görebilirsem ne mutlu bana" demifl ve eklemiflti: "Ben ülkemi<br />
her zaman sevdim ve severim. Fakat otoriteyi hiçbir zaman sevmem; sadece riayet edebilirim, çünkü ben<br />
bütün sevgimi özgürlü¤e adad›m. Ey teslimiyet, senin ad›n ‹slâm'd›r."<br />
fiöhrete ve Paraya Düflkün Bir ‹nsan De¤ildi<br />
Bir dost sohbetine kat›lma flerefine nail oldu¤um günlerden biriydi. Aliya, dostlar›na flunlar› söylüyordu:<br />
"Ba¤›ms›z bir Bosna Devleti kuruldu, zalimler devrildi. Çok yaflad›m ve yoruldum. fiimdi sevgilime<br />
kavuflmak istiyorum." Bu sözlerle, dünyada yapacaklar›n› yapt›¤›n› ifade ediyordu.<br />
Aliya birileri gibi ömrünün sonuna kadar makam›nda oturma veya sürekli gündemde kal›p flöhret<br />
olma gibi bir düflüncesi olmayan bir devlet adam›yd›. Bir gün yan›ndakileri ça¤›rd› ve görevi devretmenin<br />
zaman› geldi¤ini söyledi. Çevresindekilerin itirazlar›na ra¤men Cumhurbaflkanl›¤› ve SDA Genel<br />
Baflkanl›¤›'n› devretti. Son görüflmemizde, neden devam etmedi¤ini sordu¤umda; "Milletçe önümüzde<br />
daha uzun bir yol vard›r. Bireyler ölür, halklar yaflar. Mücadeleler bana ba¤l› de¤ildir. Önemli olan<br />
da budur. fiu anda sanca¤› binlerce insan tafl›yor. Bunu sürdüreceklerdir. Ben sadece bana düfleni<br />
yapmaya çal›fl›yorum. K›sacas› dava ve mücadele kiflilerle kaim de¤ildir. Bayra¤› tafl›yacak bugün<br />
binlerce kifli oldu¤unu görüyor ve mutlu oluyorum. Ben birikim ve tecrübelerimle onlara destek olaca¤›m,<br />
benden sonra bu bayra¤› tafl›yacak kardefllerimin bu birikimimden faydalanaca¤›na inan›yorum" dedi.<br />
Hep akl›mda olup bir türlü yöneltme f›rsat› bulamad›¤›m soru'nun tam zaman›yd›. "Herkes o¤lunuzu<br />
koltu¤unuza oturtaca¤›n›z› bekliyordu, ama öyle olmad›. Neden düflünmediniz?" diye sordum.<br />
Aliya gülümseyerek flöyle dedi: "‹slam'da babadan o¤ula geçen irsî yönetimler yoktur. Peygamberimiz<br />
de öyle yapt›. Koltukta ›srarla kalmak veya o¤luna devretmek cehalet döneminin alametlerindendir. Ben<br />
hiç böyle bir fley düflünmedim, o¤lum da asla böyle bir teklif ve istekte bulunmad›. fiöhret ve mal gibi<br />
varl›klar insan› etkiler ama her fley geçicidir. Do¤ru olan Allah kat›nda itibarl› olmakt›r. O'nun r›zas›d›r."<br />
Dini ‹stismardan Çok Korkard›...<br />
Aliya, riya olur veya üzerine gösteri gölgesi düfler korkusuyla cuma namaz›n› hangi camide k›laca¤›n›<br />
son ana kadar gizli tutard›. Gidece¤i camiyi, yan›ndakilere ve korumalar›na, arabaya bindikten sonra<br />
söylerdi.<br />
223
Bir keresinde savafla ra¤men, bir cuma namaz›nda Gazi Hüsrev Bey camii t›kl›m t›kl›m doluydu.<br />
Hocaefendi hutbedeyken, o¤lu ve iki korumas›yla camiye giren Aliya ‹zzetbegoviç'e yer ay›rarak öne<br />
geçmesini teklif ettiler, hoca da hutbeyi durdurdu. Bunun üzerine Aliya, "Buras› Allah'›n evidir. Burada<br />
farkl›l›k olmaz. Allah kat›nda en üstün olan, takva sahibi oland›r; herkes buldu¤u yere oturur. Ben,<br />
burada oturaca¤›m. Hocam lütfen hutbeyi tamamlay›n." demiflti. Aliya'n›n bu tavr›, bütün cemaati<br />
duyguland›rm›flt›.<br />
Düflmanlar›na Bile Kin Beslemezdi<br />
O, en zor flartlarda dahi, adalet ve hoflgörüyü elden b›rakmad›. Kimseden nefret etmedi¤ini söyleyen<br />
Aliya, flöyle derdi:<br />
"Bizler özgürlük için mücadele eden, kimseden nefret etmeyen bir halk›z. Amac›m›za k›smen cesaretimiz,<br />
k›smen de bilgeli¤imiz ve iyili¤e yönelmemizle ulaflmak isteyen insanlar›z. ‹nsanlara karfl› nefret<br />
hissetmiyorum. ‹nan›n bana, tüm bu ac› tecrübelerden sonra dahi, insanlardan nefret etmiyorum. Her<br />
fleyin güzel neticelenece¤ine ve bu cehennemden bir ç›k›fl oldu¤una dair ümit beslememi sa¤layan fley<br />
budur iflte."<br />
Görüldü¤ü gibi o, en zor flartlarda dahi ümidini kaybetmeyen, etraf›na pozitif enerji vermeye çal›flan<br />
bir kiflili¤e sahip oldu¤u gibi, hiçbir zaman da kin tutmam›flt›r. Arkadafllar›na "Geçmifli unutmay›n, ama<br />
geçmiflte yaflamay›n" derken çok çal›flmalar› gerekti¤ini ifade etmekte idi. Ahlak›n üstünlü¤ünü ve<br />
tesisini sa¤lamaya çal›flan Aliya, entrikay› sevmedi¤i gibi, aç›k ve fleffaf olmaya azamî derecede gayret<br />
eder ve hesap vermekten hiç çekinmezdi. Makam ve mevki, onun için bir amaç de¤il inanç ve ideallerini<br />
gerçeklefltirme yolunda birer araçt›. Mütevazi, ama onurlu bir kiflili¤i vard›. Elefltiriye aç›kt›. Allah'a<br />
ve ‹slam'a göre flekillenen flahsiyetiyle, kendine olan güveniyle hayat› boyunca hep dik durmufltu.<br />
Gençlerin önünü açmak için, makam›n› huzur içinde genç kadrolara b›rakt› ve onlara tecrübeleriyle<br />
yard›mc› olmaya çal›flt›. Ne asil, ne erdemli bir anlay›fl ve davran›fl.<br />
"Hainler Hainli¤ini Yapacak, Bize Düflen Mücadeleyi Sürdürmektir"<br />
Bosna'da savafl tüm cephelerde devam ederken, di¤er yandan Cenevre'de pazarl›klar sürdürülüyordu.<br />
Aliya'n›n dan›flman›, SDA icra kurulu üyesi de¤erli dostum Osman Brka ve Almanya'n›n Stuttgart<br />
flehrindeki Boflnak cemaat›n imam› Hamza Subafl›ç ile biz de görüflmeleri izlemek üzere Cenevre'de<br />
idik. Aliya ile Bosna delegasyonu otel lobisinde istiflarelerini sürdürüyordu. Aralar›nda hararetli tart›flmalar<br />
oluyordu. Afl›r› bask›lara ra¤men baz› flartlar› Aliya'ya kabul ettiremeyince AB ad›na Bosna Temas<br />
Grubu temsilcisi Lord Oven, toplant›da Aliya'ya karfl› ç›kan heyet üyesi Fikret Abdic'i muhatap alm›flt›.<br />
Bosna Heyeti hiç fire vermeden bu giriflimi k›nayarak savafl› Aliya'n›n önderli¤inde sonuna kadar<br />
sürdürmekte kararl› olduklar›n› aç›kça bildirerek tav›r koymufl ve Lord Oven'e geri ad›m att›rm›flt›. -<br />
Fikret Abdic bu giriflimden sonra Bosna Heyeti'nden ayr›larak hainli¤ini ilan etti ve elindeki silahl›<br />
adamlar›yla Bihac Bölgesi'nde, Bosna Ordusu'na karfl› savafl ilan etti. Çok say›da Müslüman'›n ölümüne<br />
sebep olan hain Fikret Abdic Bosna Ordusu'nun zaferiyle isyan bast›r›l›nca, H›rvatistan'a kaçmak zorunda<br />
kald›-. Bu olay sonras›nda bir sohbetimizde kendisine "Fikret Abdic'in ihanetini duyduk. Sizin partinizden<br />
224
ve size yak›n birisi olmas›na ra¤men neden isyanc› duruma düfltü? Daha öncesinden tan›m›yor muydunuz?"<br />
diye sordum. Rahmetli Aliya gülümseyerek flunlar› söyledi:<br />
"Her milletin haini vard›r. Bu hainler zaman içinde kendini gizler ve belli makam ve mevkilere<br />
gelmeyi baflar›rlar. Kendileri için arad›klar› ortam› bulduklar›nda hainliklerini d›fla vururlar. D›fl güçler<br />
her zaman bu tipleri kullan›rlar. Biz savaflta olan bir millet olarak var olma mücadelesi verirken masa<br />
bafl›nda bizi dize getirip zorla ve bask›larla baz› fleyleri kabul ettirmek istiyorlard›. Bunda baflar›l›<br />
olamayacaklar›n› anlay›nca da haz›rda bekleyen bu hainleri kullanarak emellerinde mesafe almaya<br />
çal›fl›yorlar. Ben ve heyetim bu hainlere ra¤men ayaktay›z ve milletimizle ülkemizi en iyi flekilde<br />
temsil etmeye çal›fl›yoruz. Milletimizi ebediyyen mahkum edecek hiçbir anlaflmaya imza atmay›z. Sonu<br />
ne olursa olsun, özgürlük ve egemenli¤imizi asla pazarl›k konusu yapmad›k, yapmayaca¤›z. Hainler<br />
hainli¤ine devam edecektir; bize düflen, milletimize ve ülkemize hizmet etmektir ve bizler de zor flartlara<br />
