01.10.2023 Views

GAPŞehir Dergisi 10

Güneydoğu Anadolu Bölgesinin saklı kalmış zenginliklerini görünür kılan GAP Şehir Dergisi; 10. Sayısı ve dopdolu içerikleriyle huzurlarınızda olmayı sürdürüyor

Güneydoğu Anadolu Bölgesinin saklı kalmış zenginliklerini görünür kılan GAP Şehir Dergisi; 10. Sayısı ve dopdolu içerikleriyle huzurlarınızda olmayı sürdürüyor

SHOW MORE
SHOW LESS

Create successful ePaper yourself

Turn your PDF publications into a flip-book with our unique Google optimized e-Paper software.

Tüm Dünyada yankı uyandıracak bir keşif!

Hz. ibėhim'in

Harran'da yaşadığı ev bulundu

sayfa

6

L

I

Y

:

4

SAY

I

:1

GAPGündem

Gazetes n n Ücrets z ek d r

2 0 2 3

0




10

26

Akalın: 14 Yıl Önce Söylediğimiz gibi

“Harran Yok Olmasın”

Müzeye dönüştürülecek Diyarbakır Cezaevinde

11 bin 300 yıllık yapı kalıntıları sergilenecek

46

78

Ömer Bakır'ın Anlatımıyla Şanlıurfa'da Bakırcılık Mesleği

Hayatlı evlerde hayat vardı ve hayat güzeldi

08 Hz. İbrahim’in Urfa’daki İzleri

13 Kürkçüoğlu: Hz. İbrahime Hürmeten

Harran’daki Bu Yangını Söndürelim

16 Yazmacı: Hz. İbrahim’in Evi İle İlgili

En Kısa Sürede Yeni Adımlar Atılacak

24 Lezzet şehri Gaziantep'te

“GastroANTEP Kültür Yolu Festivali”

28 Mardin, deprem felaketine rağmen

8 ayda 300 bin ziyaretçi ağırladı

30 Kilis'in Depremzede Eserlerinde

Restorasyon Çalışmaları Devam Ediyor

32 1. Uluslararası Şanlıurfa Kültür ve

Turizm Buluşmaları Yoğun İlgi Gördü

38 Dualar Eşliğinde Buğday Hasadı

GAP Şehir

Kültür • Şehir ve Turizm Dergisi

YIL: 4 SAYI: 10 2023

EKİM - KASIM - ARALIK

İMAJ REKLAM Basın Yayın

Tanıtım Org. San. Tic. Ltd. Şti.

Adına İmtiyaz Sahibi

Veysel POLAT

SORUMLU YAZI İŞLERİ MÜDÜRÜ

Seyfullah POLAT

GENEL KOORDİNATÖR

Ali UÇAN

EDİTÖR

İshak POLAT

Hukuk Danışmanı

Altıparmak-Avcı Avukatlık Ortaklığı

GAP Gündem Gazetes Yerel Sürel Ücrets z Ek

Dergide yayınlanan yazılar sadece yazarların görüşlerini taşır. Yazıların içeriklerinden ve görüşlerinden

yazarları sorumludur.


94

98

Şehir üzerine bir deneme

İstanbul Resimleriyle Ünlü Urfalı Bir Ressam:

Abdurrahman Aksoy ve Urfa Anıları

40 Göbeklitepe Buğday Şenliği

Damaklarda Unutulmaz Tatlar Bıraktı

52 Sıfır Atık Marketler Bakanlık Tarafından Örnek Gösterildi

60 Haliliyeli gençler, Turnuvalardan madalyalarla dönüyor

68 Çocuklar Oyuncak Müzesini Çok Sevdi

74 KARAMEK Kursiyerleri Eserleriyle Göz Dolduruyor

84 Eyyübiye'nin Makus Talihi

Modern Konutlarla Tersine Dönüyor

64 Edebiyat ve Medeniyet İnsanı,

“Mehmet Kurtoğlu”

96 Turist Rehberleri ve Rehber Adayları

TUREB Uygulama Gezisinde Buluştu

Yayın Danışma Kurulu

Prof.Dr.Mehmet ÖNAL

Prof.Dr.Hasan AKAN

Doç.Dr.Hüseyin ŞEYHANLIOĞLU

Cuma AĞAÇ

İbrahim E.EMİROĞLU

İshak POLAT

Mehmet KURTOĞLU

M.Ali ABAKAY

Ömer DAĞCI

Selami YILDIZ

Temsilcilerimiz

Adıyaman / Zeynel A. KIYMAZ

Ankara / E.Ali AKAY

Batman / M. Fatih Fatih

Diyarbakır / Üzeyir YILMAZ

Gaziantep / İbrahim Halil AYCAN

İstanbul / Yahya GÜL

Mardin / Nezir GÜNEŞ

Konya / İbrahim ÇİÇEKÇİ

Bursa / Mehmet YILDIZ

İLETİŞİM

GAPGündemi Gazetesi

Yenişehir Mh. Recep Tayyip Erdoğan Bulvarı

Öncedağ Apt. Kat:2 No:9

Haliliye / ŞANLIURFA

Tel: (0.414) 316 96 52

Mail: bilgi@gapgundemi.com

www.gapgundemi.com

TASARIM

TASARIM

BASKI

/ProtasarimPR

www.protasarim.com


Hz. İbrahim'in Urfa'da ne işi var !

Veysel POLAT

1 yıldır devam eden “Hz. İbrahim'in Harran'da ailesiyle birlikte

y a ş a d ı ğ ı e v i n b u l u n d u ğ u ” b i l i m s e l a ç ı k l a m a v e

değerlendirmelerine karşı; Urfa'da öne sürülen inkarcı-baştan

savıcı tez…

başlarken

Tarihe, arkeolojinin ortaya koyduğu hakikate, kültürel mirasa,

İslama, dine ve Hz.İbrahim'e; onun varlığıyla anlam kazanmış

Urfa'nın hala direnebilmesine karşı açığa çıkan Nemrudi bir

kin ile:

“Ne işi var Hz. İbrahim'in Urfa'da”

“Tarihte Hz. İbrahim diye biri de yok!”

“Tarihteki Ur, Urfa değil.. Irak'ta, Basra'ya yakın bir yer”

“Avrupalıların yazdığı bilimsel bir makale var mı?”

“Urfa'nın her yeri tarihi eser. Hepsine sahip çıkılamaz ki!”

“Kimse kanunlara, yasaya uymuyor ki..”

“Kimse görevini yapamıyor”

“Devletin gücü yetmiyor…”


umhuriyetimizin 100.

CYılı… Şanlıurfa, belki 100

yılda bir yakalayabileceği

bir fırsat yakalamış; 57 Üyeli

İslam İşbirliği Teşkilatı (İİT)

tarafından “2023 İslam Dünyası

Turizm Başkenti” seçilmiş.

Peygamberler Şehri Şanlıurfa'da,

bu müjdenin sevincini

yaşadığımız aynı günlerde ise 10

yılı aşkın bir süredir Harran'daki

kazı çalışmalarını yöneten

Prof.Dr.Mehmet Önal

“Hz.İbrahim'in Harran'da

yaşadığı evi tespit ettik, ama

üzerinde gecekondular var” diye

feryat ediyor.

(Prof.Dr. Mehmet Önal; Harran

Üniversitesi Arkeoloji Bölüm

Başkanı. Aynı zamanda Kültür ve

Tabiat Varlıklarını Koruma Kurulu

Bölge Başkanı. Harran'daki

eserlerin gün yüzüne çıkması için

yıllardır çırpınan bir isim)

Prof.Dr.Önal'ın açıklama ve

feryadına cevaben; Hz.İbrahim'in

evinin de yer aldığı, Harran Sur

içindeki tarihi SİT alanına,

sadece 2023 yılı içinde 70'den

fazla gecekondu dikildi…

Bunların içinde Bakan Ertuğrul

Günay döneminde Kültür ve

Turizm Bakanlığı tarafından

kamulaştırılan ve daha sonra

mülkiyeti Şanlıurfa Büyükşehir

Belediyesi'ne devredilen,

geleneksel toprak evler de vardı.

Bunlar da yıkıldı ve yerine beton

gecekondular yapıldı.

Hz.Ömer döneminde kapılarını

sahabe ordusuna açan Harran…

İslam'ın Anadolu'ya giriş kapısı…

Siverek'te Koçali Baba ve 3

arkadaşı… O tarihlerden beri

Urfa'nın sinesine sardığı şehit

sahabeler.

Yine Türk-İslam tarihin başlangıç

noktalarından biri Harran. Emevi

döneminin bittiği, Abbasilerle

birlikte Horasan Ordusu'nun

karargah kurduğu şehir…

Malazgirt'ten 400 yıl önce…

Türklerden oluşan Horasan

Ordusunun Anadolu, Ortadoğu

ve Kuzey Afrika seferlerindeki

kışlası…

Nureddin Zengi, Selhattin

Eyyubi, Hayat-i Harrani, İbn-i

Teymiyye, Battani.. Binlerce

İslam alimi, bilgini ve

komutanlarını muhafaza eden,

İslam Medeniyetinin ilim merkezi

Harran…

Urfa, “Ufala ufala kambur

balığın sırtında bir pul kaldı”

2023 İslam Dünyası Turizm

Başkenti... Harran'da

Hz.İbrahim'in evinin yeri tespit

edildi… Tüm dünyayı ayağa

kaldıracak bu gelişmeyi;

şehrimizin yöneticileri duymadıgörmedi-bir

şey de yapmadı…

Üzerindeki gecekondunun

etrafına 70'den fazla yeni

gecekondu yapıldı.

Sözün özü: 2023 İslam Dünyası

Turizm Başkenti Şanlıurfa'da;

Hz.İbrahim'in evinin üzerine

beton döktük… Deprem oldu, sel

oldu, seçim oldu, e bir daha

seçim var…

Harran'da; Türk-İslam tarihinin

ve İnsanlığın ortak mirasına

karşı, Haçlı ve Moğollardan daha

yıkıcı – yok edici bir saldırı

mevcut!


ŞEHİR

Tüm Dünyada yankı uyandıracak bir keşif!

Hz. ibėhim'in

Harran'da yaşadığı ev bulundu

Harran Ören Yerinde 10 yıldır sürdürülen kazı çalışmalarına Başkanlık eden Harran

Üniversitesi Arkeoloji Bölüm Başkanı Prof. Dr. Mehmet Önal; 2023 yılının ilk günlerinde

GAPGündemi ekranlarında açıklamıştı müjdeyi…

ŞANLIURFA |

06

üjde, sitemle veya isyan

Mederek verilir mi? 3

semavi dinin ortak Atası

olarak kabul edilen Hz. İbrahim'in,

Harran'da yaşadığı evi tespit

ettiklerini “Sitem dolu” sözlerle ilk

kez kamuoyuna deklare etmişti

Önal.

Birinci derece SİT alanı olan

bölgede, yıllardır devam eden

kaçak yapılaşmaya isyan etmiş,

“Altını çizerek söylüyoruz. Hz.

İbrahim'in evini bile tespit ettik

ancak üzerinde gecekondular var.

Ben yetkililerin yerinde olsam bu

durum karşısında uyuyamam” diye

konuşmuştu.

Prof. Dr. Mehmet Önal'ın dünyaya

duyurduğu bu müjde; tüm

Türkiye'yi derinden sarsan ve

bölgede tarifsiz bir yıkıma sebep

olan 6 Şubat depremlerinin

ardından unutuldu. Haliyle

ülkemizde bir seferberlik başladı.

Devlet ve millet yaraların sarılması

için kenetlendi.

Haziran ayından itibaren hayat

normale, bizler de haberimize geri

döndük. Önce kir sahibi olmak

adına kısaca Harran'a ve sahip

olduğu potansiyele değinelim.

Daha sonra aradan geçen süre

zarfında Harran'da neler yaşandı?

Kamuoyu, Hz. İbrahim'in Evi ve

onun hatırasına yapılan Mescitlerle

ilgili ne tepki verdi? Bakanlık ve

ilgili diğer Kurumlar ne yaptı? Hep

birlikte okuyalım…


Hz.İbrahim'in Evi nasıl bulundu?

Tevrat ve İncil'de Hz. İbrahim'in

mekan belirtilerek Harran'da

yaşadığı ifadeleri üzerine kaynak

taraması yapan Harran

Üniversitesi Arkeoloji Bölüm

Başkanı Prof. Dr. Mehmet Önal;

M.S.380'li yıllarda Hac Yolculuğu

esnasında bölgeyi ziyaret eden ve

aktardığı notlarla tarihin ilk

seyahatnamesini yazmış olan

Kuzey Galyalı Egeria'nın

açıklamalarını baz alır. Egeria'nın

seyahatnamesinin ardından Arap

tarihçi Mesûdî'yi (D. 896 - Ö.

956), Arap yazar ve Devlet Adamı

İbn-i Şeddad'ı (D. 1145 - Ö.

1235) inceleyen Mehmet Önal,

Hz. İbrahim'in evinin Harran

Rakka Kapısı'nın 200 metre

kuzeyinde yer alan ve temel izleri

günümüze ulaşan Küçük Cami'nin

yakınında olabileceği ihtimali

üzerinde durur. Söz konusu

kalıntıların en net görsel kaynağı

ise 1. Dünya Savaşı öncesi tüm

bölgeyi Arkeolog sıfatıyla

fotoğraayan ve Türkleri

düşmanlığıyla bilinen meşhur

İngiliz kadın casus Gertrude Bell

tarafından kayda alınmıştır. Bugün

fotoğrafta yer alan kalıntıların

üzerinde gecekondular mevcut.

ESKİ HALİ (1911) YENİ HALİ (2023)

Kazıların yapılabilmesi ve İbrahim

Peygamberin evini açığa

çıkarabilmesi için gecekondu

yapıların kamulaştırılması

gerekiyor.

Harran'daki muazzam potansiyel

Çivi yazılı tabletlerde tarihi MÖ.

2250 yıllarına uzanan; Tevrat ve

İncil'de adı Hz. İbrahim ile

zikredilen Harran; adını Hz.

İbrahim'in kardeşinden almıştır.

Haçlılara kök söktüren iki Aslan

Nûreddin Zengî ve Selâhaddîn-i

Eyyûbî'nin akıl hocası büyük İslam

Alimlerinden Hayât Bin Kays'ın

memleketidir. Hitit, Asur, Babil gibi

medeniyetlerin hatıralarını

barındırır. Emevilerin Son

Başkentidir. İbn-i Teymiyye, El

Battani ve Sabit Bin Kurra gibi

300'ün üzerinde bilim insanının

yetiştiği bir şehirdir. Asronomi

ilminin ve Sabiliğin Merkezidir.

Selçuklu, Beylikler ve Osmanlı

idarisine kadar önemini koruyup

bu günlere ulaşmıştır. İlçede 10

yıldır devam eden kazılarda sayısız

İslam eserinin yanı sıra, bölgenin

en büyük katedrali ve açığa

çıkarılmayı bekleyen farklı

arkeolojik bulgulara ulaşılmıştır.

Bir yanda yatırım, diğer yanda

yıkım

Kültür ve Turizm Bakanlığı

tarafından gönderilen milyonlarca

liralık kaynaklarla 10 yıldır

arkeolojik kazıların devam ettiği

UNESCO Dünya Mirası Geçici

Listesi'ndeki Harran'da; yıkım,

tahribat ve betonlaşma da hız

kesmeden devam ediyor.

Peygamberlerin yaşadığı, binlerce

yıl boyunca insanlık tarihine

damga vuran şahsiyetlerin yetiştiği

aziz topraklarda; kepçe ve beton

mikserleri dolaşıyor. Birinci derece

SİT alanı içinde yer alan Tarihi

İçkale'nin yanı başındaki Konik

Kubbe Evler, beton gecekondu

yapılmak üzere kepçelerle

yıkılırken; Kaymakamlık tarafından

kaçak inşaatlara vurulan mühürler

ilçe sakinleri tarafından kırılıyor.

İlçedeki kaçak yapılaşma; kazı

sezonunun açılışı için Harran'a

giden dönemin Valisi Salih

Ayhan'ın ziyareti esnasında dahi

devam etmiş, konuyla ilgili

görüşüne başvurduğumuz Ayhan,

“Tarihimizi koruyacağız. Buna

fırsat vermeyeceğiz. En ufak bir

duyumda muhakkak müdahale

edeceğiz” ifadelerine yer vermişti.

ŞANLIURFA |

07


Hz. İbrahim'in

Urfa'daki İzleri

GAPGündemi tarafından hazırlanan "Hz. İbrahim'in Evi ve Mescidi" konulu özel yayında,

önemli değerlendirmelerde bulunan Araştırmacı-Yazar Mehmet Kurtoğlu; Hz. İbrahim'in,

Urfa, Harran, Suruç ve Viranşehir ile güçlü bağları bulunduğuna dikkat çekti

ŞANLIURFA |

08

Mehmet KURTOĞLU

Araştırmacı Yazar

Sözlerine Hz. İbrahim'in

Urfave ' Harrandaki izlerini

açıklayarak

başlayanKurtoğlu, " Urfave

çevresindeki mekanlar Hz.

İbrahimve ailesi ile ilgili isimler

almışlardır. Hz. İbrahim'in Urfa ve

Harran ile ilişkisini en eski

kaynaklardan Tevrat'ta takip

edebiliriz. Tevrat'ta Hz. İbrahim'in

dedesinin adı 'Seruç' diye geçer.

Bugünkü Suruç adını İbrahim'in

dedesinden alır. Hz. İbrahim'in

annesinin adı Tella'dır. Viranşehir'in

eski Tella veya Tilla olarak geçer.

Viranşehir önceki adını Hz.

İbrahim'in annesinden alır. Hz.

İbrahim'in kardeşinin adı Haran'dır.

Haran, Tevrat'ta tek “R” ile yazılır.

Hz.Lut'un babasıdır. İbrahim'in

kardeşi Haran, Harran'da vefat

etmiştir. Bundan dolayı şehre

Harran adı verilmiş olması

muhtemeldir. İbrahim'in babası

Nahor Harran'da ölmüş ve buraya

gömülmüştür. Oğlu İshak, Harranlı

Rebeka ile evlenmiştir. Bugün

'Yakup Kuyusu' denilen yer

gerçekte Rebaka kuyusudur.

Tevrat'ta 'Rebeka Kuyusu' diye

geçer. Rebeka da bu kuyudan

omuzunda ve başında su

taşımıştır. Kardeşi kızları, Yakup

Peygamberin eşleri Rahel ve Lea

da bu kuyudan su taşımıştır. Yakup

bu kuyunun başında Rahel'e âşık

olmuş, onunla evlenmiştir.

Yakup'un Rahel'den olma oğlu

Yusuf ve Bünyamin Harran'da

doğmuştur” diyerek Urfa'ya bağlı

ilçelerin isim geçmişlerine değindi.


Evliya Çelebi'nin ifadesiyle

“İbrahim'in Nazargâhı”

2011 yılının UNESCO tarafından

Evliya Çelebi Yılı ilan edilmesini

hatırlatan Araştırmacı-Yazar

Mehmet Kurtoğlu, “Ben de dahil

olduğum bir projeye 'Evliya

Çelebi'nin izinde İbrahim'in

Nazargahı Urfa' adını koydum.

Sebebine gelince; Urfa'da Hz.

İbrahim'in çok güçlü izlerini

gördüm. Efsaneler, hikayeler,

mekanlar, şehirler… Evliya Çelebi

de bölgeyi gezerken Hz. İbrahim'in

bu izlerine dikkat çekmiştir.

Seyahatnamesinde Halep'e

'Peygamberler Şehri', Urfa'ya da

'İbrahim'in Nazargâhı' demiştir.

Yakın zamanda Harran'da Hz.

İbrahim'in Evi'nin bulunduğu

gündeme geldi. Ben yıllar önce

seyyah Ageria'da okumuştum Hz.

İbrahim'in evi ve kilisesinin

Harran'da olduğunu. Hz.

İbrahim'in 'Urfadan daha çok

Harranile güçlü ilişkisi vardır. Yine

İbni Cübeyr Harran'a girdiğinde

şehrin sıcaklığı yüzünden ilk anda

kötü düşüncelere kapılmış, sonra

şehrin Hz. İbrahim'in şehri

olduğunu düşünerek pişmanlık

duyup 'Hz. İbrahim'in Şehri' diye

selamlamıştır” sözleriyle

tarihçilerden ve seyyahlardan

anekdotlar paylaştı.

Urfa; hem Hz. İbrahim'in hem de

onun soyundan gelen diğer

Peygamberlerin hicret

güzergâhıdır

Urfa'nın, 2023 yılı İslam Dünyası

Turizm Başkenti seçildiğini

hatırlatan Kurtoğlu, "Maalesef bu

fırsatı değerlendiremedik. Harran'ın

3 ilahi din açısından İbrahim

Peygamber ile İslam dünyası

açısından ise Emeviler'in Başkenti

olması dolayısıyla ilgi ve dikkat

çeken bir yönü vardır. Ayrıca İslam

dünyasında Üniversitesi yani

Harran Okulu'yla ekol olmuştur.

Urfa'yı İslam Dünyası Başkenti

olarak tanıtmak istiyorsak, Hz.

İbrahimve Harranüzerinden

gitmeliyiz. Urfa; hem Hz.

İbrahim'in hem de Hz. İbrahim'in

soyundan gelen diğer

Peygamberlerin hicret güzergahıdır.

Urfa ile ilişkili 9 peygamberden

bahsedilmektedir. Evliya Çelebi'nin

Seyahatnamesine baktığınız

zaman Hz. İbrahim'in Urfa'daki

makamından bahseder. Diğer

Peygamberlerin Urfaile olan

ilişkisinden bahseder. Hz. İsa'nın

havarilerinin Urfa'da bir kilisede

'Rehavi' makamında ilahiler

okuduğunu söyler. Yine Hz. Davut

ile ilgili efsaneler anlatır. Bütün

bunlar İslam ve Urfatarihi

açısından önemli şeylerdir.

Emeviler'in Başkenti olması

yabana atılacak bir şey değildir.

Çünkü Emeviler İslam devlet ve

medeniyetinin kurucu unsuru

olmuşlardır. Harran'daki dini ve

kültürel zenginliği görmemek için

kör olmak gerekir” diye konuştu.

Sabiilerin Hz. İbrahim'i kabul

etmeme sebepleri

' Hz. İbrahimin Cedd'ül Enbiya

yani Peygamberlerin atası

olduğunu vurgulayan Kurtoğlu,

“Peygamberler tarihine baktığımız

zaman birçok Peygamber, Hz.

İbrahim'in soyundan gelmiştir. Bu

anlamda Hz. İbrahim; Yahudilik,

Hristiyanlık ve İslamiyet için çok

önemlidir. Hz. İbrahim'in bize

kazandırdığı çok şeyler vardır. Hz.

İbrahim; çok tanrılı dinlerden, tek

tanrılı dinlere geçişte akılcılığı öne

çıkarmıştır. Kur'an-ı Kerim'e

baktığımız zaman Hz. İbrahim'in

aklı ile Allah'ı bulduğunu görürüz.

Nemrut ile sözde ilahlığı hakkında

tartıştığında; Nemrut'un aciz

kaldığını, demagoji yaptığını

görürüz. Hz. İbrahim ise akılla ona

hakikati göstermiştir. Urfa'nın Hz.

İbrahim'in öne çıkardığı akılcılığa

bugün her zamankinden daha çok

ihtiyacı vardır. UrfaHümanist bir

şehirdir. Urfa mistik bir şehirdir.

Urfa dindar bir şehirdir. Fiziği de

metaziği de güçlü bir şehirdir.

Urfa'nın metaziğini çözmeden

şehri tanıyamaz, anlayamazsınız.

Urfa; Hz. İbrahim ile birlikte tevhit

akidesiyle tanışmıştır. Hz.

İbrahim'in kurban olgusu da çok

önemlidir. Hz. İbrahimgelene

kadar Sabiiler, Harran'da insanları

kurban ediyordu. Hz.

İbrahiminsan yerine hayvanın

kurban edileceği mesajını

getirmiştir. Bu, bana göre dinler

tarihinde bir devrimdir. Sabiilerin

birçok Peygamberi kabul edip Hz.

İbrahim'i kabul etmemelerinin

nedeni, inançlarındaki insanı

kurban etme ritüelini ortadan

kaldırmasıdır” dedi.

Urfa'da potansiyel var ancak

harekete geçecek irade yok…

Konuşmasının son bölümünde

Urfa'nın inanç turizmindeki

potansiyeline değinen Araştırmacı-

Yazar Mehmet Kurtoğlu, “Biz

Müslümanlar, Hz. İbrahim'in

hayatı üzerinde yeni bir felsefe

üretebiliriz. Urfave Harran'ın İslam

dünyasındaki yeri hakkında dünya

çapında eser ortaya koyabiliriz.

Urfa'nın bu potansiyeli var ancak

bunu harekete geçirecek bir iradesi

yok. Örneğin büyük lozof Soren

Kierkegaard, 'Korku ve Titreyiş' adlı

eserinde Hz. İbrahim'in İshak'ı

kurban edişi hikayesini (Tevrat'ta

İshak, Kur'an-ı Kerim'de ise İsmail)

trajik bir şekilde anlatır. Bundan

bir felsefe yaratmıştır. Stefan Zweig

'Rahel tanrıyla Hesaplaşıyor' adlı

hikayesinde Harranlı Rahel'i

anlatmıştır. Harran'dan binlerce

kilometre uzakta, Harran'ı

görmeden muhteşem eserlere imza

atan yazarlardan, Urfalılar ilham

almalıdırlar. Kültür, sanat ve

düşünceye önem vermelidirler. Hz.

İbrahim'in mirasına sahip

çıkmalıdırlar. Bu bağlamda

Urfa'nın İslam Dünyası Kültür

Başkenti olması ve dinler tarihi

açısından taşıdığı birikim ve

potansiyeli dünyaya tanıtmalıyız”

ifadeleriyle konuşmasını

tamamladı.

ŞANLIURFA |

09


Akalın:

14 yıl önce söylediğimiz gibi

Harran

Müslüm AKALIN

Araştırmacı Yazar - Hukukçu

Yok Olmasın

ŞANLIURFA |

10

arran'da virüs gibi

Hyayılmayı sürdüren kaçak

yapılaşma ve

betonlaşmanın yeni bir gelişme

olmadığını aktaran Arş.-Yazar Baro

eski Başkanı Av. Müslüm Akalın,

“2009 yılındaki çıkışımız ciddi bir

ses getirmiş ve dönemin Kültür

Bakanı Ertuğrul Günay Urfa'ya

gelmişti. Kendisi konuya büyük ilgi

gösterdi ve Suriçi'ndeki yapıların

kamulaştırılması için ödenek

sağlandı. Sonra konu saman alevi

gibi söndü, unutuldu. Geldiğimiz

noktada bırakın kaçak yapıların

yıkılmasını, tarihi yapıların

sökülerek inşaat malzemesi olarak

kullanıldığını görüyoruz” ifadelerine

yer verdi.

Harran'da yapılan yanlışların,

arkeoloji ve turizm eğitimlerinde

ders olarak okutulması gerektiğini

belirten Arş.-Yazar Baro eski

Başkanı Av. Müslüm Akalın,

“Öncelikle GAPGündemi'ne bu

konuyu kamuoyunun gündemine

taşıdığı için teşekkür etmek

isterim. Bir memleketin elinde

Harran gibi arkeolojik ve turistlik

mekân bulunması halinde, nelerin

yapılmaması gerektiğini hepimiz

öğrendik. Harran'ın bulunduğu

alan sadece arkeolojik bir alan

değil, turizm ve inanç turizmi

açısından da önemli. 2023 Yılı

İslam ülkeleri Turizm Başkenti olan

Şanlıurfa'da, bunun yeterince

işlenmediği ve desteklenmediğini

görüyoruz. Harran konusu çok eski

bir konu. Arkeolog Dr. Nurettin

Yardımcı tarafından Harran'da kazı

çalışmaları başlamıştı. Sonra

Prof.Dr. Mehmet Önal Hocamız

son 10 yıldır özveri ile Harran'da

özel çalışmalar yapıyor” diyerek

Önal'a Harran'a verdiği emekler

nedeniyle teşekkür etti.

“2009 yılında Harran'daki

tahribatı kamuoyuna taşıdık”

14 yıl önce 2009 yılında Kültür

Varlıklarını Koruma Kurulu Bölge

Üyesiyken Harran'daki tahribatı

kamuoyuna taşıdıklarını dile

getiren Akalın, “O yıllarda bir grup

arkadaşla birlikte 'Harran Yok

Olmasın' ismiyle bir platform ve

girişim kurduk. O zaman Eski

Ticaret ve Sanayi Odası'nın


salonunda belki Urfa tarihinin en

kalabalık STK organizasyonunu

düzenledik. O Toplantının sonuç

bildirgesinde Harran'ın turizm,

arkeoloji ve dini açıdan ne kadar

önemli olduğunu, buna sahip

çıkılması gerektiğini ve özellikle de

Harran'daki kaçak yapıların

önlenmesi için çok ciddi tedbirler

alınması hususunda

açıklamalarımız oldu” ifadelerine

yer verdi.

“Dönemin Kültür ve Turizm

Bakanı Ertuğrul Günay Urfa'ya

geldi”

Konunun o dönem kamuoyunda

geniş yankı uyandırdığını aktaran

Av. Müslüm Akalın, “Bunun

basında yer alması üzerine 2009

yılında dönemin Kültür ve Turizm

Bakanı Ertuğrul Günay Urfa'ya

geldi. Harran'daki alanı birlikte

gezdik. Bakan Günay, sağ olsun

Harran konusuna çok büyük bir ilgi

gösterdi. Suriçi alanında

kamulaştırmaların yapılması

suretiyle, mevcut yerleşimlerin Sur

dışına taşınması için bir devlet

kaynağı ayıracağını ifade etti.

Buradaki kurumlara ciddi bir

parada gönderildi. Ancak Harran

ile ilgili bu gelişme, daha sonra

devam ettirilemedi. Harran sonra

kendi kaderine terk edildi” diyerek

o günden bu yana Harran'ın çok

ciddi bir tahribat altında yok

olmayı sürdürdüğüne dikkat çekti.

“Devletin Mührü nasıl kırılabilir?”

Harran'a her gittiklerinde SİT

alanlarına yeni kaçak yapıların

yapıldığına şahit olduklarını

aktaran Akalın, “Bu Harran'ın

geleceği ve Şanlıurfa turizmi

açısından hiç iyi bir şey değil. Çok

açık ve net bu iş Kaymakamlığın

denetimindedir. Kültür Varlıkları

Koruma Kurulu'nun da bu konuda

etkisi vardır. Onlar raporu

hazırlarlar, bilgi notunu

Kaymakamlığa sunarlar. Gereğini

kaymakam yapar. Kaçak yapılara

vurulan mühür, Devletin mührüdür.

Devlet'in mührü bozulduğu zaman

bunun ceza kanununda karşılığı

vardır. Yetkililerin 'Ben mühürledim

ama mührü kırdılar' deme şansı

olmaz. Bunun için Harran'da bu

tahribatın önlenmesi şarttır” diye

konuştu.

“Avrupa'da Hz. İbrahim

sempozyumları yapılırken, biz

evine sahip çıkamıyoruz”

Hz. İbrahim'in Evi ile birlikte

Harran'ın inanç merkezi

hüviyetinin de ön plana çıktığını

vurgulayan Akalın, “Son

dönemlerde Hz. İbrahim'in Evi ile

ilgili gündeme gelen haberlerle

birlikte Harran'ın coğra, tarihi ve

turistik önemin dışında, inanç

merkezi hüviyeti de ön plana çıktı.

