20.06.2013 Views

(Hatice Qorqmaz) (Samsun-2007). - Turuz.info

(Hatice Qorqmaz) (Samsun-2007). - Turuz.info

(Hatice Qorqmaz) (Samsun-2007). - Turuz.info

SHOW MORE
SHOW LESS

Create successful ePaper yourself

Turn your PDF publications into a flip-book with our unique Google optimized e-Paper software.

Ondokuzmayıs Üniversitesi<br />

Sosyal Bilimler Enstitüsü<br />

Türk Dili ve Edebiyatı Anabilim Dalı<br />

DĐVANÜ LÛGAT-ĐT-TÜRK’TEKĐ ATASÖZLERĐNĐN ANLAMBĐLĐMSEL<br />

AÇIDAN ĐNCELENMESĐ<br />

<strong>Hatice</strong> KORKMAZ<br />

Yrd. Doç. Dr. Salih DEMĐRBĐLEK<br />

Yüksek Lisans Tezi<br />

<strong>Samsun</strong>, <strong>2007</strong>


Ondokuzmayıs Üniversitesi<br />

Sosyal Bilimler Enstitüsü<br />

Türk Dili ve Edebiyatı Anabilim Dalı<br />

DÎVÂNÜ LUGÂTĐ’T-TÜRK’TEKĐ ATASÖZLERĐNĐN ANLAMBĐLĐMSEL<br />

AÇIDAN ĐNCELENMESĐ<br />

<strong>Hatice</strong> KORKMAZ<br />

Yrd. Doç. Dr. Salih DEMĐRBĐLEK<br />

Yüksek Lisans Tezi<br />

<strong>Samsun</strong>, <strong>2007</strong>


KABUL VE ONAY<br />

………………………………… tarafından hazırlanan “…………………………<br />

……………………………………………………………………………………….<br />

…………………………………………………………………..” başlıklı bu çalışma,<br />

…………………………. tarihinde yapılan savunma sınavı sonucunda başarılı bulunarak jürimiz<br />

tarafından ………………….…………………….. olarak kabul edilmiştir.<br />

Başkan: ………………………………………………………<br />

Üye : ………………………………………………………..<br />

Üye: …………………………………………………………<br />

Yukarıdaki imzaların adı geçen öğretim üyelerine ait olduğunu onaylarım.<br />

……/……./ ………


BĐLDĐRĐM<br />

Hazırladığım tezin tamamen kendi çalışmam olduğunu ve her alıntıya, kullandığım başka<br />

yazarlara ait her özgün fikre kaynak gösterdiğimi bildiririm.<br />

…… /……/…....<br />

<strong>Hatice</strong> Korkmaz


DĐVÂNÜ LÛGAT-ĐT-TÜRK’TEKĐ ATASÖZLERĐNĐN HATĐCE KORKMAZ <strong>2007</strong><br />

ANLAMBĐLĐMSEL AÇIDAN ĐNCELENMESĐ


ÖNSÖZ<br />

Halk Edebiyatı ürünleri halkın önemli değerlerindendir. Bir milletin geçmişine<br />

tanıklık etmelerinin yanı sıra, dil özelliklerini de gözler önüne sererler. Türk dil<br />

tarihine ışık tutan bu eserlerin en önemlilerinden biri de, şüphesiz, bünyesinde<br />

birçok ilki barındıran Dîvânü Lugati’t-Türk adlı eserdir.<br />

Mutfak Kültürü, yerleşilen merkezler, yaşam tarzı, olaylara bakış açısı, insan<br />

ilişkileri vb. birçok konuda bizi bilgilendiren bu eser, içinde barındırdığı estetik,<br />

ahlâki, mantık ve ekonomik değerler açısından da önem arzeden bir başyapıttır.<br />

Bu başyapıtın içinde yer alan savlar da, geçmişimizi, özümüzü gözler önüne seren<br />

ürünlerdir. Bu savların bir kısmı günümüze kadar kendini koruyabilmiş, bir kısmı ise<br />

zamana ve değişime yenik düşererek, unutulup gitmiştir. Amacımız bu değerlerimizi<br />

günyüzüne çıkarıp, anlamca hala ilk günkü geçerliliğini koruduğunu, bize ait<br />

değerleri bizden örneklerle belirttiğini ifade etmektir.<br />

Çalışmalarımız sırasında, atasözlerinin bazılarının unutulup gitmesiyle bazı kültürel<br />

değerlerimizin ve yüzyıllardır kullanılagelen sözcüklerimizin de kaybolduğunu,<br />

atasözlerimizin değişen değer yargılarına göre şekillendiğini farkettik.<br />

Türkler göçebe bir millet oldukları için, diğer milletlerin kültürlerinden etkilenmiş,<br />

edebiyatımız ve dilimiz çeşitlilik kazanarak, zenginleşmiştir. Bu zengin kültür<br />

özellikleri , doğal olarak atasözlerine de yansımıştır. Ayrıca atasözleri özel bir dile<br />

sahiptir. Köylü ile şehirlinin kullandığı dil, sözcükler sosyal yaşantıda farklıyken,<br />

atasözleri toplumda sınıf farkı gözetmeksizin kendini ifade edebilmiş ve birlik<br />

sağlayabilmiş özlü sözlerdir.<br />

Ferit Birtek, En Eski Türk Savları adlı eserinde iki yüz doksan bir sav tespit etmiştir.<br />

Biz ise çalışmalarımız sırasında iki yüz doksan üç sav tespit ettik, Birtek’in sav<br />

olarak kabul etmediği, ancak Dîvân’da sav ibaresiyle yer alan iki savı biz<br />

çalışmamıza dahil ettik; bunlar “Oglan biligsiz (c.l., s. 386) ve Yunt başın yularlap<br />

i


(c.lll., s.9)” savlarıdır. Savların bu denli konu çeşitliliği taşıması araştırmalarımızda<br />

beklemediğimiz bir sonuçtu. Daha önce savların konuları bakımından<br />

sınıflandırılmasını içeren çalışmalar olduğunu biliyoruz, fakat bu eserler konuları<br />

temel başlıklar altında, daha genel ele almışlardır. Ayrıca ifade edilen konu ve<br />

taşıdıkları anlam, sav günümüzde geçerliliğini yitirmiş dahi olsa, hala bize aşinadır.<br />

Eğitim ve öğretimde, davranış değişikliğinde, sanatın, edebiyatın, felsefenin büyük<br />

rolü vardır. Kendi özünü bilerek yetişen bir nesil daha sağlıklı yetişir, kimlik<br />

bunalımı içinde olmaz. Kültürünün farkında olan gençlik de, bu değerli eserleri<br />

unutup gitmez ve daha sonra geçmişe yaptıkları yolculuklarda, bizim olanı yeniden<br />

keşfetmek yerine, değerlerimize değerler katarlar, edebiyatımızı daha ileri seviyeye<br />

taşırlar. Çünkü atasözlerine dikkat edildiğinde, büyük oranda olumlu davranışları ön<br />

plana çıkarmaya amaçladığı görülür.<br />

Bu denli zengin olan atasözlerini anlambilimsel olarak incelerken, Türk insanını daha<br />

yakından tanıma fırsatı bulduk.<br />

Çalışmalarımıza öncelikle altyapı oluşturmak amacıyla kaynak arayışına girdik. Bu<br />

konudaki birkaç eser dışında detaylı araştırmanın olmadığını, bu çalışmaların da<br />

anlambilimden ziyade genel bilgiler içerdiğini gördük. Dîvân’daki savları tasnif<br />

ederek ilk adımı attık. Savları Dîvân’daki sırasına göre fişledik. Savların hangi<br />

sözcük için kullanıldığını, kullanılış amacını, tekrar edilen savların, hangi sözcüklere<br />

misal getirmek için kullanıldığını, bu sözcüklerin Türkçe’deki karşılıklarını<br />

belirledik.<br />

Konu bakımından savların anlatmak istediğini (konu), savın konuyu hangi yönden<br />

ele aldığını (bakış açısı), asıl vermeye çalıştığı fikri (yansıttığı anlam), sözcüklerin<br />

yansıttığı mecaz, gerçek, yan veya deyim anlamlarını, savın taşıdığı değerleri ve<br />

varsa söz sanatlarını tespit ettik. Ayrıca cümlelerin asıl yansıttıkları anlamlara, savın<br />

gerçek ve mecazi olarak anlatmak istediklerine, savın günümüzde aynı veya değişim<br />

göstererek yaşayıp yaşamadığına, bu özlü sözlerin günümüzde herhangi bir anlam<br />

ii


değişimine, daralma, gelişme, iyileşme, kötüleşmeye uğrayıp, uğramadığına açıklık<br />

getirmeye çalıştık.<br />

Atasözlerini konuları bakımından sınıflandırdık. Hangi konulara ağırlık verildiğini,<br />

aynı konuda söylenmiş savlar arasında bakış açısı yönünden farklılıklar olduğunu<br />

tespit ettik.<br />

Türkiye Türkçesi’ndeki atasözleri ile Dîvân’daki savları karşılaştırarak,<br />

değişikliklere uğramış veya biçim ve anlamca kendini koruyabilmiş savları<br />

belirledik. Bütün bu anlambilimsel incelemelerin neticesinde daha önce<br />

değinilmemiş, üzerinde durulmamış bilgilere ulaştık.<br />

Temennimiz odur ki, çalışmamız bir boşluğu doldurabilsin ve bazı insanları bu<br />

alanda daha derin araştırmalar yapmaya istekli hale getirsin. Bir yazarımızın da<br />

dediği gibi “Dilin sağlamlığının en önemli delili, onun eserlerde yaşamasıdır.” Dilin<br />

sağlamlığını ortaya koyan bu atasözlerinin, taşıdığı dil ve anlam özelliklerinin<br />

önemini farkettirmede, bir nebze de olsa katkıda bulunabildiysek bu bizim için<br />

büyük bir sevinç kaynağı olacaktır.<br />

Bu uzun ve meşakkatli yolculukta, benden manevi desteğini esirgemeyen eşim<br />

Ahmet ve kızım Nazlı’ya, çalışmalarımıza bilgisayar desteğinde bulunan<br />

Koordinatör Öğretmen Veli ÇELĐK’e, abstract’in yazımında yardımcı olan Suna<br />

TOMAKĐN’e, beni bu çalışmaya yönlendiren ve Türk dilinin zenginliğini,<br />

köklüğünü keşfetmemi sağlayan Sayın Yard. Doç. Dr. Salih DEMĐRBĐLEK’e<br />

katkılarından dolayı teşekkür ederim.<br />

iii<br />

<strong>Hatice</strong> KORKMAZ<br />

Mersin-<strong>2007</strong>


ÖZ<br />

[KORKMAZ, <strong>Hatice</strong>]. [Dîvânü Lugati’t-Türk’teki Atasözlerinin Anlambilimsel Açıdan<br />

Đncelenmesi], [Yüksek Lisans Tezi], <strong>Samsun</strong>, [<strong>2007</strong> ].<br />

Dil bir milletin kültürünü, tarihini oluşturan en değerli varlığıdır. Dilin hayat bulduğu<br />

halk edebiyatı ürünlerinden biri de atasözleridir. Biz de bir kültür birikimi olan bu<br />

atasözlerini, kökeninden ve ulaşabildiğimiz en eski kaynaklardan biri olan, Türk<br />

dilinin şaheserlerinden, Dîvânü Lugati’t-Türk’ten başlayarak, anlambilimsel açıdan,<br />

tümdengelim yöntemiyle incelemeyi amaçladık.<br />

Dîvânü Lugati’t-Türk’teki sav ibaresiyle yer alan sözlerin, konularını, bakış açılarını,<br />

yansıttıkları anlamları tespit ederek; sözcüklerin cümle içinde taşıdıkları gerçek,<br />

mecaz, yan anlamları ile eş anlam, eş sesli, zıt anlamlarına değindik.<br />

Anlambilimsel açıdan ele alınan savları, bir toplumun kalp atışlarının atasözlerinde<br />

duyulduğunu, bu nedenle hemen her konuda atasözü söylendiğini göstermek için,<br />

konularına göre sınıflandırdık.<br />

Ayrıca, atasözlerinin günümüzdeki kullanımını tespit etmek amacıyla,<br />

çalışmalarımız sırasında Dîvân’daki savlarla, Türkiye Türkçesi’ndeki savları<br />

karşılaştırdık. Bu karşılaştırma sonucunda bazı savların geçerliliğini aynen koruduğu<br />

halde, bazılarının anlam değişimine, anlam daralmasına, anlam iyileşmesine<br />

uğradığını, kültürel değerlerin değişmesiyle, bazılarının da günümüze kadar<br />

geçerliliğini koruyamayıp, unutulduğunu göstermeye çalıştık.<br />

Buna göre, Karahanlı döneminden günümüze kadar dil, anlamca birçok değişime ve<br />

gelişime uğramış, bu değişimden doğal olarak atasözleri de etkilenmiştir.<br />

Atasözlerinin Xl. yüzyıldan itibaren başlattığımız serüvenini günümüze kadar<br />

getirmeye çalıştık. Yüzyıllar öncesinde oluşturulan bu sözlerin anlam zenginliğine<br />

dikkat çekerek, hala özümüzü ifade etmedeki başarısını gözler önüne serdik.<br />

Anahtar Sözcükler<br />

Atasözü, kültür, dil, anlambilim, Dîvânü Lugati’t-Türk<br />

iv


ABSTRACT<br />

[KORKMAZ, <strong>Hatice</strong>]. [The Đnvestigation of the sayings in Dîvânü Lugati’t-Türk in terms of<br />

semantics], [Master Thesis], <strong>Samsun</strong>, [<strong>2007</strong> ].<br />

Language is the most important wealth of which contitutes a nation’s culture and<br />

history. One of the works of folk literature from which language exists are the<br />

proverbs. We aimed to examine these cultural accumulation proverbs according to<br />

semantic with the deduction method beginning from the Dîvânü Lugati’t-Türk, one<br />

of the masterpiece of Turkish Language from which its root and is one of the oldest<br />

source we can reach.<br />

As establishing the subjects, points of view, meanings of what they reflect of the<br />

words which take part in the Dîvânü Lugati’t-Türk with the name of saying, we<br />

referred to the real, metaphor, subordinate meanings, synonyms, antonyms and<br />

hononymic meanings of the words bearing in the sentence.<br />

We classified the sayings considered with semantic view to show that the hear beats<br />

of a society are heard in sayings and for this reason a proverb is said on almost every<br />

subject.<br />

Besides, we compared the sayings in Dîvân and in Turkey’s Turkish in order to<br />

determine the today’s usage of the proverbs during our studies. At the end of this<br />

comparation we tried to show that although some sayings kept their currency exactly,<br />

some faced up with semantic changing, semantic restriction, semantic improvement,<br />

and with the changes of cultural values, also some were forgotten not being able to<br />

save their currency up to now.<br />

According to this, since Karahanlı period language has met with a lot of semantic<br />

changes and developments up to now, also the proverbs were effected by this change<br />

naturally. We have tried to bring the proverbs’ adventure we have started since the<br />

eleventh century up to now.<br />

v


By attracting the attention of these words’semantic wealth being formed before<br />

centuries, we have spred out their success expressing our presence in minds.<br />

KEY WORDS<br />

Proverb, culture, language, semantic, Dîvânü Lugati’t-Türk<br />

vi


ĐÇĐNDEKĐLER<br />

ÖNSÖZ………………………………………………………………………………..i<br />

ÖZ………………………………………………………………………………………….....iv<br />

ABSTRACT………………………………….…………………………………….....v<br />

ĐÇĐNDEKĐLER……………………………………………………………………...vii<br />

TABLOLAR DĐZĐNĐ………………………………………………………..……...viii<br />

1.GĐRĐŞ……………………………………………………………………………….1<br />

1.1 Karahanlıca…………………………………………………………………….....3<br />

1.2 Kâşgarlı Mahmud………………………………………………………………..4<br />

1.3 Dîvânü Lugati’t-Türk…………………………………………………………….6<br />

1.4 Atasözü………………………………………………………………………….10<br />

1.5 Anlambilim……………………………………………………………………...12<br />

BÖLÜM 1 DÎVÂNÜ LUGATĐ’T-TÜRK’TEKĐ SAVLAR VE TERCÜMELERĐ...17<br />

BÖLÜM 2 DÎVÂNÜ LUGATĐ’T-TÜRK’TEKĐ SAVLARIN ANLAMBĐLĐMSEL<br />

AÇIDAN ĐNCELENMESĐ……………………………………………………….…43<br />

BÖLÜM 3 DÎVÂNÜ LUGATĐ’T-TÜRK’TEKĐ SAVLARIN KONULARI<br />

BAKIMINDAN SINIFLANDIRILMASI…………………………………………242<br />

BÖLÜM 4 DÎVÂNÜ LUGATĐ’T-TÜRK’TEKĐ SAVLAR ĐLE TÜRKĐYE<br />

TÜRKÇESĐNDEKĐ ATASÖZLERĐNĐN KARŞILAŞTIRILMASI…………...…..254<br />

SONUÇ…………………………………………………………………………….266<br />

KAYNAKÇA………………………………………………………………………279<br />

ÖZGEÇMĐŞ………………………………………………………………………..284<br />

vii


TABLOLAR DĐZĐNĐ<br />

Tablo: 1…………………………………………………………………………….243<br />

Tablo: 2…………………………………………………………………………….254<br />

Tablo: 3…………………………………………………………………………….259<br />

Tablo: 4…………………………………………………………………………….260<br />

Tablo: 5…………………………………………………………………………….264<br />

Tablo: 6…………………………………………………………………………….265<br />

Tablo: 7…………………………………………………………………………….268<br />

viii


1.GĐRĐŞ<br />

Dil, bir kültürün en önemli unsurudur. Kültür, dil ile varlığını sürdürür. Kültürün<br />

nesilden nesile ulaşabilmesi ise dilin güzel kullanıldığı eserlerle olur. Bu eserlerin<br />

en önemlilerinden biri de Dîvânü Lugati’t-Türk’tür.<br />

Dîvânü Lugati’t-Türk, bir milletin ortak değerlerini, edebiyatını, folklorunu,<br />

müziğini ifade eder. Yani, dil aracılığıyla bir toplumu birleştirir. Eserin önemli<br />

bir özelliği de atalarımızın yüzlerce yıllık hayat tecrübelerinin sonuçlarının<br />

ifadesi olan savların varlığıdır.<br />

Atasözleri bilindiği gibi, sözlü edebiyat ürünleridir. Kâşgarlı’nın eserinde yer<br />

alan savlar ise sadece o döneme ait değil, insanlık tarihi kadar eski bir geçmişe<br />

sahiptir. Ayrıca, insanlığın geçmişini ifade etmenin yanısıra, bunları geleceğe<br />

taşıyan özlü sözlerdir. Hatta bazı halk bilimcilere göre insanların duygu<br />

dünyalarını göz önüne seren şiirin oluşmasında bir temeldir. Biz de bu zengin<br />

anlatıma sahip özlü sözleri anlambilimsel açıdan inceleyerek, yeni değerler ve<br />

sonuçlara ulaşmayı amaçladık.<br />

Bunun için öncelikle Dîvânü Lugati’t-Türk’ün Besim ATALAY tarafından<br />

yapılan çevirisinden yararlanarak savları tasnif ettik. Daha sonra savları<br />

Dîvân’daki sırasına göre fişledik. Savların Türkiye Türkçesindeki karşılıklarını<br />

verirken bazı savlarda Ferit Birtek’in “En Eski Türk Savları” adlı eserinden<br />

yararlandık. Belirlediğimiz bu savların hangi sözcük için kullanıldığını, kullanılış<br />

amacını, tekrar edilen savların, hangi sözcüklere misal getirmek için<br />

kullanıldığını belirledik. Dîvânü Lugati’t-Türk’teki bu savları anlambilimsel bir<br />

incelemeye tâbi tuttuk.<br />

“Birçok bilgin anlambilimi, ‘Dilin anlam yönünü inceleyen bilim’ olarak<br />

tanımlamakta, Lerat’nın ise anlambilimi, ‘sözcüklerin, tümcelerin ve sözcelerin<br />

anlamının incelenmesi’ olarak görmektedir.” (Aksan 1999a: 20)<br />

1


Anlambilimin başlıca iki alt alanı vardır: Sözcük anlambilimi ve tümce<br />

anlambilimi. Çalışmamızı Sözcük anlambilim temelinde Dîvân’daki savları;<br />

Temel anlam, mecaz anlam, yan anlam, duygu değerleri, aktarmalar, eş sesli, eş<br />

anlam, zıt anlam yönünden belirlemeye çalıştık.<br />

Tümce anlambilimi bölümünde ise, tümcenin konusunu, bakış açısını, yansıttığı<br />

anlamı, taşıdığı değeri, varsa tümcedeki sanatlı söyleyiş gibi içerik özelliklerini<br />

inceledik.<br />

Atasözlerini, toplumun hangi konulara daha ehemmiyet verdiğini öğrenmek<br />

amacıyla, konuları bakımından sınıflandırdık. Karşılaştığımız manzara oldukça<br />

ilgi çekiciydi. Başladığımız noktaya, dile, geri döndüğümüzü gördük. Đnsanlığın<br />

tarih boyunca en ehemmiyet verdiği konu bugün de olduğu gibi dildi. Bu da bize<br />

atasözlerinin evrenselliğini bir kez daha ispatlamış oldu.<br />

Ayrıca savları Türkiye Türkçesi’ndeki atasözleri ile karşılaştırdık ve birçoğunun<br />

hâlâ geçerliliğini, doğrudan veya ufak tefek değişikliklere uğrayarak, koruduğunu<br />

gördük.<br />

Bütün bu çalışmalarımızda yoğun bir kaynak arayışına girdik, Dîvân ve Türkiye<br />

Türkçesi’ndeki atasözleri üzerine birçok çalışma yapılmasına rağmen, ele<br />

aldığımız savlar üzerine yapılan çalışmaların çok kısıtlı olduğunu gördük.<br />

Atasözleri toplumun her kesimine hitap eden, kendisini fark ettirebilen, gündelik<br />

hayatın oluşmasına katkıda bulunan sözlerdir. Türk olarak ve Türk kalarak<br />

çağdaşlaşmak, ilerlemek için geçmişimizi geleceğe taşımak zorunludur.<br />

2


1.1.Karahanlıca<br />

Dîvânü Lugati’t-Türk adlı eser, Karahanlıca dönemine aittir. Eski Türkçe’yi<br />

izleleyen Türk yazı dili dönemidir ve XI.-XII. yüzyılları kapsar. Bu dönemin en<br />

belirgin özelliği Đslam uygarlığı çevresinde gelişmiş olmasıdır. Türk yaşam<br />

biçiminde önemli değişmeler olmuştur. “Yaklaşık iki yüz yıllık bir zaman dilimine<br />

hakim olan Karahanlı Türkçesi, Köktürk ve Uygur Türkçesi’nin tabii bir devamıdır.<br />

Nitekim 13. yüzyıldan itibaren gelişen yeni yazı dilleri, Karahanlı Türkçesi’nin<br />

evlatları durumundadır.” (Hacıeminoğlu 2003: 1) Karahanlıca, kimilerince Orta<br />

Türkçe’nin ilk yazı dili kimilerince Eski Türkçe döneminin devamı olan bir yazı dili<br />

olarak kabul edilmektedir.<br />

Kara sözcüğü: kara, millet, halk, ehil hayvan anlamlarına gelirken, Karahan; büyük,<br />

baş han, hanedandan olmayan ve halk içinden yetişmiş devlet başkanı anlamına<br />

gelmektedir.<br />

Karahanlı Türkçesi dönemi eserleri arasında: Kâşgarlı Mahmud’un Dîvânü Lugati’t-<br />

Türk’ü, Yusuf Has Hacib’in Kutadğu Bilig’i, Edib Ahmet Yükneki’nin Atabetü’l-<br />

Hakâ’ik’i, Kur’ân Tercümesi ve hukuk belgeleri yer alır.<br />

840 yılı Türk tarihi bakımından mühimdir. Türk Kağanlığı’nın merkezi<br />

Orhun bölgesi iken, bu tarihte devletin merkezi Doğu Türkistan’a kayar.<br />

Karahanlı hanedanı da Doğu Türkistan’ın batısında, Balasagun, Taraz,<br />

Kâşgar şehirlerinde Büyük Türk Kağanlığı’nı devam ettirdiler.<br />

Karahanlılar da yeni bir dine yönelirler. (Ercilasun 1985: 114 )<br />

Bu nedenle, bu dönem eski geleneklerle Đslam kültürünü kaynaştırma çağı olmuştur.<br />

Yeni bir medeniyete olan bu geçiş sırasında, hemen her alanda düşüncelerin ve<br />

zevklerin ikileşerek çatışma ve kaynaşmaları birbirini kovaladı. Bu dönemde<br />

seçkinlere hitap eden yüksek bilgi ve felsefeye dayalı eserlerin yanısıra, doğrudan<br />

sade ve basit ifadelerle halka seslenen eserler de görürüz.<br />

Arapça ve Farsçadan alınan ve dile yerleşerek Türkçelerini unutturan<br />

yabancı sözcüklerin bir bölümü Karahanlı Türkçesinde yoktur; bunların<br />

Türkçelerinin yaşadığı görülmektedir. Karahanlı Türkçesinde<br />

sözvarlığının zenginliğine tanık olan özelliklerden biri, aynı kökten<br />

türemiş ve değişik dilbilgisi görevlerdeki çeşitli öğelerin kullanılmakta<br />

olmasıdır. (Aksan 2000: 108)<br />

3


1.2.Kâşgarlı Mahmud<br />

Đlk Türk sözlüğünün yazarı Kâşgarlı Mahmud, Karahanlı hükümdar sülalesine<br />

mensup bir şehzadedir. Kâşgarlı gerek kayıp eseri gerek Divan’daki gramerle ilgili<br />

notları dolayısıyla aynı zamanda ilk Türk gramercisidir. Kâşgarlı, Türk ağız ve şive<br />

araştırmalarının ilk mütehassısı, yani ilk diyalektologdur.<br />

“Kâşgarlı Mahmud’un Karahanlı Hanedanı’na mensup bir şehzade olması kuvvetle<br />

muhtemeldir. Babası Hüseyin Çağrı Tigin 1056 – 1057 yıllarından önce Barsgan<br />

emiri idi. Eserinin Barsgan maddesinde Kâşgarlı, “Bu şehir, Mahmud’un babasının<br />

şehridir.” kaydını düşmüştür ( DLT III 1941: 417- 418). “Babasının babası<br />

Muhammed Buğra Han 1056 – 1057 yıllarında Kâşgar’da Doğu Karahanlı<br />

hükümdarı idi ve 1057’de yerini Hüseyin Çağrı’ya bırakmıştı.” (Ercilasun 2004 :319-<br />

320)<br />

Kâşgarlı Mahmud islamiyet’in kabulünden sonraki Türk milliyetçiliğinin ilk<br />

temsilcisidir. Türk dilinin, Türk milliyetiliğinin en büyük sözcüsü Kaşgar’da<br />

doğmuştur. Saciye ve Hamidiye Medreseleri’nde tahsil gördükten sonra kendisini<br />

Türk dili incelemelerine adamıştır. Bu amaçla Orta Asya’yı boydan boya kat ederek<br />

Anadolu’ya oradan da Bağdat’a gitmiştir. 1072-1073 yılları arasında hazırladığı<br />

meşhur kitabını (Dîvânü Lugati’t-Türk) Abbasi halifesine armağan etmiştir. Kitabın<br />

asıl nüshası bugün Ayasofya Müzesi’nde muhafaza edilmektedir. Kâşgarlı<br />

Mahmud’un “Türk Dillerinin Gramatik Đncelemesi” başlıklı başka bir kitabının daha<br />

olduğu söylenir. Dîvânü Lugati’t-Türk’ün 3. cildinde bu kitabına atıfta bulunmuştur,<br />

ne yazık ki, bu kitabın ne aslı ne de kopyları bugüne dek bulunamamıştır. Türklerin<br />

yaşadığı şehirleri, köyleri obaları dolaşarak hazırladığı sözlük, Đslâmiyet’ten önceki<br />

sözlü edebiyatımızı aydınlatan dev bir eserdir.<br />

Kâşgarlı Mahmud, iyi silah kullanan bir asker olmakla beraber, dilimizi, ulusal<br />

kültürümüzü, yurt sevgisini her şeyin üstünde gören büyük dil bilginimizdir.<br />

Kâşgarlı Mahmud “Türk” sözcüğünün kuvvet, güç, kudret anlamı taşıdığını bize ilk<br />

bildiren şahsiyettir.<br />

4


Kâşgarlı Mahmud’un gerçek yaşantısı hakkında bilgilerimiz çok sınırlıdır. Onun<br />

yaşamının nerelerde geçtiği, kendisini yetiştirmesini, eserlerinin gerçek sayısını<br />

bugün bilemiyoruz. Kendisine ait olduğu söylenen türbe: Kâşgar şehrine güney-batı<br />

yönünde 45 km kadar uzakta, Kâşgar’ın Köneşehir nahiyesine bağlı, Pamir<br />

dağlarının eteğindeki bir köy olan Opal< Oyfal – Uyfal köyünün kuzey-batısındaki<br />

Azak mahallesindedir.<br />

Türk boyları, ülkeleri, Türklerin âdet ve an’aneleri, çeşitli destan ve<br />

efsâneleri hakkında verdiği bilgilerle Kâşgarlı Mahmud çok yönlü bir<br />

Türkolog olarak karşımıza çıkar. Kelimeler için verdiği örnek cümlelerle<br />

hem Türklerin o zamanki yaşayış tarzlarına ışık tutar, hem de Türk cümle<br />

yapısı üzerinde çalışmaya imkan hazırlar. Hemen hemen bütün kelimeleri<br />

örneklendirmekle Kâşgarlı âdeta modern bir sözlükçü gibi çalışmıştır.<br />

(Ercilasun 1985: 119)<br />

5


1.3.Divanı Lugat’it-Türk<br />

Divanü Lûgat-it-Türk, Türklük biliminin en önemli yapı taşlarındandır. O, Türk’ün<br />

Dîvânı’dır. Türklüğün Dîvânı’dır. Bir ülkünün, bir bilincin ürünüdür.<br />

Kâşgarlı’nın, bir âlim sıfatıyle yazdığı bu eser, Türkçe’nin ilk lûgat ve dilbilgisi<br />

kitabıdır. Ancak hazırlanışı ve içindekiler bakımından devrinin dili, edebiyatı, tarihi,<br />

coğrafyası ve sosyolojisi hakkında bilgi veren zengin bir milli kültür hazinesidir.<br />

Eser Türk dilini Araplara öğretmek maksadıyle yazılmış ve bu sebeple Arap diliyle<br />

kaleme alınmıştır. Arapça bir kitap olmakla beraber çok sayıda Türkçe kelime ile<br />

Türk halk edebiyatından ve halk dilinden alınmış, çok sayıda şiir örnekleri, Türkçe<br />

deyimler ve atasözleri vardır.<br />

Yazılış amacı, Araplara Türkçe’yi öğretmekten çok, Türkçe’nin Arapça ile Koşu<br />

atları gibi yarış edebileceğini, Türk dilinin zenginliğini, her duygu ve düşünceyi<br />

anlatmaya elverişli olduğunu ispat etmektir.<br />

Türk sözlüğünün dîvânı anlamına gelen Kâşgarlı’nın bu eseri, yalnız bir sözlük değil,<br />

Đslamlık öncesi Türk edebiyatını, tarihini, coğrafyasının, folklorunu, mitolojisini<br />

aydınlatan bir ansiklopedi niteliğindedir. Dilbilgisi kuralları ortaya konulmuş,<br />

Türkolojinin sağlam temelleri atılmıştır. Türkologların görüşü Göktürk Yazıtları ile<br />

Dîvânü Lugati’t-Türk’ün bulunuşu, Türklük için tasavvur edilemeyecek kadar büyük<br />

kazanç olmuştur.<br />

“Eser, dil yadigarı olarak kabul edilir. Eserde pek çok folklor ve edebi eser örnekleri<br />

vardır. Bunlar Xl. asır Türk edebiyatının özelliklerini anlamaya yardım eder.<br />

Edebiyatçıların eser hakkında Türk şiirinin küçük antolojisi demeleri bir hakikattir.”<br />

(Hüseyinov 1999: 78)<br />

Kaşgarlı yazmaya 1072 yılının ocak sonlarında başlamış ve 10 Şubat 1974 tarihinde<br />

bitirmiş olmaktadır. Dîvânü Lugati’t-Türk, Bağdat’taki Abbasi Halifesi Muhammed<br />

el-Muktedi bi-Emrillah’a takdim edilmiştir. Divan’ın yazıldığı yer de<br />

6


ilinmemektedir. Ancak Bağdat’ta yazılıp düzenlendiğini söylemek pek de yanlış<br />

olmasa gerektir. Yazılış sebebi olarak şu görüş diğerlerine göre daha kuvvetlidir.<br />

Eserin yazıldığı yıllarda Türkler siyaset sahnesinde bir güç olarak kendisini kabul<br />

ettirmişti. Bağdat’taki Arap makamları, halifenin sarayı Türklerin nüfûzu altına<br />

girmişti. Yıkılmak üzere olan halifeliği Türkler tutuyordu. Vilayetlere ancak Türk<br />

olanlar vali olarak gönderiliyodu. Đşte bu sebeplerle Araplar Türkçe öğrenmek<br />

zorunda idiler. Mahmud’un yazıdığı bu eser bazı Arapların Türkçe öğrenmelerine<br />

vesile olmuştur. Bu arada Sultan Alparslan’ın Malazgirt Zaferi’ni bu yıllarda<br />

kazındığını hatırlatmakta fayda vardır. .<br />

Dîvânü Lugati’t-Türk’teki sözcüklerin anlamları Arapça olarak<br />

yazılmıştır. Türkçe’nin neden öğrenilmesi gerektiğini şöyle anlatır: “Ant<br />

içerek söylüyorum, ben Buhara’nın, sözüne güvenilir imamlarının<br />

birinden ve başkaca Nişaburlu bir imamdan işittim. Đkisi de senetleri ile<br />

bildiriyorlar ki, Yalvacımız kıyamet belgelerine, ahir zaman<br />

karışıklıklarının ve Oğuz Türklerinin ortaya çıkacaklarının söylediği<br />

sırada türk dilini öğreniniz, çünkü onlar için uzun sürecek egemenlik<br />

vardır, buyurmuştu. Bu söz doğru ise sorguları kendilerinin üzerine olsun.<br />

Türk dilini öğrenmek çok gerekli bir iş olur. Bu doğru değil ise akıl bunu<br />

emreder. Tanrı, Türk burçlarının yükseltmiş ve onların mülkleri üzerirde<br />

felekleri döndürmüştür. Tanrı onlara Türk adını vermiş ve yeryüzüne<br />

ilbay kılmış, hakanları onlardan çıkartmıştır. Dünya uluslarının yularların<br />

onlar eline vermiş herkese üstün kılmıştır. Onlarla birlikte çalışanları aziz<br />

kılmış ve Türkler onları her dileklerine ulaştırmış. Kötülerin şerrinden<br />

korumuştur. Onlara hedef olmaktan korunabilmek için, aklı olana düşen<br />

şey, onların yolunu tutmak, derdini dinletebilmek gönüllerinin alabilmek<br />

için dilleriyle konuşmaktır.”(Tonyukuk Sitesi 2005: 1)<br />

“Yapıt, sözvarlığı bakımından zengindir. Bulgar lehçesine az yer verilir. Orhun ve<br />

Hazar Türkçelerine hiç değinilmez. Türkçe olmayan sözcükler üzerinde durulmaz.<br />

Ancak kimi yabancı sözcükleri Türkçe sanılarak açıklanır. Ayrıca Divan’daki şiirler<br />

Türk şiirinin bilinen en eski örnekleridir.” (Bozkurt 1999: 143)<br />

Eser ilk olarak Ali Emiri Efendi’nin eline geçmiştir. Ali Emiri Efendi eserin<br />

kıymetini hemen anlamıştır ve esere bir şey olur endişesiyle onun basımını kabul<br />

etmemiştir. Sonunda Talat Paşa’nın müdahalesiyle basım işlerine Muallim Kilisli<br />

Rifat tarafından bakılması ön koşuluyla kabul etmiştir.<br />

Dîvânü Lugati’t-Türk’ün Yayınları (Yılmaz 2005: 8-10)<br />

Dîvânü Lugati’t-Türk’ün ilk neşri Kilisli Rıfat (Bilge) tarafından 1917-1919<br />

yıllarında Arap harfleri ile üç cilt olarak yapılmıştır.<br />

7


Almanca Yayın: Dîvânü Lugati’t-Türk’ün Latin harfli ilk neşri ise 1928 yılında Carl<br />

Brockelman tarafından gerçekleştirilmiştir. Bu neşir 1964’te macaristan’da ofset<br />

usulü ile aynen çoğaltılmıştır. Brockelmann Dîvânü Lugati’t-Türk’ün bu yayınında<br />

7993 kelime yayımlamıştır.<br />

Türkçe Yayın: Dîvân-ü Lugat’it-Türk’ün Latin harfli ilk Türkçe yayını Besim<br />

Atalay tarafından yapılmıştır. Besim Atalay’ın bu üç ciltlik tercümesi Abdullah<br />

Battal Taymas tarafından tenkit edilmiştir. A.B. Taymas ilk yazısında 125, ikinci<br />

yazısında 73 madde başının tenkit etmiştir.<br />

Besim Atalay 1941 yılında Dîvânü Lugati’t-Türk’ün tıpkıbasımını da yayımladı.<br />

Besim Atalay üç ciltlik tercümesinde yer alan kelimelerin sözlüğünü ise “Endeks”<br />

başlığı ile 1943 yılında yayımlamıştır. Besim Atalay’ın bu neşrinde 8783 kelime<br />

vardır. Endeks cildi Türk Dil Kurumu tarafından sözlük haline getirilerek<br />

yayımlanmıştır.<br />

T.C Kültür Bakanlığı Dîvânü Lugati’t-Türk’ün tıpkı basımını orijinal boyutlarında ve<br />

renkli olarak 1990 yılında Ankara ‘da yayımlanmıştır. Kabalcı Yayınevi de 2005<br />

yılında Dîvânü Lugati’t-Türk’ü tek cilt olarak yayımlamıştır.<br />

Özbekçe Yayın: Divan-ü Lûgat’it-Türk’ün Özbek Türkçesi’ne tercümesi 1960-1963<br />

yılları arasında Salih M. Muttalibov tarafından yayımlanmıştır. Salih Muttalivov’un<br />

üç ciltlik tercümesinde 9222 kelime vardır. Bu üç ciltlik tercümenin Đndeks-Sözlüğü<br />

Gani Abdurahmanov ve Salih Muttalibov tarafından 1967 yılında taşkent’te<br />

Özbekistan SSR Fanlar Akademiyasi A.S. Puşkin namidagi Til ve Adabiyat Instituti<br />

yayının olarak neşredilmiştir. Bu indeks cildinin sonunda K. Mahmutav Divan-ü<br />

Lûgat’it-Türk’te geçen kelimelerin ek indeksini yayımlamıştır. G.A. Abdurahmanov<br />

ile Ş.Ş. Şükürov ise Dîvânü Lugati’t-Türk’teki bilgilere dayanarak küçük Karahanlı<br />

gramerini yayımlamışlardır.<br />

8


Uygurca Yayın: Dîvânü Lugati’t-Türk’ün Uygur Türkçesine tercümesi ise 1981-<br />

1984 yılları arasında Urumçi’de yayımlanmıştır.<br />

Đngilizce Yayın: Dîvânü Lugati’t-Türk’ün Robert Dankoff ve James Mc kelly<br />

tarafından hazırlanan Đngilizce tercümesi 1982-1985 yılları arasında Harvard’da<br />

yayımlanmıştır.<br />

Kazakça Yayın: Dîvânü Lugati’t-Türk’ün Kazakça tercümesi 1997-1998 yılları<br />

arasında Almatı’da yapılmıştır. Bu tercüme için Besim Atalay’ın tercümesi esas<br />

alınmıştır.<br />

9


1.4.Atasözü<br />

“Atasözleri az kelime ile anlatılmış, halka malolmuş hikmetli sözlerdir. Atasözleri<br />

anlatım sanatlarına bürünmüşlerdir, fakat kimin ne zaman sözlediği belli olmayan<br />

özlü sözleridir.” (Kunos 1978: 157)<br />

“Bu tümceler geleneklerin etkisinde ve hazır öğütler oldukları için kolaylıkla<br />

benimsenir. Her ulusta atasözüne rastlanılması, insanların, geçmiş kuşakların<br />

denemelerinden yararlanmak istediklerinin, atalarının akıllarına, öğütlerine<br />

başvurduklarını göstermektedir.”(Hatipoğlu 1972: 182) Atasözleri millîdir, onlar<br />

Türk toplumu’nun tecrübelerini, düşüncelerini ortaya koyarlar. Milletin ortak<br />

düşünce ve tutumunu belirtirler.<br />

“Atasözlerimiz çok değişik konuları ve kavram alanlarını kapsamakta kimi zaman<br />

hissedip de söze dönüştüremediğimiz olguları büyük bir başarı ile sahneleyerek dile<br />

getirmektedir.” (Aksan 1999b: 148)<br />

Atasözlerinin biçim bakımından geniş zaman, görülen geçmiş zaman ve emir<br />

kipleriyle çekimlenmiştir. Kalıplaşmış sözlerdir, sözcüklerin yeri bölgeden bölgeye<br />

değiştirilse de tamamen değiştirilemez. Atasözlerinin bir kısmı tamamen eskiyip,<br />

geçerliliğini kaybederken, bir kısmı da kendini yenilemiştir. Atasözleri ölçülü sözler<br />

olduğu için kolayca nazma çevrilebilirler, ayrıca atasözlerinin secili, uyaklı olması,<br />

onları kuşaktan kuşağa aktarılmasına, korunmasına ve hatırlanmasına yardımcı olur.<br />

Atasözlerinde uyak bazen başta, bazen sonda ve ortada olabilir.<br />

Atasözlerinin bir kısmı bir bölgeye ait olabildiği gibi bir kısmı da herkes tarafından<br />

kullanılıyor olabilir. Ulusal bir özellik taşıyan atasözleri, genellikle, toplumun ortak<br />

değer yargılarının yansıtır.<br />

Anlamca atasözlerinde, öğüt, deneme, düşünce, ahlâk dersi verme amacı vardır. En<br />

önemli özelliği ise soyut kavramları anlatabilmek, canlandırabilmek için<br />

somutlaştırmaya başvurmasıdır. Bu da anlatım ve anlama kolaylığı sağlar.<br />

10


“Atasözleri, doğruluğundan kuşku duyulmayan genel yargıları bildirdiğinden;<br />

ataların deneyimlerini, bundan doğan sonuçları aktardığından, geniş zaman kipiyle<br />

kurulur. Ancak, emir kipi ve görülen geçmiş zamanla da kurulan atasözleri<br />

mevcuttur.” (Koç 1996: 559 )<br />

Türk nazmını ifade edebilmek için atasözlerinden faydalanmak gereklidir.<br />

Türk atasözleri kalıplaşmış mânaların şekillendirilmiş bir ifade tarzı olup,<br />

çeşitli devir ve muhitlere göre az çok farklılaşmıştır. Buna rağmen tarihi<br />

bir çok hususun aydınlatılmasında önemli bir rol oynar. Türk ruhuna ve<br />

bu ruhun yağurduğu dilin yapısına uygundur. Türk atasözlerinin bugüne<br />

kadar tespit edilen en eski şekillerine kendisine başka birçok hususlarda<br />

da borçlu bulunduğumuz Mahmud Kâşgarî’nin eserinde rastlıyoruz. (Arat<br />

1986: 271)<br />

Tarihin en eski uygarlıklarından birine sahip olan Türk ulusu, dünyanın değişik<br />

bölgelerine yayılmış olması nedeniyle zengin bir halk kültürüne ve atasözü<br />

hazinesine sahiptir.<br />

Atasözleri yolumuzu aydınlatan ve güçlükler karşısında imdadımıza yetişen<br />

sözlerdir. Nesiller arasındaki iletişimi ve kültür aktarımını sağlayan bir hazinedir.<br />

Türkçenin, elimizdeki en eski ürünleri olan yapıtlar, gerek konularının ulusa<br />

seslenen metinler olarak kısıtlılığı gerekse taşa yazılmaları nedeniyle, kısa<br />

anlatıma yönelmelerinden ötürü yalnızca üç atasözü içermektedir. Orhun<br />

Yazıtlarından yaklaşık üç yüzyıl sonraya ait Dîvânü Lugati’t-Türk’te, yüzlerce<br />

atasözü bulunmaktadır. (Aksan 2002: 148)<br />

11


1.5.Anlambilim<br />

Anlambilim, sözcüklerin, tümcelerin ve sözcelerin anlamının incelenmesidir.<br />

“Dilbilimsel anlambilim ise, göstergenin içerik ya da gösterilen yanını ele alır,<br />

gösteren ile gösterilen arasındaki ilişkileri, gösterilendeki değişim ve oynamalar,<br />

dilsel yapıların anlamsal yönden ortaya koyduğu çeşitli olguları, vb. inceler.”<br />

(Guiraud 1999:7) Doğan Aksan, anlambilimi sözcük anlambilimi ve tümce<br />

anlambilimi olarak iki alanda inceler. Biz de atasözlerini anlambilimsel olarak<br />

incelerken bu yolu takip ettik.<br />

Sözcük anlambilimi; sözcükleri içerdikleri temel anlam öğesi, tasarımlar, duygu<br />

değerleri, yan anlamlar, sahne oldukları çeşitli aktarmalar, eş anlamlılık, eş adlılık,<br />

ters anlamlılık gibi konular yönünden ele alır.<br />

Her dilde olduğu gibi Türk dilinde de sözcüklere birden fazla anlam yüklenir, yani<br />

yan anlam kazanırlar. Yan anlam, somuta yeni bir somut veya soyut anlam<br />

yüklenmesiyle ve soyuta yeni bir soyut veya somut anlam yüklenmesiyle karşımıza<br />

çıkar. Savlarda da bazı sözcükler temel anlamında kullanılırken çoğu sözcük de<br />

birlikte bulunduğu öteki göstergelerle kurduğu bağlam neticesinde yan anlam<br />

kazanmıştır.<br />

“Göstergeler konuşan ve dinleyen, hatta okuyan kişide çeşitli tasarımları ve<br />

duyguları çağrıştırır. Bu tasarımların yanı sıra, kişiden kişiye değişse de çoğu zaman<br />

herkeste olan duygu değerleri de devreye girer.” (Aksan 2005: 92)<br />

“Aç ewek, tok tölek” savını ele aldığımızda, aç ve tok sözcüklerinin gerçek<br />

anlamından sıyrılarak yan anlam kazandığını görürüz. “aç” sözcüğü “yeme ihtiyacı<br />

olan kimse” anlamınından uzaklaşarak “yoksul kimse” yan anlamını kazanmıştır.<br />

Yine aynı şekilde “tok” sözcüğü de gerçek anlamından uzaklaşarak “zengin kimse”<br />

yan anlamını kazanmıştır. Bir başka savda ise sözcükler gerçek anlamıyla karşımıza<br />

çıkar. “Emikliğ uragut kösekçi bolur.” Savında ise sözcükler gerçek anlamlaryla<br />

kullanılmıştır.<br />

12


“Her dilde sözcükler, zaman içinde, önemleri, sık kullanılışları ve insanoğlunun<br />

aktarma eğilimi sonucunda yeni yeni anlamlar kazanır; bunlara ek olarak görsel,<br />

duygusal ve düşünsel değerlere sahip olur.” (Aksan 2005: 91)<br />

Sözcük anlambiliminin ele aldığı bir diğer bölüm ise anlatımı güçlü kılmak, etkili<br />

hale getirmek amacıyla başvurulan benzetme ve aktarmalardır. Benzetme, bir<br />

nesneyi veya fiili daha iyi anlatmak için başka bir nesne veya eylemden<br />

yararlanılarak anımsatma yoluyla gerçekleşir.<br />

Aktarmalarda ise anlatılmak istenen kavram kendisiyle benzerlik, yakınlık ilişkisi<br />

olan başka bir kavramla anlatılır. Böylece gösterge yeni bir anlam kazanır. Ad<br />

aktarmaları, anlatılmak istenenin onunla ilişki içinde bulunan başka bir kavramla<br />

anlatılması, yani parça bütün ilişkisi içinde; deyim aktarmaları ise insandan doğaya<br />

aktarma, doğadaki nesnelerin insan için kullanılması, doğadaki nesneler arasında<br />

aktarma, duyular arası aktarma ve somutlaştırma şeklinde karşımıza çıkar.<br />

Divân’daki savlarda yer yer benzetme öğelerine rastlansa da deyim aktarmaları ve ad<br />

aktarmaları ağırlıdır. “Karaksız tek körür.” savında benzetme, “Etli tırnğaklı<br />

edhirmes.” Savında, ad aktarması, “Ermegüge bulıt yük bolur.” savında<br />

somutlaştırma,“Eşyek ayur başım bolsa sundurida suw içgeymen, Böri koşnışın<br />

yemes, Asıç ayur tübüm altun, kamıç ayur men kayda men” savlarında, insandan<br />

doğaya aktarma, “Boldaçı buzagu öküz ara belgülüg, Bir tilkü terisin ikile soymas,<br />

Balık suwda közi taştın, Arslan kökrese at adhakı tuşalır.” Savlarında ise doğadan<br />

insana aktarma görülür.<br />

Sözcük anlambilimi, aynı zamanda eş anlamlılık (anlamdaşlık), eş adlılık (sesteşlik)<br />

ve ters anlamlılık (karşıtlama) gibi konuları da aydınlatmaya yönelir. Eş anlamlılık,<br />

birden çok göstergenin birbirine yakın kavramları karşılamasıyken, eş adlılık ise aynı<br />

göstergenin başka kavramları karşılamasıdır. “Karşıtlama, anlatımın gücünü ve<br />

etkisini sağlayan, birbirine bütünüyle karşıt kavramların bir arada kullanılmasıdır.”<br />

(Aksan 2005: 117)<br />

13


Divândaki savlarda, eş anlamlılık, eş seslilik ve karşıtlamaya uygun örnekler vardır.<br />

“Alın arslan tutar küçün oyuk tutmas. Alın arslan tutar, küçün kösgük tutmas.” Oyuk<br />

ve kösgük sözcükleri, “Awçı neçe al bilse adhığ ança yol bilir, Awçı neçe tef bilse<br />

adhığ ança yol bilir.” Al ve tef sözcükleri, “Kalın kolan kulavuzsuz bolmas, Kalın<br />

kaz çufkasız bolmas.” Kulavuz ve çufka sözcükleri eş anlamlı sözcüklerdir.<br />

“Đm bilse er ölmes, Egir bolsa er ölmes, Ortak erden artuk olmas, Ersek erge tegmes,<br />

ewek ewge tegmes” “er” sözcüğü bazı savlarda er, bazı savlarda erkek, adam, insan<br />

bazı savlar da ise koca, ortak, kişi, yiğit anlamlarında eş sesli olarak kullanılmıştır.<br />

“Aç ewek tok tölek” aç/tok sözcükleri, “Alımçı arslan berimçi sıçgan” al-/ber-<br />

sözcükleri, “Bar bakır yok altun” bar/yok sözcükleri, “Edgülügün kel, isizliğin<br />

kelme” edhgü/isiz sözcükleri, “Kişi alası içtin, hayvan alası taştın” iç/dış sözcükleri,<br />

“Küç eldin kirse törü tünğlükten çıkar” gir-/çık- sözcükleri, “Tünle yorup kündüz<br />

sewnür, kiçikde eflenip ulgadhu sewnür” tün/kündüz, kiçik/ulgadhu sözcükleri<br />

karşıt anlamlıdır.<br />

Savları incelerken karşılaştığımız bir başka anlam özelliği de alışılmamış<br />

bağdaştırmalardır. Alışılmamış bağdaştırmalar sözcüğün gerçek ve yan anlamı<br />

dışında kalan tasarımları ve duygu değerleridir. “Bazen bir somut kavramla bir soyut<br />

kavramı bir araya getiren, ancak yarattıkları yepyeni tasarımlar ve duygu değerleriyle<br />

dinleyen ve okuyanda ilk anda yarattığı irkilmeden sonra etkili olan sözcük<br />

bileşimleri ve dilde yerleşik olmayan kalıplar kurar.” (Aksan 2005: 104)<br />

Alışılmamış bağdaştırmaların örneklerine de, ele aldığımız savlarda ulaşmak<br />

mümkündür. “Kişi eti tiriğle tatır, Erdemsizden kut çertilür, Ewek sinğek sütge<br />

tüşür.”<br />

Sözcüklerde zamanla anlam değişmeleri meydana gelmiştir. Anlam değişimi,<br />

“Göstergenin başlangıçta dile getidiği kavramda bir daralma, bir genişleme<br />

belirlemesi ya da aynı sözcüğün bir zaman sonra başka bir kavramı anlatır duruma<br />

gelmesidir.” (Aksan 1999a: 88)<br />

14


“Kinğ ton opramas, kengeşliğ biliğ artamas.” Savında olduğu gibi “ton” sözcüğü içe<br />

ve dışa giyilen giysi, elbise anlamındayken bugün sadece içe giyilen giysi, iç<br />

çamaşırı, anlamındadır. Yine aynı şekilde “Muş oglı muyavu togar” savında olduğu<br />

gibi “oğul” sözcüğü kız ve erkek çocuk anlamındayken bugün sadece erkek çocuk<br />

anlamını korur. “Ewek ewge tegmes.” “Ev” sözcüğü eskiden çadır ve dört tarafı<br />

kapalı, çatılı yapı anlamındayken bugün anlamı daralarak, sadece dört tarafı<br />

duvarlarla kapalı, çatılı bina anlamını taşır. “Tawar üçun Tenğri odhlamadhıp uya<br />

kadaş oğlını çınla boğar” Bugün halk ağızlarında koyun, keçi, büyükbaş hayvanlar<br />

için kullanılan davar sözcüğünün, ‘mal, mülk’ anlamında kullanıldığını görüyoruz.<br />

Anlam daralmasına ve genişlemesine uğrayan sözcüklerin yanı sıra anlam<br />

iyileşmesine uğrayan sözcüklere de rastlamak mümkündür. “Emgek eginde kalmas.”<br />

Acı, eziyet, zahmet demek olan ‘emgek’ sözcüğü de bugün emek biçimiyle, bir işin<br />

gerçekleşmesini sağlayan beden ve kafa gücünü anlatır duruma gelmiştir. Sözcük<br />

böylece, insanlarca değer verilen bir kavramı yansıtmaya başlayarak iyileşme<br />

göstermektedir.<br />

Ad soylu sözcüklerin yanı sıra eylemlerde de aynı anlam daralmasının varlığını<br />

görüyoruz. San- eylemi eskiden saymak, düşünmek eylemini de karşılarken<br />

günümüzde sadece zannetmek anlamını taşır.<br />

Anlambilimin diğer bir alanı olan tümce anlambilimi, anlaşmayı sağlayan tümcelerin<br />

ve sözcelerin anlam açısından incelenmesini üstlenir. Her ne kadar tek tek sözcükleri<br />

belli bir kavramı yerine göre, belli bir durum içindeki belli bir anlamı<br />

yansıtabilirlerse de tümce içinde bu anlam, bağlama göre değişebilir.<br />

Savları tümce anlambilimi açısından incelerken tümcenin yansıttığı konuyu, konuya<br />

bakış açısını ve tümcenin bağlamlarıyla birlikte düşünülerek asıl yansıtmak istediği<br />

fikri, yani anafikrini ve taşıdığı mantık, ahlâki, estetik ve ekonomik değerleri<br />

belirledik. Đçerik, işlenen konu, söze dönüştürülen göstergeler ve yansıtmaya<br />

çalışılan düşünceyi ele aldık.<br />

15


“Konu, üzerinde söz söylenen, fikir yürütülen, düşünce, olay ya da varlıktır. Konuyu<br />

ele alış tarzına ise bakış açısı denilir. Anafikir konu ile bakış açısının yargı bildirerek<br />

ifadesidir.” (Cemiloğlu 2001: 10-14) Anafikir asıl anlatılmak istenen düşüncedir.<br />

“Yalnğuk menğgü tirilmes, sınka kirüb kirü yanmas” savı, “kişi ebedi yaşayamaz,<br />

mezara giren geri dönmez.” Anlamına gelir. Konu: ölüm, bakış açısı: dönüşünün<br />

olmaması ve yansıttığı anlam: Ölümü tadan insanın bir daha hayata dönmesi<br />

mümkün değildir, doğru bir bilgi olduğu için de taşıdığı değer: mantık değeridir.<br />

Yine “Yagınğ erse kerek yundakı tegir” savını ele alacak olursak, “Düşmanın olsa<br />

da gübresi kalır.” Anlamına gelir. Konu: mal, bakış açısı: düşmanın malı, yansıttığı<br />

anlam: Mal, insanın düşmanında bile olsa fayda sağlar. Faydalı bir bilgi olduğu için<br />

de taşıdığı değer: ekonomik değerdir.<br />

Sözcük ve tümce anlambilimi dışında bazı ahenk unsurları da anlamı etkiler.<br />

Atasözleri içten bir söyleyişe sahiptir. Bu ahenk unsurları da ölçü ve yinelemelerdir.<br />

Halkın konuştuğu dil, anlatım özellikleri ön plandadır. Kısa güçlü bir anlatımı vardır.<br />

Dile egemendirler ve atasözlerinin uyaklı olması akılda kolay kalmasını sağlamıştır.<br />

Atasözlerinde de bu ahenk unsurlarını görmek mümkündür. “Aç ne yemes, /tok ne<br />

demes; 4+4 -mes; redif, -e’ler yarım uyak. Kişi alası içtin/ yılkı alası taştın; 7+7<br />

-tın; rediftir.”<br />

16


l.CĐLT<br />

BÖLÜM 1: DÎVÂNÜ LUGATĐ’T-TÜRK’TEKĐ SAVLAR VE<br />

TERCÜMELERĐ<br />

Taz keligi börkçige: Kelin geleceği yer takkeci dükkanıdır. (c.l, s.26)<br />

Kuş kanatın er atın: Kuş kanadıyla er atıyla (c. l, s. 34)<br />

Đm bilse er ölmez: Belgeyi bilen adam ölmez. (Orduda başbuğun parola olarak<br />

koyduğu kelimedir. Geceleyin iki kişi karşılaştığı zaman biri öbürüne belgeyi sorar;<br />

sorulan adam belgeyi bilirse kendi takımından olduğunu anlar ve onu bırakır.<br />

Sorulan adam başka bir belge söylerse, üzerine yürüyerek onu vurur.) (c. l, s. 38)<br />

Alp yağıda alçak çoğıda: Yiğit düşman karşısında, yumuşak huylu adam savaşta<br />

belli olur. (c. l, s. 41)<br />

Ermegüge eşik art bolur: Tembele eşik dağbeli olur. (c. l, s. 42)<br />

Ot tese ağız köymes: Ateş demekle ağız yanmaz Bu sav söylediği sözden cayan<br />

kimse için söylenir. (c. l, s. 43)<br />

Öd keçer kişi tuymas, yalnğuk oğlu menğgü kalmas: Zaman geçer, insan duymaz.<br />

Adem oğlu bengi kalmaz. (Türklerin tanınmış olan on iki yılından birisine de öd yılı<br />

denir.) (c. l, s. 44)<br />

Aşıç ayur tübüm altun, Kamıç ayur men kayda men: Tencere der; dibim altın,<br />

kepçe der; ben nerdeyim? Bu sav kendinin kim olduğunu tanıyanların yanında<br />

kasalan kimse için söylenir. (c. l, s. 52)<br />

Egir bolsa er ölmes: Bir adamın yanında bu ilaçtan ( karın ağrısını azaltan kök)<br />

bulunursa onu yerse kurtulur. Bu sav, ihtiyaç baş göstermeden önce hazırlanmanın<br />

gerekli olduğunu bildirmek için söylenir. (c. l, s. 54)<br />

Tilki öz inge ürse udhuz bolur: Tilki kendi yuvasını hor görürse uyuz olur. Bu sav<br />

ilini, boyunu, şehrini inkar eden, yeren kişi için söylenir. (c. l, s. 54)<br />

Agız yese köz uyadhur: Ağız yese göz utanır. Birinin armağanını yeyip de işini<br />

görmeyen ve sıkılan kişi için söylenir bir savdır. (c. l, s. 55)<br />

Öküz adhakı bolğınça buzağu başı bolsa yeg: Öküz ayağı olacağına buzağı başı<br />

olmak daha iyidir.Bu sav başlı başına bulunmak , başkasına uyuntu olmaktan yeğdir,<br />

diyecek yerde kullanılır. (c. l, s. 59)<br />

17


Tiriğ esen bolsa tanğ öküş körür: Yaşayanın başı esen gitse, çok şaşacak şeyler<br />

görür. (c. l, s. 62)<br />

Awçı neçe al bilse adhığ ança yol bilir: Avcı ne kadar av hileleri bilirse ayı da o<br />

kadar yol bilir. (c. l, s. 63)<br />

Agılda oglak togsa arıkda otı öner: Ağılda oğlak doğsa ırmakta, arkta otu biter. Bu<br />

sav azık için kaygı çekme diyecek yerde kullanılır. (c. l, s. 65)<br />

Sartnınğ azukı arıg bolsa yol üze yer: Satıcının azığı arı olsa yol üzerinde yer.<br />

Bu sav doğruluk taslayan ve emniyetli olduğunu söyleyen, fakat özünü<br />

tanıklayamayan kimse için söylenir. (c. l, s. 66)<br />

Uluk yagırı agulka kalır: Omuzbaşı yağırı evlada kalır; çünkü sinirlerin ek yerleri<br />

orada toplanır, yara kolay kolay iyi olmaz. (c. l, s. 68)<br />

Anuk utru tutsa yoka sanmas: Hazır olan öne konsa yok sayılmaz. Bu sav, ev<br />

sahibinin gücü yettiği şeyi hazırlayabilmesi için söylenir. (c. l, s. 68)<br />

Künde irük yok, begde kıyık yok: Güneşte gedik yok, beyde caymak yok. bu sav<br />

beylerin verdiği sözden dönmemeleri için söylenir. (c. l, s. 70)<br />

Erik erini yaglığ. Ermegü başı kanlığ: Çalışanın dudağı yağlı, erinenin başı kanlı.<br />

Bu sav, çalışmak, tembelliği bırakmak için söylenir. (c. l, s. 70)<br />

Alımçı arslan berimçi sıçgan: Alıcı arslan, borçlu sıçan. Alacaklı saldırışta arslan,<br />

borçlu korkudan sıçan gibidir. (c. l, s. 75)<br />

Atan yüki aş bolsa açka az görünür: Đğdiş edilmiş devenin yükü yemek olsa aç<br />

kimseye az görünür. Đğdiş edilmiş devenin yükü yemek olsa aç kimseye, çok acıktığı<br />

için, az görünür. (c. l, s. 75)<br />

Esende ewek yok: Esenlikte ivme yok. Bu sav, işlerde ivmemeyi bildirmek için<br />

kullanılır. (c. l, s. 77)<br />

Aç ne yemes. Tok ne temes: Aç ne yemez, tok ne demez. (c. l, s. 79<br />

Đgliğ tutruğı adh bolur: Hastanın vasiyet etmesi iyilik getirir. Bu sav vasiyet etmesi<br />

arzu edilen kişi hakkında söylenir. (c. l, s. 79)<br />

Alın arslan tutar küçin oyuk tutmas: Al ile arslan tutulur, güç ile bostan oyuğu<br />

tutulmaz. Hile ile arslanı yakalamak mümkündür; zorla bostanlara dikilmiş oyuğu<br />

bile tutmak mümkün değildir. Bu sav kuvvetten aciz kalan bir kimse için , işinde bir<br />

çare kullanması yolunda, söylenir. (c. l, s. 81)<br />

18


Ay tolun bolsa eligin imlemes: Ay tolun, ondördü, oldukta elle gösterilmez. Onu<br />

her gözü olan görebilir. Bu sav meşhur olan her şey için de böyle söylenir.(c. l, s. 82)<br />

Tawar üçun Tenğri odhlamadhıp Uya kadaş oğlını çınla boğar: Mal için Tanrıyı<br />

aklına getirmeyip kardeş oğlunu boğar.Kardeşler arasındaki saygısızlığı anlatmak<br />

için kişi ancak gözüne malı almıştır. Allahtan korkmadan mal için kardeş çocuğunu<br />

boğar demek istiyor. (c. l,s. 86)<br />

Üri kopsa oguş aklışur. Yagı kelse irmem tepreşür: Bir gürültü kopsa hısım,<br />

akraba akışır; bir düşman gelse halk yerinden oynar. Bir haykırış koptuğu zaman<br />

oymak, bağırana yardım etmek için toplanır; düşman geldiği zaman bölükler savaş<br />

için toplanır. Bu sav işlerde uyanık ve derli toplu bulunmak için söylenir. (c. l, s. 87)<br />

Kişi alası içtin, hayvanın alası dışında: Bu sav, yaltaklanarak muhalefetini ve<br />

hiyanetini gizlemek isteyen kimse için söylenir. (c. l, s. 91)<br />

Ula bolsa yol azmas. Bilig bolsa söz yazmas : Alâmet olsa yol azmaz, bilgi bulunsa<br />

söz şaşmaz. Kırlarda yolu gösteren alâmet olursa yol şaşmaz, bir kişide akıl<br />

bulunursa sözünde yanılmaz. (c. l, s. 92)<br />

Uma kelse kut kelir: Konuk uğur gelir. Konukla beraber kutluluk, uğurluluk gelir.<br />

Konuk iyiliğe belge sayılır, yüksünülmez. (c. l, s. 92)<br />

Yurt kiçük bolsa angut bedük ur: elik küçük olsa da tıpayı büyük vur. Bu sav<br />

halka küçük bir işi büyük göster diye emrolunan kişi için söylenir. (c. l, s. 93)<br />

Erkeç eti em bolur eçkü eti yel bolur:Erkeç eti ilaç olur,keçi eti yel olur.(c. l, s. 95)<br />

Yırak yer sawın arkış keldürür: Uzak yerin salığını kervan getirir. (c. l, s. 97)<br />

Adhın kişi nenği nenğ sanmas: Başkasının malı mal sayılmaz. Başkasının malı<br />

senin elinde bulunsa da mal sayılmaz; çünkü geri alınır. (c. l, s. 98)<br />

Ortak erden artuk almas: Ortak, ortağından artık almaz. Bu sav, insaflı olması<br />

emrolunan kimse için söylenir. (c. l, s. 99)<br />

Tagığ ukrukın egmes. Tenğizni kaygıkın bügmes: Dağ kementle eğilmez, deniz<br />

kayıkla büğenmez. Uludağ kementle eğilmez, deniz kayıkla kapanmaz, önü gerilmez.<br />

Bu sav büyük bir iş, küçük bir sebeple geri kalmaz anlamında kullanılır. (c. l, s. 100)<br />

Kaz kopsa ördek köliğ igenür : Kaz giderse ördek gölü benimser. Bu sav, Bey<br />

gittikten sonra halka büyüklenmeye kalkan, düşkün kimse için kullanılır.(c. l, s. 104)<br />

Ersek erge tegmes ewek ewge tegmes: Orospu koca bulmaz, iven eve ermez. (Koca<br />

bulmak için azgın karıların emeği çok kere boşa çıkar, bütün sebepler birleşemez.<br />

19


Bunun gibi acele eden kimse de bir engele uğrayarak eli boş kalır.) nitekim, Tanrı<br />

alkışlayası ve esenliyesi yalavacımız demiştir. Bu sav, aceleyi terk etmek için<br />

söylenir. (c. l, s. 104)<br />

Đzlik bolsa er öldimes, içlik bolsa at yagrımas : Çarık olsa adam ölmez; keçe olsa -<br />

teyelti bulunsa - yağır olmaz. Bu sav, işlerde sonunu düşünerek yürümek için<br />

söylenir. (c. l, s. 104)<br />

Endik uma ewlikni ağırlar: Şaşkın konuk ev sahibini ağırlar. Bu savla,<br />

ağırlanmanın konuk için olduğu bildirilmek istenir. (c. l, s. 105)<br />

Erdem başı til: Edebin başı dil, demektir. Çünkü güzel söz söylemesini bilen şerefe<br />

erişir. (c. l, s. 107)<br />

Emgek eginde kalmas: Sıkıntı sırtta kalmaz. (c. l, s. 110)<br />

Anğduz bolsa at ölmes: Andız olsa at ölmez.(Andız hazır olursa at, karın ağrısından<br />

ölmez.) Çünkü bu kök toz haline getirilir. Atın burnuna üflenir, at kurtulur. Bu sav,<br />

yolcu için hazır olmak gerektiğini bildirmek için söylenir. (c. l, s. 115)<br />

Itka uwut atsa oldanğ yemes: Köpeğe utanma atılsa – verilse- mestin altını yemez.<br />

Bu sav, utanma ile emretmek için kullanılır; utandırılan kişinin kötü işleri terk etmesi<br />

dilenir. (c. l, s. 116)<br />

Ernğenge eliğ karı böz üm tikemes: Ergenin donu elli arşın bezden dikilmez.<br />

Yahut ergene elli arşın bez don olmaz, demektir; Çünkü yabancı kimse bekara öğüt<br />

vermez, iyiliğini istemez. Bu sav, evlenmesi emretmek için söylenir. (c. l, s. 117)<br />

Oglak yiliksiz oglan biligsiz: Oğlakta ilik, çocukta bilgi yok. (c. l, s. 119)<br />

Inğan ınğrasa botu bozlar: Dişi deve inleyince boduk deve ses verir. Bu sav,<br />

hısımların birbirlerine olan yakınlıklarını anlatır. (c. l, s. 120)<br />

Beş ernğek tüz ermes: Beş parmak düz olmaz. (c. l, s. 121)<br />

Umayka tapınsa ogul bolur: Birisi buna hizmet ederse çocuk doğar. Kadınlar sonu<br />

(çocuğun ana karnında eşi) uğur sayarlar. (c. l, s. 123)<br />

Arpasız at aşumas, arkasız alp çeriğ sıyumas: Arpasız at koşamas, arkasız yiğit<br />

asker bozamaz. ( At arpa yemedikçe yokuşu aşamaz, bunun gibi, bir yiğit de<br />

kendisine yardım eden bir arkacısı bulunmadıkça yavaş saflarını yaramaz.) Bu sav,<br />

her işte yardımlaşmayı emretmek için kullanılır. (c. l, s. 123)<br />

20


Yılan kendü ergisin bilmes tewi boynın egri ter: Yılan kendi eğrisini bilmez, deve<br />

boynuna eğri der. Bu sav, kendinde olan bir şeyle başkasını kınayan kimse için<br />

söylenir. (c. l, s. 127)<br />

Arkasız er çeriğ sıyumas: Yiğit, yardımcısı olmadıkça asker yenemez. (c. l, s. 128)<br />

Ermegüge bulıt yük bolur: Eringene bulut yük olur. (c. l, s. 138)<br />

Alp eriğ yawrıtma ıkılaç arkasın yagrıtma: Yiğit kişiyi kötületme, yüğrük atın<br />

arkasını yağırlatma. ( Yiğit adama kötülük etme, onu zayıf düşürme; yüğrük atın<br />

sırtını yağırlatma. ) Bu savla beylere öğüt veriyor. (c. l, s. 139)<br />

Açığlığ er şebük karımas: Varlıklı kişi çabuk kocamaz. (c. l, s. 147)<br />

Azukluğ aruk ermes: Azığı olan adam yorulmaz. (c. l, s. 148)<br />

Emikliğ uragut kösekçi bolur: Emzikli kadın iştahlı olur. Emzikli kadın yemeğe<br />

iştahlı olur ona uygun gelen şey verilir. (c. l, s. 153)<br />

Taşığ ısrumasa öpmiş kerek: Taşı ısıramayan öpmeli. Bu sav, dileğine erişmek için<br />

işlerinde yumşaklıkla emrolunan kişi için söylenir. (c. l, s. 163)<br />

Kümüş künge ursa altun adhakın kelir: Gümüş güneşe konursa altın ona doğru<br />

yürüyerek gelir. Bu sav, işlerinin görülmesi için parayı esirgememekle emrolunan<br />

kişi hakkında söylenir. (c. l, s. 165)<br />

Otuğ odhguç birle öçürmes: Ateş alevle söndürülmez. Bu sav bozut (fitne) bozutla<br />

bastırılmaz, barışla bastırılır, denecek yerde kullanılır. (c. l, s. 177)<br />

Etli tırnğaklı edhirmes: Et tırnaktan ayrılmaz. Bu sav, tırnaklarla etin arası<br />

ayrılmadığı gibi hısımların da birbirinden ayrılmayacağını bildirmek için söylenir.<br />

(c. l, s. 177)<br />

It ısırmas, at tepmes teme: Đt ısırmaz, at tepmez deme; çünkü onların yaradılışı o<br />

yoldadır. (c. l, s. 178)<br />

Alplar birle uruşma, begler birle turuşma: Yiğitlerle vuruşma, beylerle duruşma.<br />

(c. l, s. 182)<br />

Đkki bogra igeşür otra kökegün yançılur:Đki boğa çarpışır, arada gök sinek incinir.<br />

Bu sav, iki beyin çarpışmasında, arada, zayıfların ezilmesi üzerine söylenir.<br />

(c. l, s. 187)<br />

Usukmışa sakığ kamuğ suw körünür: Susamışa ılgın ( serâb) bütün su görünür. Bu<br />

sav, ihtiyacı olduğu nesnenin her şey tarafından yerine getirileceğinin sanan kimse<br />

için söylenir. (c. l, s. 191)<br />

21


Yalnğuk ürülmüş kap ol, agzı yazlıp alkınur: Adam oğlu şişirilmiş tulum gibidir,<br />

ağzı açıldığında sener. (c. l, s. 195)<br />

Kuruğ yıgaç egilmes kurmış kiriş tügülmes: Kuru ağaç eğilmez, kurulu kiriş<br />

düğülmez Bu sav, bir şeyin kullanıldıktan sonra eski haline dönmiyeceği yolunda<br />

söylenir. (c. l, s. 198)<br />

Ögüngüçi üminde artatur: Kendini öğen, donunu kirletir. (Şöyle ki sınandığı<br />

zaman bir şey yapamayan ve önce öğünen kimse utanır, donuna pisler.) Bu sav,<br />

kendini öğmeği bırakmakla emrolunan kimse hakkında söylenir. (c. l, s. 203)<br />

Tay atatsa at tınur, ogul eredhse ata tınur: Tay yetişirse at dinlenir, oğul yetişirse<br />

baba dinlenir; tay at olduğu zaman at, üzerine sinilmekten kurtulduğu için, dinlenir.<br />

Çocuk yetiştiği zaman babalık işini yaptığı için baba dinlenir. (c. l, s. 206)<br />

Kulak eşitse könğül bilir, köz körse üdhik kelir: Kulak işitirse gönül bilir, göz<br />

sevgilisini görünce coşkunluk gelir. (c. l, s. 211)<br />

Tolum anutsa kulun bulur, tolum unutsa bulun bolur: Silah hazırlayan tay da<br />

bulur, silahı unutan tutsak olur. Bu sav, her işte hazır bulunmayı emreder.(c. l, s. 215)<br />

Suw içürmesge süt ber: Su içirmeyene süt ver, demektir. Sana kötülük edene, iyilik<br />

et anlamında kullanılır. (c. l, s. 218)<br />

Tüzün birle uruş, utun birle üsterme: Yumuşak huylu kimse ile çarpış, alçak<br />

adamla yarışma; çünkü o kabarır, kötülük eder. (c. l, s. 221)<br />

Bütün ümlüğ kança kolsa olturur: Donu sağlam olan nereye istese oturur,<br />

demektir. Bu sav, temiz olanın hiçbir töhmetle lekelenemeyeceğini bildirmek için<br />

söylenir. (c. l, s. 224)<br />

Us üşgürse ölür: Kerkes kuşu bir adamın yüzüne karşı ıslık çalarsa uğur sayılmaz:<br />

bu, ölüme işarettir. (c. l, s. 228)<br />

Kenğeşliğ biliğ üdhreşür, Kenğeşsiz biliğ obraşır: Danışıklı bilgi güzelleşir,<br />

danışıksız bilgi yıprar. Düşünme, danışma ile aşılanırsa hergün güzelliği artar,<br />

danışıksız olursa hergün bir parça daha eskir. (c. l, s. 232)<br />

Sınamasa arsıkar, sakınmasa utsukar: Đnsan sınamasa aldanır, sakınmasa yutulur.<br />

Bir şey sınanmasa adam aldatılır, bir işin başlangıcında düşünülmezse kaybedilir.<br />

