19.07.2013 Views

türkiye cumhuriyeti çukurova üniversitesi sosyal bilimler enstitüsü ...

türkiye cumhuriyeti çukurova üniversitesi sosyal bilimler enstitüsü ...

türkiye cumhuriyeti çukurova üniversitesi sosyal bilimler enstitüsü ...

SHOW MORE
SHOW LESS

You also want an ePaper? Increase the reach of your titles

YUMPU automatically turns print PDFs into web optimized ePapers that Google loves.

TÜRKİYE CUMHURİYETİ<br />

ÇUKUROVA ÜNİVERSİTESİ<br />

SOSYAL BİLİMLER ENSTİTÜSÜ<br />

MALİYE ANABİLİM DALI<br />

TÜRKİYE’DE MALİYE POLİTİKASI ARACI OLARAK TEŞVİK<br />

POLİTİKALARI VE ÇUKUROVA ÖRNEĞİ<br />

Güzide TATAR<br />

YÜKSEK LİSANS TEZİ<br />

ADANA, 2011


TÜRKİYE CUMHURİYETİ<br />

ÇUKUROVA ÜNİVERSİTESİ<br />

SOSYAL BİLİMLER ENSTİTÜSÜ<br />

MALİYE ANABİLİM DALI<br />

TÜRKİYE’DE MALİYE POLİTİKASI ARACI OLARAK TEŞVİK<br />

POLİTİKALARI VE ÇUKUROVA ÖRNEĞİ<br />

Güzide TATAR<br />

Danışman: Yrd. Doç. Dr. Volkan YURDADOĞ<br />

YÜKSEK LİSANS TEZİ<br />

ADANA, 2011


Çukurova Üniversitesi Sosyal Bilimler Enstitüsü Müdürlüğüne,<br />

Bu çalışma jürimiz tarafından Maliye Anabilim Dalında YÜKSEK LİSANS<br />

TEZİ olarak kabul edilmiştir.<br />

Başkan: Yrd. Doç. Dr. Volkan YURDADOĞ<br />

(Danışman)<br />

Üye: Yrd. Doç. Dr. Haşim AKÇA<br />

Üye: Yrd. Doç. Dr. Mehmet ÖZMEN<br />

ONAY<br />

Yukarıda imzaların, adı geçen öğretim elemanlarına ait olduklarını onaylarım.<br />

…../…./ 2011<br />

Prof. Dr. Azmi YALÇIN<br />

Enstitü Müdürü<br />

Not: Bu tezde kullanılan özgün ve başka kaynaktan yapılan bildirişlerin, çizelge, şekil<br />

ve fotoğrafların kaynak gösterilmeden kullanımı, 5846 sayılı Fikir ve Sanat Eserleri<br />

Kanunu’ndaki hükümlere tabidir.


ÖZET<br />

TÜRKİYE’DE MALİYE POLİTİKASI ARACI OLARAK TEŞVİK<br />

POLİTİKALARI VE ÇUKUROVA ÖRNEĞİ<br />

Güzide TATAR<br />

Yüksek Lisans Tezi, Maliye Anabilim Dalı<br />

Danışman: Yrd. Doç. Dr. Volkan YURDADOĞ<br />

Nisan 2011, 141 Sayfa<br />

Devletin ekonomik hayata müdahalesi ile önem kazanan maliye politikası,<br />

devletin sahip olduğu çeşitli mali araçların belirlenen çeşitli hedefler doğrultusunda<br />

nasıl kullanılması gerektiğini inceleyen bir bilim dalı olarak karşımıza çıkmaktadır.<br />

Maliye politikası ulusal refahın en üst seviyeye çıkarılması için mevcut kaynakların<br />

dağılımını maliye politikası araçları olan kamu harcama politikası, kamu gelirleri<br />

politikası, vergi politikası ve borçlanma politikasını kullanarak yapmaktadır.<br />

Teşvik politikaları devletin ekonomik hayata müdahalede bulunduğu en etkili<br />

maliye politikası aracı olarak görülmektedir. Devletler, mevcut sosyo- ekonomik ve<br />

toplumsal yapılarına uygun olarak teşvik politikaları belirlemektedirler. Ekonomik<br />

kalkınmanın sağlanabilmesi ve toplumun belirli bir refah seviyesine ulaşabilmesi<br />

açısından teşvik politikaları maliye politikasının bir aracı olarak hükümetler tarafından<br />

uygulama alanı bulmuştur.<br />

Bu çalışmada, teşvik politikaları da maliye politikasının bir aracı olarak kabul<br />

edilmiş olup, Türkiye’de uygulanan teşvik politikalarının amacı, türleri<br />

değerlendirmeye alınmış, Çukurova Bölgesinde teşvik sisteminin uygulanabilirliği ve<br />

bölgeye olan etkisi değerlendirilmiştir.<br />

Anahtar Kelimeler: Maliye Politikası, Teşvik Politikası, Çukurova Bölgesi<br />

iii


ABSTRACT<br />

INCENTIVE POLICIES AS FISCALPOLICY INSTRUMENTS IN TURKEY<br />

AND CASE OF CUKUROVA<br />

Güzide TATAR<br />

Master Degree Thesis, Department of Public Finance<br />

Supervisor: Assistant Professor Volkan YURDADOĞ<br />

April 2011, 141 Pages<br />

Fiscal policy becoming more of an issue by government intervention comes out<br />

as a field which analyses how government fiscal instruments should be used in the<br />

context of the determined aims. Fiscal policy carries out resource allocation to increase<br />

national welfare by using fiscal policy instruments such as government expenditure<br />

policy, tax policy and debt policy<br />

Incentive policies have been perceived as the most efficient fiscal policy<br />

instrument. Governments determine proper incentive policies depending on their<br />

countries’ current socio-economic and social structures. For achieving economic<br />

development and enhancing social welfare, incentive policies have been considered an<br />

efficient fiscal policy instrument by governments<br />

In this study, incentive policy is regarded as a fiscal policy instrument, aims and<br />

types of incentive policies implemented in Turkey are evaluated, and feasibility and<br />

efficiency of incentive system in Cukurova region are analyzed.<br />

Keywords: Fiscal Policy, Incentive Policy, Cukurova Region<br />

iv


ÖNSÖZ<br />

Zaman içerisinde ekonomik hayatın gelişmesi ile birlikte toplumsal ihtiyaçların<br />

artması ve bu ihtiyaçların kamu eliyle giderilmesi ihtiyacı doğmuştur. Devletlerin<br />

ekonomik hayattaki varlığı ve ekonomik hayata müdahalesi gerek gelişmiş gerekse<br />

gelişmekte olan ülkeler açısından elinde bulunan mali politika araçlarını kullanarak<br />

gerçekleşmiştir. Teşvik politikaları da birer mali politika aracı olarak devletlerin<br />

kalkınmanın sağlanması, bölgeler arası dengesizliklerin giderilmesi, toplum refahının en<br />

üst seviyeye çıkarılması amaçları güdülerek hemen hemen her dönemde uygulama alanı<br />

bulmuşlardır.<br />

Türkiye’de uygulanan teşvik politikasının amaçlarının ve araçlarının uygulanış<br />

biçimlerinin ve bu politikaların Çukurova Bölgesi’ne yansımalarını ele aldığım bu tez<br />

çalışmasında, tez çalışması süresince her aşamada bilgi, yardım ve desteğini<br />

esirgemeyen değerli hocam Yrd. Doç Dr. Volkan YURDADOĞ’a, tezi inceleyerek<br />

önerileriyle yol gösterici olan Yrd. Doç. Dr.Haşim AKÇA ve Yrd. Doç Dr. Mehmet<br />

ÖZMEN’e teşekkürlerimi sunarım. Ayrıca tez sürecince desteklerini esirgemeyen Yrd.<br />

Doç. Dr. Neslihan COŞKUN KARADAĞ ‘a ve Doç Dr. İbrahim ORGAN’a teşekkür<br />

ederim.<br />

Ayrıca, madden ve manen desteklerini esirgemeyen aileme, yakın dostlarıma ve<br />

arkadaşlarıma sevgi ve şükranlarımı sunuyorum.<br />

Bu çalışmada, İİBF2009YL3 proje numarası ile Çukurova Üniversitesi Bilimsel<br />

Araştırma Fonu’ndan yararlanılmıştır.<br />

Güzide TATAR Adana, Nisan 2011<br />

v


İÇİNDEKİLER<br />

vi<br />

Sayfa<br />

ÖZET…………………………………………………………………………………..iii<br />

ABSTRACT………………………………………………………………….………..iv<br />

ÖNSÖZ………………………………………………………………………..………..v<br />

KISALTMALAR LİSTESİ……………………………………………………………x<br />

TABLOLAR LİSTESİ……………………………………………………..…………xi<br />

ŞEKİLLER LİSTESİ………………………………………………………………..xiii<br />

EKLER LİSTESİ…………………………………………………………………….xiv<br />

GİRİŞ…………………………………………………………………….……………..1<br />

BİRİNCİ BÖLÜM<br />

MALİYE POLİTİKASI VE TEŞVİK POLİTİKALARI<br />

1.1. Maliye Politikası…………………………………………………………………….2<br />

1.1.1. Devletin Ekonomiye Müdahale Gerekçeleri Ve Maliye Politikası …...……..2<br />

1.1.2. Maliye Politikasının Konusu Ve Tanımı ……………………….……...7<br />

1.1.2.1. Maliye Politikasının Konusu……………………………..…….7<br />

1.1.2.2. Maliye Politikasının Tanımı ……………………...……………7<br />

1.1.3. Maliye Politikasının Amaçları ve Araçları ……………….…….……………8<br />

1.1.3.1. Maliye Politikasının Amaçları ………………...…………………….8<br />

1.1.3.2. Maliye Politikasının Araçları ………………………………………..8<br />

1.1.3.2.1. Kamu Harcamaları Politikası ……………………..………9<br />

1.1.3.2.2. Kamu Gelirleri Politikası ………………………………..10<br />

1.1.3.2.2.1. Vergi Politikası …………………….………..10<br />

1.1.3.2.3. Borçlanma Politikası ………………………….…………11<br />

1.2. Teşvik Politikaları………………………………………………………………….12<br />

1.2.1. Teşvik Kavramı Ve Tanımı………………………………………..………..12<br />

1.2.2. Teşvik Politikalarının Amacı …………………………………….…………15<br />

1.2.2.1. Sanayileşmek ve Ekonomik Kalkınmayı Sağlamak ………………...15<br />

1.2.2.2. Ekonomide Uluslar arası Rekabeti Sağlamak ………………………15<br />

1.2.2.3. Bölgesel Kalkınmayı Sağlamak ……………………………………..16<br />

1.2.2.4. İstihdam Yaratmak …………………………………………..……….17<br />

1.2.3. Teşvik Politikalarının Gerekçeleri …………………………..……………..17


1.2.4. Teşvik Politikalarının Etkin İşleyişi………………………….……………..18<br />

1.2.4.1. Sosyal Fayda- Sosyal Maliyet Açısından ……………...…………..20<br />

1.2.4.2. Siyasi İstikrar Ve Beklentiler Yönünden ………………….………20<br />

1.2.4.3. Zamanlama Açısından …………………………………………….21<br />

1.2.4.4. Bölgelerarası Gelişmişlik Farklılığının Giderilmesi Açısından ...….21<br />

İKİNCİ BÖLÜM<br />

TÜRKİYE’DE TEŞVİK POLİTİKALARININ TARİHÇESİ VE TEŞVİK<br />

POLİTİKASI ARAÇLARI<br />

2.1. Türkiye’de Teşvik Politikalarının Tarihçesi …………………………..….……….24<br />

2.1.1.Türkiye’de Teşvik Politikalarının Genel Çerçevesi .......................................24<br />

2.1.2. Planlı Dönem Öncesi Uygulanan Teşvik Politikaları ……............................27<br />

2.1.3. Planlı Dönemde Uygulanan Teşvik Politikaları ……………………….…...28<br />

2.1.3.1. Birinci Beş Yıllık Kalkınma Planı Dönemi (1963–1967) …...……..29<br />

2.1.3.2. İkinci Beş Yıllık Kalkınma Planı Dönemi (1968- 1972) …………..30<br />

2.1.3.3. Üçüncü Beş Yıllık Kalkınma Planı Dönemi (1973–1977)……...….31<br />

2.1.3.4. Dördüncü Beş Yıllık Kalkınma Planı Dönemi (1979–1983) ………31<br />

2.1.3.5. Beşinci Beş Yıllık Kalkınma Planı Dönemi (1985–1989)………….32<br />

2.1.3.6. Altıncı Beş Yıllık Kalkınma Planı Dönemi (1990–1994)………..…33<br />

2.1.3.7. Yedinci Beş Yıllık Kalkınma Planı Dönemi (1996–2000)…............34<br />

2.1.3.8. Sekizinci Beş Yıllık Kalkınma Planı Dönemi (2001-2005) …….…35<br />

2.1.3.9. Dokuzuncu Kalkınma Planı Dönemi (2007–2013)…………………36<br />

2.2. Teşvik Politikası Araçları …………………………………………………………37<br />

2.2.1. Amaçlarına Göre Teşvikler ………………………………………..……….38<br />

2.2.1.1. AR-GE ve Teknoloji Geliştirme Faaliyetlerine Yönelik Teşvikler...40<br />

2.2.1.1.1. Doğrudan Destek Sunma …………………….………….40<br />

2.2.1.1.2. Vergi Teşviki Uygulamaları ……………………….……40<br />

2.2.1.2. KOBİ’lere Yönelik Teşvikler ……………………………….……..42<br />

2.2.1.2.1. Organize Sanayi Bölgeleri ………………………………44<br />

2.2.1.3. Bölgesel Kalkınmaya Yönelik Teşvikler …………………………..45<br />

2.2.1.3.1. Kamu Harcama Sistemi İle Sağlanan Teşvikler…………46<br />

2.2.1.3.1.1. Kalkınmada Öncelikli Yöre Uygulaması …..47<br />

2.2.1.3.1.2. Bölgesel Kalkınma Ajansları …….……..…..49<br />

vii


viii<br />

2.2.1.3.2. Kamu Gelir Sistemi İle Sağlanan Teşvikler ……………..49<br />

2.2.2. Kapsamına Göre Teşvikler …………………………………………………50<br />

2.2.2.1. Genel Amaçlı Teşvikler ………………………………...…………50<br />

2.2.2.1.1. Gümrük Muafiyeti …………………………..………….50<br />

2.2.2.1.2. KDV Ertelemesi ……………………………...…………51<br />

2.2.2.2. Özel Amaçlı Teşvikler ………………….…………………………52<br />

2.2.2.2.1. Kredi Garanti Desteği ve Faiz Desteği ………..………..52<br />

2.2.3. Veriliş Aşamalarına Göre Teşvikler ……………………………..…………53<br />

2.2.3.1. Yatırım Öncesi Teşvikler ……………………………….………….54<br />

2.2.3.1.1. Yatırım Teşvik Belgesi ………………………………….54<br />

2.2.3.1.2. Sigorta Primi İşveren Hissesi Desteği …………...………55<br />

2.2.3.2. İşletme Dönemi Teşvikleri…………………………….……………55<br />

2.2.3.3. Yatırım Sonrası Teşvikler …………………………………….……56<br />

2.2.4. Kullanılan Araçlara Göre Teşvikler……………………………...…………57<br />

2.2.4.1. Ayni Teşvikler ……………………………….…………………….57<br />

2.2.4.1.1. Bedelsiz Yatırım Yeri Tahsisi…………...……………….57<br />

2.2.4.1.2. İşgücü Eğitimine Yönelik Teşvikler …………...………..58<br />

2.2.4.2. Nakdi Teşvikler ……………………………………………………59<br />

2.2.4.2.1. Hibeler …………………………………………………..60<br />

2.2.4.2.2. Kaynak Kullanımını Destekleme Primi (KKDP)…….….60<br />

2.2.4.3. Vergi Teşvikleri ……………………………………………...…….61<br />

2.2.4.3.1. Dolaysız Vergi Teşvikleri………………………….……64<br />

2.2.4.3.1.1. Düşük Oranlı Gelir Ve Kurumlar Vergisi ….64<br />

2.2.4.3.1.2. Vergi Tatili …………………………………66<br />

2.2.4.3.1.3. Bina İnşaat Harcı İstisnası …………………67<br />

2.2.4.3.1.4. Yatırım İndirimi ……………………………67<br />

2.2.4.3.1.5. Hızlandırılmış Amortisman ……………..…68<br />

2.2.4.3.1.6. Finansman Fonu ……………………………69<br />

2.2.4.3.1.7. Gelir Vergisi Stopajı ……………………….69<br />

2.2.4.3.2. Dolaylı Vergi Teşvikleri …………………………….….69<br />

2.2.4.3.2.1. İhracata Yönelik Teşvikler …………………70<br />

2.2.4.3.2.2. Serbest Bölgelere(İhracat İşleme Bölgeleri)<br />

Sağlanan Teşvikler………………………….71<br />

2.2.4.4. Diğer Teşvikler …………………………………………….…..…..73


2.2.4.4.1. Enerji Desteği …………………………………...……….73<br />

2.2.4.4.2. Alt Yapı Hazırlanması ……………………………..……75<br />

ÜÇÜNCÜ BÖLÜM<br />

UYGULANAN TEŞVİK POLİTİKALARININ TÜRKİYE VE ÇUKUROVA<br />

AÇISINDAN DEĞERLENDİRİLMESİ<br />

3.1. Yeni Teşvik Sistemi ……………………………………………………………….77<br />

3.1.1.Yeni Teşvik Sisteminde Teşvik Araçları ……………………………………78<br />

3.1.1.1. Bölgesel Destekler İçin Uygulanacak Teşvik Araçları ………….…78<br />

3.1.1.2. Büyük Proje Yatırımlarına Verilecek Teşvik Araçları …………….78<br />

3.1.1.3 Genel Teşvik Sistemi Kapsamında Verilecek Teşvik Araçları ….….79<br />

3.1.2. Yeni Teşvik Sisteminde Bölgesel Ve Sektörel Açıdan Teşvik Araçları …...79<br />

3.1.2.1. Yeni Teşvik Sisteminin Önceki Uygulamayla Karşılaştırılması …..83<br />

3.2. Türkiye’de Uygulanan Teşvik Politikalarının Genel Değerlendirmesi……………83<br />

3.3. Çukurova Bölgesi Ve Teşvikler…………………………………………..……….94<br />

3.3.1. Çukurova Bölgesinin Genel Yapısı ………………………………….….….94<br />

3.3.1.1. Çukurova Bölgesinin Sosyo- Ekonomik Durumu…………….……95<br />

3.3.1.2. Çukurova Bölgesinde Tarım ……………………………………...101<br />

3.3.1.3. Çukurova Bölgesinde Sanayi Ve Ticaret …………………………102<br />

3.3.1.4. Çukurova Bölgesinde Liman ve Serbest Bölgeler ………….…….104<br />

3.3.1.5. Çukurova Bölgesinde Kamu Yatırımları …………………………105<br />

3.3.1.6. Çukurova Bölgesinin Güçlü Ve Zayıf Yanları…………………….107<br />

3.3.2. Çukurova Bölgesinde Teşvikler…………………………………………..108<br />

3.3.2.1. Çukurova Bölgesinde Yatırım Teşvikleri ………….………..……108<br />

3.3.2.2. Yeni Teşvik Sistemi Çerçevesinde Çukurova Bölgesinde Teşvikler<br />

……………………………………………………………..………111<br />

DÖRDÜNCÜ BÖLÜM<br />

SONUÇ VE ÖNERİLER 117<br />

KAYNAKÇA ………………………………………………………...………………124<br />

EKLER ……………………………………………………………...………………137<br />

ÖZGEÇMİŞ …………………………………………………………………………141<br />

ix


AB: Avrupa Birliği<br />

AR-GE: Araştırma- Geliştirme<br />

AT: Avrupa Topluluğu<br />

BKA: Bölgesel Kalkınma Ajansı<br />

BYKP: Beş Yıllık Kalkınma Planı<br />

ÇKA: Çukurova Kalkınma Ajansı<br />

DPT: Devlet Planlama Teşkilatı<br />

DTM: Dış Ticaret Müsteşarlığı<br />

GİB: Gelir İdaresi Başkanlığı<br />

GSMH: Gayri Safi Milli Hasıla<br />

GVK: Gelir Vergisi Kanunu<br />

İKV: İktisadi Kalkınma Vakfı<br />

KDV: Katma Değer Vergisi<br />

KGF: Kredi Garanti Fonu<br />

KISALTMALAR LİSTESİ<br />

KKDP: Kaynak Kullanımını Destekleme Primi<br />

KOBİ: Küçük Ve Orta Büyüklükte İşletme<br />

KOSGEB: Küçük Ve Orta Ölçekli İşletmeleri Geliştirme Ve Destekleme Başkanlığı<br />

KÖY: Kalkınmada Öncelikli Yöre<br />

KVK: Kurumlar Vergisi Kanunu<br />

MÜSİAD: Müstakil Sanayici Ve İşadamları Derneği<br />

OECD: İktisadi İşbirliği Ve Gelişme Teşkilatı<br />

OSB: Organize Sanayi Bölgesi<br />

ÖTV: Özel Tüketim Vergisi<br />

TOBB: Türkiye Odalar Borsalar Birliği<br />

TÜİK: Türkiye İstatistik Kurumu<br />

x


TABLOLAR LİSTESİ<br />

xi<br />

Sayfa<br />

Tablo 2.1. Teşvik Araçları Çeşitleri ……………………………………….…………..38<br />

Tablo 2.2. Faiz Desteği Uygulaması …………………………………………..………53<br />

Tablo 2.3. Vergi Teşviklerinin Avantaj ve Dezavantajları ….……………….………..63<br />

Tablo 2.4. 5084-5350 Ve 5615 Sayılı Kanunlar Kapsamında Uygulanan Enerji<br />

Desteğine İlişkin Veriler …………………………………………………...74<br />

Tablo 3.1. Yeni Teşvik Uygulamalarında Bölgeler …………………………….……..80<br />

Tablo 3.2. Yeni Teşvik Sisteminde Teşvik Araçları …………………………….…….82<br />

Tablo 3.3. Önceki Teşvik Sistemi İle Yeni Teşvik Sisteminin Karşılaştırması ……….83<br />

Tablo 3.4. 2000-2009 Yıllarında KOBİ’lere Verilen Teşviklerin Dağılımı ……………..84<br />

Tablo 3.5. 2000-2010 Yıllarında Verilen Yatırım Teşvik Belgelerinin Sektörel<br />

Dağılımı…………………………………………………………………….87<br />

Tablo 3.6. Yatırım Teşvik Belgelerinin Bölgeler İtibariyle Dağılımı (Adet) …………89<br />

Tablo 3.7. Türkiye’de Devlet Yardımlarının AB-25 İle Karşılaştırılması ……….……91<br />

Tablo 3.8. TR62 Çukurova Bölgesi Temel Göstergeler ………………………………96<br />

Tablo 3.9. Cari Fiyatlarla Kişi Başına Düşen GSYH Sıralaması …….……………….97<br />

Tablo 3.10. TR62 Çukurova Bölgesi İstihdam Göstergeleri (2008 yılı itibariyle) ……98<br />

Tablo 3.11. TR62 Çukurova Bölgesi İstihdam Sıralaması …..………………….…….98<br />

Tablo 3.12. TR62 Çukurova Bölgesi AR-GE ve Yenilikçi Faaliyetler…………..……99<br />

Tablo 3.13. TR62 Bölgesi Sanayi Göstergeleri………………………………………100<br />

Tablo 3.14. Serbest Bölgelerin Yıllık Ticaret Hacimleri ……….……………………105<br />

Tablo 3.15. Adana İli Yıllara Göre Kamu Yatırımlarının Sektörel Dağılımı (Milyon TL)<br />

…………………………………………………………………………...106<br />

Tablo 3.16. Mersin İli Yıllara Göre Kamu Yatırımlarının Sektörel Dağılımı (Milyar TL)<br />

…………………………………………………………………………….106<br />

Tablo 3.17. Çukurova Bölgesinin Güçlü ve Zayıf Yanları …………………………..107<br />

Tablo 3.18. Çukurova Bölgesi Yatırım Teşvikleri (Adet/TL/Kişi) ………………….108<br />

Tablo 3.19. 2006-2009 Yılları Arasında Çukurova Bölgesine Verilen Teşvik<br />

Belgelerinin Sektörel Dağılımı (Adet) ………………………………….109<br />

Tablo 3.20. 2004-2009 Yılları Arasında Çukurova Bölgesi KOBİ Teşvikleri Dağılımı<br />

……………………………………………………………………………111<br />

Tablo 3.21. Yeni Teşvik Sistemine Göre Adana İline Verilen Teşviklerin Dağılımı


(2010)……………………………………………………………….……112<br />

Tablo 3.22. Yeni Teşvik Sistemine Göre Mersin İline Verilen Teşviklerin Dağılımı<br />

(2010)……………………………………………………….....................113<br />

Tablo 3.23. Yeni Teşvik Sistemine Göre Düzenlenen Teşvik Belgelerinin Önceki<br />

Dönemle Karşılaştırılması ………………………………………...…….114<br />

Tablo 3.24. Yatırım Teşvik Belgelerinin Bölgeler Bazında ilk 10 Sıralaması….……115<br />

Tablo 3.25. Yatırım Teşvik Belgeleri Sabit Yatırım Tutarlarının Bölgeler Bazında İlk<br />

10 Sıralaması ……………………………...…………………………….115<br />

xii


ŞEKİLLER LİSTESİ<br />

xiii<br />

Sayfa<br />

Şekil 1. Teşvik Sisteminin İşleyişi…………………..…………………………………19<br />

Şekil 2. Vergi Teşviklerinin Yatırımlara Etkisi………………..….……………………56<br />

Şekil 3. 2000-2010 Yılları Arasında Düzenlenen Teşvik Belgelerinin Sektörel Dağılımı<br />

………………………………………………………………………………….88<br />

Şekil 4. 2000-2010 Yılları Arasında Düzenlenen Teşvik Belgelerinde Yaratılan<br />

İstihdamın Sektörel Dağılımı………………………………………………….89<br />

Şekil 5. 2005-2009 Yılları Yatırım Teşvik Belgelerinin Bölgeler İtibariyle Dağılımı...90<br />

Şekil 6. 2006-2009 Yılları Arasında Adana İline Verilen Teşvik Belgelerinin Sektörel<br />

Dağılımı………………………………………………………………...……109<br />

Şekil 7. 2006-2009 Yılları Arasında Mersin İline Verilen Teşvik Belgelerinin Sektörel<br />

Dağılımı………………………………………………………………………110


EKLER LİSTESİ<br />

xiv<br />

Sayfa<br />

EK 1. Yıllar İtibariyle Kamu Yatırımlarının İllere Göre Dağılımı …………………..137<br />

EK 2. Yatırım Teşvik Uygulamalarında Bölgeler ……………………………………139<br />

EK 3. Çukurova Bölgesinde Bölgesel Teşviklerden Yararlanacak Sektörler………...140


GİRİŞ<br />

Maliye politikasının genel amacı ekonomik büyümeyi sağlayarak hayat<br />

standardını yükseltmek ve toplumun belli bir refah seviyesine ulaşmasını sağlamaktır.<br />

Devlet bu politikayı çeşitli mali araçlardan yararlanarak uygular.<br />

Teşvik politikaları devletin serbest piyasa ekonomisine müdahalede bulunduğu<br />

en etkili maliye politikası araçlarındandır. Ekonomi sistemlerinde önemli bir olgu olan<br />

teşvikler, toplam yatırım hacminin arttırılması, yatırımların verimli alanlara<br />

yapılmasının sağlanması, toplam yatırımlar içinde öz kaynakların çoğaltılması, geri<br />

kalmış bölgelere yatırımların özendirilerek gelişmişlik farkının asgari düzeye<br />

indirilmesi, teknolojik gelişmelere uyum ve dış rekabete dayanıklılığın arttırılması gibi<br />

faydaları amaçlamaktadırlar.<br />

20. yüzyılın başından itibaren Türkiye’de de teşviklerle ilgili düzenlemeler<br />

başlamış olup, bu düzenlemeler günümüze kadar devam etmiştir. Özellikle planlı<br />

dönemde belirli mesafeler kat edildiği görülmektedir.<br />

Bu tez çalışmasının amacı, uygulanan ve uygulanmakta olan teşvik politikaları<br />

bir maliye politikası aracı olarak kabul edilmekte olup, bu politikaların uygulanma<br />

amacı, türleri, politikaların ülkemizde ne şekilde yapılandırıldığı ve bu politikalardaki<br />

beklenen amaçların gerçekleşip gerçekleşmediği irdelenerek, uygulanan teşvik<br />

politikalarının Türkiye ve Çukurova açısından değerlendirilmesi ele alınacaktır.<br />

Üç bölümden oluşan çalışmanın ilk bölümünde maliye politikası kavramı,<br />

devletin ekonomiye müdahalesinin nedenleri, teşvik politikalarının amacı, gerekçeleri<br />

ve etkin işleyişi üzerinde durulmuştur.<br />

Çalışmanın ikinci bölümünde Türkiye’de planlı dönem öncesi ve sonrasında<br />

uygulanan ve halen uygulanmakta olan teşvik politikalarının uygulanış biçimine beş<br />

yıllık kalkınma planları doğrultusunda değinilmiş, devletin maliye politikası aracı<br />

olarak hangi tür teşvik araçlarından yararlandığı ve bu araçların uygulama biçimleri ele<br />

alınmıştır.<br />

Üçüncü bölümde, teşvik politikalarının varolan uygulamalar ve yeni teşvik<br />

sistemi çerçevesinde Türkiye açısından değerlendirilmesi yapılmış, TR62 Çukurova<br />

Bölgesinin ekonomik yapısı ve gelişimi üzerinde durularak son 10 yıllık dönemde<br />

bölgeye verilen teşviklerin genel değerlendirmesi yeni teşvik uygulamaları çerçevesinde<br />

ele alınmıştır.


1.1. Maliye Politikası<br />

BİRİNCİ BÖLÜM<br />

MALİYE POLİTİKASI VE TEŞVİK POLİTİKALARI<br />

1.1.1. Devletin Ekonomiye Müdahale Gerekçeleri Ve Maliye Politikası<br />

İnsanlar, topluluk halinde yaşamak zorunda olan varlıklardır. İlkel toplumlarda da<br />

medeni toplumlarda da insanın bu temel ihtiyacı değişmemiştir. İnsanlar çoğaldıkça<br />

<strong>sosyal</strong> üniteler gelişmiş ve en sonunda devlet oluşmuştur. Tüm toplumlarda, en<br />

kapsayıcı ve yetkili örgüt devlettir. Devlet, toplum bireylerinin bir arada yaşamaktan<br />

doğan ortak gereksinimleri ve isteklerinin teminini amaçlar.<br />

Devlet, siyasi toplum yapısını bir araya getiren, çeşitli toplumları bir düzen<br />

altında toplayan, çeşitli ferdi ve kollektif kuvvetleri tek bir gayeye yönelten siyasi<br />

cemiyetin bütünüdür (Serter, 1994, s. 7) .<br />

Çağdaş devletlerde toplumsal ihtiyaçlar her geçen gün artmaktadır. Bu<br />

ihtiyaçların giderilmesi kamusal faaliyetlerin geliştirilmesi yoluyla olmaktadır.<br />

Toplumsal ihtiyaçların bir kamu hizmetine dönüştürülmesinde bu ihtiyacın herkes<br />

tarafından duyulup duyulmadığına, piyasa kuvvetlerinin bu ihtiyacı tatmin edip<br />

edemediğine bakılmalı ve herkes tarafından duyulan ihtiyaçlar piyasa mekanizması<br />

yoluyla giderilemiyorsa, o zaman bu ihtiyaçlar kamu hizmeti ile karşılanması yoluna<br />

gidilebilir (Türk, 2002, s. 3).<br />

Toplumun büyüklüğü ve bileşimi değiştikçe, ekonomik ve teknolojik gelişmeler<br />

hızlandıkça, devletin boyutları ve sosyo-ekonomik hayata müdahalesi artmıştır. Bir<br />

yandan kişisel, diğer yandan toplumsal ihtiyaçların artması devletin sosyo-ekonomik<br />

boyutunu genişleten en önemli etkendir (Ulusoy, 2007, s. 5). Aynı zamanda devlet<br />

müdahalesi olmadan serbest piyasa mekanizması içerisinde bölgeler arası gelir<br />

farklılıkları artıyorsa, bu durumda devlet müdahalesinin kaçınılmaz olduğu ifade<br />

edilmektedir (Kızıltan ve Ersungur, 2010, s. 273).<br />

Devlet, yetkisi dahilindeki çok çeşitli araç ve mekanizmalarla, toplumun tüm<br />

alanları üzerinde etkili olur. Devletinin siyasal karar alma ve bunun somutlaşmış<br />

görüntüsü olan kanun, kararname vb. yapma ve yürürlüğe koyma yetkisi vardır. Bu tür<br />

kararlar, emredici, yasaklayıcı ve düzenleyici yönleriyle ekonomide gelir ve kaynak<br />

dağılımını ciddi olarak etkiler (Güneş, 2010, s. 2).<br />

2


Ülkemizde devletin rolünün, özellikle ekonomik büyüme ve istikrar, istihdamın<br />

arttırılması, bölgesel gelişmişlik düzeyinin dengelenmesi, yatırım yoluyla sanayileşme<br />

politikalarının yönlendirilmesi, ekonominin dış rekabete açılması gibi, gerek ekonomik<br />

gerekse <strong>sosyal</strong> gelişmeyi amaçlayan politikaların üzerine kurulduğu gözlenmektedir. I.<br />

İktisat Kongresinden başlamak üzere Cumhuriyetin ilk yıllarından itibaren devletin<br />

ekonomideki rolü ekonomik kalkınmayı ve istikrarı hedefleyen bir yapıda gelişmiş, bu<br />

çerçevede, ilki 1934-1938 yılları arasında uygulanan Beş Yıllık Kalkınma Planı ve daha<br />

sonraki her beş yıllık dönemlerde günümüze kadar kalkınma planları hazırlanmış ve<br />

uygulamaya konulmuştur (DPT, 2004, s. 13).<br />

Refah iktisadının ilk temel teoremi olan “Pareto Etkinlik Teoremi”(Birinci En<br />

İyi) piyasanın belli koşullar sağlandığı zaman etkin olacağını ileri sürer. Ancak piyasa<br />

mekanizması bu etkinliği sürekli sağlayamaz. Bu süreçte ortaya çıkan sorunlar piyasa<br />

başarısızlığı olarak adlandırılmıştır. Piyasa başarısızlıkları literatürde; aksak rekabet,<br />

kamu malları üretimi, dışsallıklar, eksik piyasalar ve bilgi sağlamada yetersizlik,<br />

işsizlik, enflasyon ve ekonomik istikrarsızlık şeklinde sıralanmaktadır. Böylece sözü<br />

edilen aksaklıkların giderilmesi amacıyla devlet piyasaya müdahale etmektedir (Altay,<br />

2009, s. 4-5).<br />

Piyasa başarısızlığı olmasa, piyasa sistemi mükemmel bir şekilde işlese dahi<br />

devlet, piyasalara müdahale ederek üretim ve tüketim tercihlerini değiştirmek<br />

durumunda kalabilir. Tam rekabet şartlarında faaliyet gösteren bir ekonominin<br />

teknolojik gelişimini tamamlayamaması, ihracat yapamaması, bebek endüstri denilen ve<br />

ilk yıllarda rekabet gücünden yoksun, fakat ileriki zamanlarda karşılaştırmalı üstünlük<br />

elde edebilen ve pozitif ölçek ekonomileri yaratabilen endüstrilerin varlığı da devletin<br />

ekonomiye müdahalesini haklı kılan gerekçelerdendir (Devletin Ekonomideki Rolü,<br />

2004, s. 4).<br />

Rekabet ortamının tümüyle mevcut olduğu (kaynakların serbestçe hareket ettiği,<br />

piyasaya giriş ve çıkışların serbest olduğu, dışsal ekonomilerin ve ölçeğe göre artan<br />

getirilerin bulunmadığı) durumlarda piyasalarda fiyat mekanizması sayesinde optimum<br />

kaynak dağılımı kendiliğinden oluşur. Eksik rekabetin olduğu piyasalarda kaynaklar<br />

yanlış ve eksik dağılmakta ve tam olarak kullanılmayıp bir kısım kaynak atıl<br />

kalmaktadır. Gerçek hayatta eksik piyasalar söz konusu olduğundan ve dışsal<br />

ekonomilerin varlığından dolayı devlet, piyasaya müdahale ederek desteklemeler,<br />

3


vergisel teşvikler, sübvansiyonlar yoluyla etkin kaynak dağılımını sağlamayı<br />

amaçlayabilmektedir (Leblebici, 2002, s. 5).<br />

Piyasa ekonomisi bazı kamusal mal ve hizmetleri üretememekte, bazı mal ve<br />

hizmetleri ise yeterli ölçüde ve istenilen şekilde arz edememektedir. Örneğin, devletin<br />

tam kamusal malları (savunma hizmeti örnek olarak verilebilir) arz etmesi mümkün<br />

değildir. Yarı kamusal malları ise (eğitim ve sağlık gibi) dışsal ekonomiler özelliği<br />

dolayısıyla piyasa ekonomisi toplumda herkese sunmakta başarısız olmaktadır. Özetle,<br />

piyasa ekonomisinde “kar” esas olduğundan, karın olmadığı alanlarda piyasa ekonomisi<br />

üretim yapmayabilir. Bu nedenle devletin ekonomiye müdahale etmesi ve kamusal mal<br />

ve hizmetleri üretmesi gerekir ( Aktan ve Dileyici, 2007, s. 72).<br />

Devlet ayrıca, piyasada dağılan gelirin adil olmadığı gerekçesiyle, gelirin<br />

yeniden dağıtılması için ekonomiye mali araçlarla müdahale eder. Piyasa<br />

mekanizmaları içinde bireylerin iyi bilgilendirilmiş olmaması veya bu konudaki<br />

ihmalleri onları yanlış karar ve tercihler yapmaya itebilir. Bu amaçla devlet, mali<br />

araçları devreye sokar ve piyasaya müdahale eder (Altay,2009, s. 5).<br />

Devlet müdahalesinin bir başka nedeni de, özel girişimcilikteki tekelci eğilimleri<br />

kırmak ve devleti bir rakip olarak ortaya çıkarmaktır. Böyle bir yaklaşım, anlaşılacağı<br />

gibi tüketicinin sömürülmesini önlemeyi amaçlamaktadır (Korkmaz, Pazarcık ve<br />

Gerçek, 1989, s. 21).<br />

Devletin ekonomik faaliyetlerdeki varlığı ve müdahalesi, Klasik ve Neo-Klasik<br />

iktisat ile Keynesyen iktisadın ayrımlaşmasındaki en temel unsurlardan birisi olup, bu<br />

durum adı geçen düşünce okullarının takipçileri tarafından da sürdürülmektedir. Bu<br />

doğrultuda devlet ile ekonomi arasındaki ilişkiyi açıklayan teoriler iki yönde<br />

yoğunlaşmıştır. Birincisi, devletin ekonomik yaşama müdahalesinin ekonominin genel<br />

dengesini bozacağını ileri süren klasikler ve onların takipçileri olan Neo ile Yeni-Neo<br />

klasiklerdir. Diğer grup, ekonominin içinde bulunduğu durgunluktan kurtulması için<br />

devletin özellikle maliye politikaları ile ekonomiye müdahale etmesi gerektiğini<br />

savunan Keynesyenler ve takipçileridir (Altay ve Altın,2008, s. 268).<br />

Adam Smith ve David Ricardo gibi klasik iktisatçılar liberal anlayışın hakim<br />

olduğu bir devlet tasarlamışlar ve ekonominin kendi haline bırakılırsa en iyi şekilde<br />

işleyeceği fikrinden hareketle devleti ekonominin dışına itmişlerdir. Onlara göre<br />

piyasalar ekonomide tam istihdamı sağlayabilmektedir. Ekonomide görülen<br />

dalgalanmalar, dışarıdan hiçbir müdahalede bulunmadıkça bir süre sonra kendiliğinden<br />

piyasa mekanizmasınca giderilecektir. Devletin piyasaya müdahalesinin gerekli<br />

4


ulunmadığı görüşü, devletin ekonomi içindeki payını da belirlemektedir. Klasiklere<br />

göre devletin bütçesi hacimce küçük ve denk olacak, vergiler tek gelir kaynağı olacak<br />

mümkünse borçlanılmayacak ve bütçe açıkları olabildiğince uzun vadeli borçlarla<br />

finanse edilecektir (Türk,1999, s. 2).<br />

Bütün piyasalarda tam rekabet koşullarının geçerli olması, her arzın kendi talebini<br />

yaratması, ücret, faiz ve fiyatların esnek olması ve miktar kuramının geçerliliği gibi<br />

temel varsayımlar üzerine kurulu olan klasik kuram, bu varsayımlara dayalı olarak,<br />

ekonomi politikası yönünden bazı önemli sonuçlara varmıştır. Klasiklere göre, bu<br />

sonuçlardan bir tanesi ekonomik ve <strong>sosyal</strong> alandaki aksaklıklar geçici ve bunları<br />

giderecek yeterli güçler piyasa ekonomisinin yapısı içinde mevcut olduğu için, devletin<br />

ekonomik ve <strong>sosyal</strong> amaçlı herhangi bir müdahalede bulunmasının gereksiz olmasıdır<br />

(Ataç,2002, s. 5). Bu düşünce sisteminde maliye politikasının ve dolayısıyla teşvik<br />

politikalarının minimize edildiğini görmekteyiz.<br />

Keynes ve onun taraftarları çağdaş maliye kuramının gelişmesinde büyük rol<br />

oynamışlardır. Bu şekilde yalnızca maliye politikası anlayışı değil, aynı zamanda<br />

devletin ekonomik hayat üzerinde oynayabileceği role ilişkin düşüncelerde değişmiştir.<br />

Keynesyen yaklaşım maliye politikası önlemlerinin nasıl etkili bir araç olduğunu<br />

göstermekle kalmamış, devletin ekonomik hayata müdahale etmesi gerektiğini de<br />

belirtmiştir (Ataç,2002, s. 8). Keynes, ekonominin kendi kendine, otomatik olarak tam<br />

istihdamı sağlayamayacağını kanıtlamış ve bu sorunu çözmek için ekonomiye müdahale<br />

edilmesi gerekliliğinden söz etmiştir. Müdahaleyi, bir etkin talep yönetimi anlayışı<br />

içinde devlet yapacaktır. Devletin, talep yönetimi ise dolaylı teşvikler sağlama,<br />

doğrudan doğruya devlet harcamaları ile talebi yükseltme, faiz hadleri ile oynayarak<br />

özel firmaların daha yüksek yatırım yapmalarını teşvik etme, gerekirse kamu eliyle ucuz<br />

kredi verme ve nihayet doğrudan doğruya devlet eliyle yatırım yapma gibi müdahale<br />

biçimlerini içermektedir (Şaylan, 2003, s. 97 ).<br />

Bu yeni anlayışta devlet artık etkin bir üretim birimidir. Hem en büyük üretici<br />

hem de en büyük tüketicidir. Ekonomik faaliyetlerin tümüne bazen <strong>sosyal</strong> fayda<br />

yaratmak, bazen öncülük etmek bazen de düzenleyici fonksiyonlar ifa edebilmek<br />

amacıyla müdahale etmekte hatta belli ekonomik alanlarda bizzat kendisi faaliyette<br />

bulunabilmektedir. Özel teşebbüs sisteminin kayıtsız şartsız diğerlerinden üstün<br />

sayıldığı ekonomik düzenlerde dahi bugün olduğu gibi dün de devletin ekonomik<br />

faaliyetlerinin tamamen dışında kaldığı bir dönem olmamıştır. Bunun nedeni piyasa<br />

ekonomisinin tek başına optimum kaynak dağılımını gerçekleştirememesi, istenilen<br />

5


ekonomik büyüme hızını sağlayamaması ve adil bir gelir dağılımına imkan<br />

vermemesidir (Nadaroğlu,1981, s. 27). Bu nedenle devletin ekonomik unsurlara<br />

müdahale etmesi gerekeceği için yapması gereken asli görevlerinin yanında ekonomik<br />

ve <strong>sosyal</strong> alana yeni görevler almalıdır. Devletin <strong>sosyal</strong> hayatı yönlendirmedeki<br />

etkinliği mali vergi politikalarının yanında <strong>sosyal</strong> vergi politikalarını da uygulamaya<br />

sokmuştur. Adil gelir ve servet dağılımlı gibi <strong>sosyal</strong> politikalar, az gelişmiş bölgelerin<br />

kalkınma çabaları, devletin vergi teşviki yoluyla ekonomiye müdahale etme<br />

zorunluluğunu doğurmuştur.<br />

Ekonomiye devlet müdahalesinin farklı gerekçeleri olabilmektedir. Bu<br />

gerekçeler gelişmekte olan ülkelerin ekonomileri ile gelişmiş ülkelerin ekonomilerine<br />

göre farklılık göstermektedir. Gelişmiş ve sanayileşmiş ülkelerde devlet genel olarak<br />

piyasalarda rekabet koşullarını sağlamak, bu koşulların kötü kullanılmasından<br />

doğabilecek iktisadi ve toplumsal sakıncaları önlemek için müdahale eder. Oysa<br />

gelişmekte olan ülkelerde devlet müdahalesinin farklı gerekçeleri vardır: Bunlar<br />

aşağıdaki gibi özetlenebilir.<br />

Gelişmekte olan ekonomilerde kişi başına gelirin kısa sürede yükselmesi, hızla<br />

artan nüfusun yarattığı işgücüne istihdam imkanı sağlanması, bu iki amaca bir an önce<br />

ulaşmak için sanayileşme çabalarının hızlandırılması, sanayileşmenin gerektirdiği<br />

birikimi yaratırken gelir dağılımının bozulmaması, araştırma geliştirme faaliyetlerinin<br />

özendirilmesi, kalkınmanın gerektirdiği ve henüz yurtiçinde üretilmeyen makine-<br />

teçhizat, hammadde ve enerjinin ithal edilebilmesi için gerekli dövizi sağlayacak<br />

ihracatın teşvik edilmesidir (Alkin, 2009, s. 2).<br />

Gelişmekte olan ülkelerin ekonomik yapılarından kaynaklanan kısır döngüler<br />

nedeniyle ekonominin kendi haline bırakılması sakıncalı bir durumdur. Bu<br />

ekonomilerde devletin doğrudan veya dolaylı olarak bir takım görevler üstlenmesi<br />

kaçınılmazdır. Örneğin devletin kuracağı iktisadi teşebbüslerle ekonomik büyüme ve<br />

kalkınma için öncülük edip yol gösterici teşvikler sunması mümkündür. Bunun yanında<br />

iktisadi amaçlı mali yardımlarla, vergi tedbirleri ile ve diğer mali amaçlarla özel<br />

ekonomiyi yönlendirme görevi üstlenebilir (Devrim, 1983, s. 132-133).<br />

Bu ekonomilerde bölgelerarası altyapı dengesizlikleri, yatırımların bölgelerarası<br />

dağılımını da kötüleştirmektedir. Bunun sonucu olarak da, ülkenin bir yanı gelişirken,<br />

bir başka yanı geri kalmaktadır. Oysa kalkınmada asıl olan ülkenin her yanının<br />

kalkınmasıdır. Gelişmekte olan ülkemiz ekonomisinde bölgeler arasındaki gelişmişlik<br />

düzey farklılıklarının azalmasını temel hedef alan bir devlet politikası anlayışı izlenmiş,<br />

6


özellikle bölgesel dengesizlikleri giderecek bir maliye politikası aracı olarak teşvikler<br />

hemen hemen her dönemde uygulama alanı bulmuştur.<br />

1.1.2. Maliye Politikasının Konusu ve Tanımı<br />

1.1.2.1. Maliye Politikasının Konusu<br />

İlk zamanlarda maliye politikasının konusunu, depresyonun etkisiyle işsizlik<br />

sorunları oluşturmaktaydı. Ancak daha sonraları İkinci Dünya savaşının başlamasıyla<br />

birlikte ekonomide enflasyonist eğilimlerin artması sonucu işsizlik konusunun önemi<br />

azalmış ve maliye politikasının konusu biraz daha genişlemiştir. Savaş yıllarında<br />

öncelik savaşın finansmanı olmakla birlikte savaşın sona ermesiyle yıkıntıların<br />

düzeltilmesi ve geri kalmış ülkelerin kalkınma çabaları ön plana geçmiştir. Bu nedenle<br />

toplumun refahının artması amacıyla maliye politikasının araçları üzerinde durulmaya<br />

başlanmıştır (İnce, 1978, s. 14).<br />

1.1.2.2. Maliye Politikasının Tanımı<br />

Maliye politikası devletin ekonomik hayata müdahalesi ile önem kazanan ve<br />

devletin sahip olduğu çeşitli mali araçların belirlenen hedefler doğrultusunda nasıl<br />

kullanıldığını ve nasıl kullanılması gerektiğini inceleme alanına giren bir bilim dalıdır.<br />

Maliye politikası konusu gelirler ve harcamalar üzerine kurulmuştur. Dolayısıyla maliye<br />

politikasının amaçlarının gerçekleşmesi bu iki değişken üzerinde yapılan oynamalar ile<br />

mümkün olmaktadır (Güzelli,1999, s. 2).Yine başka bir yönden “Maliye Politikası”<br />

devletin kamu gelirleri yoluyla özel kesimden bir kısım kaynakları kamu kesimine<br />

aktarabilmesine ve çeşitli harcamalar yoluyla özel kesime satın alma gücü<br />

ekleyebilmesine dayanan politikadır (İnce, 1978, s. 23).<br />

Maliye politikası maliye ilmi içinde hızla gelişen bir disiplin durumundadır.<br />

Bunu hazırlayan sebepler, bir yandan, kamu maliyesi değişkenlerinde zaman içinde<br />

nitelik yönünden ortaya çıkan değişmelerin devlete ekonomik hayata müdahale imkânı<br />

kazandırması; öte yandan ekonomik, <strong>sosyal</strong> ve politik alanda oluşan yeni çerçevenin<br />

böyle bir müdahaleyi esasen gerekli kılmasıdır. Ayrıca tarihi gelişme süreci içinde<br />

ekonomi ilminde meydana gelen değişmeler, bulunan yeni teknikler ve veri temininde<br />

sağlanan kolaylıklar da ekonomik olayların doğru teşhisi ve ekonomik sapmalar<br />

konusunda bilinçli ve etkili tedbirlerin getirilmesinde geniş imkanlar ortaya koymuştur.<br />

Bu sebeple, teori ve uygulama açısından, kamu maliyesi değişkenlerinin belli bir<br />

7


ekonomik ve <strong>sosyal</strong> amaç için kullanılması ve bunlardan olumlu sonuç alınması büyük<br />

önem taşımaktadır. Bu ise, kamu ekonomisi değişkenlerinin mevcut ve muhtemel etki<br />

ve sonuçlarının derinlemesine incelenmesini ve uygulamacılara doğru ve açık önerilerin<br />

getirilmesini zorunlu kılmaktadır (İsimsiz, 2010).<br />

1.1.3. Maliye Politikasının Amaçları ve Araçları<br />

1.1.3.1. Maliye Politikasının Amaçları<br />

Ekonomi politikasının bir dalı olan maliye politikasını, bir ekonomide temel<br />

makroekonomik amaçlara ulaşmak için kamu harcamaları ve gelirlerinin büyüklük ve<br />

bileşiminde yapılması gereken düzenlemeler olarak tanımlayabiliriz (Ataç, 2002, s. 30).<br />

Diğer ifadeyle tam istihdamın sağlanması ve korunması, nisbi fiyat istikrarı, yeterli bir<br />

kalkınma ve büyüme hızının sağlanması, ödemeler bilançosunda dengenin sağlanması,<br />

bölgeler arası dengesizliklerin giderilmesi, gelir ve servet dağılımının düzenlenmesi<br />

maliye politikasının amaçlarını oluşturmaktadır. Kısacası amaç, toplumun refah<br />

seviyesinin yükseltilmesidir (Eker, 1996, s. 282).<br />

Bir toplumda sağlanan gelirlerin dağılımı, başka bir ifadeyle ulusal gelirin<br />

paylaşılması, çok büyük adaletsizlikler gösterebilir. Bu anlamda gelir düzeyi düşük olan<br />

kesimlere devlet, onların yaşam düzeyini yükseltici çeşitli yardımlar yapar, teşvikler<br />

sunar. Bu müdahalelerde devlet ulusal gelirin yeniden dağıtımını sağlar.<br />

Devletin ekonomiye daha fazla müdahale ederek milli gelirden önemli miktarda<br />

pay alması ve bunları harcaması mali araçların ekonomik araçlar ve değişkenler<br />

üzerinde çeşitli etkiler yaratabilir. Bu çerçevede maliye politikası ulusal refahın en üst<br />

düzeye çıkarılması için eldeki kaynakların özel ve kamusal mallar arasında çok yönlü<br />

tahsisini gerçekleştirmektedir. Bu nedenle amacı ne olursa olsun uygulamaya konulan<br />

mali aracın yatırım, tasarruf, ihracat, ithalat, enflasyon vb. temel ekonomik faktörler<br />

üzerinde meydana getireceği etkileri araştırmak gerekir. Örneğin, vergilerde konuya,<br />

istisna veya muafiyete ya da orana ilişkin yapılacak küçük bir değişiklik rekabet<br />

yapısını, piyasa koşularını ve üretimin niteliğini değiştirebilir (Erdem, Şenyüz ve<br />

Tatlıoğlu, 1998, s. 12).<br />

1.1.3.2. Maliye Politikasının Araçları<br />

Hükümetler fiyat istikrarını, tam istihdamı, ekonomik büyüme ve gelişmeyi, adil<br />

gelir ve servet dağılımını sağlamak ve istikrarlı bir ekonomik yapıyı korumak gibi<br />

8


amaçları gerçekleştirmek için bir takım araçlara ihtiyaç duyarlar. Maliye politikası<br />

araçları olarak kamu harcamaları, kamu gelirleri ve borçlanma politikasını sayabiliriz.<br />

Ana araçlar bunlar olmakla birlikte teşvik politikaları da bunların çeşitli bileşimleri<br />

doğrultusunda artık günümüzde mali politika amaçlarını gerçekleştirmede birer araç<br />

olarak kullanılmaktadırlar.<br />

1.1.3.2.1. Kamu Harcamaları Politikası<br />

Maliye politikası araçlarından biri olan kamu harcamaları, (yatırım harcamaları<br />

ve gelişme cari harcamaları) kişi başına milli gelirin arttırılmasında, ekonomik ve <strong>sosyal</strong><br />

yapının geliştirilmesinde kısacası ekonomik kalkınma ve büyümenin gerçekleşmesinde<br />

önemli rol oynar.<br />

Harcamalar politikası olarak akla gelen, <strong>sosyal</strong> sabit sermaye yatırımları ile<br />

bayındırlık harcamaları ve sübvansiyonlar (mali yardımlar) dır. Çünkü devletin adalet,<br />

güvenlik gibi asli görevleri arasında yer alan harcamaları ekonomik istikrarın<br />

sağlanması amacını taşıdığı düşünülemez.<br />

Harcamalar politikasını, bizzat hükümet kanalıyla yürütülmesi, yani hükümetler<br />

harcama politikası sayesinde masraf seviyesini ayarlamak suretiyle masrafın yerini,<br />

çeşidini mevcut şartlara en uygun gelecek şekilde tayin ve tespit ederek amaca kısa<br />

yoldan ulaşabilir. Örnek verecek olursak, ülkenin herhangi bir bölgesinde işsizlik söz<br />

konusu olduğunda para ve vergi politikası yoluyla genel harcama seviyesini arttırarak<br />

işsizliği gidermek mümkün ve yeterli değildir. Bu durumda hükümet harcama politikası<br />

yoluyla işsizliğin hüküm sürdüğü bölgeye daha çok yatırım yapmak suretiyle veya<br />

bölgesel teşvik uygulamaları ile o bölgedeki işsizliği ve dolayısıyla istikrarsızlığı<br />

gidermiş olacaktır (Harcama Politikası, s.1).<br />

Bir harcama doğrudan bütçeden yapıldığında, toplam harcamalar içinde yer alır<br />

ve istatistiklerde harcamayı artıran bir kalem olarak görülür. Harcamanın doğrudan<br />

yapılması yerine, vergiden çeşitli şekillerde vazgeçilerek yapılması halinde harcama<br />

görülmez. Bu harcamadan yararlanan bakımından ise değişen bir şey yoktur; devletten<br />

doğrudan yardım almak yerine, ödeyeceği vergiyi ödemeyerek benzer faydayı<br />

sağlamaktadır. Bu şekilde, vergi teşvikleri yoluyla devlet bir kısım vergi gelirlerinden<br />

vazgeçerek dolaylı bir harcama yapmaktadır (Karaarslan, 2010). Bu tür dolaylı harcama<br />

sistemi karşımıza vergi harcaması olarak çıkmaktadır.<br />

9


Vergi harcaması, aslında vergiye tabi olması gerekirken devletin çeşitli ekonomik ve<br />