Bu boyutunun Urfa'nın imajı

bakımından ayrı bir kazanım

olacağını düşünüyorum. Bugün

Avrupa'nın merkezinde Hazreti

İbrahim ile ilgili sempozyumlar

düzenleniyor. Biz ise yaşadığı evi,

adına yapılan mescidi görmezden

ŞANLIURFA |

11


geliyoruz. Hazreti İbrahim ile ilgili

bu gelişmenin Harran'a daha çok

dikkat edilmesi konusunda bir

işaret olduğunu düşüyorum.

Umarım ki yetkililer gereken

duyarlılığı gösterirler” diyerek ilgili

kurumları, Hz. İbrahim'in Evi ve

Mescidi için harekete geçmeye

çağırdı.

ŞANLIURFA |

12

“Yapılması gerekenler kanun ve

yönetmeliklerde yazıyor”

Devletin bütün yasal sisteminin

ayakta olduğunu hatırlatan Av.

Müslüm Akalın, “Kanunlar, kültür

varlığı olarak tescilli bir alana ev

yapılmasını önlüyor. Bunu önlemek

Devletin görevidir. Başka bir izahı

yoktur. Oradaki halkı zarara

uğratmayacak ve Devletten

soğutmayacak bir projenin de

uygulanması gerekir ki sosyal

hayat, normal şekilde devam etsin.

Bunun için o zamanda planlandığı

gibi Suriçi'ndeki evlerin hepsinin

sur dışarısına taşınması gerekir.

Sur dışında vatandaşlar için sosyal

hayatlarını sürdürebilecekleri ziki

mekânlar oluşturmak lazım. Bu

Devletin ciddi bir projesi olur.

Devlet bunu yapmaktan aciz

değildir. Devletin harcama

kalemleri içerisinde bu kalem çok

önemli bir yer tutmaz. Umarım

önümüzdeki dönemlerde Harran

Suriçi tamamen yerleşimden

arındırılır” diye konuştu.

“Bölgede yaşayan vatandaşlara

turizmin önemi anlatılmalı”

Harran'daki vatandaşlara turizmle

ilgili eğitimlerin verilmesi

gerektiğini aktaran Akalın, “Konik

evlerin turistlik işletmelere

dönüştürülmesi için çeşitli krediler

verilebilir. Eğitimler, seminerler

organize edilebilir. Bölgedeki

gecekondu silueti, turistik ve tarihi

güzellikleri öne çıkaracak mekânlar

haline dönüştürülebilir. Sadece

cebri tedbirlerle 'Burayı boşaltın'

önerisinin içi boştur. Oradaki

halkın ikna edilmesi lazım. Bu

alan içerisinde yerleşim bulunacak

bir alan değildir. Buraya Devlet

elinin değmesi ve buradaki halkın

gönül hoşnutsuzluğu yaratmadan

oradan ayrılması ve başka bir

mekâna taşınması gerekir.

Harran'ında dini ve turistik bir

merkez haline getirilmesi hem

Türkiye'nin menfaatinedir hem de

oradaki insanlar için bir talihtir.

Harran halkı için önemli bir

ekonomik kazanım sağlayacaktır.

Nasıl ki Balıklıgöl ve Urfa

Kalesi'nin etrafı, yapılan bir

projeyle ihya edildi Harran için de

bu uygulanabilir. 'Harran Yok

Olmasın' girişimi halen

gönlümüzde. Bu sebeple sesimizin

duyulmasını temenni ederim.

Umuyorum önümüzdeki günlerde

Devlet'in buraya uzanacak elini

görürüz” diyerek sözlerini

tamamladı.


Kürkçüoğlu: Hz.İbrahim'e hürmeten

Harran'dak

bu yangını

Dr. Ahmet Cihat KÜKRKÇÜOĞLU

Sanat Tarihçisi

HRÜ Emekli Öğr. Üyesi

söndürel m

Tüm dünyada ses getirecek

bir keşif olarak kamuoyunda

yankı bulmayı sürdüren Hz.

İbrahim'in Evi ve Mescidi ile

ilgili değerlendirmelerde

bulunan Akademisyen-Arş-

Ya z a r D r. A h m e t C i h a t

Kürkçüoğlu; Harran ile ilgili

önemli tespitler ve önerilerde

bulundu

mrünü; Şanlıurfa'nın tarihi

Öve kültürel değerlerine

adayan ve Harran ile

Şanlıurfa'daki yapıların UNESCO

Listelerine dahil edilmesinde

büyük emekleri bulunan Sanat

Tarihçisi Kürkçüoğlu, “En büyük

hata 1987 yılında Harran'ın ilçe

yapılması olmuştur. Bu karar

alınırken artacak olan nüfus, SİT

alanı ile birinci sınıf tarım

alanlarının konut tehdidi ile

karşılaşacağı öngörülememiştir.

Türkiye'de Harran kadar zengin

kültürlerin harman olduğu başka

bir ören yeri yok” diye konuştu.

“Hz.İbrahim'in Şehri Harran,

Anadolu'nun en önemli turizm

merkezlerinden biridir”

Daha önce defalarca kez Harran

için çağrıda bulunduklarını

hatırlatan Kürkçüoğlu, “Kaç kez

oldu bilmiyorum ama, Harran'da

olup bitenler karşısında yüreği

yananlardan biri olarak

duygularımı bir kez daha, belki de

son kez paylaşıyorum. Hz.

İbrahim'in yaşamasından dolayı

'İbrahim'in Şehri' olarak tanınan

Harran; binlerce yıllık kültür

tabakalarını barındıran höyüğü,

Yakup Peygamber Kuyusu, Babil

ve Asur dönemlerindeki Pagan

inancına ait 'Sin Mabedi', tarihteki

okulu (Üniversite) ve bu okulda

yetişmiş Alimleri, sur içerisindeki

arkeolojik alana yayılmış mimari

kalıntıları, surları, İç Kalesi, Emevi

dönemine ait Anadolu'nun en eski,

en büyük ve en zengin taş

süslemeli Ulu Camii, İslam

alimlerinden Hayat el-Harrani

Türbesi ve konik kubbeli evleri ile

Anadolu'nun en önemli turizm

merkezlerinden biridir. Bu kadar

eserin aynı alanda bulunduğu

başka bir alan var mıdır? Bir yol

haritası belirlenip hızlı bir şekilde

uygulamak gerek” ifadelerine yer

verdi.

ŞANLIURFA |

13


Kürkçüoğlu, “Maalesef bu çaba

içinde olmamız gerekirken,

yasalara rağmen Harran'ı

koruyamıyoruz ve tahrip ediyoruz.

Paylaşılan görüntülere bakıldığında

sur içindeki SİT alanını betonarme

yapılarla acımasızca tahrip

ettiğimiz açıkça görülecektir.

Alberobello'dan bir heyet; 'Kardeş

şehrimiz Harran'ı bir görelim'

diyerek gelse onlara SİT alanının

yarısını kapsayan çirkin betonarme

yapıları mı göstereceğiz?” diyerek

sitemde bulundu.

“Harran'ın kardeş şehri

Alberobello, aynı konik evlerle

milyonlarca turist ağırlıyor”

Harran ile Şanlıurfa'daki yapıların

UNESCO Listelerine dahil

edilmesinde büyük emekleri

bulunan Sanat Tarihçisi

Kürkçüoğlu, Harran'daki konik

kubbeli evlerin benzerlerine sahip

olan İtalya'nın Alberobello şehrinin,

sadece bu evler nedeniyle 1996

yılında UNESCO Kültürel Miras

Kalıcı Listesi'ne alındığını

hatırlatarak, “Alberobello şehri

sadece bu evlerle her yıl

milyonlarca turist çekiyor. Yukarıda

anlattığım özellikleri ile Harran;

Alberobello'dan katbekat değerli

olup 2003 yılında UNESCO Dünya

Kültür Mirası Geçici Listesi'ne

alınmıştır. Aradan geçen 20 yılda

Harran öteye gidemedi, ilçedeki

tahribat yürek yakıyor” diye

konuştu.

“Harran'ın da Alberobello gibi

UNESCO Kalıcı Listesi'ne alınması

için çalışmalıyız”

Harran'ın da; 2013 yılında kardeş

şehir protokolü imzaladığı

Alberobello gibi UNESCO Dünya

Kültür Mirası Kalıcı Listesi'ne

alınması için çalışmalar yapılması

gerektiğine vurgu yapan

“Harran'ın ilçe yapılması büyük

bir hataydı, ilçenin tarım dışı bir

alana taşınması lazım”

Harran'da Hz.İbrahim'e dair bir

hatıranın bulunmuş olmasının

olaya çok farklı bir boyut

kazandırdığını vurgulayan

Kürkçüoğlu, “En büyük hata 1987

yılında Harran'ın ilçe yapılması

olmuştur. Bu karar alınırken,

artacak nüfus bu bağlı olarak SİT

alanı ile birinci sınıf tarım

alanlarının kaçak yapı tehdidi ile

karşılaşacağı öngörülmeliydi.

'Zararın neresinden dönülse kârdır'

anlayışıyla, ilgili Kurumlarımız;

konunun uzmanlarından oluşacak

bir heyetle, Harran'daki nüfusun

tarım dışı bir alana taşınması

konusunu çalışmalı. Bu alan Tek

Tek Dağları olabilir. Yoksa yakın bir

zamanda tarihi Harran da,

ŞANLIURFA |

14


bereketli ovası da kaçak yapılaşma

ve betonlaşmayla yok olacak”

ifadelerini kullandı.

Kürkçüoğlu'ndan; Harran'ın

Unesco Dünya Mirası Kalıcı

Listesine alınması için öneriler:

‰ 3 Semavi dinin ortak atası

olarak kabul edilen ve Harran'da

yaşadığı tarihi ve bilimsel

kaynaklarca da tasdik edilen

Hz.İbrahim'in Evi ve Mescidi, ihya

edilerek insanlığa sunulmalı.

Sadece bu eser bile tek başına,

inanç turizmiyle milyonlarca insanı

Harran'a çekecektir.

‰ Sur İçi SİT alanda yasalara aykırı

olarak yapılan yapılarda oturan

vatandaşlarımız için TOKİ

tarafından SİT alanı dışında

konutlar yapılmalı ve

vatandaşlarımız bu konutlara

taşındıktan sonra bu yapılar

yıkılarak tarihi alan

temizlenmelidir.

‰ 1992 yılında yürürlüğe giren

“Harran Koruma Amaçlı İmar

Planı” hükümlerine mutlaka

uyulmalıdır.

‰ Geçtiğimiz yıllarda başlanılan

Harran Kentsel Tasarım Projesi,

mutlaka tamamlanmalıdır.

‰ Konik kubbeli evler, Kentsel

Tasarım Projesi doğrultusunda

restore edilmelidir.

‰ Restore edilen konik kubbeli

evlere butik otel, kafeterya,

restoran, turistik eşya satış

mağazası benzeri işlevler

verilmelidir.

‰ Prof.Dr.Mehmet Önal'ın yılın 12

ayı özveri ve başarı ile yürüttüğü

Harran kazılarına maddi destek

mutlaka sağlanmalıdır.

‰ Harran İç Kalesi kazılarına ağırlık

verilmeli, Anadolu'da tek örnek

olan 3 katlı bu kale restore

edilerek kütüphanesiyle, konferans

ve sergi salonlarıyla sosyal

aktiviteli Harran Arkeoloji

Müzesine dönüştürülmelidir.

ŞANLIURFA |

15


Cevahir Asuman YAZMACI

AK Parti Şanlıurfa Milletvekili

Yazmacı:

Hz. İbrah m' n Ev

le lg l

en kısa sürede

yen adımlar atılacak

GAPGündemi'nden Veysel Polat

ile Mutlu Güneş'in hazırlayıp

sunduğu “Hz.İbrahim'in Evi ve

Mescidi” temalı Özel Yayına

katılarak, konunun takipçisi

olacağı sözünü veren AK Parti

Şanlıurfa Milletvekili Cevahir

Asuman Yazmacı; Harran'daki

saha incelemelerinin ardından

Kültür ve Turizm Bakanı

Mehmet Nuri Ersoy ile görüştü

ŞANLIURFA |

16

semavi dinin ortak Atası

3olarak kabul edilen Hz.

İbrahim'in, Harran'da

yaşadığı Evi ve beraberindeki

Mescitlerin bulunmasının dünya

çapında ses getirecek bir keşif

olduğunu vurgulayan Yazmacı, söz

konusu alanların koruma altına

alınarak inanç turizmine

kazandırılması için çalışmaya

devam edeceklerini bildirdi.

“Gelişmeleri kamuoyu ile

paylaşacağız”

Şanlıurfa'nın tarih boyunca ismi

değişse de varlığını bin yıllar

öncesinden beri kesintisiz

sürdürdüğünü vurgulayan Yazmacı,

“Hz. İbrahim, Hz. Elyasa, Hz.

Eyyup, Hz. Şuayp Peygambere ev

sahipliği yapan Şanlıurfa, inanç

merkezi olduğunu da kanıtlamıştır.

Şanlıurfa; Mekke, Medine ve

Kudüs'ten sonra İslam aleminin

dördüncü inanç merkezi

konumunda. İslam Ülkeleri İşbirliği

Teşkilatı Turizm Bakanları

tarafından 2023 İslam Dünyası

Turizm Başkenti seçilen

Şanlıurfa'da bugün yapmamız

gereken en önemli işlerden biri

Harran'daki Hz. İbrahim'in evini

ortaya çıkarmak olacaktır. Bizler

de Kültür ve Turizm Bakanımız

Sayın Mehmet Nuri Ersoy ile bu

hususu görüştük. İnşallah bu

konuda en kısa sürede yeni

adımlar atılacak ve bizler tüm

gelişmeleri kamuoyu ile

paylaşacağız” ifadelerine yer verdi.

“İnanç ve Kültür Turizmi

açısından muazzam bir değere

sahip”

Harran'da devam eden kazılar ve

kamuoyuna müjdelenen Hz.

İbrahim'in Evi ve Mescidi ile ilgili

değerlendirmelerde bulunan

Milletvekili Cevahir Asuman

Yazmacı, “Prof.Dr. Mehmet Önal

Hocamız ile birlikte katıldığımız

GAPGündemi yayınının ardından


Harran'daki bu alanı inceledik. Hz.

İbrahim bütün semavi dinlerin

atası. Şanlıurfa Dünyanın en eski

kenti diyorduk. İnanç ve kültür

turizmi açısından inanılmaz

değerlere sahip. Bu keşif turizmci

bir kardeşiniz olarak beni daha çok

heyecanlandırıyor. Şahsım adına

da Milletvekili arkadaşlarım adına

da bu konunun takipçisi

olacağımızın sözünü vermiştik.

Buraya yapılacak yatırımların,

ödenecek ödeneklerin arttırılması

noktasında, Bakanlıkla kurulacak

tüm ilişkileri takip ediyoruz”

ifadelerine yer verdi.

hocamızın bir dokunuşu var. O

Harran'da çalışıyor, Göbeklitepe'de

Karahantepe'de de ayrı çalışmalar

var. Milletvekili olarak biz icra

makamı değil rica makamıyız. İcra

makamları; bizim Yerel

Yönetimlerimizdir. Biz rica makamı

olarak burada aldığımız talepleri

alarak icra makamlarına götürüp

bıkmadan usanmadan istediğimizi

almamız gerekiyor Milletvekilleri

olarak” diye konuştu.

“Turizm, Şanlıurfa için olmazsa

olmazımız”

Turizm sektörü içerisinde faaliyet

gösteren bir girişimci olarak yıllar

önce Şanlıurfa turizm Platformunu

Kurduklarını hatırlatan Yazmacı,

“Şanlıurfa'nın turizm sektöründeki

sorun ve çözüm önerilerini 410

sayfalık bir rapor haline getirmiştik

ve ilgili kurum ve kuruluşlara

aktarmıştık. Belirttiğim gibi

Şanlıurfa turizm alanında müthiş

değerlere sahip. Yılardır bunu

söylüyoruz ve görüyoruz.

Göbeklitepe, Karahantepe,

Balıklıgöl, inanç turizmi, kültür

turizmi, müthiş değerler sahip.

Hocamızın da ifade ettiği gibi üzeri

tozlu bir elmas gibi. Gerçekten

yalnızca Harran değil Urfa'nın

tamamı üzeri tozlu bir elmas gibi.

Bunun haf bir dokunuşla

temizlenmesi gerekiyor. Bu

minvalde Harran'da Mehmet Önal

ŞANLIURFA |

17



Eres n: 2023 yılının lk yarısında

Otel Yatırımları ç n

17 M lyar L ralık teşv k ver ld

Türkiye Otelciler Birliği (TÜROB) Başkanı Müberra Eresin, “Bu yılın ilk 6 ayında

131 yeni otel projesi 17 milyar TL'lik yatırım teşvikine bağlandı. Geçen yıl aynı

dönemde 75 otel projesi için 7,5 milyar TL'lik başvuru yapılmıştı” diye konuştu.

Sektördeki yeni yatırımların

tamamlanmasıyla birlikte

yaklaşık 7 bin yeni istihdam

sağlanmasının öngörüldüğünü

belirten TÜROB Başkanı Müberra

Eresin, “Bu yılın ilk 6 ayında 82

otel için 6,1 milyar TL'lik yenileme

başvurusu yapıldı. Yatırımlardaki

güçlü artış bu durumun göstergesi.

Sadece yerli yatırımcılar değil

yabancı yatırımcıların da bu cazip

sektörde olmak için çaba

göstermeleri şaşırtıcı değil.

Pandeminin sektörde olumsuz

etkileri ve birçok alanda

yatırımların ertelendiği bir

dönemde dahi yatırımcılar, 2020

ve öncesinde başlattıkları otel

yatırımlarını tamamlamak üzere

çalışmalarını sürdürmüştü. Bu

durum yatırımcıların sektöre

yönelik umudunun ve güveninin

bir göstergesi olarak

değerlendirilebilir” diyerek

Türkiye'de konaklama sektörünün

yatırımcılar açısından her zaman

cazip olduğuna işaret etti.

Turizmde sürdürülebilirlik için

yatırımlar tüm Anadolu'ya

yayılmalı

Antalya ve İstanbul gibi turizm

merkezlerinin hâlâ en fazla yatırım

talebi alan yerler olduğunu aktaran

Eresin, “Bu çok tercih ettiğimiz bir

19


durum değil. Turizmin

sürdürülebilirliği açısından

yatırımların tüm Anadolu'ya

yayılması gerektiği görüşümüzü

sürdürüyoruz ve gerekirse

Anadolu'da yapılan yatırımlar için

daha da fazla cazibe oluşturan

ekstra teşvikler verilmesi

gerektiği inancındayız. 2023

yılında teşvik belgesi alan oteller

içinde kapasite bakımından 25

otelde 10 bin 964 yatak ile 5

yıldızlı otellerin ilk sırada yer

aldığını vurgulayan Eresin, "Otel

sayısında ise en fazla başvuru 45

proje ile 4 yıldızlı oteller için

oldu. 3 yıldızlı projeler 44 otel ile

üçüncü sırada. Kapasite

açısından 5 yıldızlı tesis

yatırımlarının ağırlıkta olduğunu

görüyoruz” ifadelerini kullandı.

İstanbul, Antalya, Muğla ve

Trabzon

Türkiye gibi turizm alanında söz

sahibi olan diğer rakip ülkelerde

de artan maliyetler ve satış

yatları göz önüne alınırsa, diğer

sınıara ihtiyaç olduğu da göz

ardı edilmemesi gerektiğini

belirten Eresin, "Sözgelimi 3

yıldız otel yatırımları için de

teşvikler cazip hale getirilmeli

diye düşünüyoruz."

açıklamasında bulundu.

Ocak-Haziran 2023 döneminde

yeni yatırımlarda yine İstanbul

zirvede yer alırken, Antalya ikinci

oldu. Proje sayısında İstanbul 28

proje ile birinci, Antalya 18 proje

ile ikinci Muğla 10 proje ile

üçüncü oldu.

Karadeniz'de yatırımların yeniden

canlandığı gözlemlendi. Bölgenin

en fazla yatırım çeken ili olan

Trabzon 8 proje ile 4. sırayı

alırken Van 7 proje ile 5. oldu.

AA

20


Türk ye, 7 Ayda Ağırladığı

30 M lyonu Aşkın Z yaretç yle

Rekor Kırdı

Kültür ve Turizm Bakanlığının verilerine göre, 7 ayda Türkiye'ye gelen

ziyaretçilerin 26 milyon 766 bin 240'ını yabancılar, 3 milyon 327 bin 206'sını

yurt dışı ikametli vatandaşlar oluşturdu.

21


Ocak-temmuz döneminde

Türkiye'ye gelen yabancı

sayısında bir önceki yılın aynı

dönemine oranla yüzde 16,22

artış yaşandı. Türkiye'ye en çok

ziyaretçi gönderen ülkeler

sıralamasında bir önceki yılın

aynı dönemine göre yüzde 59,22

artış ve 3 milyon 498 bin 614

kişi ile Rusya Federasyonu birinci

sırada yer aldı.

artış ve 884 bin 585 kişi ile

ikinci, İngiltere yüzde 5,21 artış

ve 574 bin 436 kişi ile üçüncü

sırada yer aldı. Sıralamayı

Polonya ve Bulgaristan takip etti.

AA

Almanya yüzde 7,32 artış ve 3

milyon 211 bin 724 kişi ile

ikinci, İngiltere (Birleşik Krallık)

yüzde 14 artış ve 2 milyon 63

bin 740 kişi ile üçüncü oldu. Bu

ülkeleri Bulgaristan ve İran izledi.

Türkiye, bu dönemde ağırladığı

30 milyon 93 bin 446

ziyaretçiyle 2019'daki 26 milyon

524 bin sayısını geçerek yeni

ziyaretçi rekoruna ulaştı.

Temmuzda 7,1 milyon yabancı

ziyaretçi geldi

Türkiye'ye temmuzda gelen

yabancı ziyaretçi sayısı, geçen

yılın aynı ayına göre yüzde 7,25

artış ile 7 milyon 148 bin 44

olarak gerçekleşti.

22

Temmuzda en çok ziyaretçi

gönderen ülkeler sıralamasında

bir önceki yılın aynı ayına oranla

Almanya yüzde 2,12 azalış ve

941 bin 597 kişi ile birinci,

Rusya Federasyonu yüzde 19,31



Lezzet şehri Gaziantep'te

“GastroANTEP Kültür Yolu Festivali”

Gastronomi alanında UNESCO'nun Yaratıcı Şehirler Ağında yer alan

Gaziantep'te, Kültür ve Turizm Bakanlığı ile Büyükşehir Belediyesinin

düzenlediği “GastroANTEP Kültür Yolu Festivali” yoğun katılıma sahne oldu

GAZİANTEP |

24


Gazi şehrin güneşten,

topraktan ve tarihten

gelen yerel lezzetlerini

tüm dünyaya tanıtmak amacıyla

beşincisi düzenlenen

GastroANTEP, Kültür Yolu

Festivalleri kapsamına girerek bu

yıl 2 festivali içinde barındırdı.

Zeugma Mozaik Müzesinde

Kültür ve Turizm Bakanı Mehmet

Nuri Ersoy'un katılımıyla

kapılarını açan festival; 8 gün

boyunca konserlere, tiyatrolara,

sergilere ev sahipliği yaparken,

gastronomi dünyasının en ünlü ve

Michelin Yıldızlı Şeeri ile

söyleşiler, workshoplar

düzenlendi.

Bakan Ersoy: Gaziantep sahip

olduğu kültürel ve tarihi

mirasıyla çok ayrıcalıklı bir şehir

Festivalin açılış töreninde

konuşma yapan Kültür ve Turizm

Bakanı Mehmet Nuri Ersoy,

Kültür Yolu Festivalleri hakkında

rakamlarla bilgiler vererek,

“Türkiye'ye uluslararası kültür

sanat markası kazandırmak için

başlattığımız Kültür Yolu

Festivalleri'nin üçüncü yılındayız.

Festivaller tamamlandığında

Cumhuriyet'in 100'üncü yılına

yakışan yeni bir katılımcı

rekorunu tarihe not düşeceğiz.

Gaziantep sahip olduğu kültürel

ve tarihi mirasıyla çok ayrıcalıklı

bir şehir. Festivalle şehirde 40'a

yakın noktada düzenlenecek

400'den fazla etkinlikle hem bu

mirası ortaya koyacak hem de

farklı kültür sanat unsurlarını

vatandaşlarla buluşturacağız.

Festival kapsamında açılışının

gerçekleşeceği Türk Arkeolojisi ve

Kültürel Miras Enstitüsü ile bu

coğrafyanın kültürel miras

zenginliğine yakışan kurumu

Gaziantep'e kazandıracağız”

ifadelerine yer verdi.

Gastronomi ve Türk Mutfağı en

önemli kültür başlıklarından biri

Konuşmasının devamında

Gaziantep'in Yaratıcı Şehirler

Ağına gastronomi alanında dahil

olmasının önemini vurgulan

Ersoy, “Biz bu ayrıcalığın bilinci

ile Gaziantep'i festival yapılan

şehirler ağına ekleyerek

Büyükşehir Belediyemizin yaptığı

Gastronomi Festivalini merkeze

aldık ve kültür yolu konseptine

uygun şekilde kapsamını

genişlettik. Gastronominin ve

Türk Mutfağının turizmde bizi

hedeerimize ulaştıracak en

önemli kültür başlıklarından biri

olduğunu hep vurguladık” diye

konuştu.

Şahin: Bu sofrada büyük bir

zenginlik var

Törende konuşan Gaziantep

Büyükşehir Belediye Başkanı

Fatma Şahin ise şehrin büyük bir

depremden çıktığını ve yaraların

kültür sanatla sarılacağını

vurgulayarak, “Doğal gazın,

petrolün değeri bitiyor artık

zenginlik, beşeri sermayeye,

kültürel mirasına sahip çıkmayla

ölçülüyor. Biz medeniyet şehriyiz.

Bu sofrada büyük bir zenginlik

var. Biz topraktan, güneşten,

tarihten gelen lezzet dedik.

Bakanımız bizi dünyaya tanıtmak

için çok büyük gayret gösterdi.

Burası bir destinasyon noktası.

Buranın kültür ve sanatla

iyileşmesi lazım. Kapadokya'ya

gelenler buraya Fırat'a gelecek.

Bu sofra bir medeniyet” diyerek

organizasyonda emeği geçen

birimlere teşekkür etti.

GAZİANTEP |

25


Müzeye dönüştürülecek Diyarbakır Cezaevinde

11 bin 300 yıllık yapı kalıntıları sergilenecek

Diyarbakır'ın Kocaköy ilçesindeki Gre Fılla Höyüğünde bulunan 11 bin 300 yıllık

yapılara ait kalıntılar, müzeye dönüştürülecek eski Diyarbakır E Tipi Kapalı

Cezaevi'nde sergilenecek

DİYARBAKIR |

26

iyarbakır Müze Müdürlüğü

DBaşkanlığında Kocaeli

Üniversitesi Fen Edebiyat

Fakültesi Arkeoloji Bölümü

Başkanı Prof. Dr. Ayşe Tuba

Ökse'nin bilimsel danışmanlığında

2018'de Diyarbakır'ın Kocaköy

ilçesindeki Gre Fılla Höyüğünde

başlatılan kazı çalışmaları geçen

yıl aralık ayında tamamlandı.

Kazılarda Çanak-Çömleksiz

Neolitik Dönem'de yaşayan

toplumlara ait yaşam izlerini

yansıtan eserlerin yanı sıra dini ve

sosyal yaşam alanları tespit edildi.

2 bin 687 eser gün yüzüne

çıkarıldı

Çalışmalarda höyükte en eski

yerleşimin Çanak-Çömleksiz

Neolitik Dönemde başladığı, Erken

Neolitik Çağ'da ise birkaç yüz

metre yakındaki Ambar Höyük ve

Kendale Hecala'ya yerleşildiği

tespit edildi. 4 yıla aşkın süre

yapılan kazılarda, milattan önce 9

bin 300'den bugüne kadar

tarihlenen 2 bin 687 eser gün

yüzüne çıkarıldı.

Toprak altından çıkarılan ve

kazıevinde toplanan eserler,

arkeolog, restoratör, antropolog ve

sanat tarihçilerinden oluşan ekip

tarafından çok ince bir çalışmayla

temizlenip belgelenerek Diyarbakır

Müze Müdürlüğüne teslim edildi.

3 tarihi yapı taşınıyor

Höyükteki kazı çalışmalarında

ortaya çıkarılan, yaklaşık 10 metre

çapında ve 2,5 metre

yüksekliğinde içlerinde dikili

taşların bulunduğu 3 yapının

taşınması için proje hazırlandı.

Proje kapsamında

numaralandırılarak kümelendirilen

yapıların taşları, geçmişte uzunca


bir dönem, adı işkencelerle anılan,

müze yapılmak üzere mülkiyetinin

Adalet Bakanlığından Kültür ve

Turizm Bakanlığına

devredilmesinin ardından

çalışmalara başlanan Diyarbakır E

Tipi Kapalı Cezaevi'nin bahçesine

taşınmaya başlandı.

Hazırlanacak proje kapsamında

burada aslına uygun olarak

birleştirilecek yapılar, ziyaretçiler

tarafından gezilebilecek.

Göbeklitepe'ye benzer yapılar

ortaya çıktı

Konuyla ilgili değerlendirmelerde

bulunan Diyarbakır Müze Müdür

Vekili Müjdat Gizligöl, "Kazı

çalışmaları esnasında dünya ve

Türkiye arkeolojisi açısından çok

kıymetli bir mimari yapı bulundu.

'Yuvarlık planlı yapılar' diye

bahsedebileceğimiz 'özel" yapılar

ortaya çıktı. Tıpkı Göbeklitepe'ye

benzer yapılar ortaya çıktı. Bunun

üzerine bu kültür varlıklarının su

altında kalmaması gerektiğini

düşündüğümüz için buna yönelik

hazırlıklar içerisine girdik. Şu an

söz konusu yuvarlak planlı 'özel'

yapıların taşınmasıyla ilgili

işlemleri yürütüyoruz. Dönem

itibarıyla bunlar Göbeklitepe ile

çağdaş. Gre Fılla, dünyadaki

heyecan verici 10 keşiften biri

olarak biliniyor. Dünya basınında

çokça yer buldu. Milattan Önce 9

bin 300 yılına dayanan bu

yapıların 11 bin 300 yıllık olduğu

analizler sonucunda ortaya

çıkarıldı. Analiz çalışmaları devam

ediyor, belki daha da eskiye

tarihlendirilecektir. Söz konusu iki

yapıyı taşıdık, şu anda üçüncü

yapıyı taşıyoruz. Bunlar cezaevine

taşındıktan sonra projesi

yapılacak. Projeden sonra teşhir ve

tanzim çalışmaları başlatılacak.

Tarihi yapılar inşallah Diyarbakır

ve bölge insanının hizmetine

sunulacak, ziyaret edilebilecek”

ifadelerine yer verdi.

DİYARBAKIR |

27


Mardin, deprem felaketine rağmen

8 ayda 300 bin ziyaretçi ağırladı

6 Şubat'taki Kahramanmaraş merkezli deprem felaketi ve yazın yaşanan

kavurucu sıcağa rağmen yılın ilk 8 ayında 300 bin yerli ve yabancı misari

ağırlayan Mardin'de yılsonuna kadar 800 bin turistin konaklaması hedeeniyor

MARDİN |

28

arihi mekanları, inanç

Tturizmindeki potansiyeli ve

eşsiz lezzetleriyle yerli ve

yabancı turistlerin büyük ilgi

gösterdiği kentte, Dara Antik Kenti,

Mardin Müzesi, Kasımiye

Medresesi ile Deyrulzafaran

Manastırı gibi çok sayıda tarihi ve

kültürel mekan, her yıl binlerce

ziyaretçiyi ağırlıyor.

