05.03.2013 Views

Kromatografik sistemlerde elektrokimyasal uygulamalar - s - Ege ...

Kromatografik sistemlerde elektrokimyasal uygulamalar - s - Ege ...

Kromatografik sistemlerde elektrokimyasal uygulamalar - s - Ege ...

SHOW MORE
SHOW LESS

You also want an ePaper? Increase the reach of your titles

YUMPU automatically turns print PDFs into web optimized ePapers that Google loves.

<strong>Kromatografik</strong> <strong>sistemlerde</strong><br />

<strong>elektrokimyasal</strong> <strong>uygulamalar</strong><br />

DOÇ. DR. M. EMRAH KILINÇ<br />

<strong>Ege</strong> Üniversitesi Eczacılık Fakültesi Analitik Kimya Anabilim Dalı<br />

emrah.kilinc@ege.edu.tr - kilince@gmail.com


SUNU PLANI<br />

1) Tanımlar – Genel Bilgiler<br />

2) Elektrokimyasal dedektör (ECD)<br />

3) Elektrokimyasal hücre tasarımları<br />

4) <strong>Kromatografik</strong> <strong>sistemlerde</strong> <strong>elektrokimyasal</strong> <strong>uygulamalar</strong><br />

a) Kullanılan tayin yöntemleri<br />

b) Yanıt akımının kaynağı<br />

c) ÇalıĢma potansiyelinin optimizasyonu<br />

d) Mobil faz ve elektrot kısıtlamaları<br />

e) Seçicilik: çoklu (array) elektrotlar<br />

5) Ticari ECD ürünleri<br />

6) ECD Uygulama örnekleri


Kromatografi, analizlenecek bir örnek karışımda bulunan bileşenlerin birbirinden ayrılması<br />

esasına dayanan ve bu sayede kalitatif (nitel) ve kantitatif (nicel) analizlerin gerçekleştirildiği<br />

yöntemlerin genel adıdır<br />

<strong>Kromatografik</strong> yöntemlerde çalışma düzeneği temel olarak iki bileşenden oluşur:<br />

• Sabit faz (stationary phase)<br />

• Hareketli faz ya da mobil faz (mobile phase)<br />

Mobil faz (mobile phase), örnek bileşenlerini, sabit faz (kolon) boyunca taşıyan, çeşitli<br />

fiziksel ve kimyasal özelliklere sahip çözelti veya çözücü karışımlarıdır. Kullanılacak mobil<br />

fazın seçiminde, analizi yapılacak örnek madde bileşenlerinin özellikleri, kullanılacak sabit<br />

faz ve dedektörün özellikleri vb. birçok parametreye dikkat edilmelidir<br />

Sabit faz (stationary phase), mobil faz içerisinde gelen örneğe ait bileşenlerin etkileşime<br />

girdikleri ve belirli ölçüde alıkonuldukları fazdır. Kromatografi tekniğine göre tasarlanmış ve<br />

değişik materyallerden çok farklı ölçülerde imal edilerek “kolon” olarak adlandırılmış sabit<br />

fazlar mevcuttur. Özellikle gaz ve sıvı kromatografileri için ticari boyutta oldukça fazla<br />

marka ve boyutta kolon üretimi yapılmaktadır


<strong>Kromatografik</strong> yöntemlerin genel çalışma prensibine göre, mobil fazın içerisinde yer alan<br />

bileşenler, sabit faza ait dolgu maddesiyle etkileşmeleri sebebiyle, bir miktar tutulurlar<br />

Bu tutulma, örnekteki farklı bileşenler için farklı miktarlarda olur. Böylece bileşenler sabit<br />

fazın sonlarına doğru, farklı hızlarda ilerledikleri için, birbirinden ayrılmış vaziyette sabit<br />

fazı farklı zamanlarda terkederler<br />

Bu şekilde sabit fazdan çıkan bileşenlerin derişimleri uygun bir biçimde ölçülür ve zamana<br />

veya mobil fazın kullanılan hacmine karşı y-ekseninde işaretlenerek “kromatogram”<br />

denilen grafikler elde edilir


KROMATOGRAFĠK YÖNTEMLERĠN TARĠHÇESĠ<br />

Sıvı bir mobil fazın kullanıldığı kromatografik yöntemlerin (Sıvı kromatografisi) tarihçesi,<br />

1855 – Boyaların tanınmasında yılında reaktif emdirilmiş filtre kağıdı kullanımını öneren<br />

Alman Kimyacı Friedrich Ferdinand Runge<br />

1860 – Christian Friedrich Schönbein ve öğrencisi Friedrich Goppelsroeder’in maddelerin<br />

filtre kağıdında çözgenle farklı hızlarda sürüklendiğine dair çalışmaları (kapiler etki<br />

kavramının sunumu!!)<br />

1906 – Rus botanikçi Mikhail S. Tsvet’in bitkilerin renk pigmentleri ile ilgili yılında yaptığı<br />

çalışmalara kadar uzanır<br />

Tsvet, cam kolon içerisine doldurduğu toz CaCO 3 içerisinden, bitkilerden izole ettiği bitki<br />

pigment ekstrelerini geçirdiğinde, klorofil ve ksantrofil gibi birçok bitki pigmentine ait renk<br />

ayırımları gözlemlemiş ve bu gözleminden yola çıkarak yeni geliştirdiği yönteme renk<br />

ayırımının (Yunanca’da chroma = renk ve graphein = yazma anlamına gelmektedir) ölçülmesi<br />

anlamına gelen “kromatografi” ismini vermiştir


Tsvet M (1906 a) Physikalisch-chemische Studien über das Chlorophyll. Die Adsorptionen.<br />

Ber Dtsch Botan Ges 24: 316-323<br />

Tsvet M (1906 b) Adsorptionsanalyse und chromatographische Methode. Anwendung auf die Chemie des Chlorophylls. Ber<br />

Dtsch Botan Ges 24: 384-393


Önceleri düz yüzlemsel yapıda sabit fazlar kullanılmış ve bu teknikler daha sonra<br />

kağıt kromatografisi ve ince tabaka kromatografisi - ITK (thin layer chromatography<br />

-TLC) olarak isimlendirilmiştir.<br />

Modern sıvı kolon kromatografisi ise 1969 yılında HPLC’nin kullanıma girmeye<br />

başlamasıyla gelişme göstermiştir<br />

Bu yöntemlerin bilime büyük katkılar yapması sonucu bu alandaki buluşlarına<br />

karşılık 1952 yılında A. J. MARTİN ve R. L. M. SYNGE’ye Nobel ödülü verilmiştir<br />

1937 ve 1972 yılları arasında alınan 12 Nobel Ödülü kromatografinin önemli rol<br />

oynadığı çalışmalara verilmiştir. Şüphesiz bu sayı günümüze kadar daha da artmıştır<br />

Son yıllarda hem bir çok yeni kromatografik teknik geliştiği ve hem de bilimcilerin<br />

karmaşık karışımları ayırmak için daha iyi tekniklere gereksinimleri arttığı için,<br />

kromatografik <strong>uygulamalar</strong> büyük oranda artış göstermektedir


KROMATOGRAFĠ’NĠN TEMEL PRENSĠP VE TANIMLARI<br />

ALIKONMA (Retention)<br />

Mobil faz içerisinde gelen, analizi yapılacak maddeye ait bileşenlerin sabit faz ile<br />

etkileşime girerek belirli oranda tutulması daha doğrusu yavaşlatılması ve böylece daha geç<br />

olarak sabit fazı terk etmesi olayıdır. Bu özellikten yola çıkılarak, belirli sabit analitik<br />

koşullar altında, her kimyasal madde için parmak izi niteliği taşıyan alıkonma zamanı<br />

(retention time - t R) tanımı türetilmiştir. Bu kavram belirli sabit deneysel koşullarda analizi<br />

yapılan maddenin sabit fazı terketmesi ve dedektöre ulaşması için geçen süreyi<br />

göstermektedir (Şekil 1)<br />

DEDEKTÖR YANITI<br />

tR2<br />

tR1<br />

t0<br />

Örnek<br />

Enjeksiyonu<br />

0 t'R1<br />

ZAMAN (Dak.)<br />

t'R2<br />

ŞEKİL 1. Kromatograma ait genel değişgenler ve birimleri<br />

W<br />

W1/2<br />

A B<br />

Pik yüksekliğinin<br />

%10’nu<br />

t 0 = kolona ait ölü zaman (column dead time)<br />

t R = alıkonma zamanı (retention time)<br />

t' R = net alıkonma zamanı (net retention time)<br />

t R = t 0 + t' R<br />

R = Çözünürlük faktörü, birbirini takip eden 2 adet bileşene ait<br />

piklerin birbirinden ayırımlarının başarısını (oranını) gösterir.<br />

R= [2(t R 2 – t R 1)] / W 1 +W 2


DAĞILMA SABĠTĠ (Dissosiation coefficient)<br />

Bölüşüm oranı veya bölüşüm katsayısı olarak da adlandırılır ve K C ile sembolize<br />

edilir*<br />

K C<br />

C<br />

S<br />

CM<br />

Burada C S örneğin sabit fazdaki, C M ise mobil fazdaki molar konsantrasyonunu<br />

simgelemektedir<br />

İdealde, K geniş bir örnek konsantrasyon aralığında sabittir, bu nedenle C S ve C M<br />

doğru orantılıdır ve yukarıdaki eşitliğin geçerli olduğu kromatografiye doğrusal<br />

kromatografi denilir<br />

Doğrusal kromatografinin, simetrik Gauss tipi pikler vermesi ve alıkonma<br />

zamanlarının enjekte edilen analit miktarından bağımsız olması gibi özellikleri<br />

vardır<br />

*IUPAC komisyonunun kromatografi için Analitik Adlandırmalar Komisyonunun önerisi (L. S. Ettre, Pure Appl. Chem.,<br />

