Create successful ePaper yourself
Turn your PDF publications into a flip-book with our unique Google optimized e-Paper software.
Geçmişten Günümüze Bilim ve Teknoloji<br />
Uğur MUMCU’nun Kaleminden..<br />
Atatürkçülük Nedir ?<br />
portre<br />
çomü öğrencisinin aylık bağımlılığı<br />
Sayı: 1 Yıl: 1 Nisan 2017 Bilim – Kültür - Politika<br />
2017 Aylık Bilim-Kültür-Politika Dergisi 3 TL<br />
ATATÜRK<br />
Bir Milletin<br />
Kaderini<br />
Değiştiren Lider<br />
Mustafa ŞEN<br />
ÇOMÜ Okul Öncesi Öğretmenliği<br />
Öğrencilerin<br />
Kaleminden<br />
Mustafa<br />
Kemal
REKLAM<br />
SAYFASI
Portre Aylık Dergi<br />
Bilim-Kültür- Politika<br />
E-mail<br />
mustafasentgb@hotmail.com<br />
İlk sayısını çıkarmış olduğumuz Portre dergisi huzurlarınızdadır. Bu dergide<br />
pek çok şey bulacaksınız. Bilimden sanata, sanattan siyasete, siyasetten<br />
eğlenceye ne ararsanız Portre’de. Her ay farklı bir ismi ön planda<br />
tutacağımız formatımızda, ilk sayımızı ulu önder Mustafa Kemal<br />
ATATÜRK’e ayırdık. Mustafa Kemal’i her yönüyle incelediğimiz, ve<br />
okurlarımıza sunduğumuz bu sayıda kendinizi bulacak ve soluksuz<br />
okuyacaksınız. ÇOMÜ öğrencilerinin aylık bağımlılığı olmaya geliyoruz.<br />
Siz de yazabilirsiniz.<br />
Yan tarafta görmüş olduğunuz e-mail adresine, portre önerilerinizi ve<br />
yazılarınızı bekliyoruz.<br />
Ve hatta çizmiş olduğunuz karikatürleri de gönderebilirsiniz.<br />
Telefon<br />
+90(541)4333297<br />
Haydi ÇOMÜ’lü !<br />
Portre’nin Başına.<br />
Mustafa ŞEN<br />
Sahibi ve Genel Yayın<br />
Yönetmeni<br />
Mustafa ŞEN<br />
2017<br />
NELER HAZIRLADIK ?<br />
‣ Atatürkçülük Nedir ? – Uğur MUMCU<br />
‣ Cumhuriyet Devrimimiz ve Köy Enstitüleri – Gökhan GÜMÜŞ<br />
‣ Geçmişten Günümüze Bilim ve Teknoloji – Son 10 Yıl<br />
‣ Karikatürize Hayat<br />
‣ Duvarın Sözü<br />
‣ Bir Milletin Kaderini Değiştiren Lider : ATATÜRK – Mustafa ŞEN<br />
‣ Sizin Kaleminizden Mustafa Kemal<br />
İYİ OKUMALAR..
ATATÜRKÇÜLÜK NEDİR ?<br />
Uğur MUMCU (22 Ağustos 1942 – 24 Ocak 1993)<br />
Türk Milleti'nin bugün ve gelecekte tam bağımsızlığa, huzur ve refaha sahip olması,<br />
devletin millet egemenliği esasına dayandırılması, aklın ve ilmin rehberliğinde Türk<br />
kültürünün çağdaş uygarlık düzeyi üzerine çıkarılması amacıyla temel esasları yine<br />
Atatürk tarafından belirtilen devlet hayatına, fikir hayatına ve ekonomik hayata,<br />
toplumun temel müesseselerine ilişkin gerçekçi fikirlere ve ilkelere ATATÜRKÇÜLÜK<br />
denir.<br />
ATATÜRKÇÜLÜK; emperyalizmin düşmanıdır, anti - emperyalisttir. Tam bağımsız<br />
Türkiye'den yanadır. Özgürlükçüdür. İnsan Hakları savunucusudur. Her türlü terörün<br />
karşısındadır. Yobazların, Vurguncuların, Çıkarcıların düşmanıdır...<br />
ATATÜRKÇÜLÜK; yirminci yüzyılın yüz akı, ulusal direnişlerin temelindeki "tam<br />
bağımsızlık" harcıdır.<br />
ATATÜRKÇÜLÜK; ulusal bağımsızlık demektir, ulusal kurtuluş demektir, antiemperyalist<br />
bilinç demektir!<br />
ATATÜRKÇÜLÜK; aşırı sağa ve aşırı sola ödün vermeyen, kişi haysiyet ve onuruna<br />
inanan, ulusal, akılcı ve insancıl bir görüştür.
ATATÜRKÇÜLÜK; Atatürk'ü bütün yönleriyle ve eserleriyle tanımak, sevmek,<br />
benimsemek, tanıtmaya ve sevdirmeye çalışmaktır.<br />
Başka bir ifadeyle Atatürk'ün ideolojisini, ülkü ve eserlerini eksiksiz öğrenip tam olarak<br />
gerçekleştirmek, yüceltmek ve aynı yoldan Türk Ulusu'nu Çağdaş Uygarlık Düzeyine<br />
ulaştırmak için bütün gücümüzle çalışmaktır, diyebiliriz.<br />
ATATÜRKÇÜLÜK; siyasi bir öğreti değil, bir dünya görüşüdür. Türkiye'nin ve Türk<br />
Ulusu'nun gerçeklerine, gereksinimlerine ve yeteneklerine en uygun gelen, denenmiş<br />
başarılı sonuçları alınan bir öğretidir.<br />
ATATÜRKÇÜLÜK; herhangi bir yabancı siyasal akım ya da ideoloji ile açıklanamaz.<br />
Atatürkçülük, Türk halkının ve Türk yurdunun tabiatından, tarihinden doğmuştur.<br />
ATATÜRKÇÜLÜK; Türkiye'nin gerçeklerinden doğmuş bir düşünce sistemidir. Türk<br />
Milleti'nin iradesiyle oluşmuş, tarihi bir gelişmenin ürünüdür. Atatürkçülük, her şeyden<br />
önce millete haklarını tanıma ve tanıtmadır; millet egemenliğinin ifadesidir.<br />
Atatürkçülük bir kurtuluştur, milletçe bağımsızlığa kavuşmadır. Atatürkçülük, modern<br />
bir toplum hayatı yaşama demektir.<br />
ATATÜRKÇÜLÜK; "halkçılık", "laiklik", "cumhuriyetçilik", "devrimcilik", "devletçilik" ve<br />
"milliyetçilik" olmanın ötesinde, değişen nesnel koşullar karşısında, bu ilkeler<br />
çerçevesinde sürekli tutumlar takınmaktır. Atatürkçülük, kesinlikle salt ileriye açık bir<br />
