22.12.2013 Views

Hillsider 69 dergi F1 - Hillside Beach Club

Hillsider 69 dergi F1 - Hillside Beach Club

Hillsider 69 dergi F1 - Hillside Beach Club

SHOW MORE
SHOW LESS

Create successful ePaper yourself

Turn your PDF publications into a flip-book with our unique Google optimized e-Paper software.

Fotoğraflar<br />

<strong>69</strong>. say›ya katk›da bulunanlar<br />

17/20<br />

le tour du monde<br />

Dünyadan en son haberler,<br />

tasar›mdaki en son yenilikler.<br />

22/26<br />

istanbul’da film olsam...<br />

Ben “Hayat Var” olurdum.<br />

28/32<br />

PiPa’nın usta elleri<br />

Yeni jenerasyon ‹talyan,<br />

PiPa şefleri.<br />

34/36<br />

disco forever<br />

Disco kültürünün hikayesi.<br />

38/42<br />

2013’ün tatil gözdeleri<br />

En trend seyahat duraklar›.<br />

44/48<br />

hillsider likes<br />

En favori yılbaş› hediyeleri.<br />

50/52<br />

harley davidson<br />

110 y›ll›k bir motosiklet<br />

efsanesi.<br />

54/78<br />

look<br />

56/60<br />

y›llar geçer, şark›lar kal›r!<br />

2012’nin en iyi<br />

albümleri.<br />

62/65<br />

2013 moda trendleri<br />

‹lkbahar - Yaz ’13 koleksiyonu<br />

şimdiden belli.<br />

66/70<br />

likya yolu<br />

Bir “<strong><strong>Hillside</strong>r</strong> Challenge”<br />

hikayesi.<br />

72/74<br />

moleskine<br />

Modern gezginlerin<br />

klasik yoldaş›.<br />

®<br />

76<br />

good for men<br />

Bir erkeğin bilmesi<br />

gerekenler.<br />

80/83<br />

yeni y›l lezzetleri<br />

Hindi’ye alternatif<br />

bu y›l Ördek.<br />

84/86<br />

art blog<br />

30. Sao Paulo Bienali’ni<br />

sizin için gezdik.<br />

87<br />

re/mix<br />

Yılın son modası:<br />

kamuflaj.<br />

88/90<br />

open 24/7<br />

91<br />

en beğenilen ilanlar<br />

92<br />

teşekkürlerimizle<br />

2012 yılında<br />

hillsider magazine’i seçen<br />

tüm markalara.<br />

93/102<br />

summary<br />

Yay›mc›<br />

Attaş Alarko Turistik Tesisler A.Ş.<br />

Tel: 0212 362 30 00<br />

Nispetiye Cad. Ahular Sok. No: 6<br />

Etiler 34337 ‹stanbul / Türkiye<br />

Attaş Alarko Turistik Tesisler Ad›na Sahibi ‹shak Alaton<br />

Genel Yay›n Koordinatörü<br />

Edip ‹lkbahar<br />

Sorumlu Yaz› ‹şleri Müdürü ve<br />

Reklam Sorumlusu<br />

Yaz› ‹şleri<br />

Çeviri<br />

Tasar›m<br />

Bas›mc› ve Bas›ld›ğ› Yer<br />

Özlem Gökbel (ozlemgokbel@gmail.com)<br />

Çağan Şimşek<br />

Serkan Mekikoğlu<br />

‹pek Kigan<br />

Ayşem Özbaşaran<br />

Republica<br />

A4 Ofset Matbaacılık San. ve Tic. Ltd. . Şti.<br />

Tel: 0212 281 6448<br />

Oto Sanayi Sitesi, Yeşilce Mah.<br />

Donanma Sk. No:16 Kağ›thane/‹stanbul<br />

Bas›ld›ğ› Tarih Aralık 2012<br />

Yay›n Türü<br />

Yerel Süreli Yay›n (Dergi)<br />

Berna Gençalp<br />

Çağla Cabaoğlu<br />

Elmira Gürses<br />

Evren Aş›k<br />

Galia Hasid<br />

Kenan Akoğlu<br />

Merve Erçuk<br />

Özlem Avc›oğlu<br />

Pelin Çakar<br />

Selin Sönmez<br />

Zeynep Tosun<br />

sadibey.com<br />

Serhat Kapki<br />

Uğur Bektaş<br />

Şenol Altun<br />

Yasin Baran<br />

Say› <strong>69</strong> (Aral›k 2012 - Ocak, Şubat 2013)<br />

Üç ayda bir yay›mlan›r.<br />

“<strong><strong>Hillside</strong>r</strong> Magazin’de yay›mlanan yaz› ve fotoğraflar›n tüm haklar›, <strong><strong>Hillside</strong>r</strong> logosu ve<br />

isim hakk› Attaş AlarkoTuristik Tesisler A.Ş.’ye aittir.<br />

Kaynak gösterilecek de olsa Attaş Alarko Turistik Tesisler A.Ş.’nin<br />

yaz›l› izni olmadan hiçbir şekilde yaz› ve fotoğraflardan al›nt› yap›lamaz.”<br />

<strong>Hillside</strong> Leisure<br />

Nispetiye Cad. Ahular Sok. No: 6<br />

Etiler 34337 ‹stanbul / Türkiye<br />

T.(90) 212 362 30 00<br />

F.(90) 212 362 30 04<br />

www.hillside.com.tr<br />

hillsider@hillside.com.tr


DÜNYADAN HABERLER<br />

LE TOUR DU MONDE<br />

“Pudsey<br />

Ayıcığ› Yard›ma<br />

Koşuyor!<br />

BBC’nin UK Bağ›ş Derneği bu y›l Children in Need<br />

(Muhtaç Çocuklar Derneği) için kendi maskotu<br />

olan Pudsey Ay›c›ğ›’n› tasarlamak üzere moda<br />

dünyas›n›n en ünlü 30 ismiyle anlaşt›.<br />

Hepsi ortalama 70 santim olan ay›c›klar<br />

15 Kas›m’da Christie’s’de sat›şa sunuldu.<br />

Bütün kazanc›n çocuk derneğine bağ›şland›ğ›<br />

organizasyon öncesi koleksiyon 24 Ekim-14Kas›m<br />

tarihleri aras›nda London & Manchester<br />

Selfridges’de sergilenmişti.<br />

Derneğin ikonik ay›c›ğ› süetten deriye, ipekten<br />

Swarovski kristallerine her çeşit malzeme ve kumaş<br />

kullan›larak ve her bir moda otoritesinin bireysel<br />

yaklaş›m›n› yans›tacak şekilde yeniden tasarland›.<br />

Belki de en ilginç olanlar›; Burberry’nin klasik trençkot<br />

ve şemsiyesiyle ‹ngiliz Centilmeni Pudsey’i, Gucci’nin<br />

Binici Pudsey’i, Prada’n›n en göze çarpan ürünlerinden<br />

olan bir çift brogues ile Liseli Pudsey ve Tom Ford’un<br />

beyaz tak›m elbise, papyon kravat, Aviator tarz› güneş<br />

gözlükleri ve fötr şapkas›yla Bay Çekici Pudsey’i.<br />

Bu büyük bağ›ş organizasyonu için kollar› s›vayan moda<br />

devlerinin aras›nda Louis Vuitton, Donatella Versace,<br />

Missoni, Gucci, Kate Spade NY ve Mulberry gibi isimler<br />

de var. Projede yer alan dünyaca ünlü tasar›mc›lardan<br />

Paul Smith ve Selfridges ayn› zamanda sadece 25 cm<br />

büyüklüğünde olan ve s›n›rl› say›da üretilen Tasar›mc›<br />

Pudsey’leri de yaratt›lar. Selfridges’in kreatif direktörü<br />

Alannah Weston “Tüm hay›r projeleri içerisinde bu kadar<br />

değerli olan bir tanesinde, böylesine büyük yeteneklerin<br />

bir araya geldiğini görmek muhteşem bir şey” dedi.


DÜNYADAN HABERLER<br />

“Louis Vuitton<br />

Şehir Rehberleri<br />

2013<br />

1998’den beri Louis Vuitton, uzaktan bile<br />

tan›yabileceğiniz çarp›c› bavullar yapmakla kalm›yor,<br />

ayn› zamanda gezmeye ve<br />

şehir hayat›na duyduğu aşk›, y›ll›k Louis Vuitton<br />

Şehir Rehberleri ile paylaş›yor.<br />

Şehri en iyi şekilde keşfetmenize yard›mc› olmak<br />

üzere özenle haz›rlanan rehber, her y›l olduğu gibi<br />

bu y›l da 15 Ekim tarihinde sat›şa sunuldu.<br />

Baz› ilginç yeni şehirlerin de dahil olmas›yla<br />

40 şehir ve toplam 10.000 adres içeren rehber,<br />

hem geleneksel, hem modern lüks mekanlar›n<br />

içinde olduğu bir kaynak niteliğinde.<br />

Louis Vuitton Şehir Rehberi dünyaca ünlü<br />

mekanlardan, gizlice keşfedilen ücra noktalara;<br />

gurme restoranlar, yerel caféler, sokak pazarlar›,<br />

lüks şarap mağazalar›, antikac›lar ve müzelerle,<br />

lüks oteller, moda butikleri ve sevimli misafir<br />

evlerine kadar akl›n›za gelebilecek her şeyi kaps›yor.<br />

Rehberlerin yay›nlanmas›yla simultane olarak Louis<br />

Vuitton, Şehir Rehberlerine özel bir seri benzersiz<br />

k›sa filmi de internette paylaş›yor. Her video<br />

tamamen orijinal bir tema üzerinden<br />

bir şehri keşfetmenizi sağl›yor.<br />

“Suntory’den<br />

Rolling Stones’a<br />

Özel Viski!<br />

Japon Suntory Liquors markas› dünyaca ünlü<br />

Rock’n Roll grubu Rolling Stones’un 50. y›ldönümüne<br />

özel, s›n›rl› say›da üretilen bir viski yaratt›. Sadece<br />

150 şişe olarak üretilen viski toplam alt› viskinin<br />

kar›şt›r›lmas›yla yarat›ld› ve Rolling Stones’un ikonik<br />

amblemi olan dudak ve dil tasar›m›yla yap›lm›ş<br />

şişelere kondu. Kar›ş›mda kullan›lan alt› viskinin<br />

her biri efsanevi rock grubu için önemi olan bir y›ldan<br />

seçiliyor. 1962 Yamazaki Viski grubun doğuşunu,<br />

1971 tarihli viski dudak ve dil logosunun ortaya ç›k›ş›n›,<br />

1972 Yamazaki Malt, “Exile on Main St.” albümünün<br />

ç›k›ş›n› temsil ederken diğer viskiler -Hakushu Malt<br />

ve Chita Grain- grubun ilk Japonya’ya gittiği tarih olan<br />

1990 tarihini temsil etmek için seçildiler. Bu s›n›rl›<br />

say›da üretilen şişeler ay›n sonunda şişesi 6,300 $<br />

olmak üzere sat›şa sunulacak.


“Gradiva’n›n<br />

Yeni Y›ld›z›:<br />

Zelda Zonk<br />

DÜNYADAN HABERLER<br />

Karaköy’de yeni aç›lan butik otel Gradiva Hotel’in<br />

en üst kat›ndaki 360° camla kapl› teras›ndan<br />

‹stanbul manzaras›na bakan Zelda Zonk’un ismi,<br />

Marilyn Monroe’nun oteller ve restoranlarda<br />

yer ay›rt›rken bas›ndan kaçmak için kulland›ğ›<br />

takma ad›ndan geliyor. Mekânda fotoğraf sanatç›s›<br />

ve yazar Levent Özçelik’in parmağ› var.<br />

Uluslararas› seçmelerden oluşan mutfağ›, bar›,<br />

muhteşem panoramik manzaras› ve DJ<br />

performanslar›yla sabah›n erken saatlerine kadar<br />

hizmet veren Zelda Zonk, şehrin yeni dedikodusu.<br />

K›sa zamanda modac›, tasar›mc› ve fotoğrafç›lar›n<br />

buluşma noktas› haline gelen restoran<br />

TV y›ld›zlar›n› da s›kl›kla görebileceğiniz bir mekân.<br />

“Supreme<br />

New York’tan<br />

Kaykay Sanatı<br />

1994’te kurulduğu tarihten beri New York<br />

kaykay kültürünün ayr›lmaz parçalar›ndan biri<br />

haline gelen Supreme New York, y›llard›r<br />

NY’un cesur kaykayc›lar›n›n vücutlar›n› sard›ğ›<br />

kadar ayaklar›n› da yerden kesiyor.<br />

Supreme NY ekibi profesyonel kaykay ustalar›,<br />

artistler ve markan›n kendi müşterilerinden<br />

oluşuyor. Supreme New York kaykayc›lar›,<br />

punk rock ve hip hop düşkünlerini, yerinde<br />

duramayan dinamik genç nüfusu ve asla<br />

yaşlanmayanlar› kendine çekiyor. Markan›n<br />

2012 Sonbahar / K›ş kaykay koleksiyonu s›ra d›ş›<br />

tasar›mlar, artistik renkler ve şaş›rt›c› imajlarla<br />

süslü. Her kaykay tahtas›n› bir tuvale çeviren<br />

Supreme NY artistleri şehir hayat›n›n dokusunu<br />

gerçeküstü bir tablo gibi tahtan›n üstüne işliyorlar.


DÜNYADAN HABERLER<br />

“Kate Moss’un<br />

Kitab› Kapaklar›yla<br />

Şimdiden<br />

Olay Oldu<br />

Geçen ay yay›lan haberlere göre, Kate Moss’un<br />

eski sevgililerinden Jefferson Hack ve tan›nm›ş<br />

casting direktörü Jess Hallett, guru Fabien Baron’la<br />

iş birliği yapt› ve Süper Modelin hayat›n› ve kariyer<br />

biyografisini anlatan, kahve masalar›n› süsleyecek<br />

bir kitap üretmek için kafa kafaya verdiler.<br />

Kitab›n kapağ› olarak sekiz tasar›mda karar kılan<br />

dahi üçlü, geçtiğimiz günlerde tasar›mlar› dünyayla<br />

paylaşt›lar. Corinne Day’in Kate Moss daha bir genç<br />

k›zken çektiği resimlerinden, Mert & Marcus ile<br />

Craig McDean taraf›ndan yeni çekilen resimlerine<br />

kadar kronolojik bir hikaye anlatan tüm resimler,<br />

adeta Kate Moss’un masum genç bir k›zdan<br />

erkeklerin rüyalar›n› süsleyen seksi bir kad›n<br />

figürüne dönüşmesinin portresini çiziyor.


‹stanbul’da<br />

22/23/24/26<br />

F‹LM OLSAM...<br />

... Ben “Hayat Var” olurdum.<br />

Ona sonra geleceğiz.<br />

Önce şehir, sinema, ‹stanbul,<br />

bizimkiler, Bond’lar ve<br />

diğerleri…<br />

Sanayi Devrimi; nüfusun şehirlere kaymas›,<br />

sineman›n doğuşu ve irili ufakl› salonlarda<br />

bir şehir eğlencesi olarak yay›lmas› ile ayn›<br />

zamanlara rastlar. Filmlerin şehri, şehirlileri ve<br />

şehre tutunmaya çal›şanlar› s›kl›kla konu etmesi,<br />

o nedenle doğal. Yine de kimi film yönetmenlerinin<br />

şehirlerle aras›nda daha özel bir bağ var.<br />

Bir Wim Wenders, bir Woody Allen, bir Martin<br />

Scorsese hangi filmi, kimin hikayesini çekerse<br />

çeksin baş rollerden biri mutlaka ‘o’ şehrin olur.<br />

Baz› şehirler de baz› özellikleri ile filmlerde<br />

seyirciye görünür. Paris illa aşk şehridir örneğin.<br />

Peki ya ‹stanbul?<br />

Yaz›: Berna Gençalp<br />

bernagencalp@gmail.com<br />

Fotoğraflar: sadibey.com


‹stanbul Bahane Sinema Şahane<br />

Baz› film için sinema bahane ‹stanbul şahane,<br />

baz› film için ise ‹stanbul bahane film şahane.<br />

Mümkünse ikisi de şahane olsun,<br />

ama her zaman olmuyor.<br />

‹stanbul’un sinema tarihinde varl›k göstermesi<br />

asl›nda çok eskiye dayan›yor. Sinema okulunda<br />

çekim tekniklerinden bahsedilirken pan hareketinin<br />

ilk defa ‹stanbul’da bir kay›kta yap›lan çekimde<br />

gerçekleştiğini söylemişlerdi bize. Eh, ‹stanbul’un<br />

herkese ikram edeceği bir ilham var, diyelim.<br />

O günden bugüne, ‹stanbul’un arz›-› endam ettiği film<br />

çok... Baz›s› onu teğet geçiyor, baz›s› ise şehri adeta<br />

içine çekiyor. Filmin turistik görüntülerle dolup<br />

taşmas›n› kastetmiyorum, kimi zaman tek bir an bile<br />

bir şehrin duygusunu vermeye yeter.<br />

Son derece ticari bir filmde de o ana rastlayabiliriz,<br />

küçük bütçeli bir filmde de. Örneğin, Nuri Bilge<br />

Ceylan’›n Uzak filmi, filmlerde kolay kolay denk<br />

gelmediğimiz, karlar alt›nda bir ‹stanbul’da geçer.<br />

Kar sessizliği ve görüntüler nefistir. 11’e 10 Kala<br />

filminde ise bir amca, evini ‹stanbul ve kendi kişisel<br />

tarihinin an›lar› ile t›ka basa doldurmuştur. ‹stanbul<br />

ile tan›şmas›na arac› olduğu kap›c›s› için ise ‹stanbul<br />

çözülmesi gereken büyük bir bilmece gibidir.<br />

Şehrin olanaklar›n› iyi belleyip ‘y›rtmas›’ gerekir.<br />

Arabesk müziğin yükselme döneminde ‹stanbul,<br />

taşradan gelen erkeklerin alt etmek istedikleri bir<br />

canavar, düşürmek istedikleri bir kaledir adeta.<br />

Takva’da ‹stanbul bir Müslüman şehridir.<br />

Pandora’n›n Kutusu’nda ‹stanbul terk edilmek<br />

istenen yerdir. ‹stanbul Kanatlar›m›n Alt›nda’daki<br />

‹stanbul art›k olmayan, neredeyse hiç var olmam›ş<br />

gibi gelen bir masal şehridir. Organize ‹şler’deki<br />

şehir ise suçlular› bile lokum gibi olan, çok fotojenik,<br />

devasa bir şehirdir. Anlatt›ğ› hikayenin naifliğine<br />

tezat oluşturan gösterişli ‹stanbul planlar› filmi<br />

istila etmiş durumdad›r. Tabutta Röveşata’da<br />

‹stanbul, Boğaz, Hisar filmin organik parçalar›d›r.<br />

Ferzan Özpetek’in Hamam’›nda ‹stanbul buğular<br />

içinde bir aşk şehridir. Şehrin ruhunu yakalayan<br />

filmlerden bir diğeri de bana göre Asl› Özge’nin<br />

Köprüdekiler filmi.<br />

Pek çok Yeşilçam filminde, bu kadar deforme<br />

olmadan önceki ‹stanbul’u görmek içimizi titretir.<br />

Lütfü Akad’›n kültleşmiş ‹stanbul filmi Vesikal›<br />

Yarim izleyene şehrin ruhunu üfler. Şoför Nebahat,<br />

Küçük Han›mefendi gibi Yeşilçam filmleri<br />

izleyende, başka duygular›n yan› s›ra ‹stanbul’da<br />

sal›nma isteği uyand›r›r. Anlat ‹stanbul ve<br />

Teyzem gibi filmlerde imzas› bulunan Ümit Ünal’a<br />

göre şehrin ruhunu en güzel yans›tan filmlerden biri<br />

de 1963 yap›m› L’immortelle.