1993, 65, 819). Komite eski terimler olan bölüşüm sabiti veya bölüşüm oranı K yerine, Dağılma sabiti K C’nin kullanılmasını<br />

önermektedir


KAPASĠTE FAKTÖRÜ (Capacity factor)<br />

Alıkonma faktörü’de denir ve k’ ile sembolize edilir. Kolonda çözünen örneğin göç<br />

hızını açıklamada sıkça kullanılan önemli bir terimdir. Kapasite faktörünün sayısal<br />

değeri 1’den çok küçük olursa elüsyon çok hızlı olacağından alıkonma zamanının<br />

tayini zorlaşır. Tersi durumda, Kapasite faktörünün 20-30’dan büyük olması<br />

durumundaysa elüsyon zamanı aşırı uzun olur. İdealde, kromatografik analizler<br />

kapasite faktörünün 2 ≤ k’ ≤ 10 olduğu durumlarda gerçekleştirilir<br />

k'<br />

1<br />

t<br />

R<br />

t<br />

1<br />

0<br />

t<br />

0<br />

k'<br />

2<br />

t<br />

R<br />

2<br />

t<br />

0<br />

t<br />

0


AYRILMA FAKTÖRÜ (Seperation factor)<br />

Relatif alıkonma (relative retention) olarakta adlandırılır ve ile sembolize edilir.<br />

Sistemin, birbirini takip eden 2 maddeyi ayırma gücünün bir göstergesi olup, kapasite<br />

faktörlerinin oranıdır. Mobil ve sabit fazın özelliklerinden ve sıcaklıktan etkilenir<br />

α<br />

k'<br />

2<br />

k'<br />

1


TEORĠK PLAKA SAYISI (Number of theoretical plates)<br />

N ile sembolize edilir. Kolonun doldurma materyalinin özellikleri ve kütle transferinin<br />

başarısı ile ilgili bir ölçüdür. N ne kadar büyük olursa, o kadar komplike örnekler, o kolon<br />

ile başarıyla ayrıştırılabilir. N, Şekil 2’deki gibi üç farklı formülle hesaplanabilir<br />

ŞEKİL 2. Teorik plaka sayısına ait üç farklı hesaplama formülü


PĠK SĠMETRĠSĠ (Peak symmetry)<br />

Pikin simetrisi yüksekliğinin %10’lık kısmından ölçülür. İdeal simetrinin değeri 1 olup,<br />

eğer<br />

1 ise pik sola doğru yatık (tailing)<br />

şekilde asimetrik olur<br />

B<br />

Simetri (fronting)<br />

A<br />

(tailing)


HACĠM AKIġ HIZI (Volume flow rate)<br />

F ile sembolize edilir. Birimi cm 3 /saniye veya cm 3 /dakika = mL/dakika olup,<br />

alıkonma hacminin alıkonma zamanına bölünmesiyle hesaplanır<br />

F = V R / t R<br />

DOĞRUSAL AKIġ HIZI (Linear flow rate)<br />

v ile sembolize edilir. Birimi cm/dakika olup, kolon dolgusu uzunluğunun alıkonma<br />

zamanına bölünmesiyle hesaplanır<br />

ORTALAMA DOĞRUSAL AKIġ HIZI (Linear flow rate)<br />

u ile sembolize edilir. Kolon uzunluğunun (L) kolon ölü zamanına (t o) bölünmesiyle<br />

hesaplanıp birimi cm/saniye’dir. Doğrusal akış hızı, kolonun enine kesitinden<br />

bağımsız olup, çözücü moleküllerinin kolon boyunca hareketleri sırasındaki ortalama<br />

hızlarını gösterir.<br />

u<br />

v<br />

L<br />

t<br />

0<br />

L<br />

t<br />

0


DAĞILMA SABĠTĠ ve ALIKONMA ZAMANI arasındaki bağıntı<br />

Bir örneğin alıkonma zamanı ile dağılma sabiti arasında ilişki kurabilmek için, örneğin<br />

kolondaki göç hızını mobil fazının bir kesri olarak ifade edebiliriz<br />

v = u X örneğin mobil fazda geçirdiği zaman kesri<br />

Bu kesir, herhangi bir anda, örneğin mobil fazdaki ortalama mol sayısının kolondaki toplam<br />

mol sayısına oranına eşittir<br />

v = u<br />

mobil fazda çözünen mol say.<br />

X<br />

çözünen toplam mol say.<br />

Mobil fazda çözünen toplam mol sayısı, örneğin bu fazdaki molar konsantrasyonu (C M) ile<br />

faz hacminin (V M) çarpımına eşittir. Benzer özellik sabit faz için de geçerlidir (C S ve V S)<br />

X<br />

v = u M M u<br />

C<br />

M<br />

C<br />

V<br />

M<br />

V<br />

C<br />

S<br />

V<br />

S<br />

X<br />

1<br />

C<br />

S<br />

1<br />

V /C<br />

S<br />

M<br />

V<br />

M


K C<br />

C<br />

S<br />

CM<br />

olduğu hatırlanırsa,<br />

Örneğin doğrusal akış hızı, dağılma sabiti ve mobil faz ve sabit faz hacimlerinin bir<br />

fonksiyonu olarak veren eşitlik elde edilir<br />

v = u<br />

X<br />

1<br />

K<br />

C<br />

1<br />

V<br />

S<br />

/V<br />

M


ÇÖZÜNÜRLÜK (Resolution)<br />

R ile sembolize edilir. Birbirini takip eden iki adet bileşene ait piklerin birbirinden<br />

ayırımlarının başarısını (oranını) gösterir. Takip eden piklere ait maksimalar arası<br />

mesafenin iki pik’e ait genişliklerin (birimi dakika) toplamına bölünmesiyle<br />

hesaplanır<br />

R = [2(t R2-t R1)] / W 1+W 2<br />

Takip eden pikler için iyi bir çözünürlükten bahsedebilmek için hesaplanan R<br />

değerinin 1-1,5 civarında olması istenir (Şekil 3)<br />

R 1 =0,8 R 2 =1,0 R 3 =1,25<br />

ġEKĠL 3. Çözünürlük değerinin pik ayırımı üzerindeki etkisi


KROMATOGRAFĠK YÖNTEMLERĠN SINIFLANDIRILMASI<br />

<strong>Kromatografik</strong> yöntemler, mobil ve sabit fazların fiziksel olarak nasıl temas ettiklerine<br />

göre<br />

1) kolon kromatografisi<br />

2) düzlemsel kromatografi<br />

şeklinde başlıca 2 ana grupta sınıflandırılabilir<br />

Birincisinde sabit faz ince bir kolonda tutulur ve mobil faz basınç altında bu sabit faz<br />

içerisinden geçmeye zorlanır<br />

İkincisinde ise sabit faz düz bir plaka üzerine veya bir kağıdın gözenekleri arasına<br />

tutturulur ve bu durumda mobil faz sabit faz arasından kapiler etkisiyle veya yer<br />

çekimi etkisiyle hareket eder


<strong>Kromatografik</strong> yöntemler ayrıca kullanılan mobil faz tipine göre<br />

1) sıvı kromatografisi<br />

2) gaz kromatografisi<br />

3) süperkritik akışkanlı kromatografi<br />

şeklinde başlıca 3 ana grupta sınıflandırılabilir<br />

Bunun haricinde kromatografik yöntemler,<br />

alıkonma mekanizmasına ve çalışma metoduna göre<br />

olmak üzere, iki farklı şekilde daha sınıflandırılabilir


ALIKONMA MEKANĠZMASINA GÖRE SINIFLANDIRMA<br />

A) Adsorpsiyon Kromatografisi<br />

Analizlenecek madde hem mobil faz hem de sabit fazı oluşturan moleküllerle etkileşim<br />

içerisindedir. Polar maddeler polar, apolar maddeler ise apolar sabit faz tarafından daha<br />

fazla tutulurlar<br />

B) Partisyon (Dağılım) Kromatografisi<br />

Adsorpsiyon kromatografisinden farklı olarak bu yöntemde sabit fazda sıvıdır. Sıvı sabit<br />

fazın getirdiği zorluklar uygulama alanını kısıtlamaktadır. Burada yapılan ayırım,<br />

analizlenecek maddenin her 2 sıvıdaki çözünürlüğünün farklı olması esasına<br />

dayanmaktadır<br />

C) Boyut Ayırım (Size Exclusion) Kromatografisi<br />

Analizlenecek maddelere ait moleküller boyutlarına göre ayrılmaktadır. Bu işlem için<br />