ideolojidir.<br />
Atatürkçülüğü yorumlarken bazı farklı noktalara varılabilmesi olasıdır. Ancak<br />
Atatürkçülük'te olmayan şey; "tutuculuk" ve "statükoculuk"tur. Atatürk'ün düşünceleri<br />
nesilden nesile aktarılacak bir put değil; yönlendirici bir dünya görüşü ve dünyanın<br />
dinamik bir yorumudur.<br />
Acaba günümüz "Atatürkçü"lerinden kaç tanesi 19 Mayıs 1919'da Mustafa Kemal'i<br />
Samsun'da karşılamaya giderdi ?<br />
Kaç tanesi O'nun peşinden Ankara'ya gelirdi ?<br />
Ve acaba kaç tanesi Galata Köprüsü'nde müttefiklere alkış tutardı ?...<br />
"Yöneticilerin kişilikleri çoğu kez, siyasal düzenin niteliğine bağlıdır. Eğer bir toplum,<br />
ulusal kurtuluş savaşı yaşamışsa, bu toplumda yöneticilerin kişilikleri ulusal kurtuluş
hamuru ile yoğrulmuş demektir.<br />
Bu kişilikler ulusal bilince dayanır. Her eylem, her davranış, bu ulusal bilinç ile şekillenir.<br />
Mustafa Kemal, bu tür kişilerin örneğidir.<br />
Mustafa Kemal'i Atatürk yapan bu ulusal onur ve bu ulusal bilinçtir. Bunun içindir ki,<br />
Mustafa Kemalcilik ulusal onur, Atatürkçülük ise ulusal bilinç demektir."<br />
Uğur Mumcu<br />
Devrim, 16 Şubat 1971<br />
SAYGIYLA ANIYORUZ…
Tanzimat döneminin başlarından itibaren<br />
Osmanlı aydınları içerisinde hızla yeşeren<br />
yenilik ve modernleşme hareketi kendisini<br />
en çok eğitim üzerinde göstermiştir. Bu<br />
yenileşme çabaları çoğunlukla başarısız<br />
olmuştur. Bu başarısızlığı devletin çöküşü ve savaş etkisiyle açıklamak mümkündür.<br />
Ama bu kesinlikle gerçek bir bahane olamaz. Asıl sıkıntı eski eğitim kurumları ve yeni<br />
eğitim kurumlarının bir arada yaşatılmaya çalışılmasıdır. Tarihsel serüvenimiz içinde<br />
medreselerin ve modern eğitim kurumlarının yan yana olmayacağını millet olarak<br />
gördük. 31 Mart ayaklanması belki de bu medrese-okul, eski-yeni, çağ dışı-modern<br />
zıtlığının en açık örneği olarak görülebilir.<br />
İşte bu durumu çok iyi bilen Mustafa Kemal gençlik yıllarından başlayarak Türk<br />
milletinin nasıl kurtarılacağını düşünürken, Türk milletinin onuruna ve çağın gereklerine<br />
uygun bir eğitim sistemi hayal etmiştir. Mustafa Kemal kurtuluş savaşının en zor<br />
günlerinde bile eğitimi ihmal etmemiştir. Mustafa Kemal’in isteği ile Eskişehir-Kütahya<br />
savaşları devam ederken Ankara’da 1. Maarif kongresi toplanmıştır. Bu kongrenin<br />
açılış konuşmasını ise Mustafa Kemal yapmıştır. Bu durum ise savaş sonucunda<br />
kurulacak yeni düzen içerisinde eğitimin ne kadar önemli olduğunu gösterir.<br />
Kurtuluş savaşımızın kazanılması sonucunda Mustafa Kemal Paşa önderliğinde<br />
modernleşme hareketimiz başlamıştır. Hızla ilerleyen devrimler süreci içinde belki de<br />
en önemli devrim eğitim alanında yapılmıştır. Eğitim alanında yapılan bu devrimleri
Mustafa Kemal bizzat takip etmiştir. Tevhid-i Tedrisat Kanunu(3 Mart 1924),<br />
Medreselerin Kapatılması(11 Mart 1924), Maarif Teşkilatı Kanunu(2 Mart 1926), Harf<br />
Devrimi(1 Kasım 1928) gibi yasal düzenlemeler eğitimde modernleşmemiz için ilk<br />
adımı oluşturmuştur. Bu düzenlemeler sonucunda eğitim sistemimiz geçmişin dikenli<br />
sarmaşıklarından kurtulup Türk milletinin hak ettiği modernlik seviyesine ulaşmıştır.<br />
Özellikle yurt dışından gelen Eğitim Bilimciler sayesinde eğitim sistemimiz daha da<br />
modernleşmiştir. Batıyı örnek alarak yapılan eğitim devrimimiz içinde bize özgü olan<br />
çok değerli bir kurum vardır. Bu kurum Köy Enstitüleridir.<br />
Cumhuriyet devrimleri sürecinde belki de en çok anlatılması geren kurumdur Köy<br />
Enstitüleri. Tohumları Mustafa Kemal’in sağlığı zamanında atılan köy enstitüleri<br />
dönemin Milli Eğitim Bakanı Hasan Ali Yücelin yoğun çabaları ile 1940 yılında<br />
kurulmuştur.<br />
Peki, Köy Enstitüleri nedir? Köy Enstitüleri sadece Türkiye’ye has bir eğitim sistemidir. Bu<br />
kurumlar Anadolu halkının düşük eğitim seviyesini ve eğitim ihtiyacını gözeterek<br />
kurulmuştur. Bir diğer kurulma nedeni ise büyük şehirlerde yetişen öğretmenlerin köy<br />
hayatına alışamaması ve köy hayatı için gerekli olan pratik eğitimden yoksun<br />
olmasıdır. Bu sıkıntılı durum edebiyatımıza bile yansımıştır. Örnek olarak Reşat Nuri’nin<br />
Çalıkuşu romanında bu durum kendisini açıkça gösterir. Nüfusun %5 okuma yazma<br />
bildiği ve nüfusun %80’ninin köylerde yaşadığı yeni kurulmuş Türkiye Cumhuriyetinde<br />
Köy Enstitüleri işte bu eğitim ve pratik yoksunluğunu ortadan kaldırmıştır. Köy<br />
Enstitülerinin sistemi çok basittir.
