You also want an ePaper? Increase the reach of your titles
YUMPU automatically turns print PDFs into web optimized ePapers that Google loves.
S A Y I 1
A Y L I K D E R G İ
O C A K 2 0 2 4
Yeni
Nesil
Veliaht
E N D U R A N C E
A T L I D A Y A N I K L I L I K D İ S İ P L İ N İ H A K K I N D A H E R Ş E Y
HASAN SENCER BAŞTUĞ
Magazine
Veterinerin
Gözünden;
At Seçimi
VET. HEKİM ÖYKÜM KAYA
Bir Adım
Önde
DEREN ÇETİNBAĞ
Atlı Okçuluktan
Atlı Dayanıklılığa
YOGA
NE İŞİMİZE YARAYACAK?
Atlı
Dayanıklılık
vs Psikolojik
Dayanıklılık
UZM. PSK. EBRU BEDEN
ÖMER ATAR
HAYAT HER ZAMAN
DÖRTNALA YAŞANMAZ
B İ R E N D U R A N C E A N T R E N Ö R Ü N Ü N G Ö Z Ü N D E N
B u D e r g i , b i r Ü m i t T e k c a n E n d u r a n c e A k a d e m i M a r k a s ı ’ d ı r .
Siz de Bu Alana Reklam Vermek İsterseniz;
0542 156 45 14
başyazı - EDITORIAL
Başlıyoruz...
Sevgili At Severler,
Öncelikle, dergi fikri aklıma düştüğü ilk
andan itibaren bana her konuda kapıları
açan sevgili eşim Ümit Tekcan’a;
“Yapamazsın, edemezsin, boş ver” demek
yerine bizi cesaretlendiren, yapıcı
eleştirileriyle bizlere yol gösteren,
desteklerini esirgemeyen ve yanımızda olan
tüm arkadaşlarımıza, dostlarımıza canı
gönülden teşekkür ederiz.
Melisa TEKCAN
Endurance Magazine, Atlara gönül vermiş,
Atlı Dayanıklılık branşını seven, bu branşta
ilerleyen ya da ilerlemek isteyen siz değerli
okuyuculara, Türkiye’den ve Dünya’dan Atlı
Dayanıklılık branşı hakkında haberler,
röportajlar ve köşe yazıları ile buluşturmayı
planlayan bir dergidir.
Atlı Dayanıklılık branşının kaliteli şekilde
gelişmesi için çaba sarfeden, bilgiye ve
gelişime açık, rekabet ortamında olduğunu
bilen ancak insan olduğunun da bilincinde
olan ve saygısını kimseye ve hiçbir şeye karşı
yitirmeyen tüm Atlı Dayanıklılık Üstatlarına,
Antrenörlerine, Sporcularına, Seyislerine ve
Yer Ekiplerine adanmıştır.
İyi Okumalar.
İÇİNDEKİLER
S A Y F A 6 - 7
KÖŞE YAZISI: ÜMİT TEKCAN
S A Y F A 8 - 9
O-AN: FATİH TEZCAN
S A Y F A 1 0 - 1 1
ROPÖRTAJ: HASAN SENCER BAŞTUĞ
S A Y F A 1 2 - 1 3
ROPÖRTAJ: DEREN ÇETİNBAĞ
S A Y F A 1 6
KÖŞE YAZISI: MELİSA TEKCAN
S A Y F A 1 7
KÖŞE YAZISI: ÖYKÜM KAYA
S A Y F A 1 8
KÖŞE YAZISI: EBRU BEDEN
S A Y F A 2 0 - 2 1 - 2 2 - 2 3
GÜNDEM
S A Y F A 1 4 - 1 5
ROPÖRTAJ: ÖMER ATAR
Markanız için en
iyi strateji!
BU SAYFAYA
REKLAM VEREBİLİRSİNİZ
Markanızın sesini duyurun ve potansiyel müşterilerinize
hemen ulaşın.
DETAYLI BİLGİ İÇİN;
0542 156 45 14
6
H A Y A T H E R Z A M A N
D Ö R T N A L A Y A Ş A N M A Z
ÜMİT TEKCAN
ANTRENÖR / SPORCU / FEI SEYİS EĞİTMENİ
At binmek isteyip ders almak için gelen
öğrencilere, “Neden at binmek istiyorsun,
beklentin isteğin ne yönde?” diye sorduğumda
genelde, kimisi bu işi layığıyla yapıp sporcusu
olmak istediğini, kimisi yeni bir spor dalı
deneyimlemek istediğini, kimisi de “hocam şöyle
dörtnala at koşturmak istiyorum” cevabını
veriyor. Bu son cevabı verenlere tek bir şey
söylüyorum:
“ HAYAT HER ZAMAN DÖRTNALA YAŞANMAZ”
Bir antrenör olarak her isteğe saygı duyuyorum,
duymak zorundayım. Ancak bana hedefi olmayan, hobi
biniciliği yapmak isteyen ya da birkaç like ve paylaşım
uğruna at üzerine çıkmak isteyen biri geldiğinde, prensip
gereği geri çeviriyorum. Endurance Akademi sadece bu
sporu sporcu niteliğinde yapmak isteyen, hedefi olan ve
bu hedef için bazı fedakarlıklar yapmaya hazır olan
kişilere odaklanan bir akademi. Ve ben de tam olarak ne
istediğini bilen bir antrenör ve sporcuyum.
Benim Atlı Dayanıklılık branşından bu kadar
etkilenmem, kendimi bulmam bundan kaynaklanıyor
desem yanlış bir şey söylemiş olmam sanırım. Hayatı
önce parkurda at üzerinde deneyimlemek gibi.
Atlı Dayanıklılığa bu açıdan bakınca, daha anlamlı,
daha heyecanlı ve sizi sadece yarışa değil, hayata da
hazırlayan bir branş oluveriyor.
Öncelikle Atlı Dayanıklılığa bakışımızı değiştirir ve bu
şekilde yol alırsak; “parkuru” karıştırma ihtimalimiz
azalır diye düşünüyorum.