çok değişik por çapları içeren dolgu maddesiyle doldurulmuş kolonlar kullanılmaktadır.<br />

Böylece değişik çaplardaki porlar birer elek gibi davranarak maddeleri boyut (çaplarına)<br />

göre alıkoymaktadır


D) Afinite Kromatografisi<br />

Alıkonma mekanizması maddeye özgün olmakta ve anahtar-kilit modeline uygun<br />

biyolojik materyaller dolgu malzemesi olarak kullanılmaktadır. Maliyetinin çok yüksek<br />

olması nedeniyle uygulama alanı oldukça kısıtlıdır<br />

E) Ġyon DeğiĢim Kromatografisi<br />

Yüklü bir maddenin ters yükle yüklenmiş katı bir sabit fazla tutulması prensibine<br />

dayanır. Sabit faz genellikle asit veya baz fonksiyonel grupları içermektedir


ÇALIġMA METODUNA GÖRE<br />

(Analizlenecek örneğin kolondan uzaklaştırılma mekanizmasına göre, çok sık kullanılmayan bir sınıflandırmadır)<br />

1) Elüsyon Oluştumu Kromatografisi (Elution development chromatography)<br />

2) Yerdeğiştirme Oluşumu Kromatografisi (Displacement Development Chromatography)<br />

3) Frontal Analiz Kromatografisi (Frontal Analysis Chromatography)


ADLANDIRMA/TERMĠNOLOJĠ (NOMENCLATURE)<br />

Standart bir sıvı kromatografi yöntemi olan HPLC ismini, ingilizce:<br />

“High Performance Liquid Chromatography”<br />

terimlerinin kısaltmasından almaktadır. Tüm ilkel kromatografik yöntemlerde (ITK,<br />

kağıt kromatografisi vb) mobil faz, sabit faz içerisinden kapiler etki, yer çekimi gibi<br />

etkenler sayesinde geçer.<br />

HPLC’de ise mobil faz sabit faz (kolon) içerisine yüksek basınçla pompalanır.<br />

Dolayısıyla HPLC için, güncel olmamakla beraber bazen,<br />

“High Pressure Liquid Chromatography” ismi de uygun görülmektedir<br />

Sıvı kromatografisi ile ilgili en güncel eğilimler ise;<br />

UPLC – Ultra Performance Liquid Chromatography<br />

UHPLC – Ultrahigh Performance Liquid Chromatography<br />

NanoflowLC – Nanoflow Liquid Chromatography


HPLC DONANIMI<br />

Standart HPLC donanımı temelde 4 bileşenden oluşmaktadır (Şekil 4). Bu bileşenler<br />

sırasıyla<br />

Pompa,<br />

Enjektör,<br />

Kolon (sabit faz) ve Dedektör’dür<br />

Güncel <strong>uygulamalar</strong>da temel donanıma ayrıca, gaz uzaklaştırıcı (on-line degasser),<br />

kolon fırını (column oven), otomatik örnekleyici (autosampler), fraksiyon toplayıcı<br />

(fraction collector) vb çok çeşitli ara üniteler ihtiyaca göre ilave edilebilmektedir<br />

ġEKĠL 4. Temel HPLC donanımı<br />

1 2<br />

3<br />

4


HPLC’ye ait temel donanımı sırasıyla incelersek<br />

POMPA<br />

HPLC donanımında yer alan pompalama sistemleri, akış hızına göre,<br />

pompanın yapımında kullanılan malzemeye göre ve pompanın mobil fazı<br />

iletme mekanizmasına göre olmak üzere 3 farklı şekilde kategorize<br />

edilebilmektedir:<br />

I. Akış hızına göre<br />

II. Pompanın yapıldığı malzemeye göre<br />

III. Mobil faz iletme mekanizmasına göre


AKIġ HIZINA GÖRE<br />

Mikro hacim pompa sistemleri (Microbore pumping systems)<br />

İç çapı 2 mm’ye kadar olan kolonlar için kullanılır ve 1-250 L/dakika aralığında akış<br />

hızı sağlarlar<br />

Standart hacim pompa sistemleri (Standart bore pumping systems)<br />

Analitik HPLC <strong>uygulamalar</strong>ında en sık kullanılan pompa sistemi olup 100 L – 10<br />

mL/dakika aralığında akış hızı sağlarlar. Yarı preperatif HPLC <strong>uygulamalar</strong>ında iç çapı<br />

12 mm’ye kadar olan kolonlar için tercih edilirler<br />

Preperatif pompa sistemleri (Preperative pumping systems)<br />

Analitik HPLC <strong>uygulamalar</strong>ının dışındaki çalışma alanlarında (büyük hacimde<br />

saflaştırma ve ayırma) kullanılır ve 10 mL/dakika’dan büyük akış hızı sağlarlar


POMPANIN YAPILDIĞI MALZEMEYE GÖRE<br />

Metalik<br />

En çok tercih edilen metalik malzeme, mekanik dayanıklılığı, aşınma direnci ve iyi<br />

termal stabilitesi nedeniyle 316 paslanmaz çeliktir. Mobil fazın bileşenlerinden çok azı<br />

(örn. HCl veya H 3PO 4) bu malzemeye zarar verebilir<br />

Bir diğer metal alternatifi ise titanyum’dur. Mekanik dayanıklılık özellikleri 316<br />

paslanmaz çeliğe benzemekle birlikte, aşınma direnci ve kimyasallara karşı inertliği<br />

daha fazladır<br />

Titanyum ve çelik materyaller 6000 psi basınca kadar dayanıklıdırlar. Metalik<br />

materyallerin sakıncaları olarak ise yüksek maliyetleri, kuvvetli asidik ortamlara<br />

dayanıksızlık, biyolojik örneklerle geçimsizlik sayılabilir


Ametalik<br />

Metalik pompaların bahsedilen sakıncaları sebebiyle ametalik materyaller de pompa<br />

imalinde kullanılmaktadır<br />

Bu amaçla en çok polietiletilketon (PEEK), politetrafloroetilen (TEFLON) ve seramik<br />

mateyaller tercih edilmektedir<br />

TEFLON biyolojik örnekler ve asidik ortamlarla geçimli olmakla birlikte 2000 psi<br />

basıncın üzerisi için dayanıklı değildir<br />

PEEK ise 5000 psi basınca kadar dayanıklı olup 316 paslanmaz çeliğe zarar veren<br />

asidik çözeltilere dayanıklıdır. Ancak HPLC <strong>uygulamalar</strong>ında kullanılan bir çok<br />

organik çözücülere dayanıksızdır<br />

Seramik yapı materyali olarak safir 20 yılı aşkın süredir pompalarda özellikle piston<br />

parçalarının imalatında kullanılmaktadır. Bu tür malzemeler iyi kimyasal stabiliteye<br />

sahip olmakla beraber çok yüksek maliyetleri <strong>uygulamalar</strong>ında kısıtlamalar<br />

getirmektedir<br />

ġEKĠL 5. Safir pistonlar


MOBĠL FAZ ĠLETME MEKANĠZMASINA GÖRE<br />

ġırınga tipi pompalar (Syringe pumps)<br />

Çok kullanılmamakla birlikte akış hızının 100 L/dakika’dan daha az olduğu<br />

<strong>uygulamalar</strong>da (örn. Kapiller sıvı kromatografisi <strong>uygulamalar</strong>ı) tercih edilmektedirler. 10-<br />

50 mL hacminde bir şırıngaya pistonun elektrik motoruyla ittirilmesiyle akış<br />

sağlanmaktadır. Sağlanabilecek mobil faz akış süresi şırınganın hacmi ile sınırlı olup,<br />

yeniden dolum sırasında akış kesilmek zorundadır<br />

ġEKĠL 6. Şırınga tipi pompa


Pistonlu pompalar<br />

Modern HPLC donanımının standart parçasıdır. Yapısı iki kısım hareketli parçadan oluşur.<br />

Bunlar, çözeltinin pompalanırken geri kaçmasını engelliyen vana sistemleri (check valve) ve<br />

pistonlardır


ENJEKTÖR<br />

HPLC donanımını oluşturan enjektör analizlenecek örneğin sabit faz (kolon) öncesinde<br />

mobil faza enjekte edilmesi için kullanılır. Sahip olduğu sarmal (loop) sayesinde insan<br />

faktöründen kaynaklanan enjeksiyon hacmi hata oranı sıfıra çekilmiştir. Elle kumanda<br />

edilen manuel ve bilgisayar kumandalı otomatik enjektörler (otomatik örnekleyici –<br />

autosampler) olmak üzere 2 çeşidi bulunmaktadır


MANUEL ENJEKTÖR (MANUEL INJECTOR)<br />

Örneğin enjekte edilebilmesi için enjektör önce doldurma (load) pozisyonuna getirilerek<br />

örnek, isteğe göre seçilebilen sabit hacimli, loop içerisine doldurulur. Loop’a doldurulan<br />