(c. l, s. 242)<br />

Onğay irpeldi ış: Đş düzeltilmek istendi, fakat bozuldu. (c. l, s. 244)<br />

22


Tünle bulıt örtense ewlük urı keldürmişçe bolur. Tanğda bulıt örtense ewge<br />

yagı kirmişçe bolur: Akşamlayın bulut kızarırsa kadın, erkek çocuk doğurmuş gibi<br />

olur. Tanlayın bulut kızarırsa eve düşman girmişe benzer. Türkler, sabahleyin<br />

bulutun kızarmasını uğur saymazlar. (c. l, s. 251)<br />

Yakadakı yalgagalı eligdeki ıçgınur: Yakadaki yalınırken eldeki kaybedilir.<br />

Yakasındaki yemek döküntülerini yalamakla uğrasan kimse, elindeki çanak ve<br />

çanağa benzer şeyleri kaybeder, demektir. Bu sav bir şeye ihtiyacı olan kimsenin<br />

önce elindekini koruması yolunda söylenir. (c. l, s. 253)<br />

Karga kazga ötgünse butı sınur: Karga kazı yansılasa budu sınar. Karga uçuşta ve<br />

kuvvette kazı taklit etmek istese ayağı kırılır. Bu sav, bir kesmeye kendi haddini<br />

aşmaması için söylenir. (c. l, s. 254)<br />

Bir toyın başı ağrısa kamuğ toyın başı agrımas: Müslüman olmayan bir din<br />

ulusunun başı ağrırsa, bütün din uluslarının başı ağrımaz. Bu sav, arkadaşları bir şey<br />

istedikleri, kabullendikleri ve yedikleri halde. Birinin bunu istememesi halinde<br />

söylenir. (c. l, s. 274)<br />

Sakak bıçar, sakal oxşar: Çene keser, fakat sakalı okşar. Bu sav hilesini<br />

dalkavuklukla saklayan kimse için söylenir. (c. l, s. 282)<br />

Ay tolun bolsa eligin imlemes: Ay on dördü olduğunda elle gösterilmez. Bu sav,<br />

açıklanmamış olan her şey için söylenir. (c. l, s. 288)<br />

Alım keç kalsa adhaklanur: Alacak geç kalırsa ayaklanır. Borçlu üzerinde alacak<br />

geç kalırsa, alacaklı, istemek için ayağıyla gider. (c. l, s. 294)<br />

Ulugnı uluglasa kut bulur: Birisi ihtiyara saygı gösterirse uğur ve devlet bulur.<br />

(c. l, s. 304)<br />

Yagını aşaklasa başka çıkar: Düşman aşağı görülürse başa çıkar. Düşman küçük<br />

görülürse başa biner. Bununla “baş telef edilir” demek istenilir; “iyi düşün, düşmanı<br />

küçük görme” demektir. (c. l, s. 305)<br />

Köp sögütge kuş konar; körklüğ kişige söz kelir: Gür köğüde kuş konar, güzele<br />

söz gelir. (c. l, s. 319)<br />

Yıgaç uçunga yel tegir; körklüğ kişige söz kelir: Ağacın ucuna yel değer, güzele<br />

söz gelir, demektir. Bununla beraber güzel kendisini korumalıdır. (c. l, s. 319)<br />

Kim kür bolsa köwez bolur: Kabadayı olan kurumlu olur. (c. l, s. 325)<br />

Kuzda kar eksümes, koyda yağ eksümes: Kuzeyde kar, koyunda yağ eksik olmaz.<br />

23


(c. l, s. 326)<br />

Kız kişi sawı yorıglı bolmas: Pinti adamın ünü yayılmaz. Bu sav, adının iyi çıkması<br />

ve öğülmesi için cömertlikle emredilen kimse hakkında söylenir. (c. l, s. 326)<br />

Kizdeki kiz yıpar: Sandıktaki anber kutusuna, sandıktaki miske el sürülmez, saklı<br />

kalır. Bu sav, kadınların ağızlarının güzel kokusunu miske benzetmek için söylenir.<br />

(c. l, s. 327)<br />

Boş nenğge idhi bolmas: Boş bırakılan malın sahibi olmaz. Bu sav, kendi malını<br />

korumakla emrolunan kimse için söylenir. (c. l, s. 330)<br />

Kış konukı ot: Kış konuğu ateş (c. l, s. 332)<br />

Awçı neçe tef bilse adhığ ança yol bilir: Avcı ne kadar hile bilse, ayı da o kadar yol<br />

bilir. (c. l, s. 332)<br />

Erdem başı tıl: Faziletin başı dildir. (iyi söz murad ediliyor.) (c. l, s. 336)<br />

Kul yagı, ıt börü: Kul düşman, köpek kurttur. Kul, efendisinin malını eline<br />

geçirdiğinde onu bitirir, fırsat gözler, düşman gibi davranır; köpek de bulunduğu ev<br />

için bir kurt gibidir, çünkü yiyecek bir şey bulduğu zaman hiç çekinmez, yer. Bu sav,<br />

kölenin sahibine karşı sevgisi olmadığını göstermek için söylenir. (c. l, s. 336)<br />

Kül ürkünçe köz ürse yik: Küle üfleyeceğine köze üflese yeğdir: Bu sav, küçük<br />

işleri bırakarak büyük işler yapmakla emrolunan adam için söylenir. (c. l, s. 337)<br />

Künge baksa köz kamar: Güneşe bakanın gözü kamaşır. (c. l, s. 340)<br />

Sartazukı arığ bolsa yolda yer: Satıcının azığı temiz olsa yolda yer. (c. l, s. 342)<br />

Kelnğizleyü atkımız<br />

Kendler üze çıktımız<br />

Furxan ewin yıktımız<br />

Burxan üze sıçtımız (c. l, s. 343)<br />

Kırk yılka tegin bay çıgay tüzlinür: Kırk yıla değin zengin, yoksul bir olur. Ölümle<br />

ya da zamanın değişmesiyle zengin yoksul kırk yıla değin dümdüz olur. (c. l, s. 349)<br />

Tatsız Türk bolmas, başsız börk bolmas: Acemsiz Türk, başsız börk olmaz.<br />

(c. l, s. 349)<br />

Kara bulıtığ yel açar, urunç bile el açar: Kara bulutu yel, rüşvet, el açar. Kara<br />

bulutlar gök yüzünü kapattığı zaman onu rüzgar dağıtır, hükümet kapıları da rüşvetle<br />

açılır. Bu sav, işin bitmesi için malını esirgememekle emrolunan kimse için<br />

kullanılır. (c. l, s. 354)<br />

24


Sögüt sülinğe, kadhınğ kasınğa: Söğüde tazelik, kayına katılık. Söğüde tazelik,<br />

kayın ağacına katılık yarışır. Bu sav aslına çeken her şey için söylenir. (c. l, s. 356)<br />

Koş kılıç kınka sıgmas: Çifte kılıç kına sığmaz. Bu sav, bir iş için çarpışan,<br />

karşılaşan, yahut bir kızı isteyen iki adan için söylenir; bununla Hakanlı Beylere ad<br />

verilerek Kılıç Xan denir ki kurduğu düşündüğü işlerde kılıç gibi kesip atan bir<br />

Hakan demektir. (c. l, s. 359)<br />

Bar bakır, yok altun: Var olan bakır, yok olan altın. Elde sulunan şey bakır gibi<br />

değersiz sayılır; elde bulunmayan şey, altın gibi kıymetlidir. Bu sav, bir kimsenin,<br />

hısımlarının yanında değeri bilinmediği, ancak yokluğunda arandığı zaman söylenir.<br />

(c. l, s. 360)<br />

Kök temür kerü turmaz. Gök demir boş durmaz, dokunduğu şeyi yaralar, demektir.<br />

(c. l, s. 361)<br />

It çakırı atka tegir, at çakırı ıtka tegmes: Çakır gözlü köpek ata değer, atın çakırı<br />

bir ite demez; Çakır özlü at iyi görmez; ondan kaçınmakla emrolunuyor. (c. l, s. 363)<br />

Kaçış bolsa kıya körmes: Halk arasında anlaşmazlık ve ürküntü olsa kimse birbirine<br />

yan bakamaz. (c. l, s. 369)<br />

Ol keçişni suw iletti: Su, o geçidi, o köprüyü götürdü demektir. Bu sav, geçen elde<br />

edilmesi imkansız olan iş için söylenir. (c. l, s. 369)<br />

Keriş yargı ogulka kalır. Sırt yağırı oğula kalır, demektir; çünkü orası oynak yerdir,<br />

kolay kolay sağalmaz. Bu sav, yağırdan sakınmak için söylenir. (c. l, s. 370)<br />

Kudhuğda suw bar it burnı tegmes: Kuyuda su var, itin burnu erişmez. Bu sav, bir<br />

işi dileyip de eremeyen, başkasının yemeğine göz dikerek onu ele geçiremeyen<br />

kimse için söylenir. (c. l, s. 375)<br />

Balık suwda közi taştın: Balık suda, gözü dışarıda. Bu sav, bir şeyin içerisinde<br />

bulunup da bilmiyormuş gibi görünen insan için kullanılır. (c. l, s. 379)<br />

Yadhağ atı çaruk küçi azuk: Yaya kimsenin atı, çarığı; kuvveti azığıdır. Bu sav,<br />

kuvvetsiz düşmemek, ayağını aşındırmamak için hazırlıklı bulunması emrolunan<br />

kimseye söylenir. (c. l, s. 381)<br />

Kuruk kaşuk agızka yaramas, kuruğ söz kulakka yakışmas: Kuru kaşık ağza<br />

yaraşmaz, kuru söz kulağa yakışmaz. Bu sav, birisinden bitecek işi olanın, ona bir<br />

fayda göstermesi için söylenir. (c. l, s. 382)<br />

25


Konak başı sedhregi yeg: Çavdar başının seyreği iyidir, çünkü daneler seyrek<br />

olursa büyük olur, çok olursa küçük olur. Bu sav, istediğini elde etmek için az emek<br />

çekmek isteyen kimseye söylenir. (c. l, s. 384)<br />

Neçe yitik biçek erse öz sapın yonumas: Bıçak ne kadar keskin olsa da kendi sapını<br />

yontmaz. Bu sav, kendi işini beceremeyip de başkalarının işini görüvermiye yeltenen<br />

kimse için söylenir. (c. l, s. 384)<br />

Oglan biligsiz: Çocuk bilgisiz olur. Çocuğun aklı ermez. (c. l, s. 386)<br />

Ol kulın tepik tepdi: O, kölesini bir tepiş tepti. (c. l, s. 386)<br />

Tezek karda yatkımas, edhgü ısız katmas: Tezek karda yatmaz; iyi, kötüye<br />

karışmaz, demektir. Çünkü tezeğin sıcaklığı karı eritir; yine böylece, birbirine<br />

benzemedikçe iyi, kötüye karışmaz. (c. l, s. 386)<br />

Teşük suwda belgürer:Yarık suda belli olur: Bu sav, iş yaptığında öğünen kimseye,<br />

işin iyiliği, kötülüğü, meydana çıktığında belli olur, diye söylenir. (c. l, s. 387)<br />

Aç ewek, tok tölek: Aç aceleci, ivek; tok dölek olur. (c. l, s. 387)<br />

Alp çerikde, bilge tirikde: Yiğit, harp nizamında, akıllı adam dernekte, tergede<br />

sınanır. (c. l, s. 388)<br />

Kaynar öküz keçiksiz bolmas. Coşkun su geçitsiz olmaz.Bu sav, herkesin şaşırıp<br />

kaldığı bir işte, çıkılacak bir yol bulunabileceğini anlatmak için söylenir. (c. l, s. 390)<br />

Kilnu bilse kızıl kedher, yaranu bilse yaşıl kedher: Kendini sevdirmeyi bilse<br />

kırmızı giyer, yaranmayı bilse yeşil giyer. Kadın güzel görünmeyi, iyi geçinmeyi<br />

bilirse kırmızı ipekli kumaş giyer, naz etmeyi, kırıtmayı bilirse yeşil giyer. Bu sav<br />

iyiliğe ermek için güzel geçinmekle emrolunan kadına söylenir. (c. l, s. 394)<br />

Ot tütünsüz bolmas, yigit yazuksuz bolmas: Ateş dumansız, genç günahsız olmaz.<br />

(c. l, s. 400)<br />

Sabanda sandırış bolsa örtkünde irteş bolmas: Tarla ekilip sürülürken kavga<br />

olursa, harmanda çeç zananında gürültü olmaz. Bu sav, sonunda kavga çıkmaması<br />

için işi önünden sağlam tutmakla emrolunan kişiye söylenir. (c. l, s. 402)<br />

Kadaş temiş kaymaduk, kadhın temiş kaymış: Kardeş demiş tınmamış, dönüp<br />

bakmamış iltifat etmemiş; kayın demiş, iltifat etmiş. Bu sav, hısımlar içinde<br />

kayınlara saygı ile emrolunduğu zaman söylenir. (c. l, s. 403)<br />

Keten kördi, keregü yüdhti: Sıkıntıyı gördü, çadırı yüklendi. (c. l, s. 404)<br />

26


Kal sawı kalmas, kagıl bagı yazılmas: Yaşlı adamın sözü bırakılmaz, kağıl bağı<br />

çözülmez. (c. l, s. 409)<br />

Alımçı arslan, berimçi sıçgan: Alacaklı arslan, verecekli,borçlu sıçgan. (c. l, s. 409)<br />

Xan ışı bolsa katun uşu kalır: Hanın emri olunca,Hatunun işi geri kalır.(c. l, s. 410)<br />

Kagun karma bolsa idhisi ikki eligin tegir: Kavun yağma edilirse sahibi iki eliyle<br />

yakalar. Mal sahibinin malına düşkünlüğünü göstermek için söylenir. (c. l, s. 410)<br />

Tüzün birle uruş, utun birle tireşme: Yumuşak huylu kimselerle uğraş, kötülerle<br />

direşme. Çünkü yumşak huylu adam bu gibi şeyleri kaldırır, fakat kötü huylu kimse<br />

seni ezer. (c. l, s. 414)<br />

Kalın kolan çufgasız balmas: Kolan sürüsü kılavuzsuz olmaz.Başkasına uymanın<br />

hayırlı olacağı bir işte kendisinin dahi uyması emrolunan kişiye söylenir. (c. l, s. 424)<br />

Karga karısın kim bilir, kişi alasın kim tapar: Karganın yaşlısını kim bilir?<br />

Đnsanın içindekilerini kim anlar kim sezer? (c. l, s. 425)<br />

Tawgaç Xannınğ turkusı telim, tenğlemedhip bıçmas: Çin Hakanı’nın ipeği<br />

çoktur, fakat denklemeden biçmez. Bu sav, her işte israfı terk etmekle, tutumlu<br />

olmakla emrolunan kişi için söylenir. (c. l, s. 427)<br />

Kut belgüsi bilig: Devlet alameti bilgidir, demektir. (c. l, s. 427)<br />

Tılın tergige tegir: Dil ile sofraya erişilir.iyi sözle insan nimete erişir. Bu sav,<br />

faziletini sözleriyle bildirmekle emrolunun kişi için söylenir. (c. l, s. 429)<br />

Tegme kişi öz bolmas, yat yaguk tüz bolmas: Değme kişi kendin gibi olmaz. (Her<br />

adam kendin gibi olmaz, ona gizli şeylerini söyleyesin, güvenesin; yabancıyla akraba<br />

dahi bir değildir. (c. l, s. 433)<br />

Öldeçi sıçgan muş taşakı kaşır: Ölecek sıçan kedi taşağı kaşır. Bu sav, ölümü bir<br />

şey yüzünden olacak kimsenin, o ey etrafında dolaştığı zaman söylenir. (c. l, s. 438)<br />

Kuş yawuzı sagzıgan, yıgaç yawuzı azgan, yer yawuzı kazgan, budun yawuzı<br />

Barsgan: Kuşların kötüsü saksağan, ağaçların kötüsü kuşburnu (yaban gülü), yerin<br />

kötüsü bataklıklı olan yer, halkın kötüsü de Barsganlılardır. Ağaçların en kötüsüne<br />

azgan denir; gül gibi sarı, beyaz çiçekleri olan bir ağaççıktır; küpe gibi kırmızı<br />

meyveleri olur. Bizim taraflarda bağ kenarlarına dikerler; çünkü bu ağaç odun<br />

olmağa yaramaz; yandığı zaman çatlar, elbiseyi ve evdeki eşyayı yakar. Yerin en<br />

kötüsü de kendisinde yarlar ve bataklıklar bulunan yerdir, çünkü böyle yerler çadır<br />

27


kurmağa, ekin ekmeğe yaramaz. Đnsanların en kötüsü de Barsganlılardır; çünkü<br />

onların huyu kötüdür, pinti kişilerdir. (c. l, s. 439)<br />

Börininğ ortak, kuzgununğ yıgaç başında: Kurdunki ortak, kuzgununki ağaç<br />

başında. Kuzgun, kurdun avladığı şeyle ortak olur, fakat kendi avladığı şey ağacın<br />

başında durur. (c. l, s. 439)<br />

Ewdeki buzagu öküz bolmas: Ev danası öküz olmaz. Bu sav, şerefte, fazilette<br />

yükseldiği halde hısımlarının hala çocuk saydığı kimse için söylenir. (c. l, s. 446)<br />

Yazıdaki süwlin edhergeli ewdeki takagu ıçgınma: Kırdaki sülünü ararken evdeki<br />

tavuğu kaçırma. Bu sav, meydanda olmayan bir şeyi ele geçirmek için elindekini<br />

harcayan kimseye söylenir. (c. l, s. 447)<br />

Kek kördi keregü yüdhti: Sıkıntı gördü, çadırını yıktı, sırtladı. (c. l, s. 448)<br />

Küzegü uzun bolsa eliğ köymes: Küskü uzun olsa el yanmaz. Bu sav, oğlu, uşağı<br />

çalışarak gönçlük (refah) gören kimse için söylenir. (c. l, s. 448)<br />

Kutsuz kudhuğka kise kum yagar: Uğursuz kuyuya girse kum yağar, kuyu kurur.<br />

(c. l, s. 457)<br />

Neçe munduz erse eş edhgü, neçe egri irse yol edhgü: Ne kadar ahmak olsa eş<br />

arkadaş iyidir; ne kadar eğri olsa yol iyidir. Arkadaş şaşkın olsa da kırda yalnızlıktan<br />

daha ilidir; kırda, yolsuz, başının alıp gitmektense yol eğri olsa da gene iyidir; çünkü,<br />

yolsuz, çok kere dileğe varılmaz. (c. l, s. 458)<br />

Öz köz ir kışlağ: Adam kendi işini kendi yaptı, başkasına bırakmadı. Bu, kışlağın<br />

güney tarafını alan adam gibidir; çünkü güney tarafında ot uzun olur, kışın kar az<br />

bulunur. (c. l, s. 464)<br />

Yer basrukı tağ, budhun basrukı beg: Yer baskısı dağ, insanların baskısı da<br />

Beydir. Çünkü insanları tutan onlardır. (c. l, s. 466)<br />

Çaxşak üze ol balmas, çakrak bile uwut bolmas: Dağ çakşağında ot, dazda ut<br />

olmaz. (c. l, s. 469)<br />

Sawın sagrakka tegir: Sözle sürahiye erişilir. Güzel sizle, kişi, Beylerin içtiği<br />

kaptan su içer. Bu savla ağırlanır demek istiyor. (c. l, s. 471)<br />

Tokum yüzüp kurdukta biçek sıma: Deriyi yüzdükten sonra bıçağı kuyruğunda<br />

kırma. (c. l, s. 473)<br />

Kız birle küreşme, kısak birle yarışma: Kızla güreşme, kısrakla yarışma, Kızla<br />

güreşme, çünkü kızlar kuvvetli olur, seni alteder; kısrakla yarışma, kısrak attan dana<br />

28


çevik, daha sıçrayışlı olduğundan seni yener. Bu hakanlılardan bir kızın, gerdek<br />

gecesi Suldan mes’udu, ayağıyla dokunarak yıktığı için Hakanlıların Sultan Mes’ut<br />

hakkında söyledikleri bir savdır. (c. l, s. 474)<br />

Kalın kaz kulavuzsuz bolmas: Çok kaz, kaz sürüsü kılavuzsuz olmaz, demektir. Bu<br />

sav, işlerinde kendisinden daha bilgili bir kişiye uymakla emrolunan kimse için<br />

söylenir. (c. l, s. 487)<br />

Eşyek ayur başım bolsa sundurida suw içgeymen: Eşek, başım esen olsa denizden<br />

su içerim, der. Bu sav, dileğine erişmek için uzun seneler yaşamasını isteyen kimse<br />

için söylenir. (c. l, s. 492)<br />

Karaksız tek körür: Gözsüz gibi görür. “Savaşta savaş yapanları, onların<br />

silahlarının görmezden gelir” anlamındadır. (c. l, s. 497)<br />

At teküzligi ay bolmas: At akıtması ay olmaz. Atın alnındaki akıtma, ay yerini<br />

tutmaz. Bu sav, büyük bir işin yerine küçük bir işi koymak için çalışıldığı zaman<br />

söylenir. (c. l, s. 507)<br />

Subuzganda ev bolmas, topurganda aw bolmas: Eski mezarlıkta ev olmaz, gevşek<br />

topraklı yerde av olmaz. Av ancak bitkisi, suyu çok olan yerde bulunur. (c. l, s. 516)<br />

Sundılaç ışı ermes örtkün tepmek: Harman döğmek çayır kuşunun işi değildir. Bu<br />

sav, kuvvetli kişinin işini yapmak isteyerek gücü yetmeyen arık için kullanılır.<br />

(c. l, s. 526)<br />

Boldaçı buzagu öküz ara belgülüğ: Öküz olacak buzağı bellidir. Olacak buzağı<br />

öküzler arasında bellidir. Bu sav, kendisinden her türlü iyilikler beklenen yiğit, koçak<br />

genç için söylenir. (c. l, s. 528)<br />

ll.CĐLT<br />

Yüzge körme erdhem tile: Yüze bakma fazilet ara. Yüzün rengine, güzelliğine<br />

bakma; adamdan edep ve fazilet iste. (c. ll, s. 6)<br />

Uygur yıgaç uzun kes, temür kısga kes: Ey Uygur; ağacı uzun, demiri kısa kes.<br />

Ağaç kestiğin zaman uzun kes, demir kestiğin zaman kısa kes: çünkü demir<br />

uzatılabilir. (c. ll, s. 11)<br />

Buşmasar boz kuş tutar, ewmeser ürünğ kuş tutar: Avcı, sıkılmazsa boz kuş<br />

tutar, acele etmezse beyaz kuş tutar. Adam, işinde sıkılmazsa av aladığında beyaz<br />

29


doğan avlar, acele etmezse doğanların en güzelini avlar. Bu sav, dileğine ermek için<br />

işinde ivmemekle emrolunan kişi için söylenir. (c. ll, s. 12)<br />

Ewek sinğek sütge tüşür: Đven sinek süte düşer. Bu sav, işlerinde aceleyi terk ile<br />

emrolunan kişi için söylenir. (c. ll, s. 13)<br />

Muş oglı muyavu togar: Kedi yavrusu anası gibi miyavlar. Bu sav, babasının huyu<br />

ile huylanan çocuklar için söylenir. (c. ll, s. 14)<br />

Taygan yügürgenni tilkü sewmes: Tazının yüğrüğünü tilki sevmez. Tilki, tazı<br />

köpeklerinin çok koşanını sevmez; çünkü o, onu yakalar. Bu sav, arkadaşları<br />

arasında faziletle ün alan kimse için söylenir; arkadaşları onu çekemezler, ona karşı<br />

hınç beslerler. (c. ll, s. 15)<br />

Küç eldin kirse törü tünlükten çıkar: Zor kapıdan girince görenek bacadan çıkar.<br />

Zulüm evin aralığından girerse, görenek ve insaf pencereden çıkar. (c. ll, s. 17)<br />

Oglan suw töker, uluğ yanı sınur: Çocuk su döker, büyüğün bir yanı incinir. Çocuk<br />

su döker, bundan büyüğün ayağı kayar, kırılır. Bu sav, küçüğün yaptığı fenalık<br />

yüzünden büyüğün zarar gördüğü zaman söylenir. (c. ll, s. 19)<br />

Ewek ewge tegmes: Đven, eve ermez; çünkü o, yürüyüşte koşar, atını yorar,<br />

yardımsız olarak boynu buruk kalır.Bu sav, işlerde yavaşlıkla emredilen kimse için<br />

kullanılmıştır. (c. ll, s. 19)<br />

Tılın tügmişni tışın yazmas: Dil ile bağlanan dişle çözülmez. (c. ll, s. 20)<br />

Tikmegince önmes, tilemeginçe bulmas: Dikilmedikçe bilmez, aramadıkça<br />

bulmaz.ağaç, dikilmedikçe bitmez; bunun gibi, bir dilek aranmadıkça bulunmaz, elde<br />

edilmez. Bu sav, işlerinde çalışmakla emrolunan kimse için söylenir. (c. ll, s. 20)<br />

Çaksa tütnür, çalsa bilnür: Çakmak çakılsa duman tüter, söz kulağa çalsa bilinir.<br />

Çakmak çakılsa ateş çıkar, söz işidilse dilek anlaşılır. (c. ll, s. 23)<br />

El kaldı törü kalmas: Vilayet kalır, görenek kalmaz. Vilayet terk edilir, adet terk<br />

edilmez. Göreneğe uygun çalışması için emrolunan kesmeye söylenir. (c. ll, s. 25)<br />

Bir karga birle kış kelmes: Bir karga ile kış gelmez. Bu sav, kendisine yardım<br />

edecek arkadaşının gelmesi için, işlerinde ağır olmakla emredilen kimse hakkında<br />

söylenir. (c. ll, s. 26)<br />

Barığ otru tutsa yokka sanmas: Var olan öne konsa yok sayılmaz. Konuğa, hazır<br />

olan şey sunulsa, bir şey verilmemiş sayılmaz. (c. ll, s. 28)<br />

30


Taz keligi börkçige: Kelin geleceği külahçı dükanıdar. Kelini örtmek için kel,<br />

külahçı dükanına gelmek zorağındadır. Bu sav, kendisine gerekli olan şeyden kaçan<br />

kimse için söylenir. (c. ll, s. 41)<br />

Tütüşmeginçe tüzülmes, tüpirmeginçe çılmas: Kavga etmeşince düzen olmaz, tipi<br />

olmayınc hava açılmaz, demektir. Bu sav, kavga etmiş olan iki insanın arasını<br />

bulmaya uğraşan kimse için söylenir. (c. ll, s. 71)<br />

Tütün kopursa işlenür: Dumanı kurcalışan islenir. Dumanla oynıyan kişi islenir.<br />

Bir fitneyi alevlendiren keşinin o fitneye yakalanacağı yolunda söylenir. (c. ll, s. 72)<br />

Tewi yük kötürse kamıç yeme kötürür: Deve yük götürse kaşığı da beraber<br />

götürür. (c. ll, s. 75)<br />

Ata oglı ataç togar: Çocuk babasına çeker. Bir adamın çocuğu eriştiği zaman<br />

şüphesiz ahlakı babasına benzer. (c. ll, s. 80)<br />

Kökge sagursa yüzge tüşür: Bir adam göğe tükürse,yüzüne düşer. Büyüklere<br />

fenalık yapmak isteyen adamın aynı fenalığa düşeceği yolunda söylenir. (c. ll, s. 81)<br />

Er oglı mınğadhmas, ıt oglı külermes: Đnsan oğlu bunda kalmaz. Đt yavrusu<br />

tökezimez. Đnsan oğlu uzun zaman bunda kalmaz, bir yolunu bulur, ondan kurtulur;<br />

nitekim köpek eniği tökezimez. (c. ll, s. 84)<br />

Sögüşüp uruşur, otra ton titişür: Söğüşerek vuruşulur, arada elbise yırtılı.<br />

Söğüşmekten kavga kızışır, arada elbise yırtılır. Bu sav, söğüşmekten çekinmesi<br />

emrolunan kimse için söylenir. (c. ll, s. 89)<br />

Edhgülükün kel, isizligin kelme: Hayırla gel, şerle gelme. (c. ll, s. 91)<br />

Kiçik uluğka turuşmas, kıguy sonğkurka karışmas: küçük büyüğe karşı koyamaz,<br />

atmaca sonkura karşı duramaz. Küçük, yiğitte olsa büyüğe karşı duramaz, gücü<br />

yetmez; nitekim, atmaca sonkura karşı koyamaz. (c. ll, s. 95)<br />

Tağ tağka kawuşmas, kişi kişige kawuşur. Dağ dağa kavuşmaz, adam adama<br />

kavuşur. (c. ll, s. 103)<br />

Muş yakrıka tegişmes, ayur kişi nenği yaraşmas: Kedi, asılı yağa erişemez, elin<br />

malı yaraşmaz der. Kedi, çivide takılmış bulunan yağa erişemez de bana elin malı<br />

yaraşmaz der. Bu sav istediği şeye erişemiyerek ben onu bıraktım, arzu edemdim,<br />

diyen kimse için kullanılır. (c. ll, s. 105)<br />

31


Edhgülügni suw adhakında kemiş başında tile: Đyiliği su ayağına at, başında ara.<br />

Đyiliği suyun aşağısına at, onu yukarısında bulursun. Bunun başka bir anlamı daha<br />

vardır: yemeği ırmağın aşağısına bırak, yukarısında bulursun. (c. ll, s. 112)<br />

Yogurkanda artuk adhak kösülse üşiyür: Yorgandan ziyade ayak uzatılırsa üşür.<br />

Bu sav, haddini geçmemekle emrolunan kimse hakkında söylenir. (c. ll, s. 137)<br />

Anınğ yüzinğe titinü baksa bolmas : Onun yüzüne dik baksa olmaz. Đnsan, onun<br />

güzelliği dolayısıyla yüzüne bakamaz. (c. ll, s. 114)<br />

Arslan kökrese at adhakı tuşalır: Arslan kükreyince atın ayağı dolaşır, kösteklenir.<br />

Bu sav, kendisinden büyükle çarpışan bir adamın çarpışma zamanı yaklaştığında<br />

ayaklarını titremesi üzerine söylenir. (c. ll, s. 146)<br />

Sözge süçünse bulun barır: Lafa dalan tutsak olur. Sözün tadına dalan bir kimse<br />

esir olur. Bunun bir hikayesi vardır. Bu sav, söze dalıp işini bırakan kimse için<br />

çalışır. (c. ll, s. 150)<br />

Küz keligi yazın belgürer: Güzün gelişi yazdan bellidir. Bu sav, önceden sonu belli<br />

olan iş hakkında söylenir. (c. ll, s. 172)<br />

Ewliğ todhgursa közi yokla bolur: Ev sahibi konuğun karnını doyursa gözü yolda<br />

olur. Bu sav, ziyafetten sonra ev sahibinden gitmek için özür dileyen kimse hakkında<br />

söylenir. (c. ll, s. 176)<br />

Sabanda sandırış bolsa örtkünde irteş bolmas: Sabanda kavğa olursa, harman<br />

zamanında döğüş olmaz. (c. ll, s. 214)<br />

Erdemsizden kut çertilür: Faziletsizden devlet uzaklaşır. Onda edep ve fazilet<br />

kalmaz. (c. ll, s. 229)<br />

Tewi silkinse eşekke yük çıkar: Deve silkinse eşeğe yük çıkar. Bu sav, büyük bir<br />

şeyi almakla ve ufak şeyi bırakmakla emrolunan kişi için söylenir. (c. ll, s. 246)<br />

Er kartın katrandı. (öz kartınğ kartan): Kendi yaranı sağalt. Haddini geçme.<br />

(c. ll, s. 248)<br />

Kiçikde katığlansa ulgadhu sewnür: Küçüklükte çabalarsa, katlanırsa<br />

büyüdüğünde sevinir. (c. ll, s. 268)<br />

Boşlaglansa boxsuklanur: Kızan adamın eli boynuna bağlanır. Bu sav, yalnız kendi<br />

fikrince hareket etmek isteyen kimse için kullanılır. (c. ll, s. 272)<br />

Tatığ közre tikeniğ tüpre: Tatın gözüne vur, dikeni kökünden çıkar. Dikenin hakkı<br />

kökünden kazılmak olduğu gibi, uygurun hakkı da gözüne vurulmaktır. (c. ll, s. 280)<br />

32


Tatsız türk bolmas, başsız börk bolmas:Tatsız türk, başsız börk olmaz.(c. ll,s. 281)<br />

Kılıç tatıksa ış yunçır, er Tatıksa et tunçır: Kılıç paslanırsa iş kötüleşir, adam<br />

Farslaşırsa kanı bozulur. Kılıç pas tutarsa yiğitin hali kötüleşir: nitekim, Türk<br />

Farslının ahlakını alırsa eti sölpür. Bu sav, yiğitlikle emrolunan kişi hakkında ve her<br />

şeyin kendi cinsiyle yaşaması yolunda söylenir. (c. ll, s. 281)<br />

Er sözi bir, edher köki üç: Erin sözü bir, eğer bağı üç olur. Erkerlik belgesi,<br />

dönmemek üzere sözünde durmak, sözü bir olmaktır. Nitekim eğerin bağı, eğer<br />

kaburgasının bağı, üç olur. Üçten fazla olursa deliğin çokluğu yüzünden eğer kaşı<br />

kırılır. Üçten az olursa yüke dayanamaz. Bu sav, söz verdiği şeyi yapmakla<br />

emrolunan kişi hakkında söylenir. (c. ll, s. 283)<br />

Sakak oxşar, sakal bıçar: Sakalı okşayarak çeneyi keser. Okşıyarak ve hile yaparak<br />

sakalla oynar ve çeneyi keser. (c. ll, s. 286)<br />

Đkki bogra igeşür, otra kökegün yançılur: Đki boğa boğuşur, arada gök sinek ,<br />

böğelek ezilir. Bu sav, iki Beyin çarfışarak arada halkın ölmesi, ezilmesi halinde<br />

söylenir. (c. ll, s. 287)<br />

Alın arslan tutar, küçün kösgük tutmas: Al ile arslan ttülür, güç ile korkuluk<br />

tutulmaz. (c. ll, s. 289)<br />

Eliğ tutgınça ot tut: El tutacağına ot tut. Kefil olacağına, ateş tut; çünkü insan kefil<br />

olduktan sonra pişman olur. (c. ll, s. 292)<br />

Anğar titrü baksa bolmas: Đnsan ona dik bakamaz. (c. ll, s. 292)<br />

Ödhlek karıtmışka bodhuğ talkımas: Zamanın kocattığına boya, kına ayıp<br />

sayılmaz. (c. ll, s. 304)<br />

Atası açığ almıla yese oglınınğ tışı kamar: Babası ekşi elma yese oğlunun dişi<br />

kamaşır. Bu sav, babasının yaptığı cinayet yüzünden, babasından sonra oğlunun<br />

yakalandığı zaman söylenir. (c. ll, s. 311)<br />

Arı kafçıtsa ısrur. Arıyı kızrırırsa sokar. Arı kızdıran adamı sokar. Bu sav, bir<br />

kimsenin bir fitneyi uyardıktan sonra ona yakalandığı zaman söylenir. (c. ll, s. 329)<br />

Saçratgudın korkmış kuş kırk yıl adhrı yıgaç üze konmas: Tuzaktan korkan kuş<br />

kırk yıl çatal ağaç üzerine konmaz. Bir kere faktan korkan kuş artık kırk yıl çatallı<br />

ağaç üzerine konmaz. (c. ll, s. 331)<br />

33


lll. CĐLT<br />

Tilkü öz yinige ürse udhuz bolur: Tilki kendi inine karşı ürerse uyuz olur. Bu sav,<br />

ayrılamadığı kabilesini yeren kimse için söylenir. (c. l, s. 5)<br />

Yunt başın yularlap: At başını yularlıyarak, bağlayarak ye. Piştikten sonra at başını<br />

yemek istersen ona yular vur, kaçmaması için bağla, sonra ye, bu sav, atını başıboş<br />

bırakmamakla emrolunan kişi için söylenir. (c. lll, s. 9)<br />

Yüfüşlüğ kelin küdhegü yafaş bulur: Armağanlı gelin, güveyiyi yumsak huylu<br />

bulur. Gelin akrabasının erdikleri armağanlarla ağırlanmış olursa o, güveyiyi yumsak<br />

huylu ve ağır başlı bulur: çünkü güveyi onu zengin bulmuştur, bu yüzden ona saygı<br />

gösterir. (c. lll, s. 11)<br />

Iş yarağında, sart asığında: Đş tavında, fırsatında, sırasınd; tecilen kârında,<br />

demektir. Tecimen kâr görürse en sevgili şeyini de satar. (c. lll, s. 13)<br />

Ot tütünsüz bolmas, yigit yazuksuz bolmas: Ateş dumansız olmaz, genç günahsız<br />

olmaz. (c. lll, s. 16)<br />

Oprak yasıkdın tozluğ ya çıkar: Kapanmış gedeleçten tozlu yay çıkar: Eski yay<br />

kabından, tozlu yay çıkar. Bazen sağlam yay, eski gedeleçten çıkar. (c. lll, s. 16)<br />

Yitükliğ anası koyun açar: Bir şey yitiren, anasının koynunda arar. Bu sav, bir şey<br />

yitiren kimsenin onu her yerde aramak hakkı olduğu yolunda söylenir. (c. lll, s. 18)<br />

Telim sözüğ uksa bolmas, yalım kaya yıksa bolmas: Çok sözü anlamak olmaz,<br />

yalçın kaya yıkılmak olmaz. Đnsan, çok sözü anlayamaz, nasıl ki dağdan yalçın<br />

kayayı yıkamaz. Bu, sözü uzatmaması emrolunan kimse için söylenir. (c. lll, s. 20)<br />

Kılnu bilse kızıl kedher, yaranu bilse yaşıl kedher: Nazlanmayı bilse kızıl giyer,<br />

yaranmayı bilse yeşil giyer. Kadın yaranmayı ve kırışmayı bilse kırmızı ipekli giyer;<br />

yaranmayı ve gözeniliği bilse kırmızı ipek giyer. Bu renklerle erkek kadını daha iyi<br />

tutar, demek istiyor. (c. lll, s. 20)<br />

Yarın bulgansa el bulganur: Kürek kemiği karışırsa vilâyet karışır. Eski Türkler<br />

hayvanın kürek kemiğine bakarak fal açarlarmış. Kürek kemiğinde gördükleri<br />

şeylerden bir takım hükümler çıkarırlarmış. Bu sav,onu gösterse gerektir.(c. lll, s. 21)<br />

Barçın yamağı barçınka, karış yamağı karışka: Đpekli yaması ipekliye, yünlü<br />

yaması yünlüye. Bu sav, cinsi cinsine çeker denecek yerde kullanılır. (c. lll, s. 28)<br />

34


Ötlüğ yinçü yerde kalmas: Delikli inci yerde kalmaz. Delinmiş inci yerde<br />

bırakılmaz, onu bir alan bulunur. Bu, cariyelerin uzun zaman kız oğlan kız kalarak<br />

duramayacaklarını, onları bir alan bulunacağını bildirmek için söylenir. (c. lll, s. 30)<br />

Aş tatığı tuz yogrın yemes: Aşın tadı tuz, tuz çanakla yenmez. Çanakta yalnız<br />

olarak tuz yenmez. Bu sav, işlerde iktisatla hareket etmesi gereken kişi için söylenir.<br />

(c. lll, s. 31)<br />

Kara munğ kelmeginçe kara yalga keçme: Karabun, karabela gelmedikçe, kara<br />

yalgayı geçme. Karabela gelmedikçe bu sarp yeri geçme, çünkü sarptır, her zaman<br />

karlıdır. (c. lll, s. 33)<br />

Anası tewlük yuwka yapır, oğlı tetik koşa kapar: Anası tülek, kurnaz, yufkayı<br />

ince yapar, oğlu tetik, zeyrek, çift kapar. Anası kurnazlıkla çocuğunu aldatarak<br />

ekmeği ince yapar, çocuk ta zeyrektir, yufkayı ikişer kapar. Bu sav, iki akıllının<br />

karşılaştığı zaman söylenir. (c. lll, s. 33)<br />

Neçeme obrak kedhük erse yagmurka yarar: Elbise ne kadar yıpranmış olsa yine<br />

yağmura yarar. Kepenek ne kadar eskimiş olsa yine yağmura yarar. Bu sav,<br />

uşaklarından birisini, aptallığı veya bunaklığı yüzünden çıkarmak isteyen adama<br />

söylenir ve her ne kadar bir takım işlere yaramışorsa da onun da yarıyacağı bir iş<br />

bulunur, onu o işte kullanarak sen dinlenirsin demek ister. (c. lll, s. 38)<br />

Yılan yarpuzdın kaçar, kança barsa yarpuz utru kelür: Yılan yarpuzdan kaçar,<br />

nereye gitse ona karşı gelir. Bu sav, sevmediği şeyden çekinen ve fakat yine o şeye<br />

yakalanan kimse için söylenir. (c. lll, s. 39)<br />

Yatnınğ yağlığ tiküsinden öznünğ kanlığ yudhruk yeğ: Yabancının yağlı<br />

lokmasından kendinin kanlı yumruğu daha yeğdir. Hısımlarının yumrukla vurmaları,<br />

yabancının yağlı lokmasından daha iyidir. (c. lll, s. 43)<br />

Yagınğ erse kerek yundakı tegir: Düşmanın olsa da gübresi kalır. Düşmanın olsa<br />

bile mal sahibi olması yaraşır. Ondan hiçbir şey değmese bile hiç olmazsa atının<br />

gübresi kalır: ondan, yakarak faydalanırsın. (c. lll, s. 44)<br />

Yaş ot köymes, yalafar ölmes: Yaş ot yanmaz elçi ölmez. Yaş otun yanmadığı gibi,<br />

elçi de ölmez, öldürülmez. Her ne kadar elçiliği acı ve ağır olsa da, onun elçiliği<br />

gönderen tarafındandır. (c. lll, s. 47)<br />

35


Yıparlığ kesürgüdin yipar kiste yidhi kalır: Kaptan anber gitse kokusu kalır.<br />

Kabından misk gitse kokusu gitmez. Bu sav, zenginliği giden ve bir parça malı kalıp<br />

ta istendiği zaman bir şeyleri bulunabilen kimse için söylenir. (c. lll, s. 48)<br />

Tapuğ taş yarar, taş başığ yarar: Hizmet taşı yarar, taş başı yarar. Bu sav,<br />

efendisinden iyilik gören, yahut ona düşmanları üzerine yardım eden hizmetçi için<br />

söylenir. (c. lll, s. 58)<br />

Yazmas atım bolmas, yanğılmas bilge bolmas: Şaşmadık atış olmaz, yanılmadık<br />

bilgin olmaz. (c. lll, s. 59)<br />

Tewey münüp koy ara yaşmas: Deveye binip koyun arasında gizlenilmez.deveye<br />

binin kendini koyunlar arasında saklayamaz. Bu sav, her tarafa yayıldıktan sonra<br />

gizlenmek istenen iş için kullanılır. (c. lll, s. 60)<br />

Kutluğka koşa yagar: Kutluya çift yağar. Talihliye çift yağar. (c. lll, s. 60)<br />

Yalnğuk menğgü tirilmes, sınka kirüb kirü yanmas: Kişi ebedi yaşamaz, mezara<br />

giren geri dönmez. (c. lll, s. 64)<br />

Kanığ kan birle yumas: Kanı, kanla yıkamazlar, kanla yıkanmaz, fitne fitne ile<br />

bastırılmaz, barışla bastırılır, demektir. (c. lll, s. 66)<br />

Ata tonı ogulka yarasa atasın tilemes: Atasının elbisesi oğluna uygun gelirse<br />

ondan sonra atasını istemez. Bundan sonra babasının mirasını almak için onun<br />

yaşadığını istemez. Bu savda başka bir anlam daha vardır, o da şudur: artık o çağda<br />

çocuk babasına muhtaç olmaz. (c. lll, s. 87)<br />

Tünle yorup Kündüz sewnür, kiçikde eflenip ulgadhu sewnür: Geceleyin<br />

yürüyüp gündüz sevinir, küçüklüğünde evlenip yaşlandığında sevinir. Yolu gece<br />

yürüyen gündüz sevinir; çünkü o yolu görmeden yürümüştür. Genç iken evlenen<br />

kimse de yaşlandığı zaman sevinir; çünkü çocukları onun ihtiyacı için çalışırlar da<br />

adam rahat eder. (c. lll, s. 87)<br />

Kişi sözleşü yılkı yıdhlaşu: Đnsan söyleşerek, hayvan koklaşarak. Đnsanlar<br />

birbirleriyle konuşarak anlattıkları gibi, hayvanlar da birbirleriyle koklaşarak<br />

anlaşırlar. (c. lll, s. 104)<br />

Küç eldin kirse törü tünğlüktin çıkar: Zor vilayetten girerse, görenek çıkar.<br />

(c. lll, s. 120 )<br />

Bor bolmadhıp sirke bolma: Şarap olmadan sirke olma. Bu sav, büyüklük taslıyan<br />

çocuk için söylenir. (c. lll, s. 121)<br />

36


Kolan kuduğka tüşse kurbaka aygır bolur: Kolan ,yaban eşeği, kuyuya düşse kara<br />

kurbağası aygır olur. (c. lll, s. 122)<br />

Buzdan suw tamar: Buzdan su damlar. Bu sav, huyu babasının huyuna benzeyen<br />

kimse için kullanılır. (c. lll, s. 123)<br />

Korkmış kişige koy başı koş körünür: Korkmuş adama koyun başı çift görünür.<br />

Bu sav, bir şeyden korkan ve her dakika bir hayal gördüğünde sıçrayan kişi için<br />

söylenir. (c. lll, s. 126)<br />

Suw bermeske süt ber: Su vermiyene süt ver.sana su vermiyen adama süt ver.<br />

Bundan murat, sana kötülük edene sen iyilik et, çünkü senin iyiliğin onu sana köle<br />

yapar. (c. lll, s. 129)<br />

Kökge sudhsa yüzge tüşür: Göğe tükürse yüze düşer. Bir kimse göğe tükürürse<br />

tükrük yüzüne düşer. Bu sav, başkasına kötülük yaparken kötülüğü kendi üzerine<br />

düşen kimse için söylenir. (c. lll, s. 132)<br />

Yawlak tıllığ begden kerü yalnğus tul yeğ:Kötü dilli kocadan yalnız dul iyidir.<br />

Karının dul olması, kendine söven bir kocası bulunmaktan daha iyidir. (c. lll, s. 133)<br />

Erdem başı tıl: Faziletin başı dil. (c. lll, s. 133)<br />

Söğüt sülinğe kadhınğ kasınğa. Söğüde tazelik, kayın ağacına katılık. Söğüt<br />

ağacına yaşlık daha uygun, kayın ağıcına katılık daha yaraşıklıdır. (c. lll, s. 134)<br />

Yalnğuk oglı munsuz bolmas. Đnsanoğlu ayıpsız ve hastalıksız olmaz. (c. lll, s. 141)<br />

Yüzge körme erdem tile: Yüze bakama fazilet ara. Yüzün güzelliğine, çirkinliğine<br />

bakma, adamdan edep ara. (c. lll, s. 143)<br />

Oglan ışı ış bolmas oglak münğüzi sap bolmas: Çocukların işi iş olmaz. Oğlak<br />

boynuzu iyi sap olmaz. (c. lll, s. 145)<br />

Taz at tafarçı bolmas: Alaca at yük taşımaz, çünkü onun tırnağı kötüdür.<br />

(c. lll, s. 149)<br />

Kadhınğ kasınğa: Kayına katılık. (c. lll, s. 151)<br />

Köni barır keyikninğ közinde adhın başı yok: Düz giden geyiğin gözünden başka<br />

yarası yok. Doğru giden, iki tarafına bakmıyan geyiğin gözünden başka yası yoktur.<br />

Bununla, göz, hakikatte yara değildir, demek ister. Bu sav, ağır işe atılıp ta herkes<br />

tarafından kınanan kimse için söylenir. (c. lll, s. 151)<br />

Tağ tağka kawuşmas, kişi kişige kawuşur: Dağ dağa kavuşmaz, adama adama<br />

kavuşur. Đki dağ birbirine kavuşmaz, çünkü onlar yerlerinde çivilenmiştir. Đnsanlar<br />

37


zaman geçse de birbirine kavuşabilir. Bu sav, uzun müddet sonra sevgilisini gören<br />

kimse için söylenir. (c. lll, s. 153)<br />

Kanığ kan birle yumas: Kan kanla yunmaz. Fesat, bozut, barışla yatıştırılır, demek<br />

istiyor. (c. lll, s. 157)<br />

Yazın katıglansa kışın sewnür: Yazın çalışan kışın sevinir. (c. lll, s. 159)<br />

Bilmiş yek bilmedhük kişiden yeg: Tanınmış şeytan, tanınmadık adamdan daha<br />

iyidir. Bu, tanıdıklarına hürmet etmekle emrolunan kimse için söylenir. (c. lll, s. 160)<br />

Küz keligi yayın belgülüğ: Güzün gelişi ilk yazdan belli olur. Bu sav, sonu, daha<br />

önceden belli olan iş için kullanılır. (c. lll, s. 160)<br />

Tayak bile taymas, tanuk sözün bütmes: Dayangaç ile olan kaymaz, tanık sözü ile<br />

inanılmaz. Elinde dayangacı bulunan kimsenin ayağı kaygın yerde kaymaz; tanığın<br />

sözü ancak tanıklık zamanında belli olur. (c. lll, s. 166)<br />

Tewey bedük erse mayakı bedük ermes: Deve büyük ise de pisliği büyük olmaz.<br />

Bu sav, kendinde büyüklük gören kimse için söylenir. Büyüklük, senin yanında<br />

kölesi bulunduğun adama yaraşır, demektir. (c. lll, s. 168)<br />

Bir toyın başı agrısa kamuğ toyın başı agrımas: Bir din ulusunun başı ağrımakla<br />

bütün din uluslarının başı ağrımaz. Bu sav, arkadaşlarının yediği bir şeyi, bir sebep<br />

dolayısıyla yemekten çekinen kişi için söylenir. (c. lll, s. 169)<br />

Taygan yügrügin tilkü sewmes: Tilki, tazının yüğrüğünü sevmez. Bu sav, birbirinin<br />

çekemeyen iki bilgin için söylenir. (c. lll, s. 175)<br />

Kaynar öküz keçiksiz bolmas: Kaynayan dere geçitsiz olmaz. Bu sav, bir kaygılı ve<br />

karışık işte kullanılır, o işin bir çıkacak yeri vardır, demek isteniliyor. (c. lll, s. 191)<br />

Otağka öpkelep süge sözlemedük: Otağa kızıp askerle konuşmadı. Çadırdaki<br />

arkadaşlarına kızarak ondan sonra askerle görüşmedi. Bu sav, birisinin işlediği iş<br />

yüzünden, öbür arkadaşlarına kızarak konuşmayan kişi için söylenir. (c. lll, s. 208)<br />

Kurmış kiriş tügülmes, ukrukun tağ egilme: Kurulmuş kiriş düğümlenmez,<br />

kementle dağ eğilmez. Bu sav, küçük araçlarla büyük işe girişmek isteyen kimse için<br />

söylenir. (c. lll, s. 215)<br />

Kalın bulutuğ tüpi sürer karanğku ışığ urunç açar: kalın bulutu tipi sürür,<br />

karanlık işi urunç açar: gökyüzünü karartan bulutları ancak tipi açar. Bunun gibi,<br />

Hakanlar kapısında karanlık işi rüşvet açar. Bu sav, sırasına göre rüşvet vermesi<br />

gereken kimse için söylenir. (c. lll, s. 217)<br />

38


Böri koşnısın yemes. Kurt komşusunu yemez: bu sav, komşulara saygı ile<br />

emrolunan kişi için söylenir. (c. lll, s. 220)<br />

El kalır törü kalmas: Vilayet bırakılır, görenek bırakılmaz: Bu sav, geçmişlerin<br />

göreneklerine uymakla emrolunan kişi için söylenir. (c. lll, s. 221)<br />

Kowı er kuduğka kirse yel alır: Kadersiz adam kuyuya girse yel alır. Talihsiz<br />

adam kuyuya girse onu yel, kuyudan çıkarır, sonra sıkıntı çektirir. (c. lll, s. 226)<br />

Yeti başlığ yil büke: Yedi başlı ejderha. Yabaku’ların en büyüğüne olduğu gibi<br />

yiğitlere de bu ad verilir ve Büke Budraç denir. (c. lll, s. 227)<br />

Kuş balası kuşınçığ, ıt balası oxşançığ: Kuş yavrusu kusunç ve iğrençtir, köpek<br />

yavrusu görünüşte ele alıp oynayacak kadar güzeldir. Büyüdükten sonra iş tersine<br />

döner. (c. lll, s. 232)<br />

Tamu kapuğın açar tawar: Cehennemin kapısını mal açar. Rüşvet, cehehnemin<br />

kapısını açar; nasıl olur da başka kapıyı açmaz. Bu, işinin görülmesi için rüşvet<br />

vermekle emrolunan kişi için söylenir. (c. lll, s. 234)<br />

Künininğ küline tegü yagı: Kumanın külüne kadar duşman. Kuma, kumaya<br />

düşmandır. Hatta birinin külü arkadaşının gözüne karşı savrulur. (c. lll, s. 237)<br />

Bugday katında sarkaç suwalur: Buğday yanında karamuk ta sulanır. Buğdayın<br />

devleti ve bereketi yüzünden karamuk ta su bulur. Bu sav, başka biriyle arakadaşlık<br />

yüzünden iyiliğe erişen kimse için söylenir. (c. lll, s. 240)<br />

Kizlençü kelinde: Gizli şey gelinde bilinir; çünkü o, iyi şeyleri kocasına saklar.<br />

(c. lll, s. 242)<br />

Bir tilkü terisin ikile soymas: Bir tilki derisi iki kez soyulmaz. Bu sav, bir adam<br />

yüzünden iyilik görerek ikinci kez yine iyilik isteyen kimse için söylenir.<br />

(c. lll, s. 244)<br />

Kadhaş temiş kaymaduk kadhın temiş kaymış: Hısım demiş, kardeş demiş<br />

kayırmamış; kayın demiş kayırmış. Bu sav, hısımları dünürleri kayırmakla<br />

emrolunan kişi için söylenir. (c. lll, s. 245)<br />

Yazıda böri ulısa ewde ıt bagrı tartışur: Kırda kurt ulusa, kurda acıdığı için, evde<br />

köpeğin bağrı sızlar. Bu sav, hısımların birbirine yardım etmeleri için söylenir.<br />

(c. lll, s. 255)<br />

Kedhüklüğ ölimes, küfeçliğ kürimes: Kepeneği olan kimse ıslanmaz, gemli ,<br />

haşarılanmaz, eşinmez. Kepeneği olan kimse yağmurdan ıslanmaz, onunla korunur;<br />

39


gem, damaklı gem olursa at eşinmez ve haşarılık edemez. Bu sav, işlerde hazırlıklı<br />

olmak için söylenir. (c. lll, s. 256)<br />

Kişi eti tiriğle tatır: Đnsan eti diri iken tatlıdır. Đnsan etinin tadı sağlığında bulunur.<br />

Şu demektir ki, insan, sağlığında mal kazanır, o malla tatlı yemekler elde eder: bu<br />

yüzden onlarla zevk bulur. (c. lll, s. 257)<br />

Kurtga büdhik bilmes yerim tar ter: Kocakarı oyun bilmez yerim dar der. Bu sav,<br />

bir şey yapmak isteyen fakat o şeyi yapması söylendiği zaman yapamıyan ve yalancı<br />

sebeplerle işi savsaklayan kişi için söylenir. (c. lll, s. 259)<br />

Aslan karısa sıçgan ötin ködhezür: Arslan kocalırsa yakalamak için fare deliğini<br />

bekler. Bu sav, yaşlı bir adamın büyük işlere gücü yetmeyerek küçük şeylere razı<br />

olması zamanında söylenir. (c. lll, s. 263)<br />

Öldeçi sıçgan mış taşakın kaşır: Ölecek sıçan kedi taşağı kaşır. Sıçanın ölümü<br />

yaklaştığında kedinin taşağını kaşır. Bu sav, ancak telef ve tehlikeli bir işle ilgilenen<br />

kimse için söylenir. (c. lll, s. 267)<br />

Atası anası açığ alımla yese oğlı kızı tışı kamar: Babası anası ekşi elma yese<br />

oğlunun, kızının dişi kamaşır. Bu sav, ananın babanın yaptığı bir fenalıktan<br />

çocuklarının yakalandığı, sorguya çekildiği zaman söylenir. (c. lll, s. 272)<br />

Tegirmende togmış sıçgan kök kökreginge korkmas: Değirmende doğan sıçan<br />

gök gürlediğinde korkmaz. Bu sav, sıkıntılı işler içerisinde yoğrulmuş olan, sonra<br />

ufak bir şeyle korkutulmak istenen kimse için söylenir. (c. lll, s. 282)<br />

Yakrı yağı yağsımas: Đçyağı, yağ yerini tutmaz. (c. lll, s. 306)<br />

Yakadakı yalga galı eliğdeki ıçgınur: Yakadakini yalarken eldeki gider. Đnsan<br />

yakasındaki bulaşığı yalarken elinden çanak düşer. Yalayıcı boşta kalır. Bu sav, bir<br />

şeye tamah ederek elindekini iyi tutması ve uzaktaki tamahı terketmesi için söylenir.<br />

(c. lll, s. 307)<br />

Tenğsizde tegirmen turgursa yarağsızda yar barır: Yaraşmayan yerde, denk<br />

olmıyan yerde degirmen yaparsa, imkansız bir sırada yar peyda olur. Mümkün olan<br />

ve yaraşan bir yerde değirmen yapmıyan bir kimse için samansız bir yar, yarık hasıl<br />

olur.Bu, vaktinden başka bir zamanda bir işi yapan kimse için söylenir. (c. lll, s. 355)<br />

Kinğ ton opramas, kenğeşliğ bilig artamas: Geniş elbise yıpramaz, danışıklı iş<br />

bozuk olmaz. Geniş elbise parçalanmaz, akıl danışıkla, meşveretle, birleşirse iş<br />

40


ozuk çıkmaz. Bu sav, işlerinde düşünmekle ve danışmakla ve işinde kendi bildiğine,<br />

kendi kendine iş görmemesi emrolunan kimse için söylenir. (c. lll, s. 358)<br />

Kuş tuzakka menğ uçun ılınur: Kuş tuzağa dane için tutulur, takılır. Bu sav, azık<br />

ararken fenalığa düşen bir kimse için söylenir. (c. lll, s. 358)<br />

Erge munğ tegir tag senğirinğe yel tegir: Adama bun gelir, dağ başına, dağ<br />

çıkıntısına yel değer. Đnsana bun gelir. Nitekim dağ burnuna yel de gelir, sonra yel<br />

gider dağ burnu kalır. (c. lll, s. 360)<br />

Birin birin minğ bolur, tama tama köl bolur: Birer birer bin olur,damlıya damlıya<br />

göl olur. Bu sav, az olsa bile bir şeyi kabulden çekinmemekle emrolunan kişi için<br />

söylenir. (c. lll, s. 360)<br />

Süsegen udhka tenğri münğüz bermez: Süsegen, çok süsen öküze Allah boynuz<br />

vermez. Bu sav, bir işi yapmak isteyip te yapamıyan kimse için söylenir ki, o adam o<br />

işi yapsaydı, halka fenalık edecekti. (c. lll, s. 364)<br />

Közden yırasa könğülden yeme yırar: Gözden ırak olan gönülden de ırak olur.<br />

(c. lll, s. 366)<br />

Edhgü er sünğüki erir atı kalır: Đyi adamın kemiği çürür, adı kalır. Bu sav, iyilik<br />

yapmakla emrolunan kimse için söylenir. (c. lll, s. 367)<br />

Kadhınğ kasınğa söküt sülinğe: Kayına katılık, söğüde sadelik. (c. lll, s. 369)<br />

Kalın berse kız alır, kerek bolsa kız alır: Çehiz veren kız alır gerekli olan bahalı<br />

alır. Bir adam çehiz verirse gelini kız oğlan kız alır. Bir şey isteyen kimse o şey<br />

kendisine gerekli ise onu yüksek para ile alacaktır. (c. lll, s. 371)<br />

Öküş sewinç bolsa katığ oxsunur: Çok sevinen yaman pişman olur. Çok sevinen<br />

kimse bu yüzden daha şiddetli kayguya düşer. Bu sav, taşkınlığı bırakmakla<br />

emrolunan kişi için söylenir. (c. lll, s. 373)<br />

Toyın tapuğsak, Tenğri sefinçsiz: Toyın tapmak ister, Tanrı memnun değil.<br />

(c. lll, s. 377)<br />

Yazmas atım yagmur, yanğılmas bilğe yanğku: Usta atıcı yağmur, yanılmaz bilgin<br />

yankı. Usta atıcı yağmurdur; çünkü yağmurun nişan yeri yeryüzüdür, yeryüzü<br />

geniştir, atılan şey sapmaz, bir yana düşer, her şeyde doğru söyleyen bilgin, yankıdır;<br />

çünkü ne söylersen sana öylelikle cevap verir. Bu sav, bir yanlış iş işleyip de özür<br />

dileyen kimse için söylenir. (c. lll, s. 379)<br />

41


Đki koçnğar başı bir aşaçta pışmas: Đki koç başı bir tencerede pişmez. Bu sav, bir<br />

yerde toplanın ve birisinin çıkması gereken iki başbuğ veya iki bey için söylenir.<br />

(c. lll, s. 382)<br />

Kanğdaş kuma urur igdiş örü tartar: Baba bir olanlar birbirini çekemedikleri için<br />

çok döğüşürler. Ana bir kardeşler aralarında sevgi olduğu için birbirine yardım<br />

ederler. (c. lll, s. 382)<br />

Yalnğus kaz ötmes: Yalnız kaz ötmez, Bu sav, işlerinde başkasından<br />

yardımlaşmakla emrolunan kişi için söylenir. (c. lll, s. 384)<br />

Yalnğuk oglı yokadhur edhgü atı kalır: Adem oğlu yok olur; iyi adı kalır. adem<br />

oğlu yok olur; iyi adı kalır. Bu sav, her zaman iyilik yapmakla emrolunan kimse için<br />

söylenir. (c. lll, s. 384)<br />

Alın arslan tutar, küçin sıcgan tutmas: Al ile arslan tutulur, güç ile sıçan tutulmaz.<br />

Bu sav, işlerinde güzel çare bulmakla ve zorluğu bırakmak ile emrolunan kişiye<br />

söylenir. (c. lll, s. 412)<br />

Sabanda sandruş bolsa örtgünde irteş bolmas: Sapan sürerken çekişme olursa<br />

harmanda kavga olmaz. (c. lll, s. 416)<br />

Karı öküz balduka korkmas: Yaşlı öküz baltadan korkmaz. Bu sav, alıştığı şeyle<br />

korkutulmak istenen bir kimseye söylenir. Çünkü o kimse, koca öküzün baltaya<br />

alıştığı gibi, o, korkutulan nesneye alışmıştır. (c. lll, s. 421)<br />

Suw körmekinçe etük tartma: Su görmedikçe pabuç çıkarma. Bu sav, işlerde<br />

ivmemekle emrolunan kişi için söylenir. (c. lll, s. 426)<br />

Yalksa yeme yag edhgü, köyse yeme kün edhgü: Bıksa yine yağ iyi, yaksa yine<br />

gün iyi. Đnsan ne kadar yağdan bıksa da ağ yine tatsız, tuzsuz yemekten daha<br />

hayırlıdır; güneş her ne kadar yaksa da sisten, pustan daha iyidir. (c. lll, s. 435)<br />

Kökge sudhsa yüzge tüşür: Göğe tükürse yüze düşer. Bu sav, büyük adamlarla<br />

düşmanlık etmemekle emrolunan kişi için söylenir; çünkü göğe karşı tükürülen<br />

tükürüğün yüze düştüğü gibi, kendisinden büyükle düşmanlık eden kimsenin<br />

düşmanlığının izeri yine kendisine döner. (c. lll, s. 439<br />

42


BÖLÜM 2: DÎVÂNÜ LUGATĐ’T-TÜRK’TEKĐ SAVLARIN<br />

ANLAMBĐLĐMSEL AÇIDAN ĐNCELENMESĐ<br />

2.1. AÇ EWEK, TOK TÖLEK: Aç aceleci, ivek, tok dölek olur. Aç kimse, sabırsız<br />

olur, yemek gördüğü zaman yemek için acele eder. Tok ise huzurlu ve rahattır,<br />

yemeğin gecikmesi gibi bir kaygı taşımaz.<br />

Cilt: l.<br />

Sayfa: 387<br />

Sözcük: Tölek (dölek, gönlü sakin kişi)<br />

2.1.a. Anlam Özellikleri<br />

Konu: Yoksulluk<br />

Bakış açısı : Acelecilik<br />

Yansıttığı anlam: Fakir insanlar mala, yemeğe karşı aceleci, sabırsız olurlar.<br />

Yan anlam yansıtan birimler:<br />

Aç; yoksul kimse Tok; zengin kimse<br />

Ewek; sabırsız Tölek; rahat, kaygısı olmayan<br />

Taşıdığı değer: Mantık değeri<br />

Söz sanatları: Karşıtlama (aç-tok, ewek-tölek)<br />

Savın biçim ve anlamca aynı kullanımı yoktur.<br />

2.2.AÇ NE YEMES, TOK NE TEMES: Aç ne yemez, tok ne demez. Bu atasözü<br />

kullanıldığı dönemde aç önüne konan yemekten iğrenmez, onu yer, bırakmaz. Aç<br />

toku yerdiği için tok da onun hakkında söylemedik şey bırakmaz anlamında<br />

kullanılmıştır.<br />

Cilt: l.<br />

Sayfa: 79<br />

Sözcük: Aç<br />

2.2.a. Anlam Özellikleri<br />

Konu: açlık<br />

43


Bakış açısı : Aç insanın davranışları<br />

Yansıttığı anlam: Aç olan insanlar, tok olan insanları yererler, tok da aç insanlar<br />

hakkında ileri geri konuşur.<br />

Yan anlam yansıtan birimler:<br />

Aç; yeme ihtiyacı olan kimse Tok; zengin kimse<br />

Taşıdığı değer: Mantık değeri<br />

Söz sanatları: Karşıtlama (aç-tok), artyineleme (yemes-temes)<br />

Savın biçimce aynı kullanımı günümüze kadar ulaşmıştır.<br />

• Aç ne yemez, tok ne demez. (Aksoy 1991: 112)<br />

• Acıkan ne olsa yer, acıyan… (ne olsa söyler.) (Aksoy 1991: 112)<br />

Ayrıca “Baylık ne dedirbeyt Coktuk ne cedirbeyt” (Zenginlik ne dedirmez, yokluk ne<br />

yedirmez.) (Şavk 2002: XIII) şeklinde bir Kırgız atasözü de vardır.<br />

3.3.AÇIĞLIĞ ER ŞEBÜK KARIMAS: Varlıklı kişi çabuk kocamaz. Varlıklı adam<br />

çabuk kocamaz. Đnsan, varlık, bolluk içinde olursa iyi beslenir, çabuk ihtiyarlamaz.<br />

Cilt: l.<br />

Sayfa: 147<br />

Sözcük: Açığlığ (bolluk içinde olan)<br />

2.3.a. Anlam Özellikleri<br />

Konu: Zenginlik<br />

Bakış açısı: Yaşlanmama<br />

Yansıttığı anlam: Zengin insanlar, maddi konuları kendilerine sıkıntı etmedikleri<br />

için çabuk yaşlanmazlar.<br />

Yan anlam yansıtan birimler:<br />

Açığlığ er; varlıklı kimse Şebük karıma-; yaşlanmamak<br />

Taşıdığı değer: Ekonomik değer.<br />

Söz sanatları: Somutlaştırma<br />

44


Savın biçim ve anlamca aynı kullanımı yoktur, ancak anlamca yakın kullanımları<br />

vardır.<br />

• Olan dört bağlar, olmayan dert bağlar.( Aksoy 1991:355 )<br />

2.4.ADHIN KĐŞĐ NENĞĐ NENĞ SANMAS: Başkasının malı mal sayılmaz. Başka<br />

kişinin malı mal sayılmaz. Başkasının malı senin elinde bulunsa da senin malın<br />

sayılmaz; çünkü geri alınır.<br />

Cilt: l.<br />

Sayfa:98<br />

Sözcük: Adhruk (başka)<br />

2.4.a. Anlam Özellikleri<br />

Konu: Mal<br />

Bakış açısı: Ödünç almak<br />

Yansıttığı anlam: Başkasının malını ödünç almak, bizi o malın sahibi yapmaz.<br />

Yan anlam yansıtan birimler:<br />

Adhın kişi nenği; ödünç alınan şey Nenğ sanma-; sahibi olma-<br />

Taşıdığı değer: Mantık değeri<br />

Söz sanatları:<br />

Savın biçim ve anlamca aynı kullanımı yoktur. Anlamca yakın kullanımları vardır.<br />

• Eğreti ata (emanet, el atına) binen tez iner.( Aksoy 1991:234 )<br />

• El atına binen köy ortasında iner. (Aksoy 1991:236 )<br />

• Elden gelen öğün (ülüş) olmaz o da vaktinde bulunmaz.( Aksoy<br />

1991:151 )<br />

• Ata malı mal olmaz kendin kazanman lazım. (Aksoy 1991:151 )<br />

• El kazanı ile aş kaynamaz. (Aksoy 1991:240 )<br />

• Emanet hayvanın kuskunu yokuşta kopar. (Aksoy 1991:242)<br />

2.5.AGILDA OGLAK TOGSA ARIKDA OTI ÖNER: Ağılda oğlak doğsa<br />

ırmakta, arkta otu biter. Bu sav, azık için daha az kaygılanmak gerektiğini bildirir.<br />

Cilt: l.<br />

45


Sayfa: 65<br />

Sözcük: Arık (ırmak)<br />

2.5.a. Anlam Özellikleri<br />

Konu: Rızk<br />

Bakış açısı: Kaygı<br />

Yansıttığı anlam: Allah yarattığı insanın rızkını da yaratır, bunun için daha az<br />

kaygılanmak gerekir.<br />

Yan anlam yansıtan birimler:<br />

Agıl; Dünya Oglak; doğan her kimse Ot ; rızk<br />

Taşıdığı değer: Ekonomik değer<br />

Söz sanatları: Somutlaştırma ( arıkta otu bit-)<br />

Savın günümüzdeki aynı kullanımı olduğu gibi, anlamca benzer kullanımları da<br />

vardır.<br />

• Ağılda oğlak doğsa ovada otu biter.( Aksoy 1991:119 )<br />

• Allah çam isteyene çam, mum isteyene mum verir. (Aksoy 1991:201)<br />

• Allah kulunu kısmeti ile yaratır. (Aksoy 1991:211 )<br />

• Allah açtığı boğazı aç bırakmaz. (Aksoy 1991:21 )<br />

• Allah kulunu kesmeyince rızkını kesmez. (Aksoy 1991:22 )<br />

• Herkesin nasibini/ rızkını Allah/Mevla verir. (Aksoy 1991:23 )<br />

2.6.AĞIZ YESE KÖZ UYADHUR: Ağız yese göz utanır. Bu sav, birisinin<br />

armağanını yiyen, sonra da işini yapamadığından utanan kimse için söylenir.<br />

Cilt: l.<br />

Sayfa: 55<br />

Sözcük: Agız (ağız)<br />

2.6.a. Anlam Özellikleri<br />

Konu: Utanma<br />

Bakış açısı: Borçlu hissetme<br />

46


Yansıttığı anlam: Bir işi yapmak için hediye alan kişi o işi yapamadığında kendini<br />

borçlu hissettiğinden utanır.<br />

Yan anlam yansıtan birimler:<br />

Ağzın yemesi; rüşvet almak,<br />

Köz uyadh-; talebi yerine getiremediğinden utanç duymak<br />

Taşıdığı değer: Ahlâki değer<br />

Söz sanatları: Ad aktarması (parça bütün ilişkisi) (ağız, göz)<br />

Savın biçimce aynı kullanımı mevcuttur, fakat anlam farklılığına uğradığı görülür. O<br />

dönemde birisinden bir işi yapmak için hediye alan ve o işi yapamadığında utanan<br />

kişi için kullanılırken, bugün kendisine verilen hediyeyi kabul eden kişi kendini<br />

hediye veren kişiye karşı borçlu hisseder ve bu nedenle onun her işini yapar,<br />

anlamında kullanılır.<br />

• Ağız yer, yüz utanır.( Aksoy 1991:120 )<br />

2.7.ALIM KEÇ KALSA ADHAKLANUR: Alacak geç kalırsa, ayaklanır. Alacak,<br />

borçlu üzerinde uzun zaman kalırsa ayaklanır, yani sahibini istemeye yollar.<br />

Cilt: l.<br />

Sayfa: 294<br />

Sözcük: Adhaklan- (ayaklan-)<br />

2.7.a. Anlam Özellikleri<br />

Konu: Ödünç verme<br />

Bakış açısı: Geri isteme<br />

Yansıttığı anlam: Ödünç veren kişi, alacağı geciktiğinde onu tahsil etmek için<br />

borçlunun ayağına gider.<br />

Yan anlam yansıtan birimler:<br />

Adhaklan-; istemeye gelmek<br />

Taşıdığı değer: Ahlâki değer<br />

Söz sanatları: Đnsandan doğaya aktarma (kişileştirme) (alacağın ayaklanması)<br />

Savın biçim ve anlamca aynı kullanımı vardır.<br />

47


• Alacak geç kalırsa ayaklanır.<br />

2.8.ALIMÇI ARSLAN BERĐMÇĐ SIÇGAN: Alıcı aslan borçlu sıçan. Alacaklı<br />

saldırışta aslan, borçlu korkudan sıçan gibidir.<br />

Cilt: l.<br />

Sayfa:75, 409<br />

Sözcük: Alım (alacak), berim (borç)<br />

2.8.a. Anlam Özellikleri<br />

Konu: Ödünç alma<br />

Bakış açısı: Ezilme<br />

Yansıttığı anlam: Başkasından ödünç alan kişi, borcunu ödeyene kadar, alacaklı<br />

tarafından ezilir.<br />

Yan anlam yansıtan birimler:<br />

Arslan; alacaklı, güçlü kimse Sıçgan; borçlu, ezik kimse<br />

Taşıdığı değer: ahlâki değer<br />

Söz sanatları: Deyim aktarması (arslan- alacaklı kimse, sıçgan- borçlu kimse)<br />

karşıtlama (al-, ber-)<br />

Savın biçim ve anlamca aynı kullanımı ve anlamca yakın kullanımları vardır.<br />

• Alıcı/ alımcı aslan, verici/ verimci fare.(Yurtbaşı 1996:184 )<br />

• Alacağına şahin vereceğine karga.(TDK 1988:44)<br />

2.9.ALIN ARSLAN TUTAR, KÜÇÜN KÖSGÜK TUTMAS: Đnsan al ile aslan<br />

tutar, güç ile korkuluk tutamaz.<br />

Cilt: ll.<br />

Sayfa:289<br />

Sözcük: Kösgük ( göz değmesinden sakınmak için üzüm bağlarında ve bostanlarda<br />

dikilen korkuluk)<br />

2.9.a. Anlam Özellikleri<br />

Konu: Güç<br />

48


Bakış açısı: Zekanın gerekliliği<br />

Yansıttığı anlam: Her iş güçle halledilemez, zeka da gereklidir.<br />

Yan anlam yansıtan birimler:<br />

Al; akıl gücü, hile, Arslan tut-; başarılması güç iş<br />

Kösgük tut-; yapılması kolay olan, Küç; fiziki kuvvet<br />

Taşıdığı değer: Mantık değeri taşıyor (doğru)<br />

Söz sanatları: Önyineleme (tut-), somutlaştırma.<br />

Sav, sözcük farklılığı olmasına rağmen günümüze dek kendini koruyabilmiştir.<br />

