01.11.2012 Views

YAPI ŞLETMES / YAPIM YÖNET M KONGRES - E-Kütüphane

YAPI ŞLETMES / YAPIM YÖNET M KONGRES - E-Kütüphane

YAPI ŞLETMES / YAPIM YÖNET M KONGRES - E-Kütüphane

SHOW MORE
SHOW LESS

You also want an ePaper? Increase the reach of your titles

YUMPU automatically turns print PDFs into web optimized ePapers that Google loves.

TMMOB<br />

İNŞAAT MÜHENDİSLERİ ODASI<br />

ESKİŞEHİR ŞUBESİ<br />

5.<br />

<strong>YAPI</strong><br />

İ<strong>ŞLETMES</strong>İ/<br />

<strong>YAPI</strong>M<br />

<strong>YÖNET</strong>İMİ<br />

<strong>KONGRES</strong>İ<br />

BİLDİRİLER KİTABI<br />

22-23 EKİM 2009<br />

ANEMON OTEL – ESKİŞEHİR


TMMOB İnşaat Mühendisleri Odası Eskişehir Şubesi<br />

Büyükdere Mah. Bayraktepe Sk. No:22 ODUNPAZARI/ESKİŞEHİR<br />

Tel:+90(222) 229 28 00 / Fax:+90(222) 229 28 01<br />

e-posta:imoeskisehir@imo.org.tr<br />

Web: www.imoeskisehir.org.tr<br />

ISBN:


41. DÖNEM İMO <strong>YÖNET</strong>İM KURULU ÜYELERİ<br />

H.Serdar HARP ( Başkan )<br />

Alaettin DURAN ( 2. Başkan)<br />

Levent DARI ( Sekreter Üye )<br />

Züber AKGÖL ( Sayman Üye )<br />

Abdullah BAKIR ( Üye )<br />

Metin KORKMAZ ( Üye)<br />

İlker ÜNDEZ ( Üye)<br />

ESKİŞEHİR ŞUBE <strong>YÖNET</strong>İM KURULU ÜYELERİ<br />

Erman GÖLET (Başkan)<br />

Bülent ERKUL (Sekreter Üye)<br />

Berrin ÇİFTÇİ (Sayman Üye)<br />

Ömer ARIÖZ (Üye)<br />

S.Selim ŞENGEL (Üye)<br />

Mert KAYA (Üye)<br />

Murat ÖZARSLAN (Üye)


SUNUŞ<br />

Yaklaşık otuz yıl önce mezun olan İnşaat Mühendisleri; Yapıları hem tasarlar, hem de<br />

inşa ederlerdi. Ancak dünyadaki ekonomik gelişmeler, teknolojik ilerlemeler ve<br />

insanların talepleri değişimi zorunlu kıldı. Pek çok kişinin uzun zamanda bitirilen<br />

inşaatlara tahammülü yok artık. Yapım işleri başlamadan önce projenin ne kadar parayla<br />

biteceğini bilmek gerekli hale geldi. Yapım sürecindeki paranın ve sürenin yönetimi<br />

teknik bilgi ile yarışır hale gelince uzmanlaşma kaçınılmaz oldu.<br />

Bizler, uzmanlık alanlarının gerekliliğine yürekten inanıyoruz. Ancak İnşaat<br />

Mühendisliği kavramını da bir bütün olarak algılıyoruz. Bu bağlamda başarılı bir<br />

tasarımcı olmak için yapım koşullarının çok yakından bilinmesi; iyi bir Yapı İşletmecisi<br />

olabilmek için de tasarımın ana unsurlarının hiçbir zaman unutulmaması gerektiğini<br />

düşünüyoruz.<br />

Daha önceki dönemlerde sadece yapı, hidrolik ve ulaştırma alanında yapılan master ve<br />

doktora çalışmaları günümüzde çok çeşitlendi. İnşaat Mühendisleri Odası da<br />

gelişmelere paralel olarak pek çok yetkinlik alanı tanımladı. Bunlardan birisi de Yapım<br />

Yönetimi yetkinlik alanıdır.<br />

Şubemiz de bu noktadan hareketle Yapı İşletmesi ve Yapım Yönetimi kongresinin<br />

5.sini düzenleme görevini üstlenmiştir. Düzenleme Kurulu olarak temel amaçlarımızdan<br />

biri, akademisyenler kadar konunun uzmanı olan uygulamacıların da kongreye<br />

katılımlarını sağlamak idi. Ancak bu konuda istediğimizi tam olarak elde edemedik.<br />

Uygulamada çalışan meslektaşlarımızın ne yazık ki bilgiyi derleme, yazma ve paylaşma<br />

alışkanlıkları yok. Bunun bir kültür sorunu olduğunu ve en kısa zamanda da aşılması<br />

gerektiğini düşünüyoruz. Çünkü şantiyenin tozunu yutarak, çilesini çekerek elde edilmiş<br />

pek çok deneyim en az akademik çalışmalar kadar önemli ve değerlidir, ayrıca<br />

ilgililerce de mutlaka paylaşılmalıdır.<br />

Bilim Kurulumuz gönderilen 51 bildiriyi inceleyerek değerlendirmiş; konu, amaç ve<br />

kapsam bakımından uygun bulunan bildiriler kongre kitabında toplanmıştır.<br />

Kongre’yi düzenleyen İMO Eskişehir Şubesi Yönetimi’ne, bildiri sahiplerine, bildirileri<br />

değerlendiren Bilim Kurulu üyelerine, katılımcılara, Kongre süresince değerli görüş ve<br />

eleştirileriyle katkı sağlayan herkese teşekkür eder, Kongre’nin başarılı geçmesini ve<br />

amacına ulaşmasını diler saygılar sunarız.<br />

Kongre Düzenleme Kurulu adına<br />

Fercan YAVUZ


BİLİM VE DANIŞMA KURULU<br />

Prof.Dr. Doğan SORGUÇ<br />

Prof.Dr. Orhan Yüksel<br />

Prof.Dr. İlker ÖZDEMİR<br />

Prof.Dr. David ARDITI<br />

Prof.Dr. Talat BİRGÖNÜL<br />

Prof.Dr. Ekrem MANİSALI<br />

Prof.Dr. Emin ÖCAL<br />

Prof.Dr. Recep KANIT<br />

Prof.Dr. Haluk ÇEÇEN<br />

Prof.Dr. Hakkı ÖNEL<br />

Prof.Dr. Alaattin KANOĞLU<br />

Prof.Dr. Heyecan GİRİTLİ<br />

Prof.Dr. Nurten ERDOĞAN<br />

Doç.Dr. Ahmet Murat ÇIRACI<br />

Doç.Dr. İrem DİKMEN TOKER<br />

Doç.Dr. Murat GÜNDÜZ<br />

Doç.Dr. Aynur KAZAZ<br />

Doç.Dr. Gökhan ARSLAN<br />

Doç.Dr. Emel LAPTALI ORAL<br />

Doç.Dr. Ahmet ÖZTAŞ<br />

Yrd.Doç.Dr. Uğur MÜNGEN<br />

Yrd.Doç.Dr. Osman AYTEKİN<br />

Dr. Murat KURUOĞLU<br />

Dr. Hüseyin GENCER<br />

Dr. Ümit IŞIKDAĞ<br />

DÜZENLEME KURULU<br />

Fercan YAVUZ<br />

İlker ÖZDEMİR<br />

Osman AYTEKİN<br />

H.Selim ŞENGEL<br />

Hakan KUŞAN<br />

Erman GÖLET<br />

Bülent ERKUL<br />

Berrin ÇİFTÇİ


SUNUŞ<br />

Son yıllarda inşaat sektöründeki gelişim ve değişimlere paralel olarak “Yapım Yönetimi<br />

ve Yapı İşletmesi” alanında da gelişmeler olmaktadır. Bilimsel ve teknolojik alanlardaki<br />

ilerlemelerin ve yeni bilgilerin meslektaşlarımıza ulaştırılması ve gelişmelerinin<br />

sağlanması da kaçınılmaz bir gereksinim ve örgütümüzün temel görevidir.<br />

Bilgilerin güncelleştirilmesi, gelişmelere daha çabuk ve kolay ulaşma olanaklarının<br />

sağlanması ve meslek grubumuza dahil projeci ve uygulayıcıların kendilerini<br />

yenilemeleri de gerekmektedir. İnşaat Mühendisleri Odası Eskişehir Şubesi, 1996<br />

yılından bugüne kadar çeşitli aralıklarla yapılan ve 4 kongreden oluşan zincirin yeni bir<br />

halkası olarak düzenleyeceği “5. <strong>YAPI</strong> İ<strong>ŞLETMES</strong>İ/<strong>YAPI</strong>M <strong>YÖNET</strong>İMİ <strong>KONGRES</strong>İ”<br />

ile bu alandaki eksikliği kapatmayı hedeflemektedir.<br />

İlki 1996, ikincisi 2000, üçüncüsü 2005 yılında gerçekleşen kongreler, Yapı İşletmesi<br />

Kongresi adı altında, dördüncüsü de 2007’de İnşaat Yönetimi Kongresi adıyla<br />

gerçekleştirilmiştir. Bu kez ise İMO Yönetim Kurulunca Yapı İşletmesi ve Yapım<br />

Yönetimi Kongresi adı altında yapılması uygun görülmüştür.<br />

Kongrenin temel amacı, inşaat mühendisliği alanında öne çıkan yapım yönetimi<br />

konusundaki eğitim, mesleki sorunlar, önemli uygulamalar, teknolojik gelişmeler ve<br />

inşaat sektörünün ulusal ve uluslar arası sorunlarının ele alınmasıdır. Konuyla ilgili<br />

akademisyen, uzman, bürokratların özgün çalışma ve birikimlerinin paylaşılması;<br />

özellikle de uygulamacıların başarılı yönetilmiş projelerinin sergilenmesi, ayrıca<br />

başarısızlık ve sorunlarının tartışılarak çözüm önerilerinin geliştirilmesi de<br />

amaçlanmıştır.<br />

Şubemizce düzenlenen kongreye bildiri sunanlara, bilim ve danışma kurulu ile<br />

düzenleme kuruluna ve kongre sürecine katkı sağlayan herkese teşekkür ederim.<br />

Erman GÖLET<br />

TMMOB İnşaat Mühendisleri Odası<br />

Eskişehir Şube Başkanı


Sıra No<br />

İÇİNDEKİLER<br />

Bildiri 1 İnşaat Projelerinde Süresel Planlamayı Etkileyen Faktörler<br />

ve Etki Derecelerinin Türkiye Koşullarında Belirlenmesi<br />

Murat Kuruoğlu – Merve Sevim – Hilal Şaşmaz –<br />

Volkan Eczan – Ümit Işıkdağ<br />

Bildiri 2 Günümüz Şantiye Koşullarının Literatür ile Kıyaslanması<br />

ve Mevcut Durumun Değerlendirilmesi<br />

Murat Kuruoğlu – Merve Sevim – Volkan Eczan<br />

Bildiri 3 Yapı İşletmesi ve Yapım Yönetimi Kapsamında Eskişehir<br />

TED Koleji Örneğinin İrdelenmesi<br />

Zeynep Arda – Zuhal Özçetin – Mehmet Eminel<br />

Bildiri 4 Teknik Üniversite Konseptinde Gelişmeler Karşısında<br />

İnşaat Yönetiminde Olanaklar ve Sınır Koşulları<br />

Prof. Dr.-Ing. V. Doğan Sorguç<br />

Bildiri 5 Yönetimsel İşbirliği: 3.Binyılda Yaşayan Osmanlı Köyü –<br />

Cumalıkızık Projesi<br />

Nilüfer Taş – Murat Taş<br />

Bildiri 6 İnşaat Sektöründe YİD (Yap-İşlet-Devret) Modeli<br />

Sözleşmeler İle 4735 Sayılı Yasada Belirtilen Yapım İşleri<br />

Sözleşmelerinin Karşılaştırılması<br />

Muhammed Koçer – Osman Aytekin – Hakan Kuşan –<br />

İlker Özdemir<br />

Bildiri 7 Kamu İhale Mevzuatında Yapılan Değişikliklerin<br />

Mühendisler Açısından Tarihsel Süreçte Değerlendirilmesi<br />

Hüseyin Gencer<br />

Bildiri 8 Sürdürülebilirlik Kavramının Yapım Proje Yönetimi<br />

Açısından Değerlendirilmesi<br />

Selin Gündeş – Sema Ergönül – Nur Atakul<br />

Bildiri 9 Mühendislik ve Tasarım Hizmeti Sunan Firmalarda Bilgi<br />

Teknolojilerinin Kullanımı<br />

Gül Polat – Atilla Damcı<br />

Bildiri 10 Kamu İhalelerinin Değerlendirilmesinde<br />

Bulanık Mantık Yaklaşımı ve Uygulaması<br />

Sayfa No<br />

13<br />

23<br />

31<br />

53<br />

61<br />

71<br />

83<br />

95<br />

107<br />

117


Burak Öz – Ekrem Manisalı<br />

Bildiri 11 Türkiye’de İnşaat Sektöründe İş Sağlığı ve Güvenliği<br />

Ayşegül Ercan<br />

Bildiri 12 İş Kazalarında Cezai Sorumluluk ve Yaptırımlar<br />

Uğur Müngen – G. Emre Gürcanlı<br />

Bildiri 13 4734 Sayılı Kamu İhale Kanunu’nun Yapım İşleri İhaleleri<br />

Uygulamalarında Karşılaşılan İhale Uyuşmazlıkları ve<br />

Çözüm Önerileri<br />

Gökhan Çiçek – Serkan Kıvrak – Gökhan Arslan<br />

Bildiri 14 İhtiyaç Programı Hazırlama Sürecinin Proje Yönetimi<br />

Bağlamında İrdelenmesine Yönelik Bir Uygulama:<br />

İl Özel İdare Binaları<br />

Gülden Gümüşburun Ayalp – Erkin Erten<br />

Bildiri 15 Yapı İşletmesine Emeği Geçenler<br />

Özge Akboğa – Orhan Yüksel<br />

Bildiri 16 Yapı İşletmesi Eğitiminde Yurtdışı Eğitim Programlarının<br />

İncelenmesi<br />

Selim Baradan – Özge Akboğa – Gülben Çalış –<br />

Orhan Yüksel<br />

Bildiri 17 Staj ve Bitirme Projelerinin İnşaat Mühendisliğinin Yapım<br />

Yönetimi Eğitimindeki Katkısının İncelenmesi: Gaziantep<br />

Üniversitesi Mezunu İnşaat Mühendisleri Üzerine Bir<br />

Uygulama<br />

M. Hüseyin Ertaş – Ahmet Öztaş – Mehmet Tekinkuş<br />

Bildiri 18 İnşaat Sektöründe Benchmarking Yönetim<br />

Tekniğinin Uygulanmasına Yönelik Bir Model Önerisi<br />

M. Emin Öcal – İ. Halil Gerek<br />

Bildiri 19 Eşzamanlı Mühendislik Kavramının Türk İnşaat<br />

Sektöründe Uygulanabilirlik Düzeyinin İrdelenmesi<br />

M. Emin Öcal – Berna Şekerci<br />

Bildiri 20 İnşaat Yönetiminde Veri Madenciliği Uygulamaları<br />

Eda Noyan<br />

Bildiri 21 İnşaat Firmalarında Bilgi Yönetimi Stratejisi<br />

Erkan Karaman – Serdar Kale<br />

Bildiri 22 Beton Prefabrikasyon Sektöründe Pazar Yönlülüğü<br />

Tülay Çivici – Erkan Karaman – Serdar Kale<br />

Bildiri 23 Üst Yapı İnşaat Projelerinde, Öngörülemeyen Maliyetlerin<br />

129<br />

139<br />

151<br />

161<br />

171<br />

177<br />

191<br />

203<br />

213<br />

225<br />

231<br />

241


Belirlenmesine Yönelik Bir Karar Destek Modeli<br />

Ömer Bisen – S. Ümit Dikmen<br />

Bildiri 24 Yapay Sinir Ağları Yöntemi İle Kalıp İşlerinde Bir<br />

Adam-Saat Tahmini Modeli<br />

Murat Sönmez – S. Ümit Dikmen<br />

Bildiri 25 Yapım Firmaları’nda Entelektüel Sermaye Değerinin<br />

Finansal Verilerle Hesaplanması<br />

Tuğçe Ercan – Almula Köksal<br />

Bildiri 26 Yüklenici Firmaların Uyguladıkları Teklif Stratejilerinin<br />

ve Firma Özniteliklerinin Bu Sürece Etkilerinin<br />

İncelenmesi<br />

Hilmi Coşkun – Nesrin Katırcı<br />

Bildiri 27 Tünel Kalıp Maliyetleri İle Geleneksel Kalıp Maliyetlerinin<br />

Karşılaştırılması<br />

Aynur Kazaz – Betül Soyçopur<br />

Bildiri 28 İnşaat Sektöründe Genel Gider Kavramı ve Yapı<br />

Maliyetine Yansıtılma Düzeyi<br />

M. Emin Öcal – Feyzullah Kadırhan<br />

Bildiri 29 2007 Türk Deprem Yönetmeliği Zemin Kriterlerinin<br />

Sanayi Yapılarının İnşaat Maliyetine Etkileri<br />

Senem Özek – S. Ümit Dikmen<br />

Bildiri 30 İnşaat Projelerinde Örgüt İçi Çatışmanın Nedenleri ve<br />

Boyutlarının Belirlenmesi<br />

Esin Ergen – Mehmet İlker Genç – Ülkü Uzunçarşılı<br />

Bildiri 31 Korelasyonlu Aktivite Şebekesi Risk Analizi Modeli Ve<br />

Bir İnşaat Projesi Üzerinde Örnek Uygulaması<br />

Önder Ökmen – Ahmet Öztaş<br />

Bildiri 32 İnşaat Yatırım Projeleri İçin Arazi Yer Seçiminde AHP<br />

(Analytıc Hierarchy Process) Uygulaması<br />

Ömür Tezcan – Osman Aytekin – Hakan Kuşan –<br />

İlker Özdemir<br />

Bildiri 33 Başbakanlık Toplu Konut İdaresi (TOKİ) Tarafından<br />

Yaptırılan Toplu Konutların İnşaat Kalitelerinin<br />

Değerlendirilmesine Yönelik Bir Alan Çalışması<br />

Latif Onur Uğur – İlknur Bekem<br />

Bildiri 34 Yüklenici İnşaat İşletmelerinde Markalaşma Süreci<br />

Gül Polat – Ümit Dönmez<br />

253<br />

261<br />

271<br />

281<br />

291<br />

299<br />

309<br />

317<br />

329<br />

339<br />

347<br />

365


Bildiri 35 İnşaat Ruhsatı Alımında Gecikme Sebeplerinin ve<br />

Sürelerinin Analizi<br />

Aysu Demirciefe – S.Zeynep Doğan – H. Murat Günaydın<br />

Bildiri 36 Yalın Üretim İlkelerinin İnşaat Endüstrisinde<br />

Uygulanabilirliği<br />

Selin Gündeş – Sema Ergönül<br />

Bildiri 37 Türk İnşaat Sektöründe ERP Uygulamalarında<br />

Karşılaşılan Riskler<br />

Burç Yıldız – S. Ümit Dikmen<br />

377<br />

387<br />

399


İnşaat Projelerinde Süresel Planlamayı Etkileyen Faktörler ve<br />

Etki Derecelerinin Türkiye Koşullarında Belirlenmesi<br />

Murat Kuruoğlu<br />

Ögr. Gör.Dr. İTÜ İnşaat Fakültesi,<br />

Yapı İşletmesi Anabilim Dalı,<br />

Maslak, İstanbul<br />

Tel ve Faks : 0 212 285 36 55<br />

E-posta: kuruoglu@itu.edu.tr<br />

Hilal Şaşmaz<br />

İnş. Müh., Yapı İşletmesi Anabilim Dalı,<br />

Maslak, İstanbul<br />

Tel ve Faks: 0 212 285 36 55<br />

Ümit Işıkdağ<br />

E-posta: egetera@superonline.com<br />

Öz<br />

13<br />

Merve Sevim<br />

İnş. Müh., Yapı İşletmesi Anabilim Dalı,<br />

Maslak, İstanbul<br />

Tel ve Faks: 0 212 285 36 55<br />

E-posta: mrvsvm@yahoo.com<br />

Volkan Ezcan<br />

İnş. Müh., Yapı İşletmesi Anabilim Dalı,<br />

Maslak, İstanbul<br />

Tel ve Faks: 0 212 285 36 55<br />

E-posta: eczan@itu.edu.tr<br />

Proje, belirli bir başlangıç ve bitiş noktası olan, kapsamı, bütçesi ve ortaya konuluş<br />

süresi açıkça tanımlanmış ve bir defaya mahsus gerçekleştirilen, aktiviteler bütünüdür.<br />

Projenin gerektirdiği koşullarda ve istenen niteliklerde yapılabilmesini sağlamak için<br />

proje yönetimi sisteminin uygulanması önemlidir.<br />

Süre, projelerin ana hedeflerinden biridir ve diğer hedefleri doğrudan etkiler. Proje için<br />

belirlenen süreden sapılması, ilk planda hedeflenen maliyeti, dolaylı olarak da kalite<br />

hedeflerinin tutturulmasını güçleştirir. Başlangıçta belirlenen hedeflerden sapma<br />

oluşmadan ya da olabilecek en az sapmayla projenin tamamlanabilmesi için planlamaya<br />

özelliklede süresel planlamaya önem verilmesi kaçınılmaz bir ihtiyaçtır.<br />

Projenin yapısından ve çevresinden kaynaklanan ve süresel planlamaya etki eden birçok<br />

faktör bulunmaktadır. Bu çalışmada, “inşaat projelerinde süresel planlamayı etkileyen<br />

faktörler ve bunların etki derecelerinin Türkiye Koşulları’nda belirlenmesi”<br />

amaçlanmıştır. Buradaki etki derecesi faktörlerin birbirlerine göre önem sırasını ifade<br />

etmektedir.<br />

Çalışma yapılırken Mimar Mürvet Türesoy’un hazırladığı “Yapı Üretiminde Süre<br />

Tahmini ve Yapım Süresini Etkileyen Faktörler” konulu yüksek lisans tezindeki anket<br />

çalışması temel alınarak, konu süresel planlama şeklinde genişletilmiş ve faktör sayısı<br />

günümüz koşulları ve yeni kapsam doğrultusunda arttırılmıştır (Türesoy, 1989).<br />

Yapılan çalışmadan elde edilen veriler ışığında oluşturulmuş değerlendirme<br />

tablolarındaki, faktörlerin önem sıraları ve bunların gruplara göre değişimi ve baz alınan


çalışmanın sonuçlarıyla, yapılan yeni çalışmanın sonuçları arasında ortaya çıkmış dikkat<br />

çeken farklılıklara değinilmiş, bu konularda yorumlar getirilerek, bazı önerilere yer<br />

verilmiştir.<br />

Anahtar Kelimeler: İnşaat proje yönetimi, süresel planlama, verim, sapma analizi,<br />

süresel sapmayı etkileyen faktörler<br />

Giriş<br />

Gelişim süreci içerisinde olan ülkeler, ekonomik kalkınmalarını gerçekleştirmek adına<br />

pek çok girişimlerde bulunurlar. İnşaat sektörünün lokomotif sektör olması, bu<br />

ülkelerin kalkınma projeleri olarak inşaat projelerini seçmelerine sebep olmaktadır.<br />

İnşaat projelerinin tek ve tekrarlanamaz nitelikte olması, emek odaklı ve kıt kaynaklar<br />

ile gerçekleştirilme mecburiyetinin olması ekonomiyi en önde etkileyen sektör olmasını<br />

sağlamıştır. Birçok değişkene bağlı olarak bir dinamizm içerisinde yer alan inşaat<br />

projeleri, temel olarak 3 denge taşı üzerinde durmaktadır. Süre-Kalite-Maliyet 3’lüsü<br />

olarak bilinen bu denge taşları projenin sonuna kadar proje başlamadan belirlenen denge<br />

içerisinde götürülmelidir ki bu da projenin başarısını ortaya koymaktadır. Bunca<br />

değişken içerisinde projeyi hedefe ulaştırmak ancak organize bir çabanın ürünüdür.<br />

Organize çabadan kasıt ise Proje Yönetimi olmaktadır.<br />

İnşaat projeleri, mal sahibi tarafından talep edilen süre sınırlamaları ile birleşen yüksek<br />

belirsizlik ve risk faktörlerinin oluşturduğu şartlar sonucunda ortaya çıkan karmaşık ve<br />

dinamik bir çevrede başlamaktadırlar (Mulholland and Christian , 1999).<br />

Proje yönetiminin en önemli alt fonksiyonlarından biri olan Planlamanın temeli olan<br />

süresel planlama, projenin hedefe başarılı bir şekilde ulaşmasında esas rol<br />

oynamaktadır. Süresel planlama projenin bir parçası olduğundan birçok dış ve iç<br />

faktörün etkisi altında kalacaktır. İnşaat projeleri, ortaya çıkan ürünün yapısı itibariyle<br />

çok çeşitli uzmanlık alanlarının ortak çalışmasını gerektiren ve dolayısıyla bünyesinde<br />

bu alanlardan çok sayıda uzman barındıran, birçok fonksiyonu olan bir yönetim ve<br />

kontrol süreci doğrultusunda sürdürülen ve koordinasyon ihtiyacının üst düzeyde<br />

olduğu projelerdir. Ayrıca bu projeler dış çevreyle birebir bağlantılı oluşları nedeniyle,<br />

dış etkilere çok açıktırlar, proje yönetim süreci içerisinde belirsizliğin ve bununla<br />

beraber riskin da maksimum düzeyde olduğu bir ortamda gerçekleşmektedirler.<br />

İnşaat projeleri, mal sahibi tarafından talep edilen süre sınırlamaları ile birleşen yüksek<br />

belirsizlik ve risk faktörlerinin oluşturduğu şartlar sonucunda ortaya çıkan karmaşık ve<br />

dinamik bir çevrede başlamaktadırlar. Bu sebeple yapı sektöründeki projelerde,<br />

planlama sürecinde ön görülen birçok konunun, uygulama aşamasında beklenenden<br />

farklı gerçekleştiği ve yeniden planlama gereksinimi ortaya çıkardığı bilinir.<br />

Planlamanın diğer aşamalarına oranla belirsizliklerden etkilenme ve değişiklik ihtiyacı<br />

süresel planlamada çok daha fazladır. Süresel planlamanın temel aracı olan iş programı<br />

da bu durumun somut sonuçlarının açıkça görülmesini sağlamaktadır.<br />

Dünya genelinde yapılmış bir inceleme sonucunda inşaat projelerinin büyük bir<br />

çoğunlukla iş programı hedeflerini gerçekleştirme başarısına ulaşılamadığı görülmüştür.<br />

Bu projelerin birçoğunda, projenin başlangıcında, iş programının ilerleyen safhalarda<br />

yeniden değerlendirilmesi gereksinimi muhtemel görülmemiş, ancak, zaman zaman<br />

14


deneyimli inşaat proje yöneticilerinin ve süresel planlama görevlilerinin bile<br />

ummayacakları, beklenmedik olaylar yüzünden iş programı hedefleri tutturulamamıştır.<br />

Çalışmanın Amacı<br />

Bu çalışmada öncelikli olarak hedef, proje yönetiminin temel taşlarından biri olan<br />

süresel planlamada bugüne dek yapılmış çalışmaların ve inşaat sektöründe yönetim ve<br />

planlama kademelerinde görevli kişilerin değerlendirmelerinin derlenerek, proje<br />

yönetiminde süresel planlamanın önemi ve süresel planlamayı etkileyen faktörleri etki<br />

derecelerine göre sınıflandırmak ve ortaya çıkarmaktır.<br />

1989 yılında Mim. Mürvet Türesoy tarafından hazırlanmış olan “ Yapı Üretiminde Süre<br />

Tahmini ve Yapım Süresini Etkileyen Faktörler” konulu tezden yola çıkılarak, “İnşaat<br />

projelerinde süresel planlamayı etkileyen faktörler ve etki derecelerinin Türkiye<br />

koşullarında belirlenmesi” isimli bir tez çalışması yapılarak 1989 yılından 2005 yılına<br />

kadar olan süredeki değişimlerin üzerine çalışılmıştır.<br />

Yapılan bu çalışmada daha önce de belirtildiği gibi öncelikli hedef; süresel planlamayı<br />

etkileyen faktörleri ortaya çıkarmaktır. Bu amacın yanı sıra bu faktörlerin<br />

değerlendirilmesi aşamasında bugüne dek yapılan çalışmaların yanında süresel<br />

planlama konusunda sektörel çalışanların fikirleri de dikkate alınarak çalışmanın<br />

gerçekleri yansıtması amaçlanmıştır.<br />

Çalışma esnasında süresel planlamayı etkileyen faktörler;<br />

• Proje ile ilgili faktörler,<br />

• Kaynak kullanımı ile ilgili faktörler<br />

• Yönetimle ilgili faktörler ve<br />

• Kontrol edilemeyen faktörlerdir.<br />

Bu 4 ana başlıkta toplanarak grupsal bir değerlendirme yapılması amaçlanmıştır. Her<br />

etki grubu ve her faktör anketin uygulandığı kişiler tarafından skorlanmış ve sonuçlar da<br />

oranlanarak bir önem derecesi bulunmaya çalışılmıştır.<br />

Çalışmanın tümünde önem derecelerinin bulunmasındaki amaç; bundan sonra<br />

yapılması planlanan projelerde ve akademik çalışmalarda yol gösterici olmaktır.<br />

Çalışmanın Yöntemi<br />

Bu çalışma esnasında verilerin toplanması, sınıflandırılması, sunumu, özetlenmesi ve<br />

yorumu aşamalarında çeşitli yöntemler kullanılmıştır. İlk olarak verilerin toplanmasında<br />

anket metodu seçilmiş ve bu anketlerde yer alacak faktörler belirlenirken Türesoy’un<br />

“Yapı Üretiminde Süre Tahmini ve Yapım Süresini Etkileyen Faktörler” konulu tezinin<br />

içindeki anket çalışması temel alınmıştır.<br />

Bu anketin yanında, Mulholland ve Christian’ın Journal of Construction and<br />

Engineering adlı dergide, “İnşaat İş Programlarında Risk Belirleme” konu çalışmaları<br />

başlamaktadırlar (Mulholland and Christian , 1999), Saram ve Ahmed’in Journal of<br />

Management in Engineering adlı dergide 2001 yılında yayınlanan “İnşaat Yapım<br />

15


Koordinasyon Aktiviteleri: Neler Önemlidir ve Zamanı Neler Tüketir?” konulu<br />

çalışmaları (Saram and Ahmed, 2001), Didem Karslı’nın İTÜ Fen Bilimleri Enstitüsü<br />

bünyesinde 1998 yılında hazırladığı “İnşaat Süresini Etkileyen Faktörler ve İnşaat<br />

Süresi Tahmin Modelleri” konulu tez çalışması kapsamında, 1994 yılında Raymond<br />

Nkado’nun yaptığı ve “Etkileyen Faktörler: Yüklenicinin Bakış Açısından” adıyla<br />

Construction Management and Economics adlı dergide 1995’te yayınlanmış<br />

araştırmada, 1995 yılında Peter F. Kaming ve O. Paul Olomolaiye’nin yaptığı ve<br />

“Endonezya’da İnşaat Sürelerini ve İnşaat Maliyetlerini Etkileyen Faktörler” adıyla<br />

Construction Management and Economics adlı dergide 1997’de yayınlanmış çalışmada<br />

yer verdiği sonuçlardan faydalanılmıştır (Karslı, 1998).<br />

Mürvet Türsoy’un araştırması kapsamındaki anketin yapım sürelerini etkileyen<br />

faktörlerle ilgili sorular kısmı, otuz üç adet faktörden meydana gelmiştir. Bu anket<br />

yirmi dört adet yüklenici inşaat kuruluşunda uygulanmıştır. Yapım süresini etkilediği<br />

düşünülen faktörler 0’dan 6’ya kadar sayıların yer aldığı bir puanlama cetveli<br />

yardımıyla değerlendirilmiştir. Bu cetvelde; 0: Hiç etkilemez, 1: Çok az etkiler, 2: Orta<br />

derecede etkiler, 3: Etkiler, 4: Çok etkiler, 5: Çok fazla etkileri ifade etmektedir.<br />

Her faktör için, anketin uygulandığı kişiler tarafından verilen cevaplar toplanmış ve her<br />

biri için bir önem derecesi bulunmuştur. Önem derecesi, o faktöre verilen toplam<br />

puanın, alabileceği maksimum puana bölümüyle elde edilmesi sayesinde ulaşılan<br />

faktörün kendi içindeki yüzde önem derecesidir. Didem Karslı’nın tez çalışmasında yer<br />

verdiği, inşaat süresini etkileyen faktörleri inceleyen çeşitli araştırmacıların<br />

araştırmalarının sonuçları doğrultusunda, temel alınan otuz üç faktöre yenileri<br />

eklenmiştir.<br />

İki kısımdan oluşan anketin birinci kısım; “Proje Yöneticisi Profil Anketi” şeklinde<br />

adlandırılmıştır. Bu kısımda inşaat projelerinde planlama ve yönetim kademelerinde<br />

görev alan, anketin uygulandığı kişilerin profili ile ilgili bilgiler araştırılmaktadır.<br />

Anketin İkinci kısmında araştırılan faktörlere yer verilmiştir. Bu kısımda ordinal<br />

ölçeklendirme kullanılarak değerlendirilmeye çalışılmış, her faktör 1’den 5’e kadar<br />

derecelendirilmiştir. Burada: 1: Çok az, 2: Az, 3: Orta, 4: Çok, 5: Çok fazla etkileri<br />

ifade etmektedir. İkinci kısımda bulunan 56 faktör 4 ana başlık altında toplanmıştır.<br />

Anket çalışması çeşitli inşaat firmalarında ve kamu sektöründe yönetim ve planlama<br />

kademelerinde görevli toplam 55, inşaat mühendisi ve mimara uygulanmıştır. Elde<br />

edilen veriler analiz edilirken her faktörün aldığı skorlar planlamacıların bakış<br />

açısından, anketin bütün katılımcılarının bakış açısından değerlendirilerek, bu iki grup<br />

için faktörlerin önem sıraları karşılaştırılmış, 3. soru olan “görev tanımınız” sorusuna<br />

verilen cevaplar doğrultusunda tespit edilen, saha uygulamacıları, teknik ofis ve<br />

yönetim görevlilerinin bakış açılarından ayrı ayrı değerlendirilmiş ve sonuçta elde<br />

edilen önem sıraları da kendi içlerinde karşılaştırılmıştır. Değerlendirme yapılırken, her<br />

faktörün aldığı ortalama skor, farklı bakış açılarından bulunarak, bir önem derecesi<br />

belirlenmiştir. Ayrıca, her faktörün aldığı toplam skor, alabileceği toplam skora<br />

oranlanarak bir yüzde önem derecesi bulunmuştur. Bu değer, katılımcıların tümünün<br />

yanıtları doğrultusunda elde edilmiş bir değerdir.<br />

16


Araştırma Sonuçları Ve Bulgular<br />

Bu araştırmanın hedef kütlesi inşaat sektöründe yönetim ve planlama kademelerinde<br />

görevli kişilerdir. Anket çalışmasının uygulandığı kişiler, çeşitli inşaat firmalarında ve<br />

kamu sektöründe yönetim ve planlama kademelerinde görevli toplam 55 inşaat<br />

mühendisi ve mimara uygulanmıştır.<br />

İlk bölümde Proje yöneticisi profil anketi adı altında bir anket uygulanmış ve bu<br />

kısımda anketin uygulandığı kişilerin görev tanımları ve kişiler ile ilgili bilgiler<br />

araştırılmıştır. Kişiler meslek alanları, eğitim durumları, çalıştıkları proje sayısı,<br />

projelerde hedeflenen süreyi tutturma oranının yaklaşık kaç olduğu, kaynak ve maliyet<br />

düzenlemesinin ne düzeyde yaptığı, hangi sıklıkla güncellendiği ve çalışmakta olduğu<br />

firma arşivlerinin kaç yıllık olduğuna dair sorular sorulmuş ve kişilerin verdikleri<br />

cevaplar doğrultusunda çeşitli özellikler altında gruplandırılarak sonuçlar farklı bakış<br />

açılarından değerlendirilmeye çalışılmıştır.<br />

Elde edilen veriler analiz edilirken her faktörün aldığı skorlar planlamacıların bakış<br />

açısından, anketin bütün katılımcılarının bakış açısından değerlendirilerek, bu iki grup<br />

için faktörlerin önem sıraları karşılaştırılmıştır. Verilerin analizi esnasında katılımcılar<br />

Teknik Ofis, Saha Uygulamacısı, Yönetim Grubu ve Planlamacılar olarak<br />

gruplandırılmış ve bu 56 faktörün bu 4 farklı kademedeki görevli kişilerce farklı bakış<br />

açıları ile değerlendirilerek önem sıraları karşılaştırılmıştır.<br />

Bu tablolarda dikkati çeken ilk ayrıntı, her grubun ilk sıraya kendi iş tanımını daha fazla<br />

ilgilendiren faktörlerden birini koymuş olmalarıdır. Bu 3 grup ile baz alınan Mürvet<br />

Türesoy’un anketinin sonuçları, planlamacıların sıralaması ve katılımcıların tamamının<br />

verdiği skorlara dayanılarak elde edilen önem derecesi sıralaması tabloda toplu olarak<br />

gösterilmiştir. Bu tablolar yardımıyla bütün grupların değerlendirmesi karşılaştırılmıştır.<br />

Tablolarda koyu renkle taranmış satırlar Mürvet Türesoy’un anketindeki faktörleri, açık<br />

renkli satırlar ise, genişletilmiş konu için eklenmiş yeni faktörleri göstermektedir.<br />

Çalışmaya katılan planlamacı grubuna dahil kişilerin yüzde kırkının mesleki<br />

deneyimlerinin toplamı beş yıldan az, kırk birinin fazladır. Bu da bu gruba dahil<br />

olanların teorisyen konumuna bir hayli yakın olduğunu, henüz uygulamada yeterli<br />

deneyim sahibi olmadıklarını ve sahadan gelen verilere nazaran, teorik bilgilerini ön<br />

planda tutarak değerlendirme yaptıklarını düşündürmektedir. Benzer şekilde saha<br />

uygulamacılarının da yüzde elli sekizinin toplam mesleki deneyimi beş yıldan az, yirmi<br />

altısının fazladır. Teknik ofis görevlilerinde de bu oran, yüzde elli yediye yüzde yirmi<br />

dokuz şeklindedir. Ancak yöneticilerde bu durum tersine dönmüş ve toplam mesleki<br />

deneyimi beş yıldan fazla olanlar bu grupta yüzde elliye ulaşırken, az olanlar yüzde<br />

otuzda kalmıştır.<br />

Tablo 1. Faktörlerin Bütün Gruplarca Yapılan Sıralamalarının Karşılaştırılması<br />

Süresel Planlamaya Etkiyen<br />

Faktörler<br />

Teknik Of. Saha Uyg. Yönetim Mürvet T. Planlama.<br />

Malzemenin zamanında teslimi 1 11 2 3 1 2<br />

İşgücü verimliliği 2 2 7 15 5 3<br />

Etkin bir iş programının kullanımı 3 4 2 2 2 1<br />

17<br />

Katılımcı<br />

(önem d.)<br />

Proje-Yapım koordinasyonu 4 13 6 17 9 9


Tablo 1. Faktörlerin Bütün Gruplarca Yapılan Sıralamalarının Karşılaştırılması<br />

(Devamı)<br />

İşgücü temini 5 4 6 16 5 6<br />

Projede yapılan değişiklikler 6 24 7 17 11 24<br />

Planlama yapılırken dikkate<br />

alınması gereken stratejik<br />

aktiviteler ve potansiyel gecikmeler<br />

Yönetim personelinin sayısının<br />

yeterliliği ve deneyimi<br />

7 17 4 6 17<br />

7 9 1 7 3 5<br />

Alt yüklenicilerin seçimi 8 15 13 10 15 19<br />

Proje tipi ve özellikleri 9 15 6 13 7 18<br />

Efektif organizasyon yapısı 9 18 16 18 25<br />

Firma bazlı finansal problemler 10 2 3 1 6 4<br />

Projede kullanılan teknoloji 11 4 12 6 14 10<br />

İşin sürekliliğinin sağlanması 12 1 11 3 15 7<br />

İlave çizim, şartname ve teknik<br />

detayların, uygulama için<br />

zamanında elde edilmesi<br />

12 21 11 18 26<br />

İşin çapındaki artış 12 10 5 8 13<br />

Alt yükleniciler arasındaki<br />

koordinasyonun sağlanması<br />

13 19 14 19 27<br />

İş gücünün motivasyonu 14 7 13 19 16 18<br />

Doğal afetler 14 3 7 17 8<br />

Projenin inşa edilebilirliği 15 7 6 12 14<br />

Proje- Planlama koordinasyonu 16 13 16 10 19<br />

Etkili denetim ve kontrol 16 16 16 9 11 21<br />

Yer teslimindeki gecikmeler 17 21 8 17 30<br />

Ekipmanların rasyonel kullanımı 18 14 6 10 20 20<br />

Projelendirmede tecrübeli<br />

elemanların yer alması<br />

Uygun şantiye koşullarının<br />

sağlanması<br />

19 2 8 5 4 12<br />

19 12 11 11 17 23<br />

Yapım hataları 20 7 3 20 13 15<br />

Hava koşulları 20 5 9 8 14 19<br />

Tasarım danışmanlık hizmetlerinin<br />

yeterliliği<br />

21 22 15 25 26 36<br />

Mühendislik verimliliği 22 3 3 12 11<br />

Uygun ekipman seçimi 23 3 6 4 17 16<br />

Enformasyon teknolojisinin etkin<br />

kullanımı<br />

Uygulanan teknolojiyi kullanma<br />

tecrübesi<br />

24 12 15 24 28<br />

25 6 10 12 23 22<br />

Ekipman arızası 26 8 7 11 22 22<br />

Bürokrasi fazlalığı 27 13 13 21 29<br />

18


Tablo 1. Faktörlerin Bütün Gruplarca Yapılan Sıralamalarının Karşılaştırılması<br />

(Devamı)<br />

İşe adaptasyon ve öğrenme isteği 28 15 13 21 24 33<br />

Malzeme seçimi 28 16 15 14 28 34<br />

Ulusal bazlı finansal problemler 29 23 15 9 27 38<br />

Yapım danışmanlık hizmetlerinin<br />

yeterliliği<br />

Proje tarafları arasındaki hak talebi<br />

sorunları (itilaflar)<br />

30 26 9 25 25 43<br />

31 25 15 27 42<br />

Şantiye zemini ve topografyası 31 10 16 18 24 31<br />

Dış otoritelerle iletişimin sürekli<br />

kılınması<br />

Aktivitelerinin önem<br />

derecelerindeki değişiklikler<br />

Oluşabilecek aksaklıklara yönelik<br />

acil durum, kriz yönetimi, risk<br />

yönetimi planlarının önceden<br />

oluşturulmuş olması<br />

Kayıt ve dokümantasyon yönetimi<br />

(Arşiv çalışması)<br />

Sözleşme türünün proje tipine<br />

uygunluğu<br />

32 25 21 10 33 45<br />

33 20 20 32 40<br />

34 11 13 28 32<br />

35 20 17 32 41<br />

36 10 16 29 35<br />

İthal malzeme kullanımı 37 28 19 24 31 50<br />

Malzeme depolama imkanı 38 27 17 26 34 47<br />

Proje prosedürleri 39 16 15 33 39<br />

Kalite kontrol 40 13 13 22 30 37<br />

Şantiyenin uzaklığı 41 23 22 37 49<br />

Yapı endüstrisine yönelik<br />

uygulamaya konulan vergi ve<br />

teşvikler<br />

Mevzuat değişiklikleri ve yasal<br />

düzenlemeler<br />

Proje süresince uygulanacak iş<br />

güvenliği programının hazırlanması<br />

Uygulamanın yapılacağı yerdeki<br />

dini, kültürel, sosyal faktörler<br />

41 24 21 38 48<br />

42 24 18 22 35 46<br />

43 12 18 36 44<br />

44 29 24 39 51<br />

Hırsızlık 45 28 23 40 52<br />

Bütün gruplar incelendiğinde süresel planlamaya etkimede “etkin bir iş programının<br />

kullanımı”, “malzemenin zamanında teslimi”, “işgücü verimliliği”, “yönetim<br />

personelinin sayısının yeterliliği ve deneyimi” ve “firma bazlı finansal problemler”<br />

faktörlerinin ilk sıralarda yer aldıkları ve en önemli faktörler olarak kabul edildikleri<br />

görülmüştür.<br />

Yine aynı şekilde bütün gruplarca, “şantiyenin uzaklığı”, “yapı endüstrisine yönelik<br />

uygulamaya konulan vergi ve teşvikler”, “mevzuat değişiklikleri”, “proje süresince<br />

uygulanacak iş güvenliği programının hazırlanması”, “uygulamanın yapılacağı yerdeki<br />

19


dini, kültürel, sosyal faktörler” ve “hırsızlık” faktörleri en alt sıralarda kabul edilerek,<br />

süresel planlama konusunda en etkisiz faktörler olarak belirlenmiştir.<br />

1989’da Mimar Mürvet Türesoy tarafından yapılan çalışma, firmalar bazında uygulanan<br />

bir anket olduğu için ve bireylerin çalışma alanlarına göre bir ayrım yapılmadığı için<br />

sonuçlara bu durum yansımıştır. Bu iki faktör grubu dışında kalan diğer faktörlere,<br />

çeşitli gruplarca çok farklı önem sıralarında yer verilmiştir. Yani bütün gruplarca ortak<br />

olarak, en önemliler ve en önemsizler olarak kabul edilen faktörler dışındaki faktörler,<br />

karşılaştırmada büyük bir dağılım göstermiştir.<br />

Sonuç ve Tartışma<br />

Bu çalışma kapsamında gerçekleştirilen anket çalışması ve toplanan verilerin analizleri<br />

ışığında proje yönetiminin en önemli alt fonksiyonlarından biri olan planlamanın süresel<br />

planlama alanı incelenmiştir.<br />

Süresel planlamaya etki eden faktörler, sektör çalışanlarına uygulanan bir anket<br />

yardımıyla irdelenmiş ve çeşitli veriler elde edilmiştir. Bu çalışmanın sonucunda ortaya<br />

çıkan verilerle ilgili en çok dikkati çeken konulardan biri, anketin ilk kısmı olan profil<br />

belirleme kısmında, görev tanımı sorusuna verilen yanıtların çeşitliliğidir. Burada<br />

birbirinin aynı işleri yapan birçok sektör çalışanının, görevlerini birbirinden farklı<br />

ifadelerle tanımladığı görülmüştür.<br />

Sektörde birçok başka konuda olduğu gibi, görev tanımlaması konusunda da yeterli bir<br />

çalışmanın yapılmadığı, ortak bir ifade biçimine yani görev tanımı standardizasyonuna<br />

ulaşılamadığı anlaşılmaktadır. Bunun yanında, kişilerin unvan konusunda çok tutucu<br />

oldukları ve herkesin kendi tanımlama biçimini kullanmayı tercih ediyor oluşu da<br />

durumun standardizasyonunun güçleşmesine nedendir. Dolayısıyla da aynı işi yapan<br />

birçok kişi, birçok farklı unvanla anılmaktadır. Bu durumun düzeltilebilmesi için bir<br />

standardizasyon çalışması yapılmalı, bu çalışmanın sonucunda elde edilen<br />

tanımlamaların kabul görmesi ve kullanılmaya başlanması için de, sektörde çalışacak<br />

olan mühendis ve mimarların mesleki eğitimleri sırasında konuyla ilgili<br />

bilgilendirilmeleri ve yönlendirilmeleri gereklidir. Bu standardizasyon çalışması için,<br />

meslek odaları mensupları, çeşitli üniversitelerden benzer konularda çalışan akademik<br />

görevliler, sektörün önde gelen firmalarının temsilcileri ve Bayındırlık ve İskân<br />

Bakanlığı’ndan temsilcilerin koordine olması ve bu oluşturulan grubun konuyu<br />

derinlemesine incelemesi sonucunda da bir görev tanımı şablonuna ulaşılması doğru<br />

olacaktır. Grubun üstünde görüş birliğine vardığı, mesleki kavramlara getirilecek ortak<br />

tanımların kullanımının yaygınlaştırılması ve benimsetilmesi noktasında, lisans ve<br />

yüksek lisans düzeyinde yapı işletmesi konusunda verilen dersler önemli bir rol<br />

üstlenecektir.<br />

Anket çalışmasının ikinci kısmında yapılan skorlamalar doğrultusunda elde edilen<br />

veriler ve faktörlerin önem sıralarının, gruplara göre birbirinden bir hayli farklı<br />

oluşunun, bu gruplara dâhil olan kişilerin mesleki deneyim süreleri ve çalıştıkları proje<br />

sayısıyla alakalı olduğu kadar, kişilerin dâhil oldukları grupla yakından ilgili faktörleri<br />

daha önemli ve etkili kabul etmeleriyle de büyük oranda alakalı olduğu anlaşılmaktadır.<br />

Objektifliği engelleyen bu bakış açısını ortadan kaldırabilmek için, departmanlar ve<br />

bireyler arasında doğru bir iletişim sağlanması gereklidir.<br />

20


Kaynaklar<br />

Bukağılı, A.E., 1995. İnşaat Sektöründe Proje Yönetimi ve Proje Yöneticisinin Rolü,<br />

Yüksek Lisans Tezi, İstanbul Üniversitesi. Sosyal Bilimler Enstitüsü, İstanbul.<br />

Çalık, E., 1994. Proje Yönetimi, Yüksek Lisans Tezi, İstanbul Üniversitesi. Sosyal<br />

Bilimler Enstitüsü, İstanbul.<br />

Hallows, J.E., 1998. Information Systems Project Management: How To Deliver<br />

Function and Value In Information Technology Projects, AMACOM, New York.<br />

Karslı, D., 1998. İnşaat Süresini Etkileyen Faktörler ve İnşaat Süresi Tahmin Modelleri,<br />

Yüksek Lisans Tezi, İ.T.Ü. Fen Bilimleri Enstitüsü, İstanbul.<br />

Mulholland, B. and Christian, J., 1999. Risk Assessment in Construction Schedules,<br />

Journal of Construction Engineering and Management, ASCE, Vol. 125, No. 1,<br />

January/Fabruary, 8-15<br />

Saram, D.D. and Ahmed, S. M., 2001. Construction Coordination Activities: What Is<br />

Important and What Consumes Time, Journal of Management in Engineering, ASCE,<br />

Vol. 17, No. 4, October, 202-213.<br />

Türen, G., Şahbudak, N., Kültür V.K., Doğan, Ö.F., Karamemiş, G., Ergen E., Polat G.,<br />

Ünlü G. ve Alabay C., 1997. Bir Planlama Doktrini, Bitirme Ödevi İ.T.Ü. İnşaat<br />

Fakültesi, İstanbul.<br />

Türesoy, M., 1989. Yapı Üretiminde Süre Tahmini ve Yapım Süresini Etkileyen<br />

Faktörler, Yüksek Lisans Tezi, İ.T.Ü. Fen Bilimleri Enstitüsü, İstanbul.<br />

Yamak, O., 1998. Proje Yönetim Teknikleri. Komputron Ltd. Şti., İstanbul.<br />

21


Günümüz Şantiye Koşullarının Literatür ile Kıyaslanması ve<br />

Mevcut Durumun Değerlendirilmesi<br />

Murat Kuruoğlu<br />

Ögr. Gör.Dr. İTÜ İnşaat Fakültesi<br />

Yapı İşletmesi Anabilim Dalı<br />

Maslak, İstanbul<br />

Tel ve Faks : 0 212 285 36 55<br />

E-posta : kuruoglu@itu.edu.tr<br />

Volkan Ezcan<br />

İnş. Müh., Yapı İşletmesi Anabilim Dalı<br />

Maslak, İstanbul<br />

Tel ve Faks: 0 212 285 36 55<br />

E-posta: eczan@itu.edu.tr<br />

Öz<br />

23<br />

Merve Sevim<br />

İnş. Müh., Yapı İşletmesi Anabilim Dalı<br />

Maslak, İstanbul<br />

Tel ve Faks: 0 212 285 36 55<br />

E-posta: mrvsvm@yahoo.com<br />

İnşaat projeleri hayata geçirilirken imalatın yapılacağı bölge üzerine belirli bir düzene<br />

sahip, imalat esnasında oluşabilecek birçok sorunu atlatabilecek; içerisinde çalışan ve<br />

aynı zamanda yaşayan insanların temel ve sosyal ihtiyaçlarına cevap verebilecek,<br />

sağlıklı ve güvenli bir şantiye kurulumu öncelikli işlerimizin en başında yer almaktadır.<br />

Unutulmamalıdır ki bu şekilde tasarlanmış uygun bir şantiye düzeniyle işlerin<br />

aksamasından kaynaklı gecikmelerin büyük çoğunluğunun ve ekonomik anlamda çok<br />

ağır olabilecek birtakım faturaların önüne geçilmiş olacaktır. bu çalışma içerisinde<br />

temel şantiye tekniği kavramlarının dünü ve tüm bu kavramların bugüne yansıması<br />

incelenmek istenmiştir. Temel amaç şantiyelerin kurulum ve yerleşim planlarının<br />

değerlendirilmesinde ne durumda olduğumuzu gösteren bir çalışma sunmaktır.<br />

Çalışma metodu olarak anket uygulaması şeklinde bir yola başvurulmuştur. Şantiye<br />

kurulum ve yerleşimi ile ilgili hali hazırda bulunan bilgi ve büyüklüklerin<br />

karşılaştırmalı bir değerlendirilmesi niteliğindeki bir anket formunun farklı şantiyelerde<br />

uygulanması sonrasında ortaya çıkan veriler istatistiksel değerleme yöntemi kullanılarak<br />

tek tip parametreler haline getirilerek şantiye kurulumu, şantiye ünitelerinin yerleşimi<br />

ve büyüklüklerinin belirlenmesi ile ilgili geçmiş yıllardan bu yana süregelmiş bir takım<br />

bilgi ve kuralların ortaya konarak bu birikimler ışığında hali hazırdaki bazı şantiyelerin<br />

ilgili konularda incelenmesi; bu kuralların günümüzde ne derece uygulandığının<br />

saptanması; bu incelemeler akabinde, yapılan işin tipi ve büyüklüğü ile üretim alanları<br />

dışında kalan şantiye ünitelerinin boyutları arasında analitik bir sonuca varmak<br />

amaçlanmıştır.<br />

Anahtar sözcükler : Şantiye mobilizasyonu, tesis yönetimi


Giriş<br />

Bir yapının hayalinin kurulması ile başlayıp bu yapının kullanıma hazır duruma<br />

getirilmesine kadar devam eden inşaat sürecinde birbirini takip eden sayısız karar<br />

aşamaları bulunur. Ortaya çıkan eserin kurulan hayalle ne kadar örtüştüğü ve ne kadara<br />

mal olduğu, bir başka deyişle projenin başarısı, olayların doğru değerlendirilmesi ve bu<br />

değerlendirmelere göre alınan kararların düzgün bir şekilde uygulanabilmesine bağlıdır.<br />

Bilindiği gibi bir yapının talebi üzerine bu talebin yapılabilirliğinin değerlendirilmesi ile<br />

başlayan yapı üretim süreci, gerekli verilerin toplanması ve değerlendirilmesi<br />

sonucunda tasarım çalışmaları ile devam eder. Projelendirme aşamasının<br />

tamamlanmasının ardından ihale işlemleri yapılan yapı, belirli bir sözleşmenin ışığında<br />

yapıma hazır duruma gelmiş olur. Şantiyeler, bir inşaatın yapımını veya mevcut bir<br />

yapının tadilat, onarım ya da yıkım işini ruhsatına, projesine, şartnamelere, yürürlükteki<br />

mevzuata uygun biçimde gerçekleştirmek için çalışan insanların, kurulan tesislerin,<br />

kullanılan makine araç ve gereçlerin oluşturduğu geçici işletmedir. Fiili üretim sürecinin<br />

fiziki boyutunu oluşturan şantiyelerin kurulum ve yerleşim planlarının başarısı, şantiye<br />

personelinin genel performansında net bir artışa imkân vererek yapılan işin kalitesine<br />

doğrudan katkı sağlar. Bu bağlamda önemi açıkça görülen şantiye yerleşimi planlaması<br />

bu çalışmanın konusunu oluşturmaktadır.<br />

Şantiye Kavramı Ve Şantiye Kurulumu<br />

İngilizcesi “construction site”, fransızcası “chantier” ve almancası “Baustell” olan<br />

şantiye kelimesi dilimize fransızcadan uyarlanma ‘şantiye’ olarak yerleşmiştir. Bir<br />

bütün olarak Şantiye yapı malzemelerinin yığılıp saklandığı yer, yapım aşamasındaki<br />

bina, fabrika, yol ve baraj gibi tüm yapılara genel olarak verilen addır.<br />

“Şantiye tekniği bütün hayat boyunca tecrübe ve etüd ile öğrenilebilen bir konudur.<br />

Yenilikler ile çok yakından ilgilidir ve devamlı değişmektedir. Bunun için ya hiç şantiye<br />

tekniği kitabı yazmamak veya her yıl kitabı ve toplanan dökümantasyonu yeniden<br />

gözden geçirerek yenilikleri eklemek ve modası geçen şeyleri çıkarmak, yani eseri<br />

aktüel teknik duruma adapte etmek gerekir.” (Berkman, A.F.,1957)<br />

Şantiye, bir inşaat alanının, inşaat yapımının, düzenlenmesinin, onarımının ve/veya<br />

yıkımının tamamlanması amacıyla; işin tüm altyapısı, şartnamesi ve ilgili mevzuatlarına<br />

uymak koşulu ile öngörülen süre içerisinde güvenlikli bir şekilde tamamlanması<br />

amacıyla makine, araçlar ve insanların bir uyum içerisinde çalıştığı geçici süreli<br />

işletmelerdir.( Müngen, M. U., 2003.)<br />

Tek başlarına koca bir üretim sahası olan şantiyeler aynı zamanda geçici süreli üretim<br />

yerleridir. Önceden hazırlanan projeye göre tesisleri, birimlerin ve çalıştırılacak kişilerin<br />

sayısı doğru öngörülmeli ve çalışacak bu insanların, aletlerin ve makinelerin<br />

koordinasyonları uyum içerisinde sağlanmalıdır. Planlanmamış bir iş başlangıcının<br />

olumsuz etkileri tüm iş süresince kendini hissettirmektedir.<br />

24


İnşaat alanını 4 kısım halinde incelenmektedir:<br />

1.Üretim Alanı<br />

2.İdari Alan<br />

3.Depo Alanı<br />

4.Sosyal Tesisler<br />

Üretim alanı; yapının aktif olarak inşa edildiği alan, idari alan; yapıyla ilgili çalışmakta<br />

olan idari personelin( Mühendislerin, teknikerlerin, sekreterlerin vs.) bulunduğu binalar,<br />

depo alanı; açık veya kapalı olmak üzere yapıda kullanılacak malzemelerin koyulduğu<br />

alan, sosyal tesisler ise; yemekhane, yatakhane, soyunma yerleri, spor tesisleri gibi diğer<br />

3 alanın dışında kalan, yaşamın süregeldiği alanlar olarak tanımlanmıştır.<br />

Araştırma Yöntemi<br />

Bu çalışma kapsamında verilerin toplanması ve kıyaslanması için anket yönetim<br />

seçilmiştir.. Konu ile ilgili çeşitli kaynakların taranması sonucunda geçmiş yıllara ait<br />

birikimler ortaya konarak bu bilgiler ışığında günümüzdeki şantiyelerin<br />

değerlendirilmesi amacıyla çeşitli soru ve çizelgeler hazırlanmıştır. Şantiyelerin üretim<br />

faaliyetleri dışındaki durumunu ortaya koymak amacıyla çeşitli şantiyelere uygulanmak<br />

üzere bir 63 sorudan oluşan anket hazırlanmıştır Hazırlanan sorularla gezilen şantiyeler<br />

ile ilgili veriler toplanmış; çizelge ve diyagramlar yardımıyla da bu verilerin<br />

değerlendirilmesi sağlanmıştır. Anket; Genel Bilgiler, Çalışanlara Ait Bilgiler, Şantiye<br />

ve İşçilere ile İlgili Bilgiler, İş Güvenliği ile İlgili Bilgiler ve Sosyal Binalar ile İlgili<br />

Bilgiler olmak üzere toplam beş ana başlıktan oluşmaktadır. Şantiyelerin türlerine göre<br />

farklılıklar gerektirmesinden ötürü şantiyeler<br />

o Konut<br />

o Metro<br />

o Otoyol<br />

o Alışveriş Merkezi<br />

o Stadyum, spor salonu<br />

o Kültür Merkezi<br />

o Kamu Binası (Adliye SARAYI, Belediye Binası vs.)<br />

o Hastane<br />

o Diğer olmak üzere gruplandırılmıştır.<br />

Yapının inşa süresince kişi / ay ifadesinin öneminin altı özellikle çizilerek belirtilmiş<br />

olup, bu ifadeyle üretimi yapacak işçi ve idari personel sayısına ulaşılması<br />

hedeflenmiştir.<br />

Araştırmanın sonunda “50 sene öncesine göre modernleştik mi yoksa geriye mi gittik?”<br />

konulu bir değerlendirme yapabileceğimiz önerisi üzerinde durulmuştur. Çalışma<br />

toplam 19 farklı şantiyede şantiye şefi, proje müdürü ve kamp amiri ile yapılan yüz<br />

yüze görüşmeden çıkan sonuçları sunmaktadır.<br />

25


Anketin Değerlendirilmesi ve Bulgular<br />

İncelenen örnek şantiyelerin sonuçlara sağlıklı biçimde yansıması ve her bir proje<br />

tipinin farklı özelliklerinin dikkate alınması açısından sadece tek bir tipe bağlı<br />

kalınmamış, bu sayede alınan ortalama sonuçların karma yapıda olması sağlanmıştır.<br />

Değerlendirmelerin bu şekilde farklı bölge ve şantiyelerde yapılması çeşitliliği artırmış<br />

ve bizi daha doğru bir değerlendirmeye sevk etmiştir. (Ozan Çelik vd,2009)<br />

Çalışmada elde edilen çarpıcı bulgular aşağıdadır;<br />

1. İncelenen şantiyelerin %30’unda özürlü personel çalışmaktadır.<br />

2. İncelenen şantiyelerin %70’inde bayan çalışan bulunmaktadır.<br />

3. Ofislerin %50’sinde sigara kullanılmaktadır.<br />

4. Şantiyelerin %80’inde servis olanakları mevcuttur.<br />

5. Şantiyelerin tamamında çaycı ve kapıcı bulunmakta, ancak %90’ında çaycıya ait<br />

bir oda vardır.<br />

6. Şantiyelerin %25’inde sahada ofis bulunmamaktadır.<br />

7. Tüm şantiyelerde ofislere özel WC ve Lavabo bulunmakta olup otapark alanı<br />

ayrılmıştır.<br />

8. Şantiye ofisi olan şantiyelerin %45’inde misafir (ziyaretçi) odası bulunmaktadır.<br />

9. Şantiyelerin %55’inde arşiv için oda ayrılmıştır.<br />

10. Şantiyelerin %10’unda yerleşim alanlarına ait su drenaj çalışması yapılmamıştır.<br />

11. Şantiye sahasına yerleşim planlanırken, şantiyelerin %50’sinde hakim rüzgar<br />

göz önüne alınmamış olup, %85’inde sahaya trafo yapılmıştır.<br />

12. Şantiyeler suyunun %55’i ana şebekeden, %10’u artezyenden, %15’i tanker ile<br />

taşıyarak, %10’u hem ana şebeke hem artezyen ve %10’u ana şebeke ile birlikte<br />

tanker ile su taşıyarak temin etmektedir.<br />

26


13. Şantiyeler atık sularını ise %65’i ana şebekeye vererek, %10’u fosseptik<br />

kullanarak, %10’u vidanjör ile çektirerek ve kalan %15’ide ana şebeke ve<br />

fosseptik uygulamalarını birlikte yaparak uzaklaştırmaktadır.<br />

14. Şantiyelerin %85’inde iş güvenliği eğitimi verildiği ifade edilmiştir. Diğer<br />

yandan şantiyelerde her işçiye bir baret vermekte ancak %75’ine çelik burunlu<br />

ayakkabı sağlanmaktadır. Buna karşın şantiyelerin %20’sinde yangın tehlikesine<br />

karşı herhangi bir önlem bulunmamakta, şantiyelerin %80’inde revir<br />

bulunmaktadır<br />

15. Projede çalışanlara %80 şantiyede ilk yardım eğitimi verilmektedir. %90<br />

şantiyede yüksekte çalışanlar için emniyet kemeri verilmektedir.<br />

16. Şantiyelerin %90’ında iş güvenliğinde sorumlu kişi yada birim mevcut olup<br />

%90’ında iş güvenliğine uymayanlar için değişik yaptırımlar uygulanmaktadır.<br />

17. Şantiyelerin %80’inde işçiler için üretim sahasında WC ve lavabo bulunmakta,<br />

İşçiler için ancak şantiyelerin %65’inde soyunma giyinme kabinleri<br />

bulunmaktadır.<br />

18. Şantiyelerin %65’inde işçiler için çamaşırhane yapılmıştır.<br />

19. Şantiyelerin %45’inde 8 saat, %30’inde 9 saat ve %25’inde 9 saatten fazla mesai<br />

yapılmaktadır.<br />

20. Şantiyeler yemek işlemini %70’i hazır yemek firmaları ile %30 u kendi aşçı ve<br />

mutfakları ile çözmektedirler.<br />

21. Şantiyeler teknik personeli için konaklama imkânları değişik biçimlerde<br />

sağlanmaktadır. Şöyle ki şantiyelerin %45’inde bekâr lojmanı, %5 i ev kira<br />

yardımı ve kısmi lojman , %5’i kira yardımı yapmakta %45’i ise şantiye sahası<br />

ve kiralama seçenekleri ile konaklama imkânları sağlanmaktadır.<br />

Sonuçlar<br />

Sonuç değerlendirmesi yapılırken, örnek şantiyelerin değişken sayıda alt işveren<br />

çalıştırması ve yine bunların çalıştırdığı işçi sayılarının da oldukça geniş bir aralıkta<br />

değişim göstermesi nedeniyle değerlendirme aşamasında özellikle barınma ve sosyal<br />

birtakım ihtiyaçların giderilmesi konusunda maksimum sayılara bakılmıştır.<br />

Şantiye tekniği açısından gereksinimleri ortaya koyan Sn. Ord. Prof. Dr. Ali Fuat<br />

Berkman’ın hazırlamış olduğu kişi başına değerler açısından, hazırlanmasından<br />

günümüze kadar geçen 50 yılı aşkın sürede teknolojinin kat ettiği büyük mesafe de<br />

dikkate alındığında donanım bakımından ofislerin zenginleşmesi normal<br />

karşılanmalıdır. Ancak kişi başına düşen çalışma alanı bakımından standartlarla aradaki<br />

büyük farklılığın yalnızca teknik ve idari personelle sınırlı kalmış olması gün geçtikçe<br />

üst düzey çalışanlarla daha düşük kıdemli işçilerin çalışma şartları arasındaki farkın<br />

açıldığını gözler önüne sermektedir.<br />

Kurulum aşamasında birçok şantiyede sosyal alanlar ortalama işçi sayılarına göre<br />

düzenlendiği için toplam işçi sayısı çok değişken olan şantiyelerde özellikle maksimum<br />

işçi sayısına ulaşıldığında lavabo/duş/WC/yemekhane gibi ünitelerin kişi başına düşen<br />

sayıları yetersiz kalmakta olduğu gözlemlenmiştir. İşçi başına yatak, dolap, tuvalet,<br />

banyo, duş, sosyal tesis alanı, dinlenme alanı, kantin alanı, soyunma giyinme kabin<br />

sayısı gibi temel ihtiyaçlarda geçen 50 senede hiç ilerleme olmadığı gibi aksine geri<br />

gidilmiştir. Diğer bir değişle 15 kişi için bir tuvalet gerekirken (olması gereken)<br />

27


ortalamada bu değer yaklaşık 27 kişi başına bir tuvalet biçimindedir. Kişi başına bir<br />

dolap dahi düşmemektedir.<br />

Sonuç değerlendirmesi kapsamında dikkatimizi çeken en önemli husus ofis<br />

mahallerindeki yaşam alanı ve donanım koşulları bakımından Sn. Ord. Prof. Dr. Ali<br />

Fuat Berkman’ın hazırlamış olduğu kişi başına değerler göz önüne alındığında ortaya<br />

büyük farklılıklar çıkmaktadır. Teknik personelin ihtiyaç duyduğu alanlarda ise<br />

teknolojinin artmasına bağlı olarak artış olmuştur. Bu husus tabloda 4 m2 kişi başına<br />

ihtiyaç olan alanın şantiyeler ortalamasının 16.4 m2 olarak bulunması ile kendini<br />

göstermektedir. Diğer yandan şantiyelerde ortalama her kişiye bilgisayar düşüyor<br />

olması teknolojinin sahalara yerleştiğinin bir göstergesi olarak algılanmaktadır.<br />

Ord. Prof. Dr. Ali Fuat Berkman’ın hazırlamış olduğu kişi başına değerler ve şantiyeler<br />

ortalama karşılaştırması (Ozan Çelik vd,2009)<br />

Büro Mahali<br />

Olması<br />

Gereken Birim Şantiyeler Ortalaması Birim<br />

Taban Alanı 4 m2/ kişi 16,410 m2/ kişi<br />

Hava Hacmi 10 m3/ kişi 42,047 m3/ kişi<br />

Masa 1 adet/ kişi 1,109 adet/ kişi<br />

Bilgisayar 1 adet/ kişi 0,966 adet/ kişi<br />

Sandalye 1 adet/ kişi 1,340 adet/ kişi<br />

Şantiye Gece Olması<br />

Barınakları Gereken Birim Şantiyeler Ortalaması Birim<br />

Alan 5 m2/ kişi 5,840 m2/ kişi<br />

Yatak 1 adet/ kişi 1,298 adet/ kişi<br />

Dolap 1 adet/ kişi 0,647 adet/ kişi<br />

Lavabo 15 Kişi/adet 27,491 kişi/adet<br />

WC 15 Kişi/adet 26,655 kişi/adet<br />

Duş Mahali 15 Kişi/adet 28,927 kişi/adet<br />

Yemekhane Alanı 2 m2/ kişi 1,888 m2/ kişi<br />

Değerlendirmesi yapılmış olan eksiklikler üzerine gidilerek yapılacak olan iyileştirme<br />

çalışmaları ile daha sağlıklı bir çalışma ve yaşam ortamı yaratılmış olacaktır. Çalışma<br />

ve barınma ortamının teknik ve idari personel için gayet yeterli olmasına rağmen<br />

işçilerin barınma ve sosyal imkanlarının geliştirilmesi çok olumlu yönde atılmış adımlar<br />

olacaktır. Özellikle salgın hastalığın hızla yayılmasının mümkün olduğu<br />

şantiyelerimizde hijyen için lavabo, tuvalet, duş imkanlarının arttırılması çalışma<br />

kalitesinin arttırılması açısından önemlidir. Özellikle İstanbul’da yer kısıtı olan<br />

şantiyelerde her türlü imkanı yaratmak elbette zor olacak ancak buralarda da en azından<br />

temel ihtiyaçların mümkün olan en iyi şekle getirilmesi yerinde bir karar olacaktır.<br />

28


Kaynaklar<br />

BERKMAN, A.F., Şantiye Teknikleri, İstanbul Teknik Üniversitesi, pp. 28-31, 157,<br />

170, 175, İstanbul Teknik Üniversitesi Matbaası, 1957.<br />

MÜNGEN, M. U., İTÜ Sürekli Eğitim Merkezi Sertifika Programı Şantiye Tekniği<br />

Ders Notları, pp.1-5, 19-20, 33-34, 37-39, 41-42, 47, 49, 55, 65, 67, 2003.<br />

İnş.Müh. Ozan Çelik , İnş.Müh. Esra Topkaya (Kocaeli Üniv.), İnş.Müh. Erdi<br />

Akbayrak, İnş.Müh. Alican Ankay, İnş.Müh. Erman Yiğit Tuncel, İnş.Müh. Emrecan<br />

Türkeş , İnş.Müh. İsmail Gülbetekin, Hasan Tahsin Boz , Yürütücü Dr. Murat Kuruoğlu<br />

“Şantiyelerin Kurulumu ve Yerleşim Planlarının Değerlendirilmesi”, Mühendislik<br />

Tasarım Projesi , İTÜ İnşaat Fakültesi Yapı İşletmesi Anabilim Dalı, 2009,<br />

29


Yapı İşletmesi ve Yapım Yönetimi Kapsamında Eskişehir<br />

TED Koleji Örneğinin İrdelenmesi<br />

Araş. Gör. Zeynep Arda<br />

Bozok Üniversitesi<br />

Müh.-Mimarlık Fakültesi<br />

Mimarlık Bölümü, Yozgat<br />

Tel: 0 354 242 10 01- 2199<br />

E-Posta: ardazeynep@gmail.com<br />

Öğr. Gör. Mehmet Eminel<br />

Bozok Üniversitesi<br />

Müh.-Mimarlık Fakültesi<br />

Mimarlık Bölümü, Yozgat<br />

Tel: 0 354 242 10 01-2136<br />

E-Posta: mehmeteminel@gmail.com<br />

Öz<br />

31<br />

Araş. Gör. Zuhal Özçetin<br />

Bozok Üniversitesi<br />

Müh.-Mimarlık Fakültesi<br />

Mimarlık Bölümü, Yozgat<br />

Tel:0 354 242 10 01-2131<br />

E-Posta: zuhalozcetin@gmail.com<br />

İnsanoğlu gereksinimlerini karşılamak amacıyla belirli konfor ve güvenlik koşullarını<br />

sağlayarak çeşitli işlevde yapılar oluşturmuştur. Bu yapılarda gelişen ve değişen<br />

teknolojik olanaklarla standart yapım tekniklerinin yanı sıra yeni ve modern<br />

yöntemlerde kullanılmaktadır. Bir yapı projesinin işverenin isteklerini karşılamak<br />

amacı ile mimari tasarım sürecinin başlangıcından bitimine kadar planlanması,<br />

yürütülmesi, denetlenmesi ve koordine edilmesi için yapının belirtilen süre, bütçe ve<br />

kalitede tamamlanması gerekmektedir. Projesi tamamlanan yapıların iyi yönetilmeden<br />

inşa edilmesi, proje hatalarının ve yapı maliyetinin artmasına, organizasyon<br />

eksikliklerine, hatalı malzemeyle üretimin gerçekleştirilmesine, teslim sürelerinde<br />

gecikmelere ve iş kazalarına yol açmaktadır. Bu nedenle proje yönetiminde yapı ile<br />

ilgili disiplinlerin eş güdümünün ve akılcı yapım yönetiminin gerçekleştirilmesi konusu<br />

iş gücü, zaman ve para açısından ekonomi sağlanması ve kaliteli yapımın<br />

gerçekleştirilmesi için önem kazanmaktadır. Bu çalışmada, Eskişehir TED Koleji örneği<br />

şantiyede yapım yönetimi, yapım süreci ve yönetim eylem ve etmenleri başlıkları<br />

altında irdelenecek, yapı işletmesi ve yapım yönetimi kapsamında örnek yapının olumlu<br />

ve olumsuz yönleri karşılaştırılacaktır. Çalışmadan elde edilen sonuçlar ile yapı<br />

işletmesi ve yapım yönetimi konusunda önerilerde bulunulacaktır.<br />

Anahtar Sözcükler: Yapı İşletmesi, Yapım Yönetimi, Eskişehir TED Koleji, TED<br />

Koleji, Yapı Yönetim Eylem ve Etmenleri.


Giriş<br />

Zaman, maliyet ve kaliteyi denetlemek amacıyla, bir yapım programının yönetim<br />

metotlarını uygulayarak yürütülmesine yapım yönetimi denmektedir. Bir yapım<br />

projesinin belirtilen süre, bütçe ve kalitede tamamlanmasını sağlamak, işverenin<br />

isteklerini karşılamak iç in başlangıcından bitimine kadar planlanması, yürütülmesi,<br />

denetlenmesi ve koordine edilmesine yapım proje yönetimi denir [1].<br />

Yapının<br />

Tasarımı<br />

Şekil 1. İnterdisiplin olarak yapı yönetimi [2]<br />

1. Yönetim Eylem ve Etmenleri<br />

Bir yöneticinin, bulunduğu konuma ya da yapı üretim süreci içindeki durumuna göre,<br />

dikkate almak zorunda olduğu yönetim bileşenleri mevcuttur ve ayrıca bu bileşenler<br />

yönetim tanımını da yapmaktadır.<br />

Bir yöneticinin süreç içinde yapması gereken eylemlere ‘yönetim eylemleri’ , yönetim<br />

eylemlerini yaparken önemli olan ve yönetimi etkileyecek bileşenlere ‘yönetim<br />

etmenleri’ denmektedir [3].<br />

<strong>YÖNET</strong>İM<br />

<strong>YÖNET</strong>İM EYLEMLERİ <strong>YÖNET</strong>İM ETMENLERİ<br />

1. PLANLAMA<br />

2. TASARLAMA VE<br />

PROBLEM ÇÖZME<br />

3. KARAR VERME<br />

4. DENETİM<br />

5. İLETİŞİM<br />

Karar Projelendirme Denetim ve<br />

Organizasyon<br />

Yasalar Yapımın<br />

Yönetimi<br />

Uygulama<br />

Yürütme Tasarımı<br />

Şekil 2. Yönetim Süreci Eylemleri ve Etmenleri [3]<br />

32<br />

Teslim<br />

Yargı<br />

1. ORGANİZASYON<br />

2. KOORDİNASYON<br />

3. VERİMLİLİK<br />

4. STANDARDİZASYON<br />

5. KISITLAR<br />

6. EKONOMİ<br />

7. KALİTE


2. Yapı Üretim Süreci<br />

Yapı üretim süreci, ihtiyaçların belirlenip, bunları karşılayacak ürünün yapılması kararı<br />

ile başlayıp, fizibilite etüdü ile devam etmektedir. Bu evre, ihtiyaç ve talebe, kaynakların<br />

durumuna göre analizlerin yapıldığı, değişik çözüm yollarının araştırıldığı evredir [1].<br />

Eskişehir TED Koleji, ülkedeki 22. TED okuludur. Temelleri 12 Mart 2008 tarihinde<br />

atılmıştır. Şantiye kurulumuna hafriyat işleriyle eş zamanlı olarak başlanmıştır.<br />

Projenin boyutları 50 dekar arsa alanı içerisinde belirlenmiş olup, proje maliyeti<br />

yaklaşık 22.000 dolar olarak belirlenmiştir. Projenin bir kısmının 2008-2009 öğretim<br />

yılında faaliyete geçmesi amaçlanmıştır.<br />

Mimari proje TED kolejinin merkezi olan Ankara’ da Yeşim-Nami HATIRLI tarafından<br />

yapılmıştır. Yüklenici firmalar Müpasan İnşaat Tic. San. Ltd. Şti. ve Batu İnşaat A.Ş.’<br />

dir. Teknik ve idari/yasal şartnameler hazırlandıktan sonra 50 dekar arsa alanı içinde<br />

6400 m 2 kapalı alan (2000 m 2 ortaokul kısmı, 2000 m 2 ilkokul kısmı ve 2400 m 2<br />

anaokulu kısmı) tasarlanmıştır.<br />

<strong>YAPI</strong> YAŞAM SÜRECİ<br />

<strong>YAPI</strong> ÜRETİM SÜRECİ<br />

KULLANIM SÜRECİ<br />

YIKIM<br />

2.1. Alan (Yerleşke) Tanımlaması:<br />

Ön hazırlık<br />

evresi<br />

Fizibilite<br />

çalışmaları<br />

Şekil 3. Proje Süreci Temel Evreleri [1,3]<br />

Bir kent alanının hangi özel amaçlarla tahsis edilmesi gerektiği yerleşme ölçeğinde bir<br />

fizibilite çalışması gerektirir. Bu nedenle, bu alanla ilgili mümkün olabilecek fonksiyon<br />

tipleri, yapı birim sayısı, plan düzenleri, yapım sistemi alternatiflerinin<br />

değerlendirilmesi, arsa maliyeti, rayiç kira değerleri, arsa kullanma emsali, park yeri<br />

zorunluluğu vb. sorunları incelenmelidir [1].<br />

Proje şehir merkezinden yaklaşık 10–15 km uzaklıkta bulunan Yukarı söğüt önü<br />

mevkiinde konumlandırılmıştır (Resim 1). Eğimli olmayan bir arsa yapısı mevcuttur.<br />

33<br />

Planlama/<br />

Programlama<br />

(ihale)<br />

Tasarlama<br />

Yapım<br />

evresi


Resim 1. Eskişehir TED Koleji Alanının Şehir Resim 2. Eskişehir TED Koleji<br />

Merkeziyle İlişkisi [5] Alanı (Google Earth)<br />

2.2.Yapı Bütününün İncelenmesi:<br />

Eskişehir TED Koleji örneğinde; yapı bütünü Vaziyet Planı, Bina Konumları, Diğer<br />

Binalar ve Çevre İle Ulaşım, Plan Özellikleri, Binaların Şekillenme Kriterleri,<br />

01.11.2008 ve 01.04.2009 tarihleri arasında mevcut durum incelenmiştir.<br />

2.2.1. Vaziyet Planı:<br />

Yerleşke bütününde var olan binalar arazi ve yola göre konumlandırılmış olup, spor<br />

alanları ve anaokulu yola göre konumlandırılmıştır. Yerleşke bütününde yurt ve<br />

lojmanlar hem arsanın biçimlenişine uygun olarak hem de eğitim birimleri ile olan<br />

ilişkisi göz önünde bulundurularak eğitim birimlerinden ayrı olarak tasarlanmıştır.<br />

Yönlenme kuzeybatı-güneydoğu ve kuzeydoğu-güneybatı doğrultusundadır. Yerleşim<br />

planında her binanın kendine ait otoparkı bulunmaktadır. Yerleşkede araç ve yaya<br />

girişleri kullanıcılar dikkate alınarak yoldan uzaklaştırılmıştır ve iki ayrı giriş<br />

düşünülmüştür (Resim 3.4.5).<br />

34


Resim 3. Eskişehir TED Koleji Vaziyet Planı<br />

(Müpasan İnşaat Ltd. Şti.- Batu İnşaat A.Ş. Arşivi)<br />

Resim 4-5. Projenin Genel Görünümünü Gösteren Üç Boyutlu Çizimler<br />

(Müpasan İnşaat Ltd. Şti.- Batu İnşaat A.Ş. Arşivi)<br />

2.2.2. Diğer Binalar ve Çevre İle Ulaşım:<br />

Şehir merkezinden yaklaşık 10-15 km uzaklıkta Yukarı Söğüt önü mevkiinde Söğüt ve<br />

Uludere Yolu Caddesi üzerinde konumlanan yapı bütünü ön cephesinde özel şahsa ait<br />

bir çiftlikle komşu parselde bulunmaktadır. Şantiye alanı eğimli olmayan bir arazi<br />

üzerinde konumlandırılmıştır (Resim 6).<br />

35


Resim 6. Eskişehir TED Koleji Alanı, Diğer Binalar ve Çevre İlişkisi<br />

2.2.3. Plan Özellikleri:<br />

Eskişehir TED Koleji yerleşkesi anaokulu, eğitim bloğu, yurt, lojman ve spor<br />

merkezinden oluşmaktadır.<br />

Anaokulu binasında omurga şema düşünülmüştür. Yapı, merkezinde bulunan sosyal<br />

aktivite mekanlarına takılan iki sirkülasyon aksı ve bu akslara takılan sınıflardan<br />

oluşmaktadır. Yapıda kullanıcı gereksinimleri göz önünde bulundurularak, kış aylarında<br />

oyun alanı için iç avlu, yaz aylarında sınıflara ait terasla ilişkilendirilmiş bahçe<br />

içerisindeki oyun alanları tasarlanmıştır (Resim 7,8,9).<br />

Eğitim bloklarında tarak şema düşünülmüş olup, sirkülasyon aksının bir ucuna takılan<br />

sınıflardan ve diğer uca takılan müzik ve görsel sanatlar işlikleri, laboratuarlar ile<br />

öğretmen odalarından oluşmakta, kütüphane ve idare sosyal tesisler ile sonlanmaktadır.<br />

Eğitim birimleri 1.-6. sınıflar, 6.-8. sınıflar ve 9.-12. sınıflar olmak üzere ayrı bloklar<br />

olarak düşünülmüştür. Eğitim birimleri bloklarının her birinin kendine ait girişi ve tören<br />

alanı bulunmaktadır. Tören alanları her bir bloğa ait açık spor alanları ile<br />

ilişkilendirilmiştir (Resim 3.10.11.12.19.20).<br />

Spor merkezi açık ve kapalı mekânlardan oluşmaktadır. Açık mekânlar ulaşım kolaylığı<br />

ve aynı işlevlerin bir arada bulunması açısından kapalı spor salonu ile<br />

ilişkilendirilmiştir. Kapalı spor salonuna ait ayrı bir otopark bulunmakta ve giriş<br />

buradan sağlanmaktadır (Resim 22.23.24.25.26.27).<br />

Resim 7. Anaokulu Zemin Kat Planı (Müpasan İnşaat Ltd. Şti.- Batu İnşaat A.Ş. Arşivi)<br />

36


Resim 8.-9. Eskişehir TED Koleji Anaokulu Bloğu Görünüşleri<br />

(Müpasan İnşaat Ltd. Şti.- Batu İnşaat A.Ş. Arşivi)<br />

Resim 10. B Blok Bodrum Kat Planı Resim 11. B Blok Zemin Kat Planı<br />

(Müpasan İnşaat Ltd. Şti.- Batu İnşaat A.Ş. Arşivi)<br />

Resim 12. Eskişehir TED Koleji B Blok 1. Kat Planı<br />

(Müpasan İnşaat Ltd.Şti.- Batu İnşaat A.Ş. Arşivi)<br />

37


Resim 13.-14. Eskişehir TED Koleji B Blok Görünüşleri<br />

(Müpasan İnşaat Ltd.Şti.- Batu İnşaat A.Ş. Arşivi)<br />

Resim 15.-16. Eskişehir TED Koleji B Blok İç Mekân Görünüşleri<br />

(Müpasan İnşaat Ltd.Şti.- Batu İnşaat A.Ş. Arşivi)<br />

Resim 17-18. Eskişehir TED Koleji B Blok İç Mekân Görünüşleri<br />

(Müpasan İnşaat Ltd. Şti.- Batu İnşaat A.Ş. Arşivi)<br />

38


Resim 19. Eskişehir TED Koleji C Blok Resim 20. Eskişehir TED Koleji C Blok<br />

Bodrum Kat Planı Zemin Kat Planı<br />

(Müpasan İnşaat Ltd. Şti.- Batu İnşaat A.Ş. Arşivi)<br />

Resim 21. Eskişehir TED Koleji C Blok 1. Kat Planı<br />

(Müpasan İnşaat Ltd. Şti.- Batu İnşaat A.Ş. Arşivi)<br />

Resim 22.-23. Eskişehir TED Koleji Spor Tesisleri<br />

(Müpasan İnşaat Ltd. Şti.- Batu İnşaat A.Ş. Arşivi)<br />

39


Resim 24-25. Eskişehir TED Koleji Spor Tesisleri<br />

(Müpasan İnşaat Ltd. Şti.- Batu İnşaat A.Ş. Arşivi)<br />

Resim 26.-27. Eskişehir TED Koleji Spor Tesisleri Kesit-Perspektif<br />

(Müpasan İnşaat Ltd. Şti.- Batu İnşaat A.Ş. Arşivi)<br />

2.2.4. Eskişehir TED Koleji Örneğinde 01.11.2008 ve 01.04.2009 Tarihleri Arasında<br />

Yapılan İncelemelerde Mevcut Durum:<br />

Eskişehir TED Koleji şantiyesinde yapılan incelemelerde anaokulu binasında kaba ve<br />

ince işler bitmiş olup, eksik kalan dekorasyon işlerine devam edilmektedir. Eğitim<br />

bloklarında ise 1.-6. sınıflar bloğu kaba işleri tamamen bitirilmiş, ince iş ve dekorasyon<br />

işleri devam etmektedir. 6.-8. sınıflar bloğunda ise kaba inşaat sürdürülmektedir. Diğer<br />

blokların yapımına ise henüz başlanmamıştır.<br />

40


3. Eskişehir TED Koleji Binası Şantiyesinin Yönetim Eylemlerine ve<br />

Etmenlerine Göre İncelenmesi<br />

3.1. Yönetim Eylemleri<br />

3.1.1. Planlama:<br />

<strong>YÖNET</strong>İM EYLEMLERİ<br />

Planlama<br />

Tasarlama/ Problem Çözme<br />

Karar Verme<br />

Denetim<br />

İletişim<br />

Şekil 4. Yönetim Eylemleri Şeması [4]<br />

Fizibilite çalışmalarından projenin boyutu hesaplanmış ve yapının belli bölümlerinin<br />

yapılıp faaliyete geçmesi düşünülmüştür.<br />

Proje boyutunun geniş olması yapım aşamasını parçalara ayırmıştır ve anaokulu<br />

kısmından başlanan yapım süreci belli aşamalarda bitirilmiştir. Ana okul ve ilkokul<br />

kısmı faaliyete geçmiş durumdadır. Projenin şu an ki aşaması ortaokul kısmıdır.<br />

Projenin konumu, finansmanı belirlenmiş, Porsuk Yapı Denetim şirketiyle anlaşılmış ve<br />

organizasyon şeması sağlanmıştır.<br />

ŞANTİYE ŞEFİ<br />

KABA İŞLER ŞEFİ<br />

PROJE KOORDİNATÖRÜ/<br />

FİRMA SAHİBİ<br />

Şekil 5. Eskişehir TED Koleji Örneğinde Organizasyon Şeması [4]<br />

İş bölümü yüklenici tarafından sağlanmaktadır. Nelerin, neden, nasıl, ne zaman<br />

yapılacağı ve kimin yapacağı organizasyon kurgusunda belirlenmiştir. Ayrıca projenin<br />

Ankara bağlantısından dolayı (Mimari proje Ankara’ da hazırlanmıştır) değişiklikler<br />

yapılmış ve uygulanmaktadır.<br />

41<br />

İNCE İŞLER ŞEFİ


Amaçların Saptanması<br />

Mevcut durumun<br />

değerlendirilmesi<br />

Verilerin toplanması,<br />

değerlendirilmesi<br />

Gelecek tahmini yapmak<br />

Şekil 6. Planlama Aşamalarının örnekte incelenmesi [4]<br />

3.1.2. Tasarlama / Problem Çözme:<br />

Problemlerin çözümü, çözüm getirenin bilişsel düzeyi ile ilişkilidir. Problemi, iyi<br />

tanımlanmış problem haline getirmeye çalışmak önemlidir.<br />

Problemlerden biri mevcut projedeki bir odanın kapısının çizilmemesi olmuştur. Bu<br />

sorun şantiye şefi ve proje koordinatörü tarafından Ankara’ ya bildirilerek, uygun bir<br />

şekilde proje düzeltilmiştir.<br />

3.1.3. Karar verme:<br />

Projenin aşamalı ilerlemesi ve ortaokul kısmının bir<br />

daha ki dönem (2009-2010) faaliyete geçmesi amaç<br />

edinilmiştir.<br />

Daha sonra mali durum, personelin nicelik ve<br />

niteliği, araç ve gereçlerin durumu, rekabet gücü,<br />

karlılık durumu, örgüt yapısının uygunluğu gibi<br />

durum değerlendirmeleri yapılmıştır.<br />

Pazar durumu belli aralıklarla izlenmeye devam<br />

etmektedir. Ham madde ve malzeme kaynakları<br />

incelenmiş halende uygun yerler araştırılarak<br />

malzeme temini yapılmaktadır. Kullanıcı profilinin,<br />

öğrenciler olması ve okulun bir kısmının faaliyette<br />

olmasından dolayı değişimler yapılabilmektedir.<br />

İnşaat sürecinde gelecek tahmini kaçınılmazdır.<br />

Yapılan her iş aslında bir önceki günün tahmininden<br />

ibarettir. Tabii bunun içinde uyarılara rağmen,<br />

oluşan olumsuz tahminlerde mevcuttur. Örneğin;<br />

ekonomik kriz...<br />

Planın kontrolü ve revizyonu Plan kontrolü her zaman, Revizyon önerisi Ankara’<br />

da ve proje koordinatörü-firma sahibinin onayı<br />

üzerine yapılmaktadır.<br />

Karar verme süreci, yapı yaşam sürecinde her düzeyde gerçekleşen yönetim eylemidir.<br />

Karar vermenin üç yöntemi mevcuttur.<br />

1. Sezgisel karar verme: Kararların duygunun yönlendirdiği şekilde alınmasıdır.<br />

Şantiye şefinin işçi seçiminde hislerine de güvenmesi gibi.<br />

2. Yargıya dayanan karar verme: Bilgi ile edinilen deneyimler ile örgüt<br />

faaliyetlerine ilişkin rutin kararların alındığı yöntemdir.<br />

Mobil vincin gerekli yerlerde kullanılması gibi.<br />

3. Problem çözmeye dayanan karar verme: Problemi oluşturan etmenler belirlenip,<br />

birbirleriyle olan ilişkileri ile nasıl sonuca varılacağı araştırılır.<br />

42


Tüm uyarılara rağmen kasklarını giymeyen işçiler, şantiye şefi tarafından yevmiyeleri<br />

kesilerek cezalandırılmış, böylece problemin çözümüne dayalı karar verilmiştir.<br />

Karar verme Eskişehir TED Koleji şantiyesinde Konsensüs yöntemiyle yapılmaktadır.<br />

Yani tüm ilgililerce düşünülüp karar verilmektedir. (3 kişilik heyet kararı)<br />

İncelenen örnekte var olan ve oluşan problemlerin çözümünde yapılan işlerin<br />

aksamaması için, bazı zamanlarda anında problem çözümüne ilişkin kararlar verilip<br />

uygulanmaktadır.<br />

3.1.4. Denetim:<br />

Mevcut durumla; örgüt takımın hedefe varmak için etkili ve verimli çalışıp<br />

çalışmadığını araştırma sürecidir. Denetim, geçmişe ilişkindir [3].<br />

Denetim Porsuk Yapı Denetim şirketi tarafından yapılmaktadır. Yapı denetim şirketi<br />

elemanları, arama üzerine şantiyeye gelmektedirler. Şantiyede denetim ve yönetim<br />

tutanağı bulunmamaktadır. (İş yoğunluğundan dolayı bunlara vakit kalmamıştır)<br />

Denetim şirketinde düzenli olarak tutulmaktadır.<br />

Fakat gerek şantiye şefinin gerekse proje koordinatörü ve firma sahibinin gösterdikleri<br />

özen dolayısıyla planlanan işlerin zamanında ve doğru bir şekilde yapılmasının da önem<br />

arz ettiği belirtilmektedir.<br />

3.1.5. İletişim:<br />

Sonuca ulaşmak ve davranışları etkilemek amacıyla insanlar arasında sözlü ya da sözlü<br />

olmayan diğer araçlarla anlayış sağlamaya iletişim denmektedir [3].<br />

İletişim modeli olarak; yıldız ağ kullanılmaktadır. Bu modelde; komuta zincirindeki bir<br />

yönetici ile (firma sahibi ve proje koordinatörü) etkileşimde bulunan bir uzmanı (şantiye<br />

şefi) yansıtmaktadır. İletişim kurgusunda görev tanıtımı, işe alınan her işçi için<br />

yapılmaktadır.<br />

Yöneticinin (şantiye şefi) işe alınacak elemanları tanıması deneme-yanılma yöntemiyle,<br />

deneyimle ve teknik personelden soruşturmakla sağlanmaktadır.<br />

Teknik şartname şantiyede mevcuttur.<br />

İletişim kurgusunda kimin ne yapacağı 1-2 gün önceden planlanıp, o gün şahıslara<br />

yapacakları işler açıklanmaktadır. Mesela; şu an ki inşaatta çalıştırılan işçilerin bir<br />

kaçının faaliyete geçecek anaokuluna askı asılması için 1-2 gün önceden<br />

görevlendirilmesinin yetkililer tarafından (firma sahibi) istenmesi gibi...<br />

Projenin Ankara’ da yapılması iletişimde bazı aksaklıklarda getirmektedir. Ayda bir<br />

mimari proje için görüşmeler yapılabilmektedir. Mesafeden dolayı kaynaklanan<br />

iletişimler (telefon görüşmesi v.b. ) maliyeti de etkilemektedir.<br />

43


3.2. <strong>YÖNET</strong>İM ETMENLERİ<br />

<strong>YÖNET</strong>İM ETMENLERİ<br />

3.2.1. Organizasyon:<br />

Organizasyon<br />

Koordinasyon<br />

Verimlilik<br />

Standardizasyon<br />

Kısıtlar<br />

Şekil 7. Yönetim Etmenleri Şeması [4]<br />

Bir örgütün amaçlar doğrultusunda, elemanlarının yetki ve sorumluluklarının<br />

belirlenmesi, yönetsel eylemlerin kurgulanması durumu organizasyon olarak<br />

tanımlanabilir. Uzmanlaşmış kişileri organize ederek verimlilik ve etkinliği arttırmak;<br />

örgütlenmedir [3].<br />

Bir inşaat firmasında atılacak en önemli adım, uygun bir organizasyonel yapı ortaya<br />

koymaktır. Bu organizasyon yapısı kurulmadan firma bünyesindeki birbirinden farklı<br />

işlevlerin etkin ve koordineli bir biçimde yerine getirilmesi pek mümkün<br />

olamamaktadır. Bu nedenle her firma, stratejisiyle uyumlu ve işlevsel gereksinimlerine<br />

uygun bir organizasyon yapısı kurmak durumundadır [2,3].<br />

Firma çapındaki organizasyonel yapının kurgusu yapılırken diğer yandan kişisel<br />

sorumlulukların en etkin şekilde ortaya konulması da gereklidir. Kişilere yüklenen<br />

sorumluluklar ne yerine getiremeyecekleri kadar ağır ne de boş kalacakları kadar<br />

hafif olmamalıdır. Verilen işle karşılığında alınan sonucun paralelliği sağlanarak üst<br />

düzey yöneticilerle çalışanlar arasında iş dağılımı açısından denge ve eşitlik<br />

sağlanmalıdır. Uygun ve yerinde bir organizasyon, etkin bir yönetimin ilk koşuludur.<br />

Organizasyonda gerekli prensipler şu şekilde sıralanabilir:<br />

a-) Firmanın stratejisi ve amaçları doğrultusunda yeteri kadar yönetim<br />

pozisyonu oluşturularak belirlenmiş amaç ve hedef stratejilerin başarılması.<br />

b-) Firma içi iletişim sistemi açıkça tanımlanarak denetim, emir ve bilgi<br />

akışının uygun bir sistematiğe oturtulması.<br />

c-) Bir üst düzeydeki yöneticinin ayrılması durumunda, firma işlevlerinin<br />

aksamaması için bir alt düzeydeki elemanın en az üstünün yerini alabilecek kadar iş<br />

eğitimine tabi tutulması [2].<br />

İnşaat firmalarını diğerlerinden ayıran birtakım özellikler organizasyon yapılarını da<br />

etkilemekte ve farklılaştırmaktadır. Bunlardan en önemlisi, inşaat firmalarının<br />

etkinlikte bulunduğu projelerin çok fazla birbirlerine benzememesi ve özgün<br />

o lma la r ıd ır (yani s t a nd a r t lık yo k t u r ). Her farklı proje, gereksinim<br />

programından başlayıp finans (nakit) akışı, teknik gereksinimler, tamamlanma zaman<br />

44


periyotları ve kalite standartlarıyla bir bütün oluşturmaktadır. Bunun yanı sıra inşaat<br />

firmaları için üretim yerleri (alanları) olan şantiyeler de farklı özellik ve koşullara<br />

sahiptir. Bunlar, iklim, arazi özelliği, topografya, zemin v.b. sayılabilecek pek çok<br />

parametreyi oluşturur. Bu tür farklılıklar hem firmanın hem de şantiyelerin<br />

organizasyonunun esnek olması koşulunu da beraberinde getirmektedir. Organizasyon,<br />

her projenin özelliklerine uygun olarak şekillenebilmeli ve hedeflenen koşulları yerine<br />

getirebilecek niteliğe sahip olmalıdır [2,3].<br />

Aynı tür işlerin bir araya toplanarak gruplandırılması √<br />

Bireylerin becerilerinin belirlenerek bireylerin gruplandırılması √<br />

İyi bir iletişimin kurgulanması X<br />

Yetki zincirinin oluşturulması X<br />

Şekil 8. Organizasyon aşamalarının Eskişehir TED Koleji Örneğinde İncelenmesi [4]<br />

Amaç Birliği İlkesi: Organizasyonun, kuruluşun amaçlarını karşılayacak nitelikte<br />

olmasıdır.<br />

İş bölümü ve uzmanlaşma ilkesi: Ekip elemanlarına ya da yöneticilerine, bilgi, yetenek ve<br />

deneyimlerine göre işler verilmelidir.<br />

√<br />

Kontrol alanı ilkesi: Yöneticinin yetki ve sorumluluğundaki alanın tanımlanmasıdır. √<br />

Hiyerarşik yapı ilkesi: Alt, üst ilişkisinin belirlenmesidir. √<br />

Emir kumanda birliği ilkesi: Her bir elemanın bir üstünden emir alması durumudur. √<br />

Sorumluluk ilkesi: Astların yaptıkları işlerde üstlerine sorumlu olmalarıdır. √<br />

Yetki ve sorumluluk denkliği ilkesi: Bütün üstler astlarına tanıdıkları yetki ve onların<br />

yaptıkları faaliyetlerden de sorumludurlar.<br />

Yetki devri ilkesi: Astların kendilerinden beklenen faaliyetleri gerçekleştirebilmeleri için<br />

üstler bir kısım yetkilerini paylaşmalıdır.<br />

İstisna ilkesi: Rutin işlerde risk az olduğu için bir kısım rutin kararların astlara<br />

devredilmesidir.<br />

Açıklama ilkesi: Elemandan beklenen görevlerin net biçimde aktarılmasıdır. Gerekirse<br />

yazılı olarak verilmelidir.<br />

Denge ilkesi: Örgüt bölümleri, standartlaştırma ile esneklik, merkezcilik ya da merkezden<br />

uzaklaşma arasında denge sağlanmalıdır.<br />

Basit ve anlaşılırlık ilkesi: Temel ilişkiler, iş akışı gibi konuların anlaşılır biçimde<br />

tanımlanması ilkesidir.<br />

Değişebilirlik ve reorganizasyon ilkesi: Günün koşullarına göre değişim esnekliğinin<br />

sağlanmasıdır.<br />

Şekil 9. Organizasyon İlkelerinin Eskişehir TED Koleji örneğinde incelenmesi [4]<br />

3.2.2. Koordinasyon:<br />

Birimler, elemanlar ve bölümler arasındaki işbirliğinin kalitesini ifade etmektedir. Bu<br />

kalite yüksek seviyede ise, bölümler arasındaki çatışma, anlaşmazlık ve amaca yönelme<br />

vb. sorunları azalacak; işbirliği düzeyi ve anlayışlılık artacak, koordinasyon sağlanmış<br />

olacaktır [3].<br />

Şantiyede koordinasyon yapılmaya çalışılmıştır, fakat istenen düzeyde olamamıştır.<br />

Koordinasyonun önemli bir unsuru olan haberleşme, şantiye telsizleriyle<br />

sağlanmaktadır.<br />

45<br />

√<br />

√<br />

√<br />

√<br />

X<br />

X<br />

X<br />


3.2.3. Verimlilik:<br />

Şekil 10. Verimlilik Üçgeni [3]<br />

Verimlilik, belirlenen şartlara uygun olarak elde edilen ürün miktarı ile bu ürünü elde<br />

etmek için sarf edilen kaynaklar arasındaki ilişkidir. Belirlenen şartlara göre elde edilen<br />

ürün ‘’kaliteli’’ ürün olarak adlandırılır. Kaliteli ürün elde etme de, iki önemli kaynak<br />

vardır. Bunlar; zaman ve ekonomik kaynaklardır. Verimlilik, bu üç unsurun eşit<br />

dağılmasıyla oluşan bir faktördür [3].<br />

Eşit dağılım, verimlilik kavramında önemlidir. Hiçbirini diğerlerinden ön plana<br />

çıkartamaz mıyız? Bu tercih yapı işletmesi ve sosyal sebeplerle mümkündür. Yapım<br />

aşamasındaki ekonomiden, yapının tamamlanarak işletmeye alınmasında elde edilecek<br />

ekonominin daha önemli olduğu durumlarda yapı kısa sürede yapılıp faaliyete<br />

geçirilebilir[3]. Bu şantiye de olduğu gibi. Bu işletmeye göre değişebilmektedir.<br />

Verimlilik süre olarak incelediğinde büyük bir kazanç söz konusudur. Kalite olarak<br />

bakılırsa; bu konuda oldukça titiz davranılmaktadır. Fayanslar, pencere kenar derzleri<br />

lazerle ölçerek yapılmış, alçıpan kotları alınmıştır. Maliyet bakımından ele alınırsa; kısa<br />

sürede çok iş yapılmıştır.<br />

3.2.4. Standardizasyon<br />

Standardizasyonun faydaları ‘’kaynakların verimliliği’’ olarak özetlenebilir. Üretim<br />

sektöründeki artış ihtisaslaşmayı zorunlu hale getirmiş, bu da verimliliğin arttırılması<br />

için standardizasyonun önemini arttırmıştır [3].<br />

Projede keskin hatlar mevcuttur (merdiven vb. yerlerde). Bunun kullanıcı profili olan<br />

çocuklar için elverişsiz kullanım oluşturduğu anlaşılmıştır. Bu durum ilgililere<br />

bildirilmiş ve ileri ki aşamalarda düzenlemeler talep edilmiştir.<br />

Endüstriyel üretimde, geleneksel sistemlere göre inşaatın belirli dönemlerinde insan<br />

gücünden çok makine gücüne daha fazla yer verilmesi, işçilik hataları, kalite<br />

farklılıkları, süre ve para kaybı gibi bir takım olumsuzlukları azaltmaktadır.<br />

İncelenen şantiyede makineleşmeye önem verilmektedir. Çatıya yerleştirilen çelik<br />

profiller için vinç kullanılmakta ve gerekli her türlü makineden yararlanılmaktadır.<br />

3.2.5. Kısıtlar<br />

Süre<br />

Verimlilik<br />

Kalite Maliyet<br />

Kısıtlar 4 bölümde incelenebilir.<br />

1. Maliyet, 2. Zaman, 3. Teknoloji, 4. Kanun ve Yönetmelikler.<br />

46


Yapının 10 aylık bir süre içinde bu seviyeye gelmesi ve bu süre içinde okulun bir<br />

kısmının faaliyete geçmesi maliyet bakımından kazanç sağladığı kadar kısa sürede<br />

bitirmek bazı zararlarda getirmiştir. Bu firmaya göre değişebilecek bir bakış açısıdır.<br />

Kısa sürede inşaatı bitirmek fayda sağlamış fakat sürenin az olması malzeme miktarının<br />

belirlenmesini engellemiştir. Satın alma birimi de olmadığından dolayı stoklama<br />

yapılamamış ve gerekli olan malzemenin parça parça (günlük) alınması maliyetin<br />

artmasına sebep olmuştur. İnşaatın şehir merkezinden uzakta olması, merkezde bulunan<br />

3 deponun kullanılmasında yol maliyetini de arttırmıştır.<br />

Süre kısıtlaması şantiye işleyişinde çok sıkıntı yaratmıştır. Fakat yine de zaman<br />

şantiyede büyük bir kazanç olarak görülmektedir. Bu kadar kısa sürede yapılan bina<br />

olma özelliğinden dolayı takdir alınmıştır.<br />

Teknoloji en üst seviyede kullanılmaya çalışılmıştır. Makine-teçhizat vb. Cephe<br />

düzenlerinden kullanılan malzemeye kadar bu açıkça gözlenmektedir. Teknoloji bu<br />

yapıya sadece yarar getirmemiştir. Projede havalandırmayla ısıtma sistemi tasarlanmış,<br />

fakat güzel bir tasarım olmasının yanında Eskişehir’ in ikliminde pek yarar<br />

sağlamamıştır. Bu maliyeti de arttıran bir sebep olmuştur.<br />

Kanun ve yönetmeliklere göre izinlerin resmi kısmı idareye aittir. (Arada hatır gönül<br />

işleri olmaktadır) Yapı denetim izinleri günlük alınmaktadır.<br />

4. Sonuç ve Öneriler<br />

Eskişehir TED Koleji şantiyesinde yapım yönetimi eylem ve etmenlerini araştırmayı<br />

amaçlayan bu çalışmada, Eskişehir TED Koleji şantiyesinde yapım yönetim<br />

faaliyetlerinin ne şekilde sürdürüldüğünü belirlemek ve değerlendirebilmek için gözlem<br />

yöntemi kullanılmış, yüklenici firma şantiye şefi ve şantiye sorumlusu ile yapılan<br />

görüşmelerden yararlanılmıştır.<br />

Yapılan bu çalışmada gözlem ve görüşme yöntemlerinin bir arada kullanılması<br />

çalışmanın önemini arttırmıştır. Gözlem ve görüşme yöntemleri ile elde edilen bilgiler<br />

karşılaştırılarak değerlendirilmiş ve bu karşılaştırmada elde edilen sonuçların birbiri ile<br />

tutarlılığı gözlemlenmiştir.<br />

Eskişehir TED Koleji şantiyesinde yapılan çalışmalar doğrultusunda yapım yönetimi<br />

eylem ve etmenleri ile ilgili olarak şu veriler elde edilmiştir:<br />

Yerleşke içinde lojman ve yurtların eğitim birimlerinden ayrı düşünülmesi kullanıcılar<br />

açısından olumlu bir durum olmakla birlikte, eğitim birimlerinin yola yakın konumlanışı<br />

kullanıcılar için ses ve gürültü açısından olumsuz bir durum oluşturacaktır. Bu nedenle<br />

kullanıcı isteklerinin belirlenmesi amacıyla tasarım aşamasında kullanıcı, tasarımcı ve<br />

işveren arasında iletişim kurulması sağlanmalıdır.<br />

Proje için görüşmelerin daha önceden yapılmasının ve projelerin revizyonunun<br />

Eskişehir’den bir firmaya yaptırılmasının iletişimde kopukluğu bir ölçüde<br />

önleyebileceği düşünülmektedir, dolayısı ile bu durumun maliyete katkısı olacaktır.<br />

47


Şantiye alanında güvenliğin yetersiz olduğu gözlemlenmiştir. Şantiye alanında kamera<br />

güvenlik sisteminin kurulması, bu mekânların güvenli olmasını ve şantiyede<br />

verimliliğin arttırılmasını zorunlu hale getirecektir. Kamera sistemleri ile pek çok<br />

bölgenin aynı anda izlenerek kaydedilmesi sayesinde, çalışanların kontrolünün<br />

sağlanması, verimliliği arttırması, olası tehlikelerin gecikmesiz algılanması ve müdahale<br />

edilmesi imkânına sahip olunabilecektir.<br />

Şantiye alanı içerisinde iş güvenliği tedbirlerinin alınması, bu konuda profesyonel bir<br />

uzman çalıştırılması ve şantiye alanında herhangi bir iş kazasının olmaması şantiyelerde<br />

aranan özelliklerden biridir. Eskişehir TED koleji şantiyesi dahil olmak üzere tüm<br />

şantiyelerde gerekli güvenlik önlemleri alınmalı ve çalışanlar tarafından uygulanması<br />

için yaptırım yoluna gidilmelidir.<br />

Şantiyede iş güvenliği ve işçi sağlığı sertifikalarına sahip teknik elemanlar ve iş<br />

güvenliği ile ilgili olarak profesyonel bir uzman çalıştırılmalıdır. Şantiye alanına girişte<br />

ve şantiye alanı içerisinde, o alanda meydana gelebilecek kaza ve risklere karsı uyarı<br />

için hazırlanmış levha ve tabelalar gözle görünür bir biçimde yerleştirilmelidir.<br />

Malzeme ve işçilik için ayrı anlaşma yapıldığında hata oranı artmakta ve yüklenici<br />

firma hem zaman hem de maliyet açısından zarara girmektedir. Bu nedenle taşeron<br />

firma ile yapım ve işçilik konusunda iş teslimi şeklinde anlaşma yapılması, taşeron<br />

firmanın yapımda daha dikkatli davranmasına neden olmaktadır. Böylece süre ve<br />

maliyet açısından yüklenici firmaya yarar sağlamaktadır.<br />

Şantiye ortamına gelen malzemenin şantiye alanına yakın bir bölgede ve belirlenmiş<br />

malzemelerin yapı çevresinde depolanması maliyet ve süre yönünden kazanç<br />

sağlayacaktır.<br />

Yapılan işlerin iş planına göre ilerlememesi anaokulu binasına ait iş planında revizyona<br />

neden olmuştur. Bu da gerek şantiye şefinin gerekse yüklenici firma sahibinin süre ve<br />

maliyet açısından zararına sebep olmaktadır. Özenli bir çalışma ile iş planına sadık<br />

kalınarak süre ve maliyet açısından kazanç sağlanabilir.<br />

Çalışmanın, var olan potansiyellerin ve eksikliklerin saptanmasını sağlayabileceği gibi<br />

diğer uygulamalarda kriterlerin belirlenmesinde de önemli bir rol oynayabileceği<br />

düşünülmektedir. Bu çalışmada kullanılan yöntem ileride yapım yönetimi<br />

araştırmalarına rehber olurken, elde edilen sonuçlar benzer işlevli çalışmalarda ve<br />

yapım kararlarının belirlenmesinde kullanılabilir.<br />

Resim 28.Anaokulu Kısmından Görünüş[4] Resim 29.Ortaokul kısmından İç Görünüş[4]<br />

48


Resim 30. Şantiye sahası [4] Resim 31. Eskişehir TED Koleji Binası [4]<br />

Resim 32.-33. Eskişehir TED Koleji Binası (arka cephe) [4]<br />

Resim 34.-35. İlkokul ve ortaokul kısmından görüntüler (ön cephe) [4]<br />

Resim 36.-37. İnşaattan görüntüler [4]<br />

49


Resim 38.-39. İnşaattan görüntüler [4]<br />

Resim 40.-41. Şantiye sahasından görüntüler [4]<br />

Resim 42.-43. Faaliyetteki okulun inşatla ayrılması [4]<br />

Resim 44.-45. Şantiye sahasındaki depolar [4]<br />

50


Resim 46.-47. Faaliyetteki okul için park alanı ve inşaatla ayrılması (ön cephe) [4]<br />

Teşekkür: Bu çalışmaya verdikleri destekten dolayı Eskişehir TED Koleji Yüklenici<br />

Firma Sahibi Sayın Sercan Yavuz’a ve Şantiye Şefi Sayın Emrah Dal’a teşekkür ederiz.<br />

Kaynaklar<br />

1. Ergönül, S. (2006), Yapım Yönetim İlkeleri Ders Notları.<br />

2. Özdemir, I. (2003), Yapı Yönetimi ve Şantiye Tekniği Ders Notları.<br />

3. Gültekin, A.T. (2007), Proje Yönetimi Yapım Öncesi Süreci, Palme Yayıncılık,<br />

Ankara, Türkiye.<br />

4. Özçetin, Z. (2009), Eskişehir TED Koleji Binası Şantiyesinin İncelenmesi, Gazi<br />

Üniversitesi Fen Bilimleri Enstitüsü Mimarlık A.B.D. Yapı Yönetimi Dersi Ödevi,<br />

Ankara, Türkiye.<br />

5. Arda, Z. (2009), Erciyes Üniversitesi Toki Şantiyesinde Yapım Yönetimi<br />

Etmenlerinin İrdelenmesi, Erciyes Üniversitesi Fen Bilimleri Enstitüsü Mimarlık<br />

A.B.D. Yapı Yönetimi Dersi Ödevi, Kayseri, Türkiye.<br />

6. www.tedeskisehir.k12.tr<br />

7. Sorguç, V.D. İnşaat Uygulama ve Yönetim Mühendisliği Kapsamında Proje<br />

Yönetiminin Temel İlkeleri, Türkiye.<br />

51


Teknik Üniversite Konseptinde Gelişmeler Karşısında İnşaat<br />

Yönetiminde Olanaklar ve Sınır Koşulları<br />

Prof. Dr.-Ing. V. Doğan Sorguç<br />

İ.T.Ü. İnşaat Fakültesi Yapı İşletmesi Anabilim Dalı<br />

(0212) 285 36 53<br />

E-posta: dogan.sorguc@gmail.com<br />

Öz<br />

Bildirinin Giriş Bölümünde Üniversite kavramı (eğitim-bilimsel araştırma bütünlüğü),<br />

Yüksek Teknik Okul (Yüksek Mühendis Mektebi) / Teknik Üniversite aşamaları ve bu<br />

aşamalarda ulaşılan konsept ışığında İnşaatta –Yönetim eğitiminin çağdaş biçiminde,<br />

İşletme ve Endüstri Mühendisliği ile kesişmesi örnek ve ilgili yayınlara yapılan atıflarla<br />

açıklanmaktadır.<br />

Bildirinin Giriş’i izleyen ana bölümünde İşletme ve Endüstri Mühendisliğinin İnşaat<br />

Yönetim Mühendisliğindeki sınır koşulları; başka bir deyişle, İnşaat üretimine özgü<br />

Sektör ve Endüstri planlamasına dönük koşulları ayrıntılı biçimde göz önüne<br />

serilmektedir.<br />

Bildirinin Sonuç bölümünde, İnşaat Yönetim Mühendisliğinin içerik ve özellikleri<br />

açısından, lisansüstü ve lisans eğitimi zorunlulukları, nedenleriyle ortaya<br />

konulmaktadır.<br />

Anahtar Sözcükler: Esnek Teknik Üniversite, Yönetim Eğitim Konsepti, İnşaat<br />

Yönetim Eğitimi, Tolum Mühendisliği Eğitimi<br />

Giriş<br />

İnsanlığın ve ulusun geleceğini belirleyen eğitim olgusunun en üst düzey kurumu olan<br />

Üniversite, bir bilimler topluluğudur. Latince’de bilim ‘scire is per causus scire’ (bilim,<br />

nedenleriyle bilmektir) biçiminde tanımlanmıştır (Meinhold, 1961) Bu nedenle<br />

Üniversite, her ülkede, bilimsel metot ve bilgilere dayalı eğitim ve araştırma yapan ve<br />

bu nedenle ülkenin beyni niteliğindeki kurumudur. Bu kurumun imalat ve hizmetler<br />

alanında üretim açısından eğitim ve araştırma yapanları Teknik Yüksek Okul veya<br />

Türkiye’de Mühendislik Yüksek Okulu anlamında Yüksek Mühendis Mektebi adlarını<br />

almışlardır (Almanya’da Technische Hochschule, Fransa’da Grande Ecole, İngiltere ve<br />

ABD’de College). Türkiye’deki isim, ders programlarıyla birlikte Almanya’dan<br />

alınınca, bu ülkede orta öğretimde teorik eğitime yatkın olmayan öğrencilerin<br />

yönlendirildiği Technikum’lar karşılığı Teknik Okullar da kurulmuştur. Bununla birlikte<br />

ikinci dünya savaşından sonra Almanya’da teorik ve araştırma/geliştirme ağırlıklı<br />

eğitim alan Teknik Yüksek Okulu mezunu mühendislerde sosyal ve yönetsel bilim<br />

ihtiyacı ortaya çıkınca, ilk kez Berlin Teknik Yüksek Okulu, Teknik Üniversite’ye<br />

dönüştürülmüş (1946) ve bu dönüşümü zamanla benzer Okulların çoğu izlemiştir.<br />

53


Böylece Yüksek Teknik Okullar, tekniğin sosyal (toplumsal ve insan) sorunlarıyla<br />

birlikte ele alınması doğrultusunda geniş anlamdaki Üniversite kavramıyla<br />

bütünleştirilmişlerdir (Tablo 1). Bu husus, ABD Mühendisler Birliğini tanımıyla da<br />

örtüşmektedir. Bu tanıma göre ‘Mühendislik, insanları örgütleme, yönetme, doğadaki<br />

malzeme ve gücü kontrol etme sanatıdır’ (Sorguç, 1993). Bu tanım, Mühendis’in<br />

teknik’ten önce, toplum ve insana dönük, yaratıcı (sanatsal) kişiliğini ön plana<br />

çıkarmakta, Teknik Üniversite eğitim ve bilimsel araştırmalarının çerçevesini<br />

çizmektedir.<br />

Tablo 1. Bilimler ve Mühendisliğin Gelişmesi<br />

Bilim Dalı 1900 - 1930 1940 - 1950 1950 - 1970 1980 - 2000<br />

Pozitif Bilimler Kimya Fizik Biyoloji<br />

Sosyal Bilimler Ekonomi Sosyoloji Psikoloji<br />

Mühendislik Ampirik Müh. Bilimsel Müh. Toplumsal M. Hümanist M.<br />

Ayrıca, sosyolojinin kurucusu Auguste Comte 19.yy. ortasında (ilk) sosyoloji kitabına<br />

’20.yy. başından itibaren yöneticiler mühendis olacaktır; bir şartla, sosyoloji bilmek<br />

şartıyla’ diye yazmış olduğu öngörü, yüz yıl sonunda gerçekleşmiştir.<br />

Bu çerçevede, (19.yy) kuruluşundan beri Almanya’nın klasik (dar) mühendislikte en<br />

önde gelen kurumlarından biri olan Münih Teknik Yüksek Okulu (MTH), bu gün<br />

Münih Teknik Üniversitesi (MTU) adı altında ‘Mühendislik - Temel Bilimler – Tıp -<br />

Yaşam Bilimleri’ biçiminde dört yapraklı yonca sembolünü benimseyerek, ortaya<br />

koyduğu öğrenci odaklı, çok yönlü esnek programları sayesinde, disiplinler arası ekip<br />

çalışmasına ideal ortam yaratmıştır. Bu ortamda kurulan MTU International School of<br />

Science and Engineering’de, Mühendislik /Tıp/Yaşam Bilimleri/ Temel Bilimler’<br />

etkileşimiyle elde edilen sonuçlar, Tıp ile ilişkili olduğu oranda kamuoyunun büyük<br />

ilgisini çekmektedir. Bunlar arasında iki kolunu kaybetmiş bir işçiye, yeni ölen bir<br />

kişiden alınan kolların başarılı biçimde takılması; inşaat, elektrik, bilgisayar, matematik,<br />

işletme mühendisleri ve yeni malzemeler merkezi üyelerinden kurulu bir ekiple<br />

yürütülen ‘Enerji 2030 ’ projesi öne çıkmaktadır.(TUM, 2009)<br />

Böylece, kendisi için ‘Girişken (yenilikçi) Üniversite’ sloganını benimsemiş bulunan<br />

MTU, bugün Almanya’nın en iyi Teknik Üniversitesi unvanını almıştır (Deutschland,<br />

2008)<br />

Yazarın tüm ulusal (ODTÜ) / uluslar-arası deneyimleri yanında, işin gereği (Sorguç,<br />

2005) İşletme ve Endüstri Mühendisliği ve İnşaat Proje Yönetimi dersleri ile<br />

geliştirdiği İTÜ İnşaat Yönetimi (Yapı İşletmesi) Lisansüstü eğitim ve araştırma<br />

programı/Anabilim Dalı (Sorguç, 1996) gereksindiği ayrı lisans eğitimi (Bölümü)<br />

düzenlemesi (Sorguç, 2007), ‘esnek’ Teknik Üniversite konsepti /yapısı sayesinde<br />

ortadan kalkmaktadır. Böylece İnşaat Fakülteleri, yönetim alanı için yeni bölüm açmak<br />

zahmet ve direncinden kurtulmakta; ayrıca tüm diğer Fakülteler kendi yönetici eğitim<br />

programlarını ABD Mühendislik tanımına da en uygun biçimde düzenleme olanağına<br />

kavuşmaktadırlar. Bu durum, Türkiye’nin her alanda etkin yönetici ihtiyacını en uygun<br />

biçimde yanıtlayacağı gibi, İTÜ İnşaat Yönetimi programının felsefesi ve eğitim<br />

yöntemi de bunun zaten pilot uygulaması niteliğinde bulunmaktadır.<br />

54


Ülke ekonomisinin en geniş alanına hizmet veren inşaat sektöründe yönetim işini<br />

üstlenmek veya bu alanda eğitim ve bilimsel araştırmalara katkıda bulunmak isteyen<br />

Endüstri ve İşletme Mühendislerinin dikkate alması gereken (sektöre has) sınır koşulları<br />

aşağıda açıklanmışlardır. (Sorguç, I /1993)<br />

Sınır Koşulları<br />

1. İnşaat sanayinde üretim yeri gezici, ürün sabittir. Bu olgu aşağıdaki sonuçları<br />

doğurmaktadır :<br />

1.1. İnşaat tipi, yeri ve koşulları (iklim, toprak, ulaşım, işçi, enerji olanakları) her<br />

projede değişik olduğundan, üretim yöntemleri de –imalat sanayi aksine-<br />

değişiktir. Bu nedenle, inşaat projelerinde:<br />

• üretim teknoloji ve sürecinin seçimi ve<br />

• bu seçimde eniyileme (optimizasyon) gerektiği gibi,<br />

• otomasyon olanağı sınırlıdır<br />

1.2. Üretim ve maliyet tahmininde daima risk unsuru vardır.<br />

1.3. Maliyet hesabında yardımcı işler (geçici inşaat, yerleşme, alışma) bölümü<br />

bulunur.<br />

1.4. Genellikle açıkta üretim yapılır; üretim faktörleri dış etmenlere maruzdurlar.<br />

1.5. Üretim yerinin işletme merkezi yanında olmaması, yönetimin etkinliğini<br />

düşürür, risk ve maliyeti (şantiye merkez giderleri nedeniyle) artırır.<br />

1.6. Kredi alabilmek için ipotek verilebilecek sabit tesisler olmadığından, yüklenici<br />

ancak kişisel kredi ve hak ediş kesintileriyle gereken teminatları sağlar. Bu<br />

husus yüklenicide finansman güçlüklerine yol açar.<br />

1.7. Yapı-arsa arası hukuksal bağlantı, inşaatın üzerinde kullanılan malzemelerle<br />

birlikte arsa sahibinin (işverenin) mülkiyetine geçmesine ve yüklenicinin stoktan<br />

yararlanamamasına; ayrıca, inşaat sürecinde ortaya çıkan maliyet ve fiyat<br />

yükselerinde mülk değerinde doğan artışların sözleşmede aksine hüküm<br />

olmaması halinde inşaat sahibinin aktifine geçmesine neden olur..<br />

2. İnşaat işletmeleri ellerindeki proje dışında, uzun vadeli faaliyet programları<br />

yapamazlar.<br />

2.1. İnşaatta yükleniciler pazar araştırması, pazarlama ve üretim/finansman gücünü<br />

dikkate alan uzun vadeli programlar yapamazlar.<br />

2.2. Alıcı ile üretici (yüklenici) arasında, üretim süresince (anonim olmayan) kişisel<br />

ilişki vardır. İnşaatın satışını etkileyebilmek amacıyla üretici, ürünün nitelik,<br />

süre ve fiyatında değişiklik yapamaz. Bu hususlar işverenin yetkisindedir.<br />

Ayrıca, işveren tarafından saptanan süresel koşullar, inşaatta maliyetlerin<br />

artmasına yol açabilirler.<br />

2.3. Yurtiçinde en güçlü işveren olan kamu kuruluşlarının politik etkiler sonucu uzun<br />

vadeli yatırım programları yap(a)mamaları veya yapılanlara uymamaları,<br />

ülkenin saydam inşaat programlarından yoksun kalmasına ve inşaat<br />

işletmelerinin kapasite veya stoklarını piyasaya göre ayarlayamamalarına yol<br />

açar.<br />

55


3. İnşaat sürecinde daima belirsizlikler vardır.<br />

3.1. Keşiflerde risk unsurunu önemle dikkate almak gerekir. Zira risk bazen<br />

öngörülen kar oranını birkaç misli aşar ve yapılan tahminlere dayalı olarak<br />

ihalelerde çok farklı teklifler ortaya çıkabilir.<br />

3.2. İşverenin çeşitli düzeyde yetersiz tasarım ve şartnamelere dayanarak teklif<br />

istemesi ve sözleşmede değişken fiyat sistemini kabul etmemesi, kendine ait bir<br />

riskin yüklenicinin üzerine geçmesine neden olur.<br />

3.3. İşverenin inşaatı çeşitli yüklenicilere bölerek yaptırması, onları bizzat seçmesi,<br />

koordine etmesi ve her türlü karar yetkisini elinde tutması, işin yürütülmesini<br />

zorlaştırır Zira .bu takdirde üretimin zaman zaman durarak yeniden başlaması,<br />

üretimde alışkanlık kayıpları nedeniyle, maliyet artışları olasılığı yaratır.<br />

(Üreticinin denetimi dışındaki bu risk, imalat sanayinde yoktur)<br />

3.4. Tahmini maliyet hesabındaki risk ile işin alınabilmesindeki risk (imalat<br />

sanayinde satış riski) biribirleriyle ters orantılıdır.<br />

3.5. Her türlü ihaleye girmek durumunda olan yüklenici, her zaman boş kapasite<br />

riski ile de karşı karşıya bulunur (konjonktür riski).<br />

3.6. İnşaat sürecinde, formel yerine, enformel (gayrı resmi) ilişkiler egemendir.<br />

4. İhale teklifinde öngörülen maliyet, çeşitli açılardan ve değişik koşullarda yaşanmış<br />

deneyimlere dayanarak belirlenir. (Örneğin, her projede üretim faktörleri insan ve<br />

makine ile ilgili insan kalitesinin (verimliliğinin) belirlenmesinde işyeri ve çalışma<br />

koşulları,iklim vs. tahmin edilir.)<br />

4.1. Değişik tecrübe ve tahminler sonucu teklif fiyatlarında ortaya çıkan farklar,<br />

işveren tarafından hazırlanan tasarım ve şartnamelerdeki belirsizliklere göre<br />

artarlar.<br />

4.2. Genel giderlerinin beklenen (yıllık) cirolarına oransal dağılımını yapılamaz<br />

4.3. Özellikle maliyeti karşılamayan fiyatlarla ihale edilen inşaatlarda kalite sorunu<br />

ortaya çıkar.<br />

4.4. İnşaat sektöründe konjonktür riski nedeniyle, uygun olmayan koşullarda (fiyat)<br />

ile alınacak ihalenin, ileride uygun koşullarda bir ihale alarak telafisi<br />

planlanamaz.<br />

4.5. Genellikle ihalede, inşaatın önce satılıp sonra yapılması ve değişken fiyat<br />

sisteminin kabul edilmemesi nedeniyle, yüklenici sadece risk faktörü ve teklif<br />

fiyatını yükselterek kendini güven altına alabilir.<br />

4.6. Birim fiyat usulü ihalelerde kesin hesap işlemi genellikle uzun zaman<br />

aldığından, yüklenicinin kesin teminatı (hakediş kesintileri) uzun süre bağlı<br />

kalır.<br />

5. İnşaat sektöründe açık rekabet yoktur.<br />

5.1. Bu sektörde alıcı, imalat sektöründeki gibi fiyat ve kaliteyi bir arada görerek<br />

seçimini yapamaz. Sektörde kalite, işveren tarafından şartnamede belirtilir; fiyat<br />

ise, teklifler açılana kadar bilinmez. Bu nedenle geleneksel inşaat sektöründe<br />

reklam kullanılmaz ve yüklenici, talep yaratmak veya gereksinimi etkilemek<br />

olanaklarından yoksundur.<br />

5.2. İnşaat sektöründe açık rekabet olanağı bulunmadığından, yüklenici indirimini<br />

ancak maliyetindeki risk, amortisman vs. unsurlarından fedakarlık ederek<br />

yapabilir. Bu durum (Alman ihale düzeninde özenle tanımlanmış bulunan)<br />

“uygun fiyat “ ilkesiyle çelişir ve bu ilkenin işlevini ortadan kaldırır.<br />

56


5.3. Nitelikli yüklenicilerin zaman zaman kalitesiz iş yapanlardan daha düşük fiyat<br />

verme zorunda kalarak iflas etmeleri nedeniyle, inşaat sektöründe menfi seçim<br />

mekanizmasının varlığı (Almanya’da) tartışma konusu olur.<br />

5.4. İhale yasasına, inşaat işlerinin özellikleri nedeniyle konulmuş bulunan “uygun<br />

fiyat” ilkesine aykırı olarak ihalelerin –diğer sektörlerdeki gibi- en düşük teklife<br />

verilmesi, bu sektörde nitelikli işletmelerin varlığını tehdit eder, inşaatlarda<br />

kalite sorunu doğurur veya işverenleri yüklenicilerin ek ödeme istekleriyle karşı<br />

karşıya getirir.<br />

6. İnşaatta ‘ussallaşma’ öncelikle projenin tasarım evresinde, işveren veya tasarımcı<br />

tarafından gerçekleştirilmelidir. Zira işveren ve tasarımcıdan sonra devreye giren<br />

yüklenicinin üretim yer ve konusunu dikkate alarak yaptığı ussallaşma sınırlı<br />

kalmakta; önlemlerin asıl çap ve etkinliği, kendisinden önce gelenler tarafından<br />

belirlenmektedirler.<br />

7. İnşaat işçisinin büyük çoğunluğu geçici olarak çalışır.<br />

7.1. Sürekli çalışan ve şantiyeden şantiyeye gönderilen küçük bir (çekirdek) ekibin<br />

dışındaki inşaat işçileri, her projede işi ve usulleri öğrenmek, ekiplere ve<br />

yöneticilere alışmak zorundadırlar. Bu nedenle, imalat sanayinde fabrikanın<br />

üretime başlama aşamasında görülen öğrenme ve alışmanın yarattığı düşük<br />

üretim ve daha yüksek maliyet, inşaatta her projede ortaya çıkar.<br />

7.2. Değişik yerlerden gelen ve değişik niteliklere sahip yukarıda açıklanan işçiler<br />

nedeniyle, inşaatta üretkenlik sağlıklı biçimde tahmin edilemez.<br />

7.3. Anılan işçilere her şantiyede barınacakları yerlerin yapılması gerekir.<br />

7.4. Tarımdan gelen bu işçilerin hasat vs. nedenlerle izin istekleri, inşaat üretimi<br />

gereksinimine (programına) uymaz.<br />

7.5. İnşaat işçisinin ücreti, üretkenliği üzerinden hesaplanamaz. Ayrıca, sürekli<br />

değişen üretim koşulları, kendisine parça başına ücret ödenmesini zorlaştırır. Bu<br />

nedenle, çalışma ortamının düzenli, istihdamın sürekli (stabil) olduğu ülkelerde,<br />

inşaat sanayindeki işçilere göreceli olarak, daha yüksek ücret verilir ve onlar için<br />

daha fazla sosyal gider (emeklilik ve kaza sigortası, kış koşulları tazminatı vs.)<br />

kabul edilir.<br />

7.6. İnşaat işçisinin düzenli bir meslekiçi eğitim olanağının olmaması, endüstri<br />

ülkelerinde bölgesel eğitim şantiyeleri kurulmasına veya bu işe uygun olanlardan<br />

yararlanılmakta; eğitilenlerin ücret ve giderleri işçi maliyetini artırmaktadır.<br />

8. Geleneksel inşaat sanayinde ve özellikle bu sanayiin en büyük alanını oluşturan<br />

bina inşaatında emek-yoğun teknoloji kullanılır. Bu teknoloji, ilgili alanlarda piyasa<br />

(konjonktür) koşullarına göre üretim olanağı sağladığından, endüstrileşmemiş<br />

ülkelerin yararınadır. Zira sermaye (makine) yoğun teknoloji kullanan sanayiin<br />

ekonomik durgunlukta, amortisman vs. giderleri önemli kayıplara yol açmaktadır.<br />

Ayrıca, emel-yoğun teknoloji, inşaat işletmeleri ve sektörünün finansman sorununu<br />

hafifletmekte, ihzarat sistemi ile birlikte, sermaye birikimini kolaylaştırmaktadır.<br />

9. İnşaat uygulamasında resmi olmayan (gayri resmi) ilişkiler egemendir; zira:<br />

a. İnşaat tasarım, program ve şartnamelerinde her ayrıntının kesin biçimde<br />

belirlenme sindeki yetersizlik, ilgili evrak ve uygulamalarda belirsizlikler ortaya<br />

çıkarmaktadır.<br />

b. İnşaat işlerinin bir kısmı, geleneksel olarak işin gereğine göre yoruma ve<br />

uygulamaya açık bulunmaktadır.<br />

57


c. Şantiyelerin her zaman farklı yerlerde olması, uzaklığı, işlerin yeterli ayrıntı,<br />

kalite ve sıklıkla denetlenememesi, şantiyede düzenlenen toplantı tutanaklarının<br />

durum ve sorunları yeterli açıklıkla yansıtamaması, haberleşme güçlükleri vs.<br />

inşaatta kararların ‘yerinde’ alınmasını zorunlu kılarak ‘prosedür’ gibi formel<br />

işlemlerin ikinci plana atılmasına neden olur; resmi ilişkiler ve düzen zayıflar.<br />

Böylece inşaat, sürekli gayrı resmi ilişkilerin baskısı altında çalışır.<br />

Sonuç<br />

1. Dünyada, uluslararası mücadelelerde kilit unsur, yönetici kalitesidir. Bu nedenle,<br />

yönetici eğitimi ve geliştirilmesi, bir ulusun yaşamsal sorunudur. İnsan davranışının<br />

beynin fonksiyonu olduğu gerçeğinden hareketle, Giriş Bölümünde açıklanan<br />

‘esnek’ Teknik Üniversite konseptinin öngördüğü Mühendislerin, en üst düzeyden<br />

başlayarak yönetimin bel kemiğini oluşturması kaçınılmazdır. Ülke ekonomisinin<br />

inşaat gereksinimini karşılayarak en büyük ve çeşitli yatırımlarını gerçekleştiren<br />

İnşaat Sektörü, bildirinin ikinci bölümünde açıklanan sınır koşulları karşısında<br />

dikkate alınınca, tüm yönetici mühendislere açılmak zorundadır. Öte yandan<br />

sektörün çok yönlü özellikleri nedeniyle, ‘esnek’ Teknik Üniversite’lerde yetişen<br />

Yönetici İnşaat Mühendisleri de diğer yönetim alanlarına açılacaklardır. Son<br />

durumun (pilot) uygulamasını halen İTÜ Yapı İşletmesi Lisansüstü Programı<br />

mezunları büyük bir başarıyla gerçekleştirmektedirler. Ayrıca ‘esnek’ Teknik<br />

Üniversite konsepti, İTÜ İnşaat Yönetimi Lisansüstü Programında görülen (38 kredi<br />

saat) ders sıkışıklığına (Sorguç, 1996) da son verecek ayrıca bir Bölüm kurma<br />

ihtiyacını da ortadan kaldıracak ve öğrencide yaratıcılık-fonksiyon dengesine dayalı<br />

bir beyin-düşünce yapısının ( Sorguç, 2005 ) gelişmesini tetikleyecektir. Bu<br />

gelişmeyle, geri kalmış ülkelere ileri ülkeler karşısında en çok gereksindikleri<br />

Toplum Mühendislerini yetiştireceklerdir. Türkiye içinde bulunduğu örtülü<br />

(asimetrik) savaşta, ancak kamu yönetiminin kilit noktalarında yer alacak bu<br />

insanlarla kendisini (daha kolay) savunabilecek ve kesin başarıya ulaşacaktır. Zira,<br />

anılan savaş, topyekun sevk ve idareyi gerektirmekte ve karşı taraf bunu çok başarılı<br />

biçimde kullanmaktadır. Anılan kadrolar daha önce bu ülkelerde (düşünceyi<br />

geliştiren) güçlü orta öğretime (genel kültüre-GK-) dayalı sosyal yüksek eğitimle<br />

yetiştirilmişler (GK=felsefe+tarih+yazın+matematik bütünlüğü) ve son iki yıldan<br />

beri örneğin ünlü Berkley Üniversitesinde (ABD) Toplum Mühendisliği eğitimine<br />

başlanmıştır.<br />

2. Gerçek ‘Üniversite’ kimliğini benimseyen ‘esnek’ teknik Üniversite’nin en önemli<br />

etkinliği, disiplinlararası eğitim ve bilimsel araştırmalar olacaktır. Bu alanda yapısal<br />

düzenlemeler sonucu kurulacak ekiplerle ulaşılacak sonuçlar, eski anlamdaki Teknik<br />

Üniversiteler’inkileri, özellikle karmaşık sorunların çözümünde çok aşacaktır.Bu<br />

bağlamda insan ve toplum bilimleri ile yakın ilişkisi bulunan ‘Yönetim<br />

Mühendisliği’ ve İnşaat Yönetiminde doktora çalışmalarının yurtiçinde yapılması<br />

kaçınılmaz olacaktır..<br />

Zira özellikle İnşaat Yönetim Mühendisliğinde, endüstri ülke üniversitelerinde<br />

bilimsel çalışma yapanların sayısal sistemler üzerinde uzmanlaşarak, ilgili<br />

teknolojinin özümsenebilirlik ve etkinliği üzerinde düşünce üretmek olanağını –<br />

doğal olarak- bulamayıp kendi toplumlarıyla kaynaşamadıkları ve içlerine<br />

kapandıkları görülmektedir. Gerçekten, Üniversite-sanayi ilişkisinin kurumsal<br />

biçimde kurulmadığı endüstrileşmemiş ülkelerde doktoralar daha ziyade, atama için<br />

58


ir formalite olmakta ve genç akademisyenler ülkede (yanlış) uygulanan tam gün<br />

rejimiyle –hastanelere sahip tıp mensupları dışında- Üniversite’lere hapsedilerek,<br />

yaşam, toplum ve ülke sorunlarından (toplumdan) soyutlanmakta,<br />

yalnızlaştırılmaktadırlar. .Bu durumdaki bir öğretim elemanının Üniversite<br />

gençlerini yaşama hazırlama yönünde yararlı olabileceği düşünülebilir mi? Bu<br />

düzen, Üniversite’yi ulusun beyni olmak işlevinden yoksun kılacak ve pasifize<br />

edecek niteliktedir. Bir ülkenin bu koşullar altında ne çağdaş uygarlık düzeyine<br />

erişmesi, ne de demokratik yaşama kavuşması beklenebilir.<br />

3. Yazar, toplam 5 yıl (Almanya’da 3 yıl) yoğun biçimde çalışarak hazırladığı Türkiye<br />

ve gelişmekte olan ülke kalkınmasında ‘Konut İnşaatı Stratejisi’ (2 cilt) doktorası<br />

(Sorguç, 1971) ve 3 yılda ayni biçimde ortaya koyduğu (ardından Doç tezi) ‘İnşaat<br />

Sektörü Destekli İstihdam Stratejisi’ (Sorguç, 1972), sayısal planlama ve<br />

uygulamalarının Türk kamu yönetim kültürüne yabancı olması nedeniyle,<br />

akademik düzeyde kalmışlardır. Nitekim yazarın Münih’te doktora konusunu<br />

öğrenen bir Başkonsolos yardımcımız ile doktora yöneticim Prof. Burkhardt’ın<br />