örnek hacmi loop sabit hacmini geçerse, fazla olan kısım dışarıya otomatik olarak atılır.<br />

Daha sonra enjektörün kolu enjeksiyon (inject) pozisyonuna getirilerek örnek mobil faz<br />

içerisine enjekte edilmiş olur. Kullanılan loop hacimleri çok değişken olup genellikle 5<br />

L – 5 mL aralığında değişir. Loop hacmi küçüldükçe tekrarlanabilirlik adına yapılan<br />

hata oranı da büyümektedir. Manuel enjektörlerin çalışma prensibi Şekil 6’da şematize<br />

edilmiştir. Buna göre, yükleme pozisyonunda pompa sadece kolon’a mobil faz basmakta<br />

olup, loop hacmi enjektörle doldurulmaktadır. Eğer enjekte edilen hacim sabit loop<br />

hacminden fazla ise, aşırı kısım 6 nolu çıkıştan çöpe atılmaktadır. Enjeksiyon<br />

pozisyonunda ise pompa artık öncelikle loop içerisine ve oradan da kolon’a mobil faz<br />

basmaktadır. Yani artık ilave edilen örnek çözeltisinin ayırımı başlamıştır


YÜKLEME POZİSYONU ENJEKSİYON POZİSYONU<br />

Loop<br />

(50 L)<br />

1 2<br />

6<br />

5<br />

4<br />

3<br />

Pompa<br />

Kolon<br />

Enjeksiyon<br />

ġEKĠL 7. Manuel enjektörün çalışma prensibi<br />

Loop<br />

(50 L)<br />

6<br />

1 2<br />

5<br />

ġEKĠL 8. Manuel enjektörün yapısı<br />

4<br />

3<br />

Pompa<br />

Kolon<br />

MANUEL ENJEKTÖR<br />

(MANUEL INJECTOR)<br />

Rheodyne 7725i ENJEKSİYON VALFI


OTOMATĠK ENJEKTÖR (OTOMATĠK ÖRNEKLEYĠCĠ - AUTOSAMPLER)<br />

İki tip otomatik enjektör mevcuttur. Bunlar XY tipi ve carousel tipidir. XY tipinde<br />

enjektör hareketli olup belirtilen koordinatlara giderek örneği şişesinden çekmekte ve<br />

loop vasıtasıyla mobil faza enjekte etmektedir. Bunun için seçilen örneklere ait bilgilerin,<br />

gerekli yazılım kullanılarak, önceden bilgi işlemciye girilmesi gerekmektedir. Carousel<br />

tipinde ise örnekler dönen, dairesel şekilli bir taşıyıcı vasıtasıyla sabit bir enjektörün<br />

altına taşınmaktadır<br />

ġEKĠL 9. XY tipi otomatik enjektörün yapısı


MOBĠL FAZ KABĠNĠ<br />

(SOLVENT CABINET)<br />

VAKUM DEGAZ ÜNĠTESĠ<br />

(VACUUM DEGASSER)<br />

POMPA<br />

(PUMP)<br />

OTO ENJEKTÖR<br />

(AUTOSAMPLER)<br />

KOLON FIRINI<br />

(COLUMN COMPARTMENT)<br />

DEDEKTÖR<br />

(DETECTOR)<br />

ġEKĠL 10. AGILENT 1100 SERĠSĠ ĠCĠN ÖNERĠLEN YERLEġĠM DÜZENĠ<br />

KONTROL MODÜLÜ<br />

(CONTROL MODULE)<br />

MANUEL ENJEKTÖR<br />

(MANUEL INJECTOR)


ÇÖZGEN<br />

REZERVUARI<br />

ONLINE DE-GAZ<br />

ÜNĠTESĠ<br />

ĠZOKRATĠK POMPA<br />

KOLON<br />

FIRINI<br />

UVD<br />

FLD<br />

ECD<br />

ÇÖP


KOLON<br />

Karmaşık örneklerde bileşenlerin birbirinden iyi çözünürlükle ayırımından sorumlu sabit<br />

fazdır. Kolon imalatında yapı materyali olarak 316 paslanmaz çelik, TEFLON, cam veya<br />

PEEK en sık tercih edilenlerdir<br />

Kolonun ayırım gücü ve performansı yapıldığı materyalden çok, iç yüzeyine yapılan<br />

kaplamada kullanılan malzemenin kimyasal ve fiziksel özelliklerinden etkilenmektedir<br />

Kullanılan bu tür kaplama malzemeleri çok çeşitli olup, kullanılacak mobil fazın ve<br />

uygulanacak HPLC metodunun özelliklerine ve analizi yapılacak örneğin bilinen kimyasal ve<br />

fiziksel özelliklerine göre seçilmelidir<br />

Seçilecek kolonun HPLC uygulamasında kullanılacak akış hızı ve dolayısıyla oluşacak<br />

basınca dayanıklı olmasına dikkat edilmelidir


Birçok analitik kolonun iç çapı 2-5 mm aralığında değişmektedir. Kolon iç çapı arttıkça<br />

akış hızı ve iç doldurma hacmi artmakta ama oluşacak piklerin çözünürlüğü dolayısıyla<br />

duyarlılık azalmaktadır<br />

Kolonların boyları (uzunluğu) çok çeşitli olup genellikle 30-300 mm aralığında<br />

değişmektedir<br />

Kolon uzunluğu arttıkça örnek bileşenlerinin ayırımı daha iyi olmakta fakat analiz süresi<br />

uzadığı için daha fazla mobil faz harcanmaktadır<br />

Kolon boyutlarının tanımlanmasına uluslararası standartlar getirilmiştir. Buna göre önce<br />

mm cinsinden uzunluk ve çap yazılmakta, bunu firma adı, sabit faz türü, A O türünden<br />

poroz yüzey çapı ve mm cinsinden partikül büyüklüğü izlemektedir


Örneğin<br />

250/4,6 Nucleosil C18 100 – 5<br />

yazıldığında,<br />

kolonun 250 mm uzunluk ve 4,6 mm iç çapa sahip olduğu anlaşılmaktadır.<br />

Kolonun firması (markası) Nuclesoil olup, sabit faz türü normal fazda kullanılan<br />

bir tür olan C18 dir. Poroz yüzey çapı 100 A O olup, dolgu materyaline ait<br />

partikül büyüklüğü 5 m’dir.


KOLON KĠMYASI<br />

Genellikle üç Tip dolgu materyali (DM) ticari olarak mevcuttur.<br />

1) Silisyum Tabanlı DM<br />

2) Polimerik DM<br />

• Divinilbenzen Tabanlı DM<br />

• Metakrilat Tabanlı DM<br />

• Vinilalkol Tabanlı DM<br />

3) İnorganik DM (Al, Zn ve Ti oksit bileşikleri)<br />

Silisyum Tabanlı DM<br />

Mobil Faz pH değeri 9 olmalı, optimum pH aralığı genellikle 1-8’dir.<br />

DM’nin yüzeyi silanol foksiyonel gruplarını ve siloksan köprülerini içerir. DM’nin<br />

yüzeyinde çok çeşitli silanol yapıları bulunabilir<br />

O<br />

HO<br />

Si<br />

O<br />

Tek<br />

hidroksilli<br />

Si<br />

O<br />

OH<br />

OH<br />

Si<br />

O<br />

Çok<br />

hidroksilli<br />

ġEKĠL 11. Silanol ve siloksan yapıları<br />

H<br />

O<br />

O<br />

Si<br />

O<br />

Köprülü<br />

O<br />

Si<br />

H<br />

O<br />

Si<br />

OH<br />

Tekli<br />

OH<br />

O


Silanol grupları asidik ve hidrofilik karaktere sahiptir. Hidrofilik (polar) olmaları<br />

sebebiyle mobil faza ve analizlenecek maddeye ait polar fonksiyonel gruplarla<br />

etkileşerek alıkoyarlar. Dolayısıyla Normal Faz Kromatografideki adsorpsiyon<br />

merkezleridir<br />

Ancak Siloksan köprüleri göreceli olarak daha hidrofobik (apolar) karakterde olup polar<br />

fonksiyonel gruplara karşı nötrdürler<br />

Silisyum Tabanlı DM ısıya oldukça dayanıklı oldukları için ısıtılabilirler. 800 O C’de<br />

silanol fonksiyonel gruplarının %90’ı bozunur. Risksiz 200-300 O C’ye kadar ısıtma<br />

yapılabilir


C 18<br />

C 8<br />

O Si<br />

O Si<br />

R 2<br />

R 1<br />

R 2<br />

R 1<br />

Cyano O Si<br />

N<br />

Cyclohexyl<br />

R 1<br />

R 2<br />

O Si<br />

ŞEKİL 12. Sıkca Kullanılan Silisyum Tabanlı DM’leri<br />

R 1<br />

R 2<br />

C<br />

Nitro<br />

Amino<br />

O Si<br />

O Si<br />

R 1<br />

R 2<br />

R 1<br />

R 2<br />

NH 2<br />

NO 2


HPLC SĠSTEM TÜRLERĠ<br />

Analiz süresince kullanılan mobil fazın içeriğinde gerçekleşen değişim ve mobil<br />

fazı oluşturan çözgenlerin karıştırılma prensibine göre HPLC sistem türleri<br />

genel olarak 3 farklı kategoride gruplandırılmaktadır. Bu kategorilerin temel hali<br />

olan izoktarik sistemde analiz süresince mobil fazın içeriği değişmezken diğer<br />

<strong>sistemlerde</strong> değişim gerçekleşmektedir


ĠZOKRATĠK SĠSTEM<br />

Mobil faz içeriğinin veya oranının analiz süresince değişmediği sisteme<br />

izokratik sistem denilir. Tek pompa ve tek çözgenin kullanıldığı sistemdir.<br />

Çözgen tek bileşen içerebileceği gibi çoklu bileşenlerden oluşan homojen bir<br />

karışım da olabilir. Az sayıda maddenin ayırımı ve rutin analizlerinin söz<br />

konusu olduğu durumlarda, özellikle ekonomik bir çözüm olduğu için tercih<br />

edilir. En büyük sakıncası çözünürlüğün fazla sayıda örnek için yetersiz<br />

oluşudur. Dolayısıyla çok sayıda pikin ayırımı söz konusu olduğu, araştırma-<br />

geliştirme amaçlı çalışmalarda genellikle yetersiz kalan bir seçenektir.


