savunma aaaaaaaa1 - Çukurova Üniversitesi
savunma aaaaaaaa1 - Çukurova Üniversitesi
savunma aaaaaaaa1 - Çukurova Üniversitesi
You also want an ePaper? Increase the reach of your titles
YUMPU automatically turns print PDFs into web optimized ePapers that Google loves.
T.C.<br />
ÇUKUROVA ÜNİVERSİTESİ<br />
SOSYAL BİLİMLER ENSTİTÜSÜ<br />
TEMEL İSLAM BİLİMLERİ ANA BİLİM DALI<br />
İSLAM HUKUKU KAYNAKLARINDA EVLİLİKTE DENKLİK MESELESİ VE<br />
GÜNÜMÜZ TÜRK TOPLUMUNDAKİ YANSIMASI<br />
Latife ÇAKIR<br />
Danışman Prof. Dr. Nasi ASLAN<br />
YÜKSEK LİSANS TEZİ<br />
ADANA-2006
<strong>Çukurova</strong> <strong>Üniversitesi</strong> Sosyal Bilimler Enstitüsü Müdürlüğüne,<br />
Bu çalışma, jürimiz tarafından Temel İslam Bilimleri Anabilim Dalında<br />
YÜKSEK LİSANS TEZİ olarak kabul edilmiştir.<br />
Başkan: Prof. Dr. Nasi ASLAN<br />
Danişman<br />
Üye: Prof. Dr. Ali Osman ATEŞ<br />
Üye: Yrd. Doç. Dr. Asım YAPICI<br />
ONAY<br />
Yukarıdaki imzaların, adı geçen öğretim elemanlarına ait olduklarını onaylarım.<br />
...../..../....<br />
Prof. Dr. Nihat KÜÇÜKSAVAŞ<br />
Enstitü Müdürü<br />
Not:Bu tezde kullanılan özgün ve başka kaynaktan yapılan bildirişlerin, çizelge,<br />
şekil ve fotoğrafların kaynak gösterilmeden kullanımı, 5846 Sayılı Fikir ve Sanat<br />
Eserleri Kanunu’ndaki hükümlere tabidir.
ÖZET<br />
İSLAM HUKUKU KAYNAKLARINDA EVLİLİKTE DENKLİK MESELESİ VE<br />
GÜNÜMÜZ TÜRK TOPLUMUNDAKİ YANSIMASI<br />
Latife ÇAKIR<br />
Yüksek Lisans Tezi, Temel İslam Bilimleri Anabilim Dalı<br />
Danışman : Prof. Dr. Nasi ASLAN<br />
Kasım 2006, 102 sayfa<br />
Bu araştırmada İslam Hukuku’nda yer bulan denklik, özel terimiyle “kefâet” ve<br />
günümüz Türk toplumundaki yansımaları, yani bu toplumda eş seçiminde denkliğe<br />
verilen önem araştırılmaya çalışılmıştır. Çalışmada, İslam Hukuku’nda denklik<br />
kavramının ne anlam ifade ettiği, İslam hukukçularının ve mezheplerin denkliğe<br />
yaklaşımının yanı sıra günümüz toplumunda evlilik, eş seçimi ve aile konularına da<br />
kuramsal olarak yer verilmiş olmakla birlikte, yapılan anket çalışmasıyla günümüz<br />
bayanlarının denkliğe yaklaşımlarının ne yönde olduğu tespit edilmeye çalışılmıştır.<br />
Erkeğin, soy, İslam’a giriş, dindarlık, meslek, hürriyet, mal ve fizikî-ruhî<br />
kusurlardan uzak olması gibi hususlarda evleneceği kadınla eşit veya ondan daha üstün<br />
olması gerektiğini ifade eden “kefâet”, İslam hukukçularının çoğunluğunca kabul edilen<br />
ve kadının menfaatini koruma amacıyla oluşturulan bir unsur olarak<br />
değerlendirilmektedir. Bu doğrultuda denkliğin olmaması halinde kadına veya velîlerine<br />
nikahı feshetme hakkının da verilmiş olduğu görülmektedir.<br />
Günümüz kadınının (küçük bir örneklem de olsa) denklik unsurlarına önem<br />
verme düzeyleri ve değişen şartlarla birlikte denklik ile ilgili yeni şartlar öngörüp<br />
öngermedikleri, denk olmamaktan ötürü eşleriyle problem yaşayıp yaşamadıkları ve<br />
günümüzde denkliğin aranılıp aranılmaması ile ilgili düşünceleri de araştırmada tespit<br />
edilmeye çalışılan diğer bir husustur.<br />
Anahtar Kelimeler: İslam Hukuku, Kefâet, Denklik, Evlilik, Türk Toplumu, Kadın.<br />
i
ABSTRACT<br />
THE MATTER OF PARİTY(EQUALİTY) IN MARRIAGE IN THE SOURCES<br />
OF ISLAMIC LAW AND ITS REFLECTION ON CURRENT TURKISH<br />
SOCIETY<br />
Latife ÇAKIR<br />
Master Thesis, Basic Islamıc Sciences<br />
Supervisor: Prof. Dr. Nasi ASLAN<br />
November 2006, 102 pages<br />
In this research we have tried to explore the equality (parity) in marriage or<br />
“kefaet” as a religious term which takes place in Islamıc Law and its reflection in the<br />
current Turkish society i.e. the import ance given to choice of spouse in this society.<br />
In the study what equality (parity) as a term means in Islamıc Law,choice of<br />
spouse, marriage and family with the approaches of Islamic lawyers and Islamic Sects<br />
to equality has been mentioned theoretically. Besides the approaches of women at<br />
present day to to equality in marriage have been determined with this survey.<br />
Kefaet which is defined as man’s being equal or in beter condition than the<br />
woman, who he is going to marry, on various subjects such as race, entrance to Islam,<br />
piety, profession, Independence, physical and spiritual deficiency, has been evaluated as<br />
a fact which is formed to preserve the benefits of the women is accepted by most of the<br />
Islamic lawyers. According to this, if there is no equality, woman has given a right to<br />
repeal the nuptial.<br />
The level of the importance given to the elements of equality by the women and<br />
with the changing conditions whether they offer new conditions or not, whether they<br />
have problems with their husbands(spouses) or not because of unequality and their ideas<br />
about equality being seeked for or not are the questions we have been trying to find<br />
answers for.<br />
Key Words: Islamic Law, “Kefaet”(equality in marriage), Equality/Parity,<br />
Marriage, Turkish Society, Woman.<br />
ii
ÖNSÖZ<br />
Bu çalışma İslam Hukuku kaynaklarında evlilikte eşler arası denkliği ve<br />
günümüz Türk toplumunda denkliğin nasıl algılanıp değerlendirildiğini araştırmayı<br />
amaçlamaktadır.<br />
Bilindiği üzere İslam dini aile kurumunun oluşumu, sağlıklı işleyişi ve<br />
korunmasına büyük önem vermiştir. Bu dinin temel referansları olan Kur’ân-ı Kerim ve<br />
Hz. Peygamber’in hadislerinden elde edilen çıkarımlar bu hususu teyit edici niteliktedir.<br />
İslam dininin aileye verdiği bu önem, hukukçularca da aynı titizlikle dikkate alınmış,<br />
evliliğin başlangıcından sona ermesine değin sağlıklı işleyişi ve devamlılığının<br />
sağlanması amacıyla çeşitli kriterler oluşturulmuştur. Denklik şartı da bu amaca hizmet<br />
eden bir unsur olarak karşımıza çıkmaktadır.<br />
Değişen tanım ve içeriğine karşın günümüzde hâlâ en önemli sosyal<br />
kurumlardan biri olma özelliğini koruyan aile, kültürel kimliğin, insanî değerlerin ve<br />
tarihî sürekliliğin koruyucu ve aktarıcısı olması bakımından birçok araştırmaya konu<br />
olmuştur ve taşıdığı bu önemden ötürü bundan sonra da olması beklenmektedir. Bu<br />
araşırma da bu kapsamda değerlendirilebilir. Çünkü bu çalışma, aile çalışmaları<br />
içerisinde belki de bir detay sayılabilecek evlilikte eşler arası denkliği hem İslam<br />
Hukuku kaynaklarına göre hem de Müslüman Türk toplumu açısından incelemek<br />
istemektedir. Bir kısmı teorik bir kısmı ise uygulamaya dönük olan bu çalışmanın bu<br />
sahadaki başka çalışmalar için bir adım olacağı ümidindeyiz.<br />
Araştırmamda, teşvik ve cesaretlendirmelerinden ötürü danışman hocam Prof.<br />
Dr. Nasi ASLAN’a, uygulama çalışmaları noktasında yardımları ile yalnız bırakmayan<br />
değerli hocam Yrd. Doç. Dr. Asım YAPICI’ya, benimle birlikte çalışmamda emeği<br />
geçen tüm dostlarıma teşekkürlerimi sunmak benim için onurlu bir görevdir.<br />
iii
İÇİNDEKİLER<br />
ÖZET.............................................................................................................................i<br />
ABSTRACT.................................................................................................................ii<br />
ÖNSÖZ........................................................................................................................iii<br />
KISALTMALAR.........................................................................................................vi<br />
TABLOLAR LİSTESİ................................................................................................vii<br />
GİRİŞ ...........................................................................................................................1<br />
I. BÖLÜM 3<br />
TEORİK ÇERÇEVE 3<br />
1.1. İslam Hukukunda Denklik......................................................................................3<br />
1.1.1. Kefâetin Tanımı ...........................................................................................3<br />
1.1.2. Kefâetin Dayanağı........................................................................................5<br />
1.1.3. Kefâetin Hükmü...........................................................................................6<br />
1.2. Kefâetin Kapsamı ve Mezheplerin Bu Konudaki Görüşleri...................................10<br />
1.2.1. Hanefî Mezhebine Göre Kefâet..................................................................11<br />
1.2.1.1. Nesepte Denklik.............................................................................11<br />
1.2.1.2. İslam’a Girişte Denklik..................................................................14<br />
1.2.1.2. Dindarlık ve İyi Ahlaka Sahip Olmada Denklik..............................14<br />
1.2.1.3. Meslekte Denklik...........................................................................15<br />
1.2.1.4. Hürriyette Denklik .........................................................................16<br />
1.2.1.5. Malda Denklik ..............................................................................17<br />
1.2.2. Şafiî Mezhebine Göre Kefâet.....................................................................18<br />
1.2.2.1. Nesep.............................................................................................19<br />
1.2.2.2. Fizikî-Ruhî Sağlamlık....................................................................19<br />
1.2.2.3. Hürriyet..........................................................................................20<br />
1.2.2.4. Dindarlık ve İyi Ahlak....................................................................21<br />
1.2.2.5. Meslek...........................................................................................21<br />
1.2.2.6. Mal................................................................................................21<br />
1.2.3. Mâliki Mezhebine Göre Kefâet..................................................................22<br />
1.2.3.1. Dindarlık ve İyi Ahlak....................................................................22<br />
1.2.3.2. Eşin Bir Takım Ayıplardan Fizikî ve Ruhî Durumunu İlgilendiren<br />
Hastalık ve Kusurlardan Uzak Olması.............................................22<br />
1.2.4. Hanbelî Mezhebine Göre Kefâet ................................................................22<br />
1.2.4.1. Nesep.............................................................................................23<br />
iv
1.2.4.2. Dindarlık ve İyi Ahlak....................................................................23<br />
1.2.4.3. Meslek-Sanat .................................................................................23<br />
1.2.4.4.Hürriyet...........................................................................................24<br />
1.2.4.5. Servet-Mal.....................................................................................24<br />
1.2.5. Evlilikte Eşlerin Mezhep Farklılığı.............................................................24<br />
1.3. Denklikle İlgili Diğer Tartışmalar.........................................................................26<br />
1.3.1. Denkliğin Şart Koşulduğu Taraf.................................................................26<br />
1.3.2. Denkliği İstemeye Hak Sahibi Olanlar........................................................26<br />
1.3.3. Denkliğin Şart Koşulduğu Vakit.................................................................27<br />
1.3.4. Denklik Konusunda Velinin Hukukî Durumu.............................................27<br />
1.4. Eşler Arasında Denklik Bulunmamasının Hukukî Sonuçları .................................30<br />
1.5. Denkliğin Hükmü İle İlgili Görüşler.....................................................................32<br />
1.6. Modern İslam Aile Hukukunda Kefâet.................................................................36<br />
1.7. Günümüz Türk Toplumunda Evlilik ve Aile.........................................................36<br />
1.7.1. Evlilik........................................................................................................36<br />
1.7.2. Aile............................................................................................................37<br />
1.7.2.1. Aile Çeşitleri..................................................................................39<br />
1.7.2.2. Ailede Meydana Gelen Değişimler.................................................43<br />
1.7.3. Günümüz Türk Toplumunda Evlilik Şekli ve Eş Seçme Kriterleri..............48<br />
1.7.3.1. Eş Seçimi İle İlgili Araştırmalar.....................................................51<br />
II. BÖLÜM 59<br />
ANKET ÇALIŞMASI ve DEĞERLENDİRİLMESİ 59<br />
2.1. Araştırma ve Yöntem...........................................................................................59<br />
2.1.2. Veri Toplama Araçları ve Analizde Kullanılan Teknikler...........................59<br />
2.1.3. Evren ve Örneklem....................................................................................60<br />
2.2.Bulgular Ve Yorumlar...........................................................................................61<br />
2.2.1.Eş Seçiminde Dikkat Edilen Hususlar.........................................................62<br />
2.2. 2. Medenî Duruma Göre Eş Seçiminde Dikkat Edilen Hususlar.....................65<br />
2.2.3. Evlenme Şekline Göre Eş Seçiminde Dikkat Edilen Hususlar....................75<br />
2.2.4. Aile İçi Huzursuzlukların Oluşmasında Eşlerin Denk Olup Olmaması........86<br />
2.2.5. Evlilikte Denklik Aranılması İle İlgili Düşünceler......................................88<br />
SONUÇ......................................................................................................................91<br />
KAYNAKÇA.............................................................................................................95<br />
ÖZGEÇMİŞ..............................................................................................................102<br />
v
KISALTMALAR<br />
Çev. : Çeviren<br />
Terc. : Tercüme eden<br />
H.Ü. : Hacettepe <strong>Üniversitesi</strong><br />
C.Ü. : Cumhuriyet <strong>Üniversitesi</strong><br />
S.Ü. : Selçuk <strong>Üniversitesi</strong><br />
Fak. : Fakültesi<br />
BAAK : Başbakanlık Aile Araştırmaları Kurumu<br />
Yay. : Yayınları, yayınevi<br />
a.g.e. : Adı geçen eser<br />
a.g.m. : Adı geçen makale<br />
DİE : Devlet İstatistik Enstitüsü<br />
A.Ş. : Anonim Şirketi<br />
ty. : Tarih yok<br />
by. : Baskı yeri yok<br />
vs. : Vesaire<br />
md. : Madde<br />
bkz : Bakınız<br />
h. : Hicrî<br />
c. : Cilt<br />
vi
TABLOLAR LİSTESİ<br />
Tablo 1: Örneklemin Medenî Durumu 60<br />
Tablo 2: Örneklemin Evlenme Biçimi 61<br />
Tablo 3: Örneklemin Eş Seçerken Dikkat Ettiği Hususlar 62<br />
Tablo 4: Maddî Durum ile Medenî Durum İlişkisi 66<br />
Tablo 5: Yakışıklı Olma ile Medenî Durum İlişkisi 66<br />
Tablo 6: İtibarlı Bir Mesleğe Sahip Olması ile Medenî Durum İlişkisi 67<br />
Tablo 7: Dindarlık ile Medenî Durum İlişkisi 67<br />
Tablo 8: Ortak Dünya Görüşüne Sahip Olmak ile Medenî Durum İlişkisi 68<br />
Tablo 9: Eşin Ahlakî Özellikleri ile Medenî Durum İlişkisi 68<br />
Tablo 10: Eşin Kişiliği ile Medenî Durum İlişkisi 69<br />
Tablo 11: Eşin Entelektüel Olması ile Medenî Durum İlişkisi 69<br />
Tablo 12: Eşin Cinsel Çekiciliği ile Medenî Durum İlişkisi 69<br />
Tablo 13: Sıra Dışı Bir İnsan Olmak ile Medenî Durum İlişkisi 70<br />
Tablo 14: Âşık Olmak/Olunmak ile Medenî Durum İlişkisi 70<br />
Tablo 15: İyi Bir Eş Olacağına Olan İnanç ile Medenî Durum İlişkisi 71<br />
Tablo 16: İyi Bir Baba Olacağına Olan İnanç ile Medenî Durum İlişkisi 71<br />
Tablo 17: Soy ve Aile Yapısı ile Medenî Durum İlişkisi 72<br />
Tablo18: Aynı Dinden Olmak ile Medenî Durum İlişkisi 72<br />
Tablo 19: Aynı Mezhepten Olmak ile Medenî Durum İlişkisi 72<br />
Tablo 20: Aynı Irktan Olmak ile Medenî Durum İlişkisi 73<br />
Tablo 21: Şakacı Olmak ile Medenî Durum İlişkisi 73<br />
Tablo 22: Ciddî ve Ağır Başlı Olmak ile Medenî Durum İlişkisi 73<br />
Tablo 23: Ailenin Uygun Bulması ile Medenî Durum İlişkisi 74<br />
Tablo 24: Aynı Memleketten Olmak ile Medenî Durum İlişkisi 74<br />
Tablo 25: Eş ile Yaşam Tarzlarının Uyuşması ile Medenî Durum İlişkisi 75<br />
Tablo 26: Maddî Durum ile Evlenme Şekli İlişkisi 75<br />
Tablo 27: Yakışıklı Olma ile Evlenme Şekli İlişkisi 76<br />
Tablo 28: İtibarlı Mesleğe Sahip Olmak ile Evlenme Şekli İlişkisi 76<br />
Tablo 29: Eşin Dindar Olması ile Evlenme Şekli İlişkisi 77<br />
Tablo 30: Ortak Bir Dünya Görüşüne Sahip Olmak ile Evlenme Şekli İlişkisi 77<br />
Tablo 31: Eşin Ahlakî Özellikleri ile Evlenme Şekli İlişkisi 78<br />
vii
Tablo 32: Eşin Kişiliği ile Evlenme Şekli İlişkisi 78<br />
Tablo 33: Eşin Entelektüel Olması ile Evlenme Şekli İlişkisi 79<br />
Tablo 34: Eşin Cinsel Çekiciliği ile Evlenme Şekli İlişkisi 79<br />
Tablo 35: Sıra Dışı Bir İnsan Olmak ile Evlenme Şekli İlişkisi 80<br />
Tablo 36: Âşık Olmak/Olunmak ile Evlenme Şekli İlişkisi 80<br />
Tablo 37: İyi Bir Eş Olacağına Olan İnanç ile Evlenme Şekli İlişkisi 81<br />
Tablo 38: İyi Bir Baba Olacağına Olan İnanç ile Evlenme Şekli İlişkisi 81<br />
Tablo 39: Soy ve Aile Yapısı ile Evlenme Şekli İlişkisi 82<br />
Tablo 40: Aynı Dinden Olmak ile Evlenme Şekli İlişkisi 82<br />
Tablo 41: Aynı Mezhepten Olmak ile Evlenme Şekli İlişkisi 83<br />
Tablo 42: Aynı Irktan Olmak ile Evlenme Şekli İlişkisi 83<br />
Tablo 43: Şakacı Olmak ile Evlenme Şekli İlişkisi 84<br />
Tablo 44: Ciddî ve Ağır Başlı Olmak ile Evlenme Şekli İlişkisi 84<br />
Tablo 45: Ailenin Uygun Bulması ile Evlenme Şekli İlişkisi 85<br />
Tablo 46: Aynı Memleketten Olmak ile Evlenme Şekli İlişkisi 85<br />
Tablo 47: Denk Olup-Olmama Noktasında Aile içi Huzursuzluklar 86<br />
Tablo 48: Eşinizle denk ve uyumlu olduğunuzu düşünüyor musunuz? 88<br />
Tablo 49: Günümüz evliliklerinde denklik aranmakta mıdır? 88<br />
Tablo 50: Sizce evlilikte belli konularda denklik aramak gerekli midir? 89<br />
viii
GİRİŞ<br />
Bu araştırma İslam Hukuku’nda yer bulan denkliği, özel terimiyle “kefâet”i ve<br />
günümüz Türk toplumundaki yansımalarını, yani eş seçiminde denkliğe verilen önemi<br />
konu edinmektedir.<br />
Kadın ve erkeğin hukukî bir zeminde hayatlarını birleştirmeleri olarak<br />
tanımlanabilecek olan evlilik, toplumların yapısı, kültürü, dini, örf ve âdetleri gibi<br />
özelliklerine göre farklılık göstermesine rağmen, tarih boyunca süregelen uygulamalardan<br />
biri olma özelliğini korumuştur. Aile bağını oluşturması açısından evliliğin yerini<br />
doldurabilecek başka bir uygulama yoktur. Eş seçme davranışının kültür ve medeniyet<br />
tarihi boyunca şekillenerek kurumsallaşması ile oluşmuş, sosyal bir organizasyon olan aile<br />
ise bir toplumun bütün özelliklerini potansiyel olarak bünyesinde barındırabilen tek<br />
kurumdur.<br />
İslam dini evlilik ve aile kurumuna özel bir önem vermiş, evlilikte kadın ve<br />
erkeğin hakları ve sorumlulukları noktasında çeşitli müeyyideler oluşturmuştur. İslamî<br />
değerler içerisinde İslam aile hukukunun, aile kurumunun kuruluşundan sona ermesi ve<br />
hatta sonrası için de çeşitli detayları içermesi bu dinin gerek evlilik gerekse aile birliğine<br />
verdiği öneme bir gösterge olarak kabul edilebilir. Kefâeti de bu detaylardan biri olarak ele<br />
almak mümkündür.<br />
Kur’an-ı Kerim’de evlilik birliğinin sağlam temeller üzerine kuruluşunu ve sağlıklı<br />
işleyişini hedef alan bir dizi tedbir ve öğüt 1 yer almasına rağmen kefâet konusu ile ilgili<br />
olarak herhangi bir bulguya rastlanmamaktadır. Hadislerde ise konu hukukî bir şart ve<br />
gereklilik olmaktan ziyade eşler arası uyumu ve ailenin devamlılığını sağlayıcı bir tavsiye<br />
ya da sosyal realitenin bir ifadesi olarak yer bulmaktadır.<br />
Klasik dönem İslam hukukçularınca sistematize edilen kefâet esası o dönemin<br />
sosyal, siyasal ve aristokratik yapısından izler taşır. İslam hukukçularının kefâetle<br />
amaçladıkları korunmaya muhtaç olan kadını ve velisini denk olmamaktan gelebilecek<br />
olan her türlü zarardan korumaktır.<br />
Hareket noktasını İslam Hukuku kaynaklarının oluşturduğu bu araştırmada aynı<br />
zamanda günümüz Türk toplumunda evlilik ve aile konusuna da kuramsal olarak temas<br />
edilmektedir.<br />
1 Bakara 2/ 228. “ Erkeklerin kadınlar üzerinde hakları olduğu gibi, kadınların da onlar üzerinde hakları<br />
vardır.”; Nisa 4 / 18 “ Kadınlara normal ve iyi davranın. Onlarda hoşunuza gitmeyen bir şey olursa belki<br />
bir şey hoşunuza gitmediği halde Allah onu çok hayırlı kılmıştır.”<br />
1
Bilim ve teknolojinin hızla gelişmesi ile birlikte yaşanan sosyal değişme ve<br />
modernleşme olgusu bireylerin yaşam tarzları, anlayışları, evlilikleri ve eş seçimlerini<br />
etkileyen ve şekillendiren bir süreç olarak karşımıza çıkmaktadır. Bu sebeple çalışmamızın<br />
ikinci kısmında “Gaziantep” ilinde bayanlar üzerinde gerçekleştirdiğimiz anket ile değişen<br />
şartlarla birlikte evlilik, eş seçimi vb. hususlarda kadınların görüşleri elde edilmeye<br />
çalışılmıştır. Elde edilen verilerle İslam Hukuku kaynaklarından elde ettiğimiz kefâet<br />
esasının ne denli uyumlu olduğunu tespit etmek bu çalışmanın hem hedef hem de amacını<br />
oluşturmaktadır.<br />
Son olarak İslam Hukuku’nun değişmeye açık olan dinamik yönünden hareketle<br />
günümüzün değişen şart ve imkânlarına paralel olarak, kefâet esasının da değişime açık<br />
olabileceği düşünülmelidir.<br />
2
1.1. İslam Hukukunda Denklik<br />
1.1.1. Kefâetin Tanımı<br />
I. BÖLÜM<br />
TEORİK ÇERÇEVE<br />
Denk olma durumu, eşitlik, müsâvât anlamlarına gelen “denklik” kavramı İslam<br />
Hukuku’nda özel bir terim olan “kefâet” terimi ile ifade edilmektedir. Kefâet, sözlükte<br />
“eşitlik, benzeşme, benzerlik, denklik, misil-emsal ve bir şeyin başka bir şeye nazîre<br />
olması” gibi anlamlar taşıyan “ k.f.e ” fiilinden türemiş bir mastardır. 2<br />
bulunmuştur :<br />
Elmalılı Muhammed Hamdi Yazır bu kelimenin anlamı hakkında şu tespitlerde<br />
Kefâet kelimesi, “tekâfe’ü” şekliyle küfüv, sadece uygun, eşit, eşdeğer bir eş ve<br />
arkadaştan ibaret değil aynı zamanda zıt eşit, rakip ve hasım mânâsına gelir ki, misil ve<br />
nazîr bu mânâdadır. Bu yönü ile iki erkek aynı şekilde iki dişi birbirine denk olabilirse de<br />
bir erkek ile bir kadın denk olamaz.<br />
Her biri aynı kıymeti değil mukâbil bir kıymeti hâiz olmakla biri diğerinden uzak<br />
ve aynı makamda olmayıp maksadın oluşması için ikisinin de değerlerde birleşmesi<br />
mânâsındadır. Evlilikteki kefâet, bu mânâdadır. Bu yüzden nikâhta, savaşta ve daha başka<br />
şeylerde filan filana denktir denilir. 3<br />
Kur’an-ı Kerim’e bakacak olursak bu kelime sadece bir yerde, İhlâs Sûresi’nde<br />
geçmektedir. Buradaki “küfüv” kelimesi eş, denk mânâlarında kullanılmıştır. 4<br />
Terim anlamında ise kefâet, bir takım sıfatlarda eşler arasındaki eşitliği 5 , erkeğin<br />
nesep, din, mal, hürriyet, meslek gibi yönlerden kadına denk olması veya ondan daha üstün<br />
2 İbn-i Manzûr, Ebû’l-Fazl Cemâlüddin, Lisânü’l-Arab, Beyrut 1997, c. XII, s. 111-112; el-İsfehânî, Râgıb,<br />
el-Müfredât fî Garîbi’l-Kur’an, Beyrut 2001, s. 438; ez- Zebîdi, Muhammed Murtazâ, Tâcü’l-Arûs Min<br />
Cevâhiri’l-Kâmus, Lübnan 1994, c. I, s. 230; el-Cevherî, İsmâil bin Hammâd, Tâcü’l-Lügat ve Sıhahü-l<br />
Arabiyye, Beyrut 1984, s. 69; Devellioğlu, Ferit, Osmanlıca Türkçe Ansiklopedik Lügat, Aydın Kitabevi<br />
Yay., Ankara 2001, s. 501.<br />
3 Yazır, Muhammed Hamdi, Hak Dini Kur’an Dili, Azim Yayınevi, İstanbul 1992, c. X, s. 113-114.<br />
4 el- Beydâvî, el- Kadı Abdullah b. Ömer, Envârü’t-Tenzil ve Esrârü’t-Te’vîl, Beyrut 1988, c. II, s. 631; et-<br />
Taberî, Ebî Câfer Muhammed b. Cerîr, Câmiu’l-Beyân an Te’vil-i Âyi’l-Kur’an, Dâru’l-Fikr, Beyrut 1988,<br />
c. XV s. 348; Yazır, a.g.e.,c.X, s.114.<br />
5 İbn Abidîn, Muhammed Emin, Reddü’l-Muhtâr Ale’d-Durri’l-Muhtâr, çev. Ahmet Davutoğlu, Şamil<br />
Yayınevi, İstanbul 1983, c. V, s. 422; eş-Şeyhzâde, Abdurrahman b. Muhammed, Mecme’ul-Enhûr Şerh-u<br />
Mülteka’l-Ebhûr, Dersaadet t.y, c. I, s. 327; Ebû Zehra, Muhammed, el-Ahvalü’ş- Şahsiyye, Daru’l-Fikri’l-<br />
Arab, b.y. 1950, s. 136.<br />
3
olması 6 , kadının ve velilerinin kocada ayıplamadıkları bir sıfatın bulunması gerektiğini,<br />
aynı zamanda bu hal sayesinde (denklik ile) kadın ve velilerinin de kınanmadığı 7 , tabii ve<br />
kemal sıfatların hepsinde nikâhta eşit olmayı ifade etmektedir. 8<br />
Evlenecek karı ile kocanın dindarlık, ailenin İslam’a giriş tarihi, iktisadi (zenginlik,<br />
meslek) ve sosyal seviye (hürriyet, nesep) gibi bazı hususlarda birbirlerine denk olmaları<br />
veya karının şerefçe kocasından daha aşağı mertebede bulunmasıdır. Birbirlerine denk olan<br />
eşlere ‘küfüv’ denilir. Bu şart dini olmaktan çok sosyal yapı ile ilgilidir ve toplumların<br />
genel kabullerini yansıtır. 9<br />
Yukarıda verdiğimiz tanımlardan yola çıkarak; kefâet, evlenecek eşler arasında<br />
dini, ekonomik ve sosyal bakımdan yakınlık ve denkliği 10 , kadının muhtelif bakımlardan<br />
kendine denk sayılan bir erkekle evlenmesini, evlenecek eşler arasında belli hususlarda<br />
denkliğin bulunmasını, daha çok da evlenecek eşlerden erkeğin kadına denk olmasını ifade<br />
eden bir terimdir. 11<br />
Tanımlardan da anlaşıldığı gibi kefâet sadece kadın bakımından erkekte<br />
aranmaktadır, yani kadının kendine denk bir erkekle evlenmesi istendiği halde erkek için<br />
böyle bir istek söz konusu değildir.<br />
Fıkıhçıların, erkek için denkliğin aranmaması noktasındaki düşünceleri genel<br />
itibariyle şu şekildedir:<br />
Erkek evlendiği kadını kendi seviyesine yükseltir. Kadın erkeğe denk olmasa bile<br />
böyle bir evlilikten doğacak çocuklar babalarıyla aynı ortamda yaşayacaklarından<br />
annelerinin aşağı bir sosyal çevreden olmasından zarar görmeyeceklerdir. 12<br />
Kadında denkliğin aranması noktasında öne sürülen gerekçeler ise şunlardır:<br />
Şerefli (asil) bir kadın kendisinden daha düşük bir seviyede bulunan bir adama<br />
kadınlık etmekten çekinir. Kadını alan kocasıdır, ailenin ismi kocaya aittir. Bu yüzden<br />
kadının düşük seviyede olması erkeği çok fazla etkilemez. 13 Kadın ancak kendine denk<br />
6<br />
el-Aynî, Ebû Muhammed, el-Bidâye fî Şerhi’l-Hidâye, Beyrut 1990, c. IV, s. 617; Bilmen, Ömer Nasûhi,<br />
Hukuk-i İslâmiyye ve Istılahât-ı Fıkhiyye Kâmusu, Bilmen Yayınevi, İstanbul 1968, c. II, s. 65.<br />
7<br />
Abdulhamid, Muhammed Muhyiddin, el-Ahvâlü’ş-Şahsiyye fi’ş-Şerîati’l-İslâmiyye, Beyrut 2003, s. 95.<br />
8<br />
el-Cezîri, Abdurrahman, Dört Mezhebe Göre İslam Fıkhı, çev. Mehmet Keskin, Çağrı Yay., İstanbul 1994,<br />
c. V, s. 2112.<br />
9<br />
Erdoğan, Mehmet, Fıkıh ve Hukuk Terimleri Sözlüğü, Ensar Neşriyat, İstanbul 2005, s. 300.<br />
10<br />
Döndüren, Hamdi, Delilleriyle Aile İlmihali, Erkam Yay., İstanbul t.y., s. 265; Karaman, Hayreddin, Ana<br />
Hatlarıyla İslam Hukuku, Ensar Neşriyat, İstanbul t.y., c. II, s. 77.<br />
11<br />
Cin, Halil, İslam ve Osmanlı Hukukunda Evlenme, Selçuk <strong>Üniversitesi</strong> Yay., Konya 1988, s. 158; Çeker<br />
Orhan, İslam Hukukunda Akitler, İttifak Holding A.Ş. Yay., Konya 1999, s.253; Aktan, Hamza, “Kefâet”<br />
md., TDV İslam Ansiklopedisi , c. XXV, s. 166.<br />
12<br />
Cin, a.g.e., s.158.<br />
13 İbn-i Abidin, a.g.e., s. 422.<br />
4
olan kimse ile evlendiği zaman mutlu olabilir. Çünkü sosyal mevkisi yüksek olan soylu bir<br />
kadın hiçbir zaman bayağı bir kimsenin eşi olmak istemez, 14 bu durum evlilikteki karşılıklı<br />
sevgi bağını zayıflatacağı gibi, evliliğin devamını da güçleştirecektir. 15<br />
Burada şu hususu da belirtmemiz faydalı olacaktır: Mutsuzluk nedeni olabilecek<br />
denk olmama durumunu yalnızca kadına yönelik düşünmek yanlış olur. Çiftlerin asgarî<br />
müştereklerde denkliği yakalayamamaları her ikisi için de mutsuzluk nedeni olabilir.<br />
Çünkü evlilik tek tarafı (kadını) bağlayan ve sadece onun mutluluğu için hizmet eden bir<br />
oluşum değildir, evlilikten doyum ve arzulanan beklentilerin gerçekleşmesi her iki bireyin<br />
menfaati için de geçerlidir.<br />
1.1.2. Kefâetin Dayanağı<br />
Kur’an-ı Kerim’de evlilik birliğinin sağlam temeller üzerine kuruluşunu ve sağlıklı<br />
işleyişini hedef alan bir dizi tedbir ve öğüt 16 yer alırsa da kefâet konusuyla ilgili herhangi<br />
bir bulguya rastlanmamaktadır.<br />
Hadislerde ise konu hukuki bir şart ve gereklilik olmaktan çok eşler arası uyumu ve<br />
ailenin devamlılığını sağlayıcı bir tavsiye ya da sosyal realitenin bir ifadesi olarak yer<br />
bulur. Bu hadislerden bazıları şunlardır :<br />
1) Hz. Ömer’den gelen rivayette Hz. Peygamber (s.a.v) : “ Kadınları ancak velileri<br />
evlendirir ve onlar ancak denkleriyle evlenirler.” 17 buyurur.<br />
2) Câbir b. Abdillah’dan gelen rivayette Hz. Peygamber (s.a.v): “Denkleri<br />
bulunduğu zaman şan ve soy sahibi kadınları evlendirmekten kaçınmayın.” 18 buyurur.<br />
3) Hz. Ayşe’den gelen rivayette Hz Peygamber (s.a.v) : “Neslinizi devam ettirecek<br />
olan nutfenizi seçiniz. Denklerinizle evleniniz ve kadınlarınızı denkleriyle evlendiriniz.” 19<br />
buyurur.<br />
4) Hz. Ali’den gelen rivayette Hz. Peygamber “Yâ Ali dengini bulduğun zaman<br />
bekârı evlendirmeyi geciktirmeyin.” 20 buyurur.<br />
14<br />
el-Merginâni, el-Hidâye Şerh-i Bidâyetü’l-Mübtedî, çev. Ahmed Meylâni, Dâru’l-Erkâm, Lübnan ty., s. 24.<br />
15<br />
Acar, Halil İbrahim, İslam Hukukunda Evliliğin Sona Ermesi, Ekev Yay., Erzurum 2000, s. 194.<br />
16<br />
Bkz.: Bakara 2/228. “ Erkeklerin kadınlar üzerinde hakları olduğu gibi, kadınların da onlar üzerinde<br />
hakları vardır.”; Nisa 4/18. “ Kadınlara normal ve iyi davranın. Onlarda hoşunuza gitmeyen bir şey<br />
olursa… belki bir şey hoşunuza gitmediği halde Allah onu size hayırlı kılmıştır.”<br />
17<br />
Muvatta, Nikâh 5.<br />
18<br />
Ebû Dâvud, Nikâh 3; Neseî, Nikâh 11.<br />
19<br />
İbn-i Mâce, Nikâh 46.<br />
20<br />
Tirmîzi, Mevâkıt 13; Cenâiz 73; İbn-i Hanbel, I,105; Şevkâni, Neylü’l- Evtâr Şerh-u Mülteka’l-Ebhûr,<br />
Beyrut 2000, c. V, s. 240.<br />
5
5) Ebû Hureyre’den gelen rivayette Hz. Peygamber (s.a.v) : “Dininden ve<br />
ahlâkından râzı olduğunuz kişiler size evlenme teklifi yaptığında onunla evleniniz. Eğer<br />
böyle yapmazsanız yeryüzünde fitne ve fesat olur.” 21 buyurur<br />
1.1.3. Kefâetin Hükmü<br />
Aile hukukunun temeli olan evlilik konusu tüm hukuk sistemlerinde çeşitli<br />
yönleriyle derinlemesine yer tuttuğu gibi İslam Hukuku’nda da tüm detaylarıyla geniş<br />
kapsamda irdelenen bir konu olmuştur. Bu detaylardan biri olarak kefâeti zikredebiliriz.<br />
Hukukçular bu konuda da oldukça derinlemesine mesai yapmışlardır. Kimi kefâeti evlilik<br />
için bir şart olarak kabul etmişken, kimi ise kefâeti bir şart olarak kabul etmemiştir.<br />