ra¤men bunu yap›yoruz. Sizin anlayaca¤›n›z tarihimizi kanla yaz›yoruz ve tüm bask›lara ra¤men<br />
masa bafl›ndaki pazarl›klara karfl› da direniyoruz ve de direnece¤iz. Fikret Abdicler ne ilk ne de son<br />
olacakt›r. Onlara ra¤men davam›z sürecektir."<br />
Sonuç olarak Aliya, öbür âleme, ülkesinin ve milletinin efsane lideri olarak göç etmifltir ve halen<br />
rahmetle an›lmaktad›r. ‹syanc› Fikret Abdic ise milleti taraf›ndan lanetlenen ve ülkesi taraf›ndan mahkum<br />
edilmek üzere aranan bir hain damgas›yla d›fl ülkelerde mülteci durumundad›r...<br />
Aliya ile hiç unutamayaca¤›m bir di¤er hat›ram<br />
‹ki ayl›¤›na kuflatma alt›ndaki Saraybosna'dan ayr›lm›flt›m. Tekrar döndü¤ümde rahmetli Aliya'ya<br />
beraberimde üç hediye getirmifltim: Türk bayra¤›, Kur’an-› Kerim ve Türkiye haritas› ifllenmifl bir duvar<br />
hal›s›. Rahmetli Aliya, bayra¤› öptü; "Önümde olsun, o hilal u¤runa feda edilenler hat›ra bana." diyerek,<br />
"Duvara as›n" talimat› verdi. Kur'an'› öptü ve makam masas›n›n üzerine kendi eliyle koydu. Türkiye<br />
haritas› ifllenmifl hal›y› da duvar›na ast› ve karfl›s›na geçip bir süre bakt›ktan sonra bafl›n› olumsuzlu¤u<br />
ifade eder bir flekilde sallayarak "Biz as›rlarca birlikte yaflad›k, benim de babaannem Üsküdarl›'d›r.<br />
Din, tarih ve kültür ba¤lar›m›z›n yan›nda ayn› ruhu tafl›yan ve kan ba¤›m›z olan kardefl iki milletiz. Bu<br />
haritan›n içinde biz yokuz. Bizi kendinizden ay›ramazs›n›z. Senden, bizi de içine alan haritay› bekliyorum"<br />
dedi ve devam etti: "Sizi anlayam›yorum. Bu harita Bat›l›lar'›n size çizdi¤i haritad›r. Siz tarihî misyonunuzu<br />
unutmamal›s›n›z ve Osmanl› kültür ve tarih miras›na sahip ç›kmal›s›n›z. Bak›n, Balkanlar baflta olmak<br />
üzere Osmanl› kültürü tüm dünyada ayaktad›r. Biz dünya insanl›¤›na hizmetleriyle bilinen Osmanl›'n›n<br />
kültür miras›na sahip ç›kt›¤›m›z için bedel ödüyoruz. Sizler de bize sahip ç›kmaktan çekinmeyin. Bize<br />
sahip ç›kman›z Osmanl›'y› sahiplenmeniz anlam›na gelir. Bak›fl›n›z› ve düflüncenizi Bat› emperyalizminin<br />
çizdi¤i s›n›rlar içine hapsetmeyin. Geçmiflte ayn› din, kültür ve tarihi paylaflt›¤›n›z kardefl milletlerle<br />
yeniden kaynafl›n ve haz›rlayaca¤›n›z haritalarda onlara da, bize de yer verin."<br />
Onunla Srebrenica'y› her konufltu¤umda çehresinin de¤iflti¤ini ve duygusallaflmaya bafllad›¤›n›<br />
hissederdim. Kendisiyle en son Almanya'n›n Essen flehrinde 'SDA Europa' taraf›ndan tertiplenen kültür<br />
flöleninde görüflmüfltüm. Kader arkadafllar›ndan, eski baflbakanlardan Ethem Bicakcic Bey'le gelmifllerdi.<br />
‹lerleyen yafl›na ra¤men mücadele azminden hiç bir fley kaybetmemifl oldu¤una flahit oldum. Etraf›n›<br />
225
saranlara "Arkadafllar, çok zor bir süreçten geçtik. Osmanl›lar'dan sonra inanç ve kültürümüzden dolay›<br />
S›rp ve H›rvatlar taraf›ndan sürekli horland›k ve d›flland›k. Bu son savaflta çok fley kaybettik, ama kendi<br />
kültür ve inanç de¤erlerimizle yeniden var olmay› baflard›k. Bu tarihî f›rsat› de¤erlendirmek için halk›m›za<br />
öncülük etmek üzere bu yola ç›kt›k. Bu yolda yorulmak, b›kmak ve gevflemek bana göre ihanettir.<br />
Ad›mlar›m›z›, üzerimizdeki mesuliyetin fluuru ile atmal› ve yeni nesillere Müslüman Boflnak olduklar›n›n<br />
fluurunu vermeliyiz." fleklinde uyar›larda bulunuyordu.<br />
Entelektüel bir liderdi<br />
Cesaret ve kararl›l›¤›yla hemen herkesin dikkatini üzerinde toplayan ‹zzetbegoviç, fikri ile fizi¤ini<br />
hiç bir zaman ay›rmadan yaflad›. ‹nce siyasetiyle bir ulusun imhas›n› önleyen Aliya, gitti¤i bütün<br />
toplant›larda halk›n› düflünerek hareket etti. Budapeflte'deki bir toplant›da kadeh kald›rmayan tek lider<br />
oydu. Cidde'de yap›lan bir toplant› sonunda Kabe'ye giden Aliya, iki rekat namaz k›ld›ktan sonra flöyle<br />
dua eder:<br />
"Allah'›m, y›llarca bask› alt›nda olduklar› için inançlar›n› ö¤renme flans› bulamayan, bask›lar<br />
yüzünden inanc›n› doyas›ya yaflayamayan ve bu günlerde özgürlükten çok uzakta yaflayan halk›ma,<br />
çektikleri ac›larda ve yaln›zl›klar›nda yard›m et."<br />
Evet, o genç yaflta bafllatt›¤› mücadelesinde, asimile edilmek istenen milletini, ‹slam kültürüyle aya¤a<br />
kald›rmaya çal›flt›. Riske girmeyi hayat›n›n bir parças› gördü, ama davas›ndan hiçbir zaman taviz vermedi.<br />
Emeklilik maafl›yla geçinen Aliya, geride kalanlara mal-mülkten ziyade, hürriyet b›rakan bir lider olarak<br />
dünyadan ayr›ld›. Aziz ruhu flâd olsun!<br />
Dr. Süleyman GÜNDÜZ<br />
Bosna - Hersek Dayan›flma Vakf› Eski Baflkan›<br />
Oturum Baflkan›<br />
Mehmet Koçak Bey'e teflekkür ediyoruz.<br />
Sempozyumlar›n en zor k›sm›, son oturumun en son konuflmas›n› yapmakt›r.<br />
Son konuflmac›m›z, 4 Nisan 1992'den itibaren Bosna'n›n sorunlar›yla ilgilenmifl, ama ondan önce<br />
Aliya ‹zzetbegoviç'in eserlerini okumufl, onu tan›yan, bilen; Bosna'n›n iflgalinde gerek yard›m, gerek<br />
lobi, gerekse de çözüme yönelik öneriler sunan, Bosna Dayan›flma Grubu'nu ilk oluflturanlardan,<br />
öncülü¤ünü yapanlardan, Bosna sorunu gündeme geldi¤inde özveri ile çal›flanlardan, Balkanlar'daki<br />
di¤er sorunlarla da ilgilenenlerden, bir dönem Mazlum-Der Baflkanl›¤›'n› yapm›fl olan, aziz dostumuz<br />
Cevat Özkaya bizlere, "dünyan›n Bosna davas›na flahitli¤i" ile ilgili bir sunum yapacak.<br />
Ben sözü kendisine b›rak›yorum.<br />
226
Cevat ÖZKAYA<br />
Mazlumder ve Bosna Dayan›flma Vakf› Eski Baflkan›<br />
Bosna Davas›’na Dünyan›n fiahitli¤i<br />
Sona kalan konuflmac›lar biraz maharetli olmak zorundad›r, ancak ben<br />
o kadar maharetli de¤ilim, onu söyleyeyim. Sabr›n›z› da çok zorlamak<br />
istemiyorum.<br />
Öncelikle Ba¤c›lar Belediye Baflkan›'na, yard›mc›lar›na ve bu<br />
organizasyonu baflar›yla gerçeklefltiren Erol Erdo¤an ve ekibine teflekkür<br />
etmek istiyorum.<br />
Hungtington "‹slam Dünyas›'n› Bosna kadar birlefltiren hiçbir mesele<br />
olmam›flt›r." diyor, ki hakikaten öyledir. Bosna meselesi dünyan›n farkl›<br />
bölgelerindeki Müslümanlar'› sempati ile bir araya getirmifl bir meseledir.<br />
Aliya'n›n deyimiyle, Bosna yaln›zca Balkanlar'da bir toprak parças› de¤ildir.<br />
Bosna, farkl› etnisiteye ba¤l› milletlerin bir arada yaflamay› baflarabildiklerine<br />
dair müflahhas bir örnektir. Bosna meselesi gündeme geldi¤inde Süleyman<br />
Bey organizasyona çoktan bafllam›flt›, sonra birlikte organizasyonlar yapt›k.<br />
Savafl›n ortas›nda 15 günlük bir ateflkes ilan edildi¤inde, bunu f›rsat bilip<br />
Bosna'ya gitmeye karar verdik. Aram›zda han›m arkadafllar da vard›.<br />
H›rvatistan üzerinden Bosna'ya, eski bir arabayla gidiyorduk. Zaten yeni<br />
araban›n da o yollarda gitme imkan› yoktu. Yollar bozuk ve k›fl flartlar›<br />
nedeniyle kaygand›. Hasbe'l-kader iki araba yolda birbiriyle karfl›laflsa,<br />
birisi geçsin diye, di¤eri 400 metre ileride durmak zorunda kal›rd›. H›rvat<br />
s›n›r›na yaklaflt›¤›m›zda H›rvat floförümüz a¤lamaya bafllad›, "Buradan<br />
öteye gidemem" dedi. Biz de telaflland›k, "K›fl›n, yolun ortas›nda ne yapar›z?"<br />
dedik. Süleyman Bey, tan›d›¤› komutan Ramiz Direkoviç'e ulaflt› ve kendisi<br />
bize bir er gönderdi, h›zla ilerlemeye bafllad›k. Yan›na ulaflt›¤›m›zda, Ramiz<br />
Bey bize ne yapmak istedi¤ini anlatt› ve bizden çok da büyük bir miktar<br />