Asrın felaketi nedeniyle çok sayıda

turun iptal edildiği, yaklaşık 17 bin

yatak kapasitesine sahip kentte

sonbahar döneminde

rezervasyonlar arttı. Medeniyetler

şehri, hedeediği 800 bin

konaklama sayısına ulaşmak için

sonbahara odaklandı.

Turizmde ivme sonbaharda arttı

Mardin Turizm ve Otelciler Derneği

(MARTOD) Başkanı Özgür Gürgör,

konuyla ilgili yaptığı

değerlendirmede, Mardin'de yeni

açılan otel, konak ve

misarhanelerde yaklaşık 17 bin

yatak kapasitenin bulunduğunu

söyledi. "Geçen yıl inanılmaz bir

sezon geçirdik. Kentte yaklaşık

800 bin misar konakladı." diyen

Gürgör, 2 milyonu aşkın misarin

de kenti günübirlik ziyaret ettiğini

belirtti.

Gürgör, bu yıl da 1 milyon turistin

kentte konaklamasını

hedeediklerini ancak ülkeyi yasa

boğan deprem felaketi nedeniyle

şubat ve mayıs ayları arasındaki

rezervasyonların iptal edildiğini

ifade ederek, Mardin turizminin bu

dönemde yeniden toparlandığını

aktardı.

Rezervasyonların arttığını, bu 4

ayda açığı kapatıp yaklaşık 800

bin konaklamaya ulaşmayı

hedeediklerini anlatan Gürgör,

"Anketlere göre 10 kişiden 7'si

Mardin'i görmek istiyor. Hem inanç

hem kültür turizmi olan nadir

illerden biriyiz. Eylül, ekim, kasım

ve aralık ayları için çok ciddi talep

var." dedi. Gürgör, kentte turizm

yatırımlarının hızla arttığını,

beşinci 5 yıldızlı otelin


tescillendiğini, bu noktada hedef

büyüttüklerini kaydetti.

“Yabancı turistlerin ağırlık

gösterdiği bir döneme girdik"

Turizm ve seyahat acentesi

yetkilisi İsmail Sincar da yılın ilk 6

ayında özellikle tatil günlerini çok

yoğun ziyaretçi ilgisiyle

geçirdiklerini söyledi. Mardin'in,

Kurban Bayramı'nda da

ziyaretçilerin tercihi olduğunu

ifade eden Sincar, yazın kavurucu

sıcaklara rağmen yoğunluğun

devam ettiğini belirtti.

Sincar, "Uçakların tamamı dolu

geldi. Otellerimiz tam kapasite

çalıştı. Turlarda tüm

personelimizle sahadaydık. Yoğun

bir sezon geçirdik. Mardin'in her

mevsim ayrı bir güzelliği vardır.

Sıcak da olsa Mardin gezilmeye

değen bir şehir. Kültür turizminin

yoğun olduğu özellikle yabancı

turistlerin ağırlık gösterdiği bir

döneme girdik. Yaz döneminde

kalabalıktan kaçan insanların

tamamı bu süreçte Mardin'imizi

tercih ediyor. Mardin bahar

aylarında çok güzel bir şehir." diye

konuştu.

MARDİN |

AA

29


KÜLTÜR

Kilis'in Depremzede Eserlerinde

Restorasyon Çalışmaları Devam Ediyor

“Asrın felaketi” olarak nitelendirilen Kahramanmaraş merkezli 6 Şubat

depremlerinden etkilenen Kilis'te, hasar gören tarihi yapılarda restorasyon

çalışmaları sürüyor

KİLİS |

30

onuyla ilgili

Kdeğerlendirmelerde

bulunan Gaziantep Vakıar

Bölge Müdürü Adem Bozkurt, 6

Şubat depreminde Vakıar Genel

Müdürlüğünün eserlerinde Kilis

dahil 10 ilde çok ciddi boyutta

tahribat yaşandığını söyledi.

Kilis'te Vakıar Genel Müdürlüğü

bünyesinde 38 eser bulunduğunu

belirten Bozkurt, “Bu eserlerin 5

tanesi az hasarlı, 33'ünde ise orta

ve ağır hasar söz konusu. Bunlarla

ilgili olarak da Genel

Müdürlüğümüz tarafından

depremin ilk gününden itibaren

incelemeler, çalışmalar yapılmış,

hasar tespitleri belirlenerek Kilis'te

eserlerimizin yeniden ihyası için

çalışmalara başlanmıştır” dedi.

Kilis'te Ulu Cami, Canbolat Paşa

Tekke Cami, Mevlevihane Cami ve

Karakadı Cami'sinde çalışmalara

başlandığını aktaran Bozkurt,

bununla birlikte diğer camilerle de

ilgili ihale süreçlerinin devam

ettiğini kaydetti.

Restorasyonlar için Bilim Kurulları

oluşturuldu

Türkiye'de bu eserlerle ilgili

deneyimli ve tecrübeli üniversite

hocalarından bilim kurullarını

oluşturduklarına dikkati çeken

Bozkurt, “Restorasyondan önce 6

Şubat depremi bize şunu gösterdi

ki, tarihi yapılarımızda yalnızca

restorasyon değil daha ileriye

götürebilmek amacıyla

güçlendirme çalışmalarının

yapılması gerekiyor. Bu çalışmalar

nelerle başladı? Biz ihalelerimizi

yaptıktan sonra özellikle Türkiye'de

bu eserlerle ilgili deneyimli ve

tecrübeli üniversite hocalarımızdan

bilim kurullarımızı oluşturduk.

Onların verdikleri bilgiler dahilinde

bu camilerimizin zeminlerinde

jeoradar uygulamaları, zemin

sondajları, yüzeylerde

raspalamanın yapılması, beden

duvarları, kubbeler dahil,

minarelerimiz dahil tümünde statik

olarak incelemeler yapılıyor. Statik

olarak incelemelerin sonucunda

çıkacak raporlama ve projelere

göre de restorasyon çalışmalarına

başlanacak" diye konuştu.

Eserler orijinal hallerine uygun ve

güçlendirilmiş olarak yapılacak

Hedeerinin eserleri herhangi bir

depremde zarar görmeyecek

şekilde restore etmek olduğunu

dile getiren Bozkurt, “1500

yıllarından itibaren tarihi İpek Yolu

üzerinde bulunan Kilis ilimizdeki

eserlerimiz, orijinal hallerine uygun

olarak birebir şekilde

güçlendirilmiş olarak yapılacak.

Yani bizim Vakıar Genel

Müdürlüğümüzün amacı

eserlerimizi yeniden 400 yıl, 500

yıl, herhangi bir depremde zarar

görmeyecek şekilde aslına uygun

restore etmek. Projelendirme

bittikten sonra çok hızlı bir şekilde

bu eserlerimizi yeniden kullanıma

açmaya hedeendik ve bu

hedemiz doğrultusunda

ilerliyoruz” ifadelerine yer verdi.



1. ULUSLARARASI

ŞANLIURFA KÜLTÜR VE TURİZM BULUŞMALARI

YOĞUN İLGİ GÖRDÜ

Şanlıurfa Büyükşehir Belediyesi tarafından düzenlenen “1. Uluslararası Şanlıurfa

Kültür ve Turizm Buluşmaları” turizm sektöründe faaliyet gösteren 160 rmanın

ve Türkiye'nin dört bir yanından Belediyelerin katılımı ile yoğun gördü

ŞANLIURFA |

32

uar Alanında düzenlenen

Fyerli ve yabancı 160

rmanın katıldığı 1.

Uluslararası Kültür ve Turizm

Buluşmalarına; Şanlıurfa Valisi

Hasan Şıldak, Büyükşehir Belediye

Başkanı Zeynel Abidin Beyazgül,

AK Parti Şanlıurfa Milletvekilleri

Cevahir Asuman Yazmacı, Mehmet

Ali Cevheri, Abdürrahim Dusak,

Türkiye Turizm Otel Yöneticileri

Dernek Başkanı Savaş Çolakoğlu,

Türkiye Turizm Otel Yöneticileri

Derneği Onursal Başkanı Ali Can

Aksu, TUREB Başkanı Hakan

Eğinlioğlu, TÜRSAB Yönetim

Kurulu Başkanı Firuz Bağlıkaya,

THY Genel Müdür Vekili Ahmet

Olmuştur, Sağlıklı Yaşam ve Yemek

Programcısı Dr. Ender Saraç,

TURES Genel Başkanı Ramazan

Bingöl ve Gastronomi şe Ömür

Akkor ile turizm paydaşları ve

binlerce vatandaş katıldı.

Beyazgül: Şanlıurfa büyük bir

turizm potansiyeline sahip

Fuarın açılış merasiminin ardından

katılımcılara hitap eden

Büyükşehir Belediye Başkanı

Zeynel Abidin Beyazgül,

Şanlıurfa'nın turizm potansiyelini

vurgulayarak, “Burada tarihin her

dönemine ait değerlerden

bahsetmek mümkündür. Asırlardır

oluşan kültür bu gün burada

hoşgörüye dönüşmüştür. Hoşgörü


yazılarda aranmaz, kitaplarda

aranmaz. Şanlıurfa bu anlamda

bir hoşgörü şehridir. Bizim

kaybetmememiz ve korumamız

gereken değerlerimiz maddi

olmayan değerlerimizdir. En

büyük projemiz, 2 buçuk milyon

Şanlıurfalının kardeşliğidir. Bu

günde aynı iddiadayız. Şehrin

ayağa kalkması için tüm

dinamiklerin, tüm güçlerin bir

araya gelmesi lazım. Biz bunu

yapacağız ve bunu yapmaya

mecburuz. Şanlıurfa'nın hak

ettiği yere gelmesi için buna

hepimizin ihtiyacı var. Birlik ve

beraberliğimizi koruyarak devam

edeceğiz” diyerek 1. Şanlıurfa

Uluslararası Kültür ve turizm

Buluşmalarının tüm katılımcılara

hayırlı olmasını diledi.

Vali Şıldak: Şanlıurfa inanç

turizminin odak noktasıdır

Şanlıurfa Valisi Hasan Şıldak ise

yaptığı konuşmada, “Öncelikle

böyle bir fuarı Şanlıurfa'ya

kazandıran Büyükşehir

Belediyemizi, Büyükşehir

Belediye Başkanımız şahsında

tüm ekibini tebrik ediyorum.

Turizm bu şehrin olmazsa

olmasıdır. O kadar geniş

potansiyele sahip o kadar geniş

kapasiteye sahip ki turizmi

ayakta tutan, hayata geçiren tüm

bileşenlere sahip güçlü bir turizm

şehri. Şanlıurfa'da daha yeni

göreve başladık. Böyle bir

sinerjiyle böyle geniş bir sektör

buluşmasıyla, böyle bir tanıtım

günleriyle başlamak benim için

de çok pozitif oldu, çok enerjik

oldu. Şanlıurfa peygamberler

şehri, inanç turizminin odak

noktasıdır. Aynı zamanda tarihin

sıfır noktasıdır ve baktığımız

zaman kültürel zenginlikler

açısından da son derece tarifsiz

bir çeşitliliğe sahiptir” diyerek

Şanlıurfa'nın arkeoloji,

gastronomi ve kültür açısından

çok zengin bir değere sahip

olduğunu belirtti.

ŞANLIURFA |

33


Güçlendirecek Hamle

Güneydoğu Anadolu Bölgesinin tek kayak merkezi olarak dikkat

çeken Karacadağ Kayak Merkezinde, Kış turizmini

güçlendirmeye yönelik çalışma başlatan Büyükşehir Belediyesi;

otel ve park inşaatına devam ediyor

ŞANLIURFA |

34


Şanlıurfa ile Diyarbakır

arasındaki sınırları belirleyen

ve Siverek ilçesine 45

kilometre uzaklıktaki Karacadağ

Kayak Merkezi, 1919 rakımıyla

bölgenin zirvesinde yer alıyor.

Bölgedeki konaklama ihtiyacını

gidermeyi amaçlayan projeyle,

Şanlıurfa'nın kış turizminde cazibe

merkezi olması hedeeniyor.

2023 Yılı İslam Dünyası Turizm

Başkenti seçilen Şanlıurfa'da kış

turizmini güçlendirmeyi hedeeyen

Büyükşehir Belediyesi, bölgenin

tek kayak merkezi olma özelliğine

sahip Karacadağ Kayak

Merkezinde, ziyaretçilerin

konaklayabileceği otel çalışmasına

başladı. Tarihi ve kültürel

varlıklarıyla yerli ve yabancı

turistlerin ilgi odağı olan Şanlıurfa,

kayak merkezine yapılacak

konaklama merkeziyle birlikte kış

turizminde de adından söz

ettirecek.

Bodrum, zemin, 1. ve 2.kat olmak

üzere 3 bin 600 metrekare 2

kapalı alandan oluşan otel

projesinde; restoran, kafeterya ve

18 adet oda yer alacak.

Ziyaretçilerin merkezde araçlarını

koyabilecekleri 2 adet açık otopark

yapılacak.

Kış Turizmine büyük bir katkı

sağlayacak olan Karacadağ Kayak

Merkezinde inşaat çalışmalarına

başlanılan otel en kısa sürede

tamamlanarak vatandaşların

hizmetine sunulacak. Kış

Turizmine büyük katkı sağlaması

beklenen proje kısa sürede

tamamlanarak bölgeyi ziyaret eden

yerli ve yabancı ziyaretçilerin

kullanımına sunulacak.

ŞANLIURFA |

35


ŞEHİR

23 Bin TL Masrafla

1 Milyon İsot Fidesi Üretildi

Şanlıurfa Büyükşehir Belediyesi, kentin marka değeri olan Ata Tohumu ile

üretimi yapılan 1 Milyon İsot Fidesini toprakla buluşturdu. Kentin tescilli

yöresel lezzetlerinden ve en önemli katma değer ürünlerinden olan İsot

Fidelerini kendi tesislerinde yetiştiren Büyükşehir Belediyesi; hazır alımda

3,5 Milyon TL'yi bulan maliyeti 23 Bin TL'ye indirmiş oldu

ŞANLIURFA |

36

İsot delerinin toprakla

buluşturulması için düzenlenen

törende konuşan Büyükşehir

Belediye Başkanı Zeynel Abidin

Beyazgül, Bölgenin Tarım

Başkenti olarak anılan

Şanlıurfa'da, ata tohumu ile

üretimi yapılan 800 bin adet

deyi çiftçilere ücretsiz olarak

dağıttıklarını, geri kalan 200 bin

denin ise Büyükşehir

Belediyesine ait tesislerde

ekildiğini belirtti.

Beyazgül: Tarımsal alanlarda

yatırımlarımızı artırıyoruz

Vatandaşlarla birlikte daha önce

seralarda dikimi yapılan isotların

hasadına da katılan Beyazgül,

“Şanlıurfa Büyükşehir

Belediyemiz bünyesinde Tarım

Daire Başkanlığını kurduk.

Başkanlık bünyesinde birçok

faaliyetimiz oldu. Aynı zamanda

Park ve Bahçeler Daire

başkanlığımız da caddelerimizi

süsleyen güllerimizin üretimini

de yaptık. Yaklaşık 1 milyon 200

bin çiçeği ve gülü biz ürettik.

Ağaçlarımızı, danlarımızı biz

üretiyoruz. Belediye olarak

bunlardan hem büyük tasarruf

sağlıyoruz hem de şehrimize bir

güzellik katıyoruz. Şanlıurfa

İsotunun desini dağıtıyoruz. İsot

Şanlıurfa'mız için çok önemli,

aslında bizim arzumuz kendimize

has ürünlerin üretimini yapıp

tohumunu da dağıtmaktır. 1

milyon de ürettik. 200 bin

deyi tarlalarımıza ektik ve 800

binini de çiftçilerimize


dağıtıyoruz. Çiftçilerimize destek

olsun diye de dağıtımı başlattık.

Şanlıurfa Büyükşehir Belediyemiz

bünyesinde birçok seramız var.

350 dönüm üzerinde de buğday

yetiştiriyoruz. Tarım alanında

gerçekten büyük adımlar attık. 1

milyon de çok para değil mi

diye sorabilirsiniz ama esasen bu

kadar deyi ürettiğiniz zaman 3

ila 3 buçuk milyon lira civarında

para tutuyor. Biz ise 23 bin liraya

üreterek tasarruf sağladık. Birçok

konuda adımlarımızı büyüterek

Şanlıurfa önce bölgenin cazibe

merkezi olacak sonra da

Türkiye'nin cazibe merkezi

olacağız. Şanlıurfa'nın potansiyeli

buna müsaittir'' ifadelerine yer

verdi.

Ekinci: İsot delerinin ücretsiz

dağıtılması ayrı bir güzellik

Büyükşehir Belediyesi

seralarında yetiştirilen isot

delerinin çiftçilere ücretsiz

olarak dağıtılmasının,

Şanlıurfa'ya ayrı bir güzellik

kattığını anlatan Viranşehir

Belediye Başkanı Salih Ekinci

ise, ''Tarım şehri Şanlıurfa'da

güzel bir etkinliğe şahitlik

ediyoruz. Şanlıurfa Büyükşehir

Belediye Başkanı Zeynel Abidin

Beyazgül'e çok teşekkür

ediyorum. Tarım şehri

Şanlıurfa'da olması gereken

budur. Şanlıurfa isotu,

Şanlıurfa'nın marka değeri artık.

İsot delerinin seralarda

yetiştirilip çiftçilerimize ücretsiz

olarak dağıtılması ise ayrı bir

güzelliktir'' diye konuştu.

ŞANLIURFA |

37


ŞEHİR

Dualar eşliğinde

Buğday hasadı

Vatandaşlardan gelen yoğun talep üzerine Halk Ekmek üretim tesislerini hayata geçiren

Şanlıurfa Büyükşehir Belediyesi; günlük 300 bin ekmek üretim kapasitesine sahip tesislerde

kullanılan un ve buğdayı da kendisi üretiyor

Güneşi, suyu, bereketli toprakları

ile tarım alanında bölgenin

başkenti olan Şanlıurfa'da;

Büyükşehir Belediye Başkanı

Zeynel Abidin Beyazgül'ün

girişimleriyle kurulan Tarımsal

Hizmetler Daire Başkanlığı, tarıma

elverişli arazilerde ekmeklik

buğday üretimini sürdürüyor.

Halk Ekmek Tesislerinin ihtiyacı

karşılanıyor

Şanlıurfa Büyükşehir Belediyesi

tarafından Akçakale Fidanlığında

350 dekar alanda ekimi

gerçekleştirilen ekmeklik

buğdayların hasadı, dualar

eşliğinde kurban kesilerek yapıldı.

Hasatla ilgili değerlendirmelerde

bulunan Tarımsal Hizmetler Daire

Başkanı Mehmet Sait Ardan, ''Bir

senenin sonunda buğdayımızı

biçmenin mutluluğunu yaşıyoruz.

Rabbim bereketli etsin. Buğday

ekilen alan Teknokent ile

işlediğimiz bir alandır. Bu alan

içerisinde AR-GE çalışmalarını da

yapıyoruz. Halk Ekmek

fabrikasına verilmek üzere buğday

ekimimiz oldu. Buğday ekiminden

sonra bu alanda iklime dayanıklı

mısır çeşidinin denemesini

yapacağız'' ifadelerine yer verdi.

ŞANLIURFA |

38


Buğday hasadının ardından

Mısır ekimi yapıldı

retim odaklı Belediyecilik

Üanlayışıyla Tarım Projelerine

hız veren Şanlıurfa

Büyükşehir Belediyesi, Buğday

hasadının ardından 250 dönümlük

alanda Mısır ekimi yaptı

Şanlıurfa Büyükşehir Belediyesi,

Tarımın bereketli toprağı Harran-

Akçakale Ovasında bu yıl Mısır

ekimi yaparak deneme çalışmasını

hayata geçirdi.

Tarımsal Hizmetler Daire

Başkanlığı ekipleri tarafından Sıcak

İklim Tahıllarından olan Mısır

çeşidinin ekimi Ziraat

Mühendislerinin gözetiminde lazer

tekniği ile ekimi yapıldı.

Farklı miktarda gübre ve tohum

uygulaması yapılarak verim

analizleri yapılacak olan arazi,

hasat dönemine kadar düzenli

aralıklarla takip edilecek.

ŞANLIURFA |

39


ŞEHİR

Göbeklitepe Buğday Şenliği

damaklarda unutulmaz

tatlar bıraktı

Şanlıurfa Büyükşehir Belediyesi tarafından “Tarihin Sıfır Noktası” olarak

ünlenen Göbeklitepe'de, bu yıl ikincisi düzenlenen Buğday Şenliği,

damaklarda unutulmaz tatlar bıraktı. Ünlü sanatçıların seslendirdiği ezgiler

eşliğinde buğdaydan yapılan 100 çeşit yemek; alanı dolduran

vatandaşlardan tam not aldı

ŞANLIURFA |

40

ep bir ağızdan okunan

Hdualarla başlayan

etkinlikte sahne alan

Ünlü Sanatçı Yusuf Güney;

Kazancı Bedih başta olmak

üzere, Urfalı Ustaların unutulmaz

parçalarını seslendirdi. Yaklaşık

4 saat süren etkinlikte sıra gecesi

eşliğinde okunan türkülere eşlik

eden vatandaşlara hitap eden

Ünlü Sanatçı Yusuf Güney,

“Şanlıurfa, kadim bir tarihe sahip

çok önemli bir şehir. Bu tarihi en

iyi ifade eden örneklerden biri

Göbeklitepe. Başkanımız Zeynel

Abidin Beyazgül'ü çok severim.

Göbeklitepe'yi gezerken, buğday

festivaline geldik. Orkestradaki

arkadaşlar ve sanatçılarımızla

çok güzel bir müzik yapılıyor''

ifadelerine yer verdi.


Beyazgül: Tarım, Gastronomi,

Sanat, Müzik… Bu topraklarda

hepsi var

Göbeklitepe'de yapılan arkeolojik

kazılarda, buğday tanelerine

rastlanıldığına dikkat çeken

Şanlıurfa Büyükşehir Belediye

Başkanı Zeynel Abidin Beyazgül

ise, “Buralarda bulunan kaplarda

mayalanmış buğdaylar keşfedildi.

Bu bulgular da buğdayın ilk

atalarının Tarihin sıfır noktası

olan Göbeklitepe'de bulunduğunu

gösterdi. Yani bu topraklar aynı

zamanda ilk tarımın yapıldığı

topraklar. Göbeklitepe, tüm bu

keşierle birlikte, bilinen tarihte

sürekli ezber bozuyor. Şimdi

tarımın yapıldığı yerde

gastronomi kültürünün olmaması

mümkün değil elbet. Şanlıurfa

medeniyetlerin kesiştiği,

buluştuğu, göç ettiği ve yaşadığı

bir şehirdir. Şanlıurfa Kadim bir

şehirdir. Burası bin yıllık değil 12

bin yıllık bir şehirdir. Bin yıllık

şehir için Kadim şehir deniliyor

ama burası 12 bin evveline

dayanıyor. Burada damaklarda

gelişmiştir ve bu damakların

tattığı lezzetler her defasında bizi

daha iyisine götürüyor. Şanlıurfa

gençliğin, müziğin, Gastronomi,

tarih ve ilk insanın yaşadığı bir

şehirdir. Böyle bir şehirde hizmet

ederken bizlerde durmayarak

tarihimizi öne çıkarıyoruz.

Müziğimizi geliştiriyoruz.

“350 dönümlük arazimizde

buğday yetiştirip ihtiyaç

sahiplerine ulaştırıyoruz”

Şanlıurfa Büyükşehir Belediyesi

olarak 350 dönüm alanda

buğday yetiştirdiklerini belirten

Beyazgül, “Bu alanda yaptığımız

hasadı, ihtiyacı olan

vatandaşlarımıza ulaştırıyoruz.

Şanlıurfa Kadim bir şehirdir.

Burası insanlığın tanımaya

ihtiyaç duyduğu bir şehirdir.

İnsanlar bir gün muhakkak

Şanlıurfa'ya gelecekler,

gecikmeyin bir an önce gelin.

Müzik, lezzet, tarih, kültür ve

gastronomiyi bir arada yaşamak

istiyorsanız, tarihi bir mekan

içerisinde güzel bir müzik ile bir

lezzeti tatmak istiyorsanız bu

yerin adı Şanlıurfa'dır'' diyerek

yerli ve yabancı ziyaretçileri

Şanlıurfa'ya davet etti.

ŞANLIURFA |

41


ŞEHİR

Hacı Kâmil Konağı

Harabe Haldeki

Restore Edildi

ŞANLIURFA |

Hayata geçirdiği kamulaştırma çalışmalarıyla, şehrin tarihi

siluetini gecekondulardan arındıran Şanlıurfa Büyükşehir

Belediyesi; kent merkezinde harabe halde bulunan 120 yıllık

Hacı Kâmil Konağı'nda restorasyon çalışmasını tamamladı

42


1903 yılında 12 bin altın

harcanarak Hacı Yusuf Kâmil

tarafından yaptırılan ve zaman

içinde bakımsızlık nedeniyle

harabeye dönmüş bir cevher

olarak bekleyen Hacı Kamil

Konağı; restorasyon

çalışmasıyla yeniden hayat

buldu.

Başkan Zeynel Abidin

Beyazgül'ün talimatları

doğrultusunda satın alınan ve

kent mimarisine özgü Nahit

taşlarla restore işlemleri yapılan

tarihi konakta, tarihi dokuya

uygun olarak yenilendi.

Üst çatının tamamen

kapatıldığı tarihi konakta, iç

odalarda sonradan eklenen

beton bölmeler kaldırıldı.

Restorasyon çalışmasının

tamamlanmasıyla birlikte 120

yıllık tarihe tanıklık eden konak,

kent turizminin hizmetine

sunuldu.

ŞANLIURFA |

43


ŞEHİR

Kır Düğün Bahçesi

Projesi tamamlandı

Şanlıurfa Büyükşehir Belediyesi tarafından Halil-ür Rahman Kent Ormanı bölgesinde toplam

25 bin metrekarelik alanda başlatılan Kır Düğün Konsepti Projesi tamamlanarak,

vatandaşların hizmetine sunuldu

ŞANLIURFA |

44

İnşaat ve peyzaj çalışmaları

tamamlanan Kır Düğün Bahçesi

Projesi kapsamında; 25

dönümlük alan içerisinde 16 bin

metrekare yeşil alan, 6 bin 500

metrekare otopark, 150

metrekare mescit, 260

metrekare mutfak 530 metrekare

sahne alanı yer alıyor.

Büyükşehir Belediye Başkanı

Zeynel Abidin Beyazgül'ün

talimatları doğrultusunda

hazırlanan proje; düğün

organizasyonlarının yanında

sosyal ve kültürel birçok etkinliğe

de ev sahipliği yapmaya başladı.

Evlilik hazırlığındaki gençlerin

heyecanla beklediği proje;

kavurucu sıcaklardan bunalan

vatandaşlar için rahat ve ferah

bir ortamda doğa ile iç içe düğün

ve eğlencelerini yapabilecekleri

bir merkez sunuyor.

Beyazgül: Gençlerimizin uzun

süredir beklediği bir projeydi

Kısa sürede tamamlanarak

vatandaşların hizmetine sunulan

“Kır Düğün Bahçesini” yerinde

inceleyen Başkan Beyazgül,

“Büyükşehir Belediyemize ait Kır

Düğün Bahçesinde incelemelerde

bulunduk. Alanda yapılabilecek

ekstralar hakkında ilgili Daire

Başkanlarımıza talimatlar verdik

ve Kır Düğün Bahçemizi

halkımızın hizmetine açtık. 25

bin metrekare alan içerisinde

otopark, oyun alanları ve düğüne

gelecek olan misarler için yerler

oluşturuldu. Modern ve refah bir

ortamda düğünler

gerçekleştirilmeye başlandı.

Şanlıurfa'mıza hayırlı olsun'' diye

konuştu.


Ev n z n kapısından VİP araçlarla

GAP HAVALİMANI

TRANSFERİ


KÜLTÜR

ÖMER BAKIR'IN ANLATIMIYLA

ŞANLIURFA'DA BAKIRCILIK MESLEĞİ

Dr. Semra KILIÇ KARATAY

Süleyman BADILLI

ŞANLIURFA |

46

Giriş

Bakır, insanoğlunun binlerce yıldır

kullandığı madenlerden biridir.

Tarih öncesi devirlerden birine

adını veren bu maden, süs eşyası,

takı, ev eşyaları ve mutfak eşyaları

olarak kullanılmış, binlerce yıllık

insanlık macerasının içinde çok

önemli bir yer tutmuştur. Bakır

madeniyle üretilen eserlerin ilk

örnekleri müzelerde

sergilenmektedir. Bu eserler

insanoğlunun geçmişte de yüksek

estetik anlayışına sahip olduğunu

göstermektedir. Bakır mutfak

eşyalarının yerini günümüzde

çoğunlukla çelik ve porselen

eşyalar alsa da bakır üretimi

geleneksel yöntemlerle devam

etmektedir. Bu çalışmada bakırcılık

zanaatı genel hatlarıyla tanıtılmış

ve geleneksel bakır eşya üretiminin

önemli merkezlerinden biri olan

Şanlıurfa'da ata mesleğini

günümüzde icra eden usta sanatçı

Ömer Bakır ile mesleğinin dünü,

bugünü ve çalışmaları ele

alınmıştır. Bakırcılık mesleğinin

öneminin ve bu mesleğin

yaşatılması gerekliliğinin

vurgulandığı bu çalışma ile

geleneksel el sanatlarının geleceğe

aktarılmasının gerekliliği

vurgulanmıştır.

El sanatları içinde önemli bir yere

sahip olan bakırcılık, Anadolu'da

sayısı gittikçe azalan ustalar

tarafından yaşatılmaya

çalışılmaktadır. Selçuklu ve

Osmanlılarda çok sayıda meslek

grubu bulunmakta olup bunlardan

bir tanesi de bakırcılıktır. Bakırcılık

Ahilik teşkilatı içinde önemli bir

yere sahip olup, İngiltere'de

yaşanan Sanayi Devrimi'nin

ardından dünyada ortaya çıkan

değişimlerden nasibini alarak

ülkemizde 1960'lı yıllara kadar

önemini muhafaza etmiştir.

Geleneksel bakır eşya üretimi ile

tas, tabak, tepsi, sini, kazan,

kildenlik, sürahi, sefer tası, çömçe,

sıtıl, ibrik, hamam tası, cezve

çeşitleri vb. eşyalar üretilmiştir.

Bakırcılık zanaatı günümüzde

teknolojiye karşı direnirken

Anadolu'da bazı ustalar

teknolojinin imkânlarından

faydalanarak mesleklerini devam

ettirmeye çalışmaktadırlar.

Bakırcılık, ev eşyası üretiminin

yanında yeni bir forma kavuşmuş

ve turistik bir değer kazanmıştır.


Bakır İşleme Ustası Ömer Bakır

Bakırcılık mesleğini Şanlıurfa'da

icra eden Ömer Bakır, bakırcılık

mesleğinin ülkemizdeki önemli

temsilcilerinden biridir. 1962

yılında Şanlıurfa'da dünyaya gelen

Ömer Bakır, ilk, orta ve lise

öğrenimini Şanlıurfa'da

tamamlamış, ata mesleği olan

bakırcılık mesleğine yönelmiş ve

bugüne kadar birçok usta

yetiştirmiştir. 1982 yılında kurmuş

olduğu Tuğra Bakırcılık adlı

işyerinde çalışmalarına devam

eden Ömer Bakır, geleneksel ev ve

mutfak eşyalarının yanı sıra

geleneksel motieri yansıttığı süs

eşyaları da üretmektedir.