Öğrencilerime de genelde her şeyden önce ilk şunu
anlatmaya çalışıyorum; Atlı Dayanıklılık serüveniniz de,
tıpkı hayatınız gibi olacak. Yavaşladığın, bolca adeta
yaptığın; kendini hazır hissettiğinde süratliyle hızını
arttırdığın ve en güzel zamanların, dörtnala koşar gibi
yaşadığın… Ancak hayat da yorulmaya gelmez. Hayata
da dikkat etmeli. Tıpkı atlı dayanıklılıkta atımıza dikkat
ettiğimiz gibi…
A
ANTREMAN
Türkiye’de Atlı Dayanıklılık sezonu bittiğinde, genelde birkaç çeşit yol izleniyor atlar için.
Kimi antrenörler atların tamamen dinlenmesi gerektiğini, kimi antrenörler ise
esnekliklerinin ve kondisyonlarının kaybolmaması için, hafif de olsa antremanlara devam
edilmesi gerektiğini savunuyor. Herkes her düşüncesinde haklı olabilir, çünkü atlarını en iyi
tanıyanlar onlar.
Ancak genelde ben atlarımı tamamen dinlendirmiyorum. Evet sezondaki kadar yoğun
antreman programı da göstermiyorum ancak, her gün en azından yer ve manej
çalışmalarına zaman ayırıyor ve her gün en az birer saat adeta yaptırıyorum.
Sezon arası içerisinde atınıza yapabileceğiniz birkaç iyilik var; sezon biter bitmez
Osteopati yaptırmak. Dinlenme arasını daha kaliteli bir şekilde geçirmesi açısından. Padokta
geçirilen süreyi arttırmak; atın kendi içsel dinlenmesini sağlamak açısından. Ve atınızın
eksikliklerinin farkında olarak, onu yormadan ve sezon arasında olduğunu unutmadan ata
görevler vermek. Spor atı olduğunu ve sürekli gelişmesi gerektiğini unutmaması açısından.
Ancak neredeyse sezon arası bitti ve sezonun
başlamasına bir ay kadar kısa bir süre kaldı.
Burada da dikkat edeceğiniz şey, atınızı
alıştırarak, bir sürece yayarak tekrar sezon
temposuna sokmak olmalıdır.
Atınızı işinin ehli antrenörlere emanet edin, ya
da işinin ehli bir antrenörden danışmanlık
alın. Bu branşı ciddiye alıyorsanız ve atınızı
seviyorsanız, lütfen ona göre davranın.
Atlı Dayanıklılık branşının uzun soluklu,
inişleri çıkışları olan ve tecrübenin de bu iniş
çıkışlarla kazanıldığı bir branş olduğunu
unutmayın.
Tıpkı hayat gibi…
Bir sonraki sayıda görüşmek üzere.
7
O - AN
FATİH
TEZCAN
8
O - AN
FATİH
TEZCAN
9
YENİ NESİL VELİAHT;
HASAN SENCER BAŞTUĞ
Röportaj
AlUla / Suudi Arabistan
- Öncelikle bilmeyenler için biraz kendinden
bahseder misin?
20 yaşındayım ve şu an da atlı dayanıklılık
branşı ile ilgileniyorum. Aynı zamanda üniversite
öğrencisiyim. 7 yaşımda atlarla tanıştım ve
yaklaşık 10 yıldır profesyonel olarak binicilikle
uğraşıyorum. Bu süreçte çoğu binicilik branşını
deneyip tecrübe edindim ve kendime daha yakın
hissettiğim atlı dayanıklılık branşı ile devam
ediyorum.
Serüvenime Miraj Atlı Spor ve Binicilik
Kulübü'nde başlamam, babamın da ilgilendiği bu
branşta yarışları yakından takip etme ve konuları
hızlıca kavrama fırsatı sundu. 14 yaşında kendi
çalıştırdığım bir atla Türkiye'de bir ilki
gerçekleştirerek 140 kilometrelik bir yarışı
tamamladım ve kariyerime başarılı bir giriş
yaptım. Türkiye'de sayısız ulusal yarış tecrübesi
kazandıktan sonra, daha fazla deneyim ve bilgi
alışverişi için yurt dışında yarışma maceram
başladı.
Yaklaşık 2-3 senedir yurt dışında müsabakalara
katılıyorum ve fazlasıyla vakit geçirip bu branşla
alakalı daha da tecrübe ediniyorum. Bu süreçte
ülkemi elimden geldiğince en iyi şekilde temsil
etmeye çalışıyorum.
- Atçılık sende babadan miras.
Bunun artılarını bizimle
paylaşır mısın?
Babamın sayesinde, atlara
olan ilgim ve 14 yaşında bu
branşa hızlı bir şekilde giriş
yapmam mümkün oldu. Kendisi
bana sayısız tecrübesini aktardı
ve hâlâ öğrenmeye devam
ediyorum. Bu durumdan dolayı
kendimi çok şanslı
hissediyorum. Ülkemi en iyi
şekilde temsil edebiliyorsam ve
şu anda bulunduğum
seviyedeysem, bunun büyük
ölçüde onun sayesinde
olduğunu bilmek gurur verici.
- Babanız Kadir Baştuğ’u
Binicilik
camiasında
tanımayan yoktur. Sana
“Veliaht” gözüyle bakılması
seni korkutuyor mu?
Aslında hayır, korkutmuyor.
Tam tersi benim için gurur
verici bir şey ve daha çok çalışıp
tecrübe edinmem için bir
motive kaynağı oluyor.
- Yurtdışında da yarış koştuğunu
biliyoruz,
yurtdışındaki
yarışlarda seni en çok şaşırtan şey
ne olmuştu?
İlk yurt dışı maceramda, dışarıdan
bakıldığında büyük ve ulaşılması
zorlu gibi gösterilen sistemlerin ve
programların aslında ne kadar
kısıtlı olduğunu fark ettim. Dışarıya
yansıtılan tecrübe veya bilgi her
zaman eksik olabilir, bu gerçeği o
yaşlarımda fark ettim.
- Yarışmalara çıkmadan önce yaptığın bir
ritüel ya da totem var mı?
15-16 yaşlarımda yarıştan 1 gün önce (içten
içe) atıma dokunulmasını istemezdim ve
bunun şans getireceğine inanırdım ama şu
anda yaptığım sabit bir ritüel veya totemim
yok.
- “Yaz Dostum” adında bir yoldaşın var. Bize
ondan bahseder misin?
