2012 YILI - Müşavirlik Web Siteleri

Doğu Avrupa’dan Batı Avrupa’ya geçiş ülkesi olan Avusturya’nın coğrafi olarak
Avrupa’nın merkezinde olması çevredeki Merkezi ve Doğu Avrupa ülkelerine ve Almanya ile
İtalya gibi büyük piyasalara da kolaylıkla mal sunumunu mümkün kılmaktadır.
1990’lı yılların ortalarından beri Avusturya-Viyana’da faaliyette bulunan iki Türk
sermayeli banka, ticari ilişkiler açısından önemli oldukları gibi, Avusturya’daki Türk
yatırımlarının artırılması ve çeşitlendirilmesinde kurumsal altyapı bağlamında da
değerlendirilebilecek oluşumlardır. Bu bankalar başta kredi imkanları olmak üzere, dış ticaret
faaliyetlerinde etkin olmaları, hem ikili ticareti kolaylaştırıcı ve ivme kazandırıcı bir rol
oynamalarına imkan sağlamakta, hem de Avusturya’ya olası Türk yatırımları için uygun bir
altyapı oluşturmaktadır.
Türkiye’deki yatırım ortamının iyileşmesi, makro ekonomik dengelerin olumlu
seyretmesi ve Türk pazarının büyüklüğü son yıllarda Türkiye’de yatırım yapan Avusturya
firmalarının sayısı ve yatırım tutarlarının artmasını sağlamıştır. Bu gelişme aynı zamanda iki
taraf iş adamlarının temaslarının yoğunlaşmasına ve Türk iş adamlarının Avusturya’ya daha
fazla ilgi göstermelerine neden olmuştur. Artan sayıda Türk firması hem ticari ilişkilerini
artırmak, hem de potansiyel yatırım alanlarının tespiti için girişimlerde bulunmaktadır.
Avusturya’da yatırımda bulunmak isteyen Türk girişimcileri açısından bir diğer
avantaj da ülkede yerleşik bir Türk nüfusunun bulunmasıdır. 60 ve 70’li yıllarda iş gücü
olarak Avusturya’ya gelen Türklerin bir bölümü 80’li yıllardan itibaren kendi iş yerlerini
kurmak suretiyle işveren konumuna gelmişler ve ithalatçı, toptancı, üretici olarak “Türk
İşadamları” kompozisyonunu genişletmişlerdir. Bugün gelinen noktada, Türk işadamlarının
Avusturya iç ticaretinde olduğu gibi, Avusturya’nın başta Türkiye olmak üzere, çeşitli
ülkelerle dış ticaretinde önemli konumlara geldikleri görülmektedir.
İki ülke arasında sağlam bir “köprü” oluşturan bu topluluğun daha aktif ve iki ülke
ticaret ve ekonomik ilişkilerine daha katılımcı yeni açılımlar ve kazanımlar getirmesi
beklenmektedir.
Bu çerçevede, zaman içerisinde eğitim altyapısı kuvvetlendirilmiş profesyoneller
olarak iki ülke ticari ve ekonomik ilişkilerine katkıda bulunmaya başlayan ve hem Avusturya
piyasası hem de Türk piyasasını bilen bu kesimin Türk yatırımcılara yol gösterebilecek ve
ortaklıklar kurabileceği ve Türk yatırımcılar için önemli avantajlar sağlayabileceği
düşünülmektedir.
AB’nin bazı ülkelerinde mevcut olan ekonomik krizin daha da yaygınlaşması ya da
yeni bir global ekonomik krizin ortaya çıkması halihazırda AB’nin ekonomisi en iyi
ülkelerden birisi olan Avusturya’yı olumsuz etkilemesi kaçınılmaz olarak görülmektedir. Bu
durum, yatırımcı firmalar açısından önemli kayıpları beraberinde getirecektir. Avusturya’ya
yatırımda bulunmak isteyen firmalarımızın bu olasılık ve riskleri dikkate almasında yarar
görülmektedir.
Türkiye’nin AB üyeliği süreci sonunda AB’ye tam üye olunması yatırım ortamının
Türk girişimciler açısından daha da iyi olmasını sağlayacak ve piyasaya önceden giren
firmalara büyük avantajlar sunabilecektir. Aksi bir durumda ise AB ile Türkiye arasındaki
ticari ve ekonomik ilişkilerin seyrinin ne olacağını şimdiden tahmin etmenin güçlüğü
ortadadır. Dolayısıyla, Türkiye’nin AB’ne üyelik sürecini ticari ve ekonomik ilişkilerimiz
açısından hem önemli bir avantaj, hem de bir tehdit olarak değerlendirmek mümkün
bulunmaktadır.
52