Ömer Bakır Endüstri Meslek Lisesi

Mobilya Bölümü mezunu olmasına

rağmen ata mesleği olması

nedeniyle bakırcılığı seçmiş ve bu

alanda çalışmaya başlamıştır.

Öğrencilik yıllarında okul vakitleri

dışında babasının yanında çıraklık

yapan Ömer Bakır küçük yaşlardan

itibaren başladığı mesleğinin

devam ettirilmesi için gayret eden,

mesleği yeni kuşaklara aktaran bir

ustadır. Şanlıurfa ve bölgede

alanında tanınan bir usta olan

Bakır, Ahilik geleneklerini devam

ettirmeye çalışırken bakır üzerine

yaptığı işlemelerle Şanlıurfa

turizmine de katkı sunmaktadır.

Mesleği ile uyumlu bir soy isim:

Bakır

Ömer Bakır, soyadının Bakır

olmasının mesleklerinden

kaynaklandığını ifade etmektedir.

Soyadı kanunu çıktığında

dedesinin, mesleğinden dolayı

“Bakır” soyadını aldığını belirten

Ömer Bakır, soy ismi ile

mesleğinin uyumlu olmasından

mutluluk duyduğunu ifade

etmektedir. Bakır'a göre

“insanların soy isimleri onların

kimlikleri gibidir.” Ona göre

mesleği kendisinin kimliği gibi

olmuştur. Mesleğini ve soyadını

memleketi, kültürü, ekmeği,

çırakları ve kalfaları ile

özdeşleştirdiğini belirtmektedir.

Ömer Bakır'ın Bakırcılığı

Seçmesindeki Temel Etken

Bakırcılık mesleğini seçmesindeki

en temel etken bu mesleğin ata

mesleği olmasıdır. Babasının icra

ettiği bakırcılık sanatı Ömer

Bakır'ın ilgisini çekmiş ve

hayranlığını arttırmış, bakıra şekil

vermenin ona verdiği heyecan ve

cesaret bakırcılık sanatına

yönelmesine, kendini alanında

geliştirmesine ve günümüzde

sanatını icra eden önemli

isimlerden biri olmasına neden

olmuştur.

Geleneklerin ve büyük sözü

dinlemenin geçmişte daha büyük

bir değeri olduğunu söyleyen Ömer

Bakır, “bize göre baba mesleği bir

mirastı, ben de o mirası

babamdan aldım ve devam

ettirdim” demektedir.

Bakır ve Bakırcılık Mesleğinin Bir

Usta İçin Anlamı

Ömer Bakır'a göre, bakırcılık sanatı

annesinin yaptığı lezzetli yemekleri

anımsatmaktadır. Geçmişte bakır

tencerelerde yapılan yemekler için

yine bakır kapların kullanılmasının

hem sağlık hem de lezzet

sunduğunu belirten Ömer Bakır, bu

konuda şöyle örnekler vermektedir:

“Örneğin çiğköfte yapılırken önemli

olan kurallardan biri çiğköftenin

bakır leğende yoğrulmasıdır. Bakır

zararlı bakterilerin yok olmasına

neden olur. Bakır vücudumuzun

ihtiyaç duyduğu minerallerdendir.

Bakır kapta bekletilen suyun sağlık

açısından faydaları vardır.”

Bakırcılık sanatının kendisi için

kültür ve gelenek anlamına

geldiğin ifade eden Ömer Bakır,

bakır ev eşyaları ve mutfak

eşyalarıyla geçmişe gittiğini eski

günleri, gelenekleri ve kültürün

köklerini düşündüğünü

belirtmektedir. Bakırı işlemenin

çocukluğunu hatırlattığı,

bakırcılığın küçücük bir çocukken

başladığı mesleğinde gördüğü

edep ve terbiye ile kazanmış

ŞANLIURFA |

47


ŞANLIURFA | Bakırcılık mesleğinde yaşayan hazine: Ömer Bakır

48

olduğu zanaat ve bugün bu

zanaatla hayatını kazanması

anlamına geldiğini belirtmektedir.

Bakırcılık için “benim hayatımdır”

demektedir.

Bakırcılık Mesleğine Farklı

Yorumlar Katmak

Ömer Bakır, çocukluğunda bakırın

sadece mutfak eşyalarında

kullanıldığını ancak günümüzde

istek ve talepler doğrultusunda

yeni ve farklı tasarımlar üretmenin

bakırcılık sanatı ürünlerinde

değişikliğe sebep olduğunu ifade

etmektedir. Özellikle son

dönemlerde hediyelik eşya

ürünlerinin yoğun ilgi görmesi

nedeniyle farklı tasarımlar ortaya

çıkmıştır. Bunun için de öncelikle

bakır tabakların üzerine Urfa'nın

tarihi mekânlarının resimlerinin

işlenerek yeni tasarımlar

geliştirdiklerini, bu konuda Harran

Üniversitesi Öğretim Üyesi Cihat

Kürkçüoğlu'ndan destek

almışlardır. Cihat Kürkçüoğlu'nun

bakır üzerine işlenebilecek motif

tasarımları geliştirilmesinde

emekleri olduğunu söyleyen Ömer

Bakır, yeni tasarımlarla çok güzel

eserlerin ortaya çıktığını ve

hediyelik eşya sektörünün önemli

bir parçasının bakırcılık olmaya

başladığını belirtmektedir.

Şanlıurfa eski valisi Ziyaeddin

Akbulut'un Şanlıurfa'ya gelen

misarlerine bu bakır süs

eşyalarını hediye etmeye

başlaması ile birlikte sektörün

daha da geliştiğini belirten Ömer

Bakır bu gelişmelerin Şanlıurfa

ekonomisi ve turizmine yeni bir

soluk getirdiğini ifade etmektedir.

Geçmişte Usta- Çırak İlişkileri

Çıraklığı döneminde adap ve

kültürün daha da ön planda

olduğunu, çırakların eski

zamanlarda pek konuşmadığını ve

ciddiyetle işi öğrenmeye çalıştığını,

çırakların hatası olması

durumunda ailelerinin taviz

vermediklerini ve hata konusunda

mutlaka çocuklarını uyardıklarını

belirten Ömer Bakır, geçmişte

ustaların aileden biri olarak

görüldüğünü ve çırakları üzerinde

bazı yaptırımları olduğunu ifade

etmektedir. Çırakların geçmişte

meslek edinmeye daha istekli

olduğunu söyleyen Ömer Bakır,

kısa zaman içinde hayata

atılmanın geçmişte en temel

hedeerden biri olduğunu

belirtmektedir. Bunun da çocuğa

bir öz güven kattığını, kendilerinin

yetişmesinde katkıları olan usta ve

kalfaların sözlerinden asla

çıkmadıklarını söylemektedir.

Yeni Kuşaklara Meslek

Öğretmenin Önemi

Ömer Bakır, oğluna bakırcılığı

öğretmiştir. Bütün gençlerin bir

meslek dalında uzmanlaşması,

Meslek öğrenmenin, altın bilezik

takmak olduğuna inanan Ömer

Bakır, gençlerin okul okumasının

yanı sıra meslek öğrenmesi

gerektiğini dile getirmektedir.


Meslek öğrenmenin çocuğu ahlaki

olarak da geliştirdiğini, mesleklerin

kültürü aktardığını, meslek

öğretiminin sosyalleşmeyi

sağladığını, teknolojinin zararlı

etkilerinden kurtulmanın ve kötü

alışkanlıklardan uzak durmanın

yollarından birinin mesleki eğitim

olduğunu belirtmektedir.

Bakırcılığın Geleceği

Ömer Bakır, yeni nesil elemanların

az yetişmesi nedeniyle bakırcılığın

geleceğinin biraz sıkıntılı olacağını

düşünmektedir. El işçiliğinin

önemli olduğunu ve geleneksel

sanatların devam ettirilmesi

gerektiğini vurgulayan Bakır,

devletin gençlerin meslek sahibi

olması için daha yoğun çalışmalar

yapması gerektiğini ifade

etmektedir. Milli Eğitim

Bakanlığının meslek öğretimini

teşvik etmek için ustaların yanında

iş öğrenilmesini zorunlu tutması

gerektiğini ve meslek odalarının da

meslek öğretiminin önemini

vurgulayacak çalışmalar yapması

gerektiğini belirtmektedir.

Ömer Usta'ya göre Şanlıurfa ve

Ahilik

Ömer Bakır, Şanlıurfa'nın eski

çarşılar bölgesindeki esnafın,

ahilik geleneklerini sürdürdüğünü

ifade etmektedir. Kendisi ve

çağdaşı olan esnafın, ustalarından

gördüklerini çıraklarına,

kalfalarına aktararak ahilik

geleneklerini yaşattıklarını belirten

Ömer Bakır, elemanlarının da bu

gelenekleri yeni nesillere

aktaracağını ümit etmektedir.

Ahiliğin sevgi ve saygı

çerçevesinde esnaığını

gerçekleştirmek, insanları

kandırmamak, kaliteli üretim

yapmak, ekmeğine sahip çıkmak,

geleneğine, kültürüne sahip

çıkmak olduğunu belirten Bakır,

kendilerinin bu ölçülerle

yetiştirildiğini belirtmektedir.

Sonuç

Geleneksel el sanatları binlerce

yıllık geçmişiyle tarihten bugüne

kadar gelenek, görenek ve kültürün

taşıyıcısı olmuştur. Kültürün

taşıyıcısı konumunda olan

mesleklerden biri olan bakırcılık

mesleği modern üretim teknikleri

ve değişen tüketim alışkanlıkları

karşısında direnmeye devam

etmektedir. El işçiliğiyle yapılan

bakır eşyaların kullanımının

azalmasıyla süs ve dekor eşyaları

üretimine yönelen bakırcılık

sektörünün Şanlıurfa'daki önemli

temsilcilerinden biri olan Ömer

Bakır ile gerçekleştirilen görüşme

neticesinde bakırcılığın önemi

vurgulanmıştır. Bu çalışmada

bakırcılığın materyal üretmekten

ziyade geleneksel ve kültürel

değerlerimizden olması

bakımından önemi vurgulanmıştır.

Bakırcılık mesleğinin gelecek

kuşaklara aktarılması için devlet,

eğitim kurumları, ustalar işbirliği

içinde seminerler, kurslar ve

eğitimler verilmelidir. Özellikle

gençlere kültür değerlerimizin

önemi vurgulanarak, geleneksel

sanatlarımıza ilgileri artırılmalıdır.

Meslek öğrenme ve öğretmenin bir

toplumun ekonomik yaşantısını

düzenlemede önemli bir yeri

olduğu bilinmeli geleceğin inşası

için geleneğe sahip çıkmanın

önemi üzerinde durularak alanında

uzman kişilerden eğitim

alınmalıdır.

ŞANLIURFA | Bakırcılık mesleğinde yaşayan hazine: Ömer Bakır

*Bu yazı NEW ERA INTERNATIONAL JOURNAL OF INTERDISCIPLINARY SOCIAL RESEARCHES Mart 2023 sayısında yayınlanan

“Ömer Bakır'ın Anlatımıyla Şanlıurfa İlinde Bakırcılık Mesleği” adlı makaleden Gap Şehir dergisi için düzenlenmiştir.

49


ŞEHİR

Merkezde

deforme olan yollar

yenileniyor

Haliliye Belediye Başkanı Mehmet Canpolat'ın talimatları doğrultusunda ilçe genelinde

üstyapı çalışmalarını sürdüren Fen İşleri Ekipleri, deforme olan yolları yenilemeye devam

ediyor

ŞANLIURFA |

aliliye Belediyesi Fen İşleri

HMüdürlüğünün merkez

mahallelerde sürdürdüğü

sıcak asfalt çalışmalarıyla, yapısal

ömrünü tamamlayan ve deforme

olan yollar sıcak asfaltla

yenileniyor. Başkan Mehmet

Canpolat'ın saha ziyaretlerinde

incelemelerde bulunduğu mahalle

yolları; ilgili birimlere verilen

talimatlar doğrultusunda

yenilenerek vatandaşların

hizmetine sunuluyor.

Fen İşleri Müdürlüğüne bağlı

Ekipler; Ertuğrul Gazi, Kamberiye,

İpekyol, Devteyşti ve Veysel Karani

Mahallelerinde hayata geçirdikleri

yenileme çalışmalarını kısa sürede

tamamladı.

Canpolat: Haliliye'de değişim ve

dönüşüm devam edecek

Ertuğrul Gazi Mahallesinde

tamamlanan çalışmaları yerinde

inceleyen Başkan Mehmet

Canpolat, Haliliye Belediyesi

olarak üstyapı yatırımlarına devam

edeceklerini belirterek, “İlçemizin

muhtelif yerlerinde deforme olmuş,

ömrünü tamamlamış asfalt

yollarımızı yeniliyoruz. Bu

kapsamda Devteyşti, İpekyolu,

Ertuğrul Gazi, Kamberiye, Veysel

Karani Mahallelerimizin yollarını

yeniledik. Geçmiş yıllarda olduğu

gibi bu yıl da yine mahallelerimizi

dolaşarak, sıcak asfaltla ilgili iş ve

işlemlerimizi tamamlayacağız.

Yapılan planlama doğrultusunda

diğer mahallelerimizde de

çalışmalarımız sürüyor. Amacımız

ve hedemiz; vatandaşlarımızı

daha konforlu yollarla

buluşturmayı sürdürmektir. Değerli

muhtarlarımıza ve mahalle

sakinlerimize bize göstermiş

oldukları teveccühten dolayı

şahsım ve Ekibim adına teşekkür

ediyorum, saygılar sunuyorum.

Haliliye İlçemizde değişim ve

dönüşüm devam edecek”

ifadelerine yer verdi.

50


Kırsalda yol ağı genişlemeye devam ediyor

Haliliye Belediyesi'nin kırsal

mahallelerde başlattığı asfalt

seferberliği etaplar halinde

ilerlemeye devam ediyor. Şimdiye

kadar asfalt yolu bulunmayan

mahallelerde çalışmalarını

yoğunlaştıran Fen İşleri Ekipleri,

köy içi yollarda da kilitli parke

döşeme faaliyetlerine devam

ediyor

Asfalt öncesi yapılan hazırlık

çalışmalarının ardından mahalle

yolları sathi kaplama asfalt ile

buluşturan Ekipler, ulaşımı büyük

ölüde rahatlattı. İlk kez asfalt

yolların yapıldığı kırsal

mahallelerde yaşayan vatandaşlar;

yazın tozdan, kışın çamurdan

kurtulduklarını ifade ederek,

Haliliye Belediyesine teşekkür etti.

Canpolat: Merkez – Kırsal ayrımı

yapmadan hizmeti sürdürüyoruz

Asfalt çalışmalarının tamamlandığı

ve projelerin devam ettiği

mahallelerde incelemelerde

bulunan Haliliye Belediye Başkanı

Mehmet Canpolat, seçim

öncesinde vatandaşlara verdikleri

sözleri hayata geçirmenin

mutluluğunu yaşadıklarını

belirterek, merkez – kırsal ayrımı

yapmadan Haliliye'yi

kalkındırmaya devam ettiklerini

ifade etti. Teknik ekip ile birlikte

kırsal mahallelere çıkarma yapan

Canpolat, “Kırsalda yaşayan

vatandaşlarımızın, merkez

mahallelerde olduğu gibi konforlu

yollarla buluşması için çalışmaya

devam ediyoruz. Stabilize altyapı

çalışmaları bitirdiğimiz

mahallemizin sathi kaplama

işlemlerini tamamlıyoruz. Tüm bu

hizmetleri, yaklaşık 200 Milyon TL

tutarında bir yatırımla bünyemize

kattığımız konkasör, ekskavatör

gibi kendi iş makinalarımızla daha

kolay hayata geçiriyoruz. İnşallah

gelecekte kendi asfaltımızı da biz

kendimiz dökeceğiz” diye konuştu.

ŞANLIURFA |

51


ŞEHİR

Sıfır Atık Marketler

Bakanlık tarafından örnek gösterildi

Birleşmiş Milletler Kalkınma Programı (UNDP) ile imzalanan Sıfır Atık Projesi kapsamında,

ilçe genelinde geri dönüşüm çalışmalarını sürdüren Haliliye Belediyesi; Sıfır Atık Market

Projesiyle; Çevre, Şehircilik ve İklim Değişikliği Bakanlığı tarafından “İyi Uygulama Örnekleri”

arasına seçildi

Haliliye Belediyesi

Temizlik İşleri Müdürlüğü

bünyesinde, ilçenin farklı

noktalarına açılan Sıfır Atık

Marketler, vatandaşlardan büyük

ilgi görmeye ve geri dönüşüm

kültürünün yaygınlaşmasına

katkıda bulunmaya devam

ediyor. Geri dönüşüme katkı

sunacak atıklarını Sıfır Atık

Marketlere getiren vatandaşlar;

temizlik ürünleri başta olmak

üzere ihtiyaç duydukları ürünleri

alarak, çevreye ve aile

ekonomilerine katkı sağlıyor.

Bakanlığın örnek gösterdiği 6

projeden biri oldu

ŞANLIURFA |

52

Proje kapsamında her gün

yüzlerce kilo kağıt ve bitkisel atık

yağ geri dönüşüme

kazandırılırken; Çevre, Şehircilik

ve İklim Değişikliği Bakanlığı da

projeyi “İyi Uygulama Örnekleri”

arasında gösterdi. Haliliye

Belediyesi Sıfır Atık Teşvik

Marketleri, Bakanlığa ait sıfır atık

web sayfasında yer alan Sıfır Atık

İyi Uygulama Örnekleri listesinde

6 projeden biri oldu.

15 bine yakın ağacın

kesilmesini ve 2 milyon

metreküpe varan suyun

kirlenmesini önledi

Sıfır Atık Marketler aracılığıyla

toplanan ve Sıfır Atık Taksi

araçlarıyla geri dönüştürülmek

üzere Atık Dönüşüm Tesislerine

taşınan atıklar sayesinde, 15

bine yakın ağacın kesilmesi ve 2

milyar metreküpe varan suyun

kirlenmesi önlendi.

Ev hanımları projeyi çok sevdi

İlçe genelinde sayıları artırılan

Sıfır Atık Marketler, ev hanımları

ve çocuklardan büyük ilgi

görüyor. Evde yemek yaparken

kullandıkları bitkisel yağları ve

ekonomik değeri bulunan atıkları

yerinde ayrıştırarak marketlere

gelen hanımlar, çocuklarıyla

birlikte belirledikleri ürünleri

alarak aile ekonomilerine katkı

sağlıyor.

Sıfır Atık Eğitimleri çocuklar için

eğlenceyle harmanlanıyor

Haliliye Belediyesi tarafından

hayata geçirilen Sıfır Atık Projesi

kapsamında okullarında geri

dönüşümle tanışan çocuklar;

Uzman Eğitmenler eşliğinde

eğlenceli sunumlara katılıyor.

Okullara yerleştirilen Geri

Dönüşüm Ekipmanlarıyla

uygulamalı eğitim gören

çocuklar, çeşitli oyunlarla da

çevre bilinci kazanıyor.

Bu kapsamda; geçen yıl içerinde

ilçe sınırlarındaki 30 okulda

verilen Sıfır Atık Eğitimleri ile 4

bin 200 öğrencinin geri dönüşüm

hakkında bilgi sahibi olması

sağlandı. Çocuklara atıkların geri

dönüşüme kazandırılması için

eğitim veren ekipler, oyunlar,

uygulamalı videolar ve lmler ile

çevre dostu bireylerin yapacağı

faaliyetleri aktardı. Eğitim

sonunda miniklere Çevre

Müfettişi rozeti takan ekipler,

temiz bir çevre için çocuklara

duyarlı olmayı aşıladı.


ŞANLIURFA |

53


KÜLTÜR

Aşıklar Diyarı Kısas

Kültür Merkezini çok sevdi

Haliliye Belediye Başkanı Mehmet Canpolat'ın talimatları doğrultusunda, ilçenin “Aşıklar

Diyarı” olarak anılan Kısas Mahallesine kazandırılan Kültür Merkezi, her yaş gurubundan

vatandaşın yoğun ilgisi eşliğinde faaliyetlerini sürdürüyor

ŞANLIURFA |

54

aliliye Belediyesi

Htarafından eski kamu

hizmet binası

dönüştürülerek Kısas Mahallesine

kazandırılan Kültür Merkezi; hem

gençlere hem de kadınlara yönelik

kurslarıyla yoğun ilgi görüyor. Kısa

süre içerisinde hizmete hazır hale

getirilerek faaliyete başlayan Kısas

Kültür Merkezi; Müzik Sınıfı,

Bilgisayar Kursu, Dikiş Atölyesi, El

Sanatları Atölyesi ve Okuma

Salonu ile bölgenin kültürel

faaliyetteki ihtiyaçlarını karşılıyor.

Canpolat: Geçmişten bugüne ne

söz verdiysek yaptık

Mahalle sakinlerinin büyük ilgi

gösterdiği Kısas Kültür Merkezini

ziyaret ederek, çalışmaları yerinde

inceleyen Haliliye Belediye

Başkanı Mehmet Canpolat, “Gerek

muhtarımız, gerek Kısaslı

kardeşlerimizle hep birlikte istişare

ettik ve sonunda Aşıklar Diyarı

olarak andığımız Kısas'a Kültür

Merkezi yaraşır dedik. Burada

uzun yıllar belde belediyesi olarak

hizmet vermiş kamu binasını

dönüştürerek, içerisinde dikiş

atölyelerinin olduğu, el

sanatlarının olduğu, dersliklerin

olduğu, müzik atölyeleri, bilgisayar

ve okuma salonunun yer aldığı,

tam donanımlı bir Kültür Merkezini

vatandaşlarımızın hizmetine

sunduk. Bunun yanında üstyapıyla

alakalı olarak da ihale süreçlerini

tamamlayarak Kısas'ta çalışmalara

başladık. Geçmişten bugüne ne

söz verdiysek yaptık. Yine Kısaslı

kardeşlerimizin bir Taziye Evi

talebi olmuştu. Onun da hızla

tamamlanıp hizmete sunulmasını

sağlayacağız. Belediye Başkanı


olarak bizler halkımızın

emrindeyiz” ifadelerine yer verdi.

Muhtar Ersöz: Açılan kursların

tamamı doldu

Kısas sakinleri adına Haliliye

Belediyesi ve Başkan Canpolat'a

teşekkürlerini ileten Muhtar Davut

Ersöz, “Kısas, eskiden belde olan

büyük bir mahalle. Şimdiye kadar

kadınların ve gençlerin sosyal

faaliyetlerde bulunabileceği bir

merkezimiz yoktu. Bugün

baktığımızda açılmış olan dikişnakış,

bilgisayar ve müzik

kurslarının tamamen dolduğunu

görüyoruz. Öğrenciler burada daha

verimli bir şekilde ders çalışıyorlar.

Bundan dolayı Başkanımıza çok

teşekkür ederim, sağ olsunlar, var

olsunlar” diye konuştu.

ŞANLIURFA |

55


ŞEHİR

Derslikler ve Kütüphaneler

Gençleri Geleceğe Taşıyor

Kadın, çocuk ve gençlere yönelik eğitim faaliyetlerini artırarak sürdüren Haliliye Belediyesi;

Kültür ve Sosyal İşler Müdürlüğü bünyesindeki kütüphane ve hazırlık kurslarıyla, gençleri

üniversite ve lise sınavlarında desteklemeye devam ediyor

ŞANLIURFA |

56


Nezih Okuma Salonları ve

Derslikler, alanında Uzman

Öğretmenler, konu ve soru

kaynaklarıyla gençleri gelecek

yolunda desteklemeyi sürdüren

Haliliye Belediyesi, eğitime yönelik

yatırımlarını artırıyor.

Kültür ve Sosyal İşler Müdürlüğü

bünyesindeki dersliklerde,

üniversite ve liseye hazırlık

kurslarına katılan gençler, alanında

Uzman Öğretmenler eşliğinde konu

anlatımlarıyla eksik konularını

tamamlıyor. Çeşitli branşlarda

verilen derslerle eksiklerini gören

öğrenciler, 4 gün süren ders

anlatımının ardından yapılan

deneme sınavıyla da kendilerini

ölçme şansı yakalıyor. ÖSYM

formatında yapılan deneme

sınavıyla gençler hem

heyecanlarını yeniyor hem de sınav

esnasında zaman kontrolünü daha

iyi sağlamayı öğreniyor. Sınav

maratonuna, hazırlık kurslarında

sağlanan imkanlarla hazırlanan

gençler, konu anlatımı, deneme

sınavları ve etütlerle verimli bir

çalışma ortamı yakalıyor.

Kendilerine sağlanan sessiz ve

nezih bir ortamda ders çalışma

imkanına değerlendiren öğrenciler;

kendilerine verilen giriş kartlarıyla

sabahın erken saatlerinde

kütüphaneleri doldurarak ders

çalışıyor. Öğrencilerin velilerine

giriş ve çıkış bilgisinin verildiği

kütüphaneye ilgi yoğun olurken,

ders çalışmak için aradıkları ortamı

bulduklarını belirten gençler,

Başkan Mehmet Canpolat ve

ekibine teşekkürlerini iletti.

Engelli bireylere yönelik Eğitim

Kursları devam ediyor

Engellilere yönelik yaptığı pozitif

ayrımcılıklarla ilklere imza atan

Haliliye Belediyesi, sınavlara

hazırlanan engelli memur

adaylarını da unutmadı. Milli

Eğitim Müdürlüğü ile iş birliği

halinde Engelli Kamu Personeli

Seçme Sınavına (E-KPSS)

hazırlanan engelli memur adayları

için hazırlık kurslarını sürdüren

Haliliye Belediyesi, Uzman

eğitmenler eşliğinde Türkçe,

Matematik, Tarih, Vatandaşlık,

Coğrafya dersleri veriliyor. Kursa en

az yüzde 40 ile üzeri engeli olan,

ortaöğretim, ön lisans ve lisans

mezunları faydalanabiliyor.

ŞANLIURFA |

57


ŞEHİR

Hanımların Emeği

Sanata dönüşüyor

Haliliye Belediyesi tarafından; hanımların sosyal, kültürel ve mesleki gelişimlerini desteklemek

amacıyla Milletevleri bünyesinde hizmet veren Meslek Edindirme ve Hobi Kursları, yoğun

katılım eşliğinde faaliyetlerine devam ediyor

ŞANLIURFA |

58

Başkan Mehmet Canpolat'ın

talimatları doğrultusunda

sayıları artırılan kurslarda

eğitimlere katılan hanımlar ve genç

kızlar; dikiş-nakış, ahşap boyama,

trikotaj, kuaförlük ve el sanatları

gibi birçok dalda kendilerini

yetiştirerek aile ekonomilerine

katkı sağlıyor. Kültür ve Sosyal

İşleri Müdürlüğü bünyesinde

hizmet veren kurslar ile anneler,

Uzman Eğitmenler eşliğinde

meslek öğrenirken; yanlarında

gelen çocukları kreş imkânından

faydalanarak yaşıtlarıyla eğleniyor.

Kreş Hizmeti kursiyerlerin elini

rahatlattı

Milletevleri Bünyesinde Kreş

Hizmeti verilmesinin, kendilerini

cesaretlendirdiğini aktaran

kursiyerler, “Ev hanımları olarak

Belediyenin açmış olduğu bu

kursları hep merak ediyorduk.

Ancak küçük çocuklarımızı evde

bırakamayacağımız için

gelemiyorduk. Şimdi kreşlerin de

aynı merkezlerde yer almasıyla

birlikte çok rahatladık. Anneler

olarak bizler mesleki eğitimlerimizi

alırken, çocuklarımız da kendi

yaşıtlarıyla eğlenip, öğreniyor.

Hocalarımız oldukça ilgili. Bizlere

ve çocuklarımıza büyük emek

veriyorlar. Bizlere bu imkanı

sağlayan Haliliye Belediye

Başkanımız Mehmet Canpolat ve

ekibine teşekkür ediyoruz”

ifadelerine yer verdiler.

Sağlıklı yaşam için spor ve

egzersiz imkanı

İlçedeki hanımların, sağlıklı yaşam

için ihtiyaç duydukları spor

aktivitelerini, rahatça yapabildikleri

Hanımlar Konağı'nın ikincisini

hizmete sunan Haliliye Belediyesi;

“Güçlü Kadın, Güçlü Toplum”

anlayışıyla faaliyetlerine devam

ediyor. Mesleki Kurslara ek olarak

Spor Eğitmenleri eşliğinde tness

salonunda spor yapan kursiyerler,

sağlıklı yaşamın ipuçlarını

öğreniyor. Kendilerine verilen

programlar dahilinde düzenli

olarak spor yapan hanımlar, bir

yandan meslek öğreniyor bir

yandan da spor yapma imkanına

kavuşuyor. Hanımlar Konağına

büyük ilgi gösteren hanımlar ve

genç kızlar, tness salonlarının

sayısının daha da artırılmasını

talep ediyor.

“Öğrenmenin yaşı

olmaz” diyorlar

Haliliye

Belediyesi

bünyesinde yer

alan Millet Evlerinde,

mesleki eğitimin yanı sıra

Okuma-Yazma Kursları da

yer alıyor. Hayata geçirilen

Kırmızı Kurdele Projesi

kapsamında devam eden okumayazma

kursuna katılan kursiyerler,

buradan aldıkları eğitim ile okumayazma

öğreniyor. Kurs sonunda

yapılan sınavda başarılı alan

kadınlara Milli Eğitim Bakanlığı

onaylı sertika da veriliyor. Kursları

başarıyla bitiren hanımlara

sertikalarını takdim eden Belediye

Başkanı Mehmet Canpolat'ın eşi

Fethiye Canpolat, “Okumanın,

öğrenmenin yaşı olmaz diyen

hanım kardeşlerimizin

mutluluğunu hep birlikte

paylaşıyoruz”

ifadeleriyle

kursiyerleri tebrik

etti.


ŞANLIURFA |

59


ŞEHİR

Haliliyeli gençler,

Turnuvalardan madalyalarla dönüyor

Haliliye Belediyesi Kültür ve Sosyal İşler Müdürlüğü bünyesinde, ilçenin farklı

noktalarında hizmet veren Spor Okulları, gençleri ulusal ve uluslararası turnuvalara

taşımaya devam ediyor. Basketbol, voleybol, badminton, tekvando, Kick Boks, judo

ve yüzme dallarında, Uzman Eğitmenler eşlinde eğitim gören gençler, Haliliye'ye

madalyalarla geri dönüyor

Kick Boksta Altın Madalyalar

gelmeye devam ediyor

Haliliye Belediyespor bünyesinde

yetişen gençler, Türkiye Kick Boks

Şampiyonasında takım halinde

Türkiye Şampiyonu oldu.

Şampiyonaya damga vuran 8

sporcu, aldıkları Altın Madalyalarla

Başkan Mehmet Canpolat'ı ziyaret

etti.

ŞANLIURFA |

60

Çocukların ve gençlerin zararlı

alışkanlıklardan uzak

durarak, lisanslı birer sporcu

olarak yetiştirilmesi hedeyle

faaliyetlerini sürdüren Haliliye

Belediyesi; ilçe genelindeki Spor

Okullarının sayısını artırıyor.

“Gençliğe Yatırım, Geleceğe

Yatırımdır” sloganıyla farklı

dallarda Uzman Eğitmenler

tarafından yetiştirilen gençler,

ulusal ve uluslararası

müsabakalarda büyük başarılara

imza atıyor.

Şampiyonada büyük başarı elde

eden gençler ve eğitmenleriyle

gurur duyduğunu belirten Başkan

Canpolat, “Haliliye Belediyesi her

zaman olduğu gibi gençliğin

yanında. Gençliğe yönelik

geliştirdiğimiz projelerin,

yatırımların en güzel geri

dönüşüne şahitlik ediyoruz.