öğrenciliğinden arkadaşı, ünlü bir yöneticimiz, ülkemizde bu tür çalışmaların değer<br />

ve yararın bulunmadığı hususunda kendisini zamanında uyarmışlardır. Bununla<br />

birlikte yazarın, doktora öncesi (2 yıl) Türk İnşaat Sektöründe veri hazırlama<br />

amacıyla yaptığı Sektör ve Sanayi analizleri, kedisine inşaat sektöründe doktora<br />

sonrası etkinlik, ve çok yönlü ilişkiler kazandırmıştır.(Sorguç, 1963) .<br />

Ayrıca yazarın doktorası boyunca, büyük Atatürk’ün ‘Uygar Türkiye’ idealinin<br />

bilinç ve heyecanını taşıması ve tüm çalışmalarında Kalkınma Stratejisi konularına<br />

büyük önem ve öncelik vermesi, kedisini belirtilen doğrultuda desteklemiştir.<br />

Yazarın doktorası ardından ODTÜ’de kurduğu Yapım Stratejisi Lisansüstü<br />

Programındaki deneyimlerine dayalı İTÜ Yapı İşletmesi Lisansüstü Programı /<br />

Anabilim Dalı kapsamındaki çalışmaları bu çabaların sonucudur Yazarın ayni<br />

çerçevede yönettiği tezler, verdiği dersler, katıldığı ulusal ve uluslararası çalışmalar<br />

gençlere kariyerleri sürecinde dile getirdikleri kişisel ve mesleksel mutlulukları<br />

kazandırmıştır.<br />

4. Bu başarı yazara, Galatasaray Lisesi orta öğretiminde kazandırılan bilinç ve<br />

heyecanın Türkiye’deki ‘esnek’ üniversite eksiğini nasıl telafi ettiğini<br />

göstermektedir. Bu gerçek, ülkemizde bir türlü düzenlen(e)meyen orta öğretime<br />

karşı, gençlere kişisel ve mesleksel mutluluk yolunu açan ‘esnek’ Üniversite’nin ne<br />

derece önem taşıdığını kanıtlamaktadır.<br />

Buna karşın, anılan konsepti benimseyen üç özel üniversitenin YÖK tarafından<br />

‘eşitliğe aykırı’ sayılarak engellenmeye çalışılması ve ardından, YÖK’ün<br />

Üniversite’ye giriş puanına uygun yerlere ‘yatay’ geçiş olanağı tanımış olması, bir<br />

esneklik konusu olsa da çağın gereği ‘esnek’ Üniversite’ye nasıl geçileceği<br />

hususuna açıklık getirmemektedir. Zira Üniversite’leri değerlendirme ölçütlerinden<br />

yoksun olan YÖK’ün merkeziyetçi zihniyet anlayışı ile ‘esnek’ Üniversite’nin<br />

demokratik yapı gereksiniminin birbiriyle çeliştiği tartışmasızdır. Sorunun çözümü,<br />

demokratik (‘esnek’) YÖK’ü; dolayısıyla Ortak Aklın geliştirilmesini kaçınılmaz<br />

kılmaktadır.<br />

5. Bu tebliğ bağlamında, Türkiye ve ‘mazlum milletler’in en büyük aydınlanmacısı<br />

Atatürk diyor ki ‘Bilhassa iktisadi faaliyetimizi dayandıracağımız esaslar her türlü<br />

bilgi ile beraber, doğrudan doğruya memleketimizin topraklarını koklayarak ve bu<br />

topraklarda bizzat çalışan insanların sözlerini işiterek tesbit olunacaktır; sanayi ve<br />

59


ticaretimiz için dahi ayni yol izlenecektir’. Ayrıca: ‘Eğitim ve öğretimde<br />

uygulanacak yöntem, bilgiyi insan için bir süs, bir baskı aracı, veya uygar bir<br />

doyumdan ziyade, maddi yaşamda başarılı olmayı sağlayacak uygulamalı ve<br />

kullanışlı bir araç haline getirmektir.’(1923)<br />

Teşekkür<br />

Yazar, İnşaat Mühendisliği ve Yapı İşletmesi Eğitimi üzerinde çalışma yaparken<br />

kendisinin ilgili eğitimin ‘Temel İlkeleri’ (Sorguç 1993) konusundaki yayınlarını<br />

inceleyerek, katkılarını esirgemeyen meslekdaşlarına en içten teşekkür ve başarı<br />

dileklerini sunar.<br />

Kaynaklar<br />

Meinhold W. (1961) Grundzüge der allgemeinen Volkswirtschaft, Max Huber Verlag,<br />

München<br />

Sorguç D. (1993) İnşaat Mühendisliği ve Yapı İşletmesi Eğitim ve Meslek Sorunları<br />

Yapı İşletmesi Ders Notu II , İTÜ, İnşaat Fakültesi, Sayı 1523 pp. 2<br />

TUM – Kontakt 1 (2009) Wir sind das interdisziplinaerste Team Technische<br />

Universitaet München pp. 22-24<br />

Deutschland 1 (2008) Seçkin ve mükemmel en iyi üniversiteler Societaets-Verlag ,<br />

Frankfurt am Main pp. 41<br />

Sorguç D. (2005) İnşaat Uygulama ve Yönetim Mühendisliği Kapsamında Proje<br />

Yönetiminin Temel Ögesi : İnsan (Niteliği) 3. Yapı İşletmesi Kongresi Bildiriler Kitabı,<br />

İnşaat Mühendisleri Odası, İzmir s. 54-68<br />

Sorguç D. (1996) Deneyimler Işığında (İTÜ) Yapı İşletmesi Programı 1. Yapı İşletmesi<br />

Kongresi Bildiriler Kitabı, İnşaat Mühendisleri Odası, İzmir pp.35-51<br />

Sorguç D. (2007) Temel Üretim ve Maliyet İşlevleri Işığında İnşaat Endüstri, İşletme<br />

Mühendisliği ve Stratejisinin Eğitim Sorunları 4.İnşaat Yönetimi Bildiriler Kitabı,<br />

İstanbul, s. 307-324<br />

Sorguç D. İnşaat Üretiminin Özellikleri, Yapı İşletmesi Ders Notu I, İTÜ İnşaat<br />

Fakültesi Sayı 1522, İnşaat Fakültesi Matbaası s. 19-25<br />

Sorguç D. (1971) Konut İnşaatı Stratejisinde Makroplan Modeli Struktur und Model<br />

eines Wohnungsbauprogrammes für die Entwicklungslaender –anhand des türkischen<br />

Beispieles- T.H.München (1967) Teknik Bülten Sayı:6, İnşaat Mühendisleri Odası,<br />

Ankara<br />

Sorguç D. (1972) İnşaatta İstihdam Olanaklarının ve Optimum Tekno-Ekonomik<br />

Stratejinin Araştırılması, MAG-ÖE 3 Raporu, TÜBİTAK, Ankara<br />

Sorguç D. (1963) ANKET , O.D.T.Ü. İnşaat Mühendisliği Bölümü, Ankara<br />

60


Yönetimsel İşbirliği:<br />

3.Binyılda Yaşayan Osmanlı Köyü – Cumalıkızık Projesi<br />

Yrd. Doç. Dr. Nilüfer Taş<br />

Uludağ Üniversitesi<br />

Mühendislik Mimarlık Fakültesi<br />

Mimarlık Bölümü Yapı Bilgisi<br />

Anabilim Dalı 16059 Görükle / Bursa<br />

Tel: 0 535 6919671<br />

E-posta: nilufertas@uludag.edu.tr<br />

Öz<br />

61<br />

Öğr. Gör. Dr. Murat Taş<br />

Uludağ Üniversitesi<br />

Mühendislik Mimarlık Fakültesi<br />

Mimarlık Bölümü Yapı Bilgisi<br />

Anabilim Dalı 16059 Görükle / Bursa<br />

Tel: 0 532 2410691<br />

E-posta: murattas@uludag.edu.tr<br />

2007 yılında Mimarlar Odası Bursa Şubesi, Bursa il Özel İdaresi ve Yıldırım Belediyesi<br />

işbirliği yaparak “3.Binyılda Yaşayan Osmanlı Köyü – Cumalıkızık İşbirliği Protokolü”<br />

nü imzalamıştır. Bu protokolün amacı; 21.07.1983 tarihli ve 2863 sayılı Kültür ve<br />

Tabiat Varlıklarını Koruma Kanunu’nun 12. maddesi ve 15.07.2005 tarihli 25876 sayılı<br />

Resmi Gazete’de yayınlanan Taşınmaz Kültür Varlıklarının Korunmasına Ait Katkı<br />

Payına Dair Yönetmelik’e dayanarak Cumalıkızık’ın yaşam, mekân, tarihi ve kültürel<br />

sürekliliğin sağlanması ve onarılması amacı ile Özel İdare, Belediye ve Şube’nin<br />

işbirliği sağlanarak sit alanı içinde doku bütünlüğü ve karakteri bozulmamış, korunması<br />

gerekli anıtsal ve sivil mimarinin, sokak ve meydanların rehabilite edilip; bu mirası yeni<br />

mekânsal yorumlarla zenginleştirerek geleceğe aktarmak için çalışmalar yapmaktır.<br />

Bu bildiride; Proje kapsamında, Cumalıkızık’ın önemi, sürdürülebilirliğinin sağlanması<br />

amacıyla projenin yaşam dönemi boyunca bir araya gelmesi gereken ortaklar, bu<br />

ortakların sorumlulukları, nasıl bir araya geldikleri, ortaya çıkan problemler ve çözüm<br />

yolları için yapılan çalışmalar aktarılacaktır.<br />

Anahtar Kelimeler: Cumalıkızık, yönetim, işbirliği, koruma, yaşatma.<br />

Giriş<br />

Türkiye geçmişten günümüze kadar gelmiş, farklı dönemlere ait pek çok doğal, kültürel<br />

ve tarihi mirasa sahiptir. Geçmişi ile tarihi, kültürel ve doğal zenginliklere sahip Bursa,<br />

toplumların önemli bir yönetim, kültür-sanat ve ticaret merkezi olmuştur. Bursa’nın en<br />

özgün bölgelerinden biri olan Cumalıkızık köy yerleşimi doğal ve tarihi zenginlikleri<br />

yanı sıra sosyo-kültürel yaşam ile günümüze kadar korunmuş çok önemli bir mimari<br />

mirastır.<br />

“3.Binyılda Yaşayan Osmanlı Köyü – Cumalıkızık Projesi”, özgün yapısıyla günümüze<br />

kadar ulaşabilmiş 700 yıllık Osmanlı Köyü olan Cumalıkızık yerleşimini korumak,<br />

yaşatmak ve halkın ekonomik düzeyinin yapılacak çalışmalarla iyileştirilebileceğini<br />

göstermek üzere çok ortaklı ve katılımlı olarak yürütülen bir projedir. Bu projeyi


ugüne kadar yapılan Cumalıkızık’ı koruma ve yaşatma amaçlı projelerden ayıran en<br />

temel özelliklerden biri yerleşimin bütününü kapsamasıdır. Bugüne kadar fiziki üst yapı<br />

ile ilgili yapılan çalışmalar, ya tekil bina ya da sokak-cephe yenilemesi düzeyinde<br />

olmuştur. Diğer özellik ise, projenin devamlılığını sağlamak için merkezi yönetim, yerel<br />

yönetim, sivil toplum kuruluşu ve Cumalıkızık halkının yönetimsel işbirliği<br />

çerçevesinde bir araya gelmesidir.<br />

Cumalıkızık Hakkında Genel Bilgiler<br />

Cumalıkızık, Türkiye’nin 4. büyük kenti olan Bursa'nın 10 km. doğusunda, Uludağ’ın<br />

kuzey eteklerinde kurulmuş, 700 yıllık bir Osmanlı Vakıf Köyü’dür. Köy, tarihi<br />

dokusunu bugüne kadar korumuş ve Erken Osmanlı Dönemi kırsal sivil mimarinin<br />

özgün örneklerini taşımaktadır. Yedikızık köyünden biri olan, Cumalıkızık, 1987<br />

yılında Bursa merkezinin üç ilçeye bölünmesinin ardından Yıldırım Belediyesi’ne<br />

mahalle olarak bağlanmıştır.<br />

Osmanlı sivil mimarisinin en güzel örneklerini oluşturan ve içlerinde hala yaşamların<br />

sürdürülebildiği evlerin bulunduğu Cumalıkızık, bugün tarihsel kimliği ile yaşatılmaya<br />

çalışılmaktadır. Osmanlıların Bursa’da ilk yerleştikleri bölgelerden olan Cumalıkızık,<br />

180’i halen kullanılan toplam 270 ev ile Osmanlı dönemi konut dokusunu günümüze<br />

taşımaktadır.<br />

Zamanla tarihi ve doğal dokunun yıpranması, kaçak yapılaşma, şehre göç, miras yolu ile<br />

malların bölünmesi, tarım kazancının azalması, aile yapısındaki değişim, ekonomik<br />

problemler nedeniyle çoğu yaşlı insanların elinde kalan evlerin korunmaması ve bakımonarımının<br />

yapılmaması köyün korunarak yaşatılmasını ve var olan değerlerin geleceğe<br />

aktarılmasını tehlikeye sokmuştur. Cumalıkızık Köyü’nün tarihsel dokusu 1980 yılında<br />

Anıtlar Yüksek Kurulu’nun kararı ile koruma altına alınarak her türlü yapılaşma izne<br />

bağlanmıştır. 1981 yılında ise yerleşme, “Kentsel ve Doğal Sit Alanı” olarak<br />

belirlenmiştir.<br />

Resim 1. Cumalıkızık Köyü Giriş Yolu Resim 2. Cumalıkızık tipik yerleşim örneği<br />

3.Binyılda Yaşayan Osmanlı Köyü – Cumalıkızık Projesi<br />

Proje’nin Amacı ve Organizasyonel Yapının Oluşturulması<br />

Bu projenin amacı; Cumalıkızık’ın ekolojik, fiziksel, sosyo-kültürel sürekliliğin<br />

sağlanması ve onarılmasıdır. Bursa İl Özel İdaresi, Yıldırım Belediyesi ve Mimarlar<br />

62


Odası Bursa Şubesi’nin işbirliği sağlanarak sit alanı içinde doku bütünlüğü ve karakteri<br />

bozulmamış, korunması gerekli anıtsal ve sivil mimarinin, sokak ve meydanların<br />

rehabilite edilip; bu mirası yeni mekansal yorumlarla zenginleştirerek geleceğe<br />

aktarmak için çalışmalar yapmaktır.<br />

2007 yılında sivil toplum kuruluşu olan Mimarlar Odası Bursa Şubesi, merkezi yönetim<br />

olarak Bursa İl Özel İdaresi ve yerel yönetim olarak da Yıldırım Belediyesi işbirliği<br />

yaparak “3.Bin Yılda Yaşayan Osmanlı Köyü – Cumalıkızık İşbirliği Protokolü” nü<br />

imzalamıştır. Bu protokol 21/07/1983 tarihli ve 2863 sayılı Kültür ve Tabiat Varlıklarını<br />

Koruma Kanunu’nun 12. maddesi ve 15/07/2005 tarihli 25876 sayılı Resmi Gazete’de<br />

yayınlanan Taşınmaz Kültür Varlıklarının Korunmasına Ait Katkı Payına Dair<br />

Yönetmelik esaslarına dayanarak hazırlanmıştır.<br />

Bu protokol çerçevesinde taraflar, çalışmaların fiilen yürütülmesi için bir çalışma grubu<br />

oluşturmuştur. Mimar, inşaat mühendisi, şehir plancısı, sanat tarihçisi vb. uzman kişiler<br />

görevlendirmiştir. Bu çalışma grubu tarafından öncelikle tüm yerleşimi kapsamayı<br />

hedefleyen çalışmaların başarıyla tamamlanabilmesi için kapsamlı ve farklı<br />

disiplinlerin, kurum ve kuruluşların nasıl bir araya geleceği, nelerin yapılması gerektiği,<br />

finans boyutunun nasıl karışılacağının belirlenmesi, işin yürütülmesi için bir çalışma<br />

yöntemi belirlendi. Yöntem, organizasyonel ve teknik olmak üzere iki alt bileşenden<br />

oluşmaktadır.<br />

Organizasyonel alt sistem, genel olarak problemlerin çözümünü gerçekleştirebilecek<br />

organizasyonun oluşturulma kararı ve bu organizasyonda yer alacak taraflara düşen<br />

görevlerin belirlenmesidir. Örneğin;<br />

• Proje içinde yer alacak tarafların sorumluluklarının belirlenmesi<br />

• Finans kaynakları ve nasıl kontrol edileceği<br />

• Halkın katılımının nasıl sağlanacağı<br />

• Prosedürler ve yönetim politikaları, bunların uygulanması.<br />

Teknik alt sistem, uygulamanın nasıl yapılacağının belirlenmesidir. Kaynakların nasıl<br />

kullanılacağıdır. Örneğin;<br />

• İlgili projelerin hazırlatılması<br />

• Yapım yöntemlerinin ve malzemelerin belirlenmesi<br />

• Yerel işgücünün kullanımı<br />

• Yapım sürecinin kontrolü<br />

• Altyapının iyileştirilmesi.<br />

Projede Yer Alan Taraflar ve Sorumlulukları<br />

Çalışma grubunun nitelikleri, Cumalıkızık projesinin başarısı açısından son derece<br />

önemlidir. Çalışma grubunda yer alan kişiler aynı zamanda taraflar arasında iletişim ve<br />

eşgüdümü sağlamaktadır. Proje çalışma grubunda yer alan tarafların sorumlulukları<br />

aşağıdaki gibi tanımlanmıştır. Buna göre;<br />

Merkezi Yönetim- İl Özel İdare’nin Sorumlulukları; İl Özel İdaresi’nin genel görev ve<br />

sorumlulukları 5302 sayılı İl Özel İdaresi Kanunu ile düzenlenmiştir. İllerdeki merkezi<br />

yönetim tarafından yapılması gereken faaliyetleri düzenlemektedir. İl sınırları içinde<br />

sağlık, gençlik ve spor, tarım, sanayi ve ticaret; ilin çevre düzeni plânı, bayındırlık ve<br />

63


iskâna ilişkin hizmetleri; belediye sınırları dışında ise imara ilişkin hizmetleri yapmakla<br />

görevli ve yetkilidir.<br />

Cumalıkızık Protokolündeki İl Özel İdare’nin yükümlülüğü;<br />

� Yapılan projeler ve bunların uygulanması için gerekli mali kaynağın Kültür ve<br />

Tabiat Varlıklarını Koruma Kanunu’nun ilgili maddesi ve Taşınmaz Kültür<br />

Varlıklarının Korunmasına Ait Katkı Payına Dair Yönetmelik çerçevesinde<br />

hazırlanmasıdır.<br />

Bu yönetmelik kapsamında; tarihi yapı sahibi olup da bu yapıyı onarmak, restore etmek<br />

isteyenlere sunulan imkânlar, uzman desteğinin nasıl sağlanacağı, bakım-onarım<br />

işlemlerinin projelendirilmesi ve uygulaması aşamalarında sağlanacak karşılıksız maddi<br />

destek ve muafiyetlerin, kredilendirmelerin nasıl yapılacağı belirtilmektedir.<br />

Tarihi yapı sahibi kişilere istenilen belgelerin sağlanması koşulu ile tarihi yapının bakım<br />

ve onarımı, restorasyonu için 15.07.2005 tarihinden itibaren Kültür ve Turizm<br />

Bakanlığı’nca karşılıksız para yardımı (hibe) yapılmaktadır. Mali yeterliliği olmayan<br />

tescilli yapı sahiplerine karşılıksız restorasyon projeleri hazırlanmaktadır.<br />

Tescilli yapı sahiplerine kredi yardımı yapılmaktadır. Toplu Konut İdaresi (TOKİ)<br />

tarafından verilecek toplam kredilerin en az %10’u, tescilli yapıların, bakım, onarım ve<br />

restorasyonu, tarihi kent dokularının sağlıklaştırılması işlerinde, belediye vb. kurumlar<br />

üzerinde gerçekleştirilen projelere öncelik verilmek üzere kullandırılmaktadır. TOKİ<br />

kredisi, yıllık %4 faizle 10 yıl vadeyle geri ödemelidir. Ayrıca tescilli yapı sahiplerine<br />

katkı payı yardımı yapılmaktadır. Tescilli yapıların korunma ve değerlendirilmesi<br />

amacıyla yapılacak plan, proje, kamulaştırma ve uygulama işlerinin maliyetinin<br />

%49’una kadar karşılanmak üzere, belediyelerce tahsis edilen emlak vergilerinin %10’u<br />

İl Özel İdarelerinin bünyesinde açılacak bir hesapta toplanmaktadır. Valilik ilgili<br />

yönetmelik çerçevesinde bu fonu belediyelere kullandırmaktadır.<br />

Yönetmelik kapsamında getirilen muafiyetler; gerekli koşulların yerine getirilmesi ile<br />

tescilli yapıların restorasyonu için yaptırılan proje ve alınacak malzemeleri KDV’den<br />

muaftır. Koruma amaçlı proje hazırlama, durum tespiti, yapı onarımı ve restorasyonu<br />

işleri her türlü vergi ve harçtan muaftır. Restorasyon ve bakım-onarım işleri belediye<br />

vergi, harç ve katılım payından muaftır. Üzerinde tescilli yapı bulunan parseller ile 1.<br />

derecede arkeolojik ve doğal sit alanında olup kesin yapı yasağı olan parseller her türlü<br />

vergi ve harçtan muaftır. Tescilli yapıların tapu devir işlemleri, veraset ve intikal<br />

yoluyla devir işlemleri de ilgili vergilerden muaf olmuşlardır. Ayrıca tescillenmiş tarihi<br />

yapılar, Yapı Denetim Kanunu’ndan da muaf tutulmuşlardır.<br />

Yerel Yönetim- Yıldırım Belediyesi’nin Sorumlulukları; Cumalıkızık Protokolündeki<br />

yerel yönetim olarak Yıldırım Belediyesi’nin yükümlülüğü;<br />

� Tespit edilen yapıların fotoğrafları, görüntüleme ve demografik bilgiler,<br />

araştırma ve durum tespitlerinin yapılması, kotlu kroki, aplikasyon ve imar<br />

durumu bilgilerinin sağlanması.<br />

� Protokol kapsamında fiilen yapılması gereken rölöve, restitüsyon, restorasyon,<br />

rekonstrüksiyon, kentsel tasarım, koruma amaçlı imar planı vb. proje anlaşma ve<br />

ihaleleri, bunların denetlenmesi ve ruhsatlandırılması, bu proje çalışmalarının<br />

uygulama işleri ihalelerinin yapılması ve uygulamanın denetlenmesi gibi<br />

64


çalışmaları yasaların öngördüğü bilgiler dahilinde yürütmek ve tüm bu işlerde<br />

mali işleri düzenlemek.<br />

� Ayrıca belediye Cumalıkızık’ın tanıtılması, yerli ve yabancı kredilendirme<br />

fonlarına başvuru işlemlerini de yürütülmesi.<br />

Sivil Toplum Kuruluşu - Mimarlar Odası Bursa Şubesi’nin Sorumlulukları;<br />

Cumalıkızık Protokolündeki Mimarlar Odası Bursa Şubesi’nin yükümlülüğü;<br />

� Yapıların tespiti amacı ile yapılan çalışmalara yardımcı olmak, yapılacak işlerde<br />

yol gösterici ve koordinasyon görevi yürütmek, projelendirme sürecinde<br />

mimarların katılımını sağlamak.<br />

� Üyelerine projelendirme çalışmaları sırasında onay ve denetim işlemlerinde<br />

kolaylaştırıcı rol üstlenmek, proje maliyetini azaltıcı yöntemler geliştirmek.<br />

Bu bağlamda Mimarlar Odası, proje ve uygulama için kredilendirme başvuruları<br />

çalışmaları yapacak, üyesi bulunduğu Avrupa’nın en önemli koruma-yaşatma kuruluşu<br />

olan Europa Nostra’ya Cumalıkızık projesini taşıyacaktır.<br />

Toplum-Cumalıkızık Halkı; Yapılan çalışmaların her aşamasında Cumalıkızık’ta<br />

yaşayan halkın katılımı da sağlanmıştır. Halkın büyük bir bölümü yapılan çalışmalara<br />

imzaladıkları taahhütname ile destek vermiştir. Taahhütnamede; proje kapsamında mal<br />

sahibi olarak belediyeye kendilerinden hiçbir ücret talep edilmeden rölöve alımı,<br />

restitüsyon ve restorasyon projelerinin hazırlanması için muvafakat ettiklerini, konu ile<br />

ilgili kurumlar ile yazışma yapılıp onay alınması ve gerekli mercilere karşılıksız kredi<br />

başvurusu yapılabilmesi için vekalet verdiklerini belirtmişlerdir. Halk görüşleriyle ve<br />

yapılan anket çalışmasına katılarak Cumalıkızık’ın fiziksel ve sosyo-kültürel<br />

problemlerinin belirlenmesine katkıda bulunmuşlardır. Cumalıkızık halkı projenin<br />

uygulama aşamasında yerel işçilik ve malzeme bulunması konularında da katkıda<br />

bulunacaklardır.<br />

Proje Alan Yönetim Planı<br />

3.Binyılda Yaşayan Osmanlı Köyü – Cumalıkızık Projesi’nde yer alan merkezi<br />

yönetim, yerel yönetim, sivil toplum kuruluşu ve halk arasındaki koordinasyonun ve<br />

uygulamaların sürdürülebilir bir yönetim planı çerçevesinde devamlılığını sağlamak için<br />

alan yönetim planı kapsamında çalışmalar yapılmaktadır (Tablo 1).<br />

Tablo 1. Cumalıkızık Alan Yönetim Planı.<br />

AŞAMALAR FAALİYETLER<br />

Mevcut Alanın yönetim, işlev ve koruma ihtiyaçlarının belirlenmesi,<br />

durum tespiti İlgili kurum ve kuruluşlarla bağlantı kurulması.<br />

Alan analizi Sorunların tespiti (alan, yönetsel ve işlevsel)<br />

Stratejilerin Cumalıkızık’ın geleceğe ait vizyonunu belirleyecek, işletme,<br />

belirlenmesi yönetim, idari ve finansal modelini içeren koruma, kullanma<br />

stratejilerinin oluşturulması<br />

Eylem Bütçe analizlerinin yapılması ve finans kaynaklarının belirlenmesi<br />

Planının Kısa vadede yapılacak işlere ait eylem planın oluşturulması<br />

Hazırlanması Orta vadede yapılacak işlere ait eylem planın oluşturulması<br />

Uzun vadede yapılacak işlere ait eylem planın oluşturulması<br />

65


Alan yönetimi ile ilgili çalışmalar kısa, orta ve uzun vadeli olarak UNESCO, Malraux<br />

Yasası (1962), Granada Anlaşması (1985), Faro Anlaşması (2005), A.B. Komisyon<br />

Kararları, T.C. Kültür ve Tabiat Varlıklarının Koruma Yasası(2863 nolu yasa) ve<br />

27.11.2005 tarihinde resmi gazetede yayınlanarak işlerlik kazanan “Alan Yönetimi ile<br />

Anıt Eser Kurulunun Kuruluş ve Görevleri ile Yönetim Alanlarının Belirlenmesine<br />

İlişkin Usul ve Esaslar Hakkında Yönetmelik” esaslarına göre oluşturulmuştur. Alan<br />

Yönetim Yönetmeliği’ne göre belirlenen hedefler:<br />

� Alan sınırlarının tarihi, sosyal, kültürel, coğrafi, doğal, sanatsal bir bütünlük<br />

içerisinde etkileşim sahaları ve tarihi, kültürel, sosyal, coğrafi ve sanatsal nedenlerle<br />

ilişkili bulunduğu bağlantı noktalarının alanın korunması, geliştirilmesi ve<br />

değerlendirilmesi bakımından doğru tespit edilmesi,<br />

� Koruma, erişim, sürdürülebilir ekonomik kalkınma ihtiyaçları ile yerel toplumun<br />

ilgisi arasında uygun bir denge oluşturmanın yollarının yönetim planı ile<br />

gösterilmesi,<br />

� Alanın değerini arttırarak uluslar arası bir seviyeye çıkarmak için genel stratejiler,<br />

yöntemler ve araçların geliştirilmesi, mali kaynakların belirlenmesi ve yaratılması,<br />

� Kültür turizmini geliştirmek amacıyla uluslar arası işbirliği ve paylaşımı yaratacak<br />

etkinlik ağının kurulması,<br />

� Belirli bir bölge içinde birbirleriyle ilişkilendirilerek sektör oluşturma potansiyeli<br />

bulunan sit alanlarında bölgesel kültür sistemlerinin gelişimi için uygulama<br />

planlarının yaratılmasının,<br />

� Yönetim alanlarının korunması ve değerlendirilmesinde kamu kurum ve kuruluşları,<br />

sivil toplum örgütleri, alanda mülkiyet hakkı bulunanlar, gönüllü kişi ve kuruluşlar<br />

ile yerel halkın işbirliği,<br />

� Sit alanları ve ören yerleri ile etkileşim sahalarının bakım, onarım, restorasyon,<br />

restitüsyon, teşhir, tanzim ve çevre düzenlemesi ile birlikte alan yönetim amaçları<br />

doğrultusunda uluslar arası koruma prensipleri ve sözleşme hükümleri çerçevesinde<br />

korunarak yaşatılmasının yanı sıra kullanım ve gelişim ilkelerinin ve sınırlarının<br />

belirlenmesi,<br />

� Kültür varlıklarının yönetiminde, konservasyon alanında, tasarım ve uygulamada,<br />

uzmanlık ve ekipmanda yüksek standartların kullanılmasıdır.<br />

Proje Uygulama Aşamaları<br />

İşbirliği kapsamında Cumalıkızık Projesi birbirini izleyen üç aşamadan oluşmaktadır.<br />

Bunlar;<br />

• İlk aşama, sosyal, kültürel, ekonomik ve fiziksel ihtiyaçların belirlenmesidir. Bu<br />

amaçla literatür araştırması, gözlemler, görüşmeler, anket ve envanter çalışmalarının<br />

yapılmasıdır. Projenin kavram ve uygulama boyutu hakkında fikir alışverişinde<br />

bulunmak için sempozyum ve fikir proje yarışmasının düzenlenmesidir.<br />

• İkinci aşama, değerlendirme ve uygulama aşamasıdır. Cumalıkızık Köyü’nün<br />

sosyokültürel ve ekonomik gelişim stratejileri göz önünde bulundurularak,<br />

yürürlükteki Koruma İmar Planı’nın geliştirilmesi, kentsel tasarım - yenileme<br />

projesi, fiziki alt yapı projelerinin yapılması, rölöve, restitüsyon ve restorasyon<br />

projelerinin hazırlatılmasıdır. Hazırlanan bu projelerin Bursa Kültür ve Tabiat<br />

Varlıkları Koruma Kurulu’nda onaylanmasıdır.<br />

66


• Üçüncü aşama ise kullanım sürecine yönelik yapıların ve çevrenin işletme, bakımonarım<br />

ilkelerinin oluşturulmasıdır.<br />

Cumalıkızık Protokolü kapsamında taraflar arasında yapılacak faaliyetler, işler, tarihleri<br />

ve hangi aşamada gerçekleştirilecekleri Tablo 2a ve Tablo 2b’de ayrıntılı olarak<br />

gösterilmektedir.<br />

Projenin uygulama aşamalarından birincisi öngörülen süre içinde tamamlanmıştır. İkinci<br />

aşamadaki çalışmalar ise devam etmektedir.<br />

1.AŞAMA<br />

Aralık 2006-Nisan 2007<br />

Mayıs<br />

2007<br />

Mayıs 2007-Aralık 2007<br />

Eylül 2007-<br />

Aralık 2007<br />

Eylül 2007-<br />

Ocak 2008<br />

Ocak<br />

2008<br />

Tablo 2a. İş programı, görev ve sorumluluk paylaşımı.<br />

Mimarlar<br />

Odası<br />

Bursa<br />

Şubesi<br />

<strong>YAPI</strong>LACAK İŞLER FAALİYETLER<br />

Yıldırım<br />

Belediyesi<br />

67<br />

Bursa İl<br />

Özel<br />

İdaresi<br />

Çalışma grubunun çalışmaya başlaması<br />

Protokolün imzalanması<br />

Fikir Proje Yarışması<br />

Sempozyum<br />

Halkın Bilgilendirilmesi<br />

Taraf üst düzey yönetici toplantısı<br />

Alan Yönetim Planı<br />

Protokolün hazırlanması<br />

Cumalıkızık tespit çalışmalarının<br />

yapılması<br />

Anket çalışmasının yapılması<br />

Envanter çalışmasının yapılması<br />

Taraf üst yöneticiler arasında<br />

imzalanması<br />

Şartname çalışmasının yapılması<br />

Danışman ve değerlendirme jüri<br />

üyelerinin belirlenmesi<br />

İlgili kurumlarca yazışmalar<br />

Şartnamenin oluşturulması<br />

Yarışmanın ilanı<br />

Projelerin teslimi alınması<br />

Jüri değerlendirmesi<br />

Yarışmanın sonuçlanması ve<br />

kolokyum<br />

Sempozyum içeriğinin<br />

oluşturulması<br />

Bilimsel kurulun belirlenmesi<br />

Sempozyumun yapılması<br />

Halk ile toplantı ve bilgilendirme<br />

Taahhütnamelerin hazırlanması<br />

Genel değerlendirmenin<br />

yapılması<br />

Alan yönetimi planının<br />

hazırlanması


2.AŞAMA<br />

3.AŞAMA<br />

Tablo 2b. İş programı, görev ve sorumluluk paylaşımı.<br />

AŞAMALAR <strong>YAPI</strong>LACAK İŞLER FAALİYETLER<br />

Ocak 2008- Mart 2008<br />

Nisan<br />

2008<br />

Haziran 2008-Ağustos2008<br />

Ağustos 2008- -<br />

İhale<br />

Cumalıkızık İrtibat Bürosunun Faaliyete<br />

Geçmesi<br />

Projelerin Onaylanması<br />

Kısa Vadede Tamamlanması Hedeflenen<br />

Yapım İşlerinin Başlaması<br />

Orta Vadede Tamamlanması Hedeflenen<br />

Yapım İşlerinin Başlaması<br />

Uzun Vadede Tamamlanması Hedeflenen<br />

Yapım İşlerinin Başlaması<br />

68<br />

Rölöve ihale çalışmaları<br />

Rölöve ihale ilanı<br />

Konsept pafta için yarışma<br />

birincisi ile görüşme<br />

Rölöve ihalelerinin<br />

değerlendirilmesi<br />

Konsept pafta ihalesinin<br />

değerlendirilmesi<br />

Cumalıkızık İrtibat Bürosunun<br />

Faaliyete Geçmesi<br />

Rölöve projelerinin Belediyeye<br />

teslimi<br />

Rölöve projelerinin Kültür ve<br />

Tabiat Varlıklarının Koruma<br />

Kurul onayına sunulması<br />

Konsept paftasının Kültür ve<br />

Tabiat Varlıklarının Koruma<br />

Kurul onayına sunulması<br />

Basit onarımların tespit edilmesi<br />

ve Belediye Fen İşleri<br />

Müdürlüğünce keşfinin<br />

çıkarılması<br />

Restorasyon ve rekonstrüksiyon<br />

proje çalışmalarının başlaması<br />

Kısa vadede-Basit onarım<br />

işlerinin tamamlanması (yaklaşık<br />

1 yıl içinde tamamlanacak)<br />

Orta vadede-Orta derecede zarar<br />

görmüş yapıların onarım<br />

işlerinin tamamlanması (yaklaşık<br />

2 yıl içinde tamamlanacak)<br />

Uzun vadede-Tamamen yok<br />

olmuş yapıların yeniden inşa<br />

edilmesi işlerinin tamamlanması<br />

(yaklaşık (4 yıl içinde<br />

tamamlanacak)


Sonuç<br />

Cumalıkızık yerleşimini koruma-yaşatma hedefiyle çok boyutlu, çok ortaklı ve yeni<br />

katılımlara açık toplumsal kalkınma projesi “3.Binyılda Yaşayan Osmanlı Köyü-<br />

Cumalıkızık” adı ile sürdürülebilir gelişmenin sağlanması, yapılardaki tahribatın<br />

önlenmesi, altyapı sorunlarının giderilmesi, çağdaş yaşam konforunun sağlanması,<br />

köyün ekonomik yaşamının canlandırılması (doğal çevrenin korunarak doğal<br />

kaynakların sürdürülebilir kullanımı, tarım ekonomisinin canlandırılması, eko-tarım ve<br />

ev-el ürünlerinin geliştirilmesi), sosyo-kültürel yaşamın arttırılması, koruma kültür ve<br />

bilincinin oluşturulması, sosyal-kültürel ve ekonomik örgütlenmenin sağlanması<br />

çalışmalarını kapsamaktadır. Cumalıkızık’ta sürdürülebilir kalkınma demokratik<br />

katılımla gerçekleştirilmektedir.<br />

Proje kapsamında, gerekli görülen parsellerdeki binaların rölövelerinin, bazı parsellerde<br />

de binaların cephe rölövelerinin alım işi ihaleleri yapıldı. İhale işlemlerinin kolay<br />

yapılabilmesi için yedi bölgeye ayrılan Cumalıkızık Köyü’nde ikisi anıtsal olmak üzere<br />

yaklaşık 150 evin rölöve projeleri tamamlanarak Bursa Kültür ve Tabiat Varlıklarının<br />

Koruma Bölge Kurulu tarafından onaylandı. Şu an restitüsyon projeleri ve araştırma<br />

raporları ile tescilli olmayan binaları da kapsayacak şekilde sokak ve cephe<br />

sağlıklaştırma projeleri hazırlanarak Belediye ön olurundan sonra Bursa Kültür ve<br />

Tabiat Varlıkları Koruma Kurulu’na sunulacaktır. Ayrıca bir yandan 1/1000 ve 1/500<br />

ölçekli Kentsel Tasarım Projesi hazırlanmaktadır. Kentsel Tasarım Projesi bittikten<br />

sonra ya mevcut Koruma Amaçlı İmar Planı revizyonu yapılacak ya da yeni bir plan<br />

hazırlanacaktır.<br />

Kentsel Tasarım Projesi’nden gelen bilgiler ve restitüsyonlarla birlikte yapıların<br />

restorasyon projeleri hazırlanacaktır. Öncelikleri saptanarak uygulaması yapılacak<br />

binaların uygulama projeleri yapılarak, hazırlanacak olan özel ve teknik şartnameler<br />

doğrultusunda restorasyon uygulama ihaleleri etaplar halinde gerçekleştirilecektir. Diğer<br />

yandan Kentsel Tasarım Projesi’nde köyün mevcut ve turizme dönük ihtiyaçlarının<br />

karşılanacağı yeni yapıların projeleri de tamamlanacaktır. Kentsel Tasarım Projesi<br />

kapsamında parsel bazında bütüne yönelik plan, yapılaşma koşullarının detaylarını<br />

belirten çizim ve proje ekleri oluşturulmuştur.<br />

Cumalıkızık Köyü’nde başlatılan proje çalışması Türkiye’de öncü ve örnek rol<br />

üstlenmektedir. Merkezi ve yerel yönetim, sivil toplum örgütleri, halk arasındaki<br />

hiyerarşik olmayan, eşgüdümlü ortaklık geçmişin geleceğe aktarılmasındaki<br />

politikaların ve stratejilerin oluşturulmasında önemlidir. Karar verici ve uygulayıcı<br />

rolleri olan merkezi ve yerel yönetimlerin, sivil toplum örgütlerinin ve halkın belirli bir<br />

yönetim sisteminde bir araya gelmesi kaynakların belirli bir süre içinde, doğru, yerinde<br />

kullanılmasını sağlayacaktır. Projenin başarısı tarafların aralarında sağladıkları uyum ve<br />

işbirliği sürecin başarısının sonunda ortaya çıkacaktır. Proje kapsamında ayrıca<br />

Cumalıkızıklılar’ın yerleşimlerinin önemini kavramaları, ekonomik anlamda<br />

güçlenmeleri ve kendi yerleşimlerini kendilerinin korumalarını sağlamak amacıyla<br />

eğitim çalışmaları başlamıştır. Projenin gerçekleşmesi hedefinde fiziksel, sosyo-kültürel<br />

ve ekonomik boyutta çalışmalar sürdürülmektedir.<br />

69


Kaynaklar<br />

3.Binyılda Yaşayan Osmanlı Köyü – Cumalıkızık Proje Protokolü (2007).<br />

Taş, M., Taş, N., Çahantimur, A. (2009) A Participatory Governance Model for<br />

Sustainable Development Of Cumalıkızık: A Heritage Site In Turkey. Environment and<br />

Urbanization, Vol 21/1, pp: 161–184.<br />

Taş, M., Taş, N. (2002) The Problems Of Installation At A New Use Of Histoical<br />

Enviroment At The Example Of Bursa Cumalikizik Village Which Was Been Ottoman<br />

Settlement For 700 Years, V. International Hvac+R Technology Symposium, İstanbul,<br />

April 29- May 1.<br />

Taşınmaz Kültür Varlıklarının Korunmasına Ait Katkı Payına Dair Yönetmelik.<br />

Alan Yönetimi ile Anıt Eser Kurulunun Kuruluş ve Görevleri ile Yönetim Alanlarının<br />

Belirlenmesine İlişkin Usul ve Esaslar Hakkında Yönetmelik(2005)<br />

Faro Convention (2005), Council of Europe Framework Convention on the Value of<br />

Cultural Heritage for Society, 27 October 2005, Faro, Portugal<br />

70


İnşaat Sektöründe YİD (Yap-İşlet-Devret) Modeli<br />

Sözleşmeler İle 4735 Sayılı Yasada Belirtilen Yapım İşleri<br />

Sözleşmelerinin Karşılaştırılması<br />

Muhammed Koçer<br />

Serbest İnş.Müh./ AFYON<br />

Tel: 0(272) 214 06 10<br />

E-posta:muhammedkocer03@hotmail.com<br />

Hakan Kuşan<br />

ESOGÜ MMF İnş. Müh. Böl./ESK.<br />

Tel: 0(222) 239 37 50 / 3234<br />

E-posta: hkusan@ogu.edu.tr<br />

Öz<br />

71<br />

Osman Aytekin<br />

ESOGÜ MMF İnş. Müh. Böl./ESK.<br />

Tel: 0(222) 239 37 50 / 3223<br />

E-Posta: oaytekin@ogu.edu.tr<br />

İlker Özdemir<br />

ESOGÜ MMF İnş. Müh. Böl./ESK.<br />

Tel: 0(222) 239 37 50 / 3213<br />

E-Posta: iozdemir@ogu.edu.tr<br />

Bu çalışmada, Yap-İşlet-Devret Modeli sözleşmelerin, yürürlükteki ihale kanunlarında<br />

yer alan yapım işleri sözleşmelerine göre farklılıklarını tespit etmek amacıyla modelin<br />

avantajları, dezavantajları, yapım, işletim ve devir aşamalarındaki riskler ve yasal alt<br />

yapısı incelenmiştir. Bu amaçla, ülkemizde Yap-İşlet-Devret Modeli uygulanarak<br />

gerçekleştirilmiş örnek bir yatırım projesi ele alınıp yapılan sözleşme irdelenerek yapım<br />

işleri sözleşmeleriyle farklı yönleri tespit edilmeye çalışılmış, uygulamalarda çıkan<br />

sorunlar ve bu sorunlar için çözüm önerilerinin neler olabileceği tanımlanmaya<br />

çalışılmıştır.<br />

Anahtar sözcükler: YİD (Yap-İşlet-Devret Modeli) Sözleşmeleri, Yapım Sözleşmeleri,<br />

Sözleşme<br />

Giriş<br />

1960’lı yıllarda devlet bütçesinin yaklaşık 1/3’ü kamu yatırım harcamalarına ayrılırken<br />

2000’li yıllarda bu oranın % 10 seviyelerine kadar düşüş göstermesinde temel etken,<br />

artan nüfus ve bu oranda artan kamu yatırımlarının gerekliliği, bu yatırımların<br />

gerçekleştirilmesi için gerekli finansmanın sadece devlet bütçesiyle olamayacağı<br />

sonucunu ortaya çıkarmıştır. Dünya ekonomi piyasalarındaki küresel krizler ve<br />

gelişmekte olan ülkeler statüsünde yerini almaya başlayan ülkemizde de kamu<br />

kaynaklarının azalması, kamu yatırımları için ayrılan bütçenin yeterli olmaması bu<br />

yatırımların gerçekleştirilmesi için yeni finansman kaynaklarının temininde yeni<br />

arayışları da beraberinde getirmiştir.<br />

Özellikle gelişmekte olan ülkelerde alt yapı, sanayi ve hizmet yatırımlarının dünyada<br />

yaygın olarak kullanılmaya başlanan Yap-İşlet-Devret Modeli sözleşmeler ile<br />

gerçekleştirilmesi ülkemizde de benimsenmiş ve birçok önemli yatırımlar bu yapım<br />

modeli ile gerçekleştirilmeye başlanmıştır.


Bu çalışmada, Yap-İşlet-Devret Modeli sözleşmelerin, yürürlükteki ihale kanunlarında<br />

yer alan yapım işleri sözleşmelerine göre farklılıklarını tespit etmek amacıyla modelin<br />

avantajları, dezavantajları, yapım, işletim ve devir aşamalarındaki riskler ve yasal alt<br />

yapısı incelenmiştir. Bu amaçla, ülkemizde Yap-İşlet-Devret Modeli uygulanarak<br />

gerçekleştirilmiş örnek bir yatırım projesi ele alınıp yapılan sözleşme irdelenerek yapım<br />

işleri sözleşmeleriyle farklı yönleri tespit edilmeye çalışılmış, uygulamalarda çıkan<br />

sorunlar ve bu sorunlar için çözüm önerilerinin neler olabileceği tanımlanmaya<br />

çalışılmıştır.<br />

4735 Sayılı Kamu İhale Sözleşmeleri Kanunu’na Göre Yapım<br />

Sözleşmeleri<br />

4734 Sayılı Kamu İhale Kanunu’na göre ihalesi yapılacak ve 4735 Sayılı Kamu İhale<br />

Sözleşmeleri Kanunu’na göre sözleşmeye bağlanacak tüm yapım işleri için<br />

sözleşmelerin nasıl yapılacağı, sözleşmenin nasıl yürütüleceği, sözleşmelerin hukuki<br />

yapısı ve işleyişi ile ilgili tüm ayrıntılar 4735 Sayılı Kamu İhale Sözleşmeleri<br />

Kanunu’nun ikinci ve 3. bölümlerinde 5. madde ile 25 maddeler arasında hükme<br />

bağlanmış ve bu hükümlere göre tüm yapım işleri için iki türlü yapım sözleşmesinden<br />

bahsedilmiştir. Bunlar, kanunun 6. maddesinin a ve c bendinde belirtilen;<br />

• “Yapım işlerinde; uygulama projeleri ve bunlara ilişkin mahal listelerine dayalı<br />

olarak, işin tamamı için isteklinin teklif ettiği toplam bedel üzerinden anahtar<br />

teslimi götürü bedel sözleşme”<br />

• “Yapım işlerinde; ön veya kesin projelere ve bunlara ilişkin mahal listeleri ile<br />

birim fiyat tariflerine, mal veya hizmet alımı işlerinde ise işin ayrıntılı<br />

özelliklerine dayalı olarak; idarece hazırlanmış cetvelde yer alan her bir iş<br />

kaleminin miktarı ile bu iş kalemleri için istekli tarafından teklif edilen birim<br />

fiyatların çarpımı sonucu bulunan toplam bedel üzerinden birim fiyat sözleşme”<br />

türleridir.<br />

Bu tür yapım sözleşmelerinde taraflar iki olup bir işi yaptıracak kamu idaresi, diğeri ise<br />

işi yapacak yapım müteahhidir. İdare söleşmeye göre işi yaptıran, işin yapımını<br />

denetleyen, gerekli finasmanı sağlayan ve sözleşme hükümlerine göre işin<br />

tamamlatılmasını sağlayan taraftır. Yapım müteahhidi ise işi yapan, sözleşmeye<br />

hükümlerine göre işi istenilen zamanda, istenilen kalitede tamamlamaya mukimdir. Bu<br />

tip sözleşmelerin uygulandığı tüm yapım işlerinde işin tamamlanması için gerekli<br />

finansman tamamen kamu idaresi tarafından sağlanmaktadır. İşin bitirilip teslim<br />

edilmesinden sonra iş gereği yapının kullanım hakkı kamu idaresinde olup yapım<br />

müteahhidinin kullanım hakkı yoktur (Koçer, 2008).<br />

YİD (Yap-İşlet-Devret) Modeli Sözleşmeler<br />

YİD modeli, 3996 sayılı Kanun’un 3/a ve 94/5907 sayılı BKK’nın 3/b maddelerinde<br />

“İleri teknoloji ve yüksek maddi kaynak ihtiyacı duyulan projelerin<br />

gerçekleştirilmesinde kullanılmak üzere geliştirilen özel bir finansman modeli olup,<br />

yatırım bedelinin (elde edilecek kar dâhil) şirkete, şirketin işletme süresi içerisinde<br />

ürettiği mal veya hizmetin idare veya hizmetten yararlananlarca satın alınması suretiyle<br />

ödenmesidir” olarak tanımlanmıştır (Yerlikaya, 2002).<br />

72


Geniş anlamda YİD modeli, bir kamusal yapı yatırım veya hizmetinin finansmanı özel<br />

bir şirket tarafından karşılanarak gerçekleştirilmesi ve Kamu tarafından belirlenen bir<br />

süre için işletilmesi ve yine bu süre içinde ürettiği mal veya hizmeti, tarafların karşılıklı<br />

saptadıkları bir tarife uyarınca Kamu kuruluşlarına satması ve sürenin sonunda<br />

işletmekte olduğu tesisleri bakımı yapılmış, eksiksiz ve işler durumda ilgili Kamu<br />

kuruluşuna devretmesi diye tanımlanabilir (İmre, 2001).Yine yapılan sözleşmelerden<br />

yola çıkılarak yapılan bir başka tanıma göre YİD modeli bir kamu hizmet ya da faaliyeti<br />

ya da bayındırlık işinin sabit bir bedel üzerinden, tüm masrafları özel teşebbüs<br />

tarafından karşılanarak, yatırım yapılıp ülkenin üretilen mal ya da hizmetleri satın alma<br />

garantisi altında projelendirilmesi, finanse edilmesi, inşa edilmesi, korunması ve belli<br />

bir süre işletilmesi suretiyle yatırılan sermayenin amortisman ve karının<br />

gerçekleştirilmesinden sonra sürenin bitiminde tesisin ve yönetimi bedelsiz olarak ilgili<br />

kamu kurum ya da kuruluşa devir ve teslimini sağlayan bir rejimdir, denilmektedir<br />

(Uyduranoğlu, 1994).<br />

Yap-İşlet-Devret Modelinin Yapısı<br />

YİD modeli sözleşmelerde, diğer yapım işleri sözleşme modellerine göre birçok tarafın<br />

ilişkisi ile kurulan karmaşık bir sistem mevcuttur. Modeli oluşturacak taraflar<br />

arasındaki ilişkileri düzenleyen sözleşmelerin sayısı oldukça fazla olup, taraflar ve<br />

sözleşme sayıları projenin yapısı, büyüklüğü gibi etkenlere göre değişkenlik gösterse de<br />

birçoğunda bulunan taraflar ve taraflar arasındaki sözleşmeler hemen hemen aynı<br />

şekilde olmaktadır. Sadece işleyiş ve taraflar arasındaki hukuki bağlara bağlı<br />

düzenelenen sözleşmelerde değişikliklere rastlanmaktadır. YİD Modeli sözlemelerde<br />

mevcut olması gereken tarafları Şekil 1’de, taraflar arasındaki sözleşmeleri de Şekil<br />

2’de gösterildiği gibi özetlemek mümkündür.<br />

Şekil 1. YİD Modelinde Taraflar Arası İlişkiler (UNIDO, 1997)<br />

73


Şekil 2. YİD Modelinde Taraflar Arası Sözleşme Yapısı<br />

Şemanın merkezinde yer alan imtiyaz firması, yatırımı gerçekleştirecek olan özel<br />

teşebbüs şirketidir ve Hükümet veya ilgili devlet kuruluşu ile uygulama anlaşması<br />

çerçevesinde yatırım işini alır. Yatırımı gerçekleştirirken çeşitli danışman firmalarıyla<br />

bağlantılar kurabilir, bunları da danışmanlık anlaşmaları çerçevesinde gerçekleştirir.<br />

İmtiyaz firması söz konusu yatırımı kendisi gerçekleştirebileceği gibi, kendisi dışında<br />

müteahhit firmalara da, inşaat ve yapım kontratı çerçevesinde işi yaptırabilir. Yine aynı<br />

şekilde yatırım tamamlandıktan sonra işletmesini kendisi yapabileceği gibi aracı<br />

işletmeci başka firmalara da yaptırabilir. Yatırımcı şirket, gerekli finansmanı sağlamak<br />

amacıyla, kredi veren kuruluşlarla kredi anlaşmaları yapabilir (Koçer, 2008).<br />

Yap-İşlet-Devret Modelinde Tarafların Beklentileri<br />

Kamu’nun (Kullanıcı) Beklentileri<br />

• Hizmetin verilebilmesi<br />

• Hizmetin sürekliliğinin sağlanması<br />

• Hizmet etkinliğinin arttırılması<br />

• Hizmet kalitesinin ve çeşitliliğinin arttırılması<br />

• Çevrenin ve halk sağlığının korunması<br />

• Hizmet tarifelerinin optimize edilmesi<br />

74


İşverenin (Kamu İdaresi) Beklentlerii<br />

• Yatırım ve yatırım finansmanının bütçe dışı olanaklardan sağlanması<br />

• Yasal görevlerin ifasında kolaylık, süreklilik ve etkinlik<br />

• İsletme maliyetlerinin azaltılması ve kontrol altına alınması<br />

• Yatırımlar için daha fazla öz kaynak ayırabilmek<br />

• Finansal maliyetlerin azaltılması<br />

• Varlıkların düzenli ve koruyucu profesyonel bakımının sağlanması<br />

• Varlıkların ömürlerinin optimize edilmesi ve yeni yatırım ihtiyacının azaltılması<br />

• İşletmenin ve/veya yatırımın yönetim külfetinin azalması ve esas görevler<br />

üzerinde yoğunlaşma<br />

• Özel sektörün esneklik ve süratinden yararlanma<br />

• Teknoloji transferi ve yeniliklerin kolaylıkla yapılması<br />

İşletmeci ve/veya Yatırımcı’nın Beklentileri<br />

• Kar (özel sektörde kar üretemeyen kendisini sürdüremez ve hizmet üretemez)<br />

• Müşteri memnuniyetinin sağlanması (Kamu kurumu ve tüketiciler)<br />

• Rekabet imkânlarını arttırmak (teknolojik, kurumsal ve organizasyonel gelişme)<br />

• Markalaşmak ve itibarını yükseltmek<br />

• İş hacminin artışı ve sürekliliğinin sağlanması<br />

Yap-İşlet-Devret Modelinin Avantajları<br />

Yap-İşlet-Devret Modelinin avantajlarını ana başlıklar halinde şu şekilde sıralamak<br />

mümkündür.<br />

Yeni ve ek finansman kaynakları yaratması (Finansal Additionality)<br />

Modelin gelişmekte olan ülkeler için ileri sürülen en önemli amaçlarından birisi ülkeye<br />

yabancı sermaye girişini artırmak ve bunun ekonomi üzerindeki etkilerinden<br />

yararlanabilmektir. Bu çerçevede YİD modelinin başka türlü gerçekleştirilemeyecek<br />

projeleri gerçekleştirme imkânı verdiği ileri sürülmektedir.<br />

İleri Teknoloji Transferi ve Eğitim<br />

Yabancı şirketler eliyle ileri teknoloji gerektiren projelerin gerçekleştirilmesi<br />

durumunda ülkeye ileri teknoloji girişi olacaktır. Aynı şekilde bir YİD projesinde<br />

tesisin devrinden önce kullanım konusunda verilecek bir eğitim programı da<br />

bulunacaktır. Bu nedenle çalışanların eğitilmesine de imkân tanınmaktadır (Etçioğlu,<br />

1997).<br />

Etkinlik<br />

Özel kesimin hangi projenin gerçekleştirilmesinin daha fizibl olduğu konusunda daha<br />

iyi bir değerlendirme yapabileceği, aynı şekilde projenin dizayn, inşa ve işletilmesini de<br />

daha etkin gerçekleştireceği ileri sürülerek ekonomik etkinliğin artacağı kabul<br />

edilmektedir.<br />

75


Değerlendirme Ölçütü (Benchmark)<br />

Bir önceki şıkta belirtilen özelliğin uzantısı olarak, özel kesim eliyle yürütülen bir proje,<br />

kamunun elinde bulunan benzer projelerin etkinliğini değerlendirme bakımından bir<br />

ölçüt olarak kullanabilecektir (Etçioğlu, 1997).<br />

Altyapı Yatırımlarında Kamu Payının Azalması<br />

Model sayesinde devlet altyapı yatırımlarının gerçekleştirilmesi konusundaki mali<br />

baskıdan uzaklaşacak, bu durum bütçe üzerinde olumlu etkilerde bulunacaktır.<br />

Özelleştirme<br />

YİD modeli geleneksel olarak kamu kesimi eliyle yürütülen bir takım faaliyetlerin<br />

özelleştirilmesi yönünde de önemli bir adım olacaktır. Ancak tesislerin sözleşme süresi<br />

sonunda devlete devredileceği göz önüne alındığında bunun tam anlamıyla bir<br />

özelleştirme olduğunu söylemek imkânı bulunmamaktadır.<br />

Yatırımlar Arasında Seçimi Kolaylaştırma<br />

YİD modelinde bir bakıma devlet, önünde bulunan ve seçmek zorunda olduğu projeleri<br />

değerlendirme işini özel girişime devretmekte ve böylece özel sektör, kar<br />

maksimizasyonu kriteri ile ekonomik bakımından en uygun projeyi gerçekleştirmektedir<br />

(Etçioğlu, 1997).<br />

Yap-İşlet-Devret Modelinin Dezavantajları<br />

Yap-İşlet-Devret Modelinin dezavantajlarını ana başlıklar halinde şu şekilde sıralamak<br />

mümkündür.<br />

Karmaşık ve Uzun Bir Süreç İstemesi<br />

Model oldukça kompleks ve karmaşık bir yapıdadır. Çok sayıda tarafın yine çok sayıda<br />

ve çeşitli belgeler üzerinde müzakerelerde bulunup anlaşmaya varmaları gerekmektedir.<br />

Bu ise, belli bir zamana, bu konuda yetişmiş bilgili insanların bu konuya teksif olmasına<br />

ve paraya mal olmaktadır.<br />

Yüksek Maliyet<br />

YİD konusunda yapılan ikinci eleştiri bu modelle gerçekleştirilen bir projenin<br />

maliyetinin bütçe ya da kredi imkânlarıyla gerçekleştirilen bir projeye göre daha fazla<br />

olduğudur. Özellikle belli bir kar getirisinin verildiği ve mal ve hizmetlerin ‘’maliyet +<br />

kar’’ esasına göre fiyatlandırıldığı durumlarda yatırım ve işletme maliyetlerinin<br />

olabildiğince yüksek tutulması olasılığı bulunmaktadır. Kamunun kendi olanaklarıyla<br />

temin edeceği iç ve dış kaynaklarla gerçekleştireceği yatırıma göre bu modelin daha<br />

pahalı olması beklenebilir. Hem yatırım aşamasında (Müteahhitlik hizmetleri) hem de<br />

işletme aşamasında (işletici olarak) elde edilecek kârın en üst noktalarda oluşmasına<br />

çalışılacaktır. Bu kârın makul düzeye çekilebilmesi, Kamuda görüşmeleri yürütecek<br />

ekibin becerisiyle yakından ilgilidir (Etçioğlu, 1997).<br />

76


Siyasi, Ekonomik İstikrara Aşırı Duyarlılık<br />

Modelin diğer bir dezavantajı olarak, yapılacak yatırımın çok büyük tutarlara ulaşması,<br />

geri dönüşünün uzun olması ve sözleşmede karşı tarafın kamu idaresi olması nedeniyle<br />

özellikle yabancı sermayenin yatırım yapmak için siyasi ve ekonomik istikrar<br />

konusunda çok büyük duyarlılık göstermesi eklenebilir (Etçioğlu, 1997).<br />

Girdap/Tayfun Etkisi<br />

Belli bir aşamada alınan kararlardan herhangi birisinin bir tarafın kararını olumsuz<br />

yönde etkilemesi durumunda, bu durum diğer tarafları da aynı yönde etkilemekte ve<br />

olumsuz etkiler giderek artıp projenin gerçekleştirilmesine bile engel olabilmektedir.<br />

Girdap etkisi adı verilen bu durumdan kaçınmak için mümkün olduğunca her aşamada<br />

diğer tarafların da kararlara olumlu yönde katılmalarını sağlamak gerektirmektedir ki,<br />

bu durumda yukarıda değinilen gecikmeye neden olmaktadır (The World Bank<br />

Industry, 1990).<br />

Yap-İşlet-Devret Modelinde Karşılaşılan Riskler<br />

Yapılacak olan yatırım tutarının büyüklüğü, projenin finansman kaynaklarının<br />

bulunması, yatırımın zamanında tamamlanması ve borçlanma oranının yüksek olması<br />

gibi faktörler YİD projelerinin gerçekleştirilmesinde taraflar açısından bir takım riskler<br />

doğurmaktadır. Bu nedenle YİD projeleri değerlendirilirken, karşılaşılabilecek olası<br />

riskler ayrıntılı bir biçimde analiz edilmelidir. Bunlar ana başlıklarıyla söyle<br />

sıralanabilir (Atasoy, 1993).<br />

Politik Riskler<br />

• Yatırıma devlet tarafından el konulma ve/veya yatırımın ilerde<br />

devletleştirilmesi riski,<br />

• Devlette ya da hükümette siyasi belirsizliklerin bulunması,<br />

• Devlet politikalarında köklü değişiklikler olma riski,<br />

• Altyapı hizmetinin özel sektör tarafından verilmesine karşı halkın aşırı ve<br />

olumsuz tepki gösterme riski.<br />

Finansal Riskler<br />

• Yatırım ve işletme dönemlerindeki borçlanma maliyetlerinde anormal artışlar,<br />

• Talepte beklenenin aksine düşme olması,<br />

• Enflasyon riski,<br />

• Döviz kurları riski,<br />

• Faiz oranlarının artması,<br />

• Yatırımların yabancı para birimi üzerinden yapılması.<br />

Yatırım Safhası İnşaat Riskleri<br />

• Yatırımı bitirememe riski,<br />

• Yatırımın işletmeye alınmasının gecikmesi,<br />

• Yatırım maliyetinin bütçesinden pahalıya mal olma riski,<br />

77


Operasyonel Riskler<br />

• Planlanan üretim verimliliğinin tutturulamaması,<br />

• Rekabet ortamının değişme riski,<br />

• Çevre koruma ile ilgili yasaların sıkılaşma riski.<br />

Pazar ve Gelir Riskleri<br />

• Üretilecek olan mal ya da ürünün fiyatının belirlenmesi<br />

• İstenilen gelirin elde edilmesindeki belirsizlik<br />

Yukarıda bahsedilen risklerin tümünün yatırımcı firma tarafından karşılanmasını<br />

beklemek modeli çıkmaza sokacaktır. Zira risk paylaşımının ana kuralı herhangi bir<br />

riskin, riski kontrol etme gücüne sahip olan tarafça üstlenilmesidir. Hiç kimsenin<br />

kontrol edemeyeceği riskler için ise sigorta seçeneği uygulanmalıdır. Bu prensiplerden<br />

yola çıkılarak yukarıda belirtilen risklerden politik risklerin tümü ile finansal risklerin<br />

bir kısmının devlet, geri kalan potansiyel risklerin ise yatırımcı şirket tarafından<br />

üstlenilmesi Modeli finanse edilebilir hale getirecektir. Yatırımcı tarafından üstlenilecek<br />

risklerin bir kısmı müteahhit, işletmeci ve sigorta şirketlerine aktarılabilir. Devletin<br />

üstlenmesi gereken risklerin bir bölümü de aynı şekilde Dünya Bankası'nın sigorta<br />

kuruluşu olan MIGA'ya sigorta ettirilebilir (Koçer, 2008).<br />

YİD (Yap-İşlet-Devret) Modeli Sözleşmeler ile 4535 Sayılı Kamu<br />

İhaleleri Sözleşmeleri Kanunu’nda Belirtilen Sözleşmelerin<br />

Karşılaştırılması<br />

YİD Modeli sözleşmeler ile 4735 Sayılı Kamu İhale Sözleşmeleri Kanunu’nda belirtilen<br />

sözleşmeler arasındaki en büyük farklılık finansman kaynakların temin ediliş<br />

biçiminden kaynaklanmaktadır. Bu durumu daha iyi irdeleyebilmek için kamu kaynaklı<br />

finansman temini ile özel sektör kaynaklı finansman teminin yararlarını incelemek<br />

gerekir. YİD Modeli sözleşmeler ile 4735 Sayılı Kamu İhale Sözleşmeleri Kanunu’nda<br />

belirtilen sözleşmeler arasındaki farklılıkları Tablo 1’de gösterildiği gibi çeşitli<br />

kriterlere göre sınıflamak mümkündür (Koçer, 2008).<br />

Tablo 1. YİD (Yap-İşlet-Devret) Modeli Sözleşmeler ile 4535 Sayılı Kanun’da<br />

Belirtilen Sözleşmelerin Karşılaştırılması<br />

Yapım Finansmanının Bütçe<br />

Kaynaklarından Karşılandığı Yapım<br />

Modelinin Özellikleri (4735 Sayılı Kamu<br />

İhale Kanunu’nda Belirtilen sözleşme<br />

türleri)<br />

78<br />

Yapım Finansmanının Bütçe Dışı<br />

Kaynaklardan Karşılandığı Yapım<br />

Modelinin Özellikleri (Yap-İşlet-Devret<br />

Modeli sözleşme türleri)<br />

Kamu kaynaklarına dayalıdır. Özel teşebbüs kaynaklarına dayalıdır.<br />

Yatırım programına alınması uzun süreç Uygun proje olduğu takdirde kısa sürede<br />

gerektirebilmektedir.<br />

yatırım programına alınabilmektedir.<br />

İşin, süresinde bitirilememe riski mevcuttur.<br />

Çoğunlukla belirlenen süreden önce<br />

bitirilmektedir.<br />

Yapımda hız faktörü esas değildir Hız önemli faktördür.


Tablo 1. YİD (Yap-İşlet-Devret) Modeli Sözleşmeler ile 4535 Sayılı Kanun’da<br />

Belirtilen Sözleşmelerin Farklılıkların Karşılaştırılması (Devamı)<br />

Yapım Finansmanının Bütçe<br />

Kaynaklarından Karşılandığı Yapım<br />

Modelinin Özellikleri (4735 Sayılı Kamu<br />

İhale Kanunu’nda Belirtilen sözleşme<br />

türleri)<br />

79<br />

Yapım Finansmanının Bütçe Dışı<br />

Kaynaklardan Karşılandığı Yapım<br />

Modelinin Özellikleri (Yap-İşlet-Devret<br />

Modeli sözleşme türleri)<br />

Teknoloji transferi sağlamayabilir. Teknoloji transferini zorunlu kılmaktadır.<br />

Tüm yapım işlerinde uygulanabilir.<br />

İhaleye çok fazla firmanın katılımı<br />

olmaktadır.<br />

Taraflar idare ve yüklenici firmadan oluşur.<br />

Danışmanlık faaliyetleri asgaride<br />

kalmaktadır.<br />

Tüm yapım işi dışındaki projelerde<br />

uygulanabilir.<br />

İşletme dönemi kaynaklı geri dönüşümü<br />

uzun zaman almaktadır.<br />

Karlı ve kısa dönemde geri dönüşüm<br />

sağlayan projelerde uygulanabiliyor.<br />

İhaleye katılım az sayıda güçlü firma<br />

tarafından olmaktadır.<br />

Birçok farklı ulusal, uluslar arası taraf<br />

mevcuttur.<br />

Azami sayıda birçok danışmanlık faaliyetini<br />

barındırır.<br />

Geri dönüşümü kısa sürede olabilecek ve<br />

işletme unsurunu içeren projelerde<br />

uygulanabilmektedir.<br />

Geri dönüşüm kısa sürelerde olmaktadır.<br />

Uygulama projeleri ile ihaleye çıkılmaktadır. Avan proje ile ihaleye çıkılabilmektedir.<br />

İşi mali ve teknik açıdan güçlü firmalar<br />

alabilmektedir.<br />

Ortak girişim zorunluluğu yoktur.<br />

Sözleşme gereği işi, mali ve teknik açıdan<br />

güçlü birden fazla firmanın oluşturduğu<br />

ortak girişimler almaktadır.<br />

Ortak girişim modelin önemli<br />

özelliklerindendir.<br />

Yerli sermayeye dayalıdır. Yabancı sermaye transferini sağlamaktadır.<br />

Yapım işinde kar etmek tek hedeftir. Bundan<br />

dolayı kaliteden sapma olabilmektedir.<br />

Kamuya planlanandan çok daha pahalıya<br />

mal olabilmektedir.<br />

Yapımda istenen kalitenin sağlanmasında<br />

zorluk çekilmektedir.<br />

Yapım işinde karlılık hedef değildir. İşletme<br />

dönemi karı esastır. Yapım işinde kalite<br />

sağlanabiliyor.<br />

İşin maliyetinin artması kamuya ek maliyet<br />

getirmemektedir.<br />

Sonuç ve Değerlendirme<br />

İşletme dönemini de barındırdığından kalite<br />

üst düzeyde olmaktadır.<br />

YİD modelinin uygulanacağı ülkenin makro ekonomik göstergeleri (dış ticaret açığı<br />

enflasyon, faiz hadleri, yerel piyasalarının gücü, bölgeler arasındaki mevcut gelir<br />

dağılımları, siyasi ve ekonomik stabilize özellikleri), hukuki altyapının, toplumun<br />

gelenek ve alışkanlıklarının modele uygunluğu, politik sistemin şeffaflığı ve<br />

güvenilirliği ile mevcut özel sektör şirketlerinin teknolojik ve finansal altyapılarının<br />

gücü parametreleri sistemin başarısını ağırlıklı bir şekilde etkilemektedir.<br />

Hukuki altyapımız dünyadaki teknolojik ve sosyal gelişmeleri yakalayabilecek<br />

değişimleri gerçekleştirememiştir ve dahası YİD Modeline uygun değildir.<br />

Geleneklerimiz ve alışkanlıklarımız açısından YİD Modelinin toplum yapımıza


uygunluğu şüphelidir. Politik sisteme ve özellikle politikacılara güven yoktur, ihale<br />

sistemlerimiz ve anlayışımız şeffaflık ilkesine uygun değildir. Teknolojik birikimleri<br />

yetersiz olmakla beraber, finansal ve yönetimsel altyapılarının gücü uluslararası<br />

şirketler ile beraber büyük altyapı projelerinin yatırımlarını üstlenebilecek yerel özel<br />

sektör şirketleri mevcuttur.<br />

YİD Modelinin teorik planda ileri sürülen ekonomik ve finansal yararlarının uzun<br />

vadede istenen düzeye ve ülkenin yararına ulaşamayacağı şüphelerini yaratmaktadır.<br />

Zira mevcut koşullar altında Modelin uygulanabilirliği ağır ve kapsamlı devlet<br />

garantilerine dayanmaktadır. Buna karşın, ülkede giderek küçülen iç tasarrufların gayri<br />

safi milli hâsılaya oranı sonucunda yapılamayan önemli altyapı yatırımlarının YİD<br />

Modeli devreye sokularak sağlanabilmesi sistemin getirdiği en belirgin yarar olarak<br />

gözükebilmektedir.<br />

Temelde kamu kesiminin sermaye, teknoloji, döviz ve kredi yetersizliği nedeniyle<br />

uygulama alanı bulan Yap-İşlet-Devret Modeli, özellikle gelişmekte olan ülkeler için<br />

avantajları bünyesinde bulundurmaktadır. Belirli bir tesise ihtiyaç duyan kamu kurum<br />

veya kuruluşu bu tesisi yerli veya yabancı şirketlere yaptırmakta ve belli bir süre<br />

sonunda da hiçbir bedel ödemeden tesise sahip olmaktadır. Bu model sayesinde kamu<br />

bütçe açıkları azalmakta, yatırımlar ve istihdam imkânları artmaktadır. Ayrıca yabancı<br />

sermaye ve teknoloji girişi hızlanmaktadır.<br />

Başta gelişmekte olan ülkeler olmak üzere bütün ülkeler için hayati önem taşıyan Yap-<br />

İşlet-Devret Modelinin önündeki engeller kaldırılmalı ve bu modelin gelişmesi için<br />

gerekli çalışmalar yapılmalıdır. Fakat bunu yaparken de tekelleşmeye imkân<br />

tanınmamalıdır. Yapılan düzenlemeler ile Yap-İşlet-Devret Modeli imtiyaz<br />

sözleşmelerinin kapsamı genişletilerek, firmaların kuruluş, inşaat, işletme ve işletmenin<br />

devri sırasında sağladıkları kazanımların, devletin lehine olacak şekilde düzenlenmesine<br />

özellikle dikkat edilmesi sağlanmalıdır. Aksi takdirde bu modelin yarar değil, zararlar<br />

doğurduğu/doğuracağı kesindir. Bunun önünü tıkayacak tedbirlerin alınması,<br />

anlaşmaya taraf olan kamunun, asli görevidir ve bunu yapmalıdır.<br />

Ancak, sistem iyi kurulmadığı için özelleştirmede olduğu gibi istenen sonuca<br />

ulaşılamamıştır. Sistemin istenilen hedefe ulaşabilmesi için; önce hedefleri belirleyip<br />

bu hedeflerle ilgili projelere öncelik tanınmalı, sözleşmelerde etütleri yeterince iyi<br />

yapılmamış projelerin öncelikle bu eksiklikleri giderilmeli, projelerle ilgili olarak<br />

bakanlıklar arası koordinasyonlar iyi sağlanmalı ve vergisel boyutları dâhil edinilen<br />

deneyim ve görünen sorunlar dikkate alınarak sistem özel girişimcinin ilgisini çekecek<br />

hale getirilmelidir.<br />

Türkiye’ de temelde alt yapı yatırımlarında finansman yetersizliklerini giderme ile hızlı<br />

bir ekonomik kalkınma ve refahı sağlama amacı taşıyan Yap-İşlet-Devret Modeli,<br />

gerekli tedbirlerin alınması durumunda ülkenin altyapı, finansman, ödemeler dengesi,<br />

istihdam ve ileri teknoloji sorunlarının çözümüne büyük faydalar sağlayacaktır. Ancak;<br />

uygulanma aşamasında, özellikle enerji kaynaklarının sağlanmasında bu modelin<br />

istismara açık olduğu görülmektedir. Bu suistimallerin ortadan kaldırılabilmesi için<br />

gerekli altyapı ivedilikle hazırlanmalı ve uygulamaya konulmalıdır. Firmalara tanınan<br />

imtiyazların sınırları belirlenmeli, gerekli denetim mekanizmaları çalıştırılarak, tarafsız<br />

olarak devreye sokulmalıdır.<br />

80


Kaynaklar<br />

Atasoy, V., “Türkiye’ de Kamu İktisadi Teşebbüsleri ve Özelleştirme Sorunu”, Türk<br />

Dünyası Araştırma Vakfı Basım Evi, İstanbul, Yayın No:187 (1993).<br />

Etçioğlu, E., “Bütçe Dışı Finans Tekniği Yap-İşlet-Devret Modeli ve Türkiye<br />

Uygulamasının Analizi”, Türk Dünyası Araştırma Vakfı Yayınları, İstanbul,<br />

Yayın No:14-15 (1997).<br />

İmre, E., “Türkiye’de Yap-İşlet-Devret Modeli; Yasal Çatısı, Uygulaması”, Yüksek<br />

Denetleme Kurulu, Yayın No: 34 ( 2001).<br />

Koçer, M., 2001, “İnşaat Sektöründe YİD (Yap-İşlet-Devret) Modeli Sözleşmeler ile<br />

Yapım İşleri Sözleşmelerinin Karşılaştırılması: DHMİ, DLH ve TCK Uygulama<br />

Örnek Sözleşmeleri”, Yüksek Lisans Tezi (Yayınlanmamış), Eskişehir Osmangazi<br />

Üniversitesi FBE, Eskişehir, 95s.<br />

The World Bank Industry and Energy Department, “Private Sector Participation in<br />

Power Through BOT Schemes”, Working Paper, 5 (1990).<br />

UNIDO, Trading Modules of BOT Programme, The Bot Strategy, Infrastructure<br />

Development Through BOT Projects Seminar, Vienna, 6, (1997).<br />

Uyduranoğlu, N., “Türk Hukukunda Yap-İşlet-Devret Modeli ve Benzeri Müesseseler”,<br />

Uzmanlık Tezi, Hazine ve Dış Ticaret Müsteşarlığı, Ankara, Yayın No.36,<br />

(1994).<br />

Yerlikaya, G. K., “Yap-İşlet-Devret Modeli, Hukuki Mahiyeti ve Vergilendirme”,<br />

Seçkin Yayıncılık, Ankara, Yayın No.25, (2002).<br />

81


Kamu İhale Mevzuatında Yapılan Değişikliklerin<br />

Mühendisler Açısından Tarihsel Süreçte Değerlendirilmesi<br />

Dr. Yük. Müh. Hüseyin Gencer<br />

GENCER Mühendislik&Müşavirlik&Danışmanlık<br />

Bağdat Cad. Gedik İş Merkezi B Blok 162/28 Maltepe-İstanbul<br />

Tel: (0216) 399 64 98<br />

E-Posta: gencerhuseyin@hotmail.com<br />

Öz<br />

Kamu kurum ve kuruluşlarının mal alımı, hizmet alımı ve yapım işleri 01.01.2003<br />

tarihinde yürürlüğe giren 4734 sayılı Kamu İhale Kanunu’na göre yürütülmektedir. Bu<br />

Kanun, yürürlüğe girdiği tarihten bu yana on yedi defa değişikliğe uğramıştır.<br />

Kanunun 10. maddesine göre, kamu yapım ihalelerine katılan isteklilerin mesleki ve<br />

teknik yeterliğinin belirlenebilmesi için, yapım işlerinde ihale konusu iş veya benzer<br />

işlerle ilgili deneyimini gösteren iş deneyim belgelerinin istenilmesi zorunludur. İş<br />

deneyim belgeleri; iş bitirme belgesi, iş durum belgesi, iş denetleme belgesi, iş yönetme<br />

belgesi ile mühendis ve mimarların mezuniyet belgeleridir. İş denetleme ve iş yönetme<br />

belgelerine sahip olmanın ilk koşulu da mühendis veya mimar olmaktır.<br />

Mesleki ve teknik yeterliğin belirlenmesindeki diğer bir kriter de ihaleye katılan<br />

isteklilerin organizasyon yapısına ve personel durumuna ilişkin belgelerdir (Anahtar<br />

teknik personel). Yapım ihalelerinde asgari yeterlik kriteri olarak anahtar teknik<br />

personel istenilmesi halinde anahtar teknik personel olmanın da ilk koşulu en az beş yıl<br />

deneyimli mimar veya mühendis olmaktır.<br />

Bu çalışmada, mühendis ve/veya mimarların kamu yatırım projelerinin ihalelerine<br />

katılmaları için istenen ekonomik ve mali yeterlik kriteri ile mesleki ve teknik yeterlik<br />

kriteri olarak istenen iş denetleme belgesi, iş yönetme belgesi ve mezuniyet belgelerinin<br />

ihalelerde iş deneyim belgesi olarak değerlendirilmesi, mühendis ve/veya mimarların<br />

anahtar teknik personel olma koşullarında yapılan değişiklikler ile Kamu İhale<br />

Kanunu’nda ve Uygulama Yönetmeliklerinde yapılan diğer değişikliklerin mühendisler<br />

açısından olumlu ve olumsuz yönleri tarihsel süreçte ele alınarak değerlendirilecektir.<br />

Anahtar sözcükler: Kamu İhale Kanunu, mesleki ve teknik yeterlik kriteri, iş denetleme<br />

belgesi, iş yönetme belgesi, mezuniyet belgesi, anahtar teknik personel<br />

Giriş<br />

Kamu kurum ve kuruluşlarının mal alımı, hizmet alımı ve yapım işleri 01.01.2003<br />

tarihinde yürürlüğe giren 4734 sayılı Kamu İhale Kanunu’na göre yürütülmektedir.<br />

Kamu İhale Kanunu’na ilişkin bütün mevzuatı, uygulama yönetmeliklerini, genel<br />

tebliğleri, standart ihale dokümanlarını ve tip sözleşmeleri hazırlamak, geliştirmek ve<br />

83


uygulamayı yönlendirmek Kamu İhale Kurumunun görevleri arasında bulunmaktadır.<br />

Bu çerçevede iş deneyim belgelerinin neler olduğu, nasıl düzenleneceği ve verileceği,<br />

geçerlik koşulları, anahtar teknik personelin tanımı, kimlerin, nasıl anahtar teknik<br />

personel olabileceği de Kamu İhale Kurumu tarafından belirlenmektedir. Kamu İhale<br />

Kanununun yürürlüğe girdiği 01.01.2003 tarihinden günümüze kadar olan süreçte iş<br />

deneyim belgeleri ve anahtar teknik personel ile ilgili çok köklü değişiklikler olmuştur.<br />

Yapım İşleri İhalelerinde İş Deneyim ve Mezuniyet Belgeleri<br />

Yapım ihalelerine katılan isteklilerin mesleki ve teknik yeterliğini belirlemek için<br />

istenilen en önemli alt kriter iş deneyim belgeleridir. İş deneyim belgeleri; yüklenici iş<br />

bitirme, yüklenici iş durum, alt yüklenici iş bitirme, iş denetleme ve iş yönetme<br />

belgeleri ile mezuniyet belgeleridir.<br />

İş Denetleme ve İş Yönetme Belgelerinin Tarihsel Süreçte Değerlendirilmesi<br />

İş Denetleme ve İş Yönetme Belgesi Düzenlenme Koşulları<br />

İş denetleme ve iş yönetme belgesine sahip olmanın ilk koşulu mühendis veya mimar<br />

olmaktır. 18.11.2002 tarihli Yapım İşleri Uygulama Yönetmeliğine göre; sözleşme<br />

bedelinin en az yüzde yetmişlik bölümünde görev yapmış olmak koşulu ile sözleşmeyi<br />

yapan makam tarafından tek sözleşmeye ilişkin olarak iş denetleme ve iş yönetme<br />

belgesi düzenleniyor ve veriliyordu. 09.09.2003 tarihinde, yani dokuz ay sonra yapılan<br />

değişiklikle, yüzde yetmişlik oran, sözleşme bedelinin en az yüzde ellilik bölümünde<br />

görev yapmış olmak şeklinde değiştirilmiştir. Böylelikle mühendis ve mimarların iş<br />

denetleme ve iş yönetme belgesine sahip olma olanağı artırılmıştır. Ancak 4734 sayılı<br />

Kamu İhale Kanunu’nda 20.11.2008 tarih ve 5812 sayılı Kanunla yapılan değişiklikle<br />

bu oran %80’e çıkarılmıştır. Ayrıca iş denetleme ve iş yönetme belgesi<br />

düzenlenebilmesi için sözleşmenin bir bedel içermesi, yasal iş artışı olmayan işlerde ilk<br />

ilan tarihinden geriye doğru son on beş yıl içinde geçici kabul yapılması, yasal iş artışı<br />

olan işlerde ise ilk sözleşme bedelinin tamamlanması koşulları getirilmiştir. Bu<br />

koşulların sağlanması halinde ilk sözleşme bedelinin en az %80 oranında denetlenen ve<br />

yönetilen işlere iş denetleme ve iş yönetme belgesi düzenlenebilecektir. Böylece son<br />

yapılan bu değişiklikle iş denetleme ve iş yönetme belgesinin düzenlenmesi koşulları<br />

zorlaştırılmış olup %80 oranını sağlamayan mevcut iş denetleme ve iş yönetme<br />

belgeleri de ihalelerde artık iş deneyim belgesi olarak kullanılamayacaktır.<br />

İş Denetleme Belgesi Kimlere Verilir?<br />

18.11.2002 tarihli Yapım İşleri Uygulama Yönetmeliğine göre; iş denetleme belgesi,<br />

kamu kuruluşlarında, kendi meslekleri ile ilgili olarak mahallinde fiilen denetledikleri<br />

işlerde, kontrol mühendisi, şantiye mühendisi, kontrol şefi, şantiye şefi, kontrol amiri,<br />

şube müdürü, proje müdürü, il müdürü ve yardımcıları, bölge müdürü ve yardımcıları,<br />

kamuya ait inşaat ve tesisat müdürü ve yardımcıları ve bunlarla aynı teknik seviyede<br />

görev yapanlara veriliyor iken Yapım İşleri Uygulama Yönetmeliğinde 08.06.2004<br />

tarihinde yapılan değişiklikle iş denetleme belgeleri artık sadece kontrol mühendisi,<br />

şantiye mühendisi, kontrol şefi ve şantiye şefine sözleşmeyi yapan yetkili makam<br />

tarafından verilmektedir. Denetleme görevlerinde bulunanların iş deneyimi,<br />

denetledikleri işlerin kendi meslekleri (yüksek öğrenimini gördüğü mesleki alan) ile<br />

84


ilgili tutarlar üzerinden verilmektedir. Bir iş veya işin kısmında aynı sıfat ve unvanla<br />

eşzamanlı görev yapan birden fazla elemanın olması halinde ise, iş deneyim tutarı, bu<br />

görevlilerin sayısına bölünerek bulunmaktadır. Ancak 4.03.2009 tarihinde yayınlanan<br />

Yapım İşleri Uygulama Yönetmeliğinde yapılan değişiklikle kontrol şefi ve şantiye şefi<br />

ile işin tümünden sorumlu olarak görevlendirilen kontrol mühendisinin iş deneyimi,<br />

aldıkları lisans eğitimlerine bakılmaksızın denetledikleri işin tamamı üzerinden dikkate<br />

alınacaktır. Bu değişiklikle iş denetleme belgelerinin tutarı artırılmış olmaktadır.<br />

Kamu kuruluşlarının ihale ettikleri işlerde, yurt içinde veya yurt dışında idare adına<br />

danışmanlık hizmeti veren kontrol teşkilatında, kendi meslekleri ile ilgili olarak<br />

mahallinde fiilen denetledikleri işlerde, kontrol mühendisi, kontrol şefi veya kontrol<br />

amiri olarak görev yapanlara iş denetleme belgesi veriliyordu. 08.06.2004 tarih ve<br />

25486 sayılı Resmi Gazetede yayınlanan Yapım İşleri Uygulama Yönetmeliğinde<br />

yapılan değişiklikle sadece kontrol mühendisi veya kontrol şefi olarak görev yapanlara<br />

sözleşmeyi yapan yetkili makam tarafından iş denetleme belgesi verilmektedir. Kamu<br />

kuruluşlarının ihale ettikleri işlerde, yurt içinde veya yurt dışında idare adına<br />

danışmanlık hizmeti veren kontrol teşkilatında kontrol amiri olarak görev yapanlara<br />

yapılan değişiklikle artık herhangi bir iş deneyim belgesi verilmemektedir.<br />

Kamuya taahhütte bulunan yüklenici bünyesinde, şantiye mühendisi, şantiye şefi, işin<br />

sözleşmesinde teknik personel olarak öngörülmüş olması kaydıyla proje müdürü olarak<br />

görev yapanlara iş sahibi idare (sözleşmeyi yapan yetkili makam) tarafından tek<br />

sözleşme ile ilişkili olarak düzenleniyordu. 08.06.2004 tarih ve 25486 sayılı Resmi<br />

Gazetede yayınlanan Yapım İşleri Uygulama Yönetmeliğinde yapılan değişiklikle<br />

sadece şantiye mühendisi veya şantiye şefi olarak görev yapanlara iş denetleme belgesi<br />

verilmektedir. Proje müdürüne artık iş yönetme belgesi düzenlenmektedir. Değişiklik<br />

yapılıncaya kadar geçen süreçte proje müdürüne verilmiş olan iş denetleme belgeleri<br />

artık geçerliğini kaybetmiştir.<br />

Özel sektöre taahhütte bulunulan işlerde iş denetleme belgesi; fenni mesul veya bu işle<br />

ilgili yapı denetim görevlisi veya yüklenici bünyesinde şantiye şefi ve proje müdürüne<br />

kendi meslekleri ile ilgili olarak mahallinde fiilen denetledikleri işlerde ilgili belediye<br />

veya valilik tarafından tek sözleşme ile ilişkili olarak düzenleniyordu. 08.06.2004 tarih<br />

ve 25486 sayılı Resmi Gazetede yayınlanan Yapım İşleri Uygulama Yönetmeliğinde<br />

yapılan değişiklikle proje müdürü çıkarılmış ve sadece fenni mesul veya bu işle ilgili<br />

yapı denetim görevlisi veya şantiye şefine iş denetleme belgesi verilmektedir.<br />

İş Yönetme Belgesi Kimlere Verilir?<br />

18.11.2002 tarihli Yapım İşleri Uygulama Yönetmeliğine göre; İş yönetme belgeleri,<br />

kamu kuruluşlarında kendi meslekleri ile ilgili olarak yönettikleri işlerde, kurumların<br />

merkez yönetiminde görevli yapım ve/veya teknik işler şube müdürü, yapım ve/veya<br />

teknik işler daire başkanı, yapım ve/veya teknik işlerden sorumlu genel müdür<br />

yardımcısı ve genel müdür, yapım ve/veya teknik işlerden sorumlu müsteşar yardımcısı<br />

ve müsteşar olarak görev yapanlara işin sahibi idare (sözleşmeyi yapan yetkili makam)<br />

tarafından tek sözleşme ile ilişkili olarak düzenlenir ve verilirdi.<br />

En az 10 yıllık mühendis veya mimarların, kamuya taahhütte bulunan özel sektör<br />

kuruluşlarında kendi meslekleri ile ilgili olarak yönettikleri işlerde her hangi bir ortaklık<br />

şartı aranmaksızın anonim şirketlerde genel müdür, murahhas üye, yönetim kurulu üyesi<br />

85


ve yönetim kurulu başkanı, limitet şirket müdürü olarak görevlerini aralıksız en az 5 yıl<br />

yaptıklarını Türk Ticaret Kanununa göre tevsik edenlere işin sahibi idare (sözleşmeyi<br />

yapan yetkili makam) tarafından tek sözleşme ile ilişkili olarak düzenlenir ve verilirdi.<br />

İş yönetme belgesinin verilmesinde, bu işte ilgilinin işi yöneten olarak çalıştığına dair<br />

yüklenicinin imzası ile ilgilinin sosyal sigorta prim ödemelerini gösteren belgelerin<br />

verilmesi gerekir.<br />

Kendi meslekleri ile ilgili yönettikleri işlerde iş yönetme belgesi düzenlenirken<br />

08.06.2004 tarih ve 25486 sayılı Resmi Gazetede yayınlanan Yapım İşleri Uygulama<br />

Yönetmeliğinde yapılan değişiklikle “kendi meslekleri” ifadesi kaldırılmış, yönetme<br />

görevlerinde bulunanların iş deneyimi yönettikleri tutarlar üzerinden tespit edilir<br />

şeklinde değişiklik yapılmıştır. Bu değişiklikle iş yönetme belgesinin değeri<br />

artırılmıştır. Bir iş veya işin kısmında aynı sıfat ve unvanla eşzamanlı görev yapan<br />

birden fazla elemanın olması halinde, iş deneyim tutarı, bu görevlilerin sayısına<br />

bölünerek bulunur.<br />

Ayrıca “kurumların merkez yönetiminde görevli” ifadesi de kaldırılmış, yapım ve/veya<br />

teknik işlerden sorumlu olan; şube müdürü, proje müdürü, kontrol amiri, inşaat ve<br />

tesisat müdürü ve yardımcıları ve bunlarla aynı teknik seviyede görev yapanlar, il<br />

müdürü ve yardımcıları, bölge müdürü ve yardımcıları ile yapım ve/veya teknik işler<br />

daire başkanı, yapım ve/veya teknik işlerden sorumlu genel müdür yardımcıları ve genel<br />

müdür, yapım ve/veya teknik işlerden sorumlu müsteşar yardımcısı ve müsteşar olarak<br />

görev yapanlara işin sahibi idare (sözleşmeyi yapan yetkili makam) tarafından tek<br />

sözleşme ile ilişkili olarak düzenlenir ve verilir şeklinde değişiklik yapılmıştır.<br />

04.03.2009 tarihli YİUY’nde yapılan düzenleme ile İş deneyim belgesi düzenlemeye<br />

yetkili kurum ve kuruluşlara taahhütte bulunan yüklenicilerde; idareye bildirilmesi<br />

kaydıyla, ilk sözleşme bedelinin en az % 80’i oranında sözleşme konusu işte proje<br />

müdürü olarak görev yapan en az beş yıllık mühendis veya mimarlara, özel sektöre<br />

taahhütte bulunulan işlerde de; işin sözleşmesinde proje müdürü olarak belirtilmiş ve ilk<br />

sözleşme bedelinin en az % 80’i oranında fiilen görev yapmış olmak kaydıyla en az on<br />

yıllık yerine en az beş yıllık mühendis veya mimarlara, tek sözleşme ile ilişkili olarak<br />

düzenlenebilmektedir. Sürenin on yıldan beş yıla indirilmesi mühendis ve mimarlar için<br />

olumlu olarak değerlendirilmektedir.<br />

İş Denetleme Belgesinin İhalelerde Değerlendirilme Oranları<br />

18.11.2002 tarihli Yapım İşleri Uygulama Yönetmeliğine göre, gerçek kişilerce<br />

mühendis veya mimar olarak yurt içinde denetim faaliyetleri nedeniyle alınan iş<br />

denetleme belgesi tutarları 1/5 oranında, yurt dışında denetledikleri işler 1/10 oranında<br />

dikkate alınıyordu. 09.09.2003 tarihinde yani dokuz ay sonra gerçek kişilerce yurt<br />

içinde denetim faaliyetleri nedeniyle alınan iş deneyim belgesi tutarlarının tam olarak<br />

değerlendirileceği şeklinde Yapım İşleri Uygulama Yönetmeliğinde değişiklik<br />

yapılmıştır. Böylece kontrol mühendisliği, şantiye mühendisliği, kontrol şefliği ve<br />

şantiye şefliği yapan mühendis ve mimarların aldığı iş denetleme belgelerinin değeri beş<br />

kat artmıştır. Ancak bu durum dokuz ay devam etmiştir. 08.06.2004 tarih ve 25486<br />

sayılı Resmi Gazetede yayınlanan Yapım İşleri Uygulama Yönetmeliğinde yapılan<br />

değişiklikle, gerçek kişilerce mühendis veya mimar olarak yurt içinde denetim<br />

faaliyetleri nedeniyle alınan iş deneyim belgesi tutarları 1/5 oranında, yurt dışında<br />

denetledikleri işler 1/10 oranında dikkate alınır şeklinde eskiye dönüş yapılmıştır.<br />

86


Ayrıca iş deneyim belgesi sahibi gerçek veya tüzel kişilerin, birden fazla tüzel kişiliğin<br />

sermayesinin yarısından fazlasına sahip bulunmaları halinde, iş deneyim belgelerini bu<br />

tüzel kişiliklerin hepsinde de kullandırabildikleri halde, yapılan değişiklikle, bu tüzel<br />

kişilerin sadece birinde kullandıracağına, “İş Deneyim Belgesini Başka Bir Tüzel<br />

Kişilikte Kullandırmayacağına İlişkin Taahhütname” vermeleri gerektiği şeklinde<br />

değişiklik yapılmıştır. İş denetleme belgelerinin 1/5 oranında değerlendirilmesi yaklaşık<br />

on sekiz ay uygulanmıştır. 25.11.2005 tarihinde gerçek kişilerce mühendis veya mimar<br />

olarak yurt içinde denetim faaliyetleri nedeniyle alınan iş denetleme belgesi tutarlarının<br />

tam olarak, yurt dışında denetledikleri işlerin ise 1/2 oranında değerlendirileceği<br />

şeklinde Yapım İşleri Uygulama Yönetmeliğinde yeniden değişiklik yapılmıştır. Bu<br />

uygulama 04.03.2009 tarihine kadar devam etmiştir. 4.03.2009 tarihinde yayınlanan<br />

Yapım İşleri Uygulama Yönetmeliğinde iş deneyim belgelerinde çok kapsamlı<br />

değişiklik yapılmıştır. Bundan böyle gerçek kişilerce denetim faaliyetleri nedeniyle<br />

alınan iş denetleme belgesi tutarları; gerçek kişinin ilgisine göre ticaret ve/veya sanayi<br />

odasına veya esnaf ve sanatkâr odasına kaydolduğu tarihten itibaren ilk beş yıl beşte bir<br />

oranında, daha sonraki yıllarda tam olarak dikkate alınacaktır. Tüzel kişiliğin, en az bir<br />

yıldır yarısından fazla hissesine sahip gerçek kişi ortağının iş denetleme belgesi ile<br />

ihaleye katılmasında; belge sahibinin yarıdan fazla hisseye sahip olduğu tarihten<br />

itibaren ilk beş yıl beşte bir oranında, daha sonraki yıllarda tam olarak dikkate<br />

alınacaktır. İş denetleme belgesinin tüzel kişiliklerde kullandırılması halinde ise en az<br />

bir yıldır o tüzel kişiliğin yarıdan fazla hissesine sahip olmak gerekecektir. Artık<br />

mühendis veya mimarlar tüzel kişiliklerin en az bir yıl sermayesinin yarısından<br />

fazlasına sahip olmadıkları takdirde iş denetleme belgelerini bu tüzel kişiliklerde iş<br />

deneyim belgesi olarak kullandıramayacaklardır.<br />

İş Yönetme Belgesinin İhalelerde Değerlendirilme Oranları<br />

18.11.2002 tarihli Yapım İşleri Uygulama Yönetmeliğine göre, gerçek kişilerce<br />

mühendis veya mimar olarak yurt içinde yönetim faaliyetleri nedeniyle alınan iş<br />

yönetme belgesi tutarları 1/10 oranında, yurt dışında yönettikleri işler 1/20 oranında<br />

dikkate alınıyordu. 4.03.2009 tarihinde yayınlanan Yapım İşleri Uygulama<br />

Yönetmeliğinde gerçek kişilerce yönetim faaliyetleri nedeniyle alınan iş yönetme<br />

belgesi tutarları 1/5 oranında dikkate alınacaktır. İş yönetme belgesinin tüzel kişiliklerde<br />

kullandırılması halinde ise en az bir yıldır o tüzel kişiliğin yarıdan fazla hissesine sahip<br />

olmak gerekecektir. Artık mühendis veya mimarlar tüzel kişiliklerin en az bir yıl<br />

sermayesinin yarısından fazlasına sahip olmadıkları takdirde iş yönetme belgelerini bu<br />

tüzel kişiliklerde iş deneyim belgesi olarak kullandıramayacaklardır.<br />

Mezuniyet Belgelerinin Tarihsel Süreçte Değerlendirilmesi<br />

2490 sayılı Kanun ve 2886 sayılı Devlet İhale Kanunu’na göre yapılan yapım işi<br />

ihalelerinde; mühendis ve mimarlar mezuniyet belgeleri ile ihalelere katılamaz iken,<br />

4734 sayılı Kamu ihale Kanununda yapılan düzenleme ile mühendis ve mimarların<br />

mezuniyet belgeleri ile ihalelere katılmalarına olanak sağlanmıştır.<br />

18.11.2002 tarihli Y.İ.U.Y.’de; “Kendi meslekleriyle ilgili faaliyetlerini sürdürmeleri<br />

şartıyla fiilen denetim veya yönetim görevlerinde bulunmayan mühendis veya<br />

mimarların mezuniyetlerinden sonra geçen her yıl için 4734 sayılı Kanunun 62 nci<br />

maddesinin (h) bendinde belirtilen tutar kadar iş deneyimi olduğu kabul edilir ve bu<br />

tutar tam olarak dikkate alınır.” Hükmü bulunmaktadır. Ancak 4734 sayılı Kamu İhale<br />

87


Kanunu’nun 62/ h maddesinde; ”h) Yapım işlerinde denetim ve yönetim görevlerinde<br />

bulunmayan mühendis veya mimarların, yapım ihalelerine girebilmeleri için<br />

mezuniyetinden sonra geçen her yıl için altmış milyar Türk Lirası olarak hesaplanmak<br />

üzere dikkate alınır ve bu Kanunun 10 uncu maddesi kapsamındaki mesleki ve teknik<br />

yeterlilik şartı ilgilinin işe başladığı yıl için aranmaz.” Hükmü bulunduğundan<br />

09.09.2003 tarihinde Y.İ.U.Y.’de yapılan değişiklikle, “Kendi meslekleriyle ilgili<br />

faaliyetlerini sürdürmeleri şartıyla fiilen denetim veya yönetim görevlerinde<br />

bulunmayan mühendis veya mimarların aldıkları akademik eğitime göre ehliyetli<br />

oldukları görev alanı ile sınırlı yapım işlerinin ihalelerinde, mezuniyetlerinden sonra<br />

geçen her yıl 4734 sayılı Kanunun 62 nci maddesinin (h) bendinde belirtilen tutar kadar<br />

dikkate alınır ve Kanunun 10 uncu maddesindeki mesleki ve teknik yeterlik şartı bu<br />

kişilerin işe başladığı yıl için aranmaz.<br />

Denetim veya yönetim görevlerinde bulunmayan mühendis veya mimar isteklilerin<br />

mezuniyetlerine binaen ihaleye girmesinde bunların gerçek kişi olmaları şartı aranır.<br />

İdareler, hangi mühendislik veya mimarlık bölümlerinin ihale konusu iş veya benzer işe<br />

denk sayılacağına dair ihale dokümanına hüküm koyacaklardır.” hükmü getirilmiştir.<br />

“Hangi mühendislik veya mimarlık bölümlerinin ihale konusu iş veya benzer işe denk<br />

sayılacağının ilan ve ihale dokümanında belirtilmesi zorunludur.” Hükmü ile her yapım<br />

ihalesinde mühendis veya mimarların mezuniyet belgeleri ile ihaleye girebilmelerini<br />

sağlamak için ilan ve idari şartnamede belirtilmesi zorunlu hale getirilerek mühendis ve<br />

mimarların diplomaları ile tüm yapım ihalelerine katılabilmeleri sağlanmıştır.<br />

22.05.2005 tarih ve 25583 sayılı Resmi Gazetede yayınlanan Y.İ.U.Y.’ne göre; “Kendi<br />

meslekleri ile ilgili faaliyetlerini sürdürmeleri şartıyla iş deneyim belgesi yerine<br />

mezuniyet belgelerini sunan mühendis ve mimarların, aldıkları akademik eğitime göre<br />

ehliyetli oldukları görev alanı ile sınırlı yapım işlerinin ihalelerinde, mezuniyetlerinden<br />

sonra geçen her yıl 4734 sayılı Kanunun 62 nci maddesinin birinci fıkrasının (h)<br />

bendinde belirtilen tutar kadar dikkate alınır ve bu kişilerden mezuniyet belgelerinin<br />

değerlendirmeye alınmasını talep etmeleri halinde Kanunun 10 uncu maddesindeki iş<br />

deneyimine ilişkin mesleki ve teknik yeterlik şartı aranmaz.” şeklinde değişiklik<br />

yapılarak “bu kişilerin işe başladığı yıl için” ifadesi kaldırılmıştır. Ancak bu değişiklik<br />

4734 sayılı Kamu İhale Kanunu’nun 62/ h maddesi ile çelişmiştir. Nitekim Danıştay<br />

Onüçüncü Dairesinin 11.10.2006 gün ve E:2006/2125, K:2006/3910 sayılı kararında da;<br />

“4734 sayılı Yasanın 62. maddesinin (h) bendi hükmünün anılan Yasanın 10/b–2<br />

maddesini ortadan kaldırmadığı, tüm mühendis ve mimarlar için yeterlik koşulu<br />

aranmayacağı anlamına gelmeyeceği, tek istisnanın işe başlanılan ilk yıl için olduğu<br />

açıktır.<br />

Olayda ise, davacı ….. Ortak Girişiminde ….’in işe başladığı ilk yıl olmadığı, daha<br />

önce aynı idareye karşı bazı yapım işlerinde taahhüt üstlendiği anlaşıldığından, bu<br />

istisnadan yararlanamayacağı açıktır.” ifadesine yer verilmiştir.<br />

KİK 2008/UY.Z-908 sayılı kararında da; “..“işe başlanılan yıl” kavramından ne<br />

anlaşılması gerektiği hususunda mevzuatta ve Danıştay kararında uygulamayı<br />

yönlendirici bir ifade bulunmamaktadır...... bütün istekliler açısından eşit muamele<br />

yapılmasını teminen ilk işe başlanılan yıl olarak ilgili Ticaret Odasına kayıt tarihinin<br />

dikkate alınması gerekmektedir.” Denilmiştir. Mühendis ve mimarlar iş deneyim<br />

belgesi olarak mezuniyet belgeleri ile ihalelere katılabilirken Danıştay’ın bu kararından<br />

sonra mühendis ve mimarın iş deneyim belgesi yerine mezuniyet belgelerini<br />

88


kullanabilmelerinin ön koşulu, denetim ve yönetim görevinde bulunmamaları ve daha<br />

önce hiç iş bitirme belgesine sahip olmamalarıdır. Ayrıca Ticaret Odasına kayıt olduğu<br />

tarihten itibaren de ancak bir yıl içinde mezuniyet belgelerini iş deneyim belgesi olarak<br />

kullanılabilecekleri şeklinde uygulama başlamıştır. Bu karar ile mezuniyet belgeleri<br />

artık iş deneyim belgesi olarak kullanılamaz hale gelmiştir. Bu durum 20.11.2008<br />

tarihine kadar devam etmiştir. Bu tarihte çıkan 5812 sayılı Kanun ile 4734 sayılı<br />

Kanunun 62/h maddesi, “İş deneyimi bulunmayan mühendis veya mimarların, aldıkları<br />

lisans eğitimine uygun yapım işi ihalelerine başvurularında, toplam süresi onbeş yılı<br />

geçmemek kaydıyla mezuniyetlerinden sonra geçen her yıl,<br />

yüzyirmiikibinüçyüzseksenyedi Türk Lirası olarak hesaplanmak üzere 10 uncu madde<br />

kapsamındaki benzer iş deneyimi olarak dikkate alınır. Bu süre iş deneyimi bulunan<br />

mimar ve mühendisler için uygulanmaz. Bu bent kapsamında elde edilen deneyim<br />

mühendis ve mimarın beş yıldır en az % 51 hissesine sahip olduğu veya her iki ortağın<br />

da mühendis olup % 50-% 50 ortak olduğu tüzel kişiler tarafından da kullanılabilir.”<br />

Şeklinde değiştirilmiştir. Bu değişiklikle mühendis ve mimarların mezuniyet belgelerini<br />

iş deneyim belgesi olarak tekrar kullanma olanağı sağlanmıştır. Ayrıca mezuniyet<br />

belgelerini iş deneyim belgesi olarak kullanılmasında gerçek kişi olma koşulu aranırken<br />

bu değişiklikle her iki ortağın da mühendis olup % 50-% 50 ortak olduğu tüzel kişiler<br />

tarafından da kullanılabilmesine olanak sağlanmıştır. Bu durumda; her iki ortağın<br />

mezuniyet belgesinin de teklif kapsamında sunulması zorunludur. Ancak burada sadece<br />

mühendisten söz edilmiş, mimardan söz edilmemiştir. Bu durum uygulamada<br />

karışıklığa neden olacaktır. Zira yapılan bu düzenleme ile mimarların %50-%50 ortak<br />

olması veya bir mühendis ile bir mimarın %50-%50 ortak olması halinde bu tüzel<br />

kişiliklerde mezuniyet belgelerinin kullanılmasına olanak sağlanmamıştır.<br />

4.03.2009 tarih ve 27159 mükerrer sayılı Resmi Gazetede yayınlanan Y.İ.U.Y.’ne göre;<br />

“Mühendis veya mimarların, aldıkları lisans eğitimine uygun yapım işleri ihalelerinde,<br />

iş deneyimi olarak mezuniyet belgelerini sunmaları durumunda;<br />

a) İş deneyimi bulunmayan mühendis veya mimarların; toplam süresi onbeş yılı<br />

geçmemek kaydıyla mezuniyetlerinden sonra geçen her yıl, Kanunun 62 nci maddesinin<br />

birinci fıkrasının (h) bendinde belirtilen tutar kadar,<br />

b) İş deneyimi bulunan mühendis veya mimarların; onbeş yıllık sınırlamaya tabi<br />

tutulmaksızın, mezuniyetlerinden sonra geçen her yıl Kanunun 62 nci maddesinin<br />

birinci fıkrasının (h) bendinde belirtilen tutar kadar,<br />

benzer iş deneyimi olarak dikkate alınır.” Hükmü getirilmiştir. Mezuniyet<br />

belgelerinin iş deneyimini tevsik için sunulması durumunda; mezuniyetten sonra geçen<br />

sürenin onbeş yıldan fazlasının değerlendirmeye alınabilmesi için, başvuru veya teklif<br />

kapsamında mezuniyet belgesi sahibine ait yapım işine ilişkin bir iş deneyim belgesinin<br />

sunulması zorunludur. Mezuniyet belgeleri, belge sahibi dışındaki aday ve istekli<br />

tarafından kullanılamaz. Bu belge sahiplerinin kuracakları veya ortak olacakları;<br />

a) Her iki ortağın da mühendis olup % 50 – % 50 ortak olduğu tüzel kişiler<br />

dışındaki tüzel kişilerin ihaleye girebilmesinde, tüzel kişiliğin en az beş yıldır en az %<br />

51 hissesine sahip olmaları,<br />

b) Her iki ortağın da mühendis olduğu tüzel kişilerin ihaleye girebilmesinde, tüzel<br />

kişiliğin % 50 hissesine sahip olmaları,<br />

ve teminat süresince (kesin kabule kadar) bu oranın muhafaza edilmesi zorunludur.<br />

Tüzel kişi tarafından iş deneyimi olarak sunulan mezuniyet belgesinin, tüzel kişiliğin en<br />

az % 51 hissesine sahip ortağına ait olması halinde, bu ortağa ait mezuniyet belgesi<br />

teminat süresi sonuna kadar başka bir tüzel kişiye kullandıramayacaklardır.<br />

89


18.11.2002 tarihli Y.İ.U.Y.’de; “Bu kişiler ihaleyi yapacak idareye mezuniyet<br />

belgeleriyle birlikte kamuda veya özel sektörde mesleklerini icra ettiklerini tevsik eden<br />

meslek odası kaydı veya hizmet çizelgelerini verirler.” Hükmü bulunmaktadır.<br />

Mezuniyet belgelerinin sunulması halinde Yapım İşleri Uygulama Yönetmeliğine göre<br />

iş deneyim tutarı; mezuniyetten sonra geçen yıl ile 4374 sayılı Kanunun 62 inci<br />

maddesinin ( h ) bendinde belirtilen tutar çarpılarak hesaplanacaktır. Ancak mezuniyet<br />

yılı ile meslek odasına üye kayıt tarihi veya kamuda işe giriş tarihi aynı yıl olmayabilir.<br />

Bu durumda da Yapım İşleri Uygulama Yönetmeliğine göre iş deneyim tutarının<br />

hesaplanmasında mezuniyetlerinden sonra geçen her yıl denildiğinden yine mezuniyet<br />

yılı baz alınacaktır. Nitekim Kamu İhale Kurulunun KİK/2004-UK.Z-486 sayılı<br />

kararında da mezuniyetten sonra geçen yıl; ihalenin yapıldığı yıldan mezuniyet yılı<br />

çıkarılarak hesaplanmıştır. Ancak KİK 2006/UY.Z-2182 sayılı kararında; mezuniyetten<br />

sonra geçen yıl; ihalenin yapıldığı yıldan meslek odasına kayıt olduğu yıl çıkarılarak<br />

hesaplanmıştır. Bu karar uygulamada karışıklığa neden olmuştur. 04.03.2009 tarih ve<br />

27159 mükerrer sayılı Resmi Gazetede yayınlanan Y.İ.U.Y.’nde; “Bu kişiler ihaleyi<br />

yapacak idareye mezuniyet belgeleriyle birlikte kamuda veya özel sektörde mesleklerini<br />

icra ettiklerini tevsik eden meslek odası kaydı veya hizmet çizelgelerini verirler.”<br />

Hükmü kaldırıldığından iş deneyim tutarının hesaplanmasında artık mezuniyet yılı baz<br />

alınacaktır.<br />

Anahtar Teknik Personelin Tarihsel Süreçte Değerlendirilmesi<br />

18.11.2002 tarihli Y.İ.U.Y.’de; “anahtar teknik personelin en az beş yıl deneyimli<br />

mimar veya mühendis olması ve halen isteklinin bünyesinde çalışıyor bulunması şartı<br />

aranır. Deneyim süresi ilgili meslek odası üye kayıt belgesiyle, isteklinin bünyesinde<br />

halen çalışmakta olduğu hususu ise sosyal güvenlik kurumu onaylı prim ödeme<br />

belgeleri ile tevsik edilir.” Hükmü bulunmaktadır. 08.06.2004 tarih ve 25486 sayılı<br />

Resmi Gazetede yayınlanan Y.İ.U.Y.’nde; “ihale tarihinden önce işe alınmış olması”<br />

şartı ile “kamuda geçen deneyim süresi hizmet çizelgesi ve/veya meslek odası üye kayıt<br />

belgesiyle tevsik edilir.” Hükmü getirilmiştir. Anahtar teknik personel aynı zamanda<br />

“Teknik Personel Taahhütnamesi”nde yer alamaz. Danışmanlık hizmet alımı işlerinde<br />

istisna getirilmiş, anahtar teknik personelin aynı zamanda ihale konusu işte teknik<br />

personel olarak çalıştırılmasına olanak sağlanmıştır.<br />

Anahtar Teknik Personelin Deneyim Süresi Hesabı<br />

Kamu İhale Kurulunun anahtar teknik personelin deneyim süresinin hesaplanması ile<br />

ilgili verdiği 2004/UK-Z-1049 sayılı kararında; anahtar teknik personelin asgari beş<br />

yıllık deneyim süresi, kıst olarak yani ay ve gün hesabı yapılarak değil, ihalenin ilan<br />

edildiği yıldan meslek odasına kayıt olunduğu yıl çıkarılarak hesaplanmıştır.<br />

İhalenin ilan edildiği yıl ile ihalenin yapıldığı yıl farklı olabilir. Bu durumda ihalenin<br />

ilan edildiği yıl baz alınacak demektir. Ancak Yönetmeliğe göre, ihale tarihi ile ilgili<br />

meslek odasına kayıt tarihi arasındaki sürenin asgari beş yıl olması gerekir. Bu asgari<br />

beş yıllık sürede, kıst (ay ve gün) olarak ihale tarihinden meslek odası üye kayıt<br />

tarihinin çıkarılması ile hesaplanmalıdır. On yıllık bir mühendis, kamu ve/veya özel<br />

sektöre taahhütte bulunan bir yüklenicinin bünyesinde on yıldır şantiye şefi olarak<br />

mesleğini icra ettiği halde, meslek odasına kayıt olmadığından veya beş yılı<br />

doldurmadığından bu mühendis anahtar teknik personel olarak kabul edilmez iken,<br />

30.12. 2000 tarihinde mezun olup 31.12.2000 tarihinde meslek odasına kayıt yaptıran<br />

90


ir mühendis, 2.01.2005 tarihinde yani 4 yıl 2 günlük mühendis asgari beş yıllık<br />

deneyimli mühendis olarak kabul edilmektedir. Bunun da anlamı son sınıfta iken<br />

deneyim süresi başlamış demektir. Değil son sınıftaki deneyimini, mezun olmuş bir<br />

mühendisi bile sırf meslek odasına kayıt yaptırmadı diye deneyimli saymayan bir<br />

Yönetmeliğin, deneyim süresinin son sınıf öğrencisi iken başlatılması Yönetmeliğe<br />

tamamen aykırı düşmektedir. Bundan dolayı deneyim süresi hesabının ay ve gün olarak<br />

yapılması gerekir. Nitekim KİK 2006/UY.Z-1472 sayılı kararında; “...Sonuç olarak,<br />

anahtar teknik personelin deneyim süresinin hesabına ilişkin 4734 sayılı Kanunun 5 inci<br />

maddesine uygun sağlıklı bir tespitin, ancak; oda kayıt tarihinden ihale tarihine kadar<br />

geçen bütün sürelerin (ay, gün, yıl) dikkate alınarak yapılacak bir hesaplama<br />

sonucunda elde edilebileceği aşikardır. Bu durumda, şikayete konu ihalede, ihale<br />

tarihinden, Turan K.’nin meslek odasına kayıt tarihi çıkarıldığında (16.03.2006-<br />

07.11.2001) ilgilinin meslek odasına kayıt tarihinin üzerinden dört yıl, dört ay, dokuz<br />

gün geçtiği ve Turan K.’nin deneyim süresinin İdari Şartnamede ve Yapım İşleri<br />

İhaleleri Uygulama Yönetmeliğinde istenen en az beş yıllık deneyim süresi şartını<br />

karşılamadığı, dolayısıyla başvuru sahibinin idarece değerlendirme dışı bırakılmasının<br />

doğru olduğu ve iddianın doğru olmadığı anlaşılmıştır.” Denilerek bu yanlış<br />

uygulamadan ancak iki yıl sonra dönülmüştür.<br />

04.03.2009 tarihinde anahtar teknik personel ile ilgili köklü değişiklikler yapılmıştır.<br />

Yapım İşleri Uygulama Yönetmeliğinin 3.üncü maddesinde anahtar teknik personel;<br />

“Gerçek veya tüzel kişi tarafından, taahhüt ettiği işlerden bağımsız olarak istihdam<br />

edilen ve şantiyede yürütülen çalışmaları merkezden yöneten kişi” olarak<br />

tanımlanmıştır.<br />

Yapılan değişiklikle;<br />

1) Deneyim süresi; meslek odası üye kayıt süresini gösteren belge ile değil mezuniyete<br />

ilişkin belgeyle tevsik edilecektir. Anahtar teknik personel şartının aynı meslek alanına<br />

ilişkin farklı kişiler bildirilmek suretiyle karşılanması halinde; bu kişilerin tamamının<br />

deneyim süresinin mezuniyet belgeleri ile tevsik edilmesi zorunlu kılınmıştır.<br />

2) Anahtar teknik personelin ihaleden önce işe alınması yeterli iken artık ilk ilan veya<br />

davet tarihinden geriye doğru en az bir yıl boyunca gerçek veya tüzel kişiliğin ticari<br />

faaliyette bulunduğu yerde kesintisiz şekilde çalıştırılması ve bu durumun<br />

belgelendirilmesi şartı aranacaktır. Bu şart aynı pozisyon için tek bir mühendis veya<br />

mimar ile tevsik edilebileceği gibi farklı mühendis veya mimarlarla da tevsik<br />

edilebilecektir. Yıl içinde toplam olarak otuz günü aşmayan kesintiler, kesinti olarak<br />

kabul edilmeyecektir. Anahtar teknik personelin ilk ilan veya davet tarihinden geriye<br />

doğru en az bir yıl boyunca gerçek veya tüzel kişiliğin ticari faaliyette bulunduğu yerde<br />

kesintisiz şekilde çalıştırılması ve bu durumun belgelendirilmesi şartı, 4734 sayılı Kamu<br />

İhale Kanunu’nun eşitlik ilkesi gereği 1 yıl sonra yani 05.03.2010 tarihinde yürürlüğe<br />

girecektir.<br />

(3) Anahtar teknik personelin meslek alanlarının, ihale konusu işin niteliğine uygun ve<br />

işin mimarlık ve mühendislik alanlarının ağırlığı ile orantılı olarak belirlenmesi<br />

gereklidir. Aynı mimarlık ve mühendislik alanı ile ilgili birden fazla anahtar teknik<br />

personel artık istenemeyecektir.<br />

(4) Anahtar teknik personelin sayısı, istenildiği kadar belirlenebilirken sınırlama<br />

getirilmiştir. Yaklaşık maliyeti eşik değerin;<br />

a) Onda biri ile eşik değerin yarısına kadar olan işlerde en fazla bir,<br />

b) Yarısı ile eşik değer arasında olan işlerde en fazla iki,<br />

91


c) Üzerinde olan işler ile yeterlikleri tespit edilenler arasından belli sayıda adayın<br />

davet edilmesinin öngörüldüğü belli istekliler arasında ihale usulüyle yapılan ihalelerde<br />

en fazla üç olarak istenebilecektir.<br />

(5) Anahtar teknik personel olarak bildirilen mimar ve mühendisler artık, aday veya<br />

isteklinin bünyesinde çalıştıklarına ve ihale konusu işte isteklinin anahtar teknik<br />

personeli olarak çalışacaklarına ilişkin yazılı beyanlarını vereceklerdir.<br />

(6) Anahtar teknik personel olarak bildirilen kişiler artık, aday veya isteklinin<br />

bünyesinde görev yaptıkları süre boyunca, başka bir gerçek veya tüzel kişide anahtar<br />

teknik personel olarak çalışamayacaklardır. Bu düzenleme ile diğer mühendis ve<br />

mimarlara da iş olanağı sağlanmış olmaktadır.<br />

(7) Gerçek kişi istekliler hariç, bu kişilerin tüzel kişilikteki görev ve/veya ortaklık<br />

süreleri, Ticaret Sicil Memurluğu, yeminli mali müşavir veya serbest muhasebeci mali<br />

müşavir tarafından düzenlenen belge ile tevsik edilecektir.<br />

Sonuç ve Öneriler<br />

1- İş denetleme belgeleri kendi meslekleri ile ilgili kısmın %50’lik bölümünde<br />

denetleme görevi yapanlara verilirken yeni düzenleme ile bu oran %80’e çıkarılarak<br />

mühendis ve mimarların hakları ellerinden alınmıştır. Bu oran %50 olarak tekrar<br />

değiştirilmelidir.<br />

2- İş denetleme ve yönetme belgelerinin verilmesinde işin geçici kabulünün yapılma<br />

koşulu aranmamalıdır. İşin ilk sözleşme bedelinin %50’lik bölümünde görev yapan<br />

mühendis ve mimarlara iş denetleme ve iş yönetme belgesi verilmelidir.<br />

3- Sözleşmenin fesih edildiği işlerde, mühendislere iş denetleme ve iş yönetme belgesi<br />

düzenlenmeyeceği hükmü değiştirilmeli, sözleşme bedelinin %50’lik bölümünde<br />

görev yapan mühendis ve mimarlara iş denetleme ve iş yönetme belgesi<br />

verilmelidir.<br />

4- Sözleşmenin fesih edildiği işlerde sadece yüklenici iş bitirme belgesi<br />

düzenlenmemelidir.<br />

5- İş denetleme belgeleri tam olarak değerlendirilirken ilk beş yıl için beşte bir<br />

oranında değerlendirileceği şeklindeki değişiklikle mühendislerin hakları ellerinden<br />

alınmıştır. İş denetleme belgelerinin tam olarak değerlendirilmesi için Yönetmelikte<br />

yeniden değişiklik yapılmalıdır.<br />

6- İş denetleme belgeleri ile ihalelere gerçek kişi olarak katılacak mühendisler ve<br />

mimarlar için beş yıllık süre, Ticaret Odasına kayıt olduğu tarihten değil ilgili<br />

meslek odalarına kayıt olduğu tarihten başlatılmalıdır.<br />

7- İş yönetme belgeleri sadece beşte bir oranında değerlendirilirken iş denetleme<br />

belgeleri ile aynı haklara sahip olmalıdır.<br />

8- Tüzel kişiliğin, yarısından fazla hissesine sahip gerçek kişi ortağının iş denetleme<br />

belgesi ile ihaleye katılmasında iş denetleme belgesi hemen değerlenebiliyor iken en<br />

az bir yıldır yarıdan fazla ortak olma şartı ile mühendis ve mimarların hakları geri<br />

alınmıştır. En az bir yıldır ortak olma koşulu kaldırılmalıdır.<br />

9- Mezuniyet belgelerinin her iki ortağın da mühendis ve/veya mimar olup % 50-%50<br />

ortak olduğu tüzel kişiler tarafından da kullanılabilmesine olanak sağlanmalıdır.<br />

10- Anahtar teknik personelin deneyim süresi mezuniyet belgesi ile tevsik edileceğinden<br />

meslek odaları devre dışı bırakılmıştır. Deneyim süresinin meslek odası üye kayıt<br />

süresini gösteren belge ile tevsik edilmesi şartı yeniden getirilmelidir.<br />

92


Kaynaklar<br />

Bakanlar Kurulu, (2002), Kamu İhale Kanunu, Resmi Gazete Tarih/Sayı:<br />

22.01.2002/24658, Ankara.<br />

Bakanlar Kurulu, (2002), Kamu İhale Sözleşmeleri Kanunu, Resmi Gazete Tarih/Sayı:<br />

22.01.2002/24658, Ankara.<br />

Gencer, H., (2003), “Yapım İşleri İhalelerinde Sözleşme Usulleri ve Yapılması Gereken<br />

Değişiklikler” Mali Hukuk, Sayı: 107, Sh.: 48-56, Denetim Yayıncılık Ltd. Şti., Ankara.<br />

Kamu İhale Kurumu, (2002), Yapım İşleri Uygulama Yönetmeliği, Resmi Gazete,<br />

Ankara.<br />

Kamu İhale Kurumu, (2002), Yapım İşleri Genel Şartnamesi, Resmi Gazete, Ankara.<br />

www. kik.gov.tr. Kamu İhale Genel Tebliği<br />

Gencer, H., (2003), "Yapım İşleri İhalelerinde İş Deneyimi", Mali Hukuk, Sayı: 106,<br />

Sh.: 72-81, Denetim Yayıncılık Ltd. Şti., Ankara.<br />

Gencer, H., (2007), “Kamu ihale Kurulunun Verdiği Çelişkili Uyuşmazlık Kararları<br />

Üzerine Bir Araştırma” TMMOB İnşaat Mühendisleri Odası 4. İnşaat Yönetimi<br />

Kongresi, Sh.:45-61, 30/31 Ekim 2007, Süleyman Demirel Kültür Merkezi, İstanbul<br />

Gencer, H., (2009), "Kamu İhale Kanununda Yapılan İş Deneyim Belgeleri ile İlgili<br />

Değişikliklerin Değerlendirilmesi", Güncel Mevzuat, Sayı: 36, Sh.: 16-20, Ankara.<br />

Yapım işleri Uygulama Yönetmeliği, Resmi Gazete Tarih:08.06.2004, Resmi Gazete<br />

Sayı:25486<br />

Yapım işleri Uygulama Yönetmeliği, Resmi Gazete Tarih:25.11.2005, Resmi Gazete<br />

Sayı:26004<br />

Yapım işleri Uygulama Yönetmeliği, Resmi Gazete Tarih:19.11.2008, Resmi Gazete<br />

Sayı:27059<br />

Kanun:5812, Resmi Gazete Tarih:05.12.2008 Resmi Gazete Sayı:27075<br />

Yapım işleri Uygulama Yönetmeliği, Resmi Gazete Sayısı: 27159/Mükerrer<br />

Resmi Gazete Tarihi: 04.03.2009<br />

Yapım işleri Uygulama Yönetmeliği, Değişiklik: Resmi Gazete Sayısı: 27277<br />

Resmi Gazete Tarihi: 03.07.2009<br />

93


Sürdürülebilirlik Kavramının Yapım Proje Yönetimi<br />

Açısından Değerlendirilmesi<br />

Selin Gündeş<br />

Mimar Sinan Güzel Sanatlar Üniversitesi<br />

Mimarlık Fakültesi, İstanbul<br />

0212 2521600<br />

E-posta: selin.gundes@msgsu.edu.tr<br />

Nur Atakul<br />

Mimar Sinan Güzel Sanatlar Üniversitesi<br />

Mimarlık Fakültesi, İstanbul<br />

0212 2521600<br />

E-posta: nuratakul@yahoo.com<br />

Öz<br />

95<br />

Sema Ergönül<br />

Mimar Sinan Güzel Sanatlar Üniversitesi<br />

Mimarlık Fakültesi, İstanbul<br />

0212 2521600<br />

E-posta: ergonul@msgsu.edu.tr<br />

Dünyada 'sürdürülebilirlik' kavramı her ne kadar uzun bir süredir ele alınsa da, inşaat<br />

sektöründe bu alana geçiş döneminin oldukça yavaş olduğu gözlenmektedir. Bu<br />

sektörde özellikle işveren ve kullanıcılar, artan sürdürülebilirlik talepleri ile bu akımın<br />

öncüleri olmuşlardır. Zaman içinde diğer aktörler de bu değişime uyum sağlamak ve<br />

bazen de fırsata dönüştürmek için çalışmalara başlamışlardır. Özellikle projede rol alan<br />

kişi, kurum ve kullanıcıların beklenti ve düşünce yapılarını anlamak sağlıklı bir sistem<br />

oluşturulmasına temel teşkil eder. Aktörlerin sürdürülebilirlik hedefine bakış açılarını,<br />

algıladıkları 'değer' kavramını, ekonomik ve sosyal faydalarını, maliyetlerini ve aldıkları<br />

riskleri net olarak görebilmek bu geçiş döneminde ortaya çıkması muhtemel bazı<br />

sorunların iyi yönetilmesine ışık tutacak önemli bir olgudur. Bu çalışmada,<br />

sürdürülebilirlik hedefinin önündeki en önemli engellerden biri olan 'insan' ve 'önyargı'<br />

kavramları başlıca aktörlere odaklanarak incelenmiştir. Bu kapsamda, değişim sürecinde<br />

karşımıza çıkabilecek engeller belirlenmiş ve bunların proje yönetimine getirdiği ekstra<br />

yükler belirlenmiştir. Henüz embriyonik evrede olan bir sistemin daha sağlıklı<br />

büyüyebilmesi için tespitler yapılmış ve yeşil proje yöneticilerine bazı önerilerde<br />

bulunulmuştur.<br />

Anahtar sözcükler: Sürdürülebilir yapım, proje yönetimi, işveren, yüklenici, tedarikçi,<br />

tasarımcı, kullanıcı<br />

Giriş<br />

Son yıllarda uzmanlar, özellikle gelişmiş ülkelerin doğal kaynakları tüketme hızına ve<br />

şekline dikkat çekmişlerdir. Teknolojinin hızla ilerlemesi endüstrilerin gelişimine yol<br />

açmış, bu ilerleme yerkürenin yeni ve modern yaşam biçimini ne ölçüde kaldırabileceği<br />

sorusunu gündeme getirmiştir. Özellikle son yıllarda enerji fiyatlarının hızla artmasıyla,<br />

bu konuda alınacak önlemlerin ülkelerin ekonomilerine sağlayacağı faydalar<br />

tartışılmaya başlanmıştır. Ekonomik gelişmenin çevreye olan etkilerinden bahsedilmesi


aslında 1950’li yıllara dayanır. ‘Sürdürülebilir kalkınma’ kavramı ise terminolojiye<br />

1987 yılında Brundtland Komisyonu olarak da bilinen Dünya Çevre ve Kalkınma<br />

Heyeti (WCED, 1987)’nin ‘Ortak Geleceğimiz’ adlı raporu ile girmiştir. Sürdürülebilir<br />

kalkınma bu raporda şöyle tanımlanmıştır:<br />

“Sürdürülebilir kalkınma, gelecek nesillerin gereksinimlerinin karşılanmasından<br />

ödün vermeden, bugünün ihtiyaçlarını karşılayan kalkınmadır.”<br />

Pearce (2006)’a göre ise sürdürülebilirlik ‘iyi’ bir toplum oluşturma yolunda atılacak bir<br />

adımdır. Dolayısıyla, bu kavram her grubun kendi ‘iyi toplum’ değerlerinin farklı<br />

olmasına ve ‘iyi toplum’un farklı şekilde ifade edilmesine bağlanmıştır.<br />

Sürdürülebilirliğin farklı şekilde tanımlanması sürdürülebilirliğin her alanda yavaş<br />

işlemesinin ana sebeplerindendir. Sürdürülebilirliğin uygulamada yavaş ilerlemesinin<br />

diğer bir nedeni ise işletme yönetimlerinin ‘kısa vadeci’ bir görüşe sahip olmalarıdır.<br />

Bir başka deyişle, işletmeler kısa vadedeki ekonomik göstergelere önem verirler.<br />

Sürdürülebilirliğin getireceği ekonomik faydalar ise sadece uzun vadede<br />

gözlemlenebilinir. Bu durumda sürdürülebilirlik işletme yönetiminin kısa vadedeki<br />

çıkarlarına ters düşmektedir.<br />

Gelişmekte olan ülkeler için sürdürülebilirlik çevre ile ilgili sorunlar sebebi ile de<br />

gittikçe önem kazanmaktadır. Bu sorunların başında, toprak kaybı, su kaynaklarının<br />

kıtlığı, ormanların hızla azalması, hızlı şehirleşmenin yol açtığı hava kirliliği ve atık<br />

sorunları gelmektedir. Gelişmiş ve gelişmekte olan ülkelerin sürdürülebilirlik kavramını<br />

benimsemesi açıkça farklı yollardan olacaktır. Sürdürülebilir yapım kavramı da,<br />

gelişmiş ülkelerde olduğu gibi sadece tasarım, teknoloji ve malzeme seçimlerinden<br />

ibaret değil, öncelikle bu kavrama bakış açılarının ve düşüncelerin değişmesi ile<br />

ilgilidir.<br />

Sürdürülebilir Yapım<br />

İnşaat endüstrisi sürdürülebilir kalkınmada, hem olumlu hem de olumsuz etkilerinden<br />

dolayı önemli bir rol oynar. Öncelikle 5,6 trilyon dolar kadar bir büyüklük ile bu<br />

endüstri dünya toplam gayrı safi milli hasılasının (GSMH) yaklaşık 10% unu oluşturur<br />

(ENR, 2009). Bu ölçekten bakıldığında, inşaat endüstrisinin insanların refah düzeyleri<br />

ile doğrudan ilişkili olduğu gözlemlenebilir. Bina ve altyapı oluşturulması şüphesiz bir<br />

ulusa toplumsal ve ekonomik olarak büyük faydalar sağlar. Birleşmiş Milletler Çevre<br />

Programı (UNEP, 2002)’na göre inşaat sektörü, ulusal seviyede istihdama %5 ila %10<br />

arasında katkıda bulunur ve GSMH’nin %5 ila %15’ini oluşturur. Konut, ulaşım, su ve<br />

sıhhi altyapı gibi sürdürülebilir kalkınmanın temelini oluşturan faktörler inşaat<br />

endüstrisinin kapsamına girer. Bu faktörler bir toplumun sağlık, barınma ve güvenlik<br />

gibi temel ihtiyaçlarına cevap verdiği için inşaat endüstrisi insan yaşamında hayati<br />

önem taşır.<br />

Dünyada’da tüketilen enerjinin ortalama %20’sini inşaat endüstrisi tüketir. ABD’de ise<br />

sera gazı emisyonlarında inşaat endüstrisinin büyük bir rolü olduğu belirlenmiştir.<br />

Bunun yanı sıra, inşaat malzemelerinin üretimi, kullanımı ve geri dönüşümü, üretimde<br />

ve binalarda suyun verimli kullanımı gibi konular da göze alındığında dünyadaki toplam<br />

kaynakların %50’sinin inşaat endüstrisi tarafından tüketildiğini söylemek mümkündür.<br />

96


İnşaat endüstrisinin toplumsal ve ekonomik etkilerinin büyüklüğü anlaşıldıkça, gelişmiş<br />

ülkeler başta olmak üzere, tüm dünyada, kamu kurumları ve idari kuruluşların giderek<br />

sürdürülebilirliğe verdikleri önem artmaktadır. Günümüzde, binaların çevresel<br />

performanslarını ölçen LEED (ABD) ve BREEM (İngiltere) gibi sertifika sistemlerinin<br />

kullanımı yaygınlaşmaktadır. Ancak, belli başlı ülkelerde uygulanmaya başlayan<br />

sertifikalandırma sistemleri, halen dar bir kapsamda işlemektedir. Özellikle yapım<br />

faaliyetinde rol oynayan ve yapı ömrünün tüm safhalarında bu süreçten etkilenen<br />

gruplar arasındaki iletişimsizlik ve uyum sorunları sürdürülebilirliği destekleyen<br />

girişimlerin başarısızlığına neden olmaktadır. Çoğu durumda, bir yapının aynı veya<br />

birbirine yakın safhalarında doğrudan role sahip olan mimar, yüklenici, tedarikçi gibi<br />

taraflar bile bir iş ve fikir birliğine varamamışlar, çatışan çıkarlar ve kısa dönemdeki<br />

ekonomik faktörler hep ön plana çıkmıştır.<br />

‘Sürdürülebilir Kalkınma’ kavramındaki kargaşa kısmen yapılaşmada da yaşanmaktadır.<br />

Bugüne kadar yapılan çalışmaların büyük bir kısmında, sürdürülebilir yapılaşma sadece<br />

çevresel ve teknik açıdan ele alınmıştır. Hill ve Bowen (1997) sürdürülebilir kalkınma<br />

ve sürdürülebilir yapılaşma arasında ortak bir payda bulmaya çalışmışlar ve<br />

sürdürülebilir yapılaşmayı dört ana alanda -sosyal, ekonomik, biyofiziksel ve teknik- ele<br />

almışlardır. Bu alanların her biri, sürdürülebilirliğin ulaşılmasında önemli etkenlerdir ve<br />

Şekil 1’de gösterildiği gibi ‘sürdürülebilir yapımın sütunları’ olarak ifade edilmişlerdir.<br />

Yazarlar, bir inşaat projesi yapılması planlandığında, ilgili tüm tarafların her bir<br />

kolondaki maddeleri bir kontrol/yoklama cetveli olarak kullanmalarını önermişlerdir.<br />

Böylece, yapımda uygulanacak prensipler ve her bir alana ne kadar ağırlık verileceği<br />

gibi konularda fikir birliğine varılması mümkün olabilir. Ayrıca kanımızca, genellikle<br />

sadece çevre ile ilişkilendirilen sürdürülebilir yapım kavramının getireceği fayda ve<br />

maliyetler bu yoklama cetvelindeki maddelere bakılarak daha iyi anlaşılabilir ve daha<br />

da önemlisi kapsamlı olarak anlatılabilir hale gelmektedir. Burada önemli olan sütunlar<br />

arasındaki dengeyi iyi kurabilmek ve her bir sütuna verilecek ağırlığı proje bazında<br />

değerlendirebilmektir. Sürdürülebilir yapılaşmanın sosyal kanadı eşitlik ve toplumsal<br />

adalet temeline dayanır. Temel ihtiyaçlar olan yiyecek, giyim, barınma, sağlık, eğitim<br />

gereksinimleri bu kanadın başlıca elemanlarıdır. Ekonomik sütun incelendiğinde,<br />

sürdürülebilir yapılaşmanın, sürdürülebilir kalkınmanın ana ilkelerini desteklediği<br />

gözlemlenebilir. Biyofiziksel sütun, ekosistemlerin taşıma kapasitesini zorlamadan<br />

toplumun yaşam kalitesinin artırılmasını öngörür. Burada biyofiziksel alandan kasıt,<br />

atmosfer, toprak, yeraltı kaynakları, denizler, flora ve fauna ile yapılaşma arasındaki<br />

ilişkilerdir. Teknik sütun ise bir yapının performansına, kalitesine ve hizmet ömrüne<br />

işaret eder. Bu bağlamda işlevsel, doğa güçlerine karşı dayanıklı ve uzun ömürlü yapılar<br />

inşa etmek başlıca hedef olmalıdır.<br />

Türkiye'de sürdürülebilir yapılaşmaya geçiş dönemi çok uluslu firmaların kurumsal<br />

sorumluluk ve güvenilirlik hedefleri kapsamında gelişmeye başlamış ve son zamanlarda<br />

'sürdürülebilir' toplu konut projeleri ile kamu sektöründe de gündeme gelmiştir.<br />

Ülkemizde 2009 yılı içinde yürürlüğe girmesi beklenen 'binalarda enerji performans<br />

yönetmeliği' gibi girişimler ile sürdürülebilirlik hedefi'ne doğru ilk adımlar atılmaktadır.<br />

Tüm bu ilgiye ve gelişmelere rağmen Türk inşaat sektörü bu zorlu sürecin henüz<br />

başlangıcında yer almaktadır.<br />

Modernleşme sürecinde inşaat endüstrisindeki yatırımlar kâr kavramı üzerinde<br />

odaklanmış, ‘sürdürülebilir yapım’ başlıca hedefler arasında yer almamıştır. Son<br />

zamanlarda sürdürülebilir yapılaşmanın pazarlanabilir hale gelmesi ve rekabetçilikte<br />

97


oynayacağı önemli rolün dile getirilmesi ile özellikle işverenler ve yapsatçı firmalar<br />

tarafından bu konulara ilgi artmıştır. Kamu projeleri yapılabilirlik çalışmalarında,<br />

geleneksel olarak fayda maliyet analizi yapılması zorunlu olmasına rağmen, yapılan<br />

çalışmalarda çevresel ve toplumsal fayda ve maliyetlerin parasal olarak ifade<br />

edilmesindeki güçlükler sebebiyle ihmal edildikleri ve fayda maliyet analizlerinin<br />

sadece doğrudan parasal değerler ile ifade edilebilecek verilere odaklanarak eksik<br />

yapıldığı gözlemlenmiştir (Propersi ve Gundes, 2006). Bazı durumlarda yatırım<br />

kararlarının mali sonuçlar yani kâr maksimizasyonunun dışında politik sebeplerle de<br />

alınabildiğini söylemek yanlış olmaz.<br />

SÜTUN BİR: SOSYAL<br />

SÜRDÜRÜLEBİLİRLİK<br />

• Yoksulluk azaltılması dahil olmak üzere yaşam<br />

kalitesinin yükseltilmesi<br />

• Kalkınma planlanmasında toplumsal kimlik ve<br />

kültürel çeşitliliğin göze alınması<br />

• Sağlıklı ve güvenli bir çalışma ortamının temin<br />

edilmesi ile insan sağlığını korumak ve bu<br />

yöndeki atılımları teşvik etmek<br />

• Özel olarak korunması gereken kişiler için<br />

beceri eğitim programları uygulanması ve<br />

kabiliyetlerinin geliştirilmesi<br />

• Yapımın sosyal maliyetlerinin adil veya eşit<br />

şekilde paylaşılmasını temin etmek<br />

• Yapımın sosyal faydalarının eşit şekilde<br />

paylaşılmasını temin etmek<br />

• Nesiller arası eşitliğin sağlanması<br />

SÜTUN ÜÇ: BİYOFİZİKSEL<br />

SÜRDÜRÜLEBİLİRLİK<br />

• Fosil yakıt ve minerallerin çıkarılması ve doğaya<br />

yabancı maddelerin üretimi gibi işlemlerin, bu<br />

tür maddelerin yeryüzüne geri depolanmasından<br />

daha hızlı bir oranda yapılmaması<br />

• İnşaatta kullanılan dört ana kaynağın yani enerji,<br />

su, malzeme ve toprak kullanımının azaltılması<br />

• Kaynakların tekrar kullanımının ve/veya geri<br />

dönüşümünün en yüksek seviyeye çıkarılması<br />

• Yenilenebilir kaynakların yenilenemeyen<br />

kaynaklara tercih edilmesi<br />

• Hava, toprak ve su kirliliğinin küresel ve yerel<br />

olarak en az seviyeye indirilmesi<br />

• Sağlıklı ve zehirli maddelerden arınmış bir çevre<br />

oluşturulması<br />

• Dünyanın yaşanabilirliğinin/canlılığının ve<br />

ekolojik çeşitliliğinin korunması ve düzeltilerek<br />

eski haline getirilmesi<br />

• Hassas bir yapıya sahip olan doğal, kültürel,<br />

tarihi ve mimari değerlere zararın en aza<br />

indirilmesi<br />

Şekil 1. Sürdürülebilir Yapım Prensipleri (Hill ve Bowen, 1997)<br />

98<br />

SÜTUN İKİ: EKONOMİK<br />

SÜRDÜRÜLEBİLİRLİK<br />

• Faydalanması istenilen gruplar için satın<br />

alınabilirliğin temin edilmesi<br />

• İnşaatta istihdam yaratılmasının teşviki ve<br />

bazı durumlarda insan gücüne dayalı bir<br />

sistem kurulması<br />

• Fiyat ve tarifelerin belirlenmesinde tam<br />

maliyet muhasebesi ve gerçek maliyet<br />

fiyatlandırılmasının kullanılması<br />

• Piyasalarda sürdürülebilirliğin ilerlemesini<br />

sağlayacak politikaların ve uygulamaların<br />

benimsenmesi ile rekabetçiliğin artırılması<br />

• Çevreye duyarlı tedarikçilerin ve<br />

yüklenicilerin seçilmesi<br />

• Gelecek nesillerin ihtiyaçlarına karşılık<br />

verecek kapasitenin muhafaza edilmesi<br />

için, yenilenemeyen kaynakların<br />

kullanımından gelen kazancın toplumsal ve<br />

insan yapımı sermayeye yatırılması<br />

SÜTUN DÖRT: TEKNİK<br />

SÜRDÜRÜLEBİLİRLİK<br />

• Dayanıklı, güvenilir ve işlevsel yapıların<br />

inşa edilmesi<br />

• Yapılaşmada kalitenin ön plana çıkarılması<br />

• Sürdürülebilir yapımın teşvik edilmesi için<br />

hizmet planlamasının yapılması<br />

• Büyük binaların iç mekan koşullarının<br />

kullanıcılar tarafından kontrol edilebilecek<br />

şekilde yapılması<br />

• Şehir altyapısının yaya yolu ile birbirine<br />

bağlanmış, karışık kullanımlı birimler<br />

oluşturacak şekilde planlanması veya<br />

mevcut altyapının bu kriteri göz önüne<br />

alacak şekilde tekrar hayata geçirilmesi


Günümüzde yönetmeliklerin öngördüğü çevresel analiz ‘engelleri’ girişimciler<br />

tarafından kolaylıkla aşılsa bile, projeyi gerçekleştirmek için yararlanılacak teşvik ve<br />

kredi kullanımında çevresel etkileri en aza indirme konusu yeniden gündeme<br />

gelmektedir. Bu durumda, sürdürülebilir yapımın hangi kurum ve kişilerin ilgi alanına<br />

girdiği; bu süreçten iyi veya kötü yönde kimlerin etkileneceği; bu akımın öncülerinin bu<br />

yönde atılan adımları hangi sebeplerle ve ne ölçüde destekleyecekleri; bu faaliyetlerden<br />

