GAPŞehir Dergisi 10
Güneydoğu Anadolu Bölgesinin saklı kalmış zenginliklerini görünür kılan GAP Şehir Dergisi; 10. Sayısı ve dopdolu içerikleriyle huzurlarınızda olmayı sürdürüyor
Güneydoğu Anadolu Bölgesinin saklı kalmış zenginliklerini görünür kılan GAP Şehir Dergisi; 10. Sayısı ve dopdolu içerikleriyle huzurlarınızda olmayı sürdürüyor
Create successful ePaper yourself
Turn your PDF publications into a flip-book with our unique Google optimized e-Paper software.
Tüm Dünyada yankı uyandıracak bir keşif!
Hz. ibėhim'in
Harran'da yaşadığı ev bulundu
sayfa
6
L
I
Y
:
4
SAY
I
:1
GAPGündem
Gazetes n n Ücrets z ek d r
2 0 2 3
0
10
26
Akalın: 14 Yıl Önce Söylediğimiz gibi
“Harran Yok Olmasın”
Müzeye dönüştürülecek Diyarbakır Cezaevinde
11 bin 300 yıllık yapı kalıntıları sergilenecek
46
78
Ömer Bakır'ın Anlatımıyla Şanlıurfa'da Bakırcılık Mesleği
Hayatlı evlerde hayat vardı ve hayat güzeldi
08 Hz. İbrahim’in Urfa’daki İzleri
13 Kürkçüoğlu: Hz. İbrahime Hürmeten
Harran’daki Bu Yangını Söndürelim
16 Yazmacı: Hz. İbrahim’in Evi İle İlgili
En Kısa Sürede Yeni Adımlar Atılacak
24 Lezzet şehri Gaziantep'te
“GastroANTEP Kültür Yolu Festivali”
28 Mardin, deprem felaketine rağmen
8 ayda 300 bin ziyaretçi ağırladı
30 Kilis'in Depremzede Eserlerinde
Restorasyon Çalışmaları Devam Ediyor
32 1. Uluslararası Şanlıurfa Kültür ve
Turizm Buluşmaları Yoğun İlgi Gördü
38 Dualar Eşliğinde Buğday Hasadı
GAP Şehir
Kültür • Şehir ve Turizm Dergisi
YIL: 4 SAYI: 10 2023
EKİM - KASIM - ARALIK
İMAJ REKLAM Basın Yayın
Tanıtım Org. San. Tic. Ltd. Şti.
Adına İmtiyaz Sahibi
Veysel POLAT
SORUMLU YAZI İŞLERİ MÜDÜRÜ
Seyfullah POLAT
GENEL KOORDİNATÖR
Ali UÇAN
EDİTÖR
İshak POLAT
Hukuk Danışmanı
Altıparmak-Avcı Avukatlık Ortaklığı
GAP Gündem Gazetes Yerel Sürel Ücrets z Ek
Dergide yayınlanan yazılar sadece yazarların görüşlerini taşır. Yazıların içeriklerinden ve görüşlerinden
yazarları sorumludur.
94
98
Şehir üzerine bir deneme
İstanbul Resimleriyle Ünlü Urfalı Bir Ressam:
Abdurrahman Aksoy ve Urfa Anıları
40 Göbeklitepe Buğday Şenliği
Damaklarda Unutulmaz Tatlar Bıraktı
52 Sıfır Atık Marketler Bakanlık Tarafından Örnek Gösterildi
60 Haliliyeli gençler, Turnuvalardan madalyalarla dönüyor
68 Çocuklar Oyuncak Müzesini Çok Sevdi
74 KARAMEK Kursiyerleri Eserleriyle Göz Dolduruyor
84 Eyyübiye'nin Makus Talihi
Modern Konutlarla Tersine Dönüyor
64 Edebiyat ve Medeniyet İnsanı,
“Mehmet Kurtoğlu”
96 Turist Rehberleri ve Rehber Adayları
TUREB Uygulama Gezisinde Buluştu
Yayın Danışma Kurulu
Prof.Dr.Mehmet ÖNAL
Prof.Dr.Hasan AKAN
Doç.Dr.Hüseyin ŞEYHANLIOĞLU
Cuma AĞAÇ
İbrahim E.EMİROĞLU
İshak POLAT
Mehmet KURTOĞLU
M.Ali ABAKAY
Ömer DAĞCI
Selami YILDIZ
Temsilcilerimiz
Adıyaman / Zeynel A. KIYMAZ
Ankara / E.Ali AKAY
Batman / M. Fatih Fatih
Diyarbakır / Üzeyir YILMAZ
Gaziantep / İbrahim Halil AYCAN
İstanbul / Yahya GÜL
Mardin / Nezir GÜNEŞ
Konya / İbrahim ÇİÇEKÇİ
Bursa / Mehmet YILDIZ
İLETİŞİM
GAPGündemi Gazetesi
Yenişehir Mh. Recep Tayyip Erdoğan Bulvarı
Öncedağ Apt. Kat:2 No:9
Haliliye / ŞANLIURFA
Tel: (0.414) 316 96 52
Mail: bilgi@gapgundemi.com
www.gapgundemi.com
TASARIM
TASARIM
BASKI
/ProtasarimPR
www.protasarim.com
Hz. İbrahim'in Urfa'da ne işi var !
Veysel POLAT
1 yıldır devam eden “Hz. İbrahim'in Harran'da ailesiyle birlikte
y a ş a d ı ğ ı e v i n b u l u n d u ğ u ” b i l i m s e l a ç ı k l a m a v e
değerlendirmelerine karşı; Urfa'da öne sürülen inkarcı-baştan
savıcı tez…
başlarken
Tarihe, arkeolojinin ortaya koyduğu hakikate, kültürel mirasa,
İslama, dine ve Hz.İbrahim'e; onun varlığıyla anlam kazanmış
Urfa'nın hala direnebilmesine karşı açığa çıkan Nemrudi bir
kin ile:
“Ne işi var Hz. İbrahim'in Urfa'da”
“Tarihte Hz. İbrahim diye biri de yok!”
“Tarihteki Ur, Urfa değil.. Irak'ta, Basra'ya yakın bir yer”
“Avrupalıların yazdığı bilimsel bir makale var mı?”
“Urfa'nın her yeri tarihi eser. Hepsine sahip çıkılamaz ki!”
“Kimse kanunlara, yasaya uymuyor ki..”
“Kimse görevini yapamıyor”
“Devletin gücü yetmiyor…”
umhuriyetimizin 100.
CYılı… Şanlıurfa, belki 100
yılda bir yakalayabileceği
bir fırsat yakalamış; 57 Üyeli
İslam İşbirliği Teşkilatı (İİT)
tarafından “2023 İslam Dünyası
Turizm Başkenti” seçilmiş.
Peygamberler Şehri Şanlıurfa'da,
bu müjdenin sevincini
yaşadığımız aynı günlerde ise 10
yılı aşkın bir süredir Harran'daki
kazı çalışmalarını yöneten
Prof.Dr.Mehmet Önal
“Hz.İbrahim'in Harran'da
yaşadığı evi tespit ettik, ama
üzerinde gecekondular var” diye
feryat ediyor.
(Prof.Dr. Mehmet Önal; Harran
Üniversitesi Arkeoloji Bölüm
Başkanı. Aynı zamanda Kültür ve
Tabiat Varlıklarını Koruma Kurulu
Bölge Başkanı. Harran'daki
eserlerin gün yüzüne çıkması için
yıllardır çırpınan bir isim)
Prof.Dr.Önal'ın açıklama ve
feryadına cevaben; Hz.İbrahim'in
evinin de yer aldığı, Harran Sur
içindeki tarihi SİT alanına,
sadece 2023 yılı içinde 70'den
fazla gecekondu dikildi…
Bunların içinde Bakan Ertuğrul
Günay döneminde Kültür ve
Turizm Bakanlığı tarafından
kamulaştırılan ve daha sonra
mülkiyeti Şanlıurfa Büyükşehir
Belediyesi'ne devredilen,
geleneksel toprak evler de vardı.
Bunlar da yıkıldı ve yerine beton
gecekondular yapıldı.
Hz.Ömer döneminde kapılarını
sahabe ordusuna açan Harran…
İslam'ın Anadolu'ya giriş kapısı…
Siverek'te Koçali Baba ve 3
arkadaşı… O tarihlerden beri
Urfa'nın sinesine sardığı şehit
sahabeler.
Yine Türk-İslam tarihin başlangıç
noktalarından biri Harran. Emevi
döneminin bittiği, Abbasilerle
birlikte Horasan Ordusu'nun
karargah kurduğu şehir…
Malazgirt'ten 400 yıl önce…
Türklerden oluşan Horasan
Ordusunun Anadolu, Ortadoğu
ve Kuzey Afrika seferlerindeki
kışlası…
Nureddin Zengi, Selhattin
Eyyubi, Hayat-i Harrani, İbn-i
Teymiyye, Battani.. Binlerce
İslam alimi, bilgini ve
komutanlarını muhafaza eden,
İslam Medeniyetinin ilim merkezi
Harran…
Urfa, “Ufala ufala kambur
balığın sırtında bir pul kaldı”
2023 İslam Dünyası Turizm
Başkenti... Harran'da
Hz.İbrahim'in evinin yeri tespit
edildi… Tüm dünyayı ayağa
kaldıracak bu gelişmeyi;
şehrimizin yöneticileri duymadıgörmedi-bir
şey de yapmadı…
Üzerindeki gecekondunun
etrafına 70'den fazla yeni
gecekondu yapıldı.
Sözün özü: 2023 İslam Dünyası
Turizm Başkenti Şanlıurfa'da;
Hz.İbrahim'in evinin üzerine
beton döktük… Deprem oldu, sel
oldu, seçim oldu, e bir daha
seçim var…
Harran'da; Türk-İslam tarihinin
ve İnsanlığın ortak mirasına
karşı, Haçlı ve Moğollardan daha
yıkıcı – yok edici bir saldırı
mevcut!
ŞEHİR
Tüm Dünyada yankı uyandıracak bir keşif!
Hz. ibėhim'in
Harran'da yaşadığı ev bulundu
Harran Ören Yerinde 10 yıldır sürdürülen kazı çalışmalarına Başkanlık eden Harran
Üniversitesi Arkeoloji Bölüm Başkanı Prof. Dr. Mehmet Önal; 2023 yılının ilk günlerinde
GAPGündemi ekranlarında açıklamıştı müjdeyi…
ŞANLIURFA |
06
üjde, sitemle veya isyan
Mederek verilir mi? 3
semavi dinin ortak Atası
olarak kabul edilen Hz. İbrahim'in,
Harran'da yaşadığı evi tespit
ettiklerini “Sitem dolu” sözlerle ilk
kez kamuoyuna deklare etmişti
Önal.
Birinci derece SİT alanı olan
bölgede, yıllardır devam eden
kaçak yapılaşmaya isyan etmiş,
“Altını çizerek söylüyoruz. Hz.
İbrahim'in evini bile tespit ettik
ancak üzerinde gecekondular var.
Ben yetkililerin yerinde olsam bu
durum karşısında uyuyamam” diye
konuşmuştu.
Prof. Dr. Mehmet Önal'ın dünyaya
duyurduğu bu müjde; tüm
Türkiye'yi derinden sarsan ve
bölgede tarifsiz bir yıkıma sebep
olan 6 Şubat depremlerinin
ardından unutuldu. Haliyle
ülkemizde bir seferberlik başladı.
Devlet ve millet yaraların sarılması
için kenetlendi.
Haziran ayından itibaren hayat
normale, bizler de haberimize geri
döndük. Önce kir sahibi olmak
adına kısaca Harran'a ve sahip
olduğu potansiyele değinelim.
Daha sonra aradan geçen süre
zarfında Harran'da neler yaşandı?
Kamuoyu, Hz. İbrahim'in Evi ve
onun hatırasına yapılan Mescitlerle
ilgili ne tepki verdi? Bakanlık ve
ilgili diğer Kurumlar ne yaptı? Hep
birlikte okuyalım…
Hz.İbrahim'in Evi nasıl bulundu?
Tevrat ve İncil'de Hz. İbrahim'in
mekan belirtilerek Harran'da
yaşadığı ifadeleri üzerine kaynak
taraması yapan Harran
Üniversitesi Arkeoloji Bölüm
Başkanı Prof. Dr. Mehmet Önal;
M.S.380'li yıllarda Hac Yolculuğu
esnasında bölgeyi ziyaret eden ve
aktardığı notlarla tarihin ilk
seyahatnamesini yazmış olan
Kuzey Galyalı Egeria'nın
açıklamalarını baz alır. Egeria'nın
seyahatnamesinin ardından Arap
tarihçi Mesûdî'yi (D. 896 - Ö.
956), Arap yazar ve Devlet Adamı
İbn-i Şeddad'ı (D. 1145 - Ö.
1235) inceleyen Mehmet Önal,
Hz. İbrahim'in evinin Harran
Rakka Kapısı'nın 200 metre
kuzeyinde yer alan ve temel izleri
günümüze ulaşan Küçük Cami'nin
yakınında olabileceği ihtimali
üzerinde durur. Söz konusu
kalıntıların en net görsel kaynağı
ise 1. Dünya Savaşı öncesi tüm
bölgeyi Arkeolog sıfatıyla
fotoğraayan ve Türkleri
düşmanlığıyla bilinen meşhur
İngiliz kadın casus Gertrude Bell
tarafından kayda alınmıştır. Bugün
fotoğrafta yer alan kalıntıların
üzerinde gecekondular mevcut.
ESKİ HALİ (1911) YENİ HALİ (2023)
Kazıların yapılabilmesi ve İbrahim
Peygamberin evini açığa
çıkarabilmesi için gecekondu
yapıların kamulaştırılması
gerekiyor.
Harran'daki muazzam potansiyel
Çivi yazılı tabletlerde tarihi MÖ.
2250 yıllarına uzanan; Tevrat ve
İncil'de adı Hz. İbrahim ile
zikredilen Harran; adını Hz.
İbrahim'in kardeşinden almıştır.
Haçlılara kök söktüren iki Aslan
Nûreddin Zengî ve Selâhaddîn-i
Eyyûbî'nin akıl hocası büyük İslam
Alimlerinden Hayât Bin Kays'ın
memleketidir. Hitit, Asur, Babil gibi
medeniyetlerin hatıralarını
barındırır. Emevilerin Son
Başkentidir. İbn-i Teymiyye, El
Battani ve Sabit Bin Kurra gibi
300'ün üzerinde bilim insanının
yetiştiği bir şehirdir. Asronomi
ilminin ve Sabiliğin Merkezidir.
Selçuklu, Beylikler ve Osmanlı
idarisine kadar önemini koruyup
bu günlere ulaşmıştır. İlçede 10
yıldır devam eden kazılarda sayısız
İslam eserinin yanı sıra, bölgenin
en büyük katedrali ve açığa
çıkarılmayı bekleyen farklı
arkeolojik bulgulara ulaşılmıştır.
Bir yanda yatırım, diğer yanda
yıkım
Kültür ve Turizm Bakanlığı
tarafından gönderilen milyonlarca
liralık kaynaklarla 10 yıldır
arkeolojik kazıların devam ettiği
UNESCO Dünya Mirası Geçici
Listesi'ndeki Harran'da; yıkım,
tahribat ve betonlaşma da hız
kesmeden devam ediyor.
Peygamberlerin yaşadığı, binlerce
yıl boyunca insanlık tarihine
damga vuran şahsiyetlerin yetiştiği
aziz topraklarda; kepçe ve beton
mikserleri dolaşıyor. Birinci derece
SİT alanı içinde yer alan Tarihi
İçkale'nin yanı başındaki Konik
Kubbe Evler, beton gecekondu
yapılmak üzere kepçelerle
yıkılırken; Kaymakamlık tarafından
kaçak inşaatlara vurulan mühürler
ilçe sakinleri tarafından kırılıyor.
İlçedeki kaçak yapılaşma; kazı
sezonunun açılışı için Harran'a
giden dönemin Valisi Salih
Ayhan'ın ziyareti esnasında dahi
devam etmiş, konuyla ilgili
görüşüne başvurduğumuz Ayhan,
“Tarihimizi koruyacağız. Buna
fırsat vermeyeceğiz. En ufak bir
duyumda muhakkak müdahale
edeceğiz” ifadelerine yer vermişti.
ŞANLIURFA |
07
Hz. İbrahim'in
Urfa'daki İzleri
GAPGündemi tarafından hazırlanan "Hz. İbrahim'in Evi ve Mescidi" konulu özel yayında,
önemli değerlendirmelerde bulunan Araştırmacı-Yazar Mehmet Kurtoğlu; Hz. İbrahim'in,
Urfa, Harran, Suruç ve Viranşehir ile güçlü bağları bulunduğuna dikkat çekti
ŞANLIURFA |
08
Mehmet KURTOĞLU
Araştırmacı Yazar
Sözlerine Hz. İbrahim'in
Urfave ' Harrandaki izlerini
açıklayarak
başlayanKurtoğlu, " Urfave
çevresindeki mekanlar Hz.
İbrahimve ailesi ile ilgili isimler
almışlardır. Hz. İbrahim'in Urfa ve
Harran ile ilişkisini en eski
kaynaklardan Tevrat'ta takip
edebiliriz. Tevrat'ta Hz. İbrahim'in
dedesinin adı 'Seruç' diye geçer.
Bugünkü Suruç adını İbrahim'in
dedesinden alır. Hz. İbrahim'in
annesinin adı Tella'dır. Viranşehir'in
eski Tella veya Tilla olarak geçer.
Viranşehir önceki adını Hz.
İbrahim'in annesinden alır. Hz.
İbrahim'in kardeşinin adı Haran'dır.
Haran, Tevrat'ta tek “R” ile yazılır.
Hz.Lut'un babasıdır. İbrahim'in
kardeşi Haran, Harran'da vefat
etmiştir. Bundan dolayı şehre
Harran adı verilmiş olması
muhtemeldir. İbrahim'in babası
Nahor Harran'da ölmüş ve buraya
gömülmüştür. Oğlu İshak, Harranlı
Rebeka ile evlenmiştir. Bugün
'Yakup Kuyusu' denilen yer
gerçekte Rebaka kuyusudur.
Tevrat'ta 'Rebeka Kuyusu' diye
geçer. Rebeka da bu kuyudan
omuzunda ve başında su
taşımıştır. Kardeşi kızları, Yakup
Peygamberin eşleri Rahel ve Lea
da bu kuyudan su taşımıştır. Yakup
bu kuyunun başında Rahel'e âşık
olmuş, onunla evlenmiştir.
Yakup'un Rahel'den olma oğlu
Yusuf ve Bünyamin Harran'da
doğmuştur” diyerek Urfa'ya bağlı
ilçelerin isim geçmişlerine değindi.
Evliya Çelebi'nin ifadesiyle
“İbrahim'in Nazargâhı”
2011 yılının UNESCO tarafından
Evliya Çelebi Yılı ilan edilmesini
hatırlatan Araştırmacı-Yazar
Mehmet Kurtoğlu, “Ben de dahil
olduğum bir projeye 'Evliya
Çelebi'nin izinde İbrahim'in
Nazargahı Urfa' adını koydum.
Sebebine gelince; Urfa'da Hz.
İbrahim'in çok güçlü izlerini
gördüm. Efsaneler, hikayeler,
mekanlar, şehirler… Evliya Çelebi
de bölgeyi gezerken Hz. İbrahim'in
bu izlerine dikkat çekmiştir.
Seyahatnamesinde Halep'e
'Peygamberler Şehri', Urfa'ya da
'İbrahim'in Nazargâhı' demiştir.
Yakın zamanda Harran'da Hz.
İbrahim'in Evi'nin bulunduğu
gündeme geldi. Ben yıllar önce
seyyah Ageria'da okumuştum Hz.
İbrahim'in evi ve kilisesinin
Harran'da olduğunu. Hz.
İbrahim'in 'Urfadan daha çok
Harranile güçlü ilişkisi vardır. Yine
İbni Cübeyr Harran'a girdiğinde
şehrin sıcaklığı yüzünden ilk anda
kötü düşüncelere kapılmış, sonra
şehrin Hz. İbrahim'in şehri
olduğunu düşünerek pişmanlık
duyup 'Hz. İbrahim'in Şehri' diye
selamlamıştır” sözleriyle
tarihçilerden ve seyyahlardan
anekdotlar paylaştı.
Urfa; hem Hz. İbrahim'in hem de
onun soyundan gelen diğer
Peygamberlerin hicret
güzergâhıdır
Urfa'nın, 2023 yılı İslam Dünyası
Turizm Başkenti seçildiğini
hatırlatan Kurtoğlu, "Maalesef bu
fırsatı değerlendiremedik. Harran'ın
3 ilahi din açısından İbrahim
Peygamber ile İslam dünyası
açısından ise Emeviler'in Başkenti
olması dolayısıyla ilgi ve dikkat
çeken bir yönü vardır. Ayrıca İslam
dünyasında Üniversitesi yani
Harran Okulu'yla ekol olmuştur.
Urfa'yı İslam Dünyası Başkenti
olarak tanıtmak istiyorsak, Hz.
İbrahimve Harranüzerinden
gitmeliyiz. Urfa; hem Hz.
İbrahim'in hem de Hz. İbrahim'in
soyundan gelen diğer
Peygamberlerin hicret güzergahıdır.
Urfa ile ilişkili 9 peygamberden
bahsedilmektedir. Evliya Çelebi'nin
Seyahatnamesine baktığınız
zaman Hz. İbrahim'in Urfa'daki
makamından bahseder. Diğer
Peygamberlerin Urfaile olan
ilişkisinden bahseder. Hz. İsa'nın
havarilerinin Urfa'da bir kilisede
'Rehavi' makamında ilahiler
okuduğunu söyler. Yine Hz. Davut
ile ilgili efsaneler anlatır. Bütün
bunlar İslam ve Urfatarihi
açısından önemli şeylerdir.
Emeviler'in Başkenti olması
yabana atılacak bir şey değildir.
Çünkü Emeviler İslam devlet ve
medeniyetinin kurucu unsuru
olmuşlardır. Harran'daki dini ve
kültürel zenginliği görmemek için
kör olmak gerekir” diye konuştu.
Sabiilerin Hz. İbrahim'i kabul
etmeme sebepleri
' Hz. İbrahimin Cedd'ül Enbiya
yani Peygamberlerin atası
olduğunu vurgulayan Kurtoğlu,
“Peygamberler tarihine baktığımız
zaman birçok Peygamber, Hz.
İbrahim'in soyundan gelmiştir. Bu
anlamda Hz. İbrahim; Yahudilik,
Hristiyanlık ve İslamiyet için çok
önemlidir. Hz. İbrahim'in bize
kazandırdığı çok şeyler vardır. Hz.
İbrahim; çok tanrılı dinlerden, tek
tanrılı dinlere geçişte akılcılığı öne
çıkarmıştır. Kur'an-ı Kerim'e
baktığımız zaman Hz. İbrahim'in
aklı ile Allah'ı bulduğunu görürüz.
Nemrut ile sözde ilahlığı hakkında
tartıştığında; Nemrut'un aciz
kaldığını, demagoji yaptığını
görürüz. Hz. İbrahim ise akılla ona
hakikati göstermiştir. Urfa'nın Hz.
İbrahim'in öne çıkardığı akılcılığa
bugün her zamankinden daha çok
ihtiyacı vardır. UrfaHümanist bir
şehirdir. Urfa mistik bir şehirdir.
Urfa dindar bir şehirdir. Fiziği de
metaziği de güçlü bir şehirdir.
Urfa'nın metaziğini çözmeden
şehri tanıyamaz, anlayamazsınız.
Urfa; Hz. İbrahim ile birlikte tevhit
akidesiyle tanışmıştır. Hz.
İbrahim'in kurban olgusu da çok
önemlidir. Hz. İbrahimgelene
kadar Sabiiler, Harran'da insanları
kurban ediyordu. Hz.
İbrahiminsan yerine hayvanın
kurban edileceği mesajını
getirmiştir. Bu, bana göre dinler
tarihinde bir devrimdir. Sabiilerin
birçok Peygamberi kabul edip Hz.
İbrahim'i kabul etmemelerinin
nedeni, inançlarındaki insanı
kurban etme ritüelini ortadan
kaldırmasıdır” dedi.
Urfa'da potansiyel var ancak
harekete geçecek irade yok…
Konuşmasının son bölümünde
Urfa'nın inanç turizmindeki
potansiyeline değinen Araştırmacı-
Yazar Mehmet Kurtoğlu, “Biz
Müslümanlar, Hz. İbrahim'in
hayatı üzerinde yeni bir felsefe
üretebiliriz. Urfave Harran'ın İslam
dünyasındaki yeri hakkında dünya
çapında eser ortaya koyabiliriz.
Urfa'nın bu potansiyeli var ancak
bunu harekete geçirecek bir iradesi
yok. Örneğin büyük lozof Soren
Kierkegaard, 'Korku ve Titreyiş' adlı
eserinde Hz. İbrahim'in İshak'ı
kurban edişi hikayesini (Tevrat'ta
İshak, Kur'an-ı Kerim'de ise İsmail)
trajik bir şekilde anlatır. Bundan
bir felsefe yaratmıştır. Stefan Zweig
'Rahel tanrıyla Hesaplaşıyor' adlı
hikayesinde Harranlı Rahel'i
anlatmıştır. Harran'dan binlerce
kilometre uzakta, Harran'ı
görmeden muhteşem eserlere imza
atan yazarlardan, Urfalılar ilham
almalıdırlar. Kültür, sanat ve
düşünceye önem vermelidirler. Hz.
İbrahim'in mirasına sahip
çıkmalıdırlar. Bu bağlamda
Urfa'nın İslam Dünyası Kültür
Başkenti olması ve dinler tarihi
açısından taşıdığı birikim ve
potansiyeli dünyaya tanıtmalıyız”
ifadeleriyle konuşmasını
tamamladı.
ŞANLIURFA |
09
Akalın:
14 yıl önce söylediğimiz gibi
Harran
Müslüm AKALIN
Araştırmacı Yazar - Hukukçu
Yok Olmasın
ŞANLIURFA |
10
arran'da virüs gibi
Hyayılmayı sürdüren kaçak
yapılaşma ve
betonlaşmanın yeni bir gelişme
olmadığını aktaran Arş.-Yazar Baro
eski Başkanı Av. Müslüm Akalın,
“2009 yılındaki çıkışımız ciddi bir
ses getirmiş ve dönemin Kültür
Bakanı Ertuğrul Günay Urfa'ya
gelmişti. Kendisi konuya büyük ilgi
gösterdi ve Suriçi'ndeki yapıların
kamulaştırılması için ödenek
sağlandı. Sonra konu saman alevi
gibi söndü, unutuldu. Geldiğimiz
noktada bırakın kaçak yapıların
yıkılmasını, tarihi yapıların
sökülerek inşaat malzemesi olarak
kullanıldığını görüyoruz” ifadelerine
yer verdi.
Harran'da yapılan yanlışların,
arkeoloji ve turizm eğitimlerinde
ders olarak okutulması gerektiğini
belirten Arş.-Yazar Baro eski
Başkanı Av. Müslüm Akalın,
“Öncelikle GAPGündemi'ne bu
konuyu kamuoyunun gündemine
taşıdığı için teşekkür etmek
isterim. Bir memleketin elinde
Harran gibi arkeolojik ve turistlik
mekân bulunması halinde, nelerin
yapılmaması gerektiğini hepimiz
öğrendik. Harran'ın bulunduğu
alan sadece arkeolojik bir alan
değil, turizm ve inanç turizmi
açısından da önemli. 2023 Yılı
İslam ülkeleri Turizm Başkenti olan
Şanlıurfa'da, bunun yeterince
işlenmediği ve desteklenmediğini
görüyoruz. Harran konusu çok eski
bir konu. Arkeolog Dr. Nurettin
Yardımcı tarafından Harran'da kazı
çalışmaları başlamıştı. Sonra
Prof.Dr. Mehmet Önal Hocamız
son 10 yıldır özveri ile Harran'da
özel çalışmalar yapıyor” diyerek
Önal'a Harran'a verdiği emekler
nedeniyle teşekkür etti.
“2009 yılında Harran'daki
tahribatı kamuoyuna taşıdık”
14 yıl önce 2009 yılında Kültür
Varlıklarını Koruma Kurulu Bölge
Üyesiyken Harran'daki tahribatı
kamuoyuna taşıdıklarını dile
getiren Akalın, “O yıllarda bir grup
arkadaşla birlikte 'Harran Yok
Olmasın' ismiyle bir platform ve
girişim kurduk. O zaman Eski
Ticaret ve Sanayi Odası'nın
salonunda belki Urfa tarihinin en
kalabalık STK organizasyonunu
düzenledik. O Toplantının sonuç
bildirgesinde Harran'ın turizm,
arkeoloji ve dini açıdan ne kadar
önemli olduğunu, buna sahip
çıkılması gerektiğini ve özellikle de
Harran'daki kaçak yapıların
önlenmesi için çok ciddi tedbirler
alınması hususunda
açıklamalarımız oldu” ifadelerine
yer verdi.
“Dönemin Kültür ve Turizm
Bakanı Ertuğrul Günay Urfa'ya
geldi”
Konunun o dönem kamuoyunda
geniş yankı uyandırdığını aktaran
Av. Müslüm Akalın, “Bunun
basında yer alması üzerine 2009
yılında dönemin Kültür ve Turizm
Bakanı Ertuğrul Günay Urfa'ya
geldi. Harran'daki alanı birlikte
gezdik. Bakan Günay, sağ olsun
Harran konusuna çok büyük bir ilgi
gösterdi. Suriçi alanında
kamulaştırmaların yapılması
suretiyle, mevcut yerleşimlerin Sur
dışına taşınması için bir devlet
kaynağı ayıracağını ifade etti.
Buradaki kurumlara ciddi bir
parada gönderildi. Ancak Harran
ile ilgili bu gelişme, daha sonra
devam ettirilemedi. Harran sonra
kendi kaderine terk edildi” diyerek
o günden bu yana Harran'ın çok
ciddi bir tahribat altında yok
olmayı sürdürdüğüne dikkat çekti.
“Devletin Mührü nasıl kırılabilir?”
Harran'a her gittiklerinde SİT
alanlarına yeni kaçak yapıların
yapıldığına şahit olduklarını
aktaran Akalın, “Bu Harran'ın
geleceği ve Şanlıurfa turizmi
açısından hiç iyi bir şey değil. Çok
açık ve net bu iş Kaymakamlığın
denetimindedir. Kültür Varlıkları
Koruma Kurulu'nun da bu konuda
etkisi vardır. Onlar raporu
hazırlarlar, bilgi notunu
Kaymakamlığa sunarlar. Gereğini
kaymakam yapar. Kaçak yapılara
vurulan mühür, Devletin mührüdür.
Devlet'in mührü bozulduğu zaman
bunun ceza kanununda karşılığı
vardır. Yetkililerin 'Ben mühürledim
ama mührü kırdılar' deme şansı
olmaz. Bunun için Harran'da bu
tahribatın önlenmesi şarttır” diye
konuştu.
“Avrupa'da Hz. İbrahim
sempozyumları yapılırken, biz
evine sahip çıkamıyoruz”
Hz. İbrahim'in Evi ile birlikte
Harran'ın inanç merkezi
hüviyetinin de ön plana çıktığını
vurgulayan Akalın, “Son
dönemlerde Hz. İbrahim'in Evi ile
ilgili gündeme gelen haberlerle
birlikte Harran'ın coğra, tarihi ve
turistik önemin dışında, inanç
merkezi hüviyeti de ön plana çıktı.