olmayan, en fazla bugünün paras›yla 250 milyar tutacak bir yard›m istedi.<br />
‹nsan bazen hay›flan›yor, paran›n cidden laz›m oldu¤u zamanlar vard›r. O<br />
para orada çok laz›md› ve bizde de o kadar para yoktu. Ramiz Bey, haritay›<br />
açt› ve nereden gidece¤ini, stratejisinin ne oldu¤unu anlatt›, Süleyman Bey<br />
227
de sürekli itiraz etti, "Hay›r öyle olmaz, böyle olmal›!.." fleklinde sürekli karfl› ç›kt›. Yar›m saat kadar<br />
tart›flt›lar. Sonunda, Cengiz Çandar müdahale etti ve "Yahu Süleyman, ordunun komutan› bu adam, b›rak<br />
da anlats›n." dedi. Böyle bir hat›ram›z da olmufltu. Gidiyorduk ama nereye gitti¤imizi, nereye varaca¤›m›z›<br />
bilmiyorduk. Bir fiam'da, bir de Saray Bosna'da ben bu duyguyu yaflad›m, o da flu: Savafl›n ortas›ndas›n›z,<br />
daha önce oraya gelmemiflsiniz, ancak sanki önceden gelmiflsiniz ve oralar› biliyorsunuz. Bir yak›nl›k,<br />
bir s›cakl›k var. Tünelden geçerken, oray› bilenler, "Aliya buraya flöyle geldi, buradan flöyle geçti" diye<br />
anlat›yorlar. San›r›m o tünel hâlâ duruyor, dünyaya anlat›lmas› gereken bir yerdir. Bosna beni co¤rafi<br />
olarak hayrete düflürmedi, ama hayrete düfltü¤üm baflka fleyler oldu. Bizi misafir eden kifli, ‹dris Fazliç'ti.<br />
Masaya oturduk, bakt›k masan›n üzerinde mermi çekirdeklerinden, kovanlardan süsler var. Evi, bombalara<br />
hedef olmufl bir ev. "Bu nedir, ne yapm›fls›n, niye yapt›n?" diye sorduk. O da bize, bunlar›n, evinin<br />
hedef oldu¤u s›rada at›lan kurflunlar oldu¤unu söyledi. Biz hayret ettik. Öyle bir ortamda, savaflta,<br />
böyle bir güzellik düflünebilmek, o milletin yaflama azmini gösteren çok önemli bir örnektir diye<br />
düflünüyorum. Aliya tabii ki büyük bir liderdi, ama halk laçka olsayd› yapt›¤›n›n çok da bir karfl›l›¤›<br />
olmazd›. Boflnaklar da ona karfl›l›k veren bir halkt›.<br />
Eflref Kovaçeviç'ten randevü ald›k, kendisi âlim, hattat. Akflama evine gidece¤iz. Çarfl› içine gittik.<br />
Orada düflündük, ne alal›m diye. Ender Bey bize, ne alaca¤›m›z konusunda yard›mc› oldu. "Eflref Bey<br />
büyük insand›r, ona kahve al›n" dedi. Biz de kahvemizi ald›k, tam kap›dan ç›kaca¤›z, "O, önemli bir<br />
insand›r. Ona, benden de selam deydirin" dedi. Selam söyleyin de¤il, deydirin. Ç›kt›k, Eflref Bey'in evine<br />
gittik. Kap›y› çald›k. Bir dakika geçti, iki dakika geçti, kap› aç›lm›yor. Orada 3-4 dakika bekledik. Kap›<br />
aç›ld›. Kap›y› yafll›, sempatik birisi açt›. Bize dedi ki: "Kusura bakmay›n, sizi kap›da karfl›lamak isterdim.<br />
Ancak aya¤›m rahats›z. Siz meflihat makam›ndan geldiniz." Biz, meflihat makam›nda olacak kadar ahlaki<br />
bir yöne sahip miydik, bu, iflin bir yönü, ‹stanbul'dan geliyor olmam›z da bizi hâlâ meflihat makam›ndan<br />
saymalar› için bir sebep, bu da bir baflka yönü. Bu da bizi düflündürdü ve üzdü tabii.<br />
Dobriyan'a gittik, ‹smet Haciç'in yan›na. Bosna bizim için önemli oldu¤u gibi, biz de Bosna için<br />
önemliyiz. Haciç'in yan›na gitti¤imizde, oturdu¤u yerin arkas›nda tan›d›k bir resim gördük. Fatih'in,<br />
at›n›n üstünde flaha kalkt›¤› bir resimdi. Türk halk› oturakl› bir halkt›r. Pek bir yere gitmez, bir yere<br />
ç›kmaz. Rivayet olarak duydu¤unuz yerlere gidip, kendinizden bir fleyler buldu¤unuz zaman, siz onlardan<br />
birisiniz, onlar da sizden biri duygusunu yakal›yorsunuz. O dönemde ‹HH'n›n da çok ciddi emekleri<br />
vard›. Siyasi rant için kullanmak isteyenler vard›. Cengiz Çandar o s›rada Sabah'ta yaz›yordu. ‹HH ile<br />
ilgili yaz› yazmak istedi¤inde fiükrü Tufan engel oldu ve "‹HH sayesinde pek çok malzeme oradan<br />
buraya geçiyor" dedi. ‹HH'ya da buradan tekrar teflekkür etmek gerekiyor.<br />
H›rvatlar'›n bir hedefi vard›. Hersek'teki Boflnaklar'› flehrin d›fl›na atmak ve Bosna'daki H›rvatlar'›<br />
orada toplamak. Aliya, Bosna'daki H›rvatlar'›n flehrin d›fl›na ç›kmas›na raz› olmuyor. Çevresindekiler<br />
soruyorlar: "Bunlar bizi evlerimizden sürdü, onlar›n Bosna'dan ç›kmas›nda ne beis var?" Aliya, çok<br />
enteresan bir cevap veriyor: "Boban'›n yöntemleri bizim yöntemlerimiz olamaz, biz, hukuki bir grubuz,<br />
Boban’sa paramiliter bir grup, daha do¤rusu çetedir. Biz, hukuka ba¤l› bir orduyuz, onlar çetecidirler."<br />
Böyle düflünmesi Aliya'n›n, hem bir lider, hem bir hukukçu, hem de insan haklar›na ne kadar ba¤l› biri<br />
228
oldu¤unu gösterir. Böyle bir argüman karfl›s›nda, çevresindekilerin de söyleyece¤i çok fazla bir fley<br />
yoktur.<br />
Bir örnek daha vard›r. Stolaj'dan kovulmufl birisi Aliya'ya fena halde k›z›yor. "Neden?" diyor, "Onlar›n<br />
gitmesine engel oluyorsunuz?" Aliya da ona "Stolaj'a tekrar gitmek ister misin?" diye soruyor. "Tabii<br />
isterim. Evim orada." diye cevap verince "O halde, onlar burada kalmal›." diyor; "Onlar› burada<br />
oturtabilirsek, sen de evine gidebilirsin.” Bunlar savafl atmosferinde olan hadiseler. ‹nsanlar›n heyecanlar›,<br />
savafl atmosferinde yükselebilir. Ama lider olan, bilge olan kiflinin, so¤ukkanl›l›¤›n› ve yol gösterici<br />
özelli¤ini kaybetmemesi, o ortamda da mant›kl› karar verebilmesi gerekiyor. Ordusuna, askerlerine<br />
sürekli paramiliter de¤il, hukuka ba¤l› ordular olmalar› gerekti¤ini anlat›yor. "Zay›flara eziyet etmeyin,<br />
halk bir ordudan korkarsa onun gücü azal›r. Hangi ordu halk›n› korkutuyorsa o ordu güçlü de¤ildir."<br />
diyor. Foynitsa'da iki papaz öldürülmüfltü. Papazlar› bir Boflnak'›n öldürdü¤ü ortaya ç›k›yor. ‹nsanlar<br />
bunu yad›rgam›yor. "Ne olmufl, bizden de bir sürü imam öldürülüyor, kad›nlar›m›z›, çocuklar›m›z›,<br />
insanlar›m›z› her gün öldürüyorlar" diye düflünüyorlar. Ancak Aliya flöyle diyor: "Köprülerimizi y›kt›lar,<br />
camilerimizi tahrip ettiler, hadi bunu onlara ödetelim mant›¤› yanl›flt›r. Bunlar kimler? Bu papazlar,<br />
ustafladan, yani o çetelerden de¤il ki; böyle düflünmek, bizi bir yerlere götürmez. Biz, insanlar›n<br />
kendilerine ait hissettikleri bir ordu olmal›y›z. O takdirde yenilmez olabiliriz."<br />
Son bir olay nakletmek istiyorum Aliya'dan. fiöyle anlat›yor:<br />
"Ülkemde garip fleyler oluyor. ‹nsanlar›m› ziyaret ediyorum. Bana diyorlar ki, 'Yiyece¤imiz, içece¤imiz,<br />
silah›m›z yok.' Ben, bu cümlelerden sonra onlardan flunu beklerdim: 'Çok çal›fl ve bize bunlar› temin<br />
et.' Hay›r, asla demiyorlar. Bunun ard›ndan flöyle diyorlar: 'Pes etme! Biz, bu halde de yaflama gücüne<br />
sahibiz, diren, sak›n pes etme!' Ben, ne cevap verece¤imi flafl›r›yorum. Yan›mdaki insanlardan bir k›sm›<br />
bile bunun mant›ks›z oldu¤unu söyleyebilir. Hayat ve mant›k konusunda felsefe yapmak istemiyorum,<br />
ama mant›kl› davranmamakla kazançl› ç›kt›¤›m›z fikrinde hepimiz hem-fikir olmal›y›z. E¤er mant›kl›<br />
olsayd›k, 1992 Nisan'›n›n sonunda veya May›s'›n›n bafl›nda teslim olmam›z gerekiyordu, mant›k, bunu<br />
söylüyordu. Dünyan›n bütün mant›¤› bize karfl›yd› ve biz, flimdi mant›ks›z insanlar›z. Ne yeterli yiyece¤imiz,<br />
ne de cephanemiz var, ancak yine de savaflaca¤›z ve kazanaca¤›z."<br />
Bu, sadece Bosna için de¤il, bizim için de bir derstir. Dünyadaki hayat›n daha iyi olmas› gerekti¤i<br />
konusunda bir fikri olanlara da derstir. Yaflanan hayattan flikayetlerimiz vard›r. Çok kiflinin flikayetleri<br />