çıkar sağlayabilecek grupların neler olduğu; en önemlisi dünyada süregelen bu akımın<br />

ülke çıkarlarına ne ölçüde hizmet edebileceği gibi soruların yanıtı önem kazanmaktadır.<br />

Sürdürülebilir Yapılaşmada Rol alan ve Etkilenen Gruplar<br />

Sürdürülebilirlik, bir yapının ömrü boyunca geçirdiği tüm evrelerde ele alınmalıdır. Bu<br />

işlemler zinciri fizibilite ve tasarım aşamalarından başlayarak, inşaat safhasına, oradan<br />

işletme safhasında yer alan bakım ve onarım işlemlerine ve yapının ömrünü doldurup<br />

yıkılması, ve yıkım sırasında oluşan atıkları azaltmak için kaynakların geri<br />

dönüştürülmesine kadar uzanır. Bu kapsamda ele alınması gereken başlıca aktörler ise<br />

kamu sektörü, işveren, yüklenici, finansör, mimar/mühendis, tedarikçiler, kullanıcılar ve<br />

proje yöneticileridir.<br />

Kamu sektörü<br />

Ülke yönetim organları için yapıların çevre ve topluma olumsuz etkilerinin en az<br />

seviyeye indirilmesi birçok yönden önem taşıyabilir. Binaların enerji tüketimlerinin bir<br />

ülke ekonomisi için önemi büyüktür. Ülkemizde tüketilen enerjinin sadece %25’i<br />

üretilmekte, kalan %75 dış ülkelerden ithal edilmektedir (WEC, 2007). Enerji<br />

kaynakları üretimi ve tüketimi arasındaki bu farkın ülkenin ekonomik yapısına getirdiği<br />

yükler açıktır. Binaların işletme ve bakım enerji maliyetlerindeki ufak bir düşüş, ülke<br />

için önemli ekonomik faydalar sağlayabilir. Sağlanacak ekonomik faydanın yanı sıra, en<br />

önemli işveren konumunda olan kamu sektörü, Türk inşaat piyasasına örnek teşkil<br />

etmektedir. Çevre ve topluma duyarlı imar kanunları, yönetmelikler ve uygulamalar<br />

tüm inşaat endüstrisi için itici bir güç olacaktır. Zaten, kamu sektörünün ilk görevi o<br />

ülkede yaşayan kişilerin refahını artırmaktır ve sürdürülebilir yapılaşma doğru şekilde<br />

planlandığı sürece kamu amaçları ile birebir örtüşür. Çevresel koruma teknolojilerine,<br />

malzemelerine, ekipmanlarına ve yeni üretim metotlarına yatırım yapmak bir ülke için<br />

önemli bir fırsattır.<br />

İşverenler<br />

Tüm dünyada işverenler, sürdürülebilir yapımın öncüleri olmuşlardır. Aslında bir<br />

işverenin sürdürülebilir yapılaşmayı hangi ölçüde benimseyeceğini anlamak için<br />

öncelikle işverenin özelliklerine ve binayı ne amaç için yaptırdığına bakmak gerekir.<br />

Masterman (2002) işverenleri, birinci derecede kamu veya özel sektör kapsamına<br />

girenler; ikinci derecede ise inşaat sektöründe tecrübeli veya tecrübesiz olarak<br />

sınıflandırmaktadır. Başka bir sınıflandırmaya göre ise, işverenler projeyi kendi<br />

endüstriyel veya ticari faaliyetleri için yaptıracak olanlar ya da nihai yapıyı satmak veya<br />

kiralamak amacı ile yaptıracak olanlardır.<br />

Kamu sektörüne bağlı işveren, geniş iş hacmi ve kanun koyucu olarak<br />

sürdürülebilirliğin teşvikinde önemli bir role sahip olmaktadır. Kamu sektöründeki<br />

99


yapılar, büyük ölçüde toplumun ödediği vergiler ile finanse edildiği için maddi<br />

kaynakların verimli kullanımı ve büyük riskler almaktan çekinilmesi dikkat çeken<br />

unsurlardır. Bu olgu, sürdürülebilirliğin gelişmesinde hem olumlu hem de olumsuz bir<br />

rol oynayabilir. Olumlu taraf, işletme ve bakım safhasında gözlenebilir hale gelecek ve<br />

bu tür yapılar gerek maliyet gerekse kalite açısından hak ettikleri değeri bulacaklardır.<br />

Olumsuz yönler iki ana başlık altında incelenebilinir: risk ve maliyet. Riskten kaçınan<br />

kamu işveren, özellikle inşaat ve bakım safhalarında ortaya çıkabilecek, ‘ilk kez’<br />

uygulamadan kaynaklan bazı sorunları göze almak istemeyecektir. İnşaat safhasında<br />

‘yeni’ malzeme, ekipman ve teknolojilerin kullanılması, bakım safhasında beliren bilgi<br />

eksikliği bu sorunların başında gelir. Şüphesiz bahsedilen ‘ilk deneme’ zorlukları inşaat<br />

safhasında gecikmelere ve maliyet artışlarına sebep olacaktır. Fakat ilk kez<br />

karşılaşılacak zorlukları önceden belirleyip, iyi bir yönetim stratejisi geliştirilirse<br />

sonraki uygulamalarda bu engel gittikçe küçülerek önümüze çıkacaktır. Projenin tüm<br />

safhalarında yer alan kişiler ve kullanıcıların sürdürülebilirlik konusunda<br />

bilinçlendirilmesi bu sürecin daha kolay atlatılmasına sebep olacaktır. Sürdürülebilir<br />

yapılarda maliyetlerin geleneksel yapılara göre daha fazla olması genel bir kanıdır ve<br />

işverenlerin sürdürülebilirliği desteklemelerinin önünde önemli bir engel teşkil eder.<br />

Dünyada yeşil bina maliyetlerine ilişkin kaynaklar kısıtlıdır. Bunun başlıca sebebi bazı<br />

tür faydaların, sayısal olarak ifade edilmesinde yaşanan güçlüklerdir. Örneğin doğal<br />

aydınlatmadan sağlanacak enerji tasarrufunu ölçmek çok zordur. Benzer bir sorun, yeşil<br />

binaların o binada çalışan işletmelerin performans ve verimliliklerine olumlu etkilerinin<br />

nasıl ölçülebileceği ile ilgilidir.<br />

Daha önce belirtildiği gibi Masterman (2002)’ın işveren sınıflandırmalarında ikinci<br />

derecede inşaat sektöründe tecrübeli veya tecrübesiz işverenler yer almaktadır.<br />

Ülkemizde, sürdürülebilir yapım açısından, kurumsal sorumluluk ve güvenilirlik<br />

kapsamında sürdürülebilir yapılaşmayı benimsemiş çokuluslu şirketler hariç, kamu veya<br />

özel sektörde çok önemli bir tecrübe bulunmadığı için kanımızca bu sınıflandırmayı<br />

sürdürülebilirlik kapsamında değerlendirmek gerekmez.<br />

Üçüncü tip sınıflandırmaya göre ise, işverenler projeyi kendi endüstriyel veya ticari<br />

faaliyetleri için yaptıracak olanlar ya da nihai yapıyı satmak veya kiralamak amacı ile<br />

yaptıracak olanlar olarak ikiye ayrılırlar. İşverenler aynı zamanda kullanıcı oldukları<br />

takdirde, binalarının uzun dönemdeki ekonomik ve çevresel performanslarını dikkate<br />

aldıkları için sürdürülebilir yapılaşmayı teşvik edecek önemli bir role sahiptirler.<br />

Sürdürülebilirliğin sağladığı çevresel ve ekonomik faydalar sıklıkla işletme ve bakım<br />

safhasında gözlemlenebilir hale geldiklerinden kullanıcı-ister kamu ister özel işletme<br />

olsun-işveren öncü konumdadır. Özellikle inşaat sektöründe tecrübeli, kendi üretim ve<br />

ticari faaliyetleri için sürekli inşaat yapan veya yaptıran zincir işletmeler için<br />

sürdürülebilir yapılaşma – kendi ürünleri için- bir pazarlama stratejisi haline gelmiştir.<br />

İşveren-sürdürülebilirlik zincirinde en zayıf halka ise nihai yapıyı satmak veya<br />

kiralamak amacı ile yaptıran özel işletmelerdir. Bu tip işverenler yapının değişim değeri<br />

ile ilgilidirler. Nihai yapının değişim değeri, ücret, kâr, fiyat gibi verilere dayanır.<br />

Bunun sürdürülebilirlik açısından anlamı ise şöyledir: sürdürülebilirlik ile sağlanan<br />

gelişmiş bina performansı binanın piyasa değerini artırdığı sürece veya nispette bu tip<br />

işveren tarafından benimsenebilir. Gelişmiş bina performansı sadece kullanım<br />

safhasında gözlemlenebilir olduğu için bugüne kadar, nihai yapıyı satmak için yaptıran<br />

işveren bu konularla ilgilenmemiştir. Son zamanlarda, sürdürülebilirlik özellikle<br />

kullanım maliyetlerindeki düşüş ön plana çıkartılarak pazarlanabilir hale gelmeye<br />

100


aşlamıştır. Dolayısıyla bu grup tarafından da sürdürülebilirliğin gittikçe benimsenmesi<br />

beklenmektedir.<br />

Yükleniciler<br />

Yüklenicileri, sözleşme ile yüklenicilik görevini yapanlar ve yapıyı satın alacak kişi ve<br />

kurumların önceden bilmediği, arzı gerçekleştirildikten sonra talebini arayan yapsatçılar<br />

olarak gruplandırabiliriz.<br />

Birinci gruptaki yükleniciler, sözleşme ve teknik şartnamenin gereklerini yerine<br />

getirdikleri için sürdürülebilirliğin teşvikinde rol alamazlar. Bu tip yükleniciler için,<br />

sürdürülebilirlik sadece proje finansmanı modelinin uygulandığı projelerde önem<br />

kazanacak ve yüklenicilerin de sürdürülebilir yapılaşmaya sıcak bakmalarına sebep<br />

olacaktır. Proje finansmanı modeli ve sürdürülebilirlik ilişkisi özellikle yap-işlet-devret<br />

modelinde yüklenicinin kullanıcı-yüklenici rolünü alması sebebi ile önem kazanır. Proje<br />

şirketinde hissedar rolünde ve dolayısıyla projeye öz kaynak sağlamış olan bir<br />

yüklenici, yapının uzun dönemli performansına önem verecektir. Çünkü, işletme ve<br />

bakım sırasında ortaya çıkabilecek bazı sorunlar, öncelikle kredi veren kuruluşlara olan<br />

borcun ve faizinin geri ödenmesini engelleyecek, ve krediden sonra geri ödemesi<br />

yapılan temettülerin ödenmesini ise zora sokacak veya bazı durumlarda imkansız<br />

kılacaktır.<br />

İşveren ve aynı zamanda yüklenici olan grup, piyasaların doğal yapısından ötürü,<br />

binaların kolay satılmasına imkan verecek her tür yeniliğe açık olmalarını öngörür.<br />

Bugüne kadar, kalite ve estetiği artıran her ürün ve teknolojik gelişme pazarlamaya<br />

katkıda bulunduğu sürece bu ikinci grup yüklenicilerden destek görmüştür. Fakat,<br />

işveren bölümünde bahsedildiği gibi, sürdürülebilir yapılaşma yaygınlaşmadığı için ve<br />

faydalarının kısa dönemde izlenmesi güç olduğu için, konu bu grubun gündemlerinde<br />

geniş biçimde yer almamıştır. Son zamanlarda ülkemizde yaşanan gelişmeler, çıkarılan<br />

yönetmelikler ve toplum bilinçlendirme çabaları -sadece enerji alanı ile kısıtlı kalmasına<br />

rağmen- bu yönde bir talep açığı ortaya çıkarmaya başlamış ve sonuçta ‘enerji<br />

verimliliği’ pazarlanabilir bir hale gelmeye başlamıştır. En kolay başlangıç iç mekan<br />

kalitesini artırmaya yönelik sensörlü ışıklandırma ve güneş enerjisinden faydalanma<br />

gibi atılımlardır.<br />

Tasarımcılar<br />

Yakın bir zamana kadar işverenler yaptırdıkları projelerde, tasarımcılara sürdürülebilir<br />

mimarlık ilkelerini uygulamalarını yönünde bir talepte bulunmamışlardır. Mimarlar için<br />

sürdürülebilirlik, karşılığını para olarak alamayacakları ek bir iş olarak görülmektedir<br />

(Bordass, 2000). Tasarımcılar, genel olarak bu konuda özel bir eğitim almadıkları ve<br />

yeterli bilgi ve tecrübeye sahip olmadıkları için sürdürülebilir mimarlık öğelerini<br />

projelerinden uzak tutmuşlardır. Geleneksel sistemde proje yöneticisi olarak görev<br />

yapan mimarlar, sürdürülebilir yapımın sağlayacağı katma değer, ek maliyetler ve<br />

içerdiği riskler hakkında bilinçlendirilmelidir. Sürdürülebilir mimarlık ve yapım<br />

teknikleri hakkında, mimarlık öğrencilerine, mimar ve mühendislere, yöneticilere<br />

yönelik eğitim ve bilinçlendirme çalışmalarının yapılması gerekmektedir. Bu kapsamda,<br />

üniversiteler ve kamu kuruluşları eğitim ve bilinçlendirme konularında aktif bir rol<br />

oynamak zorundadırlar.<br />

101


Tedarikçiler<br />

Tedarikçiler için, sürdürülebilir yapıma bakış aslında yüklenicilerinki ile benzerlikler<br />

gösterir. Buna göre, özellikle malzeme tedariğinde, pazarlanabilirlik ve satış önde giden<br />

değerlerdir. Sözleşme ile görev alan yükleniciler için geçerli olan rekabet avantajına<br />

benzer bir potansiyel tedarikçiler için de geçerlidir. Özellikle üretim faaliyetlerini<br />

sürdürülebilir yapım üzerine yoğunlaştıran bir tedarikçi erken davrandığı takdirde bu<br />

gelişen pazardan büyük payı kapabilir.<br />

Kullanıcılar<br />

İngiltere’de yapılan işveren kullanıcıların tercihlerini ölçen iki ayrı çalışmada, en önem<br />

verilen konuların başında yerleşim yeri’nden sonra çevresel konuların geldiği<br />

belirlenmiştir (BRECSU 1999, Stanhope Plc.). Fakat Bordass (2000), sürdürülebilirliğin<br />

teşvikinde en önemli role sahip olan kullanıcı işveren grubunun sayıca gittikçe<br />

azaldığına dikkat çekmiş, ve bu olgunun sürdürülebilir yapım gelişim sürecini ters<br />

yönde etkilediğini belirtmiştir. Kullanıcı işveren grubu, ekonomideki sarsıntılar ve<br />

belirsizlik sebebi ile ticari ve endüstriyel faaliyetlerinde kullanacakları yapıları<br />

piyasadan sözleşme ile veya hazır binalar ile temin etmektedirler.<br />

Kullanıcı açısından sürdürülebilirliğin başka bir boyutu da ticari yapılarda çalışanların<br />

verimliğinin artmasıdır. Bu noktada sürdürülebilir yapılaşmanın benimsenmesinin artan<br />

verimlilik sebebi ile dolaylı olarak da olsa ülke ekonomisine katkısı gözden<br />

kaçırılmaması gereken bir konudur. Ticari yapılarda kullanıcıların üretim verimliliğine<br />

etkilerini inceleyen birçok çalışma yapılmıştır. Pearce (2008), sürdürülebilir<br />

yapılaşmanın faydaları arasında varlıkların daha iyi şekilde kullanımına dikkat<br />

çekmiştir. Pearce (2008) artan verimlilik, bina ile ilgili sorunlardan doğan sağlık<br />

problemlerinin azalması, yüksek moral ve dolayısıyla çalışanların devamsızlığının<br />

azalması ile özellikle insan gücü varlığında önemli bir artış olduğuna dikkat çeker.<br />

Romm ve Browning (1995)’in 8 adet bina üzerinde yaptıkları diğer bir çalışmada ise<br />

etkin ışıklandırma, ısıtma ve soğutma sistemlerinin çalışanların verimliliğini artırdığı,<br />

işe gelinmeyen günlerin azaldığı ve yapılan işin kalitesinin arttığı tespit edilmiştir.<br />

Ticari yapılarda çevresel kalitenin artması ve dolayısıyla kullanıcı memnuniyetinin<br />

artmasının verimliliği artırdığını savunan diğer yazarlar arasında Leaman and Bordass<br />

(1999) ve Heerwagen (2000) da yer alır.<br />

Finansal Piyasalar ve Kurumlar<br />

Günümüzde başta Dünya Bankası olmak üzere, bazı finans kuruluşları bir yapının<br />

çevreye duyarlı olmasını ve kullanıcının performans gereksinimlerinin yapı ömrü<br />

boyunca en iyi şekilde karşılanmasını projelere kredi vermek için önkoşul olarak<br />

görürler. Özellikle proje finansmanı modelinin benimsendiği projelerde, yapının işletme<br />

süresince sağlayacağı gelirler, alınan kredinin geri ödenmesine temel teşkil edeceği için<br />

bu durum daha da önem kazanır. Çünkü günümüzde bu tür değerler bir projenin risk<br />

haritasını belirlemede en az ekonomik faktörler kadar etkilidir. Örneğin, yap işlet devret<br />

modeli ile inşa edilen bir yapı için kredi veren bir banka, banka sindakasyonu veya<br />

finansal kuruluş öncelikle projenin tüm çevresel, sosyal ve ekonomik etkilerini<br />

değerlendirir. Konumlandığı bölgedeki doğal yapıya ve yerel toplumlara zarar verecek<br />

bir etkiye sahip proje büyük ihtimalle toplumsal tepki ile karşılaşacak, yargıya gidilecek<br />

102


ve inşaat veya işletme faaliyetlerine son verilecektir. Dolayısıyla verilen kredinin ve<br />

faizlerin tamamen geri ödenmesi mümkün olmayacaktır.<br />

Proje Yöneticileri<br />

Bir işletmenin değerine yön veren yedi ana faktör vardır: satış büyüme oranı, faaliyet<br />

kâr marjı, nakit vergi oranı, sabit sermaye yatırımı, işletme sermayesi yatırımı, planlama<br />

dönemi ve sermaye maliyeti. Bu faktörlerden ilk üçü nakit akış çizelgesinde girişleri<br />

belirlemek için kullanılır. Sabit ve çalışma sermaye yatırımları ise nakit çıktılarını<br />

belirleyen faktörlerdir. Bahsedilen girdiler ve çıktılar arasındaki fark ise serbest nakit<br />

akımı denilen ve finansman kuruluşlarının kullanabileceği nakti gösterir.<br />

Proje yöneticileri yukarıda saydığımız yedi faktörden dördüne etki etme gücüne sahiptir<br />

(Turner, 1995):<br />

� Satış büyüme oranı: proje yöneticileri ürün satışına dolaylı olarak projeleri<br />

zamanında teslim ederek etki edebilirler. Sürdürülebilir tasarım ve yapım süreci<br />

ülkemizde henüz başlangıç seviyesinde olduğu için, uygun teknoloji ve malzemelerin<br />

zamanlı ve doğru şekilde tedarik ve montajları yapının teslim süresini geciktirebilir.<br />

Örneğin, McKinsey tarafından yapılan bir çalışmada yeni bir ürünün piyasaya<br />

sürülmesindeki gecikmenin yeni ürünün toplam karlılığına etkisinin kat kat fazla<br />

olduğunu göstermiştir (Dumaine, 1989). Bu sebeple proje yöneticileri, kullanıcı<br />

işletmelerin satış büyüme oranlarına etki etme potansiyeline sahiptirler.<br />

� Faaliyet kâr marjı: proje yöneticilerinin tasarımın her safhasında<br />

sürdürülebilirlik ilkelerini, işletmenin menfaatlerini göz önüne alarak desteklemesi<br />

kullanıcının işletme kârını olumlu yönde etkileyebilir. Sürdürülebilirliğin<br />

destekleyeceği bakım kolaylığı, güvenilirlik ve işletme masraflarındaki düşüşlerin<br />

işletme kârı üzerinde önemli etkileri olabilir. Fakat kullanıcı işletmenin aynı zamanda<br />

işveren olduğu durumlarda işletme kâr marjında ortaya çıkabilecek bazı olumsuz etkiler<br />

de göz ardı edilmemelidir. Sürdürülebilir kapsamda ele alınan bir yapıda, inşaat ve<br />

tasarım maliyetleri yüksek olacak dolayısıyla işveren kullanıcının sermaye yatırımının<br />

artmasına ve işletme kâr marjının da azalmasına sebep olacaktır.<br />

� Sabit ve işletme sermayesi yatırımları: Proje yöneticilerinin bu değere etki<br />

faktörü proje maliyeti ile ölçülebilir. Sürdürülebilir yapım ilkeleri benimsendiğinde<br />

proje maliyetleri muhtemelen daha yüksek çıkacaktır. Fakat bu meblağların bir<br />

işletmenin değerine olan etkileri yukarıdaki iki maddede yer alan faktörlere göre daha<br />

azdır.<br />

Görüldüğü gibi, bir proje yöneticisinin sürdürülebilir yapımın teşviki üzerindeki rolü<br />

öncelikle projenin örgütlenme yapısı ve aktörlerin bu kavramdan sağlayacakları<br />

faydalar, maliyetler ve riskler ile doğrudan ilişkilidir.<br />

Geleneksel proje yönetimi ve sürdürülebilir yapım proje yönetimi arasındaki en önemli<br />

fark, sürdürülebilir yapımın, yapı ömrünün fizibilite aşamasından başlayan ve yapının<br />

ömrünün tamamlanması ile son bulan döngünün tüm aşamalarındaki performansı ile<br />

ilgili olmasıdır. Bu nedenle etkin bir sürdürülebilir yapım proje yönetimi öncelikle<br />

yukarıda listelenen tüm aktörlerin yapı ömrünün her bir sürecine dahil edilmesi ile<br />

sağlanabilir. Bu ve kullanılacak Bütünleştirilmiş Tasarım Metodu (BTM) gibi araçlar<br />

103


proje yöneticilerinin değişik meslek gruplarından oluşan bir takımı yönetme<br />

yeteneklerinin geliştirilmesini zorunlu kılar.<br />

Geleneksel proje yönetimi, proje yöneticisinin rolünün yapının teslimi ile<br />

tamamlanmasını öngörür. Sürdürülebilir yapım tekniklerinin uygulanması ile proje<br />

yöneticisinin kullanım ve yıkım safhalarında da aktif rol almasının gündeme gelmesi<br />

beklenmektedir. Kullanıcıları sürdürülebilir yapının işletmesi ve bakımı konularında<br />

bilinçlendirmek bu görevlerden biridir. Başka bir yenilik ise gelişmiş ülkelerde<br />

yaygınlaşmaya başlayan kullanıcı memnuniyetinin ölçülmesidir. Son zamanlarda, bazı<br />

ülkelerde inşaat tamamlandıktan altı ila dokuz ay sonra, kullanıcıların sürdürülebilir<br />

tasarım ve yapımdan ne derece memnun olduklarını belirlemek için değerlendirmeler<br />

yapılmaya başlanmıştır. Bu görevin yürütülmesi işlemi de proje yöneticilerine<br />

verilmiştir. Sürdürülebilir yapılar arttıkça bu sistemin ülkemizde de gelişmesi<br />

beklenmektedir. Dolayısıyla proje yöneticilerinin yapının teslimi ile son bulan görevleri,<br />

sürdürülebilir yapım ile kullanım ve yıkım safhalarına kadar uzamış olacaktır.<br />

Genel Sonuçlar<br />

Çevresel faydaların yanı sıra, sürdürülebilir yapım hem ülke ekonomisini canlandırma<br />

hem de yüklenici, tedarikçi gibi aktörlerin rekabetçiliğini artırma potansiyeline sahip<br />

olduğu için büyük bir fırsat olabilir. Sürdürülebilir yapım proje yönetimi ise geleneksel<br />

proje yapım sürecine göre ek planlama ve aktörler arasında daha güçlü bir işbirliği<br />

gerektirir.<br />

Görüldüğü gibi sürdürülebilirliğin, yapı ömründe rol alan kişiler tarafından farklı<br />

şekilde algılanmasının arkasındaki en önemli faktör aslında bir yapının “değişim<br />

değeri” ve “kullanım değeri” arasındaki farktır. Dolayısıyla proje yönetimi açısından<br />

bakıldığında sürdürülebilir yapımın değerlendirilmesinde Yaşam Boyu Maliyet Analizi<br />

tekniklerinin kullanımının yaygınlaştırılması ve standart hale getirilmesi büyük önem<br />

taşır. Bunun yanı sıra yukarıda açıklanan BTM, tüm aktörlerin aynı amaç üzerine<br />

odaklanmasını ve dolayısıyla proje yönetiminde karşılaşılabilecek sorunların en az<br />

seviyeye indirgenmesini sağlayabilir.<br />

Sürdürülebilir yapımın sorunsuz gelişebilmesi için belki de en önemli faktör, işverenler<br />

başta olmak üzere, mimar, mühendis, yüklenici ve kullanıcıların bu konuda<br />

bilinçlendirilmesi, fayda, maliyet ve risklerin açıkça ortaya konulmasıdır. Kamu<br />

organları, sivil toplum kuruluşları, üniversiteler ve diğer eğitim kurumlarına bu alanda<br />

önemli bir görev düşmektedir.<br />

Kaynaklar<br />

Bordass, B. (2000) Cost and value: fact and fiction. Building Research & Information,<br />

E&FN Spon 28 (5/6) pp 338-352<br />

BRECSU (1999) Environmentally smart buildings – a quantity surveyor’s guide to the<br />

cost-effectiveness of energy efficient offices, DETR Good Practice Guide 274.<br />

Dumaine, B. (1989) How managers can succeed through speed, Fortune, Vol.119, No.4,<br />

pp54-59<br />

104


http://money.cnn.com/magazines/fortune/fortune_archive/1989/02/13/71614/index.htm<br />

Engineering News Record (ENR), (2009) http://enr.construction.com/<br />

Heerwagen, J. (2000) Green buildings, organisational success and occupant<br />

productivity. Building Research & Information, E&FN Spon 28 (5/6) pp 353-367<br />

Hill, R. C. , Bowen P. A. (1997) Sustainable construction: principles and a framework<br />

for attainment. Construction Management and Economics, E&FN Spon 15 pp 223-239<br />

Leaman, A., Bordass, W. (1999) Productivity in buildings: the “killer” variables.<br />

Building Research and Information, 27 (1), pp 4-19<br />

Masterman, J. W. E. (2002) Introduction to Building Procurement Systems, second<br />

edition, Taylor & Francis<br />

Pearce, D. (2006) Is the construction sector sustainable?: definitions and reflections.<br />

Building Research & Information, 34 (3) pp 201-207<br />

Pearce, A. R. (2008) Sustainable capital projects: leapfrogging the first cost barrier.<br />

Civil Engineering and Environmental Systems, Taylor&Francis 25 (4) pp 291-300<br />

Propersi, A. ve Gundes, S. (2006) “Project Finance and Hydropower Projects:<br />

Case Study of Birecik Dam and Hydroelectric Power Plant Project in Turkey”,<br />

Proceedings of the Joint International Symposium of CIB Working Commissions,<br />

Rome, 18-20 October 2006.<br />

Romm, J. J. ve Browning, W.D., (1995). Greening the building and the bottom line:<br />

Increasing productivity through energy-efficient design Rocky Mountain Institute,<br />

Colorado. http://www.rmi.org/images/PDFs/BuildingsLand/D94-27_GBBL.pdf<br />

Turner, J. R. (1995) The commercial Project Manager, McGraw-Hill Book Company<br />

Europe, Berkshire, England.<br />

United Nations Environmental Program (UNEP) (2002) Industry as a partner for sustainable<br />

development, United Nations Environmental Program and Reports, Brussels, Belgum.<br />

World Commission on Environment and Development (WCED), (1987) Our common<br />

future. Oxford University Press, Oxford.<br />

World Energy Council (WEC) Turkish National Committee (2008) Energy<br />

Management in the Building Sector, http://www.worldenergy.org/<br />

105


Mühendislik ve Tasarım Hizmeti Sunan Firmalarda Bilgi<br />

Teknolojilerinin Kullanımı<br />

Gül Polat<br />

İstanbul Teknik Üniversitesi<br />

İnşaat Fakültesi, Yapı İşletmesi<br />

Anabilim Dalı, Maslak, İstanbul<br />

Tel: (0212) 285 37 37<br />

E-Posta: polatgu@itu.edu.tr<br />

Öz<br />

107<br />

Atilla Damcı<br />

İstanbul Teknik Üniversitesi<br />

İnşaat Fakültesi, Yapı İşletmesi<br />

Anabilim Dalı, Maslak, İstanbul<br />

Tel: (0212) 285 36 53<br />

E-Posta: damcia@itu.edu.tr<br />

Günümüzde, tüm dünyada olduğu gibi Türkiye’de de, gerek yüklenici inşaat işletmeleri<br />

gerekse de mühendislik ve tasarım hizmeti sunan firmalar, sektördeki yoğun rekabet<br />

ortamında farklılık yaratabilmek amacıyla, inşaat projelerinin birçok aşamasında bilgi<br />

teknolojilerinin kullanımının sağladığı avantajlardan faydalanmaktadır. Bu çalışmada,<br />

Türk inşaat sektöründe mühendislik ve tasarım hizmeti sunan firmalarda, bilgi<br />

teknolojilerinin kullanımının mevcut durumunun araştırılması hedeflenmiştir. Bu<br />

amaçla, Türk Müşavir Mühendisler ve Mimarlar Birliği üyesi olan 119 firmaya<br />

elektronik posta yoluyla anket gönderilmiştir. Anket gönderilen firmalardan 62 tanesi<br />

anketi eksiksiz olarak doldurarak geri göndermiştir. Anket, yazılım kullanımı, donanım<br />

ve bilgi teknolojilerinin kullanımının faydaları ve karşılaşılan problemleri tespit etmeye<br />

yönelik toplam 21 sorudan oluşmaktadır. Anket sonuçlarının değerlendirilmesi<br />

sonucunda, mühendislik ve tasarım hizmeti veren firmaların büyük çoğunluğu<br />

tasarım/çizim, genel idare, muhasebe, teknik/mühendislik hesaplamaları gibi alanlarda<br />

bilgi teknolojilerini kullanmaktadırlar. Ayrıca anketi cevaplandıran mühendislik ve<br />

tasarım hizmeti sunan firmalar, bilgi teknolojilerinin kullanımının gerekli bilgilerin<br />

daha kolay elde edilmesi, firmanın rekabet gücünü arttırması, firma içi iletişim ve evrak<br />

takibinin daha hızlı olması, firma tarafından verilen hizmetlerin daha hızlı<br />

tamamlanması, iletişim masraflarının ve zamanlarının azalması, uluslar arası<br />

bağlantıların daha kolay sağlanması, evrak işlerinin azaltılması gibi faydalarının<br />

olduğunu belirtmişlerdir. Her ne kadar bilgi teknolojilerinin kullanımı firmalara önemli<br />

avantajlar sağlasa da, inşaat sektöründe bilgi teknolojilerinin kullanımı diğer sektörlere<br />

kıyasla oldukça düşük seviyede kalmaktadır. Ankete katılan mühendislik ve tasarım<br />

hizmeti sunan firmalar, bilgi teknolojilerinin Türk inşaat sektöründe kullanılmasını<br />

engelleyen faktörler olarak, bilgi teknolojileri hakkında bilgi eksikliği, bilgi<br />

teknolojilerinin kullanımında tecrübeli ve yeterli bilgi birikimine sahip personel<br />

eksikliği, bilgi teknolojilerinin faydalarının yeteri kadar farkında olunmaması,<br />

teknolojideki hızlı değişimlere ayak uyduramama, yönetim kadrosunun bilgi<br />

teknolojilerine yeterli önemi vermemesi, bilgi teknolojilerinin kullanım maliyetinin<br />

yüksek olmasını ve bilgi teknolojilerinin entegrasyonunda yaşanan problemleri<br />

göstermişlerdir.<br />

Anahtar Kelimeler: Bilgi teknolojileri, inşaat sektörü, mühendislik firmaları, tasarım<br />

firmaları, anket çalışması.


Giriş<br />

Dünyadaki ekonomik durum, birçok sektörde olduğu gibi inşaat sektörü katılımcılarını<br />

da, tüketicinin değişen ve gelişen ihtiyaçlarını karşılama yönünde yenilikler yaratmaya<br />

zorlamaktadır. Günümüzde, tüm dünyada olduğu gibi Türkiye’de de, gerek yüklenici<br />

inşaat işletmeleri gerekse de mühendislik ve tasarım hizmeti sunan firmalar, sürekli<br />

artan kaliteli ürün ihtiyacını karşılamak, teknik açıdan karmaşık olan projelerle daha iyi<br />

mücadele edebilmek ve sektördeki yoğun rekabet ortamında farklılık yaratabilmek için,<br />

inşaat projelerinin birçok aşamasında bilgi teknolojilerinin sağladığı avantajlardan<br />

faydalanmaktadır (Brown ve diğ., 1996; Kanoğlu, 2002). Buna ek olarak, yapılan<br />

çalışmalar inşaat sektöründe bilgi teknolojilerinin etkili olarak kullanımının verimliliği<br />

artırdığını göstermiştir (Ahmad ve diğ., 2000; Rivard, 2000; Stewart et al., 2004).<br />

Bilgi teknolojisi, “bilginin işlenmesi, depolanması, dağıtılması ve sunumu için<br />

elektronik aygıtların ve programların kullanılması” olarak tanımlanmaktadır (Bjork,<br />

1999). Diğer bir tanımı ise, “bilgisayarlar ve dijital veri setleri üzerine dayanan<br />

teknolojiler bütünü” olarak yapılmaktadır (Grigg ve diğ., 2005). Amacı bilginin<br />

paylaşılması ve faydalı bir şekilde yönetimi olan bilişim teknolojileri bilgisayarlar,<br />

yazılımlar, bilgisayar ağları, telefon ve faks makineleri gibi birçok teknolojiyi kapsar.<br />

Sonuç olarak, bilgi teknolojileri bilginin toplanmasını, bu bilginin kullanılmasını,<br />

depolanmasını ve gerektiğinde iletilmesini, elektronik aygıtlarla sağlayan teknolojilerin<br />

hepsi olarak tanımlanabilir (Bjork, 1999; Grigg ve diğ., 2005; Güleş, 2000).<br />

Daha önceki yıllarda, bilgi ve iletişim teknolojilerinin Türk inşaat sektöründe ne ölçüde<br />

kullanıldığını tespit etmek için çeşitli araştırmalar yapılmıştır. Bu araştırmaların<br />

bulguları arasında bilgi teknolojilerinin Türk inşaat sektöründe verimli bir şekilde<br />

kullanılmadığı yer almaktadır (Sarshar ve Işıkdağ, 2004; Acar ve diğ., 2005; Taş ve<br />

Irlayıcı, 2007; Polat, 2009).<br />

Bu çalışmada, Türk inşaat sektöründe mühendislik ve tasarım hizmeti sunan firmalarda,<br />

bilgi teknolojilerinin kullanımının mevcut durumunun araştırılması hedeflenmiştir. Bu<br />

amaçla, Türk Müşavir Mühendisler ve Mimarlar Birliği üyesi olan 119 mühendislik ve<br />

tasarım firmasına elektronik posta yoluyla anket gönderilmiştir.<br />

Araştırma Yöntemi<br />

Türk inşaat sektöründe mühendislik hizmeti sunan (MHS) firmalarda ve tasarım hizmeti<br />

sunan (THS) firmalarda, bilgi teknolojilerinin kullanımının mevcut durumunun<br />

araştırılması amacıyla, Türk Müşavir Mühendisler ve Mimarlar Birliği (TMMMB)<br />

üyesi olan 119 firmaya elektronik posta yoluyla 21 sorudan oluşan bir anket<br />

gönderilmiştir. Anket gönderilen firmalardan 62 tanesi anketi eksiksiz olarak doldurarak<br />

geri göndermiştir. Diğer bir ifadeyle, % 52 cevaplama oranı elde edilmiştir. Anketi<br />

cevaplayan 62 firmanın 37 tanesi mühendislik (% 60), 25 tanesi ise tasarım hizmeti (%<br />

40) sunmaktadır.<br />

Anket, toplam 21 sorudan ve iki ana kısımdan oluşmaktadır. Birinci kısımda, teknik<br />

personel sayısı, tamamlanmış olan projelerin ihale bedelleri toplamı, tamamlanan proje<br />

tipleri, hizmet sunulan müşteri profili ve kalite yönetim sistemi olup olmadığı gibi<br />

firmaların genel özelliklerini belirlemeye yönelik 5 soru bulunmaktadır. İkinci kısım<br />

108


ise, Türk inşaat sektöründe mühendislik ve tasarım hizmeti sunan firmalarda, bilgi<br />

teknolojilerinin kullanımının mevcut durumunun saptanmasına yönelik 16 sorudan<br />

oluşmaktadır. Bu sorular yazılım kullanımı, donanım, bilgi teknolojilerinin kullanımının<br />

faydaları ve karşılaşılan problemler gibi konuları içermektedir.<br />

Araştırmanın Bulguları<br />

Ankete Katılan Firmaların Genel Özellikleri<br />

Ankete katılan firmalara bünyelerinde teknik personel olarak kaç kişi çalıştırdıkları<br />

sorulmuştur. Mühendislik hizmeti sunan 37 firmadan 19 tanesi (% 51) 100 kişiden fazla<br />

teknik personel çalıştırdığını belirtmiştir. Tasarım hizmeti sunan 25 firmanın ise % 48’i<br />

100 kişiden fazla kişi çalıştırdığı cevabını vermiştir (Tablo 1).<br />

Tablo 1 Teknik Personel Sayısı.<br />

Yüzde (%)<br />

Teknik Personel Sayısı MHS 1 Firmalar THS 2 Firmalar<br />

1-49 32 36<br />

50-99 16 16<br />

>100 51 48<br />

1 MHS: Mühendislik hizmeti sunan, 2 THS: Tasarım hizmeti sunan<br />

Ankete katılan mühendislik hizmeti sunan firmaların % 36’sının ve tasarım hizmeti<br />

sunan firmaların ise % 32’sinin bugüne kadar tamamlamış olduğu projelerin ihale<br />

bedelleri toplamı 500.000.000 $’ı aşmaktadır. Tablo 2’de firmaların tamamlamış olduğu<br />

projelerin ihale bedelleri gösterilmiştir.<br />

Tablo 2 Firmaların Tamamlamış Olduğu Projelerin İhale Bedelleri.<br />

İhale Bedelleri ( $ )<br />

Yüzde (%)<br />

MHS 1 Firmalar THS 2 Firmalar<br />

> 500.000.000<br />

36<br />

32<br />

499.990.000 - 200.000.000 8<br />

8<br />

199.990.000 - 100.000.000 8<br />

12<br />

99.990.000 - 50.000.000 14<br />

12<br />

49.990.000 - 30.000.000 3 4<br />

29.990.000 - 20.000.000<br />

3<br />

8<br />

19.990.000 - 15.000.000<br />

3<br />

0<br />

14.990.000 - 10.000.000<br />

6<br />

4<br />

< 9.990.000<br />

19<br />

20<br />

1 MHS: Mühendislik hizmeti sunan, 2 THS: Tasarım hizmeti sunan<br />

Firmaların bugüne kadar tamamlamış oldukları proje tipleri ve bunların yüzdeleri Tablo<br />

3’te gösterilmiştir.<br />

Tablo 3 Firmaların Tamamlamış Olduğu Proje Tipleri.<br />

Proje Tipleri<br />

Yüzde (%)<br />

MHS 1 Firmalar THS 2 Firmalar<br />

Endüstriyel Yapılar (fabrika, depo, vb.)<br />

57<br />

52<br />

Konut ve toplu konut projeleri<br />

70<br />

72<br />

Ticari yapılar (ofis, alışveriş merkezleri, vb.) 59<br />

68<br />

Özel Yapılar (hastane, okul, vb.)<br />

57<br />

52<br />

Altyapı Projeleri 41 36<br />

1 MHS: Mühendislik hizmeti sunan, 2 THS: Tasarım hizmeti sunan<br />

109


Tablo 3’te görüldüğü gibi mühendislik hizmeti sunan firmaların % 70’inin konut ve<br />

toplu konut projelerinde, % 59’unun ticari yapılar projelerinde, % 57’sinin de<br />

endüstriyel yapılar ve özel yapılar içeren projelerde çalıştıkları görülmektedir. Tasarım<br />

hizmeti sunan firmaların ise % 72’sinin konut ve toplu konut projelerinde, % 68’inin<br />

ticari yapılar projelerinde, % 52’sinin de endüstriyel yapılar ve özel yapılar içeren<br />

projelerde çalıştıkları görülmektedir.<br />

Ankete katılan firmaların hizmet sundukları müşteri profilleri ve yüzdeleri Tablo 4’te<br />

gösterilmiştir. Mühendislik hizmeti sunan firmaların % 65’i, tasarım hizmeti sunan<br />

firmaların da % 56’sı hem kamu sektörüne hem de özel sektöre hizmet vermektedir.<br />

Tablo 4 Firmaların Hizmet Verdikleri Müşteri Profilleri.<br />

Müşteri Profili<br />

Yüzde (%)<br />

MHS 1 Firmalar THS 2 Firmalar<br />

Kamu Sektörü<br />

0<br />

0<br />

Özel Sektör<br />

35<br />

44<br />

Kamu Sektörü + Özel Sektör 65 56<br />

1 MHS: Mühendislik hizmeti sunan, 2 THS: Tasarım hizmeti sunan<br />

Mühendislik ve tasarım hizmeti veren ve Türk Müşavir Mühendisler ve Mimarlar<br />

Birliği (TMMMB) üyesi olan firmalara ISO 9001 “Kalite Yönetim Sistemi” belgesine<br />

sahip olup olmadıkları sorulmuştur. Mühendislik hizmeti sunan firmaların % 43’ü ISO<br />

9001 “Kalite Yönetim Sistemi” belgesine sahip olduklarını belirtirken, % 46’sı bu<br />

belgeye sahip olmadıkları cevabını vermiştir. % 11’i ise bu belgeyi alabilmek için<br />

gerekli girişimleri başlattıklarını belirtmiştir. Tasarım hizmeti sunan firmaların ise %<br />

48’i ISO 9001 “Kalite Yönetim Sistemi” belgesine sahip olduklarını belirtirken, % 40’ı<br />

bu belgeye sahip olmadıkları cevabını vermiştir. % 12’si ise bu belgeyi alabilmek için<br />

gerekli girişimleri başlattıklarını belirtmiştir.<br />

Firmaların Bilgi Teknolojileri Kullanımındaki Durumu<br />

Anketin ikinci kısmı, Türk inşaat sektöründe mühendislik ve tasarım hizmeti sunan<br />

firmalarda, bilgi teknolojilerinin kullanımının mevcut durumunun saptanmasına yönelik<br />

16 sorudan oluşmaktadır.<br />

Firmalar ilk olarak sahip oldukları bilgisayar sayısını tespit etmeye yönelik olan soruyu<br />

cevaplamışlardır. Firmanın sahip olduğu bilgisayar sayısı, o firmanın bilgi<br />

teknolojilerine verdiği önemin göstergelerinden biri olarak kabul edilebilir. Ankete<br />

katılan mühendislik hizmeti sunan firmaların % 43’ü 1-10 adet arasında bilgisayara<br />

sahip olduğunu belirtmiştir. Tasarım hizmeti sunan firmalarda ise bu oran % 44’tür<br />

(Tablo 5).<br />

Tablo 5 Firmaların Sahip Olduğu Bilgisayar Sayısı.<br />

Bilgisayar sayısı<br />

Yüzde (%)<br />

MHS 1 Firmalar THS 2 Firmalar<br />

1-10<br />

43<br />

44<br />

11-50<br />

14<br />

12<br />

51-100<br />

19<br />

16<br />

101-200<br />

5<br />

4<br />

201-500 5 4<br />

> 500 14 20<br />

1 MHS: Mühendislik hizmeti sunan, 2 THS: Tasarım hizmeti sunan<br />

110


Ankete katılan firmalara, sahip oldukları bilgisayarların bağımsız bilgisayarlar mı yoksa<br />

bir ağ üzerinden birbirine bağlı bilgisayarlar mı olduğu sorulduğunda, mühendislik<br />

hizmeti sunan firmaların % 54’ü firmalarında ağ üzerinden birbirine bağlı bilgisayarlar<br />

kullanıldığını belirtirken, tasarım hizmeti sunan firmaların ise %56’sı bu cevabı<br />

vermiştir (Tablo 6).<br />

Tablo 6 Firmaların Kullandığı Bilgisayarların Ağ Tipleri.<br />

Ağ tipi<br />

Yüzde (%)<br />

MHS 1 Firmalar THS 2 Firmalar<br />

Ağ üzerinden birbirine bağlı bilgisayar<br />

54<br />

56<br />

Bağımsız bilgisayar<br />

24<br />

16<br />

Her ikisi 22 28<br />

1 MHS: Mühendislik hizmeti sunan, 2 THS: Tasarım hizmeti sunan<br />

Ankete katılan firmalara kullandıkları bilgisayarların internet bağlantısının olup<br />

olmadığı sorulduğunda, hem mühendislik hizmeti sunan hem de tasarım hizmeti sunan<br />

firmaların hepsi firmalarında kullanılan bilgisayarların internet bağlantısına sahip<br />

olduklarını belirtmiştir. Buna ek olarak, mühendislik hizmeti sunan firmaların %<br />

73’ünün, tasarım hizmeti sunan firmaların da % 76’sının bir resmi internet sitesi<br />

bulunmaktadır. Ayrıca, bir internet sitesine sahip olan mühendislik hizmeti sunan<br />

firmaların % 81’i, tasarım hizmeti sunan firmaların ise % 89’u sitelerini düzenli olarak<br />

güncellediklerini belirtmiştir. Firmalara elektronik ticaret uygulamalarından faydalanıp<br />

faydalanmadıkları sorusu sorulduğunda, 37 mühendislik hizmeti sunan firmadan 14’ü<br />

(% 38), tasarım hizmeti sunan 25 firmadan 7’si (% 28) bu uygulamalardan<br />

faydalandıklarını belirtmişlerdir.<br />

Bir başka soruda, firmalara bilgi teknolojilerini iş süreçlerinin hangi alanlarında<br />

kullandıkları sorusu yöneltilmiştir. Mühendislik hizmeti sunan firmaların %82’si bilgi<br />

teknolojilerini tasarım/çizim ve muhasebe alanlarında, % 76’sı ise teknik/mühendislik<br />

hesaplamalarda kullandıkları cevabını vermiştir (Tablo 7). Tasarım hizmeti sunan<br />

firmaların ise % 76’sı bilgi teknolojilerini tasarım/çizim için, % 72’si de muhasebe ve<br />

teknik/mühendislik hesaplamalarda kullandıklarını belirtmiştir. Ankete katılan<br />

firmaların mühendislik ve tasarım hizmeti veren firmalar olması, bu firmalarda bilgi<br />

teknolojilerinin en çok tasarım/çizim ve teknik/mühendislik hesaplamaları alanlarında<br />

kullanılmasını anlaşılır kılmaktadır.<br />

Tablo 7 Firmaların Bilgi Teknolojilerini Kullandıkları İş Süreçleri.<br />

Uygulama Alanları<br />

Yüzde (%)<br />

MHS 1 Firmalar THS 2 Firmalar<br />

Tasarım/Çizim<br />

82<br />

76<br />

Muhasebe<br />

82<br />

72<br />

Teknik/Mühendislik Hesaplamalar<br />

76<br />

72<br />

Genel idare<br />

52<br />

48<br />

Şartname Yazımı<br />

52<br />

44<br />

Her Türlü Evrak Takibi ve Yönetimi<br />

45<br />

48<br />

Diğer<br />

6<br />

2<br />

1 MHS: Mühendislik hizmeti sunan, 2 THS: Tasarım hizmeti sunan<br />

Ankete katılan mühendislik hizmeti veren firmaların % 35’i teknik hesaplamalar ve<br />

mühendislik analizleri ile ilgili olarak SAP2000 programını, % 32’si Sta4CAD<br />

programını ve % 19’u IdeCAD (statik) programını kullandıklarını belirtmiştir (Tablo 8).<br />

111


Tablo 8 Mühendislik Hizmeti Veren Firmaların Teknik Hesaplamalar/Mühendislik<br />

Analizleri için Kullandıkları Programlar.<br />

Programlar Yüzde (%)<br />

SAP2000<br />

Sta4CAD<br />

IdeCAD (Statik)<br />

XSteel<br />

112<br />

35<br />

32<br />

19<br />

8<br />

Probina 5<br />

Etabs<br />

StaadPro<br />

Diğer<br />

Tasarım hizmeti veren firmaların % 96’sı tasarım için AutoCAD programını, % 24’ü<br />

Autodesk 3ds MAX programını ve % 20’si IdeCAD (mimari) ve ArchiCAD<br />

programlarını kullandıklarını belirtmiştir (Tablo 9).<br />

Tablo 9 Tasarım Hizmeti Veren Firmaların Tasarım için Kullandıkları Programlar.<br />

Programlar Yüzde (%)<br />

AutoCAD<br />

96<br />

Autodesk 3ds MAX<br />

24<br />

AutoCAD LT<br />

20<br />

IdeCAD (Mimari)<br />

20<br />

ArchiCAD 20<br />

NetCAD<br />

16<br />

AutoCAD Civil 3D<br />

12<br />

Revit Architecture<br />

4<br />

AllPlan<br />

4<br />

Diğer<br />

4<br />

Bazı durumlarda, hazır paket programlar firmaların faaliyet alanları doğrultusunda<br />

ortaya çıkan özel ihtiyaçlarına cevap vermez ve firmalar kendi ihtiyaçları doğrultusunda<br />

yazılmış bilgisayar programlarına gereksinim duyarlar. Ankete katılan mühendislik ve<br />

tasarım firmalarına, özel olarak firmaları için yazılmış olan bilgisayar programları<br />

kullanıp kullanmadıkları sorulmuştur. 37 tane mühendislik hizmeti veren firmadan 17<br />

tanesi (% 46) bu soruya evet cevabını vermiştir. Tasarım hizmeti veren firmaların ise %<br />

44’ü özel olarak kendi firmaları için geliştirilen bilgisayar programları kullandıklarını<br />

belirtmiştir.<br />

Firmaların kendi ihtiyaçları doğrultusunda özel olarak hazırlattıkları bilgisayar<br />

programlarını iş süreçlerinin hangi alanlarında kullandıklarına dair soruya verdikleri<br />

cevaplar ise Tablo 10’da görülmektedir.<br />

Tablo 10 Firmaların Bilgi Teknolojilerini Kullandıkları İş Süreçleri.<br />

Uygulama Alanları<br />

Yüzde (%)<br />

MHS 1 Firmalar THS 2 Firmalar<br />

Teknik/Mühendislik Hesaplamalar<br />

47<br />

73<br />

Her Türlü Evrak Takibi ve Yönetimi<br />

47<br />

36<br />

Muhasebe<br />

47<br />

27<br />

Genel idare<br />

41<br />

18<br />

Tasarım/Çizim 24 9<br />

Şartname Yazımı<br />

18<br />

9<br />

Diğer<br />

18<br />

18<br />

5<br />

0<br />

11<br />

1 MHS: Mühendislik hizmeti sunan, 2 THS: Tasarım hizmeti sunan


Firmaların bilgi teknolojileri konusunda sahip oldukları tecrübeyi tespit etmek amacıyla<br />

ankete katılan firmalara bilgi teknolojileri konusunda uzman bir bilgi işlem personeli<br />

çalıştırıp çalıştırmadığı sorulmuştur. Mühendislik hizmeti veren firmaların % 53’ü bilgi<br />

teknolojileri konusunda uzman bir bilgi işlem personeli çalıştırdıkları yanıtını vermiştir.<br />

Tasarım hizmeti veren 25 firmanın ise 14 tanesi (% 56) bilgi teknolojileri konusunda<br />

uzman bir bilgi işlem personeli çalıştırdıklarını belirtmiştir. Ayrıca, ankete katılan<br />

mühendislik hizmeti veren firmaların % 38’i çalışanlara yönelik bilgi teknolojileri ile<br />

ilgili eğitim programları düzenlediklerini belirtmiştir. Tasarım hizmeti veren firmaların<br />

ise % 36’sı çalışanlarına bu kapsamda bir eğitim verdiklerini belirtmişlerdir. Ek olarak,<br />

firmaların bünyelerinde istihdam ettikleri personelin yüzde kaçının bilgisayar<br />

kullanmayı bildiği Tablo 11’de gösterilmiştir.<br />

Tablo 11 Firmaların Bilgisayar Kullanmayı Bilen Personel Sayısı.<br />

Çalışan Personel Sayısı<br />

Yüzde (%)<br />

Yüzdesi MHS 1 Firmalar THS 2 Firmalar<br />

% 1-10<br />

3<br />

4<br />

% 11-20<br />

0<br />

0<br />

% 21-30<br />

3<br />

4<br />

% 31-40<br />

5<br />

4<br />

% 41-50 0 0<br />

% 51-60<br />

11<br />

4<br />

% 61-70<br />

3<br />

0<br />

% 71-80<br />

16<br />

12<br />

% 81-90<br />

19<br />

20<br />

% 91-100<br />

41<br />

52<br />

1 MHS: Mühendislik hizmeti sunan, 2 THS: Tasarım hizmeti sunan<br />

İnşaat sektöründe bilgi teknolojilerinin kullanımının yaygınlaşmasında şüphesiz ki<br />

üniversitelerin inşaat mühendisliği ve mimarlık bölümlerinin önemli bir rolü<br />

bulunmaktadır. Söz konusu bölümlerde öğrenim gören öğrencilerin gerek bilgi<br />

teknolojilerinin sağlayacağı avantajlardan haberdar olmaları gerekse de meslek<br />

hayatlarında ihtiyaç duyacakları bilgisayar programlarını kullanmayı öğrenmeleri, bu<br />

teknolojilerin kullanımını arttıracaktır. Ankete katılan firmalara kullandıkları<br />

programlarla ilgili olarak üniversitelerde öğrencilere yeterli eğitim verilip verilmediği<br />

sorulmuştur. Anket sonuçları göstermiştir ki ankete katılan mühendislik hizmeti veren<br />

firmaların % 89’u kullandıkları yazılım programları ile ilgili olarak üniversitelerde<br />

yeterli eğitim verilmediğini düşünmektedir. Tasarım hizmeti veren firmaların ise %<br />

84’ü aynı görüşü paylaşmaktadır.<br />

Ankete katılan firmalara, Türk inşaat sektöründe bilgi teknolojilerinin yaygın olarak<br />

kullanılmamasının altında yatan sebeplerin neler olduğu sorulmuştur. Mühendislik<br />

hizmeti veren firmaların % 89’u bilgi teknolojileri hakkında bilgi eksikliğinin, % 84’ü<br />

bilgi teknolojileri kullanımında tecrübeli ve yeterli bilgi birikimine sahip personel<br />

eksikliğinin, % 81’ de bilgi teknolojilerinin faydalarının yeteri kadar farkında<br />

olunmamasının ve teknolojideki hızlı değişime ayak uyduramamanın sebepler arasında<br />

yer aldığını belirtmiştir (Tablo 12). Tasarım hizmeti veren firmaların ise % 84’ü de bilgi<br />

teknolojilerinin faydalarının yeteri kadar farkında olunmamasının, % 80’i bilgi<br />

teknolojileri hakkında bilgi eksikliğinin ve bilgi teknolojileri kullanımında tecrübeli ve<br />

yeterli bilgi birikimine sahip personel eksikliğinin sebepler arasında yer aldığını<br />

belirtmiştir (Tablo 12).<br />

113


Tablo 12 Bilgi Teknolojilerinin Yaygın Olarak Kullanılmamasının Sebepleri.<br />

Yüzde (%)<br />

Sebepler MHS 1<br />

THS<br />

Firmalar<br />

2<br />

Firmalar<br />

Bilgi teknolojileri hakkında bilgi eksikliği<br />

89 80<br />

Tecrübeli ve yeterli bilgi birikimine sahip personel eksikliği<br />

84 80<br />

Bilgi teknolojilerinin faydalarının yeteri kadar farkında olunmaması 81 84<br />

Teknolojideki hızlı değişime ayak uyduramama<br />

81 72<br />

Yönetim kadrosunun bilgi teknolojilerine yeterli önemi vermemesi 76 76<br />

Bilgi teknolojilerinin kullanım maliyetinin yüksek olması<br />

65 64<br />

Bilgi teknolojilerinin kullanımında yazılım problemlerinin yaşanması 30 28<br />

Bilgi teknolojilerinin kullanımında donanım problemlerinin yaşanması 24 28<br />

Bilgi teknolojilerinin güvenilir olmaması<br />

14 16<br />

Bilgi teknolojilerinin entegrasyonunda yaşanan problemler<br />

35 40<br />

1 MHS: Mühendislik hizmeti sunan, 2 THS: Tasarım hizmeti sunan<br />

Bilgi teknolojilerinin kullanılmasının firmalara sağladığı avantajların neler olduğu<br />

sorulduğunda ise, ankete katılan mühendislik hizmeti veren firmaların % 97’si gerekli<br />

bilgilerin daha kolay elde edilmesi, % 95’i firmanın rekabet gücünün artması, firma içi<br />

iletişim ve evrak takibinin daha hızlı olması ve firma tarafından verilen hizmetlerin daha<br />

hızlı tamamlanması cevabını vermiştir (Tablo 13). Ankete katılan tasarım hizmeti veren<br />

firmaların ise hepsi gerekli bilgilerin daha kolay elde edilmesi, firmanın rekabet<br />

gücünün artması ve firma içi iletişim ve evrak takibinin daha hızlı olması, % 96’sı firma<br />

tarafından verilen hizmetlerin daha hızlı tamamlanması cevabını vermiştir (Tablo 13).<br />

Tablo 13 Bilgi Teknolojilerinin Kullanılmasının Sağlayacağı Avantajlar.<br />

Avantajlar<br />

Yüzde (%)<br />

MHS 1 Firmalar THS 2 Firmalar<br />

Gerekli bilgilerin daha kolay elde edilmesi<br />

97<br />

100<br />

Firmanın rekabet gücünü arttırması<br />

95<br />

100<br />

Firma içi iletişim ve evrak takibinin daha hızlı olması<br />

95<br />

100<br />

Firma tarafından verilen hizmetlerin daha hızlı tamamlanması 95<br />

96<br />

İletişim masraflarının ve zamanlarının azalması<br />

89<br />

88<br />

Uluslar arası bağlantıların daha kolay sağlanması<br />

84<br />

92<br />

Evrak işlerini azaltması<br />

81<br />

84<br />

1 MHS: Mühendislik hizmeti sunan, 2 THS: Tasarım hizmeti sunan<br />

Sonuç ve Öneriler<br />

Bilgi teknolojisi, en genel ifadeyle, her türlü bilginin işlenmesi, depolanması,<br />

dağıtılması ve sunumu için elektronik aygıtların ve programların kullanılması olarak<br />

tanımlanmaktadır. Bu çalışmada, Türk inşaat sektöründe mühendislik ve tasarım<br />

hizmeti sunan firmalarda, bilgi teknolojilerinin kullanımının mevcut durumunun<br />

araştırılması hedeflenmiştir. Bu amaçla, Türk Müşavir Mühendisler ve Mimarlar Birliği<br />

üyesi olan 119 firmaya elektronik posta yoluyla anket gönderilmiştir. Anket gönderilen<br />

firmalardan 62 tanesi anketi eksiksiz olarak doldurarak geri göndermiştir. Anketi<br />

cevaplayan 62 firmanın 37 tanesi mühendislik (% 60), 25 tanesi ise tasarım hizmeti (%<br />

40) sunmaktadır.<br />

Anket, toplam 21 sorudan ve iki ana kısımdan oluşmaktadır. Birinci kısımda, firmaların<br />

genel özelliklerini belirlemeye yönelik 5 soru bulunmaktadır. İkinci kısım ise, Türk<br />

inşaat sektöründe mühendislik ve tasarım hizmeti sunan firmalarda, bilgi<br />

114


teknolojilerinin kullanımının mevcut durumunun saptanmasına yönelik 16 sorudan<br />

oluşmaktadır.<br />

Anket sonuçları değerlendirildiğinde, mühendislik ve tasarım hizmeti sunan firmaların<br />

büyük çoğunluğunun tasarım/çizim, genel idare, muhasebe, teknik/mühendislik<br />

hesaplamaları gibi alanlarda bilgi teknolojilerini kullandıkları sonucuna varılmaktadır.<br />

Ayrıca anketi cevaplandıran mühendislik ve tasarım hizmeti veren firmalar bilgi<br />

teknolojilerinin kullanımının, gerekli bilgilerin daha kolay elde edilmesi, firmanın<br />

rekabet gücünü arttırması, firma içi iletişim ve evrak takibinin daha hızlı olması, firma<br />

tarafından verilen hizmetlerin daha hızlı tamamlanması, iletişim masraflarının ve<br />

zamanlarının azalması, uluslar arası bağlantıların daha kolay sağlanması, ve evrak<br />

işlerinin azaltılması gibi faydalarının olduğunu belirtmişlerdir.<br />

Tüm bu faydaların yanında mühendislik ve tasarım hizmeti sunan firmalar bilgi<br />

teknolojilerinin Türk inşaat sektöründe kullanılmasını engelleyen faktörler olarak, bilgi<br />

teknolojileri hakkında bilgi eksikliği, bilgi teknolojilerinin kullanımında tecrübeli ve<br />

yeterli bilgi birikimine sahip personel eksikliği, bilgi teknolojilerinin faydalarının yeteri<br />

kadar farkında olunmaması, teknolojideki hızlı değişimlere ayak uyduramama, yönetim<br />

kadrosunun bilgi teknolojilerine yeterli önemi vermemesi, bilgi teknolojilerinin<br />

kullanım maliyetinin yüksek olmasını ve bilgi teknolojilerinin entegrasyonunda yaşanan<br />

problemleri göstermişlerdir.<br />

Bu çalışma ile birlikte, Türk inşaat sektöründe mühendislik ve tasarım hizmeti sunan<br />

firmaların büyük bir çoğunluğunun bilgi teknolojilerini önemli ölçüde kullandığı ancak<br />

sektörde çalışan mühendislerin bilgi teknolojilerinin etkin kullanımı konusunda<br />

firmaların ihtiyaçlarını karşılayacak kadar donanıma sahip olmadıkları ve bu eksikliğin<br />

büyük bir ölçüde üniversitelerdeki konu ile ilgili yetersiz veya eksik eğitim sisteminden<br />

kaynaklandığı sonucuna varılmıştır.<br />

Şüphesiz ki, bilgi teknolojilerinin kullanımının yaygınlaşması inşaat sektöründe<br />

verimliliği arttıracaktır. İnşaat sektöründe bilgi teknolojilerinin kullanımının<br />

yaygınlaşmasında üniversitelerin inşaat mühendisliği ve mimarlık bölümlerinin önemli<br />

bir rolü bulunmaktadır. Söz konusu bölümlerde öğrenim gören lisans ve yüksek lisans<br />

öğrencilerinin gerek bilgi teknolojilerinin sağlayacağı avantajlardan haberdar olmaları<br />

gerekse de meslek hayatlarında ihtiyaç duyacakları bilgisayar programlarını kullanmayı<br />

öğrenmeleri, bu teknolojilerin kullanımını arttıracaktır. Bu nedenle, üniversitelerin ilgili<br />

bölümlerinin müfredatlarına bilgi teknolojileri konusunda zorunlu ve/veya seçmeli<br />

dersler eklemek, veya mevcut derslerin içeriklerinde bilgi teknolojilerinin kullanımı<br />

hakkında bilgilerin verilmesi, sektörde bilgi teknolojilerinin yaygın bir biçimde<br />

kullanılmasının en önemli engelleri olarak görülen konu hakkındaki bilgi eksikliği ve<br />

tecrübeli ve yeterli bilgi birikimine sahip personel eksikliği sorunlarını önemli ölçüde<br />

giderecektir.<br />

Üniversitelerin lisans ve yüksek lisans programlarının yanı sıra, İnşaat Mühendisleri<br />

Odası ve Mimarlar Odası tarafından bilgi teknolojilerinin kullanımı konusunda kursların<br />

düzenlenmesi ve üniversitelerin Sürekli Eğitim Merkezleri tarafından konu ile ilgili<br />

sertifika programları düzenlenmesi de hem sektöre kalifiye personel yetiştirilmesine<br />

hem de sektörde halen çalışmakta olan profesyonellerin bilgi teknolojileri konusunda<br />

bilgi sahibi olmalarına katkıda bulunacaktır.<br />

115


Kaynaklar<br />

Acar E., Koçak I., Sey Y., Arditi D. (2005) Use of information and communication<br />

technologies by small and medium-sized enterprises (SMEs) in building construction.<br />

Construction Management And Economics, Vol. 23, No. 7, pp 713-722.<br />

Ahmad I. U., Russel J.S., Abou-Zeid A. (1995) Information technology (IT) and<br />

integration in the construction industry. Construction Management And Economics,<br />

Vol. 33, pp 163-171.<br />

Bjork B.C. (1999). Information Technology in construction: domain definition and<br />

research issues. International Journal of Computer Integrated Design and Construction,<br />

Vol. 1, No. 1, pp. 3-16.<br />

Brown A., Rezgui Y., Cooper G., Yip J., Brandon P. (1996) Promoting Computer<br />

Integrated Construction Through the Use of Distribution Technology. ITcon, Vol. 1, pp<br />

1-16.<br />

Grigg N.S., Criswell M.E., Fontane D.G., Siller T.J. (2005) Information Technology in<br />

Civil Engineering Curriculum. Journal of Professional Issues in Engineering Education<br />

and Practice, Vol. 131, No. 1, pp 26-31.<br />

Güleş H.K. (2000) Rekabet Üstünlüğü ve Bilişim Teknolojileri. Verimlilik Dergisi,<br />

MPM Yayını 2000/1.<br />

Kanoğlu A. (2002) Küreselleşme, İnşaat Sektörü ve enformasyon Teknolojisi üçgeninde<br />

saptamalar. Dinamikler 2002, web adresi: http://atlas.cc.itu.edu.tr/~kanoglu/<br />

KANOGLU-CP-IPYD-DINAMIKLER2002.pdf.<br />

Polat G. (2009) Managing Information Technology in Construction: Case of the Turkish<br />

Construction Industry. 5 th International Conference on Construction in the 21st Century<br />

Bildiriler Kitabı, 20-22 Mayıs, İstanbul, pp. 1167-1175.<br />

Rivard H. (2000) A survey on the impact of information technology on the Canadian<br />

architecture, engineering and construction industry. ITcon, Vol. 5, pp. 37-56.<br />

Sarshar M., Işıkdağ U. (2004) A survey of ICT use in the Turkish construction industry.<br />

Engineering, Construction and Architectural Management, Vol. 11, No. 4, pp 681-694.<br />

Stewart R.A., Mohamed S., Marosszeky M. (2004) An empirical investigation into the<br />

link between information technology implementation barriers and coping strategies in<br />

the Australian construction industry. Construction Innovation: Information, Process,<br />

Management, Vol. 4, No. 3, pp 155-171.<br />

Taş E., Irlayıcı F.P. (2007) A survey of the use of IT in building product information<br />

acquisition in Turkey. ITCon, Vol. 12, pp 323-335.<br />

116


Kamu İhalelerinin Değerlendirilmesinde<br />

Bulanık Mantık Yaklaşımı ve Uygulaması<br />

Burak Öz<br />

İnşaat yüksek mühendisi<br />

İstanbul Üniversitesi<br />

İnşaat Mühendisliği Bölümü<br />

İnşaat Yönetimi Mühendisliği Bilim Dalı<br />

İstanbul Tel. 0.212-449-4737<br />

E-posta: ozburak55@yahoo.com<br />

Öz<br />

117<br />

Ekrem Manisalı<br />

Prof. Dr.<br />

İstanbul Üniversitesi<br />

İnşaat Mühendisliği Bölümü<br />

İnşaat Yönetimi Mühendisliği Bilim Dalı<br />

İstanbul Tel. 0.216-312-2066<br />

E-posta: ekremmanisali@yahoo.com<br />

Bu çalışmada, yapım işlerinde açık ihale usulüyle yaptırılacak işler için, ekonomik ve<br />

mali yeterlik ile mesleki ve teknik yeterliklerini kanunen ispat etmiş isteklilerin seçim<br />

aşamasında, sadece en düşük teklife göre değil, diğer belgelerin göreceli niteliğine ve<br />

niceliğine göre de değerlendirmeye alınması gerektiği üzerinde durulmuştur.<br />

Kamu İhale Kanununda, ihaleye katılmak isteyen isteklilerin hangi şartları sağlaması<br />

gerektiği ve yeterliğin belirlenmesinde istenecek belgeler açıklanmıştır. Bu belgelerle<br />

isteklilerin, ekonomik ve mali yeterlilikleri ile mesleki ve teknik yeterlilikleri<br />

değerlendirilmektedir. İdare, Kanunun koymuş olduğu aralıkta, işin niteliğine göre,<br />

yeterlilikte hangi belgelerin hangi sınırda isteyeceğine karar vermektedir. Kanununun<br />

40. Maddesi ve Yapım İşleri İhaleleri Uygulama Yönetmeliğinin 67. Maddesinde “ihale<br />

ekonomik açıdan en avantajlı teklifi veren isteklinin üzerinde bırakılır. Ekonomik<br />

açıdan en avantajlı teklif, en düşük fiyat teklifi olarak kabul edilir” denilmektedir.<br />

Gerçekte, “en düşük fiyat, ekonomik açıdan da en uygun teklif midir?<br />

Amacımız doğrultusunda, seçimin yapılması aşamasında değerlendirmeye alınacak<br />

ölçütler belirlenmiş, bulanık mantık yaklaşımıyla örnek bir model oluşturulmuş ve<br />

ihalesi gerçekleştirilmiş bir projede bu modelin uygulaması yapılarak sonuçlar<br />

karşılaştırılmıştır.<br />

Anahtar sözcükler: İhale kanunu, bulanık mantık, bulanık TOPSIS, çok ölçütlü karar<br />

verme, bulanık çıkarım, bulanık netleştirme.<br />

Giriş<br />

Proje yönetiminin, kalite-maliyet-zaman gibi üç önemli bileşeni bulunmaktadır. Bu<br />

bileşenlerden herhangi birinde meydana gelen değişiklik, diğerini ya da diğerlerini<br />

etkilemektedir. Proje yönetimi açısından, bu parametreleri dengede tutabilmek oldukça<br />

önemlidir (Turner, 1998). Bir projede kalite-maliyet-zaman parametrelerinin dengede<br />

tutulamamasının temelinde, aşırı düşük teklifler gelmektedir. Kamu İhale Yasası gereği<br />

en düşük teklifi veren firmalara ihaleyi vermek durumunda kalındığından dolayı, kamu<br />

kaynakları rasyonel ve verimli bir şekilde harcanamamakta, özellikle yapım projelerinde


işçilik hatalarına ve kalitesiz ürünlerin kullanılmasına sebep olmaktadır. Düşük<br />

maliyetten dolayı iş, kalitesinde yapılmıyor ve zamanında bitirilemiyorsa bu durum<br />

planlanan kamu hizmetinin gecikmesine sebep olur. Gecikmenin ve kalitesizliğin<br />

kamuya ve müteahhide bir maliyeti olacaktır (Akçay, Manisalı, 2007)<br />

Türkiye Odalar ve Borsalar Birliğinin düzenlemiş olduğu Kamu İhale Kanununun<br />

birinci uygulama yılı sonunda yapım sektörünün sektörel bazda değerlendirilmesi ve<br />

sonuç toplantısında ve konuyla ilgili çeşitli değerlendirmelerde, Yasa gereği, en yüksek<br />

kırımı veren firmaya ihalenin verilmek zorunda kalındığından, yüklenicilerden<br />

kaynaklanan sebeplerden dolayı, ilgili kurumun vatandaşlar karşısında zor duruma<br />

düştüğü, kuruma ve devlete olan güvenin zedelendiği belirtilmiştir (<br />

http://www.nethaber.com, 25.12.2007). Hâlbuki ihalenin mantığının ekonomik olarak<br />

avantajlı teklife ihaleyi vermek olduğu, ama kamu kurumlarının, en düşük teklife niye<br />

ihaleyi vermedin diye soruşturmalık oluruz korkusu ile en düşük teklife ihaleyi<br />

verdiklerini, bunun da kalitesizliği getirdiği değerlendirilmesinde bulunulmuştur. En<br />

düşük fiyatı verene iş verilir mantığının doğru olmadığı, aranması gerekenin düşük<br />

tekliften öteye uygunluk olması gerektiği, bunu ararken de işin malzemesinden tutun, o<br />

firmanın geçmişte yaptığı işlere varıncaya kadar bunların değerlendirmeye alınmasının<br />

şart olduğu ve iş bitirecek kabiliyette olan kurumların devletten iş alabilecekleri ifade<br />

edilmiştir ( http://www.nethaber.com, 20.11.2007 ). Diğer bir değerlendirmeye göre, 39<br />

trilyon TL yaklaşık maliyeti olan önemli bir yol projesi, yaklaşık % 68 tenzilatla<br />

sonuçlanmıştır. Bunun, stopajı ve diğer faktörler değerlendirildiğinde, o ihaleyi kazanan<br />

firmanın yemek alacak parasının bile olmayacağı söylenmiştir<br />

(http://www.ihale.gov.tr/egitim/S4.doc).<br />

Yukarıda tespit edilen aksaklıkların çözümüne yönelik, Başbakanlık Özürlüler İdaresi,<br />

aşırı düşük teklif verenlerin genelde kötü niyetli olduğu ve ihale dışı bırakılması<br />

gerektiği, Karayolları Genel Müdürlüğü tarafından, aşırı düşük teklif diye bir ölçüt<br />

konulması yerine, isteklinin işi yapabilme kabiliyetine yani niteliğine bakılması<br />

gerektiği ifade edilmiştir. Toplantıya katılan diğer sektörler, konuyla ilgili benzer<br />

görüşlerini belirtmişlerdir ( http://www.ihale.gov.tr/egitim/S4.doc ).<br />

Bu çalışmada değerlendirmenin sadece teklif kriterine göre değil, firmaların ekonomik,<br />

geciktirmeden ve kaliteli iş yapabilme kabiliyetlerinin tespit edilmesine dayanan<br />

bulanık mantık yöntemi kullanılarak bir model geliştirilmiş ve bir gerçek olay örneği ile<br />

modelin uygulaması yapılmıştır.<br />

Bulanık Mantık Yaklaşımı<br />

Bulanık mantık, belirsiz ortamda optimum kararlar almak için 1965 tarihinde Zadeh<br />

tarafından geliştirilmiş bir teoremdir. Bulanık mantık, olabilirlik teorisine<br />

dayanmaktadır. Olabilirlik, olayın fizibilite düzeyine, olayla ilgili verdiğimiz kararın ve<br />

olay hakkındaki inancımızın derecesi ile ilgilidir (Zadeh, 1965, Klir, ve diğ, 1997).<br />

Çoğu olaylar kesin sayılarla karakterize edilemediklerinden dolayı bulanık sayı fikri<br />

doğmuştur. Örneğin, hava kararmaya ne zaman başlar, yetenekli ile dahi arasındaki sınır<br />

nedir, bir sanat eseri hangi özellikleri taşıdığı zaman güzel, hangisinden yoksun olduğu<br />

zaman çirkindir gibi, bunlar, kişiden kişiye ve coğrafyadan coğrafyaya değişebilen<br />

kavramlardır; cümlelerdeki, aşağı-yukarı, yaklaşık ve civarında kelimeleri olaylara<br />

118


ulanıklık katar. Aşağı yukarı altı ifadesi, altı sayısını bulanık hale getirmiştir çünkü<br />

aşağı yukarı ifadesi, altı değerinin sağında ve solunda bazı değerleri içerir. (Klir, ve diğ,<br />

1997)<br />

Bulanık küme teorisinin mühendislik uygulamaları ilk olarak inşaat mühendisliğinde<br />

olmuştur. Örneğin mevcut yapıların (köprülerin, binaların ve otoyol asfaltlarının)<br />

değerlendirilmesinde başarılı olmuştur. Diğer bir önemli uygulaması, karar verme<br />

problemlerinin çözümüdür. (Klir, ve diğ, 1997)<br />

Bulanık Sistem Modelleme<br />

Girdi<br />

Bulanık sistem modellemenin gerçek değeridir.<br />

Bulanıklaştırma<br />

Gerçek değerin (girdinin), dilsel değerin hangi terimlerine hangi üyelik dereceleri ile ait<br />

olduğunun bulunması işlemidir.<br />

Bulanık Kural Tabanı<br />

Bulanık kural tabanı, uzmanlara danışılarak ve bulanık kümelemede olduğu gibi<br />

denetimsiz öğrenme yöntemi ile oluşturulabilir. Kurallar, eğer-ise kalıbıyla gösterilir ve<br />

bulanık ifadeler ile tablo haline getirilir. Buradaki bulanık ifadeler, yukarıda<br />

bahsedildiği gibi, aşağı yukarı, yaklaşık, civarında, ağır, hafif, uzun, kısa, büyük, küçük,<br />

hızlı, yavaş, sıcak soğuk gibi dilsel ifadelerdir (Manisalı, Temur, 2009)<br />

Bulanık Yorumlama Mekanizması<br />

Eldeki gerçek girdi değerleri için bulanık kural tabanındaki hangi kuralların<br />

kullanılacağını veya etkinleştirileceğinin belirlenmesidir. Bulanık yorumlamada,<br />

bulanık operatörler kullanılır. Bunların bazıları aşağıda gösterilmiştir.<br />

µ A + B ( x) = max[ µ A ( x),<br />

µ B ( x)]<br />

µ A * B ( x) = min[ µ A ( x),<br />

µ B ( x)]<br />

µ = 1− µ ( x)<br />

(Mete, Manisalı, 2007)<br />

A<br />

A<br />

Bulanık yorumlama, bütünleştirme ve sonuç kısmı olmak üzere iki aşamadan oluşur.<br />

Bütünleştirme kısmı, kural tabanının eğer kısmı ile ilgilidir. Eğer kısmındaki dilsel<br />

119


ifadeler bulanık operatörler vasıtasıyla üyelik derecelerinin birleşimi olan bir değer<br />

hesaplanır. Sonuç kısmı, kural tabanının “ise” kısmı ile ilişkilidir.<br />

En çok kullanılan bulanık çıkarım yöntemleri;<br />

1) Mamdani bulanık çıkarımı (şekil 1).<br />

2) Larsen çarpımsal bulanık çıkarımı (şekil 2).<br />

3) Sugeno bulanık çıkarımı (şekil 3).<br />

Şekil 1 Mamdani bulanık çıkarımı.<br />

Şekil 2 Larsen çarpımsal bulanık çıkarımı.<br />

120


Netleştirme<br />

Şekil 3 Sugeno bulanık çıkarımı.<br />

Netleştirme, bir bulanık çıkarımın olası dağılımını ifade edecek en uygun sayısal değeri<br />

yani bulanık olmayan değerin tespit edilmesi için yapılan bir işlemdir. Çeşitli<br />

netleştirme stratejileri vardır. Bunların hangisinin tercih edileceği problemin<br />

özelliklerine göre değişir ve karar verici problemin niteliğine göre bir yöntemi tercih<br />

eder. Yöntemin belirlenmesinin sistematik bir yaklaşımı yoktur (El-Sharkawi, M).<br />

1) Alanın ağırlık merkezi yöntemi<br />

En yaygın olarak kullanılan bir metottur. Buna karşılık hesap işlemi karışıktır (şekil 4).<br />

Yukarıdaki örneğimize göre, boy uzunluğu 1.72 m olan ve ağırlığı 88 kg olan bir kişi;<br />

%55 orta sağlıklı, %45 az sağlıklıdır.<br />

2) Maksimumun ortalaması (MOM-mean of maximum)<br />

Yukarıdaki örneğimize göre, boy uzunluğu 1.72 m olan ve ağırlığı 88 kg olan bir kişi;<br />

%100 az sağlıklıdır.<br />

Üyelik fonksiyonunun maksimum olduğu tüm değerlerin ortalamasıdır (Şekil 5).<br />

121


µ conclusion : Sonuc bulanik kumesinin uyelik derecesi<br />

Şekil 4 Alanın ağırlık merkezi.<br />

3) Ağırlıklı ortalama metodu<br />

122<br />

Şekil 5 Maksimumun ortalaması.<br />

Ağırlıklı ortalama metodu, ağırlık merkezi yöntemine göre daha az hesap<br />

gerektirmesine rağmen ağırlık merkezi yöntemine çok yakın sonuç verir (şekil 6)<br />

Yukarıdaki örneğimize göre, boy uzunluğu 1.72 m olan ve ağırlığı 88 kg olan bir kişi;<br />

%60 az sağlıklı, %40 orta sağlıklıdır.<br />

Şekil 6 Ağırlıklı ortalama.<br />

3.a) Sugeno yorumlama mekanizması için ağırlıklı ortalama metodu<br />

Sugeno yönteminde eğer parametreler çok ise, hesap çarpım üzerine kurulduğu için<br />

hassasiyet azalır. Bundan dolayı çok parametreli işlerde bu yöntem seçilmemelidir (El-<br />

Sharkawi, M).<br />

l<br />

∑<br />

i=<br />

1<br />

l<br />

∑<br />

*<br />

i i<br />

Y = y h (Şekil 3)<br />

i=<br />

1<br />

Yukarıdaki örneğimize göre, boy uzunluğu 1.72 m olan ve ağırlığı 88 kg olan bir kişi;<br />

%60 az sağlıklı, %40 orta sağlıklıdır.


Kamu İhalelerinin Değerlendirilmesi<br />

Kriterlerin Belirlenmesi ve Modelin Oluşturulması<br />

Bulanık sistem modelinin oluşturulmasında Sugeno bulanık çıkarımı kullanılacak ve<br />

netleştirme aşamasında öklidyen uzaklık yöntemi kullanılarak bulanık TOPSIS<br />

(Techique for Order Performance by Similarity to Ideal Solution) yöntemi<br />

kullanılacaktır.<br />

1) Firmanın mesleki ve teknik durumu<br />

Netleştirme<br />

2) Firmanın mali gücü<br />

123<br />

3) Firmanın teklif durumu<br />

Bulanık modelin son aşamasında, öklidyen uzaklık yöntemini kullanarak (1), bulanık<br />

“1” üyelik derecesine en yakın ve bulanık “0” üyelik derecesinden en uzakta bulunan<br />

istekli firma belirlenir, yakınlık katsayısı hesaplanır ve ihale bulanık ideal nokta olan<br />

1’e en yakın olan firmaya bırakılır (Hwang and Yoon, 1981, Chen and Hwang, 1992,<br />

Kaya ve diğ.,2007).


124<br />

i<br />

∑<br />

d(<br />

µ h = ⎜<br />

⎛ − h<br />

i<br />

⎟<br />

⎞<br />

1 , 0,<br />

) µ 1,<br />

0<br />

⎝ ⎠<br />

………(1)<br />

i:1,2,3<br />

µ : 1<br />

µ<br />

1<br />

0<br />

1<br />

d n<br />

0<br />

d n<br />

: 0<br />

1<br />

: Kriterlerin<br />

1'e<br />

olan uzaklik mesafesi<br />

: Kriterlerin<br />

0' a olan uzaklik mesafesi<br />

CC (1'e<br />

olan yakinlik katsayisi) d ( d + d<br />

Gerçek Durum Örneği<br />

11.06.2007 tarihinde bir yapım işi ihale edilmiş ve ihaleye dokuz istekli katılmıştır.<br />

Tablo 1’de görülen İstekli 7 mali durum belgesini teklif zarfının içine koymadığı için<br />

ihale dışı kalmıştır. Diğer isteklilerin belgelerinin hepsi kanun gereği uygun<br />

görülmüştür.<br />

Aşırı düşük teklif hesabı yapılmış ve geçerli sekiz isteklinin de vermiş olduğu teklifler<br />

aşırı düşük sınırının altında kalmamıştır ( YM*0,40 ≤ Geçerli teklifler ≤ YM*1,20.) İş,<br />

763.416,96 TL ile en düşük teklifi veren istekli 8 üzerinde kalmıştır (Tablo 1). Ancak,<br />

istekli 8 taahhüdünü yerine getirememiş ve iş aynı ihale şartlarında başka bir firmaya<br />

devir edilmiştir.<br />

Aşağıdaki tablo 1 ‘de modelde kullanılacak ve yeterlilik aşamasında isteklilerden<br />

istenilen belgeler görülmektedir.<br />

n<br />

Tablo 1 Firmalara ait kriterler<br />

=<br />

2<br />

0<br />

n<br />

1<br />

n<br />

0<br />

n<br />

)


*istekliler iş deneyim belgesi olarak diplomalarını<br />

vermişlerdir. Sadece istekli 5 hem diplomasını vermiş<br />

hem de 14.07.2006 tarihli iş durum belgesi vermiştir.<br />

Diplomasını ibraz eden isteklilerin, iş deneyim kriteri<br />

aidiyetlik derecesi hesabı, modelimizdeki hesabın tam<br />

tersi olarak yapılır.<br />

5812 sayılı Kamu İhale Kanunu ile Kamu İhale Sözleşmeleri Kanununda değişiklik<br />

yapılmasına dair kanunun, 24/h Maddesinde:<br />

“İş deneyimi bulunmayan mühendis veya mimarların, aldıkları lisans eğitimine uygun<br />

yapım işi ihalelerine başvurularında, toplam süresi onbeş yılı geçmemek kaydıyla<br />

mezuniyetlerinden sonra geçen her yıl, yüzyirmiikibinüçyüzseksenyedi Yeni Türk<br />

Lirası olarak hesaplanmak üzere 10 uncu madde kapsamındaki benzer iş deneyimi<br />

olarak dikkate alınır. Bu süre iş deneyimi bulunan mimar ve mühendisler için<br />

uygulanmaz” denilmektedir (http://www.ihale.gov.tr/mevzuat/)<br />

Bulanık Mantık Modeline Göre Hesap<br />

İlk olarak modelimizdeki tüm kriterlerin değerleri (x1, x2,…,x8) bulanık sistem<br />

modelimize girerek bulanıklaştırılır. Daha sonra çarpımsal Sugeno bulanık çıkarımı<br />

uygulayarak firmaların mesleki ve teknik durumu sonuç üyelik derecesi (h 1 ), mali gücü<br />

sonuç üyelik derecesi (h 2 ) ve teklif durumu sonuç üyelik derecesi (h 3 ) hesaplanır.<br />

Netleştirme aşamasında öklidyen uzaklık formülü kullanılarak her bir isteklinin sonuç<br />

üyelik derecelerinin bulanık ideal nokta olan 1’e ve 0’a olan uzaklıkları hesaplanarak<br />

bulanık 1’e olan yakınlık katsayısı hesaplanır ve çıktı değerine ulaşılır. Tüm hesap<br />

değerleri tablo 2, tablo 3, tablo 4 ve tablo 5 ve tablo 6’da görünmektedir.<br />

Tablo 2 Firmaların bulanık sisteme girdi değerleri<br />

125


Tablo 3 Firmaların mesleki ve teknik kapasitesi aidiyetlik dereceleri<br />

Tablo 4 Firmaların mali gücü aidiyetlik dereceleri<br />

Tablo 5 İsteklilerin teklifinin aidiyetlik dereceleri<br />

126


Netleştirme<br />

Tablo 6 İsteklilerin bulanık ideal noktaya<br />

uzaklıkları<br />

127<br />

Modelimize göre değerlendirme<br />

sadece en düşük teklife göre değil<br />

firmaların diğer özelliklerinin hepsini<br />

göz önüne alarak yapılmıştır. Bu<br />

modele göre, isteklilerden mesleki ve<br />

teknik kapasitesi en yüksek, mali gücü<br />

kuvvetli ve vermiş olduğu fiyatla en<br />

mantıklı teklifi sunan İSTEKLİ 3<br />

olduğu tespit edilmiştir.<br />

Halbuki, iş en düşük teklifi veren ve ekonomik olarak en uygun teklif sayılan İSTEKLİ<br />

7 üzerinde kalmıştı. Ancak firma taahhüdünü yerine getirememiş ve işi aynı şartlarda<br />

başkasına devretmek zorunda kalmıştır. Eğer aynı şartlarda işi devir alacak başka bir<br />

firma olmasaydı, iş fesih edilecek, işi alan yüklenici hem teminatını yakacak ve hem de<br />

cezalı duruma düşecekti. İdare de, iş zamanında bitmediği için mağdur olacaktır.<br />

Sonuç<br />

Kamu ihalelerin değerlendirilmesi aşamasında, işin sadece en düşük teklifi verene göre<br />

değil, aynı zamanda firmanın mesleki ve teknik kapasitesine (faaliyeti, iş deneyim<br />

süresi ve kapasitesi, teknik kapasitesi), mali gücüne (sermayesi, kredibilitesi) ve teklif<br />

durumuna (teklif, teklifin ortalamadan sapma durumu) göre belirlenmesinde bulanık<br />

mantık yönteminin uygulanabileceği, böylece kamu kaynaklarının rasyonel ve verimli<br />

bir şekilde kullanılarak, hem yüklenicinin hem de kamunun yararına olacağı<br />

düşüncesindeyiz.<br />

Kaynaklar<br />

Akçay C., , Manisalı E. (2007) İnşaat İhale Yönetiminde Karşılaşılan Problemer ve<br />

Çözüm Önerileri. Dördüncü İnşaat Yönetimi Kongresi, Bildiriler Kitabı, İTÜ Süleyman<br />

Demirel Kültür Merkezi, İstanbul.<br />

Chen, SJ. and Hwang, CL. (1992) “Fuzzy multiple attribute desicion making methods<br />

and applications” Springer-Verlag, Berlin<br />

Hwang, CL. and Yoon, K. (1981) “Multiple attribute desicion making methods and<br />

applications” Springer-Verlag, Newyork<br />

Kaya İ., Kılınç M.S., Çevikcan E. (2007) Makine-teçhizat seçim problemlerinde bulanık<br />

karar verme süreci, Mühendis ve Makine, 49(576) pp 8-14<br />

Klir, G.J., Clair, U.H., Yuan, B. (1997) Fuzzy Set Theory: Foundations and<br />

Applications, Prentice Hall PTR, Upper Saddle River, NJ, USA


Manisalı E., Temur R. (2005) Mevcut Yapıların Risk Analizinde Bulanık Mantık<br />

Uygulaması. Yöneylem Araştırması ve Endüstri Mühendisliği XXV.Ulusal Kongresi,<br />

Bildiri Kitabı, İstanbul.<br />

Mete M., Manisalı E. (2007) Bakim Stratejilerinin Seçiminde Bulanik Çok Amaçli<br />

Karar Verme Modeli. Yedinci YAEM Ulusal Kongresi, Bildiri Kitabı, Ege Üniversitesi,<br />

İzmir.<br />

Turner, J.R. (1998) The handbook of project-based management Second edt., Robinson,<br />

E., Ed. The McGraw-Hill Companies, Berkshire, England.<br />

Zadeh, L. (1965) “ Fuzzy sets”, Information control, 8 pp 338-353<br />

El-Sharkawi, M., Department of Electrical Engineering University of Washington<br />

(http://cialab.ee.washington.edu/index_files/tutorial/fuzzy.pdf).<br />

http://www.ihale.gov.tr/mevzuat/<br />

http://www.ihale.gov.tr/egitim/S4.doc, 03.05.2004, yapım sonuç toplantısı<br />

http://www.nethaber.com/Ekonomi/45665/Artik-ihalelerde-EN-DUSUK-FIYATI-<br />

VEREN-IHALEYI, 20.11.2007<br />

http://www.nethaber.com/Ekonomi/50170/BEGENMEDIKLERININ-VAY-HALINE-<br />

TOKI-begendigi-muteahhide-ihale, 25.12.2007<br />

128


Türkiye’de İnşaat Sektöründe İş Sağlığı ve Güvenliği<br />

Ayşegül Ercan<br />

İnş. Y. Müh.<br />

Ulaştırma Bakanlığı, DLH Genel Müdürlüğü,<br />

5. Kat, 504, Emek, Ankara<br />

0 312 203 16 42<br />

E-posta: aysercan@yahoo.com<br />

Öz<br />

Türkiye’de iş kazaları ve meslek hastalıkları, birçok kişinin hastalanmasına ve<br />

hayatlarını kaybetmesine sebep olmaktadır. Özellikle de inşaat sektöründe bu tür<br />

olumsuzluklar fazlasıyla yaşanmaktadır. SSK kayıtlarına göre, 2006 yılında Türkiye’de<br />

meydana gelen toplam iş kazası sayısı 79027’dir. Meslek gruplarının içinde, meydana<br />

gelen iş kazalarında 11039 iş kazası ile metalden eşya imalatı iş kolundan sonra, 7143 iş<br />

kazası ile inşaat sektörü ikinci sırada yer almaktadır, bu sayı toplamda % 9’luk bir<br />

değere tekabül etmektedir. Meydana gelen iş kazaları toplamda % 3 değerinde sürekli iş<br />

görmezlik, % 2 değerinde de ölümle sonuçlanmaktadır.<br />

İnşaat sektöründe çalışan işçiler, sanayi sektöründeki gibi kapalı alanlarda (fabrika, vs.)<br />

çalışma olanağı bulamamaktadırlar, projelerin çeşitliliği sürekli hareket halinde<br />

olmalarını gerektirmektedir. Bununla beraber inşaat alanı tehlikelidir ve çalışanlar için<br />

birçok risk içerir. Ayrıca bir projede birden fazla işçi çalıştığından tehlike ve risk de<br />

artar. Bu durumda iş sağlığı ve güvenliğini sağlamak da zorlaşmaktadır.<br />

Ancak son yıllarda Avrupa Birliği’ne giriş süreci ve inşaat sektöründeki firmaların<br />

yabancı firmalarla işbirliği içinde olması nedeniyle, Türkiye’de iş sağlığı ve güvenliği<br />

konusu gündeme gelerek önem kazanmıştır. Bu durum Türkiye’de iş güvenliğine<br />

verilen önem açısından olumlu sonuçlar meydana getirmiş olup, aynı zamanda bu<br />

konudaki standartları yükseltme zorunluluğu da oluşturmuştur.<br />

Sadece yasa veya yönetmelik çıkarılarak iş güvenliğinin sağlanamayacağı<br />

bilinmektedir. Tam anlamıyla iş güvenliğinin sağlanabilmesi için, öncelikle gerek<br />

işçilerde, gerek işverende, gerekse denetleyicilerde iş güvenliği bilincinin oluşturulması<br />

gerekmektedir. Bu bilincin oluşturulması için de en başta gelen unsur eğitimdir. İnşaat<br />

sektöründe çalışan işçilerin genellikle eğitim durumları düşük seviyelerde olduğundan,<br />

bu eğitim açığı meslek içi eğitim ve bu konuda eğitimli işveren ve denetçilerin<br />

kontrolleriyle sağlanabilecektir.<br />

Bu çalışmada, Türkiye’de inşaat sektöründe iş sağlığı ve güvenliğinin genel durumu,<br />

çalışanların maruz kaldığı tehlikeler, bu sektördeki kaza nedenleri ve alınabilecek<br />

önlemler derlenmiştir. Ayrıca, iş sağlığı ve güvenliği konusunda gelişmiş ülkelerden<br />

olan ABD ile Türkiye karşılaştırılmış olup, Türkiye’nin bu konudaki eksiklikleri<br />

belirlenmiştir.<br />

Anahtar sözcükler: İnşaat sektörü, iş sağlığı, iş güvenliği, iş kazaları.<br />

129


Giriş<br />

Çalışma alanlarında işin yapılması sırasında ortamdaki fiziksel, çevresel, psikolojik v.s.<br />

şeklindeki etkenler sebebiyle çalışanların karşılaştıkları sağlık sorunları ve mesleki<br />

tehlikelerin ortadan kaldırılmasına yönelik yapılan mühendislik, teknik ve eğitim gibi<br />

sistemli çalışmalara iş güvenliği denir (Yılmaz, 1976).<br />

Her yıl birçok işçi, çalışma koşulları ya da çalışma alanlarındaki zor, sağlıksız, tehlikeli<br />

şartlar yüzünden ölmekte, yaralanmakta ya da hastalanmaktadır. Bunun yanında iş<br />

sağlığı ve güvenliği konularında yeterli düzeye ulaşamayan ülkelerin ekonomileri de bu<br />

durumdan olumsuz etkilenmektedir. Türkiye’de Avrupa Birliği müktesebatına uygun<br />

olarak 10 Haziran 2003 tarihinde 4857 sayılı İş Kanunu yürürlüğe girmiş ve bir takım<br />

yönetmelik ve tüzükler oluşturulmuştur.<br />

İnşaat sektörü açısından bakacak olursak, inşaat sektörü, birçok üretim alanı ile ilişkili<br />

olup, ülke ekonomisi ve kalkınmaya katkı sağlamada büyük öneme sahip bir iş koludur.<br />

Sektördeki teknolojik gelişmelere nazaran, iş sağlığı ve güvenliği konusunda yeterli<br />

gelişme sağlanamamış olup, hali hazırda bu konuda eksikler bulunmaktadır. Yapı<br />

denetim şirketlerinde çalışan yapı denetçileri ve şantiyelerde görev yapan şantiye<br />

mühendislerinin sahip oldukları mühendislik eğitiminin yanı sıra evrensel bir kavram<br />

olan iş sağlığı ve güvenliği konularında da yeterli bilgi ve birikime sahip oldukları tam<br />

anlamıyla söylenemez. Örneğin; her inşaat şantiyesinin önünde, baretini tak, emniyet<br />

kemerin olmadan çalışma şeklindeki levhalar mevcuttur. Ancak çalışma sahasındaki<br />

işçilerde çoğunlukla ne baret ne de emniyet kemeri takılmış olmamaktadır. Bu yüzden<br />

meydana gelen kazaların büyük çoğunluğu yeterince güvenli olmayan iş iskelelerinde,<br />

korkuluksuz merdivenlerde, emniyet kemeri takmadan çalışılan çatılarda veya dış cephe<br />

duvarlarını örerken aşağı düşme şeklinde meydana gelmektedir.<br />

Türkiye’de inşaat sektörü; istihdam edilen işçi sayısı açısından ilk sıralarda yer<br />

almaktadır. Bununla birlikte yaralanma, sakat kalma ve ölümle sonuçlanan iş kazaları<br />

açısından da ilk sıralarda yer almaktadır (Özer, 2008). Bunun en önemli sebepleri;<br />

sektördeki işçilerin genel eğitim seviyesi, meslek içi eğitimlerinin olmayışı veya<br />

eksikliği, dikkatsizlik, kişinin kendine fazla güvenmesi, işverenin yetersiz denetimleri<br />

ve bu konudaki duyarsızlık olarak sıralanabilmektedir.<br />

Türkiye’de inşaat sektöründe 2007 yılı sonu itibariyle 1.300.033 kişi çalışmaktadır ve<br />

bu rakam Sosyal Sigortalar Kurumu’na kayıtlı işçi sayısının % 16’sına karşılık<br />

gelmektedir (SSK, 2006/2007). SSK kayıtlarına göre, 2006 yılında Türkiye’de meydana<br />

gelen toplam iş kazası sayısı 79027’dir. Meslek gruplarının içinde, meydana gelen iş<br />

kazalarında 11039 iş kazası ile metalden eşya imalatı iş kolundan sonra, 7143 iş kazası<br />

ile inşaat sektörü ikinci sırada yer almaktadır, bu sayı toplamda % 9’luk bir değere<br />

tekabül etmektedir. Meydana gelen iş kazaları toplamda % 3 değerinde sürekli iş<br />

görmezlik, % 2 değerinde de ölümle sonuçlanmaktadır. Bu rakamların yanı sıra SSK<br />

istatistiklerine yansımayan iş kazaları ve meslek hastalıkları sonucu ölümlerin olduğu<br />

da unutulmamalıdır.<br />

2006 yılı SSK istatistiklerinden iş kazaları ile ilgili derlenen veriler şu şekildedir;<br />

130


Tablo 1. İş kazalarının meydana geldiği dönemler<br />

Aylar İş Kazası Sayısı Yüzde Olarak İş Kazası Sayısı<br />

Ocak-Şubat-Mart-Nisan 21.316 % 27<br />

Mayıs-Haziran-Temmuz-Ağustos 25.572 % 32<br />

Eylül-Ekim-Kasım-Aralık 32.139 % 41<br />

Toplam 79.027 % 100<br />

Yukarıdaki tabloda da görüldüğü gibi en çok iş kazasının görüldüğü dönemler sonbahar<br />

ve kış mevsiminin başlarıdır. Bunun sebebi; yaz dönemi inşaat sektörünün en verimli ve<br />

iş faaliyetlerinin fazla olduğu bir zaman dilimi olmasıdır. Bu yüzden yoğun bir çalışma<br />

sürecinden çıkıp, hiç ara vermeden işe devam etmenin işçiler üzerinde yarattığı<br />

yorgunluk olabileceği düşünülmektedir.<br />

Tablo 2. İş kazalarının meydana geldiği iş saatlerine göre dağılımı<br />

Saatler İş Kazası Sayısı Yüzde Olarak İş Kazası Sayısı<br />

1. saat 12.790 % 16<br />

2. saat 11.698 % 15<br />

3. saat 11.763 % 15<br />

4. saat 9.573 % 12<br />

5. saat 6.171 % 8<br />

6. saat 6.921 % 9<br />

7. saat 8.999 % 11<br />

8. saat 11.106 % 14<br />

9. saat +…. 0 0<br />

Toplam 79.027 % 100<br />

Yukarıdaki tabloda da görüldüğü gibi en çok iş kazası mesainin ilk 3 saatinde ve son<br />

saatinde meydana gelmektedir. Günün ilk saatlerinde uykusuzluk, güne alışamama gibi<br />

sebeplerden dolayı insanların kaza yapma eğilimleri daha fazladır. Günün son<br />

saatlerinde ise, tüm gün çalışmış olmanın verdiği yorgunluk ve stres işçiler üzerinde<br />

dikkatin azalmasına ve kaza yapma olasılıklarının artmasına sebep olmaktadır.<br />

2007 yılı SSK kayıtlarına göre iş kazalarının en çok meydana geldiği ilk on iş kolu<br />

aşağıdaki gibidir;<br />

Tablo 3. İş kazalarının iş kollarına göre dağılımı<br />

Sıra İş Kolları İş Kazası Sayısı Sürekli İş Görmezlik Ölüm<br />

1 Metalden Eşya İmalatı 11.039 196 31<br />

2 İnşaat 7.143 428 397<br />

3 Kömür Madenciliği 6.722 386 35<br />

4 Nakil Araçları İmali 5.807 78 23<br />

5 Metal Mütea. Esas Endüs. 5.506 54 19<br />

6 Makine İm. Ve Tamiratı 5.331 92 25<br />

7 Taş, Toprak, Kil, Kum vs. İma. 5.311 80 35<br />

8 Dokuma Sanayi 5.155 127 26<br />

9 Nakliyat 4.478 130 165<br />

10 Toptan ve Perakende Tic. 2.610 84 70<br />

Tablo 3’de de görüldüğü gibi, en fazla sayıda sürekli iş görmezlik ve ölümle sonuçlanan<br />

iş kazası sayısı inşaat iş kolunda meydana gelmektedir. Ayrıca, inşaat sektörünün iş<br />

kazasının meydana geldiği sektörlerin arasında ikinci sırada yer aldığı görülmektedir.<br />

131


Yapı İşlerinde Kaza Nedenleri<br />

İnşaat sektörü, çok çeşitli iş kolları sebebiyle birçok risk taşımakta ve bu riskleri en aza<br />

indirgemek için her geçen gün çağın gerektirdiği şekilde teknolojik, yöntemsel ve<br />

davranışsal sistemler geliştirmektedirler. Ancak, tüm bunlara rağmen iş kazalarının<br />

önüne geçilememektedir.<br />

İnşaat sektöründe meydana gelen iş kazası sonucu ölümlerin % 30’u düşmelerden, %<br />

26’sı taşıma sırasında yüksekten düşen nesnelerden, % 19’u makinelerin arasına<br />

sıkışmaktan ve çarpmalardan, % 18’i ise elektrik çarpması, % 7’si ise cisim batması<br />

veya kesik gibi olaylar sonucu meydana gelmektedir (Uyan, 2008). Dolayısıyla<br />

şantiyelerde iş sağlığı ve güvenliği ile ilgili kanun ve yönetmeliklerde belirtilen iş<br />

kazaları ile ilgili yol gösterici ve önleyici talimatların yerine getirilmesi konusunda<br />

duyarlı olunması kazaların önlenmesi veya en aza indirgenmesi açısından büyük önem<br />

taşımaktadır.<br />

Türkiye’nin inşaat sektöründe meydana gelen kazalar açısından dünya sıralamasında üst<br />

sıralarda yer alması durumu, sektördeki eğitim düzeyi düşüklüğü ile yakından ilgilidir.<br />

Genelde insanlardaki aşırı cesaret, deneyimlerine fazlasıyla güvenme, işinin ehli olduğu<br />

duygusu gibi zihniyetler iş güvenliği konusunda yeterince bilinçli olmadığının<br />

göstergeleridir. Bunların yanı sıra, iş yerlerinde güvenlik önlemlerinin alınmaması,<br />

işverenin bu tür önlemleri maliyet olarak görmesi gibi nedenler de vardır. Ayrıca kaza<br />

sonrasında, kaza nedenlerinin şanssızlık, kaçınılmazlık, dikkatsizlik ve kader gibi<br />

kavramlara dayandırılması, kazaların gerçek nedenlerinin araştırılmasına engel<br />

olmaktadır.<br />

Sektördeki iş kazalarının artmasında rol oynayan temel etkenleri şu şekilde sıralamak<br />

mümkündür;<br />

� Şantiyelerde gerekli denetim ve kontrollerin yeterince yapılmaması,<br />

� Teknolojide geri kalınması,<br />

� Hem genel eğitim hem de mesleki eğitimin olmayışı ya da yetersiz oluşu,<br />

� Tehlikelere karşı alınan önlemlerin yetersizliği, işçilerin yapılan uyarılara uyup<br />

uymadığının ve verilen koruyucu malzemelerin kullanılıp kullanılmadığının<br />

takip edilmeyişi, uygulamadaki ihmaller ve önemsememe durumları,<br />

� Ucuz işçi ve personel çalıştırmak adına deneyimsiz eleman istihdamının<br />

yapılması, yeni alınan işçilerin intibak eğitiminden geçirilmeyişi, dolayısıyla bu<br />

işçilerin yapacakları işin önem ve bilincine sahip olmadan çalıştırılması,<br />

� İnşaat işleri çok çeşitli sahalarda ve kalabalık işçi grupları ile yapılıp, bu işlerde<br />

zamanla yarışılmaktadır. İşçiler de genelde günlük ya da kısa süreli sigortasız<br />

çalışanlardan oluşması,<br />

� İşverenin ya da iş yeri güvenlik şeflerinin ya da şantiye şeflerinin kazaların<br />

neden, nasıl meydana geldiği, aynı kazanın bir daha tekrarlanmaması için<br />

alınacak önlem ve tedbirlerin ciddiyetini önemsememesi gibi durumlar iş<br />

kazalarının önlenememesinde başlıca faktörlerdir.<br />

İnşaat Sektörünün Kendine Özgü Koşulları<br />

İş kazaları ve meslek hastalıklarının işyerine ve ulusal ekonomiye kattığı<br />

olumsuzlukların yanında iş gücü kaybı, üretim kaybı ve hastane masrafları, ilaç<br />

132


edelleri, mahkeme masrafları, tazminat ödemeleri gibi birçok yan maliyette<br />

bulunulmasına sebep olmaktadır. İnşaat sektöründe iş kazalarının çok olmasında,<br />

ülkenin ekonomik, sosyal, eğitim ve kültür durumunun yanı sıra, inşaat iş kolunun<br />

kendine has zorluk ve koşullarının olması önemli derecede etkilidir. Bu koşulları<br />

aşağıdaki gibi sıralamak mümkündür (Öcal, 2006);<br />

� Sektörde çok sayıda küçük işletme ve alt işveren çalışmaktadır.<br />

� Teknik personel iş sağlığı ve güvenliği konusunda yeterli bilgi birikimine sahip<br />

değildir.<br />

� İşçilerin genel eğitim seviyeleri düşüktür.<br />

� Yapı işleri ile ilgili düzenlemelerde iş sağlığı ve güvenliği konularına yer verilse<br />

de uygulamada aksaklıklar bulunmaktadır.<br />

� İnşaat sektörü sürekli üretim ve değişim gösteren bir döngü içerisindedir.<br />

� Çalışma alanı genellikle geniş ve dağınıktır.<br />

� İşçiler geçicidir, çalışanlar sık değişir, bu yüzden işçi sirkülasyonu fazladır.<br />

� Günlük çalışma süreleri uzun ya da çalışma saatleri düzensizdir.<br />

� Çevreden kaynaklanan her türlü olumsuzluğa açıktır.<br />

İnşaat İşçileri İçin Sağlık ve Güvenlik Önlemleri<br />

İş güvenliğini sağlamak hem insani bir görev, hem de yasal bir zorunluluktur. İş<br />

güvenliğini sağlamak adına iş kazalarının oluşumunu önlemek için alınan tedbirler,<br />

oluşan maddi kayıpları ödemekten daha masrafsız ve kolaydır. Günümüzde önemli<br />

boyutlara ulaşan, telafisi olmayan sonuçlar doğurabilen iş kazalarının en aza<br />

indirgenmesi, güvenli çalışma koşullarını sağlayarak, işverenin ve çalışanların karşılıklı<br />

duyarlı ve bilinçli davranmaları ile mümkündür. Neticede işletmelerin iş kazalarından<br />

ötürü meydana gelen maddi kayıplarını azaltmak, üretimin kesintiye uğramasını<br />

önlemek iş gücü verimini artırır, buna bağlı olarak ülke kalkınmasına da fayda sağlamış<br />

olur.<br />

İş güvenliğinin temel ilkesi, işçilerin en dikkatsiz ve güvensiz davranışına karşın iş<br />

kazasının oluşmasını önleyecek önlemlerin alınmasıdır. Çünkü, çalışan insanın doğal<br />

yapısı gereği ve çok değişik faktörlerin etkisi ile çalışma sürecinde riskli davranışlarda<br />

bulunması her an olasıdır. Bu tür riskli davranışlara karşı, iş kazalarının oluşmasını<br />

önleyecek güvenlik önlemleri geliştirilmelidir. Bu da iş yeri ortamından, çalışma<br />

sürecinden, çalışma araçlarından, yönetim ve denetim aksaklıklarından kaynaklanan<br />

tehlikelerin saptanmasını gerektirmektedir (Yılmaz, 1976). Bu bağlamda alınması<br />

gereken iş güvenliği tedbirlerini aşağıdaki gibi sıralamak mümkündür;<br />

� SSK’nın iş kazası istatistiklerine göre % 26 oranında meydana gelen düşen<br />

cisimlerin işçilerin başına çarpması ölümlere ve ağır yaralanmalara sebep<br />

olabilmektedir. Bu tür kazalara karşı inşaat alanı içinde sürekli olarak baş<br />

koruyucu baret, başlık veya kask kullanılmalıdır.<br />

� İnşaat işçileri çoğunlukla zamk, yapıştırıcı, tutkal, asfalt, katran, solvan gibi<br />

kimyasallar, silika ve asbest içeren tozlar ve kumların içinde çalışmaktadırlar<br />

(Uyan, 2008). Bu tehlikelere karşı işçiler solunum koruyucu olarak maske veya<br />

respiratör (solunum cihazları) kullanmalıdırlar.<br />

� İnşaat alanındaki vinç, greyder, kepçe, yıkım ve beton dökme makineleri<br />

yarattıkları gürültü yüzünden gerek bu makineleri kullanan işçiler, gerekse<br />

133


çevredeki işçiler için önemli derecede işitme sorunlarına neden olmaktadır. Bu<br />

tehlikeden korunmak için işçiler kulak koruyucu olarak kulaklık veya kulak<br />

tıkacı kullanmalıdırlar (Uyan, 2008).<br />

� İnşaat işlerinin her türlü iklim koşulunda gerçekleştirilme koşulu olduğundan,<br />

işçiler sıcak, soğuk, kuru, nemli ortamlara karşı uygun koruyucu kıyafetler<br />

kullanmalıdırlar.<br />

� İnşaat alanındaki kaynak işleri sırasında işçilerin zararlı ışınlardan ve olası metal<br />

parçalarının sıçramasından korunmak için göz koruyucu maske, gözlük, kalkan<br />

kullanmaları gerekmektedir.<br />

� İnşaat alanında çalışan işçilerin, iş kazası istatistiklerine göre % 30 oranında<br />

meydana gelen yüksekten düşme tehlikesine karşı emniyet kemeri takması<br />

gerekmektedir.<br />

� Yapı alanı içindeki tehlikeli kısımlar, açıkça sınırlandırılacak ve buralara<br />

görünür şekilde yazılmış uyarma levhaları konulacak ve geceleri kırmızı<br />

ışıklarla aydınlatılmalıdır.<br />

� Yapının devamı süresince sivri uçları veya keskin kenarları bulunan malzeme ve<br />

artıklar, gelişi güzel atılmayacak ve ortalıkta bulundurulmamalıdır.<br />

� İnşaat alanında kazaya sebep olacak veya çalışanları tehlikeli durumlara<br />

düşürecek şekilde malzeme istif edilmemeli ve araçlar gelişi güzel yerlere<br />

bırakılmamalıdır.<br />

� Tavan veya döşemelerdeki boşluk ve deliklere korkuluk yapılacak veya bu<br />

deliklerin üstleri geçici bir süre için uygun şekilde kapatılmalıdır.<br />

Güvenlik önlemlerinin etkili olabilmesi için şu da unutulmamalıdır ki; alınan güvenlik<br />

önlemleri ve geliştirilen koruyucular tehlikeyi tamamen ortadan kaldırmalı, çalışmayı<br />

zorlaştırmamalı, çalışanı fiziksel açıdan rahatsız etmemeli, kendisi tehlike<br />

oluşturmamalı, bakım ve kullanımı kolay olmalıdır. Uygulamaya konulan önlemler<br />

sürekli olarak denetlenmeli, herhangi bir aksaklık oluşması durumunda aksaklıklar<br />

giderilmeli ve yeniden düzenlenmelidir (Yılmaz, 1976).<br />

Tüm bu önlemlerin yanı sıra, inşaat işçileri de, hem kendi güvenlikleri hem de diğer<br />

işçilerin güvenliğini korumak açısından aşırı derecede dikkatli olmak, işverenin<br />

talimatlarına uymak, tehlikeli durumları yetkililere bildirmek zorundadırlar. Ancak<br />

bunların sağlanabilmesi için, işe alınacak işçilerin hem fiziksel hem de zihinsel açıdan<br />

işe uygun seviyede olmalarına dikkat edilmelidir. Ayrıca işin faaliyet süresince<br />

çalışanlar sürekli olarak denetim altında tutulmalıdır ve güvenlik bilinci oluşturulmalıdır<br />

(Ayna, 2008).<br />

Türkiye’de İş Sağlığı ve Güvenliği Organizasyonu<br />

Türkiye’de işçi sağlığı ve güvenliğinin sağlanması görevi, 1945 yılında kurulan Çalışma<br />

ve Sosyal Güvenlik Bakanlığı bünyesinde İşçi Sağlığı Genel Müdürlüğü tarafından<br />

yürütülmektedir. Genel Müdürlük 1983 yılında Daire Başkanlığına dönüştürülmüştür.<br />

Böylece İşçi Sağlığı Daire Başkanlığı, 2000 yılında İş Sağlığı ve Güvenliği Genel<br />

Müdürlüğü olarak yeniden teşkilatlandırılmıştır. Çalışma ve Sosyal Güvenlik Bakanlığı<br />

(ÇSGB) bünyesinde İSG faaliyetlerinde bulunan dört birim bulunmaktadır (İSGGM,<br />

2009). Bunlar;<br />

134


� İSGÜM: İş Sağlığı ve Güvenliği Genel Müdürlüğü (İSGGM) / İş Sağlığı ve<br />

Güvenliği Merkezi<br />

� İTK: İş Teftiş Kurulu<br />

� ÇASGEM: Çalışma ve Sosyal Güvenlik Eğitim ve Araştırma Merkezi<br />

� SSK: Sosyal Güvenlik Kurumu -Sosyal Sigortalar Kurumu<br />

Şekil 1. Türkiye’de İş Sağlığı ve Güvenliği Organizasyon Şeması<br />

Çalışma ve Sosyal Güvenlik<br />

Bakanlığı<br />

Yasal Açıdan Sorumlu Kuruluşlar Teknik Açıdan Sorumlu Kuruluşlar Eğitim Açısından Sorumlu Kuruluşlar<br />

İSGGM, SSK İTK ÇASGEM<br />

İş Sağlığı ve Güvenliği Genel Müdürlüğünün görevleri şunlardır (3146 Sayılı Kuruluş<br />

Kanunu) (İSGGM, 2009):<br />

� İş sağlığı ve güvenliği konularında, mevzuatın uygulanmasını sağlamak ve<br />

mevzuat çalışması yapmak,<br />

� Ulusal politikaları belirlemek ve bu politikalar çerçevesinde programlar<br />

hazırlamak,<br />

� Ulusal ve uluslararası kurum ve kuruluşlarla işbirliği ve koordinasyonu<br />

sağlamak,<br />

� Etkin denetim sağlamak amacıyla gerekli önerilerde bulunmak ve sonuçlarını<br />

izlemek,<br />

� Standart çalışmaları yapmak, normlar hazırlamak ve geliştirmek, ölçüm<br />

değerlendirme, teknik kontrol, eğitim, danışmanlık, uzmanlık ve bunları yapan<br />

kişi ve kuruluşları inceleyerek değerlendirmek ve yetki vermek,<br />

� Kişisel koruyucuların ve makine koruyucularının imalatını yapacak kişi ve<br />

kuruluşlara yetki vermek, ithal edilecek kişisel koruyucuların ve makine<br />

koruyucularının standartlara uygunluğunu ve bu hususlarda usul ve esasları<br />

belirlemek,<br />

� İş sağlığı ve güvenliği ile iş kazaları ve meslek hastalıklarının önlenmesi<br />

konularında inceleme ve araştırma çalışmalarını planlayıp programlamak ve<br />

uygulanmasını sağlamak,<br />

� Faaliyet konuları ile ilgili yayım ve dokümantasyon çalışmaları yapmak ve<br />

istatistikleri düzenlemek,<br />

� Mesleki eğitim görenler, rehabilite edilenler, özel risk grupları ve kamu<br />

hizmetlerinde çalışanlar da dahil olmak üzere tüm çalışanların iş kazaları ve<br />

meslek hastalıklarına karşı korunmaları amacıyla gerekli çalışmaları yaparak<br />

tedbirlerin alınmasını sağlamak,<br />

� İş Sağlığı ve Güvenliği Merkezi ve Bölge Laboratuarlarının çalışmalarını<br />

düzenlemek, yönetmek ve denetlemektir.<br />

ABD’de İş Sağlığı ve Güvenliğinden Sorumlu Kuruluşlar ve Görevleri<br />

ABD’de 1970 yılında kurulan OSHA (Occupational Safety and Health Administration=<br />

İşçi Sağlığı ve İş Güvenliği Kurulu) işçi sağlığı ve güvenliğinin sağlanmasından<br />

sorumlu bir kurumdur. OSHA’nın kurulmasıyla işçilerin işyerinde güvenliklerinin<br />

135


korunması yasal zorunluluğu daha da önem kazanmıştır. OSHA bunun için çeşitli<br />

yönetmelikler yayınlamış ve bunların ihlal edilmesi durumunda işverenlere ağır para<br />

cezaları kesilmesine dayalı bir sistem oluşturmuştur. OSHA’nın kuruluş amaçlarında en<br />

önemlisi, ABD’de çalışan her bireye güvenli ve sağlıklı çalışma ortamı sağlayarak<br />

çalışma koşullarını iyileştirmektir, bu da işyerindeki tehlikeleri en aza indirerek<br />

gerçekleştirilmelidir. OSHA yönetmeliğine göre, işveren işyerini kazalara, ciddi<br />

yaralanma ve ölümlere yol açabilecek tüm tehlikelerden korumakla sorumludur (OSHA,<br />

2009). OSHA’nın başlıca görevleri şunlardır:<br />

� Yönetmelikleri oluşturmak,<br />

� İşyeri denetimlerinde bulunmak,<br />

� Yönetmelikleri ihlal eden işverenlere cezai işlem uygulamak,<br />

� İşverenlere işyeri tehlikelerini azaltmak konusunda yardımcı ve destek olmak.<br />

ABD’de OSHA işverenlerin en çok çekindiği kurumların başında gelmektedir. Bunun<br />

en önemli nedeni, OSHA’nın titizlikle yürüttüğü denetimler, iş kazası durumunda<br />

işverene kestiği ağır cezalar, görev ve yetkilerinden taviz vermemesidir.<br />

Türkiye ve ABD’nin İş Sağlığı ve Güvenliği Konusunda<br />

Karşılaştırılması<br />

Tablo 4. Türkiye ABD’nin İş Sağlığı ve Güvenliği konusunda karşılaştırılması<br />

TÜRKİYE ABD<br />

İş Sağlığı ve Güvenliği konusu İSGGM, İTK,<br />

ÇASGEM, SSK gibi birkaç kurumun yasal,<br />

teknik ve eğitim yönünden ortak olarak yürüttüğü<br />

bir konudur.<br />

Yönetmeliğe aykırı hareket eden işverenlere<br />

yeterince caydırıcı cezalar uygulanmamaktadır.<br />

Bu da inşaat sektörünün iş kazalarında ikinci<br />

sırada yer almasından anlaşılmaktadır.<br />

İş yeri denetimleri azami sıklıkta<br />

yapılmamaktadır.<br />

İSGGM ve İTK’nın caydırıcı cezaları<br />

olmadığından işverenler üzerinde yeterince<br />

yaptırımı yoktur.<br />

136<br />

İş Sağlığı ve Güvenliği konusu OSHA tarafından<br />

yasal, teknik ve eğitim yönünden tek merkezden<br />

ele alınmaktadır. Bu da kurumlar arasında<br />

oluşabilecek iletişim eksikliğine engel<br />

olabilmektedir.<br />

Öneriler ve Sonuç<br />

Yönetmeliğe aykırı hareket eden işverenlere ağır<br />

para cezaları uygulanmaktadır. Bu da işverenler<br />

üzerinde iş güvenliği konusunun ön plana çıkması<br />

hususunda olumlu bir etki yaratmaktadır.<br />

İş yeri denetimleri sıklıkla gerçekleştirilmektedir.<br />

İşverenlerin en çok çekindiği kurumların başında<br />

OSHA gelmektedir.<br />

Denetleyici kurum ve kuruluşlar iş sağlığı ve güvenliği konusunda sık sık denetimler<br />

yapmalıdır. İşçilere bu konuda bilinç ve duyarlılık kazandırmak için eğitimler<br />

verilmelidir. Yapı denetim firmalarında iş güvenliği konusunda yetkin kişilerin yer<br />

alması sağlanmalıdır. Firma yetkililerini iş güvenliği konusunda bilgilendirmek ve bu<br />

konunun sürekli gündemde kalmasını sağlamak adına seminer, sempozyum, panel gibi<br />

organizasyonlar düzenlenmesi yaygınlaştırılmalıdır. Ayrıca yasal düzenlemelerde iş<br />

güvenliği konusuna yeterince yer verilmelidir, denetimler sırasında bu konuda eksik<br />

olan firmalara caydırıcı yaptırımlar uygulanması sağlanmalıdır.


Bu konuda yapılacak işler şu şekilde sıralanabilir (Müngen, 2008);<br />

� İşçilere periyodik sağlık kontrolleri yaptırılmalı, 18 yaşını doldurmayan kişiler<br />

ve sigortasız işçi çalıştırılmamalı, yapı iş defteri, iş teftişi defteri v.b. belgeler<br />

mevzuata uygun biçimde bulundurulmalı, düzenlenmeli ve yasal açıdan eksik ya<br />

da yetersiz bir husus bırakılmamalıdır. İşçi Sağlığı ve İş Güvenliği Kurulu’nun<br />

bulunması gereken nitelikteki işyerlerinde bu kurul oluşturulmalı ve ilgili<br />

tüzükteki esaslar çerçevesinde aktif görev yapması sağlanmalıdır. Türkiye’de<br />

işverenlerin ek masraf olarak gördükleri bu detaylar çoğunlukla atlanmaktadır.<br />

Burada devreye Çalışma ve Sosyal Güvenlik Bakanlığı ya da ilgili alt kurumlar<br />

girmelidir. Düzenli, taviz verilmeksizin yapılacak denetimler ve gerektiğinde<br />

uygulanan ağır cezalarla bu gibi durumların önüne geçilebilir.<br />

� İşin boyutu küçük dahi olsa, işveren çalışma sahasında mutlaka, işçilerin teknik<br />

gözetimi ve sorumluluklarını üstelenecek şantiye şefi ya da teknik eleman<br />

bulundurmalıdır.<br />

� Büyük şantiyelerde, tüm mesaisini doğrudan iş sağlığı ve güvenliği konularına<br />

ayıracak iş güvenliği mühendisleri çalıştırılmalıdır.<br />

� Yapılan işlerin özelliğine göre çalışanlara verilmesi gereken kişisel koruyucu<br />

araçlar (baret, güvenlik kemeri, lastik eldiven, lastik ayakkabı, maske v.b.)<br />

çalışanlara tek tek verilmeli, bunları kullanıp kullanmadığı denetlenmelidir.<br />

� İş güvenliği eğitimine önem verilmeli, işçilere yapacakları işlerle ilgili güvenlik<br />

önlemleri öğretilmelidir.<br />

� Firma düzeyinde ve büyük şantiyelerde periyodik olarak iş güvenliği eğitim<br />

seminerleri düzenlenmelidir.<br />

� Uzmanlık gerektiren ve güvenlik açısından önem taşıyan işler (patlayıcı madde<br />

kullanımı, elektrik işleri v.b.) kesinlikle o konuda yeterlik belgesine sahip kişi<br />

veya ekiplere yaptırılmalıdır.<br />

� İş makinelerinin, taşıtların, diğer makine ve araçların, güvenlik açısından önem<br />

taşıyan malzemelerin ve tehlikeli yapı kısımlarının periyodik kontrolleri<br />

zamanında yapılmalıdır.<br />

İnşaat sektöründe yönetim kadrosundan işçilere kadar tüm çalışanlar, iş sağlığı ve<br />

güvenliğinin sağlanmasında görev ve sorumluluk sahibidir. Bir kişinin bile yapacağı bir<br />

hata güvenlik açısından telafisi olmayan olumsuzluklar oluşturabileceğinden her<br />

çalışanın konumuna göre gerekli yetkinlik ve bilgiye sahip olması gerekmektedir. Bu<br />

nedenle sektördeki tüm çalışanlar önem taşımaktadır. Unutulmamalıdır ki; iş sağlığı ve<br />

güvenliğini sağlamaya yönelik alınan önlemler insan hayatına verilen değerin bir<br />

ölçüsüdür.<br />

Kaynaklar<br />

Yılmaz, G., (1976) İş Güvenliğine Genel Bakış, Makine Mühendisleri Odası, Mühendis<br />

ve Makine Dergisi, s. 224.<br />

Özer, K., (2008) İnşaat Sektöründe İş Sağlığı ve Güvenliği, İnşaat Sektöründe İş Sağlığı<br />

ve Güvenliği Semineri İSGGM, Çalışma ve Sosyal Güvenlik Bakanlığı İSG Genel<br />

Müdürlüğü, Ankara.<br />

SSK İstatistikleri (2006-2007) http://www.ssk.gov.tr.<br />

137


Uyan, M. K., (2008) İnşaat Sektöründe İş Güvenliği, İnşaat Sektöründe İş Sağlığı ve<br />

Güvenliği Semineri İSGGM, Çalışma ve Sosyal Güvenlik Bakanlığı İSG Genel<br />

Müdürlüğü, Ankara.<br />

Öcal, M. E., (2006) İnşaat Sektöründe Görülen İş Kazaları, İnşaat Sektöründe İş Sağlığı<br />

ve Güvenliği Sempozyumu, Adana.<br />

Ayna, M. C., (2008) Türkiye’de İnşaat Sektörü ve İSG Koşulları, İnşaat Sektöründe İş<br />

Sağlığı ve Güvenliği Semineri İSGGM, Ankara.<br />

İSGGM (2009) www.isggm.gov.tr.<br />

OSHA (2009) www.osha.gov.<br />

Müngen, U., (2008) İş Güvenliği Kurs Notları, İTÜ İnşaat Fakültesi Yapı İşleri ABD,<br />

İstanbul.<br />

138


İş Kazalarında Cezai Sorumluluk ve Yaptırımlar<br />

Uğur Müngen<br />

İ.T.Ü. İnşaat Fakültesi<br />

Yapı İşletmesi Anabilim Dalı<br />

Ayazağa Kampusü 34469<br />

Maslak - İstanbul<br />

Tel: (0212) 285 37 36<br />

E-posta: mungen@itu.edu.tr<br />

Öz<br />

139<br />

G. Emre Gürcanlı<br />

İ.T.Ü. İnşaat Fakültesi<br />

Yapı İşletmesi Anabilim Dalı<br />

Ayazağa Kampusü 34469<br />

Maslak - İstanbul<br />

Tel: (0212) 285 36 52<br />

E-posta: egurcanli@ins.itu.edu.tr<br />

İnşaat sektörümüz iş kazaları sayısı bakımından Türkiye’deki iş kolları arasında ilk<br />

sırada yer almakta, sayısal çokluğun yanı sıra yaşanan olayların sonuçları da ağır<br />

olmaktadır. İşverenlerin ve çalışma hayatında sorumluluk üstlenen diğer elemanların,<br />

idari, hukuksal sorumluluklarını, kaza sonucu açılan tazminat davalarını konu alan çok<br />

sayıda yayın bulunduğu halde, iş kazalarındaki cezai sorumluluk ve yaptırımlar<br />

konusunu işleyen pek fazla çalışmaya rastlanmamaktadır. Değişen ceza yasamız ile<br />

birlikte iş kazalarıyla ilgili hapis cezalarının önemli miktarda artması, cezai<br />

sorumluluklar ile ilgili temel bilgilere sahip olmayı gerekli kılmaktadır. Bildiride,<br />

inşaat işverenlerinin ve teknik elemanların iş kazalarındaki cezai sorumlulukları, bir iş<br />

kazası sonucu Cumhuriyet savcısı tarafından başlatılan soruşturma evresinden itibaren,<br />

düzenlenen iddianame, ceza (kamu) davasının açılması, kovuşturma (yargılama) süreci,<br />

davanın sonuçlanması, mahkeme kararları verilen hapis cezaları ve Yargıtay aşaması<br />

konularında gerekli temel bilgiler açıklanmış, cezai sorumluluk bakımından dikkat<br />

edilmesi gereken önemli hususlar belirtilmiştir. Yazarlar, ceza hukuku konusunda<br />

uzmanlığı bulunmayan akademisyenlerdir. Konuya duydukları ilgi, mesleki birikimleri,<br />

yürürlükteki çeşitli yasalar ve literatür üzerindeki incelemeleri ile bu çalışmayı<br />

hazırlamışlardır. Ceza hukuku açısından kişisel bir yorumda bulunmamışlardır.<br />

Anahtar sözcükler: İş kazası, İş güvenliği, Cezai sorumluluk, Taksir, Bilinçli taksir<br />

Giriş<br />

İş Kazalarının İnşaat Sektörümüz Açısından Önemi<br />

İnşaat sektörümüz, iş kazası sayısı bakımından Türkiye’deki iş kolları arasında ilk<br />

sırada yer almakta, iş güvenliği konusu inşaat sektörümüz için öncelikle üzerinde<br />

durulması gereken bir sorun olmaya devam etmektedir. Ülkemizde meydana gelen iş<br />

kazalarıyla ilgili sayısal veriler, Sosyal Sigortalar Kurumu ( yeni adıyla Sosyal<br />

Güvenlik Kurumu ) tarafından her yıl yayınlanan istatistik yıllıklarından elde<br />

edilmektedir. Doğal olarak bu sayısal veriler, Kurum’a bağlı işyerlerinden elde edilen<br />

bilgiler olup, sigortalı olmayan kişilerin uğradıkları iş kazası sayılarını içermemektedir.<br />

Bu nedenle, Türkiye’deki gerçek iş kazası sayısının çok daha fazla olduğu tahmin


edilmektedir. Kurum istatistiklerinden elde edilen, son beş yıla ait iş kazası, kaza<br />

sonucu sürekli işgöremezlik ve ölüm sayıları Tablo 1’de verilmiştir.<br />

Tablo 1 Türkiye Genelinde ve İnşaat Sektöründe İş Kazası Sayıları<br />

Yıl Toplam Kaza Sayısı<br />

Türkiye İnşaat<br />

Geneli Sektörü<br />

Sürekli İşgöremezlik<br />

Türkiye İnşaat<br />

Geneli Sektörü<br />

140<br />

Ölüm<br />

Türkiye İnşaat<br />

Geneli Sektörü<br />

2003 76.668 8.106 1.421 354 810 274<br />

2004 83.830 8.116 1.608 346 841 263<br />

2005 73.923 6.480 1.374 322 1.072 290<br />

2006 79.027 7.143 1.953 425 1.592 397<br />

2007 80.602 7.615 1.550 359 1.043 359<br />

Ortalama 78.810 7.492 1.581 361 1072 317<br />

Bu beş yılın ortalama değerleri dikkate alınarak ve günde 8 saat, yılda yaklaşık<br />

300 gün çalışıldığı kabulüyle, inşaat sektörümüzde<br />

• Her iş günü yaklaşık 25, her iş saati 3, her 20 dakikada 1 iş kazası meydana<br />

gelmektedir.<br />

• Her iş günü yaklaşık 1.2 kişi sürekli işgöremez duruma düşmekte, ve 1<br />

kişi kaza sonucu yaşamını yitirmektedir.<br />

Sayısal çokluğun yanı sıra, inşaat sektörümüzdeki iş kazalarının önemli bir özelliği de<br />

sonuçlarının ağır olmasıdır. Aynı verilere dayanılarak yapılan değerlendirmede şu<br />

önemli bulgular dikkati çekmektedir :<br />

• Türkiye’deki tüm iş kazalarının % 1.4’ü ölümle sonuçlanırken inşaat<br />

sektörümüzdeki iş kazalarının % 4.2’si ölümle sonuçlanmaktadır.<br />

• Öte yandan Türkiye’deki tüm iş kazalarının yaklaşık %9,5’i inşaat<br />

sektöründe meydana gelirken , sürekli işgöremezlikle sonuçlanan iş<br />

kazalarının %23 ‘ ü, ölümle sonuçlanan iş kazalarının ise %30’ u inşaat<br />

sektöründe meydana gelmektedir.<br />

Yukarıdaki veriler, ülkemizde ve özellikle inşaat sektörümüzde iş kazalarının yol açtığı<br />

sosyal yaranın önemini göstermektedir. Emeğiyle üretime katkıda bulunan bunca<br />

kişinin, çoğu kez basit ihmallerden kaynaklanan iş kazaları sonunda sakat kalması veya<br />

hayatını kaybetmesi küçümsenmeyecek bir olay olup, iş güvenliğinin sağlanması aynı<br />

zamanda çalışma ortamında can güvenliğinin ve yaşama hakkının korunması anlamını<br />

taşımaktadır. Bu husustaki çabalar, insan hayatına verilen değerin bir ölçüsüdür.<br />

Hatalı davranışı veya ihmali nedeniyle iş kazasında kusurlu bulunan elemanların<br />

çektikleri ruhsal sıkıntılar da olayın bir başka üzücü yönüdür. Bir çalışma arkadaşının<br />

sakat kalmasına veya ölümüne neden olmanın verdiği vicdani huzursuzluk, kişiyi uzun<br />

yıllar etkileyen ve ruhsal rahatsızlıklara yol açabilen kötü bir olaydır. Ayrıca açılan<br />

davalar nedeniyle mahkemelerde geçen huzursuz anlar, karşılaşılan yaptırımlar da<br />

benzer etkiler yapmaktadır. Uygulamada bu yüzden çalışma şevkini kaybetmiş<br />

mühendislere, mimarlara ve diğer elemanlara rastlanmaktadır (Müngen 2008).<br />

Amaç ve Kapsam<br />

İş kazaları ve iş güvenliği konusu farklı bilim dallarını ilgilendiren geniş kapsamlı bir<br />

konu olup, sorunu çeşitli yönleriyle inceleyen birçok kaynak bulunmaktadır.