1) Kefâetin şart olduğunu kabul edenlerin gerekçeleri:<br />
Kefâet, gerek Hanefîlerce gerek Şafiîler ve Hanbelîlerce nikâhın lüzumunun veya<br />
sıhhatinin bir şartıdır. Hanefîyye’den yalnız İmam Kerhî’ye (v. 340/ 950) göre nikâhta<br />
kefâet asla şart değildir yani nikâhta kefâetin varlığı veya yokluğu aranmaz. 22<br />
“Kefâet nikâhta şarttır.” diyenler, nikâhın sıhhatinin veya lüzumunun şartı olduğu<br />
konusunda ihtilaf etmişlerdir. Bu ihtilafa göre kefâet gözetilmeden nikâh akdi, “Kefâet<br />
sıhhatin şartıdır” diyenlerce batıl, diğerlerince gayr-ı lâzım olur. “Kefâet, nikâhta lüzumun<br />
şartıdır.” diyenler çoğunluktadır. 23 Nikâh akdi gayr-ı lâzım olunca değişik durumlara göre<br />
fesh etme yetkisine hem kadın hem de veli sahip olur. 24<br />
Bu görüşte olanların ortaya koyduğu deliller şunlardır:<br />
Hz. Ömer’den gelen, “Kadınları ancak velileri evlendirebilir, onlar da<br />
denklerinden başkaları olamaz” 25 “Neslinizi devam ettirin ve denk olanlar ile evlenin.” 26 ,<br />
“Dengi bulunan kadınların evlenmelerine mani olmayınız.” 27 şeklindeki rivayetler.<br />
Hz. Peygamber (s.a.v), Hz. Ali’ye hitaben şöyle buyurmuştur: “Yâ Ali, üç şeyi<br />
geciktirme; vakti gelince namazı, hazır olunca cenazeyi ve dengi bulunan bekârı<br />
evlendirmeyi.” 28<br />
21<br />
Tirmizi, Nikâh 3; İbn-i Mâce, Nikâh 46 ; Şevkâni, a.g.e., c.V, s. 240.<br />
22<br />
es-Serahsî, Ebû Sehl Şemsü’l-Eimme, el-Mebsut, Dâru’l-Mârife, Beyrut 1989, c. V, s. 22-23; Zuhaylî,<br />
Vehbe, İslam Fıkhı Ansiklopedisi, Risale Basın Yayın, İstanbul 1992, c. IX, s. 6741; Bilmen, Kâmus, s. 72.<br />
23<br />
Bilmen, Kâmus, c. II, s. 73.<br />
24<br />
el-Ceziri, a.g.e., c. V, s. 2112.<br />
25<br />
Muvatta, Nikâh 5; İbn-i Mâce, Nikâh 46.<br />
26<br />
İbn-i Mâce, Nikâh 46.<br />
27<br />
Buhâri, Nikâh 34; Tirmîzi, Zühd 53; Ebû Davud, Nikâh 3; Neseî, Nikâh 11.<br />
28<br />
Tirmîzi, Muvâfakat 13; Cenâiz 73; İbn-i Hanbel, I,105.<br />
6
Hukukçu Kemaleddin İbn-i Hümâm (v. 861) evlilikte kefâetin lehinde olan<br />
hadisleri geniş bir araştırma ve incelemeye tabi tutup tenkit etmiş ve kendi görüşü olarak<br />
kefâetin gerekli olduğu fikrini savunmuştur. 29<br />
Evlikte kefâetin şart olduğunu belirten Ömer Nasûhi Bilmen, nikâhın ömür boyu<br />
devam etmek üzere akdedildiğini, sohbet, ülfet, muaşeret, yakınlığın tesisi gibi maksatlara<br />
hizmet etmesi gerektiğini bunun ise ancak birbirlerinin dengi olanlar arasında<br />
gerçekleşeceğini belirtir. 30<br />
Evliliğin meşru kılınmasından maksat, ömür boyunca diğeri sebebiyle eşlerden her<br />
birinin maslahatını, menfaatini temin etmek, düzenlemektir. Aynı zamanda evlilik<br />
dünürlük yoluyla akrabalık tesis eder. Öyle ki uzak olan yakın olur her konuda destek olur,<br />
dünürünü üzen şey kendini üzer, onu sevindiren şey de kendini sevindirir. Bu da ancak<br />
karşılıklı yaklaşma ve anlaşma ile mümkün olur. Açıkça bilinen gerçek şu ki, zikredilen<br />
vasıflarda uzaklaşma olması halinde gönüller ve ruhlar bir araya gelmez, ülfet kurulmaz,<br />
dostluk sağlanmaz. Çünkü asil bir aileden gelen şeref sahibi bir kadın ve ailesi erkeğin<br />
kendilerinden her yönüyle daha düşük olmasını kabullenmez ve nikâhı bozma yoluna<br />
gidebilir. 31<br />
Serahsî (v. 490), Mebsut’ta denkliğin gerekliliğini ilginç bir kıyaslama yoluna<br />
giderek anlatmaktadır: Araplar arasında denklik öteden beri istenegelmiştir. Öyle ki Bedir<br />
Savaşı’nda ortaya çıkan üç kişinin kıssasında bu durum anlaşılabilir; Utbe, Şeybe ve Velid<br />
müşrikler adına ortaya çıkınca Müslümanlar adına onların karşısına Ensarın gençlerinden<br />
üç kişi çıktı. Müşrikler neseplerini sordu, onlar da söyledi. Bunun üzerine müşrikler: “Biz<br />
Kureyş’den denklerimizi isteriz” dediler. Gençler geri döndü, Peygamber de onların yerine<br />
Hz. Hamza, Hz. Ali, Ubeyde’yi görevlendirdi. Kıssanın sonunda Serahsî şu yorumu<br />
yapmaktadır: “Savaşta denklik isteği müşriklere reddedilmediğine göre nikâhta da<br />
aranmalıdır. Çünkü nikâh akdi bir ömürlük yapılır.” 32<br />
Kefâetin gerekliliğini savunanlar tezlerini bazı ayetlerle de desteklemişlerdir.<br />
“Eşleriniz sizin için sizde eşleriniz için bir elbisesiniz.” 33 , “Zîna eden erkek zina eden veya<br />
müşrik olan bir kadından başkasıyla evlenemez.” 34<br />
29<br />
İbn-i Hümâm, Kemaleddin Muhammed, Fethu’l-Kâdir, c. III, Beyrut 1995, s.285.<br />
30<br />
Bilmen, Kâmus, c. II, s. 73.<br />
31<br />
İbn-i Hümâm, Fethu’l-Kâdir, c. III, s. 293; Abdülhamid, a.g.e., s.95; Ferec, Seyyid Ahmed, Ehl-i Sünnet<br />
Mezheplerinde Evlilik ve Hükümleri, Dâru’l-Vefâ, Mısır 1989, c. I, s. 111.<br />
32<br />
Serahsî, a.g.e., c.V, s. 23.<br />
33 Bakara 2/183–187.<br />
34 Nûr 24/3.<br />
7
1917 tarihli Hukuk-i Aile Kararnâmesinin 45. maddesinde kefâetin varlığını kabul<br />
eden şu madde yer almaktadır “Mal ve sanat gibi hususlarda erkeğin kadına denk olması<br />
nikâhın lüzumunun şartıdır”. 35<br />
Sonuç olarak evlilik birliğinde tam bir uyum ve anlaşma sağlanması, eşler arasında<br />
sosyal ve kültürel yönden büyük farklar bulunmamasına bağlıdır. Bu da kefâete taraftar<br />
olanlara hak veren delillerden biri olarak kabul edilebilir. 36<br />
2) Kefâetin şart olduğunu kabul etmeyenlerin gerekçeleri:<br />
Hasan el-Basrî (v. 110/775), Süfyan es-Sevrî, (v. 161/883) Ebû’l Hasan el-Kerhî (v.<br />
340/952) ve Cessâs (v. 370/981) gibi İslam hukukçularına göre evlenecek eşlerin<br />
Müslüman olması, evlenme engelinin bulunmaması akdin lüzumu için yeterlidir.<br />
Dolayısıyla kefâet nikâhın devamlılığı açısından gerekli bir şart değildir. 37 Koca kadına<br />
ister denk olsun, ister olmasın evlilik sahih ve bağlayıcı olur. 38<br />
Bu görüşü benimseyen hukukçuların delilleri şunlardır:<br />
“Allah katında en üstününüz takva bakımından en üstün olanınızdır.” 39 ayetini delil<br />
olarak göstermektedirler.<br />
Hz. Peygamber (s.a.v) : “İnsanlar tarağın dişleri gibi eşittir. Hiç kimsenin kimseye<br />
takvadan başka bir üstünlüğü yoktur.” 40 , “Ey insanlar dikkat ediniz! Şüphesiz Rabbiniz bir,<br />
babanız birdir. Bir Arab’ın yabancı üzerine yabancının da Arap üzerine takvanın dışında<br />
herhangi bir üstünlüğü yoktur.” 41 buyurmuştur.<br />
Hz. Peygamber zamanında yapılan uygulamalar da evlilikte kefâete riayet<br />
edilmediğini göstermektedir. Bunları şöyle sıralayabiliriz:<br />
Bilal-i Habeşî Ensâr’dan bir kız istemiş, denk olmadığı için kız tarafı bu isteği geri<br />
çevirmişti. Durumdan haberdar olan Hz. Peygamber: “Ey Bilal, git onlara Allah Resûlü<br />
size beni evlendirmenizi emrediyor de.” demiştir. Denklik olmadığı halde Resulullah<br />
onlara Bilal’i evlendirmelerini emretmiştir. Eğer denklik muteber olsaydı emretmezdi. 42<br />
Ebû Hind, kan almakla uğraşan azatlı bir köledir. Ebû Hind, Benî Beyâza<br />
kabilesinden bir kız istemiş, ancak denklik bulunmadığı için kızı vermek istememişlerdi.<br />
35<br />
Hukuk-i Aile Kararnâmesi, md. 45, Sadeleştiren: M.Akif Aydın, İstanbul 1985<br />
36<br />
Cin, a.g.e., s. 161.<br />
37<br />
İbn-i Hümâm, Fethu’l- Kâdir, c. II, s. 418; el-Kâsâni, Alâuddin Ebû Bekr, Kitâbu’l-Bedâi’üs-Sanâ’i fî<br />
Tertîbi’ş-Şerâi, Dâru’l-Mârife, Beyrut 2000, c. II, s. 317; el- Mevsilî, Abdullah b. Mahmud , el-İhtiyâr li-<br />
Ta’lil’il-Muhtâr, Pamuk Yay., İstanbul t.y., s. 101.<br />
38<br />
Zuhaylî, a.g.e., c. IX, s. 6736.<br />
39<br />
Hucurât 49/13.<br />
40<br />
İbn-i Hanbel, Müsned, 411.<br />
41<br />
Ebû Dâvud, Edeb 110; Tirmizî, Menâkıb 73.<br />
42<br />
El-Kâsâni, Bedâi’ü’s-Sanâ’î, c. II, s. 497; İbn-i Hümâm, Fethu’l-Kadîr, c. II, s. 285; Bilmen, Kâmus, s. 74.<br />
8
Bunun üzerine Hz. Peygamber: “Ey Benî Beyâza halkı Ebû Taybe’yi evlendirin, eğer bunu<br />
yapmaz iseniz sizin için büyük bir fitne ve fesat olur.” 43 buyurmuştur. Resûlullah bu<br />
tavrıyla kan almakla uğraşan Ebû Hind’i insanların küçümsememesi, kızlarını alıp<br />
vermekten kaçınmaması gerektiğini göstermiştir. Eğer nikâhta denklik aransaydı, Hz.<br />
Peygamber bu şekilde bir tavır sergilemezdi. 44<br />
Ayrıca, evlilikte kefâetin aranmayacağını savunan bu grup, kısasla kefâeti<br />
kıyaslama yoluna gitmişlerdir. Onlara göre kefâet aransaydı kısasta da aranırdı. Oysa<br />
kısasta kefâet geçerli değildir. Soylu bir kimseye karşılık sıradan birisi kısas olunabilir. 45<br />
Öne sürülen görüşlerden biri de şudur: Eğer nikâhta kefâet muteber olsaydı, erkek<br />
tarafında arandığı gibi kadın tarafında da aranırdı. Halbuki kadın tarafında kefâetin<br />
araştırılmadığı bilinmektedir. 46<br />
Kısacası kefâete karşı olanlar, tüm insanları Âdem’in çocukları olarak kabul edip<br />
aralarında herhangi bir ayırım yapılmasına taraftar değillerdir. 47<br />
Kefâetin kayda alınacak bir şart olmadığını savunan bu grup tezlerini gerek<br />
Hucûrat Sûresi 13. âyet ile gerekse Hz. Peygamber’in, bizzat kendi akrabalarından olan<br />
Kureyş kadınlarını diğer Araplarla evlendirmesi, toplumda sosyal mevkisi düşük erkeklerin<br />
istediği kadınlarla evlenebilmesi için emir ve tavsiyelerde bulunması, aracı olması gibi<br />
sünnetten delilleri göz önüne alarak evlilikte denkliğin olmadığını bu şekilde Kur’an ve<br />
sünnetle temellendirmişlerdir. 48<br />
Ayrıca şu hususu da belirtmek faydalı olacaktır. Hz. Peygamber döneminde eş<br />
seçimi konusunda kadın da erkekle aynı haklara sahip olmuştur. Bu devirde kadının<br />
istemediği bir kişiyle evlendirilmesine izin verilmediği gibi evlenmek istemediği takdirde<br />
de evlilik yapmaya zorlanmasına müsaade edilmemiştir. 49<br />
Evlilik ve eş seçimi konusunda kadınların Hz. Peygamber döneminde kazandıkları<br />
haklar raşid halifeler devrinde de korunmuştur. 50 Denklik konusunda Hz. Ömer’in:<br />
“Kadınların denk olmayanlarla evlenmelerini yasaklarım” sözü ile genç kadınların çirkin<br />
43 Ebû Davud, Nikâh 26.<br />
44 Şevkâni, a.g.e., c. V, s. 240; Abdülhamid, a.g.e., s. 96.<br />
45 Bilmen, Kâmus, c. II, s. 74; Serahsî, el- Mebsut, c. V, s. 24.<br />
46 el-Kâsâni, Bedâi’ü’s-Sanâ’i, c. II, s.501; Bilmen, Kâmus, c. II, s.74.<br />
47 Cin, a.g.e. , s. 160; Topaloğlu, Bekir, İslam’da Kadın, Yağmur Yay., İstanbul 1983, s. 82.<br />
48 Abdülhamid, a.g.e., s. 97; Aktan, “Kefâet”, TDV İslam Ansiklopedisi, c. XXV, s. 168.<br />
49 Ateş, Ali Osman, Hadis Temelli Kalıp Yargılarda Kadın, Beyan Yay., İstanbul 2000, s. 30.<br />
50 Ateş, a.g.e., s. 36.<br />
9
ve kendilerine denk olmayan yaşlı erkeklerle evlendirilmesini yasakladığına dair bir<br />
rivayet bulunmaktadır. 51<br />
söylemeliyiz :<br />
Tüm bunlarla birlikte kefâeti kabul etmeyenlere şu şekilde eleştiriler getirildiğini<br />
“Allah katında en değerliniz Allah’tan en çok sakınanızdır” 52 âyeti ve “İnsanlar<br />
tarağın dişleri gibi eşittirler…” hadisi dünya ile ilgili değil ahiretle alakalıdır. 53<br />
Hz. Bilal ile ilgili hadis-i şerif ile kefâetin muteber olmadığına hüküm verilemez bu<br />
hadis, tevazûun ve kefâet talebini terk etmenin mendub olduğuna ve kefâet şartını, diyanet<br />
hususunda aramanın daha doğru olacağına delalet eder, kefâet şartını aramamaya delalet<br />
etmez. Bununla birlikte bu emrin Hz. Peygamber’in Hz. Bilal’i çok sevmesinden ötürü<br />
sadece ona özel verilmiş olması da muhtemeldir. 54<br />
Nikâh hususunda kefâeti, kısasa kıyas etmek uygun değildir. Çünkü, kısas tüm<br />
Müslümanların can güvenliği ve nefs müdafaalarını temin etmek faydasına bağlı olarak,<br />
hayatta olanların korunması için meşru kılınmıştır. Katil ile maktul arasında denklik<br />
aramak bu maslahatın ortadan kalkmasına sebep olur. Bu takdirde herkes dengi olmayan<br />
düşmanını öldürmeyi düşünür ve sonuç olarak kısastan beklenen netice elde edilmez.<br />
Nikâh konusunda kefâeti kabul etmek ise evlenmekle elde edilmesi arzulanan maslahatın<br />
gerçekleşmesine vesile olur. 55<br />
1.2. Kefâetin Kapsamı ve Mezheplerin Bu Konudaki Görüşleri<br />
Kefâetin Kapsamı Konusunda Hukukçuların Genel Görüşü:<br />
İslam hukukçularının kefâetin kapsamı üzerindeki görüşlerini şu şekilde<br />
özetleyebiliriz:<br />
1. Hanefî hukukçulara göre : Nesep, İslam, diyânet, sanat, hürriyet ve mal. 56<br />
bakımlarından denklik aranır.<br />
2. Şafiî hukukçularına göre: İslam, diyânet, nesep, hürriyet, meslek ve ayıplardan<br />
uzak olmak. 57 yönlerinden kefâet aranır.<br />
51<br />
Savaş, Rıza, Râşid Halifeler Devrinde Kadın, Ravza Yay., İstanbul 1996, s. 122.<br />
52<br />
Hucurât 49/13.<br />
53<br />
Bilmen, Kâmus, c. II, s. 73-74.<br />
54<br />
Bilmen, Kâmus, c. II, s. 74.<br />
55<br />
el-Kâsâni, Bedai’ü’s- Sanâ’i, c. II, s. 317; Bilmen, a.g.e., c. II, s. 74.<br />
56<br />
el-Kâsânî, Bedai’ü’s-Sanâ’i, c. II, s. 501; el- Kudûrî, Ebû’l-Hüseyin, el- Muhtasar, Eser Kitabevi, İstanbul<br />
1967, s. 227.<br />
57<br />
Şirbînî, Şemsüddin Muhammed, el-Muğni’l-Muhtâc, Lübnan 1994, c. III, s.270.<br />
10
3. Mâliki hukukçularına göre, mûteber olan dindir. İmam Mâlik’ten (v. 179) gelen<br />
başka bir rivayette de; dindarlık ve ayıplardan uzak olmak kefâet için yeterli şartlardır. 58<br />
4. Hanbelî hukukçularına göre; din ve nesep bir başka rivayette de din, nesep,<br />
hürriyet, mal, sanat, ve ayıplardan selamette olmak muteberdir. 59<br />
İslam Hukukçularından İbn Ebî Leyla’ya göre; kefâette din ve nesep muteberdir.<br />
Süfyan es-Sevrî’ye göre de, kefâette muteber olan şartlar; din, nesep ve maldır. 60<br />
Bunlara bakarak, hukukçuların kefâetle ilgili şartlar hususunda tam bir mutâbakat<br />
içinde olduklarını söylememiz mümkün olmamakla birlikte, din, dindarlık ve nesep gibi<br />
şartların çoğunluk tarafından kabul edilmiş olduğu görülmektedir.<br />
1.2.1. Hanefî Mezhebine Göre Kefâet<br />
Hanefî mezhebine göre: Nesep, İslam’a giriş, diyânet, sanat, hürriyet, mal olmak<br />
üzere altı noktada denklik aranır. 61 Mezhep içinde de bunların bir kısmında ittifak<br />
edilirken, bir kısmında ihtilaf edildiği görülmektedir.<br />
1.2.1.1. Nesepte Denklik<br />
Nesep: Soy, baba soyu ya da bir beldeye, kabileye veya mesleğe olan nispettir.<br />
Kişinin soyunun baba ve dedesine dayanması olarak da tarif edilebilir. Nesep, hukuk<br />
bakımından baba cihetinden olan karabete (yakınlığa) mahsustur. 62 Bu hususta yüce Allah<br />
şöyle buyurur: “İnsanı sudan yaratıp, onu nesep ve sıhriyet sahibi kılan( soy-sop veren)<br />
odur.” 63 Ömer Nasûhi Bilmen bu ayete şu yorumu getirir: “Yani, Allah, su ile yoğrulan bir<br />
asli maddeden insan cinsini yaratmış, onu iki kısma ayırmıştır. Bir kısmı nesep sahibi olan<br />
erkeklerdir ki, nesepler kendilerine nisbet olunur. Bir kısmı da müsâhareye vesile olan<br />
kadınlardır ki, akrabalık onlar ile oluşur.” 64<br />
Nesebin önemi asaletin kaynağı olmasındandır. Şeref ve aselet birtakım özelliklerle<br />
elde edilir. Asalet; kavim ve soyu arasında saygı kazanmış, makam ve mevki sahibi baba<br />
ve atalardan doğmakla elde edilir. Asil sülaleden olan nesiller fazilet ve üstünlüklerini<br />
mevcut soylarına dayandırırlar. Kişi büyük ölçüde olumlu veya olumsuz ahlakî değerlerini<br />
58<br />
el-Mâverdî, Ebû’l-Hasan Ali, el-Hâviyü’l-Kebîr Şerhu’l-Muhtasar, Dâru’l-Fikr, Beyrut 1994, c. IX, s. 101.<br />
59<br />
İbn-i Kudâme, Muhammed Abdullah, el-Muğni ve eş-Şerhü’l-Kebîr, Beyrut 1992, c. VII, s. 378.<br />
60<br />
el-Mâverdî, a.g.e., c. IX, s. 101.<br />
61<br />
el-Kâsânî, Bedai’ü’s- Sanâ’i, c. II, s. 501; İbn-i Abidin, a.g.e., c. V, s. 426; Serahsî, el-Mebsut, c. V, s.<br />
24; Abdülhamid, el-Ahvalü’ş- Şahsiyye, s. 97.<br />
62<br />
Bilmen, Kâmus, c. II, s. 65; Ebû Zehra, el-Ahvâlü’ş- Şahsiyye, s. 135.<br />
63 Furkân 25/54.<br />
64 Bilmen, Kâmus, c. II, s. 397.<br />
11
soyundan devralmıştır. İbn-i Haldun (v. 808) Mukaddime’sinde asaletin kaynağının nesep<br />
ve nesil olduğunu, kişinin nesebinin temiz ve şerefli olması halinde kendisinin de aynı<br />
sıfatlara sahip olacağını dile getirmektedir. 65<br />
Bireyin sahip olduğu karakteristik özelliklerinin çoğunu ailesinden devraldığını<br />
düşünecek olursak gerçekten nesep ve soyun önemi daha iyi kavranmış olur. Çünkü, birey<br />
içinde yetiştiği, yetiştirildiği ailenin ürünüdür. Toplumumuz da bu konuda oldukça<br />
duyarlıdır. “Anasına bak, kızını al” gibi özdeyişlerimizin olması da bu önemin bir<br />
göstergesidir.<br />
İslam hukukçularına göre, nesepçe aşağı mertebede bulunan bir erkek şerefli ve<br />
asil olan bir kadına denk olamaz. Nesebi bilinen bir kadın, ancak kendisi gibi nesebi<br />
bilinen bir erkeğe denk olur. Dolayısıyla herhangi bir kabileye mensup olan kişiler,<br />
Arab/Kureyş, Türk, Acem olsunlar bunlar kendi aralarında bütün kolları ile birbirlerine<br />
denktir. Esasında ulemâya göre, nesep bakımından denkliğin aranması sadece Arap ırkına<br />
hastır. Çünkü Araplar neseplerini bir övünç sebebi olarak görmektedirler. 66<br />
Araplar muhtelif kabileler arasında bir hiyerarşi tespit etmişlerdir. Hilafete<br />
selahiyeti ve halifelerin Kureyş kabilesine mensup olmaları nedeni ile genel olarak Arap<br />
ırkının içerisinde Kureyş kabilesinin ayrı bir yeri vardır. Kureyş kabilesinin dışındaki<br />
araplar ise bu nedenle Kureyş’e denk değillerdir. Kureyş soyundan kabileler ancak kendi<br />
aralarında denk sayılırlar. Diğer Arap kabileleri de birbirlerinin dengi kabul edilirler. Bu<br />
sebeple Kureyş kabilesinden bir kadının herhangi bir Arap kabilesinden bir erkekle<br />
evlenmesi uygun sayılmaz. 67<br />
Hz. Peygamber’in Arap, Kuran’ın Arapça oluşu Arap toplumuna bir takım<br />
üstünlükler kattığından Hanefî hukukçuları, Arap ırkı içerisinde Kureyş kabilesine ayrı bir<br />
önem vererek bu kavmin erkek ve kızlarını karşılıklı olarak birbirlerine denk görmüşlerdir.<br />
Kureyşli bir erkek, Arab’ın bütün kızlarına denktir. Kureyş’in dışındaki bir Arap kızı da,<br />
herhangi bir Arap kabilesinin erkeğine denktir. Fakat Arap olmayan bir erkek, Arap kızına<br />
denk değildir. 68<br />
İmam-ı Âzam’ın bu konuda ileri sürdüğü delil şudur:<br />
65<br />
İbn-i Haldun, Muhammed b. Abdurrahman, Mukaddime, çev. Süleyman Uludağ, Dergah Yay., İstanbul<br />
1988, s. 431.<br />
66<br />
Serahsî, el-Mebsut, c. V, s. 22; Kudûrî, el-Muhtasâr, s. 113; Kâsâni, Bedai’ü’s- Sanâ’î, c. II, s. 323; İbn-i<br />
Hümâm, Fethu’l-Kâdir, c. III, s. 419; Şeyhzâde, Mecmeu’l- Enhûr, c. I, s. 277; el-Gelibolî, Abdurrahman<br />
b. Muhammed, Mecmeü’l Enhûr fî Şerh-i Mültekâ’l Ebhûr, Beyrut 1998, c. I, s. 489.<br />
67<br />
Serahsî, el-Mebsut, c. V, s. 22; İbn-i Hümâm, Fethu’l- Kâdir, c. III, s. 419; Âmidî, Seyfeddin Ebû’l-<br />
Hasan, el-İhkâm fi Usûli’l-Ahkâm, Kahire 1967, s. 622<br />
68<br />
Serahsî, el-Mebsut, c. V, s. 24; el-Kâsânî, Bedai’ü’s- Sanâ’i, c. II, s. 498.<br />
12
“Kureyş birbirinin dengidir. Araplar ise kabile kabile birbirlerine denktirler. Mevâli<br />
(Arap olmayan) ise birbirlerine kişiden kişiye denktir. 69<br />
Hanefî hukukçulardan Serahsî (v. 490) ile Kemaleddin İbn-i Hümâm (v. 861) bu<br />
hadisleri geniş bir kritiğe tabi tutarak sağlıklı olmadıkları yönünde fikir belirtmişlerdir. 70<br />
Kureyş’in genel Arap kabilesi üzerine üstünlüğü veya Arab’ın Arap olmayana karşı<br />
üstünlüğü hususunda herhangi bir delile rastlanması bir yana deliller bunun tersini ispata<br />
yöneliktir. İslam tüm ırk ayrımlarını ortadan kaldırarak insanları eşitlik ve takvâ prensipleri<br />
altında toplamıştır.<br />
Peygamberimizin tarihî veda hutbesindeki ifadesi açıktır: “Arab’ın, Arap olmayana<br />
takvadan başka bir üstünlüğü yoktur. Hepiniz Adem’den, Adem ise topraktandır.” 71<br />
Kur’an-ı Kerim’de ise: “Ey insanlar! Doğrusu biz sizi bir erkekle bir dişiden<br />
yarattık, ve birbirinizle tanışmanız için sizi kavimlere ve kabilelere ayırdık. Muhakkak ki<br />
Allah yanında en değerli olanınız takvaca en üstün olanınızdır.” 72 buyrulur.<br />
Nesepte denklik konusuna farklı bir yaklaşım da şu şekildedir:<br />
Ebû Yusuf’tan (v. 182) rivayet edilmiştir ki Arap olmayan biri ilim elde etmekten<br />
dolayı fazileti ile şöhret bulmuşsa ya da insanlar yanında konumunu yüceltecek<br />
meziyetlere sahipse bu kişi kendinden daha üstün soydan olan bir hanıma denk olur. 73<br />
Hanefî mezhebi de bu görüşü kabul etmektedir.<br />
Yine Hanefî hukukçularından Kadıhân’a (v. 592/ 1196) göre, hasebi iyi olan nesebi<br />
iyi olana denktir. Arap olmayan bir âlim, Arabın eşrafına denktir. Çünkü ilmin şerefi,<br />
nesep ve hasepten üstündür. 74<br />
Bilgi ve kabiliyetle kazanılmış asalet doğumla kazanılmış asaletten üstündür. Bu<br />
nedenle Arap olmayan bir alim Kureyş kabilesinden bir kadınla evlenebildiği gibi, fakir bir<br />
âlim çok zengin bir kimsenin kızıyla evlenebilecektir. Prensibe getirilmiş olan bu istisnaya<br />
dinî bir temel aranmış ve Kuran’ın “Hiç bilenlerle bilmeyenler eşit olur mu?” 75 âyetiyle<br />
69<br />
Serahsî, el-Mebsut, c. V, s. 24; el-Mevsilî, el-İhtiyâr, s. 446; el-Kâsânî, Bedai’ü’s-Sanâ’i, c. II, s. 498;<br />
ez-Zeyleî, Fahrüddin Osman, Tebyînü’l-Hakâik Şerh-u Kenzi’d-Dekâik, Mısır h. 1313, c. II, s. 129.<br />
70<br />
Serahsî, el-Mebsut, c. V, s. 24 ; İbn-i Hümâm ,a.g.e., c. III, s. 285.<br />
71<br />
Ebû Dâvud, Edeb 111; Tirmizî, Menâkıb 73; İbn-i Hanbel, el-Müsned, s. 341-524.<br />
72<br />
Hucurât 49/13.<br />
73<br />
Ebû Zehra, el- Ahvalü’ş-Şahsiyye, s. 138; İbn-i Hümâm, Fethu’l-Kâdir, c. III, s. 285.<br />
74<br />
İbn-i Hümâm, a.g.e. , c. III, s. 286.<br />
75 Zümer 39/ 11-12.<br />
13
“Allah iman etmiş olanlarla kendilerine ilim verilmiş olanları yükseltir.” 76 gibi âyetleri de<br />
delil olarak kullanılmıştır. 77<br />
1.2.1.2. İslam’a Girişte Denklik<br />
Literatürde hukukçularca İslam’da denklik ile ifade edilen bu şartın esasında<br />
İslam’a giriş tarihi olarak algılanması daha doğru olacaktır. Nitekim Karaman ve Cin de<br />
İslam’daki denklik şartını “ailelerin İslam’a giriş tarihi” olarak ele almaktadırlar.<br />
Burada denklikten maksat kocanın Müslüman olması değildir. Bu, evliliğin sıhhati<br />
için şarttır. Eğer gayr-ı müslim bir erkek Müslüman bir kadınla nikâh akdi yaparsa bu akit<br />
batıldır. Denklik evliliğin sıhhat şartı değil lüzum şartıdır. İslam olmakta denklikten kasıt,<br />
kocanın baba ve dedelerinin Müslüman olmasıdır. Baba ve dede tarafı gayri müslim olan<br />
bir erkek, baba ve dedesi Müslüman olan bir kıza denk değildir. 78<br />
Müslüman olmada denklik Arap olmayanlar arasında aranır. Çünkü bunlarda birini<br />
diğerine üstün kılacak vasıf soyun Müslüman olmasıdır. Babası ve dedesi Müslüman olan<br />
kimse ancak baba ve dedeleri Müslüman olan bir kıza denktir. Sadece babası Müslüman<br />
olan erkek sadece babası Müslüman olan kıza denktir. Sadece kendisi Müslüman olan kişi<br />
babası Müslüman olan kıza denk olamaz. 79<br />
Ebû Yusuf (v.182) sadece babanın Müslüman olması gerektiği ile yetinmiştir.<br />
Sadece babası Müslüman olan erkeğe baba ve dedeleri Müslüman olan kızı denk saymıştır.<br />
Çünkü bir kişiyi babasıyla tanıtmak yeterlidir. İmam Muhammed (v.189) ve Ebû Hanîfe’ye<br />
(v. 150 ) göre ise denklik hem baba, hem de dedenin Müslüman olmasıyladır. 80<br />
1.2.1.2. Dindarlık ve İyi Ahlaka Sahip Olmada Denklik<br />
Hukukçuların diliyle dindarlık ve iyi ahlaka sahip olmak “diyanet” tabirinde<br />
ifadesini bulur. Diyanetten maksat, takva, güzel amel ve üstün ahlaktır. Bunlar en yüksek<br />
övünç kaynağıdır. Bir kadın evleneceği erkeğin bu vasıflardan yoksun olmasından zarar<br />
görebilir. Dolayısıyla böyle bir erkek salih bir kimsenin kızına veya bu salih kıza denk<br />
olamaz. 81<br />
76<br />
Mücâdele 58/ 12.<br />
77<br />
Cin, a.g.e., s. 162.<br />
78<br />
Cin, a.g.e., s. 162; Döndüren, a.g.e., s. 268.<br />
79<br />
İbn-i Hümâm, a.g.e., c. III, s. 298; İbn-i Abidin, Reddü’l- Muhtâr, c. V, s. 428; el-Mevsilî, el-İhtiyâr, s.<br />
446; el-Gelibolî, a.g.e., c. I, s. 489.<br />
80<br />
el-Merginânî, a.g.e., c. I, s. 25; Ebû Zehra, el-Ahvalü’ş- Şahsiyye, s. 138.<br />
81<br />
Ebû Zehra, el-Ahvalü’ş-Şahsiyye, s. 140; Cin, a.g.e., s. 163.<br />
14
Ahlaksız ve iyilik şuurundan mahrum olan kimseye dinde fasık denir. Bir kızın<br />
babası fasık veya babası salih kızı fasık olursa bu durumda fasık bir erkek bu kıza denk<br />
olur. Bu konuda ittifak vardır. 82<br />
Diyanette denklik konusunda Hanefî hukukçuları arasında görüş ayrılığı<br />
bulunmaktadır. İmam Ebû Hanîfe (v. 150) ile Ebû Yusuf (v. 182) kefâette dindarlığı şart<br />
koşarlar. Onlara göre en büyük üstünlük dindarlıktadır ve kadın kocasının soy<br />
düşüklüğünden ziyade kötü ahlakından zarar görür. İmam Muhammed ise dindarlığın<br />
kefâet ile ilgisi olmadığını çünkü dindarlığın ahiret işi olduğunu, dünya ahkamı üzerinde<br />
bir rolünün olmadığını söyler. Eğer kişi kendisiyle alay edilircesine fâsık olur ya da sarhoş<br />
olarak çarşı pazarlara çıkar da çocuklara oyuncak olursa o zaman dikkate alınır. Çünkü<br />
böylesi kimseleri herkes hor görür demiştir. 83<br />
olamazlar” 84<br />
Konu ile ilgili olarak ele alınan ayetler şu şekildedir:<br />
“Öyle ya mü’min olan kimse, yoldan çıkmış kimse gibi midir? Bunlar elbette bir<br />
“Zina eden erkek, zina eden veya müşrik olan bir kadından başkası ile evlenemez.<br />
Zina eden kadınla da ancak zina eden veya müşrik olan erkek evlenir. Bu, mü’minlere<br />
haram kılınmıştır” 85<br />
Bilindiği üzere, bireylerin ahlak anlayışları ve ahlakî duruşları hayatlarının tüm<br />
alanlarını derinden etkileyebilecek güçtedir. Dolayısıyla evlilik gibi iki insanı da çift yönlü<br />
etkileyebilecek bir oluşumda ahlakî tutumların yeterince bilinmesi ve bu hususta denkliğin<br />
aranması çiftlerin menfaatine olacak, ayrıca daha sonra doğabilecek sorunların önüne<br />
geçilmesini sağlayacaktır.<br />
1.2.1.3. Meslekte Denklik<br />
Meslekten kasıt, kişinin rızkını ve geçimini sağlamak için yaptığı iştir. Meslek yönü<br />
ile kefâet kocanın mesleği ile kadının babasının mesleği arasında aranır. Düşük bir meslek<br />
sahibi olan bir kimse, yüksek meslek sahibi olan adamın kızına denk değildir. Kısacası<br />
koca ve kayın pederin meslekleri aşağı yukarı aynı itibarda olmalıdır. 86<br />
82 Ebû Zehra, a.g.e., s. 140<br />
83 Serahsî, el-Mebsut, c. V, s. 25; Kâsânî, Bedâi’ü’s-Sanâ’î, c. II, s. 324; İbn-i Hümâm, a.g.e., c. III, s. 298<br />
el- Merginâni, el-Hidâye, c. I, s. 25.<br />
84 Secde 32/ 18.<br />
85 Nûr 24 / 3.<br />
86 el-Şirbînî, el-Muğni’l-Muhtâc, c. III, s. 223; el-Mevsilî, el- İhtiyâr, s. 446; Ebû Zehra, el-Ahvâlü’ş-<br />
Şahsiyye, s. 140; Zuhaylî, a.g.e., c. IX, s. 192; Bilmen, Kâmus, c. II, 67.<br />
15
Eşler arasındaki denklikte mesleğin muteber sayılması Ebû Yusuf ve İmâm<br />
Muhammed’in görüşüdür. İmâmeyn tarafından ileri sürülen bu görüş Hanefî mezhebinin<br />
resmi görüşü olarak benimsenmiştir. Ebû Hanîfe’den iki görüş rivayet edilir. Birine göre<br />
meslek asla mûteber değildir. Çünkü mesleklerin değerlerini belirleyen örftür. Bu da<br />
zamandan zamana mekandan mekana değişir. Bir meslek bir zamanda düşük, diğer bir<br />
zamanda ise şerefli bir meslek halini alabilir. Bir meslek memleketin birinde kıymetli<br />
diğerinde ise kıymetsiz olabilir. Ebû Hanîfe’nin diğer görüşünde ise birbirleriyle uyan<br />
mesleklere sahip olanlar denktir. Ancak kocanın mesleği ile kadının babasının mesleği<br />
arasında aşırı bir fark varsa bunlar denk olamazlar. Örneğin bir doktorun kızı ile bir<br />
temizlik işçisinin akdedeceği evlenme uygun sayılmayacaktır. 87<br />
1.2.1.4. Hürriyette Denklik<br />
Kölelik kavramı, bağlamında değerlendirilmesi gereken bir olgudur. İslam’ın<br />
köleliği tamamen kaldırmadığını fakat bu kurumu ıslah yolunda bir takım girişimlerde<br />
bulunduğunu biliyoruz. Kendi zamanlarında mevcut olan kölelik olgusundan hareketle<br />
hukukçular bu konuyu da denklikte bir şart olarak değerlendirmişlerdir.<br />
Hanefî hukukçularının hürriyet noktasında denkliğin aranması hususunda ittifak<br />
halinde oldukları görülmektedir. Onlara göre; köle olan erkek aslen hür olan bir kadına<br />
denk olamaz. Bu durum azat edilmiş olan erkek için de geçerlidir. Babası azat edilmiş<br />
erkek baba ve dedesi hür olan kadına denk değildir. 88<br />
Hanefî hukukçulara göre kişinin nesebi itibarı ile hür olması gerekir. Kefâetten<br />
amaç evliliğe gelebilecek zararı bertaraf etmektir. Kölelik o toplumda başlı başına bir<br />
kusur olduğundan ve toplumsal statü itibariyle düşük görüldüğünden kişiyi aşağılama<br />
sebebi olarak görülebilir, bu durum da hem evliliğe hem de kadına zarar verebilir. 89<br />
İmam Ebû Yusuf’a (v. 182) göre kişi İslam’ı kabul eder, köle iken azat olur ve<br />
hasebin getirmiş olduğu bir takım meziyetleri taşır ise o zaman hür kadınlara karşı denk<br />
olur. 90<br />
87<br />
el- Mevsili, el- İhtiyar, s. 446; Ebû Zehra, el- Ahvalü’ş-Şahsiyye, s. 140; Zuhaylî, a.g.e., c. IX, s. 192;<br />
Bilmen, Kâmus, c. II, s. 67.<br />
88<br />
el- Mevsilî, el- İhtiyâr, s. 445; Serahsî, el-Mebsut, c. V, s. 24; Kâsânî, Bedâi’ü’s- Sanâ’î, c. II, s. 323; İbn-i<br />
Hümâm, Fethu’l-Kadîr, c. III, s. 300; Kudûrî, el-Muhtasâr, s. 113.<br />
89<br />
Serahsî, a.g.e., c. V, s. 24; Kâsânî, a.g.e., c. II, s. 323; Ebû Zehra, el- Ahvalü’ş- Şahsiyye, s. 141<br />
90<br />
Serahsî, a.g.e., c. V, s. 24; Şeyhzâde, Mecmeu’l-Enhûr, c.I, s. 277; el- Aynî, el- Bidâye, c. IV, s. 625.<br />
16
Hayreddin Karaman hürriyette denkliği; baba ve dedelere doğru hür oluş şekliyle<br />
ele almakta ve ‘kölelikten daha önce kurtulan sonra kurtulana denk değildir’ tespitinde<br />
bulunmaktadır. 91<br />
Yine Zuhaylî de bu konuyla ilgili olarak Hanefîlerin hürriyet ile ilgili olarak sadece<br />
kocanın hür olmasını değil aynı zamanda baba ve dedenin de aslen hür olması gerektiği<br />
şartını aradıklarını belirtmektedir. 92<br />
1.2.1.5. Malda Denklik<br />
Hanefî hukukçuları kefâette mâli yönü de dikkate almışlardır. Kefâette servet<br />
kelimesine değişik anlamlar verilmiştir. Ebû Hanîfe ve İmam Muhammed kelimeyi<br />
alışılmış anlamında yani bir kimsenin sahip olduğu mal ve paranın tamamı olarak kabul<br />
ederler. Bu konuda “İnsanlar soy ile övündüklerinden daha çok mal ile övünürler, malı bir<br />
üstünlük kaynağı olarak görürler.”fikri gerekçe olarak gösterilmektedir. Yani erkeğin<br />
mehir ve nafaka dışında evleneceği kadının servetine denk bir mal varlığına sahip olması<br />
gerekir. 93<br />
Ebû Yusuf malda denklik konusunu farklı şekilde yorumlamıştır. Ona göre önemli<br />
olan eşlerin mâli imkanlarını karşılıklı olarak tartmak değildir. Herhangi bir iş sahibi<br />
olmayan erkek karısının bir aylık nafakasını ve bir meslek sahibi erkek karısının günlük<br />
ihtiyacını temin edebilecek durumda ve her durumda mehr-i muacceli ödemeye muktedir<br />
ise kadın çok zengin de olsa kefâet şartı yerine getirilmiş sayılır. Bu fikir Hanefî<br />
mezhebinin resmi görüşü olarak kabul edilmiştir. 94<br />
Hanefîlerin, İmam Yusuf’un görüşüyle sistemleşen malda kefâet noktasındaki<br />
görüşlerinin şu şekilde olduğu söylenebilir: Akit esnasında bir mihre ve nafakaya yetecek<br />