• Al arslan tutar, güç sıçan tutmaz./ Al ile aslan tutulur, güç ile sıçan<br />

tutulmaz.( Aksoy 1991: 130)<br />

• Zorla güzellik olmaz. (Aksoy 1991: 429 )<br />

• Zor oyunu bozar. (Aksoy 1991: 429 )<br />

2.10.ALIN ARSLAN TUTAR, KÜÇĐN OYUK TUTMAS: Al ile aslan tutulur,<br />

güç ile bostan oyuğu tutulmaz. Hile ile aslan tutulabilir, halbuki kuvvetle bostanlara<br />

dikilen korkuluk bile tutulamaz. Bu sav bir işi kuvvetle başaramayınca hileye, zeka<br />

gücüne başvurmak gerektiğini anlatmak için kullanılır.<br />

Cilt: l.<br />

Sayfa:81<br />

Sözcük: Hile, al<br />

2.10.a. Anlam Özellikleri<br />

Konu: Güç<br />

Bakış açısı: Zekanın gerekliliği<br />

Yansıttığı anlam: Zeka gerektiren işlerde, beden gücü işe yaramaz.<br />

Yan anlam yansıtan birimler:<br />

Al; zeka, hile Arslan tut-; başarılması güç iş<br />

Oyuk tut-; yapılması kolay olan iş Küç; fiziki kuvvet<br />

Taşıdığı değer: Mantık değeri taşıyor (doğru)<br />

Söz sanatları: Önyineleme (tut-), somutlaştırma.<br />

49


Sav, sözcük farklılığı olmasına rağmen günümüze dek kendini koruyabilmiştir.<br />

• Al arslan tutar, güç sıçan tutmaz./ Al ile aslan tutulur, güç ile sıçan<br />

tutulmaz.( Aksoy 1991: 130)<br />

• Zorla güzellik olmaz. (Aksoy 1991: 429 )<br />

• Zor oyunu bozar. (Aksoy 1991: 429 )<br />

2.11.ALIN ARSLAN TUTAR, KÜÇĐN SIÇGAN TUTMAS: Al ile aslan tutulur,<br />

güç ile sıçan tutulmaz. Bu sav işlerinde yavaşlıkla davranmak, güzel çareler aramak<br />

ve çekişmeyi bırakmak için söylenir.<br />

Cilt: lll.<br />

Sayfa:412<br />

Sözcük: Arslan<br />

2.11.a. Anlam Özellikleri<br />

Konu: Güç<br />

Bakış açısı: Zekanın gerekliliği<br />

Yansıttığı anlam: Đnsanlar işlerinde güzel çare bulabilmek için gücü bir yana<br />

bırakmalıdır.<br />

Yan anlam yansıtan birimler:<br />

Al; zeka, hile Arslan tut-; başarılması güç iş<br />

Sıçgan tut-; kurnazlık isteyen iş Küç; kaba kuvvet<br />

Taşıdığı değer: Mantık değeri taşıyor (doğru)<br />

Söz sanatları: Önyineleme (tut-), somutlaştırma.<br />

Savın günümüzde biçim ve anlamca aynı kullanımı vardır.<br />

• Al arslan tutar, güç sıçan tutmaz./ Al ile aslan tutulur, güç ile sıçan<br />

tutulmaz.( Aksoy 1991: 130)<br />

• Zorla güzellik olmaz. (Aksoy 1991: 429 )<br />

• Zor oyunu bozar. (Aksoy 1991: 429 )<br />

50


2.12.ALP ÇERĐKDE, BĐLGE TĐRĐKDE: Yiğit harp nizamında, akıllı adam<br />

dernekte, dergede sınanır. Yiğidin savaş gücü, savaşın tutuştuğu zaman, harp safında<br />

sınanır. Bilgenin aklı da dergede, Mahfilde tecrübe olunur.<br />

Cilt: l.<br />

Sayfa:388<br />

Sözcük: Çerik (savaş safı)<br />

2.12.a. Anlam Özellikleri<br />

Konu: Sınama, ölçme<br />

Bakış açısı: Kişiliğe uygun olmak<br />

Yansıttığı anlam: Đnsan kişiliklerine göre uygun yerlerde sınanırlar.<br />

Yan anlam yansıtan birimler:<br />

Alp; cesur, yürekli Bilge; bilgili<br />

Taşıdığı değer: Mantık değeri<br />

Söz sanatları: Artyineleme (çerikde-tirigde)<br />

Savın biçim ve anlamca aynı kullanımı günümüzde yoktur.<br />

2.13.ALP ERĐĞ YAWRITMA, IKILAÇ ARKASIN YAGRITMA: Yiğit kişiyi<br />

kötületme, yügrük atın arkasının yagırlatma. Yiğit adamı kötüleme, zayıf düşürme.<br />

Yürük, cins atın sırtını yaralama. Bu savla beylere öğüt verilir.<br />

Cilt: l.<br />

Sayfa:139<br />

Sözcük: Ikılaç ( yakışıklı yüğrük at)<br />

2.13.a. Anlam Özellikleri<br />

Konu: Yiğitlik<br />

Bakış açısı: Kötüleme<br />

Yansıttığı anlam: Toplumda saygın görülen kişileri kötüleyerek, itibarları<br />

sarsmamalıyız.<br />

Yan anlam yansıtan birimler:<br />

Ikılaç; saygın kimse<br />

51


Taşıdığı değer: Ahlâki değer<br />

Söz sanatları: Tenasüb (yiğit, at), artyineleme (yawrıtma-yagrıtma)<br />

Savın biçim ve anlamca aynı kullanımı yoktur.<br />

• Bir ağızdan çıkan bir orduya yayılır.( Aksoy 1991:180 )<br />

2.14.ALP YAĞIDA, ALÇAK ÇOĞIDA: Yiğit düşman karşısında, yumuşak huylu<br />

adam savaşta belli olur. Cesur adam düşmanla karşılaştığında sınanır. Yumuşak<br />

huylunun yavaşlığı ise kavgada denenir.<br />

Cilt: l.<br />

Sayfa:41<br />

Sözcük: Alp (yiğit)<br />

2.14.a. Anlam Özellikleri<br />

Konu: Sınama, ölçme<br />

Bakış açısı: Uygun ortam<br />

Yansıttığı anlam: Đnsanların cesur veya sakin oluşları ancak uygun ortamlarda belli<br />

olur.<br />

Yan anlam yansıtan birimler:<br />

Taşıdığı değer: Mantık değeri<br />

Söz sanatları: Önyineleme (alp, alçak) artyineleme (yagıda-çogıda)<br />

Savın biçim ve anlamca aynı kullanımı günümüzde yoktur.<br />

2.15.ALPLAR BĐRLE URUŞMA, BEGLER BĐRLE TURUŞMA: Yiğitlerle<br />

vuruşma, beylerle duruşma. Yiğitlerle savaşma, beylere karşı gelme.<br />

Cilt: l.<br />

Sayfa: 182<br />

Sözcük: Uruş- (vuruş-)<br />

2.15.a. Anlam Özellikleri<br />

Konu: Saygı<br />

52


Bakış açısı: Gerekliliği<br />

Yansıttığı anlam: Đnsanlar saygıdeğer kişilere karşı gelmekten sakınmalıdırlar.<br />

Yan anlam yansıtan birimler:<br />

Alp, beg; saygıdeğer kişiler Uruşma-; turuşma-: karşı gelme-<br />

Taşıdığı değer: Ahlâki değer<br />

Söz sanatları: Somutlaştırma, tevriye, artyineleme (uruşma-turuşma)<br />

Savın biçim ve anlamca aynı kullanımı yoktur.<br />

2.16.ANASI TEWLÜK YUWKA YAPAR, OĞLI TETĐK KOŞA KAPAR: Anası<br />

tülek, kurnaz yufkayı ince payar, oğlu tetik, zeyrek, çift kapar. Bu sav, iki tefecinin<br />

karşılaştığı zaman söylenir.<br />

Cilt: lll.<br />

Sayfa: 33<br />

Sözcük: Yuwka (her şeyin incesi, yuka)<br />

2.16.a. Anlam Özellikleri<br />

Konu: Kurnazlık<br />

Bakış açısı: Pay çıkarma<br />

Yansıttığı anlam: Kurnaz kimseler başkalarının kurnazlıklarından kendilerine pay<br />

çıkarır.<br />

Yan anlam yansıtan birimler:<br />

Ana; akıllı kişi Tewlük yuwka yap-; kurnazlık<br />

Ogul; akıllı Çift kap-; kurnazlık yap-<br />

Taşıdığı değer: Ahlâki değer<br />

Söz sanatları: Somutlaştırma (kurnazlık), artyineleme (yapar-kapar)<br />

Sav, günümüze kadar varlığını koruyabilmiştir.<br />

• Anası kurnaz yufka yapar, oğlu tetik çift çift kapar.(Yurtbaşı 1996:<br />

166)<br />

• Kadınlar kurnaz oldu, bazlamacı küçük küçük tutar; çocuklar da<br />

hokkabaz oldu bazlamacı çift çift kapar.(Yurtbaşı 1996: 148)<br />

53


2.17.ANĞAR TĐTRÜ BAKSA BOLMAS: Đnsan ona dik baksa olmaz. Đnsana<br />

güzele dik gözle, öfkeli bakışla bakamaz.<br />

Cilt: ll.<br />

Sayfa: 292<br />

Sözcük: Tit- (dit-)<br />

2.17.a. Anlam Özellikleri<br />

Konu: Aşk<br />

Bakış açısı: Öfkeli davranmamak<br />

Yansıttığı anlam: Aşık sevgilisine dik gözle, öfkeli bakışlarla bakamaz.<br />

Yan anlam yansıtan birimler:<br />

Titrü bak-; öfkeli bakma<br />

Taşıdığı değer: Mantık değeri<br />

Söz sanatları: Somutlaştırma<br />

Savın biçimce ve anlamca aynı kullanımı günümüze kadar ulaşamamıştır.<br />

2.18.ANĞDUZ BOLSA AT ÖLMES: Andız olsa at ölmez. Karın ağrısına ilaç olan<br />

andız kökü elde bulunursa at karın ağrısından ölmez. Bu kök ona içirilir, hayvan da<br />

iyileşir. Bu sav, yolcuya hazırlıklı bulunması gerektiğini bildirir.<br />

Cilt: l.<br />

Sayfa: 115<br />

Sözcük: Anğduz (karın ağrısına iyi gelir ilaç)<br />

2.18.a. Anlam Özellikleri<br />

Konu: Tedbir<br />

Bakış açısı: Sıkıntıdan kurtulma<br />

Yansıttığı anlam: Đnsanlar bazı şeyler için önceden tedbir alarak sıkıntıdan<br />

kurtulabilirler.<br />

Yan anlam yansıtan birimler:<br />

Anğduz; ihtiyaca karşı alınan önlem At; tedbir alan kişi<br />

54


Ölme-; sıkıntıya düşmemek<br />

Taşıdığı değer: Ekonomik değer<br />

Söz sanatları: Somutlaştırma, tevriye, deyim aktarması (at-tedbirli kişi)<br />

Savın biçim ve anlamca aynı kullanımı yoktur. Benzer kullanımları vardır.<br />

• Başını yıkamayan bit yeniği ile savaşır.(Yurtbaşı 1996: 219)<br />

• Başta hesap, sonra kasas.(Yurtbaşı 1996: 219)<br />

• Devenin dizini bağlamayan ağlar.(Yurtbaşı 1996: 219)<br />

• Gündüz kandilini hazırlamayan gece karanlığa razı demektir.(Yurtbaşı<br />

1996: 220)<br />

2.19.ANINĞ YÜZĐNGE TĐTĐNÜ BAKSA BOLMAS: Onun yüzüne dik baksa<br />

olmaz. Đnsan onun güzelliği dolayısıyla yüzüne bakmaya kıyamaz.<br />

Cilt: ll.<br />

Sayfa: 144<br />

Sözcük: Titin- (didin-)<br />

2.19.a. Anlam Özellikleri<br />

Konu: Aşk<br />

Bakış açısı: Sevgilinin güzelliği<br />

Yansıttığı anlam: Aşık sevdiğinin güzelliğine, yüzüne bakmaya kıyamaz, nazar<br />

değer.<br />

Yan anlam yansıtan birimler:<br />

Titinü bak-; nazarla bakmak<br />

Taşıdığı değer: Estetik değer<br />

Söz sanatları: Somutlaştırma<br />

Savın biçim ve anlamca aynı kullanımı yoktur.<br />

2.20.ANUK UTRU TUTSA YOKKA SANMAS: Hazır olan öne konsa yok<br />

sayılmaz. Eldeki yemekten konuğun önüne konulursa ziyafet verilmemiş sayılmaz.<br />

Bu sav, ev sahibinin elinden geleni yapması gerektiğini bildirir.<br />

55


Cilt: l.<br />

Sayfa:68<br />

Sözcük: Anuk (hazır olan)<br />

2.20.a. Anlam Özellikleri<br />

Konu: Konuk<br />

Bakış açısı: Konuğa ikram<br />

Yansıttığı anlam: Davetsiz gelen konuğa yapılan ikramda kusur aranmamalıdır.<br />

Yan anlam yansıtan birimler:<br />

Anuk; ev sahibinin önceden yaptığı yemek Utru tut-; ikram etmek<br />

Yokka sanma-; misafiri ağırlamış say-<br />

Taşıdığı değer: Ahlâki değer<br />

Söz sanatları: Somutlaştırma<br />

Savın biçim ve anlamca aynı kullanımı sözcük farklılığı olmasına rağmen günümüze<br />

kadar ulaşmıştır.<br />

• Misafir umduğunu değil, bulduğunu yer.(Aksoy 1991: 348)<br />

2.21.ARI KAFÇITSA ISRUR: Arıyı kızdırırsan ısırır. Đnsan arıyı kızdırırsa ısırır.<br />

Arı kızdıran adamı sokar. Bu sav bir fitneyi körükledikten sonra ona yakalanan<br />

kimse için söylenir.<br />

Cilt: ll.<br />

Sayfa: 329<br />

Sözcük: Kafçıt- (kızdır-)<br />

2.21.a. Anlam Özellikleri<br />

Konu: Fitne<br />

Bakış açısı: Cezası<br />

Yansıttığı anlam: Fitneyi yayan kişiler, bu fitneye yakalanırlar.<br />

Yan anlam yansıtan birimler:<br />

Arı; fitne, bela Kafçıt-; fitneyi kurcala- Isru-; cezasını çek-<br />

Taşıdığı değer: Ahlâki değer<br />

56


Söz sanatları: Tevriye, deyim aktarması (arı-fitne)<br />

Savın biçim ve anlamca aynı kullanımı günümüze dek kendini korumuştur.<br />

• Arı kızdıranı sokar.(Aksoy 1991: 144)<br />

2.22.ARKASIZ ER ÇERĐĞ SIYUMAS: Yiğit, yardımcısı olmadıkça asker<br />

yenemez. Arkasız alp çeriyi kıramaz. Yiğit de kendisine yardım eden arkacısı<br />

bulunmazsa savaş safının kırıp yaramaz. Bu sav, işlerde yardımlaşmayı öğütler.<br />

Cilt: l.<br />

Sayfa:128<br />

Sözcük: Arka ( sıkıntılı anlarda yardım eden kişi)<br />

2.22.a. Anlam Özellikleri<br />

Konu: Birlik<br />

Bakış açısı: Yardımlaşma<br />

Yansıttığı anlam: Đnsanlar bazı işlerde, büyük bir topluluğun yardımına ihtiyaç<br />

duyarlar.<br />

Yan anlam yansıtan birimler:<br />

Arkasız er; yardımcısı olmayan kişi Çeriğ sıyuma-: amacına ulaşama-<br />

Taşıdığı değer: Ekonomik değer.<br />

Söz sanatları: Somutlaştırma, alışılmamış bağdaştırma (arkasız er)<br />

Savın biçim ve anlamca aynı kullanımı yoktur, ancak anlamca benzer kullanımı<br />

vardır.<br />

• Adam adama her zaman gerek olur, iki serçeden börek olur.(Aksoy<br />

1991: 113)<br />

2.23.ARPASIZ AT AŞUMAZ, ARKASIZ ALP ÇERĐĞ SIYUMAS: Arpasız at<br />

koşamaz, arkasız yiğit asker bozamaz. At arpa yemezse yokuşu aşamaz, yiğit de<br />

kendisine yardım eden arkacısı bulunmazsa savaş safının kırıp yaramaz. Bu sav,<br />

işlerde yardımlaşmayı öğütler.<br />

Cilt: l.<br />

57


Sayfa:123<br />

Sözcük: Arpa<br />

2.23.a. Anlam Özellikleri<br />

Konu: Birlik<br />

Bakış açısı: Yardımlaşma<br />

Yansıttığı anlam: Đnsanlar bazı işlerde, büyük bir topluluğun yardımına ihtiyaç<br />

duyarlar.<br />

Yan anlam yansıtan birimler:<br />

Arpasız at, arkasız alp: yardımcısı olmayan kişi<br />

Aşuma-, çeriğ sıyuma-: amacına ulaşama-<br />

Taşıdığı değer: Ekonomik değer.<br />

Söz sanatları: Somutlaştırma, deyim aktarması(at-alp)<br />

Savın günümüzde biçim ve anlamca aynı kullanımı yoktur, ancak anlamca benzer<br />

kullanımları vardır.<br />

• Adam adama her zaman gerek olur, iki serçeden börek olur. (Aksoy 1991:<br />

113)<br />

• Az el aş kotarır, çok el iş kotarır.(Az eli aşta gör, çok eli işte gör.) (Aksoy<br />

1991: 161)<br />

• Bir elin nesi var, iki elin sesi var.(Aksoy 1991: 182)<br />

• Ağaç yaprağıyla gürler.(Aksoy 1991: 117)<br />

2.24.ARSLAN KARISA SIÇGAN ÖTĐN KÖDHEZÜR: Aslan kocalırsa<br />

yakalamak için fare deliğini bekler. Aslan kocasa sıçan deliği gözetir. Aslan<br />

yaşlandığı zaman daha aşağısına razı olması halinde söylenir.<br />

Cilt: lll<br />

Sayfa:263<br />

Sözcük: Karı- ( kocal-)<br />

2.24.a. Anlam Özellikleri<br />

Konu: Yaşlanma<br />

58


Bakış açısı: Güç<br />

Yansıttığı anlam: Đnsan yaşlanınca gençliğindeki gücünün daha azıyla yetinmek<br />

zorunda kalır.<br />

Yan anlam yansıtan birimler:<br />

Aslan karı-; güçlü birinin yaşlanması<br />

Sıçgan ötin ködhez-; küçük şeylere kolay yoldan ulaşmaya çalışmak<br />

Taşıdığı değer: Mantık değeri<br />

Söz sanatları: Somutlaştırma, doğadan insana aktarma (arslan,sıçgan)<br />

.<br />

Savın biçim ve anlamca aynı kullanımı günümüze kadar ulaşmıştır.<br />

• Arslan kocayınca sıçan deliği gözetir.(Aksoy 1991: 146)<br />

2.25.ARSLAN KÖKRESE AT ADHAKI TUŞALIR: Arslan kükreyince atın ayağı<br />

dolaşır, kösteklenir. Bu sav, büyüğe karşı koymak isteyen, fakat çarpışma zamanı<br />

yaklaştığında ayakları titreyen zayıf kimse için söylenir.<br />

Cilt: ll.<br />

Sayfa: 146<br />

Sözcük: Tuşan- ( ayağı dolaş-)<br />

2.25.a. Anlam Özellikleri<br />

Konu: Güç<br />

Bakış açısı: Korkma<br />

Yansıttığı anlam: Đnsanlar kendilerinden daha güçlü insanlarla karşılaştıklarında<br />

onlardan korkarlar.<br />

Yan anlam yansıtan birimler:<br />

Arslan; güçlü kimse At; güçsüz, zayıf kimse<br />

Kökre-; korkut- Adhakı tuşal-; korkudan titre-<br />

Taşıdığı değer: Mantık değeri<br />

Söz sanatları: Somutlaştırma, doğadan insana aktarma(at, arslan- insan)<br />

Savın biçim ve anlamca aynı kullanımı günümüze kadar ulaşmıştır.<br />

• Aslan kükrerse atın ayağı kösteklenir. (DLT : 146)<br />

59


• Aslanın yanında kedi kuyruğu kıpırdamaz.(Yurtbaşı 1996: 122)<br />

2.26.ASIÇ AYUR TÜBÜM ALTUN, KAMIÇ AYUR MEN KAYDA MEN:<br />

Tencere der; dibim altın kepçe der; ben nerdeyim. Bu sav kendisinin tanıyanların<br />

yanında büyüklük taslayan kimse için söylenir.<br />

Cilt: l.<br />

Sayfa: 52<br />

Sözcük: Asıç (tencere)<br />

2.26.a. Anlam Özellikleri<br />

Konu: Büyüklük taslamak, övünmek<br />

Bakış açısı: Gülünç duruma düşmek<br />

Yansıttığı anlam: Đnsanların sahip olmadıkları becerilere sahipmiş gibi davranmaları<br />

onları gülünç duruma düşürür.<br />

Yan anlam yansıtan birimler:<br />

Asıç; beceriksiz, sıradan kimse Kamıç; övünen kimseyi tanıyanlar<br />

Tübü altun ol-; övünmek<br />

Taşıdığı değer: Ahlâki değer<br />

Söz sanatları: Đntak, kişileştirme, istifham<br />

Sav anlam değişimine uğrayarak günümüze ulaşmıştır. Bugün beceriksiz, işe<br />

yaramaz kimseler, başarılı, değerli kimselerle hiçbir konuda üstünlük sağlayamazlar,<br />

anlamında kullanılır.<br />

• Tencere/ çömlek demiş: ‘dibim altın’, kaşık/kepçe demiş: ‘Ben<br />

nerdeyim?’/ girdim çıktım/gördüm’(Aksoy 1991: 395)<br />

2.27.AŞ TATIĞI TUZ YOGRIN YEMES: Aşın tadı tuz, tuz çanakla yenmez.<br />

Yemeğin tadı tuzdur, fakat tuz çanak çanak yenilmez. Bu sav, işlerde tutumlu olmak,<br />

ölçülü davranmak için söylenir.<br />

Cilt: lll.<br />

Sayfa: 31<br />

Sözcük: Yogrı (çanak)<br />

60


2.27.a. Anlam Özellikleri<br />

Konu: Tutumluluk<br />

Bakış açısı: Ölçü<br />

Yansıttığı anlam: Mal gerektiği kadar kullanılmalıdır, çünkü her şeyin bir ölçüsü<br />

vardır.<br />

Yan anlam yansıtan birimler:<br />

Aş; iş Tat; güzellik yönü<br />

Tuz; işi güzelleştiren Yogrın yeme-; ölçülü davranmak<br />

Taşıdığı değer: Ekonomik değer<br />

Söz sanatları: Tevriye<br />

Sav, günümüzde gerçek anlamında kullanılırken, söylendiği dönemde mecaz<br />

anlamıyla kullanılmıştır. Savın biçim ve anlamca aynı kullanımı ve anlamca benzer<br />

kullanımları bulunur.<br />

• Aşın tadı tuz ama çanakla yenmez.(Aksoy 1991: 149)<br />

2.28. AT TEKÜZLĐGĐ AY BOLMAS: At akıtması ay olmaz. Atın alnındaki<br />

akıtma, ay yerini tutmaz anlamındadır. Küçük bir işi büyük bir iş olarak gösteren<br />

bununla övünen büyüklenen kişiler için kullanılır.<br />

Cilt: l.<br />

Sayfa:507<br />

Sözcük: Teküzliğ (alnı akıtmalı at)<br />

2.28.a. Anlam Özellikleri<br />

Konu: Büyüklenme<br />

Bakış açısı: Olanı, olduğundan farklı gösterme<br />

Yansıttığı anlam: Kendini beğenmiş insanlar küçük bir işi büyük bir iş gibi gösterip<br />

büyüklenirler.<br />

Yan anlam yansıtan birimler:<br />

Ay; büyük iş At teküzliği; küçük iş<br />

Taşıdığı değer: Mantık değeri<br />

61


Söz sanatları: Tevriye<br />

Savın anlamca benzer kullanımı vardır.<br />

• Eşek at olmaz, ciğer et olmaz.(Aksoy 1991: 249)<br />

2.29.ATA OGLI ATAÇ TOGAR: Çocuk babasına çeker. Baba adamın oğlu<br />

babacan olur. Bir adamın çocuğu erginleştiği zaman huyu besbelli babasına benzer.<br />

Cilt: ll.<br />

Sayfa: 80<br />

Sözcük: Togur-<br />

2.29.a. Anlam Özellikleri<br />

Konu: Soy<br />

Bakış açısı: Babaya benzeme<br />

Yansıttığı anlam: Çocuk büyüdükçe kendi anne-babasının özelliklerinin gösterir.<br />

Yan anlam yansıtan birimler:<br />

Ataç tog-; babasının özelliklerini doğuştan taşımak<br />

Taşıdığı değer: Mantık değeri<br />

Söz sanatları: Önyineleme (ata- ataç)<br />

Savın biçim ve anlamca aynı kullanımı yoktur, benzer kullanımları ise mevcuttur.<br />

• Oğul babanın huyunu gütmek gerektir.(Yurtbaşı 1996: 343)<br />

• Kedi oğlu miyavlayarak doğar.(Yurtbaşı 1996: 66)<br />

• Keçi nereye çıksa oğlağı da oraya çıkar.(Kurt 1997: 196)<br />

• Kavun, karpuz kökeninde büyür.(Aksoy 1991: 312)<br />

2.30.ATA TONI OGULKA YARASA ATASIN TĐLEMES: Atasının elbisesi<br />

oğluna uygun gelirse onsan sonra atasını istemez. Ata elbisesi oğla yarasa atasının<br />

dilemez. Babasının elbisesi oğluna gelse babasını istemez murasına konmak için<br />

artık babasının yaşadığını istemez. Başka anlamla bu yaştaki çocuk artık babasına<br />

muhtaç olmaz.<br />

Cilt: lll.<br />

62


Sayfa:87<br />

Sözcük: Yara-<br />

2.30.a. Anlam Özellikleri<br />

Konu: Menfaat<br />

Bakış açısı: Kötülük<br />

Yansıttığı anlam: Babasının mirasında menfaati olan insanlar babasının ölmesini<br />

bile ister.<br />

Yan anlam yansıtan birimler:<br />

Ata tonu; mal Atasın tileme-; menfaatinin bitmesi<br />

Ogulka yara-; baba malının eline geçmesi<br />

Taşıdığı değer: Ahlâki değer<br />

Söz sanatları: Somutlaştırma<br />

“ton” sözcüğünün anlamında değişme olmuştur. Eskiden dışa giyilen elbise<br />

anlamına gelirken günümüzde iç giysi anlamındadır.<br />

Savın biçim ve anlamca aynı kullanımı yoktur. Benzer kullanımları vardır.<br />

• Babası oğluna bir bağ vermiş, oğlu babasına bir salkım üzüm<br />

vermemiş.(Yurtbaşı 1996: 25)<br />

2.31.ATAN YÜKĐ AŞ BOLSA AÇKA AZ GÖRÜNÜR: Đğdiş edilmiş devenin<br />

yükü yemek olsa aç kimseye az görünür. Çok acıktığı için doymayacak sanır.<br />

Cilt: l.<br />

Sayfa:75<br />

Sözcük: Atan (Đğdiş edilmiş deve)<br />

2.31.a. Anlam Özellikleri<br />

Konu: Açgözlülük<br />

Bakış açısı: Çoğu az görmek<br />

Yansıttığı anlam: Aç olan kişiler önlerinde ne kadar çok yemek olsa da onu az<br />

görürler.<br />

63


Yan anlam yansıtan birimler:<br />

Atan yüki; çok fazla Aş; yemek, mal<br />

Aç; açgözlü Az görün-; doymayacağını san-<br />

Taşıdığı değer: Mantık değeri<br />

Söz sanatları: Tevriye<br />

Savın günümüzde biçim ve anlamca aynı kullanımı olmamakla birlikte anlamca<br />

benzer kullanımları vardır.<br />

• Acıkan doymam, susayan kanmam sanır.(Aksoy 1991: 107)<br />

• Aç doymama tok acıkmam sanır. (Aksoy 1991: 109)<br />

2.32. ATASI AÇIG ALMILA YESE OGLININĞ TIŞI KAMAR: Babası ekşi<br />

elma yese oğlunun dişi kamaşır. Babası acı elma yese oğlunun dişi kamaşır. Baba<br />

ekşi elma yerse ölümünden sonra çocuğunun dişleri sızlar. Bu sav, babasının yaptığı<br />

cinayet yüzünden babasından sonra oğlu yakalandığı zaman söylenir.<br />

Cilt: ll.<br />

Sayfa: 311<br />

Sözcük: Kamat-<br />

2.32.a. Anlam Özellikleri<br />

Konu: Soy<br />

Bakış açısı: Suçlanma<br />

Yansıttığı anlam: Aynı soya mensup kişilerden birinin yaptığı hata nedeniyle<br />

diğerleri de suçlanabilir.<br />

Yan anlam yansıtan birimler:<br />

Açığ almıla ye-; hata yap-<br />

Oglınınğ tışı kama-; yakınının yaptığı hatadan dolayı suçlan-<br />

Taşıdığı değer: Ekonomik değer<br />

Söz sanatları: Tenasüp (ata, ogul), alışılmamış bağdaştırma(tışı kama-: suçlan-)<br />

Savın biçim ve anlamca aynı kullanımı günümüze değin ulaşmıştır.<br />

64


• Baba koruk (ekşi elma) yer, oğlunun dişi kamaşır. (Baba eder, oğul<br />

öder.) (Aksoy 1991: 164)<br />

• Bir baş soğan bir kazanı kokutur.(Aksoy 1991: 181)<br />

• Bir fena kırk iyiyi bozar, kırk iyi bir fenayı düzeltemez. (Yurtbaşı 1996:<br />

53)<br />

2.33. ATASI ANASI AÇIG ALMILA YESE OGLI KIZI TIŞI KAMAR: Babası<br />

ekşi elma yese oğlunun dişi kamaşır. Bu sav, ananın, babanın yaptığı bir fenalıktan<br />

çocuklarına söz geldiği zaman söylenir.<br />

Cilt: lll.<br />

Sayfa: 272<br />

Sözcük: Kama-<br />

2.33.a. Anlam Özellikleri<br />

Konu: Soy<br />

Bakış açısı: Suçlanma<br />

Yansıttığı anlam: Aynı soya mensup kişilerden birinin yaptığı hata nedeniyle<br />

diğerleri de suçlanabilir.<br />

Yan anlam yansıtan birimler:<br />

Açığ almıla ye-; hata yap-<br />

Oglınınğ tışı kama-; yakınının yaptığı hatadan dolayı suçlan-<br />

Taşıdığı değer: Ekonomik değer<br />

Söz sanatları: Tenasüp(ata, ana, ogul,kız), alışılmamış bağdaştırma (açığ almıla-<br />

hata)<br />

Savın biçim ve anlamca aynı kullanımı günümüze değin ulaşmıştır.<br />

• Baba koruk (ekşi elma) yer, oğlunun dişi kamaşır. (Baba eder, oğul<br />

öder.) (Aksoy 1991: 164)<br />

• Bir baş soğan bir kazanı kokutur.(Aksoy 1991: 181)<br />

• Bir fena kırk iyiyi bozar, kırk iyi bir fenayı düzeltemez.(Yurtbaşı 1996:<br />

53)<br />

• Bir kötünün yedi mahalleye zararı vardır/ dokunur.(Aksoy 1991: 184)<br />

65


• Bir uyuz keçi bir sürüyü pisler.(Aksoy 1991: 186)<br />

2.34.AWÇI NEÇE TEF BĐLSE ADHIĞ ANÇA YOL BĐLĐR: Avcı ne kadar av<br />

hile bilse ayı da o kadar yol bilir.<br />

Cilt: l.<br />

Sayfa: 332<br />

Sözcük: Tef (dek, al, hile)<br />

2.34.a. Anlam Özellikleri<br />

Konu: Kurnazlık<br />

Bakış açısı: Karşılıklı oluşu<br />

Yansıttığı anlam: Kurnaz kişi karşısındakine ne kadar hile yaparsa yapsın, düşmanı<br />

da kurnazlıkta ona denk olduğu için hileler işe yaramaz.<br />

Yan anlam yansıtan birimler:<br />

Awçı; kurnaz, karşısındakini gafil avlamayı planlayan kimse<br />

Adhığ; kurnaz, gafil avlanmayan<br />

Taşıdığı değer: Mantık değeri<br />

Söz sanatları: Somutlaştırma, doğadan insana aktarma (adhığ-kurnaz kimse)<br />

Kimi atasözleri ayrı ayrı bölgelerde değişik biçimler alabilirler.. Bu kural savların<br />

kalıplaşmış olma özelliğine aykırı değildir. çünkü bu gibi atasözlerinin o bölgelerde<br />

kalıplaşmış özel biçimi vardır.<br />

• Avcı ne kadar al bilse, ayı o kadar yol bilir.(Aksoy 1991: 157)<br />

2.35.AWÇI NEÇE AL BĐLSE ADHIĞ ANÇA YOL BĐLĐR: Avcı ne kadar av<br />

hileleri bilirse ayı da o kadar yol bilir. Bu sav, karşılaşan iki kurnaz için söylenir.<br />

Cilt: l.<br />

Sayfa:63<br />

Sözcük: Adhığ (ayı)<br />

2.35.a. Anlam Özellikleri<br />

Konu: Kurnazlık<br />

66


Bakış açısı: Karşılıklı oluşu<br />

Yansıttığı anlam: Kurnaz kişi karşısındakine ne kadar hile yaparsa yapsın, düşmanı<br />

da kurnazlıkta ona denk olduğu için hileler işe yaramaz.<br />

Yan anlam yansıtan birimler:<br />

Awçı; kurnaz, karşısındakini gafil avlamayı planlayan kimse<br />

Adhığ; kurnaz, gafil avlanmayan<br />

Taşıdığı değer: Mantık değeri<br />

Söz sanatları: Somutlaştırma (yol bil-), doğadan insana aktarma (adhığ)<br />

Savın biçim ve anlamca aynı kullanımı vardır.<br />

• Avcı ne kadar al bilse, ayı o kadar yol bilir.( Aksoy 1991: 157)<br />

2.36.AY TOLUN BOLSA ELĐGĐN ĐMLEMES: Ay tolun, ondördü, oldukta elle<br />

gösterilmez. Bu sav bilinen , görülen, meşhur olan her iş için söylenir.<br />

Cilt: l.<br />

Sayfa:82, 288<br />

Sözcük: Ay, imle- (işaret et-)<br />

2.36.a. Anlam Özellikleri<br />

Konu: Bilinmek<br />

Bakış açısı: Göstermenin gereksizliği<br />

Yansıttığı anlam: Gerçek olanı, gizliliği kalmamış bir işi göstermeye çalışmak<br />

gereksizdir.<br />

Yan anlam yansıtan birimler:<br />

Ay tolun bol-; herkesçe bilinen görülen iş<br />

Eligin imle-; zaten görüleni, bilineni göstermeye çalışmak<br />

Taşıdığı değer: Mantık değeri taşıyor (doğru)<br />

Söz sanatları: Somutlaştırma<br />

Savın biçim ve anlamca aynı kullanımı günümüze kadar ulaşmıştır, fakat anlam<br />

genişlemesine uğradığını söylemek mümkündür. Bugün gizliliği kalmamış bir işi<br />

67


göstermeye çalışmak anlamında değil de, bir işin gizliliği kalmamışsa daha fazla<br />

saklamanın gereksiz olduğu anlamında kullanılır.<br />

• Ay dolun olunca elle işaretlenmez.(Yurtbaşı 1996: 272)<br />

• Görünen köy kılavuz istemez.(Aksoy 1991: 265) ( ‘Ay tolun bolsa, eligin<br />

imlemes’ savının, Divanü Lügât-it-Türk’teki anlamını bugün kullandığımız<br />

bu sav karşılıyor. )<br />

2.37.AZUKLUĞ ARUK ERMES: Azığı olan adam yorulmaz. Azıklı argın olmaz.<br />

Azığı, yiyeceği olan kimse gücü, tokluğu dolayısıyla yorulmaz.<br />

Cilt: l.<br />

Sayfa: 148<br />

Sözcük: Azukluğ (azığı olan)<br />

2.37.a. Anlam Özellikleri<br />

Konu: Tokluk<br />

Bakış açısı: Yorulmama<br />

Yansıttığı anlam: Tok insanlar güçleri yerinde olduğu için fazla yorulmazlar.<br />

Yan anlam yansıtan birimler:<br />

Azukluğ; mal mülk sahibi kimse Aruk erme-; sıkıntı çekmemek<br />

Taşıdığı değer: Mantık değeri<br />

Söz sanatları: Somutlaştırma<br />

Savın biçim ve anlamca aynı kullanımı yoktur, ancak anlamca yakın kullanımları<br />

vardır.<br />

• Aç ayı oynamaz.(Aksoy 1991: 109)<br />

• Arpa verilmeyen at, kamçı zoruyla yürümez.(Aksoy 1991: 146)<br />

2.38.BALIK SUWDA, KÖZĐ TAŞTIN: Balık suda, gözü dışarıda. Balık suda, gözü<br />

dışarıda anlamı taşırken, bir şeyin içinde bulunup da bilmiyormuş gibi görünen<br />

kimse içi söylenir.<br />

Cilt: l.<br />

Sayfa:379<br />

68


Sözcük: Balık<br />

2.38.a. Anlam Özellikleri<br />

Konu: Kurnazlık<br />

Bakış açısı: Bilmemezlikten gelme<br />

Yansıttığı anlam: Kurnaz insanlar bir olayın içinde oldukları halde o olayı<br />

bilmemezlikten gelirler.<br />

Yan anlam yansıtan birimler:<br />

Balık; işin içinde olan kimse Su; iş<br />

Közi taştın ol-; işin içinde yokmuş gibi davranmak<br />

Taşıdığı değer: Ahlâki değer<br />

Söz sanatları: Somutlaştırma (kurnazlık), doğadan insana aktarma (balık-insan)<br />

Ele aldığımız sav, eskiden kurnazlık konusunda söylenilmişken, günümüzde nefret<br />

konusunda kullanılır. Günümüzde biçim bakımından aynı kullanımı olan bu sav,<br />

anlam bakımından değişikliğe uğramış, anlamda kötü yönde bir kayma olmuştur.<br />

• Balık suda, gözü dışta.(Yurtbaşı 1996: 275)<br />

2.39.BAR BAKIR, YOK ALTUN: Var olan bakır, yok olan altın. Elde bulunan şey<br />

bakır gibi değersiz sayılır, elde bulunmayan şey altın gibi kıymetlidir. Bu sav,<br />

akrabalarının yanında değeri, kıymeti bilinmeyen ama yokluğunda uzaklaştığında<br />

aranan kimse için söylenir.<br />

Cilt: l.<br />

Sayfa:360<br />

Sözcük: Bakır<br />

2.39.a. Anlam Özellikleri<br />

Konu: Akrabalık<br />

Bakış açısı: Değer<br />

Yansıttığı anlam: Bazı yakınlarımızın değerini, kıymetini ancak yokluğunda fark<br />

ederiz.<br />

Yan anlam yansıtan birimler:<br />

69


Bar; yakındaki akrabalar Yok; uzaktaki akrabalar<br />

Bakır; değer verilmeyen kişiler Altun; kıymet verilen kişiler<br />

Taşıdığı değer: Mantık değeri<br />

Söz sanatları: Karşıtlama (var-yok), doğadan insana aktarma (bakır-değersiz kişi,<br />

altun-kıymetli kimse)<br />

Savın anlamca benzer kullanımları vardır.<br />

• Sarı saman vaktinde altın olur.(Yurtbaşı 1996: 71)<br />

2.40.BARÇIN YAMAGI BARÇINKA, KARIŞ YAMAĞI KARIŞKA: Đpekli<br />

yaması ipekliye, yünlü yaması yünlüye. Đpekli yaması ipekliye, yünlü yaması<br />

yünlüye, atlas yaması atlasa yakışır. Sof yaması da sofa uyar. Bu sav, her soy, soyuna<br />

çeker anlamında kullanılır.<br />

Cilt: lll.<br />

Sayfa:28<br />

Sözcük: Yamağ (yama)<br />

2.40.a. Anlam Özellikleri<br />

Konu: Soy<br />

Bakış açısı: Benzerlik<br />

Yansıttığı anlam: Aynı soydan gelenler birbirine uyarlar.<br />

Yan anlam yansıtan birimler:<br />

Barçın yamağı, karış yamağı; çocuk<br />

Taşıdığı değer: Mantık değeri<br />

Söz sanatları: Artyineleme (barçınka, karışka), benzetme<br />

Savın biçim ve anlamca aynı kullanımı yoktur.<br />

• Soydur çeker huydur geçer.(Kurt 1997: 195)<br />

• Şom olandan yine şom doğar.(Kurt 1997: 195)<br />

• Bez alırsan Musul’dan, kız alırsan asıldan.(Kurt 1997: 197)<br />

• Anasına bak kızını al, kenarına bak bezini al.(Aksoy 1991: 141)<br />

• Karpuz kökünde büyür.(Kurt 1997: 196)<br />

70


2.41.BARIĞ OTRU TUTSA YOKKA SANMAS: Varolan öne konsa yok<br />

sayılmaz. Varı karşı tutsa yok sayılmaz. Konuğa hazırda olan şey sunulsa bir şey<br />

çıkarılmamış sayılmaz.<br />

Cilt: ll.<br />

Sayfa:28<br />

Sözcük: San- (say-)<br />

2.41.a. Anlam Özellikleri<br />

Konu: Konuk<br />

Bakış açısı: Konuğa ikram<br />

Yansıttığı anlam: Davetsiz gelen konuğa yapılan ikramda kusur aranmamalıdır.<br />

Yan anlam yansıtan birimler:<br />

Barığ; ev sahibinin önceden yaptığı Otru tut-; ikram etmek<br />

Yokka sanma-; misafiri ağırlamış say-<br />

Taşıdığı değer: Ahlâki değer<br />

Söz sanatları:<br />

Savın biçim ve anlamca aynı kullanımı sözcük farklılığı olmasına rağmen günümüze<br />

kadar ulaşmıştır.<br />

• Misafir umduğunu değil, bulduğunu yer. (Aksoy 1991: 348)<br />

2.42. BEŞ ERNĞEK TÜZ ERMES: Beş parmak düz olmaz. Beş parmak düz<br />

değildir, beş parmak bir olmaz, bunun gibi insanlar da başka başkadır.<br />

Cilt: l.<br />

Sayfa: 121<br />

Sözcük: Ernğek (parmak)<br />

2.42.a. Anlam Özellikleri<br />

Konu: Huy<br />

Bakış açısı: Farklılığı<br />

Yansıttığı anlam: Đnsanların huyları farklı farklıdır.<br />

71


Yan anlam yansıtan birimler:<br />

Beş ernğek; farklı insanlar Tüz erme-; karakterlerin farklı olması<br />

Taşıdığı değer: Mantık değeri<br />

Söz sanatları: Somutlaştırma (huy), ad aktarması (beş parmak-farklı insanlar)<br />

Savın biçim ve anlamca aynı kullanımı günümüze kadar varlığını korumuştur.<br />

• Beş parmağın beşi bir değil.(Kurt 1997: 199)<br />

• Bir ağaçta gül de biter, diken de.(Kurt 1997: 198)<br />

• Bir ahırda at da bulunur, eşek de.(Kurt 1997: 198)<br />

• Đnsan çeşit çeşit, yer damar damar.(Kurt 1997: 198)<br />

• Đnsan insana benzemez.(Kurt 1997: 198)<br />

Atasözlerinde aynı kişilikte birbirine zıt davranışlar da sergilenebileceği “bir ağaçta<br />

gül de biter, diken de”, “Bir ağaçtan okluk da çıkar, bokluk da.” Sözleriyle<br />

belirtilmiş. Bu atasözleri aynı zamanda, aynı soya mensup olana bireylerin tezat<br />

kişiliklere sahip olabileceği şeklinde de yorumlanabilir.<br />

2.43.BĐLMĐŞ YEK BĐLMEDÜK KĐŞĐDEN YEG: Tanınmış şeytan, tanınmadık<br />

adamadan daha iyidir. Tanıdığın şeytan, kötü akraba, tanımadığın iyi insandan daha<br />

iyidir. Bu sav, tanıdıklara saygı göstermek için söylenir.<br />

Cilt: l1l.<br />

Sayfa:160<br />

Sözcük: Yek (şeytan)<br />

2.43.a. Anlam Özellikleri<br />

Konu: Akrabalık<br />

Bakış açısı: Tanıma<br />

Yansıttığı anlam: Akrabalarımız kötü dahi olsa onları tanığımız için gerekli<br />

önlemleri alabiliriz.<br />

Yan anlam yansıtan birimler:<br />

Bilmiş yek; akraba, yakın çevre Bilmedik kişi; yabancı kimse<br />

Taşıdığı değer: Mantık değeri<br />

72


Söz sanatları: Somutlaştırma (akrabalık), alışılmamış bağdaştırma (bilmiş yek)<br />

Savın biçim ve anlamca aynı kullanımı günümüze kadar kendini koruyamamıştır,<br />

ancak anlamca benzer kullanımları vardır..<br />

• Bildiğin ayranı bilmediğin yoğurda değişme.(Yurtbaşı 1996: 279)<br />

• Bilmediğin aş ya karın ağrıtır, ya baş.(Yurtbaşı 1996: 280)<br />

2.44. BĐR KARGA BĐRLE KIŞ KELMES: Bir karga ile kış gelmez. Bu sav,<br />

kendisine yardım edecek arkadaşının gelmesi için işlerinde ağır davranması gereken<br />

kimseye söylenir.<br />

Cilt: ll.<br />

Sayfa:26<br />

Sözcük: Kel-<br />

2.44.a. Anlam Özellikleri<br />

Konu: Yardımlaşma<br />

Bakış açısı: Ağırdan alma<br />

Yansıttığı anlam: Đnsanlar, bazı işlerini ağırdan alarak, yardım gelmesini<br />

beklemelidirler.<br />

Yan anlam yansıtan birimler:<br />

Bir karga; yardımcısı olmayan kimse Kış kelme-; amacına ulaşama-<br />

Taşıdığı değer: Ekonomik değer.<br />

Söz sanatları: Somutlaştırma, doğadan insana aktarma (karga-insan)<br />

Savın bugün biçimce aynı kullanımı vardır, ancak anlamca farklılaşmış anlam<br />

daralmasına uğramıştır. Bugün sav, küçücük bir sorun büyük bir derdi ifade etmez,<br />

anlamında kullanılır ve bu anlamla söylendiği dönemdeki anlamıyla bir benzerlik<br />

göstermez.<br />

• Bir karga ile kış gelmez.(Yurtbaşı 1996: 231)<br />

• Bir çiçekle bahar/ yaz gelmez. (Yurtbaşı 1996: 231)<br />

• Tek koyundan sürü olmaz. (Yurtbaşı 1996: 232)<br />

• Yalnız taş duvar olmaz.(Aksoy 1991: 412)<br />

73


2.45.BĐR TĐLKÜ TERĐSĐN ĐKĐLE SOYMAS: Đnsan bir tilki derisini ikileyerek,<br />

iki kere soymaz. Bir tilki derisi iki kere soyulmaz. Bu sav iyilik gördüğü kimseden<br />

tekrar iyilik bekleyen kimseler için söylenir.<br />

Cilt: l1l.<br />

Sayfa:244<br />

Sözcük: Soy-<br />

2.45.a. Anlam Özellikleri<br />

Konu: Đyilik<br />

Bakış açısı: Sürekli iyilik bekleme<br />

Yansıttığı anlam: Bir kimseden iyilik gördükten sonra tekrar iyilik beklemek doğru<br />

olmaz.<br />

Yan anlam yansıtan birimler:<br />

Tilki; iyilik yapan kimse Teri; iyilik<br />

Đkile soy-; tekrar iyilik beklemek<br />

Taşıdığı değer: Ahlâki değer<br />

Söz sanatları: Tevriye, somutlaştırma (iyilik), doğadan insana aktarma (tilki)<br />

Savın biçim ve anlamca aynı kullanımı günümüze kadar kendini korumuştur, fakat<br />

az da olsa anlam kaymasına uğramıştır. Bugün, bir kişiden alınabilecek en yüksek<br />

verim alındıktan sonra bir o kadar daha istenmez anlamındadır.<br />

• Bir tilkinin derisi iki defa soyulmaz.(Yurtbaşı 1996: 362)<br />

• Bir koyundan iki post çıkmaz. (Aksoy 1991: 184)<br />

2.46.BĐR TOYIN BAŞI AĞRISA KAMUĞ TOYIN BAŞI AGRIMAS: Bir<br />

papazın başı ağrısa bütün papazların başı ağrımaz. Bir papaz başı ağrısa bütün<br />

papazların başı ağrımaz. Müslüman olmayan bir din ulusu’nun başı ağrıdığı zaman<br />

hepsininki ağrımaz. Bu sav, arkadaşları bir şeyi aldıkları, sevdikleri, yedikleri halde<br />

bunu almaktan çekinen kimse için söylenir.<br />

Cilt: l., lll.<br />

Sayfa: 274, 169<br />

74


Sözcük: Agrı-, toyın (Đslam olmayanların din ulusu)<br />

2.46.a. Anlam Özellikleri<br />

Konu: Sorumluluk<br />

Bakış açısı: Davranış<br />

Yansıttığı anlam: Her insan kendi davranışlarından sorumludur.<br />

Yan anlam yansıtan birimler:<br />

Toyın; topluluk Başı ağrı-; zarar görmek<br />

Taşıdığı değer: Ekonomik değer.<br />

Söz sanatları: Somutlaştırma, bağdaştırma (başı ağrı-)<br />

Savın bugün biçim ve anlamca aynı kullanımı yoktur, anlamca benzer kullanımları<br />

ise mevcuttur.<br />

• Her koyun kendi bacağından asılır.(Aksoy 1991: 281)<br />

• Herkes ektiğini biçer.(Aksoy 1991: 278)<br />

• Herkes ne ederse kendine eder.(Aksoy 1991: 280)<br />

• Kimse kimsenin çukurunu doldurmaz.(Aksoy 1991: 323)<br />

• Herkes kendi günahına göre yanar.(Yurtbaşı 1996: 207)<br />

2.47.BĐRĐN BĐRĐN MĐNĞ BOLUR TAMA TAMA KÖL BOLUR: Birer birer bin<br />

olur, damlaya damlaya göl olur. Birler toplanınca bin olur, damlalar da arka arkaya<br />

sürerse bunlarla göl olur. Bu sav, az da olsa verilen bir şeyi kabul etmesi gereken<br />

kimse için söylenir.<br />

Cilt: lll.<br />

Sayfa: 360<br />

Sözcük: Minğ (bin)<br />

2.47.a. Anlam Özellikleri<br />

Konu: Tutumluluk<br />

Bakış açısı: Ufak şeylerin faydası<br />

Yansıttığı anlam: Ufak şeyler birikerek büyük birikimler oluşturur.<br />

Yan anlam yansıtan birimler:<br />

75


Birin birin, tama tama; küçük birikimler<br />

Minğ bol-, köl bol-; büyük birikimler oluşturmak.<br />

Taşıdığı değer: Ekonomik değer<br />

Söz sanatları: Somutlaştırma (küçük şeylerin büyük birikimler oluşturması),<br />

yineleme (birin, tama, bol-)<br />

Savın, günümüzde biçim ve anlamca aynı kullanımı ve benzer kullanımları vardır.<br />

• Damlaya damlaya göl olur, aka aka sel olur.(Aksoy 1991: 211)<br />

• Aza kanaat etmeyen çoğu bulamaz.(Aksoy 1991: 153)<br />

• Biri bilmeyen bini hiç bilmez.(Aksoy 1991: 154)<br />

2.48.BOLDAÇI BUZAGU ÖKÜZ ARA BELGÜLÜG: Olacak buzağı öküzler<br />

arasında bellidir. Olacak buzağı öküzler arasında bellidir. ilerde öküz olacak buzağı<br />

öküzler arasında kendini belli eder. Bu sav, kendisinden her türlü iyilikler beklenen<br />

yürekli, katı, becerikli yiğit için söylenir.<br />

Cilt: l.<br />

Sayfa: 528<br />

Sözcük: Belgülüg (belli)<br />

2.48.a. Anlam Özellikleri<br />

Konu: Beklenti<br />

Bakış açısı: Đyilik, yiğitlik<br />

Yansıttığı anlam: Toplumun bazı insanlardan iyilik ve yiğitlik beklentisi vardır.<br />

Yan anlam yansıtan birimler:<br />

Boldaçı buzagu; kendinden iyilik beklenen kimse Öküz ara; toplum<br />

Belgülüg; kendini gösterme<br />

Taşıdığı değer: Ahlâki değer<br />

Söz sanatları: Benzetme, doğadan insana aktarma (öküz, buzagu), alışılmamış<br />

bağdaştırma (olacak buzagu)<br />

Savın günümüzde anlam ve biçim farklılığıyla birlikte benzer kullanımları vardır.<br />

• Adam olacak çocuk bakışından belli olur.(Aksoy 1991: 260)<br />

76


• Kundakta giren teneşirde çıkar.(Kurt 1997: 184)<br />

• Adam olacak oğlan doğuşundan bellidir.(Kurt 1997: 183)<br />

• Çocuk yedisinde ne ise, yetmişinde de odur.(Kurt 1997: 184)<br />

2.49. BOR BOLMADHIP SĐRKE BOLMA: Şarap olmadan sirke olma. Bu sav<br />

büyüklük taslayan çocuklar için söylenir.<br />

Cilt: lll.<br />

Sayfa:121<br />

Sözcük: Bor (şarap)<br />

2.49.a. Anlam Özellikleri<br />

Konu: Büyüklenme<br />

Bakış açısı: Çocuk<br />

Yansıttığı anlam: Çocuklar henüz büyümeden büyüklük taslayabilirler. .<br />

Yan anlam yansıtan birimler:<br />

Bor; yetişmemiş çocuk Sirke; büyüklenme<br />

Taşıdığı değer: Mantık değeri<br />

Söz sanatları: Somutlaştırma (büyüklenme), alışılmamış bağdaştırma (bor bol-)<br />

Savın biçim ve anlamca bugün aynı kullanımı yoktur, anlamca benzer kullanımları<br />

vardır.<br />

• Bir demeden iki denmez.<br />

2.50.BOŞ NENĞE ĐDHĐ BOLMAS: Boş bırakılan malın sahibi olmaz.<br />

Cilt: l.<br />

Sayfa:330<br />

Sözcük: Boş<br />

2.50.a. Anlam Özellikleri<br />

Konu: Mal<br />

Bakış açısı: Koruma<br />

77


Yansıttığı anlam: Malını korumayan insanlar, bir müddet sonra mallarına başkası<br />

sahip çıkınca, malsız kalırlar.<br />

Yan anlam yansıtan birimler:<br />

Boş nenğe; sahibinin ilgilenmediği mal Đdhi bolma-; koruyup, kollama-<br />

Taşıdığı değer: Ekonomik değer.<br />

Söz sanatları: Alışılmamış bağdaştırma (boş nenğ)<br />

2.51.BOŞLAGLANSA BOXSUKLANUR: Đnsan boşlasa boynuna löle geçirir.<br />

Đşinde savsak olan, sonunu düşünmeden atılan, öğüt dinlemeyen kimse elini boynuna<br />

halkalar anlamına gelen sav, yalnız kendi fikriyle hareket eden, iş gören kimse için<br />

söylenir.<br />

Cilt: ll.<br />

Sayfa:272<br />

Sözcük: Boşlaglan-<br />

2.51.a. Anlam Özellikleri<br />

Konu: Danışma<br />

Bakış açısı: Danışmamanın zararları<br />

Yansıttığı anlam: Đşlerinde düşünmeden, danışmadan hareket eden insan zarar<br />

görür.<br />

Yan anlam yansıtan birimler:<br />

Boşlaglan-; işine önem verme-<br />

Taşıdığı değer: Ekonomik değer<br />

Söz sanatları: Önyineleme<br />

Savın biçim ve anlamca aynı kullanımı yoktur. Anlamca benzer kullanımları vardır.<br />

• Danışan dağı aşmış, danışmayan düz ovada şaşmış.(Aksoy 1991:<br />

211)<br />

• Soran yanılmamış.(Aksoy 1991: 211)<br />

• Bir bilsen de bir bilene danış.(Aksoy 1991: 178)<br />

• Akıl akıldan üstündür.(Aksoy 1991: 125)<br />

78


2.52.BÖRĐ KOŞNIŞIN YEMES: Kurt komşusunu yemez. Komşuya saygı<br />

göstermek gerekliliğini dile getirir. Bu komşu kötü dahi olsa. Kurt komşusunu<br />

yemez. Kurt, komşuluğu saygılar. Komşusunun yemez. Bu sav, komşuluk saygısı<br />

gözetmek için söylenir.<br />

Cilt: lll.<br />

Sayfa:220<br />

Sözcük: Böri (kurt)<br />

2.52.a. Anlam Özellikleri<br />

Konu: Komşuluk<br />

Bakış açısı: Saygısızlık etmeme<br />

Yansıttığı anlam: Kişi ne kadar kötü de olsa komşusuna saygısızlık etmez.<br />

Yan anlam yansıtan birimler:<br />

Böri; zararlı insan Yeme-; kötülük yapma-, saygısızlık yapma-<br />

Taşıdığı değer: Ahlâki değer.<br />

Söz sanatları: Doğadan insana aktarma, kişileştirme (böri-insan)<br />

Savın biçim ve anlamca aynı kullanımı günümüze kadar kendinin korumuştur.<br />

• Kurt komşusunu yemez. (Aksoy 1991: 335)<br />

2.53.BÖRĐNĐNĞ ORTAK, KUZGUNUĞ YIGAÇ BAŞINDA: Kurdunki ortak,<br />

kuzgununki ağaç başında.<br />

Cilt: 1.<br />

Sayfa:439<br />

Sözcük: Kuzgun<br />

2.53.a. Anlam Özellikleri<br />

Konu: Kurnazlık<br />

Bakış açısı: Bencillik<br />

Yansıttığı anlam: Kurnaz kişiler başkalarının malını ortak kullanırken kendi<br />

mallarını paylaşmada cimri davranırlar.<br />

Yan anlam yansıtan birimler:<br />

79


Böri; paylaşımcı insan Kuzgun; cimri insan<br />

Yığaç başı; gizli, saklı<br />

Taşıdığı değer: Ahlâki değer<br />

Söz sanatları: Doğadan insana aktarma (böri, kuzgun)<br />

Savın biçim ve anlamca aynı kullanımı yoktur, anlamca benzer kullanımı vardır.<br />

• Kendine gelince eyvallah, halka gelince illahlah.<br />

2.54.BUGDAY KATINDA SARKAÇ SUWALUR: Buğday yanında karamuk da<br />

sulanır. Buğday yanında karamuk sulanır. Buğdayın sayesinde hindiba da su bulur.<br />

Bu sav, başka biriyle arkadaşlığı sayesinde iyiliğe erişen kimse için söylenir.<br />

Cilt: l1l.<br />

Sayfa:240<br />

Sözcük: Bugday (buğday)<br />

2.54.a. Anlam Özellikleri<br />

Konu: Đyilik<br />

Bakış açısı: Başkalarının faydalanması<br />

Yansıttığı anlam: Doğru insanlara yakın olan kimseler onların iyiliğinden<br />

faydalanır.<br />

Yan anlam yansıtan birimler:<br />

Bugday; doğru kişiler Sarkaç; doğru kişilere yakın olan kimse<br />

Suwal-; başkasına yapılan iyilikten faydalanmak<br />

Taşıdığı değer: Ekonomik değer<br />

Söz sanatları: Somutlaştırma, doğadan insana aktarma (bugday, sarkaç), tevriye<br />

Savın aynı kullanımı yoktur, benzer kullanımları vardır.<br />

• Ateşe yakın olan ısınır.<br />

•<br />

Tekkeyi bekleyen yer.<br />

2.55. BUSMASAR BOZ KUŞ TUTAR, EWMESER ÜRÜNGĐ KUŞ TUTAR:<br />

Avcı sıkılmazsa boz kuş tutar, acele etmezse beyaz kuş tutar. Sıkılmaz adam boz kuş<br />

80


tutar, evemez adam beyaz kuş tutar. Adam işinde sıkılmazsa, avcılığında beyaz<br />

doğan avlar. Acele etmezse doğanların en güzelini avlar. Bu sav, dileğine ermek için<br />

işinde acele etmemesi gereken kimseye söylenir.<br />

Cilt: l1.<br />

Sayfa:12<br />

Sözcük: Bus- (sıkıl-)<br />

2.55.a. Anlam Özellikleri<br />

Konu: Acelecilik<br />

Bakış açısı: Aceleciliğin fayda getirmediği<br />

Yansıttığı anlam: Đşlerinde acele etmeyen insanlar en iyiye ulaşırlar.<br />

Yan anlam yansıtan birimler:<br />

Busma-; sabret- Ewme-; aceleci olma-<br />

Taşıdığı değer: Ekonomik değer.<br />

Söz sanatları: Doğadan insana aktarma (kuş), artyineleme (busmasar-ewmeser,<br />

tutar)<br />

Savın günümüzde aynı kullanımı yoktur; ancak anlamca aynı, biçimce ve ifade<br />

bakımından farklı kullanımları vardır.<br />

• Sabreden derviş, muradına ermiş.(Aksoy 1991: 371)<br />

• Sabreyle işine hayır gelsin başına.(Aksoy 1991: 372)<br />

• Tekkeyi bekleyen çorbayı içer.(Aksoy 1991: 240)<br />

2.56.BUZDAN SUW TAMAR: Buzdan su damlar. Đnanışlarımızdan haber veren<br />

gerçekçi bir savdır. Buzdan su damlar. Huyu babasının huyuna benzeyen kimse için<br />

söylenir.<br />

Cilt: lll.<br />

Sayfa: 123<br />

Sözcük: Buz<br />

2.56.a. Anlam Özellikleri<br />

Konu: Soy<br />

81


Bakış açısı: Benzerlik<br />

Yansıttığı anlam: Her varlık kendi soyunun kalıtsal özelliklerini gösterir.<br />

Yan anlam yansıtan birimler:<br />

Buz; soy Suw tam-; kalıtsal özellikler taşımak<br />

Taşıdığı değer: Mantık değeri<br />

Söz sanatları: Somutlaştırma, doğadan insana aktarama (buz, suw )<br />

Savın günümüzde biçim ve anlamca aynı kullanımı yoktur, fakat anlamca benzer<br />

kullanımları vardır.<br />

• Çocuğa “Ne işliyorsun?” demişler, “Büyüğün yaptığını işliyorum”<br />

demiş.(Yurtbaşı 1996: 65)<br />

• Taşa çıkan keçinin ağaca çıkan oğlağı olur.(Yurtbaşı 1996: 360)<br />

• Arabanın art tekerleği ön tekerlek izine basar.(Yurtbaşı 1996: 268)<br />

• Anasına bak kızını al, kenarına bak bezini al.(Yurtbaşı 1996: 267)<br />

• Karpuz kökeninde büyür.(Kurt 1997: 196)<br />

• Soydur çeker, huydur geçer.(Kurt 1997: 195)<br />

2.57.BÜTÜN ÜMLÜG KANÇA KOLSA OLTURUR: Donu sağlam olan nereye<br />

olsa oturur. Bu sav her yanını örten elbisesine güveni olan kimsenin hiçbir suçla<br />

ayıplanamayacağını anlatmak için söylenir.<br />

Cilt: 1.<br />

Sayfa:224<br />

Sözcük: Olturdı (otur-)<br />

2.57.a. Anlam Özellikleri<br />

Konu: Giyim, kuşam<br />

Bakış açısı: Ayıplanma-<br />

Yansıttığı anlam: Giyim kuşamı yerinde kendine güveni olan kişiler ayıplanmazlar,<br />

her yerde itibar görürler.<br />

Yan anlam yansıtan birimler:<br />

Bütün ümlüg; kılık kıyafeti düzgün, karakterce temiz kimse<br />

Kança kolsa oltur-; itibar gör-külahçı dükkanı: ihtiyaca cevap verecek yer.<br />

82


Taşıdığı değer: Mantık değeri taşıyor (doğru)<br />

Söz sanatları: Alışılmamış bağdaştırma (bütün ümlüg)<br />

Savın, biçim ve anlamca aynı kullanımı günümüze kadar ulaşamamıştır; fakat<br />

anlamca benzer kullanımları vardır.<br />

• Đnsanın gösterişi kumaş, ağacın gösterişi yaprak.(Yurtbaşı 1996: 113)<br />

• Börküm eski, sözüm geçmez.(Yurtbaşı 1996: 112)<br />

2.58.ÇAKSA TÜTNÜR, ÇALSA BĐLNÜR: Çakmak çakılsa duman tüter, söz<br />

kulağa çalsa bilinir. Çakarsa tutuşur, çalarsa bilinir. Çakmak çakarsa ateş tutuşur, söz<br />

kulağa çalınırsa dilek anlaşılır.<br />

Cilt: ll.<br />

Sayfa:23<br />

Sözcük: Çal-<br />

2.58.a. Anlam Özellikleri<br />

Konu: Konuşma<br />

Bakış açısı: Đsteklerini belirtme<br />

Yansıttığı anlam: Kişi isteklerini ancak sözleriyle anlatabilir.<br />

Yan anlam yansıtan birimler:<br />

Çak-; çakmağın yanması çal-; kulağın duyması<br />

Taşıdığı değer: Ekonomik değer<br />

Söz sanatları: Artyineleme (titnür-bilnür), ad aktarması (çal-, çakmak; çal-, duy-)<br />

Savın biçimce ve anlamca aynı kullanımı yoktur, anlamca benzer kullanımları<br />

vardır.<br />

• Hayvan koklaşa koklaşa, insan söyleşe söyleşe.(Kurt 1997: 68)<br />

• Hayvan yaklaşarak, insan soruşarak.(Kurt 1997: 69)<br />

2.59.ÇAXŞAK ÜZE OT BOLMAS, ÇAKRAK BĐLE UWUT BOLMAS: Dağ<br />

çakşağında ot, dazda ut olmaz. Kakşak üstünde ot olmaz, kelde ut olmaz. Dağların<br />

83


tepelerindeki taşlık çakıllık yerlerde ot olmadığı gibi kel insanda da utanma<br />

bulunmaz.<br />

Cilt: 1.<br />

Sayfa: 469<br />

Sözcük: Çaxşak (dağ tepelerindeki taşlık yer)<br />

2.59.a. Anlam Özellikleri<br />

Konu: Soy<br />

Bakış açısı: Utanç<br />

Yansıttığı anlam: Soysuz insanlar, yaptıkları kötülükten utanç duymazlar.<br />

Yan anlam yansıtan birimler:<br />

Çakrak, çaxşak; kötü<br />

Taşıdığı değer: Mantık değeri<br />

Söz sanatları: Somutlaştırma<br />

2.60.EDHGÜ ER SÜNĞÜKĐ ERĐR ATI KALIR: Đyi adamın kemiği çürür, adı<br />

kalır. Đyi erin kemiği erir, adı kalır. Đyi adamın kemikleri toprakta çürür, fakat ünü<br />

sonrasız kalır. Bu iyilik yapması gereken kimse için söylenir.<br />

Cilt: lll.<br />

Sayfa:367<br />

Sözcük: Sünğük (kemik)<br />

2.60.a. Anlam Özellikleri<br />

Konu: Đyilik<br />

Bakış açısı: Ün kazandırması<br />

Yansıttığı anlam:Yaşamı boyunca iyi şeyler yapan insanlar, öldükten sonra da<br />

anılırlar.<br />

Yan anlam yansıtan birimler:<br />

Sünğüki eri-; ölümünün üzerinden uzun süre geç-<br />

Atı kal-; herkesçe tanınıp, anıl-<br />

Taşıdığı değer: Ahlâki değer<br />

Söz sanatları: Ad aktarması (atı kal-)<br />

84


Savın biçim ve anlamca aynı kullanımı günümüze kadar ulaşamamıştır, anlamca<br />

benzer kullanımları vardır.<br />

• At ölür meydan/nalı kalır, yiğit ölür şan/ namı kalır.(Aksoy 1991: 351)<br />

2.61. EDHGÜLÜGNĐ SUW ADHAKINDA KEMĐŞ, BAŞINDA TĐLE: Đyiliği su<br />

ayağına at, başında ara. Đyiliği su ayağında bırak, başında dile. Đnsanlar için iyiliği<br />

suyun aşağısına at; onun dönüp dolaşıp suyun başına geldiğini görürsün. Bunun<br />

başka bir anlamı daha vardır: Yemeği ırmağın aşağısına bırak yukarısında bul.<br />

Cilt: ll.<br />

Sayfa:112<br />

Sözcük: Kemiş-<br />

2.61.a. Anlam Özellikleri<br />

Konu: Đyilik<br />

Bakış açısı: Geri döneceği<br />

Yansıttığı anlam: Yaptığımız iyilikler mutlaka bir gün bize geri döner.<br />

Yan anlam yansıtan birimler:<br />

Suw adhakında kemiş-; iyilik yap-<br />

Kemiş başında tile-; iyiliğin karşılığını gör-<br />

Taşıdığı değer: Ahlâki değer<br />

Söz sanatları: Karşıtlama (adhak-baş), insandan doğaya aktarma (baş)<br />

Savın biçim ve anlamca aynı kullanımı günümüze kadar ulaşamamıştır, anlamca<br />

benzer kullanımları vardır.<br />

• Đyilik yap, denize at; balık bilmezse Halik bilir.(Aksoy 1991: 301)<br />

2.62. EDHGÜLÜKÜN KEL, ĐSĐZLĐGĐN KELME: Hayırla gel, şerle gelme.<br />

Cilt: ll.<br />

Sayfa:91<br />

Sözcük: Lıkın, likin (ile edatı)<br />

85


2.62.a. Anlam Özellikleri<br />

Konu: Đyilik<br />

Bakış açısı: Đsteme<br />

Yansıttığı anlam: Đnsanlar her işlerinde hayır ve iyilik dilerler ve hayırlıysa isterler.<br />

Yan anlam yansıtan birimler:<br />

Edhgü: hayır Đsiz: şer<br />

Taşıdığı değer: Ahlâki değer<br />

Söz sanatları: Karşıtlama (edgü-isiz)<br />

Savın biçim ve anlamca aynı kullanımı günümüze kadar ulaşamamıştır, anlamca<br />

benzer kullanımları vardır.<br />

• Hayır söyle hayır gelsin başına.(Yurtbaşı 1996: 144)<br />

2.63.EGĐR BOLSA ER ÖLMES: Bir adamanın yanında bu ilaçtan bulunursa<br />

ölmez. Eğir, karın ağrısı ilacı, olsa adam ölmez. Yanında karın ağrısına iyi gelen kök<br />

bulunursa insan ölmez; karnı ağrıyan bunu yerse kurtulur,. Bu sav, her ihtiyaca karşı<br />

önceden hazırlanmanın gerekli olduğunu bildirir.<br />

Cilt: l.<br />

Sayfa: 54<br />

Sözcük: Egir (karın ağrısına iyi gelir bir kök)<br />

2.63.a. Anlam Özellikleri<br />

Konu: Tedbir<br />

Bakış açısı: Sıkıntıdan kurtulma<br />

Yansıttığı anlam: Đnsanlar ihtiyaçlarına karşı önceden tedbir alırlarsa sıkıntıdan<br />

kurtulurlar.<br />

Yan anlam yansıtan birimler:<br />

Egir; ihtiyaca karşı alınan önlem Er; tedbir alan kişi<br />

Ölme-, sıkıntıya düşmemek<br />

Taşıdığı değer: Ekonomik değer<br />

Söz sanatları: Tevriye<br />

86


Savın biçim ve anlamca aynı kullanımı yoktur. Benzer kullanımları vardır.<br />

• Başını yıkamayan bit yeniği ile savaşır.(Yurtbaşı 1996: 219)<br />

• Gündüz kandilini hazırlamayan gece karanlığa razı demektir.<br />

(Yurtbaşı 1996: 220)<br />

2.64.EL KALDI TÖRÜ KALMAS: Vilayet kalır, görenek kalmaz. Memleket<br />

bırakılır, usul, âdet bırakılmaz. Bu sav, göreneğe, âdete töreye göre iş görmesi<br />

istenen kimseye söylenir.<br />

Cilt: ll.<br />

Sayfa: 25<br />

Sözcük: Kal-<br />

2.64.a. Anlam Özellikleri<br />

Konu: Töre<br />

Bakış açısı : Uyulması gerekliliği<br />

Yansıttığı anlam: Đnsanlar gerektiğinde memleketlerini terk edebilir, ancak<br />

törelerini terk etmemelidirler.<br />

Yan anlam yansıtan birimler:<br />

El; memleket Törü; gelenek ve görenekler<br />

Taşıdığı değer: Ekonomik değer<br />

Söz sanatları: Önyineleme (kal-)<br />

Savın biçim ve anlamca aynı kullanımı günümüze kadar ulaşamamıştır.<br />

2.65.ELĐĞ TUTGINÇA OT TUT: Kefil olacağına, ateş tut. El tutunca od tut. Yani<br />

ateş tutmak kefil olmaktan daha hayırlıdır. Đnsan kefil olduktan sonra pişman olur.<br />

Cilt: l1.<br />

Sayfa:292<br />

Sözcük: Tut-<br />

2.65.a. Anlam Özellikleri<br />

Konu: Kefil olmak<br />

87


Bakış açısı: Güven<br />

Yansıttığı anlam: Kefil olmak çoğu kez insanın başını derde soktuğundan hiçbir<br />

insana kefil olacak kadar güvenmemeliyiz.<br />

Yan anlam yansıtan birimler:<br />

Eliğ tut-; birisine yardımcı olma isteği Ot tut-; kendine zararı dokun-<br />

Taşıdığı değer: Ekonomik değer<br />

Söz sanatları: Somutlaştırma, bağdaştırma (eliğ tut-)<br />

Savın aynı kullanımı günümüze kadar ulaşmıştır.<br />

• Kefil olma yüzerler, vekil olma üzerler.(Yurtbaşı 1996: 128)<br />

• Paran çok ise kefil ol, işin yok ise şahit ol. (Yurtbaşı 1996: 128)<br />

2.66. EMGEK EGĐNDE KALMAS: Sıkıntı sırtta kalmaz. Emgek eğinde, sırtta<br />

kalmaz. Sıkıntı, yoksulluğa, belaya uğrayanların omuzlarında yapışıp kalmaz.<br />

Cilt: l.<br />

Sayfa: 110<br />

Sözcük: Emgek (emek, mihnet)<br />

2.66.a. Anlam Özellikleri<br />

Konu: Sıkıntı<br />

Bakış açısı: Sıkıntının geçiciliği<br />

Yansıttığı anlam: Đnsanlar hiç geçmeyecek sandıkları sıkıntılarını zamanla atlatırlar.<br />

Yan anlam yansıtan birimler:<br />

Eginde kalma-; geçici olmak<br />

Taşıdığı değer: Ekonomik değer<br />

Söz sanatları: Somutlaştırma (eginde kalma-)<br />

Savın, günümüzde biçim ve anlamca aynı kullanımı bugün unutulmuştur, ancak<br />

anlamca yakın sayılabilecek kullanımları vardır.<br />

• Gül dikensiz, sefa cefasız olmaz. (Yurtbaşı 1996: 238)<br />

• Engelsiz dernek olmaz. (Yurtbaşı 1996: 238)<br />

• Dermansız dert olmaz. (Yurtbaşı 1996: 238)<br />

88


2.67.EMĐKLĐĞ URAGUT KÖSEKÇĐ BOLUR: Emzikli kadın iştahlı olur.<br />

Emzikli kadın istekli olur. Emzikli kadın yemeğe iştahlı olur, ona hoşlandığı şey<br />

verilir.<br />

Cilt: l.<br />

Sayfa:153<br />

Sözcük: Emikliğ<br />

2.67.a. Anlam Özellikleri<br />

Konu: Kadın<br />

Bakış açısı: Annelik<br />

Yansıttığı anlam: Anne olan kadınlar bebeklerini doyurmak için süt yapamaya<br />

elverişli yiyeceklerden çok yerler.<br />

Yan anlam yansıtan birimler:<br />

Kösekçi bol-; bebeğine süt olması için fazla yemek<br />

Taşıdığı değer: Mantık değeri<br />

Söz sanatları:<br />

Savın biçim ve anlamca aynı kullanımı günümüze kadar ulaşmamıştır.<br />

2.68.ENDĐK UMA EWLĐKNĐ AĞIRLAR: Şaşkın konuk ev sahibini ağırlar.<br />

Budala konuk ev sahibini ağırlar. Halbuki ağırlanacak olan misafirdir, demek istiyor.<br />

Cilt: l.<br />

Sayfa:106<br />

Sözcük: Endik (budala)<br />

2.68.a. Anlam Özellikleri<br />

Konu: Konuk<br />

Bakış açısı: Şaşkınlık<br />

Yansıttığı anlam: Bazı misafirler şaşkınlıklarından misafir olduklarını unutup, ev<br />

sahibi gibi davranırlar, hizmet ederler.<br />

Yan anlam yansıtan birimler:<br />

89


Endik uma; misafir<br />

Taşıdığı değer: Mantık değeri<br />

Söz sanatları:<br />

Savın biçim ve anlamca aynı kullanımı günümüze kadar geçerliliğini korumuştur.<br />