İşverenlerin ve çalışma hayatında sorumluluk üstlenen diğer elemanların, idari,<br />

hukuksal sorumluluklarını, kaza sonucu açılan tazminat davalarını konu alan çok sayıda<br />

yayın bulunduğu halde iş kazalarındaki cezai sorumluluklar ve yaptırımlar konusunu<br />

işleyen pek fazla çalışmaya rastlanmamaktadır. Değişen ceza yasamız ile birlikte iş<br />

kazalarıyla ilgili hapis cezalarının önemli miktarda artması, cezai sorumluluklar ile ilgili<br />

temel bilgilere sahip olmayı gerekli kılmaktadır.<br />

Bildiride, inşaat işverenlerine ve teknik elemanlara, iş kazalarındaki cezai<br />

sorumlulukları, bir iş kazası sonucu Cumhuriyet savcısı tarafından başlatılan<br />

soruşturma evresinden itibaren, düzenlenen iddianame, ceza (kamu) davasının açılması,<br />

kovuşturma (yargılama) süreci, davanın sonuçlanması, mahkeme kararları verilen hapis<br />

cezaları, ve Yargıtay aşaması konularında gerekli temel bilgileri aktarmak<br />

amaçlanmıştır.<br />

Konu ağırlıklı olarak ceza hukuku konusudur. Yazarlar, ceza hukuku konusunda<br />

herhangi bir uzmanlığı bulunmayan akademisyenlerdir. Konuya duydukları ilgi, mesleki<br />

birikimleri, yürürlükteki çeşitli yasalar ve literatür üzerindeki incelemeleri ile bu<br />

çalışmayı hazırlamışlardır. Ceza hukuku açısından kişisel bir yorumda<br />

bulunmamışlardır.<br />

İş Kazasının Hukuk Sistemimizdeki Tanımı<br />

Genel Olarak Kaza Kavramı ve İş Kazası<br />

Genel olarak “kaza”, kasıt söz konusu olmaksızın meydana gelen, beklenmedik ve<br />

sonucu arzu edilmeyen bir olayı belirtmektedir. Kaza kavramının bu genel tanımı<br />

üzerinde yaygın bir fikir birliği bulunmasına karşın “iş kazası” kavramının tanımında<br />

farklı yaklaşımların bulunduğu, kavram üzerindeki tartışmalardan ve uzmanlar<br />

arasındaki görüş ayrılıklarından anlaşılmaktadır. Çalışma hayatında iş kazalarının işçi,<br />

işveren, sigorta kurumları ve diğer bazı kuruluşları ilgilendiren hukuksal sorunlara<br />

neden olması ve bu arada, işçinin korunması ana kuralı, iş kazası kapsamının<br />

genişlemesine neden olmuş ve tanımını güçleştirmiştir (Müngen ,1993).<br />

Pek çok araştırmacı kazaları tanımlamak, yalıtmak ve kazaya doğrudan neden olan veya<br />

oluşumuna katkıda bulunan faktörleri ortadan kaldırmak için kaza nedensellik teorisi<br />

geliştirmiştir. Domino teorisi, çok yönlü nedensellik teorisi, tesadüf teorisi, kazaya<br />

eğilimli olma teorisi vb. gibi. Ancak evrensel olarak kabul gören bir teori<br />

bulunmamaktadır (Gürcanlı, 2006).<br />

Bu hususlarda ayrıntıya girilmeden iş kazasının hukuk sistemimizdeki tanımı üzerinde<br />

durulmuştur.<br />

İş Kazasının Hukuk Sistemimizdeki Tanımı<br />

Türkiye’de iş kazasının hukuksal tanımı uzun yıllardan beri sadece 506 sayılı Sosyal<br />

Sigortalar Kanunu’nun madde 11/A da yer almaktaydı. 2006 yılında yayınlanan ancak<br />

daha sonra birçok maddesinde değişiklik ve eklemeler yapıldıktan sonra 01 Ekim 2008<br />

günü yürürlüğe giren 5510 Sayılı Sosyal Sigortalar ve Genel Sağlık Sigortası Kanunu’<br />

da iş kazası şöyle tanımlanmıştır ( madde 13 ) :<br />

141


İş kazası;<br />

a) Sigortalının işyerinde bulunduğu sırada,<br />

b) İşveren tarafından yürütülmekte olan iş nedeniyle sigortalı kendi adına ve hesabına<br />

bağımsız çalışıyorsa yürütmekte olduğu iş nedeniyle,<br />

c) Bir işverene bağlı olarak çalışan sigortalının, görevli olarak işyeri dışında başka bir<br />

yere gönderilmesi nedeniyle asıl işini yapmaksızın geçen zamanlarda,<br />

d) Bu Kanunun 4 üncü maddesinin birinci fıkrasının (a) bendi kapsamındaki emziren<br />

kadın sigortalının, iş mevzuatı gereğince çocuğuna süt vermek için ayrılan zamanlarda,<br />

e) Sigortalıların, işverence sağlanan bir taşıtla işin yapıldığı yere gidiş gelişi sırasında,<br />

meydana gelen ve sigortalıyı hemen veya sonradan bedenen ya da ruhen özre uğratan<br />

olaydır.<br />

Görüldüğü gibi, yasa koyucu çalışanın bedence veya ruhça zarar görmesi koşulunu esas<br />

almış ve bu zararın sonradan da ortaya çıkması olasılığını göz önünde bulundurmuştur.<br />

İş kazasının bu tanımında, sadece çalışanlara zarar veren olaylar söz konusudur.<br />

Yasa maddesinin (d) fıkrasında atıf yapılan (a) bendinde „hizmet akdi ile bir veya<br />

birden fazla işveren tarafından çalıştırılanlar„ ibaresi bulunmaktadır.<br />

İşverenlerin İş Kazalarıyla İlgili Sorumlulukları<br />

Öncelikle şu hususu vurgulamakta yarar görülmüştür ; 4857 sayılı İş Kanunu’ nun 2.<br />

maddesinde “ İşveren adına hareket eden ve işin, işyerinin ve işletmenin yönetiminde<br />

görev alan kimselere işveren vekili denir. İşveren vekilinin bu sıfatla işçilere karşı işlem<br />

ve yükümlülüklerinden doğrudan işveren sorumludur. Bu kanunda işveren için<br />

öngörülen her çeşit sorumluluk ve zorunluluklar işveren vekilleri hakkında da<br />

uygulanır…“ denmektedir. Dolayısıyla mevzuatta işveren için belirtilen sorumluluklar<br />

işveren vekili olarak görev yapan tüm teknik elemanları da kapsamaktadır.<br />

İşverenlerin sorumlulukları üç ana başlık altında incelenmektedir. İdari sorumluluk,<br />

hukuki sorumluluk ve cezai sorumluluk. Cezai sorumluluk bildiri konusu olarak<br />

incelenmiştir. Geniş kapsamlı olan idari ve hukuki sorumluluklar hakkında ayrıntıya<br />

girilmemiş, bilgilendirmek amacıyla özet açıklamalar aşağıda verilmiştir.<br />

İdari Sorumluluk<br />

4857 sayılı İş Kanunu’nda ve bu kanuna dayanılarak çıkarılan tüzük ve yönetmeliklerde<br />

yer alan iş güvenliğine ilişkin hükümler emredici niteliktedirler. Bunlara uyulmaması<br />

kamu düzenini bozduğundan devlet bu hükümlere aykırılıkları idari yaptırımlara<br />

bağlamıştır (Caniklioğlu 2004).<br />

Devletin uyguladığı idari yaptırımlar; idari para cezaları, işin durdurulması veya<br />

işyerinin kapatılması, işçilerin çalışmaktan alıkonulmasıdır (Baycık 2007)<br />

Hukuki Sorumluluk<br />

Türk iş hukuku öğretisinde işverenin iş kazası ve meslek hastalığı nedeniyle oluşan<br />

zararları tazmin sorumluluğunun hukuki niteliği konusunda görüş ayrılığı vardır. Kimi<br />

142


yazarlar işverenin işçiyi gözetme borcundan doğan sorumluluğunu kusursuz sorumluluk<br />

esasına dayandırırlar. Yargıtay da yerleşmiş içtihadıyla risk nazariyesine dayalı<br />

kusursuz sorumluluk esasını benimsediğini göstermiştir. Borçlar Kanunu’nda esas olan<br />

kusura dayalı sorumluluktur (Baycık 2007).<br />

Cezai Sorumluluk ve Yaptırımlar<br />

Bir iş kazası ölüm veya yaralanma ile sonuçlanmışsa olayda kusuru bulunan kişiler<br />

cezai açıdan sorumludurlar ve haklarında cezai yaptırımlar uygulanır. Bu kişiler,<br />

işverenler, işveren vekilleri veya diğer elemanlar olabilir. Sorumluluk kusur esasına<br />

dayanmaktadır. Dolayısıyla, yasa, tüzük, yönetmelik ve diğer hukuksal düzenlemelerde<br />

belirtilen iş güvenliği kurallarına, dikkat ve özen yükümlülüğüne aykırı davranışlar<br />

kusur nedeni olmaktadır.<br />

Türk Ceza Hukuku’nda iş kazalarıyla ilgili suçlar “taksirli suçlar” olarak<br />

adlandırılmıştır. Taksir sözcüğü kusurda bulunma, kusurlu olma durumu anlamındadır.<br />

Bu tür suçlarda kasıt söz konusu değildir. Dikkatsizlik, özensizlik sonucu bir şahsa zarar<br />

vermek biçiminde oluşan suçlardır. İş kazaları, trafik kazaları, bir mesleği icra ederken<br />

yapılan hata sonucu şahsa zarar vermek (örneğin bir hekimin tedavi veya ameliyat<br />

sırasındaki hatasıyla hastasına zarar vermesi) gibi.<br />

Hatırlanacağı gibi yürürlükten kaldırılan 765 Sayılı Türk Ceza Kanunu’nun uygulandığı<br />

dönemde taksirli suçlar için öngörülen yaptırımların çok yetersiz olduğu sıkça gündeme<br />

gelmiş, cinayet gibi trafik kazası sonucu ölümlere yol açan faillerin kısa bir süre hapis<br />

yattıktan sonra serbest kaldığı kamuoyunca eleştirilmiş, daha ağır, caydırıcı<br />

yaptırımların gerektiği vurgulanmıştı.<br />

2004 yılında çıkarılan ve önemli maddelerinin büyük çoğunluğu 1 Nisan 2005’te<br />

yürürlüğe giren yeni Türk Ceza Kanunu’nda ayrıca “bilinçli taksir” kavramı<br />

tanımlanmıştır. Türk Ceza Kanunu’nun konuyla ilgili maddesi şöyledir:<br />

Taksir (madde 22)<br />

(1) Taksirle işlenen fiiller, kanunun açıkça belirttiği hallerde cezalandırılır.<br />

(2) Taksir, dikkat ve özen yükümlülüğüne aykırılık dolayısıyla, bir davranışın suçun<br />

kanuni tanımında belirtilen neticesi öngörülmeyerek gerçekleştirilmesidir.<br />

(3) Kişinin öngördüğü neticeyi istememesine karşın, neticenin meydana gelmesi halinde<br />

bilinçli taksir vardır; bu halde taksirli suça ilişkin ceza üçte birden yarısına kadar<br />

artırılır.<br />

(4) Taksirle işlenen suçtan dolayı verilecek olan ceza failin kusuruna göre belirlenir.<br />

(5) Birden fazla kişinin taksirle işlediği suçlarda, herkes kendi kusurundan dolayı<br />

sorumlu olur. Her failin cezası kusuruna göre ayrı ayrı belirlenir.<br />

(6) Taksirli hareket sonucu neden olunan netice, münhasıran failin kişisel ve ailevi<br />

durumu bakımından, artık bir cezanın hükmedilmesini gereksiz kılacak derecede<br />

mağdur olmasına yol açmışsa ceza verilmez; bilinçli taksir halinde verilecek ceza<br />

yarıdan altıda bire kadar indirilebilir.<br />

Kamu davası sonucunda suçu sabit görülen sanıklar hakkında Türk Ceza Kanunu’nun<br />

aşağıdaki maddelerine göre hüküm verilir.<br />

143


Taksirle öldürme (madde 85)<br />

(1) Taksirle bir insanın ölümüne neden olan kişi, iki yıldan altı yıla kadar hapis cezası<br />

ile cezalandırılır.<br />

(2) Fiil, birden fazla insanın ölümüne ya da bir veya birden fazla kişinin ölümü ile<br />

birlikte bir veya birden fazla kişinin yaralanmasına neden olmuş ise, kişi iki yıldan<br />

onbeş yıla kadar hapis cezası ile cezalandırılır.<br />

Taksirle yaralama (madde 89)<br />

(1) Taksirle başkasının vücuduna acı veren veya sağlığının ya da algılama yeteneğinin<br />

bozulmasına neden olan kişi, üç aydan bir yıla kadar hapis veya adli para cezası ile<br />

cezalandırılır.<br />

(2) Taksirle yaralama fiili, mağdurun; duyularından veya organlarından birinin işlevinin<br />

sürekli zayıflamasına, vücudunda kemik kırılmasına, konuşmasında sürekli zorluğa,<br />

yüzünde sabit ize, yaşamını tehlikeye sokan bir duruma, gebe bir kadının çocuğunun<br />

vaktinden önce doğmasına, neden olmuşsa, birinci fıkraya göre belirlenen ceza, yarısı<br />

oranında artırılır.<br />

(3) Taksirle yaralama fiili, mağdurun; iyileşmesi olanağı bulunmayan bir hastalığa veya<br />

bitkisel hayata girmesine, duyularından veya organlarından birinin işlevinin<br />

yitirilmesine, konuşma ya da çocuk yapma yeteneklerinin kaybolmasına, yüzünün<br />

sürekli değişikliğine, gebe bir kadının çocuğunun düşmesine, neden olmuşsa, birinci<br />

fıkraya göre belirlenen ceza, bir kat artırılır.<br />

(4) Fiilin birden fazla kişinin yaralanmasına neden olması halinde, altı aydan üç yıla<br />

kadar hapis cezasına hükmolunur.<br />

(5) Bilinçli taksir hâli hariç olmak üzere, bu maddenin kapsamına giren suçların<br />

soruşturulması ve kovuşturulması şikâyete bağlıdır.<br />

TCK ‘ da, taksirli suçlardan dolayı hükmolunan hapis cezasının, uzun süreli de olsa adli<br />

para cezasına çevrilebileceği ancak bu hükmün bilinçli taksir halinde uygulanmayacağı<br />

belirtilmiştir (madde50/4).<br />

Bilinçli Taksir Kavramı ve Önemi<br />

Yeni ceza yasasındaki tanımlara göre, dikkat ve özen yükümlülüğüne aykırılık<br />

dolayısıyla, bir davranışın suçun neticesi öngörülmeyerek gerçekleştirilmesi halinde<br />

taksir, kişinin öngördüğü neticeyi istememesine karşın, neticenin meydana gelmesi<br />

halinde bilinçli taksir vardır. Yani her iki kavram arasındaki temel fark neticenin<br />

öngörülmemesi veya öngörülmesidir.<br />

Taksir ve Bilinçli Taksire Örnekler<br />

Tipik örnekler trafik kazalarından verilebilir. Şehir içinde hız sınırını aşmaksızın,<br />

kurallara uygun araç kullanan sürücünün, aracın ön lastiğinin patlaması sonucu<br />

kaldırıma çıkıp bir yayaya çarpması biçiminde gerçekleşen olayda taksir söz konusudur.<br />

Yani sürücünün araç lastiklerinin yıpranmışlığını kontrol etmemesi, yenisiyle<br />

değiştirmemesi gibi bir dikkatsizliği, özensizliği söz konusudur. Sürücü böyle bir kaza<br />

yapacağını öngörmemiştir. Şayet sürücü, alkol almış, şehir içinde 100-120 km/saat<br />

hızla araç kullanmış ve benzer bir kazayı yapmış ise böyle bir olayda bilinçli taksir<br />

144


vardır. Zira bu koşullarda araç kullanan aklıselim sahibi bir insan kaza yapacağını<br />

öngörür.<br />

İnşaat sektöründeki uygulamalardan şu örnekler verilebilir:<br />

Bir şantiye şefi, kendini tutamayan, yumuşak toprak zeminde şevsiz açılmış, örneğin<br />

3.00 m. derinlikteki kanalizasyon kazısı kenarlarına iksa tertibatı yaptırmış ancak<br />

yapılan iksadaki hatalı bir imalat nedeniyle (örneğin kullanılan ahşap elemanların boyut,<br />

dayanım bakımından yetersizliği gibi) iksa, kazı kenarının göçmesine engel olamamış<br />

işçiler göçük altında kalmışlardır. Böyle bir olayda taksir söz konusudur. Yani şantiye<br />

şefi gerekli önlemi aldığını düşünmekte, bir göçük olabileceğini öngörmemektedir.<br />

Şayet bu şantiye şefi aynı kanalda iksa tertibatı yaptırmadan işçileri çalıştırmış ve işçiler<br />

göçük altında kalmış olsalardı bilinçli taksir söz konusu olurdu. Zira, kendini<br />

tutamayan, yumuşak toprak zeminde şevsiz açılmış 3.00 m. derinlikteki kanal kenarının<br />

göçebileceği, kanal içinde çalışan işçilerin göçük altında kalabileceği öngörülen bir<br />

durumdur.<br />

Bir bina inşaatının onuncu katında boşluk tarafında kiriş kalıbının söküm işi<br />

yapılacaktır. Şantiye şefi korkuluklu iskele yaptırmış, söküm işini yapacak ustayı bu<br />

iskelede çalıştırmış, dengesini kaybeden usta korkuluk üzerine düşmüş, ustanın<br />

ağırlığını taşımayan (dolayısıyla yetersiz bir imalat olan ) korkuluk yıkılmış ve usta<br />

aşağıya düşmüştür. Bu olayda şantiye şefi önlem aldığını düşünmekte ve ustanın<br />

aşağıya düşebileceğini öngörmemektedir dolayısıyla taksir söz konusudur. Şantiye<br />

şefinin korkuluk imalatıyla ilgili özensizliği, dikkatsizliği kusur nedenidir. Şayet şantiye<br />

şefi aynı işi yapması için ustayı görevlendirmiş ancak korkuluklu iskele ya da aşağıya<br />

düşmeyi önleyecek benzeri bir tertibat yaptırmamış, güvenlik kemeri vermemiş, bir<br />

tabure üzerine çıkarak çalışan usta dengesini kaybederek aşağıya düşmüş olsaydı<br />

bilinçli taksir söz konusu olurdu. Hiçbir önlem alınmadan, binanın onuncu katında,<br />

boşluk kenarında kalıp söken ustanın bir an için dengesini kaybedip aşağıya<br />

düşebileceği öngörülen bir durumdur.<br />

Bilinçli Taksirin Cezai Yaptırım Bakımından Önemi<br />

İnşaat işverenlerinin, işveren vekili sıfatıyla görev yapan meslektaşların özellikle dikkat<br />

etmesi gereken husus yaşanan bir iş kazasında bilinçli taksir olması halinde mahkemece<br />

hükmolunacak hapis cezasının çok önemli olabileceğidir. Yukarıda açıklanan TCK<br />

maddelerinden anlaşılacağı gibi bilinçli taksir halinde verilecek hapis cezası üçte<br />

birinden yarısına kadar artırılabilmektedir. Taksirle öldürme suçunda fiil, birden fazla<br />

insanın ölümüne ya da bir veya birden fazla kişinin ölümü ile birlikte bir veya birden<br />

fazla kişinin yaralanmasına neden olmuş ise, kişi iki yıldan 15 yıla kadar hapis cezası ile<br />

cezalandırılmaktadır. Yukarıda verilen kanal kazısı kenarının göçmesi örneğinde şayet<br />

bilinçli taksir varsa ve olayda birden fazla işçi ölmüş ya da bir ölüm ve bunun yanı sıra<br />

yaralanan işçi veya işçiler varsa mahkeme, olayın - sanığın niteliğine ve kusur<br />

durumuna göre (bu koşullar olumsuzsa) hapis cezasını üst sınırdan uygulayabilir. Yani<br />

sanığa 15 yıl hapis cezası verebilir. Bilinçli taksir olduğu için bu hapis cezası yarısına<br />

kadar artırılabilir ve sonuç olarak sanık 22.5 yıl hapis cezasına mahkum olabilir. Bilinçli<br />

taksir olduğu için, yukarıda açıklandığı gibi bu hapis cezasının para cezasına çevrilmesi<br />

de mümkün değildir. Bu yaptırım göz ardı edilemeyecek önemde olup genç bir<br />

mühendisin tüm yaşamını karartacak niteliktedir.<br />

145


Kamu Davasının Açılması ve Dava Süreciyle İlgili Özet Bilgiler<br />

Bu bölümde, yaşanan bir iş kazası sonunda başlayan adli süreç, kamu davasının<br />

açılması, dava sürecindeki önemli aşamalar ve meslektaşlarımızın bilmesinde yarar<br />

görülen önemli hususlar, Türk Ceza Kanunu ve Ceza Muhakemeleri Kanunu’ndaki<br />

esaslar çerçevesinde ve özet bilgiler halinde açıklanmaya çalışılmıştır.<br />

İşlenen bir suç nedeniyle sadece suçtan zarar gören kişinin değil, aynı zamanda tüm<br />

toplumun mağduriyeti söz konusudur. Bu nedenle ceza davaları toplumun yani<br />

kamunun temsilcisi olarak Cumhuriyet Savcısı tarafından takip edilir ve “kamu davası”<br />

olarak adlandırılır.<br />

Ceza Muhakemesi Kanunu’nda soruşturma kavramı “ Kanun’a göre yetkili mercilerce<br />

suç şüphesinin öğrenilmesinden iddianamenin kabulüne kadar geçen evre”, şüpheli<br />

kavramı “soruşturma evresinde suç şüphesi altında bulunan kişi” , kovuşturma kavramı<br />

“iddianamenin kabulüyle başlayıp hükmün kesinleşmesine kadar geçen evre “ sanık<br />

kavramı “ kovuşturmanın başlamasından itibaren hükmün kesinleşmesine kadar suç<br />

şüphesi altında bulunan kişi” olarak tanımlanmıştır (madde 2).<br />

Soruşturma Evresi<br />

Sosyal Sigortalar ve Genel Sağlık Sigortası Kanunu uyarınca işverenlerin iş kazasını, o<br />

yer yetkili kolluk kuvvetlerine derhal bildirme yükümlülüğü bulunmaktadır (madde13).<br />

Bu yapılmasa da, Cumhuriyet Savcısı, ihbar veya başka bir suretle olayı öğrenir<br />

öğrenmez kamu davasını açmaya yer olup olmadığına karar vermek üzere soruşturmayı<br />

başlatır. Gerçeğin araştırılması için emrindeki adli kolluk görevlileri marifetiyle<br />

şüphelinin (veya şüphelilerin) lehine ve aleyhine olan delilleri toplayarak muhafaza<br />

altına almak ve şüphelinin haklarını korumakla yükümlüdür. Olay mahallinde yapılan<br />

inceleme ve tespitler tutanağa bağlanır. Savcı soruşturma evresinde gerek görüyorsa<br />

bilirkişi incelemesi de yaptırabilir.<br />

İddianamenin Hazırlanması ve Mahkemeye Sunulması<br />

Kamu davası Cumhuriyet savcısı tarafından açılır. Soruşturma evresi sonunda toplanan<br />

deliller suçun işlendiği hususunda yeterli şüphe oluşturuyorsa savcı bir iddianame<br />

hazırlar. İddianame görevli ve yetkili mahkemeye hitaben düzenlenir. İş kazalarında,<br />

birden fazla ölüm veya bir ölüm ve bir yada daha fazla yaralanma meydana gelmişse<br />

verilecek hapis cezasının üst sınırı 10 yılı aştığı için dava Ağır Ceza Mahkemesi’nde<br />

açılır. 2 yıl ve daha az ceza gerektiren davalar Sulh Ceza Mahkemesi’ nde, diğer<br />

davalar Asliye Ceza Mahkemesi’nde açılır. İddianamede şüphelinin (veya şüphelilerin)<br />

ve suçtan zarar görenlerin varsa müdafilerinin kimlikleri, yüklenen suç ve ilgili kanun<br />

maddeleri, suçu oluşturan olaylar mevcut delillerle ilişkilendirilerek açıklanır.<br />

Şüphelinin sadece aleyhine olan hususlar değil, lehine olan hususlar da ileri sürülür.<br />

İddianamenin sonuç kısmında, işlenen suç dolayısıyla TCK ‘ da öngörülen cezalardan<br />

hangisine hükmedilmesinin istendiği belirtilir.<br />

Kovuşturmaya Yer Olmadığı Kararı (Takipsizlik Kararı)<br />

Savcı, soruşturma evresi sonunda, kamu davasının açılması için yeterli şüphe<br />

oluşturacak delil elde edilememesi halinde kovuşturmaya (yargılamaya) yer olmadığına<br />

146


karar verir (takipsizlik kararı). Ayrıca taksirle yaralama suçlarında soruşturma ve<br />

kovuşturma, suçtan zarar görenin şikâyetçi olması koşuluna bağlıdır. Bu nedenle,<br />

bilinçli taksir hali hariç olmak üzere suçtan zarar gören kişi davacı olmadığı takdirde<br />

kamu davası açılmaz. Eski ceza yasasında olayda zarar gören kişinin 10 günden az<br />

geçici işgöremez durumda kalması (yani 10 günden az rapor alması) halinde kamu<br />

davasının açılması zarar gören kişinin şikâyetçi olmasına bağlı idi. Diğer<br />

yaralanmalarda şikâyete bağlı olmaksızın kamu davası açılıyordu.<br />

Ceza Sorumluluğunun Şahsiliği<br />

Türk Ceza Kanunu’ nun 20. maddesinde “ Ceza sorumluluğu şahsidir. Kimse başkasının<br />

fiilinden dolayı sorumlu tutulamaz. Tüzel kişiler hakkında ceza yaptırımı uygulanamaz.<br />

Ancak suç dolayısıyla kanunda öngörülen güvenlik tedbiri niteliğindeki yaptırımlar<br />

saklıdır” hükmü yer almaktadır. İş kazalarıyla ilgili tazminat davaları tüzel kişilik<br />

(örneğin işveren inşaat firması) ya da olayda herhangi bir kişisel kusuru bulunmasa dahi<br />

işveren kişi aleyhine açılabilmektedir. Zira işveren çalıştırdığı elemanın veya<br />

elemanların kusurundan kaynaklanan iş kazasındaki maddi zararlardan hukuksal açıdan<br />

sorumludur (kusursuz sorumluluk) . Oysa cezai sorumluluk şahsidir. Olayda kusurlu<br />

olduğu şüphesi bulunan kişiler aleyhine kamu davası açılabilir. Yani şantiyede şantiye<br />

şefinin, saha mühendisinin ya da bir başka şantiye görevlisinin kusurundan kaynaklanan<br />

bir iş kazası nedeniyle, olayda kusuru bulunmayan işveren aleyhine kamu davası<br />

açılması söz konusu değildir. Ceza yasamızdaki bu madde uyarınca tüzel kişiler<br />

hakkında da kamu davası açılamamaktadır. Örneğin bir yurttaş, belediyenin açtığın bir<br />

çukura düşerek yaralanmış veya yaşamını yitirmişse bu olayla ilgili kamu davası<br />

belediye aleyhine değil, belediyenin o çukurla ilgili önlemleri alma yükümlülüğünü<br />

taşıyan elemanı veya elemanları aleyhine açılır.<br />

Uzlaşma<br />

Ceza yasasının getirdiği yeni uygulamalardan biri de uzlaşmadır. Özet olarak bu kavram<br />

ile amaçlanan, şüpheli ile mağdurun veya suçtan zarar görenin uzlaştırılması ve kamu<br />

davasının açılmamasıdır. Ceza Muhakemesi Kanunu’nda hangi suçlar için uzlaştırma<br />

yoluna gidilebileceği, uzlaşmanın nasıl gerçekleşeceği ayrıntılı olarak açıklanmıştır.<br />

Soruşturulması ve kovuşturulması şikâyete bağlı suçlar, taksirle yaralama suçları için<br />

uzlaştırma girişiminde bulunulacağı yasada belirtilmiştir (madde 253) . Dolayısıyla<br />

yaralanma ile sonuçlanan iş kazalarında Cumhuriyet Savcısı’nın tarafların uzlaştırılması<br />

doğrultusunda girişimi ve yürüttüğü bir süreç söz konusu olmakta, uzlaşma sağlandığı<br />

takdirde kamu davası açılmamaktadır.<br />

Tutuklama<br />

Ceza Muhakemesi Kanunu’nda, kuvvetli suç şüphesinin varlığını gösteren olguların ve<br />

bir tutuklama nedeninin bulunması halinde şüpheli veya sanık hakkında tutuklama<br />

kararı verilebileceği belirtilmiştir (madde100). Yasada, şüpheli veya sanığın kaçması,<br />

saklanması, delilleri yok etme gizleme veya değiştirme, tanık, mağdur veya başkaları<br />

üzerinde baskı yapma hususlarında kuvvetli şüphe bulunması tutuklama nedenleri<br />

arasında sayılmıştır. Soruşturma evresinde şüphelinin tutuklanmasına Cumhuriyet<br />

savcısının istemi üzerine sulh ceza hâkimi tarafından, kovuşturma evresinde sanığın<br />

tutuklanmasına Cumhuriyet savcısının istemi üzerine veya re’sen mahkemece karar<br />

verilir.<br />

147


Eski ceza yasasının yürürlükte olduğu dönemde inşaat iş kazaları nedeniyle tutuklamaya<br />

çok ender rastlanmaktaydı. Yeni yasa uyarınca, iş kazalarında bilinçli taksirin<br />

bulunmasına bağlı olarak ağır hapis cezasının gündeme gelmesi, daha önce de<br />

belirtildiği gibi ağır ihmali bulunan sanık için 22,5 yıl hapsin istenebilmesi, sanığın<br />

kaçabileceği şüphesini artırmakta, tutuklama kararlarına daha sık rastlanabileceğini<br />

göstermektedir. Meslektaşlarımızın bu hususu da göz ardı etmemeleri gerekmektedir.<br />

Davanın Açılması<br />

Cumhuriyet savcısı tarafından mahkemeye sunulan iddianame ve ekindeki soruşturma<br />

belgeleri mahkemece incelenir. Yasal açıdan bir hata veya eksiklik varsa hazırlayan<br />

savcıya iade edilir, yoksa kabul edilir ve dava açılmış olur, kovuşturma evresi başlar.<br />

Dava dosyasına bir numara verilir. Örneğin 2009/55 Esas sayılı bir dosya numarası, o<br />

mahkemede 2009 yılında açılan 55. dava olduğunu göstermektedir. Mahkeme bir<br />

duruşma günü ve saati tespit eder ve duruşmada hazır bulunması gereken kişileri çağırır.<br />

İddianame çağrı kâğıdıyla birlikte sanığa (veya sanıklara) tebliğ olunur.<br />

Kamu Davasına Katılma, Katılan (Müdahil) Kavramı<br />

İş kazası sonucu mağdur olanlar, suçtan zarar gören gerçek ve tüzel kişiler, kovuşturma<br />

(yargılama) evresinin her aşamasında, hüküm verilinceye kadar şikâyetçi olduklarını<br />

bildirerek kamu davasına katılabilirler. Katılma, kamu davasının açılmasından sonra<br />

mahkemeye dilekçe verilmesi veya katılma istemini içeren sözlü başvurunun duruşma<br />

tutanağına geçirilmesi suretiyle olur. Mahkeme, Cumhuriyet savcısının, sanığın (varsa<br />

avukatının) dinlenmesinden sonra katılma isteminin uygun olup olmadığına karar verir.<br />

İstemi uygun bulunan kişi veya kişiler, katılan (müdahil) sıfatıyla duruşmalara söz<br />

sahibi olarak katılır.<br />

Bilirkişi İncelemesi<br />

Çözümü uzmanlığı, özel veya teknik bilgiyi gerektiren hâllerde bilirkişinin görüşünün<br />

alınmasına mahkemece re'sen, Cumhuriyet savcısının, katılanın, vekilinin, şüphelinin<br />

veya sanığın, müdafiinin veya kanuni temsilcinin istemi üzerine karar verilebilir.<br />

Bilirkişi atanması ve gerekçe gösterilerek sayısının birden çok olarak saptanması,<br />

mahkemeye aittir. Olayın niteliğine göre bilirkişiye olay mahallinde keşif<br />

yaptırılabileceği gibi sadece dosya üzerinde inceleme yaparak raporunu düzenlemesi<br />

istenebilir.<br />

Bilirkişiler, il adli yargı adalet komisyonları tarafından her yıl düzenlenen bir listede yer<br />

alan gerçek veya tüzel kişiler arasından seçilirler. Cumhuriyet savcıları ve hâkimler,<br />

yalnız bulundukları il bakımından yapılmış listelerden değil, diğer illerde oluşturulmuş<br />

listelerden de bilirkişi seçebilirler. Atama kararında, gerekçesi de gösterilmek suretiyle,<br />

belirtilen listelere girmeyenler arasından da bilirkişi seçilebilir. Bilirkişilere yemini<br />

yaptırılır ve bununla ilgili bir tutanak (yemin zaptı) düzenlenir. Bilirkişiye raporunu<br />

sunması için işin niteliğine göre uygun bir süre verilir. Bu süre üç ayı geçemez. Özel<br />

nedenlerle süre en çok üç ay daha uzatılabilir.<br />

Bilirkişi incelemeleri tamamlandığında, yeni bilirkişi incelemesi yapılması veya<br />

itirazların bildirilmesi için istemde bulunabilmelerini sağlamak üzere Cumhuriyet<br />

savcısına, katılana, vekiline, şüpheliye veya sanığa, müdafiine veya kanuni temsilciye<br />

süre verilir. İtirazlar muhakemece uygun bulunursa, başka bilirkişi görevlendirilir,<br />

gerekirse aynı bilirkişiden ek rapor istenebilir. Mahkeme karar için bir kanaate<br />

148


varıncaya kadar süreç bu şekilde devam eder. Kusur bakımından çelişkili kanaatler<br />

açıklandığı için, bazı davalarda çok sayıda farklı bilirkişi raporu alındığına rastlanmıştır.<br />

Eski yasada kusur, sekiz paydasına göre dağıtılırdı. Yeni yasada şüpheli veya sanık<br />

“asli kusurlu” veya “tali kusurlu” olarak değerlendirilmektedir.<br />

Mahkeme Kararı ve Yargıtay (Temyiz) Evresi<br />

Kovuşturma ( yargılama ) evresinde mahkeme, olaydaki kusur durumu hakkında kesin<br />

bir kanaate varınca dava karara bağlanır. Olayda kusuruz olduğu kanaatine varılan sanık<br />

veya sanıklar hakkında beraat kararı verilir. Kusurlu bulunanlar hakkında ise kusur<br />

durumuna ve olayın niteliğine göre TCK madde 85 veya 89 ‘ da öngörülen hapis<br />

cezasına hükmolunur. Yasada, hapis cezasının alt ve üst sınırları belirtilmiş olup<br />

verilecek cezanın miktarı, yaşanan olayın, kusurun, yargılanan sanığın niteliğine vb.<br />

faktörlere bağlı olarak mahkemece takdir edilir.<br />

Temyiz istemi, hükmün açıklanmasından itibaren yedi gün içinde hükmü veren<br />

mahkemeye bir dilekçe verilmesi veya bir beyanda bulunulması suretiyle yapılır; beyan<br />

tutanağa geçirilir ve tutanak hâkime onaylattırılır. Süresi içinde yapılan temyiz<br />

başvurusu, hükmün kesinleşmesini engeller. Yargıtay, mahkeme kararını hukuka uygun<br />

bulursa onaylar ve hüküm kesinleşmiş olur. Mahkeme kararında hukuka aykırılık varsa<br />

Yargıtay bu kararı bozar. Bozma sebepleri ilamda ayrı ayrı gösterilir. Dosya<br />

mahkemeye geri gönderilir ve yargılamanın, bozma gerekçeleri doğrultusunda yeniden<br />

yapılması istenir.<br />

Sonuç ve Öneriler<br />

İnşaat işverenlerinin, inşaat uygulamalarında sorumluluk üstlenen teknik elemanların<br />

öncelikle dikkat etmeleri gereken husus iş kazalarının insancıl yönüdür. Bu konudaki<br />

çabalar her şeyden önce yaşamını sürdürmek mücadelesi veren çalışanın can güvenliğini<br />

sağlama amacına yönelik olmalıdır. Birinci derecede önem taşıyan bu insancıl faktörün<br />

yanı sıra iş kazaları sonucu karşılaşılan yaptırımlar göz ardı edilemeyecek kadar<br />

önemlidir. Bildiri konusu dışında kalan tazminat davalarındaki parasal tutarlar, bir<br />

kişinin ölümüyle sonuçlanan iş kazalarında 1-1,5 milyon TL. mertebesine<br />

ulaşabilmektedir. Yukarıda özet bilgilerle açıklanmaya çalışılan cezai yaptırımların ,<br />

yeni ceza yasasında önemli ölçüde ağırlaşmış olduğu görülmektedir. Bu konuda<br />

özellikle aşağıdaki hususlara dikkat çekmekte yarar görülmüştür.<br />

• İnşaat sektörümüzdeki iş kazası sayısının çokluğu ve özellikle yaşanan olayların<br />

sonuçlarının ağır olması dikkate alınarak, her şeyden önce yükümlülüklerin<br />

bilincinde olmak, iş güvenliği mevzuatında yer alan tüm güvenlik önlemlerinin<br />

eksiksiz uygulanmasına özen göstermek gerekmektedir.<br />

• Özellikle bilinçli taksir kapsamına girebilecek hatalı uygulamalardan ve ihmallerden<br />

kaçınmak büyük önem taşımaktadır. Yukarıda açıklandığı gibi çok açık ve önemli<br />

bir ihmal sonucu meydana gelen iş kazasında birden fazla ölüm veya bir ölümün<br />

yanı sıra bir veya birkaç yaralanma olmuşsa, bilinçli taksir kapsamına giren asli<br />

kusurlu sanık 22,5 yıl hapis cezasına mahkûm olabilmektedir.<br />

149


• Öte yandan bilinçli taksir kapsamına giren suçlarda verilen hapis cezaları idari para<br />

cezasına çevrilmemektedir. Dolayısıyla, ayrıntıları ilgili paragrafta açıklanan<br />

tutuklama durumu söz konusu olabilmektedir.<br />

• Soruşturma evresindeki tespitler, açılacak davanın süreci ve sonucu bakımından<br />

önem taşımaktadır. İlgili paragrafta belirtildiği gibi soruşturmayı yürüten savcının,<br />

şüpheli lehine olan delilleri de toplama ve şüphelinin haklarını koruma yükümlülüğü<br />

vardır. Yaşanan bazı olaylarda ve özellikle mahalli karakol elemanlarının olay<br />

yerindeki inceleme ve tespitlerinde sonradan telafisi güç eksiklik ve hatalara<br />

rastlanmıştır. Şantiye sorumlularının özellikle bu süreçte dikkatli olmaları, lehteki<br />

delillerin tutanaklara geçirilmesini sağlamaları gerekmektedir. Olay yeri inceleme<br />

ekipleri tarafından video kaydı, fotoğraf çekme gibi sağlıklı tespitler yapılmıyorsa<br />

bunları yapmakta büyük yarar vardır.<br />

• Dava sürecindeki bilirkişi raporları mahkeme kararına dayanak oluşturmaktadır.<br />

Bilirkişi incelemelerinde de zaman zaman hatalı kanaatlere rastlanmaktadır. Bu<br />

nedenle bilirkişilerin konunun uzmanları arasından seçilmesine özen göstermek, bu<br />

doğrultuda yasal hak kullanılarak mahkemeden talepte bulunmak gerekmektedir.<br />

Kaynaklar<br />

Baycık, G. (2007) İnşaat İşyerlerinde İşverenin İş Sağlığı ve Güvenliği Yükümlülükleri<br />

ve Sorumluluğu. İş Sağlığı ve Güvenliği Sempozyumu Bildiriler Kitabı, İnşaat<br />

Mühendisleri Odası, Ankara, s. 41-62.<br />

Caniklioğlu, N. (2004) İşverenin İş Sağlığı ve Güvenliği Önlemleri Alma Yükümlülüğü.<br />

Meslek Hastalıkları ve İş Kazaları Sempozyumu, Türk Harp – İş Sendikası Eğitim<br />

Yayınları, İstanbul, s. 47-52<br />

Gürcanlı, G. E. (2007) İnşaat Şantiyelerinde Bulanık Kümeler Yardımıyla İş Güvenliği<br />

Risk Analizi Yöntemi, Doktora Tezi, İTÜ.<br />

Müngen, U. (1993) Türkiye’de İnşaat İş Kazalarının Analizi ve İş Güvenliği Sorunu,<br />

Doktora Tezi, İTÜ.<br />

Müngen, U. (2008) İş Güvenliği Ders notu, İTÜ İnşaat Fakültesi.<br />

150


4734 Sayılı Kamu İhale Kanunu’nun Yapım İşleri İhaleleri<br />

Uygulamalarında Karşılaşılan İhale Uyuşmazlıkları ve<br />

Çözüm Önerileri<br />

Gökhan Çiçek<br />

Tepebaşı Belediyesi, 26130 Eskişehir<br />

Tel: 0222 211 40 00<br />

E-Posta: gcicek@anadolu.edu.tr<br />

Gökhan Arslan<br />

Anadolu Üniversitesi<br />

İnşaat Mühendisliği Bölümü<br />

İki Eylül Kampüsü, 26555 Eskişehir<br />

Tel: 0222 321 35 50<br />

E-Posta: gokhana@anadolu.edu.tr<br />

Öz<br />

151<br />

Serkan Kıvrak<br />

Anadolu Üniversitesi<br />

İnşaat Mühendisliği Bölümü<br />

İki Eylül Kampüsü, 26555 Eskişehir<br />

Tel: 0222 321 35 50<br />

E-Posta: serkankivrak@anadolu.edu.tr<br />

Ülkemizde uygulanmakta olan 4734 sayılı Kamu İhale Kanunu’nda çeşitli aksaklıklar<br />

mevcuttur. 4734 sayılı Kamu İhale Kanunu düzenine ilişkin Kamu İhale Kurumu<br />

tarafından düzenlenen ikincil mevzuatla birlikte kanunun uygulanabilirlik düzeyi<br />

yükseltilmeye çalışılmıştır. Bu çalışmanın amacı, ülkemizde uygulanmakta olan 4734<br />

sayılı Kamu İhale Kanunu’nun yapım işleri ihaleleri uygulamalarındaki ihale<br />

uyuşmazlıklarının irdelenmesi suretiyle karşılaşılan problemleri tespit etmek ve bu<br />

tespitlere yönelik olarak çözüm önerileri sunmaktır. Bu doğrultuda 4734 sayılı Kamu<br />

İhale Kanunu’nun uygulanması esnasında yapım işleri ihalelerine yönelik Kamu İhale<br />

Kurumu’na yapılan 326 adet şikâyet başvurusu incelenmiştir. Belediyelerde ihaleleri<br />

yapılan 2004 yılına ait 25 adet, 2005 yılına ait 34 adet, 2006 yılına ait 60 adet, 2007<br />

yılına ait 143 adet ve 2008 yılının ilk 5 ayına ait 64 adet yapım işleri ile ilgili Kamu<br />

İhale Kurumu’na yapılan itiraz başvurusu Kamu İhale Kurumu’nun web adresinden<br />

temin edilmek suretiyle Ekim 2007 – Haziran 2008 tarihleri arasında irdelenmiştir.<br />

İncelemeler yapılırken ihalelerle ilgili itirazların Kamu İhale Kanunu’nun ve Yapım<br />

İşleri İhaleleri Uygulama Yönetmeliği’nin hangi maddelerine istinaden yapıldığı ve bu<br />

suretle uyuşmazlıkların hangi noktalarda yoğunlaştığı tespit edilmiştir. Kamu<br />

kurumlarında görev yapan 1’i sayıştay denetçisi ve 5’i inşaat mühendisi olmak üzere<br />

toplam 6 kişi ile yüz yüze görüşmeler sonucunda Kamu İhale Kanunu’nun yapım işleri<br />

ihaleleri uygulamalarındaki uyuşmazlıkların yoğunlaştığı noktalar irdelenmiş ve<br />

incelemeler sonucunda kanundaki eksiklerin giderilmesi yönünde gerekli önermelerde<br />

bulunulmuştur. Ayrıca, yapılan çalışmada itiraz yapılan ihalenin türü, itiraz edenin türü,<br />

Kamu İhale Kurulu’nun verdiği kararlardaki oy birlikteliği ve karar sonuçlarına ait<br />

analizlere de yer verilmiştir.<br />

Anahtar sözcükler: Kamu İhale Kanunu, Yapım İşleri İhaleleri Uygulama Yönetmeliği,<br />

Kamu İhale Kurumu.


Giriş<br />

Kamu kuruluşlarının mal, hizmet ve yapım işleri alımları ülke ekonomisi içerisinde<br />

önemli bir paya sahiptir. Ülkemizde Avrupa Birliği'ne tam üye olma çabaları<br />

kapsamında hukuksal alanda çeşitli değişiklikler yapılmakta ve uyum yasaları<br />

çıkarılmaktadır. Bu bağlamda 2886 sayılı Devlet İhale Kanunu’nun günümüzün değişen<br />

ihtiyaçlarına cevap vermediği, uygulamada ortaya çıkan aksaklıkları gidermede yetersiz<br />

kaldığı ve bütün kamu kurumlarını kapsamadığı gerekçeleriyle yeni mevzuat düzenleme<br />

çabaları başlatılmış ve 4734 sayılı Kamu İhale Kanunu kabul edilmiştir (İğdeler, 2003).<br />

4734 sayılı Kamu İhale Kanunu ihale sistemimizde önemli değişikliklere neden<br />

olmuştur. Bu kanun, daha önce uygulanmakta olan kanunlardan çok farklı bir yapıya<br />

sahiptir. Dolayısıyla kanunun işleyiş süreci içerisinde uyuşmazlıklar ortaya çıkmıştır.<br />

Kamu İhale Kanunu ile getirilen yeni ihale düzenine ilişkin çerçeve hükümler, Kamu<br />

İhale Kurumu tarafından hazırlanan ikincil mevzuatlarla uygulanabilir hale getirilmeye<br />

çalışılmıştır. Fakat değişik yorum ve anlamalara meydan verir hükümlere ilişkin kesin<br />

görüş, karar ve içtihatların henüz oluşamamış olması, aynı konuya ilişkin farklı veya<br />

hatalı uygulamaların yapılıyor olması, Kamu İhale Kanunu’nda yapılması gerekli olan<br />

değişikliklerin önemli bir derecede olduğunun göstergesidir (Karapınar, 2005; Köksal,<br />

2005; Budak, 2006; Yücel, 2003; Gencer, 2003).<br />

Araştırma<br />

Bu çalışmanın amacı, ülkemizde uygulanmakta olan 4734 sayılı Kamu İhale<br />

Kanunu’nun yapım işleri ihaleleri uygulamalarındaki ihale uyuşmazlıklarının<br />

irdelenmesi suretiyle karşılaşılan problemleri tespit etmek ve bu tespitlere yönelik<br />

olarak çözüm önerileri sunmaktır.<br />

Belirtilen amaç doğrultusunda belediyelerde ihaleleri yapılan 2004 yılına ait 25 adet,<br />

2005 yılına ait 34 adet, 2006 yılına ait 60 adet, 2007 yılına ait 143 adet ve 2008 yılının<br />

ilk 5 ayına ait 64 adet yapım işleri ile ilgili Kamu İhale Kurumu’na yapılan itiraz<br />

başvurusu Kamu İhale Kurumu’nun web adresinden temin edilmek suretiyle Ekim 2007<br />

– Haziran 2008 tarihleri arasında irdelenmiştir. İncelemeler yapılırken ihalelerle ilgili<br />

itirazların Kamu İhale Kanunu’nun ve Yapım İşleri İhaleleri Uygulama Yönetmeliği’nin<br />

hangi maddelerine istinaden yapıldığı ve bu suretle uyuşmazlıkların hangi noktalarda<br />

yoğunlaştığı tespit edilmiştir. Analizlerde uyuşmazlık konusu olmayan maddelere yer<br />

verilmemiştir. Kamu kurumlarında görev yapan 1’i sayıştay denetçisi ve 5’i inşaat<br />

mühendisi olmak üzere toplam 6 kişi ile yüz yüze görüşmeler sonucunda Kamu İhale<br />

Kanunu’nun yapım işleri ihaleleri uygulamalarındaki uyuşmazlıkların yoğunlaştığı<br />

noktalar irdelenmiş ve incelemeler sonucunda kanundaki eksiklerin giderilmesi<br />

yönünde gerekli önermelerde bulunulmuştur. Ayrıca yapılan çalışmada itiraz yapılan<br />

ihalenin türü, itiraz edenin türü, Kamu İhale Kurulu’nun verdiği kararlardaki oy<br />

birlikteliği ve karar sonuçlarına ait analizlere de yer verilmiştir.<br />

Araştırma Sonuçları<br />

Genel olarak bakıldığında itiraz edilen 326 adet ihalenin 257 adedi (%79) açık ihale<br />

usulüyle yapılmıştır (Şekil 1). Dolayısıyla, Kamu İhale Kanunu’nda belirtildiği üzere<br />

açık ihale usulünün esas ihale usulü olarak benimsendiği ortaya çıkmıştır.<br />

152


İhale Sayısı<br />

300<br />

250<br />

200<br />

150<br />

100<br />

50<br />

0<br />

257<br />

18<br />

Açık Belli İst. Ar. Pazarlık Devlet İhale<br />

Kanunu<br />

İhale Tipi<br />

Şekil 1 Kamu İhale Kurumuna yapılan itirazların ihale türleri.<br />

2004 yılında Kamu İhale Kurulu’nun verdiği kararlar ve Kamu İhale Kurumu’na<br />

yapılan itirazlar Kamu İhale Kanunu açısından incelendiğinde uyuşmazlıkların, birinci<br />

olarak 10 adet uyuşmazlık (%25) ile Kamu İhale Kanunu’nun “Aşırı düşük teklifler”<br />

başlıklı 38 inci maddesinde, ikinci olarak 6 adet uyuşmazlık (%16) ile Kamu İhale<br />

Kanunu’nun “İhaleye katılımda yeterlik kuralları” başlıklı 10 uncu maddesinde<br />

yoğunlaştığı görülmektedir. Aynı şekilde 2004 yılında Kamu İhale Kurulu’nun verdiği<br />

kararlar ve Kamu İhale Kurumu’na yapılan itirazlar Yapım İşleri İhaleleri Uygulama<br />

Yönetmeliği açısından incelendiğinde uyuşmazlıkların, birinci olarak 10 adet<br />

uyuşmazlık (%22) ile Yapım İşleri İhaleleri Uygulama Yönetmeliği’nin “Aşırı düşük<br />

teklifler” başlıklı 65 inci maddesinde ve ikinci olarak 4’er adet uyuşmazlık (%9) ile<br />

Yapım İşleri İhaleleri Uygulama Yönetmeliği’nin “Temel ilkeler” başlıklı 4 üncü<br />

maddesi, “Yaklaşık maliyet” başlıklı 7 inci maddesi, “İhale ve ön yeterlik dokümanının<br />

hazırlanması” başlıklı 19 uncu maddesi ve “Makine ve diğer ekipmana ilişkin belgeler”<br />

başlıklı 42 inci maddelerinde yoğunlaştığı görülmektedir.<br />

2005 yılında itirazlar Kamu İhale Kanunu açısından incelendiğinde uyuşmazlıkların,<br />

birinci olarak 14 adet uyuşmazlık (%25) ile Kamu İhale Kanunu’nun “İhaleye katılımda<br />

yeterlik kuralları” başlıklı 10 uncu maddesinde, ikinci olarak 9 adet uyuşmazlık (%16)<br />

ile Kamu İhale Kanunu’nun “Aşırı düşük teklifler” başlıklı 38 inci maddesinde<br />

yoğunlaştığı görülmektedir. Aynı şekilde itirazlar Yapım İşleri İhaleleri Uygulama<br />

Yönetmeliği açısından incelendiğinde uyuşmazlıkların, birinci olarak 9 adet uyuşmazlık<br />

(%17) ile Yapım İşleri İhaleleri Uygulama Yönetmeliği’nin “Aşırı düşük teklifler”<br />

başlıklı 65 inci maddesinde ikinci olarak 6 adet uyuşmazlık (%11) ile Yapım İşleri<br />

İhaleleri Uygulama Yönetmeliği’nin “İş deneyim belgeleri” başlıklı 40 ıncı maddesinde<br />

yoğunlaştığı görülmektedir.<br />

2006 yılında yapılan itirazlar Kamu İhale Kanunu açısından incelendiğinde<br />

uyuşmazlıkların, birinci olarak 27 adet uyuşmazlık (%28) ile Kamu İhale Kanunu’nun<br />

“İhaleye katılımda yeterlik kuralları” başlıklı 10 uncu maddesinde, ikinci olarak 12 adet<br />

uyuşmazlık (%12) ile Kamu İhale Kanunu’nun “Aşırı düşük teklifler başlıklı” 38 inci<br />

maddesinde yoğunlaştığı görülmektedir. Aynı şekilde 2006 yılında yapılan itirazlar<br />

Yapım İşleri İhaleleri Uygulama Yönetmeliği açısından incelendiğinde uyuşmazlıkların,<br />

birinci olarak 12 adet uyuşmazlık (%13) ile Yapım İşleri İhaleleri Uygulama<br />

Yönetmeliği’nin “Aşırı düşük teklifler” başlıklı 65 inci maddesinde, ikinci olarak 8 adet<br />

153<br />

47<br />

4


uyuşmazlık (%9) ile Yapım İşleri İhaleleri Uygulama Yönetmeliği’nin “İsteklinin<br />

organizasyon yapısı ve personel durumu ile kaliteye ilişkin belgeler” başlıklı 41 inci<br />

maddesinde yoğunlaştığı görülmektedir.<br />

2007 yılında yapılan itirazlar Kamu İhale Kanunu açısından incelendiğinde<br />

uyuşmazlıkların, birinci olarak 43 adet uyuşmazlık (%26) ile Kamu İhale Kanunu’nun<br />

“İhaleye katılımda yeterlik kuralları” başlıklı 10 uncu maddesinde ikinci olarak 28 adet<br />

uyuşmazlık (%17) ile Kamu İhale Kanunu’nun “Pazarlık usulü” başlıklı 21 inci<br />

maddesinde yoğunlaştığı görülmektedir. Aynı şekilde, 2007 yılında yapılan itirazlar<br />

Yapım İşleri İhaleleri Uygulama Yönetmeliği açısından incelendiğinde uyuşmazlıkların,<br />

birinci olarak 28 adet uyuşmazlık (%15) ile Yapım İşleri İhaleleri Uygulama<br />

Yönetmeliği’nin “Pazarlık usulü” başlıklı 17 inci maddesinde, ikinci olarak 21 adet<br />

uyuşmazlık (%11) ile Yapım İşleri İhaleleri Uygulama Yönetmeliği’nin “Aşırı düşük<br />

teklifler” başlıklı 65 inci maddesinde yoğunlaştığı görülmektedir.<br />

2008 yılında ise Kamu İhale Kanunu açısından incelendiğinde uyuşmazlıkların, birinci<br />

olarak 21 adet uyuşmazlık (%21) ile Kamu İhale Kanunu’nun “İhaleye katılımda<br />

yeterlik kuralları” başlıklı 10 uncu maddesinde, ikinci olarak 14 adet uyuşmazlık (%14)<br />

ile Kamu İhale Kanunu’nun “Temel ilkeler” başlıklı 5 inci maddesinde yoğunlaştığı<br />

görülmektedir. Aynı şekilde 2008 yılında Kamu İhale Kurulu’nun verdiği kararlar ve<br />

Kamu İhale Kurumu’na yapılan itirazlar Yapım İşleri İhaleleri Uygulama Yönetmeliği<br />

açısından incelendiğinde uyuşmazlıkların, birinci olarak 14 adet uyuşmazlık (%13) ile<br />

Yapım İşleri İhaleleri Uygulama Yönetmeliği’nin “İş deneyim belgeleri” başlıklı 40 ıncı<br />

maddesinde, ikinci olarak 12 adet uyuşmazlık (%12) ile Yapım İşleri İhaleleri<br />

Uygulama Yönetmeliği’nin “Pazarlık usulü” başlıklı 17 inci maddesinde yoğunlaştığı<br />

görülmektedir.<br />

Tüm yıllar birlikte analiz edildiğinde Kamu İhale Kurulu’nun 182 adet ret (%53), 56<br />

adet iptal (%17), 33 adet düzeltici işlem tesis edilmesi (%10), 26 adet konunun İçişleri<br />

Bakanlığı’na gönderilmesi (%8) yönünde kararı mevcuttur (Şekil 2). Kamu İhale<br />

Kurulu’nun verdiği kararlarda hem istekliler lehine hem de idareler lehine kararları eşit<br />

oranda verdiği söylenebilir.<br />

İhale Sayısı<br />

200<br />

180<br />

160<br />

140<br />

120<br />

100<br />

80<br />

60<br />

40<br />

20<br />

0<br />

182<br />

Ret<br />

56<br />

İptal<br />

33 26<br />

Düzeltici İşlem<br />

İçişleri<br />

Bakanlığına<br />

Gön.<br />

Karar Sonucu<br />

154<br />

4 9 6 3<br />

Cumhuriyet<br />

Savcılığına<br />

Gön.<br />

İptal Kararının<br />

İptali<br />

Karar Vermeye<br />

Yer Yok<br />

Şekil 2 Kamu İhale Kurulu karar sonuçları.<br />

İvedilik Kararı<br />

İptal<br />

17<br />

İlgili<br />

İdareyeBildirim.


Kamu İhale Kurulu, aldığı kararların 214 adetini (%66) oybirliği ile 112 adetini (%34)<br />

ise oyçokluğuyla almıştır. Tüm yıllar göz önünde bulundurulduğunda Kamu İhale<br />

Kurumu’na yapılan itirazların 181 adetini (%56) tüzel kişiler, 13 adetini (%4) ortak<br />

girişimciler tarafından yapılan itirazlar oluşturmaktadır (Şekil 3). Kamu İhale Kurulu 16<br />

adet (%5) ihale ile ilgili olarak Kamu İhale Kurumu Başkanlığı tarafından yapılan talep<br />

üzerine inceleme yapmıştır.<br />

Sonuçlara bakıldığında şikâyet başvurularının %60 oranında kurumsal yapı türüne sahip<br />

istekliler tarafından yapıldığı görülmektedir. Benzer şekilde Gencer (2005) tarafından<br />

2004 yılına ait yapım işleri ihalelerindeki uyuşmazlıkların incelendiği çalışmada şikâyet<br />

başvurularının %66 oranında kurumsal yapı türüne sahip istekliler tarafından yapıldığı<br />

tespit edilmiştir.<br />

İhale Sayısı<br />

200<br />

150<br />

100<br />

50<br />

0<br />

181<br />

73<br />

Tüzel Kişi Gerçek<br />

Kişi<br />

36<br />

Öğretim<br />

Görevlisi<br />

İtiraz Türü<br />

155<br />

16 13 7<br />

Başkanlık<br />

İstemi<br />

Ortak<br />

Girişim<br />

Diğer<br />

Şekil 3 Kamu İhale Kurumu’na yapılan itirazların türleri.<br />

Tüm yıllar göz önünde bulundurularak; Kamu İhale Kurulu’nun verdiği kararlar ve<br />

Kamu İhale Kurumu’na yapılan itirazlar Kamu İhale Kanunu açısından incelendiğinde<br />

uyuşmazlıkların, birinci olarak 111 adet uyuşmazlık (%24) ile Kamu İhale Kanunu’nun<br />

“İhaleye katılımda yeterlik kuralları” başlıklı 10 uncu maddesinde ikinci olarak 61 adet<br />

uyuşmazlık (%13) ile Kamu İhale Kanunu’nun “Aşırı düşük teklifler” başlıklı 38 inci<br />

maddesinde ve üçüncü olarak 44 adet uyuşmazlık (%10) ile Kamu İhale Kanunu’nun<br />

“Pazarlık usulü” başlıklı 21 inci maddesinde yoğunlaştığı görülmektedir (Şekil 4).<br />

Aynı şekilde Şekil 5’e bakıldığında 2008 yılında Kamu İhale Kurulu’nun verdiği<br />

kararlar ve Kamu İhale Kurumu’na yapılan itirazlar Yapım İşleri İhaleleri Uygulama<br />

Yönetmeliği açısından incelendiğinde uyuşmazlıkların, birinci olarak 59 adet<br />

uyuşmazlık (%12) ile Yapım İşleri İhaleleri Uygulama Yönetmeliği’nin “Aşırı düşük<br />

teklifler” başlıklı 38 inci maddesinde ikinci olarak 44 adet uyuşmazlık (%9) ile Yapım<br />

İşleri İhaleleri Uygulama Yönetmeliği’nin “Pazarlık usulü” başlıklı 17 inci maddesinde<br />

ve üçüncü olarak 43 adet uyuşmazlık (%9) ile Yapım İşleri İhaleleri Uygulama<br />

Yönetmeliği’nin “İş deneyim belgeleri” başlıklı 40 ıncı maddesinde yoğunlaştığı<br />

görülmektedir.


Uyuşmazlık Sayısı<br />

Uyuşmazlık Sayısı<br />

120<br />

100<br />

80<br />

60<br />

40<br />

20<br />

0<br />

1<br />

3<br />

35<br />

5<br />

1 1<br />

6<br />

7<br />

9<br />

9<br />

111<br />

10<br />

5 3 1 1 3 2<br />

11<br />

12<br />

13<br />

156<br />

15<br />

17<br />

Kanun Maddesi<br />

Şekil 4 İtiraz maddeleri ve sayıları (Kamu İhale Kanunu’na göre).<br />

70<br />

60<br />

50<br />

40<br />

30<br />

20<br />

10<br />

0<br />

16<br />

30<br />

4<br />

32<br />

2 1<br />

33<br />

34<br />

3<br />

36<br />

5<br />

37<br />

61<br />

38<br />

24<br />

39<br />

17<br />

40<br />

3 4<br />

41<br />

42<br />

Kanun Maddesi<br />

20<br />

44<br />

21<br />

2 1<br />

Şekil 4 (devamı) İtiraz maddeleri ve sayıları (Kamu İhale Kanunu’na göre).<br />

Yapılan analizler, araştırmalar ve kişisel görüşmeler neticesinde Kamu İhale<br />

Kanunu’nun yapım işleri ihaleleri uygulamalarında uyuşmazlıkların sayısının yıllara<br />

göre bir şekilde arttığı gözlenmektedir. Kamu İhale Kanunu’nun istekliler ve idareler<br />

tarafından tam olarak anlaşılamaması ve hak arama sürecinin yeni algılanıyor olması<br />

uyuşmazlıkların artış sebebi olarak gösterilebilir. Yapılan analizler, araştırmalar ve yüz<br />

yüze görüşmeler (1 sayıştay denetçisi ve kamu kurumlarında görevli 5 inşaat<br />

mühendisi) sonucunda Kamu İhale Kanunu’nun yapım işleri ihaleleri<br />

uygulamalarındaki uyuşmazlıkların yoğunlaştığı noktalar belirlenmiş ve aşağıda<br />

maddeler halinde verilmiştir.<br />

Şeffaflık ve Rekabet<br />

Kamu alımlarında rekabeti etkili bir biçimde sağlamak ve sürdürebilmek için alımlar<br />

hakkındaki ayrıntılı ve anlaşılır bilgilerin mümkün olan en geniş alanda ilan edilmesi<br />

44<br />

45<br />

11<br />

24<br />

22<br />

55<br />

4<br />

26<br />

2<br />

61<br />

11<br />

27<br />

24<br />

62<br />

5<br />

28<br />

1<br />

63<br />

2<br />

29<br />

18<br />

İddaa


gerekmektedir. Kamu alımlarında etkinliği bozan siyasi himayecilik, yolsuzluk ve<br />

dolandırıcılıkla mücadele etmenin en önemli yolu alım sürecinin başından sonuna kadar<br />

mümkün olan en üst seviyede saydam tutulmasıdır. (Erol, 2006).<br />

Uyuşmazlık Sayısı<br />

50<br />

45<br />

40<br />

35<br />

30<br />

25<br />

20<br />

15<br />

10<br />

5<br />

0<br />

27<br />

4<br />

21<br />

5<br />

6<br />

7<br />

1<br />

8<br />

4<br />

9<br />

2 1 1<br />

10<br />

11<br />

16<br />

44<br />

17<br />

9<br />

18<br />

5<br />

19<br />

157<br />

3 3<br />

22<br />

27<br />

10<br />

28<br />

2<br />

29<br />

Yönetmelik Maddesi<br />

4<br />

30<br />

2<br />

31<br />

18<br />

34<br />

11 10 8 9<br />

Şekil 5 İtiraz maddeleri ve sayıları (Yapım İşleri İhaleleri Uygulama Yön.’ne göre).<br />

Uyuşmazlık Sayısı<br />

70<br />

60<br />

50<br />

40<br />

30<br />

20<br />

10<br />

0<br />

43 40<br />

40<br />

41<br />

13<br />

42<br />

4<br />

45<br />

1<br />

46<br />

3 3 2 2 1<br />

48<br />

49<br />

50<br />

53<br />

54<br />

17<br />

55<br />

1<br />

58<br />

15<br />

59<br />

3 3<br />

60<br />

Yönetmelik Maddesi<br />

Şekil 5 (devamı) İtiraz maddeleri ve sayıları (Yapım İşleri İhaleleri Uyg. Yön.’ne göre).<br />

Yeterlik Belgeleri ve Eksik Evrakların Tamamlattırılması<br />

İsteklilerin yeterliliklerini belirlemeye yönelik olarak "Ekonomik ve Mali Yeterlilik" ile<br />

" Mesleki ve Teknik Yeterlilik" kurallarının tek bir belge içerisinde toplanması,<br />

ihalelere katılımı son derece kolaylaştıracağı gibi haksız rekabet ortamını da ortadan<br />

kaldıracaktır (Ustaömer, 2006). Kamu İhale Kurumu tarafından hangi evrakların eksik<br />

evrak olarak değerlendirilmesi gerektiği yönelik kesin ibarelerin bulunduğu bir<br />

düzenleme yapılmalıdır.<br />

61<br />

11<br />

62<br />

1<br />

63<br />

35<br />

59<br />

65<br />

36<br />

24<br />

66<br />

37<br />

17<br />

69<br />

38<br />

1<br />

70<br />

3<br />

39<br />

18<br />

İddaa


Aşırı Düşük Teklifler<br />

4734 sayılı Kamu İhale Kanunu’nun 38 inci maddesinde aşırı düşük tekliflerin tespit ve<br />

sorgusunun verimli bir şekilde yapılabilmesi için hangi bilgi ve belgelerden istifade<br />

edilebileceği ve hesaplamanın nasıl yapılacağına ilişkin resmi kriterlerin Kamu İhale<br />

Kurumu tarafından belirlenerek gerekli değişikliklerin yapılması gerekmektedir.<br />

Yaklaşık Maliyet<br />

Sağlıklı bir yaklaşık maliyetin belirlenebilmesi için idarelerce yaklaşık maliyet<br />

komisyonu başlığı altında komisyonların ve bu komisyonları denetleyen<br />

mekanizmaların oluşturulması gerekmektedir. Tespit edilen yaklaşık maliyetin,<br />

ihalelerde ihalelere verilen tekliflerin etkilenmemesini sağlayacak şekilde, gizliliği<br />

esasından vazgeçilmeli ve Kamu İhale Kanunu’nun ilgili maddelerinde, bu yönde<br />

değişiklilikler yapılmalıdır (İğdeler, 2003).<br />

İhale Dosyası Son Alım Tarihi<br />

Kamu İhale Kanunu’nun ilgili maddesine ihale dosya bedeli esas alınmak suretiyle ihale<br />

dosya son alım tarihi ile ihale tarihi arasına bir süre konulmalıdır. Konulacak bu sürenin<br />

minimum 2 gün olarak benimsenmesi faydalı olacaktır.<br />

İş Deneyim Belgeleri<br />

İsteklilerin ekonomik ve mali yeterlikleri yanı sıra mesleki ve teknik yeterliliklerinin net<br />

bir şekilde belirlenmesine yardımcı olan, haksız rekabete yol açmayan, denetim altında<br />

tutulan “İş Deneyim Belgeleri”nin oluşturulması ve mesleki yetkinlik belgesine<br />

dönüştürülmesi, sağlıklı bir ihale rejimi için büyük katkı sağlayacaktır (Küçük, 2006).<br />

Benzer İşler<br />

Uyuşmazlıkların giderilmesine yönelik olarak Yapım İşlerinde İş Deneyiminde<br />

Değerlendirilecek Benzer İşlere Dair Tebliğ’in ekinde yer alan Benzer İş Grupları<br />

Listesi’nin tekrar revize edilmesi ve kapsamının genişletilmesi yeterli olacaktır.<br />

Bürokrasinin Yoğunluğu<br />

İhalelerin etkin ve verimli biçimde gerçekleştirilebilmesi için tüm sürelerin yeniden<br />

gözden geçirilmesinin uygun olacağı düşünülmektedir (İğdeler, 2003). İhalelerle ilgili<br />

şikâyet olması durumunda ihale süreci uzamaktadır. İhale sürecinin uzamamasını<br />

sağlamak amacıyla idarelere veya Kamu İhale Kurumuna yapılacak olan itirazlarda<br />

yatırılacak olan ücretlerin caydırıcı nitelikte olması gerekmektedir. Aynı şekilde ihale<br />

işlemlerin hızlandırılmasına yönelik elektronik ortamda süreçlerin ilerletilebildiği yeni<br />

yöntemler benimsenmelidir.<br />

Bütün Tekliflerin Reddedilmesi ve İhalenin İptali<br />

İhalelerin iptaline yönelik uygulamada hukuki gerekçelerinin de içerisinde bulunduğu<br />

ihale iptali özel standart formu uygulamasına gidilerek idarelerin ve ihale yetkililerinin<br />

158


ihaleleri hukuki gerekçelere dayandırmadan iptal edememeleri sağlanarak bu konuyla<br />

ilgili uyuşmazlıklara çözüm yolu bulunmuş olacaktır.<br />

Tekliflerin Hazırlanması ve Sunulması<br />

İsteklilerin teklif dosyalarını hazırlarken konuyla ilgili olan tutumlarını ciddileştirmeleri<br />

durumunda uyuşmazlıklar ortadan kalkacaktır. Aynı şekilde Kamu İhale Kanunu’nun<br />

37 nci maddesinde tekliflerin değerlendirilmesine yönelik hükümler belirtilmiştir. İlgili<br />

maddede öngörülen şartlar net olmasına karşın biraz esneklik içermesi birtakım<br />

sıkıntılar yaratmaktadır.<br />

İhale İlanı, İhale Dokümanı ve İdari Şartnameler<br />

İdarelerce hazırlanacak ihale ilanları ve ihale dokümanlarının kontrol mekanizması<br />

oluşturularak denetlenmesi veya ilgili kurumlarda çalışan personellerin idareler ve<br />

Kamu İhale Kurumu tarafından eğitilmelerine yönelik programların düzenlenmesiyle<br />

uzman personellerin yetiştirilmesi sağlanmalıdır.<br />

Pazarlık Usulü<br />

Konu ile ilgili uyuşmazlıkların giderilmesi için Kamu İhale Kurumu tarafından<br />

denetlenen, ihale ilan kontrol mekanizması içerisinde ihale usul denetim mekanizmasına<br />

da yer verilmesi yeterli olacak ve yapı işlerinin doğru olan ihale usulüyle yapılması<br />

sağlanacaktır.<br />

Ödenek ve Sözleşme<br />

Sözleşme türünün seçimi, uygulamada yaşanan en önemli problemlerden birisidir.<br />

Özellikle ihale öncesi uygulama projelerinin yapılmasının imkânsız olduğu,<br />

güçlendirme ve onarım işlerinde Kamu İhale Kanunu ve ikincil mevzuatında düzenleme<br />

yapılarak Teklif Birim Fiyat sözleşme usulüne göre ihale yapılabilmesinin önü<br />

açılmalıdır (Akçay ve Manisalı, 2007).<br />

Sonuçlar<br />

Yapılan bu çalışma sonucunda yapım işleri ihaleleri uygulamalarında tespit edilebilen<br />

uyuşmazlıklar ve eksiklikler tespit edilmiş ve bunlara çözüm olabilecek önerilerde<br />

bulunulmuştur. Kamu İhale Kanunu kamu ihalelerinde açıklık ve rekabet açısından<br />

yetersizdir. Ek düzenlemelerin yapılması gerekmektedir. Aşırı düşük tekliflerin tespit ve<br />

sorgusunun verimli bir şekilde yapılabilmesi için hangi bilgi ve belgelerden istifade<br />

edilebileceği ve hesaplamanın nasıl yapılacağına ilişkin resmi kriterlerin Kamu İhale<br />

Kurumu tarafından belirlenerek gerekli değişikliklerin yapılması gerekmektedir.<br />

Yaklaşık maliyetin, ihalelerde ihalelere verilen tekliflerin etkilenmemesini sağlayacak<br />

şekilde gizliliği esasından vazgeçilmelidir. İhaleye katılımlarda isteklilerden istenen<br />

"Ekonomik ve Mali Yeterlilik" ile " Mesleki ve Teknik Yeterlilik" ile ilgili belgelerin<br />

azaltılması, rekabet ve eşitlik ilkelerinin daha kuvvetli bir zemine oturtturulması<br />

amacıyla “İhaleye Katılım Yeterlik Belgesi” uygulaması hayata geçirilmelidir. Eksik<br />

evrakların değerlendirilmesine yönelik olarak; içerisinde hangi evrakların eksik evrak<br />

olup olmadığına dair açık ve net ibarelerin bulunduğu bir düzenleme yapılmalıdır. İhale<br />

159


dosya bedeli esas alınmak suretiyle ihale dosya son alım tarihi ile ihale tarihi arasına<br />

minimum 2 gün olması şartıyla bir süre konulmalıdır. Elektronik ortamda ihalelerin<br />

yapılabileceği veya ihale süreçlerindeki işlemlerin elektronik ortam vasıtasıyla<br />

yapılabileceği uygulamalara geçiş süreci başlatılmalıdır.<br />

Kaynaklar<br />

Akçay C., Manisalı E. (2007) 4734 Sayılı Kamu İhale Kanunu ve 4735 Sayılı Kamu<br />

İhale Sözleşmeleri Kanununun, AB Uygulamaları Çerçevesinde Uygulamada<br />

Karşılaşılan Sorunlar Açısından İncelenmesi. Dördüncü İnşaat Yönetimi Kongresi,<br />

Bildiriler Kitabı, İnşaat Mühendisleri Odası, İstanbul, s. 13-26.<br />

Budak O. (2006) 4734 Sayılı Kamu İhale Kanunu’nun Uygulamasında Karşılaşılan<br />

Sorunlar İçin Çözüm Önerileri. Yüksek Lisans Tezi, İstanbul Teknik Üniversitesi, Fen<br />

Bilimleri Enstitüsü, İstanbul.<br />

Erol K. (2006) II. Uluslararası Kamu Alımları Sempozyumu, Kamu İhale Kurumu,<br />

KİK, İstanbul.<br />

Gencer H. (2003) Kamu İhale Kanunu ve Uygulamadaki Sorunlar. Mali Hukuk, 108, s.<br />

101-107, Ankara.<br />

Gencer, H. (2005) Kamu İhale Kanununa Göre Yapılan Yapım İşleri İhalelerindeki<br />

Uyuşmazlıklar ve Uyuşmazlık Kararları Üzerine Bir Araştırma. Üçüncü Yapı İşletmesi<br />

Kongresi, Bildiriler Kitabı, İnşaat Mühendisleri Odası, İzmir, s. 453-464.<br />

İğdeler S. (2003) Kamu İhale Kanununun Getirdiği Sorunlar.<br />

http://www.icisleri.gov.tr/_Icisleri/WPX/kik_sorunlari.htm<br />

Karapınar O. (2005) 2886 ve 4734 Sayılı İhale Kanunlarının İncelenmesi ve Yapım<br />

İşlerinde 4734 Sayılı Kamu İhale Kanunu’nun Uygulamasında Karşılaşılan Sorunlar<br />

İçin Çözüm Önerileri. Yüksek Lisans Tezi, İstanbul Teknik Üniversitesi, Fen Bilimleri<br />

Enstitüsü, İstanbul.<br />

Köksal E. (2005) 4734 Sayılı KİK ve 4735 Sayılı KİSK Çerçevesinde, Yapım İşlerinde,<br />

Sözleşme Aşamasına Kadar Geçen Sürede Karşılaşılan Sorunlar, Belirsizlikler ve<br />

Uygulama Farklılıklarının İncelenmesi. Yüksek Lisans Tezi, Osmangazi Üniversitesi,<br />

Fen Bilimleri Enstitüsü, Eskişehir.<br />

Küçük M. (2006) İş Deneyim Belgeleri Sorunlar ve Çözüm Önerileri.<br />

http://www.intes.org.tr/06/dergi/?sayi=98&makale=91<br />

Ustaömer H. (2006) Nasıl Bir İş Deneyim Sertifikası.<br />

http://www.intes.org.tr/06/dergi/?sayi=101&makale=174<br />

Yücel R. A. (2003) Kamu İhale Yasası ve Uygulamadaki Sorunlar. İnşaat Mühendisleri<br />

Odası İstanbul Şubesi, İstanbul.<br />

160


İhtiyaç Programı Hazırlama Sürecinin Proje Yönetimi<br />

Bağlamında İrdelenmesine Yönelik Bir Uygulama:<br />

İl Özel İdare Binaları<br />

Gülden Gümüşburun Ayalp<br />

Ç.Ü. Müh. Mim. Fak.<br />

Mimarlık Bölümü, Adana<br />

03223386394<br />

E-posta: gayalp@cu.edu.tr<br />

Öz<br />

161<br />

Erkin Erten<br />

Ç.Ü. Müh. Mim. Fak.<br />

Mimarlık Bölümü, Adana<br />

03223386394<br />

E-posta: eerten@cu.edu.tr<br />

Yapı üretim sürecinin ilk basamağı mimari tasarlama eylemidir. Etkin bir tasarımın<br />

yapılabilmesi için tasarım verilerinin belirlenmesi gerekir. Tasarım verilerinin<br />

saptandığı ihtiyaç programları oluşturulurken, işleve bağlı gereksinimler araştırılır ve<br />

gereksinimlerin özelliklerine göre mekansal gereklilikler listeler halinde belirlenir.<br />

İhtiyaçları tamamen karşılayabilecek mimari tasarıma ancak bu çalışmanın yapılması<br />

sonucunda başlanabilir. Ancak ülkemizde inşaat sektöründe birçok bina yapısı için<br />

ihtiyaç programı hazırlama aşamasına yeterli önem verilmediği bilinmektedir. Bunun<br />

sonucunda binanın yapım ve kullanım aşamasında birçok sorunla ve eksiklikle<br />

karşılaşıldığı bir gerçektir. Eksikliklerin telafisi için yapılan her çaba proje maliyetini<br />

arttırmakta, zaman, performans ve para kaybına neden olmaktadır. Bu çalışmada; il özel<br />

idare binaları ile ilgili yasal mevzuat göz önüne alınarak söz konusu binalar için ihtiyaç<br />

programı belirlenmeye çalışılmıştır. Daha sonra belirlenen bir bölgede bulunan yedi<br />

adet il özel idare binaları incelenmiş, bu binalardan hangilerinin belirli bir ihtiyaç<br />

programı dahilinde üretilmediği saptanmış ve fiziksel mekan eksiklikleri tespit<br />

edilmiştir. Sonuç olarak belirli bir ihtiyaç programına göre üretilmeyen yapılarda,<br />

yapım ve kullanım aşamasında ciddi boyutlarda parasal, işlevsel ve performans<br />

kayıpları olduğu belirlenmiştir.<br />

Anahtar Sözcükler: İhtiyaç programı, Proje yönetimi, İl özel idare binaları.<br />

Giriş<br />

Proje hayat döngüsü süreci, konsept geliştirme, tanımlama, tasarım, üretim ve kullanım<br />

aşamalarından oluşmaktadır. Yapı ile ilgili konsept oluşturulduktan sonra yapılması<br />

gereken önemli çalışmalardan birisi tasarım aşamasıdır. Bu aşamanın başlangıcında<br />

ihtiyaç programının hazırlanması gerekmektedir. İhtiyaç programları, yapının,<br />

kullanıcının istek ve beklentilerine optimum düzeyde cevap verebilmesi için<br />

hazırlanmaktadır.<br />

İhtiyaç programları, bir yandan beklenen hizmetleri, fonksiyonları, bina içinde yer alan<br />

organizasyonları tanımlarken, öte yandan binanın nicesel ve nitesel yönlerinden fiziksel<br />

özelliklerini anlatır ( Yeğin, 2000 ).


İhtiyaç programları, yapıdaki mekânların işlev ve fiziksel boyutlarını, konfor koşularını,<br />

kullanılacak malzeme niteliğini belirlemekte ve dolayısıyla projenin yaşam döngüsü<br />

içerisindeki toplam maliyetini doğrudan etkilemektedir. Bu programlar hazırlanırken,<br />

kullanıcılarla kapsamlı görüşmelerin yapılması, ilgili literatürün taraması, konu ile ilgili<br />

uzmanlardan görüş alınması ve ilgili yasal mevzuatın göz önünde bulundurulması<br />

gerekmektedir.<br />

Ancak ülkemizdeki yapı üretim sürecinde ihtiyaç programı hazırlama aşamasına<br />

gereken önemin verilmediği; bunun sonucunda da, üretilen yapılar işlev, fiziksel boyut<br />

ve konfor koşulları bakımından amaca uygun olmadığı bilinmektedir. Sonradan bu<br />

olumsuzlukları gidermek için yapıda çeşitli boyutlarda tadilat ve ilavelerin yapılması<br />

gündeme gelmektedir. Ancak tasarım aşamasında düşünülmeyen ve sonradan telafi<br />

edilmeye çalışılan bu iyileştirme çabaları çoğunlukla amacına ulaşamamakta ve proje<br />

maliyetini büyük boyutta artırmaktadır.<br />

Bir yüksek lisans çalışması olarak gerçekleştirilen çalışmada, önce İl Özel İdare<br />

binaların için, son yasal düzenlemedeki işleyiş ve görev tanımları dikkate alınarak bir<br />

ihtiyaç programı hazırlanmıştır. Daha sonra çalışma kapsamındaki Adana ve<br />

çevresindeki illerde kullanılmakta olan 7 il özel idare binasında, yer alan mekanlar<br />

tespit edilmiş, bina kullanıcılarıyla ilgili görüşmeler yapılmıştır. Son olarak da<br />

tarafımızdan oluşturulan programa göre incelenen örneklerdeki eksiklikler belirlenmeye<br />

çalışılmıştır.<br />

İl Özel İdare Binalarının İhtiyaç Programının Belirlenmesi<br />

İl özel idare binalarındaki birimleri, görev ve işleyişlerine göre gruplayarak, her bir<br />

birim için 5302 sayılı yasaya göre ortaya çıkan fiziksel mekan gereksinimleri ve<br />

özellikleri belirlenmiştir.<br />

Meclis Salonu ve Birimleri<br />

“İl genel meclisi il özel idaresi yönetiminin karar organıdır.”<br />

5302 sayılı yasayla birlikte il özel idaresinin organları arasında, il genel meclisinin<br />

konumu değişmiş ve öncelikli duruma getirilmiştir. “5302 sayılı İl Özel İdaresi Kanunu<br />

il genel meclisi toplantılarının sayılarını arttıracak bir düzenlemeye gitmiştir. Yeni<br />

düzenlemeye göre, il genel meclisi kendi belirdiği bir aylık tatil hariç her ayın ilk haftası<br />

toplanacaktır.” 3360 sayılı yasaya kıyasla yeni yasa döneminde il genel meclisinin<br />

etkinliğinin artması meclis salonunun kullanımının artmasını beraberinde getirmiştir.<br />

İl genel meclisi toplantıları meclis üyelerinin, meclis başkanının, encümen üyelerinin<br />

gerektiğinde genel sekreterin katılımıyla gerçekleşmektedir. Yani meclis salonunun<br />

kullanıcıları, ağırlıklı olarak il özel idare binasının içinde bulunan iç kullanıcılar<br />

değildir. Bunun için meclis salonunun ayrı bir girişinin olması gerekmektedir.<br />

Bununla birlikte genel meclis toplantılarından önce ve sonra kullanıcıların bir araya<br />

gelebileceği ve kulis yapabileceği fuaye alanlarına ihtiyaç duyulmaktadır.<br />

5302 sayılı kanunun 12. maddesine göre, “İl genel meclisinin toplantıları açıktır. Meclis<br />

başkanının veya üyelerden herhangi birinin gerekçeli önerisi üzerine, toplantıya<br />

162


katılanların salt çoğunluğuyla kapalı oturum yapılmasına karar verilebilir.” Bu hükme<br />

göre, meclis salonunda halkın ve basının toplantıları izleyebileceği mekanlara<br />

gereksinim duyulmaktadır. Bu amaçla meclis salonlarında izleyici balkonları veya<br />

meclis salonunun arka sıralarında, meclis üyelerinin oturma düzeninden farklı bir<br />

düzende izleyici bölümlerine ihtiyaç duyulmaktadır.<br />

İl özel idare binalarındaki meclis salonu, fonksiyon ve görev açısından TBMM’deki<br />

meclise ve meclis salonuna benzemektedir. Bu açıdan meclis salonu ele alındığında;<br />

sahne, sahne arkası, çeviri odası, projeksiyon odası salon içinde olması gereken<br />

birimlerdir.<br />

Meclis Çalışma Birimleri<br />

“Yeni yasayla gerçekleşen yeniliklerden birisi meclisin kendi içinden seçeceği ihtisas<br />

komisyonlarıdır. 5302 sayılı İl Özel İdaresi Kanunu’nun 16. maddesine göre, il genel<br />

meclisi, üyeleri arasında seçilecek kişilerden oluşan ihtisas komisyonları<br />

oluşturulabilmektedir” (Sobacı, 2005). “İhtisas komisyonları 3 ile 5 kişiden oluşacak ve<br />

her siyasi parti, bu komisyonlarda meclisteki üye sayısı oranında temsil edilecektir”<br />

(Coşkun ve Uzun, 2005).<br />

5302 sayılı yasada yapılan tanımlamalara ve araştırma yapılan il özel idare binalarındaki<br />

kullanıcılarla yapılan görüşmelere göre ihtisas komisyonları meclis çalışma birimleri<br />

içinde yer almaktadır. Mekan organizasyonu açısından yapılan gözlem ve görüşmeler<br />

doğrultusunda meclis salonun yakınlarında ihtisas komisyon odalarının olması olumlu<br />

olacaktır.<br />

“5302 sayılı İl Özel İdareleri Kanunu’nun 17. maddesine göre kurulan “Denetim<br />

Komisyonu” il özel idaresinin gelir ve giderlerini denetlemek üzere il genel meclisince<br />

oluşturulan ve il genel meclisinin etkinliğini arttıran diğer bir faktör olarak göze<br />

çarpmaktadır” (Coşkun ve Uzun, 2005).<br />

Denetim Komisyonları yeni yasaya göre il özel idareleri içinde belirli bir dönemde<br />

görev yapan servislerdir. Her yılın ocak ve şubat aylarında 60 gün süreyle görev yapan<br />

komisyonun toplanması gerekmektedir. Bu veriler sonucunda, denetim komisyon<br />

üyelerinin evraklarını saklayabileceği dolapları bulunan, bu evrakları inceleyebileceği<br />

masa düzeni bulunan denetim komisyonu odasına ihtiyaç duyulmaktadır.<br />

Meclis başkanı odası ve sekretaryası, meclis başkanının toplantılara katılamadığı<br />

durumlarda meclise başkanlık eden meclis başkan vekili odası, parti grup odaları meclis<br />

çalışma birimleri mekanları arasındadır.<br />

Meclis çalışma birimleri için gereksinim duyulan mekanlar;<br />

• Meclis başkanı odası, sekretaryası,<br />

• Meclis başkan vekilleri odası,<br />

• Meclis üyeleri çalışma odası,<br />

• İhtisas komisyonu odaları,<br />

• Denetim komisyonu odası,<br />

• Parti grup odaları olarak, belirlenmiştir.<br />

163


Encümen Birimleri<br />

“3360 sayılı İl Özel İdare Kanunun getirdiği yapıda il daimi encümeni il genel<br />

meclisinin kendi içinden seçeceği beş kişiden oluşurken, 5302 sayılı kanundaki<br />

düzenlemeyle il encümenini seçilmiş ve atanmışların birlikte görev yaptığı bir yapıya<br />

dönüştürülmüştür. Ayrıca vali, üye sayısı iki katına çıkan encümenin başkanı olma<br />

sıfatını korumaktadır” (Coşkun ve Uzun, 2005). Sayısı iki katına çıkan encümen üyeleri<br />

için encümen üye odalarına ihtiyaç duyulmaktadır.<br />

5302 sayılı kanunun 27. maddesinde, il encümeninin önceden belirlenmiş gün ve saatte,<br />

haftada en az bir kere toplanması belirtilmiştir. 5302 sayılı yasanın yapmış olduğu bu<br />

tanımlamayla, il özel idare binalarında encümen toplantı odasına ihtiyaç<br />

duyulmaktadır.<br />

İl encümeni yürütme organı olmanın dışında 2886 sayılı Devlet İhale Yasasına göre, “İl<br />

Özel İdaresinin gelir getirici menkul ve gayrimenkullerinin ihale işlemlerini de<br />

yürütür.” Yasadaki bu görev tanımlaması ve kullanıcılarla yapılan görüşmeler<br />

doğrultusunda encümenin ihale işlemlerini yapabileceği bir mekana ihtiyaç duyulmakta<br />

ve bu mekan ihale salonu olarak yapıya yansımaktadır. İhalelere izleyici olarak halk da<br />

katılabilmektedir.<br />

Valilik Çalışma Birimi<br />

5302 sayılı yasanın 29. maddesine göre, vali il özel idaresinin başı ve tüzel kişiliğinin<br />

temsilcisidir. Fakat “ Vali 3360 sayılı yasa döneminde il özel idaresinin başı ve yürütme<br />

organı, aynı zamanda il genel meclisinin başkanı konumunda bulunmaktaydı. İl genel<br />

meclisinin kararları üzerinde geniş ve önemli vesayet yetkilerine sahipti. Yeni yasayla<br />

valinin yeri son sıraya düşürülüp, valinin il genel meclisi başkanlığı görevine son<br />

verilmektedir” (Çiftepınar, 2006).<br />

5302 sayılı yasadan önceki dönemde valilerin il özel idarelerinde denetim yetkileri ve<br />

görev alanları daha geniş olması nedeniyle il özel idare binalarında vali için ayrılmış<br />

makam odaları dışında çalışma ve dinlenme odası, özel kalem, sekreter, WC-Duş gibi<br />

mekanların ayrılmış olduğu gözlenmektedir. Her hafta en az bir kere yapılması gereken<br />

encümen toplantılarına katılan vali için toplantılardan önce ve sonra kullanabileceği vali<br />

makam odası il özel idare binasının programında düşünülebilir.<br />

Genel Sekreter Çalışma Birimleri<br />

5302 sayılı kanunun 35. maddesine göre, “Genel Sekreter, il özel idare hizmetlerinin,<br />

vali adına ve onun emirleri yönünde, mevzuat hükümlerine, il genel meclisi ve il<br />

encümeni kararlarına, il özel idaresinin amaç ve politikalarına göre düzenler ve<br />

yürütür.” “Valiye karşı sorumlu olan genel sekreter, validen sonra idari işler için en<br />

yetkili bürokrat konumundadır” (Sobacı, 2005).<br />

5302 sayılı İl Özel İdaresi Kanunu, nüfus ölçütüne göre genel sekreter yardımcılığı<br />

kadrosu da oluşturabileceğini belirtip, 3 milyon nüfusa kadar olan illerde en fazla iki,<br />

bunun üzerinde nüfusa sahip olan illerde ise en fazla dört kişinin genel sekreter<br />

yardımcılığına getirilebileceğini belirlemiştir.<br />

164


5302 sayılı kanunda yapılan tanımlamalara ve seçilen örneklerde yapılan görüşme ve<br />

gözlemlere göre genel sekreter için gereksinim duyulan mekanlar;<br />

• Genel sekreter makam odası,<br />

• Genel sekreter sekretarya ve bekleme alanları,<br />

• Özel çalışma ve dinlenme odası,<br />

• WC-Duş olarak belirlenmiştir.<br />

Genel sekreter yardımcıları içinse;<br />

• Makam odası ve sekretaryadır.<br />

Daire Başkanı- Müdür- Servis Çalışma Birimleri<br />

5302 sayılı İl Özel İdaresi Kanunu’nun 35. maddesine göre, “İl özel idaresi teşkilatı;<br />

genel sekreterlik, mali işler, sağlık, tarım, imar, insan kaynakları ve hukuk işleri<br />

birimlerinden oluşur.” “Yine aynı maddede il genel meclisine ihtiyaca göre, adı geçen<br />

birimlere ilave olarak yeni birimler oluşturma yetkisi tanınmıştır.” (Coşkun ve Uzun,<br />

2005).<br />

“İl özel idaresinin örgütlenme yönünden hiyerarşik kademeleri, Büyükşehir<br />

belediyelerinin bulunduğu illerde genel sekreterlik-daire başkanlığı-müdürlük-servisler;<br />

diğer illerde genel sekreterlik-müdürlük-servisler şeklindedir” (Coşkun ve Uzun).<br />

Yeni yasanın teşkilat yapısına getirmiş olduğu daire başkanlıkları ve/veya müdürlükler<br />

ve servisler için mekanlara ihtiyaç duyulmaktadır.<br />

Bu mekanlar;<br />

• Daire başkanları için makam odası ve sekretaryası,<br />

• Müdürler için makam odası,<br />

• Servisler olarak belirlenmiştir.<br />

Denetçi Üye Odaları<br />

5302 sayılı kanunun 38. maddesinde “İl özel idarelerinde iç ve dış denetim yapılır.<br />

Denetim, iş ve işlemlerin hukuka uygunluk, mali ve performans denetimini kapsar.”<br />

belirtilmiştir.<br />

Yukarda yapılan tanımlama ve görevlendirmeler kapsamında seçilen örneklerde gözlem<br />

ve görüşmeler yapılmıştır. Bunun sonucunda, il özel idare binalarında iç denetimi yapan<br />

memurlar için mekana ihtiyaç duyulduğu belirlenmiştir. Bu mekanlar iç denetçi odası<br />

olarak programa yansıyabilir.<br />

5302 sayılı kanunda belirtilen dış denetim ise 2–3 yılda bir Sayıştay tarafından<br />

yapılacak denetimi ifade etmektedir. Dış denetimde görevlendirilen kişiler 2–3 yılda bir,<br />

geçici süreyle il özel idare binalarında bulunmaktadır. İşleyişin bu yönde olması il özel<br />

idare binalarında dış denetçi için sürekli kullanımda olan mekana ihtiyaç<br />

duyulmamaktadır. Seçilen örneklerde yapılan gözlem ve görüşmeler sonucunda, il özel<br />

idare binalarındaki rezerv ofisler dış denetçiler tarafından kullanılabileceği<br />

saptanmıştır.<br />

165


Hukuk Müşavirliği Çalışma Birimi<br />

İl özel idaresi içindeki hukuk işleri birimi, il özel idaresinin hukuki işlerine<br />

bakmakla görevleri belirtilmiştir. Yeni yasayla birlikte bu birimde çalışacak olan<br />

kullanıcılar için mekanlara ihtiyaç duyulmaktadır. Yapılan gözlem ve görüşmeler<br />

sonucunda bu mekanlar aşağıdaki gibi belirlenmiştir;<br />

• Kadroda belirtilen kişi sayısına göre avukat odaları,<br />

• Hukuk müşavirliği hizmet birimleridir.<br />

Çalışma Alanındaki İl Özel İdare Binalarının Değerlendirilmesi<br />

Çalışma alanı içinde olan Adana, Gaziantep, Hatay, Şanlıurfa, Kahramanmaraş,<br />

Osmaniye ve Mersin özel idare binalarında gözlem ve kullanıcılarla görüşmeler<br />

yapılmıştır. Araştırmalardan elde edilen bulgular değerlendirilmiştir.<br />

Adana, Mersin, Gaziantep, Hatay ve Şanlıurfa İl Özel İdarelerinin binaları belirli bir<br />

ihtiyaç programı dahilinde oluşturulmuş yapılardır. Kahramanmaraş ve Osmaniye özel<br />

idare binaları ise belirli bir programa göre yapılmamıştır. İhtiyaç programı belirlenip,<br />

tasarlanan yapılar ile aksi durumda olan yapıların eksiklikleri şu şekilde belirlenmiştir;<br />

- İncelenen örneklerden ikisi yapı bütünün tamamının özel idare olarak kullanıldığı<br />

binalardır ( Adana ve Mersin özel idare binaları ),<br />

- Diğer beş örnekte ise yapı bütünün sadece bir kısmı özel idare olarak<br />

kullanılmaktadır. Gaziantep, Hatay, Şanlıurfa binaları il özel idare olarak yapılmış<br />

olmasına rağmen, bazı katları il özel idaresine gelir getirmesi amacıyla kiraya<br />

verilmiştir. Bu katlarda özel teşebbüse ait işletmeler bulunmaktadır. Kahramanmaraş<br />

ve Osmaniye özel idare binaları ise yapılmış olan bir iş merkezinin belirli katlarında<br />

hizmet vermektedir.<br />

Seçilen örneklerde yapılan gözlem ve görüşmeler sonucunda, kamu yapısı olan il özel<br />

idare binalarının kendi amacına uygun, sadece il özel idare fonksiyonlarını karşılayacak<br />

şekilde yapılar olması olumlu bulunmuştur. 2005 yılında değişen yasa ile il özel<br />

idarelerinin sorumluluklarıyla birlikte kadrolarının artmasıyla mekansal ihtiyaçlar da<br />

artmıştır. Tamamı özel idare olarak kullanılmayan ve belirli bir ihtiyaç programına göre<br />

tasarlanmayan binalarda yeni mekanlara ihtiyaç duyulmuş; bu ihtiyacın giderilmesi için<br />

tadilatlar yapılmış ve bazı tadilatlar halen devam etmektedir. Bu tadilatlar hem hizmet<br />

aksamalarına neden olmakta hem de proje maliyetini arttırmaktadır.<br />

Mekan organizasyonu yönünden yapılan değerlendirmede, incelenen örneklerin<br />

birimleri tek tek ele alınıp saptamalar yapılmıştır.<br />

İncelenen örneklerin meclis salonları ele alındığında;<br />

- 7 örneğin dördünde fuaye alanı,<br />

- Üç örnekte izleyici bölümü,<br />

- İki örnekte meclis salonu için ana girişten ayrı giriş,<br />

- Beş örnekte salon içinde uygun donatı mevcuttur.<br />

Belirli bir ihtiyaç programına göre tasarlanan ve yapı bütünün tamamını özel idare<br />

olarak kullanan Adana ve Mersin özel idare binalarında meclis salonuyla ilgili tüm<br />

mekan gereksinimleri ve donatılar mevcuttur. İhtiyaç programına göre tasarlanmayan<br />

binalarda ise birçok eksiklik göze çarpmaktadır.<br />

166


Meclis çalışma birimleriyle ilgili değerlendirmede; meclis başkanı odası ve parti grup<br />

odaları, incelenen tüm örneklerde bulunmaktadır. Daha önceki yasa döneminde de<br />

meclis başkanı odası ve parti grup odaları, il özel idare binalarında var olan<br />

mekanlardır. Bu nedenle bu mekanlar incelenen örneklerin tamamında mevcuttur.<br />

Ancak ihtisas komisyonu, denetim komisyonu yeni yasa döneminde il özel idarelerine<br />

katılan birimler olduğu için birçok örnekte eksikliği saptanmıştır.<br />

- İncelenen örneklerin birinde ihtisas komisyon odası,<br />

- Beş örnekte denetim komisyon odası,<br />

- İki örnekte meclis başkan vekili odası bulunmaktadır.<br />

Encümen birimleri ele alındığında; incelenen örneklerin tamamında encümen toplantı<br />

salonun ve birçoğunda da encümen hizmet birimimin mevcut olduğu görülmektedir.<br />

5302 sayılı yasadan önceki dönemde il özel idareleri içinde yer alan bu birimlerde<br />

eksiklik görülmemektedir. Ancak encümen ihale salonunun ve encümen üye odalarının<br />

eksikliği kullanıcılar tarafından vurgulanmıştır.<br />

- İncelenen üç örnekte encümen üye odası,<br />

- Altı örnekte encümen hizmet birimi,<br />

- Bir örnekte de encümen ihale salonu mevcuttur.<br />

Mekan organizasyonu kapsamında ele alınan konulardan birisi de mekan kullanımıdır.<br />

İncelenen il özel idare binalarında daire başkanlarının kendilerine ait odalarının olduğu<br />

belirlenmiştir. Ancak müdürlerin bir kısmının kendine ait odalarının olmadığı tespit<br />

edilmiştir.<br />

- Gaziantep ve Şanlıurfa özel idare binalarında, bazı memurlar mekan yetersizliği<br />

nedeniyle personeliyle aynı odayı kullanmaktadır.<br />

- Osmaniye özel idare binasında ise yine mekan yetersizliğinden dolayı iki müdür<br />

aynı odayı kullanmaktadır.<br />

Personeliyle ya da başka bir müdürle aynı odayı kullanan müdürler, bu durumdan<br />

rahatsızlık duymakta ve performanslarını olumsuz yönde etkilediğini belirtmektedir.<br />

Daire başkanı, müdür gibi yönetici sıfatı taşıyan elemanların kendilerine ait odaların<br />

olması gerekmektedir.<br />

167


MEKANLAR<br />

İNCELENEN<br />

ÖRNEKLER<br />

Ana girişten<br />

ayrı meclis girişi<br />

Meclis<br />

Salonu<br />

Fuaye<br />

İzleyici<br />

Bölümü<br />

Meclis Başkanı<br />

Odası<br />

Meclis Başkan<br />

Vekili Odası<br />

Tablo 1. İncelenen Örneklerdeki Mevcut Mekanların Kontrol Listesiyle<br />

Belirlenmesi<br />

İhtisas Komisyon<br />

Toplantı Odası<br />

Denetim Komisyonu<br />

Toplantı Odası<br />

Meclis Üye<br />

Çalışma Odaları<br />

Parti Grup<br />

Odaları<br />

Encümen Üye<br />

Odaları<br />

Encümen Hizmet<br />

Birimi<br />

Encümen Toplantı<br />

Salonu<br />

Encümen İhale<br />

Salonu<br />

Vali Makam<br />

Odası<br />

Genel Sekreter<br />

Makam Odası<br />

Genel Sekreter Çalışma<br />

ve Dinlenme Odası<br />

Sekretarya<br />

İç Denetçi<br />

Odası<br />

Dış Denetçi<br />

Odası<br />

Hukuk Müşavirliği<br />

Hizmet Birimi<br />

Avukat<br />

Odası<br />

ADANA GAZİANTEP HATAY ŞANLIURFA K.MARAŞ OSMANİYE MERSİN<br />

168


Sonuçlar Ve Öneriler<br />

Yapı projeleri, yapı ürününü elde etmek için bir üretim sürecine sahiptirler. Bu süreç<br />

hemen hemen tüm yapım projelerinde ortak olan bazı temel özelliklere sahiptir ve fikrin<br />

ortaya konulmasından tamamlanmasına kadar bir dizi aşamayı kapsar (Çubukçu, 2006).<br />

Bu aşamanın ilk basamağında olan bina ihtiyaç programlarının gerekli ayrıntıda<br />

hazırlanmasının diğer aşamaları da önemli ölçüde etkileyeceği düşünülmektedir.<br />

Mekanların, kullanıcı gereksinimleri doğrultusunda tasarlanabilmesi için, ihtiyaç<br />

programlarının hazırlanması gerekir. Gereklilikler saptanmadan tasarımına ve yapımına<br />

başlanan yapıların süreç içinde birçok sorunla karşılaşacağı şüphesizdir.<br />

İhtiyaç programları hazırlanırken göz önüne alınması gereken diğer bir boyut ise;<br />

yapıların özellikleri sabit kalırken, kullanıcı gereksinimlerinin yapının ömrü boyunca<br />

değiştiğidir ( Niskala vd., 1992 ). İhtiyaç programları hazırlanırken, bu değişimler için<br />

gerekli tasarım önlemleri alınmalıdır. Gerekli önlemlerin alınmamış olduğu durumlarda,<br />

yapılarda onarım, düzeltme ve sonuçta yıkımlara dahi neden olabilmektedir.<br />

Bu çalışma kapsamında yapılan araştırmalar sonucunda, bazı il özel idare binalarının<br />

ihtiyaç programına göre üretilmediği ve bunun sonucunda söz konusu binalarda çok<br />

sayıda tadilat yapıldığı; bu durumun ciddi boyutlarda parasal harcamalara ve önemli<br />

düzeyde hizmet aksamalarına neden olduğu yönünde bulgulara ulaşılmıştır.<br />

Çalışma kapsamındaki Adana İl Özel İdare binası 2005 yılında yasa değişmeden önce<br />

yapılmış olmasına rağmen, tüm gereklilikleri karşılayacak bir ihtiyaç programına göre<br />

üretildiği için yapı kullanım sürecinde hiçbir tadilata veya eklemeye ihtiyaç<br />

duyulmamıştır.<br />

Mersin İl Özel İdare binasında, yeni yasanın tanımlamalarına göre hazırlanan ihtiyaç<br />

programı dahilinde üretildiği için, hiçbir eksiklik bulunmamaktadır.<br />

İhtiyaç programı olmadan üretilen Kahramanmaraş ve Osmaniye il özel idare binaları, iş<br />

merkezi olarak tasarlanmış bir yapının belirli katlarında hizmet vermektedir. Bunun<br />

sonucunda mekan yetersizliği, eksikliği gibi ihtiyaçlara cevap verememe sorunlarıyla<br />

karşılaşılmaktadır. Bu binalarda ortaya çıkan eksikliklerin bir kısmı, kullanım sürecinde<br />

tadilatlar yapılarak telafi edilmeye çalışılmıştır. Yapılan tadilatlara rağmen halen<br />

ihtiyaçlar optimum düzeyde karşılanamamaktadır. Tasarım aşamasında düşünülmesi<br />

gereken kriterler göz önüne alınmadığından eksikliklerin büyük bir kısmı tadilat<br />

yapılmasına dahi müsaade etmemektedir. Örneğin; meclis salonuna ayrı bir giriş<br />

yapılması, meclis salonuna fuaye yapılması mümkün olmamaktadır.<br />

Diğer taraftan 2003 yılında yürürlüğe giren mevcut Kamu İhale Yasasında, kamu<br />

inşaatlarının öncelikle anahtar teslimim götürü bedel usulüyle ihale edilmesi<br />

öngörülmektedir. Bu ihale yönteminde işin sözleşme, teknik şartname, proje ve mahal<br />

listesi ile ayrıntılı bir şekilde tanımlanarak, diğer bir ifade ile detaylı bir ihtiyaç<br />

programı esas alınarak projelendirilerek ihale edilmesi gerekmektedir. Aksi halde inşaat<br />

sürecinde iş miktar ve çeşitlerindeki artışlar proje yönetimini güçleştirmekte, işin<br />

tamamlanmadan yeniden ihalesi gündeme gelebilmekte ve taraflar arasında<br />

anlaşmazlıklar çıkabilmektedir. Dolayısıyla ihtiyaç programı hazırlama aşamasına<br />

gerekli önemin verilerek projenin bu çerçevede geliştirilmesi için, konunun birinci<br />

derecede muhatapları olan mimarlar ile kamu kurumlarında ihale işlerini yürütenlerin<br />

169


kurum içi veya meslek odalarınca düzenlenen kurslarla bilinçlendirilmelerinin bu<br />

konudaki aksaklıkların azaltılmasına önemli katkılar sağlayacağı umulmaktadır.<br />

Teşekkür; Bu çalışmaya verdikleri destekten dolayı, sayın hocam Prof. Dr. Erkin Erten<br />

ve Prof. Dr. M. Emin Öcal’a ve Yrd. Doç. Dr. Mustafa Yeğin’e teşekkürlerimi sunarım.<br />

Kaynaklar<br />

Bayram, C, Uzun, T. (2005) İl Özel İdarelerinde Yeniden Yapılanma, Yerel Yönetimler<br />

Üzerine Güncel Yazılar I: Reform, Hüseyin Özgür ve Muhammed Kösecik (Ed), Nobel<br />

Yayın ve Dağıtım, Ankara, s:161.<br />

Çiftepınar R., (2006) Yeni İl Özel İdaresi Yasasına Eleştirel Bir Bakış.Yasama Dergisi,<br />

Sayı:2, s:123-145.<br />

Çubukçu, S. (2006) Kamuda Yapı Üretimine Yönelik Bir Risk Yönetim Modeli Yüksek<br />

Lisans Tezi, Gazi Üniversitesi, Ankara.<br />

Niskala, E, Pahlika, K, Tuppurainen, Y. (1992) Comparison Between User<br />

Requirements And Building Properties For Renovation, Innovations In Management<br />

Maintenance, Moderisation Of Buildings, CIB W 70 Symposium: 2-2, Rotterdam,<br />

Holland.<br />

Resmi Gazete, (2005) Sayı: 25745, 5302 Sayılı İl Özel İdaresi Kanunu.<br />

Sobacı Z. M., (2005) Yeniden Yapılanma Sürecinde İl Özel İdarelerinin Dünü, Bugünü<br />

ve Geleceği Üzerine Bir Değerlendirme, ÇYYD. Cilt:14, Sayı:4, s: 39.<br />

Yeğin, M. (2000) Yerel Yönetim Binalarının Tasarım Verileri, Doktora Tezi, Yıldız<br />

Teknik Üniversitesi, İstanbul.<br />

170


Yapı İşletmesine Emeği Geçenler<br />

Özge Akboğa<br />

EÜ İnşaat Mühendisliği Bölümü<br />

232-388 60 26<br />

E-posta: ozgeakboga@hotmail.com<br />

Gülben Çalış<br />

EÜ İnşaat Mühendisliği Bölümü<br />

232-388 60 26<br />

E-posta: gulben.calis@ege.edu.tr<br />

Öz<br />

171<br />

Orhan Yüksel<br />

EÜ İnşaat Mühendisliği Bölümü<br />

232-388 60 26<br />

E-Posta: orhan.yuksel@ege.edu.tr<br />

Çalışma inşaat mühendisliğinde uygulamaya yönelik konulardan olan yapı işletmesi<br />

anabilim dalının kurulmasında emeği geçen, aramızdan ayrılmış, değerli hocalarımızı<br />

bu alanda çalışma yapacak olan kuşaklara aktarmak amacıyla yapılmıştır. Bu amaçla<br />

İstanbul Teknik Üniversitesi’nde görev yapmış Ord. Prof. Ali Fuat BERKMAN, Prof.<br />

Dr. Sedat Ersoy, Prof. Besim Yüksel ve Orta Doğu Teknik Üniversitesi’nde görev<br />

yapmış olan İnşaat Yüksek Mühendisi Ekrem YEŞİLADA çalışma kapsamına<br />

alınmıştır. Adı geçen hocalarımızın kısa özgeçmişleri, yayınladıkları kitaplar, elde<br />

edilebilen yayınları ve yönettikleri tezler görev yaptıkları üniversitelerden temin<br />

edilerek biyografi biçiminde sunulmaya çalışılmıştır.<br />

Anahtar sözcükler: Yapı işletmesi, Yapı İşletmesi Anabilim Dalı.<br />

Giriş<br />

Hukukta, mühendislik hizmetleri, “eser sözleşmesi” adı altında özel bir alanın<br />

kapsamında yer almış olup, inşaat mühendisliği ise, eserin kabulünde gözle<br />

görülemeyen işler kapsamında olduğundan “gizli ayıp” adı altında, diğer mühendislik<br />

hizmetlerinden ayrılmaktadır. Bu özelliği, yapılan hukuki düzenlemelerde, mikro<br />

ekonomik incelemelerde onun ayrı bir yerde olmasına neden olmaktadır. Yapı İşletmesi<br />

de benzer biçimde, inşaat mühendisliğinin yedi anabilim dalından ayrı yapıda bir<br />

anabilim dalıdır. Diğer anabilim dalları fiziğin temel kuralları üzerine inşa edilmiş<br />

olmasına karşın, yapı işletmesi, mühendislik bilgisinin yanı sıra özel hukuk ve mikro<br />

ekonomi bilgilerini de gerektirmekte, özelliği nedeniyle, bu komşu alanlarda<br />

çalışanların anabilim dalı konularına girmelerini de engellemekte, ya da bu konulardan<br />

çekinmelerine neden olmaktadır. Bu yönüyle yapı işletmesi özel olarak incelenmelidir.<br />

Yapı İşletmesi Anabilim Dalı, İnşaat Mühendisliği’nin uygulamaya dönük yüzüdür.<br />

Şantiyedeki mühendislik, ekonomi ve hukuksal sorunlar dışında, diğer anabilim<br />

dallarında incelenmeyen ancak, mühendis adaylarına temel tanımların verildiği, onlara<br />

hem inşaat mühendisliğini sevdiren ve hem de ilerde pek çok sorunun çözümünde<br />

yardımcı olacak küçük bilgilerin verildiği “Yapı Elemanları” anabilim dalının


kapsamında olagelmiştir. İşte bugüne kadar üniversitelerde anlatıla gelen derslerden<br />

bazıları; Yapı İşletmesi, Yapı Makineleri, Yapı Elemanları, Yapı İşletmesi, İskele Kalıp,<br />

Şantiye Tekniği, İşçi Sağlığı ve İş Güvenliği,… Gelecekte yöneylem araştırması,<br />

genetik algoritma, yapay sinir ağları, bilgi yönetimi, güvenilirlik, … yeni başlıklar<br />

altında uygulamaya yönelik bu anabilim dalının kapsamında yerlerini alacaktır<br />

kuşkusuz.<br />

Bu çalışma, Türkiye’de, Anabilim Dalı’nın kurulmasının kısa bir tarihçesidir bir<br />

anlamda. Sonraki çalışmalarda daha fazla bilgi toplanabileceği umuduyla, burada,<br />

anabilim dalının kuruluşundan bu yana emeği geçen ve halen hayatta olmayanların<br />

tanıtılması amaçlanmaktadır.<br />

1773 yılında Mühendishane-i Berri-i Hümayun adı altında kurulan İstanbul Teknik<br />

Üniversitesi’nde, 1944 yılında İnşaat Fakültesi kurulur. İTÜ İnşaat Fakültesi’nin<br />

tarihçesinde, Yapı İşletmesi Anabilim Dalı için şu notlar görülür 1 ;<br />

“1944 yılında İTÜ İnşaat Fakültesi’nin kurulmasından 1947 yılına kadar geçen süre<br />

zarfında, İnşaat Mühendisliği’nin şantiye ortamında uygulamaya yönelik en önemli<br />

konularından olan yapı makineleri ile ilgili dersler Zemin Mekaniği Kürsüsü elemanları<br />

tarafından, yapı elemanları ile ilgili dersler ise Mimarlık Fakültesi öğretim elemanları<br />

tarafından verilmiştir. 1947 yılında İTÜ İnşaat Fakültesi İnşaat Mühendisliği Bölümü<br />

bünyesinde Yapı Elemanları-Makineleri ve İşletmesi Kürsüsü kurulmuştur. Kürsü<br />

Başkanlığı görevi 1973 yılına kadar Ord.Prof. Ali Fuat Berkman tarafından<br />

yürütülmüştür. Aynı yıl göreve Prof.Dr. Sedat Ersoy atanmıştır.”<br />

Kürsüde verilen dersler kürsünün kuruluş amacını belirler niteliktedir. İş emniyeti, yapı<br />

işletmesi idaresi, şantiye tekniği, yapı elemanları, iskele-kalıp, kagir yapı, mimarlık<br />

bilgisi ve yapı makineleri. Kürsüde verilen bazı derslerin alt yapısı gibi düşünülebilecek<br />

makine bilgisi ve elektrik bilgisi dersleri, Makine ve Elektrik fakültelerinden, mimarlık<br />

bilgisi dersleri ise kürsü elemanı olan bir mimar öğretim üyesi tarafından verilir.<br />

1956 yılında “Orta Doğu İleri Teknoloji Enstitüsü” adıyla öğretim hayatına başlayan bir<br />

diğer önemli kuruluşumuz, 1957 yılı başında “Orta Doğu Teknik Üniversitesi” adı ile<br />

yoluna devam eder (Erdoğan, 2006). Anıları şeklinde düzenlenen ve bir ölçüde ODTÜ<br />

İnşaat mühendisliği Bölümü’nün tarihçesi olan bu çalışmada Sayın Erdoğan, Yapı<br />

İşletmesi Anabilim Dalı’nın gelişmesinden şu cümlelerle söz eder;<br />

“İnşaat Mühendisliği Bölümü’nde laboratuarı olmayan bir başka bilim dalı daha vardı:<br />

Bu Bilim Dalı, 1970’lerde ‘Yapım Teknolojisi ve Stratejisi’ olarak anılmakta olan fakat<br />

bugün ‘Yapım Yönetimi’ denilen Bilim Dalıydı. O dalın hocaları ve asistanları, bugün<br />

olduğu gibi, Bölüm Başkanlığı’nın bulunduğu binalardaki ofislere yerleşmişti”.<br />

Yukarıda sözü geçen anılarda, anabilim dalının ilk derslerin, 1960-61 ders yılında son<br />

sınıf öğrencilerine İnş.Y.Müh. Hüsamettin Güz tarafından verilen “Engineering Laws<br />

and Contracts” ve İnş.Y.Müh. Fuat Zadil’in anlattığı “Construction Planning and Cost<br />

ll” adlı dersler olduğu görülür. Zadil beyin dersinde yapı makineleri ve maliyet<br />

konularını anlattığı anlaşılmaktadır.<br />

1 İTÜ İnşaat Fakültesi, Yapı İşletmesi Anabilim Dalı ile ilgili bilgiler bölüm öğretim üyesi Sayın Yrd.<br />

Doç. Dr. Uğur Müngen’in desteği ile İTÜ Rektörlük Arşivi’nden sağlanmıştır.<br />

172


Yapı İşletmesine Emeği Geçen Hocalarımız<br />

Ord. Prof. ALİ FUAT BERKMAN<br />

1900 yılında İstanbul’da doğan Ali Fuat BERKMAN 01.03.1922 tarihinde Yüksek<br />

Mühendis Mektebi’nden mezun olur. 29.04.1922 tarihinde Ankara-Sivas Demiryolu<br />

Mühendisliği’ne atanır. 06.03.1923 tarihinde Ankara-Sivas Demiryolu Kısım<br />

Mühendisliği’ne getirilir. BERKMAN 01.03.1927 tarihinde Ankara Demiryolu Fen<br />

İşleri Mühendisi olarak görev yapmaya başlar. 09.03.1929 tarihinde Demiryolları İnşaat<br />

Reisliği’ne atanan Sayın BERKMAN, Bayındırlık Bakanlığı Demiryolları Fen Heyeti<br />

Müdürü ve Yüksek Mühendisi görevinden 25.06.1945 tarihinde İTÜ İnşaat Fakültesi<br />

Yapı İşletmesi ve Maliyet Hesapları Profesörü görevine atanır. 1947 yılında İTÜ İnşaat<br />

Fakültesi’nde kurulan Yapı Elemanları Makineleri ve İşletmesi Kürsüsü’nde Kürsü<br />

Başkanı olur. 27.02.1956 tarihinde Ordinaryüs Profesör unvanını alır. 07.07.1973<br />

tarihinde yaş haddinden emekli oluncaya kadar Kürsü Başkanlığı görevini sürdürür.<br />

Berkman, uygulamadan ve Alman ekolünden gelen bir mühendis olarak Yapı İşletmesi<br />

Anabilim Dalı’na Türkiye’de biçimini verir.<br />

Berkman’ın ahşap, masif ve çelik demiryol köprüleri, çelik inşaat hesap esasları, yeni<br />

metotlar ve Alman Betonarme Şartnamesi konularında, 1950 yılında baskısı bulunan,<br />

çevirileri halen İTÜ Merkez <strong>Kütüphane</strong>si raflarında bulunmaktadır. Yapı İşletmesi<br />

Anabilim Dalı’ndaki eserleri anabilim dalının bugünkü durumuna biçim veren ve bir<br />

kısmı da başvuru eseri niteliğini koruyan türdedir. Eski baskıları kütüphane raflarında<br />

bulunan bu kitapların baskı tarihleri ve sayfa sayıları şöyledir; İş Emniyeti (1961-1972<br />

baskı, 74 sayfa), Yapı İşletmesi İdaresi (1950-1963 baskı, 313 sayfa), Şantiye Tekniği<br />

(1957-1962-1970-1973 baskı, 352 sayfa), Yapı Elemanları (1966-1970-73 baskı, 463<br />

sayfa), Kagir Yapı (1963 baskı).<br />

EKREM YEŞİLADA<br />

14.12.1917 tarihinde Kıbrıs Lefkoşa’da doğan Ekrem YEŞİLADA ilk, orta ve lise<br />

tahsilini tamamlayarak 1936 yılında İstanbul’a gelir. O zamanki Yüksek Mühendis<br />

Mektebi‘nin giriş sınavını kazanır ve altı yıl olan bu öğrenimini 1942 Haziran<br />

döneminde tamamlayarak Yüksek Mühendis diplomasını alır.<br />

1942–1952 arasında, Ankara Nafia Müdürlüğü’nde, Milli Savunma Bakanlığı İnşaat<br />

Dairesi’nde, Bayındırlık Bakanlığı Milli Şoseler Fen Heyeti’nde çalışır ve<br />

Karayolları’nın kuruluş dönemi olan 1949–1950 yılları arasında Amerika’ya gönderilir,<br />

yol yapım teknolojisi ve makineleri üzerine kurs görerek sertifika alır. 1952 yılında<br />

Hollanda Delf Üniversitesi’nde fotogrametri kursu görür.<br />

1952–1960 arasında, Et Balık Kurumu Erzurum ve Ankara kombinalarında İnşaat ve<br />

Montaj Kontrol Amirliği, işletmeci olarak da kombina müdürlüğü görevinde bulunur.<br />

1960–1980 arasında, Bayındırlık Bakanlığı’nda Reis Muavini, Daire Başkanı ve Teknik<br />

Müşavir olarak görev yapar. 1967 yılında Bakanlıkça geçici görev olarak KTÜ’de bir<br />

süre çalışır ve görevine döndüğü yıl olan 1967’de ODTÜ’de yarı zamanlı öğretim üyesi<br />

olarak ders vermeye başlar. 1980 yılında kendi isteğiyle Araştırma ve Eğitim Dairesi<br />

Başkanlığı’ndan emekli olur.<br />

173


1980–1984 arasında, ODTÜ’de tam zamanlı öğretim görevlisi, 1984–1987 arasında<br />

Doğu Akdeniz Üniversitesi’nde öğretim görevlisi ve İnşaat Mühendisliği Bölüm<br />

Başkanı ve daha sonra da ODTÜ’de yarı zamanlı öğretim görevlisi olarak akademik<br />

çalışmalarını sürdürür.<br />

ODTÜ, Kara Harp Okulu ve diğer özel mühendislik okullarında öğretim görevleri<br />

yapar. Teknik kongrelerde sunulmuş 16 bildirisi, çeşitli dergilerde yayımlanmış 33<br />

makalesi, Bayındırlık Bakanlığı, Eskişehir DMMA ve Kara Kuvvetleri’nce bastırılmış 5<br />

adet kitabı mevcuttur. Ayrıca ODTÜ’deki görevi süresince 8 adet lisansüstü tezde<br />

yöneticilik yapar (Haber Bülteni, 1998). Bu çalışmaların tamamı Yapı İşletmesi<br />

Anabilim Dalı kapsamında olup bir kısmı da ilginç literatür taramaları biçimindedir.<br />

Uygulamadan gelen, Anabilim dalına aynı zamanda akademisyen olarak emeği geçen<br />

Yeşilada, 07.01.2005 tarihinde aramızdan ayrılır.<br />

Prof. Dr. SEDAT ERSOY<br />

14.07.1920 tarihinde Akşehir’de doğan Ersoy; 1932 yılında Akşehir Gazi İlkokulu’nu,<br />

1935 yılında Akşehir Ortaokulu’nu ve 1938 yılında Konya Lisesi’ni bitirir. Mezuniyet<br />

dereceleri hep pekiyi olur. 1938 yılında olgunluk sınavını da pekiyi derece ile başarır ve<br />

aynı yıl İstanbul Yüksek Mühendis Mektebi’nin giriş sınavlarını kazanır, parasız yatılı<br />

olarak kaydolur, 3 ay kadar derslere devam ettikten sonra Avrupa müsabaka sınavını<br />

kazanarak Milli Eğitim Bakanlığı adına 1938 de Almanya’ya gönderilir, 1939 da<br />

Dresden Technische Hochschule’sine girer 1944 yılında Makine Yüksek Mühendisliği<br />

öğrenimini pekiyi derece ile tamamlar.<br />

Ersoy, 31.07.1944 tarihinde İTÜ Makine Fakültesi Teknoloji Kürsüsü asistanlığına ve<br />

31.12.1945 tarihinde İnşaat Fakültesi Zemin Mekaniği ve Temel İnşaatı Kürsüsü<br />

asistanlığına atanır. 31.12.1945 ile 02.03.1946 tarihleri arasında askerlik görevini yapar.<br />

1947 yılında İnşaat Fakültesi Yapı Elemanları, Makineleri ve İşletmesi Kürsüsü<br />

asistanlığına başlar. 1947 yılında (Bandlı İleticiler) isimli yeterlik çalışmasını yapar.<br />

1950 yılında da (Şantiyelerde rasyonalizasyon) çalışması ile Doçent olur ve 30.12.1950<br />

tarihinde çalıştığı kürsüye Eylemli Doçent olarak atanır, 1962 yılında Profesör olur.<br />

1959 – 1961 tarihleri arasında dahili vibratörler üzerinde yapmış olduğu çalışma<br />

Aachen Technische Hochschule’si tarafından doktora travayı olarak kabul edilir ve<br />

kendisine 1962 tarihinde Doktor Mühendis unvanı verilir. Ali Fuat Berkman’ın 1973<br />

yılında emekliye ayrılması üzerine Kürsü Başkanlığı’na atanır ve yaş haddinden emekli<br />

olduğu 01.07.1987 tarihine kadar bu görevi sürdürür. 2007 yılında aramızdan ayrılan<br />

Ersoy’un “İnşaat Mühendisleri için Makine Bilgisi (H. Weihe ve J. Hanner, 1968, 490<br />

sayfa)”, adlı çevirileri ve “Yapı Makineleri Cilt I Taş Kırma, Eleme ve Yıkama<br />

Makineleri (164 sayfa)”, “Yapı Makineleri Cilt II Zemin Kazma ve Sıkıştırma<br />

Makineleri (232 sayfa)” ve “Yapı Makineleri Cilt III Beton ve Bitümlü Karışım<br />

Tesisleri (149 sayfa)” adlı kitapları ve kendisinin “albüm” diye adlandırdığı “Makine<br />

Bilgisi ve Yapı Makineleri (211 sayfa)” kitapları çalışmalarından bir kısmını oluşturur.<br />

Yapı Makineleri üzerine yazdığı üç ciltlik kitap serisi, inşaat mühendisliği için halen<br />

kaynak niteliğinde önemli çalışmalardır.<br />

174


Prof. BESİM YÜKSEL<br />

1921 yılında Silifke’de doğan Besim Yüksel, Gülnar’da ilkokulu, Erzincan’da ortaokulu<br />

ve 1941 de Sivas Erkek Lisesi’ni bitirir, 1941’de İTÜ’ye parasız yatılı olarak girer ve<br />

1947 yılında Betonarme opsiyonundan Yüksek Mühendis olarak mezun olur.<br />

31.05.1948 tarihinde Yapı Elemanları Makineleri ve İşletmesi Kürsüsü’ne stajyer<br />

asistan, 12.07.1948 tarihinde asistan adayı ve 31.05.1949 da asli asistanlığa atanır ve<br />

20.02.1952 tarihinde yeterlik sınavını başarır.<br />

Askerlik görevini 05.05.1953–30.10.1954 tarihleri arasında yapar, Yapı Elemanları<br />

Makineleri ve İşletmesi Kürsüsü’ne dönerek asistanlığa yeniden atanır. 31.12.1956<br />

tarihinde Üniversite Doçenti unvanını alır ve 31.12.1956 tarihinde aynı Kürsüde<br />

Eylemli Doçentliğe atanır. Yayınlanmış “İnşaat İskele ve Kalıpları (351 sayfa)” bir<br />

kitabı kütüphanede yer almaktadır. 28.02.1968 tarihinde Üniversite Profesörlüğüne<br />

yükseltilen Besim Yüksel 25.03.1976 tarihinde vefat eder.<br />

Son Söz<br />

İnşaat mühendisliğinin uygulamadaki yüzünü oluşturan, mühendislik, hukuk ve işletme<br />

mesleklerinin arakesitinde yer alan, Dünya’da da 1950’lerden sonra tanımlanmaya<br />

başlayan, Yapı İşletmesi Anabilim Dalı’nın Türkiye’de kuruluşuna öncülük etmiş ve bu<br />

nedenle ayrıcalığı olan kişilerdir yukarıda söz edilen bilim insanları. Anabilim Dalı’nın<br />

kuruluşunda bu farklı alanları, yurtdışı uygulamalarına göre, daha doğru biçimde<br />

birleştirmeyi başarmışlardır bu öncüler.<br />

Disiplinlerarası gelişmeleri birlikte izleyerek ötelere götürmek, arkadan gelen yapı<br />

işletmecilerinin görevi olacaktır.<br />

Kaynaklar<br />

Erdoğan, T.Y., (2006). ODTÜ’nün Yarım Asırlık Tarihinde İnşaat Mühendisliği<br />

Bölümünün Kırkdokuz Yılı (1957-2006), Teknik Yayınevi, Ankara.<br />

İnşaat Mühendisliği Bölümü Haber Bülteni, 1998, ODTÜ, sayı 88, Şubat, Ankara.<br />

175


Yapı İşletmesi Eğitiminde Yurtdışı Eğitim Programlarının<br />

İncelenmesi<br />

Selim Baradan<br />

Ege Üniversitesi, Bornova / İzmir<br />

Tel: (232) 3886026<br />

E-posta: selim.baradan@ege.edu.tr<br />

Gülben Çalış<br />

Ege Üniversitesi, Bornova / İzmir<br />

Tel: (232) 3886026<br />

E-posta: gulben.calis@ege.edu.tr<br />

Öz<br />

177<br />

Özge Akboğa<br />

Ege Üniversitesi, Bornova / İzmir<br />

Tel: (232) 3886026<br />

E-posta: ozgeakboga.ege@gmail.com<br />

Orhan Yüksel<br />

Ege Üniversitesi, Bornova / İzmir<br />

Tel: (232) 3886026<br />

E-posta: orhan.yuksel@ege.edu.tr<br />

Türkiye’de yapı işletmesi alanında eğitim veren sınırlı sayıdaki inşaat mühendisliği<br />

bölümlerinin eğitim stratejileri ve ders programlarının günümüzün ihtiyaçlarını<br />

karşılayacak şekilde düzenli olarak güncellemeleri gerekir. Yapılacak güncellemelerin<br />

dünyada aynı dalda eğitim veren ve üst sıralarda yer alan eğitim programlarının örnek<br />

alınarak yapılmasında fayda vardır. Bu bildiride, dünyadaki üniversiteleri çeşitli<br />

kriterlere göre sıralayan QS ve ARWU sistemleri incelenip Kuzey Amerika, Avrupa,<br />

Asya ve Avustralya’da üst sıralarda yer alan mühendislik eğitim programları seçilmiştir.<br />

Seçilen eğitim programlarının web sayfaları araştırılıp eğitim programlarının sonunda<br />

verilen dereceler, yüksek lisans ve doktora yapabilme olanakları, gerekli kredi sayısı,<br />

öğretim kadrosunun yapısı ve açılan dersler incelenir. Sonuçlar tablolar halinde<br />

sunulmaktadır. Bu çalışmanın Yapı İşletmesi eğitim programı kurmak isteyen veya var<br />

olan eğitim programını geliştirmeyi ve güncellemeyi düşünen inşaat mühendisliği<br />

bölümlerine faydalı olacağı ve örnek olabileceği düşünülmektedir.<br />

Anahtar sözcükler: Mühendislik eğitimi, yapı işletmesi, yapım yönetimi, yurtdışı<br />

üniversiteler, sıralama sistemleri.<br />

Giriş<br />

Son yıllarda inşaat mühendisliği eğitiminin vazgeçilmez anabilim dallarından biri haline<br />

gelen “Yapı İşletmesi”, yelpazesi en geniş dallardan biridir. Şantiye tekniği, proje<br />

planlama, metraj ve iş güvenliği gibi pratiğe yönelik konular bu anabilim dalının altında<br />

toplanmaktadır. Bir inşaat mühendisi ayrıca yönetici olma yolunda kendini geliştirmek<br />

istiyorsa işletme yönetimi, muhasebe ve finans gibi temel işletme derslerini de<br />

almalıdır. Bu özelliklere sahip bir kişinin ilgili kanunları, yönetmelikleri bilmesi ve<br />

hukuk sisteminin işleyişi konusunda da gerekli bilgiye sahip olması gerekmektedir.<br />

Yapı işletmesi anabilim dalının kapsam olarak inşaat mühendisliğinin diğer anabilim<br />

dallarına göre hayli geniş olduğu görülmektedir. Konuların çeşitliliği, üniversiteler arası<br />

farklı uygulamalara neden olmakta ve öğrenciler yukarıda sayılan konuların bir kısmını


öğrenmeden mezun olmaktadır. Bunun yanında, bu kadar farklı ve çok konunun<br />

öğrenciye verilmesi gerçekçi bir yaklaşım değildir. Bu yüzden, eğitim programını<br />

hazırlayan kişilere ve danışmanlara büyük yük düşmektedir.<br />

Yapı işletmesi odaklı bir eğitim programı hazırlanırken dikkat edilmesi gereken önemli<br />

bir konu da inşaat sektöründeki teknolojik gelişmelerin, piyasa taleplerinin ve mevzuat<br />

değişikliklerinin sürekli izlenmesinin gerekliliğidir. Yapı işletmesi alanının, inşaat<br />

mühendisliğindeki diğer alanlara göre, sektördeki yeniliklerden en fazla ve en çabuk<br />

etkilenen dal olduğu söylenebilir. Bu özelliğinden dolayı, bu anabilim dalında faaliyet<br />

gösteren akademisyenlerin sektördeki yenilikleri yakından takip etmesi gereklidir.<br />

Türkiye’de yapı işletmesi anabilim dalında eğitim veren sınırlı sayıdaki inşaat<br />

mühendisliği bölümlerinin de eğitim stratejilerini ve ders programlarını günümüz<br />

ihtiyaçlarını karşılayacak şekilde düzenli olarak güncellemeleri gerekir. Yapılacak bu<br />

güncellemelerin, dünyada aynı dalda eğitim veren ve üst sıralarda yer alan eğitim<br />

programlarının örnek alınarak yapılmasında fayda vardır.<br />

Bu çalışmada, dünyada söz sahibi üniversitelerin yapı işletmesine yönelik eğitim<br />

programlarının incelenmesi ve inceleme sonuçlarının özetlenerek eğitimcilerle<br />

paylaşılması amaçlanmaktadır. Araştırma kapsamına alınan eğitim programlarına,<br />

“Academic Ranking of World Universitites (ARWU)” (http://www.arwu.org/) ve “QS<br />

(Quacquarelli Symonds) World University Rankings”<br />

(http://www.topuniversities.com/worlduniversityrankings/) adlı sıralama sistemlerinden<br />

faydalanılarak karar verilir. Her iki sistem, konuya bilimsel olarak yaklaşmakta ve<br />

sıralama için çeşitli kriterler kullanmaktadır. ARWU, eğitim kurumunun ve öğretim<br />

üyelerinin kazandığı ödüller, öğretim kadrosunun çıkardığı yayınlar, kurumun<br />

büyüklüğü ve akademik performansı arasındaki oran gibi kriterleri dikkate alarak<br />

sıralama yapmaktadır (Liu ve Cheng, 2005). QS sıralama sisteminde ise yukarıdakilere<br />

ek olarak öğrenci anket ve geri bildirimleri, mezunlarının iş bulma olasılığı ve<br />

uluslararası eğitime bakış açısı gibi kriterler de dikkate alınmaktadır. Çalışmada,<br />

“mühendislik ve teknoloji” kategorisine göre yapılan sıralamada üst basamaklarda yer<br />

alan üniversiteler ve bu üniversiteler içinde yapı işletmesi eğitimi veren kurumlar<br />

belirlenir. Kuzey Amerika’dan on, Avrupa’dan dört, Asya’dan üç ve Avustralya’dan bir<br />

adet olmak üzere toplam onsekiz üniversite seçilip eğitim programlarındaki<br />

uygulamalar (tezli/tezsiz yüksek lisans, kredi sayısı, doktora eğitimi, gibi), öğretim<br />

kadrosu ve açılan dersler detaylı olarak incelenir. Sonuçlar, tablolar halinde sunulmakta<br />

ve böylece eğitim programlarındaki uygulamalar ve dersleri bir arada görme ve<br />

karşılaştırma fırsatı sağlanmaktadır.<br />

İncelenen Eğitim Programlarının Ana Hatları<br />

İncelenen onsekiz üniversitenin eğitim programlarının ana hatları ve açılan derslerin<br />

dağılımı Tablo 1’de özetlenmektedir. Tabloda, incelenen üniversitenin adı, bulunduğu<br />

ülke ve sıralama sistemlerindeki yeri gibi bilgiler bulunduğu gibi, aynı zamanda<br />

incelenen eğitim programında yapı işletmesi anabilim dalının nasıl adlandırıldığına da<br />

yer verilmektedir. Türkçe literatürde yapı işletmesi haricinde yapı yönetimi, yapım<br />

yönetimi, inşaat yönetimi gibi terimler sıkça kullanılmaktadır. Terim karmaşasını<br />

azaltmak için yapı işletmesi teriminin yabancı literatürde kullanımı tabloda<br />

gösterilmektedir. Aynı zamanda, yüksek lisans eğitimi için gerekli kredi sayısı ile<br />

178


itirme tezinin gerekli olup olmadığı ve öğretim üyelerinin kadro durumları da Tablo<br />

1.’de incelenmektedir.<br />

Eğitim programlarında açılan derslerin dağılımı ise Tablo 2’de incelenmiştir. Birçok<br />

dersin ismi her üniversitede farklı adla kullanıldığı için bu derslerin Türkçe karşılıkları<br />

tabloya konulmuş ve bazı dersler gruplanmıştır. Bu tabloya incelenen eğitim<br />

programlarında açılan tüm dersler işlenmemiş, sadece sıklıkla karşılaşılanlar<br />

eklenmiştir.<br />

Tablo 1 Yurtdışındaki üniversitelerin yapı işletmesi eğitim programlarının ana hatları.<br />

Üniversite adı Ülke<br />

Stanford<br />

University,<br />

California<br />

University of Illinois<br />

at Urbana-<br />

Champaign<br />

University of<br />

California at<br />

Berkeley<br />

University of<br />

Michigan, Ann<br />

Arbor<br />

ABD<br />

ABD<br />

ABD<br />

ABD<br />

University of Texas<br />

at Austin ABD<br />

University of<br />

Maryland ABD<br />

Cornell University,<br />

New York ABD<br />

Georgia Institute of<br />

Technology,<br />

Atlanta<br />

University of<br />

Toronto<br />

University of British<br />

Colombia<br />

Imperial College,<br />

London<br />

ABD<br />

Kanada<br />

Kanada<br />

İngiltere<br />

ARWU<br />

Sıralamasındaki Yeri<br />

QS<br />

Sıralamasındaki Yeri<br />

2 3<br />

3 20<br />

4 2<br />

5 38<br />

6 32<br />

13 81<br />

16 24<br />

8 8<br />

21 10<br />

51-<br />

75<br />

22<br />

25 7<br />

Yapı İşletmesi<br />

anabilim dalının adı<br />

Construction<br />

Engineering &<br />

Management<br />

Construction<br />

Management<br />

Engineering &<br />

Project<br />

Management<br />

Construction<br />

Engineering &<br />

Management<br />

Construction<br />

Engineering &<br />

Project Mgmnt<br />

Project<br />

Management<br />

Engineering<br />

Management<br />

Construction<br />

Engineering<br />

Construction<br />

Engineering &<br />

Management<br />

Project &<br />

Construction<br />

Management<br />

Business<br />

Management<br />

179<br />

Yüksek Lisans<br />

Eğitimi<br />

Tezli Tezsiz Kredi<br />

Hayır Evet 45<br />

Evet Evet 36-40<br />

Hayır Evet 40<br />

Hayır Evet 30-34<br />

Evet Evet 30<br />

Evet Evet 30<br />

Hayır Evet 30<br />

Evet Evet 30<br />

Evet Evet<br />

Evet Evet 30<br />

Hayır Evet<br />

Doktora<br />

Evet<br />

Evet<br />

Evet<br />

Evet<br />

Evet<br />

Evet<br />

Hayır<br />

Evet<br />

10<br />

ders Evet<br />

Evet<br />

Ek<br />

modül Hayır<br />

Öğretim<br />

Kadrosu<br />

(Kadrolu +<br />

Kadrosuz)<br />

5+25<br />

5<br />

7<br />

4<br />

7+7<br />

9+12<br />

7+3<br />

2+5<br />

2<br />

3+5<br />

-


Tablo 1 Yurtdışındaki üniversitelerin yapı işletmesi eğitim programlarının ana hatları.<br />

(devamı)<br />

Chalmers<br />

University of<br />

Technology<br />

İsveç<br />

Swiss Federal<br />

Institute of Zurich İsviçre<br />

University of<br />

Twente<br />

Hollanda<br />

Nanyang<br />

Technological<br />

University Singapur<br />

Tsinghua<br />

University Çin<br />

Technion, Israel<br />

Institute of<br />

Technology<br />

University of<br />

Sydney<br />

İsrail<br />

Avustralya<br />

51-<br />

75<br />

51-<br />

75<br />

51-<br />

75<br />

51-<br />

75<br />

55<br />

13<br />

117<br />

26<br />

50 12<br />

39 29<br />

51-<br />

75<br />

41<br />

Construction<br />

Management<br />

Construction<br />

Engineering &<br />

Management<br />

Construction<br />

Management &<br />

Engineering<br />

Centre for<br />

Infrastructure<br />

Systems<br />

Construction<br />

Management<br />

Construction<br />

Management<br />

Project<br />

Management<br />

180<br />

Evet Hayır<br />

Evet Hayır<br />

Evet Hayır 30<br />

Hayır Evet 30<br />

Hayır Evet -<br />

Evet Evet 40<br />

Evet Evet 48<br />

4<br />

dönem Evet<br />

120<br />

ECTS Evet<br />

Bu bölümde incelenen üniversiteler kıtalara göre gruplanmış ve her üniversite için<br />

eğitim programının ana hatları belirtilmiş ve eğitim sistemi hakkında genel bilgiler<br />

sunulmuştur.<br />

Kuzey Amerika<br />

Amerika’nın en bilinen dergilerinden U.S. News’un 2009 yılı “Dünyanın en iyi<br />

üniversiteleri: mühendislik ve bilişim teknolojisi alanında” listesindeki ilk elli<br />

üniversitenin yirmiden fazlası Kuzey Amerika kıtasında yer almaktadır. Bu üniversiteler<br />

içerisinde beş Kanada üniversitesi dışında hepsinin Amerika Birleşik Devletlerinde<br />

bulunduğu dikkat çekmektedir. (http://www.usnews.com/ articles/education/worldsbest-colleges/2009/06/18/worlds-best-colleges-engineering-and-it-universities.html)<br />

Benzer durum, ARWU sıralama sisteminde daha belirgin olarak ortaya çıkmaktadır. Bu<br />

çalışmada, listede verilen sırayla ABD üniversiteleri incelenerek yapı işletmesi eğitimi<br />

veren üniversiteler belirlenir ve içlerinden sekiz tanesi seçilerek eğitim programları<br />

mercek altına alınır. Ayrıca, iki tane Kanada üniversitesi de çalışmaya dahil<br />

edilmektedir.<br />

Stanford University (http://cem.stanford.edu/index.html)<br />

Stanford Üniversitesi dünya sıralamasında ikinci sırada yer almakta ve İnşaat ve Çevre<br />

Mühendisliği Bölümü adı altında klasik inşaat mühendisliği eğitiminden hayli farklı bir<br />

eğitim sistemi yürütmektedir. Eğitim üç ana gruba ayırmaktadır: Sürdürülebilir İnşa<br />

Edilmiş Çevre, Atmosfer ve Enerji, Su Çevresi. Stanford, küresel ısınmaya karşı duyarlı<br />

bir tutum sergilemekte ve çevrenin korunmasına yönelik eğitimi benimsemektedir.<br />

Evet<br />

Evet<br />

Evet<br />

Evet<br />

Evet<br />

11+3<br />

3<br />

23<br />

-<br />

12+5<br />

5+2<br />

2+6


“Yapım Mühendisliği ve Yönetimi” adı altında elli yılı aşkın süredir çalışmalar<br />

yapılmakta ve halen sürdürülebilir inşa edilmiş çevre alanının altında yer almaktadır.<br />

Yapı işletmesi dalında dünyada iyi bir yer elde etmiş bu bölümde, lisans seviyesinde<br />

birçok ders açılmakta ve 45kredilik tezsiz yüksek lisans seçeneği de bulunmaktadır.<br />

Bunun dışında, tasarım, yapım ve ileri proje teslimat sistemleriyle ilgili çalışmak<br />

isteyenler için “Tasarım-Yapım Entegrasyonu” ve çevresel etkin tasarım, yeşil yapım<br />

gibi konularla ilgilenenler için “Sürdürülebilir Tasarım ve Yapım” yüksek lisans<br />

programları da bulunmaktadır. “Yapım Mühendisliği ve Yönetimi” grubu ek dersler<br />

alınması şartıyla inşaat mühendisliği dışındaki adayları da programlarına kabul<br />

etmektedir.<br />

University of Illinois (http://cee.illinois.edu/ConsMgt)<br />

“Yapım Yönetimi” grubu, Illinois Üniversitesi İnşaat ve Çevre Mühendisliği<br />

Bölümü’nün sekiz anabilim dalından bir tanesini oluşturmaktadır. Hayli etkin olarak<br />

çalıştığı gözlemlenen bu anabilim dalında altı farklı derece verilmektedir. Bilinen<br />

yüksek lisans ve doktora derecelerinin yanı sıra, lisans seviyesinde “Yapım<br />

Mühendisliği ve Yönetimi” uzmanlık dalında mühendis derecesi, mimarlık ve işletme<br />

branşlarında birleşik derece ve beş yıllık “Küresel Lider” programı ile lisans artı yüksek<br />

lisans derecesi verilmektedir.<br />

University of California, Berkeley (http://www.ce.berkeley.edu/epm/)<br />

University of California veya daha bilinen adıyla Berkeley Üniversitesi hem<br />

mühendislik hem de diğer eğitim dallarında dünyanın sayılı üniversitelerinin arasında<br />

yer almaktadır. Üniversitenin İnşaat ve Çevre Mühendisliği Bölümü 2008 yılında<br />

yüksek lisans eğitiminde birinci, lisans eğitiminde ise ikinci sırada yer almaktadır<br />

(http://www.usnews. com/sections/education). Bölümün altı anabilim dalından biri olan<br />

“Mühendislik ve Proje Yönetimi” programında yüksek lisans ve doktora dereceleri<br />

verilmektedir. Yüksek lisans eğitimi tezli veya tezsiz olmak üzere ikiye ayrılır. Tezli<br />

yüksek lisans derecesi için 20 kredi ders ve tezin tamamlanması gerekmektedir. Tezsiz<br />

yüksek lisans derecesi için iki alternatif bulunmaktadır. Bunlardan ilki 24 kredi ders ve<br />

sınav ile yaklaşık bir yılda tamamlanabilen “Master of Science”, diğeri ise yaklaşık iki<br />

yılda 40 kredi ders alarak elde edilebilen “Master of Engineering” dereceleridir.<br />

