Hillsider 69 dergi F1 - Hillside Beach Club
Hillsider 69 dergi F1 - Hillside Beach Club
Hillsider 69 dergi F1 - Hillside Beach Club
Create successful ePaper yourself
Turn your PDF publications into a flip-book with our unique Google optimized e-Paper software.
Fotoğraflar<br />
<strong>69</strong>. say›ya katk›da bulunanlar<br />
17/20<br />
le tour du monde<br />
Dünyadan en son haberler,<br />
tasar›mdaki en son yenilikler.<br />
22/26<br />
istanbul’da film olsam...<br />
Ben “Hayat Var” olurdum.<br />
28/32<br />
PiPa’nın usta elleri<br />
Yeni jenerasyon ‹talyan,<br />
PiPa şefleri.<br />
34/36<br />
disco forever<br />
Disco kültürünün hikayesi.<br />
38/42<br />
2013’ün tatil gözdeleri<br />
En trend seyahat duraklar›.<br />
44/48<br />
hillsider likes<br />
En favori yılbaş› hediyeleri.<br />
50/52<br />
harley davidson<br />
110 y›ll›k bir motosiklet<br />
efsanesi.<br />
54/78<br />
look<br />
56/60<br />
y›llar geçer, şark›lar kal›r!<br />
2012’nin en iyi<br />
albümleri.<br />
62/65<br />
2013 moda trendleri<br />
‹lkbahar - Yaz ’13 koleksiyonu<br />
şimdiden belli.<br />
66/70<br />
likya yolu<br />
Bir “<strong><strong>Hillside</strong>r</strong> Challenge”<br />
hikayesi.<br />
72/74<br />
moleskine<br />
Modern gezginlerin<br />
klasik yoldaş›.<br />
®<br />
76<br />
good for men<br />
Bir erkeğin bilmesi<br />
gerekenler.<br />
80/83<br />
yeni y›l lezzetleri<br />
Hindi’ye alternatif<br />
bu y›l Ördek.<br />
84/86<br />
art blog<br />
30. Sao Paulo Bienali’ni<br />
sizin için gezdik.<br />
87<br />
re/mix<br />
Yılın son modası:<br />
kamuflaj.<br />
88/90<br />
open 24/7<br />
91<br />
en beğenilen ilanlar<br />
92<br />
teşekkürlerimizle<br />
2012 yılında<br />
hillsider magazine’i seçen<br />
tüm markalara.<br />
93/102<br />
summary<br />
Yay›mc›<br />
Attaş Alarko Turistik Tesisler A.Ş.<br />
Tel: 0212 362 30 00<br />
Nispetiye Cad. Ahular Sok. No: 6<br />
Etiler 34337 ‹stanbul / Türkiye<br />
Attaş Alarko Turistik Tesisler Ad›na Sahibi ‹shak Alaton<br />
Genel Yay›n Koordinatörü<br />
Edip ‹lkbahar<br />
Sorumlu Yaz› ‹şleri Müdürü ve<br />
Reklam Sorumlusu<br />
Yaz› ‹şleri<br />
Çeviri<br />
Tasar›m<br />
Bas›mc› ve Bas›ld›ğ› Yer<br />
Özlem Gökbel (ozlemgokbel@gmail.com)<br />
Çağan Şimşek<br />
Serkan Mekikoğlu<br />
‹pek Kigan<br />
Ayşem Özbaşaran<br />
Republica<br />
A4 Ofset Matbaacılık San. ve Tic. Ltd. . Şti.<br />
Tel: 0212 281 6448<br />
Oto Sanayi Sitesi, Yeşilce Mah.<br />
Donanma Sk. No:16 Kağ›thane/‹stanbul<br />
Bas›ld›ğ› Tarih Aralık 2012<br />
Yay›n Türü<br />
Yerel Süreli Yay›n (Dergi)<br />
Berna Gençalp<br />
Çağla Cabaoğlu<br />
Elmira Gürses<br />
Evren Aş›k<br />
Galia Hasid<br />
Kenan Akoğlu<br />
Merve Erçuk<br />
Özlem Avc›oğlu<br />
Pelin Çakar<br />
Selin Sönmez<br />
Zeynep Tosun<br />
sadibey.com<br />
Serhat Kapki<br />
Uğur Bektaş<br />
Şenol Altun<br />
Yasin Baran<br />
Say› <strong>69</strong> (Aral›k 2012 - Ocak, Şubat 2013)<br />
Üç ayda bir yay›mlan›r.<br />
“<strong><strong>Hillside</strong>r</strong> Magazin’de yay›mlanan yaz› ve fotoğraflar›n tüm haklar›, <strong><strong>Hillside</strong>r</strong> logosu ve<br />
isim hakk› Attaş AlarkoTuristik Tesisler A.Ş.’ye aittir.<br />
Kaynak gösterilecek de olsa Attaş Alarko Turistik Tesisler A.Ş.’nin<br />
yaz›l› izni olmadan hiçbir şekilde yaz› ve fotoğraflardan al›nt› yap›lamaz.”<br />
<strong>Hillside</strong> Leisure<br />
Nispetiye Cad. Ahular Sok. No: 6<br />
Etiler 34337 ‹stanbul / Türkiye<br />
T.(90) 212 362 30 00<br />
F.(90) 212 362 30 04<br />
www.hillside.com.tr<br />
hillsider@hillside.com.tr
DÜNYADAN HABERLER<br />
LE TOUR DU MONDE<br />
“Pudsey<br />
Ayıcığ› Yard›ma<br />
Koşuyor!<br />
BBC’nin UK Bağ›ş Derneği bu y›l Children in Need<br />
(Muhtaç Çocuklar Derneği) için kendi maskotu<br />
olan Pudsey Ay›c›ğ›’n› tasarlamak üzere moda<br />
dünyas›n›n en ünlü 30 ismiyle anlaşt›.<br />
Hepsi ortalama 70 santim olan ay›c›klar<br />
15 Kas›m’da Christie’s’de sat›şa sunuldu.<br />
Bütün kazanc›n çocuk derneğine bağ›şland›ğ›<br />
organizasyon öncesi koleksiyon 24 Ekim-14Kas›m<br />
tarihleri aras›nda London & Manchester<br />
Selfridges’de sergilenmişti.<br />
Derneğin ikonik ay›c›ğ› süetten deriye, ipekten<br />
Swarovski kristallerine her çeşit malzeme ve kumaş<br />
kullan›larak ve her bir moda otoritesinin bireysel<br />
yaklaş›m›n› yans›tacak şekilde yeniden tasarland›.<br />
Belki de en ilginç olanlar›; Burberry’nin klasik trençkot<br />
ve şemsiyesiyle ‹ngiliz Centilmeni Pudsey’i, Gucci’nin<br />
Binici Pudsey’i, Prada’n›n en göze çarpan ürünlerinden<br />
olan bir çift brogues ile Liseli Pudsey ve Tom Ford’un<br />
beyaz tak›m elbise, papyon kravat, Aviator tarz› güneş<br />
gözlükleri ve fötr şapkas›yla Bay Çekici Pudsey’i.<br />
Bu büyük bağ›ş organizasyonu için kollar› s›vayan moda<br />
devlerinin aras›nda Louis Vuitton, Donatella Versace,<br />
Missoni, Gucci, Kate Spade NY ve Mulberry gibi isimler<br />
de var. Projede yer alan dünyaca ünlü tasar›mc›lardan<br />
Paul Smith ve Selfridges ayn› zamanda sadece 25 cm<br />
büyüklüğünde olan ve s›n›rl› say›da üretilen Tasar›mc›<br />
Pudsey’leri de yaratt›lar. Selfridges’in kreatif direktörü<br />
Alannah Weston “Tüm hay›r projeleri içerisinde bu kadar<br />
değerli olan bir tanesinde, böylesine büyük yeteneklerin<br />
bir araya geldiğini görmek muhteşem bir şey” dedi.
DÜNYADAN HABERLER<br />
“Louis Vuitton<br />
Şehir Rehberleri<br />
2013<br />
1998’den beri Louis Vuitton, uzaktan bile<br />
tan›yabileceğiniz çarp›c› bavullar yapmakla kalm›yor,<br />
ayn› zamanda gezmeye ve<br />
şehir hayat›na duyduğu aşk›, y›ll›k Louis Vuitton<br />
Şehir Rehberleri ile paylaş›yor.<br />
Şehri en iyi şekilde keşfetmenize yard›mc› olmak<br />
üzere özenle haz›rlanan rehber, her y›l olduğu gibi<br />
bu y›l da 15 Ekim tarihinde sat›şa sunuldu.<br />
Baz› ilginç yeni şehirlerin de dahil olmas›yla<br />
40 şehir ve toplam 10.000 adres içeren rehber,<br />
hem geleneksel, hem modern lüks mekanlar›n<br />
içinde olduğu bir kaynak niteliğinde.<br />
Louis Vuitton Şehir Rehberi dünyaca ünlü<br />
mekanlardan, gizlice keşfedilen ücra noktalara;<br />
gurme restoranlar, yerel caféler, sokak pazarlar›,<br />
lüks şarap mağazalar›, antikac›lar ve müzelerle,<br />
lüks oteller, moda butikleri ve sevimli misafir<br />
evlerine kadar akl›n›za gelebilecek her şeyi kaps›yor.<br />
Rehberlerin yay›nlanmas›yla simultane olarak Louis<br />
Vuitton, Şehir Rehberlerine özel bir seri benzersiz<br />
k›sa filmi de internette paylaş›yor. Her video<br />
tamamen orijinal bir tema üzerinden<br />
bir şehri keşfetmenizi sağl›yor.<br />
“Suntory’den<br />
Rolling Stones’a<br />
Özel Viski!<br />
Japon Suntory Liquors markas› dünyaca ünlü<br />
Rock’n Roll grubu Rolling Stones’un 50. y›ldönümüne<br />
özel, s›n›rl› say›da üretilen bir viski yaratt›. Sadece<br />
150 şişe olarak üretilen viski toplam alt› viskinin<br />
kar›şt›r›lmas›yla yarat›ld› ve Rolling Stones’un ikonik<br />
amblemi olan dudak ve dil tasar›m›yla yap›lm›ş<br />
şişelere kondu. Kar›ş›mda kullan›lan alt› viskinin<br />
her biri efsanevi rock grubu için önemi olan bir y›ldan<br />
seçiliyor. 1962 Yamazaki Viski grubun doğuşunu,<br />
1971 tarihli viski dudak ve dil logosunun ortaya ç›k›ş›n›,<br />
1972 Yamazaki Malt, “Exile on Main St.” albümünün<br />
ç›k›ş›n› temsil ederken diğer viskiler -Hakushu Malt<br />
ve Chita Grain- grubun ilk Japonya’ya gittiği tarih olan<br />
1990 tarihini temsil etmek için seçildiler. Bu s›n›rl›<br />
say›da üretilen şişeler ay›n sonunda şişesi 6,300 $<br />
olmak üzere sat›şa sunulacak.
“Gradiva’n›n<br />
Yeni Y›ld›z›:<br />
Zelda Zonk<br />
DÜNYADAN HABERLER<br />
Karaköy’de yeni aç›lan butik otel Gradiva Hotel’in<br />
en üst kat›ndaki 360° camla kapl› teras›ndan<br />
‹stanbul manzaras›na bakan Zelda Zonk’un ismi,<br />
Marilyn Monroe’nun oteller ve restoranlarda<br />
yer ay›rt›rken bas›ndan kaçmak için kulland›ğ›<br />
takma ad›ndan geliyor. Mekânda fotoğraf sanatç›s›<br />
ve yazar Levent Özçelik’in parmağ› var.<br />
Uluslararas› seçmelerden oluşan mutfağ›, bar›,<br />
muhteşem panoramik manzaras› ve DJ<br />
performanslar›yla sabah›n erken saatlerine kadar<br />
hizmet veren Zelda Zonk, şehrin yeni dedikodusu.<br />
K›sa zamanda modac›, tasar›mc› ve fotoğrafç›lar›n<br />
buluşma noktas› haline gelen restoran<br />
TV y›ld›zlar›n› da s›kl›kla görebileceğiniz bir mekân.<br />
“Supreme<br />
New York’tan<br />
Kaykay Sanatı<br />
1994’te kurulduğu tarihten beri New York<br />
kaykay kültürünün ayr›lmaz parçalar›ndan biri<br />
haline gelen Supreme New York, y›llard›r<br />
NY’un cesur kaykayc›lar›n›n vücutlar›n› sard›ğ›<br />
kadar ayaklar›n› da yerden kesiyor.<br />
Supreme NY ekibi profesyonel kaykay ustalar›,<br />
artistler ve markan›n kendi müşterilerinden<br />
oluşuyor. Supreme New York kaykayc›lar›,<br />
punk rock ve hip hop düşkünlerini, yerinde<br />
duramayan dinamik genç nüfusu ve asla<br />
yaşlanmayanlar› kendine çekiyor. Markan›n<br />
2012 Sonbahar / K›ş kaykay koleksiyonu s›ra d›ş›<br />
tasar›mlar, artistik renkler ve şaş›rt›c› imajlarla<br />
süslü. Her kaykay tahtas›n› bir tuvale çeviren<br />
Supreme NY artistleri şehir hayat›n›n dokusunu<br />
gerçeküstü bir tablo gibi tahtan›n üstüne işliyorlar.
DÜNYADAN HABERLER<br />
“Kate Moss’un<br />
Kitab› Kapaklar›yla<br />
Şimdiden<br />
Olay Oldu<br />
Geçen ay yay›lan haberlere göre, Kate Moss’un<br />
eski sevgililerinden Jefferson Hack ve tan›nm›ş<br />
casting direktörü Jess Hallett, guru Fabien Baron’la<br />
iş birliği yapt› ve Süper Modelin hayat›n› ve kariyer<br />
biyografisini anlatan, kahve masalar›n› süsleyecek<br />
bir kitap üretmek için kafa kafaya verdiler.<br />
Kitab›n kapağ› olarak sekiz tasar›mda karar kılan<br />
dahi üçlü, geçtiğimiz günlerde tasar›mlar› dünyayla<br />
paylaşt›lar. Corinne Day’in Kate Moss daha bir genç<br />
k›zken çektiği resimlerinden, Mert & Marcus ile<br />
Craig McDean taraf›ndan yeni çekilen resimlerine<br />
kadar kronolojik bir hikaye anlatan tüm resimler,<br />
adeta Kate Moss’un masum genç bir k›zdan<br />
erkeklerin rüyalar›n› süsleyen seksi bir kad›n<br />
figürüne dönüşmesinin portresini çiziyor.
‹stanbul’da<br />
22/23/24/26<br />
F‹LM OLSAM...<br />
... Ben “Hayat Var” olurdum.<br />
Ona sonra geleceğiz.<br />
Önce şehir, sinema, ‹stanbul,<br />
bizimkiler, Bond’lar ve<br />
diğerleri…<br />
Sanayi Devrimi; nüfusun şehirlere kaymas›,<br />
sineman›n doğuşu ve irili ufakl› salonlarda<br />
bir şehir eğlencesi olarak yay›lmas› ile ayn›<br />
zamanlara rastlar. Filmlerin şehri, şehirlileri ve<br />
şehre tutunmaya çal›şanlar› s›kl›kla konu etmesi,<br />
o nedenle doğal. Yine de kimi film yönetmenlerinin<br />
şehirlerle aras›nda daha özel bir bağ var.<br />
Bir Wim Wenders, bir Woody Allen, bir Martin<br />
Scorsese hangi filmi, kimin hikayesini çekerse<br />
çeksin baş rollerden biri mutlaka ‘o’ şehrin olur.<br />
Baz› şehirler de baz› özellikleri ile filmlerde<br />
seyirciye görünür. Paris illa aşk şehridir örneğin.<br />
Peki ya ‹stanbul?<br />
Yaz›: Berna Gençalp<br />
bernagencalp@gmail.com<br />
Fotoğraflar: sadibey.com
‹stanbul Bahane Sinema Şahane<br />
Baz› film için sinema bahane ‹stanbul şahane,<br />
baz› film için ise ‹stanbul bahane film şahane.<br />
Mümkünse ikisi de şahane olsun,<br />
ama her zaman olmuyor.<br />
‹stanbul’un sinema tarihinde varl›k göstermesi<br />
asl›nda çok eskiye dayan›yor. Sinema okulunda<br />
çekim tekniklerinden bahsedilirken pan hareketinin<br />
ilk defa ‹stanbul’da bir kay›kta yap›lan çekimde<br />
gerçekleştiğini söylemişlerdi bize. Eh, ‹stanbul’un<br />
herkese ikram edeceği bir ilham var, diyelim.<br />
O günden bugüne, ‹stanbul’un arz›-› endam ettiği film<br />
çok... Baz›s› onu teğet geçiyor, baz›s› ise şehri adeta<br />
içine çekiyor. Filmin turistik görüntülerle dolup<br />
taşmas›n› kastetmiyorum, kimi zaman tek bir an bile<br />
bir şehrin duygusunu vermeye yeter.<br />
Son derece ticari bir filmde de o ana rastlayabiliriz,<br />
küçük bütçeli bir filmde de. Örneğin, Nuri Bilge<br />
Ceylan’›n Uzak filmi, filmlerde kolay kolay denk<br />
gelmediğimiz, karlar alt›nda bir ‹stanbul’da geçer.<br />
Kar sessizliği ve görüntüler nefistir. 11’e 10 Kala<br />
filminde ise bir amca, evini ‹stanbul ve kendi kişisel<br />
tarihinin an›lar› ile t›ka basa doldurmuştur. ‹stanbul<br />
ile tan›şmas›na arac› olduğu kap›c›s› için ise ‹stanbul<br />
çözülmesi gereken büyük bir bilmece gibidir.<br />
Şehrin olanaklar›n› iyi belleyip ‘y›rtmas›’ gerekir.<br />
Arabesk müziğin yükselme döneminde ‹stanbul,<br />
taşradan gelen erkeklerin alt etmek istedikleri bir<br />
canavar, düşürmek istedikleri bir kaledir adeta.<br />
Takva’da ‹stanbul bir Müslüman şehridir.<br />
Pandora’n›n Kutusu’nda ‹stanbul terk edilmek<br />
istenen yerdir. ‹stanbul Kanatlar›m›n Alt›nda’daki<br />
‹stanbul art›k olmayan, neredeyse hiç var olmam›ş<br />
gibi gelen bir masal şehridir. Organize ‹şler’deki<br />
şehir ise suçlular› bile lokum gibi olan, çok fotojenik,<br />
devasa bir şehirdir. Anlatt›ğ› hikayenin naifliğine<br />
tezat oluşturan gösterişli ‹stanbul planlar› filmi<br />
istila etmiş durumdad›r. Tabutta Röveşata’da<br />
‹stanbul, Boğaz, Hisar filmin organik parçalar›d›r.<br />
Ferzan Özpetek’in Hamam’›nda ‹stanbul buğular<br />
içinde bir aşk şehridir. Şehrin ruhunu yakalayan<br />
filmlerden bir diğeri de bana göre Asl› Özge’nin<br />
Köprüdekiler filmi.<br />
Pek çok Yeşilçam filminde, bu kadar deforme<br />
olmadan önceki ‹stanbul’u görmek içimizi titretir.<br />
Lütfü Akad’›n kültleşmiş ‹stanbul filmi Vesikal›<br />
Yarim izleyene şehrin ruhunu üfler. Şoför Nebahat,<br />
Küçük Han›mefendi gibi Yeşilçam filmleri<br />
izleyende, başka duygular›n yan› s›ra ‹stanbul’da<br />
sal›nma isteği uyand›r›r. Anlat ‹stanbul ve<br />
Teyzem gibi filmlerde imzas› bulunan Ümit Ünal’a<br />
göre şehrin ruhunu en güzel yans›tan filmlerden biri<br />
de 1963 yap›m› L’immortelle.