Bu boyutunun Urfa'nın imajı
bakımından ayrı bir kazanım
olacağını düşünüyorum. Bugün
Avrupa'nın merkezinde Hazreti
İbrahim ile ilgili sempozyumlar
düzenleniyor. Biz ise yaşadığı evi,
adına yapılan mescidi görmezden
ŞANLIURFA |
11
geliyoruz. Hazreti İbrahim ile ilgili
bu gelişmenin Harran'a daha çok
dikkat edilmesi konusunda bir
işaret olduğunu düşüyorum.
Umarım ki yetkililer gereken
duyarlılığı gösterirler” diyerek ilgili
kurumları, Hz. İbrahim'in Evi ve
Mescidi için harekete geçmeye
çağırdı.
ŞANLIURFA |
12
“Yapılması gerekenler kanun ve
yönetmeliklerde yazıyor”
Devletin bütün yasal sisteminin
ayakta olduğunu hatırlatan Av.
Müslüm Akalın, “Kanunlar, kültür
varlığı olarak tescilli bir alana ev
yapılmasını önlüyor. Bunu önlemek
Devletin görevidir. Başka bir izahı
yoktur. Oradaki halkı zarara
uğratmayacak ve Devletten
soğutmayacak bir projenin de
uygulanması gerekir ki sosyal
hayat, normal şekilde devam etsin.
Bunun için o zamanda planlandığı
gibi Suriçi'ndeki evlerin hepsinin
sur dışarısına taşınması gerekir.
Sur dışında vatandaşlar için sosyal
hayatlarını sürdürebilecekleri ziki
mekânlar oluşturmak lazım. Bu
Devletin ciddi bir projesi olur.
Devlet bunu yapmaktan aciz
değildir. Devletin harcama
kalemleri içerisinde bu kalem çok
önemli bir yer tutmaz. Umarım
önümüzdeki dönemlerde Harran
Suriçi tamamen yerleşimden
arındırılır” diye konuştu.
“Bölgede yaşayan vatandaşlara
turizmin önemi anlatılmalı”
Harran'daki vatandaşlara turizmle
ilgili eğitimlerin verilmesi
gerektiğini aktaran Akalın, “Konik
evlerin turistlik işletmelere
dönüştürülmesi için çeşitli krediler
verilebilir. Eğitimler, seminerler
organize edilebilir. Bölgedeki
gecekondu silueti, turistik ve tarihi
güzellikleri öne çıkaracak mekânlar
haline dönüştürülebilir. Sadece
cebri tedbirlerle 'Burayı boşaltın'
önerisinin içi boştur. Oradaki
halkın ikna edilmesi lazım. Bu
alan içerisinde yerleşim bulunacak
bir alan değildir. Buraya Devlet
elinin değmesi ve buradaki halkın
gönül hoşnutsuzluğu yaratmadan
oradan ayrılması ve başka bir
mekâna taşınması gerekir.
Harran'ında dini ve turistik bir
merkez haline getirilmesi hem
Türkiye'nin menfaatinedir hem de
oradaki insanlar için bir talihtir.
Harran halkı için önemli bir
ekonomik kazanım sağlayacaktır.
Nasıl ki Balıklıgöl ve Urfa
Kalesi'nin etrafı, yapılan bir
projeyle ihya edildi Harran için de
bu uygulanabilir. 'Harran Yok
Olmasın' girişimi halen
gönlümüzde. Bu sebeple sesimizin
duyulmasını temenni ederim.
Umuyorum önümüzdeki günlerde
Devlet'in buraya uzanacak elini
görürüz” diyerek sözlerini
tamamladı.
Kürkçüoğlu: Hz.İbrahim'e hürmeten
Harran'dak
bu yangını
Dr. Ahmet Cihat KÜKRKÇÜOĞLU
Sanat Tarihçisi
HRÜ Emekli Öğr. Üyesi
söndürel m
Tüm dünyada ses getirecek
bir keşif olarak kamuoyunda
yankı bulmayı sürdüren Hz.
İbrahim'in Evi ve Mescidi ile
ilgili değerlendirmelerde
bulunan Akademisyen-Arş-
Ya z a r D r. A h m e t C i h a t
Kürkçüoğlu; Harran ile ilgili
önemli tespitler ve önerilerde
bulundu
mrünü; Şanlıurfa'nın tarihi
Öve kültürel değerlerine
adayan ve Harran ile
Şanlıurfa'daki yapıların UNESCO
Listelerine dahil edilmesinde
büyük emekleri bulunan Sanat
Tarihçisi Kürkçüoğlu, “En büyük
hata 1987 yılında Harran'ın ilçe
yapılması olmuştur. Bu karar
alınırken artacak olan nüfus, SİT
alanı ile birinci sınıf tarım
alanlarının konut tehdidi ile
karşılaşacağı öngörülememiştir.
Türkiye'de Harran kadar zengin
kültürlerin harman olduğu başka
bir ören yeri yok” diye konuştu.
“Hz.İbrahim'in Şehri Harran,
Anadolu'nun en önemli turizm
merkezlerinden biridir”
Daha önce defalarca kez Harran
için çağrıda bulunduklarını
hatırlatan Kürkçüoğlu, “Kaç kez
oldu bilmiyorum ama, Harran'da
olup bitenler karşısında yüreği
yananlardan biri olarak
duygularımı bir kez daha, belki de
son kez paylaşıyorum. Hz.
İbrahim'in yaşamasından dolayı
'İbrahim'in Şehri' olarak tanınan
Harran; binlerce yıllık kültür
tabakalarını barındıran höyüğü,
Yakup Peygamber Kuyusu, Babil
ve Asur dönemlerindeki Pagan
inancına ait 'Sin Mabedi', tarihteki
okulu (Üniversite) ve bu okulda
yetişmiş Alimleri, sur içerisindeki
arkeolojik alana yayılmış mimari
kalıntıları, surları, İç Kalesi, Emevi
dönemine ait Anadolu'nun en eski,
en büyük ve en zengin taş
süslemeli Ulu Camii, İslam
alimlerinden Hayat el-Harrani
Türbesi ve konik kubbeli evleri ile
Anadolu'nun en önemli turizm
merkezlerinden biridir. Bu kadar
eserin aynı alanda bulunduğu
başka bir alan var mıdır? Bir yol
haritası belirlenip hızlı bir şekilde
uygulamak gerek” ifadelerine yer
verdi.
ŞANLIURFA |
13
Kürkçüoğlu, “Maalesef bu çaba
içinde olmamız gerekirken,
yasalara rağmen Harran'ı
koruyamıyoruz ve tahrip ediyoruz.
Paylaşılan görüntülere bakıldığında
sur içindeki SİT alanını betonarme
yapılarla acımasızca tahrip
ettiğimiz açıkça görülecektir.
Alberobello'dan bir heyet; 'Kardeş
şehrimiz Harran'ı bir görelim'
diyerek gelse onlara SİT alanının
yarısını kapsayan çirkin betonarme
yapıları mı göstereceğiz?” diyerek
sitemde bulundu.
“Harran'ın kardeş şehri
Alberobello, aynı konik evlerle
milyonlarca turist ağırlıyor”
Harran ile Şanlıurfa'daki yapıların
UNESCO Listelerine dahil
edilmesinde büyük emekleri
bulunan Sanat Tarihçisi
Kürkçüoğlu, Harran'daki konik
kubbeli evlerin benzerlerine sahip
olan İtalya'nın Alberobello şehrinin,
sadece bu evler nedeniyle 1996
yılında UNESCO Kültürel Miras
Kalıcı Listesi'ne alındığını
hatırlatarak, “Alberobello şehri
sadece bu evlerle her yıl
milyonlarca turist çekiyor. Yukarıda
anlattığım özellikleri ile Harran;
Alberobello'dan katbekat değerli
olup 2003 yılında UNESCO Dünya
Kültür Mirası Geçici Listesi'ne
alınmıştır. Aradan geçen 20 yılda
Harran öteye gidemedi, ilçedeki
tahribat yürek yakıyor” diye
konuştu.
“Harran'ın da Alberobello gibi
UNESCO Kalıcı Listesi'ne alınması
için çalışmalıyız”
Harran'ın da; 2013 yılında kardeş
şehir protokolü imzaladığı
Alberobello gibi UNESCO Dünya
Kültür Mirası Kalıcı Listesi'ne
alınması için çalışmalar yapılması
gerektiğine vurgu yapan
“Harran'ın ilçe yapılması büyük
bir hataydı, ilçenin tarım dışı bir
alana taşınması lazım”
Harran'da Hz.İbrahim'e dair bir
hatıranın bulunmuş olmasının
olaya çok farklı bir boyut
kazandırdığını vurgulayan
Kürkçüoğlu, “En büyük hata 1987
yılında Harran'ın ilçe yapılması
olmuştur. Bu karar alınırken,
artacak nüfus bu bağlı olarak SİT
alanı ile birinci sınıf tarım
alanlarının kaçak yapı tehdidi ile
karşılaşacağı öngörülmeliydi.
'Zararın neresinden dönülse kârdır'
anlayışıyla, ilgili Kurumlarımız;
konunun uzmanlarından oluşacak
bir heyetle, Harran'daki nüfusun
tarım dışı bir alana taşınması
konusunu çalışmalı. Bu alan Tek
Tek Dağları olabilir. Yoksa yakın bir
zamanda tarihi Harran da,
ŞANLIURFA |
14
bereketli ovası da kaçak yapılaşma
ve betonlaşmayla yok olacak”
ifadelerini kullandı.
Kürkçüoğlu'ndan; Harran'ın
Unesco Dünya Mirası Kalıcı
Listesine alınması için öneriler:
‰ 3 Semavi dinin ortak atası
olarak kabul edilen ve Harran'da
yaşadığı tarihi ve bilimsel
kaynaklarca da tasdik edilen
Hz.İbrahim'in Evi ve Mescidi, ihya
edilerek insanlığa sunulmalı.
Sadece bu eser bile tek başına,
inanç turizmiyle milyonlarca insanı
Harran'a çekecektir.
‰ Sur İçi SİT alanda yasalara aykırı
olarak yapılan yapılarda oturan
vatandaşlarımız için TOKİ
tarafından SİT alanı dışında
konutlar yapılmalı ve
vatandaşlarımız bu konutlara
taşındıktan sonra bu yapılar
yıkılarak tarihi alan
temizlenmelidir.
‰ 1992 yılında yürürlüğe giren
“Harran Koruma Amaçlı İmar
Planı” hükümlerine mutlaka
uyulmalıdır.
‰ Geçtiğimiz yıllarda başlanılan
Harran Kentsel Tasarım Projesi,
mutlaka tamamlanmalıdır.
‰ Konik kubbeli evler, Kentsel
Tasarım Projesi doğrultusunda
restore edilmelidir.
‰ Restore edilen konik kubbeli
evlere butik otel, kafeterya,
restoran, turistik eşya satış
mağazası benzeri işlevler
verilmelidir.
‰ Prof.Dr.Mehmet Önal'ın yılın 12
ayı özveri ve başarı ile yürüttüğü
Harran kazılarına maddi destek
mutlaka sağlanmalıdır.
‰ Harran İç Kalesi kazılarına ağırlık
verilmeli, Anadolu'da tek örnek
olan 3 katlı bu kale restore
edilerek kütüphanesiyle, konferans
ve sergi salonlarıyla sosyal
aktiviteli Harran Arkeoloji
Müzesine dönüştürülmelidir.
ŞANLIURFA |
15
Cevahir Asuman YAZMACI
AK Parti Şanlıurfa Milletvekili
Yazmacı:
Hz. İbrah m' n Ev
le lg l
en kısa sürede
yen adımlar atılacak
GAPGündemi'nden Veysel Polat
ile Mutlu Güneş'in hazırlayıp
sunduğu “Hz.İbrahim'in Evi ve
Mescidi” temalı Özel Yayına
katılarak, konunun takipçisi
olacağı sözünü veren AK Parti
Şanlıurfa Milletvekili Cevahir
Asuman Yazmacı; Harran'daki
saha incelemelerinin ardından
Kültür ve Turizm Bakanı
Mehmet Nuri Ersoy ile görüştü
ŞANLIURFA |
16
semavi dinin ortak Atası
3olarak kabul edilen Hz.
İbrahim'in, Harran'da
yaşadığı Evi ve beraberindeki
Mescitlerin bulunmasının dünya
çapında ses getirecek bir keşif
olduğunu vurgulayan Yazmacı, söz
konusu alanların koruma altına
alınarak inanç turizmine
kazandırılması için çalışmaya
devam edeceklerini bildirdi.
“Gelişmeleri kamuoyu ile
paylaşacağız”
Şanlıurfa'nın tarih boyunca ismi
değişse de varlığını bin yıllar
öncesinden beri kesintisiz
sürdürdüğünü vurgulayan Yazmacı,
“Hz. İbrahim, Hz. Elyasa, Hz.
Eyyup, Hz. Şuayp Peygambere ev
sahipliği yapan Şanlıurfa, inanç
merkezi olduğunu da kanıtlamıştır.
Şanlıurfa; Mekke, Medine ve
Kudüs'ten sonra İslam aleminin
dördüncü inanç merkezi
konumunda. İslam Ülkeleri İşbirliği
Teşkilatı Turizm Bakanları
tarafından 2023 İslam Dünyası
Turizm Başkenti seçilen
Şanlıurfa'da bugün yapmamız
gereken en önemli işlerden biri
Harran'daki Hz. İbrahim'in evini
ortaya çıkarmak olacaktır. Bizler
de Kültür ve Turizm Bakanımız
Sayın Mehmet Nuri Ersoy ile bu
hususu görüştük. İnşallah bu
konuda en kısa sürede yeni
adımlar atılacak ve bizler tüm
gelişmeleri kamuoyu ile
paylaşacağız” ifadelerine yer verdi.
“İnanç ve Kültür Turizmi
açısından muazzam bir değere
sahip”
Harran'da devam eden kazılar ve
kamuoyuna müjdelenen Hz.
İbrahim'in Evi ve Mescidi ile ilgili
değerlendirmelerde bulunan
Milletvekili Cevahir Asuman
Yazmacı, “Prof.Dr. Mehmet Önal
Hocamız ile birlikte katıldığımız
GAPGündemi yayınının ardından
Harran'daki bu alanı inceledik. Hz.
İbrahim bütün semavi dinlerin
atası. Şanlıurfa Dünyanın en eski
kenti diyorduk. İnanç ve kültür
turizmi açısından inanılmaz
değerlere sahip. Bu keşif turizmci
bir kardeşiniz olarak beni daha çok
heyecanlandırıyor. Şahsım adına
da Milletvekili arkadaşlarım adına
da bu konunun takipçisi
olacağımızın sözünü vermiştik.
Buraya yapılacak yatırımların,
ödenecek ödeneklerin arttırılması
noktasında, Bakanlıkla kurulacak
tüm ilişkileri takip ediyoruz”
ifadelerine yer verdi.
hocamızın bir dokunuşu var. O
Harran'da çalışıyor, Göbeklitepe'de
Karahantepe'de de ayrı çalışmalar
var. Milletvekili olarak biz icra
makamı değil rica makamıyız. İcra
makamları; bizim Yerel
Yönetimlerimizdir. Biz rica makamı
olarak burada aldığımız talepleri
alarak icra makamlarına götürüp
bıkmadan usanmadan istediğimizi
almamız gerekiyor Milletvekilleri
olarak” diye konuştu.
“Turizm, Şanlıurfa için olmazsa
olmazımız”
Turizm sektörü içerisinde faaliyet
gösteren bir girişimci olarak yıllar
önce Şanlıurfa turizm Platformunu
Kurduklarını hatırlatan Yazmacı,
“Şanlıurfa'nın turizm sektöründeki
sorun ve çözüm önerilerini 410
sayfalık bir rapor haline getirmiştik
ve ilgili kurum ve kuruluşlara
aktarmıştık. Belirttiğim gibi
Şanlıurfa turizm alanında müthiş
değerlere sahip. Yılardır bunu
söylüyoruz ve görüyoruz.
Göbeklitepe, Karahantepe,
Balıklıgöl, inanç turizmi, kültür
turizmi, müthiş değerler sahip.
Hocamızın da ifade ettiği gibi üzeri
tozlu bir elmas gibi. Gerçekten
yalnızca Harran değil Urfa'nın
tamamı üzeri tozlu bir elmas gibi.
Bunun haf bir dokunuşla
temizlenmesi gerekiyor. Bu
minvalde Harran'da Mehmet Önal
ŞANLIURFA |
17
Eres n: 2023 yılının lk yarısında
Otel Yatırımları ç n
17 M lyar L ralık teşv k ver ld
Türkiye Otelciler Birliği (TÜROB) Başkanı Müberra Eresin, “Bu yılın ilk 6 ayında
131 yeni otel projesi 17 milyar TL'lik yatırım teşvikine bağlandı. Geçen yıl aynı
dönemde 75 otel projesi için 7,5 milyar TL'lik başvuru yapılmıştı” diye konuştu.
Sektördeki yeni yatırımların
tamamlanmasıyla birlikte
yaklaşık 7 bin yeni istihdam
sağlanmasının öngörüldüğünü
belirten TÜROB Başkanı Müberra
Eresin, “Bu yılın ilk 6 ayında 82
otel için 6,1 milyar TL'lik yenileme
başvurusu yapıldı. Yatırımlardaki
güçlü artış bu durumun göstergesi.
Sadece yerli yatırımcılar değil
yabancı yatırımcıların da bu cazip
sektörde olmak için çaba
göstermeleri şaşırtıcı değil.
Pandeminin sektörde olumsuz
etkileri ve birçok alanda
yatırımların ertelendiği bir
dönemde dahi yatırımcılar, 2020
ve öncesinde başlattıkları otel
yatırımlarını tamamlamak üzere
çalışmalarını sürdürmüştü. Bu
durum yatırımcıların sektöre
yönelik umudunun ve güveninin
bir göstergesi olarak
değerlendirilebilir” diyerek
Türkiye'de konaklama sektörünün
yatırımcılar açısından her zaman
cazip olduğuna işaret etti.
Turizmde sürdürülebilirlik için
yatırımlar tüm Anadolu'ya
yayılmalı
Antalya ve İstanbul gibi turizm
merkezlerinin hâlâ en fazla yatırım
talebi alan yerler olduğunu aktaran
Eresin, “Bu çok tercih ettiğimiz bir
19
durum değil. Turizmin
sürdürülebilirliği açısından
yatırımların tüm Anadolu'ya
yayılması gerektiği görüşümüzü
sürdürüyoruz ve gerekirse
Anadolu'da yapılan yatırımlar için
daha da fazla cazibe oluşturan
ekstra teşvikler verilmesi
gerektiği inancındayız. 2023
yılında teşvik belgesi alan oteller
içinde kapasite bakımından 25
otelde 10 bin 964 yatak ile 5
yıldızlı otellerin ilk sırada yer
aldığını vurgulayan Eresin, "Otel
sayısında ise en fazla başvuru 45
proje ile 4 yıldızlı oteller için
oldu. 3 yıldızlı projeler 44 otel ile
üçüncü sırada. Kapasite
açısından 5 yıldızlı tesis
yatırımlarının ağırlıkta olduğunu
görüyoruz” ifadelerini kullandı.
İstanbul, Antalya, Muğla ve
Trabzon
Türkiye gibi turizm alanında söz
sahibi olan diğer rakip ülkelerde
de artan maliyetler ve satış
yatları göz önüne alınırsa, diğer
sınıara ihtiyaç olduğu da göz
ardı edilmemesi gerektiğini
belirten Eresin, "Sözgelimi 3
yıldız otel yatırımları için de
teşvikler cazip hale getirilmeli
diye düşünüyoruz."
açıklamasında bulundu.
Ocak-Haziran 2023 döneminde
yeni yatırımlarda yine İstanbul
zirvede yer alırken, Antalya ikinci
oldu. Proje sayısında İstanbul 28
proje ile birinci, Antalya 18 proje
ile ikinci Muğla 10 proje ile
üçüncü oldu.
Karadeniz'de yatırımların yeniden
canlandığı gözlemlendi. Bölgenin
en fazla yatırım çeken ili olan
Trabzon 8 proje ile 4. sırayı
alırken Van 7 proje ile 5. oldu.
AA
20
Türk ye, 7 Ayda Ağırladığı
30 M lyonu Aşkın Z yaretç yle
Rekor Kırdı
Kültür ve Turizm Bakanlığının verilerine göre, 7 ayda Türkiye'ye gelen
ziyaretçilerin 26 milyon 766 bin 240'ını yabancılar, 3 milyon 327 bin 206'sını
yurt dışı ikametli vatandaşlar oluşturdu.
21
Ocak-temmuz döneminde
Türkiye'ye gelen yabancı
sayısında bir önceki yılın aynı
dönemine oranla yüzde 16,22
artış yaşandı. Türkiye'ye en çok
ziyaretçi gönderen ülkeler
sıralamasında bir önceki yılın
aynı dönemine göre yüzde 59,22
artış ve 3 milyon 498 bin 614
kişi ile Rusya Federasyonu birinci
sırada yer aldı.
artış ve 884 bin 585 kişi ile
ikinci, İngiltere yüzde 5,21 artış
ve 574 bin 436 kişi ile üçüncü
sırada yer aldı. Sıralamayı
Polonya ve Bulgaristan takip etti.
AA
Almanya yüzde 7,32 artış ve 3
milyon 211 bin 724 kişi ile
ikinci, İngiltere (Birleşik Krallık)
yüzde 14 artış ve 2 milyon 63
bin 740 kişi ile üçüncü oldu. Bu
ülkeleri Bulgaristan ve İran izledi.
Türkiye, bu dönemde ağırladığı
30 milyon 93 bin 446
ziyaretçiyle 2019'daki 26 milyon
524 bin sayısını geçerek yeni
ziyaretçi rekoruna ulaştı.
Temmuzda 7,1 milyon yabancı
ziyaretçi geldi
Türkiye'ye temmuzda gelen
yabancı ziyaretçi sayısı, geçen
yılın aynı ayına göre yüzde 7,25
artış ile 7 milyon 148 bin 44
olarak gerçekleşti.
22
Temmuzda en çok ziyaretçi
gönderen ülkeler sıralamasında
bir önceki yılın aynı ayına oranla
Almanya yüzde 2,12 azalış ve
941 bin 597 kişi ile birinci,
Rusya Federasyonu yüzde 19,31
Lezzet şehri Gaziantep'te
“GastroANTEP Kültür Yolu Festivali”
Gastronomi alanında UNESCO'nun Yaratıcı Şehirler Ağında yer alan
Gaziantep'te, Kültür ve Turizm Bakanlığı ile Büyükşehir Belediyesinin
düzenlediği “GastroANTEP Kültür Yolu Festivali” yoğun katılıma sahne oldu
GAZİANTEP |
24
Gazi şehrin güneşten,
topraktan ve tarihten
gelen yerel lezzetlerini
tüm dünyaya tanıtmak amacıyla
beşincisi düzenlenen
GastroANTEP, Kültür Yolu
Festivalleri kapsamına girerek bu
yıl 2 festivali içinde barındırdı.
Zeugma Mozaik Müzesinde
Kültür ve Turizm Bakanı Mehmet
Nuri Ersoy'un katılımıyla
kapılarını açan festival; 8 gün
boyunca konserlere, tiyatrolara,
sergilere ev sahipliği yaparken,
gastronomi dünyasının en ünlü ve
Michelin Yıldızlı Şeeri ile
söyleşiler, workshoplar
düzenlendi.
Bakan Ersoy: Gaziantep sahip
olduğu kültürel ve tarihi
mirasıyla çok ayrıcalıklı bir şehir
Festivalin açılış töreninde
konuşma yapan Kültür ve Turizm
Bakanı Mehmet Nuri Ersoy,
Kültür Yolu Festivalleri hakkında
rakamlarla bilgiler vererek,
“Türkiye'ye uluslararası kültür
sanat markası kazandırmak için
başlattığımız Kültür Yolu
Festivalleri'nin üçüncü yılındayız.
Festivaller tamamlandığında
Cumhuriyet'in 100'üncü yılına
yakışan yeni bir katılımcı
rekorunu tarihe not düşeceğiz.
Gaziantep sahip olduğu kültürel
ve tarihi mirasıyla çok ayrıcalıklı
bir şehir. Festivalle şehirde 40'a
yakın noktada düzenlenecek
400'den fazla etkinlikle hem bu
mirası ortaya koyacak hem de
farklı kültür sanat unsurlarını
vatandaşlarla buluşturacağız.
Festival kapsamında açılışının
gerçekleşeceği Türk Arkeolojisi ve
Kültürel Miras Enstitüsü ile bu
coğrafyanın kültürel miras
zenginliğine yakışan kurumu
Gaziantep'e kazandıracağız”
ifadelerine yer verdi.
Gastronomi ve Türk Mutfağı en
önemli kültür başlıklarından biri
Konuşmasının devamında
Gaziantep'in Yaratıcı Şehirler
Ağına gastronomi alanında dahil
olmasının önemini vurgulan
Ersoy, “Biz bu ayrıcalığın bilinci
ile Gaziantep'i festival yapılan
şehirler ağına ekleyerek
Büyükşehir Belediyemizin yaptığı
Gastronomi Festivalini merkeze
aldık ve kültür yolu konseptine
uygun şekilde kapsamını
genişlettik. Gastronominin ve
Türk Mutfağının turizmde bizi
hedeerimize ulaştıracak en
önemli kültür başlıklarından biri
olduğunu hep vurguladık” diye
konuştu.
Şahin: Bu sofrada büyük bir
zenginlik var
Törende konuşan Gaziantep
Büyükşehir Belediye Başkanı
Fatma Şahin ise şehrin büyük bir
depremden çıktığını ve yaraların
kültür sanatla sarılacağını
vurgulayarak, “Doğal gazın,
petrolün değeri bitiyor artık
zenginlik, beşeri sermayeye,
kültürel mirasına sahip çıkmayla
ölçülüyor. Biz medeniyet şehriyiz.
Bu sofrada büyük bir zenginlik
var. Biz topraktan, güneşten,
tarihten gelen lezzet dedik.
Bakanımız bizi dünyaya tanıtmak
için çok büyük gayret gösterdi.
Burası bir destinasyon noktası.
Buranın kültür ve sanatla
iyileşmesi lazım. Kapadokya'ya
gelenler buraya Fırat'a gelecek.
Bu sofra bir medeniyet” diyerek
organizasyonda emeği geçen
birimlere teşekkür etti.
GAZİANTEP |
25
Müzeye dönüştürülecek Diyarbakır Cezaevinde
11 bin 300 yıllık yapı kalıntıları sergilenecek
Diyarbakır'ın Kocaköy ilçesindeki Gre Fılla Höyüğünde bulunan 11 bin 300 yıllık
yapılara ait kalıntılar, müzeye dönüştürülecek eski Diyarbakır E Tipi Kapalı
Cezaevi'nde sergilenecek
DİYARBAKIR |
26
iyarbakır Müze Müdürlüğü
DBaşkanlığında Kocaeli
Üniversitesi Fen Edebiyat
Fakültesi Arkeoloji Bölümü
Başkanı Prof. Dr. Ayşe Tuba
Ökse'nin bilimsel danışmanlığında
2018'de Diyarbakır'ın Kocaköy
ilçesindeki Gre Fılla Höyüğünde
başlatılan kazı çalışmaları geçen
yıl aralık ayında tamamlandı.
Kazılarda Çanak-Çömleksiz
Neolitik Dönem'de yaşayan
toplumlara ait yaşam izlerini
yansıtan eserlerin yanı sıra dini ve
sosyal yaşam alanları tespit edildi.
2 bin 687 eser gün yüzüne
çıkarıldı
Çalışmalarda höyükte en eski
yerleşimin Çanak-Çömleksiz
Neolitik Dönemde başladığı, Erken
Neolitik Çağ'da ise birkaç yüz
metre yakındaki Ambar Höyük ve
Kendale Hecala'ya yerleşildiği
tespit edildi. 4 yıla aşkın süre
yapılan kazılarda, milattan önce 9
bin 300'den bugüne kadar
tarihlenen 2 bin 687 eser gün
yüzüne çıkarıldı.
Toprak altından çıkarılan ve
kazıevinde toplanan eserler,
arkeolog, restoratör, antropolog ve
sanat tarihçilerinden oluşan ekip
tarafından çok ince bir çalışmayla
temizlenip belgelenerek Diyarbakır
Müze Müdürlüğüne teslim edildi.
3 tarihi yapı taşınıyor
Höyükteki kazı çalışmalarında
ortaya çıkarılan, yaklaşık 10 metre
çapında ve 2,5 metre
yüksekliğinde içlerinde dikili
taşların bulunduğu 3 yapının
taşınması için proje hazırlandı.
Proje kapsamında
numaralandırılarak kümelendirilen
yapıların taşları, geçmişte uzunca
bir dönem, adı işkencelerle anılan,
müze yapılmak üzere mülkiyetinin
Adalet Bakanlığından Kültür ve
Turizm Bakanlığına
devredilmesinin ardından
çalışmalara başlanan Diyarbakır E
Tipi Kapalı Cezaevi'nin bahçesine
taşınmaya başlandı.
Hazırlanacak proje kapsamında
burada aslına uygun olarak
birleştirilecek yapılar, ziyaretçiler
tarafından gezilebilecek.
Göbeklitepe'ye benzer yapılar
ortaya çıktı
Konuyla ilgili değerlendirmelerde
bulunan Diyarbakır Müze Müdür
Vekili Müjdat Gizligöl, "Kazı
çalışmaları esnasında dünya ve
Türkiye arkeolojisi açısından çok
kıymetli bir mimari yapı bulundu.
'Yuvarlık planlı yapılar' diye
bahsedebileceğimiz 'özel" yapılar
ortaya çıktı. Tıpkı Göbeklitepe'ye
benzer yapılar ortaya çıktı. Bunun
üzerine bu kültür varlıklarının su
altında kalmaması gerektiğini
düşündüğümüz için buna yönelik
hazırlıklar içerisine girdik. Şu an
söz konusu yuvarlak planlı 'özel'
yapıların taşınmasıyla ilgili
işlemleri yürütüyoruz. Dönem
itibarıyla bunlar Göbeklitepe ile
çağdaş. Gre Fılla, dünyadaki
heyecan verici 10 keşiften biri
olarak biliniyor. Dünya basınında
çokça yer buldu. Milattan Önce 9
bin 300 yılına dayanan bu
yapıların 11 bin 300 yıllık olduğu
analizler sonucunda ortaya
çıkarıldı. Analiz çalışmaları devam
ediyor, belki daha da eskiye
tarihlendirilecektir. Söz konusu iki
yapıyı taşıdık, şu anda üçüncü
yapıyı taşıyoruz. Bunlar cezaevine
taşındıktan sonra projesi
yapılacak. Projeden sonra teşhir ve
tanzim çalışmaları başlatılacak.
Tarihi yapılar inşallah Diyarbakır
ve bölge insanının hizmetine
sunulacak, ziyaret edilebilecek”
ifadelerine yer verdi.
DİYARBAKIR |
27
Mardin, deprem felaketine rağmen
8 ayda 300 bin ziyaretçi ağırladı
6 Şubat'taki Kahramanmaraş merkezli deprem felaketi ve yazın yaşanan
kavurucu sıcağa rağmen yılın ilk 8 ayında 300 bin yerli ve yabancı misari
ağırlayan Mardin'de yılsonuna kadar 800 bin turistin konaklaması hedeeniyor
MARDİN |
28
arihi mekanları, inanç
Tturizmindeki potansiyeli ve
eşsiz lezzetleriyle yerli ve
yabancı turistlerin büyük ilgi
gösterdiği kentte, Dara Antik Kenti,
Mardin Müzesi, Kasımiye
Medresesi ile Deyrulzafaran
Manastırı gibi çok sayıda tarihi ve
kültürel mekan, her yıl binlerce
ziyaretçiyi ağırlıyor.