Köyde yaşayan zeki ve başarılı çocuklar Köy Enstitüsüne alınır ve eğitilir. Eğitilen bu<br />
öğrenci eğitimini tamamladıktan sonra bir köye öğretmen olarak yollanır. Bu sistem ile<br />
hem okuma yazma hem de pratik beceriler köylere aktarılmıştır. Derslerin %50 teorik<br />
eğitimden kalan %50’si ise pratik eğitimden oluşmaktaydı. Bu eğitimin etkisiyle 1940-<br />
1946 arasında köy enstitülerinde 15.000 dönüm tarla tarıma elverişli hale getirilmiş ve<br />
üretim yapılmıştı. Aynı dönemde 750.000 yeni fidan dikilmişti. Oluşturulan bağların<br />
miktarı ise 1.200 dönümdü. Ayrıca 150 büyük inşaat, 60 işlik, 210 öğretmen evi, 20<br />
uygulama okulu, 36 ambar ve depo, 48 ahır ve samanlık, 12 elektrik santralı, 16 su<br />
deposu, 12 tarım deposu, 3 balıkhane, 100 km. yol yapılmıştı. Sulama kanalları<br />
oluşturularak enstitü öğrencilerinin uygulamalı eğitim gördüğü çiftliklere sulama suyu<br />
öğrenciler tarafından getirilmişti. Bu uygulamaya dayalı eğitim ile köylere bilgi, beceri<br />
ve üretim götürülmüştü. Anadolu’da tarımsal üretim bir anda artmaya başlamıştı.<br />
Anadolu artık üreten, öğrenen ve öğreten bir yerdi. Sadece eğitim üretim üzerine<br />
değil sanat üzerine de çalışmalar yapılmaktaydı. Bu yapılan eğitim ve öğretim süreci<br />
Türkçe, Matematik, Fizik, Tarih, Yurttaşlık bilgisi gibi derslerle beraber Kültür Dersleri,<br />
Ziraat Dersleri ve Çalışmaları, Teknik Dersler ve Çalışmalar devam etmiştir. Bu ders<br />
programı da bize Köy Enstitülerinin üretime ve beceriye ne kadar önem verdiğini<br />
gösterir.<br />
Sonuç kısmına gelecek olursak ‘Köy Enstitüleri neden kapatılmıştır?’ Bu durum<br />
hakkında söylenecek söz çoktur. Ama tek sözle özetlemek gerekirse: Türkiye’de hiçbir<br />
başarı cezasız kalmaz.<br />
2. Dünya savaşından sonra yapılan seçimleri kazanan Demokrat Parti yenidünya<br />
düzeni içinde Türkiye’yi Batı Bloğuna sokmak için yoğun çaba gösterdi ve sonuç<br />
olarak Türkiye kendisinden taviz vererek Batı bloğuna girdi. Truman Doktrininin<br />
yayınlanması ile Türkiye’ye batı yardımları gelmeye başladı. Ama Batı Bloğunun bir<br />
isteği vardı Türkiye’nin muhtemel bir Sovyet komünizminden uzak durmasıydı. 1945<br />
yılında Köy Enstitüleri hakkında komünistlerin, dinsizlerin yetiştiği fuhuş yuvaları olduğu<br />
söylenerek saldırı kampanyaları başlatılmıştı Ve komünist yetiştirme okulu olarak<br />
görülen Köy Enstitüleri 1946 yılında kapatıldı. Bu süreç sonunda Emperyalizmin çıkarları<br />
uğruna birileri tarafından Türk halkına ihanet edilerek Köy Enstitüleri tarihin tozlu<br />
raflarına kaldırıldı. Bu süreç içerisinde o karanlık günlerin mirası olarak devam eden<br />
gerici eğitim yeniden yükselişe geçti. Emperyalizm yeniden kazanır oldu. İşte bizde o<br />
gün ekilen karanlık ve gerici eğitim tohumlarının acı meyvesini yiyoruz.<br />
Peki, bu daha ne kadar sürecek? Uygar uluslar düzeyine çıkmanın yolunun eğitimden<br />
geçtiğini anlayan Mustafa Kemalin askerleri ülkeyi bu emperyalist uşaklara bırakır mı?<br />
Hayır bırakmaz. Türk genci bilir ki gericiliği ancak eğitim yener. Ülkeyi ancak eğitim<br />
kurtarır. Peki, eğitim denir? Eğitim okumaktır. Eğitim insanları anlamaktır. Eğitim<br />
gericiliğe başkaldırmaktır. Eğitim emperyalizmi yenmektir. Eğitim çağdaş uluslar<br />
seviyesine ulaşmaktır. Eğitim Mustafa Kemal okumaktır. Eğitim Mustafa Kemal<br />
olmaktır.
SON 10 YILIN BİLİMSEL VE TEKNOLOJİK GELİŞMELERİ<br />
Son 10 Yılın Bilimsel Gelişmeleri<br />
Dünyanın önde gelen bilim dergisi Science son on yılın en önemli bilimsel<br />
buluşlarından bir liste oluşturdu.<br />
2010’un bilim alanındaki en büyük buluşu, atom altı dünyanın kurallarına göre<br />
hareket eden dünyanın ilk ‘kuantum makinesi’ olarak belirlendi.<br />
Makine, 2010’da bilim dünyasındaki en dikkat çekici gelişme olarak seçildi.<br />
Saç teli çapındaki dünyanın ilk kuantum makinesinin en çarpıcı yanı Isaac Newton’un<br />
temelini oluşturduğu klasik mekaniğin yasalarına uymayan ilk insan yapımı alet olması.<br />
Bunun yanı sıra Neandertal DNA’sının dizilimi, HIV önlemedeki ilerlemeler ve sentetik<br />
genom yer aldı.<br />
Son on yılın bilim dünyasında çığır açan on<br />
gelişmesi ise şöyle:<br />
1.Kesin Kozmoloji: Son on yıl içinde<br />
araştırmacılar evrenin içeriğine dair çok kesin<br />
bir reçeteye ulaştı.<br />
meydana geliyor.<br />
Bilim insanlarına göre, evrenin yüzde 4’ü<br />
bildiğimiz maddeden, yüzde 23’ü karanlık<br />
maddeden ve yüzde 73’ü karanlık enerjiden<br />
Kaydedilen bu ilerleme, kozmoloji (evrenbilim) standart bir teoriye sahip kesin bir<br />
bilime dönüştürdü.<br />
2.Meta malzemeler: Konvansiyel olmayan optik özelliklere sahip malzemeler<br />
sentezleyerek, fizikçiler, ışığı idare etmenin ve yönlendirmenin yeni yöntemlerine<br />
öncülük etti.<br />
Çözünürlük üzerindeki temel sınırları aşan mercekler yarattılar. Hatta Harry Potter’daki<br />
gibi nesneleri görünmez kılabilen ‘pelerini’ yapmaya başladılar.<br />
3.’Dark’ Genom: Genom, bir organizmanın kromozomlarında bulunan genetik<br />
şifrelerin tamamını simgeleyen terim.<br />
Bilim insanları bütün genomun sadece yüzde 1.5’inden sorumlu olan genler keşfetti.<br />
Küçük haberci ve haberci RNA’lar dahil olmak üzere genomun geri kalanının en az<br />
genler kadar önemli işleve sahip olduğu ortaya çıktı.