Yaz Dostum ile yoldaşlığımız henüz 2 sene önce
başladı ve sağlıklı bir şekilde yol kat ediyoruz.
Yoldaş olarak birlikte büyük hedeflere doğru
giderken, ikimiz de bu uzun süreli yolculukta
tecrübe ve bilgi edineceğiz. Ancak fazla enerjisi
ve durmak bilmeyişi beni korkutmuyor değil. :)
- Son olarak, 2024 sezonu için hazırlıkların
ya da planların neler?
2024 sezonu için en büyük hedeflerimden
biri, Yaz Dostum ile sağlıklı bir sezon geçirmek
ve bu yolculukta birlikte tecrübe kazanmak.
Atımı daha ileriye taşıyabilmek istiyorum ve
tabi beraberinde gelecek olan şampiyonaları
planlamak olacaktır.
- Endurance Magazine ailesiyle ve Atlı
Dayanıklılık camiasıyla bilgilerini ve
tecrübelerini paylaştığın için teşekkür
ederiz.
Bana röportaj teklifinde bulunduğunuz için
ben teşekkür ederim. “Endurance Magazine”
Atlı Dayanıklılık Camiası’na hayırlı olsun.
10
HASAN SENCER BAŞTUĞ
11
Röportaj
BİR ADIM ÖNDE;
DEREN ÇETİNBAĞ
- Öncelikle bilmeyenler için biraz kendinden
bahseder misin?
21 yaşındayım. Aslen İzmirli olmakla beraber, bir
asker çocuğuysanız nereli olduğunuzun pek de bir
önemi yoktur. Türkiye’nin her bölgesinde yaşadım.
Şu anda ise Bursa’da, Ata’mızın ışığında
üniversite okuyan bir genç kızım. Her küçük kız
çocuğu gibi atlara ilgi duyarak büyüdüm. Bu
ilgimi biraz ileri taşımış olmalıyım ki kendim bile
farkında olmadan hayatımı onların üzerine inşa
ettim. Binicilik sporuna 2018’in Ekim ayında
başladım ve hâlâ öğrenmeye devam ediyorum.
Uludağ Üniversitesi Veteriner Fakültesi’nde
öğrenciyim; tıpkı 3 yaşımdan beri hayalini
kurduğum gibi. Aynı zamanda Mennan Pasinli
MYO’da Atçılık ve Antrenörlüğü Programı
öğrencisiyim. Şu an öğrenci olmamın yanı sıra,
Türkiye’de ve yurtdışında antrenmanlara ve
eğitimlere katılıyor, fırsat buldukça yarışmaya
devam ediyorum.
- At binmeye nasıl başladın, bir hikayesi var mı?
Küçüklüğümden beri her taşındığımız şehirde binicilik kulüplerini ziyaret
ettim fakat eğitim alma fırsatım olmadı. Atlara kendimi her zaman çok yakın
hissediyordum ve bir gün binici olacağıma emindim. İlk dersimi Ankara
ASEM’de lise 1’deyken aldım ancak hemen ardından ASEM ders vermeyi
sonlandırdı.
Ardından Isparta’ya gitmemizle beraber beni psikolojik olarak zor bir yıl
bekliyordu. Lise yıllarımdayken kendimi ait hissetmediğim bir şehirde ve
okulda olmak bana çok ağır geldi. Hayatımın en kötü yıllarını geçirdiğimi
düşünürken atlarla tanıştım. Atlar ilk tanıştığımız andan itibaren bana o
kadar iyi geldi ki. Tekrardan beni hayata bağladıkları için ömrümü borç
bilirim. Beni şehirden ve okuldan uzaklaştırıp öforik duygularla sarmalayan
bazılarının saplantı diye tabir edebileceği, benimse hayat amacımı buluşum
atlar oldu. İlk atım Aktolgalı biraz zor bir attı. Güven problemleri olan, bağ
kurmaktan çekinen, agresif fakat hayatı anlamış usta bir attı. Bana çok şey
öğretti; sevgi, nefret, korku, güven, insanlık. Bütün bu süreçte çok şanslıydım
çünkü atlarla benimle birlikte tanışan ailem beni hiç yadırgamadı ve
ellerinden geldiğince desteklediler. Yine ilk eğitimimin çoğunu aldığım, bana
vizyon kazandıran yer Isparta Atlı Spor Kulübü olduğu ve eğitmenlerim
değerli Burak ve Ümit YETER olduğu için şanslıyım. Bindiğim her atın,
birlikte bulunduğum her antrenör, veteriner hekim ve seyisin şu anki Deren
olmamda etkisi çok büyük.
- Binicilikte birçok branş varken neden atlı dayanıklılık branşı sana daha
yakın geldi?
Aslında deneme fırsatım olan her branşı denemeye açığım. Özellikle kendi
atım varken birlikte birçok branşı denedik. Hepsinin kendine göre bir zevki
var. Ben atlara ve biniciye zarar gelmediği sürece her branşta yarışmaya ve
öğrenmeye hevesliyim. Ben atı, at olduğu için seviyorum, ondan ekstra çok
bir beklentim yok. Eğer o at benle yol yapmak istiyorsa hayır demem ve onun
istediği kadar gitmeye hazırım. Atlı dayanıklılık doğru yapıldığı ve özellikle
ata saygı duyulduğu taktirde bence binici ve at ikilisini bambaşka bir zevke
taşır. Bir atlı dayanıklılık atı kolay yetişmiyor ve kat edilen her kilometrede o
atla bağımız daha da güçleniyor. Yeri geliyor, arazi şartlarında o atlara
hayatımızı emanet ediyoruz. Bence dostunla uzun bir günden sonra
şampiyon olmak çok daha duygusal. Üstelik atlı dayanıklılıkta şampiyon bir
ata sahipsen onun arkasında her zaman güvenebileceğini bildiğin sağlam
bir yer ekibin de vardır. Her açıdan kazançlıyız.
12
13
- Veteriner hekimlik eğitimin bittiğinde yarışmalara devam edecek misin, yoksa
sadece hekimlik alanında olmak gibi bir düşüncen mi var?