Frans›z Yeni Dalga ak›m›n›n önemli isimlerinden<br />
Alain Robbe-Grillet taraf›ndan çekilmiş filmin<br />
oyuncu kadrosunda Sezer Sezin, Ulvi Uraz,<br />
Belk›s Mutlu yer al›yor. Lütfü Akad’›n ise<br />
yönetmen yard›mc›s› olarak filme emeği geçmiş.<br />
Ümit Ünal kendi biyografisinde bu filme duyduğu<br />
hayranl›ğ› şöyle dile getiriyor; “Türk<br />
yönetmenlerde ‹stanbul konusunda bir utangaçl›k,<br />
‘‹stanbul görüntülerini kullan›rsak turistik oluruz’<br />
gibi bir inan›ş vard›r. Halbuki Alain Robbe-Grillet,<br />
Ölümsüz’de ‹stanbul’u o kadar güzel kullan›r ki,<br />
olabilecek en ‘kartpostal’ görüntüler, Hisar’dan<br />
Yerebatan’a kadar en klişe mekanlar, inan›lmaz bir<br />
esrar›n içinde uyumla yerlerini al›r.”<br />
Bu sözlerdeki ‘uyumla yerlerini al›r’ k›sm›na ben de<br />
özel bir vurgu yapmak istiyorum.<br />
Zor iş çünkü bu.<br />
Hayat Var’a gelirsek...<br />
O zoru başarm›ş bir film.<br />
Yönetmen Reha Erdem, buluğ çağ›ndaki genç k›z<br />
‘Hayat’ karakterini buluğ çağ›n›n, yaşam›n ve<br />
‹stanbul’un bütün canavarl›ğ›na rağmen var ediyor,<br />
ya... Bay›l›yorum. Ana karakter, hikaye ve<br />
‹stanbul şehri film boyunca sarmaş dolaşt›r.<br />
Üstelik boğucu bir karabasana dönüşebilecekken<br />
nas›l olmuşsa püfür püfür bir film ç›km›şt›r ortaya.<br />
‹stanbul’da film olsam ben ‘Hayat Var’ olurdum.<br />
Bond’lar›n ve Bond Olmayanlar›n Durumu<br />
‹stanbul’un yabanc› filmlerde arz-› endam ettiğini<br />
görmek insanda değişik hisler uyand›r›yor.<br />
Belki böylece daha az yaln›z ve daha güzel<br />
hissediyoruz şehrimizi, ülkemizi... Hassasiyetlerimiz<br />
o kadar yüksek ki, hemen; ‘bizi nas›l göstermiş, yuh!’<br />
da diyebiliriz, yaşad›ğ›m›z günlük telaşlar içinde<br />
güzelliğinden zevk almay› unuttuğumuz şehrimizle<br />
gurur da duyabiliriz. Biraz daha serinkanl› olanlar<br />
kollar›n› kavuşturup filmi yapanlar›n ‘Bat›’ ve ‘Doğu’<br />
tariflerini pis pis süzebilir. Büyük Hollywood<br />
prodüksiyonlar›nda ‹stanbul’un görünmesi mi<br />
turistleri ‹stanbul’a çekiyor yoksa zaten ‹stanbul’un<br />
giderek daha popüler bir turist destinasyonu olmas›<br />
m› film yap›mc›lar›n› şehrimize sürüklüyor, bilinmez.<br />
Ama her iki durum da birbirini besliyor. 1964 yap›m›<br />
Topkap› filmi turistlerin dikkatini ‹stanbul’a çeken<br />
bir film olarak hat›rlan›r. Midnight Express’i ise<br />
kimse hat›rlamak istemez.<br />
Bond’lara gelince; Rusya’dan Sevgilerle, Dünya<br />
Yetmez ve Skyfall filmlerinde ‹stanbul var m›, var…<br />
Ama hiçbir Bond filmi hiçbir şehrin ruhunu<br />
yakalamakla filan fazla uğraşamaz. Bond filmleri<br />
şehirlerin klişelerini kullanmaktan hatta tekrar<br />
tekrar kullanmaktan kaç›nmazlar. Gelmiş geçmiş<br />
en ‘en’ Bond Sean Connery’i ‹stanbul’un turistik<br />
bölgelerinde gezinirken ya da kovalamaca<br />
oynarken izleyebilirsiniz.<br />
Sonraki Bond’lar da aşağ› yukar› ayn› çevrelerde<br />
ayn› faaliyetleri gösterirler. Takip ‹stanbul,<br />
Uluslararas› ve Köstebek’te de ‹stanbul’a yaklaş›m<br />
Bond’larla ayn› kategoride say›labilir.<br />
Bond filmlerinin dönüp dönüp kulland›ğ› çekim<br />
lokasyonlar› olan tarihi yar›madadaki mekanlar,<br />
Karaköy, Kapal›çarş›, M›s›r Çarş›s› bu filmlerde de<br />
yer al›r.<br />
1974 yap›m›, Agatha Christie uyarlamas› Doğu<br />
Ekspresi’nde Cinayet’te de ‹stanbul hikaye gereği<br />
varl›k gösterir. Şehir çoğu yabanc› filmde olduğu<br />
gibi Doğu’ya aç›lan, başka bir deyişle, bilinmeze,<br />
kaosa aç›lan kap›d›r. Ama neyse ki Poirot vard›r.<br />
Türkiye’de hat›r› say›l›r bir hayran kitlesi bulunan<br />
Jackie Chan de 2001 y›l›nda Alt›n Yumruk<br />
‹stanbul’da filmini ‹stanbul’da çeker. O da kötü<br />
adamlar› Kapal›çarş›’da dövmekten kendini alamaz.<br />
‹ranl› yönetmen Bahman Ghobadi’nin Monica<br />
Bellucci’li ve Y›lmaz Erdoğan’l› Gergedan<br />
Mevsimi’nde ise ‹stanbul ac› çekenlere kucak açan<br />
bir şehirdir. Cevap arayana cevab›n› verir.<br />
Ama huzur vermez.<br />
Fatih Ak›n’›n Duvara Karş› filmindeki ‹stanbul<br />
bölümü şiddet ve şefkat içerir. ‹stanbul’un arka<br />
sokaklar› geceleri yaln›z dolaşan kad›n için<br />
tekin değildir.
Canlanan ‹stanbul<br />
Bağ›ms›z canland›rma sinemas›nda da ‹stanbul’u<br />
konu eden k›sa filmlere rastlan›yor. ‹dil Ar’›n ödüllü<br />
filmi ‹stanbul, bir şehir güzellemesi. Nurbanu<br />
Asena’n›n mizah duygusu taş›yan ‹stanbul’da<br />
S›radan Bir Gün’ü bizi şehirde taksiyle dolaşt›r›rken<br />
Dilara Polat’›n ‹stanbul Mart›s› isimli ödüllü filminde<br />
bir mart›y› takip ediyoruz. Jordana Maurer’in filmi<br />
Geçiş, Boğaz’daki trafik s›k›ş›kl›ğ›n› anlat›yor.<br />
Melis Bilgin’in ödüllü filmi Tetrist ise tarihi<br />
yar›madan›n mimari özelliğini nas›l ad›m ad›m<br />
kaybettiğini maharetle anlat›yor.<br />
Ucu Olmayan Şehir ve ‹stanbul Hat›ras›<br />
Suç şehri, aşk şehri, h›rslar›n şehri, intikam şehri,<br />
Müslüman şehri, tarihi şehir, kozmopolit şehir...<br />
Eski Yeşilçam filmlerindeki ‹stanbul’a nas›l özlemle<br />
bak›l›yorsa, bugünkü ‹stanbul’da geçen filmlere de<br />
öyle bak›lacak bir süre sonra. Şehrimiz çok<br />
fotojenik evet, ama her şey o kadar h›zl› değişiyor<br />
ki; filmler ister istemez şehrin belli bir döneminin<br />
belgesi olarak da zamanla önem kazan›yor.<br />
Oysa başl› baş›na ‹stanbul’u konu eden müthiş<br />
belgeseller de var.<br />
Makyajs›z bir ‹stanbul için, Ekümenopolis – Ucu<br />
Olmayan Şehir izlenmeye değer. ‹mre Azem’in filmi<br />
şu soruyu soruyor;<br />
“‹stanbul’daki ekolojik eşikleri aşt›n›z. Nüfus<br />
eşiklerini aşt›n›z. Ekonomik eşikleri aşt›n›z.<br />
Peki nereye gidecek bunun sonu?”<br />
Gönlünüzü hoş tutmak için ise Fatih Ak›n’›n<br />
özellikle yabanc› sinemac›lar›n gözünü ve kulağ›n›<br />
biraz daha ‹stanbul’a çevirmelerini sağlayan 2005<br />
yap›m›, güzeller güzeli filmi ‹stanbul Hat›ras›…<br />
‹yi seyirler...<br />
Merakl›s›na Notlar<br />
‹zlemek için<br />
http://www.berlinaletalentcampus.de/campus/<br />
program/telelecture/560<br />
Okumak için<br />
-Vesikal› Şehir, Feride Çiçekoğlu, Metis Yay›nlar›<br />
-Iş›k Gölge Oyunlar›, Ümit Ünal, Haz›rlayan<br />
Gül Yaşartürk, Yap› Kredi Yay›nlar›<br />
Çizgi Roman Severler için<br />
-Çiztanbul, Studio Rodeo<br />
Film Listesi<br />
Rusya’dan Sevgilerle, Dünya Yetmez, Skyfall,<br />
Gergedan Mevsimi, Köstebek, Uluslararas›,<br />
Takip ‹stanbul, Ekümenopolis, ‹stanbul Hat›ras›,<br />
Duvara Karş›, Hamam, Alt›n Yumruk ‹stanbul'da<br />
Geceyar›s› Ekspresi, Murder on the Orient Express,<br />
L’immortelle, Topkap›, Uzak, Anlat ‹stanbul,<br />
‹stanbul Kanatlar›m›n Alt›nda, Organize ‹şler,<br />
11'e 10 Kala, Köprüdekiler, Pandora’n›n Kutusu,<br />
Hayat Var, ‹stanbul, Tetrist, ‹stanbul Mart›s›, Geçiş,<br />
‹stanbul’da S›radan Bir Gün.<br />
* Sadi Çilingir'e katk›lar›ndan dolay›<br />
çok teşekkürler.
P‹PA’NIN<br />
USTA ELLER‹<br />
28/29/30/31/32<br />
Gerçek Napolitan...<br />
Yeni jenerasyon ‹talyan...<br />
Bu konseptleri ‹stanbullular’a tan›tan ve<br />
yaşatan PiPa... K›sa sürede ‹talyan mutfağ›<br />
denince ilk akla gelen isimlerden biri haline gelen<br />
PiPa’n›n s›rr› italyan lezzetlerini gerçek haliyle<br />
‹stanbul’a taş›mas›. Nas›l m›? Türkiye’de ilk kez<br />
Napolili ustalar taraf›ndan inşa edilen el yap›m›<br />
Napolitan odun pizza f›r›n› ile... ‹talya’ dan<br />
getirilen organik ürünlerle... Zeytinyağ› ile,<br />
buffalo mozzarella (hakiki manda sütü ile<br />
üretilmiş peynir) ile... Hepsi gerçek ‹talyan...<br />
Nişantaş›’ndan sonra şimdi Ataşehir <strong>Hillside</strong><br />
-Trio’da aç›lan ve k›sa sürede Anadolu Yakas›’n›n<br />
buluşma noktas› haline gelen PiPa’n›n menüsünü<br />
Napoli doğumlu, ödüllü şef Enzo Carbone ve<br />
PiPa’n›n Executive Şefi Marco Russo haz›rl›yor.<br />
PiPa’n›n “Gerçek Napolitan”lar› Enzo ve Marco’yu<br />
yak›ndan tan›mak istedik.<br />
Dünyan›n birçok farkl› şehrinde farkl›<br />
restoranlar›n menülerini haz›rl›yor ve şefliğini<br />
yap›yorsunuz. ‹stanbul’a yolunuz nas›l düştü?<br />
Enzo Carbone: Uzakdoğu’da yaşad›ğ›m zamanlarda<br />
bir otelin yöneticiliğini yapan Alp Talat Özkan ile<br />
tan›ş›p arkadaş olduk. Bana PiPa’n›n konseptinden<br />
biraz bahsetti ve bu oluşumun içinde olmak isteyip<br />
istemeyeceğimi sordu. Bu sayede ‹stanbul’a<br />
geldim ve PiPa’n›n menüsünü Marco Russo ile<br />
beraber oluşturduk.<br />
PiPa Nişantaş› ve PiPa Trio, ‹stanbullular’›n<br />
favori mekanlar› aras›nda k›sa sürede yerini ald›.<br />
PiPa’n›n menüsünü beraber yaratt›n›z.<br />
Menüyü haz›rlarken size neler ilham verdi?<br />
Yaratt›ğ›n›z bu menüyü nas›l tan›mlars›n›z?<br />
Marco Russo: Öncelikle müşteri olarak gerçek<br />
bir ‹talyan yemeği yemek için ‹talyan restoran›na<br />
gidiyorsam klasik bir yemek yerine değişik tatlar<br />
denemek isterim. Bir şef olarak menü çal›şmas›na<br />
giriyorsam öncelikle bu noktalardan ilham al›yorum.<br />
PiPa’n›n başrol oyuncusu el yap›m› pizza f›r›n›.<br />
Napolitan f›r›n yap›mc›s› Michele Strazzullo<br />
taraf›ndan tasarlanm›ş ve inşa edilmiş. Bu<br />
f›r›n›n özelliklerini bize anlat›r m›s›n›z?<br />
Enzo Carbone: ‹yi bir Napoli pizzas› ancak<br />
Napoli usulü yap›lan f›r›nda piştiği takdirde<br />
mükemmel olabilir. 2 ton ağ›rl›ğ›nda f›r›n<br />
malzemesi Napoli’den Türkiye’ye geldi. Napoli<br />
pizzas›n›n gerçek Napoli f›r›n›nda yap›lmas›n›n<br />
mümkün olabilmesi için gerçek Napoli f›r›n ustas›<br />
taraf›ndan inşa edilmesi felsefesinden yola ç›kt›k.<br />
4 nesildir babadan oğula geçerek sanat›n› icra<br />
eden ve birçok ünlü ‹talyan restoran›n›n f›r›n›n›<br />
inşa eden ünlü usta Michele Strazzullo, PiPa f›r›n›n›<br />
kendi elleriyle yaparak Türkiye’nin ilk ve tek Napoli<br />
f›r›n›n› PiPa için inşa etti. Pizza f›r›n› ortalama 450°<br />
C ve üzerinde bir s›cakl›ğa sahip. Bir pizzan›n<br />
ortalama 57 saniyede pişmesini sağlayan da budur.<br />
‹talyan mutfağ› Dünyada en yayg›n ve sevilen<br />
mutfaklar›n baş›nda geliyor. Sizce bunun sebebi<br />
nedir?<br />
Marco Russo: ‹talyan mutfağ› bölgesel olarak<br />
tan›nm›ş; kuzeyden güneye değişen ve ürünler<br />
bak›m›ndan çeşitlilik gösteren bir mutfakt›r.<br />
Bizim için şeflerden önce her zaman üreticiler ön<br />
plandad›r; yani çiftçiler ve kasaplar. ‹talyan<br />
mutfağ›n›n kalitesi, pişirme tekniklerinden<br />
önce en taze, en iyi ve yöresel lezzetlerin seçilip<br />
kullan›lmas›ndan geçer.<br />
Yüzy›llardan beri ‹talyan şefler ve üreticiler,<br />
geleneksel ‹talyan lezzetlerine bağl› kalm›ş, bunun<br />
sonucu olarak da yöresel ürünlerimiz ve lezzetlerimiz<br />
bütün dünya çap›nda tan›nm›ş. Mozzarella peyniri,<br />
Porcini mantar›<br />
ve San Marzano domatesleri gibi...<br />
Çok değerli bir şefin dediği gibi;<br />
en iyi ürün + mükemmel pişirme tekniği = harika<br />
lezzet.<br />
Röportaj: Merve Erçuk<br />
Fotoğraflar : Uğur Bektaş
Akdeniz ülkesi olmalar›ndan dolay› Türk ve<br />
‹talyan mutfaklar› aras›nda birçok benzerlik<br />
var. Bunun yan›nda farkl›l›klar da var. Bu iki<br />
mutfağ› ay›ran en önemli özellik size göre<br />
nedir?<br />
Marco Russo: Bence neredeyse ayn› ürünleri<br />
tüketiyoruz. Farkl›l›ğ› yaratan sadece pişirme<br />
şeklimiz. Ayr›ca mutfağ›m›z›n ünlü olmas›n›n<br />
başka bir sebebi de kültürel değişikliklerimizin<br />
neden olduğu, yöresel Türk mutfağ›nda<br />
bulunmayan şarküteri ürünlerimiz.<br />
Türkiye’de s›k s›k vakit geçiriyorsunuz.<br />
Mutlaka Türk mutfağ›n› da denemiş ve<br />
değerlendirmişsinizdir. Türkiye’de<br />
bulunduğunuz sürede Türk mutfağ› sizde ne<br />
gibi etkiler b›rakt›? Türk halk›n›n damak zevki<br />
hakk›nda ne düşünüyorsunuz?<br />
Marco Russo: Mezelerinizi çok seviyorum.<br />
Bence bu şekilde yemek yemenin filozofisi<br />
beraber olmak ve bir şeyler paylaşmak. Büyük<br />
sofralar› haz›rlarken yap›lan mükemmel<br />
yemekleri, al›ş›k olmad›ğ›m›z at›şt›rmal›klar›<br />
büyük bir tutku ile haz›rlaman›z ve ayn› şekilde<br />
içindekileri ayn› tutku ile anlatman›z beni çok<br />
etkiliyor.
Siz dünyadaki en zengin mutfağ›n hangisi<br />
olduğunu düşünüyorsunuz?<br />
Marco Russo: Yöresel lezzetlerini ve<br />
malzemelerini en farkl› şekillerde değerlendiren<br />
ve ön plana ç›karan mutfaklar.<br />
Enzo, Senin Napoli’de doğduğunu ve aile<br />
restoran› sayesinde mutfak ve<br />
yemek pişirme ile iç içe geçmiş bir çocukluğun<br />
olduğunu biliyoruz. Çocukluğunuzu ve<br />
bu sürecin sizi şef olmaya nas›l<br />
götürdüğünü anlat›r m›s›n›z?<br />
Enzo Carbone: Çocukluğumdan beri her zaman<br />
mutfağa merakl› olmuşumdur. Annem ve ablam<br />
Giovanna’n›n yapt›ğ› yemeklere beni her zaman<br />
dahil etmesi nedeniyle böyle oldum san›r›m.<br />
Şef olma sebeplerimden bir tanesi insanlara<br />
bir gülüş verebilmem. Haz›rlad›ğ›m bir yemeğin<br />
bir insan› mutlu edebildiğini görmek benim şef<br />
olma nedenlerimin en baş›nda geliyor.<br />
Çocukluktan sonra bugüne kadar mutfak<br />
hep hayat›n›zda olmuş. Bugüne kadar geçen<br />
mutfak maceran›z› anlat›r m›s›n›z?<br />
Eğitimleriniz ve başar›lar›n›z...<br />
Enzo Carbone: Gençliğimden beri en büyük<br />
şans›m, hem ‹talya’da hem yurt d›ş›nda birçok iyi<br />
şef ile çal›şma imkan›m›n olmas›. Her zaman çok<br />
çal›şt›m, çabalad›m. Çünkü başar›l› olmak için<br />
istek ve süreklilik gerekir. ‹talya’da ve ‹talya<br />
d›ş›nda yaşad›ğ›m bütün deneyimler kendi<br />
mutfağ›m ve vizyonum için bir macera oldu.<br />
Kalite, süreklilik ve tak›m çal›şmas›.<br />
Yeni tarifler oluştururken nelerden<br />
etkilenirsiniz? Nelerden ilham al›rs›n›z?<br />
Marco Russo: Bir şef için en çok ilham verici şey<br />
mevsimlik ve taze ürünlerdir. Bal›k veya<br />
et almak için markete gittiğinizde, taze ve<br />
mevsimlik ürünleri bulduğunuzda,<br />
bunu sağlayan tedarikçilerin önemini ve<br />
bir şefin taze ve sağl›kl› ürünlere ne kadar<br />
dikkat ettiğini anl›yorsunuz.<br />
Mutfakta olmazsa olmaz dediğiniz birşey var m›?<br />
Neler olmazsa yemek yapmak zorlaş›r sizin için?<br />
Marco Russo: Bence tutku, birazc›k fantezi ve<br />
iyi bir zeytinyağ› ile harika yemekler haz›rlanabilir.<br />
Tabii ki ekipman da çok önemli fakat iyi bir şef<br />
başar›s›n› tak›m› ile paylaşmal›d›r. Bu konuda<br />
çok şansl› olduğumu düşünüyorum.<br />
Bir şef olarak en çok kime yemek yapmak<br />
isterdiniz?<br />
Marco Russo: En çok, deneyip ortaya<br />
ç›kartt›ğ›m farkl› lezzetleri, farkl› sunumlar›<br />
ay›rt etmeden, her şeyin tad›na bakan bir kişiye<br />
yemek yapmak isterdim.<br />
Biraz da mutfak d›ş›nda sizi tan›yal›m. Yemekten<br />
başka hangi tutkular›n›z var? Hobileriniz neler?<br />
Enzo Carbone: Birçok hobim var fakat iş<br />
yoğunluğundan dolay› çok fazla vakit<br />
ay›ram›yorum. Golf oynamak, spor yapmak, bal›k<br />
tutmak, kitap okumak, yeni kültürleri araşt›rmak ve<br />
gezmek en çok sevdiğim şeyler.<br />
Marco Russo: Benim en büyük tutkular›mdan biri de<br />
müzik. Özellikle reggae ve soul tarzlar›nda hem<br />
çalmay›, hem de dinlemeyi çok seviyorum ama<br />
maalesef iyi bir şark›c› değilim.<br />
Peki şef olmasayd›n›z ne olurdunuz?<br />
Enzo Carbone: Bu iyi bir soru. Ben de kendime<br />
birçok kez sordum. Bilemiyorum fakat kesinlikle<br />
herkese bir gülümseme sebebi yaratacak bir iş<br />
yapard›m.<br />
Marco Russo: Babam, henüz 11 yaş›ndayken benim<br />
bir şef olmam için beni yönlendirmeye başlam›şt›.<br />
Ancak benim her zaman resim yapma tutkum da<br />
vard›. Resim yaparak dünyay› gezmeyi hayal<br />
ederdim. Şansl›y›m ki şef olarak da çok s›k seyahat<br />
edip dünyay› gezme şans›m oldu.<br />
Hayat “motto”nuz nedir? Birkaç cümleyle ifade<br />
eder misiniz?<br />
Marco Russo: Yemek yemek için yaşam›yoruz fakat<br />
yaşamak için yemek yiyoruz. O yüzden hiçbir şeyi<br />
ziyan etmeyin.