<strong>sosyal</strong> sebeplerle vergi istisnaları ve benzer uygulamalar yoluyla vazgeçtiği vergi<br />

gelirleridir (Karaarslan,2002, s. 13).<br />

1.1.3.2.2. Kamu Gelirleri Politikası<br />

Kamu gelirleri, devletin ve diğer kamu kuruluşlarının kamu hizmetini<br />

karşılamak amacıyla kanuna dayanarak çeşitli kaynaklardan elde ettikleri gelirlerdir. Bu<br />

gelirler ile devlet, kamu harcamalarını finanse eder. Kamu gelirleri, vergi, harç resim,<br />

şerefiye, parafiskal gelir, borçlanma, mülk ve teşebbüs gelirleri ve para cezalarından<br />

oluşmaktadır. Kamu gelirlerinin en önemli bölümünü vergiler oluşturur.<br />

Kamu gelir sisteminin etkili olabilmesi için, söz konusu sistemin ekonomideki<br />

nisbi yeri ve büyüklüğü veya potansiyel kaynaklara ulaşabilme olanakları ile sınırlıdır.<br />

Gelişmekte olan ülkelerde ise, kamu gelirlerinin gayri safi milli hasılaya oranı %15-20<br />

oranları arasında değişmektedir. Oysa, gelişmiş ülkelerde bu oran %30-35 hatta daha<br />

yüksek oranlara kadar çıkmaktadır. Bu nedenle gelişmekte olan ekonomilerde maliye<br />

politikası araçlarının ekonomiyi etkileme derecesi gelişmiş ülkelere nazaran daha<br />

güçsüzdür (Ataç,2004, s. 249).<br />

1.1.3.2.2.1. Vergi Politikası<br />

Vergi politikası ile işgücünü nitelik ve nicelik bakımından değiştirmek suretiyle<br />

emek arzı artırılabilmekte, özel tasarruf ve yatırımlar teşvik edilmek suretiyle sermaye<br />

birikimi hızlandırılabilmekte, dinamik bir üretim faktörü olarak kabul edilen teknolojik<br />

gelişme teşvik edilebilmektedir. Vergi politikasının önemli bir özelliği selektif<br />

uygulamalara son derece müsait oluşu ve ayrıntıları kapsama gücünün yüksek oluşudur.<br />

Bu nedenle ekonominin münferit dallarının teşvikinde vergi politikası, tümünün<br />

teşvikinde ise kamu harcamaları ve borçlanma politikası bir araç olarak<br />

kullanılmaktadır (Dürüs,2005, s. 16-17). Maliye politikası kamu yatırım harcamaları,<br />

cari harcamalar ile kalkınmanın gelişmesine yardımcı olurken, diğer yandan<br />

uygulayacağı vergi politikası ile ekonominin ihtiyacı olan tasarruf ihtiyacını<br />

etkilemektedir (Eker,1996, s. 285-286).<br />

Teşvikler yoluyla uygulanacak bir maliye politikası, işgücünü değiştirmede etkin<br />

rol oynayabilir. Şöyle ki, teşvikler insanları daha zor, daha uzun, daha etkin çalışmaya<br />

yönlendirebilir. Burada devlet önemli bir rol oynayabilir. Yüksek marjinal vergi oranları<br />

10


insanları fazla çalışmaya gönülsüz yapar. Artan oranlı vergileme daha fazla kazananın<br />

daha fazla vergi vermesi anlamına gelir. Yüksek gelirliler artan oranlı vergilemeden<br />

olumsuz etkilenecek ve vergilendirme yolu düşük gelirliler için de cazip olmayacaktır.<br />

Böyle bir durumda çalışmayı ve emek verimliliğini arttırmanın yolu marjinal vergi<br />

oranlarının düşürülmesidir.<br />

Ekonomik büyüme ve kalkınma doğrultusunda ülke kaynaklarını vergi politikası<br />

yoluyla yöneltmek mümkündür. Devlet yatırımları özendirmek ve sermaye birikimini<br />

hızlandırmak amacıyla ihtiyat ve spekülasyon gayesiyle elde tutulan mal ve servet<br />

kalemlerini ağır bir şekilde vergilendirmek zorundadır. Dolayısıyla, ekonomik<br />

gelişmenin sağlanması, kaynak dağılımının ekonominin gelişme stratejisine uygun<br />

olarak oluşması açısından vergi politikası uygun bir araçtır.<br />

Vergileme yoluyla işletmelerin gelecekteki gelirleri ve nakit fonları arttırılarak<br />

yatırımlar teşvik edilebilir. İşletmelerin karlılığı vergi teşvikleri yoluyla değiştirilebilir.<br />

Vergiler işletmelerin vergi sonrası gelirlerini etkileyerek yatırım riski üzerinde de etkili<br />

olabilirler (Bildirici, 1989, s. 9)<br />

Vergiler, bir ekonomide kamu harcamalarını finanse etmek amacıyla kullanılan<br />

en önemli ve sağlam gelir kaynağıdır. Teşvikler de tıpkı vergiler gibi, bir iktisat<br />

politikası ve <strong>sosyal</strong> politika aracıdır. Eğer bir ekonomide vergi varsa, teşvik de olabilir.<br />

Vergi kanunlarında yer alan teşvikler çeşitli indirim, erteleme ve istisnalarla sağlanır.<br />

Vergi teşviklerinden yararlanmak suretiyle daha az vergi ödemek mükelleflerin yasal<br />

hakları olduğu gibi ülkenin mali politikasının gerçekleşmesi için de bir gerekliliktir<br />

(Bıyık ve Kıratlı, 2006, s. 58).<br />

1.1.3.2.3. Borçlanma Politikası<br />

Kalkınmanın finansmanında maliye politikası aracı olarak borçlanmadan (iç ve<br />

dış borçlanma) yararlanmak mümkündür. Devletler ister gelişmiş, ister az gelişmiş<br />

olsun ekonomik ve <strong>sosyal</strong> amaçlarını gerçekleştirebilmek için borçlanma yolunu tercih<br />

eder. Bu yöntem geçici bir gelir kaynağı olsa da yine de hemen hemen her ülke<br />

tarafından kullanılmaktadır (Kamu Gelirleri, s.1). Ancak bir çok gelişmekte olan<br />

ülkenin borçlanma sonrasında geri ödeme sorunu yaşaması borçlanma politikasının<br />

sıkça başvurulacak bir politika olmasının mümkün olmayacağı görüşü hakimdir.<br />

Özellikle alınan dış borçların verimli alanlarda kullanılmadığı ve yatırıma<br />

dönüştürülmediğini varsayarsak bu borçların geri ödenmesinde ciddi sıkıntılar<br />

11


doğmaktadır. Alınan dış borçlar cari tüketim amacıyla ortaya çıkan döviz ihtiyacını<br />

karşılamak amacıyla kullanıldığı sürece uygulanan bu politikanın başarılı sonuç vermesi<br />

imkansızdır.<br />

1.2. Teşvik Politikaları<br />

Maliye politikasının amaçları doğrultusunda bir araç olarak görülen teşvik<br />

politikalarının gerek gelişmiş gerekse gelişmekte olan ülkelerde devletin ekonomiye<br />

müdahalesi doğrultusunda kullanım alanı bulduğu görülmektedir.<br />

1.2.1. Teşvik Kavramı Ve Tanımı<br />

Teşvik kavramının farklı tanımları mevcuttur. Teşvik kavramı genel anlamda,<br />

ülkelerin kalkınma stratejilerine ve mevcut sosyo, ekonomik ve toplumsal yapılarına bağlı<br />

olarak belirli aktivitelerin yapılmasını veya yapılmamasını özendirmek amacıyla kamu<br />

tarafından sağlanan nakdi veya gayri nakdi destekler paketi olarak tanımlanabilir (Ankara<br />

Ticaret Odası, 2000a, s. 7).<br />

Teşvik kavramı ekonomide, kamunun çeşitli şekillerde bazı sektörlere hızlı<br />

gelişmesi için maddi veya manevi desteği, yardım ve özendirmesini ifade eder. Diğer<br />

bir ifade ile teşvik kavramı, belirli ekonomik faaliyetlerin diğerlerine oranla daha fazla<br />

ve hızlı gelişmesini sağlamak amacıyla, kamu tarafından çeşitli yöntemlerle verilen<br />

maddi ve/veya gayri maddi destek ve özendirmeler olarak tanımlanabilir (Çiloğlu, 1997,<br />

s. 1).<br />

İçerikleri açısından bakıldığında ise teşvikler; özel amortismanlar, yatırım<br />

indirimi, gelir ve kurumlar vergisi muafiyeti, ihracat kredi sigortası, ihracat vergi iadesi,<br />

indirimli navlun, yeni pazarlar, bina ve teçhizat sübvansiyonu, düşük faizli krediler, özel<br />

reeskont kredi faiz giderleri, faiz ve vergi iadeleri, gümrük taksitleri, gümrük ve fon<br />

istisnaları, bina vergisi istisnası, AR-GE sübvansiyonu, lisans ve know-how<br />

kolaylıkları, yabancı personel çalıştırma, verimlilik ve iş gücü yeteneği gibi dallarda<br />

yapılabilir (İncekara, 1995, s. 9).<br />

Teşvik kavramı yerine literatürde “sübvansiyon”, “iktisadi gayeli mali yardım”,<br />

“üreticiye yapılan transfer harcamaları”,”devlet yardımları”, “primler”, “ucuz<br />

krediler”,“aynî yardımlar” gibi kavramlar da kullanılmaktadır. Sübvansiyon ise Pekin<br />

tarafından, devlet ve devlete bağlı kamu kurumlarının bizzat veya görevlendirdikleri<br />

12


diğer kurumlar aracılığı ile, üretimi çeşitli şekillerde etkilemek ve üreticileri teşvik ve<br />

himaye etmek amacıyla özel teşebbüslere denk bir karşılık beklemeksizin yaptıkları<br />

nakdi ve nakit olarak ifade edilebilen yardımlar olarak tanımlanmıştır (Aykın, 2006, s.<br />

2).<br />

Teşvik kavramı kullanılış amacına göre farklı şekillerde tanımlanabilir. Hazine<br />

Müsteşarlığı Teşvik Ve Uygulama Genel Müdürlüğü tarafından benimsenen ve sıklıkla<br />

kullanılan teşvik tanımı“belirli ekonomik faaliyetlerin diğerlerine oranla daha fazla ve<br />

hızlı gelişmesini sağlamak amacıyla kamu tarafından çeşitli yöntemlerle verilen maddi<br />

ve / veya gayri maddi destek, yardım ve özendirmelerdir” şeklinde yapılan tanımdır<br />

(Aktan, 2001, s. 2).<br />

Hazine Müsteşarlığı Teşvik Ve Uygulama Genel Müdürlüğü tarafından<br />

uygulanan Yatırımlarda Devlet Yardımları Hakkındaki Karar’ın amacını tanımlayan<br />

birinci maddesinde, “Kalkınma Planları ve Yıllık Programlarda öngörülen hedefler ile<br />

uluslar arası anlaşmalara uygun olarak tasarrufları katma değeri yüksek yatırımlara<br />

yönlendirmek, üretimi ve istihdamı artırmak, yatırım eğiliminin devamlılığını ve<br />

sürdürülebilir kalkınmayı sağlamak, uluslar arası rekabet gücünü arttıracak teknoloji ve<br />

araştırma-geliştirme içeriği yüksek büyük ölçekli yatırımları özendirmek, doğrudan<br />

yabancı yatırımları artırmak, bölgesel gelişmişlik farklılıklarını gidermek, çevre<br />

korumaya yönelik yatırımlar ile araştırma- geliştirme faaliyetlerini desteklemektir”<br />

ifadesi ile teşvik politikalarının amacı geniş bir tanımlama ile ifade edilmiştir. (Bkz,<br />

16.07.2009 Tarihli,15199 Sayılı Bakanlar Kurulu Kararı )<br />

Teşvik kavramının daha iyi anlaşılabilmesi için temel özelliklerine değinmek<br />

yerinde olacaktır. Teşvik kavramının temel özelliklerini yedi ana başlık halinde<br />

sıralayabiliriz. Bunlar; (Duran, 2003, s. 6-7).<br />

- Teşvikler, devlet tarafından verilir.<br />

- Genellikle özel kesime verilmekle birlikte kamu teşebbüslerine devredilebilir.<br />

- Teşviklerin devlete bir maliyeti vardır. Bu maliyet, nakdi tevsiklerde ucuz<br />

kredi ve hibeler yoluyla yapılan transferler nedeniyle kamu fonlarının<br />

azalmasından kaynaklanacağı gibi, vergisel teşviklerde tahakkuk etmiş veya<br />

gelecekte tahakkuk edecek bir devlet gelirinin bağışlanmasından kaynaklanan<br />

gelir azalması seklinde de olabilir.<br />

- Devlet açısından gelir kaybı veya fon azalmasına neden olurken, firmalar<br />

açısından bir “yararı” ifade eder.<br />

13


- Yatırımın mahiyetini, bölgesini, sektörünü, büyüklüğünü ve zamanlamasını<br />

etkilemek amacına dönük olarak kullanılır.<br />

- Dolaylı veya dolaysız olarak verilebilir.<br />

- Açık veya gizli olabilir.<br />

- Bölgeler arası gelişmişlik düzeyindeki farklılıkların ortadan kaldırılmasına<br />

yönelik olarak bölgesel anlamda teşvik politikaları uygulanabilir.<br />

Türkiye’de esasen devlet yardımları terimi kullanılmamaktadır. Bu kavram<br />

yerine kullanılagelen terimler teşvik ve destektir. Dış ticarette ise daha çok sübvansiyon<br />

terimi kullanılmaktadır. Ancak AB’ne tam üyelik sürecinde ülkemizde devlet yardımları<br />

terimi bu kavramların tümünü kapsar bir şekilde kullanılmaya başlanmıştır. Devlet<br />

yardımı günlük dilde yaygınlaşmış teşvik, destekleme önlemi ve sübvansiyon kavramını<br />

içine alan bir tanımdır. Kamu kaynaklarının kullanılarak belirli bir bölgeye, sektöre,<br />

işletmeye veya işletme grubuna, belirli mal ve hizmetlerin üretimine yönelik olarak<br />

verilen yardımı belirtmektedir (Kutlu ve Hacıköylü,2007, s. 368). Devlet yardımları,<br />

devletlerin vazgeçemeyeceği müdahale araçları olmakla ve yerinde kullanıldığında<br />

ekonomiye önemli katkılar sağlamakla birlikte, uzun vadede ekonomik refaha katkıları<br />

düşük düzeyde kalmaktadır (İKV, 2005). Şöyle ki, devlet yardımı politikasının tek<br />

başına kullanılması uzun dönemde ülke ekonomisinde kalıcı bir etki yaratması mümkün<br />

olmamakla birlikte, diğer maliye politikası araçlarının da göz ardı edilmeyerek uyumlu<br />

ve istikrarlı bir politika izlenmesi politikanın etkinliğini arttırması açısından önemlidir.<br />

Devlet yardımları özellikle <strong>sosyal</strong> devlet anlayışının gelişmesi ile birlikte çok<br />

önemli <strong>sosyal</strong> sorumluluklar da üstlenmiştir. Bu anlamda teşvik uygulamaları,<br />

ekonomik istikrar ve büyüme gibi ekonomik amaçlar yanında bölgesel dengesizliklerin<br />

giderilmesi, işsizlik, göç, çevre v.b. gibi bazı <strong>sosyal</strong> sorunların çözümünü de<br />

hedeflemektedir.(DPT, 2007a, s. 2). Dolayısıyla bu alanda yapılacak en önemli hata<br />

ekonomik ve <strong>sosyal</strong> istikrarın sağlanmasına yönelik politikaların tümüyle “devlet<br />

yardımları” üzerine kurulmasıdır. Devlet yardımları sadece konjonktürel<br />

dalgalanmaların ve istikrarsızlığın yaşandığı dönemlerde ortaya çıkan dalgaların boyunu<br />

ve süresini kısaltabilecek uygulamalardır. Kısaca teşviklerin, sadece ekonomik ve<br />

<strong>sosyal</strong> sorunların tahribatını azaltabileceği ama asla sorunları ortadan kaldıramayacağı<br />

düşünülmektedir.<br />

14


1.2.2. Teşvik Politikalarının Amacı<br />

Devletler ekonomik hayatı düzenlerken teşvikler önemli bir maliye politikası<br />

aracı ve harcama kalemi konumuna gelmektedir. Devlet teşviklerinin özel amaçları<br />

olmakla birlikte, sonuçta ülkenin refah seviyesinin arttırılması hedeflenmektedir<br />

(Yavuz,2010, s. 86).<br />

1.2.2.1 Sanayileşmek ve Ekonomik Kalkınmayı Sağlamak<br />

Teşvik politikası, ekonominin arzulanan bir ekonomik yapıya ulaşması için de<br />

temel bir araçtır. Bu nedenle teşvikler, endüstrileşme ve sektörel yapı politikasının<br />

arzuladığı optimal ekonomik yapılar için gerekli bir araç konumundadır (Erkan ve Tatlıdil,<br />

1990, s. 50-51). Kalkınma yatırımla, yatırım da tasarrufla mümkün olur. Bu gerçek<br />

sebebiyle tasarrufun ve yatırımların her türlü vasıta ve şekilde teşvik edilmesi bir<br />

zaruret olarak ortaya çıkmaktadır. (Bali, 1979, s. 10).<br />

Ekonomik teşviklerin temelinde, kaynakların, ülke ekonomisi açısından daha yararlı<br />

olduğu kabul edilen alanlara yönlendirilmesi anlayışı bulunmaktadır. Bu bağlamda, teşvik<br />

politikaları, ülkelerin zaman içerisindeki gelişmelerine paralel olarak, ihracata, yatırımlara,<br />

demografik yapıya vb. alanlara öncelik verilmek suretiyle değişebilmektedir. Teşvik<br />

politikalarının amaç ve yöntemlerinin çok daha karmaşık olabilmesi ve çok farklı araçlar<br />

kullanılarak uygulanabilmesi açısından sadece devlet tarafından mali yardımlar ile yapılan<br />

sübvansiyon tanımından daha farklı bir amacı bulunmaktadır. Devletlerin teşvikler ile neleri<br />

amaçladığı tespit ettikleri hedeflere göre değişmekle birlikte temel amaç, genel anlamda<br />

halkın refah seviyesinin yükseltilmesidir (Ankara Ticaret Odası, 2000a, s. 7).<br />

1.2.2.2. Ekonomide Uluslar arası Rekabeti Sağlamak<br />

Teşvik politikaları genel olarak ülkelerin gereksinimleri ve yapısal koşullarına<br />

bağlı olarak uygulanmaktadır. Küreselleşmenin yoğunluk kazanmasıyla birlikte<br />

ülkelerin ekonomik anlamda uluslar arası rekabete uyum sağlamaya çalışmasına yönelik<br />

olarak teşvik politikalarına sık ve yaygın bir şekilde başvurulmaktadır (Aykın, 2006, s.<br />

1).<br />

Özellikle son yirmi yılda ülkeler uluslar arası alanda hareket eden doğrudan yabancı<br />

yatırımlardan daha fazla pay almak amacıyla teşvik politikalarına giderek daha fazla<br />

önem vermişlerdir. Yaşanan bu rekabet sonucu hükümetlerin liberal ekonomiye<br />

15


müdahalesini arttırmıştır. Tüm bu politikalar belirlenirken ülkedeki doğal kaynakların<br />

durumu, sermaye piyasasının gelişmişlik düzeyi, pazarın genişliği, iş gücünün niteliği,<br />

ekonominin yapısı ve siyasal toplumsal bir takım unsurlar göz önünde<br />

bulundurulmalıdır.<br />

Uluslar arası rekabet gücü zayıflayan, dış ülkelerden kaynaklanan yoğun rekabet<br />

sonucu zor durumda kalan ya da yeni kurulma aşamasında olan sektörlere devlet tarafından<br />

destek sağlanabilmektedir. Böylece sektörlerin değişen şartlara uyum sağlayabilmesi ve<br />

üretimlerini devam ettirerek istihdam sağlaması veya iç ve dış pazarlarda rekabet gücünün<br />

arttırılarak ödemeler dengesine olumlu katkıda bulunması amaçlanmaktadır (Leblebici,<br />

2002, s. 5).<br />

Belli bir malın ihracatını teşvik etmek amacıyla, ihracatı geliştirmek için devlet<br />

belli sektörlere bir takım avantajlar sağlayabilir. Bu, belli bir malın üreticilerinin ihracata<br />

yönelmelerini teşvik ya da ihraç edilmekte olan bir malın üretimini teşvik yoluyla<br />

yapılabilir. Birinci durumda, sağlanacak devlet yardımları ihracat aşamasında, ikinci<br />

durumda ise yatırım veya üretim aşamasında verilmektedir.<br />

Devletler bu amaca ulaşmada çeşitli stratejiler belirleyerek uygun mali politika<br />

araçlarını kullanarak ekonomiye yön vermeye çalışmaktadırlar. Ekonominin belirlenen<br />

stratejilere uygun olarak yönlendirilmesinde ve şekillendirilmesinde en uygun araçlar ise<br />

teşvikler olmaktadır.<br />

Ülkemizin taraf olduğu iki önemli anlaşma Dünya Ticaret Örgütü (Sübvansiyonlar<br />

ve Telafi Edici Önlemler Anlaşması ) ile Türkiye-Avrupa Birliği (AB) arasında bir Gümrük<br />

Birliği tesis eden 06.03.1995 tarih ve 1/95 sayılı Ortaklık Konseyi Kararı’nın rekabet ve<br />

devlet yardımlarına ilişkin hükümleri, ihracat performansına dayalı destekleri “yasaklanmış<br />

tedbir” olarak değerlendirilmekte, “spesifik” olarak tabir edilen sektörel teşvik politikalarına<br />

ise imkan tanımamaktadır. Diğer taraftan, bölgesel kalkınmaya yönelik faaliyetlerin ve<br />

yatay amaçlar olarak tabir edilen küçük ve orta boy işletmelerin, araştırma-geliştirme ve<br />

çevre korumaya yönelik faaliyetlerinin desteklenmesine ise izin verilmektedir (Serdengeçti,<br />

2000, s. 5).<br />

1.2.2.3. Bölgesel Kalkınmayı Sağlamak<br />

Bölgelerin coğrafi konumu, altyapı ve ulaşım imkanları, eğitim durumu, iş<br />

olanakları, yer altı kaynakları ve sosyo ekonomik durumlarının birbirinden farklı olması<br />

ve bunun beraberinde getirdiği olumsuzluklar ülke genelinde haksız rekabete yol<br />

16


açmaktadır. Özellikle gelişmekte olan ülkelerde nüfus artış hızının yüksek olması<br />

nedeniyle bölgeler arası göç ve nüfus hareketlerinin doğurduğu sorunlar da daha büyük<br />

olmaktadır. Ekonomik gelişme ve <strong>sosyal</strong> refahı ülke geneline dengeli bir biçimde<br />

dağıtma arzusu hükümetlerin önem verdiği konuların başında gelmektedir. Bölgesel<br />

dengesizliklerin yarattığı sorunları gidermek, kıt kaynakların ülke geneline yayılmasını<br />

sağlamak amacıyla ülkeler teşvik politikalarına başvurabilmektedirler.<br />

1.2.2.4. İstihdam Yaratmak<br />

Hızlı nüfus artışı ile birlikte günümüz ekonomilerinde istihdam sorunu devletin<br />

desteklemesi gereken faaliyetlerin başında gelmektedir. Ülkeler işsizlikle mücadelede<br />

istihdam yaratabilmek için yeni iş kollarının açılmasını teşvik etme gereğini duyarak<br />

teşvik politikalarına başvurmaktadırlar. Bu amaçla yeni faaliyete geçen işletmelere<br />

piyasadan farklı olarak daha düşük faizli kredi imkanları sunulmaktadır (Duran,1998, s.<br />

14). Uygulanan teşvik politikaları ile ülkeye yapılan yatırımlar sayesinde iş imkanı<br />

doğmaktadır. Girişimciliğin özendirilmesi, ülkedeki işsizlik sorununun giderilmesinde<br />

önemli bir unsurdur.<br />

1.2.3. Teşvik Politikalarının Gerekçeleri<br />

Ekonomik ve <strong>sosyal</strong> problemlerin çözümünde kullanılan önemli kamusal<br />

müdahale araçlarından biri olan “Devlet Yardımları”, özellikle <strong>sosyal</strong> devlet anlayışının<br />

gelişmesi ile çok önemli <strong>sosyal</strong> sorumluluklar da üstlenmiştir. Bu anlamda teşvik<br />

uygulamaları, ekonomik istikrar ve büyüme gibi ekonomik amaçlar yanında bölgesel<br />

dengesizliklerin giderilmesi, işsizlik, göç, çevre v.b. gibi bazı <strong>sosyal</strong> sorunların<br />

çözümünü de hedeflemektedir. Temelde piyasa mekanizmasına müdahale niteliğinde<br />

olan ve belli kesime yönlendirildiğinden (belli sektör, yöre ve firma gurubu) haksız<br />

rekabet yaratan bu kamu politikasını haklı hale getiren neden ise sağlanan dışsal<br />

faydalardır (DPT, 2007a, s. 2).<br />

Devlet teşvikleri bir bütün olarak değerlendirildiğinde, belli amaçlara ulaşmak<br />

uğruna kamunun ekonomiye müdahalesi anlamını taşımaktadır. Ülke deneyimlerinin<br />

gösterdiğine göre, devlet müdahalesiyle, sanayileşme hamlesini hızlandırmak<br />

mümkündür. Yoksulluk sınırının geçilmesi ve belli bir gelişmişlik düzeyine ulaşılması<br />

amacıyla sanayileşme atılımlarının desteklenmesi kaçınılmaz olmaktadır. Özellikle,<br />

sanayi dallarının kuruluş aşamasında korunması ve desteklenmesi gerektiği konusunda<br />

17


önemli teorik destekler mevcuttur. Sanayileşmenin ileriki aşamasında da rekabet<br />

gücünün artırılması için kısa süreli teşvik mekanizmalarının uygulanması kaçınılmaz<br />

olmaktadır. Ayrıca, piyasa mekanizması kendi başına bırakıldığı zaman bölgesel<br />

eşitsizlik, çevre ve istihdam sorunları gibi bazı olumsuzluklar ve negatif dışsallıklar<br />

ortaya çıkmaktadır. Bu sorunların çözümü amacıyla da destek unsurlarını kullanmak<br />

mümkündür (DTM, 2002, s. 15).<br />

Teşvik politikalarının uygulanmasında ülkelerin benimsedikleri ekonomi<br />

politikası ve gelişmişlik düzeyleri etkili olabilmektedir. Gelişmekte olan ülkelerin teşvik<br />

uygulamalarına gerek duymalarında ekonomik kalkınma, geri kalmış bölgelerin<br />

kalkındırılması, uluslar arası rekabet gücü kazanma, verimlilik artışı, istihdam<br />

imkanlarını genişletme, teknoloji transferi, ihracatı arttırmak, sanayileşme ve yabancı<br />

sermayeyi çekme gibi gerekçeler ileri sürülmektedir. Gelişmiş ülkelerde ise, rekabet<br />

gücünü korumak, teknolojik gelişmeyi sürdürmek, sermaye kaçışını engellemek,<br />

bölgesel dengesizlikleri gidermek, verimlilik artışı, sorunlu sektörleri desteklemek,<br />

işsizliği azaltmak amaçlarını taşımaktadır. (Duran, 2003, s. 8).<br />

1.2.4. Teşvik Politikalarının Etkin İşleyişi<br />

Uygulanan teşvik politikalarının etkinlik derecesini saptamak, bu konu ile ilgili<br />

yeni düzenlemelere gidilmesi veya mevcut politikalarda ayarlamalar yapılması<br />

açısından belirleyici olmaktadır.(Gerçek,2010, s. 8). Teşvik sisteminin etkin olabilmesi<br />

için, ülkelerin kalkınma planları ve stratejilerinin uluslar arası gelişmeleri de takip<br />

ederek belirlenmesi gerekmektedir. Bir teşvik sisteminin etkin işleyişini sağlayabilmek<br />

için programının uygulanmasından önce, programın uygulanması aşamasında ve<br />

uygulamadan sonraki aşamalarda temel kriterler belirlenmeli, ülkenin ekonomik ve<br />

<strong>sosyal</strong> yapısındaki değişmeler göz ardı edilmemelidir. Teşvik sisteminin işleyişi şekil<br />

1’de gösterilmiştir.<br />

18


Teşvik Programının<br />

Uygulanmasından<br />

Önce<br />

- Teşvik edilecek alanların<br />

seçimi<br />

- Belirlenen alanların ne<br />

oranda teşvik edileceğinin<br />

tespiti<br />

- Teşvik programının<br />

süresinin tespiti<br />

- Kullanılacak araçların<br />

tespiti ve araçlara ilişkin<br />

etkinlik-maliyet<br />

hesaplamaları<br />

Şekil 1. Teşvik sisteminin işleyişi<br />

Not: M.H. Topal’ın Karadeniz Teknik Üniversitesi tarafından yayımlanmış olan, “Uluslar arası<br />

Kuruluşların Teşvik Sistemine Bakışı ve Türk Teşvik Sisteminin Bu Çerçevede Analizi”, 2006, s.37,<br />

Yayın hakkı 2010 adlı tezinden alınmıştır.<br />

Kalkınma Planları Ve Stratejileri<br />

Teşvik<br />

Programının<br />

Uygulanması<br />

Döneminde<br />

- Seçilen araçların etkisinin<br />

izlenmesi<br />

- Etkin olmayan araçların<br />

tasfiyesi veya yenileriyle<br />

değiştirilmesi<br />

-Mevcut araçların yenileriyle<br />

desteklenmesi<br />

- Altyapı ve diğer hizmetlerle<br />

teşviklerin desteklenmesi<br />

Bunların dışında teşvik politikalarını yönlendiren başka faktörler de mevcut<br />

olabilmektedir. Ülkedeki doğal kaynakların durumu, mevcut sermaye yapısı ve sermaye<br />

yapısının gelişmişlik düzeyi, pazarın genişliği, iş gücünün niteliği, ekonominin yapısı,<br />

siyasal ve toplumsal koşullar önemli rol oynamaktadır.<br />

Teşvik<br />

Programının<br />

Uygulanmasından<br />

Sonra<br />

- Uygulama sonuçlarının<br />

değerlendirilmesi<br />

- Uygulamaya ilişkin<br />

etkinlik- verimlilik ile<br />

ilgili ölçüme dayalı<br />

çalışmaların yapılması<br />

-Uygulama sonuçlarına<br />

göre yeni stratejilerin<br />

belirlenmesi<br />

Teşvik tedbirlerinin en önemli özelliği normal olarak devlete geçecek fonların<br />

alınmasından vazgeçilerek girişimcilere terk edilmesidir (Uluatam,1971, s. 92). Ancak<br />

bu teşvik tedbirleri girişimcilerin yatırım kararı almasında hissedilir bir değişme<br />

yapmayacak kadar önemsiz olabilir. Bu durumda politikacı ve idarecilerin belli<br />

yatırımları özel kesim eliyle yapılması yolunda bir seçimleri yoksa, devlet vergi teşvik<br />

tedbirlerinin faydasızlaşması karşısında vergi toplayarak yatırımları bizzat kendisi<br />

19


yapabilir. Bu anlamda teşvik politikalarının etkinliğinin ne ölçüde olduğunun<br />

değerlendirilmesi önemli rol oynar. Teşvikler ekonomik ve <strong>sosyal</strong> tüm sorunları<br />

çözebilecek güçte midir, yoksa teşviklerin de kendi içinde oluşturduğu bir takım<br />

sorunlar mevcut mudur diye sorulduğunda teşviklerin hangi amaçları gerçekleştirmek<br />

için kullanılacağı öncelikli olarak belirlenmesi gereken hususların başında gelmektedir.<br />

1.2.4.1. Sosyal Fayda- Sosyal Maliyet Açısından<br />

Teşviklerin etkinliğini değerlendirmek için kullanılacak yöntemlerden bir tanesi,<br />

teşvik sonrası yapılan ilave yatırım harcamasının <strong>sosyal</strong> getirisi ile <strong>sosyal</strong> maliyetinin<br />

karşılaştırılmasıdır. Yapılan yatırım faaliyeti neticesinde bütün toplumu etkileyen<br />

verimlilik artışı meydana gelebilir. Bu artışlar yatırımın <strong>sosyal</strong> getirisini oluşturur.<br />

Sosyal maliyet ise, devletin vazgeçtiği vergi gelirlerinin oluşturduğu fırsat maliyetidir.<br />

Bu yaklaşıma göre eğer verilen teşvik sonucu yapılan yatırım harcamasının <strong>sosyal</strong><br />

getirisi, vazgeçilen vergi gelirleri sebebiyle oluşan <strong>sosyal</strong> maliyetten fazla ise, teşvik<br />

uygulamasına devam edilmelidir. Eğer <strong>sosyal</strong> getiri <strong>sosyal</strong> maliyetten düşük ise, teşvik<br />

uygulaması yerine devlet bu kaynağı verimli olabilecek başka alanlara yönlendirmelidir.<br />

Ancak bu hesaplamayı yapmak çok kolay olmamaktadır. Elde edilmesi kolay olmayan<br />

birçok veriye ihtiyaç vardır. Örneğin firmaların teşvik öncesi ve sonrası yatırım<br />

faaliyetinde bulunma isteği, teşvikler için harcanan devlet fonlarının alternatif maliyeti,<br />

teşvik politikasını yürütmek için yapılan harcamalar ve firmaların vergi kredisini<br />

uygulamak için yaptığı harcamalar değerlendirilmelidir.<br />

1.2.4.2. Siyasi İstikrar ve Beklentiler Yönünden<br />

Teşviklerin etkinliğinin bir başka ölçüsü ise ülkedeki siyasi istikrar ve<br />

beklentilerdir. Siyasi istikrarsızlığın mevcut olduğu ve gelecek hakkındaki beklentilerin<br />

olumsuz olduğu dönemlerde, teşviklerin etkisi zayıf olur. Güçlü hükümetlerin ciddi ve<br />

kararlı uygulamaların teşvik politikalarının etkisini arttırır. Ayrıca, ekonomide istikrar<br />

ve devamlılık da önemlidir. Sürekli değişen ekonomi politikaları ve buna bağlı mevzuat<br />

değişiklikleri uzun dönemli yatırım kararlarını caydırıcı etkiye sahiptir. Bu alanda<br />

mutlaka dünya konjonktürü çerçevesinde yatırım önceliklerini bilimsel bir tarzda takip<br />

ederek devlete önerilerde bulunan bir uzmanlık bölümünün kurulmasına ihtiyaç vardır.<br />

Eğer böyle bir yola gidilmez ise, teşvik sağlanmış olan bazı yatırımlarda gereksiz yere<br />

20


kapasite oluşturulması olasılık dahiline girerken bazı yatırımlar açısından da kaynak<br />

yetersizliği ortaya çıkabilir.<br />

Yatırım teşviklerinin yabancı yatırımların ülkeye çekilmesinde de önemli etkileri<br />

bulunmaktadır. Yabancı yatırımcılar bir ülkede yatırım yapma kararı alırken, piyasa<br />

çapı, iş gücü piyasasının yapısı ve yasaları, endüstriyel bölgelerin durumu, enerji<br />

maliyeti ve kullanılabilirliği, nakliye maliyeti ve yoğunluğu, ülkedeki faiz oranı ve kredi<br />

imkanları, vergi sistemi, bankacılık sistemi, finansal piyasaların durumu vb. koşullara<br />

dikkat ederler. Bu nedenle uygulanacak teşviklerin yapısı yabancı yatırımların ülkeye<br />

gelmesi açısından büyük önem teşkil etmektedir (Sarıöz, 2006, s. 28).<br />

1.2.4.3. Zamanlama Açısından<br />

Teşvik sisteminin yöneleceği yatırımlar, yeni yatırımlar, tamamlama yatırımları,<br />

yenileme ve modernleştirme yatırımları olmak üzere üç grupta toplanmak mümkündür.<br />

Bu sahalardaki yatırımlar yatırım öncesi ve yatırım sonrası olmak üzere değişik<br />

zamanlarda teşvik edilebilmektedir. İşte, bu teşvik sisteminin uygulanmasındaki en<br />

kritik noktalardan bir tanesi de, teşviklerin hangi dönemde uygulanması gerektiğidir.<br />

Eğer ekonomide enflasyonist bir süreç yaşanıyorsa, yatırım sonrası teşviklerin önemi<br />

azalacaktır. Çünkü, yatırım harcamasının yatırım bitinceye kadar ne olacağı böyle bir<br />

ortamda bilinememekte, böyle bir belirsizlik de yatırımcıyı caydıran bir faktör<br />

olmaktadır (Çiçek, 2001, s. 202).<br />

Vergi mevzuatında bulunan vergi muafiyeti kavramı ile muafiyetin tanındığı<br />

süre de, yatırımların getirileri zaman içinde yayılış durumlarına göre farklılık<br />

oluşturacaktır. Muafiyet süresi kısaldıkça, kısa sürede getiri sağlayan yatırımlar<br />

desteklenmiş olmakta, buna karşılık muafiyet süresi uzadıkça, getirisi daha uzun<br />

yatırımlar nispi üstünlük sağlamış olmaktadır.<br />

1.2.4.4. Bölgelerarası Gelişmişlik Farklılığının Giderilmesi Açısından<br />

Maliye politikası araçları, kamu harcamaları ve kamu gelir sistemi ile bölgesel<br />

dengesizlik sorunlarına müdahalede etkili olur. Bölgesel farklılıklarda alt yapı<br />

yatırımları ve geri kalmış bölgelere gidebilecek yatırımlarda çeşitli teşvik<br />

mekanizmalarının uygulanması bölgesel dengesizliği gidermede rol oynar. Kaynakların<br />

aktarılmasında gelişmemiş yöreye uygulanacak politikalar sonucu, gelişmiş yörelerden<br />

21


kaynakların çekilmesi anlamına gelmektedir. Bu açıdan bakıldığında bazı politik<br />

engellerin çıkması söz konusu olabilir.<br />

Bölgesel dengesizlikler, bölgelerin farklı ekonomik ve <strong>sosyal</strong> koşullarından<br />

kaynaklanmaktadır. Diğer bir ifadeyle, özel kesim işletmelerin geri kalmış bölgelere<br />

gitmemelerinin nedeni o bölgelerdeki düşük karlılıktır. Düşük karlılık, düşük<br />

verimliliğin ya da girdi maliyetlerinin yüksekliğinin bir sonucudur. Aynı sonuç kar<br />

amacı ile çalışmayan kamu kesimi işletmeleri için de geçerli olabilir. Ancak kamu<br />

işletmelerinin verimliliği, özel işletmelerde olduğu gibi, kar göstergesi ile<br />

ölçülmemekte, <strong>sosyal</strong> getiri diye bilinen ve ekonomik göstergelere yansımayan,<br />

toplumu uzun dönemde iyileştiren etkileri ile değerlendirilmektedir (Ataç, 2004, s.<br />

342).<br />

Bölgeler arası gelişmişlik farklılıklarının giderilmesi açısından devlet teşvik<br />

araçlarını devreye sokmakta, bu da devlete ve dolayısı ile topluma bir maliyet<br />

yüklemektedir. Uygulama sonuçlarına göre bu teşvikler genelde az gelişmiş yörelere<br />

uygulanmakta olsa da daha çok gelişmiş bölgelerin yararlandığı tespit edilmiştir.<br />

Bundan dolayı bölgesel gelişmeyi ve bölgelerarası gelişmişlik farklarının azaltılmasını<br />

sağlamak için yeni teşvik yöntemlerinin geliştirilmesi gerekliliği ortaya çıkmaktadır.<br />

Devlet teşviki alan bölgesel gelişmişliği düşük yörelerde rekabetin olumsuz sonuçları<br />

ortaya çıkabilmesi sonucu birçok girişim yapılamamaktadır. Girişimciler bölgede teşvik<br />

alan firmaların yıkıcı rekabet ortamından çekinerek yatırım kararlarını erteleyebilirler<br />

veya tamamen vazgeçebilirler. Bu nedenle geri kalmış bölgelerde girişimcileri yıkıcı<br />

rekabet ortamından geçici bir süreliğine korumakla, geri kalmış bölgelerin gelişmesini<br />

ve bölgelerarası gelişmişlik farklarının giderilmesi sağlanabilir. Sektörlerde yeni<br />

kurulan işletmelere ilk başta geçici bir rekabet koruması sağlanması, hem bölgesel, hem<br />

de ulusal ekonomik ve <strong>sosyal</strong> göstergeleri olumlu etkileyecektir (Ünsaldı, 2006, s. 122-<br />

123).<br />

Türkiye’de farklı şekillerde gerek genel olarak ekonomik büyümeyi<br />

gerçekleştirmek ve gerekse bölgelerarası gelir ve gelişmişlik farklılıklarını ortadan<br />

kaldırmak için çeşitli teşvik politikaları uygulamaya konulmuştur. “Teşvik-i Sanayi<br />

Kanunu”, Kalkınmada öncelikli iller uygulaması ve en son uygulamaya konulan “5084<br />

Sayılı Yatırımların Ve İstihdamın Teşviki İle Bazı Kanunlarda Değişiklik Yapılması<br />

Hakkında Kanun, 5350 Sayılı Yatırımların Ve İstihdamın Teşviki İle Bazı Kanunlarda<br />

Değişiklik Yapılması Hakkında Kanunda Değişiklik Yapılmasına Dair Kanun ve son<br />

22


olarak 2009/15199 sayılı Yatırımlarda Devlet Yardımları Hakkında Karar” söz konusu<br />

politikalara örnek gösterilebilir (Güven, 2007, s. 21)<br />

23


İKİNCİ BÖLÜM<br />

TÜRKİYE’DE TEŞVİK POLİTİKALARININ TARİHÇESİ VE TEŞVİK<br />

POLİTİKASI ARAÇLARI<br />

2.1. Türkiye’de Teşvik Politikalarının Tarihçesi<br />

Türkiye’de genel teşvik sistemi genel ve özel hedefleri olan kısa, orta ve uzun<br />

dönemli araçlardan ve bunların uygulamalarından oluşan karmaşık bir görünüme<br />

sahiptir. Karmaşıklık hedeflerin ve özellikle araçların çokluğu yanında mevzuat ve<br />

uygulamanın zor anlaşılabilmesi ve hızlı değişmesinden kaynaklanmaktadır<br />

(Küçükoğlu, 2005, s. 307). Bu açıdan Türkiye’de teşvik politikalarının tarihsel süreç<br />

içerisinde nasıl bir gelişim gösterdiği teşvik sistemini anlamak açısından önemli bir<br />

unsurdur.<br />

Ülkemizde yatırımların özendirilmesine yönelik teşvik tedbirleri uygulamalarına<br />

ilişkin olarak ilk kanuni mevzuat Osmanlı İmparatorluğu zamanında gerçekleştirilmiş,<br />

ancak, esas olarak Cumhuriyet sonrası dönemde uygulama alanı bulmuştur. Bu kısımda<br />

teşvik tedbirleri planlı dönem öncesi ve planlı dönem sonrası şeklinde iki dönem olarak<br />

ele alınacaktır. Her plan döneminde teşvik politikalarının ayrı özellikler göstermesi<br />

nedeniyle, plan dönemlerindeki gelişmeleri ayrı ayrı ele almakta yarar olmaktadır<br />

(Küçükoğlu, 2005, s. 307-308).<br />

2.1.1. Türkiye’de Teşvik Politikalarının Genel Çerçevesi<br />

Teşvik politikasının amaçları, araçları, uygulama biçimi, kurumsal yapısı ve<br />

ekonomi politikası içindeki göreli gücü zaman içinde değişmekle birlikte, genel<br />

ekonomi politikası içinde özel kesim sermaye yatırımlarını yönlendirme aracı olarak<br />

hemen her dönemde uygulama alanı bulmuş, ve halen uygulanmaya devam<br />

edilmektedir.<br />

Teşvik politikaları, her ülkenin önceliklerine göre değişik uygulamalar<br />

içermektedir. Ülkemizde de her dönemde uygulama alanı bulan teşvik politikaları<br />

özellikle 1980’li yıllardan itibaren yoğun olarak uygulamaya konulmuştur.<br />

Kıt kaynakların en verimli şekilde kullanılmasını, tasarrufun arttırılarak en<br />

uygun yatırımlara kanalize edilmesini, ekonominin itici ve sürükleyici sektörlerinin<br />

24


harekete geçirilmesini, ihracatın ve döviz gelirlerinin arttırılmasını sağlamak, özel<br />

sektör yatırımlarını kalkınma planları ve programlarında tespit edilen sahalara<br />

kaydırabilmek amacıyla teşvik politikası uygulamalarına ihtiyaç bulunmaktadır (Bali,<br />

1979, s. 8).<br />

Ülkemizde teşvik politikalarının uzun bir geçmişi bulunmaktadır. Bu dönem<br />

içerisinde, öncelikli sektör tanımlamalarında, uygulanan teşvik araçlarında ve tüm<br />

bunlara paralel olarak hukuki yapı ile örgütsel yapıda çok sık değişiklikler olmuştur.<br />

Söz konusu değişiklikler, temelde ekonominin dinamik bir yapıya sahip olmasından<br />

kaynaklanmakla birlikte, gerek tüm dünyada kamunun ekonomiye bakış açısında<br />

meydana gelen değişikliklerin ülkemize yansıması, gerekse ülkemizdeki ekonomik<br />

yapıya ilişkin değişiklikler de teşvik politikalarının belirli aralıklar ile yeniden gözden<br />

geçirilmesini gerektirmiştir.<br />

Pek çok az gelişmiş ülke, kendilerini kuşatan işsizlik, yoksulluk, enflasyon gibi<br />

sorunların ağırlığını üzerinden atmak için kalkınma planlarından yararlanma yoluna<br />

gitmektedirler. Yapılan bu planlar ekonomik ve toplumsal tüm genel amaçların<br />

tanımlandığı birer belge niteliği taşımaktadır.<br />

Kalkınma planlarında birer tavsiye demeti şeklinde yer alan özel sektörü yatırım,<br />

üretim ve hizmet dalları ile bölgelere yönelten ve kanunlarla ihdas edilen özendirici,<br />

itici ve caydırıcı kaide ve vasıtaların tamamı teşvik tedbirleri olarak nitelendirilmektedir<br />

(Bali, 1979, s. 7).<br />

Teşvik politikası, kalkınma planlarının buyurucu değil de yol gösterici nitelikte<br />

olması durumunda özel kesim girişimcilerinin istenilen doğrultuda yatırıma yönelmeleri<br />

için bulunmuş bir yöntem olarak ortaya çıkmaktadır. Yol gösterici amaçlara kamu<br />

kesiminin uyması zorunlu ise de özel kesimin uyması ancak gönüllü bir şekilde<br />

olabilmektedir. Daha açık bir ifadeyle, özel kesim plan amaçlarına kendisi açısından bir<br />

karlılık söz konusu ise uyar, yoksa uymaz. İşte bu nedenle, özel kesimi planın amaçları<br />

doğrultusunda eyleme sürükleyebilmek için bir takım itici güçler bulmak gerekir.<br />

Teşvikler bu görevi yerine getirmektedir (Korkmaz, ve diğerleri, 1989, s.16). Kalkınma<br />

planları ve yıllık programlarla tespit edilen hedeflere ulaşabilmek için özel kesimi<br />

önceliği olan yatırımlara ve bölgelere yöneltmek ve götürmek hususunda en önemli araç<br />

teşvik tedbirleri olmaktadır.<br />

Ülkemizde 1960 ‘ların ilk yıllarından itibaren uygulamaya koyulan beş yıllık<br />

kalkınma planlarında ithal ikameci sanayileşmede yeni bir döneme girilmiş, yatırımları<br />

ve ihracatı teşvik amacıyla yeni kanunlar çıkarılmış, yeni düzenlemelere gidilmiştir.<br />

25


Sınırlı iç piyasa ve ihracata yönelmedeki yetersizlik ithal ikameci politikanın devlete<br />

olan maliyetini her geçen gün arttırmıştır (DPT, 2004, s.1).<br />

1970’lerin sonlarına doğru dış ödemeler dengesinde yaşanan krizin de etkisiyle,<br />

dünyada küreselleşme eğilimlerine paralel olarak 24 Ocak kararlarıyla Türkiye’de ithal<br />

ikameci kalkınma stratejisinden dışa açık kalkınma stratejisine geçiş olmuştur. Bu<br />

ortamda, özel sektörün piyasa koşullarında dünya ile rekabet ederek gelişmesi<br />

hedeflenmiş, kamu sektörünün ise teşvik edici yönlendirici, ve alt yapı hizmetlerini<br />

sağlayarak destekleyici bir rol almasına çalışılmıştır (DPT, 2001c, s. 13). Bu<br />

doğrultuda, 80’li yılların ilk yarısında, doğrudan ihracata yönelik özendirici nakdi<br />

teşvikler sağlanırken, 80’li yılların ikinci yarısından itibaren bu teşvikler yatırımlara<br />

kaydırılmıştır. Ancak, gerek kamu gelir-gider dengesindeki sorunların, gerekse Dünya<br />

Ticaret Örgütü, Avrupa Birliği ve Gümrük Birliği gibi uluslararası kuruluşlara karşı<br />

olan yükümlülüklerimizin etkisi ile doğrudan nakdi teşvik araçları son yıllarda bazı<br />

istisnalar dışında uygulamadan kaldırılmış ve özel seçici teşvik politikası bırakılarak<br />

vergisel teşviklerin ağırlıklı olduğu genel teşvik uygulamasına geçilmiştir.<br />

1990’lı yılların başından itibaren ise kamuda ortaya çıkan kaynak sıkıntısı,<br />

yatırımların teşvik edilmesi amacıyla bütçeden tahsis edilen kaynakların azalmasına yol<br />

açmıştır. Ayrıca serbest ticaret anlaşmaları ve AB mevzuatı gibi uluslar arası<br />

yükümlülüklerimiz çerçevesinde destek unsurlarının çeşitliliği giderek azalmıştır<br />

(Hazine Müsteşarlığı, 2010, s. 3).<br />

Nitekim, söz konusu politika değişiklikleri sonucu teşvik uygulamalarını<br />

yürütmek ile görevli birim 1992 yılında DPT’ndan alınarak Hazine Müsteşarlığı<br />

bünyesine dahil edilmek suretiyle kamunun teşvik politikaları ve kalkınma planları<br />

doğrultusunda uyguladığı selektif özendirici politikalar yerine, yatırım kararlarının<br />

ağırlıklı olarak piyasa mekanizmasına bırakılması doğrultusundaki genel görüşe paralel<br />

bir örgütlenme yapısına geçilmiştir (DPT, 2000b, s. 214).<br />

1995 yılından itibaren bölge ve sektör ayrımı yapılmaksızın belirli bir<br />

büyüklüğün üzerindeki tüm yatırımlara hitap eden ağırlıklı olarak KDV istisnası ve<br />

Gümrük Muafiyeti destek unsurlarını içeren” Genel Teşvik Sistemi”, uygulamasına<br />

geçilmiştir (Hazine Müsteşarlığı, 2010, s. 3).<br />

Son dönemde ise, genel teşvik sisteminin yanı sıra bölgesel teşvik sistemi ve<br />

büyük yatırımları destekleyecek teşvik sistemi ayrımına gidilmiş ve 2009/15199 sayılı<br />

“Yatırımlarda Devlet Yardımları Hakkında Karar” 16.09.2009 tarih ve 27290 sayılı<br />

Resmi Gazetede yayımlanarak yürürlüğe girmiştir.<br />

26


2.1.2. Planlı Dönem Öncesi Uygulanan Teşvik Politikaları<br />

Osmanlı devleti gittikçe büyüyen dış borçlarını nasıl ödeyeceğini sorusuna yanıt<br />

aramaya başladığı dönemde sorunun ihraç ürünlerinin işlenmemiş ürünler olmasından<br />

kaynaklandığı düşünülerek o dönemde ilk teşvik kararları (hem yatırım hem ihracat<br />

teşvikleri) alınmıştır. İlk ihracat teşviği olarak, pamuğu işleyerek, pamuk ipliği olarak<br />

ihraç edecek olanlardan ihraç gümrük resminin alınmayacağı ilan edilmiştir. İlk teşvik<br />

uygulaması 1881 yılında Muharrem Kararnamesi ile kurulan Duyun-u Umumiye<br />

tarafından yapılmıştır. İdare tarafından Bursa’da bir ipekçilik okulu açılmış ve dışarıdan<br />

verimli tohum ithal edilmiştir. Bu sayede 1881 yılından 1914 yılına kadar ipek iplik ve<br />

kumaş ihracatı 5-6 kat artmıştır (Yerebakan, 2007, s. 49).<br />

Osmanlı Devleti’nin Batı karşısında zayıf kalan sanayisini canlandırabilmek<br />

amacıyla 1 Ocak 1913 tarihinde “Teşvik-i Sanayi Kanunu Muvakkati” ile yapılmıştır.<br />

Bu kanunla toplam değeri bin lirayı geçen sanayi tesisleri için en çok beş dönüme kadar<br />

hazine arazisinin bağışlanacağı, sanayi kuruluşları için makine, teçhizat ile ham madde<br />

ve yardımcı maddelerin gümrük, resim ve vergilerden muaf olarak ithali, fabrikaların<br />

kurulması ve işletilmesi ile ilgili vergi, resim ve harçlardan muaf tutulacakları<br />

belirtilmiştir. Bu tarihlerde ordunun ihtiyacını karşılamak amacıyla sanayide yeni<br />

girişimlere başvurulmuştur (Kepenek, 1994, s. 18).<br />

Bu yasadan sanayi kuruluşlarının yararlanmaları için gerekli işlemler oldukça<br />

basit olmalarına rağmen, uygulamada bundan yararlananların sayısı çok az olmuştur.<br />

Birçok kuruluş bu yasadan haberdar olmamıştır. Yasadan yararlananların bir kısmının<br />

dahi bu yasa hakkındaki bilgileri çok sınırlı kalmıştır. Bunun nedenini de bu dönemde<br />

yatırımcıların hükümetle olan ilişkilerinin komisyoncular tarafından yürütülmesi teşkil<br />

etmiştir (Gündüz, 1971, s. 3).Söz konusu kanunun uygulamada başarısız olduğu<br />

gözlenmiştir. Bunun sebepleri arasına sermaye yetersizliği, sermaye birikimine karşı<br />

gösterilen ilgisizlik, tecrübe noksanlığı ve teknolojik yetersizlikler sayılabilir.<br />

Cumhuriyetin kuruluşundan sonra, öncelikle sanayinin teşvik ve korunmasına<br />

önem verilerek, 1923’teki Birinci İzmir İktisat Kongresinden sonra, 1927’de 15 yıllık<br />

süre için “Teşvik-i Sanayi Kanunu” yürürlüğe girmiştir. 1923-1939 döneminde devletçi-<br />

karma ekonomi fikri, iktisadi politikada hakim olmuştur (DPT, 1982, s. 118).<br />

Uygulanan politikalarla hür bir girişimci politikasının izlenmeye çalışılmış<br />

olmasına rağmen özel sektörde yeterli düzeyde sermaye ve teknoloji birikimi<br />

27


olmadığından teşvik politikalarında istenildiği ölçüde bir başarı sağlanamamıştır.1942<br />

yılından sonra ise “Teşvik-i Sanayi Kanunu” tamamen ortadan kaldırılmıştır.<br />

1930-1939 dönemlerinde ülkenin içinde bulunduğu koşullar gereği, ülkenin hızlı<br />

kalkınması ve sanayileşmesi ihtiyacı sonucu oluşan ve özel girişimin güvenli bir istikrar<br />

içinde varlığını sürdürmesini öngören ve 1929 Dünya Ekonomik Bunalımının<br />

ekonomide oluşturduğu ve yaratacağı olası olumsuz etkileri ortadan kaldırmayı<br />

amaçlayan bir mali politika yürütülmesi hedeflenmiştir.<br />

Sanayileşmeyi gerçekleştirmesi beklenen özel sektörde sermaye birikiminin az<br />

olması ve özel girişimcilerin yeterli bilgi ve deneyimden yoksun olmaları, uzun<br />

dönemde daha fazla kar sağlayabilecek yatırımlar yerine, çabuk kar sağlayan işleri<br />

tercih etme eğiliminde olmaları, gümrük himayesinden yoksun olmaları özel sektörün<br />

sanayileşmeyi sağlamasını engellemiştir (Giray,2006, s. 228).Bu amaçla, ülkede yeterli<br />

alt yapının oluşabilmesi için plan ve programlarla ekonomiye yön vermeye yönelik<br />

devletçi bir politika izleme dönemi başlamıştır.<br />

Uygulanacak iktisat politikasına yön verebilmek amacıyla1946 yılında İvedili<br />

Sanayi Planı, 1947 yılında İktisadi Kalkınma Planı (Vaner Planı) hazırlanmış, 1948’de<br />

İktisat Kongresi’nde hükümetin özel kesimi teşvik etmesi istenmiş olmakla birlikte<br />

1950 yılına kadar yatırımları teşvik edici herhangi bir tedbir uygulanmamıştır. Teşvik<br />

konusunda, 1951 yılında 5821 sayılı “Yabancı Sermayeyi Teşvik Kanunu” kabul<br />

edilmiş ve 1954 yılında 6224 sayılı kanunla değiştirilerek tekrar yürürlüğe girmiştir.<br />