Eskisi kadar hırslı değilim gibi hissediyorum. Atların bana yarıştan çok daha önemli
şeyler ifade ettiğini biraz daha büyüyünce anladım. Yarışmayı seviyorum ancak bu her
zaman kupa almak demek değil. Benim için yarışmak, atımla neleri başarabileceğimi
gösterebilmemin bir ölçütü. Mezun olunca at sahiplerinin isteklerinden çok atların
ihtiyaçlarına hizmet edebilmek istiyorum. Beni ben yapan, hayatta tutan atlara borcumu
ödemem için bir fırsat olarak görüyorum. Çok iyi bir hekim olmak, benim için çok iyi bir
sporcu olmaktan önce geliyor. Benim gözümde sporculuk, kazanılan kupalarla değil ata
olan bakış açısıyla örtüşüyor. İleride sağlıklı atlarımla, sağlıklı antrenman programımla
ve ekibimle umarım atçılığın yüzünü kızartmayacağım. Hiçbir zaman hekim olunca
yarışmayı bırakacağımı düşünmedim, hatta tam tersi, aldığım eğitimin beni bir adım öne
çıkartacağını düşünüyorum. Bir binici, at antrenörü ve at hekimi olarak Türk atçılığına
katkı sağlamak istiyorum.
- Yarışmalara çıkmadan önce yaptığın bir ritüel ya da totem var mı?
Emin olmak. Aklımda soru işaretleri olmasını sevmiyorum. En iyi ve en kötü senaryoyu
düşünürüm ve aklımda tekrar tekrar yaşarım. Kâğıt kalem alır hız, saat yazarım. 20 km
de koşacak olsam bile aceleye getirilmeyi sevmiyorum, erkenden gidip atımı tımarlayıp
hazır olmayı seviyorum. Kendi atım varken totem gibi şeylere daha çok inanıyordum
ama sanırım zamanla bindiğim at ve mekân değiştikçe benim için önemini yitirdi.
- Atlı dayanıklılıkta seni en çok zorlayan şey ne oluyor?
At sahipleri ve antrenörler. Kendini gelişime kapamış antrenörlerle çalışmak çok zor.
Bazen ne kadar anlatırsan anlat, bilim, geleneğin önüne geçemiyor. Benim kırmızı
çizgim at sağlığı ve asla atı üzen ya da üzülmesine göz yuman ben olmak
istemiyorum. Kulaklarını tıkamış antrenör ve at sahibi çok fazla. Ben hekim de olsam
dinlenmeyeceğim. Bunu, hekim abi ablalarıma olan tavırdan da görebiliyorum. Atlı
dayanıklılık biraz daha ulaşılabilir bir branş ve maalesef çok düşük kilometrelerde
verilen kupa, ödüllerle şımartılmış biniciler, acı ama gerçek, kendilerini gelişime
kapatıyorlar. Öte yandan, atlı dayanıklılıkta hiçbir zaman arazi şartları ya da atlar
beni zorlamadı. Ne de olsa doğaya karşı gelemezsin, şikayetçi olmanın çok bir
faydası da olmayacaktır. Fakat bazen kendime, insanlar neden atlarına zarar
gelmesine göz yumuyor ve yarışma şartlarının iyileştirilmesi, Dünya standartlarına
getirilmesini istemiyor diye sorarken buluyorum…
- 2024 sezonu için planların neler?
2024 sezonunda kendimi veteriner hekimlik alanında daha çok geliştirmek
istiyorum. Atın üstünde olmaktan çok yanında bulunmak, hastane ve kliniklerde
tedavi aşamalarında kendimi geliştirmek istiyorum. Kendime daha çok güvenmek
ve atlar için olabileceğim en iyi hekimin sınırlarını zorlamak istiyorum. Çok çalışmak
ve yorulmak istiyorum. Yurtdışı planlarıma ağırlık vermek ve eğitimlerimi başarıyla
tamamlamak istiyorum. Bunların yanında koşmayı planladığım birkaç yarış da var
tabii. 2024’te daha çok atı anlamayı, hatta İzzet abinin tabiriyle “at olmayı”
istiyorum. 2024 yılında Ata’mın izinde, ülkeme, doğaya, hayvanlara ve insanlara
yararlı bir insan olmayı hedefliyorum.
- Endurance Magazine ailesine ve Atlı Dayanıklılık Camiası’na kendini
ve tecrübelerini aktardığın için teşekkür ederiz.
Röportaj teklifiniz için asıl ben teşekkür ederim. Atlı Dayanıklılık için
gösterdiğiniz emek ve çalışmalar takdire şayan.
Yolunuz açık olsun.
ATLI OKÇULUKTAN,
ATLI DAYANIKLILIĞA;
ÖMER ATAR
Röportaj
- Öncelikle bilmeyenler için biraz kendinden bahseder misin?
Erzurum doğumluyum. 7 yaşına kadar Erzurum’da büyüdüm. Çocukluğumda sürekli atların ve
hayvanların içinde bulundum. Beni hayvanların içinde en çok cezbeden tabii ki de attı. Erzurum
atçılık ve binicilik bir kültürdür. Ben de şehrimin bana yansıtmış olduğu bu kültürle büyüdüm.
Üniversite yıllarımı da Erzurum’da geçirdim. O yıllarımda da sürekli atlarla beraberdim. Okulun
son yıllarında bir atlı gösteri ekibi ile tanıştım. Daha sonra onlarla birlikte İstanbul’da çalışmaya
başladım. Bu ekip bünyesinde yabancı at eğitmenleri bulunduruyordu. Onlarla çalışma fırsatı
yakaladım. Atçılığın sadece ata binmek olmadığını, asıl işin iletişim ve saygı olduğunu anladım.
Daha sonra yine bu ekiple beraber iken atlı okçuluk müsabakalarına katılmaya başladım. 2017
yılında İlk uluslar arası müsabakamda 1. Oldum. O yıldan sonra katıldığım her uluslar arası
müsabaka da ülkemi ve bayrağımı layık olduğu yerde temsil ettim. 2019 yılında Güney Kore’de
UNESCO’nun düzenlemiş olduğu 15. Dünya Atlı Okçuluk Şampiyonası’nda Dünya 2.’si oldum. Bu
sırada Miraj Atlı Spor Kulübü’ndeydim ve Atlı Dayanıklılık branşı ile de uğraşıyordum. Kulübün
Atlı Dayanıklılık atları ile antrenman yapıp onları yarışlara hazırlıyorduk. İlk Endurance yarışımı
2018 yılında Kapadokya’da koştum. Bu yarıştan sonra bu branşa olan merakım daha çok arttı.