var. Çok az insan yaflananlardan mutlu. O halde bu hayat› daha iyi yaflamak, hem insani hem f›tri anlamda<br />
daha yaflan›r k›labilmek için, Aliya'n›n dedi¤i manada mant›ks›z olmak gerekiyor.<br />
Son olarak, flehid çocuklar› ile ilgili sözleriyle bitirmek istiyorum. fiehid çocuklar›n› ziyaret ediyor.<br />
Duygusal bir an. Pek ço¤unun babas›n› tan›yor, tan›masa da zaten Aliya gibi birisi, çocuklar›n gözlerinden<br />
bunu rahatl›kla okuyabilir. Onlarla görüfltükten sonra flöyle diyor:<br />
"fiehidler bizim en iyilerimizdir, ama art›k bizimle de¤illerdir. Kalplerimizde yafl›yorlar. Bu çocuklar›n<br />
babalar›n›n yerlerini alamay›z, ama onlara s›cakl›¤›m›z› ve ilgimizi sunabiliriz."<br />
fiehid çocuklar›na dönerek diyor ki:<br />
"fiehid çocuklar›, muhteflem babalara sahip olmalar› ve ailelerini onurlu bir ifl için yitirmeleri<br />
229
dolay›s›yla özel bir sayg›y› hak ediyorlar."<br />
Diyebilirdi ki, baban›z›n kan›n› yerde koymayaca¤›z, size bakaca¤›z, merak etmeyin... Bunlar›n<br />
hiçbirini demiyor. Muhteflem babalara sahip olmak... Bunu diyor. 10-12 yafl›nda bir çocu¤u bundan daha<br />
fazla mutlu edecek ne olabilir ki? Bu, çok incelikli bir fleydir.<br />
Bosna, böyle muhteflem bir lidere sahip oldu¤u; Müslümanlar, böyle muhteflem bir insan›n Müslüman<br />
oldu¤u; ça¤›m›z da, böyle muhteflem bir insan› bar›nd›rd›¤› için onur duymal›d›r.<br />
Rahmetle an›yoruz.<br />
230
ULUSLARARASI<br />
AL‹YA ‹ZZETBEGOV‹Ç SEMPOZYUMU<br />
SONUÇ B‹LD‹R‹S‹<br />
231
Ba¤c›lar Belediyesi taraf›ndan 11-12 Ekim 2008 tarihlerinde ‹stanbul'da düzenlenen<br />
Uluslararas› Aliya ‹zzetbegoviç Sempozyumu'nda flu neticelere var›lm›flt›r:<br />
1. Aliya ‹zzetbegoviç'in ça¤›n›n insan› olarak anlafl›l›p anlat›lmas›. Bunun için;<br />
a. Aliya'n›n kitaplar›n›n ve görüfllerinin de¤iflik dillere çevrilmesi.<br />
b. Aliya ile ilgili bilimsel toplant›lar›n, kültürel çal›flmalar›n, sanatsal ürünlerin ve araflt›rmalar›n<br />
artt›r›lmas›.<br />
c. Aliya'n›n Do¤u ve Bat› Aras›nda ‹slam adl› eserinin Türkçe'ye yeniden ve yetkin bir flekilde<br />
çevrilmesi.<br />
2. Aliya ‹zzetbegoviç ile ilgili ikinci bir sempozyumun sayg›n kurulufllar›n katk›s› ve iflbirli¤i ile Bosna-<br />
Hersek'te gerçeklefltirilmesi.<br />
3. Bosna'n›n karfl› karfl›ya oldu¤u sorunlar›n azalt›lmas› ve çözümlerin yürürlü¤e konulmas› için gerekli<br />
çal›flmalar›n tüm dünyada yap›lmas›; bununla ilgili diplomatik, siyasi ve hukuki giriflimlerin<br />
h›zland›r›lmas›.<br />
4. Bosna Savafl›'n›n halen devam eden bireysel ve toplumsal sorunlar›n›n ve sonuçlar›n›n çözümü için<br />
insani ve sosyal yard›m çal›flmalar›n›n ço¤alt›lmas›.<br />
5. Aliya'n›n fikirlerinin ve bar›fl idealinin yayg›nlaflmas› için;<br />
a. Uluslararas› düzeyde çal›flmalar yapacak Aliya [Bar›fl] Araflt›rmalar› Merkezi'nin veya<br />
Enstitüsü'nün kurulmas›.<br />
b. Var olan düflünce kurulufllar› ve araflt›rma merkezleri ile iflbirli¤ine gidilmesi.<br />
c. Gazi Hüsrev Üniversitesi ad›yla bir üniversitenin kurulmas›.<br />
d. Türkiye'de Aliya ile ilgili kültür unsurlar›n›n ço¤alt›lmas›.<br />
6. Aliya'n›n öngördü¤ü bir dünyan›n gerçekleflmesine katk› sa¤lamas› için;<br />
a. Her y›l verilecek uluslararas› camiada prestijli bir Uluslararas› Aliya Bar›fl Ödülü'nün tesisi.<br />
b. Aliya ile ilgili nitelikli bilimsel yar›flmalar›n düzenlenmesi.<br />
7. Türkiye ve Bosna aras›ndaki iliflkilerin çeflitlendirilmesi, bu noktada;<br />
a. STK'lar›n, belediyelerin, kültürel ve sosyal kurumlar›n görev üstlenmesi.<br />
b. Ö¤renci de¤ifliminin lise, üniversite ve enstitüler düzeyinde planlan›p uygulanmas›.<br />
233
ÖZGEÇM‹fiLER<br />
Özgeçmifller alfabetik s›raya göre dizilmifltir.<br />
235
ADAMR JERKOVIC<br />
(Bosna-Hersek Devlet Arflivleri Müdürü)<br />
Adamir Jerkovic Bosna Hersek'in pek çok ödüle mazhar olmufl önde gelen siyaset<br />
adam› ve yazarlar›ndan biridir. Siyasi hayat›na bafllamadan önce Bosna televizyonlar›nda<br />
politika yorumcusu olarak çal›flm›flt›r. 1997 y›l›nda Aliya ‹zzetbegoviç kendisini dan›flman›<br />
olarak atam›flt›r. ‹zzetbegoviç emekli olduktan sonra Adamir Jerkovic Bosna-Hersek<br />
Cumhurbaflkanl›¤› Konseyi Baflkan› Beriz Belkic'in dan›flman› olarak görev yapm›flt›r.<br />
Ortak kurumlar›n oluflturuldu¤u dönemlerde Bosna-Hersek Cumhurbaflkanl›¤› ilk sözcüsü<br />
olarak görevini sürdüren Jerkovic daha sonra Bosna-Hersek Post Bank Baflkanl›¤›, Kamu<br />
‹ktisadi Teflekkülleri, PTT Baflkan Yard›mc›l›¤› ve Bosna-Hersek Federasyonu<br />
Hükümetlerinde dan›flman olarak çal›flm›flt›r. fiu an Bosna-Hersek Federasyonu Arfliv<br />
Müdürü olarak görevini sürdürmektedir. Jerkovic'in romanlar›n›n yan› s›ra [Bosnia here<br />
and now, Alija at close quarters] Dayton Andlaflmas›'n›n 10. Y›l› münasebetiyle yay›mlad›¤›<br />
üç ciltlik bir Aliya ‹zzetbegoviç biyografisi bulunmaktad›r. Bu eser Dayton süreci<br />
sonras›nda Bosna'n›n yap›land›r›lmas›n› ve Aliya ‹zzetbegoviç'in bu çalkant›l› süreçteki<br />
rolünü konu almaktad›r.<br />
ADNAN SMAL<br />
(Makedonya Merhamet ve Yardımlama Dernei Bakanı)<br />
Kosova savaındaki performansıyla tarihe geçen insanî yardım tekilatı Merhamet<br />
Kültür ve Yardımlama Dernei Bakanıdır. Bata Makedonya olmak üzere Arnavutluk<br />
ve Kosova'da da faaliyetlerde bulunan Merhamet Dernei balkanlardaki en aktif sivil<br />
toplum örgütüdür. Aynı zamanda Logos-A isimli bir yayınevi sahibi olan smaili, Mehmet<br />
Akif ve daha birçok Türkiyeli yazarın Arnavut diline kazandırılmasını salamıtır. Adnan<br />
smaili Aliya zzetbegoviç'in en önemli temsilcilerinden ve takipçilerinden birisidir.<br />
AHMET DEMRHAN<br />
(Yazar)<br />
1995'te Bo¤aziçi Üniversitesi Sosyoloji Bölümü'nden mezun olan yazar uzun y›llar<br />
çeflitli gazete, dergi ve televizyonlarda çal›flt›. Marmara Üniversitesi Sosyal Bilimler<br />
Enstitüsü'nde Dinler Tarihi ve Hollanda, Rotterdam Erasmus Üniversitesi Felsefe<br />
Bölümü'nde yüksek lisans program›n› takip etti. Hollanda'da bünyesinde "Hollanda Türk<br />
Yazarlar Kulübü" ve "Türk Akademisyenler Birli¤i" gibi birimleri de bar›nd›ran Türkevi<br />
Araflt›rmalar Merkezi ile Avrupal› Türk Demokratlar Birli¤i (UETD) adl› sivil kurum<br />
örgütlerinde gönüllü hizmetlerde bulunmufltur. Merkezi ‹stanbul'da bulunan Kitap A.fi.<br />
adl› yay›n kuruluflunun dan›flmanl›¤›n› da yürüten Demirhan, Hollanda'da Türkçe yay›mlanan<br />
Do¤ufl ve Rijnmond Do¤ufl adl› gazetelerin de haber müdürlü¤ünü yapm›flt›r. Tezkire,<br />
Avrupa Günlü¤ü ve Yar›n gibi dergilerde gündemi felsefî-teolojik aç›dan de¤erlendiren<br />
yaz›lar yay›mlamaktad›r. Heidegger, Kierkegard ve modernlik üzerine Türkçe yay›mlanm›fl<br />
eserleri bulunmaktad›r. TOK‹'de çal›flmaktad›r.<br />
237
ALEV ERKLET<br />
(Dr. ‹stanbul Metropolitan Planlama)<br />
1962 Ankara do¤umludur. ‹lk, orta ve lise ö¤renimini TED Özel Ankara Koleji'nde<br />
tamamlad›. 1982'de Hacettepe Üniversitesi Edebiyat Fakültesi Sosyoloji Bölümü'nü bitirdi<br />
ve 1983'te ayn› bölümde araflt›rma görevlisi olarak çal›flmaya bafllad›. Yüksek lisans›n›<br />
"Ça¤dafl Sosyal De¤iflme Teorilerinin S›n›flanmas›na ‹liflkin Bir Deneme" bafll›kl› tezi ile<br />