Kick Boksta, değerli Murat

Akaltun hocamızın

gözetiminde,

sporcularımız

antrenörlerimizle

birlikte

çalışmalarını

sürdürüyor. Gerek Avrupa gerekse

Dünya müsabakalarında hep

birincilikle, hep altın madalyalarla

döndüler. Biz de, Türkiye

Cumhuriyetimizin bayrağını,

Şanlıurfa'mızı ve Haliliye

Belediyemizi gururlandırdıkları için

kendilerini ödüllendirdik. Ben

değerli hocamız Murat Akaltun'a,

ekibine ve buradaki değerli

kardeşlerime, sporcularıma

teşekkür ediyorum. İnşallah yeni

altın madalyalarla dönüp, bizleri

gururlandırmaya devam edecekler”

ifadelerine yer verdi.

Futbol Okulları büyük ilgi görüyor

Haliliye Belediyesi Futbol Okulu,

geleceğin yıldız sporcusu olmak

isteyen gençlerin yoğun ilgisiyle

dolup taşıyor. Alanında Uzman

Antrenörler tarafından verilen

Futbol Okulu kursuna katılan 7-14

yaş aralığındaki çocuklar, futbolun

teknik kuralları öğretiliyor. Verilen

teorik eğitimin yanında halı sahada

sürdürülen eğitimde futbol

terimlerini de uygulamalı olarak

öğrenen çocuklar, yeni yetenekler

kazandıkları Futbol Okuluna yoğun

ilgi gösteriyor.

Binlerce genç yüzme öğrendi

Haliliye Belediyesi bünyesinde

çocuklara yönelik hizmet veren


yüzme havuzları, bu yaz tatilinde

de binlerce çocuğun yüzme

öğrenmesini sağladı. Profesyonel

Eğitmenlerin verdiği eğitimle

havuzun keyni çıkaran çocuklar,

kurslara yoğun ilgi gösterdi. Kız ve

erkek çocuklar için yaş aralıklarına

göre seanslar halinde verilen

yüzme kurslarında Eğitmenler,

çocuklara temel yüzme eğitimi ve

yüzme teknikleri ile suda panik

yaşamamaları için yapmaları

gerekenleri uygulamalı olarak

anlattı.

Minik Tekvando ve Judocular

yetenekleriyle göz doldurdu

Haliliye Belediyesi bünyesindeki

Spor Merkezlerinde, Judo ve

Tekvando eğitimi alan çocuklar,

yetenekleriyle göz dolduruyor.

Tekvando ve Judo Kurslarına

katılan 7-14 yaş aralığındaki

çocuklar, alanında Uzman

Eğitmenler tarafından teknik ve

uygulamalı eğitim alıyor. Forma

desteğinin de sağlandığı

kurslardan yararlanan çocuklar,

geleceğin genç yetenekleri olmak

için uzman hocaları nezaretinde ter

döküyor.

Basketbol ve Voleybol Kurslarına

yoğun katılım

Gençlerin spor alışkanlığı kazandığı

Haliliye Spor Okullarında;

Basketbol ve Voleybol kurslarına

büyük ilgi gösteren gençler; Uzman

Eğitmenler eşliğinde geleceğin

yıldız sporcuları olmak için ter

döküyor. Hem teknik hem de

uygulamalı eğitimlerle, spor

kurallarını öğrenen gençler,

kendilerine sağlanan forma

desteğiyle de karşılıklı

müsabakalar yapıyor. Büyük

rekabete sahne olan

müsabakalarda genç sporcular,

hayallerine ulaşmak için yoğun

çaba harcıyor.

Sporun yanında Halk Oyunları

eğitimi

Haliliye Belediyesi tarafından

Sporcu bir neslin yetişmesi için

verilen kursların yanı sıra, Halk

Oyunları Kursunda sanatla tanışan

gençler, sanata yönlendiriliyor.

Başta Şanlıurfa olmak üzere çeşitli

yöresel oyunlarla tanışma şansı

yakalayan gençler, hocaları

eşliğinde eğitim alıyor. Birbirinden

farklı yöresel oyunların öğretildiği

kurs sonrası gösterilerde ve

yarışmalarda sahne alma fırsatı

bulan genç kursiyerler, büyük

beğeni topluyor.

ŞANLIURFA |

61


ŞEHİR

Çölyak ve PKU hastalarına

Glütensz Gıda Desteğ sürüyor

Haliliye Belediyesi; Şanlıurfa genelinde yaşayan yaklaşık 2 bin Çölyak ve Fenilketonüri (PKU)

hastası vatandaşa; günlük olarak kendi fırınında ürettiği glütensiz ekmek ve gıda ürünleriyle

ücretsiz bir şekilde destek olmaya devam ediyor

ŞANLIURFA |

62

osyal Belediyecilik

Sanlayışının en güzel

örneklerinden birini 2018

yılından itibaren hayata

geçirerek; nadir görülen Çölyak

ve Fenilketonüri hastalarının

ihtiyaçlarına çare üreten Haliliye

Belediyesi, hastaların ihtiyaç

duyduğu glütensiz gıda

ürünlerini, ücretsiz bir şekilde

ailelere ulaştırmaya devam

ediyor.

Belediye Başkanı Mehmet

Canpolat'ın talimatları

doğrultusunda Glütensiz Ekmek

Fırınındaki kapasiteyi artıran

Sosyal Yardım İşleri Müdürlüğü

Ekipleri, il genelindeki 2 bin

Çölyak ve Fenilketonüri hastası

vatandaşın günlük ekmek

ihtiyacını karşılıyor.

Glütensiz Ekmek Fırınına kayıt

yaptıran çölyak ve PKU'lular,

kendilerine verilen kartla aylık 30

adet ekmeğini ücretsiz olarak

teslim alıyor. Bölgenin tek olma

özelliğini taşıyan Glütensiz Fırın

ile hizmet veren Haliliye

Belediyesi, 2018 yılından beri

sürdürdüğü proje ile, Türkiye

genelindeki Belediyelere örnek

gösteriliyor.

Sosyal Yardım İşleri Müdürlüğü

tarafından Haliliye'de ikamet

eden Çölyak ve PKU hastalarına

periyodik aralıklarla içerisinde

glütensiz ürünlerin yer aldığı gıda

paketleri dağıtılıyor.

Canpolat: Aile bireyleri artık

aynı sofrada aynı yemeği

yiyebiliyor

Günlük 2 bin hasta vatandaş için

üretim yapan Glütensiz Fırın'da

Çölyak ve Fenilketonüri hastası

vatandaşlarla bir araya gelen

Başkan Mehmet Canpolat,

hastaların yaşadıkları sıkıntılara

değinerek, “Çölyak hastalarımız,

bilindiği gibi sadece glütensiz

undan yapılan mamulleri

yiyebiliyorlar. Fenilketonüri

hastası kardeşlerimiz de aile

bireyleriyle, aynı sofrada farklı

yemekler yiyordu. Hayatı

boyunca bulgur pilavı, makarna

ve başka lezzetleri tatmamış

hastalarımızın aynı sofrada aynı

yemeği yemelerini sağlamak için

hayata geçirilen bu fırın, çok

anlamlı bir hizmeti yerine

getiriyor. Belirli periyotlar halinde

glütensiz undan yapılan

mamullerin bulunduğu gıda

kolileri dağıtıyoruz. Hastalarımıza

ayet şifa olsun. 2018 yılından

bu yana hizmet veren bu fırın,

Türkiye'de sadece birkaç

Büyükşehir Belediyesinin yapmış

olduğu ekmek imalatını yaparak

ülke genelindeki ilçe

Belediyelerine örnek olarak

gösteriliyor” ifadelerine yer verdi.


Tat l n z b z mle güzelleşecek


Edebiyat ve

Medeniyet İnsanı,

“Mehmet Kurtoğlu”

Doç Dr. Maksut YİĞİTBAŞ

Akademisyen

ŞANLIURFA |

64

Herhangi bir mevzu gibi

şehri veya kültürü

anlamanın genellikle iki

yolu vardır: İçten veya dıştan

kuşatma. İlkinde yani içten

kuşatma hissedişi; dıştan kuşatma

ise belki de sadece anlamayı

gerektirir. Bu metodu, Divan

edebiyatı araştırmalarında

kullanan Prof. Dr. Haluk İpekten,

örneğin bir Klasik Türk şairini

değinirken tasavvufu içten veya

dıştan kuşatmasından söz eder. Bu

açıdan bakıldığında 16. Yüzyılın

büyük şairi olan Baki tasavvufu

dıştan, aynı asırda yaşayan

Fuzuli'nin içten kuşatmıştır

denilebilir. Klasik şiirimizin bu iki

şairiyle ilgili yaklaşımın pek çok

şair için geçerli olduğunu

söyleyebiliriz. Benzer durum

Cumhuriyet dönemi şairleri için de

geçerlidir. Örneğin Behçet

Necatigil ile Asaf Halet Çelebi'yi bu

açıdan okumak, değerlendirmek

mümkündür. Edebiyata

indirgenemeyecek ve onunla sınırlı

olmayacak ölçüde önemli olan bu

metodik bakış açısı şehir, insan ve

kültür bağlamında da geçerlidir.

Bir şehir içten kuşatıldığı gibi

dıştan da kuşatılıp anlaşılabilir.

Şehir salt bir mekân olmayıp

medeniyete dair değerleri de

barındıran adlandırmadır.

Dolayısıyla şehirde doğmak yeterli

olmayıp medeniyetine dair

değerlerini de temellük

(sahiplenmek) gerekir. İçten

kuşatmaya, hissederek anlatmaya

giden yol buradan geçer. Şehir ve

medeniyet açısından her şehir

zengin ya da donanımlı değildir.

Ancak Şark coğrafyasında Bağdat,

Kudüs ve Urfa medeniyet ile

mücehhez şehirlerden ilk akla

gelenleridir. Bu kadim diyarların

birinde doğmak kadar, şehrin

idrakinde olmak da önemli bir

durumdur. Mehmet Kurtoğlu

Urfa'da doğmanın talih, bu şehri

idrak etmenin ne anlama geldiğini

eserleriyle kanıtlayan bir değerdir.

Peygamberler şehrinde dünyaya

gelen, çocukluğunu ve ilk

gençliğini burada geçiren Mehmet

Kurtoğlu son çeyrek yüzyıldır başta

Urfa olmak üzere edebiyatta ve

Türk sineması bağlamında

adından söz ettiren bir aydındır.

Belki de her geçen gün yitip

gitmekte olan Urfa'nın, tarihini,

sosyokültürel özelliklerini bir kent

keşşafı gibi araştırmakta ve bizlerle

paylaşmaktadır. Her şehrin

yaşayan söz değerleri vardır ve ne

yazık ki bu değerler donanımlarını

sözlere dökmekle kalıp yazıya

aktarmadıkları için sadece beşeri

hatıralara hizmet ederler. Belki de

bu hususta Urfalılar en sırada yer

alırlar. Söze ve saza (sazla kastımız

musikinin tümü) yakın olduğu

ölçüde yazıya ve kitaba o denli

uzak duran hemşerilerimin ekserisi

donanım ve görgülerini sadece

davranışlarına ve söz sahifesine

kaydederler. Fakat metne (yazıya)

aktarılmayanlar zaman içinde

senet (kanıt olma) hüviyetini

yitirirler. Bu durumda binlerce

senelik, koca bir geçmişin

hatıraları unutulur, yitirilir...

Tarihi Urfa'da, elinin sanatıyla

geçinen bir esnaf aileye mensuptur

Mehmet Kurtoğlu. Aile ve mekân;

ilki ferdi ve terbiyevî mirası, diğeri

ise kültürel ve sosyolojik birikimin

aktarıldığı iki önemli ocak,

mahldir. Şehirli bir toplumun

vasati orta sınıfının asli unsurları

genellikle esnaf, sanatkârlar ve

aileleridir. Kentin nabzı bu toplum

katmanında atar. Metaforik

düzlemde (sanatkârane dil...) ifade

etmek gerekirse vasati toplum

katmanın altı kılcal damarlara üstü

ise ana (atar) damarlara benzer.

Bu arkların her ikisi mutavassıt

olanı besler. Dolayısıyla yükselen

ve düşenlerin buluştuğu yerdir

vasati olan; astı da üstü de bilir

zira her ikisine de yakındır. Elinin

emeğiyle geçinen bir ailede

yetişmenin ne demek olduğunu

bilen ve Kurtoğlu'nun yetiştiği

mahallenin çok yakın mıntıkasında

yetişen biri olarak onun nasıl bir

atmosferde yetiştiğini bilmenin

bugün için büyük bir şans

olduğunu o yıllar hiç fark

etmemişiz. “Zira Urfa, eski

hamam, eski tas a canım...” diye

dinler, düşünürken ne kadar da


yanıldığımızı geldiğimiz noktada

acı bir şekilde gözlemlemekteyiz.

Taşradan türlü nedenlerle göç ve

kırsaldaki vatandaşların kentlere

yerleşmesi ile birlikte bugünün

Türkiye'sinde başta İstanbul olmak

üzere birçok şehrin nüfus yapısı,

kültürel dokusu değişti. Bu

durumda şehrin medeniyetine dair

değerlerini temellük edinemeyen

bir ailede doğan kişinin İstanbullu

olamayacağı gibi Şanlıurfalı olması

da söz konusu değildir. Nitekim

hemen her gün İstanbul'un belirli

semtlerinde yaşanan banal

olayların faillerine bakıldığında

yaşadığı şehrin kültür ve

medeniyetiyle bağ kuramamış

kişiler olduğu rahatlıkla görülür. Bu

durum Antalya, Bursa, İzmir,

Şanlıurfa... İçin de geçerli. TV

merkezlerinin İstanbul merkezli

oluşları sair yerlerdeki

nahoşlukların ekrana çok az

yansıması, buralarda vaka-yı

adiyelerin, bayağılıkların olmadığı

anlamına gelmediğini hepimiz

biliyoruz. Bir şehrin solunması

oranın değerleriyle imtizaç (uyma,

kanıksama) etmeyi gerekli kılar. Bu

nesiller boyu bir süreci gerektirdiği

gibi niyetle de alakalı olduğu bir

gerçektir. Son tahlilde nasıl ki

İstanbul'da her doğan kişinin

Bursalı olduğu söylenemeyeceği

gibi Urfa'da doğmuş olmanın da

bu kadim şehirli olduğunu

göstermez. Bu ifadeleri yazmak acı

belki de rahatsızlık verici olmakla

birlikte, maksadının dışında, kasıtlı

biçimde yanlış anlaşılması da o

kadar...

Mehmet Kurtoğlu tarihle iç içe

olarak Urfa'da yetişmiş bir

çocukluk ve ilk gençlik evresi

geçirir. Dolayısıyla şehrin başta

tasavvufî dokusunu Çarhoğlu Cami

mıntıkasında; sinema kültürünü ve

bir izleyici olarak donanımını

Türkmen, Atlas, İnci, Özen

sinemalarında; insan ilişkilerini

Gümrük Hanı'nda; musikisini o

yıllar için Urfa'nın hemen her

yerinde, edebiyatını halen

akademiye de tam anlamıyla

çalışma mahiyetinde

yansıyamamış (bu bağlamda

Mehmet Adil Saraç'ın “Tanıklarıyla

Urfaca Urfalıca...” eserini saygıyla

selamlar, büyük bir eksikliği

giderme yolunda kayda değer

eser/ler olduğunu belirtmek

gerekir) sözlü kültüründen edinir.

Hepsinden önemlisi Mehmet

Kurtoğlu'nun doğduğu, yetiştiği ve

yaşadığı şehrin değerinin çok erken

yaşta farkında olmasıdır.

Donanımsal açıdan çok yönlülüğü

şahsi hususiyetleriyle birlikte

yetiştiği şehirle de ilişkili bir

olgudur. Belki de onunla aynı

kaderi yaşayan Urfalılar benzer

yönlere sahiptirler ancak

Kurtoğlu'nun farkı edinimlerini

benim de içinde olduğum çoğu

Urfalı gibi söze değil yazıya

aktarmasıdır. Tabii ki de bu

aktarıma eşlik eden çok geniş

tecessüsü, yılmak bilmez okuma

tutkusunu ve tüm bunları

sentezleyebilecek bir diyalektiğe

sahip olmasını eklemek

gerekecektir.

Eserleri Işığında Mehmet Kurtoğlu

Eğer bir Şanlıurfa Kitaplığı

oluşturulursa, baş eserler arasında

Mehmet Kurtoğlu'nun yapıtları yer

alacaktır. “Ezelden Urfa” bir şehir

monograsidir. Kentin kimliğinin

inşasını tarihin tuttuğu projektörle

okuyan Mehmet Kurtoğlu'nun

üslubu ve akademik dile mesafesi

bu eserine tarih, sosyoloji ve edebî

kimlik kazandırır. Bu yönüne eşlik

eden söyleşi eseri üslup açısından

özgün ve çekici kılar. Dolayısıyla

eserle tanışan her okur, ki ben de

dâhil, bu kitabı keyie bilgi sahibi

olmanın ne anlama geldiğinin

uygulamasını yapacaktır. Tarihi

kayıtlardan söylencelere değin

kapsamlı bir saha çalışmasının

ürünü olan “Ezelde Urfa” zevkli bir

Urfa okuması! “Urfa Efsaneleri” ve

“Evliya Çelebi'nin izinde İbrahim'in

Nazargahı Urfa'yı da “Ezelden

Urfa”nın parçası, tamamlayıcıları

olarak okumak da mümkündür.

ŞANLIURFA |

65


ŞANLIURFA |

66

Şehir okuması açısından hemen

her Urfalı bir adım öndedir,

yukarıda kısmen değindiğim üzere

şehrini temellük edinmişse bu

alışkanlığa da dönüşür. Mehmet

Kurtoğlu bir şehri fotoğraarken

Urfa'da doğup yetişmenin

olanaklarından yararlanır. Bizce

olan bu imkânlar nelerdir:

a- Şehri dokuyan mistisizmi (Paris,

Viyana, Saint Petersburg gibi kimi

yerlerde bu sanat kutsanarak

mekâna akseder...) görebilme.

“Beş Şehir”i bu idrakle kaleme

alan Ahmet Hamdi Tanpınar'ın

Bursa okuması bu bakımdan

önemlidir ve “Bursa'da Zaman”

şiiri ile mütekabiliyet içindedir.

b- Şehrin insanlarını tanıyabilme.

Örneğin Yahya Kemal'de bu nazari

bir hal alır. Beyatlı bütün bir

Anadolu'yu bu şekilde algılayıp

İstanbul'u, şehir, insan ve hatta

millet ilişkisini bu bağlamda şiirine

taşır. “Atik Valde'den İnen Sokakta”

bu açıdan okunabilir.

c- Mekândan insana, insandan

mekâna sirayet eden psikososyal

dokuyu görebilme.

Mehmet Kurtoğlu'nun kendi

memleketi Urfa başta olmak üzere

şiirlerindeki şehirleri, gezi veya

seyahat türündeki eserlerindeki

kent okumalarının arka planında

bu donanımsal yetkinlik yer alır.

Şair Mehmet Kurtoğlu

Bilinen bir hakikattir: Şair doğulur,

şiir yazılır. Bu gerçekliği ben sık

zikreder ve Hilmi Yavuz'dan

mülhem olarak dile getiririm.

Esasen bu durum bütün sanat

dalları için de geçerli değil midir!

Sanatkâr doğmayan olsa olsa

zanaatkâr olur, o kadar. Bu kutlu

paye de memleketin hemen her

köşesinde bugün için tükendi gibi,

artık eskilerin deyişiyle zevahiri

kurtarma peşinde çoğu usta…

Evet Mehmet Kurtoğlu şair

tıynetiyle doğduğunu şiirlerine

bakarak rahatlıkla söylemek

mümkün. Ancak bizden biri olarak

yazmayı tercih ediyor ve bana

kalırsa istediği zaman yazabilecek

istidada sahip, şiirlerine

bakıldığında böylesi bir izlenim

rahatlıkla edinilmekte. Şair

doğanların bu hususiyeti vardır, zor

ya da az yazmanın nedeni

üzerinde çalışmasıdır ki yukarıda

“şair doğulur, şiir yazılır”la

kastımız bu yazma ameliyesinin

zaman alması ve çok zorlu bir

süreç olmasıdır. Yahya Kemal,

Ahmet Haşim ve Tanpınar bu

familyadan olan, çok zor yazan

şairlerdendir. Mehmet Kurtoğlu

şiirlerinde insanımızı, toplumu ve

diyarımız olan Urfa'yı bir memleket

evladı edası ile yazmakta. Yer yer

yerel ve evrensel göndermelerine

eşlik eden geleneği anımsatan şiir

şekline has yaklaşımı onu özgün

kılan tarafı. Şiir kitaplarını bu

düzlemde okumak mümkün.

“Dilim Türkü Gönlüm Gazel” bu

bağlamda en orijinal kitaplarından

olduğunu belirtmemiz gerekir.

Mehmet Kurtoğlu'nun edebiyat,

sanat ve edebiyatçılar üzerine

kaleme aldığı eserlerin belirgin

özelliği şair bir kalemin elinden

çıkmasıdır. Bundan olsa gerek bu

eserlerinde aforizma yönü baskın

ifade ve şairane yaklaşıma sıklıkla

rastlanılır. Şairlerin bir başka şairi

veya sanat insanını anlattığı

eserlerin ortak yönüdür bu durum.

Sanatkârane bir yaklaşım ve

sezgi... Bunun en bariz

örneklemesi Ahmet Hamdi

Tanpınar'ın hocası, Yahya Kemal

Beyatlı'yı ve sanatını anlattığı

Yahya Kemal adlı eseriyle Mehmet

Kaplan'ın hocası Ahmet Hamdi

Tanpınar'ı ve sanatını incelediği

Tanpınar'ın Şiir Dünyası adlı

eserleridir. İlkinde, Tanpınar'ın

Yahya Kemal'i anlattığında sezgi,

tespit ve artistik anlatım;

diğerinde, Mehmet Kaplan'ınkinde

bilim adamı titizliği ve tespitler,

kanıtsal yaklaşım karşımıza çıkar.

Necip Fazıl Kısakürek üzerine

yazılmış eserler içerisinde en cesur

yaklaşımı Mehmet Kurtoğlu,

“Metaziğin Trajik Şairi Necip

Fazıl” kitabında sergiler. Üstadın


bir hayranı olmasına karşın onu

ikonikleştirmeksizin anlattığı bu

eserinde bir sanatçının gözünde bir

başka sanatçıyı okuruz. Benzer

yaklaşımı Ahmet Hamdi Tanpınar

üzerine kaleme aldığı “Hasret ve

Azap” adlı kitabındaki Tanpınar

okumasında da görürüz. Bu seriye

“Bir Batı Masalı Shakespeare”i de

rahatlıkla dahil edebiliriz.

Mehmet Âkif Ersoy üzerine birden

fazla kitap çalışması millî şairimize

olan ilgisi kadar ötekileştirilen bir

değere verdiği değeri göstermesi

bakımından önemlidir. “Taceddin

Dergâhı'nda İstiklal Şairi Mehmet

Âkif”, “Mehmet Âkif: Şair- Derviş-

Kahraman” ve “Kim Beni Nerden

Bilecek- Âkif Üzerine Konuşmalar”

iki ayrı eseriyle Mehmet Âkif'i

gündemine alan çok az

kalemlerdedir Mehmet Kurtoğlu.

Her iki kitapta farklı açılardan

Mehmet Âkif yorumları,

memleketimizde eksik olan ya da

var olmayan Mehmet Âkif

Enstitüsü'nün yapmadığını yapma

cehdi olarak değerlendirilmelidir.

Hemen her aydın Urfalı gibi

Mehmet Kurtoğlu hikemî şiirin

büyük üstadı Nâbi'yi de ihmal

etmez. Nâbi üzerine “Urfalı Nâbi”,

“Nâbi'nin Kırk Hadis ve Seçme

Gazelleri” ve “Meliküş Şuara Yusuf

Nâbi” adlı iki eserini de burada

zikretmek gerekir. Zannımca bütün

sanatlar gibi şiirin idraki ve zevk

seviyesinde algısı evrensellikten

ziyade lokal ya da yerel, belki de

millîdir. Dolayısıyla Nâbî'nin Urfa

ve Osmanlı coğrafyasındaki yeriyle

İngiliz'ler için Shakespeare farklı

olacaktır. Nâbi her yönüyle Urfa ve

Urfa'ya sirayet eden İslâm ümmeti;

İngiliz sanatçıda Britanya ve

Avrupa'nın insan, cemiyet değerleri

yer alır. Bu bağlamda her iki

medeniyetin önde gelen, bizce

mümtaz bu iki değeri ile ilgili

eserler kaleme alan Mehmet

Kurtoğlu'nun Nâbi ve Shakespeare

okumaları bu şekilde

değerlendirilebilir.

Urfa ve Sinema

Urfa'nın bir sinema platosu olduğu

yönetmenler kadar Mehmet

Kurtoğlu'nun da dile getirdiği

gerçekliktir. “Türk Sinemasında

Urfa” günümüze değin Urfa'nın

Türk sinemasındaki yerini etraıca

ele alan ender bir eserdir. Kültürel,

tarihî ve folklor açıdan Türkiye'nin

belki de en özgün şehirlerinden

olan Urfa'nın beyazperdeye

yansımasında Hüseyin Peyda

kadar sinemadaki yerini esere

dönüştürerek gelecek nesillere

aktarmada Mehmet Kurtoğlu'nun

çabası o denli önemlidir. “Türk

Sinemasında Urfa”da, Urfalının

sinemayla bağı, kentteki

sinemaların kronolojik gelişimi ve

sosyokültürel yansımaları, aktör ve

aktiristlerin Urfa algısı, gözlemleri

birer arşiv değerinde ele alınıp

kaynaklaştırılması önemlidir. Öte

yandan yakın döneme kadar

Urfa'da çekilen lmler ve

belgeseller; Urfalı sinemacılar ve

sanatçıların biyograk ve sanat

hayatalarına dair bilgiler “Türk

Sinemasında Urfa”yı orijinal

kılmaktadır.

Mehmet Kurtoğlu'nun sinema ve

beyaz perde sanatçıları ile ilgili bir

diğer eseri “Yeşilçam'ın

İmgeleri”dir. Sinemaya ilgisini

sadece Urfa'nın yansıdığı sinema

ile sınırlamaz, diğer bir deyimle

mahalli sınırları aşarak ülke

sinemasına dair görüş ve

izlenimlerini aktardığı “Yeşilçam'ın

İmgeleri”inde ilk gençlik yıllarında

tesiri altında kaldığı lm ve sinema

sanatçılarını yetkin bir aydın olarak

yorumlamaya çalışır.

Netice kabilinden açık yüreklilikle

şunu söyleyebilirim: Mehmet

Kurtoğlu başta Urfa olmak üzere

bütün memleketimiz için kültür,

edebiyat, şehir hafızası olarak şans

ve bir değerdir. Bu talih en fazla,

hak ettiği kıymeti halen görememiş

olan Şanlıurfa için olmuştur.

Mehmet Kurtoğlu'suz bir Urfa

geleceğe beki de eksik ve aksak

aktarılacak ya da kalacaktır.

ŞANLIURFA |

67


ŞEHİR

Oyuncak Müzesini

Çok Sevdi

ŞANLIURFA |

68

Karaköprü Belediyesi tarafından bir ilk olarak Şanlıurfa'ya kazandırılan Oyun ve Oyuncak

Müzesi, minik ziyaretçilerini ağırlamaya devam ediyor. Çocuklarıyla birlikte müzeyi gezen

anne ve babalar da geçmişten günümüze renkli bir yolculuğa çıkıyor

araköprü Belediye Başkanı

KMetin Baydilli'nin

talimatları doğrultusunda,

Basın Müzesi ve Müslüm Gürses

Müzesi ile birlikte ilçeye

kazandırılan Oyun ve Oyuncak

Müzesi; ailelerin çocuklarıyla

birlikte ziyaret ettikleri favori

mekanların arasında öne çıkıyor.

Şenevler Mahallesinde bulunan

müzeyi ziyaret eden çocuklar, farklı

dönemlerde üretilen ve müzede

sergilenen oyuncakları incelerken,

çizgi lm karakterleri ile sevimli

hayvanların maketleriyle oynayarak

doyasıya eğleniyorlar.

Okul gezileri ve belirlenen

organizasyonlarla Oyun ve

Oyuncak Müzesini gezen çocuklar,

el yapımı sokak oyuncakları ilgiyle

izlerken, açık alanda sergilenen

hayvan maketleriyle fotoğraf

çektiriyor. Oyuncak müzesinde çok

eğlendiklerini ve daha önce hiç

görmedikleri oyuncaklarla

karşılaştıklarını ifade eden

çocuklar, müzeyi yeniden ziyaret

etmek istediklerini dile getiriyor.


ŞANLIURFA |

69


KÜLTÜR

Çocuklar

Tiyatro Salonlarını doldurdu

Yaz dönemi boyunca; spordan eğitime, müzikten sanat ve kültür etkinliklerine kadar pek çok

farklı alanda çocuk ve gençlere yönelik etkinlikler düzenleyen Karaköprü Belediyesi, sevilen

çizgi lm karakterlerinin yer aldığı tiyatro organizasyonlarıyla çocukları sevindirdi

ŞANLIURFA |

70

ültür ve Sosyal İşler

KMüdürlüğü tarafından

çocuklara yönelik

düzenlenen etkinlikler yoğun ilgi

görmeye devam ediyor. Çocukların

televizyonlarda ilgiyle izlediği çizgi

lm kahramanları, tiyatro

gösterilerinde minik hayranlarıyla

buluşuyor.

Necmettin Cevheri Kültür ve

Gösteri Merkezinde sahnelenen

gösterilerde, Pepee ve Şila

karakterleri Karaköprülü çocuklarla

buluşarak, sevilen şarkılarıyla

çocukları gönüllerince eğlendiriyor.

Çocukların beğeniyle izlediği 'Maşa

ile Koca Ayı' çizgi lminden

uyarlanan çocuk tiyatrosu da,

çocuklarıyla birlikte salonları

dolduran ailelerden büyük ilgi

görüyor. Ücretsiz olarak

sahnelenen gösterilere aileleriyle

birlikte gelen çocuklar doyasıya

eğleniyor.

BAYDİLLİ: BU TÜR

ETKİNLİKLERİ SÜREKLİ HALE

GETİRİYORUZ

Sahnelenen tiyatro gösterisine

katılan ve ailelerle sohbet eden

Karaköprü Belediye Başkanı Metin

Baydilli, çocukların büyük ilgi

gösterdiği kültür ve sanat

organizasyonlarının sayısını

artırdıklarını belirterek, “İnşallah

bu tür etkinliklerimizi sürekli hale

getiriyoruz. Çocuklarımız bu

organizasyonlarla kültürel

aktivitelerle tanışıyorlar. Bu

alışkanlık, ilerde kendi ailelerini

kurduklarında onlar için çok

olumlu bir geri dönüş olacaktır.

Kültür ve Sosyal İşler

Müdürlüğümüz tarafından

düzenlenen etkinliklerimize katılım

gösteren çocuklarımız, oyun öncesi

Toplum Destekli Emniyet

Güçlerimiz tarafından çeşitli

bilgilendirmeler alıyorlar.

Karaköprü Belediyesi olarak bizler

de çeşitli kitaplar hediye ediyoruz.

Ayrıca çocuklarımıza dağıtılan

oyuncaklara sponsor olan Toru

Toys'a teşekkür ediyoruz”

ifadelerine yer verdi.