• Misafirin akılsızı ev sahibini ağırlar.(Yurtbaşı 1996: 175)<br />

2.69.ER OGLI MINĞADHMAS, IT OGLI KÜLERMES: Đnsanoğlu bunda<br />

kalmaz, it yavrusu tökezlemez. Đnsanoğlu bunda kalmaz, it yavrusu tökezlemez.<br />

Đnsanoğlu uzun zaman çaresizlik içinde kalmaz, bir çıkar yolunu bulur, kurtulur;<br />

köpek eniği de hiçbir zaman at gibi tökezlemez.<br />

Cilt: ll.<br />

Sayfa:84<br />

Sözcük: Küler- (tökezimek)<br />

2.69.a. Anlam Özellikleri<br />

Konu: Sıkıntı<br />

Bakış açısı: Sıkıntının geçiciliği<br />

Yansıttığı anlam: Đnsanlar uzun zaman sıkıntıda kalamazlar.<br />

Yan anlam yansıtan birimler:<br />

Mınğadhma-, külerme-; sıkıntının geçiciliği<br />

Taşıdığı değer: Mantık değeri taşıyor (doğru)<br />

Söz sanatları: Somutlaştırma (külerme-)<br />

Savın bugün, biçim ve anlamca aynı kullanımı yoktur, anlamca yakın kullanımları<br />

vardır.<br />

• Gül dikensiz, safa cefasız olmaz.(Yurtbaşı 1996: 308)<br />

• Engelsiz dernek olmaz.(Yurtbaşı 1996: 300)<br />

• Dikensiz gül olmaz, engelsiz yar olmaz.(Yurtbaşı 1996: 308)<br />

2.70.ER SÖZĐ BĐR, EDHER KÖKĐ ÜÇ: Erin sözü bir, eğer bağı üç. Erkekliğin<br />

haddi sözü bir olmak, dönmemek üzere sözünde durmaktır; eğerin kaburga bağı üç<br />

90


olur; üçten fazla olursa, deliğin çokluğu yüzünden eğer kaşı kırılır. Üçten az olursa<br />

yüke dayanamaz. verdiği sözü yerine getirmesi gereken kimse için söylenir.<br />

Cilt: ll.<br />

Sayfa:283<br />

Sözcük: Kök (eğer bağı)<br />

2.70.a. Anlam Özellikleri<br />

Konu: Söz verme<br />

Bakış açısı: Dürüstlük<br />

Yansıttığı anlam: Bir insanın dürüstlüğü ve mertliği verdiği sözü yerine<br />

getirmesinden belli olur. .<br />

Yan anlam yansıtan birimler:<br />

Er; verdiği sözü tutan kimse<br />

Taşıdığı değer: Ahlâki değer<br />

Söz sanatları: Somutlaştırma<br />

Savın biçim ve anlamca aynı kullanımı ve anlamca benzer kullanımları günümüzde<br />

geçerliliğini korur.<br />

• Er sözü bir eğer bağı üç.(Yurtbaşı 1996: 208)<br />

2.71.ERDEM BAŞI TĐL: Erdemin, edebin başı dil. Erdemin, faziletin başı dildir.<br />

Çünkü güzel söz söylemesini bilen şerefe erişir, onurlanır.<br />

Cilt: l., l., ll.<br />

Sayfa:107,336,133<br />

Sözcük: Erdem, tıl, tıl<br />

2.71.a. Anlam Özellikleri<br />

Konu: Konuşma<br />

Bakış açısı: Kişinin tanınmasında etkili oluşu<br />

Yansıttığı anlam: Đnsanın kişiliğini, ahlâkını ortaya koymasında davranış ve<br />

sözlerinin önemi büyüktür.<br />

Yan anlam yansıtan birimler:<br />

91


Erdem başı; terbiyenin şartı Tıl; davranış, söz<br />

Taşıdığı değer: Ekonomik değer<br />

Söz sanatları: Ad aktarması (dil)<br />

Savın biçim ve anlamca aynı kullanımı ve Anlamca benzer kullanımları günümüzde<br />

geçerliliğini korur.<br />

• Erdemin başı dil.(Kurt 1997: 193)<br />

• Kişi dilinin altında gizlidir. (DLT: 336)<br />

2.72.ERDEMSĐZDEN KUT ÇERTĐLÜR: Faziletsizden devlet uzaklaşır.<br />

Erdemsizden kut uzaklaşır. Kendisinde fazilet, yiğitlik bulunmayan kimseden ululuk,<br />

devlet, ikbal gider, uzaklaşır.<br />

Cilt: ll.<br />

Sayfa: 229<br />

Sözcük: Çertil-<br />

2.72.a. Anlam Özellikleri<br />

Konu: Erdemsizlik<br />

Bakış açısı: Kötü sonuçları<br />

Yansıttığı anlam: Ahlâksız kimseler yükselemezler.<br />

Yan anlam yansıtan birimler:<br />

Erdemsiz; ahlâksız kimse Kut çertil-; yüceliği kaybetmek<br />

Taşıdığı değer: Ahlâki değer<br />

Söz sanatları: Alışılmamış bağdaştırma (kut çertil-)<br />

Savın biçim ve anlamca aynı kullanımı günümüze kadar ulamamıştır. Ancak faziletin<br />

önemini bildiren savlar vardır.<br />

• Her şey para ile, namus ar ile alınır. (Yurtbaşı 1996: 213)<br />

• Đnsanın izzeti de elindedir, zilleti de. (Yurtbaşı 1996: 213)<br />

2.73.ERGE MUNĞ TEGĐR TAG SENĞĐRĐNĞE YEL TEGĐR: Adama bun gelir,<br />

dağ başına, dağ çıkıntısına yel değer. Ere bun değer, dağ başına yel değer. Dağ<br />

92


urnuna yel çarptığı gibi insana da bela, mihnet gelir, sonra gider. Bunun gibi rüzgâr<br />

dağ burnundan uzaklaşır, dağ olduğu gibi kalır.<br />

Cilt:lll.<br />

Sayfa:360<br />

Sözcük: Munğ (bun, mihnet)<br />

2.73.a. Anlam Özellikleri<br />

Konu: Sıkıntı<br />

Bakış açısı: Đnsana özgü oluşu<br />

Yansıttığı anlam: Sıkıntı insanlara hastır ve çoğu zaman sıkıntılar geçicidir.<br />

Yan anlam yansıtan birimler:<br />

Munğ teg-; sıkıntıyla karşılaşmak<br />

Taşıdığı değer: Mantık değeri<br />

Söz sanatları: Somutlaştırma<br />

Sav, bugün geçerliliğini yitirmiştir, anlamca benzer kullanımları vardır.<br />

• Dertsiz insan olmaz. (Yurtbaşı 1996: 155)<br />

• Gül dikensiz, safa cefasız olmaz.(Yurtbaşı 1996: 205)<br />

2.74. ERĐK ERĐNĐ YAGLIĞ. ERMEGÜ BAŞI KANLIĞ: Çalışanın dudağı yağlı,<br />

erinenin başı kanlı. Bu sav, tembelliği bırakıp yılmadan çalışmak için söylenir.<br />

Cilt: l.<br />

Sayfa:70<br />

Sözcük: Erik (becerikli)<br />

2.74.a. Anlam Özellikleri<br />

Konu: Çalışma<br />

Bakış açısı: Rahatlık<br />

Yansıttığı anlam: Çalışan insanlar rahat bir hayat geçirir, sıkıntı çekmez.<br />

Yan anlam yansıtan birimler:<br />

Erini yaglığ; rahat hayat Başı kanlığ; sıkıntı<br />

Taşıdığı değer: Ekonomik değer<br />

93


Söz sanatları: Somutlaştırma<br />

Savın biçim ve anlamca aynı kullanımı yoktur. Anlamca benzer kullanımları vardır.<br />

• Emek olmadan yemek olmaz.(Yurtbaşı 1996: 195)<br />

• Ayak gitmese el getirmez. (Yurtbaşı 1996: 59)<br />

• Arı gibi çalış, aslan gibi ye.<br />

2.75. ERKEÇ ETĐ EM BOLUR EÇKÜ ETĐ YEL BOLUR: Erkeç eti ilaç olur,<br />

keçi eti yel olur. Karındaki havayı tepretir.<br />

Cilt: l.<br />

Sayfa:95<br />

Sözcük: Erkeç<br />

2.75.a. Anlam Özellikleri<br />

Konu: Mal<br />

Bakış açısı: Özellik<br />

Yansıttığı anlam: Her malın kendine göre özelliği ve yararı vardır.<br />

Yan anlam yansıtan birimler:<br />

Erkeç eti: iyi, taze mal Eçkü eti: kart et<br />

Em bol-: yarar sağlamak Yel bol-: karnın rahatlaması<br />

Taşıdığı değer: Ekonomik değer<br />

Söz sanatları:<br />

Savın biçim ve anlamca aynı kullanımı yoktur. Benzer kullanımları vardır.<br />

• Et giren yere dert girmez.(Yurtbaşı 1996: 24)<br />

2.76.ERMEGÜGE BULIT YÜK BOLUR: Eringene bulut yük olur.<br />

Cilt: l.<br />

Sayfa: 138<br />

Sözcük: Ermegü (eringen)<br />

2.76.a. Anlam Özellikleri<br />

94


Konu: Tembellik<br />

Bakış açısı:Gözünde büyütme<br />

Yansıttığı anlam: Tembel insanlar en basit işleri dahi gözlerinde büyütürler.<br />

Yan anlam yansıtan birimler:<br />

Bulıt; en hafif iş Yük bol-; gözünde çok büyüt-<br />

Taşıdığı değer: Ekonomik değer<br />

Söz sanatları: Alışılmamış bağdaştırma, somutlaştırma (bulutun yük olması)<br />

Savın günümüzde biçim ve anlamca aynı kullanımı yoktur, fakat anlamca yakın<br />

kullanımları vardır.<br />

• Deve kuşuna ‘yük götür’ demişler, ‘ben kuşum’ demiş, ‘uç’ demişler, ‘deve<br />

uçar mı?’ demiş.(Yurtbaşı 1996: 224)<br />

• Tembel ‘kudretim yok’ der.(Yurtbaşı 1996: 224)<br />

• Tembele dediler ‘kapını ört.’ Dedi, ‘yel eser örter.’(Aksoy 1991: 395)<br />

2.77.ERMEGÜGE EŞĐK ART BOLUR: Tembele eşik dağbeli olur. Tembele eşik,<br />

yokuş olur.<br />

Cilt: l<br />

Sayfa: 42<br />

Sözcük: Art (dağbeli)<br />

2.77.a. Anlam Özellikleri<br />

Konu: Tembellik<br />

Bakış açısı: Gözünde büyütme<br />

Yansıttığı anlam: Tembel insanlar en basit işleri dahi gözlerinde büyütürler.<br />

Yan anlam yansıtan birimler:<br />

Eşik; hafif iş Art bol-; gözünde çok büyüt-<br />

Taşıdığı değer: Ekonomik değer<br />

Söz sanatları: Alışılmamış bağdaştırma, somutlaştırma (eşik art bol-)<br />

Savın günümüzde biçim ve anlamca aynı kullanımı yoktur, fakat anlamca yakın<br />

kullanımları vardır.<br />

95


• Deve kuşuna ‘yük götür’ demişler, ‘ben kuşum’ demiş, ‘uç’ demişler, ‘deve<br />

uçar mı?’ demiş.(Yurtbaşı 1996: 224)<br />

• Tembel ‘kudretim yok’ der.(Yurtbaşı 1996: 224)<br />

• Tembele dediler ‘kapını ört.’ Dedi, ‘yel eser örter.’(Yurtbaşı 1996: 225)<br />

2.78.ERNĞENGE ELĐĞ KARI BÖZ ÜM TĐKEMES: Ergenin donu elli arşın<br />

bezden dikilmez. Ergene elli arşın bezden don yetişmez. Bekar adamın donuna elli<br />

arşın bez yetişmez, çünkü yabancı kimse onu öğütlemez, bu sav evlenmenin önemini<br />

anlatmak için söylenir.<br />

Cilt l.<br />

Sayfa:117<br />

Sözcük: Ernğen, bekar<br />

2.78.a. Anlam Özellikleri<br />

Konu: Evlilik<br />

Bakış açısı: Evliliğin önemi<br />

Yansıttığı anlam: Đnsanın düzenli bir hayat kurabilmesinde evliliğin önemi<br />

büyüktür.<br />

Yan anlam yansıtan birimler:<br />

Ernğen; bekar Üm tikeme-; parayı yetirememek<br />

Elig karı böz-; paranın kıymetini bilmeme<br />

Taşıdığı değer: Ekonomik değer<br />

Söz sanatları: Somutlaştırma, alışılmamış bağdaştırma<br />

Sav günümüze kadar kendini koruyamamıştır, benzer kullanımı vardır.<br />

• Bekarın parasını it yer, yakasını bit.(Yurtbaşı 1996: 94)<br />

2.79.ERSEK ERGE TEGMES, EWEK EWGE TEGMES: Orospu koca bulmaz,<br />

iven eve ermez.<br />

Cilt: 1.<br />

Sayfa:104<br />

Sözcük: Ersek (ortaya düşmüş azgın kadın, orospu)<br />

96


2.79.a. Anlam Özellikleri<br />

Konu: Acelecilik<br />

Bakış açısı: Aceleciliğin fayda vermediği<br />

Yansıttığı anlam: Acele edilerek amaca ulaşılmaz.<br />

Yan anlam yansıtan birimler:<br />

Ewek; aceleci kişi Ewge tegme-; amacına ulaşamama<br />

Erge tegme-; evlenememe Ersek; adı çıkmış kadın<br />

Taşıdığı değer: Mantık değeri<br />

Söz sanatları: Önyineleme (ersek-erge, ewek-ewge)<br />

Savın günümüzde aynı kullanımı yoktur, anlamca benzer kullanımları vardır.<br />

• Đven kız ere varmaz, varsa da baht bulmaz.(Aksoy 1991: 299)<br />

• Acele giden yolda kalır.(Yurtbaşı 1996: 1)<br />

• Tez binen tez iner.(Yurtbaşı 1996: 1)<br />

• Đven sinek süte düşer.(Yurtbaşı 1996: 1)<br />

2.80.ESENDE EWEK YOK: Sağlıkta acele yok. Bu sav, işlerde acele, telaş<br />

etmemek için söylenir. Kusursuz iş yavaş, acelesiz, düşünerek yapılandır, demek<br />

istiyor.<br />

Cilt: 1.<br />

Sayfa:77<br />

Sözcük: Esen (sağ, salim)<br />

2.80.a. Anlam Özellikleri<br />

Konu: Acelecilik<br />

Bakış açısı: Aceleciliğin zarar getireceği<br />

Yansıttığı anlam: Đnsanlar işlerinde başarılı olabilmek için aceleci davranmamalıdır.<br />

Yan anlam yansıtan birimler:<br />

Esen; iş Ewek; sabırsız davranma<br />

Taşıdığı değer: Mantık değeri taşıyor (doğru)<br />

Söz sanatları:<br />

97


Bu atasözünün günümüzde aynı kullanımı yoktur, fakat anlamca aynı, ifade<br />

bakımından farklı olan atasözleri kullanılmaktadır. O dönemde işlerde acele<br />

etmemek amacıyla söylenmiştir.<br />

• Acele bir ağaçtır, meyvesi pişmanlıktır.(Yurtbaşı 1996: 1)<br />

• Acele işe şeytan karışır. (Aksoy 1991: 107)<br />

• Acele ile yürüyen yolda kalır. (Aksoy 1991: 107)<br />

• Acele ile menzil alınmaz. (Aksoy 1991: 106)<br />

2.81.EŞYEK AYUR BAŞIM BOLSA SUNDURĐDA SUW ĐÇGEYMEN: Eşek<br />

başım esen olsa denizden su içerim, der. Deniz suyunu içmem için başım sağ, sağlam<br />

olmalıdır. Bu sav, dileğine erişmek için uzun yıllar yaşamasını isteyen kimse için<br />

söylenir.<br />

Cilt: l.<br />

Sayfa:492<br />

Sözcük: Sundırı (deniz)<br />

2.81.a. Anlam Özellikleri<br />

Konu: Sağlık<br />

Bakış açısı: Dilek<br />

Yansıttığı anlam: Đnsanlar dileklerine ulaşabilmek için sağlıklı olup, uzun süre<br />

yaşamak isterler.<br />

Yan anlam yansıtan birimler:<br />

Eşyek; insan Başım bol-; sağlıklı olmak<br />

Sundurida suw iç-; dileğine erişmek<br />

Taşıdığı değer: Ekonomik değer<br />

Söz sanatları: Đnsandan doğaya aktarma ( kişileştirme), intak<br />

Sav, biçim ve anlamca geçerliliğini bugün dahi korur.<br />

• Eşek der ki ‘başım sağ olursa denizden bile su içerim.’ (Yurtbaşı 1996: 198)<br />

98


2.82. ETLĐ TIRNĞAKLI EDHĐRMES: Et tırnaktan ayrılmaz. Bu akrabalar için<br />

kullanılır; tırnakla et gibi akrabaların arasında da ayrılık olmaz.<br />

Cilt: l.<br />

Sayfa:177<br />

Sözcük: Edhir- (ayır-)<br />

2.82.a. Anlam Özellikleri<br />

Konu: Akrabalık<br />

Bakış açısı: Bağlılık<br />

Yansıttığı anlam: Akrabalar birbirlerine bağlı olurlar.<br />

Yan anlam yansıtan birimler:<br />

Et, tırnğak; yakın akraba Edhirme-; bağlılık<br />

Taşıdığı değer: Mantık değeri<br />

Söz sanatları: Ad aktarması (et, tırnak)<br />

Savın biçim ve anlamca aynı kullanımı bugün de vardır. Fakat anlam genişlemesine<br />

uğramıştır. Günümüzde yakın akrabalar arasında çıkan tartışmalar uzun süreli<br />

olmayacağından, bu tür tartışmalara müdahale etmek yanlış olur, anlamında<br />

kullanılmıyor.<br />

• Et tırnaktan ayrılmaz.(Aksoy 1991: 251)<br />

• Et ile tırnak arasına girilmez.(Aksoy 1991: 250)<br />

• Kardeşin düşmanlığı karşıdan düşman çıkıncaya kadardır.(Yurtbaşı 1996:<br />

15)<br />

2.83.EWDEKĐ BUZAGU ÖKÜZ BOLMAS: Ev danası öküz olmaz. Evdeki buzağı<br />

öküz olmaz. Bu sav, onurda, erdemde yükseldiği halde, hısımlarının ona hala<br />

küçüklük gözü ile baktıkları kimse için söylenir.<br />

Cilt: l.<br />

Sayfa:446<br />

Sözcük: Buzagu<br />

2.83.a. Anlam Özellikleri<br />

99


Konu: Çocuk<br />

Bakış açısı: Ailenin gözünde büyüme-<br />

Yansıttığı anlam: Ailelerinin gözünde çocuklar hiçbir zaman büyümezler.<br />

Yan anlam yansıtan birimler:<br />

Ewdeki buzagu; çocuk Öküz bolma-; büyüme-<br />

Taşıdığı değer: Ekonomik değer (zararlı)<br />

Söz sanatları: Doğadan insana aktarma (çocuk-buzağı, öküz-yetişkin)<br />

Savın biçimce ve anlamca aynı kullanımı ve anlamca benzer kullanımları günümüze<br />

dek ulaşmıştır.<br />

• Ev danası tosun olmaz. (TDK 1998: 44)<br />

2.84.EWEK EWGE TEGMES: Aceleci eve ermez. Acele ettiği için amacına<br />

ulaşmadan yorulur ve hiç kimse tarafından destek görmediğinden yarı yolda kalır. Bu<br />

sav, işlerimizde düşünerek, yavaş hareket etmemizi telkin eder.<br />

Cilt: l1.<br />

Sayfa:29<br />

Sözcük: Teg-<br />

2.84.a. Anlam Özellikleri<br />

Konu: Acelecilik<br />

Bakış açısı: Aceleciliğin fayda getirmediği<br />

Yansıttığı anlam: Đşlerinde aceleci davranan insanlar yarı yolda kalır, amacına<br />

ulaşamaz.<br />

Yan anlam yansıtan birimler:<br />

Ewge tegme-; amacına ulaşama-<br />

Taşıdığı değer: Ekonomik değer.<br />

Söz sanatları: Önyineleme (ewek-ewge), somutlaştırma<br />

Savın biçim ve anlamca aynı kullanımı yoktur, ancak anlamca benzer kullanımları<br />

günümüzde geçerliliğini korur.<br />

• Đven kız eve varmaz, varsa da baht bulamaz.(Aksoy 1991: 299)<br />

100


• Tez binen tez iner. (Yurtbaşı 1996: 1)<br />

2.85.EWEK SĐNĞEK SÜTGE TÜŞÜR: Aceleci sinek süte düşer.<br />

Cilt: l1.<br />

Sayfa:13<br />

Sözcük: Tüş-<br />

2.85.a. Anlam Özellikleri<br />

Konu: Acelecilik<br />

Bakış açısı: Aceleciliğin zarar getireceği<br />

Yansıttığı anlam: Düşünmeden, acele hareket eden insanlar işlerini yüzlerine<br />

gözlerine bulaştırırlar.<br />

Yan anlam yansıtan birimler:<br />

Ewek sinğek; aceleci, sabırsaz kimse Sütge tüş-; zarar görmek<br />

Taşıdığı değer: Ekonomik değer.<br />

Söz sanatları: Somutlaştırma, doğadan insana aktarma (sinğek), kişileştirme,<br />

alışılmamış bağdaştırma (sütge tüş-)<br />

Savın biçim ve anlamca aynı kullanımı günümüze ulaşırken, anlamca benzer olanları<br />

da vardır.<br />

• Đven sinek süte düşer. (Yurtbaşı 1996: 1)<br />

• Acele ile yürüyen yolda kalır. (Aksoy 1991: 107)<br />

2.86.EWLĐG TODHGURSA KÖZĐ YOLKA BOLUR: Ev sahibi konuğun<br />

karnının doyursa gözü yolda olur. Evi olan, ev sahibi, konuğu doyurduğu zaman<br />

konuğun gözü gitmek için hep yolda olur. Bu sav, ziyafetten sonra ev sahibinden<br />

gitmek için özür dileyen, izin isteyen kimse hakkında söylenir.<br />

Cilt: ll.<br />

Sayfa:176<br />

Sözcük: Todhgur- (doyur-)<br />

2.86.a. Anlam Özellikleri<br />

101


Konu: Konuk<br />

Bakış açısı: Misafirliğin bitmesi<br />

Yansıttığı anlam: Đnsanlar ihtiyaçlarını karşılayınca bulundukları ortamdan ayrılmak<br />

isteyebilirler.<br />

Yan anlam yansıtan birimler:<br />

Ewlig; ev sahibi Közi yolka bol-; ortamı terk etmek istemek<br />

Taşıdığı değer: Ahlâki değer<br />

Söz sanatları: Somutlaştırma<br />

Savın biçim ve anlamca aynı kullanımı sözcük farklılığı olmasına rağmen günümüze<br />

kadar ulaşmıştır.<br />

• Aptalın karnı doyunca gözü yolda olurmuş.<br />

• Misafirin karnı doyunca gözü pabucunda olurmuş.<br />

2.87.ĐĞLĐG TUTRUĞI ADH BOLUR: Hastanın vasiyet etmesi iyilik getirir. Bu<br />

tütsü yapacak hasta için söylenir.<br />

Cilt: l.<br />

Sayfa:79<br />

Sözcük: Adh ( Đyilik alâmeti)<br />

2.87.a. Anlam Özellikleri<br />

Konu: Vasiyet<br />

Bakış açısı: Đyilik getirdiği inancı<br />

Yansıttığı anlam: Her toplumda uğur ve iyilik getirdiğine inanılan olaylar vardır.<br />

Yan anlam yansıtan birimler:<br />

Taşıdığı değer: Ekonomik değer.<br />

Söz sanatları:<br />

Savın biçim ve anlamca aynı kullanımı günümüze ulaşamamıştır.<br />

102


2.88.ĐKĐ KOÇNĞAR BAŞI BĐR ASAÇTA PIŞMAS: Đki koç başı bir tencerede<br />

pişmez. Bu bir şehirde toplanan iki bey veya iki başkan için söylenir. Bunlardan<br />

birisi ister istemez oradan çıkmalıdır.<br />

Cilt: lll.<br />

Sayfa:382<br />

Sözcük: Koçnğar (koç)<br />

2.88.a. Anlam Özellikleri<br />

Konu: Başkanlık<br />

Bakış açısı: Geçineme-<br />

Yansıttığı anlam: Aynı yerde karşılaşan iki başkandan biri, geçinemeyecekleri için<br />

orayı terketmelidir.<br />

Yan anlam yansıtan birimler:<br />

Đki koçnğar başı; aynı şehirde bulunan iki başkan<br />

Bir asaçta pışma-; geçineme-<br />

Taşıdığı değer: Ekonomik değer<br />

Söz sanatları: Doğadan insana aktarma (koçnğar), tenasüb ( asaç, pış-)<br />

Savın biçim ve anlamca aynı kullanımı ve anlamca benzer kullanımları günümüze<br />

dek geçerliliğini korumuştur.<br />

• Đki koç başı bir tencerede pişmez.(Yurtbaşı 1996: 247)<br />

• Đki karpuz bir koltuğa sığmaz.(TDK 1998: 194)<br />

• Bir çöplükte iki horoz ötmez. (TDK 1998: 193)<br />

• Đki cambaz bir ipte oynamaz.(Aksoy 1991: 289)<br />

• Đki aslan bir posta sığmaz.(Aksoy 1991: 288)<br />

• Đki at bir kazığa bağlanmaz. (Aksoy 1991: 289)<br />

2.89. ĐKĐ BOGRA ĐGEŞÜR, OTRA KÖKEGÜN YANÇILUR: Đki boğa çarpışır,<br />

arada gök sinek incinir. Đki bey savaşırken arada halk, zayıflar ezilir.<br />

Cilt: l., ll.<br />

Sayfa:188, 287<br />

Sözcük: Đgeş- , kökegün (göksinek)<br />

103


2.89.a. Anlam Özellikleri<br />

Konu: Kavga, dövüş<br />

Bakış açısı: Başkalarına zarar verme<br />

Yansıttığı anlam: Đki güçlü kişi kavga ederken suçsuz olan güçsüz insanları<br />

incitebilirler.<br />

Yan anlam yansıtan birimler:<br />

Đki bogra igeş-; iki beyin savaşması Kökegün; halk, zayıf insanlar<br />

Yançıl-; zarar gör-<br />

Taşıdığı değer: Mantık değeri<br />

Söz sanatları: Doğadan insana aktarma (bogra, kökegün)<br />

Savın biçim ve anlamca aynı kullanımı değilse de benzer kullanımı vardır.<br />

• At ile eşek tepişince arada sahibi ezilirmiş.(Yurtbaşı 1996: 150)<br />

• Filler döğüşür, çimenler ezilir.<br />

2.90.ĐL KALIR TÖRÜ KALMAS: Vilayet bırakılır, görenek bırakılmaz. El kalır,<br />

töre kalmaz. El ülke bırakılır; töre görenek bırakılmaz. Bu sav, geçmişlerin<br />

âdetlerine, usullerine uymak gerektiğini anlatmak için söylenir.<br />

Cilt: lll.<br />

Sayfa: 221<br />

Sözcük: Törü (görenek, âdet)<br />

2.90.a. Anlam Özellikleri<br />

Konu: Töre<br />

Bakış açısı : Uyulması gerekliliği<br />

Yansıttığı anlam: Đnsanlar gerektiğinde memleketlerini terk edebilir, ancak<br />

törelerini terk etmemelidirler.<br />

Yan anlam yansıtan birimler:<br />

Đl; memleket Törü; gelenek ve görenekler<br />

Taşıdığı değer: Ekonomik değer<br />

Söz sanatları: Önyineleme (kal-)<br />

104


Savın biçim ve anlamca aynı kullanımı bugün yoktur.<br />

2.91.ĐM BĐLSE ER ÖLMEZ: Belgeyi bilen adam olmaz. Đnsan parolayı bilirse<br />

ölmez, anlamına gelir.<br />

Cilt: l.<br />

Sayfa: 38<br />

Sözcük: Đm (orduda parola)<br />

2.91.a. Anlam Özellikleri<br />

Konu: Bilgi<br />

Bakış açısı: Faydalı oluşu<br />

Yansıttığı anlam: Bilgisi olan kimse sıkıntı çekmez.<br />

Yan anlam yansıtan birimler:<br />

Đm bil-; bilgi sahibi ol- Er; bilgiye ihtiyacı olan kimse<br />

Ölme-; sıkıntı çekme-<br />

Taşıdığı değer: Ekonomik değer<br />

Söz sanatları: Somutlaştırma (ölmek)<br />

Savın biçim ve anlamca aynı kullanımı yoktur.<br />

• Bilgi kuvvettir. (Yurtbaşı 1996: 279)<br />

2.92.INĞAN INĞRASA BOTU BOZLAR: Dişi deve inleyince boduk deve ses<br />

verir.<br />

Cilt: l.<br />

Sayfa: 120<br />

Sözcük: Inğan (dişi deve)<br />

2.92.a. Anlam Özellikleri<br />

Konu: Akrabalık<br />

Bakış açısı: Birbirlerine düşkünlüğü<br />

105


Yansıttığı anlam: Akrabalar diğer insanlardan daha çok birbirlerine düşkündürler ve<br />

her zaman yardıma hazırdırlar.<br />

Yan anlam yansıtan birimler:<br />

Inğan; yardıma ihtiyacı olan kişi, Inğla-; sıkıntıda olma<br />

Bot; akraba, Bozla-; yardımcı olma<br />

Taşıdığı değer: Mantık değeri<br />

Söz sanatları: Tenasüb (dişi deve, boduk deve; inle-, ses ver-), doğadan insana<br />

aktarma<br />

Savın biçim ve anlamca kullanımım günümüzde olmamakla birlikte, benzer<br />

kullanımları vardır.<br />

• Akraba olsa da düşman, yabancıdan ehven.(Yurtbaşı 1996: 14)<br />

2.93.IŞ YARAĞINDA, SART ASIĞINDA: Đş tavında, fırsatında, sırasında;<br />

tecimen kârında. Đş için sıra, fırsat beklenir; tecimer, tüccar kâr görürse en çok<br />

sevdiği şeyi satmaktan çekinmez.<br />

Cilt: lll.<br />

Sayfa: 13<br />

Sözcük: Yarağ (fırsat, imkan)<br />

2.93.a. Anlam Özellikleri<br />

Konu: Ticaret<br />

Bakış açısı: Fırsat<br />

Yansıttığı anlam: Ticaretle uğraşan kişi kâr elde edeceği bütün fırsatları<br />

değerlendirir.<br />

Yan anlam yansıtan birimler:<br />

Taşıdığı değer: Ahlâki değer<br />

Söz sanatları:<br />

Savın biçim ve anlamca aynı kullanımı yoktur, benzer kullanımı vardır.<br />

• Tatar babasını satar.(Yurtbaşı 1996: 153)<br />

• Kâr mı tatlı yâr mı tatlı, evvela kâr sonra yâr.(Yurtbaşı 1996: 153)<br />

106


• Kedi ciğere insan paraya/çıkara bakar.(Yurtbaşı 1996: 153)<br />

2.94. IT ÇAKIRI OTKA TEGĐR, AT ÇAKIRI ITKA TEGMES: Çakırgözlü<br />

köpek ata değer, atın çakırı bir ite değmez. It çakırı ata değer, at çakırı ite değmez.<br />

Gök gözlü köpek atla birdir. Bir gözü çakır, bir gözü kara olan at köpekle bir olmaz.<br />

Çünkü çakır gözlü at iyi görmez. Bundan kaçınılmak için söylenmiştir.<br />

Cilt: l.<br />

Sayfa:363<br />

Sözcük: Çakır (gök gözlü)<br />

2.94.a. Anlam Özellikleri<br />

Konu: Değer<br />

Bakış açısı: Farklılığı<br />

Yansıttığı anlam: Dünya’da işe yarayanla işe yaramayanın değeri farklı olup,<br />

birbirini tutmaz.<br />

Yan anlam yansıtan birimler:<br />

It çakırı; işe yarayan Ata değ-; yerini tutmak<br />

At çakırı; işe yaramayan Itka tegme-; yerini tutma-<br />

Taşıdığı değer: Ekonomik değer<br />

Söz sanatları: Somutlaştırma, doğadan insana aktarma(at, ıt), yineleme<br />

Sav günümüze kadar kendini koruyamamıştır, fakat anlamca benzer kullanımları<br />

vardır.<br />

• Tavşan ne kadar büyük ise pahası iki akçedir.(Yurtbaşı 1996: 71)<br />

2.95. IT ISIRMAZ, AT TEPMES TEME: Đt ısırmaz, at tepmez deme. Çünkü bu<br />

onların yaradılışlarında vardır.<br />

Cilt: l.<br />

Sayfa: 178<br />

Sözcük: Isır-<br />

2.95.a. Anlam Özellikleri<br />

107


Konu: Soy<br />

Bakış açısı: Değişmezliği<br />

Yansıttığı anlam: Dünyada her şeyin varoluştan bir özelliği vardır, şekilce değişse<br />

de özü değişmez.<br />

Yan anlam yansıtan birimler:<br />

It, at; soylarına çeken varlıklar Isır-, tep-; zarar verme<br />

Taşıdığı değer: Mantık değeri<br />

Söz sanatları: Somutlaştırma, doğadan insana aktarma (ıt,at), yineleme.<br />

Sav günümüze kadar kendini koruyamamıştır, fakat anlamca benzer kullanımları<br />

vardır.<br />

• Kurt köyünü değiştirir, huyunu değiştirmez.(Aksoy 1991: 336)<br />

2.96. ITKA UWUT ATSA OLDANĞ YEMES: Köpeğe utanma atılsa mestin altını<br />

yemez. Đnsan ite utanma atsa pabuç altı yemez. Köpeğe utanma atılsa yani köpeğe<br />

utanma vermek olabilse, pabucun altını yemez. Bu sav, utandırılan ve böylelikle kötü<br />

işlerini bırakması istenilen kimse için söylenir.<br />

Cilt: l.<br />

Sayfa: 116<br />

Sözcük: Oldanğ (mestin altı)<br />

2.96.a. Anlam Özellikleri<br />

Konu: Huy<br />

Bakış açısı: Utanma<br />

Yansıttığı anlam: Bazı insanları utandırarak kötü huylarından vazgeçmesini<br />

sağlayabiliriz.<br />

Yan anlam yansıtan birimler:<br />

Oldanğ; kötü işler It; utanma duygusu olmayan<br />

Taşıdığı değer: Ahlâki değer<br />

Söz sanatları: Benzetme, somutlaştırma, doğadan insana aktarma (ıt)<br />

108


2.97.ĐZLĐK BOLSA ER ÖLDĐMES, ĐÇLĐK BOLSA AT YAGRIMAS: Çarık<br />

olsa adam ölmez; keçe olsa at yağır olmaz. Çarık olursa adam aşınmaz, keçe olursa<br />

at yağırlanmaz. Đnsanın çarığı bulunursa ayağı parçalanmaz. Atın da eğerinde keçe<br />

bulunursa sırtı berelenmez. Bu sav, işlerde düşünceli, açık gözlü olmayı emreder.<br />

Cilt: l.<br />

Sayfa: 104<br />

Sözcük: Đzlik (kesilen hayvanların derisinden yapılan Türk çarığı)<br />

2.97.a. Anlam Özellikleri<br />

Konu: Tedbir<br />

Bakış açısı: Düşünme<br />

Yansıttığı anlam: Đnsanlar başladıkları işin sonunu düşünerek tedbir alırlarsa,<br />

sonradan sıkıntı çekmezler.<br />

Yan anlam yansıtan birimler:<br />

Đzlik, içlik; alınan önlem Öldime-, yargıma-; zarar görme-<br />

Taşıdığı değer: Ekonomik değer<br />

Söz sanatları: Somutlaştırma, tevriye<br />

Savın biçim ve anlamca aynı kullanımı yoktur. Benzer kullanımları vardır.<br />

• Devenin dizini bağlamayan ağlar. (Yurtbaşı 1996: 219)<br />

109<br />

• Gündüz kandilini hazırlamayan gece karanlığa razı demektir.<br />

(Yurtbaşı 1996: 220)<br />

2.98.KAÇIŞ BOLSA KIYA KÖRMES: Halk arasında anlaşmazlık ve ürküntü olsa<br />

kimse birbirine yan bakamaz. Halk arasında itişme, kaçışma olduğu zaman kimse<br />

kimseye meyil edip, acıyıp bakmaz.<br />

Cilt: 1.<br />

Sayfa:369<br />

Sözcük: Kaçış (Halk arasında uyuşmazlık, dövüş)<br />

2.98.a. Anlam Özellikleri<br />

Konu: Dövüş, kavga


Bakış açısı: Merhameti öldürmesi<br />

Yansıttığı anlam: Kavga insanlar arasındaki merhameti yok eder.<br />

Yan anlam yansıtan birimler:<br />

Kıya körme-; rahat davranama-<br />

Taşıdığı değer: Ahlâki değer<br />

Söz sanatları:<br />

Savın biçim ve anlamca aynen kullanımı yoktur, fakat anlamca benzer kullanımı<br />

vardır.<br />

• Kavganın iyisi olmaz.(Yurtbaşı 1996: 151)<br />

2.99.KADAŞ TEMĐŞ KAYMADUK, KADHIN TEMĐŞ KAYMIŞ: Kardeş demiş<br />

kayırmamış, kayın demiş kayırmış. Kardeş demiş, ona iltifat etmemiş, dönüp<br />

bakmamış; kayın demiş ona güleryüz göstermiş, onu kayırmış. Bu sav, eşinin<br />

hısımlarına, kayınları saygı göstermek gerekliliğini anlatır.<br />

Cilt: l.,lll.<br />

Sayfa: 403, 245<br />

Sözcük: Kadhın (kayın, dünür, hısım), kaydı (kayır-)<br />

2.99.a. Anlam Özellikleri<br />

Konu: Akrabalık<br />

Bakış açısı: Eşinin akrabalarının kıymetli oluşu.<br />

Yansıttığı anlam: Đnsanlar eşlerinin akrabalarını kendi akrabalarından üstün<br />

tutabilir.<br />

Yan anlam yansıtan birimler:<br />

Taşıdığı değer: Mantık değeri<br />

Söz sanatları: Yineleme<br />

Savın biçim ve anlamca aynı olmasa da benzer kullanımı mevcuttur.<br />

• Malda koyun, insanda kayın sevilir.(Yurtbaşı 1996: 15)<br />

• Baldız baldan tatlıdır. (Yurtbaşı 1996: 15)<br />

110


2.100. KADHINĞ KASINĞA: Kayına katılık<br />

Cilt: lll.<br />

Sayfa: 151<br />

Sözcük: Kaz (her ağacın kabuğu)<br />

2.100.a. Anlam Özellikleri<br />

Konu: Soy<br />

Bakış açısı: Soya çekim<br />

Yansıttığı anlam: Aynı soydan gelen varlıkların aynı özellikleri göstermesi<br />

doğaldır.<br />

Yan anlam yansıtan birimler:<br />

Kadhınğ; aslına çeken Kasınğ; soyun özellikleri<br />

Taşıdığı değer: Mantık değeri<br />

Söz sanatları: Somutlaştırma, doğadan insana aktarma<br />

Savın biçim ve anlamca kullanımım günümüzde yoktur.<br />

• Soydur çeker, huydur geçer.(Yurtbaşı 1996: 355)<br />

2.101.KAGUN KARMA BOLSA ĐDHĐSĐ ĐKKĐ ELĐGĐN TEGĐR: Kavun yağma<br />

edilirse sahibi iki eliyle yakalar. Bu sav, mal sahibinin malına düşkünlüğünü<br />

göstermek için söylenir.<br />

Cilt: l.<br />

Sayfa:410<br />

Sözcük: Kagun<br />

2.101.a. Anlam Özellikleri<br />

Konu: Mal<br />

Bakış açısı: Sahibinin düşkünlüğü<br />

Yansıttığı anlam: Mal dağıtımı yapılırken malına kıyamayan mal sahibi herkesten<br />

çok pay almaya çalışır.<br />

Yan anlam yansıtan birimler:<br />

Kagun; sahip olunan mal Karma bol-; başkasına rızasız mal ver-<br />

111


Đkki eligin teg-; malı geri almaya çalışmak<br />

taşıdığı değer: Ahlâki değer<br />

Söz sanatları: Somutlaştırma<br />

Savın biçim ve anlamca aynı kullanımı yoktur.<br />

2.102. KAL SAWI KALMAS, KAGIL BAGI YAZILMAS: Yaşlı adamın sözü<br />

bırakılmaz, söğüt dalının bağı çözülmez. Asmaya bağlandığı zaman çözülmeyip<br />

kalan yaş söğüt dalı nasıl atılmayıp kullanılırsa, ihtiyar sözü de yabana atılmaz<br />

tutulur.<br />

Cilt: l.<br />

Sayfa:409<br />

Sözcük: Kagıl (üzüm asmaları bağlanan yaş söğüt dalı)<br />

2.102.a. Anlam Özellikleri<br />

Konu: Büyük sözü, atasözü<br />

Bakış açısı: Önemi<br />

Yansıttığı anlam: Büyüklerin sözü tecrübe ve denemelere dayandığı için önemlidir.<br />

Yan anlam yansıtan birimler:<br />

Kal sawı; tecrübe sahibi kimse<br />

Taşıdığı değer: Mantık değeri<br />

Söz sanatları: Artyineleme (sawı-bagı, yazılmas-kalmas)<br />

Biçimce farklı, anlamca aynı atasözlerimiz vardır.<br />

• Ulu sözü dinlemeyen uluya kalır.(Aksoy 1991: 401)<br />

2.103.KALIN BERSE KIZ ALIR, KEREK BOLSA KIZ ALIR: Çeyiz veren kız<br />

alır, gerekli olan pahalı alır. Bir adam çeyiz verirse gelini kız oğlan kız alır. Birşey<br />

isteyen kimse o kendisine gerekliyse onu yüksek paraya da alır.<br />

Cilt: lll.<br />

Sayfa:371<br />

Sözcük: Kalınğ (cehiz)<br />

112


2.103.a. Anlam Özellikleri<br />

Konu: Bedel<br />

Bakış açısı: Gerekliliği<br />

Yansıttığı anlam: Đnsanlar, sahip olmak istedikleri şeylerin bedelini ödemelidir.<br />

Yan anlam yansıtan birimler:<br />

Kalın ber-; bedelini ödeme Kız al-; en iyi mala sahip olma<br />

Kerek bol-; çok ihtiyaç duymak<br />

Taşıdığı değer:Ekonomik değer<br />

Söz sanatları: Somutlaştırma<br />

Savın biçim ve anlamca aynı kullanımı olmamakla birlikte, anlamca benzer<br />

kullanımları mevcuttur.<br />

• Paranın/akçenin gittiğine bakma, işinin bittiğine bak.(Yurtbaşı 1996: 253)<br />

• Parayı veren düdüğü çalar. (Aksoy 1991: 366)<br />

2.104. KALIN BULUTUĞ TÜPĐ SÜRER KARANĞKU IŞIĞ URUNÇ AÇAR:<br />

Kalın bulutu tipi sürür, karanlık işi urunç acar. Karanlık bulutları gökyüzünden tipi<br />

açar, Hakanlar kapısındaki karanlık işi de alımsa rüşvet açar. Bu zorda kalınca<br />

rüşvet vermesi gereken kimse için söylenir.<br />

Cilt: lll.<br />

Sayfa:216<br />

Sözcük: Tüpi<br />

2.104.a. Anlam Özellikleri<br />

Konu: Rüşvet<br />

Bakış açısı: Gerekliliği<br />

Yansıttığı anlam: Đnsanlar bazı işlerinin olabilmesi için rüşvet vermelidir.<br />

Yan anlam yansıtan birimler:<br />

Karanğku ış; gerçekleşmesi güç olan iş Urunç aç-; rüşvet ver-<br />

Taşıdığı değer: Ahlâki değer<br />

Söz sanatları: Somutlaştırma (karanğku ış-kalın bulut, tipi-urunç)<br />

113


Savın günümüzde biçim ve anlamca aynı olmasa da anlamca benzer kullanımları<br />

vardır.<br />

• Rüşvet her kapıyı açar.(Yurtbaşı 1996: 7)<br />

• Rüşvet kapıdan girince insaf/iman bacadan çıkar.(Aksoy 1991: 369)<br />

2.105.KALIN KAZ KULAVUZSUZ BOLMAS: Çok kaz, kaz sürüsü kılavuzsuz<br />

olmaz. Sık kaz sürüsü ancak kılavuzla uçar. Bu sav, işlerinde kendisinden daha<br />

bilgili bir kişiye uyması gereken kimse için söylenmiştir.<br />

Cilt: l.<br />

Sayfa:487<br />

Sözcük: Kılabuz<br />

2.105.a. Anlam Özellikleri<br />

Konu: Yetki<br />

Bakış açısı: Bir kişide olması gerekliliği<br />

Yansıttığı anlam: Topluluk halinde yaşayan insanların bir lidere ihtiyaçları vardır.<br />

Yan anlam yansıtan birimler:<br />

Kalın kaz; insan topluluğu Kulavuz; lider<br />

Taşıdığı değer: Ekonomik değer<br />

Söz sanatları: Doğadan insana aktarma, önyineleme<br />

Savın biçimce olmasa anlamca aynı kullanımları vardır ve hala geçerliliğini korur.<br />

• Çobansız sürü olmaz(Yurtbaşı 1996: 247)<br />

• Ayağı yürüten baştır.(Aksoy 1991: 158)<br />

• Ayak başa bağlıdır.(TDK 1988: 109)<br />

• Baş gidince ayak payidar olur.(Yurtbaşı 1996: 247)<br />

• Baş olan boş olmaz.(Aksoy 1991: 172)<br />

• Bir ağacın gölgesinde bir sürü yatar.(Yurtbaşı 1996: 246)<br />

2.106.KALIN KOLAN ÇUFGASIZ BOLMAS: Kolan sürüsü kılavuzsuz olmaz.<br />

114<br />

Çok kolan kösemensiz olmaz. Yaban eşeği sürüsü kösemensiz, kılavuzsuz, başsız


olmaz. Bu sav, başkasına uymanın hayırlı olacağı bir işte kendisinin dahi uyması<br />

gereken kimse için söylenir.<br />

Cilt: l.<br />

Sayfa:424<br />

Sözcük: Çufka (kılavuz)<br />

2.106.a. Anlam Özellikleri<br />

Konu: Yetki<br />

Bakış açısı: Uyulması gerekliliği<br />

Yansıttığı anlam: Topluluk halinde yaşayan insanların mutlaka bir lidere ihtiyaçları<br />

vardır.<br />

Yan anlam yansıtan birimler:<br />

Kalın kolan; insan topluluğu Çufka; lider<br />

Taşıdığı değer: Ekonomik değer<br />

Söz sanatları: Doğadan insana aktarma, önyineleme<br />

Savın biçimce ynı kullanımı günümüze kadar ulaşamamıştır, ancak anlamca<br />

geçerliliğini bugün de korur.<br />

• Çobansız sürü olmaz (Yurtbaşı 1996: 247)<br />

• Bin işçi/işçiye bir başçı lazımdır.(Yurtbaşı 1996: 246)<br />

• Ayağı yürüten baştır.(Aksoy 1991: 158)<br />

• Ayak başa bağlıdır. (TDK 1988: 109)<br />

• Baş olan boş olmaz.(Aksoy 1991: 172)<br />

• Köpeksiz (köye) sürüye kurt iner.(Aksoy 1991: 330)<br />

2.107. KANĞDAŞ KUMA URUR, ĐGDĐŞ ÖRÜ TARTAR: Üvey kardeş kıyasıya<br />

vurur, kardeş yukarı çıkarır. Baba bir kardeşler aralarındaki düşmanlıktan,<br />

birbirlerine kıyasıya vururlar; ana bir kardeşler ise aralarındaki sevgi dolayısıyla,<br />

birbirlerine yardım ederler.<br />

Cilt: lll.<br />

Sayfa: 382<br />

Sözcük: Kanğdaş (babaları bir olan kadeşler)<br />

115


2.107.a. Anlam Özellikleri<br />

Konu: Akrabalık<br />

Bakış açısı: Farklı değerde olmaları<br />

Yansıttığı anlam: Akrabaların hepsi aynı değere sahip değildirler.<br />

Yan anlam yansıtan birimler:<br />

Taşıdığı değer: Mantık değeri<br />

Söz sanatları: Somutlaştırma<br />

Savın biçim ve anlamca aynı kullanımı bugün yoktur.<br />

• Üvey öz olmaz, kemha bez olmaz.(Aksoy 1991: 104)<br />

• Anadan doğmayan kardeş sayılmaz.(Yurtbaşı 1996: 267)<br />

2.108. KANIĞ KAN BĐRLE YUMAS: Kan kanla yunmaz. Đnsan kanı, kan ile<br />

yumaz. Kan kanla yıkanılmaz, fitne fitne ile bastırılmaz, demektir.<br />

Cilt: lll.<br />

Sayfa: 66, 157<br />

Sözcük: Yu-(yıka-), kan<br />

2.108.a. Anlam Özellikleri<br />

Konu: Fitne<br />

Bakış açısı: Fitneyi yok etme<br />

Yansıttığı anlam: Đnsanoğlu fitneyi fitneyle söndüremez, barış gereklidir.<br />

Yan anlam yansıtan birimler:<br />

Kanığ; kötülük Kan birle yuma-; şiddeti şiddetin yok etmeyeceği<br />

Taşıdığı değer: Ekonomik değer<br />

Söz sanatları: Somutlaştırma (kanı kanla yıka-)<br />

Savın günümüzde biçim ve anlamca aynı kullanımı ve anlamca benzer kullanımları<br />

vardır.<br />

• Kanı kanla yumazlar, kanı su ile yurlar.(Aksoy 1991: 306)<br />

116


2.109. KARA BULITIĞ YEL AÇAR, URUNÇ BĐLE EL AÇAR: Kara bulutu yel,<br />

rüşvet el açar. Kara bulutlar gök yüzünü kapattığı zaman onu rüzgâr dağıtır; rüşvet,<br />

hükümet kapısını açar. Bu sav, işinin görülmesi için malını esirgememek gerektiğini<br />

anlatır.<br />

Cilt: l.<br />

Sayfa:354<br />

Sözcük: Bulıt<br />

2.109.a. Anlam Özellikleri<br />

Konu: Rüşvet<br />

Bakış açısı: Gerekliliği<br />

Yansıttığı anlam: Đnsanlar bazı işlerinin olabilmesi için mallarını<br />

esirgememelidirler.<br />

Yan anlam yansıtan birimler:<br />

El aç-; işin gerçekleştirilmesini sağla- Urunç; malı hediye etme<br />

Taşıdığı değer: Ahlâki değer<br />

Söz sanatları: Somutlaştırma<br />

Savın biçim ve anlamca aynı kullanımı yoktur.<br />

• Rüşvet kapıdan girince insaf bacadan çıkar.(Aksoy 1991: 369)<br />

2.110. KARA MUNĞ KELMEGĐNÇE KARA YALGA KEÇME: Kara bun,<br />

karabela gelmedikçe Karayalgayı geçme. Kara bela gelmedikçe Karayalga<br />

geçidinden geçme, çünkü sarptır, har zaman karlıdır.<br />

Cilt: lll.<br />

Sayfa:33<br />

Sözcük: Yalga (Türk diyarı ile Fergana arasında sarp yer)<br />

2.110.a. Anlam Özellikleri<br />

Konu: Sakınma<br />

Bakış açısı: Tehlike<br />

117


Yansıttığı anlam: Đnsanlar zorda kalmadıkları sürece tehlikeli işlerden<br />

sakınmalıdırlar.<br />

Yan anlam yansıtan birimler:<br />

Kara munğ kelmeginçe; zorunlu olmadıkça<br />

Kara yalga keçme-; tehlikeli iş<br />

Taşıdığı değer: Ekonomik değer<br />

Söz sanatları: Somutlaştırma<br />

Savın biçim ve anlamca aynı kullanımı günümüze ulaşmamıştır.<br />

2.111. KARAKSIZ TEK KÖRÜR: Gözsüz gibi bakar. Savaşta kendinin gözsüz<br />

yapar; savaş yapanları onların silahlarını görmüyor, bilmiyormuş gibi davranır.<br />

Cilt: l.<br />

Sayfa: 497<br />

Sözcük: Karağlığ (gözlü, gözü olan her hayvan)<br />

2.111.a. Anlam Özellikleri<br />

Konu: Yiğitlik<br />

Bakış açısı:Görmemezlikten gelmek<br />

Yansıttığı anlam: Cesur görünen insanlar da, bazı ortamlarda tehlikeleri<br />

görmemezlikten gelebilirler.<br />

Yan anlam yansıtan birimler:<br />

Karaksız; görmemiş gibi yapma<br />

Taşıdığı değer: Ahlâki değer<br />

Söz sanatları: Benzetme<br />

Savın biçimce ve anlamca aynı kullanımı günümüze kadar kendini koruyamamıştır.<br />

2.112.KARGA KARISIN KĐM BĐLĐR KĐŞĐ ALASIN KĐM TAPAR: Karganın<br />

yaşlısını kim bilir? Đnsanın içindekileri kim anlar. Kargaların ihtiyarını gençlerinden<br />

kim ayırabilir? Bunun gibi insanın içinde gizli olan şeyleri kim bilir?<br />

Cilt: l.<br />

118


Sayfa: 425<br />

Sözcük: Karga<br />

2.112.a. Anlam Özellikleri<br />

Konu: Görünüş<br />

Bakış açısı: Aldatıcılığı<br />

Yansıttığı anlam: Bazı varlıkların dış görünüşleri gerçekleri gizleyebilir.<br />

Yan anlam yansıtan birimler:<br />

Karga; duygu ve düşünceleri bilinmeyen insan<br />

Taşıdığı değer: Ekonomik değer.<br />

Söz sanatları: Doğadan insana aktarma (karga), karşıtlama (karı- ala)<br />

Savın biçim ve anlamca aynı kullanımı yoktur, ancak anlamca benzer kullanımları<br />

günümüzde geçerliliğini korur.<br />

• Đnsanın alacası içinde hayvanın alacası dışında.(Aksoy 1991: 293)<br />

2.113. KARGA KAZGA ÖTKÜNSE BUTI SINUR: Karga kazı yansılasa budu<br />

sınar. Karga güçte, uçuşta kazı taklit eder, kaza benzemeye çalışırsa ayağı kırılır. Bu<br />

sav, bir kesmeye haddini aşmaması gereken yerde söylenir.<br />

Cilt: l.<br />

Sayfa:254<br />

Sözcük: Ötgün- (taklit et-)<br />

2.113.a. Anlam Özellikleri<br />

Konu: Haddini aşmama<br />

Bakış açısı: Saygı<br />

Yansıttığı anlam: Đnsanlar yapamayacakları işler için başkalarına özenmeyerek, o<br />

insanlara saygı duymasını öğrenmelidirler.<br />

Yan anlam yansıtan birimler:<br />

Karga; zayıf kişi Kaz; güçlü kişi<br />

Ötgünmek; haddini aşma, çekememe Butı sınu-; zor durumda kalmak<br />

Taşıdığı değer: Ekonomik değer.<br />

119


Söz sanatları: Somutlaştırma, doğaldan insana aktarma (karga, kaz)<br />

Savın biçim ve anlamca aynı kullanımı yoktur, ancak anlamca benzer kullanımları<br />

günümüzde geçerliliğini korur.<br />

• Tavuk kaza bakmış da kıçını yırtmış.(Aksoy 1991: 394)<br />

2.114.KOWI ER KUDHUĞKA KĐRSE YEL ALIR: Kadersiz adam kuyuya girse<br />

yel alır. Bahtsız adam kuyuya girse yel alır. Bahtsız kimse kuyuya girse yel onu<br />

kuyudan çıkarır, sıkıntıya sokmak için.<br />

Cilt: lll.<br />

Sayfa:226<br />

Sözcük: kowı (talihsiz, uğursuz)<br />

2.114.a. Anlam Özellikleri<br />

Konu: Talihsizlik<br />

Bakış açısı: Sıkıntı<br />

Yansıttığı anlam: Bazı insanlar o kadar talihsizdir ki, olmadık zamanlarda olmadık<br />

sıkıntılarla karşılaşırlar.<br />

Yan anlam yansıtan birimler:<br />

Kutsuz; şanssız kimse Kudhuğ; sıkıntıya sokmayacak iş<br />

Yel al-; sıkıntı çek-<br />

Taşıdığı değer: Mantık değeri<br />

Söz sanatları: Somutlaştırma (kudhuğka kir-)<br />

Savın biçim ve anlamca aynı kullanımı (sözcük farklılıkları vardır) ve anlamca<br />

benzer kullanımları günümüze dek ulaşmıştır ve geçerliliğini sürdürmektedir.<br />

• Kutsuz kuyuya girse kum yağar. (Yurtbaşı 1996: 215)<br />

• Kutsuz kuşun yuvası doğan yanında olur. (Aksoy 1991: 338)<br />

2.115. KAYNAR ÖKÜZ KEÇĐKSĐZ BOLMAS: Çoşkun su geçitsiz olmaz.<br />

Cilt: l., lll.<br />

Sayfa:390, 191<br />

120


Sözcük: Keçik (köprü), kayna-<br />

2.115.a. Anlam Özellikleri<br />

Konu: Çare<br />

Bakış açısı: Her işte varoluşu<br />

Yansıttığı anlam: En kötü, içinden çıkılmaz sanılan sorunların bile bir çaresi vardır.<br />

Yan anlam yansıtan birimler:<br />

Kaynar öküz; çaresiz sanılan zor iş<br />

Keçiksiz bolma-; çıkış yolu bulunmak<br />

Taşıdığı değer: Mantık değeri<br />

Söz sanatları: Somutlaştırma<br />

Savın günümüzdeki biçim ve anlamca aynı kullanımı yoktur, fakat anlamca benzer<br />

kullanımları vardır.<br />

• Sular bulanmayınca durulmaz.(Yurtbaşı 1996: 356)<br />

• Yağmur yağar yarıklar örtülür.(Yurtbaşı 1996: 63)<br />

• Yıkılmadıkça yapılmaz.(Yurtbaşı 1996: 63)<br />

2.116. KAZ KOPSA ÖRDEK KÖLĐĞ ĐGENÜR: Kaz giderse ördek gölü<br />

benimser. Kaz uçmaya kalkışınca ördek göle sahip çıkar; bu sav bey gittikten sonra<br />

halka büyüklük taslayan düşkün kimse için kullanılır.<br />

Cilt: l.<br />

Sayfa:104<br />

Sözcük: Ördek<br />

2.116.a. Anlam Özellikleri<br />

Konu: Büyüklenme<br />

Bakış açısı: Zulmetmek<br />

Yansıttığı anlam: Düşkün kimse ortalığı boş bulunca halka büyüklenir, zulmeder.<br />

Yan anlam yansıtan birimler:<br />

121<br />

Kaz ; bey, lider Ördek ; düşkün kimse Kölig igen-; büyüklenmek<br />

Taşıdığı değer: Ahlâki değer


Söz sanatları: Somutlaştırma, doğadan insana aktarma (kaz, ördek)<br />

Savın biçim ve anlamca aynı kullanımı ve anlamca benzer kullanımları vardır.<br />

• Kaz gelince ördek gölü sahiplenir.<br />

• Anası olan hanım oldum, babası olan bey oldum sanır.<br />

• Meydanı boş bulunca atıp tutmak kolaydır.<br />

• Alçak yerde tepecik kendini dağ sanır.(Aksoy 1991: 131)<br />

2.117.KEDHÜKLÜĞ ÖLĐMES, KÜFEÇLĐĞ KÜRĐMES: Kepeneği olan kimse<br />

ıslanmaz. Gemli, haşarılanmaz, eşirmez. Yağmurluğu olan yağmurdan ıslanmaz,<br />

onunla korunur. Gem damaklı olursa at eşinmez, yeri küremez, huysuzlanmaz. Bu<br />

sav, işlerde hazırlıklı bulunmak için söylenir.<br />

Cilt: lll.<br />

Sayfa: 256<br />

Sözcük: Öli- (ıslanmak)<br />

2.117.a. Anlam Özellikleri<br />

Konu: Tedbir<br />

Bakış açısı: Fayda getirme<br />

Yansıttığı anlam: Đnsanlar baştan tedbirlerini alırlarsa yaptıkları işten fayda<br />

görürler.<br />

Yan anlam yansıtan birimler:<br />

Kedhüklüğ, küfeçliğ; tedbir alma Ölime-, kürime-; zarar görme-<br />

Taşıdığı değer: Ekonomik değer<br />

Söz sanatları: Somutlaştırma, tevriye<br />

Savın biçim ve anlamca aynı kullanımı yoktur. Benzer kullanımları vardır.<br />

• Başını yıkamayan bit yeniği ile savaşır.(Yurtbaşı 1996: 219)<br />

• Başta hesap, sonra kasas. (Yurtbaşı 1996: 219)<br />

122


2.118. KENĞEŞLĐĞ BĐLĐĞ ÜDREŞÜR, KENĞEŞSĐZ BĐLĐĞ OBRAŞIR:<br />

Danışıklı bilgi güzelleşir, danışıksız bilgi yıprar. Tedbir, düşünüp taşınma, danışma<br />

ile birlikte olursa hergün güzelliği artar; danışıksız olursa günden güne yıpranır.<br />

Cilt: l.<br />

Sayfa:232<br />

Sözcük: Obraş- (yıpran-)<br />

2.118.a. Anlam Özellikleri<br />

Konu: Danışma<br />

Bakış açısı: Bilgiyi güzelleştirmesi<br />

Yansıttığı anlam: Danışmak bilgiyi güzelleştirir.<br />

Yan anlam yansıtan birimler:<br />

Üdreş-; değer kazanmak Obraş-; değersiz hale gelmek<br />

Taşıdığı değer: Ekonomik değer<br />

Söz sanatları: Artyineleme (üdreşür-obraşır)<br />

Savın biçim ve anlamca aynı kullanımı yoktur. Anlamca benzer kullanımları vardır.<br />

123<br />

• Danışan dağı aşmış, danışmayan düz ovada şaşmış.(Aksoy 1991:<br />

211)<br />

• Soran yanılmamış. (Aksoy 1991: 211)<br />

• Bir bilsen de bir bilene danış. (Aksoy 1991: 178)<br />

• Akıl akıldan üstündür. (Aksoy 1991: 125)<br />

• Geniş giysi yıpranmaz, danışıklı bilgi bozulmaz.(Yurtbaşı 1996: 189)<br />

2.119. KERĐŞ YAGRI OGULKA KALIR: Sırt yağırı oğula kalır. Sırt yağırı oğula<br />

kalır. Çünkü orası oynak yerdir, kolay kolay sağalmaz bu sav, yağırdan, sırt<br />

yarasından sakınılmak için söylenir.<br />

Cilt: l.<br />

Sayfa: 370<br />

Sözcük: Keriş (atın sırtı)<br />

2.119.a. Anlam Özellikleri


Konu: Sakınma<br />

Bakış açısı: Kötü itibardan sakınmak<br />

Yansıttığı anlam: Đnsanlar kötü itibardan sakınarak gelecek nesile bunu miras<br />

olarak bırakmamalıdır.<br />

Yan anlam yansıtan birimler:<br />

Keriş yagırı; derin,unutulmayacak olaylar<br />

Ogulka kal-; gelecek nesili etkilemek<br />

Taşıdığı değer: Ahlâki değer<br />

Söz sanatları: Somutlaştırma<br />

Savın biçim ve anlamca aynı kullanımı yoktur. Benzer kullanımları vardır.<br />

124<br />

• Baba koruk (ekşi elma) yer, oğlunun dişi kamaşır. (Baba eder, oğul<br />

öder.) (Aksoy 1991: 164)<br />

• Babası ekşi elma yer, oğlunun dişi kamaşır.(Yurtbaşı 1996: 26)<br />

2.120. KETEN KÖRDĐ KEREGÜ YÜDHTĐ: Sıkıntıyı gördü, çadırı yüklendi.<br />

Mihnet gördü, çadırı yüklendi. Sıkıntıya uğradığı için çadırını sırtına yüklendi.<br />

Cilt: l.<br />

Sayfa: 404, 447<br />

Sözcük: Keten (zahmet, sıkıntı), keregü (çadır) Atasözü sırası:<br />

2.120.a. Anlam Özellikleri<br />

Konu: Sıkıntı<br />

Bakış açısı: Kaçma<br />

Yansıttığı anlam: Đnsanlar sıkıntılar karşısında pes etmemelidir.<br />

Yan anlam yansıtan birimler:<br />

Keregü yüdh-; bulunduğu yeri terk etmek<br />

Taşıdığı değer: Ekonomik değer<br />

Söz sanatları: Önyineleme (keten-keregü)<br />

Savın, günümüzde biçim ve anlamca aynı kullanımı bugün unutulmuştur.


2.121. KĐÇĐK ULUĞKA TURUŞMAS, KIRGUY SONĞKURKA KARIŞMAS:<br />

Küçük büyüğe karşı koyamaz, atmaca sonkura karşı duramaz. Küçük yiğit de olsa<br />

büyüğe karşı durmaya gücü yetmez, büyüğün kuvveti, çareleri, zeybekliği vardır.<br />

Nitekim, atmaca da büyük doğanla çarpışmaz.<br />

Cilt: ll.<br />

Sayfa: 95<br />

Sözcük: Turuş- (karşı durmak)<br />

2.121.a. Anlam Özellikleri<br />

Konu: Saygı<br />

Bakış açısı: Büyüklük<br />

Yansıttığı anlam: Đnsanlar yaşça kendilerinden büyük olan insanların tecrübelerine<br />

saygı göstermek zorundadırlar.<br />

Yan anlam yansıtan birimler:<br />

Taşıdığı değer: Ahlâki değer<br />

Söz sanatları: Benzetme (kiçik-kırguy, uluğ-sonğkur), karşıtlama (kiçik-uluğ)<br />

Savın biçim ve anlamca aynı kullanımı yoktur, benzer kullanımı vardır.<br />

125<br />

• Değirmen taşının bir dönmesi, el taşının on dönüşüne<br />

bedeldir.(Yurtbaşı 1996: 55)<br />

2.122. KĐÇĐKDE KATIĞLANSA ULGADHU SEWNÜR: Küçüklükte çabalarsa,<br />

katılanırsa büyüdüğünde sevinir.<br />

Cilt: ll.<br />

Sayfa: 268<br />

Sözcük: Katıglan-<br />

2.122.a. Anlam Özellikleri<br />

Konu: Çalışmak<br />

Bakış açısı: Geleceğe yatırım yapmak<br />

Yansıttığı anlam: Đnsan gelecekte rahat etmek istiyorsa şimdiden çalışmalıdır.<br />

Yan anlam yansıtan birimler:


Taşıdığı değer: Ekonomik değer<br />

Söz sanatları: Karşıtlama (kiçik-ulgadhu)<br />

Savın biçim ve anlamca aynı kullanımı yoktur, anlamca benzer kullanımları<br />

günümüze değin ulaşmıştır.<br />

• Karıncadan ibret al, yazdan kışı hazırlar.(Yurtbaşı 1996: 60)<br />

• Emek olmadan yemek olmaz.(Yurtbaşı 1996: 60)<br />

• Yazın çalışan kışın rahat eder.(Yurtbaşı 1996: 61)<br />

2.123. KILIÇ TATIKSA IŞ YUNÇIR, ER TATIKSA ET TUNÇIR: Kılıç<br />

paslanırsa iş kötüleşir, adam Farslaşırsa kanı bozulur. Kılıç pas tutarsa yiğidin hali<br />

kötüleşir; nitekim, Türk, Farslının huyunu kaparsa eti başkalaşır. Bu sav,<br />

kahramanlık için ve her soyun kendi soyu içinde yaşaması yolunda söylenir.<br />

Cilt: ll.<br />

Sayfa: 281<br />

Sözcük: Tat (kılıç ve kılıç gibi şeylerin üzerine çöken pas)<br />

2.123.a. Anlam Özellikleri<br />

Konu: Soy<br />

Bakış açısı: Kendi içinde yaşama<br />

Yansıttığı anlam: Đnsanlar değerlerinin kaybetmemek için kendi soyları içinde<br />

yaşamalıdırlar.<br />

Yan anlam yansıtan birimler:<br />

Kılıçın tatıksaması, erin tatıksaması; kişinin kendi özünden uzaklaşması<br />

Iş yunçı-, et tunçı-; değerini kaybetmek<br />

Taşıdığı değer: Ekonomik değer<br />

Söz sanatları: Somutlaştırma, alışılmamış bağdaştırma (et tunçı-)<br />

Savın günümüzde biçim ve anlamca aynı kullanımı yoktur, fakat anlamca benzer<br />

kullanımları vardır.<br />

• Ata da soy gerek ite de.(Aksoy 1991: 150)<br />

• Soylu azmaz, bal kokmaz.(Aksoy 1991: 147)<br />

126


2.124. KILNU BĐLSE KIZIL KEDHER, YARANU BĐLSE YAŞIL KEDHER:<br />

Kendini sevdirmeyi bilse kırmızı giyer, yaranmayı bilse yeşil giyer. Kadın güzel<br />

görünmeyi iyi geçinmeyi bilirse kırmızı ipekli kumaş giyer. Naz etmeyi, kırıtmayı<br />

bilirse yeşil giyer. Bu sav iyiliğe ermek için güzel geçinmekle emrolunan kadına<br />

söylenir.<br />

Cilt: l., lll.<br />

Sayfa:394, 20<br />

Sözcük:Kızıl, bayın (koyu kırmızı)<br />

2.124.a. Anlam Özellikleri<br />

Konu: Kadın<br />

Bakış açısı: Đyi geçinme<br />

Yansıttığı anlam: Kadınlar eşleriyle iyi geçinmek için onların dikkatini çekecek<br />

kıyafetler giymelidir.<br />

Yan anlam yansıtan birimler:<br />

Kilnu bil-, yaranu bil-; iyi geçinmeyi istemek<br />

Kızıl kedh-, yaşıl kedh-; eşinin dikkatini çek-<br />

Taşıdığı değer: Ekonomik değer<br />

Söz sanatları: Yineleme<br />

Savın biçim ve anlamca aynı kullanımı günümüzde yoktur.<br />

2.125. KĐM KÜR BOLSA KÜWEZ BOLUR: Kabadayı olan kurumlu olur.<br />

Cilt: l.<br />

Sayfa:325<br />

Sözcük: Kür (yiğit, kabadayı adam)<br />

2.125.a. Anlam Özellikleri<br />

Konu: Kabadayı<br />

Bakış açısı: Kurumlanmak<br />

Yansıttığı anlam: Kabadayı insanların kibirli olmalarının haklı sebepleri vardır.<br />

127


Yan anlam yansıtan birimler:<br />

Taşıdığı değer: Ahlâki değer<br />

Söz sanatları: Yineleme (bol-)<br />

Savın biçim ve anlamca günümüzdeki kullanımı yoktur, fakat anlamca karşıt<br />

kullanımı mevcuttur.<br />

• Ağaç meyvesi olunca başını aşağı salar.(Yurtbaşı 1996: 15)<br />

• Başak büyüdükçe boynunu eğer.(Yurtbaşı 1996: 15)<br />

2.126. KÜNĐNĐNĞ BĐLE KAŞ BOLSA YAŞIN YAKMAS: Kimin yanında kaş<br />

bulunursa ona şimşek dokunmaz. Kaş, beyaz, lekesiz bir taştır. Yüzüklere konulur,<br />

buna şimşek dokunmaz; tabiatı öyledir. Bir beze sarılıp ateşe atılsa taş da, bez de<br />

yanmaz. Bu sınanmıştır. Bir kimse susadığı zaman onu ağzına alsa susuzluğu gider.<br />

Cilt: lll.<br />

Sayfa:22<br />

Sözcük: Yaşın (şimşek)<br />

2.126.a. Anlam Özellikleri<br />

Konu: Đnanç<br />

Bakış açısı: Uğur getirme<br />

Yansıttığı anlam: Toplumda bazı nesnelerin uğur ve iyilik getirdiğine inanılır.<br />

Yan anlam yansıtan birimler:<br />

Yaşın yakma-; kötülüklerden koru-<br />

Taşıdığı değer: Ekonomik değer<br />

Söz sanatları:<br />

Savın biçim ve anlamca aynı kullanımı günümüzde yoktur.<br />

2.127. KĐNĞ TON OPRAMAS, KENGEŞLĐĞ BĐLĐĞ ARTAMAS: Geniş elbise<br />

yıpranmaz, danışıklı bilg, akıl bozuk olmaz. Geniş elbise yıpranmaz, yırtılmaz; akıl<br />

da danışma ile aşılanırsa bozulmaz. Bu sav, işlerini düşünürken başkalarına da<br />

danışması, kendi kendine karar vermemesi gereken kimse için söylenir.<br />

128


Cilt: lll.<br />

Sayfa:358<br />

Sözcük: King (geniş)<br />

2.127.a. Anlam Özellikleri<br />

Konu: Danışma<br />

Bakış açısı: Đşlerin sağlam oluşu<br />

Yansıttığı anlam: Danışıp, düşünerek yapılan işler sağlam olur.<br />

Yan anlam yansıtan birimler:<br />

Taşıdığı değer: Ekonomik değer<br />

Söz sanatları: Benzetme<br />

Savın biçim farklılığı olsa da aynı kullanımı mevcuttur.<br />

• Geniş giysi yıpranmaz, danışıklı bilgi bozulmaz.(Yurtbaşı 1996: 180)<br />

• Danışan dağı aşmış, danışmayan düz ovada şaşmış.(Aksoy 1991: 211)<br />

• Soran yanılmamış. (Aksoy 1991: 211)<br />

• Bir bilsen de bir bilene danış. (Aksoy 1991: 178)<br />

• Akıl akıldan üstündür. (Aksoy 1991: 178)<br />

• Geniş giysi yıpranmaz, danışıklı bilgi bozulmaz. (Aksoy 1991: 125)<br />

2.128.KIRK YILKA TEGĐN BAY ÇIĞAY TÜZLĐNÜR: Kırk yıla değin zengin,<br />

yoksul bir olur. Ya ölümle, ya da zamanın değişmesiyle zengin yoksul kırk yıla kadar<br />

eşit olur.<br />

Cilt: l.<br />

Sayfa: 349<br />

Sözcük: Kırk<br />

2.128.a. Anlam Özellikleri<br />

Konu: Zenginlik<br />

Bakış açısı: Zaman<br />

Yansıttığı anlam: Zamanla zengin fakir aynı seviyeye gelir.<br />

Yan anlam yansıtan birimler:<br />

129


Kırk yıl; bir süre sonra Bay çıgay tüzlin-; aynı şartlara sahip olmak<br />

Taşıdığı değer: Ekonomik değer.<br />

Söz sanatları: Karşıtlama (bay-çıgay)<br />

Savın biçim ve anlamca aynı kullanımı yoktur, ancak anlamca yakın kullanımları<br />

vardır.<br />

• Güvenme varlığa, düşersin darlığa.(Aksoy 1991: 268)<br />

• Gün olur devran döner.<br />

2.129.KIŞ KONUKI OT: Kış konuğu ateş. Kış ziyafeti, kışın konuklanması ateşle<br />

olur.<br />

Cilt: l.<br />

Sayfa:332<br />

Sözcük: Kış<br />

2.129.a. Anlam Özellikleri<br />

Konu: Konuk<br />

Bakış açısı: Zaman<br />

Yansıttığı anlam: Misafirin ağırlanış şekli zaman ve mekana göre değişir.<br />

Yan anlam yansıtan birimler:<br />

Taşıdığı değer: Ekonomik değer<br />

Söz sanatları: Kişileştirme (ot)<br />

Savın biçim ve anlamca aynı kullanımı günümüze kadar ulaşamamıştır.<br />

2.130. KĐŞĐ ALASI ĐÇTĐN, HAYVANIN ALASI TAŞTIN: Kişinin alacalığı<br />

içinde, hayvanın alacalığı dışındadır.<br />

Cilt: l.<br />

Sayfa:91<br />

Sözcük: Ala (teninde alalık bulunan kimse)<br />

2.130.a. Anlam Özellikleri<br />

130


Konu: Đkiyüzlülük<br />

Bakış açısı: Belli olmaması<br />

Yansıttığı anlam: Đnsanların çıkarcılığı, namussuzluğu iki yüzlülüğü dışarıdan belli<br />

olmaz.<br />

Yan anlam yansıtan birimler:<br />

Ala; ikiyüzlülük Đç; huy<br />

Taşıdığı değer: Ahlâki değer<br />

Söz sanatları: Karşıtlama (iç-dış), cinas (ala)<br />

Savın biçim ve anlamca aynı kullanımı günümüze kadar ulaştığı gibi, Kırgız<br />

atasözleri arasında da yer almıştır.<br />

• Đnsanın alacası içinde, hayvanın alacası dışında.(Aksoy 1991: 293)<br />

Kırgızca’da ise, “Adam alası içinde, Mal alası tışında” şeklindedir. Sav “Karga<br />

karısın kim bilir, kişi alasına kim tapar.” Savıyla da biçim ve anlamca benzerlik<br />

gösteriyor. Temel yargılar aynı anlamdadır. Savın anlamca karşıt kullanımları da<br />

mevcuttur.<br />

• Yüz insanın aynasıdır.<br />

• Dost yüzünden, düşman gözünden belli olur.(Yurtbaşı 1996: 81)<br />

2.131.KĐŞĐ ETĐ TĐRĐĞLE TATIR: Đnsan eti diri iken tatlıdır. Đnsan etinin tadı<br />

sağlığında bulunur. Yani mal mülk kazanır, onunla tatlı yiyecekler edinir, onlarla<br />

tatlanır.<br />

Cilt: lll.<br />

Sayfa: 257<br />

Sözcük: Yıparlığ<br />

2.131.a. Anlam Özellikleri<br />

Konu: Sağlık<br />

Bakış açısı: Zenginlik<br />

Yansıttığı anlam: Đnsanların mal sahibi olup, refah düzeyi yüksek bir hayat<br />

geçirmeleri için sağlıklı olmaları gerekir.<br />

131


Yan anlam yansıtan birimler:<br />

Kişi eti; insanın mutlu olması Tiriğ; sağlıklı olma<br />

Tat-; güzel şeyler yeme<br />

Taşıdığı değer: Ekonomik değer<br />

Söz sanatları: Alışılmamış bağdaştırma (kişi eti), doğadan insana aktarma (tiriğ)<br />