malı olan koca mâli yönden kendisi veya babası çok zengin olan bir kadına denk olur.<br />
Bunun dışında kalan zenginliğe sahip olması Allah’ın elindedir. Allah dilediğine verir<br />
dilediğinden çeker alır. Çok mala mülke sahip olan insanların bir anda her şeylerini<br />
kaybedip zelil oldukları bilinegelmektedir. 95<br />
91<br />
Karaman, Hayreddin, Mukayeseli İslam Hukuku, İz Yayıncılık, İstanbul 1999, c. I, s. 311.<br />
92<br />
Zuhaylî, a.g.e., s. 192.<br />
93<br />
İbn-i Hümâm, Fethu’l-Kâdir, c. III, s. 300; Döndüren, a.g.e., s. 269.<br />
94<br />
es-Serahsî, el-Mebsut, c. V, s. 25; Ebû Zehra, el- Ahvalü’ş-Şahsiyye, s. 139; Bilmen, Kâmus, c.II, s. 67.<br />
95<br />
Abdülhamid, el-Ahvalü’ş- Şahsiyye, s. 103; İbn-i Abidîn, Reddü’l-Muhtar, c. V, s. 433-434.<br />
17
Ayrıca yalnız nafakayı sağlayabilen makam ve mevki sahibi kişilerin de mehir<br />
borcunu zenginlik zamanında ödemek üzere geri bırakarak zengin bir kadınla<br />
evlenmelerinde de denkliğin varlığı kabul edilmektedir. 96<br />
Bunun yanında bazı istisnalar da söz konusu olabilmektedir; örneğin devlet<br />
idaresindeki yüksek dereceli bir memur veya bir alim mehri misli karşılamaya muktedir<br />
olmasa bile, zengin bir kıza denk sayılabilir. 97<br />
İmam Yusuf’un görüşü doğrultusunda sistematize edilen malda denklik ile ilgili<br />
Hanefî kâidesi şu ayetle haklılığa kavuşturulmuştur: “Evlenmeye çare bulamayanlar<br />
(mehri,nafakayı teminden aciz olanlar) Allah kendilerini fazlından zengin kılıncaya kadar<br />
evlenmesinler.” 98<br />
Peygamber (s.a.v)’in mal mülk gibi konulara ehemmiyet vermediğini gösteren<br />
birçok rivayet vardır. Onlardan biri de şudur:<br />
“Adamın biri Peygamber’e (s.a.v.) evlenmek istediğini söyler. Peygamber (s.a.v.):<br />
Yanında ne var? diye sorar. Adam bir şey olmadığını söyler. Peygamber (s.a.v.): “Git,<br />
demirden bir yüzük bile olsa bul, gel” der. Adam bulamaz. Sadece üzerindeki elbisesinin<br />
olduğunu söyler. Peygamber (s.a.v.): “Bir tek elbisenle ne yapabilirsin ki onu sen giysen<br />
kadına bir şey kalmaz. O giyse sana kalmaz ” buyurur. Belli bir zaman sonra adam<br />
çağrılarak ezberinde Kur’an’dan ne olduğu sorulur. O da saymaya başlar. Peygamber<br />
(s.a.v): “Kur’an’ dan ezberindekilere karşılık onu sana verdik” buyurur. 99<br />
Bunun yanı sıra Hanefî mezhebine göre; şehirli veya köylü olmak, güzellik, zeka,<br />
kocanın birtakım kusurlardan uzak olması, eşlerin mezhep farklılıkları gibi hususlarda<br />
denklik şartı aranmaz.<br />
1.2.2. Şafiî Mezhebine Göre Kefâet<br />
İmam Şafiî “ Kadınların evlenme işlerinde denk olmalarından daha önemli bir şey<br />
bilmiyorum” diyerek konuya verdiği önemi belirtmiştir. İmam Şafiî aynı zamanda kadın<br />
haklarının zayi olmaması için nikâhta veli şartını ileri sürerken, velilerin de kadınların<br />
nikâhlarını kıymalarında denklik şartına riayet etmelerini ve hatta bu şartı aramalarını<br />
istemiştir. 100<br />
96<br />
İbn-i Hümâm, Fethu’l-Kâdir, c. III, s. 222; el-Kâsâni, Bedâi’ü’s-Sanâ’î, s. 319-320.<br />
97<br />
Şeyhzâde, Mecmeu’l-Enhûr, c.I, s. 278.<br />
98<br />
Nûr 24 / 33.<br />
99<br />
Sahih-i Buhâri Muhtasâr-ı Tecrîd-i Sarîh, çev. Abdullah Feyzi Kocaer, Hüner Yay., Konya 2003, s. 324.<br />
100<br />
Şafiî, Ebû Abdillah Muhammed b. İdrîs , el-Ümm, Beyrut 1993, c. V, s. 25.<br />
18
Şafiî hukukçuları kefâette aranan şartlarda ihtilaf etmişlerdir. Bir kısmına göre bu<br />
şartlar beş tane bir kısmına göre ise altı tanedir. Bu şartlar: “Nesep, ayıplardan salim<br />
olmak, hürriyet, dindarlık ve iyi ahlak, meslek, mal ”dır. 101<br />
1.2.2.1. Nesep<br />
Bu konuda Şafiîler, Hanefîlerle mutabıktırlar. İnsanlar Arap ve Acemler olmak<br />
üzere ikiye ayrılır. Her biri kendi kavmi içerisinde birbirlerine olan değerleri ve statülerine<br />
göre denktirler. Hanefîlerden farklı olarak Şafiîler nesepte kefâeti sadece Araplar için<br />
değil tüm Müslümanlar için ararlar. Ayrıca kadın konusunda daha katı davranan Şafiî<br />
hukukçuları, kadının etrafta soylu olarak bilinen bir şahsa intisap etmesi halinde erkeğin de<br />
aynı şekilde soylu bir şahsa intisap etmesini isterler. 102<br />
1.2.2.2. Fizikî-Ruhî Sağlamlık<br />
Şafiî hukukçuları erkeğin, evliliğin devam etmesini sakıncalı kılan bir takım<br />
hastalıklardan selamette olmasını şart koşmuşlardır. Yani, ayrılmaya sebep olan cünun,<br />
cüzzam gibi ayıpları kocanın taşımaması gerekir. 103<br />
Evlilik ilişkilerine zarar getiren birtakım kusur sayılan özellikler vardır ki, bunlar<br />
karı ve kocanın her ikisinde de bulunabileceği gibi sadece taraflardan birinde de<br />
bulunabilir. Kocada bulunduğu zaman kadın için, kadında bulunduğu zaman da koca için<br />
evliliği feshettirme hakkı doğar. Bu ayıp sayılan kusurların bilinme zamanı önemli<br />
değildir. Nikâh akdinden önce, sonra veya cinsel ilişkiden sonra olması hukuki neticeyi<br />
değiştirmez. Kendisinde bu ayıplardan birisi bulunan bir kimse ister kadın ister erkek olsun<br />
ayıpsız olana denk değildir. Çünkü nefis böyle ayıpların kendisinde bulunduğu kişiyle<br />
birlikte olmak istemez. Böylelikle nikâhtan umulan amaç bozulur. 104<br />
Evlilik ilişkisine zarar verecek kusurlar (cüzzam, delilik, alacalı olmak cinsel<br />
hastalıklar) her iki taraf için de evliliği feshetme sebebi olabilir. Her ikisinde bulunması<br />
durumu değiştirmemektedir. Çünkü insan kendisinde bulunan bir hastalıktan tiksinmezken<br />
başkasında bulunan aynı hastalıktan tiksinti duyabilir. 105<br />
101<br />
el-Cezîri, a.g.e., c. V, s. 2117; Zuhaylî, a.g.e., s. 191; Bilmen, Kâmus, c. II, s. 68.<br />
102<br />
el-Cezîri, a.g.e., c. V, s. 2117; Cin, a.g.e , s. 164.<br />
103<br />
en-Nevevî, Ebû Bekir Zekeriyâ, Ravzatü’t-Tâlibin, Beyrut ty., c. V, s. 424; Dimyâti, a.g.e., c. III, s. 556;<br />
Bilmen, a.g.e., c. II, s. 68.<br />
104<br />
en-Nevevî, a.g.e., c. V, s. 424; Zuhaylî, a.g.e., c. IX, s. 196.<br />
105<br />
el-Cezîri, a.g.e., c. V, s. 2117.<br />
19
Akdin feshini gerektirmeyen ancak örfte kusur sayılma ihtimali olan kör, topal, kel<br />
olma gibi durumlarda iki görüş vardır: 106<br />
a. Nikâh akdine tesir etmeyen kusurlarda akit devam eder.<br />
b. Nefsin iyi görmediği ve toplum tarafından kusur sayılan bir sıfatın oluşmasında<br />
muhayyerlik hakkı doğar.<br />
Hanefîler ve Hanbelîlerce ayıplardan salim olmak denkliğin şartlarından değildir.<br />
Fakat velilere değil kadına tercih, seçme hakkını tanırlar. Çünkü ayıbın zararı sadece<br />
onunla ilgilidir. Velisi de kadının cüzzamlı, alacalı, ve deli olan birisiyle evlenmesine mani<br />
olabilir. 107<br />
Ayrıca baba ve velinin kusuru gerektiren bir hastalığa yakalanması çocuk için<br />
muteber değildir. Kusurlar sadece eşlerde arandığı için, böyle bir ailenin çocuğu sağlıklı<br />
ailenin kızına denktir. 108<br />
1.2.2.3. Hürriyet<br />
Bu konuda da Hanefîler ile Şafiîler aynı görüşü paylaşırlar. Hür olmak denkliğin<br />
şartlarındandır. Bir erkek sonradan hür olmuş olsa bile özgür bir kadına denk değildir.<br />
Çünkü kölelik kişi için bir noksanlıktır. Kendi kazancında tasarruf hakkına sahip değildir<br />
ve ona malik değildir. Çünkü hür olanlar kendilerinden mevki ve soy bakımından düşük<br />
olanlarla akraba olmakla ayıplandıkları gibi, kölelerle akraba olmakla ayıplanırlar. 109<br />
Şafiîler, Hanefîlere aynı zamanda aslın (baba ve dede) da hür olması noktasında<br />
katılmaktadırlar. Babalarından biri köle olan babası önce köle olup sonradan hür olan<br />
birine denk değildir. İki babası hür olan bir babası hür olana denk değildir. Ayrıca sadece<br />
Hanefî ve Şafiîlerin ortak görüşte oldukları bir diğer şart, aslen hür olan bir kadına,<br />
sonradan hür olan (azad edilmiş) bir kimse denk değildir. Çünkü hür olanlar, kölelerin<br />
akrabalığı ile ayıplandıkları gibi, sonradan hür olanların akrabalığı ile de<br />
ayıplanabilirler. 110<br />
106 en-Nevevî, a.g.e., c. V, s. 424.<br />
107 Zuhaylî, a.g.e., c. IX, s. 196.<br />
108 en-Nevevî, a.g.e., c. V, s. 424.<br />
109 Zuhaylî, a.g.e., c. IX, s. 192<br />
110 Zuhaylî, a.g.e., c. IX, s. 193.<br />
20
1.2.2.4. Dindarlık ve İyi Ahlak<br />
Dindar ve iyi ahlak sahibi olmak, Şafiîlerde de Hanefîlerdeki gibi denklik sıfatı<br />
olarak kabul edilmiştir. Günahkâr olarak da ifade edebileceğimiz fasık bir kimse iffetli bir<br />
kadına denk olamaz. 111<br />
“Öyle ya mümin olan, fasık kimse gibi midir ? Bunlar elbette bir olmazlar ” 112 , “<br />
Zîna eden erkek, zîna eden veya müşrik olan bir kadından başkası ile evlenemez ” 113 gibi<br />
ayetler dindar ve iyi ahlaka sahip olma noktasında denkliğin gerektiğine dair delil olarak<br />
gösterilmektedir.<br />
Ayrıca, itikadî ve amelî durumu gizli olup fıskı zahir olmayan bir erkek iffetli bir<br />
kadına denktir. İffet, karı kocada aranan bir şarttır. Baba ve dedelerde aranmaz. 114<br />
1.2.2.5. Meslek<br />
Şafiî hukukçuları, kişinin rızkını temin edebileceği derecede sanat sahibi olmasını<br />
kefâet için aranan bir özellik saymışlardır. İnsanların övünç kaynağı kazançtır. Şahsiyeti<br />
zedeleyici ve nefsi aşağılayıcı meslekler ile uğraşanlar, kendilerinden daha iyi derecede<br />
olan meslek sahiplerine denk değillerdir. 115 Nitekim ayette: “Allah, kiminize kiminizden<br />
daha büyük rızık verdi.” 116 buyrulur.<br />
Toplumların farklı sosyal, coğrafik, kültürel yapılarına bağlı olarak meslek<br />
çeşitlerinde de farklılık gözlenebilir. Maverdî’ye (v. 450) göre kazanç yollarında muteber<br />
olan özellikler şunlardır: Kazancın meşru olmayan yollardan elde edilmemesi, kazancın<br />
şer’an necis olan şeylerden elde edilmemesi, kazancın insanı çok fazla yoran ve fazla<br />
sıkıntıya sokan şeylerden olmaması gerekir. Sayılan bu özelliklerdeki bir meslek grubunda<br />
çalışan erkek, kadına denk olamaz. 117<br />
1.2.2.6. Mal<br />
Şafiîler bu konuda Hanefîlerden farklı düşünürler. Varlıklı olmak denkliğin<br />
özelliklerinden sayılmaz. Çünkü mal geçici bir gölgedir. Devamlı olmayan bir haldir.<br />
Elden çıkabilecek bir şeydir. Şahsiyetli kişiler ve basiret ehli mal ile övünmezler. Şayet<br />
111<br />
Zuhaylî, a.g.e., c. IX, s. 192.<br />
112<br />
Secde 32/ 18.<br />
113<br />
Nûr 24 / 3.<br />
114<br />
Şirbînî, el-Muğni’l-Muhtâc, c. III, s. 271.<br />
115<br />
Şirbînî, a.g.e, c. III, s. 274.<br />
116<br />
Nahl 16 /71.<br />
117<br />
Mâverdî, el-Hâviyü’l -Kebîr, c. IX, s. 107.<br />
21
koca evlendiği zaman karısının nafakasını teminde zorluk çekerse o zaman mal ve<br />
zenginlik bir ölçü olabilir. 118<br />
Kefâetle ilgili olarak bazı Şafiî hukukçularının eşler arasında yaşça da denklik<br />
aranılması gerektiği düşüncesi dikkat çekicidir. Tabiidir ki, yetmiş yaşındaki bir kimse on<br />
altı yaşındaki bir kıza denk olmayacaktır. 119<br />
1.2.3. Mâliki Mezhebine Göre Kefâet<br />
Mâliki mezhebi, dindarlık ve iyi ahlaka sahip olmak ve eşin birtakım hastalık ve<br />
kusurlardan uzak olmasını denklik için yeterli görmüşlerdir.<br />
1.2.3.1. Dindarlık ve İyi Ahlak<br />
Dindar olan bir kadına dindar olmayan bir erkek denk olmaz. 120<br />
1.2.3.2. Eşin Bir Takım Ayıplardan Fizikî ve Ruhî Durumunu İlgilendiren Hastalık ve<br />
Kusurlardan Uzak Olması<br />
Belli kusurları bulunan erkek kusuru bulunmayan kadına denk olamaz. Mâlikilere<br />
göre bunlardan başka; nesep, meslek, hürriyet, zenginlik, güzellik gibi hususlarda kefâet<br />
aranmaz. 121 Nesep, mal ve meslek itibarı ile düşük seviyede olan bir erkek zengin veya<br />
yüksek seviyeden olan bir kadınla evlendiğinde akit sahih olur. Kefâette asıl olan dindir. 122<br />
Mâliki hukukçulara göre kocada dinî vecibelerin yerine getirilmesinde bir gevşeklik<br />
veya kusur sayılan özelliklerden herhangi birinin bulunması durumunda kadın için<br />
muhayyerlik hakkı doğar. Nitekim Hz. Ömer den gelen bir rivayette kadın, evlenir de<br />
kendisinde cinnet, cüzzam gibi hastalıklar olursa kocanın bu evlilikte muhayyer olacağı<br />
belirtilmiştir. 123<br />
1.2.4. Hanbelî Mezhebine Göre Kefâet<br />
Hanbelîlere göre: “Nesep, dindarlık ve iyi ahlak, meslek, hürriyet, servet” olmak<br />
üzere beş hususta kefâet aranmalıdır. Hürriyet, sanat ve zenginlik daha sonra ilave edilen<br />
118 Zuhaylî, a.g.e., c. IX, s. 195; Ebû Zehrâ, Ahvâlü’ş-Şahsiyye, s. 141.<br />
119 Ferruh, Ömer, İslam Aile Hukuku, çev. Yusuf Ziya Kavakçı, Sebil Yayınevi, İstanbul 1969, s. 109; Cin,<br />
a.g.e., s. 165.<br />
120 Zuhaylî, a.g.e., c. IX, s. 192.<br />
121 Bilmen, Kâmus, c.II, s. 67.<br />
122 el-Cezîri, a.g.e., c. V, s. 2116.<br />
123 el-Muvatta, Nikâh 9.<br />
22
maddelerdir. Mâlikilere göre, bu maddelerin yokluğu nikâha bir zarar getirmez. Fakat<br />
nesepte kefâet olmadığı zaman akdin feshi yoluna gidilebilir. Çünkü nesebin yokluğu<br />
nikâh akdinin bağlayıcılığına da bir noksanlık getirir. 124<br />
1.2.4.1. Nesep<br />
Hanbelîler, nesebin denklikte bir şart olarak aranılması hususunda Mâliki, Hanefî<br />
ve Şafiîlerle aynı görüştedirler. Arap toplumuna göre kefâette asıl ölçü nesep olmuştur.<br />
Yokluğu veya seviye itibariyle düşük oluşu bir kusur sayılmıştır. Nesebe verilen özellik<br />
aynı zamanda din özelliğine de verilmiştir. Araplar kendi içinde acemler de kendi içinde<br />
birbirlerine denktirler. 125 Nesebi sahih olmayan birisi nesebi belli olan bir kıza den<br />
değildir. Hanbelî hukukçuları böyle bir evliliğe sıcak bakmamaktadırlar. Çünkü böyle bir<br />
evlikte kadın, kocasının nesebinin belirsizliği ile ayıplanır, velileri de tenkid edilir. 126<br />
1.2.4.2. Dindarlık ve İyi Ahlak<br />
Hanbelîler, dindarlık ve iyi ahlak konusunda denkliğin aranması hususunda da<br />
Mâliki, Hanefî ve Şafiîlerle aynı görüştedirler. Fasık bir adam saliha bir kadına denk<br />
olamaz. Bi’dat ehli olan kişi ile bir kadının evlenmesi halinde akdin feshi için hakime<br />
başvurulabileceği gibi, Rafizi, Kaderiyye gibi bi’dat ehli olanlara kız verilemeyeceği de<br />
söylenmiştir. Fakat bunlar aşırı değil ise evlenmek için herhangi bir sakınca yoktur. 127<br />
1.2.4.3. Meslek-Sanat<br />
Meslek ve sanat konusunda denklik aranması hususunda Hanbelîler de Hanefîler ve<br />
Şafiîlerle aynı görüştedirler. Küçük değerdeki sanat erbabı kıymetli sanat sahibi olanların<br />
kızlarına denk değildir. 128 Çünkü toplumda itibar görmeyen bir mesleğe sahip olmak, kişi<br />
için birtakım sıkıntıları beraberinde getirir. Bu da kızı etkileyeceğinden o kızın ilerde<br />
toplumda aşağılanmasına ve küçük düşürülmesine sebep olabilir. 129<br />
124 İbn-i Kudâme, Muhammed Abdullah, el-Muğnî ve eş-Şerhu’l-Kebîr, Beyrut 1992, c. VII, s. 378; Bilmen,<br />
Kâmus, c.II, s. 68.<br />
125 İbn-i Kudâme, a.g.e., c. VII, s. 375.<br />
126 İbn-i Kudâme, a.g.e., c. VII, s. 379.<br />
127 el-Cezîri, a.g.e., c. V, s. 2119.<br />
128 el-Cezîri, a.g.e., c. V, s. 2119.<br />
129 Bilmen, Kâmus, c.II, s. 67.<br />
23
1.2.4.4.Hürriyet<br />
“Köle, hür olana denk değildir” ilkesi Hanbelîlerce de kabul edilmiştir. Hanefî ve<br />
Şafiîlerden farklı olarak, Hanbelîlerce sonradan hür olanların aslen hür olanla denk olduğu<br />
kabul edilir. 130<br />
1.2.4.5. Servet-Mal<br />
Servet ve mal hususunda Hanefîler ile Hanbelîler aynı görüştedirler. Mâli<br />
bakımdan bir erkeğin iyi olmayışı insanların gözünde iyi karşılanmayabilir. Nafakasını ve<br />
çocuklarının geçimini karşılayamayacak olan kocasından varlıklı kadın zarar görebilir. Bu<br />
yüzden erkeğin mali durumunun iyi olması kadının koca evindeki durumunun, babası<br />
evindeki durumuna göre değişmemesi gerekir. 131 Hanbelîlere göre, zenginlikten maksat,<br />
kişinin kendi maddi imkanı ölçüsünde eşinin mehir ve nafakasını temin edecek maddi<br />
yükümlülüğü üstlenmesidir. 132<br />
Hanefî mezhebi, nafakanın olmayışı veya darlık sebebiyle kadının ayrılmayı talep<br />
etmesini onaylamazken diğer üç imam kadın lehine bunu onaylar; fakat kadın bunu şart<br />
koşamaz. 133<br />
Ayrıca ayıplardan salim olma konusunda Hanbelîler, Hanefîlerle aynı görüştedirler.<br />
Bunu denklik şartı olarak kabul etmezler. Fakat velîlere değil kadına nikâh akdini<br />
feshettirme hakkını tanırlar. Çünkü bu hastalıklardan doğacak olan zarar, kadına<br />
dokunacaktır, sadece onu ilgilendirir. Veli ise kadının cüzzamlı, alacalı ve mecnun birisi<br />
ile evlenmesine mâni olabilir. Bunların dışındaki hastalıklarda ise herhangi bir engel<br />
yoktur. 134<br />
1.2.5. Evlilikte Eşlerin Mezhep Farklılığı<br />
Ehli sünnet içerisinde yer alan tüm fıkhî mezheplerin evlilik hususunda birbirlerine<br />
karşı üstünlükleri yoktur. Hanefî bir erkek Şafiî bir kıza denktir. Burada denklikten maksat<br />
nikâhın sahih oluşudur. Dolayısıyla Hanefî erkek Şafiî bir kızla nikâh akdi yapacak olsa bu<br />
akdin sahih oluşuna hükmedilir. Şayet kız bakire olup Şafiî olan babasının mezhebinden<br />
ise velisinin izni olmadan nikâh akdi sahih olmaz. Çünkü Şafiî mezhebinde nikâh velinin<br />
130 Zuhaylî, a.g.e , c. IX, s. 193.<br />
131 Zuhaylî, a.g.e., c. IX, s. 195; el-Cezîri, a.g.e., c.V, s. 2119.<br />
132 İbn-i Kudâme, el- Muğnî, c. VII s. 378.<br />
133 Ebû Zehra, Ahvâlü’ş-Şahsiyye, s. 142.<br />
134 İbn-i Kudâme, el-Muğnî, c. VII, s. 379; Zuhaylî, a.g.e., c. IX, s. 197.<br />
24
iznine bağlıdır. Velinin mübaşereti ile nikâh akdinin yapılması halinde Hanefî mezhebine<br />
göre nikâh akdinin sıhhatine hüküm verilir. 135 Sonuçta denklik hususunda mezhep<br />
farklılığını bir rolü olmadığını söyleyebiliriz.<br />
Sonuç olarak mezheplerin kefâet hususuna ve şartlarına yaklaşımını<br />
değerlendirecek olursak şu tespitlerde bulunmamız mümkündür: Hukukçular denkliğin<br />
özelliklerinde farklı görüşler beyan etmişlerdir. Hanefîlere göre, dindarlık, İslam’a giriş,<br />
hürriyet, soy , mal ve meslektir. Hastalıklardan uzak olmak, yaş uygunluğu, güzellik, zeka<br />
gibi unsurları şart olarak almamışlardır. Şafiîlerde; dindarlık, hürriyet, soy, meslek,<br />
kusurlardan uzak olmak, Hanbelîlerde; dindarlık, hürriyet, soy, zenginlik, ve meslek;<br />
Mâlikilerde; dindarlık ve hastalıklardan uzak olmak, kefâet için gerekli olan şartlardır.<br />
Mezhep imamlarının hepsi, dindarlık yönünde denkliğin aranması hususunda<br />
ittifak etmişlerdir. Mâlikilerin dışındakiler hürriyet, soy ve meslekte ittifak etmişlerdir.<br />
Mâlikiler ve Şafiîler hastalıklardan uzak olmayı da bir şart olarak almışlar, ve bunu kadın<br />
için nikâhı feshettirmek için tercih hakkı olarak değerlendirmişlerdir. Şafiî kaynaklarından<br />
elde edilen önemli bir bilgi de, evlenecek olanların yaş bakımından aralarında çok büyük<br />
bir farkın olmaması, bu hususta da kefâete riayet edilmesi gerektiği yönündedir. Yine,<br />
Hanefîler ve Hanbelîlerin zenginlik, mal hususunda ittifak halinde oldukları görülmektedir.<br />
Ayrıca Hanefîler, usulün, ana babanın da Müslüman olması gerektiği düşüncesiyle diğer<br />
mezheplerden ayrılmaktadır.<br />
Bunların dışındaki, güzellik, çirkinlik, köylü şehirli olmak, farklı memleketlerden<br />
olmak, farklı mezheplerde olmak, evliliğe mani olmayacak hastalıklara sahip olmak,<br />
kültürlü veya cahil olmak, çok akrabaya sahip olmak veya kimsesiz olmak gibi hususlarda<br />
denkliğin aranmayacağını görmekteyiz.<br />
Kefâet konusunda daha katı davranan ve kefâet kriterini en geniş tutan hukukçular<br />
Hanefîlerdir. Hanefî mezhebi kefâete oldukça önem vererek bu konuyu sistematik bir<br />
şekilde ele alamaya çalışmıştır. Bu durum, biraz da onların kadına velisinin izni olmadan<br />
evlenebilme yetkisi tanımalarından kaynaklanabilir. Ancak belirtmek gerekir ki Hanefîler<br />
tarafından formüle edilen kefâet teorisi uzun bir gelişme neticesinde ortaya çıkmıştır.<br />
Çünkü mezhepler arasında olduğu kadar aynı mezhep içinde de kefâet lehinde ve aleyhinde<br />
farklı görüşler ortaya çıkmıştır.<br />
135 İbn-i Abidîn, Reddü’l-Muhtâr, c. V, s. 445.<br />
25
1.3. Denklikle İlgili Diğer Tartışmalar<br />
1.3.1. Denkliğin Şart Koşulduğu Taraf<br />
Hukukçuların cumhuruna göre, denklik kadınlar için erkek tarafında istenir. Yani<br />
erkeğin kadına denk olması şartı aranır. Kadının erkeğe denk olması şartı aranmaz. Bu,<br />
erkeğin değil kadının menfaatine bir haktır. Erkek, kendinden daha aşağı olan bir kadınla<br />
evlendiğinde ayıplanıp, kınanmaz. Ama kadın kendinden düşük biriyle evlendiği zaman<br />
hem kendisi hem ailesi ayıplanır. Üstün erkek insanlar nazarında hanımını yüceltebilir.<br />
Ama üstün kadın düşük bir erkeği yüceltemez. 136<br />
Ancak iki husus vardır ki bu noktalarda da kadın tarafında denklik şartı aranabilir.<br />
Birincisi, baba veya dededen başkasının ehliyeti bulunmayanı veya eksik ehliyetli olanı<br />
evlendirmesi yahut bu durumdaki bir erkeği daha akit yapmadan önce bile kötü tercih<br />
yapmasıyla tanınan baba veya dedenin evlendirmesi. Bu evliliğin sıhhati için kadının<br />
erkeğe denk olması şarttır. Bu şart, evliliğin maslahatı için bir ihtiyattır, yoksa evlilik sahih<br />
olmaz. İkincisi, erkeğin kendini evlendirsin diye başkasına mutlak vekalet vermesi<br />
durumunda akdin geçerli olabilmesi için, Mâlikiler ile Ebû Yusuf ve Muhammed’e göre,<br />
kadının kocaya denk olması şarttır. 137<br />
1.3.2. Denkliği İstemeye Hak Sahibi Olanlar<br />
Kefâet, evlenme akdinin oluşmasında ve tamamlanmasında etken bir güç olunca bu<br />
hakkın kime ait olacağı meselesi de, hukukçular arasında farklı görüşlerin doğmasına<br />
zemin hazırlamıştır. İslam hukukçularının çoğunluğuna göre bu hak, kadına ve velisine<br />
tanınmıştır. Denkliğin kadının ve velilerinin hakkı olduğunda hukukçular ittifak<br />
etmişlerdir. 138 İslam’ın kefâet bulunmamasından dolayı sadece kadına ve velisine<br />
evlenmeyi bozma hakkını tanımasının sebebi şu olsa gerek: Erkek mutlak talak yetkisine<br />
sahiptir. Kendine denk olmayan bir kadınla evlenmiş ve buna pişman olmuşsa söyleyeceği<br />
iki kelime ile istemediği karısından boşanabilir. Kadın ise böyle bir yetkiyi çok istisnai<br />
olarak ve güç bir şekilde elde edebilir. Bu nedenle kendine denk olmayan bir erkekle<br />
evlenmiş olan bir kadına evlenmeyi feshetme yetkisinin verilmesi ihtiyaca uygun<br />
görülmüştür. 139<br />
136 Ebû Zehra, Ahvâlü’ş-Şahsiyye, s. 142.<br />
137 Zuhaylî, İslam Fıkhı Ansiklopedisi, c. IX, s. 190.<br />
138 el-Kâsâni, el-Bedâi’ü’s-Sanâ’i, c. II, s. 320; İbn-i Hümâm, Fethu’l-Kâdir, c. III, s. 424, el-Şirbînî,<br />
Muğni’l-Muhtâc, c. III, s. 164; İbn-i Abidîn, Reddü’l-Muhtâr, c. V, s. 436.<br />
139 Ebû Zehra, Ahvalü’ş-Şahsiyye, s. 144; Cin, a.g.e., s. 159.<br />
26
tanımıştır.<br />
Hanefî mezhebi iki halde erkeğe de kefâet sebebiyle evliliği feshetme hakkı<br />
1. Cebr hakkına dayanarak mümeyyiz küçük veya mahcur oğlunu dengi olmayan<br />
bir kadınla evlendiren baba veya büyükbaba çocuklarına karşı isabetsiz davranışlarıyla<br />
tanınmış kimselere küçük veya mahcur evlenmeyi fesih etme hakkına sahiptir. Aynı durum<br />
baba veya büyükbabadan başka veliler tarafından küçük veya mahcur adına akdedilen<br />
evlenmeler için de geçerlidir. 140<br />
2. Kendisini dengi bir kadınla evlendirmesi için herhangi bir kimseyi tevkil eden<br />
erkek, vekilin uygun olmayan bir eşle evlenme akdetmesi halinde evlenmeyi feshetme<br />
hakkına sahip olacaktır. 141 Ancak erkek tarafından ileri sürülen kefâet ile kadın tarafından<br />
ileri sürülen kefâet arasında müeyyide bakımından fark vardır. Erkeğin kefâet itirazında<br />
bulunduğu hallerde evlenme batıldır. Halbuki kadına ilişkin kefâet itirazı halinde evlenme<br />
mevkuftur. Yani icazete bağlıdır. İcazet verilmezse evlenme akid tarihinden itibaren<br />
geçersiz olur. 142<br />
1.3.3. Denkliğin Şart Koşulduğu Vakit<br />
Erkeğin kadına denkliğinde evliliğin başlangıcı esas alınır. Kocanın sonradan<br />
işlerinin kötüleşmesi, başlangıçta sahip olduğu imkan ve özellikleri kaybetmesi denkliği<br />
bozmaz ve evliliği sona erdirmez. 143<br />
Koca nikâh akdinin başlangıcında karısına denk olduğu halde sonraları denklik yok<br />
olsa veya denkliğe zarar getiren bir olay olsa buna itibar edilmez. Mesela; akit anında<br />
mehir ve nafakaya muktedir bir zengin iken sonraları fakir bir duruma düşse toplumda<br />
itibar gören bir meslek grubunda iken sonraları itibar görmeyen bir mesleğe düşse, önceleri<br />
dindar iken sonraları büyük günahlar işlese karısına denk olmadığı, denklik şartı bozuldu<br />
diye akdin feshi yoluna gidilmez İslam hukukçularının genel kanaatleri bu<br />
doğrultudadır. 144<br />
1.3.4. Denklik Konusunda Velinin Hukukî Durumu<br />
Kadın dengi olmayan biriyle evlenecek olursa, velinin onların aralarını ayırma ve<br />
gerektiğinde evlilik akdine itiraz etme hakkı vardır. Kefâetin bulunmaması sebebiyle<br />
140 Cin, a.g.e., s. 159; Zuhaylî, a.g.e., c. IX, s. 190.<br />
141 el-Kâsâni, el-Bedâi’ü’s-Sanâ’i, c. II, s. 320.<br />
142 Cin, a.g.e., s. 159.<br />
143 Bilmen, Kâmus, c.II, s. 68; Ebû Zehra, a.g.e., s. 143.<br />
144 Ebû Zehra, a.g.e., s. 188; Abdülhamid, el-Ahvalü’ş-Şahsiyye, s. 102.<br />
27
evliliğin feshini talep etme hakkını ancak yakın veliler kullanabilirler. Denk olmayan<br />
evliliğe yakın veli razı olduğu taktirde uzak velilerin itiraz hakkı bulunmaz. Bu konuda<br />
ulemâ arasında ihtilaf yoktur. Aynı yakınlıkta birden fazla velinin bulunması velilerden<br />
birinin nikâhı onaylaması durumunda diğerlerinin itiraz hakkının bulunup bulunmayacağı<br />
konusunda ise ihtilaf edilmiştir. Ebû Hanîfe ve İmam Muhammed’e göre velilerden birinin<br />
nikâhı onaylaması diğerlerinin itiraz hakkını düşürür. Ebû Yusuf ve Züfer b. Huzeyl’e göre<br />
nikâhı onaylamayan velilerin itiraz hakları saklı kalır. İtiraz hakkına sahip olan veliler<br />
amca oğluna kadar uzayabilir. Diğer asabelerin ve zev’il erhâm’ın itiraz hakkı<br />
bulunmaz. 145<br />
Hanefî hukukçuları akıl, baliğ ve hür bir kadının velisinin hazır olmadığı bir<br />
mecliste dengi olmayan birisi ile nikâhlanmasını geçerli saymışlardır. 146<br />
Kadın, hamile olmadıkça ya da doğum yapmadıkça veliler eğer razı değillerse karı<br />
kocayı ayırma hakkına sahiptirler. Eğer veli kadını onun rızasıyla dengi olmayanla<br />
evlendirirse nikâh lazım olur. Velilerin razı olmaları halinde kendiliklerinden fesih ve itiraz<br />
haklarını düşürmüş olurlar. 147<br />
Şafiîlere göre bir veli kızını denk olmayan biriyle evlendirirse nikâh sahih olur.<br />
Dereceleri aşağıda olan velilere herhangi bir itiraz hakkı doğmaz. Fakat velilerin dereceleri<br />
eşit olursa hepsinin rızası lazımdır. Bunlardan biri razı olmazsa nikâh sahih olmaz. 148<br />
Mâlikiler erkek kadınla zifafta bulunmamış ise velilerin fesih hakkının olduğunu<br />
söylerler. Eğer zifaf olmuşsa fesih durumu yoktur. İtiraz tüm veliler arasında müşterek bir<br />
haktır. Velilerden biri kadını dengi olmayanla öteki velilerin iznini olmaksızın sadece<br />
kadının rızası ile evlendirirse nikâh lazım (bağlayıcı) olmaz. Bu husus Hanefî ve Şafiîlerin<br />
görüşlerine mutabık değildir. 149<br />
Hanbelîler, uzak velinin daha yakın velinin rızasına rağmen evliliği fesih ve itiraz<br />
hakkına sahip olduğunu kabul ederler. Kadının rızası dahi olsa kendisine bulaşacak olan ar<br />
sebebiyle buna hakkı vardır. Denklik kadın ve tüm veliler için bir haktır. Eğer baba kızını<br />
dengi olmayan biriyle evlendirirse rızasıyla da olsa kızın kardeşlerinin bu evliliği feshetme<br />
hakları vardır. Çünkü dengi olmayanla evliliğin getireceği utanç hepsi için söz konusudur.<br />
Hanbelîlere göre denkliğin akitten sonra bozulması halinde artık evliliği feshetmek<br />
145<br />
Bilmen, Kâmus, c.II, s. 68; Ebû Zehra, Ahvalü’ş-Şahsiyye, s. 144 ; Aktan, “Kefâet”, TDV İslam<br />
Ansiklopedisi, c. XXV, s.168.<br />
146<br />
es- Serahsî, el-Mebsut, c. V, s. 26; el-Kâsânî, el-Bedâi’ü’s-Sanaî, c. II, s. 318.<br />
147<br />
Zuhaylî, a.g.e, c. IX, s. 189.<br />
148<br />
Bilmen, Kâmus, c.II, s. 70; Zuhaylî, a.g.e., c. IX, s. 189.<br />
149<br />
Zuhaylî, a.g.e., c. IX, s. 189.<br />
28
velilerinin değil de kadının hakkıdır. Çünkü velilerin hakkı akdin başlangıcında söz<br />
konusudur, devamında değil. Bu görüş de diğer mezheplerin aksine olan bir görüştür. Oysa<br />
cumhura göre denkliğe akdin başlangıcında itibar edilir. Akitten sonra bozulmasında bir<br />
zarar yoktur. Eğer erkek akit sırasında denk olup sonra denk olmazsa akit feshedilmez. 150<br />
Velinin açık veya gizli evlenmeye icazeti fesih hakkını düşürür. Rızayı gösteren her<br />
fiili zımnen icazet sayılır. Örneğin veli, kadının mehrini talep için dava ederse evlenmeye<br />
zımnen icazet vermiş sayılır. Ancak, velinin sadece susması rızanın varlığı olarak<br />
yorumlanamaz. 151<br />
Kefâetin olmamasından dolayı zevc ile zevcenin aralarını ayırmak için hakimin<br />
hükmü gerekmektedir. Nikâh hakim tarafından feshedilmedikçe evlilik devam eder. Bunun<br />
sebebi şudur: Kefâetin bulunmaması yüzünden evlenmenin feshi tüm imamlarca kabul<br />
edilmiş değildir. Eşlerden biri kefâete taraftar olmayan imamların fikrine dayanarak<br />
evlenmenin feshini bertaraf etmek isteyebilir. İlgililerin bu yola gitmesini önlemek için<br />
kadının feshe karar vermesi uygun bulunmuştur. 152<br />
Derecede eşit bazı velilerin razı olması, diğerlerinin razı olmaması durumunda<br />
hukukçuların görüşleri şu şekildedir:<br />
Eğer yakın veliler mesela öz kardeşler gibi birden fazla olursa ve bazısı evliliğe razı<br />
olurken bazısı olmazsa, bazılarının razı olması İmam Ebû Hanîfe ve Muhammed’e göre<br />
ötekilerin hakkını düşürür. Çünkü bu bir tek haktır parçalanamaz; bu hakkın sebebi<br />
akrabalık olup parçalanma kabul etmez. Yerleşmiş kaide şudur: “Parçalanamayan bir şeyin<br />
bazısının düşürülmesi bütünün düşürülmesi demektir.” Eğer velîlerden biri hakkını<br />
düşürürse ötekilerin de hakkı düşer. Bu hususta bir topluluk için sabit olan kısas hakkına<br />
kıyas edilir. Çünkü bu hak parçalanma kabul etmeyen bir haktır. Eğer bazısı affederse<br />
ötekilerin hakkı düşer. Buna şöyle cevap verilmiştir: Kısas velîlerden her biri için tam<br />
olarak sabit değildir. Bazısı düşerse tam olarak kısas hakkının alınması mümkün olmaz. 153<br />
Cumhûr (Mâlikî, Şafiîler, Hanbelîler, Hanefîlerden Ebû Yusuf ve Züfer), bazı eşit<br />
veliler razı olursa ötekilerine itiraz hakkı düşmez, demişlerdir. Çünkü denklik hepsi için<br />
sabit olan müşterek bir haktır. Ortak bir borçta ortaklardan biri hakkından vazgeçerse<br />
bunun ötekilerin hakkını düşürmediği gibi. Hanbelîlere göreyse, velilerin eşit ya da farklı<br />
150 Zuhaylî, a.g.e., c. IX, s. 189.<br />
151 Bilmen, Kâmus, c.II, s. 71; Cin, a.g.e., s. 159.<br />
152 Bilmen, Kâmus, s. 71; Zuhaylî, a.g.e., c. IX , s. 189.<br />
153 Zuhaylî, a.g.e., c. IX, s. 189.<br />
29
derecelerde olmaları arasında bir fark yoktur. Çünkü denklik onlara göre hepsinin<br />
hakkıdır. 154<br />
Kocanın kadına denk olmaması halinde meydana gelen ayrılık talaktan<br />
sayılmayacağından bu ayrılıkla talakın sayılarında bir eksilme meydana gelmez. 155<br />
1.4. Eşler Arasında Denklik Bulunmamasının Hukukî Sonuçları<br />
İslam hukukçuları, kadının dengi olmayan birisi ile evlenmesini hoş karşılamamış,<br />
