You also want an ePaper? Increase the reach of your titles
YUMPU automatically turns print PDFs into web optimized ePapers that Google loves.
Kapitalist ülkelerde devleti güçlü bir aktöre dönüştüren<br />
Keynesyen ekonomik yaklaşımın pratize edilmesiyle<br />
ortaya çıkan refah devleti, kapitalizmin yarattığı aşırı<br />
toplumsal eşitsizliği ve krizi atlatmak için uygulanan<br />
alternatif bir rejimdir. Böyle bir rejim hem kapitalist<br />
ülkeleri komünizm tehdidine karşı korumuş hem<br />
de kapitalist ekonominin restorasyonu için vakit<br />
oluşturmuştur. Ancak refah devleti 1970’lerdeki<br />
ekonomik krizle yerini tekrar liberal devlete bırakmıştır.<br />
Son beş yıldır bütün<br />
dünyayı etkileyen en<br />
önemli sorunlardan biri<br />
Amerika’da başlayıp zamanla<br />
küresel hale gelen ekonomik<br />
krizdir. Kriz, 1929 krizinden<br />
sonra kapitalist ekonomik sistemin<br />
en büyük krizi olarak<br />
nitelendirilmektedir. Bu açıdan<br />
krizin nedenlerine, mahiyetine<br />
ve sonuçlarına ilişkin<br />
oldukça yoğun bir entelektüel<br />
üretim ve tartışma söz konusudur.<br />
Siyasal ve toplumsal<br />
örgütlenmenin ana zemini ve<br />
taşıyıcısı olan ekonomik faaliyetin,<br />
etkisi itibariyle oldukça<br />
derin ve geniş olan bu krize<br />
maruz kalması doğal olarak<br />
siyasal ve toplumsal alanları<br />
da doğrudan etkileyecektir.<br />
Nitekim başta Amerika olmak<br />
üzere özellikle bazı AB üyesi<br />
ülkelerde krizin doğurduğu<br />
sonuçlar, kitlesel öfkelere ve<br />
isyanlara dönüşerek sokaklara<br />
taştı. Ülkelerin çoğunda hükümetlerin<br />
değişmesine, devletlerin<br />
kamusal ve mali politikalarını<br />
değiştirmelerine veya<br />
yeniden gözden geçirmelerine<br />
neden oldu.<br />
Devletin ekonomideki alanının<br />
özelleştirmelerle minimize<br />
edilmeye çalışıldığı, neoliberal<br />
politikaların revaçta olduğu bir<br />
dönemde ortaya çıkan bu kriz<br />
devlet-piyasa ilişkisini yeniden<br />
gündeme getirdi. Esasında<br />
kapitalist sistemin ilk büyük<br />
krizi olan 1929 krizi sonrası<br />
kapitalizme yönelik eleştiri ve<br />
restorasyon yaklaşımları gündeme<br />
gelmişti. Bu yaklaşımlar<br />
içinde kamu harcamaları ve<br />
gelirlerinin düzenlenmesini<br />
ve istihdam alanlarının devlet<br />
tarafından oluşturulmasını<br />
savunan Keynesyen ekonomi<br />
1970’lerin sonlarına kadar<br />
kapitalist ülkelerde farklı ölçeklerde<br />
uygulandı ama 1973<br />
petrol kaynaklı ekonomik kriz<br />
ve sosyalist ekonominin çözülmesi<br />
ile neoliberal politikalar<br />
ön plana çıkmaya başladı.<br />
Neoliberal politikaların sonucunda<br />
yabancı sermaye önündeki<br />
engeller azaldı, çok uluslu<br />
şirketlerin faaliyet alanlarını<br />
genişleten ve kolaylaştıran<br />
düzenlemelere gidildi, devletin<br />
piyasa içindeki müdahalesi<br />
azaltılarak özelleştirme politi-<br />
kalarına ağırlık verildi. Ancak<br />
serbest piyasa ekonomisi içinde<br />
devletin rolünün oldukça<br />
azaltıldığı bir dönemde 2008<br />
krizinin ortaya çıkması tekrar<br />
bir umut olarak devlet müdahalesi<br />
alternatifinin tartışılmasına<br />
yol açtı. Ayrıca neoliberal<br />
ekonomik sisteme yönelik ideolojik<br />
ve politik eleştiriler de<br />
hız kazandı.<br />
Mevcut ekonomik krizin nedenlerine<br />
ilişkin farklı yaklaşımlar<br />
sözkonusudur. Bu yaklaşımların<br />
bir kısmı reel ekonominin<br />
göstergeleri üzerinde<br />
yapılan çözümlemelerden<br />
oluşurken bir kısmı da kapitalist<br />
sisteme ilişkin kuramsal<br />
çözümlemelerden oluşmaktadır.<br />
Günümüz ekonomisinde<br />
üretime dayalı kazanç yerine<br />
daha çok spekülatif kazancın<br />
yüksek olması ve özellikle<br />
halihazırdaki krizin finansal<br />
nitelikli olması reel göstergelerin<br />
krizin niteliğine ilişkin<br />
açıklayıcı veriler olarak kabul<br />
edilmesini zorlaştırmaktadır.<br />
Dolayısıyla kriz bağlamında<br />
kapitalizme yönelik kuramsal<br />
91