1954 yılında 6276 sayılı “Petrol Kanunu” kabul edilmiş ancak bu yasa da bekleneni<br />

vermediği için 1973 yılında değişikliğe uğrayarak pek çok hükmü yürürlükten<br />

kaldırılmıştır. Teşvik konusunda sanayiye orta ve uzun vadeli kredi sağlamak amacıyla<br />

“Türkiye Sınai ve Kalkınma Bankası’nın kurulması da bu dönemde görülen önemli bir<br />

gelişme olmuştur. 13.5.1953 tarih ve 6086 sayılı Turizm Endüstrisi Teşvik Kanunu ile<br />

turizm müesseseleri, 3.3.1954 tarih 6309 sayılı Maden Kanunu ile maden aramaları<br />

teşvik edilmiştir. Genelde 1950-1960 dönemi, günümüz karma ekonomik düzeninin ve<br />

dolayısıyla bugünkü teşvik politikalarının hazırlayıcısı bir dönem olmuştur (Küçükoğlu,<br />

2005, s. 315-317).<br />

2.1.3. Planlı Dönemde Uygulanan Teşvik Politikaları<br />

Özel sektör için yol gösterici kalkınma planlarının hazırlanmasına bağlandığı<br />

1960 ve sonrası planlı dönemde yatırımların teşviki kalkınma planları ve yıllık<br />

28


programlar çerçevesinde çıkarılan kararnameler ve tebliğler ile yürütülmüştür. Bu<br />

dönemde Devlet Planlama Teşkilatı kurulmuş ve yatırımların teşviğine ilişkin yasal<br />

düzenlemelere gidilmiştir (Yerebakan, 2007, s. 25).<br />

2.1.3.1. Birinci Beş Yıllık Kalkınma Planı Dönemi (1963–1967)<br />

Birinci kalkınma planı döneminde özel sektörün kalkınmada etkin bir rol<br />

oynamasını sağlamak ve özel sektör yatırımlarının artması amacıyla teşvik tedbirleri<br />

üzerinde önemle durulmuş, vergi indirimleri, gelişmemiş bölgelerin geliştirilmesi için<br />

teşvikler sistemi getirilmiştir. Bu amaçla kalkınmada öncelikli yöreler politikasının<br />

önemi vurgulanarak Potansiyel Gelişme Bölgeleri, Geri Kalmış Bölgeler ve Büyükşehir<br />

Bölgeleri şeklinde bir ayrıma gidilmiştir. Gelişmiş yörelerde başka, az gelişmiş<br />

yörelerde başka teşvik ölçütlerinin uygulanacağının vurgulandığı söylenebilir. Bölgeler<br />

bazındaki değerlendirme çalışmalarına geri kalmış bölgelerin başında gelen Güneydoğu<br />

ve Doğu Anadolu Bölgelerinden başlanmıştır.<br />

Birinci plan döneminde, ülkemizde ilk defa 19.02.1963 tarihli ve 202 sayılı<br />

kanunla, yatırımların teşviki amacıyla “Yatırım İndirimi” uygulamasına başlanmıştır.<br />

Kalkınma planlarına uygun ve kanunda belirtilen şartları içeren yatırımların<br />

özkaynaktan karşılanan kısımlarının, kanunda açıklanan yüzdesi kadar geliri, gelir ve<br />

kurumlar vergisi matrahından indirilerek vergi dışı bırakmakta ve böylece yatırım<br />

indirimi sağlayarak, yatırımları kalkınma planlarına uygun alanlara kanalize etmektedir<br />

(Aşıkoğlu,1988,18).Çıkarılan 202 sayılı kanuna göre, yatırımın öz kaynaktan karşılanan<br />

kısmına uygulanacak olan oran genel olarak %30, tarım sektöründe %40 ve geri kalmış<br />

bölgelerdeki yatırımlarda %50 olarak belirlenmiştir.<br />

Yatırım İndirimi düzenlemesinin ardından ihracatta vergi iadesi imkanı veren<br />

27.6.1963 tarihli 261 sayılı Kanun ile ithalden alınan vergi ve resimlerin<br />

taksitlendirilmesi olanağı sağlayan 14.5.1964 tarihli 474 sayılı kanun izlemiştir. Ayrıca,<br />

sanayi için gerekli orta ve uzun vadeli finansman ihtiyacının karşılanmasına yönelik<br />

olarak Sınai Yatırım Ve Kredi Bankası ile Devlet Yatırım bankası oluşturulmuştur<br />

(Yerebakan, 2007, s. 25). Hızlandırılmış amortisman uygulamasına da bu dönemde<br />

başlanmıştır.<br />

Özel yatırımların planlı dönem içinde ortalama yıllık artış oranı yüzde 11 dir.<br />

Özel teşvik tedbirlerinin girişimciler tarafından geniş ölçüde bilinmemesi, konan<br />

teşviklerle ilgili yetkili kuruluşların bilgi eksikliği, teşvik araçlarından yararlanmak<br />

29


isteyen müteşebbislere uygulanan formalite fazlalıklarının zaman kaybına neden<br />

olmasından dolayı teşviklerden belirli sınırın üstündekiler faydalanabilmişlerdir<br />

(Korkmaz ve diğerleri, 1989, s. 21).<br />

2.1.3.2. İkinci Beş Yıllık Kalkınma Planı Dönemi (1968-1972)<br />

1967 yılında 933 sayılı “Kalkınma Planlarının Uygulanmasına Dair” kanun ile<br />

bir yandan bazı yeni teşvik tedbirleri getirilirken, diğer yandan uygulanmakta olan<br />

tedbirlerin kapsamı genişletilmiştir. Kanunun en önemli özelliği 1967 yılına kadar<br />

uygulanmakta olan tüm teşvik tedbirlerini bir araya getirmesidir. Yine, 1967 yılında<br />

kalkınma planları ve yıllık programlardaki ilke, hedef ve politikalar yönünde teşvik<br />

tedbirlerini hazırlamak, yatırımları teşvik mevzuatı çerçevesinde yatırım projelerini<br />

değerlendirerek teşvik belgesine bağlamak, teşvik tedbirleri ile ilgili uygulamaları<br />

değerlendirerek gerekli tedbirleri almak, ilgili kuruluşlar arasında koordinasyonu<br />

sağlamak ve ihtilaf durumunda görüş bildirmek, yatırımları yerinde incelemek ve<br />

değerlendirmek ve gerçekleşen yatırımlarda gerektiğinde müeyyide uygulamak amacı<br />

ile “Teşvik Ve Uygulama Genel Müdürlüğü”, ilk olarak başbakanlığa bağlı bağımsız bir<br />

birim olarak kurulmuş ”Yatırımları Ve İhracatı Geliştirme Teşvik Bürosu” olarak<br />

faaliyetine başlamış, 4059 sayılı kanun ile Hazine Müsteşarlığına bağlı bir birim olarak<br />

kurulmuştur (Bkz; 4059 Sayılı Kanun).<br />

202 sayılı kanun ile uygulanma imkanı getirilen yatırım indirimindeki %30, 40<br />

ve 50 oranları, 933 sayılı kanunla azami %80’e çıkarılmıştır. Gümrük vergilerinde tam<br />

ve kısmi muafiyet, organize sanayi bölgelerinin kurulması bu kanun kapsamında yer<br />

almıştır (DPT, 1982, s. 18-19).<br />

İkinci plan döneminde 933 sayılı kanunun birçok maddesi Anayasa Mahkemesi<br />

tarafından iptal edilmiş ve bu da plandan tam olarak beklenen sonuçlarının<br />

alınamamasına sebep olmuştur. İptal edilen konular, geliştirme ve teşvik fonları,<br />

kamunun iştiraki, gümrüklerde tam ve kısmi muafiyettir.<br />

Bu dönemde, sanayinin gelişmesi için uygun görülen sektör ve bölgelerde<br />

selektif kredi politikasından sanayicin geniş ölçüde yararlandırılması öngörülmüş,<br />

Merkez Bankasınca özel reeskont haddi uygulanmıştır.<br />

“Özel teşvik tedbirlerinin daha geniş ve etken bir uygulamaya kavuşabilmesi,<br />

ilgili formalitelerin basitleştirilmesi ve cevaplama süresinin kısaltılması amacıyla,<br />

30


yatırım projelerinin değerlendirilmesinden sonra verilecek tek bir belge ile yatırımın<br />

değişik teşvik tedbirlerinden kolaylıkla faydalanmasını sağlayacak tedbirler alınacaktır<br />

(DPT,1967, s. 117) ”ifadesi ile halen uygulamada olan “Teşvik Belgesi” sistemi 1968<br />

yılından sonra getirilmiştir.<br />

İkinci plan döneminde vergilerden teşvik ve yöneltme aracı olarak önceki<br />

dönemlere göre daha yaygın bir şekilde yararlanılmıştır. Bu uygulama yatırım ve ihracat<br />

faaliyetlerinin tespit edilen önceliklere yöneltilmesinde etkili olmuş fakat kamu<br />

sektörünün kısa dönemde gelir ihtiyacını arttıran faktörlerden birini teşkil etmiştir<br />

(DPT, 1973, s. 871).<br />

2.1.3.3. Üçüncü Beş Yıllık Kalkınma Planı Dönemi (1973-1977)<br />

Üçüncü beş yıllık kalkınma planı döneminde ithal ikameci sanayileşme amacı<br />

göz önünde tutularak, sanayinin yurt genelinde dengeli bir şekilde yaygınlaştırılması<br />

gereği üzerinde durulmuştur. Bu plan döneminde de kalkınmada öncelikli yörelerin<br />

kalkınmasına öncelik verilmesi istendiği halde bu amacın gerçekleştirilmesi pek<br />

mümkün bulunmamıştır (DPT, 1973, s. 120).<br />

Üçüncü plan dönemine rastlayan dünya petrol bunalımı bir yandan sanayileşme<br />

girişimlerini olumsuz etkilerken, diğer yandan da işçi döviz akışını azaltmış, ayrıca ithal<br />

edilen makine-teçhizat ve hammaddeye ödenen döviz miktarını arttırmıştır. Ortaya<br />

çıkan bu olumsuz gelişmeler yatırım talebini önemli ölçüde olumsuz yönde etkilemiş,<br />

yapılması amaçlanan yeni yatırımlar teşvik uygulamalarının geliştirilerek devam<br />

etmesine rağmen amaçlanan düzeye ulaşamamıştır (Aşıkoğlu, 1988, s. 31).<br />

2.1.3.4. Dördüncü Beş Yıllık Kalkınma Planı Dönemi (1979-1983)<br />

Dördüncü Beş Yıllık Kalkınma Planında da bölgelerarası gelişmişlik farkının<br />

azaltılması hedef alınmış, başka bölgelere oranla gelişmiş ve hızla gelişmekte olan<br />

bölgelerde, gelişmenin ulusal plan hedef ve amaçları doğrultusunda sürekliliğini<br />

sağlamak, düzensiz kentleşmeyi ve arazi kullanımın disiplin altına almak sanayi alt yapı<br />

ilişkilerini düzenlemek plan hedefleri arasına alınmıştır. Yatırım politikası olarak<br />

geçmiş üç planda olduğu gibi gelişmenin sanayileşme yönünde olacağı belirtilerek<br />

sanayide yapısal değişiklik sağlamak, yüksek gelir ve üretim düzeyine erişmek amacına<br />

yönelik olarak imalat sanayi içinde ara ve yatırım malları üreten sanayilerin öncelikle<br />

kurulması ve geliştirilmesi öngörülmüştür (DPT, 1979, s. 24-99).<br />

31


Teşviklerin bölgesel olarak ve iş koluna göre farklı oranlarda uygulanacağı yani<br />

teşvik tedbirlerinin uygulanmasında müteşebbisler bakımından farklı uygulamalara<br />

gidilmesi ilk defa bu dönemde ele alınmış ve uygulanmıştır.<br />

2.1.3.5. Beşinci Beş Yıllık Kalkınma Planı Dönemi (1985-1989)<br />

24 Ocak kararları ile birlikte yepyeni bir döneme giren ülke ekonomisinde en<br />

önemli değişikliklerden biri ithal ikameci sanayileşme politikası yerine ihracat<br />

seferberliği ve ihracata verilen önem olmuştur. İhracata ağırlık verileceği ve bu nedenle<br />

ihraç potansiyeli olan yatırımların önem kazanacağı” vurgulanmıştır. (DPT, 1982, s.<br />

82).<br />

Bu planda, ihracatın arttırılması ve devamlılığını sağlamak amacıyla belirlenen<br />

teşvik politikası hedefleri kısaca şöyledir; (DPT, 1985, s. 32).<br />

- Teşvik mevzuatı tek yasada toplanarak, birbirini tamamlayan ve değişen iç ve<br />

dış piyasa şartlarına uyum sağlayabilecek esneklikte bir yatırım ve ihracatı<br />

teşvik sisteminin geliştirilmesi<br />

- İstihdam probleminin çözülmesinde emek yoğun yatırım projelerinin teklifine<br />

ağırlık verilmesi<br />

- Yatırımların finansmanında özkaynak kullanımının teşvik edilmesi<br />

- Yatırımların yurt genelinde dengeli dağılımını yönlendirmek amacı ile, teşvik<br />

tedbirlerinin yörelere göre uygulanmasında farklılaştırmaya devam edilmesi,<br />

- Özellikle dayanıklı tüketim ve yatırım mallarının dışarıda pazarlanmasında,<br />

satış sonrası bakım hizmetlerinin devamlılığını temin etmek üzere depolama,<br />

büro, acentelik, bayilik ve temsilcilik kurulması yolunda devletçe gerekli her<br />

türlü desteğin sağlanması,<br />

- Bölge ülkelere yapılan tarım, sanayi ve hayvancılıkla ilgili ürünlerle ilgili<br />

yatırımları teşvik etmek,<br />

- Yatırım teşvik tedbirlerinin yatırım konusu, kapasitesi, teknolojisi, istihdam ve<br />

ödemeler dengesi yer seçimi de dikkate alınarak uygulanması<br />

amaçlanmaktadır.<br />

Bu plan döneminde, teşvik tedbirlerinden beklenen sonucun alınabilmesi<br />

gayesiyle, her türlü yatırım faaliyetlerinde ihtiyaç duyulan enerji ve diğer altyapının<br />

devlet tarafından yeterli ölçülerde ve zamanında götürülmesi de karara bağlanmıştır.<br />

32


Doğu ve Güneydoğu Anadolu Bölgelerinde, kalkınmanın gerçekleştirilmesi<br />

amacıyla özellikle OrtaDoğu pazarına yönelik, taşıma maliyetlerine duyarlı mal üreten<br />

işletmelerin (hayvancılığa dayalı ürünler) kurulmaları teşvik edilerek, bu tür<br />

işletmelerde çalışan personelin ücretlerinin yükseltilmesi ve lojman temin edilmesi<br />

planlanmıştır (DPT, 1985, s. 163).<br />

Beşinci beş yıllık kalkınma planının uygulanması ile ilk gelişme 1984 yılında<br />

getirilen yeni teşvik önlemi ile başlamıştır. Bu tebliğ uyarınca yatırım mallarından<br />

makine üretimini özendirmeye yönelik olarak, iç alım malı makineler bedelinin %60<br />

oranında koşulsuz ve karşılıksız bağış niteliğinde işletmelere finansman yardımı<br />

yapılmaya başlanmıştır (Aşıkoğlu, 1988, s. 41).<br />

2.1.3.6. Altıncı Beş Yıllık Kalkınma Planı Dönemi (1990-1995)<br />

Altıncı Beş Yıllık Kalkınma Planında kalkınmanın bölgeler arasında dengeli<br />

olması, bölgesel gelişme çalışmalarının refahı arttırıcı şekilde ele alınması gerektiği<br />

vurgulanmıştır. Sanayinin gelişmesi ve sınai gelişmenin teşviki amacıyla organize<br />

sanayi bölgelerinin yapımına devam edileceği ve bu bölgelerin seçiminde bölgesel<br />

gelişme aşamalarının esas alınacağı yer almıştır (DPT, 1990, s. 318).<br />

Teşvik politikasının temel amaçları ve esasları şu şekilde yer almıştır;<br />

• Teşvik politikasının temel amacı, rekabet edilebilir bir yapı içerisinde döviz<br />

kazandırıcı faaliyetlerin ve plan faaliyetleri ile uyumlu olarak yatırımların<br />

arttırılması ve bölgeler arası dengesizliğin azaltılmasıdır.<br />

• VI. Plan Döneminde yatırım ve döviz kazandırıcı faaliyetleri teşvik sistemi, tek<br />

bir yasada toplanarak, birbirini tamamlayan, değişen iç ve dış piyasa şartlarına<br />

uyum sağlayabilecek esneklikte, bürokrasiyi en alt düzeye indirecek daha az<br />

sayıda daha etkin araçlara sahip olacak yönde geliştirecektir.<br />

• Teşvik politikası çerçevesinde araştırma ve geliştirme, ileri teknoloji, çevre<br />

kirliliğini önleme, enerji tasarrufu, doğal kaynaktan harekete geçirme gibi<br />

konular üzerinde önemle durulacaktır.<br />

• AT’ ye tam üyelik konusu da dikkate alınarak, teşvik edilecek yatırım<br />

projelerinin uzun dönemde rekabet şansına sahip teknolojik yapıda kurulması,<br />

mevcut tesislerin ise modernize edilmesi hususları göz önünde<br />

bulundurulacaktır.<br />

33


• Yatırım indirimi uygulamasının, indirimden istifade ederek, indirimden istifade<br />

edecek aktif değerlerin yeniden değerlendirilmesi yoluyla ortaya çıkacak yeni<br />

değerler üzerinden yapılabilmesine imkan sağlayacak gerekli tedbirler<br />

alınacaktır (DPT, 1990, s. 31).<br />

2.1.3.7. Yedinci Beş Yıllık Kalkınma Planı Dönemi (1996-2000)<br />

Bu plan döneminde teşvik sistemi ile ilgili mevzuat tek bir yasada toplanarak,<br />

birbirini tamamlayan, değişen iç ve dış piyasa şartlarına uyum sağlayabilecek<br />

esneklikte, AB’deki uygulamaları da dikkate alacak şekilde, bürokrasiyi en alt düzeye<br />

indirerek daha az sayıda daha etkin düzeyde gerçekleştirileceği yer almıştır. Teşvik<br />

politikaları yeni istihdam imkanları geliştirme, küçük ve orta ölçekli işletmeleri<br />

destekleme, çevrenin korunması, kalkınmada öncelikli yörelerin gelişmesine katkıda<br />

bulunma ve gümrük birliğinin gerektirdiği yapısal uyumu sağlama amaçları dikkate<br />

alınarak belirleneceği ayrıca ileri teknolojiyi sağlamak uyarlamak ve üretmek için<br />

işletmelerin AR-GE faaliyetlerinin ve bunlarla ilgili yatırımların destekleneceğinden<br />

bahsedilmektedir (DPT,1996, s. 198).<br />

Planda dikkati çeken husus devletin mali politikalarında eğitime daha fazla<br />

yatırım yapılmasını sağlayıcı bir teşvik politikasını tercih ettiğidir. Bu amaçla planda;<br />

625 sayılı Özel Eğitim Kurumları Kanunun ’da düzenlemeler yaparak özel sektörün,<br />

eğitime daha fazla yatırım yapmaları için vergiden muafiyet, vergi iadesi, ailelerin<br />

eğitim için yaptığı harcamaların vergiden düşülmesi, ucuz kredi, yükseköğretimde vakıf<br />

üniversitelerine tanınan, masrafların yüzde 45’ine kadar olan kısmının devlet tarafından<br />

sübvanse edilmesi v.b. yollarla teşvik edilmesi ve kamunun yükünün azaltılması<br />

amaçlanmıştır (DPT, 1996, s. 221). Ayrıca planda 1996, 1997,1998, 1999 yıllarında<br />

teşvik belgesi almış yatırımlarda verilen teşvik belgelerinin sayısı ve toplam tutarı<br />

sırasıyla 4.955 adet ve 48.9 milyar dolar, 5,023 adet ve 24,6 milyar dolar, 5.144 adet ve<br />

21,5 milyar dolar, 4.291 adet ve 15,4 milyar dolar, 2.967 adet ve 11,2 milyar dolar<br />

olmuştur. Sektörel bazda ise 1995-1999 döneminde teşvik belgelerinin toplam yatırım<br />

tutarı içinde imalat sanayinin payı yüzde 87,6.dan yüzde 43,4.e düşerken enerji, turizm,<br />

ulaştırma ve diğer hizmet sektörü yatırımlarının payı artmıştır. İmalat sanayii payındaki<br />

bu gerilemede, Gümrük Birliğine hazırlık amacıyla tekstil sektörü başta olmak üzere<br />

1995 yılında aşırı düzeyde artan yatırım eğilimi etkili olmuştur. Bu dönemde teşvik<br />

34


elgelerinde tevsi ve modernizasyon yatırımlarının payı artarken komple yeni yatırımlar<br />

yüzde 70-80 düzeyindeki ağırlığını korumuştur (DPT, 2000c, s. 32).<br />

2.1.3.8. Sekizinci Beş Yıllık Kalkınma Planı Dönemi (2001- 2005)<br />

Bu plan döneminde AB uygulamaları dikkate alınarak, değişen iç ve dış piyasa<br />

şartlarına uyum sağlamak üzere daha etkin araçların kullanılması, bürokrasinin<br />

azaltılması, şeffaflık, genellik ve yansızlığın temel ilke olacağı esas alınmıştır.<br />

Bürokrasiyi azaltmak için; belli büyüklükteki projelerin dışındaki yatırımlar, mali<br />

mevzuatlarda yapılacak yeni düzenlemelerle belgesiz teşvik sistemine geçileceği<br />

belirtilmiş, ancak sonraki dönemlerde böyle bir uygulamaya rastlamak mümkün<br />

olmamıştır. Devlet yardımları uygulanmasında karmaşık hale gelen bölge ve yöre<br />

tanımlamalarının desteğin etkinliğini arttırmak üzere yeniden yapılması gerektiği<br />

vurgulanmış, bu konu üzerinde sonraki dönemlerde de çalışmalar yapılsa da, teşvik<br />

sistemindeki karmaşıklığın giderilmesinde pek etkili olmadığı görülmektedir (DPT,<br />

2000c, s. 33).<br />

Bu dönemde Avrupa Birliğine katılım sürecinde uyum şartları<br />

gerçekleştirilirken, AB mevzuatına uyum çalışmalarının yanında aynı zamanda<br />

doğrudan yabancı yatırımların, sanayinin üretim kapasitesine, teknolojik kapasitesine ve<br />

rekabet gücüne katkı sağlaması konularına önem verilecek, katma değeri ve rekabet<br />

edilebilirliği yüksek projelerin teşvik edileceği belirtilmiştir. Bu dönemde Avrupa<br />

Birliği’nden mali yardım alınmasına yönelik çalışmalarda ciddi tedbirler alındığı<br />

görülmüştür (DPT, 2003, s. 23).<br />

Kalkınmada Öncelikli Yörelerde Teşvik Belgeli Yatırımlar, Devlet Yardımları<br />

Kararı çerçevesinde Gümrük ve Fon Muafiyeti, Katma Değer Vergisi İstisnası ve<br />

Yatırım İndirimi gibi teşvik araçlarından yararlandırılmıştır. Ayrıca bu yörelerdeki<br />

Küçük ve Orta Boy İşletmeler (KOBİ) yatırım ve işletme kredisi ile desteklenmiştir<br />

(DPT, 2000c, s. 69).Diğer taraftan aktif işgücü politikaları takip edilmiş ve bu<br />

çerçevede işsizlere beceri kazandırma kursları düzenlenmiş, kariyer danışmanlığı<br />

sistemi ve işgücü piyasası ihtiyaçları doğrultusunda 250 meslekte meslek standardı<br />

geliştirilmiştir. Ayrıca işsizliğin azaltılarak istihdam imkanlarının artırılması amacıyla<br />

yapılan yasal düzenlemelerle yeni teşvikler getirilmiştir. Ancak, kırsal kesimden<br />

kentlere göçün devam etmesi istihdamı olumsuz yönde etkilemiştir (DPT, 2000c, s. 75).<br />

35


2.1.3.9. Dokuzuncu Kalkınma Planı Dönemi ( 2007-2013)<br />

Dokuzuncu Kalkınma Planı dönemi AB’ye üyelik sürecine katkı sağlayacak<br />

temel stratejileri belirleyerek tasarlanmıştır. Bu nedenle plan dönemi AB mali takvimi<br />

dikkate alınarak 2007-2013 yıllarını kapsayacak biçimde diğer kalkınma planlarından<br />

farklı olarak 7 yıllık olarak belirlenmiştir.<br />

Diğer planlardan farklı olarak dikkati çeken husus, “İstikrar içinde büyüyen,<br />

gelirini daha adil paylaşan, küresel ölçekte rekabet gücüne sahip, bilgi toplumuna<br />

dönüşen ve AB’ye üyelik için uyum sürecini tamamlamış bir Türkiye” olarak bir vizyon<br />

belirlenmiş olmasıdır. Bu planla ülkemizdeki teşvik sistemi ile ilgili olarak eleştirel<br />

bakış açısı göz önünde bulundurulmuş, etkin destek araçlarının bulunmayışı,<br />

karmaşıklık, mükerrerlik, eşgüdüm eksikliği ve performans izleme mekanizmalarının<br />

yetersizliği gibi konular önemini korumuştur. Bu plan dönemi değişimin ve rekabetin<br />

yoğunlaştığı ve küreselleşmenin her alanda etkili olduğu bir dönem olarak kabul<br />

edilmiştir.<br />

belirlenmiştir.<br />

Teşviklerle ilgili vizyona dönük temel amaç ve politikalar ise şu şekilde<br />

1- Genel nitelikli uygulamalar ile devlet yardımlarının ayrılması<br />

2- Teşvik sisteminin etkinliğinin arttırılması<br />

3- Kamusal açıdan fayda-maliyet analizi yapılabilmesinin sağlanması<br />

4- Devlet yardımlarının Türkiye’nin uluslararası rekabet gücünü artıracak<br />

faaliyet alanlarına yoğunlaştırmak, bu özelliğini kaybetmiş olanları<br />

uygulamadan kaldırmak<br />

5- Devlet yardımlarının verilmesinde çarpan etkisi yapacak mekanizmalar<br />

geliştirmek<br />

6- Devlet yardımlarında ülke içindeki katma değeri kalıcı ve sürdürülebilir<br />

olarak arttıracak başta teknoloji geliştirme ve yenilikçilik faaliyetlerine<br />

yoğunlaşmak<br />

Bölgesel gelişme politikasının üzerinde önemle durulmuş, yatırımların ve<br />

istihdamın artışını hızlandırmak ve bölgesel gelişmede özel sektör katkısını arttırmak<br />

amacıyla yeni teşvik tedbirlerinden bahsedilmiş, 5084 sayılı kanun ile ilk aşamada 36<br />

ilde başlatılan teşvik uygulamasının 49 ile çıkarıldığı belirtilmiştir (DPT, 2007c, s. 46).<br />

36


Eğitim seviyesinin yükseltilmesi, aktif işgücü politikalarıyla istihdam<br />

edilebilirliğin artırılması, işgücü piyasasına girişin kolaylaştırılması ve teşvik edilmesi<br />

yoluyla Plan döneminde işgücüne katılma oranının 2,1 puan artacağı öngörülmektedir<br />

(DPT, 2007c, s. 62).Teşvik sisteminin AB ‘ye uyumu sağlanarak uygulamalarda<br />

şeffaflık sağlanacak ve teşviklerin etkinliğinin takip edilmesi vurgulanmıştır. En çok<br />

üzerinde durulan konu” bürokratik formalitelerin azaltılması” dır. Bu sayede kamu<br />

hizmetlerinin iyileştirilmesi ile işletmelerin kurumsallaşması sağlanacak ve işgücü<br />

piyasasındaki esneklik artacaktır. Yenilikçi düşüncelerin hayata geçirilmesi için özel<br />

sektörün belirlenen öncelikli alanlarda araştırma merkezleri kurmasının teşvik<br />

edileceğinden bahisle AR-GE faaliyetlerinin bu plan döneminde önemsendiği<br />

görülmektedir.<br />

Bölgesel potansiyelleri değerlendirmek üzere ülke genelinde yatırımları destek<br />

ve tanıtım faaliyetlerinin yürütülmesini bölgesel bazda uygulayacak olan Kalkınma<br />

Ajanslarının kurulması bu plan ile gündeme gelmiştir.<br />

2.2. Teşvik Politikası Araçları<br />

Teşvik politikası araçlarını değişik özelliklerine göre farklı şekillerde<br />

sınıflandırmak mümkündür. Buna göre, teşvik araçları çeşitleri Tablo 2.1.’de görüleceği<br />

üzere amaçları, kapsamı, veriliş aşamaları ve kullanılan araçlar çerçevesinde<br />

sınıflandırılarak incelenmiştir.<br />

37


Tablo 2.1.<br />

Teşvik Araçları Çeşitleri<br />

Amaçlarına Göre Teşvikler • AR-GE Faaliyetlerine Yönelik<br />

Teşvikler<br />

• KOBİ’lere Yönelik Teşvikler<br />

• Bölgesel Kalkınmaya Yönelik Teşvikler<br />

Kapsamına Göre Teşvikler • Gümrük Muafiyeti<br />

• KDV Ertelemesi<br />

• Kredi Garanti Desteği ve Faiz Desteği<br />

Veriliş Aşamalarına Göre Teşvikler • Yatırım Öncesi Teşvikler<br />

• Yatırım Dönemi Teşvikleri<br />

• Yatırım Sonrası Teşvikler<br />

Kullanılan Araçlara Göre Teşvikler • Ayni Teşvikler<br />

Bedelsiz Yatırım Yeri Tahsisi<br />

İşgücü Eğitimine Yönelik<br />

Teşvikler<br />

• Nakdi Teşvikler<br />

Hibeler<br />

Kaynak Kullanımını<br />

Destekleme Primi<br />

• Vergi Teşvikleri<br />

Dolaysız Vergi Teşvikleri<br />

Düşük Oranlı Gelir Kurumlar<br />

Vergisi<br />

Vergi Tatili<br />

Bina İnşaat Harcı İstisnası<br />

Yatırım İndirimi<br />

Hızlandırılmış Amortisman<br />

Finansman Fonu<br />

Gelir Vergisi Stopajı<br />

Dolaylı Vergi Teşvikleri<br />

İhracat Teşvikleri<br />

Serbest Bölgelere Verilen<br />

Teşvikler<br />

• Diğer Teşvikler<br />

Enerji Desteği<br />

Altyapı Hazırlanması<br />

Not: M. Duran (2003) Hazine Müsteşarlığı tarafından yayımlanmış olan” Teşvik Politikaları ve Doğrudan<br />

Sermaye Yatırımları”(s.27);2003, Yayın hakkı 2003 adlı çalışmasından yararlanılarak tarafımca<br />

oluşturulmuştur.<br />

2.2.1. Amaçlarına Göre Teşvikler<br />

Amaçlarına göre teşvikleri yatırım ve üretimi arttırmak, ihracatı desteklemek,<br />

rekabet gücü kazanmak, yabancı sermaye çekmek, ekonomik kalkınmayı hızlandırmak,<br />

bölgesel dengesizliği gidermek, girişimci riskini azaltmak, AR-GE ve teknolojik<br />

38


gelişmeyi sağlamak, nitelikli insan gücü yetiştirmek, kalite ve verimlilik artışı<br />

sağlamak, KOBİ’leri desteklemek, yarım kalmış yatırımların tamamlanmasını sağlamak<br />

vb. şeklinde sınıflandırabiliriz (Duran, 2003, s. 24).<br />

2.2.1.1. AR-GE ve Teknoloji Geliştirme Faaliyetlerine Yönelik Teşvikler<br />

Araştırma ve Geliştirme (AR-GE) ; Bilim ve teknolojinin gelişmesini sağlayacak<br />

yeni bilgileri elde etmek veya mevcut bilgilerle yeni malzeme, ürün ve araçlar üretmek,<br />

yazılım üretimi dahil olmak üzere yeni sistem, süreç ve hizmetler oluşturmak veya<br />

mevcut olanları geliştirmek amacı ile yapılan düzenli çalışmalardır (Doğan,2005, s. 94).<br />

AR-GE faaliyetlerinin <strong>sosyal</strong> getirisinin özel getirisinden fazla olması ve<br />

yayılma etkisi nedeniyle özel sektörün, optimal miktarın altında AR-GE faaliyetinde<br />

bulunması, özel sektör AR-GE harcamalarına kamu müdahalesinin gerekçesini<br />

oluşturmaktadır.<br />

Günümüzde teknolojik gelişmeler ülkelerin rekabet gücünü önemli ölçüde<br />

etkilemektedir. Ülkeler arasında yeni teknolojideki uçurumun giderek büyümesi,<br />

özellikle teknoloji fakiri olarak nitelendirilen az gelişmiş ülkeleri, teknoloji üreten<br />

ülkelere daha bağımlı hale getirmektedir. Bu çerçevede ülkeler, teknolojik bilgi üretmek<br />

yeni üretim yöntemleri geliştirerek uluslar arası alanda daha güçlü bir konuma<br />

gelebilmek için yeni teknoloji arayışına yönelik faaliyetleri teşvik araçları vasıtasıyla<br />

desteklemektedirler (Oktayer, 2003, s. 187). Dünyada AR-GE harcamalarına %6,4 ile<br />

en yüksek payı ayıran ülke İsrail olup onu %3,2 ile İsveç takip etmektedir. Ülkemiz<br />

AR-GE harcamalarındaki %0,64 ‘lük oran ile dünya ülkelerinin çok gerisindedir<br />

(Başalp ve Yazlık, 2009, s. 2).<br />

Uluslar arası rekabette geleneksel mal ve hizmet üretimine yönelik talep giderek<br />

azalmakta, onun yerine bilgiye dayalı yeni sanayiler ikame edilmektedir. Son yıllarda<br />

gelişmiş ülkelerin stratejileri, yeni teknolojilerin etkin kullanımı ve AR-GE faaliyetleri<br />

ile bu potansiyelin harekete geçirilmesi noktasında yoğunlaşmaktadır. Bilim ve<br />

teknoloji için yapılan planlama ve örgütlenme, bilgi üretiminin yanında bilginin<br />

yayılması ve ekonomik uygulama alanı bulabilmesi ile başarıya ulaşmaktadır. Bu alanda<br />

önemli unsurlardan başlıcası üniversitelerdeki bilgi birikiminin en kısa yoldan sanayiye<br />

aktarılması ve etkin üniversite-sanayi işbirliğinin oluşturulmasıdır. İşte bu noktada<br />

yaygın olarak teknoloji geliştirme bölgelerine ihtiyaç duyulmaktadır (Kiraz, 2004, s.<br />

147).<br />

39


Ülkemizin teknolojik altyapısına katkıda bulunmak ve bilimsel araştırmaları<br />

teşvik ederek teknoloji yoğun üretim miktarını artırmak amacıyla 4691 sayılı Teknoloji<br />

Geliştirme Bölgeleri Kanunu yürürlüğe girmiştir.<br />

Devlet destekleri, haksız rekabeti önleyecek yasaların çıkarılması ve<br />

uygulanması ile patent koruması şeklinde olabileceği gibi, firmaların proje<br />

maliyetlerinin bir kısmının karşılanması şeklinde de olabilir. Firmaların AR-GE<br />

maliyetini düşürücü destekler; sübvansiyon, hibe veya uygun krediler şeklindeki<br />

doğrudan destekler ile vergisel teşviklerdir. Doğrudan desteklere proje öncesi destekler,<br />

vergisel teşviklere proje sonrası destekler de denmektedir (Can, 2007, s. 33).<br />

2.2.1.1.1. Doğrudan Destek Sunma<br />

Doğrudan sağlanan destekler sübvansiyonlar, hibeler, krediler şeklindedir. Bu tür<br />

destekler devlet tarafından önceden belirlenmiş hedeflere yönelik olarak verilir.<br />

Devletin belirlediği alanlar ya kendi politik hedefleriyle alakalıdır ya da <strong>sosyal</strong><br />

getirisinin yüksek olacağını düşündüğü araştırma konularıyla ilgilidir.<br />

2.2.1.1.2. Vergi Teşviki Uygulamaları<br />

İşletmenin yıl içerisinde yapmış olduğu AR-GE faaliyetlerinden kaynaklanan<br />

harcamalarını yıl içerisindeki vergi miktarından mahsubuna imkan verilmesi AR-GE<br />

vergi mahsubu olarak değerlendirilir. Birçok ülkenin uyguladığı bu yöntemde AR-GE<br />

harcamaları bir yatırım harcaması olarak değerlendirildiği için işletme muhasebesinde<br />

aktifleştirilmesine izin verilir. AR-GE yatırımlarında sermaye mallarının amortisman<br />

paylarının vergiden mahsup edilmesine olanak sağlamak, AR-GE yatırımları için<br />

özendirici bir faktördür (Evci,2004, s. 89). Diğer bir uygulama ise vergi kredileridir.<br />

Vergi kredilerine yönelik hükümler kredinin tavan ve taban miktarına, ileri yıllara<br />

aktarılabilme özelliğine ve vergiye tabi olup olmama durumuna göre farklılık<br />

göstermektedir.<br />

Türkiye’de AR-GE faaliyetlerine yönelik devlet desteği 1995 yılında Dış Ticaret<br />

Müsteşarlığı tarafından uygulanmaya başlanmıştır. AR-GE desteği ekonominin ve reel<br />

sektörün değişen talep ve ihtiyaçları dikkate alınarak uygulanmaktadır. Desteğin<br />

uygulanmasında, firmaların AR-GE niteliği taşıyan projelendirilebilecek veya<br />

projelendirilmiş harcamalarına %60’a kadar varan oranlarda hibe veya hem hibe hem de<br />

ucuz kredi şeklinde destek sağlanmaktadır. Bu destek kapsamına alınacak projelerin<br />

40


AR-GE faaliyeti niteliği taşıyıp taşımadığı değerlendirmesi ise, Türkiye Bilimsel ve<br />

Teknik Araştırma Kurumu (TÜBİTAK) ve Türkiye Teknoloji Geliştirme Vakfı (TTGV)<br />

vasıtasıyla yapılmaktadır (Akkuzugil ve Demir, 2009, s. 2).<br />

Ülkemizde AR-GE teşviklerine yönelik vergi kanunlarında düzenlemeler<br />

mevcuttur. GVK’nun 89/9 ve KVK’ nun 10/a bendi uyarınca işletme bünyesi içerisinde<br />

gerçekleştirilecek olan yeni teknoloji ve bilgi arayışına yönelik çalışmalar AR-GE<br />

teşviklerinden yararlanabilmektedir. 28.02.2008 tarihinden itibaren 5746/5 sayılı kanun<br />

ile değişen en son şekline göre tam ve dar mükellef gelir ve kurumlar vergisi<br />

mükellefleri herhangi bir miktar sınırlaması olmaksızın AR-GE harcamalarının<br />

tamamını vergiye tabi kazançlarından indirme imkanına kavuşmuşlardır. (Bkz, 193<br />

Sayılı Gelir Vergisi Kanunu ve 5520 Sayılı Kurumlar Vergisi Kanunu).<br />

Öte yandan 5746 sayılı Araştırma ve Geliştirme Faaliyetlerinin Desteklenmesi<br />

Hakkında Kanunla teknoloji merkezi işletmelerinde, AR-GE merkezlerinde, kamu<br />

kurum ve kuruluşları ile kanunla kurulan vakıflar tarafından veya uluslar arası fonlarca<br />

desteklenen AR-GE ve yenilik projeleri ile rekabet öncesi işbirliği projelerinde ve<br />

tekno-girişim sermaye desteklerinden yararlanan işletmelerce gerçekleştirilen AR-GE<br />

ve yenilik harcamalarının tamamı 31.12.2023 tarihine kadar Gelir Vergisi Kanunu’nun<br />

89. maddesi uyarınca indirim konusu yapabileceklerdir (GİB, 2010, s. 42). Ancak 5746<br />

sayılı Araştırma ve Geliştirme Faaliyetlerinin Desteklenmesi Hakkında Kanun<br />

kapsamındaki indirimden yararlananlar, Gelir Vergisi Kanunu ile Kurumlar Vergisi<br />

Kanununda belirtilen “AR-GE İndirimi”nden ve 5084 sayılı Yatırımların ve İstihdamın<br />

Teşviki ile Bazı Kanunlarda Değişiklik Yapılması Hakkında Kanunun aynı mahiyetteki<br />

hükümlerinden yararlanamazlar.<br />

Teknoloji Geliştirme Bölgeleri ile ilgili olarak yapılan düzenlemeler ile, burada<br />

faaliyet gösteren kuruluşlara bir takım vergisel avantajlar sağlanmaktadır 4691 sayılı<br />

kanuna göre, yönetici şirketlerin bu kanun uygulaması kapsamında elde ettikleri<br />

kazançlar ile bölgede faaliyet gösteren gelir ve kurumlar vergisi mükelleflerinin, bu<br />

bölgedeki yazılım ve AR-GE faaliyetlerinden elde ettikleri kazançları 31.12.2013<br />

tarihine kadar gelir ve kurumlar vergisinden müstesna tutulmuştur. Ayrıca bölgede<br />

çalışan araştırmacı, yazılımcı ve AR-GE personelinin bu görevleri ile ilgili ücretleri<br />

31.12.2013 tarihine kadar her türlü vergiden müstesnadır. Bu bölgelerde üretilen sistem<br />

yönetimi, veri yönetimi, iş uygulamaları, sektörel, internet, mobil ve askeri komuta<br />

kontrol uygulama yazılımı şeklindeki teslim ve hizmetler de katma değer vergisinden<br />

41


müstesna tutulmuştur (Teknoloji Geliştirme Bölgelerinde Uygulanan Vergisel<br />

Teşvikler, s.1).<br />

2009 /15199 sayılı “Yatırımlarda Devlet Yardımları Hakkında Karar” ile bölge<br />

ayrımı yapılmaksızın AR-GE ve çevre yatırımlarına yönelik gümrük vergisi muafiyeti,<br />

KDV istisnası ve faiz desteği uygulamaları getirilmiştir.<br />

2.2.1.2. KOBİ’lere Yönelik Teşvikler<br />

Sanayi toplumundan bilgi toplumuna doğru hızla gelişen dünyamızda bilgisayar<br />

teknolojilerinin de gelişmesiyle birçok sektörde büyük ölçekli makinaların egemenliği<br />

son bulmuştur. Dolayısıyla ölçek ekonomileri yerini esnek ve hızlı üretim yapısına<br />

bırakmıştır. Bunun sonucunda KOBİ’lerin hem dünya’da hem de ülkemizde önemi<br />

giderek artmaktadır (Özandaç,1999, s. 98).<br />

Büyük işletmeler gerek kendi finansman kaynaklarının bol olması gerekse<br />

yabancı finans kurumlarından yararlanmada KOBİ’ lere göre daha avantajlı<br />

durumdadırlar. Bu çerçeveden bakıldığında uluslar arası pazarda rekabet edebilecek<br />

düzeyde kaliteli ve uygun fiyatta mal ve hizmet üretimini gerçekleştirebilecek<br />

yatırımların yapılması amacıyla devletler KOBİ’lere yönelik teşvikler sunmaktadır.<br />

KOBİ 'ler değişen piyasa koşullarına hızlı uyum yetenekleri, esnek üretim yapılarının<br />

sağladığı avantajlar, bölgeler arasında dengeli büyüme, işsizliğin azaltılması ve yeni is<br />

alanları açılmasındaki katkıları gibi bir dizi olumlu özellikleri nedeniyle ülkelerin<br />

dengeli ekonomik ve <strong>sosyal</strong> kalkınmasında önemli bir işlev görmektedirler. Özellikle<br />

gelişmekte olan ülkelerde teşvikler sayesinde vergi yükü azalan KOBİ’ler kayıt altına<br />

alınabilecek vergi gelirlerinde artış sağlanabilecektir. KOBİ’lerin istihdam üzerindeki<br />

olumlu etkileri işsizliğin yüksek düzeyde olduğu ülkelerde önemini daha da<br />

arttırmaktadır.<br />

Türkiye ekonomisinde küçük ve orta ölçekli işletmeler önemli bir fonksiyon<br />

üstlenmektedirler. Ekonomide oluşturdukları katma değer yaklaşık olarak %25-30<br />

civarındadır. Türkiye’de KOBİ’lere yönelik doğrudan veya dolaylı şekilde çeşitli destek<br />

ve teşvikler söz konusudur. KOBİ’ler için doğrudan finansal destekler kadar; eğitim<br />

danışmanlık ve diğer hizmetler gibi yardımlar da KOBİ’lerin gelişmesine çok önemli<br />

katkılar sağlamaktadır. Bu destek ve yardımlar sayesinde KOBİ’ler geleneksel faaliyet<br />

anlayışından kurtulmak suretiyle, üretimlerini veya hizmetlerini daha verimli ve etkin<br />

bir şekilde gerçekleştirirler (Sarısoy, 2008, s. 63).<br />

42


KOBİ' lerin teşvikine ilişkin ilk düzenleme 16.10.1996 Tarihli Resmi Gazete'de<br />

yayımlanan 96/8615 sayılı kararla yapılmıştır. Bu karar 05.03.1999 Tarihli Resmi<br />

Gazete'de yayımlanan 99/12474 sayılı kararla değiştirilmiştir. Uygulamaya konulan bu<br />

kararla teşvik unsurlarından yararlanabilmek için Halk Bankası aracılığıyla Hazine<br />

Müsteşarlığına başvurarak yatırım teşvik belgesi temin edilmelidir (Ankara Ticaret<br />

Odası,2000b, s. 7).Halk Bankası 1933 yılında esnaf ve küçük ölçekli sanayicilerin kredi<br />

ihtiyaçlarını karşılayabilmek için kurulmuştur. Ayrıca KOBİ’lerle ilgili politikaların<br />

geliştirilmesi, bunların uluslar arası uyumunun sağlanması ve uygulanmasıyla ilgili olarak<br />

1990 yılında Küçük ve Orta Ölçekli Sanayi Destekleme ve Geliştirme İdaresi Başkanlığı<br />

(KOSGEB) kurulmuştur. KOSGEB, İşletme Geliştirme Merkezi (İGEM) ve Teknoloji<br />

Geliştire Merkezi (TEKMER) tarafından yürütülen programlarda bu konuda başarı<br />

sağlanmış, OECD ülkelerindeki uygulamalardan ve teknolojik gelişmelerden istifade<br />

edilmiştir. Ancak, bu merkezlerden çok sayıda işletme yararlanmaktadır. Bunun sebebi söz<br />

konusu TEKMER ve İGEM merkezlerinin az sayıda olmasıdır (Sarısoy,2008, s. 146).<br />

Sekizinci kalkınma planında da Türk KOBİ’lerinin rekabet gücünün arttırılması ve uluslar<br />

arası alanda rekabet edebilme güçlerinin geliştirilmesi amaçlanmaktadır.<br />

2003 yılında yayınlanan Katılım Ortaklığı Belgesi’ndeki KOBİ’lerle ilgili yer alan<br />

hükümler gereği “KOBİ Strateji Ve Eylem Planı” oluşturulmuştur. KOBİ’lerin<br />

güçlendirilmesine yönelik çalışmalarda belirlenen politikaları gerçekleştirmek üzere teşvik<br />

düzenlemelerine yer verilmiştir. KOBİ Stratejisi ve Eylem Planı’nın amacı; Avrupa<br />

Küçük İşletmeler Şartı’nda belirtilen ilkelere ve AB İşletme ve Girişimcilik İçin Çok<br />

Yıllı Programında belirtilen amaçlara uyumlu bir ulusal KOBİ stratejisinin<br />

geliştirilmesi ve uygulanmasıdır. Plan, AB üyelik sürecinde izleyeceğimiz ulusal KOBİ<br />

politikasına ilişkin bir belge niteliğinde olup, KOBİ’ler alanında Türkiye’nin AB<br />

politikaları ile uyum yönünde izleyeceği yaklaşımı ve KOBİ’lerin rekabet güçlerinin<br />

artırılması için alınması gereken tedbirleri ifade etmektedir (Kobi Stratejisi ve Eylem<br />

Planı, 2007, s. 6) Bu planda yer alan teşvikler “mali teşvikler” ve “mali olmayan<br />

teşvikler” şeklindedir. Mali teşvikler mali desteklerden oluşan doğrudan teşvikler ile vergi<br />

teşviklerden oluşan dolaylı teşviklerden oluşmaktadır. KOBİ’lere devlet tarafından tanınan<br />

teşviklerin yanı sıra özel sektör destekleri de bulunmaktadır. KOBİ’ler diğer işletme<br />

türlerinin yararlandıkları genel vergi teşviklerinden yararlanmaktadır. KOBİ’lerin<br />

yararlandıkları genel teşvikler arasında; gelir vergisi stopajı, sigorta primi işveren hissesi<br />

teşviki, gümrük vergisi muafiyet ve istisnaları, ihracat istisnaları (KDV ve ÖTV<br />

kanunlarında yer alan ), eğitim ve öğretim işletmelerinde kazanç istisnası, AR-GE indirimi,<br />

43


teknoloji geliştirme, endüstri ve serbest bölgelerdeki teşvikler sayılabilir (Giray,2009, s.<br />

119).<br />

2.2.1.2.1. Organize Sanayi Bölgeleri<br />

Türkiye’de planlı dönemle birlikte özellikle KOBİ’lere yönelik organize sanayi<br />

bölgeleri (OSB’ler) kurulmaya başlanmış ve 2000 yılında çıkarılan 4562 Sayılı (Bkz,<br />

15.04.2000 Tarih ve 24025 Sayılı Resmi Gazete’de yayımlanan 4562 Sayılı Kanun).<br />

Organize Sanayi Bölgesi Kanunu ile OSB yönetimlerine önemli sayıda yetki devredilmiş,<br />

Türkiye’deki OSB’lerin kapasitesini arttırmaya yönelik önemli adımlar atılmıştır (Çetin ve<br />

Kara, 2008, s. 49).<br />

Türkiye’de de 1960 yılında planlı kalkınma döneminde sanayinin “lokomotif<br />

sektör” olduğu saptanmış ve ekonomik dengenin kurulması, ekonomik ve toplumsal<br />

kalkınmanın birlikte gerçekleştirilmesi belli bir hızda büyüme ve sanayileşmeye önem<br />

verilmesi gibi uzun vadeli hedefler belirlenmiştir. Belirlenen hedefler doğrultusunda;<br />

ülkede sanayinin geliştirilmesi amacıyla uygulamaya konulan pek çok teşvik<br />

tedbirlerinden biri olan OSB uygulamalarına, ilk olarak 1962 yılında Bursa OSB’nin<br />

kurulmasıyla başlanmıştır. Bursa OSB Dünya Bankası’ndan alınan kredi ile<br />

kurulmuştur (Dünya’da ve Türkiye’de OSB Uygulamaları, s.1).<br />

Daha sonra Sanayi ve Ticaret Bakanlığı bünyesinde bir fon oluşturulmuş, devlet<br />

bütçesinden fona kaynak aktarılmış ve bu fondan OSB’ler kredilendirilerek, yapımlarına<br />

başlanmıştır. Organize sanayi bölgelerinin kurulması, o tarihlerde 5 yıllık kalkınma<br />

planlarındaki hedefler doğrultusunda, bakanlar kurulu kararı ile gerçekleştirilmiştir.<br />

Bakanlar kurulu kararı ile organize sanayi bölgelerinin kurulması kararlaştırıldıktan sonra<br />

OSB’lerin altyapı yatırımlarının %99’u kurulan bu fondan karşılanmıştır. %1’i ise, OSB’yi<br />

kuran ticaret ve sanayi odaları ile yerel yönetimler tarafından karşılanmıştır (Mat, 2007, s.<br />

32).<br />

Organize Sanayi Bölgelerinde faaliyette bulunan gelir ve kurumlar vergisi<br />

mükelleflerine yönelik teşviklere 5084 sayılı Yatırımların ve İstihdamın Teşviki<br />

Kanununda yer verilmiştir. Bu bölgelerde faaliyette bulunan mükelleflere gelir vergisi<br />

stopajı teşviki, sigorta primi işveren hissesi teşviki, bedelsiz yatırım yeri tahsisi ve<br />

enerji desteği sağlanmaktadır (GİB, 2009, s.1).<br />

06.02.2004 tarih ve 25365 Sayılı Resmi Gazetede yayımlanan 5084 sayılı kanun ile<br />

Organize Sanayi Bölgelerinde yer alan işletmeler,<br />

44


• İnşaat bitim tarihini takip eden bütçe yılından itibaren 5 yıl süre ile emlak<br />

vergisinden,<br />

• Bina inşaat ve yapı kullanma izni harçları,<br />

• Tevhid ve ifraz işlem harçları ile<br />

• Merkezi atık su arıtma tesisi işleten bölgelerde yer almaları koşuluyla atık su<br />

bedelinden muaf tutulmuştur.<br />

2.2.1.3. Bölgesel Kalkınmaya Yönelik Teşvikler<br />

Tarih boyunca bölgelerin gelişme dinamiklerinde çeşitli nedenlerle farklılıklar<br />

olmuştur. Bu nedenlerin en bilinenleri; yer altı ve yer üstü kaynaklarının, nüfus ve<br />

beşeri sermayenin ve ayrıca tarihi ve kültürel birikimlerin yersel yoğunlaşmalarındaki<br />

farklılıklardır. Bir bölgede herhangi bir sektörün teşvik ve geliştirilmesinin, enflasyon<br />

ve dış denge gibi makro boyutu olmasının yanında dış ticaretteki koruyucu politikaların<br />

kaldırılmasının da bölgesel etkileri söz konusudur (Elmas, 2001, s. 2).<br />

Bölgeler arası gelişmişlik düzeyini dengelemek amacıyla her ülke, gelişmiş<br />

olsun az gelişmiş veya gelişmekte bulunsun, “bölgesel teşvik” sistemini<br />

uygulamaktadır. Örneğin, Portekiz’de gelişmekte olan yöreleri kalkındırmak amacıyla<br />

devletçe endüstri yerleri, organize sanayi bölgeleri, sanayi arsaları temin edilmekte veya<br />

girişimciye yatırımın %15 ‘i oranında parasal teşvikler verilmektedir (Mazlum, Yücel<br />

ve Tekeoğlu, 1990,s.13-14).<br />

Teşvik politikalarının amaçlarından birisi de, ekonomik ve <strong>sosyal</strong> açıdan geri<br />

kalmış yörelerin kalkınmasını teminen bu yörelere ilişkin özel teşvik politikalarının<br />

oluşturulmasıdır. Bu çerçevede, özellikle teşvik politikalarının yoğun bir şekilde<br />

uygulandığı 1980’li yıllardan sonra kalkınmada öncelikli yöreler belirlenerek bu<br />

yörelere yönelik özendirici politikalar devreye sokulmuştur. Bu doğrultuda, vergisel<br />

teşviklerin yanında kaynak kullanımını destekleme primi gibi doğrudan hibe şeklinde<br />

nakdi yardımlar ve fon kaynaklı kredi uygulaması gibi düşük faizli kredi verilmesi<br />

şeklindeki devlet destekleri yoğun bir şekilde kullanılmıştır.<br />

Ülkemiz farklı iklim ve topografya özelliklerinin olduğu bölgelerden oluşmakta<br />

ve bu bölgeler arasında ekonomik, <strong>sosyal</strong> ve kültürel açıdan önemli gelişmişlik farkları<br />

bulunmaktadır. Bu açıdan bölgeler arası gelişmişlik farklılıklarının azaltılması, ülke<br />

genelinde gerek sosyo- kültürel açıdan gerekse gelir dağılımının adil olarak dağıtılması<br />

açısından maliye politikası araçları kullanılmaktadır. Bu hedefe yönelik ekonomik ve<br />

45


<strong>sosyal</strong> politikalar ile teşvik tedbirleri uygulanmakta ve bölgeler arası farklılıkları<br />

azaltacak biçimde az gelişmiş bölgelere devlet yardımları ile bir takım vergisel<br />

avantajlar sağlanmaktadır.<br />

Özellikle planlı dönemde bölgelerin ihtiyaçları doğrultusunda başta Doğu ve<br />

Güneydoğu Anadolu Bölgeleri’ndeki illerimiz olmak üzere, ülkenin bazı yöreleri<br />

“Kalkınmada Öncelikli Yöre” (KÖY) olarak adlandırılmıştır (Çımat ve Avcı, 2010,s.<br />

2).<br />

Avrupa Birliği tarafından da bölgesel kalkınmanın desteklenmesine yönelik<br />

uygulanan programlarda şu şekilde öneriler sunulmaktadır (Tutar ve Demiral,2007, s.<br />