Frans›z Yeni Dalga ak›m›n›n önemli isimlerinden<br />

Alain Robbe-Grillet taraf›ndan çekilmiş filmin<br />

oyuncu kadrosunda Sezer Sezin, Ulvi Uraz,<br />

Belk›s Mutlu yer al›yor. Lütfü Akad’›n ise<br />

yönetmen yard›mc›s› olarak filme emeği geçmiş.<br />

Ümit Ünal kendi biyografisinde bu filme duyduğu<br />

hayranl›ğ› şöyle dile getiriyor; “Türk<br />

yönetmenlerde ‹stanbul konusunda bir utangaçl›k,<br />

‘‹stanbul görüntülerini kullan›rsak turistik oluruz’<br />

gibi bir inan›ş vard›r. Halbuki Alain Robbe-Grillet,<br />

Ölümsüz’de ‹stanbul’u o kadar güzel kullan›r ki,<br />

olabilecek en ‘kartpostal’ görüntüler, Hisar’dan<br />

Yerebatan’a kadar en klişe mekanlar, inan›lmaz bir<br />

esrar›n içinde uyumla yerlerini al›r.”<br />

Bu sözlerdeki ‘uyumla yerlerini al›r’ k›sm›na ben de<br />

özel bir vurgu yapmak istiyorum.<br />

Zor iş çünkü bu.<br />

Hayat Var’a gelirsek...<br />

O zoru başarm›ş bir film.<br />

Yönetmen Reha Erdem, buluğ çağ›ndaki genç k›z<br />

‘Hayat’ karakterini buluğ çağ›n›n, yaşam›n ve<br />

‹stanbul’un bütün canavarl›ğ›na rağmen var ediyor,<br />

ya... Bay›l›yorum. Ana karakter, hikaye ve<br />

‹stanbul şehri film boyunca sarmaş dolaşt›r.<br />

Üstelik boğucu bir karabasana dönüşebilecekken<br />

nas›l olmuşsa püfür püfür bir film ç›km›şt›r ortaya.<br />

‹stanbul’da film olsam ben ‘Hayat Var’ olurdum.<br />

Bond’lar›n ve Bond Olmayanlar›n Durumu<br />

‹stanbul’un yabanc› filmlerde arz-› endam ettiğini<br />

görmek insanda değişik hisler uyand›r›yor.<br />

Belki böylece daha az yaln›z ve daha güzel<br />

hissediyoruz şehrimizi, ülkemizi... Hassasiyetlerimiz<br />

o kadar yüksek ki, hemen; ‘bizi nas›l göstermiş, yuh!’<br />

da diyebiliriz, yaşad›ğ›m›z günlük telaşlar içinde<br />

güzelliğinden zevk almay› unuttuğumuz şehrimizle<br />

gurur da duyabiliriz. Biraz daha serinkanl› olanlar<br />

kollar›n› kavuşturup filmi yapanlar›n ‘Bat›’ ve ‘Doğu’<br />

tariflerini pis pis süzebilir. Büyük Hollywood<br />

prodüksiyonlar›nda ‹stanbul’un görünmesi mi<br />

turistleri ‹stanbul’a çekiyor yoksa zaten ‹stanbul’un<br />

giderek daha popüler bir turist destinasyonu olmas›<br />

m› film yap›mc›lar›n› şehrimize sürüklüyor, bilinmez.<br />

Ama her iki durum da birbirini besliyor. 1964 yap›m›<br />

Topkap› filmi turistlerin dikkatini ‹stanbul’a çeken<br />

bir film olarak hat›rlan›r. Midnight Express’i ise<br />

kimse hat›rlamak istemez.<br />

Bond’lara gelince; Rusya’dan Sevgilerle, Dünya<br />

Yetmez ve Skyfall filmlerinde ‹stanbul var m›, var…<br />

Ama hiçbir Bond filmi hiçbir şehrin ruhunu<br />

yakalamakla filan fazla uğraşamaz. Bond filmleri<br />

şehirlerin klişelerini kullanmaktan hatta tekrar<br />

tekrar kullanmaktan kaç›nmazlar. Gelmiş geçmiş<br />

en ‘en’ Bond Sean Connery’i ‹stanbul’un turistik<br />

bölgelerinde gezinirken ya da kovalamaca<br />

oynarken izleyebilirsiniz.<br />

Sonraki Bond’lar da aşağ› yukar› ayn› çevrelerde<br />

ayn› faaliyetleri gösterirler. Takip ‹stanbul,<br />

Uluslararas› ve Köstebek’te de ‹stanbul’a yaklaş›m<br />

Bond’larla ayn› kategoride say›labilir.<br />

Bond filmlerinin dönüp dönüp kulland›ğ› çekim<br />

lokasyonlar› olan tarihi yar›madadaki mekanlar,<br />

Karaköy, Kapal›çarş›, M›s›r Çarş›s› bu filmlerde de<br />

yer al›r.<br />

1974 yap›m›, Agatha Christie uyarlamas› Doğu<br />

Ekspresi’nde Cinayet’te de ‹stanbul hikaye gereği<br />

varl›k gösterir. Şehir çoğu yabanc› filmde olduğu<br />

gibi Doğu’ya aç›lan, başka bir deyişle, bilinmeze,<br />

kaosa aç›lan kap›d›r. Ama neyse ki Poirot vard›r.<br />

Türkiye’de hat›r› say›l›r bir hayran kitlesi bulunan<br />

Jackie Chan de 2001 y›l›nda Alt›n Yumruk<br />

‹stanbul’da filmini ‹stanbul’da çeker. O da kötü<br />

adamlar› Kapal›çarş›’da dövmekten kendini alamaz.<br />

‹ranl› yönetmen Bahman Ghobadi’nin Monica<br />

Bellucci’li ve Y›lmaz Erdoğan’l› Gergedan<br />

Mevsimi’nde ise ‹stanbul ac› çekenlere kucak açan<br />

bir şehirdir. Cevap arayana cevab›n› verir.<br />

Ama huzur vermez.<br />

Fatih Ak›n’›n Duvara Karş› filmindeki ‹stanbul<br />

bölümü şiddet ve şefkat içerir. ‹stanbul’un arka<br />

sokaklar› geceleri yaln›z dolaşan kad›n için<br />

tekin değildir.


Canlanan ‹stanbul<br />

Bağ›ms›z canland›rma sinemas›nda da ‹stanbul’u<br />

konu eden k›sa filmlere rastlan›yor. ‹dil Ar’›n ödüllü<br />

filmi ‹stanbul, bir şehir güzellemesi. Nurbanu<br />

Asena’n›n mizah duygusu taş›yan ‹stanbul’da<br />

S›radan Bir Gün’ü bizi şehirde taksiyle dolaşt›r›rken<br />

Dilara Polat’›n ‹stanbul Mart›s› isimli ödüllü filminde<br />

bir mart›y› takip ediyoruz. Jordana Maurer’in filmi<br />

Geçiş, Boğaz’daki trafik s›k›ş›kl›ğ›n› anlat›yor.<br />

Melis Bilgin’in ödüllü filmi Tetrist ise tarihi<br />

yar›madan›n mimari özelliğini nas›l ad›m ad›m<br />

kaybettiğini maharetle anlat›yor.<br />

Ucu Olmayan Şehir ve ‹stanbul Hat›ras›<br />

Suç şehri, aşk şehri, h›rslar›n şehri, intikam şehri,<br />

Müslüman şehri, tarihi şehir, kozmopolit şehir...<br />

Eski Yeşilçam filmlerindeki ‹stanbul’a nas›l özlemle<br />

bak›l›yorsa, bugünkü ‹stanbul’da geçen filmlere de<br />

öyle bak›lacak bir süre sonra. Şehrimiz çok<br />

fotojenik evet, ama her şey o kadar h›zl› değişiyor<br />

ki; filmler ister istemez şehrin belli bir döneminin<br />

belgesi olarak da zamanla önem kazan›yor.<br />

Oysa başl› baş›na ‹stanbul’u konu eden müthiş<br />

belgeseller de var.<br />

Makyajs›z bir ‹stanbul için, Ekümenopolis – Ucu<br />

Olmayan Şehir izlenmeye değer. ‹mre Azem’in filmi<br />

şu soruyu soruyor;<br />

“‹stanbul’daki ekolojik eşikleri aşt›n›z. Nüfus<br />

eşiklerini aşt›n›z. Ekonomik eşikleri aşt›n›z.<br />

Peki nereye gidecek bunun sonu?”<br />

Gönlünüzü hoş tutmak için ise Fatih Ak›n’›n<br />

özellikle yabanc› sinemac›lar›n gözünü ve kulağ›n›<br />

biraz daha ‹stanbul’a çevirmelerini sağlayan 2005<br />

yap›m›, güzeller güzeli filmi ‹stanbul Hat›ras›…<br />

‹yi seyirler...<br />

Merakl›s›na Notlar<br />

‹zlemek için<br />

http://www.berlinaletalentcampus.de/campus/<br />

program/telelecture/560<br />

Okumak için<br />

-Vesikal› Şehir, Feride Çiçekoğlu, Metis Yay›nlar›<br />

-Iş›k Gölge Oyunlar›, Ümit Ünal, Haz›rlayan<br />

Gül Yaşartürk, Yap› Kredi Yay›nlar›<br />

Çizgi Roman Severler için<br />

-Çiztanbul, Studio Rodeo<br />

Film Listesi<br />

Rusya’dan Sevgilerle, Dünya Yetmez, Skyfall,<br />

Gergedan Mevsimi, Köstebek, Uluslararas›,<br />

Takip ‹stanbul, Ekümenopolis, ‹stanbul Hat›ras›,<br />

Duvara Karş›, Hamam, Alt›n Yumruk ‹stanbul'da<br />

Geceyar›s› Ekspresi, Murder on the Orient Express,<br />

L’immortelle, Topkap›, Uzak, Anlat ‹stanbul,<br />

‹stanbul Kanatlar›m›n Alt›nda, Organize ‹şler,<br />

11'e 10 Kala, Köprüdekiler, Pandora’n›n Kutusu,<br />

Hayat Var, ‹stanbul, Tetrist, ‹stanbul Mart›s›, Geçiş,<br />

‹stanbul’da S›radan Bir Gün.<br />

* Sadi Çilingir'e katk›lar›ndan dolay›<br />

çok teşekkürler.


P‹PA’NIN<br />

USTA ELLER‹<br />

28/29/30/31/32<br />

Gerçek Napolitan...<br />

Yeni jenerasyon ‹talyan...<br />

Bu konseptleri ‹stanbullular’a tan›tan ve<br />

yaşatan PiPa... K›sa sürede ‹talyan mutfağ›<br />

denince ilk akla gelen isimlerden biri haline gelen<br />

PiPa’n›n s›rr› italyan lezzetlerini gerçek haliyle<br />

‹stanbul’a taş›mas›. Nas›l m›? Türkiye’de ilk kez<br />

Napolili ustalar taraf›ndan inşa edilen el yap›m›<br />

Napolitan odun pizza f›r›n› ile... ‹talya’ dan<br />

getirilen organik ürünlerle... Zeytinyağ› ile,<br />

buffalo mozzarella (hakiki manda sütü ile<br />

üretilmiş peynir) ile... Hepsi gerçek ‹talyan...<br />

Nişantaş›’ndan sonra şimdi Ataşehir <strong>Hillside</strong><br />

-Trio’da aç›lan ve k›sa sürede Anadolu Yakas›’n›n<br />

buluşma noktas› haline gelen PiPa’n›n menüsünü<br />

Napoli doğumlu, ödüllü şef Enzo Carbone ve<br />

PiPa’n›n Executive Şefi Marco Russo haz›rl›yor.<br />

PiPa’n›n “Gerçek Napolitan”lar› Enzo ve Marco’yu<br />

yak›ndan tan›mak istedik.<br />

Dünyan›n birçok farkl› şehrinde farkl›<br />

restoranlar›n menülerini haz›rl›yor ve şefliğini<br />

yap›yorsunuz. ‹stanbul’a yolunuz nas›l düştü?<br />

Enzo Carbone: Uzakdoğu’da yaşad›ğ›m zamanlarda<br />

bir otelin yöneticiliğini yapan Alp Talat Özkan ile<br />

tan›ş›p arkadaş olduk. Bana PiPa’n›n konseptinden<br />

biraz bahsetti ve bu oluşumun içinde olmak isteyip<br />

istemeyeceğimi sordu. Bu sayede ‹stanbul’a<br />

geldim ve PiPa’n›n menüsünü Marco Russo ile<br />

beraber oluşturduk.<br />

PiPa Nişantaş› ve PiPa Trio, ‹stanbullular’›n<br />

favori mekanlar› aras›nda k›sa sürede yerini ald›.<br />

PiPa’n›n menüsünü beraber yaratt›n›z.<br />

Menüyü haz›rlarken size neler ilham verdi?<br />

Yaratt›ğ›n›z bu menüyü nas›l tan›mlars›n›z?<br />

Marco Russo: Öncelikle müşteri olarak gerçek<br />

bir ‹talyan yemeği yemek için ‹talyan restoran›na<br />

gidiyorsam klasik bir yemek yerine değişik tatlar<br />

denemek isterim. Bir şef olarak menü çal›şmas›na<br />

giriyorsam öncelikle bu noktalardan ilham al›yorum.<br />

PiPa’n›n başrol oyuncusu el yap›m› pizza f›r›n›.<br />

Napolitan f›r›n yap›mc›s› Michele Strazzullo<br />

taraf›ndan tasarlanm›ş ve inşa edilmiş. Bu<br />

f›r›n›n özelliklerini bize anlat›r m›s›n›z?<br />

Enzo Carbone: ‹yi bir Napoli pizzas› ancak<br />

Napoli usulü yap›lan f›r›nda piştiği takdirde<br />

mükemmel olabilir. 2 ton ağ›rl›ğ›nda f›r›n<br />

malzemesi Napoli’den Türkiye’ye geldi. Napoli<br />

pizzas›n›n gerçek Napoli f›r›n›nda yap›lmas›n›n<br />

mümkün olabilmesi için gerçek Napoli f›r›n ustas›<br />

taraf›ndan inşa edilmesi felsefesinden yola ç›kt›k.<br />

4 nesildir babadan oğula geçerek sanat›n› icra<br />

eden ve birçok ünlü ‹talyan restoran›n›n f›r›n›n›<br />

inşa eden ünlü usta Michele Strazzullo, PiPa f›r›n›n›<br />

kendi elleriyle yaparak Türkiye’nin ilk ve tek Napoli<br />

f›r›n›n› PiPa için inşa etti. Pizza f›r›n› ortalama 450°<br />

C ve üzerinde bir s›cakl›ğa sahip. Bir pizzan›n<br />

ortalama 57 saniyede pişmesini sağlayan da budur.<br />

‹talyan mutfağ› Dünyada en yayg›n ve sevilen<br />

mutfaklar›n baş›nda geliyor. Sizce bunun sebebi<br />

nedir?<br />

Marco Russo: ‹talyan mutfağ› bölgesel olarak<br />

tan›nm›ş; kuzeyden güneye değişen ve ürünler<br />

bak›m›ndan çeşitlilik gösteren bir mutfakt›r.<br />

Bizim için şeflerden önce her zaman üreticiler ön<br />

plandad›r; yani çiftçiler ve kasaplar. ‹talyan<br />

mutfağ›n›n kalitesi, pişirme tekniklerinden<br />

önce en taze, en iyi ve yöresel lezzetlerin seçilip<br />

kullan›lmas›ndan geçer.<br />

Yüzy›llardan beri ‹talyan şefler ve üreticiler,<br />

geleneksel ‹talyan lezzetlerine bağl› kalm›ş, bunun<br />

sonucu olarak da yöresel ürünlerimiz ve lezzetlerimiz<br />

bütün dünya çap›nda tan›nm›ş. Mozzarella peyniri,<br />

Porcini mantar›<br />

ve San Marzano domatesleri gibi...<br />

Çok değerli bir şefin dediği gibi;<br />

en iyi ürün + mükemmel pişirme tekniği = harika<br />

lezzet.<br />

Röportaj: Merve Erçuk<br />

Fotoğraflar : Uğur Bektaş


Akdeniz ülkesi olmalar›ndan dolay› Türk ve<br />

‹talyan mutfaklar› aras›nda birçok benzerlik<br />

var. Bunun yan›nda farkl›l›klar da var. Bu iki<br />

mutfağ› ay›ran en önemli özellik size göre<br />

nedir?<br />

Marco Russo: Bence neredeyse ayn› ürünleri<br />

tüketiyoruz. Farkl›l›ğ› yaratan sadece pişirme<br />

şeklimiz. Ayr›ca mutfağ›m›z›n ünlü olmas›n›n<br />

başka bir sebebi de kültürel değişikliklerimizin<br />

neden olduğu, yöresel Türk mutfağ›nda<br />

bulunmayan şarküteri ürünlerimiz.<br />

Türkiye’de s›k s›k vakit geçiriyorsunuz.<br />

Mutlaka Türk mutfağ›n› da denemiş ve<br />

değerlendirmişsinizdir. Türkiye’de<br />

bulunduğunuz sürede Türk mutfağ› sizde ne<br />

gibi etkiler b›rakt›? Türk halk›n›n damak zevki<br />

hakk›nda ne düşünüyorsunuz?<br />

Marco Russo: Mezelerinizi çok seviyorum.<br />

Bence bu şekilde yemek yemenin filozofisi<br />

beraber olmak ve bir şeyler paylaşmak. Büyük<br />

sofralar› haz›rlarken yap›lan mükemmel<br />

yemekleri, al›ş›k olmad›ğ›m›z at›şt›rmal›klar›<br />

büyük bir tutku ile haz›rlaman›z ve ayn› şekilde<br />

içindekileri ayn› tutku ile anlatman›z beni çok<br />

etkiliyor.


Siz dünyadaki en zengin mutfağ›n hangisi<br />

olduğunu düşünüyorsunuz?<br />

Marco Russo: Yöresel lezzetlerini ve<br />

malzemelerini en farkl› şekillerde değerlendiren<br />

ve ön plana ç›karan mutfaklar.<br />

Enzo, Senin Napoli’de doğduğunu ve aile<br />

restoran› sayesinde mutfak ve<br />

yemek pişirme ile iç içe geçmiş bir çocukluğun<br />

olduğunu biliyoruz. Çocukluğunuzu ve<br />

bu sürecin sizi şef olmaya nas›l<br />

götürdüğünü anlat›r m›s›n›z?<br />

Enzo Carbone: Çocukluğumdan beri her zaman<br />

mutfağa merakl› olmuşumdur. Annem ve ablam<br />

Giovanna’n›n yapt›ğ› yemeklere beni her zaman<br />

dahil etmesi nedeniyle böyle oldum san›r›m.<br />

Şef olma sebeplerimden bir tanesi insanlara<br />

bir gülüş verebilmem. Haz›rlad›ğ›m bir yemeğin<br />

bir insan› mutlu edebildiğini görmek benim şef<br />

olma nedenlerimin en baş›nda geliyor.<br />

Çocukluktan sonra bugüne kadar mutfak<br />

hep hayat›n›zda olmuş. Bugüne kadar geçen<br />

mutfak maceran›z› anlat›r m›s›n›z?<br />

Eğitimleriniz ve başar›lar›n›z...<br />

Enzo Carbone: Gençliğimden beri en büyük<br />

şans›m, hem ‹talya’da hem yurt d›ş›nda birçok iyi<br />

şef ile çal›şma imkan›m›n olmas›. Her zaman çok<br />

çal›şt›m, çabalad›m. Çünkü başar›l› olmak için<br />

istek ve süreklilik gerekir. ‹talya’da ve ‹talya<br />

d›ş›nda yaşad›ğ›m bütün deneyimler kendi<br />

mutfağ›m ve vizyonum için bir macera oldu.<br />

Kalite, süreklilik ve tak›m çal›şmas›.<br />

Yeni tarifler oluştururken nelerden<br />

etkilenirsiniz? Nelerden ilham al›rs›n›z?<br />

Marco Russo: Bir şef için en çok ilham verici şey<br />

mevsimlik ve taze ürünlerdir. Bal›k veya<br />

et almak için markete gittiğinizde, taze ve<br />

mevsimlik ürünleri bulduğunuzda,<br />

bunu sağlayan tedarikçilerin önemini ve<br />

bir şefin taze ve sağl›kl› ürünlere ne kadar<br />

dikkat ettiğini anl›yorsunuz.<br />

Mutfakta olmazsa olmaz dediğiniz birşey var m›?<br />

Neler olmazsa yemek yapmak zorlaş›r sizin için?<br />

Marco Russo: Bence tutku, birazc›k fantezi ve<br />

iyi bir zeytinyağ› ile harika yemekler haz›rlanabilir.<br />

Tabii ki ekipman da çok önemli fakat iyi bir şef<br />

başar›s›n› tak›m› ile paylaşmal›d›r. Bu konuda<br />

çok şansl› olduğumu düşünüyorum.<br />

Bir şef olarak en çok kime yemek yapmak<br />

isterdiniz?<br />

Marco Russo: En çok, deneyip ortaya<br />

ç›kartt›ğ›m farkl› lezzetleri, farkl› sunumlar›<br />

ay›rt etmeden, her şeyin tad›na bakan bir kişiye<br />

yemek yapmak isterdim.<br />

Biraz da mutfak d›ş›nda sizi tan›yal›m. Yemekten<br />

başka hangi tutkular›n›z var? Hobileriniz neler?<br />

Enzo Carbone: Birçok hobim var fakat iş<br />

yoğunluğundan dolay› çok fazla vakit<br />

ay›ram›yorum. Golf oynamak, spor yapmak, bal›k<br />

tutmak, kitap okumak, yeni kültürleri araşt›rmak ve<br />

gezmek en çok sevdiğim şeyler.<br />

Marco Russo: Benim en büyük tutkular›mdan biri de<br />

müzik. Özellikle reggae ve soul tarzlar›nda hem<br />

çalmay›, hem de dinlemeyi çok seviyorum ama<br />

maalesef iyi bir şark›c› değilim.<br />

Peki şef olmasayd›n›z ne olurdunuz?<br />

Enzo Carbone: Bu iyi bir soru. Ben de kendime<br />

birçok kez sordum. Bilemiyorum fakat kesinlikle<br />

herkese bir gülümseme sebebi yaratacak bir iş<br />

yapard›m.<br />

Marco Russo: Babam, henüz 11 yaş›ndayken benim<br />

bir şef olmam için beni yönlendirmeye başlam›şt›.<br />

Ancak benim her zaman resim yapma tutkum da<br />

vard›. Resim yaparak dünyay› gezmeyi hayal<br />

ederdim. Şansl›y›m ki şef olarak da çok s›k seyahat<br />

edip dünyay› gezme şans›m oldu.<br />

Hayat “motto”nuz nedir? Birkaç cümleyle ifade<br />

eder misiniz?<br />

Marco Russo: Yemek yemek için yaşam›yoruz fakat<br />

yaşamak için yemek yiyoruz. O yüzden hiçbir şeyi<br />

ziyan etmeyin.