Sav, anlamca geçerliliğini bugün dahi korumasına rağmen, biçim ve anlamca aynı<br />

kullanımı günümüze kadar ulaşamamıştır.<br />

• Her işin başı sağlık.(Aksoy 1991: 278)<br />

2.132.KĐŞĐ SÖZLEŞÜ YILKI YIDHLAŞU: Đnsan söyleşerek, hayvan koklaşarak.<br />

Hayvanlar koklaşarak anlaştığı gibi insanlarda birbirleriyle konuşup anlaşırlar.<br />

Cilt: lll.<br />

Sayfa:104<br />

Sözcük: Yıdhlaş-<br />

2.132.a. Anlam Özellikleri<br />

Konu: Konuşma<br />

Bakış açısı: Anlaşma<br />

Yansıttığı anlam: Đnsanlar kendilerini konuşarak ifade ederler.<br />

Yan anlam yansıtan birimler:<br />

Taşıdığı değer: Mantık değeri<br />

Söz sanatları: Artyineleme (sözleşü-yıdhlaşu)<br />

Savın biçim ve anlamca aynı kullanımı bugün de vardır.<br />

• Đnsanlar konuşa konuşa , hayvanlar koklaşa koklaşa(Kurt 1997: 68)<br />

• Hayvan yaklaşarak insan soruşarak(Kurt 1997: 68)<br />

2.133.KIZ BĐRLE KÜREŞME, KISRAK BĐRLE YARIŞMA: Kızla güreşme,<br />

kısrakla yarışma. Kızla güreşme kızlar güçlü olur, seni yener, alteder. Kısrakla<br />

132<br />

yarışma, kısrak attan daha kuvvetli, daha çeviktir, seni geçer. Bu, hakanlıların sultan


mesut hakkında söyledikleri bir savdır: gerdek gecesi gelin, ayağıyla ona çarparak<br />

yıkmış.<br />

Cilt: l.<br />

Sayfa:474<br />

Sözcük: Kısrak<br />

2.133.a. Anlam Özellikleri<br />

Konu: Kadın (kız)<br />

Bakış açısı: Kuvvetli oluşu<br />

Yansıttığı anlam: Genç kızlar bir kısrak kadar güçlü ve çeviktir.<br />

Yan anlam yansıtan birimler:<br />

Kız; genç Kısrak; çevik<br />

Taşıdığı değer: Ekonomik değer<br />

Söz sanatları: Önyineleme, somutlaştırma<br />

Savın, biçim ve anlamca aynı kullanımı günümüze de ulaşamamıştır.<br />

2.134.KIZ KĐŞĐ SAWI YORIGLI BOLMAS: Pinti kişinin ünü, sözü yayılmış<br />

olmaz. Pintinin şöhreti yayılmaz adsız kalır. Bu sav adının iyi çıkması ve övülmesi<br />

için insanın cömert olması gerektiğini anlatır.<br />

Cilt: l.<br />

Sayfa:326<br />

Sözcük: Kız kişi (pinti kişi)<br />

2.134.a. Anlam Özellikleri<br />

Konu: Cimrilik<br />

Bakış açısı: Ün getirmemesi<br />

Yansıttığı anlam: Cimri insanların ünü iyi yayılmaz, kötü ünde ün sayılmaz.<br />

Yan anlam yansıtan birimler:<br />

Taşıdığı değer: Ekonomik değer<br />

Söz sanatları:<br />

133


Savın biçim ve anlamca aynı kullanımı yoktur. Anlamca uzak da olsa benzer<br />

kullanımları vardır.<br />

• Beylik vermekle, yiğitlik vurmakla.(Aksoy 1991: 118)<br />

• Akmayan çeşmenin yanına kimse gelmez.(Yurtbaşı 1996: 56)<br />

2.135. KĐZDEKĐ KÜN YIPAR: Sandıktaki anber kutusuna, sandıktaki miske el<br />

sürülmez. Bu sav, kadınların ağızlarının güzel kokusu miske benzetildiği zaman<br />

söylenir.<br />

Cilt: l.<br />

Sayfa:327<br />

Sözcük: Kiz (misk kutusu)<br />

2.135.a. Anlam Özellikleri<br />

Konu: Kadın<br />

Bakış açısı: Güzel kokulu ağız<br />

Yansıttığı anlam: Kadınların ağızları miski amber gibi güzel kokar.<br />

Yan anlam yansıtan birimler:<br />

Kiz;ağız Kün yıp-;güzel koku<br />

Taşıdığı değer: Mantık değeri<br />

Söz sanatları: Somutlaştırma<br />

Savın biçim ve anlamca aynı kullanımı günümüze kadar ulaşmamıştır.<br />

2.136.KĐZLENÇÜ KELĐNDE: Gizli şey gelinde bilinir.<br />

Cilt: lll.<br />

Sayfa:242<br />

Sözcük: Kizlençü (gizli)<br />

2.136.a. Anlam Özellikleri<br />

Konu: Gelin<br />

Bakış açısı: Gizlilik<br />

Yansıttığı anlam: Đnsanlar gizli şeylerini sadece özel insanlarla paylaşırlar.<br />

134


Yan anlam yansıtan birimler:<br />

Kelin;iyi ve yeni şeyleri özel bir insana saklayan kişi<br />

Kizlençü; başkasının bilmediği<br />

Taşıdığı değer: Ahlâki değeri taşıyor (doğru)<br />

Söz sanatları: Somutlaştırma<br />

Sav günümüze kadar geçerliliğini koruyamamış ve unutulmuştur.<br />

2.137.KOLAN KUDUĞKA TÜŞSE KURBAKA AYGIR BOLUR: Kolan, yaban<br />

eşeği, kuyuya düşse kara kurbağası aygır olur.<br />

Cilt: lll.<br />

Sayfa: 122<br />

Sözcük: Kur (kuru)<br />

2.137.a. Anlam Özellikleri<br />

Konu: Kendini beğenme, kurumlanma<br />

Bakış açısı: Üstün gelmeye uğraşma<br />

Yansıttığı anlam: güçlü kimseler zor duruma kaldığında, zayıf kimseler kendilerini<br />

üstün görürler.<br />

Yan anlam yansıtan birimler:<br />

Kolan; güçlü kimse Kuduğka tüş-; zor durumda kal-<br />

Kurbaka; zayıf kimse Aygır bol-; kendini güçlü görme, kurumlanma<br />

Taşıdığı değer: Ahlâki değer.<br />

Söz sanatları: Önyineleme, somutlaştırma<br />

Savın biçim ve anlamca aynı kullanımı olmasa da anlamca benzer kullanımları<br />

geçerliliğini korumaktadır.<br />

135<br />

• Abdal ata binince bey oldum sanır, şalgama aşa girince yağa oldum<br />

sanır.(Aksoy 1991: 106)<br />

• Alçak yerde tepecik kendisini dağ sanır.(Aksoy 1991: 131)


2.138.KONAK BAŞI SEDHREGĐ YEG: Çavdar/darı başının seyreği iyidir. “ Darı<br />

başağının az tanelisi çok tanelisinden daha iyidir; taneler az olursa büyük, dolgun<br />

olur, çok olursa küçük, cılız olur. Bu sav, az emekle dileğine ermek isteyen kimse<br />

için söylenir.<br />

Cilt: l.<br />

Sayfa:384<br />

Sözcük: Konak (çavdar)<br />

2.138.a. Anlam Özellikleri<br />

Konu: Emek<br />

Bakış açısı: Az emekle isteğe ulaşma<br />

Yansıttığı anlam: Kimi insanlar az emek sarfeder, fakat isteklerine tam olarak<br />

ulaşmak isterler.<br />

Yan anlam yansıtan birimler:<br />

Konak başı; erişilmek istenen amaç/dilek Sedhreg; az emek<br />

Taşıdığı değer: Ekonomik değer<br />

Söz sanatları: Somutlaştırma, tevriye, insandan doğaya aktarma<br />

Savın biçim ve anlamca aynı kullanımı günümüze değin ulaşamamıştır.<br />

136<br />

• Sarımsağın sıkından seyreği iyi olur./Şalgamın sıkından seyreği<br />

iyidir.(Yurtbaşı 1996: 202)<br />

2.139. KORKMIŞ KĐŞĐGE KOY BAŞI KOŞ KÖRÜNÜR: Korkmuş adama<br />

koyun başı çift görünür. Bu sav, bir şeyden korkan ve her dakika bir hayal<br />

gördüğünde sıçrayan kişi için söylenir.<br />

Cilt: lll.<br />

Sayfa: 126<br />

Sözcük: Koş (herhangi bir şeyin çifti, eşi.)<br />

2.139.a. Anlam Özellikleri<br />

Konu: Korku<br />

Bakış açısı: Hayal görme


Yansıttığı anlam: Bir şeyden çok korkmuş olan kimseler, bunun etkisiyle hayal<br />

görebilirler.<br />

Yan anlam yansıtan birimler:<br />

Koy başı koş körün-; çok korkmak<br />

Taşıdığı değer: Mantık değeri<br />

Söz sanatları: Önyineleme, somutlaştırma<br />

Savın biçim ve anlamca aynı kullanımı günümüzde geçerliliğini korur.<br />

• Korkmuş kişiye koyun başı çift görünür.(Aksoy 1991: 106)<br />

2.140.KOŞ KILIÇ KINKA SIĞMAS: Çifte kılıç kına sığmaz. Đki kılıç bir kına<br />

sığmaz. Bu sav, bir iş için uğraşan, yahut bir kızı isteyen iki adam için söylenir. Kılıç<br />

adı Hakanlı beylere de verilir; Kılıç Han tasarılarında, işlerinde kılıç gibi kesip geçen<br />

bir Hakan demektir.<br />

Cilt: l.<br />

Sayfa:359<br />

Sözcük: Kılıç<br />

2.140.a. Anlam Özellikleri<br />

Konu: Yetki<br />

Bakış açısı: Geçineme-<br />

Yansıttığı anlam: Aynı işte birden fazla yetki sahibi olursa, birbirleriyle<br />

geçinemezler.<br />

Yan anlam yansıtan birimler:<br />

Koş kılıç; aynı işte yetkili iki kişi Kınka sığma-; geçineme-<br />

Taşıdığı değer: Ekonomik değer<br />

Söz sanatları: Somutlaştırma, tenasüb (kılıç-kın), önyineleme<br />

Savın biçim ve anlamca aynı kullanımı ve anlamca benzer kullanımları günümüzde<br />

de yaşar.<br />

• Đki kılıç bir kına girmez.(Yurtbaşı 1996: 247)<br />

• Đki karpuz bir koltuğa sığmaz. (TDK 1998: 194)<br />

137


• Bir çöplükte iki horoz ötmez. (TDK 1998: 193)<br />

• Đki cambaz bir ipte oynamaz.(Aksoy 1991: 289)<br />

• Đki aslan bir posta sığmaz. (Aksoy 1991: 288)<br />

• Đki at bir kazığa bağlanmaz. (Aksoy 1991: 288)<br />

2.141.KÖK TEMÜR KERÜ TURMAZ: Gök demir boş durmaz. Gök demir bir şey<br />

yapmadan durmaz, dokunduğu yeri yaralar. Bu savın başka bir anlamı daha vardır:<br />

Kırgız, Yapaku, Kıpçak ve daha başka boyların halkı bir kimseye and içirdikleri,<br />

yahut ondan söz aldıkları zaman kılıcı yanlamasına öne korlar. Bu kök kirsün kızıl<br />

çıksun; derler. Sözünde durmazsan kılıç kanına bulansın, demir senden öcünü alsın<br />

demektir. Demir onu öldürür, ondan öcünü alır; çünkü onlar demiri ulu tutarlar.<br />

Cilt: l.<br />

Sayfa:361<br />

Sözcük: Temür<br />

2.141.a. Anlam Özellikleri<br />

Konu: Kılıç<br />

Bakış açısı: Önemi<br />

Yansıttığı anlam: Bazı toplumlarda kılıç, demir büyük, önemli sayılır.<br />

Yan anlam yansıtan birimler:<br />

Kök temür; yüce kılıç Kerü turma-; yaralamak<br />

Taşıdığı değer: Ekonomik değer (faydalı)<br />

Söz sanatları: Somutlaştırma<br />

Savın biçim ve anlamca aynı kullanımı günümüze kadar ulaşmamıştır.<br />

2.142.KÖKGE SAGURSA YÜZGE TÜŞÜR: Bir adam göğe tükürse, yüzüne<br />

düşer. Havaya tükürenin tükürüğü kendi yüzüne düşer. Bu sav, kendinden büyüğüne<br />

fenalık yapmak isterken fenalığa düşen kimse için söylenir.<br />

Cilt: ll.<br />

Sayfa: 81<br />

Sözcük: Sagur-<br />

138


2.142.a. Anlam Özellikleri<br />

Konu: Kötülük<br />

Bakış açısı: Ceza<br />

Yansıttığı anlam: Đnsan başkasına yaptığı kötülük bir gün mutlaka kendisine döner.<br />

Yan anlam yansıtan birimler:<br />

Kökge sagur-; kendinden büyüğe kötülük yap-<br />

Yüzge tüş-; yaptığı kötülüğün cezasını çek-<br />

Taşıdığı değer: Ekonomik değer<br />

Söz sanatları: Somutlaştırma, tevriye<br />

Savın biçim ve anlamca aynı kullanımı yoktur. Anlamca benzer kullanımları<br />

günümüzde kullanılır.<br />

• Başkasına fenalık eden kendine etmiş olur.(Yurtbaşı 1996: 16)<br />

• Etme bulma dünyası.(Aksoy 1991: 251)<br />

139<br />

• Eden bulur, inleyen ölür.(Etme bulursun, inleme ölürsün.)(Aksoy 1991:<br />

234)<br />

2.143.KÖKGE SUDHSA YÜZKE TÜŞÜR: Göğe tükürse yüze düşer. Bu sav,<br />

rütbece kendinden büyük olana düşmanlık eden kimse için söylenir. Kişinin<br />

düşmanlığı, fenalığı kendisine döner.<br />

Cilt: lll.<br />

Sayfa: 132, 439<br />

Sözcük: Kök, sudh-<br />

2.143.a. Anlam Özellikleri<br />

Konu: Kötülük<br />

Bakış açısı: Ceza<br />

Yansıttığı anlam: Đnsan başkasına yaptığı kötülük bir gün mutlaka kendisine döner.<br />

Yan anlam yansıtan birimler:<br />

Kökge sudh-; kendinden büyüğe kötülük yap-<br />

Yüzke tüş-; yaptığı kötülüğün cezasını çek-


Taşıdığı değer: Ekonomik değer<br />

Söz sanatları: Somutlaştırma, tevriye<br />

Savın biçim ve anlamca aynı kullanımı yoktur. Anlamca benzer kullanımları<br />

günümüzde kullanılır.<br />

• Kişi ne yaparsa kendine yapar. (Yurtbaşı 1996: 208)<br />

• Etme bulma dünyası.(Aksoy 1991: 251)<br />

140<br />

• Eden bulur, inleyen ölür.(Etme bulursun, inleme ölürsün.)(Aksoy 1991:<br />

234)<br />

2.144.KÖNĐ BARIR KEYĐKNĐNĞ KÖZĐNDE ADHIN BAŞI YOK: Düz varır<br />

geyiğin gözünden başka yarası yok. Dosdoğru giden, iki yanına bakınmayan geyiğin<br />

iki gözünden başka yarası yoktur; göz ise gerçekten yara değildir. bu sav,<br />

düşünmeden bir işe girişip kalan ve bu yüzden kınanan kimse için söylenir.<br />

Cilt: lll.<br />

Sayfa:151<br />

Sözcük: Baş (yara)<br />

2.144.a. Anlam Özellikleri<br />

Konu: Düşünmeme<br />

Bakış açısı: Zarar görme<br />

Yansıttığı anlam: Düşünmeden hareket eden insanlar zarar görürler.<br />

Yan anlam yansıtan birimler:<br />

Köni barır keyik; burnunun dikine giden insan<br />

Közinden adhın başı olma-; işin düşünmeden yapılması<br />

Taşıdığı değer: Ekonomik değer<br />

Söz sanatları: Somutlaştırma<br />

Savın biçim ve anlamca aynı kullanımı bugün yoktur.


2.145. KÖP SÖĞÜTGE KUŞ KONAR; KÖRKLÜĞ KĐŞĐGE SÖZ KELĐR: Gür<br />

söğüde kuş konar, gösterişli kişiye söz gelir. Kuş dalları birbirine karışmış söğüt<br />

ağacına konar, bunun gibi söz, haber de güzele gelir.<br />

Cilt: l.<br />

Sayfa: 319<br />

Sözcük: Köp (sık, gür, dolgun olan nesne)<br />

2.145.a. Anlam Özellikleri<br />

Konu: Çekememezlik<br />

Bakış açısı: Başarılı kişiler<br />

Yansıttığı anlam: Toplumda başarılı kişiler kıskanılır, dedikodusu yapılır.<br />

Yan anlam yansıtan birimler:<br />

Körklüğ kişi; toplumda başarısıyla dikkat çeken kimse<br />

Söz kel-; dedikodusu yapılmak<br />

Taşıdığı değer: Ahlâki değer<br />

Söz sanatları: Somutlaştırma, önyineleme<br />

Savın biçim ve anlamca aynı kullanımı günümüze kadar kendini korumuştur, ayrıca<br />

anlamca benzer kullanımları da vardır.<br />

• Çok söğüde kuş konar, gösterişli kişiye söz gelir.(Yurtbaşı 1996: 88)<br />

• Meyveli ağaç taşlanır.(Aksoy 1991: 346)<br />

• Güzelin başından çile eksik olmaz.(Aksoy 1991: 310)<br />

• Al elmaya taş atan çok olur.(Aksoy 1991: 131)<br />

2.146. KÖZDEN YIRASA KÖNGÜLDEN YEME YIRAR: Gözden ırak olan<br />

gönülden de ırak olur. Dostlar gözden uzaklaştığı zaman sevgileri de gönülden<br />

uzaklaşır.<br />

Cilt: lll.<br />

Sayfa:366<br />

Sözcük: Könğül (kalp, gönül, anlayış)<br />

2.146.a. Anlam Özellikleri<br />

141


Konu: Dostluk<br />

Bakış açısı: Uzaklık<br />

Yansıttığı anlam: Sevilen kişiler birbirinden uzaklaşınca, zamanla unutulurlar.<br />

Yan anlam yansıtan birimler:<br />

Közden yıra-; ayrı düş- Könğülden yıra-; unutul-<br />

Taşıdığı değer: Mantık değeri<br />

Söz sanatları: Önyineleme, somutlaştırma<br />

Savın biçim ve anlamca aynı kullanımı günümüze kadar kendini korumuştur.<br />

• Gözden ırak olan gönülden de ırak olur. (Aksoy 1991: 265)<br />

2.147. KUDHUĞDA SUW BAR, ĐT BURNI TEGMES: Kuyuda su var, itin burnu<br />

erişmez. Bu sav, biri işi dileyip de ona ermeyen yahut başkasının yemeğine göz<br />

dikerek onu ele geçiremeyen kimse için söylenir.<br />

Cilt: l.<br />

Sayfa: 375<br />

Sözcük: Kudhuğ (kuyu)<br />

2.147.a. Anlam Özellikleri<br />

Konu: Açgözlülük<br />

Bakış açısı: Başkasının malına göz dikme<br />

Yansıttığı anlam: Aç gözlü insanlar başkalarının malına dahi göz dikerler, fakat<br />

başarılı olamazlar.<br />

Yan anlam yansıtan birimler:<br />

Đt; açgözlü kimse Burnu tegme-; muradına ereme-<br />

Kuyu; zengin kimse Suw; mal<br />

Taşıdığı değer: Ahlâki değer<br />

Söz sanatları: Somutlaştırma<br />

Sav, günümüzde kullanılmamakla birlikte, kullanıldığı dönemde, ikinci bir anlam<br />

daha taşımaktaydı. Đstediğine ulaşamayan kişiler için de aynı atasözü kullanılıyordu.<br />

142


2.148.KUL YAGI IT BÖRÜ: Kul düşman, köpek kurttur. Köle efendisinin malına<br />

konarsa onu alır; fesat gözler, düşman gibi davranır. Köpek de evinin kurdudur; bir<br />

şey bulduğu zaman hiç çekinmeden yer. Bu sav, kölenin sahibine karşı vefasızlığını<br />

göstermek için söylenir.<br />

Cilt: 1.<br />

Sayfa: 336<br />

Sözcük: Kul<br />

2.148.a. Anlam Özellikleri<br />

Konu: Düşmanlık<br />

Bakış açısı: Đhanet etme<br />

Yansıttığı anlam: Kulun ihanet edip, düşmanlık yapması, itin kurt olup koyunları<br />

yemesine benzer.<br />

Yan anlam yansıtan birimler:<br />

Taşıdığı değer: Ahlâki değer<br />

Söz sanatları: Benzetme<br />

.<br />

Kölelik, efendilik kavramları günümüzde geçerli olmadığından savın biçim ve<br />

anlamca aynı kullanımı bugün mevcut değildir.<br />

2.149.KULAK EŞĐTSE KÖNĞÜL BĐLĐR KÖZ KÖRSE ÜDHĐK KELĐR:<br />

Kulak işitirse gönül bilir, göz sevgilisini görünce çoşkunluk gelir. Kulak sözü işitirse<br />

kalp onu tanır. Göz sevgiliyi gördüğü zaman da aşkla şevkle coşar.<br />

Cilt: 1.<br />

Sayfa:212<br />

Sözcük: Eşit- (işit-)<br />

2.149.a. Anlam Özellikleri<br />

Konu: Aşk<br />

Bakış açısı: Mutluluk vermesi<br />

Yansıttığı anlam: Đnsan kişinin sesini duyunca sevinir, onu görünce sevinci kat kat<br />

artar.<br />

143


Yan anlam yansıtan birimler:<br />

Taşıdığı değer: Mantık değeri<br />

Söz sanatları: Ad aktarması (kulak, köz)<br />

Savın biçim ve anlamca aynı kullanımı yoktur. Türk atasözleri içinde aşk konulu<br />

atasözlerimiz de vardır.<br />

• Aşık alemi kör, dört yanını duvar sanır.(Aksoy 1991: 148)<br />

2.150.KurtGA BÜDHĐK BĐLMES ‘YERĐM TAR’ DER: Kocakarı oyun bilmez<br />

yerim dar der. Bu sav bir şeyi yaparım diyen, fakat yapması istenildiğinde<br />

yapamayan ve yalandan sebeplerle işi geçiştirmeye çalışan kimse için söylenir.<br />

Cilt: lll.<br />

Sayfa:259<br />

Sözcük: Büdhi- (oynamak)<br />

2.150.a. Anlam Özellikleri<br />

Konu: Becerisizlik<br />

Bakış açısı: Bahane bulma<br />

Yansıttığı anlam: Kişi yapamayacağı bir için olmadık bahaneler ileri sürerek<br />

kendini kurtarmaya çalışabilir.<br />

Yan anlam yansıtan birimler:<br />

Kurtga; beceriksizliğini belli etmemeye çalışan kişi<br />

Büdhik bilme-; bir işte beceri sahibi olmama<br />

Yerim tart te-; bahane bulma<br />

Taşıdığı değer: Ahlâki değer<br />

Söz sanatları: Somutlaştırma, intak<br />

Savın biçim ve anlamca bugün aynı kullanımı geçerliliğini korumuştur.<br />

144<br />

• Oynamasını bilmeyen kız ‘yerim dar’ demiş; yerini genişletmişler<br />

‘gerim dar’ demiş.(Aksoy 1991: 358)


2.151.KURU YIĞAÇ EGĐLMES KURMIŞ KĐRĐŞ TÜGÜLMES: Kuru ağaç<br />

eğilmez, kurulu kiriş düğülmez. Bu sav, kullanma zamanı geçmiş olan bir şeyin eski<br />

haline döndürülemeyeceğini, her şey vaktinde yapılmak gerek olduğunu anlatmak<br />

için kullanılır.<br />

Cilt: l.<br />

Sayfa:198<br />

Sözcük: Egil-<br />

2.151.a. Anlam Özellikleri<br />

Konu: Güç kalma<br />

Bakış açısı: Zararları<br />

Yansıttığı anlam: Geç kalınan işlerde geriye dönüş mümkün değildir.<br />

Yan anlam yansıtan birimler:<br />

Kuru yıgaç; kuru kiriş: zamanı geçmiş iş<br />

Egil-, tügül-; eski haline dönememe<br />

Taşıdığı değer: Ekonomik değer<br />

Söz sanatları: Somutlaştırma<br />

Savın günümüzde anlamca benzer kullanımları vardır.<br />

• Atı alan Üsküdar’ı geçti.(Yurtbaşı 1996: 108)<br />

• Geçti Bor’un Pazarı, sür eşeği Niğde’ye. (Yurtbaşı 1996: 109)<br />

2.152. KURUK KAŞUK AGIZKA YARAMAS, KURUĞ SÖZ KULAKKA<br />

YAKIŞMAS: Kuru kaşık ağza yaraşmaz, kuru söz kulağa yakışmaz. Sav, birinden<br />

bitecek işi olan adama bir fayda göstermesi için söylenir.<br />

Cilt: l.<br />

Sayfa:383<br />

Sözcük: Kaşuk (kaşık)<br />

2.152.a. Anlam Özellikleri<br />

Konu: Söz<br />

Bakış açısı: Fayda<br />

145


Yansıttığı anlam: Đnsanlar işlerini halledebilmek için işlerini yapacak kişiye kuru<br />

söz yerine fayda göstermelidir.<br />

Yan anlam yansıtan birimler:<br />

Kuruğ söz, kuruk kaşuk; faydasız laf<br />

Agızka yarama-; kulakka yakışma-; işe yaramama<br />

Taşıdığı değer: Ekonomik değer<br />

Söz sanatları: Önyineleme, somutlaştırma, ad aktarması<br />

Savın biçim ve anlamca aynı kullanımı yoktur, ancak anlamca yakın kullanımı<br />

vardır.<br />

• Boş lakırdı karın doyurmaz.(Aksoy 1991: 190)<br />

2.153.KURMIŞ KĐRĐŞ TÜGÜLMES, UKRUKUN TAG EGĐLMES: Kurumuş<br />

kiriş düğümlenmez, kementle dağ eğilmez. Bu sav, küçük araçlarla büyük işe<br />

girilemeyeceğini anlatmak için kullanılır.<br />

Cilt: lll.<br />

Sayfa:215<br />

Sözcük: Ya (yay)<br />

2.153.a. Anlam Özellikleri<br />

Konu: Đş<br />

Bakış açısı: Farklı yöntemlerin kullanılması<br />

Yansıttığı anlam: Đnsanlar her işin yapımında bazı farklılıklar olduğunu gözeterek<br />

ona uygun yöntemler kullanmalıdırlar.<br />

Yan anlam yansıtan birimler:<br />

Kurumış kiriş, tag eg-; büyük iş Ukruk; küçük araç<br />

Taşıdığı değer: Ekonomik değer<br />

Söz sanatları: Somutlaştırma<br />

Savın günümüzde biçim ve anlamca aynı kullanımı yoktur, anlamca benzer<br />

kullanımları vardır.<br />

• Küçük ölçekle büyük ambar dolmaz.(Yurtbaşı 1996: 337)<br />

146


• Uzak yeri urgan ile ölçme. (Yurtbaşı 1996: 364)<br />

147<br />

2.154.KUŞ BALASI KUŞINÇIĞ, ĐT BALASI OXŞANÇIĞ: Kuş yavrusu kusunç,<br />

it yavrusu oksanç. Kuş yavrusu tüylenmeden önce göreni iğrendirir, köpek yavrusu<br />

ise görünüşte oyuncak gibidir, sevilir. Fakat büyüdüklerinde iş tersine döner. Kuş<br />

yavrusu sevimli bir görüntüye kavuşurken köpek yavrusu ise çevresine korku saçar.<br />

Cilt: lll.<br />

Sayfa:232<br />

Sözcük: Bala (kuş yavrusu)<br />

2.154.a. Anlam Özellikleri<br />

Konu: Görünüş<br />

Bakış açısı: Sevgi ve nefret<br />

Yansıttığı anlam: Bazı varlıklara, sadece dış göünüşlerine aldanarak, sevgi veya<br />

nefret duyarız.<br />

Yan anlam yansıtan birimler:<br />

Kuş balası; miğde bulandıran görüntü It balası; hoş görüntü<br />

Taşıdığı değer: Mantık değeri<br />

Söz sanatları: Önyineleme<br />

Savın biçim ve anlamca aynı kullanımı günümüze ulaşamamıştır, anlamca benzer<br />

kullanımları vardır.<br />

• Ele bakma, dona bakma, içindeki cana bak.(Yurtbaşı 1996: 118)<br />

• Görünüşe aldanma.(Aksoy 1991: 265)<br />

2.155.KUŞ KANATIN ER ATIN: Kuş kanadıyla er atıyla.<br />

Cilt: l.<br />

Sayfa:34<br />

Sözcük: At<br />

2.155.a. Anlam Özellikleri<br />

Konu: Amaca ulaşma


Bakış açısı: Amaca ulaşmada araç<br />

Yansıttığı anlam: Đnsanlar amaçlarına ulaşmak için çeşitli araçlar kullanırlar.<br />

Yan anlam yansıtan birimler:<br />

Kanat, at; amaca ulaşmada araç Kuş, er; amacına ulaşmaya çalışan kimse<br />

Taşıdığı değer: Mantık değeri<br />

Söz sanatları: Somutlaştırma<br />

Savın biçim ve anlamca aynı kullanımı yoktur.<br />

• Kuş kanadıyla, er atıyla.<br />

2.156.KUŞ TUZAKKA MENĞ UÇUN ILINUR: Kuş tuzağa dane için tutulur,<br />

takılır. Azık ararken korktuğuna uğrayan kimse için söylenir.<br />

Cilt: lll.<br />

Sayfa: 358<br />

Sözcük: Menğ (kuş yemi)<br />

2.156.a. Anlam Özellikleri<br />

Konu: Açgözlülük<br />

Bakış açısı: Zarar verdiği<br />

Yansıttığı anlam: Açgözlü insanlar mal sahibi olmak isterken zarar görürler.<br />

Yan anlam yansıtan birimler:<br />

Kuş; açgözlü kimse Tuzak; hayati tehlike Menğ; mal<br />

Taşıdığı değer: Mantık değeri<br />

Söz sanatları: Tevriye<br />

Savın, günümüzde biçim ve anlamca aynı kullanımı yoktur, benzer kullanımları da<br />

“açgözlülük kişinin başını derde sokar” anlamında kullanılmaktadır.<br />

• Gözü tanede olan kuşun ayağı tuzaktan kurtulmaz.(Aksoy 1991: 266)<br />

• Deveyi yardan uçuran bir tutam ottur.(Aksoy 1991: 220)<br />

2.157.KUŞ YAWUZI SAYGIZGAN, YIĞAÇ YAWUZI AZGAN, YER<br />

148<br />

YAWUZI KAZGAN, BUDUN YAWUZI BARSGAN: Kuşun kötüsü saksağan,


ağacın kötüsü azgan ağacı, yerin kötüsü kazan gibi çukur yer, halkın kötüsü Barsgan<br />

halkıdır. Kuşun kötüsü saksağan kuşudur, ağacın kötüsü azgan ağacıdır, odun olmaya<br />

yaramaz, yandığı zaman çatlar; üstü başı evdeki eşyayı yakar; yerin kötüsü, sellerin<br />

açtığı yarlar, çukurlarla ve sürükleyip getirdiği yıkıntılarla dolu olan yerdir. Böyle<br />

yerler ne çadır kurmaya ne de ekin ekmeye yarar; insanların kötüsü de<br />

Barsganlılardır, çünkü onlar kötü huylu ve pintidirler.<br />

Cilt: l.<br />

Sayfa:439<br />

Sözcük: Kazgan (Đçerisinde yarlar, bataklıklar, çatlaklıklar bulunan yer.)<br />

2.157.a. Anlam Özellikleri<br />

Konu: Soy<br />

Bakış açısı: Kötülüğü<br />

Yansıttığı anlam: Bir soyun birkaç üyesi kötüyse bütünü kötü olarak görülebilir.<br />

Yan anlam yansıtan birimler:<br />

Taşıdığı değer: Mantık değeri<br />

Söz sanatları: Artyineleme<br />

Savın biçim ve anlamca kullanımı günümüzde yoktur.<br />

2.158.KUT BELGÜSĐ BĐLĐG: Devlet alameti bilgidir. Kutluluğun, yiğitliğin,<br />

üstünlüğün alameti bilgi ve akıldır.<br />

Cilt: l.<br />

Sayfa: 427<br />

Sözcük: Belgü (im, nişan, alâmet)<br />

2.158.a. Anlam Özellikleri<br />

Konu: Bilgi<br />

Bakış açısı: Üstünlük<br />

Yansıttığı anlam: Bilgi üstünlüğün işaretidir.<br />

Yan anlam yansıtan birimler:<br />

Kut; yücelik, alimlik Belgü; işaret Bilig; akıl, ilim<br />

149


Taşıdığı değer: Mantık değeri<br />

Söz sanatları: Somutlaştırma<br />

Savın biçim ve anlamca aynı kullanımı yoktur, fakat anlamca benzer kullanımları<br />

vardır.<br />

• Bilenle bilmeyen bir olmaz. (Yurtbaşı 1996: 279)<br />

• Akıllı söylemeden düşünür, deli düşünmeden söyler.(Yurtbaşı 1996: 263)<br />

2.159. KUTLUĞKA KOŞA YAGAR: Talihliye çift yağar. Kutluya çift yağar, bahtı<br />

olana bahtiyarlık çift çift yağar.<br />

Cilt: lll.<br />

Sayfa: 60<br />

Sözcük: Yag-<br />

2.159.a. Anlam Özellikleri<br />

Konu: Talih<br />

Bakış açısı: Fazlasını elde etme<br />

Yansıttığı anlam: Talihli insanlar istedikleri şeyleri fazlasıyla elde ederler.<br />

Yan anlam yansıtan birimler:<br />

Koşa yag-; kısmetin bol olması Kutluğ; talihli<br />

Taşıdığı değer: Mantık değeri<br />

Söz sanatları: Somutlaştırma<br />

Savın biçimce ve anlamca aynı kullanımı ve anlamca benzer kullanımları günümüze<br />

dek ulaşmıştır ve geçerliliğini sürdürmektedir.<br />

• Talihliye yağmur çifte yağar.(Yurtbaşı 1996: 215)<br />

2.160.KUTSUZ KUDHUĞKA KĐRSE KUM YAGAR: Uğursuz kuyuya girse kum<br />

yağar, kuyu kurur. Đşleri ters giden bahtsız kimse kuyuya girse üzerine kum yağar.<br />

Cilt: l.<br />

Sayfa:457<br />

Sözcük: Kutsuz (işleri ters giden adam)<br />

150


2.160.a. Anlam Özellikleri<br />

Konu: Talihsizlik<br />

Bakış açısı: Đşlerin yolunda gitmemesi<br />

Yansıttığı anlam: Bazı insanlar o kadar talihsizdir ki, olmadık zamanlarda olmadık<br />

şeylerle karşılaşırlar.<br />

Yan anlam yansıtan birimler:<br />

Kutsuz; şanssız kimse Kudhuğ; bol olan şey Kum yag-; kıtlık çek-<br />

Taşıdığı değer: Mantık değeri<br />

Söz sanatları: Önyineleme, somutlaştırma<br />

Savın biçim ve anlamca aynı kullanımı ve anlamca benzer kullanımları günümüze<br />

dek ulaşmıştır ve geçerliliğini sürdürmektedir.<br />

• Kutsuz kuyuya girse kum yağar.(Yurtbaşı 1996: 215)<br />

• Kutsuz kuşun yuvası doğan yanında olur.(Aksoy 1991: 338)<br />

• Talihsiz hacıyı deve üstünde yılan sokar. (Aksoy 1991: 390)<br />

2.161.KUZDA KAR EKSÜMEZ, KOYDA YAĞ EKSÜMEZ: Kuzeyde kar,<br />

koyunda yağ eksilmez. Güngörmez dağlarda kar eksik olmadığı gibi koyunda da yağ<br />

eksik olmaz.<br />

Cilt: l.<br />

Sayfa:326<br />

Sözcük: Kuz (güneş görmeyen)<br />

2.161.a. Anlam Özellikleri<br />

Konu: Soy<br />

Bakış açısı: Fıtrat<br />

Yansıttığı anlam: Aynı soya ait varlıkların fıtratlarında da benzerlik olur.<br />

Yan anlam yansıtan birimler:<br />

Taşıdığı değer: Mantık değeri<br />

Söz sanatları: Artyineleme<br />

151


Savın aynı kullanımı günümüze ulaşamamıştır.<br />

2.162. KÜÇ ELDĐN KĐRSE TÖRÜ TÜNGLÜKTĐN ÇIKAR: Zor kapıdan girince<br />

görenek bacadan çıkar.<br />

Cilt: ll.,lll.<br />

Sayfa:18,120<br />

Sözcük: Çık-, küç (zulüm)<br />

2.162.a. Anlam Özellikleri<br />

Konu: Zulüm<br />

Bakış açısı: Göreneğin yok olması<br />

Yansıttığı anlam: Zulümle işlerin yürüdüğü bir yerde görenek yok olur.<br />

Yan anlam yansıtan birimler:<br />

Küç eldin kir-; kaba kuvvetin hakim olması<br />

Törü tünğlükten çık-; manevi değerlerin önemini yitirmesi<br />

Taşıdığı değer: Ekonomik değer<br />

Söz sanatları: Karşıtlama (kir-, çık-), kişileştirme<br />

Savın biçim ve anlamca sözcük değişiklikleri olmasına rağmen aynen kullanımı<br />

mevcuttur.<br />

• Zor kapıdan girerse, şeriat bacadan çıkar.(Aksoy 1991: 429)<br />

• Güç gelince hak kapıdan çıkar.(Yurtbaşı 1996: 377)<br />

2.163. KÜL ÜRKÜNÇE KÖZ ÜRSE YĐK: Küle üfleyeceğine köze üflese yeğdir.<br />

Ateş koruna üflemek küle üflemekten hayırlıdır. Bu sav, küçük işleri bırakarak<br />

büyük işlerle uğraşması istenen kimse için söylenir.<br />

Cilt: l.<br />

Sayfa:337<br />

Sözcük: Kül<br />

2.163.a. Anlam Özellikleri<br />

Konu: Đş<br />

152


Bakış açısı: Büyüklük<br />

Yansıttığı anlam: Küçük işler yerine büyük işlerle uğraşılmalıdır.<br />

Yan anlam yansıtan birimler:<br />

Kül ür-; küçük işlerle uğraşmak Köz ür-; büyük işlerle uğraşmak<br />

Taşıdığı değer: Ekonomik değer<br />

Söz sanatları: Somutlaştırma<br />

Sav, günümüze kadar varlığını koruyamamıştır, anlamca benzer kullanımları vardır.<br />

• Boğulacaksan büyük denizde boğul.<br />

• Atın ölümü arpadan olsun.(Aksoy 1991: 154)<br />

2.164. KÜMÜŞ KÜNGE URSA ALTUN ADHAKIN KELĐR: Gümüş güneşe<br />

konursa, altın ona doğru yürüyerek gelir. Bazı amaçlara ulaşabilmek için daha az<br />

değerli mallarımızı elden çıkarmakta tereddüt etmemeliyiz. Bu sav, işinin görülmesi<br />

için para harcamak gerektiğini anlatmak için söylenir.<br />

Cilt: l.<br />

Sayfa:165<br />

Sözcük: Ur- (vur-)<br />

2.164.a. Anlam Özellikleri<br />

Konu: Bedel, para<br />

Bakış açısı: Gerekliliği<br />

Yansıttığı anlam: Đnsanlar amaçlarına ulaşabilmek için bir bedel ödemelidir.<br />

Yan anlam yansıtan birimler:<br />

Altun; ulaşılmak istenen değerli mal<br />

Kümüş; işin gerçekleşmesi için ödenen düşük bedel<br />

Adhakın kel-; işlerin kolay halledilmesi<br />

Taşıdığı değer: Ekonomik değer<br />

Söz sanatları: Kişileştirme<br />

Savın biçim ve anlamca aynı kullanımı yoktur, ancak anlamca özdeştirebileceğimiz<br />

kullanımları vardır.<br />

153


• Kaz gelecek yerden tavuk esirgenmez.(Aksoy 1991: 313)<br />

2.165. KÜNDE ĐRÜK YOK, BEGDE KIYIK YOK: Güneşte gedik yok, beyde<br />

caymak yok. Güneşte gedik olmadığı gibi beyde de caymak, sözünde durmamak<br />

olmaz. Bu sav beyler için söylenir, verdikleri sözden caymamaları gerektiğini<br />

bildirir.<br />

Cilt: l.<br />

Sayfa: 70<br />

Sözcük: Đrük (duvardaki gedik)<br />

2.165.a. Anlam Özellikleri<br />

Konu: Sözünde durma<br />

Bakış açısı: Gerekliliği<br />

Yansıttığı anlam: Asil insanlar sözlerinden caymazlar.<br />

Yan anlam yansıtan birimler:<br />

Taşıdığı değer: Ahlâki değer<br />

Söz sanatları: Artyineleme<br />

Savın biçim ve anlamca aynı kullanımı günümüzde yoktur, ancak benzer<br />

kullanımları vardır.<br />

• Hayvan yularından insan sözünden tutulur.(Aksoy 1991: 275)<br />

2.166.KÜNGE BAKSA KÖZ KAMAR: Güneşe bakanın gözü kamaşır.<br />

Cilt: l.<br />

Sayfa: 340<br />

Sözcük: Kün (gün)<br />

2.166.a. Anlam Özellikleri<br />

Konu: Saygı<br />

Bakış açısı: Etkilenme<br />

Yansıttığı anlam: Yüce, ulu kimselere duyulan saygı bazı insanları olduğundan<br />

fazla etkilenir.<br />

154


Yan anlam yansıtan birimler:<br />

Güneş; yüce, ulu kimse Köz kama-; olduğundan fazla etkilen-<br />

Taşıdığı değer: Ahlâki değer<br />

Söz sanatları: Somutlaştırma<br />

Savın biçim ve anlamca aynı kullanımı yoktur, benzer kullanımı vardır.<br />

• Kora bakanın gözü kamaşır.(Yurtbaşı 1996: 111)<br />

2.167. KÜNĐNĐNĞ KÜLĐNE TEGÜ YAGI: Kumanın külüne kadar düşman.<br />

Ortak düşmandır. O kadar ki, ortaklar arasındaki düşmanlık nedeniyle onun külü<br />

arkadaşının gözüne savrulur.<br />

Cilt: lll.<br />

Sayfa:137<br />

Sözcük: Küni (kuma)<br />

2.167.a. Anlam Özellikleri<br />

Konu: Ortaklık<br />

Bakış açısı: Düşman olma<br />

Yansıttığı anlam: Ortakların birbirine düşmanlığı önemsiz şeyler için bile geçerlidir.<br />

Yan anlam yansıtan birimler:<br />

Küni; ortaklık Kül; önemsiz mal<br />

Taşıdığı değer: Ahlâki değer<br />

Söz sanatları: Somutlaştırma, deyim aktarması<br />

Sav, biçim ve anlamca kendini günümüze kadar koruyamamıştır, ancak ortaklığı<br />

onaylamayan başka atasözleri vardır.<br />

• Ortaklık iyi olsa iki adam bir avrat alır.(Yurtbaşı 1996: 229)<br />

• Ortaklık öküzden başlı başına buzağı yeğdir.(Aksoy 1991: 357)<br />

• Ortak gemisi yürümez.(Yurtbaşı 1996: 229)<br />

• Ortak malda hayır olmaz.(Yurtbaşı 1996: 229)<br />

155


2.168. KÜZ KELĐGĐ YAYIN BELGÜLÜĞ: Güzün gelişi ilk yazdan bellidir. Sonu<br />

önceden belli olan bir iş için söylenir.<br />

Cilt: lll.<br />

Sayfa: 160<br />

Sözcük: Yay (ilkbahar)<br />

2.168.a. Anlam Özellikleri<br />

Konu: Đş<br />

Bakış açısı: Deneyim<br />

Yansıttığı anlam: Bazı işlerin nasıl sonuçlanacağını anlamak o işi tecrübe etmiş<br />

insanlar için kolaydır.<br />

Yan anlam yansıtan birimler:<br />

Küz; bir işin sonucu Yay; bir işin öncesi<br />

Taşıdığı değer: Mantık değeri<br />

Söz sanatları: Tevriye, karşıtlama (küz-yay)<br />

Savın biçim ve anlamca aynı kullanımı ve anlamca benzer kullanımları günümüze<br />

değin ulaşmıştır.<br />

• Güzün gelişi yazdan bellidir. (Yurtbaşı 1996: 43)<br />

• Perşembenin gelişi çarşambadan bellidir.(Yurtbaşı 1996: 43)<br />

• Görünen köy kılavuz istemez.(Yurtbaşı 1996: 43)<br />

• Cumanın gelişi perşembeden belli olur.(Aksoy 1991: 265)<br />

2.169. KÜZ KELĐGĐ YAZIN BELGÜRER: Güzün gelişi yazdan bellidir.<br />

Cilt: ll.<br />

Sayfa: 172<br />

Sözcük: Belgür-<br />

2.169.a. Anlam Özellikleri<br />

Konu: Đş<br />

Bakış açısı: Bazı işlerin nasıl sonuçlanacağını önceden anlama<br />

156


Yansıttığı anlam: Bazı işlerin nasıl sonuçlanacağını anlamak insanlar için zor<br />

değildir.<br />

Yan anlam yansıtan birimler:<br />

Yaz; bir işin öncesi Küz keligi; bir işin sonu<br />

Taşıdığı değer: Mantık değeri<br />

Söz sanatları: Tevriye, karşıtlama (küz-yaz)<br />

Savın biçim ve anlamca aynı kullanımı ve anlamca benzer kullanımları günümüze<br />

değin ulaşmıştır.<br />

• Güzün gelişi yazdan bellidir.(Yurtbaşı 1996: 43)<br />

• Đyi hava sabahtan belli olur. (Yurtbaşı 1996: 43)<br />

• Görünen köy kılavuz istemez.(Aksoy 1991: 265)<br />

• Küz keligi yazın belgülüg/belgürer.(Yurtbaşı 1996: 43)<br />

2.170.KÜZEGÜ UZUN BOLSA ELĐĞ KÖYMES: Küskü uzun olsa el yanmaz.<br />

Bu sav, eli altında oğlu, uşağı çalışan varlıklı kimse için söylenir.<br />

Cilt: l.<br />

Sayfa: 448<br />

Sözcük: Küzegü (küskü)<br />

2.170.a. Anlam Özellikleri<br />

Konu: Zenginlik<br />

Bakış açısı: Evladın sahip çıkması<br />

Yansıttığı anlam: Varlıklı insanların çocukları, mallarının başında olursa huzur<br />

içinde yaşarlar.<br />

Yan anlam yansıtan birimler:<br />

Eliğ köyme-; refah içinde yaşamak<br />

Küzegü uzun bol-; varlığa sahip çıkan evladın olması<br />

Taşıdığı değer: Ekonomik değer.<br />

Söz sanatları: Somutlaştırma<br />

Savın biçim ve anlamca aynı kullanımı yoktur.<br />

157


2.171.MUŞ OGLI MUYAVU TOGAR: Kedi yavrusu miyavlayarak doğar. Kedi<br />

yavrusu anası gibi miyavlar. Bu sav, babasının huyu ile huylanan çocuk için söylenir.<br />

Cilt: ll.<br />

Sayfa: 14<br />

Sözcük: Tog-<br />

2.171.a. Anlam Özellikleri<br />

Konu: Soy<br />

Bakış açısı: Soya çekim<br />

Yansıttığı anlam: Çocuk birçok özelliğini doğar doğmaz anne babasından alır.<br />

Yan anlam yansıtan birimler:<br />

Muş oğlu; çocuk Muyavu; kalıtsal özellikler<br />

Taşıdığı değer: Mantık değeri<br />

Söz sanatları: Somutlaştırma<br />

Savın günümüzde biçim ve anlamca aynı kullanımı ve benzer kullanımları vardır.<br />

• Kedi oğlu miyavlayarak doğar.(Yurtbaşı 1996: 66)<br />

• Kavun, karpuz kökeninde büyür.(Aksoy 1991: 312)<br />

• Anasına bak kızını al, kenarına bak bezini al.(Aksoy 1991: 267)<br />

2.172. MUŞ YAKRIKA TEGĐŞMES, AYUR KĐŞĐ NENĞĐ YARAŞMAS: Kedi<br />

asılı yağa erişemez, elin malı yaraşmaz der. Bu sav, istediği şeye erişemeyen, sonra<br />

da onu beğenmeyip bıraktığını söyleyen kimse için kullanılır.<br />

Cilt: ll.<br />

Sayfa:105<br />

Sözcük: Tegiş-<br />

2.172.a. Anlam Özellikleri<br />

Konu: Çekememezlik<br />

Bakış açısı: Beceremediğini gizleme<br />

158


Yansıttığı anlam: Bazı insanlar istedikleri bir şeye sahip olamadıklarında<br />

beceriksizliklerini türlü bahanelerle gizlemeye çalışırlar.<br />

Yan anlam yansıtan birimler:<br />

Muş; yeteneksiz kimse Yakrıka değişme-; başarılı olama-<br />

Kişi nenği yaraşmas ay-; bahane bul-<br />

Taşıdığı değer: Ahlâki değer<br />

Söz sanatları: Somutlaştırma, intak<br />

Savın günümüzdeki kullanım şekli sözcük farklılığı olmasına rağmen;<br />

• Kedi uzanamadığı ciğere mundar der.” (Aksoy 1991: 316) Şeklindedir.<br />

159<br />

• Tilki demiş ki “Benim için demem, amma üzümsüz bağın kütüğü<br />

kurusun.”(Yurtbaşı 1996: 64)<br />

• Tilki uzanamadığı üzümü koruk dermiş.(Kurt 1997: 44)<br />

• Oynamasını bilmeyen kız yerim dar demiş, yerini genişletmişler gerim dar<br />

demiş.(Kurt 1997: 45)<br />

2.173. NEÇE MUNDUZ ERSE EŞ EDHGÜ, NEÇE EGRĐ ĐRSE YOL EDHGÜ:<br />

Ne kadar ahmak olsa eş, arkadaş iyidir; ne kadar eğri olsa yol iyidir. Arkadaş ahmak<br />

da olsa kırda yalnızlıktan iyidir, bunun gibi yol eğri büğrü de olsa iyidir. Yolda<br />

yürümek kırda en iyi bir bineğe binmekten hayırlıdır; çünkü yolsuz, maksada<br />

ulaşılmaz.<br />

Cilt: l.<br />

Sayfa:458<br />

Sözcük: Munduz (budala, şaşkın)<br />

2.173.a. Anlam Özellikleri<br />

Konu: Arkadaşlık<br />

Bakış açısı: Yoldaş<br />

Yansıttığı anlam: Arkadaşların birbirine yoldaş olmaları, arkadaş yetersizde olsa,<br />

yalnızlıktan kurtulmak için önemlidir.<br />

Yan anlam yansıtan birimler:<br />

Taşıdığı değer: Mantık değeri


Söz sanatları: Somutlaştırma<br />

Savın biçim ve anlamca aynı kullanımı yoktur, ancak anlamca yakın kullanımları<br />

vardır.<br />

• Can canın yoldaşıdır.(Aksoy 1991: 195)<br />

• Önce yoldaş sonra yol.(Yurtbaşı 1996: 27)<br />

• Yoldan kal, yoldaştan kalma.(Yurtbaşı 1996: 425)<br />

2.174. NEÇE YĐTĐK BĐÇEK ERSE ÖZ SAPIN YANUMAS: Bıçak ne kadar<br />

keskin olsa da kendi sapını yontmaz. Bu sav, başkalarının işini başarıp da kendi işini<br />

beceremeyen kimse için söylenir.<br />

Cilt: l.<br />

Sayfa:384<br />

Sözcük: Biçek (bıçak)<br />

2.174.a. Anlam Özellikleri<br />

Konu: Đş, çalışma<br />

Bakış açısı: Kendine vakit ayıramama<br />

Yansıttığı anlam: Yardımsever, başkalarına hizmet eden insanlar kendi işleriyle<br />

uğraşmaya fırsat bulamazlar.<br />

Yan anlam yansıtan birimler:<br />

Yitik biçek; becerikli, marifetli kişi<br />

Öz sapın yanuma-; kendi işlerini halledememek<br />

Taşıdığı değer: Ahlâki değer<br />

Söz sanatları: Tevriye, somutlaştırma<br />

Sav, biçimce günümüzdeki kullanımıyla aynı, fakat anlamca farklıdır, anlam<br />

değişikliğine ve genişlemesine uğramıştır.<br />

• Balta sapını kesmez.(Yurtbaşı 1996: 36)<br />

• Bıçak kendi kınını kesmez. (Yurtbaşı 1996: 36)<br />

• Keskin kılıç kınını kesmez. (Yurtbaşı 1996: 36)<br />

160


2.175.NEÇEME OBRAK KEDHÜK ERSE YAGMURKA YARAR. Elbise ne<br />

kadar yıpranmış olsa yine yağmura yarar. Yağmurluk ne kadar eski olursa olsun,<br />

yine yağmura yarar. Bu sav, uşaklardan birisini aptallığı veya bunaklığı yüzünden<br />

çıkarmak isteyen adama söylenir; ve o da birtakım işlerine yarar, onu o işte<br />

kullanırsın, sen de dinlenirsin, demek ister.<br />

Cilt: lll.<br />

Sayfa: 38<br />

Sözcük: Yamgur (yağmur)<br />

2.175.a. Anlam Özellikleri<br />

Konu: Tutumluluk<br />

Bakış açısı: Fayda<br />

Yansıttığı anlam: Sahip olunan şey yıpranmış dahi olsa sahibinin işine<br />

yarayacağından atılmamalıdır.<br />

Yan anlam yansıtan birimler:<br />

Obrak kedhük; yaşlı ve akılsız kimse Yagmurka yara-; işe yarama-<br />

Taşıdığı değer: Ekonomik değer<br />

Söz sanatları: Tevriye, somutlaştırma<br />

Sav, günümüzde biçim ve anlamca aynı kullanımı yoktur, benzer kullanımları vardır.<br />

• Sakla samanı gelir zamanı.(Aksoy 1991: 373)<br />

• Gerekmezi sakla, gereken güne kadar. (Yurtbaşı 1996: 231)<br />

• Gerekeni gerekmezken saklamalı. (Yurtbaşı 1996: 231)<br />

2.176.OGLAK YĐLĐKSĐZ OGLAN BĐLĐGSĐZ: Oğlakta ilik, çocukta bilgi yok.<br />

Cilt: l.<br />

Sayfa: 119<br />

Sözcük: Oglak<br />

2.176.a. Anlam Özellikleri<br />

Konu: Çocuk<br />

Bakış açısı: Bilgi<br />

161


Yansıttığı anlam: Çocuklar ileri düzeyde bilgi edinecek olgunluğa sahip değildirler.<br />

Yan anlam yansıtan birimler:<br />

Oglak-oglan; gençlik, toyluk Yilik-bilig; tecrübe<br />

Taşıdığı değer: Mantık değeri<br />

Söz sanatları: Aliterasyon, benzetme (oglan-oglak)<br />

Savın biçim ve anlamca aynı kullanımı yoktur, ancak anlamca yakın kullanımları<br />

vardır.<br />

• Çocuğa iş buyuran ardınca kendi gider.(Aksoy 1991: 204)<br />

• Abdal düğünden çocuk oyundan usanmaz. (Aksoy 1991: 206)<br />

• Çocuk aklı it aklı.(Kurt 1997: 184)<br />

• Çocuk aklı tavuk aklı. (Kurt 1997: 184)<br />

• Uşağı işe koş, sen de ardına düş. (Kurt 1997: 23)<br />

• Çocuk büyür akıllanır, kamış büyür şekerlenir. (Kurt 1997: 22)<br />

2.177.OGLAN IŞI IŞ BOLMAS, OGLAK MÜNĞÜZĐ SAP BOLMAS: Çocuk işi<br />

iş olmaz, oğlak boynuzu sap olmaz. Oğlak boynuzu nasıl sap olmaya yaramıyorsa,<br />

çocukların yaptıkları işler de işten sayılmaz.<br />

Cilt: lll<br />

Sayfa:145<br />

Sözcük: Sap (kılıç veya bıçak sapı)<br />

2.177.a. Anlam Özellikleri<br />

Konu: Đş<br />

Bakış açısı: Fiziki ve ruhi olgunluk gerektirdiği<br />

Yansıttığı anlam: Çocuklar fiziki ve ruhi açıdan belli bir olgunluğa sahip<br />

olmadıkları için yaptıkları küçük işler işten sayılmaz.<br />

Yan anlam yansıtan birimler:<br />

Taşıdığı değer: Mantık değeri<br />

Söz sanatları: Somutlaştırma<br />

Savın biçim ve anlamca aynı kullanımı yoktur, anlamca benzer kullanımları vardır.<br />

162


• Uşağı işe koş, sen de ardına düş.(Aksoy 1991: 401)<br />

• Oğlanı yumuşa sal, ardınca sen de var.(Yurtbaşı 1996: 64)<br />

• Çocuğu işe gönder, peşinden git.(Yurtbaşı 1996: 64)<br />

• Çocuk aklı tavuk aklı.(Yurtbaşı 1996: 64)<br />

2.178. OGLAN BĐLĐGSĐZ: Çocukta bilgi yok.<br />

Cilt: l.<br />

Sayfa: 386<br />

Sözcük: Bilig (us, akıl)<br />

2.178.a. Anlam Özellikleri<br />

Konu: Çocuk<br />

Bakış açısı: Bilgi<br />

Yansıttığı anlam: Çocuklar ileri düzeyde bilgi edinecek olgunluğa sahip değildirler.<br />

Yan anlam yansıtan birimler:<br />

Oglan; gençlik, toyluk Bilig; tecrübe<br />

Taşıdığı değer: Mantık değeri<br />

Söz sanatları:<br />

Savın biçim ve anlamca aynı kullanımı yoktur, ancak anlamca yakın kullanımları<br />

vardır.<br />

• Çocuğa iş buyuran ardınca kendi gider.(Aksoy 1991: 204)<br />

2.179. OGLAN SUW TÖKER, ULUĞ YANI SINUR: Çocuk su döker, büyüğün<br />

bir yanı incinir. Çocuk su döker, bundan büyüğün ayağı kayar, ucası, uyluk üstü<br />

kırılır. Bu sav, küçüğün yaptığı fenalıktan büyüğün zarar gördüğü zaman söylenir.<br />

Cilt: ll.<br />

Sayfa:19<br />

Sözcük: Tök-<br />

2.179.a. Anlam Özellikleri<br />

Konu: Kötülük<br />

163


Bakış açısı: Suçlama<br />

Yansıttığı anlam: Kişinin hataları nedeniyle yakınları şuçlanır.<br />

Yan anlam yansıtan birimler:<br />

Oglan; çocuk Suw tök-; kötü işler yap-<br />

Uluğ; yakınlar Yanı sınu-; süçlan-<br />

Taşıdığı değer: Ekonomik değer<br />

Söz sanatları: Somutlaştırma, ad aktarması<br />

Savın biçim ve anlamca aynı kullanımı olmasa da anlamca benzer kullanımları<br />

vardır.<br />

• Bir kötünün yedi mahalleye zararı vardır.(Aksoy 1991: 184)<br />

• Bir uyuz keçi bir sürüyü boklar. (Aksoy 1991: 186)<br />

2.180.OL KEÇĐŞNĐ SUW ĐLETTĐ: O geçişi su iletti. Su, sel o köprüyü götürdü.<br />

Bu sav, zamanı geçmiş artık elde edilemeyecek olan bir iş için kullanılır.<br />

Cilt: 1.<br />

Sayfa:369<br />

Sözcük: Keçiş<br />

2.180.a. Anlam Özellikleri<br />

Konu: Geç kalma<br />

Bakış açısı: Telafi edilememesi<br />

Yansıttığı anlam: Geç kaldığımız bazı işlerin telafisi mümkün değildir.<br />

Yan anlam yansıtan birimler:<br />

Keçiş; zamanı geçen iş Suw ilet-; telafisi olmamak<br />

Taşıdığı değer: Ekonomik değer.<br />

Söz sanatları: Somutlaştırma<br />

Savın biçim ve anlamca aynı kullanımı günümüze kadar kendini koruyamamıştır,<br />

ancak anlamca benzer kullanımları günümüzde geçerliliğini korur.<br />

• Atılan ok geri gelmez.(Aksoy 1991: 153)<br />

• Atı alan Üsküdar’ı geçti.(Yurtbaşı 1996: 108)<br />

164


• Balık ağa girdikten sonra aklı başına gelir. (Yurtbaşı 1996: 108)<br />

2.181.ONGAY ĐRPELDĐ IŞ: Đş düzeltilmek istendi, fakat bozuldu.<br />

Cilt: l.<br />

Sayfa:244<br />

Sözcük: Đrpel-<br />

2.181.a. Anlam Özellikleri<br />

Konu: Đş<br />

Bakış açısı: Düzelt-<br />

Yansıttığı anlam: Bazen düzeltmek için girdiğimiz bir işi daha da bozabiliriz.<br />

Yan anlam yansıtan birimler:<br />

Taşıdığı değer: Mantık değeri taşıyor (doğru)<br />

Söz sanatları:<br />

Savın biçim ve anlamca aynı kullanımı günümüzde geçerliliğini yitirmiştir.<br />

2.182.OPRAK YAKSIKDIN TOZLUĞ YA ÇIKAR: Kapanmış gedeleçten tozlu<br />

yay çıkar. Eski yay kabından tozlanmış yay çıkar.<br />

Cilt: lll.<br />

Sayfa:16<br />

Sözcük: Yasık ( gedeleç, seki yay kabı)<br />

2.182.a. Anlam Özellikleri<br />

Konu: Çalışma<br />

Bakış açısı: Çalışmamanın kötü sonucu<br />

Yansıttığı anlam: Çalışmayan insanlar, bunun kötü sonuçlarına katlanmak zorunda<br />

kalırlar.<br />

Yan anlam yansıtan birimler:<br />

Oprak yasık; çalışmayla ilgisi olmayan kimse Tozluğ ya; değersiz mal<br />

Taşıdığı değer: Mantık değeri<br />

Söz sanatları: Eğretileme (istiare)<br />

165


Sav, günümüze kadar varlığını koruyamamıştır, anlamca benzer kullanımları vardır.<br />

• Yaşlanmış eşekte yıllanmış akıl olur.(Yurtbaşı 1996: 75)<br />

• Acemi ağa acemi çoban tutar.(Yurtbaşı 1996: 77)<br />

2.183. ORTAK ERDEN ARTUK ALMAS: Ortak ortağından artık almaz. Ortak<br />

ortağından kendi payından fazla almaz. Bu sav, ortaklıkta doğru, insaflı olmayı<br />

öğütler.<br />

Cilt: l.<br />

Sayfa:99<br />

Sözcük: Ortak<br />

2.183.a. Anlam Özellikleri<br />

Konu: Ortaklık<br />

Bakış açısı: Dürüstlük<br />

Yansıttığı anlam: Ortaklar birbirlerine karşı dürüst olmalıdır.<br />

Yan anlam yansıtan birimler:<br />

Taşıdığı değer: Ahlâki değer<br />

Söz sanatları: Artyineleme<br />

Sav, biçim ve anlamca aynı kullanımı günümüze kadar ulaşamamıştır, fakat<br />

dürüstlük bakış açısıyla değerlendirsek hala kullanılan savlar vardır.<br />

• Doğruluk hak kapısıdır.(Yurtbaşı 1996: 293)<br />

2.184.OT TESE AĞIZ KÖYMES: Ateş demekle ağız yanmaz. Bu sav, söylediği<br />

sözden cayan kimse için söylenir.<br />

Cilt: l.<br />

Sayfa:43<br />

Sözcük: Ot<br />

2.184.a. Anlam Özellikleri<br />

Konu: Konuşma<br />

166


Bakış açısı: Sözünden caymak<br />

Yansıttığı anlam: Kişi verdiği sözden caymakla zarar görmez. .<br />

Yan anlam yansıtan birimler:<br />

Ot te-; söz vermek Ağız köyme-; zarar görmemek<br />

Taşıdığı değer: Ekonomik değer<br />

Söz sanatları: Tevriye<br />

Savın biçimce aynı kullanımı günümüzde olmasına rağmen, sav anlam bakımından<br />

bugün büyük değişikliğe uğramıştır. Eskiden söylediği sözden cayan kişi için<br />

kullanılırken bugün zararlı şeylerden bahsetmekle zarar görülmeyeceği anlamında<br />

kullanılır.<br />

• Ateş demekle ağız yanmaz.(Aksoy 1991: 152)<br />

2.185.OT TÜTÜNSÜZ BOLMAS, YĐĞĐT YAZUKSUZ BOLMAS: Ateş<br />

dumansız, genç günahsız olmaz.<br />

Cilt: l.-lll<br />

Sayfa:400-16<br />

Sözcük: Tütün (duman),yazuk (günah)<br />

2.185.a. Anlam Özellikleri<br />

Konu: Kusur<br />

Bakış açısı: Herkeste olması<br />

Yansıttığı anlam: Kusursuz insan yoktur.<br />

Yan anlam yansıtan birimler:<br />

Yazuk: kusur<br />

Taşıdığı değer: Mantık değeri<br />

Söz sanatları: Benzetme (od-yiğit, tütün-yazuk)<br />

Savın günümüzde biçim ve anlamca aynı kullanımı yoktur, ancak anlamca benzer<br />

kullanımları vardır.<br />

• Et kemiksiz, üzüm çöpsüz olmaz. (TDK 1998: 118)<br />

• Eğri ağaçsız orman olmaz.(Yurtbaşı 1996: 167)<br />

167


• Hatasız kul olmaz.(Yurtbaşı 1996: 168)<br />

2.186.OTAĞKA ÖPKELEP SÜGE SÖZLEMEDÜK: Otağa kızıp askerle<br />

konuşmadı.<br />

Cilt: lll.<br />

Sayfa: 208<br />

Sözcük: Sü (asker)<br />

2.186.a. Anlam Özellikleri<br />

Konu: Öfke<br />

Bakış açısı: Yanlışlığı<br />

Yansıttığı anlam: Bir kişiye öfkelenip herkesi şuçlamak yanlıştır.<br />

Yan anlam yansıtan birimler:<br />

Taşıdığı değer: Ahlâki değer<br />

Söz sanatları: Somutlaştırma<br />

Savın biçim ve anlamca aynı kullanımı bugün yoktur. Anlamca benzer kullanımları<br />

vardır.<br />

• Bir Arap için Arabistan yakılmaz. (Yurtbaşı 1996: 187)<br />

• Bir bine küsemez.(Yurtbaşı 1996: 187)<br />

• Pire için yorgan yakılmaz.(Yurtbaşı 1996: 187)<br />

2.187.OTUĞ ODHGUÇ BĐRLE ÖÇÜRMES: Ateş alevle söndürülmez. Đnsan<br />

ateşi alevle söndürmez. Bu, fitne fitne ile bastırılmaz; barışla bastırılır, demektir.<br />

Cilt: l<br />

Sayfa:177<br />

Sözcük: Öçür-<br />

2.187.a. Anlam Özellikleri<br />

Konu: Fitne<br />

Bakış açısı: Fitneyi yok etme<br />

Yansıttığı anlam: Đnsanoğlu fitneyi fitneyle söndüremez, barış gereklidir.<br />

168


Yan anlam yansıtan birimler:<br />

Otuğ; kötülük Odhguç birle öçürme-; iddeti şiddetin yok etmeyeceği<br />

Taşıdığı değer: Ekonomik değer<br />

Söz sanatları: Somutlaştırma<br />

Savın günümüzde biçim ve anlamca aynı olmasa da anlamca benzer kullanımları<br />

vardır.<br />

• Ateş ateşle söndürülmez.(Yurtbaşı 1996: 182)<br />

• Ateşe körükle gidilmez. (Yurtbaşı 1996: 182)<br />

• Kanı kanla yumazlar, kanı su ile yurlar. (Yurtbaşı 1996: 183)<br />

• Ölüm ile öç alınmaz. (Yurtbaşı 1996: 183)<br />

• Öç almak neyin işi, bağışlamak beyin işi. (Yurtbaşı 1996: 182)<br />

2.188. ÖD KEÇER KĐŞĐ TUYMAS, YALNĞUK OĞLU MENĞGÜ KALMAS:<br />

Zaman geçer, insan duymaz, Ademoğlu bengi kalmaz.<br />

Cilt: l<br />

Sayfa:44<br />

Sözcük: Öd<br />

2.188.a. Anlam Özellikleri<br />

Konu: Zaman<br />

Bakış açısı: Ölüm<br />

Yansıttığı anlam: Đnsanoğlu ebediyen yaşayamaz, zaman dolduğunda ölüm kapısını<br />

çalar.<br />

Yan anlam yansıtan birimler:<br />

Tuyma-; farkında olma- Menğgü kalma-; ölümlü ol-<br />

Taşıdığı değer: Mantık değeri<br />

Söz sanatları: Somutlaştırma<br />

Savın günümüzde biçim ve anlamca aynı olmasa da anlamca benzer kullanımları<br />

vardır.<br />

169


170<br />

• Deve çökmedik ev çokmuş, amma ölüm girmedik ev yokmuş. (Yurtbaşı<br />

1996: 191)<br />

• Gelin girmedik ev olur, ölüm girmedik ev olmaz.(Aksoy 1991: 259)<br />

189.ÖDHLEK KARITMIŞKA BODHUĞ TALKIMAS: Zamanın kocattığına<br />

boya, kına ayıp sayılmaz.<br />

Cilt: ll.<br />

Sayfa: 304<br />

Sözcük: Karıt- (kocat-)<br />

189.a. Anlam Özellikleri<br />

Konu: Đhtiyarlamak<br />

Bakış açısı: Ayıplamama<br />

Yansıttığı anlam: Zamanla yaşlanan insanların yaptıkları ayıplanmamalıdır.<br />

Talkı-; tepki göstermemek<br />

Yan anlam yansıtan birimler:<br />

Taşıdığı değer: Ahlâki değer<br />

Söz sanatları: Ad aktarması<br />

Savın biçim ve anlamca aynı kullanımı yoktur.<br />

2.190.ÖĞÜNGÜÇĐ ÜMĐNDE ARTATUR: Kendini öğen, donunu kirletir.<br />

Sınandığı zaman istenen şeyi gösteremeyen kimse utanır, sıkılır, hatta donunu<br />

kirletir. Bu sav, kendini övmeyi bırakmak için söylenmiştir.<br />

Cilt: l.<br />

Sayfa: 203<br />

Sözcük: Ögün-<br />

2.190.a. Anlam Özellikleri<br />

Konu: Övünmek<br />

Bakış açısı: Zor durumda kalmak


Yansıttığı anlam: Kendinde olmayan meziyetler için övünen insanlar, sınandıkları<br />

zaman zor durumda kalırlar.<br />

Yan anlam yansıtan birimler:<br />

Ögün-; olmayan bir meziyetini varmış gibi göstermek<br />

Üminde artat-; zor ve gülünç duruma düşmek<br />

Taşıdığı değer: Ahlâki değer<br />

Söz sanatları: Somutlaştırma<br />

Savın günümüzdeki kullanım şekli sözcük farklılığı olmasına rağmen;<br />

• “Kendini beğenen sonra utanır.”(Yurtbaşı 1996: 157) şeklindedir.<br />

• Kendini çok öğen imamın cemaati az olur.(Yurtbaşı 1996: 157)<br />

• Övüngen adam en sonra önüne bakar.(Yurtbaşı 1996: 157)<br />

2.191.ÖKÜŞ SEWĐNÇ BOLSA KATIĞ OXSUNUR: Çok sevinen yaman pişman<br />

olur. Çok sevinen kimse bu yüzden daha şiddetli kaygıya düşer, pişman olur. Bu sav,<br />

taşkınlığa aşırılığa sapmamak için söylenir.<br />

Cilt: lll.<br />

Sayfa: 373<br />

Sözcük: Sewinç<br />

2.191.a. Anlam Özellikleri<br />

Konu: Sevinç<br />

Bakış açısı: Pişman olma<br />

Yansıttığı anlam: Çok sevinen insanlar, sıkıntıya düşer ve pişman olurlar.<br />

Yan anlam yansıtan birimler:<br />

Taşıdığı değer: Ekonomik değer<br />

Söz sanatları:<br />

Savın biçim ve anlamca aynı kullanımı yoktur. Anlamca benzer bir kullanımı vardır.<br />

• Çok sevinen çok ağlar.<br />

171


2.192.ÖKÜZ ADHAKI BOLĞINCA BUZAĞU BAŞI BOLSA YEG: Öküz ayağı<br />

olacağına buzağı başı olmak daha iyidir. Yani ululukta başlı başına olmak başkasına<br />

uymaktan hayırlıdır.<br />

Cilt: l.<br />

Sayfa:59<br />

Sözcük: Öküz<br />

2.192.a. Anlam Özellikleri<br />

Konu: Liderlik<br />

Bakış açısı: Tâbi olmak isteme-<br />

Yansıttığı anlam: Lider olup, başkalarına tâbi olmaktan daima daha iyidir.<br />

Yan anlam yansıtan birimler:<br />

Öküz adhakı; emir alan , egemenlik altında olan kimse<br />

Buzağu başı; emir veren, lider, bağımsız olan kimse<br />

Taşıdığı değer: Mantık değeri<br />

Söz sanatları: Somutlaştırma, doğadan insana aktarma<br />

Savın biçimce ve anlamca aynı kullanımı ve anlamca benzer kullanımları günümüze<br />

dek ulaşmıştır ve geçerliliğini sürdürmektedir.<br />

• Öküz ayağı olacağına buzağı başı olmak yeğdir.(Yurtbaşı 1996: 247)<br />

• Ayak başa bağlıdır.(Aksoy 1991: 158)<br />

2.193.ÖLDEÇĐ SIÇGAN MUŞ TAŞAKI KAŞIR: Ölecek sıçan kedi taşağı kaşır.<br />

Tehlikeli bir işe koyulan kimse ve ölümü bir şeyden olacak kimse için, o şeyin<br />

etrafında dolaştığı zaman söylenir.<br />

Cilt: l., lll.<br />

Sayfa: 438, 267<br />

Sözcük: Sıçgan (fare), kaşı-<br />

2.193.a. Anlam Özellikleri<br />

Konu: Bela<br />

Bakış açısı: Kaçmamak, sakınmamak<br />

172


Yansıttığı anlam: Tehlikeli bir işe koyulan kimseler beladan sakınmazlar.<br />

Yan anlam yansıtan birimler:<br />

Öldeçi sıçgan; tehlikeli işe giren kimse<br />

Muş taşakı kaşı-; beladan sakınmayıp, üstüne gitmek<br />

Taşıdığı değer: Ekonomik değer<br />

Söz sanatları: Somutlaştırma<br />

Savın biçim değişiklikleri olmasına rağmen, anlamca aynı kullanımı bugün de<br />

vardır.<br />

• Eceli gelen fare kedi taşağı kaşır. (Aksoy 1991: 233)<br />

• Eceli gelen it cami duvarına siyer. (Aksoy 1991: 233)<br />

2.194.ÖTLÜĞ YĐNÇÜ YERDE KALMAS: Delikli inci yerde kalmaz. Delinmiş<br />

inci yerde bırakılmaz: onu toplayan bulunur. Bu sav, cariyelerin uzun zaman kız<br />

kalamayacaklarını, onlarla evlenecek birisi bulunacağı hakkında söylenir.<br />

Cilt: lll.<br />

Sayfa: 30<br />

Sözcük: Yinçü (inci)<br />

2.194.a. Anlam Özellikleri<br />

Konu: Kadın<br />

Bakış açısı: Değeri<br />

Yansıttığı anlam: Değerli kadınlara, genç kızlara ilgi gösteren çok olur.<br />

Yan anlam yansıtan birimler:<br />

Ötlüğ yinçü; bakire kız, değerli nesne<br />

Yerde kalma-; herkes tarafından beğenilmek, evlenmek istenilmek.<br />

Taşıdığı değer: Estetik değer (güzel- imgeci yaklaşım)<br />

Söz sanatları: Đstiare (benzeyen yok, benzetilen var), doğadan insana aktarma<br />

(ötlüğ yinçü- kadın )<br />

Savın biçim ve anlamca aynı kullanımı, günümüzde de geçerliliğini korur.<br />

• Delikli taş yerde kalmaz.(Aksoy 1991: 212)<br />

173


2.195.ÖZ KARTINĞ KARTON: Haddini geçme, kendi yaranı düzelt. Kendi<br />

yarana bak, ilaçla. Bu haddini aşma yerinde kullanılır.<br />

Cilt: ll.<br />

Sayfa:248<br />

Sözcük: Yinçü (inci)<br />

2.195.a. Anlam Özellikleri<br />

Konu: Haddini aşmama<br />

Bakış açısı: Saygı<br />

Yansıttığı anlam: Herkes davranışlarına dikkat etmeli, karşısındakine saygı<br />

duymalıdır.<br />

Yan anlam yansıtan birimler:<br />

Kartınğ; yanlış davranışlar<br />

Taşıdığı değer: Ahlâki değer<br />

Söz sanatları: Somutlaştırma<br />

Savın biçim ve anlamca aynı kullanımı yoktur.<br />

174<br />

• Đğneyi evvel kendine sok, sonra çuvaldızı başkasına.(Yurtbaşı 1996:<br />

88)<br />

2.196.ÖZ KÖZ ĐR KIŞLAĞ: Đnsanın özü güzüdür, yeri de kışlağıdır. Kendi işini<br />

kendisi gören, başkasına bırakmayan kimse, kışlağın güneşli yerini, güney tarafını<br />

alan adam gibidir; çünkü burada ot uzun, kışın kar az olur.<br />

Cilt: l.<br />

Sayfa:464<br />

Sözcük: Kışlağ<br />

2.196.a. Anlam Özellikleri<br />

Konu: Beceri<br />

Bakış açısı: Rahat etme<br />

Yansıttığı anlam: Đşini bilen insanlar, bunun karşılığında rahat yaşarlar.