DÜġÜK BASINÇLI GRADĠENT SĠSTEM<br />

Mobil faz içeriğinin veya oranının analiz süresince değiştiği sisteme gradient sistem<br />

denilir. Tek pompa ve en fazla dört farklı mobil fazın kullanıldığı sistemdir. Kullanılan<br />

mobil fazlar gene tek bileşen içerebileceği gibi çoklu bileşenler de içerebilir. Karışma<br />

pompadan önce gerçekleşir ve basınç diğer gradient sisteme göre daha düşüktür<br />

YÜKSEK BASINÇLI GRADĠENT SĠSTEM<br />

Birden fazla sayıda (en fazla dört) pompa, ve en fazla dört farklı mobil fazın kullanıldığı<br />

sistemdir. Karışma pompalardan sonra gerçekleştiği için basıncı en yüksek sistemdir.<br />

Ayrıca optimum çözünürlüğün en kolay sağlandığı sistemdir. Ancak birden fazla sayıda<br />

pompa kullanıldığı için sistemin donanım maliyeti diğer seçeneklere göre oldukça<br />

fazladır


HPLC METODUNUN GELĠġTĠRĠLMESĠ<br />

HPLC analizlerinde öncelikle bir metodun tanımlanması ve geliştirilmesi<br />

gerekliliği vardır, aksi takdirde cihazın aynı analiz için her kullanımında tüm<br />

ince ayarların tekrar yapılması ve gerekli bilgilerin yüklenmesi ve genel bir<br />

format verilmesi gerekecektir<br />

Böyle bir durumda insan faktörünün, daha henüz analize başlamadan hata<br />

yapma olasılığı her zaman mevcuttur<br />

Buna göre metod geliştirme aşamasında, öncelikle aşağıdaki deneysel koşullar<br />

saptanır. Elde edilen veriler analizi istenilen hassasiyette olanaklı hale<br />

getiriyorsa bir sonraki aşama olarak metodun yazılması yani tanımlanması<br />

gerçekleştirilir<br />

Bir metodun geliştirilmesi aşamasında aşağıdaki deneysel koşullar ve deneysel<br />

verileri uygulamalı olarak saptanmalıdır


1. Örneğe ait fiziksel ve kimyasal özelliklerin belirlenmesi<br />

2. Örnek hazırlanmasına ait detayların belirlenmesi<br />

3. Dedektör seçiminin yapılması<br />

4. <strong>Kromatografik</strong> ayırma koşullarının saptanması<br />

5. <strong>Kromatografik</strong> ayırma koşullarının optimize edilmesi<br />

6. Muhtemel problemler için özel çözüm işlemlerin saptanması<br />

7. Rutin laboratuvar analizleri için metodun validasyonu


HPLC’DE YÖNTEM GEÇERLĠLĠĞĠ (VALĠDASYONU)<br />

<strong>Kromatografik</strong> yöntemler için validasyon deneylerine ait,<br />

belirlenmiş bir parametre önceliği veya sıralaması mevcut değildir,<br />

dolayısıyla optimum sıralama daha çok kullanılan metoda göre<br />

oluşturulmaktadır<br />

Ancak literatürde benzer konuda atıf almakta olan makalelere göre,<br />

bir sıvı kromatografik metod için, aşağıdaki tablodaki sıralamanın<br />

uygun olabileceği ve sıkça kullanılmakta olduğu bildirilmiştir


VALĠDASYON<br />

PARAMETRELERĠ<br />

1. Özgünlük<br />

(standartlar ile)<br />

2. Doğrusallık<br />

3. Kesinlik<br />

4. Doğruluk<br />

5. Günler (ölçümler)<br />

arası kesinlik<br />

6. Belirleme sınırı<br />

(LOD)<br />

7. Tayin sınırı<br />

(LOQ)<br />

8.Özgünlük (gerçek<br />

örnekler ile)<br />

9. Esneklik<br />

(Ruggedness)<br />

10. Sağlamlık<br />

(Robustness)<br />

ÖLÇÜM ĠġLEMLERĠ<br />

Tüm standart piklerinin yeterli düzeyde ayırımı. Çözünürlük faktörü<br />

(resolution factor) > 2,5<br />

Çalışılan konsantrasyon aralığından 5 farklı standart 3’er kez enjekte edilir.<br />

Pik alanlarının ortalamaları alınır ve konsantrasyona karşı grafigi çizilir.<br />

Doğrusal regresyon hesaplanır.<br />

Bir standart 3 farklı konsantrasyonda 5’er kez enjekte edilir. Pik alanlarının<br />

relatif standart sapmaları hesaplanır.<br />

Kör örnek çözeltisine 3 farklı konstrasyonda analit ekilir (spiking). Gerçek<br />

değerler kullanılarak valide edilecek HPLC metodu ile elde edilen sonuçların<br />

sapması hesaplanır.<br />

3 standart farklı konsantrasyonlarda 15 gün boyunca enjekte edilir. Bu işlem 3<br />

farklı operatör tarafından aynı partiden 3 farklı analitik kolon kullanılarak<br />

gerçekleştirilir. Miktarların kesinliği ölçülür.<br />

Belirleme sınırına yakın konsantrasyonda bir standart 3 defa enjekte edilir.<br />

Sinyal yüksekliği ve gürültü değerlerinin ortalaması alınır.<br />

LOD = [(K ORT + 3s)- b]a-1<br />

K ORT = kör örneğin ortalaması, s = kör örneğin standart sapması<br />

b= kalibrasyon eğrisinin intersept’i, a= kalibrasyon eğrisinin eğimi<br />

Tayin sınırındaki miktar için kesinlik değeri tanımlanır. Tayin sınırı ve 20 katı<br />

miktar aralığında 6 farklı konsantrasyonda standart çözeltisi hazırlanır. Tüm<br />

örnekler 6 defa enjekte edilir ve miktarların standart sapmaları hesaplanır.<br />

Miktarlara karşı standart sapmaların grafiği çizilir.<br />

Grafikten karşılık gelen tayin sınırındaki standart sapma hesaplanır.<br />

Analit içeren örnekler kullanılır. Pik saflığı DAD ve/veya kütle (MS)<br />

dedektör ile kontrol edilir. Örnek farklı kromatografik koşullar ve kolonlar ile<br />

çalışılır.<br />

Kesinlik ve doğruluk parametreleri farklı laboratuvarlarda kontrol edilir.<br />

Sistematik biçimde kromatografik koşullar değiştirilir. Örneğin: kolon<br />

sıcaklığı, akış hızı, gradient kompozisyonu, mobil fazın pH’sı, dedektör<br />

ayarları (dalgaboyu, tayin potansiyeli vs). Değiştirilen koşulların pik ayırımı<br />

ve alanları üzerine etkisi incelenir.