DISCO<br />

FOREVER<br />

34/35/36<br />

Disco kültürü 1970’lerden<br />

itibaren sürekli reenkarne olup<br />

güçlenerek bugüne dek<br />

canl›l›ğ›n› korudu. 1977’de<br />

New York’ta aç›lan Stüdyo 54,<br />

disco kültüründe nas›l gerçek bir<br />

efsaneyse, Ceylan Çapl›’n›n<br />

90’larda ‹stanbul’da açt›ğ›<br />

kulüpler de önemli birer<br />

fenomendir.<br />

1970’ler tüm dünya için sert, tuhaf ve kara y›llar...<br />

Amerika Watergate Skandal›, Vietnam’›n kötü<br />

an›lar› ve ekonomik s›k›nt›larla huzursuz.<br />

Avrupa’n›n doğusunda Sovyet tanklar› cirit at›yor.<br />

Ortadoğu yine kar›ş›k ve dünyada petrol krizi<br />

had safhada. Türkiye ideolojik çat›şmalar,<br />

K›br›s harekat› ve darbe teşebbüsleriyle meşgul.<br />

Edebiyat›m›z Oğuz Atay'›n 'Tutunamayanlar'›n›n,<br />

sinemam›z Y›lmaz Güney’in etkisi alt›nda.<br />

Tek kanall› siyah-beyaz televizyonlar›m›zla<br />

uyuşmaya haz›rlan›yoruz. Tüm dünyada 68 kuşağ›<br />

yorgun. Hippiler bir ütopya kültürüyle h›zla<br />

kendilerini çoğalt›yor; giysilerimizi, müziğimizi,<br />

alg›lar›m›z› değiştiriyor.<br />

Ve sadece üç-beş y›l sonra 1977’de Elvis<br />

Presley’in de banyoda ölü bulunmas› ve üstüne<br />

Lynyrd Skynyrd’in üç üyesinin birden bir uçak<br />

kazas›nda hayatlar›n› kaybetmeleriyle bir devir<br />

bütünüyle kapan›yor. Disco kültürü böyle bir<br />

y›k›m›n ve umutsuzluğun ortas›nda ve “haz”<br />

üzerine inşa oluyor. Bu kültürün efsanevi<br />

ibadethanesi Studio54, böyle bir ruhsal iklimde<br />

kap›lar›n› aral›yor.<br />

Arka plandaki bütün bu “üzücü” fona rağmen<br />

disco, gerçekte “beyaz” erkeklerin iktidar alan›na<br />

dönüşen rock kültürüne bir tepki olarak doğdu.<br />

Rock’›n as›k suratl›, öfkeye ve testosterona<br />

bulanm›ş s›k›c› dünyas›ndan bir ka盺t›. Geylerin,<br />

travestilerin, siyahlar›n ve Latinlerin arka<br />

sokaklardan ç›k›p, New York'un gece kulüplerini<br />

ele geçirmesiyle disco, as›l kişiliğini bulmaya<br />

başlad›. Öfkenin yerini haz, beyaz›n yerini siyah,<br />

erkek iktidar›n›n yerini muğlak bir cinsellik ald›...<br />

Ve tüm ihtişam›yla DANS BAŞLADI!<br />

...Ve müzik dünyas› darbe üstüne darbe al›yor.<br />

70’lerin daha en baş›nda Rolling Stones’dan Brian<br />

Jones ve hemen ard›ndan Janis Joplin, Jimi Hendrix,<br />

Jim Morrison sözleşmişcesine ölüyor. Yaşarken<br />

efsaneye dönüşen Beatles dağ›l›yor.<br />

Yaz›: Evren Aş›k


Dans pistinde Stüdyo 54!<br />

Steve Rubell ve Ian Schrager, Stüdyo 54’ü<br />

1977’de New York- Manhattan’da açt›lar.<br />

Ve k›sa sürüde herkes Manhattan’a ak›n etmeye, bu<br />

özgürlük ve haz dolu dünyan›n kap›s›nda kuyruklar<br />

oluşturmaya başlad›. Andy Warhol, Michael Jackson,<br />

Cher, Blondie, Mick Jagger ve Woody Allen gibi<br />

ünlüler h›zla bu kulübün<br />

çekim alan›na girip birer müdavime dönüştü.<br />

Seksi fotomodeller, modac›lar, tarz sahibi olmak<br />

koşuluyla alt ya da üst s›n›ftan tüm marjinaller<br />

Stüdyo 54’te kendilerine rahatça bir yer buldu.<br />

Kulübün önünde büyük kalabal›klar oluşsa da<br />

girişte çok titiz bir eleme gerçekleşiyor ve sadece<br />

küçük bir az›nl›k o kap›dan içeri girmeyi başar›yordu.<br />

Ayn› y›l 1977’de John Travolta’l› “Saturday<br />

Night Fever”, disco kültürüne ilişkin gerçekçi ve<br />

cesur vurgular yapamasa bile dünyan›n dikkatini bu<br />

müziğe ve dansa çekmeyi başard›.<br />

Bee Gees ve Kool and The Gang gibi önemli<br />

gruplar›n ses verdiği filmin “soundtrack” çal›şmas›,<br />

30 milyondan fazla satarak gerçek bir rekora imza<br />

att›. Art›k disco, bir popüler kültür fenomeni olarak<br />

da rüştünü ispatl›yordu.<br />

Disco’nun yaz›, disco’nun yas› oluyor...<br />

Stüdyo 54’ün en parlak günlerinde kendini gösterip,<br />

bir kulüp uyar›c›s› olarak bugüne dek gündemden<br />

düşmeyen Ecstasy, pistlere daha çok renk,<br />

hareket ve aşk getirdi. Ama ayn› oranda büyük bir<br />

bedel ödetmeyi de bildi. Çeşitli uyar›c›lar ve artan<br />

şöhreti yüzünden Stüdyo 54, polisin de dikkatini<br />

çekmeye başlad›. Ve aç›l›ş›ndan 4 y›l sonra<br />

1981’de kapanmak zorunda kald›; disco’nun yaz›,<br />

disco’nun yas›na dönüştü.<br />

Boney M, Abba, Bee Gees ve Donna Summer...<br />

Stüdyo 54’ün kapanmas› büyük bir üzüntü<br />

yaratt›. Ve yavaş yavaş disco bir alt kültür<br />

olmaktan bütünüyle ç›kt›. 80’lerin,<br />

her şeyi h›zla tüketen, bolluk ve refah dolu<br />

iklimi bu kültürü de merkeze al›p, sindirmeye<br />

başlad›. Disco dönemin ana ak›mlar›ndan birine<br />

dönüştü. Apartman topuklar, hippie elbiseleri,<br />

favorilerle birleşen uzun saçlar, bol paça pantolonlar<br />

ve mini etek yerini alan uzun etekler...<br />

Disco, art›k herkesi saran bir modayd›!<br />

1974’te Almanya’dan kendini gösteren Boney M,<br />

Eurovision’da “Waterloo” ile birincilik elde eden<br />

Abba ve 70’lerde Disco Kraliçesi unvan›n› kazan›p bu<br />

y›l akciğer kanserinden kaybettiğimiz<br />

Donna Summer bu kültürün y›ld›zlar›na dönüştü.<br />

Efsanevi disco üçlüsü Bee Gees, yedi kez<br />

Grammy kazand›; plak sat›şlar› 225 milyonu<br />

geçerek büyük bir rekora imza att›.<br />

Frans›z disco prodüktörü Jacques Morali'nin<br />

Amerikal› gey stereotiplerden yaratt›ğ›<br />

Village People, bu kültüre büyük bir renk katt›.<br />

Rock’›n ve androjenliğin simgesi David Bowie,<br />

tüm bu isimlerin üstünde daha “olgun” bir tavr›<br />

simgelese de “cool” imaj›yla disco’nun esin<br />

kaynaklar›ndan oldu. Sister Sledge,<br />

Grace Jones, Diana Ross ve Michael Jackson<br />

en önemli figürler aras›ndayd›.<br />

Disco şekil değiştiriyor...<br />

80’lerin ikinci yar›s›ndan itibaren disco yepyeni<br />

müzik teknolojileri ve elektronik müzik ak›mlar›n›n<br />

etkisinde şekil değiştirdi. New-Wave ve techno rave<br />

kültürlerinin etkisinde reenkarne olup ikinci hayat›na<br />

başlad›.Ritimler sertleşti, nab›zlar h›zland›.<br />

House’tan Trance’e yepyeni ak›mlar yeni bir dans<br />

ve club kültürüne hayat verdi. Dünya müziğinde<br />

Orbital, Underworld ve Chemical Brothers bu<br />

yeni dönüşümde büyük rol oynad›.<br />

DJ kabininde Paul Oakenfold, Sasha ve John<br />

Digweed yeni club kültürü ikonlar›na dönüştü.<br />

... Ve 90’lar›n ‹stanbul’unda “rave” kültürü...<br />

90’larda Ceylan Çapl›’n›n Maslak’ta bir araba<br />

mezarl›ğ›ndan dönüştürerek hayata geçirdiği<br />

2019 isimli kulüp, bu kültürün ‹stanbul’da<br />

en önemli tezahürü oldu. 2019, kültürel anlamda<br />

New York’un efsanevi Stüdyo 54’ünün son<br />

derece başar›l› bir kopyas›yd›. Tüm farkl›l›klar›<br />

cesurca buluşturan, müziği, kişiliği ve kitlesiyle<br />

Türkiye’de “küçük” bir devrim yaratan bu kulüp,<br />

TBMM kürsülerinde bile ad› geçecek kadar büyük<br />

tart›şmalara sebep oldu. Taksim’de aç›lan 19, 20<br />

ve 14 isimli Ceylan Çapl› kulüpleri, 2000’lerin<br />

baş›na dek varl›klar›n› sürdürdü ve ‹stanbul’a son<br />

derece yenilikçi ve cesur bir gece hayat› yaşatt›.<br />

Peki bu kültürün dünyada geldiği nokta ne?<br />

Dünyada disco kültürü, elektronik müziğin yeni<br />

varyasyonlar› ve yeni deneylerle yaşamaya<br />

devam ediyor. Geçmişle bağ kurma çabalar›<br />

t›pk› Madonna’n›n 2005 tarihli<br />

“Confession on a Dance Floor” albümünde olduğu<br />

gibi hala umut verici şekilde hayatlar›m›za giriyor.<br />

Zaten; tüm yarg›lar ve yasaklardan uzakta,<br />

sabahlara kadar dans etmeye<br />

kim hay›r diyebilir ki..?


2013’ÜN<br />

TAT‹L GÖZDELER‹<br />

38/39/40/41/42<br />

Cape Town<br />

Cape Town kaderini doğan›n eline b›rakmay›<br />

seven bir şehir. Yüzünü okyanusa dönmüş şehrin<br />

arkas›nda bulunan ve t›pk› bir masay› and›ran<br />

Table Mountain adeta bir koruyucu melek gibi...<br />

Bu dağ›n tepesinde oluşan bulutlar sadece<br />

her saat baş› değişen havan›n değil ayn› zamanda<br />

yaşayanlar›n ruh halinin de habercisi.<br />

Kağ›t paralar›n›n üstünde bile hayvan resimleri<br />

basacak kadar doğa ile bütünleşmiş<br />

Güney Afrika Cumhuriyeti’nin en güzel,<br />

en kozmopolit, en sevimli şehri Cape Town.<br />

Şehrin hemen k›y›s›nda başlayan plajlar›nda her<br />

türlü su sporunu yapabileceğiniz bir yer olan<br />

Cape Town’da seçenekler bununla da s›n›rl› değil.<br />

Teleferikle Table Mountain’a ç›k›p gün bat›m›n›<br />

seyretmek, Ümit Burnu’na kadar araba ile<br />

yolculuk, şehrin en renkli yap›lar›n›n yer ald›ğ›<br />

Bo-Kaap bölgesinde gezinti ve tabii ki Güney<br />

Afrika’n›n en iyi şaraplar›n› tadacağ›n›z şarapevi<br />

ziyaretleri mutlaka listenizde olmal›.<br />

Biraz turistik olsa da Victoria and Albert liman›<br />

şehrin gece gündüz en canl› bölgesi. Birçok<br />

dükkan, lokanta, al›şveriş merkezi bulunan bu<br />

bölgede sokakta dans eden yerliler, çalg›c›lar<br />

eşliğinde gece geç saatlere kadar<br />

eğlenebileceğiniz barlar da var. Deniz kenar›nda<br />

koloniyel çok katl› bir yap›n›n içindeki Africa<br />

Trading sadece Güney Afrika’da değil tüm k›tada<br />

yap›lan ürünlerin sat›ld›ğ› tak›dan mobilyaya her<br />

şeyi bulabileceğiniz harika bir yer.<br />

Liman›n hemen karş›s›nda şehrin iki önemli oteli<br />

yer al›yor. Cape Grace (West Quay Road Victoria<br />

& Alfred Waterfront) klasik tasar›m› ve zarif<br />

ambiyans› ile nostaljik bir atmosfer sunuyor.<br />

Yüzlerce çeşit viski koleksiyonuna sahip Bascule<br />

Bar‘› akşamüstleri vakit geçirilecek hoş<br />

yerlerden.<br />

One and Only grubunun bu sene aç›lan ilk<br />

şehir oteli ise biraz ilerisinde Cape Grace’in.<br />

Odalar›n›n çoğunun suni göl k›y›s›nda bulunduğu<br />

Table Mountain manzaral› bu otelde<br />

Japon restoran› Nobu’nun bir şubesi ile deniz<br />

ürünlerinin öne ç›kt›ğ› menüsü ve kaliteli şarap<br />

listesi ile Gordon Ramsey’in Maze’i yer al›yor.<br />

Yaz›: Özlem Avc›oğlu<br />

Fotoğraflar: Özlem Avc›oğlu & Arşiv


Şehrin bir başka oteli de City Center da yer alan<br />

efsanevi Mount Nelson Hotel (76 Orange Street<br />

Cape Town 8001). Table Mountain’›n eteklerindeki,<br />

Cape Town'un en görkemli oteli Mount Nelson tarihi<br />

şehir merkezinde, günün her saati hareketli olan<br />

Kloof Sokağ›'na k›sa bir yürüyüş mesafesinde<br />

bulunuyor. Burada kalmasan›z bile bahçeye aç›lan<br />

Planet Champagne Bar'a veya akşam üzeri<br />

beş çay› için mutlaka uğramal›s›n›z.<br />

Şehrin yeni hip mahallesi Woodstock Cape Town’un<br />

yeni sanat merkezi olmaya aday. Burada bulunan<br />

Michael Stevenson Gallery’de (Hill House, De Smith<br />

Street) Pieter Hugo, David Goldblatt gibi Afrika’n›n<br />

çeşitli ülkelerinden sanatç›lar›n işlerini veya Afrika<br />

ile ilgili video, fotoğraf, resim, enstalasyon<br />

görülebilir.<br />

Galerinin sergi odalar› ile de yetinmeyip,<br />

birçok eserin bulunduğu arkadaki depoyu da<br />

gezmenizi öneririm. Şehrin en cool insanlar›n›<br />

görebileceğiniz Superette gene bu bölgedeki en<br />

güzel cafe. Nefis kahvalt› ve brunch seçenekleri<br />

sunuyor. Brunch ve öğle yemeği için başka bir<br />

alternatif ise salata çeşitleri ile ünlü<br />

Manna Epicure (151 Kloof Street).<br />

Kloof Street boyunca irili ufakl› birçok butik yer<br />

al›yor ve al›şveriş sevenler için burada gezmek çok<br />

zevkli. Gene hip mahallelerden Waterkant’ta yer<br />

alan African Nova, (72 Waterkant Street) Güney<br />

Afrikal› sanatç›lar›n resim, seramik ve dekoratif<br />

ürünlerini bulabileceğiniz çok hoş bir mekan.<br />

Cumartesi günleri ise, kurulan aç›k yiyecek pazar›<br />

ve antikac›lar› ile Old Biscuit Mill’i ziyaret etmenin<br />

tam zaman›.<br />

Cape Town’a gitmişken, birbirinden güzel plajlar›<br />

ziyaret etmeden geri dönmek olmaz... Clifton<br />

<strong>Beach</strong>, Cape Town’a olan yak›nl›ğ›, modern<br />

tasar›ml› evleri, k›y› boyunca s›ralanan café, bar ve<br />

lokantalar› ile en güzel sahil bölgesi. Önünüzde<br />

boylu boyunca uzanan kumsal hemen denize<br />

atlamak hissini uyand›rsa da hava ne kadar s›cak<br />

olursa olsun, güney kutbundan gelen ak›nt›<br />

yüzünden deniz suyunun 16 derece civar›nda<br />

olduğunu hat›rlatmak isterim.<br />

False Bay sahilinde bulunan Muizenburg ve Fish<br />

Hoek plajlar› ise sörf yapmaya en uygun olanlar.


Hong Kong<br />

Hong Kong; Hong Kong Adas›, Kowloon, Lantau<br />

Adas› ve New Territories’den oluşan bir şehir ve<br />

ayn› zamanda Çin’in dünyaya aç›lan finans başkenti.<br />

Ayn› zamanda en kozmopolit ve en zengin şehri.<br />

Asya’n›n en büyük serbest pazar› ve liman› Hong<br />

Kong’da yapacak çok şey var. Çok turistik de olsa<br />

şehri anlamak için gidilmesi gereken bir yer<br />

Victoria Peak... Kowloon ve Hong Kong’u meydana<br />

getiren adalar› buradan görmek çok büyüleyici.<br />

Sanat ve antika merak›n›z varsa Hong Kong’un<br />

Soho’su say›lan Hollywood Road’u baştan başa<br />

yürümeniz laz›m. Galeriler, antikac›lar, aradaki<br />

yollarda ufak pazarlar, şehrin en iyi cafeleri bu yol<br />

ve çevre sokaklar›n›n üzerinde. Geçen sene<br />

hizmete aç›lan ve Kowloon bölgesinin en yüksek<br />

binas›n›n 102 ve 118. katlar›nda yer alan Ritz Carlton<br />

Hong Kong sadece konumu değil, iç dekorasyonu<br />

ile de göz kamaşt›r›yor.<br />

118. katta bulunan havuzu ve 119. kattaki Ozone<br />

Bar›’n›n yan›nda Hong Kong adas› ve Victoria<br />

Liman› manzaral› birçok restoran› var. Akşam<br />

yemek sonras› Hong Kong un en ş›k ve enteresan<br />

tiplerine Ozone’da rastlamak mümkün. Hemen<br />

yan›baş›nda yer alan W hotel de adeta Ritz<br />

Carlton ile yar›şmak istercesine bir ş›kl›k içinde.<br />

Sadece şehrin değil dünyan›n efsane otellerinden<br />

biri Peninsula da Kowloon bölgesinde yer al›yor.<br />

En tepesinde yer alan Philip Starck ‘›n tasarlad›ğ›<br />

Felix restorana ziyaret şart...<br />

Hong Kong dünyan›n gurme destinasyonlar›ndan<br />

biri. Uluslararas› zincir restoranlar›n çoğu<br />

otellerin içinde yer al›yor. Hong Kong’un en ş›k<br />

oteli Upper House’un en üst kat›nda yer alan Café<br />

Gray son zamanlarda hem öğle, hem de akşam<br />

yemeklerinde şehrin en ş›k ve gözde ahalisini<br />

ağ›rl›yor.<br />

Dim Sum sevenler için Hong Kong tam bir cennet.<br />

Tarihi bir mekanda Dim Sum yemek isteyenler<br />

şehrin en civcivli yerlerinden Stanley Street’teki<br />

Luk Yu Tea House’a gidebilir. Kowloon bölgesindeki<br />

Kuzey Çin mutfağ›ndan örnekler sunan Hutong her<br />

akşam saat 8 ile 9 aras›nda gerçekleştirdiği ›ş›k<br />

gösterisini de seyredebileceğiniz bir restoran.<br />

Ama Çin mutfağ› denince gerek dekorasyonu<br />

gerek yemekleri ile China <strong>Club</strong>’›n üstüne yok...<br />

Bu özel ve lüks kulübün en büyük spesyalitesi<br />

ördek.<br />

Hong Kong ,Asya’n›n al›şveriş cenneti. Dünyan›n<br />

ünlü tüm markalar›n› burada bulmak mümkün,<br />

üstelik Hong Kong için yap›lan özel üretimlerle.<br />

Genelde markalar ve büyük butikler al›şveriş<br />

merkezlerinin içinde. Bunlar›n en iyileri Centraldeki<br />

Pacific Place, The Landmark, IFC Mall ve Kowloon<br />

da bulunan Elements.


Dubrovnik<br />

Dubrovnik, H›rvatistan'›n Adriyatik k›y›s›ndaki<br />

en önemli turizm merkezi. Şehrin içinden bile<br />

girilebilen masmavi bir denize sahip olmas›n›n<br />

yan›nda en önemli özelliği tarihi bir kent oluşu...<br />

Merkezde yer alan Old Town yani eski şehrin tarihi 7.<br />

yy’a kadar dayan›yor. 1979 y›l›ndan beri UNESCO<br />

Dünya miras listesinde bulunan Dubrovnik Old Town,<br />

2005 y›l›nda UNESCO’nun başlatt›ğ› çal›şmalar ile<br />

bugünkü görünümüne kavuşmuş. Darac›k sokaklar›,<br />

sokak aralar›ndaki kahveleri ve dükkanlar› ile<br />

her daim canl› olan Old Town’un en büyülü zaman›<br />

geceleri. Çok iyi ›ş›kland›r›lan bu bölgede gece<br />

dolaş›rken insan birkaç yüzy›l önceye gitmiş hissine<br />

kap›l›yor. Dubrovnik en fazla 2 günde gezilip,<br />

H›rvatistan’›n başka şehirlerine geçilecek oyuncak<br />

bir şehir adeta...<br />

Şehrin en güzel oteli Excelsior. 1930’lardan<br />

kalma tarihi bir binada bulunan Excelsior<br />

eski şehre yürüyerek sadece 5 dakika.<br />

Ve her odas› hem Adriyatik’in masmavi sular›na,<br />

hem de eski şehre bak›yor. Gündüzleri denize girilen<br />

plaj› gece deniz mahsullerinin sunulduğu dev bir<br />

lokantaya dönüşüyor. Old Town’a 20 dakika yürüyüş<br />

mesafesinde Miramare Koyu’nda bulunan Hotel<br />

Bellevue şehre yak›n ama kalabal›ğa da uzak olmak<br />

istiyenler için bir alternatif.<br />

Şehrin en ünlü lokantas› hemen şehir surlar›n›n<br />

k›y›s›nda bulunan Nautika. Yemekleri kadar<br />

manzaras› da dünyada nam salm›ş Nautika’n›n.<br />

Şehrin en iyi deniz mahsulü restoran› ise hemen<br />

limanda bulunan Konoba.Yemekten sonra biraz<br />

eğlenmek ve canlı müzik dinlemek isteyenler için<br />

en iyi adres kayalıklar arasında merdivenlerden<br />

inilerek ulaşılan Buza Bar.