ŞANLIURFA |

71


ŞEHİR

Seyrantepe'ye

çok yakıştı

Karaköprü'nün en hızlı büyüyen mahallesi olan

Seyrantepe'de yakın dönemde hizmete sunulan Kapalı

Spor Salonu, çocuklar ve gençlerden yoğun ilgi görüyor

ŞANLIURFA |

72

İlçeye kalıcı eserler kazandırma

hedeyle çalışmalarını sürdüren

Karaköprü Belediyesi;

bünyesinde futbol, basketbol,

voleybol ve tekvando kurslarını

barından Seyrantepe Kapalı Spor

Salonunu hizmete açtı. Spor İşleri

Müdürlüğü tarafından açılan

kurslarda, 7-14 yaş arası kız ve

erkek çocuklar eğitim alırken,

kurslara katılım gösteren gençlerin

spora adapte olması ve spor

disiplini kazanması hedeeniyor.

Baydilli: Düzenlenecek

müsabakalarla spor şölenleri

izleyeceğiz

895 metrekare kapalı alan

üzerinde inşa edilen salonun,

ilçeye hayırlı olmasını temenni

eden Karaköprü Belediye Başkanı

Metin Baydilli, “Türkiye'nin en

genç nüfusuna sahip olan

Şanlıurfa'mızda biz de Karaköprü

Belediyesi olarak çocuklarımızı ve

gençlerimizi önemsiyoruz.

Gençlerimizin spor yapmaları için

tesisler yapıp hizmete sunuyoruz.

Son olarak Seyrantepe

Mahallemize, Gençlik ve Spor

Bakanlığımızın destekleri ile çok

güzel bir tesisin açılışını yaptık. Bu

tesisi; Karaköprü'nün hızla

büyüyen, okullar bölgesi olarak

adlandırdığımız genç nüfusu yoğun

olarak barındıran Seyrantepe'de

inşa ettik. Tabi bu

kompleksimizden Batıkent ve

Mehmetçik Mahallelerimizdeki

gençler de faydalanacak. Bu

vesileyle Kapalı Spor Salonunda

okul spor müsabakaları ve spor

kursları faaliyetleri

gerçekleştirilebilecek. Gençlerimiz

bireysel olarak spor yapabilecek.

Burada açılacak kurslar ve

düzenlenecek müsabakalarla spor

şölenleri izleyeceğiz” ifadelerine

yer verdi.


ŞANLIURFA |

73


KÜLTÜR

KARAMEK Kursiyerleri

eserleriyle göz dolduruyor

Hanımları sosyal ve ekonomik hayatta daha görünür kılmak adına çalışmalarını

sürdüren Karaköprü Belediyesi; ilçenin farklı noktalarında açtığı Mesleki Eğitim

Kursları (KARAMEK) ile kursiyerlerin yeteneklerini keşfetmelerini sağlıyor.

ŞANLIURFA |

74

araköprü Belediyesi

Ktarafından; hanımların

sosyal, kültürel ve mesleki

gelişimlerini desteklemek amacıyla

hizmet veren KARAMEK Kursları,

yoğun katılım eşliğinde

faaliyetlerine devam ediyor.

Başkan Metin Baydilli'nin

talimatları doğrultusunda sayıları

artırılan kurslarda eğitimlere

katılan hanımlar ve genç kızlar;

halı dokuma, dikiş-nakış, ahşap

boyama, resim, oyuncak üretimi,

trikotaj, kuaförlük ve el sanatları

gibi birçok dalda kendilerini

yetiştirerek aile ekonomilerine

katkı sağlıyor. Kültür ve Sosyal

İşleri Müdürlüğü bünyesinde

hizmet veren kurslar ile anneler,

Uzman Eğitmenler eşliğinde

meslek öğrenirken; yanlarında

gelen çocukları kreş imkânından

faydalanarak yaşıtlarıyla eğleniyor.

Çevre dostu ahşap oyuncaklar

üretiliyor

KARAMEK bünyesindeki Ahşap

Oyuncak Yapımı kursunda

çocuklar için doğa dostu ahşap

oyuncaklar üreten kursiyerler,

plastik kullanmadan sağlıklı ve

çevre dostu ürünler geliştiriyor.

Karaköprü Belediyesi Necmettin

Cevheri Gösteri ve Kültür

Merkezinde kurulan Oyuncak

Yapımı kursunda çocuklar için

doğa dostu ekolojik ahşap

oyuncaklar ile ahşap hediyelikler

üretiliyor.

Sergilenen ürünler göz dolduruyor

KARAMEK bünyesindeki Resim

Kurslarında usta ressamlara taş

çıkartacak güzellikte tablolar

yapan kursiyerler, el emeği göz

nuru eserlerini sergilemenin

gururunu yaşıyor. Necmettin

Cevheri Kültür ve Gösteri

Merkezinde açılan sergilerde,

kurslara katılan öğrencilerin

birbirinden kıymetli eserleri

sergileniyor.

Sergiyi gezenler hayranlıklarını

dile getiriyor

Kursiyerlerin eserlerinin yer aldığı

sergiyi ziyaret eden Karaköprü

Belediye Başkanı Metin Baydilli,

KARAMEK Kurslarının her geçen

gün büyüyen bir aile olduğunu

belirterek, “Hanımların zamanını

verimli değerlendirmesi için

açtığımız bu kursların neticesi

bizleri gururlandırıyor. Hepsi

birbirinden değerli kurslar ve

buralarda eğitim gören hanımlar

gerçekten çok güzel ürünler ortaya

koyuyorlar. Resim Kursiyerlerimizin

eserleri, usta sanatçıların elinden

çıkmış gibi. Ziyaretçiler

hayranlıklarını dile getiriyorlar.

Ahşap Oyuncak Yapımı Kursunda

kursiyerlerimiz atık ahşap

parçalarından doğa dostu

oyuncaklar ve çeşitli eşyalar

üretiyorlar. Sosyal sorumluluk

faaliyeti de olabilecek bu

kursumuzda doğada zor kaybolan

plastiğin oyuncaklarda

kullanımının azalmasına ve doğa

dostu ahşap oyuncakların

çoğalmasına dikkat çekilmesi

hedeeniyor. Birbirinden güzel

eserler üreten tüm kursiyerlerimize

ve Usta Öğreticilerimize teşekkür

ediyorum” diyerek kültürel ve

sanatsal faaliyetleri desteklemeye

devam edeceklerini vurguladı.


ŞANLIURFA |

75


ŞEHİR

Atakent'e 9 bin metrekarelik

yeni park kazandırıldı

İlçeye yeni yeşil alanlar kazandırmaya devam eden Karaköprü Belediyesi;

Atakent Mahallesinde bünyesinde sosyal donatı alanları barındıran 9 bin

metrekarelik bir parkı daha hizmete sundu

ŞANLIURFA |

76

Şanlıurfa'nın en hızlı büyüyen

ilçesi konumundaki

Karaköprü'de, vatandaşların

yeşil alan ihtiyaçları doğrultusunda

çalışmalarını sürdüren Karaköprü

Belediyesi, Atakent Mahallesine

yeni bir park kazandırdı.

Daha önce mahalleye kazandırılan

sentetik çim sahanın çevresindeki

9 bin metrekarelik alana yapılan

yeni parkın ağaçlandırma,

çimlendirme, oyun ve oturma

grubu işlemleri tamamlandı.

Atakent'te yaşayan vatandaşların

yeşil alan ve yaşam alanı

ihtiyacının önemli bir kısmını

karşılayacak olan parkın içerisinde

yürüyüş yolu, tness grupları, oyun

sahaları ile kamelyalar bulunuyor.

Hedef yemyeşil bir Karaköprü

Yemyeşil bir ilçe hedeyle yeni

yeşil alanlar oluşturmaya devam

ettiklerini belirten Karaköprü

Belediye Başkanı Metin Baydilli,

“Atakent Mahallemiz, her geçen

gün nüfus anlamında büyüyen,

nüfus artışıyla yeni yeşil alan

ihtiyaçları hasıl olan bir bölge.

Buradaki yeşil alan ihtiyacını

karşılamak, insanların rahatlıkla

oturup zaman geçirebilecekleri ve

çocukların güvenli bir şekilde oyun

oynayacakları bir park yapmak

istedik. Mahallemizde yapımına

başladığımız 9 bin metrekarelik

parkımızı kısa bir süre içinde

tamamlayıp vatandaşlarımızın

hizmetine sunduk. Parkımız

Atakent mahallemize ve ilçemize

hayırlı olsun” diye konuştu.


Gel ş m tak p programı le

Geleceğe güvenle...


KÜLTÜR

Hayatlı evlerde hayat vardı

ve hayat güzeldi

Hamdullah KÖZCÜ

Mahir Sanat Tarihçisi

hamdullahkozcu@gmail.com

''Ey iman edenler! Kendi evlerinizden başka evlere, geldiğinizi hissettirip (izin alıp) ev sahiplerine selâm

vermeden girmeyin. Bu davranış sizin için daha hayırlıdır. Düşünüp anlayasınız diye size böyle öğüt veriliyor.''

(Nur-27)

ŞANLIURFA |

78

rfa sivil mimarisinin en

Ugüzel örneklerinden birini

oluşturan hayatlı (avlulu)

taş evler, eski mimari geleneğe

bağlı kalarak, asırlarca süregelen

ve içinde barındırdığı farklı mimari

uygulamalarla birlikte kendine has

bir mimari tarzını oluşturmuştur.

İnsanoğlunun hayatında önemli

yeri olan ev; ziksel bir nesne

Şanlıurfa; mimari dokusunu koruyarak günümüze ulaşmış Anadolu'nun

ender şehirlerinden biridir. Şehrin mimari dokusunun en önemli

bölümünü hayatlı (avlulu) taş evler ve sokaklar oluşturmuştur.

olmanın yanı sıra, içerdiği kültürel

ve manevi değerler sayesinde,

insan ruhunun şekillenmesinde

büyük bir rol oynamıştır. İnsanın

dünya meşgalesi sonrası uğradığı,

içinde huzur ve sükûnet bulduğu

bu yapılar; hane halkının bir arada

bulunup güven içinde kaldığı,

mutlu olup hayatını

anlamlandırdığı, birlik ve

beraberliğin daim olduğu

müstesna mekânlar olmuştur.

İslam dininde insanın yaşadığı ev

kutsal sayılmış ve hane halkı

tarafından izin verilmedikçe oraya

girmenin mümkün olmadığı ifade

edilmiştir. Kulun özel hayatının

geçtiği ev, dinimiz tarafından

kutsal sayılmıştır.


Mahremiyeti önceleyen özel

tasarımlar

Şanlıurfa evlerinin harem ve

selamlık olarak 2 bölümlü inşa

edilmeleri, sokak tarafından

penceresiz yüksek duvarlarla

çevrelenerek dışa kapalı olmaları

İslam'daki aile mahremiyeti gereği

ortaya çıkmıştır. Bu şekilde

dışarıya kapalı olan evlerin birer

“saray”ı andırır ölçüde büyük ve

teşkilatlı yapılmasının nedenini de

birleşik aile düzeninde ve

dolayısıyla ailelerin kalabalık

olmasında aramak gerekir.

Ailedeki erkek çocukların

evlenmeleri halinde ayrı birer ev

tutmayarak baba evlerinde

oturmaları büyük ve teşkilatlı ev

planlarının doğmasına neden

olmuştur. Hayatlı (avlulu)

evlerimizdeki bu mimari

yapılanma, İslam dinine uygun

yaşam biçimine göre şekillenmiş

harem ve selamlık uygulaması

bunun en güzel mimari somut

örneği olarak karşımıza çıkmıştır.

gelenek, sokak kapılarının birer

han kapısını andırır ölçüde büyük

olmasında, mutfakların (tandırlık)

geniş ve 6-7 ocaklı olarak teşkilatlı

yapılmasında da etkili olmuştur

denilebilir.

Mimarinin şekillenmesindeki

etkenler

Urfa evlerinin biçimlenmesinde

iklimin, İslâmi inanışların, birleşik

(kalabalık) aile düzeninin ve ev

kadınına ferah bir ortam yaratma

düşüncesinin etkileri yanında;

sosyal ihtiyaçların da etkisini

görmek mümkündür. Çatı yerine,

düz damın büyük çoğunlukla

sosyal gelenekleri de “hayat”ın

biçimlenmesindeki etkili nedenler

arasında göstermemiz

mümkündür.

Dışarıdan penceresiz yüksek

duvarlarla bir kale gibi sokağa

kapalı olan Urfa Evleri'nin iç

kısımlarındaki ahşap ve taş

süslemenin cami, han, hamam,

medrese gibi anıtsal eserlere

nazaran son derece zengin bir

şekilde karşımıza çıkmasının

nedeni, günlerini evinde oturarak

geçiren kadına, sıkılmayacağı

zevkli bir ortam yaratma düşüncesi

olmalıdır.

Hayatlı evlerin bölümleri

Hayatlı (avlulu) evlerdeki Harem

bölümü; genelde evin sahibelerinin

aile fertlerinin kullandığı ve

selamlığa nazaran daha büyük

tutulduğu kısımlardan müteşekkil

olup, kadın misarlerin de

ağırlandığı mekanı oluşturmuştur.

Harem bölümünün güney

cephesinde yazlık eyvanlar, kuzey

cephesinde de genellikle kışlık

eyvanlar yer alır. Bu eyvanların

etrafında odalar, tandırlık (mutfak),

zerzembe (kiler), odunluk ve

tuvalet gibi mekânlar sıralanır.

Erkek misarlerin ağırlandığı

selamlık bölümü ise; eyvan, köşk

odaları, çardaklar ve hayvanlarının

barınakları olan develik (ahır) ve

tuvalet mekânlarından

oluşmaktadır.

Evlerin büyük ölçekli yapılmasının

diğer bir nedenini de; Hz. İbrahim

(a.s) den geldiği kabul edilen

Urfalıların misar sevme

geleneğinde aramak gerekir. Bu

kullanılmış olması salça, biber,

bulgur, pekmez gibi kışlık

zahirenin kurutulması ihtiyacından

doğmuştur. Bugün inşa edilen

apartmanlarda bile düz dam

geleneğinin devam etmesi aynı

ihtiyacın bir sonucu olarak

karşımıza çıkmaktadır. Ayrıca sıcak

yaz gecelerinde açık havada yatma

ihtiyacı da düz damların

yapılmasını sağlayan nedenler

arasında sayılabilir.

Geniş ve açık “hayat”ın ortaya

çıkmasının nedenini birinci

derecede iklimin sıcak olmasında

aramak gerekir. Ancak; sünnet,

düğün, süpha (düğün yemeği) gibi

Evliya Çelebi'nin gözünden Urfa

Evleri

Evliya Çelebi 1646 ve 1649

yıllarında Urfa'yı ziyaret ettiğinde;

Urfa'da yüzlerce saray gördüğünü

ifade etmiştir. Bu bağlamda

söyleyeceğimiz, Evliya Çelebi'nin

bahsettiği mekânlar her ne kadar

saray olmasa da; saray kadar

güzel inşa edilmiş Urfa Hayatlı

(avlulu) Taş evlerinden başka bir

şey değildi.

Evliya Çelebi Urfa'ya geldiğinde

ahali hakkında; ''Urfa ahalisi son

derece yabancı dostu ve gönül alıcı

kimselerdir. Gündüz gece

misarsiz yemek yemezler. Bahadır

ŞANLIURFA |

79


ŞANLIURFA | Hayatlı evlerde hayat vardı ve hayat güzeldi

80

cesur yiğit erleri vardır. Allah'u

Teâlâ bu şehir halkına gayet bolluk

Halil İbrahim bereketi vermiştir ''

demiştir.

Yapılardaki estetik kaygısı

Urfa hayatlı evlerindeki en güzel

mimari mekânları oluşturan

selamlık ve harem bölümleri, ev

halkı tarafından bütün gün boyunca

serin bir mekân olarak

kullanılan eyvanlar, avlu ortasında

bulunan bahçe veya su havuzları,

en güzel yöresel yemeklerin

yapıldığı o güzelim tandırlıklar

estetik kaygıyla özenle inşa

edilmiştir.

Serin oldukları için kışlık erzakların

saklandığı: kurutmalıkların, yağ,

peynir, turşu ve pekmez küplerinin

konulduğu zerzembeler (zahirelik),

hane halkı için tahsis edilmiştir.

İçinde çok güzel nişlerin açıldığı

odalar, avlu duvarlarında yer alan

bitkisel ve geometrik motier, rozet

ve kabara süslemeleri ile bezenmiş

duvarlar, avlunun bir köşesinde

açılan kuyular, üst katlarda

misarlere tahsis edilmiş köşk

odalar bu estetik kaygıyı ön plana

çıkarır.

Hayvanlar için evin (selamlık) giriş

kısmında yapılmış develik (ahır)

bölümleri ve avluya bakan oda

pencerelerinin üstünde yer alan

kuş takaları (kuş evleri) vs. ile

muhteşem bir mimari özelliğe

sahip hayatlı evlerimiz, sivil

mimarimizin en güzel örneklerini

içinde barındırmıştır.

Işık, hava ve manzaradan en güzel

şekilde istifade edilmesi için

tasarlanmış ve sokağa taşan

cumbalar (çıkmalar) şehrin

sokaklarına ayrı bir estetik

katmıştır.

Şehri çevreleyen tarihi sur

içerisindeki kentsel sit alanında

2863 sayılı yasa kapsamında

Kültür ve Turizm Bakanlığı'nca

“Korunması Gerekli Kültür Varlığı”

olarak tescil edilmiş 1000'e yakın

sayıda tarihi hayatlı ev yer

almaktadır.

Sakinlerinin dilinden Hayatlı Evler

Urfa hayatlı evlerde günlük yaşam

şafak sökmeden kılınan sabah

namazı ile başlar ve ara sıra evin

eyvanında beraber yapılan kahvaltı

sonrasında insanlar hayatın tatlı

koşuşturmacasına kapılıp güne

başlarlardı. Evin beyleri

kahvaltıdan sonra evden çıkar

günlük işlerinin başına geçerlerdi.

Evin sahibeleri de avluda bulunan

kuyulardan su çeker ve hayadın

etrafına konulan su küplerine su

doldururlardı. Ayrıca kuyudan

çekilen su ile hayat (avlu) yıkanır

ve evin temizlik işleri yapılırdı.

Yazın yazlık eyvanlarda kışın ise

kışlık eyvanlarda oturulur yemek

yapma hazırlıkları tamamlanır,

hazırlanan yemekler evin tandırlık

(mutfak) bölümünde bulunan taş

ocaklarda pişirilirdi. O gün evde

misar ağırlanmışsa, misarler için

hazırlanan yemekler, evin tandırlık

(mutfak) ve selamlık arasında

bulunan açık bir takadan (niş veya

dönme dolaplardan) misarlere

ikram edilirdi.

Urfa'nın Hayatlı Taş Evleri

kitabında muhterem Yaşar Duru

hocamızın çok güzel ifadelerle

beyan ettiği gibi; Bizim de bir

evimiz, evlerimiz vardı Urfa'da.

Şükrü Algın'ın mısralarına nakış

nakış nakşettiği gibi… Hayadı

mermer döşeli… Havuzu dört

küpeli… Kapısı hilal nakışlı

değildi belki, ama odaları tonoz

kemerli idi. Kabların üstüne

kurulmuş gelin çardakları, yazlık

eyvanları ve duvarları kesme

daştandı. Bahçesinde katmer

katmer Muhammedi (sav) gülleri,

karagöz çiçeği, rengârenk

karanller ve mor menekşeler

açardı.

Kışlık odasında babamın hayata

merhaba dediği, yazlık odasına

anamın telli duvaklı gelin geldiği,

çardağında ilk çığlığımızı


attığımız, doğup büyüdüğümüz,

bebeklik günlerimizin en ürkek,

çocukluğumuzun haşarı,

delikanlılığımızın erkek ve

gençliğimizin en uçarı günlerini,

aylarını ve yıllarını geçirdiğimiz;

tandırlığında düğün yemeğimizin

pişirildiği, hamamında boy boy

çocuklarımızın yıkandığı ve

hayadında torunlarımızın

oynadığı, sarnıcının buz gibi

suyundan kana kana içtiğimiz,

yazlığında yıldızlarla çelik-çomak

oynadığımız bir hayatlı evimiz

vardı.

Bebek ağıtlarımız, analarımızın

seslendirdiği içli ninnilerimizi,

çocuksu çığlıklarımızı,

oyunlarımızı, türkülerimizi,

romantik gençlik şarkılarımızı ve

melankolik (hüzünlü) sevda

şiirlerimizi can kulağıyla dinleyen;

dertlerimizle hem dert olan,

hastalarımızla, yaşlılarımızla

inleyen, sevinçlerimizle gülen,

düğünlerimizde oynayan;

cenazelerimizin arkasından sessiz

sessiz ağlayan, sıcak, sımsıcak bir

yuvamız; çift kapılı, kapıları çift

çenetli bir çenedi enikli, kapıları

çift çalacaklı bir hayatlı evimiz

vardı Urfa'da…

Avluların ortasında yapılan

bahçelere (çiçeklik) genellikle nar,

narenciye, portakal, kebbat

(bergamot), annep (harnup), arış

(asma ağacı),dut, incir ve limon

ağaçları dikilir ve etrafına da

abetıran (peygamber süpürgesi

veya cennet süpürgesi), reyhan,

gül vs çiçekler ekilirdi. Bahçe

(çiçeklik) aynı zamanda çöpe

atılması günah olan ekmek

kırıntılarının silkelendiği yerdir.

Avlunun çevresindeki oda

duvarlarının dama yakın

kısımlarına dikdörtgen nişler

şeklinde yapılan ve "kuş takası"

diye adlandırılan kuş evlerinde

yaşayan kuşlar, çiçeklikteki bu

ekmek kırıntılarıyla beslenirlerdi.

Urfa'da havaların iyice ısınmasıyla

birlikte, içerde uyumak olanaksız

hale gelirdi. Hayatlı evlerin

damlarına kurulan tahtların

üzerinde geçen güzel yaz

akşamları ve geceleri insana ayrı

bir haz verirdi. Berrak bir

gökyüzünün altında uzanır,

yıldızlar olanca güzellikleriyle

ışıldar ve uzansan tutacakmışsın

kadar yakınımızda olurdu. Kurulan

tahtların üzerinde,

büyüklerimizden dinlediğimiz

gizemli heketler (hikayeler)

sayesinde, bulunduğumuz

zamanın ötesine geçer ve uzaklara

dalar giderdik.

Hayatlı Evlerde Sıra Geceleri

Urfa'da evlerde tertiplenen

toplanma ve eğlenceler sosyal

bağların pekiştirildiği önemli

gelenekler olmuştur. Bu

toplantılarda gündelik hayattan

sanata kadar birçok konuda kir

alışverişinde bulunulmuş ve Urfa

kültürünün birçok öğesi

yaşatılmıştır.

Hayatlı evlerde yapılan

toplantıların başında “sıra geceleri”

gelmektedir. Bu gecelerde arkadaş

grupları haftada bir kez düzenli

olarak ve belirli kurallar

çerçevesinde bir kişinin evinde

toplanırlardı. . Çeşitli ikramların

yapıldığı, musiki ve şiir

okumalarının gerçekleştiği, sosyal,

kültürel ve ekonomik sorunların

konuşulduğu bu gecelerde ihtiyaç

halinde toplanan paralarla fakirlere

yardım edilir ve dostluklar

pekiştirilirdi. Geceye katılanlar

arasında “tolaka” ve “yüzük

ncan” gibi oyunlar da oynanırdı.

Sıraya gelenlere mırra, ardından

çay ikram edilirdi. Sıra gecelerinin

değişmez yemeği ise çiğköftedir.

Çiğköfteden sonra kadayıf, peynirli

helva, şıllık ve katmer, gibi mahalli

tatlılardan herhangi biri ikram

edilirdi.

Urfa'da kış aylarının uzun

ŞANLIURFA | Hayatlı evlerde hayat vardı ve hayat güzeldi

81


ŞANLIURFA | Hayatlı evlerde hayat vardı ve hayat güzeldi

82

gecelerinde tandırlık etrafında

oturup, büyüklerimizin bize

anlattıkları masalları heyecanla

dinlerken, bir yandan da kış için

hazırlanan pestil, badem, çekçek,

karadut, ceviz, kara üzüm, fıstık

gibi yemişleri yer ve tadına doyum

olmaz muhabbetler eşliğinde

zaman geçirilirdi.

Misar ağırlama

Hayatlı evlerimizde misar hiç

eksik olmaz ve misar ağırlama

geleneği Urfalıların en çok önem

verdiği husus olarak göze çarpardı.

Büyüklerimizin misar ağırlarken,

yaşanmış bir öyküyü bura da

bahsetmeden geçemeyeceğim. Bir

aile büyüğümüzden dinlediğim bu

olay şu şekilde cereyan ediyor…

Rahmetli dedem evine gelen

misarleri en güzel şekilde

ağırlardı. Misarlerle yenilen

akşam yemeğinden sonra, çay,

kahve ve mırra ikram edilir ve

yapılan tatlı sohbetlerin akabinde,

misarlerin uyuması için

yüklüklerden indirilen yataklar

serilir ve misarlerimiz kendileri

için hazırlanan odalara geçerlerdi.

Misarlerimiz uyumadan önce,

dedem bütün misarlerini yanına

çağırır ve kimin üzerinde ne kadar

kıymetli eşyası (parası) varsa

çıkartıp kendisine emanet etmesini

isterdi. Bu sırada misarlerimiz

biraz şaşkınlık içinde denileni

yapıp, üstündeki bütün kıymetli

eşyalarını çıkarıp dedeme emanet

ederlerdi. Dedem hangi misarden

ne aldıysa hepsini ayrı ayrı bez

keselere koyar ve babaannemin

sandığına koyduktan sonra sandığı

kilitlerdi. Sabahın erken

saatlerinde misarlerle yapılan

kahvaltı sonrasında kimden ne

kadar kıymetli eşya (para) almışsa,

hepsini sahiplerine geri verirdi.

Tabi çocukluk aklımla ben bu

olaya pek anlam vermezdim. Bir

gün merakımı yenip dedeme

sordum. “Niye böyle bir yola

başvuruyorsun, bunun sebebi

nedir?” diye sorunca dedem:

“Evladım! Gelen misarlerin

başımızın gözümüzün üstünde yeri

var. Fakat bir elin beş parmağı bir

değildir. Gelen misarlerin

arasında kimin iyi niyetli kimin

kötü niyetli olduğunu biz

bilemeyiz. Evimizde herhangi bir

misarimizin kıymetli eşyası

kaybolursa bu sorumluluk bizim

aileye ve bana aittir. Eşyası

kaybolan bir misarimiz, yarın

başka yerde falan kimsenin evinde

misar kalırken eşyam kayboldu

derse bu bizim ailemiz için çok

kötü bir durum olur. Bu gibi

olayların yaşanmaması için

öncesinden tedbirimizi alıyorum

derdi.”

Çoğu defa okuma ve yazması bile

olmayan büyüklerimizin bu

olgunluğu göstermeleri tabii ki

şanlı tarihimizden gelen bilgi ve

birikimden başka bir şey değildi.

Hayat okulunu en zor şartlarda

okumuş ve bu okuldan

olabildiğince birikimle ve

tecrübeyle mezun olmuşlardı.

Büyüklerimiz gösterdiği

hamiyetperverliğin yanında bir o

kadar da gelecek kuşaklara ders

olacak mahiyette davranışlar

sergilemişlerdi. Yahya Kemal'in

ifadesiyle; ''Çok insan anlayamaz

eski musikimizden ve ondan

anlayamayan bir şey anlamaz

bizden”

Yaşanılan bu hadiseyi aile

büyüğümüzden duyduktan sonra;

Fransızların Urfa, Antep ve Maraş'ı

işgal ettikten sonra, Anadolu

insanı için söyledikleri sözler

aklıma geldi. Fransızlar Anadolu

insanı için şunu ifade etmekten

kendilerini alamamışlardı: “Biz

Urfa, Antep ve Maraş'ı işgal

ettikten sonra, bu şehirlerde

yaşayan ve sanki yüksekokul

bitirmiş olgunlukta ve bilgelikte

insanlarla karşılaştık. Sahi bu

insanlar nasıl oluyor da hiçbir

mektebe gitmeden bu kadar bilgili

ve donanımlı olabiliyor. Doğrusu

bu şaşılacak bir şey…”


Kültürümüzün en önemli

unsurlarından biri olan ev, dört

duvar arasına sığdırılacak kadar

küçük bir nesne değildir.

Sevinçlerin, hüzünlerin hep

beraber paylaşıldığı ve en güzel

anıların ölümsüzleştiği küçük bir

dünyaydı hayatlı (avlulu) evlerimiz.

Evin odalarının açıldığı geniş

avlularda neşe kaynağımız olan

çocuklar; Çellik Çubuk, Deleme,

Birdirbir, Ebe Saklama, Köşe

Kapmaca, Çındır Pır, Top vs.

oyunlar oynar ve zaman su gibi

akar geçerdi. İnsanın doğup

büyüdüğü ve çocukluğunu

doyasıya yaşadığı bu evlerde, çok

güzel anılar birikirdi. Hayatlı

evlerde anlayacağınız hayat ve

haya vardı ve hayat güzeldi.

Urfalı Ses Sanatçımız Halil

Altıngöz'ün İfadeleriyle

Rahmetli dedem nenem, eski

komşular, komşuluklar, kocaman

yürekleri sevgi taşan insanlar…

Yaz mevsiminde komşularla

birlikte yapılan sabah kahvaltıları,

hane-i bi minnet kapısı sürekli açık

konuksever insanlar…

Her an teklifsizce “bi başvurum

dedim” diye gelebilen konu,

komşu, sürpriz akraba ziyaretleri…

Balcan, frenk, isot kızartmasının

evlerden sokağa yayılan enfes

kokusu, serin kab odalara kurulan

bez sofralar…

Yusuftutanların (kumru) ötüşü,

hayatta dam duvar sürekli gezinen

kediler…

Tandırlıkta yapılan mis gibi ev

ekmeği onunla birlikte yapılan

katmer…

Gündüz eski sandık radyolardan

yayılan “şimdi Zeki Müren'den

Hicazkâr makamında şarkılar

dinleyeceksiniz” anonsuyla

başlayan şarkılar, türküler, radyo

tiyatroları…

Kuş cıvıltıları ve oyun oynayan

çocukların sesleri ile inleyen

Hayadın dört bir etrafında

yerlerinden memnun (türlü markalı

teneke kutulardan) gülümseyen

bin bir çeşit çiçekler, nar, limon,

dut, incir, kebat, zeytin ağaçları…

İkindide annemin akşam yemeği

yetiştirmek, bizim sokaktaki oyuna

bırakıp akşam ezanı okunmadan

evde olma telaşımız, ayağımıza

şeklini nakşeden cankurtaranımızı

çıkarıp havuzun önündeki

musluktan elimizi yüzümüzü ve ille

ayağımızı yıkayıp sofraya

oturmamız…

Yaz Geceleri damda gök kubbenin

altında yıldızlara bakıp serin

meltemlerin ninnisiyle

uyuyakalmak…

Kış aylarında da bir başka olurdu

hayatlı evlerde hayat...

Özellikle uzun kış gecelerinde

komşular bir araya gelir anneler

teyzeler ellerinde "iş" dedikleri

örgülerini işlerken derin sohbetlere

dalar, biz çocuklar ise hayatta

(avluda) Deleme, Çellik Çubuk,

Ebe Saklama, Birdirbir, Köşe

Kapmaca, Çındır Pır, top velhasıl

türlü oyunlar oynardık...

Arada Analarımız seslenir şıre,

meyve, patpat yemeye içeri

çağırırlardı bizi, ikramları ayakta

yer tekrar hızla oyuna dönerdik

biraz fazla gürültü yapınca da

"gelin nene size heket (hikaye)

aynadacah" diyerek bizi

hayallerimizde canlandırarak

yönetmeni biz olduğumuz

doyulmaz lmlere davet

ederlerdi…

Yenilir içilir sohbetler, oyunlar,

masallar derken gece ilerler ve

komşular birer birer evlerine

giderdi babaların gelme saatinde...

