22.05.2013 Views

2t3sLYPHC

2t3sLYPHC

2t3sLYPHC

SHOW MORE
SHOW LESS

You also want an ePaper? Increase the reach of your titles

YUMPU automatically turns print PDFs into web optimized ePapers that Google loves.

Yıl: 2 Sayı: 12 Mayıs-Haziran 2013<br />

Basım Tarihi: Mayıs-Haziran 2013<br />

Yayın Türü: Süreli Yayın<br />

M.A.G.T.E.G Ltd. Şti. adına<br />

İmtiyaz Sahibi ve Genel Yayın Yönetmeni<br />

Faruk Göker<br />

Şemsettin Günaltay Cad. 297. Sok. No:12/1 Kırkkonaklar,<br />

Çankaya-ANKARA<br />

Tel: 0312 468 03 73 Fax: 0312 468 02 32<br />

info@ndennyegezinti.com.tr<br />

Sorumlu Yazıişleri Müdürü<br />

Av. Deniz Yıldız<br />

Editör<br />

Hacer Yıldız<br />

Danışma Kurulu<br />

Prof. Dr. Fikri Akdeniz<br />

Prof. Dr. Ayşen Apaydın<br />

Prof. Dr. Öztaş Ayhan<br />

Prof. Dr. Akif Bakır<br />

Prof. Dr. Ali Hakan Büyüklü<br />

Prof. Dr. Nalan Cinemre<br />

Prof. Dr. Can Cengiz Çelikoğlu<br />

Prof. Dr. Hülya Çıngı<br />

Prof. Dr. Necla Çömlekçi<br />

Prof. Dr. İsmail Erdem<br />

Prof. Dr. Şenol Erdoğmuş<br />

Prof. Dr. Hamza Erol<br />

Prof. Dr. Aşır Genç<br />

Prof. Dr. Selahattin Kaçıranlar<br />

Prof. Dr. Fikri Öztürk<br />

Prof. Dr. Timur Karaçay<br />

Prof. Dr. Reşat Kasap<br />

Prof. Dr. Tahir Khaniyev<br />

Prof. Dr. Adnan Mazmanoğlu<br />

Prof. Dr. Memmedağa Memmedli<br />

Prof. Dr. Zehra Muluk<br />

Prof. Dr. Müjgan Tez<br />

Prof. Dr. Veysel Yılmaz<br />

Doç. Dr. Mehtap Akçil<br />

Doç. Dr. Esra Akdeniz Duran<br />

Doç. Dr. Süleyman Dündar<br />

Doç. Dr. Sevgi Öncel<br />

Doç. Dr. Fatih Tank<br />

"Zaman Serileri" Akademik Bölüm Danışmanı<br />

Prof. Dr. Reşat Kasap<br />

Görsel Yönetmen<br />

Bülent Doğuer<br />

Mayıs-Haziran 2013 Yıl: 2 Sayı: 12<br />

Dil Özeni<br />

Mehmet Taner<br />

Fotoğraflar<br />

Murat Pala<br />

ISSN: 2146-2976<br />

Gezgin Karakter Çizimleri<br />

Mustafa Yurt<br />

Tasarım ve Baskı<br />

On Ofset Ambalaj, Yayıncılık, Matbaacılık, Reklamcılık Tic. Ltd. Şti.<br />

Erciyes İşyerleri 201. Cadde No: 53,<br />

06370 İstanbul Yolu, Macunköy-YenimahalleANKARA<br />

Tel: (0.312) 397 87 87<br />

www.onofset.com > www.onmedya.web.tr<br />

Her hakkı saklıdır. n'den N'ye Gezinti istatistik dergisi,<br />

M.A.G.T.E.G'in lisansıyla yayınlanmaktadır.<br />

Dergide yer alan haber, makale, fotoğraf ve illustrasyonların elektronik ortamlar<br />

dahil olmak üzere çoğaltılma hakları n'den N'ye Gezinti istatistik dergisi ve<br />

M.A.G.T.E.G'e aittir. Dergide yayınlanan yazıların hukuki sorumlulukları<br />

yazarlarına aittir. Yazılı izin olmaksızın çoğaltılması yasaktır.<br />

n'den N'ye Gezinti istatistik dergisi basın meslek ilkelerine uymaktadır.<br />

İçindekiler<br />

01 Editörden<br />

04<br />

26 Akademik<br />

Geleneksel<br />

Ekonometri ve<br />

Vektör Otoregressif<br />

Modeller<br />

64 İstatistik<br />

Çeşitlemeleri<br />

Sinemasal Bir Anket Üzerine<br />

Düşünceler<br />

Haber<br />

Güncel 08<br />

30 Akademik<br />

Zaman Serilerinde<br />

Kaos ve Kaotik<br />

Yapının Tespiti<br />

Üzerine<br />

68 İstatistik<br />

Çeşitlemeleri<br />

Hayvanlara<br />

Yapılan Zulümlerin<br />

İstatistiği<br />

Akademik<br />

Zaman Serileri<br />

Analizi: Genel<br />

Yaklaşım<br />

42<br />

Araştırma İnceleme<br />

İstatistik Bölümü<br />

Öğrencilerinin İstatistik<br />

Bölümlerinden Duyduğu<br />

Memnuniyet Üzerine Bir<br />

Araştırma<br />

70 İstatistik<br />

74 Çeşitlemeleri<br />

Derin Ekoloji<br />

16 Akademik<br />

20 Bayesci Zaman Serisi<br />

Analizleri<br />

48<br />

Doğanın<br />

Büyük İstatistikçiler<br />

52 Ölçümöteyi Arayan Adam<br />

Prof. Dr. Necati İşçil<br />

Önemi ve<br />

İnsanın Doğa ile Olan<br />

Bağı Üzerine Alıntılar<br />

Akademik<br />

Olasılıklı ve<br />

Olasılıklı<br />

Olmayan Zaman<br />

Serileri Kestirim<br />

Yöntemleri<br />

İstatistik<br />

78 İstatistik<br />

Soruları 86 Mantık<br />

Problemleri 88 Rogo<br />

Bulmaca<br />

Çeşitlemeleri<br />

Matematik ve İnsan


Mayıs-Haziran 2013 Yıl: 2 Sayı: 12<br />

Hangi Ülkede Anne Olmak<br />

Daha İyi?<br />

165 ülke için oluşturulan yıllık Annelik endeksi<br />

bu yıl 13. kez kadınlar ve çocukları<br />

için sağlık, eğitim ve ekonomik durumu<br />

ortaya koyuyor.<br />

Bu yıl Norveç birinci sırada, Nijer ise sonuncu<br />

sırada. ABD, 43 gelişmiş ülke arasında<br />

25. Sırada.<br />

Dünya Çocuklarının Yarısından Fazlasının Hayat Kurtaran Altılıya Erişimi Yok<br />

Hamilelik boyunca demir ve<br />

folik asit desteği<br />

Anne sütü ile emzirme b<br />

Tamamlayıcı besleme<br />

A vitamini desteği<br />

İshal tedavisi için çinko desteği<br />

Temiz su1 , besin güvenliği2 ve<br />

sağlık bilgisi3 (Anne)<br />

(Çocuk)<br />

(Çocuk)<br />

(Çocuk)<br />

Lejant: Gelişmekte olan ülkelerde ortalama uygulama oranı,<br />

Tam uygulanması durumunda hayat kurtarma fırsatı,<br />

b İlk 6 ay diğerlerini dışlayan şekilde, 6-11 aylar arası her türlü emzirme<br />

+ Asya’da yenidoğanların desteklenmesi bu oranı yüzde 7’ye kadar çıkarır.<br />

Türk Jinekoloji ve Obstetrik O Derneği Yönetim Kurulu Üyesi<br />

Prof. Dr. Fazlı Demirtürk, Türkiye'de 1990 yıllarda anne ölüm<br />

hızının 100 binde 68 olduğunu söyledi.<br />

Çalışmalar sonucu 2006'da 100 binde 28,5 olan anne ölüm<br />

hızı 2011'de 100 binde 14,8'e kadar gerilediğine dikkati çeken<br />

Demirtürk, böylece Türkiye'nin, anne ölüm oranlarında<br />

dünyada en hızlı düşüş gösteren 10 ülke arasına girdiğini<br />

dile getirdi.<br />

1<br />

2<br />

3<br />

4<br />

5<br />

6<br />

7<br />

8<br />

9<br />

10<br />

HABER<br />

GÜNCEL<br />

2012 ANNELİK ENDEKSİ SIRALAMASI<br />

Norveç<br />

İzlanda<br />

İsveç<br />

Yeni Zelanda<br />

Danimarka<br />

Finlandiya<br />

Avustralya<br />

Belçika<br />

İrlanda<br />

Hollanda / Birleşik Krallık<br />

156<br />

156<br />

156<br />

159<br />

160<br />

161<br />

162<br />

163<br />

164<br />

165<br />

Kongo Dem. Cum.<br />

Güney Sudan<br />

Sudan<br />

Çad<br />

Eritre<br />

Mali<br />

Gine – Bissau<br />

Yemen<br />

Afganistan<br />

Nijer<br />

Türkiye’de<br />

Anne Ölümleri<br />

Anne ölüm nedenlerinde ilk sırayı “kanama”nın aldığını, bunu<br />

enfeksiyon, gebelik zehirlenmesi, emboli ve anesteziye ait<br />

komplikasyonların izlediğini belirten Demirtürk, diyabet, kalp<br />

hastalıkları, anemi ve kazaların da diğer nedenler arasında<br />

yer aldığını anlattı.<br />

İleri yaşta anne ölümlerinin daha yüksek olduğuna işaret<br />

eden Demirtürk, anne ölümlerinin eğitim düzeyiyle ters<br />

orantılı olduğu ifade etti.<br />

10. Uluslararası İstatistik<br />

Öğrenci Kolokyumu<br />

Türk İstatistik Derneği’nin<br />

katkılarıyla Muğla Sıtkı<br />

Koçman Üniversitesi’nde<br />

18-19 Mayıs 2013 tarihleri<br />

arasında gerçekleştirilecek.<br />

İstatistik Öğrenci Kolokyumu,<br />

istatistik bölümü<br />

öğrencilerini bir araya getirerek,<br />

bilgi akışına ve paylaşımına<br />

zemin hazırlamak,<br />

bilimsel bir tartışma ortamı<br />

yaratmak, istatistikçi kimliğinin<br />

oluşmasına katkı<br />

sağlayacak bir platform<br />

oluşturmayı amaçlamaktadır.<br />

1. Ulusal Sigorta ve<br />

Aktüerya Kongresi<br />

1. Ulusal Sigorta ve Aktüerya<br />

Kongresi, Başkent Üniversitesi,<br />

Ticari Bilimler Fakültesi’nin ev<br />

sahipliğinde Ankara'da 06-07<br />

Haziran 2013 tarihleri arasında<br />

gerçekleştirilecektir. Kongre, sigortacılık<br />

sektörünün tüm aktörleri<br />

ile sigortacılık ve aktüerya ile<br />

ilgili akademik çalışma sürdüren<br />

bilim insanlarını bir araya getirmeyi<br />

hedeflemektedir.<br />

8. Uluslararası<br />

İstatistik<br />

Kongresi<br />

Türkiye İstatistik Derneği ve Karadeniz<br />

Teknik Üniversitesi'nin organizasyonunda<br />

27-30 Ekim 2013 tarihleri arasında<br />

8. Uluslararası İstatistik Kongresi düzenlenecektir.<br />

Kongre ile istatistik biliminde çok geniş bir konu yelpazesinde,<br />

yapılmış olan bilimsel çalışmaların farklı meslek<br />

grubu mensupları ile paylaşılması ve her alanda yer alan<br />

istatistik biliminin ileriye yönelik olarak çok daha bilinçli bir<br />

şekilde kullanımının sağlanması hedeflenmektedir.<br />

XIV. Uluslararası<br />

Ekonometri, Yöneylem<br />

Araştırması ve İstatistik<br />

Sempozyumu<br />

Dumlupınar Üniversitesi Ekonometri Bölümü tarafından<br />

24-28 Mayıs 2013 tarihleri arasında ilk defa yurt dışında<br />

Bosna Hersek'in başkenti Saraybosna'da düzenlenecektir.<br />

Sempozyumun en önemli amacı Ekonometri, Yöneylem<br />

Araştırması ve İstatistik alanlarında teorik ve ampirik çalışmaları<br />

teşvik etmek ve bu alanlarda çalışma yapan bilim<br />

insanlarını bir araya getirerek bilgi paylaşımını arttırmaktır.<br />

I. Genç İstatistikçiler<br />

Sempozyumu<br />

I.Genç İstatistikçiler Sempozyumu<br />

(GİS 2013), Hacettepe Üniversitesi<br />

Fen Fakültesi İstatistik Bölümü<br />

ev sahipliğinde,10-11 Eylül 2013 tarihlerinde Hacettepe<br />

Üniversitesi Beytepe Yerleşkesi Tunçalp Özgen Kongre ve<br />

Kültür Merkezi’nde düzenlenecektir.<br />

Sempozyum, 40 yaşından gün almamış tüm akademisyen<br />

ve uygulamacıları birbirleri ile fikir alışverişinde bulunabilecekleri<br />

ve teorik ya da pratik düzeyde çalışmalarını<br />

birbirleri ile paylaşabilecekleri platform oluşturmayı amaçlamaktadır.<br />

I. Araştırmacılar ve<br />

İstatistikçiler Kongresi<br />

I. Araştırmacılar ve İstatistikçiler<br />

Kongresi (AİK2013) 12-13 Eylül<br />

2013 günlerinde Hacettepe<br />

Üniversitesi Beytepe Yerleşkesi<br />

Tunçalp Özgen Kongre ve Kültür<br />

Merkezi’nde düzenlenecektir.<br />

04 05


Mayıs-Haziran 2013 Yıl: 2 Sayı: 12<br />

11. Uluslararası<br />

Veri Zarflama<br />

Analizi<br />

Konferansı<br />

(DEA 2013)<br />

Gazi Üniversitesi İstatistik Bölümü ve Samsun On<br />

Dokuz Mayıs Üniversitesi İstatistik Bölümü önemli bir<br />

organizasyona ev sahipliği için hazırlanıyor. 11. Uluslararası<br />

Veri Zarflama Konferansı bu yıl Gazi Üniversitesi<br />

ve Samsun On Dokuz Mayıs Üniversitesi ev<br />

sahipliğinde Samsun’da gerçekleştirilecek. Organizasyon<br />

komitesinde Gazi Üniversitesi İstatistik Bölümü<br />

öğretim üyelerinden Prof. Dr. Hasan BAL ve Prof. Dr.<br />

İhsan ALP, On Dokuz Mayıs Üniversitesi İstatistik Bölümü<br />

öğretim üyelerinden Doç. Dr. M. Ali CENGİZ ve<br />

Prof. Dr. Faruk ALPASLAN, Temple Üniversitesinden<br />

Rajiv BANKER ve İngiltere’den Ali EMROUZNEJAD<br />

yer almaktadır.<br />

Veri Zarflama Analizi Nedir?<br />

Veri Zarflama Analizi benzer çoklu girdiler kullanarak<br />

benzer çoklu çıktılar üreten birimlerin göreli etkinliklerini<br />

ölçmede kullanılan parametrik olmayan doğrusal programlama<br />

tabanlı bir tekniktir. Birimlerin performansını<br />

belirlemede kullanılarak en iyi performansa sahip birimi<br />

tespit ettikten sonra diğerlerinin en iyi durumdaki<br />

birime göre konumlarını belirlemeye yarayan bir yaklaşımdır.<br />

Girdileri ve çıktıları olan her organizasyon ile<br />

ilgili performansı belirlemede kullanıldığı için uygulama<br />

alanı çok geniştir. İstatistiksel tekniklerle birlikte uygulandığı<br />

birçok çalışma bulunmaktadır.<br />

Alican ÖZER<br />

Gazi Üniversitesi İstatistik Bölümü<br />

DEA Topluluğu<br />

HABER<br />

GÜNCEL<br />

DEA topluluğu, Veri Zarflama Analizinin hem teorik<br />

hem de uygulama bakımından gelişmesine öncülük<br />

eden bir topluluktur. Topluluk konu ile ilgili farklı ülkelerden<br />

saygın bilim adamlarından oluşmaktadır. Bunlar<br />

arasında bu konuyu ilk bulan ve geliştirenlerde yer<br />

almaktadır. Veri Zarflama Analizin konusunda düzeyli<br />

özgün bir dergi çıkmaktadırlar. Bu topluluk her yıl bir<br />

ülkede olmak üzere çeşitli konferanslar düzenlemekte<br />

ya da öncülük etmektedir.<br />

11. Uluslararası Veri Zarflama Analizi<br />

Konferansı’nda (DEA 2013) bizi neler<br />

bekliyor...<br />

DEA 2013, Veri Zarflama Analizi(VZA)’nin hem metodolojisi<br />

ve hem de kamu ve özel sektördeki uygulamalarıyla<br />

ilgilenen araştırmacıları ve uygulamacıları bir<br />

araya getirmeyi hedeflemektedir. Her yıl farklı bir ülkede<br />

yapılan konferans bu yıl ülkemizde gerçekleşecektir.<br />

Konferansa VZA ve etkinlik analizi ile ilgili teorik ve uygulamalı<br />

çalışmalar kabul edilmektedir. Ayrıntılı olarak,<br />

Gelişmekte Olan Ekonomiler ve Finans, Bankacılık, Eğitim,<br />

Enerji, Sağlık, Ulaşım, Turizm vb. sektörlerle ilgili<br />

uygulama çalışmaları da beklenmektedir. DEA 2013<br />

konferansının ilk gününde bu uygulama konularıyla ilgili<br />

davetli uzmanların da katılacağı bir çalıştay gerçekleş-<br />

tirilecektir. Daha ayrıntılı bilgiye internet sayfasından<br />

ulaşabilirsiniz. http://www.deasociety.org/dea2013/<br />

Konferansın Türkiye’de Yapılması<br />

Süreci<br />

Son dönemde gelişen ekonomisi ile Türkiye yurt dışından<br />

çok iyi görülüyor. Bunun DEA topluluğuna yansıması<br />

da aynı şekilde olmuş. İki yıl önce Selanik-Yunanistan<br />

da DEA 2011 konferansında bu topluluğun önde gelenlerinin<br />

Türkiye’yi merakıyla başlayan süreç,Prof. Dr.<br />

Hasan BAL’ındiğer çalışma arkadaşlarıyla görüşmeleri<br />

ve topluluğa teklifleri sonucunda Türkiye’de yapılma<br />

kararı alınmış.<br />

Konferansın Hazırlık Süreci<br />

Konferansın hazırlıkları son hızıyla devam ediyor. Hazırlık<br />

komitesi sponsor arayışı içinde. Şu ana kadar da<br />

Gazi Üniversitesi, On dokuz mayıs Üniversitesi, Tübitak<br />

, iDEAs ve T.C. Ziraat Bankası ile Halk Bankası gibi<br />

kurumlar sponsorluk desteği veriyor fakat uluslar arası<br />

olması hem de istatistiği de yakından ilgilendirmesine<br />

rağmen Türkiye İstatistik Kurumu(TUİK) ile Bilim ve<br />

Teknoloji genel müdürlüğü gibi kurumlar sponsorluk<br />

sağlamamışlar bu da organizasyon komitesini bir hayli<br />

üzmüş.<br />

Gazi Üniversitesi, Samsun On dokuz Mayıs Üniversitesi<br />

ve Uluslararası iDEAs topluluğunun birlikte düzenleyeceği<br />

11. Uluslararası Veri Zarflama Analizi Konferansı<br />

(DEA 2013) 27-30 Haziran, 2013 tarihlerinde Samsun<br />

On dokuz Mayıs Üniversitesi Tepe Otelde yapılacaktır.<br />

Organizasyon komitesi sizleri uluslararası bir organizasyona<br />

ev sahipliği yapmanın verdiği mutlulukla,<br />

Samsun’a davet ediyor, maddi ve manevi desteğinizi<br />

bekliyorlar.<br />

06 07


08<br />

Mayıs-Haziran 2013 Yıl: 2 Sayı: 12<br />

Reşat KASAP<br />

Gazi Üniversitesi,Fen Fakültesi,<br />

İstatistik Bölümü<br />

Zaman Serileri Analizi:<br />

Genel Yaklaşım<br />

Zaman Serileri/Dizileri<br />

Aynı zamanda bir stokastik süreç olarak, zamana<br />

indekslenen Z(w, t) rastgele değişkenler ailesi olarak<br />

adlandırılır, örnek uzaya ve t ise indeks setine<br />

aittir. t sabiti için Z(w, t), bir rastgele değişkendir.<br />

Verilen bir w için Z(w,t), t’nin fonksiyonu olarak,<br />

bir örnek veya gerçekleşme olarak adlandırılır.<br />

Bütün mümkün gerçekleşmelerden ibaret olan<br />

yığın, stokastik süreçlerde veya zaman dizilerinde<br />

topluluk ya da takım olarak adlandırılır. Buna göre,<br />

zaman dizileri, stokastik süreçlerden bir gerçekleşme<br />

veya örnek fonksiyondur. {Z(w,t): t = 0,<br />

±1, ±2, ... }<br />

Değişkenin zamana göre aldığı değerleri gösteren<br />

seriler, zaman serileri olarak adlandırılır.<br />

Bir zaman serisi, zaman içinde gözlenen ölçümlerin<br />

bir dizisidir. Günlük, Haftalık, Aylık, Üç aylık,<br />

Altı aylık, Yıllık veriler, zaman serilerine örnek olarak<br />

verilebilir. Zaman serilerinde hiç bir döneme<br />

ait veri, eksik olmamalıdır.<br />

Zaman Serilerinde Amaç<br />

Zaman serileri çeşitli amaçlar için analiz edilirler;<br />

Bunlar içinde en önemlisi serilerin geleceğe yönelik<br />

tahmin (kestirim) amacıyla incelenmesidir,<br />

Dizinin belli başlı özelliklerinin ortaya çıkarılması<br />

amaçlanabilir,<br />

Açıklama amaçlı olabilir. Birkaç değişken için zaman<br />

dizisi toplanmışsa, dizinin birinde meydana<br />

gelen değişmeler diğer dizilerdeki değişmeyi de<br />

açıklayabilir veya<br />

Sistem kontrol amaçlıdır. seriyi oluşturan olayın<br />

AKADEMİK<br />

işleyiş mekanizmasını ortaya koymak veya geçmiş<br />

olaylardan elde edilen bilgileri kullanarak sistemin<br />

planlanan yönde gelişmesini sağlamak ve<br />

sistemi kontrol etmek mümkündür.<br />

Zaman Serilerinde Değişim Sebepleri: Trend,<br />

Mevsim dalgalanmaları, Konjonktür dalgalanmaları,<br />

Rastgele/Tesadüfi hareketler.<br />

Trend: Uzun dönem hareketi. Serinin uzun dönemde<br />

belirli yöne doğru gösterdiği gelişme temayül,<br />

eğilim.<br />

Mevsimsel Dalgalanmalar: Seride iklim, sosyal<br />

vb. sebeplerle tekerrür eden devri hareketler<br />

Konjonktür Dalgalanmaları: Mevsim dalgalanmalarına<br />

benzer. Devreleri uzun ve belirsizdir. Konjonktür<br />

dalgalanmaları diğer faktörlerin seriden çıkarılmasıyla<br />

belirlenir.<br />

Rastgele/Tesadüfi hareketler:<br />

Tesadüfi<br />

Mevsimsel<br />

Zaman Serilerinin Sınıflandırılması<br />

Geçmişe ait verileri kullanarak gelecekle ilgili tahminler<br />

yapmak İstatistiğin amaçlarındandır. Bu tahmin<br />

yöntemlerinin basitten karmaşık veri analizine kadar<br />

birçok çeşidi vardır. Bu yöntemlerden biri de Zaman<br />

Serileri Analizidir.<br />

Tahmin-Estimation, Öngörü-Prediction, Kestirim- Forecasting<br />

Doğrusal - Durağan<br />

Doğrusal - Durağan Olmayan<br />

Doğrusal Olmayan<br />

Kaotik<br />

Zaman Ortamı-Frekans Ortamı/Spektral Analiz<br />

Mevsimsel-Mevsimsel olmayan<br />

Tek değişkenli-Çok değişkenli<br />

Buna göre, farklı ortamlarda grafikleri çizilmiş zaman<br />

serileri örnek olarak aşağıda verilmektedir.<br />

Durağan Zaman Serisi<br />

Ortalama Durağan Olmayan Seri<br />

Varyans Durağan Olmayan Seri<br />

Varyans ve Ortalama Durağan Olmayan<br />

Serisi<br />

Mevsimsel Durağan Olmayan Seri<br />

Doğrusal Olmayan Serisi<br />

800<br />

700<br />

600<br />

500<br />

400<br />

300<br />

200<br />

100<br />

0<br />

1<br />

33 65 97 129 161 193 225 257 289<br />

17 49 81 113 145 177 209 241 273 305<br />

Kaotik Seri


Mayıs-Haziran 2013 Yıl: 2 Sayı: 12<br />

Zaman Serileri Analizinde Takip Edilen Aşamalar:<br />

Zaman Serilerinde Box-Jenkins<br />

Yaklaşımı<br />

Doğrusal durağan ve durağan olmayan zaman dizilerinde,<br />

modeller, Otoregressif (AR), Hareketli Ortalama<br />

(MA) ve Otoregressif tamamlanmış Hareketli<br />

Ortalama (ARIMA) modelleri olarak adlandırılır. Box<br />

ve Jenkins, 1970 yılında otoregresif modellerle hareketli<br />

ortalama modelinin birleşimi olan ARIMA<br />

yöntemini geliştirmişlerdir. Literatürde Box-Jenkins<br />

metodu adı altında geçen bu teknik; tanımlama, tahmin<br />

ve testlerden oluşan üç aşamalı bir yöntemdir.<br />

Otoregresif ve hareketli ortalama modellerinin bileşimi<br />

olduğu için bu modeller hakkındaki tüm bilgilerin<br />

bir arada kullanılmasına dayanmaktadır.<br />

Modeller<br />

Bu kısımda otoregresif modeller, hareketli ortalama<br />

modeli ve otoregresif hareketli ortalama modeli ile<br />

otoregresif tamamlanmış hareketli ortalama modellerinden<br />

kısaca bahsedilmektedir. Devam eden<br />

kısımlarda ise modelleme süreci ve kestirime yer<br />

verilmiştir.<br />

Otoregresif (AR) modeller<br />

AKADEMİK<br />

Otoregresif model, bir zaman dizisinin önceki dönemleri<br />

cinsinden ifade edilmesiyle oluşur. Buna göre AR<br />

modeli kapsadığı dönemler cinsinden tanımlıdır. Eğer<br />

AR modeli 1 geçmiş dönem içeriyorsa 1.dereceden,<br />

p geçmiş dönem içeriyorsa p.dereceden AR modeli<br />

olarak adlandırılır. AR(p) modelinin genel ifadesi aşağıdaki<br />

gibidir:<br />

Z =f Z +f Z + f Z +...+ f Z +A t 1 t-1 2 t-2 3 t-3 p t-p t<br />

veya B geriye doğru öteleme operatörü olmak üzere<br />

BZ = Z , B t t-1 2Z = Z ,... B t t-2 k Z =Z ve f (B)=1-f t t-k 1<br />

B - f B 2 2 -... -f B p p olmak üzere, f (B) Z =A t t<br />

biçimindedir. Burada Z , Z ,..., Z değerleri, her göz-<br />

t t-1 t-p<br />

lem değerinin μ‘den farkı alınarak (Burada Z orijinal<br />

t<br />

diziyi temsil etmek üzere Z =Z -μ) elde edilmekte-<br />

t t<br />

dir. f , f ,..., f modelin bilinmeyen fakat tahmin<br />

1 2 p<br />

edilecek parametreleridir. p, modelin derecesi ve At ise ortalaması 0 ve varyansı s2 olan beyaz gürültü<br />

süreci olarak tanımlanır.<br />

AR modelinin durağanlık koşulu, f(B)=0 polinomunun<br />

köklerinin birim çemberin dışında kalmasıyla<br />

sağlanır. AR modeli her zaman tersi alınabilirlik koşulunu<br />

sağlar. Tersi alınabilirlik koşulu ise MA modelinin<br />

AR modeli için aranan durağanlığa benzer bir<br />

özelliğidir.<br />

Hareketli ortalamalar (MA) modeli<br />

Eğer, aynı dönemdeki hata terimi ve daha önceki dönemdeki<br />

hata terimleri cinsinden ifade edilebiliyorsa,<br />

tanımlanan model MA modelidir. Yani MA modeli<br />

içerdiği geçmiş dönem hata terimi sayısına göre ifade<br />

edilir. Buna göre model 1.dereceden hata terimi<br />

içeriyor ise MA(1) modeli, q sayıda hata terimi içeriyorsa<br />

MA(q) olarak adlandırılır.<br />

Z =A -q A -q A -...-q A t t 1 t-1 2 t-2 q t-q<br />

B operatörü cinsinden model ; Z t -Q(B)A t şeklinde<br />

yazılır. Q(B)-1-q 1 B 1 -...q q B q sürecin bu formu, q.inci<br />

düzeyden MA süreci, MA(q) olarak tanımlanır. Burada<br />

q 1 , q 2 ,..., q q , modelin tahmin edilecek parametreleridir.<br />

q ise MA modelinin derecesini göstermektedir.<br />

MA modelleri her zaman durağanlık koşulunu<br />

sağlarlar. Ancak, modelin tersi alınabilirlik koşulu,<br />

Q(B)=0 polinomunun köklerinin birim çemberin dışında<br />

kalmasıyla sağlanır.<br />

Otoregresif hareketli ortalamalar<br />

(ARMA) modeli<br />

Söz konusu model AR ve MA modellerinin bir kar-<br />

ması olup, p.inci dereceden AR ve q.inci dereceden<br />

MA modellerinin karma modeli ARMA(p,q) şeklinde<br />

ifade edilir.<br />

Z =f Z +f Z +...+f Z +A -f A -f A -...<br />

t 1 t-1 2 t-2 p t-p t 1 t-1 2 t-2<br />

f A veya f(B)Z - Q(B)A olarak gösterilir. Burada;<br />

q t-q t t<br />

f(B) -1-f B-f B 1 2 2-...-f B p p ve Q(B)=1-f B 1 1-...-f B p q<br />

şeklindedir.<br />

ARMA modellerinin de durağanlık ve tersi alınabilirlik<br />

koşulu f(B)=0 Q(B)=0 köklerinin birim çember<br />

dışında kalmasıyla sağlanır.<br />

Otoregresif tamamlanmış hareketli<br />

ortalamalar (ARIMA) modeli<br />

Uygulamada karşılaşılan zaman dizileri çoğunlukla<br />

durağan olmayan bir yapıya sahiptir. Bu dizilerin durağanlığı<br />

trend, mevsimsel ve konjonktürel dalgalanmalar<br />

ve rastgele gibi etkenler tarafından bozulması<br />

mümkündür. Söz konusu durağan dışılık ortalamada<br />

ve varyansta olmak üzere iki farklı şekilde görülebilmektedir.<br />

Bir zaman dizisi ortalamada durağan dışı<br />

olup varyansta durağan veya varyansta durağan dışı<br />

olup, ortalamada durağan ya da her ikisinde de durağan<br />

dışı olabilir. Durağanlığın sağlanabilmesi için adı<br />

geçen etkenlerin önceden belirlenmesi ve yok edilmesi,<br />

kısaca durağan olmayan bir zaman dizisinin<br />

durağan hale dönüştürülmesi gerekmektedir. Box-<br />

Jenkins metodunda durağan dışılığın belirlenmesi,<br />

dizinin zamana göre grafiği, ACF ve PACF grafikleri<br />

incelenerek kabaca belirlenmeye çalışılmaktadır.<br />

Ancak, son yıllarda ortalamada durağan dışılığın belirlenmesinde<br />

birim kök (unit-root) testleri de önemli<br />

bir yöntem olarak kullanılmaktadır. Bununla birlikte,<br />

uygulamada yapay sinir ağlarında yapılan çalışmalarda<br />

durağan dışılığın belirlemesinde genel olarak Box-<br />

Jenkins yaklaşımı tercih edildiğinden, bu çalışmada<br />

da aynı bakış açısı benimsenmiştir.<br />

Varyansta durağan olmayan bir zaman dizisi için varyans<br />

düzgünleştirme terimi kullanılır. Fakat dizi ortalamada<br />

durağan değil ise dizinin uygun derecede<br />

farkları alınarak durağanlıkları sağlanabilir.<br />

ARIMA modeli gerekli sayıda farkı alınmış olan dizilere<br />

uygulanan AR ve MA modellerinden oluşan<br />

modellerdir. Otoregresif parametresinin derecesi p,<br />

10 11


Mayıs-Haziran 2013 Yıl: 2 Sayı: 12<br />

hareketli ortalama parametresinin derecesi q ve d<br />

ise alınan fark sayısı olmak üzere, bu modele (p,d,q)<br />

dereceden otoregresif tamamlanmış hareketli ortalama<br />

modeli adı verilir ve ARIMA (p,d,q) olarak ifade<br />

edilir. Genel ARIMA (p,d,q) modeli, fark alma operatörü<br />

=Z – Z ve W = t t-1 t dZ olmak üzere<br />

t<br />

f(B) W =q(B)A t t<br />

şeklinde yazılabilir. Burada, W farkı alınmış diziyi<br />

t<br />

temsil etmektedir. ARIMA modellerinde durağanlık<br />

koşulları ARMA modellerinde olduğu gibidir.<br />

Bu aşamadan sonra, mevsimsel ve mevsimsel olmayan<br />

fark dönüşümleri de dikkate alınarak, en<br />

genel tek değişkenli model dereceleri kısaca (p,d,q)<br />

X(P,D,Q) şeklinde ifade edilir. Burada, (p,d,q) mevsimsel<br />

olmayan yapıyı, (P,D,Q) ise mevsimsel yapıyı<br />

göstermektedir. Buna göre mevsimsel modelin genel<br />

ifadesi;<br />

q (B)Q (B p p s )Dd D D Zt =q (B)Q (B s q Q s )At biçimindedir. Burada, F (B p s ) ve Q (B Q s ) sırasıyla P ve<br />

Q dereceden B’nin mevsimsel polinomlarını gösterir.<br />

D d D , mevsimsel fark alma operatörü, D ise d’inci<br />

S<br />

dereceden mevsimsel olmayan fark alma operatörüdür.<br />

Bu modellerde durağanlık şartları daha önce<br />

incelenen modellerde olduğu gibidir. Buna göre en<br />

genel haliyle durağan olan-olmayan ve mevsimsel<br />

olan-olmayan doğrusal zaman dizileri sembolik olarak<br />

SARIMA(p,d,q)X(P,D,Q)s şeklinde yazılabilir.<br />

Bilindiği gibi ortalamada durağan dışılık, fark alma<br />

işlemleriyle durağanlaştırılmaya çalışılırken, varyansta<br />

durağan dışılığın ortadan kaldırılabilmesi için güç<br />

fonksiyonu adı verilen bir teknik kullanılır. Söz konusu<br />

varyans düzgünleştirme işlemi için güç fonksiyonu<br />

aşağıdaki gibi tanımlanır:<br />

Box-Cox dönüşümü olarak da adlandırılan bu dönüşümde<br />

, dönüşüm parametresidir.<br />

Durağan olmayan bir zaman dizisini durağan hale<br />

getirmek için dikkatli olunmalıdır. Gereksiz ya da eksik<br />

yapılacak dönüşüm veya ihtiyaç olmadığı halde<br />

alınacak bir fark yanlış modelleme süreci oluştura-<br />

AKADEMİK<br />

bilir. Öncelikli olarak varyansta durağanlaştırma dönüşümleri<br />

uygulanır daha sonra ortalamada durağan<br />

dışılık ortadan kaldırılır.<br />

Model Belirleme ve Kestirim Süreci<br />

Bu düşüncenin temeli, Box-Jenkins yaklaşımı, model<br />

tespitinde genellikle zaman dizilerinin ACF ve PACF<br />

yapılarının incelenmesiyle uygun (p,q) düzeyinin<br />

seçilmesi yaklaşımı olarak görülebilir. Şekil 2.1’den<br />

görülebileceği gibi özetle ARMA modelinin belirlenmesinde,<br />

ACF ve PACF ’nin davranışları aşağıdaki<br />

gibi ifade edilebilir:<br />

a. ACF AR(p) modeli için üstel veya sinüsoidal olarak<br />

azalır, fakat MA(q) modeli için q gecikmeden sonra<br />

aniden kesilir.<br />

b. PACF, AR(p) modeli için p gecikmeden sonra aniden<br />

kesilirken, MA(q) modeli için üstel veya sinüsoidal<br />

olarak giderek azalır.<br />

c. ARMA(p,q) modeli için ACF ve PACF birlikte tamamen<br />

ortadan kalkar. (p-q) gecikmeden sonra<br />

azalırlar.<br />

Buradan hareketle Box-Jenkins metodu, model belirleme<br />

aşaması için 3 adım kuralını uygular. Bunlar:<br />

1. Durağanlığın incelenmesi ve durağan dizinin<br />

elde edilmesi: Bilindiği gibi Box-Jenkins yaklaşımıyla<br />

durağanlığın incelenmesi, dizinin grafiği,<br />

ACF ve PACF grafikleri çizilerek belirlenmeye çalışılır.<br />

Buna göre öncelikle durağan olmayan bir<br />

dizinin ACF grafiği, yavaş azalan ve alt ve üst sınırları<br />

genişleyerek artan bir yapıya sahiptir. PACF<br />

grafiği ise sınırlar bakımından benzer yapıya sahip<br />

olmakla beraber çoğunlukla ilk katsayının görüntüsü<br />

grafikte bire yakın bir yapıdadır. Yalnızca durağan<br />

diziler istatistiksel anlamlı ACF ve PACF‘ ye<br />

götürür. Durağan olmayan diziler bu yüzden uygun<br />

fark alma yöntemlerinin uygulanmasıyla durağan<br />

dizilere dönüştürülmek zorundadır.<br />

2. ACF ve PACF ‘nin grafiksel davranışlarının, hareketlerinin<br />

incelenmesi : ACF ya da PACF ‘nin salınımlı<br />

olarak azalması AR ya da MA süreçlerini<br />

içerir. Eğer her ikisinde de (ACF ve PACF) salınımlı<br />

düşüş varsa bu, karma bir ARMA sürecini belirtir.<br />

3. AR ve MA süreç düzeyinin belirlenmesi: Sıfırdan<br />

farklı anlamlı otokorelasyon ve/veya kısmi otokorelasyonların<br />

sayısıyla, AR düzeni için p, PACF yapısından<br />

ve MA düzeni için de q, ACF yapısından<br />

belirlenir. Gecikme değerleri için hesaplanan ACF<br />

ve PACF katsayıları, çizilen korelogramda<br />

±NT aralıkları dışında kalıyorsa, ACF ve PACF<br />

katsayı değerinin anlamlı olduğu söylenebilir.<br />

Zaman dizilerinde modelleme aşamasında modelin<br />

kabaca derecesinin belirlenmesinden sonra sıra<br />

parametrelerinin tahmin edilmesine gelir. Parametre<br />

tahmini genel olarak üç farklı başlık halinde<br />

düşünülebilir; momentler yöntemi, en çok olabilirlik<br />

yöntemi ve bilinen en küçük kareler yöntemi. Burada<br />

kullanılan tahmin yöntemi en çok olabilirlik yöntemi<br />

olacaktır. Buna göre koşullu en çok olabilirlik yöntemi<br />

durağan ARMA (p,q) modeli göz önüne alındığında<br />

ortak olasılık yoğunluk fonksiyonu;<br />

Buradan en çok olabilirlik fonksiyonu;<br />

Burada S(f ,m ,q), koşullu kareler toplamı fonksiyonu<br />

olarak adlandırılır ve aşağıdaki gibi tanımlanabilir;<br />

Bu yazılış, genellikle istatistiksel paket programlarında<br />

kullanılan ifadedir. Burada f, m ve q ’nın parametre<br />

tahminlerini elde ettikten sonra, At’nin tahmin<br />

2 edilen varyansı, s bulunur.<br />

A<br />

olur. Burada serbestlik derecesi (s.d.)= n-(2p+q+1)<br />

olarak yazılır.<br />

Bu aşamada, elde edilen modelin uygun olup olmadığının<br />

incelemesi yapılır. Modelin uygunluğunun<br />

incelenmesi ise modelin tamamında yapılan bir<br />

incelemedir. Bu incelemeler artıklara dayalı bir in-<br />

celemedir. A sürecinin beyaz gürültü süreci olma<br />

t<br />

varsayımı, normal dağılıp dağılmadığı, hatalara ilişkin<br />

otokorelasyonların sıfır olup olmadığına cevap aranır.<br />

Uygun bir modelin ACF ve PACF’ lerinin grafiklerinin<br />

beyaz gürültü sürecinin ACF ve PACF’ lerinin yapısında<br />

görmek isteriz.<br />

Modelin uygunluğunun incelenmesi üzerinde bir<br />

başka yaklaşım ise artıkların örnek ACF’ leri için kullanılan<br />

test istatistiklerinin yapılmasıdır. Bunun için<br />

hipotez aşağıdaki gibi kurulur:<br />

H : P (A)=P (A)=.......................=P (A)=0<br />

0 1 2 k<br />

H : Bunların en az biri sıfır değildir.<br />

1<br />

Bu, aynı zamanda şuna karşılık gelir.<br />

H : Model uygundur.<br />

0<br />

H : Model uygun değildir.<br />

1<br />

r (A) artıklara ilişkin k. gecikme için tahmin edilen<br />

k<br />

otokorelasyon katsayısı olsun. Box-Pierce (1970)<br />

tarafından geliştirilen ve yaygın olarak kullanılan Q<br />

istatistiği, modelin uygunluğunun test edilmesinde<br />

kullanılmaktadır. Bu test istatistiği ;<br />

dır. Burada; n, birim sayısını, L artıklara ilişkin elde<br />

edilen otokorelasyon sayısını ve M modeldeki toplam<br />

parametre (M=p+q) sayısını göstermektedir.<br />

Hesaplanan Q değeri ki-kare tablo değerinden küçükse,<br />

bulunan modelin uygun model olduğuna karar<br />

verilir. Aksi durumda yani tablo değerinden büyük ise<br />

modelin uygun bir model olmadığına karar verilir.<br />

Bir modelleme süreci içerisinde elde birden fazla uygun<br />

model varsa eğer amaç tek bir model seçimi<br />

yapılarak sistemin kontrolü ise bu durumda model<br />

seçim ölçütleri kullanılır. Bu ölçütlerden biri Akaike<br />

(1977) tarafından öne sürülen AIC (Akaike Information<br />

Criteria);<br />

biçimindedir. Uygun modeller içerisinden en iyi model<br />

AIC değeri sayısal anlamda en küçük değere<br />

sahip olan modeldir.<br />

12 13


Mayıs-Haziran 2013 Yıl: 2 Sayı: 12<br />

Eğer amaç geleceğe yönelik tahmin ya da kestirim<br />

değerlerini elde etmekse modelleme sürecinden<br />

sonra en önemli amaç dizinin gelecekle ilgili değerlerin<br />

tahmin edilmesi veya kestirimidir. Kestirim,<br />

modeli incelenen zaman dizisinin t+l döneminde<br />

gerçekleşeceği Z t+1 değerinin tahmini olan Z t+l ’yi<br />

t+1 döneminden önceki belirli sayıda dönemin tahmin<br />

değerlerine, gözlem değerlerine ve hata terimlerine<br />

bağlı olarak tahmin eden bir modeldir. Herhangi<br />

bir genel ARIMA modeli için kestirim yöntemlerinden<br />

biri en küçük ortalama hata kareler kestirimleri<br />

yöntemidir. Bu yönteme göre kestirim değeri Z n (l)<br />

olmak üzere;<br />

ile ifade edilir. Burada Z n (l) l adım yani Z n+1 ’nin l adım<br />

kestirim değeri olarak adlandırılır.<br />

Zaman Serilerinin Uygulama Alanları:<br />

Zaman eksenli tüm konular: Örneğin Ekonomi, Finans,<br />

Sigorta/Aktüerya, Fizik/Elektrik/Elektronik, Bilişim/Veri<br />

Madenciliği, Deprem, Meteoroloji, Sağlık,<br />

Eğitim, Ziraat vb.<br />

Zaman Serileri Analizinde Metodolojik<br />

Açılımlar:<br />

- Box-Jenkins yaklaşımı SARIMA(p,d,q)X(P,D,Q)<br />

- Geleceği tahmin/kestirim yöntemleri<br />

- Mevsimsel düzeltme yöntemleri<br />

- Eşbütünleşme<br />

- Panel Eşbütünleşme<br />

- Çok Değişkenli Zaman ve Spektral analiz<br />

yöntemleri<br />

- Doğrusal olmayan zaman serileri ve SETAR<br />

modeli<br />

- ARCH-GARCH modelleri<br />

- Granger Nedensellik<br />

- Bayesgil vektör otoregressif (BVAR) kestirim<br />

modeli<br />

- Zaman serileri kestiriminde aykırı değerler<br />

- Robust zaman serileri<br />

- Yapay sinir ağları ve zaman serilerinin kestirimi<br />

- Fuzzy(Bulanık) zaman serileri<br />

- Zaman serilerinde Veri Madenciliği<br />

- Kaos-Lyapunov üstellerinin tahmini<br />

- EEG ve EKG sinyallerinin zaman serileri ile<br />

modellenmesi vd.<br />

Sonuç olarak, bu çalışmada zaman serileri analizi<br />

için genel yapıyı tanıtan bir giriş yapılmıştır. Zaman<br />

serilerinin daha özel durumlarına ilişkin çalışmalar<br />

daha sonraki makalelerde sunulacaktır.<br />

Kaynaklar<br />

Akdi, Y., ''Zaman Serileri Analizi, Birim Kökler ve Kointegrasyon'', Bıçaklar Kitabevi,<br />