Sao Paulo<br />

2014 y›l› Dünya Kupası futbol karş›laşmalar›n›n ve<br />

2016 Olimpiyatlar›’n›n yap›lacağ› Brezilya ve<br />

Rio de Janeiro bir anda tüm dünyan›n gözbebeği<br />

oldu. Ancak güney yar›mkürenin en büyük şehri<br />

Sao Paulo dünyan›n 4. büyük metropolü ve<br />

Brezilya’n›n sanayi, ticaret, finans ve kültür merkezi<br />

olmas›yla Rio’dan rol çal›yor.<br />

Sao Paulo çok büyük bir şehir olmas›na rağmen<br />

iş ‘iyi ‘ konaklamaya gelince az say›da otel var.<br />

Bunlar›n baş›nda Oscar Freire’nin hemen üzerinde<br />

yer alan şehrin en eski lüks oteli Emiliano ile<br />

Ibirapuera Park’›n hemen k›y›s›nda bulunan<br />

Unique yer al›yor. Mimari olarak değişik bir<br />

tasar›ma sahip Unique Otel’in en üst kat›ndaki<br />

Skye Bar geceleri muhteşem şehir manzaras› ile<br />

Sao Paulolu gençlerin gözde yerlerinden.<br />

Fasano ise sadece şehrin değil dünyan›n<br />

en çekici ve iyi otellerinden biri. Sao Paulo’nun<br />

en güzel bölgesi Paulista’da yer alan Fasano<br />

iki mimar›n elinden ç›km›ş. Isay Weinfeld ve<br />

Marcio Kogan 1930 ve 40’lar›n zarafetini koruyarak<br />

‹ngiliz tuğlas›, Brezilya ağac› ve ‹talyan traverteni<br />

gibi malzemelerle Fasano’yu günümüzün<br />

çağdaş oteline dönüştürmüşler.<br />

Otelin bar› Baretta her daim şehrin en güzel<br />

insanlar› ile dolu. Ünlü ‹talyan restoran<br />

Fasano ise ferah, ş›k ve ihtişaml› havas› ve<br />

yemekleri ile en iyi lokantalardan biri<br />

kabul ediliyor dünyada.<br />

Lobideki ihtişam ve klasik zarafet otelin<br />

odalar›nda da devam ediyor.Normal odas› bile<br />

standart otel odalar›n›n üç kat› ve 1950 ve 60’lar›n<br />

klasik mobilyalar› ile döşenmiş. Binan›n en üstünde<br />

yer alan ve Sao Paulo şehir manzaral› spa ve havuz<br />

ise dinginliği ve ş›kl›ğ› ile şehrin kaosu aras›nda bir<br />

tezat oluşturuyor.<br />

Rua Oscar Freire sadece Sao Paulo’nun değil,<br />

dünyan›n en ünlü al›şveriş caddelerinden.<br />

Şehrin en güzel ve ünlü dükkanlar› ya bu caddede<br />

ya da caddeye paralel sokaklarda yer al›yor.<br />

Al›şveriş burada bambaşka bir boyuta taş›nm›ş<br />

durumda, zira sat›lan mallardan çok buras›<br />

dünyan›n en sofistike, en ş›k ve en iyi tasarlanm›ş<br />

al›şveriş mekanlar›na sahip. Campana Brothers,<br />

Zaha Hadid, Vivienne Westwood gibi<br />

tasar›mc›larla da çal›şan ünlü Brezilyal› plastik<br />

ayakkab› markas› Melissa, cephesi ve içi her ay<br />

değişik tasar›mc›lar taraf›ndan değişen bir sanat<br />

mekan› olan Galleria Melissa’da sergiliyor ve<br />

sat›yor ayakkab›lar›n›. Ünlü Brezilyal› mimar Isay<br />

Weinfeld taraf›ndan tasarlanan gerçek Brezilyal›<br />

Havaianas mağazas› halka aç›k bir pazar<br />

niteliğinde. Ayn› zamanda kendi Havaianas’›n›z› da<br />

tasarlayabileceğiniz mağaza çok keyifli bir<br />

al›şveriş deneyimi sunuyor.<br />

Brezilya’n›n dünyaca ünlü giyim markas› Osklen ile<br />

gene Isay Weinfeld taraf›ndan tasarlanan<br />

muhteşem kitapç› Livraria da Vila da bu bölgede.<br />

Oscar Freire’de yürümek al›şveriş yapmasan›z bile<br />

çok zevkli zira her biri harika iç mekanlara sahip<br />

dükkanlar›n yan› s›ra tüm cadde birbirinden ş›k<br />

galeri, cafe ve restoranlara da ev sahipliği yap›yor.<br />

Sao Paulo ayn› zamanda dünyan›n gastronomi<br />

merkezlerinden biri. Şehrin etnik çeşitliliği yiyecek<br />

içeçeğe de yans›m›ş. Üstelik lokantalar da sadece<br />

yemekleriyle değil ayn› perakendede olduğu gibi<br />

d›ş ve iç tasar›mlar›yla da göz dolduruyor. Bu sene<br />

en iyi lokantalar s›ralamas›nda dünya dördüncüsü<br />

D.O.M da bu şehirde. Şef Alex Atala yerel ve yal›n<br />

mutfağ› ile burada harikalar yarat›yor. Sadece<br />

Brezilya’da yetişen ürünlerle haz›rlad›ğ› menüsü<br />

çok lezzetli. Gene Alex Atala’n›n geçtiğimiz<br />

senelerde açt›ğ› ikinci bir restoran› var ki;<br />

her gün öğle ve akşam yemeklerini yiyebileceğiniz<br />

bir yer. Dalva e Dito anneannesinden kalma<br />

et ağ›rl›kl› Brezilya mutfağ›n› harika neşeli ve zevkli<br />

bir ortamda sunuyor. Bahçesi, bar›, alt kat› ve<br />

girişte yer alan küçük dükkan› ile 10 numara bir yer.<br />

Yemekte ‹talyan etkisinin görüldüğü Sao Paulo’nun<br />

en iyi ‹talyan› ise hiç kuşkusuz önünde ufak bir<br />

bahçesi olan Gero. D›ş› kadar iç mekan› ve<br />

yemekleri de çok etkileyici.<br />

Buraya kadar geldim, iyi bir et yemeği yemeden<br />

dönmem diyorsan›z size Rodeio’ya uğraman›z›<br />

öneririm.


HILLSIDER<br />

LIKES<br />

44/45/46/47/48<br />

En favori yılbaş› hediyeleri<br />

Yüzük<br />

Mawi, Harvey Nichols


Ayakkabı<br />

Bridget Red KG Kurt Geiger, Harvey Nichols<br />

Frankie Küpeler<br />

KG Kurt Geiger, Harvey Nichols<br />

Ayakkabı<br />

Giuseppe Zanotti, Harvey Nichols


Deri Eldiven<br />

Kate Spade, Harvey Nichols


Ayakkabı<br />

Balenciaga, Harvey Nichols<br />

Gömlek, Papyon<br />

Eton Red Ribbon - 18, Harvey Nichols


Consensus, ‹ncirli Şaraphane<br />

Vinkara, ‹ncirli Şaraphane


110 Yıllık Bir Motosiklet Efsanesi...<br />

HARLEY<br />

50/51/52<br />

DAVIDSON...<br />

Harley-Davidson, 2013 y›l› boyunca,<br />

doğduğu yer olan Milwaukee’den Roma’ya<br />

dünyan›n her yerinde, onlarca şehirde<br />

klasik motosikletlerin ve<br />

güzel an›larla dolu klasik<br />

110 y›l›n tüm ihtişam›n› kutlayacak.<br />

Yaz›: Kenan Akoğlu


Eğer amans›z motosiklet piyasas›n›n içindeyseniz,<br />

her yeni y›l sizin için büyük bir y›ld›r. Ancak bu y›l<br />

Harley-Davidson için her zamankinden daha büyük.<br />

Amerika’n›n en eski motosiklet üreticisi olan marka<br />

110. y›l dönümünü, y›l boyu sürecek olan uluslararas›<br />

bir parti ile kutluyor. 29 Ağustos’taki starttan beri<br />

sonu gelmeyen ralliler, yar›şseverlerin baş›n›<br />

döndürdü ve sadece 110. y›la özel üretilen<br />

motosikletler binlerce motosiklet düşkününün<br />

daha şimdiden nefesini kesti.<br />

Uluslararas› y›ldönümü kutlamalar›, yaz sonbahara<br />

dönerken Milwaukee’de başlad›. Harley-Davidson’›n<br />

110. doğum günü ilan› y›ll›k Milwaukee Rallisi’ni<br />

başlatan düdük oldu. Y›l boyunca sergilenecek olan ve<br />

365 günden geriye sayan saati kuran yeni emekli<br />

olmuş Willie Davidson’u izlemek için binlerce araç<br />

Harley-Davidson Müzesi’ne akt›.<br />

110. y›l kutlamalar›n›n resmi olarak sona ereceği<br />

1 Ekim 2013’te Milwaukee’deki müzede devasa<br />

bir doğum günü kutlamas› yap›lacak. Önümüzdeki yaz<br />

bu parti havas› Harley-Davidson hayranlar›n› sarhoş<br />

etmeden, bir seri uluslararas› etkinlik ile<br />

Harley-Davidson kültürü tekrar kendini hissettirecek.<br />

Ocak 2013’ten başlayarak özel 110. y›l dönümü<br />

Rallileri Hindistan, Yeni Zelanda, Avustralya,<br />

Güney Afrika, Çin, Meksika ve Brezilya’y›<br />

kas›p kavuracak.<br />

Ama y›l›n en göze çarpan olay› haziran ay›nda<br />

gerçekleşecek olan Büyük Roma Rallisi.<br />

Pek çok şehri ziyaret eden motorcular,<br />

Vatikan Şehri’nde ilk defa k›r›ş›ks›z k›rm›z›<br />

cüppeleri içerisindeki kardinaller ve derilere<br />

bürünmüş motosikletçileri bir arada görecekler.<br />

Motor şovlar›n, demo sürüşlerin, motosiklet<br />

sergilerinin, konserlerin ve sonsuz gibi görünen<br />

motosiklet geçidinin yan› s›ra, Papa Benedict’in<br />

1400 motosiklet aras›ndan çekilişle seçilen bir<br />

tanesini kutsayacak olmas› da heyecanla<br />

beklenen bir olay.<br />

Rallilerden ayr› olarak, seçilmiş birkaç motorcu<br />

“Freedom Jacket”› (Özgürlük Ceketini) paylaşma<br />

şans›n› yakalayacak. Özgürlük ceketinin hikâyesi<br />

ise oldukça ilginç. Bu y›l›n başlar›nda Çin’den<br />

geçmekte olan bir medya arac›, Tibet’te deneme<br />

sürüşü yapmakta olan Harley-Davidson<br />

temsilcileri ve muhabirlerle karş›laşt›. Verdikleri<br />

bir molada Harleycilerden biri yoldan geçmekte<br />

olan bir adamdan motorculardan birinin ceketini<br />

imzalamas›n› rica etti. Yabanc› s›ğ›r derisi ceketin<br />

üzerine k›rm›z› boya ile Çince “Özgürlük”<br />

sembolünü yazd›. ‹şte bu ceket<br />

Harley-Davidson’›n 110. y›l›n›n kutland›ğ› bir y›l<br />

boyunca uluslararas› turlara ç›kacak ve seçilmiş<br />

birkaç motorcu onu gururla üstünde taş›ma<br />

onuruna ya da kendi imzalar› ile<br />

dekore etme f›rsat›na sahip olacaklar.


Harley-Davidson bir yandan da hayranlara<br />

yönelik reklam kampanyalar› ve<br />

#sterotypicalharley ismiyle başlatt›ğ› Twitter<br />

trendi ile dünyan›n her yerinden motorcular›<br />

kutlama partisine dahil etmeyi planl›yor.<br />

Harley-Davidson motor tutkunlar›n›n farkl›l›ğ›na<br />

odaklanmak isteyen özel bir TV spotu ile<br />

yürütülecek olan Twitter kampanyas›,<br />

motorcular› kendi Harley-Davidson hikâyesini<br />

anlatmaya teşvik edecek. Her biri bir ‘Harley<br />

al›c›s›’ olarak kimliklerini anlatacaklar ve<br />

Harley-Davidson’›n 110 y›ll›k hikâyesini oluşturan<br />

sayfalardan biri olacaklar.<br />

Markan›n 110. y›l dönümü için en ateşli hayranlar›<br />

kadar heyecanl› olan Harley-Davidson ekibi bu y›l<br />

için planlanan kutlamalar›n daha önce görülmemiş<br />

büyüklükte olduğunu belirtiyorlar. Harley-Davidson<br />

Pazarlama Müdürü Mark-Hans Richer,<br />

“110. y›l kutlamas› tarihimizdeki en büyük<br />

kutlama olacak. Tam bir y›l boyunca gezegendeki<br />

neredeyse her k›tadaki hayranlarla beraber<br />

kutlanacak bir y›l dönümü bu. Sadece bir y›l dönümü<br />

kutlamas›ndan da çok daha fazlas›. Bu hepimizi<br />

birbirimize bağlayan özgürlük duygusunun<br />

epik bir onurland›r›l›ş› ve dünyadan herkesi bunun<br />

bir parças› olmaya çağ›r›yoruz” dedi.<br />

Tabii ki Harley böylesine önemli bir y›l dönümünü<br />

hayranlar›n› yeni motosiklet modelleri ile<br />

tan›şt›rmadan yapmaz. 2013 için yola ç›kmaya<br />

haz›r yepyeni bir Street Bob bulunuyor.<br />

Ayn› zamanda halihaz›rda bulunan popüler<br />

modelleri Super Glide Custom, Fat Boy Lo,<br />

Road King, Electra Glide Ultra Limited,<br />

Heritage Softail Classic ve 1200 Custom gibi<br />

modeller için s›n›rl› say›da üretilen özel<br />

110. y›l tasar›mlar› da sunuyor. Toplamda on<br />

Harley-Davidson motosikleti 110. y›l için yeniden<br />

yarat›l›yor. Motosikletlerin her biri, kendine ait<br />

benzersiz seri numaras›na sahip plakas›,<br />

Vintage Bronz ve Vintage Siyah boya işi,<br />

saf bronzdan yap›lma yak›t deposu ve<br />

y›l dönümü amblemli kabartmalar› ile<br />

gerçekten eşsiz bir teknoloji<br />

ve estetik abidesi.


1<br />

TULA PALTO<br />

ALLSAINTS<br />

ASHBY JEAN<br />

ALLSAINTS<br />

JUMPER<br />

ALLSAINTS<br />

AYAKKABI<br />

MANOLO BLAHNIK


YILLAR GEÇER,<br />

ŞARKILAR KALIR!<br />

2012 y›l›nda da müzik dünyas› devrimci ç›k›şlar yaşamad› ama<br />

kişisel aray›şlar›n en samimi ve ilgiye değer hallerine sahne oldu.<br />

Evet, art›k müziğin ikonlar› dünyay› değiştirmeye çal›şm›yor; sadece katlan›l›r k›lmaya çal›ş›yor.<br />

Daha içe dönük ve kişisel hikayelerden söz aç›yor, kendi dünyalar›na kap› aral›yor.<br />

‹şte bu dönüşüm içinde y›l›n en ak›lda kal›c› ve en “olmazsa olmaz” albümleri...<br />

Y›l içinde kaç›rd›ysan›z, keşfetmeniz için.<br />

56/57/58/60<br />

1- The Maccabees / Given To The Wild<br />

Dört y›l gibi k›sa bir süre içinde ‹ngiltere’nin<br />

en prestijli indie rock gruplar› aras›na girmeyi<br />

başaran The Maccabees, “Given to the Wild”<br />

isimli bu üçüncü albümleriyle büyük bir olgunluğa<br />

ulaşarak hem y›l›n hem de kendi k›sa tarihinin en<br />

iyi işine imza att›. Müzik dünyas›n›n en prestijli<br />

ödüllerinden Mercury Prize’a da aday olan,<br />

her şark›s›yla incelikli bu albüm için akl›ma gelen<br />

ilk sözcükler; derin, zamans›z, yenilikçi, samimi ve<br />

k›r›lgan... Özellikle albümün en değerli parçalar›<br />

“Feel To Follow”, “Heave”, “Unknown” ve<br />

“Slowly One”a dikkat!<br />

2- Crystal Castles / III<br />

Electro, punk, gotik, hepsi, hiçbiri ve fazlas›...<br />

Şüphesiz Crystal Castles son y›llar›n en ufuk<br />

aç›c› ve önemli gruplar›ndan biri. Karanl›ğ› ve<br />

enerjisi sabit kalmak üzere son derece melodik ve<br />

basit yap›lar üzerine kurulu dans müziğinden,<br />

sinir krizinin eşiğindeki punk hayk›r›şlara s›çrayan<br />

şizofrenik tavr›yla müziğin yeni alamet-i farikas›<br />

belki de... Şüphesiz grup, kariyerinin bu üçüncü<br />

albümünde daha öfkeli ve dalgal› sulara sürüklüyor<br />

bizi. Bu şiddetli çalkant›ya rağmen daha temiz, olgun<br />

ve etkileyici bir atmosfer yaratmay› da biliyor.<br />

Crystal Castles III, y›l›n sadece en iyi albümlerinden<br />

biri değil, en ilginçlerinden biri de. Nefesinizi tutun<br />

ve kendinizi sars›nt›n›n ortas›na b›rak›n!<br />

3- WhoMadeWho / Brighter<br />

House, punk, indie rock ve disco sular›nda son<br />

derece melankolik ve ayn› anda tüm ironisiyle<br />

güler yüzlü bir müzik icra eden Danimarkal› trio<br />

WhoMadeWho, dördüncü albümleri “Brighter” ile<br />

y›l›n en iyi “dans” albümüne imza att›. ‹çinde<br />

neredeyse tek “boş” şark› bar›nd›rmayan bu albüm,<br />

“The Sun”, “Running Man”, “Head on My Pillow” ve<br />

“Below The Cherry Moon” gibi şahane eserleriyle<br />

şimdiden unutulmazlar aras›nda yer al›yor.<br />

Otururken, dans ederken ya da düşünürken;<br />

tüm derdine rağmen gülümsemeyi başaran<br />

“Brighter” belki de y›l›n en “çok amaçl›” albümü.<br />

Yaz›: Evren Aş›k


4- The Twilight Sad / No One Can Ever Know<br />

Geçtiğimiz aylarda Babylon’da canl› izleme<br />

f›rsat›n› da yakalad›ğ›m›z ‹skoç grup The Twilight<br />

Sad, “debut” albümleri “No One Can Ever Know”la<br />

2012’nin en özel ç›k›şlar›ndan birini gerçekleştirdi.<br />

Solist James Graham’›n tuhaf ve arkaik<br />

“‹skoç” aksan›, güçlü bariton sesi ve şark›lar›n<br />

karanl›k klavye tonlar›, bazen Ian Curtis’li Joy<br />

Division’u an›msatsa bile grubun kendine has<br />

soğuk ve çekici dünyas›n› tüyler ürpertici bir sis<br />

bulutu gibi üstümüze üfledi. “Sick” ve “Nil” gibi<br />

an›nda klasikleşen büyük eserlere sahip bu albüm<br />

“krautrock”, “shoegaze”, “pop” ve “indie” sular›nda<br />

ayn› anda dolaşan bir başyap›t!<br />

5- Chromatics / Kill For Love<br />

Biraz Italo-disco, biraz dub, biraz new-wave,<br />

biraz ambient ve bolca hayalet gölgesi...<br />

90 dakikal›k uzunluğuyla y›l›n en epik ve en ç›k›şs›z<br />

“gece” albümü olan “Kill For Love”, en az ad› kadar<br />

efkarl› ve “damardan” bir çal›şma olmay› başar›yor.<br />

Disco dokunuşlar› nedeniyle dans edilebilirmiş hissi<br />

veren, yumuşak vokaliyle hemen baştan ç›karan,<br />

fakat açt›ğ› kap›y› ard›m›zdan h›zla kapat›p bizi<br />

kendi tekinsiz dünyas›na hapseden “esrik” bir albüm<br />

bu. Şüphesiz onu y›l›n en değerli yap›mlar›ndan<br />

yapan şeyler de bu hafif dumanl› David Lynch<br />

atmosferi ve özgüveni! “These Streets Will Never<br />

Look The Same” , “Candy” ve “There's a Light Out On<br />

the Horizon”a özellikle dikkat!<br />

6- Halls / Ark<br />

Henüz 21 yaş›ndaki Sam Howard’›n projesi Halls,<br />

“Ark” isimli bu ilk albümüyle y›l›n en ruhani<br />

eserlerinden biri olmay› başar›yor. Aç›l›ş›n› büyük bir<br />

kilise orgundan yay›lan melodilerin yapt›ğ› ve bir<br />

bölümü kilisede kaydedilen Ark, tüm bu kesişmelere<br />

rağmen dini bir inan›şla bağ kurmaktan da kaç›n›yor.<br />

Tam tersi ayk›r› bir ruhun yaln›zl›ğ›n› ve<br />

umutsuzluğunu gözler önüne sererek aidiyetsiz bir<br />

iklimi keşfe ç›k›yor. Thom Yorke’umsu vokalleriyle<br />

Radiohead ve Amerikal› electro-indie grubu Home<br />

Video çağr›ş›ml› Halls müziği, elektronik, ambient,<br />

dubstep sular›nda son derece minimalist ve taze<br />

dünyalardan yank›lan›yor. “Funeral” ve “Reverie”ye<br />

özel ilgi gösteriniz.


7- Trust / TRST<br />

“Sulk”› ilk dinlediğimde bu elektro gotik “dans”<br />

şark›s›n›n, uzun zamand›r duymaktan en keyif<br />

ald›ğ›m şey olduğunu düşündüm. 80’lerin<br />

new-wave’ini ve 90’lar›n rave günlerini ayn› anda<br />

yaşatan bu şark›y› da bar›nd›ran bu “ilk” albümle<br />

kurabildiğim en yak›n akrabal›k Crystal Castles’›n<br />

ilk dönemi oldu. Robert Alfons ve Austra<br />

grubundan Maya Postepski’nin ortak projesi olan<br />

Kanadal› Trust’› dinlerken, Berlin’in karanl›k yeralt›<br />

kulüplerinde başlayan “gotik” bir yolculuğa ç›kt›m<br />

ve baz› şark›lar›n beni hala dans ettirebildiğine ikna<br />

oldum. Bu ayk›r› dansa haz›r olun!<br />

8- Efterklang / Piramida<br />

Danimarkal› Efterklang, dördüncü albümü<br />

“Piramida” y› Norveç ve Kuzey Kutbu aras›nda<br />

kalan Piramiden adl› terk edilmiş kentte kaydetmiş.<br />

Kuru bir yapraktan dev bir petrol tankerine bu<br />

“hayalet” kentte onlar› etkileyen ne varsa hepsi<br />

bir sese dönüşüp albümdeki yerini alm›ş.<br />

Bu yüzden de “Piramida” hayaletleri ve gri bulutlar›<br />

bol, gücünü kişiselliğinden alan bir albüme<br />

dönüşmüş. Belki de son dönemin en etkileyici<br />

piyanistlerinden Nils Frahm’›n da içinde yer ald›ğ›<br />

bir orkestra şark›lara eşlik etmiş. Grubun solisti<br />

Casper Clausen’in falsettolar›n› ve albümün<br />

üç mükemmel yap›t›n› da unutmamak gerek:<br />

“Hollow Man”, “Apples” ve “Sedna”.<br />

Tart›şmas›z y›l›n en iyilerinden.<br />

9- Liars / WIXIW<br />

Her albümünde yeni bir deneye girişmekten<br />

çekinmeyen Los Angeles’l› grup Liars, “wish you”<br />

olarak telaffuz edebileceğimiz 2012 albümü<br />

“WIXIW”la elektronik müzikte gidebileceği yerleri<br />

s›nad› ve ortaya Radiohead’in “Kid A” dünyas›n›<br />

çağr›şt›ran, kendi içinde bile değişken, ayk›r› bir<br />

yap› orta ç›kt›. Olgunluk ve büyüklük kayg›s›<br />

taş›mayan, baş›bozuk bir Radiohead albümü gibi<br />

t›nlayan bu albüm ilk dinleyişte oldukça soğuk ve<br />

dağ›n›k gelebilir. Ama kendinizi b›rakt›ğ›n›zda<br />

yeni, taze ve cesur seslerin, çekici melodilerin<br />

içinde kendinizi kaybedeceksiniz. “WIXIW” tüm<br />

derinliği ve cesaretiyle gerçek bir sanat yap›t›!