Şanslıydım çünkü çalıştığım kulübün temel felsefesi bu branş üzerineydi. Burada kendimi
geliştirdikten sonra, hala daha çalışmakta olduğum bir çok ulusal ve uluslararası atlı dayanıklılık
müsabakaları düzenlediğimiz Cowboy Ranch’e geldim. Kulübümüzdeki atları sıfırdan
uluslararası yarış koşacak seviyelere çıkartmak için çalışmalarımıza devam ediyoruz.
- Atlı Okçuluk’ta Uluslar arası başarılarının olduğunu söyledin. Peki
bu branşta zirvedeyken, atlı dayanıklılık branşına neden geçtin?
2019 yılında sağ omzumda antrenman esnasında sakatlık yaşadım.
Tendon yırtığı oldu. 1 yıl ok atamadım. Fizik tedavi gördüm. Daha sonra
iyileşti tekrar yarışmalara katıldım. Sonra tekrar bir antremanda yüksek
libre bir yayla çalışırken, tekrar tendonum yırtıldı. Tekrar fizik tedaviye
başladım ve tedavim hala devam ediyor. İyi olursam tekrar ok atacağım
ama müsabık olur muyum onu bilmiyorum. Bu süreç beni Atlı
Dayanıklılık branşına yaklaştı ve ilk soruda da söylemiş olduğum gibi ilk
yarıştan itibaren sürekli yapmayı düşündüğüm bir branş oldu. Vermiş
olduğunuz emeğin ve göstermiş olduğunuz sabrın, size atın yarışlarda
elde etmiş güzel sonuçlarla geri dönmesi çok güzel bir his. Onun yanı sıra
Atlı Dayanıklılık branşının biniciye atçılık ve binicilik hakkında çok şey
öğrettiği kanaatindeyim. İyi bir endurance sporcusu ya da antrenörü bilgi
anlamında iyi bir veterinerin yarısı kadar olmak zorunda. Çok şey
öğrendim hala daha da öğreniyorum. Her yeni tanıştığım bir atta yeni bir
şey öğrenmekten keyif alıyorum.
- Sen sporculuğunun yanında aynı zamanda antrenörsün de. Antrenör
olmak mı, sporcu olmak mı? Birini tercih etmen gerekse, hangisini tercih
ederdin?
At antrenörü olmayı seçerdim.
Elbette bilgi birikim ve tecrübelerimi yeni başlayanlar ile paylaşmak çok
güzel. İnsanları doğru yönlendirmek ve özellikle biniciliğe yeni başlayanlara
doğruları göstermek hem binici hem at sağlığı açısında oldukça önemli.
Sporcu kısmı da kişiyi çok doyuran bir pozisyon. Ancak atları eğitmek,
onlarla bütünleşmek, bu ikisinin de önüne geçiyor. O sebeple at antrenörü
olmayı tercih ederdim.
- Biraz da atlardan bahsedelim. “Anadolu” isimli bir
kısrağın var. Sana ilk geldiğinde de deli dolu bir attı,
hatıralayanlar olacaktır. Onu eğitirken ve yarış
koşarken seni en çok ne zorladı?
Anadolu hipodromda yarış koşamamış, çeşitli
travmalar yaşamış, dövülmüş, hor kullanılmış, yarış
koşturamadıkları için elden çıkarılmış bir attı.
İlk geldiğinde ahırına kimseyi sokmayan, tek başına
dışarı çıkmayan hatta “Rock” olmuş diye tabir
ettiğimiz bir durumdaydı.
Onunla her şeye “yeniden” başladık. Sanki daha
önceden hiç binilmemiş gibi. Eyer ve başlık
öğretiminden binek eğitimine kadar sıfırdan bir
eğitimle karşılıklı sabır ve güven ilişkisini baz alarak
çeşitli çalışma teknikleri ile bu seviyelere geldik.
En son koştuğu 80 km yarışından sonra
Hipodrom’daki eski sahibi beni arayıp “Biz bu ata 800
metre koşturmadık 80 km’yi nasıl koştunuz?” deyince
oturup tek tek yaptıklarımı anlatamadım tabi ama
özetle “SABIR” diyebildim. Gerçekten benim yerimde
sabır taşı olsa çatlayalirdi. Onun çok iyi yerlere
geleceğinden eminim. Öyle bir potansiyeli var. Sadece
o potansiyeli ve bitmek tükenmek bilmeyen enerjisini
işine vermeyi öğrettim. Bunu öğrenmesi 1 yıl sürdü. Bu
sezonda çok güzel işler çıkartacağından eminim.
14
15
- Yarışmalara çıkmadan önce yaptığın bir ritüel ya da totem var mı?
Elbette var. Atıma kulak veriyorum. Sanki bana gizli bir şey söyleyecekmiş gibi…
Atlara fısıldayan değil atların fısıldadığı olmak istiyorum.
Vücut dilleriyle her şeyi anlatıyorlar. Ona göre planımı yapıyorum bende.
- Bir endurance atında ilk baktığın yer neresi?
İlk baktığım yer tırnakları ve ayakları. Tırnak yoksa atta yoktur.
Kronik bir sakatlık veya metabolik bir hastalık yoksa diğer unsurların
hepsinin antrenman ve çalışma ile düzeltilebilir olduğunu düşünüyorum.
Tabi ki veteriner hekimin onayı da olması lazım.
- Son olarak, 2024 sezonu için hazırlıkların ya da planların neler?
Bu yıl için planlarımız ve hazırlıklarımız, kalifikasyonlarımızı tamamladıktan
sonra Atlı Dayanıklılık Genç Atlar Dünya Şampiyonası’na katılma hakkı
kazanmak.
- “Endurance Magazine” ailesine röportaj vermeyi kabul ettiğin ve sorulara
içtenlikle cevap verdiğin için teşekkür ederiz.