Ankara, 225-245 (2003).<br />

Box, G. P., Jenkins, G. M., “Time Series Analysis Forecasting and Control”,<br />

Holden-Day, San Francisco, 1-170 (1976).<br />

Box, G.E.P., Jenkins, G.M. and Reinsel, G.C. “Time Series Analysis: Forecasting<br />

and a Control”, Prentice Hall, New Jersey, 10-100, 200-202 (1994).<br />

Kasap, R., "İstanbul Menkul Kıymetler Borsası'nın incelenmesi: İstatistiksel bir yaklaşım",<br />

İMKB Dergisi, (6): 27-33 (1998).<br />

Kasap, R., Basılmamış Zaman Dizileri Analizi Ders Notları, Gazi Üniversitesi, Fen<br />

Fakültesi, İstatistik Bölümü, Ankara (2010).<br />

Orhunbilge, N., ”Zaman serileri analizi tahmin ve fiyat indeksleri”, İ.Ü.İşletme Fakültesi,<br />

İstanbul, 1-15 (1999).<br />

Özmen, Dr. A., 1986, Zaman dizisi analizinde Box-Jenkins yöntemi ve banka mevduat<br />

tahmininde uygulama denemesi, Anadolu Üniversitesi Yayınları, 207, 1-110.<br />

Wei, W.W.S., Time Series Analysis: Univariate and Multivariate Methods. Second<br />

edition. Pearson Addison Wesley, ISBN 0-321-32216-9, Boston, USA (2006).<br />

14 15


Mayıs-Haziran 2013 Yıl: 2 Sayı: 12<br />

Prof. Dr. Gül ERGÜN<br />

Hacettepe Üniversitesi<br />

Fen Fakültesi İstatistik Bölümü<br />

AKADEMİK<br />

Bayesci Zaman Serisi<br />

Analizleri<br />

İstatistikte koşullu olasılık tanımı ilk olarak Bayes ve<br />

Laplace’ın çalışmalarında yer almıştır. Toplam olasılık<br />

formülü ve Bayes teoreminin 18. yüzyılın son<br />

yarısında ortaya konulmasına karşın, hem 19. yüzyıl<br />

hem de 20. yüzyılın ilk yarısı Bayesci fikirler açısından<br />

oldukça karanlık bir döneme sahip olmuştur. Bayesci<br />

düşüncenin önem kazanması DeFinette, Savage,<br />

Jeffreys gibi İstatistikçiler tarafından sağlanmıştır.<br />

Bayesci yaklaşım, aşağıda belirtilen iki kaynağı verimli<br />

bir şekilde birleştirmeye çalışır. Bunlardan ilki,<br />

olabilirlik formunda verilerin içerdiği nesnel bilgi olup;<br />

ikinci kaynak ise, bir teoriden veya gerçekliği kabul<br />

görmüş bir savdan gelen bilgi ya da araştırmanın başında<br />

bir önsel olarak biçimlenen öznel düşüncedir.<br />

Klasik istatistikçilerin Bayesci yaklaşıma yönelik itirazlarından<br />

biri, önsel dağılımlarla ortaya konulan öznelliktir.<br />

Klasik istatistikçiler bu bilgiyi, gözlenmediği<br />

ve kişiden kişiye değişebileceği için kabul etmezler.<br />

Bayesci yaklaşımda bilinmeyen parametreler raslantı<br />

değişkenidir. Burada parametreler hakkındaki<br />

tüm bilgiler, olasılık yoğunluk fonksiyonları aracılığıyla<br />

özetlenir. Bayes teoremi, öznel bilgi ile örneklem<br />

bilgisini harmanlayan, parametreler hakkında güncellenmiş<br />

bilgiye ulaşmamıza olanak sağlayan bir<br />

önemli bir teoremdir. Bu nedenle Bayesci yaklaşımda<br />

önsel bilgiden önsel dağılıma, sonsal dağılımdan<br />

da sonsal bilgiye bir geçiş söz konusudur.<br />

Günümüzde bilimsel öğrenme ve karar vermede, Bayesci<br />

yaklaşım önemli bir ilgi odağıdır ve özellikle son<br />

20 yılda, bilgisayar teknolojisindeki gelişime paralel<br />

olarak Bayesci görüşlere dayalı bilimsel çalışmaların<br />

sayısında önemli bir artış gözlenmektedir. Bayesci<br />

yaklaşımda herhangibir veri toplamadan önce, parametreler<br />

hakkındaki mevcut bilgilerin önsel bir dağılım<br />

aracılığıyla tahmin sürecine dahil edilmesi önemli<br />

bir avantajdır. Ancak, birçok model için analitik çözüme<br />

ulaşmak, integral güçlükleri nedeniyle mümkün<br />

değildir ve bu durum, avantajlarına rağmen Bayesci<br />

yaklaşımın uygulanmasında bir kısıt yaratmıştır.<br />

Örnekleme temelli iteratif yöntemlerin kullanılması<br />

mevcut uygulama güçlüklerinin aşılmasına olanak<br />

sağlamıştır. Son yıllarda, Bayesci yaklaşıma dayalı<br />

bilimsel çalışmaların çoğunda Markov Zinciri Monte<br />

Carlo (MCMC) gibi stokastik simülasyon tekniklerinin<br />

yoğun olarak kullanıldığı gözlenmektedir. Zaman<br />

serilerinin analizinde Bayesci metodoloji, birçok farklı<br />

bakış açısı ile uygulanmaktadır. Zaman serilerinin<br />

durum-uzay (state-space) yapıda tanımlaması veya<br />

klasik ARIMA modellerindeki parametrelere önsel<br />

dağılımlar tanımlanarak, bu parametrelerin tahmininde<br />

Bayesci yaklaşımın adapte edilmesi örnek yollar<br />

olarak verilebilir. Genel olarak, zaman serileri için<br />

Bayesci yaklaşıma dayalı birçok farklı model yapısı<br />

ve tahmin yöntemi mevcuttur. Ancak, bu metinde<br />

sadece Dinamik Doğrusal Modeller ele alınacaktır.<br />

16 17


Mayıs-Haziran 2013 Yıl: 2 Sayı: 12<br />

Dinamik Doğrusal Modeller<br />

Harrison ve Stevens’ın Kalman filtrelerine dayalı Bayesci<br />

zaman serisi modeli, dörtlüsü ile aşağıdaki<br />

biçimde tanımlanır (West ve Harrison, 1997):<br />

Gözlem Denklemi: y =F_ q_ +v , v ~N(0, V ) (1)<br />

t t t t t t<br />

Sistem Denklemi:q_ =G q_ _ +w_ ,w_ ~ N<br />

t t t 1 t t<br />

(0,W ) (2) t<br />

Burada, q_ ,süreç parametre vektörü, F , t zamanın-<br />

t t<br />

da bilinen bağımsız değişkenler vektörü, G , bilinen<br />

t<br />

geçiş matrisi, v ve w_ ise, normal dağılıma sahip<br />

t 1<br />

rasgele değişkenlerdir. Yukarıda tanıtılan modelin<br />

ilk denkleminde gözlemlerin süreç parametrelerine<br />

olan stokastik bağımlılığı izlenebilirken, sistem denkleminde<br />

parametrelerin zaman içerisindeki gelişimi<br />

yalın bir Markov süreci ile ortaya konulmaktadır. Bu<br />

model yapısında, zaman serilerinin dinamik bir sistemin<br />

çıktısı olduğu kabul edilir. Burada trent, mevsimsellik<br />

ya da regresyon bileşenleri içeren serilere<br />

olasılıksal yapılar tanımlanmakta ve hesaplamalar<br />

için ardışık algoritmalar kullanılmaktadır. Doğrusal<br />

model yapısı ve normallik varsayımı altında tanımlanan<br />

Dinamik doğrusal modellerde tahmin ve öngörüler<br />

Kalman filtresi sonuçlarına eşittir. Dinamik<br />

modeller tek değişkenli ya da çok değişkenli zaman<br />

serileri için kullanılabilir. Genel olarak dinamik doğrusal<br />

bir model,<br />

1. Parametrik bir model yapısı,<br />

2. Her t zaman noktasında parametreler ve gözlemlere<br />

ilişkin olasılıksal bilgilerin varlığı,<br />

3. Parametrelerin zaman boyunca gelişimini açıklayan<br />

ardışık bir model yapısı ve<br />

4. Öngörüler olasılık dağılımları biçiminde elde edilmesiyle<br />

karakterize edilebilir.<br />

Dinamik doğrusal modellerin klasik zaman serisi<br />

modellerine göre bazı üstünlükleri vardır. Bunlardan<br />

en belirgin olanları, model parametrelerinin doğal bir<br />

yorumunun olması, model parametreleri için önsel<br />

bilgiler kullanıldığından, klasik yönteme göre çok<br />

az sayıda veri ile tahmin yapılabilmesi, tahminlerin<br />

karesel kayıp fonksiyonları altında elde edilmesi,<br />

parametrelere ilişkin bilgilerin her t noktasında gün-<br />

AKADEMİK<br />

cellenmesi nedeniyle geçmiş gözlemlerin saklanmasına<br />

ihtiyaç duyulmaması, nokta kestirimleri yerine<br />

dağılımlar (önsel, sonsal ve öngörü) elde edildiğinden<br />

daha çok bilgi elde edilmesi ve modelin, normal<br />

dağılımlı olmayan seriler ve doğrusal olmayan yapılar<br />

için genelleştirilmesidir.<br />

Dinamik doğrusal modellerde gözlemlerin olabilirlik<br />

fonksiyonu ile parametrelerin önsel dağılımları elde<br />

edildikten sonra, koşullu olasılık tanımından hem<br />

y |y t t-1 ’nin dağılımı hem de q_ |y t t ’ nin sonsal dağılımı<br />

akışlı olarak elde edilebilir. Burada yt =y ,y ,…,y ’ dir.<br />

1 2 t<br />

Model parametreleri üzerindeki bilgilerin her t noktasında<br />

güncellenmesinde kullanılan Bayes formülü<br />

aşağıdaki şekilde tanımlanır:<br />

f(q_ |y t t )¥f(q_ |y t t-1 )f(y |q_ ).<br />

t t<br />

Burada q_ ’nin önsel dağılımının q_ |y t t t-1 * * ~N(m_ ,Ct ) t<br />

olduğu kabul edilir ve (1)’deki gözlem denkleminden<br />

y |q ~N(F_ q_ ,V ) elde edilir.<br />

t t t t t<br />

Gözlem değişkenine ilişkin bir adım ileri öngörü dağılımı<br />

ise, aşağıda verilen integral yardımıyla elde<br />

edilir:<br />

f(y |y t t-1 )=òf(q_ |y t t-1 )f(y |q_ )dq_ .<br />

t t t<br />

(1) ve (2) de tanımlanan dinamik doğrusal modelden<br />

elde edilen sonuçlar aşağıda gibi topluca özetlenebilir:<br />

m_ =G m_ +A_ e ,<br />

t t t-1 t t<br />

C =C t *<br />

t-A_tQtA_t ,<br />

e =y ,-ö ,<br />

t t t<br />

A_ =C t *<br />

tF_tQ -1 , t<br />

* m_ =Gtm_ ,<br />

t<br />

t-1<br />

* C =GtC G +W ,<br />

t<br />

t-1 t t<br />

ö =F'_ G m_ ,<br />

t t t t-1<br />

* Q =F'_ C F_t +V .<br />

t t t<br />

t<br />

Yukarıda verilen eşitlikler, Kalman filtresi sonuçlarını<br />

ortaya koymaktadır. Kalman filtrelerine dayalı dinamik<br />

doğrusal modellerin işletiminde BATS paket<br />

programı uygun bir araçtır. Bu modellerde G sistem<br />

t<br />

matrisinin zaman boyunca sabit olduğu ve V ile W t t<br />

varyanslarının bilindiği kabul edilir. (1) ve (2) eşitlikle-<br />

rinden görüldüğü gibi, dinamik doğrusal modellerde<br />

normallik ve doğrusallık koşulları mevcuttur. Ancak<br />

bu modellerin normal dağılıma sahip olmayan, doğrusal<br />

yapıda olmayan zaman serileri için uygulamaları<br />

mevcuttur. Dinamik modeller doğrusallık varsayımı<br />

kaldırılarak genelleştirilebilir. Genelleştirilmiş dinamik<br />

doğrusal modellerde f áy |q ñkoşullu dağılımının<br />

t t<br />

h =F q doğal parametresi ile üstel aileye mensup<br />

t t t<br />

olduğu varsayılır. Burada sistem denklemi yine Eşitlik<br />

(2) ile tanımlanır. Ancak bu model, normal modele<br />

kıyasla daha karmaşık bir yapıdadır ve burada analitik<br />

çözümlemeler yerine sayısal çözümlemeler tercih<br />

edilmelidir. Dinamik modellerde q durumu kesikli<br />

t<br />

olduğu durumlarda ise, Saklı Markov modelleri tanımlanmalıdır.<br />

Günümüzde ele alınan problemlerin çoğunda yüksek<br />

boyutlu, matematiksel olarak daha karmaşık modeller<br />

kullanılmaktadır. Bu modellerde bilinmeyen parametre<br />

sayısının fazla olması ve/veya eşlenik olmayan<br />

önsel dağılımların tercih edilmesi, bileşik dağılımlardan<br />

çıkarsama yapılmasını zorlaştırmaktadır. Burada<br />

marjinal sonsal dağılımlara ulaşmak yüksek boyutlu<br />

integral hesaplamaları gerektirmekte ya da elde edilen<br />

sonsal dağılımlardan örnekler çekilmesi mümkün<br />

olamamaktadır. Gelfand ve Smith’in 1990 yılında istatistik<br />

camiasına kazandırdığı Markov Zinciri Monte<br />

Carlo yöntemleri, stokastik simülasyona dayalı çözümlemelerle<br />

araştırmacıların işini kolaylaştırmıştır.<br />

Bileşik sonsal dağılımın çarpımsal olarak ayrıştırılması<br />

hesaplamalarda önemli bir kolaylık sağlamaktadır.<br />

Markov zinciri simülasyonu karmaşık bir teknik<br />

görünmesine rağmen, dinamik modeller, hiyerarşik<br />

modeller dahil olmak üzere birçok modelin tahmininde<br />

kolay ve güvenilir sonuçlar vermektedir. Markov<br />

zinciri simülasyonunda ana fikir, parametre uzayında<br />

durağan bir dağılıma yakınsayan bir rasgele yürüyüş<br />

benzetimi oluşturmaktır. Markov Zinciri Monte Carlo<br />

yöntemleri denince temel olarak Metropolis-Hasting<br />

algoritması ve Gibbs örneklemesi akla gelmektedir.<br />

Ancak, bu iki yöntem dışında birçok farklı ve melez<br />

algoritma da bulunmaktadır. Bu yöntemler ile<br />

karmaşık sonsal dağılımlardan örneklem çekme ve<br />

sonsal momentleri hesaplamak mümkün olmaktadır.<br />

Metropolis-Hasting algoritmasının özel bir hali<br />

olan Gibbs örneklemesi uygulamalarda en çok ter-<br />

cih edilen yöntemdir. Ticari bir program olmayan ve<br />

erişimi internet ortamında mümkün olan WinBUGS<br />

(Bayesian Inference Using Gibbs Sampling) paket<br />

programı Gibbs örneklemesine dayalı stokastik simülasyon<br />

tekniği ile model tahminlerinde pratik bir<br />

çözüm sunar. WinBUGS paket programının yanısıra<br />

R programı da Bayesci çözümlemelerin yapılmasına<br />

olanak veren bir programdır. Farklı yapıda birçok dinamik<br />

modelin R ortamında çözümü Petris, Petrone<br />

ve Campagnoli (2007) ve Petris (2010) çalışmalarında<br />

detaylı olarak verilmiştir. Bu çalışmalarda gözlem<br />

ve sistem varyanslarının bilinmediği durumda,<br />

varyansların tahmininde ve diğer model parametrelerinin<br />

tahmininde Gibbs örneklemesi kullanılmıştır.<br />

Bu çalışmalarda, dinamik modellerde filtreleme,<br />

düzleştirme ve öngörülerin R ortamında nasıl uygulandığı<br />

gösterilmektedir.<br />

Sonuç olarak, zaman serilerinin analizinde Bayesci<br />

yaklaşımın uygulanması, parametrelere ilişkin mevcut<br />

bilgilerin modelleme sürecine dahil edilmesine<br />

olanak sağladığından, akılcı bir yoldur. Stokastik<br />

simülasyon tekniklerinin Bayesci zaman serilerinin<br />

analizinde kullanılması da önemli bir kolaylıktır.<br />

Kaynaklar<br />

Gelfand, A.E., Smith, A.F.M., 1990, Sampling Based Approaches to Calculating<br />

Marjinal Densities, Journal of the American Statistical Association, 85, 398-409.<br />

Petris, G., 2010, “An R Package for Dynamic Linear Models”Journal of Statistical<br />

Software, Volume 36, Issue 12, http://www.jstatsoft.org.<br />

Petris, G., Petrone, S., ve Campagnoli, P., 2007, Dynamic Linear Models with<br />

R, Springer.<br />

West, M. ve Harrison, J., 1997, Bayesian forecasting and Dynamic models. (Second<br />

edition. First edition: 1989), Springer, N.Y.<br />

18 19


Mayıs-Haziran 2013 Yıl: 2 Sayı: 12<br />

Zaman, hayatta göz ardı edilemeyen bir gerçekliktir.<br />

Günlük hayatta gerçekleşen olayların üzerinde zamanın<br />

etkisi açıkça görülebilmektedir. Buna rağmen, istatistiksel<br />

analizlerin büyük bir kısmında yatay kesit<br />

veri kullanılarak, zamanın etkisi sabit olarak düşünülmektedir.<br />

Verilerin zaman içindeki değişimi ve zaman<br />

içindeki ilişkileri incelenmek istendiğinde ise zaman<br />

serisi kavramına ihtiyaç duyulmaktadır. Zaman serisi,<br />

belli bir özelliğin zaman içinde gözlemlenmesi ile<br />

elde edilen veri olarak tanımlanabilir. Bir zaman serisini,<br />

diğer istatistiksel verilerden ayıran en önemli<br />

özellik; her bir gözlem, zamanın farklı bir anında elde<br />

edildiğinden, bu gözlemlerin farklı rastlantı değişkenlerinin<br />

gözlem değerleri olmasıdır. Yani zaman serisi<br />

bir olasılıksal sürecin gerçekleşmesidir. Zaman serilerinin<br />

modellenmesi, gelecekteki değerlerinin tahmin<br />

edilmesi ve farklı zaman serilerinin birbirleri ile<br />

ilişkilerinin incelenmesi için yapılan analizlere verilen<br />

Doç. Dr. Erol EĞRİOĞLU<br />

Ondokuz Mayıs Üniversitesi, İstatistik Bölümü<br />

Doç.Dr. Çağdaş Hakan ALADAĞ<br />

Hacettepe Üniversitesi, İstatistik Bölümü<br />

Yrd. Doç. Dr. Ufuk YOLCU<br />

Giresun Üniversitesi, İstatistik Bölümü<br />

AKADEMİK<br />

Olasılıklı<br />

ve Olasılıklı<br />

Olmayan<br />

Zaman<br />

Serileri<br />

Kestirim<br />

Yöntemleri<br />

genel isimdir. Zaman serileri analizi ekonomi, mühendislik,<br />

nüfus bilim, turizm ve hidroloji gibi bir çok<br />

bilim alanında uygulanmaktadır. Bu nedenle, zaman<br />

serileri analizi konusunda farklı bilim alanlarından bilim<br />

insanlarının katkıları bulunmaktadır.<br />

Literatürde farklı zaman serisi analizi yöntemleri bulunmaktadır.<br />

Bu yöntemlerin sınıflandırılması oldukça<br />

zordur ve sınıflandırmayı yapan bilim insanına ve bilim<br />

dalına göre değişiklikler gösterebilir. Zaman serileri<br />

analizi, analiz yöntemindeki belirsizlik yaklaşımına<br />

göre olasılıklı ve olasılıklı olmayan zaman serisi yöntemleri<br />

olarak ikiye ayrılabilir. Zaman serisi kestirim<br />

yöntemleri geçmişte sadece olasılık teorisine dayalı<br />

modeller ile gerçekleştirilmekteydi. Son yıllarda ise<br />

olasılıklı olmayan zaman serisi kestirim yöntemlerinin<br />

farklı bilim dallarında yaygın uygulanması, zaman<br />

serileri analizi yöntemlerinde olasılıklı ve olasılıklı olmayan<br />

ayrımına neden olmuştur.<br />

Zaman serilerinin analiz edilmesinde kullanılan olasılıklı<br />

modellerde bağımlı değişken zaman serisinin<br />

t anındaki değerini temsil eden rastlantı değişkeni<br />

(X ) iken, açıklayıcı değişkenler zamanın bir fonksi-<br />

t<br />

yonu f(t), zaman serisinin gecikmeli değişkenleri<br />

f(X ,X ,…) veya diğer zaman serilerinin gecikmeli<br />

t-1 t-2<br />

değişkenleri f(Y ,Y ,…) olabilmektedir. f fonksiyo-<br />

t-1 t-2<br />

nunun doğrusal olup olmamasına göre zaman serisi<br />

analizi yöntemleri doğrusal ya da doğrusal olmayan<br />

zaman serileri analizi yöntemleri olmak üzere ikiye<br />

ayrılabilir. Doğrusal olma, beraberinde normalliği<br />

de getirebildiğinden olasılıklı modellerde işleri kolaylaştırmaktadır.<br />

Doğrusal bir modelde açıklayıcı<br />

değişkenlerin kestirim üzerindeki etkisinin ölçülmesi<br />

ve çeşitli hipotez testlerinin uygulanması oldukça<br />

kolaydır. Ancak gerçek hayatta karşılaşılan zaman<br />

serilerinin salt doğrusal olmasının mümkün olmadığı<br />

bilinmektedir. Doğrusal model varsayımı iki değişken<br />

arasındaki ilişkiyi kabataslak belirlemede oldukça<br />

başarılıdır. Buna karşın, daha fazla ayrıntı veya daha<br />

iyi kestirim sonuçları istenirse doğrusal olmayan yaklaşımlara<br />

ihtiyaç duyulur. Doğrusal olmayan olasılıklı<br />

zaman serisi modelleri de vardır ancak bu modellerin<br />

çok büyük çoğunluğu ya parçalı doğrusal ya da<br />

değişkenlere göre doğrusal olmayan fakat parametrelere<br />

göre doğrusal modellerdir. Olasılıklı modellerde<br />

doğrusal olmayan yapının belirlenmesi birçok<br />

problem içermektedir. Olasılıklı doğrusal olmayan<br />

zaman serisi kestirim yöntemlerinde modelin yapısının<br />

belirlenmesi bir takım hipotez testleri ve grafiksel<br />

yöntemlere dayanmaktadır. Hipotez testlerinin uygulanmasında<br />

zaman serisinin veri üretim sürecinin<br />

bir doğrusal olmayan modele uygun varsayılması<br />

gerekmektedir. Bu nedenle farklı doğrusal olmayan<br />

zaman serisi kestirim yöntemlerinden hangilerinin<br />

kullanılacağı problemi de ortaya çıkmaktadır.<br />

Buraya kadar anlatılanlara ek olarak, olasılıklı doğrusal<br />

olmayan zaman serisi kestirim yöntemleri doğrusal<br />

modellere göre daha zor anlaşılır ve uygulanabilir<br />

yöntemlerdir. Zaman serileri analizi yöntemlerinde<br />

modelde yer alacak değişkenlerin belirlenmesi, modelin<br />

geçerliliğinin test edilmesi en önemli aşamalardır.<br />

Zaman serileri, geçmişte olasılıklı modeller<br />

yardımıyla analiz edildiğinden, zaman serisi olasılıklı<br />

sürecin bir gerçekleşmesi olarak görülmektedir.<br />

Olasılıklı bir model ile gerçekleştirilen analizlerde hipotez<br />

testlerinden yararlanma olanağı olduğundan,<br />

değişken seçimi, modelin geçerliliğinin test edilmesi<br />

gibi problemlere çözümler bulunabilmektedir. Değişken<br />

seçimi problemi 0 ya da 1 değerini alabilecek<br />

karar değişkenlerinin en uygun değerlerini belirleme<br />

problemi olarak düşünülebilir. Herhangi bir karar değişkeni<br />

1 değerini aldığında, karşılık gelen değişken<br />

modelde yer alır aksi halde ise modelde yer almaz.<br />

Bu problemin çözümü modelde yer alması gereken<br />

değişkenlerin belirlenmesini sağlayabilir. Bir zaman<br />

serisi analizi yönteminde aday değişken sayısı 36 olduğunda,<br />

mümkün model sayısı 2 36 -1=6.8719x10 10<br />

olmaktadır. Periyodu 12 olan bir mevsimsel serisinin<br />

modellenmesinde 36 adım gecikmeli değişk e n i n<br />

(X t-36 ) modelde aday değişken olabileceği düşünülürse,<br />

aslında değişken seçimi problemi 6.8719x10 10<br />

mümkün modelden birinin seçimidir. Bahsedilen<br />

problem büyük boyutlu bir optimizasyon problemidir.<br />

Olasılıklı bir modelde hipotez testlerinin değişken<br />

seçim problemininoptimal çözümünü, aday birkaç<br />

modelin incelenmesi ile bulması oldukça zordur.<br />

Dolayısıyla değişken seçimi probleminin olasılıksal<br />

bir modelde bile hipotez testleri yerine bir optimizasyon<br />

problemi olarak çözümlenmesi daha akılcı<br />

bir yaklaşım olacaktır. Olasılıklı zaman serisi kestirim<br />

yöntemlerinde modelin geçerliliği eldeki tüm veriye<br />

dayalı hipotez testleri yardımıyla elde edilmektedir.<br />

Ancak olasılıklı modellerde çapraz geçerlilik yöntemlerin<br />

kullanılması yararlı olacaktır. Çapraz geçerlilik<br />

yöntemi, verinin parçalara ayrılarak, modelin parametre<br />

tahmin sürecinde kullanmadığı veriler üzerindeki<br />

performansının ölçülmesi işlemidir. Örneğin bir<br />

olasılıklı zaman serisi kestirim yöntemi olarak, eldeki<br />

tüm veriler için elde edilen bir ardışık bağlanım (otoregresif)<br />

sürecinin gelecek değerler için minimum<br />

varyanslı bir tahmin ediciden tahminler verdiği varsayılmaktadır.<br />

Bu durum teorik olarak kanıtlansa da,<br />

tanıt modelin tüm varsayımlarının tam olarak doğru<br />

olduğu durumda geçerlidir. Gerçek hayatta bir otoregresif<br />

sürecin yada bir olasılıklı zaman serisi kestirim<br />

yönteminin tüm varsayımları sadece belli bir<br />

olasılıkla sağladığı kabul edilir. Yani varsayımların<br />

tam olarak doğru olması gerçek hayatta mümkün<br />

değildir, ancak belli olasılıklarla reddedilemez olur-<br />

20 21


Mayıs-Haziran 2013 Yıl: 2 Sayı: 12<br />

lar. Sonuç olarak, bir olasılıklı modelde de modelin<br />

geçerliliğinin tespiti için çapraz geçerlilik yöntemlerinin<br />

uygulanması akılcı bir yaklaşım olacaktır. Zaman<br />

serileri analizi yöntemleri ile gelecek değerlerin<br />

kestirimi kadar, gelecek değerler için uygun bir aralık<br />

kestirimi deönemlidir. Olasılıklı bir model ile gelecek<br />

değerler için aralık tahmini olarak,güven aralıkları<br />

elde edilebilmektedir.<br />

Olasılıklı modellerde belirsizliğe olasılıksal bir yaklaşım<br />

varken, olasılıklı olmayan zaman serileri kestirim<br />

yöntemlerinde belirsizliğe, bulanıklık gibi farklı<br />

yaklaşımlar söz konusu olabilmektedir. Belirsizliğe<br />

herhangi bir yaklaşımı içermeyen yapay sinir ağları<br />

gibi teknikler ise hesaplamalı teknikler (Computational<br />

Methods) olarak isimlendirilebilir ve bu teknikler<br />

de olasılıklı olmayan zaman serisi kestirim yöntemleri<br />

sınıfında yer alırlar. Son zamanlarda literatürde<br />

yapılan çalışmalara bakıldığında, olasılıklı olmayan<br />

zaman serisi kestirim yöntemleri,<br />

a) Bulanık küme teorisine dayalı teknikler<br />

b) Yapay sinir ağlarına dayalı teknikler<br />

Olmak üzere iki gruba ayrılabilir. Olasılıklı olmayan<br />

yaklaşımlar normallik, doğrusallık gibi varsayım kısıtlamalarını<br />

içermediğinden esnek hesaplama yöntemleri<br />

(Soft Computing Methods) sınıfında da yer<br />

alırlar.<br />

Zaman serisi kestiriminde bulanık küme teorisine<br />

dayalı yaklaşımlar bulanık çıkarım sistemleri ve bulanık<br />

zaman serisi çözüm yöntemleri olarak iki ana<br />

başlıkta toplanabilir. Bulanık çıkarım sistemleri insan<br />

beyninin çıkarım yapma sürecini taklit eder. İnsan<br />

karar verme sürecinde, zihinde dilsel değerleri değerlendirir<br />

ve bu dilsel değerler sayesinde çıkarım<br />

yapar. Günlük hayattaki basit çıkarımlar için insanlar<br />

karmaşık hesaplar yerine dilsel değerlere dayalı<br />

daha kolay karar vermeyi tercih ederler. Örneğin bir<br />

kişi futbol oynarken kaleye çok yaklaştım, şut için oldukça<br />

müsait bir pozisyondayım, topu auta atarsam<br />

arkadaşlarım fazla kızmaz diye zihninden geçirerek<br />

şut çekme ya da çekmeme kararı alabilir. Bu kararı<br />

alırken futbol oynayan kişinin kullandığı “çok yaklaştım”,<br />

“oldukça müsait”, “fazla kızmaz” dilselleri çıkarım<br />

sürecinin sonucu için oldukça önemlidir. İnsanlar<br />

AKADEMİK<br />

bu tür dilseller yardımıyla oldukça kolay ve hızlı bir<br />

biçimde karar alabilmektedirler. Bulanık çıkarım sistemlerinde<br />

dilsel değerler bulanık kümeler ile temsil<br />

edilmektedir. Bulanıklık durumu gerçek hayattaki birçok<br />

durumdaki belirsizliği açıklamada oldukça başarılıdır.<br />

Bir rasgele olayın gerçekleşip gerçekleşmeyeceği<br />

önceden bilinemez, bu belirsizliğe bir yaklaşım<br />

olarak olay gerçekleşmeden önce bu olayın rastgele<br />

olduğu varsayılarak olasılığın kullanılması mümkündür.<br />

Buna karşın, olay gerçekleştikten sonra olayın<br />

ne kadar gerçekleştiği konusunda da bir belirsizlik<br />

vardır. Örneğin hava ısısının %90 olasılıkla 15 ile 25<br />

ºC arasında olacağı öngörülebilir. Hava ısısının 20 ºC<br />

derece olarak gerçekleştiğinde, bu ısının ne kadar<br />

sıcak ya da ne kadar soğuk olduğu bölgeye göre,<br />

kişiye göre ya da farklı durumlara göre değişebileceğinden,<br />

hala bir belirsizlik vardır. Bu tür belirsizliklerin<br />

modellenmesinde bulanık küme teorisi kullanılabilir.<br />

Bulanık zaman serileri kestirim yöntemleri, gözlemleri<br />

bulanık kümeler ya da dilseller olan zaman serilerinin<br />

çözümlenmesi için geliştirilen yöntemlerdir.<br />

Genel olarak bir bulanık zaman serisi yaklaşımı bulanık<br />

çıkarım sistemlerine benzer olarak üç aşamadan<br />

oluşmaktadır. Bunlar bulanıklaştırma, bulanık ilişki<br />

belirleme ve berraklaştırma aşamalarıdır. Bulanık<br />

zaman serileri kestirim yöntemlerinin bu aşamalarının<br />

her birinde farklı esnek hesaplama yöntemleri<br />

kullanılabilmektedir. Bulanık zaman serisi kestirim<br />

yöntemlerinde genetik algoritma, parçacık sürü optimizasyonu,<br />

bulanık kümeleme yöntemleri ve yapay<br />

sinir ağları gibi teknikler birer araç olarak kullanılabilmektedir.<br />

Bulanık zaman serileri kestirim yöntemleri<br />

içerdikleri zaman serisi sayısına göre tek değişkenli,<br />

iki değişkenli ve çok değişkenli yöntemler olarak üç<br />

sınıfa, içerdikleri gecikmeli değişken sayısına göre<br />

birinci dereceden ve yüksek dereceden olmak üzere<br />

iki sınıfa, içerdikleri bileşenlere göre mevsimsel ya<br />

da mevsimsel olmayan modeller olarak da iki sınıfa<br />

ayrılabilir. Bulanık zaman serileri analizi konusunda<br />

son yıllarda literatürde oldukça fazla çalışma yayınlanmıştır.<br />

Bulanık zaman serisi analizi yöntemlerinden<br />

ayrı olarak zaman serisi öngörüsü için ANFIS<br />

(Adaptive Network Fuzzy Inference System) gibi bulanık<br />

çıkarım sistemleri, zaman serilerine uyarlanmış<br />

bulanık regresyon yöntemleri ve bulanık fonksiyon<br />

yaklaşımları yaklaşım ım ı ları da a ku kkullanılabilmektedir. llanılabilmektedir.<br />