1985'te; doktoras›n› ise, "Ortado¤u'da Modernleflme ve ‹slami Hareketler" bafll›kl› teziyle<br />
1996'da tamamlad›. 1997-2000 y›llar› aras›nda K›r›kkale Üniversitesi Fen-Edebiyat Fakültesi<br />
Sosyoloji Bölümü'nde yard›mc› doçent olarak görev yapan Erkilet'in, Ortado¤u'da<br />
Modernleflme ve ‹slami Hareketler, Ele Geçirilemeyen Toprak Kuzey Kafkasya, Elefltirellikten<br />
Uyuma, Toplumsal Yap› ve De¤iflme Kuramlar›: Sorokin, Parsons, Dahrendorf, Metron<br />
adl› kitaplar› ve aralar›nda Aliya ‹zzetbegoviç'in Tarihe Tan›kl›¤›m adl› otobiyografisinin<br />
de bulundu¤u (Ahmet Demirhan ve Hanife Öz ile birlikte; Klasik Yay›nlar› 2003) çeflitli<br />
çevirileri vard›r. 2006-2007 y›llar›nda Tarihî Yar›mada Koruma Amaçl› Kentsel Tasar›m<br />
Projesi'nin sosyal araflt›rmalar›n› yürüten Erkilet, halen toplumsal de¤iflme, kent ve siyaset<br />
sosyolojisi alan›nda çal›flmalar›n› sürdürmektedir. 1997 y›l›nda Baflbakanl›k Aile Araflt›rma<br />
Kurumu için yap›lan Metropolde Kariyer Meslekleri ve Aile Yap›s› Temelinde Yaflama<br />
Tarzlar› (Ankara Örne¤i) araflt›rmas›nda (1998'de yay›mlanm›flt›r); 2007 y›l›nda ise ayn›<br />
kurum için yap›lan Medya Profesyonellerinin Aile Alg›s› araflt›rmas›nda (yay›n aflamas›nda)<br />
görev ald›.<br />
AL RIZA ABAY<br />
(Prof. Dr. Sakarya Üniversitesi Fen-Edebiyat Fakültesi Sosyoloji Bölümü Ö¤retim Üyesi)<br />
1.1.1952'de Bolu-K›br›sc›k'ta do¤du. 1974 y›l›nda Akçakoca Lisesi’nden mezun oldu.<br />
Lisans›n› Marmara Üniversitesi (‹.Y.‹.E)'nde 1979 y›l›nda tamamlad›. ‹stanbul Üniversitesi<br />
Sosyal Bilimler Enstitüsü'nden 1988 y›l›nda (Organizasyon ve ‹flletme Politikas› Ana<br />
Bilim Dal›'nda) yüksek lisans derecesini, yine ‹stanbul Üniversitesi Sosyal Bilimler<br />
Enstitüsü'nden 1993 y›l›nda (Sosyal Yap› Sosyal De¤iflme Ana Bilim Dal›'nda) doktora<br />
derecesini ald›. M.E.B.'e ba¤l› orta dereceli okullarda ö¤retmenlik yapmakta iken, 1994<br />
y›l›nda SAÜ Fen-Edebiyat-Fakültesi Sosyoloji Bölümü'ne Yard. Doçent olarak atand›.<br />
1997 y›l›nda Yönetim ve Çal›flma Sosyolojisi Anabilim Dal›'nda Sosyoloji Doçenti olan<br />
Ali R›za Abay, 2005 y›l›nda da SAÜ Fen-Edebiyat-Fakültesi Sosyoloji Bölümü Toplumsal<br />
Yap› ve De¤iflme Anabilim Dal›'na Profesör olarak atand›. Halen Sakarya Üniversitesi<br />
Fen Edebiyat Fakültesi Sosyoloji Bölümü Ö¤retim üyesi ve Sosyoloji Bölüm Baflkan›'d›r.<br />
Abay'›n; e¤itim, göç, flehirleflme, endüstrileflme, aile, sivil toplum, sosyal sorunlar, halk<br />
kültürü, yoksulluk, yafll›l›k, sosyal hizmetler konular›nda çok say›da bilimsel çal›flmas›<br />
mevcuttur.<br />
238
BAHADIR SLAM<br />
(Dr.)<br />
Ankara'da do¤du. Sakarya Atatürk ilkokulu, TED Ankara Koleji ve Ankara Üniversitesi<br />
T›p Fakültesi'nden mezun oldu (1986). Ankara Nümune Hastanesi H›z›r Acil Servisi'nde<br />
ve Sa¤l›k Bakanl›¤› Tedavi Hizmetleri Genel Müdürlü¤ü'nde çal›flt›. Türkiye Acil Yard›m<br />
ve Kurtarma Hizmetleri Projesi'nin haz›rlanmas›nda görev ald›. Özel poliklinik iflletmecili¤i<br />
yapt›. Türkiye ve Bosna Hersek, H›rvatistan, Sancak, Pakistan, Suudi Arabistan, Ürdün,<br />
Suriye gibi ülkelerde salg›n hastal›k, savafl ve göç gibi acil t›bbi yard›m gerektiren alanlarda<br />
aktif hizmette bulundu. Hekimlik mesle¤ini yak›ndan ilgilendiren adalet, hürriyet, bar›fl,<br />
kardefllik, insan haklar›, demokrasi gibi kavramlar›n hayata geçirilmesi amac›yla sivil<br />
toplum kurulufllar›n›n gönüllü çal›flmalar›na kat›ld›. Türkiye'yi ve yak›n çevresini<br />
gözlemleme imkan› buldu. Çeflitli dergilerde bu konularda yaz›lar› yay›mland›. Bosna<br />
Dayan›flma Grubu, Sa¤l›k Der ve Memur-Sen'e ba¤l› Sa¤l›k-Sen 'in kurucu üyelerindendir.<br />
Halen Ankara'da Sa¤l›k Bakanl›¤› bünyesinde pratisyen hekim olarak çal›flmaktad›r.<br />
BERDAL ARAL<br />
(Doç. Dr. Fatih Üniversitesi Uluslararas› ‹liflkiler Bölümü)<br />
Berdal Aral 1963 y›l›nda Tarsus'ta do¤du. Ankara Üniversitesi Siyasal Bilgiler Fakültesi<br />
Uluslararas› ‹liflkiler Bölümü'nden 1985 y›l›nda mezun oldu. 1987 y›l›nda Uluslararas›<br />
Hukuk Alan›'nda yüksek lisans ve doktora çal›flmas› yapmak üzere ‹ngiltere'ye gitti.<br />
Yüksek lisans›n› Kent Üniversitesi'nde, doktora çal›flmas›n› ise 1994 y›l›nda Glasgow<br />
Üniversitesi'nde tamamlad›. Halen Fatih Üniversitesi Uluslararas› ‹liflkiler Bölümü'nde<br />
doçent olarak görev yapmaktad›r. Berdal Aral'›n Uluslararas› Hukuk, ‹nsan Haklar›,<br />
Avrupa Birli¤i ve Türkiye'nin D›fl Politikas› konular›nda Türkçe ve ‹ngilizce makaleleri<br />
bulunmaktad›r.<br />
BÜLENT YILDIRIM<br />
(‹HH Genel Baflkan›)<br />
1967 Erzurum do¤umludur. ‹stanbul Üniversitesi Hukuk Fakültesi'nden mezun oldu.<br />
Uzun y›llar çeflitli sivil toplum kurulufllar›nda çal›flmalarda bulundu. Savafl, iflgal ve do¤al<br />
afetlerin yafland›¤› co¤rafyalarda insani yard›m çal›flmalar› yürüttü. Halen ‹HH ‹nsani<br />
Yard›m Vakf› Genel Baflkanl›¤›n› yürütmektedir. Evli ve 4 çocuk babas›d›r.<br />
239
CEMALETTIN LATIC<br />
(Prof. Dr. Saraybosna Üniversitesi ‹lahiyat Fakültesi)<br />
Cemalettin Latic, 1957 y›l›nda Gornji Vakuf yak›nlar›ndaki Pridvorci'de do¤du.<br />
Saraybosna'daki Gazi Hüsrev Bey Medresesi'ni bitirmifltir. Daha sonra Saraybosna ‹lahiyat<br />
Fakültesi'ni ve Felsefe Fakültesi'ni bitirmifltir. Zagreb Üniversitesi Felsefe Fakültesi'nde<br />
yüksek lisans›n› tamamlam›flt›r. "Kur'an ‹fadelerinin Biçimi" konulu tez ile 1999 y›l›nda<br />
‹lahiyat Fakültesi'nde doktoras›n› tamamlam›flt›r. Preporod isimli ‹slam Bilgilendirme<br />
Gazetesi'nin Genel Yay›n Yönetmeni Yard›mc›l›¤› ve Muslimanski Glas (Müslüman Sesi)<br />
ve Ljiljan (Zambak) isimli haftal›k gazetelerin de 1990 y›l›ndan 94 y›l›na kadar Genel Yay›n<br />
Yönetmeli¤i'ni yapt›. Aliya ‹zzetbegoviç ile beraber Boflnak Radyo Televizyonu'nu organize<br />
etti. Bosna Hersek Yazarlar Birli¤i'nin ve merkezi Riyat'ta olan Dünya Müslüman Yazarlar<br />
Birli¤i'nin üyesidir. fiu an Saraybosna ‹lahiyat Fakültesi'nde Tefsir Anabilim Dal›'nda doçent<br />
olarak çal›flmaktad›r. Bununla beraber Novi Pazar'daki ‹slam Pedagoji Akademisi'nde tefsir,<br />
Novi Pazar Üniversitesi Filoloji Fakültesi'nde ise Edebiyat dersleri vermektedir.<br />
CEVAT ÖZKAYA<br />
(Mazlumder ve Bosna Dayan›flma Vakf› Eski Baflkan›)<br />
1954 y›l›nda Samsun'un Çarflamba kazas›nda do¤du. ‹lk ve orta okulu Çarflamba'da,<br />
liseyi Perflembe Ö¤retmen Okulu’nda okudu. 1974 y›l›nda ‹stanbul E¤itim Enstitüsü<br />
Türkçe bölümünü bitirdi. Çok k›sa bir süre ö¤retmenlikten sonra, 1976 y›l›nda bas›n<br />
hayat›na at›ld›. Ayl›k P›nar Dergisi'nin yaz› iflleri müdürlü¤ünü yapt›. 1979 y›l›nda<br />
kurulan P›nar Yay›nlar›'n›n kurucular› aras›nda yer ald›. Bosna'da savafl›n bafllamas›yla<br />
birlikte oluflturulan Bosna Dayan›flma Grubu'nun kurucular› aras›nda yer ald›. Daha<br />
sonra Dayan›flma Vakf› ad›n› alan bu grubun 2000 y›l›na kadar baflkanl›¤›n› yapt›. 2005<br />
y›l›nda ‹nsan Haklar› Derne¤i Mazlum-Der'in genel baflkanl›¤›nda bulundu. fiu anda ayl›k<br />
kültür, siyaset dergisi Umran'›n genel yay›n yönetmenli¤i ile sorumlu yaz› iflleri müdürlü¤ünü<br />
yapmaktad›r.<br />
HILMO NEIMARLIJA<br />
(Dr. Bosna-Hersek Demokratik Eylem Partisi Meclis Üyesi)<br />