University of Michigan (http://www.cem.umich.edu/home/index.html)<br />

Michigan Üniversitesi, İnşaat ve Çevre Mühendisliği Bölümü’nün dört anabilim<br />

dalından bir tanesi olan “Yapım Mühendisliği ve Yönetimi”nde mühendis adaylarına<br />

farklı eğitim seçenekleri sunulmaktadır. Öğrencilere eğitimlerinin son yılında seçtikleri<br />

anabilim dalında (örn. yapım yönetimi) uzmanlaşma fırsatı verilir. Bu bölümde ayrıca<br />

iki farklı yüksek lisans derecesi verilmektedir. Bunlardan ilki, piyasada çalışmayı<br />

düşünenler için pratiğe yönelik derslerin ağırlıkta olduğu “Master of Engineering”<br />

derecesidir. Diğeri ise yüksek lisansın ardından doktora yapmayı düşünenler için<br />

araştırmaya yönelik derslerin ağırlıkta olduğu “Master of Science in Engineering”<br />

derecesidir. Tez çalışması doktora seviyesinde istenilmekte, yüksek lisans dereceleri<br />

için gerekmemektedir. “Yapım Mühendisliği ve Yönetimi” programında, ayrıca, çift dal<br />

seçeneği bulunmakta olup istenirse “Mimarlık ve Şehir Bölge Planlama” veya “İşletme”<br />

fakültelerinden ders alınarak çift derece elde edilebilmektedir.<br />

181


University of Texas, Austin<br />

(http://www.caee.utexas.edu/dept/area/construction/Construction.html)<br />

“Yapım Mühendisliği ve Proje Yönetimi” anabilim dalı, Texas Üniversitesi İnşaat,<br />

Mimarlık, Çevre Mühendisliği Bölümü’nün altında otuz yılı aşkın süredir faaliyetlerini<br />

devam ettirmektedir. Dünyadaki diğer yapı işletmesi alanında çalışan birçok eğitim<br />

programına göre akademik kadrosu güçlü olan bu programda, yüksek lisans ve doktora<br />

dereceleri verilmektedir. 30 kredi ders alınması gereken yüksek lisans programında<br />

alınan kredilerin en az altısı, en çok onikisinin inşaat mühendisliği dışından alınan<br />

dersler olması şarttır. Tez yapmak ise öğrencinin tercihine bırakılmaktadır. Öğrenci, tez<br />

yapmak isterse 24 kredilik ders alarak programı tamamlayabilmektedir.<br />

University of Maryland (http://pm.umd.edu/page.php?id=1)<br />

Maryland Üniversitesi, bu çalışmadaki kapsamındaki diğer Amerikan programlarına<br />

kıyasla daha düşük sıralarda yer almaktadır. Ancak, İnşaat ve Çevre Mühendisliği<br />

Bölümü’nün altı anabilim dalından bir tanesi olan “Proje Yönetimi”nin hayli kuvvetli<br />

bir kadro ve ders programına sahip olduğu yapılan araştırmalarda ortaya çıkmaktadır.<br />

Bu programda, beş farklı derece sunulmaktadır. Lisans seviyesinde belli bir not<br />

ortalamasının üstüne çıkan öğrenciler “Proje Yönetimi” dalında yan dal yapma hakkına<br />

sahip olmaktadır. Bu fırsattan faydalanmak isteyen öğrencilerin konuyla ilgili beş adet<br />

seçmeli dersi almaları yeterli olmakta ve bu haktan mimarlık öğrencileri de<br />

yararlanabilmektedir. Yüksek lisans seviyesinde üç farklı seçenek bulunmaktadır.<br />

Bunlardan iki tanesi University of Michigan’daki uygulama ile aynıdır. “Master of<br />

Science” araştırmaya yönelik tezli yüksek lisans olup “Master of Engineering” pratiğe<br />

yöneliktir ve tez yapılmadan 30 kredi dersle mezun olunabilmektedir. Ayrıca, 12<br />

kredilik dersten oluşan sertifika programı mevcuttur. Doktora programı ise minimum 30<br />

kredi ders ve doktora tezinden oluşmaktadır.<br />

Cornell University<br />

(http://www.cee.cornell.edu/graduate-programs/meng-in-engineering-management.cfm)<br />

Cornell Üniversitesi’nin İnşaat ve Çevre Mühendisliği Bölümü, incelenen diğer yapı<br />

işletmesi eğitim programlarından farklı bir program sunmaktadır. “Mühendislik<br />

Yönetimi” adlı program, temel olasılık ve istatistik bilgilerini almış tüm mühendislere<br />

açıktır ve mezunlara “Master of Engineering” derecesi verilmektedir. Programda,<br />

öğrencilerden temel ve seçmeli proje yönetimi ilgili dersleri ve bunların yanında da üç<br />

adet kendi branşlarıyla ilgili dersleri almaları istenmektedir. Bu programın amacı, her ne<br />

kadar işletme yüksek lisansına (MBA) alternatif olmaksa da, isteyenlere Cornell<br />

Üniversitesi’nin İşletme Fakültesi ile ortak beş dönemlik bir çift dal MBA programı<br />

sunulmaktadır.<br />

Georgia Institute of Technology<br />

(http://www.ce.gatech.edu/about-cee/programs-of-study/construction/)<br />

Dünyanın mühendislik eğitiminde önde gelen üniversitelerinden biri olan Georgia<br />

Teknoloji Enstitüsü’nün İnşaat ve Çevre Mühendisliği Bölümü’nde altı anabilim dalı<br />

bulunmaktadır. Yapı işletmesi konularıyla ilgilenen dal “Yapım Mühendisliği” olarak<br />

adlandırılmaktadır. Bölümde, inşaat ve çevre mühendislikleri için yüksek lisans ve<br />

doktora dereceleri ayrı ayrı verilmektedir. Georgia Teknoloji Enstitüsü’nün “Yapım<br />

182


Mühendisliği” anabilim dalında az sayıda öğretim üyesi olsa da, bu dalda verilen<br />

derslerin çokluğu programı yeterli düzeye getirmektedir.<br />

University of Toronto (http://www.civ.utoronto.ca/sect/coneng/)<br />

Mühendislik eğitimi sıralamalarında Kanada’nın bir numaralı üniversitesi olarak dikkat<br />

çeken Toronto Üniversitesi’nin İnşaat Mühendisliği Bölümü’nde, lisans eğitimine ek<br />

olarak iki farklı yüksek lisans ve doktora eğitimi verilmektedir. Bu bölümde yüksek<br />

lisans yapmak isteyenlere sunulan yüksek lisans seçenekleri “Master of Engineering” ve<br />

“Master of Applied Science”dır. İlk seçenek, daha çok piyasada çalışacak mühendisler<br />

için olup mezun olmak için on ders veya sekiz ders artı tasarım projesi almak gerekir.<br />

İkinci seçenek, araştırmacı ve akademisyenlere yönelik tasarlanmış bir program olup<br />

mezun olmak için bitirme tezi şart koşulur. “Yapım Mühendisliği ve Yönetimi”,<br />

bölümün onüç araştırma grubundan bir tanesidir ve bu daldan ders alıp uzmanlaşan<br />

mezunlar için ayrı bir derece verilmemektedir. Kadrosunda iki profesör olan bu grupta<br />

sekiz adet yüksek lisans ve dört adet lisans dersi verilmektedir.<br />

University of British Columbia<br />

(http://www.civil.ubc.ca/current_students/graduates/programs/pcm.php)<br />

Bu çalışma kapsamında seçilen ikinci Kanada üniversitesi British Columbia<br />

Üniversitesi’dir. İnşaat Mühendisliği Bölümü’nde biri çevre mühendisliği olmak üzere<br />

toplam sekiz anabilim dalı bulunmaktadır. Yapı işletmesi konusuyla ilgili dal “Proje ve<br />

Yapım Yönetimi” olarak adlandırılmaktadır. Bu dalda uzmanlık yapmak isteyen<br />

öğrencilere farklı yüksek lisans seçenekleri sunulmaktadır. Bunlardan ilki bitirme tezi<br />

yapmadan derece elde etmek isteyenler için düzenlenmiş olup 30 kredi ders alma şartı<br />

bulunmaktadır. Eğitimin sonunda “Master of Engineering (MEng)” derecesi<br />

verilmektedir. Bunun yanında, iki farklı ülkede tamamlanan MEng programı da<br />

mevcuttur. Bu programda, öğrenciler, 6 kredilik iki adet dersi Pekin, Çin’de alıp geri<br />

kalan 24 krediyi Kanada’da tamamlamaktadır. Bu programın amacı, büyük projelerin<br />

gerçekleştiği Çin ile ilişkileri kuvvetlendirmek ve Çinli öğrencilerin programa<br />

katılımıyla uluslararası bir eğitim ortamı oluşturmaktır. Araştırmacılar ve<br />

akademisyenler için ise “Master of Applied Science (MASc)” programı mevcuttur. Bu<br />

programda 18 kredi ders ve tezin tamamlanması gerekmektedir. Doktora programı ise<br />

lisans derecesinin üzerine 36 kredilik ders ve doktora tezi olarak tasarlanmıştır.<br />

Avrupa<br />

A.B.D.’deki üniversitelerin çoğunluğunda yapı işletmesi alanıyla ilgili bölüm olmasına<br />

karşı Avrupa’da durum farklıdır. Bu nedenle Avrupa ile ilgili incelemede İngiltere,<br />

İsveç, İsviçre ve Hollanda’dan birer üniversite seçilmesi yeterli görülmüştür.<br />

Imperial College, London<br />

(http://www3.imperial.ac.uk/civilengineering/study/masters/business%20management)<br />

İngiltere’nin ve dünyanın en önemli üniversitelerinden biri olan Imperial College’da<br />

yapı işletmesi alanında kadrolaşmanın ileri seviyede olmadığı, ancak, bölümün işletme<br />

eğitimi konusunda hassas davrandığı görülmektedir. Proje yönetimi ve işletme dersleri<br />

ders programında lisans seviyesinde yer almaktadır. Yüksek lisans seviyesinde ise yapı<br />

işletmesi uzmanlık dalı olarak sunulmamaktadır. Farklı bir uygulama olarak, yapı,<br />

183


ulaştırma, geoteknik ve çevre mühendisliği anabilim dallarında yüksek lisans yapan<br />

öğrenciler, her dönem ikişer ders ek alarak diplomalarına “İşletme Yönetimi” ek<br />

modülünü ekleyebilir. Ülkemizde lisans seviyesinde yapılan yan dal uygulamasına<br />

benzeyen bu programdaki amaç, mühendislik öğrencisinin işletme yüksek lisansı<br />

yapmasına gerek kalmadan işletme eğitimi almasıdır.<br />

Chalmers University of Technology (http://www.chalmers.se/en/sections/education/<br />

masterprogrammes/programme-descriptions/design-construction)<br />

Mühendislik eğitim programları sıralamalarında ilk 100 üniversite arasında iki İsveç<br />

üniversitesi bulunmaktadır. Bu iki üniversiteden biri olan Chalmers Teknoloji<br />

Üniversitesi, İnşaat Mühendisliği Bölümü’nün yapı işletmesi anabilim dalı, araştırma<br />

yapan ve eğitim veren geniş bir kadroya sahiptir. “Yapım Yönetimi” olarak adlandırılan<br />

bu grup, “Mimarlık ve Hizmet Yönetimi” ile “Tasarım ve Yapım Proje Yönetimi”<br />

yüksek lisans eğitim programlarını yürütmektedir. Program, üç dönem ders ve bir<br />

dönem tez çalışmasından oluşmaktadır. İlk dönem, ortak temel dersler alınmakta,<br />

sonrasında yapım veya mimarlık ağırlıklı dersler seçilmektedir. Bu programa inşaat<br />

mühendisi ve mimarların yanı sıra şehir bölge planlamacılar, topograflar ve endüstri<br />

mühendisleri de başvurabilir. Yüksek lisans ve doktora eğitim dili İngilizcedir ve bunu<br />

desteklemek için öğrenci değişim programları mevcuttur. Lisans eğitimi ise İsveç<br />

dilinde gerçekleşmektedir.<br />

Swiss Federal Institute of Zurich (ETH Zurich) (http://www.ibb.ethz.ch/index.php)<br />

ETH Zurich Üniversitesi dünyanın ve İsviçre’nin önde gelen üniversitelerinden biridir.<br />

İnşaat Mühendisliği Bölümü bünyesinde aynı zamanda çevre ve jeodezi mühendisliğini<br />

de bulundurur. “Yapım Mühendisliği ve Yönetimi” bölümdeki dokuz adet anabilim<br />

dalından biridir. Bu anabilim dalında lisans, yüksek lisans, ve doktora seviyesinde<br />

dersler verildiği gibi araştırmaya da önem verilmektedir. İnşaat mühendisliği<br />

bölümünde yüksek lisans yapanlar ülkemizdeki gibi yüksek inşaat mühendisi unvanı<br />

almaktadır. Öğrenciler, bu sistemde altı uzmanlık dalından (Yapım Mühendisliği ve<br />

Yönetimi, Geoteknik, Yapı, Ulaştırma, Hidrolik ve Su Kaynakları Yönetimi, Malzeme<br />

ve Mekanik) ikisini seçmektedir. Seçilen iki dalın temel dersleri ve seçmeli derslerinin<br />

alınmasından sonra son dönemde bitirme tezi tamamlanarak mezun olunur.<br />

University of Twente (http://www.cme.ctw.utwente.nl/)<br />

Bu çalışma kapsamında yapılan araştırmalarda Hollanda’nın mühendislik eğitiminde ön<br />

sıralarda olan kurumlarından Twente Üniversitesi’nin yapı işletmesi konusuna verdiği<br />

önem göze çarpmaktadır. “Yapım Yönetimi ve Mühendisliği Grubu” Mühendislik<br />

Teknolojisi Fakültesi’nin İnşaat Mühendisliği Bölümü’nde kuvvetli bir kadro ve ders<br />

programıyla faaliyet göstermektedir. Bu nedenle, ilgili program, dünya sıralamasında<br />

yukarı sıralarda bulunmamasına rağmen mercek altına alınmıştır. Twente<br />

Üniversitesi’nde lisans ve doktora eğitimlerinin yanında iki ayrı yüksek lisans programı<br />

da mevcuttur. Bunlardan ilki “İnşaat Mühendisliği ve Yönetimi” adlı programdır. 30<br />

kredilik ders ve bitirme tezi ile mezun olunan bu programda, üç dalda uzmanlaşma<br />

seçeneği verilmektedir:”Yapım Süreç Yönetimi” “Ulaştırma Mühendisliği ve<br />

Yönetimi”, “Su Mühendisliği ve Yönetimi”. Diğer program ise “Yapım Yönetimi ve<br />

Mühendisliği”dir. Bu program, Hollanda’nın diğer iki büyük üniversitesi Delft ve<br />

Eindhoven Teknik Üniversiteleri ile işbirliği içinde yürütülmektedir. Mezuniyet için<br />

184


tezle beraber 30 kredi gerekmektedir. Bu programda alınan seçmeli derslerle<br />

uzmanlaşmak mümkündür. Uzmanlık alanları “Canlı Bina Kavramı”, “Şehir Arazi<br />

Gelişimi”, “Pazar Dinamiği”, “Planlama ve Geliştirme, “Tasarım Süreçleri ve<br />

Mühendislik” olmak üzere altı adettir.<br />

Asya<br />

Asya kıtasında incelenen üç üniversiteden ikisi Uzakdoğu ülkeleri olan Singapur ve<br />

Çin’den diğeri ise İsrail’den seçilmiştir.<br />

Nanyang Techological University (http://www3.ntu.edu.sg/CEE/cis/msc.htm)<br />

Singapur’un önde gelen eğitim kurumlarından olan Nanyang Teknik Üniversitesi’nin<br />

İnşaat Mühendisliği Bölümü’nde yapı işletmesi konusunda önemli atılımlar olduğu<br />

görülmektedir. Bu bölümde, “Uluslararası Yapım Yönetimi” adı altında bir yüksek<br />

lisans programı sunulmaktadır. Bu programa başvurabilmek için en az iki sene iş<br />

tecrübesi aranır. 30 kredi ders alınarak tamamlanan ve özellikle uluslararası platformda<br />

çalışacak mühendisler yetiştirmeyi amaçlayan bu programı yürüten anabilim dalı,<br />

“Altyapı Sistemleri Merkezi” olarak adlandırılmaktadır. Ayrıca, bir senelik iş tecrübesi<br />

ve 15 kredi ders alınması yeterli olunan bir başka programda, mezunlara, “Yapım<br />

Yönetimi Mezunu” derecesi verilmektedir.<br />

Tsinghua University (http://cm.civil.tsinghua.edu.cn/english/)<br />

Çin Cumhuriyeti’nin mühendislik eğitiminde bir numaralı üniversitesi Tsinghua<br />

Üniversitesi, İnşaat Mühendisliği Bölümü yapı işletmesi konusuna bir hayli önem<br />

vermektedir. “Yapım Yönetimi” ve “Hidrolik Mühendisliği” İnşaat Mühendisliği<br />

Bölümü’nden ayrı iki bölüm haline gelmiştir. “Yapım Yönetimi” bölümünün amacı,<br />

hızla büyüyen Çin ekonomisinin ihtiyaçlarına cevap verebilecek ve uluslararası inşaat<br />

pazarında söz sahibi olabilecek mezunlar yetiştirmektir. Bu bölümde öğrenciler, lisans<br />

seviyesinde “İşletme Bilimi ve Mühendisliği” konusunda uzmanlaşma şansı elde eder.<br />

Aynı uzmanlık alanında yüksek lisans ve doktora eğitimi de verilmektedir. Ayrıca,<br />

“Proje Yönetimi” alanında “Master of Engineering” derecesi de verilmektedir.<br />

Technion Israel Institute of Technology (http://cee.technion.ac.il/eng/<br />

Templates/showpage.asp?DBID=1&LNGID=1&TMID=84&FID=207)<br />

“Yapım Yönetimi”, İnşaat ve Çevre Mühendisliği Fakültesi’nin dokuz anabilim<br />

dalından biridir. İlgili anabilim dalında doktora ve iki farklı yüksek lisans eğitimi<br />

verilmektedir. Yüksek lisans eğitiminin her ikisinde de 40 kredi tamamlanılması<br />

gerekmektedir. Tez yapılmasına gerek olunmayan yüksek lisans eğitiminin sonunda<br />

“Master of Engineering”, tezli de ise “Master of Science in Civil Engineering<br />

(Construction Management) derecesi alınmaktadır. Bölümde uzmanlaşmanın lisans<br />

eğitiminde başladığı görülmektedir. İsteyen öğrenciler belli bir uzmanlık dalı seçip o<br />

daldan seçmeli dersler alarak diplomalarına uzmanlık alanını da yazdırabilir. Bu<br />

uzmanlık dallarından bir tanesi de “Yönetim ve Yapım”dır.<br />

185


Avustralya<br />

Mühendislik eğitim programlarının sıralamasında Avustralya üniversitelerine de<br />

rastlanılması nedeniyle Sydney Üniversitesi çalışma kapsamına alınmıştır.<br />

University of Sydney (http://www.pmgp.usyd.edu.au/)<br />

Sydney Üniversitesi, İnşaat Mühendisliği Bölümü’nün yapı işletmesi dalı, sunulan<br />

eğitimdeki farklı strateji nedeniyle bu çalışma kapsamına alınmıştır. “Proje Yönetimi”<br />

yüksek lisans programında dersler dört ayrı gruba ayrılmaktadır: temel dersler,<br />

uzmanlık dersleri, araştırma projesi ve mesleki uygulama dersleri. Uzmanlık dersleri de<br />

kendi içinde proje ekonomisi ve programlama yönetimi, uluslararası proje yönetimi,<br />

proje risk yönetimi, stratejik proje yönetimi uygulaması olmak üzere dörde<br />

ayrılmaktadır. Öğrenciler, araştırma ya da mesleki uygulamaya yönelik bir eğitimi de<br />

tercih edebilmektedir. İlkinde 36 kredi ders ve 12 kredilik araştırma projesi, ikincisinde<br />

ise 48 kredi dersinin tamamlanması gerekmektedir. Programın bütün mezunlarına<br />

“Master of Project Management” diploması verilir.<br />

Sonuçlar<br />

Yapılan araştırma ve incelemelerin sonucunda, dünyadaki üniversitelerin eğitim<br />

programları arasında önemli farklılıklar olduğu görülmektedir. Bu bölümde, bu<br />

farklılıklar vurgulanmakta ve ortak noktalar belirlenmektedir.<br />

İncelenen ülkelerde anabilim dalının adlandırılmasında terim bütünlüğünün olmadığı<br />

görülmektedir. Türkçe literatüre “Yapı İşletmesi” ve “Yapım Yönetimi” olarak giren<br />

terimin İngilizce karşılığı “Construction Management” olmakla beraber, terimin her<br />

eğitim programında standart olarak kullanılmadığı görülmektedir. Ayrıca, “Construction<br />

Engineering” yani “Yapım Mühendisliği” terimiyle sıkça karşılaşılmakta ve zaman<br />

zaman “Project Management” yani “Proje Yönetimi” teriminin de kullanıldığı<br />

görülmektedir.<br />

Bu çalışmada, yapı işletmesi alanında tezsiz yüksek lisans eğitim programları da<br />

araştırılmıştır. Ülkemizde tercih edilmeyen bu eğitimin, bazı Avrupa ülkeleri dışında,<br />

yaygın olduğu görülmektedir. Özellikle Stanford, Berkeley, Cornell ve University of<br />

Michigan gibi dünyaca ünlü üniversitelerde tezli yüksek lisansın terk edilmesi dikkat<br />

çekicidir. Bunun yanında birçok üniversitede tezli yüksek lisans eğitimi devam<br />

etmektedir. Yapılan araştırmada, birçok eğitim programının birden fazla yüksek lisans<br />

seçeneği sunduğu görülmektedir. Piyasada çalışanlara yönelik tezsiz yüksek lisans<br />

programları sonunda “Master of Engineering”, araştırmacı ve akademisyenlere yönelik<br />

tezli yüksek lisans programları sonunda ise “Master of Science in<br />

Construction/Engineering Management” dereceleri verilmektedir. Yüksek lisans<br />

eğitimini tamamlamak için gereken kredi sayısına bakıldığında, en az otuz kredi<br />

tamamlanılması gerektiği görülmektedir. Bazı üniversitelerde bu rakamın kırklara<br />

çıktığı görülmektedir. Yapı işletmesi uzmanlık alanında doktora eğitimi, bu alanda<br />

çalışan yeterli öğretim üyesi bulunan tüm bölümlerde açılmaktadır. Bu çalışma<br />

kapsamında incelenen üniversitelerin çoğunluğu bu niteliğe sahiptir.<br />

186


Üniversitelerin eğitim kadrosu incelendiğinde ortaya değişken bir tablo çıkmaktadır.<br />

Stanford, Maryland, Texas, Cornell, Chalmers, Twente ve Tsinghua gibi üniversitelerde<br />

on ve üzeri kişinin kadrolu olduğu görülmektedir. Illinois, Michigan, Toronto ve Zurich<br />

üniversitelerinde ise öğretim üyesi sayısının az olduğu görülmektedir. Ayrıca, dışarıdan<br />

öğretim görevlisi desteği alınıp alınmadığı hakkında bir bilgiye de rastlanılmamaktadır.<br />

Birçok yapı işletmesi ağırlıklı mühendislik eğitim programının üniversitelerin diğer<br />

bölümlerinden gelen akademisyenler ve piyasa tecrübesi olan mühendislerle ortak<br />

çalıştığı düşünüldüğünde, akademik kadrosu yetersiz gözüken üniversitelerin açıklarını<br />

bu şekilde kapattığı düşünülmektedir.<br />

Yapı işletmesi eğitim programı müfredatının araştırılması da bu çalışmanın<br />

amaçlarındandır. Tablo 2’de çalışmanın derslerle ilgili olan kısmı özetlenmektedir. Bu<br />

tabloya bakıldığında bazı genellemeler yapmak mümkündür. Örneğin, çoğu<br />

üniversitede “Proje Yönetimi” veya “Yapı Mühendisliği” adıyla bir temel ders<br />

okutulduğu görülmektedir. Dersin içeriğinde genel olarak inşaat projeleri ve sektörü<br />

hakkında genel bilgiler, proje teslimat sistemleri, ihaleler, inşaat sözleşmeleri, iş<br />

güvenliği, maliyet hesapları ve iş programları gibi konular bulunmaktadır. Tablo 2’de<br />

göze çarpan bir başka nokta, finans, ekonomi, maliyet analizi ve metraj, inşaat hukuku<br />

ve mevzuatı, proje planlama, işletme yönetimi, bilişim sistemleri ve bilgisayar<br />

uygulamaları gibi derslere eğitim programlarında sıkça rastlanılmasıdır. İlgi çekici bir<br />

başka bulgu, küresel ısınma etkisiyle giderek çevreye duyarlı yaklaşımın ön plana<br />

çıkması ve bu konuyla ilgili derslerin yapı işletmesi uzmanlık alanı kapsamına<br />

alınmasıdır. “Sürdürülebilirlik” ve “Enerji Etkin Tasarım” gibi derslerin eğitim<br />

programlarına girdiği görülmektedir. Bu konuyla ilgili olarak, incelenen eğitim<br />

programlarında inşaat ve çevre mühendisliklerinin tek bir bölümde toplanmış olmasının<br />

etkili olduğu söylenebilir. Özellikle konunun tasarım kısmında mimarlık bölümlerinden<br />

destek alındığı da gözlemlenmektedir.<br />

Tablo 2 Yurtdışındaki üniversitelerde verilen yapı işletmesi derslerinin dağılımı<br />

Stanford<br />

Illinois<br />

Berkeley<br />

Michigan<br />

Texas<br />

Maryland<br />

Georgia Tech<br />

Yapım<br />

Mühendisliği /<br />

Proje Yönetimi<br />

√ √ √ √ √ √ √ √ √ √ √ √ √ √ √<br />

Finans √ √ √ √ √ √ √ √ √ √<br />

Ekonomi √ √ √ √ √ √ √ √ √ √ √<br />

Maliyet Analizi<br />

& Metraj<br />

√ √ √ √ √ √ √ √ √ √ √<br />

Hukuk /<br />

√ √ √ √ √ √ √ √ √ √ √ √<br />

Mevzuat<br />

Sürdürülebilirlik<br />

/ Enerji Etkin<br />

Tasarım<br />

Şantiye<br />

Yöntemi<br />

Risk Yönetimi /<br />

Analizi<br />

Proje planlama<br />

/ programlama<br />

/ kontrol<br />

187<br />

Cornell<br />

Toronto<br />

Brit. Colombia<br />

Imperial Col.<br />

Chalmers<br />

ETH Zurich<br />

√ √ √ √ √ √ √<br />

√ √ √ √ √ √ √<br />

√ √ √ √ √ √ √<br />

√ √ √ √ √ √ √ √ √ √<br />

Twente<br />

Nonyang<br />

Technion<br />

Sydney


Tablo 2 Yurtdışındaki üniversitelerde verilen yapı işletmesi derslerinin dağılımı<br />

(devamı)<br />

Kalite yönetimi √ √ √ √ √<br />

İş Güvenliği √ √<br />

İstatistiksel<br />

Yöntemler<br />

√ √ √ √<br />

Gayrimenkul √ √ √ √ √<br />

Verimlilik √ √ √<br />

İşletme<br />

Yönetimi<br />

Bilişim<br />

√ √ √ √ √ √ √ √ √ √ √<br />

Sistemleri /<br />

Bilgisayar Uyg.<br />

Liderlik, Takım<br />

√ √ √ √ √ √ √ √ √ √<br />

çalışması, etik,<br />

vb.<br />

√ √ √ √ √ √<br />

Seminer √ √ √ √ √ √ √ √ √<br />

Uluslararası<br />

Projeler<br />

√ √ √ √<br />

Sonuç olarak, her kıtada belli bir yaklaşım ve ekol izlenmektedir. Yapı işletmesinin en<br />

yaygın olduğu ülkeler A.B.D. ve Kanada’nın esnek bir yaklaşım içinde olduğu<br />

görülmektedir. Tezsiz yüksek lisansın yaygın olduğu programlara inşaat mühendisliği<br />

dışında öğrenci kabul edildiği, çift ve yan dala izin verildiği gözlemlenmektedir. Tüm<br />

sıralama sistemlerinde bir numarada yer alan Massachusetts Institute of Technology<br />

(MIT), İnşaat ve Çevre Mühendisliği Bölümü’nün (http://cee.mit.edu/) yapı işletmesi<br />

uzmanlık alanında lisans veya yüksek lisans seviyesinde ders açmaması ve dolayısıyla<br />

konuya önem vermiyor gibi görünmesi ilgi çekicidir. Avrupa kıtasında, özellikle<br />

İngiltere’de, yapı işletmeciliğinin Kuzey Amerika’daki kadar popüler olmadığı<br />

görülmektedir. İncelenen çok az programda ayrı bir yapı işletmesi bölümüne<br />

rastlanmaktadır. Yapı işletmesi programlarının özellikle İsviçre, İsveç, Hollanda ve<br />

Danimarka ülkelerinin uluslararası yüksek lisans eğitimine odaklanmış üniversitelerinde<br />

yaygın olduğu görülmektedir. Asya kıtasında ise mühendislik eğitiminde ön sıralarda<br />

yer alan Japon üniversitelerinde yapı işletmesi eğitiminin olmadığı görülmektedir. Çin,<br />

Tayvan ve Singapur’da ise farklı bir tabloyla karşılaşılmaktadır. Özellikle Çin’de<br />

yabancı firmalar tarafından yapılan büyük yatırımların etkisiyle yapı işletmesi alanı<br />

gündeme gelmektedir. Araştırmadan çıkan bir başka sonuç, Kuzey Amerika dışındaki<br />

üniversitelerde uluslararası proje yönetimi adlı bir dersin bulunmasıdır. Bunun nedeni<br />

Amerika’daki yaşamın küresel bakıştan uzak olmasıdır.<br />

Bu çalışmada ortaya çıkan sonuçlar ve elde edilen bulguların Türkiye’de yapı işletmesi<br />

alanında eğitim veren ve araştırma yapan tüm akademisyenlere ve inşaat mühendisliği<br />

bölümlerine faydalı olabileceği düşünülmektedir. Eğitim programında ve ders<br />

içeriklerinde güncelleme yapmak isteyenler, bu bildirinin kaynaklar kısmında verilen<br />

üniversitelerin web sayfası adreslerini kullanarak daha detaylı bilgilere ulaşabilir. Aynı<br />

zamanda, bu çalışmada izlenen yöntem, bölümlerinde yapı işletmesi ağırlıklı eğitim<br />

programı kurmak isteyen akademisyenler için iyi bir başlangıç noktası olabilir. Önemli<br />

bir diğer nokta ise eğitim programı yapılarının ülkeden ülkeye değiştiğidir. Bu<br />

değişimlerde, ülkenin sosyoekonomik yapısı, politik durumu ve piyasadan gelen<br />

taleplerin rol oynadığı unutulmamalıdır. Bu yüzden, programları yorumlamadan örnek<br />

almak doğru olmayabilir. Çalışmanın yurtdışında yapı işletmesinde lisansüstü eğitim<br />

yapmak isteyen adaylar için de yararlı olacağı düşünülmektedir.<br />

188


Bu bildiride, mühendislik eğitiminde sıralama sistemlerinde üst sıralarda yer alan<br />

üniversiteler incelenmektedir. Yapı işletmesi eğitim programlarını sıralayan güvenilir<br />

bir sistem bulunamadığı için sıralamalarda üst sıralarda olmayıp yapı işletmesi bölümü<br />

kuvvetli olan üniversitelerin incelenmemiş olma olasılığı bulunmaktadır. Gelecekte bu<br />

konuda araştırma yapacak olanlar bu olasılığı dikkate almalıdır. Türkiye’deki yapı<br />

işletmesi eğitim programlarının bu bildirideki sonuçlarla karşılaştırılması gelecekteki<br />

çalışma konusu olarak düşünülmektedir.<br />

Kaynaklar<br />

Academic Ranking of World Universities (ARWU) web sayfası, http://www.arwu.org/,<br />

Temmuz 2009.<br />

Chalmers: Design and Construction Management web sayfası, http://www.<br />

chalmers.se/en/sections/education/masterprogrammes/programme-descripti ons/designconstruction,<br />

Temmuz 2009.<br />

Construction Engineering and Management, Civil and Environmental Engineering<br />

Department, College of Engineering, University of Michigan web sayfası,<br />

http://www.cem.umich.edu/home/index.html, Temmuz 2009.<br />

Construction Engineering and Project Management, Department of Civil, Architectural,<br />

and Environmental Engineering, The University of Texas, Austin web sayfası,<br />

http://www.caee.utexas.edu/dept/area/construction/Construction.html, Temmuz 2009.<br />

Cornell University School of Civil and Environmental Engineering, MEng in<br />

Engineering Management web sayfası, http://www.cee.cornell.edu/graduateprograms/meng-in-engineering-management.cfm),<br />

Temmuz 2009.<br />

Department of Civil and Environmental Engineering, Massachusetts Institute of<br />

Technology web sayfası, http://cee.mit.edu/ Temmuz 2009.<br />

Engineering and Project Management, Civil and Environmental Engineering, University<br />

of California, Berkeley web sayfası, http://www.ce.berkeley.edu/epm/, Temmuz 2009.<br />

Georgia Tech School of Civil and Environmental Engineering, Construction<br />

Engineering web sayfası, http://www.ce.gatech.edu/about-cee/programs-of-study/<br />

construction/, Temmuz 2009.<br />

Imperial College London, Department of Civil and Environmental Engineering,<br />

Extension Modules in Business Management web sayfası, http://www3.imperial.ac.uk/<br />

civilengineering/study/masters/business%20management, Temmuz 2009.<br />

Instititution for Construction and Engineering Management ETH Zurich web sayfası,<br />

http://www.ibb.ethz.ch/index.php?lang=en, Temmuz 2009.<br />

Liu, N.C., Cheng, Y., (2005) Academic Ranking of World Universities –<br />

Methodologies and Problems. Higher Education in Europe, Vol. 30, No 2.<br />

189


Nanyang Technological University, Centre for Infrastructure Systems, Master of<br />

Science (International Construction Management) web sayfası, http://www3.ntu.edu.sg/<br />

CEE/cis/msc.htm, Temmuz 2009.<br />

Project Management at the University of Maryland web sayfası, http://pm.umd.<br />

edu/page.php?id=1, Temmuz 2009.<br />

QS World University Rankings web sayfası, (http://www.topuniversities.com/<br />

worlduniversityrankings/, Temmuz 2009.<br />

Stanford Construction Engineering and Management web sayfası, http://cem.stanford.<br />

edu/index.html, Temmuz 2009.<br />

Technion Faculty of Civil and Environmental Engineering, Construction Management<br />

web sayfası, http://cee.technion.ac.il/eng/Templates/showpage.asp?DBID=1&LNGID<br />

=1&TMID=84&FID=207, Temmuz 2009.<br />

Tsinghua University Department of Construction Management web sayfası,<br />

http://cm.civil.tsinghua.edu.cn/english/, Temmuz 2009.<br />

University of British Columbia, UBC Engineering, Civil Engineering, Project and<br />

Construction Management web sayfası, http://www.civil.ubc.ca/current_students/<br />

graduates/programs/pcm.php, Temmuz 2009.<br />

University of Illinois at Urbana-Champaign, Civil and Environmental Engineering,<br />

Construction Management web sayfası, http://cee.illinois.edu/ConsMgt, Temmuz 2009.<br />

University of Sydney, Project Management Graduate Programme web sayfası,<br />

http://www.pmgp.usyd.edu.au/, Temmuz 2009.<br />

University of Toronto, Department of Civil Engineering, Construction Engineering &<br />

Management web sayfası, http://www.civ.utoronto.ca/sect/coneng/, Temmuz 2009.<br />

University of Twente, Department Construction Management and Engineering,<br />

http://www.cme.ctw.utwente.nl/, Temmuz 2009.<br />

US News dergisi web sayfası, http://www.usnews.com/sections/education, Haziran<br />

2009.<br />

190


Staj ve Bitirme Projelerinin İnşaat Mühendisliğinin Yapım<br />

Yönetimi Eğitimindeki Katkısının İncelenmesi: Gaziantep<br />

Üniversitesi Mezunu İnşaat Mühendisleri Üzerine Bir<br />

Uygulama<br />

M. Hüseyin Ertaş<br />

İnşaat Yüksek Mühendisi<br />

İnşaat Mühendisliği Bölümü<br />

Gaziantep Üniversitesi<br />

Gaziantep, Türkiye<br />

E-Posta: husertas@hotmail.com<br />

Y. Doç. Dr. Mehmet Tekinkuş<br />

Öğretim Üyesi, İşletme Bölümü<br />

Gaziantep Üniversitesi, Gaziantep, Türkiye<br />

E-Posta: tekinkus@gantep.edu.tr<br />

Öz<br />

191<br />

Doç. Dr. Ahmet Öztaş<br />

Öğretim Üyesi<br />

İnşaat Mühendisliği Bölümü<br />

Epoka Üniversitesi, Tiran, Arnavutluk<br />

E-Posta: aoztas@epoka.edu.al<br />

Globalleşen dünyada diğer sektörler gibi inşaat sektörü de uluslararası bir nitelik<br />

kazanmıştır. Rekabetin artmasıyla birlikte yeni mezun olmuş bir mühendiste aranması<br />

gereken özellik olarak teknik özelliklerin yanında, liderlik, kişisel ve yönetsel beceriler<br />

de aranması gerektiği ön plana çıkmıştır.<br />

Üniversite eğitiminden sonra hayata atılan ve değişik ortamlarda çalışmaya başlayan<br />

genç mühendisler, yapım yönetimi bilgilerine sahip olarak inşaat yönetiminin her<br />

aşamasında, iş hayatına atıldıkları devrenin başlangıcında bile çalışmalarında başarılı<br />

olabilmektedirler.<br />

Yapım yönetimi dalından alınan eğitim; saha, ofis ya da proje mühendisi olarak çalışan<br />

mühendisler tarafından kullanılmaktadır. Bu bilgiler, mesleki becerilerin uygulandığı<br />

ihale, iş geliştirme, teklif hazırlama ve planlama alanlarında gerekmektedir. Stajlar ve<br />

bitirme projeleri ise inşaat mühendisliği eğitiminde mesleki becerilerin kazanıldığı<br />

safhalardandır. Bu çalışmanın amacı, inşaat mühendisliği eğitiminde stajların ve bitirme<br />

projelerinin meslek hayatındaki yapım yönetimi aşamalarında katkısının incelenmesidir.<br />

Bu amaç doğrultusunda İnşaat Mühendisliği lisans eğitimini tamamladıktan sonra,<br />

çeşitli ortamlarda ve çeşitli biçimlerde mesleğin uygulamasını yapan inşaat<br />

mühendisleri arasında bir araştırma yapılmıştır. Otuzun üzerinde Gaziantep Üniversitesi<br />

mezunu inşaat mühendisi ile yüz yüze görüşmeler yolu ile bir anket çalışması<br />

uygulanmıştır. Elde edilen veriler SPSS paket programı kullanılarak analiz edilmiştir.<br />

Araştırmadan elde edilen sonuçlara göre stajların ve bitirme projelerinin meslek<br />

hayatının yapım yönetimi aşamalarında ne kadar etkili olduğu belirlenmiştir.<br />

Anahtar sözcükler: Staj, Bitirme Projesi, İnşaat Mühendisliği Eğitimi, Yapım Yönetimi<br />

Giriş


İnşaat mühendisliği eğitiminde temel hedef toplumun bugünkü ve gelecekteki<br />

ihtiyaçlarına yanıt verebilecek nitelikte elemanlar yetiştirmektir. Söz konusu eğitimin<br />

amacı öğrencilere sadece bilgi aktarmak değil, sorunları anlama, öğrendiğini uygulama,<br />

sonuçları değerlendirme ve karar verebilme gücünü kazandırmaktır (Sorguç, 1993).<br />

Bilimin ve teknolojinin baş döndürücü bir hızla ilerlediği ve bilginin katlanarak<br />

çoğaldığı çağımızda çok kısa olan bir eğitim sürecinde bir öğrencinin bütün mesleki<br />

becerileri kazanması imkânsızdır ve de gereksizdir. Burada esas olan mesleğini tam<br />

olarak icra edebilmesi için gerekli olan bilgi ve beceriyi yaşamı boyunca edinebilme<br />

yeteneğini kazandırmaktır (Çiçek ve diğ. , 2004).<br />

Uygulamalı eğitiminin önemli bir parçası olan staj çalışmalarının yeterli düzeyde<br />

yapılmadığı, gereğince denetlenmediği veya denetlenemediği ya da göstermelik<br />

yapıldığı durumlarda değişik eksiklikler meydana gelir. Bu eksiklikler, daha sonra<br />

öğrenci iş hayatına atıldığında, adaptasyon zorluğu, kendine güvensizlik gibi çeşitli<br />

sorunlar halinde kendini gösterir (Yenigün, Gürel. , 2004).<br />

Bitirme ödevleri mezun olmadan önce birikmiş mühendislik bilgilerini ve deneyimlerini<br />

ölçmek için öğrencilere sunulan en büyük alıştırma olarak düşünülebilir. Bunun yanında<br />

projenin kendisi öğrencilere yeni yetenek ve bilgi kazandırmalı ve sonradan<br />

öğrendiklerini güçlendirmelidir. Dünyadaki değişik mühendislik eğitim programlarına<br />

bakıldığı zaman; proje yönetimindeki farklı görevlendirmeler, zamanı kullanma, son<br />

ürün ve hesaplamalarda farklılıklar görülebilir (El-Raghy. , 1999).<br />

Stajlar ve bitirme projeleri birçok bilim dalında müfredatın bir parçası olarak düşünülür.<br />

Almanya, İsviçre ve Amerika gibi ülkelerde stajlar üniversitelerin eğitim programları<br />

içersinde, öğrencilerin öğretmenlik veya yapı mühendisliği gibi meslekleri yapabilmesi<br />

için gereklidir. Genellikle stajlar, pratikteki karmaşık, çok katmanlı problemlerle uğraşı<br />

gerektiren işlerle birleşerek üniversite müfredatının bir parçası haline geldiği düşünülür.<br />

Örneğin öğretim üyelerinin sadece konuya hâkim olmaları değil aynı zamanda sınıfın<br />

sosyal realitesine de hâkim olmaları gerekmektedir. Bundan dolayı uygulamalı<br />

öğrenimde haberleşme becerilerinin ve dış dünyayla ilgilenebilme kabiliyetinin<br />

geliştirilmesinin gerekli olduğu düşünülür (Scholz ve diğ. , 2003).<br />

Bu çalışmanın temel amacı; stajların ve bitirme projelerinin iş hayatında yapım<br />

yönetimi alanında yararlılığının incelenmesidir. Bu çalışma, inşaat mühendisliği<br />

alanında, staj ve bitirme ödevlerini akademik eğitim ve öğretime ek veya tamamlayıcı<br />

olarak inceler. Geliştirilmiş deneyim çalışmaları olan staj ve bitirme ödevlerinden<br />

meslek şartlarındaki uygulanabilir problemler üzerinde hangi becerilerin, bilgilerin ve<br />

eğilimlerin nasıl geliştirilmesi gerektiği anlaması istenir. Bu çalışma Gaziantep<br />

Üniversitesi mezunu genç mühendislerin bakış açısıyla staj ve bitirme projelerinde<br />

kazanılan pratikliklerin mesleki yaşamdaki pratikliğe nasıl dönüştüğünü ve işe girerken<br />

ve meslek hayatının öncesinde ve sonrasında mesleki pratiklik olarak nasıl değer<br />

kazandığını inceler.<br />

192


Araştırma<br />

Bu çalışmada, araştırma yöntemi olarak Gaziantep Üniversitesi İnşaat Mühendisliği<br />

bölümünden mezun olmuş yapı, jeoteknik, su kaynakları, kıyı, ulaşım ve yapım<br />

yönetimi alanlarında çalışmakta olan otuz bir inşaat mühendisi ile yüz yüze görüşülerek<br />

bir anket uygulanmıştır. Anketten elde edilen veriler SPSS 15.0 paket program<br />

kullanılarak analiz edilmiştir. Üç bölümden oluşan anketin birinci bölümdeki ilk 9 soru<br />

firma bilgilerini ve kişisel bilgileri toplamaya yöneliktir. İkinci bölümdeki 23 soru<br />

stajları, üçüncü bölümdeki 21 soru ise bitirme ödevlerini analiz etmeye yöneliktir.<br />

Birinci Bölüm Anket Sonuçları<br />

Araştırmaya katılan mühendislerin çalışma alanları Tablo 1’de verilmiştir. Buna göre<br />

mühendislerin % 12,9 u yapım yönetimi alanında faaliyet gösteren bir firmada<br />

çalışmaktadır.<br />

Tablo 1. Sizce çalıştığınız firmanın çalışma alanı aşağıdakilerden hangisine<br />

girmektedir?<br />

Yapı mühendisliği (mühendislik mekaniği, yapı mekaniği,<br />

betonarme, çelik, deprem)<br />

Ulaştırma mühendisliği (mühendislik mekaniği, ulaştırma müh.<br />

trafik müh. ile karayolu, raylı sistem hava limanı yapıları)<br />

Yapım yönetimi ( yapım stratejisi, şantiye yönetimi, iş hukuku, iş<br />

güvenliği)<br />

193<br />

Frekans %<br />

Geçerli<br />

%<br />

Toplam<br />

%<br />

19 61,3 61,3 61,3<br />

2 6,5 6,5 67,7<br />

4 12,9 12,9 80,6<br />

Diğer 6 19,4 19,4 100,0<br />

Total 31 100,0 100,0<br />

Stajların Analizi<br />

İnşaat firmaları işe aldıkları yeni mühendislerde akademik birikimlerinin yanı sıra bazı<br />

kişisel ve yönetsel becerilere de sahip olmalarını beklemektedir (Birgönül ve diğ. 2007).<br />

Bu becerileri elde etmek için stajlardan kazanılacak çok şey vardır. Stajlar öğrenciye<br />

üniversitede kazanılmayacak deneyimler kazandırır. Hatta mühendisler iş başvurusu<br />

yapmak için hazırladıkları CV’lerinde bu stajlarından bahsetmek isterler. Şekil 1’de<br />

belirtildiği gibi mühendislerin %58,06’sı CV’ lerinde yapmış oldukları stajlardan<br />

bahsetmişlerdir.


41,94 %<br />

6,45 %<br />

19,35 %<br />

32,26 %<br />

Şekil1. İş başvurusu için hazırladığınız CV'nizde yapmış olduğunuz stajların kaç<br />

tanesinden bahsettiniz?<br />

Yapım yönetimi eğitiminden elde edilmesi beklenen yönetsel becerilerden olan<br />

sorumluluk duygusu, sorumluluk alabilme ve dağıtabilme diye de tarif edilebilir. Bazı<br />

özellikler insanlarda doğuştan var olsalar dahi birçoğu öğretilebilir niteliktedir ve<br />

eğitimle bu becerilerin geliştirilebileceği düşünülmektedir (Birgönül ve diğ. 2007).<br />

Bunlardan biri de işte bu sorumluluk duygusudur. Araştırma anketine göre Tablo 2’de<br />

görüldüğü gibi mühendislerin % 71’i stajların kendilerine sorumluluk duygusu<br />

kazandırdığını söylemiştir.<br />

Tablo 2. Bence staj yapan öğrenciler verilen görevi en iyi şekilde tamamlamaya<br />

çalışarak sorumluluk duygularını geliştirirler.<br />

Frekans % Geçerli % Toplam %<br />

Tamamen katılıyorum 8 25,8 25,8 25,8<br />

Katılıyorum 14 45,2 45,2 71,0<br />

Kararsızım 5 16,1 16,1 87,1<br />

Katılmıyorum 2 6,5 6,5 93,5<br />

Hiç katılmıyorum 2 6,5 6,5 100,0<br />

Total 31 100,0 100,0<br />

Yapım yönetimi eğitiminin insana yaptığı katkılardan biri de kişisel becerileri<br />

arttırmasıdır. Yöneticilerin kişilerde aradığı önemli becerilerden olan yazılı ve sözlü<br />

iletişim kurabilme, özellikle kurumsallaşmış şirketlerde hayati önem taşıyabilmektedir.<br />

Şekil 2 ve 3’e bakıldığında stajların yazılı ve sözlü iletişim becerilerini nasıl<br />

kazandırdığı görülebilmektedir. Katılımcıların %65’i sözlü % 61,2’si ise yazılı iletişim<br />

yeteneği kazandıklarını düşünmektedirler.<br />

194


25,81 %<br />

9,68 %<br />

Şekil 2. Yapmış olduğum stajlar sözlü iletişim kurabilme yeteneğimin gelişmesi<br />

hususunda faydalı ve yol gösterici olmuştur.<br />

29,03 %<br />

9,68 %<br />

19,35 %<br />

9,68 %<br />

45,16 %<br />

51,61 %<br />

Şekil 3. Yapmış olduğum stajlar yazılı iletişim kurabilme yeteneğimin gelişmesi<br />

hususunda faydalı ve yol gösterici olmuştur.<br />

Tablo 3’de ise hiyerarşik bir çalışma ortamında stajların deneyim kazandırması ile<br />

alakalı sorulan soruda stajların olumlu etkisi gözlemlenmektedir. Tablo 3’e göre<br />

katılımcılar %67,7 oranında stajların bu hususta katkısının olduğu görüşünde<br />

birleşmiştir.<br />

Tablo 3. Stajlarım, hiyerarşik bir kurumda deneyim kazanmamı sağlamıştır.<br />

Frekans % Geçerli % Toplam %<br />

Tamamen katılıyorum 2 6,5 6,5 6,5<br />

Katılıyorum 19 61,3 61,3 67,7<br />

Kararsızım 5 16,1 16,1 83,9<br />

Katılmıyorum 3 9,7 9,7 93,5<br />

Hiç katılmıyorum 2 6,5 6,5 100,0<br />

Total 31 100,0 100,0<br />

195


Tablo 4’te stajların, zamanı etkili kullanabilme becerisine katkısı gözlemlenmektedir.<br />

Katılımcıların %67,7’si stajların zamanı etkili kullanabilmede faydasının olduğu<br />

görüşünde birleşmektedirler.<br />

Tablo 4. Stajlar iş hayatımda zamanımı etkin bir şekilde nasıl planlamam ve kullanmam<br />

gerektiği konusunda katkısı olmuştur.<br />

Frekans % Geçerli % Toplam %<br />

Tamamen katılıyorum 2 6,5 6,5 6,5<br />

Katılıyorum 19 61,3 61,3 67,7<br />

Kararsızım 2 6,5 6,5 74,2<br />

Katılmıyorum 6 19,4 19,4 93,5<br />

Hiç katılmıyorum 2 6,5 6,5 100,0<br />

Total 31 100,0 100,0<br />

Bitirme Projelerinin Analizi<br />

Bitirme projesi bir öğrencinin kapsamlı tek çalışmasıdır. Öğrencilerin bitirme<br />

projelerinden kazanacakları çok şey vardır. İş başvurusunda işverenin bitirme projelerini<br />

işe alacağı mühendise sorması beklenir. Tablo 5’te de görüldüğü gibi işverenlerin<br />

sadece %19,4’ü bitirme projelerini önemsemiş, % 16,1 kararsız, % 64,5’i ise<br />

önemsememiştir.<br />

Tablo 5. İşverenim beni işe alırken yapmış olduğum bitirme projesine önem vermiştir.<br />

Frekans % Geçerli % Toplam %<br />

Tamamen katılıyorum 4 12,9 12,9 12,9<br />

Katılıyorum 2 6,5 6,5 19,4<br />

Kararsızım 5 16,1 16,1 35,5<br />

Katılmıyorum 14 45,2 45,2 80,6<br />

Hiç katılmıyorum 6 19,4 19,4 100,0<br />

Total 31 100,0 100,0<br />

Şekil 4’te mühendislerin genellikle iş başvurusu için hazırladıkları CV’lerinde yapmış<br />

oldukları bitirme projelerinden bahsetmedikleri anlaşılmaktadır. Bunun birçok nedeni<br />

olabilir. Mesela öğrencilerin bitirme projesi yaparken firmalarla stajlardaki kadar<br />

iletişime geçmemesi ya da mühendisin işe giriş şekli olabilir.<br />

196


80,65 %<br />

19,35 %<br />

197<br />

Evet Hayır<br />

Şekil 4. İş başvurusu için hazırladığınız CV’nizde yapmış olduğunuz bitirme<br />

projenizden bahsettiniz mi?<br />

Bir mühendis genellikle bir organizasyonda takımın bir üyesi olarak çalışır. ASEE’de<br />

(American Society of Engineering Education) yapılan bir araştırmaya göre, uygulama<br />

yapan bütün mühendisler için iletişim en temel beceri olarak ele alınır (El-Raghy. ,<br />

1999). İletişim sözlü ya da yazılı olabilir. Herhangi bir beceride olduğu gibi iletişim de<br />

temel bilgi ve deneyim ister. Özellikle doğru dil ve mantık çok önemlidir. Şekil 5 ve 6<br />

bitirme projelerinin iletişim yeteneğine katkısını göstermektedir. Katılımcıların %58’i,<br />

bitirme projelerinin sözlü ve yazılı iletişim kurabilmeye katkısının olduğunu<br />

düşünmektedir.<br />

22,58 %<br />

12,90 %<br />

6,45 %<br />

16,13 %<br />

41,94 %<br />

Şekil 5. Yapmış olduğum bitirme projesi sözlü iletişim kurabilme yeteneğimin<br />

gelişmesi hususunda faydalı ve yol gösterici olmuştur.


16,13 %<br />

9,68 %<br />

9,68 %<br />

Şekil 6. Yapmış olduğum bitirme projesi yazılı iletişim kurabilme yeteneğimin<br />

gelişmesi hususunda faydalı ve yol gösterici olmuştur.<br />

Sorumluluk duygusu da bitirme projeleri sürecinde kazanılan becerilerden biridir. Tablo 6’dan de<br />

anlaşılacağı üzere bu hususta %77,4 oranında bir birliktelik vardır.<br />

Tablo 6. Bence bitirme projesini yapan öğrenciler verilen görevi zamanında en iyi<br />

şekilde tamamlamaya çalışarak sorumluluk duygularını geliştirirler.<br />

Frekans % Geçerli % Toplam %<br />

Tamamen katılıyorum 6 19,4 19,4 19,4<br />

Katılıyorum 18 58,1 58,1 77,4<br />

Kararsızım 4 12,9 12,9 90,3<br />

Katılmıyorum 3 9,7 9,7 100,0<br />

Total 31 100,0 100,0<br />

Tablo 7’de bitirme projelerinin yönetimsel ve organizasyonel kabiliyetleri arttırdığı<br />

fakat stajlarda olduğu kadar etkili olmadığı gözlemlenmektedir. Tablo 7’de takım üyesi<br />

olarak verilen işi esaslarına uygun bir şekilde yerine getirme hususunda bitirme projeleri<br />

%61,3 faydalı görülmüştür. Tabloya göre hiyerarşik bir kurum çalışma ortamında<br />

bitirme projesinin deneyim kazandırması %32,3 olarak tespit edilmiştir. Tablo bitirme<br />

projelerinin %51,6 oranında zamanı kullanma hususunda faydalı olduğunu<br />

göstermektedir.<br />

Tablo 7. Bitirme projelerinin yönetimsel ve organizasyonel kabiliyetlere etkisi.<br />

Takım üyesi olarak verilen<br />

işi esaslarına uygun bir<br />

şekilde yerine getirme<br />

hususunda bitirme<br />

projesinin bana katkısı<br />

olmuştur.<br />

Frekans Geçerli<br />

%<br />

19,35 %<br />

45,16 %<br />

Toplam<br />

%<br />

Bitirme projesi hiyerarşik bir<br />

kurum çalışma ortamında<br />

deneyim kazanmamı<br />

sağlamıştır.<br />

Frekans Geçerli<br />

%<br />

198<br />

Toplam<br />

%<br />

Bitirme projesi iş hayatımda<br />

zamanımı etkin bir şekilde<br />

nasıl planlamam ve<br />

kullanmam gerektiği<br />

konusunda katkısı olmuştur.<br />

Frekans Geçerli<br />

%<br />

Toplam<br />

%<br />

Tamamen<br />

katılıyorum<br />

3 9,7 9,7 1 3,2 3,2 3 9,7 9,7<br />

Katılıyorum 16 51,6 61,3 9 29 32,3 13 41,9 51,6<br />

Kararsızım 2 6,5 67,7 7 22,6 54,8 4 12,9 64,5<br />

Katılmıyorum 7 22,6 90,3 10 32,3 87,1 8 25,8 90,3<br />

Hiç katılmıyorum 3 9,7 100 4 12,9 100 3 9,7 100<br />

Total 31 100 31 100 31 100


İlişkilerin Analizi<br />

Bu çalışmada en önemli noktalardan biri de sorulan sorular arasındaki anlamlı bir<br />

ilişkinin olup olmadığı konusudur. Bu çalışma 53 soruluk anket 31 denek üzerinde<br />

uygulanması neticesinde elde edilmiş olup her bir maddenin diğer madde ile anlamlı<br />

ilişkisi olup olmadığı Ki-kare testi uygulanarak ortaya konmuştur. Ki-kare, sayımla<br />

belirtilen verilerde, gözlenen frekanslarla beklenen frekanslar arasındaki farkın<br />

analizine dayanan bir testler grubudur. Buradaki beklenen frekanslar H○ hipotezi doğru<br />

kabul edilerek hesaplanan frekanslardır. Pearson Ki-kare formülü X² =∑ (G-B)²/B dir.<br />

Burada X², Ki-kare değeri olup; G, her bir kategorideki gözlenen frekansları ve B’de bu<br />

kategorilerin beklenen toplam frekanslarıdır. Ki–kare testine göre iki değişken arasında<br />

anlamlı ilişki olabilmesi için hesaplanan Ki–kare değerinin olasılık değeri, anlam düzeyi<br />

olan α = 0, 05’in üstünde ise hipotez doğrudur. Anlam düzeyi α = 0, 05’in altında ise<br />

H○ hipotezi reddedilir ve bu değişkenler arasında anlamlı bir ilişki olduğu anlaşılır.<br />

SPSS 15.0 paket programı kullanılarak var olan anlamlı ilişkiler ki–kare testinin<br />

yardımı ile kolaylıkla hesaplanmıştır. Çalışmada Ki – kare testine göre 230 adet anlamlı<br />

ilişki tespit edilmiştir. Örnek verilecek olursa:<br />

H○ hipotezi : ‘Bence stajlar ileride meslek yaşamında karşılaşabileceğim sorunları<br />

mantık ve bilgi çerçevesinde en uygun şekilde çözebilmem için yeni beceriler<br />

kazandırır’ sorusu ile ‘Yapmış olduğum stajlar sözlü iletişim kurabilme yeteneğimin<br />

gelişmesi hususunda faydalı ve yol gösterici olmuştur’ soruları arasında anlamlı bir<br />

ilişki yoktur.<br />

Tablo 8’e göre Ki-kare olasılık değeri 0,021 olduğu için ve 0,021 ‹ 0,05 olduğu için H○<br />

hipotezi reddedilir. Tabloya bakıldığında ‘Bence stajlar ileride meslek yaşamında<br />

karşılaşabileceğim sorunları mantık ve bilgi çerçevesinde en uygun şekilde çözebilmem<br />

için yeni beceriler kazandırır’ sorusu ile yapım yönetimi açısından çok önemli olan<br />

sözlü ve yazılı iletişim kurabilme, takım halinde çalışabilme, hiyerarşik bir kurum<br />

çalışma ortamında çalışabilme becerileri ile anlamlı ilişki oluşturduğu görülmektedir.<br />

Demek ki stajların yapım yönetimi bilgilerine katkısı yadsınamaz. Tablo 8’de bu<br />

becerilerin Ki-kare değerleri verilmiştir. Bu soruyla sözlü iletişim becerisinin Ki-kare<br />

değeri 0,021, yazılı iletişim becerisinin Ki-kare değeri 0,008, takım halinde çalışabilme<br />

becerisinin Ki-kare değeri 0,014 ve hiyerarşik bir kurum çalışma ortamında çalışabilme<br />

becerisinin Ki-kare değeri 0,024’tür. Bu değerler 0,05’ten küçük olduğu için anlamlı<br />

ilişki var denilmiştir.<br />

Tablo 8. Bence stajlar ileride meslek yaşamında karşılaşabileceğim sorunları mantık ve<br />

bilgi çerçevesinde en uygun şekilde çözebilmem için yeni beceriler kazandırır.<br />

Sözlü İletişim Kurabilme Becerisi<br />

Ki – kare testi<br />

Değer Serbestlik derecesi Ki – Kare Olasılık Değeri<br />

Pearson Ki - kare 19,489(a) 9 0,021<br />

Yazılı İletişim Kurabilme Becerisi<br />

Pearson Ki - kare 22,353(a) 9 0,008<br />

Takım Halinde Çalışabilme Becerisi<br />

Pearson Ki - kare 20,691(a) 9 0,014<br />

Hiyerarşik Bir Kurum Çalışma Ortamında Çalışabilme Becerisi<br />

Pearson Ki - kare 23,469(a) 9 0,024<br />

199


Sonuç<br />

Önceki bölümlerde de anlatıldığı üzere staj ve bitirme projeleri inşaat mühendisliği<br />

eğitiminde ve özellikle yapım yönetimi eğitiminde vazgeçilmez temel safhalardandır.<br />

Burada yapılması gereken bunların gerekliliğini tartışmak değil, daha yararlı hale nasıl<br />

getirileceğidir. Öğrenciler için staj ve bitirme projelerinin önemi; kariyer planlaması, iş<br />

tecrübesi, yeni beceriler kazanma, pratiklik kazanma, vizyon kazanma, profesyonel<br />

bağlantılar, sözlü ve yazılı iletişim kurabilme şeklinde sıralanabilir.<br />

Staj ve bitirme projelerinin iş hayatına katkıları oldukça fazladır. İş hayatında gerekli<br />

olan bilgiler okul yıllarında pek verilmez. Bu bilgiler ancak piyasa içerisindeki<br />

meslektaşlardan öğrenilir. Öğrencilerin sektöre gireceği ve sektör çalışanları ile<br />

tanışacağı alanlar stajlardır.<br />

Bazı Öneriler:<br />

1. Yapım yönetimi bilgilerinin teorikten daha çok uygulamaya bakan yönleri<br />

olduğu için staj ve bitirme projelerinin verimli hale getirilmesi gerekmektedir.<br />

Bunun için bilinç şarttır. Bilinç oluşturmak için yapılacak şeylerden biri<br />

öğrencilere teşvikler verilmesidir. Örneğin staj yaptığı alanla ilgili olan derste ek<br />

bir puan verilebilir. Ya da işveren, öğrenciye yaptığı staj neticesinde ücret<br />

verebilir. Burada eğitimcilere ve işverenlere ciddi sorumluluklar düşmektedir.<br />

2. Üniversiteler staj yapılan firmalardan yapım yönetimi bilgilerinin uygulanışını<br />

da görebileceği belirli standartlara sahip olmalarını istemeli ve her firmayı kabul<br />

etmemelidir. Hatta staj alanında üniversite ile anlaşmalı firmalar oluşturmalıdır.<br />

3. Bir inşaat mühendisi meslek hayatına atılmadan evvel yönetimsel becerileri<br />

kazanma kabiliyetini staj ve bitirme projeleri ile elde etmektedir. Bu bağlamda<br />

lisans eğitiminde branşlaşmaya gidilmelidir. Eğitim boyunca yapılan stajların ve<br />

bitirme projelerinin üniversite ikinci sınıfta seçilmiş bir alanda devam etmesi<br />

daha faydalı olabilir. Öğrencinin daha birinci sınıftayken hafta sonları inşaat<br />

mühendisliğinin alt mühendislik disiplinleri olan değişik çalışma alanlarından<br />

hangisine eğilimi olduğu tespit edilmeye çalışılmalıdır. Örneğin öğrenci birinci<br />

sınıftayken bir hafta sonu yapı mühendisliği alanında, bir hafta sonu hidroloji<br />

mühendisliği alanında, bir hafta sonu jeoteknik mühendisliği alanında ve diğer<br />

alt branşlarda faaliyet gösteren firmaların faaliyetleri gösterilmelidir. Sonra<br />

anketlerle hangi alana eğilimli olduğu tespit edilmelidir. Öğrenci yapacağı stajı<br />

bu alanda yapmalıdır. Yapılan stajlardan biri bilgisayar kullanımı ile ilgili<br />

olmalıdır.<br />

4. Yapım yönetimi eğitiminde önemli olan teorik bilgilerin akılda kalıcı olması için<br />

staj süresinin kısıtlanmaması gerekir. Yazın otuz iş günü gibi kısa bir zaman<br />

zarfına sığdırılan ve okul müfredatından kopuk bir şekilde bitirilen staj, yapım<br />

yönetimi eğitimi açısından yetersizdir. Bunun için okul devam ettiği dönemlerde<br />

şirketlerle öğrencilerin alakalarının kesilmemesine önem verilmelidir.<br />

5. Bitirme projelerinin yapım yönetimi eğitimine gerçek anlamda katkısı<br />

sağlanmalıdır. Bu bağlamda proje konusu öğrencinin insiyatifine bırakılmamalı<br />

ve öğretim üyesi de öğrenciye yapım yönetimi bilgilerini kazandıracak konular<br />

seçmelidir.<br />

200


Kaynaklar<br />

Birgönül M.T. , Dikmen İ, Özorhon B. ,Işık Z. , (2007). İnşaat Sektörünün Yapım<br />

Yönetimi Eğitiminden Beklentileri, 4. İnşaat yönetimi kongresi, Sayfa: 169 – 181,<br />

İstanbul<br />

Çiçek T. , Seyrankaya A. , Cöcen İ, Yenice H. , Malayoğlu U. , Onur A.H. ,Kahraman<br />

B. , Şafak S. , (2004). Mühendislik Aktif Eğitiminde Mesleksel Becerilerin<br />

Kazanılması, I. Ulusal Mühendislik Kongresi, Foça, İzmir<br />

Duyen Q. Nguyen, (1998). The Essential Skills and Attributes of an Engineer: A<br />

Comparative Study of Academics, Global J. of Engng. Educ. , Vol. 2, page 65 – 76,<br />

Australia<br />

El-Raghy S. (1999), Quality Engineering Education: Student Skills and Experiences,<br />

Global J. of Engng. Educ. Vol. 3, No.1, page 25 – 30, Australia<br />

Scholz W. , Regula S. , Ralf H. , (2003). Role of Internship in Higher Education in<br />

Environmental Sciences, Swiss Federal Institute of Technology, Zurich<br />

Sorguç D. , (1993). İnşaat Mühendisliği Eğitiminin Temel İlkeleri, Türkiye<br />

Mühendislik Haberleri Dergisi, Sayı: 368, sayfa: 17-26, İstanbul<br />

Uğur L.O. , (2007). İnşaat Mühendisliği Eğitimindeki Sorunlar, Mesleki Uygulama<br />

Düzenlemeleri ve Meslek Kipi Seçiminin Değerlendirilmesi Konularında Bir Alan<br />

Çalışması, 4. İnşaat Yönetim Kongresi, Sayfa: 361 – 376 İstanbul<br />

Yenigün K. , Gürel M.A. , (2004). Türkiye’deki İnşaat Mühendisliği Eğitiminin<br />

Değerlendirilmesi Ve Bazı Öneriler, , I. Ulusal Mühendislik Kongresi, Foça, İzmir<br />

201


İnşaat Sektöründe Benchmarking Yönetim<br />

Tekniğinin Uygulanmasına Yönelik Bir Model Önerisi<br />

M. Emin Öcal<br />

Çukurova Üniversitesi, İnşaat<br />

Mühendisliği Bölümü, Adana<br />

E-Posta: emocal@cukurova.edu.tr<br />

Öz<br />

203<br />

İ. Halil Gerek<br />

Çukurova Üniversitesi, İnşaat<br />

Mühendisliği Bölümü, Adana<br />

E-Posta: ihgerek@cukurova.edu.tr<br />

Bir kuruluşun başarılı olabilmesi için, sektör, büyüklük, yapı ya da gelişmişlik<br />

düzeyinden bağımsız olarak, uygun bir yönetim sistemini kurması gerekmektedir. İnşaat<br />

sektöründe de yönetim yetersizliklerinin yaygın olduğu ve bundan dolayı kayıpların<br />

oluştuğu bilinmektedir. Belirtilen nedenlerle bu çalışmada, inşaat sektöründe yönetim<br />

konusundaki yetersizliklerin giderilmesine katkı sağlayacağı düşünülen bir model<br />

geliştirilmesi hedeflenmiştir.<br />

Önerilen modelde, Avrupa Kalite Yönetim Vakfı (EFQM) sorumluluğunda uygulanan<br />

Mükemmellik Modeli’nin içeriğinden de yararlanılarak hazırlanan sorulara verilen<br />

cevaplar, puanlandırılmakta ve elde edilen bu puanlar oluşturulan veri tabanındaki diğer<br />

firmalarla kıyaslanarak değerlendirilmektedir. Modelin uygulanabilirliğini test etmek ve<br />

aynı zamanda firmalarda farkındalık yaratmak amacıyla, inşaat sektöründe tedarikçi<br />

olarak yer alan, Isı Su Ses ve Yangın Yalıtımcıları Derneğine (İzoder’e) kayıtlı üretici<br />

firmalara yönelik olarak anket uygulanarak bir benchmarking çalışması yapılmıştır.<br />

Dönüşü sağlanan 23 firmaya ait anket sonuçları farklı kriterlere göre değerlendirilmiştir.<br />

Bu değerlendirmeler sonunda her bir kriter ayrı ayrı baz alınarak incelendiğinde, farklı<br />

firmaların ilk sıralarda olması en iyi kavramının kriterlere bağlı olarak değişken<br />

olduğunu ve sadece bir kritere bakıp yorum yapılmaması gerektiği sonucuna<br />

ulaşılmıştır. Ayrıca firmaların bir kriterde en iyi olsa dahi yine de diğer firmalardan<br />

öğrenebileceği bazı şeyler olabileceği saptanmıştır. Dolayısıyla herhangi iki firma<br />

tarafından bir Benchmarking uygulaması yapılması durumunda, sürecin sonunda her iki<br />

firmanın da faydalanacağı açıktır. Sonuç olarak İnşaat sektöründe yer alan kuruluşları<br />

temsil eden birlikler, önerilen model yardımıyla veri tabanları oluşturarak sektör<br />

ortalamalarını belirleyip, üyelerinin sektör içindeki yerlerini görmelerine yardımcı<br />

olabileceği düşünülmektedir.<br />

Anahtar sözcükler: Benchmarking, Mükemmellik Modeli, Türk İnşaat Sektörü<br />

Giriş<br />

Artan küresel rekabet, işletmeleri sürekli olarak performanslarını iyileştirmeye dönük<br />

çalışmalara yöneltmiştir. İşletmelerin tüm faaliyetlerde sürekli olarak rakipleri, pazarı<br />

ve çevresel şartları inceleyip kendi performansları ile kıyaslayarak rekabet koşullarını


elirlemeleri gerekmektedir. Oluşan koşullara hızla uyum göstermek, maliyetleri<br />

düşürmek, kaliteyi özümsemek, kritik rekabet faktörlerinin birkaçıdır.<br />

Benchmarking kavramı için çeşitli tanımlar söz konusudur; bunlardan birine göre<br />

benchmarking, konusunda en iyi olmak amacıyla, kendi süreçleriyle aynı ya da benzer<br />

nitelikte olan, firma içinde ya da dışındaki süreçleri, önceden belirlenmiş bir prosedüre<br />

göre inceleyen, o süreçlerdeki uygulamalardan ders almaya çalışan ve bunu kesintisiz<br />

olarak yapan bir uygulamadır (Özkan, 2005). Benchmarking’in nihai amacı performansı<br />

artırmak olan kesintisiz bir öğrenme sürecidir. (McCabe,2003)<br />

Benchmarking kavramının Türkçede tam karşılığı bulunmamaktadır. Kimi yazarlar bu<br />

kavramı Türkçeye “kıyaslama” ya da “karşılaştırma” olarak tercüme etmektedirler. Bu<br />

iki kelime, benchmarking kavramının ifade ettiği anlamı tam olarak vermemektedir.<br />

Benchmarking, sadece kıyaslama yapmak değil, başka organizasyonlarla kıyaslama<br />

yaparak en iyi uygulamaları bulmak ve organizasyonun kendi yapısına ve süreçlerine<br />

bunları uyarlamaktır. Benchmarking, aynı zamanda organizasyonun kendi iç<br />

bünyesindeki birimler ya da departmanlar arasında da uygulanabilir. Bu çerçevede<br />

benchmarking kavramı kısaca “en iyi uygulamaların adaptasyonu” olarak tanımlanabilir<br />

(Aktan, 2006).<br />

Benchmark terimi topografyadan gelmektedir. Benchmark, haritacıların bir referans<br />

noktası olarak kullandıkları, bir nesne üzerindeki o nesnenin yüksekliğini gösteren<br />

işarete referans yapmaktır. İş dünyasına bunun uygulanışı ise, bir şirketin en iyi<br />

uygulamalara sahip olmasıyla tanınan diğer kuruluş ya da kuruluşların ürünlerini,<br />

hizmetlerini, iş süreçlerini kendilerininki ile karşılaştırarak değerlendireceği sürekli ve<br />

sistematik bir süreç olarak ifade edilebilir (Yıldız ve Kadir, 2006; Bedük,2003).<br />

Benchmarking sürecindeki ortaklık kavramı; geleneksel rekabete dayalı analiz<br />

yöntemine göre bilgi toplamaktan farklı bir yaklaşımdır. Çünkü, geleneksel yöntemde<br />

rakipler düşman gibi görülmektedir. Benchmarking’de ise, ortaklık ve karşılıklı bilgi<br />

alışverişi esastır (Dokuzer,2006). Geleneksel performans ölçümlerinde şirketlerin<br />

sadece finansal verileri kullandığını, ancak bunların yanında finansal olmayan<br />

sonuçlarında kullanılması gerektiğini savunmuşlardır. Yazarlar benchmarking’in bir<br />

organizasyondaki performans açıklarını, fırsatlarını ve organizasyonun süreçleri için<br />

gelişme ve sürekli iyileştirme sağlayacağını vurgulamışlardır (Beatham ve diğ. 2004).<br />

Benchmarking tekniği gelişmiş ülkelerde yaygın olarak kullanılmakta ve önemli<br />

katkılar sağlamaktadır. Örnek olarak İngiltere’de birçok organizasyonda benchmarking<br />

yıllardır performans geliştirmesi için organizasyonel kültürün bir parçası olarak<br />

kullanılmaktadır (Hinton ve diğ., 2000). Bunun yanı sıra İngiltere’de yapılan<br />

araştırmalarda benchmarking kullanımı ile ilgili olan firmaların oranı %85’lere kadar<br />

çıkmaktadır (Anderson, Mc Adam, 2004).<br />

Amaç ve Metodoloji<br />

Bu araştırmada, benchmarking yönteminin Türk inşaat sektöründe daha yaygın ve etkin<br />

kullanılmasına yardımcı olacak bir model geliştirilmesi amaçlanmıştır. Çalışmada,<br />

önceki çalışmalardan farklı olarak, Türkiye’de diğer modellere göre daha fazla bilinen<br />

204


Avrupa Kalite Yönetim Vakfı (EFQM) sorumluluğunda uygulanan EFQM<br />

Mükemmellik Modeli’nin kriterlerinden de yararlanılmıştır. Böylece oluşturulan Model<br />

kullanılmak suretiyle, önce işletmelerin mevcut durumları ortaya konularak zayıf ve<br />

güçlü yönlerinin saptanması, örnek alınacak en iyi firmanın tespit edilmesi, sonra da<br />

örnek alınacak kuruluşla benchmarking yaparak eksikliklerin giderilmesi için izlenecek<br />

yolun belirlenmesi hedeflenmiştir.<br />

Modelde öncelikle kendi durumlarını görme olan özdeğerlendirmenin yapılması ve her<br />

firmanın farklı kriterlerde puanlarının belirlenmesi öngörülmüştür. Böylelikle elde<br />

edilen puanların bir veri tabanında toplanmasıyla benchmarking çalışmalarında örnek<br />

alınacak en iyinin belirlenmesi amaçlanmıştır. Her kriter için en iyi belirlendikten<br />

sonraki aşamada ise benchmarking tekniğini kullanma konusunda istekli olan firmaların<br />

izleyebilecekleri süreçler tanımlanmıştır.<br />

Araştırmanın metodu; hedef kitlenin ve büyüklüğünün belirlenmesini, anket formlarının<br />

hazırlanması ve uygulanmasını, cevaplanan anket formlarındaki verilerin<br />

düzenlenmesini ve hipotez testleri yapılmasını ve bu testlerin sonuçlarının<br />

yorumlanmasını kapsamaktadır.<br />

Benchmarking ve Mükemmellik Modelleri İlişkisi<br />

Kalite ödülleri; kalite stratejisi ve benchmarking’in kullanımı, örnek uygulamaların<br />

gerçekleştirilmesi, özdeğerlendirmenin yapılması ve kurumsal performansta iyileşmenin<br />

sağlanması için modeller ve araçlar önermektedir. Firmaların genel performanslarının<br />

değerlendirildiği birçok değerlendirme metodolojisi içinde kalite ödülleri, günümüzün<br />

en popüler ve itibar gören yöntemi olarak görülmektedir. Kalite ödüllerinin temelinde<br />

yer alan kalite modellerinin spesifik amacı, iş mükemmelliğini sağlamaktır.<br />

Uygulamada en çok yer alan bu modellerden ilki 1951’de Japonya’da kalite hareketini<br />

başlatan Deming adına atfedilen ve Asya kıtasında kullanılan Deming Modeli’dir.<br />

İkincisi, 1987’de oluşturulan ve Kuzey Amerika kıtasında kullanılan, dönemin Ticaret<br />

Bakanı adına atfedilen Malcolm Baldridge Ulusal Kalite Modeli’dir (MBNQA).<br />

Üçüncüsü ise, Avrupa Kalite Yönetim Vakfı (EFQM) tarafından oluşturulan ve Avrupa<br />

kıtasında yoğun olarak kullanılan EFQM Mükemmellik Modeli’dir (Pakdil, 2003).<br />

Mükemmellik Modellerinin en yaygın kullanım amacı, organizasyonlar için bir<br />

“özdeğerlendirme” aracı olmasıdır. Kısa bir eğitim ve vaka çalışması sonucunda<br />

herhangi bir organizasyondaki yönetim kadrosu rahatlıkla kendi kuruluşlarını model<br />

kriterleri bazında değerlendirebilmektedir. Böylelikle, kuruluşun kuvvetli ve zayıf<br />

yönlerinin belirlenmesi; iyileştirmeye açık alanların önceliklendirilmesi ve bu<br />

iyileştirmeler için aksiyon planlarının yapılması sağlanabilmektedir (Argüden ve diğ.<br />

2000).<br />

Bütün mükemmellik modellerinde müşteriler, toplum ve paydaşlarla ilgili sonuçlar<br />

değerlendirilir. Çağımızın müşterileri sadece ürünün kalitesine değil, firmanın çevreye<br />

ve topluma karşı sorumluluklarını da dikkate almaktadır. Topluma ve çevreye saygılı<br />

olan firmaların müşterilerinin sadakati de artmaktadır. Deming Ödülü, Malcolm<br />

Baldridge Ulusal Kalite Ödülü (MBNQA) ve EFQM Avrupa Kalite Ödüllerinin<br />

tamamında modern yönetim uygulamalarının ortak yönleri mevcuttur (Emanet, 2007).<br />

205


İnşaat Sektörü için Önerilen Benchmarking Modeli<br />

İnşaat sektörü diğer sektörlere göre farklılık göstermektedir. Bu sektördeki projeler<br />

tekrarı olmayan; girdileri bilgi, finansman, malzeme, işgücü ve makine, çıktıları<br />

genellikle birbirinden farklı olan süreçlerden oluşmaktadır. Çünkü binanın yeri, işlevi,<br />

müşteri beklentileri, proje ekibi, bütçe ve zaman değişkenleri vb. özellikler her proje<br />

için farklıdır dolayısıyla bunların öncelikleri, nitelik ve nicelikleri de birbirinden farklı<br />

olacaktır.<br />

İnşaat sektöründe ürünün özellikleri diğer sektörlere göre farklılık göstermektedir.<br />

Proje işlevi, yeri, büyüklüğü, verilecek hizmetin kapsamı, yapım tekniği, mimari<br />

özellikleri, proje ekibinin nitelikleri vb. özelliklere göre biçimlenmektedir. Her projede<br />

bu özellikler farklılaşmakta bu da her bir projeyi özgün kılmaktadır. Bu durum da inşaat<br />

sektöründe belirsizliği arttırmakta ve toplam kalite yönetiminin uygulanmasını<br />

zorlaştırmaktadır (Güner, Giritli, 2004).<br />

Bugüne kadar birçok yönetim tekniği üretim sektöründen sonra inşaat sektöründe<br />

kullanılmıştır. Bunların bazıları başarılı şekilde uygulanırken bir kısmı uygulamada<br />

istenen başarıyı sağlayamamıştır. Benchmarking kavramı ise başarılı uygulananlar<br />

arasındandır. Bu bağlamda benchmarking inşaat sektöründe performansı ölçmek ve<br />

geliştirmek için oldukça cazip bir araçtır. (Sherif, 1996)<br />

İnşaat sektörü yatırım ve istihdam büyüklüğü bakımından Ülkemiz ekonomisi içerisinde<br />

oldukça önemli bir yer tutmaktadır. Ancak buna karşın sektörde faaliyet gösteren<br />

organizasyonların pek çoğu bireysel müteşebbis boyutunda olup geleneksel yöntemlerle<br />

üretim yaptıkları görülmektedir. Bu nedenle sektörde çağdaş yönetim tekniklerini<br />

kullanmak yerine deneme yanılmaya dayalı ve içgüdüsel davranışların yönlendirdiği<br />

yönetim tarzının yoğun olduğu görülmektedir. Dolayısıyla gerek kaynakların verimli ve<br />

etkin kullanımı, gerekse beklenen üretim kalitesine ulaşılması konusunda sektörde ciddi<br />

yetersizlikler görülmektedir. Belirtilen nedenlerle, iyiyi örnek alma olarak da<br />

tanımlanabilen Benchmarking tekniğinin inşaat sektöründe kullanılması durumunda çok<br />

yönlü iyileştirmeler sağlanabileceği ve bunun da hem kaynak tasarrufu hem de kalite<br />

standartlarına yaklaşmaya önemli katkı sağlayacağı noktasından hareketle sektörde<br />

kullanılabilecek bir model önerilmiştir (Şekil 1). Model, tüm işlevsel birimlerce<br />

paylaşılacak ortak bir dil ve düşünce şeklinin temelini oluşturmak üzere, yürütülmekte<br />

olan iyileştirmelerin durum değerlendirmesini, tekrarların ortadan kaldırılıp<br />

eksikliklerin belirlenmesini hedeflemektedir. Böylece firmalara mükemmelliğe giden<br />

yolun neresinde olduklarını gösteren, eksikliklerini saptamalarını sağlayan ve uygun<br />

çözümleri teşvik eden bir değerlendirme aracı olarak kullanılabilecektir.<br />

Önerilen modelde, oluşturulan sorulara verilen cevaplar, puanlandırılmakta ve elde<br />

edilen bu puanlar oluşturulan veri tabanındaki diğer firmalarla kıyaslanarak<br />

değerlendirilmektedir. Model inşaat sektöründe faaliyet gösteren tedarikçi firmalara<br />

yönelik olarak hazırlanmıştır. Ancak Modeldeki soruların sayısı, içeriği ve<br />

değerlendirmeye esas ağırlıkları değiştirilerek sektördeki her faaliyet alanı için<br />

kullanılması mümkün görünmektedir.<br />

206


207<br />

Şekil 1. İnşaat Sektörü İçin Önerilen Benchmarking Modeli


Modelin uygulanabilirliğini test etmek ve aynı zamanda firmalarda farkındalık yaratmak<br />

amacıyla, inşaat sektöründe tedarikçi olarak yer alan, Isı Su Ses ve Yangın Yalıtımcıları<br />

Derneğine (İzoder’e) kayıtlı üretici firmalara yönelik olarak anket uygulanarak bir<br />

benchmarking çalışması yapılmıştır. Dönüşü sağlanan 23 firmaya ait anket sonuçları<br />

değerlendirilmiştir. Değerlendirmede, firmaların her kriterden aldıkları puanlar önceden<br />

belirlenmiş ağırlık katsayılarıyla çarpılıp toplanarak 1000 puan üzerinden her firmanın<br />

aldığı toplam puana ulaşılmıştır. Bu sonuçlara göre toplam puan bazında firmaların<br />

Şekil 2’de görülen grafikteki gibi sıralandığı saptanmıştır.<br />

PUANLAR<br />

1000<br />

900<br />

800<br />

700<br />

600<br />

500<br />

400<br />

300<br />

200<br />

100<br />

0<br />

Y18 Y3 Y11 Y14 Y12 Y15 Y17 Y22 Y10 Y19 Y20 Y5 Y21 Y9 Y13 Y16 Y23 Y4 Y2 Y6 Y8 Y1 Y7<br />

208<br />

""<br />

FİRMALAR<br />

Şekil 2. Firmalarının Toplam Puanlarına göre Sıralanması.<br />

Önerilen Model, her bir firmanın, Liderlik, Politika ve Strateji, İnsan Kaynakları,<br />

İşbirlikleri ve Kaynaklar, Süreçler, Müşteri ile İlgili Sonuçları, İnsan Kaynakları ile<br />

İlgili Sonuçlar, Toplumla İlgili Sonuçlar, Anahtar Performans Sonuçları kriterlerine<br />

göre puanların değerlendirilmesine olanak sağlamaktadır. Böylece firmaların sektör<br />

içerisindeki yerlerinin belirlenmesi mümkün olabilmektedir. Örnek uygulamada her<br />

kriterin ayrı ayrı puanları hesaplanarak karşılaştırılma yapılmış ve firmaların diğer<br />

firmalara göre yerleri belirlenmiştir. Örneğin değerlendirme kriterlerinden Liderlik ile<br />

Politika ve Strateji kriterlerine göre yapılan sıralamalar Şekil 3 ve Şekil 4’te görüldüğü<br />

gibidir.


PUANLAR<br />

PUANLAR<br />

120<br />

100<br />

80<br />

60<br />

40<br />

20<br />

0<br />

100<br />

90<br />

80<br />

70<br />

60<br />

50<br />

40<br />

30<br />

20<br />

10<br />

0<br />

Y18 Y15 Y12 Y14 Y2 Y21 Y16 Y23 Y17 Y5 Y6 Y10 Y19 Y20 Y22 Y1 Y3 Y4 Y7 Y8 Y13 Y9 Y11<br />

FİRMALAR<br />

Şekil 3. Firmalarının Liderlik Kriteri Puanlarına göre Sıralanması<br />

""<br />

Y18 Y11 Y12 Y9 Y23 Y14 Y17 Y19 Y15 Y20 Y16 Y21 Y4 Y3 Y5 Y2 Y10 Y13 Y22 Y1 Y6 Y7 Y8<br />

FİRMALAR<br />

Şekil 4. Firmalarının Politik ve Strateji Liderlik Kriteri Puanlarına göre Sıralanması<br />

Grafiklerden de görüleceği üzere, toplam puan bazında Y7, Y1 ve Y8 nolu firmalar ilk<br />

üç sırada yer alırken liderlik kriteri baz alınarak yapılan sıralamada Y11, Y9 ve Y13<br />

nolu firmalar ilk üç sırada yer almaktadır. Bunun yanı sıra, Politika ve strateji kriteri<br />

incelendiğinde ise Y6, Y7, Y8 nolu firmaların ilk üç sırada oldukları görülmektedir. Bu<br />

bağlamda her bir kritere göre farklı firmaların ilk sırada olması en iyi kavramının<br />

209


kriterlere bağlı olarak değişken olduğunu ve sadece bir kriterle yorum yapılmaması<br />

gerektiği sonucuna ulaşılabilir. İlave olarak firmaların bir kriterde en iyi olsa dahi yine<br />

de diğer firmalardan öğrenebileceği bazı şeyler olabilir. Dolayısıyla herhangi iki firma<br />

tarafından bir Benchmarking uygulaması yapılması durumunda, sürecin sonunda her iki<br />

firmanın da faydalanacağı açıktır.<br />

Modelde, değerlendirme kriterlerinin her biri değerlendirildikten sonra benchmarking<br />

çalışmalarına başlanması öngörülmektedir. Bu bağlamda en iyi olan firma ile aradaki<br />

farkın nedenleri saptanmaya çalışılır, en iyi firmayı başarıya götüren uygulamalar<br />

araştırılır, hareket planları oluşturularak uygulanabilir hedefler konulur ve üst yönetime<br />

sunularak, örnek uygulamalar işletmeye uyarlamak için yöntem ve stratejiler geliştirilir.<br />

Uygulamalardan sonra sonuçların gözlenmesi ve benchmarking’in son bulmayan bir<br />

süreç olması nedeniyle periyodik olarak tekrarlanması gerekmektedir. Benchmarking<br />

çalışmalarının sonunda elde edilen çıktıların, tüm organizasyon sistemini iyileştirmeye<br />

yönelik olacak kapsamda yapılması gerekir.<br />

Sonuç ve Öneriler<br />

Bu çalışmada, Türk inşaat sektöründeki firmaların rakiplerine göre yerlerini belirleme<br />

ve kendilerini geliştirmelerine katkı sağlayacak benchmarking kriterlerini içeren bir<br />

model önerilmiş ve yalıtım sektöründe uygulanan bir anket yardımıyla toplanan<br />

verilerle modelin işlevselliği test edilmiştir. Doktora tezi kapsamında yürütülen bu<br />

çalışmada sektörde tedarikçi olarak faaliyet gösteren prefabrik eleman, çimento ve kireç<br />

üreticileri ile ilgili veriler de halen değerlendirilmektedir. Uygulama sonuçları ve elde<br />

edilen bu sonuçların yorumlanmasından oluşan öneriler kısmı aşağıda özetlenmiştir.<br />

Benchmarking üzerine sınırlı araştırma dolayısıyla Benchmarking’in inşaat sektörüne<br />

sunabileceği potansiyel avantajlar hakkında çok az bilgi vardır. Üretim sektöründe geniş<br />

ve yaygın olarak kullanılan Benchmarking uygulamalarına inşaat sektöründe aynı<br />

oranda rastlamak mümkün değildir. Dolayısıyla benchmarking’in daha iyiye gitme<br />

yönünde çok etkin bir araç olduğu bilinci sektörde yaygınlaştırılmalıdır.<br />

Modelde de oluşturulması önerilen, ortak bulma ve bilgi havuzu kurma faaliyetlerine<br />

katılım durumuna, evet diyenlerin oranı az olmasına rağmen kısmen katılabiliriz<br />

diyenlerin oranı %70’in üzerinde olduğu gözlenmiştir. Bu sonuca göre, firmaların<br />

benchmarking faaliyetlerine katılmaya sıcak baktığı ancak bazı çekincelerinin olduğu<br />

anlaşılmaktadır.<br />

Yapılan hipotez testi sonuçlarına göre şirketlerin daha önce benchmarking çalışması<br />

yapması ile karlılık durumları, eğitim bütçeleri, müşteri şikayet oranları arasında<br />

anlamlı bir ilişki vardır. Ancak, şirketlerin daha önce benchmarking çalışması yapması<br />

ile eleman sayıları, faaliyet süreleri ve liderlerin kurum kültürü oluşturması arasında bir<br />

ilişkiye rastlanmamıştır.<br />

Şirketlerin liderlik kriterinin, işbirlikleri ve kaynaklar kriteri, çalışanlar kriteri, yabancı<br />

dil bilen personel oranı arasında anlamlı bir ilişkinin olduğu gözlenmiştir. Dolayısıyla<br />

kurumun yönetim sisteminin oluşturulması ve yaşama geçirilmesi konusunda kişisel<br />

olarak önemli role sahip olan liderlik kriterinde iyi olan firmalar, strateji ve bunu<br />

210


destekleyen uygun politikalar, planlar, ve süreçler yoluyla hedeflediği noktaya daha<br />

kolay ulaşabilmektedir.<br />

Politika ve strateji kriteri ile çalışanlar kriteri arasında anlamlı bir ilişki vardır. Buna<br />

göre politika ve strateji oluşturan işletmeler, aynı zamanda çalışanlarının bilgi<br />

birikimlerini ve potansiyellerini geliştirmelerine olanak sağlamaktadır.<br />

İnşaat sektöründe yer alan yükleniciler ile tedarikçi kuruluşları temsil eden birlikler,<br />

önerilen model yardımıyla veri tabanları oluşturarak sektör ortalamalarını belirleyip,<br />

üyelerinin sektör içindeki yerlerini görmelerine yardımcı olabilir ve kritik başarı<br />

faktörlerini saptayarak benchmarking çalışmalarına zemin ve olanak sağlayabilirler.<br />

Kaynaklar<br />

Aktan, C., 2006 Stratejik Yönetim ve Benchmarking, http://www.canaktan.org/<br />

Argüden, Y., Sağdıç, E., Kaplan, R., Norton, D., (2000), Balanced Scorecard, Arge<br />

Danışmanlık Yayınları, , İstanbul<br />

Beatham S., Anumba C., Thorpe T., Hedges I., 2004, KPIs: A Critical Apprasial of<br />

Their Use in Construction, Benchmarking: An International Journal, 11(1):93-117<br />

Bedük, A. 2003, Benchmarking, Nobel Yayın Dağıtım A.S., Ankara,<br />

Dokuzer, B., 2006, Modern Bir Yönetim Tekniği Olarak Benchmarking’in İşletmeler<br />

Tarafından Bilinirliği Ve Uygulanabilirliğinin Saptanmasına Yönelik Bir Araştırma<br />

Örneği, Yüksek Lisans Tezi, Niğde, 327 s.<br />

Emanet, H., (2007) EFQM Mükemmellik Modeli İle Kamu Sektöründe Özdeğerleme<br />

Çalışmaları Üzerine Bir Saha Çalışması, C.Ü. İktisadi ve İdari Bilimler Dergisi, Cilt 8,<br />

Sayı 1, Adana<br />

Güner A. F., Giritli H., (2004), İnşaat Sektöründe Toplam Kalite Yönetimi ve<br />

Türkiye’deki uygulamalar, İTÜ Dergisi Mimarlık, Planlama, Tasarım Cilt:3, Sayı:1<br />

Hinton M., Francis G., Holloway J., 2000, Best Practice Benchmarking In The UK,<br />

Benchmarking: An International Journal, Vol.7 No 1, s 52-61<br />

McCabe, S., 2003, “Benchmarking in Construction”, Blackwell Publishing,<br />

Özkan, M., (2005), “Stratejik Yönetim Tarihine Kısa Bir Bakış” www.danismend.com<br />

Pakdil F., (2003), “Deming, Malcolm Baldrige ve EFQM Kalite Modellerinin<br />

Karşılaştırmalı Analizi, MPM Dergisi, 2003/3, 37-66,<br />

Sherif, M., 1996, Benchmarking And Improving Construction Productivity,<br />

Benchmarking for Quality Management & Technology, Vol 3 No 3, S 50-58<br />

211


Turhan, M., (2002), Eğitim Örgütlerinde Kıyaslama (Benchmarking), Yüksek Lisans<br />

Tezi, Fırat Üniversitesi, Sosyal Bilimler Enstitüsü, , Elazığ<br />

Yıldız, G., Ardıç, K., 2006, ‘’Benchmarking’te Bilgiye Ulaşmada Ahlak Sorunu’’,<br />

Siyasette ve Yönetimde Etik Sempozyumu, Adapazarı, 24-26 Aralık 1997, s. 256.<br />

212


Eşzamanlı Mühendislik Kavramının Türk İnşaat Sektöründe<br />

Uygulanabilirlik Düzeyinin İrdelenmesi<br />

M. Emin Öcal<br />

Çukurova Üniversitesi<br />

İnşaat Mühendisliği Bölümü, Adana<br />

E-Posta: emocal@cukurova.edu.tr<br />

Öz<br />

213<br />

Berna Şekerci<br />

Çukurova Üniversitesi<br />

İnşaat Mühendisliği Bölümü, Adana<br />

E-Posta: bernasekerci@hotmail.com<br />

Bu çalışmada, “Eşzamanlı Mühendislik” (EM) adlı yeni bir yönetim anlayışının Türk<br />

İnşaat Sektörü’ndeki uygulanabilirlik düzeyinin irdelenmesi amaçlanmıştır. Bu amaç<br />

doğrultusunda hazırlanan anket, sektörde yer alan yüklenici firmalara uygulanarak<br />

sonuçlar analiz edilmiştir. Analiz sonuçlarına göre, bu yeni kavramın sektörde %33<br />

oranında bilinmediği ortaya çıkmıştır. EM uygulamalarına zemin hazırlayan altyapı<br />

unsurlarından üst yönetim desteği, personel eğitimi, ekip çalışması ve birimler arası<br />

bilgi alışverişinin yetersizliği de EM kullanımını engellemektedir. EM uygulamasının<br />

en önemli safhası olan tasarım kararlarına katılım oranları, taşeron, işletmeci ve<br />

malzeme sağlayıcı yönünde hayli azdır; bunun yanında müşteri ve mal sahibinin<br />

katılımı da yetersizdir. Dünyada kabul görmüş ve kullanılmakta olan çağdaş yönetim<br />

anlayışlarından olan EM’nin sektördeki aktörler tarafından tanınması eğitim yoluyla<br />

sağlanabilir.<br />

Anahtar sözcükler: Eşzamanlı Mühendislik, Türk İnşaat Sektörü, Multidisipliner Ekip<br />

Giriş<br />

21.yüzyılın eşiğindeki dünya, hızlı bir değişim sürecindedir. Teknolojik ilerlemeler,<br />

iletişimin hızlı gelişimi, üretilen mal ve hizmetlerdeki çeşitlilik, yeni açılan pazarlar,<br />

insan hakları ve demokrasi alanındaki gelişmeler, müşterinin bilinçlenmesi ve<br />

beklentilerinin değişmesi, değişen demografik yapı, küreselleşme gibi faktörlerin<br />

sonucunda oluşan rekabet ortamı, organizasyonların hem iç hem de dış çevresini sürekli<br />

değişime ve gelişime zorlamaktadır. Hızla artan bu rekabet ortamında, proje maliyetleri<br />

ve pazara sunum sürecini azaltarak daha kaliteli üretim yapmak herhangi bir ürün<br />

geliştirme süreci için anahtar başarı faktörü olmaktadır.<br />

Bu bağlamda, kalite amaçlı tasarım tekniklerinden biri olan Eşzamanlı Mühendislik<br />

(EM), rekabet gücü üzerinde büyük etkiye sahiptir. EM, geleneksel ürün geliştirme<br />

sürecinde (Seri Mühendislik) ardışık olarak yapılan çeşitli faaliyetlerin eşzamanlı olarak<br />

gerçekleştirilmesiyle, ürün geliştirmenin bütün evrelerini etkili şekilde bütünleştirmeye<br />

yönelik bir girişimdir. EM uygulamalarıyla, ürün yaşam çemberinde yer alan tüm<br />

aktörler tasarım sürecine katılmakta ve böylece daha sonraki aşamalarda ortaya<br />

çıkabilecek değişiklik, düzeltme ve yeniden yapım işleri önlenerek, süre ve maliyetten<br />

tasarruf sağlanmaktadır.


Bu çalışmanın birincil amacı, yurt dışında yaygın kullanım alanı bulan “Eşzamanlı<br />

Mühendislik” adlı çağdaş yönetim tekniğinin, Türk inşaat sektöründeki uygulama<br />

düzeyini saptamaktır. İkincil amaç da, bu yeni anlayışın, Türk inşaat sektöründe de<br />

bilinmesini sağlamak, uygulanabilirliğini arttırmak ve bu konuya dikkati çekmektir.<br />

Böylece, sektörde yer alan aktörlerin bu konuda bilinçlenmelerine ve küreselleşen<br />

dünyada Türk inşaat sektörünün yurt içinde ve yurt dışında rekabet edebilirlik gücü<br />

kazanmasına katkı sağlanabileceği umulmaktadır.<br />

Materyal ve Metot<br />

Çalışmada öncelikle, EM kavramının tanımı, özellikleri, gelişimi, kullanılma sebepleri<br />

ve sonuçları ile inşaat sektöründeki uygulamaları konularında ayrıntılı literatür taraması<br />

yapılmıştır.<br />

Ardından, Türk İnşaat Sektörü’nde EM yaklaşımının uygulanabilirlik düzeyini<br />

belirlemek amacıyla, literatür taramasıyla edinilen bilgiler ışığında hazırlanmış 29 adet<br />

sorudan oluşan anket, Türk Müteahhitler Birliği (TMB)’ne üye 140 adet firmaya ön<br />

yazıyla birlikte internet yoluyla ulaştırılmıştır. Daha sonra firmalardaki ilgili kişilerle<br />

yapılan yüz yüze veya telefon görüşmeleriyle konu hakkında ayrıntılı bilgi verilmiştir.<br />

Geri dönüş yapılan 55 adet ankete verilen cevaplar, elektronik ortamda oluşturulan bir<br />

veri tabanına aktarılmış ve bunların istatistiksel değerlendirilmesi, SPSS adlı bilgisayar<br />

programı yardımıyla yapılmıştır. Elde edilen veriler analiz edilmiş ve ülkemizin özgün<br />

koşulları da dikkate alınarak bulguların değerlendirmesi yapılmıştır.<br />

Eşzamanlı Mühendisliğe Genel Bakış<br />

Araştırma Bulguları<br />

Gelişimi süresince farklı isimlerle (Simültane Mühendislik, Yaşam Çevrimi<br />

Mühendisliği, Multidisipliner Takım Yaklaşımı, Bütünleşik Ürün ve Süreç Geliştirme)<br />

literatürde yer alan “Eşzamanlı Mühendislik” (EM), geleneksel ürün geliştirme<br />

yaklaşımının sorunlarına ve yetersizliklerine çözüm getirmek amacıyla, 1980’li yıllarda<br />

öncelikle imalat sektöründe ortaya çıkmış, 1990’dan sonra ise çeşitli araştırmalarla<br />

literatürde yerini almıştır. Yazılım ve imalat sektörlerinde yaygın kullanım alanı bulan<br />

EM anlayışının inşaat sektöründe uygulanmasına gün geçtikçe artan bir ilgi vardır.<br />

Çünkü EM esasları ile projeler daha az bölünmüş olmakta, inşaat projelerinin kalitesi<br />

artmakta, süresi kısalmakta ve toplam proje maliyeti azalmaktadır.<br />

EM, özellikle ürün tamamlandıktan sonra, destek gruplarından gelen son tasarım<br />

girdilerinin sebep olduğu tasarım tekrarlarının sayısını azaltmayı hedeflemektedir. Proje<br />

sürecinde yer alan tüm grupları ilk tasarım evresinde bir araya toplayarak, kesin<br />

tasarımının oluşturulmasından önce yapılabilecek tüm revizelerin yapılmasıyla, pahalı<br />

mühendislik değişiklikleri ihtiyacının yaşam çevriminin son evrelerinde ortaya çıkma<br />

olasılığı azalmaktadır.<br />

214


Şekil 1’de, Brookes ve Backhouse (1998)’un hazırladığı; EM’nin amaçları, hedefleri,<br />

stratejileri ile uygulanması için gerekli araç ve teknikleri, birbirleriyle ilişkileriyle<br />

açıklayan bir çerçeve gösterilmiştir.(Kamara ve diğ.,2000,2001; Anumba ve diğ.,2002)<br />

Şekil 1. Eşzamanlı mühendislik çerçevesi (Brookes ve Backhouse,1998).<br />

EM, insanların, ticari yöntemlerin ve teknolojinin bütünleştirilmesini gerektirdiğinden<br />

önemli organizasyon değişikliklerini içerir ve geleneksel hiyerarşik organizasyondan<br />

ziyade çapraz-fonksiyonlu ekip çalışmasına dayanır. EM yaklaşımını yönetim<br />

sistemlerine adapte eden şirketler, organizasyonlar yapılarını, personel politikalarını,<br />

sistem altyapılarını, ürün ve süreç geliştirme yaklaşımlarını, müşteri ve tedarikçi<br />

etkileşimlerini tekrar gözden geçirmek zorundadırlar. EM uygulamasına geçilmeden<br />

önce, bazı teknik ve kurumsal bariyerlerin kalkması gerekmektedir. Bu bariyerler:<br />

1. Çalışanlar arasındaki bilgi paylaşımı ve iletişim sisteminin eksikliği,<br />

2. Üst yönetim desteğinden yoksun olunması,<br />

3. İşbirliği ve ekip çalışmasının eksikliği; ekip çalışması konusunda eğitimin<br />

olmaması,<br />

4. Gelecekteki ortama ilişkin net bir vizyon belirlememek,<br />

5. Geleneksel fonksiyonel (birimlerin amaçlarına yönelik) ödül sistemlerinin<br />

kullanılması,<br />

6. Geleneksel raporlama kalıplarının kullanılması,<br />

7. Süreç iyileştirmeden ziyade bilgisayarlaştırma üzerinde odaklanılması,<br />

8. Çalışanlar arasındaki işi sahiplenme yoksunluğu,<br />

9. Müşteri ve tedarikçi katılımının eksikliği ve müşteri odaklı olmamaktır.<br />

İnşaat Sektöründe Eşzamanlı Mühendislik Uygulamaları<br />

İnşaat Sektörü bir inşaat işinin projelendirmesinden sonuçlandırılmasına kadar birçok<br />

aşamayı ilgilendiren meslek ve sektörlerin bütününden oluşmaktadır. İnşaat<br />

endüstrisinin ürünleri, genellikle büyük, yüksek maliyetli, uzun ömürlü, taşınamaz<br />

215


özelliktedirler ve özel şartnamelere göre isteğe uygun yapılırlar. Ayrıca, inşaat yapıları<br />

başka endüstriler tarafından temin edilen çok çeşitli malzemeler ve parçalar<br />

kullandıkları için üretim süreci karmaşık yapıdadır. Çok çeşitli mal ve hizmet üretimi ile<br />

olan bağlantısı, yoğun iş gücü kullanımı ve refah düzeyine olan katkısı ile inşaat<br />

sektörü, her ülkenin ekonomik yapısı içerisinde ayrı bir yere ve öneme sahiptir.<br />

İnşaat süreci, bir yapıyı oluşturmak için gerekli tüm faaliyetler ile süreç içerisinde yer<br />

alan değişik partilerin arasındaki ilişkiyi içerir. Bir inşaat sürecinde genellikle farklı<br />

amaçların ve hedeflerin kaynaklandığı ve geçici olarak değişen katılımcılar birliği söz<br />

konusudur. Bu katılımcıların çoğu bir yandan bağımsız olarak çalışırlarken, bir yandan<br />

da kaçınılmaz olarak diğerlerini etkileyen kararlar alırlar.<br />

Bir yapının üretilmesine yönelik geleneksel yaklaşım, projenin geliştirilmesinde bir<br />

ardışık yaklaşım niteliğindedir. Müşteri bilgilendirmesine dayalı olarak mimar, bir<br />

mimari tasarım sunar; bu tasarım yapı mühendisine verilir; yapı mühendisi yapı<br />

tasarımını tamamladıktan sonra, projeyi maliyet hesabı çıkarması için kesin hesapçıya<br />

verir. Bu arada elektrik ve mekanik projelerinin yapılması için ilgili mühendislik proje<br />

grupları devreye girer. Bu çalışmalar tamamlandığında, proje yükleniciye iletilir;<br />

yüklenici yapının inşasıyla ilgili sorumluluğu üstlenir. Projenin kabul ve teslim<br />

aşamalarıyla süreç tamamlanmış olur.<br />

Bu durum, bir işlevsel disiplin kendisine ait görevlerini tamamladığında, disiplinler<br />

arasında projenin mecazi anlamda üzerinden aşırtılacağı “duvarların” yaratılmasına<br />

neden olur. Bu duvar, her disiplinin birbiriyle etkili şekilde iletişim kurmasını<br />

engellemektedir. (Şekil 2)<br />

Şekil 2. Geleneksel tasarım ve inşaat sürecindeki “Duvarın Üstünden Sendromu”<br />

(Evbuomwan ve Anumba, 1998; Anumba, Baugh, Khalfan, 2002).<br />

Projenin geliştirilmesine yönelik bu “Duvarın Üstünden” yaklaşımı inşaat sektöründe<br />

birçok soruna yol açmaktadır (Anumba ve diğ.,1997,2002; Evbuomwan ve diğ.,1998).<br />

Bu sorunlar:<br />

1. Müşteri ihtiyaçlarının tespitinin, analizinin ve öncelik sırasının doğru<br />

yapılamaması;<br />

2. Tasarım ve inşaat bilgilerinin parçalı yapısı sonucu; bir aşamada oluşturulan<br />

bilginin, sonraki aşamada otomatik olarak tekrar ulaşılabilir ve kullanılabilir<br />

olmaması;<br />

216


3. Farklı katılımcıların parçalı yapısı, projeye dâhil olan fonksiyon disiplinleri<br />

arasında zayıf bütünleşme, koordinasyon ve işbirliği; bunun sonucunda hataların<br />

ve yanlış anlamaların ortaya çıkması;<br />

4. Projelerin gerçek yaşam çevrimi analizinden yoksun olmaları;<br />

5. Tasarım mantığının ve niyetinin iletilememesi sonucunda, eksik ve yetersiz<br />

tasarım şartnameleri, uygun olmayan tasarım değişiklikleri, gereksiz<br />

yükümlülük talepleri ve uyuşmazlıkların ortaya çıkması;<br />

6. Tasarım maliyetinde ve zamanında artıştır.<br />

Geleneksel yöntemde, kullanıcıların, çevre temsilcilerinin, yüklenicilerin, taşeronların<br />

ve işletmecilerin tasarım sürecine katılmaması sonucunda, inşa edilebilirlik, işlevsellik<br />

ve işletilebilirlik gibi konular tasarımcıların bilgi ve deneyimine bırakılmaktadır. Bu<br />

sorunların giderilmesi için, inşaat projelerinin yaşam çemberinde yer alan aktörlerin<br />

projenin erken aşamalarında bir araya getirilerek tasarım kararlarına dahil edilmesi<br />

sonradan oluşacak problemleri azaltacaktır. Farklı disiplinlerden alınan bilgilerin,<br />

tasarım sürecinin erken aşamalarında sağlanması daha kaliteli tasarımlara, daha fazla<br />

tasarım esnekliğe, yaratıcılığa ve yapılabilirliğe olanak verir.<br />

Ürünün tasarımına, geliştirilmesine ve tedarikine ilişkin bütüncül bir yaklaşım olan EM,<br />

fonksiyonel disiplinlerin tasarım sırasında bir araya getirildikleri bir bütünleşik proje<br />

ekibinden oluşmaktadır (Anumba ve diğ.,2002; Evbuomwan ve diğ., 1998) (Şekil 3).<br />

Şekil 3. Bütünleşik proje ekibi<br />

(Evbuomwan ve Anumba, 1998; Anumba, Baugh ve Khalfan., 2002).<br />

Khalfan ve arkadaşlarının (2001) bildirdiğine göre, Evbuomwan ve Anumba (1998)<br />

inşaat endüstrisi bağlamında, EM’yi aşağıdaki şekilde tanımlamışlardır (Khalfan ve<br />

diğ., 2001a, 2001b, 2001c) :<br />

“…EM, tasarım, fabrikasyon, inşaat ve kurulum faaliyetlerinin bütünleştirilmesi ve<br />

uygulamalarda eşzamanlılığın ve işbirliğinin en üst düzeye çıkarılması yoluyla tedarik<br />

sürelerini azaltmaya, kaliteyi artırmaya ve maliyeti düşürmeye yönelik olarak projenin<br />

tasarımını ve inşaat aşamasını optimum kılmaya çalışır…”<br />

İnşaat sektöründe EM uygulamalarının faydalarını aşağıdaki gibi özetlemek<br />

mümkündür (Love ve diğ., 1998; Anumba, 2007) :<br />

1. Müşteri ve son kullanıcı gereksinimlerinin daha iyi anlaşılması ve<br />

uygulanması ile müşteri memnuniyeti artar.<br />

217


2. Proje katılımcıları arasında iletişim ve işbirliği gelişir.<br />

3. İnşaat sürecindeki yönetim ve koordinasyon daha iyi hale gelir.<br />

4. Projenin son aşamalarında yapılacak değişikliklerin, uygunsuzlukların<br />

azalması ile proje verimliliği artar.<br />

5. Proje zamanı ve maliyeti azalır.<br />

6. Projenin erken evrelerine (tasarım süreci) daha fazla zaman ayrılması ile<br />

proje tanımı daha iyi yapılır.<br />

7. Proje temin sürecindeki evreler arasında ve ekip üyeleri arasında daha<br />

sağlam ve doğru bilgi transferi gerçekleşir.<br />

8. Daha kaliteli inşaat üretimi sağlanır.<br />

9. İsraf azalır.<br />

10. Çatışma ve hukuki problemler azalır.<br />

11. Tasarımcılarla diğer ekip üyeleri arasındaki ilişkinin gelişmesi ve toplam<br />

inşaat süresindeki azalmalar sayesinde, inşaat firmaları projenin daha fazla<br />

yönünü kontrol etme gücüne sahip olurlar.<br />

12. İnşaat endüstrisinin diğer endüstrisi dallarıyla rekabet edebilirliği artar.<br />

Eğer proje ekibi, müşteri odaklı hale gelir ve ortak amaçlar geliştirirse yukarıdaki<br />

faydalar sağlanacaktır. Ekibin ana görevi, müşterinin gereksinimlerini karşılayan<br />

yaratıcı, yenilikçi ve işlevsel ürün oluşturmak için tasarımın erken aşamaları sırasında<br />

işbirliği yapmaktır. İmalat endüstrisindeki çalışmalar, bir projeyle ilgili masrafların<br />

yaklaşık %70’inin tasarım aşamasında gerçekleştiğini göstermiştir.<br />

EM kavramının inşaat endüstrisinde uygulanmasını kolaylaştırmak, uygulama için<br />

gerekli ortamı sağlamak için, inşaat endüstrisinde yer alan firmaların EM’nin<br />

benimsenmesine ne ölçüde hazır olduklarının da değerlendirilmesi gerekir. Bu işlem,<br />

EM’nin benimsenmesinden önce herhangi bir inşaat organizasyonu için hazırlık<br />

değerlendirilmesinin yapılmasıyla gerçekleştirilebilir. Bu amaçla, temel olarak imalat ve<br />

yazılım mühendisliği gibi endüstrilerde kullanılmak amacıyla 1993 yılında CERC<br />

tarafından geliştirilmiş olan “RACE”(Readiness Assessment for Concurrent<br />

Engineering - EM için Hazırlık Değerlendirmesi) modeli baz alınarak, öncelikle<br />

“CERAMConstruct”, bunun üzerinde revizeler yapılarak da “BEACON” adlı modeller<br />

geliştirilmiştir.<br />

CERAMConstruct Modeli kullanılarak, firmaların EM uygulama düzeyi ve eksiklikleri<br />

saptanmıştır (Khalfan ve diğ., 2001). Ayrıca, İngiltere’de ve Pakistan’da yapılan alan<br />

çalışmaları ile BEACON Modeli kullanılarak, inşaat endüstrisindeki yüklenici,<br />

malzeme sağlayıcı ve imalatçı firmaların da EM uygulama düzeyleri irdelenmiştir<br />

(Khalfan ve diğ., 2001a, 2001b, 2001c).<br />

Türk İnşaat Sektöründe Eşzamanlı Mühendislik Uygulamaları<br />

Bu çalışmada, imalat sektöründe doğup diğer sektörlere sıçrayan “Eşzamanlı<br />

Mühendislik” adlı yeni bir yönetim anlayışının, Türk inşaat sektöründeki uygulama<br />

düzeyini saptamak amacıyla bir anket çalışması gerçekleştirilmiştir. Anket sonunda elde<br />

edilen veriler, SPSS istatistiksel paket programı kullanılarak değerlendirilmiştir.<br />

Analizlerde, tanımlayıcı frekans tablolar ile iki değişken arasındaki ilişkiyi gösterir<br />

biçimde düzenlenen çapraz tablolar kullanılmış; yorumlar bu frekans ve çapraz<br />

tablolardan elde edilen yüzdelere dayalı olarak yapılmıştır. Elde edilen bulgularla,<br />

218


ülkemizin özgün koşulları da dikkate alınarak, sonuçlar bölümünde bir değerlendirme<br />

yapılmıştır.<br />

Frekans (Frequency) Değerlerinin Analizi<br />

SPSS bilgisayar programı yardımıyla her soruya karşılık verilen cevapların frekans<br />

(frequency) değerleri saptanmıştır. Bu değerlere göre, oluşturulan tabloların bazıları<br />

aşağıda (Tablo 1 - Tablo 4) arasında gösterilmektedir.<br />

Tablo 1. Ankete katılan yüklenici firmaların faaliyet alanlarının dağılımı (*)<br />

Tablo 2. Ankete katılan yüklenici firmaların EM bilgi/ilgi düzeyinin dağılımı<br />

219


Tablo 3. Ankete katılan yüklenici firmaların tasarım kararlarında ekip elemanlarının yer<br />

alma düzeyi (*)<br />

Tablo 4. Ankete katılan yüklenici firmaların EM uygulamasına zemin hazırlayan alt<br />

yapılarının düzeyi<br />

EM Uygulamalarına Zemin Hazırlayan<br />

Altyapı Unsurları<br />

Yüklenici Firmaların Belirtilen EM Altyapısı<br />

Unsurlarına Katılım Düzeyi<br />

Tamamen<br />

Katılıyorum<br />

220<br />

Kısmen<br />

Katılıyorum<br />

Kararsızım<br />

Kısmen<br />

Katılmıyorum<br />

Hiç<br />

Katılmıyorum<br />

Toplam<br />

Sayı (ad.)<br />

Oran (%)<br />

Yeni Bir Sistemin Uygulanmasında Üst 27 22 3 3 0 55<br />

Yönetimin Desteği 49% 40% 5% 5% 0% 100%<br />

Benchmarking uygulamaları<br />

22<br />

40%<br />

26<br />

47%<br />

3<br />

5%<br />

2<br />

4%<br />

2<br />

4%<br />

55<br />

100%<br />

TKY uygulamaları<br />

45<br />

82%<br />

9<br />

16%<br />

0<br />

0%<br />

0<br />

0%<br />

1<br />

2%<br />

55<br />

100%<br />

Matris tipi proje ekibi oluşumu<br />

39<br />

71%<br />

15<br />

27%<br />

0<br />

0%<br />

0<br />

0%<br />

1<br />

2%<br />

55<br />

100%<br />

Ekip çalışmasına dayalı personel<br />

20 23 7 2 3 55<br />

politikası 36% 42% 13% 4% 5% 100%<br />

Personel eğitimi<br />

26<br />

47%<br />

23<br />

42%<br />

1<br />

2%<br />

3<br />

5%<br />

2<br />

4%<br />

55<br />

100%<br />

Birimlerin amacına yönelik ödüllendirme 11 9 8 22 5 55<br />

(1)<br />

20% 16% 15% 40% 9% 100%<br />

Birimler arası bilgi paylaşımının sınırlı 16 16 3 20 0 55<br />

olması (1) 29% 29% 5% 36% 0% 100%<br />

E-posta kullanımı<br />

49<br />

89%<br />

5<br />

9%<br />

0<br />

0%<br />

1<br />

2%<br />

0<br />

0%<br />

55<br />

100%<br />

İş süreçlerinin oluşturulması ve<br />

34 15 2 3 1 55<br />

kullanımı 62% 27% 4% 5% 2% 100%<br />

Müşteri odaklı çalışma<br />

(1) : Bu sorular olumsuz sorulmuştur.<br />

42<br />

76%<br />

10<br />

18%<br />

0<br />

0%<br />

2<br />

4%<br />

1<br />

2%<br />

55<br />

100%


Çapraz Kontrol (Cross-Check) Değerlerinin İrdelenmesi<br />

EM bilgi ve ilgi düzeyinin sorulduğu soruya verilen cevaplarla, diğer bazı soruların<br />

cevapları arasında, birbirleriyle olan ilişkilerini gösteren çapraz kontrol tabloları<br />

oluşturulmuş ve bu tablolar üzerinden değerlendirmeler yapılmıştır. Bu amaçla<br />

oluşturulan tabloların bazıları (Tablo 5 – Tablo7) arasında gösterilmektedir.<br />

Tablo 5. Ankete katılan yüklenici firmaların EM bilgi/ilgi düzeylerinin faaliyet<br />

sürelerine göre dağılımı<br />

Faaliyet Süresi (Yıl)<br />

EM Bilgi / İlgi Düzeyi<br />

Toplam<br />

0-20 21-30 31-40 41-50 >50 Sayı (ad.)<br />

Oran (%)<br />

Biliyoruz ve uyguluyoruz<br />

4<br />

7,41%<br />

0<br />

0,00%<br />

4<br />

7,41%<br />

4<br />

7,41%<br />

2<br />

3,70%<br />

14<br />

25,93%<br />

Biliyoruz; henüz<br />

2 4 1 1 1 9<br />

uygulanmıyor 3,70% 7,41% 1,85% 1,85% 1,85% 16,67%<br />

İlgi duyuyoruz; bilgi<br />

1 5 4 2 1 13<br />

edinmeye çalışıyoruz 1,85% 9,26% 7,41% 3,70% 1,85% 24,07%<br />

Hiç bilgimiz yok<br />

4<br />

7,41%<br />

2<br />

3,70%<br />

6<br />

11,11%<br />

2<br />

3,70%<br />

4<br />

7,41%<br />

18<br />

33,33%<br />

Toplam<br />

Sayı (ad.)<br />

Oran (%)<br />

11<br />

20,37%<br />

11<br />

20,37%<br />

15<br />

27,78%<br />

9<br />

16,67%<br />

8<br />

14,81%<br />

54<br />

100,00%<br />

Tablo 6. Ankete katılan yüklenici firmaların EM bilgi/ilgi düzeylerinin faaliyet<br />

bölgelerine göre dağılımı (*)<br />

Faaliyet Bölgesi<br />

EM Bilgi / İlgi Düzeyi<br />

Yurt İçi Yurt Dışı<br />

TOPLAM<br />

Sayı (ad.)<br />

Oran (%)<br />

Biliyoruz ve uyguluyoruz<br />

12<br />

22,22%<br />

13<br />

24,07%<br />

14<br />

25,93%<br />

Biliyoruz; henüz<br />

8 8 9<br />

uygulanmıyor 14,81% 14,81% 16,67%<br />

İlgi duyuyoruz; bilgi<br />

13 11 13<br />

edinmeye çalışıyoruz 24,07% 20,37% 24,07%<br />

Hiç bilgimiz yok<br />

18<br />

33,33%<br />

11<br />

20,37%<br />

18<br />

33,33%<br />

Toplam<br />

Sayı (ad.)<br />

Oran (%)<br />

51<br />

94,44%<br />

43<br />

79,63%<br />

54<br />

100,00%<br />

Tablo 7. Ankete katılan yüklenici firmaların EM bilgi/ilgi düzeylerinin kullandıkları<br />

bilgisayar destekli modelleme araçlarına göre dağılımı (*)<br />

Kullanılan Bilgisayar Destekli Ürün/Süreç Modelleme Araçları<br />

EM Bilgi / İlgi Düzeyi<br />

CAD CAM CAE HİÇBİRİ<br />

TOPLAM<br />

Sayı (ad.)<br />

Oran (%)<br />

Biliyoruz ve uyguluyoruz<br />

11<br />

22,92%<br />

4<br />

8,33%<br />

5<br />

10,42%<br />

1<br />

2,08%<br />

11<br />

22,92%<br />

Biliyoruz; henüz<br />

7 2 3 0 7<br />

uygulanmıyor 14,58% 4,17% 6,25% 0,00% 14,58%<br />

İlgi duyuyoruz; bilgi<br />

12 4 5 1 13<br />

edinmeye çalışıyoruz 25,00% 8,33% 10,42% 2,08% 27,08%<br />

Hiç bilgimiz yok<br />

14<br />

29,17%<br />

7<br />

14,58%<br />

11<br />

22,92%<br />

4<br />

8,33%<br />

17<br />

35,42%<br />

Toplam<br />

Sayı (ad.)<br />

Oran (%)<br />

44<br />

91,67%<br />

17<br />

35,42%<br />

24<br />

50,00%<br />

6<br />

12,50%<br />

48<br />

100,00%<br />

(*)<br />

Birden çok seçeneğin işaretlenebildiği soruların dağılımı Tablo 1, 3, 6 ve 7’de görülmektedir.<br />

221


Sonuçlar<br />

Sonuç ve Öneriler<br />

Anketin analiziyle ulaşılan en önemli sonuç, ankete katılan yüklenici firmaların %33<br />

ünün EM konusunda hiçbir bilgisi olmadığıdır.(Tablo 2).<br />

Türk inşaat sektöründe yer alan yüklenici firmaların genelinin tasarım kararlarına<br />

katılan grupları çoğunlukla inşaat, makine ve elektrik mühendislerinden oluşmaktadır.<br />

Müşteri (kullanıcı), mal sahibi, ortak ve çevre temsilcisinin katılımı az sayılabilir.<br />

Taşeron, işletmeci ve malzeme sağlayıcının tasarım kararlarına katılımı azdır (Tablo 3).<br />

Diğer yandan, EM’nin hayata geçirilmesinde önemli yapı taşlarından olan üst yönetimin<br />

desteğinin, şirket içi personel eğitimlerinin ve ekip çalışmasını teşvik eden<br />

uygulamaların yetersizliği ile en iyi rakiplerle kıyaslama (benchmarking) gibi kaliteyi<br />

iyileştirici yöntemlerin az kullanılması da uygulanabilirlik için engel teşkil etmektedir.<br />

Ek olarak, şirket içi etkin bilgi alışverişi ve iletişimin uygulanma oranı %36 seviyesinde<br />

olup; EM uygulamalarındaki önemli bir teknik bariyer göstergesidir. Bunun yanında,<br />

şirket bünyesindeki e-posta kullanımı ve kalite yönetimi ve iş süreçlerini anlatır<br />

sistemlerin varlığı ile müşteri odaklı çalışma stratejisi oranları, EM uygulamaları için<br />

yeterli sayılabilir (Tablo 4).<br />

EM’yi bilen ve uygulayan yüklenicilerin %57’sinin faaliyet süresi 30 ila 50 yıl<br />

arasındadır. Bunun yanında, EM konusunda uygulamaya geçmiş sınıfın yaklaşık üçte<br />

biri yakın zamanda kurulmuş genç sayılabilecek işletmelerden oluşmakta iken; sadece<br />

%14 inin faaliyet süresi 50 yıldan fazladır. Diğer bir sonuç ise, EM konusunu bilen<br />

ancak henüz uygulamayan ile ilgi duyan kesimin çoğunluğunun 21–30 yıl aralığında<br />

faaliyet süresine sahip olduğudur (Tablo 5).<br />

EM ilgi ve bilgi düzeyinin faaliyet bölgesine göre dağılımını gösteren Tablo 6’da, “yurt<br />

dışı taahhüt işi üstlenme oranı artınca EM bilgi ve ilgi düzeyi artmaktadır” diyebiliriz.<br />

Anket sonucu elde edilen bir diğer sonuç ise, bilgisayar destekli ürün ve süreç<br />

modelleme araçlarının (CAD/CAM/CAE) kullanım oranlarıyla ilgilidir. Bu araçların<br />

hiçbirini kullanmayan yüklenicilerin yaklaşık %70’inin EM konusunda bilgisi olmadığı<br />

ortaya çıkmıştır. Ayrıca, EM’yi bilen ve uygulayan firmalarla, bilip henüz uygulamayan<br />

firmaların hepsinde CAD %100 kullanılmaktadır (Tablo7).<br />

Öneriler<br />

Sektörde yer alan yüklenici firmaların dünyada kabul görmüş ve kullanılmakta olan<br />

çağdaş yönetim anlayışları tanımalarına imkân sağlamak amacıyla, eğitici seminer ve<br />

tanıtım fonksiyonlarının geliştirilmesi gerekmektedir. Bu bağlamda, meslek odaları bu<br />

konulara ilgi duyup, belli dönemlerle şirketlere dönük eğitim programları<br />

düzenleyebilirler.<br />

Örgün eğitim kurumlarında, özellikle inşaat mühendisliği ders programlarında<br />

“Eşzamanlı Mühendislik” kavramına yer verilerek, sektörde yer alacak yeni mezunların<br />

da bu konuda bilgi sahibi olmaları sağlanabilir.<br />

222


Ankete katılan yüklenici firmalardan bir kısmı (%26), EM kavramını bildiklerini ve<br />

kullandıklarını belirtmişlerdir. Bu firmaların uygulamada karşılaştıkları engelleri<br />

saptamak, varsa yetersiz görülen noktalarda tespitler yapmak ve öneriler sunmak<br />

amacıyla, söz konusu firmalarda yapılacak inceleme, araştırma, gözlem ve anketler<br />

sonucunda elde edilecek verilerle, yeni uygulamacılar için bir veritabanı oluşturulabilir<br />

ve bu tecrübelerden yararlanılabilir. Ayrıca, çalışmamızda hazırlanan anketin içeriği bu<br />

alan çalışmasından elde edilen bilgilerle zenginleştirilerek anket tekrarlanabilir.<br />

Kaynaklar<br />

Anumba, C.J., Baron, G., Evbuomwan, N.F.O. (1997) Communication Issues in<br />

Concurrent Life-Cycle Design &Construction.BT Technology Journal, 15(1), pp.209-<br />

216.<br />

Anumba, C.J., Baldwin, A.N., Bouchlaghem, D., Prasad, B., Cutting-Decelle, A.F.,<br />

Dufau, J., Mommessin, M. (2000) Integrating Concurrent Engineering Concepts in a<br />

Steelwork Construction Project. CE:Research and Applications, 8(3), pp.199-212.<br />

Anumba, C.J., Baugh, C., Khalfan, M.M.A. (2002) Organizational Structures to<br />

Support Concurrent Engineering in Construction. Industrial Management and Data<br />

Systems, 102(5-6), pp.260-270.<br />

Anumba, C.J. (2007) Concurrent Engineering in Construction Projects. (C.J.Anumba,<br />

J.M.Kamara, A.F.Cutting-Decelle editor).Taylor & Francis.<br />

Evbuomwan, N.F.O., Anumba, C.J. (1998) An Integrated Framework for Concurrent<br />

Life-Cycle Design and Construction. Advances in Engineering Software, 29(7-9),<br />

pp.587-597.<br />

Kamara, J.M., Anumba, C.J., Evbuomwan, N.F.O. (2000) Establishing and Processing<br />

Client Requirements-A Key Aspect Concurrent Engineering in Construction.<br />

Engineering, Construction and Architectural Management, 7(1), pp.15-28.<br />

Kamara, J.M., Anumba, C.J., Evbuomwan, N.F.O. (2001) Assessing the Suitability of<br />

Concurrent Briefing Practices in Construction within a Concurrent Engineering<br />

Framework. International Journal of Project Management, 19(6), pp.337-351.<br />

Khalfan, M.M.A., Anumba, C.J., Siemieniuch, C.E., Sinclair, M.A. (2001) Readiness<br />

Assessment of the Construction Supply Chain for Concurrent Engineering. European<br />

Journal of Purchasing & Supply Management, 7(2), pp.41-153.<br />

Khalfan, M.M.A., Anumba, C.J., Carillo, P.M. (2001a) An Investigation of the<br />

Readiness of Material Suppliers & Manufacturers for the Implementation of Concurrent<br />

Engineering in Construction. COBRA2001 Conference Paper.<br />

Khalfan, M.M.A., Anumba, C.J., Carillo, P.M. (2001b) An Investigation of the<br />

Readiness of Contractors for the Implementation of Concurrent Engineering in<br />

Construction.<br />

223


Khalfan, M.M.A., Anumba, C.J., Carillo, P.M. (2001c) An Investigation of the<br />

Readiness of Pakistani Companies for the Implementation of Concurrent Engineering in<br />

Construction.<br />

Love, P., Gunesekaran, A., Li, H. (1998) Concurrent Engineering: A Strategy for<br />

Procuring Construction Projects. International Journal of Project Management, 16(6),<br />

pp.375-383.<br />

Mutluay, H.S.(2005) Eşzamanlı Mühendislik İlkelerinin İnşaat Proje Sisteminde<br />

Uygulanmasına Yönelik Bir Model Doktora Tezi, İstanbul Teknik Üniversitesi,<br />

İstanbul.<br />

Şekerci, B. (2008) Eşzamanlı Mühendislik Kavramının Türk İnşaat Sektöründe<br />

Uygulanabilirlik Düzeyinin İrdelenmesi Yüksek Lisans Tezi, Çukurova Üniversitesi,<br />

Adana.<br />

224


İnşaat Yönetiminde Veri Madenciliği Uygulamaları<br />

Eda Noyan<br />

İnşaat Mühendisliği Bölümü<br />

İstanbul Üniversitesi, İstanbul, Türkiye<br />

E-Posta: eda.noyan@hotmail.com<br />

Öz<br />

225<br />

Ekrem Manisalı<br />

İstanbul Üniversitesi<br />

İnşaat Mühendisliği Bölümü<br />

İnşaat Yönetimi Mühendisliği Bilim Dalı<br />

E-posta: ekremmanisali@yahoo.com<br />

Bütün inşaat projeleri, işleri daha da karışık ve zor hale getiren iş programları, bütçeler,<br />

teknik şartnameler, çevre kanunları ve iş güvenliği gibi kısıtlara sahiptir. İnşaat sanayisi,<br />

bütün bu kısıtları bilgisayar destekli bilgi teknolojileri sistemlerine uyarlamaya<br />

başlamıştır. Bu nedenle, inşaat sanayinde veriye dayanan sistemler ezici bir çoğunluğa<br />

sahiptir. Ayrıca inşaat sektörü, her ne kadar kendini tekrar etmeyen imalatlara sahip olsa<br />

da çoğu üretim safhasında ana fikir aynıdır. Dolayısıyla geçmiş projelere ait uygulama<br />

bilgileri yeni projelerde karar verme sırasında çok büyük önem taşımaktadır.<br />

Bu makalede, inşaat işletmelerinin gereksinimlerine göre veri ambar sistemleri<br />

geliştirmenin ve veri madenciliği teknikleri uygulamalarının ne kadar faydalı sonuçlar<br />

doğuracağı ve gelecek projelerde karar verme sürecini kolaylaştıracağı anlatılmaktadır.<br />

Ayrıca veri madenciliği tekniklerini kullanarak bir yapının yaşam döngüsünün nasıl<br />

iyileştirildiğine de yer verilmektedir.<br />

Anahtar sözcükler: Veri Madenciliği, veri ambarcılığı, inşaat yönetimi.<br />

Giriş<br />

Çoğu inşaat projesi büyük ölçeklidir ve karışık bir yapıya sahiptir. Bu projeler<br />

yönetilirken işçilik, malzeme, makine, ekipman ve finans konuları ele alınmaktadır.<br />

Aynı zamanda inşaat işletmeleri iş programı, kalite, saha güvenliği ve proje maliyetini<br />

de kontrol etmek zorundadır. Bir işletmenin birkaç projeyi eş zamanlı üzerine alması ve<br />

bu kadar çok detayı kontrol etmesi çok iyi derecede yönetim ve karar verme kabiliyeti<br />

gerektirmektedir. İnşaat işletmelerinin, bütün bu karışıklıkların haricinde<br />

küreselleşmenin iyice kendini gösterdiği şu günlerde, ayrıca uluslararası platformda çok<br />

sert rekabetle başa çıkması gerekmektedir. Bütün bu bilgilerin ışığında, inşaat<br />

işletmeleri projelerin yönetiminde en son bilgi teknolojilerine başvurmalıdır. Bu<br />

yönetim sisteminin yardımıyla müdürler işletmenin durumunu ve gelişim eğilimini<br />

kestirebilmektedir.<br />

İşletmenin karar verme kabiliyetini iyileştirmek için yönetimin her adımında bilgi<br />

teknolojilerine başvurulmalıdır. İnşaat yönetimi işlemi sırasında, işletmeler geçmişe ait<br />

değerli verileri biriktirebilmektedir. Buradaki ana sorun, bu verilerin dahili kurallar<br />

oluşturmak suretiyle müdürlere karar verirken yardımcı olabilmek için nasıl<br />

düzenleneceği ve inceleneceğidir. Veri ambarları ve veri madenciliği teknolojilerinin<br />

geliştirilmesi bu problemlere makul çözümler önermektedir.


Bu makalede, inşaat işletmelerinin gereksinimlerine göre veri ambarı ve veri<br />

madenciliği teknolojilerinin kullanıldığı bir araştırma anlatılmaktadır. Bu sistemin<br />

birincil amacı, inşaat işletmesine projelerin yönetimi sırasında karar vererek yardımcı<br />

olmaktır. Ayrıca veri madenciliği tekniklerini kullanarak bir yapının yaşam döngüsünün<br />

nasıl iyileştirildiğine de yer verilmektedir.<br />

1. Veri Ambarı ve Veri Madenciliği<br />

Bir veri ambarı, yönetimin kararını destekleyen konuya dayalı, bütünleşmiş (tümleşik),<br />

zamana göre değişken, kalıcı olan verilerin toplanmasıdır. Veri ambarında toplanan<br />

bilgiler işletmenin geçmişe ait olan bilgileridir. Bu bilgilerin çoğalması uzun bir süre<br />

almaktadır ve veri ambarının geliştirilmesi devamlı olarak iyileştirme işlemine<br />

dayanmaktadır. Veri ambarı bir çeşit teknolojidir, fakat diğer taraftan problemlerin<br />

çözümü olan bir fikirdir.<br />

Veri madenciliği, büyük veri tabanlarından ya da diğer verilerden yararlı ve örtülü<br />

bilginin çıkarılması tekniğidir. Veri madenciliğindeki başlıca iki görev, tanımlama ve<br />

tahmin etmedir. Tanımlama, verinin türünden gelen karakteri anlatabilmektedir. Tahmin<br />

etme ise daha değerli bilgileri ya da bazı güncel verilere dayanan sonuçları<br />

kestirebilmektedir.<br />

2. İnşaat İşletmelerinin Veri Ambarı Sistemleri<br />

Veri ambarı sistemlerinin geliştirilmesi, sistemin çok amaçlı ve karışık olduğu hesaba<br />

katıldığında kademeli ve dairesel bir işlemdir. Genellikle inşaat işletmesi veri ambarı<br />

sisteminin gereksinimlerini veri ambarı projesinin başında net olarak<br />

tanımlayamamaktadır. Çünkü işletmeler, veri ambarı sistemlerinin tam olarak nasıl bir<br />

sistem olduğunu bilmemektedir. Geliştiriciler, tüketicilerin sistemi anlayabilmesi için<br />

veri ambarı modeli kurmaktadır ve veri ambarını inşa etmek ve yönetmek için araçlar<br />

sağlamaktadır. Bir kere veri ambarı kavramı açıkça anlaşılmışsa, işletme geliştiricilere<br />

devamlı olarak güncel gereksinimlerini sunabilmektedir. Bu yeni gereksinimlere göre<br />

veri ambarı sistemi düzeltilmiştir. Çeşitli çevrimlerden sonra, veri ambarı tüketicinin<br />

tüm gereksinimlerini karşılayabilecektir.<br />

Şekil 1. Veri ambarı sisteminin kurulma prosedürü<br />

214


2.1. Veri Ambarı Modellerinin Tasarımı<br />

İnşaat işletmelerindeki araştırmalara göre, insan kaynakları, malzeme, makine, iş<br />

programı, kalite, güvenlik, maliyet vb. bilgileri içeren birçok konu inşaat işletmelerine<br />

ait veri ambarında tanımlanmıştır.<br />

Veri ambarı modelinin konu yapısı, yıldız ve kar tanesi şemalarını içermektedir. Yıldız<br />

şeması, düzeltilmemiş bir takım özel tabloları içeren, analitik işlemleri desteklemek için<br />

kullanılan özel bir veri tabanı tasarım türüdür. Yıldız şeması iki tür tabloyu<br />

içermektedir: olay tabloları ve boyut tabloları. Olay tabloları, inşaat yönetimi varlıkları<br />

hakkındaki nicel ya da gerçek verileri içermektedir. Boyut tabloları ise daha küçüktür ve<br />

bir varlığın boyutlarını yansıtan tanımlayıcı bilgileri içermektedir.<br />

2.2. Veri Ambarı Sisteminin Geliştirilmesi<br />

Şekil 2. Malzeme envanterine ait yıldız şeması<br />

Hem sunucudaki hem de müşterideki bileşenlerin tasarlanması ve geliştirilmesi veri<br />

ambarı modellerine dayanan veri ambarı sisteminin geliştirilmesi için gerekmektedir.<br />

Bu bileşenler başlıca:<br />

• Sunucu üzerindeki araçlar ve bileşenler için veri çıkarma ve temizleme.<br />

• Sunucu üzerindeki yapı veri küpü ve yönetimi için olan bileşenler<br />

• Müşteriler üzerindeki veri kesişmeleri için araçlar.<br />

215


3. İnşaat Yönetimi İçin Veri Madenciliği Sistemleri<br />

İnşaat işletmelerine ait veri ambarlarının kurulma amacı veri madenciliğini<br />

desteklemektedir. İşletmenin proje yönetimini karşılayan bir takım veri madenciliği<br />

modelleri, inşaat işletmesinin veri ambarındaki geçmiş verilerle kurulmuştur.<br />

Müşterilerin araçları, veri madenciliği modellerini gözlerinde canlandırabilmekte ve<br />

işletmenin proje yönetimi sırasında karar vermesine yardımcı olabilmek için faydalı<br />

verileri tahmin edebilmektedir.<br />

Şekil 3. Veri ambarına dayanan bir veri madenciliği sistemine ait tipik bir yapı<br />

3.1. Veri Madenciliği Makinesi ( Aleti )<br />

Sistemde, veri madenciliği makinesi iki esas bileşeni içermektedir. Birisi, Analiz Servisi<br />

tarafından önerilmiş olan veri madenciliği aritmetiğinden gelmektedir. Diğeri ise<br />

üçüncü şahıs aritmetiğinden gelmektedir. Bu sistemde üç aritmetik kullanılmıştır: karar<br />

ağacının sınıflandırılması, küme analizi ve ilişki kuralı analizi.<br />

3.2. Veri Madenciliği Modelleri<br />

Sistemdeki sunucuda, bir inşaat işletmesindeki proje yönetiminin gereksinimlerini<br />

karşılayan, bir takım tipik veri madenciliği modelleri vardır. Kullanıcılar, bu modellerle<br />

kesişmeleri, tahminleri ve kararları uygun olarak işleyebilirler. Aksi takdirde,<br />

kullanıcılar bir veri kaynağı sağlayarak ve veri madenciliği aritmetiği tayin ederek kendi<br />

veri madenciliği modellerini kurabilirler.<br />

216


3.3. Veri Madenciliğinde Grafik Kullanıcısının Kesişim Noktası<br />

Veri madenciliği sistemine ait grafik kullanıcısının kesişimi, kullanıcılara sonuçları<br />

anlaşılır bir şekilde göstermektedir. Aynı zamanda, kullanıcılar veri madenciliği<br />

modellerini uygun olarak yönetebilirler. Örneğin, kullanıcılar malzeme kullanımının<br />

karar ağacı modeli ile her bir anahtar düğümündeki özdeğerlerin dağıtımını bulabilirler.<br />

Böylece gelecekteki malzeme kullanımını tahmin edebilirler. Ayrıca, kullanıcılar bir<br />

tahmin sorgusu ileri sürerek ve bazı etkileyen faktörlere karar vererek tahmin kesişimini<br />

kullanabilirler.<br />

3.4. Veri Madenciliği Sisteminin Uygulanması<br />

Sistem malzeme, makine, insan kaynakları, iş programı, kalite ve güvenliği içeren<br />

muhtelif özel fonksiyon modüllerini içermektedir. Bunlar genellikle inşaat yönetimi<br />

sırasında, bilimsel karar vermek ve projelerin fizibilite değerlerini ölçmek için<br />

kullanılmaktadır.<br />

Teşekkür Bu çalışmaya verdikleri destekten dolayı Sayın Hocam Prof.Dr. Ekrem<br />

MANİSALI’ya şükranlarımı sunarım.<br />

4. Sonuçlar<br />

Bu makale, bir inşaat işletmesinin proje yönetimi için veri ambarı ve veri madenciliği<br />

sistemlerinin geliştirilmesini içermektedir. Aynı zamanda, inşaat işletmelerinin<br />

gereksinimleriyle yüzleşerek kaynak, iş programı, kalite, güvenlik vb. için muhtelif özel<br />

analiz araçlarının geliştirilmesi anlatılmaktadır. Sonuçlar, bu sistemi muhtelif inşaat<br />

projelerinde kullanmanın inşaat işletmelerinin yönetim projeleri esnasında karar<br />

vermeye yardımcı olduğunu desteklemektedir. Ayrıca veri madenciliği tekniklerinin<br />

kullanılması, tesis ve inşaat müdürlerine hizmet, bakım konularını teşhis etmede<br />

yardımcı olmakta ve yapıların yaşam döngüsüne değer katmak için stratejik<br />

planlamanın iyileştirilmesini yönetmektedir.<br />

Kaynaklar<br />

[ 1 ] J. Zhang, T. MA, Q. Shen, “Application of Data Warehouse and Data Mining in<br />

Construction Management”, The Ministry of Science and Technology of China, Hong<br />

Kong, China, 2002.<br />

[ 2 ] J.S. Gero, R.M. Reffat, W. Peng, P. Liew, J. Rosenblatt, “Using Data Mining<br />

Techniques for Improving Building Life Cycle”, University of Sydney, Australia, 2003.<br />

217


İnşaat Firmalarında Bilgi Yönetimi Stratejisi<br />

Erkan Karaman<br />

Balıkesir Üniversitesi<br />

Müh.-Mim. Fak. İnşaat Müh. Böl.<br />

Çağış kampüsü, Balıkesir<br />

E-posta: ekaraman@balikesir.edu.tr<br />

Öz<br />

231<br />

Serdar Kale<br />

Balıkesir Üniversitesi<br />

Müh.-Mim. Fak. Mimarlık. Böl.<br />

Çağış kampüsü, Balıkesir<br />

E-posta: skale@balikesir.edu.tr<br />

Bilgi yönetimi stratejisi (BYS), bilgi yönetiminin açıklanmasında kullanılan önemli<br />

kavramlardan biridir. Bilgi yönetimi stratejisi, mevcut bilgi yönetimi uygulamalarında<br />

gerçekleşen değişiklikleri ve bu değişikliklere ulaşmanın yollarını tanımlamaktadır.<br />

Bilgi yönetimi stratejisi ile ilişkili literatür çalışmaları incelendiğinde; kaynağına göre<br />

BYS, firmaların bilgi yönetimi stratejisinin belirlenmesinde önemli etkenlerden biri<br />

olduğu görülmektedir. Kaynağına göre BYS; içsel ve dışsal yönlü olarak<br />

gruplandırılmaktadır. Literatürdeki bilgi yönetimi tanımları incelenmiş ve bu çalışmada<br />

inşaat sektörü için bilgi yönetimi; ürün, servis ve süreç üzerinde profesyonel alan<br />

bilgisinin ortaya çıkartılması, dağıtılıp yayılması, uygulanması ayrıca firma içinde<br />

korunması süreçlerini kapsayan entegre bir yaklaşım olarak tanımlanmıştır. Bir firmada<br />

bilgi yönetiminin etkili ve etkin biçimde uygulanabilmesi, öncelikle bu süreçleri<br />

sağlayacak bilgi yönetim altyapısı (sağlayıcıları) ile mümkündür. Literatür incelemesi<br />

sonucunda bilgi yönetimi altyapısı: (1) firma teknolojisi,(2) firma kültürü, (3) firmanın<br />

organizasyonel yapısı olarak ifade edilmiştir. Bu çalışmada, kaynağına göre bilgi<br />

yönetimi stratejisi kavramı inşaat sektöründe ana yüklenici konumunda bulunan<br />

firmalar için araştırılmaktadır. İnşaat firmalarında uygulanan kaynağına göre bilgi<br />

yönetimi stratejisine ilişkin küme analizi yapılmış, her bir kümedeki bilgi yönetim<br />

stratejisi, firmaların bilgi yönetim altyapısı bağlamında incelenmiştir. Araştırma<br />

bulguları, kaynağına göre bilgi yönetimi stratejisinin her firmada belirli bir ölçüde<br />

uygulandığını göstermekte ve ‘bilgi yönetimi stratejisi’ ile ‘bilgi yönetimi altyapısı’<br />

arasında birbirini etkileyen anlamlı bir ilişkinin olduğunu ortaya çıkarmaktadır.<br />

Anahtar sözcükler: İnşaat firmalarında bilgi yönetimi, bilgi yönetim stratejileri,<br />

kaynağına göre bilgi yönetimi stratejisi, küme analizi.<br />

Giriş<br />

İnşaat firmaları, üretim tabanlı ekonomiden (ü-ekonomisi) bilgi tabanlı ekonomiye (bekonomisi)<br />

doğru bir geçiş içerisindedirler (örn; Seetharaman ve diğerleri 2002).<br />

Üretim tabanlı ekonomilerde temel bileşenler hizmet ve malların üretimindeki finansal<br />

sermayenin (örn; para, makine, iş gücü) kontrolünde gerçekleşmektedir. Üretim faktörü<br />

olarak bilginin kullanılması, üretim tabanlı ekonomilerde göreceli olarak azdır. Bilgi<br />

ekonomisinin temel bileşenleri ise mal ve servislerin üretiminde kullanılan bilginin<br />

ölçümü ve yönetimi üzerine kurulmuştur. İnşaat firmalarının b-ekonomiye doğru<br />

geçişi, inşaat yönetimi literatürlerine (örn; Kululanga 2001, Kamara ve diğerleri 2005)<br />

bilgi yönetimi kavramının girmesini sağlamıştır.