kadın ve ailesine gelme ihtimali olan bir takım kusurlardan kurtulmak için dengi olmadan<br />
kıyılan nikâhlarda velinin feshetme hakkının olduğunu belirtmişlerdir. Denkliğin kadının<br />
ve velilerin hakkı olduğunda fakihler ittifak etmişlerdir Eğer kadın denk olmayan birisiyle<br />
evlenirse velilerin feshetme hakları vardır Veli de kadını denk olmayan biriyle evlendirirse<br />
kadının feshetme hakkı vardır. Çünkü bu üzerine akit yapılan şeyde bulunan bir noksandan<br />
kaynaklanan bir tercih hakkıdır, bu da alışverişteki muhayyerlik (seçme) hakkına<br />
benzemektedir. Hakim akdi feshetmezse nikâh hükümleri sabit kalıp evlilik devam eder. 156<br />
Evlilikte kadının da söz sahibi olduğuna dair şu rivayeti gösterebiliriz; Abdullah İbn<br />
Büreyde babasından rivayet etmiştir: Bir kız Rasülullah’a gelerek şunu söyledi: “Babam<br />
kendi seviyesini yükseltmek için beni kendi kardeşinin oğlu ile evlendirdi.” Hz.<br />
Peygamber şöyle dedi: “Karar verme hakkı kadına verilmiştir.” Bunun üzerine kız şöyle<br />
dedi: “Babamın yaptığını şimdi kabul ettim. Ben sadece bu hususta babaların bir yetkisi<br />
olmadığını öğretmek istemiştim.” 157 Kadın denkliğin yokluğundan dolayı feshetme<br />
hakkını terk ederse velinin hakkı baki durur. Bunun aksi de geçerlidir. 158<br />
Denkliğin olmamasından dolayı kadının veya velisinin fesih yoluna gidebilmeleri<br />
için bazı durumlar söz konusudur:<br />
1. Eğer bir kadın velisinin onayı olmaksızın kendisine denk olmayan biri ile<br />
nikâhlanırsa ve daha sonra veliler de bu işe razı olmazlarsa bu nikâh fasit olur ve velilere<br />
bu akde itiraz etme hakkı doğar kadın için böyle bir hak yoktur. Çünkü o kefâet<br />
konusunda, tahkik etmeyerek vazifesinde kusurlu davranmıştır. 159<br />
Serahsî (v. 490), Mebsut’ta bu konuya şöyle bir yorum getirmiştir: Bu durumda<br />
veliye fesih hakkı tanınır. Çünkü kadın bu durumda velilerine bir ayıp eklemiştir. Veliler<br />
154 Zuhaylî, a.g.e., c. IX, s. 189-190.<br />
155 Bilmen, Kâmus, c.II, s. 71; İbn-i Hümâm, Fethu’l-Kadîr, c. III, s. 187.<br />
156 Serahsî, el-Mebsut, c.V, s. 29.<br />
157 Şevkâni, Neylü’l-Evtâr, c. V, s. 240.<br />
158 Zuhaylî, a.g.e., c. IX, s. 189; Bilmen, Kâmus, c.II, s. 69.<br />
159 Bilmen, Kâmus, c.II, s. 69; Ebû Zehra, Ahvâlü’ş-Şahsiyye, s. 144.<br />
30
dünürlük yoluyla kendilerine denk olmayan birinin kendilerine nispet edilmesiyle kınanır,<br />
ayıplanırlar. Kendilerinden bu ayıbı gidermek için mücadele hakları vardır. 160<br />
Kendine denk olmayan biriyle kadının bilerek ve velilerinin onayı olmadan yaptığı<br />
nikâhın sahih olup olmadığı ihtilaflı olup bu konuda üç görüş öne sürülmüştür.<br />
İlk görüşe göre, böyle bir akit zaten sahih değildir. Hasan b. Ziyad’ın Ebû<br />
Hanîfe’den naklettiği bu görüşe göre velinin itirazı ile nikâh feshedilse bile kalıcı birtakım<br />
zararların ortaya çıkmaması bakımından sahih olmadığını söylemek ihtiyata uygun<br />
görülmüştür. 161<br />
Diğer bir görüşe göre akit sahih olur, fakat velinin akde itiraz hakkı ve akdi<br />
bozmayı isteme hakkı vardır. Hakimin hükmü ile veliye tanınan bu hak ancak, velinin<br />
açıkça veya delalet yoluyla razı olduğunu belirtmesiyle düşer. Çünkü akit tüm şartlarını<br />
kapsar bir halde başlamıştır. 162<br />
Üçüncü görüşe göre itiraz ve feshi talep etme hakkı süresiz değildir. Bu hak belli<br />
bir zamanla sınırlıdır. Kadının doğum yapmasıyla çocuğun hukukunu koruma adına artık<br />
velilerin itiraz hakları sona erer. Zira çocuğun menfaati anne babasının birlikteliğiyle daha<br />
iyi korunur. 163<br />
2. Erkek kendi kimliği, nitelikleri ve sosyal statüsü konusunda kadını yanıltmış ve<br />
sonradan denklik bulunmadığı anlaşılmışsa hem kadın hem de kadının velileri mahkeme<br />
kararı ile nikâhı feshettirme hakkına sahiptir. 164<br />
Kadın adamın mezhebinin hakikatini öğrendikten sonra adamın kadına denk olduğu<br />
ortaya çıkarsa, sadece kadının fesih hakkı vardı. 165 Şayet erkeğin nesebi söylendiği<br />
nesepten daha faziletli çıkmışsa kadına da velisine de akit için herhangi bir eylemde<br />
bulunma hakkı yoktur. 166 Eğer kadın nesebi hakkında erkeği aldatmışsa durumu ne<br />
olacaktır? Bu konuda Ebû Zehra’nın fikri: “Kadın kendi nesebinin dışında bir nesebi<br />
söylemişse adamın muhayyerlik hakkı yoktur. Çünkü kadının kandırması sebebiyle erkeğe<br />
herhangi bir zarar gelmez. Erkek elinde tuttuğu talak yetkisiyle istediği zaman kadını<br />
boşayabilir.” 167 şeklindedir.<br />
160 Serahsî, el-Mebsut, c.V, s. 26.<br />
161 Aktan, “Kefâet”, TDV İslam Ansiklopedisi, c. XXV, s.168.<br />
162 Ebû Zehra, Ahvâlü’ş-Şahsiyye, s. 143.<br />
163 Bilmen, Kâmus, c.II, s. 71; Ebû Zehra, a.g.e., s. 143; Cin, a.g.e., s. 165.<br />
164 Serahsî, el-Mebsut, c. V, s. 28; Ebû Zehra, a.g.e., s. 144.<br />
165 Ebû Zehra, a.g.e., s. 144.<br />
166 Serahsî, a.g.e., c. V, s. 28.<br />
167 Ebû Zehra, a.g.e., s. 144.<br />
31
3. Kadın asabe olan velisini vekil tutsa bu veli de akit esnasında denkliği<br />
gözetmeyerek kadını evlendirse daha sonra adamın kadına denk olmadığı anlaşılırsa bu<br />
durumda kadının akde itiraz etme hakkı vardır. Çünkü kadın denklikteki hakkını<br />
kullanmamıştır. Veli artık itiraz edemez çünkü o bu hakkını düşürmüştür. 168 Ancak böyle<br />
bir koca, kadından ayrılıp sonra kadın velisiz olarak bu adamla tekrar evlenirse veliye<br />
nikâhta itiraz hakkı doğar. Çünkü ikinci akit biraz daha farklıdır. Velinin ilk akde razı<br />
olması ikinci akde de razı olduğu anlamına gelmez. 169<br />
4. Kadının kendisi ve velileri denkliğin bulunmadığını bildikleri halde veya denklik<br />
konusunu önemsemeden ve araştırmadan nikâha razı olmuşlarsa yada nikâhtan sonra<br />
denklik bulunmadığını fark ettikleri halde nikâhı kabul ettiklerini gösteren bir tutum ve<br />
davranış ortaya koymuşlarsa evlilik sahih ve bağlayıcı olarak gerçekleşmiş ve o kadının<br />
veya velisinin fesih isteme hakkı düşmüş demektir. 170<br />
1.5. Denkliğin Hükmü İle İlgili Görüşler<br />
Hanefî hukukçulara göre denklik genel olarak lüzum şartı sayılır. Ancak sonra<br />
gelen alimlerin fetvalarına göre, denklik bazı hallerde evliliğin sıhhatinin şartı bazı hallerde<br />
infazının şartı, bazı hallerde de lüzumunun şartıdır.<br />
Denkliğin evliliğin sıhhatinin şartı olduğu durumlar şunlardır;<br />
a. Akıllı ve buluğa ermiş kadın kendini denk olmayan biriyle ve fahiş bir aldanışla<br />
evlendirir ve kendisine baba tarafından akraba olan asabeden bir veli akitten önce bu<br />
evliliği kabullenmezse ne ilzam olur ne de buluğ sonrası rızaya bağlı olarak sahih olur. 171<br />
b. Eğer, asıl (baba ve dede) veya fer (oğul) dışında birisi ehliyeti bulunmayanı veya<br />
ehliyeti eksik olanı yani deli erkekle deli kadını veya küçük erkekle küçük kızı denk<br />
olmayanla evlendirirse evlilik geçersizdir. Çünkü bunların velayeti bunların maslahatına<br />
bağlıdır, denk olmayanla evlendirmekte ise herhangi bir maslahat yoktur. 172<br />
c. Evlendiren veli, baba veya deli kadının oğlu olup daha önce onlardan kötü seçme<br />
olayı vukû bulmamışsa erkeğin vereceği mehrinin fazlalılığı veya mehrinin azlığı ile fahiş<br />
bir aldanışla olsa bile kadını denk olmayanla evlendirmesi bağlayıcı olur. 173<br />
168<br />
Ebû Zehra, a.g.e., s. 144.<br />
169<br />
es-Serahsî, el- Mebsut, c. V, s. 27.<br />
170<br />
Aktan, “Kefâet” TDV İslam Ansiklopedisi, c. XXV, s.167; Bilmen, Kâmus, c.II, s. 69.<br />
171<br />
İbn-i Abidîn, Reddü’l-Muhtâr, c. V, s. 418.<br />
172<br />
İbn-i Abidîn, Reddü’l-Muhtâr, c. V, s. 419.<br />
173<br />
Zuhaylî, a.g.e., c. IX, s. 186-187.<br />
32
Denkliğin evliliğin yerine getirilmesinin (infazının) şartı olduğu durumlar:<br />
Eğer, akıllı ve baliğ olan kadın birini kendisini evlendirmesi için vekil kılar da (bu<br />
şahıs ister veli, ister kendine yabancı biri olsun) ve o da kadını denk olmayan biriyle<br />
evlendirirse akit kadının iznine bağlı olur. Çünkü denklik kadının ve velilerinin hakkıdır.<br />
Eğer koca kendisine denk olmazsa kadının rızası olmadan akit gerçekleşmez. 174<br />
Denkliğin evliliğin lüzumunun şartı olduğu durumlar:<br />
Eğer akıllı ve baliğ olan kadın kendini denk olan biriyle evlendirirse, evlilik ilzam<br />
edici olur. Velisinin de itiraz ve feshetme hakkı olmaz. Eğer kendini denk olmayan biri ile<br />
evlendirirse baba tarafından akrabası (asabe) olan velinin itiraz etme hakkı olur. 175<br />
Şafiî hukukçuları denk olmayan evlilik hükümlerini üç kısımda toplarlar:<br />
a. Kadının razı olup, velilerinin hoş karşılamadıkları haller: Bu durumda nikâh<br />
batıldır. Velilerin haklarına riayet asıldır.<br />
b. Velilerin razı olup da kadının istemediği evlilik: Böyle bir evlilikte kadının<br />
hakkına riayet edilmeyeceğinden nikâhın batıl oluşuna hükmedilir.<br />
c. Velinin ve kadının razı olduğu nikâh akdi: Dengi olmadan kıyılan nikâhın iptali<br />
vücubu değil müstehaplık ifade eder. Velinin zorlama ile de olsa kızını evlendirmesi<br />
muteberdir. 176<br />
Konuya iki farklı açıdan bakan Hanbelî hukukçuları denk olmayı nikâhın sıhhat<br />
şartı olarak değerlendirip denk olmayan bir nikâh akdini batıl kabul ederken, diğer bir<br />
görüşde de denk olmadan kıyılan nikâhların muteber olduğunu söylerler. Fakat böyle bir<br />
nikâh akdinde hakim yolunun da açık olduğu vurgulanmıştır. 177<br />
Denk olmadan yapılan evlilik akitlerinde hakimin akde fesih kararı vermesi şu<br />
sonuçları doğurur:<br />
a. Fesh, cinsel ilişkiden sonra vâki olursa kadının üzerine iddet gerektiği gibi<br />
kocanın kadına nafaka vermesi de gerekir. Çünkü kadın, nikâh ile nafakayı hak etmiş olur,<br />
iddetse devam eder.<br />
b. Kadın sonradan iddeti içerisinde velinin izni olmadan evlenir, hâkim de cinsel<br />
ilişkiden önce aralarını ayırırsa kadının ikinci mehrini tamamen alabileceği gibi Ebû<br />
Hanîfe’ye göre müstakil bir iddet beklemesi de lazımdır. 178<br />
Burada konu ile ilgili fetvaları da vermemizin faydalı olacağını düşünüyorum.<br />
174 İbn-i Abidîn, Reddü’l-Muhtâr, c. V, s. 436.<br />
175 Zuhaylî, a.g.e., c. IX, s. 187.<br />
176 el-Mâverdî, el-Hâviyü’l-Kebîr, c. IX, s. 108.<br />
177 İbn-i Kudâme, el-Muğnî, c.VII, s. 377.<br />
178 es-Serahsî, el- Mebsut, c. V, s. 27.<br />
33
İbrahim Halebî’nin “Mülteka’l Ebhûr”, Gökçen Art’ın “Şeyhülislam Fetvalarında<br />
Kadın ve Cinsellik” adlı eserlerinden ve “ Fetavâ- yı Hindiyye” den derlediğimiz fetvalar<br />
şu şekildedir:<br />
“Baliğa Hind, kendinin dengi olan salih Zeyd’e şahitler huzurunda nikâhla<br />
vardıktan sonra bir müddet geçince Zeyd fâsık ve fâcir olsa Hind’in babası Amr, Zeyd<br />
fâsık olmakla dengi değildir diye itiraz edip kıyılan bu nikâhı feshetmeye kâdir olur mu?”<br />
El-cevap: Olmaz. (Feyziyye)<br />
“Sadece babası Müslüman olan Zeyd, babası ve dedesi Müslüman olan Hind’e<br />
denk olur mu?”<br />
olur mu?”<br />
El-cevap: Olmaz (Feyziyye)<br />
“Babası ve babasının babası aslen hür olan Zeyd, aslen hürre olan Hind’e denk<br />
El-cevap: Olmaz (Behce)<br />
“Babası Müslüman olmayan kendisi Müslüman olan Zeyd, babası Müslüman olan<br />
Hind’e denk olur mu?”<br />
El-cevap: Olmaz (Behce)<br />
“Zeyd salihlerden Amr’ın küçük kızı Hind’i nikâhlamak istediğinde bazı kimselerin<br />
Zeyd salih ve dindardır demeleriyle Amr, Hind’i Zeyd’e nikâhla verdikten sonra Zeyd’in<br />
şarap içici olduğu meydana çıksa Hind baliğa olduğundan razı olmamakla hakime<br />
müracaat ettiğinde hakim Hind’i Zeyd’den ayırmaya kâdir olur mu?”<br />
El-cevap: Olur (Behce)<br />
“Âlim ve şerefli olmayan mehri muaccel ve nafakaya da iktidarı olmayan Zeyd,<br />
şerefli ve zengin olan Hind’e denk olur mu?”<br />
El-cevap: Olmaz<br />
“Ülemâdan olan Zeyd’in kızı Hind’e bakkal kısmından cahil Amr denk olur mu?<br />
El-cevap: Olmaz<br />
“Küçük Hind’in babası Amr sefer müddetinden uzak olan başka memlekette<br />
olduğundan küçük Hind’in babasının babası Bekir küçük Hind’i dengi Beşir’e şahitler<br />
huzurunda nikâhlasa Amr geldiğinde benim iznim bulunmadı diye kıyılan nikâhı<br />
feshetmeye kadir olur mu?”<br />
El-cevap: Olmaz (Feyziyye)<br />
34
“Küçük Hind’i yakın akrabası ana baba bir Amcası Zeyd mehri misliyle dengi<br />
Amr’a nikâhlasa, Hind’in diğer velisi Bekir mücerred velisi olmakla razı olmayıp kıyılan<br />
bu nikâhı feshetmeye kadir olur mu?”<br />
El-cevap: Olmaz (Feyziyye)<br />
“Baliğa Hind kendini yakın akrabası olan ana baba bir amcası Amr’ın izni<br />
olmadan dengi olmayan Bekir’e nikâhlasa fakat Bekir’den çocuk doğurmasa Amr (amca)<br />
razı olmayıp Hind’i, Bekirden hakime ayırtmaya kadir olur mu?”<br />
olur mu?”<br />
El-cevap: Olur (Ali Efendi)<br />
“Rafîzî’den olan ehl-i bid’at Müslüman Zeyd, muttakî olan Amr’ın kızı Hind’e denk<br />
El-cevap: Olmaz<br />
“Küçük Hind’i büyük annesi Zeynep en yakın velisi ana baba bir amcası oğlu<br />
Zeyd’in izniyle dengi olmayan Amr’la evlendirse söz konusu akid geçerli olur mu?”<br />
El-cevap: Olmaz (Ali Efendi)<br />
“Yetişkin Hind kendini mehri misil ile dengi olan Zeyd’le evlendirse Hind’in babası<br />
Amr iznim bulunmadı diye söz konusu akdi feshetmeye kadir olur mu?”<br />
El-cevap: Olmaz<br />
“Ölmüş olan dindar Zeyd, küçük kızı Hind’i en yakın velisi ana baba bir amcası<br />
Amr şarapçı olup günahkar olan Bekir’le evlendirse söz konusu akit geçerli olur mu?”<br />
El-cevap: Olmaz<br />
Kadının dengi olmayan birisi ile evlenmesi veya evlendirilmesi halinde akdi fesih<br />
hakkı hakimindir. Hakimin verdiği karar ise boşama olmayıp fesihtir. Şayet cinsel ilişki<br />
olmuşsa mehri müsemma, nafaka ve iddet gerekir. 179<br />
Dengi olmadan evlendirilen bir kadın, velilerinin evlilik işlemlerine razı oluncaya<br />
kadar nefsini teslim etmeyebilir mi?<br />
Hukukçu Ebû’l-Leys (v. 373/983) kadının böyle bir hakkının olduğunu söylemekle<br />
beraber, hukukçuların çoğunluğuna göre böyle bir imtina hakkı olmadığına dair fetva<br />
vermiştir. 180<br />
179 Fetavây-ı Hindiyye, s. 292-293.<br />
180 Fetavây-ı Hindiyye, s. 293.<br />
35
1.6. Modern İslam Aile Hukukunda Kefâet<br />
20. yy.’da muhtelif İslam ülkelerinde gerçekleştirilen aile hukuku, kefâeti tanzim<br />
etmekle beraber ona verilen önemi azaltmıştır. 1917 tarihli Osmanlı Hukuk-i Aile<br />
Kararnamesi kefâetin neticelerini teferruatlı bir şekilde tespit etmesine rağmen sadece iki<br />
hususta kefâeti gerekli bulmuştur. Kararnâmenin 45. maddesi “mal ve sanat gibi hususta<br />
erkeğin kadına denk olması nikâhın lüzumunun şartıdır.” hükmüyle servet ve meslekte<br />
kocanın kadına denk olması gerektiğini hükme bağlamıştır. 181 Ayrıca Hukuk-i Aile<br />
Kararnâmesi’nde eskiye nazaran yeni bir uygulamaya gidilmiş, 17 yaşından sonrakilerin<br />
evlenmesinde velinin iznini aramaktan vazgeçilmiş, ancak bunun yerine kocanın, baliğa<br />
kızın dengi olup olmadığı noktasında bir itirazının bulunup bulunmadığının nikâh<br />
öncesinde veliye sorulması esası getirilmiştir. .<br />
1951 tarihli Ürdün kanunu 23-27. maddeleri de 1917 Osmanlı kararnamesinin<br />
tanzim tarzını aynen kabul etmiş fakat kefâet yokluğuna sebep olan haller arasında sadece<br />
serveti zikretmiştir. 1953 tarihli Suriye kanunun 28. maddesi ile eşler arasında kefeatin<br />
tayinini mahalli örf ve adete bırakmıştır. 182<br />
1959 tarihli Irak kanunu ise kefâete hiç yer vermemiştir. Mâliki mezhebinin önem<br />
vermemesine rağmen Fas kanunu kefâetin akit anında nazara alınacağı ve yerleşmiş<br />
adetlere göre tayin edileceği hükmünü koymuştur. Klasik İslam Hukuku’ndan farklı olarak<br />
1951 tarihli Ürdün ve 1953 tarihli Suriye kanunları, eşler arasında yaşça da kefâet<br />
bulunmasını öngörmüşlerdir. Ürdün kanunu eşler arasında 20 yaştan fazla bir yaş farkı<br />
bulunması halinde evlenmeyi iki şarta tecviz etmektedir. Hâkim eşlerden yaşça küçük<br />
olanın rızasında ve böyle bir evlenmeden elde edeceği faydadan emin olmalıdır. 183<br />
1.7. Günümüz Türk Toplumunda Evlilik ve Aile<br />
1.7.1. Evlilik<br />
Evlilik aile kurumunun temelini oluşturmaktadır ve bir ailenin doğuşu ancak evlilik<br />
yolu ile gerçekleşir denebilir. Evlilik, toplumun yapısı, kültürü, dini, örf ve âdetleri gibi<br />
özelliklerine göre farklılıklar göstermesine rağmen tarih boyunca bütün toplumlarda<br />
süregelen uygulamalardan biri olma özelliğini korumuştur. Evlilik aynı zamanda hukukî<br />
181 Cin, a.g.e.,s. 166.<br />
182 Hukuk-i Aile Kararnâmesi, md. 8.<br />
183 Cin, a.g.e., s.167.<br />
36
ağlayıcılığı olan bir akit, koruyuculuğu olan kadın-erkek her iki tarafa belli<br />
yükümlülükler ve görevler getiren bir sözleşmedir.<br />
Kur’ân-ı Kerim, erkek ve kadının yalnızlığını gidermek için onlara eşler<br />
yaratıldığını belirtmektedir. “Size nefislerinizden, kendilerine ısınmanız için, zevceler<br />
yaratmış olması, aranızda bir sevgi ve esirgeme yapması da O’nun ayetlerindendir. Şüphe<br />
yok ki bunda düşünen bir topluluk için işaretler vardır.” 184 Ancak ayette vurgulanan evlilik<br />
kurumu sadece insanların cinsel ihtiyaçlarını düzenli ve meşru tarzda karşılayan bir<br />
müessese değil aynı zamanda eşlerin birbirlerine maddi ve manevi destek olarak hayat<br />
arkadaşlığı kurmalarına vesile olduğundan çok yönlü yarar ve hikmetler taşır. Evliliğin bir<br />
başka önemi boyutu ise bütün canlıların tabiatlarında saklı bulunan neslin devam ettirme<br />
güdüsünü en tabii ve makul biçimde karşılıyor olmasıdır. İslam dini evlilik kurumuna<br />
ilişkin düzenlemeler yaparken evliliğin bu üç yönünü dikkate alarak bunun meşru şekilde<br />
nasıl gerçekleştirileceğine dair ilkeler koymuştur. Bu suretle her türlü nikâhsız<br />
beraberlikler ve gayr-ı meşru ilişkiler suç sayılarak bu fiili gerçekleştirenlere maddî ve<br />
mânevî cezalar getirilirken nikâhlı evlilik teşvik edilmiştir. Gerek Kur’ân-ı Kerim’de<br />
gerekse Hz. Peygamberin hadislerinde evliliğe teşvik eden ve evlenmenin önemi ile<br />
bireysel ve toplumsal faydalarına dair pek çok deliller vardır.<br />
Evlilik, bir kadınla erkeğin aile kurmak üzere kanunların uygun gördüğü şekilde bir<br />
araya gelmesi olarak tanımlanabilir. 185 Erkek ile kadın arasında yasaların tanıdığı, kamu<br />
vicdanının doğru bulduğu bir hayat ortaklığı kurma, evlenmenin hukuki yönünü<br />
oluşturmaktadır. Aileyi oluşturmak için gerekli akrabalık bağlarını geliştiren bir kurum<br />
olan evlilik, kişilerin bir arada yaşamalarını ve düzenli bir sosyal hayat içinde birbirleriyle<br />
işbirliği yapmalarını sağlamaktadır. Evlilik aynı zamanda toplumda çocuğa meşru bir<br />
konum sağlamak için gerekli olan sosyal bir anlaşmadır. Aile birliği, sürekliliğini evlilik<br />
kurumu ile sağlar. Bu iki kavram hakkında şöyle bir kıyaslama mümkündür: Aile bir grup<br />
ya da örgüt, evlilik ise çocuk yapmak ve yetiştirmek için yapılmış bir kontrattır. 186<br />
1.7.2. Aile<br />
Aile, evlilik denilen bir sözleşme ile oluşan toplumun en küçük birimidir. Aile<br />
bütün diğer toplumsal kurumlar içinde en eski ve en temel kurumlardan birini oluşturur.<br />
Ancak her toplumda farklı bir biçimde görülen ailenin değişmez birtakım özellikleri ve<br />
184 Rûm 30/21.<br />
185 Meydan Larouse, Meydan Yayınevi, İstanbul 1987, c. IV, s. 451.<br />
186 Bulut, Işıl, “Türkiye’de Erken Evlenme”, T.C. Başbakanlık Aile Ansiklopedisi, c. II, s. 494.<br />
37
fonksiyonları bulunmaktadır. Aile evrensel bir kurumdur. Bilinen her toplumun kendine<br />
özgü bir aile biçimi vardır. Ailenin bilinen en basit tanımlarından biri; “birbirine kan bağı<br />
ile bağlı bireylerin oluşturdukları birlik” 187 şeklindedir. Buradan hareketle aile, fertleri<br />
arasında gerçek veya itibarî akrabalık bağı olan veya bütün sosyal ilişkilerinin odağında<br />
kan bağı kavramı olan en küçük gruba denir. Diğer bir anlamda aile, bir toplumun bütün<br />
özelliklerini potansiyel olarak bünyesinde barındıran kurum ve kan bağlılığı, evlilik ve<br />
diğer yasal yollardan aralarında akrabalık ilişkisi bulunan ve çoğunlukla aynı evde yaşayan<br />
bireylerden oluşan, bireylerin cinsel, psikolojik, toplumsal, kültürel ve ekonomik<br />
ihtiyaçlarının karşılandığı, fertlerin topluma uyumu ve katılımlarının sağlandığı ve<br />
düzenlendiği temel bir toplumsal birimdir. 188 Yine aile için, kadın ve erkeğin birlikte<br />
yaşamanın gereklerini toplumsallaşma sürecinde içselleştirdikleri davranış kalıplarına<br />
uygun biçimde, yapısı toplumsal normlarca belirlenen iş bölümü temelinde oluşturdukları<br />
bir yeniden üretim birimi şeklinde bir tanım yapılmaktadır. 189 Geniş anlamda aile, içinde<br />
insan türünün belli bir biçimde üretildiği, topluma hazırlanma sürecinin belli bir biçimde<br />
ilk ve etkili şekilde cereyan ettiği, cinsel ilişkilerin belli bir biçimde düzenlendiği, ana,<br />
baba ve çocuklar (aile biçimine göre başka yakınları) arasında belirli bir ölçüde içten,<br />
sıcak, güven verici ilişkilerin kurulduğu, yine içinde bulunulan toplumsal düzene göre<br />
ekonomik etkinliklerin az ya da çok ölçüde yer aldığı toplumsal bir kurumdur. 190<br />
Ailenin toplum içerisinde yerine getirdiği pek çok fonksiyonu vardır. Bunlardan<br />
bazılarının zaman içerisinde değişikliğe uğramasıyla birlikte değişmeyen bir takım<br />
işlevlerinden de söz etmek mümkündür. Bunlar, nüfusu yenileme, millî kültürü taşıma,<br />
sosyal mirası nakletme, çocukları sosyalleştirme, biyolojik ve psikolojik tatmin<br />
fonksiyonlarının yerine getirilmesi olarak örneklenebilir. 191 Ailenin bu fonksiyonlarını<br />
belirlerken dikkat edilmesi gereken husus bunların aile yapıları ve çeşitlerine göre zaman<br />
içerisinde değişiklikler gösterebileceğidir. Sosyal yönden aile, yaşanılan kültürün<br />
değerlerini ve toplumun gelenek ve göreneklerini devam ettirerek, toplumun bekâsını<br />
güvence altına alır. Ailede bunu gerçekleştirmenin yolu, çocukların sağlam temellere sahip<br />
187<br />
Özkalp, Enver, Sosyolojiye Giriş, Anadolu <strong>Üniversitesi</strong> Eğitim, Sağlık ve Bilimsel Araştırma Çalışmaları<br />
Vakfı Yay., Eskişehir 2000, s. 133.<br />
188<br />
Tezcan, Mahmut, “Toplumsal Değişme ve Aile”, Türkiye Aile Yıllığı, BAAK Yay., Ankara 1990, s. 67.<br />
189<br />
Tolan, Barlas, “Aile, Cinsiyet ve Cinsel Roller”, T.C. Başbakanlık Aile Ansiklopedisi, c. I, s. 208.<br />
190<br />
Özer, İnan, “Kent Ailesi”, T.C. Başbakanlık Aile Ansiklopedisi, c. II, s. 667.<br />
191<br />
Erkal, Mustafa, Sosyoloji, Filiz Kitabevi, İstanbul 1987, s. 380.<br />
38
olarak yetiştirilmelerinden geçer. Toplumlarda bu amaçla konmuş yasalar, dinî ve ahlakî<br />
kurallar vardır. 192<br />
1.7.2.1. Aile Çeşitleri<br />
Aileler çeşitli bakımlardan sınıflandırılmışlardır. Ailedeki evli çift sayısı, kuşakların<br />
genişliği ve hanede yaşayanlar esasına göre üç temel aile tipi olduğu tespit edilmiştir: 193<br />
Çekirdek Aile: Çekirdek aile, karı koca ve evlenmemiş çocuklardan oluşan en<br />
küçük toplumsal birimdir. Bu tür ailede üye sayısı sınırlı ve azdır. Çekirdek ailenin sadece<br />
iki kuşaktan oluşması bu ailenin sınırlı bir gelişim eğilimine sahip olduğunu<br />
göstermektedir. Bu tür aile yapısı daha çok sanayi ve kent toplumlarında görülmektedir.<br />
Bugün bu ailenin sadece iki fonksiyona sahip olduğu düşünülmektedir. Bunlardan biri<br />
üreme ve çocukların küçük yaşlarda sosyalizasyonu, ikincisi ise eşler arasında psikolojik<br />
dengenin sağlanmasıdır. 194 Bu aile tipinin özellikleri şu şekilde sıralanabilir:<br />
Aile yardım için akrabalarına güvenemez. Akrabalar da aileden yardım beklemez.<br />
Aile ve akrabaların birbirleri üzerindeki değer ve ahlak kontrolü çok azdır. Akrabalar<br />
ailenin konut ve yerleşme yerlerini seçmezler. Böylelikle ailenin konut yeri akrabaların<br />
oturduğu yerle bağımlı değildir. Bu ise akrabalarla sosyal etkileşimin derecesini azaltarak<br />
ailenin bağımsızlığını destekler. Eşler birbirlerini akrabalarının haklarına veya<br />
menfaatlerine bağlı olmadan sadece kendi kararlarıyla seçerler. Evliliğe uyum ise yalnızca<br />
karı koca arasında yapılır. Çekirdek ailede evlenme yaşı da geleneksel aileden farklıdır.<br />
Evlenme yaşı, işe atılma ve eğitim hayatının uzamasına paralel olarak büyümüştür.<br />
Doğurganlık eşlerin ihtiyaçlarına göre kendi kararlarıyla tespit edilir. Birey olarak eşlerin<br />
duygusal dengeleri bu küçük çekirdek birimde sağlanmak zorundadır. Çünkü duygusal<br />
dengeyi sağlayacak başka bir kaynak yoktur. Eşlerin boşanma oranı daha yüksek olup,<br />
eşlerden biri öldüğü veya ayrıldığı takdirde yeniden evlenme olasılığı daha fazladır.<br />
Bununla birlikte saydığımız değişimler ve üye sayısının azalmasından başka,<br />
çekirdek ailede de geleneksel aile ilişkilerinin yoğun olarak yaşanması, kadın ve erkeğin<br />
yapacağı işlerin toplumsal normlar ve iş bölümüne göre ayrışmış olması, geleneksel otorite<br />
192<br />
Topçu, “Evlilik ve Aile Üzerine Sosyo-Psikolojik Bir İnceleme”, s. 12.<br />
193<br />
Yıldırım, a.g.e., s. 68; İlbars, Zafer “Türk Ailesinin Geleneksel Yapısı”, T.C. Başbakanlık Aile<br />
Ansiklopedisi, c. II, s. 540.<br />
194<br />
Kongar, Emre, “Türkiye'de Aile: Yapısı Evrimi ve Bürokratik Örgütlerle İlişkileri”, Aile Yazıları II, s. 72-<br />
73; Şahinkaya, Rezan, “Orta Anadolu Köylerinde Aile Strüktürü”, Aile Yazıları I, s. 161-162.<br />
39
ilişkileri ile birlikte akrabalık ilişkilerinin de sürmesi gibi noktalarda çekirdek ailenin de<br />
hâlâ geleneksel yapıyı koruduğu söylenebilir. 195<br />
Ataerkil Geniş Aile: Aile reisi ve karısıyla, evli oğullar, gelinler, diğer çocuklar ve<br />
torunlardan oluşan büyük ailedir. Geniş aile genellikle köysel veya geleneksel toplumların<br />
bir kurumudur ve ekonomik ve siyasi bir birlik olarak düşünülür. 196 Ekonomik olarak bir<br />
bütün olan bu ailede gelir tek elde toplanır ve masraf tek elden yapılır. Üyeler toplumdaki<br />
statülerini aileden alırlar. Soyluluk, meslekle ilgili sosyal statünün kaynağı ailedir. Aile<br />
üyelerinin her türlü eğitiminden (meslekî, dinî) sorumludur ve üyelerini korur. Bu koruma<br />
maddî veya manevî olabilir. Aile, üyelerine sadece dinî eğitim vermekle kalmaz. Tam bir<br />
dinî birlik olmak üzere üyelerinin ibadetlerini de denetler.<br />
Parçalanmış Aile: Ölüm, boşanma, ayrı yaşama gibi nedenlerle karı veya kocanın<br />
birinin veya her ikisinin bulunmadığı ailelere parçalanmış aile denir. Dul anne veya baba<br />
ile evlenmemiş çocuklar veya büyük anne veya büyük baba ile torunların birlikte oturması<br />
buna örnek olarak verilebilir. Yurdumuzda özellikle başka şehirlere veya yurt dışına iş<br />
nedeniyle yapılan göçlerle birlikte bu tür ailelerin arttığı görülmektedir. 197<br />
Türkiye'de ailelerin büyük çoğunluğu çekirdek aileler olmakla birlikte, başlangıçta<br />
ataerkil geniş aile olarak kurulmuştur. İlk kuruluşta ataerkil geniş aileden sonra çekirdek<br />
aileye geçilmesinin yanı sıra ilk kuruluşta çekirdek aile olduğu halde sonradan geniş aileye<br />
dönüşenlerin de oluşu, Türk ailesinin statik bir biçimde kalmayıp belirli evrelerde değişik<br />
biçimler aldığını göstermektedir. 198<br />
Türk toplumunda çekirdek aile, işleyişi bakımından batıdakinden, akrabalarla<br />
ilişkiler bakımından oldukça farklıdır. Orada akraba ilişkilerinin yok ya da son derece az<br />
olduğunu bilmekteyiz. Oysa bizde bu ilişkiler sürdürülmektedir. Gerek aynı kentte gerek<br />
farklı kentlerde olsun akrabalar aranır, sorulur. Önce anne baba sonra kardeşler ve diğer<br />
uzak akrabalarla ilişkiler sürdürülür. Bayramlar, düğünler özel kutlamalar aileyi birleştirme<br />
fonksiyonu taşır. 199<br />
Yerleşim Yeri Esasına Göre Aile:<br />
195 Tezcan, “Cumhuriyetten Günümüze Türk Ailesinin Dünü, Bugünü Geleceği”,<br />
http://turkoloji.cu.edu.tr/GENEL/Tezcan_aile.pdf., ( 21.08.2006)<br />
196 Kongar, “Türkiye'de Aile: Yapısı, Evrimi ve Bürokratik Örgütlerle İlişkileri”, Aile Yazıları II; s. 71,<br />
Kocacık, Faruk, “Sivas’ta Kentsel Aile”, T.C. Başbakanlık Aile Ansiklopedisi, c. II, s. 272.<br />
197 Gökçe, Birsen, “Aile ve Aile Tipleri Üzerine Bir İnceleme”, Hacettepe Sosyal ve Beşeri Bilimler Dergisi,<br />
H.Ü. Yay., Ankara 1976, c. VIII, Sayı: 1–2; Kocacık, Faruk, “ Sivas’ta Kentsel Aile ”, s. 272.<br />
198 İlbars, “Türk Ailesinin Geleneksel Yapısı”, T.C. Başbakanlık Aile Ansiklopedisi, c. II, s. 540.<br />
199 Tezcan, “Toplumsal Değişme ve Aile”, s. 69.<br />
40
Yerleşim yerine göre, Türkiye'de birbirinden farklı yapıya ve fonksiyona sahip dört<br />
aile tipi bulunmaktadır:<br />
Köy Ailesi: Ana-baba, oğullar, gelinler, torunlar ve bekâr çocukların aynı çatı<br />
altında bulundukları bir ailedir. Köy ailesi esas olarak tarım ve hayvancılık yapan ve bunu<br />
değişen ölçülerde de olsa kendi tüketimi için yapan bir ailedir. 200 Türk köy ailesinin<br />
başlıca geleneksel özelliklerini şu şekilde sıralayabiliriz:<br />
Geleneksel köy ailesinde evlenecek adayların eş seçiminde son karar genellikle<br />
babaya aittir. Özellikle kız çocuğunun kiminle evleneceğine karar veren ana babadır.<br />
Evlenme yaşı özellikle kız çocuklar için çok küçüktür. 201 Evlenmelerden önce kız ve<br />
erkeklerin buluşup görüşmeleri, gençlerin anlaşarak evlenmeleri, katı bir çevre denetimiyle<br />
yasaklanmış ve önlenmiştir 202 Köy ailesinde hem kızlar hem de erkekler kentlerde yaşayan<br />
akranlarına oranla daha erken evlenmekte ve daha çok çocuk sahibi olmaktadır. Gelenek<br />
gereği kadınlar ve erkekler çok çocuğa sahip olmak istemektedirler. Bu isteği fazla iş gücü<br />
yaratma ve ekonomik bir yardım unsuruna sahip olma arzusu da desteklemektedir. 203<br />
Köy ailesinde boşanma olaylarına çok az rastlanır. Köylerdeki aile yapısı<br />
boşanmayı önleyici niteliktedir. Köylerde evlilik yalnız kadın ve erkeği ilgilendiren bir<br />
olay olmayıp iki hane halkını ve akrabaları da ilgilendirmektedir. 204 Köy evliliklerinde<br />
duygusallığa, romantizme ve nesnel geçerlik içerisinde olandan fazla beklentilere yer<br />
verilmediğinden geçimsizlik, anlaşmazlık, uyumsuzluk ve bunun gibi nedenlerden ötürü<br />
boşanma yok denecek kadar azdır, ya da yoktur. 205<br />
Kasaba Ailesi: Köy ile kent arasında aracı durumunda bir merkez özelliği taşıyan<br />
kasaba aileleri, her iki yerleşim yerinden ve onların sahip olduğu değerler sisteminden<br />
etkilenmektedir. Kasaba aileleri genellikle ana-baba ve evlenmemiş çocuklardan oluşan<br />
çekirdek aile biçiminde iseler de geniş ailelere de rastlanmaktadır. Kasaba ailesinde<br />
evlenme yaşının kızlar için geleneksel toplumlardaki özelliğini koruduğu, özellikle<br />
erkekler için de büyüdüğü görülmektedir. 206<br />
200 İlbars, Zafer, “Türk Ailesinin Geleneksel Yapısı”, T.C. Başbakanlık Aile Ansiklopedisi, c. II, s. 540.<br />
201 Kocacık, “Sivas’ta Kentsel Aile”, s. 270.<br />
202 Uygun, Hamza, “Kır Kesiminde Aile”, T.C. Başbakanlık Aile Ansiklopedisi, c. II, s. 687.<br />
203 İlbars, “Türk Ailesinin Geleneksel Yapısı”, s. 540.<br />
204 Bulut, “Türkiye’de Erken Evlenme”, s. 495.<br />
205 İlbars, “Türk Ailesinin Geleneksel Yapısı”, s. 540.<br />
206 Timur, a.g.e., s. 21.<br />
41