DISCO<br />
FOREVER<br />
34/35/36<br />
Disco kültürü 1970’lerden<br />
itibaren sürekli reenkarne olup<br />
güçlenerek bugüne dek<br />
canl›l›ğ›n› korudu. 1977’de<br />
New York’ta aç›lan Stüdyo 54,<br />
disco kültüründe nas›l gerçek bir<br />
efsaneyse, Ceylan Çapl›’n›n<br />
90’larda ‹stanbul’da açt›ğ›<br />
kulüpler de önemli birer<br />
fenomendir.<br />
1970’ler tüm dünya için sert, tuhaf ve kara y›llar...<br />
Amerika Watergate Skandal›, Vietnam’›n kötü<br />
an›lar› ve ekonomik s›k›nt›larla huzursuz.<br />
Avrupa’n›n doğusunda Sovyet tanklar› cirit at›yor.<br />
Ortadoğu yine kar›ş›k ve dünyada petrol krizi<br />
had safhada. Türkiye ideolojik çat›şmalar,<br />
K›br›s harekat› ve darbe teşebbüsleriyle meşgul.<br />
Edebiyat›m›z Oğuz Atay'›n 'Tutunamayanlar'›n›n,<br />
sinemam›z Y›lmaz Güney’in etkisi alt›nda.<br />
Tek kanall› siyah-beyaz televizyonlar›m›zla<br />
uyuşmaya haz›rlan›yoruz. Tüm dünyada 68 kuşağ›<br />
yorgun. Hippiler bir ütopya kültürüyle h›zla<br />
kendilerini çoğalt›yor; giysilerimizi, müziğimizi,<br />
alg›lar›m›z› değiştiriyor.<br />
Ve sadece üç-beş y›l sonra 1977’de Elvis<br />
Presley’in de banyoda ölü bulunmas› ve üstüne<br />
Lynyrd Skynyrd’in üç üyesinin birden bir uçak<br />
kazas›nda hayatlar›n› kaybetmeleriyle bir devir<br />
bütünüyle kapan›yor. Disco kültürü böyle bir<br />
y›k›m›n ve umutsuzluğun ortas›nda ve “haz”<br />
üzerine inşa oluyor. Bu kültürün efsanevi<br />
ibadethanesi Studio54, böyle bir ruhsal iklimde<br />
kap›lar›n› aral›yor.<br />
Arka plandaki bütün bu “üzücü” fona rağmen<br />
disco, gerçekte “beyaz” erkeklerin iktidar alan›na<br />
dönüşen rock kültürüne bir tepki olarak doğdu.<br />
Rock’›n as›k suratl›, öfkeye ve testosterona<br />
bulanm›ş s›k›c› dünyas›ndan bir ka盺t›. Geylerin,<br />
travestilerin, siyahlar›n ve Latinlerin arka<br />
sokaklardan ç›k›p, New York'un gece kulüplerini<br />
ele geçirmesiyle disco, as›l kişiliğini bulmaya<br />
başlad›. Öfkenin yerini haz, beyaz›n yerini siyah,<br />
erkek iktidar›n›n yerini muğlak bir cinsellik ald›...<br />
Ve tüm ihtişam›yla DANS BAŞLADI!<br />
...Ve müzik dünyas› darbe üstüne darbe al›yor.<br />
70’lerin daha en baş›nda Rolling Stones’dan Brian<br />
Jones ve hemen ard›ndan Janis Joplin, Jimi Hendrix,<br />
Jim Morrison sözleşmişcesine ölüyor. Yaşarken<br />
efsaneye dönüşen Beatles dağ›l›yor.<br />
Yaz›: Evren Aş›k
Dans pistinde Stüdyo 54!<br />
Steve Rubell ve Ian Schrager, Stüdyo 54’ü<br />
1977’de New York- Manhattan’da açt›lar.<br />
Ve k›sa sürüde herkes Manhattan’a ak›n etmeye, bu<br />
özgürlük ve haz dolu dünyan›n kap›s›nda kuyruklar<br />
oluşturmaya başlad›. Andy Warhol, Michael Jackson,<br />
Cher, Blondie, Mick Jagger ve Woody Allen gibi<br />
ünlüler h›zla bu kulübün<br />
çekim alan›na girip birer müdavime dönüştü.<br />
Seksi fotomodeller, modac›lar, tarz sahibi olmak<br />
koşuluyla alt ya da üst s›n›ftan tüm marjinaller<br />
Stüdyo 54’te kendilerine rahatça bir yer buldu.<br />
Kulübün önünde büyük kalabal›klar oluşsa da<br />
girişte çok titiz bir eleme gerçekleşiyor ve sadece<br />
küçük bir az›nl›k o kap›dan içeri girmeyi başar›yordu.<br />
Ayn› y›l 1977’de John Travolta’l› “Saturday<br />
Night Fever”, disco kültürüne ilişkin gerçekçi ve<br />
cesur vurgular yapamasa bile dünyan›n dikkatini bu<br />
müziğe ve dansa çekmeyi başard›.<br />
Bee Gees ve Kool and The Gang gibi önemli<br />
gruplar›n ses verdiği filmin “soundtrack” çal›şmas›,<br />
30 milyondan fazla satarak gerçek bir rekora imza<br />
att›. Art›k disco, bir popüler kültür fenomeni olarak<br />
da rüştünü ispatl›yordu.<br />
Disco’nun yaz›, disco’nun yas› oluyor...<br />
Stüdyo 54’ün en parlak günlerinde kendini gösterip,<br />
bir kulüp uyar›c›s› olarak bugüne dek gündemden<br />
düşmeyen Ecstasy, pistlere daha çok renk,<br />
hareket ve aşk getirdi. Ama ayn› oranda büyük bir<br />
bedel ödetmeyi de bildi. Çeşitli uyar›c›lar ve artan<br />
şöhreti yüzünden Stüdyo 54, polisin de dikkatini<br />
çekmeye başlad›. Ve aç›l›ş›ndan 4 y›l sonra<br />
1981’de kapanmak zorunda kald›; disco’nun yaz›,<br />
disco’nun yas›na dönüştü.<br />
Boney M, Abba, Bee Gees ve Donna Summer...<br />
Stüdyo 54’ün kapanmas› büyük bir üzüntü<br />
yaratt›. Ve yavaş yavaş disco bir alt kültür<br />
olmaktan bütünüyle ç›kt›. 80’lerin,<br />
her şeyi h›zla tüketen, bolluk ve refah dolu<br />
iklimi bu kültürü de merkeze al›p, sindirmeye<br />
başlad›. Disco dönemin ana ak›mlar›ndan birine<br />
dönüştü. Apartman topuklar, hippie elbiseleri,<br />
favorilerle birleşen uzun saçlar, bol paça pantolonlar<br />
ve mini etek yerini alan uzun etekler...<br />
Disco, art›k herkesi saran bir modayd›!<br />
1974’te Almanya’dan kendini gösteren Boney M,<br />
Eurovision’da “Waterloo” ile birincilik elde eden<br />
Abba ve 70’lerde Disco Kraliçesi unvan›n› kazan›p bu<br />
y›l akciğer kanserinden kaybettiğimiz<br />
Donna Summer bu kültürün y›ld›zlar›na dönüştü.<br />
Efsanevi disco üçlüsü Bee Gees, yedi kez<br />
Grammy kazand›; plak sat›şlar› 225 milyonu<br />
geçerek büyük bir rekora imza att›.<br />
Frans›z disco prodüktörü Jacques Morali'nin<br />
Amerikal› gey stereotiplerden yaratt›ğ›<br />
Village People, bu kültüre büyük bir renk katt›.<br />
Rock’›n ve androjenliğin simgesi David Bowie,<br />
tüm bu isimlerin üstünde daha “olgun” bir tavr›<br />
simgelese de “cool” imaj›yla disco’nun esin<br />
kaynaklar›ndan oldu. Sister Sledge,<br />
Grace Jones, Diana Ross ve Michael Jackson<br />
en önemli figürler aras›ndayd›.<br />
Disco şekil değiştiriyor...<br />
80’lerin ikinci yar›s›ndan itibaren disco yepyeni<br />
müzik teknolojileri ve elektronik müzik ak›mlar›n›n<br />
etkisinde şekil değiştirdi. New-Wave ve techno rave<br />
kültürlerinin etkisinde reenkarne olup ikinci hayat›na<br />
başlad›.Ritimler sertleşti, nab›zlar h›zland›.<br />
House’tan Trance’e yepyeni ak›mlar yeni bir dans<br />
ve club kültürüne hayat verdi. Dünya müziğinde<br />
Orbital, Underworld ve Chemical Brothers bu<br />
yeni dönüşümde büyük rol oynad›.<br />
DJ kabininde Paul Oakenfold, Sasha ve John<br />
Digweed yeni club kültürü ikonlar›na dönüştü.<br />
... Ve 90’lar›n ‹stanbul’unda “rave” kültürü...<br />
90’larda Ceylan Çapl›’n›n Maslak’ta bir araba<br />
mezarl›ğ›ndan dönüştürerek hayata geçirdiği<br />
2019 isimli kulüp, bu kültürün ‹stanbul’da<br />
en önemli tezahürü oldu. 2019, kültürel anlamda<br />
New York’un efsanevi Stüdyo 54’ünün son<br />
derece başar›l› bir kopyas›yd›. Tüm farkl›l›klar›<br />
cesurca buluşturan, müziği, kişiliği ve kitlesiyle<br />
Türkiye’de “küçük” bir devrim yaratan bu kulüp,<br />
TBMM kürsülerinde bile ad› geçecek kadar büyük<br />
tart›şmalara sebep oldu. Taksim’de aç›lan 19, 20<br />
ve 14 isimli Ceylan Çapl› kulüpleri, 2000’lerin<br />
baş›na dek varl›klar›n› sürdürdü ve ‹stanbul’a son<br />
derece yenilikçi ve cesur bir gece hayat› yaşatt›.<br />
Peki bu kültürün dünyada geldiği nokta ne?<br />
Dünyada disco kültürü, elektronik müziğin yeni<br />
varyasyonlar› ve yeni deneylerle yaşamaya<br />
devam ediyor. Geçmişle bağ kurma çabalar›<br />
t›pk› Madonna’n›n 2005 tarihli<br />
“Confession on a Dance Floor” albümünde olduğu<br />
gibi hala umut verici şekilde hayatlar›m›za giriyor.<br />
Zaten; tüm yarg›lar ve yasaklardan uzakta,<br />
sabahlara kadar dans etmeye<br />
kim hay›r diyebilir ki..?
2013’ÜN<br />
TAT‹L GÖZDELER‹<br />
38/39/40/41/42<br />
Cape Town<br />
Cape Town kaderini doğan›n eline b›rakmay›<br />
seven bir şehir. Yüzünü okyanusa dönmüş şehrin<br />
arkas›nda bulunan ve t›pk› bir masay› and›ran<br />
Table Mountain adeta bir koruyucu melek gibi...<br />
Bu dağ›n tepesinde oluşan bulutlar sadece<br />
her saat baş› değişen havan›n değil ayn› zamanda<br />
yaşayanlar›n ruh halinin de habercisi.<br />
Kağ›t paralar›n›n üstünde bile hayvan resimleri<br />
basacak kadar doğa ile bütünleşmiş<br />
Güney Afrika Cumhuriyeti’nin en güzel,<br />
en kozmopolit, en sevimli şehri Cape Town.<br />
Şehrin hemen k›y›s›nda başlayan plajlar›nda her<br />
türlü su sporunu yapabileceğiniz bir yer olan<br />
Cape Town’da seçenekler bununla da s›n›rl› değil.<br />
Teleferikle Table Mountain’a ç›k›p gün bat›m›n›<br />
seyretmek, Ümit Burnu’na kadar araba ile<br />
yolculuk, şehrin en renkli yap›lar›n›n yer ald›ğ›<br />
Bo-Kaap bölgesinde gezinti ve tabii ki Güney<br />
Afrika’n›n en iyi şaraplar›n› tadacağ›n›z şarapevi<br />
ziyaretleri mutlaka listenizde olmal›.<br />
Biraz turistik olsa da Victoria and Albert liman›<br />
şehrin gece gündüz en canl› bölgesi. Birçok<br />
dükkan, lokanta, al›şveriş merkezi bulunan bu<br />
bölgede sokakta dans eden yerliler, çalg›c›lar<br />
eşliğinde gece geç saatlere kadar<br />
eğlenebileceğiniz barlar da var. Deniz kenar›nda<br />
koloniyel çok katl› bir yap›n›n içindeki Africa<br />
Trading sadece Güney Afrika’da değil tüm k›tada<br />
yap›lan ürünlerin sat›ld›ğ› tak›dan mobilyaya her<br />
şeyi bulabileceğiniz harika bir yer.<br />
Liman›n hemen karş›s›nda şehrin iki önemli oteli<br />
yer al›yor. Cape Grace (West Quay Road Victoria<br />
& Alfred Waterfront) klasik tasar›m› ve zarif<br />
ambiyans› ile nostaljik bir atmosfer sunuyor.<br />
Yüzlerce çeşit viski koleksiyonuna sahip Bascule<br />
Bar‘› akşamüstleri vakit geçirilecek hoş<br />
yerlerden.<br />
One and Only grubunun bu sene aç›lan ilk<br />
şehir oteli ise biraz ilerisinde Cape Grace’in.<br />
Odalar›n›n çoğunun suni göl k›y›s›nda bulunduğu<br />
Table Mountain manzaral› bu otelde<br />
Japon restoran› Nobu’nun bir şubesi ile deniz<br />
ürünlerinin öne ç›kt›ğ› menüsü ve kaliteli şarap<br />
listesi ile Gordon Ramsey’in Maze’i yer al›yor.<br />
Yaz›: Özlem Avc›oğlu<br />
Fotoğraflar: Özlem Avc›oğlu & Arşiv
Şehrin bir başka oteli de City Center da yer alan<br />
efsanevi Mount Nelson Hotel (76 Orange Street<br />
Cape Town 8001). Table Mountain’›n eteklerindeki,<br />
Cape Town'un en görkemli oteli Mount Nelson tarihi<br />
şehir merkezinde, günün her saati hareketli olan<br />
Kloof Sokağ›'na k›sa bir yürüyüş mesafesinde<br />
bulunuyor. Burada kalmasan›z bile bahçeye aç›lan<br />
Planet Champagne Bar'a veya akşam üzeri<br />
beş çay› için mutlaka uğramal›s›n›z.<br />
Şehrin yeni hip mahallesi Woodstock Cape Town’un<br />
yeni sanat merkezi olmaya aday. Burada bulunan<br />
Michael Stevenson Gallery’de (Hill House, De Smith<br />
Street) Pieter Hugo, David Goldblatt gibi Afrika’n›n<br />
çeşitli ülkelerinden sanatç›lar›n işlerini veya Afrika<br />
ile ilgili video, fotoğraf, resim, enstalasyon<br />
görülebilir.<br />
Galerinin sergi odalar› ile de yetinmeyip,<br />
birçok eserin bulunduğu arkadaki depoyu da<br />
gezmenizi öneririm. Şehrin en cool insanlar›n›<br />
görebileceğiniz Superette gene bu bölgedeki en<br />
güzel cafe. Nefis kahvalt› ve brunch seçenekleri<br />
sunuyor. Brunch ve öğle yemeği için başka bir<br />
alternatif ise salata çeşitleri ile ünlü<br />
Manna Epicure (151 Kloof Street).<br />
Kloof Street boyunca irili ufakl› birçok butik yer<br />
al›yor ve al›şveriş sevenler için burada gezmek çok<br />
zevkli. Gene hip mahallelerden Waterkant’ta yer<br />
alan African Nova, (72 Waterkant Street) Güney<br />
Afrikal› sanatç›lar›n resim, seramik ve dekoratif<br />
ürünlerini bulabileceğiniz çok hoş bir mekan.<br />
Cumartesi günleri ise, kurulan aç›k yiyecek pazar›<br />
ve antikac›lar› ile Old Biscuit Mill’i ziyaret etmenin<br />
tam zaman›.<br />
Cape Town’a gitmişken, birbirinden güzel plajlar›<br />
ziyaret etmeden geri dönmek olmaz... Clifton<br />
<strong>Beach</strong>, Cape Town’a olan yak›nl›ğ›, modern<br />
tasar›ml› evleri, k›y› boyunca s›ralanan café, bar ve<br />
lokantalar› ile en güzel sahil bölgesi. Önünüzde<br />
boylu boyunca uzanan kumsal hemen denize<br />
atlamak hissini uyand›rsa da hava ne kadar s›cak<br />
olursa olsun, güney kutbundan gelen ak›nt›<br />
yüzünden deniz suyunun 16 derece civar›nda<br />
olduğunu hat›rlatmak isterim.<br />
False Bay sahilinde bulunan Muizenburg ve Fish<br />
Hoek plajlar› ise sörf yapmaya en uygun olanlar.
Hong Kong<br />
Hong Kong; Hong Kong Adas›, Kowloon, Lantau<br />
Adas› ve New Territories’den oluşan bir şehir ve<br />
ayn› zamanda Çin’in dünyaya aç›lan finans başkenti.<br />
Ayn› zamanda en kozmopolit ve en zengin şehri.<br />
Asya’n›n en büyük serbest pazar› ve liman› Hong<br />
Kong’da yapacak çok şey var. Çok turistik de olsa<br />
şehri anlamak için gidilmesi gereken bir yer<br />
Victoria Peak... Kowloon ve Hong Kong’u meydana<br />
getiren adalar› buradan görmek çok büyüleyici.<br />
Sanat ve antika merak›n›z varsa Hong Kong’un<br />
Soho’su say›lan Hollywood Road’u baştan başa<br />
yürümeniz laz›m. Galeriler, antikac›lar, aradaki<br />
yollarda ufak pazarlar, şehrin en iyi cafeleri bu yol<br />
ve çevre sokaklar›n›n üzerinde. Geçen sene<br />
hizmete aç›lan ve Kowloon bölgesinin en yüksek<br />
binas›n›n 102 ve 118. katlar›nda yer alan Ritz Carlton<br />
Hong Kong sadece konumu değil, iç dekorasyonu<br />
ile de göz kamaşt›r›yor.<br />
118. katta bulunan havuzu ve 119. kattaki Ozone<br />
Bar›’n›n yan›nda Hong Kong adas› ve Victoria<br />
Liman› manzaral› birçok restoran› var. Akşam<br />
yemek sonras› Hong Kong un en ş›k ve enteresan<br />
tiplerine Ozone’da rastlamak mümkün. Hemen<br />
yan›baş›nda yer alan W hotel de adeta Ritz<br />
Carlton ile yar›şmak istercesine bir ş›kl›k içinde.<br />
Sadece şehrin değil dünyan›n efsane otellerinden<br />
biri Peninsula da Kowloon bölgesinde yer al›yor.<br />
En tepesinde yer alan Philip Starck ‘›n tasarlad›ğ›<br />
Felix restorana ziyaret şart...<br />
Hong Kong dünyan›n gurme destinasyonlar›ndan<br />
biri. Uluslararas› zincir restoranlar›n çoğu<br />
otellerin içinde yer al›yor. Hong Kong’un en ş›k<br />
oteli Upper House’un en üst kat›nda yer alan Café<br />
Gray son zamanlarda hem öğle, hem de akşam<br />
yemeklerinde şehrin en ş›k ve gözde ahalisini<br />
ağ›rl›yor.<br />
Dim Sum sevenler için Hong Kong tam bir cennet.<br />
Tarihi bir mekanda Dim Sum yemek isteyenler<br />
şehrin en civcivli yerlerinden Stanley Street’teki<br />
Luk Yu Tea House’a gidebilir. Kowloon bölgesindeki<br />
Kuzey Çin mutfağ›ndan örnekler sunan Hutong her<br />
akşam saat 8 ile 9 aras›nda gerçekleştirdiği ›ş›k<br />
gösterisini de seyredebileceğiniz bir restoran.<br />
Ama Çin mutfağ› denince gerek dekorasyonu<br />
gerek yemekleri ile China <strong>Club</strong>’›n üstüne yok...<br />
Bu özel ve lüks kulübün en büyük spesyalitesi<br />
ördek.<br />
Hong Kong ,Asya’n›n al›şveriş cenneti. Dünyan›n<br />
ünlü tüm markalar›n› burada bulmak mümkün,<br />
üstelik Hong Kong için yap›lan özel üretimlerle.<br />
Genelde markalar ve büyük butikler al›şveriş<br />
merkezlerinin içinde. Bunlar›n en iyileri Centraldeki<br />
Pacific Place, The Landmark, IFC Mall ve Kowloon<br />
da bulunan Elements.
Dubrovnik<br />
Dubrovnik, H›rvatistan'›n Adriyatik k›y›s›ndaki<br />
en önemli turizm merkezi. Şehrin içinden bile<br />
girilebilen masmavi bir denize sahip olmas›n›n<br />
yan›nda en önemli özelliği tarihi bir kent oluşu...<br />
Merkezde yer alan Old Town yani eski şehrin tarihi 7.<br />
yy’a kadar dayan›yor. 1979 y›l›ndan beri UNESCO<br />
Dünya miras listesinde bulunan Dubrovnik Old Town,<br />
2005 y›l›nda UNESCO’nun başlatt›ğ› çal›şmalar ile<br />
bugünkü görünümüne kavuşmuş. Darac›k sokaklar›,<br />
sokak aralar›ndaki kahveleri ve dükkanlar› ile<br />
her daim canl› olan Old Town’un en büyülü zaman›<br />
geceleri. Çok iyi ›ş›kland›r›lan bu bölgede gece<br />
dolaş›rken insan birkaç yüzy›l önceye gitmiş hissine<br />
kap›l›yor. Dubrovnik en fazla 2 günde gezilip,<br />
H›rvatistan’›n başka şehirlerine geçilecek oyuncak<br />
bir şehir adeta...<br />
Şehrin en güzel oteli Excelsior. 1930’lardan<br />
kalma tarihi bir binada bulunan Excelsior<br />
eski şehre yürüyerek sadece 5 dakika.<br />
Ve her odas› hem Adriyatik’in masmavi sular›na,<br />
hem de eski şehre bak›yor. Gündüzleri denize girilen<br />
plaj› gece deniz mahsullerinin sunulduğu dev bir<br />
lokantaya dönüşüyor. Old Town’a 20 dakika yürüyüş<br />
mesafesinde Miramare Koyu’nda bulunan Hotel<br />
Bellevue şehre yak›n ama kalabal›ğa da uzak olmak<br />
istiyenler için bir alternatif.<br />
Şehrin en ünlü lokantas› hemen şehir surlar›n›n<br />
k›y›s›nda bulunan Nautika. Yemekleri kadar<br />
manzaras› da dünyada nam salm›ş Nautika’n›n.<br />
Şehrin en iyi deniz mahsulü restoran› ise hemen<br />
limanda bulunan Konoba.Yemekten sonra biraz<br />
eğlenmek ve canlı müzik dinlemek isteyenler için<br />
en iyi adres kayalıklar arasında merdivenlerden<br />
inilerek ulaşılan Buza Bar.