Asrın felaketi nedeniyle çok sayıda
turun iptal edildiği, yaklaşık 17 bin
yatak kapasitesine sahip kentte
sonbahar döneminde
rezervasyonlar arttı. Medeniyetler
şehri, hedeediği 800 bin
konaklama sayısına ulaşmak için
sonbahara odaklandı.
Turizmde ivme sonbaharda arttı
Mardin Turizm ve Otelciler Derneği
(MARTOD) Başkanı Özgür Gürgör,
konuyla ilgili yaptığı
değerlendirmede, Mardin'de yeni
açılan otel, konak ve
misarhanelerde yaklaşık 17 bin
yatak kapasitenin bulunduğunu
söyledi. "Geçen yıl inanılmaz bir
sezon geçirdik. Kentte yaklaşık
800 bin misar konakladı." diyen
Gürgör, 2 milyonu aşkın misarin
de kenti günübirlik ziyaret ettiğini
belirtti.
Gürgör, bu yıl da 1 milyon turistin
kentte konaklamasını
hedeediklerini ancak ülkeyi yasa
boğan deprem felaketi nedeniyle
şubat ve mayıs ayları arasındaki
rezervasyonların iptal edildiğini
ifade ederek, Mardin turizminin bu
dönemde yeniden toparlandığını
aktardı.
Rezervasyonların arttığını, bu 4
ayda açığı kapatıp yaklaşık 800
bin konaklamaya ulaşmayı
hedeediklerini anlatan Gürgör,
"Anketlere göre 10 kişiden 7'si
Mardin'i görmek istiyor. Hem inanç
hem kültür turizmi olan nadir
illerden biriyiz. Eylül, ekim, kasım
ve aralık ayları için çok ciddi talep
var." dedi. Gürgör, kentte turizm
yatırımlarının hızla arttığını,
beşinci 5 yıldızlı otelin
tescillendiğini, bu noktada hedef
büyüttüklerini kaydetti.
“Yabancı turistlerin ağırlık
gösterdiği bir döneme girdik"
Turizm ve seyahat acentesi
yetkilisi İsmail Sincar da yılın ilk 6
ayında özellikle tatil günlerini çok
yoğun ziyaretçi ilgisiyle
geçirdiklerini söyledi. Mardin'in,
Kurban Bayramı'nda da
ziyaretçilerin tercihi olduğunu
ifade eden Sincar, yazın kavurucu
sıcaklara rağmen yoğunluğun
devam ettiğini belirtti.
Sincar, "Uçakların tamamı dolu
geldi. Otellerimiz tam kapasite
çalıştı. Turlarda tüm
personelimizle sahadaydık. Yoğun
bir sezon geçirdik. Mardin'in her
mevsim ayrı bir güzelliği vardır.
Sıcak da olsa Mardin gezilmeye
değen bir şehir. Kültür turizminin
yoğun olduğu özellikle yabancı
turistlerin ağırlık gösterdiği bir
döneme girdik. Yaz döneminde
kalabalıktan kaçan insanların
tamamı bu süreçte Mardin'imizi
tercih ediyor. Mardin bahar
aylarında çok güzel bir şehir." diye
konuştu.
MARDİN |
AA
29
KÜLTÜR
Kilis'in Depremzede Eserlerinde
Restorasyon Çalışmaları Devam Ediyor
“Asrın felaketi” olarak nitelendirilen Kahramanmaraş merkezli 6 Şubat
depremlerinden etkilenen Kilis'te, hasar gören tarihi yapılarda restorasyon
çalışmaları sürüyor
KİLİS |
30
onuyla ilgili
Kdeğerlendirmelerde
bulunan Gaziantep Vakıar
Bölge Müdürü Adem Bozkurt, 6
Şubat depreminde Vakıar Genel
Müdürlüğünün eserlerinde Kilis
dahil 10 ilde çok ciddi boyutta
tahribat yaşandığını söyledi.
Kilis'te Vakıar Genel Müdürlüğü
bünyesinde 38 eser bulunduğunu
belirten Bozkurt, “Bu eserlerin 5
tanesi az hasarlı, 33'ünde ise orta
ve ağır hasar söz konusu. Bunlarla
ilgili olarak da Genel
Müdürlüğümüz tarafından
depremin ilk gününden itibaren
incelemeler, çalışmalar yapılmış,
hasar tespitleri belirlenerek Kilis'te
eserlerimizin yeniden ihyası için
çalışmalara başlanmıştır” dedi.
Kilis'te Ulu Cami, Canbolat Paşa
Tekke Cami, Mevlevihane Cami ve
Karakadı Cami'sinde çalışmalara
başlandığını aktaran Bozkurt,
bununla birlikte diğer camilerle de
ilgili ihale süreçlerinin devam
ettiğini kaydetti.
Restorasyonlar için Bilim Kurulları
oluşturuldu
Türkiye'de bu eserlerle ilgili
deneyimli ve tecrübeli üniversite
hocalarından bilim kurullarını
oluşturduklarına dikkati çeken
Bozkurt, “Restorasyondan önce 6
Şubat depremi bize şunu gösterdi
ki, tarihi yapılarımızda yalnızca
restorasyon değil daha ileriye
götürebilmek amacıyla
güçlendirme çalışmalarının
yapılması gerekiyor. Bu çalışmalar
nelerle başladı? Biz ihalelerimizi
yaptıktan sonra özellikle Türkiye'de
bu eserlerle ilgili deneyimli ve
tecrübeli üniversite hocalarımızdan
bilim kurullarımızı oluşturduk.
Onların verdikleri bilgiler dahilinde
bu camilerimizin zeminlerinde
jeoradar uygulamaları, zemin
sondajları, yüzeylerde
raspalamanın yapılması, beden
duvarları, kubbeler dahil,
minarelerimiz dahil tümünde statik
olarak incelemeler yapılıyor. Statik
olarak incelemelerin sonucunda
çıkacak raporlama ve projelere
göre de restorasyon çalışmalarına
başlanacak" diye konuştu.
Eserler orijinal hallerine uygun ve
güçlendirilmiş olarak yapılacak
Hedeerinin eserleri herhangi bir
depremde zarar görmeyecek
şekilde restore etmek olduğunu
dile getiren Bozkurt, “1500
yıllarından itibaren tarihi İpek Yolu
üzerinde bulunan Kilis ilimizdeki
eserlerimiz, orijinal hallerine uygun
olarak birebir şekilde
güçlendirilmiş olarak yapılacak.
Yani bizim Vakıar Genel
Müdürlüğümüzün amacı
eserlerimizi yeniden 400 yıl, 500
yıl, herhangi bir depremde zarar
görmeyecek şekilde aslına uygun
restore etmek. Projelendirme
bittikten sonra çok hızlı bir şekilde
bu eserlerimizi yeniden kullanıma
açmaya hedeendik ve bu
hedemiz doğrultusunda
ilerliyoruz” ifadelerine yer verdi.
1. ULUSLARARASI
ŞANLIURFA KÜLTÜR VE TURİZM BULUŞMALARI
YOĞUN İLGİ GÖRDÜ
Şanlıurfa Büyükşehir Belediyesi tarafından düzenlenen “1. Uluslararası Şanlıurfa
Kültür ve Turizm Buluşmaları” turizm sektöründe faaliyet gösteren 160 rmanın
ve Türkiye'nin dört bir yanından Belediyelerin katılımı ile yoğun gördü
ŞANLIURFA |
32
uar Alanında düzenlenen
Fyerli ve yabancı 160
rmanın katıldığı 1.
Uluslararası Kültür ve Turizm
Buluşmalarına; Şanlıurfa Valisi
Hasan Şıldak, Büyükşehir Belediye
Başkanı Zeynel Abidin Beyazgül,
AK Parti Şanlıurfa Milletvekilleri
Cevahir Asuman Yazmacı, Mehmet
Ali Cevheri, Abdürrahim Dusak,
Türkiye Turizm Otel Yöneticileri
Dernek Başkanı Savaş Çolakoğlu,
Türkiye Turizm Otel Yöneticileri
Derneği Onursal Başkanı Ali Can
Aksu, TUREB Başkanı Hakan
Eğinlioğlu, TÜRSAB Yönetim
Kurulu Başkanı Firuz Bağlıkaya,
THY Genel Müdür Vekili Ahmet
Olmuştur, Sağlıklı Yaşam ve Yemek
Programcısı Dr. Ender Saraç,
TURES Genel Başkanı Ramazan
Bingöl ve Gastronomi şe Ömür
Akkor ile turizm paydaşları ve
binlerce vatandaş katıldı.
Beyazgül: Şanlıurfa büyük bir
turizm potansiyeline sahip
Fuarın açılış merasiminin ardından
katılımcılara hitap eden
Büyükşehir Belediye Başkanı
Zeynel Abidin Beyazgül,
Şanlıurfa'nın turizm potansiyelini
vurgulayarak, “Burada tarihin her
dönemine ait değerlerden
bahsetmek mümkündür. Asırlardır
oluşan kültür bu gün burada
hoşgörüye dönüşmüştür. Hoşgörü
yazılarda aranmaz, kitaplarda
aranmaz. Şanlıurfa bu anlamda
bir hoşgörü şehridir. Bizim
kaybetmememiz ve korumamız
gereken değerlerimiz maddi
olmayan değerlerimizdir. En
büyük projemiz, 2 buçuk milyon
Şanlıurfalının kardeşliğidir. Bu
günde aynı iddiadayız. Şehrin
ayağa kalkması için tüm
dinamiklerin, tüm güçlerin bir
araya gelmesi lazım. Biz bunu
yapacağız ve bunu yapmaya
mecburuz. Şanlıurfa'nın hak
ettiği yere gelmesi için buna
hepimizin ihtiyacı var. Birlik ve
beraberliğimizi koruyarak devam
edeceğiz” diyerek 1. Şanlıurfa
Uluslararası Kültür ve turizm
Buluşmalarının tüm katılımcılara
hayırlı olmasını diledi.
Vali Şıldak: Şanlıurfa inanç
turizminin odak noktasıdır
Şanlıurfa Valisi Hasan Şıldak ise
yaptığı konuşmada, “Öncelikle
böyle bir fuarı Şanlıurfa'ya
kazandıran Büyükşehir
Belediyemizi, Büyükşehir
Belediye Başkanımız şahsında
tüm ekibini tebrik ediyorum.
Turizm bu şehrin olmazsa
olmasıdır. O kadar geniş
potansiyele sahip o kadar geniş
kapasiteye sahip ki turizmi
ayakta tutan, hayata geçiren tüm
bileşenlere sahip güçlü bir turizm
şehri. Şanlıurfa'da daha yeni
göreve başladık. Böyle bir
sinerjiyle böyle geniş bir sektör
buluşmasıyla, böyle bir tanıtım
günleriyle başlamak benim için
de çok pozitif oldu, çok enerjik
oldu. Şanlıurfa peygamberler
şehri, inanç turizminin odak
noktasıdır. Aynı zamanda tarihin
sıfır noktasıdır ve baktığımız
zaman kültürel zenginlikler
açısından da son derece tarifsiz
bir çeşitliliğe sahiptir” diyerek
Şanlıurfa'nın arkeoloji,
gastronomi ve kültür açısından
çok zengin bir değere sahip
olduğunu belirtti.
ŞANLIURFA |
33
Güçlendirecek Hamle
Güneydoğu Anadolu Bölgesinin tek kayak merkezi olarak dikkat
çeken Karacadağ Kayak Merkezinde, Kış turizmini
güçlendirmeye yönelik çalışma başlatan Büyükşehir Belediyesi;
otel ve park inşaatına devam ediyor
ŞANLIURFA |
34
Şanlıurfa ile Diyarbakır
arasındaki sınırları belirleyen
ve Siverek ilçesine 45
kilometre uzaklıktaki Karacadağ
Kayak Merkezi, 1919 rakımıyla
bölgenin zirvesinde yer alıyor.
Bölgedeki konaklama ihtiyacını
gidermeyi amaçlayan projeyle,
Şanlıurfa'nın kış turizminde cazibe
merkezi olması hedeeniyor.
2023 Yılı İslam Dünyası Turizm
Başkenti seçilen Şanlıurfa'da kış
turizmini güçlendirmeyi hedeeyen
Büyükşehir Belediyesi, bölgenin
tek kayak merkezi olma özelliğine
sahip Karacadağ Kayak
Merkezinde, ziyaretçilerin
konaklayabileceği otel çalışmasına
başladı. Tarihi ve kültürel
varlıklarıyla yerli ve yabancı
turistlerin ilgi odağı olan Şanlıurfa,
kayak merkezine yapılacak
konaklama merkeziyle birlikte kış
turizminde de adından söz
ettirecek.
Bodrum, zemin, 1. ve 2.kat olmak
üzere 3 bin 600 metrekare 2
kapalı alandan oluşan otel
projesinde; restoran, kafeterya ve
18 adet oda yer alacak.
Ziyaretçilerin merkezde araçlarını
koyabilecekleri 2 adet açık otopark
yapılacak.
Kış Turizmine büyük bir katkı
sağlayacak olan Karacadağ Kayak
Merkezinde inşaat çalışmalarına
başlanılan otel en kısa sürede
tamamlanarak vatandaşların
hizmetine sunulacak. Kış
Turizmine büyük katkı sağlaması
beklenen proje kısa sürede
tamamlanarak bölgeyi ziyaret eden
yerli ve yabancı ziyaretçilerin
kullanımına sunulacak.
ŞANLIURFA |
35
ŞEHİR
23 Bin TL Masrafla
1 Milyon İsot Fidesi Üretildi
Şanlıurfa Büyükşehir Belediyesi, kentin marka değeri olan Ata Tohumu ile
üretimi yapılan 1 Milyon İsot Fidesini toprakla buluşturdu. Kentin tescilli
yöresel lezzetlerinden ve en önemli katma değer ürünlerinden olan İsot
Fidelerini kendi tesislerinde yetiştiren Büyükşehir Belediyesi; hazır alımda
3,5 Milyon TL'yi bulan maliyeti 23 Bin TL'ye indirmiş oldu
ŞANLIURFA |
36
İsot delerinin toprakla
buluşturulması için düzenlenen
törende konuşan Büyükşehir
Belediye Başkanı Zeynel Abidin
Beyazgül, Bölgenin Tarım
Başkenti olarak anılan
Şanlıurfa'da, ata tohumu ile
üretimi yapılan 800 bin adet
deyi çiftçilere ücretsiz olarak
dağıttıklarını, geri kalan 200 bin
denin ise Büyükşehir
Belediyesine ait tesislerde
ekildiğini belirtti.
Beyazgül: Tarımsal alanlarda
yatırımlarımızı artırıyoruz
Vatandaşlarla birlikte daha önce
seralarda dikimi yapılan isotların
hasadına da katılan Beyazgül,
“Şanlıurfa Büyükşehir
Belediyemiz bünyesinde Tarım
Daire Başkanlığını kurduk.
Başkanlık bünyesinde birçok
faaliyetimiz oldu. Aynı zamanda
Park ve Bahçeler Daire
başkanlığımız da caddelerimizi
süsleyen güllerimizin üretimini
de yaptık. Yaklaşık 1 milyon 200
bin çiçeği ve gülü biz ürettik.
Ağaçlarımızı, danlarımızı biz
üretiyoruz. Belediye olarak
bunlardan hem büyük tasarruf
sağlıyoruz hem de şehrimize bir
güzellik katıyoruz. Şanlıurfa
İsotunun desini dağıtıyoruz. İsot
Şanlıurfa'mız için çok önemli,
aslında bizim arzumuz kendimize
has ürünlerin üretimini yapıp
tohumunu da dağıtmaktır. 1
milyon de ürettik. 200 bin
deyi tarlalarımıza ektik ve 800
binini de çiftçilerimize
dağıtıyoruz. Çiftçilerimize destek
olsun diye de dağıtımı başlattık.
Şanlıurfa Büyükşehir Belediyemiz
bünyesinde birçok seramız var.
350 dönüm üzerinde de buğday
yetiştiriyoruz. Tarım alanında
gerçekten büyük adımlar attık. 1
milyon de çok para değil mi
diye sorabilirsiniz ama esasen bu
kadar deyi ürettiğiniz zaman 3
ila 3 buçuk milyon lira civarında
para tutuyor. Biz ise 23 bin liraya
üreterek tasarruf sağladık. Birçok
konuda adımlarımızı büyüterek
Şanlıurfa önce bölgenin cazibe
merkezi olacak sonra da
Türkiye'nin cazibe merkezi
olacağız. Şanlıurfa'nın potansiyeli
buna müsaittir'' ifadelerine yer
verdi.
Ekinci: İsot delerinin ücretsiz
dağıtılması ayrı bir güzellik
Büyükşehir Belediyesi
seralarında yetiştirilen isot
delerinin çiftçilere ücretsiz
olarak dağıtılmasının,
Şanlıurfa'ya ayrı bir güzellik
kattığını anlatan Viranşehir
Belediye Başkanı Salih Ekinci
ise, ''Tarım şehri Şanlıurfa'da
güzel bir etkinliğe şahitlik
ediyoruz. Şanlıurfa Büyükşehir
Belediye Başkanı Zeynel Abidin
Beyazgül'e çok teşekkür
ediyorum. Tarım şehri
Şanlıurfa'da olması gereken
budur. Şanlıurfa isotu,
Şanlıurfa'nın marka değeri artık.
İsot delerinin seralarda
yetiştirilip çiftçilerimize ücretsiz
olarak dağıtılması ise ayrı bir
güzelliktir'' diye konuştu.
ŞANLIURFA |
37
ŞEHİR
Dualar eşliğinde
Buğday hasadı
Vatandaşlardan gelen yoğun talep üzerine Halk Ekmek üretim tesislerini hayata geçiren
Şanlıurfa Büyükşehir Belediyesi; günlük 300 bin ekmek üretim kapasitesine sahip tesislerde
kullanılan un ve buğdayı da kendisi üretiyor
Güneşi, suyu, bereketli toprakları
ile tarım alanında bölgenin
başkenti olan Şanlıurfa'da;
Büyükşehir Belediye Başkanı
Zeynel Abidin Beyazgül'ün
girişimleriyle kurulan Tarımsal
Hizmetler Daire Başkanlığı, tarıma
elverişli arazilerde ekmeklik
buğday üretimini sürdürüyor.
Halk Ekmek Tesislerinin ihtiyacı
karşılanıyor
Şanlıurfa Büyükşehir Belediyesi
tarafından Akçakale Fidanlığında
350 dekar alanda ekimi
gerçekleştirilen ekmeklik
buğdayların hasadı, dualar
eşliğinde kurban kesilerek yapıldı.
Hasatla ilgili değerlendirmelerde
bulunan Tarımsal Hizmetler Daire
Başkanı Mehmet Sait Ardan, ''Bir
senenin sonunda buğdayımızı
biçmenin mutluluğunu yaşıyoruz.
Rabbim bereketli etsin. Buğday
ekilen alan Teknokent ile
işlediğimiz bir alandır. Bu alan
içerisinde AR-GE çalışmalarını da
yapıyoruz. Halk Ekmek
fabrikasına verilmek üzere buğday
ekimimiz oldu. Buğday ekiminden
sonra bu alanda iklime dayanıklı
mısır çeşidinin denemesini
yapacağız'' ifadelerine yer verdi.
ŞANLIURFA |
38
Buğday hasadının ardından
Mısır ekimi yapıldı
retim odaklı Belediyecilik
Üanlayışıyla Tarım Projelerine
hız veren Şanlıurfa
Büyükşehir Belediyesi, Buğday
hasadının ardından 250 dönümlük
alanda Mısır ekimi yaptı
Şanlıurfa Büyükşehir Belediyesi,
Tarımın bereketli toprağı Harran-
Akçakale Ovasında bu yıl Mısır
ekimi yaparak deneme çalışmasını
hayata geçirdi.
Tarımsal Hizmetler Daire
Başkanlığı ekipleri tarafından Sıcak
İklim Tahıllarından olan Mısır
çeşidinin ekimi Ziraat
Mühendislerinin gözetiminde lazer
tekniği ile ekimi yapıldı.
Farklı miktarda gübre ve tohum
uygulaması yapılarak verim
analizleri yapılacak olan arazi,
hasat dönemine kadar düzenli
aralıklarla takip edilecek.
ŞANLIURFA |
39
ŞEHİR
Göbeklitepe Buğday Şenliği
damaklarda unutulmaz
tatlar bıraktı
Şanlıurfa Büyükşehir Belediyesi tarafından “Tarihin Sıfır Noktası” olarak
ünlenen Göbeklitepe'de, bu yıl ikincisi düzenlenen Buğday Şenliği,
damaklarda unutulmaz tatlar bıraktı. Ünlü sanatçıların seslendirdiği ezgiler
eşliğinde buğdaydan yapılan 100 çeşit yemek; alanı dolduran
vatandaşlardan tam not aldı
ŞANLIURFA |
40
ep bir ağızdan okunan
Hdualarla başlayan
etkinlikte sahne alan
Ünlü Sanatçı Yusuf Güney;
Kazancı Bedih başta olmak
üzere, Urfalı Ustaların unutulmaz
parçalarını seslendirdi. Yaklaşık
4 saat süren etkinlikte sıra gecesi
eşliğinde okunan türkülere eşlik
eden vatandaşlara hitap eden
Ünlü Sanatçı Yusuf Güney,
“Şanlıurfa, kadim bir tarihe sahip
çok önemli bir şehir. Bu tarihi en
iyi ifade eden örneklerden biri
Göbeklitepe. Başkanımız Zeynel
Abidin Beyazgül'ü çok severim.
Göbeklitepe'yi gezerken, buğday
festivaline geldik. Orkestradaki
arkadaşlar ve sanatçılarımızla
çok güzel bir müzik yapılıyor''
ifadelerine yer verdi.
Beyazgül: Tarım, Gastronomi,
Sanat, Müzik… Bu topraklarda
hepsi var
Göbeklitepe'de yapılan arkeolojik
kazılarda, buğday tanelerine
rastlanıldığına dikkat çeken
Şanlıurfa Büyükşehir Belediye
Başkanı Zeynel Abidin Beyazgül
ise, “Buralarda bulunan kaplarda
mayalanmış buğdaylar keşfedildi.
Bu bulgular da buğdayın ilk
atalarının Tarihin sıfır noktası
olan Göbeklitepe'de bulunduğunu
gösterdi. Yani bu topraklar aynı
zamanda ilk tarımın yapıldığı
topraklar. Göbeklitepe, tüm bu
keşierle birlikte, bilinen tarihte
sürekli ezber bozuyor. Şimdi
tarımın yapıldığı yerde
gastronomi kültürünün olmaması
mümkün değil elbet. Şanlıurfa
medeniyetlerin kesiştiği,
buluştuğu, göç ettiği ve yaşadığı
bir şehirdir. Şanlıurfa Kadim bir
şehirdir. Burası bin yıllık değil 12
bin yıllık bir şehirdir. Bin yıllık
şehir için Kadim şehir deniliyor
ama burası 12 bin evveline
dayanıyor. Burada damaklarda
gelişmiştir ve bu damakların
tattığı lezzetler her defasında bizi
daha iyisine götürüyor. Şanlıurfa
gençliğin, müziğin, Gastronomi,
tarih ve ilk insanın yaşadığı bir
şehirdir. Böyle bir şehirde hizmet
ederken bizlerde durmayarak
tarihimizi öne çıkarıyoruz.
Müziğimizi geliştiriyoruz.
“350 dönümlük arazimizde
buğday yetiştirip ihtiyaç
sahiplerine ulaştırıyoruz”
Şanlıurfa Büyükşehir Belediyesi
olarak 350 dönüm alanda
buğday yetiştirdiklerini belirten
Beyazgül, “Bu alanda yaptığımız
hasadı, ihtiyacı olan
vatandaşlarımıza ulaştırıyoruz.
Şanlıurfa Kadim bir şehirdir.
Burası insanlığın tanımaya
ihtiyaç duyduğu bir şehirdir.
İnsanlar bir gün muhakkak
Şanlıurfa'ya gelecekler,
gecikmeyin bir an önce gelin.
Müzik, lezzet, tarih, kültür ve
gastronomiyi bir arada yaşamak
istiyorsanız, tarihi bir mekan
içerisinde güzel bir müzik ile bir
lezzeti tatmak istiyorsanız bu
yerin adı Şanlıurfa'dır'' diyerek
yerli ve yabancı ziyaretçileri
Şanlıurfa'ya davet etti.
ŞANLIURFA |
41
ŞEHİR
Hacı Kâmil Konağı
Harabe Haldeki
Restore Edildi
ŞANLIURFA |
Hayata geçirdiği kamulaştırma çalışmalarıyla, şehrin tarihi
siluetini gecekondulardan arındıran Şanlıurfa Büyükşehir
Belediyesi; kent merkezinde harabe halde bulunan 120 yıllık
Hacı Kâmil Konağı'nda restorasyon çalışmasını tamamladı
42
1903 yılında 12 bin altın
harcanarak Hacı Yusuf Kâmil
tarafından yaptırılan ve zaman
içinde bakımsızlık nedeniyle
harabeye dönmüş bir cevher
olarak bekleyen Hacı Kamil
Konağı; restorasyon
çalışmasıyla yeniden hayat
buldu.
Başkan Zeynel Abidin
Beyazgül'ün talimatları
doğrultusunda satın alınan ve
kent mimarisine özgü Nahit
taşlarla restore işlemleri yapılan
tarihi konakta, tarihi dokuya
uygun olarak yenilendi.
Üst çatının tamamen
kapatıldığı tarihi konakta, iç
odalarda sonradan eklenen
beton bölmeler kaldırıldı.
Restorasyon çalışmasının
tamamlanmasıyla birlikte 120
yıllık tarihe tanıklık eden konak,
kent turizminin hizmetine
sunuldu.
ŞANLIURFA |
43
ŞEHİR
Kır Düğün Bahçesi
Projesi tamamlandı
Şanlıurfa Büyükşehir Belediyesi tarafından Halil-ür Rahman Kent Ormanı bölgesinde toplam
25 bin metrekarelik alanda başlatılan Kır Düğün Konsepti Projesi tamamlanarak,
vatandaşların hizmetine sunuldu
ŞANLIURFA |
44
İnşaat ve peyzaj çalışmaları
tamamlanan Kır Düğün Bahçesi
Projesi kapsamında; 25
dönümlük alan içerisinde 16 bin
metrekare yeşil alan, 6 bin 500
metrekare otopark, 150
metrekare mescit, 260
metrekare mutfak 530 metrekare
sahne alanı yer alıyor.
Büyükşehir Belediye Başkanı
Zeynel Abidin Beyazgül'ün
talimatları doğrultusunda
hazırlanan proje; düğün
organizasyonlarının yanında
sosyal ve kültürel birçok etkinliğe
de ev sahipliği yapmaya başladı.
Evlilik hazırlığındaki gençlerin
heyecanla beklediği proje;
kavurucu sıcaklardan bunalan
vatandaşlar için rahat ve ferah
bir ortamda doğa ile iç içe düğün
ve eğlencelerini yapabilecekleri
bir merkez sunuyor.
Beyazgül: Gençlerimizin uzun
süredir beklediği bir projeydi
Kısa sürede tamamlanarak
vatandaşların hizmetine sunulan
“Kır Düğün Bahçesini” yerinde
inceleyen Başkan Beyazgül,
“Büyükşehir Belediyemize ait Kır
Düğün Bahçesinde incelemelerde
bulunduk. Alanda yapılabilecek
ekstralar hakkında ilgili Daire
Başkanlarımıza talimatlar verdik
ve Kır Düğün Bahçemizi
halkımızın hizmetine açtık. 25
bin metrekare alan içerisinde
otopark, oyun alanları ve düğüne
gelecek olan misarler için yerler
oluşturuldu. Modern ve refah bir
ortamda düğünler
gerçekleştirilmeye başlandı.
Şanlıurfa'mıza hayırlı olsun'' diye
konuştu.
Ev n z n kapısından VİP araçlarla
GAP HAVALİMANI
TRANSFERİ
KÜLTÜR
ÖMER BAKIR'IN ANLATIMIYLA
ŞANLIURFA'DA BAKIRCILIK MESLEĞİ
Dr. Semra KILIÇ KARATAY
Süleyman BADILLI
ŞANLIURFA |
46
Giriş
Bakır, insanoğlunun binlerce yıldır
kullandığı madenlerden biridir.
Tarih öncesi devirlerden birine
adını veren bu maden, süs eşyası,
takı, ev eşyaları ve mutfak eşyaları
olarak kullanılmış, binlerce yıllık
insanlık macerasının içinde çok
önemli bir yer tutmuştur. Bakır
madeniyle üretilen eserlerin ilk
örnekleri müzelerde
sergilenmektedir. Bu eserler
insanoğlunun geçmişte de yüksek
estetik anlayışına sahip olduğunu
göstermektedir. Bakır mutfak
eşyalarının yerini günümüzde
çoğunlukla çelik ve porselen
eşyalar alsa da bakır üretimi
geleneksel yöntemlerle devam
etmektedir. Bu çalışmada bakırcılık
zanaatı genel hatlarıyla tanıtılmış
ve geleneksel bakır eşya üretiminin
önemli merkezlerinden biri olan
Şanlıurfa'da ata mesleğini
günümüzde icra eden usta sanatçı
Ömer Bakır ile mesleğinin dünü,
bugünü ve çalışmaları ele
alınmıştır. Bakırcılık mesleğinin
öneminin ve bu mesleğin
yaşatılması gerekliliğinin
vurgulandığı bu çalışma ile
geleneksel el sanatlarının geleceğe
aktarılmasının gerekliliği
vurgulanmıştır.
El sanatları içinde önemli bir yere
sahip olan bakırcılık, Anadolu'da
sayısı gittikçe azalan ustalar
tarafından yaşatılmaya
çalışılmaktadır. Selçuklu ve
Osmanlılarda çok sayıda meslek
grubu bulunmakta olup bunlardan
bir tanesi de bakırcılıktır. Bakırcılık
Ahilik teşkilatı içinde önemli bir
yere sahip olup, İngiltere'de
yaşanan Sanayi Devrimi'nin
ardından dünyada ortaya çıkan
değişimlerden nasibini alarak
ülkemizde 1960'lı yıllara kadar
önemini muhafaza etmiştir.
Geleneksel bakır eşya üretimi ile
tas, tabak, tepsi, sini, kazan,
kildenlik, sürahi, sefer tası, çömçe,
sıtıl, ibrik, hamam tası, cezve
çeşitleri vb. eşyalar üretilmiştir.
Bakırcılık zanaatı günümüzde
teknolojiye karşı direnirken
Anadolu'da bazı ustalar
teknolojinin imkânlarından
faydalanarak mesleklerini devam
ettirmeye çalışmaktadırlar.
Bakırcılık, ev eşyası üretiminin
yanında yeni bir forma kavuşmuş
ve turistik bir değer kazanmıştır.
Bakır İşleme Ustası Ömer Bakır
Bakırcılık mesleğini Şanlıurfa'da
icra eden Ömer Bakır, bakırcılık
mesleğinin ülkemizdeki önemli
temsilcilerinden biridir. 1962
yılında Şanlıurfa'da dünyaya gelen
Ömer Bakır, ilk, orta ve lise
öğrenimini Şanlıurfa'da
tamamlamış, ata mesleği olan
bakırcılık mesleğine yönelmiş ve
bugüne kadar birçok usta
yetiştirmiştir. 1982 yılında kurmuş
olduğu Tuğra Bakırcılık adlı
işyerinde çalışmalarına devam
eden Ömer Bakır, geleneksel ev ve
mutfak eşyalarının yanı sıra
geleneksel motieri yansıttığı süs
eşyaları da üretmektedir.