Küresel ekonomide bir firmanın en büyük rekabet avantajı olan bilgi, aynı zaman da o<br />

firmayı diğer firmalardan farklı kılan bir unsurdur (Davenport ve Prusak, 1998). Bilgi<br />

Yönetiminin artan önemini kavrayamayan firmalar ise rekabet etme gücünü<br />

kaybedebilmekte ve sektörden çekilmek zorunda kalabilmektedir (OECD 2001). Bilgi<br />

yönetimi kavramına gösterilen bu ilginin artması, günümüz iş dünyasında yer alan<br />

inşaat firmalarının dikkatini çekmiştir (Kululanga 2001).<br />

Bilgi ve bilgi yönetimine gösterilen ilginin artmasından dolayı, bilgi yönetimi konusu<br />

birçok araştırmacı tarafından (örn; Nonaka 1994, Wiig 1995, Alavi 1997, Kıvrak 2005,<br />

Çıdık, 2008) incelenmiştir. Literatürde (örn; Choi ve Lee, 2002) bilgi yönetimi ile<br />

ilişkili çalışmaların büyük bir bölümünde, bilgi yönetimi iki başlık altında incelenmiştir:<br />

(1) bilgi yönetimi stratejileri ve (2) bilgi yönetim altyapısı. Bu çalışmada, bilgi<br />

yönetimi stratejisi kavramı inşaat sektöründe ana yüklenici konumunda bulunan<br />

firmalar için araştırılmaktadır. İnşaat firmalarında uygulanan bilgi yönetimi stratejisine<br />

ilişkin küme analizi yapılmış, her bir kümedeki bilgi yönetim stratejisi, firmaların bilgi<br />

yönetim altyapısı bağlamında incelenmiştir.<br />

Bilgi Yönetimi<br />

Bilgi, bugünün ve yarının firmaları için önemli bir konu haline gelmiştir. 1800’lü<br />

yılların sonlarında tarıma dayalı arazi kullanımı, 20. yüzyılda endüstrileşme<br />

makineleşme ve sermayenin oluşturduğu kentsel işgücüne dönüşmüştür. 21. yüzyılda<br />

ise üretim alanı, işgücü ve sermaye bileşenlerinden oluşan yeni bir yapılanma<br />

gerçekleşmiştir. Bu yapılanmanın içerisinde bilginin yönetilmesi, günümüz<br />

ekonomisinde firmaların başarısı için hayati önem taşımaktadır.<br />

İlk olarak Dr. Karl Wiig (1986) tarafından işletme/yönetim literatürüne kazandırılan<br />

bilgi yönetimi, firma performansını arttırmak için bilgiyi eyleme dönüştürmeye yönelik<br />

bilinçli bir strateji olarak tanımlanmıştır (Plunkett 2001). Gold ve diğerleri (2001) bilgi<br />

yönetimini; rekabet yeteneğini arttırmak için bilgiyi üretme, yayma, uygulama ve<br />

korumaya yönelik stratejiler ve süreçler bütünü olarak tanımlar. Plunkett (2001) bilgi<br />

yönetimini; firmaların hedeflerini gerçekleştirmek için bilginin nasıl üretileceği,<br />

uygulanacağı ve yönetilebileceğini tanımlayan sistematik bir süreç olarak adlandır.<br />

Kim (2000) bilgi yönetimini; eğitim, öğrenim ve deneyimlerin firma faaliyetlerini<br />

etkilemesi sonrasında oluşan bireye ve firmaya ilişkin, açık ve örtülü her türlü bilgi<br />

kaynağının belirlenmesi, tanımlanması, yönetilmesi ve paylaşılması işlemlerini firmanın<br />

yapısına göre uyarlayan ve uygulayan bir bilim dalı olarak tanımlar.<br />

İşletme/yönetim literatüründeki bilgi yönetimi tanımları incelenmiş, bu çalışmada inşaat<br />

sektörü için bilgi yönetimi; ürün, servis ve süreç üzerinde profesyonel alan bilgisinin<br />

ortaya çıkartılması, düzenlenmesi, uygulanması ve firma içinde korunması süreçlerini<br />

kapsayan entegre bir yaklaşım olarak tanımlanmıştır. Bilgi yönetiminin ilk adımında,<br />

firmaların izleyeceği stratejinin tanımı yapılmıştır.<br />

232


Bilgi Yönetim Stratejisi<br />

Bilgi yönetim stratejisi, bilginin nasıl üretildiğini, sınıflandırıldığını, dağıtıldığını ve<br />

kullanıldığını açıklayan, bilginin nasıl yönetileceğini ortaya koyan bir plan veya<br />

yönetimsel yaklaşımdır. Bilgi yönetim stratejisi, mevcut bilgi yönetimi<br />

uygulamalarında gerçekleşen değişiklikleri ve bu değişikliklere ulaşmanın yollarını<br />

tanımlamaktadır (Back ve Moreu 2001). Bilgi yönetim stratejisi, bir firmada<br />

gerçekleştirilen her faaliyet noktasında firmanın en uygun bilgiye sahip olması için<br />

bilginin yaratılmasına, saklanmasına, organize edilmesine, yenilenmesine,<br />

paylaşılmasına ve kullanılmasına odaklanmaktadır (Wiig 1997).<br />

Bilgi yönetim stratejisi (BYS); teknolojinin, kültürel değişimin, yeni bir ödüllendirme<br />

sistemi kavramının firmada uygulanmasına odaklanmaktadır. Bu kavramlar firma<br />

içerisine iyi uyarlandıkları ve bütünleştirildikleri takdirde, teknik ve kurumsal<br />

girişimler, bilgi yönetim sürecini destekleyecek sağlam birer adımdır. Etkili bir bilgi<br />

yönetim stratejisi, bir kurumda teknolojik sistemlerin, sosyal ve kültürel unsurların,<br />

değişim ve gelişimin, insan kaynakları yönetiminin ve tüm çalışanların sürece gönüllü<br />

katılımlarını sağlar (Tiwana.2003). Literatürde (Bierly ve Chakrabarti 1996, Zack<br />

1999) kullanılan iki bilgi yönetim stratejisi vardır: (1) odağına göre BYS, (2) kaynağına<br />

göre BYS. Bu çalışmada, inşaat sektöründe uygulanan bilgi stratejileri, kaynağına göre<br />

BYS bağlamında incelenmiştir. Bu stratejide firmalar, bilgiyi ya kendi iç<br />

kaynaklarından üretme ya da dış kaynaklardan temin etme yoluna giderler. Bundan<br />

dolayı bu sınıflandırma içsel yönlü ve dışsal yönlü bilgi yönetimi stratejisi olarak iki<br />

boyutta ele alınır. Kaynağına göre bilgi yönetim stratejisinin başarıyla uygulandığı<br />

firmalar, içsel yönlü ve dışsal yönlü bilgiyi birlikte yönetebilenlerdir.<br />

İçsel yönlü BYS, firma sınırları içerisindeki bilgi paylaşımına ve üretimine odaklanan<br />

bir stratejidir. İçsel kaynaklardan bilgi elde edilmesi süreci, firmada mevcut ama şu ana<br />

kadar kullanılmamış hammaddelerin kullanılması olarak tanımlanmaktadır. Firmada,<br />

zaten örtülü bir bilgi mevcuttur ama henüz kolektif bilgi tabanına ulaşılmamıştır.<br />

Çalışanların deneyimlerini firmaya aktaramaması, bunun en önemli nedenidir.<br />

Firmalarda, çalışanların bilginin, kurumsal bilgiden daha fazla olması, iç kaynaktan<br />

yeteri kadar bilgi edinilemediğinin en önemli göstergesidir. Dolayısıyla, kurumların en<br />

önemli bilgi kaynağının belli kısmı sürekli atıl durumdadır (Klimecki ve Lassleben,<br />

999). İçsel yönlü bilgi yönetim stratejisi, firma sınırları içerisindeki bilgi paylaşımına ve<br />

üretimine odaklandığında, firma içinde üretilen bilginin, yeni bilginin yaratılması veya<br />

mevcut bilginin kapsamının geliştirilmesi için önemli bir kaynak olacaktır. Firma içi<br />

bilginin doğruluğu, yeni bilgilerin üretimi açısından önemlidir. Çünkü bu bilgiler yeni<br />

bilgilerin oluşturulmasında en önemli kaynak olarak kullanılır. Firma içerirsinde<br />

üretilen bilgi ne kadar doğru ve çok miktarda olursa, o firma sektördeki diğer firmalara<br />

göre avantajlı bir konumda olacaktır.<br />

Dışsal yönlü BYS, firma çevresindeki tüm bilgiyi transfer etmek ve diğer kazanımlar<br />

veya gözlem yoluyla dışarıdaki bilgiyi firmaya getirmeye çalışan bir stratejidir.<br />

Firmada, gerekli değişimi sağlayabilmek için firma iç bilgilerinin yeterli olmaması<br />

durumunda dış kaynaktan bilgi alımı tercih edilmektedir. Dış kaynaklardan bilgi<br />

edinimi, büyük belirsizlik ve risk içeren, oldukça pahalı bir yöntemdir. Ayrıca, dış<br />

kaynaktan elde edilen bilginin firma içinde kullanılmasında ve uygulanmasında sorun<br />

yaşanabilmektedir. Diğer ifadeyle, bilginin yararlı olup olmadığı, alındığı zaman belli<br />

değildir. Bilginin firma temeline yayılması ve firmada kullanılması, ancak firma<br />

233


üyelerinin alınan bilgiye uyum sağlaması ve onun geliştirilmesi için çaba sarf etmesiyle<br />

mümkün olur (Klimecki, Lassleben, 1999). Dışarıdaki bilgiyi getirmeye çalışan bir<br />

strateji olduğundan, yeni bilginin büyük bir kısmı rakip firma bilgisinin geliştirilmesi ya<br />

da analizi ile elde edilir. Firmalara dışarıdan bilgi getirilmesinde en çok kullanılan<br />

yöntemlerden biri diğer firmalarla anlaşma veya işbirliği yapmaktır. Bu tip ortaklıklar,<br />

firmalarda çalışan personelin ortak projelerde birbirleri ile diyalog kurma imkanı<br />

sağlayacaktır. Ayrıca firmalar tarafından karşılıklı verilecek eğitim seminerleri, bilginin<br />

yayılımı bağlamında önemlidir. Firmalar; sektördeki gelişmelerin ve yeniliklerin<br />

gerisinde kalmamalı, rakiplerinin yaptıkları hakkında sürekli bir bilgiye sahip olmalı,<br />

onları kontrol altında tutmalıdırlar.<br />

Firmaların uyguladıkları bilgi yönetim stratejilerini etkileyen önemli faktörlerden biri<br />

bilgi yönetim altyapısıdır (örn; Gold 2001).<br />

Bilgi Yönetim Altyapısı<br />

Bir firmada bilgi yönetiminin etkili ve etkin biçimde uygulanabilmesi öncelikle bu<br />

süreçleri sağlayacak bilgi yönetimi altyapısı ile mümkündür (Tiwana, 2000). Literatür<br />

incelemesi (Gold 2001, Chuang 2004) sonucunda bilgi yönetim altyapısı (1) firma<br />

teknolojisi,(2) firma kültürü, (3) firmanın organizasyonel yapısı olarak ifade edilmiştir.<br />

Bilgi yönetim altyapısını oluşturan unsurlardan ilki “firma teknolojisi”dir. 1980’li<br />

yıllardan itibaren bilgi ve iletişim teknolojilerinde yaşanan köklü değişimler is dünyası<br />

için birçok fırsatı beraberinde getirmiştir. Firmaların bünyelerinde, yaptıkları işlerde<br />

bilgi ve iletişim teknolojileri kullanımının başlamasıyla firmanın ve firmayı oluşturan<br />

birimlerin etkinliğinin arttığı görülmüştür (Hope 1997). Şüphesiz bilgi yönetimi,<br />

yalnızca teknolojiye bağımlı değildir ancak teknolojik altyapı, bilgi yönetiminin<br />

kesinlikle vazgeçilmez bir parçasını oluşturmaktadır (Davenport ve Prusak 1998,<br />

Thierauf 1999).<br />

Bilgi yönetim altyapısını oluşturan unsurlardan ikincisi “kurum kültürü”dür. Firmada<br />

bilginin önemli bir bölümü; sosyal süreçlerde, kurum geleneklerinde, uygulamalarında<br />

ve değerlerinde saklıdır. Bu bakımdan firmada bilgiyi harekete geçirebilmek ve<br />

firmanın sahip olduğu bilgi birikiminden maksimum düzeyde istifade edebilmek için<br />

çalışanların gönüllü katılımının sağlanması, uygun bir zeminin hazırlanması ve tüm<br />

bunları destekleyen bir kurum kültürünün oluşturulması gereklidir (Koulopoulos ve<br />

Frappaolo 1999) Miller (1995) firmalardaki iletişim üzerine yaptığı çalışmada firma<br />

kültürünü tahminler, değerler ve faydaların bir kümesi olarak tanımlamıştır. Dessler’e<br />

(1998) göre kurum kültürü bir firmada tüm çalışanlar tarafından paylaşılan inançlar,<br />

normlar, gelenekler ve değer yargılar olarak ifade edilmiştir. Gupta (2000) firma<br />

kültürünü; bir firmanın çalışanlarının resmi ve resmi olmayan beklentilerini<br />

yönlendiren, firmaya uygun personel tiplerini belirleyen, personelin firma içinde ve<br />

dışında diğer insanlarla etkileşimini etkileyen bir kavram olarak tanımlar. Bilgi kavramı<br />

sosyal bir nitelik taşıdığından dolayı kurum kültürü, bilgi yönetiminin başarılı biçimde<br />

uygulanabilmesi bağlamında son derece önemlidir (Lang 2001).<br />

Bilgi yönetim altyapısını oluşturan unsurlardan üçüncüsü ise “firmanın organizasyonel<br />

yapısı”dır. Bilgi yönetimi uygulamalarının başarısında, firmaların teknolojik, kültürel<br />

altyapı, kadar firmanın organizasyonel yapısı da önemli rol oynar. Bu açıdan bilgi<br />

yönetimine uygun bir yapının firmalarda kurulması bilgi yönetiminin başarısı için<br />

234


üyük önem taşımaktadır (Beijerse 1999, Narasimha 2001). Etkin bilgi yönetimini<br />

kolaylaştıracak bir organizasyonel yapı kurulurken; öğrenen, bilginin üretilmesini ve<br />

paylaşımını destekleyen bir firmaya ihtiyaç duyulur (Davenport ve Prusak 1998,<br />

Nonaka ve Takeuchi 1995). Hiyerarşik bir yönetim yapısında; çalışanların kendi<br />

aralarındaki, çalışanlarla danışmanlar arasındaki haberleşme ve bilgi paylaşımı sınırlı<br />

olmaktadır. Bilgi üreten firmaların yapısı, biçimsel bir yapı olmaktan çok insan<br />

merkezli bir örgütlenmedir. Firma içi örgütlenmenin insan merkezli olması, bilgi<br />

üretimin önündeki engellerin aşılmasını kolaylaştıracaktır (Pfeffer 1992). Bilgi<br />

birikiminin etkin yönetimi ve uygulaması etkin örgütsel yapıların varlığına bağlıdır ve<br />

bu yapılar bilgilerin firma içinde yayılmasına yaramaktadır (Storck ve Hill, 2000).<br />

Örneklem, Hedef Yanıtlayıcılar ve Yöntem<br />

Bu çalışmada, Türk İnşaat Sektöründe yer alan firmaların uyguladıkları bilgi yönetim<br />

stratejileri incelenmiştir. Firmaların bilgi yönetim stratejilerinin, bilgi yönetim altyapısı<br />

üzerindeki etkisi ölçülmüştür. Bilgi yönetimini uygulayan firmaları gösteren herhangi<br />

bir veritabanı olmadığından araştırma örnekleminin belirlenmesinde yargısal örnekleme<br />

yoluna gidilmiştir. Bu metotta örnekler, araştırmaya katkıları dikkate alınarak<br />

araştırmacılar tarafından belirlenmektedir (Kinnear 1991).<br />

Bu araştırmanın örneklem alanı, firmalarının finansal ve beşeri ölçeği dikkate alınarak<br />

oluşturulmuştur. Ayrıca, inşaat firmalarının yirmi ve daha fazla personele sahip<br />

olmaları, bünyelerinde insan kaynakları birimi bulundurmaları da örneklem alanının<br />

belirlenmesine etken olmuştur. Araştırmada yer alan bilgi yönetim altyapısı kavramı,<br />

üst konumdaki yöneticileri kapsamaktadır. Bu nedenle firma yöneticileri, genel müdür<br />

ve yardımcıları, proje müdürleri ve teknik ofis müdürleri araştıranın hedef<br />

yanıtlayıcıları olarak tespit edilmiştir. Ana kütle ve hedef yanıtlayıcılar belirlendikten<br />

sonra, yukarıda belirtilen kriterlere uyan Türkiye’deki 300 inşaat firması gerek ziyaret<br />

edilerek gerekse telefon yolu ile temasa geçilip e-posta yolu ile toplam 300 anket formu<br />

araştırmaya katılmayı kabul eden firma yetkililerine dağıtılmıştır.<br />

Bu çalışmada, kullanılan ölçüm soruları literatürden (Lee ve Choi 2003, Gold 2001,<br />

Choi ve Lee 2002) alınmış, inşaat sektöründe uygulanması için yeniden düzenlenmiştir.<br />

İnşaat firmalarında uygulanması için bir anket formu hazırlanmıştır. Anket sorularının<br />

değerlendirilmesi, hiç katılmıyorum ile tamamen katılıyorum arasında değişen yedili<br />

Likert ölçeği ile yapılmıştır. Anket formunda, bilgi yönetim stratejisini ölçmeye<br />

yönelik 11, bilgi yönetim altyapısını ölçmeye yönelik 34 soru yer almaktadır.<br />

Anketlerden elde edilen veriler istatistiksel değerlendirme için SPSS 16 analiz<br />

programına aktarılmıştır. SPSS 16 programı ile ankette bulunan soruların güvenilirlik<br />

analizleri yapılmıştır. Güvenilirlik analizi, ölçüm konuları içerisinde yer alan soruların<br />

kendi içerisindeki tutarlılığını belirlemek amacıyla Cronbach's Alpha (α) değerine<br />

bakılarak yapılmaktadır. Güvenilirlik analizi sonucunda 0 ile 1 aralığında (0 ≤ α ≤ 1)<br />

değişen bir Cronbach's Alpha (α) değeri hesaplanmıştır. Son olarak inşaat firmalarını,<br />

uyguladıkları bilgi yönetim stratejilerine göre sınıflandıracak küme analizleri<br />

yapılmıştır. İnşaat firmalarının, uyguladıkları bilgi yönetim stratejilerine göre, firmadaki<br />

bilgi yönetim altyapısının değerlendirilmesi ANOVA (varyans analizi) ile yapılmıştır.<br />

235


Araştırma Bulguları ve Tartışma<br />

Bu çalışmada - 54’ü Müteahhitler Birliği’ne üye - 105 büyük ölçekli inşaat firması<br />

anket formunu doldururken, geri kalanlar zamansızlıktan veya daha başka sebeplerden<br />

dolayı anket formunu doldurmamışlardır. 105 büyük ölçekli Türk inşaat firmasından<br />

elde edilen sonuçlar istatistiksel olarak değerlendirilmiştir. Çalışma sonunda nihai<br />

cevap oranı %35 olmuştur. Bu cevap oranı analiz birimi firma olduğundan ve soru<br />

formu örgütsel boyutta kapsamlı sorular içerdiğinden kabul edilebilir bir orandır.<br />

Bilgi yönetim stratejilerinin bilgi yönetim altyapısı üzerindeki etkilerini belirleyebilmek<br />

için firmalardan elde edilen veriler analiz edilmiştir. İstatistiksel değerlendirme için<br />

hazırlanan soruların dağılımı ve elde edilen yanıtların ortalaması, standart sapması ve<br />

Cronbach's Alpha değerleri Tablo 3’te gösterilmiştir. Güvenilirlik analizi sonucu Cronbach<br />

Alpha değerleri incelendiğinde, içsel yönü BYS ve kültürel bilgi yönetim altyapısına<br />

ilişkin iki soru Cronbach Alpha değerini çok düşürdüğü için bu sorular<br />

değerlendirilmeye alınmamıştır. Tablo 1’de, her bir ölçüm konusuna ait Cronbach<br />

Alpha değerleri verilmiştir. Cronbach Alpha değerinin 0.70’den büyük olması (α ≥<br />

0.70), ilgili ölçüm konusuna ait soruların güvenilir olarak kabul edilebileceğini gösterir<br />

(örn; Nunally 1978).<br />

Tablo 3. Ölçüm parametrelerine ilişkin dağılım, ortalama, standart sapma ve Cronbach's<br />

Alpha değerleri<br />

Ölçüm Konuları Soru sayısı Ortalama Std Sapma<br />

Cronbach's<br />

Alpha (α)<br />

Dışsal yönlü BYS 5 3.66 1.31 0.83<br />

İçsel yönlü BYS 6 5.65 0.88 0.91<br />

Teknolojik BY Altyapısı 11 5.71 0.73 0.83<br />

Kültürel BY Altyapısı 12 5.79 0.80 0.80<br />

Yapısal BY Altyapısı 11 4.94 0.95 0.84<br />

Firmaları uyguladıkları bilgi yönetim stratejisine göre gruplandırabilmek için küme<br />

analizi yapılmıştır. Küme analizi, en basit tanımıyla benzer özellik gösteren veri<br />

elemanlarının kendi aralarında gruplara ayrılmasıdır. Literatürde küme analizini<br />

açıklayan birçok tanım bulunmaktadır (örn; Berkhin 2002, Karypis 1999). Bu tanımlara<br />

göre her küme temsil ettiği nesneleri en iyi ifade edecek şekilde düzenlenir. Küme<br />

işleminin uygulandığı veri setindeki her bir veriye nesne adı verilir. Bu nesneler iki<br />

boyutlu düzlem üzerinde noktalarla gösterilir. Küme analizi, veri indirgeme veya<br />

nesnelerin doğal sınıflarını bulma gibi çeşitli amaçlarla kullanılmaktadır (Berkhin 2002,<br />

Karypis 1999, Bilgin 2003). Bu çalışmada bilgi yönetim stratejileri dört kümede<br />

değerlendirilmiştir (örn; Bierly ve Chakrabarti, 1996). Bu çalışmada küme analizi<br />

sonucu elde edilen değerler Tablo 1 ’de verilmiştir.<br />

Tablo 1. Bilgi yönetim stratejisine göre sınıflandırma için küme analizi<br />

1. Grup 2. Grup 3. Grup 4. Grup<br />

Dışsal Yönlü - 5.53 2.00 3.18<br />

İçsel Yönlü - 5.68 2.95 5.81<br />

Grup Sayıları - 24.000 5.000 76.000<br />

236


Dışsal Yönlü<br />

Yüksek<br />

Düşük<br />

ort = 3.661<br />

1. Grup<br />

Sömürücü<br />

3. Grup<br />

Yalnızlığı Seven<br />

Şekil 2. İnşaat firmalarının bilgi yönetim stratejisine göre sınıflandırılması<br />

Tablo 1’den elde edilen değerler Şekil 2’de gösterilmiştir. Her bir grup uyguladıkları<br />

bilgi yönetim stratejisini ifade edecek biçimde adlandırılmıştır: (1) Sömürücü;<br />

firmaların dışsal yönlü öğrenmelerinin, içsel yönlü öğrenmelerine göre daha kuvvetli<br />

olduğu grup, (2) Araştırıcı; firmaların içsel yönlü öğrenmelerinin, dışsal yönlü<br />

öğrenmelerine göre daha kuvvetli olduğu grup, (3) Yalnızlığı seven; firmaların dışsal ve<br />

içsel yönlü öğrenmelerinin düşük olduğu grup, (4) Yenilikçi, firmaların dışsal ve içsel<br />

yönlü öğrenmelerinin yüksek olduğu grup (örn; Bierly ve Chakrabarti, 1996).<br />

Yapılan analiz sonucu (Tablo 3, Şekil 2) 4. grupta yer alan firmalar, dışsal yönlü bilgi<br />

yerine içsel yönlü bilgiye daha çok önem vermekte ve bu grupta 76 inşaat firması yer<br />

almaktadır. 2. grupta yer alan firmalarda içsel ve dışsal yönlü bilgiye verilen önem çok<br />

fazla ve bu grupta 24 inşaat firması yer almaktadır. 3. grupta yer alan firmalarda içsel<br />

ve dışsal yönlü bilgiye verilen önem çok azdır. Yapılan analiz sonucunda 5 inşaat<br />

firması bu grupta yer almıştır. Yapılan analizde dışsal yönlülüğü kuvvetli içsel<br />

yönlülüğü zayıf firma sayısı sıfırdır.<br />

Kaynağına göre bilgi yönetim stratejisinin, firmaların bilgi yönetim altyapısı üzerinde<br />

nasıl bir etkisi olduğu hesaplanmıştır. Bu etkinin belirlenmesi için değişkenlere ilişkin<br />

varyasyon (ANOVA) analizi yapılmıştır. Elde edilen sonuçlar ve bu sonuçlara ilişkin F<br />

ve p (istatistiksel anlamlılık) değerleri Tablo 4’te gösterilmiştir.<br />

Tablo 4. Küme analizine ilişkin ortalama değerler<br />

Kümeler İstatistiksel Uygunluğu<br />

1 2 3 4 F değeri p anlamlılık değeri<br />

Kültürel - 5.917 4.380 5.849 6.468 0.001***<br />

Teknolojik - 5.708 4.891 5.767 2.726 0.048***<br />

Yapısal - 5.254 2.727 4.981 13.561 0.001***<br />

* p≤0.05 , ** p≤0.01 , ***p≤0.001<br />

Düşük İçsel Yönlü<br />

Yüksek<br />

237<br />

2. Grup<br />

Yenilikçi<br />

ort = 5.645<br />

4. Grup<br />

Araştırıcı


Tablo 4’te, analize ilişkin F ve p anlamlılık değerleri incelendiğinde, elde edilen<br />

sonuçların istatistiksel açıdan tesadüfü bulunmuş değerler olmadığı, her bir değerin<br />

istatistiksel açıdan anlamlı olduğu (p≤0.05) görülmüştür. Kaynağına göre bilgi yönetim<br />

stratejilerinin oluşturduğu dört grupta, firmaların bilgi yönetim altyapısına ilişkin<br />

değerlerinin nasıl değiştiği gösterilmiştir. Yenilikçi olarak adlandırılan -2. grupta yer<br />

alan- firmaların, kültürel BY altyapısı, teknolojik BY altyapısı, yapısal BY altyapısı<br />

göstergeleri diğer üç gruptaki firmaya göre en yüksek düzeydedir. Yalnızlığı Seven<br />

olarak adlandırılan -3. grupta yer alan- firmaların, kültürel BY altyapısı, teknolojik BY<br />

altyapısı, yapısal BY altyapısı göstergeleri dört grup içerisinde, en kötü durumdadır.<br />

Araştırıcı olarak adlandırılan - 4. grupta yer alan- firmaların, kültürel BY altyapısı,<br />

teknolojik BY altyapısı, yapısal BY altyapısı göstergeleri dört grup içerisinde, ikinci<br />

sıradadır. Sömürücü olarak adlandırılan 1. grupta ise firma bulunmamaktadır.<br />

Sonuçlar<br />

Bu çalışmada, bilgi yönetimi stratejisi kavramı inşaat sektöründe ana yüklenici<br />

konumunda bulunan firmalar için araştırılmıştır. İnşaat firmalarında uygulanan bilgi<br />

yönetimi stratejisine ilişkin küme analizi yapılmış, her bir kümedeki bilgi yönetim<br />

stratejisi, firmaların bilgi yönetim altyapısı bağlamında incelenmiştir. Araştırma<br />

bulguları, bilgi yönetimi stratejisinin her firmada belirli bir ölçüde uygulandığını<br />

göstermekte ve ‘bilgi yönetimi stratejisi’ ile ‘bilgi yönetim altyapısı” arasında birbirini<br />

etkileyen anlamlı bir ilişkinin olduğunu ortaya çıkarmaktadır. Elde edilen sonuçlarda<br />

firmalar, içsel yönlü BYS’ni dışsal yönlü BYS’ne göre daha fazla tercih etmektedir.<br />

İnşaat firmaları bağlamında; dışsal ve içsel yönlü BYS’lerinin her ikisini uygulayabilen<br />

firmaların bilgi yönetim altyapısına ilişkin göstergeler en üst seviyede çıkmıştır. İçsel<br />

yönlü stratejinin, dışsal yönlüğe göre daha baskın olduğu firmalarda bilgi yönetim<br />

altyapısına ilişkin göstergeler önem derecesine göre ikinci sırda yer almıştır. Dışsal ve<br />

içsel yönlü BYS’lerinin her ikisini de uygulayamayan firmaların bilgi yönetim<br />

altyapısına ilişkin göstergeler en düşük seviyededir. Dışsal yönlü stratejinin, içsel<br />

yönlüğe göre daha baskın olması durumu, analize katılan firmalarda görülmemiştir.<br />

Kaynaklar<br />

Alavi, M., (1997) KPMG peat marwick U.S.: One giant brain, Harvard Business<br />

School, 75-95.<br />

Back, E., Moreu K.A. (2001), Information management strategy for project<br />

management, Project Management Journal, 32, 1.<br />

Beijerse, R. (1999), Questions in knowledge management: defining and conceptualizing<br />

a phenomenon, Journal of Knowledge Management, 3, 2, 94-110.<br />

Berkhin P. (2002), Survey of clustering data mining techniques, San Jose, California,<br />

USA, Accrue Software Inc.<br />

Bhatt, G.D. (2001), Knowledge management in organizations: examining the interaction<br />

between technologies, techniques, and people, Journal of Knowledge Management, 5, 1,<br />

68-75.<br />

Bierly, P, Chakrabarti, A., “Generic knowledge strategies in the US pharmaceutical<br />

industry”, Strategic Management Journal, (1996), 123-135.<br />

238


Bilgin T., (2003), Veri madenciliğinde kümeleme analizi yöntemi uygulaması, Yüksek<br />

Lisans Tezi, Marmara Üniversitesi, Fen Bilimleri Enstitüsü, Bilgisayar ve Kontrol<br />

Eğitimi.<br />

Choi, B., Lee, H. (2002), Knowledge management strategy and its link to knowledge<br />

creation process, Expert Systems with Applications, 23, 173-87.<br />

Chuang S.H. (2004), A resource-based perspective on knowledge management<br />

capability and competitive advantage: an empirical investigation, Expert System with<br />

Applications, 27, 459-465.<br />

Çıdık M.S. (2008), Türk İnşaat Sektöründeki Bilgi Yönetimi Uygulamalarında Yaşanan<br />

Problemler ve Çözüm Önerileri, Yüksek Lisans Tezi, İstanbul Teknik Üniversitesi.<br />

Davenport, T.H. ve Prusak L., (1998) Working knowledge, Harvard Business School,<br />

Boston.<br />

Dessler, G. (1998), Management, Prentice-Hall, USA.<br />

Gold, A. H., Malhotra A. ve Segars A.H. (2001), Knowledge management: an<br />

organizational capabilities perspective, Journal of Management Information Systems,<br />

18,1, 185-214.<br />

Gupta, A.K. ve Govindarajan, V. (2000), Knowledge management's social dimension:<br />

lessons from nucor steel. Sloan Management Review, 42, 1, 71-81.<br />

Hope T. (1997), Competing in the third wave, Boston, Harvard Business School, sf.45.<br />

Kamara, J M, Anumba, C J ve Carrillo, P M., (2005) Knowledge management in<br />

construction, Blackwell Science Publishers, 103-120, Oxford.<br />

Karypis G., Han E. H. ve Kumar V. (1999), CHAMELEON: A hierarchical clustering<br />

algorithm using dynamic modeling, IEEE Computer, 32, 8, 68-75.<br />

Kim, S. (2000), The roles of knowledge professionals for knowledge management,<br />

INSPEL-International Journal of Special Libraries, 34, 1, 1-8.<br />

Kinnear, T.C. ve Taylor, J.R. (1991), Marketing research: an applied approach, fourth<br />

edition, McGraw-Hill, Singapore.<br />

Klimecki, R., Lassleben, R. (1999), What causes organizations to learn? , In: M.<br />

Easterby-Smith, L. Araujo and J. Burgoyne (Eds.), Organizational learning (proceedings<br />

of the 3rd international conference on organizational learning), Vol. 2, Lancaster,<br />

England, p. 551-577.<br />

Koulopoulos, T. ve Frappaolo, C. (1999), Smart things to know about knowledge<br />

management, Capstone Publishing Limited, UK.<br />

Kıvrak S., Arslan G. (2005) ''İnşaat Sektöründe Yüklenici Firmalar için Web-Tabanlı<br />

Bilgi Yönetimi Sistemi'', 3. Yapı İşletmesi Kongresi, 214-225, 29-30 Eylül 2005, İzmir.<br />

Kıvrak S. (2005) ''İnşaat Sektöründe Yüklenici Firmalar için Web-Tabanlı Bilgi<br />

Yönetimi Sistemi: Yükleniciler için Bilgi Platformu (YiBiP)'', Yüksek Lisans Tezi,<br />

Anadolu Üniversitesi.<br />

239


Kululanga G.K. ve McCaffer R., (2001) Measuring knowledge management for<br />

construction organizations, Engineering, Construction and Architectural Management,<br />

8, 5, 346-354.<br />

Lang, J. C. (2001), Managerial concerns in knowledge management, Journal of<br />

Knowledge Management, 5, 1, 43-59.<br />

Lee, H., ve Choi, B. (2003), Knowledge management enablers, processes, and<br />

organizational performance: An integrative view and empirical examination, Journal of<br />

Management Information Systems, 20, 1, 179-228.<br />

Miller, K. (1995), Organizational communication: approaches and processes,<br />

Wadsworth Publishing Company, California.<br />

Narasimha, S. (2001), Salience of knowledge in a strategic theory of the firm, Journal of<br />

Intellectual Capital, 2, 3, 215-224.<br />

Nonaka, I., (1994) A dynamic theory of organizational knowledge creation.<br />

Organization Science, 5, 1, 14-37.<br />

Nonaka, I. ve Takeuchi, H. (1995), The knowledge creating company, Oxford<br />

University Press, New York.<br />

Nunally J.C. (1978), Psychometric Theory (2 nd edition), McGraw-Hill, New York.<br />

OECD, (2001) Knowledge Management: Learning-by-Comparing Experiences from<br />

Private Firms and Public Organizations.<br />

Pfeffer, J. (1992), Managing with power: politics and influence in organizations,<br />

Harvard Business School Press, Boston.<br />

Plunkett, P.T. (2001), Managing knowledge@work: an overview of knowledge<br />

management, Knowledge Management Working Group of the Federal Chief<br />

Information Officers Council.<br />

Seetharaman A, Sooria H.H. ve Saravanan A.S., (2002) Intellectual capital accounting<br />

and reporting in the knowledge economy, Journal of Intellectual Capital, 3, 2, 128-148.<br />

Storck, J. ve Hill, P. (2000), Knowledge diffusion through strategic communities, Sloan<br />

Management Review, 41, 2, 63–74.<br />

Thierauf, R. (1999), Knowledge management systems for business, Quorum Books,<br />

Westport.<br />

Tiwana, A. (2000), The knowledge management toolkit, Prentice Hall, USA.<br />

Tiwana, A. (2003), Bilginin yönetimi, Çev. Elif Özsayar, Dışbank, İstanbul.<br />

Wiig, K. (1986), Expert systems: impacts & potentials, Lead Article in KBS 86 -<br />

Knowledge Based Systems, Proceedings of the International conference held in London,<br />

1-10.<br />

Wiig, K (1995), Knowledge management methods, Schema Press.<br />

Wiig, K.M., Hoog R. ve Spek R. (1997), Supporting knowledge management: A<br />

selection of methods and techniques, Expert Systems With Applications,13, 1, 15- 27.<br />

Zack, M. (1999), Developing a knowledge strategy, California Management Review,<br />

41, 3, 125-145.<br />

240


Beton Prefabrikasyon Sektöründe Pazar Yönlülüğü<br />

Tülay Çivici<br />

Balıkesir Üniversitesi<br />

Müh.-Mim. Fak. Mimarlık. Böl.<br />

Çağış Kampüsü, Balıkesir.<br />

E-posta: tulay@balikesir.edu.tr<br />

Serdar Kale<br />

Balıkesir Üniversitesi<br />

Müh.-Mim. Fak. Mimarlık. Böl.<br />

Çağış Kampüsü, Balıkesir.<br />

E-posta: skale@balikesir.edu.tr<br />

Öz<br />

241<br />

Erkan Karaman<br />

Balıkesir Üniversitesi<br />

Müh.-Mim. Fak. İnşaat Müh. Böl.<br />

Çağış Kampüsü, Balıkesir.<br />

E-posta: ekaraman@balikesir.edu.tr<br />

Yoğun bir rekabet ortamının yaşandığı beton prefabrikasyon sektöründe, firmaların<br />

rekabet üstünlüğü sağlayabilmelerinin önemli koşullarından biri de pazar yönlülüğüdür.<br />

Pazar yönlülük kavramı üstün müşteri değeri yaratarak rekabet avantajı elde<br />

edilebilmesi için rakip ve müşteri yönlülüğünün benimsenmesi ve fonksiyonlar arası<br />

koordinasyonun sağlanmasıdır. Bu çalışmada beton prefabrikasyon sektöründe faaliyet<br />

gösteren firmaların pazar yönlülüklerini incelemek için kuramsal bir model geliştirilmiş<br />

ve geliştirilen kuramsal modeli ampirik olarak test etmek amacıyla bir anket çalışması<br />

yapılmıştır. Araştırma bulguları beton prefabrikasyon sektöründe faaliyet gösteren<br />

firmaların, pazar yönlülükleri ile kurumsal performansları arasında doğrudan ve dolaylı<br />

ilişkilerin varlığını ve bu ilişkilerin pozitif ve anlamlı olduğunu doğrularken, pazar<br />

yönlülüğü kavramının beton prefabrikasyon sektöründe faaliyet gösteren firmaların<br />

kurumsal performanslarının iyileştirilmesine yönelik önemli fırsatlar sunduğunu da<br />

ortaya koymaktadır.<br />

Anahtar sözcükler: Beton prefabrikasyon sektörü, Pazar yönlülük, Kısmi en küçük<br />

kareler yöntemi<br />

Giriş<br />

Pazar yönlülük kavramı yaklaşık olarak 50 yıl önce ortaya çıkmış olmasına rağmen<br />

aradan geçen zaman içerisinde güncelliğini kaybetmemiş ve farklı bir çok disiplinden<br />

araştırmacı tarafından sıklıkla kullanılan bir kavram olarak günümüze kadar gelmiştir.<br />

Bu kavramın ortaya çıkışında yönetimsel bir alt disiplin olan pazarlama disiplini önemli<br />

bir rol oynar. Yıllar içerinde pazar yönelimi kavramı evrimleşerek önemli değişimler<br />

geçirmiş, bu gelişim sürecinde 1990’lı yıllar önemli bir dönüm noktası olmuştur. 1990<br />

yılından önce de ‘pazarlama yönlülük’ (Payne 1988), ‘pazar yönelimlilik’ (Shapiro<br />

1988) ve ‘müşteri yönlülük’ (Houston 1986) gibi kavramlar adı altında çeşitli çalışmalar<br />

yapılmıştır. Fakat bu çalışmalarda pazar yönlülük kavramıyla ilgili bir kuramsal model<br />

geliştirmekten çok, farklı tanımlamalar yapılmış ve pazar yönlü firmaların sadece


özelliklerine değinilmiştir. 1990’a gelindiğinde ise literatürde pazar yönlülük<br />

kavramının tanımına ilişkin büyük ölçüde belirsizlik hakim oluşmuştur. Bu süreçte<br />

‘pazar yönlülük’ kavramı, ‘pazarlama yönlülüğü’ ve ‘müşteri yönlülüğü’ kavramları ile<br />

eş tutulmuş ve bir kavram kargaşası ortaya çıkmıştır. Sonraki yıllarda ise ‘pazar<br />

yönlülük’ kavramının, ‘pazarlama yönlülüğü’ ve ‘müşteri yönlülüğü’ kavramlarından<br />

farklı bir kavram olduğu literatürde yaygınlık kazanmıştır. Pazar yönlülük kavramı; bir<br />

firmanın tüm eylemlerine ve süreçlerine karşılık gelirken, pazarlama yönlülüğü<br />

kavramın ise firmanın pazarlama birimin eylemlerine ve süreçlerine karşılık geldiği<br />

konusunda literatürde ortak bir görüş oluşmuştur.<br />

Pazar yönlülük kavramının literatürde doğru olarak tanımlanmasında ve incelenmesinde<br />

önemli rol oynayan çalışmalardan birisi Narver ve Salter (1990) tarafından geliştirilen<br />

pazar yönlülük modeldir. Pazar yönlülük kavramının gelişim sürecinde önerilen bir<br />

diğer önemli kuramsal model de Kohli ve Jaworski’in (1990) modelidir. Bu iki<br />

kuramsal model ilk olarak farklı üretim sektörleri, sonraları ise farklı hizmet sektörleri<br />

bağlamında ampirik olarak test edilmiş ve firmanın pazar yönlülüğü ile kurumsal<br />

performansı arasında pozitif ve anlamlı bir ilişkinin olduğu belirlenmiştir. Pazar<br />

yönlülüğü ile firma performansı arasında ilişkiyi inceleyen çalışmaların meta-analizi<br />

olan Kirca vd.’nin (2005) çalışması, pazar yönlülük kavramının literatürde yaygın<br />

kabulünü ve kurumsal performans ile arasındaki pozitif ilişkinin geçerliliğini bir kez<br />

daha doğrulamıştır.<br />

İnşaat yönetimi alanında da pazarlama ve pazar yönlülük kavramları farklı<br />

araştırmacılar tarafından incelenmiştir. Yapılan araştırmalar inşaat sektöründe faaliyet<br />

gösteren firmaların pazarlama prensiplerine adapte olmakta yavaş kaldıklarını ve<br />

pazarlama işlevlerinin firmanın yapısı içinde bütünleşmediğini ortaya koymaktadır (örn.<br />

Yisa vd. 1996; Cicmil ve Nicholson, 1998 Winter ve Preece, 2000; Bennett, 2005;).<br />

Arditi ve Davis (1988) zaman içerisinde inşaat sektöründe faaliyet gösteren birçok<br />

firmanın, bu sektörde pazarlamanın önemini kavrayamadığını bildirmektedir. Benzer<br />

bir gözlemi Winter ve Preece (2000) de ileri sürmekte ve inşaat sektöründe pazarlama<br />

konusunun son yıllarda önem kazanmaya başladağını belirtmektedirler. Ganah vd.<br />

(2008), inşaat sektöründe pazar stratejilerini araştırmış ve bu stratejilerin orta ve küçük<br />

ölçekli girişimcilerin zorluklarla karşı karşıya kaldıkları sonucuna varmıştır.<br />

Araştırmacılar inşaat sektöründe orta ve küçük ölçekteki girişimcilerin; yapım ve<br />

pazarlama stratejilerinden yoksun oldukları sonucuna varmışlardır. Jaafar vd. (2008)<br />

yapı mühendisliği ve danışmanlığı yapan firmalarının pazarlama süreçlerini ve<br />

tekniklerini incelemişlerdir. Bu çalışmanın sonuçlarına göre yapı mühendisliği ve<br />

danışmanlığı alanında faaliyet gösteren çok sayıda firmanın pazarlama biriminin<br />

olmadığı ve pazarlama fonksiyonlarında gerekli olabilecek personelinin de istihdam<br />

edilmediği ortaya konmaktadır. Bu firmalarda pazarlama süreçlerinin ve eylemlerin<br />

büyük bir çoğunun veya tamamının ya firmanın ortakları ya da yöneticiler tarafından<br />

üstlenildiği gözlemlenmiştir. Morgan (1990), inşaat firmaların çok azının kendi<br />

pazarlama birim veya bölümünün bulunduğunu rapor etmiştir. Yisa vd.. (1996), yapım<br />

girişimcilerinin içinde pazarlama fonksiyonunun etkinliğinin arttırılması için bir çerçeve<br />

önermektedir. Dikmen vd. (2005), pazarlama karşısında Türk inşaat firmalarının tutum<br />

ve pazarlama algılarını incelediği çalışmasında, pazarlama yeteneğinin, sözleşmecilerin<br />

çoğu tarafından stratejik başarı olarak görüleceği sonucuna varmıştır.<br />

Yukarıda incelenen makaleler ışığında inşaat yönetimi liteartüründe pazar yönlülük ve<br />

pazarlama yönelimi kavramları arasındaki farkın tam olarak anşılmadığı ve bu nedenle<br />

242


söz konusu iki kavramın eş kavramlar gibi incelendiği ortaya çıkmaktadır. Bu<br />

makalede sunulan araştırmanın birinici hedefi; pazar yönlülük kavramına ilişkin inşaat<br />

yönetimi alanındaki gözlenen kavram karışıklığını giderirken ikinci amacı ise pazar<br />

yönlülük ile firma performansı arasındaki ilişkiyi ampirik olarak Beton Prebafrikasyon<br />

Sektöründe faaliyet gösteren firmalar bağlamında incelemektir. Araştırmanın belirtilen<br />

bu amaçlara ulaşması için öncelikle pazar yönlülüğü kavramı tanımlanmış ve kuramsal<br />

bir model önerilmiş, Beton Prebafrikasyon Sektörünün genel özellikleri tanımlanmış, ve<br />

önerilen kuramsal model ampirik olarak incelenmiştir.<br />

Pazar Yönlülük Kavramı<br />

Pazar yönlülük kavramı ile ilgili araştırmalar incelendiğinde, özellikle iki grup<br />

araştırmacı (Kohli ve Jaworski 1990; Kohli vd., 1993; Narver ve Slater 1990; 1994)<br />

tarafından yapılan çalışmalarda pazar yönlülük kavramı için yeni modeller ve ölçüm<br />

yöntemleri geliştirilmiş olduğu ve bu araştırmaların diğer bilimsel araştırmalara öncülük<br />

ettiği görülmektedir. Kohli ve Jaworski (1990) ve Kohli vd. (1993) ’nin öne sürdüğü<br />

pazar yönlülük kavramı 1990 öncesi literatürde kullanıldığı gibi pazarlama işlevi gibi<br />

dar bir bakış açıdan yaklaşmamakta ve pazar yönlülük kavramına davranışsal bir bakış<br />

açısı getirmektedir. Bu araştırmacılara göre pazar yönlülük kavramı davranışsal bakış<br />

açısından; müşterinin şimdiki ve gelecekteki ihtiyaç ve tercihlerindeki değişime ilişkin<br />

bilgilerin toplanması, elde edilen bu bilgilerin organizasyondaki bütün departmanlar<br />

arasında dağılımının sağlanması ve pazara verilecek tepkinin bu bilgiler doğrultusunda<br />

belirlenmesi ve uygulanmasıdır. Bu tanımlama firmalarda pazar bilgisinin elde edilmesi<br />

için etkin bir bilgi sisteminin varlığını kaçınılmaz kılmakta ve pazara verilecek cevabın<br />

her aşamasında bütün departmanların katılımını gerekli görmektedir. Narver ve Slater<br />

(1990) ise pazar yönlülük kavramının kurumsal kültür boyutu ile incelenmesi ve<br />

değerlendirilmesi gereken bir kavram olduğunu ileri sürerek pazar yönlülük kavramına<br />

bu açıdan yaklaşmışlardır. Kurumsal kültür açısından pazar yönlülük; üstün müşteri<br />

değeri yaratarak rekabet avantajın elde edilebilmesi için rakip yönlülüğün ve müşteri<br />

yönlülüğün benimsenmesi ve fonksiyonlar arası koordinasyonun sağlanmasıdır (Narver<br />

ve Slater 1990). Diğer bir deyişle, pazar yönlülük firmanın paydaşlarıyla ilgili (müşteri,<br />

tedarikçi ve içsel işlevleri) örğütsel davranış ilkeleri üzerine kurulmuş bir kurum<br />

kültürüdür. Bu davranışlar, bir firmanın müşteri ihtiyaçlarına cevap verecek üstün<br />

ürünler oluşturmasının ön koşulu olduğunu öne sürmektedir. Bu iki grup araştırmacının<br />

pazar yönlülük kavramına getirdiği bu yeni yaklaşımları izleyen çok sayıda araştırmacı<br />

da pazar yönlülük kavramına farklı bakış açıları kazandırmışlardır. Rukert (1992) pazar<br />

yönlülük kavramına stratejik bir açıdan bakarken, Deshpandé vd. (1993) müşteri<br />

yönlülüğü açısı ile yaklamış ve müşterilerle sadece bugünü dikkate alarak değil<br />

gelecekteki olası tercihlerini anlayacak şekilde, rakipleri ve diğer alıcı-satıcıları da<br />

dikkate alarak ilgi gösterilmesinin gerekliliğini vurgulamışlardır. Day (1994)’e göre<br />

pazar yönlülük, işletmedeki bütün hak sahiplerinin de çıkarlarını dikkate alarak üstün<br />

müşteri değeri yaratmak anlamına gelirken; Deshpandé ve Farley (1998) pazar<br />

yönlülükle müşteri yönlülüğün aynı anlama geldiğini ve pazar yönlülüğün kültürel bir<br />

odaklanmanın yansıması olduğunu ileri sürmüşlerdir. Baker (1999) pazar yönlülüğü<br />

kavramına eylemler açısından yaklaşmış ve pazar yönlülük kavramını firmanın stratejik<br />

eylemlerini uygulamak ve koordine etmek için paydaşlarına ilişkin bilgiyi incelediği ve<br />

kullandığı süreçler olarak tanımlamıştır. Lado vd. (1998) ise pazar yönlülük kavramına<br />

değer zinciri açısından yaklaşmıştır.<br />

243


Yukarıda özetlenen çalışmaların temel amaçları; (1) pazar yönlülük kavramını<br />

tanımlamak (2) pazar yönlülük kavramına ilişkin kuramsal model geliştirmek, (3)<br />

geliştirilen kuramsal modeli ampirik olarak doğrulamak ve (4) önerilen kuramsal model<br />

ile kurumsal performansı arasındaki ilişkiyi incelemek olmuştur. Pazar yönlülük<br />

kavramına ilişkin geliştirilen bu modeller incelendiğinde en yaygın olarak kullanılan<br />

kuramsal modelin Narver ve Slater (1990) tarafından gerçekleştirilen model olduğu<br />

ortaya çıkmaktadır. Narver ve Slater’in (1990) modelinin yagın olmasındaki temel<br />

neden; modelin geçerliliğinin çok sayıda araştırmada doğrulanmış olmasıdır. Narver ve<br />

Slater’in (1990) kuramsal modeli, pazar yönlülük kavramını üç ana faktör ile<br />

açıklamaktadır. Kuramsal modeli oluşturan faktörler; (1) müşteri memnuniyeti, (2)<br />

rakip yönlülük, ve (3) içsel koordinasyon. Müşteri memnuniyeti, firmanın ticari<br />

hedeflerinin oluşturulmasında müşteri memnuniyetini temel alan bir yaklaşımdır. Bu<br />

yaklaşımın temelinde müşterinin ihtiyaçlarının tam olarak anlaşılması ve firma<br />

içerisinde müşterinin beklentilerinin sistematik biçimde incelenmesi ve<br />

değerlendirilmesi yatmaktadır. Müşteri memnuniyeti sadece bugün için değil, zamanla<br />

pazar değişikliklerine bağlı olarak gelişebilecek durumlarda bile tam bir müşteri değer<br />

zincirinin işletmeler tarafından yaratılmasını ihtiyaç göstermektedir (Narver ve<br />

Slater1990). Rakip Yönlülük; farklı pazarlarda, farklı pazarlama eylemleri ile rakipleri<br />

saf dışı bırakmayı ve aynı zamanda rakiplere karşı her zaman önlem almayı gerekli<br />

kılan bir anlayıştır. Rakip yönlülük de rekabet, farklı ödüller için bir savaş olarak<br />

düşünülmeli ve müşteri yönlülükle beraber rakip yönlü olmanın gereği de<br />

unutulmamalıdır (Narver ve Slater1990). İçsel Koordinasyon; firmanın bütününde,<br />

personel ve diğer kaynakların uyumlu olarak çalışmasıdır. Firma içinde herkesin,<br />

müşteri değeri yaratmalarına ve rakip firmaların stratejik eylemlerine ilişkin bilgi ve<br />

deneyimlerinin serbestçe paylaşmasıdır. (Narver ve Slater1990).<br />

Pazar yönlülük ve kurumsal performans arasındaki ilişki bir çok çalışmaya konu<br />

olmuştur (Bakınız Kirca vd. 2005). Bu çalışmalardan çıkan ortak sonuç ise pazar<br />

yönelimini oluşturan üç bileşenin her biri ile kurumsal performansı arasında anlamlı ve<br />

pozitif bir ilişkinin var olduğudur. Yakın dönemde kurumların performansını inceleyen<br />

çalışmalarda en yaygın olarak izlenen çağdaş yaklaşımlardan biri de yapılandırmacı<br />

yaklaşımdır. Bu yaklaşıma göre, firmaların çeşitli süreçlerin/bileşenlerin farklı<br />

şekillerde bir araya gelmesiyle oluşan varlıklar olması nedeniyle, süreçler/bileşenler<br />

arasındaki dolaylı ve doğrudan etkileşimler göz önüne alınarak süreçlerin/bileşlerin<br />

incelenmesi gerekir. Fakat Narver ve Slater’in (1990) kuramsal modeli pazar yönlülük<br />

kavramını oluşturan üç ana faktörün, müşteri memnuniyeti, rakip yönlülüğü ve içsel<br />

koordinasyonun, her birinin kurumsal performansı doğrudan etkilediği kabulü üzerine<br />

geliştirilen bir modelin olması dolayısla, modeli oluşturan bileşenler arasındaki dolaylı<br />

ilişkin tamamı ihmal edilmiştir. Şekil 1 de sunulan kuramsal model önerisi, pazar<br />

yönlülük kavramını oluşturan üç bileşen ile kurumsal performans arasındaki ilişkiyi<br />

yeniden tanımlakta ve bileşenler arasındaki doğrudan ve dolaylı ilişkileri de<br />

değerlendirmektedir. Önerilen bu kuramsal modele göre müşteri memnuyeti ve rakip<br />

yönlülük, firmanın içsel koordinasyonunu doğrudan etkilerken, içsel koordinasyon ise<br />

firmanın motivasyonel performansını ve pazar performansını doğrudan etkilemektedir.<br />

Motivasyonel performans firmanın çalışanlarının motivasyon düzeyinin arttırılmasında<br />

ve iyileştirilmesinde firmanın gösterdiği performansın bir ölçütüdür. Firma<br />

çalışanlarının iş memnuniyeti, ekonomik düzeylerinin iyileştirilmesi, bilgi ve<br />

yeteneklerinin arttılmasına yönelik faliyetlerin desteklenmesi gibi ölçütler ile<br />

değerlendirilebilir. Firmanın pazar performansı ise firmanın rakip firmalara<br />

müşteritaleplerini karşılama yeneteğinin geliştirlmesi ve iyileştirilmesi ayrıca pazar payı<br />

244


gibi ölçütler ile değerlendirilebilir. Kurumsal performansın iki farklı bileşenden<br />

oluşmasının temel gerekçesi ise yakın dönem de performans kavramında incelenen<br />

çalışmalarda çoklu paydaş yaklaşımın kullanılması ve bu yaklaşımın günümüz piyasa<br />

koşullarında kurumların performanslarının tek ölçütle kavramlaştırılmalarının yetersiz<br />

olacağıdır.<br />

MÜŞTERİ<br />

MEMNUNİYETİ<br />

RAKİP<br />

YÖNLÜLÜK<br />

İÇSEL<br />

KOORDİNASYON<br />

Şekil 1. Pazar yönlülük için kuramsal bir model önerisi<br />

Prefabrike Beton Sektörüne Genel Bir Bakış<br />

Prefabrikasyon sözcüğü, genel anlamda, bir ürünü oluşturan parçaların fabrikada<br />

kontrol altında ve seri olarak üretildiği ve bir bant sistemi üzerinde bu parçaların bir<br />

araya getirildiği endüstriyel sistemler için kullanılmaktadır. Bu anlamda, beton<br />

prefabrikasyonu, artan dünya nüfusu ve gelişen uygarlıkla birlikte, insanlığın artan ve<br />

çeşitlenen gereksinimlerinin karşılanması için üretim sistemlerinin rasyonelleştirilmesi,<br />

teknolojilerinin yenilenmesi, kısacası daha çok ve daha nitelikli yapı üretim yapılması<br />

gereğinden doğmuştur. Endüstriyel bir üretim olan beton prefabrikasyonun ana amacı;<br />

daha çok, daha kaliteli, daha ekonomik üretim olduğundan; üretim, fabrikalara<br />

alınmakta ve sürecin tüm aşamaları konrol altında tutulmaktadır. Bugünkü anlamıyla<br />

prefabrikasyonun ilk temelleri 19. yüzyılın başlarında atılmıştır. 20. yüzyılın ilk<br />

yarısında endüstriyel gelişmeler ve Avrupa’daki yoğun yapı talebi ile beton<br />

prefabrikasyon uygulamaları yaygınlık kazanmıştır. Ülkemizde ise ancak 1960'lı<br />

yılların sonlarında beton prefabrikasyon uygulamalarına başlanabilmiştir. Bu alandaki<br />

ilk uygulamalar, tek katlı endüstriyel yapılar ile sınırlı iken sonraki yıllarda uygulama<br />

alanları alt yapı ve çevre düzenleme elemanlarını da içine alacak şekilde genişlemiştir.<br />

Beton prefabrikasyonun bu uygulamalardaki pazar payı günümüzde %85-%90’lara<br />

ulaşmıştır (Anadol 2008). dır. Son yıllardaki endüstrileşme hızına paralel olarak artan<br />

endüstriyel yapı ihtiyacının hemen hemen tümü, artık beton prefabrikasyon tekniği ile<br />

karşılanmaktadır. 2007 yılı itibarıyla Türkiye Beton Prefabrikasyon sektöründe faaliyet<br />

gösteren kayıtlı firma sayısı 76’dır (YEMAR, 2008). Bu firmalarda toplam 3909<br />

personel istihdam edilirken firma başına düşen ortalama personel sayısı 122’ dir<br />

(YEMAR, 2008).<br />

245<br />

MOTİVASYONEL<br />

PERFORMANS<br />

PAZAR<br />

PERFORMANSI


Örneklem ve Hedef Yanıtlayıcılar<br />

Araştırma Yöntemi<br />

Beton prefabrik sektöründe pazar yönlülüğü incelemeyi amaçlayan bu çalışmaya<br />

katkıda bulunabileceğini düşündüğümüz beton prefabrik firmları dikkate alınarak<br />

araştırmanın örneklemi belirlenmiştir. Bu araştırmanın örneklem alanı, firmalarının<br />

finansal ve beşeri ölçeği dikkate alınarak oluşturulmuştur.<br />

Araştırmada yer alan pazar yönlülüğüne ilişkin kavramlar, üst konumdaki yöneticileri<br />

kapsamaktadır. Bu nedenle firma yöneticileri, genel müdür ve yardımcıları, proje<br />

müdürleri ve teknik ofis müdürleri araştırmanın hedef yanıtlayıcıları olarak<br />

belirlenmiştir. Ana kitle ve hedef yanıtlayıcılar belirlendikten sonra, yukarıda belirtilen<br />

kriterlere uyan Türkiye’deki beton prefabrikasyon üretimi yapan firmaları belirlemek<br />

için Türkiye Betonarne Prefabrikasyon Birliği ile bağlantı kurulumuş ve birliğin veri<br />

tabanında yer alan firmalarla gerek ziyaret edilerek gerekse telefon yolu ile temasa<br />

geçilip, anket formu araştırmaya katılmayı kabul eden firma yetkililerine e-posta yolu<br />

ile dağıtılmıştır. Bu süreçte Türkiye Betonarne Prefabrikasyon Birliği, birliğe üye<br />

firmalara ankete katılımlarını teşvik etmiştir. Anket çalışmasına toplam 45 firma<br />

katılmıştır. Beton prefabriksayon sektöründe kayıtlı toplam 76 adet firmanın faaliyet<br />

gösterdiği göz önüne alındığında örnekleminin populasyonu temsil etme oranı (45/76)<br />

%59’ dır. Bu temsil oranı araştırma sonuçlarının genellenebilir olduğu göstermektedir.<br />

Şekil 2 de anket çalışmasına katılan firmaların tam zamanlı çalışan personel sayına<br />

göre dağılımı sunulmuştur. Anket çalışmasına katılan firmaların %69’u 40 veya daha<br />

fazla tam zamanlı personel istidham etmektedir. Şekil 3 de ise anket çalışmasına katılan<br />

firmaların yaşlarına göre dağılımı sunulmuştur. katılımcı firmaların %74’ü 11 veya<br />

daha fazla yıldır bu sektörde faaliyet göstermektedir.<br />

Bu çalışmada, Narver ve Slater (1990) ve Lai (2003) tarafından kullanılan ölçüm<br />

soruları, prefabrikasyon sektörüne uygulanabilmesi için yeniden düzenlenmiştir.<br />

Prefabrik firmalarında uygulanmak üzere“Beton Prefabrikasyon Sektöründe Pazar<br />

Yönlülük” başlıklı anket formu hazırlanmıştır. Anket formununda firmaların kuruluş<br />

yılları ve çalıştırdıkları tam zamanlı personel sayıları açık uçlu soru şeklinde<br />

yöneltilmiştir. Firmaların Pazar yönlülüğü ve performansları ise ‘hiç katılmıyorum’ ile<br />

‘tamamen katılıyorum’ arasında değişen yedili Likert ölçeği ile değerlendirilmiştir.<br />

40~79<br />

31%<br />

21~30<br />

19%<br />

Şekil 2. Firmaların Tam Zamanlı Personel Sayısı Dağılımı<br />

246<br />

80~199<br />

24%<br />

≤ 20<br />

12%<br />

200 ≤<br />

14%


Analiz Yöntemi<br />

Şekil 3. Firmaların Yaşlarına göre Dağılımı<br />

Anketlerden elde edilen verilerin istatistiksel değerlendirmesi için ikinci nesil çok<br />

değikenli istatitiksel analiz yöntemlerinden biri olan Kısmi En Küçük Kareler (Partial<br />

Least Squares) yöntemi kullanılmıştır. Bu yöntem birinci nesil çok değişkenli istatiksel<br />

yöntemlerinden farklı olarak ölçüm ve yapısal modeli aynı anda hesaplamaktadır.<br />

Kısmi En Küçük Kareler yönteminin bu çalışma kapsamında seçilmesinin temel nedeni;<br />

bu yöntemin örneklem gereksinimlerinin eş varyans tabanlı ikinci nesil çoklu istatiksel<br />

yöntemlere göre küçük olmasıdır. Bu yöntem örneklem büyüklüğünün (N), en<br />

karmaşık bağımlı değişkeni açıklamada kullanılan değişken sayısının 10 katı kadar<br />

olması koşulunu zorunlu kılmaktadır. Bu çalışma kapsamında en karmaşık bağımlı<br />

değikeni açıklamada kullanılan degişken sayısının 2 olması ve çalışmanın örneklem<br />

büyüklüğünün 45 olması nedeniyle gerekli örneklem büyüklüğü koşulu sağlanmaktadır<br />

(N=45>20). Kısmi En Küçük Kareler yönteminde ölçüm iki aşamada<br />

gerçekleşmektedir öncelikli olarak modelinin sonuçlarının incelenmesi belirlenen<br />

istatistiksel kriterleri sağlaması koşulunda ise yapısal modelin sonuçlarının<br />

değerlendirilmesi yapılmaktadır.<br />

Ölçüm Modeli<br />

11~20<br />

45%<br />

21~30<br />

12%<br />

Ölçüm modelinin değerlendirilmesinde, güvenirlilik, içsel tutarlılık, ve geçerlilik<br />

kriterleri göz önünde tutulmuştur. Değişkenlerin ölçülmesinde sorulan ölçüm<br />

sorularının güvenirliliği, Cronbach alfa ve kompozit güvenirlilik değerleri ile<br />

incelenmiştir (Tablo 1). Modelin tüm değikenlerinin Cronbach alfa değerinin 0.70 olan<br />

eşik değerinin üzerinde olması ve kompozit güvenirlilik değerlerinin de 0.60 olan eşik<br />

değerinin üzerinde olması nedenleriyle ölçüm sorularının güvenirlik kriterini sağladığı<br />

sonucuna varılmıştır (Tablo 1). İçsel tutarlık kriteri ise her degişken için hesaplanan<br />

ortalama varyansın korelasyon matrisinin diyagonelinde yer alan değerlerle<br />

karşılaştırılması ile incelenmiştir. Her değişken için hesaplanan ortalama varyans,<br />

korelasyon matrisinin diyagonelinde yer alan değerlerden daha büyük olması sonucu,<br />

ölçüm sorularının iç tutarlık kriterini de sağladığı sonucuna varılmıştır (Tablo 1).<br />

247<br />

31~40<br />

12%<br />

5%<br />

5~10<br />

26%


Değiken<br />

Tablo 1. Ölçüm Modeli Sonuçları: Kompozit Güvenirlilik, Cronbach Alfa ve<br />

Korelayon Analizi Sonuçlar<br />

Hesaplanan<br />

Ortalama<br />

Varyans<br />

Ortalama Standart<br />

Sapma<br />

248<br />

MM RY İK MP PP<br />

Kompozit<br />

Cronbach<br />

Güvenirlik<br />

Alfa<br />

MM 0.82 0.54 0.72 4.27 0.66 1<br />

RY 0.83 0.55 0.74 4.08 0.78 0.29 1<br />

İK 0.83 0.55 0.73 4.05 0.74 0.48 0.50 1<br />

MP 0.82 0.59 0.71 4.04 0.75 0.51 0.42 0.56<br />

PP 0.81 0.65 0.67 4.14 0.76 0.40 0.47 0.63 0.54 1<br />

Ölçüm sorularının geçerliliği ise yakınsak ve ıraksak geçerlilik kriterlerine göre<br />

incelenmiştir. Yakınsak geçerlilik, bir degişkeni ölçmekte kullanılan ölçüm sorularının<br />

sadece o değişken başlığı altında yüksek faktör yüklerine sahip olması koşulunu<br />

gerektirmektedir. Iraksak geçerlilik ise bir degişkeni ölçmekte kullanılan ölçüm<br />

sorularının diğer değişkenler başlığı altında düşük faktör yüklerine sahip olması<br />

koşulunu gerektirmektedir. Doğrulamacı Faktör analizi sonuçları, anket çalışması ile<br />

toplanan veride 5 farklı değişkenin varlığını ortaya koymuştur (Tablo 2). Bu<br />

doğrulamaya ek olarak ölçüm modelinin yakınsak ve ıraksak geçerlilikleri de sağladığı<br />

sonucuna varılmıştır.<br />

Yapısal Model<br />

Yapısal modelinin değerlendirilmesinde bağımlı değişkenlerin determinasyon<br />

katsayıları (R 2 ), güveninirilik düzeyi (p), ve değişkenler arasındaki ilişkiler içinse patika<br />

katsayıları kullanılmaktadır. Kısmi En Küçük Kareler yönteminde patika katsayılarına<br />

ilişkin standart hata ve t- değerlerinin hesaplanması, bir örneklem benzetim yöntemi<br />

olan Bootstrap uygulaması kullanılarak yapılmıştır. Bu amaçla, Bootstrap uygulması<br />

için 250 benzetim yapılmış ve ardından patika katsayılarına ilişkin standart hata ve t<br />

değerleri hesaplanmıştır (Şekil 3).<br />

Tablo 2. Ölçüm Modeli: Yakınsak ve Iraksak Güvenirlik Analizi<br />

Anket Sorusu Müşteri<br />

İçsel Motivasyonel Pazar<br />

(Ai) Memnuniyeti Rakip Yönlülük Koordinayon Performans Performansı<br />

MM3 0.7745 0.3893 0.3984 0.3855 0.4144<br />

MM4 0.5617 -0.0278 0.224 0.2872 0.0959<br />

MM5 0.8774 0.2372 0.4452 0.4507 0.4106<br />

MM6 0.7773 0.1862 0.3484 0.4092 0.2259<br />

RY1 0.0962 0.6186 0.2467 0.2761 0.1422<br />

RY2 0.1888 0.8831 0.5676 0.4351 0.5540<br />

RY3 0.4187 0.6218 0.1943 0.2350 0.2489<br />

RY4 0.2933 0.8884 0.4516 0.3786 0.3737<br />

İK1 0.3268 0.4046 0.6665 0.4351 0.371<br />

İK3 0.3807 0.4428 0.8479 0.4853 0.5257<br />

İK4 0.4744 0.3639 0.7936 0.4761 0.4905<br />

İK5 0.2698 0.4091 0.7241 0.3152 0.5277<br />

MP1 0.3972 0.3343 0.3552 0.7968 0.3765<br />

MP2 0.4752 0.2588 0.3315 0.5902 0.2769<br />

MP3 0.1926 0.1888 0.3756 0.7813 0.3281<br />

MP4 0.4636 0.4998 0.5712 0.8221 0.4706<br />

PP1 0.3839 0.3615 0.5708 0.4141 0.8496<br />

PP2 0.3186 0.4438 0.5692 0.4218 0.9265<br />

PP3 0.2756 0.3666 0.3252 0.3622 0.5712


Yapısal modelin sonuçlarının incelenmesi neticesinde müşteri memnuyeti (MM) ve<br />

rakip yönelimi (RM) değişkenlerinin içsel koordinasyon (İK) değişkenindeki varyansın<br />

%37.8’ini (R 2 =0.378, p≤0.01) açıkladığı, ve müşteri memnuyeti (βMM→İK=0.365,<br />

p≤0.01) ve rakip yönelimi (βRY→İK=0.395 p≤0.01) değişkenleri ile içsel koordinasyon<br />

(İK) değişkeni arasında pozitif ve anlamlı bir ilişkinin olduğu ortaya çıkmaktadır(Tablo<br />

2). Bu sonuçlara ek olarak içsel koordinasyon değişkeninin (İK) motivasyonel<br />

performans değişkinindeki varyansın %32’sini (R 2 =0.320, p≤0.01) ve pazar perfomansı<br />

değişkenindeki varyansın ise %40’ını (R 2 =0.398, p≤0.01) açıklamaktadır. Bulgular İçsel<br />

koordinasyon (İK) değişkeni ile motivasyonel performans değişkeni ve rakip yönelimi<br />

değişkeni arasındaki patika katsayılarının (βİK→MP=0.565 ve βİK→PP=0.631, p≤0.01)<br />

pozitif ve anlamlı olduğunu ortaya koymaktadır. Müşteri memnuyeti ile pazar payı<br />

arasındaki dolaylı ilişki 0.231 iken rakip yönlülük ile pazar payı arasındaki dolaylı ilişki<br />

0.250; Müşteri yönlülük ile motivasyonel performans arasındaki dolaylı ilişki 0.207<br />

iken rakip yönlülük ile motivasyonel performans arasındaki ilişki 0.224 dir.<br />

Tablo 3. Yapısal Model Sonuçları<br />

Tüm Örneklem<br />

Tahmini<br />

Alt Örneklemlerin<br />

Ortalaması<br />

Standart<br />

Hata<br />

t - Değeri<br />

MM→İK 0.365 0.3917 0.1733 2.1058<br />

RY→İK 0.396 0.4157 0.1349 2.9357<br />

İK→MP 0.566 0.5834 0.1099 5.1515<br />

İK→PP 0.631 0.6484 0.0708 8.9084<br />

MÜŞTERİ<br />

MEMNUNİYETİ<br />

RAKİP<br />

YÖNLÜLÜK<br />

0.365*<br />

(2.106)<br />

0.396*<br />

(2.936)<br />

İÇSEL<br />

KOORDİNASYON<br />

R 2 = 0.376*<br />

Şekil 2. Pazar Yönelimi için Yapısal Model Sonuçları<br />

SONUÇLAR<br />

249<br />

0.566*<br />

(5.152)<br />

0.631*<br />

(8.908)<br />

Determinasyon<br />

Katsayısı (R 2 )<br />

0.376<br />

0.320<br />

0.398<br />

MOTİVASYONEL<br />

PERFORMANS<br />

R 2 = 0.320*<br />

PAZAR<br />

PERFORMANSI<br />

R 2 = 0.398*<br />

Yapısal modelin analiz sonuçları Şekil 1’de sunulan pazar yönelimi kuram model<br />

önerisini doğrulamaktadır. Bu sonuçlar ışığında firmanın müşteri menuniyeti ve rakip<br />

yönlülük faktörleri, firmanın içsel koordinasyonunu olumlu yönde etkilemekte zira<br />

firmanın içsel koordinasyonu da firmanın performansını olumlu biçimde etkilemektedir.<br />

İçsel koordinasyon, firmanın müşterlerine ve rakiplerine ilişkin bilgilerin ve<br />

deneyimlerin firma içerisinde serbest paylaşılmasını destekleyen kurumsal bir süreçtir.


Bu kurumsal süreç ile firma performansı arasında pozitif ve anlamlı bir ilişki olmasının<br />

nedeni; bu kurumsal sürecin değerli, nadir, ve taklit edilmesi zor olan kurumsal bir<br />

kaynak olması ile açıklanabilir. Müşteri menuniyeti, firmaların müşterilerinin ne<br />

istediğini anlamaları ve beklentilerini tam olarak karşılamalarını gerektirmektedir.<br />

Rakip yönlülük ise rakiplerin davranışlarını doğru olarak analiz etmeyi ve uygun<br />

stratejik yanıtlar vermeyi gerektirmektedir. Firmanın bu iki farklı gereksinimi<br />

karşılaması ancak etkin bir içsel koordinasyon ile sağlanabilir.<br />

Beton Prefabrikasyon Sektöründe pazar yönlülük kavramını inceleyen bu çalışmanın<br />

sonuçları ışığında; bu sektörde faaliyet gösteren firmalara, içsel koordinasyon düzeyini<br />

arttırmak için bireylerin, bölümlerin, bilgi ve deneyimlerini serbestçe paylaşabilecekleri<br />

bir kurumsal kültür oluşturmaları, müşteri memnuniyeti düzeyini artırmak için de<br />

müşterinin talep ve beklentilerinin sistematik biçimde değerlendirilmesi ve incelenmesi<br />

gerekliliği, ve çalışanlara müşteri odaklı bir bakış açısı kazandırılmaları ve rakip<br />

firmaların stratejilerini yakından izlemeleri önerilmektedir.<br />

KAYNAKLAR<br />

Anadol, K. (2008). Görüş, Türk Yapı Sektörü Raporu, YEMAR.<br />

Arditi, D., and Davis, L. (1988). ‘‘Marketing of construction services’’. Journal of<br />

Management in Engineering, Vol. 4, No. 4, pp 297−315.<br />

Baker, W., Sinkula, J. (1999). Learning Organization, Market Orientation, and<br />

Innovation: Integrating and Extending Models of Organizational Performance, Journal<br />

of Market-Focused Management, No. 4, 295-308.<br />

Bennett, R. (2005). ‘‘Marketing policies of companies in a cyclical sector: an empirical<br />

study of the construction industry in the United Kingdom’’. Journal of Business &<br />

Industrial Marketing, Vol. 20, No. 3, pp 118–126.<br />

Cicmil S, Nicholson A. The role of marketing function in operations of a construction<br />

enterprise: misconceptions and paradigms. Management Decision 1998;36(2):96–101.<br />

Day, G. S. (1994), “The Capabilities of Market-Driven Organizations,” Journal of<br />

Marketing, 58(4), pp. 37–52.<br />

Deshpandé, R. and J. U. Farley, 1998, “Measuring Market Orientation: Generalization<br />

and Synthesis”, Journal of Market-Focused Management, 2, pp. 213-232.<br />

Deshpande, R., J. U. Farley and F. E.Webster, Jr. (1993), “Corporate Culture, Customer<br />

Orientation, and Innovativeness in Japanese Firms: A Quadrad Analysis,” Journal of<br />

Marketing, 57(1), pp. 23–37.<br />

Dikmen, I., Birgonul, M.T., and Ozcenk, I. (2005). ‘‘Marketing orientation in<br />

construction firms: evidence from Turkish contractors’’. Building and Environment,<br />

Vol. 40, pp 257-265.<br />

Ganah, A., Pye, A., and Walker, C. (2008). ‘‘Marketing in construction: opportunities<br />

and challenges for SMEs’’, The construction and building research conference of the<br />

Royal Institution of Chartered Surveyors – COBRA 2008, Dublin.<br />

250


Houston, F. S. (1986, April) “The Marketing Concept: What It Is, What It Is Not.”<br />

Journal of Marketing, 50: 81-87.<br />

Jaafar, M., Aziz, A.R.A., and Wai, A.L.S. (2008). ‘‘Marketing practices of professional<br />

engineering consulting firms: implement or not to implement?’’, Journal of Civil<br />

Engineering and Management, Vol. 14, No. 3, pp 199-206.<br />

Jaworsky, B. J. and A. Kohli, 1993, “Market Orientation: Antecedents and<br />

Consequences”, Journal of Marketing, 57, pp. 53-70<br />

Kirca A., Jayachandran S, ve BeardenW. (2005). “Market orientation: A meta-analytic<br />

review and assesment of its antecedents and impact on performance” Journal of<br />

Marketing, 69(2), 24-41.<br />

Kohli, A. and B. J. Jaworsky, 1990, “Market Orientation: The Construct, Research<br />

Propositions, and Managerial Implications”, Journal of Marketing, 54, pp. 1-8<br />

Lado, N., Maydeu-Olivares, A., Rivera, J. (1998). Measuring market orientation in<br />

several populations. A structural equations model, European Journal of Marketing,<br />

Volume 32, 23-39.<br />

Lai K. H. (2003). “Market oriented in quality-oriented organizations and its impact on<br />

their performance.” Int. J. Production Economics, 84(1), 17-34.<br />

Morgan, N. A, Vorhies, D: W. ve Mason C. H. (2009). “Market orientation, marketing<br />

capabilities, and firm performance.” Strategic Management Journal, 30(3), 909-920.<br />

Morgan, R.E. (1990). ‘‘Marketing professional services: an empirical investigation into<br />

consulting engineering services’’, Proceedings of the Annual Conference of the<br />

Marketing Education Group, Oxford Polytechnic, pp 973–995.<br />

Narver, J. C. and S. Slater, 1990, “The Effect of a Market Orientation on Business<br />

Profitability”, Journal of Marketing ,62, pp. 20-35.<br />

Payne, A. F. (1988), “Developing a Marketing-Oriented Organization,” Business<br />

Horizons, 31(3), pp. 46–53.<br />

Shapiro, B. P. (1988) “What the Hell is ‘Market Oriented’?” Harvard Business Review,<br />

66 (November-December): 119-25.<br />

Slater, Stanley F. and Narver, John C. (1994), “Does the Competitive Environment<br />

Moderate the Market Orientation-Business Performance Relationship”. Journal of<br />

Marketing, 58 (January).<br />

Türk Yapı Sektörü Raporu 2008. (2008). YEMAR Yapı Endüstri Merkezi, İstanbul.<br />

Winter, C., and Preece, C.N. (2000). ‘‘Relationship marketing between specialist<br />

subcontractors and main contractors – comparing UK and German practice’’.<br />

International Journal for Construction Marketing, Vol. 2, No. 1, pp 31-57.<br />

Yisa, S.B., Ndekugri, I., and Ambrose, B. (1996). ‘‘A review of changes in the UK<br />

construction industry - their implications for the marketing of construction services’’.<br />

European Journal of Marketing, Vol. 30, No. 3, pp 47-64.<br />

251


Üst Yapı İnşaat Projelerinde, Öngörülemeyen Maliyetlerin<br />

Belirlenmesine Yönelik Bir Karar Destek Modeli<br />

Ömer Bisen<br />

Bisen Müşavirlik<br />

Divanyolu cad., Oğul han No:70/3<br />

Eminönü, 34110, İstanbul<br />

Tel: (212) 511 4804<br />

E-Posta: obisen@bisenconsulting.com<br />

Öz<br />

253<br />

S. Ümit Dikmen<br />

İstanbul Kültür Üniversitesi İnşaat<br />

Mühendisliği Bölümü Bakırköy, 34156,<br />

İstanbul<br />

Tel: (212) 498 4718<br />

E-Posta: udikmen@iku.edu.tr<br />

İnşaat sektöründe artan rekabet dolayısıyla, projelerde kar paylarının düşmesine yol<br />

açmakta ve buna bağlı olarak ta hem yatırımcı yönünden hem de yükleniciler yönünden<br />

maliyet tahmin çalışmalarının önemi artmaktadır. İster maddi olarak sehven yapılan<br />

hatalar olsun, ister kontrol dışı bilgi eksikliğinden kaynaklanan hatalar olsun, ister<br />

sübjektif bilgilerin değerlendirilmesindeki hatalar olsun, maliyetin sağlıklı olarak<br />

tahmin edilebilmesi, birim maliyetlerin (doğrudan ve dolaylı) doğru analiz<br />

edilebilmesine bağlıdır. Fakat inşaat projelerinin teklif ve bütçe çalışmalarında, başta<br />

projelerin giderek daha yoğun mühendislik bilgisi gerektirmesi, yapı malzemelerinin<br />

çeşitlenmesi, aynı anda farklı coğrafyalarda iş yapılması gibi nedenlerle doğru maliyet<br />

tahmininde bulunulması zorlaşmakta, dolayısıyla da karlılık hesapları yüksek hata payı<br />

içerebilmektedir. Bu hata payının en aza indirilebilmesi amacıyla genel uygulama,<br />

hesaplanabilen maliyetlerin üzerine belirli bir hata payı veya diğer bir tanımla risk<br />

yüzdesi ilave edilmesidir. Hiç şüphesiz ki, büyük ölçüde tecrübeye dayalı olarak<br />

öngörülen bu yüzde, hesaplanamayan muhtemel maliyetleri, gerçekçi olarak<br />

kapsamayabilmektedir. Bu çalışma ile maliyetlerde hata oranını en aza indirgemek<br />

amacı ile teklif ve bütçe hazırlıklarındaki matematiksel olarak hesaplanamayan maliyet<br />

kalemlerinin, yapay zekâ metotlarının kullanılması suretiyle bilginin matematiksel<br />

veriye dönüştürülmesini sağlayacak bir karar destek sisteminin ortaya konulmasıdır.<br />

Anahtar Kelimeler: Yapay Sinir Ağları, Bulanık Mantık, Maliyet, Genel Gider, Risk<br />

Giriş<br />

İnşaat sektöründe artan rekabet dolayısıyla, projelerde kar paylarının düşmesine yol<br />

açmakta ve buna bağlı olarak ta hem yatırımcı yönünden hem de yükleniciler yönünden<br />

maliyet tahmin çalışmalarının önemi artmaktadır. Diğer taraftan, inşaat projelerinin<br />

teklif/bütçe çalışmalarında doğru maliyet tahmininde bulunulmasının çeşitli zorluklar ve<br />

bilinmesi veya tahmin edilmesi güç bazı değerlerden dolayı karlılık analizleri ve buna<br />

bağlı olarak teklif değerleri ciddi sayılabilecek oranlarda hata payı içerebilmektedir.<br />

İster maddi olarak sehven yapılan hatalar olsun, ister kontrol dışı bilgi eksikliğinden<br />

kaynaklanan hatalar olsun, ister sübjektif bilgilerin değerlendirilmesindeki hatalar<br />

olsun, maliyetin sağlıklı olarak tahmin edilebilmesi, birim maliyetlerin (doğrudan ve


dolaylı) doğru analiz edilebilmesine bağlıdır. Fakat inşaat projelerinin teklif ve bütçe<br />

çalışmalarında, başta projelerin giderek daha yoğun mühendislik bilgisi gerektirmesi,<br />

yapı malzemelerinin çeşitlenmesi, aynı anda farklı coğrafyalarda iş yapılması gibi<br />

nedenlerle doğru maliyet tahmininde bulunulması zorlaşmakta, dolayısıyla da hesaplar<br />

yüksek hata payı içerebilmektedir. Bu hata payı dolaylı maliyetlerden kaynaklandığı<br />

gibi doğrudan maliyetlerden de kaynaklanabilmektedir. Özellikle teklif aşamasında,<br />

bunların matematiksel veriye dönüştürülmesinde yaşanan zorlukların yanı sıra, projenin<br />

yüklenilmesi durumunda planlama ve bütçe çalışmalarında da benzer zorluklar<br />

yaşanmaktadır. Konu diğer yapım işlerine nazaran çok daha fazla sayıda iş kalemi<br />

içermekte olan üstyapı projelerinde daha da karmaşık bir hal almaktadır.<br />

Bu hata payının en aza indirilebilmesi amacıyla genel uygulama, hesaplanabilen<br />

maliyetlerin üzerine belirli bir hata payı veya diğer bir tanımla risk yüzdesi ilave<br />

edilmesidir. Bu yüzde tespit edilirken genel olarak karar verici konumundaki kişiler<br />

benzer iş ve tecrübelerden elde edilmiş değerler bazında bir değerlendirme yapmaktadır.<br />

Hiç şüphesiz ki, büyük ölçüde tecrübeye dayalı olarak öngörülen bu yüzde,<br />

hesaplanamayan muhtemel maliyetleri, gerçekçi olarak kapsamayabilmektedir.<br />

Bu çalışmanın amacı, üstyapı projelerinde matematiksel olarak hesaplanamayan hata<br />

payının yapay zekâ metotları kullanarak en aza indirilmesini sağlayacak bir karar destek<br />

modeli oluşturulmasıdır. Aşağıdaki paragraflarda bu devam etmekte olan çalışmanın ilk<br />

evresi olan öneri sistem sunulacaktır.<br />

Yapay Zekâ Metotları<br />

Yapay zekâ metotları, ağırlıklı olarak geçtiğimiz yüzyılın ikinci yarısında, insan beyni<br />

üzerinde yapılmış olan araştırmalara paralel olarak insan beyninin çalışma prensipleri<br />

üzerine geliştirilmiş yöntemlerdir. Bu çerçevede, uzman sistemler (US), bulanık mantık<br />

(BM), genetik algoritma (GA) ve yapay sinir ağları (YSA) gibi yapay zekâ alt dalları<br />

gelişmiştir. (Elmas, 2007). Bu yöntemler 1980’lerin ikinci yarısından başlayarak yapı ve<br />

proje yönetiminde de kullanılabilirliği araştırmacılar tarafından geniş şekilde<br />

araştırılmıştır (Adeli ve Karim, 2001, Dikmen ve diğ. 2009). Bununla beraber inşaat<br />

proje yönetiminin alt dalları olan, risk yönetimi, maliyet yönetimi, zaman yönetimi,<br />

tedarik zinciri yönetimi, sözleşme yönetimi alanlarında yapay zekâ metotlarına ilişkin<br />

muhtelif birçok uygulama yapılmıştır.<br />

Yapay Sinir Ağları<br />

Yapay sinir ağları yöntemi (YSA) temel olarak insan beyninin görsel verileri nasıl<br />

işlediği ve nesneleri nasıl ayırdığı, yani öğrendiği prensibi üzerine kurulmuştur.<br />

Yöntem, insan beyninin “nöron” adı verilen birimlerin ağış eklinde çalıştığı ile ilgili<br />

olan biyolojik bulgulardan esinlenmiştir. Tipik bir yapay sinir ağları modelinde girdi,<br />

gizli ve çıktı katmanları vardır. Çıktı katmanı, girdi katmanından, aradaki gizli<br />

katmanlardan da geçerek, girdi ve sinyalleri sinyali alır. Gizli katman sayısı, uygulama<br />

alanına bağlı olarak değişiklik gösterir. Yapay sinir ağları, verimlilik tahmini, ses<br />

tanıma veya görüntü tanıma gibi verilen bir uygulamaya uygun olarak tasarlanırlar.<br />

Konu hakkında daha detaylı bilgi bu alanda yayınlanmış olan çok sayıda kitap ve<br />

çalışmadan elde edilebilir. (Zurada, (1992); Veelenturf, (1995); Elmas, (2007)).<br />

254


Bulanık Mantık<br />

Bulanık küme teorisinden türetilmiş olan bulanık mantık yöntemi de diğer bir yapay<br />

zekâ metodudur. Bulanık kümeler konusu ilk kez 1965 yılında Lotfi Zadeh tarafından<br />

ortaya konmuştur (Zadeh, 1965). Teori, gerçek hayatta karşılaştığımız beklenmedik<br />

durumlar ve belirsizlik içeren problemlere bir çözüm oluşturmayı hedeflemektedir.<br />

Bulanık mantık metodu, çözümde hassasiyet eksikliği kaynağının yeterince açık ve<br />

kesin olmayan kıstas veya matematik modellerin eksikliğinden olan problemlerin<br />

çözümüne imkân tanımaktadır. Metodun diğer bir önemli özelliği de diğer tahmin<br />

metotları kadar çok sayıda veriye ihtiyaç göstermemesidir. Bu bağlamda bulanık mantık<br />

metodu az veya eksik veri kümesinin mevcut olduğu durumlar için uygun bir<br />

yöntemdir.<br />

Bulanık mantık ve yapay sinir ağları her birinin kendisine özgü yetenekleri nedeniyle<br />

bazı durumlarda birbirlerini tamamlar nitelikte oldukların yakın zamanda her ikisinin<br />

beraberce kullanıldığı hibrid teknikler oluşmuştur. Diğer taraftan yapay sinir ağlarının<br />

daha ziyade öğrenme ve tanıma konusunda başarılı metot olmasına karşın bulanık<br />

mantık yöntemi bilhassa karar verme konusunda daha başarılı sonuçlar vermektedir. Bu<br />

noktalar dikkate alınarak önerilen sistemde her iki metot hem ayrı ayrı hem de birleşik<br />

hibrid sistem olarak kullanılacaktır.<br />

Öngörülemeyen Maliyetler<br />

Yapım işlerinde maliyetler doğrudan (direkt) ve dolaylı (endirekt) olmak üzere iki gruba<br />

ayrılır. Doğrudan maliyetler veya sektördeki diğer tanımı ile imalat maliyetleri<br />

(productive maliyetlerini), malzeme, direkt işçilik, makine ekipman ve taşeron’dan<br />

oluşan temel kaynaklar ile beraber, nakliye ve gümrük maliyetlerinden meydana<br />

gelmektedir. Projedeki imalatlar ile ilgili maliyet hesaplamalarının doğruluğu ve<br />

hassasiyeti, başta aşağıdakiler olmak üzere birçok faktöre bağlıdır,<br />

. • Projenin geometrik özellikleri (alan, kat adedi vs)<br />

. • Projenin yeri<br />

. • Kalite standardı<br />

. • Tasarım ve ihale dokümanlarının nitelik ve niceliği<br />

. • Ekonomik durum,<br />

Dolaylı maliyetler ise, mobilizasyon giderleri, makine ekipman giderleri, şantiye<br />

işletme giderleri, finansal giderler ve demobilizasyon giderlerinden meydana<br />

gelmektedir.<br />

Mobilizasyon Giderleri; saha ofisleri, kamp ve şantiye binaları, şantiye kuruluş<br />

masrafları, kamp ve şantiye binalarının tefrişi, şantiye kuruşunda işveren ve mühendisin<br />

talepleri ve tören giderlerinden meydana gelmektedir. Makine Ekipman Giderleri; belirli<br />

bir imalat (poz’a) yönelik olarak kullanılmayıp birçok imalatın yapımında yardımcı<br />

olacak amortisman hesabı yapılabilecek makine ekipmanlar bu kapsamda<br />

hesaplanmaktadır. Proje kapsamında kullanılacak vinçler, kazı dolgu makineleri,<br />

şantiye araçları, kurulması düşünülen atölye ekipmanları, laboratuar ekipmanları,<br />

avadanlıklar, makine bakım ve onarım giderleri bu kapsamda ele alınmaktadır. İşletme<br />

Giderleri; endirekt personele ilişkin maaş, ulaşım, seyahat, sağlık, vergi giderleri,<br />

şantiye işletimindeki kırtasiye, mutfak, temel kaynak (ısınma, elektrik, su vs.) giderleri,<br />

255


sigorta masrafları ve işveren/ müşavir’in şantiye işleyişi esnasındaki talepleri, bölge<br />

müdürlüğü ve genel merkez yüklemeleri, sponsorluklar, bu kapsamda<br />

değerlendirilmektedir. Finansal Giderleri; tüm teminat mektup masrafları, nakit açığı<br />

durumunda kullanılması muhtemel kredi faiz maliyetleri bu kapsamda ele<br />

alınabilmektedir. Demobilizasyon; Şantiye tesislerinin kaldırılması, temizlik ve açılış<br />

giderleri bu kapsamda değerlendirilebilmektedir.<br />

Yukarıda belirtilen dolaylı maliyetlerden mobilizasyon, makine ekipman, işletme,<br />

finansal, diğer genel gider ve demobilizasyon maliyetleri büyük oranda<br />

hesaplanabilmektedir. Detaylı maliyet analizleri neticesinde işin sonundaki olası<br />

sapmalar kabul edilebilir düzeydedir.<br />

Proje maliyet hesaplamalarında yukarıda belirtilen, maliyetlerin yanı sıra proje cirosu<br />

oranında hesaplanan maliyet kalemleri; mukavele onay masrafları, teminat mektubu<br />

masrafları (ihale teminatı, avans teminatı, performans teminatı) vergiler, sigorta<br />

giderleri ve bazen merkez giderleridir.<br />

Dolaylı maliyetlerin hesaplanmasında hesap hassasiyetini etkileyen faktörler doğrudan<br />

maliyetler için olarak faktörlere benzerlik gösterir. Ayrıca yukarıda doğrudan maliyetler<br />

için ortaya konan belirsizlik şartlarına ilaveten siyasi durum bilhassa bazı ülkeler için<br />

önemli bir faktör olarak ortaya çıkacaktır.<br />

Öneri Model<br />

Yukarıda yapılan tarifler ve bahsedilen risk ve belirsizliklerin bir yapının olası<br />

maliyetini tahmin etmenin ne denli güç olduğunu ortaya koymaktadır. Bu güçlükler<br />

proje özelliklerinden, proje risklerinin tam olarak hesap edilememesinden,<br />

öngörülemeyen maliyetlerin hesaplanmasındaki zorluklar, imalat ve endirekt<br />

maliyetlerdeki belirsizliklerin yanı sıra proje kaynak (zaman, insan gücü,<br />

dokümantasyon, veri, vs.) kısıtları dolayısıyla maliyet tahminlerinde de bir takım<br />

güçlükler yaşanmaktadır.<br />

Öneri modelde, ihale hazırlık süresinin yetersizliği, teklif/ bütçe çalışmalarının yapan<br />

mühendis kadrosunun teknik bilgi eksikliği, projenin uygulama zorlukları (teknik –<br />

finansal), çizimlerin yetersizliği, eksikliği, ihale dokümanlarının yetersiz, eksik, çelişkili<br />

olması, piyasa fiyatlarındaki değişkenlikler, firmaların teklif/bütçe hazırlık alt<br />

yapılarındaki eksiklikler gibi maliyet tahmininin doğru analiz edilmesine engel tüm<br />

faktörlerin tariflenen model ile hesaplanabilirliği veya hesaplanamayan sübjektif<br />

kriterlerin matematiksel veriye dönüştürülmesini sağlayacak bir karar destek sistematiği<br />

oluşturulmaktadır. Yukarıda tariflenen kısıtlar ile beraber model aşağıdaki 6 başlık<br />

altında toplanan kriterler çerçevesinde tariflenecektir.<br />

Proje risklerini analiz edip, risklerin kabul, ret veya transfer edilme durumlarına karar<br />

verip, bunların proje maliyetine etkisi hesaplanabilir. Ancak buradaki belirsizliklerin<br />

fazla olması nedeniyle kesin bir tahminde bulunmak güç olmaktadır. Öngörülemeyen<br />

maliyetlerin hesaplanmasına ilişkin çok fazla kriter olmamak ile beraber genellikle<br />

deneyimler neticesinde bir katsayı ile hesaplanmaktadır. İmalat maliyetlerinin<br />

doğruluğu, piyasa fiyatlarına olan hâkimiyet, projelerin detay seviyesi, eksiksiz ve<br />

doğru hesaplanmış bir keşif çalışması, kullanılacak malzemelerin kalitesi gibi kriterlere<br />

256


ağlı olmakla beraber, büyük oranda gerçeğe yakın bir maliyet tahmini yapılabilir.<br />

Dolaylı maliyetlerde ise yüzdesel ve tutarsal hesaplanabilecek şekilde iki gruba<br />

ayrılmaktadır. Tutarsal endirekt maliyet kalemleri net olarak hesaplanabilmekle beraber,<br />

yüzdesel hesaplamalar proje bütçesi ile doğrusal olarak değişmektedir. Maliyet tahmin<br />

hesaplamalarındaki proje özellikleri, proje riskleri ve dolaylı maliyetlere bağlı kriterler<br />

aşağıda tariflendiği gibidir.<br />

Proje Özellikleri<br />

Proje özellikleri, projenin genel karakteristik yapısı, proje dokümantasyonu,<br />

yüklenicinin nitelikleri, ihalenin durumu, ekonomik durum ve işveren kriterleri<br />

açısından proje özellikleri tariflenmiştir. Burada oluşturulan kriterler (S.P.Dozzi ve M.<br />

ABouRizk, 1996) tarafından oluşturulan kriterlerle mukayese edildiğinde proje ve ihale<br />

karakteristik özelliklerinin daha sistematik olarak ele alındığını göstermektedir. (D.K.<br />

Chua ve D.Li, 2000) proje özelliklerini çevresel, dâhili faktörler ve işle ilgili kriter<br />

başlıklarıaltında ele almıştır.<br />

(Min liu ve Yean Yng Ling, 2005) proje bedelinin tahmin edilmesinde projenin niteliği,<br />

hazırlanan dokümantasyonun içeriği, şirketin karakteristik özellikleri, teklif verme<br />

koşulları, ekonomik durum ve işveren özelliklerini detaylandırırken aşağıdaki kriterleri<br />

kullanmıştır.<br />

Proje nitelikleri; projenin karmaşıklığı, nakit akımı, güvenlik sorunları, ağır ekipman<br />

ihtiyacı, proje süresi, proje büyüklüğü, projenin tipi ve karlılığı, proje dokümantasyonu;<br />

işveren’in özel talepleri, tasarım kalitesi, sözleşme koşulları, teminat gereklilikleri,<br />

kontrat tipi (götürü, birim fiyat, maliyet+kar), şirket karakteristikleri; tasarım aşamasına<br />

müdahil olabilme, alt yükleniciler, saha yönetim ekibinin yetkinliği, devam eden<br />

projeleri, şirket merkezinin durumu, teklif verme durumu; diğer katılımcıların rekabet<br />

yeteneği, ihale girenlerin sayısı, ön yeterlilik şartları, ihale dokümanlarının bedeli, ihale<br />

tarihi, ekonomik durum; genel ekonomi durum, işçilik fiyatlarındaki değişim riski,<br />

malzeme fiyatlarındaki değişim, işveren karakteristikleri; işveren’in ödeme kabiliyeti,<br />

işveren’in büyüklüğü ana başlıkları altında ele almıştır.<br />

Proje Riskleri<br />

R. Sönmez ve diğ., (2007) proje risklerini genel, kontratsal, tasarım, yüklenici, finansal,<br />

uygulama yeri ve ortaklık yapısı başlıkları altında ele almıştır.<br />

Genel; proje büyüklüğü, planlama, kalite ve çevresel gereklikler, proje tipi, Kontratsal;<br />

kontrat tipi(birim fiyat, götürü), proje uygulama yetkinliği, tazminatın kontrat değerine<br />

oranı, Tasarım; çizimlerin kalitesi, tasarım karmaşıklığı, Kontrat; tamamlanan uluslar<br />

arası projelerin tutarı, teklif hazırlama süresi, Finansal; işverenin finansal durumu, nakit<br />

durumu, Proje Uygulama Alanı; coğrafi özellikler, güvenlik, hava durumu, sahanın<br />

konumu, Ortaklık Yapısı; ortaklık tipi, sözleşmedeki iş kapsam kriterleri ele alınmıştır.<br />

Aynı çalışmada ülkesel risk faktörleri; finansal, politik, idari, hukuki, kaynak ihtiyaçları,<br />

piyasa şartları başlıkları altında, alt başlıklara ayrılmıştır.<br />

257


Dolaylı Maliyetler<br />

Endirekt maliyetler yukarıda ifade edildiği gibi yüzdesel olarak hesaplanacak maliyet<br />

kalemleri olduğu gibi, analiz sonucu direkt maliyet tahmini yapılabilecek maliyet<br />

kalemler bulunmaktadır. Proje cirosuna bağlı olarak yüzdesel olarak hesaplanacak<br />

kalemler; mukavele masrafları, teminat mektupları ve vergiler, sigorta giderleridir.<br />

Analiz edilmesi sonucu hesaplanabilecek maliyet kalemleri mobilizasyon giderleri,<br />

makine ekipman giderleri, şantiye işletme giderleri ve finansal giderlerdir.<br />

Dikmen ve diğ.’nin, (2007) yaptığı çalışmada teklif kararını vermeye yönelik olarak<br />

genel, risk ve fırsat ve rekabet kriterleri olmak üzere 3 ana başlık altında detay kriterler<br />

oluşturulmuştur.<br />

Sonuç<br />

Yukarıda belirtilen kriterler çerçevesinde proje maliyet tahminlerinin doğru<br />

yapılabilmesine yönelik olarak, proje maliyetine etki edebilecek tüm parametreler<br />

model içersinde düşünülüp, etki ağırlığı nispetinde bütçe fiyatına etkisi düşünülerek<br />

model oluşturulmuştur.<br />

Oluşturulan model ile amaçlanan, ister teklif hazırlık aşaması olsun (pre master plan),<br />

ister işin alınması akabinde yapılacak bütçe çalışmaları olsun (master plan), proje<br />

maliyetlerinin doğru hesaplanıp, projedeki hesaplanamayan, sübjektif ve kişiden kişiye,<br />

birikimler doğrultusunda farklı yorumlanabilecek kriterlerin tümüyle ele alınıp doğru<br />

bütçe tahminlerinde bulunulmasını sağlamaktır.<br />

Kaynaklar<br />

Adeli, H. & Karim, A. 2001. Construction scheduling, cost optimization, and<br />

management – a new model based on neurocomputing and object technologies. London<br />

and New York: Spon Press<br />

Chua D. K., Li D., (2000), Key Factors in Bid Reasoning Model, Journal of<br />

Construction Engineering and Management ASCE<br />

Dikmen, I., M. Talat Birgönül, A. Kemal Gür (2007), A case-based decision support<br />

tool for bid mark-up estimation of international construction proejcts, Automation in<br />

Construction 30-44<br />

Dikmen, S.U., Ateş, O., Akbıyıklı, R ve Sonmez, M. “A review of utilization of soft<br />

computing methods in construction management” , MC4T - Managing Construction for<br />

Tomorrow konferansı, Ekim 2009, İstanbul<br />

Dozzi S. P., AbouRizk S. M., Schroeder S. L., (1996), Utility-Theory Model for Bid<br />

Markup Decisions, Journal of Construction Engineering and Management ASCE<br />

258


Elmas, Ç. (2007) Yapay Zeka Uygulamaları. 1. Baskı, Seçkin Kitabevi, İstanbul,<br />

Türkiye.<br />

Liu M., Ling Y. (2005), Modeling a Contractor’s Markup Estimation, Journal of<br />

Construction Engineering and Management ASCE<br />

Sönmez R., Ergin A. ve Birgönül T., (2007), Quantitive Methodology for Determination<br />

of Cost Contingecy in International Projects. Journal of Management in Engineering<br />

ASCE<br />

Veelenturf, L.P.J. 1995. Analysis and Applications of Artificial Neural Networks.<br />

Prentice Hall<br />

Zadeh, L.A. 1965. Fuzzy sets. Information and Control. 8: 338–353<br />

Zurada, J.M. 1992. Introduction to Artificial Neural Systems. West Publishing<br />

Company<br />

259


Yapay Sinir Ağları Yöntemi İle Kalıp İşlerinde<br />

Bir Adam-Saat Tahmini Modeli<br />

Murat Sönmez<br />

HADEKA İnşaat<br />

Kartal, 34881,İstanbul<br />

Tel: (216) 377 95 95<br />

E-Posta: murat.sonmez@hadeka.com.tr<br />

Öz<br />

261<br />

S. Ümit Dikmen<br />

İstanbul Kültür Üniversitesi<br />

İnşaat Mühendisliği Bölümü<br />

Bakırköy, 34156, İstanbul<br />

Tel: (212) 498 4718<br />

E-Posta: u.dikmen@iku.edu.tr<br />

1980’li yılların başından itibaren mühendislikte artarak uygulama alanı bulan yapay<br />

sinir ağları yöntemi, temelinde insan beyninin çalışma ilkelerini taklit ederek çalışan bir<br />

problem çözümleme yöntemidir. Yöntemin en önemli özelliği gerçek veriler ile kurulan<br />

modelin eğitilmesi ve eğitilmiş olan modelin yeni veriler için sonuç üretebilmesidir. Bu<br />

bağlamda kurulan model sürekli olarak yeni veriler ile sürekli kendini<br />

yenileyebilmesidir. Diğer bir deyişle model sürekli öğrenerek kendini<br />

geliştirebilmektedir. Bu çalışmada, bina türü projelerde kaba yapı maliyetleri içerisinde<br />

önemli yer tutan kalıp işlerine ait adam-saat ve verimlilik değerlerinin sağlıklı tahmini<br />

amacıyla yapay sinir ağları yöntemi ile bir karar destek sistemi oluşturulması<br />

hedeflenmiştir. Bu amaçla çalışmanın ilk aşamasında bir yapay sinir ağı<br />

oluşturulmuştur. Bu aşamanın en önemli kısmı girdi ve çıktı değişkenlerinin tespitidir.<br />

İkinci aşamada oluşturulan bu ağ elde mevcut bulunan üstyapı projelerine ait kalıp<br />

puantajları eğitilmiştir. Üçüncü ve son aşamada ise model farklı projelerden elde edilen<br />

veriler ile test edilmiştir.<br />

Anahtar sözcükler: Yapay Sinir Ağları, Kalıp, İşçilik, Maliyet, Adam-Saat, Verimlilik<br />

Giriş<br />

Bir inşaat projesinin tasarım, planlama, programlama, uygulama ve kontrol gibi tüm<br />

aşamalarında verimlilik yani adam-saat değerlerine ihtiyaç vardır. Teklif aşamasında<br />

yapılacak yanlış verimlilik tahminleri bir ihalenin kaybına yol açabileceği gibi, işin<br />

gerçek bedelinden düşük bir bedelle de üstlenmesine yol açabilir. Diğer yandan, yapım<br />

öncesinde, planlama döneminde, inşaat yüklenicilerinin sağlıklı adam-saat değerleri<br />

tahmini gereği yadsınamaz. Planlamada ulaşılmak istenen önemli bir sonuç da işin bitim<br />

süresidir. Bu sürenin oluşumu için de adam-saat verisine ihtiyaç duyulur. Hiç şüphesiz<br />

ki, bu tahminde yapılacak olası hatalar, projenin sadece fiziki ilerlemesini etkilemeyip<br />

bütçesini de olumsuz etkileyecektir.<br />

Bu bağlamda, kalıp işçiliği verimliliği bir inşaatın betonarme maliyeti ile ilgili maliyet<br />

tahmini, planlama ve programlama çalışmalarında önemli yer tutar. Diğer taraftan,<br />

Türkiye’de konut ve işyeri binaları projelerinde çok büyük sıklıkla kullanılan betonarme


çerçeve yapılarda kalıp işçiliğinin ağırlığı %10 - %15 arasında olarak bu tür yapıların<br />

toplam maliyetinde önemli bir yer tutmaktadır.<br />

Bu çalışmada, bina türü projelerde kaba yapı maliyetleri içerisinde önemli yer tutan<br />

kalıp işlerine ait adam-saat ve verimlilik değerlerinin sağlıklı tahmini amacıyla yapay<br />

sinir ağları yöntemi ile bir karar destek sistemi oluşturulması hedeflenmiştir. Aşağıdaki<br />

bölümlerde kısaca inşaat projelerinde verimlilik ve verimlilik tahmininde yapay sinir<br />

ağları uygulamaları anlatılacaktır. Ardından da önerilen yöntem ile birlikte çalışmada<br />

elde edilen ilk bilgiler sunulacaktır. Çalışmanın bu safhasında sadece sistem kalıp ile<br />

olan imalatlar ele alınmıştır.<br />

Yapay Sinir Ağları<br />

Yapay sinir ağları kavramı, insan beyninin ve zekasının nasıl çalıştığına dair<br />

çalışmaların yapılmaya başlandığı 1800’lere kadar dayanmaktadır. Ne var ki, Minsky ve<br />

Papert’in (1969) yayınlamış olduğu bir çalışmaya bağlı olarak yavaş ilerleyen<br />

çalışmalar 1980’lerin başında yapı yönetimi dalıda dahil olmak üzere tekrar ivme<br />

kazanmıştır (Moselhi ve diğ., 1991).<br />

Yapay sinir ağları yöntemi (YSA) temel olarak insan beyninin görsel verileri nasıl<br />

işlediği ve nesneleri nasıl ayırdığı, yani öğrendiği prensibi üzerine kurulmuştur.<br />

Yöntem, insan beyninin “nöron” adı verilen birimlerin ağı şeklinde çalıştığı ile ilgili<br />

olan biyolojik bulgulardan esinlenmiştir. Her nöron kendi parçası olan “sinaps”lar<br />

vasıtasıyla diğer nöronlar ile sinyal alışverişinde bulunur. Öğrenme işlemi nöronlar<br />

arasında bulunan sinaptik bağlantıların ayarlanmasını içerir.<br />

X1<br />

X2<br />

X3<br />

Xn<br />

Girdi katmanı<br />

Gizli katman<br />

Şekil 1. Tipik bir yapay sinir ağları modeli<br />

Tipik bir yapay sinir ağları modelinde girdi, gizli ve çıktı katmanları vardır. Çıktı<br />

katmanı, girdi katmanından, aradaki gizli katmanlardan da geçerek, girdi ve sinyalleri<br />

sinyali alır. Gizli katman sayısı, uygulama alanına bağlı olarak değişiklik gösterir. Şekil<br />

1’de tek gizli katmanlı basit bir yapay sinir ağları modelini gösterilmektedir.<br />

En çok kullanılan yapay sinir ağları modellerinden biri çok katmanlı perseptron<br />

modelidir. Bu tür modelde, x1’den xn’e olan girdiler, Şekil 1’de gösterildiği gibi, girdi<br />

262<br />

y<br />

Çıktı katmanı


katmanına beslenmelerinin ardından bir “bağlantı ağırlığı” ile çarpılarak gizli katmana<br />

aktarılırlar. Gizli katman içerisinde toplanır ve bir “aktivasyon fonksiyonu” vasıtasıyla<br />

işlenerek gizli katmandaki nörondan çıkış hesaplanır. Bu işlem verinin, en son çıktı<br />

katmanına varmasına kadar tüm gizli katmanlar için tekrarlanır. Çıktı katmanında veri<br />

son bir kez daha aynı şekilde işlendikten sonra yapay sinir ağının çıktısı oluşur.<br />

Yapay sinir ağları, verimlilik tahmini, ses tanıma veya görüntü tanıma gibi verilen bir<br />

uygulamaya uygun olarak tasarlanırlar. Başlangıçta, yapay sinir ağları yukarıda<br />

bahsedilen ağırlıkları gelişigüzel miktarlar olarak alırlar. Bunu takiben, “eğitim işlemi”<br />

adı verilen işlem ile model spesifik bir problemi çözmek için eğitilir. Eğitim işlemi<br />

esnasında, başlangıçta gelişigüzel olan sinaptik bağlantı ağırlıkları ayarlanır. Bu<br />

eğitimin amacı incelenmekte olan problem için en uygun ağırlıkların bulunmasıdır.<br />

Konu hakkında daha detaylı bilgi bu alanda yayınlanmış olan çok sayıda kitap ve<br />

çalışmadan elde edilebilir. (Zurada, (1992); Veelenturf, (1995); Elmas, (2007)).<br />

İnşaat Projeleri Verimlilik Tahmininde YSA Uygulamaları<br />

İnşaat projeleri yönetiminde, 1980’lerin ikinci yarısından itibaren, yapay sinir ağları<br />

yöntemi çok çeşitli problemlerin çözümünde uygulanmıştır (Moselhi ve diğ. (1991);<br />

Boussabaine, (1996); Adeli ve Karim (2001)). Maliyet ve fiyat tahmini, verimlilik, risk<br />

değerlendirmesi, kar tahmini, zaman ve kaynak takibi, talep ve dava sonucu tahmini<br />

gibi konularda pek çok değerli çalışma yapılmış ve yayınlanmıştır (Adeli ve Karim<br />

(2001); Dikmen ve diğ. (2009)).<br />

Proje yönetiminde hiç şüphesiz ki verimliliğin takibi ve de tahmini en önemli<br />

konulardan biridir. Portas ve AbouRizk (1997) yapay sinir ağları yöntemini beton kalıp<br />

işlerinin verimlilik tahmininde kullanmıştır. Bu çalışmada Portas ve AbouRizk 22 girdi<br />

kullanarak kalıp işçiliği verimliliğini tespit etmek amacıyla bir model geliştirmiştir.<br />

Sonmez ve Rowings (1998) yapay sinir ağları yöntemini inşaat işçiliği verimliliğini<br />

tahminde kullanmışlardır. Çalışmada araştırmacılar yapay sinir ağları ve regresyon<br />

analizi kullanarak kalıp işçiliği, beton dökümü ve perdah işçilikleri konusunda<br />

verimlilik modelleri geliştirmişlerdir.<br />

AbouRizk ve diğ. (2001) endüstriyel inşaat aktivitelerinde işçilik üretim değerlerinin<br />

tahmini amacıyla 2 kademeli bir yapay sinir ağları yöntemi uygulamışlardır. Çalışmanın<br />

sonucunda araştırmacılar yöntemlerini %84 olasılıkla, verimlilik değerlerini %15<br />

yakınlıkla elde ettiklerini belirtmişlerdir. Araştırmacılar, ayrıca “Yapay sinir ağlarının<br />

endüstri ortamında pratik olarak kullanılmasında en önemli konuların (1) girdi<br />

faktörlerinin tanımı ve (2) eğitim için yeterli ilgili veri toplanmasıdır” yorumunda<br />

bulunmuşlardır.<br />

Karshenas ve diğ. (1992), Chao ve diğ. (1994) ve daha sonra Ok ve diğ. (2006) yapay<br />

sinir ağları yöntemini toprak işlerinde iş makinelerinin üretim tahmininde<br />

kullanmışlardır. Tüm çalışmalar da yapay sinir ağları yönteminin bu tür işlemler için<br />

uygun bir yöntem olduğu sonucuna varılmıştır.<br />

263


Yöntem<br />

Yukarıda da bahsedildiği üzere bu çalışmanın amacı, Türkiye’de konut ve işyeri<br />

inşaatlarında taşıyıcı sistem olarak sıklıkla kullanılmakta olan betonarme (perdeli veya<br />

perdesiz) yapıların kalıp işçiliğindeki verimliliği tahmin edebilmek amacıyla bir karar<br />

destek sistemi oluşturulmasıdır.<br />

Bir yöntemin pratikte uygulama alanı bulması için en önemli konular, yöntemin ihtiyaç<br />

duyduğu verilerin basit ve kolaylıkla elde edilebilir olmasıdır. Aksi takdirde geliştirilen<br />

yöntem akademik bir çalışmanın ötesine gidemeyebilir. Diğer yandan yapay sinir ağları<br />

yöntemi gerçekleşmiş aktivitelerden elde edilmiş bilgilerle olası çözümlere ulaşan bir<br />

yöntem olduğu için, kurulan YSA modelinin yukarıda bahsedilen eğitimi için sağlıklı ve<br />

mümkün olduğunca çok veriye ihtiyaç vardır. Bu noktalardan hareketle, geliştirilmekte<br />

olan ve burada sunulacak modelde, verilerin basit ve de şantiye ortamında ek bir külfet<br />

getirmeden toplanabilecek olması hedeflenmiştir. Diğer bir amaçta bur tür yapıları inşa<br />

eden şirketlerin yöntemi kullanmada diğer şirketlerden elde edilecek verilere ihtiyaç<br />

göstermeden yöntemi kullanabilmeleri amaçlanmıştır.<br />

Model ve Verilerin Tanımlanması<br />

Yukarıda belirtilen kriterler ışığında modelin ana girdileri yapının toplam kat adedi ile<br />

verilen bir kattaki toplam sarkan kiriş uzunluğu, toplam kolon uzunluğu, toplam perde<br />

duvar alanı ve bu yapı elemanlarınca taşınmakta olan toplam döşeme alanı ile bu<br />

döşemenin kaçıncı katta olduğu olarak tespit edilmiştir. Modelin ana çıktısı ise girdilere<br />

baz yapı elemanlarının betonarme kalıp aktiviteleri için harcanacak toplam adam-gün<br />

(yevmiye) miktarıdır. Bu çalışmada, adam-gün süresi, Türkiye’de sıkça kullanıldığı<br />

şekliyle, 1 saatlik yemek ve dinlenme molası da dahil olmak üzere toplam 10 saat<br />

alınmıştır. Bu veriler şantiye ortamında kolaylıkla ölçülebilecek ve sağlıklı şekilde<br />

toplanacak verilerdir. Ayrıca Türkiye bina stoğunun büyük çoğunluğunu teşkil eden 5-<br />

15 katlı 10 kadar yapı inşa eden bir yüklenici model için oldukça güzel bir veri setine<br />

sahip olacaktır. Bu nedenle önerilen yöntem hemen her büyüklükteki yüklenici firma<br />

tarafından kullanılabilir.<br />

Gerek girdi birimlerinin seçiminde, gerekse çıktı birimlerinde uygulamaya yönelik<br />

olması ile ilgili olarak yazarların uzun yıllara dayanan konu ile ilgili olan tecrübeleri<br />

ışığında karar verilmiştir. Bilindiği üzere Türkiye’de son yıllarda artık hemen hemen her<br />

yerde betonarme işlerinde sistem kalıp kullanılmaktadır. Ayrıca inşaatlardaki çalışmalar<br />

oldukça mekanize olmuş ve hemen her bina şantiyesinde kalıp montaj ve söküm<br />

işlerinde işin karakterine bağlı olarak mobil veya kule vinç kullanılmaktadır. Bu çalışma<br />

yöntemi kalıp alanı bazında bakıldığında eleman bazında farklı verimlilikler arz<br />

etmektedir. Ne var ki, diğer yandan Türkiye’de halen birçok fiyat analizcisi tarafından<br />

kullanılmakta olan Bayındırlık Bakanlığı analizleri ise sistem kalıplar için herhangi bir<br />

eleman tipi ayrımı, çalışılan alanın ölçüleri, çalışma alanının bulunduğu kat gibi<br />

verimlilik üzerinde ciddi etkisi olabilecek faktörler bazında bir ayrım yapmayıp tek bir<br />

saat/m 2 değeri vermektedir. Ortalama bazda bu değerin doğru olacağı kabul edilse de<br />

tek bir villa inşaatı ile çok katlı bir iş merkezinin inşasının kalıp işlerinde ciddi<br />

verimlilik farkları olacağı açıktır. Önerilen yöntem tüm bu gibi etkileri otomatik olarak<br />

dikkate almaktadır.<br />

264


Sistem kalıp teknolojisinde, kolon kalıpları bir kez oluşturulduktan sonra tüm yapı bu<br />

monte edilmiş kalıplarla inşa edilmektedir. Çoğu kez 2 parçadan oluşan kolon kalıpları<br />

vinç yardımıyla yerine yerleştirilmektedir. Buradan hareketle kolon kalıp işleri<br />

verimliliğinin kolon kesiti boyutlardan bağımsız olduğu kabulü yapılabilir. Benzer bir<br />

yaklaşımla, perde duvarlara ait kalıp işçiliğinde ise perdenin yüzey alanı işçiliği<br />

doğrudan etkilediğinden m 2 boyutunda çalışılmıştır.<br />

Konut türü yapılarda çok fazla sarkan kiriş kullanılmamakla birlikte, kullanıldığı<br />

takdirde kalıp işçiliğine olan etkisi tıpkı kolonlarda olduğu gibi ebatlarından çok<br />

uzunluğudur. Kirişin ebatları küçülüp büyüdüğünde yapılan işgücü çok fazla<br />

değişmemektedir. Fakat sarkan kirişlerin boyu arttıkça işgücü ve işçilik ciddi miktarda<br />

artış göstermektedir. Döşeme alanı olarak, daha önceden döşeme içerisinde sarkan<br />

kirişlerinde bir veri olarak sisteme girilmesi nedeniyle sadece döşemenin izdüşüm alanı<br />

kullanılmıştır.<br />

Toplam kat adedi ve bulunulan kat, yapıda meydana gelen işçi gücü ve işlik sürekliliği,<br />

aynı işin tekrarlanması ve süregelen iş alışkanlığı/ezberleme nedeniyle sonucu<br />

etkileyeceğinden bir parametre olarak sisteme dahil edilmiştir.<br />

Modelin Eğitim ve Test Veri Setleri<br />

Yapılan çalışmada 12 farklı bina projesinden toplam 144 adet veri toplanarak YSA veri<br />

seti oluşturulmuştur. Bunlardan 137 adet veri eğitim setinde, kalan 7 veri seti ise test<br />

setinde kullanılmıştır.<br />

Çalışmaya konu olan inşaat projelerinde, yapıya ait her kat bir veri olarak ele alınmıştır.<br />

Katlara ait, kolon uzunluğu, sarkan kiriş uzunluğu, perde duvar alanı, döşeme alanı ve<br />

yapı toplam kat sayısı tasarım üzerinden tespit edilmiştir. Her kata ait adam-gün<br />

değerleri ise doğrudan ilgili projenin şantiye yöneticilerinden elde edilmiştir. Veri<br />

setlerinin oluşturulduğu tüm yapılar farklı taban alanları ve kat adedine sahiptir.<br />

Analizler ve Sonuçları<br />

Yukarıda da bahsedildiği üzere oluşturulan YSA veri setinde, 137 adet veri seti ile<br />

modelin eğitiminde, kalan 7 adet veri takımı modelin test edilmesinde kullanılmıştır.<br />

Analizler için geri yayılım algoritması ve sigmoid aktivasyon fonksiyonu kullanılmıştır.<br />

Test sonuçları Şekil 1’de grafik olarak sunulmuştur. Şekilden de görüleceği üzere<br />

gerçekleşen değerler ile önerilen yöntem kullanılarak hesaplanan değerler birbirine<br />

oldukça yakındır. En büyük fark 2’nolu test setinde %14 olarak oluşmuştur.<br />

265


Adam-saat<br />

10000<br />

7500<br />

5000<br />

2500<br />

0<br />

Gerçek değer<br />

YSA yöntemi<br />

0 1 2 3 4 5 6 7 8<br />

Test seti no.<br />

Şekil 2. Fiilen gerçekleşmiş veriler ile modelden elde edilen verilerin karşılaştırılması<br />

Örnek Uygulamalar<br />

Önerilen yöntemin ürettiği sonuçlar, ayrıca 2 örnek proje vasıtasıyla Bayındırlık<br />

Bakanlığının Birim Fiyat Analizlerinde uygulanan verimlilik değerleri ile<br />

karşılaştırılmıştır. Birinci proje, kat yüksekliği 3.50 m olan 4 katlı takriben 2000 m 2<br />

alana sahip bir lojistik depo tesisidir. Yapıda işleve bağlı olarak farklı aks açıklıkları<br />

kullanılmıştır. Kare kesitli kolon ve kirişli döşeme kullanılmıştır. Bodrum katın dış<br />

kenarlarında perde duvar vardır. Yapının inşası toplam 4508.0 m 2 kalıp ve 673.0 m 3<br />

beton gerektirmektedir. Yapı ile ilgili veriler ile Bayındırlık Bakanlığı birim fiyat<br />

analizlerinde önerilen değerlerle yapılan analizler Tablo 1 ve Şekil 3’te<br />

karşılaştırılmıştır.<br />

Toplam<br />

kat<br />

adedi<br />

Kolon<br />

(m)<br />

Tablo 1. Lojistik depo<br />

Kiriş<br />

(m)<br />

Perde<br />

(m 2 )<br />

266<br />

Döşeme<br />

(m 2 )<br />

YSA yöntemi<br />

ile toplam<br />

adam-saat<br />

Bay. Bak.<br />

Analizleri ile<br />

Toplam<br />

Adam-saat<br />

3.Bodrum kat 4 26.4 142.1 366.6 366.6 3624 4314<br />

2.Bodrum kat 4 49.0 271 159.0 575.0 2987 5262<br />

1.Bodrum kat 4 49.0 278 65.7 574.0 2004 5261<br />

Zemin kat 4 49.0 91.1 37.0 451.1 944 2725<br />

Toplam 4 173.4 782.2 600.3 1967.7 9161 17462<br />

Adam-Saat<br />

6000<br />

5000<br />

4000<br />

3000<br />

2000<br />

1000<br />

0<br />

-4 -3 -2 -1 0 1 2<br />

Katlar<br />

YSA yöntemi<br />

Bay. Bak. Analizleri<br />

Şekil 3. Lojistik Depo inşaatı, YSA yöntemi ve Bayındırlık Bakanlığı analizleri ile elde<br />

edilen sonuçlarının karşılaştırılması


Şekil 3’ten görülebileceği üzere, iki analiz yönteminin arasında ciddi farklar mevcuttur.<br />

Bayındırlık Bakanlığı analizleri yöntemi ile elde edilen sonuçlar %100’e varan<br />

mertebede YSA yöntemi ile elde edilen sonuçlardan yüksektir. Yine aynı şekilden<br />

görüleceği YSA yöntemiyle yapılan analizde bodrum katların imalatı için gerekli adamsaatler<br />

derine gittikçe artmaktadır. Bu da yöntemin ne derece gerçeğe yakın sonuçlar<br />

verdiğini göstermektedir.<br />

İkinci proje ise, 2.92 m kat yüksekliğine sahip 6 katlı takriben 2500 m 2 alanlı bir süt<br />

ürünleri tesisidir. Yine diğer projede olduğu gibi farklı aks aralıklarına sahip betonarme<br />

karkas bir binadır. Bodrum dış duvarları betonarme perdedir. Betonarme işlerinin ana<br />

metrajları, 4977.0 m 2 kalıp ve 768.0 m 3 beton olarak hesaplanmıştır. Yapı ile ilgili<br />

veriler ile Bayındırlık Bakanlığı birim fiyat analizlerinde önerilen değerlerle yapılan<br />

analizler Tablo 2 ve Şekil 4’te karşılaştırılmıştır.<br />

Toplam<br />

kat<br />

adedi<br />

Kolon<br />

(m)<br />

Tablo 2. Süt ürünleri tesisi<br />

Kiriş<br />

(m)<br />

Perde<br />

(m 2 )<br />

267<br />

Döşeme<br />

(m 2 )<br />

YSA yöntemi<br />

ile toplam<br />

adam-saat<br />

Bay. Bak.<br />

Analizleri ile<br />

Toplam<br />

Adam-saat<br />

2.Bodrum kat 6 41.8 109.6 366.2 531.6 3526 7025<br />

1.Bodrum kat 6 33.0 61.6 178.2 302.8 1877 3272<br />

Zemin kat 6 29.7 7.6 18.0 416.8 876 2261<br />

1.Normal kat 6 29.7 7.6 18.0 416.8 876 2231<br />

2.Normal kat 6 29.7 7.6 18.0 416.8 876 2226<br />

Çatı katı 6 29.7 7.6 54.0 420.6 1196 2329<br />

Toplam 6 193.5 201.5 652.5 2505.4 8845 19344<br />

Adam-saat<br />

7500<br />

5000<br />

2500<br />

0<br />

-3 -2 -1 0 1 2 3 4<br />

Katlar<br />

YSA yöntemi<br />

Bay. Bak. analizleri<br />

Şekil 4. Süt Ürünleri Tesisi, Lojistik Depo inşaatı, YSA yöntemi ve Bayındırlık<br />

Bakanlığı analizleri ile elde edilen sonuçlarının karşılaştırılması<br />

Bayındırlık Bakanlığı analizlerinde kullanılan değerler ile uygulamada gerçekleşen<br />

değerler arasında benzer farklılıklar Kuruoğlu ve diğ. (2001) yapmış olduğu bir<br />

çalışmada da ortaya konmuştur. Kuruoğlu ve diğ. yapmış oldukları çalışmada farklı<br />

inşaat firmalarından görüşerek elde etmiş oldukları verimlilik değerlerinin ortalaması ile<br />

Bayındırlık Bakanlığı analizlerinde önerilen değerleri karşılaştırmışlardır. Sonuç olarak<br />

Bayındırlık Bakanlığı analizleri adam-saat değerlerinin uygulamada elde edilen verilere


karşın, beton için m 3 ’te 3.31 kat ve kalıp için 1.70 kat fazla olduğunu sonucuna<br />

varmışlardır.<br />

Sonuçlar<br />

Yapılan çalışmada betonarme karkas yapılar için bir kalıp işçiliği verimliliğinin tahmini<br />

için yapay sinir ağları bazlı bir yöntem önerilmiştir. Yöntemin basit ve elde edilebilir<br />

veriler ile çalışması, yöntemin küçük ve orta ölçekli yükleniciler tarafından da<br />

kullanılmasına imkan tanımaktadır. Diğer yandan çözüm özellikleri nedeniyle ortalama<br />

verimlilik değerlerinde çoğu zaman dikkate alınmayan proje büyüklüğü, çalışılan<br />

mekanın büyüklüğü, yapının kat adedi gibi verimlilik üzerinde ciddi etkileri olabilecek<br />

değerler dikkate alınmaktadır.<br />

Kaynaklar<br />

AbouRizk S. , Knowles P. & Hermann U.R. (2001) Estimating labor production rates<br />

for industrial construction activities. ASCE Journal of Construction Engineering and<br />

Management. 127(6) pp 502-511.<br />

Adeli H. & Karim A. (2001) Construction scheduling, cost optimization, and<br />

management – a new model based on neurocomputing and object technologies. London<br />

and New York: Spon Press<br />

Boussabaine A.H. (1996) The use of artificial neural Networks in construction<br />

management: a review. Construction Management and Economics 14 pp 427-436<br />

Chao L.C. & Skibniewski, M.J. (1994) Estimating construction productivity: neuralnetwork-based<br />

approach. ASCE Journal of Computing in Civil Engineering. 8 (2) pp<br />

234-251<br />

Dikmen S.U. , Ateş O. , Akbıyıklı R ve Sonmez M. (2009) A review of utilization of<br />

soft computing methods in construction management Managing Construction for<br />

Tomorrow , MC4T, İstanbul<br />

Elmas Ç. (2007) Yapay Zeka Uygulamaları, Seçkin Yayıncılık, Ankara, Türkiye.<br />

Karshenas S. , Feng X. (1992) Application of neural networks in earthmoving<br />

equipment production estimating. Proceedings of the 8 th Conference Computing in Civil<br />

Engineering, ASCE, New York, pp 841–7.<br />

Kuruoğlu M. , Bayoğlu F.İ. (2001) Yapı üretiminde adam saat değerlerinin belirlenmesi<br />

üzerine bir araştırma ve sonuçları. 16. İnşaat Mühendisliği Teknik Kongresi, Ankara,<br />

No:65.<br />

Kuruoğlu M. , Bayoğlu F.(2002)Yapı üretiminde adam-saat değerlerinin belirlenmesi<br />

ve Bayındırlık Bakanlığı’nın değerlerine göre karşılaştırmalı değerlendirmesi, İnşaat<br />

Mühendisleri Odası İstanbul Bülten,İstanbul, s. 62<br />

Minsky M.I. & Papert S. (1969) Perceptrons, MIT Press, Cambridge, MA<br />

268


Meslek Standartları Komisyonu MSK (1997) “İnşaat kalıpçısı meslek standardı<br />

(ahşap)”. http://www.iskur.gov.tr/mydocu/standart/106.html.<br />

Moselhi O. , Hegazy T. & Fazio P. (1991) Neural networks as tools in construction.<br />

ASCE Journal Construction Engineering and Management. 117 (4) pp 606-625.<br />

mpm.org.tr/verimlilik (2007) “Verimlilik nedir?” Mpm yayınları<br />

Ok S.C. & Sinha S.K. (2006) Construction equipment productivity estimation using<br />

artificial neural network model. Construction Management and Economics, 24 pp 1029-<br />

1044.<br />

Portas J. & AbouRizk S. (1997) Neural network model for estimating construction<br />

productivity. ASCE Journal of Construction Engineering and Management. 123(4) pp<br />

399-410.<br />

Sonmez R. & Rowings J.E. (1998) Construction labor productivity modeling with<br />

neural networks. Journal of Construction Engineering and Management, 124(6) pp 498–<br />

504.<br />

Veelenturf L.P.J. (1995) Analysis and Applications of Artificial Neural Networks.<br />

Prentice Hall ACM, New York, USA<br />

Zurada, J.M. (1992) Introduction to Artificial Neural Systems. West Publishing<br />

Company ,New York, USA<br />

269


Yapım Firmaları’nda Entelektüel Sermaye Değerinin<br />

Finansal Verilerle Hesaplanması<br />

Tuğçe Ercan<br />

Yıldız Teknik Üniversitesi<br />

Mimarlık Fakültesi<br />

Yapı Üretimi Bilim Dalı Yıldız Kampüs<br />

34349 Beşiktaş/İstanbul<br />

Tel: (0212) 383 26 21<br />

E-Posta: tugcesim@yahoo.com<br />

Öz<br />

271<br />

Almula Köksal<br />

Yıldız Teknik Üniversitesi<br />

Mimarlık Fakültesi<br />

Yapı Üretimi Bilim Dalı Yıldız Kampüs<br />

34349 Beşiktaş/İstanbul<br />

Tel: (0212) 383 26 21<br />

E-Posta: koksalm@iit.edu<br />

Entelektüel sermaye bilgi ekonomisi içinde işletmelerin yeni zenginliğidir. Ülkemizin<br />

ekonomisinde önemli bir yere sahip inşaat sektöründe entelektüel sermaye kavramı<br />

oldukça yenidir. Sektörün önemli aktörlerinde biri olan inşaat firmaları ise bu kavrama<br />

yabancıdırlar. İnşaat sektöründe, stratejik anlamda entelektüel sermaye yönetimi<br />

faaliyetlerini uygulayabilmek için öncelikle sistematik entelektüel sermaye ölçümleri<br />

yapılmalıdır. Entelektüel sermaye ölçüm yöntemleri nitel yaklaşımlar ve finansal<br />

verilerle ölçümler olmak üzere iki odağa ayrılmıştır. Nitel yaklaşımlar entelektüel<br />

sermayeyi belirli değişkenler üzerinden raporlama ana mantığına dayanmaktadır.<br />

Finansal ölçüm yaklaşımları ise, menkul kıymetler piyasasının işletmeye verdiği değer<br />

ile işletmenin bilançosunda yer alan işletme değeri üzerinden entelektüel sermayeyi<br />

hesaplamaktadır. Bu çalışma kapsamında İstanbul Menkul Kıymetler Borsası’nda işlem<br />

gören iki inşaat firmasının entelektüel sermaye düzeyleri finansal verilere dayalı bir<br />

ölçüm yöntemi olan “Hesaplanmış Maddi Olmayan Varlıklar Yöntemi (HMOV)”ile<br />

hesaplanmış ve karşılaştırılmıştır. Bu araştırma öncelikle entelektüel sermaye<br />

konusunda sınırlı araştırmaya sahip inşaat sektörüne katkı sağlamaktadır. Ayrıca, son<br />

yıllarda bilgi yönetiminde giderek artan bir öneme sahip olan entelektüel sermayenin<br />

inşaat sektöründe de önemini vurgulamaktadır. Bu araştırma sonucunda elde edilen<br />

veriler, inşaat firmalarında gelecekte uygulanabilecek entelektüel sermaye yönetim<br />

modellerine katkı sağlayacaktır.<br />

Anahtar sözcükler: Entelektüel sermaye, Hesaplanmış Maddi Olmayan Varlıklar,<br />

Yapım firmaları, İnşaat sektörü, Bilgi ekonomisi<br />

Giriş<br />

21. yüzyılda, bir işletmenin başarısı sahip olduğu fiziksel varlıklardan çok entelektüel<br />

sermayesi ve sistem kapasitesine bağlıdır. Entelektüel sermaye organizasyonun<br />

görünmeyen zenginliği, iş yapabilme bilgisidir ve ekonomik zenginlik için egemen<br />

kaynak olma yolunda ilerlemektedir. Bilişimin günden güne gelişmekte olduğu<br />

günümüzde artık en güçlü şirketler, en büyük maddi ve finansal varlıklara sahip<br />

şirketler değil, entelektüel sermayelerini güçlendirebilen, bilgiyi kullanabilen ve bu<br />

değeri en etkin şekilde yönetebilen şirketlerdir.