Olasılıklı olmayan zaman serisi kestirim yöntemlerinin<br />

en önemlilerinden biri de yapay sinir ağlarıdır.<br />

İnsan sinir sisteminin çok basit bir taklidi olan yapay<br />

sinir ağları genel bir fonksiyon yaklaştırıcı olarak da<br />

bilinmektedir. Yapay sinir ağları, bir zaman serisi ile<br />

gecikmeli değişkenleri arasındaki ilişkiyi gösteren<br />

doğrusal olmayan fonksiyonu, tahmin edebilmektedir.<br />

Yapay sinir ağları ile zaman serisi kestiriminde<br />

normallik, doğrusal model, model yapısının belirlenmesi<br />

gibi problemler bulunmamaktadır. Zaman serisi<br />

kestirimi için çok katmanlı algılayıcı, radyal tabanlı<br />

yapay sinir ağları ve Elman tipi geri beslemeli sinir<br />

ağları en sık kullanılan yapay sinir ağları türleridir.<br />

Yakın geçmişte önerilen çarpımsal nöron modele<br />

dayalı yapay sinir ağları da uygulama alnını günden<br />

güne artırmaktadır.<br />

Bulanık zaman serileri analizi yöntemleri ve yapay<br />

sinir ağları ile zaman serisi kestiriminde hipotez testlerinden<br />

yararlanma imkanı olmadığından değişken<br />

seçimi için genetik algoritma, parçacık sürü optimi-<br />

zasyonuzasy syonu gibi gi g bi yapay ay zeka optimizasyon optimiza z syon yöntemleri<br />

kullanılmaktadır. Olasılıklı olmayan yöntemlerde modelind<br />

li geçerliliğinin lili i i testinde i d çapraz geçerlilik lilikyöntem<br />

leri kullanılmaktadır. Bulanık zaman serisi analizi yöntemleri<br />

ile de nokta tahminleri ve aralık tahminleri<br />

elde edilebilmektedir. Ancak bu aralık tahminleri güven<br />

aralıklarındanfarklıdır. Olasılıklı modellerden elde<br />

edilen güven aralıkları, bulanık zaman serisi yöntemlerinden<br />

elde edilen aralık tahminlerine göre daha<br />

geniş aralıklar olabilmekte, ancak yine de bazı zaman<br />

serileri için gerçek değerleri kapsamayabilmektedir.<br />

Yapay sinir ağları ile zaman serilerinin gelecek değerleri<br />

için nokta tahminleri elde edilebilmektedir. Yapay<br />

sinir ağları aralık tahminleri vermese de, son yıllarda<br />

aralık değerli zaman serilerinin yapay sinir ağları ile<br />

çözümlendiği yaklaşımlar ortaya koyulmuştur. Aralık<br />

değerli zaman serisi, bir zaman noktası için en düşük<br />

ve en yüksek olmak üzere iki değeri olan gözlemlerden<br />

oluşmuş zaman serileridir. Bu tür zaman serilerinin<br />

tahmin edilmesi durumunda zaman serisinin en<br />

düşük ve en yüksek değeri tahmin edildiğinden, bir<br />

tür aralık tahmininin elde edilmesi mümkündür.<br />

22 23


Mayıs-Haziran 2013 Yıl: 2 Sayı: 12<br />

Zaman serileri analizinde kullanılan yöntemler ilk yıllarda<br />

olasılıklı modeller olsa da son yıllarda bulanık<br />

zaman serileri yaklaşımları, yapay sinir ağları gibi<br />

alternatif zaman serileri analiz yöntemleri sıklıkla<br />

kullanılmaktadır. Ayrıca olasılıklı ve olasılıklı olmayan<br />

yöntemlerin bir arada kullanıldığı birçok melez yaklaşım<br />

literatürde önerilmiştir. Bulanık zaman serileri<br />

ve yapay sinir ağları zaman serileri analiz yöntemlerinin<br />

uygulama alanı günden güne artmaktadır.<br />

Olasılıklı olmayan zaman serileri analiz yöntemleri,<br />

olasılıklı modellerdeki gözlem sayısı, doğrusal olma,<br />

normallik gibi varsayım kısıtlarını içermemesi nedeniyle<br />

daha çok tercih edilmektedir. Genel olarak,<br />

olasılıklı olmayan modeller istatistik ve ekonometriciler<br />

tarafından göz ardı edilse de gerçek hayat<br />

uygulamalarında,farklı disiplinlerde üzerinde oldukça<br />

yoğun çalışılan konulardır. Olasılıklı modellerin, olasılıklı<br />

olmayan modellere göre geçmişinin daha eski<br />

yıllara dayanması nedeniyle metodolojik problemleri<br />

kısmen giderilmiştir. Ancak olasılıklı olmayan zaman<br />

serileri analizi yöntemleri literatürde çok yenidir ve<br />

içerdikleri bazı problemler çözüm beklemektedir.<br />

Olasılıklı modeller için kullanılan metodolojik çözümler,<br />

olasılıklı olmayan modeller için de çözümün bir<br />

parçası olabilir. Bu nedenle olasılıklı modeller konusunda<br />

tecrübe sahibi istatistikçilerin çözümde aktif<br />

rol alabileceği de bir gerçektir. Zaman serileri analizi<br />

konusunda çalışan genç araştırmacılar bu fikirden<br />

yola çıkarak olasılıklı olmayan zaman serileri analiz<br />

yöntemlerine katkı sağlayabilir. Olasılıklı olmayan zaman<br />

serisi kestirim yöntemlerinin göz ardı edilmesi,<br />

AKADEMİK<br />

istatistikçiler için önemli bir kayıp olacaktır. Gerçek<br />

hayatta belirsizliğe tek yaklaşımın olasılıksal olmadığı,<br />

birçok durumda belirsizliğe bulanık yaklaşımın<br />

daha doğru çözümler ürettiği göz ardı edilmemelidir.<br />

Normal dağılım ve normallik gibi varsayımların gerçek<br />

hayatta tam olarak sağlanmasının zor olduğu, bu<br />

nedenle olasılıksal olmayan yöntemlerin kullanımının<br />

daha yararlıolabileceği dikkate alınmalıdır. Olasılıklı<br />

ve olasılıklı olmayan modellerin farklı üstünlükleri<br />

vardır. Bu yaklaşımların bir arada kullanıldığı melez<br />

modeller her iki tür kestirim yöntemlerinin üstünlüklerini<br />

kullanabilmektedir. Melez yaklaşımların geliştirilmesinde<br />

istatistikçiler olasılıklı modeller konusunda<br />

bilgi sahibi olduğundan,bu tür yaklaşımların gerçekleştirilmesinde<br />

başarılı sonuçlar üretebilirler. Tüm<br />

bunların yanında,belirsizliğe olasılıksal yaklaşımla<br />

bulanık yaklaşımı birlikte içeren bir zaman serisi kestirim<br />

yöntemi,kuşkusuz birçok zaman serisi için daha<br />

gerçekçi çözümler sunacaktır.Literatürdeki zaman<br />

serileri analizi yöntemleri zaman serisinin tarihsel<br />

bilgisinin modellenmesi ile gelecek değerlerinin elde<br />

edilmesine olanak vermektedir. Zaman serilerinin<br />

olağan geleceğinin tahmin edilmesi mümkündür ve<br />

zaman serileri analizinin önemli bir amacı da budur.<br />

Ancak zaman serilerinin gelecek değerlerinin tarihsel<br />

seyrinin tamamen dışında olduğu durumlarda tahmin<br />

edilmesi oldukça güçtür, hatta bazı araştırmacılara<br />

göre mümkün değildir. Hayattaki en önemli belirsizliklerden<br />

birinin gelecek olduğu açıktır. Geleceğin<br />

tahmininde ise insanoğlunun elinde geçmiş bilgiden<br />

başka bir şey mevcut değildir.<br />

Olasılıklı zaman serileri kestirim yöntemleri ile ilgili<br />

oldukça geniş bir literatür mevcuttur ve bu litearatür<br />

istatistikçiler tarafından oldukça iyi bilinmektedir.<br />

Buna karşın olasılıklı olmayan zaman serileri kestirim<br />

yöntemleri için literatür daha yenidir. Bu konuda<br />

araştırma yapmak isteyen istatistikçiler için olasılıklı<br />

olmayan zaman serileri kestirim yöntemleri ile ilgililiteratürdeki<br />

bazı güncel çalışmalar bulanık zaman serisi<br />

yaklaşımları, yapay sinir ağı yaklaşımları ve melez<br />

yaklaşımlar olmak üzere üç grupta özetlenmiştir.<br />

Olasılıklı Olmayan Zaman Serisi Kestirim Yöntemi Grubu<br />

Aladag, C.H., Basaran, M.A., Egrioglu, E., Yolcu, U., Uslu, V.R., Forecasting in High<br />

Order Fuzzy Times Series by Using Neural Networks to Define Fuzzy Relations,<br />

Expert Systems with Applications, 36, 4228-4231, 2009.<br />

Aladag, C. H., Yolcu, U., Egrioglu, E., Dalar A.Z., A new time invariant fuzzy time<br />

series fore casting method based on particles warm optimization, AppliedSoft<br />

Computing, 12,3291-3299, 2012.<br />

Chen, S. M. (1996). Forecasting enrollments based on fuzzy time-series. Fuzzy<br />

Sets and Systems, 81, 311-319.<br />

Chen (2002). Forecasting enrollments based on high order fuzzy time series,<br />

Cybernetics and Systems, 33:1-16.<br />

Cheng C.-H., Cheng G.-W. and Wang J.-W.: Multi-attribute fuzzy time series method<br />

based on fuzzy clustering, Expert Systems with Applications, 34, 1235-1242,<br />

(2008b).<br />

Egrioglu E ,Aladağ C.H., Yolcu U., A Hybrid Fuzzy Time Series Forecasting Model<br />

Based on Fuzzy C-Means and Artificial Neural Networks, Expert Systems with<br />

Applications, 40, 854-857, 2013.<br />

Hsu, L-Y., Horng, S-J., Kao, T-W., Chen, Y-H., Run, R-S, Chen, R-J., Lai, J-L.,<br />

Kuo, I-H., 2010. Temperature prediction and TAIFEX forecasting based on fuzzy<br />

relationships and MTPSO techniques. Expert Systems with application, 37,2756-<br />

2770.<br />

Huarng, Kunhuang (2001). Effective length of intervals to improve forecasting in<br />

Aladag C.H., Yolcu U., Egrioglu E., A new multiplicatives easonal neural network<br />

model based on particles warm optimization, Neural Processing Letters, DOI 10.<br />

1007/S11063-012-9244-y, 2013.<br />

Aladag C.H., Yolcu U., Egrioglu E., Robust multilayer neural network based on Median<br />

Neuron Model, Neural Computing and Application. (Accepted Manuscript).<br />

DOI 10.1007/s00521-012-1315-5, 2013.<br />

Aladag, C.H., A new architecture selection method based on tabu search for artificial<br />

neural networks, Expert Systems with Applications, 38, 3287–3293, 2011.<br />

Egrioglu E., Aladag C.H. and Gunay S., A New Model Selection Strategy In Artificial<br />

Neural Network, Applied Mathematics and Computation, 195, 591-597, 2008.<br />

Egrioglu E., AladagC.H. and Gunay S., A New Architecture Selection Strategy in<br />

Solving Seasonal Autoregressive Time Series by Artificial Neural Networks, Hacettepe<br />

Journal of Mathematics and Statistics, Volume 37, Issue 2, 2008.<br />

Günay S., Eğrioğlu E., Aladağ Ç.H., Tek Değişkenli Zaman Serileri Analizine Giriş,<br />

Hacettepe Üniversitesi yayınları, 2007.<br />

Katijani, Y., Hipel, W.K. and Mcleod, A.I., Forecasting Nonlinear Time Series with<br />

Feedforward Neural Networks: A Case Study of Canadian Lynx Data, Journal of<br />

Forecasting, 24 (2005) 105-117.<br />

Aladag, C.H., Using multiplicative neuron model to establish fuzzy logic relation<br />

ships, Expert Systems with Applications, 40 (3), 850-853, 2013.<br />

Aladag, C.H., Egrioglu, E.,Editors, Advances in time series forecasting, Bentham<br />

Science Publishers Ltd., eISBN: 978-1-60805-373-5, 2012.<br />

Aladag C.H., Egrioglu E., Yolcu U., Forecast Combination Using Artificial Neural<br />

Networks, Neural Processing Letters, 32, 269-276, 2010.<br />

Aladag C.H., Egrioglu E. and Kadilar C. Forecasting nonlinear time series with a<br />

hybrid methodology, Applied Mathematic Letters, 22, 1467-1470, 2009.<br />

Aladag, C. H., Egrioglu, E., Kadılar C., Improvement in fore casting accuracy usingthe<br />

hybrid model of ARFIMA and Feed For ward neural network, American Journal<br />

of Intelligence Systems, Volume:2, Number:2, March, pp. 12-17, DOI: 10.5923/j.<br />

ajis.20120202.02.<br />

BuHamra S., Smaoui N., Gabr M., (2003) The Box-Jenkins analysis and neural<br />

networks: prediction and time series modeling, Applied Mathematical modelling,<br />

27, 805-815.<br />

fuzzy time-series. Fuzzy Sets and Systems, 123, 387-394.<br />

Huarng, Kunhuang and Yu, Hui-Kuang (2006). The application of neural networks<br />

to forecast fuzzy time series. Physica A, 363, 481-491.<br />

Li S.-T., Cheng Y.-C., Lin S.-Y.: A FCM-based deterministic forecasting model for<br />

fuzzy time series, Computers and Mathematics with Applications, 56, 3052-3063,<br />

(2008).<br />

Song, Q. and Chissom, B.S. (1993a). Fuzzy time series and its models. Fuzzy Sets<br />

and Systems, 54, 269-277.<br />

Song, Q. and Chissom, B.S. (1993b). Forecasting enrollments with fuzzy time series<br />

- Part I. Fuzzy Sets and Systems, 54, 1-10.<br />

Song, Q.,and B. S. Chissom. (1994). Fore casting enrollment swithf uzzy time<br />

series - Part II. Fuzzy Sets and Systems 62(l) :1-8.<br />

Song, Q., 1999. Seasonal forecasting in fuzzy time series. Fuzzy Sets and<br />

Systems, 107(2), 235.<br />

Yolcu, U., Aladag, C. H., Egrioglu, E., Uslu, V. R., Time series fore casting with a<br />

novel fuzzy time series approach: an example for Istanbul stock market, Journal<br />

of Statistical Computation and Simulation, Doi:10.1080/00949655. 2011.630000,<br />

2013.<br />

Yu, T.H.-K., Huarng, K.-H., 2010. A neural network- based fuzzy time series model<br />

to improve forecasting. Expert Systems with application, 37, 3366-3372.<br />

Khashei M., Bijari M. (2010). An artificial network (p, d, q) model for time series<br />

forecasting, Expert Systems with Applications, 37, 479-489.<br />

Smith, K.A. Neural networks in business: techniques and applications (Imprint<br />

Info Hershey: Idea Group, 2002.<br />

Qi, M. andZhang, G. An investigation of model selection criteria for neural network<br />

time series fore casting, European Journal of Operational Research132, 666-680,<br />

2001.<br />

Yadav R.N., Kalra P.K. and John J. (2007). Time series prediction with single<br />

multiplicative neuron model, Applied Soft Computing, 7, 1157-1163.<br />

Yolcu U., Aladag C.H., Egrioglu E., A New Linear&Nonlinear Artificial Neural Network<br />

Model for Time Series Forecasting, Decision support System Journals, 54,<br />

1340-1347, 2013.<br />

Zhang, G..Patuwo. B.E. and Hu. Y.M. Fore casting with artificial neural networks:<br />

thestate of the art, International Journal of Forecasting 14, 35-62, 1998.<br />

Zhao L., Yang Y., (2009). PSO-based single multiplicative neuron model for time<br />

series prediction, Expert Systems with Applications, 36, 2805-2812.<br />

Chen K.Y., Wang C.H. (2007), A Hybrid SARIMA and support vector machines<br />

in forecasting the production values of the macihinary industry in Taiwan, Expert<br />

Systems with Applications, 32(1), 254-264.<br />

Ince H., Traffalis T.B. (2005), A hybrid model for exchange rate prediction, Decisions<br />

Support Systems,42, 1054-1062.<br />

Jain A. and Kumar A.M. (2007), Hybrid neural network models for hydrolgical time<br />

series forecasting, Applied Soft Computing, 7, 585-592.<br />

Lee Y-S., Tong L-I. (2011), Forecasting time series using a methodology based<br />

on autoregressive integreated moving average and genetic programming,<br />

Knowledge-Based Systems, 24, 66-72.<br />

Wang W., Van Gelder P.H.A.J.M., Vrijling J.K., Ma J., (2006) Forecasting daily<br />

stream flow using hybrid ANN models, Journal of Hydrology, 324, 383-399.<br />

Zhang G., Time series forecasting using a hybrid ARIMA and neural network model,<br />

Neurocomputing 50 (2003) 159-175.<br />

24 25<br />

Kaynaklar<br />

Bulanık Zaman Serisi Yaklaşımları<br />

Yapay Sinir Ağları Yaklaşımları<br />

Melez Yaklaşımlar


Mayıs-Haziran 2013 Yıl: 2 Sayı: 12<br />

Cowles Komisyonu, Alfred Cowles tarafından<br />

1932’de Chicago’da kurulmuştur. 1940’lar ve<br />

1950’lerde çoğu Cowles Komisyonu ile bağlantılı<br />

olan ekonomi teorisyenleri ve ekonometristler, makroekonomide<br />

neden-sonuç ilişkilerini tartışmış ve<br />

makroekonometrik modellerin tahmini için analitik<br />

araçlar geliştirmişlerdir. 1940’larda ilk uygulamalı<br />

çalışmaların çoğu talep esnekliklerinin ölçümü ve<br />

konjonktürel hareketlerle ilgili olmuştur. Bu durum,<br />

ekonomistlerin faaliyetlerini büyük ölçüde bu alanda<br />

geliştirilen teorilere yöneltmiş ve özellikle tarımsal<br />

mallar, dış ticaret ve değişik endüstriler için zaman<br />

serisi verilerin uzun dönemli olarak hazırlanmasına<br />

aksetmiştir. Keynezyen ekonomi teorisiyle bağlantılı<br />

olarak milli gelir hesaplarının geliştirilmesi, makroekonomik<br />

serilerin ekonometrik analizleri için yeni<br />

fırsatlar yaratmıştır. Tahmin edilen makroekonomik<br />

modellerle gerçekleştirilen öngörü veya simülasyonlar,<br />

ekonometrik modellerin politika amaçlı olarak<br />

kullanılmalarını sağlamıştır.<br />

Cowles ekonomistleri, parametreler ve değişkenler<br />

arasında bir ayırımı benimsemişlerdir. Parametreler,<br />

yapısal ve yapısal-olmayan şeklinde sınıflandırılmış<br />

olup yapısal parametrelerin zaman içinde değişmeyeceği<br />

kabul edilmiştir. Model kurucu bir parametreyi<br />

modeldeki diğer parametrelerden fonksiyonel olarak<br />

bağımsız varsayarak modeli kuruyorsa, o parametre<br />

Prof. Dr. Nezir KÖSE<br />

Gazi Üniversitesi,<br />

İ.İ.B.F. Ekonometri Bölümü<br />

AKADEMİK<br />

yapısal olarak adlandırılır. Diğer her şey sabitken, bir<br />

parametre yapısal ise, bu parametrenin farklı değerleri<br />

için içsel değişkenlerin eğilimlerini karşılaştırmak<br />

anlamlı bir analiz olacaktır. Örneğin, kamu ve özel<br />

sektör için herhangi bir mala ilişkin Cobb-Douglas<br />

üretim fonksiyonları aynı dönemleri içerecek veriler<br />

kullanılarak tahmin edildiğinde, iki model için tahmin<br />

edilen parametrelerin farklı olacağı açıktır. Bu örnekte,<br />

kamu ve özel sektör için üretimin sermaye ve<br />

emeğe göre esneklikleri veya ölçeğe göre getirileri<br />

karşılaştırılabilir. Diğer bir ifadeyle, yapısal parametreler<br />

ile karşılaştırmalı statik analizler gerçekleştirilebilir.<br />

Diğer taraftan, Cowles ekonomistleri değişkenleri<br />

de içsel ve dışsal olmak üzere iki gruba ayırmışlardır.<br />

Adlandırmadan da anlaşılacağı gibi, dışsal değişken<br />

model dışından belirlenirken, içsel değişken model<br />

tarafından belirlenmektedir. Dışsal değişken model<br />

dışından belirlendiği için, diğer tüm dışsal değişkenlerin<br />

değişmediği anlamında, diğer her şey sabitken,<br />

dışsal değişkenlerin herhangi birindeki bir değişimi<br />

içeren kuramsal analizleri yapmak ve bu müdahalenin<br />

içsel değişkenler üzerindeki etkisini belirlemek<br />

anlamlı bir analizdir.<br />

Geleneksel ekonometrik modellerin bir diğer kullanımı<br />

da öngörüdür. Bu modeller ile öngörüde dışsal<br />

değişkenlerin öngörü periyodundaki değerlerinin<br />

biliniyor olması gerekmektedir. Diğer bir ifadeyle<br />

geleneksel ekonometrik modellerle gerçekleştirilen<br />

öngörüler koşulludur ve model gerçekten çok<br />

iyi tanımlanmış olsa bile modeli kullananların dışsal<br />

değişkenlerin öngörüsündeki başarısızlıkları içsel<br />

değişkenlerin öngörüsünde de başarısız olunmasına<br />

neden olabilmektedir. Bu nedenle, yapısal ekonometrik<br />

modeller için öngörü başarısı modelin doğru<br />

tanımlanmasının yanı sıra model kullanıcısının dışsal<br />

değişkenler hakkındaki öngörü başarısına da bağlıdır<br />

(McNees, 1986). Yapısal ekonometrik modellerde<br />

dışsal değişkenlerin gelecekteki değerleri geçmişteki<br />

eğilimlerinden tahmin edilebilir. Ancak dışsal<br />

değişkenlerin gelecekteki eğilimleri, model dışındaki<br />

güçler tarafından etkilenebilir. Bu tür ilave bilgiler yapısal<br />

modellerle öngörü yapanlar için içsel değişkenlerin<br />

öngörüsünde kullanılabilir.<br />

Ekonometri bilimi, çoğu Cowles<br />

Komisyonu ile bağlantılı ekonomist<br />

ve ekonometristlerin katkısıyla<br />

1950 ve 1960’lı yıllarda<br />

“altın çağını” yaşamıştır. Tinbergen<br />

ve Frisch ekonomideki<br />

ilk Nobel ödülünü alan ekonometristler<br />

olmuş ve birkaç yıl<br />

sonrada yine Cowles Komisyonu<br />

üyesi olan Klein ve Haavelmo<br />

bu ödülü almışlardır. Bu<br />

durum, ekonometrinin geleceğine<br />

olan güvenin varlığı olarak<br />

algılanmıştır.1970’li yıllara kadar öngörü performansı<br />

oldukça başarılı olan büyük ölçekli makro ekonometrik<br />

modeller, özellikle dünya ekonomisinin petrol<br />

şoklarından etkilenmesiyle birlikte başarısız sonuçlar<br />

vermeye başlamıştır. Ayrıca basit tek değişkenli<br />

zaman serisi modeli çerçevesinde gerçekleştirilen<br />

öngörülerin daha başarılı sonuçlar verdiğinin ortaya<br />

konması ekonometrik modellere olan güvenin sarsılmasına<br />

neden olmuştur. Örneğin, Cooper (1972)<br />

çalışmasında, Amerika Birleşik Devletleri (ABD)<br />

ekonomisi için yedi yapısal ekonometrik model kullanarak<br />

gerçekleştirdiği bir adım sonraki öngörüleri,<br />

otoregressif model çerçevesinde gerçekleştirdiği<br />

öngörülerle karşılaştırmış ve çoğu durumda basit tek<br />

değişkenli otoregressif modellerle bulunan öngörülerin<br />

daha başarılı olduğunu göstermiştir. Ekonomi<br />

teorisi üzerine tesis edilen ekonometrik modeller ve<br />

verilere uygunluk gösteren tek değişkenli modellerin<br />

öngörülerini karşılaştıran çalışmalarda, ekonometrik<br />

modellerin öngörü başarısı daha yüksek bulunsa da,<br />

çok daha basit ve dolayısıyla çok daha az maliyetli<br />

tek değişkenli zaman serisi modellerinin en az büyük<br />

ölçekli ekonometrik modeller kadar başarılı olduğu<br />

şeklinde bir inanç oluşmuştur (Charemza ve Deadman,<br />

1992:12). Bu tarihten sonra, neoklasik makroekonominin<br />

de Keynezyen görüşün önüne geçmesiyle,<br />

Cowles Komisyonuna yöneltilen eleştiriler<br />

artmıştır. Eleştiriler, eşanlı denklemler sistemi için<br />

belirlenmenin sağlanması amacıyla katsayılara sıfır<br />

kısıtlamalarının getirilmesi ve değişkenlerin içseldışsal<br />

ayırımı üzerinde yoğunlaşmıştır.<br />

Yapısal eşanlı ekonometrik modellerin parametre-<br />

lerine getirilen sıfır kısıtlamaları,<br />

vektör otoregressif (VAR)<br />

modellerine dayanan yeni<br />

metodolojiyi ilk formüle eden<br />

Sims(1980) tarafından “kabul<br />

edilemez” olarak nitelendirilmiştir.<br />

VAR modelleme yaklaşımını<br />

benimseyenler, ekonomik<br />

teorilerden türetilen bu kısıtlamaların<br />

zoraki (istemeyerek)<br />

yapıldığını belirterek Cowles<br />

yaklaşımını eleştirmişlerdir.<br />

VAR modelleme ile geleneksel<br />

yapısal ekonometrik modeller arasındaki farklılaşma<br />

modelin kurulması ve kullanılması aşamalarında<br />

ortaya çıkmaktadır. Yapısal ekonometrik modellerin<br />

kurulmasında ekonomi teorisinden yararlanılır. Modele<br />

dahil edilecek değişkenlerin belirlenmesinden<br />

sonra değişkenlerin içsel-dışsal olarak ayrılması gerekir.<br />

VAR modellemede değişkenlerin tamamı içsel<br />

kabul edilmektedir. Bu durum bir avantaj gibi gözükse<br />

de uygulamada VAR modeller için bazı önsel kısıtlamalardan<br />

kaçınmak mümkün olmamaktadır. Örneğin,<br />

altı değişkenli bir sistemde her değişkenin beş<br />

gecikmeye sahip olması durumunda modeldeki her<br />

denklemde tahmin edilecek parametre sayısı otuz<br />

olacaktır. Veri sayısının yeterli olmadığı durumlarda<br />

böyle bir modellemeyi yapmak mümkün değildir. Bu<br />

durumda modelden bazı değişkenlerin çıkarılması<br />

gerekir. VAR modelinde değişkenlerin tamamının içsel<br />

kabul edilmesi veparametrelere sıfır kısıtlamalarının<br />

getirilmemesinin doğal bir sonucu olarak güçlü<br />

bir ekonomi teorisini de gerek kalmamaktadır. VAR<br />

modellemede “herşey her şeyin nedenidir” ve başlangıç<br />

noktası olarak çok genel ekonometrik prensiplerden<br />

daha fazlasına gerek yoktur. Bu nedenle Sims<br />

Metodolojisi sık sık bir kritik olarak “teorisi olmayan<br />

makro ekonometri” olarak adlandırılır (Cooley ve Le-<br />

Roy, 1985)<br />

VAR modelin en iyi kullanımının öngörü olduğu şeklindeki<br />

görüşler oldukça yaygındır. Bunun nedeni<br />

VAR modelde dışsal değişken olmadığından öngörü<br />

periyodu için dışsal değişkenler hakkında herhangi<br />

bir varsayıma gerek olmamasıdır. VAR model ön-<br />

26 27


Mayıs-Haziran 2013 Yıl: 2 Sayı: 12<br />

görüleri, tüm değişkenlerin gelecekteki davranışının<br />

örnek periyodundaki ile aynı kalacağı örtülü varsayımı<br />

üzerine tesis edilmektedir. Sims (1980) makalesinde,<br />

VAR modelleme yaklaşımındaki esas amacını<br />

öngörü değil, değişkenler arasındaki dinamik ilişkileri<br />

ortaya çıkarmak olarak tanımlamıştır. VAR modelinde<br />

hata terimleri arasındaki eş zamanlı çapraz<br />

kovaryanslar sıfırdan farklıdır ve bu özellik, ekonomi<br />

teorisiyle tutarlı ve ekonomik politika analizi için uygulanabilir<br />

olan ve dolayısıyla Cowles Komisyonuna<br />

alternatif bir yapısal formülasyonu sağlamaktadır.<br />

İki değişkenli ve gecikme uzunluğu bir olan VAR modeli<br />

aşağıdaki gibi tanımlanır:<br />

2 2 Burada; E(e )=E(e )=0, E(e )=s11,E(e2t )=s22<br />

1t 2t 1t<br />

ve E(e e )=s12. Bu model ile değişkenler arasın-<br />

1t 2t<br />

daki dinamik ilişkilerin analizi için hata terimleri e1t ve e arasındaki çapraz kovaryansın sıfır olması<br />

2t<br />

gerekmektedir. Bu kovaryansı sıfır yapacak iki farklı<br />

dönüşümü uygulamak mümkündür.<br />

Örneğin; d=s /s olmak üzere birinci denklem<br />

12 11<br />

d ile çarpılıp ikinci denklemden çıkarılırsa aşağıdaki<br />

eşitliklere ulaşılır:<br />

* * * c =c1-da , d =d1-db iken e =e2t-de dir.<br />

1<br />

1 1<br />

1 2t<br />

1t<br />

* Böylece e1t ve e arasındaki çapraz kovaryans<br />

2t<br />

* E(e e )=E(e ( e -de ))==E(e e -<br />

1t 2t<br />

1t 2t 1t 1t 2t<br />

2 2 de )=E(e1te )-dE(e )=s12-(s /s )s =0<br />

1t<br />

2t 1t<br />

12 11 11<br />

olmaktadır. Bu dönüşümde x değişkeni y değişkenini<br />

eş zamanlı olarak etkilemekte iken kendisi y’nin eş<br />

zamanlı değişkeni tarafından etkilenmemektedir. Bu<br />

durumun bir sonucu olarak x değişkeni y değişkeninden<br />

önce gelmektedir. Buna karşın hata terimleri<br />

arasındaki eş zamanlı çapraz kovaryans, d=s12/<br />

s22 olmak, ikinci denklem d ile çarpılıp birinci denklemden<br />

çıkartılarak da sıfır yapılabilir.<br />

AKADEMİK<br />

* * Burada; a *=a -dc , b =b1-dd iken e =e1t- 1 1 1 1<br />

1 1t<br />

* de olmaktadır. Böylece e ve e2t arasındaki çapraz<br />

2t 1t<br />

kovaryans<br />

* 2 E(e e2t )=E((e -d e )e )==E(e e -de )=E(e1t<br />

1t<br />

1t 2t 2t 1t 2t 2t<br />

2 e )-dE(e )=s12-(s /s )s =0<br />

2t 2t<br />

12 22 22<br />

olmaktadır. Bu dönüşümde y değişkeni x değişkenini<br />

eş zamanlı olarak etkilemekte iken kendisi x’in eş<br />

zamanlı değişkeni tarafından etkilenmemektedir. Bu<br />

durumun bir sonucu olarak y değişkeni x değişkeninden<br />

önce gelmektedir. VAR modelleri ile yapılan<br />

analizler öncesinde hata terimlerine ilişkin çapraz kovaryansların<br />

sıfır olması için yapılan dönüşümlerden<br />

hangisinin seçileceğine ilişkin kararın verilmesi gerekmektedir.Yukarıda<br />

yapılan birinci dönüşümde e1t ve e hata terimleri y 'yi eşzamanlı olarak etkilemek-<br />

2t t<br />

te ancakx değişkenini sadece e eş zamanlı olarak<br />

t 1t<br />

etkilemektedir. İkinci dönüşümde ise e ve e hata<br />

1t 2t<br />

terimleri x 'yi eşzamanlı olarak etkilemekte ancak y t t<br />

değişkenini sadece e eş zamanlı olarak etkilemek-<br />

2t<br />

tedir. Hata terimlerinin bu şekilde üçgensel biçimde<br />

ayrıştırılması “Choleski ayrıştırması” olarak adlandırılır.<br />

M değişken sayısı olmak üzere M faktöriyel (M!)<br />

sayıda “Choleski ayrıştırması” yapmak mümkündür.<br />

Sims (1980) çalışmasında altı değişken kullanmıştır.<br />

Bu durumda, hata terimleri arasındaki çapraz kovaryansları<br />

sıfır yapan ve birbirinden farklı olan 720<br />

dönüşüm yapılabilmektedir. Şayet hata terimleri<br />

arasındaki kovaryanslar sıfır değilse,bu dönüşümlerin<br />

her biri araştırmacıyı farklı sonuçlara götürebilir.<br />

Yukarıda bahsedilen iki farklı dönüşüm hangi değişkenin<br />

daha önce geleceği bir bakıma hangi değişkeninin<br />

diğerine göre dışsal olduğunun belirlenmesini<br />

gerektirmektedir. Bu nedenle VAR modeli çerçevesinde<br />

yapılan analizlerde araştırma kapsamına alınan<br />

değişkenlerin dışsaldan içsele doğru sıralanması yaklaşımı<br />

ile dönüşüm matrisi oluşturulmaktadır. Sims<br />

(1980) çalışmasında bu sıralamayı önsel bilgi (iktisat<br />

teorisi)kullanarak yapmıştır. Bu durum VAR modeli<br />

için değişkenlerin seçilmesi ve sıralanmasında iktisat<br />

teorisine ihtiyaç olduğu anlamına gelmektedir.<br />

Diğer bir ifadeyle, geleneksel ekonometrik modeller<br />

için hangi değişkenlerin içsel hangilerinin dışsal<br />

olduğuna ilişkin karar vermede yaşanan sorunlar<br />

(belirlenme sorunu) VAR modelinde değişkenlerin<br />

dışsaldan içsele doğru sıralanmasışeklinde devam<br />

etmektedir.<br />

VAR modelin vektör hareketli ortalama (VMA) gösterimi<br />

değişkenler arasındaki karşılıklı dinamik ilişkilerin<br />

analizinde kullanılan bir araçtır. Değişken sıralamasının<br />

x ve y şeklinde olduğu durum için yukarıda<br />

verilen VAR(1) modelinin VMA gösterimi aşağıdaki<br />

gibi ifade edilebilir:<br />

Araştırma kapsamına alınan değişkenlerin tamamı<br />

VAR modelinde içsel statüsünde olduğuna göre,<br />

VMA gösteriminde dışsal değişken olarak sadece<br />

hata terimleri kalmaktadır. Hata terimleri vasıtasıyla<br />

değişkenler arasındaki dinamik ilişkilerinin analizine<br />

ekonomik bir anlam verebilmek için hata terimlerini<br />

“şok” olarak adlandırmak gerekmektedir. VAR modellerle<br />

politika analizi, etki-tepki fonksiyonları ara-<br />

0 cılığıyla yapılmaktadır.Örneğin f katsayısı e1t deki<br />

21<br />

bir birimlik değişimin y üzerinde beklenen eş zamanlı<br />

t<br />

tepkisini göstermekte iken f 21<br />

1 katsayısı e1t deki bir<br />

birimlik değişime y 'nin bir dönem sonraki beklenen<br />

t<br />

tepkisini gösterecektir. e ve/veya e deki 1 birim-<br />

1t 2t<br />

lik uyarımların birikimli etkileri etki-tepki fonksiyonu<br />

katsayılarının uygun toplamı ile bulunabilir. Örneğin,<br />

n n-dönem sonra e 'nin y değerine etkisi f dir.<br />

1t t+n 21<br />

Böylece, e 1t 'nin{y t }serisine n-dönem sonraki toplam<br />

etkisi Sn f i=1 t<br />

21 olacaktır.<br />

VAR modeller ile politika analizi öngörü hatasının varyans<br />

ayrıştırması vasıtasıyla da yapılmaktadır. Öngörü<br />

dönemi 1’den n’e kadar alınarak hesaplananx de- t<br />

ğişkeni öngörü hata varyans ayrıştırması değerleri,xt değişkeninin öngörü hata varyansına kendi ve diğer<br />

değişken y 'nin şoklarının etkisini gelecek dönem-<br />

t<br />

ler itibariyle gösteren bir araç olarak kullanılabilir.<br />

Ayrıca,e şokları, tüm öngörü dönemleri için y 'nin<br />

1t t<br />

öngörü hata varyansının hiçbirini açıklamıyor ise, yt değişkeninin dışsal olduğunu söyleyebiliriz. Diğer bir<br />

uç durum ise, e şoklarının tüm öngörü dönemlerin-<br />

1t<br />

de y ' deki öngörü hata varyansının tamamını açık-<br />

t<br />

lamasıdır. Böyle bir durumda, y değişkeni içseldir<br />

t<br />

kararına varılabilir. O halde, varyans ayrıştırması,<br />

sistemdeki bir değişken üzerinde hangi değişkenin<br />

daha etkili olduğunun belirlenmesinde kullanabileceğimiz<br />

bir araçtır. Ayrıca, VAR modelleme yaklaşımında<br />

herhangi bir davranışsal ekonomik teori yoktur ve<br />

dolasıyla elde edilen sonuçların doğruluğu veya yanlışlığını<br />

ortaya çıkarmak mümkün değildir. Bu nedenlerle,<br />

VAR modeller çerçevesinde yapılan etki tepki<br />

analizleri ile öngörü hatasının varyans ayrıştırması<br />

sonuçları bilgi verici olarak değerlendirilmelidir.<br />

Dışsallık düşüncesinin ekonomiye müdahale edilebileceği<br />

fikrini içerdiği açıktır. Bu nedenle geleneksel<br />

yapısal ekonometrik modellerin, en azından prensipte,<br />

Keynezyen makro ekonomi temelinde bir metodoloji<br />

üzerine kurulu olduğu söylenebilir. VAR modeller<br />

üzerine geliştirilen etki-tepki fonksiyonları ve varyans<br />

ayrıştırması vasıtasıyla yapılan analizlerde ise ekonomik<br />

şoklara karşı içsel değişkenlerin tepkisi ölçülerek<br />

analizler yapılmaktadır. Ekonomide şoklar ekonomiye<br />

pozitif ya da negatif yönde etki eden beklenmedik<br />

olaylar olarak tanımlanabilir. Diğer bir ifadeyle, şoklar<br />

dışsal faktörlerde beklenmeyen bir değişimi ifade<br />

ederve ekonomistler tarafından açıklanamayan bu<br />

faktörler içsel değişkenler üzerinde etkiye sahiptir.<br />

Dolayısıyla ekonomistler tarafından açıklanamayan<br />

diğer bir ifadeyle kontrol edilemeyen beklenmedik<br />

şokların içsel ekonomik değişkenler üzerindeki etkisi<br />

üzerine kurulan VAR modellerinin ekonomiye müdahale<br />

edilmemesi fikrine dayalıbir metodoloji üzerine<br />

tesis edildiği söylenebilir.<br />

Kaynaklar<br />

Charemza, W.W. and D.F. Deadman (1992), New Direction in Econometric Practice,<br />

Edward Elgar Pub. Lim., Aldershot<br />

Cooley, F.T. and S.F. LeRoy (1985), “Atheoretical Macroeconometrics”, Journal of<br />

Monetary Economics, Vol.16, 283-308.<br />

Köse, Nezir (1996), Vektör Otoregressif Modeller Üzerine Bir İnceleme, Basılmamış<br />

Doktora Tezi, Gazi Üniversitesi, SosyalBilimler Enstitüsü.<br />

McNees, Stephen K. (1986), “Forecasting Accuracy of Alternative Techniques: A<br />

Comparison of US Macroeconomic Forecasts”, Journal of Business and Economic<br />