Ömer Bakır Endüstri Meslek Lisesi
Mobilya Bölümü mezunu olmasına
rağmen ata mesleği olması
nedeniyle bakırcılığı seçmiş ve bu
alanda çalışmaya başlamıştır.
Öğrencilik yıllarında okul vakitleri
dışında babasının yanında çıraklık
yapan Ömer Bakır küçük yaşlardan
itibaren başladığı mesleğinin
devam ettirilmesi için gayret eden,
mesleği yeni kuşaklara aktaran bir
ustadır. Şanlıurfa ve bölgede
alanında tanınan bir usta olan
Bakır, Ahilik geleneklerini devam
ettirmeye çalışırken bakır üzerine
yaptığı işlemelerle Şanlıurfa
turizmine de katkı sunmaktadır.
Mesleği ile uyumlu bir soy isim:
Bakır
Ömer Bakır, soyadının Bakır
olmasının mesleklerinden
kaynaklandığını ifade etmektedir.
Soyadı kanunu çıktığında
dedesinin, mesleğinden dolayı
“Bakır” soyadını aldığını belirten
Ömer Bakır, soy ismi ile
mesleğinin uyumlu olmasından
mutluluk duyduğunu ifade
etmektedir. Bakır'a göre
“insanların soy isimleri onların
kimlikleri gibidir.” Ona göre
mesleği kendisinin kimliği gibi
olmuştur. Mesleğini ve soyadını
memleketi, kültürü, ekmeği,
çırakları ve kalfaları ile
özdeşleştirdiğini belirtmektedir.
Ömer Bakır'ın Bakırcılığı
Seçmesindeki Temel Etken
Bakırcılık mesleğini seçmesindeki
en temel etken bu mesleğin ata
mesleği olmasıdır. Babasının icra
ettiği bakırcılık sanatı Ömer
Bakır'ın ilgisini çekmiş ve
hayranlığını arttırmış, bakıra şekil
vermenin ona verdiği heyecan ve
cesaret bakırcılık sanatına
yönelmesine, kendini alanında
geliştirmesine ve günümüzde
sanatını icra eden önemli
isimlerden biri olmasına neden
olmuştur.
Geleneklerin ve büyük sözü
dinlemenin geçmişte daha büyük
bir değeri olduğunu söyleyen Ömer
Bakır, “bize göre baba mesleği bir
mirastı, ben de o mirası
babamdan aldım ve devam
ettirdim” demektedir.
Bakır ve Bakırcılık Mesleğinin Bir
Usta İçin Anlamı
Ömer Bakır'a göre, bakırcılık sanatı
annesinin yaptığı lezzetli yemekleri
anımsatmaktadır. Geçmişte bakır
tencerelerde yapılan yemekler için
yine bakır kapların kullanılmasının
hem sağlık hem de lezzet
sunduğunu belirten Ömer Bakır, bu
konuda şöyle örnekler vermektedir:
“Örneğin çiğköfte yapılırken önemli
olan kurallardan biri çiğköftenin
bakır leğende yoğrulmasıdır. Bakır
zararlı bakterilerin yok olmasına
neden olur. Bakır vücudumuzun
ihtiyaç duyduğu minerallerdendir.
Bakır kapta bekletilen suyun sağlık
açısından faydaları vardır.”
Bakırcılık sanatının kendisi için
kültür ve gelenek anlamına
geldiğin ifade eden Ömer Bakır,
bakır ev eşyaları ve mutfak
eşyalarıyla geçmişe gittiğini eski
günleri, gelenekleri ve kültürün
köklerini düşündüğünü
belirtmektedir. Bakırı işlemenin
çocukluğunu hatırlattığı,
bakırcılığın küçücük bir çocukken
başladığı mesleğinde gördüğü
edep ve terbiye ile kazanmış
ŞANLIURFA |
47
ŞANLIURFA | Bakırcılık mesleğinde yaşayan hazine: Ömer Bakır
48
olduğu zanaat ve bugün bu
zanaatla hayatını kazanması
anlamına geldiğini belirtmektedir.
Bakırcılık için “benim hayatımdır”
demektedir.
Bakırcılık Mesleğine Farklı
Yorumlar Katmak
Ömer Bakır, çocukluğunda bakırın
sadece mutfak eşyalarında
kullanıldığını ancak günümüzde
istek ve talepler doğrultusunda
yeni ve farklı tasarımlar üretmenin
bakırcılık sanatı ürünlerinde
değişikliğe sebep olduğunu ifade
etmektedir. Özellikle son
dönemlerde hediyelik eşya
ürünlerinin yoğun ilgi görmesi
nedeniyle farklı tasarımlar ortaya
çıkmıştır. Bunun için de öncelikle
bakır tabakların üzerine Urfa'nın
tarihi mekânlarının resimlerinin
işlenerek yeni tasarımlar
geliştirdiklerini, bu konuda Harran
Üniversitesi Öğretim Üyesi Cihat
Kürkçüoğlu'ndan destek
almışlardır. Cihat Kürkçüoğlu'nun
bakır üzerine işlenebilecek motif
tasarımları geliştirilmesinde
emekleri olduğunu söyleyen Ömer
Bakır, yeni tasarımlarla çok güzel
eserlerin ortaya çıktığını ve
hediyelik eşya sektörünün önemli
bir parçasının bakırcılık olmaya
başladığını belirtmektedir.
Şanlıurfa eski valisi Ziyaeddin
Akbulut'un Şanlıurfa'ya gelen
misarlerine bu bakır süs
eşyalarını hediye etmeye
başlaması ile birlikte sektörün
daha da geliştiğini belirten Ömer
Bakır bu gelişmelerin Şanlıurfa
ekonomisi ve turizmine yeni bir
soluk getirdiğini ifade etmektedir.
Geçmişte Usta- Çırak İlişkileri
Çıraklığı döneminde adap ve
kültürün daha da ön planda
olduğunu, çırakların eski
zamanlarda pek konuşmadığını ve
ciddiyetle işi öğrenmeye çalıştığını,
çırakların hatası olması
durumunda ailelerinin taviz
vermediklerini ve hata konusunda
mutlaka çocuklarını uyardıklarını
belirten Ömer Bakır, geçmişte
ustaların aileden biri olarak
görüldüğünü ve çırakları üzerinde
bazı yaptırımları olduğunu ifade
etmektedir. Çırakların geçmişte
meslek edinmeye daha istekli
olduğunu söyleyen Ömer Bakır,
kısa zaman içinde hayata
atılmanın geçmişte en temel
hedeerden biri olduğunu
belirtmektedir. Bunun da çocuğa
bir öz güven kattığını, kendilerinin
yetişmesinde katkıları olan usta ve
kalfaların sözlerinden asla
çıkmadıklarını söylemektedir.
Yeni Kuşaklara Meslek
Öğretmenin Önemi
Ömer Bakır, oğluna bakırcılığı
öğretmiştir. Bütün gençlerin bir
meslek dalında uzmanlaşması,
Meslek öğrenmenin, altın bilezik
takmak olduğuna inanan Ömer
Bakır, gençlerin okul okumasının
yanı sıra meslek öğrenmesi
gerektiğini dile getirmektedir.
Meslek öğrenmenin çocuğu ahlaki
olarak da geliştirdiğini, mesleklerin
kültürü aktardığını, meslek
öğretiminin sosyalleşmeyi
sağladığını, teknolojinin zararlı
etkilerinden kurtulmanın ve kötü
alışkanlıklardan uzak durmanın
yollarından birinin mesleki eğitim
olduğunu belirtmektedir.
Bakırcılığın Geleceği
Ömer Bakır, yeni nesil elemanların
az yetişmesi nedeniyle bakırcılığın
geleceğinin biraz sıkıntılı olacağını
düşünmektedir. El işçiliğinin
önemli olduğunu ve geleneksel
sanatların devam ettirilmesi
gerektiğini vurgulayan Bakır,
devletin gençlerin meslek sahibi
olması için daha yoğun çalışmalar
yapması gerektiğini ifade
etmektedir. Milli Eğitim
Bakanlığının meslek öğretimini
teşvik etmek için ustaların yanında
iş öğrenilmesini zorunlu tutması
gerektiğini ve meslek odalarının da
meslek öğretiminin önemini
vurgulayacak çalışmalar yapması
gerektiğini belirtmektedir.
Ömer Usta'ya göre Şanlıurfa ve
Ahilik
Ömer Bakır, Şanlıurfa'nın eski
çarşılar bölgesindeki esnafın,
ahilik geleneklerini sürdürdüğünü
ifade etmektedir. Kendisi ve
çağdaşı olan esnafın, ustalarından
gördüklerini çıraklarına,
kalfalarına aktararak ahilik
geleneklerini yaşattıklarını belirten
Ömer Bakır, elemanlarının da bu
gelenekleri yeni nesillere
aktaracağını ümit etmektedir.
Ahiliğin sevgi ve saygı
çerçevesinde esnaığını
gerçekleştirmek, insanları
kandırmamak, kaliteli üretim
yapmak, ekmeğine sahip çıkmak,
geleneğine, kültürüne sahip
çıkmak olduğunu belirten Bakır,
kendilerinin bu ölçülerle
yetiştirildiğini belirtmektedir.
Sonuç
Geleneksel el sanatları binlerce
yıllık geçmişiyle tarihten bugüne
kadar gelenek, görenek ve kültürün
taşıyıcısı olmuştur. Kültürün
taşıyıcısı konumunda olan
mesleklerden biri olan bakırcılık
mesleği modern üretim teknikleri
ve değişen tüketim alışkanlıkları
karşısında direnmeye devam
etmektedir. El işçiliğiyle yapılan
bakır eşyaların kullanımının
azalmasıyla süs ve dekor eşyaları
üretimine yönelen bakırcılık
sektörünün Şanlıurfa'daki önemli
temsilcilerinden biri olan Ömer
Bakır ile gerçekleştirilen görüşme
neticesinde bakırcılığın önemi
vurgulanmıştır. Bu çalışmada
bakırcılığın materyal üretmekten
ziyade geleneksel ve kültürel
değerlerimizden olması
bakımından önemi vurgulanmıştır.
Bakırcılık mesleğinin gelecek
kuşaklara aktarılması için devlet,
eğitim kurumları, ustalar işbirliği
içinde seminerler, kurslar ve
eğitimler verilmelidir. Özellikle
gençlere kültür değerlerimizin
önemi vurgulanarak, geleneksel
sanatlarımıza ilgileri artırılmalıdır.
Meslek öğrenme ve öğretmenin bir
toplumun ekonomik yaşantısını
düzenlemede önemli bir yeri
olduğu bilinmeli geleceğin inşası
için geleneğe sahip çıkmanın
önemi üzerinde durularak alanında
uzman kişilerden eğitim
alınmalıdır.
ŞANLIURFA | Bakırcılık mesleğinde yaşayan hazine: Ömer Bakır
*Bu yazı NEW ERA INTERNATIONAL JOURNAL OF INTERDISCIPLINARY SOCIAL RESEARCHES Mart 2023 sayısında yayınlanan
“Ömer Bakır'ın Anlatımıyla Şanlıurfa İlinde Bakırcılık Mesleği” adlı makaleden Gap Şehir dergisi için düzenlenmiştir.
49
ŞEHİR
Merkezde
deforme olan yollar
yenileniyor
Haliliye Belediye Başkanı Mehmet Canpolat'ın talimatları doğrultusunda ilçe genelinde
üstyapı çalışmalarını sürdüren Fen İşleri Ekipleri, deforme olan yolları yenilemeye devam
ediyor
ŞANLIURFA |
aliliye Belediyesi Fen İşleri
HMüdürlüğünün merkez
mahallelerde sürdürdüğü
sıcak asfalt çalışmalarıyla, yapısal
ömrünü tamamlayan ve deforme
olan yollar sıcak asfaltla
yenileniyor. Başkan Mehmet
Canpolat'ın saha ziyaretlerinde
incelemelerde bulunduğu mahalle
yolları; ilgili birimlere verilen
talimatlar doğrultusunda
yenilenerek vatandaşların
hizmetine sunuluyor.
Fen İşleri Müdürlüğüne bağlı
Ekipler; Ertuğrul Gazi, Kamberiye,
İpekyol, Devteyşti ve Veysel Karani
Mahallelerinde hayata geçirdikleri
yenileme çalışmalarını kısa sürede
tamamladı.
Canpolat: Haliliye'de değişim ve
dönüşüm devam edecek
Ertuğrul Gazi Mahallesinde
tamamlanan çalışmaları yerinde
inceleyen Başkan Mehmet
Canpolat, Haliliye Belediyesi
olarak üstyapı yatırımlarına devam
edeceklerini belirterek, “İlçemizin
muhtelif yerlerinde deforme olmuş,
ömrünü tamamlamış asfalt
yollarımızı yeniliyoruz. Bu
kapsamda Devteyşti, İpekyolu,
Ertuğrul Gazi, Kamberiye, Veysel
Karani Mahallelerimizin yollarını
yeniledik. Geçmiş yıllarda olduğu
gibi bu yıl da yine mahallelerimizi
dolaşarak, sıcak asfaltla ilgili iş ve
işlemlerimizi tamamlayacağız.
Yapılan planlama doğrultusunda
diğer mahallelerimizde de
çalışmalarımız sürüyor. Amacımız
ve hedemiz; vatandaşlarımızı
daha konforlu yollarla
buluşturmayı sürdürmektir. Değerli
muhtarlarımıza ve mahalle
sakinlerimize bize göstermiş
oldukları teveccühten dolayı
şahsım ve Ekibim adına teşekkür
ediyorum, saygılar sunuyorum.
Haliliye İlçemizde değişim ve
dönüşüm devam edecek”
ifadelerine yer verdi.
50
Kırsalda yol ağı genişlemeye devam ediyor
Haliliye Belediyesi'nin kırsal
mahallelerde başlattığı asfalt
seferberliği etaplar halinde
ilerlemeye devam ediyor. Şimdiye
kadar asfalt yolu bulunmayan
mahallelerde çalışmalarını
yoğunlaştıran Fen İşleri Ekipleri,
köy içi yollarda da kilitli parke
döşeme faaliyetlerine devam
ediyor
Asfalt öncesi yapılan hazırlık
çalışmalarının ardından mahalle
yolları sathi kaplama asfalt ile
buluşturan Ekipler, ulaşımı büyük
ölüde rahatlattı. İlk kez asfalt
yolların yapıldığı kırsal
mahallelerde yaşayan vatandaşlar;
yazın tozdan, kışın çamurdan
kurtulduklarını ifade ederek,
Haliliye Belediyesine teşekkür etti.
Canpolat: Merkez – Kırsal ayrımı
yapmadan hizmeti sürdürüyoruz
Asfalt çalışmalarının tamamlandığı
ve projelerin devam ettiği
mahallelerde incelemelerde
bulunan Haliliye Belediye Başkanı
Mehmet Canpolat, seçim
öncesinde vatandaşlara verdikleri
sözleri hayata geçirmenin
mutluluğunu yaşadıklarını
belirterek, merkez – kırsal ayrımı
yapmadan Haliliye'yi
kalkındırmaya devam ettiklerini
ifade etti. Teknik ekip ile birlikte
kırsal mahallelere çıkarma yapan
Canpolat, “Kırsalda yaşayan
vatandaşlarımızın, merkez
mahallelerde olduğu gibi konforlu
yollarla buluşması için çalışmaya
devam ediyoruz. Stabilize altyapı
çalışmaları bitirdiğimiz
mahallemizin sathi kaplama
işlemlerini tamamlıyoruz. Tüm bu
hizmetleri, yaklaşık 200 Milyon TL
tutarında bir yatırımla bünyemize
kattığımız konkasör, ekskavatör
gibi kendi iş makinalarımızla daha
kolay hayata geçiriyoruz. İnşallah
gelecekte kendi asfaltımızı da biz
kendimiz dökeceğiz” diye konuştu.
ŞANLIURFA |
51
ŞEHİR
Sıfır Atık Marketler
Bakanlık tarafından örnek gösterildi
Birleşmiş Milletler Kalkınma Programı (UNDP) ile imzalanan Sıfır Atık Projesi kapsamında,
ilçe genelinde geri dönüşüm çalışmalarını sürdüren Haliliye Belediyesi; Sıfır Atık Market
Projesiyle; Çevre, Şehircilik ve İklim Değişikliği Bakanlığı tarafından “İyi Uygulama Örnekleri”
arasına seçildi
Haliliye Belediyesi
Temizlik İşleri Müdürlüğü
bünyesinde, ilçenin farklı
noktalarına açılan Sıfır Atık
Marketler, vatandaşlardan büyük
ilgi görmeye ve geri dönüşüm
kültürünün yaygınlaşmasına
katkıda bulunmaya devam
ediyor. Geri dönüşüme katkı
sunacak atıklarını Sıfır Atık
Marketlere getiren vatandaşlar;
temizlik ürünleri başta olmak
üzere ihtiyaç duydukları ürünleri
alarak, çevreye ve aile
ekonomilerine katkı sağlıyor.
Bakanlığın örnek gösterdiği 6
projeden biri oldu
ŞANLIURFA |
52
Proje kapsamında her gün
yüzlerce kilo kağıt ve bitkisel atık
yağ geri dönüşüme
kazandırılırken; Çevre, Şehircilik
ve İklim Değişikliği Bakanlığı da
projeyi “İyi Uygulama Örnekleri”
arasında gösterdi. Haliliye
Belediyesi Sıfır Atık Teşvik
Marketleri, Bakanlığa ait sıfır atık
web sayfasında yer alan Sıfır Atık
İyi Uygulama Örnekleri listesinde
6 projeden biri oldu.
15 bine yakın ağacın
kesilmesini ve 2 milyon
metreküpe varan suyun
kirlenmesini önledi
Sıfır Atık Marketler aracılığıyla
toplanan ve Sıfır Atık Taksi
araçlarıyla geri dönüştürülmek
üzere Atık Dönüşüm Tesislerine
taşınan atıklar sayesinde, 15
bine yakın ağacın kesilmesi ve 2
milyar metreküpe varan suyun
kirlenmesi önlendi.
Ev hanımları projeyi çok sevdi
İlçe genelinde sayıları artırılan
Sıfır Atık Marketler, ev hanımları
ve çocuklardan büyük ilgi
görüyor. Evde yemek yaparken
kullandıkları bitkisel yağları ve
ekonomik değeri bulunan atıkları
yerinde ayrıştırarak marketlere
gelen hanımlar, çocuklarıyla
birlikte belirledikleri ürünleri
alarak aile ekonomilerine katkı
sağlıyor.
Sıfır Atık Eğitimleri çocuklar için
eğlenceyle harmanlanıyor
Haliliye Belediyesi tarafından
hayata geçirilen Sıfır Atık Projesi
kapsamında okullarında geri
dönüşümle tanışan çocuklar;
Uzman Eğitmenler eşliğinde
eğlenceli sunumlara katılıyor.
Okullara yerleştirilen Geri
Dönüşüm Ekipmanlarıyla
uygulamalı eğitim gören
çocuklar, çeşitli oyunlarla da
çevre bilinci kazanıyor.
Bu kapsamda; geçen yıl içerinde
ilçe sınırlarındaki 30 okulda
verilen Sıfır Atık Eğitimleri ile 4
bin 200 öğrencinin geri dönüşüm
hakkında bilgi sahibi olması
sağlandı. Çocuklara atıkların geri
dönüşüme kazandırılması için
eğitim veren ekipler, oyunlar,
uygulamalı videolar ve lmler ile
çevre dostu bireylerin yapacağı
faaliyetleri aktardı. Eğitim
sonunda miniklere Çevre
Müfettişi rozeti takan ekipler,
temiz bir çevre için çocuklara
duyarlı olmayı aşıladı.
ŞANLIURFA |
53
KÜLTÜR
Aşıklar Diyarı Kısas
Kültür Merkezini çok sevdi
Haliliye Belediye Başkanı Mehmet Canpolat'ın talimatları doğrultusunda, ilçenin “Aşıklar
Diyarı” olarak anılan Kısas Mahallesine kazandırılan Kültür Merkezi, her yaş gurubundan
vatandaşın yoğun ilgisi eşliğinde faaliyetlerini sürdürüyor
ŞANLIURFA |
54
aliliye Belediyesi
Htarafından eski kamu
hizmet binası
dönüştürülerek Kısas Mahallesine
kazandırılan Kültür Merkezi; hem
gençlere hem de kadınlara yönelik
kurslarıyla yoğun ilgi görüyor. Kısa
süre içerisinde hizmete hazır hale
getirilerek faaliyete başlayan Kısas
Kültür Merkezi; Müzik Sınıfı,
Bilgisayar Kursu, Dikiş Atölyesi, El
Sanatları Atölyesi ve Okuma
Salonu ile bölgenin kültürel
faaliyetteki ihtiyaçlarını karşılıyor.
Canpolat: Geçmişten bugüne ne
söz verdiysek yaptık
Mahalle sakinlerinin büyük ilgi
gösterdiği Kısas Kültür Merkezini
ziyaret ederek, çalışmaları yerinde
inceleyen Haliliye Belediye
Başkanı Mehmet Canpolat, “Gerek
muhtarımız, gerek Kısaslı
kardeşlerimizle hep birlikte istişare
ettik ve sonunda Aşıklar Diyarı
olarak andığımız Kısas'a Kültür
Merkezi yaraşır dedik. Burada
uzun yıllar belde belediyesi olarak
hizmet vermiş kamu binasını
dönüştürerek, içerisinde dikiş
atölyelerinin olduğu, el
sanatlarının olduğu, dersliklerin
olduğu, müzik atölyeleri, bilgisayar
ve okuma salonunun yer aldığı,
tam donanımlı bir Kültür Merkezini
vatandaşlarımızın hizmetine
sunduk. Bunun yanında üstyapıyla
alakalı olarak da ihale süreçlerini
tamamlayarak Kısas'ta çalışmalara
başladık. Geçmişten bugüne ne
söz verdiysek yaptık. Yine Kısaslı
kardeşlerimizin bir Taziye Evi
talebi olmuştu. Onun da hızla
tamamlanıp hizmete sunulmasını
sağlayacağız. Belediye Başkanı
olarak bizler halkımızın
emrindeyiz” ifadelerine yer verdi.
Muhtar Ersöz: Açılan kursların
tamamı doldu
Kısas sakinleri adına Haliliye
Belediyesi ve Başkan Canpolat'a
teşekkürlerini ileten Muhtar Davut
Ersöz, “Kısas, eskiden belde olan
büyük bir mahalle. Şimdiye kadar
kadınların ve gençlerin sosyal
faaliyetlerde bulunabileceği bir
merkezimiz yoktu. Bugün
baktığımızda açılmış olan dikişnakış,
bilgisayar ve müzik
kurslarının tamamen dolduğunu
görüyoruz. Öğrenciler burada daha
verimli bir şekilde ders çalışıyorlar.
Bundan dolayı Başkanımıza çok
teşekkür ederim, sağ olsunlar, var
olsunlar” diye konuştu.
ŞANLIURFA |
55
ŞEHİR
Derslikler ve Kütüphaneler
Gençleri Geleceğe Taşıyor
Kadın, çocuk ve gençlere yönelik eğitim faaliyetlerini artırarak sürdüren Haliliye Belediyesi;
Kültür ve Sosyal İşler Müdürlüğü bünyesindeki kütüphane ve hazırlık kurslarıyla, gençleri
üniversite ve lise sınavlarında desteklemeye devam ediyor
ŞANLIURFA |
56
Nezih Okuma Salonları ve
Derslikler, alanında Uzman
Öğretmenler, konu ve soru
kaynaklarıyla gençleri gelecek
yolunda desteklemeyi sürdüren
Haliliye Belediyesi, eğitime yönelik
yatırımlarını artırıyor.
Kültür ve Sosyal İşler Müdürlüğü
bünyesindeki dersliklerde,
üniversite ve liseye hazırlık
kurslarına katılan gençler, alanında
Uzman Öğretmenler eşliğinde konu
anlatımlarıyla eksik konularını
tamamlıyor. Çeşitli branşlarda
verilen derslerle eksiklerini gören
öğrenciler, 4 gün süren ders
anlatımının ardından yapılan
deneme sınavıyla da kendilerini
ölçme şansı yakalıyor. ÖSYM
formatında yapılan deneme
sınavıyla gençler hem
heyecanlarını yeniyor hem de sınav
esnasında zaman kontrolünü daha
iyi sağlamayı öğreniyor. Sınav
maratonuna, hazırlık kurslarında
sağlanan imkanlarla hazırlanan
gençler, konu anlatımı, deneme
sınavları ve etütlerle verimli bir
çalışma ortamı yakalıyor.
Kendilerine sağlanan sessiz ve
nezih bir ortamda ders çalışma
imkanına değerlendiren öğrenciler;
kendilerine verilen giriş kartlarıyla
sabahın erken saatlerinde
kütüphaneleri doldurarak ders
çalışıyor. Öğrencilerin velilerine
giriş ve çıkış bilgisinin verildiği
kütüphaneye ilgi yoğun olurken,
ders çalışmak için aradıkları ortamı
bulduklarını belirten gençler,
Başkan Mehmet Canpolat ve
ekibine teşekkürlerini iletti.
Engelli bireylere yönelik Eğitim
Kursları devam ediyor
Engellilere yönelik yaptığı pozitif
ayrımcılıklarla ilklere imza atan
Haliliye Belediyesi, sınavlara
hazırlanan engelli memur
adaylarını da unutmadı. Milli
Eğitim Müdürlüğü ile iş birliği
halinde Engelli Kamu Personeli
Seçme Sınavına (E-KPSS)
hazırlanan engelli memur adayları
için hazırlık kurslarını sürdüren
Haliliye Belediyesi, Uzman
eğitmenler eşliğinde Türkçe,
Matematik, Tarih, Vatandaşlık,
Coğrafya dersleri veriliyor. Kursa en
az yüzde 40 ile üzeri engeli olan,
ortaöğretim, ön lisans ve lisans
mezunları faydalanabiliyor.
ŞANLIURFA |
57
ŞEHİR
Hanımların Emeği
Sanata dönüşüyor
Haliliye Belediyesi tarafından; hanımların sosyal, kültürel ve mesleki gelişimlerini desteklemek
amacıyla Milletevleri bünyesinde hizmet veren Meslek Edindirme ve Hobi Kursları, yoğun
katılım eşliğinde faaliyetlerine devam ediyor
ŞANLIURFA |
58
Başkan Mehmet Canpolat'ın
talimatları doğrultusunda
sayıları artırılan kurslarda
eğitimlere katılan hanımlar ve genç
kızlar; dikiş-nakış, ahşap boyama,
trikotaj, kuaförlük ve el sanatları
gibi birçok dalda kendilerini
yetiştirerek aile ekonomilerine
katkı sağlıyor. Kültür ve Sosyal
İşleri Müdürlüğü bünyesinde
hizmet veren kurslar ile anneler,
Uzman Eğitmenler eşliğinde
meslek öğrenirken; yanlarında
gelen çocukları kreş imkânından
faydalanarak yaşıtlarıyla eğleniyor.
Kreş Hizmeti kursiyerlerin elini
rahatlattı
Milletevleri Bünyesinde Kreş
Hizmeti verilmesinin, kendilerini
cesaretlendirdiğini aktaran
kursiyerler, “Ev hanımları olarak
Belediyenin açmış olduğu bu
kursları hep merak ediyorduk.
Ancak küçük çocuklarımızı evde
bırakamayacağımız için
gelemiyorduk. Şimdi kreşlerin de
aynı merkezlerde yer almasıyla
birlikte çok rahatladık. Anneler
olarak bizler mesleki eğitimlerimizi
alırken, çocuklarımız da kendi
yaşıtlarıyla eğlenip, öğreniyor.
Hocalarımız oldukça ilgili. Bizlere
ve çocuklarımıza büyük emek
veriyorlar. Bizlere bu imkanı
sağlayan Haliliye Belediye
Başkanımız Mehmet Canpolat ve
ekibine teşekkür ediyoruz”
ifadelerine yer verdiler.
Sağlıklı yaşam için spor ve
egzersiz imkanı
İlçedeki hanımların, sağlıklı yaşam
için ihtiyaç duydukları spor
aktivitelerini, rahatça yapabildikleri
Hanımlar Konağı'nın ikincisini
hizmete sunan Haliliye Belediyesi;
“Güçlü Kadın, Güçlü Toplum”
anlayışıyla faaliyetlerine devam
ediyor. Mesleki Kurslara ek olarak
Spor Eğitmenleri eşliğinde tness
salonunda spor yapan kursiyerler,
sağlıklı yaşamın ipuçlarını
öğreniyor. Kendilerine verilen
programlar dahilinde düzenli
olarak spor yapan hanımlar, bir
yandan meslek öğreniyor bir
yandan da spor yapma imkanına
kavuşuyor. Hanımlar Konağına
büyük ilgi gösteren hanımlar ve
genç kızlar, tness salonlarının
sayısının daha da artırılmasını
talep ediyor.
“Öğrenmenin yaşı
olmaz” diyorlar
Haliliye
Belediyesi
bünyesinde yer
alan Millet Evlerinde,
mesleki eğitimin yanı sıra
Okuma-Yazma Kursları da
yer alıyor. Hayata geçirilen
Kırmızı Kurdele Projesi
kapsamında devam eden okumayazma
kursuna katılan kursiyerler,
buradan aldıkları eğitim ile okumayazma
öğreniyor. Kurs sonunda
yapılan sınavda başarılı alan
kadınlara Milli Eğitim Bakanlığı
onaylı sertika da veriliyor. Kursları
başarıyla bitiren hanımlara
sertikalarını takdim eden Belediye
Başkanı Mehmet Canpolat'ın eşi
Fethiye Canpolat, “Okumanın,
öğrenmenin yaşı olmaz diyen
hanım kardeşlerimizin
mutluluğunu hep birlikte
paylaşıyoruz”
ifadeleriyle
kursiyerleri tebrik
etti.
ŞANLIURFA |
59
ŞEHİR
Haliliyeli gençler,
Turnuvalardan madalyalarla dönüyor
Haliliye Belediyesi Kültür ve Sosyal İşler Müdürlüğü bünyesinde, ilçenin farklı
noktalarında hizmet veren Spor Okulları, gençleri ulusal ve uluslararası turnuvalara
taşımaya devam ediyor. Basketbol, voleybol, badminton, tekvando, Kick Boks, judo
ve yüzme dallarında, Uzman Eğitmenler eşlinde eğitim gören gençler, Haliliye'ye
madalyalarla geri dönüyor
Kick Boksta Altın Madalyalar
gelmeye devam ediyor
Haliliye Belediyespor bünyesinde
yetişen gençler, Türkiye Kick Boks
Şampiyonasında takım halinde
Türkiye Şampiyonu oldu.
Şampiyonaya damga vuran 8
sporcu, aldıkları Altın Madalyalarla
Başkan Mehmet Canpolat'ı ziyaret
etti.
ŞANLIURFA |
60
Çocukların ve gençlerin zararlı
alışkanlıklardan uzak
durarak, lisanslı birer sporcu
olarak yetiştirilmesi hedeyle
faaliyetlerini sürdüren Haliliye
Belediyesi; ilçe genelindeki Spor
Okullarının sayısını artırıyor.
“Gençliğe Yatırım, Geleceğe
Yatırımdır” sloganıyla farklı
dallarda Uzman Eğitmenler
tarafından yetiştirilen gençler,
ulusal ve uluslararası
müsabakalarda büyük başarılara
imza atıyor.
Şampiyonada büyük başarı elde
eden gençler ve eğitmenleriyle
gurur duyduğunu belirten Başkan
Canpolat, “Haliliye Belediyesi her
zaman olduğu gibi gençliğin
yanında. Gençliğe yönelik
geliştirdiğimiz projelerin,
yatırımların en güzel geri
dönüşüne şahitlik ediyoruz.