Yan anlam yansıtan birimler:<br />

Taşıdığı değer: Ekonomik değer<br />

Söz sanatları: Tenasüb (köz, kış)<br />

Savın biçim ve anlamca aynı kullanımı günümüze ulaşamamıştır. Anlamca benzer<br />

kullanımları vardır.<br />

• Aşını, işini, eşini bil (Aksoy 1991: 149)<br />

2.197.SABANDA SANDIRIŞ BOLSA ÖRTKÜNDE ĐRTEŞ BOLMAS: Tarla<br />

ekilip sürülürken kavga olursa harmanda çeç zamanında gürültü olmaz. Bu sav,<br />

sonunda kavga çıkmaması için işi önceden sağlama bağlamak gerektiğini anlatır.<br />

Cilt: l., ll., lll.<br />

Sayfa: 402, 214, 416<br />

Sözcük: Saban (çiftçilik), sanruş-, sandruş (çekişme)<br />

2.197.a. Anlam Özellikleri<br />

Konu: Tedbir<br />

Bakış açısı: Kavgayı önleme<br />

Yansıttığı anlam: Bir işin başındayken kozlar ortaya konulup tedbir alınırsa,<br />

sonunda çıkacak kavga önlenir.<br />

Yan anlam yansıtan birimler:<br />

Saban; bir işin başı Sandırış; işin başında peşin peşin konuşma<br />

Örtkün; işin sonu Đrteş bol; sonunda sorun çıkmamak<br />

Taşıdığı değer: Ekonomik değer<br />

Söz sanatları: Yineleme, somutlaştırma<br />

Savın, günümüzde biçim ve anlamca aynı kullanımı bugün unutulmuştur, ancak<br />

benzer kullanımları vardır.<br />

• Baştan hesap, sonra kasas.(Yurtbaşı 1996: 219)<br />

175<br />

• Bugünden yarını düşünen hiçbir vakit zahmet çekmez. (Yurtbaşı 1996: 219)<br />

• Evvelinde düşünmeyen sonra pişman olur. (Yurtbaşı 1996: 220)


176<br />

• Gündüz kandilini hazırlamayan gece karanlığa razı demektir. (Yurtbaşı<br />

1996: 220)<br />

2.198. SAÇRATGUDIN KORKMIŞ KUŞ KIRK YIL ADHRI YIGAÇ ÜZE<br />

KONMAS: Tuzaktan korkan kuş kırk yıl çatal ağaç üzerine konmas. Bir kere<br />

sıçratkı denilen tuzaktan korkmuş olan kuş artık kırk yıl hiçbir çatal ağaç üzerine<br />

konmaz.<br />

Cilt: ll.<br />

Sayfa: 331<br />

Sözcük: Saçrat- (sıçrat-)<br />

2.198.a. Anlam Özellikleri<br />

Konu: Korku<br />

Bakış açısı: Sakınma<br />

Yansıttığı anlam: Yaptığı bir işten zarar gören kimse bir daha ona benzer işlere<br />

kalkışmaz.<br />

Yan anlam yansıtan birimler:<br />

Saçratgudın korkmış kuş; zarar gören kimse<br />

Kırk yıl adhrı yıgaç üze konma-; işlerde temkinli davranmak<br />

Taşıdığı değer: Ekonomik değer<br />

Söz sanatları: Somutlaştırma<br />

Savın biçim ve anlamca aynı kullanımı günümüze ulaşamamıştır, fakat benzer<br />

kullanımları vardır.<br />

• Sütten ağzı yanan yoğurdu üfleyerek yer.(Aksoy 1991: 386)<br />

• Ateşten korkan tütünden sakınır. (Yurtbaşı 1996: 163)<br />

2.199.SAKAK OXŞAR, SAKAL BIÇAR; Çeneyi okşayarak sakalı keser. Gizlice<br />

çeneyi keser, fakat kurnazca sakalla oynar. Bu sav hainliği dalkavuklukla saklayan<br />

kimse için söylenir.<br />

Cilt: l., ll.<br />

Sayfa: 282, 286


Sözcük: Oxşa-(okşa-), sakak(çene)<br />

2.199.a. Anlam Özellikleri<br />

Konu: Kurnazlık<br />

Bakış açısı: Zarar verdiğini gizle-<br />

Yansıttığı anlam: Kurnaz insanlar başkalarına zarar verirken bunu fark ettirmeden,<br />

gizlice yaparlar. .<br />

Yan anlam yansıtan birimler:<br />

Sakak oxşa-; seviyormuş gibi yapıp hile ile hainliği ört-<br />

Sakal bıç-; kötülük yap-<br />

Taşıdığı değer: Ahlâki değer<br />

Söz sanatları: Somutlaştırma<br />

Savın biçim ve anlamca aynı kullanımı ve Anlamca benzer kullanımları günümüzde<br />

geçerliliğini korur.<br />

• Yüzüne gülüp arkasından kuyusunu kazar.(Yurtbaşı 1996: 140)<br />

• Arkadan düşman, yüze gelince dost olur.(Yurtbaşı 1996: 140)<br />

2.200.SART AZUKI ARIG BOLSA YOLDA YER: Satıcının azığı temiz olsa<br />

yolda yer.<br />

Cilt: 1.<br />

Sayfa:342<br />

Sözcük: Sart (tacir)<br />

2.200.a. Anlam Özellikleri<br />

Konu: Övünmek<br />

Bakış açısı: ikiyüzlülük<br />

Yansıttığı anlam: Kendilerinde olmayan bir meziyet için övünen kimseler ikiyüzlü<br />

davranarak, bunu ispat etmekten kaçınırlar.<br />

Yan anlam yansıtan birimler:<br />

Yolda ye-; doğruluğunu ispat et- Sart; doğruluk taslayan, övünen kimse<br />

Azukı arıg olma-; ikiyüzlülük<br />

177


Taşıdığı değer: Ekonomik değer<br />

Söz sanatları: Tevriye, somutlaştırma<br />

Savın biçim ve anlamca aynı kullanımı günümüzde yoktur.<br />

2.201.SARTNINĞ AZUKI ARIG BOLSA YOL ÜZE YER: Satıcının azığı arı<br />

olsa yol üzerinde yer. Tüccarın yiyeceği temiz olsa yolun üstünde yer, herkes görsün<br />

diye. Bu sav, büyüklük, doğruluk taslayan, fakat onu ispat etmekten kaçınan kimse<br />

için söylenir.<br />

Cilt: 1.<br />

Sayfa: 66<br />

Sözcük: Azuk (azık)<br />

2.201.a. Anlam Özellikleri<br />

Konu: Övünmek<br />

Bakış açısı: Đkiyüzlülük<br />

Yansıttığı anlam: Kendilerinde olmayan bir meziyet için övünen kimseler ikiyüzlü<br />

davranarak, bunu ispat etmekten kaçınırlar.<br />

Yan anlam yansıtan birimler:<br />

Yol üze ye-; doğruluğunu ispat et- Azukı arıg olma-; ikiyüzlülük<br />

Sartnınğ; doğruluk taslayan, övünen kimse<br />

Taşıdığı değer: Ekonomik değer<br />

Söz sanatları: Tevriye, somutlaştırma<br />

Savın biçim ve anlamca aynı kullanımı günümüzde yoktur.<br />

2.202.SAVIN SAGRAKKA TEGĐR: Sözle sürahiye erişilir. Güzel sözle insan<br />

beylerin çanağından, kadehinden içmek şerefine erer, ağırlanır.<br />

Cilt: l.<br />

Sayfa:471<br />

Sözcük: Sagrak<br />

178


2.202.a. Anlam Özellikleri<br />

Konu: Konuşma<br />

Bakış açısı: Kişiye kazandırdıkları<br />

Yansıttığı anlam: Güzel konuşan insanlar yüksek makamlarda ağırlanırlar. .<br />

Yan anlam yansıtan birimler:<br />

Sagrakka teg-; en iyi yerlerde en iyi şekilde ağırlan-<br />

Taşıdığı değer: Ekonomik değer<br />

Söz sanatları: Somutlaştırma<br />

Savın biçim ve anlamca aynı kullanımı bugün yoktur. Anlamca benzer kullanımları<br />

bugün geçerliliğini korur.<br />

• Erdemin başı dil.(Kurt 1997: 193)<br />

• Kişi dilinin altında gizlidir. (TDK 1998: 336)<br />

• Söz var dağa çıkarır, söz var dağdan indirir.(Aksoy 1991: 383)<br />

• Söz var iş bitirir, söz var baş yitirir. (Aksoy 1991: 383)<br />

179<br />

• Kötü söz insanı dininden çıkarır, tatlı söz yılanı deliğinden çıkarır. (Aksoy<br />

1991: 333)<br />

2.203.SINAMASA ARSIKAR, SAKINMASA UTSUKAR: Đnsan sınamasa<br />

aldanır, sakınmasa yutulur. Đnsan, bir işin başında düşünmezse kaybeder. Bu sav,<br />

sınama ve sakınma için söylenir.<br />

Cilt: l.<br />

Sayfa:242<br />

Sözcük: Ustuk- (yutul-)<br />

2.203.a. Anlam Özellikleri<br />

Konu: Sınama, deneme<br />

Bakış açısı: Önemi<br />

Yansıttığı anlam: Đnsan bir işte sınamadan hareket ederse yanılır.<br />

Yan anlam yansıtan birimler:<br />

Taşıdığı değer: Ekonomik değer<br />

Söz sanatları: Yineleme


Savın biçim ve anlamca aynı kullanımı yoktur, ancak anlam bakımından benzer<br />

kullanımı vardır.<br />

• Balçığı duvara vur; tutarsa hoş, tutmazsa yine hoş.(Yurtbaşı 1996: 75)<br />

2.204.SÖĞÜŞÜP URUŞUR, OTRA TON TĐTĐŞÜR: Söğüşerek vuruşulur, arada<br />

elbise yırtılır.<br />

Cilt: ll.<br />

Sayfa:89<br />

Sözcük: Titiş-<br />

2.204.a. Anlam Özellikleri<br />

Konu: Kavga, dövüş<br />

Bakış açısı: Başka şeylerin zarar görmesi<br />

Yansıttığı anlam: Kişiler kavga ederler, fakat arada başka şeyler zarar görebilir.<br />

Yan anlam yansıtan birimler:<br />

Ton; masum, olayla alakası olmayan kişi veya nesne<br />

Taşıdığı değer: Mantık değeri<br />

Söz sanatları: Benzetme, somutlaştırma<br />

Savın biçim ve anlamca aynı kullanımı değilse de benzer kullanımı vardır.<br />

• Atlar tepişir, eşekler ezilir. (Aksoy 1991: 155)<br />

• At ile eşek tepişince arada sahibi ezilirmiş.(Yurtbaşı 1996: 150)<br />

2.205.SÖĞÜT SÜLĐNĞE, KADHINĞ KASINĞA: Söğüde tazelik, kayına katılık.<br />

Söğüt ağacındaki tazelik ona yaraşır. Kayın ağacının sertliği de kayın, ağacına<br />

yaraşır. Bu sav aslına çeken her şey için söylenir.<br />

Cilt: l., lll., lll.<br />

Sayfa: 356, 134, 369<br />

Sözcük: Söğüt, sül (ette ve ağaçta yaşlık), kadhınğ (kayın ağacı)<br />

2.205.a. Anlam Özellikleri<br />

180


Konu: Soy<br />

Bakış açısı: Soya çekim<br />

Yansıttığı anlam: Aynı soydan gelen varlıkların aynı özellikleri göstermesi<br />

doğaldır.<br />

Yan anlam yansıtan birimler:<br />

Söğüt, kadhınğ; aslına çeken Sülinğ, kasınğ; soyun özellikleri<br />

Taşıdığı değer: mantık değeri<br />

Söz sanatları: doğadan doğaya aktarma<br />

Savın biçimce anlamca kullanımım günümüzde yoktur.<br />

• Soydur çeker, cins cinse çeker. (Aksoy 1991: 382)<br />

2.206.SÖZKE SÜÇÜNSE BULUN BARIR: Lafa dalan tutsak olur. Söze dadansa<br />

esir varır. Đnsan sözün tadına kapılıp dalarsa esir olur gider. Bu sav, işittiği söze dalıp<br />

işini bırakan kimse için söylenir.<br />

Cilt: ll.<br />

Sayfa:150<br />

Sözcük: Süçün-<br />

2.206.a. Anlam Özellikleri<br />

Konu: Konuşma<br />

Bakış açısı: Gereksiz konuşma<br />

Yansıttığı anlam: Đnsanlar gereksiz konuşmalara dalıp, işini ihmâl etmemelidir.<br />

Yan anlam yansıtan birimler:<br />

Bulun bar-; işini yapmaya fırsat bulamamak<br />

Taşıdığı değer: Ekonomik değer<br />

Söz sanatları: Benzetme, somutlaştırma<br />

Savın biçim ve anlamca aynı kullanımı yoktur.<br />

• Ağzın çalışacağına, elin çalışsın.<br />

181


2.207.SUBUZGANDA EV BOLMAS, TOPURGANDA AW BOLMAS: Eski<br />

mezarlıkta ev olmaz, gevşek topraklı yerde av olmaz. Maşatlıkta, Müslüman<br />

olmayanların mezarlığında ev olmaz; bunun gibi topraklı yerlerde av durmaz. Av<br />

ancak bitkisi, suyu olan yerlerde bulunur.<br />

Cilt: l.<br />

Sayfa: 516<br />

Sözcük: Subuzgan (maşatlık, Müslüman olmayanların mezarlığı)<br />

2.207.a. Anlam Özellikleri<br />

Konu: Av<br />

Bakış açısı: Doğru ve uygun yer<br />

Yansıttığı anlam: Her işte olduğu gibi av yapmak için de uygun bir yer bulmak<br />

gerekir.<br />

Yan anlam yansıtan birimler:<br />

Taşıdığı değer: Mantık değeri<br />

Söz sanatları:<br />

Savın sadece anlamca benzer kullanımı vardır.<br />

• Müslüman mahallesinde salyangoz satılmaz.(Yurtbaşı 1996: 236)<br />

2.208.SUNDILAÇ IŞI ERMES ÖRTKÜN TEPMEK: Harman döğmek çayır<br />

kuşunun işi değildir. Çayır kuşunun işi değildir, harman döğmek. Harman döğmek<br />

zor, meşakkatli bir iştir. Çayır kuşunun yapabileceği bir iş değildir. bu sav, kuvvetli<br />

kişinin işini yapmak isteyen, fakat gücü yetmeyen arık, zayıf kimse için kullanılır.<br />

Cilt: l.<br />

Sayfa:526<br />

Sözcük: Sundılaç (çayır kuşu)<br />

2.208.a. Anlam Özellikleri<br />

Konu: Güç<br />

Bakış açısı: Gücün yetersizliği<br />

Yansıttığı anlam: Zayıf insanlar güç gerektiren işleri yapamazlar.<br />

182


Yan anlam yansıtan birimler:<br />

Sundılaç ;güçsüz kimse Örtkün tep-; zor ve güç gerektiren iş<br />

Taşıdığı değer: Mantık değeri<br />

Söz sanatları: Somutlaştırma, kişileştirme<br />

Savın anlam ve biçimce aynı kullanımı günümüze kadar ulaşamamıştır. Günümüzde<br />

güç-güçsüzlük ile ilgili atasözleri mecazi olarak ele alınmış, fiziksel güç değil de<br />

hükmetme, zengin olma şeklinde verilmiştir.<br />

2.209. SUW BĐRMESKE SÜT BER: Su vermeyene süt ver. Sana su vermeyen<br />

adama sen süt ver. Bundan murat, sana kötülük edene sen iyilik et, senin iyiliğin onu<br />

sana köle yapar.<br />

Cilt: lll.<br />

Sayfa:129<br />

Sözcük: Suw<br />

2.209.a. Anlam Özellikleri<br />

Konu: Đyilik<br />

Bakış açısı: Kötülük yapanlara iyilik yap-<br />

Yansıttığı anlam: Karşılaştığımız kötülüklere iyilikle karşılık vermeliyiz.<br />

Yan anlam yansıtan birimler:<br />

Suw birme-; kötülük yap- Süt bir-; kötülüğe iyilikle karşılık ver-<br />

Taşıdığı değer: Ahlâki değer<br />

Söz sanatları: Somutlaştırma<br />

Savın biçim ve anlamca aynı kullanımı günümüze kadar ulaşamamıştır, anlamca<br />

benzer kullanımları vardır.<br />

183<br />

• Đyiliğe iyilik her kişinin kârı, kötülüğe iyilik er kişinin kârı.(Aksoy 1991:<br />

300)<br />

• Sana kötülük edene sen iyilik et.<br />

• Taş atana, sen etmek at.(Yurtbaşı 1996: 145)


2.210.SUW ĐÇĐRMESKE SÜT BER: Su içirmeyene süt ver.<br />

Cilt: l.<br />

Sayfa:218<br />

Sözcük: Đçtür-<br />

2.210.a. Anlam Özellikleri<br />

Konu: Đyilik<br />

Bakış açısı: Kötülük yapanlara iyilik yap-<br />

Yansıttığı anlam: Karşılaştığımız kötülüklere iyilikle karşılık vermeliyiz.<br />

Yan anlam yansıtan birimler:<br />

Suw içirme-; kötülük yap- Süt ber-; kötülüğe iyilikle karşılık ver-<br />

Taşıdığı değer: Ahlâki değer<br />

Söz sanatları: Somutlaştırma<br />

Savın biçim ve anlamca aynı kullanımı günümüze kadar ulaşamamıştır, anlamca<br />

benzer kullanımları vardır.<br />

184<br />

• Đyiliğe iyilik her kişinin kârı, kötülüğe iyilik er kişinin kârı.(Aksoy 1991:<br />

300)<br />

• Sana kötülük edene sen iyilik et.<br />

• Taş atana, sen etmek at.(Yurtbaşı 1996: 145)<br />

2.211.SUW KÖRMEKĐNÇE ETÜK TARTMA: Su görmedikçe pabuç çıkarma.<br />

Cilt:lll.<br />

Sayfa:426<br />

Sözcük: Tart-<br />

2.211.a. Anlam Özellikleri<br />

Konu: Acelecilik<br />

Bakış açısı: Aceleciliğin gereksizliği<br />

Yansıttığı anlam: Şartlar oluşmadan harekete geçen insanlar hayal kırıklığına<br />

uğrayabilirler.<br />

Yan anlam yansıtan birimler:


Suw körme-; hedefi görme- Etük tart-; girişimde bulun-<br />

Taşıdığı değer: Ekonomik değer<br />

Söz sanatları: Tevriye, somutlaştırma<br />

Bu atasözünün günümüzde aynen kullanımı vardır. Sözcük ve biçim farklılıkları<br />

olması doğaldır.<br />

• Dereyi görmeden paçaları sıvama.(Yurtbaşı 1996: 42)<br />

• Ayı görmeden bayram etme.(Aksoy 1991: 159)<br />

• Bostan yeşil iken pazarlığa oturulmaz.(Aksoy 1991: 189)<br />

185<br />

• ‘Buğdayım var’ deme ambara girmeyince, ‘Oğlum var’ deme yoksulluğa<br />

düşmeyince.(Aksoy 1991: 192)<br />

• Denizdeki balığın pazarlığı olmaz.(Aksoy 1991: 215)<br />

• Doğmadık oğlana kaftan biçilmez.(Aksoy 1991: 223)<br />

• Tavşan dağda suyu ateşte.(Aksoy 1991: 240)<br />

2.212.SÜSEGEN UDHKA TENĞRĐ MÜNĞÜZ BERMES: Çok süsen öküze<br />

Allah boynuz vermez. Bir işi isteyip de yapamayan kimse için söylenir; eğer<br />

yapabilseydi halka zararı dokunacaktı.<br />

Cilt: lll.<br />

Sayfa: 364<br />

Sözcük: Münğüz (boynuz)<br />

2.212.a. Anlam Özellikleri<br />

Konu: Zulüm<br />

Bakış açısı: Yardım<br />

Yansıttığı anlam: Allah topluma zulüm etmek için uğraşan kimselere yardım etmez.<br />

Yan anlam yansıtan birimler:<br />

Süsegen udhka; topluma zarar veren kimse<br />

Münğüz berme-; yardımcı olma-<br />

Taşıdığı değer: Ekonomik değer<br />

Söz sanatları: Somutlaştırma


Savın biçim ve anlamca aynı kullanımı günümüze kadar ulaşmıştır, ayrıca anlamca<br />

benzer kullanımı vardır.<br />

• Süseğen ineğe Tanrı boynuz vermez.(Yurtbaşı 1996: 258)<br />

• Allah süsücü/ toslayan hayvana boynuz vermez.(Yurtbaşı 1996: 256)<br />

2.213.TAGIĞ UKRUKIN EGMES, TENĞĐZNĐ KAYGIKIN BÜGMES: Đnsan<br />

dağı kementle, denizi kayıkla bükmez. Büyük işler küçük sebeplerle geri<br />

bırakılamaz.”(BĐRTEK 1944: 24)<br />

Cilt: l.<br />

Sayfa:100<br />

Sözcük: Ukruk (kement)<br />

2.213.a. Anlam Özellikleri<br />

Konu: Tecrübe<br />

Bakış açısı: Vazgeçmeme<br />

Yansıttığı anlam: Büyük işlerden küçük sorunlar nedeniyle vazgeçilemez.<br />

Yan anlam yansıtan birimler:<br />

Tag, tenğiz; büyük işler Ukruk, kaygık; küçük sebepler<br />

Taşıdığı değer: Mantık değeri<br />

Söz sanatları: Tenâsüb (dağ, deniz, kayık), somutlaştırma<br />

Sav, günümüze kadar varlığını koruyamamıştır, anlamca benzer kullanımları vardır.<br />

• Dağ başına kış gelir, insanın başına iş gelir.(Yurtbaşı 1996: 318)<br />

2.214.TAĞ TAĞKA KAVUŞMAS, KĐŞĐ KĐŞĐGE KAWUŞUR; Dağ dağa<br />

kavuşmaz, kişi kişiye kavuşur. Bu sav, uzun müddet sonra sevgilisini gören kimse<br />

için söylenir.<br />

Cilt: ll., lll.<br />

Sayfa:103, 153<br />

Sözcük: Kawuş-(kavuş-), tağ (dağ)<br />

2.214.a. Anlam Özellikleri<br />

186


Konu: Dostluk, arkadaşlık<br />

Bakış açısı:Uzaklık<br />

Yansıttığı anlam: Dostlar birbirinden uzak olsalar da birgün biraraya gelirler.<br />

Yan anlam yansıtan birimler:<br />

Taşıdığı değer: Mantık değeri<br />

Söz sanatları: Yineleme, somutlaştırma<br />

Sav, günümüze kadar varlığını koruyabilmiştir.<br />

• Dağ dağa kavuşmaz, insan insana kavuşur.(Yurtbaşı 1996: 80)<br />

187<br />

• Bayır bayırla buluşmaz, ama adam adama buluşur.(Yurtbaşı 1996: 80)<br />

2.215. TAMU KAPUĞIN AÇAR TAWAR: Cehennemin kapısını mal açar. Rüşvet<br />

bir işi görmek için haksız yere alınan mal, para, cehennemin kapısını açar, başka<br />

kapıyı açmaz olur mu? Bu, işinin görülmesi için rüşvet vermesi gereken kimseye<br />

söylenir.<br />

Cilt: lll.<br />

Sayfa:234<br />

Sözcük: Tamu ( cehennem)<br />

2.215.a. Anlam Özellikleri<br />

Konu: Rüşvet<br />

Bakış açısı: Gerekliliği<br />

Yansıttığı anlam: Đnsanlar bazı işlerinin olabilmesi için rüşvet vermelidir.<br />

Yan anlam yansıtan birimler:<br />

Tamu kapuğın aç-; gerçekleşmesi zor bir işi gerçekleştir-<br />

Tawar; rüşvet<br />

Taşıdığı değer: Ahlâki değer<br />

Söz sanatları: Somutlaştırma<br />

Savın günümüzde biçim ve anlamca aynı olmasa da anlamca benzer kullanımları<br />

vardır.<br />

• Para insanı ipten kurtarır.(Yurtbaşı 1996: 254)


• Para, her kapıyı açar.(Yurtbaşı 1996: 254)<br />

2.216.TAPUĞ TAŞ YARAR, TAŞ BAŞIĞ YARAR: Hizmet taşı yarar, taş başı<br />

yarar. Bu sav, efendisinden iyilik gören, yahut düşmanlarına karşı yardım edilen<br />

hizmetçi için söylenir.<br />

Cilt: lll<br />

Sayfa:58<br />

Sözcük: Yer-<br />

2.216.a. Anlam Özellikleri<br />

Konu: Hizmet<br />

Bakış açısı: Karşılığı<br />

Yansıttığı anlam: Đnsanlar ettikleri hizmetin karşılığını mutlaka görürler.<br />

Yan anlam yansıtan birimler:<br />

Taşı yar-; yapılması güç olanı yap-<br />

Taşın başı yarması; hizmetin karşılığını gör-<br />

Taşıdığı değer: Ahlâki değer<br />

Söz sanatları: Somutlaştırma, yineleme<br />

Savın günümüzde biçim ve anlamca aynı kullanımı yoktur. Fakat anlamaca benzer<br />

kullanımı vardır.<br />

• Đyilik eden iyilik bulur.<br />

2.217.TAŞIĞ ISRUMASA ÖPMĐŞ KEREK: Taşı ısıramayan öpmeli. Đnsan, taşı<br />

ısıramazsa öpmesi gerek. Taşı ısıramayan kimse onu öpmelidir. Bu sav istediğine<br />

erişmek için işlerinde uysal olmak gerektiğini anlatır.<br />

Cilt: l.<br />

Sayfa: 163<br />

Sözcük: Öp-<br />

2.217.a. Anlam Özellikleri<br />

Konu: Boyun eğme<br />

188


Bakış açısı: Amaca ulaşmada gerekliliği<br />

Yansıttığı anlam: Đnsan eğer bir işin üstesinden gelemiyorsa amacına ulaşabilmek<br />

için inatçı davranmak yerine uysal olmalıdır.<br />

Yan anlam yansıtan birimler:<br />

Taş; zorluk Isruma-; üstesinden geleme-<br />

Öp-; inatçı davranmayıp, boyun eğ-<br />

Taşıdığı değer: Ekonomik değer<br />

Söz sanatları: Somutlaştırma<br />

Günümüzde kullanımı olan bu sav, kişinin üstesinden gelemediği bir iş için inatçı<br />

davranmasının gereksiz olduğu anlamında kullanılmaktadır. Görüyoruz ki, savın<br />

söylenişinin üzerinden yüzyıllar geçmesine rağmen biçim ve anlamca büyük<br />

değişikliklere uğramamıştır.<br />

Savın biçim ve anlamca aynı kullanımı ve anlamca benzer kullanımları vardır.<br />

• Taşı ısıramazsan öpmek gerek.(Yurtbaşı 1996: 53)<br />

• Yıkamadığın eli öf de başına koy. (Yurtbaşı 1996: 53)<br />

• Bükemediğin eli öpeceksin. (Yurtbaşı 1996: 53)<br />

• Eğilmeyen başın ayağı öpülür. (Yurtbaşı 1996: 53)<br />

189<br />

• Maşa gibi dikilmesini değil, kavak gibi eğilmesini bilmeli, körü<br />

körüne inat etmemeli. (Yurtbaşı 1996: 53)<br />

2.218.TAY ATATSA AT TINUR, OGUL EREDHSE ATA TINUR: Tay yetişirse<br />

ata dinlenir, oğul yetişirse baba dinlenir. Tay at olduğu zaman atın yükü artık<br />

hafiflemiştir ve bütün yük evladına geçmiştir. Binilmekten kurtulur; ayanı şekilde<br />

oğul da yetişip adam olunca babası dinlenir, çocuk artık ona muhtaç olmaz ve onun<br />

bazı sorumluluklarını üstlenir.<br />

Cilt l.<br />

Sayfa:206<br />

Sözcük: Atat- (atlaşmak)<br />

2.218.a. Anlam Özellikleri


Konu: Akrabalık<br />

Bakış açısı: Yükün hafiflemesi<br />

Yansıttığı anlam: Çocuklar büyüdüğü zaman ana-babanın işlerine yardımcı<br />

olacaklarından, anne-babanın işi hafifler.<br />

Yan anlam yansıtan birimler:<br />

Taşıdığı değer: Ekonomik değer<br />

Söz sanatları: Yineleme, somutlaştırma<br />

Sav günümüze kadar kendini koruyamamıştır, benzer kullanımı vardır.<br />

• Oğul babanın yerine yetişendir, iki gözün biridir.(Yurtbaşı 1996: 140)<br />

2.219.TATIĞ KÖZRE TĐKENĐĞ TÜPRE: Tatın gözüne vur, dikeni kökle,<br />

kökünden çıkar. Bu sav, Fars’lar için olduğu gibi Çinliler ve Uygurlar için de<br />

söylenir; çünkü onlar vefasızdır. Dikenin hakkı kökünden kazılmak olduğu gibi<br />

Uygur’un hakkı da gözüne vurulmaktır.<br />

Cilt: ll.<br />

Sayfa: 280<br />

Sözcük: Tat (Türklere göre, Farsça konuşan kimse)<br />

2.219.a. Anlam Özellikleri<br />

Konu: Kötülük<br />

Bakış açısı: Yok etme<br />

Yansıttığı anlam: Kötü şeylerden kurtulabilmek için,kötü olan kökünden yok<br />

edilmelidir.<br />

Yan anlam yansıtan birimler:<br />

Taşıdığı değer: Ekonomik değer<br />

Söz sanatları: Benzetme (tat-tiken), somutlaştırma<br />

Savın biçim ve anlamca aynı kullanımı yoktur. Anlamca benzer bir kullanımı vardır.<br />

• Yuvasını yıkmadıkça yılanın kökü kesilmez.<br />

190


2.220.TATSIZ TÜRK BOLMAS, BAŞSIZ BÖRK BOLMAS: Acemsiz Türk,<br />

başsız börk olmaz. Külâh konmak için nasıl bir başa muhtaç ise, Fars da ancak<br />

Türkle birlikte bulunur, onsuz olamaz.<br />

Cilt: l., ll.<br />

Sayfa: 349, 281<br />

Sözcük: Börk, tat (Türklere göre Farsça konuşan kimse)<br />

2.220.a. Anlam Özellikleri<br />

Konu: Đhtiyaç<br />

Bakış açısı: Birlikte yaşama<br />

Yansıttığı anlam: Bazı insanlar çevrelerindeki insanlar ihtiyaç duyarlar ve onlarsız<br />

yaşayamazlar.<br />

Yan anlam yansıtan birimler:<br />

Taşıdığı değer: Ekonomik değer.<br />

Söz sanatları: Somutlaştırma, ad aktarması<br />

Savın günümüzde biçim ve anlamca aynı kullanımı yoktur, ancak anlamca benzer<br />

kullanımları vardır.<br />

191<br />

• Adam adama her zaman gerek olur, iki serçeden börek olur.(Aksoy 1991:<br />

113)<br />

• Adam adama gerektir, tosbağaya hanesi.(Yurtbaşı 1996: 240)<br />

2.221.TAWAR UÇUN TENĞRĐ ODHLAMADHIP, UYA KADAŞ OGLINI<br />

ÇILA BOĞAR: Mal için Tanrıyı saygılamayıp kardeş, kardeş oğlunu gerçekten<br />

boğar. Kardeşler arasındaki acımasızlığı anlatarak diyor ki; adamın gözünü mal hırsı<br />

bürümüştür. Mal için Allah’tan kokmadan, kardeşinin oğlunu boğar.<br />

Cilt: l.<br />

Sayfa: 86<br />

Sözcük: Uya (kardeş)<br />

2.221.a. Anlam Özellikleri<br />

Konu: Mal


Bakış açısı: Mal hırsı<br />

Yansıttığı anlam: Gözünü mal hırsı bürümüş insanlar en yakınlarına bile zarar<br />

verebilirler.<br />

Yan anlam yansıtan birimler:<br />

Tenğri odhlamadh-; Allahtan korkmamak<br />

Uya kadaş oglını çıla boğ-; en yakınına zarar vermekten çekinmemek<br />

Taşıdığı değer: Ahlâki değer<br />

Söz sanatları:<br />

Savın biçim ve anlamca aynı kullanımı yoktur, ancak anlamca yakın kullanımları<br />

vardır.<br />

• Tamahkârın gözü kör olur.(Yurtbaşı 1996: 4)<br />

• Düşmanın yoksa kardeşin de mi yok? (Yurtbaşı 1996: 85)<br />

2.222.TAWGAÇ XANNIĞ TURKUSI TELĐM, TENĞLEMEDHĐP BIÇMAS:<br />

Çin Hakanı’nın ipeği çoktur, fakat denklemeden elbiseyi biçmez. Tavgaç Han’ın<br />

ipeklisi çok denklemeyip biçmez. Çin Hakanı’nın ipek kumaşı çoktur; ama, elbisesi<br />

için oranlayarak kesip biçer. Bu sav, işlerde tutumlu olmak, aşırılıktan, israftan<br />

kaçınmak için söylenir.<br />

Cilt: l.<br />

Sayfa:427<br />

Sözcük: Turku (ipek)<br />

2.222.a. Anlam Özellikleri<br />

Konu: Tutumluluk<br />

Bakış açısı: Ölçü<br />

Yansıttığı anlam: Đnsanlar mallarının çok olmasına rağmen harcamalarında ölçülü<br />

olmayı bilip, tutumluluğu elden bırakmamalıdırlar. .<br />

Yan anlam yansıtan birimler:<br />

Tenglemedhip bıçma-; tutumlu ol- Turku; mal, mülk<br />

Tawgaç Xan; zengin kimse<br />

Taşıdığı değer: Ekonomik değer<br />

192


Söz sanatları: Somutlaştırma<br />

Savın biçim ve anlamca aynı kullanımı bugün yoktur. Anlamca benzer kullanımları<br />

bulunur.<br />

• Ekmeğini katığına denk eden muhtaç olmaz.(Yurtbaşı 1996: 31)<br />

2.223.TAYAK BĐLE TAYMAS, TANUK SÖZÜN BÜTMES: Dayangaç ile olan<br />

kaymaz, tanık sözü ile inanılmaz. Đnsan değnekle kaymaz, tanık sözüyle karar<br />

kılmaz. Yanında değneği olan kimse sulu balçıkta kaymaz. Şahidin sözü ise ancak<br />

şahitlik yapıldığı sırada belli olur. Bunun için insan değneğe dayanır gibi onun<br />

sözüne dayanamaz.<br />

Cilt: lll.<br />

Sayfa:166<br />

Sözcük: Tayak (dayangaç)<br />

2.223.a. Anlam Özellikleri<br />

Konu: Söz<br />

Bakış açısı: Güven<br />

Yansıttığı anlam: Kişi başkasının sözüne inanmamalı ve olmamış bir şey için güven<br />

duymamalıdır.<br />

Yan anlam yansıtan birimler:<br />

Taşıdığı değer: Ekonomik değer<br />

Söz sanatları: Somutlaştırma<br />

Savın biçim ve anlamca aynı kullanımı olmasa da anlamca benzer kullanımları<br />

vardır.<br />

• Her adamın ipiyle kuyuya inilmez.(Yurtbaşı 1996: 127)<br />

• Her ağaca dayanılmaz.(Yurtbaşı 1996: 127)<br />

• Kara dayanma, ere güvenme.(Yurtbaşı 1996: 127)<br />

193


2.224.TAYGAN YÜGRÜGĐN TĐLKÜ SEWMES: Tilki tazının yüğrünü sevmez.<br />

Tilki, ince belli köpeklerin çok koşanını sevmez. Bu sav., birbirini çekemeyen iki<br />

bilgin için söylenir.<br />

Cilt: ll., lll.<br />

Sayfa: 15, 175<br />

Sözcük: Sev-, taygan (tazı)<br />

2.224.a. Anlam Özellikleri<br />

Konu: Çekememezlik<br />

Bakış açısı: Üstünlük kurma<br />

Yansıttığı anlam: Aynı özelliklere, aynı bilgiye sahip iki kişi birbirlerine üstünlük<br />

kuramadıkları için aralarında çekememezlik olabilir.<br />

Yan anlam yansıtan birimler:<br />

Taygan, tilkü; kıskanç kimse Sewme-; kıskanmak<br />

Taşıdığı değer: Ahlâki değer<br />

Söz sanatları: Somutlaştırma<br />

Savın biçim ve anlamca aynı kullanımı yoktur.<br />

• Çingene çingeneden köy kıskanır.(Yurtbaşı 1996: 63)<br />

2.225.TAZ AT TAFARÇI BOLMAS: Alaca at yük taşımaz, çünkü onun tırnağı<br />

kötüdür. Daz at davarcı olmaz. Alaca at yük taşımaz, çünkü tırnağı kötüdür. Alaca<br />

at, tıpkı narin bir insan gibidir, tırnağı kötü olduğu için ağır yük taşıyamaz.<br />

Cilt: lll.<br />

Sayfa: 149<br />

Sözcük: Taz (alacalı)<br />

2.225.a. Anlam Özellikleri<br />

Konu: Güçsüzlük<br />

Bakış açısı: Tedbir alma<br />

Yansıttığı anlam: Güçsüz insanlar ağır işleri yapamayacağından tedbirlerini<br />

önceden almalıdırlar.<br />

194


Yan anlam yansıtan birimler:<br />

Taz at; narin insan<br />

Tafarçı bolma-; zor işlerin altından kalkama-olum anut-: önlem al-<br />

Taşıdığı değer: Ekonomik değer<br />

Söz sanatları: Somutlaştırma, tevriye, önyineleme<br />

2.226.TAZ KELĐGĐ BÖRKÇĐGE: Kelin geleceği külahçı dükkanıdır.<br />

Cilt: l.,ll.<br />

Sayfa:26,41<br />

Sözcük: Kel-<br />

2.226.a. Anlam Özellikleri<br />

Konu: Đhtiyaç<br />

Bakış açısı: Đhtiyacın giderileceği yer<br />

Yansıttığı anlam: Đnsanlar, ihtiyaçlarını gidermek için uğraşmak yerine, herkesin<br />

bildiği basit yolu tercih etmelidir.<br />

Yan anlam yansıtan birimler:<br />

Taz; ihtiyaç sahibi Külahçı dükkanı; ihtiyacın giderileceği yer<br />

Taşıdığı değer: Mantık değeri<br />

Söz sanatları: Doğadan insana aktarma, somutlaştırma, ad aktarması<br />

Savın biçim ve anlamca aynı kullanımı günümüze dek ulaşamamıştır. Yakın anlamlı<br />

kullanımı vardır.<br />

• Tilkinin dönüp dolaşıp geleceği yer kürkçü dükkanıdır.<br />

2.227.TEGĐRMENDE TOĞMUŞ SIÇGAN KÖK KÖKREGĐNĞE KORKMAS:<br />

Değirmende doğmuş sıçan gök gürlemesinden korkmaz. Bu sav, güç isteyen işlerde<br />

sıkıntı çeken ve sonra ufak bir şeyle korkutulmak istenen kimse için söylenir.<br />

Cilt: lll.<br />

Sayfa: 282<br />

Sözcük: Kökre- (kükre-)<br />

195


2.227.a. Anlam Özellikleri<br />

Konu: Korkutma<br />

Bakış açısı: Đşe yaramama<br />

Yansıttığı anlam: Hayatta çok önemli sıkıntılar atlatmış birini ufak tefek şeylerle<br />

korkutmak işe yaramaz.<br />

Yan anlam yansıtan birimler:<br />

Tegirmende toğ-; bir çok tehlike atlat- Sıçan; korkusuz kimse<br />

Kök kökre-; ufak ve geçici sıkıntılar<br />

Taşıdığı değer: Mantık değer<br />

Söz sanatları: Doğadan insana aktarma, somutlaştırma, önyineleme<br />

Savın günümüzde biçimce aynı kullanımı vardır, ancak bugün anlam değişimine<br />

uğramıştır. Dürüst, namuslu bir çevrede yetişmiş kimseler kötü işlerle uğraşmazlar<br />

bu yüzden kendilerine iftira atıldığı zaman bundan korkmazlar, anlamındadır.<br />

196<br />

• Değirmende doğan sıçan gök gürültüsünden korkmaz.(Yurtbaşı 1996:<br />

76)<br />

2.228.TEGME KĐŞĐ ÖZ BOLMAS, YAT YAGUK TÜZ BOLMAS: Değme kişi<br />

kendin gibi olmaz, yad yakın bir olmaz. Her adama kişinin kendisi gibi olamaz, ona<br />

gizli şeylerini söyleyemez ve güvenemez. Her adamın kendin olmayacağı gibi<br />

yabancı ile de akraba bir tutulamaz.<br />

Cilt: l.<br />

Sayfa: 433<br />

Sözcük: Tegme (her bir adam)<br />

2.228.a. Anlam Özellikleri<br />

Konu: Akraba<br />

Bakış açısı: Güvenirliliği<br />

Yansıttığı anlam: Akraba yabancı insanlardan daha güvenilirdir.<br />

Yan anlam yansıtan birimler:<br />

Taşıdığı değer: Mantık değer<br />

Söz sanatları: Benzetme (tegme kişi-yat, öz bolmamak- tüz olmamak)


Savın günümüzde biçim ve anlamca aynı kullanımı yoktur, ancak benzer<br />

kullanımları vardır.<br />

• Akraba olsa da düşman , yabancıdan ehvan.(Yurtbaşı 1996: 14)<br />

197<br />

• Kardeş kardeşi bıçaklamış, dönmüş yine kucaklamış.(Aksoy 1991:<br />

307)<br />

• Đnsana kardeş gibi yar, Irak gibi diyar olmaz.(Yurtbaşı 1996: 14)<br />

• Su gider taş kalır, el gider kardaş kalır. (Yurtbaşı 1996: 15)<br />

2.229.TELĐM SÖZÜĞ UKSA BOLMAS, YALIM KAYA YIKSA BOLMAS:<br />

Çok sözü anlamak olmaz, yalçın kaya yıkılmak olmaz. Đnsan çok sözü anlayamaz;<br />

nitekim dağdan yalçın kayayı yıkamaz. Bu sav, sözü uzatmamak için söylenir.<br />

Cilt: lll.<br />

Sayfa:20<br />

Sözcük: Yalım<br />

2.229.a. Anlam Özellikleri<br />

Konu: Konuşma<br />

Bakış açısı: Uzatılmaması gerekliliği<br />

Yansıttığı anlam: Đnsanlar konuşmalarını gereksiz yere uzatmamalıdırlar. .<br />

Yan anlam yansıtan birimler:<br />

Taşıdığı değer: Ekonomik değer<br />

Söz sanatları: Somutlaştırma<br />

Savın biçim ve anlamca aynı kullanımı yoktur, anlamca benzer kullanımları ise<br />

mevcuttur.<br />

• Lakırdının kısası, sözün temsili (Yurtbaşı 1996: 162)<br />

• Yemeğin azından, sözün çoğundan Allah ırak etsin.(Yurtbaşı 1996: 163)<br />

• Taamın, kelamın çoğundan sakın.(Kurt 1997: 66)<br />

• Mecliste dilini, sofrada elini kısa tut.(Kurt 1997: 66)


2.230.TENĞSĐZDE TEGĐRMEN TURGURSA YARAĞSIZDA YAR BARIR:<br />

Yaraşmayan yerde, denk olmayan yerde değirmen yaparsa, imkansız bir sırada yar<br />

peyda olur. Đnsan denksiz uygunsuz yerde değirmen kursa, vakitsiz, yarı yıkıntısı<br />

gider. Olmayacak yerde değirmen yapılırsa, beklenmeyen bir zamanda bendi yıkılır,<br />

sular akıp gider. Bu sav, bir işi yersiz, vakitsiz yapan kimse için söylenir.<br />

Cilt: lll.<br />

Sayfa: 355<br />

Sözcük: Tenğ (fırsat, imkân)<br />

2.230.a. Anlam Özellikleri<br />

Konu: Zaman<br />

Bakış açısı: Yerli ve vakitli davranma<br />

Yansıttığı anlam: Đnsanlar her işi vaktinde ve yerinde yapmalıdırlar.<br />

Yan anlam yansıtan birimler:<br />

Tenğsizde tegirmen turgur-; uygun olmayan yerde iş yapma<br />

Yarağsızda yar bar-; beklenmeyen bir zamanda işin bozulması<br />

Taşıdığı değer: Ekonomik değer<br />

Söz sanatları: Somutlaştırma, tevriye<br />

Savın biçim ve anlamca aynı kullanımı yoktur, ancak benzer kullanımları vardır.<br />

• Vakitsiz açan ağaç boy almaz.(Yurtbaşı 1996: 253)<br />

• Vakitsiz öten horozun başını keserler.(Aksoy 1991: 406)<br />

• Her şeyin vakti var, horoz bile vaktinde öter.(Aksoy 1991: 281)<br />

• Terazi tartıyla, her şey vaktiyle.(Aksoy 1991: 395)<br />

2.231.TEŞÜK SUWDA BELGÜRER: Yarık suda belli olur. Deşik suda belirir.<br />

Fıtıklının kasık yarığı suya girdiği zaman belli olur. Bu sav, yaptığı işle övünen<br />

kimseye, işi ortaya koyduğun zaman, iyi mi kötü mü anlaşır, diye söylenir.<br />

Cilt: l.<br />

Sayfa: 387<br />

Sözcük: Teşük (yarık)<br />

198


2.231.a. Anlam Özellikleri<br />

Konu: Övünmek<br />

Bakış açısı: Sınama<br />

Yansıttığı anlam: Đşleriyle övünen insanların geçek yüzleri sınanıp, işlerini ortaya<br />

koyduğu zaman anlaşılır.<br />

Yan anlam yansıtan birimler:<br />

Teşük: işin aslı Suwda belgür-: iyinin kötünün anlaşılması<br />

Taşıdığı değer: Ahlâki değer<br />

Söz sanatları: Tevriye, somutlaştırma<br />

Savın biçim ve anlamca aynı kullanımı yoktur, ancak anlamca yakın kullanımları<br />

vardır.<br />

• Akı karası geçitte belli olur.(Yurtbaşı 1996: 75)<br />

199<br />

• Ak göt/don, bacak, kara göt/don, bacak geçit başında/hamamda belli<br />

olur.(Aksoy 1991: 124)<br />

• Altın ateşte insan mihnette belli olur.(Aksoy 1991: 138)<br />

2.232.TEWEY BEDÜK ERSE MAYAKI BEDÜK ERMES: Deve büyük ise de<br />

pisliği büyük olmaz. Bu sav, büyüğün çırağı olup kendisinde büyüklük gören kimse<br />

için söylenir. Büyüklük yanında kölesi bulunduğu adama yaraşır; demektir.<br />

Cilt: lll.<br />

Sayfa:168<br />

Sözcük: Mayak (deve gübresi)<br />

2.232.a. Anlam Özellikleri<br />

Konu: Büyüklenme<br />

Bakış açısı: Đtibar<br />

Yansıttığı anlam: Patronu itibar sahibi kimsenin kendisi de itibar sahibi olmaz.<br />

Yan anlam yansıtan birimler:<br />

Tewey; patron Bedük er-; itibarlı, yaygın<br />

Mayak; çırak, işçi<br />

Taşıdığı değer: Mantık değeri


Söz sanatları: Tevriye, somutlaştırma<br />

Savın, bugün aynı kullanımı yoktur, ancak anlamca benzer kullanımı vardır.<br />

• Karga gül dalına konmakla bülbül olmaz.(Yurtbaşı 1996: 282)<br />

2.233.TEWEY MÜNÜP KOY ARA YAŞMAS: Deveye binip koyunların arasında<br />

gizlenilmez. Bu sav, dile düştükten sonra gizlenilmek istenen bir için söylenir.<br />

Cilt: lll.<br />

Sayfa:60<br />

Sözcük: Yaş- (saklan-)<br />

2.233.a. Anlam Özellikleri<br />

Konu: Gizlilik<br />

Bakış açısı: Dile düşmek<br />

Yansıttığı anlam: Dile düşen bir işi e yaparsak yapalım gizleyemeyiz.<br />

Yan anlam yansıtan birimler:<br />

Tewey mün-; dile düşen iş Koy ara yaş-; gizlemek<br />

Taşıdığı değer: Mantık değeri<br />

Söz sanatları: Somutlaştırma, tevriye<br />

Sav bazı sözcük değişikliklerine rağmen biçim ve anlamca kendini korumuştur.<br />

• Deveye bindikten sonra çalı ardına gizlenilmez.(Yurtbaşı 1991: 219)<br />

2.234.TEWĐ SĐLKĐNSE EŞEKKE YÜK ÇIKAR: Deve silkinse eşeğe yük çıkar.<br />

Bir şeyin büyüğünü alıp küçüğünü bırakmak için söylenir, çünkü büyük her zaman<br />

küçüğe oranla daha kıymetlidir.<br />

Cilt:ll.<br />

Sayfa:246<br />

Sözcük: Silkin-<br />

235.a. Anlam Özellikleri<br />

Konu: Büyüklük<br />

200


Bakış açısı: Değerli olması<br />

Yansıttığı anlam: Bir malın büyüğü küçüğünden daha değerlidir.<br />

Yan anlam yansıtan birimler:<br />

Tewi; güçlü, saygın kimse Eşek; sıradan kimse<br />

Silkin-; değersiz varlıkları at-<br />

Yük çık-; sıradan insanlar için değer oluştur-<br />

Taşıdığı değer: Ekonomik değer<br />

Söz sanatları: Tevriye, somutlaştırma<br />

Günümüzde savın aynı kullanımı vardır, ancak kullanılış amacı bakımından bugün<br />

değişikliğe uğradığı görülür. Güçlü ve saygın kimselerin en değersiz kalıntıları bile<br />

diğer insanlar için varlık oluşturur, anlamındadır.<br />

Savın biçim ve anlamca aynı kullanımı günümüzde de mevcuttur.<br />

• Deve silkinse eşeğe yük çıkar.(Yurtbaşı 1996: 55)<br />

2.235.TEWĐ YÜK GÖTÜRSE KAMIÇ YEME KÖTÜRÜR: Deve yük götürse<br />

kaşığı da götürür.<br />

Cilt: ll.<br />

Sayfa:75<br />

Sözcük: Kötür- (götürmek)<br />

2.235.a. Anlam Özellikleri<br />

Konu: Güç<br />

Bakış açısı: Hafif yükler<br />

Yansıttığı anlam: Ağır yükleri taşıyabilen güçlü insanların yüküne hafif bir şey<br />

eklenmesi yükü ağırlaştırmaz.<br />

Yan anlam yansıtan birimler:<br />

Tewi; güçlü kimse Kamıç; hafif yük<br />

Taşıdığı değer: Mantık değeri<br />

Söz sanatları: Somutlaştırma<br />

201


Savın biçim ve anlamca aynı kullanımı günümüze değin ulaşmamıştır.<br />

2.236.TEZEK KARDA YATKIMAS, EDGHÜ ISIZ KALMAS: Tezek korda<br />

yatmaz, iyi kötüye karışmaz. Tezek sıcaklığından dolayı karın altında kalmaz, karı<br />

eritir; bunun gibi birbirine benzemediği zaman iyi kötüye karışmaz.<br />

Cilt: l.<br />

Sayfa:386<br />

Sözcük: Tezek (at gübresi)<br />

2.236.a. Anlam Özellikleri<br />

Konu: Huy<br />

Bakış açısı: Farklılığı<br />

Yansıttığı anlam: Farklı huylara sahip insanlar iyi ile kötü gibi birbirine<br />

karışmazlar.<br />

Yan anlam yansıtan birimler:<br />

Tezek ; iyi insan Kar; kötü insan<br />

Taşıdığı değer: Mantık değeri<br />

Söz sanatları: Karşıtlama (edhgü-ısız)<br />

Savın aynı kullanımı günümüze dek ulaşamamıştır.<br />

2.237.TĐKMEGĐNÇE ÖNMES, TĐLEMEGĐNÇE BULMAZ: Đnsan dikmeyince<br />

bitmez, dilemeyince bulmaz. Ağaç dikilmedikçe bitmez; bunun gibi bir dilek<br />

aranmadıkça bulunmaz. Bu sav, işlerde çalışıp, dürüşmesi istenen kimse için<br />

söylenir.<br />

Cilt: ll.<br />

Sayfa:21<br />

Sözcük: Tik- (dikmek)<br />

2.237.a. Anlam Özellikleri<br />

Konu: Çalışmak<br />

Bakış açısı: Dilemek<br />

202


Yansıttığı anlam: Amacına ulaşmak için insanın çalışmasının yanı sıra, sahip<br />

olmayı istmesi gerekir.<br />

Yan anlam yansıtan birimler:<br />

Taşıdığı değer: Ekonomik değer<br />

Söz sanatları: Somutlaştırma, önyineleme, artyineleme<br />

Savın biçim ve anlamca aynı kullanımı günümüze değin ulaşmamış, ancak anlamca<br />

benzer kullanımları ise hala geçerliliğini korur.<br />

• Alın terlemeyince mal bulunmaz.(Yurtbaşı 1996: 59)<br />

• Emek olmayınca yemek olmaz.(Aksoy 1991: 242)<br />

• Ne ekersen onu biçersin.(Aksoy 1991: 351)<br />

• Ne doğrarsan aşına, o çıkar karşına.(Aksoy 1991: 351)<br />

2.238.TILIN TERGĐGE TEGĐR: Dil ile sofraya erişilir. Güzel sözle insan nimete,<br />

iyiliğe erişir. Bu sav, insanın kendini, erdemini, ancak sözleriyle tanıtabileceğini<br />

anlatmak için söylenir.<br />

Cilt: l.<br />

Sayfa:429<br />

Sözcük: Tergi (sofra)<br />

2.238.a. Anlam Özellikleri<br />

Konu: Konuşma<br />

Bakış açısı: Kişinin tanınmasında etkili oluşu<br />

Yansıttığı anlam: Đnsan kendini ancak sözleriyle tanıtabilir. .<br />

Yan anlam yansıtan birimler:<br />

Tergige teg-; iyiliğe ulaşmak<br />

Tıl; davranış, söz<br />

Taşıdığı değer: Ekonomik değer<br />

Söz sanatları: Somutlaştırma, önyineleme<br />

Savın biçim ve anlamca aynı kullanımı bugün yoktur, ancak anlamca benzer<br />

kullanımları günümüzde geçerliliğini korur.<br />

203


• Erdemin başı dil.(Kurt 1997: 193)<br />

• Adama lisanıdır adam dedirten de hayvan dedirten de.(Yurtbaşı 1996: 159)<br />

• Değirmeni su döndürür insanı dil.(Yurtbaşı 1996: 160)<br />

• Öküzü boynuzundan insanı sözünden tutarlar.(Yurtbaşı 1996: 162)<br />

• Kişi dilinin altında gizlidir. (TDK 1998: 336)<br />

2.239.TILIN TÜGMĐŞNĐ TIŞIN YAZMAS: Dil ile bağlanan dişle çözülmez. Bu<br />

sav, sözünü yerine getirmesi gereken kimse için söylenir.<br />

Cilt: ll.<br />

Sayfa:20<br />

Sözcük: Tüg-<br />

2.239.a. Anlam Özellikleri<br />

Konu: Söz verme<br />

Bakış açısı: Yerine getirme gerekliliği<br />

Yansıttığı anlam: Đnsanın verdiği sözden dönmesi çok zordur, bu nedenle yerine<br />

getiremeyeceği sözler vermemelidir.<br />

Yan anlam yansıtan birimler:<br />

Tılın tüg-; söz verme Tışın yazma-; verilen sözden döneme-<br />

Taşıdığı değer: Ahlâki değer<br />

Söz sanatları: Somutlaştırma, önyineleme<br />

Savın biçim ve anlamca aynı kullanımı ve anlamca benzer kullanımları günümüzde<br />

geçerliliğini korur.<br />

• Dil ile düğümlenen dişle çözülmez.(Yurtbaşı 1996: 208)<br />

• Er sözü bir eğer bağı üç. (Yurtbaşı 1996: 208)<br />

• Er gözünden, yiğit sözünden belli olur. (Yurtbaşı 1996: 208)<br />

• Hayvan yularından, insan ikrarından tutulur.(Aksoy 1991: 275)<br />

2.240.TĐLKÜ ÖZ ĐNGE ÜRSE UDHUZ BOLUR: Tilki kendi yuvasının hor<br />

görürse uyuz olur. Bu sav, kendi köyünü, soyunu, oymağının yadsıyan, yeren kimse<br />

için söylenir.<br />

204


Cilt: l., lll.<br />

Sayfa: 54, 5<br />

Sözcük: Udhuz (uyuz), yin (in)<br />

2.240.a. Anlam Özellikleri<br />

Konu: Soy<br />

Bakış açısı: Beğenmeme<br />

Yansıttığı anlam: Kendi aslının, soyunun beğenmeyen kişiler bundan zarar görürler.<br />

Yan anlam yansıtan birimler:<br />

Tilki; aslının beğenmeyen kimse Udhuz bol-; zarar görmek<br />

Öz inge ür-; evine, yurduna kötü söz söylemek<br />

Taşıdığı değer: Ahlâki değer<br />

Söz sanatları: Benzetme, somutlaştırma<br />

Savın günümüzde biçim ve anlamca aynı kullanımı yoktur, fakat anlamca benzer<br />

kullanımları vardır.<br />

• Aslını saklayan haramzadedir.(Aksoy 1991: 147)<br />

• Kurt köyünün değiştirir, huyunu değiştirmez.(Aksoy 1991: 336)<br />

2.241.TĐRĐĞ ESEN BOLSA TANĞ ÖKÜŞ KÖRÜR: Yaşayanın başı esen gitse<br />

çok şaşacak şeyler görür. Yaşayan kimse sıhhatte olursa birçok tansılar, şaşacak<br />

şeyler görür.<br />

Cilt: l.<br />

Sayfa: 62<br />

Sözcük: Öküş (çok)<br />

2.241.a. Anlam Özellikleri<br />

Konu: Hayat<br />

Bakış açısı: Şaşırtıcı olaylar<br />

Yansıttığı anlam: Đnsan sağ oldukça hayatta bir çok şaşırtıcı olayla karşılaşır.<br />

Yan anlam yansıtan birimler:<br />

Tiriğ esen bol-; ömrün devam etmesi<br />

205


Tanğ öküş gör-; yeni olaylarla karşılaşmak<br />

Taşıdığı değer: Mantık değeri<br />

Söz sanatları: Ad aktarması<br />

Savın biçim ve anlamca aynı kullanımı günümüze kadar ulaşamamıştır. Anlamca<br />

benzer kullanımı vardır.<br />

• Çok yaşayan çok görür.(Yurtbaşı 1996: 133)<br />

2.242.TOKUM YÜZÜP KUDRUKTA BĐÇEK SIMA: Deriyi yüzdükten sonra<br />

bıçağı kuyruğunda kırma. Boğazlanacak hayvanı yüzdükten sonra bıçağı kuyruğunda<br />

kırma.<br />

Cilt: l.<br />

Sayfa: 472<br />

Sözcük: Kudruk (kuyruk)<br />

2.242.a. Anlam Özellikleri<br />

Konu: Düşünüp taşınma<br />

Bakış açısı: Hata yapma<br />

Yansıttığı anlam: Kişi düşünmeden hareket ettiği olaylarda küçük bir iş bile olsa<br />

hata yapabilir.<br />

Yan anlam yansıtan birimler:<br />

Tokum yüz-; düşünmeden hareket et- Kurduk; işin sonu<br />

Biçek sı-; hata yapmak<br />

Taşıdığı değer: Ekonomik değer<br />

Söz sanatları: Somutlaştırma<br />

Sav, ifade etmek istediği anlamı tam olarak yansıtmanın yanı sıra, şiir unsurlarından<br />

yararlanarak tablo imajı çizmiştir. (boğazlanacak hayvanın derisini yüzmek)<br />

Savın biçim ve anlamca aynı kullanımı yoktur.<br />

206


2.243.TOLUM ANUTSA KULUN BULUR, TOLUM UNUTSA BULUN<br />

BOLUR: Silah hazırlayan tay da bulur, silahı unutan tutsak olur. Düşmanı silahını<br />

hazırlayan kimse tay bulur. Bunu hazırlamayı unutan ise esir olur.<br />

Cilt: l.<br />

Sayfa: 215<br />

Sözcük: Anut- (hazırla-)<br />

2.243.a. Anlam Özellikleri<br />

Konu: Tedbir<br />

Bakış açısı: Fayda, zarar<br />

Yansıttığı anlam: Đnsanların tedbir aldıkları işten fayda görürken, tedbir almadıkları<br />

işlerden de zarar görürler.<br />

Yan anlam yansıtan birimler:<br />

Tolum anut-; önlem al- Kulun bul-; fayda görmek, kazanç sağla-<br />

Tolum unut-; önlem alma- Bulun bol-; zarar gör-<br />

Taşıdığı değer: Ekonomik değer<br />

Söz sanatları: Somutlaştırma, tevriye, yineleme<br />

Savın biçim ve anlamca aynı kullanımı yoktur. Benzer kullanımları vardır.<br />

• Başını yıkamayan bit yeniği ile savaşır.(Yurtbaşı 1996: 219)<br />

• Başta hesap, sonra kasas.(Yurtbaşı 1996: 219)<br />

• Devenin dizini bağlamayan ağlar.(Yurtbaşı 1996: 219)<br />

207<br />

• Gündüz kandilini hazırlamayan gece karanlığa razı demektir.(Yurtbaşı<br />

1996: 220)<br />

2.244.TOYIN TAPUĞSAK, TENĞRĐ SEFĐNÇSĐZ: Toyın tapmak ister, Tanrı<br />

memnun değil. Müslüman olmayan Türklerin din ulusu Tanrıya tapınır; fakat Yüce<br />

Tanrı onun yaptığı işten hoşnut değildir. bu sav, başka birine bir işi yaparak iyi<br />

yaptığını zanneden, fakat iğrenilen kimse için söylenir.<br />

Cilt: lll<br />

Sayfa: 377<br />

Sözcük: Tenğri (ulu Tanrı)


2.244.a. Anlam Özellikleri<br />

Konu: Sevmemek<br />

Bakış açısı: Memnun olmamak<br />

Yansıttığı anlam: Đnsanın sevmediği bir kimse ne kadar güzel şeyler yaparsa yapsın<br />

o insanı memnun edemez.<br />

Yan anlam yansıtan birimler:<br />

Toyın; sevilmeyen kimseler Tapuğsa-; güzel işler yapma<br />

Taşıdığı değer: Ahlâki değer<br />

Söz sanatları: Somutlaştırma<br />

Savın günümüzde biçim ve anlamca aynı kullanımı yoktur. Fakat anlamaca benzer<br />

kullanımı vardır.<br />

• Keçinin sevmediği ot, gelir karşısında biter.(Yurtbaşı 1996: 43)<br />

• Yılanın sevmediği ot, deliğinin ağzında biter.(Yurtbaşı 1996: 353)<br />

2.245.TÜNLE BULIT ÖRTENSE EWLÜK URI KELDÜRMĐŞÇE BOLUR.<br />

TANGLA BULIT ÖRTENSE EWGE YAGI KĐRMĐŞÇE BOLUR: Akşamleyin<br />

bulut kızarsa kadın, erkek çocuk doğurmuş gibi olur. Tanlayın bulut kızarırsa eve<br />

düşman girmişe benzer. Türkler güneş battıktan sonra bulutun kızarmasını uğur,<br />

sabahleyin bulutun kızarmasının ise kötü sayarlar.<br />

Cilt: l.<br />

Sayfa:251<br />

Sözcük: Örten- ( güneş indikten sonra bulutun kızardığı zaman)<br />

2.245.a. Anlam Özellikleri<br />

Konu: Đnanç<br />

Bakış açısı: Batıl inanç<br />

Yansıttığı anlam: Batıl inançlar bazı kimselerin hayatlarına yön verirler. .<br />

Yan anlam yansıtan birimler:<br />

Taşıdığı değer: Ekonomik değer<br />

208


Söz sanatları: Somutlaştırma<br />

Savın biçim ve anlamca aynı kullanımı günümüze dek ulaşamamıştır.<br />

2.246.TÜNLE YORUP KÜNDÜZ SEWNÜR, KĐÇĐKDE EFLENĐP ULGADHU<br />

SEWNÜR: Geceleyin yürüyüp gündüz sevinir, küçüklüğünde evlenip yaşlandığında<br />

sevinir. Gece yol yürüyen gündüz sevinir; çünkü yolu görmeden yürümüştür.<br />

Küçükken evlenen kimse de büyüdüğü zaman ferahlar; çocukları onun ihtiyacı için<br />

çalışırlar, o da rahat eder.<br />

Cilt: lll.<br />

Sayfa: 87<br />

Sözcük: Yorı- (yürümek)<br />

2.246.a. Anlam Özellikleri<br />

Konu: Erken davranma<br />

Bakış açısı: Evlilik<br />

Yansıttığı anlam: Evlilik için erken davranan insanlar yaşlandıklarında rahat<br />

ederler. .<br />

Yan anlam yansıtan birimler:<br />

Tünle yorı-, kiçikde eflen-; bir işe erken başlamak<br />

Kündüz sewin-, ulgadhu sewin-; yaşlılıkta rahat etmek<br />

Taşıdığı değer: Mantık değeri<br />

Söz sanatları: Karşıtlama (tün-kündüz, kiçik- ulgadhu)<br />

Savın biçim ve anlamca aynı kullanımı günümüze kullanılagelmiştir.<br />

209<br />

• Geceleyin yürüyen gündüz sevinir, küçükken evlenen yaşlanınca<br />

sevinir.(Yurtbaşı 1996: 304)<br />

2.247.TÜTÜN KAPURSA ĐSLENÜR: Dumanı kurcalayan islenir. Dumanı<br />

tepreten, dumanla oynayan kişi islenir. Bu sav, bir fitneyi alevlendiren kimsenin o<br />

fitneye ister istemez yakalanacağı anlatılmak isteniyor.<br />

Cilt: ll.