10- Bobby Womack / The Bravest Man<br />

In The Universe<br />

Müzik dünyas›n›n dahi çocuğu Blur’un solisti<br />

Damon Albarn’›n prodüktör koltuğunda oturduğu<br />

bu kusursuz albüm, soul ve gospel müziğin<br />

efsanevi ismi Bobby Womack’›n 18 y›l aradan sonra<br />

yay›nlad›ğ› ilk “stüdyo” albümü olma özelliğini<br />

taş›yor... Ve bu kez Womack’›n 67 y›l›n<br />

yaşanm›şl›ğ›yla şarap tad› veren sesi Albarn<br />

sayesinde bir Gorillaz veya Massive Attack<br />

albümünden f›rlama trip-hop ritimler ve elektronik<br />

seslerle buluşuyor. Albümün en büyük sürprizi ise<br />

2012’nin en gösterişli ç›k›şlar›ndan birini yapan<br />

Lana Del Dey ile Womack’›n düet yapt›ğ› “Dayglo<br />

Reflection” ... Y›l›n bu beklenmedik düzeyde baş<br />

döndürücü albümünde Fatoumata Diawara düeti<br />

“Nothin’ Can Save Ya” ve ayr›ca “If There Wasn’t<br />

Something There” özel dikkati hak ediyor.<br />

Baştan sona keyifle dinleyeceksiniz.<br />

11- The XX / Coexist<br />

The XX, 2009 y›l›nda ç›kard›ğ› ilk albümüyle<br />

hem y›l›n en iyi ç›k›ş yapan “yeni” gruplar›ndan<br />

olmay› başard›, hem de Mercury Prize’› kazanarak<br />

büyük prestij elde etti. Elbette tüm bu büyük<br />

başar›lar›n ard›ndan ikinci albümü kaydedip<br />

piyasaya sürmek çok da kolay olmad›. Bildik<br />

“ikinci albüm krizi” üç y›ll›k bir bekleyişe neden<br />

oldu ve ard›ndan gelen “Coeixist” bu bekleyişe<br />

değdiğini gösterdi. T›pk› ilki gibi melodik, sakin ve<br />

sessizlikleriyle son derece minimalist bir<br />

albüm olan “Coexist”, belki ilkinden çok da farkl›<br />

şeyler söylemiyor. Ama bir kez daha “iyi ve<br />

yoğun bir indie-pop şark›s› nas›l yaz›l›r” sorusuna<br />

mükemmel yan›tlar veriyor. Her parças›yla<br />

kayda değer bir albüm olan “Coexist”te özellikle<br />

“Angels”, “Tides” ve “Swept Away”, yan›n›zdan<br />

hiç eksik etmek istemeyeceğiniz şark›lar.<br />

12- Sigur Ros / Valtari<br />

‹zlandal› Sigur Ros’un solisti Jonsi alt›nc› albümleri<br />

“Valtari”yi şöyle tan›ml›yor: “Bir ç›ğ›n yavaşlat›lm›ş<br />

çekimi”... Kan›mca Valtari’yi en iyi anlatan cümle de<br />

bu! Çünkü Valtari, neredeyse kaydedildikten sonra<br />

ağ›r çekime al›nm›ş, ses parçac›klar›n›n tek tek<br />

görünür k›l›nd›ğ›, doğadaki en küçük titreşimi bile<br />

seyre sunan bir görüntüler ve sesler bütünü hissiyat›<br />

yarat›yor. Ve önceki Sigur Ros albümlerine göre çok<br />

daha minimal ve elektronik t›nl›yor; ambient’a bile<br />

göz k›rpacak denli soyut ve belirsiz noktalara<br />

s›çr›yor. Sonuç ise neredeyse mükemmel!<br />

Özellikle Varud ve bir müzik kutusundan yay›l›yor<br />

hissi veren çarp›c› melodisiyle Valtari albümün<br />

k›ymetini çok iyi özetliyor.<br />

Ve atlanmamas› gereken diğer en iyiler...<br />

13- Mount Eerie / Clear Moon<br />

14- Tindersticks / The Something Rain<br />

15- Andy Stott / Luxury Problems<br />

16- Soulsavers / The Light the Dead See<br />

17- Alt J / An Awesome Wave<br />

18- Gossip / A Joyful Noise<br />

19- Hot Chips / In Our Heads<br />

20- The Presets / Pacifica<br />

21- Grizzly Bear / Shields<br />

22- Archive/ With Us Until You’re Dead<br />

23- Bat For Lashes / The Haunted Man<br />

24- Regina Spektor / What We Saw From the Cheap Seats<br />

25- Antony and The Johnsons- Cut The World


2013 MODA<br />

TRENDLER‹<br />

62/63/64/65<br />

Sevgili moda merakl›lar›,<br />

Bu say›da <strong><strong>Hillside</strong>r</strong> Magazine, moda konusundaki<br />

bilgilerimi paylaşmam için beni sizlerle buluşturdu.<br />

Asl›nda moda trendler üstüne kuruluyor,<br />

fakat asla kişisel stilinizi b›rakmaman›z laz›m.<br />

Çünkü sizi as›l tan›mlayan her sezon trendlere göre<br />

giyinmek değil, beğendiğiniz trendleri kendi<br />

stilinizde iyi bir stylingle taş›yabilmektir.<br />

Taş›d›ğ›n›z her bir parça asl›nda sizin kimliğinizin<br />

bir parças›, karakteriniz hakk›nda ipucudur.<br />

O yüzden ben şimdi size bu yaz›da sadece<br />

yol gösterebilirim, çünkü her yiğidin<br />

yoğurt yiyişi farkl›d›r?<br />

Bu sezon - benim de hep koleksiyonlar›mda olan -<br />

güçlü kad›n imaj› çok ön planda, yani naif, şekli belli<br />

olmayan formlar değil, aksine şekilli, sert bir kad›n<br />

görecegiz 2013’de...<br />

Genel anlamda belirtmek gerekirse;<br />

Uzakdogu Esintileri: Özellikle Prada’da öne ç›kan<br />

bu trendi bir sürü markada gördük. Haider<br />

Ackermann, Pucci gibi markalar uzakdoğu esintili<br />

koleksiyonlar›n› sergilediler. Normalde çok daha<br />

romantik formlar kullanan Alber Elbaz(Lanvin) bile<br />

bu sezon keskin formlara ve uzakdoğu tarz›na yer verdi.<br />

F›rf›r:<br />

Asl›nda f›rf›r Lanvin’in imzas›d›r ancak bu sezon f›rf›r›n<br />

çok farkl› yorumlar›n› gördük. Her tasar›mc› bu trendi<br />

başka başka yorumlayarak yeni formlara soktu;<br />

Balenciaga’n›n edgy tarz›n› yans›tan f›rf›rlar vard›;<br />

Givenchy’de daha romantik bir şekilde sunuldu.<br />

Gucci de 60’lar tarz›n› devam ettirdi. Franceso<br />

Scognamiglio benim en sevdiğim tasar›mc›lardan biridir;<br />

o da f›rf›r› hep kullan›r. F›rf›r, bu sezon patlama yapan<br />

trendlerden biri.<br />

60’lar stili:<br />

Ben her ne kadar çok fazla sevmesem de<br />

Marc Jacobs’›n öncülüğünü yapt›ğ› Edie<br />

Sedgwick ve 60’lar modas› geri geliyor, özellikle moda<br />

çekimlerinde çok fazla görüyoruz bunu.<br />

Etkisini gösteren bir başka dönem ise 80’ler.<br />

Balmain ve Stella Mc Cartney geniş kesim ceketlerinde<br />

80’lere gönderme yap›yor.<br />

Siyah-Beyaz:<br />

Asl›nda her sezon ön planda olan iki renktir; ama bu sezon<br />

birlikte kullan›larak çok yoğun kontrast yarat›l›yor.<br />

En çok Alexander Wang’de gördük. Amerikan klasikleri<br />

Michael Kors ve Ralph Lauren’den, Frans›z aristokrat<br />

Lanvin ve Edgy Balenciaga’ya kadar birçok markan›n en<br />

keskin renk paleti siyah ve beyazdan oluşuyor.<br />

Yazı: Zeynep Tosun


Pilotto Resort


Rodarte<br />

Givenchy


Alexander Wang<br />

Marc Jacobs<br />

2013 için bana göre en çarp›c› koleksiyon ve<br />

sunum her zamanki gibi ar› işlemeleriyle<br />

Alexander McQueen’in koleksiyonu.<br />

Şahsen Preen’i de çok beğendim;<br />

tamamıyla sofistike ve rafine bir koleksiyon.<br />

Sezona damga vuracak tasarımcı ve<br />

detaylara gelirsek;<br />

- Rodarte’nin püsküllü ceketleri<br />

- Altuzarra ve Alexander Wang’in<br />

parmak aras› diz üstü çizmeleri<br />

- Balenciaga’n›n yüzükleri<br />

- Givenchy’nin pleksi huni topuklu ayakkab›lar›<br />

- Peter Pilotto’nun desenleri<br />

- Balmain’in işçiliği...<br />

Bunlar 2013 ‹lkbahar / Yaz koleksiyonunda en çok<br />

dikkat çekecek ve trend olacak objeler.


‹nand›ğ›n›z Yolda Ne Kadar Yürüyebilirsiniz?<br />

L‹KYA YOLU<br />

Bir “HILLSIDER CHALLENGE” hikayesi…<br />

66/67/68/<strong>69</strong>/70<br />

Yaz›: Galia Hasid<br />

Fotoğraflar : Senol Altun


“<strong><strong>Hillside</strong>r</strong> Challenge”;<br />

s›radan insanlar›n s›rad›ş›<br />

hikayeleri, 3 y›l önce Ağr› Dağ›<br />

Zirvesi’ne t›rmanmakla başlad›,<br />

Boğaz’dan Bozcaada’ya kürek<br />

çekmekle devam etti.<br />

Peki bu hikaye nas›l sürecekti?<br />

‹nand›ğ›n yolda sonuna kadar<br />

yürüyerek... 509 km’lik Likya<br />

Yolu’nu baştan sona geçerek...<br />

Her şey bundan 8 ay önce bir hayal ile başlad›.<br />

Tüm kulüplerden çal›şanlarla oluşan <strong>Hillside</strong> ekibi,<br />

daha kimsenin haberi yokken “<strong><strong>Hillside</strong>r</strong> Challenge”<br />

hayalleri kurdular. Hayallerinde kutuplara gittiler,<br />

dünyan›n en zorlu çöllerinde dolaşt›lar ve<br />

sonunda yurtlar›na döndüler.<br />

Hedef belirlenmişti: Dünyan›n en iyi 10 uzun<br />

mesafe yürüyüş rotas›ndan biri olan tarihi Likya<br />

Yolu’nu baştan sona 509 km yürümek...<br />

Antalya’dan Fethiye’ye uzanan bu yolculukta,<br />

<strong><strong>Hillside</strong>r</strong> Challenge ekibi <strong>Hillside</strong> Su’dan<br />

uğurlanacak, <strong>Hillside</strong> <strong>Beach</strong> <strong>Club</strong>’da karş›lanacakt›.<br />

Ekipçe s›k› bir çal›şma başlad›.<br />

Antrenman programlar›, duyurular,<br />

aç›khava yürüyüş rotalar› haz›rland›.<br />

<strong><strong>Hillside</strong>r</strong> Challenge as›l kahramanlar›n›;<br />

profesyonel sporcu olmayan üyeleri,<br />

belki de hayatlar›nda hiç uzun mesafe koşmam›ş<br />

hatta yürümemiş kişileri ar›yordu.<br />

Likya Yolu’nu tamamlamay› başaran bir<br />

Challenger’in, Ece’nin ilk hisleri: “5 Nisan’›<br />

Bekleyin! afişinin as›ld›ğ› ilk gün eşim ‹hsan,<br />

bana ‘bu nedir sence?’ dedi. Ben de bu Likya<br />

Yolu’nun haritas› dedim. Ama o esnada konuyla<br />

ilgili hiçbir bilgim yoktu. <strong>Hillside</strong> eğitmenleri de<br />

bizi merakta b›raksa da heyecanl› bir olay›n bizi<br />

beklediğinin müjdesini ald›k.<br />

Ve 5 Nisan’› gerçekten bekledik.<br />

Yap›lan ilk toplant›dan ç›kt›ğ›mda içimi<br />

Likya heyecan›n›n sard›ğ›n› söyleyebilirim.”


<strong>Hillside</strong> Etiler, Trio ve ‹stinye’de üç kulüp çap›nda<br />

düzenlenen, <strong><strong>Hillside</strong>r</strong> Challenge deneyiminin<br />

detaylar›n›n anlat›ld›ğ› toplant›yla Likya Yolu’nu<br />

yürümeye olan ilgi daha da artmışt›.<br />

Challenge ekibinden Dilek karar an›n› şöyle<br />

anlat›yor: “‹lk toplant›da daha da çok motive oldum,<br />

çünkü işin içinde haz›rl›k için herkesin kat›lacağ›<br />

antrenmanlar, organizasyonlar da vard›.<br />

Esas amaç yar›şmak değil, bir tak›m ruhu<br />

oluşturarak bu ‘challenge’› yaşamakt›.”<br />

Baz›lar› ise çok daha önceden bu yolda yürümeye<br />

karar vermişlerdi; t›pk› Vedit gibi: “Likya Yolu afişini<br />

<strong>Hillside</strong>’da gördüğüm an kat›lmaya karar verdim. En<br />

sevdiğim şeyi yapmak için; doğada spor yapmak için<br />

9 günlük bir cennet yolculuğuna haz›rd›m”<br />

Ve bu cennet yolculuğuna ön haz›rl›klar taa<br />

Nisan ay›nda başlad›. Kulüpte arazi yürüyüşüne<br />

uygun Bosu® üzerinde özel antrenmanlar,<br />

s›rt çantalar›yla yürüyüş bantlar›nda koşular,<br />

hafta sonlar› ise Likya Yolu’na örnek oluşturacak<br />

yürüyüş rotalar›nda aç›k hava antrenmanlar›<br />

düzenlendi. ‹şte bu dönem ile ilgili Ebru’nun dile<br />

getirdikleri: “Birinci dönem çal›şmalar›ndaeğitmenlerimiz<br />

dahil- bireysel ve toplu,<br />

say›s›z çal›şma yapt›k. Yaklaş›k 2 ay› geçen<br />

çal›şmalar›m›zda biz bir ‘ekip’ olmay› başard›k<br />

diye düşünüyorum. Bu çal›şmalar›n güzel taraf›,<br />

yapm›ş olduğumuz antrenmanlar›m›z kişisel<br />

disiplin ve vücut kondisyonuna bağl› iken,<br />

sonuç olarak ortaya ayn› kondisyona sahip<br />

bir tak›m ç›karm›ş olmas›.”<br />

Birinci dönemin sonunda s›ra seçmelere,<br />

‹stanbul’un en yüksek tepesi Aydos’a<br />

t›rmanmaya gelmişti. Bu t›rman›şta başar›l›<br />

olanlar›n belirlendiği seçmelerin ard›ndan<br />

Likya Yolu’nu yürüyecek 30 <strong><strong>Hillside</strong>r</strong> ikinci<br />

dönem haz›rl›klar›na başlad›.<br />

Arka planda ise Likya yolcuğu ile ilgili her türlü<br />

detay haz›rlan›yordu. <strong>Hillside</strong> Su’dan uğurlama,<br />

her gece kal›nacak Yörük çad›rlar›,<br />

özel Challenge k›yafetleri, her gece için keyifli<br />

aktiviteler, özel yemek menüleri,<br />

<strong>Hillside</strong> <strong>Beach</strong> <strong>Club</strong>’da karş›lama...


Uzun ve emekli haz›rl›klar sonunda büyük gün<br />

geldi... Ekip, 19 Ekim’de, ceplerine <strong><strong>Hillside</strong>r</strong><br />

Challenge aplikasyonu ile rotalar›n› yükleyip<br />

yola ç›kt›. 20 Ekim’den 29 Ekim’e kadar dünyan›n<br />

en iyi 10 yürüyüş rotas›ndan biri kabul edilen<br />

Likya Yolu’nda, doğa ve tarihin iç içe geçtiği<br />

say›s›z parkurda bazen güneş, bazen yağmurun<br />

alt›nda 509 km’yi aşan “Challenger”lardan<br />

Özge deneyimini şöyle anlat›yor:<br />

“Mevlana’n›n bir sözü vard›r: ‘Başar› bir seyahattir,<br />

hedef değil. Mutluluk, gidilen yolun üzerindedir,<br />

yolun sonunda değil. Yolun sonunda olsa, ona<br />

var›ld›ğ›nda yol bitmiş ve vakit de geçmiş olurdu.<br />

Mutlu olman›n zaman› ise bugündür, yar›n değil.’<br />

Bence Likya Yolu da böyle bir şey.<br />

‹lk günden ekip olarak ‘challenging’ bir amaç için bir<br />

araya geldik ve bu hedefe ulaşmak için yeri geldi<br />

zorland›k, yeri geldi eğlendik. Birlikte eğlenen,<br />

mutlu olan, motive eden ve zorluklar›n üstesinden<br />

gelen bir ekip olduğumuzu gösterdik.”<br />

‹şte yolun sonunda gelinen nokta; asl›nda ne kadar<br />

yürüdüğünüz değil ne kadar iyi hissettiğinizdir...<br />

‹yi hisseden ve hissettiren tüm <strong>Hillside</strong> Challenge<br />

ekibine tebrikler ve bir sonraki maceralar›nda<br />

başar›lar...<br />

Bizimle birlikte bu yolda yürüyen Puma, GNC ve Caribou<br />

Coffee’ye teşekkürler.