1950 y›l›nda do¤mufltur. Saraybosna'da e¤itim görmüfltür. Gazi Hüsrev Medresesi'ni<br />
bitirmifltir. Sosyoloji bölümünde lisans›n› tamamlam›flt›r. Felsefe bölümünde yüksek<br />
lisans ve doktora yapm›flt›r. Bosna Hersek'te Preporod isimli ‹slami gazetenin ve ‹slam<br />
Birli¤i Yay›nevi'nin genel müdürü olarak görev yapm›flt›r. Preporod gazetesinin Yay›n<br />
Müdürü olarak, Bosna Hersek Müslüman Entelektüelleri ile Yugoslavya Komünist<br />
Rejimi'nin temsilcileri aras›nda 1979 y›l›nda gerçekleflen ilk aç›k polemi¤in aktörüydü.<br />
1990 y›l›nda Preporod Boflnak Kültür Toplulu¤u'nun çal›flmalar›n› yenileyen Boflnak<br />
Entelektüeller Grubu'nda yer al›yordu. Bosna Hersek'te kurulan ‹slam Birli¤i Meclisi'nin<br />
ilk baflkan› seçildi. 1998 y›l›nda Bosna Hersek Parlamentosu'nda milletvekili oldu. ‹lahiyat<br />
Fakültesi'nde; Sosyolojiye Girifl, Din ve Toplum ve Tarih Felsefesi dersleri vermektedir.<br />
240
HÜSEYN HATEM<br />
(Prof. Dr. ‹stanbul Üniversitesi Hukuk Fakültesi)<br />
1939 y›l›nda ‹stanbul'da do¤an Hüseyin Hatemi, mezun oldu¤u ‹stanbul Hukuk<br />
Fakültesi'nde 1960'tan itibaren fahri ve kadrolu asistanl›k yapt›. Doktora, doçentlik,<br />
profesörlük derece ve ünvanlar›n› ayn› ünivers itede alan Hatemi'nin doktora tezi, ‹ slam<br />
hukuku ile mukayeseli olarak vak›f kurma iflleri, doçentlik tezi ise hukuka ve ahlâka<br />
ayk›r›l›k kavram› üzerine oldu. Profesörlük çal›flmas›nda medeni hukukta tüzel kiflili¤i<br />
ele ald›. ‹slam düflüncesi ve hukuk konusunda 40'a yak›n telif ve çeviri kitab› bulunan<br />
Hatemi, ‹stanbul Üniversitesi Hukuk Fakültesi Medeni Hukuk Ana Bilim Dal›'ndan emekli<br />
oldu. Halen ayn› üniversitede görevini sürdürüyor.<br />
HÜSEYN KANSU<br />
(TBMM 22. Dönem ‹stanbul Milletvekili)<br />
1950 ‹stanbul do¤umlu, ‹stanbul Üniversitesi ‹flletme Fakültesi Pazarlama Bölümü'nden<br />
mezun oldu. Boflnakça, ‹ngilizce ve Frans›zca biliyor. Sümerbank ve Türkiye Kalk›nma<br />
Bankas› (DES‹YAB) Uzman Yard›mc›s›, Özel Sektörde Yönetici ve ‹hracat Dan›flman›,<br />
Dayan›flma Vakf› (Bosna, Sancak, Kosova) Kurucu Üyesi, ‹stanbul ‹l Genel Meclis Üyesi,<br />
XX. Dönem ‹stanbul Milletvekili. Evli, 4 çocuk babas›d›r.<br />
ISMAIL BARDHI<br />
(Dr. Hebrew Union College-Jewish Institu of Religiun)<br />
Ismail Bardhi Southern California Üniversitesi Sivil Kültür ve Din Merkezi, ‹slami<br />
Çal›flmalar Bölümü'nde misafir ö¤retim görevlisidir. Üsküp'teki e¤itimini tamamlad›ktan<br />
sonra Ankara Üniversitesi'nde yüksek lisans ve doktora dereceleri alm›flt›r. Arnavutça<br />
yay›mlanm›fl pek çok eseri bulunmaktad›r. Gençlik dönemlerinde Aliya ‹zzetbegoviç ile<br />
yak›n dostlu¤u olmufltur. Türkçe, Boflnakça, ‹ngilizce ve Arapça bilmektedir. Makedonya<br />
merkezli çeflitli dinî topluluklar aras›nda yürütülen diyalog çal›flmalar›n›n baflat aktörlerinden<br />
biridir.<br />
ISMET KASUMAGIC<br />
Mesle¤i Metalürji Mühendisli¤i olan Prof. Dr. ‹smet Kasumagic, 1928 y›l›nda<br />
do¤mufltur. ‹lkokul öncesinde Gazi Hüsrev Bey Camii Mektebi'nde e¤itimine bafllam›fl,<br />
liseyi fieriat Lisesi'nde okumufl, hem fen bilimleri hem de medrese ilimlerini tahsil etmifltir.<br />
Üniversiteyi Metalurji Mühendisli¤i alan›nda Slovenya'da tamamlayan ‹smet Bey, 1943'te<br />
Genç Müslümanlar Cemiyeti'ne kat›lm›flt›r. Aliya ‹zzetbegoviç ile yak›n iliflkileri olan<br />
Kasumagic, 1983 y›l›nda komünist sistem taraf›ndan 10 y›l hapse mahkum edilmifltir.<br />
1990 y›l›nda SDA'n›n kurulmas›nda aktif rol alan Kas›magiç, Bosna Hersek Bilim ve<br />
Teknoloji Bakanl›¤› ve Bihaç Üniversitesi Rektörlü¤ü görevlerini yürütmüfltür.<br />
241
KASIM TRNKA<br />
(Prof. Dr. Bosna-Hersek Anayasa Mahkemesi Baflkan›)<br />
1939 y›l›nda Saraybosna'da do¤du. Saraybosna Hukuk Fakültesi'nde yüksek lisans ve<br />
doktoras›n› Anayasa Hukuku alan›nda tamamlad›. 1976 y›l›nda Mostar'daki Hukuk<br />
Fakültesi'nde ö¤retim üyeli¤ine bafllad›. ‹ki dönem bu fakültenin dekanl›¤›n› yürüttü.<br />
Bihaç'ta kurulan Hukuk Fakültesi'nin kurucu üyeleri aras›nda bulundu. 1999 y›l›ndan beri<br />
de bu okulda Anayasa Hukuku dersleri vermektedir. Bunun yan›nda Zagreb ve Banya<br />
Luka'da hukuk, Saraybosna Üniversitesi'nde de Siyaset Bilimi dersleri vermektedir.<br />
Anayasa Hukuku ve Siyaset Bilimi alan›nda yay›mlanm›fl yüzün üzerinde akademik<br />
çal›flmas› bulunmaktad›r. Pek çok Anayasa Komisyonu'nda, Bilimler ve Sanatlar Akademisi<br />
Hukuk kurullar›nda görev alm›flt›r. 1991 y›l›ndan sonra Bosna-Hersek'in ba¤›ms›z bir<br />
devlet olma sürecinde anayasa hukuku uzman› olarak görev alan Trnka, Washington ve<br />
Dayton Andlaflmalar› da dahil olmak üzere pek çok anlaflman›n haz›rlanmas›nda ve<br />
neticelendirilmesinde görev alm›flt›r. 1993 y›l›nda Adalet Bakan›, 1994 y›l›nda H›rvatistan<br />
Büyükelçisi ve 1998 y›l›nda da Bosna-Hersek Cumhurbaflkanl›¤› Anayasa Dan›flmanl›¤›<br />
yapm›flt›r. 2002 y›l›nda Bosna-Hersek Federasyonu Anayasa Mahkemesi Yarg›c› olan<br />
Trnka, iki dönem Anayasa Mahkemesi Baflkan Yard›mc›l›¤› yapm›flt›r.<br />
LEVENT KORKUT<br />
(Dr. Hacettepe Üniversitesi Siyaset Bilimi ve Kamu Yönetimi Bölümü)<br />
Hacettepe Üniversitesi Siyaset Bilimi ve Kamu Yönetimi Bölümü Ö¤retim Üyesi ve<br />
Uluslararas› Af Örgütü Uluslararas› Yönetim Kurulu Üyesi Dr. Levent Korkut, Uluslararas›<br />
‹liflkiler hocas›d›r. Uluslararas› hukuk alan›nda dersler vermektedir. Di¤er ilgi alanlar›<br />
aras›nda insan haklar› teorisi ve prati¤i, insan haklar› ihlalleri say›labilir.<br />
LÜTF SUNAR<br />
(Arfl. Gör. ‹stanbul Üniversitesi Sosyoloji Bölümü)<br />
‹stanbul Üniversitesi Sosyoloji Bölümü'nde doktora e¤itimine devam etmektedir.<br />
Sosyal Bilimlerde Metodolojik Problemler, Sosyolojik Teoride Öteki Sorunu ve emperyalizm<br />
üzerine çal›flmalar yapmaktad›r. Bu alanlarda pek çok makalesi bulunan Sunar, halen<br />
‹stanbul Üniversitesi Sosyoloji Bölümü'nde araflt›rma görevlisi olarak görevine devam<br />
etmekte ve New York Üniversitesi'nde misafir araflt›rmac› olarak çal›flmalarda bulunmaktad›r.<br />
242
MAHMUT H. AKIN<br />
(Arfl. Gör. Selçuk Üniversitesi Sosyoloji Bölümü)<br />
1981 y›l›nda Karaman'da do¤du. ‹lk ve orta ö¤renimimi Karaman'da tamamlad›. 2003<br />
y›l›nda Uluda¤ Üniversitesi Fen-Edebiyat Fakültesi Sosyoloji Bölümü'nden mezun oldu.<br />
2003-2004 E¤itim-Ö¤retim y›l›nda Selçuk Üniversitesi Sosyal Bilimler Enstitüsü Sosyoloji<br />
Ana Bilim Dal›'nda yüksek lisans e¤itimine bafllad›. Ayn› e¤itim-ö¤retim y›l›nda Selçuk<br />
Üniversitesi Fen-Edebiyat Fakültesi Sosyoloji Bölümü Genel Sosyoloji ve Metodoloji<br />
Ana Bilim Dal›'na Araflt›rma Görevlisi olarak atand›. 2005 y›l›nda yüksek lisans e¤itimini<br />
bitirdi. Halen, Selçuk Üniversitesi Sosyal Bilimler Enstitüsü Halkla ‹liflkiler ve Tan›t›m<br />
Ana Bilim Dal› Araflt›rma Yöntemleri Bilim Dal› doktora program›nda doktora e¤itimine<br />
devam etmektedir.<br />
MEHMET KOÇAK<br />
(Gazeteci)<br />
Trabzon ‹mam Hatip Lisesi mezunudur. Almanya Robetmayer Schule Okulu'nda<br />
Alman Kültürü ve Almanca dil e¤itimini baflar›yla tamamlam›flt›r. Tercüman Gazetesi’nin<br />
1982-1986 aras›nda Almanya'n›n Baden Württenberg Eyaleti ve ‹sviçre temsilcili¤ini<br />