Ben teşekkür ederim. Atlı Dayanıklılık Camiası’nın ihtiyacı olan bir çok şey
yapıyorsunuz. Endurance Akademi bünyesindeki “Endurance Magazine”e
başarılı bir yayın ve çalışma hayatı diliyorum.
HEY! BİZ DE VARIZ!
Köşe Yazısı
Ümit’le beraber fikir alışverişi yaptığımız her
konuda, doğal olarak hep atları konuşurken buluyoruz
kendimizi. “Atın Veterineri, Atın Osteopatı, Atın Nalbantı, Atın
Sağlığı, Atın Takviye Besinleri…” İkimiz de atlı dayanıklılık
sporcusu olmamıza rağmen, binicilerle alakalı hiçbir şey
ağzımızdan çıkmıyor.
Bu işte bir terslik var, bir şeyi eksik yapıyoruz…
Eksik yaptığımız şey tam olarak buydu. Atın üzerinde
atla aynı kilometreyi giden, atı idare eden ve atın sağlığını en
ufak bir yanlış kararıyla etkileyebilen biri var ve kimse bu kişi
hakkında bir şey söylemiyor…
“Binicilik Yogası”nı da böyle hayata geçirdik işte.
Yoga, aslında uzun uzun anlatıları olan çok kadim bir
felsefe. Sadece hayata bakış açınızı değil, içinizdeki “katıksız”
size ulaşmaya çabalayan bir felsefe. Ve bu felsefenin
kollarından sadece biri olan Yoga Hareketleri var. Temel
mantık şu; hayatı matta deneyimlemek. Korkularınızla matta
yüzleşmek, Başarısızlığınızı önce matta yaşamak. Sonrasında
hayatın akışında karşılaştığınız olumsuzları, matta hareketleri
yaparken ki durumunuzu aklınıza getirerek geçici bir şey
olduğunu anlamak. Binicilere de aslında anlatmak istediğim
tam olarak bu.
“Ay ne gerek var?” diyenleriniz vardır mutlaka. “Bu
zamana kadar hareket mi yaptım, kaç senedir de bi şey
olmadı bana.” diyenleriniz de var, biliyorum. Ancak bu
zamana kadar bir sıkıntınızın olmaması, bundan sonra
olmayacağı anlamına gelmiyor.
Hep şu soruyu soruyorum; “Atını ahırdan çıkartsam ve
üzerine binip direkt dörtnal koşmaya başlasam…”
Daha sözümü bitirmeden “Atımı sakatlarsın öyle bir şeye
izin vermem, önce ısındırmam lazım atı” deniyor; ve ben de
tabiri caizse yapıştırıyorum cevabı; “Peki sen ısınmadan
neden hemen at üzerine çıkıyorsun?”
Binicinin kondisyon eksiliğinin at sakatlanmalarını
arttırdığı bir gerçek. Ve Atlı Dayanıklılık branşı da, Engel
Atlama ya da At Terbiyesi branşları gibi 1,5-2 dakika süren
branşlar değil. Atla beraber 9-10 saatin üzerinde efor sarf
ettiğiniz bir branş. Bu sebeple, atımızın kondisyonuna
verdiğimiz önemi, kendi kondisyonumuza da vermemiz gerek.
Bu bir takım işi.
Derginin diğer sayılarında, At üzerine çıkmadan önce
ısınma hareketlerinden, bu ısınma hareketlerinin hangi
kaslarınızı uyarıp ısındıracağından; attan indikten sonra
neden kendinizi soğutma yapmanız gerektiğinden ve ayrıca, at
binme antremanlarınız dışında, kaslarınızın her gün esnek
kalmasını sağlamak için hangi hareketleri yapmanız
gerektiğinden bahsedeceğim.
Umarım bunları aklınızın bir köşesine yazar ve
performansınızdaki artışı görürsünüz.
M E L İ S A T E K C A N
Y O G A E Ğ İ T M E N İ
Bir sonraki sayıda görüşmek üzere…
16
Köşe Yazısı
VETERİNER HEKİM
ÖYKÜM KAYA
AT SEÇİMİ
Endurance Atı Seçimi, yani dayanıklılık
yarışları için at seçerken dikkate almanız
gereken bazı önemli faktörler şunlardır;
1. IRK: Bazı at ırkları, özellikle Arap atları,
uzun mesafe dayanıklılık yarışları için
idealdir. Bu ırklar genellikle dayanıklılık, hız ve
dayanma gücü açısından üstündür.
2. YAŞ ve DENEYİM: Genç atlar enerjik
olabiir, ancak dayanıklılık yarışları tecrübe
gerektirir. İdeal olarak; biraz yarış tecrübesine
sahip ama aşırı yıpranmamış orta yaşlı bir at,
atlı dayanıklılık branşına başlarkenki ilk
tercihiniz olabilir.
3. SAĞLIK DURUMU: Atın genel sağlık
durumu, özellikle kalp, akciğer ve kas sistemi
açısından mükemmel olmalıdır. Veteriner
kontrolünden geçmiş ve sağlıklı olduğu teyit
edilmiş bir at seçilmelidir.
4. YAPI ve FİZİKSEL ÖZELLİKLER:
Dayanıklılık atları, uzun mesafeleri
kapsayacak şekilde yapılandırılmış olmalıdır.
Güçlü ancak hafif bir yapı, uzun ve düzgün
adımlar, iyi gelişmiş kaslar önemlidir.
5. MİZAÇ: Atın mizacı da çok
önemlidir. Sakin, yönetilebilir ve
işbirliğine açık bir mizaç, uzun ve zorlu
yarışlarda avantaj sağlar.
6. EĞİTİM ve UYUMLULUK: Atın
eğitimi ve binici ile uyumu,
dayanıklılık yarışları için kritik öneme
sahiptir. Atın komutlara duyarlı
olması ve zorlu parkurlarda binici ile
iyi bir iletişim kurabilmesi gerekir.
Travmalı atları tercih etmemeli, etsek
bile onlara zaman tanıyacak bir
eğitim ve rehabilitasyon sürecine
almalı ve sonrasında yarış koşmaya
başlanmalıdır.
Bu faktörlerin yanı sıra; atın geçmiş
yarış performanslarını ve soyunu da
değerlendirmek yararlı olabilir.