Modern Gezginlerin Klasik Yoldaş›...<br />

MOLESKINE<br />

72/73/74<br />

®<br />

‹ki as›rdan fazlad›r Vincent van<br />

Gogh, Oscar Wilde, Pablo<br />

Picasso, Ernest Hemingway ve<br />

Bruce Chatwin gibi say›s›z artist<br />

ve düşünürün, fikirlerini,<br />

ilhamlar›n›, yarat›c› ruhlar›n›<br />

içlerine döktükleri o isimsiz siyah<br />

günlükler, kendi efsanesini<br />

yaratan o nadir objelerden biri.<br />

Güvenilir ve yararl› bir yol<br />

arkadaş› olan günlükler eskiden<br />

beridir bir gün meşhur resimler<br />

ve çok sevilen kitaplar haline<br />

gelecek paha biçilemez notlar›,<br />

hikâyeleri ve hayalleri<br />

sayfalar›nda sakl›yor.<br />

Kal›n kapakl›, iç taraf›nda cebi bulunan, s›kl›kla<br />

bir lastik ya da kordonla bağlanabilen defter ve<br />

günlükler 19. ve 20. yüzy›l Avrupas›’nda çok yayg›nd›.<br />

Ufak köşe baş› dükkânlar›nda, Frans›z kitap ciltçileri<br />

taraf›ndan yap›lan o zaman›n isimsiz Moleskine<br />

defterleri, Fransa başta olmak üzere, Avrupa’n›n<br />

önde gelen şehirlerinde k›rtasiyeleri dolduruyordu.<br />

Günümüzde bile pek çok sanat galerisi ve müzede<br />

görebileceğiniz gibi, k›sa zamanda bu defterler;<br />

d›şar›da çok zaman geçiren, sokaklardan,<br />

hayat›n doğal ak›ş›ndan ve anl›k duygular,<br />

manzaralar ve fikirlerden ilham alan dönemin<br />

avangart sanatç›lar› için vazgeçilmez oldular.<br />

Sayfalar› çizimler, paha biçilmez sat›rlar,<br />

an›lar ve düşüncelerle doldu.<br />

Bugün isimlerini herkesin bildiği Oscar Wilde,<br />

Pablo Picasso, Henri Matisse gibi büyük sanatç›lar<br />

ve yazarlar Moleskine’in sayfalar›na ruhlar›ndan<br />

parçalar işlediler, bir gün geride b›rakt›klar› bu<br />

minik yadigârlar›n tüm dünyaca bilinen sanat<br />

eserlerine dönüşeceğini bilmeden...<br />

1980’li y›llara gelindiğinde neredeyse tamamen<br />

ortadan kaybolmuş bir hazine olan günlükler,<br />

Moleskine’in sade büyüsüne kendini kapt›rm›ş<br />

pek çoklar› taraf›ndan özlemle aran›yordu.<br />

Romanc› ve gezi yaz›lar›yla meşhur Bruce Chatwin,<br />

günlüklere ilk gördüğü anda âş›k olmuştu.<br />

O zamanlar ‘küçük siyah defterler’ olarak bilinen<br />

Moleskine günlüklerinin geriye kalan tek üreticisi<br />

olan Fransa’n›n Tours şehrindeki ufak aile şirketi,<br />

1986 y›l›nda Moleskine sanat›n› bilen en son kişinin<br />

ölümüyle kapan›nca, yazar Bruce Chatwin,<br />

kitab› The Songlines’a şöyle yazd›,<br />

“Le vrai moleskine n'est plus” (Gerçek Moleskine<br />

art›k yok.)<br />

Avustralya’ya gitmeden önce bulabildiği tüm<br />

günlükleri sat›n alan Chatwin, Rue de I’Ancienne<br />

Comédie’deki eski küçük dükkan›n sahibine de<br />

ayn› sözleri üzüntüyle tekrarlad› ve ard›ndan,<br />

gelecekteki y›llarda kendisini meşhur edecek<br />

olan yaz›lar›, seyahatleri boyunca sayfalar›na<br />

döktüğü Moleskine günlükleri ile yola ç›kt›.<br />

Yaz›: Elmira Gürses


1997 y›l›na kadar ortadan kaybolan efsanevi<br />

günlükleri, Milanolu bir yay›mc› tekrar hayata<br />

döndürdü. Modo & Modo SpA ismindeki ufak<br />

şirket s›ra d›ş› bir geleneği sürdürme gayesiyle<br />

günlüklere Chatwin’in vaktinde yapt›ğ› gibi,<br />

Moleskine (Bir çeşit köstebek derisi) ismini verdi.<br />

Günlükleri ayn› Chatwin’in kitab› The Songlines’da<br />

anlat›ld›ğ› gibi yapmaya inan›lmaz bir<br />

özen gösteren yay›mc›, neredeyse unutulmuş bir<br />

efsaneyi tüm güzelliğiyle yeniden yaratt›.<br />

1999 y›l›nda Modo & Modo SpA ‹talya’n›n d›ş›na,<br />

Amerika ve Avrupa’ya dağ›t›m yapmaya başlad›.<br />

2004’e gelindiğinde Moleskine defterleri<br />

Japonya’ya kadar ulaşm›şt› ve o noktadan sonra<br />

tüm Asya’ya dağ›t›l›yordu. Belki de edebiyat ve<br />

kültürel mirasa olan yak›nl›ğ›ndan dolay›,<br />

Moleskine günlükleri en çok kitapç›larda ve<br />

tasar›m mağazalar›nda yer buldu.<br />

2008 y›l›nda şirketin ismi art›k Modo & Modo SpA<br />

değil, Moleskine Srl olmuştu ve tescilli markay›<br />

üstünde taş›yan 200 y›ll›k günlükler, vaktinde<br />

ona kalplerini dökmüş tan›nm›ş, tan›nmam›ş tüm<br />

sanatç› ruhlu gezginlere gurur verircesine<br />

53 ülkede ve 14.000 noktada sat›l›yordu.<br />

Yüzlerce gezginin ad›mlar›n› izleyerek Moleskine<br />

günlükleri zaman içinde yolculuklar›na devam etti<br />

ve en sonunda günümüzün yeni ve taş›nabilir<br />

teknolojisine vazgeçilmez bir yoldaş oldular.<br />

Hayat› hareket halindeyken yakalayan, saklayan,<br />

detaylar› kaydeden ve deneyim denen mucizenin<br />

eşsiz doğas›n› asla eskimeyen bir bireysellikle<br />

kâğ›da işleyen Moleskine, fikirleri ve duygular›<br />

bar›nd›ran bir pil haline geldi. Y›llar sonra<br />

aç›ld›ğ›nda bile tüm nostaljisi ve derinliğiyle bu<br />

enerjiyi serbest b›rakmaya haz›r zamans›z bir<br />

hazine...<br />

Moleskine markas› art›k hem gerçek dünyada<br />

hem de dijital dünyada kültür, gezi, hat›ra,<br />

hayal gücü ve kişisel kimlikle eş anlaml›.<br />

Marka y›llard›r gezginlerle özdeşleşmiş<br />

pek çok objeyi kaps›yor; notebooklar, günlükler,<br />

ajandalar, çantalar, yaz› yazma araçlar›,<br />

okuma aksesuarlar›... Taş›nabilir kimliğimizi<br />

temsil eden her şey. Gittiğimiz her yere bizimle<br />

gelen ve dünyan›n her yerinde bizi tan›mlayan<br />

objeler. Hayatlar›m›z›n yarat›c› ve hayalperest<br />

yönlerinin sad›k dostlar› görevi görüyorlar ve<br />

art›k tüm dünyada çağdaş gezginlerin<br />

bir sembolü olarak kabul ediliyorlar.<br />

Bruce Chatwin’in günlüklerin yok oluşuna duyduğu<br />

üzüntü ve kitab›na yazd›ğ› kelimeler, bilmeden<br />

onlar›n y›llar sonra yeniden doğmas›na olanak<br />

sağlad›. Ve bugün Moleskine ismi, Chatwin’in<br />

The Songlines’a yazd›ğ› kelimelere itiraz<br />

edercesine, yoldaşl›k ettiği her gezginin,<br />

yazar›n, maceraperestin ve fikir adam›n›n yan›nda,<br />

varl›ğ›n› defalarca kan›tl›yor.


GOOD<br />

FOR<br />

MEN<br />

76<br />

YA⁄MURA<br />

HÜKMETMEK!<br />

Şemsiyeler sinir bozucu olabilir. Sağanak yağmur<br />

alt›nda bir kalabal›ğ›n içinde elinizde şemsiyeyle<br />

yürümek gerçekten tam bir savaşa dönüşebilir.<br />

Hele sert bir rüzgâr›n birdenbire şemsiyenizin içini<br />

d›ş›na çevirmesinden hiç bahsetmeyelim.<br />

Hafiften utand›ran bir an olmas›n›n yan› s›ra,<br />

sert ve erkeksi görünüşünüze pek de katk›s› olmaz.<br />

Ama k›ş›n gelmesiyle tarz›n›z için olmasa bile,<br />

sağl›ğ›n›z için en çok ihtiyaç duyacağ›n›z<br />

aksesuarlardan biri şemsiyeniz olacak.<br />

Eğer baş›n›z›n üzerine kald›rd›ğ›n›z şemsiyenizle<br />

bile tarz sahibi görünmek istiyorsan›z ciddi,<br />

koyu renk ve sağlam ürünler seçtiğinizden emin<br />

olun. Siyah, lacivert, koyu füme rengi olan,<br />

ince ama sağlam malzemeden yap›lm›ş bir şemsiye<br />

hem rüzgarl› havalarda sizi utand›rmaz,<br />

hem de kullanmad›ğ›n›z zamanlarda çok ş›k bir<br />

baston görevi görür. Doğru seçimi yapt›ğ›n›z sürece<br />

yağmurlu ‹ngiltere’nin yeni evli prensi William<br />

kadar asil ve stil sahibi görünebilirsiniz.<br />

PARFÜMÜNÜZÜ<br />

DE⁄iŞTiRiN!<br />

Uzun k›ş aylar›nda giydiğiniz kat kat giysilere<br />

rağmen kokunuz her daim imzan›z niteliğini taş›r.<br />

Bir odaya girdiğiniz anda, insan duyular›n›n<br />

en güçlülerinden olan koku alma duyusunu<br />

uyaran aftershave ve erkek parfümleri hem<br />

karş›n›zdaki insanlarda b›rakt›ğ›n›z izlenimi<br />

doğrudan etkiler hem de hissedilir bir<br />

özgüven ifade eder.<br />

K›ş döneminde daha ağac›ms› ve misk gibi<br />

kokular tercih etmelisiniz. Meyveli ve taze, bahar<br />

ve yaz› hat›rlatan, denizi an›msatan kokulardan<br />

uzak durun. K›ş parfümleri daha ağ›rd›r.<br />

Bu sebeple parfümünüzü kullan›rken<br />

abartmaman›z çok önemlidir zira daha uzun<br />

dayan›rlar ve çok daha yoğundurlar.<br />

Bunları göz önüne alarak seçtiğiniz<br />

parfümler sizi herkesten ay›racak ve k›ş›n<br />

bile baş döndüren bir çekiciliğe<br />

sahip olman›z› sağlayacakt›r.<br />

SiZ NEREYE,<br />

ÇANTANIZ ORAYA!<br />

Tatiller, iş gezileri, konferanslar, s›n›f toplant›lar›;<br />

neresi olursa olsun evden ç›karken yan›n›zda<br />

gard›robunuzun bir k›sm›n› da alman›z gerekir.<br />

Bir erkeğin seyahat çantas› hem pratik<br />

hem de stil sahibi bir seçimin sonucu olmal›d›r.<br />

Tüm ihtiyaçlar›n›za cevap verecek bir şey<br />

isterseniz ama gezi giysilerinize uymalar› da<br />

oldukça önemlidir. Bu özellikle s›k s›k iş gezilerine<br />

ç›kan ve seyahat çantas›n› yan›nda taş›yarak<br />

havaalan›ndan ç›kar ç›kmaz insanlarla tan›şan<br />

beyler için çok daha büyük önem taş›r. Büyük çanta<br />

her zaman en iyisi değildir. Farkl› geziler için farkl›<br />

tip çantalar gerekir. Aile gezisi çantan›z›n büyük bir<br />

hacme ve sağlam tekerleklere ihtiyac› vard›r ancak<br />

iş gezileriniz için seçeceğiniz bir çanta çok daha<br />

ince, kolayca tek omzunuzun üstüne atabileceğiniz<br />

hafiflikte ve tak›m elbisenizi katlamak zorunda<br />

kalmadan içine asabileceğiniz genişlikte olmal›d›r.<br />

Ve en önemlisi, tarz›n›z›n fark›nda olman›z ve<br />

giyiminizle aksesuarlar›n›z› kombine ederken bunu<br />

göz önüne almay› unutmaman›zd›r.


2<br />

SCARLET ELB‹SE<br />

DIANE VON FURSTENBERG<br />

AYAKKABI<br />

MANOLO BLAHNIK


YEN‹ YIL<br />

LEZZETLER‹<br />

80/81/82/83<br />

Yeni y›lda haz›rlanan özenli sofralarda Hindi ile yap›lan<br />

yemekler menülerin vazgeçilmezi oldu adeta.<br />

Ana yemek Hindi olunca mezeler de ona uyumlu olarak<br />

yap›l›r hep. Halbuki Hindiye alternatif farkl› lezzetler de<br />

düşünülebilir. Bu y›l ördek yeni y›l sofralar›nda tercih<br />

edilebilecek bir lezzet. Özellikle confit (yağ›n içerisinde<br />

düşük ›s›da ağ›r ağ›r pişirme) yöntemi ile pişirilen ördek<br />

nemli ve yumuşak bir dokuda müthiş bir ana yemek oluyor.<br />

Yeni y›lda peynir-şarküteri ile donat›lan başlang›ç<br />

tabaklar›n›n yan› s›ra küçük, paylaş›lan tabaklar,<br />

s›cak-soğuk mezeler ve sonras›nda gösterişli bir ana<br />

yemek olmazsa olmaz. Sofrada mutlaka k›rm›z› meyveleri<br />

kullan›n. Çilek, frambuaz veya nar gibi meyveleri salata,<br />

meze veya tatl› tabaklar›na eklemeyi ihmal etmeyin.<br />

Krudite sebzeler ve kuruyemiş ise gece boyunca içkiye<br />

eşlik eden yeni y›l ikramlar› olarak düşünülmeli.<br />

Hazırlayan: Pelin Çakar / Lucca<br />

Fotoğraflar: Yasin Baran


ÖRDEK CONF‹T<br />

Marinasyon içerikleri:<br />

Ördek But, 150 gr Ördek Yağ› (Duck Fat),<br />

250 gr Deniz Tuzu, 1 Defne Yaprağ›, 4-5 Adet<br />

Tane Karabiber, 2-3 Dal Taze Kekik, 2 Diş Sarm›sak,<br />

50 ml Teriyaki Sos<br />

Garnitürler:<br />

Patates Püresi, Haşlanm›ş Brokoli<br />

Yap›l›ş›:<br />

Ördeğin üzerini deniz tuzu ile kaplay›n, aroma verici<br />

diğer malzemeleri de ekleyip, 1 gece boyunca bekletin.<br />

Confit yapmadan önce ördeği marinasyondan ç›kar›p iyice<br />

tuzdan ar›nacak kadar y›kay›p, vakum paketine koyun.<br />

Vakum paketinin içerisine ördek yağ›, teriyaki sos,<br />

defne yaprağ›, tane karabiber ve kekik ekleyip vakumlay›n.<br />

‘Sous vide’ pişirme yöntemi diğer ad›yla vakumlu pişirme yöntemi<br />

ile ördeği vakumlu, mühürlü ve tam ›s› kontrollü bir şekilde su<br />

banyosu içerisinde düşük ›s›da 82° C’de 8 saat ağ›r ağ›r pişirin.<br />

Nemli ve yumuşak dokuda aromalar ile zengileştirilmiş<br />

lezzetli bir ördek budu pişme işlemi bittikten sonra servis<br />

edeceğiniz zamana kadar buzdolab›nda saklayabilirsiniz.<br />

Servis s›ras›nda f›r›n› önceden ›s›t›p, ördek budu<br />

vakum paketinden ç›kar›n, f›r›n tepsisine koyarak, f›r›nda ›s›t›n.<br />

Patates püresi ve haşlanm›ş brokoli ile servis edin.


Şarküteri tabağ›:<br />

Kuru Balkan Eti, Füme Çeşnili Et, Chorizo Picante Salam›,<br />

Cherry Domates, Kalamata Zeytin.


Frambuazl› Baby Ispanak Salatas›<br />

Baby Ispanak, Taze Frambuaz, Danish Blue Peynir, Ceviz,<br />

Balzamik Sirke, S›zma Zeytinyağ.<br />

Yap›l›ş›:<br />

Baby ›spanaklar› balzamik sirke ve s›zma zeytinyağ› ile<br />

kar›şt›r›p, servis tabağ›na al›n. Üzerine<br />

taze frambuazlar, ceviz ve danish blur peynirini<br />

ekleyip servis edin.


ART BLOG<br />

30. SAO PAULO B‹ENAL‹<br />

Bu say›da sizlere dünyadaki en köklü sanat etkinliklerinden biri ol<br />

15. Aral›k’ta 105. yaş›n› kutlayacak olan Brezilyal› Mimar Oscar Nie<br />

Bu say›da sizlere dünyadaki en köklü sanat etkinliklerinden biri olan 30. Sao Paulo Bienali ve 15.Aral›kta 105. yaş›n› kutlayacak olan B<br />

Brezilya’n›n finans ve iş merkezi Sao Paulo; y›llard›r yap›lan bienali ve sanat etkinlikleri ile Latin Amerika ve bu bölgedeki sanat günd<br />

eserlerinde bu coğrafyan›n özelliğini, kimliğini taş›yan lokal sanatç›larla uluslararas› platformdaki sanatç›lar› çok dengeli bir şekilde<br />

size yeni bir şey görme ve keşfetme özgürlüğünü veriyor.<br />

84/85/86<br />

Bienal alan›nda yer alan Niemeyer’in binalar›ndan ikisi<br />

Niemeyer’in önemli yap›tlar›ndan baz›lar›; Copan<br />

Binas› (Sao Paulo), Brezilya Ulusal Kongre Binas›,<br />

Adalet Saray› (Brezilya), Madeira Kumarhanesi<br />

(Portekiz), Ulusal Penteon (Brezilya), Niteroi<br />

Güncel Sanat Müzesi (Rio), Oscar Niemeyer<br />

Uluslararas› Kültür Merkezi (‹spanya), ‹burapuera<br />

Oditoryumu (Sao Paulo), Le Havre Kültür Merkezi<br />

(Fransa)... Niemeyer dökme betonun estetik<br />

amaçlar için farkl› kullan›lmas›na öncülük etmiş.<br />

O dönemde heykelsi an›tsal binalar yap›l›r m›<br />

tart›şmas› yaratm›şt›r. Ödülleri aras›nda; Lenin<br />

Bar›ş Ödülü, Pritzker Mimarl›k Ödülü, Venedik<br />

Bienali Alt›n Aslan Ödülü, UNESCO Ödülü, Legion<br />

De'Honneur Madalyas›, ‹ngiltere Kraliyet Alt›n<br />

Madalyas›<br />

yer almakta.<br />

Niteroi Güncel Sanat Müzesi (Rio), Mimarı Oscar Niemeyer<br />

Yaz›: Çağla Cabaoğlu<br />

Fotoğraflar: Özlem Avcıoğlu & Çağla Cabaoğlu


Eylül ay›nda düzenlenen bienalin bu seneki konusu;<br />

''The Imminence of Poetics'' idi. Bienalin küratör<br />

ekibi; Luiz Perez-Oramas, Andre Severo, Tobi<br />

Maier, Isabella Villanueva’dan oluşuyordu.<br />

an 30. Sao Paulo Bienali ve<br />

meyer’den bahsedeceğim<br />

rezilyal› Mimar Oscar Niemeyer’den bahsedeceğim.<br />

emini belirleyici özelliğe sahip. Bienal küratörleri y›llarca<br />

bir araya getirmeye dikkat etmişler. Bienalde bu kimliğin etkisi<br />

Kürator Perez-Oramas’›n manifestosunda (bienal<br />

konusu aç›klay›c› alt başl›klar›nda); çoğulluk,<br />

tekerrür, daimi değişkenlik kavramlar› yer al›yordu.<br />

Küratör yine manifestosunu anlatt›ğ› bir<br />

röportaj›nda; sanatsal yöntemlerin dilinin, eyleme<br />

dönüşmesindeki kullan›lan araçlar› ''poetics'' olarak<br />

aç›kl›yor. Tüm bu sanat eseri olma sürecinde<br />

kullan›lan dilin, bekleneni ortaya koyma, birdenbire<br />

beklenmedik şekilde yapma, kaç›n›lmazl›kla<br />

gerçekleşme eylemi ile ilgili olmas›ndan söz ediyor.<br />

Bu ''poetics'' kavram›n›n, bienal içinde çeşitliliği ve<br />

çoğulluğu ve medyalar›n bir arada olabilmesini<br />

sağlad›ğ›na değiniyor.<br />

Şehrin mimarisine imza atan mimar<br />

Oscar Niemeyer’in tasarlad›ğ›<br />

binalarda 30.000 m alana yay›lan<br />

bienal platformu şehir merkezindeki<br />

büyük ‹birapuera Park›’nda yer al›yor.<br />

Sao Paulo şehri dünyadaki en büyük<br />

“urban jungle”a (şehir orman›) sahip.<br />

Brezilya konu olduğunda Oscar Niemeyer'den<br />

bahsetmek gerekiyor çünkü 1930’larda<br />

Le Corbusier ve Niemeyer dünyada çok önemli<br />

binalar yaparak sosyolojik ve politik aç›dan çok<br />

önemli etkiler yaratm›şlard›r. Politik kimliği ile de<br />

Brezilya tarihinde sosyolojik ve kültürel anlamda<br />

rolü olan modernist bir mimard›r kendisi.<br />

Bienal alan›ndan genel görsel, Mimar› Niemeyer<br />

Bienal genel görüntü<br />

Bienalin ana sergisinde dört temel konsept; Sağkal›m, Başkalaş›m, Y›ğ›l›m, Sesler idi.<br />

Sesler konsepti bienalde sanat›n performatif yönünü ortaya ç›karm›şt›, birçok sesli eser vard›.<br />

Diğer eserlerle köprü kurarak işitsel bir deneyim sunuyordu. Mekana girdiğinizde sizi karş›layan Alman<br />

sanatç› Katja Strunz'un ''Sound of Pregeometric-age'' isimli eseri, sesleriyle kaos yaratan bir orkestrayd›.


Katja Strunz'un ''Sound of Pregeometric-age'' isimli eseri<br />

Bienalde 111 sanatç›n›n 3000 eseri yer al›yordu. Şemsiye enstelasyonlar›yla haf›zam›zda yer<br />

alan, Londra'da yaşayan Brezilyal› sanatç› Alexandre da Cunha.<br />

Brezilyal› sanatç› Alexandre da Cunha, obelisk1 isimli eseri<br />

Amerikal› sanatç› Alan Kaprow, Amerikal› sanatç›<br />

Robert Smithson ('Spiral Jetty' isimli landart projesi<br />

ile y›llarca süren, spiral şeklinde ada inşa ederek,<br />

uydu fotoğraflar›n› çekmişti), Türk sanatç›<br />

Ali Kazma'n›n alt› k›sa filminin eşzamanl›<br />

gösterildiği büyük video enstelasyonu, Kanadal›<br />

sanatç› Guy Maddin'in ana girişte çoklu ekranlarda<br />

gösterilen, Hollywood klasiklerini yorumlad›ğ›<br />

video enstalasyonu ve David Moreno'nun ''Silence''<br />

isimli tarihsel portrelerin kitap sayfalar›ndan al›nan<br />

fotograflar› üzerine kağ›ttan borular koyarak<br />

megafonik etki yaratt›ğ› esprili duvar eseri<br />

bunlardan sadece baz›lar›yd›. Ayr›ca Latin<br />

Amerika'da yat›r›m değeri h›zla yükselen sanatç›<br />

Moreno’nun 10’un üzerinde büyük kağ›t eserinin<br />

sergilendiği büyük bir bölüm ona ayr›lm›şt›.<br />

David Moreno'nun ''Silence'' isimli eseri<br />

Bunlar Bienalin en önemli, dünya sanat tarihine<br />

geçmiş olan işleriydi bana göre...<br />

Bir sonraki say›da, çağdaş sanat dünyas›ndan yeni<br />

etkinlikler, yeni haberlerle buluşmak üzere...