Kasaba ailesinde eş seçiminde ana babanın payı ve etkisi büyüktür. Genellikle eş,<br />
akraba ve yakın arkadaş çevresinden seçilmektedir. Ancak erkeğin kendi eşini seçtiği de<br />
olmaktadır. Evlenmelerde hem dînî hem de medenî nikâh yapılmaktadır. 207<br />
Kasaba ailesinde boşanma çok ender görülebilir olaydır. Geleneksel değerler<br />
hâkimdir. Kasaba ailesinde doğurganlık yüksek bir düzeyde olmakla birlikte, azalma<br />
eğilimindedir. Sahip olunan ortalama çocuk sayısı köy ailesinden daha azdır. 208<br />
Gecekondu Ailesi: Türkiye'de ortalama olarak her 4 kişiden biri gecekonduda<br />
yaşamını sürdürmektedir. 209 Köyden kente göçen nüfusun büyük çoğunluğu kentten farklı<br />
nitelik gösteren kenar semtlere yerleşerek gecekondu denilen yerleşim birimlerini ve<br />
gecekondu ailesini oluşturmuşlardır. Aile yapısı çoğunlukla çekirdek ailelerden oluşmakla<br />
birlikte geçici geniş aile tipine de rastlanmaktadır. Evlenme yaşı, köy ve kent arası bir<br />
özellik göstermektedir. Evlenmeler daha çok akraba ve yakın çevreden olmaktadır. 210<br />
Gecekondularda evlenme şekilleri de farklılık göstermektedir. Birinci kuşak<br />
ailelerin büyük bir kısmı memleketlerinden ailenin kararıyla evlenmişlerdir. Oysa göç<br />
edilen kentte doğmuş, büyümüş, genç kuşakta durum farklıdır. Bu kuşak ya akraba ya<br />
mahallede veya bir tanıdık toplantısında ya da çalıştığı yerde karşılaştığı kişilerle anlaşarak<br />
evlenme eğilimindedirler. 211<br />
Kent Ailesi: Geleneksel toplumda hemen hiç farklılaşmamış bir biçimde birçok<br />
işlevi kendinde toplayan aile kent yaşamında değişmeye yönelmektedir. 212 Kent ailesini<br />
kasaba özellikle köy ailesinden ayıran başlıca özelik iş-güç biçiminin tarım değil tarımdan<br />
tamamen kopmuş işçi, memur, serbest meslek sahiplerinin oluşturduğu bir aile biçimi<br />
olmasıdır. Kent ailesi uzmanlaşmış, farlılaşmış ve örgütlenmiş kurumlarla çevrili bir<br />
teknolojinin oluşturduğu sosyal çevrede yaşamaktadır. 213<br />
Kent ailesi genellikle ana-baba ve evlenmemiş çocuklardan oluşan bir ailedir. Kent<br />
ailesinde evlenme ve eş seçiminde aile baskısı etkisini yitirmektedir. Evlenme ve eş<br />
seçiminde erkeklerin çoğunluğu, kızların da bir kısmı kişisel seçimlerini yapmakta, aileler<br />
207<br />
Erkul, Ali, “Kasabada Törenler ve Törenlerdeki İnsan İlişkileri”, C.Ü. Fen- Edebiyat Fak. Sosyal<br />
Bilimler Dergisi, C.Ü. Yayınları, sayı:4, Sivas 1985, s. 216.<br />
208<br />
İlbars,“ Türk Ailesinin Geleneksel Yapısı” s. 542.<br />
209<br />
Yazan, Ümit Meriç, “Şehirleşme Sürecinde Aile” T.C. Başbakanlık Aile Ansiklopedisi, c. III, s. 963–964.<br />
210<br />
İlbars, “Türk Ailesinin Geleneksel Yapısı” s. 543.<br />
211<br />
Alkan, Ahmet, “Şehir, Şehirleşme ve Aile” T.C. Başbakanlık Aile Ansiklopedisi, c. III, s. 965.<br />
212<br />
Kocacık, “Sivas’ta Kentsel Aile”, s. 271.<br />
213<br />
İlbars, “Türk Ailesinin Geleneksel Yapısı” s. 542–543.<br />
42
de bu karara uymaktadırlar. Kentteki evlenmelerde eş tercihinin, amca-dayı çocuklarına ya<br />
da hala-teyze çocuklarına yönelik tanınması pek düşünülmemektedir. 214<br />
Kentleşmeye paralel olarak, eğitim düzeyinin yükselmesiyle akraba evliliklerinin<br />
de azaldığı gözlenmiştir. Yani eğitimli çiftlerin daha az akraba evliliği yapma eğilimine<br />
karşı, eğitimsiz çiftler daha çok akraba evliliği yapma eğilimdedirler. 215<br />
Evlenme yaşı hem kızlar hem de erkekler için daha büyüktür. Kent ailesinde ne<br />
zaman ve ne kadar çocuk yapılacağına aileler karar vermektedir. Ortalama evlenme yaşı<br />
büyük kentlerde erkekler için ortalama 28, kadınlar için ortalama 24’tür. Bunun nedeni<br />
uzun süren eğitim süresi ya da iş ve meslek edinme gereğidir. Yeni evlenenler çoğunlukla<br />
ayrı bir eve çıkmaktadırlar. 216<br />
1.7.2.2. Ailede Meydana Gelen Değişimler<br />
Türk ailesindeki değişim incelenirken, geleneksel kır kökenli aile esas alınarak<br />
bunun üzerinden süreklilik ve değişim boyutları incelenecektir.<br />
Tarihin akışı içinde, toplum yapıları değiştikçe, aile yapıları da değişmiştir. Aile<br />
yapılarının değişmesi ise, aile içinde hem erkeğin, hem kadının hem de aile içinde yer alan<br />
çocukların ve diğer aile üyelerinin yeni roller üstlenmesini gerektirmiştir. 217<br />
Kentleşmeye eşlik eden ve her toplumsal ilişki ve örgütlenmede karşılığını bulan<br />
değişme sürecinin en belirgin olduğu alan aile kurumudur. Başka bir deyişle kentleşmenin<br />
ilk ve en fazla etkisi aile üzerinde görülmektedir. Bu anlamda aile toplumsal değişmenin<br />
konusu ve taşıyıcısıdır. Bunun nedeni, kentleşen nüfusun kaynaklandığı çevrede ailenin,<br />
geleneksel topluluğun küçük bir örneği olması ve bütün toplumsal, ekonomik ilişkilerin<br />
aileyle çerçevelenmesidir. Bireyin her türlü ilişkilerini kapsayan bir genişliğe sahip olan<br />
aile, topluluğun kuruluşu ve işleyişinde biricik örgütlenme biçimi olarak belirtilmiştir. 218<br />
Şehirleşme ve sanayileşmeye bağlı olarak geleneksel Türk ailesinin, evliliklerde, eş<br />
seçiminde ailede karı-koca eşlerin birbirlerine karşı tutum ve pozisyonlarında önemli<br />
değişimler geçirdiği bilinen sosyal bir realitedir. Özellikle bu nokta günümüz Türk<br />
ailesinin durumu hakkında aydınlatıcı bir öneme sahiptir.<br />
214<br />
İlbars, “Türk Ailesinin Geleneksel Yapısı” s. 542–543.<br />
215<br />
Ulusoy, Mahir; Tunçbilek, Ergül, “Türkiye’de Akraba Evlilikleri ve Çocuk Ölümlerine Etkisi”, Aile<br />
Yazıları IV, s. 515–516.<br />
216<br />
Gökçe, “Evlilik Kurumuna Sosyolojik Bir Yaklaşım”, H.Ü. Sosyal Bilimler Dergisi, H.Ü. Yay., Sayı: I,<br />
Ankara 1978, s. 15; DİE, Evlenme İstatistikleri, Ankara 2002.<br />
217<br />
Kırkpınar, Leyla, Türkiye’de Toplumsal Değişme ve Kadın, Kültür Bakanlığı Yay., Ankara 2001, s. 29.<br />
218<br />
Özer, İnan, “ Kent Ailesi”, T.C. Başbakanlık Aile Ansiklopedisi, c. II, s. 669.<br />
43
Türk toplumunun geçirdiği sosyo-ekonomik dönüşümlerden onun en küçük ve<br />
etkili birimi olan ailenin ve bu aileyi oluşturan bireylerin etkilenmiş olması kaçınılmaz bir<br />
gelişmedir. Nitekim sanayileşmeye paralel olarak geleneksel örüntülerin çözülmeye<br />
başlaması ile birlikte, Türk aile yapısında başlıca belirleyicilerden biri olan kadın-erkek<br />
rollerinde, önce çekingen giderek belirgin değişmeler gözlenmeye başlanmıştır.<br />
Aile içi geleneksel rollerin değişmesine etki eden önemli bir öğe hem erkek hem de<br />
kadın için artan eğitim olanaklarıdır. Eğitim yalnızca okulla sınırlı kalmamakta, kitle<br />
iletişim araçları, sanat vb. etkinlikler de bilgi ve bilinç düzeyini yükseltmektedir. 219<br />
Özellikle televizyonunun aile hayatına girmesi değişimlere hız kazandırmıştır. Ailenin<br />
küçülmesinde televizyonun da katkısı olmaktadır. Bu nedenle televizyon, bilgisayar gibi<br />
araçların da günümüzde hısım-akraba ve eş dost ağının zayıflamasında etkisi olduğunu<br />
söylemek mümkündür. 220 Ayrıca bu tür araçların geleneksel değerleri yeni değerlerle<br />
karşılaştırarak sorgulamaya yönelttiği de söylenebilir. Örneğin, görücü usulü ile evliliğe<br />
bakış açısındaki değişimde televizyonun doğrudan etkisi olduğu söylenebilir. Genellikle<br />
televizyon programlarında görücü usulünün yanlışlığı, ilkelliği doğrudan veya dolaylı<br />
şekillerde işlenip vurgulandığından bu usûl insanların gözünde de bu şekilde algılanmıştır.<br />
Bunun dışında televizyonun etkisiyle birçok yerleşik düşünce ve yargılarda değişimleri<br />
örneklemek mümkündür. 221<br />
Aile içi geleneksel rollerin değişmesine etki eden bir diğer önemli öğe, kadının ev<br />
dışı işlerde çalışmasıdır. Kadının iş hayatına katılmasını önemli bir adım olarak<br />
değerlendirmek gerekir. 222<br />
Modernleşme olgusunun aileye de yansıması sonucu, kaçınılmaz olarak ev içinde<br />
de kadın erkek rollerinde önemli farklılaşmalar görülmüştür. Belirli bir toplumda kadın ve<br />
erkeklerin özelliklerini yansıttığı varsayılan bu beklentilere “cinsiyete ilişkin toplumsal<br />
kalıp yargılar” denir. Buna göre erkeklerden güçlü olmaları, ailelerini geçindirmeleri<br />
beklenirken, kadınlardan anlayış, sabır ve evi çekip çevirme gibi özellikler beklenir.<br />
Geleneksel aile düzeninde de kadın erkek rolleri bu beklentilere göre şekillenmiştir. 223<br />
Sosyo-ekonomik gelişme ile birlikte cinsiyete dayanan hiyerarşik ilişkiler eşitlikçi yönde<br />
değişmiştir. 224 Başka bir deyişle, kentleşme ve eğitim düzeylerinin yükselmesini içeren<br />
219 Tolan, “Aile, Cinsiyet, ve Cinsel Roller”, s. 211.<br />
220 Topçu, “Evlilik ve Aile Üzerine Sosyo-Psikolojik Bir İnceleme”, s. 14.<br />
221 Mete, Ömer Lütfü, “Televizyon ve Aile”, T.C. Başbakanlık Aile Ansiklopedisi, c. I, s. 982-983.<br />
222 Tolan, “Aile, Cinsiyet, ve Cinsel Roller”, s. 210.<br />
223 Özer, İnan, “Kent Ailesi”, T.C. Başbakanlık Aile Ansiklopedisi, c. II, s. 672.<br />
224 Kağıtçıbaşı, “ Türkiye’de Ailenin Sürekliliği ve Değişimi”, s. 155-156.<br />
44
sosyo-ekonomik gelişme ailedeki hiyerarşik yapıyı zorlayıp, demokratikleştirmekte,<br />
demokratik aile yapısı da toplumsal sosyo-ekonomik gelişmeyi desteklemektedir. Çünkü<br />
bir taraftan eğitim almış olan kadın işgücüne katılarak ekonomik gelişmeye katkıda<br />
bulunabilmekte, diğer taraftan da eşiyle eşit bir statüye gelmiş (ezik olmayan) bir kadın<br />
kendine daha güvenli olarak daha başarılı çocuk yetiştirebilmektedir. Araştırmalar da<br />
eğitilmiş, kendine güvenli annelerin çocuklarının okul başarısının daha yüksek düzeyde<br />
olduğunu göstermektedir. 225<br />
İmamoğlu’nun araştırmasında bu değişimlerin eşler üzerindeki anlamı tespit<br />
edilmeye çalışılmıştır. 456 evli çift üzerinde kişilerin kendileri, çocukları, aileleri ile ilgili<br />
olarak ankete dayalı bir çalışma ile eşlerin karşılıklı olarak bu konular hakkındaki<br />
fikirlerine ulaşılmıştır. Bu çalışmanın verilerini kısaca şu şekilde özetlememiz<br />
mümkündür:<br />
Aile gelirinin çoğunluğunu erkekler kazanmakta, önemli kararları daha sıklıkla<br />
erkekler vermekte, ev işlerinin çoğunluğunu ise kadınlar yapmaktadır. Cinsiyet rollerine<br />
ilişkin toplumsal kalıp yargılara uygun olan bu rol dağılımına dayalı evliliklerden kadınlar<br />
eşlerine kıyasla daha az memnundurlar. Kadınlar kocalarına nazaran evliliklerini daha<br />
olumsuz değerlendirmekte ve kocalarına nazaran kendilerini daha yalnız, mutsuz<br />
hissetmekte, sağlıklarını daha olumsuz görmekte, yaşamın anlamı ve kalitesi hakkında<br />
daha az memnun olduklarını ifade etmektedirler. 226<br />
Araştırmanın bulgularına göre aile yapısının ve rollerinin belirlenmesinde kadının<br />
eğitim düzeyi önemli rol oynamaktadır. Eğitim düzeyi yükselen kadının eşini anlaşarak<br />
seçme, ailenin ortak gelirine katkısı ve aile içi kararlara katılımı da artmaktadır. Ayrıca<br />
bekleneceği gibi meslek sahibi kadınların büyük çoğunluğu anlaşarak evlenmiş iken,<br />
meslek sahibi olmayanların çoğunluğu görücü usulüyle evlenmektedir. Buradan hareketle,<br />
kadının eğitim düzeyi ve meslek sahibi olması evlilik tipinin belirlenmesinde önemli rol<br />
oynamaktadır. 227<br />
Bahsedilen araştırmaya göre, çiftlerin %33'ü görücü usulüyle, %67'si ise anlaşarak<br />
evlenmişlerdir. Anlaşarak evlenmiş çiftler genel evlilik kalitesi endeksine göre evliliklerini<br />
daha olumlu olarak değerlendirmekte, evliliklerinde dostluğun, paylaşmanın iletişimin,<br />
225<br />
Kağıtçıbaşı, “Türkiye’de Ailenin Sürekliliği ve Değişimi” s. 157-158.<br />
226<br />
Tezcan, “Toplumsal Değişme ve Aile”, s. 72-73; İmamoğlu, “Aile İçinde Kadın- Erkek Rolleri”, s. 832-<br />
833.<br />
227<br />
İmamoğlu, “Aile İçinde Kadın- Erkek Rolleri”, s. 832–833.<br />
45
sevgi, saygı ve takdir hislerinin daha çok olduğunu ifade etmektedirler. 228 Evlilikleriyle ve<br />
eşleriyle ilgili değerlendirmeleri genellikle daha olumsuz olan görücü usulüyle evlenmiş<br />
çiftler, anlaşarak evlenenlere kıyasla, eşleriyle evlendikleri için kendilerini daha az şanslı<br />
görmekte, seçme şansı olsaydı tekrar aynı kişiyle evlenmeyi daha az düşünmektedirler. 229<br />
İmamoğlu'nun araştırmasında kadınların %43'ü ev dışında tam zamanlı bir işte<br />
çalışmaktadır. Kadının para kazanma işlevine katılmasıyla geleneksel aile düzeninin<br />
dayandığı ayrışmış kadın-erkek rolleri yerine paylaşmaya dayalı cinsiyet rolleri anlayışına<br />
geçilmiştir. 230 Kadının ev dışında tam zamanlı çalışmasıyla, bir yandan ekonomik gücün<br />
paylaşılması, önemli kararların ortaklaşa alınması gibi konularda aileler daha eşitlikçi bir<br />
yönde değişmekte, diğer yandan erkek rolünün kadın rolüne paralel olarak değişmemesi<br />
nedeniyle ev-içi, ev-dışı toplam iş yükünün çoğunluğu kadının üstünde kalmakta,<br />
paylaşımcı rol dağılımında dengesizlik gözlenmektedir. Çalışan kadınlar ev işlerine ev<br />
kadınlarından daha az zaman harcamakla birlikte, ev içinde ve ev dışında çalışarak<br />
geçirdikleri toplam zaman açısından gerek erkeklerden gerekse ev kadınlarından haftada<br />
10 ila 15 saat fazla çalışmaktadırlar. Söz konusu dengesizlikten kaynaklanan tüm<br />
güçlüklere karşın, kadının çalıştığı ailelerde eşler sağlıklarını ve evlilik kalitesini kadının<br />
çalışmadığı ailelere kıyasla daha olumlu değerlendirmişlerdir. 231<br />
Önemli bir değişme de eşler arası iletişim konusunda dikkatleri çekmektedir.<br />
Geleneksel aile düzeninde eşlerin adeta ayrı dünyalarda yaşadığı, çocukların yetişmesi,<br />
özel duygu ve düşünceler, cinsel yaşam, sağlık sorunları, sosyal ilişkiler ve politika gibi<br />
konularda pek görüşmedikleri anlaşılmaktadır. Daha modern yapıdaki ailelerde eşler arası<br />
iletişim göreli olarak artmakta, eşler birbirlerinin duygu ve düşüncelerini daha çok<br />
bilmekte, arkadaş çevresini daha çok tanımaktadır. Dolayısıyla ayrı dünyalardan ortak bir<br />
dünyayı paylaşmaya doğru bir değişme gözlenmektedir. 232<br />
Söz konusu değişmelerin yetişkinler için olduğu kadar çocuklar için de olumlu<br />
sonuçlar verdiği anlaşılmaktadır. Bulgular gerek eşlerin anlaşarak evlendiği, gerekse<br />
kadının çalıştığı ailelerde anne-babanın çocuklarına daha seyrek sinirlendiğine ve daha<br />
228<br />
İmamoğlu, “Aile İçinde Kadın- Erkek Rolleri”, s. 832–833.<br />
229<br />
İmamoğlu, “Aile İçinde Kadın- Erkek Rolleri”, s. 833.<br />
230<br />
İmamoğlu, “Aile içinde Kadın-Erkek Rolleri”, s. 833-834; Tolan, “Aile, Cinsiyet ve Cinsel Roller”, s.<br />
211.<br />
231<br />
Özer, “Kent Ailesi ”, s. 669; İlbars, “Aile ve Gelenek”, s. 542.<br />
232<br />
İmamoğlu, “Aile İçinde Kadın-Erkek Rolleri”, s. 835.<br />
46
sevecen davrandığına işaret etmektedir. Geleneksel ailelerde çocuk anneye daha yakın iken<br />
modern ailelerde anneye olduğu kadar babaya da yakınlaşmaktadır. 233<br />
Sonuç olarak, araştırma bulgularına göre kent aileleri, evliliklerin büyüklerce<br />
ayarlandığı, kadın-erkek rollerinin toplumsal cinsiyet kalıp yargılarına göre ayrıştığı,<br />
toplumsal yükümlülüklerin ön planda tutulduğu, eşler-arası iletişim ve paylaşımın daha az<br />
olduğu, erkek kontrolündeki hiyerarşik düzenden; eşlerin anlaşarak evlendiği bireysel ve<br />
toplumsal yükümlülüklerin dengelendiği, daha eşitlikçi ve paylaşımcı bir düzene doğru<br />
değişmektedir. 234<br />
Tüm bunların yanı sıra günümüz ailesinde meydana gelen değişimlerle ilgili olarak<br />
değinmemiz gereken diğer bir konu; modern toplum hayatında yaşanan değişimin<br />
insanların aile ve cinsel hayatlarını, cinsel kimliklerine ait tercihlerini de etkilemiş ve<br />
değiştirmiş olduğudur. Bu gelişme gündelik hayatta, dinlerin tüm engellemelerine rağmen<br />
gayri meşru cinsel tavır alışların hızla çoğalmasına da neden olmaktadır. Porno yayınlar,<br />
maddi imkânsızlıklar, kent hayatı ve paranın cazibesi altında ezilen kadın-erkek birçok<br />
genç kolaylıkla yanlış yollara sapabilmektedir. Bu gibi problemlerle karşı karşıya olan<br />
aileler ise yaşanılan durum konusunda oldukça şaşkın bir tavır alışa gitmektedirler. 235<br />
Günümüzde evlilik yaşında meydana gelen değişim ile ilgili olarak; (Hacettepe<br />
<strong>Üniversitesi</strong> Nüfus Etütleri Enstitüsü’nün 2003 yılında yaptığı nüfus ve sağlık araştırması<br />
sonuçlarına göre) son 20 yılda ilk evlenme yaşında iki yıllık bir artış olduğunu<br />
görülmektedir. Yani geleneksel ailedeki erken yaşta aile kurma eğilimleri, son dönemlerde<br />
modern eğitim ve öğretim süresinin uzaması ve iş imkânlarının çeşitlenmesi sonucu<br />
insanların daha geç evlenmelerine dönüşmüştür. 236 Yaş gruplarına göre evlenme oranı<br />
incelendiğinde, kadınların yaklaşık %89’unu erkeklerin ise yaklaşık %79’unun 30<br />
yaşından önce evlendiği gözlenmektedir. Evlenmelerin büyük bir kısmının gerçekleştiği bu<br />
yaşlarda, kadınların 20–24, erkeklerin ise 25–29 yaş grubunda daha fazla yoğunlaştığı<br />
görülmektedir. Diğer taraftan 20 yaşına kadar evlenenlerin oranına bakıldığında, erkeklerin<br />
%3’ü, kadınların ise %20’sinin bu yaşa kadar evlendiği dikkati çekmektedir. Bu da<br />
kadınların erkeklere nazaran daha erken yaşta evlendiklerini göstermektedir. 237<br />
233<br />
Yılmaz, Ayşen, “Eşler Arasındaki Uyum: Kuramsal Yaklaşımlar ve Görgül Çalışmalar”, Aile ve Toplum<br />
Dergisi, Eylül-Aralık 2001, Yıl: 4, c. I, sayı: 4 s. 50; İmamoğlu, a.g.m., s. 835.<br />
234<br />
Imamoğlu, a.g.m., s. 835.<br />
235<br />
Meriç, Nevin, Değişen Kadın Yaşamı, Elest Yay., s.130.<br />
236<br />
Sunar; Şentürk, a.g.m., s. 1–4.<br />
237<br />
DİE, Evlenme İstatistikleri, Ankara 2002.<br />
47
Türkiye’de ailenin korunması ile ilgili olarak şunları söylememiz mümkündür:<br />
Anayasamızın 41. maddesinde de belirtildiği gibi: “Aile, Türk toplumunun temelidir.<br />
Devlet ailenin huzur ve refahı ile özellikle annenin ve çocukların korunması ve aile<br />
planlamasının öğretimi ile uygulanmasını sağlamak için önlemleri alır, örgütü kurar.” Yeni<br />
Türk Medenî Yasası’nda (1 Ocak 2002) kadın ve erkek için yasal evlenme yaşı 17, hâkim<br />
iznine bağlı evlenme yaşı 16’ya çıkarılmıştır. Eski yasada yer alan aile reisliği ifadesi ise<br />
kaldırılmıştır. 238<br />
Eşlerin evlilik birliğinin mutluluğunu el birliğiyle sağlayacakları, çocukların bakım,<br />
eğitim ve gözetimine birlikte özen gösterecekleri, birbirlerine yardımcı olacakları,<br />
oturacakları konutu birlikte seçecekleri, evlilik birliğini eşlerin birlikte yönetecekleri ve<br />
eşlerin birliğin giderlerine güçleri oranında emek ve mal varlıkları ile katılacaklarına<br />
ilişkin yeni düzenlemeler getirilmiştir. Kadının kocasının soyadı önünde önceki soyadını<br />
kullanabilmesine imkân tanınmıştır. Eşlerden her birinin iş ve meslek seçiminde diğerinin<br />
iznini almak zorunda olmadığı da belirtilmiştir. Mal ayrılığı rejimi değişmiş, edinilmiş<br />
mallara katılma rejimi getirilmiştir. Böylece boşanma ile kadınların mağduriyeti ortadan<br />
kaldırılmıştır. Eşler, evlilik süresince edindiği malları bölüşme yoluna gideceklerdir. Evlat<br />
edinme yaşı 30’a indirilmiştir. Evlilik devam ettiği sürece anne ve babanın velayeti birlikte<br />
kullanacakları hükmü getirilmiştir. Yeni yasa şunu getirmiştir: “Yaşama eşit olarak<br />
katılmak için, yaşamı eşit olarak paylaşmak gerekir.” Çağdaşlaşma süreci içerisinde<br />
ilerleme adımlarının her iki cins tarafından da birlikte atılarak başarıya ulaşılabileceği<br />
vurgulanmıştır. 239<br />
Yasaların eşitlikçi bir niteliğe ulaşması yeterli değildir. Toplumun bu konuda<br />
bilinçlenmesi, bilgilendirilmesi, yasaların özümsenmesi ve yaşama geçirilmesi gerekir<br />
1.7.3. Günümüz Türk Toplumunda Evlilik Şekli ve Eş Seçme Kriterleri<br />
Evlenme bir kadın ile bir erkeğin hukukî zeminde hayatlarını birleştirmesidir.<br />
Evlilik iki taraflı bir olaydır ve evlilik denince ilk akla gelen şey de doğal olarak eş<br />
seçmedir. Bu konunun, evliliğin ömrü, kalitesi ve bu evlilikten doğacak olan çocuklar ve<br />
hatta iki tarafın ailelerine kadar geniş bir etkileme alanı vardır. Doğru bir tercih mutluluk<br />
sebebi iken, yanlış tercih mutsuzluğa götürücü bir etken olabilmektedir.<br />
238 Türk Medenî Kanunu, Beta Basım, İstanbul 2002, s. 38-57.<br />
239 Türk Medeni Kanunu, Beta Basım, İstanbul 2002, s. 38-57.<br />
48
Eşin seçilmesi, insanlık tarihinin en eski dönemlerinden itibaren bugüne kadar<br />
devam eden tamamen insana has bir olgudur. Çiftler tesadüfen değil, sahip oldukları belirli<br />
bazı vasıflara göre birbirlerini seçerek evliliğe giderler. Cinselliğin, insanının tekâmülünde<br />
ve kültürel gelişmesinde yaptığı katkıda eş seçmenin büyük rolü bulunmaktadır. O halde<br />
cinsellik kadın ve erkek arasında bir zevk aracı olmaktan çok, çocukların kimden olması<br />
isteğine cevap veren bir fonksiyon görmektedir. Bütün kültürlerde, evlilik için yapılan<br />
hazırlıklar, düğün merasimleri ve bu konudaki gelenek ve görenekler, aslında birbirlerini<br />
seçen eşlerin sahip oldukları vasıfları onaylamanın ve onlara verilen önem ve değerin<br />
sembolik birer ifadeleridir. 240<br />
Sanayileşmenin aile ile ilgili etkilediği bir husus da, geleneksel eş seçimidir.<br />
Akrabalık sistemine bağlı kapalı toplum dağıldığı için, akraba çevresinden veya dar<br />
çevreden evlilik oranı düşmüştür. Eş seçiminde ailenin rolü azaldığı gibi, “görücü usulü”<br />
diye ifade edilen gelenek de etkisini yitirmektedir. Genç kız ve erkekler evlilik kararını<br />
anlaşarak vermektedirler. Kadın ve erkek arasındaki eşitlik gelişmiş durumdadır. 241<br />
Eş seçiminde iki temel ilke vardır: “Benzerlik ilkesi”ne göre, sınırlı bir bireyler<br />
grubu içerisinde yaş, ırk, din, etnik köken, toplumsal sınıf, eğitim ve kişilik benzerliklerine<br />
dayanılarak seçim yapılır. Benzerlik (homogami) ilkesi, benzerlerin birbirini çektiği ilkesi<br />
üzerine kurulmuştur. Buna karşılık “bütünleme ilkesi” eşlerin özellikle kişilik açısından<br />
farklı ve tamamlayıcı özellikleri nedeniyle seçildiğini savunur. Bu ilke karşıtların birbirini<br />
çektiği gerçeğine dayanmaktadır. Araştırmalar hangi ilkenin daha çok uygulandığını ortaya<br />
koymamıştır. Ancak benzerlik ilkesinin daha geçerli olduğu yönünde izlenimler vardır. Bu<br />
ilkenin daha geçerli olması, böyle bir seçimin sosyo-ekonomik sınıf, din, eğitim gibi<br />
alanlarda daha az çatışmaya yol açması, özellikle evliliğin ilk yıllarında karşılıklı<br />
toplumsallaşma sürecinin daha kolay olması nedeniyle olabilir. Ayrıca ana baba isteği ve<br />
toplumsal baskı da benzerlik ilkesi doğrultusundadır. Psikolojik gelişim, cinsel çekim ve<br />
aşk etkenleri de evliliği çağrıştırır. Karşı cinsten, aşağı yukarı aynı yaşta, fiziksel çekiciliği<br />
olan herhangi birine karşı heyecansal uyanış aşk olarak yorumlanabilir. Evlilik kararı ise<br />
romantik bir aşka bağlı olarak alınmaz, mutlu ya da mutsuz sonuçlara katlanmayı içeren<br />
sevme kararına dayanılarak alınır. 242 Eş seçiminde en fazla geçerli olan doktrin birbirinden<br />
hoşlanmaya dayanan romantik doktrindir. Bu teoriye göre tüm insanlar doğuştan çift<br />
240 Topçu, “Evlilik ve Aile Üzerine Sosyo-Psikolojik Bir İnceleme”, s. 11.<br />
241 Tatlıdil, “Hızlı Kentleşme Sürecinde Değişen Aile” s. 201–204.<br />
242 Şahinkaya, Rezan, Psiko Sosyal Yönleriyle Aile, Kardeş Basımevi, Ankara 1975, s. 101; Aytaç, Serpil;<br />
Bayram, Nuran, “ Üniversite Gençliğinin İş ve Eş Seçimindeki Etkin Kriterlerinin Analitik Hiyerarşi Süreci<br />
İle Analizi ”, www.isguc.org<br />
49
yaratılmıştır. Ancak kendi çiftlerini bulanlar gerçek mutluluğu yakalayabileceklerdir.<br />
İkinci bir fikir ise kişinin evleneceği kişinin tamamen kaderinde var olan kişi olduğunu,<br />
kişi ne yaparsa yapsın bu kişinin gelip kendini bulacağına inanan kaderci görüştür. 243<br />
Eş seçme üzerinde yapılan araştırmalar kimin kiminle evleneceğine dair çeşitli<br />
faktörler öne sürmüşlerdir. Bunlar: Yakınlık, ideal bir eş kavramı, anne veya babayı<br />
gelecekteki eş için örnek kabul etme, kişilikle ilgili gereksinimler, homogami yani kendine<br />
benzerle evlenme eğilimi, bunun yanı sıra eş seçiminde aynı iş ve yerde olma gibi konular<br />
da önemli yer tutar. İnsanlar çoğunlukla okul arkadaşları, iş arkadaşları, komşu çocukları<br />
gibi kendine daha yakın olan çevreden eş tercihine gider. 244<br />
Yukarıda yer verdiğimiz faktörlere kısaca değinecek olursak;<br />
Yakınlık: Yakınlık kavramı hem kişisel huylar anlamında yakınlığı ifade etmekte<br />
hem de aynı çevreden olma anlamında yakınlığı ifade etmektedir. Yapılan araştırmaların<br />
bulgusuna göre eş tercihinde bu faktörün etkisi oldukça yüksektir. 245<br />
İdeal eş: Kişi evleneceği kimsenin morfolojik ve fizyolojik karakterlerini belirtmek<br />
suretiyle kafasında ideal bir kız veya erkek modeli tasarlar. Bazı kimseler ise kafalarında<br />
böyle ideal bir tip çizmeseler de ideal bir eşte ne gibi özellikler aranması gerektiği<br />
konusunda kendilerine göre bazı standartlar kurmaya başlarlar ve hiç olmazsa ne gibi<br />
karakteristikleri olan kimselerle asla evlenmek istemediklerini saptarlar. Örneğin birçokları<br />
aynı ırk, aynı millet, aynı din ve hatta öğrenim ve sosyal düzeyi bile aynı olmadıkça başka<br />
bir kimse ile asla evlenemeyeceklerini belirtirler. 246<br />
Ana-babayı örnek alma: Birçok erkeğin evlendikleri kimsede kendi annelerindeki<br />
pek çok özellikleri görmeye yöneldikleri görülmüştür. Aynı şekilde kızlarda da babalarına<br />
benzer bir eş arama eğilimi baskın olmaktadır. Eğer kişi çocuklukta anne veya babadan<br />
herhangi birinin karakterini beğenmemiş ve hatalı kabul etmişse o zaman bu şahıs<br />
büyüyünce anne babasına benzer değil, onların tam aksi karakterde ve kendi kafasında<br />
şekillendirdiği anne veya baba tipinde bir eş seçmeye yönelecektir. Anne veya babaya<br />
benzer eş seçmede çehre, boy, vs. gibi morfolojik özelliklerden çok karakter ve mizaç<br />
özellikleri etkili olmaktadır. 247<br />
Kişilik ile ilgili gereksinimler: Kişinin mizaç özellikleri eş seçmede önemli bir<br />
faktördür. Bu teoriyi ileri sürenler ancak kendi karakter ve mizacına uygun kişileri eş<br />
243 Şahinkaya, Aile İlişkileri, s. 39.<br />
244 Şahinkaya, Aile İlişkileri, s. 39–40.<br />
245 Şahinkaya, Psiko Sosyal Yönleriyle Aile, s.102.<br />
246 Şahinkaya, Psiko Sosyal Yönleriyle Aile, s.103.<br />
247 Şahinkaya, Psiko Sosyal Yönleriyle Aile, s.104.<br />
50
olarak seçenlerin evlilik yaşamlarında daha mutlu olacaklarını söylemekte ve ortak<br />
yönlerinin evlilikte uyumu kolaylaştırdığını öne sürmektedirler. Bunun yanı sıra kişinin<br />
eşini tercihinde kendisinin psikolojik ihtiyaçlarına karşılık verebileceği düşüncesi de<br />
önemli bir rol oynamaktadır. Bu psikolojik ihtiyaçlar; sevgi, güven, şefkat, ideallere saygı,<br />
yalnızlığı giderme, her haliyle beğenme, her şartta destek, istek ve arzuları teşvik, değer<br />
göstermek, işlerde cesaret vermek, zor durumda destek, yeteneklere hayranlık şeklinde<br />
sıralanabilir. 248<br />
Homogami: Yapılan çeşitli araştırmalar göstermiştir ki, kişide gerçekten kendine<br />
benzerle evlenme eğilimi ağır basmaktadır. Genellikle, yaş, boy, sağlık, zekâ, mizaç, din,<br />
öğrenim düzeyi, sosyo-ekonomik durum, milliyet gibi konularda kişi kendine benzeri<br />
arama gayretindedir. Eş seçiminde ırk durumu hâlâ önemlidir. Bunun yanı sıra yaş faktörü<br />
de etkilidir. Şöyle ki; erkekler yaşları arttıkça kendinden çok daha gençlerle evlenme<br />
eğilimindedirler. Kızlar yaşları arttıkça daha çok kendi yaşlarına yakın erkeklerle evlenme<br />
eğilimindedirler. Yaş yönünden homogamik evlenme daha çok ilk evliliklerde ve<br />
gençlerde geçerlidir. 249 Bunun yanında insanların büyük bir çoğunluğu kendi dinlerinden<br />
olan kimse ile evlenme eğilimindedirler. Aynı sosyal statülerdeki kişiler arasında evlenme<br />
oranı daha yüksektir. Aynı sosyal statüden olmayan evliliklerde çoğunlukla erkekler daha<br />
düşük düzeyden, kadınlar ise kendilerinden daha yüksek düzeyden erkeklerle<br />
evlenmektedirler. Diğer bir durum da medenî durumdur. İnsanlar çoğunlukla medenî<br />
bakımdan da kendilerine benzer eşler tercih etmektedirler. Kadınlar için 30, erkekler içinse<br />
35 yaşa kadar olan dönemde kendi medenî durumuna benzerle evlenme eğilimi daha<br />
yüksek bulunmuştur. 250<br />
1.7.3.1. Eş Seçimi İle İlgili Araştırmalar<br />
Ankara’da üniversite öğrencileri üzerinde Kaya tarafından gerçekleştirilen<br />
araştırmanın bulguları şu şekildedir: Öğrenciler eş olarak seçecekleri kişilerin eğitim<br />
düzeyleri hakkında; 365 öğrenci eş olarak seçecekleri kimsenin eğitim düzeyinin<br />
kendileriyle aynı olmasının tercih ederken, 126 öğrenci eş olarak seçecekleri kişinin eğitim<br />
düzeyinin kendilerinden farklı (kendilerinden düşük veya yüksek) olmasını tercih etmiştir.<br />
103 öğrenci de eğitim düzeyinin eş seçimi tercihlerinde önemli olmadığını ifade etmiştir.<br />
248 Hortaçsu, Nuran, “Evlilik ve Boşanma Nedenlerine Verilen Önemi Etkileyen Faktörler Olarak<br />
Değerlendirme Yaklaşımı, Cinsiyet ve Medenî Durum”, Aile ve Toplum Dergisi, sayı: I, c. I, yıl: I, Mart<br />
1991, s. 42.<br />
249 Şahinkaya, Aile İlişkileri, s. 39.<br />
250 Şahinkaya, Aile İlişkileri, s. 39–40.<br />
51
Öğrencilerin eş olarak seçecekleri kimsenin bekâretine ilişkin tercihleri ise şu şekildedir:<br />
323 öğrenci (172’si kız, 151’i erkek) bekâretin kendileri için önemli olduğunu belirtirken,<br />
271 öğrenci (191’i kız, 80’i erkek) bekâretin eş seçimi tercihlerinde önemli olmadığını<br />
belirtmişlerdir. Ekonomik durum ile ilgili tercihlere gelince, 190 öğrenci (133’ü kız, 57’si<br />
erkek) eş olarak seçecekleri kişinin ekonomik durumunun kendilerininkiyle aynı düzeyde<br />
olmasını tercih ederken, 244 öğrenci (84’ü kız, 160’ı erkek) ekonomik durumun eş seçimi<br />
tercihlerinde önemli olmadığını ifade etmişlerdir. Aynı zamanda kefâetin unsurlarından<br />
biri olan maddî durum, kızların çoğu tarafından eş ile denk olması bakımından istenen bir<br />
unsur olmuştur. Eş tercihinde yaş ile ilgili tercihler ise: 136 öğrenci kendisiyle aynı yaşta<br />
bir eşi tercih ederken, 169’u yaşın eş seçimi tercihlerinde önemli olmadığını ifade<br />
etmişlerdir. Kız öğrencilerden 203 kişi, erkek öğrencilerden 11 kişi eşinin yaşının<br />
kendinden büyük olmasını, kız öğrencilerden 6 kişi, erkek öğrencilerden ise 69 kişi eşinin<br />
yaşının kendisinden küçük olmasını tercih etmektedirler. 276 öğrenci etnik kökenin eş<br />
seçimi tercihleri için önemli olduğunu belirtirken, 318 öğrenci bunun eş seçimi tercilerini<br />
etkilemeyeceğini ifade etmişlerdir. Eş olarak seçilecek kişiyi kimin seçeceğine ilişkin 574<br />
öğrenci “ ben seçmeliyim”, 5 öğrenci “ ailem seçmeli”, 24 öğrenci “kimin seçeceği önemli<br />
değildir” şeklinde tercih belirtmişledir. Dinî inançlar hususunda, 349 öğrenci (226’sı kız,<br />
123’ü erkek) eş olarak seçecekleri kişinin dinî inançlarının kendisiyle aynı olmasını, 245<br />
öğrenci (137’si kız, 108’i erkek) bunun önemli olmadığını ifade etmişlerdir. İdeolojik görüş<br />