Statistics, Vol.4, 5-15.<br />

Sims, Christopher (1980), “Macroeconomics and Reality”, Econometrica,<br />

Vol.48, 1-48.<br />

28 29


1.Giriş<br />

Mayıs-Haziran 2013 Yıl: 2 Sayı: 12<br />

Günlük yaşamda kaos sıkça duyulan ve kullanılan<br />

bir kelimedir. Yaşamımız boyunca tanık olduğumuz<br />

birçok olay hatta doğa bile bize düzensiz, karmaşık,<br />

kuraldışı, rastgele gözükmektedir. Düzensiz gibi gördüğümüz<br />

aslında bizim düzen algımızla algılayamadığımız<br />

bir düzen paradigması olan bu tipteki olgulara<br />

‘kaos’ adı verilmektedir. Bunun yanında kaos kavramı<br />

aslında bilimsel terminolojiden günlük konuşmaya<br />

geçmiş ve dünyadaki farklı dillerden gelen hemen<br />

hemen herkesin aşağı yukarı benzer anlamlarda algıladığı<br />

nadir kelimelerden biridir.<br />

Şahika GÖKMEN<br />

Ekonometri Bölümü, Gazi Üniversitesi<br />

Reşat KASAP<br />

İstatistik Bölümü, Gazi Üniversitesi<br />

AKADEMİK<br />

Kaos kelimesi, Yunan mitolojisine kadar dayanmaktadır<br />

ve “madde var olmadan önceki boşluk, yeraltı<br />

dünyasındaki dipsiz çukur” anlamlarına gelmektedir.<br />

Bütz (1995) ise makalesinde kaos kelimesini, ilk<br />

çağlardaki mitolojilerde görmenin mümkün olduğunu<br />

belirtip, Çin İmparatorluğu (İ.Ö. (2598-2698 Sarı<br />

imparator Dönemi), Mısır Uygarlığı (İ.Ö. 2500), Babil<br />

Krallığı (İ.Ö. 1300), Amerika'nın yerlileri ve Eski Yunan<br />

(İ.Ö. 700) uygarlığı gibi uygarlıkları örnek vererek<br />

bu görüşünü desteklemiştir. 19.yy’ın ikinci yarısında<br />

ise modern bilimin oluşması ile ilk çağlardan gelen<br />

ve dilimize Fransızcadan geçen kaos kelimesi daha<br />

çok “karmaşa” ve “düzensizlik” anlamlarında kullanılmaya<br />

başlanmıştır [Serin, 2003].<br />

Buna karşılık kaos kavramını literatürde ilk olarak<br />

York ve Li isimli bilim adamlarının kavramın özellikleri<br />

ile birlikte tanımladığı bilinmektedir. York ve Li<br />

bu kavramın, ele alınan bir sistemdeki neden–sonuç<br />

ilişkisinin orantılı olmaması, sistemin doğrusal olmaması<br />

ve başlangıç koşullarına hassas bağlılık göstermesi<br />

gibi üç ana özellik üzerine kurulu olduğunu<br />

ortaya koymuşlardır. Aynı zamanda bu sistemlerin<br />

periyotsuz ve açık biçimde rastgele bir davranış gösterdiğini<br />

de belirtmişlerdir[Bozdağ, 1998].<br />

Bizim bilimsel anlamda incelediğimiz ve kullandığımız<br />

kaos kavramının tanımı ise bilim adamlarının<br />

araştırmaları sayesinde, zaman içinde yavaş yavaş<br />

ortaya çıkmıştır. Bu tanımların bir kısmı kronolojik<br />

olarak aşağıdaki şekilde karşımıza çıkmaktadır [Gökmen,<br />

2012]:<br />

Rastlantısal davranan, düzgün geometrik yapıya<br />

sahip bir düzen – Lorenz (1963)<br />

Kurallar tarafından belirlenen kuralsız davranış<br />

– Stewart (1989)<br />

Periyodu olmayan davranış – Kosko (1993)<br />

Çok fazla karmaşık olan bir davranışa ulaştıran<br />

denge dışı durum – Rasmussen ve Mosekilde<br />

(1988)<br />

Kararsızlık yaratan mekanizmalar ile doğrusal olmayan<br />

kısıtlar sonucunda ortaya çıkan bir davranış<br />

şekli – Mosekilde ve ark. (1988)<br />

Genelde doğada ve insan topluluklarında görülen,<br />

iyi tanımlanmış, doğrusal olmayan geri beslemelerin<br />

yarattığı düzgün olmayan davranış – Stacey<br />

(1993)<br />

Basit ve iyi tanımlanmış bazı sistemlerin açıkça<br />

gösterdikleri karmaşık davranıştır. Bu sistemler<br />

periyotsuz ve açık biçimde rastgele bir davranış<br />

gösterirler – Hilborn (1994)<br />

Bütün bu bilgiler ışığında, her ne kadar kaos teoremi<br />

başlangıçta determinizmi çürütmüş gibi görünmekteyse<br />

de aslında temelinde deterministik bir yapıbulunmaktadır.<br />

Hatta kaotik sistemler tam olarak<br />

deterministik sistemler ile tamamen düzensiz ve<br />

rastgele sistemlerin arasında yer almaktadır. Ancak,<br />

kaos teoremindeki determinizmin sanıldığı kadar basit<br />

olmadığına dikkat çekmek gerekmektedir. Çünkü<br />

burada basit neden-sonuçilişkilerinden ziyade, küçük<br />

olayların tahmin edilemeyecek kadar çok büyük sonuçlar<br />

doğurabilmesi durumu söz konusu olmaktadır.<br />

Kaotik sistemler, tüm girdileri değerlendirip, ona<br />

göre nihai bir davranış ortaya koymaktadırlar. Değişkenlerin<br />

çok sayıda olması ortamı kaotik yapan<br />

temel etken olmakla birlikte; kaotik bir yapının öngörülebilmesi<br />

için sisteme ilişkin en basit hareketlerin<br />

dahi yapıya dahil edilmesi gerekmektedir. Buradan<br />

hareketle “kaotik” terimi, insanın hesaplayamadığı,<br />

son derece karmaşık, ama kendi iç düzenine sahip<br />

30 31


Mayıs-Haziran 2013 Yıl: 2 Sayı: 12<br />

bir süreç olarak düşünülmektedir. Bu açıdan kaosun<br />

düzen içindeki düzensizlik mi yoksa düzensizlik<br />

içindeki düzen mi olduğu hala tartışılmakla birlikte,<br />

günümüzde genel olarak kaotik çalışmalar yapan<br />

araştırmacıların “düzen içinde düzensizlik” aradıkları<br />

görüşü hakimdir. Buna göre kaosun, aslında oldukça<br />

karmaşık bir düzen sergilemesi durumu "deterministik<br />

(belirlenici) kaos" olarak adlandırılmaktadır<br />

ve “deterministik bir dinamik sistemde düzensiz<br />

hareketlerin ortaya çıkması” olarak tanımlanmaktadır<br />

[Gökmen, 2012]. Aynı zamanda nedeni ve seyri<br />

bilinemeyen, hesaplanamaz olan "stokastik (rastlantısal)<br />

kaos" kavramı da mevcuttur.Lovejoy ve<br />

Schetzer (1999) stokastik kaosa, doğrusal olmayan<br />

sabit ölçüdeki dinamik sistemlerin sebep olduğunu<br />

söylemişlerdir. Bu tanım, evrensel çoklu fraktallara<br />

karşılık gelmektedir. Fakat günümüzde bilimin ilgilendiği<br />

daha ziyade deterministik kaostur.<br />

Ele aldığı olgu nedeniyle ve teknolojinin de ilerlemesiyle<br />

birlikte kaotik yapı kimyadan ekonomiye,<br />

fizikten biyolojiye hatta tarihten sosyolojiye kadar<br />

baktığımız birçok alanda görülebilmektedir. Bu yapı<br />

ile birlikte kullanılan diğer kavramlar ve ilişkilerden<br />

bazıları iseşunlardır [Eren, 2009]<br />

• Doğrusal- Doğrusal olmama- bilgisayar simülasyonları,<br />

• Süreklilik- süreksizlik,<br />

• Denge- dengesizlik- çoklu denge,<br />

• Kararlılık- sürekli kararsızlık (karasızlık),<br />

• Düzen - düzensizlik - düzensizliğin düzeni,<br />

• Basitlik - karmaşıklık,<br />

• Periyodik- aperiyodik.<br />

Kaos kavramının ve kaotik sistem özelliklerinin ortaya<br />

konmasıyla literatürde kaos olayıyla ilgili çalışmalar<br />

genel olarak iki ana bölümde odaklanmıştır.<br />

Bunlardan ilki, kaosun ve kaotik davranışın olumsuz<br />

olarak algılandığı ve bu tür davranışların görülmemesi<br />

arzulanan sistem yapılarında kaotik kontrol çalışmalarıdır<br />

[Pehlivan ve ark., 2007]. Kaotik sistemler<br />

ile ilgili ikinci ana çalışma alanı ise, ilginç özelliklere<br />

sahip kaotik işaretler ve sistemlerden olumlu yönde<br />

yararlanma fikri doğrultusunda yapılan çalışmalar<br />

olmuştur. Günümüzde yapılan çalışmalar çoğunluklu<br />

olarak kaotik yapıları anlama ve faydalanma amaçları<br />

etrafında toplanmaktadır.<br />

1.1. Kaos’un tarihsel oluşumu<br />

Poincare 19.yy sonlarında basit dinamik sistemlerin<br />

oluşturdukları tahmin edilemeyen değişimler ve başlangıç<br />

durumuna olan bağlılık ile matematiğe yeni bir<br />

bakış açısı getirmiştir [Tosun, 2006]. Poincare gök<br />

cisimlerinin hareketleri ile ilgilenirken 3 cisim problemini<br />

ortaya koyar ve bu çalışma ile kaos sözcüğünü<br />

bilimsel literatüre sokarak “3 ve daha fazla cismin<br />

bulunduğu her sistem kaotiktir” demiştir.<br />

Şekil 1. HenriPoincare (1854-1912)<br />

AKADEMİK<br />

Bunu takiben Edward Lorenz, kurduğu basit bir meteoroloji<br />

modeli ile kaos teorisinin oluşumundakiilerlemeyi<br />

hızlandırmıştır. 1961 yılında meteoroloji profesörü<br />

Edward Lorenz, hava tahmin modelinin verdiği<br />

ardışık dizilerden birini uzun uzadıya incelemek istediğinde<br />

bir kestirme yola başvurmuştur. Bunun için<br />

programı tekrar başa döndürüp çalıştırmak yerine<br />

ortalardan bir yerden başlattığı anlatılmaktadır. Makineye<br />

başlangıç durumundaki koşulları vermek için<br />

daha önce yazıcıdan çıkarmış olduğu dizilere bakıp<br />

aynı sayıları klavyeden programa girmiştir ve bir süreliğine<br />

oradan uzaklaşmıştır. Ancak bir saat kadar<br />

sonra döndüğünde elde ettiği sonuçlar karşısında<br />

çok şaşırmıştır. Lorenz yazıcıdan yeni çıkan döküme<br />

baktığında, hava durumu bir önceki şekilde yer alan<br />

dökümden öyle hızla uzaklaşmıştır ki, bir kaç aylık<br />

süre içinde aradaki bütün benzerlik ortadan kalkmıştır.<br />

İlk olarak bilgisayarın bozulduğu düşünülmüş olsa<br />

da daha sonraları Lorenz gerçeğin farkına varmıştır.<br />

Böylece sorunun bilgisayardan değil, bilgisayara girdiği<br />

sayılardan kaynaklandığını fark etmiştir. Çünkü<br />

bilgisayar belleğine kaydedilen sayılar virgülden sonra<br />

altı basamağa sahipken, Lorenz virgülden sonra<br />

üç basamak girmiştir ve binde birlik farkın önemli olmayacağını<br />

düşünmüştür [Tosun, 2006].Lorenz ilerleyen<br />

çalışmalarında bunun kaotik bir yapı olduğunu<br />

göstermiş ve günümüzde de çok bilinen “Kelebek<br />

Etkisi” düşüncesini literatüre katmıştır.<br />

Şekil 2. Edward Lorenz (1917-2008)(solda), Kelebek Etkisi’nin<br />

Faz Uzayı Görünümü (sağda)<br />

Tüm bunlardan da anlaşılabileceği gibi kaos kavramı,<br />

herhangi bir bilim dalının tekelinde olmadığından<br />

birçok bilim dalıyla yakın ilişkiye sahiptir. Özellikle<br />

20.yy sonlarında ve 21.yy başlarında kaosun ortaya<br />

koyduğu yaklaşımlarla bugün mühendislikten tıbba,<br />

ekonomiden bilişime, istatistikten astronomiye kadar<br />

pek çok bilim dalında karşılaşılan güçlükler incelenmeye<br />

çalışılmaktadır. Tüm bu bilim dallarının yanında,<br />

hem anlayamayacağımız kadar karmaşıklığa<br />

sahip olduğundan, hem de çok küçük değişimlerle<br />

büyük farklılıklar elde edilebildiğinden meteoroloji,<br />

kaosun ilk çıkış noktası olmakla birlikte aynı zamanda<br />

da hala en önemli uygulama alanlarından biri olarak<br />

görülmektedir [Kasap ve Kurt, 2011]. Bu yöndeki en<br />

büyük delil, bu bilim alanlarının tümünün doğrusal olmayan<br />

dinamik yapıları barındırmalarıdır. Bu sayede<br />

kaos konusu daha da popüler hale gelmektedir.<br />

1.2.Kaotik Süreçlerin Teknik Özellikleri<br />

Kaos teorisi, başlangıç koşullarına hassas bağlılık<br />

(sensitivedependence on initialconditions),fraktal<br />

geometri ve garip çekiciler (strangeattractor) kavramlarına<br />

dayanmaktadır. Dolayısıyla bu bölümde,<br />

bu kavramlar hakkında bilgi verilecektir.<br />

1.2.1.Başlangıç koşullarına hassas bağlılık<br />

Yukarıda da bahsedildiği gibi Lorenz bütünüyle deterministik<br />

bir model kullanmıştır. Dolayısıyla belirli<br />

bir çıkış noktasından hareket edildiğinde hava durumunun<br />

tıpatıp aynı gelişmeyi göstermesi beklenmektedir.<br />

Buna göre biraz farklı bir çıkıştan hareket<br />

edildiğinde de, hava durumunun biraz daha farklı bir<br />

gelişme göstermesi beklenecektir. Çünkü buradaki<br />

gibi küçük bir sayı hatasının rüzgarın küçücük bir<br />

esintisinden bir farkı yoktur. Doğal olarak hafif esintiler<br />

hava durumunda önemli, büyük ölçekli değişimler<br />

oluşturmadan ya zayıflayıp ortadan yok olmaktadırlar<br />

ya da birbirlerini dengelemektedirler. Oysa<br />

Lorenz’in kullandığı denklemler sisteminde küçücük<br />

hatalardan felaketler doğmaktadır. Burada başlangıç<br />

değerlerindeki binde birlik değişmeler sonuçta çok<br />

büyük ölçüde değişimler ortaya çıkarmıştır. Lorenz<br />

araştırmalarının devamında şaşırtıcı biçimde aynı<br />

sonuca varmıştır ve bu durumu “Mesela bir kelebek<br />

Pekin’de uçuyor olsun. Bu kelebeğin uçuşundaki bir<br />

kanat çırpışından dolayı bir bulutun hareket etmesi<br />

ve New York ’da bir fırtınanın baş göstermesi mümkündür”<br />

yorumu ile tanımlamıştır. “Başlangıç koşullarına<br />

hassas bağlılık”olarak tanımlanan bu durum<br />

kelebek etkisi (butterflyeffect) olarak da literatürde<br />

yer almaktadır.<br />

Burada dikkat edilmesi gereken, bahsedilen fırtınaların<br />

tahmin edilebilmesi için kelebeklerin kanat<br />

çırpmasının yeterli olduğu değil, kelebeklerin kanat<br />

çırpışından meydana gelebilecek çok küçük hava<br />

hareketlerinin dahi modele katılması gerektiğidir.<br />

Yani başlangıç koşullarında yapılan çok küçük bir değişiklik,<br />

sistem çıktılarında uçsuz bucaksız ve önceden<br />

kestirilemeyen sonuçlara neden olabilmektedir.<br />

Çünkü kaos teorisine göre tüm birimler içinde küçük<br />

değişiklikler barındırmaktadır. Dolayısıyla da bu kavram<br />

kaotik hareketin temel özelliklerinden biridir. Bu<br />

gelişme ile birlikte, birimler içinde küçük değişikliklerin<br />

var olduğu değerler analiz edilebilmekte ve kaos<br />

ile ilgili olduğu bilinen konular daha iyi organize edilebilmektedir.<br />

32 33


Mayıs-Haziran 2013 Yıl: 2 Sayı: 12<br />

1.2.2. Fraktal geometri<br />

Mandelbrot “fraktal” kavramını, “Parçalar ile bütünün<br />

benzer yapısal özellikler gösterdiği geometrik<br />

şekiller” olarak ifade etmektedir[Tosun, 2006]. Bu<br />

açıdan, fraktal geometri en basit haliyle“Kaos’un<br />

geometrisi” olarak tanımlanmaktadır. Kesirli boyutlara<br />

sahip şekiller, her ölçekte aynı görüntüyü veren<br />

kendine-benzer (self-similiar) yapılar, sonsuza kadar<br />

süren dallanmalar ve bu dallanmaların ana yapı ile<br />

yapısal benzerlik göstermeleri fraktal geometrinin<br />

temelini oluşturmaktadır. Fraktal yapılarla gerçel<br />

doğanın yapıları kurallarla açıklanmaya çalışılmaktadır.<br />

Kendini tekrarlayan bu yapılar, Öklid geometrisi<br />

ile anlaşılamamaktadır. Ancak fraktal geometri, bu<br />

şekillerin gizemini çözebilmektedir. Bu yapıların basitleştirilmeye<br />

çalışılması ve ulaşılmaya çalışılan bu<br />

basitlikle kompleks sistemlerin açıklanmaya çalışılması,<br />

fraktal yapıların araştırılma sebebini oluşturmaktadır.<br />

Şekil 3. Benoit Mandelbrot (1924-2010) (ortada) ve Çeşitli Fraktal<br />

Şekiller<br />

Fraktal Şekilleri oluşturmanın temel ve basit kuralı,<br />

alınacak bir kuralın sürekli olarak tekrar edilmesidir.<br />

Yani bir kural sabit olarak alınır ve sürekli olarak uygulanırsa<br />

fraktal bir şekil elde edilebilmektedir.<br />

Birçok veri grubunun analizinde başrol oynayan zaman<br />

serilerinde fraktal yapılar ise serinin zaman<br />

içinde kendine benzer yapılar göstermesiyle ortaya<br />

çıkmaktadır. Fraktal zaman serileri esasen tesadüfi<br />

olarak dağılmış zaman serileridir ve deterministik<br />

olduklarından bütün özelliklerini kesin periyotlar halinde<br />

göstermemektedirler. Dolayısıyla ana yapıya<br />

AKADEMİK<br />

benzeyen yapı şekilleri zaman serisi içinde tesadüfen<br />

oluşmaktadır ve günümüzde borsa verileri gibi<br />

birçok zaman serisi grafiğinde fraktal yapının varlığı<br />

gösterilmiştir. Bu yapının varlığı ise, yatırım ve tahmin<br />

ile ilgilenen araştırmacılar için oldukça önemli bir<br />

yer tutmaktadır [Gökmen, 2012].<br />

Şekil 4. Zaman Serilerinde Fraktal Yapıya Örnek<br />

Bir seri doğrusal oldukça fraktal boyutu da 1’e yaklaşmaktadır.<br />

Dolayısıyla yüksek sivrilikler içeren, yükseliş<br />

ve düşüşlerin fazla olduğu yapılardabu boyut<br />

hem 2’ye yaklaşmaktadır hem de kesirli bir sayı olmaktadır.<br />

Bu durumda Tonis Vaga’nın kaos teorisini<br />

finansal piyasalara uygulamasının nedeni açıklanabilmektedir.<br />

Vaga’ya göre piyasalarda risk ve getiri<br />

doğrusal olmayan oynak bir yapıya sahiptir [Vaga,<br />

1991]. Bu nedenle iyi bir analiz yapabilmek için sistemin<br />

fraktal boyutu ve yapısı önemlidir. Çünkü bu<br />

sayede piyasanın bazı şartlarına göre düşük risklerde<br />

yüksek getiriler elde edebilmek mümkündür. Benzer<br />

olarak Warren Buffet ve George Soros gibi yatırımcılar<br />

da, uzun vadede ortalamaya göre yüksek kar elde<br />

etmelerini benzer bir şekilde açıklamışlardır [Tosun,<br />

2006].<br />

1.2.3.Garip çekiciler<br />

Çekiciler kısaca dinamik sistemlerin resimleridirler.<br />

Buna göre bir dinamik hareket incelendiğinde fraktal<br />

geometri, çalışmaları büyük ölçüde kolaylaştırmaktadır.<br />

Örneğin, nokta çekici sistemin zamana göre<br />

değişmeden durduğunu ifade ederken garip çekiciler<br />

karmaşık (ve kaotik) olup çoğunlukla ilginç yapılarda<br />

şekillenmektedir.<br />

Burada kavramsal açıdan bakıldığında çekiciler<br />

iki önemli noktayı içermektedirler. Bunlar, çekicinin<br />

bizzat kendisi ve onun formudur. Buna göre bir<br />

sistemin davranışı bütünüyle o sistemin çekicisiyle<br />

anlaşılmaktadır. Dolayısıyla bir çekici ancak fraktal<br />

geometri tarafından tanımlanabiliyorsa o çekiciye<br />

garip çekici denmektedir. Kaos çalışmalarının vazgeçilmez<br />

kavramı olan garip çekiciler her farklı kaotik<br />

zaman serisi için farklı faz uzayı portresine sahiptirler.<br />

Kaotik çekicilerde, sistemin faz uzayında ziyaret<br />

ettiği noktalardan oluşan bu kümeler düzensiz geometrik<br />

yapılar meydana getirmektedirler. Burada<br />

oluşan fraktal geometri, sınırlı bir faz uzayı içindeki<br />

uzama, katlanma ve hacim küçülmesi sonucu küçük<br />

boyutlarda istatistiksel olarak kendine benzer yapılar<br />

şeklinde ortaya çıkmaktadır [Öztürk, 2008]. Buna<br />

göre, sistem kendine benzer bir tarzda sürekli olarak<br />

örülürken, başlangıç koşullarına hassas bağlılık<br />

özelliği gereği, sistemin her hali tek olmaktadır. Bu<br />

da çekerleri oluşturan eğrilere fraktal bir görünüm<br />

kazandırmaktadır. Böylece şekle yaklaşıldıkça bütününü<br />

oluşturan kurallara uygun yeni ayrıntılarla yüz<br />

yüze gelinmektedir ve bu durum sonsuza kadar devam<br />

etmektedir. Böyle yapılardan oluşan çekerler de<br />

kesirli boyuta sahip olmaktadır.<br />

Tablo 1. Çekici Davranışlarının Eşleşmesi<br />

Kaotik yapıya sahip olan bir zaman serisini oluşturan<br />

fonksiyon da tahmin edilemez bir yapıya sahip<br />

olmaktadır. Bu durum, rastgele artıp azalarak değişim<br />

gösteren fonksiyonla eşdeğerdir. Sistemdeki<br />

her bir farklı kaotik dalgalanma için faz uzayında birbirinden<br />

farklı şekiller,diğer bir ifade ile farklı çekiciler<br />

oluşmaktadır. Kaos çalışmalarının tarihsel gelişimi<br />

çerçevesinde ortaya çıkan önemli çekiciler aşağıdaki<br />

gibi sıralanabilmektedir [Kasap ve Kurt, 2011].<br />

-Lorenz çekicisi<br />

-Rössler çekicisi<br />

-Henon çekicisi<br />

Şekil 5. Lorenz Çekeri (solda), Rössler Çekeri (ortada, Hennon<br />

Çekeri (sağda)<br />

Fraktalların özellikleri ile garip çekicilerin özelliklerinin<br />

paralellik göstermektedir. Çünkü her ikisinde de<br />

sonsuza gitme ve kesirli boyuta sahip olma özellikleri<br />

mevcuttur. Ayrıca, fraktalar,garip çekicilerde de<br />

olduğu gibi, sabit bir alanda sonsuz uzunluğa veya<br />

sonlu bir hacimde sonsuz alana sahip olabilmektedirler.<br />

Bu özelliklerinden dolayı kaotik çekiciler, fraktal<br />

boyut ile yakından ilişkili olan korelasyon boyutu<br />

ile karakterize edilebilmektedirler.<br />

1.3.Ekonometrik Hareketler ve Kaos<br />

Kaos, bir asırdan daha uzun bir süre boyunca sadece<br />

birkaç araştırmacı tarafından çalışılmış ve bu<br />

bilim adamları tüm uygulamaların temelini oluşturan<br />

bazı kuramları ortaya koymuşlardır. Ancak özellikle<br />

son 20 yılda kaos ve doğrusal olmayan sistemler<br />

konusunda pek çok akademik dergi yayın hayatında<br />

başlamış ve farklı disiplinlerden birçok bilim adamı<br />

tarafından çalışılır hale gelmiştir. Bu durum, lazerlerin<br />

gücünün arttırılmasında, hisse senedi getirilerinin<br />

yapısının belirlenmesinde, kimyasal reaksiyonlardaki<br />

salınımların denetlenmesinde, düzensiz kalp atışlarının<br />

düzenli hale getirilmesinde, güvenli bir iletişim<br />

için elektronik mesajların şifrelenmesinde ve daha<br />

pek çok alanda kaos konusunun uygulanmasına olanak<br />

sağlamıştır.<br />

Böyle geniş bir bilim yelpazesine hitap eden kaos<br />

konusu ele alınırken, zaman serilerinin es geçilmesi<br />

de elbette mümkün değildir. Özellikle ekonomik ve<br />

iktisadi yapılardaki veriler ve kişinin kalp/beyin sinyalleri<br />

bu alanda incelenen temel konular arasında<br />

yer almıştır.1987 yılında ortaya çıkan sermaye piyasası<br />

bunalımına bağlı olarak zaman serileri ile birlikte<br />

özellikle ekonomi alanındaki kullanımı da hız kazanmıştır.<br />

Son zamanlarda makroekonomik zaman serileri<br />

34 35


Mayıs-Haziran 2013 Yıl: 2 Sayı: 12<br />

üzerinde yapılan birçok çalışmada ise, genel olarak<br />

doğrusal olmama, daha özel olarak da kaos konusu<br />

odak noktası olmuştur. Bunun başlıca sebebi kaotik<br />

yapıların, konjonktür dalgalanmalardaki radikal değişiklikleri<br />

çok iyi temsil etmesidir. Kaos, aynı zamanda<br />

farklı makroekonomik yapısal yaklaşımların birleşmesine<br />

de yardımcı olmuştur. Bu konuda Grandmont<br />

(1985), en klasik ekonomik modellerin bile farklı<br />

parametre değerleri için durağan sonuçlar (klasik<br />

ekonomi tanımlaması) ya da dalgalanmalar veya<br />

kaos gibi çok daha karmaşık sonuçlar (çoğunlukla<br />

Keynezyen ekonominin tanımlaması) üretebildiğini<br />

göstermiştir [Barnett, 1998].<br />

Makroekonomik verilerin oluşturduğu sürecin doğrusal<br />

olmayan bağımlılık içerdiğinde genel bir fikir birliği<br />

mevcuttur.Ancak buna rağmen bütün makroekonomik<br />

verilerde kaos olduğu konusunda bir fikir birliği<br />

henüz mevcut değildir.Bunun sebebi tüm makroekonomik<br />

zaman serileri üzerinde yapılan çalışmaların<br />

fikir ayrılıklarına sebep olmasıdır. Örneğin, Frank ve<br />

Stengos (1989) 1975-1986 yılları arasındaki gümüş<br />

fiyatlarını kullandıkları çalışmada düşük seviyede<br />

kaos olduğunu ispat etmişlerdir. Diğer yandan, Barnett<br />

ve Chen (1988) Amerika Divisia parasal topla-<br />

AKADEMİK<br />

mına ilişkin (talep-yanlı) veride kaosun varlığını başarılı<br />

bir şekilde ispatlamışlardır. Bu sonuç, DeCoster<br />

ve Mitchell (1991,1994) tarafından doğrulanmıştır.<br />

Wang ve ark. (2004) ise, yaptıkları çalışmada hisse<br />

senetlerinin günlük değişimlerindeki karmaşık dinamik<br />

davranışları incelemişlerdir[Öztürk, 2008].<br />

Finansal ekonomideki döviz kurları ve hisse senedi<br />

getirileri gibi finansal değişkenlerin stokastik süreçler<br />

tarafından tanımlanabildiği ve bu ekonomik<br />

sistemlerin doğrusal olduğu yaygın varsayımlardandır.<br />

Ancak önceden de bahsedildiği gibi, çeşitli<br />

çalışmalar finansal zaman serilerinde farklı doğrusal<br />

olmayan bağımlılıkların olabileceğini göstermiştir<br />

[Amilon ve Byström, 1998].Borsa gibi ekonometrik<br />

zaman serilerinde gözlenebilen kırılma ve patlamaların<br />

oluşturduğu yüksek frekans, normal dağılımlı<br />

bir doğrusal modelde tutarsız davranışın bir örneği<br />

olarak ele alınmaktadır. Bu konuda Campbell, Lo ve<br />

Mac Kinlay çalışmalarında yatırımcıların davranışlarını<br />

riske göre belirlediğini, bundan dolayı beklenen<br />

getirinin doğrusal olmadığını, dolayısıyla da opsiyon,<br />

tahvil gibi ekonomik yapıların doğrusal olmadığını<br />

belirtmişlerdir[Barnett, 1998].<br />

Bunun nedeni doğrusal olmayan modellerin, hem<br />

stokastik, hemde deterministik olabilen bu tür davranışları<br />

açıklayabilmesidir.Diğer yandan, kaotik bir<br />

süreç, deterministik ve aynı zamanda tamamen<br />

rastgele olduğundan davranışının ayırt edilmesi olanaksızdır.<br />

Dolayısıyla kaotik sistemler henüz doğrusal<br />

olmayan modellerle açıklanmaya çalışılmaktadır.<br />

Sistemdekideterministliğin ve rastgeleliğin model<br />

içinde üretilebilmesi, ekonomideki genel durumlardan<br />

farklı olan kaotik modeller açısından oldukça<br />

önemli olmaktadır.<br />

Ekonomik yapılara ait zaman serilerinde çok büyük<br />

oynaklığa sahip yapılarda sabit varyans varsayımı<br />

açık olarak sağlanmamaktadır. Zaman değişimli varyansı<br />

tespit etmek için, koşullu varyans eski hata karelerinin<br />

doğrusal bir fonksiyonu olarak modellendirilebilmektedir.Bu<br />

açıdan Engle (1982)’ınotoregresif<br />

koşullu değişen varyans (ARCH) modeli veya genelleştirilmiş<br />

ARCH (GARCH) modeli doğrusal olmayan<br />

stokastik modellere örnek olabilmektedir. Bu modeller<br />

günümüzde kaotik yapıların modellenebilmesinde<br />

de kullanılmaktadır. Ancak, kaotik yapılar öngörülemez<br />

olduğundan, yalnızca kısa dönem tahminleri<br />

için bu modellere başvurulabilmektedir [Gökmen,<br />

2012].<br />

2. Kaosun Varlığını Tespit Etmek İçin<br />

Yapılan Analizler<br />

Kaotik sistemler matematiksel olarak genellikle iki<br />

şekilde ifade edilebilmektedirler [Yalamova ve ark.,<br />

2006]. Bunlar; sürekli sistemler için diferansiyel veya<br />

kesikli sistemler için fark denklemleriyle ya da denklemlerin<br />

bilinmediği durumlarda deneysel veriyle<br />

mümkündür.<br />

İlk durumda sistemin bir veya birden fazla değişkeni<br />

olabilmektedir. Bu değişkenlerden herhangi biri ya<br />

da birkaçının zaman serisi denklemlerindeki başlangıç<br />

koşulları biliniyorsa, ihmal edilebilir bir hata<br />

payıyla ölçülen başlangıç koşulları sistemin gerçek<br />

çıkışından çok farklı sonuçlar verene kadar bu denklemler<br />

kestirilebilmektedir. Ancak doğadaki doğrusal<br />

olmayan dinamik sistemlerin genellikle denklemleri<br />

bilinmemektedir. Bunun yerine elimizde genelde<br />

bir değişkene ait kaydettiğimiz belirli bir dönemin<br />

verileri olmaktadır. Dolayısıyla ikinci durum ile daha<br />

sık karşılaşılmaktadır. Böyle zaman serilerinin kaotik<br />

olup olmadığını anlamak için de çeşitli yöntemler geliştirilmiştir.<br />

2.1. Karşılıklı Bilgi Yöntemi<br />

Fraser ve Swinney (1986) ve Abarbanel (1996)’in<br />

önerdiği karşılıklı bilgi yöntemi (mutualinformation),<br />

iki zaman serisinin birbirleri hakkında içerdiği bilgiyi<br />

ölçen bir yöntemdir. Burada bir zaman serisi ve<br />

onun gecikmiş hali kullanılmaktadır. Eğer bu iki seri<br />

birbirinden bağımsız ise, karşılıklı bilgi değeri de sıfır<br />

olmaktadır.<br />

Karşılıklı bilgi kavramı esasenoptimum bir gecikme<br />

değeri belirlemek için ortaya atılmış bir yöntemdir.<br />

Zaman serilerindeki gecikmeyi belirlemek için sıklıkla<br />

kullanılan otokorelasyon fonksiyonunun aksine doğrusal<br />

olmayan ilişkileri de hesaba katmaktadır.<br />

Karşılıklı bilgi çekici üzerindeki noktalar arasında<br />

genel bir bağımlılık ölçütü vermektedir. Doğrusal<br />

olmayan sistemlerde artık veriden (redundance) ilgi-<br />

siz veriye (irrelevance) doğru kayma hakkında iyi bir<br />

ölçüt sağlamaktadır. Buna göre karşılıklı bilgi değeri<br />

ne kadar küçükse, ardışık gecikme koordinatlarınındagöreceli<br />

olarak o kadar bağımsız olduğu şeklinde<br />

yorumlanmaktadır. Aynı zamanda buradaki veri artıklığı<br />

da yine göreceli olarak o kadar az olmaktadır.<br />

Bu da çekicinin en iyi şekilde oluşturulduğu anlamına<br />

gelmektedir.<br />

2.2. Gömülü Boyut<br />

Bir zaman serisi analiz edilmeye başlandığında bu<br />

serinin geometrik olarak kaç boyutla temsil edilebileceği<br />

ve gecikme zamanının nasıl seçileceği bilinmemektedir.<br />

Takens’ın Gömülü Teoremi (Embedding<br />

Theorem) sayesinde bir zaman serisinin ham verisi<br />

ve gecikmeli verisi, o dinamik sistemin topolojik<br />

yapısını belirleyebilmektedir. Gömülü teoremi bize<br />

sistemin s vektörüne karşılık gelenevre uzayındakim<br />

n<br />

boyutunu garanti etmektedir [Kantz ve Schreiber,<br />

2004]. Böylece m boyutunda birbirine çok yakın olan<br />

iki nokta, m’nin daha büyük değerlerine sahip bir<br />

uzay içinde görünür hale gelmektedir.<br />

Bir sistemin gömülü boyutunu bulmak için birkaç<br />

yöntem mevcuttur. Ancak bunların arasında en sık<br />

kullanılan yöntem yanlış en yakın komşular (false<br />

nearest neighbours) yöntemidir. Bu yöntem Kennel,<br />

Brown ve Abarbanel(1992) tarafından geliştirilmiştir<br />

[Kantz ve Schreiber, 2004]. Yöntemdeki temel<br />

görüş, verinin gömülü uzayındaki zamana ilişkin yapıları<br />

çok farklı olmayan komşuları arasındaki noktaları<br />

araştırmaktır. Abarbanel ve Lall (1996)’a göre,<br />

doğrusal olmayan sistemler için genellikle koordinat<br />

boyutu yaklaşık 15 olmaktadır.<br />

2.3. Korelasyon İntegrali<br />

Dinamik sistemlerin karmaşıklığını göstermek için<br />

değişik boyut tanımları mevcuttur. Bunların içinde<br />

pratikte en yaygın kullanılanı korelasyon boyutudur<br />

(correlation dimension). Korelasyon boyutunun tercih<br />

edilmesinde genel olarak iki sebep gösterilmektedir.<br />

Birincisi, benzerlik boyutu, karşılıklı bilgi boyutu<br />

gibi diğer boyutlara göre çekiciyi daha ince ayrıntıda<br />

ölçeklerle araştırmasıdır. İkinci sebep ise, korelasyon<br />

integralinin diğer boyutlara göre daha kolay ve hızlı<br />

biçimde hesaplanabilmesidir [Öztürk, 2008].<br />

36 37


Mayıs-Haziran 2013 Yıl: 2 Sayı: 12<br />

Bir çekici kaotik ise, başlangıçta birbirine yakın olan<br />

komşu yörüngeler zaman içinde üssel olarak birbirinden<br />

uzaklaşmakta ve bu yörüngeler üzerindeki<br />

noktalar dinamik olarak ilişkisiz hale gelmektedirler.<br />

Bu noktalar rasgele görünseler bile, hepsi aynı çekici<br />

üzerinde yer aldığı için faz uzayında birbirleri ile ilişkili<br />

olarak konumlanmaktadırlar. Korelasyon boyutu hesabında,<br />

çekici üzerindeki noktaların zaman bilgisinin<br />

aksine uzaysal ilişkisi göz önüne alınmaktadır [Williams,<br />

1997]. Buna göre faz uzayında birbirine yakın<br />