Kick Boksta, değerli Murat
Akaltun hocamızın
gözetiminde,
sporcularımız
antrenörlerimizle
birlikte
çalışmalarını
sürdürüyor. Gerek Avrupa gerekse
Dünya müsabakalarında hep
birincilikle, hep altın madalyalarla
döndüler. Biz de, Türkiye
Cumhuriyetimizin bayrağını,
Şanlıurfa'mızı ve Haliliye
Belediyemizi gururlandırdıkları için
kendilerini ödüllendirdik. Ben
değerli hocamız Murat Akaltun'a,
ekibine ve buradaki değerli
kardeşlerime, sporcularıma
teşekkür ediyorum. İnşallah yeni
altın madalyalarla dönüp, bizleri
gururlandırmaya devam edecekler”
ifadelerine yer verdi.
Futbol Okulları büyük ilgi görüyor
Haliliye Belediyesi Futbol Okulu,
geleceğin yıldız sporcusu olmak
isteyen gençlerin yoğun ilgisiyle
dolup taşıyor. Alanında Uzman
Antrenörler tarafından verilen
Futbol Okulu kursuna katılan 7-14
yaş aralığındaki çocuklar, futbolun
teknik kuralları öğretiliyor. Verilen
teorik eğitimin yanında halı sahada
sürdürülen eğitimde futbol
terimlerini de uygulamalı olarak
öğrenen çocuklar, yeni yetenekler
kazandıkları Futbol Okuluna yoğun
ilgi gösteriyor.
Binlerce genç yüzme öğrendi
Haliliye Belediyesi bünyesinde
çocuklara yönelik hizmet veren
yüzme havuzları, bu yaz tatilinde
de binlerce çocuğun yüzme
öğrenmesini sağladı. Profesyonel
Eğitmenlerin verdiği eğitimle
havuzun keyni çıkaran çocuklar,
kurslara yoğun ilgi gösterdi. Kız ve
erkek çocuklar için yaş aralıklarına
göre seanslar halinde verilen
yüzme kurslarında Eğitmenler,
çocuklara temel yüzme eğitimi ve
yüzme teknikleri ile suda panik
yaşamamaları için yapmaları
gerekenleri uygulamalı olarak
anlattı.
Minik Tekvando ve Judocular
yetenekleriyle göz doldurdu
Haliliye Belediyesi bünyesindeki
Spor Merkezlerinde, Judo ve
Tekvando eğitimi alan çocuklar,
yetenekleriyle göz dolduruyor.
Tekvando ve Judo Kurslarına
katılan 7-14 yaş aralığındaki
çocuklar, alanında Uzman
Eğitmenler tarafından teknik ve
uygulamalı eğitim alıyor. Forma
desteğinin de sağlandığı
kurslardan yararlanan çocuklar,
geleceğin genç yetenekleri olmak
için uzman hocaları nezaretinde ter
döküyor.
Basketbol ve Voleybol Kurslarına
yoğun katılım
Gençlerin spor alışkanlığı kazandığı
Haliliye Spor Okullarında;
Basketbol ve Voleybol kurslarına
büyük ilgi gösteren gençler; Uzman
Eğitmenler eşliğinde geleceğin
yıldız sporcuları olmak için ter
döküyor. Hem teknik hem de
uygulamalı eğitimlerle, spor
kurallarını öğrenen gençler,
kendilerine sağlanan forma
desteğiyle de karşılıklı
müsabakalar yapıyor. Büyük
rekabete sahne olan
müsabakalarda genç sporcular,
hayallerine ulaşmak için yoğun
çaba harcıyor.
Sporun yanında Halk Oyunları
eğitimi
Haliliye Belediyesi tarafından
Sporcu bir neslin yetişmesi için
verilen kursların yanı sıra, Halk
Oyunları Kursunda sanatla tanışan
gençler, sanata yönlendiriliyor.
Başta Şanlıurfa olmak üzere çeşitli
yöresel oyunlarla tanışma şansı
yakalayan gençler, hocaları
eşliğinde eğitim alıyor. Birbirinden
farklı yöresel oyunların öğretildiği
kurs sonrası gösterilerde ve
yarışmalarda sahne alma fırsatı
bulan genç kursiyerler, büyük
beğeni topluyor.
ŞANLIURFA |
61
ŞEHİR
Çölyak ve PKU hastalarına
Glütensz Gıda Desteğ sürüyor
Haliliye Belediyesi; Şanlıurfa genelinde yaşayan yaklaşık 2 bin Çölyak ve Fenilketonüri (PKU)
hastası vatandaşa; günlük olarak kendi fırınında ürettiği glütensiz ekmek ve gıda ürünleriyle
ücretsiz bir şekilde destek olmaya devam ediyor
ŞANLIURFA |
62
osyal Belediyecilik
Sanlayışının en güzel
örneklerinden birini 2018
yılından itibaren hayata
geçirerek; nadir görülen Çölyak
ve Fenilketonüri hastalarının
ihtiyaçlarına çare üreten Haliliye
Belediyesi, hastaların ihtiyaç
duyduğu glütensiz gıda
ürünlerini, ücretsiz bir şekilde
ailelere ulaştırmaya devam
ediyor.
Belediye Başkanı Mehmet
Canpolat'ın talimatları
doğrultusunda Glütensiz Ekmek
Fırınındaki kapasiteyi artıran
Sosyal Yardım İşleri Müdürlüğü
Ekipleri, il genelindeki 2 bin
Çölyak ve Fenilketonüri hastası
vatandaşın günlük ekmek
ihtiyacını karşılıyor.
Glütensiz Ekmek Fırınına kayıt
yaptıran çölyak ve PKU'lular,
kendilerine verilen kartla aylık 30
adet ekmeğini ücretsiz olarak
teslim alıyor. Bölgenin tek olma
özelliğini taşıyan Glütensiz Fırın
ile hizmet veren Haliliye
Belediyesi, 2018 yılından beri
sürdürdüğü proje ile, Türkiye
genelindeki Belediyelere örnek
gösteriliyor.
Sosyal Yardım İşleri Müdürlüğü
tarafından Haliliye'de ikamet
eden Çölyak ve PKU hastalarına
periyodik aralıklarla içerisinde
glütensiz ürünlerin yer aldığı gıda
paketleri dağıtılıyor.
Canpolat: Aile bireyleri artık
aynı sofrada aynı yemeği
yiyebiliyor
Günlük 2 bin hasta vatandaş için
üretim yapan Glütensiz Fırın'da
Çölyak ve Fenilketonüri hastası
vatandaşlarla bir araya gelen
Başkan Mehmet Canpolat,
hastaların yaşadıkları sıkıntılara
değinerek, “Çölyak hastalarımız,
bilindiği gibi sadece glütensiz
undan yapılan mamulleri
yiyebiliyorlar. Fenilketonüri
hastası kardeşlerimiz de aile
bireyleriyle, aynı sofrada farklı
yemekler yiyordu. Hayatı
boyunca bulgur pilavı, makarna
ve başka lezzetleri tatmamış
hastalarımızın aynı sofrada aynı
yemeği yemelerini sağlamak için
hayata geçirilen bu fırın, çok
anlamlı bir hizmeti yerine
getiriyor. Belirli periyotlar halinde
glütensiz undan yapılan
mamullerin bulunduğu gıda
kolileri dağıtıyoruz. Hastalarımıza
ayet şifa olsun. 2018 yılından
bu yana hizmet veren bu fırın,
Türkiye'de sadece birkaç
Büyükşehir Belediyesinin yapmış
olduğu ekmek imalatını yaparak
ülke genelindeki ilçe
Belediyelerine örnek olarak
gösteriliyor” ifadelerine yer verdi.
Tat l n z b z mle güzelleşecek
Edebiyat ve
Medeniyet İnsanı,
“Mehmet Kurtoğlu”
Doç Dr. Maksut YİĞİTBAŞ
Akademisyen
ŞANLIURFA |
64
Herhangi bir mevzu gibi
şehri veya kültürü
anlamanın genellikle iki
yolu vardır: İçten veya dıştan
kuşatma. İlkinde yani içten
kuşatma hissedişi; dıştan kuşatma
ise belki de sadece anlamayı
gerektirir. Bu metodu, Divan
edebiyatı araştırmalarında
kullanan Prof. Dr. Haluk İpekten,
örneğin bir Klasik Türk şairini
değinirken tasavvufu içten veya
dıştan kuşatmasından söz eder. Bu
açıdan bakıldığında 16. Yüzyılın
büyük şairi olan Baki tasavvufu
dıştan, aynı asırda yaşayan
Fuzuli'nin içten kuşatmıştır
denilebilir. Klasik şiirimizin bu iki
şairiyle ilgili yaklaşımın pek çok
şair için geçerli olduğunu
söyleyebiliriz. Benzer durum
Cumhuriyet dönemi şairleri için de
geçerlidir. Örneğin Behçet
Necatigil ile Asaf Halet Çelebi'yi bu
açıdan okumak, değerlendirmek
mümkündür. Edebiyata
indirgenemeyecek ve onunla sınırlı
olmayacak ölçüde önemli olan bu
metodik bakış açısı şehir, insan ve
kültür bağlamında da geçerlidir.
Bir şehir içten kuşatıldığı gibi
dıştan da kuşatılıp anlaşılabilir.
Şehir salt bir mekân olmayıp
medeniyete dair değerleri de
barındıran adlandırmadır.
Dolayısıyla şehirde doğmak yeterli
olmayıp medeniyetine dair
değerlerini de temellük
(sahiplenmek) gerekir. İçten
kuşatmaya, hissederek anlatmaya
giden yol buradan geçer. Şehir ve
medeniyet açısından her şehir
zengin ya da donanımlı değildir.
Ancak Şark coğrafyasında Bağdat,
Kudüs ve Urfa medeniyet ile
mücehhez şehirlerden ilk akla
gelenleridir. Bu kadim diyarların
birinde doğmak kadar, şehrin
idrakinde olmak da önemli bir
durumdur. Mehmet Kurtoğlu
Urfa'da doğmanın talih, bu şehri
idrak etmenin ne anlama geldiğini
eserleriyle kanıtlayan bir değerdir.
Peygamberler şehrinde dünyaya
gelen, çocukluğunu ve ilk
gençliğini burada geçiren Mehmet
Kurtoğlu son çeyrek yüzyıldır başta
Urfa olmak üzere edebiyatta ve
Türk sineması bağlamında
adından söz ettiren bir aydındır.
Belki de her geçen gün yitip
gitmekte olan Urfa'nın, tarihini,
sosyokültürel özelliklerini bir kent
keşşafı gibi araştırmakta ve bizlerle
paylaşmaktadır. Her şehrin
yaşayan söz değerleri vardır ve ne
yazık ki bu değerler donanımlarını
sözlere dökmekle kalıp yazıya
aktarmadıkları için sadece beşeri
hatıralara hizmet ederler. Belki de
bu hususta Urfalılar en sırada yer
alırlar. Söze ve saza (sazla kastımız
musikinin tümü) yakın olduğu
ölçüde yazıya ve kitaba o denli
uzak duran hemşerilerimin ekserisi
donanım ve görgülerini sadece
davranışlarına ve söz sahifesine
kaydederler. Fakat metne (yazıya)
aktarılmayanlar zaman içinde
senet (kanıt olma) hüviyetini
yitirirler. Bu durumda binlerce
senelik, koca bir geçmişin
hatıraları unutulur, yitirilir...
Tarihi Urfa'da, elinin sanatıyla
geçinen bir esnaf aileye mensuptur
Mehmet Kurtoğlu. Aile ve mekân;
ilki ferdi ve terbiyevî mirası, diğeri
ise kültürel ve sosyolojik birikimin
aktarıldığı iki önemli ocak,
mahldir. Şehirli bir toplumun
vasati orta sınıfının asli unsurları
genellikle esnaf, sanatkârlar ve
aileleridir. Kentin nabzı bu toplum
katmanında atar. Metaforik
düzlemde (sanatkârane dil...) ifade
etmek gerekirse vasati toplum
katmanın altı kılcal damarlara üstü
ise ana (atar) damarlara benzer.
Bu arkların her ikisi mutavassıt
olanı besler. Dolayısıyla yükselen
ve düşenlerin buluştuğu yerdir
vasati olan; astı da üstü de bilir
zira her ikisine de yakındır. Elinin
emeğiyle geçinen bir ailede
yetişmenin ne demek olduğunu
bilen ve Kurtoğlu'nun yetiştiği
mahallenin çok yakın mıntıkasında
yetişen biri olarak onun nasıl bir
atmosferde yetiştiğini bilmenin
bugün için büyük bir şans
olduğunu o yıllar hiç fark
etmemişiz. “Zira Urfa, eski
hamam, eski tas a canım...” diye
dinler, düşünürken ne kadar da
yanıldığımızı geldiğimiz noktada
acı bir şekilde gözlemlemekteyiz.
Taşradan türlü nedenlerle göç ve
kırsaldaki vatandaşların kentlere
yerleşmesi ile birlikte bugünün
Türkiye'sinde başta İstanbul olmak
üzere birçok şehrin nüfus yapısı,
kültürel dokusu değişti. Bu
durumda şehrin medeniyetine dair
değerlerini temellük edinemeyen
bir ailede doğan kişinin İstanbullu
olamayacağı gibi Şanlıurfalı olması
da söz konusu değildir. Nitekim
hemen her gün İstanbul'un belirli
semtlerinde yaşanan banal
olayların faillerine bakıldığında
yaşadığı şehrin kültür ve
medeniyetiyle bağ kuramamış
kişiler olduğu rahatlıkla görülür. Bu
durum Antalya, Bursa, İzmir,
Şanlıurfa... İçin de geçerli. TV
merkezlerinin İstanbul merkezli
oluşları sair yerlerdeki
nahoşlukların ekrana çok az
yansıması, buralarda vaka-yı
adiyelerin, bayağılıkların olmadığı
anlamına gelmediğini hepimiz
biliyoruz. Bir şehrin solunması
oranın değerleriyle imtizaç (uyma,
kanıksama) etmeyi gerekli kılar. Bu
nesiller boyu bir süreci gerektirdiği
gibi niyetle de alakalı olduğu bir
gerçektir. Son tahlilde nasıl ki
İstanbul'da her doğan kişinin
Bursalı olduğu söylenemeyeceği
gibi Urfa'da doğmuş olmanın da
bu kadim şehirli olduğunu
göstermez. Bu ifadeleri yazmak acı
belki de rahatsızlık verici olmakla
birlikte, maksadının dışında, kasıtlı
biçimde yanlış anlaşılması da o
kadar...
Mehmet Kurtoğlu tarihle iç içe
olarak Urfa'da yetişmiş bir
çocukluk ve ilk gençlik evresi
geçirir. Dolayısıyla şehrin başta
tasavvufî dokusunu Çarhoğlu Cami
mıntıkasında; sinema kültürünü ve
bir izleyici olarak donanımını
Türkmen, Atlas, İnci, Özen
sinemalarında; insan ilişkilerini
Gümrük Hanı'nda; musikisini o
yıllar için Urfa'nın hemen her
yerinde, edebiyatını halen
akademiye de tam anlamıyla
çalışma mahiyetinde
yansıyamamış (bu bağlamda
Mehmet Adil Saraç'ın “Tanıklarıyla
Urfaca Urfalıca...” eserini saygıyla
selamlar, büyük bir eksikliği
giderme yolunda kayda değer
eser/ler olduğunu belirtmek
gerekir) sözlü kültüründen edinir.
Hepsinden önemlisi Mehmet
Kurtoğlu'nun doğduğu, yetiştiği ve
yaşadığı şehrin değerinin çok erken
yaşta farkında olmasıdır.
Donanımsal açıdan çok yönlülüğü
şahsi hususiyetleriyle birlikte
yetiştiği şehirle de ilişkili bir
olgudur. Belki de onunla aynı
kaderi yaşayan Urfalılar benzer
yönlere sahiptirler ancak
Kurtoğlu'nun farkı edinimlerini
benim de içinde olduğum çoğu
Urfalı gibi söze değil yazıya
aktarmasıdır. Tabii ki de bu
aktarıma eşlik eden çok geniş
tecessüsü, yılmak bilmez okuma
tutkusunu ve tüm bunları
sentezleyebilecek bir diyalektiğe
sahip olmasını eklemek
gerekecektir.
Eserleri Işığında Mehmet Kurtoğlu
Eğer bir Şanlıurfa Kitaplığı
oluşturulursa, baş eserler arasında
Mehmet Kurtoğlu'nun yapıtları yer
alacaktır. “Ezelden Urfa” bir şehir
monograsidir. Kentin kimliğinin
inşasını tarihin tuttuğu projektörle
okuyan Mehmet Kurtoğlu'nun
üslubu ve akademik dile mesafesi
bu eserine tarih, sosyoloji ve edebî
kimlik kazandırır. Bu yönüne eşlik
eden söyleşi eseri üslup açısından
özgün ve çekici kılar. Dolayısıyla
eserle tanışan her okur, ki ben de
dâhil, bu kitabı keyie bilgi sahibi
olmanın ne anlama geldiğinin
uygulamasını yapacaktır. Tarihi
kayıtlardan söylencelere değin
kapsamlı bir saha çalışmasının
ürünü olan “Ezelde Urfa” zevkli bir
Urfa okuması! “Urfa Efsaneleri” ve
“Evliya Çelebi'nin izinde İbrahim'in
Nazargahı Urfa'yı da “Ezelden
Urfa”nın parçası, tamamlayıcıları
olarak okumak da mümkündür.
ŞANLIURFA |
65
ŞANLIURFA |
66
Şehir okuması açısından hemen
her Urfalı bir adım öndedir,
yukarıda kısmen değindiğim üzere
şehrini temellük edinmişse bu
alışkanlığa da dönüşür. Mehmet
Kurtoğlu bir şehri fotoğraarken
Urfa'da doğup yetişmenin
olanaklarından yararlanır. Bizce
olan bu imkânlar nelerdir:
a- Şehri dokuyan mistisizmi (Paris,
Viyana, Saint Petersburg gibi kimi
yerlerde bu sanat kutsanarak
mekâna akseder...) görebilme.
“Beş Şehir”i bu idrakle kaleme
alan Ahmet Hamdi Tanpınar'ın
Bursa okuması bu bakımdan
önemlidir ve “Bursa'da Zaman”
şiiri ile mütekabiliyet içindedir.
b- Şehrin insanlarını tanıyabilme.
Örneğin Yahya Kemal'de bu nazari
bir hal alır. Beyatlı bütün bir
Anadolu'yu bu şekilde algılayıp
İstanbul'u, şehir, insan ve hatta
millet ilişkisini bu bağlamda şiirine
taşır. “Atik Valde'den İnen Sokakta”
bu açıdan okunabilir.
c- Mekândan insana, insandan
mekâna sirayet eden psikososyal
dokuyu görebilme.
Mehmet Kurtoğlu'nun kendi
memleketi Urfa başta olmak üzere
şiirlerindeki şehirleri, gezi veya
seyahat türündeki eserlerindeki
kent okumalarının arka planında
bu donanımsal yetkinlik yer alır.
Şair Mehmet Kurtoğlu
Bilinen bir hakikattir: Şair doğulur,
şiir yazılır. Bu gerçekliği ben sık
zikreder ve Hilmi Yavuz'dan
mülhem olarak dile getiririm.
Esasen bu durum bütün sanat
dalları için de geçerli değil midir!
Sanatkâr doğmayan olsa olsa
zanaatkâr olur, o kadar. Bu kutlu
paye de memleketin hemen her
köşesinde bugün için tükendi gibi,
artık eskilerin deyişiyle zevahiri
kurtarma peşinde çoğu usta…
Evet Mehmet Kurtoğlu şair
tıynetiyle doğduğunu şiirlerine
bakarak rahatlıkla söylemek
mümkün. Ancak bizden biri olarak
yazmayı tercih ediyor ve bana
kalırsa istediği zaman yazabilecek
istidada sahip, şiirlerine
bakıldığında böylesi bir izlenim
rahatlıkla edinilmekte. Şair
doğanların bu hususiyeti vardır, zor
ya da az yazmanın nedeni
üzerinde çalışmasıdır ki yukarıda
“şair doğulur, şiir yazılır”la
kastımız bu yazma ameliyesinin
zaman alması ve çok zorlu bir
süreç olmasıdır. Yahya Kemal,
Ahmet Haşim ve Tanpınar bu
familyadan olan, çok zor yazan
şairlerdendir. Mehmet Kurtoğlu
şiirlerinde insanımızı, toplumu ve
diyarımız olan Urfa'yı bir memleket
evladı edası ile yazmakta. Yer yer
yerel ve evrensel göndermelerine
eşlik eden geleneği anımsatan şiir
şekline has yaklaşımı onu özgün
kılan tarafı. Şiir kitaplarını bu
düzlemde okumak mümkün.
“Dilim Türkü Gönlüm Gazel” bu
bağlamda en orijinal kitaplarından
olduğunu belirtmemiz gerekir.
Mehmet Kurtoğlu'nun edebiyat,
sanat ve edebiyatçılar üzerine
kaleme aldığı eserlerin belirgin
özelliği şair bir kalemin elinden
çıkmasıdır. Bundan olsa gerek bu
eserlerinde aforizma yönü baskın
ifade ve şairane yaklaşıma sıklıkla
rastlanılır. Şairlerin bir başka şairi
veya sanat insanını anlattığı
eserlerin ortak yönüdür bu durum.
Sanatkârane bir yaklaşım ve
sezgi... Bunun en bariz
örneklemesi Ahmet Hamdi
Tanpınar'ın hocası, Yahya Kemal
Beyatlı'yı ve sanatını anlattığı
Yahya Kemal adlı eseriyle Mehmet
Kaplan'ın hocası Ahmet Hamdi
Tanpınar'ı ve sanatını incelediği
Tanpınar'ın Şiir Dünyası adlı
eserleridir. İlkinde, Tanpınar'ın
Yahya Kemal'i anlattığında sezgi,
tespit ve artistik anlatım;
diğerinde, Mehmet Kaplan'ınkinde
bilim adamı titizliği ve tespitler,
kanıtsal yaklaşım karşımıza çıkar.
Necip Fazıl Kısakürek üzerine
yazılmış eserler içerisinde en cesur
yaklaşımı Mehmet Kurtoğlu,
“Metaziğin Trajik Şairi Necip
Fazıl” kitabında sergiler. Üstadın
bir hayranı olmasına karşın onu
ikonikleştirmeksizin anlattığı bu
eserinde bir sanatçının gözünde bir
başka sanatçıyı okuruz. Benzer
yaklaşımı Ahmet Hamdi Tanpınar
üzerine kaleme aldığı “Hasret ve
Azap” adlı kitabındaki Tanpınar
okumasında da görürüz. Bu seriye
“Bir Batı Masalı Shakespeare”i de
rahatlıkla dahil edebiliriz.
Mehmet Âkif Ersoy üzerine birden
fazla kitap çalışması millî şairimize
olan ilgisi kadar ötekileştirilen bir
değere verdiği değeri göstermesi
bakımından önemlidir. “Taceddin
Dergâhı'nda İstiklal Şairi Mehmet
Âkif”, “Mehmet Âkif: Şair- Derviş-
Kahraman” ve “Kim Beni Nerden
Bilecek- Âkif Üzerine Konuşmalar”
iki ayrı eseriyle Mehmet Âkif'i
gündemine alan çok az
kalemlerdedir Mehmet Kurtoğlu.
Her iki kitapta farklı açılardan
Mehmet Âkif yorumları,
memleketimizde eksik olan ya da
var olmayan Mehmet Âkif
Enstitüsü'nün yapmadığını yapma
cehdi olarak değerlendirilmelidir.
Hemen her aydın Urfalı gibi
Mehmet Kurtoğlu hikemî şiirin
büyük üstadı Nâbi'yi de ihmal
etmez. Nâbi üzerine “Urfalı Nâbi”,
“Nâbi'nin Kırk Hadis ve Seçme
Gazelleri” ve “Meliküş Şuara Yusuf
Nâbi” adlı iki eserini de burada
zikretmek gerekir. Zannımca bütün
sanatlar gibi şiirin idraki ve zevk
seviyesinde algısı evrensellikten
ziyade lokal ya da yerel, belki de
millîdir. Dolayısıyla Nâbî'nin Urfa
ve Osmanlı coğrafyasındaki yeriyle
İngiliz'ler için Shakespeare farklı
olacaktır. Nâbi her yönüyle Urfa ve
Urfa'ya sirayet eden İslâm ümmeti;
İngiliz sanatçıda Britanya ve
Avrupa'nın insan, cemiyet değerleri
yer alır. Bu bağlamda her iki
medeniyetin önde gelen, bizce
mümtaz bu iki değeri ile ilgili
eserler kaleme alan Mehmet
Kurtoğlu'nun Nâbi ve Shakespeare
okumaları bu şekilde
değerlendirilebilir.
Urfa ve Sinema
Urfa'nın bir sinema platosu olduğu
yönetmenler kadar Mehmet
Kurtoğlu'nun da dile getirdiği
gerçekliktir. “Türk Sinemasında
Urfa” günümüze değin Urfa'nın
Türk sinemasındaki yerini etraıca
ele alan ender bir eserdir. Kültürel,
tarihî ve folklor açıdan Türkiye'nin
belki de en özgün şehirlerinden
olan Urfa'nın beyazperdeye
yansımasında Hüseyin Peyda
kadar sinemadaki yerini esere
dönüştürerek gelecek nesillere
aktarmada Mehmet Kurtoğlu'nun
çabası o denli önemlidir. “Türk
Sinemasında Urfa”da, Urfalının
sinemayla bağı, kentteki
sinemaların kronolojik gelişimi ve
sosyokültürel yansımaları, aktör ve
aktiristlerin Urfa algısı, gözlemleri
birer arşiv değerinde ele alınıp
kaynaklaştırılması önemlidir. Öte
yandan yakın döneme kadar
Urfa'da çekilen lmler ve
belgeseller; Urfalı sinemacılar ve
sanatçıların biyograk ve sanat
hayatalarına dair bilgiler “Türk
Sinemasında Urfa”yı orijinal
kılmaktadır.
Mehmet Kurtoğlu'nun sinema ve
beyaz perde sanatçıları ile ilgili bir
diğer eseri “Yeşilçam'ın
İmgeleri”dir. Sinemaya ilgisini
sadece Urfa'nın yansıdığı sinema
ile sınırlamaz, diğer bir deyimle
mahalli sınırları aşarak ülke
sinemasına dair görüş ve
izlenimlerini aktardığı “Yeşilçam'ın
İmgeleri”inde ilk gençlik yıllarında
tesiri altında kaldığı lm ve sinema
sanatçılarını yetkin bir aydın olarak
yorumlamaya çalışır.
Netice kabilinden açık yüreklilikle
şunu söyleyebilirim: Mehmet
Kurtoğlu başta Urfa olmak üzere
bütün memleketimiz için kültür,
edebiyat, şehir hafızası olarak şans
ve bir değerdir. Bu talih en fazla,
hak ettiği kıymeti halen görememiş
olan Şanlıurfa için olmuştur.
Mehmet Kurtoğlu'suz bir Urfa
geleceğe beki de eksik ve aksak
aktarılacak ya da kalacaktır.
ŞANLIURFA |
67
ŞEHİR
Oyuncak Müzesini
Çok Sevdi
ŞANLIURFA |
68
Karaköprü Belediyesi tarafından bir ilk olarak Şanlıurfa'ya kazandırılan Oyun ve Oyuncak
Müzesi, minik ziyaretçilerini ağırlamaya devam ediyor. Çocuklarıyla birlikte müzeyi gezen
anne ve babalar da geçmişten günümüze renkli bir yolculuğa çıkıyor
araköprü Belediye Başkanı
KMetin Baydilli'nin
talimatları doğrultusunda,
Basın Müzesi ve Müslüm Gürses
Müzesi ile birlikte ilçeye
kazandırılan Oyun ve Oyuncak
Müzesi; ailelerin çocuklarıyla
birlikte ziyaret ettikleri favori
mekanların arasında öne çıkıyor.
Şenevler Mahallesinde bulunan
müzeyi ziyaret eden çocuklar, farklı
dönemlerde üretilen ve müzede
sergilenen oyuncakları incelerken,
çizgi lm karakterleri ile sevimli
hayvanların maketleriyle oynayarak
doyasıya eğleniyorlar.
Okul gezileri ve belirlenen
organizasyonlarla Oyun ve
Oyuncak Müzesini gezen çocuklar,
el yapımı sokak oyuncakları ilgiyle
izlerken, açık alanda sergilenen
hayvan maketleriyle fotoğraf
çektiriyor. Oyuncak müzesinde çok
eğlendiklerini ve daha önce hiç
görmedikleri oyuncaklarla
karşılaştıklarını ifade eden
çocuklar, müzeyi yeniden ziyaret
etmek istediklerini dile getiriyor.
ŞANLIURFA |
69
KÜLTÜR
Çocuklar
Tiyatro Salonlarını doldurdu
Yaz dönemi boyunca; spordan eğitime, müzikten sanat ve kültür etkinliklerine kadar pek çok
farklı alanda çocuk ve gençlere yönelik etkinlikler düzenleyen Karaköprü Belediyesi, sevilen
çizgi lm karakterlerinin yer aldığı tiyatro organizasyonlarıyla çocukları sevindirdi
ŞANLIURFA |
70
ültür ve Sosyal İşler
KMüdürlüğü tarafından
çocuklara yönelik
düzenlenen etkinlikler yoğun ilgi
görmeye devam ediyor. Çocukların
televizyonlarda ilgiyle izlediği çizgi
lm kahramanları, tiyatro
gösterilerinde minik hayranlarıyla
buluşuyor.
Necmettin Cevheri Kültür ve
Gösteri Merkezinde sahnelenen
gösterilerde, Pepee ve Şila
karakterleri Karaköprülü çocuklarla
buluşarak, sevilen şarkılarıyla
çocukları gönüllerince eğlendiriyor.
Çocukların beğeniyle izlediği 'Maşa
ile Koca Ayı' çizgi lminden
uyarlanan çocuk tiyatrosu da,
çocuklarıyla birlikte salonları
dolduran ailelerden büyük ilgi
görüyor. Ücretsiz olarak
sahnelenen gösterilere aileleriyle
birlikte gelen çocuklar doyasıya
eğleniyor.
BAYDİLLİ: BU TÜR
ETKİNLİKLERİ SÜREKLİ HALE
GETİRİYORUZ
Sahnelenen tiyatro gösterisine
katılan ve ailelerle sohbet eden
Karaköprü Belediye Başkanı Metin
Baydilli, çocukların büyük ilgi
gösterdiği kültür ve sanat
organizasyonlarının sayısını
artırdıklarını belirterek, “İnşallah
bu tür etkinliklerimizi sürekli hale
getiriyoruz. Çocuklarımız bu
organizasyonlarla kültürel
aktivitelerle tanışıyorlar. Bu
alışkanlık, ilerde kendi ailelerini
kurduklarında onlar için çok
olumlu bir geri dönüş olacaktır.
Kültür ve Sosyal İşler
Müdürlüğümüz tarafından
düzenlenen etkinliklerimize katılım
gösteren çocuklarımız, oyun öncesi
Toplum Destekli Emniyet
Güçlerimiz tarafından çeşitli
bilgilendirmeler alıyorlar.
Karaköprü Belediyesi olarak bizler
de çeşitli kitaplar hediye ediyoruz.
Ayrıca çocuklarımıza dağıtılan
oyuncaklara sponsor olan Toru
Toys'a teşekkür ediyoruz”
ifadelerine yer verdi.