Biz de uyumaya, dingin bir geceye

hazırlanırdık, yataklar bir bir

indirilirdi yüklüklerden, özenle

katlanmış yorganlar döşekler yine

özenle serilir oturma odası kısa

sürede yatak odası düzeni alırdı...

Yağmurlu gecelerde tavanda pıtır

pıtır seslenerek yağan yağmura

eşlik eden ve arada coşan çörten

seslerine, sobada yanan odunların

çıtırtısı ile karanlık odaya yansıyan

alevlerin ışığı da dans ederek

katılırdı...

Mehtaplı gecelerde uzandığımız

yerden hayat (avlu) görünür,

heyattaki kocaman dut ağacının

çıplak dalları arasından kayan

mehtaba bakar dalar giderdik

hülyalara...

Akşam meyve faslından kalan ve

sobaya atılan portakal kabuklarının

odayı saran enfes kokusu en

pahalı oda parfümünden daha hoş

kokardı.

Son zamanlarda, duvara asılı rafta

altında üstünde kaneviçesi olan

National Markalı teybimiz vardı...

Teyp, bant bitince otomatik olarak

kapanırdı o teypten haf bir sesle

odaya yayılan şarkılar türküler yan

yana serilmiş yataklara uzanmış

bizlere ninni olurdu.

Uzaklardan gelen ve bir

gülümseme olarak bize ulaşan

bekçi düdüğünü duyarak sıcacık

yorgana sarılırdık...

Sabahla ilgili ne bir endişe ne bir

sendrom uğramazdı bizim mutlu

hayatlı evlerimize...

Birbirinden güzel günler, samimi

kirlenmemiş insanlar vardı bizim

hayatımızda...

Hayatlı evlerde hayat vardı hayat

güzeldi...

İstifade Edilen Kaynaklar:

-Urfa'nın Hayatlı Taş Evleri, Yaşar

Duru.

-Şanlıurfa Mimari Eserlerine Genel

Bakış,-Yrd. Doç. Cihat Kürkçüoğlu.

ŞANLIURFA | Hayatlı evlerde hayat vardı ve hayat güzeldi

83


ŞEHİR

Eyyübiye'nin makus talihi

modern konutlarla tersine dönüyor

Hızla artan nüfusuna depreme dayanıklı yeni konut alanları arayan Şanlıurfa'da yapılaşma;

Eyyübiye ilçesinin güney batısındaki dağlık araziye döndü. Eyyübiye Belediye Başkanı Mehmet

Kuş'un girişimleri sonucu planlı konut alanı olarak ilan edilen bölgede, Eyyübiye Belediyesi ve

TOKİ'nin yapımına başladığı konut projeleriyle binlerce konut inşa ediliyor

ŞANLIURFA |

84

Balıklıgöl, Urfa Kalesi, Tarihi Şehir

Surları, Geleneksel Urfa Evleri,

çarşılar, hanlar, hamamlar, müzeler

gibi kadim tarihi zenginlikleri

bünyesinde barındıran

Eyyübiye'de; uzun yıllardır devam

eden plansız yapılaşma, yerini

modern konutlara bırakıyor.

Büyükşehir yasası ile merkez ilçe

statüsüne geçen Eyyübiye'de ilk

değişim, Yenice-İkizce-Akçamescit

Mahallelerindeki kentsel dönüşüm

ve gelişim projesi ile başladı.

Eyyübiye Belediye Başkanı

Mehmet Kuş'un özellikle üzerinde

durduğu ve Toplu Konut İdaresi'nce

uygulanan proje ile bölgedeki

yüzlerce ev yıkılarak yerine son

derece modern yapıda 367 konut

ve 35 dükkân inşa edildi. Aynı

bölgede 600 konuttan oluşacak 2.

Etap Kentsel Dönüşüm Çalışmaları

ise devam ediyor.

Başkan Mehmet Kuş'un

girişimleriyle rezerv konut alanı

olarak belirlendi

Şehrin imarda yön değiştirmesi ve

yapılaşmanın tarım dışı alanlara

kaydırılması için elinde plan ve

dosyalarla Ankara'da kapıları

aşındıran Eyyübiye Belediye

Başkanı Mehmet Kuş; Kadıkendi,

Keberli ve Şahinler mahalleleri


arasındaki devasa bölgenin rezerv

konut alanı olarak belirlenmesini

sağlamıştı. Toplamı 360 hektar

olan gelişme alanının yaklaşık 150

hektarı TOKİ konut projeleri için

tahsis edildi ve burada inşaatlar

yükselmeye başladı.

Depreme dayanıklı konut alanları

bir bir yükseliyor

Daha önce Eyyübiye Batıkent'te 1.

Etap 441 konut 5 dükkân, 2.

Etapta 303 konut 7 dükkân ve 3.

Etapta 603 konut 10 dükkân

inşaatlarını başlatan TOKİ,

Şanlıurfa'nın konutta cazibe

merkezi olacak Eyyübiye'de toplam

4 bin 958 konut yapımına da

devam ediyor.

TOKİ'nin 2023 yılı başından

itibaren temelini attığı konutlar ile

6 Şubat depremlerinin ardından

Eyyübiye yeni rezerv konut

alanında hemen yapımına

başlanan toplam 4 bin 458

konutun 409 adedi 4. Etapta,

1421 adedi 5. Etapta, 363'ü 6.

Etapta ve 1418'i 7. Etapta yer

alıyor. Eyyübiye Belediye Başkanı

Mehmet Kuş'un 6 Şubat

depremleri sonrası revize ederek

sismik izolatörlü sisteme çevirdiği

1000 konutluk projede de temel

kazısı devam ediyor.

1 buçuk yılda 6 bin konut

tamamlanmış olacak

Yaklaşık 1,5 yıl sürecek inşaat

çalışmaları sonucu, rezerv konut

alanında ulaşım ve altyapı

hizmetleri tamamen ulaşmış ve

bölgede 6000 konut tamamlanmış

olacak. Kamu eliyle yapılacak

konut projelerine paralel olarak

özel sektörün de inşaat

faaliyetlerinde yönelmesi beklenen

bölge, hem tarım arazilerindeki

yapılaşmanın önüne geçecek hem

de deprem ve sel baskını gibi

doğal afetlere karşı sağlam

zeminde devasa bir yaşam alanına

dönüşecek.

ŞANLIURFA |

85


ŞEHİR

Halkın

YEŞİLLE

buluştuğu alan

“Eyyübiye Millet Bahçesi”

Bölgenin en büyüğü olma özelliği taşıyan ve Eyyübiye Belediye Başkanı Mehmet Kuş'un

girişimleriyle ilçeye kazandırılan 183 dönümlük Millet Bahçesi, şimdiden

vatandaşların vazgeçilmez mekanları arasındaki yerini aldı

ŞANLIURFA |

86

yyübiye'nin değişimi ve

Edönüşümünü simgeleyecek

en önemli projelerden biri

olan Türkiye'nin en büyük üçüncü

Millet Bahçesi, bünyesinde

barındırdığı sosyal donatı

alanlarıyla halkın doğayla

buluştuğu mekanlar arasına

katıldı.

“Bu proje Eyyübiye'ye nefes

aldırdı”

Millet Bahçesini ziyaret ederek

vatandaşlarla bir araya gelen

Eyyübiye Belediye Başkanı

Mehmet Kuş, ilçede hayata

geçirilen projenin Eyyübiye'ye

nefes aldırdığını vurguladı. Millet

Bahçesi Projesinin bundan sonra

hayata geçirilecek diğer büyük

projeler için de bir örnek teşkil

edeceğini aktaran Başkan Mehmet

Kuş, “Eyyübiye'de değişim ve

dönüşüm için ekibimizle birlikte

gece gündüz demeden çalışıyoruz.

183 dönümlük alanıyla bölgemizin

en donanımlı millet bahçesi olan

Eyyübiye Millet Bahçesi, hizmete

sunulmadan önce yaşadığımız

deprem felaketinde Afet Toplanma

Alanı olarak önemli bir rol


üstlendi. Bu felaketin ardından

yeşil alanların ne kadar önemli

olduğunu bir kez daha anladık.

Bizlerden desteğini esirgemeyen

başta Cumhurbaşkanımız Sayın

Recep Tayyip Erdoğan olmak

üzere, Çevre ve Şehircilik

Bakanlığımıza, TOKİ

Başkanlığımıza teşekkür ediyorum”

ifadelerine yer verdi.

“Her mevsim işlevsel bir mekan

olacak”

Spor alanları, bisiklet ve yürüyüş

yolları, yemyeşil peyzajı ve mesire

alanlarıyla kısa zamanda

vatandaşların vazgeçilmez mekanı

haline gelen Millet Bahçesinin, her

mevsim işlevsel olacağını aktaran

Başkan Mehmet Kuş, “15 Mart

tarihinde yaşadığımız sel

felaketinde bir miktar hasar gören

Millet Bahçemizi hızla onararak

vatandaşlarımızın hizmetine tekrar

açtık. Bu mekana sadece Eyyübiye

değil, Şanlıurfa'nın dört bir

yanından kardeşlerimiz geliyor.

Gençlerimiz spor parkurlarında

zaman geçirirken, ailelerimiz de

nezih sosyal donatı alanlarında

güzel vakit geçiriyor. İnşallah

ilerleyen süreçte Millet Bahçemiz,

diktiğimiz ağaçların büyümesiyle

cennetten bir köşe haline gelecek.

Eyyübiye'nin ve Şanlıurfa'nın

simgesel yeşil alanlarından biri

haline gelecek olan Eyyübiye Millet

Bahçesi, millet kütüphanesi,

kıraathane, düğün salonu gibi

kapalı alanlarının hizmete

girmesiyle yaz - kış aktif bir yaşam

alanı olacak” diye konuştu

Bölgenin en donanımlı Millet

Bahçesi

Akçakale yolu üzerindeki Harran

Üniversitesi Ziraat Fakültesi

arazisinde 183 dönümlük alanda

yapımı tamamlanarak hizmete

açılan Eyyübiye Millet Bahçesi;

bünyesindeki mesire alanları,

millet kıraathanesi, düğün salonu,

cami, çocuk oyun alanları, sosyal

donatı alanları, bisiklet parkuru,

yürüyüş yolları ve spor

kompleksleri ile Türkiye'nin en

büyük üçüncü Millet Bahçesi oldu.

Zemininin çok büyük bir bölümü

üzerinde gezilecek şekilde doğal

toprak ve yeşillendirilmiş alan

olarak bırakılan Eyyübiye Millet

Bahçesinde süs havuzları, biyolojik

gölet, ekolojik malzemeden

üretilmiş çocuk oyun alanları gibi

ayrıntılar yer alıyor.

Yoğun gölge oluşturacak şekilde

seçilen ağaçların; koku, renk ve

görsellik unsurları dikkate alınarak

dikildiği Eyyübiye Millet

Bahçesinde 3 bin 850 ağaç, 64

bin çalı türü bitki yetişecek.

ŞANLIURFA |

87


ŞEHİR

1 yılda tamamlanan fabrikada

üretim ve istihdam başladı

Eyyübiye Belediyesi tarafından yaptırılarak, yatırımcıya tahsis edilen fabrika binasında

üretim başladı. Tekstil sektöründe faaliyet gösteren ve şimdiden 210 gence istihdam

olanağı sağlayan fabrikada personel sayısının 300'e çıkarılacağı belirtildi

ŞANLIURFA |

88

Şanlıurfa'nın sosyo-ekonomik

bakımdan en dezavantajlı

ilçesi konumundaki

Eyyübiye'de; üretim ve istihdam

olanaklarını artırmak, yatırımcıları

teşvik etmek amacıyla Eyyübiye

Belediyesi tarafından Organize

Sanayi Bölgesi'nde yapımı

tamamlanan fabrika binası,

Şanlıurfa'da daha önce küçük bir

alanda üretim yapan bir

işletmeciye tahsis edildi.

Personel sayısı giderek artıyor

Fabrika binasının tahsis

edilmesiyle kapasitesini artıran ve

yeni personel istihdamı sağlayan

yatırımcı Bedirhan Kaplan, tek

vardiya halindeki çalışmalarında

ilk etapta 210 kişinin istihdam

edildiğini ve bu sayıyı yakın

zamanda 300 kişiye kadar

çıkaracaklarını belirterek; fabrika

binasının yapılmasında destek ve

katkılarından dolayı Eyyübiye

Belediye Başkanı Mehmet Kuş'a

teşekkür etti. Benzer projelerin

hayata geçirilmesinin önemine

değinen Kaplan, “Bu tarz projeleri

daha çok bekliyoruz. Bu tesisle

birlikte daha geniş bir çalışma

alanına kavuştuk, daha geniş

müşteri kitlesine hitap edebiliyor,

daha fazla sipariş alabiliyoruz.

Burada çalışan kardeşlerimizin

büyük çoğunluğu Eyyübiye'de

ikamet ediyor” diye konuştu.

Başkan Mehmet Kuş: Genç nüfus

için yeni istihdam sahaları şart

İlçedeki istihdam sorununu

çözmeye yönelik çalışmaların

devam ettiğini belirten Başkan

Mehmet Kuş ise, “Yaklaşık 1 yıl

önce temelini attığımız fabrika

binamızı müteşebbis rmaya

teslim ettik. Şanlıurfa; Türkiye'nin

en genç şehirlerinin başında

geliyor. Eyyübiye ilçemiz de

ülkemizin en genç ve dezavantajlı

nüfusunu bünyesinde barındırıyor.

Özellikle genç nüfus için yeni

istihdam sahaları şart. İnşallah

hayata geçirdiğimiz ve

planlamasını yaptığımız projelerle

bu alanda ciddi bir açığı kapatmış

olacağız. Tıpkı 'Sera Kent'

Projesinde olduğu gibi fabrika

projemiz de bizim için büyük bir

önem ve anlam ifade ediyor.

İhtiyaç sahibi kardeşlerimizi

istihdam ederek üretime katıyoruz.

Bir kişinin istihdam edilmesi o

ailenin geleceğini şekillendiriyor.

Bu anlamda biz Eyyübiye

Belediyesi olarak özellikle

gençlerimiz için yeni istihdam

projelerini hayata geçireceğiz.

Önümüzdeki süreçte yeni fabrika

temelleri atmayı planlıyoruz”

diyerek yeni istihdam

yatırımlarının hayırlara vesile

olmasını temenni etti.


ŞANLIURFA |

89


ŞEHİR

Sera Kentte

Ürün çeşidi artıyor

Eyyübiye Belediyesi tarafından hayata geçirilen ve binlerce kadına istihdam sağlaması

beklenen 4 etaplı 'Sera Kent' Projesinde; ürün çeşitlendirme yöntemiyle, üretim

kapasitesi artırılarak ekim-hasat süreci yılın 365 gününe yayılıyor

ŞANLIURFA |

90

eçen yaz ıslah edilmiş yerli

Gtohum Şanlıurfa biberi

üretimine ağırlık verilen ve

beklentilerin çok üzerinde rekolte

elde edilen Eyyübiye Sera Kentte;

yeni seraların kurulması

öncesinde, ürün çeşitliliğini

artırmaya yönelik ıslah edilmiş

yerli tohumlardan domates,

salatalık, kavun, karpuz, patlıcan

ve biber gibi tarım ürünleri

yetiştiriliyor.

Hâlihazırda 30 dönümde devam

eden üretimin etaplar halinde

büyütüleceği Eyyübiye Sera

Kentte, yeni sezon salatalık üretimi

pazarda yerini alırken, Türkiye'de

başta Antalya'da üretilmeye

başlanan ejder meyvesi çelik

yetiştiriciliği denemelerinden de

oldukça başarılı sonuçlar elde

edildi.

Ürünler vatandaşa, maliyet

yatıyla ulaşıyor

Eyyübiye Belediye Başkanı

Mehmet Kuş'un ilçede istihdamı

artırmak için seçim vaatlerinden

biri olan 'Sera Kent' Projesi,

ilçedeki yüzlerce kadına iş imkanı

sunarken, seralarda yetiştirilen

Domates, biber, salatalık gibi

sebzeler maliyet yatıyla

vatandaşa sunuluyor. Seralar


sağladığı istihdam alanıyla ilçeye

büyük katkı sağlarken, gıda

yatlarının anormal bir şekilde

yükseldiği süreçlerde, vatandaşlara

büyük bir kolaylık sağlıyor.

“Katma değeri yüksek ürünlerde

olumlu sonuç aldık”

Şimdiye kadar Şanlıurfa'da ekimi

denenmemiş; Ejder meyvesi,

zambak, nergis, ters lale, sümbül,

çilek gibi katma değeri yüksek

ürünlerin denemelerinin olumlu

sonuç verdiğini dile getiren

Eyyübiye Belediye Başkanı

Mehmet Kuş, “Katma değeri

yüksek bu ürünler, çiftçilerimize

alternatif gelir olacak. Söz

verdiğimiz gibi bu daha başlangıç.

Projemizin devamı hızlı bir şekilde

gelecek. 'Sera Kent' Projesi, gıda

yatlarının anormal ölçülerde

arttığı bir dönemde bizlere önemini

bir kez daha kanıtladı. Yüzlerce

hanım kardeşimiz kademeli olarak

seralarda iş imkanına kavuştu.

Yetiştirdiğimiz ürünlerimizi

mahallelerde stantlar kurarak

vatandaşlarımıza maliyet yatına

satıyoruz. İlerleyen yıllarda bu

projenin Eyyübiye'ye çok değerli bir

sosyoekonomik yansıması olacak”

diyerek projenin istihdam ve

ekonomiye katkısına dikkat çekti.

“Ejder meyvesi ihracatına

başlıyoruz”

Her yıl Eyyübiye'den binlerce

vatandaşın tarım işçisi olarak

başka illere gitmek zorunda

kaldığına dikkat çeken Başkan

Mehmet Kuş, “Artık bu manzaralar

geride kalacak. Proje kapsamında

Şanlıurfa'da hiç denenmemiş

ürünleri deniyoruz. İlk etapta ejder

meyvesi ekimini yaptık ve

delerimiz yetişti. Pazarını da

oluşturduk. Burada

yetiştireceğimiz ejder meyvesini

ihracata başlıyoruz. Çilek, zambak,

nergis, ters lale, sümbül gibi

bitkiler yetiştirerek bölgede

yaygınlaşması için çiftçilerimize

dağıtacağız” diyerek üretimi

çeşitlendirdiklerini belirtti.

SERA KENT PROJESİ

Eyyübiye Belediyesi, GAP Bölge

Kalkınma İdaresi ile Tarım ve

Orman İl Müdürlüğü arasında

imzalanan protokol çerçevesinde

ilçede 3 adet 5 dekarlık, 10 adet

1 dekarlık ve 4 adet 250 metre

karelik sera yaptırılarak buralarda

üretim gerçekleştiriliyor.

Ayrıca 250'şer metrekarelik

seralarda alternatif ürün

yetiştiriciliğine yönelik

demostrasyon çalışmaları da

yapıldı. Proje ile başta dezavantajlı

guruplar olmak üzere istihdam

sağlanması ve elde edilecek gelir

sayesinde yeni projeler

gerçekleştirilmesi amaçlanıyor.

Alanında uzman ziraat

mühendisleri ve iklimlendirme

uzmanlarının istihdam edildiği

Eyyübiye Sera Kent'te yaz-kış

dönemlerini kapsayan üretim ve

hasat süresi, yılın 365 gününü

kapsıyor.

Eyyübiye Sera Kent ile aynı

zamanda Şanlıurfa şehir merkezine

yakın tarım alanlarında, lojistik,

enerji, sulama ve iş gücü

avantajlarından faydalanarak

üretime dahil olmak isteyen

girişimcilerle tecrübe paylaşımı

hedeeniyor.

ŞANLIURFA |

91


ŞEHİR

Gençler için

Tam donanımlı bir merkez daha

Spordan Bilişime, Mesleki Kurslardan Üniversiteye Hazırlığa kadar her alanda ilçe gençliğini

gelecek yolunda destekleyecek olan Süleymanşah Gençlik Merkezi, Eyyübiye Belediyesi

tarafından hizmete açıldı

ŞANLIURFA |

92

ürkiye'nin en genç nüfusuna

Tsahip ilçesi konumundaki

Eyyübiye'de, gençliğe

yönelik yatırımlarını sürdüren

Eyyübiye Belediyesi; bünyesinde

yüzlerce bilgisayar, akıllı tahtalar,

sanal gerçeklik atölyeleri, mesleki

kurslara yönelik ekipmanlar,

kütüphane, spor salonu gibi

ayrıntıları barındıran Süleymanşah

Gençlik Merkezi'ni, hizmete açtı.

Bünyesinde Uzay Gözlemevi de

bulunuyor

Hizmete açılan merkezi ziyaret

eden ve “Gençliğe yatırım,

geleceğe yatırımdır” anlayışıyla

gençliğe yönelik yatırımların

devam edeceğini belirten Eyyübiye

Belediye Başkanı Mehmet Kuş,

“Binlerce öğrencimizin istifade

edeceği bir merkezi daha ilçemize

kazandırmanın mutluluğunu

yaşıyoruz. İçerisinde; kreşten

üniversite hazırlık kurslarına,

kültür sanat atölyelerinden robotik

kodlama ve 3D programlamaya

kadar teknolojik her yeniliğin yer

aldığı Süleymanşah Gençlik

Merkezimizi, evlatlarımızın

hizmetine sunduk. Eyyübiye

Belediyesi, Karacadağ Kalkınma

Ajansı ve Dünya Bankası

işbirliğinde hayata geçirdiğimiz bu

merkezimizde, Uzay Gözlemevi de

yer alıyor. CNC, drone, bilgisayar

kursları, uzay gözlemevi, etüt

salonları, üniversite ve KPSS

eğitim sınıarı gibi ayrıntıların yer

aldığı kapsamlı bir merkeze sahip

olduk. Eyyübiyeli gençlerimiz, her

şeyin en güzeline layık. Onlar için

çalışmaya ve onları sağlam bir

geleceğe hazırlamak için projeler

üretmeye devam edeceğiz”

ifadelerine yer verdi.


ŞANLIURFA |

93


KÜLTÜR

Bir şehrin tarihini yazmak o

şehirde yaşamış-yaşayan bir

kalem erbabının ali vazifesi

olmalıdır. Çocukluk yıllarını

ilkokula kadar köyde; ilkokula

gitmek için de Urfa'nın bir

kazası olan Viranşehir'de

geçiren bir yazar olarak, şehirle

ilk tanışıklığım bu ilçeydi.

Eyyüp AZLAL

Eğitimci - Yazar

Şeh r

üzer ne

b r deneme...

ŞANLIURFA |

94

u veçhile bakıldığında

Bşehir; camisi, okulu,

konağı, hastanesi ve polis

karakolu olan bir yerdi. Çok

sonraları bayramlarda ve tatillerde

Urfa'ya geldiğimde bende minyatür

şehir portresi bir panoramaya

dönüşmüştü.

Gâh akraba ziyaretleri, gâh

tatillerde Urfa'ya gelişlerim

sıklaşmış, böylece şehir

kavramını, daha doğrusu şehir

olgusunun farklı detaylarını daha

iyi kavramıştım. Üniversiteyi

okumak için gittiğim İstanbul'da da

bambaşka bir şehir mozaiği ile

karşılaştım. Romanlarda,

hikâyelerde, belki de masallarda

ve efsanelerde anlatılan mekânları

görüyordum.

Urfa'da iken ilk gördüğüm

mekânlar, Abidiye, Haşimiye,

Eyyübiye, Halilürrahman Gölü ve

Anzılha gölü civarıydı. Bizim ilçe

Viranşehir'de de içinde kazların ve

ördeklerin yüzdüğü bir göl vardı.

Etrafında Allaf Yunus'un konağı

gibi tarihî konaklar da vardı. Ama

her ne hikmetse o zamanın


belediyesi, yol yapım çalışmasında

gölün üstünü toprakla

doldurmuştu. Daha sonra o tarihî

konaklar da sahipsizlikten yıkıldı,

yıktırıldı. Şimdi orada mahalle ismi

“Gölbaşı” olarak anılır ama göle

dair hiç bir eser yok...

Urfa'ya minibüsle geldiğimiz

vakitlerde ilk durağımız Köprübaşı

semtiydi. Orada Viranşehir Garajı

vardı. Bu semt, adını 1939

tarihinde Urfa'da Karakoyun Deresi

üzerinde yapılan ilk betonarme

köprüden alıyordu. Meşhur

türkücümüz İbrahim Tatlıses, o

zamanlar ayağına kundurayı yeni

yeni giymişti.

Bizim gittiğimiz Viranşehir

garajında İbrahim Tatlıses'in

babasına ait küçük bir ciğerci

salonu varmış. Ünlü türkücümüz,

o günleri bir televizyon

programında şöyle anlatmıştı.

“… Urfa'da köy postası vardı

Viranşehir'e kadar. Babam kapıda

ciğerciydi. Benim de sesim güzel

olduğu için bana da yolcu çağırma

görevi verilmişti. Keruk, Mızar

(Karakeçi), Dıhebî, Zıbnî,

Gollî,Veranşahrrr… (Viranşehir

sesini kendine has üslubuyla

çıkarırdı.)”

Tatlıses'in babasının yanında

ciğercilik yaptığı zamanlar benim

Urfa'ya ayak basmamızdan 10-15

önceydi. Bunu nerden

öğreniyorum. Viranşehirli

yaşlılardan… 90'lı yıllarda

köylülerin de binek arabaları

çoğalınca artık köy postası köye

gitmezdi. Viranşehir-Urfa arasında

transit yolcu taşırdı.

Köprübaşında şehir içi minibüslere

biner, Dergâh dediğimiz yere yani

Halilürrahman ve Anzılha

(Aynızeliha) Gölünün olduğu yere

varırdık. Burada Peygamberlerin

atası Hz. İbrahim Makamı ve

büyük âlim Bediüzzaman Said-i

Nursî'nin ilk defnedildiği yeri

ziyaret ederdik.

Göl kenarındaki Rızvaniye

(Rıdvaniye) medresesi o zamanlar

hocalar ve öğrencileri ile dolup

taşmakta idi. Özellikle medrese

öğrencileri, burayı ziyaret eden

ziyaretçilere gölün tarihini

anlatırdı. Hz. İbrahim'in Nemrud

adlı zalim bir kralla mücadele

ettiğini ve bundan dolayı Hz.

İbrahim'in ateşe atıldığını

anlatıyorlardı.

Bugünkü okumalarımızla o

zamanlar anlatılan Hz. İbrahim

Peygamberin hayatı ve

mücadelesine birçok efsanenin

eklendiğini teşhis ettik. Urfa gibi

kadim şehirlerin hikâyelerinin

yaslandıkları ulu şahıslar, kişiler

vardır. Bunlar bazen Peygamber,

bazen Evliya olabilir. Urfa, bu

yönüyle zengin bir şehirdir. Yani

efsanesi, hikâyesi ve herkesin

dilinde menkıbesi-menkıbeleri olan

bir şehirdir.

Halilürrahman Gölü ve Anzılha

Gölü kenarında gezinirken başınızı

kaleye doğru çevirdiğinizde 2

büyük sütun görürsünüz. Bu

sütunlar, tarihin gizemli

sayfalarından sıyrılıp Hz.

İbrahim'in mancınıklardan ateşe

atıldığı mekânı bize hatırlatır. Hele

ki göl kenarında bu manzarayı

seyre dalan ziyaretçilerin gördüğü

başka bir şey daha vardır. Göl

kenarındaki ziyaretçileri görüp

sudan fırlayan balıklar.

Bu balıklar inanışa göre Hz.

İbrahim'i yakmayan odunların

balıklara dönüştüğü mucizesini

bize hatırlatır. Urfa, bütün bu

öğelerle daha bir romantikleşen

şehir mekân ilişkisini sunar

ziyaretçilere.

Göl kenarındaki Rızvaniye

Medresesi, biraz ileride Hz.

İbrahim'in doğduğu mağara sanki

orta çağda kalmış gibi… Gecenin

sessiz vakitlerinde gerek şehrin

ışıkları ve gökteki yıldızlar, bazen

de ay vakitlerinde Halilürrahman

gölünde eşsiz yakamozlar oluşur.

Görenleri hayran bırakan bu

yakamozlara yakınlardaki

konaklarda-konukevlerinde Urfa

Sıra geceleri tertibiyle çalınan Urfa

Divanı müziği, okunan gazeller,

hoyratlar, türküler ve harika

mimarî mekânlar bizi orta çağa

götürüyordu.

ŞANLIURFA |

95


Turist Rehberleri ve Rehber Adayları

TUREB Uygulama Gezisinde

Buluştu

Turist Rehberleri Birliği (TUREB) tarafından Güneydoğu Anadolu Bölgesine

yönelik gerçekleştirilen ve GAP Bölge Kalkınma İdaresi tarafından desteklenen

gezi programına; bölgede faaliyet gösteren Turist Rehberleri ile Rehber adayları

yoğun ilgi gösterdi

ŞANLIURFA |

96

Güneydoğu Anadolu Bölgesindeki

şehirlerin tur ve gezi programlarına

eklenmesi, bölgede Turist

Rehberliği yapmak isteyen

adayların kendilerini teknik

anlamda geliştirmesi amacıyla

TUREB tarafından düzenlenen tur

programı büyük ilgi gördü.

Uygulama gezisiyle ilgili

değerlendirmelerde bulunan

Şanlıurfa Bölgesel Turist Rehberleri

Odası (ŞURO) Başkanı Dr. Merve

Ouoğlu; Adıyaman, Batman,

Diyarbakır, Gaziantep, Kilis,

Mardin, Siirt, Şanlıurfa ve Şırnak'ın

zengin kültürel mirasını turizme

kazandırmak ve Bölgesel

kalkınmayı sağlamak amacıyla

başlatılan çalışmaların önemini

vurguladı.

Ouoğlu: Rehber Adaylarımızın

donanımlı bir şekilde yetişmesi

önemli

Bölgenin hakkıyla tanıtılabilmesi

için Turist Rehberlerinin kendilerini

yetiştirmesi gerektiğini vurgulayan

Ouoğlu, “Bölgemizin en iyi

şekilde tanıtılmasında yadsınamaz

öneme sahip olan turist

rehberlerinin eğitiminde, bölgeye

hakim Uzmanlık Sertikasına

sahip Rehber Eğitmenlerimiz

öncülük ediyor. Yeni Rehber

Adaylarımızın programa olan ilgisi

bizleri sevindiriyor. GAP Bölge

Kalkınma İdaresi Dış İlişkiler

Turizm ve Tanıtım Koordinatörlüğü

ile birlikte çalışıyoruz. Bizlere

sağladıkları desteklerden ötürü

kendilerine teşekkür ediyoruz”

ifadelerine yer verdi


Turizm İşletmecilerinden

İstişare Toplantısı

Şanlıurfa'da faaliyet gösteren Otel, Konukevi, Butik Otel gibi turizm işletmelerin

temsilcileri ile turizm paydaşları bir araya gelerek; sektörün sorunları ve çözüm

önerileri üzerine istişarelerde bulundu

sil Otel'de düzenlenen

Aistişare toplantısına; İl

Kültür ve Turizm Müdürü

Aydın Aslan, Türkiye Otel

Yöneticileri Derneği Güneydoğu

Anadolu Bölge Temsilcisi Mehmet

Alataş, Şanlıurfa Turizm

Profesyonelleri Dernek Başkan

Yardımcısı Rahime Yaşar, Şanlıurfa

Turizmi Geliştirme Dernek Başkanı

Cihat Gürüz, TÜRSAB GAP Bölge

Temsil Kurulu Başkan Yardımcısı

Ali Canbek, STK Temsilcileri,

Seyahat Acentaları, Otel, Butik

Otel ve Konukevi İşletmecileri

katıldı.