olan noktalar için, yüksek seviyede korelasyon söz<br />

konusu olmaktadır.<br />

Kaotik çekicilerde periyodik olmayan hareketin<br />

gerekliliği olan yörüngelerin kesişmemesi şartının<br />

sağlanması için, hem faz uzayının hem de çekicinin<br />

boyutunu 2’den büyük olması gerekmektedir. Öklid<br />

geometrisine ait nesnelerin boyutları tam sayılarla<br />

gösterilirken, tüm ölçüm seviyelerinde aynı kendine<br />

benzer yapıyı gösteren geometrik nesnelerin (fraktal<br />

yapılar) boyutları kesirli olmaktadır. Buna göre,<br />

korelasyon boyutu periyodik bir sistem için bire eşit<br />

çıkmaktadır. Bunun aksine kaotik bir sistem için korelasyon<br />

boyutu ise kesirli bir sayı olabilmektedir.<br />

Ayrıca teoride rastgele bir sistemin korelasyon boyutunun<br />

sonsuz olduğu belirtilmektedir [Öztürk, 2008].<br />

Bu özelliğinden dolayı korelasyon boyutu rastgele<br />

sistemlerle kaotik sitemleri birbirinden ayırmak için<br />

kullanmak mümkündür.<br />

2.4. BDS Testi<br />

Varson ve Doran (1995) kaosu rastgele ve doğrusal<br />

olmama durumundan Grassberger ve Procaccia’nın<br />

korelasyonintegrali boyutu ile ayırt etmeyi denemişlerdir.<br />

Ancak bu metodun dezavantajları, çok uzun<br />

veri setine ihtiyaç duyması ve bir istatistik testi kurmamasıdır.<br />

Bundan dolayı Brock, Dechert ve Scheinkman<br />

(1987) uzamsal korelasyonun ölçüsü ile ilgili<br />

olan bir test istatistiğini yani, BDS testini önermişlerdir.<br />

Bu test, “bağımsız benzer dağılımlı (i.i.d.)” hipotezlerinden<br />

sapmaları belirlemede kullanılabilmektedir<br />

ve Grassberger ve Procaccia (1983)’nınkorelayon<br />

integraline dayanmaktadır [Amilon ve Byström,<br />

1998]. BDS testi, yokluk hipotezinin doğruluğu altında<br />

test istatistiğinin dağılımı bilinmediğinden<br />

doğrusal olmama veya kaos için doğrudan bir test<br />

AKADEMİK<br />

istatistiği sağlamamaktadır. Ancak bu testi,kaotik<br />

hareketin varlığı hakkında dolaylı bir kanıt olarak kullanmak<br />

mümkündür [Barnett, 1998].<br />

Kaotik bir süreçte, koşullu ortalama doğrusal olmamaktadır.<br />

BDS testinde yokluk hipotezini test etmek<br />

için veriye uygun doğrusal modellere karşı doğrusal<br />

olmayan modellerin öngörülebilirliği araştırılmaktadır.<br />

Bu durumda hipotezlerinin reddi; kaos, değişen<br />

koşullu varyans, durağansızlık, basit doğrusal otokorelasyon<br />

gibi farklı sebepleri olabilmektedir [Amilon<br />

ve Byström, 1998]. Kısacası, boşluk hipotezinin<br />

bağımsız aynı dağılıma sahip olduğu belirtilmesine<br />

rağmen alternatif hipotezin doğrusal olmayan bir<br />

süreç mi yoksa kaotik bir süreç mi olduğu tam olarak<br />

belli değildir.Buna göre bir zaman serisinin kaotik<br />

bir süreç olup olmadığı hakkında yorum yapabilmek<br />

için, seride yapılabilecek tüm düzgünleştirmeler<br />

adımsal olarak yapılmakta ve her adımda BDS testi<br />

yinelenmektedir. Tüm düzgünleştirmelere rağmen<br />

reddedilen yokluk hipotezi ile elde edilen bu doğrusal<br />

olmayan yapının “kaotik olabileceği” yorumu yapılmaktadır.<br />

Çünkü tüm düzgünleştirmelere rağmen<br />

hala doğrusal olmayan yapıda olan bir sistemin bu<br />

davranışının ancak ve ancak kaotik yapıya sahip olmasından<br />

kaynaklanabileceği savunulmaktadır.<br />

2.5. Güç Spektrumu<br />

Herhangi bir f(t) zaman serisi fonksiyonu, periyodik<br />

bileşenlerin üst üste gelmesi ile oluşturulabilmektedir.<br />

Bu bileşenlerin oransal büyüklüklerinin belirlenmesi<br />

spektral analiz olarak adlandırılmaktadır<br />

[Yavaş, 1985]. Burada f(t) periyodik ise, spektrum<br />

frekansları, tam frekansların tam katları olan hareketlerin<br />

doğrusal bileşimi olarak ifade edilmektedir.<br />

Böyle diziler Fourier dizisi olarak adlandırılmaktadır.<br />

Ancak f(t) periyodik değilse, sürekli frekanslı hareketlerin<br />

bir bileşimi ile ifade edilebilmektedir. Bu bileşime<br />

de Fourier dönüşümü denmektedir.<br />

Geniş güç spektrumu kaosun bir işareti olarak düşünülebilmektedir.<br />

Fakat tek başına kaosu tanımlamakta<br />

yetersiz olmaktadır. Bu nedenle doğrusal analizler<br />

yapmak geniş güç spektrumuna (power spectrum)<br />

sahip sinyaller için iyi bir analiz olarak görülmemektedir.<br />

Bunun başlıca sebebi, kararsız dinamik<br />

sistemlere ait sinyallerin bir özelliğinin periyodik bir<br />

durumunun olmamasıdır. Ancak yine de sinyaldeki<br />

kararsızlığın veya değişimin kaynağını açıklayabilecek<br />

gizli bir periyodik durumu araştırmak için, spektral<br />

analiz ilk olarak uygulanabilecek yöntemlerden<br />

biri olmaktadır [Yılmaz ve Güler, 2006].<br />

2.6. Otokorelasyon Fonksiyonu<br />

Bir zaman serisi bazen tekrar eden şekiller içerebilmekte<br />

ya da önceki değerleri ile sonraki değerleri<br />

arasında bazı ilişkiler olabilmektedir. Bu ilişkiyi ölçen<br />

istatistiksel bir araç olarak otokorelasyon (öz ilişki)<br />

fonksiyonu ele alınmaktadır [Williams, 1997]. Oto<br />

korelasyon, kısaca, kovaryansın varyansa bölünmesiyle<br />

elde edilebilmektedir. Sistemin otokorelasyon<br />

değerinin yüksek olması, serinin geçmiş ve gelecek<br />

değerleri arasında yüksek ilişki olduğu anlamına gelmektedir.<br />

Kaotik yapıya sahip serilerin başlangıç koşullarına<br />

hassas bağlılık göstermesi özelliğinden dolayı, böyle<br />

yapılarda geçmiş ile gelecek değerleri arasındaki<br />

ilişki çok zayıf olmaktadır. Buna göre seride gecikme<br />

arttıkça sıfıra yakınsayan otokorelasyon değerlerine<br />

sahip seriler geçmiş ile gelecek değerleri arasındaki<br />

ilişkinin çok zayıf olduğu serilerdir. Dolayısıyla da<br />

böyle serilerin kaotik yapıya sahip oldukları söylenebilmektedir.<br />

2.7. Lyapunov Üstelleri<br />

Şimdiye kadar kaotik yapıyı tespit etmek için kullanılan<br />

araçlar, çekicinin kaotik olup olmaması hakkında<br />

yorum yapmışlardır. Ancak hiçbir yöntem bir çekicinin<br />

kaotik olduğunu kanıtlamak için tam anlamıyla<br />

yeterli olmamaktadır. Buna karşılık çekicinin en az<br />

bir pozitif Lyapunov üsteline sahip olması sistemin<br />

kaotik olduğunun en büyük ve kesin kanıtı olarak kabul<br />

edilmektedir [Fırat, 2006].<br />

Bir sistemden elde edilen Lyapunov üstelleri, dinamik<br />

bir sistemin davranışını belirlemekte ve çekicinin faz<br />

uzayında oluşturduğunoktaların gerilme (ıraksama)<br />

ve katlanmalarının (yakınsama), diğer bir ifade ile<br />

birbirlerinden uzaklaşmalarının ve birbirlerine yakınlaşmalarının,<br />

etkilerini ölçmeye imkan vermektedir.<br />

Elde edilen üsteller “öngörülemezlik” gibi kavramlara<br />

denk düşen topolojik nitelikler için bir ölçü oluşturmaktadır<br />

[Kasap ve Kurt, 2011]. Bu tanımlamalar<br />

altında Lyapunov üstellerinin, diğer yöntemlerden<br />

daha kesin bir biçimde kaosun varlığını ortaya koyduğu<br />

görülmektedir.<br />

38 39


Mayıs-Haziran 2013 Yıl: 2 Sayı: 12<br />

Dinamik sistemler üzerinde Lyapunov üstellerini hesaplamayı<br />

öncelikle Wolf, Swift, Swinney ve Vastano<br />

önermiştir [Barnett, 1998]. Bunun ardından<br />

Brock ve Sayers regresyondan direk bir hesaplama<br />

yöntemini bulmuşlardır. Ancak bu yöntem uzun veri<br />

gerektirdiğinden ve gürültüye aşırı duyarlı olduğundan<br />

Nychka, Ellner, Gallant ve McCaffrey sinir ağları<br />

modellerini içeren regresyon yöntemini önermişlerdir<br />

[Barnett, 1998]. Burada, önerilen bütün yöntemlerde,<br />

sistemde baskın olan Lyapunov üstelinin pozitif<br />

olup olmadığı test edilmiştir. Çünkü herhangi bir<br />

sistemden elde edilen Lyapunov üstellerinden en az<br />

birinin pozitif bulunması, sistemin başlangıç koşullarından<br />

çok küçük bir farkla yola çıkıldığında, sistemin<br />

asıl yörüngesinden ıraksama gösterdiği yani, yapının<br />

kaotik olduğu anlamına gelmektedir.<br />

Bir sistemden hesaplanan Lyapunov üstelleri farklı<br />

şekillerde yorumlanabilmektedir. Burada her bir<br />

boyuttaki uzaklaşma ve yakınlaşma l ile ifade edil-<br />

i<br />

diğinden, sistemdeki her bir birim için hesaplanan<br />

herhangi bir pozitif üstel değeri sistemin kaotik olduğunun<br />

bir göstergesi olmaktadır. Çünkü bu, sistemin,<br />

başlangıç koşullarında çok küçük bir değişme<br />

yapıldığında, referans sistem ile aralarında ıraksama<br />

olduğu anlamına gelmektedir. Buna göre bir garip<br />

çekicide en azından bir pozitif Lyapunov üstelinin bulunması<br />

gerekmektedir. Eğer sistemdeki l değerleri<br />

negatif ise başlangıç koşullarına hassas bağlılık söz<br />

konusu değil demektir yani, sistemler birbirine yakınsamaktadır.<br />

Dolayısıyla sistem düzenli periyodik ha-<br />

reketlere sahip olmaktadır ve öngörülebilir yapıdadır<br />

[Kantz ve Schreiber, 2004].<br />

Burada hesaplanan Lyapunov üstelleri tüm birimlerin<br />

yanı sıra faz uzayının boyutu kadar da hesaplanabilmektedir.Faz<br />

uzayında her bir boyuttaki ıraksama ve<br />

yakınsamayı bir l temsil ettiğinden, m boyutlu dinamik<br />

bir sisteme ait Lyapunov üstelleri, l en büyük<br />

1<br />

Lyapunov üsteli olmak üzere, l ≥l ≥...≥l şek-<br />

1 2 m<br />

linde sıralı olarak elde edilmektedir. Bu durumda herhangi<br />

bir sistemde en büyük Lyapunov üsteli l >0 1<br />

ise davranış kaotik, l


Mayıs-Haziran 2013 Yıl: 2 Sayı: 12<br />

Yard. Doç. Dr. Atıf EVREN<br />

Yard. Doç. Dr. Doğan YILDIZ<br />

Yıldız Teknik Üniversitesi<br />

Fen-Edebiyat Fakültesi<br />

İstatistik Bölümü<br />

ARAŞTIRMA<br />

İNCELEME<br />

İstatistik Bölümü Öğrencilerinin<br />

İstatistik Bölümlerinden Duyduğu<br />

Memnuniyet Üzerine Bir Araştırma<br />

GİRİŞ<br />

Bu yazı, 2007-2008 yıllarında TÜBİTAK’ın değerli katkıları ile yürüttüğümüz “Türkiye’deki<br />

İstatistik Bölümleri Bazında İstatistik Eğitiminin Öğrenci ve Öğretim Üyesi Gözüyle<br />

Değerlendirilmesi” adlı projede elde ettiğimiz birincil ve ikincil verilere dayanmaktadır.<br />

Bu sonuçlara 1800 civarında istatistik lisans öğrencisi ile gerçekleştirilen anketten hareketle<br />

ulaşılmıştır. Burada özetlenmeye çalışılan sonuçları daha önceden bazı sunumlarla İstatistik<br />

ve eğitim camiası ile paylaşmıştık. Konuyla ilgili daha ayrıntılı sunumlarla ilgili olarak<br />

3,4,5,,9,10,11,12 ve 13 no’lu kaynaklara bakılabilir. Bu çalışma bu kaynakların özetlenmiş<br />

bir versiyonudur. Projenin tamamlanmasından bugüne geçen süre göz önüne alındığında,<br />

şüphesiz bazı verilerin güncellenmesi gerektiği ortadadır. Yine de çalışmamızın benzeri yeni<br />

çalışmalara yararlı olacağını düşünmekteyiz.<br />

1. İSTATİSTİK VE İSTATİSTİK<br />

EĞİTİMİNİN GELİŞİMİ<br />

Toprak sayımı, nüfus sayımı biçiminde ilk istatistik<br />

bilgi toplayışı İ.Ö. 2000 yılına dek uzanır. Uygulamanın<br />

görüldüğü yerler de başta Çin olmak üzere Mısır,<br />

İsrail, Yunanistan ve Roma’dır. Güçlü devletlerin kurulmasına<br />

koşut olarak istatistiklere başvuru yöntemi<br />

de geliştiğinden, Ortaçağda biraz aksama olmuş,<br />

büyük nüfus sayımları yapılmamıştır. Bu çağda yalnızca<br />

Charlemagne’nin düzenlettiği bazı sayımlar ile<br />

İngiltere’nin fethinden sonra Guillaume’nin yaptırdığı<br />

“Domesdaybook” adlı kütükte kayıtlı bulunan toprak<br />

sayımları dikkat çeker. Yeniçağda merkeziyetçi<br />

devletlerin gelişimi ile birlikte sayım işleri de önem<br />

kazanır: 17. yüzyılda Colbert’in düzenlettiği dış ticaret<br />

istatistikleri, 1790’da A.B.D’de başlatılan düzenli<br />

nüfus sayımları, 1801’de Napolyon’un Fransa’da<br />

yaptırdığı genel nüfus sayımını bu bağlamda ele almak<br />

gerekir.<br />

17. yüzyıl ortalarında Alman üniversitelerinde okutulan<br />

“Devlet Bilgisi” dersi ile “Status” sözcüğünden<br />

türeyen “istatistik” kavramı ortaya çıkmıştır. Bunu<br />

İngiltere’de ve kısmen Almanya’da ortaya çıkan<br />

“Sigorta Matematikçileri”okulu izlemiştir. Bu okul,<br />

doğum, ölüm gibi nüfus olaylarını sayısal verilere dayanarak<br />

çözümlemekteydi.<br />

Daha sonra, kökeni Pascal’da, Galileo’da aransa<br />

da “Büyük Sayılar Yasası” ile gerçek öncülüğünü<br />

Bernoulli’nin yaptığı olasılık okulu gelmiştir.<br />

Bernoulli’yi, DeMoivre, Laplace, Legendre, Gauss,<br />

Poisson, Bienaymé ve diğerleri izlemiştir. Yine bu<br />

okulların düşüncelerini birleştirerek, tümdengelimci<br />

istatistiğe tümevarımcı istatistiği katarak, çözümlemeye<br />

ağırlık veren Quetelet’yi de vurgulamak gerekir.<br />

Ardından Galton, Pearson, Spearman, Fisher<br />

gibi ustaları ve bu arada İstatistiğe aksiyomatik bir<br />

temel kazandıran Kolmogorov’u da saygı ile anmak<br />

gerekir. Bu okullara, başta Benzécri olmak üzere,<br />

çok değişkenli çözümlemeden betimsel istatistiğe<br />

yeni boyutlar kazandıran Fransız okulu da eklenebilir.<br />

Yine 20. Yüzyılda Bayesçi İstatistiğin gelişimi ve<br />

katkıları, sadece İstatistik bilimi içerisinde değil aynı<br />

zamanda, bilim felsefesi ve metodoloji açısından da<br />

önemsenmelidir.<br />

Dünyadaki ilk İstatistik bölümü Profesör Karl Pearson<br />

(1866-73) tarafından Londra Üniversite Koleji’nde<br />

42 43


Mayıs-Haziran 2013 Yıl: 2 Sayı: 12<br />

kurulmuştur. Türkiye’de ise istatistik bilimi göreli<br />

olarak gençtir. İlk istatistik bölümlerinin kuruluşları<br />

1960’lı yıllara gitmektedir. 2006 yılında Türkiye’de<br />

yaklaşık 4300 öğrencinin okuduğu 25 civarında istatistik<br />

bölümü bulunmaktaydı. Bu sayının günümüzde<br />

yaklaşık 55 civarında olduğu ve bunların 25 tanesinde<br />

eğitimin sürdürülmekte olduğu bilinmektedir.<br />

İstatistik Eğitimi Tartışmaları<br />

1999’da A.B.D.'de akademi dünyasından, sanayi ve<br />

hükümet temsilcilerinden oluşan bir komite, istatistikte<br />

lisans eğitiminin iyileştirilmesi için alınması gereken<br />

önlemleri bir dizi toplantı düzenleyerek masaya<br />

yatırdı. Bu toplantılardan bir tanesinde “İstatistik<br />

Lisans Eğitimi İnisiyatifi” (Undergraduate Statistics<br />

Education Initiative) adlı önemli bir belge ortaya kondu.<br />

Bu çerçevede,<br />

a) İstatistik öğrencilerinin iş yaşamlarındaki kariyer<br />

beklentileri ile istatistik müfredat programları arasındaki<br />

bağlantı,<br />

b) Matematiksel ve istatistiksel düşünce yöntemleri<br />

arasındaki benzerlikler ve farklılıklar,<br />

c) İstatistik müfredat programlarının işlemesi gereken<br />

konular,<br />

d) İstatistik öğrencilerinin sahip olması gereken teknik<br />

temelli olmayan beceriler.<br />

e) İstatistik öğrencilerinin sahip olmaları gereken bilgisayar<br />

becerileri,<br />

g) İstatistik öğrencilerinin sahip olmaları gereken<br />

matematiksel beceriler,<br />

h) Seçimlik derslerin sınıflandırılması,<br />

i) Öğrencilerin yüksek lisans perspektifine sahip<br />

olup olmamalarına bağlı olarak seçimlik ders tercihlerinde<br />

yönlendirilmeleri,<br />

j) İstatistik eğitiminde verinin doğasının ve veri analizinin<br />

önemi ,<br />

k) Matematiksel istatistik dersinin istatistik eğitimindeki<br />

rolü,<br />

ARAŞTIRMA<br />

İNCELEME<br />

l) İstatistik bölümlerinde ya da diğer bölümlerde verilen<br />

giriş niteliğindeki istatistik derslerinin verimliliklerinin<br />

değerlendirilmesi gibi konular irdelendi.<br />

Butler (1998) “İstatistiğin Yaygın Kullanımının Başarısızlığı<br />

Üzerine” adlı çalışmasında, gittikçe daha<br />

fazla sayıda insanın giriş düzeyinde istatistik dersi almasına<br />

karşılık, istatistiksel yöntemleri kendi işlerinde<br />

kullanma becerisinde olmadıklarını belirtir. Bunun<br />

nedeni istatistiğin geleneksel öğretme yöntemlerinde<br />

yatmaktadır. Garfield (2000) bütün bu yenilenme<br />

çabalarına yönelik önerilerin pozitif sonuçları olduğunu<br />

belirtmektedir.<br />

2. ARAŞTIRMANIN YÖNTEMİ VE<br />

KAPSAMI<br />

Bu çalışma biraz da yukarıda özetlenmeye çalışılan<br />

gelişme ve tartışmalardan esinlenmiştir. Çalışmada,<br />

1794 istatistik öğrencisi ile yüz yüze yapılan<br />

anketten elde edilen verilerin değerlendirilmesi hedeflenmiştir.<br />

Araştırma kapsamında çok büyük bir<br />

çoğunluğu devlete ait 19 üniversiteden elde edilen<br />

anket formları değerlendirilmiştir. Her üniversiteden<br />

ortalama olarak 94 öğrenci araştırmaya katılmıştır.<br />

Araştırmaya katılan öğrencilerin üçte biri son sınıfta,<br />

dörtte biri ise üçüncü sınıfta öğrenim görmektedir.<br />

Anket kapsamındaki öğrencilerin %52’si kız, %48’i<br />

erkektir. Örnekteki öğrencilerin büyük çoğunluğu birinci<br />

öğrenimden (%84,1), kalanı ise ikinci öğrenimden<br />

gelmektedir. Öğrencilerin örneğe dahil edilmesinde<br />

bazı kotalar uygulanmıştır. Bunlar cinsiyet ve<br />

öğrencilerin okudukları sınıflardır.<br />

Öğrencilerin mezun oldukları lise türleri incelendiğinde<br />

ankete katılan öğrencilerin yarıdan fazlasının<br />

o dönem için geçerli olan bir deyim ile “süper lise”<br />

ya da “Anadolu lisesi” gibi nitelikli okullardan geldiği<br />

anlaşılmaktadır.<br />

Öğrencilerin Sosyo-ekonomik Durumlarına<br />

İlişkin Bazı Gözlemler<br />

Ankette öğrencilere ailelerinin geçimini sağlayan<br />

kişinin eğitim durumu sorulmuştur. Buna göre hane<br />

halkı gelirini kazanan kişilerin %15,8’i ilkokul mezunu,<br />

%11,6’sı ortaokul mezunu, %32,6’sı lise mezunudur.<br />

Buna ek olarak öğrencilerden ailelerinin geçimini<br />

sağlayan kişinin şu anki iktisadi konumunu belirtmeleri<br />

istenmiştir. Verilen cevaplar arasında en sık olanı<br />

%32,9 ile “emeklilik” durumudur.<br />

Öğrencilerin SES (sosyo ekonomik statü) puanları anketteki<br />

verilerden hareketle hesaplanmış ve %9’lık<br />

kesiminin A grubuna (en üst gelir grubu) , %30’luk<br />

kesiminin B grubuna (üst gelir grubu) , %50’ye yakın<br />

kısmının da C1 ve C2 gruplarına (orta ve alt-orta<br />

gelir grupları) düştüğü sonucuna varılmıştır. Üniversitede<br />

okuyan ve örneğimize dahil olan istatistik<br />

öğrencilerinin SES puanları dağılımı, Türkiye geneli<br />

ile kıyaslama yapabilmek için aşağıdaki şekilde gösterilmektedir.<br />

Şekil 1: SES gruplarının ülke genelinde ve örneğimizde yer alan istatistik<br />

öğrencileri temelinde yüzde dağılımları<br />

Yukarıdaki şekilden hareketle üniversiteye girişte<br />

yüksek gelir gruplarından gelen öğrencilerin şanslı<br />

olduğunu belirtmek gerekmektedir. Sözgelimi Türkiye<br />

genelinin çok az bir kısmına karşılık gelen A<br />

grubu, istatistik öğrencilerinin yaklaşık %9-10’luk<br />

bir kısmını oluşturmaktadır. Bunun yanı sıra Türkiye<br />

nüfusunun yaklaşık %37-38’lik kısmını oluşturan<br />

en yoksul D ve E sosyoekonomik grupları üniversite<br />

istatistik öğrencilerinin yalnızca % 11-12’lik kesimini<br />

oluşturabilmektedir!<br />

Benzer eşitsizlikler, farklı üniversitelerin istatistik<br />

bölümlerinde okuyan öğrencilerin ortalama SES<br />

puanları karşılaştırıldığında da gözlenmiştir.. Sözgelimi<br />

Fırat Üniversitesi, Çukurova Üniversitesi, Selçuk<br />

Üniversitesi gibi üniversitelerimizin istatistik bölümlerinden<br />

gelen öğrencilerimiz, genel bir eğilim olarak,<br />

daha düşük SES gruplarına dahil olmaktadırlar. Benzer<br />

eşitsizliklerin metropolitan üniversite (İstanbul,<br />

Ankara ve İzmir gibi merkezlerde kurulmuş bulunan<br />

üniversite) ve diğer üniversiteler farklılığı temelinde<br />

de gözlendiğini vurgulamak gerekir.<br />

İstatistik Bölümlerinin Tercih Edilirliği<br />

Öğrencilere, halen okumakta oldukları istatistik bölümlerini,<br />

üniversiteye giriş tercih formlarında kaçıncı<br />

sıraya yerleştirdikleri sorusu yöneltilmiştir. Bu soruya<br />

verilen yanıtların ortalaması 9 olarak bulunmuştur. .<br />

Bu da hiç şüphesiz istatistik bölümlerinin tercih edilirliği<br />

lehine değerlendirilmesi gereken bir olgudur.<br />

Bilgisayar Becerileri, Olanakları ve Kullanımı<br />

Öğrenciler SPSS paket programının kullanımı ile diğer<br />

istatistik paket programlarından daha fazla ilgilidir.<br />

Öğrenciler SAS paket programının kullanımını<br />

büyük bir çoğunluk ile (%85,28’lik kesim) hiç bilmemektedir.<br />

Bölüme Yönelik Tutumlarda Değişiklikler<br />

Öğrencilere kazandıkları istatistik bölümlerine girmeden<br />

önce, bölüm hakkında, mesleki özellikler veya<br />

iş olanakları açısından yeterli bilgiye sahip olup olmadıkları<br />

sorulmuştur. Bu soruya olumlu yanıt verenlerin<br />

oranı %54,3’tür. Genel olarak, öğrencilerin<br />

bölüme yönelik tavırlarının öğrenim süreci boyunca<br />

olumlu yönde değiştiği sonucunu çıkarmak olasıdır.<br />

Öğrencilerin Gelecek Planları<br />

Öğrencilerin yaklaşık yarısı (%47,8’i) doğrudan çalışma<br />

hayatına atılmayı düşünmektedir. Öğrencilerin<br />

%40,7 si yüksek lisans yapmak istemektedir. Ancak<br />

bütün bu genel değerlendirmelerle birlikte erkek öğrenciler<br />

ve kız öğrenciler arasında gelecek perspektiflerine<br />

yönelik anlamlı bir farklılık olduğu söylenebilir.<br />

Kız öğrenciler, daha büyük bir olasılıkla, mezuniyet<br />

sonrasında kendi kişisel ve mesleki gelişimlerine yönelik<br />

olarak, yüksek lisans yapma, yabancı dil öğrenme<br />

gibi etkinliklerde bulunmak istemektedir. Erkek<br />

öğrenciler de kolaylıkla tahmin edilebileceği üzere<br />

askere gitme, iş bulma gibi etkinliklere öncelik tanımaktadır.<br />

Öğrencilerin Dersleri Değerlendirmeleri<br />

Öğrencilerin %14’ü bilgisayar programlama dilleri<br />

kapsamında geçen kavramları anlamakta güçlük<br />

44 45


Mayıs-Haziran 2013 Yıl: 2 Sayı: 12<br />

çektiklerini söylemektedir. Yine öğrencilerin %5’i limit,<br />

türev ve integral kavramlarını anlamakta zorlandıklarını<br />

belirtmektedirler.<br />

İstatistik dersleri bazında öğrencilere en yararlı buldukları<br />

dersler sorulmuş ve aşağıdaki dağılım elde<br />

edilmiştir:<br />

Şekil 2: İstatistik dersleri bazında öğrencilerin en yararlı buldukları bölüm<br />

derslerin dağılımları<br />

Öğretim elemanlarının öğrencilere<br />

yaklaşımlarının değerlendirilmesi<br />

Ankete katılan öğrenciler genel anlamda öğretim<br />

elemanlarıyla yeterli iletişim sağladıklarına ve öğretim<br />

elemanlarının, öğrencilerin başarılarını değerlendirirken<br />

adil olduklarına inanmaktadırlar.<br />

Derslerin İşlenişine, Önerilen Materyalin<br />

Yeterliliğine ve Ders Programına Yönelik<br />

Genel Değerlendirmeler<br />

• İstatistik bölümlerindeki öğrencilerin çoğunun<br />

(%65,3) okudukları istatistik bölümlerini zor bölümler<br />

olarak değerlendirdikleri söylenebilir. Yine<br />

öğrencilerin çoğu, teorik derslerin sayıca fazla<br />

olduğunu buna karşılık uygulamalı derslerin sayıca<br />

az olduğunu düşünmektedir.<br />

• Ankete katılan öğrencilerin %33’ü derslerde<br />

kendilerine önerilen kitapların ve ilgili materyalin<br />

yetersiz olduğunu düşünmektedir. Bu konuda<br />

olumlu yanıt verenlerin %34 civarında olması da<br />

ortada ciddi bir sorun olduğunu düşündürmektedir.<br />

• Ankete katılan öğrencilerin %71,5’i bazı derslerin<br />

daha iyi anlaşılabilmesi için daha kuvvetli<br />

bir matematik bilgisine ve becerisine gereksinim<br />

duymaktadır. Bununla birlikte öğrencilerin çoğunluğu<br />

ders programlarında daha fazla matematik<br />

dersi istememektedir.<br />

Öğrencilerin sıklıkla algılamada güçlük<br />

çektiklerini belirttikleri kavramlar<br />

• Bazı temel kavramlar: Varyans, kovaryans, standart<br />

sapma, birinci tür hata, ikinci tür hata,<br />

hipotez testleri, nokta ve aralık tahminleri.<br />

• Olasılık ve Matematiksel İstatistik dersleri ile<br />

ilgili bazı kavramlar: Merkezi Limit Teoremi, moment<br />

türeten fonksiyonlar, olayların sigma cebri,<br />

Ki-Kare ve F-dağılımları<br />

• Örnekleme ve Regresyon derslerinin bazı kavramları:<br />

Örnekleme dağılımları, standart hata,<br />

p-değeri.<br />

3. ÖNERİLER<br />

ARAŞTIRMA<br />

İNCELEME<br />

Yaşanan bazı sorunlara çözüm olacağını düşündüğümüz<br />

önerilerimiz ise şu şekildedir:<br />

• Zorunlu staj uygulamaları öğrencilerin “istatistiksel<br />

veri”yi tanımaları, veri analizi ile ilgili problemlerle<br />

karşılaşabilmeleri açısından önemlidir.<br />

• Bölümlerde genel olarak lisans programlarında<br />

özellikle uzmanlaşmayı arttıracak nitelikte<br />

istatistik dersleri daha fazla sayılarda açılmalıdır.<br />

• Daha fazla sayıda ve nitelikli bilgisayar<br />

dersleri ile istatistik ders programlarının takviye<br />

edilmesi uygun olacaktır. İyi bir istatistik programı,<br />

öğrencilerin programlama konusundaki beceri<br />

ve yeteneklerini geliştirmelidir.<br />

• İstatistiksel çalışmalar özünde takım çalışmasına<br />

dayanır. Bu yüzden uygun bir istatistik eğitimi, öğrencilerinin<br />

takım çalışmasına olan yatkınlıklarını<br />

geliştirmelidir.<br />

• İstatistikçilerin yaptıkları işi diğer disiplin ya da<br />

bilim dalları nezdinde açık (okunabilir, değeri takdir<br />

edilebilir) kılabilmeleri ve de bu dallarla ortak<br />

çalışma yapma olanaklarını arttırabilmeleri için<br />

gelişkin bir iletişim becerisi çok önemlidir. Seçimlik<br />

derslerin sözel, yazılı ya da görsel iletişim<br />

becerilerini geliştirme amacına göre yeniden ele<br />

alınması uygun olacaktır.<br />

• Öğrenciler veri tabanları ve teknolojileri ile içli dışlı<br />

olmayı bilebilmeli ve istatistik dersleri de bu konuda<br />

öğrencilerin gelişimini teşvik etmeli, onları<br />

zorlamalıdır.<br />

• Öğrencilere istatistik eğitimi süresince önerilen<br />

kitapların, materyalin pedagojik değerleri üzerine<br />

araştırmalar yapılmalıdır.<br />

• Endüstri ya da iş yaşantısında grafik gösterimler<br />

çok önemlidir. Öğrenciler; grafikler yardımı ile<br />

düşünmeyi ve istatistik altyapısı olmayan kişilere<br />

grafikler aracılığı ile açıklama yapmayı mutlaka<br />

öğrenmelidirler (Hogg, 2000) .<br />

• “Öğretim elemanları bilgisayar ile hesaplamayı<br />

sadece istatistiksel araştırma yapmak için değil,<br />

aynı zamanda istatistiği öğrenmek için gerçekleştirmelidirler.<br />

Çünkü grafikler ve veri manipülasyonu<br />

öğrenmeyi kolaylaştırmaktadır ” (Moore,<br />

1997) .<br />

• Özellikle matematik bölümleri ile her konuda daha<br />

yakın bir işbirliği ortamı oluşturulmalıdır. Her iki bilim<br />

dalı da birbirine muhtaçtır.<br />

• İstatistik bölümleri halen kendi iç gelişimlerini<br />

tamamlamamışken daha fazla bölüm açılmamalı<br />

ve gereksiz bir enflasyon yaratılmamalıdır. Bu konuda<br />

özellikle mezun olacak öğrencilerin ciddi bir<br />

duyarlılığa sahip oldukları anlaşılmaktadır.<br />

• İstatistik mezunlarının çalışma koşulları üzerine<br />

araştırmalar yapılmalıdır.<br />

• İstatistik mezunlarına liselerde öğretmenlik yapabilmeleri<br />

için gerekli kamuoyunun yaratılması ve<br />

Milli Eğitim Bakanlığı çerçevesinde gerekli girişimlerde<br />

bulunulması gerekmektedir.<br />

• İstatistik mezunlarına “veri uzmanı” ya da “veri<br />

analisti” gibi ünvanların verilmesi / verilebilmesi<br />

olanakları da tartışılmalıdır.<br />

• İstatistiğin disiplinlerarası niteliği nedeni ile mutlaka<br />

diğer dallardaki (mühendislik, sosyal bilimler<br />

vb.) uygulanabilirlik olanakları arttırılmalıdır.<br />

46 47<br />

KAYNAKLAR<br />

1) Butler, R.S. (1998), “On the failure of the widespread use of statistics”, Amstat<br />

News, March,84.<br />

2) ESOMAR (Standard Demographic Classification), 1997 ,http://www.esomar.<br />

com.<br />

3) Evren A.. Yıldız D.(2008), “Some Results from the Survey on Turkish Statistics<br />

Education” , The 6th International Conference on Sustainable Development,<br />

Culture Education, Eskisehir ; Haziran 4-7, 2008, Conference Proceeding CD;<br />

s816-830<br />

4) Evren A., Yıldız D.(2010), ) “Some Results from the Survey on Turkish Statistics<br />

Education II”, 10th International Educational Technology Conference (IETC 2010)<br />

Proceedings Book, 26-28 April 2010; s1348-1351<br />

5) Evren A., Yıldız D.(2009), “İstatistik Bölümü Öğrencileri Anketi ve Öğrencilerin<br />

İstatistik Bölümlerinden Duyduğu Memnuniyet Üzerine Bir Faktör-Regresyon<br />

Modeli” , 18. İstatistik Araştırma Sempozyumu Bildiriler Kitabı, TÜİK , 7-8 Mayıs<br />

2009.s185-201<br />

6) Garfield, J. (2000), “An Evaluation of the Impact of Statistics Reform”. Final<br />

Report for NSF Project REC-9732404<br />

7) Hogg ,R.V., Ritter, M.A.;Starbuck, R.(2000), “Advice from Prospective Employers<br />

on Training BS Statisticians” , A paper prepared as part of the Undergraduate<br />

Statistics Education Initiative of the American Statistical Association, June 30<br />

2000.<br />

8) Moore, D.S. (1997), “New Pedagogy and new content: the case of statistics”,<br />

International Statistical Review, 65, 123-137<br />

9)Yıldız D. vd. (2007), Türkiye’deki İstatistik Bölümleri Bazında İstatistik Eğitiminin<br />

Öğrenci ve Öğretim Üyesi Gözüyle Değerlendirilmesi. TUBİTAK proje no:<br />

105K171<br />

10)Yıldız D.; Evren A.(2009), “On Some Reform Initiatives on Statistics Education<br />

throughout the World”; “Selcuk Journal of Applied Mathematics” , Volume 10<br />

Number 1, Winter-Spring, s95-106, ISSN 1302-7980<br />

11) Yıldız D.; Evren A.(2010), “Socioeconomic Status (SES) Scores of Turkish<br />

Statistics Students”, İstatistik Araştırma Dergisi, Cilt: 07 Sayı:02, Aralık 2010;<br />

s87-100, ISSN 1303-6319<br />

12)Yıldız D., Evren A.(2008), “Yurt Dışında İstatistik Programlarının Reforma Tabi<br />

Tutulma Çabaları”, 6.İstatistik Günleri Sempozyumu Sempozyumu ,Bildiri Tam Metinleri<br />

Kitabı, Samsun, Ağustos 2008; s52-58<br />

13)Yıldız Nuran.Ç., Yıldız D., Evren A. (2008), “Türkiye’deki İstatistik Bölümlerinin<br />

Belirli Etkenler Açısından Karşılaştırılması”, I. Ulusal Konya Selçuk Üniversitesi,<br />

Ereğli Kemal Akman Yüksek Okulu Tebliğ Günleri, Tebliğler Kitabı, S 1 2009 no<br />