4.Harici gezegenler: 2000’de araştırmacılar Güneş Sistemi dışında 26 gezegen<br />
olduğunu biliyordu.<br />
2010’da bu sayı 502’ye çıktı ve hala artıyor. Astronomlar, şimdi Dünya’ya daha çok<br />
benzeyen daha çok gezegen bulmayı amaçlıyor.<br />
5.Eski biyomoleküller: Eski DNA ve kolajen gibi biyomoleküllerinde on binlerce yıl<br />
yaşayabildiğinin ve uzun zaman önce yok olmuş bitkiler, hayvanlar ve insanlar<br />
hakkında önemli bilgiler sağlayabildiğinin anlaşılması paleontoloji açısında devrim<br />
niteliğinde oldu.<br />
Bu küçük zaman makineleri üzerinde yapılan analizler, artık anatomik<br />
adaptasyonlarla tarihin, doğanın ve dünyanın gelişimine dair önemli bilgiler<br />
sağlayabiliyor.<br />
Dinozorların neye benzediklerinden, yünlü mamutların soğuğa nasıl<br />
dayanabildiklerine kadar…<br />
6.Mars’ta su: Son on yıl içinde Mars’a altı keşif görevi gerçekleştirildi. Bu incelemelerle<br />
Kızıl Gezegen’in yüzeyinde ya da içinde bol su olduğu, bu şekilde kayaların<br />
başkalaştığını ve muhtemelen bunun yaşamı desteklediğine dari kanıtlar elde edildi.<br />
Dünya’da yaşam oluşmaya başladığı dönemde Mars’ta su olduğu sanılıyor, ama<br />
bugün Mars’ta hala yeterince nem olması bilim insanlarını, yaşam arayışlarına teşvik<br />
ediyor.<br />
7.Hücrelerin yeniden programlanması : Artık araştırmacılar tam olarak gelişmiş olan<br />
hücreleri, vücutta başka bir hücre haline gelme potansiyellerini yeniden<br />
kazanacakları şekilde pluripotent (embriyonik gelişimin erken safhalarında, tüm bir<br />
canlıyı oluşturabilme yeteneğine sahip olan) hücrelere dönüştürmek üzere nasıl<br />
yeniden programlayacaklarını anlamış durumdalar.<br />
Bu yöntem, nadir hastalıklara sahip hastalıklarda kullanıldı bile. Ancak eninde<br />
sonunda bilim insanları, genetik olarak uyumlu yenilenme hücreleri, dokuları ve<br />
organları yaratmayı umuyor.<br />
8.Mikrobiyom : İnsan vücudunda barınan mikroplara ve virüslere bakış yöntemindeki<br />
büyük değişim, araştırmacıları mikrobiyom kavramına sevketti.<br />
Vücudumuzdaki hücrelerin yüzde 90’ın aslında mikrobiyal olmasıyla, bilim insanları<br />
mikrobiyal genlerin gıdalardan ne kadar enerji alabildiğimizi nasıl etkilediğini ve<br />
bağışıklık sistemimizin enfeksiyonlara nasıl tepki verdiğini anlamaya başladı.<br />
9.Enflamasyon (iltihaplanma) : Çok uzun olmayan bir zaman önce enflamasyon<br />
iyileşme mekanizmasının basit bir yardımcısı olarak biliniyordu.<br />
Bugün araştırmacılar enflamasyonun bunun dışında bizi öldürebilecek kronik<br />
hastalıkların arkasındaki itici güç olduğunu da düşünüyor. Bunlar arasında kanser,<br />
Alzheimer, diyabet, obezite gibi hastalıklar yer alıyor.
10.İklim değişikliği : Araştırmacılar son on yıl içinde sıcaklık derecelerindeki değişimler<br />
açısından iklim değişikliğine dair tahminlerinin çoğunun doğrulandığını gördü.<br />
Son 10 Yılın Teknolojik Gelişmeleri<br />
Peki son 10 yılda hangi teknolojik gelişmeler hayatımızda ne gibi değişikliklere sebep<br />
oldu? İşte son 10 yılda gerçekleşen teknolojik gelişmeler;<br />
1. Wi-Fi: İnternetle 90′lı yılların sonunda ilk defa tanışanlar dial-up modemleri iyi<br />
hatırlayacaklardır. Hele o bağlantı kurulurken çıkan sesi hangimiz unutabiliriz?<br />
O zamanlar internete girmek için telefon hattınızın daima açık ve bilgisayarınızın da<br />
modeme bir kablo aracılığıyla bağlı olması gerekiyordu.<br />
Bugün ise Wi-Fi teknolojisi sayesinde artık evlerimizde, ofislerimizde, restoranlarda,<br />
kafelerde, şehirlerarası otobüslerde,alışverişmerkezlerinde, vapurlarda ve hatta<br />
uçaklarda internete kablosuz bağlanabiliyoruz.<br />
İstanbul Beyoğlu Belediyesi gibi bazı kuruluşlar vatandaşlara ücretsiz Wi-Fi internet<br />
imkânı bile sunuyor.<br />
İnternet teknolojilerinin sembol filmi Matrix eğer bugün çekilseydi kahramanımız Neo<br />
ensesinden giren bir kabloya ihtiyaç duymadan Matrix’e bağlanabilecekti. Wi-Fi<br />
teknolojisi sayesinde Neo büyük bir eziyetten kurtulmuş olacaktı.<br />
2. Web tarayıcıları: İnternet bir sayısal bilgi okyanusudur. Bu okyanusta her şey çeşitli<br />
protokoller, sayısal standartlar ve programlama dilleri ile şifrelenmiştir.<br />
Web tarayıcıları ise bu şifreleri açan bir anahtar gibidir. Bu anahtar sayesinde<br />
karmakarışık program kodları gözümüzün algılayabileceği grafiklere, tasarımlara ve<br />
yazılara dönüşüyor.<br />
Eğer web tarayıcıları olmasaydı internetteki içeriğe erişebilmek için birçok<br />
programlama diline hakim olmamız gerekecekti.<br />
Oysa şimdi internette dolaşmak neredeyse bir çocuk oyuncağı ve çoğumuz için<br />
günlük hayatımızın ayrılmaz bir parçası. Alışkanlıklarımızdan dolayı fark etmiyoruz ama<br />
web tarayıcılarının internet deneyimimizde oynadığı rol çok büyük.<br />
3. Web arama motorları: Arama motorları internetin uçsuz bucaksız dünyasında<br />
istediğimiz bilgiyi arayıp bulmamıza yardımcı olurlar. Arama motorları sayesinde<br />
internette yolumuzu bulabiliriz.<br />
90′lı yılların sonuna kadar birçok arama motoru vardı ama Google’ın gelmesiyle işler<br />
tamamıyla değişti. Diğerlerinden çok farklı ve etkili algoritmalar kullanan Google<br />
sayesinde internetteki bilgiler daha düzenli bir şekilde indekslenebildi.