Ülkemizde bugün endurans atları
genellikle düz koşu yarışlarından
çeşitli sebeple emekli olan atlar
oldukları için, atı seçerken neden
emekli olduğu bilinmeli ve buna göre
uygun tedavi ve antreman programı
yapılmalıdır. Her zaman bir
uzmandan, özellikle deneyimli bir
antrenör ve veterinerden yardım
almak en iyisidir.
Dikkate almanız gereken diğer faktörler de,
hedefiniz ve atın mevcut kondisyonudur.
Hedeflerinize uygun bir at seçmek,
hedeflerinize uygun bir program ve disiplinli
bir antreman planı oluşturmak ise her
şeyden önemlidir.
Ayrıca, kademeli olarak artan yoğunlukta
antremanları tercih etmek ve dinlenmeye
önem vermek atın dayanıklılığı üzerinde
pozitif etkiler yaratabilir. Tüm bunları
yaparken, sağlıklı bir yaşam tarzı ve
beslenme de unutulmamalı ve ihmal
edilmemelidir.
HEDEFE UYGUN
AT
17
Köşe Yazısı
ATLI DAYANIKLILIK MI DEMELİYİM,
YOKSA SEN Mİ GERÇEK İSMİNİ
SÖYLEMEK İSTERSİN
PSİKOLOJİK DAYANIKLILIK?
UZMAN KLİNİK PSİKOLOG
EBRU BEDEN
“YARIŞLARDA STRESLE NASIL BAŞA ÇIKARIM?
Stres, hayatımızda yaşadığımız değişikliklere bedenen
ve zihnen verdiğimiz tepkidir. Stres aslında bizi motive
edebilir ancak ne zamanki benliğimizi ele geçirmeye
başlar, o zaman hayat kalitemizi düşürecektir. Hem
zihinsel hem de fiziksel sağlığımıza ciddi anlamda
dokunabilir. Peki stresle nasıl başa çıkabiliriz?
Yoğun stres altındayken nasıl rahatlayabiliriz?
Olay ne olursa olsun insana yoğun baskı ve stres
hissettiren genel şeylerin arkasında iki duygu var
olmaktadır. Bunlardan birincisi; zarar görme ihtimali bir
diğeri ise kaybetme korkusudur. Bu iki duygu binlerce yıl
öncesinde de var oldu ve insanlar buna benzer şeyler
yaşadılar. O zamanlar günümüzün modern zaman
tehlikelerinden daha başka tehlikeler vardı. Örneğin;
dışarıda başına kötü bir şey gelme ihtimali, bir hayvanın
saldırısına uğrama ihtimali ya da bir kabile tarafından
öldürülme ihtimali gibi. Böyle zamanlarda insan çok hızlı
karar vermek zorundaydı. Yaşadığı olaydan kendini
kurtarabilmek için saliseler içinde o kararı verecek
kendini kurtaracak, kaçacak ya da savaşacaktı. O
zamanlar için “hızlı karar verme tekniği” işe yarıyordu
fakat günümüzde hızlı harekete geçmek, hızlı karar
vermek bizi doğru sonuçlara götürmeyecektir. Hız,
duygu ile karar verme eğiliminde olduğundan mantık
devre dışı kalacaktır. Sonuç ise istediğimiz gibi
olamayacaktır.
Geçmişten gelen öğrendiğimiz bilinçdışı bu hareketi yönetmemiz
kaçınılmazdır. İşte tam bu sırada o stres halinden çıkıp, kendi
içimize dönmek,f arklı şeyleri düşünmek ya da gözlerimizi kapatıp
sadece derin derin nefes almak bile bizi yavaşlatacak ve bir
noktada iyi hale getirecektir. Kendi içimize dönüp es vermek,
duygudan mantığa geçişte bize yardımcı olacak ve sağlıklı bir
karar vermemize neden olacaktır.
İnsan stresli zamanlarda daha hızlı olma eğilimindedir ve bu
düşünceler içinde geçerlidir. Kişi; stresli olduğu zaman dilimlerinde
çok hızlı düşünür fakat bu hızlı düşünme yanlış kararlar almamıza
sebep olabilir. Bu da yokuş aşağıya inmek gibidir. Stres anında
kötü hissettiren bazı düşünce kalıpları vardır.
Örneğin; “YA EĞER” düşünce tuzağı.
“Ya eğer yarışı kazanamazsam”
“Ya eğer düşersem”
“Ya eğer vet check’ten geçemezsem”
“Ya eğer atım sakatlanırsa”
“Ya eğer zamanında yetişemezsem”
Gibi gibi…
Aslında belki olmayacak olanı düşünür, yarış anında
hedefe odaklanmak yerine kaygılanmaya başlarız. Bu
durum ise hem yarış motivasyonumuzu hem de
performansımızı olumsuz yönde etkileyecek temeli
oluşturur. Kendini farketmek, kendi içine dönmek ile
mümkündür. Çok kötü hissettiğimiz zaman “ya eğer”
düşünce tuzağı sporcuyu aşağıya çekecektir. Bunu
farkettiğinde an’a dönüp an’da kalmak çözüm odaklı
düşünceye götürecektir. Stres ile oluşan karmaşık
düşünceleri yavaşlattığımızda mantık devreye girecek ve
stresi yönetebileceğiz. Yine stres anında hızlı karar verme
eğilimi o anda “ne olursa olsun artık” gibi bir düşünceye
sokabilir işte bu anda mantık yine devre dışıdır. Karar
vermedeki hız çok ilkel bir tepki olduğundan bilinçaltı
hemen cevap almak ister. Böyle zamanda verilecek karar
iyi bir sonuca götürmeyecektir. Burada bedensel algı ve
muhakeme becerisi etkilenecek olduğundan stres sağlıklı
karar vermemizi de olumsuz etkileyecektir. Stres hem
bedeni hem de zihni büyük ölçüde yorucu etkiye sahiptir.
Yarış anında stres ile baş edebilmenin yollarından biri
güvendiğimiz,s oğukkanlı, hayatımızda rol model olarak
görebildiğimiz biri ya da bir film kahramanını aklımıza
getirip ”o bu durumda ne yapardı?” sorusunu kendimize
sormak zihnimizde olaya farklı bir perspektiften
bakabilmemizde yararlı olacaktır. Bu teknik ile hem o baskı
altından kurtulacak hem de bizi sıkıştıran düşüncelerden
arınmış olacağız.