1, s363-377


Mayıs-Haziran 2013 Yıl: 2 Sayı: 12<br />

Gazi Üniversitesi İstatistik<br />

Bölümü'nün koridorlarında yıllardır<br />

birinin hayaleti dolanıyor.<br />

Dersliklerde, akademisyenlerin<br />

odalarında, koridorlarda<br />

hep aynı adam, onu gördüğümü<br />

söylüyorum, arkadaşlarım<br />

inanmıyorlar bana. Tam<br />

onlara gösterecekken kayboluyor.<br />

Hep bir şeyler anlatmak<br />

istiyor gibi. Yolda nereye<br />

gideceğini bilemeden avare<br />

düşünürken yolu gösteriyor.<br />

Derste tahtada hocaların kulaklarına<br />

bir şeyler fısıldıyor.<br />

Bir gün, kütüphanede bir kitap<br />

ararken, kütüphanenin alt<br />

katlarında kalmış, unutulmuş<br />

bir kitaplıkta bir kitap gülümsedi<br />

bana “Ticaret Aritmetiği<br />

ve Mali Cebir”. Açtım sayfalarını<br />

karıştırdım. Kitabın yeşil kapağı üzerinde Prof. Dr.<br />

Necati İşçil yazıyor. Kim bu Necati İşçil? İnternetten<br />

arayıp fotoğrafına ulaştığımda şaşkınlığımdan küçük<br />

dilimi yutacaktım. Bu oydu yıllardır gördüğüm o adam,<br />

fotoğrafta öylece karşımda duruyordu…<br />

Sonradan Gazi Üniversitesi İstatistik Bölümü'nün kurucusu<br />

olduğunu öğrendiğim Prof. Dr. Necati İşçil’i yakın<br />

çalışma arkadaşlarından dinleme fırsatım oldu. Prof.<br />

Dr. Necati İşçil’in asistanlığını yapan Prof. Dr. Özkan<br />

Ünver, Prof. Dr. Alptekin Esin ve Doç. Dr. Mustafa Y.<br />

Ata’dan hocanın hayatı hakkında ayrıntılı bilgi sahibi<br />

oldum. İşte o konuşmalardan arta kalanları da sizlerle<br />

paylaşıyorum.<br />

Akademisyenliğe ilk adım<br />

Prof. Dr. Necati İşçil, İstanbul İktisadi ve Ticari İlimler<br />

Akademisi’nde okuduktan sonra bir dönem İtalya’da<br />

BÜYÜK<br />

İSTATİSTİKÇİLER<br />

Ölçümöteyi * Arayan Adam<br />

Prof. Dr. Necati İşçil<br />

* ölçümöte: parametre<br />

Alican ÖZER<br />

Gazi Üniversitesi İstatistik Bölümü<br />

bulunuyor. O dönemde kalite<br />

yönetimiyle adından oldukça<br />

söz ettiren bilim insanı<br />

William Edwards Deming ile<br />

bir süre çalışıyor. İkinci dünya<br />

savaşının patlak vermesi<br />

üzerine Türkiye’ye dönüyor.<br />

Devlet İstatistik Enstitüsü'nün<br />

kuruluşunda yer alıyor, bir dönem<br />

DİE Başkanlığı görevini<br />

yürütüyor. 1945 yerel seçimlerinde<br />

Burdur Belediye Başkanlığı<br />

için aday oluyor. 1945<br />

-1947 yılları arasında Burdur<br />

Belediye Başkanlığı görevini<br />

yürütüyor. Ardından 1956<br />

yılında Ankara İktisadi ve Ticari<br />

İlimler Akademisi bünyesindeki<br />

"İstatistik ve Tatbiki<br />

Matematik Kürsüsü"de akademisyenlik<br />

hayatına başlıyor.<br />

"İstatistik ve Tatbiki Matematik Kürsüsü" 1978 yılında<br />

"İstatistik ve Temel Bilimler Fakültesi"ne dönüştürülüyor.<br />

Hoca bu süreçte akademisyenliğe devam ediyor.<br />

Ta ki Gazi Üniversitesi kurulana kadar…<br />

Alptekin Esin o yılları şöyle anlatıyor: Necati Hoca,<br />

Türkiye İstatistik Enstitüsü'nün kuruluşunda yer almıştır.<br />

O dönemde örnekleme alanında en yetkin kişilerden<br />

biriydi, hatta tekti diyebilirim. Akademiye başlamadan<br />

önce DİE (Devlet İstatistik Enstitüsü)’de çalışmasının<br />

yanı sıra, bir dönem İtalya’da bulunmuş ve o süreçte<br />

kalite yönetimiyle adından oldukça söz ettiren bilim insanı<br />

William Edwards Deming ile birlikte çalışmıştır.<br />

İlk defa 1962 yılında DİE’de bir sertifika eğitimi sırasında<br />

tanıştım Necati İşçil hocayla. Daha sonra 1968<br />

yılında akademide A.İ.T.İ.A. (Ankara İktisadi ve Ticari<br />

İlimler Akademisi) asistanlığa başlamamla birlikte<br />

daha yakından tanıma fırsatı buldum.Necati İşçil Hoca,<br />

A.İ.T.İ.A., İstatistik Enstitüsü’nün ilk kurucusudur. Benim<br />

tanıştığım dönemde de bölüm başkanlığı görevini<br />

yürütüyordu. O dönemde asistan arkadaşım Özkan<br />

Ünver’le birlikte, Necati İşçil hocayla aynı odada çalışırdık.<br />

Necati Hocam bizi devamlı çalışmaya yönlendirir,<br />

bilemediklerimizi, anlayamadıklarımızı büyük bir sabırla<br />

anlatmaya çalışırdı…<br />

Akademide Temel İstatistik ve<br />

Örnekleme Dersleri<br />

Prof. Dr. Necati İşçil akademisyenlik hayatına adım<br />

attıktan sonra canla başla öğrencilerine istatistiği öğretmek<br />

için uğraştı. Asistanlarına her gün iki, üç saat<br />

ayırarak onların iyi yetişmelerine yardımcı oluyordu.<br />

Alptekin Esin: Akademide Örnekleme ve İstatistik<br />

derslerini anlatırdı. Ben bugüne dek o kadar güzel ders<br />

anlatan, o kadar güzel tahtayı kullanan, öğrencileri derse<br />

bağlayan bir hoca daha görmedim. Kendime hep<br />

onu örnek aldım. Sınavları tek tek kendisi okurdu. Asistanı<br />

olarak Özkan ile ben sadece sınav notlarını çizelgeye<br />

geçirirdik. Bir de uygulama derslerine Özkan ile<br />

birlikte katılırdık. Otoriter bir insandı. Herkesi etkileyen<br />

bir saygınlığı vardı. Fakat öyle yapay bir saygınlık değil,<br />

gerçekten saygı duyardık ona.<br />

Mustafa Y. Ata: ODTÜ’de Yalçın TUNCER, Zeki AV-<br />

RALIOĞLU gibi değerli hocalardan lisans eğitimi aldım.<br />

Daha sonra askerden döndükten sonra A.İ.T.İ.A., tatbiki<br />

matematik kürsüsüne yüksek lisans için başvuruda<br />

bulundum. O dönemde çalışıyordum fakat dinlemekten<br />

zevk duyduğum istatistikten ayrı kalmamak için<br />

yüksek lisansa başvurmuştum. Bu vasıtayla Necati<br />

İŞÇİL hocayı ilk defa enstitüde gördüm. İlk dersine girdikten<br />

sonra istatistik yolculuğumda yeni bir pencere<br />

açılmıştı.<br />

Necati Hoca’nın ilk dersi temel istatistik dersiydi fakat<br />

çok farklıydı herkesten. Ortalamayı bile üç saat anlatırdı.<br />

Önceden izlediğim derslerde beş dakikada es geçilen<br />

noktalar Necati Hocanın ışığıyla aydınlanıyordu. Derste<br />

tahtayı kullanımı, felsefesi, anlatımı muhteşemdi. Daha<br />

sonra asistanlığa başladıktan sonra Necati Hocadan diz<br />

dize eğitim aldım diyebilirim. Her gün öğleden sonra iki<br />

- üç saat beni çalıştırır, anlamadığım yerleri sabırla cevaplandırırdı.<br />

Sözcükler üzerine düşünmeyi ilk olarak o<br />

bana öğretti. Çok iyi Osmanlıca bilirdi. İngilizce ve eski<br />

Türkçe bilgisiyle istatistik kavramlarını inceler üzerine<br />

felsefe yapardı.<br />

Özkan Ünver: O zamanlar pek çok öğrenci dersinden<br />

kalmasına rağmen sınav kâğıtlarına hiç itiraz olmazdı.<br />

Çünkü hoca kâğıtları büyük titizlikle iki, üç kez okur, tek<br />

tek incelerdi. Adalet onun için çok önemliydi, her zaman<br />

adil olmaya çalışırdı. Bizde asistanları olarak onun<br />

bu erdemli davranışlarını kendimize örnek aldık.<br />

Tesadüfî Değişken Üzerine<br />

Necati İşçil Hoca asistanlarının en iyi şekilde yetişmesi<br />

için oldukça çaba gösterir ve tüm soruları bildiği kadarıyla,<br />

sabırla cevaplandırmaya çalışırmış. Günlerden bir<br />

gün konu “tesadüfî değişken” kavramına gelmiş.<br />

Mustafa Y. Ata: Bir gün “tesadüfî değişken” kavramı<br />

üzerine konuşurken “Hocam, ben hayatta tesadüflere<br />

inanmıyorum” demiştim. Hiçbir şey demeden uzun<br />

uzun dalmıştı. Hiçbir şey demedi ama ben muhtemelen<br />

benim gibi düşündüğünü, fakat bir bilim insanı olarak<br />

bu konu üzerine konuşmak istemediğini anladım.<br />

Sonradan bilim felsefesi üzerine okumalarım sırasında,<br />

bu konu üzerine daha fazla düşünmeye ve kanaat<br />

oluşturmaya, hocamın o derin susuşuna hak vermeye<br />

başladım.<br />

“Oğlum biz anlayabildiğimiz kadarını<br />

aktardık.”<br />

O dönemde çok iyi istatistik bilgisine sahip Prof. Dr. Necati<br />

İşçil meraklı istatistik bölümü asistanları ve öğrencilerinin<br />

sorularını yanıtlarken “Bilmiyorum” demekten<br />

çekinmezmiş. M. Yavuz Ata onu “Sadece anladıklarını<br />

anlatan” adam olarak tanımlıyor.<br />

Mustafa Y. Ata: Bir gün bana bir soru yöneltti “Varyansın<br />

birimi var mıdır?”. Bu soru üzerine afallamıştım.<br />

Kem küm “evet” cevabını verdim. Daha sonra gülümseyerek<br />

varyansın birimi olmadığını ve nedenlerini sabırla<br />

anlatmıştır bana. Hemen hemen bilimsel her konuda<br />

tartışırdık. Birçoğunda doyurucu cevaplar alırdım<br />

ondan. Her zaman, gerçekten anladığı şeyleri anlatırdı.<br />

Anlayamadığı noktalarda bilmediğini söylerdi. Bir gün<br />

sorduğum bir soruya cevap verememesi üzerine “Oğlum<br />

biz anlayabildiğimiz kadarını aktardık.” demişti. O<br />

dönemde Türkiye koşullarında son derece iyi istatistik<br />

bilgisine sahip ve öğrencilerine bu bilgileri sonuna kadar<br />

aktarmaya çalışan çalışkan bir insandı.<br />

Nevi Şahsına Münhasır Kişilik, İlkeli<br />

Bir Yönetici<br />

Prof. Dr. Necati İşçil bölüm başkanlığı sırasında kuralcı<br />

ve adaletli yönetimiyle hatırlanıyor. Karakterinden ve<br />

davranışlarından kaynaklı bir saygınlıktan söz ediyor<br />

tanıyanlar. Herkesin ortak görüşü Necati Hoca “akil bir<br />

insandı” yönünde.<br />

48 49


Mayıs-Haziran 2013 Yıl: 2 Sayı: 12<br />

Alptekin Esin: Necati Hocayı kelimelerle tarif etmek<br />

çok zor, her yönüyle adam gibi adamdı. Disiplinli, ilkeli,<br />

çalışkan, verdiği sözü tutan bir insandı. Ben ve benim<br />

gibi pek çok insanın yaşamını etkilemiştir. Kişisel olarak<br />

beni ve çevresindekileri etkileyen en önemli özelliği;<br />

kesinlikle hak yemezdi. Liyakate çok önem verirdi. Bu<br />

özelliği, akademide üst düzey makamlarda yer almasa<br />

bile önemli konularda “danışılan insan” özelliğini katmıştır.<br />

Bir dönem ABD’den burs kazanmıştım. Kendisine<br />

bu durumu anlatıp ABD’ye gideceğimi söylediğimde,<br />

bana karşı çıkıp, benden daha önce asistan olan<br />

Özkan Ünver’in bursla ABD’ye gitmesi gerektiğini, eğer<br />

buna rağmen gideceksem önce akademiden istifa edip<br />

gitmemi söylemişti. Başka bir olay daha geldi aklıma.<br />

Doçentlik sınavı için Bursa’da bulunuyoruz. Benimle<br />

birlikte Erkan Öngel arkadaşım da doçent olacak. Sınav<br />

yapılacak binaya gittiğimizde Erkan’ın doçentlik jurisi<br />

hazırdı fakat benim sınavımı yapacak juriden bir kişi<br />

geç kalmıştı. Normalde Erkan’ın sınavını hemen yapabileceklerken,<br />

O Erkan’ın jurisini bekleterek Erkan’dan<br />

daha kıdemli olduğum için önce benim sınavım bittikten<br />

sonra onun sınavını başlatmıştı. Bu konularda öylesine<br />

hassas bir insandı rahmetli. Kıdeme ve usule çok<br />

dikkat ederdi. Hiç hak yemezdi, bölümdeki, akademide<br />

ki herkese eşit davranırdı. Hiçbir zaman arkadan konuşmaz<br />

hataları bir bir insanların yüzüne söylerdi.<br />

Mustafa Y. Ata: Aydın bir insandı, ilkeliydi, kuralcıydı.<br />

Herkes onun yönetiminde ne olacağını iyi bilirdi. Örneğin<br />

o dönemde her yıl bir asistan yurtdışına giderdi.<br />

Orada kıdemlilere öncelik tanırdı, kıdem sırasına göre<br />

her yıl bölümden bir kişiyi yurtdışına göndermiştir. Verdiği<br />

işlerin layıkıyla yapılmasını isterdi. Ben de Necati<br />

Hoca’nın asistanlığını yaptığım dönemlerde hiçbir işi<br />

aksatmamaya çalışırdım. Bazen gece yarılarına kadar<br />

akademide kaldığım olurdu. Yine çok çalıştığım bir günün<br />

sabahında yanıma geldi. Sözüne uymayacağımı<br />

bildiği halde “Mustafa, yapılacak işlerden birini boz da<br />

rahat edesin” dedi.<br />

Çok güvenilir bir insandı. Öyle ki akademiler arası kurul,<br />

doçentlik jurilerinin belirlenmesi işini ona verirdi. O dönemde<br />

bende jurilerin belirlenmesi için hocaya yardım<br />

etmiştim. Belirlediğimiz jurilere hiç itiraz gelmedi. Hep<br />

adaletli davranırdı. Yaptığımız bu çalışma sonrası, akademiler<br />

arası kurulun yemeğine hoca beni de çağırdı.<br />

Şaşırdım, çünkü o dönem kurulda Türkiye’nin en önemli<br />

bilim insanları yer alıyordu. Korkuyla hazırlanarak hocayla<br />

birlikte yemeğe gittim. Utana sıkıla masanın bir<br />

köşesine sığınmaya çalışırken. Necati Hoca kolumdan<br />

tutarak yanına oturttu ve ayağa kalkarak beni kurula<br />

BÜYÜK<br />

İSTATİSTİKÇİLER<br />

tanıttı. Bu benim için akademik hayatımda yaşadığım<br />

onurların en büyüğüdür.<br />

Özkan Ünver: Necati İşçil, anlatması zor, ilginç bir<br />

insandı. Fakat hayatı boyunca hiç vazgeçmediği üç temel<br />

esası vardır ki, onlar “adalet, objektif olmak, kararlılık”<br />

bu üç özelliğinden ölene dek vazgeçmedi. Dürüst,<br />

güvenilir bir insandı.<br />

Her sabah saat sekizde akademiye gelir akşam beşe<br />

kadar çalışırdı. O dönemde asistanlar az maaş alıyordu.<br />

O sebeple ek iş yapar, bölüme bazen uğrarlardı. Biz<br />

hocanın asistanları olarak her sabah dokuzda bölümde<br />

olurduk. Dokuzu bir dakika dahi geçse hoca çok kızardı.<br />

O konularda çok titizdi. Tatlı sert bir mizacı vardı.<br />

Herkes ona duyduğu saygıdan dolayı çekinirdi. Fakat<br />

bunun yanı sıra insani yönleri çok gelişmişti.<br />

Mesai Saatleri<br />

Prof. Dr. Necati İşçil bölüm başkanlığı sırasında mesai<br />

saatlerine verdiği önemle hatırlanıyor.<br />

Mustafa Y. Ata: Asistanlığını yaptığım süreçte kesinlikle<br />

çantasını taşıtmaz, paltosunu tutturmazdı. Çok<br />

mütevazı bir insandır. Necati İşçil her zaman benim<br />

için örnek bir insan olmuştur. O gittikten sonra profesör<br />

olmak için şevkimi arttıracak başka biri çıkmadı. O<br />

dönemde mesai saatlerine çok önem verirdi. Ben gece<br />

yarısına kadar çalıştığım için geç gelirdim. Bana bir şey<br />

demezdi ama bölümde diğer arkadaşlarımı mesai saatlerine<br />

uymaları konusunda uyarırdı. Yine geç geldiğim<br />

günlerin birinde asansörle yukarı çıkarken Necati<br />

Hoca'nın sesi binada yankılanıyordu. Asansörün kapısı<br />

açıldığında tüm bölüm asistanları tek sıra halinde dizilmiş<br />

vaziyette mesai saatlerine uymadıkları için fırça yiyorlardı.<br />

Hoca benim de içlerinde olduğumu düşünmüş<br />

olacak ki beni asansörden inerken görünce lafını bitirip<br />

odasına girdi. Herkes o dönemde çok katı olarak bilirdi<br />

hocayı, fakat o kadar katı bir insan değildi. Sadece verilen<br />

işlerin hakkıyla yapılmasını isterdi.<br />

Bilimsel Kitapları<br />

Prof. Dr. Necati İşçil’in akademik hayatı boyunca yayınladığı<br />

üç kitap vardır. “Örnekleme Yöntemleri”, “Temel<br />

İstatistik”, “Ticaret Aritmetiği ve Mali Cebir”<br />

Mustafa Y. Ata: Necati İşçil hocanın halen kitaplığımda<br />

en önde duran “Temel İstatistik” kitabı vardır.<br />

Kavramları muhteşem anlatır, şiirsel bir dili vardır. Fakat<br />

vefat ettikten sonra öğrencileri o kitabı okutmadı<br />

ve kitap atıl vaziyette kaldı. Bu durum beni çokça üzmüştür.<br />

Ayrıca bir de Örnekleme kitabı yazmıştı. Bu<br />

eserler gerçek telif esere örnek teşkil eden çok değerli<br />

kitaplardır gerçekten. Üstünden yıllar geçmesine rağmen<br />

halen eskimediğini düşünüyorum. Örneğin “Ticaret<br />

Aritmetiği ve Mali Cebir” kitabında “Aritmetik ve<br />

Geometrik dizi” anlatımını hiç unutmam. Tekrar tekrar<br />

açıp okumuşumdur.<br />

YÖK kurulur, Prof. Dr. Necati İşçil<br />

emekli olur<br />

1981 yılında YÖK’ün kurulmasıyla Prof. Dr. Necati İşçil<br />

yaş haddine gelmeden emekli olmuştur.<br />

Alptekin Esin: Akademi dağılıp, YÖK kurulduktan sonra<br />

yeni düzene pek alışamadı ve üniversiteden ayrıldı.<br />

Biz de o dönemde Gazi Üniversitesi Fen Fakültesi'ne<br />

geçtik bölüm olarak. Yeni bir bölüm başkanı atandı. Bir<br />

kısım arkadaşım Gazi İİBF Ekonometri bölümünde kaldılar.<br />

Günlük Hayatta Necati İşçil<br />

Mustafa Y. Ata: Okul dışında evinde de zaman zaman<br />

ağırlamıştır. Dışarıda arkadaş gibidir. Sofrada ölçüyü<br />

kaçırmadan bir, iki duble rakı içerdi. Özenle yaktığı<br />

piposunu da hiç unutmam…<br />

Özkan Ünver: Asistanı olduğum yılları mutlulukla<br />

anımsıyorum. Çok güzel zamanlar geçirdik. Sosyal<br />

yönü çok gelişmiş birisiydi. Onunla her konuda konuşabilirdiniz.<br />

Bizlerle uzun uzun konuşur, tecrübelerini aktarırdı.<br />

O zamanlar gençtik onu pek fazla anlayamıyorduk<br />

ama sonradan o konuşmalar daha da anlamlandı. Hiç<br />

kompleksi yoktu. Çalışmak ve ilerlemek tek düşündüğü<br />

şeydi. Her zaman “Benden sonra gelenler beni geçmeli”<br />

derdi. Aile hayatı da tıpkı iş hayatı gibi düzenliydi.<br />

Hanımı ve çocuklarını mutlu etmek, başarılı kılmak için<br />

çok emek harcamıştır. Hanımefendi çok kıymetli birisiydi,<br />

çocukları da çok değerlidir. Necati İşçil bir semboldür.<br />

En zor zamanlarda onun görüşleri ilaç gibi gelir,<br />

her soruna bir çözüm önerisi mutlaka getirirdi. Çok iyi<br />

hukuk bilgisine sahipti. O sebeple verdiği kararlarda genelde<br />

adaletli olurdu.<br />

Anılar<br />

Alptekin Esin: Akademik çalışmaların yanı sıra bize<br />

hayatı da öğretti. Bir olay anlatayım size, her zaman<br />

hocanın daktilo işlerini ben yapardım. Her hafta makaleyi<br />

yazıp hocaya kontrol ettirirdim. Bir gün, bir şekilde<br />

yazdığım kâğıt kaybolmuş. Hoca kâğıdı bulamayınca<br />

sordu “Bu haftaki yazılar nerede?”. Bende yazıp verdiğimi<br />

söyledim. Fakat kâğıtlar bir şekilde kaybolmuştu.<br />

“O zaman kopyasını getir” dediğinde şaşırarak kopyası<br />

yok demiştim. Hoca da bana bu tip makaleleri yazarken<br />

araya karbon kâğıdı koyarak bir kopyasını daha<br />

almam gerektiğini anlatmıştı. Bunun gibi bize hayatı da<br />

öğrettiği çokça örnek vardır. Otoriterdi fakat kesinlikle<br />

asistanı olarak bizlere çantasını taşıtmaz, paltosunu<br />

bile tutturmazdı. Çok mütevazı bir insandı.<br />

Özkan Ünver: Hayatımın en güzel on, on iki gününü<br />

onunla birlikte İngiltere’de geçirdim. Akademik bir toplantı<br />

için İngiltere’de bulunmuştuk. İngiltere’ye gittiğimde<br />

hep orta gelirli Kıbrıslı Türk bir ailenin evinde kalırdım.<br />

Hocayla da aynı evde kaldık. Hiç unutmam hoca oda<br />

kirasından daha fazlasını ödemiş, fiyata dâhil olmasına<br />

rağmen biz fazlaca tüketiriz diye yanında viski, rakı ve<br />

neskafe’de götürmüştü. Bonkör bir insandı. Ev sahipleri<br />

de bu jestimize karşılık bize Londra’yı gezdirmişlerdi.<br />

Son Dönemleri<br />

Mustafa Y. Ata: Üzüntüyle anımsadığım son zamanlarında,<br />

beyin kanaması geçirerek uzun süre komada<br />

kalmıştı. Necati Hoca’nın kızı da o dönemde evlilik arifesindeydi.<br />

Hoca, umutların tükendiği bir anda komadan<br />

çıktı. Normal hayata döndü. Hatta bir gün onu, o<br />

dönemde konteynerda eğitim verdiğimiz istatistik bölümüne<br />

getirmiştim. Daha sonra hoca kızını evlendirdi<br />

ve vefat etti. Bu olayda geriye dönüp bakınca çok ilginç<br />

gelir bana…<br />

Gökyüzüne Mesajlar...<br />

Alptekin Esin: Necati İşçil hocam hayatımda çok<br />

önemli bir yere sahip çok saygıdeğer bir hocamdı.<br />

Her zaman saygı ve sevgiyle yâd ederim kendisini.<br />

Okul dışında dert dinleyen, bir arkadaş gibiydi.<br />

İstatistik bölümünün bugünlere gelmesi, istatistik<br />

biliminin Türkiye’de ilerlemesinde önemli pay<br />

sahibidir. Onu tanımaktan, onun asistanı olmaktan<br />

ömür boyu mutluluk duyacağım…<br />

Özkan Ünver: O dönemde Akademi’de ders veren<br />

hocaların birçoğu Türkiye’de üniversite sisteminin<br />

gelişmesinde çok büyük katkılar sağlamışlardı. Necati<br />

İşçil Hoca’da çok değerli, saygın bir bilim insanıydı.<br />

Kendisini her zaman saygı ve sevgiyle anıyorum…<br />

Mustafa Y. Ata: Her yönüyle örnek, deneyimli, adaletli<br />

bir bilim insanıydı. Keşke daha genç yaşta asistanı<br />

olabilseydim, keşke onu daha erken tanıyabilseydim…<br />

50 51


Mayıs-Haziran 2013 Yıl: 2 Sayı: 12<br />

Prof. Dr. Fikri AKDENİZ<br />

İSTATİSTİK<br />

ÇEŞİTLEMELERİ<br />

Matematik ve İnsan<br />

İnsanoğlunun binlerce yıl boyunca süregelen doğayı anlama ve egemen olabilme<br />

çabalarının bir sonucu olarak “ne, neden, nasıl, ne zaman, kim, nerede?” sorularının<br />

yanıtı aranmıştır. Bu çabaların sonunda elde edilen bilgiler, biçim, sayı ve çoklukların<br />

yapılarını, özelliklerini ve aralarındaki ilişkileri mantık yolu ile inceleyen ve sayı bilgisi,<br />

cebir ve geometri gibi dallara ayrılan bir bilimi yaratmıştır. Bu bilim dalı insanlığın<br />

ortak kültürünün çok önemli bir parçası olan matematiktir. O halde kendimize<br />

aşağıdaki soruyu sorabiliriz:<br />

1. MATEMATİK NEDİR?<br />

Eğitilmiş iyi niyetli, akıllı insanların bile büyük bir bölümü<br />

“matematik nedir?” sorusunun yanıtını vermekte<br />

zorlandıkları gibi, bu konuyla neden bazılarının uğraştıklarını<br />

da kavrayamazlar.<br />

Emekli matematik profesörü Eric De Corte (2004)<br />

tarafından “Yaşamın Soyutlanmış Bir Biçimidir." şeklinde<br />

yapılan tanım herhalde en gerçekçi ve geniş<br />

haliyle matematiği ifade eder. Matematik, zihinsel<br />

fonksiyonların gelişmesini sağlayan, yaşamı kolaylaştıran<br />

simgelerle ifade edilebilen kendine özgü bir<br />

dili olan bir bilim dalıdır.<br />

O halde matematik yaşam kadar eski, yaşamla<br />

birlikte gelişen, insanlık tarihi ile paralel bir gelişim<br />

gösteren bir bilim dalıdır. Matematiğin gelişimi ile<br />

bilimin ve uygarlıkların gelişimi arasında sıkı bir ilişki<br />

olduğunu biliyoruz.<br />

Matematiğin nerede, nasıl ve ne şekilde başladığını<br />

hiç kimse bilmemektedir. Fakat kuşkusuz saymak,<br />

ölçmek, paylaşmak ve değişmek gibi günlük aktiviteler<br />

sırasındaki fiziksel gözlemlerden başladığı söylenebilir.<br />

Bu insan yaşamına bağlı temel orijinlerden<br />

yola çıkarak gelişmeye başlayan matematik, aynı<br />

zamanda kendi dünyasını da yarattı. Hakkında konuştuğunuz<br />

şeyi ölçebiliyor ve bunu sayılarla ifade<br />

edebiliyorsanız, o zaman o konu hakkında bir şeyler<br />

biliyorsunuz demektir. İnsanoğlu doğayı gözlemlediğinde<br />

vardığı sonucu ifade edebilmek için kendine<br />

göre isimlendirdiği sayılar ve simgeler icat etmiştir.<br />

Matematiğin bir aracı olan sayıların insanın kişiliğinin<br />

gizli yanlarını gösterdiği düşünüldü. Pek çok insan<br />

sayıların uğuruna ya da uğursuzluğuna inandı.<br />

(Pythagoras felsefesini inceleyiniz)<br />

Kuramsal ilgilerin henüz uyanmadığı başlangıç döneminde<br />

aritmetik ve geometri, tarım, ticaret ve<br />

mühendislik işlerinin yarattığı ihtiyaçları karşılamaya<br />

yönelik beceriler olarak ortaya çıkmıştır.<br />

Tüm canlı varlıkların en zekisi olan insanın ilkel devirlerde<br />

aritmetiğe ilk olarak sayma ile başladığı<br />

sanılmaktadır. Bu düşünceyi doğrulayan mağara<br />

resimlerine rastlandığı bilinmektedir. Yine kalıntılara<br />

göre M.Ö. 25000 yıllarında mağara duvarlarında geometrik<br />

şekiller yapıldığı anlaşılmaktadır. İnsanoğlu<br />

böylece soyut düşünmenin ilk adımlarını atmış oldu;<br />

çizdiği ile gerçeği arasında kurduğu ilişkide eşitlik,<br />

benzerlik, yakınlık, uzaklık gibi kavramlarla, gördüğü<br />

3 boyutlu nesne ve çizdiği 2 boyutlu resim arasında<br />

eşleşmeler yaptı.<br />

M.Ö. 10000 yıllarında tarımla uğraşıldığına göre, en<br />

azından ürünü için insanların kullandığı bir aritmetik<br />

vardı. Özellikle Mezopotamya, Mısır’ın Nil vadisi, Ege<br />

kıyılarımız ve Hindistan’daki ovalık bölgelerde tarihi<br />

gelişim içinde aritmetik de gelişmiştir.<br />

Matematiğin ya da herhangi bir bilimin gelişmesini<br />

izlerken unutulmaması gereken bir nokta vardır: Tarihin<br />

karanlığında gömülü kalmış bir çalışmanın pekalâ<br />

canlı olabileceğidir. Her dönemden, şimdi bizde antika<br />

ilgisi uyandıran bir yığın ayrıntılı çalışma kaldığı<br />

52 53


Mayıs-Haziran 2013 Yıl: 2 Sayı: 12<br />

gösterilebilir. İlkel sayma becerisini aşan matematiğin<br />

M.Ö. 4000 yıllarına uzanan bir tarihi olduğu görülmektedir.<br />

Tarihin her döneminde tüm uygar insanlar matematiği<br />

öğrenme çabası içinde olmuştur. Matematiğin<br />

en önemli özelliği, onun, insanların ortak düşünme<br />

aracı olmasıdır. Sanat ve dil gibi matematiğin de<br />

tarih öncesine uzanan kökeni belirsizlik içinde kalmıştır.<br />

İlk uygarlık dönemlerindeki durumu ancak<br />

günümüz ilkel topluluklarının davranışlarına bakarak<br />

belirleyebiliriz. Kaynağı ne olursa olsun, gelişimini<br />

bugüne değin sürdüren matematiğin “SAYI” ve<br />

“ŞEKİL” diyebileceğimiz iki ana uğraş konusu vardır.<br />

Bunlardan ilkini aritmetik ve cebir, ikincisini geometri<br />

temsil etmektedir. Matematik sözcüğü, ilk kez, M.Ö.<br />

550’lerde, Pisagor okulu üyeleri tarafından kullanılmıştır.<br />

Yazılı kaynaklara girmesi, M.Ö. 380’lerde<br />

Platon’la olmuştur. Sözcük anlamı “öğrenilmesi gereken<br />

şey”, yani, bilgidir.<br />

Matematikçilerin atikçilerin günlük hayatla bir ilişkisi olm<br />

olması<br />

gerekmeyen sayılar ve şekiller üzerinde düşünmemeleri<br />

mümkün değildi. Bu geometrik özelliklerin<br />

birçoğu bir araya getirildi ve tümdengelimci bir sistemle<br />

güzel bir şekilde organize edildi. Sayılar, şekiller,<br />

hareket ve düzen, düşünceler ve bunların sırası<br />

matematiğin hammaddeleridir.<br />

Doğa modellerle ve bu modeller de yaşam bilmecesine<br />

ilişkin ipuçlarıyla doludur. Matematiksel kav-<br />

İSTATİSTİK<br />

ÇEŞİTLEMELERİ<br />

ramlar başlangıçta doğal nesnelerden esinlenmişlerdir.<br />

Çünkü matematik, daha önce ifade ettiğimiz<br />

gibi doğayı anlama çabası olarak gelişmiştir. İnsanın<br />

insanlaşma sürecinde matematiğin gelişim seyri de<br />

izlenebilir. Bu boyutu ile belki de en eski bilim dalı<br />

olup diğer bilimlerin de anasıdır. Matematik bilimi<br />

ciddi bir iştir. Aslında asık yüzlü ve korku duyulan bir<br />

disiplin olmayıp, tersine yaşam gibi eğlenceli, neşeli<br />

ve insanı dinlendiren uğraş alanıdır da.<br />

Matematik hakkında çok sayıda kitabın yazarı olan<br />

Theoni Pappas’ın “Yaşayan Matematik” adlı kitabının<br />

önsözünde şunlar yazılıdır: “Matematikten duyulan<br />

zevk bir şeyi ilk kez keşfetme deneyimine benzer.<br />

Çocuksu bir hayranlık ve şaşkınlık insanı sarar. Bu<br />

deneyimi bir kez yaşadıktan sonra bu duyguyu unutamazsınız.<br />

Bu duygu, ilk kez mikroskopa bakıp da<br />

daha önce çevrenizde her zaman var olan ama, göremediğiniz<br />

şeyleri gördüğünüz anki kadar heyecan<br />

vericidir”.<br />

2. MATEMATİK NASIL GELİŞTİ?<br />

2.1 SAYILARI KULLANARAK ARİTMETİKTEKİ<br />

İLK TEMEL İŞLEMLER<br />

9. yüzyılda yalnız 8 işleme yer verildiği görülmektedir.<br />

Bunlar: kare alma, karekök, küp, küp kök, toplama,<br />

çıkarma, çarpma bölmedir. 9. yüzyılın sonlarında<br />

Araplar günlük işlerinde ölçme, para değişimi ve ticari<br />

amaçlı aritmetiği kullanmaya başladılar.<br />

2.2 İLK ARİTMETİK DERS KİTAPLARI<br />

Eski Mısır ders kitabı: Matematik üzerine yazılmış<br />

ilk bilimsel inceleme Ahmes papirüsüdür. Hemen<br />

hemen 4000 yıl öncesi Mısır’ında bir alıştırma problemidir.<br />

Antik Yunan matematiği: Öklid’in “elementler” adlı<br />

geometri kitabı MÖ 320 de yazıldı. 13 ciltlik ilk büyük<br />

matematik kitabıdır.<br />

Hindu matematiği: 7. yüzyıldan başlayarak 11. yüzyıla<br />

kadar aritmetik ve cebirsel bilgi içeren ders kitapları<br />

vardır.<br />

Arap matematiği: MS.750-1450 arasında aritmetik,<br />

cebir, trigonometri ve diğer konularda yazılmış kitaplar<br />

vardır. Bazıları döneminde Latinceye çevrilmiştir.<br />

Avrupa ders kitapları (1200 den sonra): 1202 de<br />

Pisa’lı Leonardo’nun “Liber Abaci” adlı kitabıdır. 12.<br />

asırda Arapların özellikle cebir ile ilgili bilimsel çalışmaları<br />

Latin ve Hebrew dillerine çevrildi.<br />

Amerika Kıtası: İlk aritmetik ve cebir üzerine kitap<br />

25 sayfa olarak 1556 da Meksika’da yayınlandı.<br />

Amerika’da ise ilk aritmetik kitabı 1705 te yayınlandı.<br />

3. ÖĞRENCİ GÖZÜYLE MATEMATİK<br />

NEDİR?<br />

Çukurova Üniversitesi matematik bölümünde okuyan<br />

öğrencilere ve Adana’daki çeşitli liselerde okuyan<br />

11. sınıf öğrencilerinden toplam 400 öğrenciye<br />

“matematik nedir?” sorusunu yazılı olarak yanıtlamaları<br />

istendi. Bu soruya verilen yanıtlardan çıkan<br />

sonuçlar:<br />

Oyuncuları sayılar olan ve belli kurallara göre oynanan<br />

bir oyundur.<br />

Sayılarla düşünmektir.<br />

Sayı ve işlem bilimidir.<br />

Beyin jimnastiğini en iyi geliştiren bilim dalıdır.<br />

Sayıların ve işlemlerin oluşturduğu karmaşık bir<br />

bütündür.<br />

Sayıların ve çeşitli kümelerin ilişkilerinin sistematik<br />

bir biçimde incelenmesidir.<br />

İnsan yaratıcılığının sınırlarını aşmasına katkısı<br />

olan bilim dalıdır.<br />

54 55


Mayıs-Haziran 2013 Yıl: 2 Sayı: 12<br />

İnsanı düşündüren kavramlar bütünüdür.<br />

Kavramlar ve sayılar arasında mantıksal bağlantılar<br />

kurma sanatıdır.<br />

Değişik meslek dallarından üniversite eğitimi almış<br />

23 kişiye aynı soru sorulduğunda alınan yanıtlar aşağıdadır:<br />

RT Sayılarla yaşamın ifadesi.<br />

MT Doğa düzeninin şifresini çözmek için bir<br />

araçtır.<br />

TB Sayılarla yapılan işlemlerin toplamıdır.<br />

MK Yaşadığımız evrenin sayısal ifadesidir.<br />

BA Hayatın düzenidir.<br />

AS Matematik hayattır. Matematik bilmeyen<br />

hayatı çözemez.<br />

CT Hayatım boyunca zorlandığım bir ders.<br />

OTÖ Hayatın kendisi. Yaşamın sırrı.<br />

MB Yaşamın rakamlarla anlatım biçimidir.<br />

OD Bence hayatın ta kendisi olmazsa olmazıdır.<br />

AİŞ Matematik hayattır. Bilimselliğin temel<br />

taşıdır. Kişiyi doğruya götüren en temel<br />

kavram ve yöntemdir.<br />

MÇ Evrenin en güzel işleyişini anlatan güzel<br />

bir müziktir.<br />

AHY Hayatın kendisidir.<br />

SY Hesap bilimidir. Problemleri farklı metodlar<br />

ile çözmemize yardımcı olur.<br />

EA Düşünce şekli/yöntemi.<br />

YEU Gerçeklerin ispatlanmasına yarayan rakamlar<br />

dünyasıdır. Yapılan ispatların sağlamasının<br />

da yapılmasına yarar.<br />

ST Mantık.<br />

YSÜ Nesneleri, şekilleri nicelikleri ve bazen<br />

nitelikleri tanımlamaya, ifade etmeye ve<br />

İSTATİSTİK<br />

ÇEŞİTLEMELERİ<br />

analiz etmeye yarayan bir dildir.<br />

HA Sayılar, kümeler ve fonksiyonlar gibi niceliksel<br />

nesneler ve bunlar arasındaki ilişkileri<br />

inceler.<br />

SA İnsana bilimsel düşünme ve o düşünceyi<br />

karşılaştırma imkanı veren bir bilim dalıdır.<br />

İnsana kıyaslama yoluyla zenginleşme imkanı<br />

verir.<br />

AÇ Diğer doğa bilimlerinden farklı olarak tamamıyla<br />

insan bulgusu olan, bir bilim dalı<br />

olup, diğer bilimlerin yasalarının, kurallarının<br />

daha iyi ifade edilebilmesinde kolaylıklar<br />

sunan bilim dalı.<br />

OT Tüm öğrencilik hayatımda başıma bela<br />

olan 4 işlemden ileri gidemediğim, sevenlerinin<br />

kendini anlatırken ki neşe ve coşkusunu<br />

hayretle izlediğim bir bilim dalı.<br />

ÖC Sayısal ifade, mantık yürütmek suretiyle<br />

varlıkları ve olayları incelemek yorumlamak.<br />

Yanıtlardaki benzerlikler dikkat çekicidir.<br />

4. MATEMATİKÇİLERİN<br />

MATEMATİKLE İLGİLİ DÜŞÜNCELERİ<br />

Matematik sözcüğü ile en az iki disiplin teorik (pür,<br />

saf) matematik, ve uygulamalı matematik akla gelir.<br />

Lehigh Üniversitesi (Penysilvania, ysilvania, USA)<br />

emekli Matematik Profesörü<br />

MATEMATİK<br />

SANATI (The Art of<br />

Mathematics) adlı kitabın<br />

yazarı JERRY P.KING:<br />

“Pür matematik bir oyun-<br />

dur; zihinde oynanan bir ir<br />

oyun. Oyunun hareketleririnin gelişimini, kağıt üzerine ne<br />

yazdığınız sembollerle izlerlersiniz. Oyun ilerleyip soyutlaşlaşmalar birbiri üzerine eklenince ince<br />