Sao Paulo<br />
2014 y›l› Dünya Kupası futbol karş›laşmalar›n›n ve<br />
2016 Olimpiyatlar›’n›n yap›lacağ› Brezilya ve<br />
Rio de Janeiro bir anda tüm dünyan›n gözbebeği<br />
oldu. Ancak güney yar›mkürenin en büyük şehri<br />
Sao Paulo dünyan›n 4. büyük metropolü ve<br />
Brezilya’n›n sanayi, ticaret, finans ve kültür merkezi<br />
olmas›yla Rio’dan rol çal›yor.<br />
Sao Paulo çok büyük bir şehir olmas›na rağmen<br />
iş ‘iyi ‘ konaklamaya gelince az say›da otel var.<br />
Bunlar›n baş›nda Oscar Freire’nin hemen üzerinde<br />
yer alan şehrin en eski lüks oteli Emiliano ile<br />
Ibirapuera Park’›n hemen k›y›s›nda bulunan<br />
Unique yer al›yor. Mimari olarak değişik bir<br />
tasar›ma sahip Unique Otel’in en üst kat›ndaki<br />
Skye Bar geceleri muhteşem şehir manzaras› ile<br />
Sao Paulolu gençlerin gözde yerlerinden.<br />
Fasano ise sadece şehrin değil dünyan›n<br />
en çekici ve iyi otellerinden biri. Sao Paulo’nun<br />
en güzel bölgesi Paulista’da yer alan Fasano<br />
iki mimar›n elinden ç›km›ş. Isay Weinfeld ve<br />
Marcio Kogan 1930 ve 40’lar›n zarafetini koruyarak<br />
‹ngiliz tuğlas›, Brezilya ağac› ve ‹talyan traverteni<br />
gibi malzemelerle Fasano’yu günümüzün<br />
çağdaş oteline dönüştürmüşler.<br />
Otelin bar› Baretta her daim şehrin en güzel<br />
insanlar› ile dolu. Ünlü ‹talyan restoran<br />
Fasano ise ferah, ş›k ve ihtişaml› havas› ve<br />
yemekleri ile en iyi lokantalardan biri<br />
kabul ediliyor dünyada.<br />
Lobideki ihtişam ve klasik zarafet otelin<br />
odalar›nda da devam ediyor.Normal odas› bile<br />
standart otel odalar›n›n üç kat› ve 1950 ve 60’lar›n<br />
klasik mobilyalar› ile döşenmiş. Binan›n en üstünde<br />
yer alan ve Sao Paulo şehir manzaral› spa ve havuz<br />
ise dinginliği ve ş›kl›ğ› ile şehrin kaosu aras›nda bir<br />
tezat oluşturuyor.<br />
Rua Oscar Freire sadece Sao Paulo’nun değil,<br />
dünyan›n en ünlü al›şveriş caddelerinden.<br />
Şehrin en güzel ve ünlü dükkanlar› ya bu caddede<br />
ya da caddeye paralel sokaklarda yer al›yor.<br />
Al›şveriş burada bambaşka bir boyuta taş›nm›ş<br />
durumda, zira sat›lan mallardan çok buras›<br />
dünyan›n en sofistike, en ş›k ve en iyi tasarlanm›ş<br />
al›şveriş mekanlar›na sahip. Campana Brothers,<br />
Zaha Hadid, Vivienne Westwood gibi<br />
tasar›mc›larla da çal›şan ünlü Brezilyal› plastik<br />
ayakkab› markas› Melissa, cephesi ve içi her ay<br />
değişik tasar›mc›lar taraf›ndan değişen bir sanat<br />
mekan› olan Galleria Melissa’da sergiliyor ve<br />
sat›yor ayakkab›lar›n›. Ünlü Brezilyal› mimar Isay<br />
Weinfeld taraf›ndan tasarlanan gerçek Brezilyal›<br />
Havaianas mağazas› halka aç›k bir pazar<br />
niteliğinde. Ayn› zamanda kendi Havaianas’›n›z› da<br />
tasarlayabileceğiniz mağaza çok keyifli bir<br />
al›şveriş deneyimi sunuyor.<br />
Brezilya’n›n dünyaca ünlü giyim markas› Osklen ile<br />
gene Isay Weinfeld taraf›ndan tasarlanan<br />
muhteşem kitapç› Livraria da Vila da bu bölgede.<br />
Oscar Freire’de yürümek al›şveriş yapmasan›z bile<br />
çok zevkli zira her biri harika iç mekanlara sahip<br />
dükkanlar›n yan› s›ra tüm cadde birbirinden ş›k<br />
galeri, cafe ve restoranlara da ev sahipliği yap›yor.<br />
Sao Paulo ayn› zamanda dünyan›n gastronomi<br />
merkezlerinden biri. Şehrin etnik çeşitliliği yiyecek<br />
içeçeğe de yans›m›ş. Üstelik lokantalar da sadece<br />
yemekleriyle değil ayn› perakendede olduğu gibi<br />
d›ş ve iç tasar›mlar›yla da göz dolduruyor. Bu sene<br />
en iyi lokantalar s›ralamas›nda dünya dördüncüsü<br />
D.O.M da bu şehirde. Şef Alex Atala yerel ve yal›n<br />
mutfağ› ile burada harikalar yarat›yor. Sadece<br />
Brezilya’da yetişen ürünlerle haz›rlad›ğ› menüsü<br />
çok lezzetli. Gene Alex Atala’n›n geçtiğimiz<br />
senelerde açt›ğ› ikinci bir restoran› var ki;<br />
her gün öğle ve akşam yemeklerini yiyebileceğiniz<br />
bir yer. Dalva e Dito anneannesinden kalma<br />
et ağ›rl›kl› Brezilya mutfağ›n› harika neşeli ve zevkli<br />
bir ortamda sunuyor. Bahçesi, bar›, alt kat› ve<br />
girişte yer alan küçük dükkan› ile 10 numara bir yer.<br />
Yemekte ‹talyan etkisinin görüldüğü Sao Paulo’nun<br />
en iyi ‹talyan› ise hiç kuşkusuz önünde ufak bir<br />
bahçesi olan Gero. D›ş› kadar iç mekan› ve<br />
yemekleri de çok etkileyici.<br />
Buraya kadar geldim, iyi bir et yemeği yemeden<br />
dönmem diyorsan›z size Rodeio’ya uğraman›z›<br />
öneririm.
HILLSIDER<br />
LIKES<br />
44/45/46/47/48<br />
En favori yılbaş› hediyeleri<br />
Yüzük<br />
Mawi, Harvey Nichols
Ayakkabı<br />
Bridget Red KG Kurt Geiger, Harvey Nichols<br />
Frankie Küpeler<br />
KG Kurt Geiger, Harvey Nichols<br />
Ayakkabı<br />
Giuseppe Zanotti, Harvey Nichols
Deri Eldiven<br />
Kate Spade, Harvey Nichols
Ayakkabı<br />
Balenciaga, Harvey Nichols<br />
Gömlek, Papyon<br />
Eton Red Ribbon - 18, Harvey Nichols
Consensus, ‹ncirli Şaraphane<br />
Vinkara, ‹ncirli Şaraphane
110 Yıllık Bir Motosiklet Efsanesi...<br />
HARLEY<br />
50/51/52<br />
DAVIDSON...<br />
Harley-Davidson, 2013 y›l› boyunca,<br />
doğduğu yer olan Milwaukee’den Roma’ya<br />
dünyan›n her yerinde, onlarca şehirde<br />
klasik motosikletlerin ve<br />
güzel an›larla dolu klasik<br />
110 y›l›n tüm ihtişam›n› kutlayacak.<br />
Yaz›: Kenan Akoğlu
Eğer amans›z motosiklet piyasas›n›n içindeyseniz,<br />
her yeni y›l sizin için büyük bir y›ld›r. Ancak bu y›l<br />
Harley-Davidson için her zamankinden daha büyük.<br />
Amerika’n›n en eski motosiklet üreticisi olan marka<br />
110. y›l dönümünü, y›l boyu sürecek olan uluslararas›<br />
bir parti ile kutluyor. 29 Ağustos’taki starttan beri<br />
sonu gelmeyen ralliler, yar›şseverlerin baş›n›<br />
döndürdü ve sadece 110. y›la özel üretilen<br />
motosikletler binlerce motosiklet düşkününün<br />
daha şimdiden nefesini kesti.<br />
Uluslararas› y›ldönümü kutlamalar›, yaz sonbahara<br />
dönerken Milwaukee’de başlad›. Harley-Davidson’›n<br />
110. doğum günü ilan› y›ll›k Milwaukee Rallisi’ni<br />
başlatan düdük oldu. Y›l boyunca sergilenecek olan ve<br />
365 günden geriye sayan saati kuran yeni emekli<br />
olmuş Willie Davidson’u izlemek için binlerce araç<br />
Harley-Davidson Müzesi’ne akt›.<br />
110. y›l kutlamalar›n›n resmi olarak sona ereceği<br />
1 Ekim 2013’te Milwaukee’deki müzede devasa<br />
bir doğum günü kutlamas› yap›lacak. Önümüzdeki yaz<br />
bu parti havas› Harley-Davidson hayranlar›n› sarhoş<br />
etmeden, bir seri uluslararas› etkinlik ile<br />
Harley-Davidson kültürü tekrar kendini hissettirecek.<br />
Ocak 2013’ten başlayarak özel 110. y›l dönümü<br />
Rallileri Hindistan, Yeni Zelanda, Avustralya,<br />
Güney Afrika, Çin, Meksika ve Brezilya’y›<br />
kas›p kavuracak.<br />
Ama y›l›n en göze çarpan olay› haziran ay›nda<br />
gerçekleşecek olan Büyük Roma Rallisi.<br />
Pek çok şehri ziyaret eden motorcular,<br />
Vatikan Şehri’nde ilk defa k›r›ş›ks›z k›rm›z›<br />
cüppeleri içerisindeki kardinaller ve derilere<br />
bürünmüş motosikletçileri bir arada görecekler.<br />
Motor şovlar›n, demo sürüşlerin, motosiklet<br />
sergilerinin, konserlerin ve sonsuz gibi görünen<br />
motosiklet geçidinin yan› s›ra, Papa Benedict’in<br />
1400 motosiklet aras›ndan çekilişle seçilen bir<br />
tanesini kutsayacak olmas› da heyecanla<br />
beklenen bir olay.<br />
Rallilerden ayr› olarak, seçilmiş birkaç motorcu<br />
“Freedom Jacket”› (Özgürlük Ceketini) paylaşma<br />
şans›n› yakalayacak. Özgürlük ceketinin hikâyesi<br />
ise oldukça ilginç. Bu y›l›n başlar›nda Çin’den<br />
geçmekte olan bir medya arac›, Tibet’te deneme<br />
sürüşü yapmakta olan Harley-Davidson<br />
temsilcileri ve muhabirlerle karş›laşt›. Verdikleri<br />
bir molada Harleycilerden biri yoldan geçmekte<br />
olan bir adamdan motorculardan birinin ceketini<br />
imzalamas›n› rica etti. Yabanc› s›ğ›r derisi ceketin<br />
üzerine k›rm›z› boya ile Çince “Özgürlük”<br />
sembolünü yazd›. ‹şte bu ceket<br />
Harley-Davidson’›n 110. y›l›n›n kutland›ğ› bir y›l<br />
boyunca uluslararas› turlara ç›kacak ve seçilmiş<br />
birkaç motorcu onu gururla üstünde taş›ma<br />
onuruna ya da kendi imzalar› ile<br />
dekore etme f›rsat›na sahip olacaklar.
Harley-Davidson bir yandan da hayranlara<br />
yönelik reklam kampanyalar› ve<br />
#sterotypicalharley ismiyle başlatt›ğ› Twitter<br />
trendi ile dünyan›n her yerinden motorcular›<br />
kutlama partisine dahil etmeyi planl›yor.<br />
Harley-Davidson motor tutkunlar›n›n farkl›l›ğ›na<br />
odaklanmak isteyen özel bir TV spotu ile<br />
yürütülecek olan Twitter kampanyas›,<br />
motorcular› kendi Harley-Davidson hikâyesini<br />
anlatmaya teşvik edecek. Her biri bir ‘Harley<br />
al›c›s›’ olarak kimliklerini anlatacaklar ve<br />
Harley-Davidson’›n 110 y›ll›k hikâyesini oluşturan<br />
sayfalardan biri olacaklar.<br />
Markan›n 110. y›l dönümü için en ateşli hayranlar›<br />
kadar heyecanl› olan Harley-Davidson ekibi bu y›l<br />
için planlanan kutlamalar›n daha önce görülmemiş<br />
büyüklükte olduğunu belirtiyorlar. Harley-Davidson<br />
Pazarlama Müdürü Mark-Hans Richer,<br />
“110. y›l kutlamas› tarihimizdeki en büyük<br />
kutlama olacak. Tam bir y›l boyunca gezegendeki<br />
neredeyse her k›tadaki hayranlarla beraber<br />
kutlanacak bir y›l dönümü bu. Sadece bir y›l dönümü<br />
kutlamas›ndan da çok daha fazlas›. Bu hepimizi<br />
birbirimize bağlayan özgürlük duygusunun<br />
epik bir onurland›r›l›ş› ve dünyadan herkesi bunun<br />
bir parças› olmaya çağ›r›yoruz” dedi.<br />
Tabii ki Harley böylesine önemli bir y›l dönümünü<br />
hayranlar›n› yeni motosiklet modelleri ile<br />
tan›şt›rmadan yapmaz. 2013 için yola ç›kmaya<br />
haz›r yepyeni bir Street Bob bulunuyor.<br />
Ayn› zamanda halihaz›rda bulunan popüler<br />
modelleri Super Glide Custom, Fat Boy Lo,<br />
Road King, Electra Glide Ultra Limited,<br />
Heritage Softail Classic ve 1200 Custom gibi<br />
modeller için s›n›rl› say›da üretilen özel<br />
110. y›l tasar›mlar› da sunuyor. Toplamda on<br />
Harley-Davidson motosikleti 110. y›l için yeniden<br />
yarat›l›yor. Motosikletlerin her biri, kendine ait<br />
benzersiz seri numaras›na sahip plakas›,<br />
Vintage Bronz ve Vintage Siyah boya işi,<br />
saf bronzdan yap›lma yak›t deposu ve<br />
y›l dönümü amblemli kabartmalar› ile<br />
gerçekten eşsiz bir teknoloji<br />
ve estetik abidesi.
1<br />
TULA PALTO<br />
ALLSAINTS<br />
ASHBY JEAN<br />
ALLSAINTS<br />
JUMPER<br />
ALLSAINTS<br />
AYAKKABI<br />
MANOLO BLAHNIK
YILLAR GEÇER,<br />
ŞARKILAR KALIR!<br />
2012 y›l›nda da müzik dünyas› devrimci ç›k›şlar yaşamad› ama<br />
kişisel aray›şlar›n en samimi ve ilgiye değer hallerine sahne oldu.<br />
Evet, art›k müziğin ikonlar› dünyay› değiştirmeye çal›şm›yor; sadece katlan›l›r k›lmaya çal›ş›yor.<br />
Daha içe dönük ve kişisel hikayelerden söz aç›yor, kendi dünyalar›na kap› aral›yor.<br />
‹şte bu dönüşüm içinde y›l›n en ak›lda kal›c› ve en “olmazsa olmaz” albümleri...<br />
Y›l içinde kaç›rd›ysan›z, keşfetmeniz için.<br />
56/57/58/60<br />
1- The Maccabees / Given To The Wild<br />
Dört y›l gibi k›sa bir süre içinde ‹ngiltere’nin<br />
en prestijli indie rock gruplar› aras›na girmeyi<br />
başaran The Maccabees, “Given to the Wild”<br />
isimli bu üçüncü albümleriyle büyük bir olgunluğa<br />
ulaşarak hem y›l›n hem de kendi k›sa tarihinin en<br />
iyi işine imza att›. Müzik dünyas›n›n en prestijli<br />
ödüllerinden Mercury Prize’a da aday olan,<br />
her şark›s›yla incelikli bu albüm için akl›ma gelen<br />
ilk sözcükler; derin, zamans›z, yenilikçi, samimi ve<br />
k›r›lgan... Özellikle albümün en değerli parçalar›<br />
“Feel To Follow”, “Heave”, “Unknown” ve<br />
“Slowly One”a dikkat!<br />
2- Crystal Castles / III<br />
Electro, punk, gotik, hepsi, hiçbiri ve fazlas›...<br />
Şüphesiz Crystal Castles son y›llar›n en ufuk<br />
aç›c› ve önemli gruplar›ndan biri. Karanl›ğ› ve<br />
enerjisi sabit kalmak üzere son derece melodik ve<br />
basit yap›lar üzerine kurulu dans müziğinden,<br />
sinir krizinin eşiğindeki punk hayk›r›şlara s›çrayan<br />
şizofrenik tavr›yla müziğin yeni alamet-i farikas›<br />
belki de... Şüphesiz grup, kariyerinin bu üçüncü<br />
albümünde daha öfkeli ve dalgal› sulara sürüklüyor<br />
bizi. Bu şiddetli çalkant›ya rağmen daha temiz, olgun<br />
ve etkileyici bir atmosfer yaratmay› da biliyor.<br />
Crystal Castles III, y›l›n sadece en iyi albümlerinden<br />
biri değil, en ilginçlerinden biri de. Nefesinizi tutun<br />
ve kendinizi sars›nt›n›n ortas›na b›rak›n!<br />
3- WhoMadeWho / Brighter<br />
House, punk, indie rock ve disco sular›nda son<br />
derece melankolik ve ayn› anda tüm ironisiyle<br />
güler yüzlü bir müzik icra eden Danimarkal› trio<br />
WhoMadeWho, dördüncü albümleri “Brighter” ile<br />
y›l›n en iyi “dans” albümüne imza att›. ‹çinde<br />
neredeyse tek “boş” şark› bar›nd›rmayan bu albüm,<br />
“The Sun”, “Running Man”, “Head on My Pillow” ve<br />
“Below The Cherry Moon” gibi şahane eserleriyle<br />
şimdiden unutulmazlar aras›nda yer al›yor.<br />
Otururken, dans ederken ya da düşünürken;<br />
tüm derdine rağmen gülümsemeyi başaran<br />
“Brighter” belki de y›l›n en “çok amaçl›” albümü.<br />
Yaz›: Evren Aş›k
4- The Twilight Sad / No One Can Ever Know<br />
Geçtiğimiz aylarda Babylon’da canl› izleme<br />
f›rsat›n› da yakalad›ğ›m›z ‹skoç grup The Twilight<br />
Sad, “debut” albümleri “No One Can Ever Know”la<br />
2012’nin en özel ç›k›şlar›ndan birini gerçekleştirdi.<br />
Solist James Graham’›n tuhaf ve arkaik<br />
“‹skoç” aksan›, güçlü bariton sesi ve şark›lar›n<br />
karanl›k klavye tonlar›, bazen Ian Curtis’li Joy<br />
Division’u an›msatsa bile grubun kendine has<br />
soğuk ve çekici dünyas›n› tüyler ürpertici bir sis<br />
bulutu gibi üstümüze üfledi. “Sick” ve “Nil” gibi<br />
an›nda klasikleşen büyük eserlere sahip bu albüm<br />
“krautrock”, “shoegaze”, “pop” ve “indie” sular›nda<br />
ayn› anda dolaşan bir başyap›t!<br />
5- Chromatics / Kill For Love<br />
Biraz Italo-disco, biraz dub, biraz new-wave,<br />
biraz ambient ve bolca hayalet gölgesi...<br />
90 dakikal›k uzunluğuyla y›l›n en epik ve en ç›k›şs›z<br />
“gece” albümü olan “Kill For Love”, en az ad› kadar<br />
efkarl› ve “damardan” bir çal›şma olmay› başar›yor.<br />
Disco dokunuşlar› nedeniyle dans edilebilirmiş hissi<br />
veren, yumuşak vokaliyle hemen baştan ç›karan,<br />
fakat açt›ğ› kap›y› ard›m›zdan h›zla kapat›p bizi<br />
kendi tekinsiz dünyas›na hapseden “esrik” bir albüm<br />
bu. Şüphesiz onu y›l›n en değerli yap›mlar›ndan<br />
yapan şeyler de bu hafif dumanl› David Lynch<br />
atmosferi ve özgüveni! “These Streets Will Never<br />
Look The Same” , “Candy” ve “There's a Light Out On<br />
the Horizon”a özellikle dikkat!<br />
6- Halls / Ark<br />
Henüz 21 yaş›ndaki Sam Howard’›n projesi Halls,<br />
“Ark” isimli bu ilk albümüyle y›l›n en ruhani<br />
eserlerinden biri olmay› başar›yor. Aç›l›ş›n› büyük bir<br />
kilise orgundan yay›lan melodilerin yapt›ğ› ve bir<br />
bölümü kilisede kaydedilen Ark, tüm bu kesişmelere<br />
rağmen dini bir inan›şla bağ kurmaktan da kaç›n›yor.<br />
Tam tersi ayk›r› bir ruhun yaln›zl›ğ›n› ve<br />
umutsuzluğunu gözler önüne sererek aidiyetsiz bir<br />
iklimi keşfe ç›k›yor. Thom Yorke’umsu vokalleriyle<br />
Radiohead ve Amerikal› electro-indie grubu Home<br />
Video çağr›ş›ml› Halls müziği, elektronik, ambient,<br />
dubstep sular›nda son derece minimalist ve taze<br />
dünyalardan yank›lan›yor. “Funeral” ve “Reverie”ye<br />
özel ilgi gösteriniz.
7- Trust / TRST<br />
“Sulk”› ilk dinlediğimde bu elektro gotik “dans”<br />
şark›s›n›n, uzun zamand›r duymaktan en keyif<br />
ald›ğ›m şey olduğunu düşündüm. 80’lerin<br />
new-wave’ini ve 90’lar›n rave günlerini ayn› anda<br />
yaşatan bu şark›y› da bar›nd›ran bu “ilk” albümle<br />
kurabildiğim en yak›n akrabal›k Crystal Castles’›n<br />
ilk dönemi oldu. Robert Alfons ve Austra<br />
grubundan Maya Postepski’nin ortak projesi olan<br />
Kanadal› Trust’› dinlerken, Berlin’in karanl›k yeralt›<br />
kulüplerinde başlayan “gotik” bir yolculuğa ç›kt›m<br />
ve baz› şark›lar›n beni hala dans ettirebildiğine ikna<br />
oldum. Bu ayk›r› dansa haz›r olun!<br />
8- Efterklang / Piramida<br />
Danimarkal› Efterklang, dördüncü albümü<br />
“Piramida” y› Norveç ve Kuzey Kutbu aras›nda<br />
kalan Piramiden adl› terk edilmiş kentte kaydetmiş.<br />
Kuru bir yapraktan dev bir petrol tankerine bu<br />
“hayalet” kentte onlar› etkileyen ne varsa hepsi<br />
bir sese dönüşüp albümdeki yerini alm›ş.<br />
Bu yüzden de “Piramida” hayaletleri ve gri bulutlar›<br />
bol, gücünü kişiselliğinden alan bir albüme<br />
dönüşmüş. Belki de son dönemin en etkileyici<br />
piyanistlerinden Nils Frahm’›n da içinde yer ald›ğ›<br />
bir orkestra şark›lara eşlik etmiş. Grubun solisti<br />
Casper Clausen’in falsettolar›n› ve albümün<br />
üç mükemmel yap›t›n› da unutmamak gerek:<br />
“Hollow Man”, “Apples” ve “Sedna”.<br />
Tart›şmas›z y›l›n en iyilerinden.<br />
9- Liars / WIXIW<br />
Her albümünde yeni bir deneye girişmekten<br />
çekinmeyen Los Angeles’l› grup Liars, “wish you”<br />
olarak telaffuz edebileceğimiz 2012 albümü<br />
“WIXIW”la elektronik müzikte gidebileceği yerleri<br />
s›nad› ve ortaya Radiohead’in “Kid A” dünyas›n›<br />
çağr›şt›ran, kendi içinde bile değişken, ayk›r› bir<br />
yap› orta ç›kt›. Olgunluk ve büyüklük kayg›s›<br />
taş›mayan, baş›bozuk bir Radiohead albümü gibi<br />
t›nlayan bu albüm ilk dinleyişte oldukça soğuk ve<br />
dağ›n›k gelebilir. Ama kendinizi b›rakt›ğ›n›zda<br />
yeni, taze ve cesur seslerin, çekici melodilerin<br />
içinde kendinizi kaybedeceksiniz. “WIXIW” tüm<br />
derinliği ve cesaretiyle gerçek bir sanat yap›t›!