Sıvı kromatografik yöntemlerde validasyon konusunda bilimsel literatürde genel<br />

olarak kabul görmüş 3 farklı yönerge mevcuttur. Bunlar;<br />

ICH – International Conference of Harmonization<br />

FDA (CDER) – Food & Drug Administration, Center for Drug Evaluation &<br />

Research<br />

USP – United States Pharmacopea<br />

International Conference on Harmonization of Technical Requirements for the Registration of Pharmaceuticals<br />

for Human Use (ICH), Guideline Q2(R1)-Validation of Analytical Procedures: Text and Methodology, ICH<br />

Secretariat, c/o IFPMA, Geneva, 2005, 1–13.<br />

FDA labelling information,<br />

http://www.fda.gov/NewsEvents/Newsroom/PressAnnouncements/2006/ucm108583.htm, 2006.<br />

Reviewer Guidance Validation of Chromatographic Methods, FDA-CDER, Nov. 1994.<br />

General Chapter , Validation of compendial methods, United States Pharmacopeia XXIII, National<br />

Formulary, XVIII, Rockville, MD, The United States Pharmacopeial Convention, Inc, 1995, 1982-1984


KOLON SEÇĠMĠ<br />

Ticari olarak 3 temel kolon grubu mevcut olup, yapılacak seçimde bu kolonlar ile<br />

optimum olarak hangi grup kimyasal maddelerin ayırımının yapılabildiğine dikkat<br />

edilmelidir<br />

TERS FAZ KOLONLAR<br />

(C18/RP18/ODS,PHENYL,C8,C4,C2,TMS vb.)<br />

Bu tip kolonlar, apolar, ortapolar, polar bileşikler, zayıf asit ve bazlar, proteinler,<br />

peptidler, kuvvetli organik asit ve bazlar için daha uygundurlar. Uygunluk sırası ise<br />

C18 > Phenyl = C8 > C4 > TMS şeklindedir. Ancak aminler, izomerler ve suda<br />

çözünmeyen organik maddeler için uygun değildirler


NORMAL FAZ KOLONLARI<br />

(-CN,-NH 2, -NO 2, DIOL)<br />

Normal faz kolonlar, genelde suda çözünmeyen organik bileşikler, izomerler için<br />

daha uygundur. Bunlardan -NH 2, amin grubu içerenler ve karbonhidratlar için<br />

daha uygundur. -NO 2 ise aromatik veya çifte bağı çok olan bileşikler için<br />

uygundur. Uygunluk sırası genellikle<br />

-CN < -NH 2 < -NO 2 < -OH < Silika şeklindedir<br />

ĠYON DEĞĠġ TOKUġ KOLONLARI<br />

(-SO 3H,-COOH,-NR 3,-NR 2)<br />

Bu tip kolonlardan -SO 3H, kuvvetli katyonlar için, -NR 3, kuvvetli anyonlar için, -<br />

COOH, zayıf katyonlar için ve son olarak -NR 2 ise zayıf anyonlar için daha<br />

uygundur


KOLON BAKIMI<br />

HPLC sisteminin ayırımını ve genel anlamda performansını direkt olarak etkileyen bir<br />

faktör olduğu için kolonların bakımı konusu oldukça önem arz etmektedir. Ticari olarak<br />

mevcut üç temel kolon grubunun bakımları da farklı deneysel koşullarda<br />

gerçekleştirlmektedir. Buna göre<br />

TERS FAZ KOLONLAR<br />

(C18/RP18/ODS,PHENYL,C8,C4,C2,TMS vb.)<br />

Yıkama çözgeni: H 2O, MeOH, Kloroform, 2-Propanol, THF<br />

Saklama çözgeni: MeOH<br />

NORMAL FAZ KOLONLARI<br />

(-CN,-NH 2, -NO 2, DIOL)<br />

Yıkama çözgeni: Kloroform, Diklorometan, 2-Propanol<br />

Saklama çözgeni: Hekzan, 2-Propanol<br />

ĠYON DEĞĠġ TOKUġ KOLONLARI<br />

(-SO 3H,-COOH,-NR 3,-NR 2)<br />

Yıkama çözgeni: 10-100 kat konsantre mobil faz, diklorometan, 2-Propanol, H 2O<br />

Saklama çözgeni: MeOH


DEDEKTÖR<br />

HPLC donanımında 4 temel bileşenden birisi olan dedektör, örnek bileşenlerini tayin ederken<br />

ölçtüğü fiziksel özelliğe göre gruplandırılabilir. Bu şekilde yapılan gruplandırmaya göre sekiz<br />

çeşit dedektör mevcuttur. Dedektör donanımına ait genel özellikler IUPAC tarafından<br />

tanımlanan birimler kullanılarak verilmektedir


UV/GÖRÜNÜR BÖLGE (UV/Vis) DEDEKTÖRÜ<br />

Lambert-Beer kanunu’na göre zamana karşı absorbans ölçülür. Genellikle tek veya en<br />

fazla iki farklı dalga boyunda eş zamanlı ölçüm yapılabilmektedir. Ekonomik olması ve<br />

geniş uygulama alanına sahip olması nedeniyle en sık kullanılan dedektördür. Diğer<br />

dedektörlerin sahip oldukları uygulanabilirilik kısıtlamaları nedeniyle, uygulanabilen<br />

madde grubu sayısı bakımından en iyi performansa sahiptir, ayrıca bakım ve<br />

kullanımının kolay olması da tercih nedenlerindendir<br />

UV absorsbsiyon dedektörleri 180 ile 350 nm dalgaboyu arasındaki ışığı absorbe eden<br />

maddeler için kullanılırlar<br />

Ortaklanmamış elektron çiftine sahip olanlar ve çift bağ yapmış olan maddeler gibi<br />

çoğu madde bu dalga boyları arasındaki ışığı absorblarlar<br />

UV dedektör sensorü 1µL ile 10µL arasında kapasiteye sahip,ayırıcı kolondan geçen<br />

gözler içerir<br />

UV ışığı bu gözden geçip bir foto-elektrik göze düşecek şekilde ayarlanır<br />

Fotoselden çıkan yanıt modifiye bir amplifikatöre ordanda bir kayıt aleti ile data<br />

sistemine kaydedilir


ÇOKLU FOTODĠYOD (PHOTODIODE ARRAY – PDA) DEDEKTÖRÜ<br />

UV/VIS dedektörle aynı çalışma prensibine sahiptir, yani zamana karşı absorbans ölçülür,<br />

dolayısıyla UV/VIS dedektörün geliştirilerek modifiye edilmiş versiyonudur.<br />

Ancak tasarımında temelde çok önemli bir ayrıcalık olarak, tüm dalga boylarında eş zamanlı<br />

ve anlık spektrum alabilme özelliğine sahiptir. Bu özelliği nedeniyle kromatogramda yer alan<br />

tüm piklerin arzu edilen dalga boyu aralığındaki spektrumlarını da gösteren üç boyutlu (x, y ve<br />

z) kromatogramlara sahiptir ve bu sayede karmaşık örneklerde pik teşhislerinin daha sağlıklı<br />

şekilde yapılabilmesine olanak sağlar


(300-2500 nm)<br />

(190-400 nm)


Foto Diyodun ÇalıĢma Prensibi<br />

Fotodiyot ışığı, çalışma moduna bağlı<br />

olarak, akım veya gerilime dönüştürebilen<br />

bir foto dedektördür.<br />

Yeterli kitenik enerjiye sahip bir ışık fotonu<br />

fotodiyot yüzeyine çarptığında bir elektronu<br />

uyararak serbest bir elektron ve boş bir<br />

orbital oluşumuna neden olmaktadır.<br />

Birleşme yüzeyine ışık gelince, bu ışığın<br />

verdiği enerji ile kovalan bağlarını kıran P<br />

bölgesi elektronları, gerilim kaynağının<br />

pozitif kutbunun çekme etkisi nedeniyle N<br />

bölgesine ve oradan da N bölgesi serbest<br />

elektronları ile birlikte kaynağa doğru<br />

akmaya başlar.<br />

Diğer taraftan, kaynağın negatif kutbundan<br />

kopan elektronlar, diyodun P bölgesine<br />

doğru akar. Böylelikle gelen ışığın şiddetiyle<br />

orantılı olarak oluşan akım elektronik<br />

çeviricilerde çevrilerek absorbans şiddeti<br />

olarak kromatogramda gösterilir.


40<br />

0<br />

400<br />

(mA<br />

U)<br />

300<br />

(nm)<br />

1900<br />

40<br />

t R<br />

(min)<br />

85


FLORESANS (FLUORESCENCE) DEDEKTÖRÜ<br />

Belirli dalga boyunda uyarılan maddelerin temel hale dönerken yaydığı fluoresans<br />

emisyonunun ölçümü zamana karşı yapılmaktadır. Kısıtlı sayıda madde grubuna<br />

uygulanabilir. Tayin sınırı açısından en hassas dedektörlerdendir<br />

ĠLETKENLĠK (CONDUCTIVITY) DEDEKTÖRÜ<br />

Kondüktometre ile benzer prensipte çalışan bu dedektörde iletkenlik (μS)<br />

monitörize edilerek tayinler gerçekleştirilmekte olup, sistem sıcaklık değişimlerine<br />

karşı oldukçaduyarlıdır<br />

REFRAKTĠF ĠNDEKS (REFRACTIVE INDEX) DEDEKTÖRÜ<br />

Analizlenecek madde üzerine yollanan ve kırılan ışığın kırılma açısı üzerinden<br />

tayin yapılmaktadır


SUNU PLANI<br />

1) Tanımlar – Genel Bilgiler<br />

2) Elektrokimyasal dedektör (ECD)<br />

3) Elektrokimyasal hücre tasarımları<br />

4) <strong>Kromatografik</strong> <strong>sistemlerde</strong> <strong>elektrokimyasal</strong> <strong>uygulamalar</strong><br />

a) Kullanılan tayin yöntemleri<br />

b) Yanıt akımının kaynağı<br />

c) ÇalıĢma potansiyelinin optimizasyonu<br />

d) Mobil faz ve elektrot kısıtlamaları<br />

e) Seçicilik: çoklu (array) elektrotlar<br />

5) Ticari ECD ürünleri<br />

6) ECD Uygulama örnekleri


ELEKTROKĠMYASAL (ELECTROCHEMICAL) DEDEKTÖR<br />

Sadece elektroetkin maddelere uygulanabilen ve indirgenme veya<br />

yükseltgenme sırasında açığa çıkan yanıt akımının, <strong>elektrokimyasal</strong><br />

hücrede zamana karşı ölçümü yapıldığı (kronoamperometri) bir dedektör<br />

sistemidir.<br />

Elektrokimyasal hücre<br />

ikili veya üçlü elektrot sistemlerinin kapak üzerinden yerleştirilerek,<br />

<strong>elektrokimyasal</strong> ölçüm (akım, potansiyel veya iletkenlik ölçümleri) ve<br />