Nixon ve Colette’den<br />

Camo Saat<br />

Nixon, kendine ait popüler saat modellerinden Time<br />

Teller için Parisli tasar›mc› Colette ile bir araya geldi ve<br />

Time Teller Camo’yu yaratt›. Siyah metal içine gömülü<br />

siyah yüzü olan ve sadece 100 tane üretilen bu çok özel<br />

versiyon, pamuktan yap›lma NATO kamuflaj kay›şa sahip.<br />

Globe’dan<br />

Orman Kâşifi Kaykaylar<br />

Globe son zamanlarda cruiserboards diye bilinen sportif<br />

kaykay koleksiyonlar› ile bak›şlar› kendine çeviriyor.<br />

Markan›n son tasar›m› olan Orman Kâşifi serisi ise<br />

muhteşem Camo desenleriyle göz kamaşt›r›yor.<br />

Kayarken orman› ayaklar›n›n alt›na almak isteyen kaykay<br />

düşkünlerinin vazgeçilmezi olacak gibi.<br />

KAMUFLAJ<br />

Cüretkar ve kad›ns› ya da sert ve erkeksi.<br />

Kamuflaj nas›l kulland›ğ›na göre değişen, şaş›rt›c›<br />

ve de çok yönlü bir trend.<br />

Çarp›c› tasar›m›, karmakar›ş›k düzeni ve tüm sembolizmiyle Camo (kamuflaj)<br />

trendi sevdiğiniz ve kulland›ğ›n›z her şeyde. 2012 yaz›ndan başlayarak moda,<br />

teknoloji, mimari ve hatta g›da alanlar›n›n en büyük markalar›n›n en iddial›<br />

ürünlerinde kendini gösteren Camo trendi, k›şa gelindiğinde art›k akla<br />

gelebilecek her şeye uygulan›r hale geldi. ‹şte size birkaç örnek.<br />

AAPE, Pepsi’yi<br />

Moonface Camo ile Boyadı<br />

A Bathing Ape (AAPE) Pepsi ile yeniden işbirliği yap›yor<br />

ve t-shirtler, şemsiyeler, her çeşit aksesuar ve<br />

Pepsi’ye özel tasarlanan özel Camo tenekelerinden<br />

oluşan yepyeni bir koleksiyonu piyasaya sürüyor.<br />

Tenekeler Moonface (ay yüzeyi) kamuflaj› desenlerine<br />

ve biri mavinin tonlar›, diğeri asker kamuflaj<br />

renklerinden olmak üzere iki ayr› tasar›ma sahip.<br />

Bape x Modernica Ballpen<br />

Camo Sandalyesi<br />

Muhteşem bir işbirliği örneği olan A Bathing Ape ve<br />

Modernica markalar› tekrar bir araya geldi ve bildiğimiz<br />

en klasik baz› mobilyalara kendi tarzlar›n› işlediler.<br />

Bu iki isim bize arka k›sm›nda Bape Kamuflaj deseni olan<br />

bembeyaz Ballpen Camo Sandalyesini sunuyor. Tahta<br />

bacaklar›yla çok ş›k bir görüntü sergileyen sandalye üç<br />

renkte geliyor ve her biri sadece 100 adetle s›n›rl›!<br />

Prada’dan Camo<br />

iPad K›l›f›<br />

Modan›n dünya devlerinden Prada elbette kamuflaj<br />

trendinin karş› konulmaz dalgalar›ndan habersiz değil.<br />

‹nek derisinden yap›lm›ş ve asker renklerinin en çarp›c›<br />

olanlar› ile tasarlanm›ş olan inan›lmaz çekici Camo<br />

Saffiano iPad k›l›f›, iPad’inizi ç›kart›rken bile kendinizi<br />

bir komando gibi hissetmenizi sağlayacak.


Kış Aşkına<br />

K›ş›n keyfini sokaklarda ç›karmak isteyenler, sezonun en s›cak parçalar›yla ş›kl›ğ›n›z› tamamlayabilirsiniz.<br />

Soğuk havalar›n içinizi titrettiği bu aylarda, sizi s›cac›k tutacak birkaç önerimiz var.<br />

Karl Donoghue<br />

Shearling and suede earmuffs<br />

99 EUR<br />

www.netaporter.com<br />

Diemme<br />

Roccia vet leather-trimmed boots<br />

229 EUR<br />

www.mrporter.com<br />

Haz›rlayan: Selin Sönmez<br />

Woolrich<br />

Rabbit-trimmed trapper hat<br />

110 EUR<br />

www.mrporter.com<br />

Karl Donoghue<br />

Shearling mittens<br />

183.46 EUR<br />

www.netaporter.com


Y›lbaş› Heyecan›<br />

Yepyeni bir seneye girerken, iyi dileklerinize eşlik edecek bir hediye ile y›lbaş› heyecan›n› canland›r›n.<br />

Büyük küçük fark etmez, hepimizin bir Noel Baba’ya ihtiyac› vard›r.<br />

Aqua Di Parma<br />

2012 Holiday Set<br />

260 TL<br />

www.saksfifthavenue.com<br />

Nespresso Pixie<br />

130 GBP<br />

www.amara.co.uk<br />

Smythson<br />

Notebook<br />

60 EUR<br />

www.colette.fr<br />

Diptyque<br />

84 USD<br />

www.diptyqueparis.com


Limited Edition - Nars Andy Warhol<br />

François Nars’›n en önemli ilham kaynağ› olan Andy Warhol, özel üretilen Nars Andy Warhol koleksiyonu ile karş›m›zda.<br />

Az ve s›n›rl› say›da üretilen bu Nars koleksiyonunun ikonik olmaya aday ürünlerini sizler için seçtik.<br />

www.narscosmetics.com<br />

Kiss Mini Larger<br />

Than Life® Lip Gloss Coffret<br />

55 USD<br />

Soft Touch Shadow Pencil<br />

24 USD<br />

Debbie Harry Eye And<br />

Cheek Palette<br />

65 USD<br />

Walk On The Wild Side<br />

39 USD


‹şte 68. say›m›z›n en beğenilen 3 ilan›<br />

// AUDI ŞENYILDIZ 2/3<br />

// BOYNER 4/5<br />

// MAXX ROYAL 6/7<br />

// YAPI KRED‹ 8/9<br />

// EMAAR 10/11<br />

// TAV 12/13<br />

// NEW BALANCE 15<br />

// WINGS 16<br />

// AUD‹ Q5 21<br />

// HARTFORD 25<br />

// BMW 27<br />

// TUM‹ 33<br />

// SAMSUNG TV 37<br />

// ULUDA⁄ 43<br />

// DHI 49<br />

// TEB 53<br />

// SAMSUNG CAMERA 55<br />

// TEPE ‹NŞAAT 59<br />

// BRITISH SIDE 61<br />

// SEDVENTURE 71<br />

// COCA COLA 75<br />

// TWEEN 77<br />

// FG 79<br />

// AVIVA 103<br />

// ULYSEE NARDIN 104<br />

Bu say›daki en beğendiğiniz ilan› bize e-mail'le bildirmenizi rica ederiz.<br />

hillsider@hillside.com.tr


2012 yılında<br />

<strong><strong>Hillside</strong>r</strong> Magazine’i seçen<br />

tüm markalara<br />

teşekkürlerimizle.<br />

Birlikte nice yıllara.<br />

AD‹DAS<br />

AKBANK - WINGS<br />

AMER‹KAN HAST.<br />

AUDI<br />

AUD‹ ŞENYILDIZ<br />

AV‹VA<br />

AYŞE RODOSLU<br />

BMW<br />

BOYNER<br />

BRITISH SIDE<br />

BRUNSWICK BILARDO<br />

CAUDELIE<br />

CITROEN<br />

COCA COLA<br />

DEN‹ZBANK<br />

DHI<br />

EFES PERON‹<br />

EMAAR<br />

FEND‹<br />

FG RADIO<br />

GIVENCY<br />

G‹LAN<br />

GOD‹VA<br />

HAAZ<br />

HARTFORD<br />

HSBC<br />

INFINITI<br />

‹ŞBANKASI<br />

JET SET<br />

KAFKAS<br />

KANADA E⁄‹T‹M MERKEZ‹<br />

KAYRA ŞARAP<br />

L‹MANGO<br />

MAXX ROYAL<br />

MERCEDES<br />

NEW BALANCE<br />

PANASONIC<br />

P‹PA<br />

PLAY SPORT<br />

PORSCHE<br />

SAMSUNG<br />

SEDVENTURE<br />

SETUR CRUISE<br />

SHOPIGO<br />

STONE TERROIR<br />

TAV<br />

TEB<br />

TEPE ‹NŞAAT<br />

TT MOTORS<br />

TUMI<br />

TURKCELL<br />

TWEEN<br />

TWIGY<br />

ULUDA⁄<br />

ULYSEE NARDIN<br />

VOLKSWAGEN<br />

VOX BRASSERIE<br />

YAPI KRED‹


sum<br />

mary<br />

<strong>69</strong>


22/23/24/26<br />

Article: Berna Gençalp<br />

Photos: sadibey.com<br />

If I were a Film in ‹stanbul…<br />

The Industrial<br />

Revolution coincided<br />

with the population shift<br />

to urban areas, the birth<br />

of the cinema and its<br />

spread-out as an<br />

urbanentertainment<br />

form in theaters,<br />

large or small.<br />

Therefore, it is only natural that films<br />

frequently dwell on the city, cit<br />

dwellers<br />

and those trying to survive in cities.<br />

Yet, there is a more special bond<br />

between certain film directors and<br />

cities. In any Wim Wenders or Woody<br />

Allen or Martin Scorsese film, one of<br />

the lead roles always belongs to the<br />

city regardless of the storyline or the<br />

protagonist. Some cities appear<br />

before the audience owing to their<br />

certain features. Paris is always the<br />

city of love, for instance. What about<br />

‹stanbul then?<br />

Cover: ‹stanbul; Cinema: Wonderful!<br />

‹stanbul makes an appearance in<br />

numerous films... Some just slightly<br />

touch the city, whereas some others<br />

practically absorb the town. I am not<br />

talking about a film packed with<br />

tourist-attracting scenes. Sometimes,<br />

a single moment suffices to convey the<br />

sense of a city. That moment can even<br />

come in a highly commercial film, or in<br />

a low-budget one. Let’s take Nuri Bilge<br />

Ceylan’s Distant (original title: Uzak)<br />

which is set in a snow-clad ‹stanbul<br />

that we do not get to see often in films.<br />

The silence and scenes of the snow are<br />

exquisite. During the rise of Arabesque<br />

music in Turkey, ‹stanbul is like a<br />

monster rural men seek to overcome, a<br />

castle they want to overtake. In Takva:<br />

A Man’s Fear of God (Takva), ‹stanbul<br />

is a Muslim city. In Pandora’s Box<br />

(Pandora’n›n Kutusu), ‹stanbul is a<br />

place that is desired to be left behind.<br />

In ‹stanbul Beneath My Wings (‹stanbul<br />

Kanatlar›m›n Alt›nda), ‹stanbul is a long<br />

gone fairy tale city that feels like it<br />

never existed. The city in the Magic<br />

Carpet Ride (Organize ‹şler) is a highly<br />

photogenic, huge city with the<br />

sweetest culprits in the world. The film<br />

is invaded by magnificent shots of<br />

‹stanbul that contrasts with the<br />

naivety of the story told. ‹stanbul, the<br />

Bosphorus and the Rumelian Castle<br />

are organic parts of the film in<br />

Somersault in a Coffin (Tabutta<br />

Rövaşata). In The Turkish Bath<br />

(Hamam), Ferzan Özpetek depicts a<br />

steamy love city in ‹stanbul. According<br />

to me, The Men On the Bridge<br />

(Köprüdekiler) is another film that<br />

captures the spirit of the city.<br />

The director of ‹stanbul Tales (Anlat<br />

‹stanbul) and My Aunt (Teyzem) among<br />

others, Ümit Ünal rates the 1963-film<br />

L’immortelle as one of the best that<br />

represents the spirit of the city.<br />

Written and directed by Alain<br />

Robbe-Grillet, a leading name in the<br />

movement known as the New Novel in<br />

France, the film’s cast included Sezer<br />

Sezin, Ulvi Uraz and Belk›s Mutlu. Lütfi<br />

Akad was the assistant director on this<br />

film.<br />

The Case of Bonds and non-Bonds<br />

It arouses different feelings to see<br />

‹stanbul appear in foreign films.<br />

Perhaps it makes us feel more<br />

“beautiful” and less “lonely” about our<br />

city, our country... We are so sensitive<br />

that we can instantly exclaim “how<br />

dare he make us look like that!” or we<br />

can feel proud of our city that we<br />

neglect to enjoy the beauty of due to<br />

the hustle and bustle of everyday life.<br />

It remains unknown to me: are tourists<br />

attracted to ‹stanbul because of its<br />

appearance in major Hollywood<br />

productions or are film producers<br />

dragged to our city because ‹stanbul<br />

becomes a more and more popular<br />

tourist destination of its own accord?<br />

Yet, these two situations feed one<br />

another. The 1964-film Topkapi<br />

(Topkap›) is recalled as one that drew<br />

the attention of tourists to ‹stanbul.<br />

When it comes to Bond films, yes,<br />

‹stanbul does appear in From Russia<br />

With Love, The World is not Enough<br />

and Skyfall... But no Bond film should<br />

be expected to try and capture the<br />

spirit<br />

of any city. Bond films do not and<br />

will not hesitate to use and reuse the<br />

clichés of cities.<br />

Almost the same approach to ‹stanbul<br />

can be seen in the Taken 2, The<br />

International and Tinker, Tailor,<br />

Soldier, Spy. The venues on the<br />

Historic Peninsula, Karaköy, the Grand<br />

Bazaar, the Spice (Egyptian) Bazaar<br />

that are used again and again as<br />

shooting locations in Bond films<br />

appear in these films as well.<br />

‹stanbul exists in the Murder on the<br />

Orient Express, a 1974 film based on<br />

Agatha Christie’s novel by the same<br />

title, due to the plot. The city is, as it is<br />

in many other foreign films, a gateway<br />

into the East, in other words, into the<br />

unknown and chaos. But thank God,<br />

there is Poirot.<br />

Having quite a big fan base in Turkey,<br />

Jackie Chan shot the Accidental Spy in<br />

‹stanbul in 2001. He, too, could not resist<br />

the temptation to beat up the bad guys in<br />

the Grand Bazaar.<br />

In the Iranian director Bahman<br />

Ghobadi’s Rhino Season starring<br />

Monica Belluci and Y›lmaz Erdoğan,<br />

‹stanbul is a city that receives victims<br />

with open arms.<br />

It is filled with answers for those<br />

seeking it. But peace is something the<br />

city never offers.<br />

The part of Fatih Ak›n’s Head-On set in<br />

‹stanbul is based on violence and<br />

compassion. The back streets of<br />

‹stanbul are not safe for a lonely<br />

woman rambler at night.<br />

To warm the cockles of your heart,<br />

I would recommend Fatih Ak›n’s lovely<br />

2005-film, Crossing the Bridge:<br />

The Sound of ‹stanbul, which made<br />

particularly foreign filmmakers turn<br />

their eyes and ears a bit more<br />

closely to ‹stanbul.<br />

Enjoy...<br />

Click to watch<br />

http://www.berlinale-talentcampus.de<br />

/campus/program/telelecture/560<br />

Special thanks to Sadi Çilingir<br />

for his contributions.


A true Neapolitan…<br />

New generation Italian…<br />

28/29/30/31/32<br />

Interview: Merve Erçuk<br />

Photos: Uğur Bektaş<br />

PiPa is where these concepts are<br />

introduced and offered to the<br />

‹stanbulites. Having quickly become<br />

one of the first names recalled within<br />

the context of Italian cuisine, PiPa’s<br />

secret is lies in bringing Italian tastes<br />

to ‹stanbul in their true versions. You<br />

want to know how? With the<br />

hand-made Neapolitan wood-fired<br />

pizza oven built for the first time in<br />

Turkey by Neapolitan craftsmen... With<br />

organic produce imported from Italy...<br />

With their olive oil and buffalo<br />

mozzarella (cheese made from the<br />

milk of domestic water buffalo)...<br />

All are real Italians...<br />

Recently opened at Ataşehir<br />

<strong>Hillside</strong>–Trio after its original venue in<br />

Nişantaş› and having soon become a<br />

meeting point on the Asian side, PiPa’s<br />

menu is created by the Naples-born,<br />

award-winning chef Enzo Carbone and<br />

PiPa’s Executive Chef Marco Russo.<br />

We wanted to get to know Enzo and<br />

Marco, the “True Neapolitans” of PiPa.<br />

Merve Erçuk: You are preparing the<br />

menus of different restaurants in<br />

many cities across the world and<br />

function as their chefs. What<br />

brought you to ‹stanbul?<br />

Enzo Carbone: Back when I lived in the<br />

Far East, I met and became friends<br />

with Alp Talat Özkan, who was the<br />

manager of a hotel. He told me a little<br />

about the concept of PiPa and asked<br />

me if I would like to take part in the<br />

establishment. This is how I came to<br />

‹stanbul. Marco Russo and I joined<br />

hands and created the menu for PiPa.<br />

PiPa Nişantaş› and PiPa Trio<br />

quickly took their place among the<br />

favorite venues of ‹stanbulites.<br />

You two created the menu for PiPa<br />

together. What were you inspired<br />

by? How would you describe the<br />

menu that you created?<br />

Marco Russo: First of all, if I, as a<br />

customer, go to an Italian restaurant to<br />

eat real Italian food, then I would like to<br />

try different tastes instead of a classic<br />

dish. When I am engaged in the menu<br />

development as a chef, those are my<br />

priority inspirations.<br />

Italian cuisine takes the lead among<br />

the most common and most liked<br />

cuisines in the world. What do you<br />

think is the reason for that?<br />

Marco Russo: Italian cuisine is a<br />

regionally renowned cuisine that<br />

changes as you move from the north to<br />

the south and presents variations in<br />

terms of ingredients. The quality of<br />

Italian cuisine comes first and<br />

foremost from the selection and use of<br />

the freshest, the best and locally<br />

available ingredients rather than<br />

cooking techniques. For centuries,<br />

Italian chefs and producers remained<br />

loyal to traditional Italian tastes; as a<br />

result,<br />

our local products and tastes gained<br />

worldwide recognition. For example,<br />

Mozzarella cheese, Porcini<br />

mushrooms and San Marzano<br />

toamtoes.... A certain esteemed chef<br />

put it very adeptly:<br />

the best ingredient + perfect cooking<br />

technique = exquisite taste.<br />

The kitchen has always been in your<br />

life after your childhood to this day.<br />

Could you share with us your story in<br />

the kitchen? Your training and<br />

achievements….<br />

Enzo Carbone: It has been my greatest<br />

chance to have had the opportunity to<br />

work with many good chefs in and out<br />

of Italy since I was young. I have always<br />

worked hard, tried hard, because<br />

desire and commitment are the<br />

prerequisites of success. Each<br />

experience I had in Italy and abroad has<br />

been an adventure for my cookery and<br />

my vision. Quality, commitment and<br />

teamwork.<br />

Is there anything you regard<br />

essential for a kitchen? What would<br />

make cooking difficult for you if you<br />

did not have them?<br />

Marco Russo: I think that wonderful<br />

dishes can be prepared with passion,<br />

a bit of fantasy and good olive oil.<br />

Equipment is also crucial, of course,<br />

but a good chef should share his<br />

success with the team. I believe I am<br />

very lucky in that respect.<br />

What would you be if you had not<br />

become a chef?<br />

Enzo Carbone: This is a good question<br />

that I also asked myself many times.<br />

I don’t know, but I would definitely do<br />

something that would give everybody<br />

a reason to smile.<br />

What is your motto in life? Can you<br />

describe it in a few sentences?<br />

Marco Russo: We do not live to eat but<br />

we eat to live. So, waste nothing.


Disco Forever!<br />

34/35/36<br />

Article: Evren Aş›k<br />

The 1970s were harsh,<br />

weird and dark times for<br />

the whole world…<br />

USA was restless with<br />

the Watergate scandal,<br />

bad memories of<br />

Vietnam and economic<br />

hardships.<br />

Eastern Europe was swarmed with<br />

Soviet tanks. The Middle East was in<br />

turmoil also back then and the world<br />

was hit hard by the oil crisis. Turkey<br />

was swamped with ideological<br />

conflicts, the Cyprus Operation and<br />

attempted coups. Our literature world<br />

was under the influence of<br />

Tutunamayanlar<br />

(The Disconnected) by Oğuz Atay,<br />

and our film industry of Y›lmaz Güney,<br />

director and actor. We were getting<br />

ready to be numbed by our<br />

single-channel black-and-white TVs.<br />

The generation of ’68 was wearied all<br />

over the world. The Hippies, backed by<br />

their Utopian culture, multiplied<br />

quickly and changed our clothes,<br />

our music and our perceptions.<br />

...And the music world suffered one<br />

blow after the other. At the onset of<br />

the ‘70s, Brian Jones of the Rolling<br />

Stones died, immediately followed by<br />

Janis Joplin, Jimi Hendrix and Jim<br />

Morrison<br />

as if on cue. Having become a legend<br />

while still alive, The Beatles was<br />

disbanded. Only several years later, an<br />

era came to a definitive end when<br />

Elvis Presley was found dead on the<br />

bathroom floor, and three members of<br />

Lynyrd Skynyrd died in a plane crash in<br />

1977. The disco culture was built amid<br />

such devastation and desperation,<br />

and upon “pleasure”.<br />

The legendary temple of this culture,<br />

Studio 54 opened its doors in such a<br />

mood. Despite this “sad” backdrop,<br />

disco was actually born as a reaction to<br />

the rock culture which had become the<br />

territory of “white” men. It was an<br />

escape from the sullen-faced world of<br />

Rock that was immersed in rage and<br />

testosterones. Disco started gaining<br />

its true identity when gays,<br />

transvestites, black and Latino people<br />

emerged from the back streets and<br />

conquered the nightclubs in New York.<br />

Rage was replaced by pleasure,<br />

the whites by the blacks,<br />

and the male dominance by an<br />

ambiguous gender...<br />

AND DANCING BEGAN<br />

with all its glory!<br />

Studio 54 on the dance floor!<br />

Steve Rubell and Ian Schrager opened<br />

Studio 54 in Manhattan, New York in<br />

1977. Soon after, people began rushing<br />

to Manhattan, forming queues at the<br />

gate of this world promising freedom<br />

and pleasure. Celebrities including<br />

Andy Warhol, Michael Jackson, Cher,<br />

Blondie, Mick Jagger and Woody Allen<br />

were quickly gravitated toward the<br />

club and became frequenters. Hot<br />

models, fashion designers, and all<br />

marginal people from all walks of life<br />

with a style easily found themselves a<br />

place in Studio 54. Although big<br />

crowds waited in front of the club,<br />

there was a meticulous screening at<br />

the entrance, letting very few pass<br />

through the doors.<br />

The summer of disco becomes the<br />

bummer of disco...<br />

Studio 54 began attracting the<br />

attention of the police due to various<br />

stimulants and its growing fame. The<br />

club had to close down in 1981, four<br />

years after its inauguration. The<br />

summer of disco became the bummer<br />

of disco and the closure of Studio 54<br />

caused sorrow. Slowly, disco totally<br />

lost its character as a subculture.<br />

Prosperous and opulent ‘80s that were<br />

quick to consume everything put this<br />

culture in the center, processing it.<br />

Disco became a mainstream trend of<br />

the era. Platform shoes, hippie<br />

dresses, long hair and whiskers,<br />

bell-bottoms and long skirts that<br />

replaced the minis... Disco was by then<br />

a fashion that engulfed everyone!<br />

Disco is transformed...<br />

From the second half of the 1980s,<br />

disco was transformed with the effect<br />

of totally new music technologies and<br />

electronic music trends. The rhythms<br />

got harsher as the pulses got quicker.<br />

New trends ranging from House to<br />

Trance gave birth to a new dance and<br />

club culture.<br />

The “Rave” culture in ‹stanbul<br />

in the ‘90s<br />

Converted from a car graveyard in<br />

Maslak by Ceylan Çapl› in the ‘90s, the<br />

club named 2019 was the highest<br />

manifestation of this culture in<br />

‹stanbul. Culturally, 2019 was a highly<br />

successful replica of New York’s<br />

legendary<br />

Studio 54. The <strong>Club</strong> boldly brought<br />

differences together and created a<br />

“small-scale” revolution in Turkey with<br />

its music, identity and club-goers.<br />

Other Ceylan Çapl› clubs opened in<br />

Taksim under the names 19, 20 and<br />

14 survived until early 2000s,<br />

giving ‹stanbul a highly innovative and<br />

daring nightlife.<br />

Where does this culture stand in the<br />

world now? The disco culture is still<br />

very much alive all over the world in the<br />

new variations of electronic music and<br />

new experiments. Attempts at<br />

connecting with the past introduce<br />

hope into our lives as did Madonna<br />

with her 2005 album, “Confessions on a<br />

Dance Floor”. In any case, who could<br />

say no to dancing the night away, free<br />

from all judgments and prohibitions?