10- Bobby Womack / The Bravest Man<br />
In The Universe<br />
Müzik dünyas›n›n dahi çocuğu Blur’un solisti<br />
Damon Albarn’›n prodüktör koltuğunda oturduğu<br />
bu kusursuz albüm, soul ve gospel müziğin<br />
efsanevi ismi Bobby Womack’›n 18 y›l aradan sonra<br />
yay›nlad›ğ› ilk “stüdyo” albümü olma özelliğini<br />
taş›yor... Ve bu kez Womack’›n 67 y›l›n<br />
yaşanm›şl›ğ›yla şarap tad› veren sesi Albarn<br />
sayesinde bir Gorillaz veya Massive Attack<br />
albümünden f›rlama trip-hop ritimler ve elektronik<br />
seslerle buluşuyor. Albümün en büyük sürprizi ise<br />
2012’nin en gösterişli ç›k›şlar›ndan birini yapan<br />
Lana Del Dey ile Womack’›n düet yapt›ğ› “Dayglo<br />
Reflection” ... Y›l›n bu beklenmedik düzeyde baş<br />
döndürücü albümünde Fatoumata Diawara düeti<br />
“Nothin’ Can Save Ya” ve ayr›ca “If There Wasn’t<br />
Something There” özel dikkati hak ediyor.<br />
Baştan sona keyifle dinleyeceksiniz.<br />
11- The XX / Coexist<br />
The XX, 2009 y›l›nda ç›kard›ğ› ilk albümüyle<br />
hem y›l›n en iyi ç›k›ş yapan “yeni” gruplar›ndan<br />
olmay› başard›, hem de Mercury Prize’› kazanarak<br />
büyük prestij elde etti. Elbette tüm bu büyük<br />
başar›lar›n ard›ndan ikinci albümü kaydedip<br />
piyasaya sürmek çok da kolay olmad›. Bildik<br />
“ikinci albüm krizi” üç y›ll›k bir bekleyişe neden<br />
oldu ve ard›ndan gelen “Coeixist” bu bekleyişe<br />
değdiğini gösterdi. T›pk› ilki gibi melodik, sakin ve<br />
sessizlikleriyle son derece minimalist bir<br />
albüm olan “Coexist”, belki ilkinden çok da farkl›<br />
şeyler söylemiyor. Ama bir kez daha “iyi ve<br />
yoğun bir indie-pop şark›s› nas›l yaz›l›r” sorusuna<br />
mükemmel yan›tlar veriyor. Her parças›yla<br />
kayda değer bir albüm olan “Coexist”te özellikle<br />
“Angels”, “Tides” ve “Swept Away”, yan›n›zdan<br />
hiç eksik etmek istemeyeceğiniz şark›lar.<br />
12- Sigur Ros / Valtari<br />
‹zlandal› Sigur Ros’un solisti Jonsi alt›nc› albümleri<br />
“Valtari”yi şöyle tan›ml›yor: “Bir ç›ğ›n yavaşlat›lm›ş<br />
çekimi”... Kan›mca Valtari’yi en iyi anlatan cümle de<br />
bu! Çünkü Valtari, neredeyse kaydedildikten sonra<br />
ağ›r çekime al›nm›ş, ses parçac›klar›n›n tek tek<br />
görünür k›l›nd›ğ›, doğadaki en küçük titreşimi bile<br />
seyre sunan bir görüntüler ve sesler bütünü hissiyat›<br />
yarat›yor. Ve önceki Sigur Ros albümlerine göre çok<br />
daha minimal ve elektronik t›nl›yor; ambient’a bile<br />
göz k›rpacak denli soyut ve belirsiz noktalara<br />
s›çr›yor. Sonuç ise neredeyse mükemmel!<br />
Özellikle Varud ve bir müzik kutusundan yay›l›yor<br />
hissi veren çarp›c› melodisiyle Valtari albümün<br />
k›ymetini çok iyi özetliyor.<br />
Ve atlanmamas› gereken diğer en iyiler...<br />
13- Mount Eerie / Clear Moon<br />
14- Tindersticks / The Something Rain<br />
15- Andy Stott / Luxury Problems<br />
16- Soulsavers / The Light the Dead See<br />
17- Alt J / An Awesome Wave<br />
18- Gossip / A Joyful Noise<br />
19- Hot Chips / In Our Heads<br />
20- The Presets / Pacifica<br />
21- Grizzly Bear / Shields<br />
22- Archive/ With Us Until You’re Dead<br />
23- Bat For Lashes / The Haunted Man<br />
24- Regina Spektor / What We Saw From the Cheap Seats<br />
25- Antony and The Johnsons- Cut The World
2013 MODA<br />
TRENDLER‹<br />
62/63/64/65<br />
Sevgili moda merakl›lar›,<br />
Bu say›da <strong><strong>Hillside</strong>r</strong> Magazine, moda konusundaki<br />
bilgilerimi paylaşmam için beni sizlerle buluşturdu.<br />
Asl›nda moda trendler üstüne kuruluyor,<br />
fakat asla kişisel stilinizi b›rakmaman›z laz›m.<br />
Çünkü sizi as›l tan›mlayan her sezon trendlere göre<br />
giyinmek değil, beğendiğiniz trendleri kendi<br />
stilinizde iyi bir stylingle taş›yabilmektir.<br />
Taş›d›ğ›n›z her bir parça asl›nda sizin kimliğinizin<br />
bir parças›, karakteriniz hakk›nda ipucudur.<br />
O yüzden ben şimdi size bu yaz›da sadece<br />
yol gösterebilirim, çünkü her yiğidin<br />
yoğurt yiyişi farkl›d›r?<br />
Bu sezon - benim de hep koleksiyonlar›mda olan -<br />
güçlü kad›n imaj› çok ön planda, yani naif, şekli belli<br />
olmayan formlar değil, aksine şekilli, sert bir kad›n<br />
görecegiz 2013’de...<br />
Genel anlamda belirtmek gerekirse;<br />
Uzakdogu Esintileri: Özellikle Prada’da öne ç›kan<br />
bu trendi bir sürü markada gördük. Haider<br />
Ackermann, Pucci gibi markalar uzakdoğu esintili<br />
koleksiyonlar›n› sergilediler. Normalde çok daha<br />
romantik formlar kullanan Alber Elbaz(Lanvin) bile<br />
bu sezon keskin formlara ve uzakdoğu tarz›na yer verdi.<br />
F›rf›r:<br />
Asl›nda f›rf›r Lanvin’in imzas›d›r ancak bu sezon f›rf›r›n<br />
çok farkl› yorumlar›n› gördük. Her tasar›mc› bu trendi<br />
başka başka yorumlayarak yeni formlara soktu;<br />
Balenciaga’n›n edgy tarz›n› yans›tan f›rf›rlar vard›;<br />
Givenchy’de daha romantik bir şekilde sunuldu.<br />
Gucci de 60’lar tarz›n› devam ettirdi. Franceso<br />
Scognamiglio benim en sevdiğim tasar›mc›lardan biridir;<br />
o da f›rf›r› hep kullan›r. F›rf›r, bu sezon patlama yapan<br />
trendlerden biri.<br />
60’lar stili:<br />
Ben her ne kadar çok fazla sevmesem de<br />
Marc Jacobs’›n öncülüğünü yapt›ğ› Edie<br />
Sedgwick ve 60’lar modas› geri geliyor, özellikle moda<br />
çekimlerinde çok fazla görüyoruz bunu.<br />
Etkisini gösteren bir başka dönem ise 80’ler.<br />
Balmain ve Stella Mc Cartney geniş kesim ceketlerinde<br />
80’lere gönderme yap›yor.<br />
Siyah-Beyaz:<br />
Asl›nda her sezon ön planda olan iki renktir; ama bu sezon<br />
birlikte kullan›larak çok yoğun kontrast yarat›l›yor.<br />
En çok Alexander Wang’de gördük. Amerikan klasikleri<br />
Michael Kors ve Ralph Lauren’den, Frans›z aristokrat<br />
Lanvin ve Edgy Balenciaga’ya kadar birçok markan›n en<br />
keskin renk paleti siyah ve beyazdan oluşuyor.<br />
Yazı: Zeynep Tosun
Pilotto Resort
Rodarte<br />
Givenchy
Alexander Wang<br />
Marc Jacobs<br />
2013 için bana göre en çarp›c› koleksiyon ve<br />
sunum her zamanki gibi ar› işlemeleriyle<br />
Alexander McQueen’in koleksiyonu.<br />
Şahsen Preen’i de çok beğendim;<br />
tamamıyla sofistike ve rafine bir koleksiyon.<br />
Sezona damga vuracak tasarımcı ve<br />
detaylara gelirsek;<br />
- Rodarte’nin püsküllü ceketleri<br />
- Altuzarra ve Alexander Wang’in<br />
parmak aras› diz üstü çizmeleri<br />
- Balenciaga’n›n yüzükleri<br />
- Givenchy’nin pleksi huni topuklu ayakkab›lar›<br />
- Peter Pilotto’nun desenleri<br />
- Balmain’in işçiliği...<br />
Bunlar 2013 ‹lkbahar / Yaz koleksiyonunda en çok<br />
dikkat çekecek ve trend olacak objeler.
‹nand›ğ›n›z Yolda Ne Kadar Yürüyebilirsiniz?<br />
L‹KYA YOLU<br />
Bir “HILLSIDER CHALLENGE” hikayesi…<br />
66/67/68/<strong>69</strong>/70<br />
Yaz›: Galia Hasid<br />
Fotoğraflar : Senol Altun
“<strong><strong>Hillside</strong>r</strong> Challenge”;<br />
s›radan insanlar›n s›rad›ş›<br />
hikayeleri, 3 y›l önce Ağr› Dağ›<br />
Zirvesi’ne t›rmanmakla başlad›,<br />
Boğaz’dan Bozcaada’ya kürek<br />
çekmekle devam etti.<br />
Peki bu hikaye nas›l sürecekti?<br />
‹nand›ğ›n yolda sonuna kadar<br />
yürüyerek... 509 km’lik Likya<br />
Yolu’nu baştan sona geçerek...<br />
Her şey bundan 8 ay önce bir hayal ile başlad›.<br />
Tüm kulüplerden çal›şanlarla oluşan <strong>Hillside</strong> ekibi,<br />
daha kimsenin haberi yokken “<strong><strong>Hillside</strong>r</strong> Challenge”<br />
hayalleri kurdular. Hayallerinde kutuplara gittiler,<br />
dünyan›n en zorlu çöllerinde dolaşt›lar ve<br />
sonunda yurtlar›na döndüler.<br />
Hedef belirlenmişti: Dünyan›n en iyi 10 uzun<br />
mesafe yürüyüş rotas›ndan biri olan tarihi Likya<br />
Yolu’nu baştan sona 509 km yürümek...<br />
Antalya’dan Fethiye’ye uzanan bu yolculukta,<br />
<strong><strong>Hillside</strong>r</strong> Challenge ekibi <strong>Hillside</strong> Su’dan<br />
uğurlanacak, <strong>Hillside</strong> <strong>Beach</strong> <strong>Club</strong>’da karş›lanacakt›.<br />
Ekipçe s›k› bir çal›şma başlad›.<br />
Antrenman programlar›, duyurular,<br />
aç›khava yürüyüş rotalar› haz›rland›.<br />
<strong><strong>Hillside</strong>r</strong> Challenge as›l kahramanlar›n›;<br />
profesyonel sporcu olmayan üyeleri,<br />
belki de hayatlar›nda hiç uzun mesafe koşmam›ş<br />
hatta yürümemiş kişileri ar›yordu.<br />
Likya Yolu’nu tamamlamay› başaran bir<br />
Challenger’in, Ece’nin ilk hisleri: “5 Nisan’›<br />
Bekleyin! afişinin as›ld›ğ› ilk gün eşim ‹hsan,<br />
bana ‘bu nedir sence?’ dedi. Ben de bu Likya<br />
Yolu’nun haritas› dedim. Ama o esnada konuyla<br />
ilgili hiçbir bilgim yoktu. <strong>Hillside</strong> eğitmenleri de<br />
bizi merakta b›raksa da heyecanl› bir olay›n bizi<br />
beklediğinin müjdesini ald›k.<br />
Ve 5 Nisan’› gerçekten bekledik.<br />
Yap›lan ilk toplant›dan ç›kt›ğ›mda içimi<br />
Likya heyecan›n›n sard›ğ›n› söyleyebilirim.”
<strong>Hillside</strong> Etiler, Trio ve ‹stinye’de üç kulüp çap›nda<br />
düzenlenen, <strong><strong>Hillside</strong>r</strong> Challenge deneyiminin<br />
detaylar›n›n anlat›ld›ğ› toplant›yla Likya Yolu’nu<br />
yürümeye olan ilgi daha da artmışt›.<br />
Challenge ekibinden Dilek karar an›n› şöyle<br />
anlat›yor: “‹lk toplant›da daha da çok motive oldum,<br />
çünkü işin içinde haz›rl›k için herkesin kat›lacağ›<br />
antrenmanlar, organizasyonlar da vard›.<br />
Esas amaç yar›şmak değil, bir tak›m ruhu<br />
oluşturarak bu ‘challenge’› yaşamakt›.”<br />
Baz›lar› ise çok daha önceden bu yolda yürümeye<br />
karar vermişlerdi; t›pk› Vedit gibi: “Likya Yolu afişini<br />
<strong>Hillside</strong>’da gördüğüm an kat›lmaya karar verdim. En<br />
sevdiğim şeyi yapmak için; doğada spor yapmak için<br />
9 günlük bir cennet yolculuğuna haz›rd›m”<br />
Ve bu cennet yolculuğuna ön haz›rl›klar taa<br />
Nisan ay›nda başlad›. Kulüpte arazi yürüyüşüne<br />
uygun Bosu® üzerinde özel antrenmanlar,<br />
s›rt çantalar›yla yürüyüş bantlar›nda koşular,<br />
hafta sonlar› ise Likya Yolu’na örnek oluşturacak<br />
yürüyüş rotalar›nda aç›k hava antrenmanlar›<br />
düzenlendi. ‹şte bu dönem ile ilgili Ebru’nun dile<br />
getirdikleri: “Birinci dönem çal›şmalar›ndaeğitmenlerimiz<br />
dahil- bireysel ve toplu,<br />
say›s›z çal›şma yapt›k. Yaklaş›k 2 ay› geçen<br />
çal›şmalar›m›zda biz bir ‘ekip’ olmay› başard›k<br />
diye düşünüyorum. Bu çal›şmalar›n güzel taraf›,<br />
yapm›ş olduğumuz antrenmanlar›m›z kişisel<br />
disiplin ve vücut kondisyonuna bağl› iken,<br />
sonuç olarak ortaya ayn› kondisyona sahip<br />
bir tak›m ç›karm›ş olmas›.”<br />
Birinci dönemin sonunda s›ra seçmelere,<br />
‹stanbul’un en yüksek tepesi Aydos’a<br />
t›rmanmaya gelmişti. Bu t›rman›şta başar›l›<br />
olanlar›n belirlendiği seçmelerin ard›ndan<br />
Likya Yolu’nu yürüyecek 30 <strong><strong>Hillside</strong>r</strong> ikinci<br />
dönem haz›rl›klar›na başlad›.<br />
Arka planda ise Likya yolcuğu ile ilgili her türlü<br />
detay haz›rlan›yordu. <strong>Hillside</strong> Su’dan uğurlama,<br />
her gece kal›nacak Yörük çad›rlar›,<br />
özel Challenge k›yafetleri, her gece için keyifli<br />
aktiviteler, özel yemek menüleri,<br />
<strong>Hillside</strong> <strong>Beach</strong> <strong>Club</strong>’da karş›lama...
Uzun ve emekli haz›rl›klar sonunda büyük gün<br />
geldi... Ekip, 19 Ekim’de, ceplerine <strong><strong>Hillside</strong>r</strong><br />
Challenge aplikasyonu ile rotalar›n› yükleyip<br />
yola ç›kt›. 20 Ekim’den 29 Ekim’e kadar dünyan›n<br />
en iyi 10 yürüyüş rotas›ndan biri kabul edilen<br />
Likya Yolu’nda, doğa ve tarihin iç içe geçtiği<br />
say›s›z parkurda bazen güneş, bazen yağmurun<br />
alt›nda 509 km’yi aşan “Challenger”lardan<br />
Özge deneyimini şöyle anlat›yor:<br />
“Mevlana’n›n bir sözü vard›r: ‘Başar› bir seyahattir,<br />
hedef değil. Mutluluk, gidilen yolun üzerindedir,<br />
yolun sonunda değil. Yolun sonunda olsa, ona<br />
var›ld›ğ›nda yol bitmiş ve vakit de geçmiş olurdu.<br />
Mutlu olman›n zaman› ise bugündür, yar›n değil.’<br />
Bence Likya Yolu da böyle bir şey.<br />
‹lk günden ekip olarak ‘challenging’ bir amaç için bir<br />
araya geldik ve bu hedefe ulaşmak için yeri geldi<br />
zorland›k, yeri geldi eğlendik. Birlikte eğlenen,<br />
mutlu olan, motive eden ve zorluklar›n üstesinden<br />
gelen bir ekip olduğumuzu gösterdik.”<br />
‹şte yolun sonunda gelinen nokta; asl›nda ne kadar<br />
yürüdüğünüz değil ne kadar iyi hissettiğinizdir...<br />
‹yi hisseden ve hissettiren tüm <strong>Hillside</strong> Challenge<br />
ekibine tebrikler ve bir sonraki maceralar›nda<br />
başar›lar...<br />
Bizimle birlikte bu yolda yürüyen Puma, GNC ve Caribou<br />
Coffee’ye teşekkürler.