Sayfa: 72<br />

Sözcük: Kapur- (kaldırmak, yerinden oynatmak)<br />

2.247.a. Anlam Özellikleri<br />

Konu: Fitne<br />

Bakış açısı: Zarar görme<br />

Yansıttığı anlam: Fitne çıkartan kişi mutlaka bundan zarar görür.<br />

Yan anlam yansıtan birimler:<br />

Tütün; fitne, bela, sıkıntı Kapur-; eşelemek Đslen-; belanın bulaşması<br />

Taşıdığı değer: Ahlâki değer<br />

Söz sanatları: Tevriye, somutlaştırma<br />

Savın biçim ve anlamca aynı kullanımı yoksa da anlamca benzer kullanımları vardır.<br />

• Fitne uyuyan yılana benzer, uyandırmaya gelmez.(Yurtbaşı 1996: 45)<br />

• Đnsan başını kendi derde sokar.(Yurtbaşı 1996: 45)<br />

2.248.TÜTÜŞMEGĐNÇE TÜZÜLMES, TÜPĐRMEGĐNÇE ÇILMAS: Kavga<br />

eteyince olmaz, tipi olmayınca hava açılmaz. Đki kişi çekişmeyince, kavga etmeyince<br />

uzlaşamazlar, rüzgâr esmedikçe de hava açmaz . Bu sav çekişen iki adamın arasını<br />

bulmaya çalışan kimse için söylenir.<br />

Cilt: 1l.<br />

Sayfa:71<br />

Sözcük: Tüpür- (esmek) Atasözü sırası:<br />

2.248.a. Anlam Özellikleri<br />

Konu: Dövüş, kavga<br />

Bakış açısı: Barış getirmesi<br />

Yansıttığı anlam: Kavga olmayınca sinirler yatışmaz ve barış sağlanamaz.<br />

Yan anlam yansıtan birimler:<br />

Tütüş-; önemli bir iş üzerine tartışmak Tüpir-; ortalığın karışması<br />

Tüzül-, çıl-; her şeyin yoluna girmesi<br />

Taşıdığı değer: Mantık değeri<br />

210


Söz sanatları: Tevriye<br />

Savın biçim ve anlamca aynen kullanımı yoktur, fakat anlamca benzer kullanımı<br />

vardır.<br />

• Sular bulanmayınca durulmaz.(Yurtbaşı 1996: 37)<br />

• Çekişmeden pekişilmez.(Aksoy 1991: 200)<br />

2.249.TÜZÜN BĐRLE URUŞ, UTUN BĐRLE TĐREŞME: Yumuşak huylu<br />

kimselerle uğraş, kötülerle direşme. Yavaş ağırbaşlı adam ile uğraş, vuruş; utanmaz,<br />

yüzsüz, vakarsız kimse ile yarışmaya kalkışma, çünkü o haddini aşar, sövüp sayar ve<br />

seni ezer.<br />

Cilt: 1.<br />

Sayfa:414<br />

Sözcük: Tüzün (yumuşak huylu adam)<br />

2.249.a. Anlam Özellikleri<br />

Konu: Dövüş, kavga<br />

Bakış açısı: Dövüşün kimle yapılacağı<br />

Yansıttığı anlam: Đyi huylu kişilerle dövüşmek, kötü huylu kimselerle dövüşmekten<br />

şereflidir.<br />

Yan anlam yansıtan birimler:<br />

Tüzün; aklı başına, dürüst Utun; utanmaz, yüzsüz<br />

Taşıdığı değer: Ahlâki değer<br />

Söz sanatları: Doğadan insana aktarma (tüzün)<br />

Savın biçim ve anlamca aynen kullanımı yoktur, fakat anlamca benzer kullanımı<br />

vardır.<br />

• Cahilin dostluğundan alimin düşmanlığı yeğdir.(Aksoy 1991: 194)<br />

2.250.TÜZÜN BĐRLE URUŞ, UTUN BĐRLE ÜSTERME: Yumuşak huylu kimse<br />

ile çarpış, alçak adamla yarışma.<br />

Cilt: 1.<br />

211


Sayfa:221<br />

Sözcük: Üster- (üstün gelmek için yarış etmek)<br />

2.250.a. Anlam Özellikleri<br />

Konu: Dövüş, kavga<br />

Bakış açısı: Dövüşün kimle yapılacağı<br />

Yansıttığı anlam: Đyi huylu kişilerle kavga bile edilir, fakat alçak insanlarla<br />

kavgadan kaçınılmalıdır.<br />

Yan anlam yansıtan birimler:<br />

Tüzün; aklı başına, ahlâklı Utun; utanmaz, iki yüzlü<br />

Taşıdığı değer: Ahlâki değer<br />

Söz sanatları: Doğadan insana aktarma (tüzün)<br />

Savın biçim ve anlamca aynen kullanımı yoktur, ama anlamca benzer kullanımı<br />

vardır.<br />

• Cahilin dostluğundan alimin düşmanlığı yeğdir.(Aksoy 1991: 194)<br />

• Akıllı düşman, akılsız dosttan hayırlıdır.(Aksoy 1991: 126)<br />

2.251.ULA BOLSA YOL AZMAS, BĐLĐG BOLSA SÖZ YAZMAS: Alamet olsa<br />

yol azmaz, bilgi bulunsa söz ulaşmaz. Đşaret olsa insan yolu azmaz, akıl olsa sözü<br />

sapıtmaz, anlamına gelen sav, arada işaret taşları olursa yol sapıtılmaz, adamda akıl,<br />

bilgi olursa sözünde yanılmaz, şeklinde kullanılır.<br />

Cilt: l.<br />

Sayfa: 92<br />

Sözcük: Ula (kırda belge, alâmet.)<br />

2.251.a. Anlam Özellikleri<br />

Konu: Bilgi<br />

Bakış açısı: Akıl<br />

Yansıttığı anlam: Kişiler akıllı olursa, bilgi de olur ve yaptığı işlerde yanılmaz.<br />

Yan anlam yansıtan birimler:<br />

Taşıdığı değer: Ekonomik değer<br />

212


Söz sanatları: Yineleme<br />

Savın biçim ve anlamca aynı kullanımı olmasa da anlamca benzer kullanımları<br />

vardır.<br />

• Bilenle bilmeyen bir olmaz.(Yurtbaşı 1996: 279)<br />

213<br />

• Akıllı söylemeden düşünür, deli düşünmeden söyler.(Yurtbaşı 1996:<br />

263)<br />

2.252.ULUGNI ULUGLASA KUT BULUR: Birisi ihtiyara saygı gösterirse uğur<br />

ve devlet bulur. Đnsan uluyu ululasa kut bulur. Đnsan yaşça büyük olana saygı<br />

gösterirse baht bulur.<br />

Cilt: l.<br />

Sayfa: 304<br />

Sözcük: Ulugla- (yüceltmek)<br />

2.252.a. Anlam Özellikleri<br />

Konu: Saygı<br />

Bakış açısı: Mutluluk getirmesi<br />

Yansıttığı anlam: Đnsan, kendinden yaşça büyüğe saygı gösterirse baht bulur.<br />

Yan anlam yansıtan birimler:<br />

Taşıdığı değer: Ahlâki değer<br />

Söz sanatları: Önyineleme (ulug)<br />

Savın biçim ve anlamca aynı kullanımı yoktur.<br />

2.253.ULUK YAGIRI OGULKA KALIR: Omuzbaşı yağırı evlada kalır. Atın<br />

omuzbaşı yarası oğla kalır. Omuzbaşı sinirlerin ve boğumların birleştiği yer olduğu<br />

için yara çabuk kapanmaz oğula miras kalır.<br />

Cilt: l.<br />

Sayfa: 68<br />

Sözcük: Uluk (atın omuzbaşı)


2.253.a. Anlam Özellikleri<br />

Konu: Sakınma<br />

Bakış açısı: Kötü itibardan sakınmak<br />

Yansıttığı anlam: Đnsanlar kötü itibardan sakınarak gelecek nesile bunu miras<br />

olarak bırakmamalıdır.<br />

Yan anlam yansıtan birimler:<br />

Uluk yagırı; derin,unutulmayacak olaylar<br />

Ogulka kal-; gelecek nesili etkilemek<br />

Taşıdığı değer: Ahlâki değer<br />

Söz sanatları: Somutlaştırma, tevriye<br />

Savın biçim ve anlamca aynı kullanımı yoktur. Benzer kullanımları vardır.<br />

• Baba koruk yer, oğlunun dişi kamaşır. (Aksoy 1991: 164)<br />

• Babası ekşi elma yer, oğlunun dişi kamaşır. (Aksoy 1991: 164)<br />

2.254.UMA KELSE KUT KELĐR: Konuk gelse uğur gelir. Konuk, misafir gelse<br />

kut gelir. Bir konuk geldiği zaman uğur ve kısmet de birlikte gelir. Konukla<br />

kutlanılır, o yükünülmez.<br />

Cilt: l.<br />

Sayfa:92<br />

Sözcük: Uma (eve gelen konuk)<br />

2.254.a. Anlam Özellikleri<br />

Konu: Konuk<br />

Bakış açısı: Uğur, bereket getirme<br />

Yansıttığı anlam: Konuk misafir olduğu eve uğur ve bereket götürür.Đn<br />

Yan anlam yansıtan birimler:<br />

Taşıdığı değer: Ekonomik değer<br />

Söz sanatları: Önyineleme (kel-)<br />

Savın biçim ve anlamca aynı kullanımı yoktur, ancak anlamca benzer kullanımları<br />

vardır.<br />

214


• Misafir kısmeti ile gelir. (Aksoy 1991: 348)<br />

215<br />

• Misafir on kısmetle gelir; birini yer, dokuzunu bırakır. (Aksoy<br />

1991: 348)<br />

2.255.UMAYKA TAPINSA OGUL BOLUR: Đnsan sonsuzluğa hizmet ederse oğlu<br />

olur. Đnsan umaya tapınırsa çocuk bulur. Đnsan son’a tapınırsa çocuğu olur. Kadınlar<br />

bunu uğur sayar.<br />

Cilt: l.<br />

Sayfa:123<br />

Sözcük: Umay ( çocuğun ana karnında eşi)<br />

2.255.a. Anlam Özellikleri<br />

Konu: Đnanç<br />

Bakış açısı: Đyilik ve bereket getirmek<br />

Yansıttığı anlam: Đnsanoğlu Tanrı’ya hizmet ederse iyilik ve bereket bulur. .<br />

Yan anlam yansıtan birimler:<br />

Umayka tapın-; Allah’a hizmet et- Oğul bol-; iyilik, bereket bul-<br />

Taşıdığı değer: Ekonomik değer<br />

Söz sanatları: Somutlaştırma<br />

Savın biçim ve anlamca aynı kullanımı bugün yoktur, ancak anlamca benzer<br />

kullanımları günümüzde geçerliliğini korur.<br />

• Zerre kadar iman dünya kadar günaha yeter.(Yurtbaşı 1996: 79)<br />

• Kör Allah’a nasıl bakarsa, Allah da köre öyle bakar.(Aksoy 1991: 331)<br />

2.256.USUKMIŞA SAKIĞ KAMUĞ SUW KÖRÜNÜR: Susamışa ılgın bütün su<br />

görünür. Susamışa bütün yalgın su görünür. Susamış insan her serabı su görür. Bu<br />

sav, her şeyi kendi işine yarar gibi gören yoksul kimse için söylenir.<br />

Cilt: l.<br />

Sayfa:191<br />

Sözcük: Usuk- (susamak)


2.256.a. Anlam Özellikleri<br />

Konu: Yoksulluk<br />

Bakış açısı: Her şeye sahip olma isteği<br />

Yansıttığı anlam: Bazı yoksul insanlar kendinde olmayan her şeyi işe yarar sanırlar.<br />

Yan anlam yansıtan birimler:<br />

Usıkmış; yoksul, ihtiyaç sahibi Sakığ; hayal<br />

Kamuğ suw körün-; her şeyi işine yarar san-<br />

Taşıdığı değer: Ahlâki değer<br />

Söz sanatları: Somutlaştırma<br />

Savın biçim ve anlamca aynı kullanımı yoktur, anlamca yakın sayılabilecek<br />

kullanımları vardır.<br />

• Aç domuz darıdan çıkmaz.(Aksoy 1991: 109)<br />

• Aç elini kora sokar.(Aksoy 1991: 110)<br />

• Açın karnı doyar gözü doymaz.(Aksoy 1991: 111)<br />

• Aç tavuk kendini buğday ambarında sanır.(Aksoy 1991: 113)<br />

• Aç yanında sarpın kurcalanmaz.(Aksoy 1991: 113)<br />

• Kel yanında kabak anılmaz.(Aksoy 1991: 317)<br />

2.257.UŞ ÜŞGÜRSE ÖLÜR: Kerkes kuşu bir adamın yüzüne karşı ıslık çalarsa<br />

uğur sayılmaz; bu ölüme işarettir. Akbaba kuşu ıslık çalarsa insan ölür.Akbaba<br />

insanın yüzüne karşı öterse bu ölüme işarettir, uğur sayılmaz.<br />

Cilt: l.<br />

Sayfa:228<br />

Sözcük: Üşgür- (kışkırtmaz)<br />

2.257.a. Anlam Özellikleri<br />

Konu: Đnanç<br />

Bakış açısı: Batıl inanç<br />

Yansıttığı anlam: Batıl inançlar bazı kimselerin hayatlarını olumsuz etkiler. .<br />

Yan anlam yansıtan birimler:<br />

Taşıdığı değer: Ahlâki değer<br />

216


Söz sanatları:<br />

Savın biçim ve anlamca aynı kullanımı günümüze dek ulaşamamıştır.<br />

2.258.UYGUR YIGAÇ UZUN KES, TEMÜR KISGA KES: Ey Uygur, ağacı<br />

uzun, demiri kısa kes. Ağaç kestiğin zaman uzun kes, demir kestiğin zaman kısa kes;<br />

çünkü, demir uzatılabilir, fakat ağacı uzatmak mümkün değildir.<br />

Cilt: ll.<br />

Sayfa:11<br />

Sözcük: Kes-<br />

2.258.a. Anlam Özellikleri<br />

Konu: Tedbir<br />

Bakış açısı: Bazı şeylerin geri dönüşünün mümkün olmaması<br />

Yansıttığı anlam: Bazı işlerin yapımında tedbirli olunmalıdır, çünkü bunların<br />

telafisi mümkün değildir. .<br />

Yan anlam yansıtan birimler:<br />

Yıgaç, temur; yapılan iş Uzun kes-, kısga kes-; önlem<br />

Taşıdığı değer: Ekonomik değer<br />

Söz sanatları: Karşıtlama (uzun-kısga)<br />

Savın biçim ve anlamca kullanımım günümüzde yoktur. Toplumun ihtiyaçlarına göre<br />

değişim göstermiştir. Savın anlamca benzer kullanımları vardır.<br />

• Son pişmanlık fayda vermez.(Yurtbaşı 1996: 197)<br />

• Balık ağa girdikten sonra aklı başına gelir.(Aksoy 1991: 168)<br />

2.259.ÜRĐ KOPSA OGUŞ AKLIŞUR. YAGI KELSE ĐRMEM TEPREŞÜR: Bir<br />

gürültü kopsa hısım, akraba akışır; bir düşman gelse halk yerinden oynar. Bir çığlık<br />

koptuğu zaman, çağırana yardım etmek için oymak toplanır; yağı geldiği vakit savaş<br />

için bölükler toplanır. Bu sav, işlerde toplanmak için söylenir.<br />

Cilt: l.<br />

Sayfa: 88<br />

217


Sözcük: Üri (gürültü, ses)<br />

2.259.a. Anlam Özellikleri<br />

Konu: Birlik<br />

Bakış açısı: Yardımlaşma<br />

Yansıttığı anlam: Đnsanın başına bir iş geldiğinde herkes birlik olup, yardıma koşar.<br />

Yan anlam yansıtan birimler:<br />

Üri kop-, yagı kel-; bir sıkıntıyla karşılaşmak<br />

Oguş alkış-, irmem tepreş-; herkesin birlik olup, yardım etmesi<br />

Taşıdığı değer: Ekonomik değer.<br />

Söz sanatları: Somutlaştırma<br />

Savın günümüzde geçerliliği kısmen de olsa devam eder. Herkes herkesin yardımına<br />

koşmasa bile, insanın yakın çevresi, özellikle de ailesi yardıma koşar. Savın<br />

günümüzde biçim ve anlamca aynı kullanımı yoktur, ancak anlamca benzer<br />

kullanımları vardır.<br />

218<br />

• Adam adama her zaman gerek olur, iki serçeden börek olur.(Aksoy 1991:<br />

113)<br />

2.260.XAN IŞI BOLSA KATUN UŞU KALIR: Han’ın işi, emri olunca, Hatun’un<br />

işi geri kalır.<br />

Cilt: l.<br />

Sayfa:410<br />

Sözcük: Katun (hatun)<br />

2.260.a. Anlam Özellikleri<br />

Konu: Yetki<br />

Bakış açısı: Önceliği<br />

Yansıttığı anlam: Başkanın emri eşinin emrinden daha önce gelir.<br />

Yan anlam yansıtan birimler:<br />

Xan: yetki sahibi Katun: daha az yetkiye sahip kişi,<br />

Uş kalması: yerine getirilmemesi


Taşıdığı değer: Mantık değeri<br />

Söz sanatları: Karşıtlama (xan, katun)<br />

Savın biçim ve anlamca aynı kullanımı günümüze kadar kendini koruyamamıştır.<br />

Ancak anlamca benzer kullanımları günümüzde de yaşar.<br />

• Beylerin sözü, sözlerin beyidir.(Yurtbaşı 1996: 246)<br />

• Emir demiri keser.<br />

2.261. YADHAĞ ATI ÇARUK KÜÇĐ AZUK: Yaya kimsenin atı, çarığı; kuvveti<br />

azığıdır. Bu sav, kuvvetsiz düşmemek, ayağını aşındırmamak için hazırlıklı<br />

bulunması gereken kimseye söylenir.<br />

Cilt: l.<br />

Sayfa: 381<br />

Sözcük: Çaruk (çarık)<br />

2.261.a. Anlam Özellikleri<br />

Konu: Tedbir<br />

Bakış açısı: Güçsüz düşmemek<br />

Yansıttığı anlam: Đnsanlar güçsüz düşmemek için önceden tedbirlerini almalıdırlar.<br />

Yan anlam yansıtan birimler:<br />

At, güç: gerekli olanlar Çaruk, azuk: alınan önlemler<br />

Taşıdığı değer: Ekonomik değer<br />

Söz sanatları: Somutlaştırma, artyineleme (çaruk-azuk), tevriye<br />

Savın bugün biçimce aynı kullanımı vardır, ancak anlam farklılığına uğramış,<br />

günümüz şartlarına göre şekillenmiştir. Bugün fakir, zor geçinen insanlar işlerini<br />

kısıtlı imkanlarla görürler, anlamında kullanılır.<br />

• Yayanın atı çarık, gücü azık.(Yurtbaşı 1996: 182)<br />

2.262.YAGINĞ ERSE KEREK YUNDAKI TEGĐR: Düşmanın olsa da gübresi<br />

219<br />

kalır. Düşmanın olsa mal gerek, gübresi değer, kalır. Đsterse düşmanın olsun, malı


olmalıdır. Düşmanının malından sana en az düşecek şey atının fışkısıdır; ondan<br />

faydalanır ateş yakarsın.<br />

Cilt: lll.<br />

Sayfa:44<br />

Sözcük: Yundak<br />

2.262.a. Anlam Özellikleri<br />

Konu: Mal<br />

Bakış açısı: Düşmanın malı<br />

Yansıttığı anlam: Mal, insanın düşmanında bile olsa fayda sağlar.<br />

Yan anlam yansıtan birimler:<br />

Yundak; mal<br />

Taşıdığı değer: Ekonomik değer.<br />

Söz sanatları: Somutlaştırma<br />

Savın biçim ve anlamca aynı kullanımı yoktur.<br />

• Artık/fazla mal göz çıkarmaz.(Aksoy 1991: 147)<br />

• Komşu da pişer bize de düşer.(Aksoy 1991: 326)<br />

2.263.YAGINI AŞAKLASA BAŞKA ÇIKAR.: Düşman aşağı görülürse başa çıkar.<br />

Đnsan düşmanı aşağılarsa düşman başa çıkar. Düşman küçük görülürse başa çıkıp,<br />

başı yok eder. Đyi düşün, onu küçük görme demektir.<br />

Cilt: l.<br />

Sayfa: 305<br />

Sözcük: Aşakla- (aşağıla-)<br />

2.263.a. Anlam Özellikleri<br />

Konu: Düşman<br />

Bakış açısı: Küçümsemek<br />

Yansıttığı anlam: Düşman küçümsenirse ağır yenilgilere uğranabilir.<br />

Yan anlam yansıtan birimler:<br />

Yagını aşakla-; önemsememek Başka çık-; zarar görmek<br />

220


Taşıdığı değer: Mantık değeri<br />

Söz sanatları: Somutlaştırma<br />

Savın biçim ve anlamca aynı kullanımı yoktur. Anlamca benzer kullanımları vardır.<br />

• Düşmanın karınca ise de hor bakma.(Aksoy 1991: 231)<br />

• Düşmanını kendinden üstün gör, zayıf çıkarsa bahtına.(Yurtbaşı 1996: 86)<br />

2.264. YOĞURKANDA ARTUK ADHAK KÖSÜLSE ÜŞĐGÜR: Yorgandan<br />

ziyade ayak uzatılırsa üşür. Ayak, yorganın boyundan fazla uzatılırsa üşür. Bu sav,<br />

bir kimseye haddini aşmamak için söylenir.<br />

Cilt: ll.<br />

Sayfa:137<br />

Sözcük: Kösül-(fazlasıyla uzat-)<br />

2.264.a. Anlam Özellikleri<br />

Konu: Haddini aşmama<br />

Bakış açısı: Ölçülü davranma<br />

Yansıttığı anlam: Đnsanlar davranışlarında ölçülü olmazlarsa zarar görebilirler.<br />

Yan anlam yansıtan birimler:<br />

Yoğurkan; davranışların sınırı Ayak kösül-; haddini aş-<br />

Üşi-; zarar gör-<br />

Taşıdığı değer: Ekonomik değer<br />

Söz sanatları: Somutlaştırma<br />

Sav, biçimce günümüze kadar kendini korumuş, yalnız anlam farklılığına uğramıştır.<br />

Bugün, kişinin harcamalarında ölçülü olup aşırıya kaçmaması gerektiğini anlatmak<br />

için kullanılır.<br />

• Ayağını yorganına göre uzat.(Yurtbaşı 1996: 158)<br />

• Pek yaş olma, sıkılırsın; pek de kuru olma, kırılırsın. (Aksoy 1991: 367)<br />

• Pek eğilme basarlar, pek yükselme asarlar.(Yurtbaşı 1996: 190)<br />

221


2.265.YAKADAKI YALGAGALI ELĐGDEKĐ IÇKINUR: Yakadaki yalanırken<br />

eldeki kaybedilebilir. Bu sav, bir şeye tamah ederek elindekini harcayan kimseye,<br />

elindekini sıkı tutup uzaktakine göz dikmemesi için söylenen bir sözdür.<br />

Cilt: l., lll.<br />

Sayfa:253, 307<br />

Sözcük: Içgın- (kaçır-), yalga- (yala-)<br />

2.265.a. Anlam Özellikleri<br />

Konu: Açgözlülük<br />

Bakış açısı: Elindekini korumak<br />

Yansıttığı anlam: Açgözlü insanlar daha küçük mallara bile sahip olmak<br />

istediklerinden ellerindeki büyük malları da kaybedebilirler.<br />

Yan anlam yansıtan birimler:<br />

Yakadakı yalga-; kazanılmak istenen küçük mal Eligdekı; var olan mal<br />

Taşıdığı değer: Ekonomik değer<br />

Söz sanatları: Somutlaştırma, alışılmamış bağdaştırma (yakadakı yalga-)<br />

Savın biçim ve anlamca aynı kullanımı yoktur, benzer kullanımları vardır.<br />

222<br />

• Ovadaki sülün avına gittiğin zaman, evdeki tavuğu elden çıkarma.(Yurtbaşı<br />

1996: 11)<br />

• Dimyat’a pirince giderken evdeki bulgurdan oldu.(Yurtbaşı 1996: 200)<br />

• Bugünkü tavuk yarınki kazdan iyidir.(Yurtbaşı 1996: 200)<br />

2.266.YAKRI YAĞI YAĞSIMAS: Đçyağı yağ yerini tutmaz. Erimiş kuyruk yağı,<br />

içyağı, asıl yağın tadını vermez.<br />

Cilt: l1l.<br />

Sayfa: 306<br />

Sözcük: Yağsı- (yağ gibi olmak)<br />

2.266.a. Anlam Özellikleri<br />

Konu: Benzeme, benzerlik<br />

Bakış açısı: Yerini tutma


Yansıttığı anlam: Bir şeyin benzeri, aslının yerini tutamaz.<br />

Yan anlam yansıtan birimler:<br />

Yakrı yağı; bir şeyin benzeri Yağsıma-; aslının yerini tutmama<br />

Taşıdığı değer: Ekonomik değer<br />

Söz sanatları: Önyinleme (yakrı, yağı, yağsı-), somutlaştırma<br />

Savın bugün, biçim ve anlamca aynı kullanımı yoktur.<br />

• Şap ile şeker (beyaz ama) bir değil.(Yurtbaşı 1996: 358)<br />

2.267.YALKSA YEME YAG EDHGÜ, KÖYSE YEME KÜN EDHGÜ: Bıksa<br />

yine yağ iyi, yaksa yine gün iyi. Đnsan tıka basa yese , bıksa yine yağ iyi, yansa yine<br />

güneş iyi. Yağ ne kadar tıka basa yense de yine tatsız tuzsuz yemekten daha iyidir.<br />

Güneş ne kadar yaksa sisten, pustan hayırlıdır.<br />

Cilt: lll.<br />

Sayfa: 435<br />

Sözcük: Yalk- (bık-)<br />

2.267.a. Anlam Özellikleri<br />

Konu: Zenginlik<br />

Bakış açısı: Rahatlık, iyilik<br />

Yansıttığı anlam: Đnsanlar zenginlikten ve onun getirdiği rahatlıktan bıksa da<br />

vazgeçemez.<br />

Yan anlam yansıtan birimler:<br />

Yalk-, köy-; zenginliğin olumsuz yönleri Yag, kün; zenginlik<br />

Taşıdığı değer: Ahlâki değer<br />

Söz sanatları: Somutlaştırma, yineleme<br />

Savın biçim ve anlamca aynı kullanımı yoktur, anlamca yakın sayılabilecek<br />

kullanımları vardır.<br />

• Cebi dolu olanın keyfi yerinde olur.(Yurtbaşı 1996: 253)<br />

• Varlıkta darlık olmaz, yoklukta dirlik olmaz.(Yurtbaşı 1996: 255)<br />

223


224<br />

• Zengin helvasını baldan pişirir, züğürt derman için pekmez<br />

bulamaz.(Yurtbaşı 1996: 255)<br />

• Zengin olan buzlu hoşaf içer.(Yurtbaşı 1996: 255)<br />

• Zengin olsa ‘hoppa’, fakir olsa ‘deli’ derler.(Yurtbaşı 1996: 255)<br />

• Zengin ölürse mezarına taş dikilir, züğürde çalı nişan<br />

ederler.(Yurtbaşı 1996: 255)<br />

2.268.YALNĞUK MENĞGÜ TĐRĐLMES, SINKA KĐRÜB KĐRÜ YANMAS:<br />

Kişi ebedi yaşayamaz, mezara giren geri dönmez.<br />

Cilt: lll<br />

Sayfa:65<br />

Sözcük: Yan-(dön-)<br />

2.268.a. Anlam Özellikleri<br />

Konu: Ölüm<br />

Bakış açısı: Dönüşünün olmaması<br />

Yansıttığı anlam: Ölümü tadan insanın bir daha hayata dönmesi mümkün değildir.<br />

Yan anlam yansıtan birimler:<br />

Taşıdığı değer: Mantık değeri<br />

Söz sanatları: Artyineleme (tirilmes-yanmas)<br />

Savın biçim ve anlamca aynı kullanımı yoktur, anlamca benzer kullanımları vardır.<br />

• Dağın ardındaki gelir, taşın ardındaki gelmez.(Yurtbaşı 1996: 191)<br />

• Ne kadar da büyük olsa onun şanı, taştır onun nişanı.(Yurtbaşı 1996: 192)<br />

• Gelin girmedik ev olur, ölüm girmedik ev olmaz.(Aksoy 1991: 259)<br />

2.269.YALNĞUK OGLI MUNSUZ BOLMAS: Đnsanoğlu ayıpsız ve hastalıksız<br />

olmaz. Đnsanoğlu bunsuz olmaz, insan oğlu kusursuz dertsiz olmaz.<br />

Cilt: lll.<br />

Sayfa:141<br />

Sözcük: Mun (hastalık, ayıp)


2.269.a. Anlam Özellikleri<br />

Konu: Sıkıntı<br />

Bakış açısı: Herkeste oluşu<br />

Yansıttığı anlam: Her insanın küçük ya da büyük mutlaka bir sıkıntısı vardır.<br />

Yan anlam yansıtan birimler:<br />

Mun; kusur<br />

Taşıdığı değer: Mantık değeri taşıyor<br />

Söz sanatları:<br />

Savın biçimce olmasa da anlamca aynı kullanımı günümüzde de geçerliliğini<br />

korumaktadır. Çünkü bu evrensel bir olgudur.<br />

• Dertsiz insan olmaz.(Yurtbaşı 1996: 155)<br />

• Dikensiz gül olmaz, engelsiz yar olmaz.(Aksoy 1991: 221)<br />

2.270. YALNĞUK OĞLI YOKADHUR EDHGÜ ATI KALIR: Adam oğlu yok<br />

olur; iyi adı kalır. Đnsanoğlu yok olur, ölür; eğer hayır sahibi, iyilikçi ise adı sanı<br />

kalır. Bu sav, iyilik yapmak gerektiğini anlatmak için söylenir.<br />

Cilt: lll.<br />

Sayfa:384<br />

Sözcük: Yalnğus (yalnız)<br />

2.270.a. Anlam Özellikleri<br />

Konu: Đyilik<br />

Bakış açısı: Ün kazandırması<br />

Yansıttığı anlam: Yaşamı boyunca iyi şeyler yapan insanlar, öldükten sonra da iyi<br />

anılırlar.<br />

Yan anlam yansıtan birimler:<br />

Yokadh- ; yaşamın sonlanması Atı kal-; herkesçe tanınıp, iyi anıl-<br />

Taşıdığı değer: Ahlâki değer<br />

Söz sanatları:<br />

225


Savın biçim ve anlamca aynı kullanımı günümüze değişerek ulaşmıştır.<br />

• At ölür meydan/nalı kalır, yiğit ölür şan/ namı kalır.(Aksoy 1991: 154)<br />

• Er adıyla, deve havudiyle söylenir.(Yurtbaşı 1996: 237)<br />

• Dünyada insanın namıdır kalan, gerisi yalandır, yalan.(Yurtbaşı 1996: 237)<br />

• At ölür eyeri kalır, insan ölür eseri kalır.(Yurtbaşı 1996: 71)<br />

2.271.YALNĞUK ÜRÜLMĐŞ KAP OL, AGZI YAZLIP ALKINUR: Adam oğlu<br />

şişirilmiş tulum gibidir, ağzı açıldığında söner. Đnsan kısmı üflenip şişirilmiş tulum<br />

gibidir; ağzı açılınca havası gider, söner.<br />

Cilt: l.<br />

Sayfa: 195<br />

Sözcük: Ürül-<br />

2.271.a. Anlam Özellikleri<br />

Konu: Öfke<br />

Bakış açısı: Geçiciliği<br />

Yansıttığı anlam: Öfkeli insan bağırıp çağırdığında öfkesi geçer.<br />

Yan anlam yansıtan birimler:<br />

Agzı yazlıp alkın-; öfkesi geçmek Ürülmiş kap ol-; sinirlenmek<br />

Taşıdığı değer: Ahlâki değer<br />

Söz sanatları: Doğadan insana aktarma (insan-tulum)<br />

Savın biçim ve anlamca aynı kullanımı bugün yoktur.<br />

• Đstediğini söyleyen, istemediğini işitir. (Aksoy 1991: 295)<br />

• Öfke ile göz karır, öfke geçer yüz kızarır.(Kurt 1997: 91)<br />

• Saman alevi gibi parladır(Kurt 1997: 91)<br />

2.272.YALNĞUS KAZ ÖTMES: Yalnız kaz ötmez. Tek başına bulunan kazın sesi<br />

çıkmaz. Bu sav, işlerinde başkalarından yardım istemesi gereken kimse için söylenir.<br />

Cilt: lll.<br />

Sayfa:384<br />

Sözcük: Yalnğus (yalnız)<br />

226


2.272.a. Anlam Özellikleri<br />

Konu: Birlik<br />

Bakış açısı: Yardımlaşma<br />

Yansıttığı anlam: Đnsanlar bazı işlerde, başkalarının yardımına ihtiyaç duyarlar.<br />

Yan anlam yansıtan birimler:<br />

Yalnğus kaz; yardımcısı olmayan insan Ötme-; amacına uluşamamak<br />

Taşıdığı değer: Ekonomik değer.<br />

Söz sanatları: Somutlaştırma, doğadan insana aktarma (kaz-insan)<br />

Savın biçimce olmasa bile, anlamca aynı ve benzer kullanımları vardır.<br />

• Adam adama gerektir, tosbağaya hanesi.(Aksoy 1991: 412)<br />

227<br />

• Az el aş kotarır, çok el iş kotarır.(Az eli aşta gör, çok eli işte gör.) (Aksoy<br />

1991: 113)<br />

• Bir elin nesi var, iki elin sesi var.(Aksoy 1991: 161)<br />

• Eli ele vurmayınca şaklamaz.(Aksoy 1991: 182)<br />

• Ağaç yaprağıyla gürler.(Aksoy 1991: 117)<br />

2.273.YARIN BULGANSA EL BULGANUR: kürek kemiği karışırsa vilayet<br />

karışır.<br />

Cilt: lll.<br />

Sayfa:21<br />

Sözcük: Yarın (kürek kemiği)<br />

2.273.a. Anlam Özellikleri<br />

Konu: Batıl inanç<br />

Bakış açısı: Bozulma<br />

Yansıttığı anlam: Bazı toplumlar batıl inançları doğrultusunda hüküm kurarlar.<br />

Yan anlam yansıtan birimler:<br />

Yarın; fal El bulgan-; huzurun bozulması<br />

Taşıdığı değer: Ahlâki değer. (kötü)<br />

Söz sanatları: Đnsandan doğaya aktarma


Savın biçim ve anlamca aynı kullanımı günümüze ulaşmamıştır.<br />

2.274.YAŞ OT KÖYMES, YALAFAR ÖLMES: Yaş ot yanmaz, elçi ölmez.<br />

Cilt: l1l.<br />

Sayfa:47<br />

Sözcük: Yalafar (Hakanın gönderdiği elçiye verilen ad<br />

2.274.a. Anlam Özellikleri<br />

Konu: Elçi<br />

Bakış açısı: Dokunulmazlık<br />

Yansıttığı anlam: Elçiye, haber getiren kişiye dokunulmaz, çünkü o haberin kaynağı<br />

değil, sadece iletenidir.<br />

Yan anlam yansıtan birimler:<br />

Yaş ot; verimli, taze şeyler Köyme-; zarar vermeme<br />

Yalafar; haber getiren, aracı Ölme-; kötü davranılmaması<br />

Taşıdığı değer: Ahlâki değer<br />

Söz sanatları: somutlaştırma<br />

Savın biçim ve anlamca aynı kullanımı günümüze kadar ulaşmıştır.<br />

• Yaş ot yanmaz, elçi ölmez.(Yurtbaşı 1996: 369)<br />

• Elçiye zeval olmaz.(Aksoy 1991: 236)<br />

2.275.YATNINĞ YAĞLIĞ TĐKÜSÜNDEN ÖZNÜNĞ KANLIĞ YUDHRUK<br />

YEĞ: Yabancının yağlı lokmasından kendini kanlı yumruğu daha yeğdir. Hısımın<br />

yumrukla vurması, yabancının yağlı lokmasından iyidir. Bu sav, hısımların araları<br />

açıldığı zaman uzlaştırmak için söylenir.<br />

Cilt: lll.<br />

Sayfa: 43<br />

Sözcük: Yudhruk (yumruk)<br />

2.275.a. Anlam Özellikleri<br />

228


Konu: Akrabalık<br />

Bakış açısı: Vazgeçilmezliği<br />

Yansıttığı anlam: Akrabalarımızdan gördüğümüz kötülükler onlara karşı<br />

beslediğimiz sevgiyi yok etmez.<br />

Yan anlam yansıtan birimler:<br />

Yağlık tikü; iyilik Kanlığ yudhruk; kötülük Öz; akrabalar<br />

Taşıdığı değer: Mantık değer<br />

Söz sanatları: Somutlaştırma<br />

Savın biçim ve anlamca aynı kullanımı yoktur, benzer kullanımı vardır.<br />

• Kardeş kardeşi atmış, yar başında tutmuş.(Aksoy 1991: 307)<br />

• Et tırnaktan ayrılmaz.(Aksoy 1991: 251)<br />

• Kardeş kardeşin ne öldüğünü ister, ne onduğunu.(Aksoy 1991: 307)<br />

• Kardeş kardeşi bıçaklamış, dönmüş yine kucaklamış.(Aksoy 1991: 307)<br />

• Et ile tırnak arasına girilmez. (Aksoy 1991: 250)<br />

• Đki kardeş savaşmış, ebleh buna inanmış.(Aksoy 1991: 290)<br />

2.276.YAWLAK TILLIĞ BEGDEN KERÜ YALNĞUS TUL YEG: Kötü dilli<br />

kocadan yalnız dul daha iyidir. Kadının dul olması her zaman ona söven kötü dilli<br />

kocası bulunmaktan daha iyidir.<br />

Cilt: lll.<br />

Sayfa: 133<br />

Sözcük: Tul (dul)<br />

2.276.a. Anlam Özellikleri<br />

Konu: Evlilik<br />

Bakış açısı: Kötü söz<br />

Yansıttığı anlam: Kötü davranışların ve sözlerin varolduğu bir evliliğin<br />

devamındansa sonlanması daha iyidir.<br />

Yan anlam yansıtan birimler:<br />

Yawlak tıl; kötü söz söyleyen<br />

Taşıdığı değer: Ahlâki değer<br />

229


Söz sanatları: Somutlaştırma<br />

Savın biçim ve anlamca aynı kullanımı bugün yoktur.<br />

• Ata evi meydan evi, er evi zindan evi.(Yurtbaşı 1996: 94)<br />

• Dumansız baca olmaz, kahırsız koca olmaz.(Aksoy 1991: 228)<br />

2.277.YAZIDA BÖRĐ ULISA EWDE ĐT BAGRI TARTIŞUR: Kırda kurt ulusa,<br />

evde itin bağrı tartılır. Kırda kurt uluduğu zaman evde köpeğin ciğeri sızlar, ona acır<br />

anlamındadır. Hısımların birbirlerine acıdıklarında söylenir.<br />

Cilt: 1ll.<br />

Sayfa:255<br />

Sözcük: Ulı-<br />

2.277.a. Anlam Özellikleri<br />

Konu: Akrabalık<br />

Bakış açısı: Acıma<br />

Yansıttığı anlam: Akrabalar, başlarına bir iş geldiğinde, birbirlerine diğer<br />

insanlardan daha çok acırlar.<br />

Yan anlam yansıtan birimler:<br />

Böri, ıt; yakın, akraba Ulı-; acı çekme<br />

Tartış-; üzülme, yardım etme<br />

Taşıdığı değer: Ahlâki değer<br />

Söz sanatları: Benzetme, doğadan insana aktarma (böri, it)<br />

Savın, biçim ve anlamca aynı kullanımı günümüze kadar ulaşamamıştır; fakat<br />

anlamca benzer kullanımları vardır.<br />

• Ağlarsa anam ağlar, gerisi yalan ağlar.(Aksoy 1991: 121)<br />

• Đnsana kardeş gibi yar, Irak gibi diyar olmaz.(Yurtbaşı 1996: 14)<br />

• Ana gibi yar, Bağdat gibi diyar olmaz.(Aksoy 1991: 139)<br />

2.278.YAZIDAKĐ SÜWLĐN EDHERGELĐ EWDEKĐ TAKAGU IÇKINMA:<br />

230<br />

Kırdaki sülünü ararken evdeki tavuğu kaçırma. Bu sav meydanda olmayan bir şey


için kişinin elindekinin harcamamasını öğütleyen bir savdır. Kişinin elinde varolanın<br />

gerçekliği vardır ve o zaten kişinindir.<br />

Cilt: l.<br />

Sayfa: 447<br />

Sözcük: Takagu (tavuk ve horozo verilen ad)<br />

2.278.a. Anlam Özellikleri<br />

Konu: Aç gözlülük<br />

Bakış açısı: Zarar getirdiği<br />

Yansıttığı anlam: Açgözlülük insanın elindeki malı da kaybetmesine neden olur.<br />

Yan anlam yansıtan birimler:<br />

Yazıdaki süwlin; meydanda olmayan mal Ewdeki takagu; eldeki mal<br />

Taşıdığı değer: Ekonomik değer<br />

Söz sanatları: Somutlaştırma, doğadan doğaya aktarma (süwlin, takagu)<br />

Sav, günümüzde de geçerliliğini korur, fakat bugün, sahip olduğu malı satmaya<br />

kalkışma anlamında kullanılır.<br />

231<br />

• Ovadaki sülün avına gittiğin zaman, evdeki tavuğu elden çıkarma.(Yurtbaşı<br />

1996: 201)<br />

• Dimyat’a pirince giderken evdeki bulgurdan oldu.(Yurtbaşı 1996: 11)<br />

2.279. YAZIN KATIGLANSA KIŞIN SEWNÜR: Đnsan yazın çalışıp çabalarsa<br />

kışın sevinir. Yazın çalışıp kazan, kışın ferahla ye öğüdünde bulunur.<br />

Cilt: lll.<br />

Sayfa: 159<br />

Sözcük: Yaz<br />

2.279.a. Anlam Özellikleri<br />

Konu: Çalışmak<br />

Bakış açısı: Geleceğe yatırım yapmak<br />

Yansıttığı anlam: Đnsan geleceğine yatırım yapmak için çalışmalıdır.<br />

Yan anlam yansıtan birimler:


Katıglan-; çaba sarfetmek, yorulmak Sewnü-; sıkıntı çekmemek<br />

Taşıdığı değer: Mantık değeri<br />

Söz sanatları: Karşıtlama (yaz-kış)<br />

Savın biçim ve anlamca aynı kullanımı günümüze değin ulaşmamış, ancak anlamca<br />

benzer kullanımları vardır.<br />

232<br />

• Ağustosta beyni kaynayanın, zemheride kazanı kaynar.(Aksoy 1991:<br />

121)<br />

• Yazın başı pişenin, kışın aşı pişer.(Aksoy 1991: 417)<br />

• Yazın çalışan, kışın rahat eder.(Yurtbaşı 1996: 61)<br />

• Yazın gölge hoş, kışın çuval boş.(Aksoy 1991: 417)<br />

• Yazın gölge kovan, kışın karın ovar.(Aksoy 1991: 417)<br />

2.280.YAZMAS ATIM BOLMAS, YANĞILMAS BĐLGE BOLMAS: Şaşmadık<br />

atış olmaz, yanılmadık bilgin olmaz.<br />

Cilt: lll.<br />

Sayfa: 59<br />

Sözcük: Yaz-<br />

2.280.a. Anlam Özellikleri<br />

Konu: Yanılmak<br />

Bakış açısı: Herkese mahsus oluşu<br />

Yansıttığı anlam: Bir konu üzerinde uzman sayılan kimseler dahi bazen yaptıkları<br />

işte hataya düşebilirler.<br />

Yan anlam yansıtan birimler:<br />

Taşıdığı değer: Ekonomik değer<br />

Söz sanatları: Yineleme<br />

Savın biçim ve anlamca aynı kullanımı günümüze değin ulaşmış ayrıca anlamca<br />

benzer kullanımları ise hala geçerliliğini korur.<br />

• Şaşmaz atıcı olmaz yanılmaz bilge olmaz.(Yurtbaşı 1996: 168)<br />

• Đnsan beşer kuldur şaşar.(Aksoy 1991: 292)


• Hatasız kul olmaz.(Aksoy 1991: 274)<br />

• Her güzelin bir kusuru/ huyu vardır.(Aksoy 1991: 227)<br />

2.281.YAZMAS ATIM YAGMUR, YANGILMAS BĐLGE YANĞKU: Usta<br />

atıca yağmur, yanılmaz bilgin yankı. Her şeyde doğruyu söyleyen bilgin sestir,<br />

yankıdır; çünkü o, ne seslenirsen sana onu karşılık verir. Bu sav, bir şeyde yanlışlık<br />

yapıp özür dileyen kimse için söylenir.<br />

Cilt: lll.<br />

Sayfa: 379<br />

Sözcük: Yanğku (yankı)<br />

2.281.a. Anlam Özellikleri<br />

Konu: Yanılmak<br />

Bakış açısı: Doğa olaylarının kusursuzluğu<br />

Yansıttığı anlam: Yeryüzünde yanılgıya düşmeyen tek şey doğa olaylarıdır, çünkü<br />

onlarda insanın müdahalesi yoktur.<br />

Yan anlam yansıtan birimler:<br />

Taşıdığı değer: Mantık değeri<br />

Söz sanatları: Kişileştirme (yagmur, yanğku), benzetme<br />

Savın biçim ve anlamca aynı kullanımı günümüze değin ulaşmış ayrıca anlamca<br />

benzer kullanımları ise hala geçerliliğini korur.<br />

• Şaşmaz atıcı yağmur, yanılmaz bilge yankı.(Yurtbaşı 1996: 168)<br />

• Şaşmaz atıcı olmaz yanılmaz bilge olmaz.(Yurtbaşı 1996: 168)<br />

• Đnsan beşer kuldur şaşar.(Aksoy 1991: 292)<br />

• Hatasız kul olmaz.(Aksoy 1991: 274)<br />

• Her güzelin bir kusuru/ huyu vardır.(Aksoy 1991: 227)<br />

2.282.YER BASRUKI TAĞ, BUDHUN BASRUKI BEG: Yer baskısı dağ,<br />

insanların baskısı da beydir. Yerin kazıkları, ağırlıkları dağlardır. Đnsanlarınki de<br />

beylerdir. Yeri tutan dağlar olduğu gibi insanları tutan, yerli yerince eden,<br />

düzenleyen beylerdir.<br />

233


Cilt: l.<br />

Sayfa:466<br />

Sözcük: Basruk (baskı)<br />

2.282.a. Anlam Özellikleri<br />

Konu: Başkanlık<br />

Bakış açısı: Düzenleyici olma<br />

Yansıttığı anlam: Bir toplumu düzenleyen o toplumun yöneticisi, başkanıdır.<br />

Yan anlam yansıtan birimler:<br />

Budhun basrukı; düzene sokma Beg; yetki sahibi<br />

Taşıdığı değer: Ekonomik değer<br />

Söz sanatları: Benzetme (tağ-beg), artyineleme (tag-beg)<br />

Sav, bugün geçerliliğini yitirmiştir.<br />

• Padişahın ettiği kanun olur.(Yurtbaşı 1996: 247)<br />

2.283.YIGAÇ UÇUNGA YEL TEGĐR; KÖRKLÜĞ KĐŞĐGE SÖZ KELĐR:<br />

Ağacın ucuna ister istemez yel değer, güzele de mutlaka haber, mektup gelir, güzel<br />

kendini korumalıdır.<br />

Cilt: l.<br />

Sayfa: 319<br />

Sözcük: Köp (sık, dolgun, gür olan nesne)<br />

2.283.a. Anlam Özellikleri<br />

Konu: Çekememezlik<br />

Bakış açısı: Başarılı kişiler<br />

Yansıttığı anlam: Toplumda başarılı kişiler kıskanılır, dedikodusu yapılır.<br />

Yan anlam yansıtan birimler:<br />

Körklüğ kişi; toplumda başarısıyla dikkat çeken kimse<br />

Söz kel-; dedikodusu yapılmak<br />

Taşıdığı değer: Ahlâki değer<br />

Söz sanatları: Somutlaştırma<br />

234


Savın biçimce ve anlamca aynı kullanımı olmasa da benzer kullanımı vardır.<br />

• Çok söğüde kuş konar, gösterişli kişiye söz gelir.(Yurtbaşı 1996: 88)<br />

2.284.YILAN KENDÜ ERGĐSĐN BĐLMES TEWĐ BOYNIN EGRĐ TER: Yılan<br />

kendi eğrisini bilmez, deve boynuna eğri der. Bu sav, kendinde bulunan bir kusurla<br />

başkasının ayıplayan kimse için söylenir.<br />

Cilt: l<br />

Sayfa:127<br />

Sözcük: Egri (eğri)<br />

2.284.a. Anlam Özellikleri<br />

Konu: Ayıplama, eleştiri<br />

Bakış açısı: Kusurlu oluş<br />

Yansıttığı anlam: Kendi Kusurlarını görmeyen insanlar başkalarının kusurlarıyla<br />

alay edip eleştirirler.<br />

Yan anlam yansıtan birimler:<br />

Yılan; kendi kusurunu görmeyen kimse Tewi; alay edilen kimse<br />

Boynın egri te-; eleştirmek, alay etmek<br />

Ergisin bilme-; kendi kusurlarını görmemek<br />

Taşıdığı değer: Ahlâki değer<br />

Söz sanatları: Somutlaştırma, intak, doğadan insana aktarma (tewi, yılan)<br />

Savın biçim ve anlamca aynı kullanımı ve anlamca benzer kullanımları vardır.<br />

• Yılan kendi eğrisini bilmez, deveye ‘Boynun eğri’ der.(Yurtbaşı 1996: 89)<br />

• Köseyle alay edenin top sakalı kara gerek.(Aksoy 1991: 332)<br />

• Önce iğneyi kendine, sonra çuvaldızı ele.(Aksoy 1991: 362)<br />

2.285. YILAN YARPUZDIN KAÇAR, KANÇA BARSA YARPUZ UTRU<br />

KELÜR: Yılan yarpuzdan kaçar, nereye gitse ona karşı gelir. Yılan her zaman<br />

235<br />

yarpuz denilen bir çeşit sansardan kaçar; fakat nereye dönse karşısına yarpuz çıkar.


Bu sav, sevmediği şeyden kaçınan, fakat her zaman o şeye çatan, onunla karşılaşan<br />

kimse için söylenir.<br />

Cilt: lll.<br />

Sayfa:39<br />

Sözcük: Yarpuz (Yılan yiyen bir hayvan, firavun sıçanı)<br />

2.285.a. Anlam Özellikleri<br />

Konu: Sakınma<br />

Bakış açısı: Yakalanma<br />

Yansıttığı anlam: Đnsanlar sevmedikleri kimselerden sakındıkça onlara yakalanırlar.<br />

Yan anlam yansıtan birimler:<br />

Yılan; sevmediğinden sakınan kimse<br />

Yarpuz kaç-; sevmediği kişiyle karşı karşıya gelmek istememek<br />

Yarpuz utru kel-; sık sık sevmediği kimseyle karşılaşmak<br />

Taşıdığı değer: Ekonomik değer<br />

Söz sanatları: Tevriye, doğadan insana aktarma (yılan, yarpuz)<br />

Sav, bugüne kadar biçim ve anlamca kendini korumuş olmasına rağmen anlamda bir<br />

kötüleşme olmuştur. Çünkü savda geçen “yılan” sözcüğü o dönemde sevmediğinden<br />

kaçan kimsenin yerine kullanılmışken bugün kötü huylu, kalleş, art niyetli kişiler için<br />

söylenir olmuştur. Savın bugünkü anlamı; kötü niyetli kimseler karşılarında sık sık<br />

hoşlanmadıkları şeyler bulur, şeklindedir. Başkalarına kötülük etmek isteyen insanlar<br />

karşılarında da kendi çekindikleri kişileri bulurlar.<br />

Savın biçim ve anlamca bugün aynı kullanımı vardır.<br />

• Yılanın sevmediği ot, deliğin ağzında biter.(Yurtbaşı 1996: 420)<br />

• Keçinin sevmediği ot, gelir karşısında biter.(Yurtbaşı 1996: 43)<br />

2.286.YIPARLIĞ KESÜRGÜDĐN YĐPAR KĐTSE YĐDHĐ KALIR: Kaptan anber<br />

gitse kokusu kalır. Miskli dağarcıktan misk gitse kokusu kalır. Kabından misk gitse<br />

kokusu gitmez. Bu sav, zenginliği giden fakat kırıntıları kalan ve istediği zaman bir<br />

şeyleri bulunabilen kimse için söylenir.<br />

236


Cilt: lll.<br />

Sayfa: 48<br />

Sözcük: Yıparlığ<br />

2.286.a. Anlam Özellikleri<br />

Konu: Zenginlik<br />

Bakış açısı: Varlığı kaybetme<br />

Yansıttığı anlam: Zengin insanlar varlıklarını kaybetseler bile kırıntıları onların<br />

ihtiyaçlarını karşılamaya yeter.<br />

Yan anlam yansıtan birimler:<br />

Yıparlık kesürgü; zenginlik Yıpar kit-; malın kaybedilmesi<br />

Yidhi kal-; kırıntıları kalmak<br />

Taşıdığı değer: Ekonomik değer<br />

Söz sanatları: Tevriye<br />

Savın biçim ve anlamca aynı kullanımı günümüzde yoktur.<br />

2.287.YIRAK YER SAWIN ARKIŞ KELDÜRÜR: Uzak yerin salığını kervan<br />

getirir.<br />

Cilt: l.<br />

Sayfa:97<br />

Sözcük: Arkış (kervan)<br />

2.287.a. Anlam Özellikleri<br />

Konu: Haber<br />

Bakış açısı: Uzaklık<br />

Yansıttığı anlam: Çok uzak bir yerden haber almak isteyen kişiler oraya gidip gelen<br />

kişilere sorarlar. .<br />

Yan anlam yansıtan birimler:<br />

Taşıdığı değer: Mantık değeri<br />

Söz sanatları:<br />

237


Savın biçim ve anlamca aynı kullanımı ve anlamca benzer kullanımları günümüzde<br />

geçerliliğini korur, ancak bugün teknolojinin ilerlemesiyle kervan kavramı<br />

hayatımızdan çıkmıştır.<br />

• Irak yerin haberini kervan getirir.(Yurtbaşı 1996: 315)<br />

• Uzak yerin salığını kervan getirir.(Aksoy 1991: 402)<br />

2.288.YETĐ BAŞLIG YĐL BÜKE: Yedi başlı ejderha. “ Yabaku’ların en büyüğüne<br />

olduğu gibi yiğitlere de bu ad verilir ve Büke Budraç denir. Ulu Tanrı bunu, yedi yüz<br />

bin askeri olduğu halde Müslümanlardan Arslan Tekin Gazi’nin kırk bin askeriyle<br />

yapılan bir çarpışmada bozguna uğrattı.” (DLT 1998: 227)<br />

Cilt: lll.<br />

Sayfa: 227<br />

Sözcük: Büke ( ejderha)<br />

2.288.a. Anlam Özellikleri<br />

Konu: Yiğitlik<br />

Bakış açısı: Üstün cesaret<br />

Yansıttığı anlam: Yiğitler sahip oldukları üstün cesaret ve güçle en zor işlerin bile<br />

üstesinden gelirler.<br />

Yan anlam yansıtan birimler:<br />

Yeti başlıg yel büke; çok güçlü insan<br />

Taşıdığı değer: Ekonomik değer<br />

Söz sanatları: Doğadan insana aktarma (büke,insan)<br />

Savın biçimce ve anlamca aynı kullanımı yoktur.<br />

2.289.YĐTÜKLĐĞ ANASI KOYUN AÇAR: Bir şey yitiren anasının koynunda arar.<br />

Cilt: lll.<br />

Sayfa: 18<br />

Sözcük: Yitük (kaybolan şey)<br />

2.289.a. Anlam Özellikleri<br />

238


Konu: Mal<br />

Bakış açısı: Mala düşkünlük<br />

Yansıttığı anlam: Malına düşkün insanlar onu kaybettiklerinde olması en imkansız<br />

yerde dahi ararlar.<br />

Yan anlam yansıtan birimler:<br />

Yitükliğ; malını kaybeden<br />

Anası koyun aç-; olmayacak yerlerde dahi aramak<br />

Taşıdığı değer: Ahlâki değer<br />

Söz sanatları: Deyim aktarması<br />

Savın biçimce aynı olmasına rağmen anlam değişimine uğramış şekli günümüzde<br />

kullanılır.<br />

• Yitiği olan anasının koynunu arar.<br />

2.290.YUNT BAŞIN YULARLAP: At başının yularlıyarak, bağlıyarak ye.<br />

Piştikten sonra at başını yemek istersen ona yular vur, kaçmaması için bağla, sonra<br />

ye. Bu sav, atını başıboş bırakmamakla emrolunan kişi için söylenir.<br />

Cilt: lll.<br />

Sayfa: 9<br />

Sözcük: Yular (atın yuları)<br />

2.290.a. Anlam Özellikleri<br />

Konu: At<br />

Bakış açısı: Temkinli olma<br />

Yansıttığı anlam: Đnsan atını başıboş bırakmamalıdır.<br />

Yan anlam yansıtan birimler:<br />

Yularla-; başı boş bırakmama<br />

Taşıdığı değer: Ekonomik değer<br />

Söz sanatları: Deyim aktarması<br />

Savın biçim ve anlamca aynı kullanımı günümüze kadar geçerliliğini<br />

koruyamamıştır.<br />

239


2.291.YURT KĐÇÜK BOLSA ANGUT BEDÜK UR: Delik küçük olsa da tıpayı<br />

büyük vur.<br />

Cilt: l.<br />

Sayfa: 93<br />

Sözcük: Angut (şarap tıpası)<br />

2.291.a. Anlam Özellikleri<br />

Konu: Sıkıntı<br />

Bakış açısı: Abartma<br />

Yansıttığı anlam: Bazı insanlar küçük bir işi, derdi büyükmüş gibi gösterirler.<br />

Yan anlam yansıtan birimler:<br />

Yurt; küçük bir iş Angut bedük ur-; olduğundan farklı göstermek<br />

Taşıdığı değer: Ahlâki değer<br />

Söz sanatları: Karşıtlama (kiçük-bedük)<br />

Bu sav, günümüze kadar ulaşamamıştır, yalnız günümüzde kullanılan “Delik büyük,<br />

yama küçük” savı bu savın o dönemdeki kullanımı hakkında bize bilgi verir.<br />

2.292.YÜFÜŞLÜĞ KELĐN KÜDHEGÜ YAFAŞ BULUR: Armağanlı gelin,<br />

güveyi yumuşak huylu ve ağır başlı bulur.<br />

Cilt: lll.<br />

Sayfa: 12<br />

Sözcük: Yüfüş (hısımların elbise veya mal ile yardımlaşması)<br />

2.292.a. Anlam Özellikleri<br />

Konu: Zenginlik<br />

Bakış açısı: Eş<br />

Yansıttığı anlam: Varlıklı kadınla evlenmen kimseler yumuşak huylu olmak<br />

zorunda kalır.<br />

Yan anlam yansıtan birimler:<br />

Yüfüşlüğ kelin; varlıklı gelin Yafaş bul-; saygılı olmak<br />

240


Taşıdığı değer: Mantık değeri<br />

Söz sanatları: Karşıtlama (gelin-güvey)<br />

Savın biçim ve anlamca aynı kullanımı yoktur, ancak anlamca yakın kullanımları<br />

vardır.<br />

• Kadın malı, kapı mandalı. (Aksoy 1991: 304)<br />

241<br />

• Kadının malı kapı tokmağıdır; giderken de vurur, çıkarken de<br />

vurur.(Yurtbaşı 1996: 148)<br />

Bu görüşün aksini savunan atasözleri de vardır.<br />

• Aldığın kadının ya gümüşü olmalı ya kömüşü.(Yurtbaşı 1996: 93)<br />

2.293.YÜZGE KÖRME ERDHEM TĐLE: Yüze bakma fazilet ara. Yüze, yüzün<br />

rengine, güzelliğine, çirkinliğine bakma, adamda edep, fazilet ara.<br />

Cilt: 1l., lll.<br />

Sayfa: 8, 143<br />

Sözcük: Kör-, yüz<br />

2.293.a. Anlam Özellikleri<br />

Konu: Huy<br />

Bakış açısı: Güzellik<br />

Yansıttığı anlam: Güzellik aldatıcadır, önemli olan huy güzelliğidir.<br />

Yan anlam yansıtan birimler:<br />

Taşıdığı değer: Ahlâki değer<br />

Söz sanatları: Ad aktarması (yüzge kör-)<br />

Savın günümüzde aynı kullanımı vardır.<br />

• Güzel yüzlü arama, güzel huylu ara.(Yurtbaşı 1996: 137)<br />

• Bıçağı kestiren kendi suyu, insanı sevdiren kendi huyu.(Aksoy 1991:<br />

177)


BÖLÜM 3: DÎVÂNÜ LUGATĐ’T-TÜRK’TEKĐ SAVLARIN KONULARI<br />

BAKIMINDAN SINIFLANDIRILMASI<br />

Divan’daki atasözleri üzerine daha önce belirttiğimiz gibi yerli ve yabancı pek çok<br />

araştıcının çalışma yaptığı bilinmektedir. Bütün bu araştırmalardan farklı olarak Ferit<br />

BĐRTEK, En Eski Türk Savları adıyla neşrettiği kitabında savların konularına<br />

değinmiş ve savları konuları bakımından sınıflandırmıştır.<br />

Bu çalışma büyük bir boşluğu kapatması yanında, bahsettiğimiz eserde savlar otuz<br />

konu başlığı altında değerlendirilmiş benzer konular tek başlık altında toplanmış ve<br />

bakış açısı, yansıttığı anlam dikkate alınmaksızın konu sınıflandırılması yapılmıştır.<br />

Savlar daha önce; dil-söz, soy-huy, din- inanç, sevgi, iyilik, kötülük, insan-sağlık, iş-<br />

çalışma, düşünüp taşınma- danışma, işbirliği- yardımlaşma, tutum-fayda, mal-<br />

zenginlik, gereksinme- yoksulluk, kut- bilgi, yiğitlik- kabadayılık, kurnazlık- hile,<br />

sıkıntı, sevinç, hısımlık- yakınlık, kadın, başkanlık- egemenlik- yönetim, övünmek-<br />

büyüklük taslamak, kurumlanma, şuçlanma- yanılma, korkma- sakınma, at- it,<br />

konuk, töre, saygı, çekişme-dövüşme konu başlıkları altında değerlendirilmiştir.<br />

Biz savlar üzerinde yaptığımız çalışmalarda gördük ki, savların yukarıda saydığımız<br />

konu başlıkları dışında birçok konuda da söylenmiş ve konuları aynı olan savlar,<br />

bakış açıları, yansıttığı anlamlar açısından birbirinden farklıdır.<br />

Bu amaçla, biz de savları konuları bakımından sınıflandırmayı uygun bulduk ve soy-<br />

huy, zenginlik, yoksulluk-açlık, kurnazlık, rızık, utanma, ödünç alma-ödünç verme,<br />

sınama-ölçme, yiğitlik, saygı, tedbir, aşk, konuk, fitne, birlik, yardımlaşma,<br />

yaşlanma, büyüklük taslamak-övünmek, tutumluluk, açgözlülük, kötülük, mal,<br />

bilinme, tokluk, sorumluluk, çocuk, danışma, komşuluk, acelecilik, giyim-kuşam,<br />

konuşma-söz, kefil olmak, töre, sıkınta, kadın-gelin, eremsizlik, çalışma, tembellik,<br />

evlilik, söz verme-sözünde durma, sağlık, ticaret, değer, vasiyet, başkanlık-yetki,<br />

kavga-dövüş, bilgi, atasözü, rüşvet, bedel , görünüş, haddini aşma, alışkanlık, çare,<br />

242<br />

cimrilik, saygı, inanç, kabadayı, ikiyüzlülük, talih-talihsizlik, korku-korkutma, emek,


kılıç, düşünüp taşınma-düşünmeme, çekememezlik, dostluk-arkadaşlık, ihtiaç,<br />

düşman-düşmanlık, iş, geç kalma, ortaklık, öfke, kusur, zaman, zulüm, tecrübe,<br />

hizmet, boyun eğme, gizlilik, büyüklük, hayat, sevinmemek, erken davranma,<br />

benzeme-benzerlik, ölüm, elçi, haber, yanılma, ayıplama, at v.b. yaklaşık yüz konu<br />

başlığı altında değerlendirdik.<br />

Tablo: 1<br />

1.SOY-HUY: • Ata oglı ataç togar.<br />

• Atası açıg almıla yese oglınınğ tışı kamar.<br />

243<br />

• Atası anası açığ almıla yese oglı kızı tışı kamar.<br />

• Buzdan suw tamar.<br />

• Çaxşak üze ot bolmas, çakrak bile uwut bolmas.<br />

• It ısırmas, at tepmes teme.<br />

• Itka uwut atsa oldanğ yemes.<br />

• Kayın kasınğa.<br />

• Kayın kasınğa söğüt sülinğe.<br />

• Kılıç tatıksa iş yunçır, er Tatıksa et tunçır.<br />

• kuş yawuzı saygızgan, yıgaç yawuzı azgan, yer<br />

yawuzı kazgan, budun yawuzı barsgan.<br />

• Kuzda kar eksümez, koyda yağ eksümez.<br />

• Muş oglı muyavu togar.<br />

• Kuzda kar eksümes, koyda yağ eksümez.<br />

• Söğüt sülinğe kayın kasınğa<br />

• Tilkü öz inğe ürse udhuz bolur.<br />

• Tezek karda yatmas, edhgü ısız katmas.<br />

• Yüzge körme erdem tile.<br />

2.ZENGĐNLĐK: • Açığlığ er şebük karımas.<br />

• Kırk yılka teğin bay çıgay tüzlinür.<br />

• Küzegü uzun bolsa eliğ köymes.<br />

• Yalka yeme yağ edhgü, köyse yemekün edhgü.<br />

• Yüfüşlüğ kelin küdhegü yafaş bulur.<br />

• Yıparlıg kesürgüdin yıpar kiste yidhi kalır.


3.YOKSULLUK-AÇLIK: • Aç ewek, tölek.<br />

• Aç ne yemes, tok ne demes.<br />

• Usukmışa sakıg kamug sub körünür.<br />

4.KURNAZLIK: • Awçı neçe al bilse adhığ ança yol bilir.<br />

• Awçı neçe tef bilse adhığ ança yol bilir.<br />

244<br />

• Anası tewlük yufka yapar, oglı tetik koşa kapar.<br />

• Balık suwda közi taştın.<br />

• Börininğ ortak, kuzgununğ yıgaç başında.<br />

• Sakak okşar, sakal bıçar.<br />

• Sakak bıçar, sakal okşar.<br />

5.RIZIK: • Agılda oglak togsa arıkda otı öner.<br />

6.UTANMA:<br />

7.ÖDÜNÇALMA-<br />

ÖDÜNÇ VERME:<br />

• Ağız yese köz uyadhtur.<br />

• Alımçı arslan, berimçi sıçgan<br />

• Alım geç kalsa adhaklanır.<br />

8.GÜÇ-GÜÇSÜZLÜK • Alın arslan tutar, küçin sıçgan tutmas.<br />

9. SINAMA-ÖLÇME<br />

• Alın arslan tutar, küçin kösgük tutmas.<br />

• Alın arslan tutar, küçin oyuk tutmas.<br />

• Aslan kökrese at adhakı tulaşır.<br />

• Sundılaç ışı ermes örtgün tepmek.<br />

• Taz at tafarçı bolmas.<br />

• Tewi yük kötürse, kamıç yeme kötürür.<br />

• Alp çerikde, bilge tirikde.<br />

• Alp yağıda, alçak çağıda.


10. YĐĞĐTLĐK<br />

11. SAYGI<br />

12. TEDBĐR<br />

13. AŞK<br />

14. KONUK<br />

• Sınamasa arsıkar, sakınmasa utsukar.<br />

• Alp eriğ yawrıtma, ıkılaç arkasın yagrıtma.<br />

• Boldaçı buzagu öküz ara belgülüğ.<br />

• Karaksız tek körür.<br />

• Yeti başlıg yil büke.<br />

• Alplar birle uruşma, begler birle turuşma.<br />

• Künge baksa köz kamar.<br />

• Ulugnı uluglasa kut bulur.<br />

• Anğduz bolsa at ölmes.<br />

• Egir bolsa er ölmes.<br />

• Đzlik bolsa er öldimes, içlik bolsa at yagrımas.<br />

• Kedhüklüğ ölimes, küfeçliğ kürimes.<br />

245<br />

• Tolum anutsa kulun bulur, tolum anutsa bulun<br />

bolur.<br />

• Uygur yıgaç uzun kes, temür kısga kes.<br />

• Yadhag atı çaruk, küçi azuk.<br />

• Anınğ yüzine titinü baksa bolmas.<br />

• Ağnar titrü baksa bolmas.<br />

• Kulak eşitse könğül bilir, köz körse üdhik kelir.<br />

• Anuk otru tutsa yokka sanmas.<br />

• Ewliğ todhgursa közi yokla bolur.<br />

• Endik uma ewlikni ağırlar.<br />

• Kış konukı od.<br />

• Uma kelse kut kelir.


15. FĐTNE<br />

16. BĐRLĐK<br />

17.YARDIMLAŞMA<br />

18.YAŞLANMA<br />

19.BÜYÜKLÜK<br />

TASLAMAK-<br />

ÖVÜNMEK<br />

• Arı kafçıtsa ısrur.<br />

• Kanı kan birle yumas.<br />

• Otug odhguç birle öçürmes.<br />

• Tütün kapursa islenür.<br />

• Arkasız er çeriğ sıyumas.<br />

246<br />

• Üri kopsa oguş alkışur, yağı kelse irmem<br />

tepreşür.<br />

• Yalngus kaz ötmes.<br />

• Arpasız at aşumas, arkasız alp çeriğ sıyumas.<br />

• Bir karga birle kış kelmes.<br />

• Aslan karısa sıçgan ötin ködhezür.<br />

• Ödhlek karıtmışka bodhug talkımas.<br />

• Asıç ayur tübüm altın, kamıç ayur men kayda<br />

men.<br />

• At teküzligi ay bolmas.<br />

• Kaz kopsa ördek köliğ igenür.<br />

• Kolan kudhuğka tüşse kurbaka aygır bolur.<br />

• Sartnınğ azığı arıg bolsa yol üze yer.<br />

• Tewey bedük erse mayakı bedük ermes.<br />

• Teşük suwda belgürer.<br />

20.TUTUMLULUK • Aş tatıgı tuz yogrın yemes.<br />

• Birin birin minğ bolur, tama tama köl bolur.<br />

• Neçeme obrak kedhük erse, yagmurka yarar.<br />

• TawgaçXannınğ turkusı telim tenglemedhip<br />

bıçmas<br />

21.AÇGÖZLÜLÜK • Atan yüki aş bolsa açka az körünür.<br />

• Kuş tuzakka menğ uçun ılınur.<br />

• Kudhugda suw bar, it burnı tegmes.<br />

• Yakadaki yalgagalı eligdeki ıçgınur.


247<br />

• Yazıdaki süwlin edhergeli, ewdeki takagı<br />

uçgınma.<br />

22. KÖTÜLÜK • Ata tonı ogulka yarasa atasın tilemes.<br />

• Kökge sagursa yüzge tüşür.<br />

• Kökge sudhsa yüzke tüşür.<br />

• Oglan suw töker ulug yanı sınur.<br />

• Tatıg közre tikeniğ tüpre.<br />

23.MAL • Adhın kişi nengi nenğ sanmas.<br />

• Boş nenğe idhi bolmas.<br />

• Erkeç eti em bolur, eçkü eti yel bolur.<br />

• Kagun yagma bolsa idhisi ikki eliğin tegir.<br />

• Tawar uçun Tengri Tenğri odhamadhıpuya<br />

kadaş oglını çınla boğar.<br />

• Yagınğ erse kerek yundakı tegir.<br />

• Yitükliğ anası koyun açar.<br />

24.BĐLĐNME • Ay tolun bolsa eliğin imlemes.<br />

25.TOKLUK • Azukluk aruk ermes.<br />

26.AKRABALIK • Bilmiş yek bilmedük kişiden yeğ.<br />

• Etli tırnğaklı edhirmes.<br />

• Inğran ınğrasa botu bozlar.<br />

• Kadaş temiş kaymaduk, kadhın temiş kaymış.<br />

• Kanğdaş kuma ürür, iğdiş örü tartar.<br />

• Tay atatsa at tınur, oğl eredhse ata tınur.<br />

• Tegme kişi öz bolmas, yat yagut tüz bolmas.<br />

• Yatnınğ yağlığ tiküsinden öznünğ kanlığ<br />

yudhuk yeğ.<br />

• Yazıda böri ulısa ewde it bağrı tartışur.<br />

27.ĐYĐLĐK • Bir tilkü terisin ikile soymas.<br />

• Buğday katında sarkaç suwalur.<br />

• Edhgü er süngüki erir atı kalır.<br />

• Edhgülüğni suw adhakında kemiş başında tile.


• Edgülükün kel, isizliğin kelme.<br />

• Suw içürmesge süt ber.<br />

• Yalnğuk oglı yokadhur edhgü atı kalır.<br />

28.SORUMLULUK • Bir toyın başı ağrısa kamuğ toyın başı agrımas.<br />

29. ÇOCUK • Bor bolmadhıp sirke bolma.<br />

• Ewdeki buzağu öküz bolmas.<br />

• Oglan biligsiz.<br />

• Oğlak yiliksiz oglan biliksiz.<br />

30.DANIŞMA • Boşlaglansa boxsuklanur.<br />

248<br />

• Kenğeşliğ bilig üdreşür, kengeşsiz bilig obraşur.<br />

• Kinğ ton opramas, kenğeşliğ biliğ artamas.<br />

31. KOMŞULUK • Böri koşnısın yemes.<br />

32.ACELECĐLĐK • Buşmasar boz kuş tutar, ewmeser ürüngi kuş<br />

tutar.<br />

• Ewek ewge tegmes.<br />

• Ewek sinğek sütge tüşür.<br />

• Ersek erge tegmes, ewek ewge tegmes.<br />

• Esende ewek yok.<br />

• Suw körmekinçe etük tartma.<br />

33.GĐYĐM-KUŞAM • Bütün ümlüğ kanca bolsa olturur.<br />

34.KONUŞMA-SÖZ • Çaksa tütnür, çalsa bilnür.<br />

• Erdem başı til.<br />

• Kişi sözleşü, yılkı yıdhlaşu.<br />

• Kurug kaşık agızka yaramas, kurug söz kulakka<br />

yakışmas.<br />

• Ot tese ağız köymes.<br />

• Sözge süçünse bulun barır.<br />

• Tayak bile taymas, tanuk sözün bütmes.<br />

• Telim sözüğ uksa bolmas, yalım kaya yıksa<br />

bolmas.<br />

• Tılın tergiğe tegir.


35.KEFĐL OLMAK • Eliğ tutgınça ot tut.<br />

36.TÖRE • El kaldı törü kalmas.<br />

• Đl kalır törü kalmas.<br />

37.SIKINTI • Emgek eginde kalmas.<br />

• Erge munğ tegir, tag sengirine yel tegir.<br />

• Er oglı mınğadhmas, it oglı külermes.<br />

• Keten kördi keregü yüdhti.<br />

• Yalnğuk oglı munsuz bolmas.<br />

• Yurt kiçik bolsa angut bedük ur.<br />

38.KADIN-GELĐN • Emikliğ uragut kösekçi bolur.<br />

249<br />

• Kılnu bilse kızıl kedher, yarınu bilse yaşıl<br />

kedher.<br />

• Kız birle küreşme, kırsak birle yarışma.<br />

• Kizdeki kiz yıpar.<br />

• Kizlençü kelinde.<br />

39. ERDEMSĐZLĐK • Erdemsizden kut çertilür.<br />

40.ÇALIŞMA • Erik erini yaglığ, ermegü başı kanlığ.<br />

• Kiçikde katıglansa ulgayu sewnür.<br />

• Oprak yaksıkdın tozluğ ya çıkar.<br />

• Tikmeginçe önmes, tilemegince bulmas.<br />

• Yazın katıglansa kışın sewnür.<br />

41.TEMBELLĐK • Ermegüge bulıt yük bolur.<br />

• Ermegüge eşik art bolur.<br />

42.EVLĐLĐK • Ernenğe eliğ karı böz üm tikemes.<br />

43.SÖZ VERME-<br />

SÖZÜNDE DURMA<br />

• Yawlak tıllığ beğden kerü yalngus tul yeğ.<br />

• Er sözi bir eğer köki üç.<br />

• Künde irük yok, begde kıyık yok.<br />

• Tılın tügmişni tışın yazmas.<br />

44.SAĞLIK • Eşyek ayur başım bolsa sundurıda buw<br />

içgeymen.


• Kişi eti tiriğle tatır.<br />

45.TĐCARET • Iş yarağında, sart asığında.<br />

46.DEĞER • It çakırı atka tegir, at çakırı ıtka tegmes.<br />

47.VASĐYET • Đgliğ tutrugı oy bolur.<br />

48. BAŞKANLIK-YETKĐ • Đki konçgar başı bir aşaçta pışmas.<br />

• Kalın kaz kulavuzsuz bolmas.<br />

• Kalın kolan çufgasız bolmas.<br />

• Xan ışı bolsa, katun ışı kalır.<br />

• Koş kılıç kınka sığmas.<br />

• Xan ışı bolsa katun uşu kalır.<br />

• Yer basrukı tag, budun basrukı beğ.<br />

49.KAVGA-DÖVÜŞ • Đkki bogra igeşür, otra kökegün yançılur.<br />

• Kaçış bolsa kıya körmes.<br />

• Söğüşüp uruşur, otra ton titişür.<br />

• Tütüşmeginçe tüzülmes, tüpirmeginçe çılmas.<br />

• Tüzün birle uruş, utun birle tireşme.<br />

• Tüzün birle uruş, utun birle üsterme.<br />

50.BĐLGĐ • Đm bilse er ölmes.<br />

• Kut belgüsü bilig.<br />

• Ula bolsa yol azmas, bilig bolsa söz yazmas.<br />

51.ATASÖZÜ • Kal sawı kalmas, kagıl bağı yazılmas.<br />

52.RÜŞVET • Kalın bulutuğ tüpi sürer, karanğku ışıg urunç<br />

açar.<br />

• Kara bulıtığ yel açar, urunç bile el açar.<br />

• Tamu kapuğın açar tawar.<br />

53.BEDEL • Kalınğ berse kız alır, kerek bolsa kız alır.<br />

• Kümüş künge ursa altun adhakın kelir.<br />

54.SAKINMA • Kara munğ kelmeğinçe Kara Yalga keçme.<br />

• Keriş yargı ogulka kalır.<br />

• Uluk yağırı ogulka kalır.<br />

250


251<br />

• Yılan yarpuzdın kaçar, kanca barsa yarpuz utru<br />

kelür.<br />

55.GÖRÜNÜŞ • Karga karısın kim bilir, kişi alasın kim tapar.<br />

• Kuş balası kusınçığ, it balası oxşançığ.<br />

56.HADDĐNĐ AŞMA • Karga kazga ötgünse butı sınur.<br />

• Yogurkanda artuk ayak kösülse üşiyür.<br />

57.ALIŞKANLIK • Karı öküz balduka korkmaz.<br />

58.ÇARE • Kaynar öküz keçiksiz bolmas.<br />

59.CĐMRĐLĐK • Kız kişi sabı yorıglı bolmas.<br />

60.SAYGI • Kiçik ulugka turuşmas, kırguy sonğkurka<br />

karışmas.<br />

61.ĐNANÇ (BATIL) • Kiminğ bile kaş bolsa yaşın yakmas.<br />

• Tünle bulıt örtense ewlük urı keldürmişçe bolur.<br />

Tanğda bulıt örtense ewge yagı kirmişçe bolur.<br />

• Umayka tapınsa oğul bolur.<br />

• Uş üşgürse ölür.<br />

• Yarın bulgansa el bulganır.<br />

62.KABADAYI • Kim kür bolsa köwez bolur.<br />

63.ĐKĐYÜZLÜLÜK • Kişi alası içtin, yılkı alası taştın.<br />

64.TALĐH-TALĐHSĐZLĐK • Kowı er kudhuğka kirse yel alır.<br />

65.KORKU-<br />

KORKUTMA<br />

• Kutlugka koşa yağar.<br />

• Kutsuz kudhuğka kirse kum yağar.<br />

• Korkmış kişiğe koy başı koş körünür.<br />

• Tegirmende togmış sıçan kök kökreginğe<br />

korkmas.<br />

66.EMEK • Konak başı sedreği yeg.<br />

67.KILIÇ • Kök temür kerü turmas.<br />

68.DÜŞÜNÜP,<br />

TAŞINMA-<br />

DÜŞÜNMEME<br />

• Köni barır keyikninğ közinde adhınğ başı yok.<br />

• Tokum yüzüp kudhrukta biçek sıma.<br />

69.ÇEKEMEMEZLĐK • Köp söğütke kuş konar, körklüğ kişiğe söz kelir.