ŞANLIURFA |
71
ŞEHİR
Seyrantepe'ye
çok yakıştı
Karaköprü'nün en hızlı büyüyen mahallesi olan
Seyrantepe'de yakın dönemde hizmete sunulan Kapalı
Spor Salonu, çocuklar ve gençlerden yoğun ilgi görüyor
ŞANLIURFA |
72
İlçeye kalıcı eserler kazandırma
hedeyle çalışmalarını sürdüren
Karaköprü Belediyesi;
bünyesinde futbol, basketbol,
voleybol ve tekvando kurslarını
barından Seyrantepe Kapalı Spor
Salonunu hizmete açtı. Spor İşleri
Müdürlüğü tarafından açılan
kurslarda, 7-14 yaş arası kız ve
erkek çocuklar eğitim alırken,
kurslara katılım gösteren gençlerin
spora adapte olması ve spor
disiplini kazanması hedeeniyor.
Baydilli: Düzenlenecek
müsabakalarla spor şölenleri
izleyeceğiz
895 metrekare kapalı alan
üzerinde inşa edilen salonun,
ilçeye hayırlı olmasını temenni
eden Karaköprü Belediye Başkanı
Metin Baydilli, “Türkiye'nin en
genç nüfusuna sahip olan
Şanlıurfa'mızda biz de Karaköprü
Belediyesi olarak çocuklarımızı ve
gençlerimizi önemsiyoruz.
Gençlerimizin spor yapmaları için
tesisler yapıp hizmete sunuyoruz.
Son olarak Seyrantepe
Mahallemize, Gençlik ve Spor
Bakanlığımızın destekleri ile çok
güzel bir tesisin açılışını yaptık. Bu
tesisi; Karaköprü'nün hızla
büyüyen, okullar bölgesi olarak
adlandırdığımız genç nüfusu yoğun
olarak barındıran Seyrantepe'de
inşa ettik. Tabi bu
kompleksimizden Batıkent ve
Mehmetçik Mahallelerimizdeki
gençler de faydalanacak. Bu
vesileyle Kapalı Spor Salonunda
okul spor müsabakaları ve spor
kursları faaliyetleri
gerçekleştirilebilecek. Gençlerimiz
bireysel olarak spor yapabilecek.
Burada açılacak kurslar ve
düzenlenecek müsabakalarla spor
şölenleri izleyeceğiz” ifadelerine
yer verdi.
ŞANLIURFA |
73
KÜLTÜR
KARAMEK Kursiyerleri
eserleriyle göz dolduruyor
Hanımları sosyal ve ekonomik hayatta daha görünür kılmak adına çalışmalarını
sürdüren Karaköprü Belediyesi; ilçenin farklı noktalarında açtığı Mesleki Eğitim
Kursları (KARAMEK) ile kursiyerlerin yeteneklerini keşfetmelerini sağlıyor.
ŞANLIURFA |
74
araköprü Belediyesi
Ktarafından; hanımların
sosyal, kültürel ve mesleki
gelişimlerini desteklemek amacıyla
hizmet veren KARAMEK Kursları,
yoğun katılım eşliğinde
faaliyetlerine devam ediyor.
Başkan Metin Baydilli'nin
talimatları doğrultusunda sayıları
artırılan kurslarda eğitimlere
katılan hanımlar ve genç kızlar;
halı dokuma, dikiş-nakış, ahşap
boyama, resim, oyuncak üretimi,
trikotaj, kuaförlük ve el sanatları
gibi birçok dalda kendilerini
yetiştirerek aile ekonomilerine
katkı sağlıyor. Kültür ve Sosyal
İşleri Müdürlüğü bünyesinde
hizmet veren kurslar ile anneler,
Uzman Eğitmenler eşliğinde
meslek öğrenirken; yanlarında
gelen çocukları kreş imkânından
faydalanarak yaşıtlarıyla eğleniyor.
Çevre dostu ahşap oyuncaklar
üretiliyor
KARAMEK bünyesindeki Ahşap
Oyuncak Yapımı kursunda
çocuklar için doğa dostu ahşap
oyuncaklar üreten kursiyerler,
plastik kullanmadan sağlıklı ve
çevre dostu ürünler geliştiriyor.
Karaköprü Belediyesi Necmettin
Cevheri Gösteri ve Kültür
Merkezinde kurulan Oyuncak
Yapımı kursunda çocuklar için
doğa dostu ekolojik ahşap
oyuncaklar ile ahşap hediyelikler
üretiliyor.
Sergilenen ürünler göz dolduruyor
KARAMEK bünyesindeki Resim
Kurslarında usta ressamlara taş
çıkartacak güzellikte tablolar
yapan kursiyerler, el emeği göz
nuru eserlerini sergilemenin
gururunu yaşıyor. Necmettin
Cevheri Kültür ve Gösteri
Merkezinde açılan sergilerde,
kurslara katılan öğrencilerin
birbirinden kıymetli eserleri
sergileniyor.
Sergiyi gezenler hayranlıklarını
dile getiriyor
Kursiyerlerin eserlerinin yer aldığı
sergiyi ziyaret eden Karaköprü
Belediye Başkanı Metin Baydilli,
KARAMEK Kurslarının her geçen
gün büyüyen bir aile olduğunu
belirterek, “Hanımların zamanını
verimli değerlendirmesi için
açtığımız bu kursların neticesi
bizleri gururlandırıyor. Hepsi
birbirinden değerli kurslar ve
buralarda eğitim gören hanımlar
gerçekten çok güzel ürünler ortaya
koyuyorlar. Resim Kursiyerlerimizin
eserleri, usta sanatçıların elinden
çıkmış gibi. Ziyaretçiler
hayranlıklarını dile getiriyorlar.
Ahşap Oyuncak Yapımı Kursunda
kursiyerlerimiz atık ahşap
parçalarından doğa dostu
oyuncaklar ve çeşitli eşyalar
üretiyorlar. Sosyal sorumluluk
faaliyeti de olabilecek bu
kursumuzda doğada zor kaybolan
plastiğin oyuncaklarda
kullanımının azalmasına ve doğa
dostu ahşap oyuncakların
çoğalmasına dikkat çekilmesi
hedeeniyor. Birbirinden güzel
eserler üreten tüm kursiyerlerimize
ve Usta Öğreticilerimize teşekkür
ediyorum” diyerek kültürel ve
sanatsal faaliyetleri desteklemeye
devam edeceklerini vurguladı.
ŞANLIURFA |
75
ŞEHİR
Atakent'e 9 bin metrekarelik
yeni park kazandırıldı
İlçeye yeni yeşil alanlar kazandırmaya devam eden Karaköprü Belediyesi;
Atakent Mahallesinde bünyesinde sosyal donatı alanları barındıran 9 bin
metrekarelik bir parkı daha hizmete sundu
ŞANLIURFA |
76
Şanlıurfa'nın en hızlı büyüyen
ilçesi konumundaki
Karaköprü'de, vatandaşların
yeşil alan ihtiyaçları doğrultusunda
çalışmalarını sürdüren Karaköprü
Belediyesi, Atakent Mahallesine
yeni bir park kazandırdı.
Daha önce mahalleye kazandırılan
sentetik çim sahanın çevresindeki
9 bin metrekarelik alana yapılan
yeni parkın ağaçlandırma,
çimlendirme, oyun ve oturma
grubu işlemleri tamamlandı.
Atakent'te yaşayan vatandaşların
yeşil alan ve yaşam alanı
ihtiyacının önemli bir kısmını
karşılayacak olan parkın içerisinde
yürüyüş yolu, tness grupları, oyun
sahaları ile kamelyalar bulunuyor.
Hedef yemyeşil bir Karaköprü
Yemyeşil bir ilçe hedeyle yeni
yeşil alanlar oluşturmaya devam
ettiklerini belirten Karaköprü
Belediye Başkanı Metin Baydilli,
“Atakent Mahallemiz, her geçen
gün nüfus anlamında büyüyen,
nüfus artışıyla yeni yeşil alan
ihtiyaçları hasıl olan bir bölge.
Buradaki yeşil alan ihtiyacını
karşılamak, insanların rahatlıkla
oturup zaman geçirebilecekleri ve
çocukların güvenli bir şekilde oyun
oynayacakları bir park yapmak
istedik. Mahallemizde yapımına
başladığımız 9 bin metrekarelik
parkımızı kısa bir süre içinde
tamamlayıp vatandaşlarımızın
hizmetine sunduk. Parkımız
Atakent mahallemize ve ilçemize
hayırlı olsun” diye konuştu.
Gel ş m tak p programı le
Geleceğe güvenle...
KÜLTÜR
Hayatlı evlerde hayat vardı
ve hayat güzeldi
Hamdullah KÖZCÜ
Mahir Sanat Tarihçisi
hamdullahkozcu@gmail.com
''Ey iman edenler! Kendi evlerinizden başka evlere, geldiğinizi hissettirip (izin alıp) ev sahiplerine selâm
vermeden girmeyin. Bu davranış sizin için daha hayırlıdır. Düşünüp anlayasınız diye size böyle öğüt veriliyor.''
(Nur-27)
ŞANLIURFA |
78
rfa sivil mimarisinin en
Ugüzel örneklerinden birini
oluşturan hayatlı (avlulu)
taş evler, eski mimari geleneğe
bağlı kalarak, asırlarca süregelen
ve içinde barındırdığı farklı mimari
uygulamalarla birlikte kendine has
bir mimari tarzını oluşturmuştur.
İnsanoğlunun hayatında önemli
yeri olan ev; ziksel bir nesne
Şanlıurfa; mimari dokusunu koruyarak günümüze ulaşmış Anadolu'nun
ender şehirlerinden biridir. Şehrin mimari dokusunun en önemli
bölümünü hayatlı (avlulu) taş evler ve sokaklar oluşturmuştur.
olmanın yanı sıra, içerdiği kültürel
ve manevi değerler sayesinde,
insan ruhunun şekillenmesinde
büyük bir rol oynamıştır. İnsanın
dünya meşgalesi sonrası uğradığı,
içinde huzur ve sükûnet bulduğu
bu yapılar; hane halkının bir arada
bulunup güven içinde kaldığı,
mutlu olup hayatını
anlamlandırdığı, birlik ve
beraberliğin daim olduğu
müstesna mekânlar olmuştur.
İslam dininde insanın yaşadığı ev
kutsal sayılmış ve hane halkı
tarafından izin verilmedikçe oraya
girmenin mümkün olmadığı ifade
edilmiştir. Kulun özel hayatının
geçtiği ev, dinimiz tarafından
kutsal sayılmıştır.
Mahremiyeti önceleyen özel
tasarımlar
Şanlıurfa evlerinin harem ve
selamlık olarak 2 bölümlü inşa
edilmeleri, sokak tarafından
penceresiz yüksek duvarlarla
çevrelenerek dışa kapalı olmaları
İslam'daki aile mahremiyeti gereği
ortaya çıkmıştır. Bu şekilde
dışarıya kapalı olan evlerin birer
“saray”ı andırır ölçüde büyük ve
teşkilatlı yapılmasının nedenini de
birleşik aile düzeninde ve
dolayısıyla ailelerin kalabalık
olmasında aramak gerekir.
Ailedeki erkek çocukların
evlenmeleri halinde ayrı birer ev
tutmayarak baba evlerinde
oturmaları büyük ve teşkilatlı ev
planlarının doğmasına neden
olmuştur. Hayatlı (avlulu)
evlerimizdeki bu mimari
yapılanma, İslam dinine uygun
yaşam biçimine göre şekillenmiş
harem ve selamlık uygulaması
bunun en güzel mimari somut
örneği olarak karşımıza çıkmıştır.
gelenek, sokak kapılarının birer
han kapısını andırır ölçüde büyük
olmasında, mutfakların (tandırlık)
geniş ve 6-7 ocaklı olarak teşkilatlı
yapılmasında da etkili olmuştur
denilebilir.
Mimarinin şekillenmesindeki
etkenler
Urfa evlerinin biçimlenmesinde
iklimin, İslâmi inanışların, birleşik
(kalabalık) aile düzeninin ve ev
kadınına ferah bir ortam yaratma
düşüncesinin etkileri yanında;
sosyal ihtiyaçların da etkisini
görmek mümkündür. Çatı yerine,
düz damın büyük çoğunlukla
sosyal gelenekleri de “hayat”ın
biçimlenmesindeki etkili nedenler
arasında göstermemiz
mümkündür.
Dışarıdan penceresiz yüksek
duvarlarla bir kale gibi sokağa
kapalı olan Urfa Evleri'nin iç
kısımlarındaki ahşap ve taş
süslemenin cami, han, hamam,
medrese gibi anıtsal eserlere
nazaran son derece zengin bir
şekilde karşımıza çıkmasının
nedeni, günlerini evinde oturarak
geçiren kadına, sıkılmayacağı
zevkli bir ortam yaratma düşüncesi
olmalıdır.
Hayatlı evlerin bölümleri
Hayatlı (avlulu) evlerdeki Harem
bölümü; genelde evin sahibelerinin
aile fertlerinin kullandığı ve
selamlığa nazaran daha büyük
tutulduğu kısımlardan müteşekkil
olup, kadın misarlerin de
ağırlandığı mekanı oluşturmuştur.
Harem bölümünün güney
cephesinde yazlık eyvanlar, kuzey
cephesinde de genellikle kışlık
eyvanlar yer alır. Bu eyvanların
etrafında odalar, tandırlık (mutfak),
zerzembe (kiler), odunluk ve
tuvalet gibi mekânlar sıralanır.
Erkek misarlerin ağırlandığı
selamlık bölümü ise; eyvan, köşk
odaları, çardaklar ve hayvanlarının
barınakları olan develik (ahır) ve
tuvalet mekânlarından
oluşmaktadır.
Evlerin büyük ölçekli yapılmasının
diğer bir nedenini de; Hz. İbrahim
(a.s) den geldiği kabul edilen
Urfalıların misar sevme
geleneğinde aramak gerekir. Bu
kullanılmış olması salça, biber,
bulgur, pekmez gibi kışlık
zahirenin kurutulması ihtiyacından
doğmuştur. Bugün inşa edilen
apartmanlarda bile düz dam
geleneğinin devam etmesi aynı
ihtiyacın bir sonucu olarak
karşımıza çıkmaktadır. Ayrıca sıcak
yaz gecelerinde açık havada yatma
ihtiyacı da düz damların
yapılmasını sağlayan nedenler
arasında sayılabilir.
Geniş ve açık “hayat”ın ortaya
çıkmasının nedenini birinci
derecede iklimin sıcak olmasında
aramak gerekir. Ancak; sünnet,
düğün, süpha (düğün yemeği) gibi
Evliya Çelebi'nin gözünden Urfa
Evleri
Evliya Çelebi 1646 ve 1649
yıllarında Urfa'yı ziyaret ettiğinde;
Urfa'da yüzlerce saray gördüğünü
ifade etmiştir. Bu bağlamda
söyleyeceğimiz, Evliya Çelebi'nin
bahsettiği mekânlar her ne kadar
saray olmasa da; saray kadar
güzel inşa edilmiş Urfa Hayatlı
(avlulu) Taş evlerinden başka bir
şey değildi.
Evliya Çelebi Urfa'ya geldiğinde
ahali hakkında; ''Urfa ahalisi son
derece yabancı dostu ve gönül alıcı
kimselerdir. Gündüz gece
misarsiz yemek yemezler. Bahadır
ŞANLIURFA |
79
ŞANLIURFA | Hayatlı evlerde hayat vardı ve hayat güzeldi
80
cesur yiğit erleri vardır. Allah'u
Teâlâ bu şehir halkına gayet bolluk
Halil İbrahim bereketi vermiştir ''
demiştir.
Yapılardaki estetik kaygısı
Urfa hayatlı evlerindeki en güzel
mimari mekânları oluşturan
selamlık ve harem bölümleri, ev
halkı tarafından bütün gün boyunca
serin bir mekân olarak
kullanılan eyvanlar, avlu ortasında
bulunan bahçe veya su havuzları,
en güzel yöresel yemeklerin
yapıldığı o güzelim tandırlıklar
estetik kaygıyla özenle inşa
edilmiştir.
Serin oldukları için kışlık erzakların
saklandığı: kurutmalıkların, yağ,
peynir, turşu ve pekmez küplerinin
konulduğu zerzembeler (zahirelik),
hane halkı için tahsis edilmiştir.
İçinde çok güzel nişlerin açıldığı
odalar, avlu duvarlarında yer alan
bitkisel ve geometrik motier, rozet
ve kabara süslemeleri ile bezenmiş
duvarlar, avlunun bir köşesinde
açılan kuyular, üst katlarda
misarlere tahsis edilmiş köşk
odalar bu estetik kaygıyı ön plana
çıkarır.
Hayvanlar için evin (selamlık) giriş
kısmında yapılmış develik (ahır)
bölümleri ve avluya bakan oda
pencerelerinin üstünde yer alan
kuş takaları (kuş evleri) vs. ile
muhteşem bir mimari özelliğe
sahip hayatlı evlerimiz, sivil
mimarimizin en güzel örneklerini
içinde barındırmıştır.
Işık, hava ve manzaradan en güzel
şekilde istifade edilmesi için
tasarlanmış ve sokağa taşan
cumbalar (çıkmalar) şehrin
sokaklarına ayrı bir estetik
katmıştır.
Şehri çevreleyen tarihi sur
içerisindeki kentsel sit alanında
2863 sayılı yasa kapsamında
Kültür ve Turizm Bakanlığı'nca
“Korunması Gerekli Kültür Varlığı”
olarak tescil edilmiş 1000'e yakın
sayıda tarihi hayatlı ev yer
almaktadır.
Sakinlerinin dilinden Hayatlı Evler
Urfa hayatlı evlerde günlük yaşam
şafak sökmeden kılınan sabah
namazı ile başlar ve ara sıra evin
eyvanında beraber yapılan kahvaltı
sonrasında insanlar hayatın tatlı
koşuşturmacasına kapılıp güne
başlarlardı. Evin beyleri
kahvaltıdan sonra evden çıkar
günlük işlerinin başına geçerlerdi.
Evin sahibeleri de avluda bulunan
kuyulardan su çeker ve hayadın
etrafına konulan su küplerine su
doldururlardı. Ayrıca kuyudan
çekilen su ile hayat (avlu) yıkanır
ve evin temizlik işleri yapılırdı.
Yazın yazlık eyvanlarda kışın ise
kışlık eyvanlarda oturulur yemek
yapma hazırlıkları tamamlanır,
hazırlanan yemekler evin tandırlık
(mutfak) bölümünde bulunan taş
ocaklarda pişirilirdi. O gün evde
misar ağırlanmışsa, misarler için
hazırlanan yemekler, evin tandırlık
(mutfak) ve selamlık arasında
bulunan açık bir takadan (niş veya
dönme dolaplardan) misarlere
ikram edilirdi.
Urfa'nın Hayatlı Taş Evleri
kitabında muhterem Yaşar Duru
hocamızın çok güzel ifadelerle
beyan ettiği gibi; Bizim de bir
evimiz, evlerimiz vardı Urfa'da.
Şükrü Algın'ın mısralarına nakış
nakış nakşettiği gibi… Hayadı
mermer döşeli… Havuzu dört
küpeli… Kapısı hilal nakışlı
değildi belki, ama odaları tonoz
kemerli idi. Kabların üstüne
kurulmuş gelin çardakları, yazlık
eyvanları ve duvarları kesme
daştandı. Bahçesinde katmer
katmer Muhammedi (sav) gülleri,
karagöz çiçeği, rengârenk
karanller ve mor menekşeler
açardı.
Kışlık odasında babamın hayata
merhaba dediği, yazlık odasına
anamın telli duvaklı gelin geldiği,
çardağında ilk çığlığımızı
attığımız, doğup büyüdüğümüz,
bebeklik günlerimizin en ürkek,
çocukluğumuzun haşarı,
delikanlılığımızın erkek ve
gençliğimizin en uçarı günlerini,
aylarını ve yıllarını geçirdiğimiz;
tandırlığında düğün yemeğimizin
pişirildiği, hamamında boy boy
çocuklarımızın yıkandığı ve
hayadında torunlarımızın
oynadığı, sarnıcının buz gibi
suyundan kana kana içtiğimiz,
yazlığında yıldızlarla çelik-çomak
oynadığımız bir hayatlı evimiz
vardı.
Bebek ağıtlarımız, analarımızın
seslendirdiği içli ninnilerimizi,
çocuksu çığlıklarımızı,
oyunlarımızı, türkülerimizi,
romantik gençlik şarkılarımızı ve
melankolik (hüzünlü) sevda
şiirlerimizi can kulağıyla dinleyen;
dertlerimizle hem dert olan,
hastalarımızla, yaşlılarımızla
inleyen, sevinçlerimizle gülen,
düğünlerimizde oynayan;
cenazelerimizin arkasından sessiz
sessiz ağlayan, sıcak, sımsıcak bir
yuvamız; çift kapılı, kapıları çift
çenetli bir çenedi enikli, kapıları
çift çalacaklı bir hayatlı evimiz
vardı Urfa'da…
Avluların ortasında yapılan
bahçelere (çiçeklik) genellikle nar,
narenciye, portakal, kebbat
(bergamot), annep (harnup), arış
(asma ağacı),dut, incir ve limon
ağaçları dikilir ve etrafına da
abetıran (peygamber süpürgesi
veya cennet süpürgesi), reyhan,
gül vs çiçekler ekilirdi. Bahçe
(çiçeklik) aynı zamanda çöpe
atılması günah olan ekmek
kırıntılarının silkelendiği yerdir.
Avlunun çevresindeki oda
duvarlarının dama yakın
kısımlarına dikdörtgen nişler
şeklinde yapılan ve "kuş takası"
diye adlandırılan kuş evlerinde
yaşayan kuşlar, çiçeklikteki bu
ekmek kırıntılarıyla beslenirlerdi.
Urfa'da havaların iyice ısınmasıyla
birlikte, içerde uyumak olanaksız
hale gelirdi. Hayatlı evlerin
damlarına kurulan tahtların
üzerinde geçen güzel yaz
akşamları ve geceleri insana ayrı
bir haz verirdi. Berrak bir
gökyüzünün altında uzanır,
yıldızlar olanca güzellikleriyle
ışıldar ve uzansan tutacakmışsın
kadar yakınımızda olurdu. Kurulan
tahtların üzerinde,
büyüklerimizden dinlediğimiz
gizemli heketler (hikayeler)
sayesinde, bulunduğumuz
zamanın ötesine geçer ve uzaklara
dalar giderdik.
Hayatlı Evlerde Sıra Geceleri
Urfa'da evlerde tertiplenen
toplanma ve eğlenceler sosyal
bağların pekiştirildiği önemli
gelenekler olmuştur. Bu
toplantılarda gündelik hayattan
sanata kadar birçok konuda kir
alışverişinde bulunulmuş ve Urfa
kültürünün birçok öğesi
yaşatılmıştır.
Hayatlı evlerde yapılan
toplantıların başında “sıra geceleri”
gelmektedir. Bu gecelerde arkadaş
grupları haftada bir kez düzenli
olarak ve belirli kurallar
çerçevesinde bir kişinin evinde
toplanırlardı. . Çeşitli ikramların
yapıldığı, musiki ve şiir
okumalarının gerçekleştiği, sosyal,
kültürel ve ekonomik sorunların
konuşulduğu bu gecelerde ihtiyaç
halinde toplanan paralarla fakirlere
yardım edilir ve dostluklar
pekiştirilirdi. Geceye katılanlar
arasında “tolaka” ve “yüzük
ncan” gibi oyunlar da oynanırdı.
Sıraya gelenlere mırra, ardından
çay ikram edilirdi. Sıra gecelerinin
değişmez yemeği ise çiğköftedir.
Çiğköfteden sonra kadayıf, peynirli
helva, şıllık ve katmer, gibi mahalli
tatlılardan herhangi biri ikram
edilirdi.
Urfa'da kış aylarının uzun
ŞANLIURFA | Hayatlı evlerde hayat vardı ve hayat güzeldi
81
ŞANLIURFA | Hayatlı evlerde hayat vardı ve hayat güzeldi
82
gecelerinde tandırlık etrafında
oturup, büyüklerimizin bize
anlattıkları masalları heyecanla
dinlerken, bir yandan da kış için
hazırlanan pestil, badem, çekçek,
karadut, ceviz, kara üzüm, fıstık
gibi yemişleri yer ve tadına doyum
olmaz muhabbetler eşliğinde
zaman geçirilirdi.
Misar ağırlama
Hayatlı evlerimizde misar hiç
eksik olmaz ve misar ağırlama
geleneği Urfalıların en çok önem
verdiği husus olarak göze çarpardı.
Büyüklerimizin misar ağırlarken,
yaşanmış bir öyküyü bura da
bahsetmeden geçemeyeceğim. Bir
aile büyüğümüzden dinlediğim bu
olay şu şekilde cereyan ediyor…
Rahmetli dedem evine gelen
misarleri en güzel şekilde
ağırlardı. Misarlerle yenilen
akşam yemeğinden sonra, çay,
kahve ve mırra ikram edilir ve
yapılan tatlı sohbetlerin akabinde,
misarlerin uyuması için
yüklüklerden indirilen yataklar
serilir ve misarlerimiz kendileri
için hazırlanan odalara geçerlerdi.
Misarlerimiz uyumadan önce,
dedem bütün misarlerini yanına
çağırır ve kimin üzerinde ne kadar
kıymetli eşyası (parası) varsa
çıkartıp kendisine emanet etmesini
isterdi. Bu sırada misarlerimiz
biraz şaşkınlık içinde denileni
yapıp, üstündeki bütün kıymetli
eşyalarını çıkarıp dedeme emanet
ederlerdi. Dedem hangi misarden
ne aldıysa hepsini ayrı ayrı bez
keselere koyar ve babaannemin
sandığına koyduktan sonra sandığı
kilitlerdi. Sabahın erken
saatlerinde misarlerle yapılan
kahvaltı sonrasında kimden ne
kadar kıymetli eşya (para) almışsa,
hepsini sahiplerine geri verirdi.
Tabi çocukluk aklımla ben bu
olaya pek anlam vermezdim. Bir
gün merakımı yenip dedeme
sordum. “Niye böyle bir yola
başvuruyorsun, bunun sebebi
nedir?” diye sorunca dedem:
“Evladım! Gelen misarlerin
başımızın gözümüzün üstünde yeri
var. Fakat bir elin beş parmağı bir
değildir. Gelen misarlerin
arasında kimin iyi niyetli kimin
kötü niyetli olduğunu biz
bilemeyiz. Evimizde herhangi bir
misarimizin kıymetli eşyası
kaybolursa bu sorumluluk bizim
aileye ve bana aittir. Eşyası
kaybolan bir misarimiz, yarın
başka yerde falan kimsenin evinde
misar kalırken eşyam kayboldu
derse bu bizim ailemiz için çok
kötü bir durum olur. Bu gibi
olayların yaşanmaması için
öncesinden tedbirimizi alıyorum
derdi.”
Çoğu defa okuma ve yazması bile
olmayan büyüklerimizin bu
olgunluğu göstermeleri tabii ki
şanlı tarihimizden gelen bilgi ve
birikimden başka bir şey değildi.
Hayat okulunu en zor şartlarda
okumuş ve bu okuldan
olabildiğince birikimle ve
tecrübeyle mezun olmuşlardı.
Büyüklerimiz gösterdiği
hamiyetperverliğin yanında bir o
kadar da gelecek kuşaklara ders
olacak mahiyette davranışlar
sergilemişlerdi. Yahya Kemal'in
ifadesiyle; ''Çok insan anlayamaz
eski musikimizden ve ondan
anlayamayan bir şey anlamaz
bizden”
Yaşanılan bu hadiseyi aile
büyüğümüzden duyduktan sonra;
Fransızların Urfa, Antep ve Maraş'ı
işgal ettikten sonra, Anadolu
insanı için söyledikleri sözler
aklıma geldi. Fransızlar Anadolu
insanı için şunu ifade etmekten
kendilerini alamamışlardı: “Biz
Urfa, Antep ve Maraş'ı işgal
ettikten sonra, bu şehirlerde
yaşayan ve sanki yüksekokul
bitirmiş olgunlukta ve bilgelikte
insanlarla karşılaştık. Sahi bu
insanlar nasıl oluyor da hiçbir
mektebe gitmeden bu kadar bilgili
ve donanımlı olabiliyor. Doğrusu
bu şaşılacak bir şey…”
Kültürümüzün en önemli
unsurlarından biri olan ev, dört
duvar arasına sığdırılacak kadar
küçük bir nesne değildir.
Sevinçlerin, hüzünlerin hep
beraber paylaşıldığı ve en güzel
anıların ölümsüzleştiği küçük bir
dünyaydı hayatlı (avlulu) evlerimiz.
Evin odalarının açıldığı geniş
avlularda neşe kaynağımız olan
çocuklar; Çellik Çubuk, Deleme,
Birdirbir, Ebe Saklama, Köşe
Kapmaca, Çındır Pır, Top vs.
oyunlar oynar ve zaman su gibi
akar geçerdi. İnsanın doğup
büyüdüğü ve çocukluğunu
doyasıya yaşadığı bu evlerde, çok
güzel anılar birikirdi. Hayatlı
evlerde anlayacağınız hayat ve
haya vardı ve hayat güzeldi.
Urfalı Ses Sanatçımız Halil
Altıngöz'ün İfadeleriyle
Rahmetli dedem nenem, eski
komşular, komşuluklar, kocaman
yürekleri sevgi taşan insanlar…
Yaz mevsiminde komşularla
birlikte yapılan sabah kahvaltıları,
hane-i bi minnet kapısı sürekli açık
konuksever insanlar…
Her an teklifsizce “bi başvurum
dedim” diye gelebilen konu,
komşu, sürpriz akraba ziyaretleri…
Balcan, frenk, isot kızartmasının
evlerden sokağa yayılan enfes
kokusu, serin kab odalara kurulan
bez sofralar…
Yusuftutanların (kumru) ötüşü,
hayatta dam duvar sürekli gezinen
kediler…
Tandırlıkta yapılan mis gibi ev
ekmeği onunla birlikte yapılan
katmer…
Gündüz eski sandık radyolardan
yayılan “şimdi Zeki Müren'den
Hicazkâr makamında şarkılar
dinleyeceksiniz” anonsuyla
başlayan şarkılar, türküler, radyo
tiyatroları…
Kuş cıvıltıları ve oyun oynayan
çocukların sesleri ile inleyen
Hayadın dört bir etrafında
yerlerinden memnun (türlü markalı
teneke kutulardan) gülümseyen
bin bir çeşit çiçekler, nar, limon,
dut, incir, kebat, zeytin ağaçları…
İkindide annemin akşam yemeği
yetiştirmek, bizim sokaktaki oyuna
bırakıp akşam ezanı okunmadan
evde olma telaşımız, ayağımıza
şeklini nakşeden cankurtaranımızı
çıkarıp havuzun önündeki
musluktan elimizi yüzümüzü ve ille
ayağımızı yıkayıp sofraya
oturmamız…
Yaz Geceleri damda gök kubbenin
altında yıldızlara bakıp serin
meltemlerin ninnisiyle
uyuyakalmak…
Kış aylarında da bir başka olurdu
hayatlı evlerde hayat...
Özellikle uzun kış gecelerinde
komşular bir araya gelir anneler
teyzeler ellerinde "iş" dedikleri
örgülerini işlerken derin sohbetlere
dalar, biz çocuklar ise hayatta
(avluda) Deleme, Çellik Çubuk,
Ebe Saklama, Birdirbir, Köşe
Kapmaca, Çındır Pır, top velhasıl
türlü oyunlar oynardık...