68).<br />

1. Küçük ölçekli işletmelere alt yapı desteği<br />

2. Yerel ekonomik dokunun ayrılmaz bir parçası olan küçük firmaların<br />

kurulması ve korunması için yardım<br />

3. Küçük işletmelerde AR-GE faaliyetlerinin geliştirilmesi ve bu işletmeler<br />

arasında işbirliği şebekelerinin kurulmasının teşvik edilmesi<br />

4. Yerel tarihsel mirası içeren yerleşim alanları ve sanayi tesislerinin<br />

dönüştürülerek turizm kaynaklarının geliştirilmesi<br />

5. Yöreye özgü besinlerin ve el yapımı ürünlerin tanıtımı dahil olmak üzere,<br />

yerel tarım ve balıkçılık kaynaklarının geliştirilmesi<br />

6. Yerel istihdam geliştirme insiyatiflerinin desteklenmesi<br />

2.2.1.3.1. Kamu Harcama Sistemi İle Sağlanan Teşvikler<br />

Kamu harcamaları politikası içinde teşviklerin payı ve rolü oldukça büyük<br />

olduğu için, bu politika aracının neden ve nasıl kullanıldığı önem taşımaktadır.<br />

Teşvikler ülke içindeki kaynak tahsisi kararlarını, gelir dağılımını ve harcamaların<br />

verimliliğini etkilemektedir (Yavuz, 2010, s. 86).<br />

Bölgesel dengesizliğin oluşumunda temel rol oynayan ekonomik ve <strong>sosyal</strong><br />

faktörler, ekonomi tarafından giderilemeyince kamusal önlemlerle bunların<br />

hafifletilmesi veya giderilmesi amaçlanır. Böylece yol, enerji, altyapı yatırımları<br />

yürütülür ve geri kalmış bölgelere yapılacak özel yatırımlarda etkinlik ve maliyet<br />

tasarrufu yoluyla firmaların karlılık oranları yükseltilerek, özel sektörün bu bölgelere<br />

gitmesi teşvik edilir.<br />

46


Girişimci yatırım yeri ve alanı seçerken, getirilerini azamileştirecek ve<br />

yatırımların geri dönme süresini kısaltacak mekan ve yatırım yerini seçecektir. Özel<br />

girişimcinin yatırım yerini en karlı ve en az riskli bölgelerden seçmesi kaçınılmazdır.<br />

Yer seçimi, genellikle alt yapı sorununu halletmiş, hammaddeye ve pazara yakın,<br />

ulaşım ağı bağlantıları iyi olan gelişmiş bölgelerden olacaktır (Elmas, 2001, s. 97).<br />

Ülkemizde özel sektör yatırımlarının İstanbul ve Marmara Bölgesinde yoğunlaştığı<br />

görülmektedir. 1960 sonrası planlı dönemde ise, ilk plandan itibaren “bölge planlama ve<br />

kalkınması” sorunlarına yer verilmiş, ancak planlı dönemde özellikle bölgesel<br />

politikaların başarılı olduğu konusunda fazla bir şey söylemek olanaklı değildir. Planlı<br />

dönemde bu konuya ilişkin çabaların en önemlisi ve en somut örneği Güneydoğu<br />

Anadolu Projesidir.<br />

2.2.1.3.1.1. Kalkınmada Öncelikli Yöre Uygulaması<br />

Kalkınmada Öncelikli Yöre uygulaması, bölgeler arası gelişmişlik farklarını<br />

tespit etmek ve bu doğrultuda önlemler almak amacıyla Devlet Planlama Teşkilatı<br />

(DPT) tarafından başlatılmış bir destekleme politikasıdır. Bu politikanın amacı, bölgeler<br />

arası dengesizlikleri gidermek, istihdam yaratmak, katma değeri yüksek gelişmiş<br />

teknolojileri kullanmak ve yatırımların teşviki, yönlendirilmesi ve desteklenmesi gibi<br />

hedeflerdir.<br />

Kalkınmada Öncelikli Yöre, ülkemizde göreli olarak daha az gelişmişlik<br />

seviyesini gösteren yörelerden oluşmakta ve Bakanlar Kurulu tarafından il bazında<br />

tespit edilerek Resmi Gazetede ilan edilmektedir. KÖY kavramı ülkemizde 1970’li<br />

yıllardan itibaren kalkınma planlarına girmiştir. İlk kez 1968 yılı Kalkınma Programı<br />

Kararnamesi ile Bakanlar Kurulu Kararınca Doğu ve Güneydoğu Anadolu Bölgelerinde<br />

22 il olarak belirlenen KÖY’lerin sayısı 2000 yılında 49 il ve 2 ilçeden oluşmaktadır<br />

(DPT,2000b, s. 55). KÖY politikasında bugün kapsam altındaki il sayısı 50 dir.<br />

KÖY’lerin toplam yüzölçümü 430.726 km2 olup, 2000 Yılı Nüfus Sayım Sonuçlarına<br />

göre toplam nüfusu da 24.418.644 kişidir. KÖY’ler yüzölçümü itibarıyla ülke<br />

yüzölçümünün yüzde 55,1’ini, nüfus itibarıyla da Türkiye nüfusunun yüzde 36’sını<br />

oluşturmaktadır (DPT, 2008, s. 27).<br />

5084 sayılı kanun ( Bkz; 5084 Yatırımların Ve İstihdamın Teşviki İle Bazı<br />

Kanunlarda Değişiklik Yapılması Hakkında Kanun, 6.02.2004 tarih ve 25365 sayılı<br />

Remi Gazete) amaç, destek unsurları ve kapsadıkları iller açısından 4325 sayılı kanunun<br />

47


( Bkz; Olağanüstü Hal Bölgesinde ve Kalkınmada Öncelikli Yörelerde İstihdam<br />

Yaratılması Ve Yatırımların Teşvik Edilmesi İle 193 Sayılı Gelir Vergisi Kanununda<br />

Değişiklik Yapılması Hakkında Kanun, 23.01.1998 Tarih ve 23239 sayılı Resmi<br />

Gazete) bir uzantısı olarak uygulamaya konulmuştur. Her iki kanunun da asıl ve<br />

müşterek amacı, yatırım ve istihdam olanaklarını arttırarak bölgesel dengesizlikleri<br />

gidermektir. Bu doğrultuda adı geçen iki kanunda da, vergi istisnası veya teşviki, sigorta<br />

primlerinde teşvik, bedelsiz arsa ya da yatırım yeri tahsisi, enerji desteği gibi destek<br />

unsurları söz konusudur. Ancak iki kanun arasında kapsadıkları il sayısı bakımından<br />

farklılık gözlemlenmektedir. 4325 sayılı kanunla teşvik kapsamına alınan il sayısı 22<br />

iken, 5084 sayılı kanun ile bu sayı 36’ya çıkarılmıştır. 5084 sayılı kanunda 4325 sayılı<br />

kanunda yer alan -0,50 sosyo-ekonomik gelişmişlik düzeyinin altındaki iller kriterinin<br />

olmaması bu sayının 36’ya çıkmasındaki temel etkendir.<br />

5084 sayılı Kanunda “Yatırımların ve İstihdamın Teşviki ile Bazı Kanunlarda<br />

Değişiklik Yapılması Hakkında Kanunda Değişiklik Yapılması”nı öngören 5350 sayılı<br />

Kanunla (Bkz; Yatırımların Ve İstihdamın Teşviki İle Bazı Kanunlarda Değişiklik<br />

Yapılması Hakkında Kanunda Değişiklik Yapılmasına Dair Kanun, 18.05.2005 tarihli<br />

25819 Sayılı Resmi Gazete) bir takım değişiklikler yapılmıştır. Yapılan değişiklikle,<br />

TÜİK 2001 yılı için belirlenen fert başına gayri safi yurt içi hasıla tutarı 1500 ABD<br />

doları veya daha az olan iller ile bu iller dışında kalan ve Devlet Planlama Teşkilatı<br />

Müsteşarlığınca 2003 yılı için belirlenen sosyo-ekonomik gelişmişlik sıralamasına göre<br />

endeks değeri eksi olan iller teşvik kapsamına alınmıştır. Bu değişiklik teşvik<br />

kapsamına giren il sayısının 36’dan 49’a çıkmasına neden olmuştur (Güven, 2007, s.<br />

24).<br />

Son düzenleme ile 18.10.2008 tarihli ve 27028 Sayılı Resmi Gazetedeki karara<br />

göre KÖY sayısı 50 il olarak belirlenmiştir. (Bkz; 18.10.2008 tarihli ve 27028 Sayılı<br />

Resmi Gazete)<br />

İstanbul ve Kocaeli il sınırları ile Ankara, İzmir, Bursa, Adana ve Antalya büyük<br />

şehir belediye sınırları gelişmiş yöre kapsamına girmektedir. Ankara, İzmir, Bursa,<br />

Adana ve Antalya’nın büyük şehir belediye sınırları dışında kalan yerleri ile Eskişehir,<br />

Konya, Gaziantep, Sakarya, Bolu, Burdur, Kütahya, Afyon, Tekirdağ, Yalova, İçel,<br />

Muğla, Aydın, Balıkesir, Kırklareli, Kayseri, Edirne, Isparta, Manisa, Uşak, Düzce,<br />

Denizli, Bilecik, Hatay ve Bozcaada ile Gökçeada ilçeleri hariç Çanakkale normal yöre<br />

kapsamındaki iller olarak belirlenmiştir. Diğer yerler ise kalkınmada öncelikli yöre<br />

kapsamına girmektedir.<br />

48


İl sayısının arttırılması teşvik tedbirlerinin etkinliğini ortadan kaldırmaktadır. İl<br />

sayısı fazla olduğunda yatırımlar durumu nispeten iyi olan illere yönelmekte ve en az<br />

gelişmiş iller fiilen desteklenmiş olmaktadır. İl sayısının fazla olması, destek için<br />

ayrılan kaynakların da yetersiz kalmasına yol açmaktadır (Karaca, 2004, s. 9).<br />

2.2.1.3.1.2. Bölgesel Kalkınma Ajansları<br />

Türkiye önemli bölgesel gelişmişlik farklarının olduğu bir ülkedir. Bölgesel<br />

politikalarla <strong>sosyal</strong> ve ekonomik alanlardaki bu farkların azaltılmasına çalışılmaktadır. .<br />

Ülkemizde bölgesel kalkınma konusundaki tartışmalar büyük ölçüde politikalar ve<br />

araçlar üzerinde yoğunlaşmaktadır. Bu araçlardan bir tanesi de kalkınma ajanslarıdır.<br />

Kalkınma ajanslarının bölgesel gelişme ve yerel kalkınma çabalarının<br />

buluşturulmasında ve il düzeyinde kalkınma çabalarının geliştirilmesinde çok önemli<br />

işlevler üstlenmesi beklenmektedir (DPT, 2008, s. 226).<br />

Bölgesel kalkınma ajansları, genel olarak merkezi hükümetten bağımsız bir idari<br />

yapıda, sınırları çizilmiş bir bölgenin sosyo-ekonomik koşullarını geliştirip<br />

canlandırmak amacıyla kurulmuş ve kısmen kamunun finanse ettiği kuruluşlardır (Maç,<br />

2006, s. 3). Türkiye’de BKA’larına yönelik ilk çalışmalar 1990’lı yıllarda başlamıştır.<br />

İlk pilot Kalkınma Ajansları Adana ili merkez olmak üzere Adana ve Mersin illerini<br />

kapsayan TR62 Düzey 2 bölgesinde (Çukurova Kalkınma Ajansı) ve İzmir ilini<br />

kapsayan TR31 Düzey 2 bölgesinde (İzmir Kalkınma Ajansı) kurulmuştur (DPT,<br />

2007b, s. 19). Daha sonraları bir çok kalkınma ajansı ülkenin çeşitli bölgelerinde<br />

faaliyete geçmiştir.<br />

Türkiye’de, AB’ye uyumun bir parçası olarak, kuruluş çalışmaları başlayan ve<br />

5449 sayılı kanunla kurulan Bölgesel Kalkınma Ajanslarının bölgesel potansiyel ve<br />

dinamiklerin harekete geçirilmesi, büyümenin etkilerinin tabana yayılması, gelir<br />

dağılımının düzelmesi ve bölgesel eşitsizliklerin giderilmesi açısından oldukça önemli<br />

bir rol üstleneceği düşünülmektedir (Tutar ve Demiral, 2007, s. 66). Kalkınma Ajansları<br />

belirlenen “Hibe Programları” çerçevesinde bölgesel öncelikler gözetilerek geri kalmış<br />

bölgelere destek vermektedir.<br />

2.2.1.3.2. Kamu Gelir Sistemi İle Sağlanan Teşvikler<br />

Kamu gelir sistemi içinde yer alan çeşitli vergiler, kar üzerinden alındığı için,<br />

işletmelerin vergi sonrası gelirlerini azaltmaktadırlar. Vergi sistemleri içinde uygulanan<br />

49


istisna ve muafiyetler ise, işletmeler arası vergi sonrası kar oranını değiştirerek, bir<br />

kısım sermayeye avantaj sağlarken, diğerlerine dezavantaj oluşturur. Geri kalmış<br />

bölgelere yatırımları yönlendirmek amacıyla Türk vergi sisteminde bazı uygulamalar<br />

yer almaktadır. Bunlardan biri de özel indirim uygulamasıdır. Burada arzulanan bölgede<br />

ücrete tabi mükelleflere, diğer yörelerde çalışanlardan daha yüksek özel indirim<br />

uygulanarak, bu yörelerde çalışmayı teşvik edip emek arzının arttırılması<br />

amaçlanmaktadır.<br />

Diğer bir teşvik unsuru olan özel amortisman rejiminde bir yılda uygulanan ani<br />

amortisman sistemi uygulandığında, getirisi ilk yılda yaygınlaşan çok kısa yatırımlar<br />

bölgeye çekilmiş olur. Buna karşılık birden fazla yıla yayılmış hızlandırılmış<br />

amortisman sistemi uygulandığında ise, getirisi birinci yıla değil, fakat ilk yıllara<br />

yayılmış yatırımlar geri kalmış bölgelere çekilmiş olur. Bu bölgelere uzun dönemli<br />

devamlı yatırım çekebilmek için, zamana yayılmış hızlandırılmış amortisman rejimi<br />

daha uygun görülmektedir (Ataç, 2004, s. 341).<br />

2.2.2. Kapsamına Göre Teşvikler<br />

Kapsamına göre teşvikler genel ve özel amaçlı olarak sınıflandırılabilir. Genel<br />

amaçlı teşvikler; ekonominin genelini kapsayan ve sektör ayrımı yapmaksızın her sektör<br />

için aynı oranlarda uygulanan teşviklerdir. Örneğin; gümrük muafiyeti, KDV ertelemesi<br />

vb. Belli sektörleri, bölgeleri veya firmaları diğerlerine göre avantajlı duruma getiren<br />

teşvikler ise özel amaçlı teşvikler olarak düşünülebilir. AR-GE yatırımlarına sağlanan<br />

uygun koşullu krediler, KOBİ’ lerin yapacağı yatırımlara sağlanan faiz desteği ve kredi<br />

garanti desteği vb. özel amaçlı teşviklerdir. (Duran, 2003, s. 24).<br />

2.2.2.1. Genel Amaçlı Teşvikler<br />

Bölge sektör ayrımı yapılmadan ülke ekonomisinin genelini kapsayan teşvik<br />

araçları gümrük muafiyeti ve KDV ertelemesidir.<br />

2.2.2.1.1. Gümrük Muafiyeti<br />

Yatırım aşamasında yurt dışından makina, teçhizat veya belirli malzemelerin<br />

ithal edilmesine ihtiyaç olabilir. Gümrük Muafiyeti, teşvik belgesi kapsamında ithal<br />

edilecek yatırım malı, hammadde, ara mal ve işletme malzemelerinin Gümrük<br />

50


Vergisinden muaf tutulması şeklinde uygulanmaktadır. Bu nedenle Gümrük Vergisi<br />

Muafiyeti yatırımların maliyetini düşüren bir vergi teşvikidir. Bu teşvikten<br />

yararlanabilmek için teşvik belgesi alınması, söz konusu projenin mutlaka uluslar arası<br />

rekabet gücü kazandıran, ileri ve yeni teknoloji getiren ve Hazine Müsteşarlığı<br />

tarafından sektör veya proje bazında belirlenecek asgari ekonomik kapasitede olan<br />

yatırım projesi olması şarttır (İneci, 1993, s. 130). Gümrük duvarlarının yüksek olduğu<br />

dönemlerde sağlanacak bir gümrük muafiyeti, yatırım maliyetinin düşürülmesi<br />

bakımından büyük önem arz ederken, mevcut durumda Türkiye’nin Gümrük Birliğine<br />

dahil olması nedeniyle gümrük vergisi muafiyeti eski önemini kaybetmiş, ancak gümrük<br />

birliği üyesi ülkeler dışından gelecek makine ve teçhizat için önem kazanmaktadır.<br />

Ülkemizde son düzenleme olan 15199/6 Sayılı Karar ile Teşvik belgesi<br />

kapsamındaki yatırım malları ile otomobil ve hafif ticari araç yatırımlarında yatırım<br />

dönemi içinde kalmak kaydıyla CKD (başka bir yerde montaj edilmek üzere demonte<br />

parçalardan oluşan üretim ve sevkiyatı) aksam ve parçalarının ithali, gemi ve elli<br />

metrenin üzerindeki yat inşa yatırımları ile ilgili tekne kabuğu ithali, yürürlükteki İthalat<br />

Rejimi Kararı gereğince ödenmesi gereken gümrük vergisinden muaf tutulmuştur.<br />

2.2.2.1.2. KDV Ertelemesi<br />

1984 yılında yürürlüğe giren 3065 sayılı kanun ile Katma Değer Vergisi<br />

uygulaması getirilmiştir. 3065 sayılı Katma Değer Vergisi Kanununun Bazı<br />

Maddelerinin Değiştirilmesine İlişkin 3099 sayılı kanun ile Yatırımları Teşvik amacıyla<br />

Katma Değer Vergisinin Ertelenmesi getirilmiştir. Bu düzenleme ile Devlet Planlama<br />

Teşkilatı tarafından verilen teşvik belgelerinde gösterilen yatırım mallarının ithalinde<br />

ödenmesi gereken Katma Değer Vergisi bu verginin fiilen indirilmesinin mümkün<br />

olacağı tarihe kadar ertelenir. Bu ertelemede 6183 sayılı Amme Alacaklarının Tahsil<br />

Usulü Hakkında Kanunun süre ve tecil faizi ile ilgili hükümleri uygulanmaz. Şu kadar<br />

ki yatırımın teşvik belgesinde öngörüldüğü şekilde gerçekleşmemesi halinde ertelenen<br />

vergi, tahakkuk ettiği tarihten itibaren 6183 sayılı Amme Alacaklarının Tahsil Usulü<br />

Hakkında Kanunun 48 inci maddesine göre tespit olunan ilgili yıllar için geçerli tecil<br />

faizleri % 50 zamlı uygulanmak suretiyle tahsil edilir. Erteleme süresince zamanaşımı<br />

işlemez. (Bkz; 3065 Sayılı Katma Değer Vergisi Kanunu’un Bazı Maddelerinin<br />

Değiştirilmesine İlişkin 3099 Sayılı Kanun, Resmi Gazete Yayım<br />

Tarihi:15.12.1984,madde 4/6) Beyanname vermek mecburiyetinde olan mükelleflerin,<br />

51


ir vergilendirme dönemine ait Katma Değer vergisini beyanname verme süresi içinde<br />

ödemeye mecburlar iken, yatırımları teşvik amacıyla düzenlenen bu hükümden<br />

yararlananlar ödemek zorunda oldukları Katma Değer Vergilerini<br />

erteleyebilmektedirler. Yatırımcıların ödemek zorunda oldukları ancak teşviklerden<br />

yararlanarak erteleme olanağı olduğu bu vergiler ile yatırım döneminde veya yatırımın<br />

faaliyete geçtiği başlangıç yıllarında yatırımcılara bir finansal imkan yaratmaktadır<br />

(Aşıkoğlu, 1988, s. 112).<br />

KDV Ertelemesi, Hazine Müsteşarlığı tarafından verilen teşvik belgelerinde<br />

gösterilen yatırım mallarının ithalinde ödenmesi gereken KDV'nin, bu verginin fiilen<br />

indirilmesinin mümkün olacağı tarihe kadar ertelenmesine imkan sağlayan bir vergi<br />

teşvikidir. Bu teşvikten sadece gerçek usulde vergiye tabi KDV mükellefleri<br />

yararlanabilmektedir (Gerçek, 2010, s. 5).<br />

2.2.2.2. Özel Amaçlı Teşvikler<br />

Bir teşvik unsuru belli sektörleri, bölgeleri veya firmaları diğerlerine göre daha<br />

avantajlı duruma getiriyorsa özel amaçlı teşviktir.<br />

2.2.2.2.1. Kredi Garanti Desteği ve Faiz Desteği<br />

Bu teşvik aracı, kredi alan açısından düşük faiz ve daha az teminat tutarı<br />

dolayısıyla, piyasa koşullarından daha avantajlı biçimde kredi bulması imkanı<br />

sağlamaktadır. Bu yönüyle kredi alan açısından avantaj sağlarken, kredi veren açısından<br />

da daha az riske katlanması açısından avantajlıdır (Bozdoğan, 2008, s. 38).<br />

Ülkemizde KOBİ’ lerin finansman imkanlarına daha kolay erişimi; üretim,<br />

istihdam, ihracatta devamlılığın sağlanması, kefalet sisteminin etkin biçimde<br />

çalıştırılması amaçlarına yönelik olarak bu teşvik aracı uygulanmaktadır. (Hazine<br />

Müsteşarlığı, 2010b, s. 32). Teşvik belgesinde faiz desteği öngörülen yatırımcılar faiz<br />

desteğinden yararlanabilmek için, Hazine Müsteşarlığı ile protokol imzalayan<br />

bankalardan birine başvurabilirler. Banka tarafından yapılan değerlendirme sonucunda<br />

uygun görülen projelere ilişkin faiz desteği, yatırımcı adına banka tarafından belirlenen<br />

esaslar çerçevesinde Hazine Müsteşarlığına yapılmaktadır (Cangöz, 2009, s. 57).<br />

Faiz Desteği, 06.10.2006 tarihinde 10921 sayılı Bakanlar Kurulu Kararı ile<br />

teşvik sistemimize getirilmiştir. Kararın 9. maddesine göre; KOBİ’lerin yapacağı<br />

52


yatırımlar ile Kalkınmada öncelikli yörelerde yapılacak yatırımlar, için alınacak yatırım<br />

kredileri ile ilgili olarak ödenecek faizin veya kar payının Türk Lirası cinsi kredilerde 5<br />

puanı, döviz kredilerinde ise, 2 puanı müsteşarlık tarafından uygun görülmesi halinde<br />

bütçe kaynaklarından karşılanabilecektir. AR-GE ve çevre konularında yapılacak<br />

yatırımların gerçekleştirilmesi için, Türk Lirası cinsi kredilerde ödenecek faizin veya<br />

kar payının 5 puanı, döviz kredilerinde ise 2 puanı bütçe kaynaklarından<br />

karşılanabilecektir.<br />

Bütçe kaynaklarından karşılanabilecek azami destek tutarı KOBİ’ler için<br />

200.000 TL, kalkınmada öncelikli yöreler için 1.000.000 TL, AR-GE ve çevre<br />

yatırımları için 300.000 TL olarak belirlenmiştir.<br />

2009/15199 sayılı ”Yatırımlarda Devlet Yardımları Hakkında Karar ile<br />

uygulamaya konulan yeni teşvik düzenlemesiyle, faiz desteğine ilişkin olarak tabloda<br />

görüldüğü gibi yeni düzenlemeye gidilmiştir. Tablodan da görüleceği üzere AR-GE<br />

çevre yatırımlarında yeni bir değişikliğe gidilmemiştir. Ancak, sadece III. ve IV.<br />

bölgelere ilişkin olarak faiz desteği imkanı sunulmaktadır.<br />

Tablo 2.2.<br />

Faiz Desteği Uygulaması<br />

III. Bölge IV. Bölge AR-GE ve Çevre Yatırımları<br />

TL Kredi Döviz Kredi TL Kredi Döviz Kredi TL Kredi Döviz Kredi<br />

3 puan 1 puan 5 puan 2 puan 5 puan 2 puan<br />

Azami destek 500.000 TL Azami destek 500.000 TL Azami destek tutarı 300.000 TL<br />

Not: A. Cangöz’ün, http://www.mtso.org.tr. adresinde yayımlanmış olan “Yatırımlarda Devlet Yardımları<br />

Yatırımları Teşvik Mevzuatında Yeni Düzenlemeler” 2009,s,42 Yayın hakkı 2009 olan sunumundan<br />

alınmıştır.<br />

2.2.3. Veriliş Aşamalarına Göre Teşvikler<br />

Teşviğin hangi aşamada verildiği de etkileri açısından önemlilik arz etmektedir.<br />

Bu açıdan teşviklerin bir kısmı yatırım öncesi aşamasında bir kısmı da işletme dönemi<br />

aşamasında uygulanmaktadır. Yatırım öncesindeki teşvikler daha çok yatırım<br />

maliyetlerini düşürme, finansman ihtiyacını hafifletme ve yatırımların daha kolay ve<br />

hızlı gerçekleşmesini sağlamaya yöneliktir. Buna karşılık işletme aşamasındaki teşvikler<br />

ise verimliliği arttırmaya, maliyeti düşürmeye ve karlılığı yükseltmeye yönelik<br />

olmaktadır.<br />

53


Yatırım kararı aşamasında, yatırım döneminde veya işletmeye geçilen ilk<br />

yıllarda firmaların muhatap oldukları yükümlülüklerde yapılacak indirimler,<br />

muafiyetler, istisnalar veya yatırıma uygun koşullu finansman sağlanarak yatırımcıyı<br />

cesaretlendirip yatırım hevesini arttıracak her türlü destek unsuru teşvik aracı olarak<br />

kullanılabilmektedir (Duran, 2002, s. 5).<br />

2.2.3.1. Yatırım Öncesi Teşvikler<br />

Girişimciler yatırım kararı verirken kar amacıyla hareket ederler ve yapılacak<br />

yatırımın kar getireceğine inanırlarsa yatırım kararı alırlar. Aynı durum yatırımın<br />

yapılacağı bölge içinde geçerlidir. Eğer yatırım yapılması düşünülen bölge veya saha<br />

yatırım için bir takım avantajlara sahipse o bölgelere yatırım yapmak isteyeceklerdir.<br />

Bu amaçla ülkemizde ve dünyada çeşitli uygulamalar mevcuttur. Hükümetler yatırımın<br />

arttırılması amacıyla belirli sektörleri veya bölgeleri yatırım yapılmasını sağlayacak<br />

şekilde çeşitli teşvik araçlarıyla desteklemektedirler. Organize sanayi bölgelerine altyapı<br />

imkanları sunulması veya belirli sektörleri teşvik amacıyla mevzuatta bir takım vergisel<br />

avantajlar getirilmesi girişimcileri yatırım yapmalarını teşvik etme amacı taşımaktadır.<br />

Yatırım öncesi teşvikler, yatırım konusu seçme, proje yapma ve değerlendirme,<br />

teknik bilgi sağlama gibi yardımlardır. Bu teşvikler yatırımcıların çok ilgisini<br />

çekmektedir. Zira yatırımcıların en çok zorluklarla karşılaştıkları devre yatırım öncesi<br />

ve yatırım süresidir (Bali, 1979, s. 11).<br />

2.2.3.1.1. Yatırım Teşvik Belgesi<br />

Teşvik belgesi, yatırımın karakteristik değerlerini ihtiva eden, bu değer ve tespit<br />

edilen şartlara uygun olarak gerçekleştirilmesi halinde üzerinde yazılı bulunan teşviklerden<br />

istifade imkanı sağlayan, kalkınma planına uygun ve ülke ekonomisi için faydalı olduğu<br />

Devlet Planlama Teşkilatı Müsteşarlığınca kabul edilen yatırımlar için yatırımcılara verilen<br />

bir belgedir (Erkan ve Tatlıdil,1990, s. 65). Yatırım teşvik belgesi gerekli şartları yerine<br />

getiren işletmelere verilmektedir.<br />

Yatırımların desteklenmesi amacıyla Hazine Müsteşarlığınca yürütülen teşvik<br />

belgeli sistem 1973 yılından beri uygulanmaktadır. (Dilik, 2006, s. 3). İmalat ve<br />

hizmetler sektöründe faaliyet gösteren firmalara en az 200.000 TL’lik yatırım yapmaları<br />

halinde teşvik belgesi düzenlenebilmektedir. Ancak bazı imalat ve hizmetler sektöründe<br />

mevzuat açısından kısıtlamalar getirilmiştir. Son düzenleme olan 2009/15199 sayılı<br />

54


”Yatırımlarda Devlet Yardımlar Hakkında Karar” ile 200.000 TL ile 2.000.000 TL<br />

arasında yatırım yapan firmalara “KOBİ Teşvik Belgesi”, 1.000.000 TL ‘nin üzerinde<br />

yatırım yapan firmalara “Yatırım Teşvik Belgesi” verilmektedir (Yatırım Teşvik Belgesi,<br />

2010, s.1)<br />

2.2.3.1.2. Sigorta Primi İşveren Hissesi Desteği<br />

Sigorta primi işveren hissesi desteği, 5084 sayılı kanunun 4. maddesi ile<br />

uygulamaya konulmuştur. Organize Sanayi Bölgeleri ve Endüstri Bölgelerindeki<br />

işyerlerinde fiilen çalışan işçilerin sigorta primlerindeki işveren payı desteği %100,<br />

diğer işletmelerde %80 olarak belirlenmiş, 31.12.2009 tarihine kadar uygulanmıştır.<br />

Daha sonra 2009/15199 sayılı “Yatırımlarda Devlet Yardımları Hakkında Karar” ile<br />

düzenlenerek son şeklini almıştır. Bu karar kapsamında yatırım teşvik belgesi<br />

kapsamında gerçekleştirilecek olan büyük ölçekli yatırımlar ile bölgesel uygulama<br />

kapsamında desteklenecek yatırımlardan, teşvik belgesinde kayıtlı olan istihdam<br />

öngörüleri ile tutarlı olmak kaydıyla;<br />

• Komple yeni yatırımlarda, işletmeye geçiş tarihinden itibaren sağlanan ve<br />

• Diğer yatırım cinslerinde, yatırımın tamamlanmasını müteakip, yatırıma başlama<br />

tarihinden önceki son altı aylık dönemde aylık prim ve hizmet belgesinde bildirilen<br />

ortalama işçi sayısına ilave edilen, istihdam için ödenmesi gereken sigorta primi işveren<br />

hissesinin asgari ücrete tekabül eden kısmı Hazine tarafından karşılanmaktadır.<br />

Buna ilaveten tekstil, konfeksiyon, hazır giyim, deri ve deri mamülleri<br />

sektörlerinde I. Ve II. bölgede yer alan illerde faaliyette bulunan işletmelerin IV.<br />

Bölgedeki illere 31.12.2010 tarihine kadar bütünüyle taşınması ve en az 50 kişilik<br />

istihdam sağlanması halinde bu tesislerde çalışanların asgari ücrete tekabül eden sigorta<br />

primi işveren hissesinin tamamı taşınma tarihinden itibaren beş yıl süre ile Hazine<br />

tarafından karşılanmaktadır. Burada amaçlanan istihdam edilenlerin işveren üzerindeki<br />

yükünü hafifleterek, yatırım yapmalarını sağlamaktır.<br />

2.2.3.2. İşletme Dönemi Teşvikleri<br />

Bazı faaliyet kolları büyük işletme sermayesi gerektirebilmektedir. Dolayısıyla<br />

böyle işletmelerde teşviklerin daha çok işletme aşamasında verilmesi uygun olmaktadır.<br />

Emek-yoğun ya da teknoloji- yoğun işletmelerde de uygulanan teşvik araçlarının<br />

etkileri farklı olabilmektedir. Teknoloji yoğun işletmeler daha çok makine teçhizata<br />

55


yönelik teşvik araçlarını tercih ederken, emek yoğun çalışan işletmeler daha çok işçi<br />

maliyetlerini etkileyen teşvik araçlarını tercih etmektedirler (Duran,1998, s. 18).<br />

Yatırımlara uygulanacak amortisman oranları işletmelerin yatırım istekleri<br />

üzerinde etkili olabilir. Yüksek amortisman oranları işletmenin yatırım harcamalarının<br />

işletmeye çabuk dönmesini sağlayarak yatırımcının gelecekle ilgili risk bekleyişlerini<br />

azaltabilir (Bildirici, 1989, s. 9).<br />

2.2.3.3. Yatırım Sonrası Teşvikler<br />

Yatırım sonrası teşvikler, çoğunlukla ödenecek vergi ile ilgili olmaktadır. Gelir<br />

Vergisi, Kurumlar Vergisi ile çeşitli vergi, resim ve harçları yatırım sonrası elde edilen<br />

teşvikler olarak sayabiliriz. Bu vergilerin ödenmesi, yatırımın işletmeye açılarak kara<br />

geçmesine bağlıdır. (Bali, 1979, s. 11).<br />

Vergiler en başta firmalar açısından karlılığı azaltan bir maliyet unsurudur. Bu<br />

nedenle yatırım kararları üzerinde etkili olması beklenir. Vergi teşviklerinin yatırımları<br />

uyarıcı etkisi bulunmaktadır. Teoride bu etkinlik yatırımların marjinal vergi oranı<br />

üzerindeki vergi teşviklerinin etkisiyle ölçülmektedir. Kavramsal olarak vergi yükü<br />

etkisi, vergi öncesi gerçek kazanç ile vergi sonrası gerçek kazanç arasındaki farka<br />

eşittir. Vergi öncesi gerçek kazanç (P), vergi sonrası gerçek kazanç (S) olduğunda vergi<br />

yükü (P-S)/P şeklinde hesaplanır. Bir vergi teşvikinin marjinal vergi oranını düşürme<br />

etkisi ne kadar yüksek ise vergi teşviklerinin yatırımları uyarıcı etkisi o kadar yüksek<br />

olur (Sarısoy,2008, s. 82).<br />

Şekil 2: Vergi teşviklerinin yatırımlara etkisi<br />

Not: DTM tarafından yayımlanmış olan “Vergi Politikalarının Üretim Ve İhracata Etkileri”,<br />

2002, s.16 Yayım hakkı 2002 adlı çalışmadan alınmıştır.<br />

56


Şekil 2’de görüldüğü gibi teşviklerin yatırımları artırıcı yönde etkisi vardır.<br />

Vergilerin olmadığı bir durumda sermayenin getiri oranı ile yatırımlar arasındaki<br />

optimum denge A noktasında sağlanırken, t oranında vergi konması durumunda<br />

vergiden dolayı getiri oranı düştüğü için yatırımlar I* seviyesinden Io seviyesine<br />

gerilemekte ve denge B noktasında oluşmaktadır. Optimum dengeye (A) ulaşmak için<br />

marjinal yatırımın (I*-Io) vergilerinin düşülmesi gerekmektedir. Vergilerdeki düşüş<br />

miktarına göre yeni denge B ile A arasında bir yerde oluşacaktır.<br />

Yatırımcılar genelde yatırım kararlarını alırken piyasa ve politika kararlarından<br />

etkilenmekte, vergiler ise az bir etkiye sahip görünmektedir. Yatırım kararının<br />

verilmesinde vergisel teşvikler farklı sektörlerde farklı etkiler doğurabilir. Tekstil gibi<br />

ihracata dayalı sektörlerde firmalar oldukça rekabetli ortamlarda çok düşük kar marjıyla<br />

hareket ettiklerinden vergiler maliyetin önemli bir kısmı olabilir ve avantajlı vergi<br />

rejimlerine kayabilirler. Maliyetin belirleyici olduğu yeni başlayan firmalarda ise,<br />

teşvikler daha etkili olabilir. Küçük yatırımcılar, büyük yatırımcılara nazaran vergi<br />

teşviklerine daha duyarlı olabilmektedir (Bulut, 2009, s. 121).<br />

2.2.4. Kullanılan Araçlara Göre Teşvikler<br />

Kullanılan araçlara göre teşvikleri; Ayni Teşvikler, Nakdi Teşvikler, Vergi<br />

Teşvikleri ve Diğer Teşvikler olarak sıralayabiliriz.<br />

2.2.4.1. Ayni Teşvikler<br />

Ayni teşvikler, firmalara, bölgelere ve sektörlere yönelik, muafiyet ve avantaj<br />

sağlayan, maliyet unsurlarını düşüren veya ortadan kaldıran imtiyazlardır.<br />

2.2.4.1.1. Bedelsiz Yatırım Yeri Tahsisi<br />

Arsa – arazi teşvikleri özellikle yerleşme maliyetlerinin yüksek olduğu büyük<br />

kentlerde daha fazla önem kazanmaktadır. Yatırım alanlarının devlet tarafından<br />

planlamasının yapılarak sanayi bölgelerinin bu alanlara yönlendirilmesi çevre<br />

kirliliğinin ve çarpık kentleşmenin önlenmesine yardımcı olmaktadır. Arsa- arazi<br />

fiyatlarının daha ucuz olduğu bölgelerde ise bu teşvik aracının yatırımcıya ciddi bir<br />

katkısı olmaz. Bu desteğin yatırımcı açısından değer taşıması yatırım alanının yatırıma<br />

elverişli olmasına bağlıdır. 5084 Sayılı Kanun’un 5. maddesi 5615 sayılı kanunun 24/B<br />

57


maddesi ile değişerek Kalkınmada öncelikli yörelerde en az 10 kişilik istihdam öngören<br />

yatırımlara girişen gerçek veya tüzel kişiler lehine; Hazineye, özel bütçeli kuruluşlara, il<br />

özel idarelerine veya belediyelere ait arazi veya arsaların üzerinde 49 yıl süreli bağımsız<br />

ve sürekli nitelikli kullanma izni verilmiştir.<br />

Yukarıda belirtilen yeni düzenlemenin eski düzenlemeye göre getirdiği en<br />

önemli yenilik, 5084 sayılı kanun kapsamındaki illerde 30 kişilik istihdam sağlayan<br />

yatırımcıya Hazineye, özel bütçeli kuruluşlara, il özel idarelerine veya belediyelere ait<br />

arazi veya arsalar bedelsiz devredilirken, 5615 sayılı kanun ile yapılan değişiklik<br />

sonucunda kanun kapsamındaki illerde 10 kişilik istihdam sağlayan yatırımcı lehine bu<br />

araziler üzerinde 49 yıl süreli bağımsız ve sürekli nitelikli irtifak hakkı tesis edilmeye<br />

başlanmıştır. Ancak 5084 sayılı kanunun 5. maddesi 28.02.2009 tarihinden itibaren<br />

geçerli olmak üzere 25155 sayılı Resmi Gazetede yayımlanarak 5838 sayılı Bazı<br />

Kanunlarda Değişiklik Yapılması Hakkındaki Kanun ile kaldırılmıştır. Ancak<br />

2009/15199 sayılı “Yatırımlarda Devlet Yardımları Hakkında Karar” uygulaması ile<br />

yeni teşvik sistemi içerisinde “Bedelsiz Yatırım Yeri Tahsisi” tekrar uygulamaya<br />

konulmuştur.<br />

Devlet tarafından hazırlanan organize sanayi bölgeleri, serbest bölgeler, nitelikli<br />

sanayi bölgeleri, endüstri havzaları veya küçük sanayi siteleri gibi alt yapısı hazırlanmış<br />

bölgelerin enerji, ulaşım, temiz ve düzenli bir çevreye sahip olması yatırımcılar için<br />

önemli bir teşvik etkisi yaratmaktadır. Ayrıca bu tür alt yapısı hazırlanmış bölgelerde<br />

arıtma tesisi gibi ortak kullanıma elverişli imkanlardan uygun maliyetlerle<br />

yararlanılabilmesi yatırım maliyetlerinin düşürülmesini sağlar (Duran, 2003, s. 29).<br />

2.2.4.1.2. İşgücü Eğitimine Yönelik Teşvikler<br />

Gelişmekte olan bir ülke ekonomisinin en ciddi sorunlarından bir tanesi işsizlik<br />

sorunudur. İşsizlik oranının yüksek olduğu ülke ekonomilerinin uluslar arası alanda<br />

rekabet edebilme gücü düşük olmaktadır. İşsizlikle mücadelede en etkin araçlardan<br />

birisi işgücü piyasasının gereksinim duyduğu işgücünün hazır edilmesi yönünde gerekli<br />

eğitimleri vermektir.<br />

Hükümetlerce izlenen bir stratejinin başarılı bir şekilde hayata geçirilebilesi için<br />

toplumca benimsenmesi ve desteklenmesi genel kabul görmektedir. İnsan sermayesine<br />

yapılan yatırım kalkınmanın en önemli unsuru sayılacağından toplumca benimsenmesi<br />

ve desteklenmesi kolay olacaktır. Şöyle ki, sektörlere doğrudan geçici mali teşvikler<br />

58


yerine, yetenekli işgücü ve teknoloji alt yapısı oluşturularak orta ve uzun dönem yatırım<br />

tutarlarının güvenceye alınacağı bir ekonomik ortamın sağlanması uygulanan<br />

politikanın kalitesini arttırarak başarıya ulaşmasını sağlayacaktır (Duran, 1997, s. 35).<br />

Ülkemizde işgücü eğitimine yönelik başarılı bir politika yürütüldüğünü<br />

söylemek mümkün değildir. Gençler arasındaki işsizlik oranı genel işsizlik oranının iki<br />

katını aşmış bulunmaktadır. Genç nüfusun işgücü piyasasının ihtiyacı olan bilgi ve<br />

beceriye sahip olmamaları hem işverenlerin kalifiye eleman bulmasını zorlaştırmakta<br />

hem de genç nüfusun işsiz kalmasına yol açmaktadır.<br />

Türkiye’de işgücü eğitimine yönelik aktif bir istihdam politikası bulunmamakla<br />

beraber işgücü yetiştirme kursları mevcuttur (Hekimler, 2008, s. 16).<br />

İşgücünün teknik ve mesleki eğitiminde kamuya önderlik görevi düşmektedir.<br />

Devlet, sanayinin ve diğer sektörlerin ihtiyaçları doğrultusunda işgücü eğitimine<br />

yönelik programların hazırlanması ve uygulanmasında etkin rol oynamalıdır. Bu<br />

programların maliyeti tamamen devlet tarafından finanse edilebileceği gibi firmaların<br />

harcamalara belli oranda katkısı temin edilerek eğitimin profesyonel kuruluşlar<br />

tarafından yapılaması da sağlanabilir (Duran, 2003, s. 29).<br />

2.2.4.2. Nakdi Teşvikler<br />

Nakdi teşvikleri devlet bütçesinden veya devletin yönetiminde olan belirli<br />

sektörlere, teşebbüslere ve bölgelere verilen hibeler, primler, destekleme alımları olarak<br />

tanımlayabiliriz. Parasal teşviklerin önemli bir kısmı geri dönüşü olmayan teşviklerdir.<br />

Dolayısıyla büyük bir kısmı devletin özel kesime gelir transferi olarak düşünülebilir.<br />

Firmalara uygun koşullu kredi uygulamaları piyasa faiz oranından daha düşük düzeyde<br />

olduğu müddetçe firmalara sağladığı avantaj nedeniyle yatırımcıya pozitif bir katkı<br />

sağladığını söylemek mümkündür.<br />

Teşvik araçları içinde en cazip olanı doğrudan finansman destekleridir. Çünkü<br />

yatırımlar bu tür nakdi teşviklere daha duyarlıdır. Türkiye’de genel bir yatırım hamlesi<br />

başlatmak amacıyla bazı dönemlerde yatırımcılara çok cazip nakdi teşvikler<br />

sağlanmıştır. Ancak teşvik edilecek projelere ilişkin kriterler açık ve net olmadığından<br />

genel amaç kısmen gerçekleşmekle birlikte yapılan yatırımların doğru yatırımlar olduğu<br />

kuşkuludur. Bu durumda, yatırım hacminin artması genel hedef olmakla birlikte,<br />

yapılan yatırımların doğru yatırımlar olmasına özen gösterilmesi ekonomiye katkısının<br />

maksimizasyonu açısından önemlidir (Duran, 2002, s. 13). 1990’lı yıllarda Avrupa<br />

59


Birliği ile Gümrük Birliği Anlaşması çerçevesinde teşvik sisteminin Avrupa Birliği ile<br />

uyumlaştırılması zorunluluğu ve teşvik edilecek yatırımların uzun dönemde uluslar arası<br />

pazarda rekabet edebilecek yapıda olmaları dikkate alınarak parasal teşvikler önemli<br />

ölçüde kaldırılmış, teşvik sistemi içerisinde bölgesel ve vergisel teşvikler verilmeye<br />

başlanmıştır (Leblebici, 2002, s. 6).<br />

2.2.4.2.1. Hibeler<br />

Hibe, geri ödemesi veya herhangi bir karşılığı olmayan nakit teşviklerdir.<br />

Herhangi bir karşılığının veya geri ödemesinin olmaması ve nakit verilmesi gibi<br />

özellikleriyle yatırımcılar açısından ciddi bir destek unsuru olarak görülmektedir.<br />

Türkiye’de 1991 yılından beri hibe türü teşvikler uygulanmamaktadır. (Duran,2003, s.<br />

31) Hibe türü desteklerde en önemli husus yatırımın finansmanını kısmen veya<br />

tamamen devletin üstleniyor olmasıdır. Bu tür destekler kar amacı gütmeyen <strong>sosyal</strong><br />

faaliyetlerde kullanılmalıdır. (çevre kirliliğini önleyici yatırımlar gibi) Örneğin geri<br />

kalmış yörelerde sabit yatırımların desteklenmesi bu kapsamda yer almaktadır.<br />

Yatırımcının kar amacı dışında bu yörede yaratacağı istihdam ve katma değer sayesinde<br />

bölgeler arası dengesizliklerin giderilmesi ve sermaye akışının sağlanması<br />

sağlanabilecektir ( Çiloğlu, 1997, s. 10-11).<br />

2.2.4.2.2. Kaynak Kullanımını Destekleme Primi (KKDP)<br />

Hibe türü nakit teşviklerden sayılan kaynak kullanımını destekleme primi<br />

Türkiye’de 1985-1991 yılları arasında uygulama alanı bulmuştur. Kaynak kullanımını<br />

destekleme pirimi, yapılan yatırımın bölgesine ve konusuna göre %10 ile %60 arasında<br />

değişen oranlarda uygulanmıştır. Bu uygulamada söz konusu teşviklerden yararlanan<br />

yatırımın, uygulanan teşvik oranı kadarlık kısmı, devlet tarafından sübvanse edilmiştir<br />

(Oktayer, 2003, s. 189).<br />

Kaynak kullanımını destekleme priminin oransal olarak en fazla uygulandığı<br />

bölge Güney Doğu Anadolu, Doğu Anadolu ve Karadeniz Bölgelerinde teşvik belgeleri<br />

sayısı diğer bölgelere göre daha fazla olmuştur. Bu bölgelerde yatırım konularının<br />

büyük çoğunluğu tarım ve tarımsal sanayi yatırımları (küçükbaş ve büyükbaş<br />

hayvancılık, un ve unlu mamüller, bitkisel üretim vb.) oluşturmaktadır. 1991’de<br />

KKDP’nin kaldırılmış olması bu bölgelerde 1990 sonrasında teşvik belgeleri sayısında<br />

düşüşler olmuştur (Şahin, 2002, s. 24).<br />

60


2.2.4.3. Vergi Teşvikleri<br />

Vergi teşvikleri, önceden belirlenmiş makroekonomik hedeflere ulaşabilmek<br />

için, vergi mevzuatında değişiklikler yapmak suretiyle bazı ekonomik unsurlara ya da<br />

faaliyetlere vergisel kolaylıklar veya ayrıcalıklar sağlamak şeklinde tanımlamak<br />

mümkündür. Bölgesel ve sektörel yatırımın arttırılması, iş gücünün eğitimi ve ülke içi<br />

katma değerin arttırılması, teknoloji transferinin sağlanması amacıyla ülkeler bu teşvik<br />

aracını uygulamaktadırlar (Benk, 2005, s. 184).Hükümet önceden belirlediği bazı<br />

yatırım projelerini özendirmek amacıyla vergi kanunlarında daha elverişli şartlara sahip<br />

olan değişikliklere gidebilir. Vergi mevzuatında yapılan bu türden değişiklikler<br />

hükümetin vergi politikasının hedeflerini ortaya koyar. Ancak hedeflere ulaşılıp<br />

ulaşılamayacağı yasal değişikliklerin etkilerinin istenilen yönde olmasına bağlıdır.<br />

Başka bir deyişle, vergi yükünün azaltılmasını amaçlayan her vergisel düzenleme vergi<br />

yükünün azalacağı anlamına gelmeyebilir (Tekin, 2006, s. 302). Türk vergi sisteminde<br />

hem gelir hem de ona paralel olarak kurumlar vergisinde, bu yönde bazı hükümler<br />

bulunmaktadır. Kalkınmada öncelikli yörelerde yapılacak yatırımlardan elde edilen<br />

karlar için belirli süre vergi yükümlülüğünden muafiyet getirilmiş, böylece o yörelerde<br />

yapılabilecek yatırımlara öncelik sağlanmak istenmiştir.<br />

Teşvikler aracılığı ile mükellefler “vergiden kaçınma” yolunu seçebilirler. Şöyle<br />

ki, vergiden kaçınma, vergi kanunlarının vergi borcunun doğumunu bağladıkları<br />

olaylarla bağlılık kurulmaması yani vergilendirme alanının dışında kalınmasıdır. Buna<br />

göre işletmelerin vergilerini minimize etme çabaları vergiden kaçınmayı ifade<br />

etmektedir. Vergi teşviklerinin sağlandığı yörelerde yatırım yapıp daha yüksek oranda<br />

vergilemeden kaçınılması vergilemeden kaçınmanın en yaygın örneklerindendir.<br />

Vergiden kaçınma kavramı literatürde bir suç olarak görülmemektedir. Aksine yasal bir<br />

haktır. Vergiden kaçınmak vergi kanunlarının boşluklarından yararlanmak veya vergiyi<br />

doğuran olayın gerçekleşmemesini sağlamak şeklinde olabileceği gibi vergiden<br />

kaçınmanın koşulları yasal düzenlemelerle de sağlanmış olabilir. Bunun en yaygın<br />

kullanımı vergi kanunlarında veya diğer kanunlarda yer alan teşvik düzenlemeleridir<br />

(Bıyık ve Kıratlı, 2006, s. 59).<br />

Vergi teşvikleri, girişimcilerin belli proje veya sektörlere yatırım yapmalarını<br />

sağlamak amacıyla üzerlerindeki vergi yükünü azaltan teşviklerdir. Vergi teşvikleri,<br />

genel vergi rejimi içinde istisna teşkil ederler. Vergi teşvikleri karın düşük oranlı<br />

vergilendirilmesi, vergi tatili, hızlandırılmış amortisman ve vergi amaçlı olarak zararın<br />

61


ileriki yıllara aktarılması, ithal edilen makine, ekipman ve hammadde için indirimli tarife<br />

uygulanması veya ithal ikameci yatırım projelerini korumak için artırılmış tarife<br />

uygulamak vb birçok şeklinde uygulanabilir (Aykın, 2006, s. 2).<br />

Gelişmekte olan ülkelerin ekonomileri kendi politika kurallarını koyup,<br />

uygulamaya geçirecek kadar güçlü olmadığından, çoğu zaman bu ülkelerin vergi<br />

politikalarını uygulamaları dışarıdan zorlama ile olur. Sadece komşu ülkeler yapıyor<br />

diye ve eğer kendileri de bu trende uymazlarsa ekonomileri ciddi şekilde bu<br />

politikalardan etkileneceği için uygulamaları yapmaktadırlar. Gelişmekte olan ülkeler<br />

ekonomilerini iyileştirecek ve büyüme sağlayacak kendi vergi politikalarını ve<br />

önlemlerini uygulamalıdırlar. Bu amaçla birleşmiş milletler raporunda bu ülkelere<br />

sağlanacak mali yardımlardan söz edilmiştir. Bunlar, gelişmekte olan ülkelere karşı<br />

ticari engelleri kaldırmak ve buna ek olarak o ülkelere yatırımların akmasını sağlamaktır<br />

(Bazo, 2008, s. 7). Vergi teşvikleri gelişmekte olan ülkelerde tasarruf ve yatırımların<br />

oluşumunda piyasadaki fonların özel yatırımlara yönlendirilmesi açısından önemlilik<br />

arz etmektedir.<br />

Vergi kanunlarında yer alan teşvikler, başlangıçta vergi gelirlerinin azalmasına<br />

yol açan araçlar olarak görülebilirler. Ancak bu teşvikler rasyonel ve selektif bir plana<br />

göre uygulandığı takdirde, vergi teşvikleri, milli tasarrufun artan bir kısmının verimli<br />

yatırımlara özellikle sınai yatırımlara kanalize ettiği, dolayısıyla üretim ve verimliliğin<br />

artışını sağladığı, iş ve çalışma alanlarının genişlemesine yol açtığı ölçüde vergi geliri<br />

kaybını fazlasıyla telafi ettiği gibi, uzun vadede vergi gelirlerinin önemli ölçüde<br />

artmasını sağlayabilir (Bıyık ve Kıratlı,2006, s. 61).<br />

M. Bulut (2009)’a göre vergi teşviklerinin avantaj ve dezavantajları aşağıdaki<br />

tabloda gösterilmektedir.<br />

62


Tablo 2.3.<br />

Vergi Teşviklerinin Avantaj ve Dezavantajları<br />

Avantajlar Dezavantajlar<br />

Düşük Oranlı Kurumlar Vergisi<br />

-Yönetimi kolay<br />

- En büyük yarar teşviğin olmadığı durumda dahi<br />

-Gelir kaybı daha şeffaf<br />

yatırım yapması muhtemel yüksek gelirli firmalara<br />

gider.<br />

- Kar transferi yoluyla vergiden kaçınmayı<br />

doğurabilir<br />

-Mevcut<br />

kazançtır.<br />

Vergi Tatili<br />

yatırımcılar için beklenmedik bir<br />

- Yönetimi kolay<br />

- Düşük oranlı kurumlar vergisi avantajına sahip<br />

-Yatırımcıların vergi yönetimi ile ilişkisini keser -Kısa vadeli projeleri çeker.<br />

-Mevcut yatırımların yeni yatırım olarak<br />

tasarlanması suretiyle vergiden kaçınmaya yol<br />

açar.<br />

-Eski ve yeni firmalar arasında rekabet eşitsizliği<br />

doğurur.<br />

Yatırım İndirimi<br />

- Yüksek yayılma etkisi olan belli yatırımlar - Sermaye varlıklarının seçiminde kısa ömürlü<br />

hedeflenebilir.<br />

olanlar lehine bozma yaratır. Aktiflerin her<br />

- Gelir kaybı daha şeffaftır.<br />

yenilenmesinde indirimden yararlanmak niyeti<br />

buna sebep olur.<br />

- İşletmeler aktifleri tekrar satıp alarak indirimden<br />

mükerrer yararlanmak suretiyle sistemi suistimal<br />

edebilir.<br />

- Yönetim zorluğu<br />

- Eğer etkin bir ileriye dönük zarar mahsubu<br />

sistemi yoksa kara geçiş süreci uzun olan<br />

işletmeler için aleyhtedir.<br />

Hızlandırılmış Amortisman<br />

- Yatırım indirimleri ve vergi kredilerinin tüm - Kısmi yönetim zorluğu<br />

avantajları<br />

- Eğer etkin bir zarar mahsubu sistemi yoksa kara<br />

- Genel olarak uzun ömürlü aktiviteler için ayrımcı<br />

değil<br />

- Eğer etkin bir zarar mahsubu sistemi yoksa<br />

kurumlar vergisi tüketim tabanlı vergi haline<br />

dönüşür.<br />

geçiş süresi uzun olan firmaların aleyhinde<br />

İhracat İşleme Bölgeleri<br />

- Mükelleflerin vergi iadesi ile bağlantısını keser. - Bölgesel seçim kararlarını saptırır.<br />

Not : M. Bulut’un, Maliye Bakanlığı Strateji Geliştirme Başkanlığı tarafından yayımlanmış olan<br />

,”Yatırım İkliminin Geliştirilmesinde Vergi Politikalarının Rolü: Türkiye Örneği”, 2009, Yayın No:388<br />

s.133 Yayın hakkı 2009 adlı çalışmasından alınmıştır.<br />

Vergi teşviklerini iyi bir şekilde açıklayabilmek için doğrudan (dolaysız) vergi<br />

teşvikleri ve dolaylı vergi teşvikleri olmak üzere ikili bir ayrım yapılabilir (Tekin, 2006,<br />

s. 307).<br />

63


2.2.4.3.1. Dolaysız Vergi Teşvikleri<br />

Dolaysız vergi teşvikleri Kurumlar vergisi çerçevesinde iktisadi birimlere<br />

tanınan vergi teşvikleridir. Düşük kurumlar vergisi oranı, vergi tatilleri, yatırım<br />

indirimi, hızlandırılmış amortisman uygulamaları dolaysız vergi teşvikleri içersinde yer<br />

alan birkaç vergi teşvik türüdür (Tekin, 2006, s. 303).<br />

2.2.4.3.1.1. Düşük Oranlı Gelir ve Kurumlar Vergisi<br />

Bu uygulamada gelir ve kurumlar vergisi oranları aşağı çekilmektedir. Oranları<br />

aşağı çekmede bir kaç farklı yöntem kullanılabilir. Bunlardan biri, genel vergi oranlarını<br />

aşağı çekmektir. Düşük oranlı bir gelir ve kurumlar vergisi kendi başına bir teşvik etkisi<br />

yapar. Bu durum, yatırımcıların ellerinde daha fazla kâr tutmalarını sağlar. Kamu<br />

açısından ise, kısa vadede gelir kaybı olmakla birlikte uzun dönemde ilave yatırım<br />

yapılması ve vergi yükünün hafiflemesi gibi nedenlerle vergi tabanının genişleyerek<br />

vergi gelirlerinde artış sağlaması beklenir (Acinöroğlu, 2009, s. 4).<br />

Gelir Vergisi gerçek kişilerin geliri üzerinden, Kurumlar Vergisi ise kurumların<br />

kazancı üzerinden alınmaktadır. Öne sürülen bir görüşe göre, bireyler gelirlerinin ne<br />

kadar büyük bir kısmını vergi olarak öderlerse çalışmalarını o ölçüde arttırıp,<br />

kaybettikleri gelirleri telafi etmeye çalışacaklardır. Ancak iş hayatının güçlüğü ve riski<br />