semboller artık başka sembol mbol<br />

kümelerini ifade etmeye başlar. aşlar.<br />

Ortaya çıkan çeşitli kavramlar yeni matematik üretmeye<br />

yarayacaktır”.<br />

“Matematik düşünenlerin sayısı arttıkça yeni kavramların<br />

açıklanması beklenmekte, yeni mantık<br />

ilişkileri beni keşfedin der gibi seslenmektedir. Matematikçinin<br />

buldukları pratikte kullanılır. Çünkü matematik<br />

bir sanattır.”<br />

Doğayı anlamak ve somut olgular üzerinde çalışmak<br />

için matematik kullanımıyla belirlenen entelektüel<br />

alana uygulamalı matematik denir.<br />

Ünlü düşünür, filozof ve matematikçi Bertrand Russel<br />

(1872-1970) a göre “Matematik, aynı şeyi değişik<br />

sözcüklerle söyleme sanatıdır.<br />

Matematik evrensel bir dildir. Bunun anlamı eksilme<br />

ve bozulma olmaksızın daima var olacaktır. Matematikte<br />

duygu yoktur. Düşünce vardır. Matematiği<br />

dünyanın neresine götürürsek götürelim matematiğe<br />

bakan kişi yanlışsa yanlış, doğruysa doğrudur<br />

der. Matematikte iki tane cevap vardır bu cevaplar<br />

ya yanlıştır ya doğru. Matematikte kişisel düşüncelere<br />

yer yoktur. O bakımdandır ki matematik gerçek<br />

anlamda bir evrensel etkiye sahip doğanın dilidir.<br />

Uğraştığı konuların yaygınlığına ve derinliğine sınır<br />

koyulamaz. Dil, din, ırk ve ülke tanımadan tüm uygarlıklarda<br />

zenginleşerek gelişmesine devam etmektedir.<br />

Macar matematikçi PAUL<br />

HALMOS (1916-2006):<br />

“Matematik bazı fikirleri<br />

daha kısa, daha yalın anlatabilmek<br />

için bulunmuş,<br />

her gün kullandığımız<br />

dilden daha kesin, daha<br />

ince bir dildir.” demiştir.<br />

5. MATEMATİĞİN<br />

İŞLEVİ NEDİR?<br />

Onu bilim içindeki konumu<br />

ile açıklayabiliriz. Bilimin<br />

konusu nedir, amacı nedir, yöntemi nedir? biçiminde<br />

bir soru sorduğumuzda “Matematiğin işlevi nedir?”<br />

sorusuna gelip dayanırız. Bu soru ile karşılaşılınca da<br />

hiç kuşkusuz, matematiğin, konusu içeriği ve yöntemi<br />

devreye girer. Matematik, sürekli sorgulama ve<br />

arayış prensibine dayalı çalışma yöntemi içerisinde<br />

gene kendinin geliştirmiş olduğu ispatlama yöntemleri<br />

ile doğruyu arar.<br />

Matematik zevkini tatmak için matematiğin çevremizdeki<br />

nesnelerle ilişkisinin az olmadığını kavramak<br />

gerekir. Matematik, gelir-gider dengesini bulmak<br />

için kullanılan ya da karmaşık hesaplamalarıyla bizi<br />

sıkan bir konu değildir.<br />

Matematiğin uygulama alanı, bilimsel araştırma ve<br />

geliştirmeler ile sınırlı değildir; insanın çevresi ile olan<br />

tüm ilişkilerinde matematik bir şekilde vardır. Görsel<br />

ve plastik sanatlar, moda ve tasarım, müzik, kamuoyu<br />

araştırmaları, planlama, fizibilite, lojistik hizmetler,<br />

ticaret, muhasebe ve mali işler ve aklınıza gelebilen<br />

daha pek çok sektör ve iş alanında, ya doğrudan<br />

uygulamalı olarak veya dolaylı olarak matematiğin<br />

sağladığı olanaklardan yararlanmaktayız.<br />

Matematik, fizik, kimya, biyoloji gibi doğa bilimlerinde<br />

ve mühendisliğin her dalında matematiği yaygın<br />

olarak kullanıyoruz. İnsan geninin şifresini çözmek<br />

için matematikten yararlanıyoruz. 20. yüzyılda ve 21.<br />

yüzyılda matematik bizlere fark ettirmeden sessizce<br />

günlük hayatımızı etkileyen birçok alana yayılıverdi.<br />

Matematiksel kavramlar, canlı hücrelerin yapısında<br />

bile bulunur.”<br />

56 57


Mayıs-Haziran 2013 Yıl: 2 Sayı: 12<br />

Bir mimar matematiği kullanmadan çizim yapamaz,<br />

bir mühendis yaptığı binanın ya da aracın dayanıklılığı<br />

konusunda fikir beyan edemez, bir kimyacı bir bileşiği<br />

oluşturan elementleri analiz edemez, bir şehirdeki<br />

trafik kontrolü sağlanamaz. Matematik kullanılarak<br />

böbrek, kalp, pankreas ve kulak hastalıklarının tanı<br />

ve tedavisinde önemli rol oynayan modeller geliştirilmiştir.<br />

Kısaca matematik fiziksel dünyamızda yadsınamaz<br />

bir etkiye sahip olduğu gibi sosyal dünyamızda<br />

da olumlu etkilere sahiptir.<br />

Ekonomide ve dilbilimde araştırıcıların matematiği<br />

kullanarak çığır açan yeni kuramlar elde ettiklerini<br />

çoğumuz bilmeyiz. Tomografi kullananların çoğu, bu<br />

önemli tanı gerecinin temelinde 1910 yılında kanıtlanmış<br />

bir matematik teoremi yattığının farkında değildir.<br />

(John L. Casti, Beş altın kural:20. yüzyıl matematiğinin<br />

önemli teorileri (Çev. Nermin Arık), 2000,<br />

Sabancı Üniv. Yayını)<br />

Matematik, bilimin geliştirdiği teknolojileri kullanmak<br />

için de gereklidir. Bilişimde, veri işleme ve iletişimde,<br />

etkin algoritmalar ve modellemelerde,<br />

Kriptolojide (şifrelemede),<br />

Robotlarda da matematik gereklidir.<br />

Temel yapısı matematiğe<br />

(matematiksel modellemeye) dayanan<br />

elektrik ve mağnetizma teorisi<br />

olmadan radyolarımız çalmaz,<br />

televizyon göstermez, evler aydınlanmaz,<br />

röntgen cihazı çalışmaz,<br />

haberleşme ağı kurulmazdı.<br />

Matematik, insanlığın yaratıcı gücünü<br />

ortaya koyabilmesi için elindeki<br />

en güçlü silahlardan biridir.<br />

Yaratıcılığını kullanamayan toplumlar<br />

başka toplumların fikirlerini<br />

benimsemek zorunda kalırlar.<br />

“Tıpkı bir ressam veya şair gibi,<br />

bir matematikçi de kalıplar üretir.<br />

Matematikçinin kullandığı kalıplar<br />

diğerlerinin kullandığı kalplardan<br />

daha kalıcı ise bunun nedeni düşüncelerden<br />

oluşmuş olmalarıdır.<br />

Matematikçinin bütün malzemesi<br />

fikirlerden ibarettir.”<br />

“Matematiğin uygulamadaki sonuçlarını bir yana bırakıyorum;<br />

Matematiğin çok küçük bir bölümü pratik<br />

yarar sağlar; o küçük bölümde oldukça sıkıcıdır. Kabaca<br />

diyebiliriz ki, bir matematiksel düşünce, eğer<br />

öteki matematiksel düşüncelerin büyük bir bölümü<br />

ile doğal ve aydınlatıcı bir bağlantı kurabiliyorsa<br />

önemlidir”.<br />

Matematiğin Faydası Nedir?<br />

1. Doğru hüküm vermeyi sağlar.<br />

İSTATİSTİK<br />

ÇEŞİTLEMELERİ<br />

2. Bilimsel düşünme yollarını öğrenip uygulamayı<br />

gerçekleştirir.<br />

3. Pozitif düşünce (müspet düşünce) ilkesini benimsetir.<br />

6. NASIL MATEMATİKÇİ OLUNUR?<br />

Doğrular, kareler ve sayılar gibi en basit matematiksel<br />

kavramları herkes bilir. Bir matematikçi olmak<br />

için yapmanız gereken tek şey bunlara<br />

düş gücü ve anlayışla bakmak<br />

ve anlamlı sonuçlara varabilmektir.<br />

(David Wells)<br />

İngiliz matematikçi AUGUSTUS<br />

de MORGAN (1806-1871)’e göre<br />

“ Matematiksel buluşun itici gücü<br />

mantık değil, hayal gücüdür. Bir<br />

matematikçi için ilk iş, düşünmeye<br />

başladığı kavramı tanımlamaktır.<br />

7. MATEMATİK VE<br />

ESTETİK<br />

Matematikçilerce matematiksel<br />

düşüncenin estetik niteliğinin ölçülebileceği<br />

standartlar olarak iki ilke<br />

vardır: Bunlar minimal tamlık ve<br />

maksimal uygulanabilirliktir (King,<br />

1997 sayfa 158).Her yaratıcı matematikçi<br />

matematiğin estetik<br />

deneyimini sezgisel olarak bilir. G.<br />

H.Hardy (1877-1947)’e göre “Gerçekten<br />

de matematiğin estetik<br />

çekiciliğine tamamen duyarsız, aydın bir insan bulmak<br />

biraz zordur. Matematiğin estetiğini çevreleyen<br />

gizem, biraz da matematikçilerin matematik hakkında<br />

konuşmaktan hoşlanmamalarının bir sonucudur.<br />

Matematikçiler matematiksel araştırma yapmaktan<br />

yeni matematik yaratmaktan hoşlanırlar. Tıpkı bir şairin<br />

şiir yaratması gibidir.<br />

Yalnız düşüncede var olan olayların nerelerde uygulama<br />

alanı bulacağı hiçbir zaman önceden tahmin<br />

edilemez. Bu nedenle matematikçiler yapılan çalışmaları<br />

estetik yönden değerlendirmekte, eserlerde<br />

bir sanatçı titizliği ile güzellik ve zerafet aramaktadırlar.<br />

8. MATEMATİK VE MÜZİK<br />

Çok sayıda kişi sezgisel olarak matematik ve müzik<br />

arasında bir ilişki olduğunu söyler. Müzik teorisyenleri,<br />

müziği anlamak için çoğu kez matematik kullanırlar<br />

(David Wright, Mathematics and Music, 2009,<br />

AMS). En azından her ikisi de sayma içerir. Her iki<br />

disiplini de anlayabilmek için belirli bir bilgi birikimi<br />

olmalıdır. Her iki disiplin antik devirlerden başlayarak<br />

karşılaştırılmş ve ilişkileri araştırılmıştır (Karşal, 2005).<br />

Her ikisinde de estetik ve evrensel bir dil vardır. Müziğin<br />

armonik yapısı matematiksel kurallara bağlı<br />

olarak biçimlendirilir. Pythagoras (M.Ö.569?-475?)<br />

bir telin farklı boyları ile değişik sesler elde edildiğini<br />

incelemiş ve bazı oranlar vermiştir. Pythagoras’ın<br />

kendisi iyi bir müzisyendi ve harp (lyre) çalıyordu.<br />

Müziği, hastaların iyileştirilmesine yardımcı olmak<br />

amacıyla araç olarak kullandı. Pythagoras’ın önemli<br />

buluşlarından biri müzikle matematik arasındaki ilişkidir.<br />

Telin kısaltılmasıyla çıkardığı sesin inceldiğini<br />

keşfetmiştir. Böylece müzikte armoni ile tam sayılar<br />

arasındaki ilişki bulundu. Uzunlukları tam sayı oranlarında<br />

olan gergin tellerin de armonik sesler verdiği<br />

görüldü. Pythagorasçılık’ta doğadaki uyum ve güzellik“<br />

sayılar arasındaki bir oranlama ve dengeleme”<br />

olarak nitelenir.<br />

Alman matematikçi ve filozofu Leibnitz'e (1646-<br />

1716) göre “ Müzik gizli bir aritmetik alıştırmasıdır.”<br />

Müziği, belli kurallara uygun olarak oluşturulmuş<br />

basit birtakım seslerin birbirini izlemesinden oluşan<br />

kümeler topluluğu olarak tanımlayabiliriz. Bu kurallar<br />

matematikte mantık kurallarına karşılık gelirler. Matematiğin<br />

müzik üzerindeki etkisini müzik parçalarının<br />

yazılışında görebiliriz.<br />

58 59


Mayıs-Haziran 2013 Yıl: 2 Sayı: 12<br />

9. MATEMATİĞİN ŞİİR YÖNÜ<br />

Matematikçiler, matematiğin, şiirde olduğu kadar<br />

kesinlikle belirlenmiş bir estetik değeri olduğunu<br />

bilirler. Bu bilgi matematikçi aristokrasisinin kapalı<br />

dünyasının derinliklerinde saklı kalır.<br />

Alman matematikçi WEIRSTRASS (1815-1897)’ a<br />

göre “ Bir nevi şair olmayan bir matematikçi, hiçbir<br />

zaman mükemmel bir matematikçi olamaz”<br />

Şair ve yazar Melih Cevdet Anday (1915-2002)’a<br />

göre: Nasıl ki, şiirde bile güzellik, bir ölçüde içerdiği<br />

fikrin önemli olmasına bağlı ise, bir matematik probleminin<br />

güzelliği de büyük ölçüde, onun ciddi oluşuna<br />

bağlıdır.<br />

İSTATİSTİK<br />

ÇEŞİTLEMELERİ<br />

10. MATEMATİK VE GÜZELLİK<br />

Ünlü düşünür, filozof ve matematikçi Bertrand Russel<br />

(1872-1970)’ e göre “ Matematik doğru algılandığında<br />

yalnız gerçeği değil, bir heykeldeki türden<br />

yüceltilmiş, donuk ve süssüz bir güzelliği de içerir.<br />

Matematik bu güzelliklere bürünmek için insan doğasındaki<br />

zayıflıklara başvurmaz, resim ve müziğin<br />

göz kamaştırıcı tuzaklarını da kullanmaz, ona karşı en<br />

katışıksız bir arılığa ve ancak en yüce sanat eserlerinde<br />

görülebilecek ağırbaşlı bir mükemmelliğe erişebilme<br />

gücüne sahiptir.” (B. Russel The Study of<br />

Mathematics in Mysticism and Logic, 1960 Sayfa:<br />

55-69).<br />

“Matematik gerçekten güzeldir. Bu güzellik çoğu zaman<br />

kanıtların yalınlığından kaynaklanır. Yalınlık ise<br />

doğallıktandır. Rahmetli hocamız Cahit Arf (1910-<br />

1997)’ın deyişiyle “Güzellik insanda sonsuzluk duygusu<br />

uyandırandır” “Matematik de resim, heykel,<br />

müzik gibi bir güzel sanattır.”<br />

“Matematiksel güzelliği tanımlamak çok güç olabilir<br />

fakat bu güçlük her tür güzellik konusunda geçerlidir”.<br />

Matematik hakkında konuşurken önce matematik<br />

için itici güdü olan güzellik; sonra, matematiğin<br />

amacı olan doğruluk ele alınmalıdır. Matematiğe hak<br />

ettiği önemi kazandıran şey ise, matematiksel doğruların<br />

bize gerçeklik hakkında verdiği bilgilerdir.<br />

11. MATEMATİK KORKUSU NASIL<br />

YENİLİR?<br />

Matematik söz konusu olduğunda çoğumuz kolaylıkla,<br />

'Haa matematik mi, çok başarısızdım!' demekten<br />

kaçınmayız. Peki bu cümlemizin matematikte başarısızlığından<br />

yakındığımız çocuğumuzu ciddi anlamda<br />

etkilediğinin farkında mıyız?,<br />

İnsanların matematikten korkması, matematik eğitiminde<br />

yaşanan sıkıntılar evrenseldir. Dünyanın<br />

her yerinde bu sorun yaşanıyor. Matematik, yaparak<br />

öğrenilen bir şeydir, ama okullarda matematik<br />

araç olarak kullanılmaya çalışılıyor. Matematiksel<br />

düşünme yeteneği gelişmediğinde öğrencilerin ezberleyen,<br />

bilgiyi kullanamayan, yorum yapamayan,<br />

matematiksel ve mantıksal düşünmeyi beceremeyen<br />

insanlar olarak yetiştirildiğini, bu yüzden bireyleri<br />

matematik korkusunun sardığını, kendilerine olan<br />

güvenlerini kaybettiğini söyleyebiliriz. Korku kadar<br />

bir insanı yönlendiren, zamanına göre güç veren ya<br />

da zayıflatan bir duygu yoktur sanıyorum. Korkudan;<br />

nefret, saygı, alay, yüreklilik, hatta bu duyguların<br />

tümü birden doğabilir. Matematikten ve genel olarak<br />

bilimden, korkulduğu yadsınamaz bir gerçektir.<br />

Karanlıkta duyulan korkuya benzer bir duygu kaplar<br />

içimizi matematik karşısında; bu duygu yalnız sokaktaki<br />

adama özgü değildir, bir matematikçi de aynı<br />

duyguya kapılır. Bu durum okul öncesi eğitimden<br />

itibaren üzerinde durulması gereken bir konudur.<br />

Başarı için Öğretmenin matematiği sevdirmesi en<br />

önemli faktördür. Matematiği herkesin yapabileceği<br />

bir dal olarak görmeliyiz. İyi yetişmiş bir Öğretmen<br />

uygun öğretim yöntemi ile bunu başarabilir.<br />

12. SONUÇLAR<br />

Unutulmaması gereken en önemli noktalardan biri<br />

şudur: Eski uygarlıklar yok oldular fakat bu uygarlıkların<br />

matematiği hala ilgi çekicidir. Konuşma dilleri<br />

ölür ama matematiksel düşünceler kalıcıdır. Bilimde<br />

ilerlememiş gelişen bir toplum düşünülemeyeceği<br />

gibi, matematiksiz ilerleyen bir toplumda düşünülemez.<br />

Yarının gözlemleriyle değişmeyecek bir gerçek<br />

istiyorsanız onu bilimde bulmaya çalışmaz, matematikte<br />

ararsınız.<br />

60 61


Mayıs-Haziran 2013 Yıl: 2 Sayı: 12<br />

Filozofların ifadesiyle matematik dünyayı anlamanın<br />

evrensel anahtarıdır. Sevmenin yolu anlamaktan geçer.<br />

Değişen dünyamızda, matematikten anlayan ve<br />

matematik ile ilgilenenler geleceği şekillendirmede<br />

daha fazla seçeneğe sahip olmaktadır. Bilişsel araçlar,<br />

çağımızda matematiği öğrenme ve öğretmesini<br />

büyük ölçüde kolaylaştırmaktadır. Yeni bilgiler ve<br />

teknolojiler, matematiğin kendi içindeki gelişmeleri<br />

kendi doğasındaki mantıksal düzenin estetiğini hissedebilmek,<br />

görebilmek, kavrayabilmek ve hayata<br />

taşıyabilmek için bilgisayar teknolojisi ile entegre<br />

edilmiş yeni araştırma ve öğretim alanlarının geliş-<br />

mesini hızlandıracaktır. Matematiği, elementer düzeylerde,<br />

matematikçilerin en üst düzeyde gördükleri<br />

şekilde -bütün sanatların doruk noktası olarak,<br />

Florence Colgate kadar güzel ve Kleopatra kadar<br />

baştan çıkarıcı bir şey olarak- sunma yolunda ciddi<br />

ve sistematik bir çaba gösterilinceye kadar, matematiğin<br />

sıradan insanlar tarafından anlaşılabilir hale<br />

getirilip getirilemeyeceğini asla öğrenemeyeceğiz.<br />

Polonya kökenli Fransa'da yaşamış ve ilk Nobel ödülü<br />

alan bayan olan Madame Maria Curie (1867-1934)'<br />

nin bir cümlesiyle yazımızı tamamlıyorum: “Yaşamda<br />

korkulacak bir şey yoktur. Yeter ki anlaşılsın”.<br />

Ünlü İngiliz matematikçi G.H.Hardy (1877-1947)<br />

“Bir Matematikçinin Savunması” adlı eserinde şöyle<br />

diyor: Bir matematikçi için en güzel işlerden birisi<br />

kendi konusunu, deneyimlerini ve matematikle uğraşmaktan<br />

aldığı hazzı matematikçi olmayanlara aktarmaya<br />

çabalamaktır.“Bir gün matematik yapamaz<br />

duruma düşerseniz matematik hakkında yazmaya ya<br />

da konuşmaya başlarsınız”<br />

Bilim ve aklın simgesi diyebileceğimiz matematikle<br />

ilgili bütün korku ve yanlış inanışlar bir yana matematik<br />

yaşamımızda vazgeçemeyeceğimiz bir alandır.<br />

Matematiğin İnsan Üzerindeki Etkileri Matematik Fıkraları<br />

Matematik Dersinin Finali Hayal Gücü<br />

4 tane üniversite öğrencisi, uyanamadıkları için temel<br />

matematik dersinin finaline geç kalırlar ve okula<br />

gidince hocaya arabalarının lastiğinin patladığını<br />

söylerler. Hoca ilk başta inanmaz ama öğrencilerinin<br />

yalvarmalarına dayanamayarak, onları 3 gün sonra<br />

sınav yapacağını söyler. Sınav günü gelince hoca, 4<br />

öğrencinin hepsini boş bir salonun ayrı ayrı köşelerine<br />

oturtur. Sınav geçme sistemi şöyledir: 100 üzerinden<br />

50 puan alan herkes sınavı geçebilir. Hocanın<br />

hazırladığı sınavda ise ön sayfada 10'ar puanlık 4<br />

tane basit matematik sorusu vardır… Bunları kolayca<br />

çözerler. Arka sayfada ise 60 puanlık 1 soru vardır:<br />

“Hangi lastik patladı”?<br />

İSTATİSTİK<br />

ÇEŞİTLEMELERİ<br />

Bir matematikçi ve bir mühendis, ünlü bir fizikçinin<br />

seminerine katılırlar. Seminer 9 boyutlu uzayda<br />

cereyan eden bir takım işlemler içermektedir.<br />

Matematikçinin seminerden oldukça keyif alır<br />

görünmesine karşın, mühendis çok zorlanmaktadır.<br />

Başı çatlayacak derecede ağrımaya başlayınca<br />

dayanamayıp sorar:<br />

- Bu garip ve zor şeyleri nasıl anlayabiliyorsun?<br />

- Matematikçi gayet sakin cevap verir;<br />

- Sadece olayı tasavvur ediyorum.<br />

- 9 boyutlu bir uzayı nasıl tasavvur edebilirsin ki?<br />

- Aslında çok kolay. Sadece n boyutlu bir uzay<br />

tasavvur ediyorum. Daha sonra n’i 9’a götürüyorum.<br />

Matematikçi<br />

Balonla seyahat etmekte olan bir grup yolunu<br />

kaybeder ve biraz alçalarak aşağıdaki kişiye yaklaşırlar.<br />

İçlerinden biri aşağıya bağırır:<br />

- Heyyy!.. Biz şu anda nerdeyiz?.<br />

Aşağıdaki şahıs onlara şöyle bir bakar ve biraz<br />

düşünüp dalgın dalgın cevap verir:<br />

- Bir balonun içinde ve oldukça alçaktasınız.<br />

Balondaki adam doğrulur ve arkadaşlarına:<br />

- Biliyor musunuz bu adam matematikçi der. Bunun<br />

üzerine balondaki diğer şahıslar bunu nerden<br />

anladığını sorduklarında şöyle yanıtlar:<br />

- Birincisi, çok düşündü, ikincisi söylediği şey kesin<br />

olarak doğru. Üçüncüsü, bir işe yaramıyor…<br />

YORUM: Matematik bağımsız ve özgün<br />

düşünme alışkanlığı geliştirir. Yeni<br />

düşüncelere hazır hale getirir. Özel kavramları<br />

genelleyebilme yeteneği sağlar. Açık ve kesin<br />

anlama gücü kazandırır.<br />

Sonuç olarak sizlerle üç karikatürü paylaşacağım.<br />

Matematik eğitiminin içinin boş olduğunu göreceksiniz.<br />

Bir test sorusu: 9'un karekökü 3'tür.<br />

Yanıtlar: a) Doğru b)Yanlış c) Kimin umurunda.<br />

Öğretmenin Sorusu : 2x2=?<br />

Öğrencinin yanıtı: Hayırlısı Neyse O Olsun<br />

Soru: x’ i bulunuz. Yanıt: Burada<br />

KAYNAKLAR<br />

Ali Nesin (1989) Matematik ve Korku Amaç Yayıncılık Ltd.Şti., İstanbul.<br />

Ali Nesin (1994) Matematik ve Oyun Düşün Yayınclık, İstanbul.<br />

B. Russel (1960) The Study of Mathematics in Mysticism and Logic, Sayfa:<br />

55- 69).<br />

David Wells (1995) Matematiğin Gizli Dünyası(Çeviri: Selçuk Alsan (2008) Doruk<br />

Yayınları, İstanbul.<br />

David Wright (2009) Mathematics and Music, AMS.<br />

De Corte, E. (2004) Mainstreams and perspectives in research on learning<br />

(mathematics) and instruction, Applied Physchology: An International Review,<br />

53, 279-310.<br />

Ece Karşal (2005) Matematik ve Müzik, Müzik ve Bilim Dergisi, Sayı:4, 1-11.<br />

G.H.Hardy (1995) Bir Matematikçinin savunması (Çeviri: Nermin Arık) TUBİTAK<br />

Yayını<br />

Hamza Bulut (1988) İnsan ve Matematik, Delta Bilim Yayınları, İzmir.<br />

Ian Stewart (2000) Doğanın sayıları (Çev. Selgin Zırhlı) İzdüşüm yayıları<br />

Jerry P.King (1992) Matematik Sanatı( Çeviri: Nermin Arık (1997)) TUBİTAK<br />

Popüler Bilim Kitapları 49.<br />

John Allen Paulos (1998) Herkes için Matematik (Çev. Başak Yüksel) Beyaz<br />

Yayınları<br />

Karpinski, L.C. (1925) . The History of Arithmetics, Rand N and Co. , Chicago.<br />

Malcom E. Lines (1997) Bir Sayı Tut (Çev. Nermin Arık) TUBİTAK Yayını<br />

Marcel Boll (1991) Matematik Tarihi (Çev. Bülent Gözkan) İletişim Yayınları<br />