konusunda ise; 389 öğrenci eş olarak seçecekleri kişinin ideolojik görüşünün kendisiyle<br />
aynı olmasını tercih ettiklerini belirtirken, 205 öğrenci eş olarak seçecekleri kişinin<br />
ideolojik görüşünün önemli olmadığını ifade etmişlerdir. Eş olarak seçilecek kişiyle<br />
evlilikten önce birlikte yaşama konusundaki düşünceler ise şu şekildedir: “Birlikte<br />
yaşamalıyım” tercihinde bulunanların 27’si kız, 54’ü erkek, “birlikte yaşayabilirim”<br />
tercihinde bulunanların 153’ü kız, 91’i erkek, “nikâhsız birlikteliği doğru bulmuyorum”<br />
tercihinde bulunanların 183’ü kız, 86’sı erkektir. 251<br />
Yapılan diğer bir araştırmada eş seçimindeki etkin kriterler: “Fiziksel özellik,<br />
kişilik, sevgi, aile yapısı (ailelerin sosyo-ekonomik anlamda uyuşması), kişinin sosyo-<br />
kültürel düzeyi, kişinin sosyal statüsü, kişinin yaşam felsefesi ve dünya görüşü” 252<br />
şeklinde tespit edilmiştir.<br />
251 Kaya, Mehmet, “Cinsiyetleri Farklı Üniversite Öğrencilerinin Eş Seçimi Tercihlerine Göre Denetim<br />
Odakları” Yüksek Lisans Tezi, H. Ü. Sosyal Bilimler Enstitüsü, , s. 41-57, Ankara 2002.<br />
252 Aytaç; Bayram, “Üniversite Gençliğinin İş ve Eş Seçimindeki Etkin Kriterlerinin Analitik Hiyerarşi Süreci<br />
İle Analizi”, www.isguc.org<br />
52
Bu çalışmadan elde edilen sonuçlara göre, bayanların %32' si evleneceği kişide<br />
kişiliğin en önemli faktör olduğunu belirtmişlerdir. Sevginin %26 olasılıkla ikinci sırada<br />
önemli bir faktör olduğu, fiziki özelliklerin ise en son sıralama içinde %0.2'lik bir yer işgal<br />
ettiği görülmüştür. 253 Aynı araştırmaya göre, erkeklerin eş seçimindeki ilk kriterlerinin<br />
sevgi, ikinci kriterlerinin ise kişilik olduğu dikkati çekmektedir. Oysa bayanlarda ilk sırada<br />
kişilik, ikinci sırada sevgi yer almaktadır. Yine erkeklerde evleneceği kişinin sosyal statüsü<br />
en son sırda yer alırken, bayanlarda bu kriter beşinci sıradadır. Erkeklerde fiziksel özelliğin<br />
altıncı sırada yer almasına karşın, bayanlar fiziksel özelliği en son sırda tercih etmişlerdir.<br />
Yine aynı şekilde bayanlar evlenecekleri eşte aile yapılarının sosyo- ekonomik anlamda<br />
uyuşmalarını altıncı sırada belirtmelerine karşın, erkek öğrencilerde bu kriter daha ön<br />
sıralarda (dördüncü sırada) önemli bir kriter olarak yer almıştır. Erkeklerin kendi aile<br />
yapılarına benzer bir eş arayışı içinde oldukları, kızların ise buna pek önem vermedikleri<br />
söylenebilir. Bu durum, erkeklerin daha geleneksel bir yapı içinde olduğu izlenimini<br />
vermektedir. Ayrıca şunu da belirtmekte yarar vardır ki, bireysel olarak yapılan analiz<br />
sonucunda çoğu erkek öğrencide aile yapılarının uyuşma kriteri ilk sırada yer almaktadır.<br />
254<br />
Tütengil’in İstanbul <strong>Üniversitesi</strong> öğrencileri üzerinde yaptığı aile ve evlilik<br />
araştırmasının sonuçları ise şunları göstermektedir: 255<br />
Aşağıdaki unsurlardan birini evlenmede önemli saysanız hangisini seçersiniz?<br />
Sorusuna, önem sırasına göre verilen yanıtlar şunlardır: Karşılıklı anlaşma, eşin namuslu<br />
olması, aşk evlenmesi, zenginlik, güzellik ve zarafet, anne babanın arzusu.<br />
Evlenmede kadının erkekten yaşça daha büyük olmasını nasıl karşılıyorsunuz?<br />
Sorusuna ise sakıncalı, olağan, asla doğru değil şeklinde yanıtlar verilmiştir.<br />
Evlenmede kadının erkekten tahsilce daha yüksek olmasını nasıl karşılıyorsunuz?<br />
Sorusuna ise, asla doğru değil, sakıncalı, olağan şeklinde yanıtlar verilmiştir.<br />
Kadın ile erkek arasındaki eşitliğin, evlilik öncesinde ve evliliğin devamı boyunca<br />
her alanda olmasına taraftar mısınız? Sorusuna büyük bir çoğunluk evet demiştir.<br />
253<br />
Aytaç; Bayram, “Üniversite Gençliğinin İş ve Eş Seçimindeki Etkin Kriterlerinin Analitik Hiyerarşi Süreci<br />
İle Analizi”, www.isguc.org<br />
254<br />
Tütengil, Cavit Orhan, “Aile ve Evlilik Araştırmaları Sonuçları”, Aile Yazıları IV , s. 347-348.<br />
53
Evlenecek bir erkekte aşağıdakilerden hangisi daha önemlidir? Sorusuna ise<br />
sırasıyla: İş-güç sahibi olması, askerliğini yapması, evleneceği kızdan yaşça daha büyük<br />
olması yanıtları verilmiştir.<br />
Bir Türk erkeğinin yabancı kadınla evlenmesi konusunda ne düşünüyorsunuz<br />
sorusuna ise, çoğunluk hoşgörü ile karşılıyorum (%50) demiş, bunu sırasıyla uygun<br />
bulmuyorum (%23), taraftarım (%19), yasaklanmasını dilerim (%6) görüşleri takip<br />
etmiştir.<br />
Bir Türk kadınının yabancı bir erkekle evlenmesine ise hoşgörü ile karşılıyorum<br />
(%41), uygun bulmuyorum (%39), taraftarım (%12), yasaklanmasını dilerim (%12)<br />
denmiştir. Bu tür evliliğe taraftar olanların gerekçeleri şunlardır: “Önemli olan eşlerin<br />
evlenmesidir, yabancı kadından daha iyi bir ev hanımı olur, yabancı kadınla evlenmekte<br />
toplum bir kişi kazanır.” Karşı olanların gerekçeleri ise şöyledir: “Ailede tam anlaşma<br />
olmaz, çocukların eğitimi güçleşir, yabancı kadınla evlenen erkek toplumdan uzaklaşır.”<br />
Kadınlar içinse, taraftar olanlar; önemli olan eşlerin anlaşmasıdır, yabancı erkek kadını<br />
daha iyi anlar demişler. Karşı olanlar ise, kadının zamanla kişiliğini yitireceğini ve kadının<br />
kendi toplumundan kopabileceğini öne sürmüşlerdir.<br />
Son olarak ailede mutluluğu doğuran nedenler nelerdir? Sorusu önem sırasına<br />
göre: Karşılıklı sevgi, fikrî anlaşma, iktisadî dayanışma, iyi geçim, çocuklar, karşılıklı<br />
sadakat, güven duygusu, birlikte yaşama alışkanlığı 256 şeklinde sıralanmaktadır<br />
Başka bir araştırmaya göre bazı kriterlerin evlilik ve boşanma üzerindeki etkisi şu<br />
şekilde tespit edilmiştir: 257 (Evlilik nedeni olabilecek kriterler verilmiştir. Aynı kriterlerin<br />
zıt anlamları boşanma nedeni olarak kullanılmaktadır.)<br />
Kişilik ve davranış eğilimleri olarak; aileme saygılı olması, müsrif olmaması, dinî<br />
görüşlerimizin aynı olması, bana âşık olması, dürüst olması, beni sevmesi, bana karşı açık<br />
olması, bana saygı duyması, bana sâdık olması, içki ya da kumar gibi herhangi bir kötü<br />
alışkanlığının olmaması, güvenilir olması, başkalarının önünde tartışmaya girmemesi gibi<br />
faktörler evlilik için %78, boşanma için %82, yeterli gelire sahip olması, toplumda<br />
saygınlığı olan bir mesleğe sahip olması, evlenme için %81, boşanma için %72, kısır<br />
olmaması, çocuk istemesi, cinsel yönden iktidarsız/soğuk olmaması evlilik için %61,<br />
boşanma için %57 etkisi olan unsurlar olarak göze çarpmaktadır. Bu araştırmalardan elde<br />
edilen bulgulara göre: Evlilik ve boşanma nedenleri olarak ilk sırayı kişisel özellikler,<br />
256 Tütengil, a.g.m., Aile Yazıları IV, s. 347-362.<br />
257 Hortaçsu, “ Evlilik ve Boşanma Nedenlerine Verilen Önemi Etkileyen Faktörler Olarak Değerlendirme<br />
Yaklaşımı, Cinsiyet ve Medenî Durum”, s. 45.<br />
54
cinsellik ve üretkenlik ile maddî gelir düzeyi izlemiştir. Kadın ve erkekler cinsellik ve<br />
üretkenlik konularına aynı derecede önem verirken, kişisel ve davranışsal eğilimleri<br />
kadınlar erkeklere oranla daha önemli bulmuşlardır. Her üç neden de boşanmadan çok<br />
evlilik için daha önemli olarak değerlendirilmekle birlikte, maddî durumun evlilik için<br />
önemli neden olabileceğini, fakat boşanma için temel neden olamayacağını göstermektedir.<br />
Başka deyişle kişi para için evlenebilir, fakat eşi servetini kaybettiği için boşanma isteme<br />
olasılığı daha düşüktür. 258<br />
Diğer bir araştırma İstanbul “Beşiktaş İlçesi”nde evlenmeye hazırlanan çiftler<br />
arasında evlenme sebeplerini araştırmaya yönelik olarak yapılmıştır. 259 Bu araştırmanın<br />
bulgularına göre: Evliliğe iten nedenler önem sırasına göre: “Aile ve çocuk sahibi olmak,<br />
sevgi-aşk, yalnızlıktan kurtulma, hayat arkadaşı edinmek, ekonomik sebepler, aile rızası”<br />
şeklinde sıralanmıştır. İdeal bir eşin özellikleri ise önem verilme sırasına göre: “Saygılı<br />
olması, anlayışlı olması, merhametli olması, güzel/zarif olması şeklinde sıralanmıştır. İdeal<br />
eş olmada zenginliğin önemli bir faktör olmadığı da çıkan sonuçlar arasındadır. Ankete<br />
katılan 285 denekten 268'i evliliklerinde ailelerinin rızası olduğunu, ailesinin rızasını<br />
alarak evlenenlerden %92' si ise sevgi ve aşkın çok önemli olduğunu belirmişlerdir. Sevgi<br />
ve aşkın çok önemli olduğunu düşünen, 260 kişiden 225'i eşler arasında çıkan problemleri;<br />
karşılıklı konuşma, karşılıklı anlayış, uzman kişilerin yardımı, yakınların yardımıyla çözme<br />
yoluna gideceklerini belirtmişlerdir. Sonuçlara göre; evlenme yaşı, 21–24 ile 25–28 yaş<br />
gruplarında yoğunlaşmıştır. Bu, ülkemizde evlilik yaşının yükselmekte olduğunu<br />
göstermektedir. Bunun başlıca sebeplerinden biri, deneklerin eğitim seviyelerinin yüksek<br />
olmasıdır. Evlilik yaşının yükselmesinin diğer bir sebebi de ekonomik durumdur.<br />
Deneklerin %60’ından fazlasının ekonomik durumu iyi veya çok iyidir. Bu sonuçlar<br />
gençlerin genellikle ekonomik yeterliliğe sahip olduktan sonra evlenme eğiliminde<br />
olduğunu göstermektedir. Çalışmadığı halde evlenmeyi düşünenler de vardır. Bu kesimi<br />
genelde bayanlar oluşturmaktadır. Bu durum ülkemizde hâlâ geleneklerin etkisinin<br />
sürdüğünü düşündürmektedir. Yine evlilik yaşının yükselmesine bağlı olarak evlilik kararı<br />
konusunda gecikenlerin eş seçiminde zorlandıkları da ortaya çıkmıştır.<br />
Evlenecek kişiler üzerinde aile etkisinin giderek azaldığı gözlenmektedir, ama Türk<br />
ailesi geçiş dönemi özelliği taşıdığı için halen evlilik konusunda aileler belli oranda<br />
gençleri etkilemektedirler.<br />
258 Hortaçsu, “Evlilik ve Boşanma Nedenlerine Verilen Önemi Etkileyen Faktörler Olarak Değerlendirme<br />
Yaklaşımı, Cinsiyet ve Medenî Durum”, s. 47.<br />
259 İbrahimoğlu, Davut, Evlilikte Doğru Seçim Ailede Mutluluk, Hayat Yay., İstanbul 2004, s. 175-243.<br />
55
Evlenmenin sebepleri arasında, neslin devamının ön plana çıkması Türk ailesinin<br />
temel karakterini oluşturmaktadır. Deneklerin evlilik kararı vermelerinde aile ve çocuk<br />
sahibi olma isteğinin büyük etkisi vardır. Bunun yanı sıra sevgi ve aşk faktörü de oldukça<br />
önemlidir. Sevgi, saygı ve güven Türk ailesinde ilişkileri etkileyen temel motifler<br />
arasındadır.<br />
Diğer bir araştırma Rize'de Akdoğan tarafından yapılmış olup, insanların eş<br />
seçimindeki önceliklerini göstermesi açısından bizler için oldukça anlamlıdır. Örneklemi<br />
oluşturan denek sayısı 502'dir. Buna göre; eş seçiminde aradığınız en önemli özellik nedir?<br />
Sorusuna, %64,7' si ahlak ve dindarlığı, %18,7 'si soy ve aile yapısını, %1,8’i bir meslek<br />
sahibi olmasını, %1,4 'ü güzelliğini, %0.4'ü zenginliğini en önemli unsur olarak tercih<br />
etmişlerdir. Çoğu kefaet unsuru olan bu hususlara bakacak olursak, kefaette diyanet ile<br />
ifadesini bulan ahlâk ve dindarlık hususu günümüz insanı için de oldukça önem gören bir<br />
unsurdur. Yine nesep yani soy, önemsenen diğer bir husustur. Meslek sahibi olmak,<br />
zenginlik, güzellik gibi kefâetin unsurlarından olan diğer hususlara önem verme düzeyi ise<br />
oldukça düşük görünmektedir.<br />
Evlenirken adayda aranan en önemli özellik ile cinsiyet arasındaki ilişki<br />
incelendiğinde, kadınlardan hiçbiri zenginliği ilk şart olarak görmezken, erkeklerden<br />
sadece %0,6 bu yönde kanaat belirtmişlerdir. Güzellik konusunda kadınların oranı, %0,6<br />
iken erkeklerde %1,9’dur. Ahlak ve dindarlığı tercih edenler kadınlarda %64,4, erkeklerde<br />
%66,5 oranında oldukça yüksektir. Meslek sahibi olması kadınlarda %4,4, erkeklerde<br />
%0,3, soy ve aile yapısı kadınlarda %21,1, erkeklerde %17,4' tür. Oranlardan da görüleceği<br />
gibi özellikle bayanların daha fazla önem gösterdikleri hususlar; eşin meslek sahibi olması,<br />
soy-aile yapısı ve dindarlık olmuştur. Aynı zamanda kefâetin unsurlarından olan bu<br />
hususların araştırmada yer alan bayan denekler için de önemsenen unsurlar olduğu<br />
görülmektedir.<br />
Araştırmada belirtilen özelliklerin dışında deneklere başka tercihlerinin bulunup<br />
bulunmadığı sorulduğunda, %10,9’u güvenilir bir insan olmasını, %10,9’u insanlık<br />
yönünün iyi olmasını, %8,6' sı dinî ve ideolojik birliği, %4,4’ü de dinî ve ahlakî eğitimini<br />
en önemli özellik olarak tercih etmişlerdir.<br />
Medenî durum açısından bulgular değerlendirildiğinde, sadece bekârlarda %1,1<br />
olmak üzere, eş seçiminde zenginliğin önemli bir özellik olmadığı tespit edilmiştir. Aynı<br />
şekilde güzelliğin de bekârlarda %2,2, evlilerde %1 oranında önemli bir faktör olmadığı<br />
görülmektedir. En önemli unsurun, bekârlarda %62,3, evlilerde %69, dullarda %62,5<br />
56
olarak ahlak ve dindarlık olduğu, onu bekârlarda %19,1, evlilerde %17,8, dullarda %12,5<br />
boşanmışlarda %33,3 oranlarıyla soy ve aile yapısının takip ettiği görülmektedir. Bir<br />
meslek sahibi olmasını tercih bekârlarda %1,6 evlilerde %1,3 dullarda %5.25 oranındadır.<br />
Eğitim düzeyi ile eş seçiminde aranan en önemli özellik ilişkisine bakıldığında,<br />
okur yazar olmayan, ilkokul ve ortaokul mezunlarında zenginliği tercih eden bulunmazken,<br />
lise mezunlarının oranı %0,5, üniversite mezunlarınınki ise %0,8’dir. Yine okur-yazar<br />
olmayan ve ortaokul mezunları güzelliği ilk şart olarak görmezken, ilkokul mezunlarında<br />
bu oran, %1,8 lise mezunlarında%2, üniversite mezunlarında %0,8' dir. Cinsiyet ve medenî<br />
durum gibi diğer değişkenlerde olduğu gibi eğitim düzeyi açısından da ahlak ve dindarlığı<br />
ile soy ve aile yapısını tercih oranı diğer özeliklerden daha yüksek görünmektedir. Öyle ki<br />
okur-yazar olmayanlarda bu iki özelliğin toplam oranı %71,4, üniversite mezunlarında<br />
%79,2 olarak tespit edilmiştir. 260<br />
Yapıcı tarafından gerçekleştirilen, üniversite öğrencilerinin dinî yargılarının tespit<br />
edildiği diğer bir araştırmada da konumuzla ilgili bulgulara rastlamak mümkündür.<br />
Bunlara değinecek olursak: Dinlere yönelik olarak yöneltilen, “Yahudi bir kişiyle<br />
rahatlıkla evlenirim” diyenlerin oranı, %15, evlenmem diyenlerin oranı ise, %84,5’tir.<br />
Yine, “kız kardeşimin bir Yahudi ile evlenmesini onaylarım” diyenlerin oranı, %11,7, bunu<br />
onaylamayanların oranı, %88,3’tür. 261 Hıristiyanlarla ilgili olarak, “Hıristiyan bir kişiyle<br />
rahatlıkla evlenirim” diyenlerin oranı, %30,2 iken, “evlenmem” diyenlerin oranı, %69,8’<br />
dir. “kız kardeşimin bir Hıristiyan ile evlenmesini onaylarım” diyenlerin oranı, %22,3<br />
iken, “onaylamam” diyenlerin oranı, %77,7’dir. 262 Oranlardan da anlaşılacağı üzere,<br />
dinlere yönelik olarak evlenme eğilimlerinde, Yahudilere nazaran Hırıstiyanlara karşı daha<br />
olumlu bir tavır alıştan söz etmek mümkündür.<br />
Mezhepsel farklara yönelik olarak Sünnî gençlerin bu konudaki düşünceleri ise şu<br />
şekildedir: “Alevî bir kişiyle rahatlıkla evlenirim” diyenlerin oranı, %28.5 iken<br />
“evlenmem” diyenlerin oranı, %71.5’tir. Yine, “kız kardeşimin bir Alevî ile evlenmesini<br />
onaylarım” diyenlerin oranı, %23,6 iken bunu “onaylamam” diyenlerin oranı, %76,4<br />
olarak görülmektedir. 263 Aynı konuda Alevî gençlerde, Sünni biriyle rahatlıkla<br />
evlenebileceğini ifade edenlerin oranı, %93,5 iken, kız kardeşinin bir Sünnî ile evlenmesini<br />
260<br />
Akdoğan, Ali, Geleneksel Toplumdan Modern Topluma Geçişte Dini Hayat, Rağbet Yay. İstanbul 2002, s.<br />
164-168.<br />
261<br />
Yapıcı, Asım, Din Kimlik ve Önyargı, Karahan Yay., Adana 2004, s. 233.<br />
262 Yapıcı, a.g.e., s. 240.<br />
263 Yapıcı, a.g.e., s. 270.<br />
57
onaylayabileceğini söyleyenlerin oranı, %92,5’tir. 264 Yine bu oranlardan da anlaşılacağı<br />
üzere, Sünnî gençlere nazaran Alevî gençlerin diğer mezheb mensupları ile evlenmeye<br />
yaklaşımı daha olumludur. Araştırmanın verilerinden de görüleceği gibi özellikle Sünnî<br />
gençlerin evleneceği eş ile ilgili olarak mezhepsel denkliği arama noktasında daha duyarlı<br />
oldukları görülmektedir.<br />
264 Yapıcı, a.g.e., s. 279.<br />
58
2.1. Araştırma ve Yöntem<br />
2.1.1. Problem ve Amaç<br />
II. BÖLÜM<br />
ANKET ÇALIŞMASI ve DEĞERLENDİRİLMESİ<br />
İslam Hukuku’nda evlilikte denklik ve günümüz Türk toplumundaki yansımalarını<br />
konu edinen bu çalışmamızın temel amacı, İslam Hukuku’nda hukukçuların çoğunca<br />
evlilik için bir gereklilik olarak kabul edilen denkliğin özel terimiyle “kefâet” in günümüz<br />
insanı için ne anlam ifade ettiğini tespit etmek, ve şayet varsa, değişen zaman ve şartlarla<br />
birlikte meydana gelen değişimleri tespite çalışmaktır. Günümüzde kadın ve erkeğin<br />
konumlarında meydana gelen önemli değişimlerin gerek evlilik gerekse denklik<br />
hususlarındaki anlayış ve uygulamaları da değiştireceği fikrinden yola çıkan bu çalışma<br />
Müslüman Türk toplumunda denklik düşüncesinin aldığı şekli araştırmak istemektedir.<br />
Araştırmada cevap aranan sorular:<br />
1. İslam hukukçularınca denklikte ölçüt olarak kabul edilen hususlar günümüz<br />
insanı için de önemli midir?<br />
2. Günümüz insanının denklik anlayışında değişim yaşanmış mıdır?<br />
3. Denklik konusunda geçmişte İslam hukukçuları tarafından belirtilen hususlardan<br />
başka günümüzde denklik için yeni şartlar oluşmuş mudur?<br />
4. Denklik bağlamında bayanlar eş seçiminde özellikle hangi unsurları ne kadar<br />
önemsemektedir?<br />
5. Denk olmamaktan ötürü bayanlar eşleriyle problem yaşamakta mıdırlar?<br />
6. Araştırmada yer alan bayanlar eşleriyle denk olduklarını düşünmekte midirler?<br />
7. Günümüz evliliklerinde “denklik” şartı aranılmalı mıdır?<br />
2.1.2. Veri Toplama Araçları ve Analizde Kullanılan Teknikler<br />
Veri toplama amacıyla hazırlanan anket formunun ilk kısmında yaş, medenî durum,<br />
meslek, eşin mesleği, eşin öğrenim durumu, evlilik süresi, evlenme şekli gibi kişisel,<br />
demografik bilgileri içeren sorular yer almaktadır. Bunu takip eden kısımda ise eş<br />
seçiminde etkili olan özelliklerin önem düzeyini belirleyen sorular yer almaktadır. Bu<br />
sorular, evli ve dullar için önceden eşlerini seçerken sahip olduğu düşünceleri ölçme<br />
amacı taşırken, bekarlar içinse şu anda bir eş seçme durumunda olmaları halinde neleri ön<br />
59
plana alacaklarını ölçmeyi amaçlayan sorulardır. Anket formunda yer alan diğer bir soru<br />
grubu ise evli ve dullara yönelik olup, eşlerle belirtilen problemleri yaşama sıklığını<br />
ölçmeyi tespit için hazırlanmıştır. Anket formunun son kısmına yerleştirilen, “eşinizle denk<br />
olduğunuzu ve birçok noktada uyumlu olduğunuzu düşünüyor musunuz?”, “sizce günümüz<br />
evliliklerinde denklik aranmakta mıdır?” ve “sizce evlilikte belli konularda denklik aramak<br />
gerekli midir?” şeklindeki sorular ise, çalışmada hedeflenen amacı doğrudan<br />
gerçekleştirmeye yöneliktir. Bu sorulara verilen yanıtlar günümüz insanının evlilikte<br />
denklik hakkındaki düşüncelerini elde etmemize önemli katkı sağlayacaktır.<br />
2.1.3. Evren ve Örneklem<br />
Araştırmanın evreni, Gaziantep ilinde değişik meslek gruplarından olan evli, bekar<br />
ve boşanmış kadınlardır. Uygulama, 2006 yılı, Eylül- Ekim aylarında Gaziantep şehrinde<br />
kolay ulaşılabilir basit tesadüfî yöntemle seçilen 300 kadın üzerinde gerçekleştirilmiştir.<br />
Bunların medenî duruma göre dağılımı şu şekildedir:<br />
Tablo1: Örneklemin Medenî Durumu<br />
N %<br />
Evli 158 52.7<br />
Bekar 128 42.7<br />
Boşanmış 14 4.7<br />
Toplam 300 100.0<br />
Tablo 1’de görüldüğü gibi, evli kadınlardan 158 ( %52.7), bekar kadınlardan 128<br />
(%42.7), dul kadınlardan ise 14 (%4.7) kişi araştırmamıza katılmıştır. Tabloda görüldüğü<br />
gibi araştırmamıza katılan evli bayan sayısı, bekar ve dullardan daha fazladır. Dulların<br />
diğer gruplara nazaran toplumda az rastlanır olması, az sayıda dul deneğe ulaşmamıza<br />
sebep olmuştur.<br />
Örneklemin yaş aralığı 16-55 olup, yaş ortalaması 27. 37’dır. (ss: 7.05)<br />
Örneklemin %19.3’ü (n: 58) ev hanımı; %12.0’ı (n: 36) öğrenci, %68.7’si (n: 206)<br />
farklı sektörlerde çalışmaktadır. Oranlardan anlaşılacağı üzere ulaştığımız deneklerin<br />
birçoğu çalışır durumda olan bayanlardır. Araştırmayı gerçekleştirirken, özellikle çalışan<br />
bayanlara daha fazla ulaşmak istemiştik. Bu isteğimizdeki amaç, değişen şartlarla birlikte<br />
özellikle sosyal konumuna bağlı olarak önemli değişimler geçiren Türk kadınlarının<br />
(küçük bir örneklem de olsa) evlilik ve denklik hususlarında değişime uğrayan görüşlerini<br />
tespit etmek olmuştur.<br />
60
Araştırmaya katılan kadınların eşlerinin meslekleri açısından dağılımı ise şu<br />
şekildedir: %29.7’si (n: 51) öğretmen; %15.1’i (n: 26) memur; %8.7’si (n: 15) işçi;<br />
%18.0’ı (n: 31) serbest meslek olup, bunların dışında kalanlar %28.5 (n: 49) farklı<br />
meslekleri icra etmektedirler. Araştırmamızdaki ilginç bir bulgu da, genelde eşler arasında<br />
mevcut olan mesleksel yakınlık olmuştur. Araştırmamızda, özellikle kendisi öğretmen olan<br />
deneklerin büyük çoğunluğunun eşi de öğretmendir.<br />
Tablo 2: Örneklemin Evlenme Biçimi<br />
N %<br />
Görücü usulüyle 57 33,1<br />
Tanışarak/anlaşarak 115 66,9<br />
Toplam 172 100,0<br />
Tablo 2’de görüldüğü gibi, evli ve dul olanlardan araştırmaya katılan deneklerden,<br />
57 kişi ( %33.1) görücü usulüyle, 115 kişi ( %66.9) kişi ise tanışarak evlenmiştir.<br />
2.2.Bulgular Ve Yorumlar<br />
Araştırmamıza katılan bayanların denklik için önemli buldukları unsurlar, eşleriyle<br />
denk olup olmama noktasında yaşadıkları problemler ve günümüzde eşler arasında<br />
denkliğin aranılıp aranılmaması ile ilgili olarak aşağıdaki sonuçlara ulaşılmıştır.<br />
61
2.2.1.Eş Seçiminde Dikkat Edilen Hususlar<br />
No Eş seçiminde benim için;<br />
Tablo 3: Örneklemin Eş Seçerken Dikkat Ettiği Hususlar<br />
Çok<br />
Önemli<br />
Önemli<br />
Biraz<br />
önemli<br />
Önemsiz<br />
62<br />
n % n % n % n % n %<br />
1 Eşimin maddî durumu (zenginliği) 20 6.7 99 33.8 112 33.0 69 22.0 300 100.0<br />
2 Eşimin yakışıklı olması 22 7.4 98 32.9 113 37.9 65 21.8 298 100.0<br />
3 Eşimin itibarlı bir mesleğe sahip olması 36 12.1 161 54 65 221 35 11.7 298 100.0<br />
4 Eşimin dindar olması 84 281 114 38.1 60 20.1 44 13.7 299 100.0<br />
5 Eşimle ortak bir dünya görüşüne sahip<br />
olmamız<br />
179 59.7 97 32.3 20 6.7 4 1.3 300 100.0<br />
6 Eşimin ahlakî özellikleri 233 77.7 63 21.0 4 1.3 - - 300 100.0<br />
7 Eşimin kişiliği 230 76.9 58 19.4 8 2.7 3 1.0 299 100.0<br />
8 Eşimin entelektüel olması 62 20.9 68 22.9 71 23.9 66 22.2 297 100.0<br />
9 Eşimin cinsel çekiciliği 33 11.3 110 37.5 92 31.4 58 19.8 293 100.0<br />
10 Eşimin sıra dışı bir insan olması 37 12.6 75 25.6 82 28.0 99 33.8 293 100.0<br />
11 Eşime âşık olmam- onun bana âşık<br />
olması<br />
188 62.9 77 25.8 23 7.7 11 3.7 299 100.0<br />
12 Eşimin iyi bir eş olacağına olan inancım 208 69.3 84 28.0 6 2.9 2 0.7 300 100.0<br />
13 Eşimin iyi bir baba olacağına olan<br />
inancım<br />
220 73.3 67 22.3 9 3.0 4 1.3 300 100.0<br />
14 Eşimin soy ve aile yapısı 126 42.4 106 35.7 43 14.5 22 7.4 297 100.0<br />
15 Eşimle aynı dinden olmak 165 55.0 67 22.3 33 11.0 35 11.7 300 100.0<br />
16 Eşimle aynı mezhepten olmak 94 31.6 79 26.6 49 16.5 75 25.3 297 100.0<br />
17 Eşimle aynı ırktan olmak 83 28.0 71 24.0 52 17.6 90 30.4 296 100.0<br />
18 Eşimin şakacı olması 38 12.8 100 33.8 106 35.8 52 17.6 296 100.0<br />
19 Eşimin ciddi ve ağır başlı olması 86 29.0 132 44.4 68 22.9 11 3.7 297 100.0<br />
20 Ailemin uygun bulması 123 41.1 115 38.5 43 14.4 18 6.0 299 100.0<br />
21 Eşimle aynı memleketten olmamız 18 6.0 28 9.4 38 12.8 214 71.8 298 100.0<br />
22 Eşimle yaşam tarzlarımızın uyuşması 160 53.7 106 35.6 21 7.0 11 3.7 298 100.0<br />
Tablo 3’de de görüldüğü gibi maddî durum unsuru eş tercihinde, 20 kişi (%6.7) için<br />
çok önemli, 99 kişi (%33.8 ) için önemli, 112 (%33) kişi için biraz önemli, 69 kişi (%22)<br />
içinse önemsiz olarak değerlendirilmiştir. Buradan hareketle maddî durum denekler için<br />
çok önemli bir unsur olmamakla birlikte, önemsiz de değildir. Bu unsuru biraz önemli<br />
olarak görenlerin oranı diğerlerine nazaran daha yüksektir. Akdoğan’ın eş seçiminde<br />
aranan en önemli özellikleri tespitinde de maddî durum unsuru en az önem verilen unsur<br />
Toplam
olarak ortaya çıkmaktadır. 265 Diğer çalışmalardan elde edilen bulgular da maddî durumun<br />
eş seçiminde öncelikli bir öneme sahip olmadığı yönündedir. 266 Kefâetin unsurlarından biri<br />
olan maddî durumda denklik örneklemimizde yer alan bayanlar için de çok önemli bulunan<br />
bir unsur olarak yer bulmamıştır.<br />
Yakışıklı olma unsuru, 22 kişi (%7.4) için çok önemli olarak değerlendirilirken, 98<br />
kişi (%32.9) için önemli, 113 kişi (%37.9) için biraz önemli, 65 kişi (%21.8) için ise<br />
önemsiz olarak değerlendirilmektedir. Oranlardan da anlaşılacağı üzere çoğunluk bu<br />
unsuru biraz önemli olarak değerlendirmiştir.<br />
Eşin itibarlı bir mesleğe sahip olması, 36 kişi (%12.1) için çok önemli, 161 kişi<br />
(%54) için önemli, 65 kişi (%22.1) için biraz önemli, 35 kişi (%11.7) için ise önemsiz<br />
olarak değerlendirilmiştir. Buna göre bu unsurun büyük bir çoğunlukça önemli olarak<br />
değerlendirildiği söylenebilir. Aynı zamanda kefâetin unsurlarından olan eşin mesleği,<br />
günümüz bayanları için de önemsenen bir unsur olarak karşımıza çıkmaktadır.<br />
Eşin dindar olması unsuru ise 84 kişi (%28.1) için çok önemli, 114 kişi (%38.1) kişi<br />
için önemli, 60 kişi (%20.1) için biraz önemli, 44 kişi (%13.7) için ise önemsiz olarak<br />
değerlendirilmiştir. Buna göre eşin dindar olması denekler için önemli görülen bir unsurdur<br />
denebilir. Eşin dindar olması kefaetin tüm mezheplerce kabul edilen unsurlarından<br />
birisidir. İslam dininde eşin maddî bakımdan birtakım üstün sıfatlara sahip olmasından<br />
ziyade dindarlık vasfının önemsenmesi istenmiştir. Oranlardan da görüleceği gibi günümüz<br />
bayanları için de aynı unsur oldukça önemsenmektedir.<br />
Ortak bir dünya görüşüne sahip olma unsuru, 179 kişi (%59.7) için çok önemli, 97<br />
kişi (%32.3) için önemli, 20 kişi (%6.7) için biraz önemli, 4 kişi (%1.3) için ise önemsiz<br />
olarak değerlendirilmiştir. Buna göre denekler için eşleri ile ortak bir dünya görüşüne sahip<br />
olmak çok önemli görülen unsurlardan biridir.<br />
Eşin ahlakî özellikleri ise 233 kişi (%77.7) için çok önemli, 63 kişi (%21.0) için<br />
önemli, 4 kişi (%1.3) için ise biraz önemlidir. Denekler arasında eşin ahlakî özelliklerinin<br />
önemli olmadığını belirten çıkmamıştır. Kefâetin unsurlarından biri olarak “diyânet” tabiri<br />
ile ifadelendirilen bu unsurun oranlardan da görüleceği gibi deneklerin çoğunluğunca çok<br />
önemli olarak değerlendirildiği görülmektedir. Akdoğan’ın yaptığı araştırmanın<br />
bulgularında da eşin ahlak ve dindarlığı tercih sebebi olarak ilk sırada yer almaktadır. 267<br />
265 Akdoğan, a.g.e., s. 164.<br />
266 Bkz.: Kaya, “Eş Seçimi Tercihlerine Göre Denetim Odakları”, s. 41-57.<br />
267 Akdoğan, a.g.e., s. 164.<br />
63
Kişilik unsurunu, 230 kişi (%76.9) çok önemli, 58 kişi (%19.4) önemli, 8 kişi<br />
(%2.7) biraz önemli, 3 kişi (%1) ise önemsiz olarak değerlendirmiştir. Oranlardan da<br />
açıkça görüldüğü gibi eşin kişiliği denekler için oldukça önemli görülen bir unsurdur.<br />
Eşin entelektüel olması tercihini 62 kişi (%20.9) çok önemli, 68 kişi (%22.9)<br />
önemli, 71 kişi (%23.9) biraz önemli, 66 kişi (%22.2) ise önemsiz olarak değerlendirmiştir.<br />
Eşin entelektüel olmasına yönelik tercihler hemen hemen yakın oranları gösterse de<br />
araştırma sırasında yaptığımız mülakatlardan da elde ettiğimiz görüş, bayanların bu unsura<br />
çok fazla önem vermedikleri yönünde olmuştur.<br />
Cinsel çekicilik tercihi, 33 kişi (%11.3) için çok önemli, 110 kişi (%37.5) için<br />
önemli, 92 kişi (%31.4) için biraz önemli, 58 kişi (%19.8) için önemsiz olarak<br />
değerlendirilmiştir. Oranlardan da görüleceği gibi cinsel çekicilik tercihi çoğunluk<br />
tarafından önemli bir unsur olarak değerlendirilmiştir. Bunun yanında bu unsur ile ilgili<br />
olarak dikkatimizi çeken bir nokta, özellikle ev hanımlarının çoğunun bu unsur hakkında<br />
fikir belirtmeye karşı mesafeli bir duruş sergilemeleri olmuştur.<br />
Sıra dışı olmak tercihi, 37 kişi (%12.6) için çok önemli, 75 kişi (%25.6) için önemli,<br />
82 kişi (%28) için biraz önemli, 99 kişi (%33.8) için ise önemsizdir.<br />
Âşık olmak/olunmak tercihi ise, 188 kişi (%62.9) için çok önemli, 77 kişi (%25.8)<br />
için önemli, 23 kişi (%7.7) için biraz önemli, 11 kişi (%3.7) için ise önemsiz olarak<br />
değerlendirilmiştir. Oranlardan da görüleceği gibi âşık olmak/olunmak unsuru<br />
araştırmamıza katılan deneklerin çoğu için önemli görülen bir unsur olmuştur.<br />
İyi bir eş olacağına olan inanç unsuru ile ilgili olarak 208 kişi (%69.3) çok önemli,<br />
84 kişi (%28) önemli, 6 kişi (%2.9) biraz önemli, 2 kişi (%0.7) ise önemsiz<br />
değerlendirmesinde bulunmuştur<br />
İyi bir baba olacağına olan inanç ile ilgili olarak 220 kişi (%73.3) çok önemli, 67<br />
kişi (%22.3) önemli, 9 kişi (%3) biraz önemli, 4 kişi (%1.3) önemsiz değerlendirmesinde<br />
bulunmuşlardır.<br />
Soy ve aile yapısı tercihi, 126 kişi (%42.4) çok önemli, 106 kişi (%35.7) için<br />
önemli, 43 kişi (%14.5) için biraz önemli, 22 kişi (%7.4) için ise önemsiz olarak<br />
değerlendirilmiştir. Aynı zamanda kefâetin unsurlarından biri olan soy (nesep) unsuru<br />
oranlardan da görüleceği gibi araştırmamıza katılan deneklerin çoğunca önemli görülen<br />
bir unsur olarak değerlendirilmiştir. Yine Akdoğan’ın gerçekleştirdiği araştırmada soy ve<br />
aile yapısı unsuru eş tercihinde ikinci sırada yer alan önemli bir unsur olarak<br />
değerlendirilmiştir.<br />
64
Aynı dinden olmak tercihi 165 kişi (%55) çok önemli, 67 kişi (%22.3) önemli, 33<br />
kişi (%11) için biraz önemli, 35 kişi (%11.7) için ise önemsiz olarak değerlendirilmiştir.<br />
Aynı dinden olmak unsuru oranlardan da görüleceği gibi, araştırmaya katılan deneklerin<br />
çoğu için önemli bulunan bir özellik olmuştur.<br />
Aynı mezhepten olmak unsuru 94 kişi (%31.6) için çok önemli, 79 kişi (%26.6) için<br />
önemli, 49 kişi (%16.5) için biraz önemli, 75 kişi (%25.3) önemsiz olarak<br />
değerlendirilmiştir.<br />
Aynı ırktan olmak tercihini 83 kişi (%28) çok önemli, 71 kişi (%24) önemli, 52 kişi<br />
(%17.6) biraz önemli, 90 kişi (%30.4) önemsiz olarak değerlendirmiştir. Oranlardan da<br />
görüleceği gibi, aynı ırktan olma unsuru denekler için önemsiz bir unsur olarak<br />
değerlendirilebilir. Kefâetin unsurlarından biri olan nesep, aynı ırktan olma unsurunu<br />
içermektedir. Kefâete göre Arap bir kız Arap olmayan birine denk değildir. Oysa<br />
oranlardan da görüldüğü gibi aynı ırktan olma unsuru günümüz bayanları için çok fazla<br />
önem görmeyen bir unsur olmuştur.<br />
Şakacı olmak unsuru, 38 kişi (%12.8) için çok önemli, 100 kişi (%33.8) için önemli,<br />
106 kişi (%35.8) için biraz önemli, 52 kişi (%17.6) için önemsiz olarak değerlendirilmiştir.<br />