70.DOSTLUK-<br />

ARKADAŞLIK<br />

252<br />

• Muş yakrıka tegişmes, ayur kişi nengi yaraşmas.<br />

• Taygan yügügenni tilkü sewmes.<br />

• Yığaç uçunğa yel tegir, körklüg kişiğe söz kelir.<br />

• Közden yırasa könğülden yeme yırar.<br />

• Neçe munduz erse eş edhgü, neçe eğri erse yol<br />

edhgü.<br />

• Tag tagka kawuşmas, kişi kişiğe kawuşur.<br />

71.ĐHTĐYAÇ • Taz keliği börkçige.<br />

72.DÜŞMAN-<br />

DÜŞMANLIK<br />

• Tatsız Türk bolmas, başsız börk bolmas.<br />

• Kul yağı it böri<br />

• Yağını aşaklasa başka çıkar.<br />

73.ĐŞ • Kurmış kiriş tügülmes, ukrukun tag egilmes.<br />

• Neçe yitik biçek erse öz sapın yanumas.<br />

• Oğlan ışı ış bolmas, oglak müngüzi sap bolmas.<br />

• Kül ürkünçe köz ürse yik.<br />

• Küz keliği yayın belgülüğ.<br />

• Küz keliği yazın belgürer.<br />

74.BECERĐKSĐZLĐK • Kurtga büdhik bilmes yerim tar ter.<br />

75.GEÇ KALMA • Kurug yıgaç egilmes, kurmuş kiriş tügülmes.<br />

76.AMACA ULAŞMA • Kuş kanatın er atın.<br />

77.ORTAKLIK • Ortak erden artuk almas.<br />

• Künininğ küline tegü yağı.<br />

78.ÖFKE • Otagka öpkelep süge sözlemedük.<br />

• Yalnguk ürülmüş kap ol, ağzı yazlıp alkınur.<br />

79.KUSUR • Ot tütünsüz bolmas, yiğit yazuksuz bolmas.<br />

80.ZAMAN • Öd keçer kişi tuymas, yalnğuk oglı menğgü<br />

kalmas.<br />

• Tengsizde tegirmen turgursa, yaragsızda yar<br />

barır.<br />

81. ZULÜM • Küç eldin kirse törü tünğlükten çıkar.


• Süsegen udhka Tenğri münğüz bermes.<br />

82.TECRÜBE • Tagıg ukrukın egmes, tengizni kaygıkın<br />

bükmez.<br />

83.AV • Subuzganda ev bolmas, topurganda av bolmas.<br />

84.HĐZMET • Tapug taş yarara, taş başığ yarar.<br />

85.BOYUN EĞME • Taşıg ısrumasa öpmiş kerek.<br />

86.GĐZLĐLĐK • Tewey münüp koy ara yaşmas.<br />

87.BÜYÜKLÜK • Tewi silkinse eşekke yük çıkar.<br />

88.HAYAT • Tiriğ esen bolsa tang öküş körür.<br />

89.SEVĐNMEK • Toyın topugsak tenğri sefinçsiz.<br />

90.ERKEN DAVRANMA • Tünle yarup kndüz sewnür, kiçikde eflenip<br />

91.BENZEME-<br />

BENZERLĐK<br />

ulgadhu sewnür.<br />

• Yakrı yağı yağsımas.<br />

92.ÖLÜM • Yalnğuk menğü tirilmez, sınka kirüb kirü<br />

yanmas.<br />

93.ELÇĐ • Yaş ot köymes, yalafar ölmes.<br />

94.HABER • Yırak yer sabın arkış keldürür.<br />

95.YANILMA • Yazmas atım yağmur, yangılmas bilge yangku.<br />

• Yazmas atım bolmas, yanğılmas bilge bolmas.<br />

96.AYIPLAMA • Yılan kendü eğrisin bilmes, tewi boynın eğri ter.<br />

97.AT • Yunt başın yularlap kenğeldi.<br />

253


BÖLÜM 4: DÎVÂNÜ LUGATĐ’T-TÜRK’TEKĐ SAVLAR ĐLE TÜRKĐYE<br />

TÜRKÇESĐNDEKĐ ATASÖZLERĐNĐN KARŞILAŞTIRILMASI<br />

Atasözleri nesiller arasındaki değer yargılarının ve ortak kabüllerin sürekliliğini<br />

göstermeli açısından oldukça önemlidir. “Kâşgarlı Mahmud tarafından Xl. asırda<br />

yazılmış olan Dîvânü Lugati’t-Türk’te bulunan atasözlerinin büyük bir kısmı, hemen<br />

bütün Türk dil ve lehçelerinde halen kullanılmaktadır.” (Çelik Şavk 2002: XI )<br />

Atasözlerinin de tıpkı insanoğlu gibi bir ömürleri vardır. Doğarlar, yaşarlar ve<br />

ölürler. Bir atasözü bir dilin bir döneminde yaygın kullanıma sahipken, diğer<br />

döneminde kullanımını kaybedebiliyor. Bazı atasözleri değişikliklere uğrayıp,<br />

bazıları aynı şekilde kendini koruyabiliyor. Bazıları ise ne yazık ki, bir dönemde<br />

geçerliliğini koruduğu halde asırlara, toplumsal değişime yenik düşüp,<br />

unutulabiliyor.<br />

Atasözlerinin unutulması, aynı zamanda toplumsal değerlerin ve bazı kültürel<br />

özelliklerin de unutulması anlamına geliyor. Bugün Divan’daki savların bir kısmı<br />

günümüzde biçim ve anlamca geçerliliğini korurken, bir kısmı anlam genişlemesi<br />

veya anlam daralmasına uğramış olarak karşımıza çıkıyor. Ayrıca, bazılarının<br />

kullanımı tamamen yok olmuşken, bazıları da biçimçe aynı, anlamca farklılaşmıştır.<br />

Bugün geçerliliğini koruyan atasözleri ile Divan’daki atasözlerini dört başlık<br />

altında karşılaştıracağız.<br />

1.Aynen Korunanlar; kelime ve biçim farklılıklarının olması doğaldır.<br />

Tablo: 2<br />

Awç 1 Awçı neçe al bilse, adhıg ança yol<br />

bilir.<br />

2 Awçı neçe tep bilse, adhığ ança yol<br />

bilir<br />

254<br />

Avcı ne kadar hile bilse, ayı o kadar yol<br />

bilir.<br />

Avcı ne kadar heli bilse, ayı o kadar yol<br />

bilir.


3 Aç ne yemes, tok ne temes.<br />

4 Agılda oglak togsa arıkda otı öner.<br />

5 Agız yese köz uyadhur.<br />

Aç ne yemez, tok ne demez.<br />

Ağılda oğlak doğsa ovada otu biter.<br />

Ağız yer, yüz utanır.<br />

6 Alımçı arslan, berimçi sıçgan. Alımçı aslan, verimci fare.<br />

7 Alın arslan tutar, küçin sıçgan<br />

tutmas.<br />

8 Alın arslan tutar, küçin kösgük<br />

tutmas.<br />

Al ile aslan tutulur, güç ile sıçan<br />

tutulmaz.<br />

Al ile aslan tutulur, güç ile sıçan<br />

tutulmaz.<br />

9 Alın arslan tutar, küçin oyuk tutmas. Al ile aslan tutulur, güç ile sıçan<br />

10 Anası tewlük yufka yapar, oglı tetik<br />

koşa kapar.<br />

tutulmaz.<br />

255<br />

Anası kurnaz yufka yapar, oğlu tetik çift<br />

çift kapar.<br />

11 Arı kafçıtsa ısrur. Arı kızdıranı sokar.<br />

12 Aslan karısa sıçgan ötin ködhezür. Aslan kocayınca sıçan deliği gözetir.<br />

13 Aslan kökrese at adhakı tulaşır. Aslan kükrerse atın ayağı kösteklenir.<br />

14 Asıç ayur tübüm altın, kamıç ayur<br />

men kayda men.<br />

Tencere temiş, dibim altın, kaşık demiş,<br />

ben nerdeyim?<br />

15 Aş tatıgı tuz yogrın yemes. Aşın tadı tuz ama çanakla yenmez.<br />

16 Atası açığ almıla yese oglı kızı tışı<br />

kamar.<br />

17 Atası anası ağı almıla yese oglı kızı<br />

tışı kamar.<br />

Babası ekşi elma yese, oğlunun dişi<br />

kamaşır.<br />

Babası eksi elma yese, oğlunun dişi<br />

kamaşır.<br />

18 Ay tolun bolsa eliğin imlemes. Ay tolun olunca elle işaretlenmez.<br />

19 Balık suwda gözü dışta. Balık suda gözü dışta.<br />

20 Beş ernğek tüz ermes. Beş parmağın beşi bir değil.<br />

21 Bir karga birle kış kelmes. Bir karga ile kış gelmez.<br />

22 Bir tilkü terisin ikile soymas. Bir tilki derisi iki defa soyulmaz.


23 Böri koşnışın yemes. Kurt komşusunu yemez.<br />

24 Ewdeki buzagu öküz bolmas. Evdeki buzağı öküz olmaz.<br />

25 Ewek sinğek sütge tüşür. Đven sinek süte düşer.<br />

26 Ewliğ todhgursa gözi yokla bolur Misafirin karın doyunca gözü pabucunda<br />

olurmuş.<br />

27 Endik uma ewlikni agırlar. Misafirin akılsızı ev sahibini ağırlar.<br />

28 Erdem başı tıl. Erdemin başı dil.<br />

29 Boldaçı buzagu öküz ara belgülüğ. Adam olacak çocuk bakışından belli<br />

olur.<br />

30 Ersek erğe tegmes,ewek ewğe Đven kız eve varmaz, varsa da baht<br />

tegmes.<br />

bulmaz.<br />

31 Er sözi bir, edher köki üç. Er sözü bir, eyğer bağı üç.<br />

32 Eşyek ayur başım bolsa sundurıda<br />

33<br />

suw içgeymen.<br />

Etli hırnğaklı edhirmes.<br />

Eşek der ki, başım sağ olursa denizden<br />

bile su içerim.<br />

Et tırnaktan ayrılmaz.<br />

34 Đki koçnğar başı bir aşaçta pışmas. Đki koç başı bir tencerede pişmez.<br />

35 Kanıg kan birle yumas. Kanı kanla yumazlar, kanı suyla yurlar.<br />

36 Karga kazga ötgünse butı sınur. Tavuk kaza öykencem diye kıçını<br />

yırtmış.<br />

37 Kaz kopsa ördek köliğ iğenür. Kaz gelince ördek gölü sahiplenir.<br />

38 Kinğ ton opramas, kenğeşliğ biliğ<br />

artamas.<br />

Geniş giysi yıpranmaz, danışıklı bilgi<br />

bozulmaz.<br />

39 Kişi alası içtin, yılkı alası taştın. Đnsanın alacacı içinde, hayvanın alacası<br />

dışında.<br />

40 Kişi sözleşü, yılkı yadhlaşu. Đnsanlar konuşa konuşa hayvanlar<br />

koklaşa koklaşa.<br />

41 Kowı er kudhugka kirse yel alır. Kutsuz kuyuya girse kum yağar.<br />

42 Korkmış kişiğe koy başı koş<br />

körünür.<br />

256<br />

Korkmuş kişiye koyun başı çift görünür.<br />

43 Koş kılıç kınka sığmaz. Đki kılıç bir kına girmez.<br />

44 Köp sögütğe kuş konar, körklüğ<br />

kişiğe söz kelir.<br />

Çok söğüde kuş konar, gösterişli kişiye<br />

söz gelir.


45 Közden yırasa könğülden yeme<br />

yırar.<br />

257<br />

Gözden ırak olan gönülden de ırak olur.<br />

46 Kurtga büdhik bilmes yerim tar ter. Oynamasının bilmeyen kız yerim dar,<br />

demiş, yerinin genişletmişler gerim dar,<br />

demiş.<br />

47 Kuş kanatın, er atın. Kuş kanadıyla er atıyla.<br />

48 Kuş tuzakka menğ uçun ılınur. Gözü tanede olan kuşun ayağı tuzaktan<br />

kurtulmaz.<br />

49 Kutlugka koşa yağar. Talihliye yağmur çifte yağar.<br />

50 Kutsuz kudhugka kirse kum yağar. Kutsuz kudhuğka kirse kum yağar.<br />

51 Küç eldin kirse törü tünğlüktin<br />

çıkar.<br />

Zor kapıdan girince şeriat bacadan çıkar.<br />

52 Künğe baksa köz kamar. Kora bakanın gözü kamaşır.<br />

53 Küz keligi yayın belgülüğ. Güzün gelişi yazdan bellidir.<br />

54 Küz keligi yazın belgürer. Güzün gelişi yazdan bellidir.<br />

55 Muş oglı muyavu togar. Kedi oğlu miyavlayarak doğar.<br />

56 Muş yakrıka tegişmes, ayur kişi<br />

nenği<br />

Yaraşmas.<br />

Kedi uzanamadığı ciğere mundar der.<br />

57 Neçe yitik biçek erse öz sapın<br />

yonumas.<br />

Balta sapını kesmes.<br />

58 Otug odhguç birle öçürmes. Ateş ateşle söndürülmez.<br />

60 Öküş sefinç bolsa katığ oxsunur. Çok sevinen, çok ağlar.<br />

61 Öküz adhakı bolgınça buzagu başı<br />

bolsa yeğ.<br />

Öküz ayağı olacağına, buzağı başı olmak<br />

yeğdir.<br />

62 Öleçi sıçgan muş taşakı kaşır. Eceli gelen karga kırılmış dala konar.<br />

63 Ötlüğ yinçü yerde kalmas. Delikli taş yerde kalmaz.<br />

64 Suw körmekinçe etük tartma. Dereyi görmeden paçaları sıvama.<br />

65 Tag tagka kawuşmas, kişi kişiğe<br />

kawuşur.<br />

Dağ dağa kavuşmaz, insan insana<br />

kavuşur.<br />

66 Taz keliği börkçige. Tilkinin dönüp dolaşıp geceği yer kürkçü


dükkanıdır.<br />

67 Tewey münüp koy ara yaşmas. Deveye bindikten sonra çalı ardına<br />

68 Tegirmende togmış sıçgan kök<br />

kökreginge korkmas.<br />

69 Tünle yorup kündüz sewnür, kiçikde<br />

eflenip ulgadhu sewnür.<br />

gizlenilmez.<br />

Değirmende doğan sıçan gök<br />

gürlemesinden korkmaz.<br />

Geceleyin yola çıkan gündüz sevinir.,<br />

küçükken evlenen yaşlanınca sevinir.<br />

70 Uma kelse kut kelir. Misafir kısmeti ile gelir.<br />

71 Yalnğuk oglı mungsuz bolmas. Dertsiz insan olmaz.<br />

72 Yalnğuk oglı yokadhur edgü atı<br />

kalır.<br />

Yiğit ölür adı kalır, alçağın neyi kalır.<br />

73 Yaş ot köymes, yalafar ölmes. Yaş ot yanmaz, elçi ölmez.<br />

74 Yadhak atı çaruk, küçi azuk. Yayanın atı çarık.<br />

75 Yazıdaki süwlin edhergeli, ewdeki<br />

takagu ıçgınma.<br />

76 Yazmas atım bolmas, yangılmas<br />

bilge bolmas.<br />

77 Yazmas atım yağmur, yangılmas<br />

bilge yanğku.<br />

78 Yılan kendü eğrisin bilmes, tewi<br />

boynun eğri ter.<br />

79 Yılan yarpuzdın kacar, kança barsa<br />

yarpuz utru kelür.<br />

Ovadaki sülün avına gittiğin zaman<br />

evdeki tavuğu elden çıkarma.<br />

Şasmaz atıcı olmaz, yanılmaz bilge<br />

olmaz.<br />

Şaşmaz atıcı yağmur, yanılmaz bilge<br />

yankı.<br />

Yılan kendi eğriliğinin bilmez, deveye<br />

boynun eğri der.<br />

Yılanın sevmediği ot deliğin ağzında<br />

biter.<br />

80 Yırak yer sawın arkış keldürür. Irak yerin haberini kervan getirir.<br />

81 Yitükliğ anası koyun açar. Yitiği olan anasının koynunu arar.<br />

82 Yogurkanda artuk adhak kösülse<br />

üşiyür.<br />

Ayağını yorganına göre uzat.<br />

83 Yüzge körme erdem tile. Güzel yüzlü arama güzel huylu ara.<br />

84 Edhğü er sünğüki erir atı kalır. At ölür meydan kalır, yiğit ölür namı<br />

kalır.<br />

85 Tılın tügmişni tışın yazmas. Dil ile bağlanana diş ile çözülmez.<br />

86 Süsegen udhka Tenğri münğüz Süseğen öküze Tanrı boynuz vermez.<br />

bermes.<br />

258


87 Tewi silkinse eşekke yük çıkar. Deve silkinse eşeğe yük çıkar.<br />

88 Toyın tafugsak tenğri sefinçsiz. Kâfir Müslüman olmaya can atar, Allah<br />

razı değil.<br />

89 Söğüt sülinğe kayınğ kasınğa Söğüde tazelik kayına kartlık yaraşır.<br />

90 Taşıg ısrumasa öpmiş kerek. Bükemediğin eli öp de başına koy.<br />

2.Anlamca aynı, ifade bakımından farklı olanlar.<br />

259<br />

1<br />

Tablo: 3<br />

Açığlığ er şebük karımas. Cebi dolu olanın keyfi yerinde olur.<br />

2 Anuk otru tutsa yokka sanmas. Misafir umduğunu değil, bulduğunu yer.<br />

3 At tekzligi ay bolmas. Eşek at olmaz, ciğer et olmaz.<br />

4 Barığ otru tutsa yokka sanmas. Misafir umduğun değil, bulduğunu yer.<br />

5 Bilmiş yek biymedük kişiden yeğ. Bildiğin ayranı bilmediğin yoğurda<br />

değişme.<br />

6 Kenğeşliğ bilig üdhreşür, kenğeşsiz Danışan dağı aşmış, danışmayan düz<br />

bilig obraşur.<br />

yolda şaşmış.<br />

7 Börininğ ortak kuzgununğ yığaç Kendine gelince eyvallah, halka gelince<br />

başında.<br />

illahlah.<br />

8 Buğday katında sarkaç suwalur. Ateşe yakın olan ısınır.<br />

9 Bütün ümlüğ kança bolsa olturur. Đnsanın gösterişi kumaş, oğacın gösterişi<br />

yaprak.<br />

10 Emgek eginde kalmas. Allah dert vermiş, dermanını da vermiş.<br />

11 Erge munğ tegir, tag senğirinğe yel<br />

tegir.<br />

Dertsiz insan olmaz.<br />

12 Erik erini yaglığ ermegü başı kanlığ. Yürekli kişi yağlı, tembelin başı kanlı<br />

olur.<br />

13 Ermegüğe bulıt yük bolur. Tembele dediler, “kapını ört” dedi, “yel<br />

eser örter.”<br />

14 Ermegüğe eşik art bolur. Tembele eşik dağ geçidi olur.<br />

15 Esende ewek yok. Acelele kalkan nedametle oturur.<br />

16 Edhğülüğni suw adhakında kemiş Đyilik yap, denize at, balık belmezse<br />

başında tile.<br />

Halik bilir.<br />

17 Edhğülükün kel, isizliğin kelme. Hayır söyle hayır gelir başına.<br />

18 It ısırmas, at tepmes teme. Kurt köyünü değiştirir, huyunu<br />

değiştirmez.<br />

19 Đkki bogra iğeşür, otra kökegün At ile eşek tepişince arada sahibi<br />

yançılur.<br />

ezilirmiş.<br />

20 Kadaş temiş kadhmaduk, kayın<br />

temiş kaymış.<br />

Malda koyun, insanda kayın sevilir.<br />

21 Kalın bulutuğ tüpi sürer, kanranğku<br />

ışıg urunç açar.<br />

Rüşvet her kapıyı açar.<br />

22 Kalın kaz kulavuzsuz bolmas. Çabansız sürü olmaz.<br />

23 Kalın kolan çufgasız bolmaz. Ayağı yürüten baştır.<br />

24 Kanğdaş kuma ürür, iğdiş örü tartar. Anadan doğmayan kardeş sayılmaz.<br />

25 Kara bulıtıg yel açar, urunç bile el Rüşvet her kapıyı açar.


260<br />

açar.<br />

26 Keriş yargı ogulka kalır. Baba koruk yer, oğlunun dişi kamaşır.<br />

27 Kiçikde katığlansa ulgadhu sewnür. Karıncadan ibret al yazdan kışı karşılar.<br />

28 Kişi eti tiriğle tatır. Sıhhat gibi insana sermaye yoktur.<br />

29 Kolan kudhugka tüşse kurbaka adhır Açak yerde tepecik kendinin dağ sanır.<br />

bolur.<br />

30 Künininğ küline tegü yağı. Ortaklık iyi olsa iki adam bir avrat alır.<br />

31 Tikmeğinçe önmes, tilmegince Ne ekersen onu biçersin.<br />

bulmas.<br />

32 Tilkü öz inğe ürse udhuz bolur. Aslını saklayan haramzadedir.<br />

33 Tütüşmeginçe tüzülmes,<br />

Hazır ol cenge eğer istersen sulh-u salah.<br />

tüpirmeginçe çılmas.<br />

34 Saçratgudın korkmış kuş kırk yıl Sütten ağzı yanan yoğurdu üfleyerek yer.<br />

ayrı yıgaç üze konmas.<br />

35 Sınamasa arsıkar, sakınmasa Balçığı duvara vur; tutarsa hoş, tutmazsa<br />

utsukar.<br />

yine hoş.<br />

36 Soğuşup uruşur, otra ton titişür. At ile eşek tepişince arada sahibi<br />

ezilirmiş.<br />

37 Suw içirmesge süt ber. Đyiliğe iyilik her kişinini kârı, kötülüğe<br />

iyilik er kişinin kârı.<br />

38 Yağını aşaklasa başka çıkar. Düşmanını kendinden üstün gör zayıf<br />

çıkarsa bahtına.<br />

39 Yakadaki yalgagalı eligdeki ıçgınur. Ovadaki sülün avına gittiğin zaman<br />

evdeki tavuğu elden çıkarma.<br />

40 Yalnğuk kaz ötmes. Tek kanatla kuş uçmaz.<br />

41 Yıgaç uçunğa yel tegir, körklüg<br />

kişiğe söz kelir.<br />

42 Yazın katıglansa kışın sewnür. Ağustosta beyni kaynayanın zemheride<br />

kazanı kaynar.<br />

3.Anlamca yakın (aynı konu) ifade bakımından farklı olanlar<br />

Tablo: 4<br />

1 Alp eriğ yawrıtma, ıkılaç arkasın<br />

yagrıtma<br />

Bir ağızdan ıkan bir orduya yayılır.<br />

2 Angduz bolsa at ölmes Gündüz kandilini hazırlayan gece<br />

karanlığa hazır demektir.<br />

3 Arkasız er çeriğ sıyumas Adam adama her zaman gerek olur, iki<br />

serçeden börek olur.<br />

4 Arpasız at aşumas, arkasız alp çerik<br />

sıyumas.<br />

Az el aş kotarır, çok el iş kotarır.<br />

5 Atan yüki aş bolsa açka az körünür. Aç doymam, susayan kanmam sanır.<br />

6 Ata tonı ogulka yarasa atasın<br />

tilemes.<br />

Babası oğluna bir bağ vermiş, oğlu<br />

babasına bir salkım üzüm vermemiş.


7 Adhın kişi nenği nenğ sanmas Eğreti ata binen tez iner.<br />

8 Azuklug aruk ermes. Azığı olan yorulmaz.<br />

9 Bar bakır, yok altun Đnsanların ölmeden kıymeti bilinmez.<br />

10 Barçın yamağı barçınka, karış<br />

yamağı karışka<br />

Soydur çeker, huydur geçer.<br />

11 Bir toyın başı ağrısa, kamug toyın<br />

başı agrımas.<br />

Her koyun kendi bacağından asılır.<br />

12 Bor boladhıp sirke bolma Bir demeden iki denmez.<br />

13 Boşlanglansa boxsuklanur Danışan dağı aşmış, danışmayan düz<br />

ovada şaşmış<br />

14 Buşmasar boz kuş tutar, ewmeser<br />

ürünğ kuş tutar.<br />

Acele kancık kör doğurur.<br />

15 Buzdan suw tamar Çocuğa ne işlişorsun demişler, büyüğün<br />

yaptığını işliyorum, demiş.<br />

16 Çaksa tütnür, çalsa bilnür. Hayvanlar koklaşa koklaşa, insan<br />

söyleşe söyleşe<br />

17 Ewek ewge tegmez Kestirme yoldan giden çok dolaşır.<br />

18 Eğir bolsa er ölmes Başını yıkamayan bit yeniği ile savaşır.<br />

19 Eliğ tutgınça ot tut Kefil olma yüzerler, vekil olma üzerler.<br />

20 Erdemsiz kut çertilür Đnsanın izzeti de elindedir, zilleti de<br />

21 Erkeç eti em bolur, eçkü eti yel<br />

bolur.<br />

Et giren yere dert girmez<br />

22 Erngenğe eliğ karı böz üm tikemes Bekarın parasını it yer, yakasını bit<br />

23 Er oglı munğadhmas, it oglı<br />

külermes<br />

Allah dert vermiş dermanını da vermiş<br />

24 Inğan ınğrasa botu bozlar Akraba olsa da düşman yabancıdan<br />

ehven<br />

25 Iş yaragında, sart asığında Kedi ciğere insan paraya bakar<br />

26 It cakırı atka tegir, at çakırı ıtka Tavşan ne kadar büyük ise pahası iki<br />

tegmes.<br />

akçedir.<br />

27 Đm bilse er ölmes Bilenle bilmeyen bir olmaz.<br />

28 Đzlik bolsa er öldimes, içlik bolsa at Gündüz kandilini hazırlamayan gece<br />

yagrımas<br />

karanlığa razı demektir.<br />

29 Kaçış bolsa kıya körmes Kavganın iyisi olmaz.<br />

30 Kal sawı kalmas, kagıl bağı Atalar sözünü tutmayan yabana atılır,<br />

yazılmas<br />

ahirette tamu ehline katılır.<br />

31 Kalınğ berse kız alır, kerek bolsa Paranın gittiğine bakma işinin bittiğine<br />

kız alır<br />

bak.<br />

32 Karga karısın kim bilir, kişi alasın Đnsanın alacası içinde, hayvan alacası<br />

kim tapar<br />

dışında<br />

33 Kayınğ kasınğa Soydur çeker, huydur geçer<br />

34 Kayınğ kasınğa, köğüt sülinğe Soydur çeker, huydur geçer<br />

35 Kaynar öküz keçiksiz bolmas Sular bulanmayınca durulmaz.<br />

36 Kedhüklüğ ölimes, küfeçliğ kürimes Devenin dizini bağlamayan ağlar<br />

37 Kılıç tatıksa ış yunçır, er Tatıksa at<br />

tunçır<br />

Ata da soy gerek ite de<br />

38 Kırk yılka teğin bay çıgay tüzlinür Gün olur devran döner<br />

261


39 Kız kişi sawı yorıglı bolmas At yürümekle yol alır, kibar vermekle<br />

ün alır<br />

40 Kiçik ulugka turuşbas, kırgıy Değirmen taşının bir dönmesi, el taşının<br />

sonğkurka karışmas<br />

on dönüşüne bedeldir.<br />

41 Kim kür bolsa köwez bolur Başak büyüdükçe boynunu eğer<br />

42 Kül ürkünçe köz ürse yik. Boğulacaksan büyük denizde boğul.<br />

43 Kümüş künğe ursa altun adhakın<br />

kelir<br />

Kaz gelecek yerden tavuk esirgenmez.<br />

44 Künde irük yok, beğde kıyık yok Adam odur ki, sözünden dönmeye<br />

45 Kurmış kiriş tügülmes, ukrukun tag<br />

egilmes<br />

Küçük ölçekle büyük ambar dolmaz.<br />

46 Kurug yıgaç egilmes, kurmış kiriş<br />

tügülmes<br />

Atı alan Üsküdar’ı geçti.<br />

47 Kurug kaşık agızka yaramas, kurug<br />

söz kulakka yakışmas<br />

Boş lakırdı karın doyurmaz.<br />

48 Kuş balası kusunçıg, it balası<br />

okşançığ<br />

Ele bakma, dona bakma, içindekine bak.<br />

49 Kut belgüsi bilig Bilgili adam güçlü olur.<br />

50 Kökge sagursa yüzge tüşür Başkasına fenalık eden kendisine etmiş<br />

olur<br />

51 Kökge sudhsa yüzge tüşür Başkasına fenalık eden kendisine etmiş<br />

olur.<br />

52 Tegme kişi öz bolmas, yat yaguk Akraba olsa da dşman, yabancıdan<br />

tüz bolmas<br />

ehven<br />

53 Telim sözüğ uksa bolmmas, yalım<br />

kaya yıksa olmas<br />

Lakırdının kısası, sözün temsili<br />

54 Tenğsizde tegirmen turgursa,<br />

yaragsızda yar bolmas<br />

Vakitsiz açan ağaç boy almaz.<br />

55 Teşük suwda belgürer Akı karası geçitte belli olur.<br />

56 Tılın tergiğe tegir Dil adamı beyan eder.<br />

57 Tiriğ esen bolsa tanğ öküş körür. Çok yaşayan çok görür.<br />

58 Tolum anutsa kulun kulun bulur,<br />

tolum unutsa bulun bolur.<br />

Başta hesap, sonra kasas<br />

59 Yüfüşlüğ kelin kedheküni yafaş Kadın malı kapı tokmağı gibidir,<br />

bulur.<br />

giderkende vurur, çıkarkende vurur.<br />

60 Tütün kafursa islenür. Fitne uyuyan yılana benzer,<br />

uyandırmaya gelmez.<br />

61 Tüzün birle uruş, utun birle tireşme Cahilin dostluğundan alimin düşmanlığı<br />

yeğdir.<br />

62 Tüzün birle uruş, utun birle üsterme Cahilin dostluğundan alimin düşmanlığı<br />

yeğdir.<br />

63 Ula bolsa yol azmas, bilig bolsa söz<br />

yazmas.<br />

Bilenle bilmeyen bir olmaz.<br />

64 Uluk yağırı ogulka kalır Baba koruk yer oğlunun dişi kamaşır.<br />

65 Keriş yağırı ogulka kalır Baba koruk yer oğlunun dişi kamaşır<br />

66 Umayka tapınsa oğul bolur Her iş itikada bağlıdır.<br />

67 Usukmışa sakıg kamug suw Aç tavuk kendini buğday amabarında<br />

262


körünür. sanır.<br />

68 Uygur yıgaç uzun kes, temür kısga<br />

kes.<br />

Son pişmanlık fayda vermez.<br />

69 Neçeme orak kedhük erse yagmurka<br />

yarar<br />

Gerekmezi sakla gereken güne kadar<br />

70 Neçe munduz erse eş edhü, neçe<br />

eğri erse yol edhgü<br />

Can canın yoldaşıdır<br />

71 Oğlak yiliksiz, oglan biliksiz Çocuğa iş buyuran ardınca gider.<br />

72 Oğlan biligsiz Çocuğa iş buyuran ardınca gider.<br />

73 Oglan ışı ış bolmas, oglak müngüzi<br />

sap bolmas<br />

Uşagı işe koş, sen de ardına düş.<br />

74 Oglan suw töker ulug yanı sınur Bir kötünün yedi mahalleye zararı<br />

vardır.<br />

75 Ol keçişni suw ileti Atılan ok geri gelmez<br />

76 Otagka öfkelep süğe sözlemedük Bir Arap için Arabistan yakılmaz.<br />

77 Ot tütünsüz bolmas, yiğit yazuksuz<br />

bolmas.<br />

Et kemiksiz, üzüm çöpsüz olmaz.<br />

78 Öd keçer kişi tuymas, yalnğuk oglı Deve çökmedik ev çokmuş, amma ölüm<br />

menğü kalmas<br />

girmedik ev yokmuş.<br />

79 Ögüngüçi üminde artarur Kendini beğenen sonra utanır.<br />

80 Öz köz ir kışlag Aşını, işini, eşini bil.<br />

81 Öz kartınğ karton Đğneyi evvel kendine batır, sonra<br />

çuvaldızı başkasına<br />

82 Sabanda sandırış bolsa örtgünde Bugünden yarını düşünen hiçbir zaman<br />

irteş bolmas<br />

zahmet çekmez.<br />

83 Sabın sagrakka tegir. Dil adamı beyan eder.<br />

84 Sakak okşar, sakal bıçar Yüzüne gülüp arkasından kuyusunu<br />

kazar.<br />

85 Yer basrukı tag budun basrukı beğ. Padişahın ettiği kanun olur.<br />

86 Sözğe süçünse bulun barır Ağzın çalışacağına elin çalışsın<br />

87 Subuzganda ew bolmas, topurganda Müslüman bahallesinde salyangoz<br />

aw bolmas.<br />

satılmaz.<br />

88 Tawgaç Xannınğ turkusı telim Ekmeğini katığına denk eden muhtaç<br />

tenğlemedhip bıçmas.<br />

olmaz.<br />

89 Tamu kapuğın açar tawar. Para her kapıyı açar.<br />

90 Tatıg közre tikeninğ tüpre. Taşı ısıramazsan öpmek gerek.<br />

91 Tatsız Türk bolmaz, başsız börk Yuvasının yıkmaıkça yılanın kökü<br />

bolmas.<br />

kesilmez.<br />

92 Tayak bile taymas, tanuk sözün<br />

bütmes.<br />

Her adamın sözüyle kuyuya inilmez.<br />

93 Tay atatsa at tınur, oğul eredhseata Oğul babanın yerine yetişendir, iki<br />

tınur.<br />

gözün biridir.<br />

94 Taygan yügrügin tilkü sewmes. Çingene çingeneden köy kıskanır.<br />

95 Tewey bedük erse mayakı bedük Karga gül dalına konmakla bülbül<br />

ermes.<br />

olmaz.<br />

96 Tawar uçun Tenğri odhlamadhıp<br />

uya kadaş oglını çınla bogar.<br />

Tamahkarın gözü kör olur.<br />

263


97 üri kapsa oguş alkışur, yagı kelse Adam adama her zaman gerek olur, iki<br />

imrem tepreşür.<br />

serçeden börek olur.<br />

98 Yawlak tıllığ beğden kerü yalnğus Dumansız baca olmaz, kahırsız koca<br />

tul yeğ.<br />

olmaz.<br />

99 Yagınğ erse kerek yundakı tegir. Fazla mal göz çıkarmaz.<br />

100 Yalksa yeme yağ edhğü, köyse<br />

yeme kün edhgü.<br />

Cebi dolu olanın keyfi yerinde olur.<br />

101 Xan ışı bolsa katun ışı kalır. Beylerin sözü, sözlerin beyidir.<br />

102 Yalnğuk menğü tirilmez, sınka Gelin kirmedik ev olur, ölüm girmedik<br />

kirüp kirü yanmas.<br />

ev olmaz.<br />

103 Yakrı yağı yağsımas. Şap ile şeker bir değil.<br />

104 Yatnınğ yaglıg tiküsinden, öznünğ Kardeş kardeşi atmış yar başında<br />

kanlıg yudhruk yeg.<br />

tutmuş.<br />

105 Yazıda böri ulısa ewde ıt bağrı<br />

tartışur.<br />

Su gider taş kalır, el gider kardaş kalır.<br />

4.Günümüze kadar ulaşamamış, unutulmuş savlar<br />

Tablo: 5<br />

1 Alp çerikde bilge tirikde<br />

2 Alplar birle uruşma, beğler birle turuşma.<br />

3 Alp yağıda alçak çoğuda.<br />

4 Anınğ yüzinğe titinü baksa bolmas.<br />

5 Ağnar titrü baksa bolmas.<br />

6 Boş nenğe idhi bolmas<br />

7 Çaxşak üze ot bolmas, çakrak bile uwut bolmas<br />

8 El kaldı törü kalmas<br />

9 Emikliğ uragut kösekçi bolur.<br />

10 Đgliğ tutrugı oy bolur.<br />

11 Kagun karma bolsa idhisi ikki eliğin tegir.<br />

12 Xan ışı bolsa, katun ışı kalır.<br />

13 Kara munğ kelmeginçe Kara Yalga keçme<br />

14 Karaksız tek körür.<br />

15 Karı öküz balduka korkmas.<br />

16 Keten kördi keregü yüdhdi.<br />

17 Kılnu bilse kızıl kedher, yaranu bilse yaşıl kedher.<br />

18 Kış konukı ot.<br />

19 Kız birle küreşme, kısrak birle yarışma.<br />

20 Kiminğ bile kaş bolsa yaşın yakmas.<br />

21 Kudhugda suw bar, ıt burnı tegmes.<br />

22 Kuzda kar eksümes, koyda yağ eksümes.<br />

23 Küzegü uzun bolsa eliğ köymes.<br />

24 Köni barır keyikninğ közinde adhın başı yok.<br />

25 Kök temür kerü turmas.<br />

26 Kizlençü kelinde.<br />

27 Kizdeki kiz yıpar.<br />

264


28 Kuş yawuzı saygızgaz, yıgaç yawuzı azgan, yer yawuzı kazgan, budun yawuzı<br />

Barsgan.<br />

29 Kul yağı, it böri.<br />

30 Kulak eşitse könğül bilir, köz körse üdhik kelir.<br />

31 Tezek karda yatmas, edhgü ısız katmas.<br />

32 Tokum yüzüp kudhrukta biçek sıma.<br />

33 Tünle bulıt örtense ewlük urı keldürmişçe bolur, tanğda bulıt örtense ewge yağı<br />

kirmişçe bolur.<br />

34 Ulugnı uluglasa kut bulur.<br />

35 Ongay irpeldi ış.<br />

35 Ortak erden artuk almas.<br />

36 Sart azukı arıg bolsa yolda yer.<br />

37 Ödlek karıtmışka bodhug talkımas.<br />

38 Tagıg ukrukın egmes, tenğizni kadhgıkın bükmez.<br />

39 Sundılaç ışı ermes ötgün tepmek.<br />

40 Sartnınğ azığı arıg bolsa yol üze yer.<br />

41 Tapug taş yarar, taş başıg yarar.<br />

42 Taz at tafarçı bolmas.<br />

43 Yarın bulgansa el bulganur.<br />

44 Yalnğuk ürülmüş kap ol, ağzı yazlıp alkınur.<br />

45 Yıparlıg kesürgüdin yıpar kiste yidhi kalır.<br />

46 Yeti başlıg yil büke.<br />

47 Yurt kiçük bolsa angut bedük ur.<br />

48 Yunt başın yularlap kenğeldi.<br />

5.Đlavelerle anlamı kuvvetlendirilmiş olan savlar<br />

Tablo: 6<br />

1 Birin birin minğ bolur, tama tama<br />

kol bolur.<br />

Damlaya damlaya göl olur, aka aka sel<br />

olur.<br />

265


SONUÇ<br />

1. Bilinen en eski Türk sözlüğü olan Dîvânü Lugati’t-Türk’teki savlar Türkçe’nin<br />

anonim kültür, san’at ve edebiyat ürünleridir. Divan’daki savlar, açıklanan<br />

sözcüklere misal getirilmek için kullanılmıştır. Eser üzerinde yapılan anlambilimsel<br />

çalışma sonucunda, iyilikten kötülüğe, ihtiyarlıktan kurnazlığa, soydan huya,<br />

öfkeden akrabalığa hemen her konuda atasözüne yer verildiği görülür.<br />

2. Atasözleri sadece edebi açıdan değil, tarih, ahlâk, sosyol, psikoloji bakımından da<br />

önem arzeder, çünkü bir atasözünde kullanıldığı dönemin derin izlerini bulmak<br />

mümkündür. O dönemin yaşayışı, giyimi, hayat felsefesi, ruhsal durumu, insani<br />

ilişkileri, yemekleri, değer yargıları, sevinçleri, gelenek ve görenekleri gibi birçok<br />

konuda bize ipuçları verir, kısaca kullanıldığı toplumun kültür özelliklerini göz<br />

önüne serer.<br />

3.Divan’ın her üç cildinde de savlara yer verilmiştir. l. ciltte 164, ll. ciltte 53 ve lll.<br />

ciltte 103 olmak üzere 320 sav bulunur. l. ciltteki “Ol keçişni suw iletti, Ongay<br />

irpeldi ış” savları bazı kaynaklarca (Tonyukuk sitesi, Azerbaycan Türk Kültüründe<br />

Ata-Babalar Sözleri) sav olarak kabul edilmese de bunlar savdır, çünkü hem kesin<br />

yargılı, öğüt veren cümlelerdir hem de Divan’da sav ibaresiyle birlikte yer<br />

almışlardır. “Ol kulun tepik tepti” sözünü ise atasözü olarak ele almadık.<br />

Savlardan üç tanesi üç kez;<br />

• Erdemin başı tıl; erdem ve tıl sözcüklerine,<br />

266<br />

• Sabanda sandırış bolsa örtkünde irteş bolmas; saban, sanruş-, sandruş<br />

sözcüklerine,<br />

• Söğüt sülinğe, kadhınğ kasınğa; söğüt, sül, kadhınğ sözcüklerine misal<br />

getirmek üzere kullanılmıştır.<br />

Yirmi bir tanesi ise iki kez tekrar edilmiştir;<br />

• Alımçı arslan berimçi sıçgan; alım/berim sözcüklerine,<br />

• Ay tolun bolsa eligin imlemes; ay/ imle- sözcüklerine,


• Bir toyın başı ağrısa kamuğ toyın başı ağrımas; ağrı-/toyın sözcüklerine,<br />

• Đkki bogra igeşür, otra kökegün yançılur; igeş-/kökegün sözüklerine,<br />

267<br />

• Kadaş temiş kaymaduk, kadhınğ temiş kaymış; kadhınğ, kay-<br />

sözcüklerine,<br />

• Kanıg kan birle yumas; yu-/ kan sözcüklerine,<br />

• Kaynar öküz keçiksiz bolmaz; keçik/kayna- sözcüklerine,<br />

• Keten kördi keregü yüdhti; keregü/ keten sözcüklerine,<br />

• Kılnu bilse kızıl kedher, yaranu bilse yaşıl kedher;<br />

• Kökge sudhsa yüzke tüşür; kök/sudh- sözcüklerine,<br />

• Küç eldin kirse törü tünğlükten çıkar; çık-/güç sözcüklerine,<br />

• Ot tütünsüz bolmas, yiğit yazuksuz bolmas; tütün/yazuk sözcüklerine,<br />

• Öldeçi sıçgan muş taşakı kaşır; sıçgan/taşı- sözcüklerine,<br />

• Sakak oxşar, sakal bıçer; oxşa-, sakak sözcüklerine,<br />

• Tağ tağka kawuşmaz, kişi kişige kawuşur; kawuş-/tağ sözcüklerine,<br />

• Tatsız Türk bolmas, başsız börk bolmas; börk/tat sözcüklerine,<br />

• Taygan yügrügin tilkü sewmes; sev-/taygan sözcüklerine,<br />

• Taz keligi börkçige; kel- sözcüğüne,<br />

• Tilkü öz inge ürse udhuz bolur; udhuz/yin sözcüklerine,<br />

• Yüzge körme erdhem tile; kör-/yüz sözcüklerine,<br />

• Yakadakı yalgagalı eligdeki ıçkınur; ıçkın-/yalga- sözcüklerine misal<br />

getirmek üzere kullanılmıştır.<br />

Divan’da bir de sav ibaresi altında verilen, fakat sav özelliği göstermeyen bir dörtlük<br />

vardır ki, bunu da sav olarak kabul etmiyoruz.<br />

“Kelnğizleyü atkımız<br />

Kendler üze çıktımız<br />

Furxan ewin yıktımız<br />

Burxan üze sıçtımız.”<br />

Buna göre Divan’da 293 tane sav bulunduğunu gördük.


4. Çalışmamızın amacı Divan’daki bu savları anlambilimsel olarak incelemekti. Bu<br />

amaçla Divân’da tespit ettiğimiz savları tümce anlamı ve sözcük anlamı olarak<br />

değerlendirdik. Bu bağlamda tümcenin konusunu, bakış açısını, yansıttığı anlamı,<br />

yan anlam yansıtan sözcükleri, söz sanatlarını, taşıdığı değeri bunun yanısıra kavram<br />

özelliklerini, biçim özelliklerini ve psikolojik özelliklerine değindik; sözcük anlamı<br />

bakımından eş anlamlı, eş sesli, zıt anlamlı, somut ve soyut anlamlı sözcükleri ile<br />

sözcüğün gerçek anlamı ve cümle içinde kazandığı mecaz, yan anlamlarına değindik.<br />

Ayrıca anlatımı daha etkili, anlaşılır kılmak ve zenginleştirmek amacıyla<br />

somutlaştırmaya ve benzetmeye sıkça başvurulduğunu belirttik.<br />

Savların bazıları gerçek anlamında kullanılmasına rağmen, Türkiye Türkçesi’ndeki<br />

atasözlerinde de olduğu gibi, birçoğunda sözcükler yan anlam kazanarak mecazi bir<br />

anlam ihtiva etmektedir. Bunlardan bazıları şöyledir:<br />

Tablo: 7<br />

Gerçek anlam taşıyanlar Mecazi anlam taşıyanlar Hem gerçek hem mecaz<br />

anlam taşıyanlar<br />

Erdemin başı til Ağız yese köz uyadhur Tewe münüp koy ara<br />

Kal sawı kalmas, kagıl<br />

bagı yazılmas.<br />

Yagını aşaklasa başka<br />

çıkar<br />

Kişi sözleşü yılkı yıdhlaşı Eşyek ayur başıb esen<br />

Yırak yer sawın sarkış<br />

keldürür<br />

bolsa sundırıda suw içgey<br />

men<br />

yaşmas<br />

268<br />

Neçe yitik biçek erse öz<br />

sapın yonumas<br />

Tagıg ukrukın egmes,<br />

tenğizni kaygıkın bükmes<br />

Bir karga birle kış kelmes Kökge sagursa yüzke tüşür<br />

Yüzke körme erdhem tile Elig tutgınça ot tut Kalın kaz kulavuzsuz<br />

Kanğda kama urur, igdiş<br />

örü tartar.<br />

Suw körmeginçe etük<br />

tartma<br />

bolmas<br />

Etli tırnğaklı edhirmes<br />

Künininğ küline tegü yagı Ewek sinğek sütke tüşür. Bir tilkü terisin ikile<br />

soymas


Yawlak tıllığ begen kerü<br />

yalnğus tul yeg<br />

Alımçı arslan berimçi<br />

sıçgan<br />

269<br />

Kedhüglüg ölimes<br />

küfeçliğ kürimes<br />

Aç ne yemes, tok ne temes Yitüklig anası koyun açar Kuş tutakka menğ uçun<br />

ılınur<br />

Aktarmalarda genellikle hayvan isimlerinden faydanılmıştır. Eşyek, tilkü, öküz, kuş,<br />

kaz, arı, arslan, karga, adhıg (ayı), oglak, sıçgan, at, balık, böri, erkeç (teke), eçkü<br />

(keçi), ıt, muş (kedi), kurt, saygızgan (saksağan), kolan (eşek), keyik, sundılaç<br />

(serçe), tewey (deve), taygan (tazı), süwlin (sülün), yılan, bogra (boğa), koçngar<br />

(koç), yarpuz, ördek, kısrak.<br />

5. Bazı atasözlerinin birden fazla biçimi vardır. Bunlar da sözcüklerin ya eş anlamlısı<br />

ya da yakın anlamlısı kullanılarak oluşmuştur. Bu şekilleriyle de alışılmış olduğu için<br />

bu kural atasözlerinin kalıplaşmış olma özelliğine aykırı değildir. çünkü bir ya da<br />

birkaç sözcük değişikliği o atasözünü farklı kılmaz. Bunlardan bazıları şunlardır:<br />

• Alın arslan tutar küçün sıçgan tutmas.<br />

Alın arslan tutar küçün oyuk tutmas.<br />

Alın arslan tutar, küçün kösgük tutmas.<br />

• Awçı neçe al bilse adhığ ança yol bilir.<br />

Awçı neçe tef bilse adhığ ança yol bilir.<br />

• El kaldı törü kalmas.<br />

Đl kalır törü kalmas.<br />

• Atası açığ almıla yese oglınınğ tışı kamar.<br />

Atası anası açığ almıla yese, oglı kızı tışı kamar.<br />

• Keriş yağrı ogulka kalır.<br />

Uluk yağırı ogulka kalır.<br />

• Keten kördi keregü yüdhti.<br />

Kek kördi keregü yüdhti.<br />

• Yıgaç uçunga yel tegir, körklüg kişiye söz kelir.<br />

Köp söğütke kuş konar, körklüg kişiye söz kelir.<br />

• Suw birmeske süt ber.


Suw içirmekse süt ber.<br />

• Oğlak yiliksiz oglan biligsiz.<br />

Oğlan biligsiz.<br />

• Sartnınğ azukı arıg bolsa yol üze yer.<br />

Sart azukı arıg bolsa yol üze yer.<br />

• Söğüt sülinğe, kadhınğ kasınğa<br />

Kadhınğ kasınğa<br />

• Kalın kolan kulavuzsuz bolmas.<br />

Kalın kaz çufkasız bolmas.<br />

• Ağnar titrü baksa bolmas.<br />

Anınğ yüzinğe titnü baksa bolmas.<br />

• Kökge sudhsa yüzge tüşür.<br />

Kökge sagursa yüzge tüşür.<br />

• Küz keligi yayın belgülüg.<br />

Küz keligi yazın belgürer.<br />

• Ewek ewge tegmes.<br />

Ersek erge tegmes, ewek ewge tegmes.<br />

6. Bazı sözcükler anlam genişlemesine uğrarken, bazı sözcükler ise anlam<br />

daralmasına uğramıştır: “ton” sözcüğü içe ve dışa giyilen giysi, elbise<br />

anlamındayken bugün sadece içe giyilen giysi, iç çamaşırı, anlamındadır. Yine aynı<br />

şekilde “oğul” sözcüğü kız ve erkek çocuk anlamındayken bugün sadece erkek<br />

çocuk anlamını korur. “yaylak” ve “kışlak” sözcüklerinin anlamı daralmaya<br />

uğramıştır, eskiden hayvanlarla birlikte yazın ve kışın kalınan yer olan yaylak ve<br />

kışlaklar bugün sadece insanların konakladırları yazlık ve kışlık mekanları ifade eder.<br />

Yaylak ve kışlakların çoğu zaman duvarsız yani çadır şeklindeki barınaklar<br />

olduğu bilinir. “ Yurt” sözcüğü eskiden sadece ev, çadır anlamındayken bugün anlamı<br />

genişlemiş ve bütün ülke sınırlarını kapsayan toprak anlamına gelmektedir. “Ev”<br />

sözcüğü eskiden çadır ve dört tarafı kapalı, çatılı yapı anlamındayken bugün anlamı<br />

daralarak, sadece dört tarafı duvarlarla kapalı, çatılı bina anlamını taşır.<br />

270


“Bugün halk ağızlarında koyun, keçi, büyükbaş hayvanlar için kullanılan davar<br />

sözcüğünün, ‘mal, mülk’ anlamında kullanıldığını görüyoruz.” (Aksan 1999a: 134) “<br />

‘tütün’ sözcüğü eskiden yalnızca duman anlamına gelirken bugün yakılarak içilen<br />

bitkiyi anlatır duruma gelmiştir.” (Aksan 1999: 135a)<br />

7. Anlam daralmasına ve genişlemesine uğrayan sözcüklerin yanı sıra anlam<br />

iyileşmesine uğrayan sözcüklere de rastlamak mümkündür. “ ‘yawuz’ sözcüğü kötü,<br />

fena anlamını taşırken bugün anlamında iyileşme olmuş ve iyi, güzel, güçlü, çetin<br />

anlamlarını taşır olmuştur.” (Aksan 1999a: 136) “Acı, eziyet, zahmet demek olan<br />

‘emgek’ sözcüğü de bugün emek biçimiyle, bir işin gerçekleşmesini sağlayan beden<br />

ve kafa gücünü anlatır duruma gelmiştir. Sözcük böylece, insanlarca değer verilen<br />

bir kavramı yansıtmaya başlayarak iyileşme göstermektedir.” (Aksan 1999a: 136)<br />

Ad soylu sözcüklerin yanı sıra eylemlerde de aynı anlam daralmasının varlığını<br />

görüyoruz. San- eylemi eskiden saymak, düşünmek eylemini de karşılarken<br />

günümüzde sadece zannetmek anlamını taşır. (Aksan 1999a: 134)<br />

8. Atasözlerinde sözcüklerdeki anlam değişimin yanısıra cümle düzeyinde de anlam<br />

değişmeleri olduğunu gördük. Biçimce aynı olmasına rağmen savlar zamanın ve<br />

toplumsal yapının değişmesiyle anlamsal değişikliklere maruz kalmışlardır.<br />

Bunlardın bazıları; söylendiği dönemde geç kalınmış işler için kullanılan “Kuru<br />

yığaç egilmes kurmış kiriş tügülmes”savı, bugün daha çok eğitim, terbiye konlarında<br />

kullanılmaktadır.<br />

“Yitikli anasının koynunu açar.” Savı eskiden, bir şeyi kaybolan kişi, bunu anasının<br />

koynuda arar, bu onun hakkıdır, anlamında kullanılırken; bugün, biçimçe aynı<br />

kalmasına rağmen, anlam değişikliğine uğrayarak, insanlar herhangi bir sorunla<br />

karşılaştıklarında çareyi yakınlarındaararlar, anlamındadır.<br />

“Ay tolun bolsa el ile imlenmes.” Savı, eskiden gizliliği kalmamış bir işi göstermeye<br />

çalışmak anlamında kullanılırken, bugün, bir işin gizliliği kalmamışsa daha fazla<br />

271<br />

saklamanın gereksiz olduğu anlamında kullanılır. Divan-û Lügat-it-Türk’teki anlamı


ugün kullanılan “Görünen köy kılavuz istemez.” Atasözüyle aynı anlama<br />

gelmektedir. “Yadhak atı çaruk küçi azuk.” Savı, günümüz şartlarına göre<br />

şekillenmiştir. Bugün fakir, zor geçinen insanlar işlerini kısıtlı imkanlarla görürler,<br />

anlamında kullanılır.<br />

“Bir karga birle kış kelmes.” Savı ise bugün , küçücük bir sorun büyük bir derdi ifade<br />

etmez, anlamında kullanılır ve bu bakımdan söylendiği dönemdeki anlamıyla<br />

farklılık gösterir.<br />

9. Atasözleri genelde iyilik güzellik bildirirken, bazı atasözlerinde erdemliliğe,<br />

bilime, çağdaş düşünceye ters düşen yargılar, yanlış yönlendirmeler de göze çarpar.<br />

Bu tür atasözleri toplumun kimi kesimlerinde, yaşamın bir dayatması, olarak geçerli<br />

olmuştur. Örneğin, “Kalın bulutuğ tüpi sürer karanğku ışığ urunç açar ve Kara<br />

bulıtığ yel açar, urunç bile el açar” savları rüşvet vermeyi teşvik eder niteliktedir.<br />

10. Her dönemde olduğu gibi Karahanlılar döneminde de dilde sözvarlığının<br />

gelşimesiyle birlikte çok anlamlılık görülür. “er” sözcüğü bazı savlarda er, bazı<br />

savlarda erkek, adam, insan bazı savlar da ise koca, ortak, kişi, yiğit anlamlarında<br />

kullanılmıştır. Yani “er” sözcüğünün sadece savları dikkate aldığımızda bile birçok<br />

yakın anlamlarını görüyoruz.<br />

Đm bilse er ölmes.<br />

Egir bolsa er ölmes.<br />

Ortak erden artuk olmas.<br />

Ersek erge tegmes, ewek ewge tegmes.<br />

Đzlik bolsa er öldimes, içlik bolsa at yarımas.<br />

Alp eriğ yawrıtma, ıkılaç arkasın yagrıtma.<br />

Arkasız er çeriğ sıyumas.<br />

Açığlığ er şebük karımas.<br />

Neçe yitik biçik erse öz sapın yonumas.<br />

Neçe munduz erse eş edhgü, neçe egri irse yol edhgü.<br />

Sundılaç ışı ermes, örtkün tepmek.<br />

272


Er oglı mınğadhmas, ıt oglı külermes.<br />

Kılıç tatıksa ış yunçır er tatıksa et tunçır.<br />

Neçeme obrak kedhük erse yagmurka yarar.<br />

Tewe bedük erse mayakı bedük ermes.<br />

Kowı er kudhuğka kirse yel alır.<br />

Erge munğ tegir tag senğirinğe yel tegir.<br />

Edhgü er sünğüki erir, atı kalır.<br />

Her dilde birbiriyle hiçbir anlam ilişkisi olmadığı halde aynı seslerle ifade edilen bir<br />

çok sözcük vardır. Karahanlıca döneminde de bunu açıkça görüyoruz. Er; adam, er ,<br />

erkek, koca v.b. anlamlarda kullanılırken, er- sözcüğü ise ol- anlamında<br />

kullanılmıştır.<br />

11. Bazı savlarda, sözcüklerin karşıt anlamıyla birlikte verildiğini, bazı sözcüklerin<br />

eşsesli, bazılarının ise eş anlamlı olduklarını görüyoruz. Eş seslilerin oluşmasındaki<br />

etkenlerden biri, bu türden öğelerin önceleri ses, kimi zaman biçim ve anlam<br />

özellikleri bakımından farklı iken sonradan geçirdikleri değişikliklerde başka<br />

sözcüklere yaklaşarak eşsesli duruma gelmeleridir. Örneğin, “ton” sözcüğü t/d<br />

değişimi ile “don” olmuş ve eş seslilik oluşturmuştur. Bu da bize Türk dilinin<br />

zenginliğini, sözcüklerin çok anlamlılığına işaret eder.<br />

Aç ewek tok tölek, aç/tok<br />

Alımçı arslan berimçi sıçgan, al-/ver-<br />

Alp yağıda alçak çağıda, alp/alçak<br />

Bar bakır yok altun, bar/yok<br />

Edgülügün kel, isizliğin kelme, edhgü/isiz<br />

Kişi alası içtin, hayvan alası taştın, iç/dış<br />

Küç eldin kirse törü tünğlükten çıkar, gir-/çık-<br />

Tünle yorup kündüz sewnür, kiçikde eflenip ulgadhu sewnür, tün/kündüz,<br />

Kiçik/ulgadhu<br />

Kız birle küreşme, kısrak birle yarışma. / Kız kişi sawıng yorıglı bolmas.<br />

273


evlenmemiş kadın pinti<br />

El kaldı törü kalmaz./ Eliğ tutgınça ot tut.<br />

vilayet organ<br />

Awçı neçe al bilse adhıg ança yol bilir./ Awçı neçe tef bilse adhıg ança yol bilir.<br />

hile hile<br />

keten kördi keregü yüdhti./ kek kördi keregü yüdhti.<br />

sıkıntı sıkıntı<br />

12. Savlardaki anlatım inceliklerinden biri de ikileme ve yansıma sözcüklerdir.<br />

Atasözlerimiz öğüt ve yargılarının en iyi biçimde ikileme ile anlatırlar. (Hatipoğlu<br />

1971: 81)<br />

Birin birin minğ bolur, tama tama köl olur.<br />

Tağ tağka kawuşmas, kişi kişige kawuşur.<br />

Muş oglı muyavu togar.<br />

13. Kimi atasözleri başka başka toplumların, birbiriyle hiç ilişkisi olmayan dil<br />

birliklerinin sözvarlığı içinde yaşır. Kimi zaman birbirine yakınlık gösterir; kimi<br />

zamanda değişik kültürlerin bilgeliklerini yansıtır biçinde birbirinden ayrılır. Yani<br />

bazı atasözlerimiz ulusal olma özelliği yanında evrenseldir de. (Gözden uzak olan<br />

gönülden de uzak olur. )<br />

14. Atasözlerinde ustaca bir üslup, büyüleyici ve inandırıcı bir anlatım özelliği<br />

görülür. Ayrıca, atasözlerinin pek çoğu türlü söz ve anlam sanatlarıyla süslüdür.<br />

Aç ewek, tok tölek; tezat<br />

Alım keç kalsa adhaklanur; teşhis<br />

Alımçı arslan berimçi sıçgan; deyim aktarması<br />

Ağız yese köz uyadhur; mecaz-i mürsel<br />

Alp yağıda, alçak çağıda; seci<br />

274


Anası tewlük yufka yapır, oğlı tetik koşa kapar; somutlaştırma<br />

Anğduz bolsa at ölmes; tevriye<br />

Asıç ayur tübüm altun, kamış ayur men kayda men; intak, istifham, teşhis<br />

Atası anası açıg almıla yese oğlı kızı tışı kamar; tenasüp<br />

Barçın yamagı barçınka, karış yamagı karışka; aliterasyon<br />

275<br />

15. Atasözleri halkın felsefesini ve geçmişini anlatan hatıraları bünyesinde barındırır.<br />

Atalarımızın hayat tecrübelerini bizlerle paylaşır.<br />

16. Savların anlambilimsel olarak incelenmesi sonucunda, yaşadığı ve hükmünü<br />

sürdüğü dönemin yaşantısından, değerlerinden, kültüründen de ipuçları verdiğini<br />

gördük. Örneğin, “Ağılda oglak togsa arıkda otı öner.” Savıyla o dönemde Đslam<br />

inancının varlığını, “Alımçı arslan, berimçi sıçgan” savıyla alacaklının borçlu<br />

karşısındaki üstünlüğünü, “Arkasız er çeriğ sıyumas” savıyla birlik ve beraberliğe<br />

verilen önemi, “Buzdan suw tamar.” Savıyla soyun önemini, “Erdem başı til.”<br />

Savıyla güzel ahlâka, tatlı dile verilen önem, “Uma kelse kut kelir.” Savıyla konuğun<br />

Türk toplumundaki değeri, akrabalık ilişkileri v.b. birçok konuda toplumun değer<br />

yargılarını göz önüne serdiğini belirttik.<br />

17. Atasözlerinin taşıdığı bazı değerler vardır. Bunlar ahlâki değerler (iyi-kötü),<br />

mantık değeri (doğru-yanlış), ekonomik değer (faydalı-zararlı) ve estetik değer<br />

(güzel-çirkin) dir.<br />

Künininğ küline tegü yagı; ahlâki değer taşıyor (kötü)<br />

Kuş tuzakka menğ uçun ılınur, mantık değeri (doğru)<br />

Kuruk kaşuk agızka yaramas, kuruğ söz kulakka yakışmas; ekonomik değer (faydalı)<br />

18. Ayrıca, günümüze tam tersi anlamıyla ulaşan savlar vardır.<br />

Delik büyük yama küçük.- Yurt kiçük bolsa angut bedük ur. (Delik küçük olsa da<br />

tıpayı büyük vur.)


19. Savlar sadece anlamsal olarak değil, biçimce de farklı özelliklere sahiptir. Bir<br />

sözcüğün hem ince hem kalın olarak söylenişi bu evrede bir özellik olarak görülür.<br />

Bazı yerlerde sözcükler “it, iş, til” bazı yerlerde ise “ıt, ış, tıl” şeklinde kullanılmıştır.<br />

Komşu diş eti ve asıl diş seslerini etkisiyle damaksıllaşma ilk kez Karahanlıca’da<br />

başlamıştır.<br />

Kuş balası kusunç, it balası oxşançığ.- It ısırmaz, at tepmez teme.<br />

Iş yarağında, sart asığında.<br />

Tılın tügmüşni tışın yazmas.- Erdem başı dil<br />

20. Genellikle Divan’daki savlar, “Şu savda dahi gelmiştir, şu savda da gelmiştir,<br />

Nitekim şu savda da gelmiştir.” Đbareleriyle verilse de, bazı savlar da “Türk<br />

Hikmetinde ve şu sözde de gelmiştir” şeklinde verilmiştir.<br />

“Kiming bile kaş bolsa yaşın yakmas.”<br />

21. “Savlarda anlatımı etkileyici ve kalıcı kılmak amacıyla, ölçü, uyak, ses<br />

yinelemesi, beyit, dörtlük gibi, şiirin yararlandığı öğelere de başvurulduğu<br />

görülmektedir.” (Aksan 1999b: 160)<br />

Aç ne yemes, /tok ne demes; 4+4 -mes; redif, -e’ler yarım uyak.<br />

Kişi alası içtin,/ yılkı alası taştın; 7+7 -tın; redif<br />

Awçı neçe al bilse,/ adhıg ança yol bilir; 7+7<br />

22. Savların tamamı cümle şeklinde verilmişken, bundan farklı olarak bazı savlar<br />

beyit ve dörtlük şeklinde karşımıza çıkar.<br />

Tawar üçün Tenğri odhlamadhıp Kelnğizleyü atkımız<br />

Uya kadaş oglını çınla bogar. Kendler üze çıktımız<br />

Kulak eşitse könğül bilir<br />

Furxan ewin yıktımız<br />

Burxan üze sıçtımız<br />

276


Köz körse üdhik kelir<br />

Tünle bulıt örtense ewlük urı keldürmişçe bolur.<br />

Tanğda bulıt örtense ewge yagı kirmişçe bolur<br />

23. Bazı atasözleri çok kısa bir öykü biçiminde söylenmiştir.<br />

Kurtga büdhik bilmes “yerim tar” ter.<br />

Asıç ayur tübüm altun, kamıç ayur men kayda men.<br />

24. Kimi atasözlerinin kuruluşu eksiltili cümle biçimindedir. Bu tür atasözlerinde,<br />

genellikle yüklem söylenmemiş ya da düşmüş olabilir. Bu cümlelerde yüklem<br />

cümlenin gelişinden sezilmektedir.”<br />

Iş yaragında, sart asığında<br />

Kasın kasınğa<br />

Söğüt sülinğe kasınğ kasınğa<br />

Barçın yamagı barçınka, karış yamagı karışka.<br />

25. Savlar genellikle geniş zaman ve emir kipiyle çekimlenmiştir. geniş zamanla<br />

çekimlenmiş fiiller, bir işin her zaman yapıldığını değil, her zamamn geçerli bir<br />

durumun varlığını ifade eder. Emir kipi ile çekimlenmiş savlar ise doğrudan doğruya<br />

ahlak dersi verme amacı güder. Đstisnai bir durum ise –di’li (bilinen geçmiş zaman)<br />

geçmiş zamanla çekimlenmiş savlardır.<br />

Ol keçişni suw iletti.<br />

26. Divan’daki savların geneli kurallı cümle niteliğindedir, yalnız az da olsa devrik<br />

cümleden oluşmuş savlarla karşılaşmak mümkündür.<br />

Sundılaç ışı ermes örtkün tepmek.<br />

277


27. Çalışmalarımız sonucunda ulaştığımız önemli bir sonuç da, “Atasözlerimizin çok<br />

değişik konuları ve kavram alanlarını kapsayıp, kimi zaman hissedip de söze<br />

dönüştüremediğimiz olguları büyük bir başarıyla sahneleyerek dile getirmiş<br />

olmasıdır.” (Aksan 1999b: 148)<br />

28. Bütün bunların yanı sıra, atasözlerinin günümüzde geçerliliğini koruyup<br />

korumadığını belirlemek amacıyla Türkiye Türkçesi ile Karahanlı dönemini<br />

karşılaştırdık. Đncelemelerimiz neticesinde 90 savın sözcük ve biçim farklılığına<br />

rağmen halen kullanıldığını, ne yazık ki, 48 savın da toplumun ihtiyaçlarına hâlâ<br />

cevap verebileceği halde tamamen unutulduğunu ve kullanılmadığını tespit ettik. Bu<br />

savların unutulmuş ve kullanımdan kalkmış olması üzücüdür, çünkü bu aynı<br />

zamanda o savların yansıttığı kültür özelliklerinin de unutulması anlamına gelir.<br />

Bütün bu tespitlerimiz bize Türk Dili’nin geçmişimizden bugüne eşsiz ve erişilmez<br />

bir lezzete sahip olduğunu gösterirken, Divan-û Lügat-it-Türk adlı eserin de Türkçe<br />

sözlük olmasından ziyade edebiyat dünyası ve Türklük adına büyük bir kazanç<br />

olduğunu gözler önüne sermiştir. Umarız yaptığımız bu çalışma uçsuz bucaksız<br />

deryada kayda değer bir damla olur.<br />

278


KAYNAKÇA<br />

Akalın, MEHMET. 1988. Tarihi, Türk Şiveleri. Ankara: Türk Kültürünü Araştırma<br />

Enstitüsü Yayınları. Ankara 1988.<br />

Aksan, Doğan. 2002. Anadilimizin Söz Denizinde. Ankara: Bilgi Yayınevi.<br />

________ . 1999a. Anlambilim Konuları ve Türkçenin Anlambilimi.<br />

Ankara: Engin Yayınevi.<br />

________ . 1999b. Türkçenin Gücü. Ankara: Bilgi Yayınevi.<br />

________ . 2000. Türkçenin Sözvarlığı. Ankara: Engin Yayınevi.<br />

_________ . 2001. Türkiye Türkçesinin Dünü, Bugünü, Yarını. Ankara:<br />

Bilgi Yayınevi.<br />

_________ . 2005. Yunus Emre Şiirinin Gücü. Ankara: Bilgi Yayınevi.<br />

Aksoy, Ömer Asım. 1991. Atasözleri ve Deyimler Sözlüğü. C.I., Đstanbul: Đnkılâp<br />

Kitabevi.<br />

Arat, Reşit Rahmeti. 1987. Makaleler. Ankara: Türk Kültürünü Araştırma Enstitüsü<br />

Yayınları.<br />

__________ . 1986. Eski Türk Şiiri. Ankara: Türk Tarih Kurumu Basımevi.<br />

Atasözleri ve Deyimler Sözlüğü. 2004. Đstanbul: Üç Harf Yayınları.…<br />

Birtek, Ferit. 1944. En Eski Türk Savları. Ankara: TDK. Yayınları.<br />

Bozkurt, Fuat. 1999. Türklerin Dili. Ankara: Kültür Bakanlığı Yayınları.<br />

279


Büyük Lûgat ve Ansiklopedi. 1996. Đstanbul: Meydan Yayınevi.<br />

Caferoğlu, Ahmet. 1993. Eski Uygur Türkçesi Sözlüğü. Đstanbul: Enderun<br />

Kitabevi.<br />

Cemiloğlu, Mustafa. 2001. Dilbilimi Açısından Türkçe Yazılı Anlatım ve Anlatım<br />

Teknikleri Öğretimi. Bursa: Alfa Yayınları.<br />

Çelik Şavk, Ülkü. 2002. Kırgız Atasözleri. Ankara: TDK Yayınları Ankara<br />

Basımevi.<br />

Çobanoğlu, Özkul. 2003a. “Atasözleri”, Türk Dünyası Edebiyat Tarihi. Ankara:<br />

Atatürk Kültür Merkezi Yayını: 287. 12-13<br />

____________ . 2003b. “Karşılaştırmalı Atasözleri Bağlamında Türk Dünyası<br />

Atasözlerinde Sosyo-Kültürel Süreç ve Değişme Üzerine Tespitler” Türkbilig 5. s.s<br />

23-24<br />

Çotuksöken, Yusuf. 1992. Dil ve Edebiyat Terimleri Sözlüğü. Đstanbul: Cem<br />

Yayınevi.<br />

Dilbilim ve Dilbilgisi Terimleri Sözlüğü.1980. Hazırlayan Berke Vardar. Ankara:<br />

Türk Dil Kurumu Yayınları. Sevinç Basımevi.<br />

Dilçin, Dehri. 2000. Edebiyatımızda Atasözleri. Ankara: TDK Yayınları.<br />

Ercilasun, Ahmet Bican. 2004. Türk Dil Tarihi. Ankara: Akçağ Yayınları.<br />

Ercilasun, A. Bican. 1985. “Başlangıcından Xll. Yüzyıla Kadar Türk Nazım ve<br />

Nesri.” Büyük Türk Klasikleri. c.l. Đstanbul: Ötüken-Söğüt Yayınları. s.s 114-118<br />

280


Ergin, Muharrem. 2000. Orhun Abideleri. Đstanbul: Boğaziçi Yayınları.<br />

________ . 1998. Türk Dilbilgisi. Đstanbul: Bayrak Yayınevi<br />

Gabaın, Von. 2000. Eski Türkçenin Grameri. Çev. Mehmet, Akalın. Ankara: TDK<br />

Yayınları.<br />

Gencan, Tahir Nejat. 1990. Dilbilgisi. Đstanbul: Kanaat Yayınları.<br />

Guıraud, Pierre. 1999. Anlambilim. Çev. Berke Vardar. Đstanbul: Multılıngual<br />

Yayınları.<br />

Hacıeminoğlu, Necmettin. 2000. Karahanlı Türkçesi Grameri. Ankara: TDK<br />

Yayınları.<br />

Hatiboğlu, Vecihe. 1971. Đkileme. Ankara: TDK Yayınları.<br />

____________ . 1972a. Türkçenin Sözdizimi. Ankara: TDK Yayınları.<br />

____________ . 1974. Türkçenin Ekleri. Ankara: TDK Yayınları.<br />

____________ . 1972b. Dilbilgisi Terimleri Sözlüğü. Ankara: TDK Yayınları,<br />

Türk Tarih Kurumu Basımevi.<br />

Hüseyinov, Gaysa. 1999. “Bir Sistem Olarak Eski Türk Edebiyatı ve Kâşgarlı<br />

Mahmud’un Dîvânü Lûgati’t Türk Adlı Eseri”. Dîvânü Lûgati’t-Türk Bilgi Şöleni<br />

Bildirileri. Ankara: TDK Yayınları. s.s 78-84<br />

Kaplan, Mehmet. 1998. Kültür ve Dil. Đstanbul: Dergâh Yayınları.<br />

Karahan, Leyla. 1998. Türkçede Söz Dizimi. Ankara: Akçağ Yayınları.<br />

281


Karşılaştırmalı Türk Lehçeleri Sözlüğü. C.I 1991. Ankara: Kültür Bakanlığı<br />

Yayınları.<br />

Kaşgarlı, Mahmud. 1986. Divan-ü Lûgat’it-Türk. Çev. Besim, ATALAY. Ankara:<br />

TDK Yayınları, Türk Tarih Kurumu Basımevi.<br />

Kelly, James, Robert Dankoff. 1982. Compendium of the Turkic Dialects (Türk<br />

Şiveleri Lugati) Harvard Üniversty.<br />

Korkmaz, Zeynep. 1999. “Oğuz Türkçesinin Tarihi Gelişme Süreçleri ve Dîvânü<br />

Lûgat-it-Türk’teki Đlk Örnekleri”. Dîvânü Lûgati’t-Türk Bilgi Şöleni Bildirileri.<br />

Ankara: TDK Yayınları. s.s 10-19<br />

Köprülü, M. Fuad. 1981. Türk Edebiyat Tarihi. Đstanbul: Ötüken Yayınları.<br />

Kunos, Đgnacz. 1978. Türk Halk Edebiyatı. Hazırlayan, Tuncer Gülensoy.<br />

Đstanbul: Kervan Kitapçılık.<br />

Kurt, Đhsan. 1997. Türk Atasözlerine Psikolojik Bir Yaklaşım. Konya: Mikro<br />

Yayınları.<br />

“Kültür Taşıyıcı Olarak Dil.” 09.22.2006. http. AnaDilim. Org. s.s 1-2<br />

Mahmutov, Huziahmet. 1999. “Dîvânü Lûgati’t-Türk’teki Atasözleri ve Onların<br />

Bugünkü Versiyonları.” Dîvânü Lûgati’t-Türk Bilgi Şöleni Bildirileri. Ankara:<br />

TDK Yayınları. s.s 84-90<br />

Ögel, Bahaeddin. 1985. Türk Kültür Tarihine Giriş. C.I.-IIV., Ankara: Kültür ve<br />

Turizm Bakanlığı Yayınları.<br />

Soysal, Orhan. 1998. Edebî San’atlar ve Tanınması. Ankara: Milli Eğitim<br />

Basımevi.<br />

282


Sertkaya, Osman Fikri. 1999. “Son Bulunan Bilgiler Işığında Kâşgarlı Mahmud’un<br />

Hayatı Hakkında Yeni Bilgiler”. Dîvânü Lûgati’t-Türk Bilgi Şöleni Bildirileri.<br />

Ankara: TDK Yayınları. s.s 130-146<br />

Soysal, Ragıp. 1971. Türk Atasözleri. Ankara: Aynur Matbaası.<br />

Tan, Nail. 2003. Folklor (Halk Bilimi) Genel Bilgiler. Đstanbul: Kitap Matbaacılık.<br />

Tekin, Talat. 1989. “Dîvânü Lugati’t-Türk’teki Manzum Parçalar” XI. Yüzyıl Türk<br />

Şiiri. Ankara: TDK Yayınları. s. 284<br />

Türkçe Sözlük. C. I.-II. 1988. Ankara: TDK Yayınları, Türk Tarih Kurumu<br />

Basımevi.<br />

Uğur, Nizamettin. 2003. Anlambilim. Ankara: Doruk Yayınları.<br />

Yeni Tarama Sözlüğü. 1983. Düzenleyen Cem Dilçin. Ankara: Türk Dil Kurumu<br />

Yayınları, Ankara Üniversitesi Basımevi.<br />

Yılmaz, Mehmed Fatih. 2005. “Anlambilimsel Bağlamıyla Divânü Lûgat’it-<br />

Türk’teki Mutfak Kültürü”. Yayımlanmamış Yüksek Lisans Tezi. <strong>Samsun</strong>: Ondokuz<br />

Mayıs Üniversitesi.<br />

Yudahin, K.K. Kırgız Sözlüğü. C.I.-II., Çev: Abdullah TAYMAS. Ankara: TDK<br />

Yayınları.<br />

Yurtbaşı, Metin. 1996. Sınıflandırılmış Türk Atasözleri. Đstanbul: Mem Ofset.<br />

Yüzyıllar Boyunca Türkçe’ye Emeği Geçenler. 06. 20. 2005. Tonyukuk Sitesi. s.s<br />

2-4<br />

283


Kişisel Bilgiler<br />

Adı Soyadı : <strong>Hatice</strong> Korkmaz<br />

ÖZGEÇMĐŞ<br />

Doğum Yeri ve Tarihi : Kavak 29.11.1980<br />

Eğitim Durumu<br />

Lisans Öğrenimi : Türkçe Öğretmenliği Eğitimi<br />

Yüksek Lisans Öğrenimi :<br />

Bildiği Yabancı Diller :<br />

Bilimsel Etkinlikleri :<br />

Đş Deneyimi<br />

Uygulamalar :<br />

Projeler:<br />

Çalıştığı Kurumlar: Taşova Ballıdere Đ.O., Taşova Cumhuriyet Đ.O., Mut<br />

Đletişim<br />

E-Posta Adresi :<br />

Telefon:<br />

Đş:<br />

Ev:<br />

Cep:<br />

Tarih<br />

Đ.O.<br />

03247741018<br />

03247740794<br />

05052106727<br />

284

Hooray! Your file is uploaded and ready to be published.

Saved successfully!

Ooh no, something went wrong!