Böylelikle Google hem son kullanıcı için sınırsız fırsatlar sundu hem de yepyeni<br />
ekonomik modeller oluşturdu. Arama sonuçlarında üst sıralarda yer alabilmek için<br />
Arama Motoru Optimizasyonu (SEO) teknikleri kullanılmaya başlandı.<br />
Hakkında bilgi toplamak istediğimiz bir kişiyi, kurumu veya ürünün adını arama<br />
motorunda yazıp bir ön araştırma yapmak sıradan aktivite haline geldi.<br />
“Google’lamak” günlük hayatta sıkça kullandığımız bir deyim halini aldı.<br />
4. VoIP: 80′li yıllarda Türkiye’de bir ev telefonu bağlatmak için aylarca sıra beklemek<br />
oldukça sıradan bir durumdu. Üstelik sağlam bir ‘torpil’e ihtiyacınız vardı.<br />
90′lı yıllarda ise imkânlar arttı ve artık telefon bağlatmak yavaş yavaş lüks olmaktan<br />
çıkıp bir ihtiyaç halini aldı. Cep telefonlarının da çıktığı 90′lı yılların son döneminde en<br />
büyük derdimiz yüksek telefon faturalarıyla başa çıkmaya çalışmaktı.<br />
2000′li yılların ortalarında yaygınlaşmaya başlayan VoIP teknolojisi ise tam bir iletişim<br />
devrimi oldu. VoIP ile internet üzerinden telefon görüşmeleri yapmak mümkün hale<br />
geldi.<br />
Bu teknolojiye Skype firması öncülük yaptı. Artık Skype ve benzeri programlar<br />
yardımıyla hiç fatura ödemeden saatlerce kıtalararası konuşabiliyor, hatta video<br />
konferans yapabiliyoruz.<br />
Telefon açmak için komşumuza gittiğimiz günleri hatırlayınca VoIP teknolojisi kulağa<br />
gerçek bir mucize gibi geliyor.<br />
5. Web 2.0: Web 2.0, 2004 yılından itibaren yaygınlaşmaya başlayan ikinci nesil<br />
internet hizmetlerinin adı. Ajax, RSS, XML, XHTML gibi farklı teknolojiler ve gelişmiş<br />
sunucular sayesinde internet kullanıcıları kendi içeriklerini oluşturma imkânı sağladılar.<br />
Bu teknolojik gelişme YouTube, Facebook, Ekşisözlük, Flickr, Twitter ve bloglar gibi<br />
internet kullanıcılarının oluşturduğu sayısız paylaşım ortamlarını mümkün kıldı. Web 2.0<br />
sayesinde gerçek zamanlı bilgi akışı sağlamak ve yepyeni sosyal ağlar kurmak<br />
mümkün hale geldi.<br />
6. Sosyal medya: Sosyal medya sayesinde artık her kullanıcı aynı zamanda bir içerik<br />
üreticisi haline geldi. Yepyeni insanlarla tanışma ve fikir alışverişinde bulunma fırsatı<br />
ortaya çıktı.<br />
Sosyal medya sayesinde eşzamanlı bilgi paylaşmak mümkün oldu. Haber alma ve<br />
haber verme alışkanlıklarımız değişti.<br />
Sosyal medya denince akla ilk gelenler bloglar, sosyal ağlar (Facebook, MySpace,<br />
LinkedIn), içerik paylaşım toplulukları (YouTube, Flickr, del.icio.us), wikipedia,<br />
Podcast’ler ve forumlardır.
Sosyal medya bugün öylesine önemli hale geldi ki artık şirketler de bu kanalları yoğun<br />
bir şekilde kullanmaya ve yazılan müşteri eleştirilerini değerlendirmeye başladılar.<br />
Twitter’da 35 bin, Facebook’ta 722 bin takipçisi olan Amerikalı giyim mağazası<br />
GAP’ın, gelen müşteri yorumlarını dikkate alıp logosunu değiştirmekten vazgeçmesi<br />
buna iyi bir örnektir.<br />
7. e-bankacılık ve e-ticaret: e-ban-kacılık sayesinde bankada yapabildiğimiz her şeyi<br />
internet üzerinden gerçekleştirebilir hale geldik. e-bankacılığın sağladığı sanal POS<br />
gibi olanaklar bize hem çok zaman kazandırdı hem de e-ticaret yapma olanaklarını<br />
artırdı.<br />
2005 yılında Türkiye e-ticaret hacmi 1,4 milyar dolar civarındaydı, 2009′da bu rakam<br />
10 milyar doları aştı. Gelişen e-ticaret imkânları alışveriş alışkanlıklarımızı da değiştirdi.<br />
Bundan 10 yıl önce, internetten sabah koşusu için spor ayakkabı, öğle yemeği için<br />
pizza, akşamki maç için LCD televizyon alabileceğimizi kaçımız hayal edebilirdik?<br />
8. Akıllı telefonlar: Bir bilgisayar donanımına benzer özellikler taşıyan Palm,Blackberry<br />
ve Nokia N97 gibi modeller 2000′li yılların ortalarında iş dünyasında giderek<br />
yaygınlaştı.<br />
iPhone’la birlikte ise akıllı telefon kavramı bambaşka bir anlam kazandı. Artık akıllı<br />
telefon deyince hem internette gezebileceğimiz, hem GPS’te yol tarifi alabileceğimiz,<br />
hem ofis uygulamalarını açabileceğimiz, hem sinemaya bilet alabileceğimiz, hem<br />
oyun oynayabileceğimiz, hem fotoğraf çekebileceğimiz hem de aklımıza gelen veya<br />
gelmeyen birçok uygulamayı kullanabileceğimiz bir platform aklımıza geliyor.<br />
Tüm bunların üstüne telefonla konuşmak da cabası. Akıllı telefonlar sayesinde hem<br />
tüm iletişim ihtiyaçlarımızı fazlasıyla gideriyor hem de artık bilgisayarlara ihtiyaç<br />
duymadan birçok işlemimizi rahatlıkla yapabiliyoruz.<br />
9. Mobil internet: Akıllı telefonların geniş kitlelerce kullanılabilmesinin en büyük<br />
etkenlerinden biri de mobil internetin giderek ucuzlaması ve daha az ücretlere daha<br />
çok veri hattı kullanabilmemiz oldu.<br />
Eğer Edge ve 3G teknolojileri bu kadar gelişmeseydi bilgisayarda yapmayı hayal bile<br />
edemeyeceğimiz işlemleri akıllı telefonlarımızda kullanmaya ekonomik gücümüz<br />
yetmezdi.<br />
7 gün 24 saat internete bağlı olduğumuz bu yeni mobil dünyada, çevirmeli ağ ile<br />
internete ağır ağır bağlanan 56K modemlerin sesi artık tam bir geçmiş zaman<br />
nostaljisi oldu.<br />
10. Tablet bilgisayarlar: İlk önce tablet PC’leri duyduk; dijital kalem yardımıyla<br />
çevrilebilir ekranına yazı yazabileceğimiz bu laptop benzeri bilgisayarlar hepimizin<br />
ilgisini çekti.