yapt›. 1986-1990 aras› Türk Federasyonu bas›n Müflavirli¤i, 1990-1996 y›llar› aras› Zaman<br />
Gazetesi D›fl Politika Muhabirli¤i, 1996-1999 y›llar› aras›nda, merkezi Almanya'n›n Köln<br />
fiehri'nde bulunan ‹slamische Gemenschaft'ta Milli Görüfl (‹slam Toplumu Milli Görüfl)<br />
Genel Baflkan Bas›n Müflaviri görevlerinde bulundu. 2007-2008 y›l›nda ‹stanbul'un sanayi<br />
bölgelerinden Had›mköy Belediyesi'nin Genel Koordinatör'lü¤ünü yapt› ve halen özel bir<br />
flirkette dan›flmanl›k yapmaktad›r. Varflova Pakt›'n›n tarihe kar›flmas›, Sovyetler'in da¤›lmas›<br />
ile Kafkaslar ve Balkanlar'da bozulan dengeleri ve meydana gelen olaylar› bir gazeteci<br />
olarak yakinen takip eden Mehmet Koçak 1993-1995 y›llar› aras›nda Bosna, Kosova,<br />
Makedonya baflta olmak üzere Balkan Ülkelerinde bulundu. Çeçen-Rus Savafl› s›ras›nda,<br />
Çeçenistan'a girmeyi baflararak Çeçen direniflinin lideri rahmetli Cevher Dudayev ve eski<br />
Cumhurbaflkanlar›ndan rahmetli Selimhan Yandarbiyev, Aslan Mashadov ile röportajlar<br />
yapm›fl ve bölgedeki incelemeleri ile Türk kamuoyunu bölgede yaflananlar hakk›nda<br />
bilgilendirmifltir. Afrika K›tas›nda yaflanan iç savafllarla kabile çat›flmalar›n› yerinde<br />
inceleme f›rsat› buldu ve yazd›¤› Mehdi Hareketi'nden ‹slam Devrimine Sudan adl›<br />
kitab›nda tarihten günümüze Sudan'da yaflananlar› ve ‹slam ‹nk›lab›'n›n gerçekleflme<br />
sürecini de¤erlendirdi. Halen çeflitli internet sitelerinde d›fl politika yaz›lar› ve Türkiye'deki<br />
geliflmeleri de¤erlendiren köfle yaz›lar› yazmaktad›r.<br />
243
MUHARREM SEVL<br />
(Dr., TRT-INT Kanal Koordinatörü)<br />
Bayburt do¤umlu olan Muharrem Sevil üniversiteyi Ankara'da okudu. Kamu Yönetimi<br />
ve Siyaset Bilimi yüksek lisans›n› ve sosyoloji doktora program›n› tamamlad›. Doktora<br />
tezi; Türkiye'de Modernleflme ve Modernlefltiriciler ad› ile Vadi Yay›nlar› taraf›ndan<br />
yay›mland›. Ayr›ca, Türk Düflünce Hayat› (Hece Yay›nlar›) ve Ben Bleuyum: Aflka Dair<br />
Yaz›lar (‹nsan Yay›nlar›) adl› kitaplar› vard›r. 1987 y›l›nda TRT'de 'TV Prodüktörü' olarak<br />
göreve bafllad›. TRT'de Televizyon Program Müdür Yard›mc›l›¤› ve Televizyon Dairesi<br />
Baflkanl›¤› görevlerinde bulundu. Halen TRT'de çal›flmaktad›r. Sevil çeflitli televizyon<br />
projeleri ile ödüller alm›flt›r. Bunlardan "K›rkambar" 1993 y›l›nda Türkiye Yazarlar Birli¤i<br />
'Y›l›n Kültür Program› Ödülü'nü, "Mekânlar, Zamanlar" 1995 y›l›nda Türkiye Gazeteciler<br />
Cemiyeti 'Y›l›n En ‹yi Belgesel Program› Ödülü'nü, "Bir Mekân Binbir Tafl; Mardin"<br />
1999 y›l›nda 12. Ankara Uluslararas› Film Festivali'nde 'Profesyonel Belgesel Film'<br />
dal›nda ‹kincilik Ödülü; INEPO 8. Uluslararas› Çevre Proje Olimpiyat› 'Görüntülü Bas›n<br />
Jüri Özel Ödülü'nü ve "Asya'n›n Kandilleri" isimli yap›m› da ‹slam Ülkeleri TV Programlar›<br />
Festivali, 2006 Y›l› Belgesel Dal›'nda "Alt›n Anka Ödülü"nü kazanm›flt›r.<br />
RAT KÜÇÜK<br />
(Prof. Dr. Marmara Üniversitesi ‹lahiyat Fakültesi)<br />
1947 y›l›nda Antalya'da do¤du. Konya Yüksek ‹slam Enstitüsü'nden mezun olduktan<br />
sonra bir müddet lise ö¤retmenli¤i ve idarecili¤i görevinde bulundu. Erzurum Yüksek<br />
‹slam Enstitüsü'nde ö¤retim üyeli¤i ve idarecilik yapt›. Doktoras›n› Marmara Üniversitesi<br />
Sosyal Bilimler Enstitüsü'nde tamamlad›. Halen Marmara Üniversitesi ‹lahiyat Fakültesi'nde<br />
dekan olarak görev yapmaktad›r. ‹lahiyat konular›nda yay›mlanm›fl Sevgi Medeniyeti,<br />
Riyazü's-Sâlihîn Tercemesi ve fierhi adl› eserleri bulunmaktad›r.<br />
RECEP ENTÜRK<br />
(Prof. Dr. Fatih Üniversitesi Kamu Yönetimi Bölümü)<br />
Halen Fatih Üniversitesi ‹ktisadi ve ‹dari Bilimler Fakültesi Kamu Yönetimi Bölümü'nde<br />
ö¤retim üyesi ve ‹SAM'da araflt›rmac› olan Prof. Dr. Recep fientürk, lisans e¤itimini Marmara<br />
Üniversitesi ‹lahiyat Fakültesi'nde (1986) tamamlad›ktan sonra, ‹stanbul Üniversitesi Edebiyat<br />
Fakültesi Sosyoloji Bölümü'nde mast›r yapm›fl (1988) ve ayn› bölümde asistan olarak çal›flmaya<br />
bafllam›flt›r (1988-89). Doktoras›n› Amerika'da Columbia Üniversitesi Sosyoloji Bölümü'nde<br />
yapm›flt›r (1998). Doktoras›n› bitirdikten sonra ‹SAM'da araflt›rmac› olarak çal›flmaya bafllam›flt›r.<br />
Daha sonra Atlanta'da Emory Üniversitesi Hukuk Fakültesi'nde misafir araflt›rmac› olarak<br />
insan haklar› konusunda araflt›rma yapm›flt›r (2002-2003). 2005 y›l›nda British Academy'nin<br />
davetlisi olarak Oxford Brookes Üniversitesi Sosyal Bilimler ve Hukuk Fakültesi'nde ‹nsan<br />
Haklar› konusundaki çal›flmalar›n› yürütmüfl ve ayn› konuda ‹ngiltere'nin çeflitli üniversitelerinde<br />
konferanslar vermifltir. Türkçe, ‹ngilizce ve Arapça kitap ve makaleleri vard›r. Kitaplar›: Türk<br />
Düflüncesinin Sosyolojisi: F›k›h'tan Sosyal Bilimlere, ‹nsan Haklar› ve ‹slam: Sosyolojik ve<br />
F›khî Yaklafl›mlar, Malcolm X, Malcolm X: es-Sîra az-Zâtiyye, Narrative Social Structure:<br />
Hadith Transmission Network 610-1505, Yeni Din Sosyolojileri, Toplumsal Haf›za: Hadis<br />
Rivayet A¤› 610-1505, Modernleflme ve Toplumbilim.<br />
244
SADIK YALSIZUÇANLAR<br />
(Yazar)<br />
1962 tarihinde Malatya'da do¤du. Hacettepe Üniversitesi Türk Dili ve Edebiyat›<br />
bölümüne girdi. 1983 y›l›nda mezun oldu. 1987 y›l›nda TRT Kurumu'nun açt›¤› prodüktörlük<br />
s›nav›n› kazanarak TRT ‹zmir Televizyonu'na yard›mc› prodüktör olarak tayin edildi.<br />
Halen TRT Ankara Televizyonu E¤itim Kültür Programlar› Müdürlü¤ü'nde prodüktör<br />
olarak görev yap›yor. ‹lk kitab› fiehirleri Süsleyen Yolcu, 1986 y›l›nda Birlik Yay›nlar›<br />
aras›nda ç›kt›. Ve ayn› y›l Türkiye Yazarlar Birli¤i'nin y›l›n hikayecisi ödülünü kazand›.<br />
Alegorik ve soyut bir öykü dilinin çarp›c› örneklerinin yer ald›¤› bu kitab›yla edebî<br />
çevrelerde ad› k›smen duyuldu. Ana yaz› u¤rafl›s› öykü olmas›na karfl›n roman, masal,<br />
deneme, araflt›rma ve söylefli türlerinde ürünler verdi. Yals›zuçanlar'›n bas›lm›fl k›rk› aflk›n<br />
kitab› bulunuyor. Edebî u¤rafllar›n›n yan›s›ra Yals›zuçanlar, sinema ve televizyonun<br />
do¤as›na iliflkin kimi elefltirel teorik kitaplar da kaleme alm›flt›r. Yazar›n kimi belgeselleri<br />
yurtiçi ve d›fl›nda çeflitli ödüller ald›, festivallere kat›ld›.<br />
SENADIN LAVIC<br />
(Prof. Dr. Saraybosna Üniversitesi Siyaset Bilimi Bölümü)<br />
1965'te Konjic, Bosna-Hersek'te do¤du. Saraybosna Üniversitesi Siyaset Bilimi<br />
Fakültesi'nde metodoloji profesörü olarak görev yapmaktad›r.<br />
STJEPAN GABRIEL MESTROVIC<br />
(Prof. Dr. Texas A&M Üniversitesi Sosyoloji Bölümü)<br />
Dr. Stjepan Gabriel Mestrovic Amerika'n›n önemli sosyologlar›ndan ve savafl suçlar›<br />
konusunda görüfllerine baflvurulan uzmanlar›ndand›r. Ebu Garib hapishanesinde yaflanan<br />
iflkence olaylar› ile ilgili davalarda ve eski Yugoslavya'da yaflananlar› soruflturmakla<br />
görevlendirilen uluslararas› mahkemede görev alm›flt›r. Türkiye'de Duyguötesi Toplum<br />
ve Uygar Barbarl›k isimli kitaplar› ile tan›nan Prof. Stjepan Mestrovic 1991 y›l›ndan beri<br />
Texas A&M Üniversitesi'nde Sosyoloji Profesörü olarak ders vermektedir. Mestrovic<br />
daha önce Harvard ve Syracuse Üniversitelerinden çeflitli dereceler alm›flt›r. Amerikal›<br />