Top Travel Destinations 2013<br />

38/39/40/41/42<br />

Article & Photos: Özlem Avc›oğlu<br />

Cape Town<br />

Cape Town is a city that likes to<br />

surrender to the nature. Facing the<br />

ocean, the city rests against the<br />

Table Mountain that towers over the<br />

city like a guardian angel... The clouds<br />

forming over the mountain that looks<br />

just like a table herald not only the<br />

ever-changing weather but also the<br />

moods of the local people.<br />

Cape Town is the most beautiful,<br />

most cosmopolite and the cutest city<br />

in the Republic of South Africa, a<br />

country<br />

that has embraced the nature so<br />

deeply that they print animals on their<br />

banknotes. The beaches lying right on<br />

the edge of the city are ideal for all<br />

kinds of water sports; yet, Cape Town<br />

has much more to offer.<br />

Your must-see/must-do list must<br />

include taking the cable car to the<br />

summit of the Table Mountain to<br />

watch the sunset, driving down to the<br />

Cape of Good Hope, strolling along the<br />

Bo-Kaap region that houses the most<br />

colorful buildings in the city, and<br />

vineyard visits that will guarantee the<br />

tasting of the best wines in South<br />

Africa.<br />

Hong Kong<br />

Comprising the Hong Kong Island,<br />

Kowloon, Lantau Island and New<br />

Territories, Hong Kong is China’s<br />

financial gateway to the world. It is<br />

also the most cosmopolitan and the<br />

richest city in the country. Asia’s<br />

largest free market and harbor is full<br />

of activities to enjoy. Although it is<br />

extremely touristic, Victoria Peak is<br />

the place to go to grasp the city... It is a<br />

mesmerizing experience to see the<br />

islands that make up<br />

Kowloon and Hong Kong from up here.<br />

If you are interested in arts and<br />

antiques,<br />

then you must walk through the<br />

Hollywood Road regarded as Hong<br />

Kong’s SoHo from one end to the<br />

other. Galleries, antique shops, the<br />

city’s best cafés are scattered along<br />

this street and the surrounding roads,<br />

with small marketplaces dotting the<br />

alleys.<br />

Opened last year and occupying the<br />

floors from 102 to 108 of the tallest<br />

building in the Kowloon region,<br />

Ritz Carlton Hong Kong is dazzling not<br />

only for its location but also for its<br />

interior decoration.<br />

Dubrovnik<br />

Dubrovnik is Croatia’s key tourist<br />

attraction along the Adriatic coast.<br />

Besides the crystal clear sea that<br />

offers the rare chance to enjoy a dip<br />

even inside the city, Dubrovnik is a<br />

historic town.<br />

The Old Town situated in the city<br />

center dates back to the 7th Century.<br />

Having joined the Unesco list of World<br />

Heritage Sites in 1979, Dubrovnik Old<br />

Town gained its present look as a<br />

result of the work initiated by Unesco<br />

in 2005. Always lively with its narrow<br />

roads, coffee shops and stores in the<br />

alleys, the Old Town reaches the peak<br />

of its glamor at nights. A walk at night<br />

in this extremely well-illuminated area<br />

takes you to a night several centuries<br />

ago. Dubrovnik is like a toy town that<br />

will take no more than two days to<br />

thoroughly visit before moving on to<br />

the other cities in Croatia...<br />

Sao Paulo<br />

The hosts of 2014 World Cup and 2016<br />

Olympic Games, Brazil and Rio de<br />

Janeiro have instantly become popular<br />

all over the world. However, Sao Paulo,<br />

the largest city in the southern<br />

hemisphere, outshines Rio as the<br />

world’s fourth biggest metropolis and<br />

Brazil’s industrial, commercial,<br />

financial and cultural hub.<br />

While Sao Paulo is a huge city,<br />

it features a scarce number of hotels<br />

catering for “good accommodation”<br />

needs. Leading these few venues are<br />

the city’s oldest luxury hotel, Emiliano,<br />

situated right over Oscar Freire, and<br />

Unique, located right on the edge of<br />

Ibirapuera Park. Having an unorthodox<br />

architectural design, Hotel Unique<br />

houses Skye Bar on the roof, a hip<br />

place for the Sao Paulo youth with its<br />

stunning view of the city.<br />

Fasano, on the other hand,<br />

is one of the most charming and the<br />

best hotels not only in the city but in<br />

the world.<br />

Erected in Paulista, the best part of<br />

Sao Paulo, the hotel’s bar Baretta is<br />

always crowded by the most beautiful<br />

people in the city. The famous Italian<br />

restaurant Fasano is considered one of<br />

the world’s best restaurants with its<br />

spatious, well-lit, elegant and<br />

sumptuous atmosphere and its menu.


50/51/52<br />

Article: Kenan Akoğlu<br />

The legendary motorcycle turns 110 years old…<br />

Harley-Davidson<br />

During 2013,<br />

Harley-Davidson will<br />

glorify 110 years of<br />

classic motorcycles and<br />

good memories in<br />

dozens of cities all<br />

across the globe from its<br />

birthplace Milwaukee to<br />

Rome and many others.<br />

as well as motor shows, test drives,<br />

motorcycle exhibitions, concerts and<br />

the seemingly endless parade of<br />

motorcycles.<br />

Every year is a big one when you are in<br />

the ruthless motorcycle business.<br />

But this year is even bigger for<br />

Harley-Davidson. America’s oldest<br />

motorcycle manufacturer,<br />

the brand will celebrate its 110th<br />

anniversary with a year-long<br />

international party. The race-fans are<br />

already overwhelmed by the seemingly<br />

endless rallies that have been going on<br />

since the kick-off on August 29th,<br />

while the special edition motorcycles<br />

manufactured exclusively for the 110th<br />

anniversary took thousands of riders’<br />

breath away.<br />

The international anniversary<br />

celebrations started in Milwaukee as<br />

summer gave way to fall. The 110th<br />

birthday announcement of<br />

Harley-Davidson served as the<br />

kick-off of the annual Milwaukee Rally.<br />

Thousands of riders crowded the<br />

Harley Davidson Museum to watch<br />

the recently retired Willie Davidson<br />

start a 365-day clock that will be on<br />

display throughout the year.<br />

On October 1, 2013 that will mark<br />

the official end of the event,<br />

the museum in Milwaukee will host a<br />

massive birthday celebration. Before<br />

the incessant partying next summer<br />

carries the Harley-Davidson fans away,<br />

a series of international events will<br />

bring the Harley-Davidson culture out<br />

around the world.<br />

Starting in January 2013, special 110th<br />

Anniversary rallies will hit India,<br />

New Zealand, Australia, South Africa,<br />

China, Mexico and Brazil. But the<br />

highlight of the year looks to be the<br />

Rome Rally next June. After visiting<br />

many cities, the bikers in their leather<br />

outfits will mix with the Cardinals in<br />

their immaculately pressed red<br />

vestments in the Vatican City.<br />

Awaited with great excitement is the<br />

blessing of a bike drawn from a lot of<br />

1400 by Pope Benedict himself,


62/63/64/65<br />

Article: Zeynep Tosun<br />

2013 Spring / Summer Fashion Trends<br />

Fashion is built upon<br />

trends; however,<br />

you must never lose<br />

your personal style.<br />

What defines you is not<br />

a strict adherence to the<br />

trends every season,<br />

but it is carrying the<br />

trends you like with<br />

a good styling and in<br />

your own style. Every<br />

piece you wear is<br />

actually<br />

a part of your identity,<br />

a hint about your<br />

personality.<br />

But this season they are used in<br />

combination, creating an intense<br />

contrast. Alexander Wang is the name<br />

who used it the most.<br />

See-through:<br />

We see different forms of plays with<br />

see-through fabrics every season.<br />

Rag&Bone and Dion Lee, in particular,<br />

very efficiently handled this concept<br />

this season.<br />

Casual:<br />

Casual wear as we have seen in Prabal<br />

Gurung will be very trendy in the<br />

spring/summer 2013 season.<br />

Patterns:<br />

Moving ahead with a new design<br />

team, Roberto Cavalli introduced<br />

striking, lovely patterns especially in<br />

the Resort collection.<br />

In the 2013 season, we will be seeing<br />

shaped, tough women that highlight<br />

the strong woman image, which are<br />

always included in my collections as<br />

well, instead of naive and undefined<br />

forms.<br />

In general terms:<br />

A Whiff of Far East:<br />

Quite on the forefront especially at<br />

Prada, the trend has been shared by a<br />

lot of brands. Among other brands,<br />

Haider Ackermann and Pucci<br />

exhibited their collections with a<br />

whiff of the Far East. Sharp forms and<br />

the Far Eastern style penetrated even<br />

Alber Elbaz’s (Lanvin) designs who<br />

typically uses much more romantic<br />

forms.<br />

Frills:<br />

Frill is actually the signature of<br />

Lanvin, but this season we have seen<br />

many different renderings of frills.<br />

Every designer interpreted this trend<br />

uniquely, bringing about new forms.<br />

Balenciaga had frills that reflected<br />

the edgy style, while Givenchy<br />

presented them in a more romantic<br />

fashion.<br />

‘<br />

60s style:<br />

Although I am not a big fan, Edie<br />

Sedgwick and the ‘60s fashion are<br />

making a comeback, led by Marc<br />

Jacobs. We see that quite frequently<br />

particularly in fashion shoots.<br />

Black & White:<br />

Black and white are two colors that<br />

are in the limelight every season.


66/67/68/<strong>69</strong>/70<br />

Article: Galia Hasid<br />

Photos: Şenol Altun<br />

How Long Can You Walk along the Path You Believe in?<br />

The Lycian Way: the Story of a “<strong><strong>Hillside</strong>r</strong> Challenge”<br />

“<strong><strong>Hillside</strong>r</strong> Challenge”:<br />

extraordinary stories<br />

of ordinary people<br />

began three years ago<br />

with the ascent of<br />

Mount Ararat and went<br />

on with rowing from the<br />

Bosphorus to Bozcaada.<br />

How would this story<br />

unfold?<br />

It all started eight months ago with a<br />

dream. The target was set:<br />

Walking the whole 509 kilometers of<br />

the historical Lycian Way, designated<br />

as one of the top 10 long-distance<br />

trekking routes in the world... For this<br />

trip that extended from Antalya to<br />

Fethiye, the <strong><strong>Hillside</strong>r</strong> Challenge team<br />

would be sent off from <strong>Hillside</strong> Su<br />

and greeted at <strong>Hillside</strong> <strong>Beach</strong> <strong>Club</strong>.<br />

The whole team launched into a hard<br />

training process. Training schedules,<br />

announcements and outdoor trekking<br />

routes were developed. The <strong><strong>Hillside</strong>r</strong><br />

Challenge was looking for its real<br />

heroes: members who were not<br />

professional athletes, individuals who<br />

had never run or even walked long<br />

distance before.<br />

Meetings were held at <strong>Hillside</strong> Etiler,<br />

Trio and ‹stinye addressing the<br />

member bodies of the three clubs and<br />

detailing the <strong><strong>Hillside</strong>r</strong> Challenge<br />

experience. This resulted in an even<br />

higher interest in walking the Lycian<br />

Way. This is how Dilek from the<br />

Challenge team described the<br />

moment of her decision: “I was even<br />

more motivated after the first<br />

meeting because the process<br />

involved training sessions and events<br />

open to participation by everyone.<br />

The real purpose was to experience<br />

this challenge by creating a team<br />

spirit, rather than competing.”<br />

The preliminary preparations started<br />

as early as in April for this heavenly<br />

trip. The program included special<br />

trainings on Bosu® suitable for hiking,<br />

and running on treadmills carrying<br />

rucksacks at the club facilities,<br />

as well as outdoor practices along<br />

trekking routes comparable to the<br />

Lycian Way on weekends.<br />

in this ascent,<br />

30 <strong><strong>Hillside</strong>r</strong>s who would walk the<br />

Lycian Way started phase two of<br />

preparations. In the background,<br />

there was an immaculate preparation<br />

period going on regarding every detail<br />

of the Lycian trip. Send-off from<br />

<strong>Hillside</strong> Su,<br />

Yörük tents that the nights would be<br />

spent in, special Challenge outfits,<br />

entertaining activities for each night,<br />

special menus, and the greeting at<br />

<strong>Hillside</strong> <strong>Beach</strong> <strong>Club</strong>...<br />

At the end of the long and laborious<br />

preparations came the big day...<br />

The team set on the road on October<br />

19th. One of the challengers who<br />

covered 509 kilometers, at times<br />

under the sun and at times under the<br />

rain along the various tracks that<br />

mingle nature and history along the<br />

Lycian<br />

Way regarded among the top 10<br />

trekking routes in the world, Özge<br />

talked about this experience that<br />

lasted from October 20 to October<br />

29: “Rumi has a saying: “Success is a<br />

journey, not a destination. Happiness<br />

is to be found along the way and not<br />

at the end of the road, for then the<br />

journey is over and it's too late. The<br />

time for happiness is today not<br />

tomorrow.”<br />

I think that the Lycian Way is<br />

something like that. From day one, the<br />

whole team got together for a<br />

challenging purpose. Sometimes we<br />

were hard pressed and sometimes we<br />

had fun while working to achieve this<br />

purpose.<br />

We demonstrated that we were a<br />

team that had fun and got happy<br />

together, that we were motivated and<br />

overcame hardships as a group.”<br />

Here is the point arrived at the end of<br />

the road: it is not about how long you<br />

have travelled, but how good you<br />

felt...<br />

Congratulations to the entire <strong>Hillside</strong><br />

Challenge team that feels good and<br />

makes others feel good. Good luck for<br />

the next adventure...<br />

Our thanks to Puma, GNC and<br />

Caribou Coffee that walked along this<br />

path with us.<br />

At the end of the first phase, it was<br />

time for screening: the ascent of<br />

Aydos, the highest summit in ‹stanbul.<br />

Following the screening that<br />

identified the successful individuals


72/73/74<br />

Article: Elmira Gürses<br />

Moleskine®<br />

The Classic Companion of Modern Travelers<br />

The nameless black<br />

diaries that held the<br />

ideas, inspirations and<br />

creative spirits of<br />

numerous artists and<br />

thinkers including<br />

Vincent van Gogh,<br />

Oscar Wilde, Pablo<br />

Picasso, Ernest<br />

Hemingway and Bruce<br />

Chatwin for more than<br />

two hundred years...<br />

One of those rare<br />

objects that created its<br />

own legend...<br />

Notebooks and diaries bound in<br />

coated paper cardboard, having a<br />

pocket inside the cover and<br />

frequently an elastic band to keep the<br />

notebook closed were very common<br />

in Europe in the 19th and 20th<br />

Centuries. Made by French<br />

bookbinders in small corner shops,<br />

the then-unnamed Moleskine<br />

notebooks filled the stationery stores<br />

especially in France, as well as in the<br />

notable cities of Europe.<br />

As we can still see in many art<br />

galleries and museums today, these<br />

notebooks soon became<br />

indispensable to the avant-garde<br />

artists of the time,<br />

who enjoyed spending time outdoors,<br />

were inspired by the streets, the<br />

natural course of life, and<br />

extemporary emotions, scenes, and<br />

ideas.<br />

The pages captured invaluable<br />

sketches, notes, memoirs and ideas.<br />

Novelist and famous for his travel<br />

writings, Bruce Chatwin had instantly<br />

fallen in love with the diaries. The<br />

small family-run firm in Tours, France,<br />

the sole remaining producer of<br />

Moleskine diaries known as “little<br />

black books” back then, had closed<br />

down in 1986 after the passing of the<br />

last person who was privy to the art of<br />

Moleskine.<br />

This is how Chatwin put this in his<br />

book The Songlines:<br />

Australia; het set out with his<br />

Moleskine diaries on the pages of<br />

which he put down his writings that<br />

brought him his future fame during his<br />

trips.<br />

The legendary diaries that<br />

disappeared until 1997 were revived<br />

by a<br />

Milanese publisher. Aiming to<br />

maintain an extraordinary tradition,<br />

the small<br />

Modo & Modo SpA company named<br />

the diaries Moleskine (the skin of a<br />

kind of mole) following Chatwin.<br />

Paying utmost care to replicate the<br />

diaries as described in Chatwin’s<br />

book, The Songlines, the publisher<br />

recreated a nearly forgotten legend in<br />

all its beauty. In 1999, Modo & Modo<br />

SpA extended its distribution beyond<br />

Italy, penetrating the USA and<br />

Europe. Come 2004, Moleskine<br />

notebooks had reached Japan, and<br />

were distributed to the whole Asia<br />

from this country. Perhaps due to its<br />

close connection with literary and<br />

cultural heritage, Moleskine diaries<br />

were mostly embraced by bookstores<br />

and design shops. In 2008, the name<br />

of the company was no longer Modo &<br />

Modo SpA, but Moleskine Srl and the<br />

200-year old diaries with the<br />

registered trademark were being sold<br />

at 14,000 points across 53 cities,<br />

priding each and every artistic<br />

traveler, famed or not, who had once<br />

poured their hearts out on its pages.<br />

Today, the Moleskine brand is<br />

synonymous with culture, travelling,<br />

memoirs, imagination and personal<br />

identity both in the real and digital<br />

worlds. The brand encompasses many<br />

objects associated with the travelers:<br />

notebooks, diaries, journals, bags,<br />

writing instruments, and reading<br />

accessories... Anything that<br />

represents our mobile identity...<br />

Objects that we can carry along<br />

anywhere we go and that define us in<br />

any part of the world. They serve as<br />

the loyal friends of the creative and<br />

fantastic aspects of our lives and are<br />

now recognized globally as a symbol<br />

of the contemporary nomad.<br />

“Le vrai moleskine n'est plus”<br />

(The real Moleskine is no more.)<br />

Bruce Chatwin bought all the diaries<br />

he could find before leaving for


84/85/86<br />

Article: Çağla Cabaoğlu<br />

Photos: Özlem Avc›oğlu &<br />

Çağla Cabaoğlu<br />

Art Blog - 30th Sao Paulo Biennial<br />

Brazil’s financial and<br />

commercial hub,<br />

Sao Paulo sets the<br />

artistic agenda in Latin<br />

America and in this<br />

region with its<br />

longstanding biennial<br />

and artistic events.<br />

Customarily, the<br />

biennial’s curators are<br />

very careful to maintain<br />

a balance between local<br />

artists who represent<br />

the characteristics and<br />

identity of this<br />

geography in their<br />

works with international<br />

artists.<br />

Kaprow, American Robert Smithson,<br />

who had built a coil-shaped island and<br />

taken its aerial photos in his<br />

years-long landart project titled the<br />

'Spiral Jetty', Turkish artist Ali<br />

Kazma's big video installation<br />

simultaneously showing six short<br />

films by the artist,<br />

Canadian Guy Maddin's multi-screen<br />

video projection of archival<br />

Hollywood footage set at the main<br />

entrance, and David Moreno’s<br />

“Silence”, a humoristic wall-art<br />

whereby the artist creates a<br />

megaphonic impact by installing<br />

paper horns on the textbook pictures<br />

of historical characters are<br />

just to name but a few.<br />

To me, those were the most eminent<br />

works featured in the biennial that<br />

made themselves a place in the world<br />

art history...<br />

I will be bringing you new events and<br />

news from the contemporary art<br />

scene in the next edition...<br />

Located in the huge ‹birapuera<br />

Park in downtown, the biennial’s<br />

platform extends over a space of<br />

30,000 sqm in buildings designed by<br />

Oscar Niemeyer, the architect behind<br />

the city’s landmarks. Sao Paulo<br />

boasts the largest “urban jungle” in<br />

the world. When talking about Brazil,<br />

Oscar Niemeyer must be mentioned.<br />

In the 1930s, Le Corbusier and<br />

Niemeyer designed some major<br />

buildings across the world,<br />

creating crucial sociological and<br />

political influences. Niemeyer is a<br />

modernist architect that plays a role<br />

also in Brazil’s sociology and culture<br />

with his political identity.<br />

Held in September, this year’s<br />

biennial was themed ''The Imminence<br />

of Poetics''. The team of curators for<br />

the event consisted of Luiz Perez-<br />

Oramas, Andre Severo, Tobi Maier,<br />

and Isabella Villanueva. Chief curator<br />

Perez-Oramas’s manifest (the<br />

subtitles describing the biennial’s<br />

theme) underlined the multiplicity,<br />

recurrence and permanent mutability<br />

concepts.<br />

The biennial showcased 3000 works<br />

by 111 artists. The Brazilian-born,<br />

London-based artist Alexandre da<br />

Cunha who is recalled for his umbrella<br />

installations, American artist Alan

Hooray! Your file is uploaded and ready to be published.

Saved successfully!

Ooh no, something went wrong!