KARİKATÜRİZE HAYAT<br />
KAYNAKÇA : Science Dergisi
DUVARIN SÖZÜ
N<br />
Mustafa ŞEN<br />
Çanakkale Onsekiz Mart Üniversitesi – Okul Öncesi Öğretmenliği<br />
BİR MİLLETİN KADERİNİ DEĞİŞTİREN<br />
LİDER<br />
ATATÜRK<br />
Mustafa Kemal..<br />
Bir milletin kaderini değiştiren lider.<br />
P<br />
eki neydi Mustafa Kemal’i Atatürk yapan ?<br />
Bu sayımızda Uğur Mumcu’nun Atatürkçülük açıklamasında son paragrafta yazıyor<br />
aslında bunun cevabı.<br />
Fakat irdelememiz gereken asıl mesele, Mustafa Kemal hangi yollardan geçti? Neler<br />
yaptı ? Türk gençliğinden ne istiyor ?<br />
Öncelikle şöyle bir Mustafa Kemal’in hayatına bakalım.
1881 yılında Selanik’te bir bebek dünyaya geliyor. Bu bebeğe Mustafa adını<br />
veriyorlar. Mustafa, ilkokul yıllarını biraz karışık geçiriyor. Modern ilkokulla, medrese tarzı<br />
ilkokul arasında gidip geliyor. Bu o yaşta dahi, medrese tarzı okulların ve gerici<br />
zihniyetlerin farkında olmasını sağlıyor.<br />
1893 yılında Askeri Rüştiye’ye giriyor ve Kemal adını da burada alıyor.<br />
Mustafa Kemal Manastır İdadisi ve İstanbul Harp Okulu’nda sonra Harp Akademisi’ne<br />
giriyor.<br />
Evet, 1902 yılında girmiş olduğu okulda arkadaşlarıyla bir gazete çıkarıyorlar ve<br />
düşüncelerini el yazması gazeteyle yaymaya çalışıyorlar. Buradaki teşkilatçılığı ve<br />
örgütlenme düşüncesi, sürekli devam ediyor ve asla pes etmiyor. Bu arada askeri<br />
başarılarını da sürdürüyor.<br />
1905 yılında yüzbaşı olarak Şam’a atanıyor.<br />
1906 yılının Ekim ayında Vatan ve Hürriyet Cemiyeti’ni kuruyor ve aynı zamanda<br />
Şam’da topçu stajını yaparak kolağası oluyor.<br />
23 Temmuz 1908 tarihinde meşrutiyet için yürütülen çalışmaların içinde rol alıyor.<br />
31 Mart 1909 tarihinde 31 Mart İhtilali’nde de Hareket Ordusu Kurmay Subayı olarak<br />
görevini en iyi biçimde yerine getiriyor.<br />
9 Ocak 1912’de gizli olarak gittiği Trablus’ta Tobruk saldırısını yönetiyor.<br />
Aradan biraz zaman geçtikten sonra önce Sofya Ataşeliği’ne atanıyor, daha sonra<br />
ise yarbaylığa terfi ediyor.<br />
Buraya kadar Mustafa Kemal, hem askeri başarısı ve dehası hem de örgütlenme ve<br />
teşkilatçılığıyla liderlik özellikleri kanıtlamış oluyor.<br />
Mustafa Kemal 2 Şubat 1915’te Tekirdağ’da 19.Tümen’i kuruyor. Fakat kısa süre sonra<br />
Birinci Dünya Savaşı’nın en büyük cephelerinden olan Çanakkale Cephesi’nde savaş<br />
kızışmaya başlayınca, Mustafa Kemal’de 25 Şubat 1915 tarihinde Maydos’a geliyor.<br />
18 Mart 1915 tarihinde İtilaf Devletleri deniz harekâtından yenik çıkınca, karadan bir<br />
saldırı düzenlemeyi düşünüyorlar ve Mustafa Kemal’de tüm bunların farkında olarak<br />
önlemlerini alıyor ve savaş planlarını oturtuyor.<br />
25 Nisan 1915 günü ise İtilaf Devletleri’ne karşı çok başarılı bir savaş yönetiyor.<br />
Binlerce askerin ölümü düşünmeksizin ileri atılmasına, varını yoğunu vererek<br />
savaşmasına, mermileri bitince süngülerini takıp düşmanın üstüne yürümelerine<br />
önderlik ediyor.<br />
Aynı yılın 9 Ağustos’unda Anafartalar Grup Komutanlığı’na atanıyor.<br />
10 Ağusos’ta ise düşmanı Anafartalar’dan dışarı atarak zafer kazanıyor.
Bu tarihten itibaren hızla yükselişe geçiyor ve girdiği her cepheden başarıyla ayrılıyor<br />
Mustafa Kemal.<br />
Ordunun ve ülkenin durumunu anlatan raporlar yazarak, İstanbul Hükümeti’ne<br />
gönderiyor.<br />
Artık durumun ciddiyetinin farkında olarak bir şeyler yapmak gerektiğine kanaat<br />
getiriyor ve 16 Mayıs 1919 tarihinde İstanbul’dan Bandırma adlı vapura binerek<br />
Samsun’a gitmek için yola çıkıyor.<br />
Aynı yılın 15 Haziran’ında 3. Ordu Müfettişliği görevini alıyor ve böylece askeri<br />
unvanıyla yapacağı işlerin daha kolay olacağı kanaatine varıyor.<br />
21 Haziran’da bir genelge yayınlayarak ulusal güçleri Sivas’ta düzenleyeceği<br />
kongreye davet ediyor.<br />
9 Temmuz tarihinde ise saat 20.50 sularında askerlik görevini bıraktığını ve ordudan<br />
ayrıldığını açıklıyor.<br />
23 Temmuz tarihinde Erzurum’da bir ön kongre düzenleyerek, bir temsil heyeti<br />
oluşturuyor. Ve 7 Ağustos tarihinde kongre sona eriyor.<br />
4 Eylül’de ise Sivas Kongresi düzenleniyor. Önemli kararların alındığı bu kongreye de<br />
Mustafa Kemal başkanlık yapıyor ve bir hafta süren kongre 11 Eylül tarihinde sona<br />
eriyor.<br />
20 Mart 1920’ye kadar olan süreçte Mustafa Kemal önce Erzurum’dan milletvekili<br />
seçiliyor, daha sonra ise temsil heyeti ile birlikte Ankara’ya geliyor.<br />
20 Mart’ta İstanbul’un işgali ile beraber Mustafa Kemal, Ankara’da bir meclis<br />
açılmasının gerekliliğini tüm illerde duyuruyor.<br />
23 Nisan’da ise Ankara’da Türkiye Büyük Millet Meclisi açıyor.<br />
11 Mayıs 1920 tarihinde Mustafa Kemal, İstanbul Hükümeti tarafından ölüm cezasına<br />
çarptırılıyor. 24 Mayıs tarihinde de padişah bu kararı onaylıyor.<br />
10 Ağustos tarihinde imzalanan Sevr Antlaşması’yla Osmanlı Devleti’nin artık fiilen<br />
yenilgiye uğradığını gören Mustafa Kemal, Milli Kurtuluş Mücadelesi’ni başlatıyor.<br />
Milli Kurtuluş Mücadelesi’nde ise halkın varını yoğunu ortaya koyarak ulusal bağımsızlık<br />
için savaşmasına öncülük ediyor. Kütahya-Eskişehir Savaşı hariç girilen her savaştan<br />
Türk ordusu galip çıkıyor.<br />
Böylece Mustafa Kemal askeri dehasını sadece Türklere değil, dünyanın bütün<br />
ülkelerine kanıtlamış ve kabul ettirmiş oluyor.