<strong>elektrokimyasal</strong> işlemlerin (elektrodepozisyon, sıyırma, korozyon gibi)<br />

gerçekleştirildiği, ortam olarak iletken tampon çözeltileri içeren, 10-20 mL<br />

arasında hacime sahip cam veya inert malzemeden (polimerler, teflon gibi)<br />

yapılmış çalışma kaplarıdır. Elektrokimyasal hücreler basit olarak<br />

laboratuvar koşullarında hazırlanabilir, veya ticari olarak satılan hazır<br />

hücrelerde kullanılabilir


SUNU PLANI<br />

1) Tanımlar – Genel Bilgiler<br />

2) Elektrokimyasal dedektör (ECD)<br />

3) Elektrokimyasal hücre tasarımları<br />

4) <strong>Kromatografik</strong> <strong>sistemlerde</strong> <strong>elektrokimyasal</strong> <strong>uygulamalar</strong><br />

a) Kullanılan tayin yöntemleri<br />

b) Yanıt akımının kaynağı<br />

c) ÇalıĢma potansiyelinin optimizasyonu<br />

d) Mobil faz ve elektrot kısıtlamaları<br />

e) Seçicilik: çoklu (array) elektrotlar<br />

5) Ticari ECD ürünleri<br />

6) ECD Uygulama örnekleri


Elektrokimyasal Hücre Tasarımları<br />

Bilimsel literatürde fazla sayıda alternatif hücre tasarımları yer almakla birlikte kabul<br />

görmüş 3 adet genel tasarım mevcuttur. Bunlar, ince tabaka (thin-layer), duvar jeti<br />

(wall-jet) ve iç geçiĢ (flow through) tipi <strong>elektrokimyasal</strong> hücre tasarımlarıdır:<br />

A B C<br />

İnce Tabaka (Thin-layer) (A), Duvar jeti (Wall-jet) (B) ve İş geçiş (Flow-through) (C)<br />

tip <strong>elektrokimyasal</strong> hücre tasarımları


Genel ilke olarak hücre imalatında sınırlayıcı akımın (limiting current) düşük olduğu<br />

tasarımlara önem verilmektedir. Bu amaçla çalışma elektrodu yüzeyinde oluşan difüzyon<br />

katmanının kalınlığının (d) olabildiğince ince olaması göz önüne alınmalıdır. Difüzyon<br />

katmanının kalınlığı ne denli azaltılabilirse sınırlayıcı akımın da (I s) o denli küçük<br />

olması sağlanabilmektedir. Bu sayede daha yüksek sinyal akımı elde edilebilmektedir.<br />

Her 3 tip hücre tasarımı için Is değerleri aşağıdaki eşitlikler kullanılarak hücre<br />

boyutlarının fonksiyonu olarak hesaplanabilmektedir:<br />

İnce tabaka hücre için I s = 0.8nFc D 2/3 l 1/3 bv -1/6 u 1/2<br />

Duvar jeti hücre için I s = 1.2nFcD 2/3 ar 3/4 v -5/12 u 3/4<br />

İç geçiş hücre için I s = 8.0nFcD 2/3 l 2/3 r 2/3 v 1/3<br />

n redoks tepkimesine giren elektron sayısını<br />

F Faraday sabitesini (96487 C/mol)<br />

c türün konsantrasyonu (mol/L)<br />

D difüzyon sabitesi ( 10 -5 cm 2 s -1 )<br />

l uzunluk (cm)<br />

r çap (cm)<br />

b en (cm)<br />

a jet çapı (cm)<br />

v vizkosite ( 10 -3 cm 2 s -1 )<br />

u doğrusal hız (cm/saniye)


Her üç tip hücre tasarımında da sınırlayıcı akım (Is) n, F, c ve D 2/3 değişkenleri ile<br />

doğrusal olarak bağıntılıdır. Is ayrıca doğrusal hız (u) ile de orantılı olup, u’nun yüksek<br />

olduğu durumlarda difüzyon katmanının kalınlığının (d) azalmakta ve elektrot yüzeyinde<br />

redoks tepkimesinin gerçekleşmesi için gerekli olan tepkime zamanı kısalmaktadır.<br />

Genel olarak u 1cm/s değerinin üzerinde tutulmalıdır. Tipik u değerlerinde bu bağlamda<br />

en avantajlı tasarım duvar jeti tipi hücrelere ait olmaktadır. Is iç geçiş tipi hücrelerde<br />

elektrot uzunluğu ile de orantılı olmakla birlikte bu durum genel olarak 101’den daha<br />

düşük bir çarpan olarak hesaplamalara dahil olabilmektedir. Bunun en temel nedeni ise<br />

elektrot yüzeyi ile gerçekleşen ilk temas aşamasında seyreltik çözeltilerde analitin<br />

neredeyse tamamının ilgili redoks tepkimesini tamamlamasıdır. Is vizkosite değerine de<br />

bağıml olmakla birlikte bu açıdan da en uygun tasarım duvar jeti olmaktadır. Hücre<br />

tasarımında dikkate alınması gereken önemli değişkenlerden bir tanesi de sinyal/gürültü<br />

oranıdır (SNR).<br />

İnce tabaka hücre için SNR (rl) 1/3<br />

Duvar jeti hücre için SNR (l) -1/2


Elektrokimyasal Akış Hücresi (Agilent Technologies 1050 serisi HPLC’ler<br />

için 1049A Elektrokimyasal Dedektör)<br />

Elektrokimyasal Akış Hücresi (BAS LC-4C amperometrik dedektör için<br />

“Cross-flow thin-layer” hücre<br />

Elektrokimyasal Akış Hücresi (BAS UniJet Detector)


SUNU PLANI<br />

1) Tanımlar – Genel Bilgiler<br />

2) Elektrokimyasal dedektör (ECD)<br />

3) Elektrokimyasal hücre tasarımları<br />

4) <strong>Kromatografik</strong> <strong>sistemlerde</strong> <strong>elektrokimyasal</strong> <strong>uygulamalar</strong><br />

a) Kullanılan tayin yöntemleri<br />

b) Yanıt akımının kaynağı<br />

c) ÇalıĢma potansiyelinin optimizasyonu<br />

d) Mobil faz ve elektrot kısıtlamaları<br />

e) Seçicilik: çoklu (array) elektrotlar<br />

5) Ticari ECD ürünleri<br />

6) ECD Uygulama örnekleri


Kullanılan tayin yöntemleri<br />

Yöntem<br />

Kontrol Edilen<br />

DeğiĢken<br />

Ölçülen<br />

DeğiĢken<br />

Hücre<br />

Tasarımı<br />

Elektronik<br />

donanım<br />

Amperometri Potansiyel sabit Akım Üçlü elektrot sistemi Basit Potentiostat<br />

Kulometri<br />

Voltametri<br />

Puls Amperometri<br />

Potansiyel sabit<br />

Potansiyel zamanın bir<br />

fonksiyonu olarak<br />

değiĢtirilir<br />

Potansiyel sabit.<br />

Ölçümler arası<br />

elektrodu temizlemek<br />

için potansiyel pulslar<br />

halinde uygulanır<br />

Akım, yük<br />

ÇalıĢma<br />

elektrodunun yüzey<br />

alanı amperometriye<br />

göre daha büyüktür<br />

Akım Üçlü elektrot sistemi<br />

Akım puls<br />

uygulanmadığı<br />

zaman örneklenir<br />

Üçlü elektrot sistemi<br />

Basit Potentiostat<br />

Voltametrik<br />

yöntemleri<br />

uygulayabilen<br />

mikroiĢlemcili<br />

potentiostat<br />

Ek Bilgi<br />

Analitin genelde maks. %10’nu<br />

yüzeyde değiĢime uğrar. Ticari<br />

seçeneği fazla, stabil bir<br />

tekniktir.<br />

Analitin genelde %100’ü<br />

yüzeyde değiĢime uğrar. Ticari<br />

seçeneği kısıtlı, stabil bir<br />

tekniktir.<br />

Analitin çok değiĢken oranda<br />

yüzeyde değiĢime uğrar. Ticari<br />

seçeneği fazla, stabil bir<br />

tekniktir.<br />

Amperometrik tayine ait<br />

tekrarlanabilirlik pulsla<br />

yapılan temizlikle<br />

iyileĢtirilebilir.