çoğu zaman çalışma zahmetini arttırabilmektedir. Dolayısıyla Gelir Vergisi ve<br />

Kurumlar Vergisi oranları arttıkça yeni yatırımlara girişme arzusu azalır (Savaş, 1986,<br />

s. 78).<br />

Normal şekliyle gelir vergisi tasarrufları özel olarak teşvik edici bir etki<br />

yaratmamaktadır. Ancak bir yandan desteklenmek istenen faaliyet kollarına çeşitli<br />

istisna ve muaflıklar tanınabilir ve düşük oranlar uygulanabilir. Diğer yandan<br />

cezalandırılmak istenen faaliyetler içinde yüksek oranlar kullanılabilir.<br />

Diğer bir yol ise, düşük orandan sadece belli sektör, bölge veya projelerin<br />

yararlandırılacağı şeklindeki uygulamadır. Bu açıdan indirimli orandan yararlananların<br />

kapsamı daraldığından, kamu açısından gelir kaybındaki daralma sınırlı kalır (Duran,<br />

2003, s. 40). Tüm mükellefler açısından yasal vergi oranlarının düşürülmesine alternatif<br />

olarak yasal vergi oranlarının düşürülmesi yerine sektörel, bölgesel, dönemsel olarak<br />

uygulanan vergi teşvikleri yoluyla efektif vergi yükü de düşürülebilir. Bu ikinci yöntem<br />

vergilerin selektif maliye politikası aracı olarak kullanılabilmesine olanak tanıması<br />

64


yönüyle avantajlı iken teşviklerin çok olduğu bir vergi sisteminin yönetim zorluğu<br />

getirmesi yönüyle dezavantajlıdır.<br />

Karar alma birimleri arasında daha düşük kurumlar vergisi oranları yabancı<br />

yatırımları çekebilmekte esaslı unsurdur. Latin Amerika ve Karayipler’ deki pek çok<br />

ülke, diğer gelişmekte olan ülkelerde olduğu gibi, vergi teşvikleri yoluyla yabancı<br />

yatırımları çekmeye ve böylelikle komşu veya benzer nitelikteki ülkelere kaymalarını<br />

önlemeye çalışmaktadırlar. Bu çerçevede belli başlı Latin Amerika ülkelerinde son 20<br />

yıllık dönemde yabancı yatırımcılar üzerindeki vergi yükü yarı yarıya azaldığı<br />

gözlenmektedir (Bulut, 2009, s. 125). Vergi yükünün düşmesiyle insanlar daha fazla<br />

çalışma, tasarrufta ve yatırımda bulunmaya yönelebileceklerdir. Böylece hem toplam<br />

vergi gelirlerinde artış, hem de sağlıklı bir ekonomi yaratılabilecektir. Örneğin; vergi<br />

oranlarının yüksek olduğu İran, Fas, Zambiya gibi ülkelerde (en yüksek dilime<br />

uygulanan gelir vergisi oranı %75-73’tür) kişi başına GSMH’da yıllık büyüme hızı<br />

negatiftir (-0,1 ile -2,9 arasında). Buna karşın vergi oranlarının düşük olduğu Hong<br />

Kong, Singapur, Malezya gibi ülkelerde kişi başına GSMH’da yıllık büyüme hızı<br />

%4’ün üzerindedir. Konsolide bütçe gelirlerinin GSMH’ya oranını, yani dar anlamda<br />

vergi yükünü esas aldığımızda son yıllarda ülkemizde kısmi bir artış eğilimi söz<br />

konusudur (Armağan, 2007, s. 11).<br />

Ülkemizdeki uygulamaya bakacak olursak, 28.02.2009 tarihinde 5838 Sayılı<br />

Kanun’un 9 uncu maddesi ile 5520 Sayılı Kurumlar Vergisi Kanununa 32/A maddesi<br />

eklenerek indirimli kurumlar vergisi uygulaması getirilmiştir. Bu uygulamaya göre,<br />

Hazine Müsteşarlığı tarafından teşvik belgesine bağlanan yatırımlardan elde edilen<br />

kazançlar, yatırımın kısmen veya tamamen işletilmesine başlanılan hesap döneminden<br />

itibaren yatırıma katkı tutarına ulaşıncaya kadar indirimli oranlar üzerinden kurumlar<br />

vergisi oranına tabi tutulacağı belirtilmiştir.<br />

Yine başka bir uygulama ise; Olağanüstü Hal Bölgesinde ve Kalkınmada<br />

Öncelikli Yörelerde vergi teşvikleri uygulamak ve yatırımlara bedelsiz kamu arsa ve<br />

arazisi temin etmek amacıyla yatırımların ve istihdamın arttırılması ile ilgili olarak<br />

“4325 Sayılı Olağanüstü Hal Bölgesinde ve Kalkınmada Öncelikli Yörelerde İstihdam<br />

Yaratılması ve Yatırımların Teşvik Edilmesi ile 193 Sayılı Gelir Vergisi Kanunu’nda<br />

Değişiklik Yapılması Hakkında Kanun” 23 Ocak 1998 tarih ve 23239 sayılı Resmi<br />

Gazetede yayımlanmıştır. Bu kanun ile Olağanüstü Hal Bölgesine giren iller olan<br />

Batman, Bitlis, Diyarbakır, Hakkari, Mardin, Muş, Siirt, Şırnak, Tunceli ve Van illeri<br />

ile Devlet Planlama Teşkilatı Müsteşarlığınca belirlenen sosyo-ekonomik gelişmişlik<br />

65


düzeyi -0.5 ve daha düşük bulunan illerden Adıyaman, Ağrı, Ardahan, Bayburt,<br />

Erzurum, Gümüşhane, Iğdır, Kars, Ordu, Şanlıurfa ve Yozgat illeri yararlanmıştır. Bu<br />

kanundan yararlanma şartları; mükelleflerin sayılan illerde 01.01.1998-31.12.2000<br />

tarihleri arasında işe başlamış olmaları ve kapsama dahil illerdeki iş yerlerinde fiilen<br />

sürekli olarak en az 10 işçi çalıştırmaları gerekmektedir. Şartları taşıyan mükelleflerin<br />

elde ettikleri kazançların tamamı, işe başlama tarihinden itibaren yatırım dönemi dahil<br />

beş vergilendirme döneminde gelir ve kurumlar vergisinden istisna tutulmuştur.<br />

Örneğin; Mardin ilinde 15.01.1998 tarihinde işe başlayan ve iş yerinde 12 işçi çalıştıran<br />

bir anonim şirketi şartları ihlal etmemesi durumunda, 1998- 2002 yıllarında elde ettiği<br />

kazançları dolayısıyla kurumlar vergisi ödememiştir (DPT, 2001b, s. 7).<br />

2.2.4.3.1.2. Vergi Tatili<br />

Özellikle gelişmekte olan ülkeler arasında en yaygın olan vergisel teşvik türüdür.<br />

Uygulanan bu teşvikle özellikle yeni yerleşen firma, ödemesi gereken kurumlar<br />

vergisinden belirli bir dönem için, muaf tutulur. Bu yöntem firmanın ödemesi gereken<br />

diğer vergiler içinde uygulanabilir. Vergi tatili erteleme dönemi içerisinde firma geliri<br />

üzerindeki vergi maliyetini ortadan kaldırır. Bu tür bir teşvik düşük uygulama<br />

maliyetleri açısından kullanılması son derece basit ve pratik bir yöntemdir. Çünkü<br />

erteleme dönemi içerisinde firmanın ödemesi gereken verginin hesaplanması<br />

gerekmemektedir (Benk, 2005, s. 185-186).<br />

Tatile başlama yılının belirlenmesi, verilen teşvikin cazibesi ve kamuya maliyeti<br />

bakımından önem taşır. Olaya kamu gelirlerinde meydana gelecek kayıp açısından<br />

bakıldığında, vergi tatili uygulamasına yatırımın ilk yılından başlanması tercih<br />

edilebilir. Tatilden yatırımcının açısından bakıldığında ise, tatil uygulamasına<br />

işletmelerin kar etmeye başladığı yıldan itibaren uygulanması (daha az vergi<br />

ödeyeceğinden) tercih edilebilir (Duran, 2003, s. 43-44).<br />

Ülkemizde adı “Vergi Tatili” olmamakla beraber benzeri bazı vergi istisnaları<br />

geçmişte belli sektörler için uygulanmıştır. Eğitim, spor, sağlık tesisleri için geçmişte<br />

bir dönem uygulanan beş yıllık Kurumlar Vergisi istisnası, vergi tatiline ilişkin iyi bir<br />

örnektir. Aslında serbest bölge mevzuatında yapılan son düzenlemelerle serbest<br />

bölgelerde faaliyet gösteren şirketler için tanınan istisnalarda bir tür vergi tatiline<br />

dönüşmüştür. Zira, serbest bölgeler vergi uygulaması açısından genel sisteme dahil<br />

66


edilmiş, bununla birlikte bu bölgede faaliyet gösteren şirketlere vergi tatiline benzer<br />

şekilde süreli gelir/ kurumlar vergisi istisnası getirilmiştir (Güngör, 2004, s. 72).<br />

Vergi tatilleri genelde, bir yere bağlı olmayan ve bulunduğu bölgeyi çabuk terk<br />

edebilen, kısa dönemli yatırımlara hitap ettiklerinden, vergi tabanının erimesine neden<br />

olduğu için eleştiri konusu yapılmaktadır (Çak, 2008, s. 21).<br />

2.2.4.3.1.3. Bina İnşaat Harcı İstisnası<br />

İnşaat giderleri genel ve katma bütçeler ile il özel idareleri ve belediye<br />

bütçelerinden karşılanan her türlü binalar, hastane, prevantoryum, sanatoryum,<br />

dispanser ve benzeri sağlık kuruluşları, her türlü fabrika, değirmen, sınai nitelikteki<br />

imalathaneler ve tersaneler organize sanayi bölgelerinde yapılan her türlü bina inşaatı<br />

ile sera ve benzeri örtü altı yapılan tesisler, ahır, samanlık, kümes, su ürünleri ve hayvan<br />

barınağı ile yemlik gibi yapı ve tesis inşaatları 26.05.1981 ve 2464 sayılı Belediye<br />

Gelirleri Kanununa göre bina inşaat harcından istisna edilmiştir.<br />

2.2.4.3.1.4. Yatırım İndirimi<br />

Yatırım İndirimi; Gelir ve Kurumlar Vergisi mükelleflerine yasa ile tanınmış<br />

olan bir vergi istisnasıdır. Yatırım indirimi tasarruf edilen fonların, ülke ekonomisinin<br />

kalkınmasını sağlayacak yatırımlara kanalize edilmesini ve özel teşebbüs yatırımlarını<br />

planda öngörülen sahalara kaydırılmasını teşvik eden bir vergi avantajı şeklinde de<br />

tanımlanabilir (Tuncer, 1999, s. 232).<br />

Yatırım indirimi, ekonomik kalkınmayı hızlandırmak için, özel sektör<br />

yatırımlarını özendiren bir vergi istisnasıdır. Devlet bu yolla, özel sektör yatırımlarına<br />

katılmaktadır denilebilir. Çünkü, bu yolla yapılan yatırımın belirli bir yüzdesi, yatırım<br />

yapan kişinin kazancından indirilmekte ve devlet bu miktar için hesaplanacak vergi<br />

alacağından vazgeçmektedir. Yatırım indirimi yürürlükte olduğu dönem içerisinde en<br />

etkin vergisel teşvik aracı olarak kabul edilmektedir.<br />

Yatırım indirimi uygulaması kalkınma planlarına uygun olarak yapılacak<br />

yatırımlara verileceğinden; ülkede yeni yatırımların sayısı artacak, mevcut yatırımların<br />

kapasitesi artacak böylece işsizlik azalacak, hammadde ihtiyacı artacağından dolayı<br />

çeşitli üretim dallarında gözle görülür bir gelişme olacaktır. Böylece ülkede genel ve<br />

dengeli bir iktisadi kalkınma gerçekleşmiş olacaktır. Az gelişmiş yörelerin gelişmesi<br />

sağlanacaktır. Burada amaç devletin vergi alacağından vazgeçerek kendisinin yapacağı<br />

67


azı yatırımları özel sektöre ve belli bölgelerde yaptırmasıdır (Merdane, 1998, s. 40).<br />

Ancak bazı görüş ve kararlar doğrultusunda yatırım indirimi bir teşvik aracı olarak<br />

görülmemekte, aksine yatırım indirimi vergi ziyaı gibi görülmektedir.<br />

Ülkemizde 19 Şubat 1963 tarih ve 202 sayılı yasa ile 193 sayılı Gelir Vergisi<br />

Kanunu’na bir bölüm eklenmek suretiyle,“Yatırım İndirimi” uygulaması başlatılmıştır.<br />

Gerçekleşen yatırım tutarının genellikle %30 ile %60 arasındaki kısmının belli<br />

durumlarda %100’e kadar olan bölümünün istisnadan yararlanılması mümkün<br />

kılınmıştır. Yatırım İndirimi uygulaması 2003 yılında önemli değişikliklere uğramış<br />

olup, 01.01.2006 tarihinden itibaren geçerli olmak üzere yürürlükten kaldırılmıştır<br />

(Cengiz, 2007, s. 3).<br />

Yatırım indiriminin kaldırılması pek çok eleştiriye konu olmuştur. Yatırım<br />

indiriminin kaldırılması, büyük doğrudan yabancı yatırımcıyı çekmeye çalışan ve<br />

yabancı yatırımcılara sürekli davetler yapan bir ülke için yatırımcının vergi yükünü<br />

arttırmaktan başka bir şey değildir. Bu nedenle pek çok uzman tarafından yatırım<br />

indiriminin kaldırılması son derece yanlış bir karar olarak değerlendirilmektedir.<br />

2.2.4.3.1.5. Hızlandırılmış Amortisman<br />

Amortisman, işletmede bir yıldan fazla kullanılan ve yıpranmaya, aşınmaya veya<br />

kıymetten düşmeye maruz bulunan iktisadi kıymetler için yapılmış olan giderlerin, bu<br />

iktisadi kıymetleri işletmede kullanılabilecekleri süre içinde yıllara yayılarak gayrı safi<br />

gelirlerden indirilebilmesidir. İşletmede kullanılan sermaye mallarının değerlerinin bir<br />

kısmı ekonomik, fiziki veya teknolojik anlamda değer kaybına uğrar; amortisman, değer<br />

kaybının gerçekleştiği kısmın gider olarak indirilmesi esasına dayanır.<br />

Hızlandırılmış amortisman, yatırımın gelecekteki gelirini, risk unsurunu ve<br />

likiditesini etkilediğinden yatırım kararları üzerinde etkili olur. Hızlandırılmış<br />

amortisman vergi açısından ele alındığında, sonra yapılacak indirimin önce yapılması<br />

nedeniyle, normal amortisman uygulamasında olduğu kadar tutarın sonuçta gider<br />

yazılmasına rağmen, işletmenin gelir oranında bir yükselme olacaktır (Bildirici,1989, s.<br />

17).Geliri yükselen girişimciler, yükselen gelirlerinin bir kısmını tasarrufa ayıracaklar<br />

ve bu tasarrufa ayrılan kaynaklar gerekli koşulların sağlanması ile birlikte yatırıma<br />

dönüşebilecektir.<br />

Azalan bakiyeler usulünde amortisman, 1963 yılında 205 sayılı kanun ile vergi<br />

sistemimizde uygulanmaya başlanmıştır. Bir teşvik uygulaması niteliğinde olan azalan<br />

68


akiyeler usulüne göre, yeni kıymet iktisap eden mükelleflerin, ilk yıllarda daha fazla<br />

amortisman ayırmak suretiyle, başlangıçta ödeyecekleri verginin bir kısmının daha<br />

sonra alınması ve bu suretle mali yönden belirli bir imkanın sağlanması öngörülmüştür.<br />

Hızlandırılmış amortisman uygulamaları ise amortismana tabi varlıkların iktisadi<br />

ömürleri süresince uğrayacakları değer kayıplarının başlangıçta daha büyük oranlarda,<br />

daha sonraları ise giderek azalan oranlarda gider olarak indirilmesini öngörür.<br />

Hızlandırılmış amortisman uygulamaları hem kurumlar vergisi oranı ile bağlantılı<br />

teşviklerin dezavantajlarına sahip değildir hem de yatırım maliyetlerini azaltmayı<br />

amaçlayan teşviklerin tüm avantajlarını bünyesinde barındırır (Tekin, 2006, s. 307).<br />

2.2.4.3.1.6. Finansman Fonu<br />

Finansman fonu daha önceden kurulmuş ve faaliyete geçmiş kazançlı durumdaki<br />

kurumları yeni faaliyetlere yönlendirmek amacıyla getirilmiştir. Uygulama, finansman<br />

fonunun safi kurum kazancından indirilmesi, bir yıl süreyle vergi dışı bırakılması ve<br />

ertesi yıl tekrar kazanca ilave edilerek beyan edilmesi şeklinde gerçekleşmektedir.<br />

Finansman fonu istisna uygulaması olmayıp, vergi ertelemesine yönelik bir<br />

düzenlemedir. Finansman fonundan sadece sermaye şirketleri ve kooperatifler<br />

yararlanabilmektedir (Gerçek, 2010, s. 7).<br />

2.2.4.3.1.7. Gelir Vergisi Stopajı<br />

5084 sayılı Yatırımların ve İstihdamın Teşviki ile Bazı Kanunlarda Değişiklik<br />

Yapılması Hakkında Kanunun 3. maddesi çerçevesinde uygulanan gelir vergisi stopajı<br />

desteği ile işçiler dolayısıyla hesaplanacak gelir vergisinin tamamının veya bir kısmının,<br />

verilecek muhtasar beyanname üzerinden tahakkuk eden gelir vergisinden terkin<br />

edilmesi yoluyla istihdamın işverene maliyetinin azaltılması amaçlanmıştır (Bozdoğan,<br />

2008, s. 178).<br />

2.2.4.3.2. Dolaylı Vergi Teşvikleri<br />

Dolaylı vergi teşvikleri genellikle ihracata yönelik sektörlere veya ihracata<br />

yönelik olmamakla birlikte seçilen diğer sektörlere sağlanmaktadır.<br />

69


2.2.4.3.2.1. İhracata Yönelik Teşvikler<br />

Günümüzde gerek gelişmiş gerekse gelişmekte olan ülkeler, ihracatın arttırılması<br />

konusunda büyük çabalar harcamaktadır. 1960 sonrasında dünya ekonomisinde kendini<br />

hissettiren işsizlik, dış rekabet ve teknolojik yarış en ileri ihracatı teşvik yöntemlerinin<br />

uygulanmasına yol açmıştır.<br />

İhracatı teşvik yoluyla dışarıya dönük bir kalkınma stratejisi uygulayan ülkelerin<br />

başarısı, diğer gelişmekte olan ülkelerin ithal ikame politikasından ihracata dayalı<br />

büyüme modellerine yönelmesine neden olmuştur. Gerçekten de istikrarsızlığın yoğun<br />

olduğu (düşük kapasite oranı ve işsizlik) gibi durumlarda, atıl kapasite ve iş gücünü<br />

kullanarak yapılan ihracatın maliyetinin sadece kullanılan işletme malzemeleri olduğu ve<br />

iş gücü ve amortismanların, fiyata yansıtılması da reel anlamda bir kayıp olmadığı ortaya<br />

çıkmıştır. Bu miktara kadar verilen destek ve fiyat indirimlerinin makro açıdan reel bir<br />

kayıp olmadığı ve uluslar arası piyasada sağladığı avantajlar nedeniyle özellikle<br />

gelişmekte olan ülkelerin uygulamalara ağırlık verdiği bilinmektedir (Horoz, 2006, s. 20-<br />

21).<br />

İhracat, genellikle, uluslar arası piyasada rekabet şansının sağlanması, döviz<br />

girişinin arttırılması ve istihdam olanakların geliştirilmesi amaçlarıyla özendirilmektedir.<br />

Bu özendirmeler yoluyla bir taraftan ihracatçıların üretim maliyetlerinin düşürülmesi,<br />

diğer taraftan da üretimin arttırılması gerçekleşebilmektedir. Bu tür önlemler ihracatı<br />

karlı kılmaktadır (Horoz, 2006, s. 21).<br />

İhracat sübvansiyonları bir tür negatif ihracat vergisidir. Ve başlıca amaç yabancı<br />

harcamaları yerli ürünlere yönelterek ihracatın arttırılmasıdır. Bu nedenle fiyatların ülke<br />

ihracatçılarına oranla büyük ölçüde düşürülmesi gerekmektedir. Dolayısıyla<br />

sübvansiyonlar dış ticaret hadlerini olumsuz etkilemektedir (Horoz, 2006, s. 21).<br />

Geç sanayileşen ülkelerde verimlilik artışı yabancı teknolojinin ne derece etkin<br />

kullanıldığına ve ödünç alınan teknolojinin uygun ölçekte olup olmadığına bağlıdır.<br />

Devletin teşvik politikaları bu hususlarda önemli rol oynar. Geç sanayileşen ülkelerde ya<br />

iç Pazar çok küçük veya satın alma gücü çok düşüktür. Dolayısıyla bu ülkelerde sadece<br />

”İthal İkamesi” ne dayalı sanayileşme stratejileri başarılı olmaz. Devlet, ihracatı teşvik<br />

yoluyla uygun ölçeğe sahip sanayilerin kurulup gelişmesini teşvik etmek zorundadır<br />

(MÜSİAD, 1994, s. 12).<br />

70


Ülkemizde yürürlükte olan ihracatı teşvik araçları, kredilendirmeden hibe<br />

yardımlarına kadar uzanan oldukça geniş alanda uygulanmaktadır. En yaygın şekilde<br />

uygulanan araç ise, gümrük vergilerinden muafiyet sağlayan “Dahilde İşleme Rejimi”dir.<br />

Son yıllarda mahsup sistemi, prim ödemesi ve ihracat iadesi gibi isimler altında vergi<br />

iadesi sistemine benzer uygulamalar sıkça kullanılmaktadır. Ülkemizde 94/6401 sayılı<br />

“İhracata Yönelik Devlet Yardımları” na ilişkin Bakanlar Kurulu Kararı ve bu karara<br />

istinaden Para Kredi ve Koordinasyon Kurulu’nun çıkarmış olduğu tebliğler ile<br />

yürütülen çeşitli programlar bulunmaktadır. Bunlar; Tarımsal Ürünlerde İhracat İadesi,<br />

AR-GE Yardımı, Çevre Maliyetlerinin Desteklenmesi, Pazar Araştırması, Eğitim ve<br />

İstihdam Yardımı, Yurt Dışında Ofis Mağaza Açma Marka Tanıtımı faaliyetlerinin<br />

desteklenmesidir (Saraç, 2005, s. 65).<br />

Yurt dışında ofis mağaza açma marka tanıtım faaliyetlerinin desteklenmesindeki<br />

amaç, Türkiye’de ticari ve sınai faaliyette bulunan işletmelerin pazar potansiyelleri<br />

gözetilerek pazar paylarının arttırılması ile ürünlerimizin geniş çaplı ve uzun vadeli<br />

tanıtımının yapılmasını teminen yurt dışında mal ticaretinde bulunacak şirketler<br />

kurmalarını, depo ve mağaza açmalarını sağlamaktır (Bağrıaçık ve Yavuz,1998, s. 431).<br />

2.2.4.3.2.2. Serbest Bölgelere (İhracat İşleme Bölgeleri) Sağlanan Teşvikler<br />

Serbest bölgeler bir ülkenin ulusal sınırları içinde olmakla birlikte, gümrük<br />

sınırları dışında kalan ve ülke içinde olmakla birlikte, gümrük sınırları dışında kalan ve<br />

ülke içinde uygulanan çeşitli kanun hükümlerinin, ülkenin ekonomik yönden gelişmesi,<br />

ödemeler dengesinin sağlanması ve istihdam imkanlarının arttırılması amacıyla kısmen<br />

veya tamamen kaldırıldığı, devlet müdahalesinin en aza indirgendiği bölgeler olarak<br />

tanımlanabilir (Şeker, 2001, s. 11).<br />

Türkiye’de serbest bölgelerin kurulmasına yönelik ilk atılım 1927 yılında kabul<br />

edilen 1132 sayılı “Serbest Mıntıka Kanunu” ile başlamıştır. Ancak bu kanun uygulama<br />

alanı bulamamıştır. Daha sonraları 1946 yılında kabul edilen 4893 sayılı yasa ile doğuda<br />

üretilen halı ve kilimler ile hayvan postlarının transit olarak Türkiye’ye ithal edilmesi ve<br />

gerek işlenerek ve gerekse işlenmeksizin ihraç edilebilmesi için “Serbest Yer”<br />

kurulması kararlaştırılmış, fakat bu uygulama da yürümemiştir.1953 yılında kabul<br />

edilen 6209 sayılı “Serbest Bölge Kanunu’ da aradan geçen uzun süreye rağmen<br />

işlerliğe konulamamıştır. Türkiye’de serbest bölge kurma çalışmalarının başarısızlıkla<br />

sonuçlanması konunun 1985 tarihine kadar ertelenmesine neden olmuştur. Ve 3218<br />

71


sayılı “Serbest Bölgeler Kanunu” ile bugünkü serbest bölge çalışmalarına olanak veren<br />

yasal düzenleme ortaya çıkmıştır (Erkan ve Tatlıdil, 1990, s. 39).<br />

Türkiye 1985 yılında yürürlüğe dahil ettiği, serbest bölgeler kanunuyla ihracat<br />

için yatırım ve üretimi arttırmak, ülkeye yabancı sermaye ve teknoloji girişini<br />

hızlandırmak, ihracatçı firmalar için ucuz ve düzenli girdi teminini sağlamak, dış ticaret<br />

ve finansman imkanlarından daha fazla yararlanmak amaçlarını gütmüştür. Serbest<br />

bölgelerle sağlanan teşvik ve avantajlarla düşük maliyetli mal üretimi ve uluslar arası<br />

pazarlarda ihracatçı firmaların rekabet gücünü arttırmanın yanı sıra yeni istihdam<br />

imkanlarının ortaya çıkarılması da hedeflenmiştir. Türkiye’nin serbest bölgeler<br />

uygulamasından beklediği bir başka yarar ise ihracata konu olan malların ihracatının<br />

kolaylaştırılması ve hızlandırılmasıdır (Gündüz, 2006, s. 74).<br />

3218 sayılı Serbest Bölgeler Kanunu’nun 6. maddesinde “vergi, resim ve harç<br />

mükellefiyetlerine ait mevzuat hükümlerinin uygulanmayacağı ve Türkiye’deki tam ve<br />

dar mükellef gerçek ve tüzel kişilerin serbest bölge faaliyetlerinden elde ettikleri kazanç<br />

ve iratları için gelir ve kurumlar vergisinden muaf tutulacağı” belirtilmiştir. Ancak<br />

serbest bölgelerde faaliyette bulunan gerçek ve tüzel kişilere sınırsız olarak tanınan<br />

vergisel teşvikler, aynı konularda ülke içinde faaliyette bulunan mükellefler açısından<br />

haksız rekabete yol açması ve transfer fiyatlaması yoluyla ülke içinde vergiye tabi olan<br />

kazançların serbest bölgelere kaydırılması söz konusu olmaktaydı (Gümüş, 2007, s. 57).<br />

Bölgede yer alan mükelleflerin incelemeye tabi olmaması ve bu mükelleflerden<br />

Türkiye’deki mükelleflerle ilişkileri konusunda bilgi alınamaması bu durumun<br />

önlenmesini de engellemiştir.<br />

Bu nedenle, 3218 sayılı Kanun’un 6. maddesi 06.06.2004 tarihinde kabul edilen<br />

5084 sayılı kanun ile değiştirilmiş, serbest bölgelere sağlanan vergisel avantajlar<br />

değiştirilerek serbest bölgelerde Türk Vergi Kanunlarının uygulanması öngörülmüştür.<br />

Bu değişiklikle birlikte serbest bölgelerde yapılan faaliyetler sonucunda elde edilen<br />

kazançlar gelir ve kurumlar vergisine tabi tutulacaktır.<br />

Serbest bölgede faaliyet gösteren mükellefler her ne kadar vergisel anlamda<br />

Türk Vergi Kanun’larına tabi tutulmuşsa da, bu mükelleflerin kayıt ve belge düzeni<br />

için, yine bu mükelleflerin uluslar arası açılımları da dikkate alınmak suretiyle 5084<br />

sayılı Kanun’a biraz daha esnek hükümler ilave edilmiştir. Buna göre serbest bölgede<br />

faaliyette bulunan mükelleflerin kayıt ve belge düzenlerine ilişkin olarak Maliye<br />

Bakanlığı’na Vergi Usul Kanunu’nun hükümlerine bağlı olmaksızın düzenleme yetkisi<br />

verilmiştir (Işık ve Çabuk, 2007, s. 116-117).<br />

72


Serbest Bölgelerin ticaretinin büyük bölümünü Türkiye’ ye mal satışı<br />

oluşturmaktadır. Bu sorunu çözebilmek için yurtdışına ihracat teşvik edilmeli ve<br />

yurtiçine satışlara belirli sınırlamalar getirilmelidir. Yurtiçine yapılan satışlara<br />

getirilecek sınırlamalar ve yurtdışına yapılan ihracatta sağlanacak ek teşvik ve<br />

avantajlar, firmaların ihracata yönelmelerini sağlayabilir (Uzay ve Tıraş, 2009, s. 275).<br />

2.2.4.4. Diğer Teşvikler<br />

Devletin ayni, nakdi, vergisel anlamda teşvik unsurlarının dışında, enerji desteği,<br />

altyapı hazırlanması gibi teşvik araçlarıyla da ekonomiye müdahalesi mümkündür.<br />

Bunlar, diğer teşvik araçları başlığı altında ele alınacaktır.<br />

2.2.4.4.1. Enerji Desteği<br />

Enerji kullanımı ekonominin ve <strong>sosyal</strong> yaşamın vazgeçilmez öğesi konumuna<br />

gelmiştir. Gelişmekte olan ülkelerde enerji kullanımı uluslararası standartların oldukça<br />

gerisinde kalmakla birlikte, bu ülkelerdeki sanayileşme çabaları, gelirin artması enerji<br />

kullanımına olan talebi arttırmıştır. Gelişmekte olan ülkeler sanayileşme oranları<br />

geliştikçe daha fazla enerji tüketeceklerdir. Enerji kullanımında etkin teknolojik<br />

donanımın ve hizmet sektörünün gelişmemesi, çıktı başına enerji kullanımını<br />

artırmaktadır. Mevcut enerji kaynaklarının çeşitlendirilmesi herhangi bir kaynağa<br />

bağımlılığın verdiği risklerin azaltılması üretimin arttırılması ve yerli kaynakların<br />

değerlendirilmesi açısından önem taşımaktadır.<br />

Ülkemizde devlet sektörlere 5084 sayılı kanunun 6. maddesine göre belirli<br />

şartları taşımaları halinde enerji desteği sağlamıştır. Buna göre, 31.12.2009 tarihine<br />

kadar kanunun 2. maddesinin (a) bendi kapsamındaki illerde 1.4.2005 tarihinden<br />

itibaren faaliyete geçen ve asgari 10 işçi çalıştıran işletmeler ile 1.4.2005 tarihinden<br />

önce faaliyete geçmiş ve asgari 10 işçi çalıştıran işletmelerden; fiilen ve sürekli olarak<br />

hayvancılık (su ürünleri yetiştiriciliği ve tavukçuluk dahil), organik ve biyoteknolojik<br />

tarım, kültür mantarı yetiştiriciliği ve kompostu, seracılık, sertifikalı tohumculuk ve<br />

soğuk hava deposu ile imalat sanayi, madencilik, turizm konaklama tesisi, eğitim ve<br />

sağlık alanlarında faaliyette bulunanların elektrik enerjisi giderlerinin %20 ‘si hazine<br />

tarafından karşılanmaktadır. Hazinece karşılanacak oran, organize sanayi ve endüstri<br />

bölgelerinde faaliyette bulunan işletmeler için %50’yi, diğer alanlarda faaliyette<br />

bulunan işletmeler için %40’ı geçemeyeceği yer almıştır.<br />

73


Yapılan yasal düzenleme ile destekten yararlanacak illerin belirlenmesinde<br />

Devlet İstatistik Enstitüsü Başkanlığınca 2001 yılı için belirlenen fert başına gayrisafi<br />

yurt içi hasılat tutarı 1500 ABD Doları veya daha az olan iller ile bu iller dışında kalan<br />

ve Devlet Planlama Müsteşarlığı’nca 2003 yılı için belirlenen sosyo- ekonomik<br />

gelişmişlik sıralamasına göre endeks değeri eksi olan illerdeki mükelleflerin<br />

yararlanması sağlanmıştır. 5084-5350 ve 5615 sayılı kanunlar kapsamında uygulanan<br />

enerji desteğine ilişkin veriler Tablo 2.4 ‘de gösterilmektedir. İstihdam artışında 15.302<br />

kişi ile Kahramanmaraş birinci sırada yer almakta olup, bu ili sırasıyla, 10.514 kişi ile<br />

Düzce, 7.812 kişi ile Rize, 7.667 kişi ile Uşak, ve 6.898 kişi ile Malatya illeri izlemiştir.<br />

Kahramanmaraş, Düzce, Uşak ve Malatya illerindeki istihdam artışı emek yoğun bir<br />

sektör olan dokuma giyim sektöründen kaynaklanmaktadır.<br />

Tablo 2.4.<br />

5084-5350 ve 5615 Sayılı Kanunlar Kapsamında Uygulanan Enerji Desteğine İlişkin<br />

Veriler<br />

SIRA<br />

NO<br />

İLLER<br />

ESKİ<br />

TESİS<br />

74<br />

TESİS SAYISI (Adet) İSTİHDAM (Kişi) ÖDENEN<br />

YENİ<br />

TESİS<br />

TOPLAM<br />

TESİS<br />

MEVCUT İLAVE TOPLAM<br />

ENERJİ<br />

DESTEĞİ<br />

(1000 TL)<br />

1 ADIYAMAN 23 55 78 2,782 4,320 7,102 79,861.16<br />

2 AFYONKARAHİSAR 118 42 160 4,509 4,257 8,766 18,325.28<br />

3 AĞRI - 1 1 - 15 15 4.16<br />

4 AKSARAY 40 32 72 1,452 3,229 4,681 11,449.61<br />

5 AMASYA 43 32 75 1,322 2,683 4,005 6,296.60<br />

6 ARDAHAN - - - - - - -<br />

7 ARTVİN 9 2 11 214 1,094 1,308 9,085.00<br />

8 BARTIN 29 28 57 1,195 3,135 4,330 5,695.48<br />

9 BATMAN 25 16 41 2,426 1,835 4,261 7,690.15<br />

10 BAYBURT 2 5 7 128 167 295 308.12<br />

11 BİNGÖL 4 5 9 55 239 294 125.25<br />

12 BİTLİS 2 4 6 40 144 184 428.10<br />

13 ÇANAKKALE 2 - 2 31 2 33 4.60<br />

14 ÇANKIRI 34 24 58 1,455 2,456 3,911 7,224.48<br />

15 ÇORUM 160 26 186 5,985 5,265 11,250 12,452.34<br />

16 DİYARBAKIR 40 41 81 1,031 3,121 4,152 22,027.13<br />

17 DÜZCE 75 82 157 6,070 10,514 16,584 22,882.04<br />

18 ELAZIĞ 79 32 111 1,914 3,530 5,444 44,151.61<br />

19 ERZİNCAN 7 13 20 41 608 649 644.69<br />

20 ERZURUM 12 9 21 367 642 1,009 15,268.98<br />

21 GİRESUN 31 23 54 950 2,647 3,597 5,253.23<br />

22 GÜMÜŞHANE 4 8 12 102 315 417 69.55<br />

23 HAKKARİ - - - - - - -<br />

24 IĞDIR 2 1 3 24 72 96 66.07<br />

25 KAHRAMANMARAŞ 212 79 291 12,976 15,302 28,278 210,814.60<br />

26 KARAMAN 62 19 81 6,043 2,148 8,191 10,579.54<br />

27 KARS 8 2 10 230 261 491 7,503.02<br />

28 KASTAMONU 57 24 81 2,344 2,593 4,937 27,394.37<br />

29 KIRŞEHİR 27 22 49 1,424 1,385 2,809 11,379.19<br />

30 KİLİS 9 11 20 195 430 625 1,112.74<br />

31 KÜTAHYA 106 56 162 6,125 5,736 11,861 33,615.24<br />

32 MALATYA 115 62 177 6,125 6,898 13,023 67,768.19<br />

33 MARDİN 9 9 18 332 753 1,085 21,062.55<br />

34 MUŞ 10 7 17 128 283 411 231.68<br />

35 NEVŞEHİR 94 22 116 2,070 2,576 4,646 8,921.18


Tablo 2.4 (Devam)<br />

36 NİĞDE 47 27 74 3,243 2,115 5,358 36,030.27<br />

37 ORDU 35 26 61 2,835 3,373 6,208 27,143.24<br />

38 OSMANİYE 38 62 100 408 4,228 4,636 17,991.87<br />

39 RİZE 97 19 116 2,386 7,812 10,198 18,908.05<br />

40 SİİRT 5 7 12 184 985 1,169 20,959.74<br />

41 SİNOP 37 11 48 824 1,239 2,063 2,417.06<br />

42 SİVAS 58 30 88 3,248 3,650 6,898 26,915.27<br />

43 ŞANLIURFA 76 58 134 8,470 -3,468 5,002 41,850.80<br />

44 ŞIRNAK - - - - - - -<br />

45 TOKAT 74 51 125 2,062 3,812 5,874 8,064.60<br />

46 TRABZON 104 22 126 2,785 3,978 6,763 15,013.07<br />

47 TUNCELİ 3 1 4 15 113 128 309.66<br />

48 UŞAK 174 127 301 6,708 7,667 14,375 63,529.25<br />

49 VAN 18 12 30 189 753 942 564.13<br />

50 YOZGAT 46 27 73 1,587 3,102 4,689 7,711.92<br />

TOPLAM 2,262 1,274 3,536 105,029 127.843 233,043 957,104.83<br />

Not: Hazine Müsteşarlığı Teşvik Ve Uygulama Genel Müdürlüğü tarafından yayımlanmış olan “2004-<br />

2008 Dönemi Enerji Desteği Uygulama Sonuçları”, 2009,s.10, Yayın hakkı 2009 adlı çalışmadan<br />

alınmıştır.<br />

Enerji desteği uygulaması 5838 sayılı Kanuna göre 31.12.2009 tarihinde sona<br />

ermiştir. Ancak, 5084 sayılı Kanun kapsamı illerdeki işletmelerden 01.10.2003<br />

tarihinden, 5350 sayılı Kanun kapsamı illerdeki işletmelerden ise 01.04.2005 tarihinden<br />

sonra yatırıma başlayarak 31.12.2007 tarihine kadar yatırımlarını tamamlayanlar,<br />

yatırımın tamamlanma tarihini izleyen 5 yıl, 31.12.2008 tarihine kadar tamamlayanlar 4<br />

yıl, 31.12.2009 tarihine kadar tamamlayanlar 3 yıl, Bozcaada ve Gökçeada’daki tesisler<br />

ise 01.04.2012 tarihine kadar bu destekten yararlanabileceklerdir.<br />

2.2.4.4.2. Alt Yapı Hazırlanması<br />

Alt yapı yatırımları dar anlamıyla, ulaşım ve haberleşme yatırımları, elektrik<br />

enerjisi ve içme suyu sağlanmasına yönelik yatırımlar, kanalizasyon ve diğer atıklara<br />

yönelik fiziksel yatırımları ifade etmektedir. Geniş anlamda ise, fiziksel alt yapı<br />

yatırımların yanında kişiler ve yeteneklerini ifade eden değer yargıları davranışları<br />

kapsayan kurumsal alt yapı yatırımlarını ifade etmektedir (Bozdoğan,2008, s. 38).<br />

Kamu kesimi tarafından beşeri sermaye oluşumuna yönelik hizmetler beşeri sermaye<br />

oluşum hızını arttırabilir. Yapılan bu hizmetler birer <strong>sosyal</strong> alt yapı harcaması<br />

niteliğindedir. Bu harcamalar emek arzını arttırıp, verimliliği yükselttiği gibi emeğin<br />

sürekliliğini sağlayarak, yatırımcılar açısından diğer alt yapı hizmetleri gibi maliyet<br />

tasarrufu sağlar (Ataç, 2004, s. 340).<br />

Alt yapı yatırımları asgari seviyede gerçekleşmedikçe, sınai yatırımların<br />

gelişmesi ve hızlanması beklenemez. Ayrıca alt yapısı yeterli olmayan yerlerde teşvik<br />

tedbirleri ne derece etkili olursa olsun, arzu edilen sonucun alınmasına kafi gelemez. Alt<br />

yapı yatırımlarının tamamlanarak yatırımcıların emrine verilmesi diğer teşviklerin<br />

75


ağırlığına denk, başlı başına bir büyük teşvik olmaktadır (DPT, 1982, s. 33). Alt yapı<br />

yatırımlarının en önemli özelliği, bu yatırımların ekonomik israfı önlemek, ekonomik<br />

etkinliği arttırmak ve <strong>sosyal</strong> amaçları gözetmek bakımından devletçe yapılmasının<br />

zorunluluğu bulunmasıdır. Ayrıca bu yatırımların çok yüksek maliyetler gerektirmesi<br />

sebebiyle devlet tarafından müsaade edilse bile özel sektör bu alanlarda yatırım<br />

yapmaktan kaçınabilmektedir. Diğer yandan, belirli bir yörede elektrik, su, yol gibi<br />

altyapıların yapımının özel sektöre verilmesi halinde tek firma bu yatırımları yaparsa<br />

doğal monopol haline geleceğinden yüksek fiyat uygulama yoluna başvurabilecektir. Bu<br />

yetkinin birden fazla firmaya verilmesi halinde ise, bu alanda zaten düşük olan<br />

verimlilik daha da düşecek ve ekonomik israf söz konusu olacaktır (Gökyurt, 2010, s.<br />

17). Ayrıca, kaynakların optimal kullanımını sağlayacak, sanayileşmeyi tüm ülke<br />

geneline yayıp bütün yönleriyle tamamlanmış organize sanayi bölgelerinin kurulmasına<br />

izin verilmesi gerekmektedir.<br />

76


ÜÇÜNCÜ BÖLÜM<br />

UYGULANAN TEŞVİK POLİTİKALARININ TÜRKİYE VE ÇUKUROVA<br />

3.1. Yeni Teşvik Sistemi<br />

AÇISINDAN DEĞERLENDİRİLMESİ<br />

Yeni teşvik sistemi ile ülkemizde genel teşvik sisteminin yanı sıra bölgesel<br />

teşvik sistemi ve büyük yatırımları destekleyecek teşvik sistemi ayrımına gidilmiş ve<br />

2009/15199 sayılı “Yatırımlarda Devlet Yardımları Hakkında Karar “ ile 16.09.2009<br />

tarih ve 27290 sayılı Resmi Gazetede yayımlanarak yürürlüğe girmiştir.<br />

Söz konusu sistemin hukuki yapısı 18.02.2009 tarih ve 5838 sayılı “Bazı<br />

Kanunlarda Değişiklik Yapılması Hakkında Kanun’da yer almaktadır. 5838 sayılı<br />

Kanun’un 9. maddesi ile Bakanlar Kurulu; İstatistiki Bölge Birimleri Sınıflandırması<br />

(İBBS) ile kişi başına düşen milli gelir ve sosyo-ekonomik gelişmişlik düzeylerini<br />

dikkate almak suretiyle illeri gruplandırmaya, bu gruplar itibariyle teşvik edilecek<br />

sektörleri ve bunlara ilişkin yatırım ve istihdam büyüklüklerini belirlemeye, kurumlar<br />

vergisi oranını %90’a kadar indirimli uygulatmaya yetkili kılınmıştır (Karakurt, 2010, s.<br />

158).Yeni teşvik sistemi ile hedeflenen şunlardır;<br />

• Bölgesel gelişmişlik farklılıklarını azaltmak,<br />

• Rekabet gücünü arttıracak, teknoloji ve AR-GE içeriği yüksek büyük ölçekli<br />

yatırımlara destek olmak,<br />

• Sektörel kümelenmeyi desteklemektir.<br />

Yeni teşvik sistemi ile teşvik edilecek veya teşviki belirli şartlara tabi yatırım<br />

ayrımına gidilmiştir. Teşvik edilecek yatırımlar arsında yer almayan yatırımın hiçbir<br />

teşvikten faydalanamayacağı yer almakla birlikte burada bölgenin bir önemi<br />

bulunmamaktadır. Teşviki asgari kapasite, yatırım tutarı, kapalı alan vs. gibi şarta bağlı<br />

yatırımlarda öngörülen şartların taşınması gerekir. Her yatırımın teşvik belgesine<br />

bağlanma zorunluluğu getirilmiştir (Tan, 2010, s. 10).<br />

77


3.1.1.Yeni Teşvik Sisteminde Teşvik Araçları<br />

Yeni teşvik sisteminde teşvik araçları Büyük proje yatırımları, Bölgesel<br />

teşvikler, Genel teşvikler olmak üzere üç kısımda değerlendirilmiştir.<br />

3.1.1.1. Bölgesel Destekler İçin Uygulanacak Teşvik Araçları<br />

Bölgesel desteklerden yararlanacak yatırımlar açısından vergi indirimi, , sigorta<br />

primi işveren hissesi desteği, yatırım yeri tahsisi, KDV istisnası, gümrük vergisi<br />

muafiyeti; III. Ve IV. Bölgelerde, vergi indirimi, sigorta primi işveren hissesi desteği,<br />

yatırım yeri tahsisi, faiz desteği, KDV istisnası ve gümrük vergisi muafiyeti getirilmiştir<br />

(Hazine Müsteşarlığı, 2010, s. 5).<br />

3.1.1.2. Büyük Proje Yatırımlarına Verilecek Teşvik Araçları<br />

Uluslar arası piyasalarda rekabet gücünün arttırılması, yalnızca sanayileşmeyi<br />

teşvik etmek değil; aynı zamanda teknolojik ve AR-GE içeriği yüksek olan büyük<br />

ölçekli yatırımların desteklenmesi de dünya pazarındaki payımızın arttırılması açısından<br />

önem taşımaktadır (Hazine Müsteşarlığı, 2010, s. 25).<br />

Büyük proje yatırımlarının teşviki ile teknoloji ve AR-GE kapasitesini arttıracak,<br />

rekabet üstünlüğü sağlayacak, sektörüne göre farklı büyüklüklerde tanımlanmış büyük<br />

ölçekli yatırımlara yönelik bir teşvik sisteminin oluşturulması amaçlanmıştır. Büyük<br />

ölçekli yatırımlar KVK ’un 32/A bendi gereğince 50.000.000 TL’nin üzerindeki<br />

yatırımlar olarak belirlenmiştir (Tan, 2010, s. 7).<br />

Büyük proje yatırımları için uygulanacak teşvik araçları aşağıdaki gibidir;<br />

1- Kurumlar/ Gelir Vergisi İndirimi<br />

2- Sigorta Primi İşveren Hissesi Desteği<br />

3- Yatırım Yeri Tahsisi<br />

4- Gümrük Vergisi Muafiyeti<br />

5- KDV İstisnası<br />

Yeni teşvik sisteminde bölgesel ve sektörel teşvik sisteminin yanında yeni bir<br />

kavram olan “Büyük Proje Yatırımlarını Teşvik”i ile 12 sektör belirlenmiş, bu sektörler<br />

ise şunlardır;<br />

78


1- Kimyasal Madde Ve Ürünlerin İmalatı<br />

2- Rafine Edilmiş Petrol Ürünleri İmalatı<br />

3- Transit Boru Hattıyla Taşımacılık Hizmetleri<br />

4- Motorlu Kara Taşıtları İmalatı<br />

5- Demiryolu Taşıma Araçları İmalatı<br />

6- Elektronik Sanayi Yatırımları<br />

7- Tıbbi Aletler, Hassas Ve Optik Aletler İmalatı<br />

8- İlaç İmalatı<br />

9- Hava Ve Uzay Taşıtları İmalatı<br />

10- Makine İmalatı<br />

11- Madencilik Yatırımları<br />

12- Liman Ve Liman Hizmetleri Yatırımları<br />

3.1.1.3 Genel Teşvik Sistemi Kapsamında Verilecek Teşvik Araçları<br />

Bölge ve sektör ayrımı yapılmaksızın belirli bir büyüklüğün üzerindeki tüm<br />

yatırımlar genel teşvik sistemi kapsamında değerlendirilecek olup, bu kapsamda<br />

verilecek teşvik araçları KDV istisnası ve Gümrük Vergisi Muafiyetidir.<br />

3.1.2. Yeni Teşvik Sisteminde Bölgesel ve Sektörel Açıdan Teşvik Araçları<br />

Uygulama esaslarını düzenleyen ”Yatırımlarda Devlet Yardımları Hakkında<br />

Karar” uyarınca illerin sosyo-ekonomik gelişmişlik düzeyi endeksi kullanarak, iller 4<br />

bölge ve 26 alt bölgeye ayrılmıştır. Bu düzenlemeye göre iller; Tablo3.1.’de<br />

gösterilmiştir.<br />

Türkiye’de iller 4 bölgeye ayrılmış, her bir bölgede teşvik kapsamına alınan<br />

sektörler ayrı ayrı belirtilmiştir. Bu yönüyle yeni teşvik sisteminde sektörel ve bölgesel<br />

iki unsur bir araya getirilmiştir. Aynı kararın devamında sektörel ve bölgesel ayrıma<br />

üçüncü bir unsur olarak zaman boyutu da ilave edilmiş, buna göre 31.12.2010 tarihine<br />

kadar başlanan yatırımlara tanınan teşvikler, bu tarihten sonra yatırımlara başlanacak<br />

teşviklere kıyasla yüksek tutulmuştur (Karakurt, 2010, s. 159).<br />

79


Tablo 3.1.<br />

Yeni Teşvik Uygulamalarında Bölgeler<br />

Bölge<br />

Kodu<br />

Bölge İlleri Gelişmişlik<br />

Sıralaması<br />

Gelişmişlik Endeksi Endeks Değişimi<br />

TR51 Ankara 2 2.01563 -0,8150<br />

TR31 İzmir 3 1.51986 0,4958<br />

TR41 Bursa , Eskişehir , Bilecik 4 0.9875 -0,5391<br />

TR21 Tekirdağ , Edirne , Kırklareli 6 0.57210 -0,2099<br />

TR62 Adana , Mersin 7 0.33448 -0,2376<br />

TR32 Aydın , Denizli , Muğla 8 0.28832 -0,0462<br />

TR61 Antalya , Isparta , Burdur 9 0.28086 -0,0075<br />

TR22 Balıkesir,Çanakkale (G.ada,B.ada<br />

Hariç)<br />

10 0.15300 -0,1279<br />

TR81 Zongundak , Karabük , Bartın 11 -0.07141 -0,2244<br />

TR33 Manisa , Afyon , Kütahya , Uşak 12 -0.16572 -0,0943<br />

TR52 Konya , Karaman 13 -0.25927 -0,0936<br />

TRC1 Gaziantep , Adıyaman , Kilis 14 -0.31505 -0,0558<br />

TR72 Kayseri , Sivas , Yozgat 16 -0.37571 -0,0382<br />

TR82 Kastamonu , Çankırı , Sinop 21 -0.67547 -0,1162<br />

TRA1 Erzurum , Erzincan , Bayburt 22 -0.78956 -0,1141<br />

TRC2 Şanlıurfa , Diyarbakır 23 -0.96387 -0,1743<br />

TRC3 Mardin , Batman , Şırnak , Siirt 24 -1.20401 -0,2401<br />

TRA2 Ağrı , Kars , Iğdır , Ardahan 25 -1.26703 -0,0630<br />

TRA2 Ağrı , Kars , Iğdır , Ardahan 25 -1.26703 -0,0630<br />

TRB1 Van , Muş , Bitlis , Hakkari 26 -1.39095 -0,1239<br />

TR22 Çanakkale ili Bozcaada ,<br />

Gökçeada ilçeleri<br />

TR 10-TR 21 1. Derece Gelişmiş Düzey 2 Bölgeleri<br />

TR 62- TR 22 2. Derece Gelişmiş Düzey 2 Bölgeleri<br />

TR 81-TR 83 3. Derece Gelişmiş Düzey 2 Bölgeleri<br />

TR 90- TR 22 4. Derece Gelişmiş Düzey 2 Bölgeleri<br />

- -<br />

Not: http://www.e-basari.com.tr/tr/yeni-tesvik-paketi.html adresinden edinilmiştir.<br />

Birinci Bölge: Ağırlıklı olarak motorlu kara taşıtları ve yan sanayi, elektronik,<br />

ilaç, makine imalat ve tıbbi hassas ve optik alet yatırımları gibi yüksek teknoloji<br />

gerektiren yatırımlar desteklenecektir.<br />

İkinci Bölge: Bu bölgede teknoloji yoğun sektörler desteklenecek. Ağırlıklı<br />

olarak makine, imalat, tekstil, metalik olmayan mineral ürünler, kağıt, gıda ve içecek<br />

imalatı sektörleri desteklenecek.<br />

80


Üçüncü ve Dördüncü Bölgeler: Ağırlıklı olarak doğu ve güneydoğu illerinin<br />

yer aldığı bu bölgelerde tarım ve tarıma dayalı imalat sanayi, konfeksiyon, deri, plastik,<br />

kauçuk, metal eşya gibi emek yoğun sektörler teşvik edilecek. Ayrıca, turizm, eğitim,<br />

sağlık yatırımları da desteklenecektir (Yeni Teşvik Paketi, s.1).<br />

Ayrıca; tekstil, konfeksiyon ve hazır giyim, deri ve deri mamulleri sektörlerinde<br />

faaliyette bulunan asgari 50 kişilik istihdam sağlayan, 31.12.2010 tarihine kadar 1. ve 2.<br />

bölgelerden 4. bölgelere taşınacak tesislere; (Hazine Müsteşarlığı, 2009, s. 21).<br />

• 5 yıl süreyle kurumlar vergisi oranı %20 yerine %5 oranında<br />

uygulanacak(%75 oranında vergi indirimi yapılmıştır.)<br />

• 5 yıl süreyle mevcut istihdam da dahil olmak üzere bu tesislere taşındıkları<br />

bölgede uygulanan sigorta primi işveren desteği sağlanacak,<br />

• Bu tesislerin nakliye giderleri hazine tarafından karşılanacaktır. (31.12.2009<br />

öncesi taşınmalar için)<br />

Burada göze çarpan en önemli unsur, Kurumlar Vergisinde %2 ‘ye kadar inen<br />

indirim oranıdır. Genel Kurumlar Vergisi oranının %20 olduğunu düşündüğümüzde bu<br />

oranın %2 ‘lere kadar düşmesi büyük firmalar açısından kaçırılmayacak bir fırsat olarak<br />

görülmektedir. Örneğin; İstanbul’daki büyük bir tekstil firmasının yıllık karının<br />

1.000.000 TL olduğunu varsayarsak, bunun üzerinden firma 200.000 TL vergi<br />

ödeyecekken firmanın bu fabrikasını 4. bölge illerinden birisi olan Şanlıurfa’ya taşırsa<br />

sadece 2.000 TL vergi ödeyecek. Yani şirket 198.000 TL vergiyi ödememiş olacaktır.<br />

Bu sistem büyük firmalar için kaçırılmayacak bir fırsat olarak görülmektedir. Yeni<br />

teşvik Tebliğinin 16. maddesi ile; büyük ölçekli yatırımlar ile, bölgesel uygulama<br />

kapsamında gerçekleştirilen yatırımların, işletmeye geçiş tarihinden itibaren asgari 5 yıl<br />

süre ile bulunduğu bölgede faaliyette bulunması şartı konmuştur. Böylece sosyo-<br />

ekonomik gelişmişlik düzeyi düşük olan bölgelere özel sektör yatırımlarının<br />

kaydırılmasını sağlayarak, bölgenin kalkındırılması amaçlanmaktadır.<br />

Yeni teşvik sisteminde kullanılacak teşvik araçlarının bölgesel destek<br />

kapsamında nasıl değerlendirileceği aşağıdaki tabloda gösterilmektedir.<br />

81


Tablo 3.2.<br />

Yeni Teşvik Sisteminde Teşvik Araçları<br />

Teşvik Araçları 31.12.2010 tarihinden önce<br />

yatırıma başlayanlar<br />

Vergi İndirimi<br />

I.<br />

Bölge<br />

II.<br />

Bölge<br />

III.<br />

Bölge<br />

IV.<br />

Bölge<br />

I.<br />

Bölge<br />

31.12.2010 tarihinden sonra<br />

yatırıma başlayanlar<br />

II.<br />

Bölge<br />

III.<br />

Bölge<br />

82<br />

IV.<br />

Bölge<br />

Yatırıma katkı oranı<br />

(%)<br />

20 30 40 60 10 15 20 25<br />

Vergi<br />

Oranı(%)<br />

İndirim<br />

50 60 80 90 25 40 60 80<br />

Sigorta Primi<br />

İşveren Hissesi 2 yıl 3 yıl 5 yıl 7 yıl - - 3 yıl 5 yıl<br />

Faiz Desteği<br />

TL Puanı - - 3 5 - - 3 5<br />

Döviz Puanı - - 1 2 - - 1 2<br />

Yatırım Yeri Tahsisi Bölgesel desteklerden yararlanacak Bölgesel desteklerden yararlanacak<br />

tüm yatırımlar<br />

tüm yatırımlar<br />

KDV İstisnası Tüm bölgelerdeki tüm sektörlerdeki Tüm bölgelerdeki tüm sektörlerdeki<br />

teşvik belgeli yatırımlar<br />

teşvik belgeli yatırımlar<br />

Gümrük Vergisi. Tüm bölgelerdeki tüm sektörlerdeki Tüm bölgelerdeki tüm sektörlerdeki<br />

Muafiyeti<br />

teşvik belgeli yatırımlar<br />

teşvik belgeli yatırımlar<br />

Not: Hazine Müsteşarlığı tarafından yayımlanmış olan “Yatırımlarda Devlet Yardımları Yeni Sistem”<br />

2009, s.20, Yayın hakkı 2009 olan çalışmadan alınmıştır.<br />

Teşvik araçlarının uygulanmasında 31.12.2010 tarihine kadar yatırıma<br />

başlayanlar ve 31.10.2010 tarihinden sonra yatırıma başlayanlar şeklinde bir zaman<br />

kavramının belirlenmesinde amaçlanan, yeni teşvik sisteminin uygulamaya konulduğu<br />

2009 Temmuz döneminden itibaren yatırımcıların bir an önce teşviklerden yararlanmak<br />

üzere faaliyete geçmesini sağlamak ve böylece yeni teşvik paketinin yaratacağı etkileri<br />

hızlandırmak olarak düşünülebilir.<br />

Teşvik sistemindeki bu yeni düzenleme ile bugüne kadar vergi mevzuatında yer<br />

almayan yeni bir kavram olan “yatırıma katkı oranı veya tutarı” hayata geçirilmiştir.<br />

Yatırım katkı tutarı, indirimli kurumlar vergisi uygulanmak suretiyle tahsilinden<br />

vazgeçilen vergi yoluyla yatırımların devletçe karşılanacak tutarına işaret etmektedir<br />

(Karakurt, 2010, s. 158).