meflhur heykelt›rafl Ivan Mestrovic'in torunudur. Mestrovic'in ilgilendi¤i alanlar aras›nda<br />
sosyoloji teorisi, klasik sosyolojik düflünce, t›p sosyolojisi, zihinsel tedavi sosyolojisi, din<br />
sosyolojisi, zihinsel tedavi hukuku, postmodernzim, kültürel çal›flmalar, Do¤u Avrupa,<br />
Rusya ve Balkanlar bulunuyor.<br />
245
SÜLEYMAN GÜNDÜZ<br />
(Dr. Bosna-Hersek Dayan›flma Vakf› Eski Baflkan›)<br />
1961 Çaykara do¤umludur. Atatürk Üniv. Difl Hekimli¤i Fakültesi'nden sonra, Sakarya<br />
Üniversitesi'nde Sosyoloji Master'› yapm›flt›r. Cumhurbaflkan› Bosna Özel Dan›flman›<br />
olarak görev de yapan Gündüz, Dayan›flma Vakf› Kurucu Üyesi ve Baflkanl›¤›, Bosna-<br />
Hersekliler Kültür ve Yard›mlaflma Derne¤i Baflkanl›¤›, fiehristanbul Derne¤i Kurucu<br />
Üyesi olarak da aktif görevler alm›flt›r. Foto¤raf sanatç›s›, sinema yönetmeni, gazeteci<br />
ve yazar olan Gündüz, Büyük De¤iflim Partisi ve AK Parti Kurucu Üyesi'dir ve 22. Dönem<br />
Sakarya Milletvekilli¤i yapm›flt›r.<br />
ABAN AL DÜZGÜN<br />
(Prof. Dr. Ankara Üniversitesi ‹lahiyat Fakültesi)<br />
1989'da Ankara Üniversitesi ‹lahiyat Fakültesi'nden mezun oldu. Ayn› Fakültede Hint-<br />
Alt k›tas›ndaki modernist hareketlerle ilgili olarak Yüksek Lisans çal›flmas›na bafllad›.<br />
Teziyle ilgili olarak SOAS'ta (Londra) araflt›rmalarda bulundu. "Nesefî ve ‹slam<br />
Filozoflar›nda Allah-Alem ‹liflkisi" bafll›kl› teziyle doktoras›n› tamamlad›. 1999'da Doçent<br />
oldu. 2000-2001 Akademik y›l›nda ö¤retim üyesi de¤iflimi program› çerçevesinde<br />
Gregoryan Üniversitesi'nde (Roma); 2003-2004 ö¤retim y›l›nda ise Georgetown<br />
Üniversitesi'nde (Washington, DC) görev yapt›. 2005'te profesör oldu. 2007'de Fulbright<br />
Bilim adam› olarak Amerika'da Birmingham Southern College'da (Alabama) görev yapt›.<br />
Montevallo, Miles College, Samford ve Alabama Üniversitelerinde ders ve seminerler<br />
verdi. A.Ü. ‹lahiyat Fakültesi Dergisi ve Online Kelam Araflt›rmalar› Dergisi'nin efl<br />
editörlü¤ünü yapmaktad›r. Halihaz›rda Ankara Üniversitesi ‹lahiyat Fakültesi Kelam<br />
Anabilim Dal› Baflkanl›¤›'n› yürütmektedir. Allah ve ‹nsan Tasavvuru; Kelam'da Yöntem;<br />
Haçl› Seferleri S›ras›nda Do¤u-Bat› ‹liflkileri; Bat›'da ‹slam ‹maj›; Tabiat ve Tarih Teolojisi,<br />
Ça¤dafl Dünyada Din; Uluslararas› ‹liflkilerde Dinin Rolü, temel çal›flma alanlar›d›r.<br />
Arapça, ‹ngilizce ve Almanca bilmektedir.<br />
ABAN ÇALI<br />
(Prof. Dr. Selçuk Üniversitesi Uluslararas› ‹liflkiler Bölümü)<br />
fiaban H. Çal›fl. 1964 Çumra do¤umludur. Lisans e¤itimini Ankara Üniversitesi Siyasal<br />
Bilgiler Fakültesi, Kamu Yönetimi Bölümü'nde tamamlad›. MEB bursuyla gitti¤i ‹ngiltere'de<br />
Reading ve Nottingham üniversitelerinden s›ras›yla Yüksek Lisans ve Doktora derecelerini<br />
ald›. 2002'de doçent, 2008'de profesör oldu. 2003'ten bu yana Konya Selçuk Üniversitesi<br />
Uluslararas› ‹liflkiler Bölüm Baflkan›. Avrupa Birli¤i Araflt›rma ve Uygulama Merkezi<br />
Müdürü. 2008 itibar›yla YÖK Baflkan› Dan›flmanl›¤›'na atand›. Hayalet Bilimi ve Hayali<br />
Kimlikler Neo Osmanl›c›l›k, Özal ve Balkanlar, Türkiye-Avrupa Birli¤i ‹liflkileri Kimlik<br />
Aray›fl› Politik Aktörler ve De¤iflim, Türkiye'nin D›fl Politika Gündemi, Uluslararas›<br />
Örgütler ve Türkiye gibi eserleri vard›r.<br />
246
TAHSN GÖRGÜN<br />
(Prof. Dr. ‹SAM)<br />
1961 y›l›nda Sivas'ta do¤du. Sivas ‹mam-Hatip Lisesi'ni bitirdikten sonra Ankara Üniversitesi<br />
‹lahiyat Fakültesi'nde lisans e¤itimi yapt› (1984); 'Elmal›l› Hamdi Yaz›r'›n Görüflleri ve ‹lim<br />
Felsefesi' bafll›kl› bir bitirme tezi haz›rlad›. 1985 y›l›nda Türkiye Diyanet Vakf›'n›n burslu<br />
ö¤rencisi olarak Almanya'ya gitti; Berlin Freie Universitaet'de Sprache, Handlung und Norm<br />
(Dil, Davran›fl ve Hüküm) bafll›kl› tezi ile F›k›h Usulü ve Felsefe doktoras› yapt›. 1995 y›l›nda<br />
Türkiye'ye dönerek ‹SAM'da araflt›rmac› olarak çal›flmaya bafllad›. 2004 y›l›nda doçent oldu.<br />
Almanya'da bulundu¤u süre içinde orada yaflayan Türkler'in dinî, pedagojik ve toplumsal<br />
meseleleri ile ilmî olarak ilgilendi. Türkiye Diyanet Vakf› ‹slam Araflt›rmalar› Merkezi'nde<br />
(‹SAM), araflt›rmac› ve yönetim kurulu üyesi olarak çal›flmalar›n› sürdürmekle birlikte, halen<br />
(2005 y›l› Ekim ay› itibariyle) Almanya'da Frankfurt Goethe Üniversitesinde misafir hoca olarak<br />
bulunmaktad›r. Temel ilgi alanlar›, F›k›h Usulü, Osmanl› dönemi ve Meverâünnehir a¤›rl›kl›<br />
olmak üzere ‹slam Düflünce Tarihi; Felsefenin Dil, Bilgi, Ahlak, Tarih, Siyaset, Bilim, Toplum<br />
gibi muhtelif konular› yan›nda Kur'an araflt›rmalar›; Osmanl›-Bat› iliflkileri ve Osmanl›'n›n Bat›'ya<br />
tesiri; bu çerçevede Bat› Felsefesi Tarihi; Alman ‹dealist Felsefesi ve Hermeneutik'tir. Bunlar›n<br />
yan›nda Avrupa Birli¤i s›n›rlar› içinde yaflayan Müslümanlar'›n meseleleri ile Ça¤dafl Türk ve<br />
‹slam Düflüncesi, hem mevzu hem de ifltirak alan› olarak ilgi alan›n›n merkezinde bulunmaktad›r.<br />
Arapça, Almanca, ‹ngilizce ve Frans›zca bilmektedir. Üzerinde çal›flt›¤› projeler: ‹bn Haldun'un<br />
Toplum Metafizi¤i, Avrupa'n›n Sosyo-Politik Oluflumunda Osmanl› Tesiri, ‹mam fiafii'nin<br />
Düflünce Sistemi ve ‹slam Düflüncesi ‹çindeki Yeri, Abdülaziz el-Buhari'de Anlam Kavram›,<br />
Osmanl› Medresesi'nde ‹lim ve E¤itim Anlay›fl›n›n Felsefî Temelleri, Nizâm-› Alem Kavram›;<br />
Kad› Abdülcebbar'›n Düflünce Sistemi; Hermeneutik ve Dil Felsefesi, ‹slam ve Bat›<br />
Medeniyetleri'nin Mukayesesi (bilgi, varl›k, toplum ve siyaset anlay›fllar› aç›s›ndan).<br />
YASN AKTAY<br />
(Prof. Dr. Selçuk Üniversitesi Sosyoloji Bölümü)<br />
1990'da ODTÜ Sosyoloji Bölümü'nden mezun oldu.1993'te, Political and Intelectual<br />
Disputes on the Academisation of Religious Knowledge isimli tezi vererek, Yüksek Lisans;<br />
1997'de, Body, Text, Identity: The Islamist Discourse of Authenticity in Modern Turkey isimli<br />
tezle ayn› bölümden doktora ald›. 1999 Kas›m'›nda Uygulamal› Sosyoloji anabilim dal›nda<br />
Doçent oldu. Türkiye Bilimler Akademisi'nin 2001 y›l› Doktora-Sonras› bursuyla University<br />
of Utah bünyesinde Mormonlar'›n ifl ahlak› ile Anadolu'daki yeni giriflimcilerin ifl ahlaklar›<br />
aras›nda karfl›laflt›rmal› bir çal›flma yapt›. 2003-2004 Ö¤retim y›l›nda ABD'de University of<br />
Maine'de Sosyal Sorunlar ve Sosyal De¤iflim ile Orta Do¤u Sosyolojisi dersleri verdi. 1992-<br />
2000 y›llar› aras›nda Vadi Yay›nlar› Genel Yay›n Yönetmenli¤i yapt›; 1991'den beri<br />
yay›mlanmakta olan Sosyal Bilimler, Düflünce ve Siyaset Dergisi Tezkire'nin Genel Yay›n<br />
Yönetmenli¤ini; 2003 y›l›ndan beri yay›mlanmakta olan Sivil Toplum Dergisi'nin Efl-Editörlü¤ünü<br />
yürütüyor. 2005 y›l›nda Kurumlar Sosyolojisi Anabilim Dal›'nda Profesör olan Aktay, halen<br />
Yeni fiafak Gazetesi'nde de yazmaktad›r. Sosyoloji, yorumsamac›l›k, siyaset ve siyaset felsefesi,<br />
toplumsal de¤iflim üzerine bir çok kitap ve makalesi bulunmaktad›r. Kitaplar›ndan baz›lar›:<br />
Postmodernizm ve ‹slam, Küreselleflme ve Oryantalizm (A. Topçuo¤lu ile, 1996); Din Sosyolojisi<br />
(M. Emin Köktafl'la, 1998); Türk Dil’inin Sosyolojik ‹mkan› (1999); Modern Türkiye'de Siyasi<br />
Düflünce, 6. Cilt-‹slamc›l›k (editör. 2004)<br />
247