Toplantının açılış konuşmasını

gerçekleştiren İl Kültür ve Turizm

Müdürü Aydın Aslan, Şanlıurfa'nın

Bölge ve Türkiye turizminde

önemli bir yere sahip olduğunu

belirterek, “Şanlıurfa olarak kendi

alanında güçlü işletmelere

ihtiyacımız var. Gelen misarlere

ne kadar kaliteli hizmet sunarsak

Şanlıurfa'ya gelecek misar sayısı

o kadar artacak ve Şanlıurfa

turizmden hak ettiği payı daha çok

alacaktır. Şanlıurfa İl Kültür ve

Turizm Müdürlüğü olarak

işletmelerimizin her zaman

yanınızdayız ve yanlarında olmaya

devam edeceğiz” ifadelerine yer

verdi.

Yapılan konuşmaların ardından söz

alan İşletmeciler, sektörün

sorunları ve çözüm önerileriyle

ilgili değerlendirmede bulunurken,

toplantıya ev sahipliği yapan Asil

Otel Yönetim Kurulu Başkanı

Müslüm Akkay, “Kıymetli sektör

temsilcilerimiz ve değerli

arkadaşlarımızla ikinci kez

toplanmanın mutluluğunu

yaşıyoruz. Turizm bütün bileşenleri

ile büyük bir sektör. Sektörümüzün

sorunlarını, sektörün tüm

paydaşlarıyla bir araya gelerek

masaya yatırmaktan, birbirimizle

tanışmaktan büyük mutluluk

duyduk. Bu tür toplantılar mevcut

sorunların çözümünde daha hızlı

yol almamızı sağlayacaktır” diye

konuştu.

ŞANLIURFA |

97


KÜLTÜR

İSTANBUL RESİMLERİYLE ÜNLÜ

URFALI BİR RESSAM:

ABDURRAHMAN AKSOY ve URFA ANILARI…

Yusuf KÜRKÇÜOĞLU

Araştırmacı - Yazar

ŞANLIURFA |

98

Abdurrahman Aksoy; İstanbul'un tarihi kimliği ve

gündelik hayatı karşısında duyduğu heyecanı

özellikle de tarihi dokusunu, güzelliklerini, eski

evlerini, Boğaziçi kıyısındaki yalılarını elli yıldır

yağlıboya tablolarına yansıtarak sanat severlerin

beğenisine sunan BİR İstanbul ressamı. Gün

geçtikçe tükenmekte olan İstanbul'un güzelliklerini

kaybolmadan resmetmek için zamana karşı yarışan

85 yaşındaki sanatçı ile İstanbul Kartal'daki evinde

bir söyleşi gerçekleştirdik.

Aksoy ailesinden Abdurrahman Efendi'nin

(Vefatı:1878), oğlu Ali Efendi'nin (Vefatı 1900),

diğer oğlu Şıh Müslüm Efendi'nin (Doğumu 1859-

Vefatı 1937) ve Ali Efendi'nin oğlu Hacı

Abdurrahman Efendi'nin (Doğumu: 1882- Vefatı

1953) Urfa müftülüğü yapmış olması ailenin

“Müftüzadeler” olarak anılagelmesine neden

olmuştur.

Abdurrahman Aksoy; Müftüzadelerden Dede

Osman Efendi'nin eşi Fatma hanımdan olan

(Göncü) biri kız, biri erkek iki çocuğunun ilki olarak

26 Nisan 1938 tarihinde Urfa'da doğmuş. Halide

Hanım Pendik Lisesi öğretmeni iken 28 yaşında

böbrek rahatsızlığından vefat etmiş. Babası Dede


Osman Efendi Birinci Dünya Savaşı'nda Almanya,

Avusturya, Macaristan ve Osmanlı İmparatorluğu

birliklerince Galiçya'da 1916-1917 yıllarında

Ruslara karşı yapılan çetin muharebelerde başına

isabet eden şarapnel parçasıyla gazi olmuş, küçük

kardeşi de Çanakkale savaşlarında şehit düşmüş.

Urfa'ya döndüğünde ise işlerini toparlayamamış ve

tüm mal varlığını kaybetmiş.

Abdurrahman Aksoy ev hanımı Hatice Hanım ile

evlenmiş ve bu evliliğinden Can (43) ve Canan (40)

adlarında iki çocukları olmuş. NATO'da çalışan

Can'ın Umut ve Uluç adlarında ikiz çocukları var.

Resim öğretmeni olan kızı Canan ise Marmara

Üniversitesi Güzel Sanatlar Fakültesi'nden mezun

olmuş. Okan Üniversitesi'nde doktorasını

tamamlamış. Halen İstanbul'da özel bir kolejde

müdür yardımcısı olarak görev yapıyor. Canan'ın

Uygar ismindeki altı yaşındaki oğlu dedesi ve

annesi gibi ressam olma yolunda ve şimdiden resim

çalışmalarına başlamış. Dedesi Abdurrahman

Aksoy'un geçtiğimiz aylarda açtığı bir resim

sergisinde kendi resimlerini de sergilemiş ve

böylece ilk sergisini açmış.

İlk, Orta ve Liseyi Urfa'da

Okudu…

Abdurrahman Aksoy'un

çocukluğunun ve gençlik yıllarının

geçtiği evleri Balıklıgöl'ün hemen

kuzeyinde Urfa'nın en uzun

tetirbesi olan Molla Ali

Tetirbesi'nde imiş. Bundan dolayı

Aksoy, günün büyük bölümünü

Balıklıgöl'de geçirirmiş çocukken.

Aksoy o yılları şöyle anlatıyor:

“Sokağın sol tarafı baştanbaşa,

Balıklıgöl'e bitişik bahçe ile

çevrelenmişti. Biz çocuklar, bu

güzelim sokakta bilye, topaç oynar,

oyuncak tabanca patlatır, komşu

annelerin isyanlarına, tehditlerine,

hatta oklava ile kovalamalarına

maruz kaldıktan sonra bahçe

duvarına tırmanmaya başlardık.

Sırt sırta duvara tırmanıp, dut

ağacının dallarına tutunup

bahçeye atlardık. Bahçe meyve

ağaçlarıyla kaplıydı ve bunlar

Balıklıgöl'e uzanırlardı. Balıklar

ağaç gölgelerinde birikir, dökülen

meyveleri kapışarak iştahla

yerlerdi. Balıklar biz çocukları

görünce adeta bayram eder, o

kırmızı dudaklı ağızlarını havaya

açar, dut, erik atmamızı beklerdi.

Ürkütücü çehreli, koca sopalı

bekçi Balıklıgöl'ün karşı kıyısında

oturur, bize oradan tehditler

savururdu.

Hatırlarım, bir gün bekçinin

tuzağına düşmüştük: Göle uzanan

ağaçtaydık. Aşağıdan “İşte

yakaladım” gürlemesiyle gelen ses

yüzme bilen bilmeyen biz tüm

çocuklar kendimizi gölde bulduk.

O korku ve heyecanla suda

çırpınıyorduk ki Allah'tan karşı

kıyıdaki camiden çıkan abiler,

amcalar bizleri boğulmaktan

kurtarıp bekçiyi hayli

haşlamışlardı. Doğrusu biz

çocuklar da hayli afacan şeylerdik

ve bekçiye korkunç bir tuzak

hazırlamakta gecikmedik: Bahçe

kapısı kocaman büyük, tahta bir

kapı idi. Taşlamaya başladık.

Bekçi deli gibi kapıyı açıp bizi

kovalamaya başladı. Duvarda yuva

yapmış olan eşek arısının yuvasına

toprak atınca, tüm eşek arıları, bizi

kovalamaktaki bekçiye saldırdılar.

Zavallı adam birkaç hafta komalık

oldu, bahçe de bize kaldı.”

Aksoy sözlerine şöyle devam

ediyor: “Akşam olup, el etek

çekilip karanlık basınca sokaklarda

tek tük kırmızı sokak lambaları

yanar, derin bir sessizlik Balıklıgöl

civarına çökerdi. Gölün baş

tarafındaki bekçi kulübesinden

bekçinin düdük sesi duyulduğunda

inanılmaz bir huzur, güven ve

mutluluk etrafa yayılırdı. Aynzeliha

Parkı'nın “saz” tabir edilen ve kale

ŞANLIURFA |

99


ŞANLIURFA | İstanbul resimleriyle ünlü Urfalı bir ressam: Abdurrahman Aksoy ve Urfa anıları

100

tarafına yaslanmış sahnesinden

her akşam canlı Türk Sanat

Müziği, şarkıcılar eşliğinde icra

edilirdi. Çocukluğumda ağaçlar

arasından akşama doğru fasıl

heyetini, şık kostümlü sanatçıları

izlemekten hoşlanırdım.”

İlkokulu Cumhuriyet İlkokulu'nda,

ortaokulu ve liseyi de Urfa

Lisesi'nde okuyan Abdurrahman

Aksoy o dönemde ortaokul ve

lisenin aynı binada olduğunu

anlatıyor.

Resim sanatına olan tutkusu liseyi

bitirince Gazi Eğitim Enstitüsü'nün

(Bugünkü Gazi Üniversitesi) resim

bölümü sınavlarına girmesine

vesile olmuş. Sınavda yüksek puan

alan Aksoy, ailesinin geçimini

sağlamak zorunda olduğu için

okula kaydını yaptıramamış.

Dışarıdan Gaziantep Öğretmen

Okulu sınavlarına girerek ilkokul

öğretmeni olmuş. Üç yıl kadar Şair

Nabi İlkokulu'nda öğretmenlik ve

Mithat Paşa İlkokulu'nda Müdürlük

görevinde bulunmuş.

Daha sonra Diyarbakır Eğitim

Enstitüsü'nün sınavlarına girerek

edebiyat öğretmenliği bölümünden

mezun olmuş 1964 yılında. Aksoy,

Diyarbakır Eğitim Enstitüsü

öğretmenlerinden Mehmet Salih

Önen'i (Doğum: 1931- Vefat:

2015) ise unutamadığını, dünyada

bir eşi daha olmadığını düşündüğü

bu öğretmenini halen yad ediyor.

Urfa Lisesi'nin Ortaokul kısmında

edebiyat derslerine girmeye

başlayan Abdurrahman Aksoy

resim yeteneği nedeniyle

Ortaokul'da resim dersleri de

vermeye başlamış. O dönemde

okuldaki Hikmet isimli Sivaslı bir

öğretmen ile olan arkadaşlığını

anlatıyor. Ragıp Göncü'nün okul

müdürü olduğu dönemde; Tarih

dersine Feridun Hamevioğlu, Tarım

dersine ise Mahmut Uğurlu

giriyormuş.

Resme Olan Merakı

Abdurrahman Aksoy'un resme olan

merakı İlkokul öncesi yaşlarında

başlamış. Ailede resim yapan

yokmuş. Babası Dede Osman

Sarayönü'ndeki kırtasiyeci bir

arkadaşının dükkânından oğlu

Abdurrahman'a renkli boya

kalemleri getirirmiş. Abdurrahman

o yıllarda henüz iki üç

yaşlarındaymış. O zamanlar pahalı

olduğu için bu kalemleri almak

zormuş. Babasının getirdiği renkli

kalemlerle oynayan ve onlarla

resimler yapmaya başlayan

Aksoy'un resme olan merakı

İlkokula başladığında da

öğretmenlerinin dikkatini çekmiş

ve öğretmenleri babasına “Senin

oğlun ressam olacak” demişler.

Aksoy, ortaokula giderken kömür

kalemi ile yelkenli deniz tabloları

yapmaya başlamış. O yıllarda

Türkmen Sineması'na yabancı

lmler gelirmiş. Oyuncu Errol

Flynn'ın 30'lu 40'lı yıllarda

çekilmiş Korsan lmlerini izlemeye

giden Aksoy, lmdeki sahnelerden

çok etkilenmiş. Filmde gördüğü

korsan gemilerinin, yelkenlilerin ve

Errol Flynn'ın kılıçlı resimlerini

yapmaya başlamış. Yaptığı bu

resimleri Sarayönü'nde kitapçı

dükkânı olan rahmetli Hulusi

Kılıçarslan'a (Hulusi Kitapevi)

götüren Aksoy, Hulusi Amca'nın

resimleri kitapevinin camlarına

yapıştırıp sattığını söylüyor.

Ortaokul'da iken okulun duvar

gazetesine kömür kalemle çizdiği

“Ergenekon” resmi hocaları

tarafından büyük ilgi görmüş.

Ailesinin ekonomik durumu iyi

olmadığı için spor kıyafetleri

giyemediğini, beyaz spor

ayakkabısı yerine annesinin beyaz

bezden patik diktiğini okul

dışındaki bir alanda yapılan Beden

Eğitimi dersine giderken ve

dönerken patiğine batan

dikenlerden duyduğu rahatsızlığı

gözleri dalarak anlatıyor.


İlk Kazanç…

Beden Eğitimi derslerinde çektiği

sıkıntı resim derslerindeki başarısı

ve hocalarının takdiri kendisine

moral oluyordu. Çalıştığı resimleri

Sarayönü'nde Hulusi Kitabevi'ne

götürüyor, Kitabevi sahibi şair

Hulusi Kılıçaslan bu resimleri

satılık olarak vitrin camına

asıyordu. Resimlerinin satılıp

satılmadığını sormaktan çekinen

ve bir şey uydurup kitabevinden

içeri giren Aksoy'a, Hulusi amca;

“O Abdurrahman hoş geldin bak

resimlerin satıldı” diyerek ücretini

veriyordu.

1950 seçimlerinden sonra

babasının belediyedeki işine son

verilmesi sonucu Aksoy genç yaşta

evi geçindirme yükünü de

üstlenmişti. Hulusi amcanın sattığı

resimlerinden gelen para Aksoy'a

adeta ilaç gibi gelirmiş. Hulusi

amcanın dükkânının önünden

geçerken resminin satılmadığını

gördüğünde ise çok üzülürmüş. Bu

işi birkaç yıl yapmış Abdurrahman

Aksoy. Belki onlarca karakalem

yelkenli yapıp satmış. Yetmiş yıl

önce yaptığı bu resimler nerede

kim bilir.

İlk Resim Siparişini Alıyor…

Bir gün bir adam Aksoy'a gelerek;

“Sen çok iyi resim yapıyormuşsun.

Ben sana bir sipariş vereyim.

İstanbul Surlarında Bizanslılar

tarafından esir edilen bir Osmanlı

askeri var. Hapse konulmuş.

Osmanlı Padişahı Beyazıt,

şahlanmış atın üstünde surların

önünde 'Doğan seni kurtaracağım'

diyor. Bu sahneyi çizebilir misin?”

diyerek bir teklifte bulunmuş.

Aksoy da hiç düşünmeden

“çizerim” demiş. Demiş ama

elinde hiçbir görsel materyal

yokmuş. Surlar nasıl çizilir

bilmiyormuş. Araştırmalarından

sonra surlar hakkında bilgi edinmiş

ve resmi tamamlamış. Sipariş

veren kişiye götürmüş. Çok

beğenmiş adam resmi. Siparişi

alırken para bile konuşmamış

Aksoy. Siparişi veren kişinin

resmin ücretini soracağını ve

parasını vereceğini beklerken,

adam cebinden bir kâğıt parçası

çıkarmış ve Abdurrahman Aksoy'a

uzatarak; “Ben de çok da güzel

şiirler yazarım, sana bu şiirimi

yaptığın resim karşılığında hediye

edeyim” demiş. Aksoy bu söz

üzerine donmuş kalmış. Yaptığı

eser karşılığında bir ücret almayı

beklerken şiirin yazıldığı kâğıdı alıp

oradan uzaklaşmış. Okulun önüne

giderek ağlamaya başlamış. Bu

duruma çok üzülmüş. Çünkü

alacağı para ile kendisine spor

ayakkabı alacağını hayal

ediyormuş. Üzüntüsünden şiirin

yazılı olduğu kâğıdı yırtıp atmış.

Kendisi ağladığı sırada bayan

müzik öğretmeni gelmiş ve neden

ağladığını ısrarla sormuş. Aksoy

olayı anlatmış. Hocası; “Üzülme,

hadi gel, ben sana spor kıyafeti ve

ayakkabı alacağım” demiş. Ancak

Aksoy müzik öğretmeninin bu

teklini kabul etmemiş. Müzik

öğretmeni de konuyu beden

eğitimi hocasına aksettirmiş.

Derken tüm öğretmenler durumu

öğrenmiş ve Aksoy'a kıyafet ve

spor ayakkabı almışlar. Aksoy

henüz yayınlanmayan “Cennete

Yağan Karlar” romanında bu

anılarına yer vermiş. Bu roman

çalışması ile bir yarışmaya katılıp

mansiyon ödülü de almış.

Urfa'da İlk Resim Atölyesini

Açıyor…

Resim çalışmalarını zaman zaman

Halepli'nin üst tarafındaki bağların

taş duvarlarına tırmanarak sağda

Urfa Kalesi'ni, eteklerinde tüm

ihtişamıyla uzayan Aynzeliha

Parkı'nı, Balıklıgöl'ü, yaşadığı

mahalleyi ve dutluğu tablolarına

yansıtırmış. Çocukluğunda çevrede

oturan kadınların cumartesi günleri

bu dutluğa pikniğe gelip, çiğköfte

yoğurup, yemekler pişirip

eğlendiklerini tatlı bir anı olarak

unutamadığını söylüyor.

İlkokul öğretmeni olduktan sonra

1960'lı yıllarda Asfaltyol'da İnci

Sineması'nın yanındaki bir garajın

giriş tarafında tabelacı dükkânı

(atölye) açan Abdurrahman Aksoy

burada hem tabela yazmış hem de

yağlıboya tablolar çalışmış.

Atölyesinde çalıştığı yağlıboya

resimleri İstanbul'a satılmak üzere

gönderirmiş. Urfa'da portre

çalışmaları ve Urfa'nın tarihi

yerlerini konu alan resimler

çalışmış. O yıllarda il dışından

ressamların gelip Şair Nabi

İlkokulu'nun salonunda sergiler

açtığını, Urfa Belediyesi'nin sergi

açan ressamların eserlerini satın

aldığını anlatıyor.

Fuat Kürkçüoğlu da o yıllarda bir

süreliğine yanında çırak olarak

çalışmış. Aksoy, Fuat Kürkçüoğlu

ile ilgili şunları söylüyor: “Resme

meraklı idi daha o yıllarda.

Kendisinin yağlıboya tablolar

yaptığını biliyorum, eserlerini de

görmüştüm. Güzel çalışmaları var.

Romanları da var. Çapıt Top isimli

romanını bana imzalayıp

göndermişti ve okumuştum.”

ŞANLIURFA | İstanbul resimleriyle ünlü Urfalı bir ressam: Abdurrahman Aksoy ve Urfa anıları

101


ŞANLIURFA | İstanbul resimleriyle ünlü Urfalı bir ressam: Abdurrahman Aksoy ve Urfa anıları

102

Ressam Nihat Kürkçüoğlu ile Olan

Dostluğu

Abdurrahman Aksoy Urfa'da resim

çalışmaları yapan öğretmen Nihat

Kürkçüoğlu ile tanışmış. Bir abi

kardeş dostlukları oluşmuş.

Kürkçüoğlu'ndan sekiz yaş büyük

olan Aksoy, Urfa'da resim sergileri

açtığında Nihat Kürkçüoğlu'nun bu

sergilere geldiğini söylüyor. Daha

önceleri ise ortaokul yıllarında

öğrenci iken de tanırmış

Kürkçüoğlu'nu. Aksoy'un dayısının

oğlu Mustafa Azmi Göncü ile yakın

arkadaş imiş Nihat Kürkçüoğlu. Şu

anda Nihat Kürkçüoğlu ile ayda bir

telefonla görüşüyorlar. Aksoy,

Nihat Kürkçüoğlu'nu Urfa'ya resim

sevgisini aşılayan önemli bir isim

olarak görüyor ve Urfalıların

Kürkçüoğlu'nun kıymetini

bilmelerini istiyor. Aksoy,

Kürkçüoğlu'nun Urfa'daki atölyesini

ziyareti sırasında bir çiçek resmi

yaptığını da hatırlıyor. Urfa'da

kendisiyle beraber aynı dönemde

resim yapan ressam Merhum

Yaşar Yayla arkadaşını da

anmadan geçemiyor. 'Hem Yaşar

Yayla hem de Nihat Kürkçüoğlu

ünlü birer ressam oldular' diyor.

Aksoy, Yaşar Yayla'nın yaptığı

resimleri Berber dükkânlarına

koyup sergilediğini de söylüyor.

İstanbul'a Yerleşiyor…

Urfa'da iken İstanbul'a gönderdiği

tablolarla yeterince

ilgilenilmediğini gören

Abdurrahman Aksoy, İstanbul'a

yerleşmeyi, burada resim atölyesi

açarak resim piyasasına girmeyi

düşünür. 1973 yılında tayinini

isteyerek İstanbul Pendik Lisesi'ne

edebiyat öğretmeni olarak atanır.

Hem öğretmenlik yapar, hem de

sipariş üzerine portre çalışmaları

yapar. Kız kardeşi Halide'de

kendisi gibi Pendik Lisesi'nde

öğretmenliğe başlar. Aksoy, sosyal

bilgiler öğretmeni olan kız kardeşi

Halide'nin de birçok portresini

çalışır. Ancak Halide Hanım

hastalanıp ölünce çok üzülür

Aksoy. “Kardeşim yaptığım portre

resimler yüzünden mi öldü?

Ellerim mi uğursuzdu” diye

düşünür hep. Ölümün ardından

içine bir sızı girer ve portre resim

yapmayı bırakır. Aksoy 1987

yılında Pendik Lisesi'nden emekli

olur.

Urfa'da Bıraktığı Portre

Çalışmaları Yok Ediliyor…

İstanbul'a giderken Urfa'da yaptığı

portreleri evlerinin zerzembesinde

duvarda asılı bırakmış. Bir müddet

sonra Urfa'daki evlerini biraz elden

geçirip satmayı düşünerek

İstanbul'dan Urfa'ya dönmüş.

Zerzembenin toprak zeminini

beton kaplaması ve duvarlarını

sıvaması için bir usta ile anlaşmış.

Ustaya zerzembedeki tahtaları da

atabileceğini söylemiş. Aksoy

birkaç gün sonra eve geldiğinde

ustanın işini tamamladığını

görmüş. Birden gözü duvarlara

ilişmiş. Portre resimlerini

göremeyince meraklanmış. Ustayı

bulup, duvarda asılı olan tabloları

sormuş. Ustadan gelen; “tabloların

kasnaklarını söküp diğer tahtalarla

birlikte attım. Portreleri ise yırtarak

zemine döktüğüm betonun altına

bıraktım” cevabı karşısında Aksoy

neye uğradığını şaşırmış. Onlarca

eseri betonun altında kalmıştır. O

gün yaşadığı bu olayı ve duyduğu

üzüntüyü hayatı boyunca

unutamadığını söylüyor.

Kişisel Sergiler Açıyor…

Seksenli yıllardan beri İstanbul

Kadıköy'de atölyesi bulunan

Abdurrahman Aksoy, şimdilerde

evinin bir odasını atölye yapmış.

Kadıköy'deki atölyesi resim

koleksiyonerlerinin uğrak yeri

olmuş. Yüzlerce tablosu özel

koleksiyonlarda bulunan

Abdurrahman Aksoy kırkı aşkın

kişisel sergi açmıştır. İstanbul'da

(Uran Sanat Galerisi, Şark Sigorta

Sanat Galerisi (1996), Teşvikiye

Dizayn Sanat Evi, Denizcilik

İşletmeleri Galerisi (1991-1994),

The Marmara Sanat Galerisi,

Bakırköy Sanat Galerisi,

Caddebostan Kültür Merkezi

(2022), Kartal Belediyesi Hizmet

Binası (2014), Pendik Belediyesi

Kültür Merkezi, Tuzla Belediyesi

Rumeli Kültür Merkezi (2019) ve

Karaköy, Kadıköy İskelesi Sanat

Galerisi, Tekel Sanat Galerisi

(2005), Ankara'da, Bodrum'da

Merve Sanat Galerisi'nde sergiler

açan Aksoy, 7. Tekel Resim

Yarışması Sergisi ile 8. Tekel

Resim Yarışması Sergilerine de

katılır. Tekel Resim Yarışmalarında

dereceleri vardır.

O kadar çok İstanbul resmi

çalışmış ki bunların birçoğunu

zamanla unutmuş bile. Bir gün

internette bir İstanbul tablosu

görmüş, beğenmiş tabloyu. Biraz

büyütüp imzasına bakmak istemiş.

Kendi imzasını görünce hayretler

içinde kalmış. Müzayedelere de

çok resim veren Aksoy bazı TV

dizilerinde kendi resimlerini

duvarda asılı olarak göründe

tarifsiz bir mutluluk duyduğunu

anlatıyor.

Rubens Hayranlığından İstanbul

Resimlerine…

Flaman Barok geleneğinin en etkili

ressamı olarak kabul edilen Peter


Paul Rubens hayranı olan

Abdurrahman Aksoy, Rubens'in

portre çalışmalarının etkisinde

kalarak ilk dönemlerinde portre

çalışmaları yapmış. Ancak

ilerleyen yıllarda İstanbul'un

güzellikleri onu portre çalışmalarını

bırakmasına neden olmuş ve

İstanbul çalışmalarına

yönlendirmiş. İstanbul'un

güzelliklerinin bir ressamın resim

duygusunu coşturduğunu, bu

coşkuya kapılmamak için ancak

kabiliyetsiz olmak gerektiğini

söylüyor. Aksoy; Salacak,

Çengelköy, Kanlıca, Göksu ve

Beykoz sahillerindeki ahşap evleri,

tarihi sokakları tabiatta çalışarak

tablolarına yansıtmış yıllarca. Öyle

ki Anadolu yakasını köşe bucak

gezmiş, girmediği sokak, bilmediği

yapı bırakmamıştır. Bu mekânlara

şövalesini kurup resim çalışırken

mahalle sakinlerinin kendisine

sevgi ve saygı göstererek ikramda

bulunduklarını da güzel anılar

olarak içinde saklıyor. Resim

çalıştığı bu mekânların şimdilerde

kimliklerinin tamamen değiştiğini,

ahşap konakların yer aldığı

sokakların betonarme çirkin

binalarla dolduğunu üzülerek

anlatıyor. “O nostaljik sokakları

bulmak zor artık” diyor… Bir yıl

önce resim çalışmak için gittiği

Göksu'da sahile inememiş.

Sakinliğiyle bildiği o sahilin

kafelerle dolduğunu görmek onu

kahretmiştir.

Sipariş Üzerine Çalıştığı Tablosu

Fransa'da Sergilenmiş…

Yıllar önce atölyesine bir kişi

gelmiş ve “Benim iki tane kedim

var onların tablosunu yapabilir

misiniz?” demiş. Aksoy da

yapabileceğini söylemiş. Aksoy,

kedilerin resmini yapmış. Çok

beğenmiş siparişi veren kişi. Bir yıl

sonra Fransa'ya yerleşen o kişi

Aksoy'a oradan resim boyaları ve

on ciltlik sanat tarihi kitap seti

göndermiş. Yaptığı resmi orada bir

sergiye de koymuş ve sergiyi

düzenleyenlerden bir de teşekkür

mesajı gelmiş Aksoy'a. Bu durum

Aksoy'u çok duygulandırmış.

Vehbi Koç'un Vefatı ve Resim

Sergisi…

Aksoy 1996 yılında Koç Holding'e

ait Haliç'teki bir mekânda açacağı

sergisini ertesi günkü açılışa hazır

hale getirmiş. O akşam

televizyonda haberleri izlerken

Vehbi Koç'un vefat ettiğini

öğrendiğinde çok üzülmüş ve

sergisinin erteleneceğini

düşünmüş. Ertesi gün sergi

salonuna gittiğinde sergisinin

açıldığını, tablolarının üzerinde

satıldıklarına dair etiketleri

gördüğünde çok duygulandığını hiç

unutamıyor.

Bir Gün Resim Yapmazsam

Yaşayamam…

“Bir gün resim yapmazsam

yaşayamam” diyen Abdurrahman

Aksoy sözlerini şöyle tamamlıyor:

“Resim çalışmadığım gün benim

için kayıp gündür. Resim benim en

samimi vefalı arkadaşımdır.

Ressam ölümsüzdür. Eserler ismini

yaşatır. Tabloları ressam öldükten

sonra da yaşar. Kabiliyetli bir

ressamın eserlerinin değeri

günbegün artar. Asırlarca önce

yaşayan ressamların eserleri

günümüzde halen yaşıyor ve

gündemde. Gerçekten yaşadığımız

hayatla hayal ettiğimiz hayat çok

farklı. Bir tezat diyebilirim. Sanki

bazıları için yaşam “Zor”, bazıları

için olanaklarla dolu. Mamah çok

çalışmaksa gerekli olan,

yılmamalıyız. İstanbul'u adım adım

dolaşarak, bu eşsiz şehri

resmettim. İstanbul'da, binlerce

tablo yaptım. İstanbul sanatçı için

eşsiz bir yer. Başınızı ne tarafa

çevirseniz, muhteşem bir manzara.

Ben eserlerimi romantizm

karakterimle birleştirerek yapar,

seyredenlerin hayal dünyasına

hitap ederim. Bu sanatçıya kişilik

kazandırıyor. Çocukluğumdaki

hüzün, bana ibret olmuştur.

Erişemediğim güzele koşarım.

Tablolarım bana gülümser.

Balıklıgöl'deki balıklar gibi, kırmızı

dudaklı ağızlarını açıp bana

bakarlar. Hep çocukluğumla

yaşarım. Seyredenler, sanatçıyı

eserlerinde görür ve tanırlar.

Sanırım sanatçılar ölmezler ve

sanırım bu yüzden uzun ömürlü

olurlar. Yaradan'ın, biz ressamlara;

'Bu kadar özene bezene, tüm

güzelliğimi aksettirerek yarattığım

bu cennet dünyayı seven,

anlayabilen sadece şu ressamlar

var' demiş olabileceğini

düşünüyorum. Bir ressam olarak

yüce Yaradan'a hep teşekkür

etmişimdir. Bir gül resmini

yaparken bile O'nun büyüklüğünü

yakından görebildiğim,

hissedebildiğim için. Hele bir

manzara yaparken gökyüzündeki o

temaşa, o asalet, yeryüzündeki o

renk zenginliği iki kelimelik

anlatımlarla değil, resmini

yaparak, yaparken yaşayarak

ancak “belki” ifade edilebilir.

Ressamın tablolarını; onun iç

dünyasındaki seslenişi, yönlendirişi

ve haykırışı fantezilerin değil yüce

bir elin (Yaradan) ta doğuştan

ikram ettiği bir kabiliyetin ve

coşkunun eseri olarak görüyorum.

İşte gözden uzak ama

gönüllerimizde yeri olan Urfalı bir

ressamın yaşam öyküsü.

Abdurrahman Aksoy hocamıza

sağlık, mutluluk ve sanat dolu bir

yaşam dileyerek sevgi ve

saygılarımı sunuyorum.

ŞANLIURFA | İstanbul resimleriyle ünlü Urfalı bir ressam: Abdurrahman Aksoy ve Urfa anıları

103





1977 den günümüze...

Tecrübey

Yen l kle

buluşturduk

İstanbul Merkez Şube

0.212 276 32 32

/nam sta n

Bursa Merkez Şube

0.224 676 14 14


Hooray! Your file is uploaded and ready to be published.

Saved successfully!

Ooh no, something went wrong!