3.1.2.1. Yeni Teşvik Sisteminin Önceki Uygulamayla Karşılaştırılması<br />

Yeni teşvik sisteminin uygulanmaya başlanmasıyla birlikte, teşvik araçlarında<br />

göze çarpan unsur, yeni teşvik sisteminde enerji desteği ve Gelir Vergisi stopajına<br />

yönelik bir uygulamanın getirilmemiş olmasıdır. Önceki teşvik sistemi ile yeni teşvik<br />

sistemindeki teşvik araçlarının karşılaştırması aşağıdaki tabloda gösterilmektedir.<br />

Tablo 3.3.<br />

Önceki Teşvik Sistemi İle Yeni Teşvik Sisteminin Karşılaştırması<br />

Teşvik Araçları<br />

Yatırımın<br />

Büyüklüğü<br />

Bölgesel Faklılık<br />

Önceki Teşvik Sistemi Yeni Teşvik Sistemi<br />

- Gümrük Vergisi Muafiyeti<br />

-KDV İstisnası<br />

-Yatırım İndirimi<br />

-SSK Primi Desteği<br />

-Yatırım Yeri Tahsisi<br />

- Faiz Desteği<br />

- Enerji Desteği<br />

-Gelir Vergisi Stopajı Desteği<br />

Yatırım tutarına farklı destekleme<br />

uygulaması yoktu<br />

Kalkınma öncelikli yöre- Normal yöre<br />

ayrımı var.<br />

- Gümrük Vergisi Muafiyeti<br />

-KDV İstisnası<br />

-İndirimli G/KV Oranı<br />

- SSK Primi Desteği<br />

-Yatırım Yeri Tahsisi<br />

-Faiz Desteği<br />

Seçilen büyük tutarlı (50<br />

milyon TL üstü) yatırım daha<br />

avantajlı<br />

Dört bölgeye göre farklı destek<br />

unsurları uygulanmaktadır.<br />

Not: A. Cangöz’ün, http://www.mtso.org.tr. adresinde yayımlanmış olan “Yatırımlarda Devlet Yardımları<br />

Yatırımları Teşvik Mevzuatında Yeni Düzenlemeler” 2009,s,45-46 Yayın hakkı 2009 olan sunumundan<br />

alınmıştır.<br />

3.2. Türkiye’de Uygulanan Teşvik Politikalarının Genel Değerlendirmesi<br />

Teşvik politikaları sağladıkları olanakların yanı sıra kaynakların belirli<br />

kesimlere, sektörlere veya bölgeye aktarılmasından dolayı haksız rekabete yol açması<br />

yönüyle eleştirilmektedir. Ancak teşvik politikalarının sağladığı olanaklardan<br />

yararlanan kesimlerin bu imkanları nerede ve nasıl kullandığı, yaratılan katma bir değer<br />

varsa, bunun tekrar gelişmiş yörelere kayıp kaymadığının denetiminin sağlanması teşvik<br />

sisteminde eleştirilerin odak noktasını oluşturmaktadır (Güven,2007,s. 21).<br />

83


Türkiye’de uygulanan teşvik politikalarının genel durumuna baktığımızda zaman<br />

zaman başarılı sonuçlar alınmış olsa da, teşviklerin takibi ve sonuçlarının izlenmesi<br />

açısından aksaklıkların yaşandığı görülmektedir. Devlet kaynaklarının yeterli olduğu<br />

dönemde prim şeklinde hibe destekler ve çeşitli kredi uygulamaları yapılmıştır. Ancak<br />

gerek günümüzün ekonomik şartları gerekse kaynakların yetersizliği bazı teşvik<br />

tedbirlerinin genel teşvik sistemi içinde mahiyetini değiştirerek sadece AR-GE, çevre,<br />

bölgesel gelişmeye yönelik yatırımlar ve KOBİ’lere uygulanır hale gelmiştir (Köksal,<br />

2009, s. 111).<br />

Tablo 3.4.<br />

2000-2009 Yıllarında KOBİ’lere Verilen Teşviklerin Dağılımı<br />

Yıllar Belge Sayısı (Adet) Sabit Yatırım (TL) İstihdam (Kişi)<br />

2000 1.229 49.100.269 5.587<br />

2001 244 14.985.866 669<br />

2002 382 63.725.062 1.484<br />

2003 458 108.416.461 2.047<br />

2004 436 110.423.378 3.138<br />

2005 218 65.554.413 2.315<br />

2006 137 49.310.274 1.351<br />

2007<br />

944 856.508.637 17.633<br />

2008 1.361 1.108.600.854 22.541<br />

2009 585 468.872.879 8.068<br />

Toplam 5.994 2.895.498.093 64.833<br />

Not: Hazine Müsteşarlığı ‘nın http://www.hazine.gov.tr adresinden alınmıştır.<br />

KOBİ’lere verilen teşviklerin son 10 yıllık süreçteki değerlendirmesini<br />

yapabilmek açısından belge sayısı, sabit yatırım tutarı ve yaratılan istihdam olarak<br />

teşviklerin dağılımını Tablo 3.4.’te incelemek gerekmektedir. 2000 sonrası KOBİ’lere<br />

verilen teşvik belge sayısına baktığımızda, KOBİ teşvik belgelerinin en fazla 2008<br />

yılında düzenlendiği görülmektedir. Yine bu yılda yaratılan istihdam sayısı 22.541 kişi<br />

olmuştur. 2009 yılında teşvik belgesi sayısında %57 oranında bir düşüş yaşanmıştır.<br />

Türkiye’de 2000-2009 yılları arasında toplam 30.780 adet yatırım teşvik belgesi<br />

84


düzenlenmiştir. KOBİ’lere verilen teşvik belgesinin toplam içerisindeki payı %19,47<br />

olarak gerçekleşmiştir. KOBİ’lerin ülke ekonomisi içindeki sayısı ve önemi<br />

düşünüldüğünde bu oranın düşük seviyelerde kaldığı söylenebilir.<br />

Ülkemizde yatırımlara sağlanan teşvik belgelerinin son 10 yıllık dönemde<br />

sektörler açısından dağılımı, verilen yatırım teşvik belge sayısı, yatırım tutarı ve<br />

yaratılan istihdam Tablo 3.5. ‘de gösterilmektedir. Tabloya baktığımızda yıllar itibariyle<br />

yatırım teşvik belgelerine bağlanan yatırım tutarında artışlar olmuştur. Bu artışlar en<br />

çok imalat ve hizmetler sektöründe yaşanmıştır. Bunun nedeni İmalat sektörünün<br />

sanayileşmede ve ülke kalkınmasında önemli bir rol oynaması ve teşvik tedbirlerinin de<br />

ağırlıklı olarak bu sektörlere yönelik olarak düzenlenmesinden kaynaklanmaktadır.<br />

Teşvik belgeli yatırımların istihdam yaratma kapasitesine baktığımızda ise, 2000<br />

yılında toplamda 3.521 adet teşvik belgesi verilirken yaratılan istihdam 186.721 kişi<br />

iken, yeni teşvik sisteminin uygulama sonuçlarının alınmaya başlandığı, 2010 yılında<br />

4.289 teşvik belgesi ile yaratılan istihdam sayısının 139.348 kişi olması teşvik<br />

belgesindeki artışa karşın, istihdam oranının artmadığını aksine negatif bir etki<br />

yarattığını görmekteyiz. Bunun sonucu olarak ülkemizde istihdamı arttırmaya yönelik<br />

teşvik politikalarının uygulanmasının gerekmektedir.<br />

2007 yılında başlayıp, 2009 yılında etkisini gösteren ABD kaynaklı küresel<br />

ekonomik kriz ülkemizde de belirsizlik ortamında yatırım kararlarının ertelenmesinde<br />

etkili olmuştur. Ancak, 2009 sonu itibariyle uygulamaya konulan yeni teşvik sistemi ve<br />

krizin etkilerinin azalmaya başlamasıyla birlikte kaynakların tekrar yatırımlara<br />

yönlendirilmesi sağlanmıştır. Tablo 3.5’te görüleceği üzere, 2009 yılında toplam sabit<br />

yatırım tutarı 19.723.895.621 TL iken, 2010 yılında toplam sabit yatırım tutarı<br />

57.458.097.783 TL olarak gerçekleşmiştir. Böylelikle toplam sabit yatırım tutarında<br />

2010 yılında %100’ü aşan bir artış sağlanmıştır. Ayrıca, bölgesel ve sektörel<br />

düzenlemeleri içeren yeni teşvik sisteminin, krizden çıkışta ve krizin ekonomideki<br />

olumsuz etkilerinin uzun vadede giderilmesinde de olumlu katkı sağlayacağı<br />

düşünülmektedir (Hazine Müsteşarlığı, 2010, s. 8). Yeni teşvik sisteminin bölgesel<br />

farklılıkları gözetmesi, sektörel gelişmeyi öngörmesi ve rekabetçiliğe imkan tanıması<br />

açısından fırsat yaratıcı olarak değerlendirilmiştir.<br />

Yeni teşvik sisteminin uygulamaya konulmasında getirilen en önemli<br />

yeniliklerden biri, büyük proje yatırımlarına verilen teşvikler olmuştur. Büyük proje<br />

yatırımlarının teşviki ile amaçlanan ülkemizin rekabet üstünlüğü sağlayacak, teknoloji<br />

85


ve AR-GE kapasitesini arttıracak yatırımlara yönelik bir teşvik sisteminin<br />

oluşturulmasıdır.<br />

Yeni teşvik sisteminde üretimin vazgeçilmez girdisi olarak kabul edilen enerji<br />

sektörüne ilişkin bir destek unsurunun bulunmaması önemli bir eksiklik olarak<br />

görülmektedir. Ayrıca Organize Sanayi Bölgelerine yönelik özel bir teşvik unsurunun<br />

yer almaması da diğer bir eksiklik olarak nitelendirilebilir.<br />

Tablo 3.5.’de 2000-2010 yıllarında verilen yatırım teşvik belgelerinin belge<br />

sayısı, sabit yatırım tutarı ve yaratılan istihdam olarak dağılımını bir bütün halinde<br />

görebilmek mümkündür.<br />

86


Tablo 3.5.<br />

2000-2010 Yıllarında Verilen Yatırım Teşvik Belgelerinin Sektörel Dağılımı<br />

Yıllar Sektörler Belge Sayısı (Adet)<br />

Sabit Yatırım Tutarı<br />

(MilyarTL)<br />

İstihdam (Kişi)<br />

Tarım 94 122.459.935 5.374<br />

Madencilik 85 69.384.566 2.665<br />

2000<br />

İmalat 2.095 3.692.595.612 90.700<br />

Enerji 46 2.486.650.902 1.723<br />

Hizmetler 1.201 3.036.310.507 86.259<br />

Toplam 3.521 9.407.401.522 186.721<br />

Tarım 52 78.665.891 2.909<br />

Madencilik 64 83.504.569 2.270<br />

2001<br />

İmalat 1.294 5.491.454.053 62.514<br />

Enerji 46 2.187.213.698 1.232<br />

Hizmetler 696 3.349.539.235 37.859<br />

Toplam 2.155 11.190.377.446 106.784<br />

Tarım 42 97.876.954 3.041<br />

Madencilik 101 580.982.426 6.499<br />

2002<br />

İmalat 1.955 8.184.637.515 86.102<br />

Enerji 29 474.115.482 301<br />

Hizmetler 875 4.997.420.532 44.840<br />

Toplam 3.002 14.335.032.909 140.783<br />

Tarım 84 209.970.850 4.063<br />

Madencilik 123 266.502.787 14.501<br />

2003<br />

İmalat 2.559 9.759.033. 101.021<br />

Enerji 39 530.728.465 487<br />

Hizmetler 1.071 9.623.518.624 53.563<br />

Toplam 3.876 20.389.754.239 173.635<br />

Tarım 82 253.854.955 6.431<br />

Madencilik 168 464.378.534 7.665<br />

2004<br />

İmalat 2.558 10.524.222.850 97.634<br />

Enerji 47 895.558.300 2.029<br />

Hizmetler 1.223 4.413.512.486 50.425<br />

Toplam 4.078 16.551.527.125 164.184<br />

Tarım 96 390.436.345 4.709<br />

Madencilik 158 686.902.565 8.233<br />

2005<br />

İmalat 2.305 11.545.816.987 90.050<br />

Enerji 87 2.119.719.616 941<br />

Hizmetler 1.658 6.547.283.750 74.978<br />

Toplam 4.304 21.290.159.263 178.911<br />

Tarım 94 511.771.472 3.911<br />

Madencilik 132 579.029.522 4.406<br />

2006<br />

İmalat 1.614 11.045.174.961 60.994<br />

Enerji 55 1.934.848.106 1.448<br />

Hizmetler 1.194 8.260.997.811 49.904<br />

Toplam 3.089 22.331.821.872 120.663<br />

Tarım 63 324.294.185 2.280<br />

Madencilik 131 642.006.806 4.052<br />

2007<br />

İmalat 1.419 12.121.180.467 68.889<br />

Enerji 102 4.392.215.258 4.928<br />

Hizmetler 645 8.589.403.323 52.478<br />

Toplam 2.360 26.069.100.039 132.627<br />

Tarım 73 359.857.815 2.590<br />

Madencilik 136 711.474.287 4.673<br />

2008<br />

İmalat 1.478 10.200.837.532 47.267<br />

Enerji 144 8.731.875.952 5.142<br />

Hizmetler 618 8.351.745.510 38.696<br />

Toplam 2.449 28.355.791.096 98.368<br />

Tarım 81 390.519.019 2.317<br />

Madencilik 144 800.419.446 3.503<br />

2009<br />

İmalat 1.116 7.673.866.547 40.217<br />

Enerji 108 4.540.059.105 1.573<br />

Hizmetler 497 6.319.031.504 27.686<br />

Toplam 1.946 19.723.895.621 75.296<br />

Tarım 513 2.940.309.703 14.946<br />

Madencilik 260 1.986.031.904 5.662<br />

2010<br />

İmalat 2.271 33.246.934.376 67.563<br />

Enerji 153 6.766.683.000 2.637<br />

Hizmetler 1.092 12.518.138.800 48.540<br />

Toplam 4.289 57.458.097.783 139.348<br />

Not: Hazine Müsteşarlığı’nın http://www.hazine.gov.tr adresinden alınmıştır.<br />

87


Grafik 1’de görüleceği üzere, Türkiye’de teşvik uygulamaları içerisinde en fazla<br />

ilgi gören sektör imalat sektörü, en az ilgi gösterilen sektör ise enerji sektörü olmuştur.<br />

2000 yılında bu sektöre bağlanan yatırım tutarı 9.407.401.522 TL iken, 2010 yılında<br />

6.766.683.000 TL olarak gerilemiştir. Bunun nedeni yeni teşvik sisteminde enerji<br />

sektörüne yönelik bir düzenlemenin bulunmamasından kaynaklanmaktadır. 2009<br />

yılından itibaren tarım sektörüne verilen teşviklerde artış yaşanmıştır. Yeni teşvik<br />

sisteminin uygulama sonuçlarının görülmeye başlandığı 2010 yılında tarım sektörüne<br />

verilen teşviklerde ciddi bir artış görülmektedir. 2009 yılında tarım sektörüne verilen<br />

teşvik belgesi 81 adet iken, 2010 yılında 513 adete ulaşmıştır. Özellikle hayvancılığın<br />

desteklenmesi yönündeki teşviklerin bu artışların yaşanmasında etkili olduğu<br />

söylenebilir.<br />

Şekil 3. 2000-2010 Yılları arasında düzenlenen teşvik belgelerinin sektörel dağılımı<br />

Not: Hazine Müsteşarlığı’nın http://www.hazine.gov.tr adresinden alınan veriler doğrultusunda tarafımca<br />

hazırlanmıştır<br />

Teşvik belgeli yatırımların istihdam yaratma kapasitesine sektörel açıdan<br />

dağılımına baktığımızda, Grafik 3’de görüldüğü üzere, yıllar itibariyle sektörlere verilen<br />

teşvik belgelerinin istihdam yaratma kapasitesinde en istikrarlı görünümü imalat sektörü<br />

sergilemektedir. 2000 yılında en yüksek payı imalat ve hizmetler sektörü alırken, enerji<br />

ve tarım sektöründe yaratılan istihdamın en az düzeyde olduğu görülmektedir. 2010<br />

yılında tarım sektöründe önceki yıllara göre artış gözlenmektedir.<br />

88


Şekil 4. 2000-2010 Yılları arasında düzenlenen teşvik belgelerinde yaratılan istihdamın<br />

sektörel dağılımı<br />

Not: Hazine Müsteşarlığı’nın http://www.hazine.gov.tr adresinden alınan veriler doğrultusunda tarafımca<br />

hazırlanmıştır.<br />

Yatırım teşvik belgelerinin bölgeler itibariyle dağılımına 2000-2009 yılları ile<br />

ilgili olarak Tablo 3.6. ve 2005-2009 yıllarını bir bütün olarak Grafik 3’e göre<br />

baktığımızda, yıllar itibariyle teşvik belgesi sayısında önemli dalgalanmalar<br />

görülmektedir. Özellikle 2008- 2009 yıllarında ciddi düşüş yaşanmıştır.<br />

Tablo 3.6.<br />

Yatırım Teşvik Belgelerinin Bölgeler İtibariyle Dağılımı (Adet)<br />

Bölgeler 2000 2001 2002 2003 2004 2005 2006 2007 2008 2009<br />

Marmara 1.360 836 1.350 1.763 1.519 1.465 954 770 932 499<br />

İç Anadolu 558 303 373 415 727 732 516 359 347 314<br />

Ege Bölgesi 558 345 451 591 639 618 488 316 295 277<br />

Akdeniz 312 199 300 478 431 541 433 335 291 292<br />

Karadeniz 305 169 190 202 318 450 330 275 233 210<br />

Doğu Anadolu 147 109 85 107 161 209 136 114 135 192<br />

G. Doğu<br />

Anadolu<br />

208 153 212 286 264 267 216 174 207 163<br />

Toplam 3.448 2114 2.961 3.842 4.059 4.282 3.073 2.343 2.440 1.947<br />

Not :Hazine Müsteşarlığı’nın http://www.hazine.gov.tr adresinden alınan veriler doğrultusunda tarafımca<br />

hazırlanmıştır.<br />

Teşvik belgelerinden en fazla yararlanan bölge Marmara Bölgesi olmuş olup,<br />

son beş yıllık dönemde %33 gibi ağırlıklı bir paya sahiptir. Teşvik belgesi sayısının bu<br />

89


ölgede fazla olmasının nedeni bölgede büyük ölçekli sanayi tesislerinin, geniş yatırım<br />

alanlarının, alt yapı imkanlarının yüksek olmasının önemli bir payı bulunmaktadır.<br />

Doğu Anadolu ve Güneydoğu Anadolu Bölgelerindeki teşvik belgesinden yararlanma<br />

payı son beş yıllık dönemde %6-7 gibi düşük oranda olup, bu bölgelerde bölgesel<br />

teşvik uygulamalarına daha fazla ağırlık verilmesi gerektiği, özellikle yatırımcıları bu<br />

bölgelere yönlendirecek bir teşvik politikasına ihtiyaç duyulduğu görülmektedir. 2009<br />

yılının sonlarına doğru uygulamaya konulan yeni teşvik sistemi ile bölgesel desteklere<br />

daha fazla ağırlık verildiği açıktır. Ağırlıklı olarak Güneydoğu ve Doğu Anadolu<br />

illerinin yer aldığı üçüncü ve dördüncü bölgelere tekstil, konfeksiyon ve hazır giyim,<br />

deri ve deri mamulleri sektörlerinde faaliyette bulunan firmaların taşınması halinde<br />

sağlanan destekler bunun bir göstergesidir.<br />

Şekil 5. 2005-2009 Yılları yatırım teşvik belgelerinin bölgeler itibariyle dağılımı<br />

Not :Hazine Müsteşarlığı’nın http://www.hazine.gov.tr adresinden alınan veriler doğrultusunda tarafımca<br />

hazırlanmıştır.<br />

Gelişmiş ülkelerde bilgi çağının başlaması ile birlikte arza dayalı teşvikler<br />

yavaş yavaş yerini talebe dayalı teşviklere bırakmıştır. Avrupa Birliğine aday ülke<br />

olmamız nedeniyle AB ile uyumlu bir devlet yardımları sisteminin kurulması<br />

zorunluluk olarak ortaya çıkmaktadır. Bu nedenle talebe dayalı destek sistemlerinin<br />

uygulanmaya konmasında büyük yarar bulunmaktadır. Türkiye’de uygulaması<br />

yapıldığından bugüne kadar devlet yardımları arzu edilen büyümeyi<br />

gerçekleştirememiştir. Uygulanan devlet desteklerinin piyasaları bozan, haksız<br />

90


ekabete yol açan, firmalar arası kayırmacılığı arttıran bir ortam yarattığı zaman<br />

zaman ifade edilmektedir (DPT, 2004, s. 127). Özellikle AB’deki devlet yardımları<br />

eğilimi ve politikaları dikkate alındığında üye ülkenin AR-GE, Çevre ve Enerji<br />

Verimliliği, KOBİ ve Bölgesel Gelişim alanlarında vermekte olduğu yardım<br />

seviyeleri ekonomik büyüklükler ile oranlandığında ülkemizdeki devlet yardımlarının<br />

ölçek olarak çok yetersiz seviyelerde olduğu görülmektedir.<br />

Tablo 3.7.<br />

Türkiye’de Devlet Yardımlarının AB-25 İle Karşılaştırılması<br />

Destek Konusu Desteğin AB-25 GSYH’ya Oranı Türkiye’ye Ölçeklendirilmesi<br />

AR-GE %0,072 216 Milyon ABD Doları<br />

Çevre ve Enerji Verimliliği %0,15 450 Milyon ABD Doları<br />

KOBİ %0,072 216 Milyon ABD Doları<br />

Bölgesel Gelişim %0,108 324 Milyon ABD Doları<br />

Not: DPT tarafından yayımlanmış olan , “IX. Kalkınma Planı, Devlet Yardımları Özel İhtisas Komisyonu<br />

Raporu” 2007a, Yayın No:2730, s.65 http://ekutup.dpt.gov.tr/ekonomi/politika/öik682.pdf adresinden<br />

alınmıştır.<br />

Teşvik sistemimizin Cumhuriyet öncesine dayanan uzun bir tarihi geçmişi<br />

olmasına rağmen sistemde oturmuş tek bir kurumsal yasal yapının bulunmaması,<br />

sistemin ekonomik ve siyasal istikrarsızlıktan etkilenmesi, uygulayıcı kuruluşların<br />

çokluğu ve veri tabanının yeterli olmaması nedeniyle uygulama sonuçlarının<br />

değerlendirilememesi ve zamanında gerekli önlemlerin alınamaması, ekonominin reel<br />

gerçekleri yerine zaman zaman politik ve popülist yaklaşımların uygulamaya hakim<br />

olması ve devlet yardımları için ayrılan kaynakların yetersiz kalması uzun dönemde<br />

sistemin etkinliğini azaltmıştır. Sistemin özellikle vergisel desteklerin sürekli değişiklik<br />

göstermesi yatırımcıların önlerini görebilmelerine ve yatırım kararı almalarına engel<br />

teşkil eden önemli bir sorun olarak ortaya çıkmaktadır (DPT,2004, s. 127).<br />

Ülkemizde devlet destekleri uygulamalarında çeşitli problemler göze<br />

çarpmaktadır. Önemli sorunlardan biri koordinasyonsuzluktur. Bunun sonucu olarak<br />

devlet yardımlarının bir bütün olarak, etkinliğinin ölçülmesi zorlaşmaktadır. Ayrıca her<br />

bir kurumun uyguladığı desteğin etkinliğinin ortaya konulmasında da sorunlar<br />

bulunmaktadır. Yatırım Ortamını İyileştirme Koordinasyon Kurulu (YOİKK)<br />

91


kapsamında faaliyet gösteren Vergi ve Teşvikler Teknik Komitesinin çalışmalarının<br />

devamı bu konuda olumlu sonuçlar doğuracaktır. Yatırım Ortamını İyileştirme<br />

Koordinasyon Kurulu 11 Aralık 2001 tarihli Bakanlar Kurulu Kararı ile “ Türkiye’de<br />

Yatırım Ortamının İyileştirilmesi Reform Programı” çerçevesinde kurulmuştur<br />

Duran’a göre (2002, s.8) bir ülkede uygulanan teşvik politikasının başarısını<br />

belirleyen en önemli özelliklerden biri “etkinliktir”. Yeni bir teşvik sistemi<br />

hazırlanırken, hangi alanların teşvik edileceği, belirlenen alanların ne oranda teşviğe<br />

gerek duyduğu, bu amaç için ayrılacak kaynaklar ve hedeflerin gerçekleşmesinde<br />

kullanılacak araçların teşvik sistemine uygunluğu önemlilik göstermektedir. Ancak<br />

Türkiye’de uygulanan teşvik politikalarında etkinlik-verimlilik analizlerinin yapılmasını<br />

engelleyen birkaç neden bulunmaktadır.<br />

• Birincisi; bu tür analizlere imkan tanıyacak, yatırım tutarları ve<br />

kullandırılan teşviklere ilişkin veriler yetersizdir.<br />

• İkincisi; kurumsal yapılanmada yaşanan sorunlar; Teşvik Kurumunun,<br />

her 10 yılda, başka bir kuruma bağlanması ve gittiği her kurumda<br />

yeniden yapılandırılması kurumsal birikimin oluşumunda sorunlara yol<br />

açmıştır. Mevcut kurumsal yapı politika belirleme ve uygulama<br />

sonuçlarını analiz etme yönünde tasarlanmayıp daha çok rutin işleri<br />

yapmak üzere organize olduğundan sayılan fonksiyonlar yeterince yerine<br />

getirilememektedir.<br />

• Üçüncüsü; Uygulayıcı kurumların çokluğu ve bunlar üzerinde<br />

koordinasyonu sağlayacak “bir üst birim”in olmamasıdır. Kurumlar çoğu<br />

zaman birbirlerinden bağımsız bir şekilde yardım uygulamaları<br />

yürütmektedir. Ülkemizde mevcut teşvik uygulamaları arasında yaşanan<br />

eşgüdüm eksikliği uygulamacı birimlerin fazlalığı ve uygulamalarda<br />

göze çarpan yetersiz koordinasyon, kamu kaynaklarının israfına yol<br />

açtığı gibi uygulamaları da başarısız kılmaktadır.<br />

• Dördüncüsü; Devlet özellikle arazi tahsisi sorununu bir düzene<br />

oturtmalıdır. Sermayesi zaten sınırlı olan bir müteşebbis bu sermayesini<br />

çok yüksek fiyatlı arazilerin satın alınmasında harcayınca yatırım ve<br />

iletme sermayesi için elinde bir şey kalmamaktadır. Bugün Organize<br />

Sanayi Bölgeleri’nde bile arazi fiyatları çok yüksektir. Yatırımcıyı teşvik<br />

92


için ücretsiz veya en azından düşük maliyetli arsa tahsisi sağlanmalıdır<br />

(MÜSİAD, 1994, s.13).<br />

Bugüne kadar uygulanan teşviklerin amacına ulaşmadığı bilinmektedir. Bölgesel<br />

teşvikler, sektörel teşvikler ve kalkınma politikalarına ilişkin teşvikler hep birbirine<br />

karıştırılmıştır. Kamusal açıdan fayda-maliyet analizlerinin yeterince etkin kılınmadığı<br />

uygulamalar yapılması, gerekli sonuçların alınamaması, kurumları teşvik kriterlerinin<br />

üzerinde tartışmalara sevk etmiştir. Küreselleşme ve aşırı rekabetin yer aldığı dünya<br />

ekonomisinde artık gelişmiş ülkeler kalite ve yaratıcılık unsurlarını ele alan teşvik<br />

politikalarına yönelmektedir. Ülkeler politika belirlerken üretime yönelik teşvikleri pek<br />

vermemektedir. Ülkemizde de öncelikli olarak teşvik verilmesi gereken sektörler<br />

belirlenmeli dünya pazarında doyuma ulaşmış ürünler için teşvik verilmemelidir<br />

(Hazine Müsteşarlığı-TOBB, 2000, s. 16-17). Uluslar arası piyasadan pay alabilmenin<br />

diğer bir koşulu sahip olunan teknolojidir. Rekabetçi ve yenilikçi bir sanayiye sahip<br />

olmak küresel rekabet ortamında yarışabilme özelliğine sahip, katma değeri yüksek<br />

ürün geliştirebilmekle mümkün olmaktadır. Ancak ülkemizdeki mevcut durumu<br />

değerlendirdiğimizde teknolojiyi üretmekten çok teknolojiyi kullanmaya yönelik bir<br />

ülke olduğumuzdur. Hâlbuki ekonomik kalkınmada ve dünya piyasalarından daha fazla<br />

pay alabilmenin temel koşulu teknolojiyi üretiyor olmaktır.<br />

Teşvikler ekonomiler için yararlı olabileceği gibi, oldukça sakıncalı sonuçlar da<br />

doğurabilirler. Teşvik politikasından istenilen başarının ve etkinliğinin elde edilmesi iyi<br />

bir teşvik politikası ve mevzuatı oluşturulmasına bağlıdır.<br />

Ekonomik ve <strong>sosyal</strong> istikrarsızlıkların yatırımlar üzerinde yarattığı ilave<br />

maliyetlerin giderilmesinde kullanılan en önemli enstrüman “yatırım indirimi”dir.<br />

Yatırım indirimi esasen, ülke içinde yaratılan tasarrufların mali piyasalarda<br />

değerlendirilmesi yerine sabit yatırım projelerine yönelmesini sağlayabilecek önemli<br />

bir argümandır. Ciddi ekonomik ve <strong>sosyal</strong> hedefleri olan ülkemiz açısından sabit<br />

yatırım harcamalarının artırılması zorunluluğu göz önüne alındığında, kamunun yatırım<br />

projeleri lehine tercih kullanması sağlıklı bir yaklaşım olacaktır. Bu manada yatırım<br />

indiriminin kaldırılıp, Gelir ve Kurumlar vergisinde indirim yapılması kamunun,<br />

kaynaklarını mali piyasalarda değerlendiren işletmeler ile yatırım yapanlar arasında<br />

ayrım gözetmemesi anlamındadır. Böylesi bir düzenlemenin, yurt içi ve dışı<br />

tasarrufların ülkemizin ekonomik ve <strong>sosyal</strong> sorunlarının kalıcı olarak çözülebilmesinde<br />

temel araç niteliğinde olan ve riski yüksek getirisi de göreceli olarak düşük olan yatırım<br />

93


projeleri yerine mali piyasalara kaymasına yol açması muhtemeldir. Bu şekilde vergi<br />

indirimleri sağlanması sebebiyle ortaya çıkan vergi kaybının sağlayacağı avantajlar da<br />

sınırlı kalacaktır (DPT, 2007a, s. 88).<br />

Temel hedefi dünya pazarından daha fazla pay temin etmek olan ülkemizin,<br />

yardım programları da dahil ekonomi politikalarının uluslararası mali piyasalar,<br />

hammadde fiyatları, sermeye hareketleri, teknolojik gelişmeler ve ticareti düzenleyen<br />

anlaşma hükümleri çerçevesinde yeniden yapılandırması ve bu alanda yürütülecek<br />

uygulamaların uluslararası ekonomik gelişmeleri veri olarak kabul eden ve ülke<br />

ekonomik yapısını buna göre şekillendiren unsurlardan oluşması zorunluluğu<br />

mevcuttur. Bu kapsamda, mevcut gelişmelere ancak gecikmeli tepkiler verebilen teşvik<br />

politikalarının yöntem, görev alanı ve kullanılacak enstrümanlar yönünden yeniden ele<br />

alınması ve uluslararası piyasada talep görebilecek mal ve hizmet üretimini hedef alan,<br />

yönlendirme gücüne sahip, selektif ve süreli uygulamalara geçiş imkanı veren, kamuya<br />

maliyeti ve sağladığı kamusal fayda yönünden muhasebe edilebilen şeffaf bir sistemin<br />

oluşturulması gerekmektedir. Bugün itibarıyla kamuoyunca daha çok özel kesime<br />

“kaynak transferi” yöntemi olarak görünen teşviklerin, yeni dünya görüşü çerçevesinde<br />

önemli kamusal müdahale aracı haline dönüştürülmesi gerekmektedir.<br />

Türkiye’de uygulanan politikalarının etkisine yönelik fayda-maliyet analizleri<br />

yeterli düzeyde yapılamamaktadır. Verilerin sürekli ve düzenli olarak tutulmamasından<br />

dolayı sunulan teşviklerin belirlenen hedeflere ulaşmada ne derece etkili olduğunun<br />

sağlıklı şekilde değerlendirilmesine engel olmakta böylece kaynaklar verimli bir şekilde<br />

kullanılamamaktadır.<br />

3.3. Çukurova Bölgesi ve Teşvikler<br />

Bu kısımda teşvik politikaları Çukurova örneği açısından incelemek üzere<br />

öncelikle Çukurova Bölgesinin varolan yapısı ortaya koyulmaya çalışılarak , Çukurova<br />

Bölgesinde teşvikler ve gelişimi ele alınacaktır<br />

3.3.1. Çukurova Bölgesinin Genel Yapısı<br />

Ülkemizde 2002 yılında 4720 sayılı kararname ile bölgesel istatistiklerin<br />

toplanması, geliştirilmesi, bölgelerin sosyo-ekonomik analizinin yapılması, bölgesel<br />

politikaların çerçevesinin belirlenmesi ve Avrupa Birliği Bölgesel İstatistik Sistemine<br />

uygun karşılaştırılabilir istatistiki veri tabanı oluşturulması amacıyla ülke genelinde<br />

94


İstatistiki Bölge Birimleri Sınıflandırması (İBBS) yapılmıştır (Sarıöz, 2006, s. 167). Bu<br />

sınıflandırmada bölgelerin gelişmişlik seviyelerine göre yardım yoğunlukları<br />

farklılaştırılmıştır. Bu sınıflamaya göre istatistiki açıdan Türkiye 12 Düzey 1 bölgesi ve<br />

26 Düzey 2 bölgesine ayrılmıştır. İBBS’ye göre Adana ve Mersin illeri Düzey 2 ‘ye<br />

göre TR 62 bölge kodu ile anılmaktadır.<br />

TR62 Çukurova Bölgesi, Adana ve Mersin olmak üzere iki ilden oluşmaktadır.<br />

Bölgenin Türkiye içerisinde ulaşım ağlarının kesişme noktasında olması, doğu ile batı<br />

arasında köprü vazifesi görmesi nedeniyle yüksek değerler kazanmaktadır.<br />

Çukurova Bölgesi, bilindiği üzere Türkiye’nin Akdeniz bölgesinde Adana<br />

ovasının Akdeniz’e doğrudan doğruya komşu olan güney-batı kesimini oluşturur.<br />

Çukurova bölgesi ilkçağ’dan bu yana yüksek kültürlü medeniyetlerin yaşadığı<br />

bir bölge olmuştur. Yeni Çağ’da Osmanlı İmparatorluğunun egemenliğine giren<br />

Çukurova Bölgesi, Tanzimat Dönemi’nde Anadolu için çok canlı bir tarım ve sanayi<br />

bölgesi haline gelmiş, 1886 yılında hizmete giren Adana-Mersin demiryolu ile birlikte<br />

hızlı bir gelişim sürecine girmiştir.<br />

Avrupa ile Orta Doğu arasında stratejik bir konumda bulunan Çukurova Bölgesi,<br />

tarihi, kültürel yapısı, iklim koşulları, geniş hinterlandı ve gelişmiş altyapısıyla<br />

gelişmeye elverişli bir bölgedir. Bunun yanında bölge üç <strong>üniversitesi</strong>, Araştırma<br />

Enstitüleri, Organize Sanayi Bölgeleri, büyük sanayi ve ticaret kuruluşları, Teknoloji<br />

Geliştirme Bölgeleri, modern limanları, serbest bölgeleri ile hızla gelişen bir bölge<br />

konumundadır.<br />

3.3.1.1. Çukurova Bölgesinin Sosyo-Ekonomik Durumu<br />

DPT’nin 2003 yılında gerçekleştirmiş olduğu illerin ve bölgelerin sosyo-<br />

ekonomik gelişmişlik sıralaması araştırmasında demografik göstergeler, istihdam<br />

göstergeleri, sağlık, sanayi, tarım, inşaat, alt yapı göstergeleri ve diğer refah göstergeleri<br />

kullanılmıştır. Tablo 3.8.’e bakıldığında Adana ve Mersin illerinden oluşan TR62<br />

Düzey 2 bölgesinin toplam yüzölçümü 29.745 km2 olup, Türkiye yüzölçümünün 3,8’ini<br />

oluşturmaktadır. Türkiye’deki iller arasında sosyo-ekonomik gelişmişlik sıralamasında<br />

Adana ilinin 8. Mersin ilinin ise 17. sırada yer aldığı görülmektedir. (ÇKA, 2010b, s.<br />

43). Bölge ise, düzey 2 bölgeleri arasında 7. sırada yer almaktadır.<br />

95


Tablo 3.8.<br />

TR62 Çukurova Bölgesi Temel Göstergeler<br />

Göstergeler Adana Mersin TR62 Bölgesi Türkiye Bölge/Türkiye<br />

(Yüzde)<br />

Nüfus (Milyon, Kişi) 1,85 1,65 3,5 67,8 5,2<br />

Yüzölçüm (Bin, Km 2 ) 14,1 15,6 29,745 781,4 3,8<br />

Sosyo-Ekonomik<br />

8 17 7 - -<br />

Gelişmişlik Sırası<br />

Şehirleşme Oranı (Yüzde) 75,6 60,5 68,5 64,9 -<br />

Not: ÇKA tarafından yayımlanmış olan” TR62 Bölgesi Ön Bölgesel Gelişme Planı (2007-2008) ” , s.4<br />

http://www.cka.org.tr/index.php?Itemid=98&id=38&option=com_content&task=view adresinden<br />

alınmıştır.<br />

Geçmişten günümüze her dönemde tarımsal ve ticari faaliyetlerin bölgede<br />

yoğunlaşması da bölgeyi Türkiye içerisinde önemli bir konuma getirmektedir.<br />

Çukurova Bölgesi’nin uygun hava koşulları ve doğal kaynaklarıyla diğer bölgelerden<br />

yüksek oranda göç almakta ve bunun da etkisiyle işsizlik oranında yüksek rakamlara<br />

ulaşan bir bölge olmuştur.<br />

Çukurova Kalkınma Ajansının bölgenin mevcut durumunu değerlendirdiği<br />

rapora göre bölgenin gelişmişlik performansını etkileyen başlıca unsurlar şöyledir;<br />

• Göç<br />

• Artan işsizlik ve istihdam<br />

• İnsan sermayesi, yaratıcı sermaye ve <strong>sosyal</strong> sermaye<br />

2009 yılı itibariyle %22 işsizlik oranı ile Türkiye’deki düzey 2 bölgeleri arasında<br />

ilk sırada yer almaktadır (ÇKA, 2010a, s. 8).Çukurova Bölgesi nüfus yoğunluğu<br />

açısından Türkiye içerisinde İstanbul’un ardından ikinci sırada yer almaktadır. Bu<br />

durum, ekonomik yoğunlaşmanın sağladığı pek çok avantajdan yararlanılmasının yanı<br />

sıra bölgedeki <strong>sosyal</strong> sorunların önemli bir kısmının da temelini teşkil etmektedir.<br />

Özellikle Doğu ve Güneydoğu Anadolu bölgelerinden Çukurova Bölgesine<br />

sürekli olarak göç yaşanmaktadır. Göçle gelen nüfusla birlikte bölgede işsizlik, altyapı,<br />

sağlık ve eğitim gibi alanlarda yetersiz kalmaktadır. Bölgenin vasıfsız göçün hem<br />

ekonomik hem de <strong>sosyal</strong> ihtiyaçlarını karşılamada yetersiz kalması sağlıklı bir kentsel<br />

yapılanmayı da önlemektedir. Bölge nüfusunun yüzde 68,5’i şehirlerde, yüzde 31,5’i ise<br />

kırsal kesimde yaşamaktadır. Tarım alanlarının dağılımı incelendiğinde; bölgenin<br />

toplam tarım alanının ülke içerisinde yüzde 3,8’lik paya sahip olduğu görülmektedir.<br />

96


Ülke ortalamaları ile karşılaştırıldığında, bölgede sebzecilik ve meyvecilik yapılan tarım<br />

alanı miktarının ağırlıkta olduğu görülmektedir (Çukurova Bölgesi, s.1).<br />

Tablo 3.9.’da bölgelerin kişi başına düşen GSYH değerleri ve sıralaması yer<br />

almaktadır. TR62 Çukurova Bölgesinde kişi başına düşen GSYH 2.393 dolardır. Bölge<br />

ülke genelindeki 26 Düzey 2 bölgesi arasında 8. sırada yer almaktadır. İlk yedi sırayı<br />

alan bölgelere bakıldığında bu bölgelerin Türkiye’nin en gelişmiş bölgeler olduğu<br />

görülmektedir. Bu çerçevede Çukurova Bölgesi Türkiye ortalamasının üzerinde yer<br />

almaktadır.<br />

Tablo 3.9.<br />

Cari Fiyatlarla Kişi Başına Düşen GSYH Sıralaması<br />

Sıra Bölge Kodu Bölge Adı GSYH ($)<br />

1 TR42 Kocaeli, Sakarya, Düzce, Bolu, Yalova 4.109<br />

2 TR31 İzmir 3.215<br />

3 TR10 İstanbul 3.063<br />

4 TR51 Ankara 2.752<br />

5 TR21 Tekirdağ, Edirne, Kırklareli 2.733<br />

6 TR41 Bursa, Eskişehir, Bilecik 2.513<br />

7 TR32 Aydın, Denizli, Muğla 2.427<br />

8 TR62 Adana,Mersin 2.393<br />

…<br />

TR Türkiye ortalaması 2.146<br />

24 TRC3 Mardin, Batman, Şırnak, Siirt 993<br />

25 TRB2 Van, Muş, Bitlis, Hakkari 749<br />

26 TRA2 Ağrı, Kars,Iğdır, Ardahan 730<br />

Not:: ÇKA tarafından yayımlanmış olan “ Mevcut. Durum Değerlendirme Raporu” 2010a,s. 151<br />

www.dpt.gov.tr/bgyu/kalkinmaajans/DegerlendirmeRaporu.doc adresinden alınmıştır.<br />

Tablo 3.10.’da TR62 Çukurova Bölgesi İstihdam Göstergeleri 2008 yılı<br />

itibariyle incelendiğinde bölgenin tarım sektörü istihdam oranı % 24,8 ile ülke<br />

ortalamasının üzerinde gerçekleşirken, sanayi sektörü istihdam oranı %22,9 ile ülke<br />

ortalamasının altında gerçekleşmiştir. Bölgenin hizmet sektörü istihdam oranı %52,1 ile<br />

ülke ortalamasının üzerindedir.<br />

97


Tablo 3.10.<br />

TR62 Çukurova Bölgesi İstihdam Göstergeleri (2008 yılı itibariyle)<br />

Sektör/İstihdam Oranı (Yüzde) TR62 Bölgesi Türkiye<br />

Tarım Sektörü 24,8 23,7<br />

Sanayi Sektörü 22,9 26,8<br />

Hizmetler Sektörü 52,1 49,5<br />

Not: ÇKA tarafından yayımlanmış olan, “TR62 Adana-Mersin Bölgesi Temel Sosyal ve Ekonomik<br />

Göstergeler Bülteni”, Yayın No:2, s.2 http://www.cka.org.tr/files/TR62-BOLGESI-BULTEN-NO2(1).pdf<br />

adresinden alınmıştır.<br />

Tablo 3.11.’de TR62 Çukurova Bölgesinin çeşitli istihdam göstergeleri<br />

açısından Türkiye sıralaması görülmektedir. Bölgenin nüfus yoğunluğu göz önünde<br />

bulundurulduğunda tarımsal istihdam oranının düşük olduğu dikkat çekmektedir.<br />

Çukurova Bölgesinin Düzey 2 bölgeleri arasında tarımsal açıdan 6. sırada yer alması,<br />

tarım bölgesi olarak adlandırılan bölgenin kimliği ile örtüşmemektedir. Bu durum<br />

tarımda kayıt dışı istihdamın bir göstergesi olarak yorumlanabilir. Öte yandan,<br />

sanayideki istihdam oranı bölge içinde önemli yer tutmazken, hizmetler sektöründe<br />

istihdam oranı diğer Düzey 2 bölgeleri arasında üst sıralardadır (ÇKA, 2010a, s. 11).<br />

Tablo 3.11.<br />

TR62 Çukurova Bölgesi İstihdam Sıralaması<br />

İstihdam<br />

Bölgenin<br />

Türkiye’de<br />

ki yeri<br />

1. sıra 2.sıra 3.sıra Üst Alt<br />

İstihdam oranı 18 TR90 TR61 TR83 TR51 TR63 41,7<br />

Tarımda istihdam 6 TR90 TR83 TR33 TR32 TR22<br />

Sanayide istihdam 7 TR10 TR41 TR31 TR33 TR32<br />

Hizmetlerde istihdam 5 TR10 TR51 TR31 TR61 TR90<br />

TR<br />

ortala<br />

ması<br />

Not: ÇKA tarafından yayımlanmış olan “ Mevcut Durum Değerlendirme Raporu” 2010a, s.10<br />

www.dpt.gov.tr/bgyu/kalkinmaajans/DegerlendirmeRaporu.doc adresinden alınmıştır.<br />

İşgücü açısından bölgeler itibariyle Türkiye sıralaması ve değerleri Tablo<br />

3.11.’de görülmektedir. Bölgede TÜİK 2006 verilerine göre toplam iş gücü 1.087.000<br />

kişidir. Diğer düzey 2 bölgeleriyle kıyaslandığında Türkiye içerisinde 7. sırada olduğu<br />

görülmektedir.<br />

98


Tablo 3.12.<br />

TR 62 Çukurova Bölgesinde Toplam İşgücü<br />

Sıra Bölge<br />

Kodu<br />

Bölge Adı<br />

Toplam<br />

İşgücü<br />

1 TR10 İstanbul 3.677<br />

2 TR90 Trabzon, Ordu, Giresun, Rize, Artvin, Gümüşhane 1.378<br />

3 TR51 Ankara 1.355<br />

4 TR31 İzmir 1.201<br />

5 TR41 Bursa, Eskişehir,Bilecik 1.198<br />

6 TR61 Antalya, Isparta, Burdur 1.090<br />

7 TR62 Adana,Mersin 1.087<br />

… … …. …<br />

24 TR82 Kastamonu, Çankırı, Sinop 320<br />

25 TRA2 Ağrı, Kars,Iğdır, Ardahan 307<br />

26 TRC3 Mardin, Batman, Şırnak,Siirt 280<br />

Not: ÇKA tarafından yayımlanmış olan “ Mevcut Durum Değerlendirme Raporu” 2010a, s.152<br />

www.dpt.gov.tr/bgyu/kalkinmaajans/DegerlendirmeRaporu.doc adresinden alınmıştır.<br />

Çukurova Kalkınma Ajansının Mevcut Durum Analizi Raporu’na göre<br />

(2010b,117), Bölgedeki iki ildeki odalara kayıtlı Adana Ticaret Odası, Adana Sanayi<br />

Odası, Mersin Ticaret Sanayi Odası (ATO, ADASO, MTSO) üye firmaların 2009 yılı<br />

itibariyle sayısına baktığımızda Adana’da ticaret ve sanayi odalarına kayıtlı 26.595 iş<br />

yeri, Mersin’de ise Ticaret ve Sanayi Odası’na kayıtlı 11.092 iş yeri bulunmaktadır.<br />

Buradan hareketle Adana ilinin Mersin iline göre ön plana çıktığı görülmektedir.<br />

Bölgedeki ARGE ve yenilikçi faaliyetlere Tablo3.12.’de baktığımızda,<br />

sıralamada Düzey 2 bölgeleri arasında bölgenin oldukça geri kaldığı görülmektedir.<br />

AR-GE ve yenilikçi faaliyetlerde ilk sırada birinci bölgede yer alan TR10 kodu ile<br />

İstanbul gelmektedir. Bölgenin nüfus yoğunluğu, istihdamın sektörel dağılımına<br />

baktığımızda gelişmiş bölge kategorisinde yer aldığından, bölgeye yapılan patent,<br />

faydalı model ve endüstriyel tasarım faaliyetlerinin yetersiz olduğu sonucu çıkmaktadır.<br />

99


Tablo 3.13.<br />

TR62 Çukurova Bölgesi AR-GE ve Yenilikçi Faaliyetler<br />

AR-GE İnovasyon<br />

Bölgenin<br />

Türkiye’d<br />

e ki yeri<br />

1. sıra 2.sıra 3.sıra Üst Alt<br />

Patent başvuru sayısı 9 TR10 TR31 TR31 TR33 TR32<br />

Faydalı model başvuru sayısı 9 TR10 TR41 TR31 TR32 TR21<br />

Endüstriyel tasarım başvuru<br />

sayısı<br />

10 TR10 TR51 TR41 TR33 TR32<br />

Marka başvuru sayıları 8 TR10 TR51 TR31 TRC1 TR52<br />

Not: ÇKA tarafından yayımlanmış olan “ Mevcut Durum Değerlendirme Raporu” 2010a, s.12<br />

www.dpt.gov.tr/bgyu/kalkinmaajans/DegerlendirmeRaporu.doc adresinden alınmıştır.<br />

100<br />

Kalkınma Ajanslarının Kurulmasına ilişkin kanunun çıktığı yıl olan 2006 yılında<br />

Adana ve Mersin illerini kapsayan Çukurova Kalkınma Ajansı (ÇKA) kurulmuştur.<br />

Kalkınma Ajansının kurulması ile, Çukurova Bölgesi’nin rekabet gücünün arttırılmasını<br />

sağlamak üzere üretim imkanlarının arttırılması için girişimciliğin geliştirilmesi, üretim<br />

niteliklerine uygun olarak AR- GE ve inovasyonun geliştirilmesi, bölgeye yapılacak<br />

yatırım miktarını arttırmak üzere bölgedeki yatırım ortamının iyileştirilmesi ve bölgenin<br />

tanıtımı, bölgede öne çıkan sektör ve alt sektörlerde gelişmenin sağlanması<br />

hedeflenmiştir (DPT, s.1).<br />

Çukurova Kalkınma Ajansı’nın 2008 yılı mevcut durum analizi raporunda<br />

bölgenin ekonomik yapısı ve mukayeseli üstünlüğe sahip olduğu sektörler belirlenmeye<br />

çalışılmış ve aşağıdaki sektörlerin bölgede ön plana çıktığı tespit edilmiştir.<br />

- Tarım<br />

- Gıda Sanayi<br />

- Kimya Sanayi<br />

- Tekstil ve Hazır Giyim<br />

- Makine, Metal Eşya<br />

- Mobilya<br />

- Kağıt ve kağıt ürünleri<br />

- Lojistik<br />

- Hizmetler


101<br />

Ayrıca bölgenin yapısı, potansiyeli, bölgedeki aktörlerin eğilimi doğrultusunda<br />

bölge için önem arz eden sektörler; Turizm ve Yenilenebilir Enerji olarak belirlenmiştir.<br />

Bölgenin mukayeseli üstünlüğe sahip olduğu temel sektörlerin başında tarım, gıda,<br />

tekstil ve hazır giyim gelmektedir. Bu sektörlere yönelik bir teşvik politikasının<br />

belirlenmesi bölgedeki ekonomik faaliyetleri hızlandıracak ve bölgenin en ciddi<br />

sorunlarının başında gelen istihdam sorununun çözümünü kolaylaştıracaktır.<br />

Çukurova Kalkınma Ajansı, girişimcilere iktisadi kalkınma mali destek<br />

programı, <strong>sosyal</strong> kalkınma mali destek programı, küçük ölçekli alt yapı projeleri mali<br />

destek programları ile proje teklif çağrısında bulunmaktadır. Örneğin, Çukurova<br />

Kalkınma Ajansı küçük ölçekli alt yapı projelerine destek vermek amacıyla bir mali<br />

destek programı hazırlamıştır. Destek verilecek alanların belirlenmesinde birden çok<br />

sektörü içeren ve bunlar arasında yatay ilişkileri en iyi şekilde kuran temalar ve<br />

bölgenin mekansal öncelikleri ile Dokuzuncu Kalkınma Planında yer alan gelişme<br />

eksenleri doğrultusunda hareket edilmektedir. Hazırlanan bu program çerçevesinde<br />

25.000 ile 600.000 TL arasında değişen tutarlar mali destek olarak firmalara sağlanmış<br />

olup, firmalar ajans tarafından belirlenen tarihe kadar programda belirtilen şartları<br />

taşımaları ve istenen belgeleri ibraz etmeleri halinde hazırladıkları projeleri Çukurova<br />

Kalkınma Ajansı’na sunduktan sonra ajansın bu projeleri değerlendirmesi ve uygun<br />

bulması sonucunda bu mali desteklerden yararlanabilme imkanı bulmuşlardır (ÇKA,<br />

2008, s. 7).<br />

3.3.1.2. Çukurova Bölgesinde Tarım<br />

Çukurova toprakları özellikle tarımda oldukça geniş bir üretim çeşitliliğine<br />

sahiptir. Bölgede tahıl, endüstri bitkileri, sebzeler ve turunçgillerin yanı sıra organik<br />

tarımda son dönemde oldukça ciddi bir gelişme göstermiştir. Tarım, özellikle Adana ili<br />

ekonomisinde önemli bir gelir kaynağı olmuştur. Bitkisel ve hayvansal üretimin yoğun<br />

olarak yapılması, iç ve dış ticaret için uygun ortamların bulunması nedeniyle sanayi<br />

sektörünün gelişimine destek teşkil etmektedir. Mersin ilinde tarımsal ürün zengin bir<br />

çeşitlilik göstermektedir. Özellikle kıyı şeridinde narenciye ve tufanda sebze- meyve<br />