P<br />
eki ya Mustafa Kemal’in siyasi yaşamı ve inklapları ?<br />
1 Kasım 1922 tarihinde saltanat kaldırılıyor ve iki hafta sonra Vahdettin,<br />
İngiltere’ye kaçıyor.<br />
24 Temmuz 1923 tarihinde Mustafa Kemal, siyasi başarılarına bir yenisini daha ekliyor<br />
ve Lozan Antlaşması imzalanıyor.<br />
Aynı yılın 9 Ağustos tarihinde Mustafa Kemal Halk Fırkası’nı kuruyor ve partili sisteme<br />
geçiş yapan ülkenin de meclis başkanlığı görevine ikinci defa seçiliyor.<br />
29 Ekim 1923’te Türkiye Cumhuriyeti resmen kuruluyor. Yönetim biçiminin cumhuriyet<br />
olduğunu belirtiyor Mustafa Kemal.<br />
Aynı gün Mustafa Kemal, ülkenin ilk cumhurbaşkanı seçiliyor.<br />
Daha sonra Mustafa Kemal, hilafeti kaldırıyor, tekke ve zaviyeleri kapatıyor.<br />
Yani henüz ilkokuldayken çok çektiği o gerici sistemin, kalelerini teker teker yok<br />
ediyor.<br />
Mustafa Kemal, her geçen gün farklı bir inklabı ortaya koyuyor. Modernleşme<br />
hususunda her gün yeni adımlar atıyor.<br />
Şapka Kanunu, uluslar arası takvim ve saate geçilmesi, Türk Medeni Kanunu…<br />
15-20 Kasım1927 tarihleri arasında Halk Fırkası’nın ikinci kurultayında, tarihi Büyük<br />
Nutku’nu söylüyor.<br />
Ve tabi inklaplara devam ediyor.<br />
Latin Harflerine Geçilmesi Kanunu, Soyadı Kanunu, Türk Tarih Kurumu ve Türk Dil<br />
Kurumu’nun açılması…<br />
M<br />
ustafa Kemal ATATÜRK, Türk Gençliğinden Ne İstiyor ?<br />
Aslında bu sorunun cevabını Mustafa Kemal’in Bursa Nutku’ndan okusak yeterli<br />
olacaktır. Üzerine söylenecek pek fazla şey olduğunu düşünmüyorum.<br />
‘’ Türk Genci, devrimlerin ve cumhuriyetin sahibi ve bekçisidir. Bunların gereğine,<br />
doğruluğuna herkesten çok inanmıştır.<br />
Yönetim biçimini ve devrimleri benimsemiştir. Bunları güçsüz düşürecek en küçük ya<br />
da en büyük bir kıpırtı ve bir davranış duydu mu,Bu ülkenin polisi vardır, jandarması<br />
vardır, ordusu vardır, adalet örgütü vardır demeyecektir. Elle, taşla, sopa ve silahla;<br />
nesi varsa onunla kendi yapıtını koruyacaktır.<br />
Polis gelecek, asıl suçluları bırakıp, suçlu diye onu yakalayacaktır. Genç,Polis henüz<br />
devrim ve cumhuriyetin polisi değildir! diye düşünecek, ama hiç bir zaman<br />
yalvarmayacaktır. Mahkeme onu yargılayacaktır. Yine düşünecek, demek adalet<br />
örgütünü de düzeltmek, yönetim biçimine göre düzenlemek gerek.
Onu hapse atacaklar. Yasal yollarla karşı çıkışlarda bulunmakla birlikte bana,<br />
başbakana ve meclise telgraflar yağdırıp, haksız ve suçsuz olduğu için<br />
salıverilmesine çalışılmasını, kayrılmasını istemeyecek. Diyecek ki, ben inanç ve<br />
kanaatimin gereğini yaptım. Araya girişimde ve eylemimde haklıyım. Eğer buraya<br />
haksız olarak gelmişsem, bu haksızlığı ortaya koyan neden ve etkenleri düzeltmek<br />
de benim görevimdir.<br />
İşte benim anladığım Türk Genci ve Türk Gençliği!<br />
Mustafa Kemal Atatürk<br />
5 Şubat 1933 Bursa ‘’<br />
Şimdi anlamamız gereken en önemli mevzu ne diye sorarsak eğer, benim 10 Kasım<br />
2015 tarihinde yazmış olduğum bir yazıya burada yer vermek istiyorum.<br />
‘’ 10 Kasım 1938. Muasır medeniyetlerin karşısında diz çöktüğü bir liderin,<br />
mücadelesini bizlere emanet ederek, Türk gençliğine önemli görevler vererek,<br />
aramızdan ayrılışının 77. Yılı. 77 yıldır yasta olmadığımızı, mücadelesini örnek<br />
aldığımızı göstermiş olduğumuz bir dünya lideri.<br />
Trablus’ta, Çanakkale’de, Anadolu’da bu milletin kaderini yazan ulu önder Mustafa<br />
Kemal’e, Türk gençliğinin anlatacakları var elbet. Çünkü içinde bulunduğumuz ahval<br />
ve şerait, gün geçtikçe kötüleşiyor.<br />
Bir soysuz sürüsünün, Türkiye Cumhuriyeti’ni yıkma girişimleri var PAŞA’M. Fakat<br />
onların karşısında senin tek ümidin, Gençliğe Hitabe ve Bursa Nutku’nda görevler<br />
verdiğin Türk gençliği var. Ülke parsel parsel satılmakta, halkın parasıyla kendilerine<br />
saraylar dikmekteler. Senin emanetin olan rejimi yıkıp, diktatörlüklerini ilan etmek<br />
istiyorlar. Devrimciliği yok sayıp, idare-i maslahatçı olmaktalar. Laikliği yok sayıp,<br />
neredeyse Şeyhülislamlıklarını ilan edecekler.<br />
Fakat bizler biliyoruz ki, seni anlamak sadece yüzünü görmek değil. Bu yüzden Bursa<br />
Nutku’nda verdiğin görev gibi, elimizde ne varsa onunla senin emanetin olan bu<br />
yapıtı koruyacağız.<br />
Faruk Nafiz’in dediği gibi, yüz milletle yüz yüze ilk görüşen, ilk dövüşen lidersin sen.<br />
Biz Çanakkale’den, görevlerimizin bilincinde bir gençlik olarak geliyoruz. Senin bize<br />
göstermiş olduğun yoldan hiçbir zaman tereddüt etmedik, etmeyeceğiz. Senin<br />
açtığın yolda, senin gösterdiğin hedefe yürüyoruz.<br />
Kubilayların, Taylan Özgürlerin, Deniz Gezmişlerin, Bahriye Üçokların, Uğur<br />
Mumcuların, Gaffar Okanların ve en önemlisi de senin bırakmış olduğun bu sancağı,<br />
asla yere düşürmeyeceğimize söz veriyoruz.<br />
Bu milleti parsel parsel satıp, reklam arasına son vereceğiz diyenler ;<br />
Karşınızda, damarlarında asil kan dolaşan bir Türk gençliği var !<br />
Ve biz bu cumhuriyeti korumak için, sonuna kadar savaşacağız !