Modern Gezginlerin Klasik Yoldaş›...<br />
MOLESKINE<br />
72/73/74<br />
®<br />
‹ki as›rdan fazlad›r Vincent van<br />
Gogh, Oscar Wilde, Pablo<br />
Picasso, Ernest Hemingway ve<br />
Bruce Chatwin gibi say›s›z artist<br />
ve düşünürün, fikirlerini,<br />
ilhamlar›n›, yarat›c› ruhlar›n›<br />
içlerine döktükleri o isimsiz siyah<br />
günlükler, kendi efsanesini<br />
yaratan o nadir objelerden biri.<br />
Güvenilir ve yararl› bir yol<br />
arkadaş› olan günlükler eskiden<br />
beridir bir gün meşhur resimler<br />
ve çok sevilen kitaplar haline<br />
gelecek paha biçilemez notlar›,<br />
hikâyeleri ve hayalleri<br />
sayfalar›nda sakl›yor.<br />
Kal›n kapakl›, iç taraf›nda cebi bulunan, s›kl›kla<br />
bir lastik ya da kordonla bağlanabilen defter ve<br />
günlükler 19. ve 20. yüzy›l Avrupas›’nda çok yayg›nd›.<br />
Ufak köşe baş› dükkânlar›nda, Frans›z kitap ciltçileri<br />
taraf›ndan yap›lan o zaman›n isimsiz Moleskine<br />
defterleri, Fransa başta olmak üzere, Avrupa’n›n<br />
önde gelen şehirlerinde k›rtasiyeleri dolduruyordu.<br />
Günümüzde bile pek çok sanat galerisi ve müzede<br />
görebileceğiniz gibi, k›sa zamanda bu defterler;<br />
d›şar›da çok zaman geçiren, sokaklardan,<br />
hayat›n doğal ak›ş›ndan ve anl›k duygular,<br />
manzaralar ve fikirlerden ilham alan dönemin<br />
avangart sanatç›lar› için vazgeçilmez oldular.<br />
Sayfalar› çizimler, paha biçilmez sat›rlar,<br />
an›lar ve düşüncelerle doldu.<br />
Bugün isimlerini herkesin bildiği Oscar Wilde,<br />
Pablo Picasso, Henri Matisse gibi büyük sanatç›lar<br />
ve yazarlar Moleskine’in sayfalar›na ruhlar›ndan<br />
parçalar işlediler, bir gün geride b›rakt›klar› bu<br />
minik yadigârlar›n tüm dünyaca bilinen sanat<br />
eserlerine dönüşeceğini bilmeden...<br />
1980’li y›llara gelindiğinde neredeyse tamamen<br />
ortadan kaybolmuş bir hazine olan günlükler,<br />
Moleskine’in sade büyüsüne kendini kapt›rm›ş<br />
pek çoklar› taraf›ndan özlemle aran›yordu.<br />
Romanc› ve gezi yaz›lar›yla meşhur Bruce Chatwin,<br />
günlüklere ilk gördüğü anda âş›k olmuştu.<br />
O zamanlar ‘küçük siyah defterler’ olarak bilinen<br />
Moleskine günlüklerinin geriye kalan tek üreticisi<br />
olan Fransa’n›n Tours şehrindeki ufak aile şirketi,<br />
1986 y›l›nda Moleskine sanat›n› bilen en son kişinin<br />
ölümüyle kapan›nca, yazar Bruce Chatwin,<br />
kitab› The Songlines’a şöyle yazd›,<br />
“Le vrai moleskine n'est plus” (Gerçek Moleskine<br />
art›k yok.)<br />
Avustralya’ya gitmeden önce bulabildiği tüm<br />
günlükleri sat›n alan Chatwin, Rue de I’Ancienne<br />
Comédie’deki eski küçük dükkan›n sahibine de<br />
ayn› sözleri üzüntüyle tekrarlad› ve ard›ndan,<br />
gelecekteki y›llarda kendisini meşhur edecek<br />
olan yaz›lar›, seyahatleri boyunca sayfalar›na<br />
döktüğü Moleskine günlükleri ile yola ç›kt›.<br />
Yaz›: Elmira Gürses
1997 y›l›na kadar ortadan kaybolan efsanevi<br />
günlükleri, Milanolu bir yay›mc› tekrar hayata<br />
döndürdü. Modo & Modo SpA ismindeki ufak<br />
şirket s›ra d›ş› bir geleneği sürdürme gayesiyle<br />
günlüklere Chatwin’in vaktinde yapt›ğ› gibi,<br />
Moleskine (Bir çeşit köstebek derisi) ismini verdi.<br />
Günlükleri ayn› Chatwin’in kitab› The Songlines’da<br />
anlat›ld›ğ› gibi yapmaya inan›lmaz bir<br />
özen gösteren yay›mc›, neredeyse unutulmuş bir<br />
efsaneyi tüm güzelliğiyle yeniden yaratt›.<br />
1999 y›l›nda Modo & Modo SpA ‹talya’n›n d›ş›na,<br />
Amerika ve Avrupa’ya dağ›t›m yapmaya başlad›.<br />
2004’e gelindiğinde Moleskine defterleri<br />
Japonya’ya kadar ulaşm›şt› ve o noktadan sonra<br />
tüm Asya’ya dağ›t›l›yordu. Belki de edebiyat ve<br />
kültürel mirasa olan yak›nl›ğ›ndan dolay›,<br />
Moleskine günlükleri en çok kitapç›larda ve<br />
tasar›m mağazalar›nda yer buldu.<br />
2008 y›l›nda şirketin ismi art›k Modo & Modo SpA<br />
değil, Moleskine Srl olmuştu ve tescilli markay›<br />
üstünde taş›yan 200 y›ll›k günlükler, vaktinde<br />
ona kalplerini dökmüş tan›nm›ş, tan›nmam›ş tüm<br />
sanatç› ruhlu gezginlere gurur verircesine<br />
53 ülkede ve 14.000 noktada sat›l›yordu.<br />
Yüzlerce gezginin ad›mlar›n› izleyerek Moleskine<br />
günlükleri zaman içinde yolculuklar›na devam etti<br />
ve en sonunda günümüzün yeni ve taş›nabilir<br />
teknolojisine vazgeçilmez bir yoldaş oldular.<br />
Hayat› hareket halindeyken yakalayan, saklayan,<br />
detaylar› kaydeden ve deneyim denen mucizenin<br />
eşsiz doğas›n› asla eskimeyen bir bireysellikle<br />
kâğ›da işleyen Moleskine, fikirleri ve duygular›<br />
bar›nd›ran bir pil haline geldi. Y›llar sonra<br />
aç›ld›ğ›nda bile tüm nostaljisi ve derinliğiyle bu<br />
enerjiyi serbest b›rakmaya haz›r zamans›z bir<br />
hazine...<br />
Moleskine markas› art›k hem gerçek dünyada<br />
hem de dijital dünyada kültür, gezi, hat›ra,<br />
hayal gücü ve kişisel kimlikle eş anlaml›.<br />
Marka y›llard›r gezginlerle özdeşleşmiş<br />
pek çok objeyi kaps›yor; notebooklar, günlükler,<br />
ajandalar, çantalar, yaz› yazma araçlar›,<br />
okuma aksesuarlar›... Taş›nabilir kimliğimizi<br />
temsil eden her şey. Gittiğimiz her yere bizimle<br />
gelen ve dünyan›n her yerinde bizi tan›mlayan<br />
objeler. Hayatlar›m›z›n yarat›c› ve hayalperest<br />
yönlerinin sad›k dostlar› görevi görüyorlar ve<br />
art›k tüm dünyada çağdaş gezginlerin<br />
bir sembolü olarak kabul ediliyorlar.<br />
Bruce Chatwin’in günlüklerin yok oluşuna duyduğu<br />
üzüntü ve kitab›na yazd›ğ› kelimeler, bilmeden<br />
onlar›n y›llar sonra yeniden doğmas›na olanak<br />
sağlad›. Ve bugün Moleskine ismi, Chatwin’in<br />
The Songlines’a yazd›ğ› kelimelere itiraz<br />
edercesine, yoldaşl›k ettiği her gezginin,<br />
yazar›n, maceraperestin ve fikir adam›n›n yan›nda,<br />
varl›ğ›n› defalarca kan›tl›yor.
GOOD<br />
FOR<br />
MEN<br />
76<br />
YA⁄MURA<br />
HÜKMETMEK!<br />
Şemsiyeler sinir bozucu olabilir. Sağanak yağmur<br />
alt›nda bir kalabal›ğ›n içinde elinizde şemsiyeyle<br />
yürümek gerçekten tam bir savaşa dönüşebilir.<br />
Hele sert bir rüzgâr›n birdenbire şemsiyenizin içini<br />
d›ş›na çevirmesinden hiç bahsetmeyelim.<br />
Hafiften utand›ran bir an olmas›n›n yan› s›ra,<br />
sert ve erkeksi görünüşünüze pek de katk›s› olmaz.<br />
Ama k›ş›n gelmesiyle tarz›n›z için olmasa bile,<br />
sağl›ğ›n›z için en çok ihtiyaç duyacağ›n›z<br />
aksesuarlardan biri şemsiyeniz olacak.<br />
Eğer baş›n›z›n üzerine kald›rd›ğ›n›z şemsiyenizle<br />
bile tarz sahibi görünmek istiyorsan›z ciddi,<br />
koyu renk ve sağlam ürünler seçtiğinizden emin<br />
olun. Siyah, lacivert, koyu füme rengi olan,<br />
ince ama sağlam malzemeden yap›lm›ş bir şemsiye<br />
hem rüzgarl› havalarda sizi utand›rmaz,<br />
hem de kullanmad›ğ›n›z zamanlarda çok ş›k bir<br />
baston görevi görür. Doğru seçimi yapt›ğ›n›z sürece<br />
yağmurlu ‹ngiltere’nin yeni evli prensi William<br />
kadar asil ve stil sahibi görünebilirsiniz.<br />
PARFÜMÜNÜZÜ<br />
DE⁄iŞTiRiN!<br />
Uzun k›ş aylar›nda giydiğiniz kat kat giysilere<br />
rağmen kokunuz her daim imzan›z niteliğini taş›r.<br />
Bir odaya girdiğiniz anda, insan duyular›n›n<br />
en güçlülerinden olan koku alma duyusunu<br />
uyaran aftershave ve erkek parfümleri hem<br />
karş›n›zdaki insanlarda b›rakt›ğ›n›z izlenimi<br />
doğrudan etkiler hem de hissedilir bir<br />
özgüven ifade eder.<br />
K›ş döneminde daha ağac›ms› ve misk gibi<br />
kokular tercih etmelisiniz. Meyveli ve taze, bahar<br />
ve yaz› hat›rlatan, denizi an›msatan kokulardan<br />
uzak durun. K›ş parfümleri daha ağ›rd›r.<br />
Bu sebeple parfümünüzü kullan›rken<br />
abartmaman›z çok önemlidir zira daha uzun<br />
dayan›rlar ve çok daha yoğundurlar.<br />
Bunları göz önüne alarak seçtiğiniz<br />
parfümler sizi herkesten ay›racak ve k›ş›n<br />
bile baş döndüren bir çekiciliğe<br />
sahip olman›z› sağlayacakt›r.<br />
SiZ NEREYE,<br />
ÇANTANIZ ORAYA!<br />
Tatiller, iş gezileri, konferanslar, s›n›f toplant›lar›;<br />
neresi olursa olsun evden ç›karken yan›n›zda<br />
gard›robunuzun bir k›sm›n› da alman›z gerekir.<br />
Bir erkeğin seyahat çantas› hem pratik<br />
hem de stil sahibi bir seçimin sonucu olmal›d›r.<br />
Tüm ihtiyaçlar›n›za cevap verecek bir şey<br />
isterseniz ama gezi giysilerinize uymalar› da<br />
oldukça önemlidir. Bu özellikle s›k s›k iş gezilerine<br />
ç›kan ve seyahat çantas›n› yan›nda taş›yarak<br />
havaalan›ndan ç›kar ç›kmaz insanlarla tan›şan<br />
beyler için çok daha büyük önem taş›r. Büyük çanta<br />
her zaman en iyisi değildir. Farkl› geziler için farkl›<br />
tip çantalar gerekir. Aile gezisi çantan›z›n büyük bir<br />
hacme ve sağlam tekerleklere ihtiyac› vard›r ancak<br />
iş gezileriniz için seçeceğiniz bir çanta çok daha<br />
ince, kolayca tek omzunuzun üstüne atabileceğiniz<br />
hafiflikte ve tak›m elbisenizi katlamak zorunda<br />
kalmadan içine asabileceğiniz genişlikte olmal›d›r.<br />
Ve en önemlisi, tarz›n›z›n fark›nda olman›z ve<br />
giyiminizle aksesuarlar›n›z› kombine ederken bunu<br />
göz önüne almay› unutmaman›zd›r.
2<br />
SCARLET ELB‹SE<br />
DIANE VON FURSTENBERG<br />
AYAKKABI<br />
MANOLO BLAHNIK
YEN‹ YIL<br />
LEZZETLER‹<br />
80/81/82/83<br />
Yeni y›lda haz›rlanan özenli sofralarda Hindi ile yap›lan<br />
yemekler menülerin vazgeçilmezi oldu adeta.<br />
Ana yemek Hindi olunca mezeler de ona uyumlu olarak<br />
yap›l›r hep. Halbuki Hindiye alternatif farkl› lezzetler de<br />
düşünülebilir. Bu y›l ördek yeni y›l sofralar›nda tercih<br />
edilebilecek bir lezzet. Özellikle confit (yağ›n içerisinde<br />
düşük ›s›da ağ›r ağ›r pişirme) yöntemi ile pişirilen ördek<br />
nemli ve yumuşak bir dokuda müthiş bir ana yemek oluyor.<br />
Yeni y›lda peynir-şarküteri ile donat›lan başlang›ç<br />
tabaklar›n›n yan› s›ra küçük, paylaş›lan tabaklar,<br />
s›cak-soğuk mezeler ve sonras›nda gösterişli bir ana<br />
yemek olmazsa olmaz. Sofrada mutlaka k›rm›z› meyveleri<br />
kullan›n. Çilek, frambuaz veya nar gibi meyveleri salata,<br />
meze veya tatl› tabaklar›na eklemeyi ihmal etmeyin.<br />
Krudite sebzeler ve kuruyemiş ise gece boyunca içkiye<br />
eşlik eden yeni y›l ikramlar› olarak düşünülmeli.<br />
Hazırlayan: Pelin Çakar / Lucca<br />
Fotoğraflar: Yasin Baran
ÖRDEK CONF‹T<br />
Marinasyon içerikleri:<br />
Ördek But, 150 gr Ördek Yağ› (Duck Fat),<br />
250 gr Deniz Tuzu, 1 Defne Yaprağ›, 4-5 Adet<br />
Tane Karabiber, 2-3 Dal Taze Kekik, 2 Diş Sarm›sak,<br />
50 ml Teriyaki Sos<br />
Garnitürler:<br />
Patates Püresi, Haşlanm›ş Brokoli<br />
Yap›l›ş›:<br />
Ördeğin üzerini deniz tuzu ile kaplay›n, aroma verici<br />
diğer malzemeleri de ekleyip, 1 gece boyunca bekletin.<br />
Confit yapmadan önce ördeği marinasyondan ç›kar›p iyice<br />
tuzdan ar›nacak kadar y›kay›p, vakum paketine koyun.<br />
Vakum paketinin içerisine ördek yağ›, teriyaki sos,<br />
defne yaprağ›, tane karabiber ve kekik ekleyip vakumlay›n.<br />
‘Sous vide’ pişirme yöntemi diğer ad›yla vakumlu pişirme yöntemi<br />
ile ördeği vakumlu, mühürlü ve tam ›s› kontrollü bir şekilde su<br />
banyosu içerisinde düşük ›s›da 82° C’de 8 saat ağ›r ağ›r pişirin.<br />
Nemli ve yumuşak dokuda aromalar ile zengileştirilmiş<br />
lezzetli bir ördek budu pişme işlemi bittikten sonra servis<br />
edeceğiniz zamana kadar buzdolab›nda saklayabilirsiniz.<br />
Servis s›ras›nda f›r›n› önceden ›s›t›p, ördek budu<br />
vakum paketinden ç›kar›n, f›r›n tepsisine koyarak, f›r›nda ›s›t›n.<br />
Patates püresi ve haşlanm›ş brokoli ile servis edin.
Şarküteri tabağ›:<br />
Kuru Balkan Eti, Füme Çeşnili Et, Chorizo Picante Salam›,<br />
Cherry Domates, Kalamata Zeytin.
Frambuazl› Baby Ispanak Salatas›<br />
Baby Ispanak, Taze Frambuaz, Danish Blue Peynir, Ceviz,<br />
Balzamik Sirke, S›zma Zeytinyağ.<br />
Yap›l›ş›:<br />
Baby ›spanaklar› balzamik sirke ve s›zma zeytinyağ› ile<br />
kar›şt›r›p, servis tabağ›na al›n. Üzerine<br />
taze frambuazlar, ceviz ve danish blur peynirini<br />
ekleyip servis edin.
ART BLOG<br />
30. SAO PAULO B‹ENAL‹<br />
Bu say›da sizlere dünyadaki en köklü sanat etkinliklerinden biri ol<br />
15. Aral›k’ta 105. yaş›n› kutlayacak olan Brezilyal› Mimar Oscar Nie<br />
Bu say›da sizlere dünyadaki en köklü sanat etkinliklerinden biri olan 30. Sao Paulo Bienali ve 15.Aral›kta 105. yaş›n› kutlayacak olan B<br />
Brezilya’n›n finans ve iş merkezi Sao Paulo; y›llard›r yap›lan bienali ve sanat etkinlikleri ile Latin Amerika ve bu bölgedeki sanat günd<br />
eserlerinde bu coğrafyan›n özelliğini, kimliğini taş›yan lokal sanatç›larla uluslararas› platformdaki sanatç›lar› çok dengeli bir şekilde<br />
size yeni bir şey görme ve keşfetme özgürlüğünü veriyor.<br />
84/85/86<br />
Bienal alan›nda yer alan Niemeyer’in binalar›ndan ikisi<br />
Niemeyer’in önemli yap›tlar›ndan baz›lar›; Copan<br />
Binas› (Sao Paulo), Brezilya Ulusal Kongre Binas›,<br />
Adalet Saray› (Brezilya), Madeira Kumarhanesi<br />
(Portekiz), Ulusal Penteon (Brezilya), Niteroi<br />
Güncel Sanat Müzesi (Rio), Oscar Niemeyer<br />
Uluslararas› Kültür Merkezi (‹spanya), ‹burapuera<br />
Oditoryumu (Sao Paulo), Le Havre Kültür Merkezi<br />
(Fransa)... Niemeyer dökme betonun estetik<br />
amaçlar için farkl› kullan›lmas›na öncülük etmiş.<br />
O dönemde heykelsi an›tsal binalar yap›l›r m›<br />
tart›şmas› yaratm›şt›r. Ödülleri aras›nda; Lenin<br />
Bar›ş Ödülü, Pritzker Mimarl›k Ödülü, Venedik<br />
Bienali Alt›n Aslan Ödülü, UNESCO Ödülü, Legion<br />
De'Honneur Madalyas›, ‹ngiltere Kraliyet Alt›n<br />
Madalyas›<br />
yer almakta.<br />
Niteroi Güncel Sanat Müzesi (Rio), Mimarı Oscar Niemeyer<br />
Yaz›: Çağla Cabaoğlu<br />
Fotoğraflar: Özlem Avcıoğlu & Çağla Cabaoğlu
Eylül ay›nda düzenlenen bienalin bu seneki konusu;<br />
''The Imminence of Poetics'' idi. Bienalin küratör<br />
ekibi; Luiz Perez-Oramas, Andre Severo, Tobi<br />
Maier, Isabella Villanueva’dan oluşuyordu.<br />
an 30. Sao Paulo Bienali ve<br />
meyer’den bahsedeceğim<br />
rezilyal› Mimar Oscar Niemeyer’den bahsedeceğim.<br />
emini belirleyici özelliğe sahip. Bienal küratörleri y›llarca<br />
bir araya getirmeye dikkat etmişler. Bienalde bu kimliğin etkisi<br />
Kürator Perez-Oramas’›n manifestosunda (bienal<br />
konusu aç›klay›c› alt başl›klar›nda); çoğulluk,<br />
tekerrür, daimi değişkenlik kavramlar› yer al›yordu.<br />
Küratör yine manifestosunu anlatt›ğ› bir<br />
röportaj›nda; sanatsal yöntemlerin dilinin, eyleme<br />
dönüşmesindeki kullan›lan araçlar› ''poetics'' olarak<br />
aç›kl›yor. Tüm bu sanat eseri olma sürecinde<br />
kullan›lan dilin, bekleneni ortaya koyma, birdenbire<br />
beklenmedik şekilde yapma, kaç›n›lmazl›kla<br />
gerçekleşme eylemi ile ilgili olmas›ndan söz ediyor.<br />
Bu ''poetics'' kavram›n›n, bienal içinde çeşitliliği ve<br />
çoğulluğu ve medyalar›n bir arada olabilmesini<br />
sağlad›ğ›na değiniyor.<br />
Şehrin mimarisine imza atan mimar<br />
Oscar Niemeyer’in tasarlad›ğ›<br />
binalarda 30.000 m alana yay›lan<br />
bienal platformu şehir merkezindeki<br />
büyük ‹birapuera Park›’nda yer al›yor.<br />
Sao Paulo şehri dünyadaki en büyük<br />
“urban jungle”a (şehir orman›) sahip.<br />
Brezilya konu olduğunda Oscar Niemeyer'den<br />
bahsetmek gerekiyor çünkü 1930’larda<br />
Le Corbusier ve Niemeyer dünyada çok önemli<br />
binalar yaparak sosyolojik ve politik aç›dan çok<br />
önemli etkiler yaratm›şlard›r. Politik kimliği ile de<br />
Brezilya tarihinde sosyolojik ve kültürel anlamda<br />
rolü olan modernist bir mimard›r kendisi.<br />
Bienal alan›ndan genel görsel, Mimar› Niemeyer<br />
Bienal genel görüntü<br />
Bienalin ana sergisinde dört temel konsept; Sağkal›m, Başkalaş›m, Y›ğ›l›m, Sesler idi.<br />
Sesler konsepti bienalde sanat›n performatif yönünü ortaya ç›karm›şt›, birçok sesli eser vard›.<br />
Diğer eserlerle köprü kurarak işitsel bir deneyim sunuyordu. Mekana girdiğinizde sizi karş›layan Alman<br />
sanatç› Katja Strunz'un ''Sound of Pregeometric-age'' isimli eseri, sesleriyle kaos yaratan bir orkestrayd›.
Katja Strunz'un ''Sound of Pregeometric-age'' isimli eseri<br />
Bienalde 111 sanatç›n›n 3000 eseri yer al›yordu. Şemsiye enstelasyonlar›yla haf›zam›zda yer<br />
alan, Londra'da yaşayan Brezilyal› sanatç› Alexandre da Cunha.<br />
Brezilyal› sanatç› Alexandre da Cunha, obelisk1 isimli eseri<br />
Amerikal› sanatç› Alan Kaprow, Amerikal› sanatç›<br />
Robert Smithson ('Spiral Jetty' isimli landart projesi<br />
ile y›llarca süren, spiral şeklinde ada inşa ederek,<br />
uydu fotoğraflar›n› çekmişti), Türk sanatç›<br />
Ali Kazma'n›n alt› k›sa filminin eşzamanl›<br />
gösterildiği büyük video enstelasyonu, Kanadal›<br />
sanatç› Guy Maddin'in ana girişte çoklu ekranlarda<br />
gösterilen, Hollywood klasiklerini yorumlad›ğ›<br />
video enstalasyonu ve David Moreno'nun ''Silence''<br />
isimli tarihsel portrelerin kitap sayfalar›ndan al›nan<br />
fotograflar› üzerine kağ›ttan borular koyarak<br />
megafonik etki yaratt›ğ› esprili duvar eseri<br />
bunlardan sadece baz›lar›yd›. Ayr›ca Latin<br />
Amerika'da yat›r›m değeri h›zla yükselen sanatç›<br />
Moreno’nun 10’un üzerinde büyük kağ›t eserinin<br />
sergilendiği büyük bir bölüm ona ayr›lm›şt›.<br />
David Moreno'nun ''Silence'' isimli eseri<br />
Bunlar Bienalin en önemli, dünya sanat tarihine<br />
geçmiş olan işleriydi bana göre...<br />
Bir sonraki say›da, çağdaş sanat dünyas›ndan yeni<br />
etkinlikler, yeni haberlerle buluşmak üzere...