üretiminde ülkemiz genelinde önemli bir paya sahiptir (TÜİK, 2009, s. 12).<br />

Tarım sektörü istihdamı, dış ticareti, diğer sektörlere sağladığı girdiler açısından<br />

hem Türkiye hem de Çukurova Bölgesi için en önemli sektörlerden biridir. Türkiye’de<br />

tarımsal ürünlerden getiri sağlanamayan dönemlerde bölgede pamuk üretimi yapılıyor


olması tarım sektörünün de güçlü bir yapısının oluşmasını sağlamıştır. Ve bölgenin<br />

sanayisi tarıma dayalı olarak gelişme göstermiş, özellikle Adana Türkiye’nin ilk<br />

sanayileşen illerinden biri olmuştur (ÇKA, 2010b , s. 212).<br />

102<br />

2007 yılında Adana ve Mersin illerinde yapılan bitkisel üretim Türkiye’nin<br />

toplam bitkisel üretim değerinin %10,4’ünü oluşturmaktadır ve bölge düzey 2 bölgeleri<br />

arasında ilk sırada yer almaktadır. Çukurova’yı %9,8’lik payıyla Antalya Bölgesi<br />

izlemektedir. Üretim değerinin %40’ı Adana’da üretilirken, %60’ı Mersin’de<br />

üretilmektedir (ÇKA, 2010b , s. 212).<br />

Tarımsal üretimin yaygın olduğu Çukurova Bölgesi’nde her geçen gün<br />

uygulanan yanlış uygulamalar, tarım sektörünün gerilemesine neden olmuştur. Plansız<br />

üretim ve devlet desteklemelerinin ürün teslimi ile birlikte verilmeyişinden kaynaklanan<br />

sorunlar yaşanmaktadır. Çiftçilere yüksek kaliteli tohum temini için gerekli desteğin<br />

sağlanması gerekmektedir.<br />

3.3.1.3. Çukurova Bölgesinde Sanayi ve Ticaret<br />

TR62 Çukurova Bölgesinin geçmişte lideri olduğu tekstil sektörü zaman içinde<br />

bir hayli gerilemiştir. Tarım sektöründe ise bölgede ekonomik faaliyetler<br />

yoğunlaşmasına rağmen bölgeye kalıcı katma değer sağlanamamaktadır. Yukarıda<br />

anılan sebeplerden dolayı, bölgenin sektörel gelişimi başarabilmesi için AR-GE ve<br />

yenilikçilik faaliyetlerine ihtiyaç duyulmaktadır (ÇKA, 2010a, s. 16).<br />

Nüfus ve ekonominin sürekli gelişme gösterdiği Adana'da altyapı, çarpık<br />

kentleşme ve ortaya çıkan diğer sorunların çözümü ile çıkabilecek yeni sorunların<br />

önlenebilmesi için koordineli çalışmayı gerektiren "Bölgesel Kalkınma Planı" DPT<br />

yatırım programına alınmıştır. Hazar Petrolleri ve Orta Asya gaz kaynaklarını Türkiye<br />

üzerinden dünya pazarlarına taşıyacak, bölgemize yeni fabrikalar ve yeni enerji<br />

santralleri, iş ve istihdam sağlayacak Bakü-Tiflis-Ceyhan petrol boru hattı projesinin<br />

gerçekleşmesi konusunda çalışmalar yapılmaktadır. Sanayiciyi yönlendirmek, proje<br />

hazırlamak ve alternatif yatırım alanları önermek üzere, Adana Valiliği, Adana<br />

Büyükşehir Belediye Başkanlığı, Çukurova Üniversitesi, Ticaret Odası, Sanayi Odası ve<br />

Adana Güç Birliği Vakfı'ndan oluşan "Adana Yatırım Araştırma ve Geliştirme Merkezi<br />

-AYEGEM" kurulmuştur (Adana Ticaret Odası, s.1).<br />

TR 62 Çukurova Bölgesi, Irak- Türkiye Ham Petrol Boru Hattı ve Ceyhan-<br />

Kırıkkale Ham Petrol Boru Hattının kesiştiği, Bakü- Tiflis- Ceyhan Boru Hattı’nın


sonlandığı, sıvılaştırılmış doğal gaz terminalleri ve rafinerilerin yer aldığı gerek Türkiye<br />

gerekse çevre ülkeler için stratejik öneme sahiptir. Bölge hidrolik, rüzgar ve güneş<br />

enerjisi gibi yenilenebilir enerji kaynakları açısından yüksek potansiyele sahiptir. Bu<br />

potansiyeli değerlendirebilmek için Adana’nın Ceyhan ilçesinde Türkiye’nin ilk enerji<br />

ihtisas endüstri bölgesi kurulması çalışmaları devam etmektedir. 2010 yılı yatırım<br />

programında 168.444.000 TL proje bedeli ve 15.200.000 TL kamulaştırma ödeneği ile<br />

yer alan Ceyhan Enerji İhtisas Endüstri Bölgesi Projesi tamamlandığında bölge, petrol<br />

rafinerileri ve termik santraller için bir üretim üssü haline gelecektir.<br />

103<br />

Çukurova Bölgesi’nin önümüzdeki dönemde Türkiye içerisinde yerine getireceği<br />

işlevleri, oynayacağı rolleri belirlemede ulusal politikalar da önemli rol oynamaktadır.<br />

Bölgede sonlanan petrol boru hatları, yatırım kararı alınmış petro-kimya tesisleri, ilan<br />

edilmiş olan enerji ihtisas endüstri bölgesi gibi yatırım ve altyapı kararları bölgedeki<br />

petro-kimya sanayinin ve buna bağlı türev sektörlerin önümüzdeki dönemde bölge için<br />

önem arz edeceğini, bölgenin Türkiye içerisinde bu alandaki iki merkezden birisi (diğeri<br />

İzmir) olacağını göstermektedir (ÇKA, 2010a, s. 19-20).<br />

Tablo 3.13.’e göre Adana ve Mersin illeri imalat sanayinde 81 il içerisinde<br />

sırasıyla 12. ve 21.sırada yer almaktadır. TR62 bölgesi ise imalat sanayii gelişmişlik<br />

sıralamasında 26 bölge içerisinde 7 nci sırada bulunmaktadır. Sanayi ve Ticaret<br />

Bakanlığı’nın yayınlamış olduğu 2004 yılı verilerine göre Adana Organize Sanayi<br />

Bölgesinde (OSB) üretim yapan 207, Mersin Organize Sanayi Bölgesinde üretim yapan<br />

64 tesis bulunmaktadır. Bölge OSB’lerinde üretim yapan toplam 271 tesis olmakla<br />

birlikte Türkiye genelindeki payı sadece % 0,9 olarak görülmektedir.<br />

Tablo 3.14.<br />

TR62 Bölgesi Sanayi Göstergeleri<br />

Adana Mersin<br />

TR62<br />

Bölgesi Türkiye<br />

Bölge/Türkiye<br />

(Yüzde)<br />

İmalat Sanayii Gelişmişlik Sırası 12 21 7 - -<br />

OSB’de Üretim Yapan Tesis<br />

Sayısı<br />

207 64 271 30.606 0,9<br />

Not: ÇKA tarafından yayımlanmış olan” TR62 Bölgesi Ön Bölgesel Gelişme Planı (2007-2008) ” , s.7<br />

http://www.cka.org.tr/index.php?Itemid=98&id=38&option=com_content&task=view<br />

alınmıştır.<br />

adresinden


3.3.1.4. Çukurova Bölgesinde Liman ve Serbest Bölgeler<br />

104<br />

Doğu Akdeniz’in en önemli limanlarından olan Mersin Limanı, ülkemizin<br />

ithalat, ihracat ve transit ticarette önde gelen limanları arasında yer almaktadır.<br />

Mersin'in kurulduğu yıldan itibaren liman şehri olması, ticari potansiyeli Mersin<br />

Limanını hinterlandını genişletmiştir. Türkiye'nin ilk ve en büyük ticari hacme sahip<br />

olan Serbest Bölgesi Mersin’de kurulmuştur. Bölge, yabancı yatırımcılar için büyük<br />

uluslararası pazarlara (Orta Doğu, Kuzey Afrika, Doğu ve Batı Avrupa, Rusya ve eski<br />

Sovyet Cumhuriyetleri) yakınlığı sebebiyle bir merkezdir (ÇKA, 2009, s. 8).<br />

Adana Yumurtalık serbest bölgesi 4.500.000 metrekarelik bir alana inşa edilen<br />

İskenderun Körfezi’nde, Adana-Hatay illerinin birleşiminde kurulmuş olup, Türkiye’nin<br />

en büyük araziye sahip serbest bölgelerinden biridir. Ayrıca Türkiye’nin ağır sanayiye<br />

yönelik tasarlanmış ilk ve tek serbest bölgesidir. Bölgede gemi inşa bakım-onarım,<br />

petrokimya, inşaat, tekstil ve çeşitli kimyasalları depolamada bulunmak üzere toplam 21<br />

firma faaliyette bulunmaktadır. Girişimcilerin üç kıtadaki pazarlara erişiminde önemli<br />

avantajlar sağlamaktadır.<br />

Adana-yumurtalık serbest bölgesi 1980’li yıllarda ekonominin dışa açılması<br />

politikası çerçevesinde DPT tarafından çalışmaları başlatılan ilk serbest bölgelerden<br />

birisidir. Altyapı çalışmalarına Şubat 1991 de başlanılmış ancak körfez krizi bölgeye<br />

yönelik talebi olumsuz yönde etkilemiştir. Yatırımlar 1996 yılı sonuna kadar durmuştur.<br />

Petro- kimya ve enerji sektörleri gibi tamamen ağır sanayi yatırımlarına yönelik olarak<br />

faaliyet gösteren bölge altyapı çalışmalarının tamamlanmasının ardından 2000 yılında<br />

ticari faaliyete geçmiştir (Işık ve Çabuk, 2007, s. 76-77).<br />

Bölgede yer alan serbest bölgelerin ticaret hacimlerine Tablo 3.14.’de<br />

baktığımızda, yıllar itibariyle önemli dalgalanmalar görülmektedir. Özellikle son<br />

dönemlerde bölgeye yakın olan Ortadoğu’da yaşanan siyasi istikrarsızlık, serbest<br />

bölgelerin ticari hacimlerini olumsuz yönde etkilemiştir. 2008 yılında Mersin Serbest<br />

Bölgesinin ticari hacminde önceki yıla göre %18,6 oranında bir düşüş yaşanmıştır.<br />

Adana- Yumurtalık serbest bölgesinde ise ticaret hacmi 2008 yılında önceki yıla göre %<br />

%95,8 oranında artış gözlenmektedir.


Tablo. 3.14.<br />

Serbest Bölgelerin Yıllık Ticaret Hacimleri<br />

Adana -Yum.<br />

Ser. Böl.<br />

Mersin Serbest<br />

Bölgesi<br />

TR62 Bölgesi<br />

Toplamı<br />

2003 2004 2005 2006 2007 2008<br />

105<br />

74.852 70.214 84.885 94.000 73.000 143.000<br />

2.766.312 2.720.016 2.128181 2.444.000 2.290.000 1.863.000<br />

2.841.164 2.790.230 2.213.066 2.540.006 2.365.007 2.008.008<br />

Türkiye<br />

Toplamı<br />

16.608.066 22.110.402 23.362.826 23.824.028 24.573.445 24.578.055<br />

Not: DTM’ nin http://www.dtm.gov.tr adresinden alınan veriler doğrultusunda tarafımca hazırlanmıştır.<br />

3.3.1.5. Çukurova Bölgesinde Kamu Yatırımları<br />

Adana ve Mersin illerine yapılan kamu yatırımlarının 2000-2010 yılları arasında<br />

sektörler itibariyle dağılımı Tablo 3.15. ve 3.16’da gösterilmektedir. Buna göre<br />

tablolardan görüldüğü üzere, Adana ili için 2001 yılında gerçekleştirilen toplam kamu<br />

yatırım tutarı 148.722 TL ile, iller sıralamasında 5. sırada yer alırken, Mersin ili 97.187<br />

TL ile 10 sırada yer almaktadır. Bölgenin zaman içerisinde kamu yatırım<br />

harcamalarında iller sıralamasında gerilediği görülmektedir. Artvin ili, 2001 yılında<br />

63.937 TL ile 14. sırada yer alırken, 2003 yılından itibaren Artvin ili sıralamada Adana<br />

ve Mersin illerinin önüne geçmiştir. Bölgedeki kamu yatırımlarının yetersiz oluşu<br />

bölgenin sosyo-ekonomik gelişmişlik düzeyini son yıllarda geri plana itmiştir.<br />

2008 yılı verilerine göre Türkiye nüfusunun % 5,07’ lik kısmını barındıran<br />

Çukurova Bölgesi’nin toplam kamu yatırımlarından aldığı pay %2,7 nüfusuna oranla bu<br />

oran düşük seviyelerde kalmaktadır (ÇKA, 2010b, s. 158).<br />

Adana ilinin kamu yatırım tutarı açısından 2008 yılı itibariyle, 11. sırada, 2009<br />

yılında 32. sırada ve Mersin ilinin 2008 yılında 7. sırada 2009 yılında 33. sırada yer<br />

almış olması bölgede son yıllarda kamu yatırım harcamalarının yetersiz düzeyde<br />

olduğunu göstermektedir. kamu yatırım harcamalarında meydana gelen azalmanın<br />

bölgenin yeterince gelişmemesinin önemli nedenlerinden biri olarak görülebilir.<br />

Yıllar itibariyle kamu yatırımlarının sektörel dağılımına baktığımızda, bölgede<br />

haberleşme/ulaştırma alanına yapılan yatırımların diğer sektörlere göre yüksek olduğu,<br />

tarım, madencilik, imalat ve enerji sektörlerine olan yatırımların ise düşük tutarda<br />

gerçekleştiği görülmektedir.


Tablo. 3.15.<br />

Adana İli Yıllara Göre Kamu Yatırımlarının Sektörel Dağılımı (Milyon TL)<br />

Sektörler 2001 2002 2003 2004 2005 2006 2007 2008 2009<br />

Tarım 3.612 5.725 6.401 6.501 17.000 19.443 19.233 18.459 18.270<br />

Madencilik - - - - 14.575 3.929 3.014 3.883 2.817<br />

İmalat 54 - - - 30 - - - 7.260<br />

Enerji - - - - - - - - -<br />

Haberleşme- 17.481 454.714 8.318 33.906 127.766 122.781 220.168 144.198 31.186<br />

Ulaştırma<br />

Turizm - - - - - 600 - - -<br />

Konut 50 - 6.823 13.397 - - 80 87 120<br />

Eğitim 6.088 8.389 10.579 9.003 15.510 13.634 22.214 38.056 42.552<br />

Sağlık 4.302 9.713 13.734 13.020 13.365 5.450 7.730 14.730 2.400<br />

Diğer Kamu<br />

Hiz.<br />

117.135 72.744 17.406 56.791 59.279 29.118 27.423 25.696 30.127<br />

Toplam 148.722 551.285 63.261 132.618 247.525 194.955 299.862 245.109 134.732<br />

İl Sıralaması<br />

(Bkz; Ek-1)<br />

5 3 27 13 13 15 8 11 32<br />

Not: DPT’nin http://www.dpt.gov.tr/kamuyat/ilozet.html adresinden alınan veriler doğrultusunda<br />

tarafımca oluşturulmuştur.<br />

106<br />

Aynı şekilde Mersin ilindeki kamu yatırımlarının yıllara göre dağılım tablosuna<br />

baktığımızda, kamu yatırım harcamalarının toplamda yıllar itibariyle artış göstermesine<br />

rağmen Türkiye genelinde iller sıralamasında Mersin ili geriye düşmüştür. 2001 yılında<br />

10. sırada yer alan Mersin ili 2009 yılı itibariyle kamu yatırımlarında 33. sırada yer<br />

almaktadır. Buradan hareketle görülüyor ki TR62 Çukurova Bölgesinde (Mersin,<br />

Adana) kamu yatırımları yetersiz düzeyde kalmakta, bölgenin gelişim potansiyeli<br />

üzerinde negatif bir görünüm sergilemektedir.<br />

Tablo.3.16.<br />

Mersin İli Yıllara Göre Kamu Yatırımlarının Sektörel Dağılımı (Milyar TL)<br />

Sektörler 2001 2002 2003 2004 2005 2006 2007 2008 2009<br />

Tarım 1.018 1.650 1.501 1.701 3.000 8.669 17.141 17.455 29.195<br />

Madencilik - - - - 1.964 - 708 2.252 193<br />

İmalat 2.502 14.155 16.500 - - - - - -<br />

Enerji 50 - - - - - - - -<br />

Haberleşme-<br />

Ulaştırma<br />

33.901 51.110 31.344 22.849 39.218 23.523 23.026 20.123 18.828<br />

Turizm 3.898 3.900 3.409 1.800 1.000 1.060 550 1.850 2.441<br />

Konut - - - - - - - - -<br />

Eğitim 5.608 13.908 16.101 13.016 19.333 23.842 25.166 30.804 36.719<br />

Sağlık 3.695 8.217 11.260 14.230 26.230 18.102 27.000 31.941 24.500


Tablo.3.16. (Devam)<br />

Diğer Kamu<br />

Hiz.<br />

107<br />

46.515 90.907 123.021 128.821 90.358 117.606 136.648 190.376 180.368<br />

Toplam 97.187 183.847 203.136 182.417 181.103 192.802 230.239 294.801 292.244<br />

İl Sıralaması<br />

(Bkz; Ek-1)<br />

10 8 9 11 15 33 12 7 33<br />

Not: DPT’nin http://www.dpt.gov.tr/kamuyat/ilozet.html adresinden alınan veriler doğrultusunda<br />

tarafımca oluşturulmuştur.<br />

3.3.1.6. Çukurova Bölgesinin Güçlü ve Zayıf Yanları<br />

Çukurova Bölgesinin güçlü ve zayıf yanları Tablo3.17’de görülmektedir. Bölge<br />

ile ilgili stratejilerde bunların dikkate alınması önem taşımaktadır.<br />

Tablo 3.17.<br />

Çukurova Bölgesinin Güçlü ve Zayıf Yanları<br />

GÜÇLÜ YANLAR ZAYIF YANLAR<br />

• Coğrafi açıdan stratejik konuma sahip<br />

• İklim yapısının elverişli olması (ürün<br />

çeşitliliği vs.)<br />

• Doğal kaynak zenginliği<br />

• Yenilenebilir enerji kaynaklarına sahip<br />

olması<br />

• Tarımsal üretim ve tarıma dayalı<br />

•<br />

sanayinin çeşitliliği<br />

Ekonomik alt yapıya sahip tesislerin<br />

varlığı (OSB, serbest bölge)<br />

• Genç nüfus ve işgücü potansiyeli<br />

• Ucuz işgücü<br />

• Sosyal yaşam kolaylığı<br />

FIRSATLAR TEHDİTLER<br />

• Hayvancılık, su kaynakları ve su ürünleri<br />

üretimi için yüksek potansiyelin varlığı,<br />

• Teknolojik seracılık altyapısı,<br />

• Tarıma dayalı ve ihracata dönük<br />

sanayinin gelişme potansiyeli,<br />

• Kalkınma Ajansının kurulması,<br />

• Yenilenebilir enerji kullanımına yönelik<br />

teknolojinin gelişmesi,<br />

• AB projeleri ve hibe programları,<br />

• Bölge içi dengesizlik (<strong>sosyal</strong> alanda,<br />

gelir dağılımında)<br />

• Turizm potansiyelinin verimli<br />

kullanılmaması<br />

• Sağlıklı tarım ve sanayi envanterinin<br />

bulunmaması<br />

• AR-GE ve inovasyon faaliyetlerinin<br />

yetersizliği<br />

• Girişimcilik/verimlilik/etkinlik<br />

faaliyetlerinin yetersizliği<br />

• Çevre kirliliği ve atık yönetiminin<br />

yetersizliği<br />

• Bölgeye mevsimlik tarım işçisi göçü<br />

olması,<br />

• Tarımda gizli işsizliğin yüksek olması,<br />

• Karayolu taşımacılığının altyapı ve<br />

üstyapı eksiklikleri,<br />

• Artan enerji ihtiyacı ve yükselen enerji<br />

maliyetleri<br />

• Turizmde öncelikli komşu illerin<br />

varlığı,<br />

• Belirli yörelerde düzensiz ve çarpık<br />

yapılaşma nedeniyle doğal çevrenin<br />

giderek bozulması,<br />

• Su havzalarının kirlenmesi<br />

Not: ÇKA tarafından yayımlanmış olan “ Mevcut Durum Değerlendirme Raporu” 2010a, s.106<br />

www.dpt.gov.tr/bgyu/kalkinmaajans/DegerlendirmeRaporu.doc adresinden alınmıştır.


3.3.2. Çukurova Bölgesinde Teşvikler<br />

108<br />

Üretimi ve istihdamı arttırmak, sürdürülebilir kalkınmayı sağlamak, bölgesel<br />

gelişmişlik farklılıklarını azaltmak vs. gibi birçok amacı olan teşvik politikaları<br />

Çukurova Bölgesinin gelişimi ve kalkınması açısından önem taşımaktadır.<br />

3.3.2.1. Çukurova Bölgesinde Yatırım Teşvikleri<br />

Çukurova Bölgesini oluşturan Adana ve Mersin illerindeki teşviklerin belge<br />

sayısı, yatırım tutarı ve yaratılan istihdam sayısını 2005-2009 yılları arasındaki<br />

durumunu ele aldığımızda Tablo 3.18’de görüleceği üzere belge sayısı, yatırım tutarı ve<br />

yaratılan istihdam açısından istikrarlı bir görünüm izlemiştir. Adana iline verilen teşvik<br />

belgesi sayısı Mersin iline nazaran daha az gerçekleşmesine rağmen, yatırım tutarının<br />

Adana ilinde Mersin’e göre daha yüksek olarak gerçekleşmiştir. Yine yaratılan istihdam<br />

açısından toplamda Adana ili 10.837 kişi ile Mersin ilinin önündedir.<br />

Tablo 3.18.<br />

Çukurova Bölgesi Yatırım Teşvikleri (Adet/TL/Kişi)<br />

ADANA MERSİN<br />

Yıllar Belge Yatırım Tutarı İstihdam Belge Yatırım Tutarı İstihdam<br />

Sayısı<br />

Sayısı<br />

2005 54 225.386.415 2.368 76 197.986.006 1.573<br />

2006 45 719.192.652 2.768 86 251.996.731 1.356<br />

2007 45 952.886.395 2.520 42 441.052.103 1.598<br />

2008 52 708.433.195 1.161 39 384.486.749 875<br />

2009 53 538.037.110 2.020 51 429.491.516 1.646<br />

Toplam 276 3.143.935.767 10.837 294 1.705.013.105 7.048<br />

Not: Hazine Müsteşarlığı’nın http://www.hazine.gov.tr adresinden alınan veriler doğrultusunda tarafımca<br />

hazırlanmıştır.<br />

Tablo 3.19’daki 2006-2009 yılları arasında Çukurova Bölgesine verilen teşvik<br />

belgelerinin sektörel dağılımına baktığımızda, TR62 (Adana, Mersin) bölgesi için en az<br />

teşvik belgesi tarım ve madencilik sektörüne verilmiştir. Bölgede maden yataklarının<br />

çeşitliliğinin zengin olmayışı madencilik sektörünün bölge açısından pek önemlilik arz<br />

etmemektedir. Bu nedenden ötürü bölgede madencilik sektörüne verilen teşvik belgesi<br />

sayısının düşük kalması olağan olmakla birlikte, tarım sektörüne verilen teşvik belgesi<br />

sayısı için aynı durum söz konusu değildir. Çünkü bölge verimli toprakları ile ülke<br />

genelinde önemli bir konuma sahiptir. Bu sektöre verilen teşvik belge sayısının düşük


seviyelerde kalması tarım sektörüne yönelik teşvik politikalarına ihtiyaç duyulduğunu<br />

göstermektedir.<br />

Tablo 3.19.<br />

2006-2009 Yılları Arasında Çukurova Bölgesine Verilen Teşvik Belgelerinin Sektörel<br />

Dağılımı (Adet)<br />

109<br />

TR62 (Adana, Mersin) Tarım İmalat Sanayi Hizmetler Madencilik Enerji<br />

Adana 7 102 67 7 12<br />

Mersin 16 78 74 7 9<br />

TR62(Adana, Mersin)<br />

23 180 141 14 21<br />

Türkiye Geneli 311 5.627 2.954 543 409<br />

Not: Hazine Müsteşarlığı’nın http://www.hazine.gov.tr adresinden alınan veriler doğrultusunda tarafımca<br />

hazırlanmıştır.<br />

Grafik 4 ve Grafik 5‘de Adana ve Mersin iline verilen teşvik belgelerinin<br />

sektörel dağılımı gösterilmektedir. Görüldüğü üzere 2006-2009 yılları arasında Adana<br />

iline verilen teşvik belgelerinde en yüksek paya sahip olan sektör %54 oranla imalat<br />

sanayidir. Hizmetler sektörüne %36, madencilik sektörüne %4, enerji sektörüne %6<br />

olarak gerçekleşmiştir. Yine Mersin ilinde imalat sanayinde %42 ‘lik payla ilk sırayı<br />

almaktadır. Hemen ardından %40 ile hizmetler sektörü takip etmektedir. Tarım<br />

sektörünün payı her iki ilde de düşük kalmıştır.<br />

Şekil 6. 2006-2009 Yılları arasında adana iline verilen teşvik belgelerinin sektörel<br />

dağılımı<br />

Not: Hazine Müsteşarlığı’nın http://www.hazine.gov.tr adresinden alınan veriler doğrultusunda tarafımca<br />

hazırlanmıştır.


Şekil 7. 2006-2009 Yılları arasında mersin iline verilen teşvik belgelerinin sektörel<br />

dağılımı<br />

Not: Hazine Müsteşarlığı’nın http://www.hazine.gov.tr adresinden alınan veriler doğrultusunda tarafımca<br />

hazırlanmıştır.<br />

110<br />

Tablo 3.20. ‘de bölgede KOBİ teşvik belgeli yatırımlara baktığımızda, 2007 ve<br />

2008 yıllarında her iki ilde de teşvik belgesi sayısında ciddi bir artış görülmektedir.<br />

Buna bağlı olarak verilen teşvik belgeleri ile 2007 ve 2008 yıllarında her iki ilde de<br />

önceki yıllara göre daha fazla istihdam yaratılmış ve daha fazla yatırım harcaması<br />

yapılmıştır. Ancak 2009 yılında teşvik belgesi sayısında her iki il için de düşüş<br />

görülmektedir. 2004-2009 yılları arasında Türkiye genelinde KOBİ’lere yönelik olarak<br />

verilen teşvik belge sayısı 3.681 olarak gerçekleşmiştir. Yatırım tutarı 2.659.270.435 TL<br />

ve yaratılan istihdam sayısı 55.046 kişi olmuştur. (Bkz; Tablo 3.4)Ülke genelinde<br />

Adana ilindeki KOBİ’lerin teşvik payı %2,7, Mersin ilinde ise %3,47 olarak<br />

gerçekleşmiştir. TR62 Çukurova Bölgesinin payı ise, %6,24’ tür. Buradan hareketle<br />

bölgede önemli yer tutan KOBİ’lerin ülke ekonomisi içerisindeki payı oldukça düşük<br />

seviyelerde kalmaktadır.


Tablo 3.20.<br />

2004-2009 Yılları Arasında Çukurova Bölgesi KOBİ Teşvikleri Dağılımı<br />

ADANA MERSİN<br />

Yıllar Belge Yatırım Tutarı İstihdam Belge Yatırım Tutarı İstihdam<br />

Sayısı<br />

Sayısı<br />

2004 5 984.624 27 11 3.599.216 36<br />

2005 8 2.463.593 33 3 289.390 11<br />

2006 1 78.468 - 3 1.648.512 32<br />

2007 22 24.946.514 490 42 35.307.467 728<br />

2008 37 34.241.075 552 48 40.039.696 717<br />

2009 29 23.759.003 374 21 17.377.873 336<br />

Toplam 102 86.473.277 1.416 128 98.262.154 1.860<br />

Not: Hazine Müsteşarlığı’nın http://www.hazine.gov.tr adresinden alınan veriler doğrultusunda tarafımca<br />

hazırlanmıştır.<br />

3.3.2.2. Yeni Teşvik Sistemi Çerçevesinde Çukurova Bölgesinde Teşvikler<br />

111<br />

Yeni teşvik sisteminin uygulanmaya başlandığı 2009 dönemi sonu itibariyle,<br />

2010 yılında teşviklerin bölgedeki genel görünümü Tablo 3.21. ve Tablo 3.22. de<br />

gösterilmektedir. Ayrıca TR62 Çukurova Bölgesinde bölgesel teşviklerden yararlanacak<br />

sektörler ve asgari yatırım tutarları EK-3 ‘te gösterilmektedir.<br />

Yeni teşvik sisteminin uygulanmaya başlandığı 2009 sonu itibariyle tekstil<br />

ürünleri imalatı genel teşvik sisteminde teşvik edilmeyecek konular arasında yer alırken,<br />

29.12.2010 tarih ve 27800 sayılı Resmi Gazete’de yayımlanarak yürürlüğe giren<br />

Bakanlar Kurulu kararına göre, tekstil sektörünün 5 milyon lira ve üzerindeki dokuma<br />

ve 15 milyon lirayı aşan iplik yatırımları genel teşvik kapsamına alınmıştır. Ayrıca her<br />

türlü vergi resim ve harçlardan muaf tutulmuştur. Örneğin,100 Milyon TL’lik bir<br />

yatırım yapmak isteyen yatırımcı %18 KDV ve %4 gümrük vergisi ile %22 oranında bir<br />

vergiyle karşılaşırken, bu vergi yükü getirilen yeni düzenleme ile yatırımcının üzerinden<br />

kalkmıştır. Bu teşvikle birlikte devlet yapılacak her 1 milyar liralık yatırımdan alacağı<br />

220 milyon vergiyi istihdama yönlendirmiş bulunmaktadır.<br />

Bu yeni kararın uygulanmasıyla bölgede tekstil yatırımlarının yeniden<br />

canlanacağı ve bölgenin geçmişte lideri olduğu tekstil sektöründe rekabet edebilecek<br />

duruma geleceği beklenmektedir. Tekstil sektörünün yeniden canlanmasıyla birlikte<br />

bölgenin istihdam sorununa da çözüm getireceği düşünülmektedir.<br />

Tablo 3.21.’deki veriler doğrultusunda Yeni Teşvik Sistemine göre Adana ilinde<br />

Büyük Ölçekli Yatırımlar kapsamında 1 adet 14 milyar 828 milyon TL tutarında sabit<br />

yatırım tutarlı büyük ölçekli yatırım teşviki açılmış olup, bu teşvik kapsamında istihdam


için öngörülen kişi sayısı 588 olmuştur. Söz konusu yatırım rafineri tesisi olup, bu<br />

tesiste jet yakıtı, fuel-olil, gaz yağı, etilen vb. gazların(doğalgaz hariç) üretimi<br />

gerçekleştirilecektir.<br />

112<br />

Genel teşvik kapsamında ise, imalat sektöründen 34, enerji sektöründen 4,<br />

tarımdan 1 ve hizmetler sektöründen 10 adet olmak üzere toplam 51 adet, 315 milyon<br />

815 bin TL tutarında yatırım teşviki açılmış olup, öngörülen istihdam 886 kişidir.<br />

Bölgesel teşvik olarak imalat sektöründen 13 hizmetler sektöründen 15, madencilikten 1<br />

ve tarım sektöründen 5 adet olmak üzere toplam 34 adet,324 milyon TL tutarında<br />

yatırım teşviki açılmış olup öngörülen istihdam 1.711 kişidir. 2010 yılı itibariyle tarım<br />

sektörüne verilen teşvik belge sayısının yine yetersiz düzeyde kaldığı görülmektedir.<br />

Adana ilinde tarım sektörüne toplam 6 adet, Mersin iline ise toplam 7 adet düzenlenen<br />

teşvik belgesi sayısında tarım sektöründe yeni teşvik sisteminin uygulanmaya<br />

başlamasıyla artış yaşanmadığı görülmektedir.<br />

Tablo 3.21.<br />

Yeni Teşvik Sistemine Göre Adana İline Verilen Teşviklerin Dağılımı (2010)<br />

Büyük Ölçekli Yatırımlar<br />

Sektör Belge Sayısı (Adet) Yatırım Tutarı (TL) İstihdam (Kişi)<br />

İmalat 1 14.828.600.000 588<br />

Genel Teşvik Sistemi<br />

Tarım 1 3.262.030 25<br />

Madencilik 2 3.790.000 24<br />

İmalat 34 146.580.360 642<br />

Enerji 4 134.000.000 78<br />

Hizmetler 10 28.267.014 117<br />

Toplam 51 315.899.404 886<br />

Bölgesel Teşvik Sistemi<br />

Tarım 5 17.560.444 140<br />

Madencilik 1 17.000.000 30<br />

İmalat 13 137.845.778 621<br />

Enerji - - -<br />

Hizmetler 15 151.665.838 930<br />

Toplam 34 324.072.060 1.721<br />

Not: Adana Ticaret Odası tarafından yayımlanmış olan “Aylık Ekonomi Bülteni” Ocak 2011, s.5<br />

http://www.adana-to.org.tr/Dosyalar/Yayinlar/AylikBultenler/ocak_2011.pdf adresinden alınmıştır.


113<br />

Tablo 3.22.’deki veriler doğrultusunda Mersin iline verilen teşviklerin<br />

dağılımına baktığımızda, büyük ölçekli yatırımlara yönelik teşvik belgesi mevcut<br />

değildir. Genel teşvik kapsamında, imalat sektöründen 26, enerji sektöründen 1,<br />

tarımdan 3 ve hizmetler sektöründen 20 adet olmak üzere toplam 52 adet, 245 milyon<br />

875 bin TL tutarında yatırım teşviki açılmış olup, öngörülen istihdam 1.019 kişidir.<br />

Bölgesel teşvik olarak imalat sektöründen 13 hizmetler sektöründen 10, madencilikten 6<br />

ve tarım sektöründen 4 adet olmak üzere toplam 33 adet,270 milyon 937 bin TL<br />

tutarında yatırım teşviki açılmış olup öngörülen istihdam 1.278 kişidir.<br />

Tablo 3.22.<br />

Yeni Teşvik Sistemine Göre Mersin İline Verilen Teşviklerin Dağılımı (2010)<br />

Sektör Belge Sayısı (Adet) Yatırım Tutarı (TL) İstihdam (Kişi)<br />

Genel Teşvik Sistemi<br />

Tarım 3 14.760.050 78<br />

Madencilik 2 8.070.000 41<br />

İmalat 26 75.283.527 590<br />

Enerji 1 28.000.000 10<br />

Hizmetler 20 119.762.270 300<br />

Toplam 52 245.875.847 1.019<br />

Bölgesel Teşvik Sistemi<br />

Tarım 4 32.922.143 263<br />

Madencilik 6 17.750.000 85<br />

İmalat 13 126.067.851 516<br />

Enerji - - -<br />

Hizmetler 10 94.197.205 414<br />

Toplam 33 270.937.199 1.278<br />

Not: Hazine Müsteşarlığı’nın http://www.hazine.gov.tr adresinden alınan veriler doğrultusunda tarafımca<br />

hazırlanmıştır.<br />

Tablo 3.23.’de görüldüğü üzere, yeni teşvik sisteminin uygulandığı 2010 yılında<br />

düzenlenen teşvik belgesi sayısında artış her iki ilde de artış olmuştur. Mersin ilinde<br />

2010 yılında toplam 85 adet teşvik belgesi düzenlenmiş, bu rakam bir önceki yıla göre<br />

%66,6 oranında bir artışı ifade etmektedir. Adana ili için bakacak olursak, Adana ili<br />

için toplam 86 adet teşvik belgesi düzenlenmiş olup, bir önceki yıla göre düzenlenen<br />

teşvik belge sayısında %62,26 artış gerçekleşmiştir. Mersin iline göre bu artış oranı<br />

düşük kalmıştır. Ancak sabit yatırım tutarı açısından değerlendirecek olursak, Adana


Belge<br />

Sayısı<br />

Yatırım<br />

Tutarı<br />

(Milyon<br />

TL)<br />

İstihdam<br />

(Kişi)<br />

ilinin büyük proje yatırımları kapsamında 1 adet 14 milyar 828 milyon TL tutarındaki<br />

Çalık Grup A.Ş ‘ye verilen teşvikten ötürü bir önceki yıla göre sabit yatırım tutarı<br />

açısından ciddi bir artış görülmekle birlikte Adana ili sadece Çukurova Bölgesinde<br />

değil, ülke genelinde verilen teşvik belgelerinde de sabit yatırım tutarı açısından birinci<br />

sırada yer almaktadır. Söz konusu yatırım rafineri tesisi olup, bu tesiste jet yakıtı, fuel<br />

oil, gaz yağı, etilen vb. gazların (doğalgaz hariç) üretimi gerçekleştirilecektir. Yapılacak<br />

olan bu tesis bölgedeki istihdam sorununu gidermede önemli bir katkı sağlayacağı<br />

açıktır. Öngörülen istihdam açısından değerlendirecek olursak, Adana ilinde istihdam<br />

oranın da önceki yıla göre %29,05 ‘lik bir artış gerçekleşmiş olup, 2.607 kişiye ulaşmış,<br />

Mersin ilinde ise, öngörülen istihdam % 39,55 artarak 2.297 kişiye ulaşmıştır.<br />

114<br />

Yeni teşvik sistemi kapsamında düzenlenen belge sayısı, öngörülen sabit yatırım<br />

tutarı ve istihdamda meydana gelen artış dikkate değerdir. Söz konusu artışların<br />

sağlanmasında, yeni teşvik sisteminde seçicilik unsurunun öne çıkarılması ve bölgesel<br />

ve sektörel önceliklerin dikkate alınarak destekleme sisteminin oluşturulması, gibi<br />

faktörler önemli rol oynamaktadır (Hazine Müsteşarlığı, 2010, s. 7).<br />

Tablo 3.23.<br />

Yeni Teşvik Sistemine Göre Düzenlenen Teşvik Belgelerinin Önceki Dönemle<br />

Karşılaştırılması<br />

2009 2010<br />

ADANA MERSİN<br />

%<br />

Değişim<br />

2009 2010<br />

%<br />

Değişim<br />

53 86 62,26 51 85 66,6<br />

538.037.110 15.468.571.464 429.491.516 516.813.046<br />

2.020 2.607 29,05 1.646 2.297 39,55<br />

Not: Hazine Müsteşarlığı’nın http://www.hazine.gov.tr adresinden alınan veriler doğrultusunda tarafımca<br />

hazırlanmıştır.<br />

Yeni teşvik sisteminin uygulanmaya başlanmasıyla ilk bir yıl içerisinde, bölgeler<br />

bazında iller açısından belge adedine bakıldığında Tablo 3.24.’de görüleceği üzere ilk


sırayı I. bölgede İstanbul, II. bölgede Antalya, III. bölgede Konya, IV. bölgede ise<br />

Diyarbakır illeri ilk sırayı almaktadır. II. Bölgede yer alan TR62 Çukurova Bölgesi<br />

illerini kapsayan Adana ve Mersin illerinin ise üst sıralarda yer alması yeni teşvik<br />

sisteminin bölgeye olan katkısı açısından olumlu bir gelişme olarak düşünülebilir.<br />

Türkiye genelindeki sıralamaya baktığımızda Adana ilinin 10. sırada yer aldığını, ancak<br />

Mersin ilinin bu sıralama içerisinde yer almadığı görülmektedir.<br />

Tablo 3.24.<br />

Yatırım Teşvik Belgelerinin Bölgeler Bazında ilk 10 Sıralaması<br />

115<br />

BELGE ADEDİ<br />

Sıra No Türkiye Geneli I. Bölge II. Bölge III. Bölge IV. Bölge<br />

1 İstanbul İstanbul Antalya Konya Diyarbakır<br />

2 Konya Bursa Adana Gaziantep Elazığ<br />

3 Bursa İzmir Mersin Manisa Mardin<br />

4 Gaziantep Ankara Balıkesir Kayseri Şanlıurfa<br />

5 İzmir Kocaeli Muğla Samsun Malatya<br />

6 Antalya Tekirdağ Denizli Hatay Erzurum<br />

7 Ankara Sakarya Aydın Afyon Trabzon<br />

8 Manisa Eskişehir Isparta Sivas Giresun<br />

9 Kocaeli Düzce Burdur Kahramanmaraş Van<br />

10 Adana Bolu Çanakkale Adıyaman Kastamonu<br />

Not: Hazine Müsteşarlığı tarafından yayımlanmış olan “Yeni Yatırım Teşvik Sistemi I. Yıl Uygulama<br />

Sonuçları”,2010, s. 42<br />

http://www.hazine.gov.tr/irj/go/km/docs/documents/Hazine%20Web/Ana%20Sayfa/Hazineden/YATIRI<br />

MLARDA%20DEVLET%20YARDIMLARI%20HAKKINDA%20KARAR.pdf adresinden alınmıştır.<br />

Tablo 3.25’te ise bölgeler bazında iller açısından sabit yatırım tutarlarının<br />

sıralamasına baktığımızda Türkiye genelinde ilk sırada Adana ili yer almaktadır. Çalık<br />

Grubuna verilen yatırım teşvik belgesinin etkisiyle Adana ilk sırayı almıştır. Bu yatırım<br />

bölge açısından her ne kadar olumlu bir gelişme olarak düşünülse de büyük ölçekli<br />

yatırımların devamlılığı ve sürekliliği bölgenin gelişme potansiyeli açısından önemlidir.


Tablo 3.25.<br />

Yatırım Teşvik Belgeleri Sabit Yatırım Tutarlarının Bölgeler Bazında İlk 10 Sıralaması<br />

116<br />

SABİT YATIRIM<br />

Sıra No Türkiye Geneli I. Bölge II. Bölge III. Bölge IV. Bölge<br />

1 Adana İstanbul Adana Gaziantep Çankırı<br />

2 İstanbul Bursa Denizli Hatay Erzurum<br />

3 Bursa Ankara Antalya Konya Trabzon<br />

4 Ankara Kocaeli Çanakkale Manisa Giresun<br />

5 Kocaeli İzmir Muğla Samsun Diyarbakır<br />

6 İzmir Tekirdağ Balıkesir Kahramanmaraş Elazığ<br />

7 Tekirdağ Eskişehir Mersin Kayseri Şanlıurfa<br />

8 Denizli Sakarya Aydın Afyon Gümüşhane<br />

9 Gaziantep Bolu Isparta Osmaniye Mardin<br />

10 Antalya Bilecik Burdur Kütahya Kastamonu<br />

Not: Hazine Müsteşarlığı tarafından yayımlanmış olan “Yeni Yatırım Teşvik Sistemi I. Yıl Uygulama<br />

Sonuçları”,2010, s. 43<br />

http://www.hazine.gov.tr/irj/go/km/docs/documents/Hazine%20Web/Ana%20Sayfa/Hazineden/YATIRI<br />

MLARDA%20DEVLET%20YARDIMLARI%20HAKKINDA%20KARAR.pdf adresinden alınmıştır.


DÖRDÜNCÜ BÖLÜM<br />

SONUÇ VE ÖNERİLER<br />

117<br />

Ekonomik faaliyetlerin zaman içerisinde gelişmesi, toplumsal ihtiyaçların<br />

artmasıyla birlikte, devletin ekonomik ve <strong>sosyal</strong> hayata müdahalesi kaçınılmaz<br />

olmuştur. Sosyal devlet anlayışının gelişmesi ile kamusal amaç ve hedeflerin artması<br />

beraberinde ülkelerin kalkınma çabaları kıt olan kaynakların en verimli biçimde<br />

kullanmasını zorunlu hale getirmiş, özel sektörün payına düşen görevi başarı ile yerine<br />

getirebilmesi için hükümetler bir takım tedbirler almak durumunda kalmıştır.<br />

Maliye politikası devletin ekonomik hayata müdahalesi ile önem kazanan ve<br />

devletin sahip olduğu çeşitli mali araçların belirlenen hedefler doğrultusunda nasıl<br />

kullanıldığının ve nasıl kullanılması gerektiğini inceler. Maliye politikası devletin kamu<br />

gelirleri yoluyla özel kesimden bir kısım kaynakları kamu kesimine aktarabilmesine ve<br />

çeşitli harcamalar yoluyla özel kesime satın alma gücü ekleyebilmesine dayanan<br />

politikadır. Bu sebeple belirli araçların belirli hedefler doğrultusunda optimal faydayı<br />

sağlayacak doğrultuda kullanılarak toplumsal refahın en üst düzeye çıkarılmaya<br />

çalışılması maliye politikasının başlıca hedefleri arasındadır. Maliye politikasının<br />

araçları olan kamu harcamaları, kamu gelirleri politikası ve borçlanma politikası<br />

kullanılarak ekonomiye yön verilebilmektedir.<br />

Teşvik politikaları da birer maliye politikası aracı olarak kabul edilebilmekte ve<br />

mali politika amaçlarını gerçekleştirmede birer araç olarak kullanılmaktadır. Belirli<br />

ekonomik faaliyetlerin diğerlerine göre daha fazla ve hızlı gelişmesini sağlamak<br />

amacıyla devlet tarafından uygulanan teşvikler aynı zamanda ekonomik ve <strong>sosyal</strong><br />

sorunların çözümünde kullanılan önemli kamusal müdahale araçları olarak<br />

görülmektedirler. Devletlerin teşvik araçlarını tespit ettikleri hedefler doğrultusunda<br />

kullanmaları ile birlikte temel amaç halkın refah seviyesinin yükseltilmesidir.<br />

Teşvikler yoluyla uygulanacak bir maliye politikası iş gücünün daha etkin<br />

çalışmasında ve özel sektör yatırımlarını özendirmede etkili olabilmektedir. Dolayısıyla,<br />

ekonomik gelişmenin sağlanması, kaynakların dağılımının ekonominin gelişme<br />

stratejisine uygun olarak oluşması açısından teşvik politikaları uygun araç olarak<br />

görülmektedir. Teşvik politikalarının uygulanmasında teşvik araçlarından<br />

yararlanılmaktadır.


118<br />

Teşvikler uygulama esasları açısından bakıldığında birer kamu harcaması<br />

niteliğine sahip olmaları nedeniyle hükümetler üzerine bir sorumluluk yüklemektedir.<br />

Ancak ekonomiye katkıları düşünüldüğünde vazgeçilmez mali araç olma özellikleri<br />

bakımından hükümetler tarafından sıkça uygulama alanı bulmuşlardır. Bazı bilim<br />

adamları teşviklerin yatırım kararları üzerinde ciddi yönlendirici güçlerinin olduğunu<br />

savunurken, bazıları ise yatırım kararlarında önemsiz bir etkiye sahip olduğu görüşünü<br />

savunmaktadır.<br />

Ülkemizde de Cumhuriyetin ilk yıllarından beri devlet politikası kalkınmayı ve<br />

istikrarı hedeflemiş, bu çerçevede mali politika araçlarını uygulamaya koymuştur.<br />

Teşvik politikalarına ülkemizde Cumhuriyet öncesinde de yer verilmesine karşın, asıl<br />

olarak Cumhuriyet sonrası dönemde bu politikalar daha sıklıkla uygulanmış, ve<br />

günümüze kadar uygulama alanı bulmuştur. Teşvik kavramı yerine sübvansiyon, devlet<br />

yardımları, primler gibi kavramlar kullanılsa da ülkemizde tüm bu kavramlar teşvik adı<br />

altında uygulanmaktadır. Teşvikler veya devlet yardımları kamu eliyle desteklenmesi<br />

gereken faaliyetlerin yine kamu tarafından finanse edilmesi şeklinde ortaya<br />

çıkmaktadırlar. Teşvikler her dönemde içerikleri ve araçları farklı olan uygulamalarla<br />

karşımıza çıkmıştır. En yaygın olarak kullanılan teşvik araçlarının başında ise vergi<br />

muafiyet ve istisnaları gelmektedir. Teşviklerin uygulanmasında örgütsel yapı ve<br />

hukuki yapıda pek çok değişiklikler yaşanmıştır.<br />

1961 yılında Devlet Planlama Teşkilatının kurulmasıyla birlikte beş yıllık<br />

kalkınma planları ve buna bağlı olarak yıllık programlar hazırlanmıştır. Ülkemizde<br />

1960’lı yılların başından itibaren uygulamaya konulan beş yıllık kalkınma planlarında<br />

ithal ikameci bir sanayi stratejisi benimsenmiş, 1980 yılına kadar bu süreç devam<br />

etmiştir.<br />

1980’li yıllarda ithal ikameci sanayi politikasından ihracata dayalı bir sanayi ve<br />

büyüme politikasına geçilmesiyle birlikte yatırım teşviklerinde parasal yardımlar artmış<br />

ve yatırımcıya verilen nakdi teşviklerin yatırım kararını etkileyecek büyüklükte olması<br />

bazı sektörlerde yatırımların ciddi boyutta artmasını sağlamıştır. Bu yıllardan itibaren<br />

teşvik politikalarına daha fazla ağırlık verilmiş, özellikle vergisel teşviklerin teşvik<br />

sistemindeki payı büyük olmuştur.<br />

1990’lı yıllara gelindiğinde gerek iç piyasada gerekse dış piyasadaki<br />

konjonktürel dalgalanmalara bağlı olarak kamuda oluşan kaynak sıkıntısı bütçeden<br />

tahsis edilen kaynakların azalmasına yol açmış, dolayısıyla yatırımcıların yararlandığı<br />

teşvik araçlarının çeşitliliği de azalmıştır.


119<br />

2000’li yıllarda teşvik tedbirleri uygulanırken Avrupa Birliğine katılım süreci<br />

göz önünde bulundurularak AB mevzuatına uyum çalışmaları çerçevesinde teşvik<br />

politikalarının uygulandığı görülmektedir. Teşvik sistemindeki karmaşıklığın<br />

giderilmesi yönünde tedbirler alınarak, teşviklerin etkinliğinin takip edilmesi<br />

vurgulanmıştır. Ancak teşvik araçlarının çeşitliliğinin fazla olması teşviklerin etkinliğini<br />

ölçme konusunda fayda- maliyet analizinin yapılmasını zorlaştırmaktadır.<br />

5084 sayılı “Yatırımların ve istihdamın Teşviki ile Bazı Kanunlarda Değişiklik<br />

Yapılması Hakkında Kanun’dan beklenen sonuçların alınamaması ve bazı aksaklıkların<br />

yaşanması üzerine yeni bir teşvik siteminin gerekliliğini ortaya koymuştur. Yapılan<br />

çalışmalar sonucunda 14.07.2009 2009/15199sayılı Bakanlar Kurulu kararıyla<br />

“Yatırımlarda Devlet Yardımları Hakkında Karar” ile yeni teşvik sistemi uygulamaya<br />

konulmuştur.<br />

Eski uygulamalardan farklı olarak yeni teşvik sistemi ile getirilen en önemli<br />

yenilik belirlenen sektörler doğrultusunda büyük projeli yatırımların desteklenmesidir.<br />

Ayrıca hem bölgesel hem de sektörel teşvikler bir arada tasarlanmıştır. Eski sistemden<br />

farklı olarak bazı sektörlere ve büyük yatırımlara geniş bir teşvik imkanı getirilmiştir.<br />

Daha önceki uygulamada kalkınmada öncelikli yörelerin veya Güneydoğu Bölgesinin<br />

kalkınmasını amaçlayan bölgesel teşvik sisteminin ağırlıklı olduğu bir politikadan<br />

vazgeçilerek, hangi sektörlerin bölgede gelecekte rekabetçi olacağının belirlenmesi ve<br />

buna göre alt yatırım kollarının desteklenmesi teşvik sisteminin etkin işleyişini<br />

arttıracaktır.<br />

Yeni sistemde enerji sektörüne ilişkin bir düzenleme yer almamaktadır.<br />

Başarısız olan bir teşvik sisteminin yeniden ele alınması ve tamamen değiştirilmesi<br />

olumlu bir gelişme olarak nitelendirilse de unutulmaması gereken noktalardan biri<br />

teşvik politikalarının başarısının iktisadi, <strong>sosyal</strong>, mali birçok faktöre bağlı olduğudur.<br />

Yeni teşvik sisteminin etkileri ve başarısı zaman içerisinde ortaya çıkacaktır. Ancak<br />

uygulanan her teşvik sisteminin hükümetlere mali bir yük getireceği açıktır.<br />

Ülkemizde son 10 yıllık süreçte teşviklerin genel görünümüne baktığımızda<br />

nominal olarak artan bir görünüm sergilemektedir. Bu artışlar en çok imalat ve<br />

hizmetler sektöründe olmuştur. Enerji ve tarım sektörünün ise ihmal edildiği<br />

görülmektedir. Bu sektörlere yönelik bir teşvik politikasının geliştirilmesi ülke<br />

ekonomisi açısından önemli bir unsurdur. Teşvik belgelerinin bölgesel dağılımı<br />

incelendiğinde en çok yararlanan bölgenin Marmara Bölgesi olduğu görülmektedir.<br />

Ancak son dönemde bölgesel kalkınmaya yönelik teşvik tedbirlerine ağırlık verilmiştir.


Özellikle Doğu ve Güneydoğu Anadolu Bölgesine yönelik teşvik araçları daha cazip<br />

olarak uygulama alanı bulmaktadır.<br />

120<br />

Ülkemizde hemen hemen her dönemde uygulama alanı bulan teşvik politikaları<br />

değişen amaçlar doğrultusunda çok çeşitli teşvik araçları ile birlikte uygulanmış, ancak<br />

uygulamadaki bazı aksaklıklar politikanın başarısını ve verimliliğini etkilemiştir.<br />

İyi bir teşvik politikası sistemi oluşturmak için yapılması gereken düzenlemeleri<br />

özetleyecek olursak,<br />

İktisat politikası içinde kendine bir yer bulan teşvik politikaları elbette ki<br />

bağımsız bir politika aracı olarak düşünülemez. İstenilen amaçlara ulaşmada<br />

diğer politikalarla birlikte hareket edilmesi gereklidir. Teşvik sisteminin<br />

başarısında, seçilen teşvik araçlarının tespiti, araçların hangi alanlarda ne<br />

oranda, ne kadar süre ile verileceğinin tespiti önemli bir unsurdur. Seçilen<br />

araçların etkilerinin izlenmesi ve etkin olmayan araçların yenileriyle<br />

değiştirilmesi gerekmektedir.<br />

Bir teşvik politikası uygulamaya konulduktan sonra sonuçlarının<br />

değerlendirilmesi ve bu uygulamaya ilişkin etkinlik- verimlilik analizlerinin<br />

yapılması teşvik sisteminin etkin işleyişinde gereklilik olarak ortaya<br />

çıkmaktadır.<br />

Teşvik politikaları piyasa ekonomisinin geliştirilmesi, güçlendirilmesi ve ona<br />

işlerlik kazandırılması amaçları doğrultusunda uygulanmalıdır.<br />

Teşviklerin denetimini ve kontrolünü sağlamak oldukça güçtür. Sağlıklı ve<br />

güncel bilgi temin edebilmek için gerekli istatistiksel veri tabanının<br />

oluşturulması gerekir.<br />

Teşvik tedbirlerinin uygulanmasında çeşitliliğinin arttırılması başarı ve<br />

verimlilik açısından önemli bir unsurdur. Teşviklerin bütçe üzerindeki yükü<br />

uygun ölçülerde olmalıdır. Finansman kaynakları sağlam ve yeterli düzeyde<br />

olmalı ve teşviklerin verilmesinde bürokrasi ve kırtasiyecilik en az düzeyde<br />

olmalıdır.<br />

Dünyadaki gelişmeleri yakından izleyen, teknolojik gelişmeleri ve teknik<br />

gelişmeleri takip eden, AR-GE çalışmalarına önem veren bir teşvik<br />

politikası oluşturulmalıdır.<br />

Ülkemizde teşvik politikaları da uygulanırken temel sorunlar ve potansiyeller<br />

belirlenmeli ve teşvik tedbirleri bu doğrultuda uygulamaya konulmalıdır.