Bir inşaat firmasının kaynakları göreceli değerleri bağlamında maddi ve maddi olmayan<br />

varlıklardan oluşmaktadır. Maddi varlıklar (tangible assets), firmanın kesin ve güncel<br />

varlıklarıdır. Maddi varlıklar, ekipman, arsa, stoklar, banka mevduatları ve fabrikalar<br />

gibi daha somut varlıklardır. Buna karşın maddi olmayan varlıklar (intangible assets),<br />

gözlemlenmesi, tanımlanması ve değer biçilmesi daha zor, gelecek için fayda sağlayan<br />

fiziksel veya finansal olmayan varlıklardır (Lev, 2001). Bu tip varlıklar, firma<br />

performansı üzerinde de önemli bir etkiye sahiptirler. Maddi olmayan varlıklar,<br />

entelektüel mülkiyetten patentlere, ticari sırlardan sözleşme lisanslarına, iletişim ağları,<br />

çalışanların bilgi birikimi, veri tabanları, firmanın sahip olduğu olumlu ün ve örgüt<br />

kültürü gibi birçok bileşene sahiptir (Kale ve Çivici, 2002).<br />

Bilgi ekonomisinde firmaların finansal raporlarının en önemli bileşenlerinden biri<br />

“maddi olmayan varlıklar”dır. Ancak “maddi olmayan varlıklar”, geleneksel muhasebe<br />

sistemi içindeki tanımından daha içerikli bir hale gelmiştir. Geleneksel muhasebe<br />

sisteminde “maddi olmayan varlıklar”ı araştırma geliştirme faaliyetleri, bilinirlilik gibi<br />

kavramlar tanımlarken; bilgi ekonomisiyle birlikte insan, organizasyon bilgisi ve<br />

paydaşlarla ilişkiler gibi yeni içerikler oluşmuştur (Gallego ve Rodriguez, 2005). Şirket<br />

için değer yaratacak bu varlıklar kolay tanımlanabilir ve ölçülebilir formlarda<br />

değildirler. Maddi olmayan varlıklara eklemlenen bu yeni bileşenler entelektüel<br />

sermayeyi tanımlamaktadır ve finansal tablolara tam anlamıyla yansımamaktadır.<br />

Türkiye İnşaat endüstrisi, ülke ekonomisinde önemi göz ardı edilemeyecek bir konumda<br />

olup, pek çok sektörü içinde barındırmaktadır; ancak diğer endüstrilere nazaran kendini<br />

yavaş yenilemektedir. Yapı yapmak karmaşık bir süreçtir, bu karmaşık süreç bilginin ve<br />

yeni teknolojilerin kullanılmasıyla basite indirgenebilir ve ‘entelektüel sermaye<br />

yönetimi’yle daha hızlı ve etkin yönetim modelleri oluşturulabilir.<br />

İnşaat sektörünün parçalı yapısı ve Türkiye’de faaliyet gösteren inşaat firmalarının<br />

çoğunluğunun küçük ölçekli olma durumu, sektör için entelektüel sermayenin önemini<br />

artırırken, diğer yandan hesaplanma zorluğunu ortaya koyar. Küçük ölçekli firmalar<br />

için entelektüel sermaye değer yaratmada önem kazanırken, firmaların halka arzının<br />

olmaması, bir başka deyişle borsada işlem görmemesi durumu, ölçüm yapmayı ve<br />

değerlendirme yapmayı zorlaştırmaktadır(Ercan, 2007).<br />

Firmaların entelektüel sermaye ölçüm yöntemleri iki açıdan ele alınabilir: nitel<br />

yaklaşımlar ve finansal verilerle ölçümler. Nitel yaklaşımlar, entelektüel sermayeyi<br />

belirlenecek değişkenler üzerinden raporlama ana mantığına dayanmaktadır. Finansal<br />

ölçüm yaklaşımlarının (Hesaplanmış Maddi Olmayan Varlıklar, Piyasa değeri/ defter<br />

değeri oranı, Tobin’in Q değeri, vb..) ana fikri ise hisse senedi piyasasının işletmeye<br />

verdiği değerin ne olduğunu tespit etmek, bunu işletmenin bilançosunda yer alan<br />

işletme değeri ile kıyaslayarak aradaki farkı belirlemektir. Finansal verilere dayalı<br />

ölçüm yöntemlerinin ortak özellikleri, entelektüel sermayenin genel bir<br />

karşılaştırılmasının yapılabilmesi için işletmelerin denetlenmiş finansal tablolarından<br />

türetilmeleri ve işletme tarafından benimsenen entelektüel sermaye tanımından bağımsız<br />

olmalarıdır. Brennan (2001) ‘in belirttiği gibi, bu ölçüm sistemleri makro planda olup<br />

sadece piyasanın işletmeye öngördüğü değerin fonksiyonu olarak hesap edilir. Bu<br />

nedenle tüm dünyada işletmeler finansal verilerle elde edilen değerlerin yanı sıra,<br />

entelektüel sermayelerinin özellikleri ve performansları hakkında uzun vadede daha<br />

stratejik bilgiler içeren entelektüel sermaye raporlama yöntemlerine başvurmaktadırlar<br />

(Brennan, 2001).<br />

272


M. Shaikh‘in (2004) ‘‘Ölçemediğin bir şeyi yönetemezsin’’ ifadesi bize inşaat<br />

firmalarında entelektüel sermayeyi bir avantaja dönüştürecek entelektüel sermaye<br />

modellerini uygulamadan önce önemli olanın, bu değeri en doğru şekilde ölçmemiz<br />

olduğunu anlatmaktadır. Buradaki temel problem inşaat şirketleri için geliştirilmiş belli<br />

bir yöntemin olmamasıdır (Kululanga ve Mccaffer, 2001). Bu eksiklik inşaat<br />

şirketlerinde entelektüel sermaye yönetimi anlayışının var olmasının karşısında engel<br />

oluşturmaktadır. Bu nedenle bu çalışmanın amacı Türkiye’deki inşaat firmalarında<br />

entelektüel sermayeyi var olan finansal verilere dayalı entelektüel sermaye ölçüm<br />

yöntemleri bağlamında incelemektir.<br />

Bu çalışma kapsamında İstanbul Menkul Kıymetler Borsası’nda işlem gören iki inşaat<br />

firmasının entelektüel sermaye düzeyleri “Hesaplanmış Maddi Olmayan Varlıklar<br />

Yöntemi (HMOV)”ile hesaplanmış ve karşılaştırılmıştır.<br />

Maddi olmayan varlıkların yapım firmalarındaki değerlerine ulaşmak, ileride şirket için<br />

rekabet avantajına dönüşecek entelektüel sermaye yönetiminin uygulanabilir bir<br />

yönetim stratejisi haline gelmesini sağlayacaktır. Entelektüel sermaye yönetimini inşaat<br />

şirketlerindeki yönetim anlayışına en iyi şekilde entegre etmek bilgi ekonomisinin<br />

kaçınılmaz bir gerçeğidir.<br />

Yapım Firmalarında Entelektüel Sermaye Kavramsal Altyapısı<br />

İlk olarak 1969 yılında John Kenneth Galbraith tarafından kullanılan ‘entelektüel<br />

sermaye’ kavramı, özellikle son on yıllık dönemde kavramsal ve endüstriyle ilişkili<br />

akademik yayınlar, konferans ve seminerlerin düzenlenmesiyle popülerlik kazanmıştır<br />

(Büyüközkan, 2002).<br />

Entelektüel sermayenin tüm dünyada kabul görmüş tek bir tanımı yoktur, birçok<br />

araştırmacı farklı açıdan entelektüel sermayeyi tanımlamaya çalışmıştır. Brooking<br />

(1996), entelektüel sermayeyi, “organizasyonun işlemesine olanak sağlayan bileşik<br />

maddi olmayan varlıklar” olarak tanımlamıştır.<br />

Klein ve Prusak (1997) ise, entelektüel sermayeyi “Daha yüksek değerlere sahip<br />

varlıkları yaratmada onları şekilendirecek, ele geçirecek ve harekete geçirecek<br />

entelektüel materyal” olarak tanımlamıştır. Bu tanımda, Klein ve Prusak maddi<br />

olamayan varlıklarla entelektüel sermaye arasındaki farkı ortaya çıkarmaya çalışmıştır.<br />

Entelektüel sermaye maddi olmayan varlıkları, bir başka deyişle entelektüel mülkiyeti,<br />

içine almaktadır burada fark yaratan nokta değer yaratmasıdır, bir başka deyişle<br />

işletmenin içinde değer yaratan maddi olmayan varlıklar entelektüel sermayedir.<br />

Entelektüel sermaye maddi olmayan varlıkları de içinde barındıran daha geniş bir<br />

yapıya sahiptir.<br />

Tek düzen hesap planında maddi olmayan duran varlıkların izlendiği hesap grubu,<br />

‘herhangi bir fiziksel varlığı bulunmayan ve işletmenin belli bir şekilde yararlandığı<br />

veya yararlanmayı hedeflediği aktifleştiren giderler ile belli koşullar altında hukuken<br />

himaye gören ve şerefiyelerin izlendiği hesap grubu’ olarak tanımlanmaktadır<br />

(Kotar,1995). Bu hesap grubunda şu kalemler yer alır: Haklar, Şerefiye, Kuruluş ve<br />

Örgütlenme Giderleri, Araştırma ve Geliştirme Giderleri, Özel Maliyetler, Birikmiş<br />

Amortismanlar ve Verilen Avanslar.<br />

273


Kotar’ın (1995)’de geleneksel muhasebe sistemi içinde tanımladığı maddi olmayan<br />

duran varlıklar kavramının içeriği, entelektüel sermaye kavramsal yapısının maddi<br />

olmayan duran varlıklara getirdiği yeni içerikten birçok yönüyle farklılıklar<br />

göstermektedir. Geleneksel muhasebe sistemi, entelektüel sermayeyi göz ardı<br />

etmektedir. İnsan sermayesi, müşteri sermayesi, yapısal sermaye, büyüme ve yenilenme<br />

gibi unsurlar geleneksel muhasebe sistemi içinde yer almamaktadır.<br />

Entelektüel sermayenin gün ışığına çıkarılması, ölçülmesi ve raporlanması inşaat<br />

firmalarına pek çok açıdan rekabet avantajı sağlayabilir. Entelektüel sermaye<br />

ölçümünün inşaat firmalarına sağlayacağı avantajlardan ilki, işletmenin görünmeyen<br />

entelektüel varlıklarının görünür hale getirilmesi, işletmenin kredi ve fon bulma ∗<br />

olanaklarını önemli ölçüde arttıracak olmasıdır. İnşaat firmaları, kredi kurumlarına<br />

sahip oldukları entelektüel varlıkları (söz gelimi diğer işletmelere göre yüksek olan bir<br />

“iş görenlerinin becerilerini geliştirme hızı”nı) bir teminat olarak gösterebilirler.<br />

Bir diğer avantaj, yüksek piyasa değerine sahip bir inşaat firmasının, bu yüksek değerin<br />

kaynağını yatırımcılara bu şekilde göstermiş olacağıdır. Halka açık ya da açılmayı<br />

düşünen bir inşaat firmasının entelektüel sermayesini ve bunun gelecekte yaratacağı<br />

gelir potansiyelini göstermesi, firmanın hisse senetlerinin fiyat performansını arttırıcı<br />

etki yapacaktır.<br />

Son olarak, halka açık olmayan bir işletme herhangi bir amaçla değerlenirken ölçülmüş<br />

ve raporlanmış entelektüel sermayesi, satıcı işletme için pazarlık unsuru olacak ve satış<br />

fiyatını arttırıcı etki yapacaktır ve işletmenin yeni ekonomi kurallarına uyum sağlamada,<br />

rakiplerine karşı ne durumda olduğunun analiz edilebilmesini, zayıf yönlerinin<br />

bulunarak geliştirici çabalara girişilebilmesini sağlayacaktır (Ertuğrul, 2006; [1]).<br />

Metodoloji<br />

Hesaplanmış Maddi Olmayan Varlıklar Yöntemi<br />

Hesaplanmış maddi olmayan varlıklar metodunu Kellog İş İdaresi Okulu’na bağlı “NCI<br />

Research” adlı kuruluş geliştirmiştir. “NCI Research” kuruluşunun başı Thomas<br />

Parkinson, bir şirketin piyasa değerinin yalnız maddi varlıkları değil, şirketin maddi<br />

olmayan varlıklarına atfedilebilecek bir bileşeni de yansıttığı var sayımından hareket<br />

etmiştir. Maddi olamayan varlıkların değeri, bir şirketin benzer maddi varlıklara sahip<br />

ortalama bir rakipten daha iyi performans gösterme gücüne eşittir (Stewart, 1997).<br />

Hesaplanmış Maddi Olmayan Varlıklar yöntemi, maddi varlıkların getirisinin fazla<br />

kısmını hesaplar ve bu büyüklüğü, maddi olmayan varlıklara ilişkin getirinin payını<br />

belirlemede kullanır (Luthy, 1998). Bu işlemler sonucunda elde edilen değer, şirketin<br />

bilançoda görünmeyen varlıklarının hesaplanmış maddi olmayan değeridir. Ancak elde<br />

edilen rakam bu varlıkların piyasa değeri değildir. Piyasa değeri daha yüksek olacaktır,<br />

*Türkiye Vakıflar Bankası T.A.O.’nın Planlama ve İktisadi Araştırmalar Grup Yönetmenliğince 2000<br />

yılında yayınlanan Sektör Araştırmaları Serisi/ No:21/ İnşaat Sektörü raporuna göre yurt dışı müteahhitlik<br />

hizmetleri sektörü yetkililerinden alınan bilgilere göre, yurt dışında pek çok projeyi gerçekleştiren Türk<br />

müteahhitlik sektörünün başta finansal sorunları olmak üzere, rekabet güçlerini azaltan bir takım sorunları<br />

bulunmaktadır. Kredi temininde güçlükler yaşanmaktadır, bunun sonucu rekabet güçlüğünü beraberinde<br />

getirmektedir. Yurt dışı pazarlarda faaliyet gösterecek firmalarda belli kriterler aranmaması sektörün uzun<br />

vadede imajını etkilemekte, kaliteden verilen ödün bir süre sonra iş yapılan pazarın kaybedilmesine kadar<br />

varan olumsuzlukları beraberinde getirmektedir.<br />

274


çünkü söz konusu varlıkları sıfırdan kurmak da kendine başına bir değer yaratmaktadır.<br />

Bu değeri bilmemiz, düşük bir piyasa değeri/defter değerinin sönmeye yüz tutmuş bir<br />

işletmeyi mi, yoksa hisse senedine yansımamış gizli zenginliğe sahip bir işletmeyi mi<br />

gösterdiğine karar vermede yardımcı olmaktadır (Stewart, 1997).<br />

Hesaplanmış maddi olmayan varlıklar ölçümü finansal veriler kullanılarak uygulanan<br />

bir yöntemdir ve entelektüel sermayenin işletme bütününde yaklaşık para değerini<br />

belirlemeyi sağlar. Yöntem uygulanırken örneklem kümesindeki firmaların üç yıllık<br />

bilançosu ve konsolide gelir tablosu kullanılacaktır. Bu araştırma kapsamında, güncel<br />

olarak İstanbul Menkul Kıymetler Borsası’nda işlem gören iki büyük ölçekli (çalışan<br />

sayısı > 500) inşaat firması incelenmiştir. Firmaların ikisi de çok merkezli bir yapıya<br />

sahiptir, faaliyet alanları çok çeşitlidir (alt yapı ve yol, konut, konut dışı bina, ağır<br />

inşaat, proje yönetimi) ve uluslararası projelerde yer almaktadırlar.<br />

Hesaplanmış Maddi Olmayan Varlıklar yönteminde firmanın entelektüel sermayesi yedi<br />

temel adımda elde edilir (Stewart, 1997). Birinci adımda, firmalar için gelir tablosundan<br />

söz konusu üç yıl için vergi öncesi ortalama kazançlar hesaplanır (bkz. Tablo 1). İkinci<br />

adımda, firmaların bilançolarına bakılır ve üç yıl için yıl sonu ortalama maddi varlıkları<br />

hesap edilir (bkz. Tablo 2). Üçüncü adımda ise, varlıklardan sağlanan getiri oranını<br />

bulmak için kazançlar varlıklara bölünür (bkz. Tablo 3). Bunun için kar ortalaması,<br />

maddi varlıkların ortalama değerine bölünür ve maddi varlıkların getirisi bulunur.<br />

Dördüncü adımda, söz konusu üç yıl için, sektörün ortalama getiri oranı bulunur (%).<br />

Sektörün ortalama getirisi hesaplanırken, Gayrimenkul Yatırım Ortaklıkları (GYO) için<br />

2002-2003 yılları arasında SPK tebliğli Tarihi Maliyetli (Seri XI No:1) bilanço ve<br />

Ayrıntılı Gelir Tablosu kullanılmıştır (bkz. Tablo 4). 2004 yılı verileri için Uluslararası<br />

Finansal Raporlama Standartları (UFRS)’e göre düzenlenmiş konsolide bilanço ve gelir<br />

tabloları kullanılmıştır. GYO’lar için 2002-2004 yılı verilerinin ortalamaları<br />

hesaplanmıştır. Sektörün ortalama getiri oranı hesaplanırken sektörde faaliyet gösteren<br />

ve mali tablo verilerine ulaşılabilen belli sayıda firma gereklidir. İnşaat firmalarının<br />

borsada işlem görmemesi durumu inşaat firmalarının yıllık finansal raporlarına<br />

ulaşılmasını zorlaştırmaktadır. Bu nedenle faaliyet alanları ve yasal yükümlülükleri<br />

itibariyle benzer bir tablo çizen Gayrimenkul Yatırım Ortaklıkları’nın verileri<br />

kullanılarak sektörün tahmini maddi karlılık oranı hesaplanmıştır [4].<br />

Dördüncü adımın ikinci aşamasında, üçüncü adımda elde edilen varlıklardan elde edilen<br />

kazanç oranları sektörün ortalama getiri oranıyla karşılaştırılır (bkz. Tablo 5). Buna göre<br />

B Firması’nın ‘Hesaplanmış maddi olmayan varlıklar yöntemi’yle yaklaşık entelektüel<br />

sermaye hesabına devam etmemek gerekmektedir. Bunun nedeni “Ek Getiri”nin B<br />

firması için eksi değerde çıkmasıdır.<br />

Beşinci adımda firmalar için ek getiri hesaplanır; bunun için sektörün ortalama getiri<br />

oranı şirketin maddi varlıklarıyla çarpılır (bkz. Tablo 6). Çıkan sonuç ortalama bir<br />

şirketin maddi varlıkların tutarından ne kadar kazanmış olacağını verir. Elde edilen<br />

rakam şirketin birinci adımda bulunan vergi öncesi kazançlarından çıkarılır. Bu şekilde,<br />

ek getiri bulunur. Bu rakam şirketin sektördeki ortalama bir firmaya göre varlıklarından<br />

ne kadar daha fazla kazandığını gösterir. B Firması’nın ek getirisi eksi değerde çıktığı<br />

için bu adımdan sonra hesaplamaya devam edilmeyecektir.<br />

275


Vergi<br />

Öncesi<br />

Tablo 1 Üç Yıl İçin Vergi Öncesi Ortalama Kar Hesabı.<br />

Yıllar 2002 2003 2004 Ortalama<br />

A Firması 56.192.209 94.027.678 365.645.044 171.954.977<br />

Kar B Firması 136.960.000 177.472.000 31.413.223 115.281.741<br />

Tablo 2 Üç Yıl İçin Yıl Sonu Ortalama Maddi Varlıklar (Net Aktif Değeri,YTL).<br />

Yıllar 2002 2003 2004 Ortalama<br />

Maddi<br />

Varlıklar irketi(*)<br />

A Firması 403.998.671 494.440.916 5.499.899.243 2.132.779.610<br />

B Firması 963.843.000 2.386.274.000 3.047.634.259 2.132.583.753<br />

Tablo 3 Üç Yıl İçin Varlıklardan Sağlanan Getiri Oranı Hesabı*.<br />

Firma Adı 3 yıl için Ort. Vergi 3 yıl için Ortalama Maddi<br />

Öncesi Kazanç(1) Varlıklar (2)<br />

Varlıklardan<br />

Sağlanan Getiri<br />

A Firması 171.954.977 2.132.779.610<br />

Oranı (%) B Firması 115.281.741 2.132.583.753<br />

(*) Küsüratlar dikkate alınmamıştır.<br />

Tablo 4 Üç Yıl İçin Sektörün Ortalama Getiri Oranı.<br />

Firma Adı 2002-2004 yılları için Ort. Vergi<br />

Öncesi Kar (YTL)<br />

276<br />

(1) / (2)<br />

%8<br />

%5,4<br />

2002-2004 yılları için<br />

Ortalama Maddi Varlıklar<br />

(YTL)<br />

B Firması İnşaat Ticaret A.Ş. 115.281.741 2.132.583.753<br />

B Firması A.Ş. 2.444.923 121.288.323<br />

Alarko A.Ş 9.235.042 122.717.633<br />

EGS A.Ş. 16.669.254 135.796.332<br />

İhlas A.Ş. 9.093.179 26.060.558<br />

İş A.Ş. 56.842.577 678.020.654<br />

Yapı Kredi Koray A.Ş. 343.883 76.429.787<br />

Vakıf A.Ş 717.964 22.615.975<br />

Garanti A.Ş 2.818.092 67.036.845<br />

A Firması İnşaat ve Sanayi A.Ş. 171.954.977 2.132.779.610<br />

Toplam 385.401.632 YTL 5.515.329.470 YTL<br />

Sektörün Maddi Varlık Karlılık Oranı: 385.401.632 / 5.515.329.470 = %6.9 ≈% 7


Tablo 5 Varlıklardan elde edilen kazanç oranlarını sektörün ortalama getiri oranıyla<br />

karşılaştırılması.<br />

Şirket Adı Varlıklardan<br />

Sağlanan Getiri Oranı (%)<br />

Sektörün Ortalama<br />

Getiri Oranı<br />

Sonuç<br />

A Firması %8 %8 > %7<br />

B Firması %5,4<br />

%6.9 ≈% 7 %5.4 < %7<br />

A<br />

Firması<br />

B<br />

Firması<br />

2002-2004 yılları<br />

Ortalama Maddi<br />

Varlık<br />

Değeri<br />

Tablo 6 Ek Getiri Hesabı.<br />

Sektörün Ortalama<br />

Getiri oranıyla<br />

çarpılması<br />

2.132.779.610 2.132.779.610 x %7=<br />

2.132.583.753<br />

2.132.583.753 x %7=<br />

277<br />

Ortalama<br />

İşletme Maddi<br />

Varlık Kazancı<br />

149.294.572<br />

149.280.862<br />

Ek Getiri= İşletmenin Ort.<br />

Vergi Öncesi Kazancı –<br />

Ort. İşletme Maddi Kazancı<br />

171.954.977 -149.294.572=<br />

22.660.405 YTL<br />

115.281.741-149.280.862=<br />

- 33.999.121 YTL < 0<br />

Ek getiri hesabından sonra gelen altıncı adımda is ek getiri vergiden arındırılır. Bunun<br />

için ilk olarak üç yılın vergi oranları ortalaması bulunur ve bu oran ek getiriyle çarpılır.<br />

Vergi sonrası geliri elde etmek için çıkan sonuç ek getiriden çıkarılır. Bu rakam maddi<br />

olmayan varlıklara atfedilecek primdir. Vergi mevzuatı ve kanunlarında oldukça sık<br />

değişikliklerin yapıldığı ülkemizde 2005 yılından sonra kurumlar vergisi ve işletme<br />

vergilerinde indirimler yapılmıştır. Ancak incelenen dönemde kurumlar vergisi ve fon<br />

payları %33 oranında gerçekleşmiştir [2].<br />

İkinci olarak ek getirinin vergiden arındırılması işlemi gerçekleştirilir.<br />

Vergiden Arındırılmış Ek getiri (A Firması) = 22.660.405 x %33 = 7.477.933<br />

22.660.405- 7.477.933 = 15.182.472 (YTL)<br />

Yedinci yani son adımda ek getirinin şirketteki net değeri hesaplanır. Bunu yapmak için<br />

ek getiriyi, şirketin sermaye maliyeti gibi uygun bir orana bölmek<br />

gerekir(Stewart,1997). İşletmelerde özsermaye (sermaye) maliyeti hesaplaması oldukça<br />

teknik bir konu olup öz sermaye-alternatif maliyet yöntemi, pay senedi çıkarılması<br />

yoluyla sağlanmış kaynakların maliyeti, amortisman maliyeti, ...vb. gibi hesaplama<br />

yöntemlerini kullanmak mümkündür.<br />

Bu çalışmada hesaplanması ve uygulanışı açısından öz sermaye-alternatif maliyet<br />

yöntemi uygulanmıştır. İşletmelerin kendi yarattıkları veya kuruluş aşamasında<br />

koydukları, maddi veya maddi olmayan varlıklardan oluşan özsermaye bütününde hedef<br />

‘kabul edilebilir karlılığı’ yakalamaktır. Kabul edilebilir karlılık aynı zamanda yeni<br />

yatırımlar için sermayenin marjinal maliyeti veya iç verim oranı olarak da<br />

hesaplanabilir.<br />

Hiçbir işletme bilerek zarar edeceği bir iş veya sermaye kaybı yaşamak istemez<br />

özellikle inşaat sektörünü gibi ciddi maddi duran varlık ve sermaye gerektiren<br />

işletmelerde elde edilen fonların veya özsermayenin ‘risksiz getiri oranları’ dikkatli<br />

takip edilmelidir.


Türkiye de risksiz getiri oranını bulmakta ve sermaye(yeni yatırım maliyeti)<br />

hesaplamasında baz olarak Hazinenin ihraç ettiği yıllık Hazine Bonosu veya Devlet<br />

Tahvili Faiz oranı kıstas olarak alınmaktadır. Analizimizde 2002-2004 yılları arasında<br />

aşağıda belirtilen hazine bonosu ve devlet tahvili faiz oranları alınmıştır [5].<br />

2002 yılı için TRT050203T18 tanımlı bir yıl vadeli devlet tahvili nominal faiz<br />

oranı:%69,54<br />

2003 yılı için TRT031203T34 tanımlı bir yıl vadeli devlet tahvili nominal faiz<br />

oranı:%51,11<br />

2004 yılı için TRT060705T10 tanımlı bir yıl vadeli devlet tahvili nominal faiz<br />

oranı:%29,71<br />

Makro ekonomik ve sektörel gelişmelerinde faiz oranları içinde olduğu varsayımı ile<br />

ilgili 3 yıl için ortalama alternatif maliyet %50.12 olarak bulunur. İşletme sermaye ve<br />

yeni yatırım karlılığında baz değer olarak alınan bu oran firmanın sadece entelektüel<br />

sermayesinin hesaplanmasında önemli bir etkiye sahip olmakla kalmayıp; aynı zamanda<br />

piyasa değeri, ortakların elde edeceği karlar(kar payı), verim ve karlık üzerinde de<br />

doğrudan etkili olmaktadır. Buna gore ek getirinin şimdiki değeri bulunur.<br />

Ek Getirinin Net Değeri (A Firması) = 15.182.472/ ~ 0,50 = 30.364.944 YTL<br />

Ek kazanç tutarının ortalama ağırlıklı sermaye maliyetine bölünmesiyle, tutar olarak<br />

firmaların entelektüel sermaye değerine ulaşılmıştır. Buna göre:<br />

Entelektüel Sermaye Değeri (ESD) A Firması = 30.364.944 YTL<br />

ESD(A Firması) > ESD (B Firması) olarak belirlenmiştir.<br />

Hesaplanmış maddi olmayan varlıklar yöntemiyle alınan sonuca göre A Firması’nın bu<br />

yöntemle ulaşılan entelektüel sermaye değeri, B Firması’ndan yüksektir. Finansal<br />

verilere göre alınan bu sonuç, niteliksel analizde farklı olabilir. Bunun nedeni<br />

entelektüel sermayenin bilançolara henüz tam anlamıyla yansımamasıdır. Ancak<br />

sonuçlar, firmalar arasında karşılaştırma yapmaya olanak vermesi açısından anlamlıdır.<br />

Sonuç<br />

Yönetim Bilimi, literatürde gerek niteliksel gerekse finansal verilere dayalı birçok<br />

entelektüel sermaye ölçüm yöntemi geliştirmiştir. Ne var ki, bu ölçüm yöntemlerinin<br />

yapım firmalarına adapte edilmesi bazı zorlukları içermektedir. Yinede bu yöntemlerin<br />

yapım firmalarına uyarlanması ve uygulanması inşaat sektörünün gelişmesi ve<br />

yenilikleri bünyesine katması açısından önem kazanmaktadır.<br />

Bu çalışma, literatürde geliştirilmiş entelektüel sermaye ölçüm yöntemlerinin inşaat<br />

firmaları üzerinde uygulanabilirliğini araştırılmış ve süreç içindeki problemleri açığa<br />

çıkarmıştır.<br />

Araştırma sürecinde, inşaat firmalarının borsada işlem görme azlığı dikkat çekmiştir.<br />

İstanbul Menkul Kıymetler Borsası’nda işlem gören inşaat firması sayısı iki olarak<br />

belirlenmiştir; Gayrimenkul Yatırım Ortaklıkları ise daha fazladır. Bu durum da Türk<br />

278


inşaat firmalarının kurumsallaşma sürecindeki problemlere işaret etmektedir. Yalnızca<br />

entelektüel sermayenin hesaplanmasında değil diğer konularda da sektör ortalamalarına<br />

ihtiyaç duyulmaktadır. İnşaat sektörünün yapısı ve firmaların ölçeği düşünüldüğünde<br />

sektör ortalamalarının sektörün kendi örgütleri tarafından ya da kamu eliyle üretilmesi<br />

gerektiğine inanılmaktadır.<br />

Türk Tekdüzen Muhasebe Sistemi içerisinde, entelektüel değerlerin finansal tablolara ek<br />

olarak “Entelektüel Sermaye Tablosu” olarak yer alması sağlanmalıdır (Çıkrıkçı,<br />

Daştan, 2002). Böylesi bir ek, Türk inşaat firmalarının uluslar arası piyasalarda da<br />

rekabet avantajı elde etmesini sağlayacak ve daha gerçekçi entelektüel sermaye<br />

değerlerine ulaşmamızı sağlayacaktır.<br />

Entelektüel sermayenin inşaat sektöründe uygulanan bir strateji haline gelmesi ve<br />

finansal raporlara ek olarak sunulması, sektörün bilgi ihtiyacını en iyi şekilde<br />

karşılayacaktır. Şirket, yetenekli ve uzmanlaşmış çalışanları; örgüt kültürü ve<br />

alışkanlıkları, yeni yönetim anlayışları, kullandığı teknolojiler, derin sektör bilgileri ve<br />

know-how; müşteri kazanımları ve kurduğu iyi ilişkilerle yenilenmeye başlayacak ve<br />

mikro ölçekte firma düzeyinde de rekabet avantajı elde edecektir.<br />

Notlar<br />

(1) A Firması ‘nın 2002- 2003 yılına ait Tarihi Maliyetli (Seri XI No:1) bağımsız<br />

denetimden geçmiş Ayrıntılı Gelir Tablosu’ndan elde edilmiş değerlerdir. A Firması<br />

‘nın 2004- 2005 yılına ait Konsolide Gelir Tablosu kaynak olarak kullanılmıştır[3].<br />

(2) B Firması’nın 2002-2004 yıllarına ait Sermaye Piyasası Kurulu tebliğlerine göre<br />

düzenlenmiş, enflasyon düzeltmesi uygulanmış Özet Gelir Tablosu’ndan<br />

faydalanılmıştır[3].<br />

(3) B Firması’nın 2004 yılına ilişkin gelir tablosu enflasyon oranında düzenlendiği için<br />

2004 yılı Üretici Fiyat Endeksi (ÜFE) verilerine göre % 15.3 olan enflasyon oranına<br />

göre değerler düzeltilmiştir[3].<br />

Kaynaklar<br />

Brennan, N. (2001) Reporting Intellectual Capital in Annual Reports: Evidence from<br />

Ireland. Accounting Auditing & Accountability Journal 14(4) pp 423-424.<br />

Büyüközkan, G. (2002) Entelektüel Sermaye Yönetimi. Kalder Forum, Nisan-Mayıs-<br />

Haziran, s:35-44.<br />

Çıkrıkçı, M., Daştan, A. (2002) Entelektüel Sermayenin Temel Finansal Tablolar<br />

Aracılığıyla Sunulması. Bankacılar Dergisi, Sayı.43. pp.18-32.<br />

Ercan, T., (2007). Türkiye’deki İnşaat Firmaları’na Entelektüel Sermaye Ölçüm<br />

Yöntemlerinin Uygulanmsı Üzerine Bir Araştırma, Yüksek Lisans Tezi, Yıldız Teknik<br />

Üniversitesi, Fen Bilimleri Enstitüsü, dan: Yrd.Doç.Dr. Almula Köksal<br />

279


Kululanga G.K., Mccaffer R. (2001) Measuring knowledge management for<br />

construction organizations. Engineering, Construction and Architectural Management, 8<br />

(5/6) pp 346-354.<br />

Shaikh, J.M. (2004) Measuring and Reporting of Intellectual Capital Performance<br />

Analysis. The Journal of American Academy of Business, 4 (1/2).<br />

Kotar E. (1995) Genel Muhasebe, Ekin Kitabevi Yayınları, Bursa, s:35.<br />

Stewart T.A. (1997) Intellectual Capital: The New Wealth of Organizations, Nicholas<br />

Brealey Publishing , Londra, İngiltere.<br />

Kale S., Çivici T. (2002) Intangible Resources and Construction Firm. Fifth<br />

International Congress on Advances in Civil Engineering, İstanbul Technical<br />

University, İstanbul, s.1309-1318.<br />

Gallego I., Rodriguez L. (2005) Situation of Intangible Assets in Spanish Firms: an<br />

Empirical Analysis. Journal of Intellectual Capital, 6 (1) pp. 105-126.<br />

Brooking, A. (1996) Intellectual Capital,Thomas Business Press, London.<br />

Lev B. (2001) Intangibles Management, Measurement, and Reporting, Brookings<br />

Institution Press, Washington, D.C.<br />

Luthy D.H. (1998). Intellectual capital and its measurement. Proceedings of the Asian<br />

Pacific Interdisciplinary Research in Accounting Conference (APIRA), Utah State<br />

University, Logan, Utah USA.<br />

İnternet Kaynakları<br />

[1] Ertuğurul,M. (2006) Entelektüel Sermayenin Ölçülmesi ve Raporlanması.<br />

http://www.bilgiyonetimi.org/cm/pages/mkl_gos.php?nt=183, Mayıs<br />

[2] VUK ve Kurumlar Vergisi Kanunu,www.gelirler.gov.tr, Nisan, 2007.<br />

[3] www.tuik.gov.tr, Nisan, 2007<br />

[4] www.imkb.gov.tr, Mayıs, 2007<br />

[5] İhale Yöntemi ile Satılan Hazine Bonosu ve Devlet Tahvili Faiz Oranı Tablosu,<br />

www.tcmb.gov.tr/evdes/dibs/istih/2004xls, Mayıs, 2007<br />

280


Yüklenici Firmaların Uyguladıkları Teklif Stratejilerinin ve<br />

Firma Özniteliklerinin Bu Sürece Etkilerinin İncelenmesi<br />

Hilmi Coşkun<br />

Yrd. Doç. Dr.<br />

Mustafa Kemal Üniversitesi<br />

Mühendislik Fakültesi<br />

İnşaat Mühendisliği Bölümü<br />

İskenderun, Hatay<br />

Öz<br />

281<br />

Nesrin Katırcı<br />

Yük. İnş. Müh.<br />

Mersin Yenişehir Belediyesi,<br />

İmar ve Şehircilik Müdürlüğü<br />

İçel, Mersin<br />

Kamu ve özel sektör yatırım planlarının gerçekleştirilmesinde iş sahibinin hedefi olan<br />

en yüksek kalitenin en uygun fiyatla elde edilmesi genelde ihale dediğimiz süreç<br />

sonunda oluşmaktadır. Böyle bir ortamda isteklilerin amacı öncelikli olarak bu ihaleyi<br />

kazanmak olmalıdır. Günümüzde artan rekabet ortamında inşaat şirketlerinin bu amaca<br />

ulaşabilmeleri daha da önem kazanmaktadır. Bu da ancak inşaat şirketlerinin iş alma<br />

sürecinde dikkat etmeleri gereken noktaları saptamak ve bunların pratikte<br />

uygulanabilirliğini belirlemekle mümkün olacaktır. Bu husus araştırmanın birincil<br />

amacıdır. Araştırmanın bir diğer amacı ise halen yükleniciler tarafından genel olarak<br />

sübjektif olarak yapılan ihale başvuru sürecinin daha objektif kriterlerle<br />

değerlendirilmesi yönünde yüklenicilerin yararlanabileceği bir çalışma ortaya<br />

koymaktır. Araştırmada inşaat sektöründe farklı tipteki projelerde (yol, su ve konut gibi)<br />

iş yapmakta olan firmaların ihale stratejileri bir anket çalışması kapsamında ele<br />

alınmıştır. Çalışma için seçilen yüklenici firmalara anket kapsamında 22 adet ölçütün<br />

ihalelere giriş kararlarını ne ölçüde etkilediği sorulmuştur. İstatistiksel analiz sonucunda<br />

ihaleye giriş kararını en çok oranda işin türünün ve en az oranda ise teminat miktarının<br />

etkilediği bulunmuştur. Ancak bu ölçütlerin etkisinin firmanın bazı öznitelikleri ile<br />

bağıntılı olarak değiştiği de belirlenmiştir. Örneğin, firma şantiye sayısı arttıkça yani<br />

firma iş kapasitesi büyüdükçe, ihaleye girişte işin türüne verilen önem azalmaktadır. Bir<br />

başka örnek olarak, firma personel sayısı artışı yani firma büyüklüğünün artışı ele<br />

alındığında, verilecek teminatın miktarının ihaleye giriş kararını yüksek oranda<br />

etkilediği görülmüştür.<br />

Anahtar Kelimeler: İhale, İş kapasitesi, Uygun teklif, Teminat miktarı, İş türü.<br />

Giriş<br />

Kamu ve özel sektör yatırım planlarının gerçekleştirilmesinde ihalelere çıkarak en<br />

uygun şekilde bu yatırımlarını gerçekleştirme yoluna giderler. Yüklenici firmalar da<br />

varlıklarını sürdürebilmek için bu faaliyetlere katılırlar. Bu noktada iş sahibi olan kişi<br />

veya kuruluş yapmayı hedeflediği yatırımın en yüksek kalitede daha uygun şartlarla<br />

kavuşmayı hedeflerken, bu yatırımı yapmayı üstlenen firma bu işten en yüksek kazançla<br />

çıkmayı amaçlar.


İş sahibinin hedefi olan en yüksek kalitenin en uygun fiyatla elde edilmesi genelde ihale<br />

dediğimiz süreç sonunda oluşmaktadır. İhale denildiğinde iş sahibinin işi yapmaya<br />

istekli olanlar arasında bir nevi yarışma denilebilecek şekilde istekliler arasında<br />

karşılaştırma yapabilmesi anlaşılır. Böyle bir ortamda isteklilerin amacı da öncelikli<br />

olarak bu ihaleyi kazanmaktır.<br />

ÇALIŞMANIN AMACI<br />

İnşaat şirketleri de diğer ticari işletmeler gibi hayatta kalabilmek için iş almak ve bu<br />

işlerden kar elde etmek isterler. Günümüzde artan rekabet ortamında inşaat şirketlerinin<br />

bu amaca ulaşabilmeleri daha da önem kazanmıştır. Bu çalışmanın amacı inşaat<br />

şirketlerinin iş alma sürecinde dikkat etmeleri gereken noktaları belirlemek ve bunların<br />

pratikte uygulanabilirliğini belirlemektir. Bu araştırmanın bir diğer amacı ise halen<br />

yükleniciler tarafından genel olarak sübjektif olarak yapılan ihale başvuru sürecinin<br />

daha objektif kriterlerle değerlendirilmesi yönünde yüklenicilerin yararlanabileceği bir<br />

çalışma ortaya koymaktır.<br />

KAPSAM<br />

Bu çalışmanın kapsamı aşağıda belirtildiği şekilde belirlenmiştir:<br />

1. Görüşme yapılacak firmaların belirlenmesi: Bu çalışmada Türkiye’de faaliyet<br />

gösteren ve genelde kamu ihalelerine katılan orta ve küçük ölçekteki firmalar<br />

seçilmiştir. Bu firmaların seçilmesindeki başlıca kriter gerekli verilere daha rahat<br />

ulaşılmasıdır.<br />

2. Hazırlanacak veri tabanı için anket çalışması yapılması; bu anket çalışmasında<br />

dikkat edilecek konuların belirlenmesi, anket çalışmasının yerine getirilmesi,<br />

3. Anket sonuçlarının değerlendirilmesi ve yüklenicilere yardımcı olunabilecek<br />

konularda sonuçlara ulaşılabilmesi.<br />

LİTERATÜR TARAMASI<br />

Herhangi bir firmanın bir ihale için teklif hazırlaması hayati bir karar sürecidir. Çünkü<br />

bu yüklenici firmalar varlıklarını devam ettirmek için ihalelere katılmak zorundadır.<br />

Yüklenici firmalar iş alamazlarsa veya bir işi uygun olmayan bir bedelle yüklenirse<br />

geleceği tehlikeye girer. Ayrıca şirketlerin varlığını sürdürmelerinin yanında ihale süreci<br />

önemli bir performans göstergesidir. Bu sayede firma sektör içindeki gücünü ve nerede<br />

olduğunu da ortaya koymaktadır.<br />

İnşat endüstrisindeki rekabet sistemi ile ilgili ilk çalışma 1956’da Friedman tarafından<br />

yapılmıştır (1). Friedman teklifte öngörülen kar ile ihalenin kazanılması arasındaki<br />

ilişkiyi ortaya koymuştur. Farklı araştırmacılar tarafından, bir yüklenicinin ihaleyi<br />

kazanabilmesi için teklifinin diğer bütün rakip tekliflerden düşük olması prensibinden<br />

hareket ederek, rakiplerinin geçmiş ihalelere ait verilerinden yararlanarak yüklenicinin<br />

rakiplerini yenme olasılığının tek tek bulunması incelenmiştir (2-4).<br />

Farklı yüklenicilerin işi alma arzuları, o andaki mali durumları ve yüklenmiş<br />

bulundukları iş miktarına göre değişmektedir (5). Tüm ticari firmaların temel amacı iş<br />

282


yapmaktır. İş yapabilmek için, işi alabilmek, dolayısıyla uygun bir teklif hazırlamak<br />

gerekmektedir (6). İhale sürecinde yüklenici inşaat firmaları açısından aslında iki temel<br />

karar verme problemi vardır. Bu karar problemleri:<br />

1.Uygun işi saptayabilmek (7),<br />

2. İş için uygun teklif fiyatı oluşturabilmektir (8).<br />

Yüklenicilerin ihaleye girişlerindeki olası hedefleri şunlardır:<br />

• Beklenen karı maksimum yapmak,<br />

• Yatırımın belli bir kısmını geri almak,<br />

• Beklenen kayıpları minimumda tutmak,<br />

• Rakiplerin karlarını minimum kılmak,<br />

• Zararına dahi olsa ihaleyi kazanmak (10).<br />

İhalelere katılmak istenildiğinde veya teklif daveti alındığında, yüklenici firmanın üst<br />

düzey yönetiminin ilk adımı projeyi, firmanın fiyat hazırlamaya başlayıp başlamamasını<br />

belirlemek açısından incelemektir. Bu incelemede; firmanın teknik, mali ve yönetim<br />

kapasitesi, o andaki iş gücü, gelecekteki olası iş yükü, piyasa koşulları, projenin yeri ve<br />

yapısı, mal sahibi ve o anda teklif verilen projelerin sayısı açısından fiyatta başarılı<br />

olma olasılığı irdelenir (11). Ayrıca işin ve projenin büyüklüğüne göre uygun fiyatın<br />

belirlenebilmesi için hazırlanan teklif dosyaları toplam imalat bedelinin %1’i gibi ciddi<br />

bir miktar tutmaktadır (12). Bu da ihaleye giriş kararının ne kadar ciddi bir faaliyet<br />

olduğunun göstergesidir.<br />

İhalenin sonucu hakkında genel kabul gören yaklaşım, teklif edilen indirim oranı ile<br />

ihaleyi alma arasında doğrudan bir ilişki olduğu prensibine dayanmaktadır. Buradaki<br />

‘strateji problemi’ yüklenicinin kazanma şansını maksimum kılan ve aynı zamanda en<br />

çok karı sağlayan teklifi bulmak şeklindedir (13). Uygun ihale stratejisini geliştirmek<br />

için vurgulanması gereken bazı önemli noktalar vardır; bunlar:<br />

• Çok düşük teklif veren olmak genellikle arzu edilmez. Bu kişiler genellikle<br />

iflasa ilk gidenler olurlar. Genel olarak yükleniciler yeterince düşük teklif sunarlarsa işi<br />

kolayca alacaklarına kendilerini inandırır. Ama çok düşük teklif verildiğinde de<br />

muhtemelen elde edilecek kar çok az belki de hiç olmayacaktır.<br />

• Düşük teklif veren isteklileri iflas etme konusunda genellikle yüksek teklif<br />

verenler izler. Yüksek kar etmeyi denemek hiçbir iş alamamak sonucunu doğurabilir<br />

(14).<br />

• Kar etmenin tek yolu her işe belli bir karla teklif vermektir. Teklifi aynı anda<br />

hem kar edecek kadar yüksek, hem de işi alacak kadar da düşük tutmaktır.<br />

• Sadece iş yapmış olmak için iş yapmak pek doğru değildir. İş yapmanın gayesi<br />

kar etmektir ve hiçbir iş hacmi ortalama bir karın yerini tutamaz (15).<br />

Teklif hazırlama sürecinde stratejik planlamanın genelde yükleniciler tarafından ihmal<br />

edilmesinin nedeni; sektörün sermaye temelinin düşük olması ve bu yüzden sabit<br />

varlıklarla yapılan büyük yatırımlar için planlamanın gerekli olmamasıdır (16). Başka<br />

bir neden de yüklenicilerin pazar üzerinde denetime sahip olmadıklarını ve sadece<br />

müşterilerin kendilerinden teklif isteklerine cevap vermek durumunda olduklarını<br />

düşünmeleridir. Diğer yönden inşaat sektörünün hızlı gelişmesine paralel olarak<br />

sektörde çalışan firma sayısının artması, teknik açıdan yetersiz olan bazı firmaların<br />

varlığını sürdürebilmek için çoğu kez büyük indirimler teklif etmelerine, bu tekliflerin<br />

maliyetleri bile karşılayamamasına ve bu sebeple de planlanan yatırımların gecikmesine<br />

ve maliyet artışlarına sebep olmaktadır. Bu tür firmaların strateji yokluğu sonucunda<br />

283


çoğu kez haksız rekabet sayılabilecek teklifler vermeleri, konuya teknik yaklaşan birçok<br />

firmanın işi alamamasına veya iş alabilmek için de diğer tekliflere benzer tutum<br />

takınmak zorunda kalmalarına sebep olmaktadır (17). Bu firmalar için herhangi bir<br />

strateji olmadığını veya bilinçsizce sadece tek bir stratejinin -işi her ne pahasına olursa<br />

olsun almak- uygulandığını söylemek mümkün olmaktadır.<br />

Uzun vadede teklif verme stratejisi, aşağıdaki hedeflerin belirlenmesi olarak<br />

özetlenebilir (18):<br />

1.İşin türü, sözleşmenin büyüklüğü ve coğrafik bölge bakımından uygun bir pazar<br />

saptamak,<br />

2.Ekonomik sınırlar içerisinde firmanın inşaat hızı ve kalitesi gibi konularda prestij<br />

yaratmak,<br />

3.Ciro için belirlenmiş hedefleri korumak ,<br />

4.Şirketin performansını değerlendirmek ve bunu rakiplerle karşılaştırmak,<br />

5.Bir projenin finanssal performansını teklif verme aşamasında tahmin edilen<br />

maliyetlerle karşılaştırmak.<br />

Teklif verilen belli bir proje için değerlendirdiğimizde ise teklif vermedeki stratejiler<br />

şunlardır (19):<br />

1. Projedeki karı maksimize etmek,<br />

2. Firma sermayesinin geri dönüşümünü hızlandırmak,<br />

3. Zararı en aza indirmek,<br />

4. Firmanın üretim yapmasını ve işgücü istihdam etmesini sağlamak,<br />

5. Prestij projeleri üstlenerek işveren ve yöneticiler üzerinde kişisel statü yaratmak,<br />

6. Gelecekte birçok iş için potansiyel iş kaynağı olabilecek mal sahibi ve girişimleri<br />

kazanmak,<br />

7. Yeni bir coğrafi bölgeye giriş yapmak.<br />

Yüklenici inşaat firmaları için risk faktörleri de çeşitlidir. Bunlar firmaların elinde<br />

olmayan riskler olabildiği gibi firmalardan kaynaklanan riskler de (projenin kötü<br />

yönetilmesi, yüklenicinin teknik yetersizliği, deneyimsizlik, firmanın aşırı iş yüklenmesi<br />

gibi) olabilir.<br />

Yüklenici firma üst yönetimi, projeyi değerlendirirken bu tür risk faktörlerini de göz<br />

önüne almak zorundadır.<br />

Sonuçta ihaleye hazırlanma veya teklif hazırlama süreci yükleniciler tarafından<br />

önemsenmesi gereken bir dönemdir. Çünkü işi alıp almamak bu süreç içindeki firma<br />

davranışlarıyla yakından bağlantılıdır. İhaleye giren firmaların birbirinden habersiz fiyat<br />

teklifi verdiği varsayılır. Yükleniciler genelde teklif verirken kendilerince belirlemiş<br />

oldukları bir stratejiyi uygularlar. Bu stratejiler ise genelde tecrübe ile elde edilen<br />

yöntemlerin ve sezgilerin bir bileşkesidir. Geliştirilen stratejilerin amacı; firmanın<br />

sektörde rakip güçlere karşı kendisini en iyi şekilde savunabileceği bir konum elde<br />

etmektir.<br />

ANKET ÇALIŞMASI<br />

İnşaat sektöründe farklı tipteki projelerde (yol, su ve konut gibi) iş yapmakta olan<br />

firmaların ihale stratejileri bir anket çalışması kapsamında ele alındı. Çalışma için<br />

seçilen firmaların uyguladıkları ihale stratejilerinin önceden belirlenmiş olan 22 adet<br />

284


ölçütten hangileri tarafından etkilendiği istatistiksel olarak değerlendirildi. Firmaların<br />

anket sorularını 1’den 10’ a dek bir ölçekte puanlandırması istendi. Yanıt olarak 1 puan<br />

verilmesi sorulan ölçütün teklif verme sürecinde etkili olmadığı ve 10 puan verilmesi<br />

ise ölçütün teklif üzerinde çok etkili olduğu anlamına gelmektedir.<br />

Bu çalışma kapsamında 65 adet anket dağıtılmış ancak bunların 20 tanesinden sonuç<br />

elde edilmiştir. Bunların bir kısmında posta ve e-postayla geri dönüş olmuş ve diğer<br />

kısmında ise birebir görüşülerek sonuçlara ulaşılmıştır. Araştırmaya katılan firmalardan<br />

10 tanesi sadece üst yapı işlerinde, 5 tanesi hem alt hem de üst yapı işlerinde, 3 tanesi<br />

yol ve üst yapı işlerinde, 2 tanesi ise mekanik işlerde deneyimlidir. Anketi yanıtlayan<br />

firmalar için gizlilik ilkesi uygulanmıştır.<br />

ANKET DEĞERLENDİRMESİ<br />

İlk değerlendirme, yapılan puanlamanın ölçüt bazında ortalamalarının ve standart<br />

sapmalarının hesaplanması ile yapıldı. Sorulara verilen puanlara göre yükleniciler için<br />

ölçütlerin önem sıralaması Tablo 1’de verilmektedir. Tablo 1 ‘e göre stratejik olarak<br />

ihalelere giriş kararı verilmesinde en önemli etken olarak “işin türü” gösterilirken, en az<br />

öneme sahip ölçüt “teminat miktarı” belirtilmektedir.<br />

Tablo 1. Ortalama değerlere göre sıralanmış ölçütler<br />

Sıra No Ölçüt Ortalama St. Sapma<br />

1 teminat miktarı 2,94 2,77<br />

2 yeni personel istihdamı 3,38 2,78<br />

3 rakip firmalar 3,50 2,42<br />

4 şantiyenin firma merkezine uzaklığı 4,81 2,69<br />

5 iş yapılacak idare 5,00 2,66<br />

6 işin alınmamasının maliyeti 5,00 2,71<br />

7 yapılacak işin süresi 5,06 2,21<br />

8 teklif bilgilerinin detayları 5,13 2,99<br />

9 yeni bir işveren 5,25 2,62<br />

10 projenin detay derecesi 5,63 3,24<br />

11 iklim ve topoğrafik özellikler 5,75 2,59<br />

12 ihalenin şekli 5,81 3,08<br />

13 ülkenin ekonomik durumu 6,06 2,69<br />

14 firmanın mali durumu 6,13 2,94<br />

15 firmanın makine parkı 6,25 2,93<br />

16 ülkenin siyasi durumu 6,44 2,85<br />

17 işverenin mali gücü ve hakediş ödeme koşulları 7,06 2,79<br />

18 prestij derecesi 7,19 2,69<br />

19 firmanın teknik kadrosu 7,38 2,36<br />

20 keşif bedeli 7,44 3,01<br />

21 iş ile ilgili tecrübe 7,56 3,12<br />

22 işin türü 9,31 1,08<br />

Literatürde firmaların rakiplerinin izlemekte oldukları stratejiler ve ihalelere<br />

yaklaşımları konusunda bir analiz yapmaları tavsiye edilmektedir. Ancak, Tablo 1’e<br />

göre (sıra no:3; ortalama=3,50 puan)ankete katılan firmaların çoğu ihaleyi sadece<br />

işveren ve kendisi arasında bir faaliyet olarak görmektedir.<br />

285


Teklif dosyası hazırlanmasının ihale bedelinin içinde çokta küçümsenmeyecek bir değer<br />

olduğu öngörülürken firmaların çoğunun bu kaybı göz ardı ettiği görülmüştür (Tablo 1,<br />

sıra no:6, ortalama=5,00 puan). Benzer şekilde ihalelerde firmanın teknik kadrosunun<br />

ihaleye giriş için önemli olduğu görülürken (Tablo 1, sıra no:19, ortalama=7,38 puan)<br />

yeni personel istihdamı daha az önemsenmiştir (Tablo 1, sıra no:2, ortalama=3,38<br />

puan).<br />

Şantiyenin firma merkezine uzaklığının yönetimin etkinliğini azaltacağı düşünülürken<br />

anket sonuçlarında bu faktörün ihaleye girişte karar vermeyi çok etkilemediği<br />

görülmüştür (Tablo 1, sıra no:4, ortalama=4,81 puan). Firmaların teklif verme<br />

kararlarını, varlıklarını sürdürmelerinin ana faktörü olan mali konuların daha çok<br />

etkilediği görülmüştür. Tüm yüklenicilerin ilk baştaki odak noktalarının mali kaygılar<br />

ve sektördeki konum olduğu söylenebilir. O anki iş için belirsizlikler, işin alınması veya<br />

alınmaması durumunda gelecek yükler geri planda tutulmuştur.<br />

Firmaların bazı öznitelikleri ile ihale stratejileri arasındaki ilişkiler de istatistiksel olarak<br />

incelendi. Bu firma öznitelikleri olarak firmada çalışan veya personel sayısı ve firmanın<br />

halihazırdaki şantiye sayısı ele alındı. Firmanın çalışan personel sayısı firma<br />

büyüklüğünü gösterirken, şantiye sayısı firmanın iş kapasitesini göstermektedir. Bu<br />

değişkenler arasındaki ilişkinin belirlenmesinde korelasyon katsayısı (r) hesaplandı ve<br />

her bir öznitelik için ayrı ayrı olarak sıralanıp tablolaştırıldı.<br />

Tablo 2’de firma çalışan personel sayısı ile ölçütler arasındaki korelasyon katsayıları tek<br />

tek ele alınıp sıralama yapıldı.<br />

Tablo 2. Firma personel sayıları ile ölçütler arasındaki korelasyon katsayıları<br />

Sıra No Ölçüt r<br />

1 iş yapılacak idare -0,07<br />

2 işin türü 0,09<br />

3 işverenin mali gücü ve hakediş ödeme koşulları 0,13<br />

4 iş ile ilgili tecrübe 0,17<br />

5 keşif bedeli 0,19<br />

6 yapılacak işin süresi 0,20<br />

7 projenin detay derecesi 0,23<br />

8 işin alınmamasının maliyeti 0,25<br />

9 şantiyenin firma merkezine uzaklığı 0,26<br />

10 teklif bilgilerinin detayları 0,30<br />

11 firmanın makine parkı 0,30<br />

12 firmanın teknik kadrosu 0,31<br />

13 ülkenin siyasi durumu 0,31<br />

14 prestij derecesi 0,32<br />

15 iklim ve topoğrafik özellikler 0,32<br />

16 ülkenin ekonomik durumu 0,32<br />

17 yeni bir işveren 0,35<br />

18 firmanın mali durumu 0,39<br />

19 ihalenin şekli 0,45<br />

20 yeni personel istihdamı 0,56<br />

21 rakip firmalar 0,59<br />

22 teminat miktarı 0,82<br />

Tablo 2’ye göre ihale stratejileri belirlenirken “işin teminat miktarı” büyük firmalardaki<br />

karar mekanizmalarında daha önemli olmaktadır. Bir başka deyişle, firma büyüdükçe<br />

(personel sayısı arttıkça) iş için istenilen teminat miktarına verilen önemde artmaktadır.<br />

286


Bu durum Tablo 1’deki sıralama ile çelişkili gibi görünse de, yapılan bu çalışmada daha<br />

çok orta ve küçük ölçekli firmalarla anket düzenlendiği ve bunun da sonucu bu yönde<br />

etkilediği düşünülebilir. Bu tür personel sayısı açısından büyük sayılacak firmalar<br />

ihalelere girişte “iş yapılacak idare”nin kim olduğu dahil çoğu özellik fazla önem<br />

taşımamaktadır.<br />

Tablo 3. Firma şantiye sayıları ile ölçütler arasındaki korelasyon katsayıları<br />

Sıra No Ölçüt r<br />

1 işin türü -0,48<br />

2 projenin detay derecesi -0,44<br />

3 iklim ve topoğrafik özellikler -0,32<br />

4 işverenin mali gücü ve hakediş ödeme koşulları -0,32<br />

5 ülkenin siyasi durumu -0,28<br />

6 ülkenin ekonomik durumu -0,23<br />

7 iş ile ilgili tecrübe -0,22<br />

8 ihalenin şekli -0,19<br />

9 yeni personel istihdamı -0,07<br />

10 rakip firmalar -0,01<br />

11 firmanın makine parkı 0,00<br />

12 iş yapılacak idare 0,05<br />

13 yeni bir işveren 0,05<br />

14 şantiyenin firma merkezine uzaklığı 0,06<br />

15 firmanın mali durumu 0,06<br />

16 yapılacak işin süresi 0,09<br />

17 firmanın teknik kadrosu 0,11<br />

18 prestij derecesi 0,14<br />

19 keşif bedeli 0,15<br />

20 teklif bilgilerinin detayları 0,19<br />

21 işin alınmamasının maliyeti 0,21<br />

22 teminat miktarı 0,21<br />

Tablo 3’de firma iş alma kapasitesi ile ölçütler arasındaki korelasyon değerlerine göre<br />

bir sıralama yapıldı. Bu sıralamaya göre istenilen teminat miktarı yine en önemli<br />

faktörlerden biri olarak görünmektedir. Bu noktada yukarıdaki değerlendirmeler<br />

ışığında ihale stratejisi belirlenirken en önemli ölçütün teminat miktarı olduğu<br />

söylenilebilir. Tablo 1 ve Tablo 3 karşılaştırıldıklarında her ikisinde de “işin türü” ve<br />

“teminat miktarı” ölçütlerinin uç noktalarda yer aldıkları görülmektedir. Tablo 3’e göre<br />

firma şantiye sayısı artıkça firmalar daha seçici olmakta ve işin türü strateji belirlemekte<br />

önem kazanmaktadır.<br />

Firmaların ihale kararını verme kademelerine göz attığımızda, bu firmaların üçünde<br />

kararı merkez mühendisleri ve genel müdürün birlikte verdiği belirtilmiştir. Altı<br />

tanesinde kararın genel müdür tarafından verildiği, üçünde genel müdür ve yönetim<br />

kurulunun birlikte etkin olduğu, beş tanesinde yönetim kurulunca karara bağlandığı, bir<br />

tanesinde keşifçilerin, bir tanesinde merkez mühendislerinin ve yine bir tanesinde<br />

merkez mühendisleri ve yönetim kurulunun birlikte etken olduğu görülmüştür.<br />

Ankette firmalara teklif hazırlama bölümlerinin varlığı ve kimlerden oluştuğuna dair<br />

sorulan soruya bu konu ile ilgili personellerinin olduğuna dair bilgi verilmiştir. Fakat<br />

birebir yapılan görüşmelerde departman görevlisi olan kişilerin yalnızca bu görevle<br />

sorumlu olmadıkları birden fazla işin sorumluluk alanlarına girdiği görülmüştür. Bazı<br />

firmalarda ise ihaleye hazırlıkta keşifçi, fiyat analizci, tahmin hesapçı ve planlama<br />

programlama işini yapan kişiler aynıdır. Bu da demek oluyor ki günümüzde hala bu<br />

287


konuyla ilgili profesyonel bir yaklaşım yoktur. Şirketlerin bünyelerinde teklif<br />

hazırlamak için yeteri kadar eleman çalıştırmamaları teklif fiyatını etkileyecek verilerin<br />

temininde yetersiz kalınması sonucuna götürmektedir.<br />

SONUÇLAR<br />

Her firmanın geleceğe yönelik belirli stratejileri olmalıdır ve bunlar değişen koşullara<br />

göre tekrar analiz edilerek sürekli yenilenmelidir. Seçilen yüklenici firmalara anket<br />

kapsamında 22 adet ölçütün ihalelere giriş kararlarını ne ölçüde etkilediği sorulmuştur.<br />

Analiz sonucunda işin türünün ihaleye giriş kararını en çok oranda etkilediği ve teminat<br />

miktarının ise en az oranda etkilediği bulunmuştur. Ancak bu ölçütlerin etkisinin<br />

firmanın bazı öznitelikleri ile bağıntılı olarak değiştiği de belirlenmiştir. Örneğin, firma<br />

şantiye sayısı arttıkça yani firma iş kapasitesi büyüdükçe, ihaleye girişte işin türüne<br />

verilen önem azalmaktadır. Bir başka örnek olarak, firma personel sayısı artışı yani<br />

firma büyüklüğünün artışı ele alındığında, verilecek teminatın miktarının ihaleye giriş<br />

kararını yüksek oranda etkilediği görülmüştür. Yapılan araştırma sonuçlarına göre, tüm<br />

yüklenici firmalar için mali konular hayati öneme sahiptir. İnşaat şirketleri, ihale öncesi<br />

sürece gerektiği önemi verip bir teklif hazırlama birimi kurarak sürecin daha<br />

profesyonel olması için çaba gösterdiklerinde daha sağlıklı bir ihale sistemi<br />

gerçekleşecek ve firmalar sektörde hedeflerine ulaşarak varlıklarını uzun süre<br />

koruyabileceklerdir.<br />

KAYNAKLAR<br />

(1) Friedman, L., 1956. A Competitive Bidding Strategy. Operations Research, 4, 104-<br />

12.<br />

(2) Park, W.R., Chapin, W.B., 1992, Construction Bidding, Strategic Pricing for Profit,<br />

John Wiley and Sons, Inc., USA.<br />

(3) Dikbaş, H.A., 1995. Türk İnşaat Firmalarının Teklif Verme Sürecinde Karar<br />

Vermelerini Etkileyen Faktörlerin Analizi. Doktora Tezi. İstanbul Teknik Üniversitesi,<br />

1-12s, İstanbul.<br />

(4) Hatush, Z., Skitmore, M., 1997. Criteria for Contractor Selection, Construction<br />

Management and Economics, 15, 19-38.<br />

(5) Polat, G., 1999. Yüklenici İnşaat Firmalarının Teklif Hazırlama ve Maliyet<br />

Yönetim Sistemlerinin Değerlendirilmesi. Yüksek Lisans Tezi, İstanbul Teknik<br />

Üniversitesi, 22s, İstanbul.<br />

(6) Irmak, H., 1999. Bir Türk İnşaat Firmasının Teklif Hazırlama Yöntemi. Yüksek<br />

Lisans Tezi, İstanbul Teknik Üniversitesi, 27-34s, İstanbul.<br />

(7) Işıker, B., 1999. Kamu İnşaat İhalelerinde Teklifin Oluşumunu Etkileyen Faktörler.<br />

Yüksek Lisans Tezi. Gazi Üniversitesi, 19s, Ankara.<br />

288


(8) Runeson, G., ve Skitmore, M., 1999. Tendering Theory Revisited, Construction<br />

Management and Economics 17, 285-296.<br />

(9) Wanous, M., Boussabaine, A.H., ve Lewis, J., 2000. To Bid or Not To Bid: A<br />

Parametric Solution, Construction Management and Economics, 18, 457-466.<br />

(10) Drewa, D., Skitmore, M., ve Loc, H.P., 2001. The Effect of Client and Type and<br />

Size of Construction Work on a Contractor's Bidding Strategy, Building and<br />

Environment, 36, 393-406.<br />

(11) Mochtar, K., ve Arditi, D., 2001. Pricing Strategy In the US Construction Industry,<br />

Construction Management and Economics, 19, 405-415.<br />

(12) Gencer, H., 2002. Türkiye Kamu Yatırım İhalelerinde İndirim Oranlarını<br />

Etkileyen Faktörler ve Sistemin İyileştirilmesine Yönelik Yaklaşımlar. Doktora Tezi.<br />

Yıldız Teknik Üniversitesi, 7s, İstanbul.<br />

(13) Uran, A., 2003. İnşaat Teklif Stratejileri ve Karar Modellerinin İncelenmesi.<br />

Yüksek Lisans Tezi. İstanbul Üniversitesi, 18-185s, İstanbul.<br />

(14) Fu, W.K., Drew, D.S., ve Lo, H.P., 2004. Start-Up and Steady-State Learning In<br />

Recurrent Bidding. Building Research & Information, 32(6), 484-496.<br />

(15) Irkıçatal, M.A., 2004. Kamu İnşaat İhalelerinde Teklifin Oluşumunu Etkileyen<br />

Faktörlerin İncelenmesi. Yüksek Lisans Tezi. Gazi Üniversitesi, 16s, Ankara.<br />

(16) Korkmaz, A., 2004. Teklif Verme Sürecinde Olan Yükleniciler İçin İnşaat<br />

Sözleşmelerinde Risk Kaynakları. Yüksek Lisans Tezi, İstanbul Teknik Üniversitesi,<br />

38s, İstanbul.<br />

(17) Sürdürülebilir İhale Yöntemi, 2005. Türkiye Müteahhitler Birliği, 27-41s, Ankara<br />

(18) Liu, S.L., Wang, S.Y., ve Lai, K.K., 2005. A General Multivariate Analysis<br />

Approach for Determining Bid Mark-Up Strategy, Construction Management and<br />

Economics, 23, 347-353.<br />

(19) Yiu, C.Y., ve Tam, C.S., 2006. Rational Under-Pricing In Bidding Strategy: A<br />

Real Options Model, Construction Management and Economics, 24, 475-484.<br />

289


Tünel Kalıp Maliyetleri İle Geleneksel Kalıp Maliyetlerinin<br />

Karşılaştırılması<br />

Aynur Kazaz<br />

Akdeniz Üniversitesi<br />

Mühendislik Fakültesi<br />

İnşaat Mühendisliği Bölümü<br />

Yapım Yönetimi A.B.D, Antalya.<br />

Tel: (0534) 745 15 00<br />

E-Posta: betulsoycopur@yahoo.com<br />

Öz<br />

291<br />

Betül Soyçopur<br />

Akdeniz Üniversitesi<br />

Mühendislik Fakültesi<br />

İnşaat Mühendisliği Bölümü<br />

Yapım Yönetimi A.B.D, Antalya.<br />

Tel: (0534) 745 15 00<br />

E-Posta: betulsoycopur@yahoo.com<br />

Gelişen teknolojiyle birlikte insan ihtiyaçları değişmekte ve yeni yapı türleri ortaya<br />

çıkmaktadır. Hızlı nüfus artışı ile birlikte, konut açığını ortadan kaldırmak için yapı<br />

ölçekleri büyümekte ve inşaatın bitirilmesi için gereken zaman, para ve insan gücü de<br />

artmaktadır. Bu nedenle tesis, malzeme, makine ve teçhizat gibi kaynakların en iyi<br />

şekilde kullanılması gerekmektedir. Bu kriterler, betonarmenin inşaat alanında yaygın<br />

olarak kullanılması ile birlikte düşünüldüğünde, klasik yapım metotlarının yetersiz<br />

kaldığı görülmektedir. Zaman, maliyet ve kalitenin önem kazanmasıyla, yeni kalıp<br />

sistemlerinin düşünülmesi ve bunların inşaat sektöründe kullanılması zorunlu hale<br />

gelmiştir. Bu çalışmada; kalıp sistemleri arasındaki maliyet farklılıklarının<br />

saptanabilmesi amacıyla, Toplu Konut İdaresi tarafından tünel kalıpla inşa edilmiş olan<br />

K tipi binanın projesi, geleneksel kalıp sistemine dönüştürülerek, tünel kalıp sistemi ve<br />

geleneksel (konvansiyonel) kalıp sistemi arasında maliyet karşılaştırılması yapılmıştır.<br />

Geleneksel kalıp sisteminin ve tünel kalıp sisteminin, yatırımın toplam maliyetinde<br />

yarattıkları farkı belirleyebilmek için, sadece her iki sistemde değişiklik gösterecek<br />

olan, kaba inşaatın malzeme ve işçilik bedelleri gibi kalemler ele alınmış olup, her iki<br />

sistem için aynı maliyete sahip olan temel imalatı, hafriyat, izolasyon, doğramalar vb.<br />

masraflar analize dahil edilmemiştir. Hesaplar, tekrar sayısı göz önüne alınarak bir bina<br />

üzerinde yapılmıştır. Maliyet hesaplarında, Bayındırlık ve İskân Bakanlığının 2009<br />

birim fiyatları ve serbest piyasa fiyatları kullanılmıştır. Binaların maliyetleri, kaba<br />

inşaata göre hesaplanmış olup ince inşaat maliyetleri göz önünde bulundurulmamıştır.<br />

Çalışmanın sonucunda; tünel kalıp sistemi ile yapılan imalatların ilk yatırım<br />

maliyetlerinin yüksek olmasına karşın toplu konut gibi tekrarlı yapılarda kalıp<br />

malzemesinin birçok kere kullanılabilmesiyle toplam yatırım maliyetinin geleneksel<br />

kalıp sistemle yapılan imalata göre daha ekonomik bir çözüm olduğu ortaya çıkmıştır.<br />

Anahtar sözcükler: Geleneksel Kalıp, Kalıp Maliyeti, Maliyet Analizi, Tünel Kalıp.


Giriş<br />

Gelişen teknoloji ile insanların beklentilerinin hızla değişmesi, yeni yapı türlerinin<br />

ortaya çıkmasına neden olmaktadır. Bununla birlikte nüfusun hızlı artışı ile konut<br />

gereksinimi de artmakta olup, yapı ölçekleri her geçen gün daha da büyümektedir. Bu<br />

sebeple inşaat sektöründe yeni yapım tekniklerinin geliştirilmesi kaçınılmaz bir hal<br />

almıştır. Betonarme yapıların inşaat sektöründe yoğun olarak kullanıldığı da göz önüne<br />

alındığında, yeni tasarlanan imalatların gerçekleştirilebilmesi için yeni kalıp<br />

sistemlerinin de tasarlanması gerekmektedir. Ancak yeni tasarıların, mevcut sistemlerle<br />

karşılaştırılması yapıldığında, inşaat sektörüne ve yapılan imalatlara birçok açıdan<br />

kazanç sağlaması gerekmektedir ki; bunların içindeki en önemli kazanç, yapının toplam<br />

maliyetinin optimize edilmesidir.<br />

Beton ve betonarme yapılarda taze betona istenen şekli verebilmek için betonun kendini<br />

taşıyabileceği süreye kadar onu taşımaya yarayan ve yapım imalatının bünyesine<br />

girmeyen yardımcı sistemlere “yapı kalıbı” denir (Kasapoğlu, 2008). Uygulamada tüm<br />

şartları sağlayan bir kalıp sistemi bulunmamaktadır. Belirli bir amaca hizmet edebilen<br />

kalıplar diğer bir amaç için yetersiz kalabilmektedirler. Bununla birlikte, toplam yapım<br />

giderlerinin yaklaşık %10'luk bir dilimini kalıp maliyeti oluşturduğu göz önüne<br />

alındığında, yapımda kalıp ve kalıp sistemi seçiminin önemli olduğu gerçeği ortaya<br />

çıkmaktadır.<br />

Kalıplar; betona istenilen şekli vermek, beton prizini alıncaya kadar ağırlığını taşımak<br />

ve yanal basıncı önlemek üzere geçici olarak yapılırlar. Kalıplar, beton prizini<br />

tamamladıktan sonra sökülürler. Yapı kalıbından, taze betona şekil vermesinden başka<br />

beklentiler de bulunmaktadır. Bunlar;<br />

1. Kalıp, beton ağırlığından ve beton dökümünden dolayı ortaya çıkan yükleri<br />

şartnamelerin öngördüğü güvenlikle taşıyabilmelidir.<br />

2. Kalıptan beklenen en önemli kriterlerden biri de ekonomik olmasıdır.<br />

3. Kullanılan kalıp temiz, ölçülere uygun ve sızdırmaz olmalıdır.<br />

4. Kalıbın hareketli parça sayısı az olmalıdır.<br />

5. Kalıbın usta gereksinimi mümkün olduğunca az olmalıdır.<br />

6. Kalıp sistemi yapıdan ve plandan bağımsız olmalıdır.<br />

Tüm şartlan sağlayan bir kalıp sistemi mevcut değildir. Uygulamada belirli bir amaç<br />

için kullanılan kalıp yüzeyleri, diğer bir amaç için uygun olmayabilir. İnşaat sektöründe<br />

kullanılan kalıplar; endüstriyel ahşap kalıplar, geleneksel ahşap kalıplar, çelik kalıplar<br />

(tünel kalıp bu kategoridedir) ve özel kalıplar olarak sınıflandırılabilirler.<br />

Geleneksel Kalıplar<br />

Beton ve betonarmeden inşa edilecek yapı elemanlarına biçim ve ölçülerini verebilmek<br />

amacıyla ahşaptan yapılan yüzey kaplama ile bu kaplamanın bağlanması ve<br />

desteklenmesi için kullanılan parçalardan meydana getirilen sisteme “geleneksel kalıp<br />

sistemi” denir. Kalıp malzemesi olarak kullanılan ahşap, su emmeye, sürtünme, çarpma<br />

ve bozulmaya karşı dayanıksızdır. Bu nedenle bir takım işlemlerden geçirilerek (ahşabın<br />

yağlanması vb.) ahşabın dış etkilere karşı korunması gerekmektedir. Ahşap kalıp<br />

malzemeleri imalatı itibari ile dikdörtgen kesitli olduğundan, dairesel kesitli olarak<br />

292


tasarlanan projelerde zorluk çıkarmaktadır. Ayrıca ahşap doğadan direkt olarak elde<br />

edilmektedir ve ağaçların yok edilmesi ile ekolojik dengenin bozulmasında etkin rol<br />

oynamaktadır.<br />

Tünel Kalıplar<br />

Tünel Kalıp Teknolojisi, betonarme yapılarda taşıyıcı duvar ve döşemenin bir defada<br />

dökülmesine olanak veren tünel şeklindeki çelik kalıplar sistemidir. Bu sistemde duvar<br />

ve döşeme beraberce yerinde dökülmektedir (Balkabak, 1998). Tünel kalıp imalatı;<br />

zaman, kalite ve fabrikasyon tutarlılığını esneklik ve tasarrufla birleştiren bir sistemdir.<br />

Tünel kalıp sistemleri, çok hızlı inşaat temposu sağlaması, kalıbın kurulmasında<br />

uygulama kolaylığı ile öne çıkmaktadır. Kule vinç yardımıyla monte ve demonte edilir.<br />

Bu sistemde perde ve döşemeler birlikte kalıplanır (monolitik bir yapı elde edilir).<br />

Monolitik yapı sistemi deprem bölgeleri için en elverişli sistemdir. Beton duvar ve<br />

döşemeler yangına karşı tam dayanıklıdır (Sümer, 2003). Sistemin nitelikleri gereği, ön<br />

yapımlı (cephe elemanları, merdivenler, sahanlıklar, v.b.) bazı yapı elemanları, yerinde<br />

dökülen ana yapıyla birleştirilip kullanılmaktadır (Balkabak, 1998). Tünel kalıp<br />

fabrikasyon olarak imal edilir ve kesin boyutları vardır. Bu nedenle mimari tasarımı<br />

sınırlayıcı etkisi vardır. Bununla birlikte, imalatın tamamına yakınının perde duvardan<br />

oluşuyor olması ile yüksek rijitlikte, yani deprem güvenliği yüksek yapılar elde<br />

edilebilmektedir. Tünel kalıp sistemlerinin uygulanmasında, betonarmenin fiziksel<br />

özelliklerinin sağlamış olduğu avantajlardan büyük ölçüde yararlanılmakta ve sistem<br />

işlerliği sağlandığı takdirde ekonomik çözümler elde edilebilmektedir. Gelişmekte olan<br />

ülkelerde konut inşaatlarına ait maliyetlerin düşürülmesi için döşeme açıklıklarının 5<br />

metreyi geçmeyecek şekilde module edilmesi gerekir. Bu itibarla tünel kalıp sistemiyle<br />

betonarme döşeme inşaatının sözü edilen açıklıklarla ekonomik olarak inşa<br />

edilebilmektedir. Bu sistemde temeldeki bağlantı kirişlerine duyulan ihtiyaç azalmakta<br />

ve tek bir kiriş gibi görev yapmaktadır. Böylece yapının direncinde artış sağlanmaktadır<br />

(Apay, 1983).<br />

Tünel kalıp sistemi, imalatın hızlı ilerlemesine olanak sağlamaktadır. Sistemin en<br />

önemli özelliklerinden biri 8 saatlik çalışma ile 24 rotasyonlu (rotasyon: yapılan işlem<br />

basamakları) bir iş programı uygulanabilmektedir (Apay ve diğerleri, 2005). Tünel<br />

kalıbın kurulması ve sökülmesi oldukça kolaydır ve işçilik gereksinimini en aza<br />

indirgemektedir. Kalıp malzemesi defalarca kullanıldığı halde tünel kalıpla her<br />

seferinde düzgün yüzeyler elde edilmekte ve bu düzgün yüzeyler sıva<br />

gerektirmemektedir (Apay ve diğerleri, 2003). Kalıptan çıkan yüzeyler duvar kağıdı<br />

veya boyaya hazırdır. Dış perde kalıp yüzeylerine istenen hazır tekstür elemanları<br />

konarak arzu edilen dekoratif dokular elde edilebilir. Isı izolasyonu yönetmelik ve ısı<br />

açısından tünel kalıba kolaylıkla adapte edilebilir. Tünel kalıplar imalat tekniği<br />

bakımından milimetrik hassasiyetle üretilir ve belli sayıda bir üretim amaçlandığı<br />

zaman, iyi bir planlama ile yapımda üretim hızının artırılmasının yanı sıra ekonomi de<br />

sağlamaktadır (Sümer, 2003).<br />

Tünel kalıp sistemde elektrik tesisatı, sıhhi tesisat ve kalorifer tesisatı için kullanılacak<br />

olan boru vb. malzemeler, tünel kalıp içinde ya donatıya bağlanabilen özel boruların ya<br />

da tünel kalıba yerleştirilen tesisat duvarlarının içinden geçirilmektedir. Bu sayede<br />

duvarda tesisat için yapılacak beton kırımı ve ekstra işçilik önlenmiş olmaktadır. Tünel<br />

kalıp sistemde, kullanılan kalıp malzemesin çelik olması nedeniyle ısıl yardım kolayca<br />

yapılabilmektedir ve böylece betonun priz alma süresi hızlandırılarak imalatın kısa<br />

293


sürede bitmesine olanak sağlanmaktadır.<br />

Tüm bunların yanı sıra, tünel kalıp sisteminin ilk yatırım maliyeti yüksektir ve bu<br />

nedenle toplu konutların dışında kullanımı ekonomik olmadığından uygun bir yöntem<br />

olduğu söylenemez.<br />

Tünel Kalıp ve Geleneksel Kalıp Sistemlerinin İmalat Sürelerinin Karşılaştırılması<br />

Tünel kalıp sistemi ile yapılan imalat, geleneksel kalıp sistem ile yapılan imalata göre<br />

daha kısa sürede tamamlanmaktadır. Bu amaçla iki kalıp sistemi arasında süre<br />

karşılaştırılması yapan Mesa İmalat Sanayi ve Ticaret A.Ş. 100 m2’lik bir konutu baz<br />

alarak, Tablo 1’deki sonuçları elde etmiştir.<br />

Tablo 1. Tünel Kalıp ve Konvansiyonel Kalıp Sistemlerde Süre Karşılaştırılması.<br />

Geleneksel Sistem Geleneksel Sistem Tünel Kalıp<br />

1 Kalıbın hazırlanması 5 gün 1/2 gün<br />

2 a) Demir, hasır kiriş ve kolon 1 gün -------<br />

b) Çelik hasır ve elek. tesisatı döşenmesi ---------- 1/4 gün<br />

3 Elektrik tesisatı döşenmesi 1/2 gün -------<br />

4 Kalıpların takviyesi 1/2 gün -------<br />

5 Beton dökülmesi 1/2 gün 1/2 gün<br />

6 Beton bakım ve sulama 8 gün 1 gün<br />

7 Kalıp sökümü 1/2 gün 1/4 gün<br />

8 a) Ara duvar örülmesi 1 gün -------<br />

b) Prefabrik bölme pano montajı ------- 1 gün<br />

9 Kapı kosası montajı 1 gün 1 gün<br />

10 a) Kaba ve ince sıva (iç-dış) 2 gün -------<br />

b)Prefabrik cephe-merdiven montajı ------- 1/2 gün<br />

TOPLAM 20 gün 4 gün<br />

Genel olarak yapı kalıpları sınıflandırıldığı zaman uygulanan proje için en ekonomik ve<br />

uygun kalıp sisteminin tercih edilmesi gerekmektedir. Bu nedenle kalıp maliyeti çok<br />

önem kazanmaktadır. Kalıp maliyetini; kalıbın yapıldığı malzemeler ile kalıp imali için<br />

gerekli olan yapım ve söküm işçilikleri oluşturmaktadır. Kalıp maliyetini etkileyen en<br />

önemli faktörlerden biri, kalıp malzemesinin tekrar kullanılabilme sayısıdır. Kullanma<br />

sayısı artınca kalıbın ön maliyeti yüksek olsa bile yatırımın maliyetinde düşüş<br />

gözlenmektedir. Yine malzemede olduğu gibi tekrar sayısı işçilik maliyetinin düşmesine<br />

neden olmaktadır.<br />

294


Bulgular<br />

Bu çalışmada; Toplu Konut İdaresi tarafından tünel kalıpla inşa edilmiş olan K tipi<br />

binanın projesi, geleneksel kalıp sistemine dönüştürülerek, iki sistem arasında maliyet<br />

karşılaştırılması yapılmıştır. Maliyet hesabı, kapıcı daireli plana göre yapılmıştır. Bina,<br />

“bodrum + 4” katlıdır. Bodrum katta 1 adet kapıcı dairesi, sığınak ve depolar, diğer<br />

katların her birinde ise 4 adet daire bulunmaktadır. Temelde radye temel sistemi<br />

kullanılmıştır. Bir dairenin net kullanım alanı 100 m 2 ’dir. Geleneksel kalıp sisteminin<br />

ve tünel kalıp sisteminin, yatırımın toplam maliyetinde yarattıkları farkı belirleyebilmek<br />

için, sadece her iki sistemde değişiklik gösterecek olan kaba inşaatın malzeme ve işçilik<br />

bedelleri gibi kalemler ele alınmış olup, her iki sistem için de aynı maliyete sahip olan<br />

temel imalatı, hafriyat, izolasyon, doğramalar, vb. masraflar analize dahil edilmemiştir.<br />

Hesaplar, tekrar sayısı göz önüne alınarak bir bina üzerinde yapılmıştır. Maliyet<br />

hesaplamalarında, Bayındırlık ve İskân Bakanlığının 2009 birim fiyatları ve serbest<br />

piyasa fiyatları kullanılarak işlem yapılmıştır. Tüm modellerin analizinde:<br />

1. Beton sınıfının C20 (fck = 200 kg / cm2) olduğu,<br />

2. Nervürlü donatı sınıfının S420 (Akma sınırının; 4200 kg/cm ) olduğu,<br />

3. Hasır çelik donatı sınıfının S500 (Akma sınırının; 5000 kg/cm2) olduğu,<br />

4. Zemin emniyet gerilmesinin 15 t/m2 olduğu,<br />

5. Tüm döşemelerin, plak döşeme olduğu,<br />

6. Binaların 2. derece deprem bölgesinde inşa edileceği, kabul edilmiştir.<br />

Geleneksel sistem ve tünel kalıp sistem ile çözülen yapı modellerinin, beton metrajları,<br />

demir metrajları ve kalıp metrajları, betonarme statik hesapların yapılmış olduğu<br />

STA4CAD V12.1 paket programından alınmıştır. Birim fiyatların güncel değerleri<br />

kullanılarak, yapının beton, demir ve kalıp maliyetleri hesaplanmıştır.<br />

Tünel kalıp sistemler ile yapılan tümü perdeli yapılar ile geleneksel ahşap kalıp<br />

sistemiyle yapılan perde-çerçeveli yapıların duvar metrajlarının fark getireceği<br />

düşünülerek; duvar işçiliği ve malzeme fiyat analizleri yapılmıştır. Tünel kalıp sistemi<br />

ile geleneksel kalıp sisteminde kullanılacak tuğla malzemeler, aynı nitelikte olmasına<br />

rağmen kullanım miktarları farklıdır. Tünel kalıp sistemde imalatın büyük bir<br />

çoğunluğunun betonarme perde duvarlardan oluşması nedeniyle duvar işçilikleri<br />

olabildiğince azdır. Islak hacimler için ara bölmeler ve tünel kalıp elemanlarının<br />

demontajı için boş bırakılan cephe, tuğla duvar olarak imal edilmektedir. Geleneksel<br />

kalıp sistemde iç bölmeler ile birlikte dış cepheler de duvar imalatının bünyesine<br />

girmektedir. Bu nedenledir ki, geleneksel kalıp sistemde imal edilecek olan duvar<br />

miktarı tünel kalıba oranla daha fazla olacaktır ve bu da geleneksel sistemle imal<br />

edilmiş yapının duvar maliyetinin daha fazla olacağı anlamını taşımaktadır. Sonuçta,<br />

geleneksel kalıp sisteminde daha fazla duvar imalatı olması gerekçesiyle, duvar<br />

maliyetinin daha fazla olduğu görülmüştür.<br />

Geleneksel kalıp için kullanılan donatı, Ø8-12 mm ve Ø14-32 mm’lik nervürlü çelik<br />

donatılardır. Tünel kalıp sistemlerde ise ağırlıklı olarak hasır çelikler kullanılmaktadır.<br />

Örnek olarak alınan projedeki çelik donatıların akma sınırı 4200 kg/cm2 iken, hasır<br />

çeliğin akma sınırı 5000 kg/cm2'dir. Tünel kalıp sistemde çelik hasırların kullanılması<br />

ile üretim hızı artmakta, daha az miktarda donatı ile aynı mukavemet sağlanmaktadır.<br />

Çelik hasırların şantiyede kolay taşınabilecek ağırlıkta olması nedeniyle montajı kolay<br />

ve çabuk olmaktadır. Normal inşaat demirine oranla çubukların düzeltilip kesilerek<br />

295


hazırlanması ve bağlanması yerine, düzgün aralıklarla teşkil edilmiş çelik hasırların<br />

montajı kısa zamanda gerçekleşmekte ve dolayısıyla işçilikten tasarruf sağlanmaktadır.<br />

Bu durumda hasır çelik kullanımı bir avantajdır. Ayrıca şantiyede donatının taşınması<br />

kolaylaşmakta, donatının bükülmesi gibi işçilikler ortadan kalkmaktadır. Daha az sayıda<br />

işçi ile daha kaliteli inşaat yapılabilmektedir. Proje verilerine göre, geleneksel sistem<br />

içinde daha fazla donatı kullanıldığı ve bu durumda toplam donatı maliyetinin daha<br />

fazla olduğu görülmüştür.<br />

Geleneksel kalıp sistem için kullanılacak olan malzeme ve işçilik maliyetleri ile tünel<br />

kalıp sistemi için kullanılacak olan malzeme ve gerekli ekip-ekipman maliyetleri<br />

hesaplanmıştır. Geleneksel sistemde, taşıyıcı sistemi oluşturmak için ahşap kalıplar<br />

kullanılmaktadır. Ahşap kalıpların en fazla 3 defa kullanılabileceği düşünüldüğünde,<br />

bodrum ve zemin katlarda kullanılan kalıplar üst katlara da yeterli geleceğinden, toplam<br />

kalıp miktarı 1253,4 m2 olur. Bu veriler ışığında geleneksel sistemin kalıp maliyeti<br />

hesaplanmıştır.<br />

Tünel kalıbın ilk yatırım maliyeti çok yüksektir. Bu çalışmada bir binaya ait maliyet<br />

hesabı yapılması nedeniyle tünel kalıbın tekrar sayısı (600–1000 kez) göz önünde<br />

bulundurulup 600 kez kullanıldığı varsayılarak bir bina için bir oran bulunmuştur ve<br />

yapı kalıp maliyeti bu orana göre hesaplanmıştır.<br />

Tünel kalıp sistem için kurulumun gerçekleşmesi vinç ile yapılmaktadır. Kule vinç<br />

kiralama, gerekli işçilik, vincin nakliye ve kurulum bedelleri hesaplanmış ve tünel<br />

kalıbın toplam kalıp maliyetine dâhil edilmiştir.<br />

Yapıda her iki sistem için de kullanılan beton sınıfı C20 olup projelerden edinilen<br />

veriler ışığında, geleneksel kalıp sistemde kullanılan beton miktarı 647,2 m3 iken tünel<br />

kalıp sisteminde kullanılan beton miktarı 705,36 m3 olarak belirlenmiştir. Tünel kalıp<br />

sistemde yapının taşıyıcı sistemi tamamen perde duvarlardan oluştuğu için yapının<br />

imalinde daha fazla beton kullanılmakta, dolayısıyla beton maliyeti de geleneksel kalıp<br />

sistemine kıyasla daha yüksek çıkmaktadır.<br />

Son olarak karşılaştırılması gereken maliyet ise sıva maliyetidir. Sıva, duvarların iç ve<br />

dış yüzeylerini, kaba yapının bütün derzlerini ve pürüzlerini örtecek şekilde<br />

kaplamaktadır. Sıva sayesinde duvar ve tavanlardaki düzgün olmayan yerler<br />

düzeltilmektedir. Sıvanın, yapının nem miktarı ve ısı korunumu konusunda ayarlayıcı<br />

bir etkisi de vardır. Binanın dış çeperleri aynı metrekareye sahip olsa bile beton üzerine<br />

yapılacak sıva ile tuğla üzerine yapılacak sıvalar farklık arz etmektedir. Bu nedenle sıva<br />

maliyetleri karşılaştırılmış olup analizler sonucunda, daha kalın sıva gerektiren<br />

geleneksel kalıp sisteminin sıva maliyetinin de daha fazla olduğu göze çarpmıştır.<br />

Ayrıca tünel kalıp sisteminde ise çelik kalıplar kullanılmakta ve bu sayede betonda<br />

pürüzsüz bir yüzey elde edilmekte ve inşaatın kalitesi de yükselmektedir.<br />

K tipi bina, geleneksel kalıp sistemi (çerçeveli sistem) ve tünel kalıp sistemi (perdeli<br />

rijit sistem) için ayrı ayrı projelendirilmiş ve statik betonarme hesapları STA4CAD<br />

V12.1 paket programı ile yapılmıştır. Programdan alınan yaklaşık metraj bilgilerine<br />

göre maliyetler hesaplandığında Tablo 2’deki sonuçlar elde edilmiştir.<br />

296


Tablo 2. Toplam Maliyet.<br />

GELENEKSEL<br />

KALIP SİSTEMİ(TL)<br />

297<br />

TÜNEL KALIP<br />

SİSTEMİ(TL)<br />

BETON 68.059,55 74.175,66<br />

DEMİR 38.556,00 23.064,40<br />

DUVAR 32.243,40 20.883,37<br />

SIVA 56.413,97 18.598,64<br />

KALIP 20.154,67 20.690,67<br />

TOPLAM 215.427,59 157.412,73<br />

Sonuçlar<br />

Bu çalışmada; tünel kalıpla inşa edilmiş bir binanın projesi geleneksel sisteme<br />

çevrilerek, iki sistem arasında maliyet karşılaştırması yapılmıştır. Teknolojik<br />

gelişmelerin inşaat alanına yansımasıyla inşaat sektöründe makineleşme artmış olup,<br />

insan gücüyle zorlukla ve uzun zamanda yapılan işler daha az toleransla, daha iyi<br />

nitelikte ve daha kısa sürede gerçekleşmeye başlamıştır. Tünel kalıp sistem de bunun<br />

örneklerinden birisidir.<br />

Çalışmanın sonucunda, tünel kalıp sistemin pahalı bir ön yatırım gerektirdiği halde,<br />

kalıp malzemesinin 600 – 1000 kez kullanılabilmesi ile konut sayısının arttığı durumda<br />

en fazla 3 kez kullanılabilen geleneksel kalıp sistemine göre projenin ilerleyen<br />

safhalarında ciddi oranda maliyet düşüşüne sebep olmaktadır. Kalıbın defalarca<br />

kullanılabilmesinin yanı sıra sıva, duvar, vb. kalemlerdeki işçilik ve malzeme<br />

bedellerinin geleneksel sisteme nazaran daha az olması, yapı toplam maliyetindeki<br />

düşüşlerin sebeplerindendir. Ekonomikliğin sağlanmasının diğer bir nedeni de, yapım<br />

süresinin kısa olmasından dolayı işgücü ve anaparanın uzun süre bağlı kalmasının<br />

önlenmesidir. Ayrıca kullanılan kalıp malzemesinin çelik olması ile betonda pürüzsüz<br />

bir yüzey elde edilmekte ve bunun sonucunda inşaat kalitesi yükselmektedir. Tüm<br />

bunların yanında, tünel kalıp sisteme göre tasarlanan binalar yüksek rijitlikte olup, yapı<br />

deprem kuvvetlerine karşı daha güvenli hale gelmektedir.<br />

Kaynaklar<br />

BALKABAK,İ., 1998, "Seri Kalıp Teknolojisinde Tünel Kalıp Sistemler ve Genel<br />

Özellikleri" Süleyman Demirel Üniversitesi Yüksek Lisans Tezi, Isparta.<br />

SÜMER,Y., 2003, Deprem Dayanıklı Yapı Tasarımında Optimum Taşıyıcı Sistem<br />

Seçimi, Sakarya Üniversitesi Fen Bilimleri Enstitüsü Dergisi Cilt7/Sayı 2, Sakarya.<br />

APAY, A., 1983,"Türkiye'de Konut Sorunu ve Çözümünde Geliştirilen Yeni<br />

Teknolojiler" Anadolu Üniversitesi Fen Bilimleri Enstitüsü Doktora Tezi, Eskişehir.<br />

AYDIN,E., YILMAZ,P., APAY,A., 2005, "Depreme Dayanıklı Yapılarda Tünel Kalıp<br />

Sisteminin Kullanılması", Deprem Sempozyumu Sf:907-908, Kocaeli 2005.<br />

KASAPOĞLU, F., 2008, “Tünel Kalıp Sistemlerle Üretilen Perdeli Taşıyıcı<br />

Sistemlerin, Konvansiyonel Sistemlerle Karşılaştırılması”, Çukurova Üniversitesi<br />

Yüksek Lisans Tezi, Adana.


İnşaat Sektöründe Genel Gider Kavramı ve Yapı<br />

Maliyetine Yansıtılma Düzeyi<br />

M. Emin Öcal, Feyzullah Kadırhan<br />

Ç.Ü., İnşaat Mühendisliği Bölümü, Adana/Türkiye<br />

Tel: (322) 338 60 84<br />

E-Posta: emocal@cukurova.edu.tr<br />

Öz<br />

İnşaat ön keşfi hazırlama aşamasında yapı maliyetini önemli ölçüde etkileyen genel<br />

gider kalemlerinin yeterince dikkate alınmaması nedeniyle ön keşif tutarlarının<br />

çoğunlukla gerçeği yansıtmadığı yönünde ülkemizde yaygın bir kanat vardır. Bu<br />

çalışmada, Türk inşaat sektöründe maliyet analizi yapılırken genel giderlerin ne<br />

düzeyde ve hangi doğrulukla dikkate alındığının araştırılması hedeflenmiştir. Bu<br />

kapsamda önce genel gider kavramı, maliyet yönetiminde genel giderlerin önemi ve<br />

konunun Türk muhasebe sisteminde ele alınış şekli incelenmiştir. Sonra da halen inşaat<br />

sektöründe faaliyet göstermekte alan yüklenicilere anket uygulanarak konuya yönelik<br />

veriler toplanmıştır. Uygulanan ankette, inşaat sektöründe karşılaşılması muhtemel 77<br />

adet gider kalemi sıralanarak, bunların inşaat ön keşfinde dikkate alınıp alınmadığı,<br />

dikkate alınıyor ise hangi gider grubuna dâhil edildiği sorulmuştur. Dönüşü sağlanan 85<br />

adet anketin analizi sonucunda, inşaat işletmelerinin ancak %49,27’si genel giderleri,<br />

%41,50’si direk giderleri doğru gruplandırabildiği; %19,66’sının bazı genel gider<br />

kalemlerini, %25,07’sinin ise pek çok doğrudan (direkt) gider kalemini ön keşifte hiç<br />

dikkate almadığı anlaşılmıştır. Bu kadar çok gider kalemi göz ardı edilerek belirlenecek<br />

bir ön keşfin gerçeği yansıtması beklenemez. Bu durumun, inşaat sektöründe çok yönlü<br />

ve önemli kayıplara kaynaklık ettiği kuşkusuzdur.<br />

Anahtar Kelimeler: Genel Gider, Maliyet Yönetimi, Maliyet Tahmini, İnşaat Sektörü<br />

1. Giriş<br />

Rekabetin küresel boyuta ulaştığı günümüzde, işletmelerin, varlıklarını devam<br />

ettirebilmeleri için yeni üretim ortamıyla uyumlu maliyet yönetim sistemlerini<br />

benimsemeleri gerekmektedir. Çünkü ürün kalitesi ile ilgili beklentilerin yükselmesi<br />

yanında maliyet girdilerinin düzeyi ve niteliği de değişmiştir. Özellikle bilgisayar<br />

teknolojisi ve otomasyonda ortaya çıkan ilerlemeler, enerji, mühendislik ve uzman<br />

işçilik maliyetlerinin üretimdeki ağırlığını artırmıştır. Bunun sonucu olarak üretim<br />

maliyetleri içinde genel üretim giderlerinin payı artarken, otomasyonun etkisiyle direkt<br />

işçilik maliyetlerinin payı azalmıştır. Hatta birçok sanayi dalında gittikçe daha çok<br />

işletmenin direkt işçilik kalemini iptal ederek bu maliyeti dolaylı işçilik olarak genel<br />

üretim maliyetlerine dâhil ettiği görülmektedir.<br />

Üretim alanındaki söz konusu gelişmelere bağlı olarak maliyetlerin yapısındaki bu<br />

değişim, üretimle direkt işçilik arasındaki bağın hayli zayıflamasına neden olmuştur.<br />

299


Bunun sonucu olarak, geleneksel maliyet muhasebesinin maliyet analizinde hatalara<br />

sebep olduğu ve bu yüzünden mamul maliyetlerinin doğru olarak hesaplanamadığı<br />

yönünde kuşkular artmış ve tartışmalar başlamıştır. Bu tartışmalar işletmelerde,<br />

girdilerin gruplanması ve bunların maliyete yansıtılması konusunda yeni yaklaşımları da<br />

beraberinde getirmiştir.<br />

Ülkemizde toplam yatırımların yaklaşık %50’sini oluşturan inşaat sektörüne 200’den<br />

fazla alt sektör girdi sağlamaktadır (İntes, 2005). Dolayısıyla tedarikçi kuruluşlar da<br />

dikkate alındığında inşaat sektörünün Gayri Safi Milli Hâsıladaki (GSMH) payı<br />

yaklaşık %33 ve istihdama katkısı %12 düzeyindedir. İnşaat sektörü, imalat ve hizmet<br />

alanlarını da kapsadığından bu sektörde meydana gelen olumsuzlukların etkisi de<br />

yaygın olmaktadır. Belirtilen nedenlerle sektörde üretim maliyetinin gerçekçi biçimde<br />

tahmini, yatırımların öngörülen süre ve maliyetle gerçekleşmesi ve kaynakların etkin<br />

biçimde kullanılması açısından büyük önem taşımaktadır.<br />

Ancak maalesef, ülkemizde genel olarak yapı üretimine hazırlık aşamasında gerçekçi ve<br />

ayrıntılı maliyet tahminine yönelik sistematik yaklaşımlar oldukça sınırlıdır. Dolayısıyla<br />

inşaat ön keşifleri çoğunlukla genel kabullere dayalı olarak belirlenmekte ve bu nedenle<br />

de gerçekleşme düzeyleri oldukça düşük olmaktadır. Gelenekselleşmiş olan bu davranış<br />

şekli, inşaat sürecindeki parasal hareketlerin muhasebeleştirilmesinde de devam<br />

etmektedir. Detaylı maliyet analizi ve yönetimi ile ilgili söz konusu yetersizlikler, inşaat<br />

sektöründe parasal kaynak ihtiyacı ve işin süresine yönelik tahminlerde ciddi sapmalara<br />

neden olmaktadır. Bu da inşaatların vaktinde tamamlanmamasına ve buna bağlı çeşitli<br />

kayıplara neden olmaktadır.<br />

Bu çalışmada, inşaat sektöründe yapı ön keşfinin çıkarılması aşamasında özellikle genel<br />

gider grubunda yer alan maliyet kalemlerinin ne düzeyde dikkate alındığının saptanması<br />

amaçlanmıştır. Bu kapsamda önce genel gider kavramı, maliyet yönetiminde genel<br />

giderlerin önemi ve konunun Türk muhasebe sisteminde ele alınış şekli incelenmiştir.<br />

Sonra da halen inşaat sektöründe faaliyet göstermekte alan yüklenicilere anket<br />

uygulanarak konuya yönelik veriler toplanmıştır. Elde edilen verilerin analizi<br />

sonucunda, Türk inşaat sektöründe genel giderlerinin maliyetlere yansıtılması<br />

konusunda önemli eksikliklerin olduğu yönünde bulgulara ulaşılmıştır(Kadırhan, 2009).<br />

2. Genel Gider Kavramı<br />

Üretim ve ticaret işletmelerinde, genel giderler çeşitli ampirik yaklaşımlarla<br />

tanımlanmaya ve sınıflandırılmaya çalışılmıştır. Bu bağlamda genel giderleri,<br />

işletmelerde ürün veya hizmetlere doğrudan mal edilemeyen giderler olarak<br />

sınıflandırmak mümkündür. Sabit nitelikli olan ve üretim faaliyetine bağlı olarak ortaya<br />

çıkan bu giderler, işletmede idari kademelerde çalışan ve esas itibariyle üretim<br />

faaliyetleri ile doğrudan ilgisi olmayan bölümlerin personel giderleri, bu bölümde<br />

kullanılan demirbaş amortismanları, işletme ile ilgili vergiler, harçlar, aidatlar, hukuki<br />

danışmanlık vb. gider türlerinden oluşmaktadır (Maç, 2002).<br />

2.1. Genel Giderlerin Gruplanması<br />

Üretim mühendisliğinde genel giderler, işletmeler için “yönetilebilir” gider<br />

kategorisinde olup; gözden geçirilebilir, analiz edilebilir, bütçelendirilebilir ve<br />

300


yöneticiler tarafından tahsis edilebilirler. Dolayısıyla genel giderler yöneticilerin karar<br />

ve inisiyatiflerinden etkilenmektedir. Buna göre, işletme departmanlarında oluşan<br />

performans düşüşlerinden kaynaklanan genel giderler büyük ölçüde kontrol edilebilir<br />

gider haline gelebilmektedir. Ancak kontrol edilemeyen genel giderler de mevcuttur ve<br />

bu bağlamda genel giderleri kontrol edilebilen ve kontrol edilemeyenler olarak<br />

gruplamak da mümkündür.<br />

Kontrol edilemeyen genel giderler, işletmeye özgü olup çoğunlukla aşağıdaki<br />

giderlerden oluşmaktadır:<br />

• Miras vergi giderleri<br />

• Patent giderleri<br />

• Ödendi ve alındılar<br />

• Bölge bayiliği giderleri<br />

• Satışlar ve kazanç vergi giderleri<br />

• Komisyon giderleri<br />

• Niteliksiz borç ve diğer rezerv giderleri<br />

• Sigorta prim giderleri<br />

• Niteliksiz hizmet giderleri<br />

Yukarıda sıralananlar dışındaki gider kategorileri, kontrol edilebilir genel giderler<br />

olarak tanımlanmaktadır.<br />

Kontrol edilen veya edilemeyen genel giderler aynı kontrol mekanizmasına tabi<br />

değildir. Her ne kadar hepsinde aynı yönetimsel kontrol prensipleri uygulansa da bunlar<br />

arasında ayrım yapılması ve farklı organizasyon seviyelerinde ele alınmaları maliyet<br />

yönetiminde daha sağlıklı sonuç vermektedir.<br />

2.2. Genel Giderlerin Kontrolü<br />

Genel giderlerin hesaplanması, yöneticinin bakış açısından oldukça etkilenmektedir. Bu<br />

nedenle genel giderlerin yönetimi işletmeler için özellikli bir konudur. Örneğin; üretim<br />

departmanının hedefi, mal veya hizmet üretiminde oluşan birim giderlerin azaltılması;<br />

satış departmanının çabası ise, satış hacminin büyütülmesi yönündedir. İdareciler daha<br />

fazla mal veya hizmet sunumu, dolayısıyla daha büyük bütçe elde etmekle ilgilenir.<br />

Yöneticiler ise; genel giderlerin kârı azaltan önemli bir etken olduğunun farkındadırlar<br />

ve bu giderleri asgariye indirerek daha büyük kârlar elde etme peşindedirler.<br />

Şüphesiz genel giderin yönetimi konusunda gösterilen titizliğin, aynı zamanda finansal<br />

ve üretim giderleri alanında da gösterilmesi ve kendilerine özgü denetim<br />

mekanizmalarının geliştirilmesi gerekir. Bu konularda olumsuz tutumlar ve/veya<br />

yetersizlikler işletmeyi dönemsel olarak krizlere sürükleyebilir. İşletme bünyesinde<br />

oluşan krizler çoğunlukla genel giderlerin artmasıyla sonuçlanır. Bu yüzden, genel<br />

giderlerin kontrolü, satış giderlerinden veya üretimin kontrolünden farklı bir<br />

problemdir. Farklı motivasyonlar ve davranışlar gerekmektedir. Dolayısıyla işletmenin<br />

kâr yeteneklerinin arttırılması için genel gider performanslarının gözetilip denetlemesi<br />

konusunda işletmeye özgü farklı tarz ve standartların oluşturulması gerekmektedir.<br />

Sonuç itibariyle, işletmelerin üretim hacim ve kapasitelerine göre değişiklik<br />

göstermekle birlikte ekonominin bütün dallarındaki aktivitelerin genel giderler ile ilgili<br />

301


sorunları mevcuttur. Bu nedenle işletmelerde maliyet analizi ve yönetiminde genel<br />

giderlerin yeri ve öneminin göz ardı edilmemesi gerekmektedir.<br />

3. Ülkemizde İnşaat Sektöründe Muhasebe Uygulamaları<br />

Ülkemizdeki mevcut vergi mevzuatı bakımından çeşitli gruplara ayrılan inşaat<br />

işlerinden birisi “Özel İnşaat İşleri” olarak adlandırılmakta olup bunlar, Yap-sat<br />

şeklinde sürdürülen inşaatlardır. Diğer bir grup ise, “İnşaat/Taahhüt ve Onarım İşleri”<br />

olarak adlandırılan ve bir taahhüt kapsamında sürdürülen inşaat işleridir. Bu her iki<br />

grubun da muhasebe uygulamaları açısından çeşitli farklılıkları mevcuttur.<br />

Belli bir sözleşme kapsamında Yıllara Yaygın İnşaat/Taahhüt ve Onarım İşleri(YYİOİ)<br />

şeklinde yapılan inşaat işleri Hizmet Üretimi niteliğinde olmaları nedeniyle bu tür<br />

işletmeler Hizmet İşletmeleri olarak değerlendirilmektedirler. Yap/Sat (YS) şeklinde,<br />

bina, konut, işyeri vb. inşaat işi yapan işletmeler ise, Üretim İşletmeleri olarak kabul<br />

edilmektedirler. Bu nedenle, YYİOİ şeklinde yapılan inşaat işleri ile YS şeklinde özel<br />

inşaat yapan inşaat işletmelerinin hukuki yapıları, işleyişleri, muhasebe usul ve esasları<br />

farklıklar göstermektedir.<br />

Buna göre; YYİO işleri için Gelir Vergisi Kanunu (GVK) 42. ve 44. madde kapsamında<br />

vergilendirme düzenlemeleri getirilmiştir. YS inşaatlar ise bu kapsamın dışındaki diğer<br />

ticari işletmeler için geçerli olan vergilendirme yöntemlerine tabi tutulmaktadır. Bu<br />

farklılıklar, YYİO ve YS inşaat işlerinin özgün yönleriyle değerlendirilmesini<br />

gerektirmektedir (Gelir Vergisi Kanunu, 1996).<br />

3.1. Gelir Vergisi Kanunu Açısından Genel Gider Kavramı<br />

Genel giderler deyimiyle neyin kastedildiği, ne Gelir Vergisi Kanunu’nda, ne de diğer<br />

vergi kanunlarında belirtilmiştir. Yani ülkemizde uygulanan kanunlarda genel giderin<br />

tanımı yoktur. GVK’nın 40. maddesinde safi kazancın tespitinde indirilecek giderlere<br />

yer verilmiştir. Gelir Vergisi Kanunu'nun 40. maddesinin birinci bendinde "ticari<br />

kazancın elde edilmesi ve idame ettirilmesi için yapılan genel giderlerin" safi kazancın<br />

tespitinde hâsılattan indirilebileceği belirtilmekle birlikte bu giderlerin kapsamının ne<br />

şekilde belirleneceğine ilişkin vergi mevzuatımızda herhangi bir belirleme<br />

yapılmamıştır. Uygulamada bir giderin genel gider olarak dikkate alınması için aranılan<br />

en önemli şart; yapılan giderle ticari kazancın elde edilmesi veya devam ettirilmesi<br />

arasında bir bağlantının kurulabiliyor olmasıdır. Diğer taraftan yapılan gider<br />

karşılığında gayri maddi bir kıymetin kazanımının olmaması ve giderin vergi<br />

kanunlarında yapılan diğer düzenlemeler gereğince maliyete dönüşme zorunluluğunun<br />

bulunmaması gerekmektedir. Buna göre, kanunlarda, genel giderlerin tanımı yerine<br />

çerçevesi çizilmiştir. Bu bağlamda;<br />

• Sabit kıymet vasfı taşımayan,<br />

• Maliyet unsuru olmayan (mal veya hizmet üretimi için yapılmış doğrudan<br />

gider vasfı taşımayan),<br />

• GVK’nın gider kabul edilmeyen ödemeler başlıklı 41. veya KVK’nın kabul<br />

edilmeyen indirimler başlıklı 15. maddelerinde sıralanan giderler, genel gider olarak<br />

değerlendirilmektedir.<br />

302


3.2. Gelir Vergisi Kanunu’nda Genel Giderlerin Dağıtımı<br />

İnşaat işlerinin muhasebe kayıtlarında genel giderlerin dağıtımı da önem kazanmakta<br />

olup bu konu GVK’da 43. maddesinde aşağıdaki şekilde açıklanmıştır:<br />

“GVK Madde 43; Müşterek Genel Gider ve Amortismanların Dağıtılması: Birden fazla<br />

takvim yılına yaygın taahhüt işlerinde veya bu işlerin diğer işlerle birlikte yapılması<br />

halinde, müşterek genel giderler ve amortismanlar aşağıdaki esaslara göre dağıtılır;<br />

1. Yıl içinde birden fazla taahhüt işinin birlikte yapılması halinde, her yıla ait müşterek<br />

genel gider, tahsil olunan hakediş bedellerinin birbirine olan nispeti dâhilinde,<br />

2. Yıl içinde tek veya birden fazla taahhüt işinin bu madde şümulüne girmeyen işlerle<br />

birlikte yapılması halinde, her yıla ait müşterek genel giderler tahsil olunan hakediş<br />

bedelleri ile diğer işlere ait satış veya hâsılat tutarlarının birbirine olan nispeti<br />

dâhilinde,<br />

3. Birden fazla olan taahhüt işlerinde veya bu işlerle sair işlerde müştereken<br />

kullanılan tesisat, makine ve ulaştırma vasıtalarının amortismanları, bunların her işte<br />

kullanıldıkları gün sayısına göre dağıtılır.”<br />

Niteliği tam belirli olmayan giderlerin nasıl muhasebeleştirileceği, Maliye Bakanlığıca<br />

yayımlanan özelgelerle ve bunlara rağmen belirsizliğin oluştuğu durumlarda da konuya<br />

yargı kararlarıyla açıklık getirilmiştir.<br />

4. Türkiye’de İnşaat Sektöründe Genel ve Direkt Gider Ayrımı İle<br />

Yapı Maliyetine Yansıtılma Düzeyi İle İlgili Bir Araştırma<br />

Genel gider kavramı günümüzde fazlasıyla kullanılmakta olduğu halde özellikle inşaat<br />

sektöründe maliyet belirlemede yeterince dikkate almadığı bilinmekte ancak bunun<br />

düzeyinin ne olduğu konusunda somut bilgi bulunmamaktadır. Bu nedenle bu<br />

çalışmada, inşaat sektöründe genel giderlerin algılanma şeklini ve düzeyini belirlemeye<br />

dönük bilgi toplanması hedeflenmiş ve bu amaçla geliştirilen anket sektör temsilcilerine<br />

uygulanmıştır.<br />

Araştırma için oluşturulan ankette, Ek 1. ve Ek 2.’de yer alan ve inşaat sektöründe<br />

karşılaşılması muhtemel gider kalemlerinden derlenen giderler alfabetik olarak<br />

sıralanmıştır. Ankette, söz konusu giderlerin sayısı 77 kalemle sınırlandırılmıştır.<br />

Ankette maliyet kalemlerinin her biri için “genel giderdir”, “doğrudan(direkt) giderdir”<br />

ve “dikkate almıyordum” şeklinde üç cevap seçeneği sunulmuştur.<br />

Ankette yer alan işletmeler için;<br />

• Konut<br />

• Su Yapıları (Baraj, kanal, temiz su ve pis su şebeke döşeme, arıtma tesisi vb.)<br />

• Ulaştırma Yapıları (Karayolu, otoyol, köprü, tünel, demir yolu, havaalanı vb.)<br />

olmak üzere üç faaliyet alanı öngörülmüştür. Dolayısıyla işletmeler hakkında yapılan<br />

değerlendirmeler de bu üç faaliyet alanı için geçerli olmaktadır.<br />

Uygulanan anket sayısını artırmak için, Şırnak Ticaret ve Sanayi Odası ile işbirliği<br />

yapılmış ve anketler, inşaat işi yapan işletmelere iletilmek üzere 81 il ve 33 büyük<br />

ilçenin ticaret ve sanayi veya ticaret odasına gönderilmiştir. Gönderilen 233 anketten 85<br />

adedinin dönüşü sağlanmıştır. %36,48 düzeyindeki anket dönüş oranı, anket yöntemi<br />

303


açısından yeterli kabul edilip, elde edilen veriler işlenerek analiz edilmiştir Kadırhan,<br />

2009).<br />

4.1. Bulgular<br />

İnşaat işletmelerine, ankette yer alan gider kalemlerini yapı maliyetine yansıtırlarken<br />

hangi gider grubunda değerlendirdikleri sorulmuştur. Anket sonuçları her bir gider<br />

kalemleri bağlamında analiz edildiğinde, verilen yanıtların dağılımının Şekil 4.1 ve<br />

Şekil 4.2’de görüldüğü gibi olmuştur.<br />

Genel ve direk gider kalemleriyle ilgili yanıtların dağılımlarının ortalaması alınarak da,<br />

işletmelerin genel ve direkt giderleri ne düzeyde doğru algılandıklarına yönelik oranlar<br />

tespit edilmiştir. Bu oranlara göre, İnşaat işletmelerinin % 49,27’sinin genel gider<br />

kalemlerini doğru ayırt ettiği, %31,08’sinin direkt gider olarak adlandırdığı,<br />

%19,66’sının ise bu genel gider kalemlerini maliyet hesabında hiç dikkate almadığı<br />

anlaşılmıştır (Şekil 4.1). Direkt giderlerle ile ilgili yanıtlara göre de, inşaat<br />

işletmelerinin % 41,50’snini direkt gider kalemlerini doğru tanımladığı, %43,43’ünün<br />

genel gider olarak gruplandırdığı ve %25,07’sinin ise bu genel direkt kalemlerini<br />

maliyet hesabında hiç dikkate almadığı anlaşılmıştır (Şekil 4.2).<br />

Dikkate<br />

Almıyordum<br />

19,66%<br />

Genel Gider<br />

49,27%<br />

304<br />

Doğrudan (Direkt)<br />

Gider<br />

31,08%<br />

Şekil 4.1. Ankete katılan inşaat işletmelerinin genel gider maliyet kalemlerine verilen<br />

cevapların dağılımı<br />

Dikkate<br />

Almıyordum<br />

25,07%<br />

Doğrudan (Direkt)<br />

Gider<br />

41,50%<br />

Genel Gider<br />

33,43%<br />

Şekil 4.2. Ankete katılan inşaat işletmelerinin direkt gider maliyet kalemlerine verilen<br />

cevapların dağılımı


5.1. Sonuç ve Öneriler<br />

5. Sonuç Ve Öneriler<br />

Genel giderleri etkin bir şekilde yönetebilmek için onların doğru sınıflandırılması<br />

yeterli olmamakta. Çünkü genel giderlerin sadece “gider” olarak değerlendirilmeyip,<br />

aynı zamanda getirilerinin, yani yarattıkları değerin de ölçülmesi gerekmektedir. Özetle,<br />

genel giderlerin bir kurumun rekabet gücünü etkileyen önemli araçlardan birisi olduğu<br />

göz önünde bulundurularak, bunların, sadece girdi odaklı olarak değil, aynı zamanda<br />

sonuç odaklı olarak yönetilmesi gerekmektedir.<br />

Bilindiği gibi ülkemizde inşaat sektöründe yapı ön keşifleri çoğunlukla bazı yaklaşık<br />

kabuller ve geleneksel yöntemlere dayalı olarak belirlenmektedir. Bu nedenle inşaat<br />

maliyeti içinde oldukça önemli bir ağırlığa sahip olan genel giderler ile birlikte pek çok<br />

direkt gider kalemi de gözden kaçmakta ve dolayısıyla ön keşfe dâhil edilmemektedir.<br />

Bu araştırma sonuçları da sektördeki maliyet analizi konusundaki söz konusu<br />

yetersizliği doğrulamakta ve boyutları konusunda bilgi vermektedir. Örneğin Şekil 4.1<br />

incelendiğinde görüleceği gibi, ankete katılan inşaat işletmelerinin maliyet<br />

hesaplamalarında genel gider maliyet kalemlerini ancak %49,27 oranında doğru<br />

değerlendirdiği görülmektedir. Benzer şekilde direkt gider maliyet kalemlerinin de<br />

ancak %41,50 oranında doğru değerlendirilebildiği anlaşılmaktadır (Şekil 4.2). Şüphesiz<br />

daha da vahim olanı, işletmelerin %19,66’sının bazı genel gider kalemlerini,<br />

%25,07’sinin ise pek çok doğrudan (direkt) gider maliyet kalemini dikkate almıyor<br />

olmalarıdır. Bu kadar çok gider kalemi göz ardı edilerek belirlenecek bir ön keşfin<br />

gerçeği yansıtması beklenemez. Bu durumun yapı üretiminde çok yönlü ve önemli<br />

kayıplara neden olduğu kuşkusuzdur.<br />

Bu konudaki eksikliklerin giderilmesi için sektörde görev alanların bilinçlendirilmesi ve<br />

bilgilendirilmeleri gerekir. Bu bağlamda;<br />

• Örgün eğitim kurumlarının ders müfredatında maliyet planlaması içerikli konulara<br />

Örgün eğitim kurumlarının ders müfredatında maliyet planlaması içerikli konulara daha<br />

fazla yer verilmesi,<br />

• İlgili meslek odalarının, ülkemiz vergi hukuku ve bunun maliyet sınıflandırmasına<br />

yönelik düzenlemeleri konusunda üyelerinin eksikliklerini gidermek için faaliyetlere<br />

önem vermeleri,<br />

• İşletmelerin organizasyonları bünyesinde, mevcut muhasebe ve vergi mevzuatlarıyla<br />

uyumlu bir maliyet yönetimi ve raporlama sistemi kurmaları, sorunun çözümüne önemli<br />

katkılar sağlayabilir.<br />

305


Ek 1. Ankete katılan inşaat işletmelerinin genel gider maliyet kalemlerine verilen<br />

cevapların dağılımı.<br />

GENEL GİDER<br />

MALİYET KALEMLERİ<br />

306<br />

DOĞRU YANLIŞ<br />

Genel<br />

Giderdir (%)<br />

Doğrudan<br />

(Direkt)<br />

Giderdir (%)<br />

Dikkate<br />

Almıyordum<br />

(%)<br />

Aidatlar 65,88 9,41 24,71<br />

Bağış Giderleri 38,82 5,88 55,29<br />

Bakım, Onarım Giderleri 51,76 41,18 7,06<br />

Banka Giderleri 50,59 31,76 17,65<br />

Belediye Harçları 30,59 64,71 4,71<br />

Büro Temizlik Giderleri 72,94 5,88 21,18<br />

Damga Vergisi 38,82 54,12 7,06<br />

Dava, İcra Giderleri 42,35 30,59 27,06<br />

Donanım ve Gayrimenkul Amortismanları 43,53 37,65 18,82<br />

Düşük Değerli Demirbaş Giderleri 51,76 14,12 34,12<br />

Elektrik Giderleri 55,29 42,35 2,35<br />

Emlak Vergisi 50,59 27,06 22,35<br />

Gayrimenkul Kira Giderleri 54,12 34,12 11,76<br />

Gazete, Kitap, Dergi Giderleri 50,59 5,88 43,53<br />

Gecikme ve Tecil Giderleri 22,35 32,94 44,71<br />

Genel Kurul Giderleri 49,41 12,94 37,65<br />

Hamaliye Giderleri 35,29 42,35 22,35<br />

İlan Giderleri 57,65 18,82 23,53<br />

İş Sağlığı ve Güvenliği Giderleri 47,06 42,35 10,59<br />

Kırtasiye Malzemeleri Giderleri 70,59 14,12 15,29<br />

Kurs, Sempozyum, Kongre Giderleri 47,06 12,94 40,00<br />

Misafir Ağırlama Giderleri 58,82 7,06 34,12<br />

Noter Harçları 54,12 41,18 4,71<br />

Meslek Odası Harçları 58,82 21,18 20,00<br />

Personel Taşıma Giderleri 44,71 38,82 16,47<br />

Posta, Kargo Giderleri 57,65 17,65 24,71<br />

Sağlık Tedavi Giderleri 45,88 23,53 30,59<br />

Sağlık, Temizlik Malzemeleri Giderleri 60,00 22,35 17,65<br />

Seyahat Giderleri 51,76 22,35 25,88<br />

Sergi, Fuar Katılım Giderleri 50,59 10,59 37,65<br />

Sigorta Giderleri 37,65 61,18 1,18<br />

Su Giderleri 41,18 55,29 3,53<br />

Şantiyenin Kaldırılması Giderleri 24,71 65,88 9,41<br />

Şehir İçi Ulaşım Giderleri 47,06 27,06 25,88<br />

Taşıt Akaryakıt Giderleri 44,71 52,94 2,35<br />

Taşıt Araçları Amortismanları 50,59 40,00 9,41<br />

Taşıt Bakım, Onarım Giderleri 43,53 52,94 3,53<br />

Taşıt Harçları 64,71 24,71 11,76<br />

Taşıt Kiraları 43,53 43,53 12,94<br />

Telefon, Faks Giderleri 69,41 21,18 9,41<br />

Yemek Giderleri 43,53 43,53 12,94<br />

Genel Ortalama 49,27 31,08 19,66


Ek 2. Ankete katılan inşaat işletmelerinin direkt gider maliyet kalemlerine verilen<br />

cevapların dağılımı.<br />

DİREKT GİDER<br />

MALİYET KALEMLERİ<br />

307<br />

DOĞRU YANLIŞ<br />

Genel Giderdir<br />

(%)<br />

Doğrudan<br />

(Direkt)<br />

Giderdir (%)<br />

Dikkate<br />

Almıyordum<br />

(%)<br />

Ambalaj Malzemeleri Giderleri 28,24 34,12 37,65<br />

Bayram Harçlığı 9,41 36,47 54,12<br />

Doğum Yardımı 4,71 31,76 63,53<br />

Factoring Faizleri 35,29 29,41 35,29<br />

Faiz Giderleri 47,06 32,94 20,00<br />

Fason İşçilik Giderleri 50,59 22,35 27,06<br />

Fazla Mesai Ücretleri 47,06 32,94 20,00<br />

Giyim Yardımı 9,41 35,29 55,29<br />

Hediye, Eşantiyon, Promosyon Giderleri 9,41 52,94 37,65<br />

İkramiyeler 27,06 47,06 25,88<br />

İşçilik Giderleri 83,53 15,29 1,18<br />

İş Makineleri Akaryakıt Giderleri 74,12 23,53 2,35<br />

İş Makineleri Amortismanları 58,82 31,76 9,41<br />

Kıdem ve İhbar Tazminatı 31,76 44,71 23,53<br />

Makine Amortismanları 56,47 35,29 8,24<br />

Malzeme Giderleri 74,12 24,71 1,18<br />

Mamul Nakliye Giderleri 69,41 28,24 2,35<br />

Numune Giderleri 45,88 27,06 27,06<br />

Ölüm Giderleri 10,59 32,94 56,47<br />

Patent Ücretleri 18,82 38,82 42,35<br />

Reklâm Giderleri 17,65 57,65 24,71<br />

Sosyal Yardımlar 27,06 43,53 29,41<br />

SSK Primi İşveren Payı 72,94 25,88 1,18<br />

Şantiye İçi Eğitim Giderleri 40,00 29,41 30,59<br />

Tanıtım Materyali Giderleri 23,53 40,00 36,47<br />

Taşeron Giderleri 75,29 24,71 0,00<br />

İş Makineleri Kira Giderleri 64,71 31,76 3,53<br />

İş Makineleri Bakım Onarım Giderleri 62,35 32,94 4,71<br />

Tatil Ücretleri 11,76 32,94 55,29<br />

Proje Hazırlama Giderleri 63,53 36,47 0,00<br />

Tercüme Giderleri 22,35 29,41 48,24<br />

Teşhir Giderleri 17,65 42,35 40,00<br />

Ücret Giderleri 52,94 37,65 9,41<br />

Yakacak Yardımı 16,47 35,29 48,24<br />

Yapı Denetim Firması ya<br />

Uygulama Sorumlusu Giderleri<br />

da Teknik<br />

67,06 20,00 12,94<br />

Yardımcı Madde Giderleri 67,06 25,88 7,06<br />

Genel Ortalama 41,50 33,43 25,07


Kaynaklar<br />

Çankaya, İ. (2000) İnşaat Muhasebesi, Yaklaşım Yay., Ankara<br />

Gelir Vergisi Kanunu (1996) 193 Sayılı<br />

Kadırhan, F. (2009) İnşaat Sektöründe Genel Gider Kavramı, Kapsamı, Önemi Ve<br />

Tekliflere Yansıtılmasının İrdelenmesi, Yüksek Lisans Tezi, Çukurova Üniversitesi,<br />

Adana<br />

Kurumlar Vergisi Kanunu (1949), 5422 Sayılı<br />

İntes (2005) Türkiye İnşaat Ve Tesisat Müteahhitleri İşveren Sendikası, Mart 2005<br />

Raporu, Ankara<br />

Maç, M. (2002) GVK’nın 43. Maddesi Açısından Müşterek Genel Giderleri Kapsamı ve<br />

Finansman Giderlerinin Durumu, http://Turmob.Org.Tr/Turmob/Basin/M29.302. Doc,<br />

Nisan<br />

Maliye Bakanlığı Özelgesi (1996), 12502 Sayılı<br />

Muhasebe Sistemi Uygulamaları Genel Tebliğ (2000), Sıra No: 10<br />

Vergi Usul Kanunu (1961), 213 Sayılı<br />

308


2007 Türk Deprem Yönetmeliği Zemin Kriterlerinin Sanayi<br />

Yapılarının İnşaat Maliyetine Etkileri<br />

Senem Özek<br />

Hadeka İnşaat<br />

Kartal, 34880, İstanbul<br />

Tel: (216) 377 9595<br />

E-Posta: senem.ozek@hadeka.com.tr<br />

Öz<br />

309<br />

S. Ümit Dikmen<br />

İstanbul Kültür Üniversitesi<br />

İnşaat Mühendisliği Bölümü<br />

Bakırköy, 34156, İstanbul<br />

Tel: (212) 498 4718<br />

E-Posta: u.dikmen@iku.edu.tr<br />

Yakın geçmişte, ülkemizdekiler de dahil olmak üzere, yaşanan büyük çaplı depremler<br />

tüm dünyada olduğu gibi Türkiye’de de teknik şartnamelerde yeni kuralları ve / veya<br />

kısıtlamaları zorunlu hale getirmiştir. Bu bağlamda, Türkiye’de 2007 yılında, mevcut<br />

yönetmelik revize edilerek, Deprem Bölgelerinde Yapılacak Yapılar Hakkındaki<br />

Yönetmelik (DBYYHY-2007) yürürlüğe girmiştir. Türkiye’de sanayi yapıları<br />

inşaatında taşıyıcı sistem olarak çelik, betonarme ve prefabrik betonarme gibi veya<br />

bunların çeşitli kombinasyonlarından oluşan farklı karma yapım teknikleri<br />

kullanılmaktadır. Yeni yönetmelik ile birlikte tüm yapı tiplerini ilgilendiren yeni<br />

kurallar veya kapsamlı kural değişiklikleri yürürlüğe konmuştur. Bu konuda, bilhassa<br />

1999 Kocaeli Depremi’nde sanayi yapılarında görülen geniş çaplı hasar ve göçme oranı<br />

etkin olmuştur. Ülkemizde ki sanayi tesislerinin büyük bir çoğunluğu yüksek deprem<br />

riskine sahip bölgelerdedir. Bu çalışmada, tek katlı sanayi yapılarının, farklı kolon<br />

açıklıkları ve farklı zemin şartları dikkate alınarak çelik, betonarme, prefabrik<br />

betonarme ve karma taşıyıcı sistemler için maliyetler hesaplanmıştır. Maliyet<br />

hesaplamalarına temel teşkil eden metrajlar ticari paket programlar yardımıyla her<br />

alternatif için ayrı oluşturulan tasarımlardan elde edilmiştir. Sonuç olarak değişen<br />

şartnameler ışığında farklı sistemler maliyet açısından karşılaştırmalı olarak<br />

değerlendirilmiştir.<br />

Anahtar sözcükler: Yapı maliyeti, deprem, sanayi yapıları, zemin şartları<br />

Giriş<br />

Yakın geçmişte, ülkemizdekiler de dahil olmak üzere, yaşanan büyük çaplı depremler<br />

tüm dünyada olduğu gibi Türkiye’de de teknik şartnamelerde yeni kuralları ve / veya<br />

kısıtlamaları zorunlu hale getirmiştir. Bu konuda, bilhassa 1999 Kocaeli Depremi’nde<br />

sanayi yapılarında görülen geniş çaplı hasar ve göçme oranı etkin olmuştur. Bu<br />

bağlamda, Türkiye’de 2007 yılında, mevcut yönetmelik revize edilerek, 2007 Deprem<br />

Bölgelerinde Yapılacak Binalar Hakkındaki Yönetmelik (DBYBHY-2007) yürürlüğe<br />

girmiştir. Yeni yönetmelik ile birlikte tüm yapı tiplerini ilgilendiren yeni kurallar veya<br />

kapsamlı kural değişiklikleri yürürlüğe konmuştur.


Diğer yandan, ülkemizde gelişen sanayi üretimine paralel olarak yeni ve modern sanayi<br />

yapılarına olan talep, yükselen bir ivme ile artmaktadır. Ne var ki, bir deprem ülkesi<br />

olan Türkiye’de sanayi tesislerinin büyük bir çoğunluğu yüksek deprem riskine sahip<br />

bölgelerdedir. Türkiye’de sanayi yurt çapına yayılmış olmakla beraber,<br />

o İstanbul, İzmit, Adapazarı, Bursa, Yalova, Tekirdağ<br />

o İzmir, Manisa, Aydın, Denizli<br />

o Adana, İskenderun, Gaziantep<br />

o Ankara, Kırıkkale, Kayseri<br />

bölgelerini sanayinin yoğun olduğu 4 bölge olarak kabul edebiliriz. DBYBHY-2007’ye<br />

göre bu bölgeleri incelendiğinde son bölgenin kısmen, diğerlerinin ise tamamen 1. ve 2.<br />

deprem bölgelerinde olduğu görülecektir.<br />

Türkiye’de sanayi yapıları inşaatında taşıyıcı sistem olarak çelik, betonarme ve<br />

prefabrik betonarme gibi veya bunların çeşitli kombinasyonlarından oluşan farklı karma<br />

yapım teknikleri kullanılmaktadır. Bu çalışmanın amacı, tek katlı sanayi yapılarının,<br />

farklı kolon açıklıkları ve farklı zemin şartları çelik, betonarme, prefabrik betonarme ve<br />

karma taşıyıcı sistemler için bir maliyet karşılaştırılması yapılmasıdır.<br />

Türkiye’de ki Sanayi Yapılarının Genel Özellikleri<br />

Yukarıda da bahsedildiği üzere, Türkiye’de sanayi yapıları inşaatında taşıyıcı sistem<br />

olarak çelik, yerinde dökme betonarme, prefabrik betonarme veya bunların çeşitli<br />

kombinasyonlarından oluşan farklı karma yapım teknikleri kullanılmaktadır.<br />

Çelik sistemlerin yapımında, sıcak şekillendirilmiş yapısal çelik elemanlar ile<br />

oluşturulabildiği gibi soğuk şekillendirilmiş elemanlarda kullanılabilmektedir. Soğuk<br />

çekilmiş elemanlar son yıllarda Türkiye’de de kullanılmaya başlanmıştır. Ama bu<br />

konuda henüz yürülükte olan bir ulusal yapım ve tasarım şartnamesi olmadığı için bu<br />

tür yapılar bu çalışmanın dışında tutulmuştur.<br />

Betonarme taşıyıcı sistemler yerinde dökmek olarak inşa edilebildikleri gibi prefabrik<br />

olarak hazırlanmış betonarme elemanlar ile de inşa edilmektedirler. Yeni DBYBHY-<br />

2007’de eski yönetmeliğe göre hem yerinde dökme hem de prefabrik betonarme<br />

elemanların tasarım ve imalatı ile ilgili kurallarda maliyeti etkileyebilecek bazı<br />

değişiklikler yürürlüğe girmiştir.<br />

Analiz modeli ve ilgili kabuller<br />

Yöntem<br />

Her ne kadar son yıllarda sanayi yapıları inşaatları ağırlıklı olarak organize sanayi<br />

bölgelerinde inşa edilmekte ise de büyüklüğü, niteliği veya diğer nedenlerle organize<br />

sanayi bölgeleri (OSB) dışında da inşa edilen çok sayıda sanayi tesisi vardır.<br />

OSB’lerdeki zeminler büyük çoğunlukla TDY 2007 ye göre Z3 ve daha yukarı sınıfta<br />

iseler de OSB dışında zeminlerde Z4 sınıfı zemine sahip sanayi tesisleri de vardır.<br />

Zemin sınıfı olarak Z1 zemin sınıfının nispeten az rastlanan bir zemin sınıfı olması ve<br />

Z4 zemin sınıfında ise genellikle farklı temel sistemi veya zemin güçlendirme<br />

gereksiniminin doğması bağlamında, bu çalışmanın kapsamı Z2 ve Z3 zemin sınıfları<br />

310


ile kısıtlı tutulmuştur. Ayrıca, özel makina/ekipman temelleri de bu çalışmanın kapsamı<br />

dışındadır. Çünkü bu tür temeller seçilen taşıyıcı sistemden bağımsız olarak yapıdaki<br />

üretim prosesine uygun inşa edilmek zorundadır.<br />

Daha önce bahsedildiği gibi Türkiye’de ki sanayi yapılarının büyük çoğunluğunun 1.<br />

derece deprem bölgelerinde kalması nedeniyle çalışmanın kapsamı 1. derece deprem<br />

bölgeleri ile kısıtlı olacaktır.<br />

Analiz modeli olarak orta ölçekli işletmelerde kullanılmakta olan takribi alana sahip bir<br />

fabrika yapısı öngörülmüştür. Makas aralıkları prefabrik betonarme uygulamada ve<br />

çelik sistemde aynı alınmış, tüm sistemlerde makaslar arası mesafe eşit olarak<br />

seçilmiştir. Farklı açıklıkların maliyet üzerindeki etkisinin irdelenmesi amacıyla<br />

açıklıklar bir yönde 20.00, 24.00 ve 28.00 m olarak, diğer yönde ise 8.00 ve 10.00 m<br />

olarak öngörülmüştür. Bu ölçülere bağlı olarak, analiz modeli 32.0*40.0 m, 32.0*48.0<br />

m, 32.0*56.0 m açıklıklı hangar tipi bir fabrika yapısı şeklinde düşünülmüştür. Tüm<br />

yapılar için makas altı yüksekliği 8.00 m olarak tasarlanmıştır. Aktif olarak kullanılacak<br />

hacimlerin de hem prefabrik betonarme çözümde hem de çelik çözümde aynı olması<br />

amacıyla, çatı eğimleri tüm sistemler için %20 kabul edilmiştir. Bunlar ülkemizde<br />

sanayi işletmeleri tarafından sıklıkla tercih edilen açıklık ve ölçülerdir.<br />

Çatı taşıyıcı sistemi olarak, yerinde dökme betonarme ve prefabrik betonarme yapılar<br />

için uzay aşık çelik çatı, dolu gövde aşık çelik çatı ve prefabrik betonarme çatı olarak<br />

öngörülmüştür. Çelik yapılar için ise çatı taşıyıcı sistemi uzay aşık çelik çatı ve dolu<br />

gövde aşık çelik çatı olarak öngörülmüştür. Bu sistemler yine ülkemizde sıklıkla<br />

uygulanan sistemlerdir. Çatı kaplaması olarak poliüretan dolgulu trapez alüminyum<br />

düşünülmüş ve ağırlığı 20 kg/m 2 olarak hesaba katılmıştır.<br />

Çatı kar yükü, Kocaeli bölgesi baz alınarak 115.5 kg/m 2 alınmıştır. Rüzgar yükleri TS<br />

498’e göre hesaplanmış ve yapıya etkitilmiştir. Deprem yükleri hesabı DBYBHY-<br />

2007’ye göre ve yapının 1. derece deprem bölgesinde olduğu varsayılarak yapılmıştır.<br />

Tasarım spektrası, şartnamenin öngördüğü şekilde Z2 ve Z3 zeminler için ayrı ayrı<br />

oluşturulmuştur. Tüm yapılar için ayrıca 6.50 m’de kren kirişi konsolu olacağı<br />

varsayılmış ve 15 ton taşıma kapasitesi olan bir kreynin yükü hesaplara ilave edilmiştir.<br />

Betonarme taşıyıcı sistemler yukarıda açıklanan yüklere ve çatı sistemlerine göre ayrı<br />

ayrı tasarlanmış ve boyutlandırılmıştır. Yerinde dökme betonarme kolonlar için, sıklıkla<br />

kullanılması nedeniyle kare kesit tercih edilmiştir. Kolonların üst uçlarının mafsal<br />

olarak çalıştığı kabulüne bağlı olarak yük azaltma katsayısı, R, DBYBHY-2007’ye<br />

uygun olarak 3.0 alınmıştır. Yerinde dökme kolonlarda aks aralıkları 8.00 m olan<br />

sistemler için mütemadi temel olarak tasarlanmış, aks aralıkları 10.00 m olan sistemler<br />

için ise tekil temel olarak tasarlanmıştır. Temel hesabı yaparken zemin emniyet<br />

gerilmesi kontrolü, devrilme kontrolü, kayma kontrolü ve betonarme hesaplar<br />

yapılmıştır. Esas olarak temel hesabı için etkin olan moment tesirleridir. Üst yapı<br />

ağırlıklarının fazla olmaması nedeni ile temellerin devrilme emniyetlerinin<br />

sağlanabilmesi için enine doğrultuları büyük seçilmiştir. Betonarme yapıların<br />

tasarımında BS25 betonu ve BÇIII donatı çeliği öngörülmüş ve malzeme değerleri<br />

beton için fck= 25 MPa ve donatı çeliği için fyd= 365 MPa olarak alınmıştır.<br />

Prefabrik betonarme taşıyıcı sistemler için Kocaeli bölgesinde faaliyet gösteren üretici<br />

firmalar ile görüşülmüş ve onların verilen tasarım kriterlerine bağlı olarak teklif ettikleri<br />

311


oyut ve fiyatlar kullanılmıştır. Prefabrik sistem yapılarda, şartnamenin “Deprem<br />

yüklerinin tamamının kolonlar temelden ankastre, üstte mafsallı tek katlı çelik<br />

çerçevelerle taşındığı binalar” kaydına bağlı olara yük azaltma katsayısı, R 3.0 olarak<br />

hesaba dahil edilmiştir. Temel sistemi olarak soket temel tasarlanmıştır. Üst yapı<br />

ağırlıklarının fazla olmaması nedeni ile temellerin devrilme emniyetlerinin<br />

sağlanabilmesi için enine doğrultuları büyük seçilmiştir.<br />

Çelik taşıyıcı sisteme sahip yapılarda kolonların temellere ankastre olarak bağlı olduğu<br />

ve çatı makası kolon birleşiminin mafsal olarak çalıştığı varsayılmıştır. Yük azaltma<br />

katsayısı, R şartnameye uygun olarak, “Deprem yüklerinin tamamının kolonlar<br />

temelden ankastre, üstte mafsallı tek katlı çerçevelerle taşındığı binalar” için önerilen<br />

4.0 olarak alınmıştır. Çelik yapıların tasarımında sıcak şekillendirilmiş profiller<br />

kullanılmıştır.<br />

Analizler ve sonuçların değerlendirilmesi<br />

Yukarıda açıklanan yapı ve çatı sistemlerine bağlı olarak 3 adet farklı tipte oluşan<br />

taşıyıcı sistem, farklı çatı sistemleri de dikkate alınarak 2 farklı zemin sınıfına göre<br />

çözülmüştür. Prefabrik, çelik ve yerinde dökme betonarme yöntemleri ile farklı<br />

kombinasyonlar oluşturularak toplam 84 adet çerçeve tasarlanmış ve maliyet analizleri<br />

yapılmıştır. Tasarlanan yapılar Tablo 1.’de özetlenmiştir.<br />

Tasarım ve analizler için SAP-2000 ve STA-4CAD ticari bilgisayar programları<br />

kullanılmıştır. Tasarımlar, yürürlükteki deprem yönetmeliği (DBYBHY-2007) ve ilgili<br />

Türk Standartlarına uygun yapılmıştır (TS-500, TS-498, TS-648, TS-9967).<br />

Her bir açıklık ve yükseklik için hesaplanan yapı elemanlarının metrajları yapılmış ve<br />

maliyetleri hesaplanmıştır. Maliyet hesaplarında Bayındırlık Bakanlığı birim fiyatları ve<br />

çeşitli firmalardan alınan fiyatlar ayrı ayrı göz önünde bulundurulmuştur. Prefabrik<br />

betonarme için Bayındırlık Bakanlığı birim fiyat tariflerinde pozlandırma<br />

yapılmadığından prefabrik betonarme sistemler için maliyet hesabı birim fıyatlara göre<br />

yapılamamıştır. Çelik hangarların maliyet hesabı için hem Bayındırlık Bakanlığı birim<br />

fiyatları hem de Kocaeli bölgesinde faaliyet gösteren çeşitli üretici firmaların vermiş<br />

olduğu fiyatlar kullanılmıştır. Hesaplarda göz önünde bulundurulan birim fiyatlar 2009<br />

yılı 2. çeyrek fiyatlarıdır. Fiyatlara KDV dahil edilmemiştir. Ayrıca tüm cephe ve çatı<br />

kaplama malzemeleri ile bunlara ait bağlantı parçaları maliyetlere dahil edilmemiştir.<br />

312


SİSTEM<br />

NO.<br />

Tablo 1. Tasarlanmış Sistemlere Ait Temel Özellikler<br />

Sistem No.<br />

Makas Boyu<br />

(m)<br />

Makas Arası<br />

Mesafe<br />

(m)<br />

313<br />

Zemin Sınıfı<br />

Alan<br />

(m2)<br />

1 20 8 Z2 1280<br />

2 20 8 Z3 1280<br />

3 24 8 Z2 1586<br />

4 24 8 Z3 1586<br />

5 28 8 Z2 1792<br />

6 28 8 Z3 1792<br />

7 20 10 Z2 1280<br />

8 20 10 Z3 1280<br />

9 24 10 Z2 1586<br />

10 24 10 Z3 1586<br />

11 28 10 Z2 1792<br />

12 28 10 Z3 1792<br />

Tablo 2. Sistemlerin Maliyetleri (TL/m2)<br />

Yerinde Dökme Betonarme Prefabrik Betonarme Çelik Sistem<br />

Uzay<br />

Aşık<br />

Çatı<br />

(BÇ1)<br />

Dolu<br />

Gövdeli<br />

Aşık<br />

Çatı<br />

(BÇ2)<br />

Prefab.<br />

Çatı<br />

(BP)<br />

Uzay<br />

Aşık<br />

Çatı<br />

(PÇ1)<br />

Dolu<br />

Gövdeli<br />

Aşık<br />

Çatı<br />

(PÇ2)<br />

Prefab.<br />

Çatı<br />

(PP)<br />

Uzay<br />

Aşık<br />

Çatı<br />

(ÇÇ1)<br />

Dolu<br />

Gövdeli<br />

Aşık<br />

Çatı<br />

(ÇÇ2)<br />

1 111 104 116 116 110 123 129 123<br />

2 123 116 128 123 117 133 138 131<br />

3 101 92 100 112 99 109 120 119<br />

4 110 101 107 119 103 118 128 122<br />

5 100 90 - 109 99 - 120 110<br />

6 108 98 - 115 106 - 124 114<br />

7 122 108 104 120 107 109 138 124<br />

8 123 109 105 131 117 115 142 128<br />

9 115 99 95 116 100 97 126 110<br />

10 117 100 96 122 106 102 132 116<br />

11 111 93 - 116 98 - 125 107<br />

12 113 94 - 118 101 - 127 110<br />

Maliyetlerin belirlenmesinde nakliye bedelleri de gözönünde bulundurulmuştur. Yine<br />

bu amaçla model yapının Kocaeli bölgesinde olduğu varsayılmış donatı çeliği nakliyesi<br />

bu varsayıma göre fiyatlandırılmıştır. Prefabrik yapılar için şantiyenin üretim tesisine<br />

mesafesi 50.0 km olarak varsayılarak nakliye bedeli hesaplanmıştır. Elde edilen<br />

metrekare maliyet değerleri Tablo 2’de özetlenmiştir. Her sistem için en düşük değerler<br />

tabloda koyu renk fontla gösterilmiştir. Ayrıca sonuçlar farklı zemin tipleri bazında<br />

Şekil 1 ve 2 de grafik olarak gösterilmiştir.