Arada Analarımız seslenir şıre,
meyve, patpat yemeye içeri
çağırırlardı bizi, ikramları ayakta
yer tekrar hızla oyuna dönerdik
biraz fazla gürültü yapınca da
"gelin nene size heket (hikaye)
aynadacah" diyerek bizi
hayallerimizde canlandırarak
yönetmeni biz olduğumuz
doyulmaz lmlere davet
ederlerdi…
Yenilir içilir sohbetler, oyunlar,
masallar derken gece ilerler ve
komşular birer birer evlerine
giderdi babaların gelme saatinde...
Biz de uyumaya, dingin bir geceye
hazırlanırdık, yataklar bir bir
indirilirdi yüklüklerden, özenle
katlanmış yorganlar döşekler yine
özenle serilir oturma odası kısa
sürede yatak odası düzeni alırdı...
Yağmurlu gecelerde tavanda pıtır
pıtır seslenerek yağan yağmura
eşlik eden ve arada coşan çörten
seslerine, sobada yanan odunların
çıtırtısı ile karanlık odaya yansıyan
alevlerin ışığı da dans ederek
katılırdı...
Mehtaplı gecelerde uzandığımız
yerden hayat (avlu) görünür,
heyattaki kocaman dut ağacının
çıplak dalları arasından kayan
mehtaba bakar dalar giderdik
hülyalara...
Akşam meyve faslından kalan ve
sobaya atılan portakal kabuklarının
odayı saran enfes kokusu en
pahalı oda parfümünden daha hoş
kokardı.
Son zamanlarda, duvara asılı rafta
altında üstünde kaneviçesi olan
National Markalı teybimiz vardı...
Teyp, bant bitince otomatik olarak
kapanırdı o teypten haf bir sesle
odaya yayılan şarkılar türküler yan
yana serilmiş yataklara uzanmış
bizlere ninni olurdu.
Uzaklardan gelen ve bir
gülümseme olarak bize ulaşan
bekçi düdüğünü duyarak sıcacık
yorgana sarılırdık...
Sabahla ilgili ne bir endişe ne bir
sendrom uğramazdı bizim mutlu
hayatlı evlerimize...
Birbirinden güzel günler, samimi
kirlenmemiş insanlar vardı bizim
hayatımızda...
Hayatlı evlerde hayat vardı hayat
güzeldi...
İstifade Edilen Kaynaklar:
-Urfa'nın Hayatlı Taş Evleri, Yaşar
Duru.
-Şanlıurfa Mimari Eserlerine Genel
Bakış,-Yrd. Doç. Cihat Kürkçüoğlu.
ŞANLIURFA | Hayatlı evlerde hayat vardı ve hayat güzeldi
83
ŞEHİR
Eyyübiye'nin makus talihi
modern konutlarla tersine dönüyor
Hızla artan nüfusuna depreme dayanıklı yeni konut alanları arayan Şanlıurfa'da yapılaşma;
Eyyübiye ilçesinin güney batısındaki dağlık araziye döndü. Eyyübiye Belediye Başkanı Mehmet
Kuş'un girişimleri sonucu planlı konut alanı olarak ilan edilen bölgede, Eyyübiye Belediyesi ve
TOKİ'nin yapımına başladığı konut projeleriyle binlerce konut inşa ediliyor
ŞANLIURFA |
84
Balıklıgöl, Urfa Kalesi, Tarihi Şehir
Surları, Geleneksel Urfa Evleri,
çarşılar, hanlar, hamamlar, müzeler
gibi kadim tarihi zenginlikleri
bünyesinde barındıran
Eyyübiye'de; uzun yıllardır devam
eden plansız yapılaşma, yerini
modern konutlara bırakıyor.
Büyükşehir yasası ile merkez ilçe
statüsüne geçen Eyyübiye'de ilk
değişim, Yenice-İkizce-Akçamescit
Mahallelerindeki kentsel dönüşüm
ve gelişim projesi ile başladı.
Eyyübiye Belediye Başkanı
Mehmet Kuş'un özellikle üzerinde
durduğu ve Toplu Konut İdaresi'nce
uygulanan proje ile bölgedeki
yüzlerce ev yıkılarak yerine son
derece modern yapıda 367 konut
ve 35 dükkân inşa edildi. Aynı
bölgede 600 konuttan oluşacak 2.
Etap Kentsel Dönüşüm Çalışmaları
ise devam ediyor.
Başkan Mehmet Kuş'un
girişimleriyle rezerv konut alanı
olarak belirlendi
Şehrin imarda yön değiştirmesi ve
yapılaşmanın tarım dışı alanlara
kaydırılması için elinde plan ve
dosyalarla Ankara'da kapıları
aşındıran Eyyübiye Belediye
Başkanı Mehmet Kuş; Kadıkendi,
Keberli ve Şahinler mahalleleri
arasındaki devasa bölgenin rezerv
konut alanı olarak belirlenmesini
sağlamıştı. Toplamı 360 hektar
olan gelişme alanının yaklaşık 150
hektarı TOKİ konut projeleri için
tahsis edildi ve burada inşaatlar
yükselmeye başladı.
Depreme dayanıklı konut alanları
bir bir yükseliyor
Daha önce Eyyübiye Batıkent'te 1.
Etap 441 konut 5 dükkân, 2.
Etapta 303 konut 7 dükkân ve 3.
Etapta 603 konut 10 dükkân
inşaatlarını başlatan TOKİ,
Şanlıurfa'nın konutta cazibe
merkezi olacak Eyyübiye'de toplam
4 bin 958 konut yapımına da
devam ediyor.
TOKİ'nin 2023 yılı başından
itibaren temelini attığı konutlar ile
6 Şubat depremlerinin ardından
Eyyübiye yeni rezerv konut
alanında hemen yapımına
başlanan toplam 4 bin 458
konutun 409 adedi 4. Etapta,
1421 adedi 5. Etapta, 363'ü 6.
Etapta ve 1418'i 7. Etapta yer
alıyor. Eyyübiye Belediye Başkanı
Mehmet Kuş'un 6 Şubat
depremleri sonrası revize ederek
sismik izolatörlü sisteme çevirdiği
1000 konutluk projede de temel
kazısı devam ediyor.
1 buçuk yılda 6 bin konut
tamamlanmış olacak
Yaklaşık 1,5 yıl sürecek inşaat
çalışmaları sonucu, rezerv konut
alanında ulaşım ve altyapı
hizmetleri tamamen ulaşmış ve
bölgede 6000 konut tamamlanmış
olacak. Kamu eliyle yapılacak
konut projelerine paralel olarak
özel sektörün de inşaat
faaliyetlerinde yönelmesi beklenen
bölge, hem tarım arazilerindeki
yapılaşmanın önüne geçecek hem
de deprem ve sel baskını gibi
doğal afetlere karşı sağlam
zeminde devasa bir yaşam alanına
dönüşecek.
ŞANLIURFA |
85
ŞEHİR
Halkın
YEŞİLLE
buluştuğu alan
“Eyyübiye Millet Bahçesi”
Bölgenin en büyüğü olma özelliği taşıyan ve Eyyübiye Belediye Başkanı Mehmet Kuş'un
girişimleriyle ilçeye kazandırılan 183 dönümlük Millet Bahçesi, şimdiden
vatandaşların vazgeçilmez mekanları arasındaki yerini aldı
ŞANLIURFA |
86
yyübiye'nin değişimi ve
Edönüşümünü simgeleyecek
en önemli projelerden biri
olan Türkiye'nin en büyük üçüncü
Millet Bahçesi, bünyesinde
barındırdığı sosyal donatı
alanlarıyla halkın doğayla
buluştuğu mekanlar arasına
katıldı.
“Bu proje Eyyübiye'ye nefes
aldırdı”
Millet Bahçesini ziyaret ederek
vatandaşlarla bir araya gelen
Eyyübiye Belediye Başkanı
Mehmet Kuş, ilçede hayata
geçirilen projenin Eyyübiye'ye
nefes aldırdığını vurguladı. Millet
Bahçesi Projesinin bundan sonra
hayata geçirilecek diğer büyük
projeler için de bir örnek teşkil
edeceğini aktaran Başkan Mehmet
Kuş, “Eyyübiye'de değişim ve
dönüşüm için ekibimizle birlikte
gece gündüz demeden çalışıyoruz.
183 dönümlük alanıyla bölgemizin
en donanımlı millet bahçesi olan
Eyyübiye Millet Bahçesi, hizmete
sunulmadan önce yaşadığımız
deprem felaketinde Afet Toplanma
Alanı olarak önemli bir rol
üstlendi. Bu felaketin ardından
yeşil alanların ne kadar önemli
olduğunu bir kez daha anladık.
Bizlerden desteğini esirgemeyen
başta Cumhurbaşkanımız Sayın
Recep Tayyip Erdoğan olmak
üzere, Çevre ve Şehircilik
Bakanlığımıza, TOKİ
Başkanlığımıza teşekkür ediyorum”
ifadelerine yer verdi.
“Her mevsim işlevsel bir mekan
olacak”
Spor alanları, bisiklet ve yürüyüş
yolları, yemyeşil peyzajı ve mesire
alanlarıyla kısa zamanda
vatandaşların vazgeçilmez mekanı
haline gelen Millet Bahçesinin, her
mevsim işlevsel olacağını aktaran
Başkan Mehmet Kuş, “15 Mart
tarihinde yaşadığımız sel
felaketinde bir miktar hasar gören
Millet Bahçemizi hızla onararak
vatandaşlarımızın hizmetine tekrar
açtık. Bu mekana sadece Eyyübiye
değil, Şanlıurfa'nın dört bir
yanından kardeşlerimiz geliyor.
Gençlerimiz spor parkurlarında
zaman geçirirken, ailelerimiz de
nezih sosyal donatı alanlarında
güzel vakit geçiriyor. İnşallah
ilerleyen süreçte Millet Bahçemiz,
diktiğimiz ağaçların büyümesiyle
cennetten bir köşe haline gelecek.
Eyyübiye'nin ve Şanlıurfa'nın
simgesel yeşil alanlarından biri
haline gelecek olan Eyyübiye Millet
Bahçesi, millet kütüphanesi,
kıraathane, düğün salonu gibi
kapalı alanlarının hizmete
girmesiyle yaz - kış aktif bir yaşam
alanı olacak” diye konuştu
Bölgenin en donanımlı Millet
Bahçesi
Akçakale yolu üzerindeki Harran
Üniversitesi Ziraat Fakültesi
arazisinde 183 dönümlük alanda
yapımı tamamlanarak hizmete
açılan Eyyübiye Millet Bahçesi;
bünyesindeki mesire alanları,
millet kıraathanesi, düğün salonu,
cami, çocuk oyun alanları, sosyal
donatı alanları, bisiklet parkuru,
yürüyüş yolları ve spor
kompleksleri ile Türkiye'nin en
büyük üçüncü Millet Bahçesi oldu.
Zemininin çok büyük bir bölümü
üzerinde gezilecek şekilde doğal
toprak ve yeşillendirilmiş alan
olarak bırakılan Eyyübiye Millet
Bahçesinde süs havuzları, biyolojik
gölet, ekolojik malzemeden
üretilmiş çocuk oyun alanları gibi
ayrıntılar yer alıyor.
Yoğun gölge oluşturacak şekilde
seçilen ağaçların; koku, renk ve
görsellik unsurları dikkate alınarak
dikildiği Eyyübiye Millet
Bahçesinde 3 bin 850 ağaç, 64
bin çalı türü bitki yetişecek.
ŞANLIURFA |
87
ŞEHİR
1 yılda tamamlanan fabrikada
üretim ve istihdam başladı
Eyyübiye Belediyesi tarafından yaptırılarak, yatırımcıya tahsis edilen fabrika binasında
üretim başladı. Tekstil sektöründe faaliyet gösteren ve şimdiden 210 gence istihdam
olanağı sağlayan fabrikada personel sayısının 300'e çıkarılacağı belirtildi
ŞANLIURFA |
88
Şanlıurfa'nın sosyo-ekonomik
bakımdan en dezavantajlı
ilçesi konumundaki
Eyyübiye'de; üretim ve istihdam
olanaklarını artırmak, yatırımcıları
teşvik etmek amacıyla Eyyübiye
Belediyesi tarafından Organize
Sanayi Bölgesi'nde yapımı
tamamlanan fabrika binası,
Şanlıurfa'da daha önce küçük bir
alanda üretim yapan bir
işletmeciye tahsis edildi.
Personel sayısı giderek artıyor
Fabrika binasının tahsis
edilmesiyle kapasitesini artıran ve
yeni personel istihdamı sağlayan
yatırımcı Bedirhan Kaplan, tek
vardiya halindeki çalışmalarında
ilk etapta 210 kişinin istihdam
edildiğini ve bu sayıyı yakın
zamanda 300 kişiye kadar
çıkaracaklarını belirterek; fabrika
binasının yapılmasında destek ve
katkılarından dolayı Eyyübiye
Belediye Başkanı Mehmet Kuş'a
teşekkür etti. Benzer projelerin
hayata geçirilmesinin önemine
değinen Kaplan, “Bu tarz projeleri
daha çok bekliyoruz. Bu tesisle
birlikte daha geniş bir çalışma
alanına kavuştuk, daha geniş
müşteri kitlesine hitap edebiliyor,
daha fazla sipariş alabiliyoruz.
Burada çalışan kardeşlerimizin
büyük çoğunluğu Eyyübiye'de
ikamet ediyor” diye konuştu.
Başkan Mehmet Kuş: Genç nüfus
için yeni istihdam sahaları şart
İlçedeki istihdam sorununu
çözmeye yönelik çalışmaların
devam ettiğini belirten Başkan
Mehmet Kuş ise, “Yaklaşık 1 yıl
önce temelini attığımız fabrika
binamızı müteşebbis rmaya
teslim ettik. Şanlıurfa; Türkiye'nin
en genç şehirlerinin başında
geliyor. Eyyübiye ilçemiz de
ülkemizin en genç ve dezavantajlı
nüfusunu bünyesinde barındırıyor.
Özellikle genç nüfus için yeni
istihdam sahaları şart. İnşallah
hayata geçirdiğimiz ve
planlamasını yaptığımız projelerle
bu alanda ciddi bir açığı kapatmış
olacağız. Tıpkı 'Sera Kent'
Projesinde olduğu gibi fabrika
projemiz de bizim için büyük bir
önem ve anlam ifade ediyor.
İhtiyaç sahibi kardeşlerimizi
istihdam ederek üretime katıyoruz.
Bir kişinin istihdam edilmesi o
ailenin geleceğini şekillendiriyor.
Bu anlamda biz Eyyübiye
Belediyesi olarak özellikle
gençlerimiz için yeni istihdam
projelerini hayata geçireceğiz.
Önümüzdeki süreçte yeni fabrika
temelleri atmayı planlıyoruz”
diyerek yeni istihdam
yatırımlarının hayırlara vesile
olmasını temenni etti.
ŞANLIURFA |
89
ŞEHİR
Sera Kentte
Ürün çeşidi artıyor
Eyyübiye Belediyesi tarafından hayata geçirilen ve binlerce kadına istihdam sağlaması
beklenen 4 etaplı 'Sera Kent' Projesinde; ürün çeşitlendirme yöntemiyle, üretim
kapasitesi artırılarak ekim-hasat süreci yılın 365 gününe yayılıyor
ŞANLIURFA |
90
eçen yaz ıslah edilmiş yerli
Gtohum Şanlıurfa biberi
üretimine ağırlık verilen ve
beklentilerin çok üzerinde rekolte
elde edilen Eyyübiye Sera Kentte;
yeni seraların kurulması
öncesinde, ürün çeşitliliğini
artırmaya yönelik ıslah edilmiş
yerli tohumlardan domates,
salatalık, kavun, karpuz, patlıcan
ve biber gibi tarım ürünleri
yetiştiriliyor.
Hâlihazırda 30 dönümde devam
eden üretimin etaplar halinde
büyütüleceği Eyyübiye Sera
Kentte, yeni sezon salatalık üretimi
pazarda yerini alırken, Türkiye'de
başta Antalya'da üretilmeye
başlanan ejder meyvesi çelik
yetiştiriciliği denemelerinden de
oldukça başarılı sonuçlar elde
edildi.
Ürünler vatandaşa, maliyet
yatıyla ulaşıyor
Eyyübiye Belediye Başkanı
Mehmet Kuş'un ilçede istihdamı
artırmak için seçim vaatlerinden
biri olan 'Sera Kent' Projesi,
ilçedeki yüzlerce kadına iş imkanı
sunarken, seralarda yetiştirilen
Domates, biber, salatalık gibi
sebzeler maliyet yatıyla
vatandaşa sunuluyor. Seralar
sağladığı istihdam alanıyla ilçeye
büyük katkı sağlarken, gıda
yatlarının anormal bir şekilde
yükseldiği süreçlerde, vatandaşlara
büyük bir kolaylık sağlıyor.
“Katma değeri yüksek ürünlerde
olumlu sonuç aldık”
Şimdiye kadar Şanlıurfa'da ekimi
denenmemiş; Ejder meyvesi,
zambak, nergis, ters lale, sümbül,
çilek gibi katma değeri yüksek
ürünlerin denemelerinin olumlu
sonuç verdiğini dile getiren
Eyyübiye Belediye Başkanı
Mehmet Kuş, “Katma değeri
yüksek bu ürünler, çiftçilerimize
alternatif gelir olacak. Söz
verdiğimiz gibi bu daha başlangıç.
Projemizin devamı hızlı bir şekilde
gelecek. 'Sera Kent' Projesi, gıda
yatlarının anormal ölçülerde
arttığı bir dönemde bizlere önemini
bir kez daha kanıtladı. Yüzlerce
hanım kardeşimiz kademeli olarak
seralarda iş imkanına kavuştu.
Yetiştirdiğimiz ürünlerimizi
mahallelerde stantlar kurarak
vatandaşlarımıza maliyet yatına
satıyoruz. İlerleyen yıllarda bu
projenin Eyyübiye'ye çok değerli bir
sosyoekonomik yansıması olacak”
diyerek projenin istihdam ve
ekonomiye katkısına dikkat çekti.
“Ejder meyvesi ihracatına
başlıyoruz”
Her yıl Eyyübiye'den binlerce
vatandaşın tarım işçisi olarak
başka illere gitmek zorunda
kaldığına dikkat çeken Başkan
Mehmet Kuş, “Artık bu manzaralar
geride kalacak. Proje kapsamında
Şanlıurfa'da hiç denenmemiş
ürünleri deniyoruz. İlk etapta ejder
meyvesi ekimini yaptık ve
delerimiz yetişti. Pazarını da
oluşturduk. Burada
yetiştireceğimiz ejder meyvesini
ihracata başlıyoruz. Çilek, zambak,
nergis, ters lale, sümbül gibi
bitkiler yetiştirerek bölgede
yaygınlaşması için çiftçilerimize
dağıtacağız” diyerek üretimi
çeşitlendirdiklerini belirtti.
SERA KENT PROJESİ
Eyyübiye Belediyesi, GAP Bölge
Kalkınma İdaresi ile Tarım ve
Orman İl Müdürlüğü arasında
imzalanan protokol çerçevesinde
ilçede 3 adet 5 dekarlık, 10 adet
1 dekarlık ve 4 adet 250 metre
karelik sera yaptırılarak buralarda
üretim gerçekleştiriliyor.
Ayrıca 250'şer metrekarelik
seralarda alternatif ürün
yetiştiriciliğine yönelik
demostrasyon çalışmaları da
yapıldı. Proje ile başta dezavantajlı
guruplar olmak üzere istihdam
sağlanması ve elde edilecek gelir
sayesinde yeni projeler
gerçekleştirilmesi amaçlanıyor.
Alanında uzman ziraat
mühendisleri ve iklimlendirme
uzmanlarının istihdam edildiği
Eyyübiye Sera Kent'te yaz-kış
dönemlerini kapsayan üretim ve
hasat süresi, yılın 365 gününü
kapsıyor.
Eyyübiye Sera Kent ile aynı
zamanda Şanlıurfa şehir merkezine
yakın tarım alanlarında, lojistik,
enerji, sulama ve iş gücü
avantajlarından faydalanarak
üretime dahil olmak isteyen
girişimcilerle tecrübe paylaşımı
hedeeniyor.
ŞANLIURFA |
91
ŞEHİR
Gençler için
Tam donanımlı bir merkez daha
Spordan Bilişime, Mesleki Kurslardan Üniversiteye Hazırlığa kadar her alanda ilçe gençliğini
gelecek yolunda destekleyecek olan Süleymanşah Gençlik Merkezi, Eyyübiye Belediyesi
tarafından hizmete açıldı
ŞANLIURFA |
92
ürkiye'nin en genç nüfusuna
Tsahip ilçesi konumundaki
Eyyübiye'de, gençliğe
yönelik yatırımlarını sürdüren
Eyyübiye Belediyesi; bünyesinde
yüzlerce bilgisayar, akıllı tahtalar,
sanal gerçeklik atölyeleri, mesleki
kurslara yönelik ekipmanlar,
kütüphane, spor salonu gibi
ayrıntıları barındıran Süleymanşah
Gençlik Merkezi'ni, hizmete açtı.
Bünyesinde Uzay Gözlemevi de
bulunuyor
Hizmete açılan merkezi ziyaret
eden ve “Gençliğe yatırım,
geleceğe yatırımdır” anlayışıyla
gençliğe yönelik yatırımların
devam edeceğini belirten Eyyübiye
Belediye Başkanı Mehmet Kuş,
“Binlerce öğrencimizin istifade
edeceği bir merkezi daha ilçemize
kazandırmanın mutluluğunu
yaşıyoruz. İçerisinde; kreşten
üniversite hazırlık kurslarına,
kültür sanat atölyelerinden robotik
kodlama ve 3D programlamaya
kadar teknolojik her yeniliğin yer
aldığı Süleymanşah Gençlik
Merkezimizi, evlatlarımızın
hizmetine sunduk. Eyyübiye
Belediyesi, Karacadağ Kalkınma
Ajansı ve Dünya Bankası
işbirliğinde hayata geçirdiğimiz bu
merkezimizde, Uzay Gözlemevi de
yer alıyor. CNC, drone, bilgisayar
kursları, uzay gözlemevi, etüt
salonları, üniversite ve KPSS
eğitim sınıarı gibi ayrıntıların yer
aldığı kapsamlı bir merkeze sahip
olduk. Eyyübiyeli gençlerimiz, her
şeyin en güzeline layık. Onlar için
çalışmaya ve onları sağlam bir
geleceğe hazırlamak için projeler
üretmeye devam edeceğiz”
ifadelerine yer verdi.
ŞANLIURFA |
93
KÜLTÜR
Bir şehrin tarihini yazmak o
şehirde yaşamış-yaşayan bir
kalem erbabının ali vazifesi
olmalıdır. Çocukluk yıllarını
ilkokula kadar köyde; ilkokula
gitmek için de Urfa'nın bir
kazası olan Viranşehir'de
geçiren bir yazar olarak, şehirle
ilk tanışıklığım bu ilçeydi.
Eyyüp AZLAL
Eğitimci - Yazar
Şeh r
üzer ne
b r deneme...
ŞANLIURFA |
94
u veçhile bakıldığında
Bşehir; camisi, okulu,
konağı, hastanesi ve polis
karakolu olan bir yerdi. Çok
sonraları bayramlarda ve tatillerde
Urfa'ya geldiğimde bende minyatür
şehir portresi bir panoramaya
dönüşmüştü.
Gâh akraba ziyaretleri, gâh
tatillerde Urfa'ya gelişlerim
sıklaşmış, böylece şehir
kavramını, daha doğrusu şehir
olgusunun farklı detaylarını daha
iyi kavramıştım. Üniversiteyi
okumak için gittiğim İstanbul'da da
bambaşka bir şehir mozaiği ile
karşılaştım. Romanlarda,
hikâyelerde, belki de masallarda
ve efsanelerde anlatılan mekânları
görüyordum.
Urfa'da iken ilk gördüğüm
mekânlar, Abidiye, Haşimiye,
Eyyübiye, Halilürrahman Gölü ve
Anzılha gölü civarıydı. Bizim ilçe
Viranşehir'de de içinde kazların ve
ördeklerin yüzdüğü bir göl vardı.
Etrafında Allaf Yunus'un konağı
gibi tarihî konaklar da vardı. Ama
her ne hikmetse o zamanın
belediyesi, yol yapım çalışmasında
gölün üstünü toprakla
doldurmuştu. Daha sonra o tarihî
konaklar da sahipsizlikten yıkıldı,
yıktırıldı. Şimdi orada mahalle ismi
“Gölbaşı” olarak anılır ama göle
dair hiç bir eser yok...
Urfa'ya minibüsle geldiğimiz
vakitlerde ilk durağımız Köprübaşı
semtiydi. Orada Viranşehir Garajı
vardı. Bu semt, adını 1939
tarihinde Urfa'da Karakoyun Deresi
üzerinde yapılan ilk betonarme
köprüden alıyordu. Meşhur
türkücümüz İbrahim Tatlıses, o
zamanlar ayağına kundurayı yeni
yeni giymişti.
Bizim gittiğimiz Viranşehir
garajında İbrahim Tatlıses'in
babasına ait küçük bir ciğerci
salonu varmış. Ünlü türkücümüz,
o günleri bir televizyon
programında şöyle anlatmıştı.
“… Urfa'da köy postası vardı
Viranşehir'e kadar. Babam kapıda
ciğerciydi. Benim de sesim güzel
olduğu için bana da yolcu çağırma
görevi verilmişti. Keruk, Mızar
(Karakeçi), Dıhebî, Zıbnî,
Gollî,Veranşahrrr… (Viranşehir
sesini kendine has üslubuyla
çıkarırdı.)”
Tatlıses'in babasının yanında
ciğercilik yaptığı zamanlar benim
Urfa'ya ayak basmamızdan 10-15
önceydi. Bunu nerden
öğreniyorum. Viranşehirli
yaşlılardan… 90'lı yıllarda
köylülerin de binek arabaları
çoğalınca artık köy postası köye
gitmezdi. Viranşehir-Urfa arasında
transit yolcu taşırdı.
Köprübaşında şehir içi minibüslere
biner, Dergâh dediğimiz yere yani
Halilürrahman ve Anzılha
(Aynızeliha) Gölünün olduğu yere
varırdık. Burada Peygamberlerin
atası Hz. İbrahim Makamı ve
büyük âlim Bediüzzaman Said-i
Nursî'nin ilk defnedildiği yeri
ziyaret ederdik.
Göl kenarındaki Rızvaniye
(Rıdvaniye) medresesi o zamanlar
hocalar ve öğrencileri ile dolup
taşmakta idi. Özellikle medrese
öğrencileri, burayı ziyaret eden
ziyaretçilere gölün tarihini
anlatırdı. Hz. İbrahim'in Nemrud
adlı zalim bir kralla mücadele
ettiğini ve bundan dolayı Hz.
İbrahim'in ateşe atıldığını
anlatıyorlardı.
Bugünkü okumalarımızla o
zamanlar anlatılan Hz. İbrahim
Peygamberin hayatı ve
mücadelesine birçok efsanenin
eklendiğini teşhis ettik. Urfa gibi
kadim şehirlerin hikâyelerinin
yaslandıkları ulu şahıslar, kişiler
vardır. Bunlar bazen Peygamber,
bazen Evliya olabilir. Urfa, bu
yönüyle zengin bir şehirdir. Yani
efsanesi, hikâyesi ve herkesin
dilinde menkıbesi-menkıbeleri olan
bir şehirdir.
Halilürrahman Gölü ve Anzılha
Gölü kenarında gezinirken başınızı
kaleye doğru çevirdiğinizde 2
büyük sütun görürsünüz. Bu
sütunlar, tarihin gizemli
sayfalarından sıyrılıp Hz.
İbrahim'in mancınıklardan ateşe
atıldığı mekânı bize hatırlatır. Hele
ki göl kenarında bu manzarayı
seyre dalan ziyaretçilerin gördüğü
başka bir şey daha vardır. Göl
kenarındaki ziyaretçileri görüp
sudan fırlayan balıklar.
Bu balıklar inanışa göre Hz.
İbrahim'i yakmayan odunların
balıklara dönüştüğü mucizesini
bize hatırlatır. Urfa, bütün bu
öğelerle daha bir romantikleşen
şehir mekân ilişkisini sunar
ziyaretçilere.
Göl kenarındaki Rızvaniye
Medresesi, biraz ileride Hz.
İbrahim'in doğduğu mağara sanki
orta çağda kalmış gibi… Gecenin
sessiz vakitlerinde gerek şehrin
ışıkları ve gökteki yıldızlar, bazen
de ay vakitlerinde Halilürrahman
gölünde eşsiz yakamozlar oluşur.
Görenleri hayran bırakan bu
yakamozlara yakınlardaki
konaklarda-konukevlerinde Urfa
Sıra geceleri tertibiyle çalınan Urfa
Divanı müziği, okunan gazeller,
hoyratlar, türküler ve harika
mimarî mekânlar bizi orta çağa
götürüyordu.
ŞANLIURFA |
95
Turist Rehberleri ve Rehber Adayları
TUREB Uygulama Gezisinde
Buluştu
Turist Rehberleri Birliği (TUREB) tarafından Güneydoğu Anadolu Bölgesine
yönelik gerçekleştirilen ve GAP Bölge Kalkınma İdaresi tarafından desteklenen
gezi programına; bölgede faaliyet gösteren Turist Rehberleri ile Rehber adayları
yoğun ilgi gösterdi
ŞANLIURFA |
96
Güneydoğu Anadolu Bölgesindeki
şehirlerin tur ve gezi programlarına
eklenmesi, bölgede Turist
Rehberliği yapmak isteyen
adayların kendilerini teknik
anlamda geliştirmesi amacıyla
TUREB tarafından düzenlenen tur
programı büyük ilgi gördü.
Uygulama gezisiyle ilgili
değerlendirmelerde bulunan
Şanlıurfa Bölgesel Turist Rehberleri
Odası (ŞURO) Başkanı Dr. Merve
Ouoğlu; Adıyaman, Batman,
Diyarbakır, Gaziantep, Kilis,
Mardin, Siirt, Şanlıurfa ve Şırnak'ın
zengin kültürel mirasını turizme
kazandırmak ve Bölgesel
kalkınmayı sağlamak amacıyla
başlatılan çalışmaların önemini
vurguladı.
Ouoğlu: Rehber Adaylarımızın
donanımlı bir şekilde yetişmesi
önemli
Bölgenin hakkıyla tanıtılabilmesi
için Turist Rehberlerinin kendilerini
yetiştirmesi gerektiğini vurgulayan
Ouoğlu, “Bölgemizin en iyi
şekilde tanıtılmasında yadsınamaz
öneme sahip olan turist
rehberlerinin eğitiminde, bölgeye
hakim Uzmanlık Sertikasına
sahip Rehber Eğitmenlerimiz
öncülük ediyor. Yeni Rehber
Adaylarımızın programa olan ilgisi
bizleri sevindiriyor. GAP Bölge
Kalkınma İdaresi Dış İlişkiler
Turizm ve Tanıtım Koordinatörlüğü
ile birlikte çalışıyoruz. Bizlere
sağladıkları desteklerden ötürü
kendilerine teşekkür ediyoruz”
ifadelerine yer verdi
Turizm İşletmecilerinden
İstişare Toplantısı
Şanlıurfa'da faaliyet gösteren Otel, Konukevi, Butik Otel gibi turizm işletmelerin
temsilcileri ile turizm paydaşları bir araya gelerek; sektörün sorunları ve çözüm
önerileri üzerine istişarelerde bulundu
sil Otel'de düzenlenen
Aistişare toplantısına; İl
Kültür ve Turizm Müdürü
Aydın Aslan, Türkiye Otel
Yöneticileri Derneği Güneydoğu
Anadolu Bölge Temsilcisi Mehmet
Alataş, Şanlıurfa Turizm
Profesyonelleri Dernek Başkan
Yardımcısı Rahime Yaşar, Şanlıurfa
Turizmi Geliştirme Dernek Başkanı
Cihat Gürüz, TÜRSAB GAP Bölge
Temsil Kurulu Başkan Yardımcısı
Ali Canbek, STK Temsilcileri,
Seyahat Acentaları, Otel, Butik
Otel ve Konukevi İşletmecileri
katıldı.