121<br />

Teşvik sisteminin etkinliğinin artırılabilmesi için, üniversiteler bilimsel<br />

araştırma merkezleri ve sanayi arasında işbirliği sağlanmalı ve bu alanda<br />

devlete önerilerde bulunacak bilimsel çalışmalar yapan uzman bir kuruşun<br />

bulunması gerekmektedir.<br />

Uygulamaya konulan teşvik politikalarının çoğu orta ve uzun vadede sonuç<br />

verecek ve ekonomiye geri dönüşümü zaman alacak türden politikalardır.<br />

Bu açıdan ekonomiye ivme kazandırabilecek ve ekonomik tıkanmaları<br />

doğrudan çözmeye yönelik teşvik tedbirlerine ağırlık verilmesi<br />

gerekmektedir.<br />

Çukurova bölgesine uygulanan teşvik politikalarının işleyişi incelendiğinde<br />

bölgenin son 10 yıllık dönem içerisinde teşviklerden yeterince yararlanamadığı<br />

görülmektedir. Bölgenin stratejik konumu itibariyle avantajlı konumda olmasına<br />

rağmen son dönemlerde bölgede yatırımcıların teşviklerden yararlanamamış ve bölge<br />

diğer bölgelere nazaran geri planda kalmıştır. Bölgede uygulanan teşvik politikalarına<br />

ilişkin elde edilen tespitler ve bölgenin gelişimi açısından yapılması gerekenleri<br />

aşağıdaki şekilde özetlemek mümkündür;<br />

§ Bölgenin gelişme potansiyelini etkileyen sorunların başında göç, artan<br />

işsizlik, girişimcilik faaliyetlerinin yetersiz oluşu gelmektedir. Bölgede AR-<br />

GE ve yenilikçi faaliyetlere ihtiyaç duyulmaktadır.<br />

§ Yeni teşvik sisteminin getirilmesiyle birlikte illerin bölgelere ayrılması iller<br />

arasında haksız rekabete yol açan bir uygulamadır. Şöyle ki TR62 Bölgesi<br />

olarak Adana Mersin illerinin Düzey 2 bölgeleri arasında 2. bölgede yer<br />

almasının, komşu il Osmaniye’nin 3. bölgede yer almasıyla fabrikaların<br />

taşınması için devlet desteği alması yatırımların Osmaniye’ye taşınmasına<br />

yol açmış, bu durum Adana ve Mersin illerinin sanayileşmesini olumsuz<br />

yönde etkilemiştir.<br />

§ Bölgedeki kamu yatırımlarının yetersiz oluşu bölgenin sosyo-ekonomik<br />

gelişmişlik düzeyini son yıllarda geri plana itmiştir.<br />

§ Çukurova Bölgesine Kalkınma Ajansı’nın kurulmasıyla bölgesel kalkınma<br />

çabalarının daha sistematik bir şekilde yürütülmesi açısından önemlilik arz<br />

etmektedir. Bölgede rekabet gücünün arttırılmasını sağlamak üzere, üretim<br />

imkanlarının arttırılması için girişimciliğin geliştirilmesi, üretim


122<br />

niteliklerine uygun olarak AR-GE ve inovasyonun geliştirilmesi, bölgeye<br />

yapılacak üzere yatırım ortamının iyileştirilmesi ve bölgenin tanıtımı<br />

açısından kalkınma ajansı önemli bir rol üstlenmiştir. Çukurova Kalkınma<br />

Ajansı’nın 2008 yılı mevcut durum analizi raporunda bölgenin ekonomik<br />

yapısı ve mukayeseli üstünlüğe sahip olduğu sektörler belirlenmeye<br />

çalışılmıştır. Bu sektörlerin başında tarım sektörü gelmektedir.<br />

§ Bölgeye verilen teşvik belgelerinin sektörel dağılımına baktığımızda ilk<br />

sırayı imalat sanayi almaktadır. Verimli topraklara sahip Çukurova<br />

Bölgesinde tarım sektörüne verilen teşviklerin yetersiz düzeyde kaldığı<br />

görülmektedir.<br />

§ KOBİ’lerin teşviklerden yararlanma imkanı ülke geneline oranla düşük<br />

seviyede kalmaktadır. Bölgenin sürekli dışarıdan göç alması nedeniyle<br />

işsizlik oranının yüksek olması, istihdam sorununu gündeme getirmektedir.<br />

2009 itibariyle %22 işsizlik oranı ile düzey 2 bölgeleri arasında ilk sırada<br />

yer almaktadır. İşsizliğin yüksek bir orana sahip olduğu bölgede emek-<br />

yoğun yatırımların desteklenmesi gerekmektedir.<br />

§ Yeni teşvik sisteminin 2009 sonu itibariyle uygulamaya konulmasıyla<br />

birlikte, bölgede son bir yıl içerisinde teşvik belgeli yatırımlarda artış<br />

yaşanmıştır. Mersin iline düzenlenen teşvik belgesi sayısı bir önceki yıla<br />

göre %66,6, Adana iline verilen teşvik belgesi sayısı ise %62,6 oranında<br />

artmıştır. Bölgesel ve sektörel teşviklerin bir arada uygulandığı yeni teşvik<br />

sisteminde her ne kadar verilen teşvik belgesi sayısında artış görülse de<br />

tarım sektörüne verilen teşvik belgesi sayısında artış olmadığı<br />

görülmektedir. Tarım için her türlü uygun koşulun mevcut olduğu Çukurova<br />

Bölgesinde modern tarımsal üretime ve seracılık faaliyetlerine yönelik<br />

yatırımların desteklenmesi gerek bölgenin gerekse ülkenin tarım gücünü<br />

koruyabilmesi konusunda önemlilik arz etmektedir. Bölgenin yüksek tarım<br />

potansiyelini değerlendirecek tarımsal sanayinin kurulmasına yönelik<br />

çalışmalar desteklenmelidir.<br />

§ Bölge ekonomisinde önemli bir paya sahip sektörlerin başında tekstil<br />

sektörü gelmektedir. Yeni teşvik sisteminin uygulanmaya başlanmasıyla<br />

birlikte, tekstil, konfeksiyon, hazır giyim, deri ve deri mamülleri<br />

sektörlerinde taşınma desteği verilmesi yatırımların 3. bölgede yer alan<br />

(Osmaniye, Kahramanmaraş, Hatay) komşu illere kaymasına neden


123<br />

olmuştur. Bu uygulama bölge açısından ciddi bir ekonomik kayıp olarak<br />

görülmektedir.<br />

§ Tekstilde yaşanacak kayıp, turizm sektörü içinde geçerli olacaktır. Şöyle ki,<br />

hem TR62 (Adana, Mersin) bölgesi hem de TR61 (Antalya, Isparta, Burdur)<br />

oteller teşvik kapsamına alınmış, her iki bölgede ikinci bölgede yer<br />

aldığından dolayı teşviklerden aynı oranda yararlanacaktır. Turizm cenneti<br />

olan Antalya bölgesi yatırımcı açısından daha cazip bulunacak ve turizm<br />

yatırımlarının bu bölgede yoğunlaşması yine bölgedeki turizm yatırımlarını<br />

olumsuz yönde etkileyecektir.<br />

§ Yeni teşvik sistemindeki son düzenleme ile birlikte, tekstil sektörünün 5<br />

milyon lira ve üzerindeki dokuma ve 15 milyon lirayı aşan iplik yatırımları<br />

genel teşvik kapsamına alınmıştır. Bu yeni kararın uygulanmasıyla bölgede<br />

tekstil yatırımlarının yeniden canlanacağı ve bölgenin geçmişte lideri<br />

olduğu tekstil sektöründe rekabet edebilecek duruma geleceği<br />

beklenmektedir. Tekstil sektörünün yeniden canlanmasıyla birlikte<br />

bölgenin istihdam sorununa da çözüm getireceği düşünülmektedir.<br />

§ Bölgede bulunan Adana-Yumurtalık Serbest Bölgesi ile Mersin serbest<br />

bölgesinin yıllık ticaret hacimlerinde son yıllarda düşüş yaşanmaktadır. Bu<br />

serbest bölgelerin ticaret hacimlerinin genişlemesini sağlayacak teşvik<br />

uygulamalarına ihtiyaç vardır.<br />

§ Yeni teşvik sistemi çerçevesinde Adana-Yumurtalıkta yapılacak olan<br />

rafineri projesi için alınan yatırım teşvik belgesi ile Adana ili ülke genelinde<br />

yatırım tutarı açısından birinci sırayı almıştır. Yapılacak olan tesisin<br />

bölgenin kalkınmasına önemli katkı sağlayacağı açıktır. Bu projenin<br />

tamamlanmasıyla 588 kişiye istihdam sağlanacağının öngörülmesi<br />

bölgedeki işsizlik sorununun da giderilmesi açısından önemli bir gelişme<br />

olarak görülmektedir. Bu yatırım bölge açısından her ne kadar olumlu bir<br />

gelişme olarak düşünülse de büyük ölçekli yatırımların devamlılığı ve<br />

sürekliliği bölgenin gelişme potansiyeli açısından önemlidir.


KAYNAKÇA<br />

Acinöroğlu, S. (2009). Genel olarak vergi teşviklerinin ekonomi üzerine etkinliği.<br />

Uluslar arası İktisadi ve İdari İncelemeler Dergisi, 2, 148-165<br />

Adana Ticaret Odası (2011). Aylık ekonomi bülteni.<br />

http://www.adana-<br />

124<br />

to.org.tr/Dosyalar/Yayinlar/AylikBultenler/ocak_2011.pdf adresinden 13<br />

Şubat 2011 tarihinde edinilmiştir.<br />

Adana Ticaret Odası (t.y.). Sanayi ve ticaret.<br />

http://www.adana.gov.tr/?sayfa=8&alt=sanayi_ticaret adresinden 18<br />

Aralık 2010 tarihinde edinilmiştir.<br />

Akkuzugil, Y. ve Demir, M. (2009). İhracata yönelik devlet yardımlarının analizi ve<br />

değerlendirilmesi.<br />

http://www.dtm.gov.tr/dtmadmin/upload/EAD/TanitimKoordinasyonDb/<br />

devletyard.doc adresinden 28 Aralık 2009 tarihinde edinilmiştir.<br />

Aktan, C.C. ve Dileyici, D. (2007). Modern politik iktisat kamu tercihi. Ankara: Seçkin<br />

Yayınevi.<br />

Aktan C. C.,(2001). Teşvik kollamacılık; yolsuzlukla mücadele stratejileri. Ankara:<br />

Hak-iş Yayınları.<br />

http://www.canaktan.org/din-ahlak/ahlak/yolsuzlukla-mucadele-<br />

stratejileri/tum-yazilar/tesvik-kollama.pdf adresinden 30 Mayıs 2010<br />

tarihinde edinilmiştir.<br />

Alkin, E. (2009). Piyasa ekonomisine kamu müdahalesi. İstanbul Ticaret Üniversitesi<br />

Dergisi, 72, 1-7<br />

http://www.iticu.edu.tr/kutuphane/dergi/d6/M00073.pdf adresinden 20<br />

Aralık 2009 tarihinde edinilmiştir.<br />

Altay, A. (2003). Geçiş ekonomilerinde devletin ekonomik rolleri görevleri ve kobi’lerin<br />

durumu. İstanbul: Maliye Araştırma Merkezi<br />

http://www.econturk.org/Turkiyeekonomisi/gecis.pdf adresinden 26<br />

Aralık 2009 tarihinde edinilmiştir.<br />

Altay, O. ve Altın, O.(2008). Türkiye’de kamu harcamalarının ekonomik büyüme ve<br />

yatırımlar üzerine etkilerinin analizi (1980–2005). Ege Akademik Bakış<br />

Dergisi, 8, 267-285.


125<br />

http://eab.ege.edu.tr/pdf/8_1/C8-S1-M15.pdf adresinden 12 Haziran<br />

2010 tarihinde edinilmiştir.<br />

Ankara Ticaret Odası (2000a). Türkiye’de uygulanan teşvik politikaları. Ankara:<br />

Grafiker Ofset.<br />

www.zucder.org.tr/zucder/docs/tesvik_politikalari.doc adresinden 18<br />

Temmuz 2010 tarihinde edinilmiştir.<br />

Ankara Ticaret Odası (2000b). Devlet yardımları ve KOBİ kredileri. Ankara: Grafiker<br />

Ofset.<br />

www.zucder.org.tr/zucder/docs/kobi_kredileri.doc adresinden 18<br />

Temmuz 2010 tarihinde edinilmiştir.<br />

Armağan, R. (2007). Türkiye’de gelir ve kurumlar vergisi oranlarında indirimin vergi<br />

gelirleri üzerine etkileri. Süleyman Demirel Üniversitesi, İktisadi İdari<br />

Bilimler Fakültesi Dergisi, 3, 227-252<br />

http://iibf.sdu.edu.tr/dergi/files/2007-3-14.pdf adresinden 18 Mart 2009<br />

tarihinde edinilmiştir.<br />

Aşıkoğlu, R. (1988), Türkiye’de yatırım teşvik tedbirleri.(Yayın No:278) Eskişehir:<br />

Anadolu Üniversitesi Yayınları.<br />

Ataç, B. (2002). Maliye politikası- gelişimi, amaçlan, araçları ve uygulama sonuçları.<br />

(Yayın No:118) Eskişehir: Anadolu Üniversitesi Eğitim, Sağlık ve<br />

Bilimsel Araştırma Çalışmaları Vakfı Yayınları.<br />

Ataç, E. (2004), Maliye Politikası, (1.Bs) Eskişehir: Anadolu Üniversitesi Açıköğretim<br />

Fakültesi Yayını.<br />

Aykın, H. (2006). Uluslar arası ampirik çalışmalar ışığında vergi teşviklerinin etkinliği.<br />

Yaklaşım Dergisi, 160, 1-5.<br />

http://www.yaklasim.com/mevzuat/dergi/makaleler/2006047950.htm<br />

adresinden 12 Haziran 2010 tarihinde edinilmiştir.<br />

Bağrıaçık, A. ve Yavuz, S. (1998). İhracat teşvikleri ve destekleri. Bilim Teknik<br />

Yayınevi. Eskişehir.<br />

Bali, O. (1979). Yatırım ve teşvik rehberi. Ankara:Doruk Matbaacılık.<br />

Başalp A. ve Yazlık, B. (2009), Türkiye’de teknoparklar ve sorunları. Erciyes<br />

Üniversitesi Teknoloji Geliştirme Bölgesi Web site: inet-<br />

tr.org.tr/inetconf11/bildiri/44.doc adresinden 28 Aralık 2009 tarihinde<br />

edinilmiştir.


Bazo, A. E. (2008). Tax incentıves offered by developing countries: attracting foreign<br />

investment or creating disaster. Abstract retrieved October 23, from<br />

http://papers.ssrn.com/sol3/papers.cfm?abstract_id=1319815<br />

Benk, S. (2005). Vergisel teşvikler ve doğrudan yabancı sermaye yatırımları. Vergi<br />

Sorunları Dergisi, 206, 137-141.<br />

Berber, M. ve Çelepçi, E.(2005). Türk bölgesel kalkınma politikalarında yeni arayışlar:<br />

126<br />

kalkınma ajansları ve Türkiye’de uygulanabilirliği. Doğu Karadeniz<br />

Bölgesel Kalkınma Sempozyumu.<br />

www.metinberber.ktu.edu.tr/linler/kajans.pdf Erişim Tarihi 25.05.2009<br />

http://papers.ssrn.com/sol3/papers.cfm?abstract_id=1319815 adresinden<br />

10 Mayıs 2010 tarihinde edinilmiştir.<br />

Bıyık, R. ve Kıratlı, A.(2006). Vergi teşvikleri ve korumaları. Ankara:Yaklaşım<br />

Yayıncılık.<br />

Bildirici, Z. (1989). Çeşitli ülkelerde ve ülkemizde yatırımları özendirici vergi teşvikleri.<br />

Anadolu Üniversitesi Yayınları. Yayın No: 329, Eskişehir.<br />

Bulut, M. (2009). Yatırım ikliminin geliştirilmesinde vergi politikalarının rolü: <strong>türkiye</strong><br />

örneği. (Yayın No:2009/388).Ankara: Maliye Bakanlığı Strateji<br />

Geliştirme Başkanlığı. http://www.sgb.gov.tr adresinden 15 Mart 2010<br />

tarihinde edinilmiştir.<br />

Bozdoğan, M. N. (2008). Bölgesel kalkınmanın sağlanmasına yönelik vergi özendirme<br />

önlemlerinin <strong>türkiye</strong> açısından incelenmesi ve ekinliğinin analizi (Yayın<br />

No:57). Ankara: TOBB Yayınları.<br />

Can, F. (2007). Dünya’da ve Türkiye’de araştırma-geliştirme faaliyetlerine yönelik<br />

vergisel teşvikler. Yayınlanmamış yüksek lisans tezi, Karadeniz Teknik<br />

Üniversitesi, Trabzon.<br />

Cangöz, A. (2009). Yatırımlarda devlet yardımları, yatırımları teşvik mevzuatında yeni<br />

düzenlemeler. www.mosb.org.tr adresinden 14 Kasım 2010 tarihinde<br />

edinilmiştir.<br />

Cengiz, Ö. (2007). Kanayan yara: yatırım indirimi.<br />

http://www.muhasebetr.com/yazarlarimiz/ozkan/002/ adresinden 30<br />

Nisan 2010 tarihinde edinilmiştir.<br />

ÇKA (2010a). Mevcut durum değerlendirme raporu.<br />

www.dpt.gov.tr/bgyu/kalkinmaajans/DegerlendirmeRaporu.doc<br />

adresinden 10 Aralık 2010 tarihinde edinilmiştir.


ÇKA (2010b). Mevcut durum analiz raporu (2010-2013).<br />

http://www.cka.org.tr/files/MDA.pdf adresinden 11 Aralık 2010<br />

tarihinde edinilmiştir.<br />

ÇKA (2008). 2008 yılı Proje Teklif Çağrısı Başvuru Rehberi. http://www.cka.org.tr<br />

adresinden 10 Aralık 2010 tarihinde edinilmiştir.<br />

ÇKA (2009). Ön bölgesel gelişme planı (2007-2008).<br />

127<br />

http://www.cka.org.tr/index.php?Itemid=98&id=38&option=com_conten<br />

t&task=view adresinden 15 Aralık 2010 tarihinde edinilmiştir.<br />

Çak, M. (2008). Uluslararası vergi rekabeti transfer fiyatlaması ve vergilendirme.<br />

(Yayın No: 2008/385) Ankara: Maliye Bakanlığı, Strateji Geliştirme<br />

Başkanlığı.<br />

http://www.sgb.gov.tr/Publications/Uluslararas%C4%B1%20Vergi%20R<br />

ekabeti%20Transfer%20Fiyatlamas%C4%B1%20Ve%20Vergilendirme.<br />

pdf adresinden 16 Haziran 2010 tarihinde edinilmiştir.<br />

Çımat, A. ve Avcı, M. (2010). Türkiye’de kalkınmada öncelikli yöreler ve sağlanan<br />

vergisel avantajlar.<br />

http://archive.ismmmo.org.tr/.../23%20-<br />

%2058%20ALİ%20ÇIMAT%20-%20MEHMET%20AVCI.doc<br />

adresinden 18 Mayıs 2010 tarihinde edinilmiştir.<br />

Çiçek, H. (2001), Teşvikler gerekçeleri ve Türkiye’de vergisel teşvikler. Vergi<br />

Sorunları Dergisi,150, 202-205.<br />

Çiloğlu, İ. (1997). Teşvik sisteminin değerlendirilmesi, Hazine Dergisi,8, 1-15<br />

Çukurova Bölgesi (t.y.).<br />

http://www.treasury.gov.tr/irj/go/km/docs/documents/Treasury%20Web/<br />

Research%26Data/Treasury%20Staff%20Papers/Te%C5%9Fvik%20Sist<br />

eminin%20De%C4%9Ferlendirilmesi.pdf adresinden 10 Şubat 2009<br />

tarihinde edinilmiştir.<br />

http://www.cka.org.tr/index.php?option=com_content&task=view&id=4<br />

8&Itemid=105 adresinden 21 Aralık 2010 tarihinde edinilmiştir.<br />

Devletin Ekonomideki Rolü (2004).<br />

http://www.aso.org.tr/kurumsal/media/kaynak/TUR/asomedya/ocak2004/<br />

dosyaocak2004.html adresinden 25 Aralık 2009 tarihinde edinilmiştir.<br />

Devrim, F. (1983). Maliye politikası. (Yayın No: 4) İzmir: Dokuz Eylül Üniversitesi<br />

İktisadi İdari Bilimler Fakültesi Yayınları


Dilik, B. (2006). KOBİ’lere yönelik devlet destekleri. IV. KOBİ Zirvesinde sunulan<br />

128<br />

poster, KOSGEB, Ankara. http://www.kobizirvesi.org.tr/4sunumlar.asp<br />

adresinden 20 Aralık 2010 tarihinde edinilmiştir.<br />

DPT (t.y). Kalkınma ajansları nedir?,<br />

http://www.dpt.gov.tr/bgyu/kalkinmaajans/ajans.html adresinden 15<br />

Mayıs 2010 tarihinde edinilmiştir.<br />

DPT (1982). V. Beş yıllık kalkınma planı, yatırımların ve ihracatın teşviki. (Yayın<br />

No:1872) Özel İhtisas Komisyonu Raporu, Ankara.<br />

DPT (2000a). VIII. Beş yıllık kalkınma planı, doğrudan yabancı sermaye yatırımları.<br />

Özel İhtisas Komisyonu Raporu.Ankara,<br />

http:// ekutup.dpt.gov.tr/yabancıs/oik532.pdf/ adresinden 8 Şubat 2010<br />

tarihinde edinilmiştir.<br />

DPT (2000b). VIII. Beş yıllık kalkınma planı. Ankara: Bölgesel Gelişme Özel İhtisas<br />

Komisyonu Raporu.<br />

http://ekutup.dpt.gov.tr/bolgesel/oik523.pdf adresinden 20 Aralık 2010<br />

tarihinde edinilmiştir.<br />

DPT (2000c). Uzun vadeli strateji ve sekizinci beş yıllık kalkınma planı. Ankara<br />

http://ekutup.dpt.gov.tr/plan/viii/plan8str.pdf adresinden 15 Kasım 2010<br />

tarihinde edinilmiştir.<br />

DPT (2001b). Yatırımlarda devlet yardımları ve kalkınmada öncelikli yörelere sağlanan<br />

diğer destekler.<br />

http://ekutup.dpt.gov.tr/bolgesel/kulhane/yardim.pdf adresinden 28<br />

Kasım 2010 tarihinde edinilmiştir.<br />

DPT (2001c). VIII. Beş yıllık kalkınma planı kamu yatırımlarının planlanması ve<br />

uygulanmasında etkinlik.(Yayın No: 2557) Ankara: Özel İhtisas<br />

Komisyonu Raporu. http://ekutup.dpt.gov.tr/yatirim/oik573.pdf<br />

adresinden 22 Aralık 2010 tarihinde edinilmiştir.<br />

DPT (2003). Türkiye sanayi politikası (AB üyeliğine doğru).<br />

http://ekutup.dpt.gov.tr/sanayi/tr2003ab.pdf adresinden 10 Aralık 2010<br />

tarihinde edinilmiştir.<br />

DPT (2004). Devlet yardımlarını değerlendirme.(Yayın No: 2681) Ankara: Özel İhtisas<br />

Komisyonu Raporu.<br />

http://ekutup.dpt.gov.tr/ekonomi/politika/devletya.pdf adresinden 25<br />

Aralık 2010 tarihinde edinilmiştir.


DPT (2007a). IX. kalkınma planı, Devlet Yardımları.(Yayın No: 2730-ÖİK682) Ankara:<br />

Özel İhtisas Komisyonu Raporu.<br />

129<br />

http://ekutup.dpt.gov.tr/ekonomi/politika/öik682.pdf adresinden 25<br />

Aralık 2010 tarihinde edinilmiştir.<br />

DPT (2007b). Yeni bölgesel gelişme politika ve uygulamaları. Ankara: Bölgesel<br />

Gelişme ve Yapısal Uyum Genel Müdürlüğü.<br />

http://ekutup.dpt.gov.tr/bolgesel/politika/uygulama.pdf adresinden 13<br />

Haziran 2010 tarihinde edinilmiştir.<br />

DPT (2007c). Dokuzuncu beş yıllık kalkınma planı. Ankara<br />

http://ekutup.dpt.gov.tr/plan/plan9.pdf adresinden 19 Ağustos 2010<br />

tarihinde edinilmiştir.<br />

DPT (2008). IX. Beş yıllık kalkınma planı.(Yayın No: 2766) Ankara: Bölgesel Gelişme<br />

Özel İhtisas Komisyonu Raporu.<br />

http://ekutup.dpt.gov.tr/bolgesel/öik702.pdf adresinden 28 Kasım 2010<br />

tarihinde edinilmiştir.<br />

DPT (1967). İkinci beş yıllık kalkınma planı. Ankara<br />

http://ekutup.dpt.gov.tr/plan/plan2.pdf adresinden 20 Temmuz 2010<br />

tarihinde edinilmiştir.<br />

DPT (1973). Üçüncü beş yılık kalkınma planı. Ankara<br />

http://ekutup.dpt.gov.tr/plan/plan3.pdf adresinden 12 Temmuz 2010<br />

tarihinde edinilmiştir.<br />

DPT(1979). Dördüncü beş yıllık kalkınma planı. Ankara<br />

http://ekutup.dpt.gov.tn/plan4.pdf adresinden 15 Temmuz 2010 tarihinde<br />

edinilmiştir.<br />

DPT (1985). Beşinci beş yılık kalkınma planı. Ankara<br />

http://ekutup.dpt.gov.tr/plan/plan5.pdf adresinden 5 Temmuz 2010<br />

tarihinde edinilmiştir.<br />

DPT (1990). Altıncı beş yıllık kalkınma planı. Ankara<br />

http://ekutup.dpt.gov.tr/plan/plan6.pdf adresinden 13 Temmuz 2010<br />

tarihinde edinilmiştir.<br />

DPT (1996). Yedinci beş yıllık kalkınma planı. Ankara<br />

http://ekutup.dpt.gov.tr/plan/plan7.pdf adresinden 10 Temmuz 2010<br />

tarihinde edinilmiştir.


Duran, M. (2003). Teşvik politikaları ve doğrudan sermaye yatırımları. Araştırma<br />

130<br />

İnceleme Dizisi. Ankara: Başbakanlık Hazine Müsteşarlığı Ekonomik<br />

Araştırmalar Genel Müdürlüğü.<br />

Duran, M. (2002). Türkiye’de yatırımlara sağlanan teşvikler ve etkinliği. Araştırma<br />

İnceleme Dizisi. Ankara: Başbakanlık Hazine Müsteşarlığı Ekonomik<br />

Araştırmalar Genel Müdürlüğü.<br />

Duran, M. (1998). Türkiye’de uygulanan yatırım teşvik politikaları (1968-1998),<br />

Araştırma İnceleme Dizisi. Ankara: Başbakanlık Hazine Müsteşarlığı<br />

Ekonomik Araştırmalar Genel Müdürlüğü.<br />

Dünya’da ve Türkiye’de OSB Uygulamaları ( t.y.).<br />

http://www.adanaorganize.org.tr/dunyada-ve-turkiyede-osb-<br />

uygulamalari.html adresinden 11 Mart 2010 tarihinde edinilmiştir.<br />

Dürüs, İ. (2005). Türkiye’de vergi teşvik önlemleri mahiyeti ve etkinliği. Yayınlanmamış<br />

Yüksek lisans tezi. İstanbul Üniversitesi, İstanbul<br />

Doğan, Z. (2005). Teknoloji geliştirme bölgelerinin sağladığı vergisel avantajlara ilişkin<br />

son değişikliklerin analizi. Vergi Dünyası Dergisi, 281, 94- 99<br />

DTM (2002). Vergi politikalarının üretim ve ihracata etkileri.<br />

www.dtm.gov.tr/dtmadmin/upload/EAD/.../vergi.doc adresinden 20<br />

Nisan 2010 tarihinde edinilmiştir.<br />

Eker, A. (1996). Kamusal maliye. İzmir: Doğuş Matbaacılık.<br />

Elmas, G. (2001). Küreselleşme sürecinde bölgesel dengesizlikler AB ve Türkiye.<br />

Ankara: Nobel Yayınevi.<br />

Erkan, H. ve Tatlıdil, R. (1990). Serbest bölgelerde uygulanacak teşvik tedbirlerinin<br />

sektörlere katkıları yönünden değerlendirilmesi. Ankara: TOBB<br />

Yayınları.<br />

Erdem, M., Şenyüz,D. ve Tatlıoğlu, İ. (1998). Kamu maliyesi. Bursa: Ekin Kitabevi.<br />

Evci, C. (2004). AR-GE vergi teşvikleri. Yayınlanmamış Yüksek lisans tezi. Ankara<br />

Üniversitesi, Ankara.<br />

Gerçek, A. (2010). Türkiye’de yatırımları teşvik edici vergi politikaları ve etkinliği.<br />

http//:idari.cu.edu.tr/igunes/makale/tesvik.doc adresinden 23 Eylül 2010<br />

tarihinde edinilmiştir.<br />

GİB, (2009). Organize sanayi bölgelerinde uygulanan vergisel teşvikler,<br />

http://www.gib.gov.tr/index.php?id=488 adresinden 12 Ağustos 2010<br />

tarihinde edinilmiştir.


GİB, (2010). Ticari kazancın gerçek usulde vergilendirilmesi rehberi. (Yayın No:105)<br />

http://www.gib.gov.tr/fileadmin/beyannamerehberi/ticari_kazanc_2010.p<br />

df adresinden 14 Mayıs 2010 tarihinde edinilmiştir.<br />

Giray, Filiz (2006). Maliye Tarihi, Bursa: Ezgi Yayınları.<br />

Giray, F. (2009). Küreselleşme sürecinde küçük ve orta büyüklükteki işletmeler ve<br />

131<br />

vergi teşvikleri: <strong>türkiye</strong>’deki durum analizi. Vergi Dünyası Dergisi, 338,<br />

119-123.<br />

Gümüş, E. (2007). Serbest bölgelerde vergi uygulamalarının değerlendirilmesi.<br />

Osmangazi Üniversitesi, İktisadi ve İdari Bilimler Dergisi, 1, 47-60<br />

http://e-dergi.atauni.edu.tr/index.php/IIBD/article/viewFile/3718/3547<br />

adresinden 13 Mayıs 2010 tarihinde edinilmiştir.<br />

Gökyurt, F. (2010). Kamu yatırımlarının programlama ve izleme sürecine yerelin<br />

katılımı. (Yayın No: 2811) Ankara: DPT Uzmanlık tezleri<br />

http://www.dpt.gov.tr adresinden 12 Mart 2010 tarihinde edinilmiştir.<br />

Gündüz, A. Y. (2006). Bölgesel kalkınma politikası. Bursa: Ekin Kitabevi.<br />

Gündüz, Ö. (1971). Osmanlı sanayi. Ankara: Hil Yayınevi.<br />

Güneş, İ. (2010), Kamunun ekonomiye müdahalesi.<br />

http://idari.cu.edu.tr/igunes/kamu/devlet.htm adresinden 30 Haziran<br />

2010 tarihinde edinilmiştir.<br />

Güngör, F. (2004). Vergi tatili Türkiye’nin rekabet gücünü arttırır. Vergide Gündem<br />

Dergisi. http://www.vergidegundem.com adresinden 10 Nisan 2009<br />

tarihinde edinilmiştir.<br />

Güven, A. (2007). Türkiye’de iller arası gelir eşitsizliğinde teşvik politikasının rolü: bir<br />

ayrıştırma analizi. Akdeniz İ.İ.B.F Dergisi, 14, 20-38.<br />

http://www.akdeniz.edu.tr/iibf/dergi/Sayi14/02guven.pdf adresinden 22<br />

Nisan 2009 tarihinde edinilmiştir.<br />

Güzelli, M. (1999), Maliye politikası.<br />

http://idari.cu.edu.tr/igunes/butce/maliyepol.pdf adresinden 15 Nisan<br />

2010 tarihinde edinilmiştir.<br />

Harcama politikası (t.y.).<br />

http://www.ekodialog.com/kamu_maliyesi/harcama_politikasi.html<br />

adresinden 17 Eylül 2010 tarihinde edinilmiştir.<br />

Hazine Müsteşarlığı (2010). Yeni yatırım teşvik sistemi I. yıl uygulama sonuçları,<br />

http://www.hazine.gov.tr/irj/go/km/docs/documents/Hazine%20Web/An


a%20Sayfa/Hazineden/YATIRIMLARDA%20DEVLET%20YARDIML<br />

132<br />

ARI%20HAKKINDA%20KARAR.pdf adresinden 20 Aralık 2010<br />

tarihinde edinilmiştir.<br />

Hazine Müsteşarlığı (2009). Yatırımlarda devlet yardımları yeni sistem.<br />

http://www.zafer.org.tr/downloads/destekler/hazine_mustesarligi_tesvik_<br />

sistemi_sunum_01-10-2009.pdf adresinden 16 Aralık 2010 tarihinde<br />

edinilmiştir.<br />

Hazine Müsteşarlığı-TOBB (2000). Genel teşvik politikalarının değerlendirilmesi ve<br />

yeni stratejilerin belirlenmesi II, Ankara: TOBB Yayınları.<br />

Hekimler, A. (2008). Güncel gelişmeler ışığında Türkiye’de işgücü piyasası politikaları<br />

ve işsizlik halinde sağlanan yardımlar . Namık Kemal Üniversitesi,<br />

Sosyal Bilimler Enstitüsü, Sosyal Bilimler Metinleri.1, 1-23,<br />

http://<strong>sosyal</strong>be.nku.edu.tr/20081.pdf adresinden 13 Şubat 2009 tarihinde<br />

edinilmiştir.<br />

Horoz, Y. (2006). İhracata yönelik vergi teşvikleri ve <strong>türkiye</strong> uygulaması.<br />

Yayınlanmamış Yüksek lisans tezi, Uludağ Üniversitesi, Bursa.<br />

Işık, İ. ve Çabuk, M .(2007). Serbest bölgeler. Ankara: Maliye ve Hukuk Yayınları.<br />

İKV (2005), Avrupa birliği ve Türkiye’de devlet yardımları. (Yayın No:187),<br />

http://www.ikv.org.tr/pdfs/33d3f626.pdf adresinden 12 Mayıs 2010<br />

tarihinde edinilmiştir.<br />

İnce, M. (1978). Maliye politikası ders notları. Ankara.<br />

İneci, B. (1993). Avrupa topluluğu ve Türkiye'de sübvansiyonlar. Yayınlanmamış<br />

Doktora tezi, Marmara Üniversitesi, İstanbul.<br />

İncekara, A. (1995), Türkiye’de teşvik sistemi. İstanbul: İTO Yayınları.<br />

İsimsiz,(2010), Maliye Politikasının Tarihi Gelişimi,<br />

http://www.ekodialog.com/kamu_maliyesi/maliye_politikasi_nedir.html<br />

adresinden 10 Ekim 2010 tarihinde edinilmiştir.<br />

Kamu Gelirleri (t.y.). http://www.muhasebedersleri.com/butce-vergi/kamu-gelirleri.<br />

html adresinden 20 Eylül 2010 tarihinde edinilmiştir.<br />

Karaarslan, E. (2010). Bir kamu harcaması olarak vergi harcaması.<br />

http://www.erkankaraarslan.org/bolum/makale/dosya/45.pdf adresinden<br />

10 Aralık 2010 tarihinde edinilmiştir.<br />

Karaarslan, E. (2002). Kamu malî yönetimi ve tahakkuk esaslı devlet muhasebesi.<br />

Maliye Dergisi, 140, 45-56


Karaca, O. (2004). Türkiye’de bölgeler arası gelir farklılıkları:yakınsama var mı?.<br />

Türkiye Ekonomi Kurumu, Tartışma Metni,<br />

133<br />

http://www.tek.org.tr/dosyalar/O-KARACA.pdf adresinden 23 Nisan<br />

2009 tarihinde edinilmiştir.<br />

Karakurt, A. (2010). Küresel kriz ortamında yatırım teşvikleri. Ankara Üniversitesi SBF<br />

Dergisi, http://dergiler.ankara.edu.tr/dergiler/42/1347/15607.pdf<br />

adresinden 21 Aralık 2010 tarihinde edinilmiştir.<br />

Kepenek, Y. (1994). Türkiye ekonomisi. Ankara: Remzi Kitabevi.<br />

Kızıltan, A., Ersungur, M. (2010). Türkiye’de iller ve bölgelerin ekonomik gelişme<br />

düzeyleri arasındaki uzun dönemli ilişkiler,<br />

http://e-dergi.atauni.edu.tr/index.php/SBED/article/viewFile/438/431<br />

adresinden 20 Mayıs 2010 tarihinde edinilmiştir.<br />

Kiraz, A. (2004). Teknoloji geliştirme bölgeleri ile serbest bölgelerin vergisel avantajlar<br />

bakımından karşılaştırılması. Vergi Sorunları Dergisi, 193, 147-150.<br />

Kobi Stratejisi ve Eylem Planı (2007).<br />

http://ekutup.dpt.gov.tr/esnaf/kobi/strateji/2007.pdf adresinden 10 Ekim<br />

2010 tarihinde edinilmiştir.<br />

Korkmaz, A. Pazarcık, O. ve Gerçek, C. K. (1989). Ülkemizde uygulanan teşvik sistemi<br />

ekonomi üzerine etkileri ve verimlilik temeline dayandırma imkanları.<br />

(Yayın No: 381), Ankara: Milli Prodüktivite Merkezi Yayınları.<br />

Köksal, M. (2009). Genel teşvik sisteminin değerlendirilmesi ve bazı öneriler. Amme<br />

İdaresi Dergisi,3, 105-147 http://www.todaie.gov.tr adresinden 30 Nisan<br />

2009 tarihinde edinilmiştir.<br />

Kutlu, E. ve Hacıköylü,C. (2007/1). Avrupa Birliği’ne tam üyelik sürecinde Türkiye ve<br />

Avrupa Birliği ülkelerinde devlet yardımları. Anadolu Üniversitesi<br />

Sosyal Bilimler Dergisi, 1, 367-390.<br />

http://www.anadolu.edu.tr/arastirma/hakemli_dergiler/<strong>sosyal</strong>_<strong>bilimler</strong>/pd<br />

f/2007-1/sos_bil_19.pdf adresinden 12 Mart 2009 tarihinde edinilmiştir.<br />

Küçükoğlu, M. (2005). Vergisel teşviklerin bölgesel kalkınmadaki rolü: güneydoğu<br />

anadolu bölgesi üzerine uygulama. Yayınlanmamış Doktora tezi, Uludağ<br />

Üniversitesi, Bursa.<br />

Leblebici, F. (2002). Devlet yardımları uygulamasının maliyeti ve ekonomik<br />

göstergelerle mukayesesi. (Yayın No: 2663). Ankara: DPT Yayınları.


www.dpt.gov.tr/DocObjects/Download/3220/devletya.pdf adresinden 4<br />

Şubat 2010 tarihinde edinilmiştir.<br />

Maç, N. (2006). Bölgesel kalkınma ajansları ve Türkiye. Konya Ticaret Odası Etüt<br />

Araştırma Servisi, 76, 1-8<br />

134<br />

http://www.kto.org.tr/dosya/rapor/kalkinmaajans.pdf adresinden 26<br />

Mayıs 2009 tarihinde edinilmiştir.<br />

Mat, H. (2007). Yatırım ve istihdamı arttırmak amacıyla devletin arsa, arazi ve diğer<br />

teşvik uygulamaları. Ankara: Yaklaşım Yayınları.<br />

Mazlum, M. Yücel, İ. ve Tekeoğlu, M. (1990). Özel kesim yatırım imkanları ve yatırım<br />

kararlarında teşviklerin etkinliği. (Yayın No: 162).Ankara: TOBB<br />

Yayınları.<br />

Merdane, Ş. (1998). Türkiye’de yatırımlara uygulanan teşvik politikaları ve yatırım<br />

indirimi uygulaması. Yayınlanmamış Yüksek lisans tezi, Niğde<br />

Üniversitesi, Niğde.<br />

MÜSİAD (1994). Yatırım ve ihracat teşvikleri paneli,<br />

http://www.musiad.org.tr/img/arastirmalaryayin/pdf/arastirma_raporlari_<br />

06_2.pdf adresinden 18 Haziran 2010 tarihinde edinilmiştir.<br />

Nadaroğlu, H. (1981). Kamu maliyesi teorisi. İstanbul: Sermet Matbaacılık.<br />

Oktayer, N. (2003). Dünden bugüne teşvik sistemimiz. Yaklaşım Dergisi, 129, 187-190<br />

Özandaç, O. (1999). Küçük ve orta boy işletmelerin yatırımlarına devlet teşvikleri.<br />

Vergi Sorunları Dergisi, 132, 98-102<br />

Saraç, O. (2005), İhracatta devlet yardımları. Ankara: Yaklaşım Yayıncılık.<br />

Sarıöz, Y. (2006). Türkiye’de 1990 sonrası uygulanan yatırım teşvikleri ve ekonomik<br />

etkileri. Yayınlanmamış Yüksek lisans tezi, Gazi Üniversitesi, Ankara.<br />

Sarısoy, İ. (2008). Küçük ve orta ölçekli işletmelere yönelik vergi teşvik politikası.<br />

(Yayın No: 2008-23) İstanbul: İTO Yayınları.<br />

Savaş, V. (1986). Kalkınma ekonomisi. İstanbul: Beta Yayın ve Dağıtım A.Ş.<br />

Savaş, V. (2007). İktisadın tarihi. (4.bs.), Ankara: Siyasal Kitabevi.<br />

Şeker, S. (2001). Türkiye’de serbest bölge uygulamaları. Vergi Sorunları Dergisi. Sayı<br />

155, 11-17.<br />

Serdengeçti, T. (2000). Türkiye’de yatırım teşvik uygulamaları. Ankara: Hazine<br />

Müsteşarlığı Teşvik ve Uygulama Genel Müdürlüğü.<br />

Serter, N. (1994). Devlet görevlerindeki gelişmelerin sonucu olarak <strong>sosyal</strong> devlet.<br />

İstanbul: İstanbul Üniversitesi İktisat Fakültesi Yayını.


Şahin, M. Y. (2002). Ülkemizde tarım sektörünün yeri, önemi ve sektöre ilişkin teşvik<br />

135<br />

uygulamaları. (Yayın No:30), Ankara: Başbakanlık Hazine Müsteşarlığı<br />

Ekonomik Araştırmalar Genel Müdürlüğü, Araştırma-İnceleme Dizisi.<br />

Şaylan, G. (2003). Değişim, küreselleşme ve devletin yeni işlevi. (2.bs.), Ankara: İmge<br />

Kitabevi.<br />

Tan, M. (2010). Yeni yatırım teşvik sistemi.<br />

http://archive.ismmmo.org.tr/docs/seminer/TesvikNotlar.pdf adresinden<br />

13 Aralık 2010 tarihinde edinilmiştir.<br />

Teknoloji Geliştirme Bölgelerinde Uygulanan Vergisel Teşvikler, (t.y.).<br />

http://www.vergihesabi.com/makaleler/2008/2008_10_platin.htm<br />

adresinden 12 Ekim 2010 tarihinde edinilmiştir.<br />

Tekin, A. (2006). Vergi teşvikleri ve ekonomik etkileri. Dumlupınar Üniversitesi<br />

Sosyal Bilimler Dergisi, 16, 301-316. http://sbe.dpu.edu.tr/16/301-<br />

316.pdf adresinden 12 Mayıs 2010 tarihinde edinilmiştir.<br />

Topal, M. H.(2006). Uluslar arası kuruluşların teşvik sistemine bakışı ve Türk teşvik<br />

sisteminin bu çerçevede analizi. Yayınlanmamış Yüksek lisans tezi,<br />

Karadeniz Teknik Üniversitesi, Trabzon.<br />

Tuncer, E. (1999). Yatırım ve ihracatla ilgili mali teşvikler ve uygulaması. Ankara:<br />

Yaklaşım Yayınları.<br />

Tutar, F. ve Demiral M.(2007). Yerel ekonomilerin yerel aktörleri: bölgesel kalkınma<br />

ajansları. Eskişehir Osmangazi Üniversitesi İİBF Dergisi, 2 (1), 65-83<br />

http://iibf.ogu.edu.tr/dergi/dergi/2007-1/2007_1_4.pdf adresinden 15<br />

Haziran 2010 tarihinde edinilmiştir.<br />

TÜİK,(2009). Bölgesel göstergeler TR62 Adana, Mersin. (Yayın No:3424),<br />

http://www.tuik.gov.tr adresinden 13 Ekim 2010 tarihinde edinilmiştir.<br />

Türk, İ. (1999). Maliye politikası: amaçlar - araçlar ve çağdaş bütçe teorileri (13.bs).<br />

Ankara: Turhan Kitabevi.<br />

Türk, İ. (2002). Kamu maliyesi (4.bs.). Ankara: Turhan Kitapevi.<br />

Uluatam, Ö. (1971). Yatırımları teşvik edici vergi politikası. Ankara: Sevinç Matbaası.<br />

Ulusoy, A. (2007). Maliye politikası. Trabzon: Üçyol Kitapevi.<br />

Uzay, N. ve Tıraş, H. (2009). Serbest bölgelerin ekonomik etkileri: kayseri serbest<br />

bölgesi için bir uygulama. Erciyes Üniversitesi Sosyal Bilimler Enstitüsü<br />

Dergisi, 26, 275-280


Ünsaldı, M. (2006). Devlet teşvikleri ve bölgesel gelişmişlik farklılıkları üzerine etkileri.<br />

136<br />

Fırat Üniversitesi Doğu Anadolu Bölgesi Araştırma ve Uygulama<br />

Merkezi Web site: http://web.firat.edu.tr/daum/default.asp?id=85<br />

adresinden 28 Nisan 2010 tarihinde edinilmiştir.<br />

Yardımcı, A. M. (2010). Türkiye’de teşvikler ve uygulaması. Ankara: Hazine<br />

Müsteşarlığı Teşvik Uygulama Genel Müdürlüğü,<br />

www.ikv.org.tr/images/upload/data/files/atillayardimci.ppt adresinden<br />

10 Ocak 2011 tarihinde edinilmiştir.<br />

Yatırım Teşvik Belgesi (2010). http://www.tesvik.biz/tesvik-belgesi.html adresinden 10<br />

Nisan 2010 tarihinde edinilmiştir.<br />

Yavuz, A. (2010). Bir maliye politikası aracı olarak yatırım teşviklerinin rekabet<br />

koşulları altında özel kesim yatırımları ve istihdam üzerine etkisi :<br />

ekonometrik bir analiz. Süleyman Demirel Üniversitesi İktisadi İdari<br />

Bilimler Fakültesi Dergisi,1, 83-101,<br />

http://iibf.sdu.edu.tr/dergi/files/2010_1_06.pdf adresinden 22 Aralık<br />

2010 tarihinde edinilmiştir.<br />

Yeni Teşvik Paketi (t.y.). http://www.e-basari.com.tr/tr/yeni-tesvik-paketi.html<br />

adresinden 21 Ekim 2010 tarihinde edinilmiştir.<br />

Yerebakan, M. (2007). Türkiye için model olabilecek ülkelerde uygulanan teşvik<br />

uygulamaları ve ülkemize uygulanabilirliği. (Yayın No: 2007-51),<br />

İstanbul: İstanbul Ticaret Odası Yayınları.


EK-1<br />

EKLER<br />

YILLAR İTİBARİYLE KAMU YATIRIMLARININ İLLERE GÖRE DAĞILIMI<br />

2001 Yılı Kamu Yatırımlarının İllere Göre Dağılımı<br />

Sıra İller Toplam (Bin TL)<br />

1 İSTANBUL 674.553<br />

2 ANKARA 370. 315<br />

3 KAHRAMANMARAŞ 298. 938<br />

4 İZMİR 206. 307<br />

5 ADANA 148. 722<br />

…. ……….<br />

10 MERSİN 97.187<br />

14 ARTVİN 63.937<br />

27 HATAY 37.277<br />

52 OSMANİYE 10.894<br />

….. …….. ……<br />

2002 Yılı Kamu Yatırımlarının İllere Göre Dağılımı<br />

1 İSTANBUL 1 218 364<br />

2 ANKARA 825 586<br />

3 ADANA 551 285<br />

…. ……. ……<br />

8 MERSİN 183.847<br />

18 ARTVİN 113.005<br />

2003 Yılı Kamu Yatırımlarının İllere Göre Dağılımı<br />

1 İSTANBUL 802.486<br />

2 ANKARA 570.305<br />

3 ARTVİN 568.259<br />

9 MERSİN 203.136<br />

…. ….. ….<br />

27 ADANA 63.261<br />

2004 Yılı Kamu Yatırımlarının İllere Göre Dağılımı<br />

1 İSTANBUL 936.599<br />

2 ANKARA 574.065<br />

3 KAHRAMANMARAŞ 427.711<br />

6 ARTVİN 283.500<br />

….. ….. ……<br />

11 MERSİN 182.417<br />

13 ADANA 132.618<br />

2007 Yılı Kamu Yatırımlarının İllere Göre Dağılımı<br />

1 İSTANBUL 2.862.647<br />

2 ANKARA 1.002.094<br />

3 ARTVİN 491.155<br />

… ….. …..<br />

137


8 ADANA 299.862<br />

12 MERSİN 230.239<br />

2008 Yılı Kamu Yatırımlarının İllere Göre Dağılımı<br />

1 İSTANBUL 3.203.329<br />

2 ANKARA 1.107.334<br />

… ….. …..<br />

8 ARTVİN 284.902<br />

…. …. …….<br />

11 ADANA 245.109<br />

2009 Yılı Kamu Yatırımlarının İllere Göre Dağılımı<br />

1 İSTANBUL 3.585.032<br />

2 ANKARA 1.211.306<br />

3 ŞANLIURFA 541.697<br />

4 ANTALYA 496.676<br />

5 İZMİR 492.899<br />

6 ARTVİN 459.369<br />

7 MERSİN 294.801<br />

32 ADANA 134.732<br />

2010 Yılı Kamu Yatırımlarının İllere Göre Dağılımı<br />

1 İSTANBUL 4.079.774<br />

2 ANKARA 1.352.762<br />

3 ARTVİN 590.516<br />

…. ….. ……<br />

18 MERSİN 258.671<br />

36 ADANA 156.430<br />

Not: Hazine Müsteşarlığı ‘nın http://www.hazine.gov.tr adresinden alınmıştır.<br />

138


EK-2<br />

YATIRIM TEŞVİK UYGULAMALARINDA BÖLGELER<br />

I. Bölge II. Bölge III. Bölge IV. Bölge<br />

TR10<br />

İstanbul<br />

TR21<br />

Tekirdağ<br />

Edirne<br />

Kırklareli<br />

TR41<br />

Bursa<br />

Eskişehir<br />

Bilecik<br />

TR31<br />

İzmir<br />

TR42<br />

Kocaeli<br />

Sakarya<br />

Düzce<br />

Yalova<br />

TR51<br />

Ankara<br />

TR22<br />

Balıkesir<br />

Çanakkale<br />

(Gökçeada,Bozcaada<br />

hariç)<br />

TR32<br />

Aydın<br />

Denizli<br />

Muğla<br />

TR61<br />

Antalya<br />

Isparta<br />

Burdur<br />

TR62<br />

Adana<br />

Mersin<br />

TR52<br />

Konya<br />

Karaman<br />

TR63<br />

Hatay<br />

Kahramanmaraş<br />

Osmaniye<br />

TR71<br />

Kırıkkale<br />

Aksaray<br />

Niğde<br />

Nevşehir<br />

Kırşehir<br />

TR33<br />

Manisa<br />

Afyon<br />

Kütahya<br />

Uşak<br />

TR72<br />

Kayseri<br />

Sivas<br />

Yozgat<br />

TR81<br />

Zonguldak<br />

Karabük<br />

Bartın<br />

TR83<br />

Samsun<br />

Tokat<br />

Çorum<br />

Amasya<br />

TRC1<br />

Gaziantep<br />

Adıyaman<br />

Kilis<br />

Not: Hazine Müsteşarlığı ‘nın http://www.hazine.gov.tr adresinden alınmıştır.<br />

TR82<br />

Kastamonu<br />

Çankırı<br />

Sinop<br />

TRA1<br />

Erzurum<br />

Erzincan<br />

Bayburt<br />

TR90<br />

Trabzon<br />

Ordu<br />

Giresun<br />

Rize<br />

Artvin<br />

Gümüşhane<br />

TRA2<br />

Ağrı<br />

Kars<br />

Ardahan<br />

Iğdır<br />

TRB2<br />

Van<br />

Muş<br />

Bitlis<br />

Hakkari<br />

TRB1<br />

Malatya<br />

Elazığ<br />

Bingöl<br />

Tunceli<br />

TRC3<br />

Mardin<br />

Batman<br />

Şırnak<br />

Siirt<br />

TRC2<br />

Şanlıurfa<br />

Diyarbakır<br />

TR22<br />

Bozcaada<br />

Gökçeada<br />

139


140<br />

EK-3 ÇUKUROVA BÖLGESİNDE BÖLGESEL TEŞVİKLERDEN<br />

YARARLANACAK SEKTÖRLER<br />

2. BÖLGE<br />

TR62 (Adana, Mersin)<br />

Bölgesel Teşviklerden Yararlanacak Sektörler Asgari Yatırım Tutarları ve Kapasiteleri<br />

*madencilik ve taşocakçılığı yatırımları (1 inci grup<br />

1 Milyon TL<br />

madenler, mıcır, rödovanslı madencilik hariç)<br />

*gıda ürünleri ve içecek imalatı 2 Milyon TL<br />

*entegre hayvancılık yatırımları (entegre damızlık<br />

hayvancılık yatırımları dahil)<br />

süt inekçiliği entegre tesislerinde 500 büyük<br />

baş,<br />

büyük baş besicilik entegre tesislerinde 700<br />

büyük baş/dönem<br />

süt ve et yönlü küçük baş entegre tesislerinde<br />

2000 küçük baş/dönem<br />

kanatlı entegre tesislerinde 200.000<br />

adet/dönem<br />

*seracılık 25 dekar<br />

*su ürünleri yetiştiriciliği 1 Milyon TL<br />

*tekstil ürünleri imalatı 1 tekstilin aprelenmesi yatırımları için 15 Milyon<br />

TL, diğer yatırım konularında 1 Milyon TL'nin<br />

üzerindeki tevsi ve modernizasyon yatırımları<br />

*akıllı çok fonksiyonlu teknik tekstil 1 Milyon TL<br />

*döşemelik parke, kaplama, kontrplak, yonga levha, sunta,<br />

mdf vb. plakaların imalatı<br />

4 Milyon TL<br />

*kağıt ve kağıt ürünleri imalatı selüloz üretiminden başlamak kaydıyla entegre<br />

kağıt üretim tesisleri<br />

*kimyasal madde ve ürünlerin imalatı 4 Milyon TL<br />

*düz cam, düz camın şekillendirilmesi ve işlenmesi (çok<br />

katlı yalıtım camları hariç) çukur cam ve cam elyafı imalatı<br />

4 Milyon TL<br />

*makine ve teçhizat imalatı 4 Milyon TL<br />

*büro, muhasebe ve bilgi işlem makineleri imalatı 4 Milyon TL<br />

*elektrikli makine ve cihazları imalatı 4 Milyon TL<br />

*radyo, televizyon, haberleşme teçhizatı ve cihazları imalatı 4 Milyon TL<br />

*motorlu kara taşıtı ve yan sanayi Motorlu kara taşıtlarında yatırım tutarı 50 Milyon TL<br />

Motorlu kara taşıtları yan sanayi yatırım tutarı 4<br />

Milyon TL<br />

*demiryolu ve tramvay lokomotifleri ile vagonlarının imalatı 4 Milyon TL<br />

*mobilya imalatı (sadece metal ve plastikten imal edilenler<br />

4 Milyon TL<br />

hariç)<br />

*oteller 3 yıldız ve üzeri<br />

*öğrenci yurtları 100 öğrenci<br />

*soğuk hava deposu hizmetleri 1000 metrekare<br />

*lisanslı depoculuk 2 Milyon TL<br />

*eğitim hizmetleri (yetişkinlerin eğitilmesi ve diğer eğitim<br />

1 Milyon TL<br />

faaliyetleri hariç)<br />

*hastane yatırımı, huzur evi 100 kişilik huzur evi<br />

*tehlikeli atık geri kazanım ve bertaraf tesisleri<br />

Not: Hazine Müsteşarlığı ‘nın http://www.hazine.gov.tr adresinden alınmıştır.<br />

1 Tekstil sektöründe;<br />

- kütlü pamuk işleme yatırımları teşvik edilmez.<br />

- Sentetik elyaf ve sentetik iplik üretimine yönelik komple yeni tevsi entegerasyon cinsindeki<br />

yatırımlar teşvik edilmez.<br />

- İplik ve dokuma (yün ipliği, 15 Milyon Türk Lirası üzerindeki iplik yatırımları, 5 Milyon<br />

Türk Lirası üzerindeki dokuma yatırımları, akıllı ve çok fonksiyonlu teknik tekstil, halı,<br />

tafting, dokunmamış- örülmemiş kumaş, çuval hariç) konularında sadece modernizasyon<br />

cinsindeki konular teşvik edilir.


KİŞİSEL BİLGİLER<br />

ÖZGEÇMİŞ<br />

Adı Soyadı : Güzide TATAR<br />

Doğum Yeri ve Tarihi : Antakya 12.08.1983<br />

Adres : Mahfesıgmaz Mah. 49. Sk. Çamlıca Apt. No.7/14<br />

Çukurova/ Adana<br />

E-posta : guzidetatar@gmail.com<br />

EĞİTİM DURUMU<br />

(2008-2011) : Yüksek Lisans, Çukurova Üniversitesi Sosyal Bilimler<br />

Enstitüsü, Maliye Anabilim Dalı, Adana.<br />

(2000-2005) : Lisans, Erciyes Üniversitesi, Maliye Bölümü, Kayseri.<br />

(1998-2000) : Lise, Özel Ata Lisesi, Antakya.<br />

İŞ DENEYİMİ<br />

(2009- ) : Adana Vergi Dairesi Başkanlığı, Vergi Denetmenleri Bürosu,<br />

Yabancı Dil : İngilizce<br />

Vergi Denetmen Yrd, Adana<br />

141

Hooray! Your file is uploaded and ready to be published.

Saved successfully!

Ooh no, something went wrong!