Ciddi ve ağırbaşlı olmak unsuru için, 86 kişi (%29) çok önemli, 132 kişi (%44.4)<br />
önemli, 68 kişi (%22.9) biraz önemli, 11 kişi (%3.7) önemsiz değerlendirmesinde<br />
bulunmuşlardır.<br />
Ailenin uygun bulması unsurunu, 123 kişi (%41.1) çok önemli, 115 kişi (%38.5)<br />
önemli, 43 kişi (%14.4) biraz önemli, 18 kişi (%6) önemsiz olarak değerlendirmişlerdir.<br />
Aynı memleketten olma unsurunu 18 kişi (%6) çok önemli, 28 kişi (%9.4) önemli,<br />
38 kişi (%12.8) biraz önemli, 214 kişi (%71.8) önemsiz olarak değerlendirmişlerdir.<br />
Eş ile yaşam tarzlarının uyuşması ile ilgili olarak, 160 kişi (%53.7) çok önemli, 106<br />
kişi (%35.6) önemli, 21 kişi (%7) biraz önemli, 11 kişi (%3.7) önemsiz değerlendirmesinde<br />
bulunmuşlardır.<br />
2.2. 2. Medenî Duruma Göre Eş Seçiminde Dikkat Edilen Hususlar<br />
Eş seçiminde dikkat edilen hususlar medenî duruma göre farklılık<br />
gösterebilmektedir. Aşağıda vereceğimiz tablolarla bu farklılıklar tespit edilmeye<br />
çalışılmıştır.<br />
65
gibidir:<br />
Maddî durum ile medenî durum arasındaki ilişki ise aşağıdaki tabloda olduğu<br />
Medenî Hal<br />
Tablo 4. Maddi Durum-Medenî Durum İlişkisi<br />
Önemsiz<br />
Maddi Durum (Zenginlik)<br />
Biraz<br />
önemli<br />
Önemli<br />
Çok<br />
önemli<br />
Toplam<br />
Evli 50 59 40 9 158<br />
Bekar 17 50 52 9 128<br />
Dul 2 3 7 2 14<br />
Toplam 69 112 99 20 300<br />
Tablo 4’de görüleceği gibi, bekâr ve dul denekler için maddî durum evlilere<br />
nazaran daha önemli bulunan bir unsur olarak değerlendirilmektedir. Ayrıca yaptığımız<br />
mülakatlarda da “parasız mutluluğun olmayacaği” nı belirten günümüz gençleri için maddî<br />
durum oldukça önemsenen bir unsur olmuştur.<br />
gibidir:<br />
Yakışıklı olma unsuru ile medenî durum arasındaki ilişki aşağıdaki tabloda olduğu<br />
Medenî Hal<br />
Tablo 5. Yakışıklı Olma-Medenî Durum İlişkisi<br />
Önemsiz<br />
Biraz<br />
Yakışıklı Olma<br />
önemli<br />
Önemli<br />
Çok<br />
önemli<br />
Toplam<br />
Evli 30 63 58 6 157<br />
Bekar 31 45 36 15 127<br />
Dul 4 5 4 1 14<br />
Toplam 65 113 98 22 298<br />
Tablo 5’de de görüldüğü gibi yakışıklı olma unsurunu çok önemli olarak<br />
değerlendirenlerin çoğu bekâr deneklerdir.<br />
66
İtibarlı bir mesleğe sahip olma ile medenî durum arasındaki ilişki aşağıdaki tabloda<br />
olduğu gibidir:<br />
Medenî Hal<br />
Tablo 6. İtibarlı Bir Mesleğe Sahip Olma-Medenî Durum İlişkisi<br />
Önemsiz<br />
İtibarlı Mesleğe Sahip Olma<br />
Biraz<br />
önemli<br />
Önemli<br />
Çok<br />
önemli<br />
Toplam<br />
Evli 27 34 85 12 158<br />
Bekar 8 29 65 24 126<br />
Dul - 3 11 - 14<br />
Toplam 35 66 161 36 298<br />
Tablo 6’da görüldüğü gibi kefâetin unsurlarından biri olan eşin itîbarlı bir mesleğe<br />
sahip olması unsuru bekâr ve dul deneklerde evlilere nazaran daha fazla önemsenmektedir.<br />
Bu bulgumuz Akdoğan’ın tespit ettiği verilerle de uyuşmaktadır. 268<br />
Eşin dindar olması ile medenî durum ilişkisi aşağıdaki tabloda olduğu gibidir:<br />
Medenî hâl<br />
Tablo 7. Dindarlık-Medenî Durum İlişkisi<br />
Önemsiz<br />
Biraz<br />
Dindarlık<br />
önemli<br />
Önemli<br />
Çok<br />
önemli<br />
Toplam<br />
Evli 28 28 62 40 158<br />
Bekâr 10 31 46 40 127<br />
Dul 3 1 6 4 14<br />
Toplam 41 60 114 84 299<br />
Tablo 7’de görüldüğü gibi evli, bekâr ve dul denekler için eşin dindar olması<br />
önemli görülen bir tercih unsurudur. Kefaetin unsurlarından biri olan dindarlık her üç grup<br />
için de önemli bulunan bir özellik olmuştur.<br />
268 Akdoğan, ag.e., s. 166-167.<br />
67
Ortak dünya görüşüne sahip olmak ile medenî durum arasındaki ilişki aşağıdaki<br />
tabloda olduğu gibidir:<br />
Tablo 8. Ortak Dünya Görüşüne Sahip Olmak -Medenî Durum İlişkisi<br />
Medenî<br />
durum<br />
Önemsiz<br />
Ortak Dünya Görüşü<br />
Biraz<br />
önemli<br />
Önemli<br />
Çok<br />
önemli<br />
Toplam<br />
Evli 2 12 56 88 158<br />
Bekâr 2 5 36 85 128<br />
Dul - 3 5 6 14<br />
Toplam 4 20 97 179 300<br />
Tablo 8’de de görüldüğü gibi evli, bekâr ve dul denekler için ortak bir dünya<br />
görüşüne sahip olma unsuru oldukça önemli bulunmuştur.<br />
gibidir:<br />
Eşin ahlakî özellikleri ile medenî durum arasındaki ilişki aşağıdaki tabloda olduğu<br />
Medenî<br />
durum<br />
Tablo 9. Eşin Ahlakî Özellikleri-Medenî Durum İlişkisi<br />
Önemsiz<br />
Eşin Ahlakî Özellikleri<br />
Biraz<br />
önemli<br />
Önemli<br />
Çok<br />
önemli<br />
Toplam<br />
Evli - 2 39 117 158<br />
Bekâr - 2 21 105 128<br />
Dul - - 3 11 14<br />
Toplam - 4 63 233 300<br />
Tablo 9’da görüldüğü gibi, eşin ahlakî özellikleri evli, dul ve bekâr her üç grup<br />
bayan için de eş tercihi sebebi olarak önemli görülen bir unsurdur. Aynı zamanda kefaetin<br />
unsurlarından biri olan ahlakî durum medenî hale göre de farklılık yaratmayarak önemli<br />
görülen bir unsur olarak yer almıştır.<br />
68
Eşin kişiliği ile medenî durum arasındaki ilişki aşağıdaki tabloda olduğu gibidir:<br />
Medenî<br />
durum<br />
Tablo 10. Eşin Kişiliği -Medenî Durum İlişkisi<br />
Önems<br />
iz<br />
Biraz<br />
Eşin Kişiliği<br />
önemli<br />
Öneml<br />
i<br />
Çok<br />
önemli<br />
Toplam<br />
Evli 2 4 38 114 158<br />
Bekâr 1 3 15 108 127<br />
Dul - 1 5 8 14<br />
Toplam 3 8 58 230 299<br />
Tablo 10’da da görüldüğü gibi evli, bekâr ve dul her üç grup bayan için de eş<br />
tercihinde kişilik önemli bir unsurdur.<br />
gibidir:<br />
Eşin entelektüel olması ile medenî durum arasındaki ilişki aşağıdaki tabloda olduğu<br />
Medenî<br />
durum<br />
Tablo 11. Eşin Entelektüel Olması-Medenî Durum İlişkisi<br />
Önemsiz<br />
Eşin Entelektüel Olması<br />
Biraz<br />
önemli<br />
Önemli<br />
Çok<br />
önemli<br />
Toplam<br />
Evli 35 38 55 29 157<br />
Bekâr 28 31 40 27 126<br />
Dul 3 2 3 6 14<br />
Toplam 66 71 98 62 297<br />
Tablo 11’de de görüldüğü gibi evli, dul ve bekâr her üç grubun eşin entelektüel<br />
olması unsuruna önem verme düzeyleri yakındır.<br />
gibidir:<br />
Eşin cinsel çekiciliği ile medenî durum arasındaki ilişki aşağıdaki tabloda olduğu<br />
Medenî<br />
durum<br />
Tablo 12. Eşin Cinsel Çekiciliği-Medenî Durum İlişkisi<br />
Önemsiz<br />
Eşin Cinsel Çekiciliği<br />
Biraz<br />
önemli<br />
Önemli<br />
Çok<br />
önemli<br />
Toplam<br />
Evli 37 42 61 14 154<br />
Bekâr 19 46 44 17 126<br />
Dul 2 4 5 2 13<br />
Toplam 58 92 110 33 293<br />
Tablo 12’ye göre cinsel çekicilik unsurunu çok önemli bulan bekâr deneklerin oranı<br />
diğerlerine nazaran daha fazladır. Yine de bu unsurun evli, bekar ve dul her üç grup için<br />
de önemsenen bir tercih olduğunu söylemek hata olmayacaktır.<br />
69
gibidir:<br />
Sıra dışı bir insan olmak ile medenî durum arasındaki ilişki aşağıdaki tablodaki<br />
Medenî<br />
Tablo 13. Sıra Dışı Bir İnsan Olmak -Medenî Durum İlişkisi<br />
durum<br />
Önemsiz<br />
Sıra Dışı Bir Insan Olmak<br />
Biraz<br />
önemli<br />
Önemli<br />
Çok<br />
önemli<br />
Toplam<br />
Evli 55 41 39 19 154<br />
Bekâr 40 37 31 17 125<br />
Dul 4 4 5 1 14<br />
Toplam 99 82 75 37 293<br />
Tablo 13’de de görüldüğü gibi sıra dışı bir insan olmak unsuru evli, bekar ve dul<br />
bayanlardaki dağılımı yakın olup, çok önemli görülen bir unsur olarak yer almamıştır.<br />
gibidir:<br />
Âşık olmak/olunmak ile medenî durum arasındaki ilişki aşağıdaki tabloda olduğu<br />
Medenî<br />
durum<br />
Tablo 14. Âşık Olmak/Olunmak-Medenî Durum İlişkisi<br />
Önemsiz<br />
Âşık Olmak/Olunmak<br />
Biraz<br />
önemli<br />
Önemli<br />
Çok<br />
önemli<br />
Toplam<br />
Evli 7 14 45 92 158<br />
Bekâr 4 8 29 86 127<br />
Dul 1 3 10 14<br />
Toplam 11 23 77 188 299<br />
Tablo 14’de de görüldüğü gibi evli, bekâr ve dul her üç grup için de âşık<br />
olmak/olunmak önemli bir unsur olarak değerlendirilmiştir.<br />
70
gibidir:<br />
İyi bir eş olacağına olan inanç unsuru ile medenî durum aşağıdaki tabloda olduğu<br />
Medenî<br />
Tablo 15. İyi Bir Eş Olacağına Olan İnanç- Medenî Durum İlişkisi<br />
durum<br />
Önemsiz<br />
İyi Bir Eş Olacağına Olan İnanç<br />
Biraz<br />
önemli<br />
Önemli<br />
Çok<br />
önemli<br />
Toplam<br />
Evli 1 3 56 98 158<br />
Bekâr 1 1 26 100 128<br />
Dul 2 2 10 14<br />
Toplam 2 6 84 208 300<br />
Tablo 15’e göre evli, bekar ve dul her üç grup deneğin büyük çoğunluğu iyi bir eş<br />
olacağına olan inanç unsurunun önemli olduğunu düşünmektedirler.<br />
gibidir:<br />
İyi bir baba olacağına olan inanç unsuru ile medenî durum aşağıdaki tabloda olduğu<br />
Tablo 16. İyi Bir Baba Olacağına Olan İnanç- Medenî Durum İlişkisi<br />
Medenî<br />
durum<br />
Önemsiz<br />
İyi Bir Baba Olacağina Olan İnanç<br />
Biraz<br />
önemli<br />
Önemli<br />
Çok<br />
önemli<br />
Toplam<br />
Evli 2 5 43 108 158<br />
Bekâr 1 3 23 101 128<br />
Dul 1 1 1 11 14<br />
Toplam 4 9 67 220 300<br />
Tablo 16’da görüldüğü gibi evli, bekar ve dul her üç grup için de iyi bir baba<br />
olacağına olan inanç unsurunun önemli olarak değerlendirildiğini söylememiz<br />
mümkündür.<br />
71
Soy ve aile yapısı ile medenî durum unsuru aşağıdaki tabloda olduğu gibidir:<br />
Medenî<br />
durum<br />
Tablo 17. Soy ve Aile Yapısı-Medenî Durum İlişkisi<br />
Önemsiz<br />
Soy ve Aile Yapısı<br />
Biraz<br />
önemli<br />
Önemli<br />
Çok<br />
önemli<br />
Toplam<br />
Evli 18 25 61 52 156<br />
Bekâr 3 18 40 66 127<br />
Dul 1 5 8 14<br />
Toplam 22 43 106 126<br />
Tablo 17’de görüldüğü gibi soy ve aile yapısı evli, bekâr ve dul her üç grup için de<br />
önemli bir unsurdur.<br />
Aynı dinden olmak ile medenî durum unsuru aşağıdaki tabloda olduğu gibidir:<br />
Medenî<br />
durum<br />
Tablo18 Aynı Dinden Olmak-.Medenî Durum İlişkisi<br />
Önemsiz<br />
Aynı Dinden Olmak<br />
Biraz<br />
önemli<br />
Önemli<br />
Çok<br />
önemli<br />
Toplam<br />
Evli 20 22 37 79 158<br />
Bekâr 12 9 29 78 128<br />
Dul 3 2 1 8 14<br />
Toplam 35 33 67 165 300<br />
Tablo 18’de de görüldüğü üzere evli, bekar ve dul her üç grup içinde aynı dinden<br />
olmak unsuru önemli bir unsurdur.<br />
Aynı mezhepten olmak ile medenî durum unsuru aşağıdaki tabloda olduğu gibidir:<br />
Medenî<br />
durum<br />
Tablo 19. Aynı Mezhepten Olmak-Medenî Durum İlişkisi<br />
Önemsiz<br />
Aynı Mezhepten Olmak<br />
Biraz<br />
önemli<br />
Önemli<br />
Çok<br />
önemli<br />
Toplam<br />
Evli 48 22 41 47 158<br />
Bekâr 24 24 35 42 125<br />
Dul 3 3 3 5 14<br />
Toplam 75 49 79 94 297<br />
Tablo 19’da da görüldüğü gibi evli, bekar ve dul her üç grubun da aynı mezhepten<br />
olmak unsuruna verdiği önem yakın olup, önemli bir unsur olarak değerlendirilmiştir.<br />
72
Aynı ırktan olmak ile medenî durum unsuru aşağıdaki tabloda olduğu gibidir:<br />
Medenî<br />
durum<br />
Tablo 20. Aynı Irktan Olmak-Medenî Durum İlişkisi<br />
Önemsiz<br />
Aynı ırktan olmak<br />
Biraz<br />
önemli<br />
Önemli<br />
Çok<br />
önemli<br />
Toplam<br />
Evli 57 30 30 40 157<br />
Bekâr 28 17 40 40 125<br />
Dul 5 5 1 3 14<br />
Toplam 90 52 71 83 296<br />
Tablo 20’de olduğu gibi, evli, bekar ve dul her üç grubun içinden evli denekler<br />
diğerlerine nazaran ırk unsuruna daha az önem vermektedirler.<br />
Şakacı olmak ile medenî durum unsuru aşağıdaki tabloda olduğu gibidir:<br />
Medenî<br />
durum<br />
Tablo 21. Şakacı Olmak-Medenî Durum İlişkisi<br />
Önemsiz<br />
Biraz<br />
Şakacı Olmak<br />
önemli<br />
Önemli<br />
Çok<br />
önemli<br />
Toplam<br />
Evli 27 61 53 17 158<br />
Bekâr 22 43 41 19 125<br />
Dul 3 2 6 2 13<br />
Toplam 52 106 100 38 296<br />
Tablo 21’e göre şakacı olmak unsuruna çok önemli diyenlerin oranı evli, bekar ve<br />
dul her üç grup için de düşük olup, çoğunlukça biraz önemli şeklinde değerlendirilmiştir.<br />
gibidir:<br />
Ciddi ve ağır başlı olmak ile medenî durum unsuru aşağıdaki tabloda olduğu<br />
Medenî<br />
Tablo 22. Ciddî ve Ağır Başlı Olmak-Medenî Durum İlişkisi<br />
durum<br />
Önemsiz<br />
Ciddi ve Ağır Başlı Olmak<br />
Biraz<br />
önemli<br />
Önemli<br />
Çok<br />
önemli<br />
Toplam<br />
Evli 6 40 73 37 156<br />
Bekâr 4 25 56 42 127<br />
Dul 1 3 3 7 14<br />
Toplam 11 68 132 86 297<br />
Tablo 22’ye göre, evli, bekâr ve dul her üç grup için de ciddi ve ağır başlı olmak<br />
unsuru önemli bulunmuştur.<br />
73
Ailenin uygun bulması ile medenî durum unsuru aşağıdaki tabloda olduğu gibidir:<br />
Medenî<br />
durum<br />
Tablo 23. Ailenin Uygun Bulması-Medenî Durum İlişkisi<br />
Önemsiz<br />
Ailenin Uygun Bulması<br />
Biraz<br />
önemli<br />
Önemli<br />
Çok<br />
önemli<br />
Toplam<br />
Evli 11 28 62 57 158<br />
Bekâr 6 13 44 64 127<br />
Dul 1 2 9 2 14<br />
Toplam 18 43 115 123<br />
Tablo 23’e göre evli, bekâr ve dul her üç grup için de ailenin uygun bulması unsuru<br />
önemli bulunmuştur.<br />
Aynı memleketten olma unsuru ile medenî durum aşağıdaki tabloda olduğu gibidir:<br />
Medenî<br />
durum<br />
Tablo 24. Aynı Memleketten Olmak-Medenî Durum İlişkisi<br />
Önemsiz<br />
Aynı Memleketten Olmak<br />
Biraz<br />
önemli<br />
Önemli<br />
Çok<br />
önemli<br />
Toplam<br />
Evli 114 17 14 13 158<br />
Bekâr 90 18 13 5 126<br />
Dul 10 3 1 14<br />
Toplam 214 38 28 18 298<br />
Tablo 24’e göre evli, bekâr ve dul her üç grup için de aynı memleketten olma<br />
unsurunun önemsiz olduğu görülmektedir.<br />
74
Eş ile yaşam tarzlarının uyuşması unsuru ile medenî durum arasındaki ilişki<br />
aşağıdaki tabloda olduğu gibidir:<br />
Tablo 25. Eş İle Yaşam Tarzlarının Uyuşması-Medenî Durum İlişkisi<br />
Medenî<br />
durum<br />
Önemsiz<br />
Eş İle Yaşam Tarzlarının Uyuşması<br />
Biraz<br />
önemli<br />
Önemli<br />
Çok<br />
önemli<br />
Toplam<br />
Evli 8 11 61 78 158<br />
Bekâr 2 8 41 75 126<br />
Dul 1 2 4 7 14<br />
Toplam 11 21 106 160 298<br />
Tablo 25’de görüldüğü gibi eş ile yaşam tarzlarının uyuşması unsuru her üç grup<br />
için de oldukça önemli olarak değerlendirilmiştir.<br />
2.2.3. Evlenme Şekline Göre Eş Seçiminde Dikkat Edilen Hususlar<br />
Görücü usûlü, tanışarak, anlaşarak vs. gibi evlenme şekillerine göre eş tercihinde<br />
etkili olacak unsurların değişebileceği fikrinden hareketle aşağıdaki tablolar hazırlanmıştır.<br />
Maddî durum ile evlenme şekli arasındaki ilişki aşağıdaki tabloda olduğu gibidir:<br />
Evlenme şekli<br />
Tablo 26. Maddî Durum-Evlenme Şekli İlişkisi<br />
Önemsiz<br />
Biraz<br />
Maddi Durum<br />
önemli<br />
Önemli<br />
Çok<br />
önemli<br />
Toplam<br />
Görücü Usulü 10 21 20 6 57<br />
Tanışarak 42 40 28 5 115<br />
Toplam 52 61 48 11 172<br />
Yukarıdaki tabloda görüldüğü gibi, tanışarak evlenenlerde maddî durum daha az<br />
önemsenmektedir denebilir. Gerek tanışarak, gerekse görücü usulü ile evlenenlerde maddî<br />
durumu çok önemli bulanların oranı oldukça düşüktür.<br />
75
gibidir:<br />
Yakışıklı olma unsuru ile evlenme şekli arasındaki ilişki aşağıdaki tabloda olduğu<br />
Evlenme<br />
şekli<br />
Görücü<br />
usulü<br />
Tablo 27. Yakışıklı Olma-Evlenme Şekli İlişkisi<br />
Önemsiz<br />
Yakışıklı Olma<br />
Biraz<br />
önemli<br />
Önemli<br />
Çok<br />
önemli<br />
Toplam<br />
12 19 21 5 57<br />
Tanışarak 22 49 40 2 113<br />
Toplam 34 68 61 170<br />
Tablo 27’de görüldüğü üzere görücü usûlü ile evlenen denekler için yakışıklı olma<br />
unsuru daha önemli bulunmuştur, denebilir. Gerek yaptığımız mülakatlar gerekse diğer<br />
araştırma verileri göstermektedir ki, görücü usulü ile evlenen bayanların çoğunu genelde<br />
eğitim durumu daha düşük olan bayanlar oluşturmaktadır. Akdoğan’ın eğitim durumu ile<br />
yakışıklı/güzel olma unsurunun ilgisini tespitinde; okur-yazar olmayan ve ortaokul<br />
mezunları eş tercihinde güzelliği ilk şart olarak görmezken, güzelliği/yakışıklılığı tercih<br />
sebebi olarak değerlendirenlerin oranı ilkokul mezunlarında, %1.8, lise mezunlarında %2,<br />
üniversite mezunlarında %0.8 şeklinde olmuştur. 269<br />
İtibarlı mesleğe sahip olmak ile evlenme şekli arasındaki ilişki aşağıdaki tabloda<br />
olduğu gibidir:<br />
Evlenme şekli<br />
Tablo 28. İtibarlı Mesleğe Sahip Olmak-Evlenme Şekli İlişkisi<br />
Görücü<br />
usulü<br />
Önemsiz<br />
İtîbarlı mesleğe sahip olmak<br />
Biraz<br />
önemli<br />
Önemli<br />
Çok<br />
önemli<br />
Toplam<br />
9 11 32 5 57<br />
Tanışarak 18 27 62 7 114<br />
Toplam 27 38 94 12 171<br />
Tablo 28’de görüldüğü gibi gerek tanışarak gerekse görücü usûlü ile evlenen<br />
bayanlarda itibarlı mesleğe sahip olmak önemli bir unsur olarak değerlendirilmiştir. Devlet<br />
269 Akdoğan, a.g.e., s. 164-168<br />
76
İstatistik Enstitüsü’nce yapılan istatistik verileri de özellikle bayanların meslekî açıdan<br />
kendileriyle aynı veya daha yüksek kişileri evlilik için tercih ettiklerini göstermektedir. 270<br />
gibidir:<br />
Eşin dindar olması ile evlenme şekli arasındaki ilişki aşağıdaki tabloda olduğu<br />
Evlenme şekli<br />
Görücü<br />
usulü<br />
Tablo 29. Eşin Dindar Olması-Evlenme Şekli İlişkisi<br />
Önemsiz<br />
Biraz<br />
Dindarlık<br />
önemli<br />
Önemli<br />
Çok<br />
önemli<br />
Toplam<br />
3 5 25 24 57<br />
Tanışarak 28 24 43 20 115<br />
Toplam 31 29 68 44 172<br />
Tablo 29’da olduğu gibi görücü usûlü ile evlenen denekler, tanışarak evlenenlere<br />
nazaran eşin dindar olmasına daha çok önem vermektedir. Bu grubun yaşamında din<br />
unsurunun daha ağır basmasının da tercihin bu doğrultuda olmasında etkili olduğunu<br />
söylemek mümkündür. Eşin dindar olmasının önemsiz olduğunu düşünenlerin büyük<br />
çoğunluğunun tanışarak evlenenlerden olması ise yoruma açık bir konudur.<br />
Ortak bir dünya görüşüne sahip olmak unsuru ile evlenme şekli arasındaki ilişki ise<br />
aşağıdaki tabloda olduğu gibidir:<br />
Tablo 30. Ortak Bir Dünya Görüşüne Sahip Olmak-Evlenme Şekli İlişkisi<br />
Evlenme şekli<br />
Görücü<br />
usulü<br />
Önemsiz<br />
-<br />
Ortak Dünya Görüşü<br />
Biraz<br />
önemli<br />
Önemli<br />
Çok<br />
önemli<br />
Toplam<br />
6 22 29 57<br />
Tanışarak 2 9 39 65 115<br />
Toplam 2 15 61 94 172<br />
Tablo 30’da görüldüğü gibi gerek görücü usûlü ile gerekse tanışarak evlenen her iki<br />
grup için de ortak bir dünya görüşüne sahip olmak unsuru oldukça önemlidir.<br />
270 DİE, Evlenme İstatistikleri, Ankara 2002.<br />
77
gibidir:<br />
Eşin ahlakî özellikleri ile evlenme şekli arasındaki ilişki aşağıdaki tabloda olduğu<br />
Evlenme şekli<br />
Görücü<br />
usulü<br />
Tablo 31. Eşin Ahlakî Özellikleri-Evlenme Şekli İlişkisi<br />
Önemsiz<br />
Eşin Ahlakî Özellikleri<br />
Biraz<br />
önemli<br />
Önemli<br />
Çok<br />
önemli<br />
Toplam<br />
- - 15 42 57<br />
Tanışarak - 2 27 86 115<br />
Toplam - 2 42 128 172<br />
Tablo 31’e göre görücü usûlü ve tanışarak evlenen her iki grup için de eşin ahlakî<br />
özelliklerinin önem düzeyi oldukça yüksektir. Bu unsura önemsiz diyenlerin hiç olmaması<br />
da dikkat çekicidir.<br />
Eşin kişiliği ile evlenme şekli arasındaki ilişki ise aşağıdaki tabloda olduğu gibidir:<br />
Evlenme şekli<br />
Görücü<br />
usulü<br />
Tablo 32. Eşin Kişiliği-Evlenme Şekli İlişkisi<br />
Önemsiz<br />
2<br />
Biraz<br />
Eşin Kişiliği<br />
önemli<br />
Önemli<br />
Çok<br />
önemli<br />
Toplam<br />
2 18 35 57<br />
Tanışarak - 3 24 88 115<br />
Toplam 2 5 42 123 172<br />
Tablo 32’de de görüldüğü üzere eşin kişiliği unsuru görücü usulü ve tanışarak<br />
evlenen her iki grup için de oldukça önemli bir unsurdur.<br />
78
gibidir.<br />
Eşin entelektüel olması ile evlenme şekli arasındaki ilişki aşağıdaki tabloda olduğu<br />
Evlenme şekli<br />
Görücü<br />
usulü<br />
Tablo 33. Eşin Entelektüel Olması-Evlenme Şekli İlişkisi<br />
Önemsiz<br />
19<br />
Eşin Entelektüel Olması<br />
Biraz<br />
önemli<br />
Önemli<br />
Çok<br />
önemli<br />
Toplam<br />
13 13 11 56<br />
Tanışarak 19 26 45 24 114<br />
Toplam 38 39 58 35 170<br />
Tablo 33’de görüldüğü gibi görücü usûlü ve tanışarak evlenen her iki grupta da eşin<br />
entelektüel olması unsuruna önemsiz diyenlerin eşit oranda olması dikkat çekicidir. Her iki<br />
grupta da bu unsuru çok önemli görenlerin oranı daha düşüktür. Bayanların bu unsur ile<br />
ilgili olarak bu yöndeki tercihleri içinde bulunduğumuz bilgi çağında oldukça ilginç bir<br />
veri olarak okunabilir.<br />
gibidir:<br />
Eşin cinsel çekiciliği ile evlenme şekli arasındaki ilişki aşağıdaki tabloda olduğu<br />
Evlenme şekli<br />
Görücü<br />
usulü<br />
Tablo 34. Eşin Cinsel Çekiciliği-Evlenme Şekli İlişkisi<br />
Önemsiz<br />
15<br />
Eşin Cinsel Çekiciliği<br />
Biraz<br />
önemli<br />
Önemli<br />
Çok<br />
önemli<br />
Toplam<br />
20 17 4 56<br />
Tanışarak 24 27 49 11 111<br />
Toplam 39 47 66 15 167<br />
Tablo 34’de görüldüğü gibi görücü usûlü ve tanışarak evlenen her iki grup denek<br />
için de cinsel çekicilik unsurunun hemen hemen aynı düzeyde önem derecesine sahip<br />
olduğu söylenebilir. Ayrıca, araştırmamız esnasında bu unsuru cevaplama noktasında<br />
görücü usulü ile evlenen bayanların diğerlerine nazaran daha çekimser tavırlar<br />
sergiledikleri gözlenmiştir.<br />
79
Sıra dışı bir insan olma unsuru ile evlenme şekli arasındaki ilişki aşağıdaki tabloda<br />
olduğu gibidir:<br />
Evlenme şekli<br />
Görücü<br />
usulü<br />
Tablo 35. Sıra Dışı Bir Insan Olmak-Evlenme Şekli İlişkisi<br />
Önemsiz<br />
Sıra dışı bir insan olma unsuru<br />
Biraz<br />
önemli<br />
Önemli<br />
Çok<br />
önemli<br />
Toplam<br />
22 14 14 6 56<br />
Tanışarak 36 31 29 15 111<br />
Toplam 58 45 43 21 167<br />
Tablo 35’de görüldüğü gibi görücü usûlü ile evlenenlerden bu unsura çok önemli<br />
diyenlerin oranı oldukça düşüktür. Sıra dışı bir insan olma tercihinin denekler için çok<br />
istenen bir unsur olmadığı söylenebilir.<br />
Âşık olmak/olunmak ile evlenme şekli arasındaki ilişki ise aşağıdaki tabloda<br />
olduğu gibidir:<br />
Evlenme şekli<br />
Görücü<br />
usulü<br />
Tablo 36. Âşık Olmak/Olunmak-Evlenme Şekli İlişkisi<br />
Önemsiz<br />
5<br />
Âşık Olmak/Olunmak<br />
Biraz<br />
önemli<br />
Önemli<br />
Çok<br />
önemli<br />
Toplam<br />
8 15 29 57<br />
Tanışarak 1 8 33 73 115<br />
Toplam 6 16 48 102 172<br />
Tablo 36’ya göre tanışarak evlenenlerde âşık olmak/olunmak unsurunun daha<br />
önemli olduğu görülmektedir. Ayrıca, araştırmamızda yaptığımız mülakatlardan hareketle<br />
tanışarak evlenen deneklerin birçoğu evlilik kararında âşık olma tecrübesinin etkili<br />
olduğunu ifade etmiştir.<br />
80
İyi bir eş olacağına olan inanç ile evlenme şekli arasındaki ilişki ise aşağıdaki<br />
tabloda olduğu gibidir:<br />
Tablo 37. İyi Bir Eş Olacağına Olan İnanç-Evlenme Şekli İlişkisi<br />
Evlenme şekli<br />
Görücü<br />
usulü<br />
Önemsiz<br />
İyi Bir Eş Olacağına Olan İnanç<br />
Biraz<br />
önemli<br />
Önemli<br />
Çok<br />
önemli<br />
Toplam<br />
1 5 20 31 57<br />
Tanışarak 38 77 115<br />
Toplam 1 5 58 108 172<br />
Tablo 37’ye göre görücü usûlü ve tanışarak evlenen her iki grup için de iyi bir eş<br />
olacağına olan inanç unsuru oldukça önemlidir.<br />
İyi bir baba olacağına olan inanç ile evlenme şekli arasındaki ilişki ise aşağıdaki<br />
tabloda olduğu gibidir:<br />
Tablo 38. İyi Bir Baba Olacağına Olan İnanç-Evlenme Şekli İlişkisi<br />
Evlenme şekli<br />
Görücü<br />
usulü<br />
Önemsiz<br />
İyi Bir Baba Olacağına Olan İnanç<br />
1<br />
Biraz<br />
önemli<br />
Önemli<br />
Çok<br />
önemli<br />
Toplam<br />
3 13 40 57<br />
Tanışarak 2 3 31 79 115<br />
Toplam 3 6 44 119 172<br />
Tablo 38’de görüldüğü gibi gerek görücü usulü ile gerekse tanışarak evlenen her iki<br />
grup için de iyi bir baba olacağına olan inanç unsurunun önem düzeyinin yakın olduğunu<br />
söylememiz mümkündür.<br />
81
gibidir:<br />
Soy ve aile yapısı ile evlenme şekli arasındaki ilişki ise aşağıdaki tabloda olduğu<br />
Evlenme şekli<br />
Görücü<br />
usulü<br />
Tablo 39. Soy ve Aile Yapısı-Evlenme Şekli İlişkisi<br />
Önemsiz<br />
Soy ve Aile Yapısı<br />
Biraz<br />
önemli<br />
Önemli<br />
Çok<br />
önemli<br />
Toplam<br />
1 4 23 27 55<br />
Tanışarak 17 21 43 34 115<br />
Toplam 18 25 66 61 170<br />
Tablo 39’a göre anlaşarak evlenenlerden soy ve aile yapısı unsuruna önemsiz ve<br />
biraz önemli diyenlerin fazla, görücü usulünde ise az olması, görücü usulü ile evliliklerde<br />
ailenin etkin rol oynadığı fikrini doğrulamaktadır.<br />
gibidir:<br />
Aynı dinden olmak ile evlenme şekli arasındaki ilişki ise aşağıdaki tabloda olduğu<br />
Evlenme şekli<br />
Görücü<br />
usulü<br />
Tablo 40. Aynı Dinden Olmak-Evlenme Şekli İlişkisi<br />
Önemsiz<br />
Aynı Dinden Olmak<br />
Biraz<br />
önemli<br />
Önemli<br />
Çok<br />
önemli<br />
Toplam<br />
3 1 13 40 57<br />
Tanışarak 18 23 24 50 115<br />
Toplam 21 24 37 90 172<br />
Tablo 40’da görüldüğü üzere görücü usulüyle evlenenlerde aynı dinden olmak<br />
unsurunun daha önemli olduğu söylenebilir. Tanışarak evlenenlerde aynı dinden olmanın<br />
önemsiz olduğunu düşünenlerin diğer gruba nazaran daha çok olması dikkat çekicidir.<br />
82
Aynı mezhepten olmak ile evlenme şekli arasındaki ilişki ise aşağıdaki tabloda<br />
olduğu gibidir:<br />
Evlenme şekli<br />
Görücü<br />
usulü<br />
Tablo 41. Aynı Mezhepten Olmak -Evlenme Şekli İlişkisi<br />
Önemsiz<br />
Aynı Mezhepten Olmak<br />
Biraz<br />
önemli<br />
Önemli<br />
Çok<br />
önemli<br />
Toplam<br />
8 6 20 23 57<br />
Tanışarak 41 17 25 31 114<br />
Toplam 49 23 45 54 171<br />
Tablo 41’de görüldüğü gibi görücü usulüyle evlenenlerde aynı mezhepten olmak<br />
unsurunu önemsiz bulanların sayısı oldukça azdır. Tanışarak evlenenlerde bu unsura<br />
önemsiz diyenlerin oranı daha fazladır.<br />
gibidir:<br />
Aynı ırktan olmak ile evlenme şekli arasındaki ilişki ise aşağıdaki tabloda olduğu<br />
Evlenme şekli<br />
Görücü<br />
usulü<br />
Tablo 42. Aynı Irktan Olmak -Evlenme Şekli İlişkisi<br />
Önemsiz<br />
Aynı Irktan Olmak<br />
Biraz<br />
önemli<br />
Önemli<br />
Çok<br />
önemli<br />
Toplam<br />
9 9 16 22 56<br />
Tanışarak 51 26 15 22 114<br />
Toplam 60 35 31 44 170<br />
Tablo 42’ye göre tanışarak evlenenler için aynı ırktan olmak daha az önemliyken,<br />
görücü usulü ile evlenenlerde bu unsur daha önemlidir.<br />
83
gibidir:<br />
Şakacı olmak ile evlenme şekli arasındaki ilişki ise aşağıdaki tabloda olduğu<br />
Evlenme şekli<br />
Görücü<br />
usulü<br />
Tablo 43. Şakacı Olmak -Evlenme Şekli İlişkisi<br />
Önemsiz<br />
Biraz<br />
Şakacı Olmak<br />
önemli<br />
Önemli<br />
Çok<br />
önemli<br />
Toplam<br />
14 19 14 9 56<br />
Tanışarak 16 45 45 8 114<br />
Toplam 30 64 59 17 170<br />
Tablo 43’de görüldüğü gibi gerek görücü usulü ile gerekse tanışarak evlenen her iki<br />
grup için de şakacı olmak unsurunu çok önemli görenlerin sayısı oldukça düşüktür.<br />
Çalışmamızda edindiğimiz gözlemlerle bu unsura önem verenlerin özellikle çalışan<br />
bayanlar olduğunu söyleyebiliriz.<br />
Ciddî ve ağır başlı olmak ile evlenme şekli arasındaki ilişki ise aşağıdaki tabloda<br />
olduğu gibidir:<br />
Evlenme şekli<br />
Görücü<br />
usulü<br />
Tablo 44. Ciddî ve Ağır Başlı Olmak -Evlenme Şekli İlişkisi<br />
Önemsiz<br />
Ciddî ve Ağır Başlı Olmak<br />
Biraz<br />
önemli<br />
Önemli<br />
Çok<br />
önemli<br />
Toplam<br />
5 9 24 19 57<br />
Tanışarak 2 34 52 25 113<br />
Toplam 7 43 76 44 170<br />
Tablo 44’e göre, görücü usûlü ile evlenenlerde ciddî ve ağır başlı olmak unsurunun<br />
daha önemli olduğu görülmektedir.<br />
84
Ailenin uygun bulması ile evlenme şekli arasındaki ilişki ise aşağıdaki tabloda<br />
olduğu gibidir:<br />
Evlenme şekli<br />
Görücü<br />
usulü<br />
Tablo 45. Ailenin Uygun Bulması-Evlenme Şekli İlişkisi<br />
Önemsiz<br />
Ailenin Uygun Bulunması<br />
Biraz<br />
önemli<br />
Önemli<br />
Çok<br />
önemli<br />
Toplam<br />
2 5 24 26 57<br />
Tanışarak 9 23 46 37 115<br />
Toplam 11 28 70 63 172<br />
Tablo 45’de görüldüğü gibi, görücü usûlü ve tanışarak evlenen her iki grup için de<br />
ailenin uygun bulması unsuru önemli olmakla birlikte görücü usulü ile evlenenler için bu<br />
unsurun önem düzeyinin daha fazla olduğu söylenebilir.<br />
Aynı memleketten olmak ile evlenme şekli arasındaki ilişki ise aşağıdaki tabloda<br />
olduğu gibidir.<br />
Evlenme şekli<br />
Görücü<br />
usulü<br />
Tablo 46. Aynı Memleketten Olmak-Evlenme Şekli İlişkisi<br />
Önemsiz<br />
Aynı Memleketten Olmak<br />
Biraz<br />
önemli<br />
Önemli<br />
Çok<br />
önemli<br />
Toplam<br />
36 10 6 5 57<br />
Tanışarak 86 10 10 8 114<br />
Toplam 122 20 16 13 171<br />
Tablo 46’da görüldüğü gibi gerek görücü usulü gerekse tanışarak evlenen her iki<br />
grupta da aynı memleketten olma unsuru önem görmeyen bir husustur.<br />
85
2.2.4. Aile İçi Huzursuzlukların Oluşmasında Eşlerin Denk Olup Olmaması<br />
Eşlerin denk olup olmamaktan veya ne gibi hususlarda daha çok problem<br />
yaşadıklarını tespit amacına yönelik olarak hazırlanan sorularla ilgili elde edilen bulgular<br />
şu şekildedir:<br />
No<br />
Eş ile yaşanan problemin nedenleri<br />
Tablo 47. Denk Olup-Olmama Noktasında Aile içi Huzursuzluklar<br />
Her zaman Sık sık Bazen Hiç Toplam<br />
N % n % N % n % n %<br />
1 Maddi sıkıntılar 6 3.7 11 6.7 89 54.3 58 35.4 164 100.0<br />
2 Kişilik çatışmaları 14 8.4 29 17.5 86 51.8 37 21.3 166 100.0<br />
3 Ailelerle ilişkili konular 14 8.5 22 13.3 83 50.3 46 27.9 165 100.0<br />
4 Sevgi ve ilgi yoksunluğu 11 6.7 17 10.3 66 40.0 71 43.0 165 100.0<br />
5 Çocuklarla ilgili konular 8 5.0 22 13.7 51 31.7 80 49.7 161 100.0<br />
6 Her haline tahammül edememek 10 6.1 14 8.5 84 51.2 56 34.1 161 100.0<br />
7 Ailevi sorumlulukları üstlenmemesi 8 4.9 10 6.2 49 30.2 95 58.6 162 100.0<br />
8 Farklı kültürlerden gelmekten<br />
kaynaklanan iletişim bozukluğu<br />
9 Gelir düzeyinin denk olmamasından<br />
kaynaklanan çatışmalar<br />
10 Sosyal statünün denk olmamasından<br />
kaynaklanan çatışmalar<br />
11 Aile ve soyun denk olmamasından<br />
kaynaklanan çatışmalar<br />
12 Eğitim düzeyinin denk olmamasından<br />
kaynaklanan çatışmalar<br />
13 Kariyerin denk olmamasından<br />
kaynaklanan çatışmalar<br />
14 İnançların farklı olmasından<br />
kaynaklanan çatışmalar<br />
15 İbadetleri uygulama noktasında<br />
yaşanan çatışmalar<br />
86<br />
10 6.2 15 9.3 50 31.1 86 53.4 161 100.0<br />
4 2.4 5 3.0 30 18.3 125 76.2 164 100.0<br />
10 6.1 8 4.9 31 18.9 115 70.1 164 100.0<br />
4 2.4 9 5.5 42 25.6 109 66.5 164 100.0<br />
8 4.8 5 3.0 18 10.9 134 81.2 165 100.0<br />
5 3.0 5 3.0 19 11.5 136 82.4 165 100.0<br />
1 0. 3 1.8 18 11.0 142 86.6 164 100.0<br />
3 1.8 7 4.3 30 18.3 124 75.6 164 100.0<br />
Tablo 47’ye göre, maddî sıkıntılardan kaynaklanan problemler büyük çoğunlukça<br />
(%54.3) bazen yaşamakta, %35.4’lük bir oran ise maddî sıkıntılarla ilgili hiç sorun<br />
yaşamamaktadır. Bunun yanında araştırmada yer alan deneklerin %6.7’si maddî<br />
sıkıntılardan dolayı sık sık sorun yaşarken, %3.7’lik bir oran ise her zaman sorun<br />
yaşamaktadır.<br />
Kişilik çatışmaları ile ilgili olarak, deneklerin büyük çoğunluğu (%51.8) bazen<br />
problem yaşamakta, %21.3 bu konuda hiç problem yaşamamakta, %17.5 kişilik<br />
çatışmalarından dolayı sık sık, %8.4’lük bir oran ise her zaman problem yaşamaktadır.