Toplantının açılış konuşmasını
gerçekleştiren İl Kültür ve Turizm
Müdürü Aydın Aslan, Şanlıurfa'nın
Bölge ve Türkiye turizminde
önemli bir yere sahip olduğunu
belirterek, “Şanlıurfa olarak kendi
alanında güçlü işletmelere
ihtiyacımız var. Gelen misarlere
ne kadar kaliteli hizmet sunarsak
Şanlıurfa'ya gelecek misar sayısı
o kadar artacak ve Şanlıurfa
turizmden hak ettiği payı daha çok
alacaktır. Şanlıurfa İl Kültür ve
Turizm Müdürlüğü olarak
işletmelerimizin her zaman
yanınızdayız ve yanlarında olmaya
devam edeceğiz” ifadelerine yer
verdi.
Yapılan konuşmaların ardından söz
alan İşletmeciler, sektörün
sorunları ve çözüm önerileriyle
ilgili değerlendirmede bulunurken,
toplantıya ev sahipliği yapan Asil
Otel Yönetim Kurulu Başkanı
Müslüm Akkay, “Kıymetli sektör
temsilcilerimiz ve değerli
arkadaşlarımızla ikinci kez
toplanmanın mutluluğunu
yaşıyoruz. Turizm bütün bileşenleri
ile büyük bir sektör. Sektörümüzün
sorunlarını, sektörün tüm
paydaşlarıyla bir araya gelerek
masaya yatırmaktan, birbirimizle
tanışmaktan büyük mutluluk
duyduk. Bu tür toplantılar mevcut
sorunların çözümünde daha hızlı
yol almamızı sağlayacaktır” diye
konuştu.
ŞANLIURFA |
97
KÜLTÜR
İSTANBUL RESİMLERİYLE ÜNLÜ
URFALI BİR RESSAM:
ABDURRAHMAN AKSOY ve URFA ANILARI…
Yusuf KÜRKÇÜOĞLU
Araştırmacı - Yazar
ŞANLIURFA |
98
Abdurrahman Aksoy; İstanbul'un tarihi kimliği ve
gündelik hayatı karşısında duyduğu heyecanı
özellikle de tarihi dokusunu, güzelliklerini, eski
evlerini, Boğaziçi kıyısındaki yalılarını elli yıldır
yağlıboya tablolarına yansıtarak sanat severlerin
beğenisine sunan BİR İstanbul ressamı. Gün
geçtikçe tükenmekte olan İstanbul'un güzelliklerini
kaybolmadan resmetmek için zamana karşı yarışan
85 yaşındaki sanatçı ile İstanbul Kartal'daki evinde
bir söyleşi gerçekleştirdik.
Aksoy ailesinden Abdurrahman Efendi'nin
(Vefatı:1878), oğlu Ali Efendi'nin (Vefatı 1900),
diğer oğlu Şıh Müslüm Efendi'nin (Doğumu 1859-
Vefatı 1937) ve Ali Efendi'nin oğlu Hacı
Abdurrahman Efendi'nin (Doğumu: 1882- Vefatı
1953) Urfa müftülüğü yapmış olması ailenin
“Müftüzadeler” olarak anılagelmesine neden
olmuştur.
Abdurrahman Aksoy; Müftüzadelerden Dede
Osman Efendi'nin eşi Fatma hanımdan olan
(Göncü) biri kız, biri erkek iki çocuğunun ilki olarak
26 Nisan 1938 tarihinde Urfa'da doğmuş. Halide
Hanım Pendik Lisesi öğretmeni iken 28 yaşında
böbrek rahatsızlığından vefat etmiş. Babası Dede
Osman Efendi Birinci Dünya Savaşı'nda Almanya,
Avusturya, Macaristan ve Osmanlı İmparatorluğu
birliklerince Galiçya'da 1916-1917 yıllarında
Ruslara karşı yapılan çetin muharebelerde başına
isabet eden şarapnel parçasıyla gazi olmuş, küçük
kardeşi de Çanakkale savaşlarında şehit düşmüş.
Urfa'ya döndüğünde ise işlerini toparlayamamış ve
tüm mal varlığını kaybetmiş.
Abdurrahman Aksoy ev hanımı Hatice Hanım ile
evlenmiş ve bu evliliğinden Can (43) ve Canan (40)
adlarında iki çocukları olmuş. NATO'da çalışan
Can'ın Umut ve Uluç adlarında ikiz çocukları var.
Resim öğretmeni olan kızı Canan ise Marmara
Üniversitesi Güzel Sanatlar Fakültesi'nden mezun
olmuş. Okan Üniversitesi'nde doktorasını
tamamlamış. Halen İstanbul'da özel bir kolejde
müdür yardımcısı olarak görev yapıyor. Canan'ın
Uygar ismindeki altı yaşındaki oğlu dedesi ve
annesi gibi ressam olma yolunda ve şimdiden resim
çalışmalarına başlamış. Dedesi Abdurrahman
Aksoy'un geçtiğimiz aylarda açtığı bir resim
sergisinde kendi resimlerini de sergilemiş ve
böylece ilk sergisini açmış.
İlk, Orta ve Liseyi Urfa'da
Okudu…
Abdurrahman Aksoy'un
çocukluğunun ve gençlik yıllarının
geçtiği evleri Balıklıgöl'ün hemen
kuzeyinde Urfa'nın en uzun
tetirbesi olan Molla Ali
Tetirbesi'nde imiş. Bundan dolayı
Aksoy, günün büyük bölümünü
Balıklıgöl'de geçirirmiş çocukken.
Aksoy o yılları şöyle anlatıyor:
“Sokağın sol tarafı baştanbaşa,
Balıklıgöl'e bitişik bahçe ile
çevrelenmişti. Biz çocuklar, bu
güzelim sokakta bilye, topaç oynar,
oyuncak tabanca patlatır, komşu
annelerin isyanlarına, tehditlerine,
hatta oklava ile kovalamalarına
maruz kaldıktan sonra bahçe
duvarına tırmanmaya başlardık.
Sırt sırta duvara tırmanıp, dut
ağacının dallarına tutunup
bahçeye atlardık. Bahçe meyve
ağaçlarıyla kaplıydı ve bunlar
Balıklıgöl'e uzanırlardı. Balıklar
ağaç gölgelerinde birikir, dökülen
meyveleri kapışarak iştahla
yerlerdi. Balıklar biz çocukları
görünce adeta bayram eder, o
kırmızı dudaklı ağızlarını havaya
açar, dut, erik atmamızı beklerdi.
Ürkütücü çehreli, koca sopalı
bekçi Balıklıgöl'ün karşı kıyısında
oturur, bize oradan tehditler
savururdu.
Hatırlarım, bir gün bekçinin
tuzağına düşmüştük: Göle uzanan
ağaçtaydık. Aşağıdan “İşte
yakaladım” gürlemesiyle gelen ses
yüzme bilen bilmeyen biz tüm
çocuklar kendimizi gölde bulduk.
O korku ve heyecanla suda
çırpınıyorduk ki Allah'tan karşı
kıyıdaki camiden çıkan abiler,
amcalar bizleri boğulmaktan
kurtarıp bekçiyi hayli
haşlamışlardı. Doğrusu biz
çocuklar da hayli afacan şeylerdik
ve bekçiye korkunç bir tuzak
hazırlamakta gecikmedik: Bahçe
kapısı kocaman büyük, tahta bir
kapı idi. Taşlamaya başladık.
Bekçi deli gibi kapıyı açıp bizi
kovalamaya başladı. Duvarda yuva
yapmış olan eşek arısının yuvasına
toprak atınca, tüm eşek arıları, bizi
kovalamaktaki bekçiye saldırdılar.
Zavallı adam birkaç hafta komalık
oldu, bahçe de bize kaldı.”
Aksoy sözlerine şöyle devam
ediyor: “Akşam olup, el etek
çekilip karanlık basınca sokaklarda
tek tük kırmızı sokak lambaları
yanar, derin bir sessizlik Balıklıgöl
civarına çökerdi. Gölün baş
tarafındaki bekçi kulübesinden
bekçinin düdük sesi duyulduğunda
inanılmaz bir huzur, güven ve
mutluluk etrafa yayılırdı. Aynzeliha
Parkı'nın “saz” tabir edilen ve kale
ŞANLIURFA |
99
ŞANLIURFA | İstanbul resimleriyle ünlü Urfalı bir ressam: Abdurrahman Aksoy ve Urfa anıları
100
tarafına yaslanmış sahnesinden
her akşam canlı Türk Sanat
Müziği, şarkıcılar eşliğinde icra
edilirdi. Çocukluğumda ağaçlar
arasından akşama doğru fasıl
heyetini, şık kostümlü sanatçıları
izlemekten hoşlanırdım.”
İlkokulu Cumhuriyet İlkokulu'nda,
ortaokulu ve liseyi de Urfa
Lisesi'nde okuyan Abdurrahman
Aksoy o dönemde ortaokul ve
lisenin aynı binada olduğunu
anlatıyor.
Resim sanatına olan tutkusu liseyi
bitirince Gazi Eğitim Enstitüsü'nün
(Bugünkü Gazi Üniversitesi) resim
bölümü sınavlarına girmesine
vesile olmuş. Sınavda yüksek puan
alan Aksoy, ailesinin geçimini
sağlamak zorunda olduğu için
okula kaydını yaptıramamış.
Dışarıdan Gaziantep Öğretmen
Okulu sınavlarına girerek ilkokul
öğretmeni olmuş. Üç yıl kadar Şair
Nabi İlkokulu'nda öğretmenlik ve
Mithat Paşa İlkokulu'nda Müdürlük
görevinde bulunmuş.
Daha sonra Diyarbakır Eğitim
Enstitüsü'nün sınavlarına girerek
edebiyat öğretmenliği bölümünden
mezun olmuş 1964 yılında. Aksoy,
Diyarbakır Eğitim Enstitüsü
öğretmenlerinden Mehmet Salih
Önen'i (Doğum: 1931- Vefat:
2015) ise unutamadığını, dünyada
bir eşi daha olmadığını düşündüğü
bu öğretmenini halen yad ediyor.
Urfa Lisesi'nin Ortaokul kısmında
edebiyat derslerine girmeye
başlayan Abdurrahman Aksoy
resim yeteneği nedeniyle
Ortaokul'da resim dersleri de
vermeye başlamış. O dönemde
okuldaki Hikmet isimli Sivaslı bir
öğretmen ile olan arkadaşlığını
anlatıyor. Ragıp Göncü'nün okul
müdürü olduğu dönemde; Tarih
dersine Feridun Hamevioğlu, Tarım
dersine ise Mahmut Uğurlu
giriyormuş.
Resme Olan Merakı
Abdurrahman Aksoy'un resme olan
merakı İlkokul öncesi yaşlarında
başlamış. Ailede resim yapan
yokmuş. Babası Dede Osman
Sarayönü'ndeki kırtasiyeci bir
arkadaşının dükkânından oğlu
Abdurrahman'a renkli boya
kalemleri getirirmiş. Abdurrahman
o yıllarda henüz iki üç
yaşlarındaymış. O zamanlar pahalı
olduğu için bu kalemleri almak
zormuş. Babasının getirdiği renkli
kalemlerle oynayan ve onlarla
resimler yapmaya başlayan
Aksoy'un resme olan merakı
İlkokula başladığında da
öğretmenlerinin dikkatini çekmiş
ve öğretmenleri babasına “Senin
oğlun ressam olacak” demişler.
Aksoy, ortaokula giderken kömür
kalemi ile yelkenli deniz tabloları
yapmaya başlamış. O yıllarda
Türkmen Sineması'na yabancı
lmler gelirmiş. Oyuncu Errol
Flynn'ın 30'lu 40'lı yıllarda
çekilmiş Korsan lmlerini izlemeye
giden Aksoy, lmdeki sahnelerden
çok etkilenmiş. Filmde gördüğü
korsan gemilerinin, yelkenlilerin ve
Errol Flynn'ın kılıçlı resimlerini
yapmaya başlamış. Yaptığı bu
resimleri Sarayönü'nde kitapçı
dükkânı olan rahmetli Hulusi
Kılıçarslan'a (Hulusi Kitapevi)
götüren Aksoy, Hulusi Amca'nın
resimleri kitapevinin camlarına
yapıştırıp sattığını söylüyor.
Ortaokul'da iken okulun duvar
gazetesine kömür kalemle çizdiği
“Ergenekon” resmi hocaları
tarafından büyük ilgi görmüş.
Ailesinin ekonomik durumu iyi
olmadığı için spor kıyafetleri
giyemediğini, beyaz spor
ayakkabısı yerine annesinin beyaz
bezden patik diktiğini okul
dışındaki bir alanda yapılan Beden
Eğitimi dersine giderken ve
dönerken patiğine batan
dikenlerden duyduğu rahatsızlığı
gözleri dalarak anlatıyor.
İlk Kazanç…
Beden Eğitimi derslerinde çektiği
sıkıntı resim derslerindeki başarısı
ve hocalarının takdiri kendisine
moral oluyordu. Çalıştığı resimleri
Sarayönü'nde Hulusi Kitabevi'ne
götürüyor, Kitabevi sahibi şair
Hulusi Kılıçaslan bu resimleri
satılık olarak vitrin camına
asıyordu. Resimlerinin satılıp
satılmadığını sormaktan çekinen
ve bir şey uydurup kitabevinden
içeri giren Aksoy'a, Hulusi amca;
“O Abdurrahman hoş geldin bak
resimlerin satıldı” diyerek ücretini
veriyordu.
1950 seçimlerinden sonra
babasının belediyedeki işine son
verilmesi sonucu Aksoy genç yaşta
evi geçindirme yükünü de
üstlenmişti. Hulusi amcanın sattığı
resimlerinden gelen para Aksoy'a
adeta ilaç gibi gelirmiş. Hulusi
amcanın dükkânının önünden
geçerken resminin satılmadığını
gördüğünde ise çok üzülürmüş. Bu
işi birkaç yıl yapmış Abdurrahman
Aksoy. Belki onlarca karakalem
yelkenli yapıp satmış. Yetmiş yıl
önce yaptığı bu resimler nerede
kim bilir.
İlk Resim Siparişini Alıyor…
Bir gün bir adam Aksoy'a gelerek;
“Sen çok iyi resim yapıyormuşsun.
Ben sana bir sipariş vereyim.
İstanbul Surlarında Bizanslılar
tarafından esir edilen bir Osmanlı
askeri var. Hapse konulmuş.
Osmanlı Padişahı Beyazıt,
şahlanmış atın üstünde surların
önünde 'Doğan seni kurtaracağım'
diyor. Bu sahneyi çizebilir misin?”
diyerek bir teklifte bulunmuş.
Aksoy da hiç düşünmeden
“çizerim” demiş. Demiş ama
elinde hiçbir görsel materyal
yokmuş. Surlar nasıl çizilir
bilmiyormuş. Araştırmalarından
sonra surlar hakkında bilgi edinmiş
ve resmi tamamlamış. Sipariş
veren kişiye götürmüş. Çok
beğenmiş adam resmi. Siparişi
alırken para bile konuşmamış
Aksoy. Siparişi veren kişinin
resmin ücretini soracağını ve
parasını vereceğini beklerken,
adam cebinden bir kâğıt parçası
çıkarmış ve Abdurrahman Aksoy'a
uzatarak; “Ben de çok da güzel
şiirler yazarım, sana bu şiirimi
yaptığın resim karşılığında hediye
edeyim” demiş. Aksoy bu söz
üzerine donmuş kalmış. Yaptığı
eser karşılığında bir ücret almayı
beklerken şiirin yazıldığı kâğıdı alıp
oradan uzaklaşmış. Okulun önüne
giderek ağlamaya başlamış. Bu
duruma çok üzülmüş. Çünkü
alacağı para ile kendisine spor
ayakkabı alacağını hayal
ediyormuş. Üzüntüsünden şiirin
yazılı olduğu kâğıdı yırtıp atmış.
Kendisi ağladığı sırada bayan
müzik öğretmeni gelmiş ve neden
ağladığını ısrarla sormuş. Aksoy
olayı anlatmış. Hocası; “Üzülme,
hadi gel, ben sana spor kıyafeti ve
ayakkabı alacağım” demiş. Ancak
Aksoy müzik öğretmeninin bu
teklini kabul etmemiş. Müzik
öğretmeni de konuyu beden
eğitimi hocasına aksettirmiş.
Derken tüm öğretmenler durumu
öğrenmiş ve Aksoy'a kıyafet ve
spor ayakkabı almışlar. Aksoy
henüz yayınlanmayan “Cennete
Yağan Karlar” romanında bu
anılarına yer vermiş. Bu roman
çalışması ile bir yarışmaya katılıp
mansiyon ödülü de almış.
Urfa'da İlk Resim Atölyesini
Açıyor…
Resim çalışmalarını zaman zaman
Halepli'nin üst tarafındaki bağların
taş duvarlarına tırmanarak sağda
Urfa Kalesi'ni, eteklerinde tüm
ihtişamıyla uzayan Aynzeliha
Parkı'nı, Balıklıgöl'ü, yaşadığı
mahalleyi ve dutluğu tablolarına
yansıtırmış. Çocukluğunda çevrede
oturan kadınların cumartesi günleri
bu dutluğa pikniğe gelip, çiğköfte
yoğurup, yemekler pişirip
eğlendiklerini tatlı bir anı olarak
unutamadığını söylüyor.
İlkokul öğretmeni olduktan sonra
1960'lı yıllarda Asfaltyol'da İnci
Sineması'nın yanındaki bir garajın
giriş tarafında tabelacı dükkânı
(atölye) açan Abdurrahman Aksoy
burada hem tabela yazmış hem de
yağlıboya tablolar çalışmış.
Atölyesinde çalıştığı yağlıboya
resimleri İstanbul'a satılmak üzere
gönderirmiş. Urfa'da portre
çalışmaları ve Urfa'nın tarihi
yerlerini konu alan resimler
çalışmış. O yıllarda il dışından
ressamların gelip Şair Nabi
İlkokulu'nun salonunda sergiler
açtığını, Urfa Belediyesi'nin sergi
açan ressamların eserlerini satın
aldığını anlatıyor.
Fuat Kürkçüoğlu da o yıllarda bir
süreliğine yanında çırak olarak
çalışmış. Aksoy, Fuat Kürkçüoğlu
ile ilgili şunları söylüyor: “Resme
meraklı idi daha o yıllarda.
Kendisinin yağlıboya tablolar
yaptığını biliyorum, eserlerini de
görmüştüm. Güzel çalışmaları var.
Romanları da var. Çapıt Top isimli
romanını bana imzalayıp
göndermişti ve okumuştum.”
ŞANLIURFA | İstanbul resimleriyle ünlü Urfalı bir ressam: Abdurrahman Aksoy ve Urfa anıları
101
ŞANLIURFA | İstanbul resimleriyle ünlü Urfalı bir ressam: Abdurrahman Aksoy ve Urfa anıları
102
Ressam Nihat Kürkçüoğlu ile Olan
Dostluğu
Abdurrahman Aksoy Urfa'da resim
çalışmaları yapan öğretmen Nihat
Kürkçüoğlu ile tanışmış. Bir abi
kardeş dostlukları oluşmuş.
Kürkçüoğlu'ndan sekiz yaş büyük
olan Aksoy, Urfa'da resim sergileri
açtığında Nihat Kürkçüoğlu'nun bu
sergilere geldiğini söylüyor. Daha
önceleri ise ortaokul yıllarında
öğrenci iken de tanırmış
Kürkçüoğlu'nu. Aksoy'un dayısının
oğlu Mustafa Azmi Göncü ile yakın
arkadaş imiş Nihat Kürkçüoğlu. Şu
anda Nihat Kürkçüoğlu ile ayda bir
telefonla görüşüyorlar. Aksoy,
Nihat Kürkçüoğlu'nu Urfa'ya resim
sevgisini aşılayan önemli bir isim
olarak görüyor ve Urfalıların
Kürkçüoğlu'nun kıymetini
bilmelerini istiyor. Aksoy,
Kürkçüoğlu'nun Urfa'daki atölyesini
ziyareti sırasında bir çiçek resmi
yaptığını da hatırlıyor. Urfa'da
kendisiyle beraber aynı dönemde
resim yapan ressam Merhum
Yaşar Yayla arkadaşını da
anmadan geçemiyor. 'Hem Yaşar
Yayla hem de Nihat Kürkçüoğlu
ünlü birer ressam oldular' diyor.
Aksoy, Yaşar Yayla'nın yaptığı
resimleri Berber dükkânlarına
koyup sergilediğini de söylüyor.
İstanbul'a Yerleşiyor…
Urfa'da iken İstanbul'a gönderdiği
tablolarla yeterince
ilgilenilmediğini gören
Abdurrahman Aksoy, İstanbul'a
yerleşmeyi, burada resim atölyesi
açarak resim piyasasına girmeyi
düşünür. 1973 yılında tayinini
isteyerek İstanbul Pendik Lisesi'ne
edebiyat öğretmeni olarak atanır.
Hem öğretmenlik yapar, hem de
sipariş üzerine portre çalışmaları
yapar. Kız kardeşi Halide'de
kendisi gibi Pendik Lisesi'nde
öğretmenliğe başlar. Aksoy, sosyal
bilgiler öğretmeni olan kız kardeşi
Halide'nin de birçok portresini
çalışır. Ancak Halide Hanım
hastalanıp ölünce çok üzülür
Aksoy. “Kardeşim yaptığım portre
resimler yüzünden mi öldü?
Ellerim mi uğursuzdu” diye
düşünür hep. Ölümün ardından
içine bir sızı girer ve portre resim
yapmayı bırakır. Aksoy 1987
yılında Pendik Lisesi'nden emekli
olur.
Urfa'da Bıraktığı Portre
Çalışmaları Yok Ediliyor…
İstanbul'a giderken Urfa'da yaptığı
portreleri evlerinin zerzembesinde
duvarda asılı bırakmış. Bir müddet
sonra Urfa'daki evlerini biraz elden
geçirip satmayı düşünerek
İstanbul'dan Urfa'ya dönmüş.
Zerzembenin toprak zeminini
beton kaplaması ve duvarlarını
sıvaması için bir usta ile anlaşmış.
Ustaya zerzembedeki tahtaları da
atabileceğini söylemiş. Aksoy
birkaç gün sonra eve geldiğinde
ustanın işini tamamladığını
görmüş. Birden gözü duvarlara
ilişmiş. Portre resimlerini
göremeyince meraklanmış. Ustayı
bulup, duvarda asılı olan tabloları
sormuş. Ustadan gelen; “tabloların
kasnaklarını söküp diğer tahtalarla
birlikte attım. Portreleri ise yırtarak
zemine döktüğüm betonun altına
bıraktım” cevabı karşısında Aksoy
neye uğradığını şaşırmış. Onlarca
eseri betonun altında kalmıştır. O
gün yaşadığı bu olayı ve duyduğu
üzüntüyü hayatı boyunca
unutamadığını söylüyor.
Kişisel Sergiler Açıyor…
Seksenli yıllardan beri İstanbul
Kadıköy'de atölyesi bulunan
Abdurrahman Aksoy, şimdilerde
evinin bir odasını atölye yapmış.
Kadıköy'deki atölyesi resim
koleksiyonerlerinin uğrak yeri
olmuş. Yüzlerce tablosu özel
koleksiyonlarda bulunan
Abdurrahman Aksoy kırkı aşkın
kişisel sergi açmıştır. İstanbul'da
(Uran Sanat Galerisi, Şark Sigorta
Sanat Galerisi (1996), Teşvikiye
Dizayn Sanat Evi, Denizcilik
İşletmeleri Galerisi (1991-1994),
The Marmara Sanat Galerisi,
Bakırköy Sanat Galerisi,
Caddebostan Kültür Merkezi
(2022), Kartal Belediyesi Hizmet
Binası (2014), Pendik Belediyesi
Kültür Merkezi, Tuzla Belediyesi
Rumeli Kültür Merkezi (2019) ve
Karaköy, Kadıköy İskelesi Sanat
Galerisi, Tekel Sanat Galerisi
(2005), Ankara'da, Bodrum'da
Merve Sanat Galerisi'nde sergiler
açan Aksoy, 7. Tekel Resim
Yarışması Sergisi ile 8. Tekel
Resim Yarışması Sergilerine de
katılır. Tekel Resim Yarışmalarında
dereceleri vardır.
O kadar çok İstanbul resmi
çalışmış ki bunların birçoğunu
zamanla unutmuş bile. Bir gün
internette bir İstanbul tablosu
görmüş, beğenmiş tabloyu. Biraz
büyütüp imzasına bakmak istemiş.
Kendi imzasını görünce hayretler
içinde kalmış. Müzayedelere de
çok resim veren Aksoy bazı TV
dizilerinde kendi resimlerini
duvarda asılı olarak göründe
tarifsiz bir mutluluk duyduğunu
anlatıyor.
Rubens Hayranlığından İstanbul
Resimlerine…
Flaman Barok geleneğinin en etkili
ressamı olarak kabul edilen Peter
Paul Rubens hayranı olan
Abdurrahman Aksoy, Rubens'in
portre çalışmalarının etkisinde
kalarak ilk dönemlerinde portre
çalışmaları yapmış. Ancak
ilerleyen yıllarda İstanbul'un
güzellikleri onu portre çalışmalarını
bırakmasına neden olmuş ve
İstanbul çalışmalarına
yönlendirmiş. İstanbul'un
güzelliklerinin bir ressamın resim
duygusunu coşturduğunu, bu
coşkuya kapılmamak için ancak
kabiliyetsiz olmak gerektiğini
söylüyor. Aksoy; Salacak,
Çengelköy, Kanlıca, Göksu ve
Beykoz sahillerindeki ahşap evleri,
tarihi sokakları tabiatta çalışarak
tablolarına yansıtmış yıllarca. Öyle
ki Anadolu yakasını köşe bucak
gezmiş, girmediği sokak, bilmediği
yapı bırakmamıştır. Bu mekânlara
şövalesini kurup resim çalışırken
mahalle sakinlerinin kendisine
sevgi ve saygı göstererek ikramda
bulunduklarını da güzel anılar
olarak içinde saklıyor. Resim
çalıştığı bu mekânların şimdilerde
kimliklerinin tamamen değiştiğini,
ahşap konakların yer aldığı
sokakların betonarme çirkin
binalarla dolduğunu üzülerek
anlatıyor. “O nostaljik sokakları
bulmak zor artık” diyor… Bir yıl
önce resim çalışmak için gittiği
Göksu'da sahile inememiş.
Sakinliğiyle bildiği o sahilin
kafelerle dolduğunu görmek onu
kahretmiştir.
Sipariş Üzerine Çalıştığı Tablosu
Fransa'da Sergilenmiş…
Yıllar önce atölyesine bir kişi
gelmiş ve “Benim iki tane kedim
var onların tablosunu yapabilir
misiniz?” demiş. Aksoy da
yapabileceğini söylemiş. Aksoy,
kedilerin resmini yapmış. Çok
beğenmiş siparişi veren kişi. Bir yıl
sonra Fransa'ya yerleşen o kişi
Aksoy'a oradan resim boyaları ve
on ciltlik sanat tarihi kitap seti
göndermiş. Yaptığı resmi orada bir
sergiye de koymuş ve sergiyi
düzenleyenlerden bir de teşekkür
mesajı gelmiş Aksoy'a. Bu durum
Aksoy'u çok duygulandırmış.
Vehbi Koç'un Vefatı ve Resim
Sergisi…
Aksoy 1996 yılında Koç Holding'e
ait Haliç'teki bir mekânda açacağı
sergisini ertesi günkü açılışa hazır
hale getirmiş. O akşam
televizyonda haberleri izlerken
Vehbi Koç'un vefat ettiğini
öğrendiğinde çok üzülmüş ve
sergisinin erteleneceğini
düşünmüş. Ertesi gün sergi
salonuna gittiğinde sergisinin
açıldığını, tablolarının üzerinde
satıldıklarına dair etiketleri
gördüğünde çok duygulandığını hiç
unutamıyor.
Bir Gün Resim Yapmazsam
Yaşayamam…
“Bir gün resim yapmazsam
yaşayamam” diyen Abdurrahman
Aksoy sözlerini şöyle tamamlıyor:
“Resim çalışmadığım gün benim
için kayıp gündür. Resim benim en
samimi vefalı arkadaşımdır.
Ressam ölümsüzdür. Eserler ismini
yaşatır. Tabloları ressam öldükten
sonra da yaşar. Kabiliyetli bir
ressamın eserlerinin değeri
günbegün artar. Asırlarca önce
yaşayan ressamların eserleri
günümüzde halen yaşıyor ve
gündemde. Gerçekten yaşadığımız
hayatla hayal ettiğimiz hayat çok
farklı. Bir tezat diyebilirim. Sanki
bazıları için yaşam “Zor”, bazıları
için olanaklarla dolu. Mamah çok
çalışmaksa gerekli olan,
yılmamalıyız. İstanbul'u adım adım
dolaşarak, bu eşsiz şehri
resmettim. İstanbul'da, binlerce
tablo yaptım. İstanbul sanatçı için
eşsiz bir yer. Başınızı ne tarafa
çevirseniz, muhteşem bir manzara.
Ben eserlerimi romantizm
karakterimle birleştirerek yapar,
seyredenlerin hayal dünyasına
hitap ederim. Bu sanatçıya kişilik
kazandırıyor. Çocukluğumdaki
hüzün, bana ibret olmuştur.
Erişemediğim güzele koşarım.
Tablolarım bana gülümser.
Balıklıgöl'deki balıklar gibi, kırmızı
dudaklı ağızlarını açıp bana
bakarlar. Hep çocukluğumla
yaşarım. Seyredenler, sanatçıyı
eserlerinde görür ve tanırlar.
Sanırım sanatçılar ölmezler ve
sanırım bu yüzden uzun ömürlü
olurlar. Yaradan'ın, biz ressamlara;
'Bu kadar özene bezene, tüm
güzelliğimi aksettirerek yarattığım
bu cennet dünyayı seven,
anlayabilen sadece şu ressamlar
var' demiş olabileceğini
düşünüyorum. Bir ressam olarak
yüce Yaradan'a hep teşekkür
etmişimdir. Bir gül resmini
yaparken bile O'nun büyüklüğünü
yakından görebildiğim,
hissedebildiğim için. Hele bir
manzara yaparken gökyüzündeki o
temaşa, o asalet, yeryüzündeki o
renk zenginliği iki kelimelik
anlatımlarla değil, resmini
yaparak, yaparken yaşayarak
ancak “belki” ifade edilebilir.
Ressamın tablolarını; onun iç
dünyasındaki seslenişi, yönlendirişi
ve haykırışı fantezilerin değil yüce
bir elin (Yaradan) ta doğuştan
ikram ettiği bir kabiliyetin ve
coşkunun eseri olarak görüyorum.
İşte gözden uzak ama
gönüllerimizde yeri olan Urfalı bir
ressamın yaşam öyküsü.
Abdurrahman Aksoy hocamıza
sağlık, mutluluk ve sanat dolu bir
yaşam dileyerek sevgi ve
saygılarımı sunuyorum.
ŞANLIURFA | İstanbul resimleriyle ünlü Urfalı bir ressam: Abdurrahman Aksoy ve Urfa anıları
103
1977 den günümüze...
Tecrübey
Yen l kle
buluşturduk
İstanbul Merkez Şube
0.212 276 32 32
/nam sta n
Bursa Merkez Şube
0.224 676 14 14