Bir diğer teknik ise yarış öncesi yürüyüşler. Yürüyüş yaparken
kan basıncınız düzene girer, mutluluk hormonu olan endorfin
salgılarsınız ve kendinizi rahatlamış hissedersiniz.
Bir üçüncüsü ise Nefes egzersizleri, stres seviyelerini
azaltmada etkili bir yöntemdir. Derin ve kontrollü nefes
almak, vücutta rahatlamayı teşvik eder ve stres
hormonlarının azalmasına yardımcı olur.
Bir sonraki sayıda görüşmek üzere.
18
Siz de Bu Alana Reklam Vermek İsterseniz;
0542 156 45 14
GÜNDEM
1. GELENEKSEL ATLI DAYANIKLILIK SEMPOZYUMU
KAYSERİ’DE GERÇEKLEŞTİ.
Atlı Dayanıklılığın gelişmesi ve tanıtılması
için yola çıkan Ümit Tekcan Endurance
Akademi ve Kayseri’deki Atlı Dayanıklılık
Sporcularıyla kurulan Endurance Team
Kayseri işbirliği ile 1. Geleneksel Atlı
Dayanıklılık Sempozyumu 20 Ocak 2024'de
Kayseri’de gerçekleşti.
“Kayseri Binicilik ve Okçuluk Tesisi”nin ev
sahipliği yaptığı organizasyona, Kayseri ve
çevre illerden yaklaşık 80 kişi katıldım
sağladı.
At/At Sağlığı, Binici/Binici Sağlığı ve Uygulamalı Vet-check olmak üzere 3
bölümden oluşan Sempozyuma birbirinden değerli konuşmacılar davet
edildi.
Antrenör, Sporcu ve FEI Seyis Eğitmeni Ümit Tekcan, TBF Veteriner
Hekimi Gökhan Sarı, Veteriner Hekim ve At Osteopatı Kutay Gürünlü, Atlı
Dayanıklılık branşından, yarışmalardan, kurallarından ve at sağlığından
bahsederken; Yoga Eğitmeni Melisa Tekcan ve Klinik Psikolog Ebru Beden
ise binicilerin fiziksel ve ruhsal sağlıklarıyla ilgili konuşmalar yaptılar.
20
GÜNDEM
Uygulamalı Vet-Check bölümünde ise, yarış
canlandırması yapılarak nelere dikkat edilmesi
gerektiği Antrenör ve Veteriner Hekim
tarafından katılımcılara aktarıldı.
Atlı Dayanıklılık Sempozyum’larını devamlı olarak farklı şehirlerde
gerçekleştirmek istediklerini söyleyen ekip, Atlı Dayanıklılık Branşını
tanıtmakta ve bilinçli bir şekilde yapılması için çaba harcamakta kararlı
olduklarını dile getirdi.
Endurance Akademi ve Endurance Team Kayseri ekiplerini tebrik ediyor, 21
GÜNDEM
TÜRKİYE BİNİCİLİK FEDERASYONU
ATLI DAYANIKLILIK KURULU ÇALIŞTAYI
DARICA’DA GERÇEKLEŞTİ.
2024 Yılının TBF Atlı Dayanıklılık Kurul Üyelerinin belli olmasından
sonra, herkesin gözü kurul üyelerinden gelecek kararlardaydı. Atlı
Dayanıklılık branşına gönül vermiş antrenör, sporcu ve kulüp
sahiplerinin katılımıyla yapılacakların ve alınacak kararların
konuşulması ve görüşülmesine karar veren kurul, ilk çalıştayını
Darıca’da bulunan MT Binicilik Kulübü ev sahipliğinde gerçekleştirdi.
Türkiye Binicilik Federasyonu
Başkan Yardımcısı Önder Karaeş
ve Atlı Dayanıklılık Kurul
Başkanı Kadir Baştuğ olmak
üzere, toplantıya diğer kurul
üyeleri de katılım gösterdi.
2024 yılı faaliyet takviminin, Milli Takım seçme kriterlerinin, yarış
organizasyonlarının konuşulduğu toplantıda; katılım sağlayan antrenör,
sporcu ve Kulüp sahiplerinin de görüşleri dinlendi.
Konuşmasında, çok verimli bir
çalıştay gerçekleştirdiklerini dile
getiren Önder Karaeş; Atlı
Dayanıklılık Branşının tanıtılması ve
geliştirilmesi için Türkiye Binicilik
Federasyonu olarak ellerinden geleni
yapacaklarını ifade etti.
TBF ve Atlı Dayanıklılık Kurulu’na
çalışmalarında başarılar diliyoruz.
22
23
DÜNYA’DA GÜNDEM
Dünya’nın En Prestijli Yarışmalarından Biri Kabul Edilen
AlUla Fursan Cup
9-11 Şubat’ta!
Suudi Arabistan’ın turistik kenti
Alula’da her yıl düzenlenen
yarışmalar eşsiz çöl manzarasıyla
herkesi büyülese de, Dünya’nın en
zor parkurları arasında yer alması
sebebiyle de büyük çekişmelere
sahne olmakta.
Toplam dağıtılacak ödülün, bu zamana kadarki en yüksek ödül olduğunu söyleyen Fursan Cup
Organizatörleri büyük heyecana neden olmuşlardı. Geçtiğimiz gün ise ödül miktarı açıklandı;
5 MİLYON DOLAR!
FEI ülke sıralamasına giren sporculara ev
sahipliği yapacak olan yarışmada,
Türkiye’den de 3 Türk Sporcunun katılacağı
haberleri kulislerde dolaşmaya başladı.
Henüz sporculardan resmi bir açıklama
gelmediğinden isimlerini beyan etmeyeceğiz
ama, kim giderse gitsin ülkemizi en iyi şekilde
temsil edeceğinden şüphemiz yok.
Bir sonraki sayımızda Fursan Cup 2024'e Türkiye’den katılacak sporcularımızın başarılarını
konuşmayı temenni ediyor, 2026 Dünya Şampiyonası’nın fragmanı niteliğinde olacak yarışta
katılım gösterecek diğer ülke sporcularına da başarılar diliyoruz.