Nixon ve Colette’den<br />
Camo Saat<br />
Nixon, kendine ait popüler saat modellerinden Time<br />
Teller için Parisli tasar›mc› Colette ile bir araya geldi ve<br />
Time Teller Camo’yu yaratt›. Siyah metal içine gömülü<br />
siyah yüzü olan ve sadece 100 tane üretilen bu çok özel<br />
versiyon, pamuktan yap›lma NATO kamuflaj kay›şa sahip.<br />
Globe’dan<br />
Orman Kâşifi Kaykaylar<br />
Globe son zamanlarda cruiserboards diye bilinen sportif<br />
kaykay koleksiyonlar› ile bak›şlar› kendine çeviriyor.<br />
Markan›n son tasar›m› olan Orman Kâşifi serisi ise<br />
muhteşem Camo desenleriyle göz kamaşt›r›yor.<br />
Kayarken orman› ayaklar›n›n alt›na almak isteyen kaykay<br />
düşkünlerinin vazgeçilmezi olacak gibi.<br />
KAMUFLAJ<br />
Cüretkar ve kad›ns› ya da sert ve erkeksi.<br />
Kamuflaj nas›l kulland›ğ›na göre değişen, şaş›rt›c›<br />
ve de çok yönlü bir trend.<br />
Çarp›c› tasar›m›, karmakar›ş›k düzeni ve tüm sembolizmiyle Camo (kamuflaj)<br />
trendi sevdiğiniz ve kulland›ğ›n›z her şeyde. 2012 yaz›ndan başlayarak moda,<br />
teknoloji, mimari ve hatta g›da alanlar›n›n en büyük markalar›n›n en iddial›<br />
ürünlerinde kendini gösteren Camo trendi, k›şa gelindiğinde art›k akla<br />
gelebilecek her şeye uygulan›r hale geldi. ‹şte size birkaç örnek.<br />
AAPE, Pepsi’yi<br />
Moonface Camo ile Boyadı<br />
A Bathing Ape (AAPE) Pepsi ile yeniden işbirliği yap›yor<br />
ve t-shirtler, şemsiyeler, her çeşit aksesuar ve<br />
Pepsi’ye özel tasarlanan özel Camo tenekelerinden<br />
oluşan yepyeni bir koleksiyonu piyasaya sürüyor.<br />
Tenekeler Moonface (ay yüzeyi) kamuflaj› desenlerine<br />
ve biri mavinin tonlar›, diğeri asker kamuflaj<br />
renklerinden olmak üzere iki ayr› tasar›ma sahip.<br />
Bape x Modernica Ballpen<br />
Camo Sandalyesi<br />
Muhteşem bir işbirliği örneği olan A Bathing Ape ve<br />
Modernica markalar› tekrar bir araya geldi ve bildiğimiz<br />
en klasik baz› mobilyalara kendi tarzlar›n› işlediler.<br />
Bu iki isim bize arka k›sm›nda Bape Kamuflaj deseni olan<br />
bembeyaz Ballpen Camo Sandalyesini sunuyor. Tahta<br />
bacaklar›yla çok ş›k bir görüntü sergileyen sandalye üç<br />
renkte geliyor ve her biri sadece 100 adetle s›n›rl›!<br />
Prada’dan Camo<br />
iPad K›l›f›<br />
Modan›n dünya devlerinden Prada elbette kamuflaj<br />
trendinin karş› konulmaz dalgalar›ndan habersiz değil.<br />
‹nek derisinden yap›lm›ş ve asker renklerinin en çarp›c›<br />
olanlar› ile tasarlanm›ş olan inan›lmaz çekici Camo<br />
Saffiano iPad k›l›f›, iPad’inizi ç›kart›rken bile kendinizi<br />
bir komando gibi hissetmenizi sağlayacak.
Kış Aşkına<br />
K›ş›n keyfini sokaklarda ç›karmak isteyenler, sezonun en s›cak parçalar›yla ş›kl›ğ›n›z› tamamlayabilirsiniz.<br />
Soğuk havalar›n içinizi titrettiği bu aylarda, sizi s›cac›k tutacak birkaç önerimiz var.<br />
Karl Donoghue<br />
Shearling and suede earmuffs<br />
99 EUR<br />
www.netaporter.com<br />
Diemme<br />
Roccia vet leather-trimmed boots<br />
229 EUR<br />
www.mrporter.com<br />
Haz›rlayan: Selin Sönmez<br />
Woolrich<br />
Rabbit-trimmed trapper hat<br />
110 EUR<br />
www.mrporter.com<br />
Karl Donoghue<br />
Shearling mittens<br />
183.46 EUR<br />
www.netaporter.com
Y›lbaş› Heyecan›<br />
Yepyeni bir seneye girerken, iyi dileklerinize eşlik edecek bir hediye ile y›lbaş› heyecan›n› canland›r›n.<br />
Büyük küçük fark etmez, hepimizin bir Noel Baba’ya ihtiyac› vard›r.<br />
Aqua Di Parma<br />
2012 Holiday Set<br />
260 TL<br />
www.saksfifthavenue.com<br />
Nespresso Pixie<br />
130 GBP<br />
www.amara.co.uk<br />
Smythson<br />
Notebook<br />
60 EUR<br />
www.colette.fr<br />
Diptyque<br />
84 USD<br />
www.diptyqueparis.com
Limited Edition - Nars Andy Warhol<br />
François Nars’›n en önemli ilham kaynağ› olan Andy Warhol, özel üretilen Nars Andy Warhol koleksiyonu ile karş›m›zda.<br />
Az ve s›n›rl› say›da üretilen bu Nars koleksiyonunun ikonik olmaya aday ürünlerini sizler için seçtik.<br />
www.narscosmetics.com<br />
Kiss Mini Larger<br />
Than Life® Lip Gloss Coffret<br />
55 USD<br />
Soft Touch Shadow Pencil<br />
24 USD<br />
Debbie Harry Eye And<br />
Cheek Palette<br />
65 USD<br />
Walk On The Wild Side<br />
39 USD
‹şte 68. say›m›z›n en beğenilen 3 ilan›<br />
// AUDI ŞENYILDIZ 2/3<br />
// BOYNER 4/5<br />
// MAXX ROYAL 6/7<br />
// YAPI KRED‹ 8/9<br />
// EMAAR 10/11<br />
// TAV 12/13<br />
// NEW BALANCE 15<br />
// WINGS 16<br />
// AUD‹ Q5 21<br />
// HARTFORD 25<br />
// BMW 27<br />
// TUM‹ 33<br />
// SAMSUNG TV 37<br />
// ULUDA⁄ 43<br />
// DHI 49<br />
// TEB 53<br />
// SAMSUNG CAMERA 55<br />
// TEPE ‹NŞAAT 59<br />
// BRITISH SIDE 61<br />
// SEDVENTURE 71<br />
// COCA COLA 75<br />
// TWEEN 77<br />
// FG 79<br />
// AVIVA 103<br />
// ULYSEE NARDIN 104<br />
Bu say›daki en beğendiğiniz ilan› bize e-mail'le bildirmenizi rica ederiz.<br />
hillsider@hillside.com.tr
2012 yılında<br />
<strong><strong>Hillside</strong>r</strong> Magazine’i seçen<br />
tüm markalara<br />
teşekkürlerimizle.<br />
Birlikte nice yıllara.<br />
AD‹DAS<br />
AKBANK - WINGS<br />
AMER‹KAN HAST.<br />
AUDI<br />
AUD‹ ŞENYILDIZ<br />
AV‹VA<br />
AYŞE RODOSLU<br />
BMW<br />
BOYNER<br />
BRITISH SIDE<br />
BRUNSWICK BILARDO<br />
CAUDELIE<br />
CITROEN<br />
COCA COLA<br />
DEN‹ZBANK<br />
DHI<br />
EFES PERON‹<br />
EMAAR<br />
FEND‹<br />
FG RADIO<br />
GIVENCY<br />
G‹LAN<br />
GOD‹VA<br />
HAAZ<br />
HARTFORD<br />
HSBC<br />
INFINITI<br />
‹ŞBANKASI<br />
JET SET<br />
KAFKAS<br />
KANADA E⁄‹T‹M MERKEZ‹<br />
KAYRA ŞARAP<br />
L‹MANGO<br />
MAXX ROYAL<br />
MERCEDES<br />
NEW BALANCE<br />
PANASONIC<br />
P‹PA<br />
PLAY SPORT<br />
PORSCHE<br />
SAMSUNG<br />
SEDVENTURE<br />
SETUR CRUISE<br />
SHOPIGO<br />
STONE TERROIR<br />
TAV<br />
TEB<br />
TEPE ‹NŞAAT<br />
TT MOTORS<br />
TUMI<br />
TURKCELL<br />
TWEEN<br />
TWIGY<br />
ULUDA⁄<br />
ULYSEE NARDIN<br />
VOLKSWAGEN<br />
VOX BRASSERIE<br />
YAPI KRED‹
sum<br />
mary<br />
<strong>69</strong>
22/23/24/26<br />
Article: Berna Gençalp<br />
Photos: sadibey.com<br />
If I were a Film in ‹stanbul…<br />
The Industrial<br />
Revolution coincided<br />
with the population shift<br />
to urban areas, the birth<br />
of the cinema and its<br />
spread-out as an<br />
urbanentertainment<br />
form in theaters,<br />
large or small.<br />
Therefore, it is only natural that films<br />
frequently dwell on the city, cit<br />
dwellers<br />
and those trying to survive in cities.<br />
Yet, there is a more special bond<br />
between certain film directors and<br />
cities. In any Wim Wenders or Woody<br />
Allen or Martin Scorsese film, one of<br />
the lead roles always belongs to the<br />
city regardless of the storyline or the<br />
protagonist. Some cities appear<br />
before the audience owing to their<br />
certain features. Paris is always the<br />
city of love, for instance. What about<br />
‹stanbul then?<br />
Cover: ‹stanbul; Cinema: Wonderful!<br />
‹stanbul makes an appearance in<br />
numerous films... Some just slightly<br />
touch the city, whereas some others<br />
practically absorb the town. I am not<br />
talking about a film packed with<br />
tourist-attracting scenes. Sometimes,<br />
a single moment suffices to convey the<br />
sense of a city. That moment can even<br />
come in a highly commercial film, or in<br />
a low-budget one. Let’s take Nuri Bilge<br />
Ceylan’s Distant (original title: Uzak)<br />
which is set in a snow-clad ‹stanbul<br />
that we do not get to see often in films.<br />
The silence and scenes of the snow are<br />
exquisite. During the rise of Arabesque<br />
music in Turkey, ‹stanbul is like a<br />
monster rural men seek to overcome, a<br />
castle they want to overtake. In Takva:<br />
A Man’s Fear of God (Takva), ‹stanbul<br />
is a Muslim city. In Pandora’s Box<br />
(Pandora’n›n Kutusu), ‹stanbul is a<br />
place that is desired to be left behind.<br />
In ‹stanbul Beneath My Wings (‹stanbul<br />
Kanatlar›m›n Alt›nda), ‹stanbul is a long<br />
gone fairy tale city that feels like it<br />
never existed. The city in the Magic<br />
Carpet Ride (Organize ‹şler) is a highly<br />
photogenic, huge city with the<br />
sweetest culprits in the world. The film<br />
is invaded by magnificent shots of<br />
‹stanbul that contrasts with the<br />
naivety of the story told. ‹stanbul, the<br />
Bosphorus and the Rumelian Castle<br />
are organic parts of the film in<br />
Somersault in a Coffin (Tabutta<br />
Rövaşata). In The Turkish Bath<br />
(Hamam), Ferzan Özpetek depicts a<br />
steamy love city in ‹stanbul. According<br />
to me, The Men On the Bridge<br />
(Köprüdekiler) is another film that<br />
captures the spirit of the city.<br />
The director of ‹stanbul Tales (Anlat<br />
‹stanbul) and My Aunt (Teyzem) among<br />
others, Ümit Ünal rates the 1963-film<br />
L’immortelle as one of the best that<br />
represents the spirit of the city.<br />
Written and directed by Alain<br />
Robbe-Grillet, a leading name in the<br />
movement known as the New Novel in<br />
France, the film’s cast included Sezer<br />
Sezin, Ulvi Uraz and Belk›s Mutlu. Lütfi<br />
Akad was the assistant director on this<br />
film.<br />
The Case of Bonds and non-Bonds<br />
It arouses different feelings to see<br />
‹stanbul appear in foreign films.<br />
Perhaps it makes us feel more<br />
“beautiful” and less “lonely” about our<br />
city, our country... We are so sensitive<br />
that we can instantly exclaim “how<br />
dare he make us look like that!” or we<br />
can feel proud of our city that we<br />
neglect to enjoy the beauty of due to<br />
the hustle and bustle of everyday life.<br />
It remains unknown to me: are tourists<br />
attracted to ‹stanbul because of its<br />
appearance in major Hollywood<br />
productions or are film producers<br />
dragged to our city because ‹stanbul<br />
becomes a more and more popular<br />
tourist destination of its own accord?<br />
Yet, these two situations feed one<br />
another. The 1964-film Topkapi<br />
(Topkap›) is recalled as one that drew<br />
the attention of tourists to ‹stanbul.<br />
When it comes to Bond films, yes,<br />
‹stanbul does appear in From Russia<br />
With Love, The World is not Enough<br />
and Skyfall... But no Bond film should<br />
be expected to try and capture the<br />
spirit<br />
of any city. Bond films do not and<br />
will not hesitate to use and reuse the<br />
clichés of cities.<br />
Almost the same approach to ‹stanbul<br />
can be seen in the Taken 2, The<br />
International and Tinker, Tailor,<br />
Soldier, Spy. The venues on the<br />
Historic Peninsula, Karaköy, the Grand<br />
Bazaar, the Spice (Egyptian) Bazaar<br />
that are used again and again as<br />
shooting locations in Bond films<br />
appear in these films as well.<br />
‹stanbul exists in the Murder on the<br />
Orient Express, a 1974 film based on<br />
Agatha Christie’s novel by the same<br />
title, due to the plot. The city is, as it is<br />
in many other foreign films, a gateway<br />
into the East, in other words, into the<br />
unknown and chaos. But thank God,<br />
there is Poirot.<br />
Having quite a big fan base in Turkey,<br />
Jackie Chan shot the Accidental Spy in<br />
‹stanbul in 2001. He, too, could not resist<br />
the temptation to beat up the bad guys in<br />
the Grand Bazaar.<br />
In the Iranian director Bahman<br />
Ghobadi’s Rhino Season starring<br />
Monica Belluci and Y›lmaz Erdoğan,<br />
‹stanbul is a city that receives victims<br />
with open arms.<br />
It is filled with answers for those<br />
seeking it. But peace is something the<br />
city never offers.<br />
The part of Fatih Ak›n’s Head-On set in<br />
‹stanbul is based on violence and<br />
compassion. The back streets of<br />
‹stanbul are not safe for a lonely<br />
woman rambler at night.<br />
To warm the cockles of your heart,<br />
I would recommend Fatih Ak›n’s lovely<br />
2005-film, Crossing the Bridge:<br />
The Sound of ‹stanbul, which made<br />
particularly foreign filmmakers turn<br />
their eyes and ears a bit more<br />
closely to ‹stanbul.<br />
Enjoy...<br />
Click to watch<br />
http://www.berlinale-talentcampus.de<br />
/campus/program/telelecture/560<br />
Special thanks to Sadi Çilingir<br />
for his contributions.
A true Neapolitan…<br />
New generation Italian…<br />
28/29/30/31/32<br />
Interview: Merve Erçuk<br />
Photos: Uğur Bektaş<br />
PiPa is where these concepts are<br />
introduced and offered to the<br />
‹stanbulites. Having quickly become<br />
one of the first names recalled within<br />
the context of Italian cuisine, PiPa’s<br />
secret is lies in bringing Italian tastes<br />
to ‹stanbul in their true versions. You<br />
want to know how? With the<br />
hand-made Neapolitan wood-fired<br />
pizza oven built for the first time in<br />
Turkey by Neapolitan craftsmen... With<br />
organic produce imported from Italy...<br />
With their olive oil and buffalo<br />
mozzarella (cheese made from the<br />
milk of domestic water buffalo)...<br />
All are real Italians...<br />
Recently opened at Ataşehir<br />
<strong>Hillside</strong>–Trio after its original venue in<br />
Nişantaş› and having soon become a<br />
meeting point on the Asian side, PiPa’s<br />
menu is created by the Naples-born,<br />
award-winning chef Enzo Carbone and<br />
PiPa’s Executive Chef Marco Russo.<br />
We wanted to get to know Enzo and<br />
Marco, the “True Neapolitans” of PiPa.<br />
Merve Erçuk: You are preparing the<br />
menus of different restaurants in<br />
many cities across the world and<br />
function as their chefs. What<br />
brought you to ‹stanbul?<br />
Enzo Carbone: Back when I lived in the<br />
Far East, I met and became friends<br />
with Alp Talat Özkan, who was the<br />
manager of a hotel. He told me a little<br />
about the concept of PiPa and asked<br />
me if I would like to take part in the<br />
establishment. This is how I came to<br />
‹stanbul. Marco Russo and I joined<br />
hands and created the menu for PiPa.<br />
PiPa Nişantaş› and PiPa Trio<br />
quickly took their place among the<br />
favorite venues of ‹stanbulites.<br />
You two created the menu for PiPa<br />
together. What were you inspired<br />
by? How would you describe the<br />
menu that you created?<br />
Marco Russo: First of all, if I, as a<br />
customer, go to an Italian restaurant to<br />
eat real Italian food, then I would like to<br />
try different tastes instead of a classic<br />
dish. When I am engaged in the menu<br />
development as a chef, those are my<br />
priority inspirations.<br />
Italian cuisine takes the lead among<br />
the most common and most liked<br />
cuisines in the world. What do you<br />
think is the reason for that?<br />
Marco Russo: Italian cuisine is a<br />
regionally renowned cuisine that<br />
changes as you move from the north to<br />
the south and presents variations in<br />
terms of ingredients. The quality of<br />
Italian cuisine comes first and<br />
foremost from the selection and use of<br />
the freshest, the best and locally<br />
available ingredients rather than<br />
cooking techniques. For centuries,<br />
Italian chefs and producers remained<br />
loyal to traditional Italian tastes; as a<br />
result,<br />
our local products and tastes gained<br />
worldwide recognition. For example,<br />
Mozzarella cheese, Porcini<br />
mushrooms and San Marzano<br />
toamtoes.... A certain esteemed chef<br />
put it very adeptly:<br />
the best ingredient + perfect cooking<br />
technique = exquisite taste.<br />
The kitchen has always been in your<br />
life after your childhood to this day.<br />
Could you share with us your story in<br />
the kitchen? Your training and<br />
achievements….<br />
Enzo Carbone: It has been my greatest<br />
chance to have had the opportunity to<br />
work with many good chefs in and out<br />
of Italy since I was young. I have always<br />
worked hard, tried hard, because<br />
desire and commitment are the<br />
prerequisites of success. Each<br />
experience I had in Italy and abroad has<br />
been an adventure for my cookery and<br />
my vision. Quality, commitment and<br />
teamwork.<br />
Is there anything you regard<br />
essential for a kitchen? What would<br />
make cooking difficult for you if you<br />
did not have them?<br />
Marco Russo: I think that wonderful<br />
dishes can be prepared with passion,<br />
a bit of fantasy and good olive oil.<br />
Equipment is also crucial, of course,<br />
but a good chef should share his<br />
success with the team. I believe I am<br />
very lucky in that respect.<br />
What would you be if you had not<br />
become a chef?<br />
Enzo Carbone: This is a good question<br />
that I also asked myself many times.<br />
I don’t know, but I would definitely do<br />
something that would give everybody<br />
a reason to smile.<br />
What is your motto in life? Can you<br />
describe it in a few sentences?<br />
Marco Russo: We do not live to eat but<br />
we eat to live. So, waste nothing.
Disco Forever!<br />
34/35/36<br />
Article: Evren Aş›k<br />
The 1970s were harsh,<br />
weird and dark times for<br />
the whole world…<br />
USA was restless with<br />
the Watergate scandal,<br />
bad memories of<br />
Vietnam and economic<br />
hardships.<br />
Eastern Europe was swarmed with<br />
Soviet tanks. The Middle East was in<br />
turmoil also back then and the world<br />
was hit hard by the oil crisis. Turkey<br />
was swamped with ideological<br />
conflicts, the Cyprus Operation and<br />
attempted coups. Our literature world<br />
was under the influence of<br />
Tutunamayanlar<br />
(The Disconnected) by Oğuz Atay,<br />
and our film industry of Y›lmaz Güney,<br />
director and actor. We were getting<br />
ready to be numbed by our<br />
single-channel black-and-white TVs.<br />
The generation of ’68 was wearied all<br />
over the world. The Hippies, backed by<br />
their Utopian culture, multiplied<br />
quickly and changed our clothes,<br />
our music and our perceptions.<br />
...And the music world suffered one<br />
blow after the other. At the onset of<br />
the ‘70s, Brian Jones of the Rolling<br />
Stones died, immediately followed by<br />
Janis Joplin, Jimi Hendrix and Jim<br />
Morrison<br />
as if on cue. Having become a legend<br />
while still alive, The Beatles was<br />
disbanded. Only several years later, an<br />
era came to a definitive end when<br />
Elvis Presley was found dead on the<br />
bathroom floor, and three members of<br />
Lynyrd Skynyrd died in a plane crash in<br />
1977. The disco culture was built amid<br />
such devastation and desperation,<br />
and upon “pleasure”.<br />
The legendary temple of this culture,<br />
Studio 54 opened its doors in such a<br />
mood. Despite this “sad” backdrop,<br />
disco was actually born as a reaction to<br />
the rock culture which had become the<br />
territory of “white” men. It was an<br />
escape from the sullen-faced world of<br />
Rock that was immersed in rage and<br />
testosterones. Disco started gaining<br />
its true identity when gays,<br />
transvestites, black and Latino people<br />
emerged from the back streets and<br />
conquered the nightclubs in New York.<br />
Rage was replaced by pleasure,<br />
the whites by the blacks,<br />
and the male dominance by an<br />
ambiguous gender...<br />
AND DANCING BEGAN<br />
with all its glory!<br />
Studio 54 on the dance floor!<br />
Steve Rubell and Ian Schrager opened<br />
Studio 54 in Manhattan, New York in<br />
1977. Soon after, people began rushing<br />
to Manhattan, forming queues at the<br />
gate of this world promising freedom<br />
and pleasure. Celebrities including<br />
Andy Warhol, Michael Jackson, Cher,<br />
Blondie, Mick Jagger and Woody Allen<br />
were quickly gravitated toward the<br />
club and became frequenters. Hot<br />
models, fashion designers, and all<br />
marginal people from all walks of life<br />
with a style easily found themselves a<br />
place in Studio 54. Although big<br />
crowds waited in front of the club,<br />
there was a meticulous screening at<br />
the entrance, letting very few pass<br />
through the doors.<br />
The summer of disco becomes the<br />
bummer of disco...<br />
Studio 54 began attracting the<br />
attention of the police due to various<br />
stimulants and its growing fame. The<br />
club had to close down in 1981, four<br />
years after its inauguration. The<br />
summer of disco became the bummer<br />
of disco and the closure of Studio 54<br />
caused sorrow. Slowly, disco totally<br />
lost its character as a subculture.<br />
Prosperous and opulent ‘80s that were<br />
quick to consume everything put this<br />
culture in the center, processing it.<br />
Disco became a mainstream trend of<br />
the era. Platform shoes, hippie<br />
dresses, long hair and whiskers,<br />
bell-bottoms and long skirts that<br />
replaced the minis... Disco was by then<br />
a fashion that engulfed everyone!<br />
Disco is transformed...<br />
From the second half of the 1980s,<br />
disco was transformed with the effect<br />
of totally new music technologies and<br />
electronic music trends. The rhythms<br />
got harsher as the pulses got quicker.<br />
New trends ranging from House to<br />
Trance gave birth to a new dance and<br />
club culture.<br />
The “Rave” culture in ‹stanbul<br />
in the ‘90s<br />
Converted from a car graveyard in<br />
Maslak by Ceylan Çapl› in the ‘90s, the<br />
club named 2019 was the highest<br />
manifestation of this culture in<br />
‹stanbul. Culturally, 2019 was a highly<br />
successful replica of New York’s<br />
legendary<br />
Studio 54. The <strong>Club</strong> boldly brought<br />
differences together and created a<br />
“small-scale” revolution in Turkey with<br />
its music, identity and club-goers.<br />
Other Ceylan Çapl› clubs opened in<br />
Taksim under the names 19, 20 and<br />
14 survived until early 2000s,<br />
giving ‹stanbul a highly innovative and<br />
daring nightlife.<br />
Where does this culture stand in the<br />
world now? The disco culture is still<br />
very much alive all over the world in the<br />
new variations of electronic music and<br />
new experiments. Attempts at<br />
connecting with the past introduce<br />
hope into our lives as did Madonna<br />
with her 2005 album, “Confessions on a<br />
Dance Floor”. In any case, who could<br />
say no to dancing the night away, free<br />
from all judgments and prohibitions?