Ailelerle ilgili konularda, deneklerin büyük çoğunluğu (%50.3) bazen sorun<br />
yaşamakta, %27.9 bu konuda hiç problem yaşamamakta, %13.3 sık sık, %8.5’lik bir oran<br />
ise bu hususta her zaman problem yaşamaktadır.<br />
Sevgi ve ilgi yoksunluğundan dolayı, deneklerin büyük çoğunluğu (%43) hiç<br />
problem yaşamamakta, %40 bazen, %10.3 sık sık, %6.7’lik bir oran ise bu hususta her<br />
zaman problem yaşamaktadır.<br />
Çocuklarla ilgili konularda deneklerin büyük çoğunluğu (%49.7) hiç problem<br />
yaşamamakta, %31.7 bazen, %13.7 sık sık, %5’lik bir oran ise bu hususta her zaman<br />
problem yaşamaktadır.<br />
Her haline tahammül edememekten deneklerin %51.2’si bazen problem yaşamakta,<br />
%34.1 hiç sorun yaşamazken, %8.5 sık sık, %6.1’lik bir oran ise bu hususta her zaman<br />
problem yaşamaktadır.<br />
Ailevî sorumlulukları eşin üstlenmemesi noktasında, deneklerin %58.6’sı hiç<br />
problem yaşamamakta, %30.2 bazen, %6.2 sık sık, %4.9’ luk bir oran ise bu hususta her<br />
zaman problem yaşamaktadır.<br />
Eşlerin farklı kültürlerden gelmesinden kaynaklanan iletişim bozukluğundan dolayı<br />
deneklerin %53.4’ü hiç problem yaşamamakta, %31.1 bazen, %9.3 sık sık, %6.2’lik bir<br />
oran ise bu hususta her zaman problem yaşamaktadır.<br />
Eşlerin gelir düzeylerinin denk olmamasından ötürü deneklerin %76.2’si hiç<br />
problem yaşamamakta, %18.3 bazen, %3 sık sık, %2.4’lük bir oran ise bu hususta her<br />
zaman problem yaşamaktadır.<br />
Eşlerin sosyal statüsünün denk olmamasından ötürü deneklerin %70.1’i hiç<br />
problem yaşamamakta, %18.9 bazen, %4.9 sık sık, %6.1’lik bir oran ise bu hususta her<br />
zaman problem yaşamaktadır.<br />
Aile ve soyun denk olmamasından ötürü deneklerin %66.5’i hiç problem<br />
yaşamamakta, %25.6 bazen, %5.5 sık sık, %2.4’lük bir oran ise bu hususta her zaman<br />
problem yaşamaktadır.<br />
Eşlerin eğitim düzeylerinin denk olmamasından ötürü deneklerin %81.2’si hiç<br />
problem yaşamamakta, %10.9 bazen, %3 sık sık, %4.8’lik bir oran ise bu hususta her<br />
zaman problem yaşamaktadır.<br />
Eşlerin kariyerlerinin denk olmamasından ötürü deneklerin %82.4’ü hiç problem<br />
yaşamamakta, %11.5 bazen, %3 sık sık yine %3’lük bir oran ise bu hususta her zaman<br />
problem yaşamaktadır.<br />
87
Eşlerin inançlarının farklı olmasından ötürü deneklerin %86.6’sı hiç problem<br />
yaşamamakta, %11 bazen, %1.8 sık sık, %0.6’lık bir oran ise bu hususta her zaman<br />
problem yaşamaktadır.<br />
Eşler arasında ibadetleri uygulama noktasında ise deneklerin %75.6’sı hiç problem<br />
yaşamamakta, %18.3 bazen, %4.3 sık sık, %1.8’lik bir oran ise bu hususta her zaman<br />
problem yaşamaktadır.<br />
2.2.5. Evlilikte Denklik Aranılması İle İlgili Düşünceler<br />
Evli bayanların evlendikten sonra eşleriyle denk olup olmadıkları ile ilgili<br />
düşüncelerini tespit amacıyla yönelttiğimiz sorunun verileri aşağıda olduğu gibidir:<br />
Tablo 48. Eşinizle denk ve uyumlu olduğunuzu düşünüyor musunuz?<br />
n %<br />
Evet 125 73.5<br />
Hayır 35 20.6<br />
Kısmen 10 5.9<br />
Toplam 170 100<br />
Tablo 48’de de görüldüğü üzere deneklerin büyük çoğunluğu eşleriyle denk ve<br />
uyumlu olduklarını düşünmektedirler. Örneklem içerisinde çalışan bayanların daha fazla<br />
olması, eşlerini kendi istekleriyle seçmeleri gibi faktörlerin de bu oranda payının olduğu<br />
düşünülebilir.<br />
Tablo 49. Günümüz evliliklerinde denklik aranmakta mıdır?<br />
n %<br />
Evet 161 56.5<br />
Hayır 113 39.6<br />
Fikrim yok 11 3.9<br />
Toplam 285 100.0<br />
Araştırmamız için son derece önemli olan bu soruya çoğunluk: “Günümüz<br />
evliliklerinde denklik aranmaktadır” derken, diğer bir grup ise bu soruyu<br />
“aranmamaktadır” şeklinde yanıtlamıştır. Bu gruba neden aranmamaktadır? Şeklinde<br />
yönelttiğimiz soruya ise yanıt: “Artık insanların çoğu parayı veya bazıları sadece aşkı<br />
önemsemekte başka şeylere adırmamaktadırlar.” şeklinde olmuştur.<br />
88
Tablo 50. Sizce evlilikte belli konularda denklik aramak gerekli midir?<br />
n %<br />
Evet 245 86.3<br />
Hayır 36 12.7<br />
Fikrim yok 3 1.1<br />
Toplam 284 100.0<br />
Araştırmamız için önemli olan sorulardan birisi de bu olmuştur. Tablo 50’de<br />
görüldüğü üzere büyük bir çoğunluk bu soruya “denklik aranmalıdır” şeklinde yanıt<br />
vermişlerdir.<br />
Gerçekleştirdiğimiz bu uygulama çalışmasından elde ettiğimiz veriler<br />
göstermektedir ki, bayanların büyük bir çoğunluğu denkliği önemli bulmakta ve aranılması<br />
gerektiğini düşünmektedirler. Özellikle yüksek öğrenim görmüş meslek sahibi bayanlar bu<br />
konuda daha da duyarlıdır. Örneğin örneklemimiz içerisinde yer alan öğretmenlerin büyük<br />
bir çoğunluğu yine kendileri gibi öğretmen olan bir eş tercihinde bulunmuşlardır. Daha<br />
genç, tecrübesiz ve çoğunlukla öğrencilerin oluşturduğu diğer bir grup ise sevmenin/âşık<br />
olmanın yeterli olacağını, denkliğin şart olmadığını ifade etmektedirler.<br />
Özellikle, ahlakî özellikler, kişilik, iyi bir eş olacağına olan inanç, iyi bir baba<br />
olacağına olan inanç, ortak bir dünya görüşüne sahip olmak, âşık olmak ve olunmak, eşin<br />
dindar olması, aynı dinden olmak, ailenin uygun bulması, yaşam tarzlarının uyuşması<br />
noktaları denekler arasında en çok önemli bulunan unsurlar olarak değerlendirilmiştir.<br />
İtibarlı bir mesleğe sahip olmak, maddî durum, yakışıklı olmak, cinsel çekicilik, soy ve aile<br />
yapısı, aynı dinden olmak, eşin dindar olması gibi unsurlar küçük farklılıklar göstermesine<br />
rağmen çoğunluk tarafından yine önemli kabul edilmiştir. Aynı ırktan olmak, aynı<br />
mezhepten olmak, şakacı olmak, aynı memleketten olmak, entelektüel olmak çok da önem<br />
görmeyen unsurlar olarak değerlendirilebilir.<br />
Eşler arasında denk olmamaktan kaynaklanan problemlerin olup olmadığını tespit<br />
amacı güttüğümüz diğer tabloda eşlerin bu hususlardan ötürü problem yaşama sıklığı<br />
oldukça düşüktür. Hatta çoğu, kültürlerin, gelir düzeylerinin, sosyal statünün, aile ve<br />
soyun, eğitim düzeyinin, kariyerin, inançların vs. denk olmamasından ötürü hiç problem<br />
yaşamamaktadır. Buna gerekçe olarak örneklemimizin büyük bir kısmını çalışan<br />
bayanların oluşturması ve eş tercihinde kendi kararlarıyla hareket etmeleri gösterilebilir.<br />
Yaptığımız mülakatlardan elde ettiğimiz bilgilerle, bu konularda sık sık veya her zaman<br />
problem yaşayan denekler ya boşanmıştır veya boşanma aşamasındadır diyebiliriz.<br />
89
Elde ettiğimiz verilere göre, evli olanların büyük bir çoğunluğu eşleriyle denk ve<br />
uyumlu olduklarını düşünmektedir. Denk olmadıklarını düşünenler aynı zamanda değişik<br />
konularada sık sık problem yaşayan gruptan olmuştur. Yine yaptığımız mülakatlarda niçin<br />
denk olmadıklarını sorduğumuzda, sosyal, kültürel, görgü, anlayış, iyi bir aileden gelme,<br />
daha zeki olma gibi hususlarda bayanlar kendilerini eşlerine nazaran daha önde bulmakta<br />
ve bu yüzden denk olmadıklarını düşünmektedirler.<br />
Elde ettiğimiz veriler göstermektedir ki, büyük bir çoğunluk günümüz evliliklerinde<br />
denkliğin arandığını düşünmektedir. Zıt görüşte olan diğer grup ise, günümüzde önemli<br />
olan şeyin bazen sadece maddiyat, bazen de hiç bir şey düşünmeksizin sadece sevmek<br />
olduğunu ve bu yüzden denklik durumunun çok dikkate alınmadığını <strong>savunma</strong>ktadır.<br />
Öte yandan yine büyük bir çoğunluk evliliğin daha uzun ve mutlu bir şekilde<br />
devam etmesi için denkliğin muhakkak aranılması gerektiğini düşünmektedir.<br />
Sonuç olarak araştırmaya katılan deneklerin büyük bir kısmı rasyonalist bir tablo<br />
çizerek eş seçiminde akıl-mantık çizgisinde hareket etmektedir. Azınlıkta kalan diğer grup<br />
ise bu tercihte duygusal faktörleri daha önemli bulmaktadır. Bir diğer grup ise, akıl,<br />
duygu tartışmasının boşuna olduğunu çünkü evliliğin ve eşin kadere kısmete bağlı şeyler<br />
olduğunu düşünmektedir.<br />
90
SONUÇ<br />
İslam Hukuku’nda evlilikte denklik ve bu denklik anlayışının günümüz Türk<br />
toplumundaki durumunu ele aldığımız bu çalışmada, bir yandan İslam Hukuku’nda<br />
denkliği incelerken, diğer yandan da bu hususun günümüz toplumunda ne anlam ifade<br />
ettiğini sorgulamaya çalıştık.<br />
İslam Hukuku literatüründe “kefâet” olarak adlandırılan denklik kavramı, Kur’an-ı<br />
Kerim’de yer almamakta, hadislerde ise hukukî bir şart ve gereklilik olmaktan çok eşler<br />
arası uyumu ve ailenin devamlılığını sağlayıcı bir tavsiye veya sosyal realitenin bir ifadesi<br />
olarak yer bulmaktaysa da özellikle bazı klasik dönem İslam hukukçularınca evlilik için bir<br />
şart olarak ele alınmıştır. Evlenecek eşler arasında kefâet şartının aranması İslam<br />
hukukçularının çoğunluğunca kabul edilmiştir. Azınlıkta kalan diğer bir grup ise, aynı<br />
dinin mensubu olarak tüm Müslümanların eşit olduğundan hareketle denkliği evliliğin ne<br />
sıhhatinin (geçerliliğinin) ne de lüzumunun (bağlayıcılığının) şartı olarak görmüşler, erkek<br />
kadına ister denk olsun ister olmasın evliliğin sahih ve bağlayıcı olduğunu savunmuşlardır.<br />
İslam hukukçularının çoğunluğunca kabul edilen görüş: Denkliğin nikâhın<br />
lüzumunun şartı yani bulunmadığı takdirde evlenme akdinin feshini gerektiren bir şart<br />
olduğudur.<br />
İslam hukukçuları evlilikte kefâetin aranan bir özellik olduğunu kabul etmekle<br />
beraber bunun ölçüsünde yani hangi noktalarda aranması gerektiğinde farklı<br />
düşünmüşlerdir. Kefâet konusunda en katı davranan ve kefâet kriterlerini en geniş tutan<br />
fakihler Hanefîler olmuştur. Bu durumun biraz da onların kadına velisinin izni olmaksızın<br />
evlenebilme yetkisi tanımalarından kaynaklandığını söyleyebiliriz. Hanefî mezhebinde<br />
erkeğin altı noktada evleneceği kadına denk olması gerekir. Bunlar: Soy, ailenin<br />
Müslüman oluşu, hürriyet, meslek, dindarlık ve zenginliktir. Şafiîler buna bedensel ve<br />
zihinsel özürlü olmamakla, yaş farkını eklemişler, Hanbelîler, Hanefîlerle hemen hemen<br />
aynı görüşü paylaşmışlar, Mâlikiler ise diğer tüm şartları eşitlik ilkesine aykırı olarak<br />
reddetmiş sadece dindarlık ve bedenen sağlıklı olmayı yeterli görmüşlerdir.<br />
Bu şartlar hakkında genel olarak şöyle bir yorum yapmak mümkündür: Nesep<br />
konusunda Arapların geleneksel bakış açıları ve ayırımları doktrinde de korunmuştur.<br />
Kölelik zaman ve mekana bağlı olgular olarak o dönemin şartlarında değerlendirilebilecek<br />
niteliktir. Diğer şartlar hakkında (meslek, zenginlik, dindarlık, bedenen özürlerden muaf<br />
olmak, Müslüman olmada kıdem) gerek günümüzdeki insanların tercihlerine bakarak<br />
91
gerekse aklî çıkarımlarda bulunarak hukukçuların insanların menfaatini sağlayacak<br />
tedbirleri düşünmeleri adına doğru tespitte bulunduklarını söylemek mümkündür.<br />
Hukukçuların kendi zamanlarındaki sosyal gruplaşmayı ve aristokratik yapılanmayı<br />
da göz önüne alarak hem evlilikte uyumu sağlamak, hem de ilgili şahısların zarar<br />
görmesini önlemek amacıyla oluşturdukları bu kefaet şartına bağlı olarak evlenecek<br />
erkeğin kadına denk olmaması halinde kadına veya velilerine nikâhı feshetme hakkını<br />
tanıdıkları görülmektedir.<br />
Bunun yanı sıra ortak görüşe göre velinin fesih isteme hakkı kadın hamile ise veya<br />
çocuk dünyaya getirmişse son bulur. Denklikte evliliğin başlangıcı esastır. Kocanın iyi<br />
olan, takdire değer özelliklerini sonradan kaybetmesi fesih hakkını doğurmaz. Kefâet<br />
yokluğundan dolayı evlenmenin feshi, ancak hâkimin kararı ile mümkün olmaktadır.<br />
Evlenecek eşler arasında erkeğin belli noktalarda kadına denk veya ondan üstün<br />
olması gerektiğini ifade eden kefâet kavramıyla özellikle amaçlanan kadının ve ailesinin<br />
menfaatinin korunması, onlara gelecek zararın önlenmesinin yanı sıra boşanmada erkeğe<br />
nazaran daha az söz sahibi olan kadının kendini koruması için kendisine ve ailesine bir<br />
alternatif sunulmasıdır.<br />
Hızla gelişen dünyada bireylerin değişen teknoloji, yaşam biçimi ve değer<br />
yargılarıyla birlikte evlilik, aile, eş seçimi konularına yaklaşımları ve bakış açıları da<br />
değişmektedir. Bu çalışmada sorgulamaya çalıştığımız asırlar öncesinde evlilik için bir şart<br />
olarak sunulan “kefâet”in günümüzde hâlâ anlayış bazında da olsa geçerliliğini koruyup<br />
korumadığı olmuştur.<br />
Modernleşme gerçeği özellikle kadınları farklı bakış açılarından değerlendirmeyi<br />
bir bakıma zorunlu kılmaktadır. Kadın günümüzde en az erkek kadar her alanda söz sahibi<br />
olabilmektedir. Buna paralel olarak kadınların yaşam standartları, bakış açıları, tercihleri<br />
önemli ölçüde değişmiştir. Özellikle kadının çalışma hayatına girmesi ve eğitim görmesi<br />
ile başlayan bu süreç evlilik biçimlerini, kurulacak ailelerin yapısını, eşlerin iletişim<br />
biçimlerini, görev paylaşımlarındaki değişimlere kadar geniş bir sahayı etkilemiştir.<br />
Modernizmin her alandaki farklı getirileri ile iç içe yaşadığımız dünyada her ne<br />
kadar batıya dönük bir değişimin yoğun propagandası insanları çok yönlü etkilese de<br />
günümüz Türkiye’sinde kadının hâlâ evi yönetme, çekip çevirme, baba-çocuk ilişkilerinde<br />
aracı olma gibi konumlarında çok büyük bir değişimin yaşanmadığı da söylenebilir.<br />
92
Yine de günümüz kadınının birçok yönüyle geçmişin kadını olmadığı realitesinden<br />
hareketle, “kefâet” şartları doğrultusunda kadınların eş seçiminde denklik kavramına<br />
yaklaşımlarıyla ilgili olarak şu sonuçlara ulaşılmıştır:<br />
Nesepte, soy ve aile yapısında denklik, araştırmamıza katılan deneklerin %42.4’ü<br />
için çok önemli, %35.7’si için önemli, %14.5’i için biraz önemli, %7.4’ü içinse önemsiz<br />
olarak değerlendirilmiştir. Elde edilen bu veriler de göstermektedir ki, kefaetin şartlarından<br />
biri olan soy ve aile yapısı günümüz kadını için de hâlâ önemli görülen bir unsurdur.<br />
Dindarlıkta denklik hususu ise deneklerin %28.1’i için çok önemli, %38.1’i için<br />
önemli, % 20.1’i için biraz önemli, %13.7’si içinse önemsizdir. Oranlardan da görüleceği<br />
gibi, dindarlık noktasında da kadınlar eşlerinin kendilerine denk olmasını istemekte ve bu<br />
unsuru önemli bulmaktadırlar. Kefaetin şartlarından biri olan dindarlık günümüz<br />
kadınlarınca da hâlâ önemsenen bir unsur olarak karşımıza çıkmaktadır.<br />
İyi ahlakta denklik hususu araştırmada yer alan deneklerin %77.7’si için çok<br />
önemli, %212’i için önemli, %1.3’ü içinse biraz önemlidir. Bu unsura önemsiz diyen<br />
çıkmamıştır. Oranlardan da görüleceği gibi büyük bir çoğunluk iyi ahlak bakımından denk<br />
olmayı istemekte, tercihte de bu unsuru önemli bulmaktadır. İyi ahlakta denklik aramak<br />
kefaetin şartlarından biri olarak günümüz kadınları için de eşte olması istenen bir özelliktir.<br />
İtibarlı bir mesleğe sahip olmada denklik ise deneklerin % 12.1’i için çok önemli,<br />
%54’ü için önemli, %22.1’i için biraz önemli, %11.7’si içinse önemsizdir. Oranlardan da<br />
görüleceği üzere itibarlı bir mesleğe sahip olmak bayanlar tarafından önemli bir unsur<br />
olarak değerlendirilmiştir. Kefaetin şartlarından olan eşin itibarlı bir mesleğe sahip olması<br />
unsuru günümüz bayanları için de eş tercihinde önemli bir husustur.<br />
Malda, maddî durumda (zenginlikte) denklik unsuru ise deneklerin %6.7’si için çok<br />
önemli, %33.8’i için önemli, %33’ü için biraz önemli, %22’si için önemsiz olarak<br />
değerlendirilmiştir. Bu değerler de göstermektedir ki, maddi durum bayanlar için çok<br />
önemli bir unsur olmasa da tamamen önemsiz bir unsur olarak da değerlendirilmemiştir.<br />
Görüleceği gibi İslam hukukçularınca kefâetin şartlarından olan yukarıdaki unsurlar<br />
günümüz kadınları için de oldukça önemli bulunmuştur.<br />
Bunların dışında günümüzde kefaet ile ilgili olarak yeni şartların oluşup<br />
oluşmadığını tespit etmeye yönelik olarak araştırmamızda incelediğimiz, ortak dünya<br />
görüşüne sahip olmak, kişilik, âşık olmak/olunmak, iyi bir eş/baba olacağına olan inanç,<br />
aynı dinden olmak, ailenin uygun bulması, yaşam tazlarının uyuşması gibi hususlar da<br />
günümüzde önemsenen diğer unsurlar olarak karşımıza çıkmaktadır. Ayrıca, aynı<br />
93
mezhepten, aynı ırktan, aynı memleketten olmak, eşin yakışıklı olması, entelektüel olması,<br />
cinsel çekiciliği, sıra dışı bir insan olması gibi unsurlar ise çok fazla önemsenen unsurlar<br />
olamamıştır.<br />
Belli bir örneklem üzerinde gerçekleştirilen çalışmamızda, bayanların çoğunluğu<br />
mutlu ve huzurlu bir aile birlikteliği için, evlilikte belli hususlarda denkliğin aranılması<br />
gerektiğini düşünmektedirler.<br />
Bu bilgilerden hareketle, araştırma sahamızdaki kadınların zihinlerinde evlilikte<br />
denklik arama düşüncesinin mevcut olduğunu söylememiz mümkündür. Türk toplumunda<br />
denklik ile ilgili olarak çok sayıda özdeyiş ve atasözlerinin var olması da bu zihniyetin bir<br />
göstergesi olarak kabul edilebilir.<br />
Son olarak, İslam Hukuku çerçevesinde denklik kavramının, İslam’ın büyük<br />
değerler atfettiği aile kurumunu korumak adına alınmış bir tedbirler bütünü olduğunu ve<br />
yine de son kararın tarafların hür iradesine dönük olduğunu unutmamak gerekir.<br />
94
KAYNAKÇA<br />
ABDÜLHAMİD, Muhammed Muhyiddin, (2003), el-Ahvalü’ş Şahsiyye fi’ş-Şerîiati’l-<br />
İslâmiyye, Beyrut.<br />
ACAR, Halil İbrahim, (2000), İslam Hukukunda Evliliğin Sona Ermesi, Ekev Yayınları,<br />
Erzurum.<br />
AHMED, b. Hanbel, (1992), Müsned, Çağrı Yayınları, İstanbul.<br />
AKDOĞAN, Ali, (2002), Geleneksel Toplumdan Modern Topluma Geçişte Dini Hayat,<br />
Rağbet Yayınları, İstanbul.<br />
AKTAN, Hamza, (2002), T.D.V. İslam Ansiklopedisi, “Kefâet” mad., c. XXV, s.166-169,<br />
İstanbul.<br />
AKYÜZ, Hüseyin, (1990), “Ailenin Yapısı ve Fonksiyonları” Türk Yurdu Dergisi, c. X,<br />
Sayı: 40, Aralık.<br />
ALKAN, Ahmet, (1991), “Şehir, Şehirleşme ve Aile” Türk Aile Ansiklopedisi, B.A.A.K.<br />
Başkanlığı Yayınları, Ankara.<br />
ÂMİDÎ, Seyfüddîn Ebû’l-Hasan, (1967), el-İhkâm fî Usûli’l-Ahkâm, Kahire.<br />
ART, Gökçen, (1996), Şeyhü’l-İslam Fetvalarında Kadın ve Cinsellik, Ceylan Matbaası,<br />
İstanbul.<br />
ATEŞ, Ali Osman (2000), Hadis Temelli Kalıp Yargılarda Kadın, Beyan Yayınları,<br />
İstanbul.<br />
AYDIN, Mehmet Akif, (1996), İslam ve Osmanlı Hukuku Araştırmaları, İz Yayıncılık,<br />
İstanbul.<br />
el-AYNÎ, Ebû Muhammed, (1990), el-Bidâye fî Şerhi’l-Hidâye, Beyrut.<br />
AYTAÇ Serpil- BAYRAM Nuran, “Üniversite Gençliğinin İş ve Eş Seçimindeki Etkin<br />
Kriterlerinin Analitik Hiyerarşi Süreci İle Analizi” ,http//<br />
www.isguc.org/isvees.htm., ( 21.08.2006).<br />
el-BEYDÂVÎ, (1988), el- Kâdî Abdullâh b. Ömer, Envârü’t-Tenzîl ve Esrârü’t-Te’vil,<br />
Beyrut.<br />
BİLMEN, Ömer Nasuhi, (1968), Hukuk-i İslâmiyye ve İstılahat-ı Fıkhiyye Kâmûsu,<br />
Bilmen Yayınevi, İstanbul.<br />
95
BİLMEN, Ömer Nasuhi, (1991), Kur’an-ı Kerim’in Türkçe Meali Âlisi ve Tefsiri, Akçağ<br />
Basım Yayın, Ankara.<br />
BUHÂRÎ, Ebû Abdillâh Muhammed b. İsmâil, (1992), el-Câmiu’s-Sahîh, Çağrı Yayınları,<br />
İstanbul.<br />
BULUT, Işıl, (1991), “Türkiye’de Erken Evlenme”, Türk Aile Ansiklopedisi, B.A.A.K.<br />
Başkanlığı Yayınları, Ankara.<br />
el-CEVHERÎ, İsmâil b. Hammâd, (1984), Tâcü’l-Lügah ve Sıhahü’l-Arabiyye, Beyrut,.<br />
el- CEZÎRÎ, Abdurrahman, (1994), Dört Mezhebe Göre İslam Fıkhı, (Terc: Mehmet<br />
Keskin), Çağrı Yayınları, İstanbul.<br />
CİN, Halil-AKGÜNDÜZ, Ahmet, (1996), Türk Hukuk Tarihi,, Cihan Matbaası, İstanbul.<br />
CİN, Halil, (1988), İslam ve Osmanlı Hukukunda Evlenme, S.Ü. Yayınları, Konya.<br />
ÇAĞATAY, Tahir, (1990), “Modern Aile ve Sosyal Problemleri”, Aile Yazıları 2<br />
(Derleyen: Beylü Dikeçligil, Ahmet Çiğdem), B.A.A.K. Başkanlığı<br />
Yayınları, Ankara.<br />
ÇANTAY, Hasan Basri, (1985), Kur’an-ı Hâkim ve Meal-i Kerim, Milsan Basın, İstanbul.<br />
ÇEKER, Orhan, (1999), İslam Hukukunda Akitler, İttifak Holding Yayınları, Konya.<br />
DEVELLİOĞLU, Ferit, (2001), Osmanlıca Türkçe Ansiklopedik Lügat, Aydın Kitabevi<br />
Yayınları, Ankara.<br />
DİE, (2002), EVLENME İSTATİSTİKLERİ, Ankara.<br />
el-DİMYÂTÎ, Ebû Bekr Osmân, (1995), Hâşiye İâne et-Tâlibîn, Beyrut.<br />
DÖNDÜREN, Hamdi, (ty), Delilleriyle Aile ve İlmihali, Erkam Yayıncılık, İstanbul.<br />
EBÛ ZEHRA, (1957), Muhammed, Ahvâlu’ş-Şahsiyye, Daru’l-Fikri’l-Arabi,.<br />
ERDOĞAN, Mehmet, (2005), Fıkıh ve Hukuk Terimleri Sözlüğü, Ensar Neşriyat, İstanbul.<br />
ERGÜN, Mustafa, (1991) “Sanayileşme ve Ailenin Görevlerinde Meydana Gelen<br />
Değişmeler”, Türk Aile Ansiklopedisi, B.A.A.K. Başkanlığı Yayınları,<br />
Ankara.<br />
ERKAL, Mustafa, (1987), Sosyoloji, Filiz Kitabevi, İstanbul.<br />
ERKUL, Ali, (1985), “Kasabada Törenler Ve Törenlerdeki İnsan İlişkileri”, C.Ü. Fen-<br />
Edebiyat Fak. Sosyal Bilimler Dergisi, Sayı: 4, C.Ü. Yayınları, Sivas.<br />
96
ESED, Muhammed, (1999), Kur’an Mesajı, İşaret Yayınları, İstanbul.<br />
FEREC, Seyyid Ahmed, (1989), Ehl-i Sünnet Mezheplerinde Evlilik ve Hükümleri,<br />
Dâru’l-Vefâ, Mısır.<br />
FERRUH, Ömer, (1969), İslam Aile Hukuku (Terc. Yusuf Ziya Kavakçı), Sebil Yayınevi,<br />
İstanbul.<br />
el-GELİBOLÎ, Abdurrahman b. Muhammed b. Süleyman, (1998), Mecmeu’l-Enhûr fî<br />
Şerh-i Multeka’l-Ebhûr, Daru’l-Kutubi’l-İlmiyye, Beyrut.<br />
GÖKÇE, Birsen, (1976), “Aile ve Aile Tipleri Üzerine Bir İnceleme” Hacettepe Sosyal ve<br />
Beşeri Bilimler Dergisi, c. VIII., Sayı 1-2, H.Ü. Yayınları, Ankara.<br />
___________, (1978), “Evlilik Kurumuna Sosyolojik Bir Yaklaşım”, H.Ü. Sosyal Bilimler<br />
Dergisi Sayı:1, H.Ü. Yayınları, Ankara.<br />
el-HALEBÎ, İbrahim, (1968), Mültekâ’l-Ebhur (Terc: Mustafa Uysal), Dizerkonca<br />
Matbaası, İstanbul.<br />
HORTAÇSU, Nuran, (1 Mart 1991), “Evlilik ve Boşanma Nedenlerine Verilen Önemi<br />
Etkileyen Faktörler Olarak Değerlendirme Yaklaşımı, Cinsiyet ve<br />
Medenî Durum”, Aile ve Toplum Dergisi, Sayı: 1, c. I,<br />
HUKUKU AİLE KARARNÂMESİ, (1985), (Sadeleştiren: M.Akif Aydın), İstanbul,.<br />
İBN ÂBİDÎN, Muhammed Emîn, (1983), Reddü’l-Muhtâr Ale’d-Durri’l-Muhtâr (Terc.<br />
Ahmet Davutoğlu), Şamil Yayınevi, İstanbul.<br />
İBN HALDÛN, Muhammed b. Abdurrahmân, (1988), Mukaddime (Terc. Süleyman<br />
Uludağ), Dergah Yayınları, İstanbul.<br />
İBN HÜMÂM, Kemalüddîn Muhammed, (1995), Şerh-u Fethu’l-Kadîr, Dâru’l-Kutubi’l-<br />
İlmiyye, Beyrut.<br />
İBN KUDÂME, Muhammed Abdullâh, (1992), el-Muğnî ve eş-Şerhü’l-Kebîr, Beyrut.<br />
İBN MANZÛR, Ebû’l-Fazl Cemâlüddin, (1997), Lisânu’l-Arab, Beyrut.<br />
İBRAHİMOĞLU, Davut, (2004), Evlilikte Doğru Seçim Ailede Mutluluk, Hayat<br />
Yayınları, İstanbul.<br />
İLBARS, Zafer, (1991) “Aile ve Gelenek”, Türk Aile Ansiklopedisi, B.A.A.K. Başkanlığı<br />
Yayınları, Ankara.<br />
97
İMAMOĞLU, E. Olcay, (1991), “Değişen Dünyada Değişen Aile İçi Roller” Değişen<br />
Dünyada Birey, Aile, Toplum Semineri, İstanbul.<br />
___________, (1991) “Aile İçinde Kadın-Erkek Rolleri”, Türk Aile Ansiklopedisi,<br />
B.A.A.K. Başkanlığı Yayınları, Ankara.<br />
el-İSFEHÂNÎ, er-Râgıb, (2001), el-Müfredât, Dâru’l-Ma’rife, Beyrut.<br />
KAĞITÇIBAŞI, Çiğdem, (1990) “Türkiye’de Ailenin Sürekliliği ve Değişimi”, I. Aile<br />
Şûrası, B.A.A.K. Başkanlığı Yayınları, Ankara.<br />
KARAMAN, Hayreddin, (1993), İslam’da Kadın ve Aile, Ensar Neşriyat, İstanbul.<br />
__________, (1999), Mukayeseli İslam Hukuku, c.I, İz Yayıncılık, İstanbul.<br />
__________, Hayreddin, (ty.), Ana Hatlarıyla İslam Hukuku, c. I, Ensar Neşriyat, İstanbul.<br />
__________, Hayreddin, (ty.), Ana Hatlarıyla İslam Hukuku,c. II, Ensar Neşriyat, İstanbul.<br />
el-KÂSÂNİ, Alâuddîn Ebî Bekr, (2000), Bedâi’ü’s-Sanâ’î, Daru’l-Mârife, Beyrut.<br />
KAYA, Mehmet, (2002), “Cinsiyetleri Farklı Üniversite Öğrencilerinin Eş Seçimi<br />
Tercihlerine Göre Denetim Odakları” Yüksek Lisans Tezi, H. Ü. Sosyal<br />
Bilimler Enstitüsü, Ankara.<br />
KIRAY, Mübeccel, (1984), “Büyük Kent ve Değişen Aile”, Türkiye’de Ailenin Değişimi,<br />
Toplumbilimsel İncelemeler, Türk Sosyal Bilimler Derneği Yayınları,<br />
Ankara.<br />
KIRKPINAR, Leyla, (2001), Türkiye’de Toplumsal Değişme ve Kadın, Kültür Bakanlığı<br />
Yayınları, Ankara.<br />
KOCACIK, Faruk, (1991), “Sivas’ta Kentsel Aile”, Türk Aile Ansiklopedisi, B.A.A.K.<br />
Başkanlığı Yayınları, Ankara.<br />
KOMİSYON, (2000), Fetavâ, El-Hindiyye, Daru’l-Kütübi’l-İlmiyye, Beyrut.<br />
KONGAR, Emre, (1990), “Türkiye'de Aile: Yapısı Evrimi ve Bürokratik Örgütlerle<br />
İlişkileri”, Aile Yazıları 2 (Derleyen: Beylü Dikeçligil, Ahmet Çiğdem)<br />
B.A.A.K. Başkanlığı Yayınları, Ankara.<br />
el- KUDÛRÎ, Ebû’l-Hasen, (1967), el-Muhtasâr, Eser Kitabevi, İstanbul.<br />
MÂLİK b. Enes, (1992), el-Muvatta, Çağrı Yayınları, İstanbul.<br />
el-MÂVERDÎ, Ebû’l-Hasan Ali, (1994), el-Hâviyü’l-Kebir Şerhu’l-Muhtasâr el-Müzenî,<br />
Daru’l- Fikr, Beyrut.<br />
98
el-MERGİNÂNÎ, (1990), el-Hidaye Şerh-i Bidayetü’l Mubtedi, Daru’l-Erkâm, Lübnan ty.<br />
(Çev: Ahmed Meylâni, İstanbul.<br />
MERİÇ, Nevin, (2004), Değişen Kadın Yaşamı, Elest Yayınları, İstanbul.<br />
METE, Ömer Lütfü, (1991), “Televizyon ve Aile”, Türk Aile Ansiklopedisi, B.A.A.K.<br />
Başkanlığı Yayınları, Ankara.<br />
MEYDAN LAROUSE, (1987), Meydan Yayınevi, c. IV, İstanbul.<br />
el-MEVSÎLÎ, Abdullah b. Mahmud, (ty.), el-İhtiyâr li-Ta’lil’il-Muhtâr, Pamuk Yayınları,<br />
İstanbul.<br />
MÜSLİM, Ebû’l Hüseyin b. el-Haccâc, (1992), el-Câmiıs’s-Sahîh, Çağrı Yayınları,<br />
İstanbul.<br />
en-NEVEVÎ, Zekeriyyâ Yahyâ b. Şeref, (ty.), Ravzatü’t-Tâlibîn, Beyrut.<br />
NİRUN, Nihat, (1994), Sistematik Sosyoloji Yönünden Aile ve Kültür, Atatürk Kültür<br />
Merkezi Yayınları, Sayı: 73, Ankara.<br />
ÖZER, İnan, (1991), “Kent Ailesi”, Türk Aile Ansiklopedisi, B.A.A.K. Başkanlığı<br />
Yayınları, Ankara.<br />
ÖZKALP, Enver, (2000), Sosyolojiye Giriş, Anadolu <strong>Üniversitesi</strong> Eğitim, Sağlık ve<br />
Bilimsel Araştırma Çalışmaları Vakfı Yayınları, Eskişehir.<br />
ÖZTÜRK, Yaşar Nuri, (1999), Kur’an-ı Kerim Meâli, Seçil Ofset, İstanbul.<br />
SAVAŞ, Rıza, (1996), Raşid Halifeler Devrinde Kadın, Ravza Yayınları, İstanbul.<br />
es-SERAHSÎ, Ebû Sehl Şemsü’l-Eimme, (1989), el-Mebsut, Daru’l-Mârife, Beyrut.<br />
SUNAR, Lütfü- ŞENTÜRK, Murat “Kadın Erkek Aile Sorunlarını Birlikte Çözmeli”,<br />
Kadın Çalışmaları Dergisi, s. 1-4, http://www. bianet.org//php?DosyaX.,<br />
(10.08.2006).<br />
ŞAFİÎ, Ebû Abdillah Muhammed b. İdrîs , (1993), el-Ümm, Beyrut.<br />
ŞAHİNKAYA, Rezan, (1990), “Orta Anadolu Köylerinde Aile Strüktürü”, Aile Yazıları 1<br />
(Derleyen: Beylü Dikeçligil, Ahmet Çiğdem), B.A.A.K. Başkanlığı<br />
Yayınları, Ankara.<br />
------------------, (1981), Aile İlişkileri, Kardeş Matbaası, Ankara.<br />
-----------------, (1975), Psiko Sosyal Yönleriyle Aile, Kardeş Basımevi, Ankara.<br />
99
ŞEVKÂNÎ, Muhammed b. Ali, (2000), Neylü’l-Evtâr Şerh-u Mülteka’l-Ahbâr, Daru’l-<br />
Fikr, Lübnan.<br />
ŞEYHZÂDE, Abdurrahman b. Muhammed, (ty.), Mecme’ul-Enhûr Şerh-u Mülteka’l-<br />
Ebhûr, Dersaadet.<br />
ŞİRBÎNÎ, Şemseddin Muhammed el-Hatib, (1994), el-Muğni’l-Muhtâc ilâ Ma’rifet-i<br />
Meâniyi’l-Elfâz-ı Minhâc, Lübnan.<br />
TABERÎ, Ebû Câfer Muhammed b. Cerîr, (1988), Câmiu’l Beyân an Te’vil’il-Kur’an,<br />
Beyrut.<br />
TATLIDİL, Ercan, (1990), “Hızlı Kentleşme Sürecinde Değişen Aile” I. Aile Şûrası,<br />
B.A.A.K. Başkanlığı Yayınları, Ankara.<br />
TEZCAN, Mahmut, (1990), “Çocuk Eğitiminde Ailenin Rolüne Sosyolojik Bir Bakış”, Aile<br />
100<br />
Yazıları 1 (Derleyen: Beylü Dikeçligil, Ahmet Çiğdem) B.A.A.K.<br />
Başkanlığı Yayınları, Ankara.<br />
_______; (1990), “Toplumsal Değişme ve Aile”, Türkiye Aile Yıllığı, B.A.A.K.<br />
Başkanlığı Yayınları, Ankara.<br />
________ “Cumhuriyetten Günümüze Türk Ailesinin Dünü, Bugünü, Geleceği”<br />
,http://turkoloji.cu.edu.tr/GENEL/Tezcan_aile.pdf., ( 21.08.2006)<br />
TİMUR, Serim, (1972), Türkiye’de Aile Yapısı, Hacaettepe <strong>Üniversitesi</strong> Yayınları,<br />
Ankara.<br />
TİRMİZÎ, Ebû Îsâ Muhammed b. Îsâ, (1992), el-Câmîü’s-Sahîh, Çağrı Yayınları,<br />
İstanbul.<br />
TÜRKDOĞAN, Orhan (1991), “Türkiye’de Sanayileşme Kentleşme Süreci ve Aile<br />
Üzerindeki Etkileri” Türk Aile Ansiklopedisi, B.A.A.K. Başkanlığı<br />
Yayınları, Ankara.<br />
TÜRK MEDENİ KANUNU, (2002), Beta Basım, İstanbul.<br />
TOLAN, Barlas, (1991), “Aile, Cinsiyet ve Cinsel Roller” Türk Aile Ansiklopedisi,<br />
B.A.A.K. Başkanlığı Yayınları, Ankara.<br />
TOPALOĞLU, (1983), Bekir, İslam’da Kadın, Yağmur Yayınları, İstanbul.<br />
TOPÇU, Sedat, (Aralık 1990), “Evlilik ve Aile Üzerine Sosyo-Psikolojik Bir İnceleme”,<br />
Türk Yurdu Dergisi, c. X, Sayı: 40,.
ULUSOY, Mâhir- TUNÇBİLEK, Ergül, (1991), “Türkiye’de Akraba Evlilikleri ve Çocuk<br />
101<br />
Ölümlerine Etkisi”, Aile Yazıları 4, (Derleyen: Beylü Dikeçligil, Ahmet<br />
Çiğdem) B.A.A.K. Başkanlığı Yayınları, Ankara.<br />
UYGUN, Hamza, (1991), “Kır Kesiminde Aile”, Türk Aile Ansiklopedisi, B.A.A.K.<br />
Başkanlığı Yayınları, Ankara.<br />
VERGİN, Nur, (1990), “Toplumsal Değişme ve Türkiye’de Aile” Aile Yazıları 2<br />
(Derleyen: Beylü Dikeçligil, Ahmet Çiğdem), B.A.A.K. Başkanlığı<br />
Yayınları, Ankara.<br />
YAMAN, Ahmet, (2002), İslam Aile Hukuku, Yediveren Kitap, Konya.<br />
YAPICI, Asım, (2004), Din Kimlik ve Önyargı, Karahan Yayınları, Adana.<br />
YASA, İbrahim, “Gecekondu Ailesi: Geçiş Halinde Birer Aile Tipolojisi” Ankara<br />
<strong>Üniversitesi</strong> Siyasal Bilgiler Fakültesi Dergisi, c. XXIII.<br />
YAZAN, Ümit Meriç, (1991), “Şehirleşme Sürecinde Aile” Türk Aile Ansiklopedisi,<br />
B.A.A.K. Başkanlığı Yayınları, Ankara.<br />
YAZIR, Muhammed Hamdi, (1992), Hak Dini Kur’an Dili, Azim Yayınevi, İstanbul.<br />
YILDIRIM, Neşide, (1995), Türk Aile Sistemi İçinde Edirne Ailesinin Sosyal Yapı ve<br />
Özellikleri, Türk Kütüphaneler Derneği Edirne Şubesi Yayınları, Edirne.<br />
YILMAZ, Ayşen, (Eylül-Aralık 2001), “Eşler Arasındaki Uyum: Kuramsal Yaklaşımlar<br />
ve Görgül Çalışmalar” Aile ve Toplum Dergisi, , yıl: 4, c. I, sayı: 4.<br />
ez-ZEBÎDÎ, Muhammed Murtazâ el- Hüseynî, (1994), Tâcü’l-Arûs Min Cevâhiri’l-Kâmus,<br />
Beyrut.<br />
ez-ZEBÎDÎ, 2003), Sahih-i Buhari Muhtasar-ı Tecrid-i Sarîh, (Çev. Abdullah Feyzi<br />
Kocaer), Hüner Yayınları, Konya.<br />
ez -ZEYLEÎ, Fahreddin Osman, (h. 1313), Tebyînü’l-Hakâik Şerh-u Kenzi’d-Dekâik,<br />
Mısır.<br />
ZUHAYLÎ, Vehbe, (1992), İslâm Fıkhı Ansiklopedisi, (Çev. Komisyon), Risale Yayınları,<br />
İstanbul.
Kişisel Bilgiler<br />
Adı-Soyadı : Latife Çakır<br />
Doğum Yeri-Yılı : Ankara-15.03.1982<br />
Medenî Durum : Bekar<br />
ÖZGEÇMİŞ<br />
Adresi : Oğuzeli İmam Hatip Lisesi Oğuzeli/GAZİANTEP<br />
Eğitim Durumu<br />
: latifecakir@yahoo.com<br />
Y. Lisans : <strong>Çukurova</strong> <strong>Üniversitesi</strong> Sosyal Bilimler Enstitüsü Temel İslam<br />
Bilimleri Anabilim Dalı - Adana<br />
Lisans : <strong>Çukurova</strong> <strong>Üniversitesi</strong> İlahiyat Fakültesi - Adana<br />
Lise : Konya Merkez İmam Hatip Lisesi - Konya<br />
Ortaokul : Konya Merkez İmam Hatip Lisesi Ortaokulu - Konya<br />
İş Durumu<br />
2005- … : Oğuzeli İmam Hatip Lisesi Meslek Dersleri Öğretmeni<br />
102
Değerli Arkadaşlar,<br />
<strong>Çukurova</strong> <strong>Üniversitesi</strong> Sosyal Bilimler Enstitüsü’ne bağlı olarak gerçekleştireceğimiz<br />
“Evlilikte Denklik ve Günümüz Türk Toplumundaki Yansımaları” adlı tezimizde kullanmak için<br />
aşağıdaki anketi hazırladık. Cevaplarınızın içtenliğine güveniyoruz.<br />
Katkılarınız için teşekkürler.<br />
1. Medeni durumunuz : (a) Evli (b) Bekar (c) Boşanmış<br />
2. Yaşınız:……………….<br />
3. Mesleğiniz: ………………………………………………..<br />
4. Eşinizin mezuniyet durumu:………………………………<br />
5. Eşinizin mesleği :…… ……………………………………<br />
6. Evlilik süreniz: ……………………………………………<br />
7. Eşinizle evlenme şekliniz……………………………………………….......................<br />
8. Aşağıdaki her bir maddeden size uygun gelen şıkları X ile işaretleyiniz.<br />
Eşimi seçerken benim için…/ Eş seçiminde benim<br />
için…<br />
1. Eşimin maddi durumu ( zenginlik)<br />
2. Eşimin yakışıklı olması<br />
3. Eşimin itibarlı bir mesleğe sahip olması<br />
4. Eşimin dindar olması<br />
5. Eşimle ortak bir dünya görüşüne sahip olmamız<br />
6. Eşimin ahlaki özellikleri<br />
7. Eşimin kişiliği<br />
8. Eşimin entelektüel olması<br />
9. Eşimin cinsel çekiciliği<br />
10. Eşimin sıra dışı bir insan olması<br />
11. Aşık olmam-onun bana aşık olması<br />
12. İyi bir eş olacağına olan inancım<br />
13. İyi bir baba olacağına olan inancım<br />
14. Eşimin soy ve aile yapısı<br />
15. Eşimle aynı dinden olmak<br />
16. Eşimle aynı mezhepten olmak<br />
17. Eşimle aynı ırktan olmak<br />
18. Eşimin şakacı olması<br />
19. Eşimin ciddi ve ağır başlı olması<br />
20. Ailemin uygun bulması<br />
21. Eşimle aynı memleketten olmamız<br />
22. Eşimle yaşam tarzlarımızın uyuşması<br />
çok<br />
önemli<br />
önemli<br />
biraz<br />
önemli<br />
önemsiz
9. Eşinizle aşağıdaki konularda hangi sıklıkta problem yaşamaktasınız?<br />
1 Maddi sıkıntılar<br />
2 Kişilik çatışmaları<br />
3 Ailelerle ilgili konular<br />
4 Sevgi ve ilgi yokluğu<br />
5 Çocuklarla ilgili konular<br />
6 Her haline tahammül edememek<br />
7 Ailevi sorumlulukları üstlenmemesi<br />
Farklı kültürlerden gelmekten kaynaklanan iletişim<br />
8<br />
bozukluğu<br />
Gelir düzeyinin denk olmamasından kaynaklanan<br />
9<br />
10<br />
çatışmalar<br />
Sosyal statünün denk olmamasından kaynaklanan<br />
çatışmalar<br />
11 Aile ve soyun denk olmamasından kaynaklanan çatışmalar<br />
Eğitim düzeyinin denk olmamasından kaynaklanan<br />
12<br />
çatışmalar<br />
13 Kariyerin denk olmamasından kaynaklanan çatışmalar<br />
14 İnançların farklı olmasından kaynaklanan çatışmalar<br />
15 İbadetleri uygulama noktasında yaşanan çatışmalar<br />
her<br />
zaman<br />
10. Eşinizle denk olduğunuzu ve birçok noktada uyumlu olduğunuzu düşünüyor<br />
musunuz?........................................................................................................................................<br />
11. Sizce günümüz evliliklerinde denklik aranmakta mıdır?..........................................................<br />
12. Sizce evlilikte belli konularda denklik aramak gerekli midir? Niçin?.....................................<br />
……………………………………………………………………………………………………<br />
sık sık<br />
bazen<br />
hiç