Nazif Tepedelenlioğlu (1990) Kim Korkar Matematikten Amaç Yayıncılık,<br />

İstanbul.<br />

Sinan Sertöz (1996) Matematiğin Aydınlık Dünyası , TUBİTAK Yayını<br />

62 63


Mayıs-Haziran 2013 Yıl: 2 Sayı: 12<br />

Tutku Mavi ERKILIÇ<br />

İSTATİSTİK<br />

ÇEŞİTLEMELERİ<br />

Sinemasal Bir Anket<br />

Üzerine Düşünceler<br />

Sonuçları üzerine kişisel düşüncelerimi aktaracağım<br />

anket çalışması, Sekans Dergisi tarafından 2007-<br />

2012 yılları arasında, sinema eğitimi alan, farklı yaş<br />

ve meslekten sinemaseverlere uygulandı. Çalışmanın<br />

son iki yılına anketör olarak katıldım ve sonuçların<br />

değerlendirilme aşamasında, istatistik analistlerine<br />

yardım ettim. Benim için eğlenceli olduğu kadar öğreticiydi<br />

de.<br />

Anketin sonuçlarına ve değerlendirilmesine geçmeden<br />

önce, katılımcılarla ilgili birkaç bilgiyi paylaşmak<br />

isterim. Toplam katılımcı sayısı 217. Kadınların sayısı<br />

132, erkeklerinki ise 85. Üniversite mezunu olanların<br />

oranı ise yüzde 75 gibi yüksek bir orana sahip. Yaşlara<br />

göre dağılımları ise aşağıdaki gibi:<br />

15-25: % 27<br />

26-35: % 35<br />

36-45: %23<br />

46 ve üstü: % 15.<br />

Anketin en ilginç sonuçlarından biri sinema ile en<br />

fazla ilgilenen meslek grubunun mühendislik olması.<br />

Onu da sağlık alanı izliyor. (grafik 1) Kendimce, başta<br />

gelen alanların eğitim bilimleri, sosyal bilimler veya<br />

iletişim olacağını düşünmüştüm. Ancak yanılmışım.<br />

Dil bölümleri ve güzel sanatlar sinemaya en ilgisiz<br />

alanlar olarak şaşırtıyor.<br />

Katılımcılara sorulan sorular arasında beni ilgilendirenlerden<br />

bir tanesi şuydu: Sinema ile ilgili bilgilere<br />

hangi kaynaklardan ulaşıyorsunuz? Verilen cevaplara<br />

göre internet açık ara önde. Onu, sinema kitaplarını<br />

kıl payı farkla geride bırakan sinema dergileri takip<br />

etmekte. Elde edilen sonuçların en çarpıcı olanı, ilgili<br />

bölümlerde onca öğrenci okumasına rağmen,<br />

okulların bir bilgi kaynağı olarak görülmüyor olması.<br />

(grafik2) Aslına bakarsanız, sinema okuryazarlığı açısından<br />

da vahim bir tablo var ki, sinemaseverlerin<br />

aşağı yukarı yarısı hiç dergi okumuyor. Yayınları izlememe<br />

gerekçeleri çok daha vahim. Popüler olmala-<br />

64 65


Mayıs-Haziran 2013 Yıl: 2 Sayı: 12<br />

rından yakınan da var, entelektüel olmalarından da.<br />

En büyük kesimin yanıtsızlar olması, uzun söze gerek<br />

bırakmıyor. (grafik 3)<br />

Film seçerken tercihlerinizi neye veya nelere dayanarak<br />

yapmış olduğunuzu düşündüğünüz oldu mu<br />

hiç? Size yol gösterir mi bilmem ama ankete göre<br />

en önemli seçim kriteri filmin yönetmeniymiş. Yönetmenin<br />

ardından birbirine çok yakın değerlerle<br />

filmin türü ve konusu geliyor. Yapım yılı, tüm kriterler<br />

arasında en önemsiz görüneni. (grafik4) Peki, hangi<br />

sıklıkla film seyrediyoruz? Cevaplar ezici çoğunlukla<br />

bir şıkta toplanıyor: Haftada iki. İlginç olan, günde bir<br />

film seyredenlerin oranı ayda bir film seyredenlerin<br />

oranının neredeyse iki katı. (grafik 5)<br />

Televizyon kanallarını konu alan iki soruya (En çok<br />

izlediğiniz tv kanalları hangisi? ve En kaliteli filmlerin<br />

yayınlandığı kanallar hangileri?) verilen yanıtların<br />

fazlasıyla ortak yan taşıması, sinemaseverlerin televizyonları<br />

film seyretmek için tercih ettiğini açığa<br />

çıkarıyor.(grafik 6 ve 7)<br />

Bir sinemasever ileride ne olmayı arzular, uzak hedefinde<br />

ne olmak vardır? Senarist ve yönetmen olmayı<br />

İSTATİSTİK<br />

ÇEŞİTLEMELERİ<br />

hedefleyenler başı çekiyor ama sinemasal üretimin<br />

kalbi olan görüntü yönetmenliğini amaçlayanlar neredeyse<br />

yok düzeyinde. (grafik 8)<br />

Sıra geldi anketin film ve yönetmenlerle ilgili olan en<br />

keyifli bölümüne. Sinemaseverler tarafından hazırlanan<br />

en iyi filmler listesinde toplam 687 film ve 385<br />

yönetmen yer aldı. Filmlerin yirmişer yıllık dönemlere<br />

göre dağılımı şu şekilde gerçekleşti:<br />

1910-1929: 22<br />

1930-1949: 36<br />

1950-1969: 104<br />

1970-1989: 170<br />

1990-2009: 345<br />

2010 ve sonrası: 10.<br />

Meraklısı için önemli bilgilere geldi sıra. Farklı eğilimleri<br />

bir arada görme şansımızın olduğu en iyi filmler<br />

listesinin öne çıkan filmleri Baba (The Godfather),<br />

Mavi (Trois Couleurs: Bleu), Dövüş Kulübü (Fight<br />

Club) ve Otomatik Portakal (A Clockwork Orange)<br />

oldu. Ulusal yapımların en beğenilen filmleri Uzak<br />

ve Yol, takipçileri ise Masumiyet ve Sevmek Zamanı.<br />

Dünyanın en iyi yönetmeni Krzysztof Kieslowski<br />

seçilirken, Francis Ford Coppola, Stanley Kubrick,<br />

AndreyTarkovski ve Ingmar Bergman lideri yakından<br />

izliyorlar. Bizim yönetmenlerimiz arasında farklı bir<br />

şekilde öne çıkan isim, dünya sıralamasına girmeyi<br />

de başaran Nuri Bilge Ceylan oldu.<br />

66 67


Mayıs-Haziran 2013 Yıl: 2 Sayı: 12<br />

Hayvanlar,insanoğlunun<br />

yararına seferber edilmektedir<br />

ve bu, bazen onların<br />

hayatları pahasına olmaktadır.<br />

Hayvanlara yapılan<br />

zulüm meselesi, onları ölüme<br />

sürükleyecek derece,,<br />

yükselmektedir. Hayvanların<br />

karşılaştığı işkenceler<br />

hakkında küçük bir fikir<br />

vermesi için, aşağıda bazı<br />

istatistikler verilmiştir.<br />

Hayvanlar, nasıl olsa seslerini çıkaramadıklarından, hep<br />

insanoğlunun yararına ve rahatına hizmet etmiştir. Hayatı<br />

daha iyi kılmak için hayvanlara yapılan işkencenin<br />

sınırı yoktur. Yıllar boyunca sirklerin, izinsiz avlanmanın,<br />

avlanmanın, tıbbî deneylerin ve modanın pençeleri<br />

hayvanların üzerindedir. Eğlence sektörü, araştırmalar,<br />

izinli ve izinsiz avlanma vs. gibi alanlarda kullanılan hayvanlara<br />

karşı kötü muamelede bulunulması, onları tehlikeye<br />

sokmuş ve türlerinin tükenmesine yol açmıştır.<br />

Hayat bütün canlılar için önemlidir ve bir canlının hayatına<br />

son vermek hakkı, insanlar dahil, kimsenin elinde<br />

değildir. İnsanoğlu en vahşi hayvanları terbiye ederken,<br />

ekosisteme bir dengesizlik getirdiği de açıktır.<br />

Hayvanlara yapılan zulüm bütün dünyada ve toplumun<br />

her kesiminde görülmektedir. Hayvan istismarı hakkındaki<br />

olgular ve istatistikler yardımıyla hayvanlara<br />

yapılan zulüm daha iyi anlaşılabilir. Hayvanların göz alıcı<br />

renkleri ve örüntüleri moda endüstrisinin gözünden<br />

kaçmazken, vahşi hayvanları terbiye etme güdüsü eğlence<br />

alanında hayvanları kurbanlaştırmıştır. İnsanoğlu<br />

ne zaman hayvanları bu amaçlarla kullansa, onlara<br />

büyük bir travma yaşatmış ve zarar vermiştir. Hayvanlara<br />

eğlence için işkence yapıldığında ya da hayvanlar<br />

beslenme için katledildiklerinde, bu hayvanlara yapılan<br />

zulmün parçası olur. Hayvanlara verilen bilinçli zararlar<br />

ya da onların ihmal edilmesi, kötü muamele örnekleridir.<br />

Zulmün bu aktif ve pasif biçimleri birçok hayvanda<br />

travma yaratmaktadır. Kötü muamelenin birçok örneği<br />

kayıtlara geçmemekte ve bu da, meseleye karşı önlem<br />

alma konusunda engeller oluşturmaktadır. Hayvan-<br />

Amruta GAIKWAD<br />

Çeviren: Kerem YÜKSEL<br />

Hayvanlara Yapılan<br />

Zulümlerin İstatistiği<br />

İSTATİSTİK<br />

ÇEŞİTLEMELERİ<br />

ların ekosistemimizin çok önemli unsurları olduğunu<br />

anlamak lazımdır. Onları yokoluşa sürüklemek, dünya<br />

üzerindeki hayatı yok olmaya davet etmektir.Yine de,<br />

meselenin yoğunluğunu ve ciddiyetini istatistikler anlatabilir.<br />

Hayvanlara Yapılan Zulüm<br />

Hayvanlar birçok amaçla kullanılmaktadır ama onların<br />

sömürülmesinde önde gelen alanlar eğlence sektörü,<br />

araştırma ve modadır. ABD istatistikleri bize şunları<br />

göstermektedir:<br />

Hayvanların yüzde 32.4’ü ihmal edilmekte,<br />

yüzde 11.6’sı ateşli silahlarla öldürülmekte,<br />

yüzde 11.5’i boğularak ölmekte,<br />

yüzde 9.3’ü zehirlenme ve kavga sonucu ölmekte,<br />

yüzde 7’si dövülmekte ve kaçırılmakta,<br />

yüzde 5.6’sına işkence yapılmakta,<br />

yüzde 2.4’ü avlanılmakta ve çöpe atılmakta,<br />

yüzde 2.3’ü bıçaklanmakta,<br />

yüzde 2.2’si yanma veya boğulma tehlikesi geçirmekte,<br />

yüzde 1.9’u yakıcı maddeye maruz kalmakta,<br />

yüzde 1.8’i dövüştürülürken ölmekte,<br />

yüzde 1.4’ü yasadışı ticarete konu olmaktadır.<br />

Hayvanlara yapılanları gösteren bu istatistikler, zulme<br />

yenilen hayvanların sayısını miktarını göstermektedir.<br />

Eğlence Sektöründeki Hayvanlar<br />

Filler, kaplanlar, ayılar, maymunlar vs. yıllarca esir edilmekte<br />

ve acımasız terbiye seanslarına maruz kalmaktadır.<br />

Hayvanların bu performansları gönüllü yapmadığı<br />

ama kendilerini işkenceden korumak için yaptıkları bilinir.<br />

Hayvanların komutlara uyması ve bazı numaralar<br />

yapması için en ağır eğitim koşulları hazırlanmakta ve<br />

sonucunda hayvanlar teslim olup efendilerinin dediklerini<br />

yapmak zorunda kalmaktadır. Hayvanlar kırbaçlanmakta,<br />

ağızları bağlanmakta, elektrik çubukları ile<br />

dürtülmekte ve onlara acı çektirilmektedir. Hayvanlara<br />

Ahlaki Davranılması için Gönüllüler (PETA), sirk hayvan-<br />

larının sefil hayatını ortaya koymuştur. Fillerin kancalarla<br />

ve elektrik çubukları ile dövüldüğünü, vahşi kedilerin<br />

boyunlarına ağır zincirler asıldığını göstermişlerdir. Ayı<br />

ve kaplanların dövülüp sopalarla tartaklandığı gösterilmiştir.<br />

Sürekli yapılan yolculuklar hayvanların römork ya da<br />

kamyon kasalarında çok uzun süreler kalmalarını gerektirir.<br />

Kendilerine büyük miktarlarda para kazandıran<br />

bu hayvanların daha iyi koşullarda yaşamaları ise insanların<br />

umurunda değildir. Bu hayvanlar acı çekmeye<br />

mahkumdur ve hayatlarını kemiren en berbat koşullarda<br />

hayatta kalmaya gayret ederler. PETA tarafından<br />

bildirildiğine göre Barnum ve Bailey Sirki ve Ringling<br />

Kardeşler yılda 11 tur yapmaktadır ve bu süreçte filleri<br />

26 saat ile 100 saat arası züncirli tutmaktadır. Vahşi<br />

kedileri için yapılan kafeslerin bile hareket alanı oldukça<br />

azdır. Bazı durumlarda birden fazla kaplan veya aslan<br />

aynı kafeste tutulmaktadır ki bu hareket alanını iyice<br />

azaltmaktadır. PETA tarafından kayda geçirilmiş vakalardan<br />

biri Cylde adlı genç bir aslanın Temmuz 2004’te<br />

yapılan bir yolculukta aşırı sıcaktan ve sıvı kaybından<br />

dolayı ölmesidir. Bu korku ve tehdit ortamından kaçmaya<br />

çalışan çok sayıda hayvanın bu teşebbüsleri<br />

ölümle sonuçlanmıştır. Bu ortamdan kaçan hayvanlar<br />

toplum için bir tehlike oluşturmakta ve bu nedenle de<br />

ya bu hayvanlar vurulmakta ya da onlara yüksek dozda<br />

uyuşturucu verilmektedir.<br />

Kozmetik ürünler ve daha başka kişiye özel ürün ilk olarak<br />

fare, sıçan, kedi, köpek, kurbağa, maymun vd. üzerinde<br />

denenmektedir. PETA, ABD laboratuvarlarında<br />

kimyasal, tıbbi ve kozmetik testler sonucu hayvanlarda<br />

dayanılmaz ağrıların oluştuğunu ortaya koymuştur.<br />

Bu hayvanlar daha acılı bir ölüme sebep olan testlere<br />

hazırlıklı kılınsın diye uyuşturulur, tecrit edilir; hayvanların<br />

yüzlerinde yanıklar oluşur, omurilikleri zedelenir ve<br />

kemiklerine delikler açılır. Birçok durumda hayvanlar<br />

üzerinde gerçekleştirilen deneyin sonuçları insanlar<br />

için geçerli dahi değildir. Bir Britanya gazetesi olan<br />

The Independent’in yazdığı gibi, maymunlar üzerinden<br />

denenmiş HIV aşıları insanlarda doğru çalışmamıştır.<br />

Hayvanlarda denenen ilaçlar insanlar için geçersiz olsa<br />

da, onları araştırmaların yarattığı acı ve travmaya maruz<br />

bırakmaya devam ediyoruz.<br />

Moda ve Hayvanlar<br />

Moda sektörü hayvanların güzel kürklerine ve gözalıcı<br />

desenlerine ihtiyaç duyar. Bu sektörün en gözde kurbanları<br />

kedi ailesi, köpekler ve tavşanlardır. Bu hayvanlar<br />

çok pahalıya satılan kürkleri için katledilir. Tasarımcıların<br />

koleksiyonlarına biraz alım katmak için birçok<br />

hayvan ölmekte ya da büyük işkenceler çekmektedir.<br />

Kürk ve hatta deri satışları büyük ölçeği bulan önde<br />

gelen metalardandır. Deri endüstrisinin kârı ineklerin,<br />

domuzların, koyunların, timsahların, kedi ve köpeklerin<br />

katliamı üzerine bina edilmiştir. Moda sektöründe derinin<br />

kendine bir yer bulması eskiye dayanır. Bu zaman<br />

içinde tasarımcılar eldeki malzeme ile çeşitli deneylere<br />

girişmişler ve hayvanlara büyük zarar vermişlerdir.<br />

PETA yaptığı araştırmalar sonucunda, ineklerin mezbaaya<br />

götürülebilmesi için kuyruklarının kesildiğini ve<br />

gözlerine biber serpildiğini bulgulamıştır. Yine ABD’de<br />

derilerinden ve diğer lüks tüketim malzemesi olabilecek<br />

parçalarından yararlanmak için hayvanların vahşice<br />

katledildiği bilinmektedir. Derinin elde edilmesi hayvan<br />

için acılı bir ölüm demektir. Bu işte çıkarı olanlar ise bu<br />

metanın tecimini gerçekleştirenlerdir. Buna karşın, bu<br />

aynı kişiler sadece hayvanlara zarar vermekle kalmazlar,<br />

çevremize de zararlı ürünler üretirler.<br />

Hayvan Dövüşleri<br />

Hayvanlara yapılan zulümlerin en meşhurlarından biri<br />

boğa güreşleridir. Bu spor ne kadar eğlenceli görünse<br />

de, boğalar acı çekmekte ve<br />

kan kaybından ölmektedir. Bu,<br />

insanların hayvanlara gösterdiği<br />

saygısızlığın açık bir örneğidir.<br />

Bu ölümcül spor çirkin bir gerçeği<br />

saklar. Bu gerçek sadece<br />

hayvanları için değil, buna şahit<br />

olan insanlar için de travmatiktir.<br />

Boğaları zayıflatmak için onlara<br />

ilaç verilir. Bazı durumlarda arenaya<br />

salınmadan önce havyanlar<br />

bıçaklanır. Hayvan hareket ettikçe<br />

bu bıçak daha derine saplanır ve hayvanı daha da güçsüz<br />

kılar. Dokulara verilen zarar hayvande sürekli kanamaya<br />

sebep olur. Çoğu durumda bir zafer nişanesi<br />

olarak hayvanın kulakları, hayvan daha canlı iken, kesilir.Boğa<br />

güreşleri, hayvanlar için ölümcül olan sporlar<br />

için tek örnek değildir. Köpek dövüşü ve horoz dövüşü<br />

insan eğlencesine meze yapılan diğer “sporlar”dır.<br />

Hayvanlara yapılan zulümler geniş bir konudur ve yakıcı<br />

bir meseledir. Bu zulümler birçok hayvanın canına malolmuş<br />

ve birçok türü yokolma tehlikesi ile karşı karşıya<br />

bırakmıştır. Uyanmanın ve masum hayvanların hayatlarının<br />

korunması konusunda yukarıda sıralanan etkiler<br />

üzerine düşünmenin vakti gelmiştir.<br />

68 69


Mayıs-Haziran 2013 Yıl: 2 Sayı: 12<br />

Derin Ekoloji<br />

Derin Ekoloji hareketi daha derinleri sorgulayan<br />

ekoloji hareketidir. “Derin” sıfatı,<br />

diğerlerinin sormadıkları “neden” ve “nasıl”<br />

sorularını, bizim sorduğumuzu imler.<br />

(Arne Naess, 1972’de terimi ilk kez<br />

kullanan kişidir)<br />

Derin Ekoloji bilimsel çerçevenin ötesinde,<br />

farklı tezahürlerinden ve değişim<br />

ve dönüşüm döngülerinden bağımsız<br />

olarak, bütün hayatın bir olduğunun sezgisel<br />

farkındalığına varan gerçek algısında<br />

köklerini bulur. İnsanın özünün ve bir bütün<br />

olarak evrenle olan bağını hissetmesinin bilince<br />

yansımasının bu şekilde kavranması, ekolojik<br />

farkındalığın gerçekten de ruhani olduğunu açıkça<br />

ortaya koyar. Aslında, bireyin evrene bağlı olduğu<br />

şeklindeki düşünce, Latince din (religion) kelimesinin<br />

kökünde ve Sanskrit Yoga kelimesinde kendini<br />

ortaya koyar: ilkindeki religare kuvvetle bağlanmak,<br />

ikincisindeki yoga ise birlik demektir. (Fritjof Capra)<br />

(Fox, 1995)<br />

Derin Ekoloji, Doğa’nın Metafiziği ve Ben’in Doğayla<br />

ilişkisi ile ilgilidir. Ekolojiyi dünyanın basit bir metafizikî<br />

Kerem YÜKSEL<br />

İSTATİSTİK<br />

ÇEŞİTLEMELERİ<br />

yapısı olarak modeller ve gerek temel parçacıklar,<br />

gerek organizmalar ve gerekse<br />

galaksiler düzeyinde, bütün şeylerin özdeşliğinin<br />

mantıksal olarak birbirine bağlı<br />

olduğunu öngörür...<br />

Bu ilkeyi insanların birbirleriyle olan bağlılıklarına<br />

uyguladığımızda, “Ben” diye nitelenen<br />

bireyin bir beden, bir kişisel ego<br />

ya da bilinçlilikten oluşmadığı ortaya çıkar.<br />

Şüphesiz ki “ben” kısmen bu dolaysız<br />

fiziki ve akli yapılardan oluşmaktayım ama<br />

beni oluşturan şeylerin arasında çevremin<br />

unsurları ile girdğim ekolojik ilişki de – benim<br />

bedenimin ve bilinçliliğimin yapılarının görüntüsü<br />

altındaki ilişki - vardır. Ben, benim doğal ekosistemimin,<br />

sonra da bu ekosistemi içeren daha büyük<br />

bütünlüklerin, bütünsel bir unsuruyum.<br />

Derin ekolojinin bakış açısına göre, bizim kültürümüzde<br />

yanlış olan, onun bize doğru olmayan bir ben<br />

kavramı sunmasıdır. Buna göre ben, doğayla rekabet<br />

içindedir ve ona karşı varolur. Çevremizi yok edersek,<br />

aslında bizim büyük ben’imizi de yok ettiğimizi<br />

anlamakta zorlanıyoruz. ( ) (Fox, 1995)<br />

İnsanlığın şu an yürümekte olduğu yolda temel<br />

umudu ...kısmen ekolojik ilkelerden elde edeceği<br />

bir dünya görüşü geliştirmesidir – şu derin ekoloji<br />

hareketi denen hareket içinde. “Derin Ekoloji” terimi<br />

1972 yılında Arne Noess tarafından, kendisinin “sığ<br />

ekonomi” adını verdiği gelişmiş ülkelerde kirlenme<br />

ve kaynakların tükenmesine karşı mücadele etmek<br />

için ortaya atıldı. Derin ekoloji hareketine göre, bugünün<br />

insanının sahip olduğu düşünce örüntüleri ve<br />

toplumsal örgütlenmesi, nüfûs-kaynak-çevre krizine<br />

karşı bir çözüm geliştirmekte yetersizdir ki bu benim<br />

de kabul etme eğiliminde olduğum bir görüştür. Bunun<br />

gibi kısmen-dini karakterli ve insan faaliyetlerinin<br />

çoğunu etkisine almış değerlerin değiştirilmesi gerektiğini<br />

düşünen bir hareket, uygarlığımızın devamlılığı<br />

için gereklidir. (Paul Ehrlich, p41)<br />

... deniz kaplumbağalarının, kaplanların ve jibonların<br />

kaderi benim de kaderimdir dediğimde, bunu<br />

boşuna söylemiyorum. Söylemek istediğim, benim<br />

evrenimin sadece bana ait olmadığı, o benim ta kendimdir.<br />

Kendimi sadece açık tehditlere karşı değil,<br />

haksız hor görmelere karşı da korumak hakkımdır...<br />

(John Livingston)<br />

Yaşayan her canlı birbiriyle yakından bağlantılıdır ve<br />

bu yakınlıktan dolayı özdeşleşme yeteneği kazanır<br />

ve bunun doğal sonucu şiddet-karşıtı pratiktir. Şimdi<br />

bu horlanmış dünyadaki bütün hayatı derinleşmiş<br />

özdeşleşme ile, diğer yaşam biçimleriyle, ve daha<br />

büyük birimlerle, ekosistemlerle, Toprak Ana ile, o<br />

muhteşem ve yaşlı gezegenimizle paylaşmanın zamanıdır.<br />

(Arne Naess)<br />

.. Bertrand Russell, Spinoza’nın conatus kavramı için<br />

şunları söylemişti: “bizde gerçek ve olumlu olanın<br />

bizi bütüne bağladığını ama ayrılık görünüşünü korumadığını<br />

farkettiğimizde, kendini-muhafaza karakterini<br />

değiştirir” ve şüphesiz, Spinoza metafiziğinde<br />

bunun anlamı, nihayetinde bir tane öz olduğundan,<br />

hepimizin bütüne bağlı olduğudur; gerçeklik birliktir;<br />

buna Tanrı ya da Doğa ismini verebiliriz. Bütüne bağlı<br />

olduğumuzu farkettiğimizde yabancılaşma kaybolur<br />

ve ayrı düştüğümüz dünya ile özdeşleşme imkanı<br />

kazanırız. Bunu ifade etmenin bir başka yolu, kendi<br />

ben’imizi daha iyi kavradığımız ve gelişmemizin diğerlerinin<br />

gelişmelerine daha çok bağlı olduğudur<br />

(Spinoza’nın terminoloji ile söyleyecek olursak, bizim<br />

de onlardan biri olduğumuz tekil özün diğer modlarının<br />

gelişmesi ile.) (Fox, 1995)<br />

Spinoza’ya göre insanların peşinde oldukları en yüksek<br />

nokta “akıl ve doğanın tamamı arasında varolan<br />

birliğin bilgisi”ndedir. Böylece(belirli bir mod olarak)<br />

insanlar, bütün varlık modlarını oluşturan ve tek bir<br />

öz (ya da enerji) olan “doğanın tümü” ile bir olduklarını<br />

ve ondan neşet ettiklerini farkettiklerinde, varlıklarının<br />

da farkına varırlar, kendini-gerçekleştirmeye<br />

ulaşırlar. (Fox, 1995)<br />

Ekolojik ben’imizi keşfettiğimizde, özdeşleştiğimizle<br />

keyfimizce etkileşime girer ve ona karşı kendimizi de<br />

keyfimizce savunuruz. Böylece de insanlara çevresel<br />

70 71


Mayıs-Haziran 2013 Yıl: 2 Sayı: 12<br />

ahlak dayatmaktansa, kendimiz olanı doğal olarak<br />

sever, onurlandırır ve korur, kendimiz olana doğal<br />

olarak saygı duyarız...<br />

Diğer hayvanlarla, dağlarla ve nehirlerle alışveriş ve<br />

farkındalığı genişletmek özdeşleşmeyi teşvik eder,<br />

özdeşleşme imkanına saygı ve onunla dayanışma<br />

doğurur. Bu farklı insanların hayati maddi ihtiyaçları<br />

arasında, belirli durumlarda çeşitli insanlar ve çeşitli<br />

hayvanlar arasında hiç bir çelişki kalmaz anlamına<br />

gelmemektedir. Bunun anlamı “iyi faaliyet” ve “doğru<br />

yaşama”nın temelinin sadece soyut ahlakçılık,<br />

kendini-inkar ya da fedakârlıkta bulunmadığıdır...<br />

Zaman zaman ahlaki görevlerimizi kendimize hatırlatmamız<br />

gerekir, ama ancak teşvik ile davranışlarımızı<br />

basit bir şekilde daha zengin noktalara doğru<br />

taşırız. (Bill Devall)(Fox, 1995)<br />

Belirli kültürel örüntülerle özdeşleşmemiz herbirimizin<br />

taşıdığı daha zengin olanakları tüketmez. Toplumsal<br />

insanlar olarak kendimiz hakkındaki kavrayışımız<br />

bir ego-ben, ben-görüntüsü oluşturur. Bu imge dar<br />

kalıplı ve kısıtlı tanımlıdır ve nihai olarak kesin bir ikilikler<br />

(dualism) silsilesi üzerine inşa edilmiştir: nesne<br />

/ özne bölünmüşlüğü (dichotomy), insan / doğa karşıtlığı<br />

(antagonism)...<br />

Derin ekolojinin bizi yönlendirdiği doğrultu ne bir çevresel<br />

değer sistemi (axiology) ya da çevresel ahlak<br />

kuramı, ne de varolan pratikler üzerinde küçük bir reformdur.<br />

O bizim kendi benliğimizi, Ben’liğin kendisi<br />

olana kadar geliştirmemizi salık verir; bir başka deyişle,<br />

derinleşmiş ekolojik duyarlılıklar sayesinde her<br />

birimizin doğal dünya ile bir bütün oluşturduğunu ve<br />

doğal dünyayı korumanın kendimizi korumak olduğunu<br />

anlamaya yönlendirir bizleri. (Alan Drengson)<br />

(Fox, 1995)<br />

Daha önce sürmekte olan çözümlemenin ışığında<br />

şunu söyleyebiliriz: Ne çeşit davranışların ahlaken<br />

uygun olduğunu, kendimizin ve başkalarının ne olduğunu<br />

bilerek bilebiliriz. Diğer bir deyişle, varlıkbilim<br />

(ontoloji) ahlakbilimi (ethics) önceler... Derin<br />

ekolojistler, ne yapmamız gerektiğini bilmemiz için<br />

kim olduğumuzu kavramamız gerektiğini söylüyorlar.<br />

(Michael Zimmerman)(Fox, 1995)<br />

Aslında, [“bütün varlıkların büyük kolektifliği ile özdeşleşme<br />

yeteneğine” yapılacak bir vurguya] kaymak,<br />

tam da tarihin bu anında, varkalmamız için<br />

gereklidir, çünkü ahlakçılığın yerini bu düşünce alabilir<br />

ve ahlakçılık hiç de etkili değildir. Vaazlar kendi<br />

çıkarlarımız peşinde koşmayı engelleyemez, bu nedenle<br />

kendi çıkarlarımızın ne olduğu ile ilgili daha da<br />

fazla aydınlanmamız gerekmektedir. Örneğin, size<br />

bacaklarınızı kesmemeniz yolunda telkinde bulunmak<br />

aklıma bile gelmez, çünkü bacaklarınız sizin bir<br />

parçanızdır. Amazon Havzası’ndaki ağaçlar da öyle.<br />

Onlar sizin dışarıdaki akciğerleriniz. Buna yeni yeni<br />

uyanmaya başladık. (JoannaMacy)(Fox, 1995)<br />

Ekosofik görünüş o kadar derin bir özdeşleşme ile<br />

gelişir ki “biri”nin kendi ben’i artık kişisel egosuyla<br />

ya da organizmasıyla sınırlı değildir. Kişi biri olmayı<br />

hayatın özgün bir parçası olarak deneyimler…<br />

Doğanın bizim dışımızdaki parçasını dıştalamaz ve<br />

böylece kendimizi değiştirmeden ona istediğimizi<br />

yapamayız…<br />

Paleontoloji dünyada hayatın gelişiminin, sürekli artan<br />

çeşitlilik ve karmaşıklığa rağmen, tümleşik bir<br />

süreç olduğunu ortaya koyuyor. Doğa ve bu birliğin<br />

kısıtları tartışılabilir. Ama, çok basit olan bir şey var:<br />

“Yaşam özünde birdir.” (Arne Naess)(Fox, 1995)<br />

Derin ekolojistlerin ben çözümlemesi şu şekildedir:<br />

eğer biri şeylerin ne olduğuna dair derin bir kavrayış<br />

gerçekleştirirse (yani, biz ve diğer bütün varlıkların<br />

tek bir gelişen gerçekliğin görüntüleri olduğunu kesin<br />

olarak içselleştirirse), bu durumda, dünyanın bütün<br />

veçheleriyle gelişmesi için elinden gelen çabayı (zorunlu<br />

olarak değil) doğal olarak ortaya koyar. Benötesi<br />

(transpersonal) ekolojistlere göre ise, dünya ile<br />

karşılıklı bağlılığımız olgusuna bu çeşit bir cevap insan<br />

potansiyelinin doğal (yani içten) gelişimini temsil<br />

eder. Aslında, bu gerçeğin yeterince derin kavrandığını<br />

varsaysak, bu şekilde cevap vermekten imtina<br />

etmezdik. İşte bu nedenledir ki ben-ötesi ekolojistler,<br />

ahlaktan ziyade, varlıkbilim (ontology) ve evrenbilim<br />

(cosmology, dünyanın ne olduğu ile ilgili sorular)<br />

hakkında sorularla meşgul olurlar. (Fox, 1995)<br />

Kişisel bazlı özdeşleşmenin olumlu yönleri takdire<br />

şayan ve insan gelişimi için gerekli olsa da, bu özdeşleşme<br />

biçimi üzerinde (kendim, ailem, arkadaşlarım<br />

ilh.) dışlayıcı ve esaslı güvenle el ele giden<br />

olumsuz yönler dünyamıza pahalıya mal olmaktadır.<br />

Bu, ifadesini sahip olma isteği, hırs, sömürme, savaş<br />

ve çevre kırımında bulan; kişisel, kurumsal, ulusal<br />

ve uluslararası bencillik, bağlanma ve dıştalamanın<br />

altını çizmektedir. Ben-ötesi ekolojistler, bunun panzehri<br />

olarak, kişisel tabanlı özdeşleşmenin, ontolojik<br />

ve kozmik bazlı özdeşleşme bağlamında, sağlam bir<br />

şekilde tesis edilmesini vurgularlar – bütün varlıklarla<br />

tarafsız bir özdeşleşmeye götüren özdeşleşme<br />

biçimleri. Siyasi ve hayat tarzı konusundaki terimlerle<br />

ifade etmek gerekirse, ben-ötesi özdeşleşme<br />

biçimleri ortakyaşamı teşvik eden eylemlerde ifadesini<br />

bulur. Bu çeşit eylemler sadece dünya üzerine<br />

“dervişâne” eylemleri (gönüllü basitlik hayat tarzları)<br />

değil, kendini gerçekleştirmenin dünyaya ve onu<br />

paylaştığımız sayısız varlığa hakimiyetle mümkün<br />

olduğu yanılgısında ısrarcı olanların görüşlerini ve<br />

davranışlarını değiştirmek için yapılacak saygılı ama<br />

kararlı eylemleri içerir. Ben’in gelişip sayısız varlığı<br />

onaylaması bir yanılgı ama sayısız varlığın gelişip<br />

ben’ionaylaması aydınlanmadır. (Fox, 1995)<br />

72 73


Mayıs-Haziran 2013 Yıl: 2 Sayı: 12<br />

Doğanın Önemi ve İnsanın<br />

Doğa ile Olan Bağı Üzerine<br />

Alıntılar<br />

Doğanız nisbetinde sonuna kadar gelişin... Dünyanın<br />

tadını çıkarın, ama ona sahiplik taslamayın . .<br />

(Henry David Thoreau, 1854)<br />

Birdenbire, evimin çepeçevre saran damlalar, her<br />

türlü ses ve görüntünün tatlı muhabbeti ile, Doğa’daki<br />

şirin ve lütufkar toplumun farkına vardım. Sonsuz ve<br />

esrarlı arkadaşlık, beni ayakta tutan atmosfer gibi, insanların<br />

komşuluğunun muhayyel faydalarını önemsiz<br />

kıldı ve o zamandan beri aklıma bile gelmiyorlar.<br />

(Henry David Thoreau, 1854)<br />

Önce kendimiz Doğa kadar basit ve doğru olalım ve<br />

başımızın üzerindeki kara bulutları dağıtalım ve gözeneklerimize<br />

hayat dolduralım. Fakirlerin kralı değil de,<br />

dünyanın zenginliklerinden bizi olmaya çabalayalım.<br />

(Henry David Thoreau, Walden, 1854)<br />

Bütüne bakıldığında, düzeninin takipçisi olduğumuz<br />

Doğa’nın bir parçasıyız. (Spinoza)<br />

Her şey Bir’den türemiştir ve Bir de her şeyden.<br />

(Herakleitos, MÖ. 500)<br />

İnsan, evren adını verdiği bütünün, zamanda ve mekanda<br />

sınırlı bir parçasıdır. Kendimizi, düşüncelerimizi<br />

ve duygularımızı, sanki bizim dışımızdakilerden<br />

ayrı bir şeymiş gibi yaşıyoruz. Bilinçte sanki optik bir<br />

yanılsama varmış gibi. Bu yanılsama bizi, kendi kişisel<br />

arzularımıza ve yakınımızdaki çok az kişiye duyabildiğimiz<br />

sevgiye mahkum ediyor. Bizim görevimiz,<br />

sevgi çemberini bütün yaşayan canlıları ve doğanın<br />

tamamının güzelliğini kapsayacak şekilde genişletip,<br />

kendimizi bu hapishaneden kurtarmaktır. İnsan olmanın<br />

gerçek değeri, kişinin kendisinden kurtulması<br />

ve özgürleşmesi yolunda ne kadar ileri gittiği ile<br />

belirlenir. İnsanlık varkalmaya devam etmek istiyorsa<br />

tamamen yeni bir düşünce biçimine ihtiyacı vardır.<br />

(Albert Einstein, 1954)<br />

Her şey, tek bir sistemin parçasıdır ve bu sisteme<br />

Doğa adını veririz. Tekil yaşamlar Doğa ile armoni<br />

içinde iseler iyidirler. Bir bakımdan, her yaşam Doğa<br />

ile armoni içindedir, zira Doğa’nın yasaları onun varlığını<br />

mümkün kılmıştır; ama başka bir bakımdan, insan<br />

yaşamı, bireysel iradesi Doğa’nın amaçları doğrultusuna<br />

yönelmişse, ancak o zaman, bu armoni tesis<br />

edilebilir. Erdem, Doğa ile uyum içindeki bir iradede<br />

bulur kendini. (Kıbrıslı Zenon, ~ 300B.C.)<br />

Ah, bu ne yıkım, bu aşkın nasıl da sakat bırakılmasıdır<br />

böyle;bu, güneşin yükselmesinden ve sıcağından ayrı<br />

düşürülmüş, basit bir kişisel duyguya indirgenmiş,<br />

gündönümü ve gün-tün eşitliğinin büyülü ilişkiden<br />

bihaber bu aşk! İşte bizim sorunumuz bu. Köklerimiz<br />

kanıyor çünkü Dünya’dan, güneşten ve yıldızlardançekip<br />

koparmışlar bizi –ve aşk, ah zavallı çiçeğimiz,<br />

yaşam ağacından yoluverdiğimiz ve masalarda, medeni<br />

vazolar içinde açmasını bekleyip durduğumuz<br />

aşk. (D.H. Lawrence)<br />

Bilim insanı doğayı, doğa faydalı olduğu için çalışmaz;<br />

doğayı çalışır çünkü onun içinde mutluluk bulur; onun<br />

içinde mutluluk bulur çünkü güzeldir doğa. Doğa güzel<br />

olmasaydı, onda bilmeye değer birşey de olmazdı<br />

ve onda bilmeye değer birşeyler yoksa, hayat hiç de<br />

yaşamaya değmez. (Jules Henri Poincare)<br />

Modern insan artık Doğaya yüce bir şeymiş gibi davranmıyor,<br />

ona, ele geçirmiş kahhar bir hükümdar ya<br />

da tiran gibi davranmakta bir çekince duymuyor. (Aldous<br />

Huxley, The Perennial Philosophy)<br />

..doğayı hayatımızın ve ekonomimizin temelindeki<br />

gerçek sermaye olarak görmeye ihtiyacımız var. Gerçek<br />

hazinemiz olan doğaya önem verirsek, ona daha<br />

dikkatli bakarız. Ekonomik sistemimiz tepedeki yüzde<br />

birlik dilim dışındakilere bir şey vaat etmiyor. Düzenimiz<br />

doğayı kirletiyor. İnsanları kirletiyor. Ve oldukça<br />

da pahalı. Kaynakları, insanları ve doğayı nasıl birbirine<br />

bağladığımız ile ilgili kökten bir değişime ihtiyacımız<br />

var. (Hawken, The Ecology of Commerce)<br />

Diğerlerine, kendileri ile sürekli rekabet içinde olduğumuz<br />

“onlar” diye değil de, bizim bir parçamızmış<br />

gibi davranmalıyız. (Robert Bellah)<br />

İnsanın doğadan ayrılığının kuvvetle hissedildiği<br />

kültürlerde, özellikle doğal olan aşağı ve şeytani<br />

addediliyorsa, cinsel aşk sorunlu ve sıkıntılıdır .<br />

(Alan Watts, Nature, Man, and Woman)<br />

Bizim Doğa dediğimiz bütün evreni koruyan ve ona<br />

nüfuz eden bir güçtür ve bu güç duygu ve akıldan<br />

yoksun değildir. Türdeş ve basit olmayan, karmaşık<br />

ve alaşım halinde olan her varlık için bir düzenleyici<br />

ilke vardır. İnsanlarda bu ilke akıldır, hayvanlarda ise<br />

akla yakın bir güçtür. Bütün bunların sonucu azim ve<br />

arzudur. (Cicero)<br />

Bakıyor ve dünyanın bazı kısımlarının (ki dünyanın<br />

hiçbir parçası yoktur ki bir bütün olarak evrenin parçası<br />

olmasın) duygu ve akla sahip olduğunu görüyoruz.<br />

O halde bu parçalardan daha büyük ve yüce<br />

bir şeyin, bütün dünya için düzenleyici ilkeyi ortaya<br />

koyan bir şeylerin varolması gerekir. Bu da, evrenin<br />

akıllı bir varlık olduğunu ve bütün şeyleri kapsayan<br />

ve bütün şeylerin içine nüfuz eden Doğa’nın da en<br />

yüksek formda bir akılla mücehhez bulunduğunu<br />

gösterir. Demek ki, Tanrı ve Doğa birdir, ve dünyadaki<br />

bütün yaşamlar, Tanrı varlığında bir yer bulur<br />

kendine. (Cicero)<br />

74 75


gezgin


Mayıs-Haziran 2013 Yıl: 2 Sayı: 12<br />

1 Y değişkeni aralığında düzgün dağılıma<br />

sahip bir değişkendir.<br />

a) Bu dağılımın parametresi için Metotlar<br />

yöntemi ile (MM) bir tahmin edici bulunuz.<br />

b) a) ’da bulduğunuz tahmin edici yansız<br />

mıdır? Değilse, MM ile bulduğunuz tahmin<br />

edicinin bir fonksiyonu olarak, yansız<br />

bir tahmin edici öneriniz.<br />

c) Yansız tahmin edicinin varyansını hesaplayınız.<br />

Satrançta ilk 10 hamle için 169,518,829,100<br />

,544,000,000,000,000,000 seçenek vardır.<br />

istatistik soruları istatistik soruları<br />

Prof. Dr. İsmail ERDEM<br />

Başkent Üniversitesi Fen-Edebiyat Fakültesi<br />

İstatistik ve Bilgisayar Bilimleri Bölüm Başkanı<br />

3 X değişkeni (0,q) aralığında düzgün dağılıma<br />

sahip bir değişkendir. Yani<br />

’dır. Bu dağılımın q parametresini<br />

tahmin amacıyla n=2’ lik, (X , 1<br />

X ) bir örneklem alınacaktır. Y -X ve<br />

2 1 Min<br />

Y -X olarak tanımlanmış sıralı istatistik-<br />

2 Max<br />

ler olmak üzere:<br />

a) olarak tanımlanan bu tahmin<br />

edicinin q’nın bir yansız tahmin edicisi<br />

olduğunu gösteriniz ve ’i<br />

hesaplayınız.<br />

5 X~N(m,s2 =9) olsun. n büyüklüğünde bir<br />

rastsal örnekten hesaplanacak örneklem<br />

ortalaması m için bir nokta tahmin<br />

değeri olarak alınacaktır. m için %95’lik bir<br />

güven aralığı<br />

olarak bulunmuş ise örneklem büyüklüğü<br />

n ne olmalıdır? (Tablo değerini 1.96 olarak<br />

alınız.)<br />

6 X kesikli değişkeninin dağılımı Geometrik<br />

(p) olsun. Yani, P(X=x)=(1-p) (x-1) p,<br />

x=1,2,3,....olsun.<br />

a) Bu dağılımı karakterize eden parametre<br />

p için bir yeterli tahmin edici bulunuz.<br />

Dünyanın ağırlığı 66,588,000,000,000,000,0<br />

00,000,000,000 ton.<br />

Ortalama insan yılda 1460 rüya görür.<br />

7 Y sürekli değişkeninin olasılık yoğunluk<br />

fonksiyonu:<br />

olarak verilmiştir.<br />

b) olarak tanımlanan bu tahmin edicinin<br />

de q’nın bir yansız tahmin edicisi olduğunu<br />

gösteriniz ve ’yi<br />

hesaplayınız.<br />

a) Bu dağılımın q parametresi için<br />

Momentler Metodu(MM) ile bir tahmin<br />

c) Yukarıda tanımlanan iki yansız<br />

b) Bulunan bu yeterli tahmin edici<br />

edici bulunuz.<br />

78 2 X sürekli değişkeninin olasılık yoğunluk<br />

fonksiyonu<br />

tahminediciden hangisini tercih edersiniz?<br />

Neden?<br />

dağılımın ortalaması<br />

için yansız bir tahmin edici midir?<br />

Değilse için bir yansız tahmin<br />

edici öneriniz. Eldeki (veya önerdiğiniz)<br />

b) Bulduğunuz MM tahmin edicisi yansız<br />

mıdır?<br />

c) Bulduğunuz MM tahmin edicisi en<br />

küçük varyanslı mıdır?<br />

79<br />

olarak verilmiştir.<br />

Bu dağılımın parametreleri olan q ve q 1 2<br />

için en çok olabilirlik(MLE) tahmin edicile-<br />

yansız tahmin edicinin varyansını<br />

hesaplayınız.<br />

d) Bulduğunuz MM tahmin edicisi etkin<br />

midir?<br />

rini bulunuz.<br />

4 X sürekli değişkeni Normal dağılıma sahip<br />

bir değişken olup ortalaması sıfır, m =0, ve<br />

x<br />

varyansı s2 =q’dır. Yani, X~N(m =0,s x 2 =q)<br />

’dir.<br />

a) parametresi için en çok olabilirlik (MLE)<br />

tahmin edicisinin olduğunu<br />

gösteriniz.<br />

b) tahmin edicisi q parametresinin<br />

yansız bir tahmin edicisi midir? Değilse,<br />

yansız bir tahmin edici öneriniz.<br />

8 parametresinin<br />

bağımsız ve yansız üç tahmin edicisidir.<br />

[ Yani,<br />

Ayrıca,<br />

olduğu da bilinmektedir. Bu üç bağımsız<br />

ve yansız tahmin edicinin bir doğrusal<br />

kombinasyonu olarak:<br />

tahmin edicisini kullanmaya karar<br />

verdiğimiz varsayınız. ’nin de q’nın bir<br />

yansız tahmin edicisi olabilmesi ve Var( )<br />

olabilecek en küçük değere sahip olması<br />

için k 1 ve k 2 ne olmalıdır?


Mayıs-Haziran 2013 Yıl: 2 Sayı: 12<br />

9 Ortalaması m ve varyansı s2 olan normal<br />

dağılımlı bir kitleden alınan<br />

n ve n büyüklüğündeki rastsal iki<br />

1<br />

örneklemin ortalamaları ve olsun.<br />

olarak tanımlanan<br />

bu tahmin edicinin, m parametresi için,<br />

(n +n ) büyüklüğünde bir örnekleme<br />

1 2<br />

dayalı, minimum varyanslı bir tahmin edici<br />

olduğunu gösteriniz.<br />

10 a) Bir etkinlik uzmanı, bir montaj<br />

elemanının bir parçayı monte etme<br />

süresinin ortalamasını gözlem sürelerinin<br />

ortalaması ile tahmin etmek istemektedir.<br />

%99 güvenilirlikle tahminde hatanın üst<br />

sınırının 2 saniyeden fazla olmamasını<br />

sağlamak için bu montaj işlemi ile ilgili<br />

en az kaç gözlem yapıp montaj sürelerini<br />

kaydetmelidir? (Önceki araştırmalardan<br />

s=7.74 saniye olduğu bilinmektedir.<br />

(Tablo değerini 2.58 olarak alınız)<br />

b) n=144 farklı, rastsal ve bağımsız<br />

gözlem sonucunda kayıtlara geçirilen<br />

montaj süreleri kullanılarak =15.5sn ve<br />

S =7.9sn olarak hesaplanmıştır. Montaj<br />

süresinin ortalaması m için %95 lik bir<br />

güven aralığı bulunuz. (Tablo değerini<br />

1.96 olarak alınız)<br />

c) H :m=15sn hipotezini H :m>15 sn<br />

0 1<br />

hipotezine karşı =0.025 anlamlılık<br />

düzeyinde test ediniz.<br />

istatistik soruları istatistik soruları<br />

11 a) Rastgele seçilen 320 seçmenden ‘yarın<br />

seçim olsa oyunuzu hangi partiye verirsiniz<br />

sorusuna’ ‘Yumuşak G Partisine (YGP)’ diyenlerin<br />

sayısı 112 kişi olarak saptanmıştır.<br />

Bir istatistikçi bu bilgilere dayanarak<br />

YGP’ye oy verecek seçmenlerin oranına<br />

ilişkin güven aralığını (0.288,0.412) olarak<br />

hesaplamıştır. Buna göre bu aralığın<br />

güven düzeyi nedir?<br />

b) Aynı seçmen kitlesinden alınan aynı<br />

büyüklükteki (n=320) 4 farklı ve bağımsız<br />

rassal örnek bilgilerinden yararlanarak<br />

oluşturulacak aynı güvenilirlik düzeyine<br />

sahip 4 farklı güven aralığından, en az<br />

üçünün bilinmeyen YGP’li seçmenler oranı<br />

olan p’yi içermesi olasılığını hesaplayınız.<br />

2 trilyon kişiden 1 kişi 116 yaşını<br />

görecektir.<br />

13 H :p=0.5 Hipotezini H :p>0.5 karşıtına<br />

0 1<br />

göre test etmek için binom dağılımlı bir kitleden<br />

6 büyüklüğünde rastgele örneklem<br />

alınıyor. Eğer “ X³5ise H hipotezi red-<br />

0<br />

dedilir ” biçiminde bir karar kuralı söz<br />

konusu ise,<br />

a) I. tür hata olasılığını bulunuz.<br />

b) p=0.7 İken testin gücünü bulunuz.<br />

İnsan günde en az 15 kez güler.<br />

14 a) f (x,q)=qx x<br />

80 Her H birey bi başına b eşit it ölçüde öl üd ttoprak k<br />

vermeye kalkarsak kişi başına en fazla 50<br />

metre kare düşer.<br />

12 Bir yer sarsıntısı ölçme istasyonunda<br />

kaydedilen sarsıntılar arasındaki bekleme<br />

süresinin dağılımı, üstel dağılıma<br />

uymaktadır. Sarsıntılar arasındaki bekleme<br />

81<br />

süresinin ortalaması “m saattir” diyen yokluk<br />

hipotezi, “ m+5 saattir” diyen karşıtına<br />

göre tek bir gözlem kullanılarak test edilecektir.<br />

Eğer gözlenen değer 2’den küçük<br />

ya da 4’den büyük ise yokluk hipotezi red<br />

edilecektir. Buna göre,<br />

a) I.Tür (tip) hata olasılığını bulunuz.<br />

b) m iken testin gücünü hesaplayınız.<br />

0-1 , 0


Mayıs-Haziran 2013 Yıl: 2 Sayı: 12<br />

18 Y sürekli değişkeninin oyf’u<br />

olarak verilmiştir.<br />

a) q parametresi için En Çok Olabilirlik<br />

(MLE) tahmin edicisini bulunuz.<br />

b) Alınan n=3 lük rassal bir örneklem<br />

gözlem değerleri: (2.30), (1.90) ve (4.54)<br />

ise MLE tahmin değerini hesaplayınız.<br />

Cam kırılınca, kırıklar saate 4.827 km hızla<br />

saçılır.<br />

istatistik soruları istatistik soruları<br />

20 Sürekli bir X değişkeninin<br />

olasılık yoğunluk fonksiyonu:<br />

21 X~N(m, s 2 =9) dağılımından alınan n’lik<br />

bir örneklemden hesaplanan % 95,4’lik bir<br />

güven aralığı olarak belirlenmiş ise<br />

alınan örnek büyüklüğü n kaçtır?<br />

23 X~N(m ,s x 2 ) ve Y~N(m , s y 2 ) bağımsız<br />

iki değişken olsun. (Varyansların eşit<br />

olduğunu, ortalamaların ve ortak<br />

varyansın bilinmediğini dikkate alınız.)<br />

H :m =m hipotezi H :m


Mayıs-Haziran 2013 Yıl: 2 Sayı: 12<br />

Sağlıklı S ğl kl bir bi insanda i d bağırsak b ğ kb boyu yaklaşık kl k<br />

6-6.5, kalın bağırsak boyuysa yaklaşık 1.5-2<br />

metredir.<br />

1885’te İskoçya’da Arbroath takımı futbol<br />

maçında Bon Accord’u 36-0 yenmiştir.<br />

istatistik soruları istatistik soruları<br />

100 gr. saf alkolün vücutta yanması<br />

yaklaşık 10 saat sürer.<br />

Bir insanın doğum günü aynı zamanda<br />

dünya üzerindeki en az 9 milyon insanın da<br />

doğum günüdür.<br />

28 X~Poisson (l) olsun.<br />

a) Bu değişkenin l parametresi için bir<br />

yeterli tahmin edicinin olduğunu<br />

gösteriniz. Burada X ,X ,....,X anılan<br />

1 2 n<br />

Poisson dağılımından alınan bir rastsal<br />

örnektir.<br />

b) a)’da önerilen yeterli tahmin ediciye<br />

dayalı bir yansız tahmin edici önerip,<br />

önerilen tahmin edicinin yansız olduğunu<br />

gösterip, bu yansız tahmin edicinin<br />

varyansını hesaplayınız.<br />

Prof. Dr. İsmail Erdem’in hazırladığı<br />

istatistik sorularının cevaplarını www.<br />

ndennyegezinti.com.tr adresinde<br />

bulabilirsiniz.<br />

30 X , X ,...;X Ortalaması m ve Varyansı 100<br />

1 2 n<br />

olan normal dağılımdan alınmış bir rastsal<br />

örneklem olsun.<br />

H :m=75 Hipotezini H :m>75 hipotezine<br />

0<br />

karşı test etmek istiyoruz.<br />

a) =0.05 Anlamlılık düzeyinde bu test<br />

için kritik bölgeyi (Ret Bölgesini) ve<br />

örneklem büyüklüğü n cinsinden ifade<br />

ediniz.<br />

b) Gerçekte m-78 olması halinde<br />

H0:m-75 hipotezinin ret edilmesi<br />

olasılığının 0.90 olması istenirse alınması<br />

gereken örneklem büyüklüğü n kaç<br />

olmalıdır?<br />

84<br />

26 X~Poisson (l) olsun. Bu değişkenin<br />

l parametresi ile ilgili olarak<br />

hipotezi hipotezine karşı test<br />

edilecektir.<br />

Bu hipotezin testinde kullanacağımız Karar<br />

kuralı:<br />

27 Y~N(m, s<br />

85<br />

hipotezinin doğruluğu varsayımı<br />

altında n=12 iken “ olursa H ret 0<br />

edilecektir” şeklinde ifade edilmiştir.<br />

a) Birinci Tip Hata yapma olasılığını, ,<br />

hesaplayınız.<br />

b) iken testin gücünü, (1-b),<br />

hesaplayınız.<br />

2-1)olsun. Bu değişkenin<br />

parametresi ile ilgili olarak:<br />

a) H :m=0 hipotezi H :m=1 hipotezine<br />

0 1<br />

karşı test edilecektir. Bu hipotezin testinde<br />

kullanacağımız en iyi karar kuralının<br />

“ olursa H :m=0 hipotezi ret edilir”<br />

0<br />

biçiminde olması gerektiğini gösteriniz.<br />

29 Y sürekli değişkeninin olasılık yoğunluk<br />

fonksiyonu:<br />

olarak verilmiş olsun.<br />

a) Bu dağılımın q parametresi için yeterli<br />

c) m-76, 77, 79 ve 80 için testin gücünü<br />

(1-b) değerlerini hesaplayıp (1-b)’nın<br />

grafiğini çiziniz.<br />

b) n=25’lik bir örneklem gözlem<br />

ve yansız bir tahmin edici bulunuz.<br />

değerlerine dayalı olarak yukarıdaki<br />

hipotezin =0.05 anlamlılık düzeyinde<br />

testinde “ olursa H :m=0 hipotezi ret<br />

0<br />

edilir” karar kuralı gereğince kullanılacak c<br />

değerini hesaplayınız.<br />

b) Bulduğunuz yansız ve yeterli tahmin<br />

edici Minimum varyanslı mıdır? Neden?<br />

c) m=1 olması halinde testin gücünü,<br />

(1-b), hesaplayınız.


Mayıs-Haziran 2013 Yıl: 2 Sayı: 12<br />

Kaç Ceviz?<br />

Beş işçi bir gün ceviz toplamaya gitmiş. Akşama kadar<br />

topladıkları cevizleri bir yığın yapıp orta yere koymuşlar;<br />

sabah olunca eşit paylaşmak üzere yatmışlar.<br />

Biraz sonra, birinci işçi uyanmış ve sabahı beklemeden<br />

kendi payını ayırmaya karar vermiş. Ceviz yığınını 5 eşit<br />

yığına bölmüş, kendi payına düşen bir yığını güvenli<br />

bir yere sakladıktan sonra, geri kalan dört yığını tekrar<br />

karıştırıp tek yığın haline getirmiş ve uykuya yatmış. Bu<br />

arada bir sincap gelip ortak yığından bir ceviz aşırmış.<br />

Biraz sonra ikinci işçi uyanmış. O da sabahı beklemeden<br />

kendi payına düşeni ayırmaya karar vermiş. Orta<br />

yerdeki ceviz yığınını 5 eşit yığına bölmüş ve kendi<br />

payına düşen yığını güvenli bir yere koyduktan sonra<br />

geri kalan dört yığını tekrar karıştırıp orta yerde tek<br />

Mantık Problemleri Mantık Problemleri<br />

Prof. Dr. Timur KARAÇAY<br />

tkaracay@baskent.edu.tr<br />

Problemin çözümüne geçmeden 10. sayıdaki soruyu hatırlayalım: Kral ve İsyancı Problemi<br />

bir yığın yapmış ve uykuya yatmış. Bu arada bir sincap<br />

gelip orta yerdeki yığından bir ceviz aşırmış.<br />

Sonra üçüncü, dördüncü ve beşinci işçiler de aynı işi<br />

yapmışlar. Her seferinde, sincap orta yere konulan yığından<br />

bir ceviz aşırmayı unutmamış.<br />

İşçileri geldikleri köye taşıyacak arabacı sabah erken<br />

gelmiş. Bakmış, herkes yorgunluktan derin uykuya dalmış<br />

durumda. Onları uyandırmaya kıyamamış. Hele şu<br />

işçilerin cevizlerini 5 paya ayırayım; sonra uyandırırım<br />

demiş. Kalan ortak yığını 5 eşit yığına ayırmış. Geriye<br />

bir ceviz kalmış. Bakmış ki sincap onu izliyor. Artan<br />

cevizi sincaba atmış.<br />

Soru: İşçiler kaç ceviz topladı? Herbirisi<br />

ne kadar ceviz aldı?<br />

Probleminin Çözümü<br />

a (Arabacı cevizi 5’e böldüğünde her bir kişiye düşen ceviz sayısı )<br />

Çok eski zamanlarda çok uzak ülkedeki bir<br />

kralın koyduğu ağır vergilere, cesur ve akıllı<br />

bir genç başkaldırmış. Kralın askerleri genç<br />

isyancıyı yakalamışlar. Kralın mahkemesi yakalanan<br />

genci idam cezasına çarptırmış. İnfazı<br />

görmeye gelen halkın önünde kral şöyle<br />

demiş:<br />

- Ey halkım, bu isyankârı bir koşulla affedeceğim.<br />

Şu gördüğünüz kutuda renkleri,<br />

biçimleri, kokuları birbirinin aynısı olan 12<br />

Soru1: Kral, zehirsiz hapın ötekilerden<br />

daha ağır ya da daha hafif olduğunu söyleseydi,<br />

isyancı genç problemi nasıl çözerdi?<br />

Prof. Dr. Timur KARAÇAY<br />

tkaracay@baskent.edu.tr<br />

hap var. 11 tanesi zehirli, 1 tanesi zehirsizdir.<br />

Zehirli olanların ağırlıkları aynıdır. Ama<br />

zehirsiz olanın ağırlığı ötekilerden farklıdır.<br />

Şimdi bu isyankar kula, bir hassas terazi ile<br />

12 hapı veriyorum. Üç kez tartı yapma hakkı<br />

var. Üç tartı sonunda haplardan birisini seçip<br />

yutacaktır. Eğer dedikleri gibi akıllı biriyse<br />

zehirsiz hapı bulup kurtulacaktır. Bulamazsa<br />

kendi aklı onun sonunu getirmiş olacaktır.<br />

Soru2: Zehirsiz hapın ötekilerden daha<br />

ağır ya da daha hafif olduğu kendisine söylenmeyince,<br />

akıllı genç problemi nasıl çözdü?<br />

86 5a+1................................................ (Arabacının bulduğu ceviz sayısı)<br />

87<br />

.......................................... (5.adamın bölme işleminden önceki ceviz sayısı)<br />

................................... (4.adamın bölme işleminden önceki ceviz sayısı)<br />

........................... (3.adamın bölme işleminden önceki ceviz sayısı)<br />

....................... (2.adamın bölme işleminden önceki ceviz sayısı)<br />

................ (1. Adamın bölme işleminden önceki ceviz<br />

sayısı=toplanan ceviz sayısı)<br />

..................... (ceviz sayısı)<br />

............................. (X’i tamsayı yapan en küçük a tamsayısı 818 dir.)<br />

a=818 X=12495<br />

Problemin çözümü tek değildir. Sonsuz çözüm arasında, 1-100.000 aralığında koşulu sağlayan<br />

6 sayı vardır:<br />

12495, 28120, 43745, 59370, 74995, 90620<br />

Buna göre, ceviz toplayıcılarının arasında 12495 cevizin dağılımı:<br />

Prof. Dr. Timur KARAÇAY’IN hazırladığı Mantık Problemlerinin cevabını<br />

www.ndennyegezinti.com.tr adresinde bulabilirsiniz.

Hooray! Your file is uploaded and ready to be published.

Saved successfully!

Ooh no, something went wrong!