Yanıt akımının kaynağı<br />

Dedektöre ait yanıt akımı aslında <strong>elektrokimyasal</strong> tepkimenin hızının ölçülmesine<br />

dayanmaktadır. Tepkime hızı ise yüzey alana birim zamanda çarpan tanecik<br />

sayısı ile orantılıdır. Akım sinyalini etkileyen faktörler şunlardır;<br />

1) Aktif Elektrot yüzey alanı<br />

2) Analit konsantrasyonu<br />

3) Sıcaklık<br />

4) Mobil fazın vizkositesi<br />

5) Mobil fazın pompalanma hızı<br />

6) Çalışma potansiyeli<br />

Kromatogramda pik yüksekliği olarak ölçülen akım değeri, o çalışma<br />

potansiyelinde redoks tepkimesine giren kimyasal türlerin konsantrasyonu ile<br />

doğru orantılıdır. HPLC-ECD tayinlerinde ölçülen toplam akım Fradayik<br />

akımların (I F) bileşkesidir:<br />

I toplam = I F (analit) + I F (artalan) + I F(kapasitif)<br />

İdeal şartlar altında dedektörün sadece I F (analit) akımını okuması istenir.<br />

Bununla beraber I F (artalan) safsızlıkların, mobil fazın ve elektrot materyalinin belirli<br />

ölçüde redoks tepkimesine girmesiyle oluşur.


İstenmeyen I F (artalan) akımından kurtulmak için artalan (background) yanıtı analit<br />

yanıtından çıkartılır. Mümkün olan en düşük çalışma potansiyelinin seçilmesi de I F<br />

(artalan) ın düşürülmesine yardımcı olmaktadır.<br />

I F(kapasitif) ise donanım tasarımına ait bir problem olup,<br />

dQ<br />

dV<br />

IF(kapasitif) = C denkleminden de görülebileceği gibi çalışma potansiyelinin<br />

dt dt<br />

değişime uğramasıyla artış göstermektedir. Amperometrinin sabit çalışma<br />

potansiyelinde gerçekleitirlmesi sayesinde I F(kapasitif) ihmal edilebilir düzeyde<br />

olmaktadır.


ÇalıĢma potansiyelinin optimizasyonu<br />

Yükseltgenmeye dayalı kinetik olarak hızlı kabul edilen bir redoks tepkimesinde, elektrot<br />

potansiyeli sınırlayıcı akım değerine ulaşılan ve genellikle redoks pik potansiyelinden 120<br />

mV daha pozitif olan bir potansiyel değerine ayarlanmalıdır. 120 mV’dan daha fazla pozitif<br />

değerlerin tercih edilmesi I F (analit) değerinde herhangi bir artış getirmezken gürültü<br />

miktarının artışı anlamına gelen I F (artalan) değerini artırmaktadır. Bu durum ise duyarlılığı<br />

(S/N) olumsuz etkilemektedir.<br />

Bununla beraber kinetik olarak oldukça yavaş seyreden ve tersinir olmayan redoks<br />

tepkimelerinde mecburiyetten bu kurala uyulmaz ve I F (artalan) değerinin kabul edilebilir<br />

sınırlar içerisinde kalması koşuluyla çalışma potansiyeli maksimum düzeyde arttırılır.<br />

Çalışma elektrodunun seçiminde, redoks tepkimesinin tersinir olması, elektrot<br />

malzemesinin inert kalabiliyor olması gibi temel 2 etkene ayrıca dikkat edilecek olursa<br />

duyarlılık (S/N) parametresinden daha az ödün verileceği unutulmamalıdır.


Mobil faz ve elektrot kısıtlamaları<br />

HPLC-ECD tayinlerinde kullanılacak tüm mobil fazlar için iletken olması = iyon içeriyor<br />

olması gerekliliği vardır. ECD ve amperometri su bazlı polar kromatografik ayırımların<br />

(terz faz, iyon çifti, iyon değiş tokuş kromatografisi) hemen hemen hepsiyle geçimlilik<br />

gösteriyor olması bir avantajdır.<br />

Ters faz kromatografide kullanılan mobil faz genellikle ultra saf su ve organik faz<br />

karışımıdır (su-metanol, etanol, izoproppanol). Metanol tercihi çalışma potansiyelinin<br />

yüksek pozitif değerlerine kısıtlama getirmektedir ( 1000 mV vs Ag/AgCl).<br />

Tetrahidrofuran (THF) kolaylıkla bünyesinde oluşan elektroetkin safsızlıklar (peroksitler)<br />

nedeniyle, elektrolit olarak amin tabanlı kimyasallar ise I F (artalan) değerini arttırmaları<br />

nedeniyle tercih edilmemelidir.<br />

Mobil faz pH değeri tampon çözeltiler (0.01 – 0.1M, fosfat, sitrat, asetat tamp.) kullanılarak<br />

mutlaka sabitlenmelidir. İndirgenme yapılıyorsa tampon bileşenlerinden ve özellikle<br />

asitlerden gelebilecek eser düzeydeki metal iyonlar I F (artalan) değerini arttırmaktadır. Mobil<br />

faz bileşenleri HPLC saflığında çözgenler olmalıdır.


Çalışma elektrodunun materyeli belirli negatif ve pozitif sınırlara sahiptir. Bu değerlerin<br />

üzerinde hem mobil faz bileşenleri ve hem de az da olsa elektrot materyeli redoks<br />

tepkimesine girdiğinden I F (artalan) değeri kayda değer düzeyde yükselmektedir.


Mobil faz içerisinde yer alan çözünmüş oksijenin indirgenmesi sonucu I F (artalan) değerinin<br />

yükselmesi kaçınılmazdır. Dolayısıyla indirgenme yapılıyorsa de-gaz işlemi oldukça<br />

önemlidir.<br />

Alkali mobil fazlarda O 2 + 2H 2O + 4e - 4OH -<br />

Asidik mobil fazlarda O 2 + 4H + + 4e - 2H 2O<br />

Mobil fazın tamamiyle susuz yani organik çözgenlerden oluşması da mümkündür. Bu<br />

amaçla gerekli elektroliti taşımaları koşuluyla asetonitril, dimetilformamid (DMF),<br />

dimetilsülfoksit (DMSO), diklorometan (CH 2Cl 2) kullanılabilir. Elektrolit olarak ise<br />

tetrabutilamonyum hekzaflorofosfat, tetrabutil amonyum perklorat, tetrafloroborat en sık<br />

tercih edilen moleküllerdir.<br />

Bahsi geçen organik çözgenler redoks tepkimelerine girmeye, polar çözgenlere göre, daha<br />

az eğimli olduklarından elektrotların uygulanabilir oldukları potansiyel aralıklarını<br />

genişletmektedirler. Bu sayede aromatik hidrokarbonlar ve alkoller gibi daha zor tayin<br />

edilebilen türler redoks tepkimesine sokulabilmektedir.


Seçicilik: çoklu (array) elektrotlar<br />

Son yıllarda yeni eğilim olarak herhangi 3 tip<br />

<strong>elektrokimyasal</strong> hücre birbirine seri olarak<br />

bağlanmasıyla sağlanan çoklu (array) elektrot<br />

kullanımı sayesinde 3 boyutlu kromatogramlar elde<br />

edilebilmektedir.


SUNU PLANI<br />

1) Tanımlar – Genel Bilgiler<br />

2) Elektrokimyasal dedektör (ECD)<br />

3) Elektrokimyasal hücre tasarımları<br />

4) <strong>Kromatografik</strong> <strong>sistemlerde</strong> <strong>elektrokimyasal</strong> <strong>uygulamalar</strong><br />

a) Kullanılan tayin yöntemleri<br />

b) Yanıt akımının kaynağı<br />

c) ÇalıĢma potansiyelinin optimizasyonu<br />

d) Mobil faz ve elektrot kısıtlamaları<br />

e) Seçicilik: çoklu (array) elektrotlar<br />

5) Ticari ECD ürünleri<br />

6) ECD Uygulama örnekleri


SUNU PLANI<br />

1) Tanımlar – Genel Bilgiler<br />

2) Elektrokimyasal dedektör (ECD)<br />

3) Elektrokimyasal hücre tasarımları<br />

4) <strong>Kromatografik</strong> <strong>sistemlerde</strong> <strong>elektrokimyasal</strong> <strong>uygulamalar</strong><br />

a) Kullanılan tayin yöntemleri<br />

b) Yanıt akımının kaynağı<br />

c) ÇalıĢma potansiyelinin optimizasyonu<br />

d) Mobil faz ve elektrot kısıtlamaları<br />

e) Seçicilik: çoklu (array) elektrotlar<br />

5) Ticari ECD ürünleri<br />

6) ECD Uygulama örnekleri


Elektroetkin fonksiyonel gruplar – Yükseltgenme 1


Elektroetkin fonksiyonel gruplar – Yükseltgenme 2


Elektroetkin fonksiyonel gruplar – Ġndirgenme 1


Elektroetkin fonksiyonel gruplar – Ġndirgenme 2

Hooray! Your file is uploaded and ready to be published.

Saved successfully!

Ooh no, something went wrong!