Top Travel Destinations 2013<br />
38/39/40/41/42<br />
Article & Photos: Özlem Avc›oğlu<br />
Cape Town<br />
Cape Town is a city that likes to<br />
surrender to the nature. Facing the<br />
ocean, the city rests against the<br />
Table Mountain that towers over the<br />
city like a guardian angel... The clouds<br />
forming over the mountain that looks<br />
just like a table herald not only the<br />
ever-changing weather but also the<br />
moods of the local people.<br />
Cape Town is the most beautiful,<br />
most cosmopolite and the cutest city<br />
in the Republic of South Africa, a<br />
country<br />
that has embraced the nature so<br />
deeply that they print animals on their<br />
banknotes. The beaches lying right on<br />
the edge of the city are ideal for all<br />
kinds of water sports; yet, Cape Town<br />
has much more to offer.<br />
Your must-see/must-do list must<br />
include taking the cable car to the<br />
summit of the Table Mountain to<br />
watch the sunset, driving down to the<br />
Cape of Good Hope, strolling along the<br />
Bo-Kaap region that houses the most<br />
colorful buildings in the city, and<br />
vineyard visits that will guarantee the<br />
tasting of the best wines in South<br />
Africa.<br />
Hong Kong<br />
Comprising the Hong Kong Island,<br />
Kowloon, Lantau Island and New<br />
Territories, Hong Kong is China’s<br />
financial gateway to the world. It is<br />
also the most cosmopolitan and the<br />
richest city in the country. Asia’s<br />
largest free market and harbor is full<br />
of activities to enjoy. Although it is<br />
extremely touristic, Victoria Peak is<br />
the place to go to grasp the city... It is a<br />
mesmerizing experience to see the<br />
islands that make up<br />
Kowloon and Hong Kong from up here.<br />
If you are interested in arts and<br />
antiques,<br />
then you must walk through the<br />
Hollywood Road regarded as Hong<br />
Kong’s SoHo from one end to the<br />
other. Galleries, antique shops, the<br />
city’s best cafés are scattered along<br />
this street and the surrounding roads,<br />
with small marketplaces dotting the<br />
alleys.<br />
Opened last year and occupying the<br />
floors from 102 to 108 of the tallest<br />
building in the Kowloon region,<br />
Ritz Carlton Hong Kong is dazzling not<br />
only for its location but also for its<br />
interior decoration.<br />
Dubrovnik<br />
Dubrovnik is Croatia’s key tourist<br />
attraction along the Adriatic coast.<br />
Besides the crystal clear sea that<br />
offers the rare chance to enjoy a dip<br />
even inside the city, Dubrovnik is a<br />
historic town.<br />
The Old Town situated in the city<br />
center dates back to the 7th Century.<br />
Having joined the Unesco list of World<br />
Heritage Sites in 1979, Dubrovnik Old<br />
Town gained its present look as a<br />
result of the work initiated by Unesco<br />
in 2005. Always lively with its narrow<br />
roads, coffee shops and stores in the<br />
alleys, the Old Town reaches the peak<br />
of its glamor at nights. A walk at night<br />
in this extremely well-illuminated area<br />
takes you to a night several centuries<br />
ago. Dubrovnik is like a toy town that<br />
will take no more than two days to<br />
thoroughly visit before moving on to<br />
the other cities in Croatia...<br />
Sao Paulo<br />
The hosts of 2014 World Cup and 2016<br />
Olympic Games, Brazil and Rio de<br />
Janeiro have instantly become popular<br />
all over the world. However, Sao Paulo,<br />
the largest city in the southern<br />
hemisphere, outshines Rio as the<br />
world’s fourth biggest metropolis and<br />
Brazil’s industrial, commercial,<br />
financial and cultural hub.<br />
While Sao Paulo is a huge city,<br />
it features a scarce number of hotels<br />
catering for “good accommodation”<br />
needs. Leading these few venues are<br />
the city’s oldest luxury hotel, Emiliano,<br />
situated right over Oscar Freire, and<br />
Unique, located right on the edge of<br />
Ibirapuera Park. Having an unorthodox<br />
architectural design, Hotel Unique<br />
houses Skye Bar on the roof, a hip<br />
place for the Sao Paulo youth with its<br />
stunning view of the city.<br />
Fasano, on the other hand,<br />
is one of the most charming and the<br />
best hotels not only in the city but in<br />
the world.<br />
Erected in Paulista, the best part of<br />
Sao Paulo, the hotel’s bar Baretta is<br />
always crowded by the most beautiful<br />
people in the city. The famous Italian<br />
restaurant Fasano is considered one of<br />
the world’s best restaurants with its<br />
spatious, well-lit, elegant and<br />
sumptuous atmosphere and its menu.
50/51/52<br />
Article: Kenan Akoğlu<br />
The legendary motorcycle turns 110 years old…<br />
Harley-Davidson<br />
During 2013,<br />
Harley-Davidson will<br />
glorify 110 years of<br />
classic motorcycles and<br />
good memories in<br />
dozens of cities all<br />
across the globe from its<br />
birthplace Milwaukee to<br />
Rome and many others.<br />
as well as motor shows, test drives,<br />
motorcycle exhibitions, concerts and<br />
the seemingly endless parade of<br />
motorcycles.<br />
Every year is a big one when you are in<br />
the ruthless motorcycle business.<br />
But this year is even bigger for<br />
Harley-Davidson. America’s oldest<br />
motorcycle manufacturer,<br />
the brand will celebrate its 110th<br />
anniversary with a year-long<br />
international party. The race-fans are<br />
already overwhelmed by the seemingly<br />
endless rallies that have been going on<br />
since the kick-off on August 29th,<br />
while the special edition motorcycles<br />
manufactured exclusively for the 110th<br />
anniversary took thousands of riders’<br />
breath away.<br />
The international anniversary<br />
celebrations started in Milwaukee as<br />
summer gave way to fall. The 110th<br />
birthday announcement of<br />
Harley-Davidson served as the<br />
kick-off of the annual Milwaukee Rally.<br />
Thousands of riders crowded the<br />
Harley Davidson Museum to watch<br />
the recently retired Willie Davidson<br />
start a 365-day clock that will be on<br />
display throughout the year.<br />
On October 1, 2013 that will mark<br />
the official end of the event,<br />
the museum in Milwaukee will host a<br />
massive birthday celebration. Before<br />
the incessant partying next summer<br />
carries the Harley-Davidson fans away,<br />
a series of international events will<br />
bring the Harley-Davidson culture out<br />
around the world.<br />
Starting in January 2013, special 110th<br />
Anniversary rallies will hit India,<br />
New Zealand, Australia, South Africa,<br />
China, Mexico and Brazil. But the<br />
highlight of the year looks to be the<br />
Rome Rally next June. After visiting<br />
many cities, the bikers in their leather<br />
outfits will mix with the Cardinals in<br />
their immaculately pressed red<br />
vestments in the Vatican City.<br />
Awaited with great excitement is the<br />
blessing of a bike drawn from a lot of<br />
1400 by Pope Benedict himself,
62/63/64/65<br />
Article: Zeynep Tosun<br />
2013 Spring / Summer Fashion Trends<br />
Fashion is built upon<br />
trends; however,<br />
you must never lose<br />
your personal style.<br />
What defines you is not<br />
a strict adherence to the<br />
trends every season,<br />
but it is carrying the<br />
trends you like with<br />
a good styling and in<br />
your own style. Every<br />
piece you wear is<br />
actually<br />
a part of your identity,<br />
a hint about your<br />
personality.<br />
But this season they are used in<br />
combination, creating an intense<br />
contrast. Alexander Wang is the name<br />
who used it the most.<br />
See-through:<br />
We see different forms of plays with<br />
see-through fabrics every season.<br />
Rag&Bone and Dion Lee, in particular,<br />
very efficiently handled this concept<br />
this season.<br />
Casual:<br />
Casual wear as we have seen in Prabal<br />
Gurung will be very trendy in the<br />
spring/summer 2013 season.<br />
Patterns:<br />
Moving ahead with a new design<br />
team, Roberto Cavalli introduced<br />
striking, lovely patterns especially in<br />
the Resort collection.<br />
In the 2013 season, we will be seeing<br />
shaped, tough women that highlight<br />
the strong woman image, which are<br />
always included in my collections as<br />
well, instead of naive and undefined<br />
forms.<br />
In general terms:<br />
A Whiff of Far East:<br />
Quite on the forefront especially at<br />
Prada, the trend has been shared by a<br />
lot of brands. Among other brands,<br />
Haider Ackermann and Pucci<br />
exhibited their collections with a<br />
whiff of the Far East. Sharp forms and<br />
the Far Eastern style penetrated even<br />
Alber Elbaz’s (Lanvin) designs who<br />
typically uses much more romantic<br />
forms.<br />
Frills:<br />
Frill is actually the signature of<br />
Lanvin, but this season we have seen<br />
many different renderings of frills.<br />
Every designer interpreted this trend<br />
uniquely, bringing about new forms.<br />
Balenciaga had frills that reflected<br />
the edgy style, while Givenchy<br />
presented them in a more romantic<br />
fashion.<br />
‘<br />
60s style:<br />
Although I am not a big fan, Edie<br />
Sedgwick and the ‘60s fashion are<br />
making a comeback, led by Marc<br />
Jacobs. We see that quite frequently<br />
particularly in fashion shoots.<br />
Black & White:<br />
Black and white are two colors that<br />
are in the limelight every season.
66/67/68/<strong>69</strong>/70<br />
Article: Galia Hasid<br />
Photos: Şenol Altun<br />
How Long Can You Walk along the Path You Believe in?<br />
The Lycian Way: the Story of a “<strong><strong>Hillside</strong>r</strong> Challenge”<br />
“<strong><strong>Hillside</strong>r</strong> Challenge”:<br />
extraordinary stories<br />
of ordinary people<br />
began three years ago<br />
with the ascent of<br />
Mount Ararat and went<br />
on with rowing from the<br />
Bosphorus to Bozcaada.<br />
How would this story<br />
unfold?<br />
It all started eight months ago with a<br />
dream. The target was set:<br />
Walking the whole 509 kilometers of<br />
the historical Lycian Way, designated<br />
as one of the top 10 long-distance<br />
trekking routes in the world... For this<br />
trip that extended from Antalya to<br />
Fethiye, the <strong><strong>Hillside</strong>r</strong> Challenge team<br />
would be sent off from <strong>Hillside</strong> Su<br />
and greeted at <strong>Hillside</strong> <strong>Beach</strong> <strong>Club</strong>.<br />
The whole team launched into a hard<br />
training process. Training schedules,<br />
announcements and outdoor trekking<br />
routes were developed. The <strong><strong>Hillside</strong>r</strong><br />
Challenge was looking for its real<br />
heroes: members who were not<br />
professional athletes, individuals who<br />
had never run or even walked long<br />
distance before.<br />
Meetings were held at <strong>Hillside</strong> Etiler,<br />
Trio and ‹stinye addressing the<br />
member bodies of the three clubs and<br />
detailing the <strong><strong>Hillside</strong>r</strong> Challenge<br />
experience. This resulted in an even<br />
higher interest in walking the Lycian<br />
Way. This is how Dilek from the<br />
Challenge team described the<br />
moment of her decision: “I was even<br />
more motivated after the first<br />
meeting because the process<br />
involved training sessions and events<br />
open to participation by everyone.<br />
The real purpose was to experience<br />
this challenge by creating a team<br />
spirit, rather than competing.”<br />
The preliminary preparations started<br />
as early as in April for this heavenly<br />
trip. The program included special<br />
trainings on Bosu® suitable for hiking,<br />
and running on treadmills carrying<br />
rucksacks at the club facilities,<br />
as well as outdoor practices along<br />
trekking routes comparable to the<br />
Lycian Way on weekends.<br />
in this ascent,<br />
30 <strong><strong>Hillside</strong>r</strong>s who would walk the<br />
Lycian Way started phase two of<br />
preparations. In the background,<br />
there was an immaculate preparation<br />
period going on regarding every detail<br />
of the Lycian trip. Send-off from<br />
<strong>Hillside</strong> Su,<br />
Yörük tents that the nights would be<br />
spent in, special Challenge outfits,<br />
entertaining activities for each night,<br />
special menus, and the greeting at<br />
<strong>Hillside</strong> <strong>Beach</strong> <strong>Club</strong>...<br />
At the end of the long and laborious<br />
preparations came the big day...<br />
The team set on the road on October<br />
19th. One of the challengers who<br />
covered 509 kilometers, at times<br />
under the sun and at times under the<br />
rain along the various tracks that<br />
mingle nature and history along the<br />
Lycian<br />
Way regarded among the top 10<br />
trekking routes in the world, Özge<br />
talked about this experience that<br />
lasted from October 20 to October<br />
29: “Rumi has a saying: “Success is a<br />
journey, not a destination. Happiness<br />
is to be found along the way and not<br />
at the end of the road, for then the<br />
journey is over and it's too late. The<br />
time for happiness is today not<br />
tomorrow.”<br />
I think that the Lycian Way is<br />
something like that. From day one, the<br />
whole team got together for a<br />
challenging purpose. Sometimes we<br />
were hard pressed and sometimes we<br />
had fun while working to achieve this<br />
purpose.<br />
We demonstrated that we were a<br />
team that had fun and got happy<br />
together, that we were motivated and<br />
overcame hardships as a group.”<br />
Here is the point arrived at the end of<br />
the road: it is not about how long you<br />
have travelled, but how good you<br />
felt...<br />
Congratulations to the entire <strong>Hillside</strong><br />
Challenge team that feels good and<br />
makes others feel good. Good luck for<br />
the next adventure...<br />
Our thanks to Puma, GNC and<br />
Caribou Coffee that walked along this<br />
path with us.<br />
At the end of the first phase, it was<br />
time for screening: the ascent of<br />
Aydos, the highest summit in ‹stanbul.<br />
Following the screening that<br />
identified the successful individuals
72/73/74<br />
Article: Elmira Gürses<br />
Moleskine®<br />
The Classic Companion of Modern Travelers<br />
The nameless black<br />
diaries that held the<br />
ideas, inspirations and<br />
creative spirits of<br />
numerous artists and<br />
thinkers including<br />
Vincent van Gogh,<br />
Oscar Wilde, Pablo<br />
Picasso, Ernest<br />
Hemingway and Bruce<br />
Chatwin for more than<br />
two hundred years...<br />
One of those rare<br />
objects that created its<br />
own legend...<br />
Notebooks and diaries bound in<br />
coated paper cardboard, having a<br />
pocket inside the cover and<br />
frequently an elastic band to keep the<br />
notebook closed were very common<br />
in Europe in the 19th and 20th<br />
Centuries. Made by French<br />
bookbinders in small corner shops,<br />
the then-unnamed Moleskine<br />
notebooks filled the stationery stores<br />
especially in France, as well as in the<br />
notable cities of Europe.<br />
As we can still see in many art<br />
galleries and museums today, these<br />
notebooks soon became<br />
indispensable to the avant-garde<br />
artists of the time,<br />
who enjoyed spending time outdoors,<br />
were inspired by the streets, the<br />
natural course of life, and<br />
extemporary emotions, scenes, and<br />
ideas.<br />
The pages captured invaluable<br />
sketches, notes, memoirs and ideas.<br />
Novelist and famous for his travel<br />
writings, Bruce Chatwin had instantly<br />
fallen in love with the diaries. The<br />
small family-run firm in Tours, France,<br />
the sole remaining producer of<br />
Moleskine diaries known as “little<br />
black books” back then, had closed<br />
down in 1986 after the passing of the<br />
last person who was privy to the art of<br />
Moleskine.<br />
This is how Chatwin put this in his<br />
book The Songlines:<br />
Australia; het set out with his<br />
Moleskine diaries on the pages of<br />
which he put down his writings that<br />
brought him his future fame during his<br />
trips.<br />
The legendary diaries that<br />
disappeared until 1997 were revived<br />
by a<br />
Milanese publisher. Aiming to<br />
maintain an extraordinary tradition,<br />
the small<br />
Modo & Modo SpA company named<br />
the diaries Moleskine (the skin of a<br />
kind of mole) following Chatwin.<br />
Paying utmost care to replicate the<br />
diaries as described in Chatwin’s<br />
book, The Songlines, the publisher<br />
recreated a nearly forgotten legend in<br />
all its beauty. In 1999, Modo & Modo<br />
SpA extended its distribution beyond<br />
Italy, penetrating the USA and<br />
Europe. Come 2004, Moleskine<br />
notebooks had reached Japan, and<br />
were distributed to the whole Asia<br />
from this country. Perhaps due to its<br />
close connection with literary and<br />
cultural heritage, Moleskine diaries<br />
were mostly embraced by bookstores<br />
and design shops. In 2008, the name<br />
of the company was no longer Modo &<br />
Modo SpA, but Moleskine Srl and the<br />
200-year old diaries with the<br />
registered trademark were being sold<br />
at 14,000 points across 53 cities,<br />
priding each and every artistic<br />
traveler, famed or not, who had once<br />
poured their hearts out on its pages.<br />
Today, the Moleskine brand is<br />
synonymous with culture, travelling,<br />
memoirs, imagination and personal<br />
identity both in the real and digital<br />
worlds. The brand encompasses many<br />
objects associated with the travelers:<br />
notebooks, diaries, journals, bags,<br />
writing instruments, and reading<br />
accessories... Anything that<br />
represents our mobile identity...<br />
Objects that we can carry along<br />
anywhere we go and that define us in<br />
any part of the world. They serve as<br />
the loyal friends of the creative and<br />
fantastic aspects of our lives and are<br />
now recognized globally as a symbol<br />
of the contemporary nomad.<br />
“Le vrai moleskine n'est plus”<br />
(The real Moleskine is no more.)<br />
Bruce Chatwin bought all the diaries<br />
he could find before leaving for
84/85/86<br />
Article: Çağla Cabaoğlu<br />
Photos: Özlem Avc›oğlu &<br />
Çağla Cabaoğlu<br />
Art Blog - 30th Sao Paulo Biennial<br />
Brazil’s financial and<br />
commercial hub,<br />
Sao Paulo sets the<br />
artistic agenda in Latin<br />
America and in this<br />
region with its<br />
longstanding biennial<br />
and artistic events.<br />
Customarily, the<br />
biennial’s curators are<br />
very careful to maintain<br />
a balance between local<br />
artists who represent<br />
the characteristics and<br />
identity of this<br />
geography in their<br />
works with international<br />
artists.<br />
Kaprow, American Robert Smithson,<br />
who had built a coil-shaped island and<br />
taken its aerial photos in his<br />
years-long landart project titled the<br />
'Spiral Jetty', Turkish artist Ali<br />
Kazma's big video installation<br />
simultaneously showing six short<br />
films by the artist,<br />
Canadian Guy Maddin's multi-screen<br />
video projection of archival<br />
Hollywood footage set at the main<br />
entrance, and David Moreno’s<br />
“Silence”, a humoristic wall-art<br />
whereby the artist creates a<br />
megaphonic impact by installing<br />
paper horns on the textbook pictures<br />
of historical characters are<br />
just to name but a few.<br />
To me, those were the most eminent<br />
works featured in the biennial that<br />
made themselves a place in the world<br />
art history...<br />
I will be bringing you new events and<br />
news from the contemporary art<br />
scene in the next edition...<br />
Located in the huge ‹birapuera<br />
Park in downtown, the biennial’s<br />
platform extends over a space of<br />
30,000 sqm in buildings designed by<br />
Oscar Niemeyer, the architect behind<br />
the city’s landmarks. Sao Paulo<br />
boasts the largest “urban jungle” in<br />
the world. When talking about Brazil,<br />
Oscar Niemeyer must be mentioned.<br />
In the 1930s, Le Corbusier and<br />
Niemeyer designed some major<br />
buildings across the world,<br />
creating crucial sociological and<br />
political influences. Niemeyer is a<br />
modernist architect that plays a role<br />
also in Brazil’s sociology and culture<br />
with his political identity.<br />
Held in September, this year’s<br />
biennial was themed ''The Imminence<br />
of Poetics''. The team of curators for<br />
the event consisted of Luiz Perez-<br />
Oramas, Andre Severo, Tobi Maier,<br />
and Isabella Villanueva. Chief curator<br />
Perez-Oramas’s manifest (the<br />
subtitles describing the biennial’s<br />
theme) underlined the multiplicity,<br />
recurrence and permanent mutability<br />
concepts.<br />
The biennial showcased 3000 works<br />
by 111 artists. The Brazilian-born,<br />
London-based artist Alexandre da<br />
Cunha who is recalled for his umbrella<br />
installations, American artist Alan