Ya İstiklal Ya Ölüm !<br />
Mustafa ŞEN<br />
10 Kasım 2015 Çanakkale ‘’<br />
Y<br />
a İstiklal Ya Ölüm Tam Bağımsız Türkiye !<br />
Mustafa Kemal’i Atatürk yapan, siyasi ve askeri dehası, örgütlü yaşam tarzı ve<br />
liderliğidir. Tüm bunlara bağlı olarak bizim Türk gençliği olarak yapmamız gerek tek<br />
bir şey kalıyor.<br />
Ya İstiklal Ya Ölüm şiarıyla gericiliğin üstüne yürümek…<br />
KAYNAKÇA<br />
http://ankara.ada.net.tr/ataturk/kronoloji.html<br />
Bursa Nutku,Mustafa Kemal ATATÜRK,Şubat 1933
SİZ DE YAZMAK İSTERSENİZ ; mustafasentgb@hotmail.com<br />
Erdoğan'a hakaretten yargılanacak<br />
başka kimse kalmadığı için,<br />
Çağlayan Adliyesi'nin boş kalan 7.<br />
katı yıkılıp teras yapılacak...<br />
ZAYTUNG HABER<br />
Yerçekimi kuvvetini bulan Newton, suyun<br />
kaldırma kuvvetini bulan Arşimed,<br />
kuduza karşı aşı bulan Pastör gibi 367'yi<br />
bulan Sabih Kanadoğlu'nun adı da bilim<br />
tarihine 'altın harf'lerle yazılsın.<br />
ARADA BİR ZÜLFÜ YARE<br />
DOKUNDUK, TAM YERİNE RAST<br />
GELDİ MANZARA KOYDUK.<br />
SİZİN KALEMİNİZDEN MUSTAFA KEMAL<br />
Atatürk ; Yapılamaz deneni yapan, ülkesini<br />
işgalcilerden kurtarmak için halkı topyekun bir<br />
savaşta birleştiren ve edinilen zafer sonrası<br />
mazlum milletlere örnek olan, tüm dünyanın<br />
saygı duyduğu bir lider, bir Türk’tür.<br />
O sadece Türk milletinin değil tüm dünya<br />
milletlerinin örnek aldığı,zekasını, liderlik ruhuyla<br />
birleştiren,ileri görüşlülüğünü yenilikçi ilkesiyle<br />
birleştiren, basta Türk milleti olmak üzere tüm<br />
dünya milletlerine örnek bir liderdir.<br />
Sevcan ŞEN – ÇOMÜ Tarih<br />
Orhan GÜN – İMKB Lisesi<br />
Türklerin babası ve Türkiye Cumhuriyeti<br />
kurucusu..<br />
Çağatay KÖSE – Uluslararası Balkan Üniversitesi<br />
( MAKEDONYA )<br />
Türkiye'nin Atasıdır…<br />
Yağmur ALTINÖZ – ÇOMÜ Okul Öncesi<br />
Öğretmenliği<br />
Mustafa Kemal, muasır medeniyetlerin dahi,<br />
yüzyılda bir gelir diyerek karşısında diz çöktüğü<br />
eşsiz lider. Türkiye Cumhuriyeti’nin babası ve<br />
ulu Türk !<br />
Eda EDİRNELİ – ÇOMÜ Uluslararası İlişkiler<br />
Bazen insan bir şey düşünür ve Türk olma<br />
bilinciyle harekete geçme isteği duyar. Çünkü<br />
bilir ki korunması gereken bir emanet var.Elle,<br />
taşla, sopa ve silahla korunması gereken. Ve<br />
Atatürk’ü düşünmek yeter de artar. Ulu önder<br />
Mustafa Kemal !<br />
Mustafa ŞEN – ÇOMÜ Okul Öncesi<br />
Öğretmenliği<br />
Kurtarıcıdır.<br />
Yoktan vardır.<br />
Benim için Atatürk,<br />
Türkiye demektir.<br />
Eksiyken artıdır…<br />
Remzi ÜNLÜ – ÇOMÜ PDR<br />
Mithat ARSLAN – Balıkesir Üniversitesi- Bilgisayar<br />
Programcılığı<br />
<strong>PORTRE</strong><br />
Seçkin Olmayan Tüm Kitabevlerinde !<br />
Israrla Bekleyiniz… Hoşçakalın.
REKLAM<br />
SAYFASI
Çayak kalpaklı adam<br />
Nasıl ve ne zaman geleceğini bilmeden<br />
Güzel, rahat günlere inanıyordu<br />
Ve gülen bıyıklarıyla duruyordu ki mavzerinin yanında,<br />
Birden bire beş adım sağımda onu gördü.<br />
Pazarlar onun arkasındaydılar<br />
O, saati sordu.<br />
Paşalar:" Üç"dediler. Sarışın bir kurda benziyordu.<br />
Ve mavi gözleri çakmak çakmaktı.<br />
Yürüdü çakmak başına kadar<br />
Eğildi, durdu.<br />
Bıraksalar<br />
İnce, uzun bacakları üstünde yaylanarak<br />
Ve karanlıkta akan bir yıldız gibi kayarak<br />
Kocatepe'den Afyon ovasına atlayacaktı.<br />
Nazım HİKMET