Maliyet, TL/m2<br />

140<br />

130<br />

120<br />

110<br />

100<br />

90<br />

80<br />

Maliyet, TL/m2<br />

150<br />

140<br />

130<br />

120<br />

110<br />

100<br />

16 20 24 28 32<br />

90<br />

Makas Açıklığı, m<br />

BÇ1<br />

BÇ2<br />

BP<br />

PÇ1<br />

PÇ2<br />

PP<br />

ÇÇ1<br />

ÇÇ2<br />

314<br />

Maliyet, TL/m2<br />

140<br />

130<br />

120<br />

110<br />

100<br />

90<br />

80<br />

BÇ1<br />

BÇ2<br />

BP<br />

PÇ1<br />

PÇ2<br />

PP<br />

ÇÇ1<br />

ÇÇ2<br />

16 20 24 28 32<br />

Makas Açıklığı, m<br />

a. Makaslar arası mesafe = 8.0 m b. Makaslar arası mesafe = 10.0 m<br />

Şekil 1. Z2 Zemin Sınıfında Sistemlerin Maliyetleri<br />

BÇ1<br />

BÇ2<br />

BP<br />

PÇ1<br />

PÇ2<br />

PP<br />

ÇÇ1<br />

ÇÇ2<br />

16 20 24 28 32<br />

Makas Açıklığı, m<br />

Maliyet, TL/m2<br />

150<br />

140<br />

130<br />

120<br />

110<br />

100<br />

90<br />

16 20 24 28 32<br />

Makas Açıklığı, m<br />

a. Makaslar arası mesafe = 8.0 m b. Makaslar arası mesafe = 10.0 m<br />

Şekil 2. Z3 Zemin Sınıfında Sistemlerin Maliyetleri<br />

Tablo 2’den görüleceği gibi metrekare maliyetler, seçilen taşıyıcı ve çatı sistemleri ile<br />

açıklıklara bağlı olarak, Z2 tipi zeminler için 90 – 138 TL/m2 ve Z3 tipi zeminler için<br />

94 – 142 TL/m2’dir. Diğer bir deyişle seçilen sisteme bağlı olarak yapı maliyeti %50’yi<br />

aşan mertebede artabilmektedir. Zemin tipinin maliyetler üzerindeki etkisini görmek<br />

amacıyla tüm maliyetler her çözüm için Z2 tip zemin değerleri maliyetlerine göre<br />

normalize edilmiş ve Tablo 3’te gösterilmiştir. Tablodan görüleceği üzere Z3 tipi<br />

zeminler üzerinde inşa edilecek yapıların maliyetleri yine seçilen taşıyıcı sistem, çatı<br />

sistemine ve açıklıklara bağlı olarak Z2 tip zeminler üzerindekine göre %1 ila % 12<br />

arasında daha yüksek maliyete sahiptir.<br />

Diğer önemli bir bulgu ise her iki zemin tipi ve farklı açıklıklarda yerinde dökme<br />

betonarme taşıyıcı sisteme sahip yapıların maliyet açısından daha avantajlı olmasıdır.<br />

Çelik taşıyıcı sisteme yapılar ise yine Tablo 2’den görüleceği üzere en yüksek maliyete<br />

sahip yapılardır. Bu çalışmada, çelik elemanlar üzerinde yapılması gerekli olası bir<br />

yangın koruma katmanı dikkate alınmamıştır. Ayrıca böyle bir uygulamanın da gerekli<br />

olması durumunda çelik yapıların maliyetlerinin diğer sistemlere göre ciddi miktarda<br />

daha yüksek olacağı açıktır. Diğer taraftan Tablo 3’te görüleceği üzere çelik ve<br />

prefabrik betonarme taşıyıcı sistemlerin maliyetleri, yerinde dökme betonarme<br />

sistemlere nazaran farklı açıklık mesafelerine daha az hassastır.<br />

BÇ1<br />

BÇ2<br />

BP<br />

PÇ1<br />

PÇ2<br />

PP<br />

ÇÇ1<br />

ÇÇ2


Tablo 3. Zemin Tipinin Maliyetlere Etkisi<br />

Yerinde Dökme Betonarme Prefabrik Betonarme Çelik Sistem<br />

SİSTEM<br />

NO. BÇ1 BÇ2 BP PÇ1 PÇ2 PP ÇÇ1 (ÇÇ2)<br />

2 111% 112% 110% 106% 106% 108% 107% 107%<br />

4 109% 110% 107% 106% 104% 108% 107% 103%<br />

6 108% 109% - 106% 107% - 103% 104%<br />

8 101% 101% 101% 109% 109% 106% 103% 103%<br />

10 102% 101% 101% 105% 106% 105% 105% 105%<br />

12 102% 101% - 102% 103% - 102% 103%<br />

Sonuçlar<br />

Bu çalışmada, 2007 Türk Deprem Yönetmeliği zemin kriterlerinin sanayi yapısı<br />

maliyetlerine etkisi incelenmiştir. Tek katlı sanayi yapısının farklı yapım teknikleri ile<br />

Z2 ve Z3 zemin sınıfları için analizleri yapılmış inşaat maliyetleri hesaplanmıştır.<br />

Yapılan analizlerde zemin sınıfının yapı maliyetine etkisinin en fazla olduğu sistem<br />

yerinde dökme betonarme taşıyıcı sistemin olduğu görülmektedir. Bu sistemde zemin<br />

sınıfının yapı maliyeti üzerindeki etkisi % 11 düzeylerini bulmaktadır. Zemin sınıfının<br />

yapı maliyetine etkisinin en az olduğu sistem ise çelik taşıyıcı sistemdir. Yapı<br />

maliyetlerinde ise yerinde dökme betonarme taşıyıcı sistem maliyetinin, prefabrik<br />

betonarme taşıyıcı sistem maliyetinden %18, çelik taşıyıcı sistem maliyetinden %24<br />

daha düşük seviyelerde olabildiği görülmektedir. Tek katlı sanayi yapısı taşıyıcı sistem<br />

seçimlerinde her ne kadar zemin sınıflarındaki farklılığın yapı maliyetine etkisinin en<br />

fazla olduğu sistem betonarme yerinde dökme taşıyıcı sistem olsa da genel taşıyıcı<br />

sistem maliyetinde mevcut cari malzeme ve işçilik maliyetleri ile en avantajlı sistem<br />

olarak gözükmektedir.<br />

Kaynaklar<br />

DBYBHY- 2007, Afet Bölgelerinde Yapılacak Yapılar Hakkında Yönetmelik”, Mayıs<br />

2007.<br />

TS-498,”Yapı Elemanlarının Boyutlandırılmasında Alınacak Yüklerin Hesap Değerleri”,<br />

Türk Standartları Enstitüsü, Ankara, Kasım 1987.<br />

TS-648, “Çelik Yapıların Hesap Ve Yapım Kuralları”, Türk Standartları Enstitüsü,<br />

Ankara, Aralık 1980.<br />

TS-500, “Betonarme Yapıların Hesap Ve Yapım Kuralları”, Türk Standartları Enstitüsü,<br />

Ankara, Nisan 1984.<br />

TS-9967, “Prefabrik Yapıların Hesap Ve Yapım Kuralları”, Türk Standartları Enstitüsü,<br />

Ankara, Mart 1992<br />

SAP2000 v12, Computers And Structures<br />

STA4-CAD v13.0, Structual Analysis for Computer Aided Design<br />

315


İnşaat Projelerinde Örgüt İçi Çatışmanın Nedenleri ve<br />

Boyutlarının Belirlenmesi<br />

Esin Ergen<br />

İTÜ İnşaat Fakültesi<br />

İnşaat Mühendisliği Bölümü<br />

Yapı İşletmesi Anabilim Dalı, 34469,<br />

Ayazağa, İstanbul<br />

Tel: 0 212 285 69 12,<br />

E-Posta: esin.ergen@itu.edu.tr<br />

317<br />

Mehmet İlker Genç<br />

Garanti Koza – Akiş Adi Ortaklığı<br />

Akkoza Konutları Projesi<br />

Esenyurt, İstanbul<br />

Tel: 0 212 605 08 14<br />

E-Posta: m_ilkergenc@yahoo.com<br />

Ülkü Uzunçarşılı<br />

Marmara Üniversitesi İktisadi ve İdari Bilimler Fakültesi<br />

Almanca İşletme Bölümü, Anadolu Hisarı, İstanbul<br />

Tel: 0 216 308 56 79 12,<br />

E-Posta: ulkuuzuncarsili@gmail.com, ulku.u@marmara.edu.tr<br />

Öz<br />

Çatışma, iki veya daha fazla kişi veya grup arasındaki çeşitli kaynaklardan doğan<br />

anlaşmazlık olarak tanımlanmaktadır. İnşaat sürecinde kişiler gruplar ve örgütler arası<br />

çatışma sık olarak gözlemlenmektedir. İnşaat üretim sürecinin tekrarlanamaz olması,<br />

proje ekibinin projeyi gerçekleştirmek için geçici olarak bir araya gelmiş olması gibi<br />

sektöre özgü özellikler çatışmaların yoğun olarak yaşandığı bir ortam hazırlamaktadır.<br />

Çatışma olumsuz bir durum olarak görülse de, çatışma yönetimi ile yöneticiler<br />

çatışmayı örgütsel verimliliği ve yaratıcılığı arttırıcı bir araç olarak kullanabilirler.<br />

Ancak başarılı bir çatışma yönetimi gerçekleştirilebilmesi için öncelikle çatışma<br />

nedenlerinin saptanması gerekmektedir. Bu bildiride yer alan çalışmanın amacı inşaat<br />

projelerinde görev alan mimar ve mühendislerin yaşadıkları çatışmaların boyutlarını<br />

incelemek ve nedenlerini belirlemektir. İnşaat projelerinde yaşanan çatışmalar<br />

incelenirken özellikle en çok çatışma yaşayan gruplardan ofis ve saha grubunda yer alan<br />

mimar ve mühendislerin durumları incelenmiştir. Çalışmada literatür çalışmasından elde<br />

edilen sonuçlara ve kişisel görüşmelere dayanarak çatışma nedenleri ile ilgili öngörüler<br />

oluşturulmuş ve bu öngörülere dayalı bir anket hazırlanmıştır. Çalışmadan elde edilen<br />

veriler değerlendirilerek sonuçlar yorumlanmış ve öngörülerin doğruluğu<br />

sorgulanmıştır. Elde edilen sonuçların değerlendirilmesiyle inşaat projelerinde örgüt içi<br />

çatışmanın boyutları ve nedenleri belirlenmiştir. Belirlenen çatışma boyutları ve<br />

nedenleri, proje yöneticileri tarafından inşaat projelerinde yaşanan problemlere etkin<br />

çözümler getirmek için kullanılabilecektir.<br />

Anahtar sözcükler: Çatışma, çatışma yönetimi, örgüt içi çatışma.


Giriş<br />

Çatışma, iki veya daha fazla kişi veya grup arasındaki çeşitli kaynaklardan doğan<br />

anlaşmazlık olarak tanımlanmaktadır. İnşaat sürecinde, kişiler, gruplar ve örgütler arası<br />

çatışma sık olarak gözlemlenmektedir. Bunun bir sebebi, inşaat projelerinde çalışanların<br />

farklı organizasyonlarda görev yapması ve farklı çalışma yöntemleri benimsemiş<br />

olmasıdır. Bu çok parçalı yapıda, kişilerin veya çalıştıkları bölümlerin öncelikli<br />

hedeflerinin aynı olmaması sonucunda kişiler ve örgütler arasında çatışmalar<br />

doğmaktadır. İnşaat üretim sürecinin tekrarlanamaz olması, proje ekibinin projeyi<br />

gerçekleştirmek için geçici olarak bir araya gelmiş olması gibi sektöre özgü özellikler<br />

de çatışmaların yoğun olarak yaşandığı bir ortam hazırlamaktadır. İnşaat projelerinde<br />

gözlemlenen yoğun çatışma ortamı, maliyet, süre ve verimlilik kaybına neden olmakta,<br />

projelerin aksamasına ve gecikmesine sebep olabilmektedir (Göçmen, 2005).<br />

Çatışma, her ne kadar olumsuz bir durum gibi gözükse de, organizasyonların etkinliği<br />

için belirli bir düzeyde çatışma olması zorunludur (Schermerhorn, ve diğ. 2004). Hiç<br />

çatışmanın olmadığı organizasyonlarda yenilik, değişim, yaratıcılık ve performans<br />

düzeyleri olumsuz anlamda etkilenmektedir. Buna karşın çatışmanın fazla olduğu<br />

organizasyonlarda ise, kararların gecikmesi veya verilmemesi gibi sorunlarla<br />

karşılaşılmaktadır (Schermerhorn, ve diğ. 2004).<br />

Çatışmaların organizasyonel yapıya olumlu etkilerde bulunabilmesi için yöneticiler<br />

tarafından etkin bir çatışma yönetimi gerçekleştirilmesi gerekmektedir. Çatışma<br />

yönetimi, yöneticilerin çatışmayı örgütsel verimliliği artırıcı ve yaratıcılık sağlayıcı bir<br />

araç olarak kullanmasıdır. Başarılı bir çatışma yönetimi gerçekleştirilebilmesi için<br />

öncelikle çatışma nedenlerinin saptanması gerekir. Birçok sektörde çatışma sebepleri ve<br />

yönetimi ile ilgili çeşitli araştırmalar yapılmıştır. İnşaat sektöründe ise yalnızca örgütler<br />

arası (yüklenici ve mal sahibi arasındaki) çatışmalar incelenmiştir. İnşaat projelerinde<br />

aynı örgüt içinde çalışan kişiler ve gruplar arasındaki çatışmalarla ilgili herhangi bir<br />

çalışmaya rastlanmamıştır. Bu sebeple bu çalışmada inşaat projelerinde çatışma yaşayan<br />

kişi ve gruplar incelenmiş ve özellikle en çok çatışma yaşayan gruplardan biri olduğu<br />

literatürde de belirlenen ofis ve saha grubunda (Gündoğdu, 2008) yer alan mimar,<br />

mühendis ve teknikerlere odaklanılmıştır. Yapılan anket çalışmasının sonucunda elde<br />

edilen veriler yardımıyla çatışmanın sebepleri ve boyutları ortaya konularak çatışma<br />

yönetimi için önerilerde bulunulmuştur.<br />

Çalışmanın kapsamı<br />

Çatışma türleri şu şekilde gruplandırabilir: (1) örgüt işleyişinin etkisine göre, (2) örgüt<br />

içerisindeki yerleri açısından, (3) çatışmaya taraf olanlar açısından, (4) ortaya çıkış<br />

şekilleri açısından ve rol çatışması (Ertürk, 2000). Bu çalışmada çatışma örgüt<br />

içerisindeki yerleri açısından incelenmiş ve örgüt içi çatışma türlerine odaklanılmıştır.<br />

Örgütlerde çatışmaya yol açan belli başlı faktörler üçe ayrılmıştır (Ertürk, 2000): (1)<br />

İletişimden kaynaklanan çatışma nedenleri, (2) Örgütsel yapıdan kaynaklanan çatışma<br />

nedenleri, (3) Kişisel farklılıklardan kaynaklanan çatışma nedenleri. Bu çalışmada bu<br />

nedenlerin tümü incelenmiştir.<br />

318


Yapılan ön çalışmada, inşaat proje çalışanları incelenmiş ve literatürde de belirtildiği<br />

gibi ofis ve saha çalışanları arasında sürekli bir çatışma ortamı olduğu gözlemlenmiştir<br />

(Ergün, 1997). Bunun sebepleri incelendiğinde bu iki bölüm arasındaki işlevsel<br />

bağımlılığın çok yüksek olmasının önemli bir faktör olduğu belirlenmiştir. Saha ve ofis<br />

çalışanlarının işlerini yapabilmeleri için birbirinden sürekli bilgi almaları<br />

gerekmektedir. Sahada çalışanlar proje ve planlama verileri olmadan imalat<br />

yapamamakta, ofiste çalışanlar da sahadan imalat bilgisi gelmeden planlama, hakediş<br />

gibi kontrol ve denetleme ile ilgili görevlerini yapamamaktadır. Bu bilgi akışını<br />

sağlamak için saha ve ofis grupları arasında yoğun bir iletişim ve bilgi paylaşımı olması<br />

gerekmekte, bu sırada yaşanan sorunlar çatışmalar yaşanmasına neden olmaktadır. Bu<br />

sebeple çalışmada bu iki grup arasında yaşanan çatışmalara odaklanılmıştır.<br />

Çalışmanın yöntemi<br />

Çalışmada öncelikle literatür araştırması ve kişisel görüşmelere dayanarak inşaat<br />

projelerinde örgüt içinde yaşanan çatışmaların nedenleri üzerine öngörüler<br />

geliştirilmiştir. Daha sonra çatışma boyutlarını incelemek ve öngörüleri test etmek<br />

amacıyla elli sorudan oluşan bir anket oluşturulmuştur. Bu anket çalışması, Türkiye<br />

Müteahhitler Birliği’ne üye, inşaat sektörünün önde gelen yüklenici firmalarının büyük<br />

ölçekli projelerinde çalışan mühendis ve mimarlar üzerinde uygulanmıştır. Projeler<br />

seçilirken proje maliyetlerinin en az iki yüz milyon TL olması ve inşaat mühendisi,<br />

makine mühendisi, mimar gibi farklı uzmanlıklardan kişilere ulaşılabilmesi kriterleri<br />

dikkate alınmıştır.<br />

Belirlenen kriterlere uygun yirmi altı firma seçilmiştir. Her projenin kendine özgü bir<br />

proje ekibi ve imalat süreci olması sebebiyle aynı firmaya ait projelerden de farklı<br />

sonuçlar elde edilebileceği öngörülmüş ve bu sebeple bir firmaya ait birden fazla<br />

projenin çalışmaya dahil edilmiştir. Oluşturulan anket soruları bu firmaların belirlenen<br />

kriterlere uygun kırk projesinde çalışan 219 kişiye e-posta ile gönderilmiştir. Aynı<br />

projede çalışan birden fazla kişiyle görüşülmesinin amacı kişilerin hedeflerindeki<br />

ayrımın ve görüş farklılıklarının ortaya konmasıdır. Gönderilen e-postalara yirmi üç<br />

firmada çalışan 165 kişiden geri dönüş olmuştur. İlk bağlantı e-posta ile kurulduktan<br />

sonra, anketlerin 142 tanesi yüz yüze, 23 tanesi de e-posta yoluyla gerçekleştirilmiştir.<br />

Anket çalışmasında elde edilen veriler, çatışma yaşayan bölümler, çatışmanın boyutları<br />

ve çatışmanın nedenleri olarak üç ana başlık altında incelenmiştir. Aynı zamanda<br />

gruplar arasındaki farkı belirlemek için bu üç başlık; saha grubu ile ofis grubu açısından<br />

ayrı ayrı da değerlendirilmiştir. Yapılan değerlendirmeler ışığında çatışma nedenleri ile<br />

ilgili olarak geliştirilen öngörüler test edilmiştir.<br />

Anket Katılımcılarının Demografik Özellikleri<br />

Çalışmada öncelikle demografik faktörler belirlenmiştir (Şekil 1). Görüşleri alınan<br />

kişilerin %87’si (143 kişi) erkektir ve %48’i 20–30 yaş, %22’si 30–40 yaş, %23’ü 40–<br />

50 yaş, %16’sı 50–60 yaş grubundadır. Görüşülen kişilerin %61’i (100 kişi) inşaat<br />

mühendisi, %5’i (8 kişi) mimar, %7’si (11 kişi) makine mühendisi, %4’ü (6 kişi)<br />

elektrik mühendisi ve %24’ü ise diğer mesleklerdendir (jeoloji, harita mühendisi, vb.).<br />

319


60<br />

50<br />

40<br />

30<br />

20<br />

10<br />

0<br />

8<br />

0<br />

53<br />

47<br />

M im ar İnşaat<br />

M üh.<br />

4 0<br />

3 0<br />

2 0<br />

1 0<br />

0<br />

5 6 4 2<br />

M akine<br />

M üh.<br />

O fis Saha<br />

1 4 1 6 1<br />

P la n la m a v e<br />

S a h a<br />

Elektrik<br />

M üh.<br />

8<br />

16<br />

24<br />

D iğer<br />

2 8<br />

P r o je v e<br />

S a h a<br />

4 4<br />

320<br />

8 0<br />

6 0<br />

4 0<br />

2 0<br />

0<br />

S a h a v e<br />

K o n tr o l<br />

O fis S a h a<br />

4 9<br />

7 0<br />

2 7<br />

1 3<br />

L i san s Yüksek<br />

L i san s<br />

6<br />

3<br />

S a h a v e<br />

M a k in e ,<br />

E le k trik<br />

O fis S ah a<br />

3 8 3 4<br />

D iğ e r<br />

1 0 3 2<br />

D o kto r a D iğ e r<br />

Şekil 1. Ofiste ve sahada görüşülen kişilerin meslekleri ve eğitim durumları<br />

Bu kişilerin %72’si lisans düzeyinde, %24’ü yüksek lisans düzeyinde, 1 kişi de doktora<br />

düzeyinde eğitim almıştır (Şekil 1). Bu sonuçlara göre ofiste çalışan mühendislerin<br />

sahada çalışan mühendislerden daha eğitimli oldukları görülmektedir.<br />

Çatışmanın Yaşandığı Bölümler<br />

Katılımcılara saha ve ofis bölümlerinden en çok hangi 2 bölümün çatışma yaşadığı<br />

sorulduğunda görüşülen 165 kişinin %28’i proje ve saha grupları, %18’i planlama ve<br />

saha grupları, %5’i saha ve kontrol grupları, %5’i saha ve makine, elektrik grupları ve<br />

%44’ü diğer gruplar olarak cevap vermişlerdir (Şekil 2). Bu sonuçlara göre saha grubu<br />

en çok çatışma yaşayan grup olarak belirlenmiştir.<br />

Çatışmanın Nedenleri<br />

Şekil 2. İnşaat projelerinde en çok çatışma yaşayan iki bölüm<br />

Bu bölümde çatışmanın nedenleri üç ana başlık altında incelenmiştir. (1) İletişimden<br />

kaynaklanan çatışma nedenleri, (2) Örgütsel yapıdan kaynaklanan çatışma nedenleri, (3)<br />

Kişisel farklılıklardan kaynaklanan çatışma nedenleri (Ertürk, 2000). Her bir başlık<br />

altında öncelikle çalışmada yapılan literatür taraması ve ön görüşmelere dayanarak<br />

geliştirilen öngörülere yer verilmiştir. Katılımcılar öngörülere ne kadar katıldıklarını şu<br />

seçeneklerden birini seçerek belirtmişlerdir: tamamen katılıyorum, kısmen katılıyorum,<br />

katılmıyorum ve fikrim yok. Bu öngörülerle ilgili verilen seçeneklere görüşülen<br />

kişilerin ne oranda katıldığı yüzdelerle belirlenmiş ve sonuçlar yorumlanmıştır.<br />

Çalışmada katılımcıların öngörülerle ilgili fikirlerinin istatistiksel olarak geçerliliğini<br />

belirlemek için bazı testler yapılmıştır. Saha ve ofis grubunun aynı soruya verdiği<br />

cevaplar arasındaki istatistiksel olarak bir fark olup olmadığı ki-kare ve t testleri ile


elirlenmiştir. Bir soruya iki grubun verdiği cevaplar arasında fark görüldüğünde ise<br />

soruya verilen cevaplar ile demografik özellikler arasındaki ilişki ANOVA testi ile<br />

belirlenmiştir.<br />

İletişimden Kaynaklanan Çatışma Nedenleri<br />

Çatışma nedenleri incelenirken iletişimden kaynaklanan çatışma nedenlerinden olan<br />

yetersiz bilgi alışverişi araştırılmıştır. (Silah, 2001). “Şirket içinde bilgi akışının eksik<br />

veya yanlış olmasından kaynaklanan iletişim sorunları çatışmaya neden olmaktadır”<br />

öngörüsü ile ilgili katılımcıların fikirleri alındığında, görüşülen 165 kişinin %51’i (84<br />

kişi) tamamen katıldığını, %38’i (63 kişi) kısmen katıldığını, 16 kişi katılmadığını ve 2<br />

kişi fikri olmadığını belirtmiştir (Şekil 3). Bir başka deyişle kısmen veya tamamen<br />

katılan kişilerin oranı %89 olmuştur. Katılma oranlarındaki değerin yüksek olması<br />

yetersiz bilgi alışverişinin önemli bir çatışma nedeni olduğunu belirtmektedir. Sahada<br />

çalışanların bu öngörüye tamamen katılma oranı % 48 (41 kişi), ofiste çalışanların<br />

tamamen katılma oranı %54 (43 kişi)’tür. Bu iki değer arasındaki farkın istatistiksel<br />

olarak önemli olup olmadığını belirlemek için tüm seçeneklere (tamamen katılıyorum,<br />

kısmen katılıyorum, katılmıyorum ve fikrim yok) t testi yapılmıştır. Bu testin sonucunda<br />

bilgi akışının eksik veya yanlış olmasından doğan sorunların taraflar arasında çatışmaya<br />

neden olduğu konusunda ofis veya şantiyede çalışanlar istatiksel olarak aynı fikirde<br />

oldukları olduğu belirlenmiştir.<br />

50<br />

40<br />

30<br />

20<br />

10<br />

0<br />

4 3 4 1<br />

T am am en<br />

k atılıyo ru m<br />

3 0<br />

3 3<br />

6 10<br />

1 1<br />

K ıs m en<br />

ka tılıyo rum<br />

Katılm ıyo ru m Fikr im y ok<br />

Of is S a ha<br />

9 0<br />

7 5<br />

6 0<br />

4 5<br />

3 0<br />

321<br />

3 0<br />

4 1 3 9<br />

1 5<br />

0<br />

7<br />

6<br />

1 6<br />

44 9<br />

1 5<br />

1<br />

1 0 0 1<br />

121 1<br />

Ta m a me n<br />

K a tılm ıy orum Toplam<br />

k a tılıy orum<br />

Bina P ro. S u Pr o. Y ol Pr o. M e tro Pr o.<br />

Şekil 3. Yetersiz bilgi alışverişinden kaynaklanan sorunlar<br />

ve farklı proje türlerine göre dağılımı<br />

Çatışmanın yetersiz bilgi alışverişinden kaynaklandığını düşünen kişi sayısının bu<br />

kişilerin çalıştığı proje türüne göre dağılımı belirlenmiştir. Bu şekilde hangi tür<br />

projelerde bu sorunun daha yaygın olduğunun tespit edilmesi amaçlanmıştır. İncelenen<br />

projelerde görüşülen 165 kişinin %47’si bina projesinde,%38’i metro projesinde, %7’si<br />

su projesinde ve %7’si yol projesinde çalışmaktadır. Çatışmanın yetersiz bilgi<br />

alışverişinden kaynaklandığını öngörüsüne katılma oranlarına bakıldığında metro<br />

projesinde çalışanların tamamen katılma oranı %65, bina projesinde görev yapanların<br />

ise %38’dir (Şekil 4). Görüşülen kişiler içinde metro projesinde çalışanların oranı düşük<br />

olmasına rağmen (%38), bu öngörüye tamamen katılanların %48’inin metro projesinde<br />

çalışıyor olmasının metro projesine özgü özelliklerle ilgili olduğu düşünülmektedir.<br />

Metro projelerinin büyük ve kapsamlı olmaları ve birbirinden uzak şantiyelere sahip<br />

olmaları sebebiyle yetersiz bilgi alışverişinin diğer projelere göre daha yoğun yaşandığı<br />

ortamlara sahip oldukları gözlenmiştir. Bu durum çatışmalara uygun bir ortam<br />

hazırlamaktadır.<br />

7 9<br />

6 3


Örgütsel Yapıdan Kaynaklanan Çatışma Nedenleri<br />

Çatışma nedenlerinden bir diğeri olan örgütsel yapıdan kaynaklanan çatışma nedenlerini<br />

araştırmak için “Görev, yetki ve sorumlulukların belirsizliğinin yarattığı sorunlar ofis ve<br />

saha arasında çatışmaya neden olmaktadır” öngörüsü oluşturulmuştur. İncelenen<br />

projelerde görüşülen 165 kişinin %62’si (54 saha, 49 ofis çalışanı) bu öngörüye<br />

tamamen katıldığını, %24’ü (20 saha, 19 ofis çalışanı) kısmen katıldığını, %13’ü (10<br />

saha, 12 ofis çalışanı) katılmadığını belirtmiştir (Şekil 5). Sonuçlardan görüldüğü gibi,<br />

görüşülen kişilerin yarısından fazlası (%62’si) görev, yetki ve sorumlulukların<br />

belirsizliğinin çatışmaya neden olduğu öngörüsüne tamamen katılmaktadır. Saha ve ofis<br />

çalışanlarının bu konuda aynı fikre sahip olup olmadıklarının belirlenmesi için bu<br />

soruya iki tarafın seçtiği tüm seçenekler t testine tabi tutulmuştur. Elde edilen sonuçlar<br />

tüm seçenekler açısından ofis ve saha çalışanlarının hemfikir olduğunu göstermektedir.<br />

Kişilerin verdikleri cevapların aralarında anlamlı olduğu bulunmuştur.<br />

60<br />

50<br />

40<br />

30<br />

20<br />

10<br />

0<br />

49<br />

54<br />

Tam am en<br />

katılıyorum<br />

19 20<br />

Kısm e n<br />

ka tılıyorum<br />

O fis S aha<br />

322<br />

12<br />

10<br />

0 1<br />

Katılm ıyorum Fikrim yok<br />

Şekil 5. Görev, yetki ve sorumlulukların belirsizliğinin yarattığı sorunlar<br />

açısından değerlendirme<br />

Kişisel Farklılıklardan Kaynaklanan Çatışma Nedenleri<br />

Son olarak çatışmalara neden olabilecek kişisel farklılıklardan kaynaklanan işbirliği ile<br />

ilgili sorunlar araştırılırken çalışanlara “Ofis ve saha arasında işbirliği ve koordinasyon<br />

sağlama konusundaki sorunlar çatışmaya neden olmaktadır.” öngörüsü hakkında<br />

fikirleri sorulmuştur. Bu fikre görüşülen 165 kişinin %36’sı (34 saha, 26 ofis çalışanı)<br />

tamamen katıldığını, %46’sı (35 saha, 41 ofis çalışanı) kısmen katıldığını, %17’si (16<br />

saha, 12 ofis çalışanı) katılmadığını belirtmiştir. Bu konuda katılma oranlarına<br />

bakıldığında işbirliği sorunlarının çatışmaya neden olduğu görülmektedir. Sahada<br />

çalışan mühendislerin tamamen katılma oranı %40 (34 kişi), ofiste çalışanların %33’dür<br />

(Şekil 6). Saha ve ofis çalışanlarının verdikleri cevaplara bakarak hemfikir olup<br />

olmadıklarını değerlendirmek için bütün cevaplar pearson ki-kare testine tabi<br />

tutulmuştur. Elde edilen sonuçlar tarafların işbirliğinden dolayı çatışma yaşanması<br />

konusunda ofis ve saha personelinin farklı fikirlere sahip olduğu belirlenmiştir. Bu<br />

farklılığın nedeninin sektördeki iş tecrübelerinden kaynaklandığı düşünülerek verilen<br />

tüm cevaplarla kişilerin sektördeki iş tecrübeleri arasında anova testi yapılmıştır. Elde<br />

edilen sonuçlar, 0–5 yıl iş tecrübesine sahip olan ofis ve saha çalışanlarının işbirliğinden<br />

doğan sorunların çatışmaya neden olduğu konusunda istatistiksel olarak birbirleri ile<br />

aynı fikirde olduklarını ve 6-15 yıl iş tecrübesine sahip olan ofis ve saha çalışanları için<br />

de aynı sonucun geçerli olduğunu göstermiştir. 16-25 yıl arası tecrübeye sahip olan ofis<br />

ve saha çalışanlarının ise farklı fikirlere sahip oldukları belirlenmiştir. 25-36 yıllık


tecrübesi olan kişilerin sayısı az olduğu için bu kişilerin verdiği cevaplara ANOVA testi<br />

uygulanmamıştır.<br />

45<br />

40<br />

35<br />

30<br />

25<br />

20<br />

15<br />

10<br />

5<br />

0<br />

26<br />

34<br />

T a m am en<br />

ka tılıyo ru m<br />

41<br />

35<br />

12 16<br />

1 0<br />

K ısm en K atılm ıy orum F ikrim y ok<br />

ka tılıyo ru m<br />

O fis Sa ha<br />

323<br />

70<br />

60<br />

50<br />

40<br />

30<br />

20<br />

10<br />

0<br />

65 70<br />

14 15<br />

Çok gerekli Kısm en<br />

Ofis gerekli Saha<br />

1 0<br />

Hiç gerekli<br />

değil<br />

Şekil 6 Ofis ve saha arasında işbirliği ve koordinasyon sağlama konusundaki sorunlar<br />

ve hem ofis hem de sahada çalışma gerekliliği ile ilgili sonuçlar<br />

İşbirliğinden doğan sorunları önlemek için mühendislerin her iki tarafı (saha ve ofis)<br />

anlaması ve empati kurması gerekmektedir. Bunun için tarafların her iki bölümde de<br />

çalışması veya birbirini daha iyi anlaması için beraber etkin bir takım çalışması<br />

gerçekleştirilmesinin gerekli olduğu düşünülmüştür. Bu yüzden katılımcılara “Sizce<br />

inşaat sektöründeki mühendislerin kariyer hedeflerine ulaşabilmeleri için hem sahada<br />

hem ofiste çalışmaları ne kadar gereklidir?” sorusu yöneltilmiştir. Görüşülen 165<br />

katılımcıdan %82’si (135 kişi) çok gerekli olduğunu, %17 ‘si (29 kişi) kısmen gerekli<br />

olduğunu ve 1 kişi de hiç gerekli olmadığını belirtmiştir. Şekil 6’dan de anlaşılacağı<br />

gibi yapılan değerlendirmede sahada ve ofiste çalışan mühendislerin bu konuda ortak<br />

bir düşünceye sahiptirler. Etkin takım çalışması gerçekleştirmek ve dolaysıyla çatışmayı<br />

azaltmak için ofiste çalışan mühendisleri sahaya entegre edilmesi gerekmektedir.<br />

Yapılan kişisel görüşmelerde buna yönelik öneriler olmuştur. Literatürde de buna<br />

benzer örnekler bulunmaktadır. Örneğin satın almayla ilgilenen kişinin haftada bir gün<br />

sahaya giderek bilgileri toplaması ve malzemeleri yerinde görmesi önerisi gibi<br />

(Gündoğdu, 2008).<br />

Çatışma Boyutları ve Çatışma Durumunda Gösterilen Davranışlar<br />

Çatışmanın nedenlerinin araştırılmasının yanı sıra çatışmaların boyutları ve çatışma<br />

yaşayan kişilerin davranışları incelenmiştir. Katılımcılara “Çalıştığınız firmada ofis ve<br />

saha mühendisleri arasında yaşanan çatışmalar konusunda aşağıdakilerden en çok<br />

hangisi söylenebilir?” sorusu sorularak çatışma boyutlarının belirlenmesi<br />

hedeflenmiştir. Görüşülen 165 kişinin %65’i (108 kişi) çatışmaların normal düzeyde<br />

olduğunu, %18’i (29 kişi) çatışmaların içten içe olup dışa vurulmadığını ve %12’si<br />

çatışmanın sık sık olduğunu, %4’ü çatışmanın kesinlikle olmadığını ve 1 kişi ise<br />

çatışmanın sürekli ve şiddetli olduğunu belirtmiştir (Şekil 7). Bu sonuçlara göre Şekil<br />

9’da da görüldüğü gibi inşaat projelerinde ofis ve saha mühendisleri arasında çatışmanın<br />

olduğu ancak aşırı boyutlara varmadığı görülmektedir.


3 0<br />

2 0<br />

1 0<br />

0<br />

6 0<br />

5 0<br />

4 0<br />

3 0<br />

2 0<br />

1 0<br />

0<br />

5<br />

3<br />

4<br />

K e s in lik le<br />

o lm a z<br />

2 2<br />

İş o r ta m ın d a n<br />

ç e k ilir<br />

1 6<br />

5 0<br />

5 8<br />

N o rm a l<br />

d ü z e yd e<br />

1 5<br />

S a ld ır g a n<br />

d a v r a n ış s e r g ile r<br />

1 7<br />

324<br />

1 2<br />

İç te n iç e o lu r ,<br />

d ış a v u ru lm a z<br />

O fis S a h a<br />

Şekil 7 Çatışma boyutları<br />

2 4<br />

3 0<br />

9<br />

1 1<br />

1 0<br />

S ık s ık S ü re k li v e<br />

ş id d e tli<br />

Çatışmalar karşısında çatışma yaşayanların davranışlarını belirlemek için görüşülen<br />

kişilere “Çalıştığınız firmada çatışma olduğunda çatışma yaşayan kişiler genelde nasıl<br />

davranırlar?” sorusu sorulmuştur. Verilen cevaplardan incelenen inşaat projelerinde<br />

çalışan kişilerin çatışma karşısında belirgin bir tutumu olmadığı görülmektedir.<br />

Çatışmanın boyutuna göre farklı davrandıkları görülmektedir. Buna göre kişilerin<br />

%33’ü çatışma yaşayan kişilerin çatışmanın kendisinden kaynaklanmadığını<br />

savunduğunu belirtmiştir. Ankete katılanların %28’i çatışma yaşayan kişinin çatışmanın<br />

daha da büyümemesi için çatışmadan çekildiğini belirtmiştir. Ayrıca kişilerin %28’i<br />

çatışma yaşayan kişinin saldırgan davranış sergileyeceğini belirtirken %16’sı çatışma<br />

yaşayan kişinin iş ortamından çekilmeyi tercih ettiğini belirtmektedir (Şekil 8). Bunların<br />

yanı sıra incelenen inşaat projelerinde çatışma durumunda kişiler kendilerini acındırma<br />

gibi bir tutum içine nadiren girmekte olduğu görülmektedir.<br />

K e n d is in d e n<br />

o lm a d ığ ın ı<br />

s a v u n u r<br />

O fis S a h a<br />

Şekil 8. Çatışma yaşayan kişilerin davranışları<br />

5<br />

2<br />

3 0<br />

1 6<br />

A c ın d ırm a g ib i b ir B ü y ü m e m e s i iç in<br />

ta v ır s e rg ile r ç e k ilir.<br />

Çalışmadan çıkan ilginç sonuçlardan bir tanesi çatışma durumunda ofiste çalışan kişiler<br />

ile sahada çalışan kişilerin davranışlarının arasında farklılık olmasıdır (Şekil 8). En<br />

büyük fark ise iş ortamından çekilme ve çatışmanın büyümemesi için geri çekilme<br />

davranışlarında görülmektedir. Ofis çalışanları ile karşılaştırıldığında, sahada çalışan<br />

mühendisler çatışmanın büyümemesi için çatışmadan çekilmek yerine çalıştıkları işten<br />

ayrılmayı daha fazla tercih etmektedir. Buna karşılık, ofiste çalışan mühendisler ise<br />

işten ayrılmak yerine çatışmanın daha fazla büyümemesi için geri adım atmayı tercih<br />

etmektedirler. Yapılan yüz yüze görüşmeler, iki taraf arasındaki bu farkın nedeninin<br />

saha çalışanlarının kendilerini firmaya çok ait hissetmemesi ve iki grubun kariyer<br />

hedefleri arasında fark olmasından kaynaklanabileceğini göstermiştir. Görüşülen kişiler<br />

ofiste çalışan mühendislerin, genellikle çalıştıkları firmada yükselmek istemelerinden


dolayı kariyer hedeflerine ulaşmak için bazı olaylarda alttan alabileceğini belirtmiştir<br />

(Yıldırım, 2008). Sahada çalışanlar ise iş değiştirmeye daha sıcak baktıkları için çatışma<br />

karşısında daha sert tutumlar içerisinde olabilmektedirler.<br />

Çatışma Yönetimi<br />

Çatışma çıktığında yöneticilerin çatışmanın çözümünde nasıl bir yol izlediği<br />

sorulduğunda görüşülen kişilerin %58’i yöneticinin çatışmaya taraf olanları dinlediği ve<br />

bir çözüm bulmaya çalıştığını, %14’ü yöneticinin çatışmayı örtbas ettiğini, %13’ü<br />

yöneticinin güç ve yetkisini kullandığını, %10’u yöneticinin çatışmayı görmezden<br />

geldiğini, %5’i yöneticinin çatışmayı çözmek başkasından yardım istediğini belirtmiştir<br />

(Şekil 9). İnşaat projelerinde yöneticilerin baskın olma ya da rekabet, uyma ve kaçınma<br />

ya da geri çekilme yöntemlerini fazla tercih etmediği görülmüştür (%14). Buradan<br />

anlaşılacağı gibi inşaat projelerinde yöneticilerin çatışma karşısında en fazla uzlaşma,<br />

işbirliği ya da problem çözme yollarını kullandığı görülmüştür (%58).<br />

50<br />

40<br />

30<br />

20<br />

10<br />

0<br />

13<br />

4<br />

12 9<br />

G örm ezden G üç ve<br />

gelir, kayıtsız yetkisin i<br />

kalır kullanır<br />

4749<br />

Tarafları<br />

dinler ve<br />

çözm eye<br />

çalışır<br />

O fis S aha<br />

325<br />

3<br />

20<br />

5 3<br />

Ö rtbas ederB aşkasının<br />

yardım ını<br />

ister<br />

Şekil 9 Yöneticilerin çatışma çözümü için izledikleri yollar<br />

Bu sorudan elde edilen ilginç bir sonuç ise incelenen projelerde ofiste çalışanların ve<br />

sahada çalışanların cevapları arasında belirgin fark görülmesidir. Yöneticilerin ofisteki<br />

çatışmaları sahadaki çatışmalara göre daha çok görmezden geldiği belirlenmiştir. Ofiste<br />

yaşanan çatışmalar için verilen cevapların %16’sında yöneticilerin görmezden geldikleri<br />

belirtilirken saha için bu oran %4’tür. Bunun nedenlerinden bir tanesinin sahadaki<br />

çatışmaların imalatı doğrudan etkileyerek geciktirme ihtimalinin bulunması olduğu<br />

düşünülmektedir. İmalatı geciktirecek bir çatışmaya çözümün bir an önce getirilmesi<br />

tercih edilebilir. Sahada, bunun yanı sıra %14 oranında örtbas etme yöntemine de<br />

başvurulmaktadır. Görmezden gelme yönteminde yöneticiler olay hiç yaşanmamış gibi<br />

davranmaktadır; ancak örtbas etme yönteminde kimseye zarar gelmeyecek şekilde<br />

çatışmayı sonlandırmak amaçlanır. Yapılan kişisel görüşmelerde, sahada örtbas etme<br />

yönteminin görmezden gelme yöntemine göre daha çok tercih edilmesinin sebebinin<br />

sahada tarafların işten ayrılmasını engellemek olduğu belirlenmiştir (Gündoğdu, 2008).<br />

Diğer bir çözüm olan yöneticilerin başka kişinin yardımına başvurması yöntemi<br />

incelenen inşaat projelerinde pek uygulanmamaktadır. Bu çözümü sadece %4’lük bir<br />

kesim seçmiştir.<br />

Sonuç<br />

Alan araştırması sonucunda inşaat projelerinde bölümler arası ve kişiler arası<br />

çatışmaların yaşandığı tespit edilmiştir. Bölümler arası çatışma en çok proje bölümü ve<br />

saha uygulamaları bölümü arasında yaşanmaktadır. Bunu planlama bölümü ve saha


uygulamaları bölümü arasında yaşanan çatışma takip etmektedir. Bütün bölümler<br />

incelendiğinde, bölümlerin en çok saha uygulaması bölümü ile çatışma yaşamakta<br />

olduğu görülmektedir. Saha uygulaması zaten imalatın yapıldığı ana bölüm olduğu için<br />

bu beklenen bir sonuçtur.<br />

Bölümler arası yaşanan çatışmaların nedenlerinin içinde en önemlisi görev, yetki ve<br />

sorumlulukların belirsizliği olarak belirlenmiştir. Bu durum inşaat projelerine has<br />

dinamik ortamdan kaynaklanmaktadır. Bazı firmalarda is yoğunluğunu karşılamak için<br />

veya değişen dinamik is koşullarına ayak uydurmak için bir kişi birden çok işte<br />

çalıştırılmaktadır. Bu sorunun çözümlenebilmesi için çalışanların görevlerinin net<br />

olarak tanımlanması ve kişilerden görev tanımları dışında hizmet beklenmemesi<br />

gerekmektedir.<br />

Çalışmada tespit edilen diğer bir çatışma nedeni ise mühendisler arasındaki iletişim<br />

eksikliğidir. İletişim kaynaklı çatışmalarda en önemli sorun bölümlerin/kişilerin<br />

birbirleriyle olan yetersiz bilgi alışverişidir. Bu sorunun çözümü için etkili bir iletişim<br />

ağının kurulması, bunun sürekli bir kontrol düzeni ile işler kılınması ve geliştirilmesi,<br />

tüm personelin bu sistem hakkında temel bilgi ve becerilere sahip olmaları ile<br />

sağlanabilir.<br />

İnşaat projelerinde bölümler/kişiler arasında işbirliği ve koordinasyon sağlama<br />

konusunda sorunlar yaşanmaktadır. Bu sorunun aşılması için bölümlerin bir arada<br />

çalışmasını sağlayacak etkin takım çalışması yapılmasının gerekli olduğu saptanmıştır.<br />

Etkin takım çalışmasını gerçekleştirmek için de ofiste çalışan mühendislerin sahaya<br />

entegre edilmesi gerekir.<br />

Kişilerin çatışma yaşandığında belirgin bir tutumu olmadığı ve çatışmanın boyutuna<br />

göre farklı davranacakları görülmektedir. Ancak ofiste ve saha çalışanlarının çatışma<br />

durumundaki davranışları arasında farklılık olduğu tespit edilmiştir. Çatışma<br />

durumunda çatışma yaşayan kişilerin çoğunlukla çatışmanın kendisinden<br />

kaynaklanmadığını savunduğunu belirlenmiştir. Bunu takip eden davranış şekilleri ise<br />

çatışma yaşayan kişinin çatışmanın daha da büyümemesi için çatışmadan çekilmesi<br />

veya saldırgan davranış sergilemesidir. Çatışma halinde yöneticilerin davranışları<br />

incelendiğinde cevapların yarısından fazlasında yöneticilerin olumlu bir davranış içinde<br />

oldukları ve çatışmaya taraf olanları dinledikleri ve bir çözüm bulmaya çalıştıkları<br />

belirlenmiştir.<br />

Bu çalışmadan elde edilen sonuçlar yardımıyla inşaat yöneticileri çatışma nedenlerini ve<br />

boyutlarını dikkate alarak daha etkin bir çatışma yönetimi gerçekleştirebilecektir. Ofis<br />

ve saha çalışanlarının çatışma sırasındaki gösterdikleri davranış farkları incelenerek, her<br />

iki gruba da farklı çatışma yönetimi uygulanabilecektir.<br />

Teşekkür<br />

Bu çalışmaya verdikleri destekten dolayı Öğ. Gör. Dr. Oğuz Ersun ile Umut Gökçe’ye<br />

ve alan çalışmasına katkıları olan Osman İshakoğlu ve Haluk Martağan’a yardımları<br />

için teşekkür ederiz.<br />

326


Duran, İ. (2008) Kişisel görüşme.<br />

Kaynaklar<br />

Ergün, M. (1995) Bilimsel Araştırmalarda Bilgisayarla İstatistik Uygulamaları, Ocak<br />

Yayınları, Ankara.<br />

Ertürk, M. (2000) İşletmede Yönetim ve Organizasyon, Beta Yayınevi, İstanbul.<br />

Göçmen, S. (2005) Türkiye İnşaat Projelerinde Yüklenici ve Mal Sahibi Arasında<br />

Meydana Gelen Çatışmaların Nedenleri ve Çatışma Yönetimi Yüksek Lisans Tezi,<br />

İstanbul Teknik Üniversitesi Fen Bilimleri Enstitüsü, İstanbul.<br />

Göktekin, M. (1999) İnşaat Personelinin Çatışma Giderim Yaklaşımının Saptanmasına<br />

Yönelik Alan Çalışması Yüksek Lisans Tezi, İ.T.Ü. Fen Bilimleri Enstitüsü, İstanbul.<br />

Gündoğdu, İ. (2008) Kişisel görüşme<br />

Koçel, T. (1998) İşletme Yöneticiliği, Beta Yayınları, İstanbul.<br />

Özdamar, K. (2004) Paket Programlar ile İstatiksel Veri Analizi, Kaan Kitabevi,<br />

Eskişehir.<br />

Schermerhorn, J.R., Hunt, J.G., Osborn, R.N. (2004) Core Concepts Of Organizational<br />

Behaviour, John Wiley and Sons Inc, USA.<br />

Silah, M., 2001. Çalışma psikolojisi, Selim Kitabevi, Ankara.<br />

Upron, G. and Cook, I., 2002. Dictionary of statistics, Oxford University Pres.<br />

Yıldırım, U., 2008. Kişisel görüşme.<br />

327


Korelasyonlu Aktivite Şebekesi Risk Analizi Modeli Ve<br />

Bir İnşaat Projesi Üzerinde Örnek Uygulaması<br />

Dr. Önder Ökmen<br />

Doktora sonrası araştırmacısı,<br />

İnşaat Müh. Böl., Epoka Üniv.,<br />

Tiran, Arnavutluk<br />

Tel: 0 532 5532828<br />

E-Posta: onderokmen@hotmail.com<br />

Öz<br />

329<br />

Doç. Dr. Ahmet Öztaş<br />

Öğretim Üyesi,<br />

İnşaat Müh. Böl., Epoka Üniv.,<br />

Tiran, Arnavutluk<br />

Tel: 00 355 208 72 10<br />

E-Posta: aoztas@epoka.edu.al<br />

Şebeke tipi aktivite çizelgeleri, inşaat projelerinde, proje süresinin tahmini, proje<br />

ilerleyişinin kontrolü ve kaynakların verimli bir şekilde dağıtılmasında<br />

kullanılagelmiştir. Günümüz koşullarında belirsizliklerden bir hayli etkilenen inşaat<br />

aktivite şebekelerinin Kritik Yol Yöntemi (Critical Path Method – CPM), Program<br />

Değerlendirme ve İnceleme Tekniği (Program Evaluation and Review Technique –<br />

PERT) gibi deterministik ve olasılıksal metotlarla incelenmesi yeterli olmamaktadır. Bu<br />

çerçevede, mevcut çalışma, aktivite sürelerinin ve belirsizlik oluşturan risk faktörlerinin<br />

korelasyonlu olduğu durumda inşaat aktivite şebekelerinin belirsizlik etkisi altında<br />

incelenmesine olanak sağlayan Korelasyonlu Aktivite Şebekesi Risk Analizi Modeli<br />

(Correlated Schedule Risk Analysis Model – CSRAM) isimli yeni bir yöntem<br />

önermektedir. Çalışmada, CSRAM’in gerçek bir inşaat projesi üzerindeki uygulaması<br />

verilmekte olup, elde edilen sonuçlar aynı proje üzerinde uygulanan CPM, PERT ve<br />

simülasyona (Monte Carlo Simülasyonu - MCS) dayalı CPM yöntemlerinden elde<br />

edilen sonuçlarla karşılaştırılmaktadır. Bu uygulamalar CSRAM’in işlerliğini ve<br />

belirsizlik etkisine paralel olarak daha gerçekçi sonuçlar ürettiğini göstermiştir. Ayrıca,<br />

CSRAM ile birlikte uygulanan diğer üç yöntemden elde edilen sonuçların<br />

karşılaştırılmasıyla inşaat aktivite şebekelerinin değerlendirilmesinde aktiviteler ve<br />

belirsizlik oluşturan risk faktörleri arasındaki korelasyonun dikkate alınmasının önemi<br />

gösterilmiştir.<br />

Anahtar sözcükler : Aktivite şebekesi, Risk yönetimi, Risk analizi, Korelasyon,<br />

Simülasyon modelleri.<br />

Giriş<br />

Çubuk Diyagramı Yöntemi, Denge Çizgisi Yöntemi (LOB) ve Kritik Yol Yöntemi<br />

(CPM) 1950’lerden itibaren inşaat proje aktivitelerinin çizelgelemesinde kullanılan<br />

başlıca metotlar olmuşlardır (Oberlender, 2000). CPM, aktivite şebekelerinin<br />

çizelgelemesinde kullanılmakta olup, aktiviteler arasındaki ilişkileri dikkate alarak proje<br />

süresinin bulunmasında ve her bir aktivitenin kritikliği doğrultusunda aktivitelerin proje<br />

süresi üzerindeki etkilerini ortaya çıkarmada son derece etkili bir yöntemdir. Ancak,<br />

CPM her bir aktivitenin öngörülen süresini tek, kesin bilinen ve değişmez olarak kabul<br />

etmekte olduğundan deterministik bir yöntem olarak değerlendirilebilir. Oysa inşaat


aktiviteleri hava koşulları, zemin şartları gibi değişik türde risk faktörlerinin ve bu<br />

faktörlerin yol açtığı belirsizliklerin etkisi altındadır. Bu nedenle aktivite süreleri<br />

gerçekte değişkenlik gösterebilmekte ve CPM, aktivite kritikliklerinin yanlış<br />

değerlendirilmesine ve proje süresinin yanlış bulunmasına yol açabilmektedir (Flanagan<br />

ve Norman, 1993). Buna bağlı olarak inşaat aktivite şebekelerini belirsizlik etkisi<br />

altında değerlendirebilmek amacı ile Program Değerlendirme ve İnceleme Tekniği<br />

(PERT) (Dept. of the Navy, 1958), Olasılıklı Şebeke Değerlendirme Tekniği (PNET)<br />

(Ang ve diğ., 1975) ve Monte Carlo Simulasyonu (MCS) (Diaz ve Hadipriono, 1993)<br />

gibi CPM tabanlı deterministik olmayan yöntemler geliştirilmiştir. Bu yöntemler proje<br />

risk yönetim sistemi sürecinde risk analizi yöntemi olarak ta kullanılabilmektedir.<br />

Risk yönetimi, bir yatırım veya projede karşılaşılması beklenen risklerin sistematik bir<br />

kontrol prosedürü olarak tanımlanabilir (Dikmen ve diğ., 2004). Bu prosedür risk<br />

tanımlaması, risk sınıflandırması, risk analizi ve riske karşı önlem geliştirilmesi gibi<br />

işlemler içermektedir (Flanagan ve Norman, 1993).<br />

PERT, MCS ve PNET gibi risk analizi yöntemleri belirsizliği analiz edebilmekle<br />

birlikte, tek tek her bir aktivitenin ve bir bütün olarak aktivite şebekesinin risk<br />

faktörlerine karşı duyarlılığını gösterememekte ve aktiviteler arasındaki korelasyon<br />

etkisini göz ardı etmektedir (Wang ve Demsetz, 2000). Oysa, aktivite şebekelerinde<br />

aynı risk faktöründen etkilenen aktiviteler arasında korelasyon oluşmakta ve bu<br />

korelasyon etkisi proje süresi gibi CPM bulguları üzerindeki belirsizliği arttırmaktadır.<br />

Bu çerçevede, aktivite şebekelerinde korelasyon etkisini dikkate alarak, risk faktörü<br />

duyarlılık analizi yapabilen risk analizi modelleri geliştirilmiştir (Wang ve Demsetz,<br />

2000): Belirsizlik Karar Modeli (MUD) (Carr, 1979), Proje Süre Tahmini (PRODUF)<br />

(Ahuja ve Nandakumar, 1985), PLATFORM (Levitt ve Kunz, 1985), Şartlı Beklenen<br />

Değer Modeli (CEV) (Ranashinge ve Russell, 1992), Tam Simülasyon (Touran ve<br />

Wiser, 1992), Faktörlü Simülasyon (Woolery ve Crandall, 1983), Korelasyonlu<br />

Belirsizlik Altında Şebekeler (NETCOR) (Wang ve Demsetz, 2000) ve Kararsal Risk<br />

Analizi Prosesi (JRAP) (Öztaş ve Ökmen, 2005). Bu modeller risk faktörleri, aktiviteler<br />

arasındaki korelasyon etkisi, belirsizlik etkisi ve belirsizliğin olumlu ve olumsuz<br />

yöndeki etkisi gibi hususlardan bir veya birkaçını dikkate alan çözümlemeler üretmekle<br />

birlikte hiçbiri risk-faktörleri arasındaki korelasyon etkisini dikkate almamaktadır. Bu<br />

nedenle, inşaat aktiviteleri ve risk faktörleri arasındaki çift yönlü korelasyonu göz ardı<br />

etmeden aktivite şebekelerinin belirsizlik altında değerlendirilmesini sağlayan<br />

Korelasyonlu Aktivite Şebekesi Risk Analizi Modeli (Correlated Schedule Risk<br />

Analysis Model – CSRAM) isimli yeni bir model geliştirilmiştir (Ökmen ve Öztaş,<br />

2008).<br />

Bu çalışma, CSRAM’in genel bir açıklamasını ve gerçekleştirilmiş bir inşaat projesi<br />

üzerindeki örnek uygulamasını içermektedir. Elde edilen sonuçlar aynı proje üzerinde<br />

uygulanan CPM, PERT ve simülasyona (Monte Carlo Simülasyonu - MCS) dayalı CPM<br />

yöntemlerinden elde edilen sonuçlarla da karşılaştırılmaktadır. CSRAM’in detaylı<br />

açıklaması ise Ökmen ve Öztaş (2008)’da yer almaktadır.<br />

Korelasyonlu Aktivite Şebekesi Risk Analizi Modeli<br />

CSRAM, CPM üzerine kurulu olan, MCS tekniği ile çalışan, nitel ve nicel girdileri<br />

kullanarak ürettiği olasılıklı nicel çıktılarla inşaat aktivite şebekelerinin belirsizlik ve<br />

330


korelasyon etkisi altında incelenmesini ve değerlendirilmesini sağlayan, inşaat yapım<br />

yönetimi karar verme süreçlerinde ve risk yönetiminde kullanılabilen bir risk analizi<br />

modeli olarak geliştirilmiştir. Ökmen ve Öztaş (2008)’ın çalışmasında MS Excel ve<br />

@Risk programları kullanılarak teoriden pratiğe geçirilen CSRAM’in akış çizelgesi<br />

Şekil 1’deki gibidir. Modelin girdi-çıktı zinciri ise Şekil 2’de gösterilmektedir.<br />

Şekil 1 CSRAM akış çizelgesi.<br />

331<br />

Şekil 2 CSRAM girdi-çıktı zinciri.<br />

CSRAM, CPM üzerine kurulu olduğundan CPM uygulaması için öngörülen aktiviteler,<br />

aktivite öncellik ilişkileri, ara zamanlar gibi verileri girdi olarak kabul eder. Ancak,<br />

aktivite süreleri PERT’te olduğu gibi “minimum”, “maksimum” ve “en muhtemel”<br />

değerler olarak girilir. CSRAM’in ihtiyaç duyduğu diğer bir veri grubu ise belirsizlik<br />

oluşturan risk faktörleri ile ilgilidir. Şebekede bulunan aktivitelerin sürelerini<br />

etkileyeceği düşünülen (geçmiş işlerdeki tecrübeler, mühendislik öngörüsü ve risk<br />

tanımlama süreçleri doğrultusunda) risk faktörleri ve risk faktörlerinin “beklenenbeklenenden<br />

iyi olma-beklenenden kötü olma” durumlarını yansıtan “risk faktörü<br />

durum olasılık sınır değerleri” modele girilir. Bunun dışında her bir risk faktörünün her<br />

bir aktivite üzerindeki etkisi “çok etkili-etkili-etkisiz” ifadelerinden biri ile niteliksel


olarak belirtilir. Model, işleyişi sırasında bu niteliksel verileri nicel verilere<br />

çevirmektedir. Örneğin, iki ayrı aktivite için belirli bir risk faktörü etkisi “çok etkili/çok<br />

etkili” olarak girilmişse bu iki aktivite bu risk-faktörü açısından tam korelasyonlu; “çok<br />

etkili/etkili” olarak girilmişse bu iki aktivite bu risk-faktörü açısından kısmi<br />

korelasyonlu, “etkili/etkisiz” olarak girilmişse bu iki aktivite bu risk-faktörü açısından<br />

korelasyonsuz durumları oluşturulmuş olur. Diğer bir ifade ile CSRAM’de aktiviteler<br />

arasındaki korelasyon etkisi risk faktörü bazlı olarak niteliksel ve dolaylı bir şekilde<br />

modellenir; kullanıcıdan geçmiş işlerdeki sayısal verilere bağımlı olan korelasyon<br />

katsayısı gibi nicel veriler istenmez. Risk-faktörleri arasındaki korelasyon etkisi ise<br />

korelasyonlu risk faktörleri için aynı “risk faktörü durum olasılık sınır değerleri”<br />

girilerek sağlanır. MCS iterasyon sayısı ve diğer bir takım simülasyon özellikleri de<br />

girildikten sonra çalıştırılan CSRAM, CPM hesaplamalarını girilen iterasyon sayısı<br />

kadar tekrarlar. Her bir CPM uygulaması sırasında (her bir iterasyonda) CSRAM,<br />

“rasgele sayı üreticisi” ile iki ayrı kez risk faktörü sayısı kadar 0 ile 1 arasında rasgele<br />

sayı üretir (Şekil 1). İlk üretimdeki rasgele sayılar vasıtası ile söz konusu CPM<br />

uygulamasında (söz konusu iterasyonda) her bir risk faktörünün “beklenen-beklenenden<br />

iyi olma-beklenenden kötü olma” rasgele durumlarından hangisi ile etkinleştirileceği<br />

CSRAM tarafından belirlenir. İkinci kez üretilen rasgele sayılarla ise CSRAM, her bir<br />

risk faktörünün söz konusu CPM uygulaması (söz konusu iterasyonda) sırasında ne<br />

şiddette meydana geleceğini modeller. Risk faktörlerinin meydana geliş şiddetini temsil<br />

eden bu sayılar ile her bir aktiviteyi etkileyen risk faktörlerinin “çok etkili-etkili-etkisiz”<br />

nitel değerlerinin CSRAM tarafından dönüştürülen nicel değer karşılıkları ile<br />

etkileştirilmesi sonucunda (ilk rasgele sayı üretim aşamasında belirlenen risk faktörü<br />

durumları da dikkate alınarak) CSRAM, “aktivite süre katsayıları”nı hesaplar. CSRAM,<br />

bu süre katsayılarını “minimum”, “maksimum” ve “en muhtemel” değerler ile temsil<br />

edilen aktivite süreleri ile etkileştirerek söz konusu CPM uygulaması (söz konusu<br />

iterasyonda) sırasında kullanılacak aktivite sürelerini hesaplamış olur. Her bir aktivite<br />

için bulunan bu süre değerleri kullanılarak CPM tamamlanır ve MCS iterasyon sayısı<br />

kadar CPM uygulaması aynı şekilde tekrarlanır (Şekil 1). Simülasyon tamamlandığında<br />

proje süresi, aktivite toplam bolluk zamanları (aktivite kritiklikleri) ve aktivite yolu<br />

bolluk zamanları (yol kritikliği) gibi şebekeye ait özelliklerin değişim durumları<br />

olasılıklı bir şekilde çıktı olarak üretilmiş olur. Ayrıca, risk faktörlerinin “beklenenbeklenenden<br />

iyi olma-beklenenden kötü olma” durumlarını yansıtan “risk faktörü<br />

olasılık sınır değerleri”nde gerekli ayarlamalar yapılıp simülasyon tekrarlanarak<br />

şebekenin risk faktörlerine karşı duyarlılığı ölçülür. Örneğin, hangi risk faktörlerinin<br />

proje süresi ve aktivite kritiklikleri üzerindeki belirsizliğin oluşmasında daha etkili<br />

olduğu bulunmuş olur (Şekil 2). Daha önce de belirtildiği gibi bu olasılık değerleri<br />

inşaat yapım yönetimi karar verme süreçlerinde ve risk yönetiminin risk önleme/azaltma<br />

safhasında kullanılabilmektedir.<br />

Örnek Uygulama<br />

Bu bölümde, CSRAM’in gerçek bir inşaat projesi üzerindeki uygulaması verilmekte<br />

olup, elde edilen sonuçlar aynı proje üzerinde uygulanan CPM, PERT ve simülasyona<br />

(MCS) dayalı CPM yöntemlerinden elde edilen sonuçlarla karşılaştırılmaktadır.<br />

Uygulamalara geçmeden önce faydalanılan proje hakkında genel bilgiler verilmiştir.<br />

332


Proje Bilgisi<br />

Örnek uygulamada faydalanılan “Gönen Havzası Pompaj Sulaması Proje Yapım İşi”,<br />

Devlet Su İşleri Balıkesir 25. Bölge Müdürlüğü (İdare) idaresinde, Bar-Su Proje ve<br />

İnşaat Ltd. Şti.’nin (Yüklenici) yükleniminde gerçekleştirilen ve Balıkesir-Gönen<br />

bölgesinde yer alan 3981 ha’lık tarım arazisine basınçlı borulu sistem ile sulama suyu<br />

ulaştırmayı hedefleyen bir sulama-drenaj projesi yapım işidir. İşin sözleşmesi<br />

22.12.2005 tarihinde imzalanmış ve işin yapımı 02.01.2006 tarihinde iş teslimiyle<br />

birlikte başlamıştır. Yüklenici, sözleşme gereğince proje çizimlerini, teknik raporları,<br />

metraj/keşif cetvellerini, iş sonu aydınger paftalarını ve proje CD’lerini sözleşme,<br />

şartname ve fenni kurallara uygun olarak hazırlamakla ve işi 02.01.2006 ile 28.10.2006<br />

tarihleri arasındaki 300 takvim günü içerisinde tamamlayarak İdare’ye teslim etmekle<br />

yükümlüdür (Proje ve İnşaat Dairesi Başkanlığı, 2007). Örnek uygulamada inşaat<br />

aşamasında olan bir iş yerine projelendirme aşamasında bulunan bir işin seçilmesindeki<br />

gaye CSRAM’in ve beraberinde CPM, PERT gibi yöntemlerin inşaat projelerinin<br />

sadece inşaat aşamasında değil, tasarım aşamasında da kullanılabileceğini göstermektir.<br />

Kritik Yol Yöntemi Uygulaması<br />

Yüklenici, sözleşmede belirtilen 300 günlük proje teslim süre dilimini dikkate alarak 19<br />

aktiviteden oluşan çubuk diyagramını hazırlamış ve bu iş programı İdare tarafından<br />

uygun bulunarak onaylanmıştır. Ancak, işler planlandığı şekilde gitmemiş ve onaylı iş<br />

programına göre 28.10.2006 tarihine kadar teslim edilmesi gereken iş Haziran 2007<br />

tarihi itibari ile Yüklenici’nin sözleşme hükümlerine dayandırdığı ve İdare’nin<br />

Yüklenici’yi haklı bularak onay verdiği üç ayrı süre uzatım talebi ile birlikte 214 takvim<br />

günü uzamıştır. Bu olumsuz durumun, İdare tarafından risk analizi yapılmadan<br />

belirlenen 300 günlük iş teslim süresinin ve iş programındaki eksiklikleri belirlemede<br />

yetersiz kalan çubuk diyagramı iş programının bir sonucu olduğu kolaylıkla<br />

belirtilebilir.<br />

Bu çerçevede, kıyaslama yapılabilmesi için onaylı çubuk diyagramı iş programındaki<br />

aktivite sürelerine sadık kalınarak aktivite şebekesi oluşturulmuş ve şebeke üzerinde<br />

CPM uygulanmıştır. Ancak, öncellik ilişkilerini kurabilmek için CPM uygulamasında<br />

çubuk diyagramındaki gibi 19 aktivite değil toplam 32 aktivite kullanılmıştır. CPM<br />

uygulaması, Primavera Project Planner isimli yazılımla gerçekleştirilmiştir. Uygulama<br />

sonucunda proje tamamlanma tarihi 13.11.2006 olarak bulunmuştur. Oysa, aynı aktivite<br />

sürelerinin kullanıldığı çubuk diyagramına göre bu tarih 28.10.2006’dır. İşe ait arşiv<br />

(Proje ve İnşaat Dairesi Başkanlığı, 2007) incelenmiş ve Yüklenici tarafından ayrı<br />

tarihlerde talep edilen üç ayrı süre uzatımının “Ön Rapor’un onaylanması”, “Genel<br />

vaziyet ve üst havza planlarının onaylanması” ve “aplikasyon öncesi plan/profil<br />

projelerinin onaylanması” işlerinin İdare’den kaynaklı olarak iş programındaki sürelere<br />

kıyasla gecikmesinden vuku bulduğu tespit edilmiştir. Bu işler ile ilgili olan ve Tablo<br />

1’de belirtilen 5, 7, 9 ve 11 no’lu aktivitelerden 5, 9 ve 11 no’lu aktiviteler CPM<br />

uygulamasında kritik aktivite, 7 no’lu aktivite ise 3 günlük toplam bolluk zamanına göre<br />

kritiğe yakın aktivite olarak tespit edilmiştir. Çubuk diyagramı, aktivitelerin kritiklikleri<br />

hakkında herhangi bir bilgi veremediğinden, bu aktivitelerin kritik olduğu ve çubuk<br />

diyagramındaki gerçekçi olmayan sürelerin değiştirilerek iş programının revize edilmesi<br />

gerektiği fark edilememiş, sonuçta süre uzatımları meydana gelmiştir. CPM<br />

uygulansaydı ve revizyon ihtiyacı farkedilseydi bile, CPM belirsizliklerin aktivite<br />

süreleri ve proje tamamlanma süresi üzerindeki etkisini belirleyemediğinden iş<br />

333


programının ne şekilde revize edileceği noktasında yanlış yaklaşımlar meydana<br />

gelecekti. Bu durumun çözümü için bir sonraki bölümde PERT ve CSRAM<br />

uygulamaları yer almaktadır.<br />

Program Değerlendirme Ve İnceleme Tekniği Uygulaması<br />

PERT uygulaması için CPM uygulamasında kullanılan aktivite süreleri en muhtemel<br />

süreler olarak kabul edilip öncelikle minimum ve maksimum muhtemel süreler<br />

öngörülmüştür (Tablo 1). Aktivitelere atanan bu maksimum-minimum-en muhtemel<br />

süre üçlemeleri sonuçların kıyaslanabilmesi açısından daha sonra simülasyona (MCS)<br />

dayalı CPM ve CSRAM uygulamalarında da aynen kullanılacaktır. Ayrıca, CPM<br />

uygulamasında kullanılan aktiviteler, aktivite şebeke ilişkileri ile ara zamanlar da<br />

CPM’e dayalı olarak çalışan PERT, MCS ve CSRAM uygulamalarında aynı şekliyle<br />

kullanılmaktadır.<br />

PERT uygulaması sonucunda, işin onaylı çubuk diyagramı iş programında belirtildiği<br />

gibi 300 günde bitirilme ihtimali %6, CPM uygulamasıyla bulunan 316 günde bitirilme<br />

ihtimali %10, %0 ihtimalle bitirilme süresi 238 gün ve %100 ihtimalle bitirilme süresi<br />

550 gün olarak bulunmuştur. Bu sonuçlar çubuk diyagramı ve CPM uygulamalarıyla<br />

bulunan proje bitirme sürelerinin belirsizlik etkisinden dolayı ne denli gerçekçi<br />

olmadığını ve ne denli riskli olduğunu göstermektedir.<br />

PERT, CPM ile bulunan kritik aktivite yolunu dikkate alarak, belirsizlik etkisini sadece<br />

kritik yol üzerindeki aktiviteler üzerinden olasılıklı bir yaklaşımla belirlemektedir. Oysa<br />

kritik yol, gerçekte aktivite süreleri üzerindeki belirsizlik etkisinin değiştirici<br />

özelliğinden ötürü öngörülenden sapma (değişkenlik) gösterebilir. Ayrıca PERT ile<br />

korelasyon etkisi hesaba katılamamakta ve risk faktörü duyarlılık analizi<br />

gerçekleştirilememektedir. Bu nedenle gelecek bölümde uygulaması yer alan MCS’ye<br />

dayalı CPM, korelasyon etkisi ve risk faktörü duyarlılık analizi dışında PERT’in<br />

belirsizlik analizi açısından taşıdığı eksiklikleri giderme noktasında alternatif olarak<br />

geliştirilmiş bir yöntemdir.<br />

Simülasyona Dayalı Kritik Yol Yöntemi Uygulaması<br />

CPM ve PERT uygulamalarında kullanılan aktiviteler, maksimum-minimum-en<br />

muhtemel aktivite süreleri, aktivite şebeke ilişkileri ile ara zamanlar Simülasyona<br />

(MCS) dayalı CPM uygulamasında da aynen kullanılmıştır. Aktivite süreleri,<br />

maksimum-minimum-en muhtemel süreler kullanılarak üçgen dağılım olarak<br />

oluşturulmuştur. Uygulama için CPM, MS Excel tablo işlemcisi ile programlanmış ve<br />

MS Excel programına bir simülasyon programı olan @Risk programı entegre edilmiştir.<br />

1000 MCS iterasyonu sonucunda işin onaylı çubuk diyagramı iş programında<br />

belirtildiği gibi 300 günde bitirilme ihtimali %0, CPM uygulamasıyla bulunan 316<br />

günde bitirilme ihtimali %0, %0 ihtimalle bitirilme süresi 355 gün ve %100 ihtimalle<br />

bitirilme süresi 630 gün olarak bulunmuştur.<br />

Bu sonuçlar çubuk diyagramı ve CPM uygulamalarıyla bulunan proje bitirme<br />

sürelerinin belirsizlik etkisinden dolayı ne denli gerçekçi olmadığını ve ne denli riskli<br />

olduğunu bir kez daha göstermiştir. Ayrıca, bu sonuçlar PERT uygulamasında elde<br />

edilen sonuçlarla karşılaştırıldığında MCS’ye dayalı CPM’in proje tamamlama süresi<br />

334


açısından daha kötümser sonuçlar ürettiğini göstermektedir. Bir başka deyişle<br />

belirsizliğin proje süresi üzerindeki değiştirici etkisi PERT tarafından makul ölçekte<br />

ortaya çıkarılamamaktadır.<br />

Korelasyonlu Aktivite Şebekesi Risk Analizi Modeli Uygulaması<br />

CPM, PERT ve MCS’ye dayalı CPM uygulamalarında kullanılan aktiviteler,<br />

maksimum-minimum-en muhtemel aktivite süreleri, aktivite şebeke ilişkileri ile ara<br />

zamanlar CSRAM uygulamasında da aynen kullanılmıştır. Ayrıca, aktivite şebekesini<br />

etkilemesi muhtemel risk faktörleri, CSRAM uygulaması için gerekli olan bu risk<br />

faktörlerine ait aktivite-risk faktörü etki değerleri, risk-faktörü durum olasılık sınır<br />

değerleri ile hangi risk faktörlerinin korelasyonlu olduğu Yüklenici’nin teknik ve<br />

yönetici personeli ile İdare’nin teknik kadrosuyla yapılan görüşmeler neticesinde<br />

belirlenmiştir. Uygulama için CSRAM, MS Excel tablo işlemcisi ile programlanmış ve<br />

MS Excel programına bir simülasyon programı olan @Risk programı entegre edilmiştir.<br />

Risk faktörü 3 (Genel Müdürlük tarafından yapılan proje değişiklikleri) ve risk faktörü<br />

4 (çizim ve raporların tasdikinde yaşanan İdare’den kaynaklı gecikmeler) korelasyonlu<br />

risk faktörleri olarak CSRAM’e girilmiş ve modele 1000 iterasyon yaptırılmıştır. 1000<br />

MCS iterasyonu sonucunda CSRAM, işin %0 ihtimalle bitirilme süresini 281 gün ve<br />

%100 ihtimalle bitirilme süresini ise 735 gün olarak hesaplamıştır. Bu sonuçlar PERT<br />

uygulamasında elde edilen sonuçlarla karşılaştırıldığında CSRAM’in proje tamamlama<br />

süresi açısından daha kötümser sonuçlar ürettiğini göstermektedir. Sonuçlar MCS’ye<br />

dayalı CPM sonuçlarıyla karşılaştırıldığında ise CSRAM’in proje tamamlama süresi<br />

maksimum muhtemel değeri açısından daha kötümser, proje tamamlama süresi<br />

minimum muhtemel değeri açısından ise iyimser bir sonuca vardığını göstermektedir.<br />

Ancak bu iki değer arasındaki fark CSRAM sonuçlarına göre daha büyüktür. Bir başka<br />

deyişle belirsizliğin proje süresi üzerindeki değiştirici etkisi CSRAM tarafından PERT<br />

ve MCS’ye dayalı CPM’e göre daha geniş bir ölçekte hesaplanmaktadır. Bunun dışında<br />

CSRAM uygulaması sonucunda, işin onaylı çubuk diyagramı iş programında belirtildiği<br />

gibi 300 günde bitirilme ihtimali %2.42, CPM uygulamasıyla bulunan 316 günde<br />

bitirilme ihtimali ise %9.50 olarak bulunmuştur. Bu sonuçlar, CSRAM’in PERT’e göre<br />

daha kötümser, MCS’ye dayalı CPM’e göre ise daha iyimser bulgulara vardığını<br />

göstermektedir. Daha önce de belirtildiği gibi, çubuk diyagramı ve CPM sonuçları bu<br />

iki yöntemin belirsizlik etkisini hesaba katmaması; PERT sonuçları bu yöntemin risk<br />

faktörlerine dayalı bir analiz yaklaşımı içermemesi, korelasyon etkisini dikkate<br />

almaması ve sadece CPM tarafından bulunan kritik yol üzerindeki aktiviteler üzerinden<br />

sonuca varması; MCS’ye dayalı CPM sonuçları ise bu yöntemin risk faktörlerine dayalı<br />

bir analiz yaklaşımı içermemesi, korelasyon etkisini dikkate almaması nedenlerinden<br />

ötürü risk faktörlerine dayalı bir analiz yaklaşımı içeren, korelasyon etkisini dolaylı<br />

şekilde hesaba katan, sadece kritik yol bazlı işlem yapmayıp simülasyon boyunca<br />

değişen kritik yolları dikkate alan ve risk faktörü duyarlılık analizi yapabilen<br />

CSRAM’le bulunan sonuçlar daha gerçekçi ve güvenilir sonuçlar olarak<br />

değerlendirilebilir.<br />

CSRAM’le gerçekleştirilen proje süresi - risk faktörü duyarlılık analizine göre risk<br />

faktörü 3 (Genel Müdürlük tarafından yapılan proje değişiklikleri) ve risk faktörü 4’ün<br />

(çizim ve raporların tasdikinde yaşanan İdare’den kaynaklı gecikmeler) proje süresi<br />

belirsizliği üzerinde en etkin faktörler olduğu bulunmuştur. Risk faktörü 5<br />

(Yüklenici’ye ait personelin tecrübe, birikim, beceri, üretkenlik ve performansı) ve risk<br />

335


faktörü 9 (proje tarafları arasında meydana gelen anlaşmazlıklar) ise bu iki faktörden<br />

sonraki en etkili faktörler olarak belirlenmiştir (Tablo 2). İşe ait resmi yazışmalar<br />

incelendiğinde risk faktörü 4’ün (çizim ve raporların tasdikinde yaşanan İdare’den<br />

kaynaklı gecikmeler) haziran 2007 itibari ile gerçekleştirilen 3 ayrı süre uzatımının<br />

gerekçesi olduğu anlaşılmıştır (Proje ve İnşaat Dairesi Başkanlığı, 2007). Başka bir<br />

deyişle, CSRAM proje süresi belirsizliği üzerindeki en etkili risk faktörünü belirlemede<br />

başarılı olmuştur. Daha önce de belirtildiği gibi bu tür duyarlılık anilizi sonuçları<br />

yönetimsel açıdan ve risk faktörlerine karşı önceden gerekli tedbirlerin alınması<br />

yönünden son derece önemli ve faydalı olmaktadır. Çubuk diyagramı, CPM, PERT ve<br />

MCS’ye dayalı CPM yöntemleri ile bu tür bilgilere ulaşmak olanaklı olmamaktadır.<br />

Akt<br />

No.<br />

Min.<br />

Süre<br />

(gün)<br />

Süre<br />

(gün)<br />

Max.<br />

Süre<br />

(gün)<br />

Tablo 1 Aktivite kritikliği analiz sonuçları.<br />

MCS-<br />

CPM<br />

Min.<br />

Toplam<br />

Bolluk<br />

MCS-<br />

CPM<br />

Max.<br />

Toplam<br />

Bolluk<br />

336<br />

MCS-CPM<br />

Aktivite<br />

Kritikliği<br />

CSRAM<br />

Min.<br />

Toplam<br />

Bolluk<br />

CSRAM<br />

Max.<br />

Toplam<br />

Bolluk<br />

CSRAM<br />

Aktivite<br />

Kritikliği<br />

1 1 1 1 0 0 Kritik 0 0 Kritik<br />

2 20 30 35 0 56 Belirsiz 0 45 Belirsiz<br />

3 7 10 40 0 56 Belirsiz 0 45 Belirsiz<br />

4 60 75 90 0 5 Krt.yakın 0 0 Normal<br />

5 15 20 50 0 0 Kritik 0 0 Kritik<br />

6 15 20 40 0 0 Kritik 0 0 Kritik<br />

7 7 10 80 0 61 Belirsiz 0 21 Belirsiz<br />

8 10 15 40 0 61 Belirsiz 0 21 Belirsiz<br />

9 5 5 50 0 61 Belirsiz 0 21 Belirsiz<br />

10 20 30 50 0 0 Kritik 0 0 Kritik<br />

11 7 10 90 0 0 Kritik 0 0 Kritik<br />

12 50 70 100 0 0 Kritik 0 0 Kritik<br />

13 40 60 150 0 0 Kritik 0 0 Kritik<br />

14 60 70 90 0 213 Belirsiz 12 129 Normal<br />

15 30 40 120 0 213 Belirsiz 12 129 Normal<br />

16 7 10 20 0 133 Belirsiz 19 100 Normal<br />

17 5 5 40 0 133 Belirsiz 19 100 Normal<br />

18 7 10 30 0 124 Belirsiz 19 100 Normal<br />

19 5 5 40 0 124 Belirsiz 19 100 Normal<br />

20 20 30 40 0 37 Belirsiz 0 0 Kritik<br />

21 10 10 60 0 37 Belirsiz 0 0 Kritik<br />

22 7 10 30 0 37 Belirsiz 0 0 Kritik<br />

23 5 5 60 0 37 Belirsiz 0 0 Kritik<br />

24 3 4 20 0 119 Belirsiz 19 100 Normal<br />

25 3 4 40 0 138 Belirsiz 23 100 Normal<br />

26 3 4 10 0 31 Belirsiz 0 0 Kritik<br />

27 3 4 40 0 31 Belirsiz 0 0 Kritik<br />

28 3 4 10 0 43 Belirsiz 1 11 Krt.yakın<br />

29 3 4 40 0 43 Belirsiz 1 11 Krt.yakın<br />

30 7 8 60 0 144 Belirsiz 19 131 Normal<br />

31 3 4 10 0 31 Belirsiz 0 0 Kritik<br />

32 3 4 60 0 0 Kritik 0 0 Kritik<br />

Proje süresi - risk faktörü duyarlılık analizi dışında CSRAM ile gerçekleştirilen diğer<br />

duyarlılık analizleri ise akitivite – risk faktörü ve aktivite yolu – risk faktörü duyarlılık<br />

analizleridir. Yer kısıtlığı nedeni ile sonuçları bu bildiride verilemeyen bu duyarlılık<br />

analizleri vasıtası ile hangi risk faktörlerinin aktivite kritikliği ve aktivite yolu kritikliği<br />

üzerinde oluşan belirsizliğin oluşmasında daha etkili olduğu bulunmuştur. Tablo 1’de<br />

aktivitelerin toplam bolluk zamanlarının nasıl değişiklik gösterdiği ve hangi kritiklik


tiplerine sahip olduğu MCS’ye dayalı CPM ve CSRAM uygulama sonuçları<br />

doğrultusunda ayrı ayrı verilmiştir. Sonuçlar arasındaki farklar ve benzerlikler dikkat<br />

çekicidir.<br />

Senaryo<br />

Tablo 2 Proje süresi - risk faktörü duyarlılık analizi sonuçları.<br />

Minimum<br />

Proje<br />

Süresi<br />

(gün)<br />

Maksimum<br />

Proje<br />

Süresi<br />

(gün)<br />

Ortalama<br />

Proje<br />

Süresi<br />

(gün)<br />

337<br />

Proje<br />

Süresi<br />

Standart<br />

Sapma<br />

Varyasyon<br />

Katsayısı<br />

Duyarlılık<br />

Sırası<br />

Tüm risk faktörleri 281,41 735,45 457,09 113,52 - -<br />

Risk faktörü 1 308,47 328,03 315,42 4,91 0,02 3<br />

Risk faktörü 2 312,83 364,44 316,99 6,04 0,02 3<br />

Risk faktörü 3 ~ 4 295,93 659,20 450,39 114,71 0,25 1<br />

Risk faktörü 5 299,37 362,79 326,06 17,64 0,05 2<br />

Risk faktörü 6 303,61 335,41 316,11 5,46 0,02 3<br />

Risk faktörü 7 311,91 321,47 316,45 2,13 0,01 4<br />

Risk faktörü 8 312,04 326,79 316,66 3,52 0,01 4<br />

Risk faktörü 9 311,22 378,68 321,54 16,73 0,05 2<br />

Risk faktörü 10 314,88 322,92 317,71 2,57 0,01 4<br />

Sonuç<br />

Bu çalışmada, Korelasyonlu Aktivite Şebekesi Risk Analizi Modeli (CSRAM) isimli<br />

yeni bir inşaat aktivite şebekesi inceleme ve değerlendirme yönteminin genel<br />

özellikleriyle açıklaması ve gerçek bir projeye ait veriler üzerindeki örnek uygulaması<br />

gösterilmektedir. Örnek uygulamada kullanılan veriler üzerinde CPM, PERT ve<br />

simülasyona (MCS) dayalı CPM yöntemleri de uygulanmış ve sonuçlar<br />

karşılaştırılmıştır. Bu uygulamalar ve sonuçların karşılaştırılması neticesinde,<br />

CSRAM’in işlerliği ortaya konulmuş, belirsizlik etkisinin tespiti bakımından<br />

CSRAM’in diğer yöntemlere göre daha gerçekçi sonuçlar ürettiği bulunmuş ve inşaat<br />

aktivite şebekelerinin incelenmesinde aktiviteler ve belirsizlik oluşturan risk faktörleri<br />

arasındaki korelasyonun dikkate alınmasının önemi gösterilmiştir. CPM, PERT ve<br />

simülasyona (MCS) dayalı CPM yöntemlerinin kabiliyet dahilinde olmadığından bu<br />

çalışmada CSRAM ile gerçekleştirilen diğer bir işlem ise aktivite, aktivite yolu ve<br />

aktivite şebekesi seviyesinde risk faktörü duyarlılık analizleridir. Duyarlılık analizi ile<br />

proje süresi, aktivite kritikliği, aktivite yolu kritikliği gibi şebeke özelliklerinin her bir<br />

risk faktöründen ne oranda etkilendiği bulunmuştur.<br />

Kaynaklar<br />

Ahuja H. N., Nandakumar, V. (1985) Simulation model to forecast project completion<br />

time. Journal Of Construction Engineering And Management, ASCE 111(4) pp 325–<br />

342.<br />

Ang A.H.S., Chaher, A. A., Abdelnour, J. (1975) Analysis of activity networks under<br />

uncertainty. Journal Of The Engineering Mechanics Division, 101(4), pp 373–387.<br />

Carr R. I. (1979) Simulation of construction project duration. Journal Of The<br />

Construction Division, 105(2), pp 117–128.


Dept. of the Navy. (1958) PERT, program evaluation research task. Phase I Summary<br />

Rep., Special Projects Office, Bureau of Ordnance, Washington, D.C.<br />

Diaz C. F., Hadipriono F. C. (1993) Nondeterministic networking methods. Journal Of<br />

Construction Engineering And Management, ASCE 119(1) pp 40–57.<br />

Dikmen İ., Birgönül M. T., Arıkan A. E. (2004) A critical review of risk management<br />

support tools. Proceedings of Association of Researchers in Construction Management,<br />

Heriot Watt Univ., U.K., Cilt 2, s.1145–1154.<br />

Flanagan, R., Norman, G. (1993) Risk Management And Construction, Backwell<br />

Scientific, Cambridge, U.K.<br />

Levitt R. E., Kunz J. C. (1985) Using knowledge of construction and project<br />

management for automated schedule updating. Project Management Journal, 16(5) pp<br />

57–76.<br />

Oberlender, G. D. (2000) Project Management For Engineering And Construction,<br />

McGraw-Hill, Boston, USA.<br />

Ökmen Ö., Öztaş A. (2008) Construction project network evaluation with Correlated<br />

Schedule Risk Analysis Model. Journal Of Construction Engineering And Management,<br />

ASCE 134(1) pp 49–63.<br />

Öztaş A., Ökmen Ö. (2005) Judgmental risk analysis process development in<br />

construction projects. Building and Environment, 40(9) pp 1244–1254.<br />

Proje ve İnşaat Dairesi Başkanlığı. (2007) Gönen Havzası Pompaj Sulaması Proje<br />

Yapım İşi Sözleşmesi, Ön Raporu, Resmi Yazışmalar, Devlet Su İşleri Genel<br />

Müdürlüğü, Ankara, Türkiye.<br />

Ranasinghe M., Russell A. D. (1992) Treatment of correlation for risk analysis of<br />

engineering projects. Civil Engineering Systems, 9 pp 17–39.<br />

Touran A., Wiser E. P. (1992) Monte Carlo technique with correlated random variables.<br />

Journal Of Construction Engineering And Management, ASCE 118(2) pp 258–272.<br />

Wang W.C., Demsetz, L.A. (2000) Model for evaluating networks under correlated<br />

uncertainty—NETCOR. Journal Of Construction Engineering And Management, ASCE<br />

126(6) pp 458–466.<br />

Woolery J. C., Crandall K. C. (1983) Stochastic network model for planning<br />

scheduling. Journal Of Construction Engineering And Management, ASCE 109(3) pp<br />

342–354.<br />

338


İnşaat Yatırım Projeleri İçin Arazi Yer Seçiminde AHP<br />

(Analytıc Hierarchy Process) Uygulaması<br />

Ömür Tezcan Osman Aytekin<br />

Oyak İnşaat A.Ş./ İST. ESOGÜ MMF İnş. Müh. Böl./ESK.<br />

Tel: 0(222) 239 37 50 / 3208 Tel: 0(222) 239 37 50 / 3223<br />

E-posta: otezcan@oyakinsaat.com..tr E-Posta: oaytekin@ogu.edu.tr<br />

Hakan Kuşan İlker Özdemir<br />

ESOGÜ MMF İnş. Müh. Böl./ESK. ESOGÜ MMF İnş. Müh. Böl./ESK.<br />

Tel: 0(222) 239 37 50 / 3234 Tel: 0(222) 239 37 50 / 3213<br />

E-Posta: hkusan@ogu.edu.tr E-Posta: iozdemir@ogu.edu.tr<br />

Öz<br />

Bu çalışmada, İnşaat Yatırım Projeleri için gerekli olan arazi yer seçiminde AHP<br />

yönteminin uygulanabilirliği araştırılmıştır. Bu amaçla “Hazır Beton Tesisi” kurulacak<br />

bir bölgede ihtiyaç duyulan arazinin belirlenmesinde dikkate alınması gerekli olan<br />

kriterler belirlenip, bu kriterlerin ağırlık ve önem derecelerine göre karar hiyerarşisi<br />

oluşturulmuştur. Bu hiyerarşik yapıyı oluşturan tüm kriterlerin ikili karşılaştırmaları<br />

yapılarak karar vericinin tercih değerleri saptanmıştır.<br />

Anahtar sözcükler: AHP (Analytic Hierarchy Process), Çok Kriterli Karar Verme, Yer<br />

Seçimi<br />

Giriş<br />

Bir karar verme probleminde, ulaşılmak istenen hedefi birçok parametrenin belirlediği<br />

ve seçim için değerlendirilecek alternatiflerin her birinin kendine has avantajlarının<br />

bulunduğu durumlarda karar verme işi çok zor bir durum alacaktır. Böyle durumlarda<br />

kararı verecek olan kişi ya tüm bu kararsızlık sıkıntısından kurtulmak için, sağlıklı olup<br />

olmadığını önemsemeden, bir karara varacak; ya da uzun ve rasyonel olmayan analizler<br />

sonunda kuşku içerisinde bir karara varacaktır. Çok Kriterli Karar Verme Yöntemleri'ni<br />

kullanmaktaki amaç alternatif ve kriter sayılarının fazla olduğu durumlarda karar verme<br />

mekanizmasını kontrol altında tutabilmek ve karar sonucunu mümkün olduğu kadar<br />

kolay ve çabuk elde etmektir.<br />

İnşaat yatırım projelerinin karar verme süreçlerinde kullanabilecek Çok Kriterli Karar<br />

Verme Yöntemleri’nden biri olan AHP (Analytic Hierarchy Process) yöntemi, soyut ve<br />

somut kriterleri kullanarak kararı etkiyecek faktörleri hiyerarşik bir düzende<br />

tanımlamaya imkan vermektedir.<br />

Bu çalışmada, İnşaat Yatırım Projeleri için gerekli olan arazi yer seçiminde AHP<br />

yönteminin uygulanabilirliği araştırılmıştır. Bu amaçla Hazır Beton Tesisi kurulacak bir<br />

339


ölgede ihtiyaç duyulan arazinin belirlenmesinde dikkate alınması gerekli olan kriterler<br />

belirlenip, bu kriterlerin ağırlık ve önem derecelerine göre karar hiyerarşisi<br />

oluşturulmuştur. Bu hiyerarşik yapıyı oluşturan tüm kriterlerin ikili karşılaştırmaları<br />

yapılarak karar vericinin tercih değerleri saptanmıştır.<br />

AHP (Analytic Hierarchy Process)<br />

Çok kriterli karar verme yöntemlerinden AHP metodu; bağıl önemler için yapılan<br />

kişisel atamaları, ağırlıklar kümesine dönüştürmekte kullanılan bir tekniktir. AHP'nin<br />

uygulaması dört temel prensiple şekillenmektedir: ayrıştırma (decomposition),<br />

karşılaştırmalı yargılar (pairwise comparison), hiyerarşik kompozisyon veya<br />

önceliklerin sentezi (synthesis of priorities) ve karma kompozisyona göre nihai kararın<br />

alınması (Saaty, 1980, 1994a). Bu temel prensipler aynı zamanda AHP’nin adımlarını<br />

oluşturmaktadır.<br />

AHP’nin en önemli yanı, karar vericinin “çok kriterli karar verme problemini” görsel<br />

olarak, kriter hiyerarşisi formunda görebilmesine imkan sağlamasıdır. Bu şekilde<br />

oluşturulmuş bir hiyerarşi en az üç seviyeden oluşur: en üstte problemin en üst amacı,<br />

ortada alternatifleri tanımlayan kriterler, ve en altta da seçim yapılacak olan alternatifler<br />

bulunur. Bir kriter iyi olmak gibi çok soyut ya da geniş kapsamlı olduğunda daha alt<br />

kriterler türetilerek çok seviyeli hiyerarşiye yerleştirilir (Zahedi, 1986; Topçu, 2004).<br />

Hiyerarşinin oluşturulmasından sonra kriterler arasında çiftli karşılaştırmalar yapılır.<br />

Karar vericinin bu çiftli karşılaştırmalarına yardımcı olması için Saaty (1994a) iki<br />

elemanın arasındaki önemi belirleyebilmek amacıyla dokuz noktalı bir skala<br />

geliştirmiştir. İki elemanın arasındaki tercih oranını belirleyecek rakamlar ve bunların<br />

sözel karşılıkları Tablo 1’de gösterilmiştir. Arada bulunan değerler (2, 4, 6 ve 8) iki<br />

ifadenin arasında kalan kararlar için kullanılabilir.<br />

Tablo 1 AHP Değerlendirme Ölçeği (Saaty, 1994a)<br />

Sayısal Değer Tanım<br />

1 Öğeler eşit önemde veya aralarında kayıtsız kalınıyor<br />

3 1. öğe 2.’ye göre biraz daha önemli veya biraz daha tercih ediliyor<br />

5 1. öğe 2.’ye göre fazla önemli veya fazla tercih ediliyor<br />

7 1. öğe 2.’ye göre çok fazla önemli veya çok fazla tercih ediliyor<br />

9 1. öğe 2.’ye göre aşırı derecede önemli veya aşırı derecede tercih<br />

ediliyor<br />

2.4.6.8 Ara değerler<br />

Bu şekilde her seviyedeki kriterler ve en nihayetinde de her kritere göre alternatifler<br />

birbirileriyle karşılaştırıldıktan sonra karşılaştırmalar matrisleri oluşturulur. Bu<br />

matrislerde satır ve sütunları karşılaştırılan kriter ya da alternatifler meydana getirir ve<br />

matrisin her elemanı satırdaki elemanın sütundaki elemana karşılaştırılmasından elde<br />

edilen orandır (Kuruüzüm ve Atsan, 2001; Saaty, 1994b). Bu şekilde oluşturulan<br />

matrisin simetrik olacağı görülmektedir. C1, C2, C3 gibi üç kriter için oluşturulan<br />

matris Şekil 1'de; A1, A2, ve A3 gibi üç alternatif için oluşturulan matris ise Şekil 2'de<br />

gösterilmiştir.<br />

340


C1 C2 C3 Ci için A1 A2 A3<br />

C1 1 C1/C2 C1/C3 A1 1 A1/A2 A1/A3<br />

C2 C2/C1 1 C2/C3 A2 A2/A1 1 A2/A3<br />

C3 C3/C1 C3/C2 1 A3 A3/A1 A3/A2 1<br />

Şekil 1. C1-C2-C3 kriterlerinin<br />

karşılaştırma matrisi<br />

341<br />

Şekil 2. A1-A2-A3 alternatiflerinin<br />

Ci kriteri için karşılaştırma matrisi<br />

Çiftli karşılaştırmalar matrisinin oluşturulmasından bir sonraki adım; matriste bulunan<br />

elemanların ağırlıklarının elde edilmesidir. Birçok durumda yakın sonuçlar elde<br />

edebilmek için Saaty (1994b), satırların geometrik ortalamalarının alınmasını tavsiye<br />

etmektedir:<br />

(a) Her satırdaki n eleman çarpılır, n. kökü alınır ve elde edilen değerler için<br />

yeni bir kolon oluşturulur,<br />

(b) yeni kolon normalleştirilir (her değerin değerlerin toplamına bölünmesi).<br />

Bu şekilde her kriterin bir üzerinden önem ağırlığı ve her alternatifin de her kriterden<br />

aldığı puan bir üzerinden elde edilmiş olur. Alternatiflerin nihai değerlerini elde etmek<br />

içinse alternatifin her bir kriterden aldığı puanla o kriterin çarpımları toplanır. En<br />

yüksek toplama sahip alternatif en uygun tercihi belirtmektedir.<br />

Hazır Beton Tesisi Arazi Seçiminde AHP Uygulaması<br />

AHP yönteminin hazır beton tesisi yatırımı için arazi ve bölge seçimi problemine<br />

uygulanış biçimi aşağıda örneklenmiştir. Bir hazır beton firması yapacağı yeni beton<br />

tesisi yatırımı için A, B, C bölgelerinden kendisi için en uygun olanı seçmek<br />

istemektedir. Söz konusu firmanın, seçim sırasında başlıca dört ana kritere ve iki alt<br />

kritere dikkat ettiği varsayılmıştır:<br />

1. Müşteri: Bölgenin potansiyel müşteri bakımından durumu<br />

2. Rakip: Bölgedeki rakiplerin miktarı<br />

3. Konum: Bölgenin müşterilere ulaşım durumu ve hammaddeye uzaklığı<br />

3.1. Ulaşım: Bölgenin müşterilere ulaşım durumu<br />

3.2. Malzemeye Uzaklık: Bölgenin malzeme kaynaklarına (çimento<br />

fabrikaları vs.) uzaklığı<br />

4. Bedel: Bölgedeki arazilerin ortalama birim ( m 2 ) fiyatı<br />

Problem ayrıştırılarak kriterlerinin belirlenmesinden sonra karar hiyerarşisi oluşturulur.<br />

Ana amaç olan “En iyi bölge seçimi” hiyerarşinin en üst düzeyinde yer alır. İkinci<br />

düzeyde, amaca katkıda bulunan dört kriter; üçüncü düzeyde alt kiriterler, son düzeyde<br />

ise söz konusu kriterler cinsinden değerlendirilmek üzere seçenekler vardır (Şekil 3).


AMAÇ<br />

342<br />

En İyi Bölge Seçimi<br />

ANA KRİTERLER Müşteri Rakip Konum Bedel<br />

ALT KRİTERLER Ulaşım Malzemeye<br />

Uzaklık<br />

ALTERNATİFLER A Bölgesi B Bölgesi C Bölgesi<br />

Şekil 3. Bölge Seçimi için Oluşturulan Hiyerarşik Model<br />

Seçimin hiyerarşisi oluşturulduktan sonra öğelerin göreli önemlerinin belirlenmesi<br />

gerekir. İlk olarak; firma için, dört kriterin ana amaç olan en iyi bölge seçimini<br />

sağlamadaki göreli önemleri belirlenir. Bunun için yapılması gereken kriterlere ikili<br />

karşılaştırmalar uygulayıp Karar vericiye Tablo 1 deki ölçek kullanılarak<br />

“Karşılaştırılan iki kriterden hangisi, tesisin bulunacağı bölge açısından daha<br />

önemlidir?” türde soru sormak olacaktır. Bu sorunun yanıtını tüm kriterlerin ikili<br />

karşılaştırmaları için alarak Karar Vericinin tercih değerlerini saptadığımızda Tablo<br />

2’deki ikili karşılaştırmalar matrisi elde edilir. Örneğin amaca göre, bölgedeki arazilerin<br />

ortalama m 2 birim maliyeti kriteri bölgedeki rakiplerin sayısı kriterine göre karar verici<br />

için beş kat daha önemlidir. Ulaşım ve potansiyel müşteri sayısı ise aynı öneme sahiptir.<br />

Tablo 2. Birinci Düzey için İkili Karşılaştırmalar Matrisi<br />

AMAÇ Müşteri Rakip Konum Bedel<br />

Müşteri 1 4 3 1/3<br />

Rakip 1/4 1 1 1/5<br />

Konum 1/3 1 1 1/3<br />

Bedel 3 5 3 1<br />

Söz konusu matris kullanılarak, kriterlerin ana amacı gerçekleştirmesindeki göreli<br />

önemleri saptamak ikinci adımdır. Bu hesaplama için daha önce açıklandığı gibi ikili<br />

karşılaştırmalar matrisinin en büyük özvektörü bulunup normalize edilmelidir. Bu işlem<br />

için normalizasyona dayalı yöntem kullanılabileceği gibi Expert Choice programından<br />

da yararlanılabilir (Expert Choice Software Tutorials, 2000; Forman and Selly, 2000).<br />

Bu çalışmada Expert Choice programına Tablo 2’deki matris verileri girilerek örnek<br />

sorunun birinci düzeyine ilişkin göreli önem vektörü aşağıdaki şekilde elde edilmiştir<br />

(Tablo 3):<br />

Tablo 3. Birinci Düzeye İlişkin Göreli Önem Vektörü<br />

KRİTER wAMAÇ<br />

Müşteri 0.278<br />

Rakip 0.091<br />

Konum 0.113<br />

Bedel 0.518


Bu durumda “En iyi bölge seçimi” amacını en fazla etkileyen kriter % 51.8 ile<br />

bölgedeki arazilerin birim ( m 2 ) maliyetidir. Bu kriteri % 27.8 ile bölgenin müşteri<br />

potansiyeli ve % 11.3 ile bölgenin ulaşım durumu izlemektedir. Firma için bölgedeki<br />

rakiplerin sayısı ana amaç için seçenekleri değerlendirirken en az önem verdiği kriterdir<br />

(% 9.1). Daha sonra birinci düzeydeki konum kriterinin alt kriterleri olan ulaşım, ana<br />

malzemeye uzaklık kriterleri için aynı tür karşılaştırmalar yapılmış ve sonuçları Tablo<br />

4’de verilmiştir. Diğer bir deyişle seçeneklerin kriterleri gerçekleme açısından ikili<br />

karşılaştırılmaları söz konusudur. Tablo 5, 6’da Müşteri ve Rakip ana kriterleri için,<br />

Tablo 7, 8’de Ulaşım ve Malzemeye Uzaklık alt kriterleri için üç alternatifin<br />

karşılaştırılmaları ve Expert Choice tarafından hesaplanan göreli önem vektörleri<br />

verilmiştir.<br />

Tablo 4. Alt Kriterler için İkili Karşılaştırmalar Matrisi ve Göreli Önem Vektörü<br />

ALT Müşteri Rakip WALT<br />

KRİTER<br />

KRİTER<br />

Ulaşım 1 3 0.750<br />

Malz.<br />

Uzaklık<br />

1/3 1 0.250<br />

Tablo 5. Müşteri Kriteri için İkili Karşılaştırmalar Matrisi<br />

Müşteri A B C wMÜŞTERİ<br />

A 1 1/4 3 0.218<br />

B 4 1 6 0.691<br />

C 1/3 1/6 1 0.091<br />

Tablo 6. Rakip Kriteri için İkili Karşılaştırmalar Matrisi<br />

Rakip A B C wRAKİP<br />

A 1 3 2 0.540<br />

B 1/3 1 ½ 0.163<br />

C 1/2 2 1 0.297<br />

Tablo 7. Ulaşım Alt Kriteri için İkili Karşılaştırmalar Matrisi<br />

Ulaşım A B C WULAŞIM<br />

A 1 1/3 3 0.268<br />

B 3 1 4 0.614<br />

C 1/3 1/4 1 0.117<br />

Tablo 8. Malzemeye Uzaklık Alt Kriteri için İkili Karşılaştırmalar Matrisi<br />

Malz. A B C WMALZ.<br />

Uzaklık<br />

UZAKLIK<br />

A 1 1/2 1/3 0.163<br />

B 2 1 1/2 0.297<br />

C 3 2 1 0.540<br />

343


Bedel kriteri açısından seçenekler değerlendirilirken gerçek rakamlar (nicel değerler)<br />

kullanılacağından ikili karşılaştırmalar matrisi oluşturmak gereksizdir. Dikkat edilecek<br />

özellik arazi ortalama bedeli yüksek olan bölgenin düşük göreli öneme sahip olması için<br />

ortalama arazi bedellerini tersine çevirmek gerektiğidir. Elde edilen değerler,<br />

toplamlarına bölünerek normalize edildiğinde Bedel kriterine ilişkin göreli önem<br />

vektörü hesaplanmış olur (Tablo 9).<br />

Tablo 9. Bedel Kriteri için Göreli Önem Vektörü Bulunması<br />

Seçenek Fiyat/m 2 1/(Fiyat/m<br />

2<br />

)<br />

A 300 0.003333 0.444<br />

B 425 0.002353 0.313<br />

C 550 0.001818 0.243<br />

Toplam 1275 0.007504 1<br />

344<br />

wBEDEL<br />

Üçüncü aşamada yapılması gereken seçenekler için toplam bileşik göreli önemleri<br />

hesaplamaktır. Seçeneklerin bileşik göreli öneminin bulunması için, her seçeneğin<br />

kriterlere göre göreli önemini söz konusu kriterlerin amaç açısından göreli önemi ile<br />

çarpıp elde edilen çarpım değerlerini birbirleriyle toplamak gerekir. Her bir alternatife<br />

ait bulunan göreli önem değerleri kriterlerin amaç açısından göreli önemleri ile çarpılıp<br />

(Tablo 3) çarpımların toplamı alınırsa her bir bölge için bileşik göreli önem<br />

A : (0.218*0.278) + (0.540*0.091) + ((0.268*0.75+0.163*0.25)*113) + (0.444*0.518) = 0.367<br />

B : (0.691*0.278) + (0.163*0.091) + ((0.614*0.75+0.297*0.25)*113) + (0.313*0.518) = 0.430<br />

C : (0.091*0.278) + (0.297*0.091) + ((0.117*0.75+0.540*0.25)*113) + (0.243*0.518) = 0.203<br />

olarak bulunur. Expert Choice programı “distributive mode” seçeneği kullanılarak<br />

sentez yapıldığında bulunan aynı değerler Şekil 4’de ve alternatiflerin kriterler<br />

karşısındaki göreli önem değişim grafiği Şekil 5’de sunulmuştur. Bileşik göreli önem<br />

sonuçları incelendiğinde, firmanın yeni yatırım yapacağı hazır beton tesisi için ön<br />

görülen kriter ağırlıklarına göre en uygun bölgenin “B” Bölgesi olduğu anlaşılmaktadır.<br />

“A” bölgesi fiyat bakımından en uygun olmasına karşın “B” Bölgesi firma için konum<br />

ve potansiyel müşteri bakımından seçenekler arasında en iyi durumdadır. Bölgedeki<br />

arazilerin ortalama fiyatı yönünden orta düzeyde olup bölgedeki rakiplerin sayısı<br />

bakımından ise en kötü durumdadır. Fakat firma, Rakip kriterini amaç açısından en az<br />

önemli kabul ettiğinden “B” Bölgesi toplam bileşik göreli önemi en yüksek olan<br />

seçenek durumundadır.


Şekil 4. Expert Choice Programından Bileşik Göreceli Önem Görüntüsü<br />

Şekil 5. Expert Choice Programından Alternatif – Göreceli Önem Grafiği<br />

Sonuç ve Değerlendirme<br />

Çalışmada, çok kriterli karar verme yöntemlerinden AHP yöntemi tanıtılmış ve<br />

uygulamacılara katkı sağlaması amacıyla Hazır beton tesisi yatırımda bölge seçimi<br />

örnek olarak ele alınmıştır. Çok kriterli karar verme yöntemlerinde en önemli adımı<br />

oluşturan “hiyerarşik yapının kurulması” üzerinde durulmuştur. Bu konu için<br />

bahsedilen yöntemi kullanırken oluşturulmuş bulunan model karar vericiye göre adapte<br />

edilebilir, burada göz önüne alınmayan bir takım parametreler modele eklenebilir ya da<br />

bu uygulamada kriterlere atanmış olan öncelik değerleri ve karşılaştırmaları yeniden<br />

düzenlenebilir. Burada çok kriterli karar verme yöntemlerinin esneklik yanı da<br />

meydana çıkacaktır zira farklı görüşlere sahip olan karar vericiler modeli yeniden<br />

kurmak yerine atamalardan uygun görmediklerini değiştirerek sonuçları elde<br />

edebileceklerdir.<br />

345


Kaynaklar<br />

Expert Choice Software Tutorials (2000) Expert Choice Inc., Pittsburgh.<br />

Forman, E., Selly, M.A. (2000) Decision by Objectives, Expert Choice Inc. Pittsburgh.<br />

Kuruüzüm, A., Atsan, N. (2001) The Analytic Hierarchy Process approach and its<br />

applications in business, Akdeniz Üniversitesi İktisadi ve İdari Bilimler Fakültesi<br />

Dergisi, 14 (1), s. 83-105.<br />

Saaty, L.T. (1980) The Analytic Hierarchy Process, McGraw-Hill Comp., U.S.A.<br />

Saaty, L.T. (1994a) Fundamentals of Decision Making and Priority Theory with the<br />

Analytic Hierarchy Process, RWS Publications, Pittsburgh.<br />

Saaty, L.T. (1994b) Highlights and critical points in the theory and application of the<br />

Analytical Hierarchy Process, European Journal of Operational Research, 74 (3) pp<br />

426-447.<br />

Topçu, Y.I. (2004) A decision model proposal for construction contractor selection in<br />

turkey, Building and Environment, 39 (4), pp 469-481.<br />

Zahedi, F. (1986) The Analytical Hierarchy Process - a survey of the method and its<br />

applications, Interfaces, 16 (4), pp 96-108.<br />

346


Başbakanlık Toplu Konut İdaresi (TOKİ) Tarafından<br />

Yaptırılan Toplu Konutların İnşaat Kalitelerinin<br />

Değerlendirilmesine Yönelik Bir Alan Çalışması<br />

Latif Onur Uğur, İlknur Bekem<br />

Ahi Evran Üniversitesi<br />

Kaman Meslek Yüksekokulu<br />

40300 Kaman/Kırşehir<br />

Tel: (386) 712 64 49<br />

E-Posta: latifugur@mynet.com<br />

Öz<br />

İnşaat üretimi, taahhüt konusu iş hakkında duyumdan başlayarak gerçekleştirilen<br />

yapının teslimine kadar olan süreçteki tüm faaliyetleri kapsar. Bu faaliyetlerin kârlılık<br />

ana amacı yanında, şartnamelerde belirtilen kalite spesifikasyonlarını da<br />

gerçekleştirecek şekilde yönetilmesi gerekir. İnşaatta kalite kavramı, üretimin sonunda<br />

ortaya çıkan yapının kalitesinin yanı sıra, bu yapıyı ortaya koymak için gerçekleştirilen<br />

diğer faaliyetlerin kalitesini de kapsar. İşverenin istediğini üretebilmek ve üretileni<br />

işverene vermek amacıyla yapılan harcamalar bütünü de kalitenin maliyeti olarak<br />

adlandırılır. Bu çalışmada Başbakanlık Toplu Konut İdaresi (TOKİ) tarafından<br />

yaptırılan toplu konutların inşaat kalitesi ve konut sahiplerinin sahip oldukları<br />

konutların kalitelerinin maliyetleri değerlendirilmeye çalışılmıştır. Bu amaçla sekiz<br />

farklı ilde bulunan TOKİ konutu sahipleri üzerinde bir anket çalışması yapılmıştır.<br />

Çalışma ile bu konutların sahiplerinin; sosyo-ekonomik profilleri, dairelerin satın<br />

alınmasına ilişkin taksit-aidat ödemeleri, arsa- proje seçimi, şartname ve müteahhitlerin<br />

belirlenmesi, yapım süresi, teknik bilgilenme yeterliliği, daire seçimi ve kullanım<br />

süreleri konulardaki deneyim ve beklentileri araştırılmıştır. Bunlara ek olarak<br />

teslimattan sonra kullanıma geçene kadarki yapım/tadilat maliyetleri<br />

değerlendirilmiştir. Çalışmadan elde edilen verilere göre, konut sahiplerinin TOKİ’yi<br />

tercih etmelerinin başta gelen sebeplerinin daire alanları ve taksit ödemelerinin<br />

uygunluğu olduğu belirlenmiştir. Mevcut daireler arasından seçim yapma imkânlarının<br />

olmadığını söyleyen daire sahiplerinin yarısından fazlası, oturdukları dairelerin<br />

beklentilerini ve gereksinimlerini karşıladığını düşünmektedirler. TOKİ’nin inşaat<br />

standartları, teknik şartnameleri ve müteahhitler ile üretim takvimi hakkında konut<br />

sahiplerinin çoğunluğunun herhangi bir bilgisi olmadığı görülmüştür. İnşaatların<br />

denetlenmesi, zemin etüdü raporları ve beton kalitesi konularında da anket uygulanan<br />

kişilerin bilgilendirilmediği belirlenmiştir. Dairenin kullanım sürecinde en çok<br />

karşılaşılan sorunları kapı-pencere, lavabo-etejer ve boya-badana uygulamaları<br />

oluşturmaktadır. Bunun dışında konut sahipleri çevre düzenlemelerinin yeterli<br />

olmadığını, sosyal ihtiyaçların karşılanabileceği alanların yerleşim bölgesine uzak<br />

olduğunu ve ulaşım sorunu yaşadıklarını belirtmişlerdir. Farklı şehir ve projelere göre<br />

konut sahiplerinin azımsanamayacak bir bölümü, konutlarını kullanıma başlamadan<br />

önce yada hemen kullanıma başladıkları sırada ek yapım ve tadilat işleri yaptırdıklarını<br />

belirtmektedirler. Bu verilere göre, gerek ihale sürecinde gerek teslim ve kullanım<br />

347


aşamasında ek kalite maliyetleri ortaya çıkmakta, bu maliyetlerin nihai maliyet<br />

hesaplamalarında göz önüne alınması gerekmektedir.<br />

Anahtar sözcükler: Başbakanlık Toplu Konut İdaresi (TOKİ), Toplu Konutlar,<br />

Kalite, İnşaat Kalitesi, Kullanım Kalitesi, Kalite Maliyeti<br />

Giriş<br />

Konut, en genel anlamıyla insanların en önemli gereksinimlerinden biri olan barınma<br />

ihtiyacını karşılayan bir araçtır. 2000 DİE Bina Sayımı kitabında konut; “etrafı kapalı,<br />

tavanı örtülmüş bir veya bir grup insanın diğer fertlerden ayrı olarak yaşamasına imkan<br />

sağlayan, doğrudan doğruya sokağa, koridora veya genel bir yere açılan, müstakil kapısı<br />

olan bina veya binanın bir bölümü” olarak tanımlanmaktadır [1].<br />

En temel barınma aracı olan konut, ekonomide en önemli yatırım araçlarından biri<br />

sayılmaktadır. Konut yatırımları ülke ekonomisinin önemli göstergelerinden biridir.<br />

Araştırmalar kalkınma sürecinde konut yatırımlarının, ekonomik gelişmenin uzunca bir<br />

döneminde diğer yatırımlardan daha hızlı geliştiğini göstermektedir. Konut yatırımları<br />

GSYİH’nın %2-8’ini ve sabit sermaye yatırımlarının %15-30’unu bulmaktadır.<br />

Kentleşme hızı yüksek olan Türkiye’de konut gereksinimi oldukça yüksektir<br />

(Şenkaya,2001).<br />

Konut gereksinimi, ”Kişilerin ödeme güçleri ile bireysel tercihlerinden bağımsız olarak<br />

en düşük düzeyde barınabilmelerini sağlamaya yetecek konut sayı ve nitelikleri ile, belli<br />

bir anda mevcut konut sayı ve nitelikleri arasındaki fark” olarak tanımlanmaktadır.<br />

Konut talebi ise, konut gereksiniminden farklı olarak, konutlara karşı tüketici<br />

tercihlerini içeren ve alım gücü ile desteklenen isteği belirtmektedir (Şenkaya,2001).<br />

Literatür Taraması<br />

Yapı, çeşitli alt bileşenlerden oluşan bir sistemdir. Yapı bileşenlerinin hemen çoğunun<br />

üzerinde görüş birliğine varılmış teknolojik performans düzeyleri vardır. Ancak bu<br />

bileşenlerin gerçek performansları kullanım aşamasında ortaya çıkmaktadır. Bileşenin<br />

üretimi ve montajı sırasındaki işçilik kalitesindeki değişkenlik sonucu etkilemektedir.<br />

Bu nedenle performansın gerçek belirleyicisi kullanıcılar olmaktadır (Gültekin, 2002).<br />

Yapıda kalite kavramına değinmeden önce, yapı kalitesinin değerlendirildiği temel<br />

alanların tanımlanması gereklidir. Yapı kalitesinin değerlendirildiği temel alanlar<br />

şunlardır (Gültekin, 2002);<br />

• Kullanıcı gereksinimleri<br />

• Kalite ölçümü ve ölçütleri<br />

• Kalite elde etme eylemleri gereksinimi<br />

• Elde edilen kalitenin sürdürülebilirliği<br />

• Elde edilen yapı kalitesinin çevresel kaliteye etkisi.<br />

348


R. Bozkurt, A. Odaman’a göre kalite (Bozkurt and Odaman, 1998):<br />

• Performans: üründe bulunan birincil özellikler<br />

• Uygunluk: spesifikasyonlara, belgelere ve standartlara uygunluk<br />

• Dayanıklılık: ürünün kullanabilirlilik özelliği<br />

• Güvenirlilik: ürünün kullanım ömrü içerisinde performansının sürekliliği<br />

• Hizmet görürlülük: ürüne ilişkin sorunların çözülebilme yeteneği<br />

• İtibar: ürünün veya onu oluşturan elemanların geçmişteki performansı<br />

• Estetik: ürünün albenisi ve duyulara seslenebilme yeteneği<br />

• Diğer unsurlar: ürünün çekiciliğini sağlayan diğer unsurlardır.<br />

İnşaat sektöründe yapının kalitesi nihai kullanıcının bu yapı ile ilgili beklenti ve<br />

ihtiyaçlarının ne derece karşılandığına bağlıdır. Ne var ki, ihale ile alınarak<br />

gerçekleştirilen bir yapının kullanıcısı başlangıçta bilinmemektedir (Kanıt, 2005).<br />

Boydaş, konut inşaatlarında kalite için yapılan ortalama harcamaların toplam proje<br />

maliyetinin % 0.73’ü olduğunu bulgulamıştır. Bu orandaki maliyet artışın proje toplam<br />

maliyetine göre hiç de astronomik olmayacağını, bunun yanında olası kalitesizliklerin<br />

sebep olacağı maliyetlerin yanında çok düşük bir maliyet ile uygun kalite şartlarının<br />

sağlanacağını ifade etmiştir. Çalışması sonucunda vardığı sonuçlardan biri de pek çok<br />

kalite uygulamasının ve tedbirinin zaten bunu yapmakla görevli kişilerce<br />

yapılıyor/yapılmış olması gerektiğidir. Olası eksikliklerin gözden geçirilip uygun<br />

prosedürlerin oluşturulup uygulamaya konması ve gerekli kontrol ve raporlama<br />

sistemlerinin oluşturulup uygulanması ile; çok düşük bir maliyetle kalite yönetim ve<br />

kalite kontrol süreçlerini uygulamak mümkün olabilecektir. Boydaş, bu konuda<br />

yapılacak daha detaylı çalışmalarla, özellikle kalitesizliğin maliyetine ilişkin verilerin<br />

elde edilmesi ile kalite maliyeti ile kalitesizliğin maliyetinin detaylı olarak<br />

karşılaştırılabilmesinin mümkün olabileceğini ifade etmiştir (Boydaş, 2007).<br />

Yurdumuzda Başbakanlık Toplu Konut İdaresi (TOKİ) tamamlanmış 578 ve Haziran<br />

2009 itibarı ile devam eden 215 konut projesini yürütmüş/yürütmektedir (TOKİ resmi<br />

sitesi, 2009a).<br />

TOKİ web sitesinde TOKİ idaresinin yürüttüğü ve yürüteceği hizmetleri daha faydalı<br />

ve anlamlı kılmak amacı ile “TOKİ Konut Teslim Alan Müşteri Memnuniyet Anketi”<br />

başlıklı 12 sorudan oluşan bir kalite anketi bulunmaktadır. Fakat sonuçları henüz<br />

belirtilmemiş olan bu anket formu Tablo 1.’de verilmiştir (TOKİ resmi sitesi, 2009b).<br />

349


Tablo 1 TOKİ Konut Teslim Alan Müşteri Memnuniyet Anketi.<br />

1 TOKİ’den aldığınız konutu kullanışlı buluyor musunuz?<br />

2 Konutun içerisinde kullanılan malzemelerin kalitesi<br />

beklentinizi karşılıyor mu?<br />

3 Tuvalet, banyo ve mutfağın kullanılabilirlik ve kalite<br />

açısından kullanımı uygun mudur?<br />

4 Konutunuz plan açısından beklentilerinizi karşılıyor mu?<br />

5 Balkonlar yeterli ve kullanıma uygun mu?<br />

6 Konuta yerleştikten sonra sıhhi ve elektrik tesisat ile ilgili<br />

herhangi bir tamirat yaptırdınız mı?<br />

7 Alış veriş merkezleri (market, manav vb.) yeterli mi?<br />

8 Satışa aracılık eden bankadan memnun musunuz?<br />

9 Konutu teslim alırken görevlinin davranışlarından memnun<br />

kaldınız mı?<br />

10 TOKİ konutlarını çevrenize tavsiye eder misiniz?<br />

11 TOKİ konutlarının pirim yaptığını düşünüyor musunuz?<br />

12 TOKİ’den satın aldığınız konut yatırım amacı taşıyor mu?<br />

350<br />

Evet Hayır<br />

Evet Hayır<br />

Evet Hayır<br />

Evet Hayır<br />

Evet Hayır<br />

Evet Hayır<br />

Evet Hayır<br />

Evet Hayır<br />

Evet Hayır<br />

Evet Hayır<br />

Evet Hayır<br />

Evet Hayır<br />

Sınırlı sayıda konunun araştırıldığı bu anketin sonuçlarının bu çalışmanın sonuçları<br />

ile hangi oranda paralel olacağı ilerideki günlerde irdelenecektir.<br />

Materyal ve Metod<br />

Bu çalışmada toplam 8 ilde bulunan toplam 109 adet konut sahibi üzerinde anket<br />

çalışması yapılarak, Başbakanlık Toplu Konut İdaresi tarafından yaptırılan konutlardaki<br />

kalite konusu irdelenmiştir. Bu kimseler sahip oldukları TOKİ konutlarında halen<br />

ikamet etmekte olan kimselerdir. Bu amaçla 8 ana başlık altında, toplam 39 adet soru<br />

hazırlanmış ve ankete katılanlardan, bu çoktan seçmeli sorulara yanıt vermeleri<br />

istenmiştir. Yanıtların dürüst ve rahat bir şekilde alınabilmesi için isim verilmesi<br />

istenmemiştir. Verilen yanıtlar tasnif ve düzenleme işlemlerine tabi tutulmuş, her soru<br />

seçeneği için verilen cevaplar doğrultusunda yüzdeler hesaplanmış, veriler grafik ve<br />

tablolarla ifade edilmiştir.


Bulgular ve Değerlendirme<br />

İstanbul, Ankara, İzmir, Kayseri, Kırşehir, Manisa, Adıyaman ve Diyarbakıır illerinde<br />

bulunan toplam 109 adet konut sahiplerinin sosyoekonomik profilleri; aidat, arsa ve<br />

proje seçimi, şartname ve müteahhit belirlenmesi, yapım süreci, teknik bilgi<br />

edinebilme, daire seçimi ve kullanım süreci konularındaki deneyim ve beklentileri<br />

araştırılmıştır. İllere göre anket uygulanan kişi sayısı Tablo 2.‘de verilmektedir.<br />

Sosyoekonomik profil<br />

Tablo 2 İllere göre anket uygulanan konut sahibi sayısı.<br />

İl Kişi sayısı<br />

İstanbul 15<br />

Ankara 10<br />

İzmir 10<br />

Kırşehir 44<br />

Kayseri 10<br />

Mersin 5<br />

Adıyaman 5<br />

Diyarbakır 10<br />

Toplam 109<br />

Konut sahiplerine “Ne kadar süredir büyük şehirde yaşıyorsunuz” sorusu<br />

yöneltildiğinde alınan yanıtlar Şekil 1.’deki gibidir.<br />

Yüzde<br />

50<br />

40<br />

30<br />

20<br />

10<br />

0<br />

11,7<br />

Kaç yıldır büyük şehirde yaşıyorsunuz?<br />

17,5<br />

13,6<br />

351<br />

10,7<br />

46,6<br />

0-2 yıl 2-5 yıl 5-8 yıl 8-12 yıl 12 yıldan fazla<br />

Şekil 1 Konut sahiplerinin büyük şehirde geçirdikleri süre.<br />

Şekil 1 incelendiğinde konut sahiplerinin %11,7’si 0-2 yıldır, %17,5’i 2-5 yıldır,<br />

%13,6’sı 5-8 yıldır, %10,7’si 8-12 yıldır ve %46,6’sı 12 yıldan fazla süredir büyük<br />

şehirde yaşadığı görülmektedir.<br />

“Öğrenim durumu” ile ilgili değerlendirmelerin sonucunda %39,6 ile yüksekokul<br />

mezunları ilk sırayı alırken; %2,8 okuryazar, %11,3 ilkokul, %8,5 ortaokul, %32,1 lise<br />

ve %5,7 yüksek lisans/doktora değerleri elde edilmiştir.<br />

Yıl


Anket uygulananların “sahip oldukları çocuk sayısındaki dağılım” %20,6 1 çocuk,<br />

%31,4 2 çocuk, %18,6 3 çocuk, %9,8 4 çocuk ve %2 4’ten fazla çocuk olarak<br />

şekillenmiştir.<br />

“Aile fertlerinden kaç tanesinin çalışıyor olduğu”na dair soruların yanıtları Şekil 2.’de<br />

görüldüğü gibidir. Bulgular, ailelerin %6,7‘sinde hiç çalışan olmadığını, %57,7’sinde 1<br />

kişinin, %26,9’unda 2 kişinin, % 4,8’inde 3 kişinin ve %3,8’inde 3’ten fazla kişinin<br />

çalıştığını ortaya koymaktadır.<br />

70<br />

60<br />

50<br />

40<br />

30<br />

20<br />

10<br />

0<br />

6,7<br />

57,7<br />

Çalışan sayısı<br />

26,9<br />

352<br />

4,8 3,8<br />

0 1 2 3 3’ten fazla<br />

Şekil 2 Ailedeki çalışan fert sayısı.<br />

“Ailelerin aylık gelirleri” ile ilgili dağılım Şekil 3.’de görüldüğü gibi, 0-750 YTL %8,3,<br />

750-1500 YTL %44,4, 1500-3000 YTL %33,3, 3000-5000 YTL %10,2, 5000-8000<br />

YTL %1,9, 8000 YTL’den fazla %1,9 olarak gerçekleşmiştir.<br />

Yüzde<br />

 8000 YTL’den fazla<br />

 5000-8000 YTL<br />

 3000-5000 YTL<br />

 1500-3000 YTL<br />

 750-1500 YTL<br />

 0-750 YTL<br />

1,9<br />

1,9<br />

Aylık gelir<br />

8,3<br />

10,2<br />

33,3<br />

44,4<br />

0,0 10,0 20,0 30,0 40,0 50,0<br />

Gelir miktarı<br />

Şekil 3 Konut sahiplerinin aylık geliri.<br />

“Çalışılan iş yerinin TOKİ konut alanına hangi mesafede uzaklıkta bulunduğu”na dair<br />

dağılımlar; %37’si 0-5 km, %18’i 5-10 km, %21’i 10-20 km, %9’u 20-30 km ve %15’i<br />

30 km’den fazla olarak şekillenmiştir.<br />

“Ailelerin hali hazırda oturduğu evlerin alanlarının ne kadar olduğu”na dair saptamalar<br />

Şekil 4.’de verilmiştir. Buna göre konut sahipleri %0,9 60 m2‘den az, %5,6 60-80 m2,


%32,7 80-100 m2, %32,7 100-120 m2 ve %28 120 m2’den fazla dairelerde<br />

oturmaktadırlar.<br />

40<br />

30<br />

20<br />

10<br />

0,9<br />

Taksit/aidat ödemeleri<br />

0<br />

5,6<br />

Daire alanı (m2)<br />

32,7 32,7<br />

353<br />

28,0<br />

 60 m2‘den az  60-80 m2  80-100 m2  100-120 m2  120 m2’den<br />

fazla<br />

Şekil 4 Mevcut dairelerin alanı.<br />

Konut sahiplerine “TOKİ dairelerinin taksit miktarlarının ödeme gücüne ve şartlarına<br />

uygunluğu” sorulmuştur. Alınan yanıtlar Şekil 5.’de görülmektedir.<br />

60<br />

50<br />

40<br />

30<br />

20<br />

10<br />

0<br />

Taksit ödeme miktarlarının ödeme gücüne ve<br />

şartlara uygunluğu<br />

51,5<br />

18,8<br />

29,7<br />

 Evet  Hayır  Kısmen<br />

Şekil 5 Taksit miktarlarının ödeme gücüne ve şartlara uygunluğu.<br />

“Taksit miktarı” konusundaki soruya verilen yanıtlar %51,5 uygun, %18,8 uygun değil<br />

ve % 29,7 kısmen şeklindedir.<br />

“Taksit ödeme zamanlarının ödeme gücüne ve şartlarına uygunluğu” konusundaki<br />

soruya verilen yanıtların dağılımı %42,6 evet, %21,8 hayır ve %35,6 kısmen olarak<br />

Şekil 6.’da gösterildiği gibi belirlenmiştir.


45<br />

40<br />

35<br />

30<br />

25<br />

20<br />

15<br />

10<br />

5<br />

0<br />

Taksit ödeme zamanlarının ödeme gücüne ve şartlarına<br />

uygunluğu<br />

42,6<br />

21,8<br />

354<br />

35,6<br />

 Evet  Hayır  Kısmen<br />

Şekil 6 Taksit ödeme zamanlarının ödeme gücüne ve şartlarına uygunluğu.<br />

“Ödeme gücüne göre farklı taksit miktarı, ödeme süresi ve ödeme yapma ile ilgili sorun<br />

yaşanıp yaşanmadığı” sorulduğunda alınan yanıtlar %51,9 hayır yaşanmadı, %29,8<br />

farklı ödeme planları uygulandı, %12,5 taksit miktarına gecikme zammı uygulandı ve<br />

%5,8’i uyarı yapıldı şeklindedir.<br />

Arsa ve proje seçimi<br />

“Konutların bulunduğu apartmanlardaki kat sayısı” sorulduğunda ankete katılan konut<br />

sahiplerinin %59’u oturdukları apartmanın 3-4 katlı, %16,2’si 5-6 katlı, %1’i 7-8 katlı<br />

ve %23,8’i 9 ve daha fazla katlı olduğunu belirtmişlerdir.<br />

“Konut sahiplerinin oturduğu apartmanlarda her katta bulunan daire sayısı”<br />

sorulduğunda, %66’sı 4, %27,4’ü 2, %5,7’si 3 ve %0,9’u 1 daire olduğunu<br />

belirtmişlerdir.<br />

“Oturduğunuz dairenin planı beklentilerinizi ve gereksinimlerinizi karşılıyor mu?”<br />

sorusuna karşılık alınan yanıtlar Şekil 7.’de görüldüğü gibi, %64,5 evet ve %35,5 hayır<br />

şeklindedir.<br />

35,5<br />

Oturduğunuz dairenin planı beklentileriniz ve<br />

gereksinimlerinizi karşılıyor mu?<br />

64,5<br />

 Evet<br />

 Hayır<br />

Şekil 7 Daire planının beklentileri karşılayıp karşılamadığı.


“Alternatif projeler arasından seçim yapma imkânınız oldu mu?” şeklindeki sorulara<br />

verilen yanıtların dağılımı; %22,2 evet seçim yaptım, %39,8 hayır yapmadım, %30,6<br />

öyle bir seçenek yoktu ve %7,4 benim için fark etmez olarak gerçekleşmiştir.<br />

Şartname ve müteahhit belirleme<br />

“TOKİ’nin inşaat standartları ve teknik şartnameleri hakkında bilgilendirildiniz mi?”<br />

sorusunun yanıtlarının dağılımı; %2,9 çok bilgilendirildim, %22,8 bilgilendirildim,<br />

%33,3 az bilgilendirildim ve %41 bilgilendirilmedim şeklindedir.<br />

“İşi yapacak aday müteahhitlerle tanıştırıldınız mı? Müteahhit hakkında<br />

bilgilendirildiniz mi?” sorusuna verilen yanıtların dağılımı Şekil 8.’de görüldüğü üzere;<br />

%3,8 müteahhitler ile tanıştık, %24 müteahhitler ile tanışmadık, %41,4 müteahhitleri<br />

hiç görmedim ve %30,8 bu konuda hiçbir fikrim yok şeklinde gerçekleşmiştir.<br />

Yapım süresi<br />

Bu konuda hiçbir<br />

fikrim yok<br />

Müteahhitleri hiç<br />

görmedim<br />

Müteahhitler ile<br />

tanışmadık<br />

Müteahhitler ile<br />

tanıştık<br />

İşi yapan müteahhit hakkında bilginiz oldu mu?<br />

3,8<br />

355<br />

24,0<br />

30,8<br />

41,3<br />

0 5 10 15 20 25 30 35 40 45<br />

Şekil 8 Müteahhit hakkında bilgi edinme.<br />

“Sizce aylık taksit ödemesinin miktarı daha fazla olsa inşaat yapım süresi kısalır mı?”<br />

sorusunun yanıtlarının dağılımı %40,4 hayır, %35,1 kısmen ve %24,5 evet olarak<br />

şekillenmiştir.<br />

“Taksitlerin zamanında ödenmemesi inşaat yapım süresini etkiler mi?” sorusunun<br />

yanıtları %37 hayır ve % 63 evet olarak alınmıştır.<br />

“Üretim takvimi hakkında herhangi bir bilginiz var mıydı?” sorusu için verilen yanıtlar;<br />

%31,9 vardı, %48,9 yoktu ve %19,2 kısmen vardı şeklinde dağılmıştır.<br />

Teknik bilgi edinebilme<br />

“İnşaatların denetlenmesi ile ilgili sorumlu mercilerin kimler olduğunu biliyor<br />

muydunuz?” sorusuna verilen yanıtlar; %18,9 evet, %70,5 hayır ve %10,5 kısmen<br />

olarak şekillenmiştir.<br />

“Zemin etüd raporları hakkında bilgi sahibi misiniz?” sorusu için alınan yanıtların<br />

dağılımı; %5,6 bilgi sahibiyim, %54,4 böyle bir şeyden haberdar değilim, %16,7 biraz<br />

bilgim var ve %23,3 ilgilenmedim şeklindedir.


“Beton kalitesi ve imalat kalitesi hakkında bilgilendirildiniz mi?” sorusu için alınan<br />

yanıtlar; %6,3 evet, %66,3 hayır ve %27,4 bu konu hakkında bilgim yok şeklindedir.<br />

“İnşaatın belirli aşamalarında diğer üyeler ile birlikte topluca inşaatları gezip görme<br />

fırsatınız oldu mu?” sorusu için alınan yanıtlar; %42,7 oldu, %47,9 olmadı ve %9,4<br />

haber verilmedi şeklindedir.<br />

Daire seçimi<br />

Konut sahiplerinin dairelerini tercih etmelerindeki sebepler Şekil 9.’da gösterilmiştir.<br />

Blok tercihi<br />

Manzara<br />

Cephe yönü (kuzey, güney vb.)<br />

Kat tercihi<br />

Ödeme tutarı ve seçenekleri<br />

Alan (m2)<br />

Daire tercih sebepleri<br />

6,5<br />

356<br />

9,7<br />

13,4<br />

17,2<br />

25,3<br />

28,0<br />

0 5 10 15 20 25 30<br />

Şekil 9 Daire tercih sebepleri.<br />

Şekil 9’da görüldüğü gibi TOKİ dairelerinin sahiplerinin daire seçiminde dikkat<br />

ettikleri unsurların sırasıyla %28 daire alanı, %25,3 ödeme tutarı, %17,2 kat tercihi,<br />

%13,4 cephe yönü, %9,7 manzara ve %6,5 blok tercihi olduğu belirlenmiştir.<br />

Yaptıkları daire seçiminden memnun olup olmadıkları sorulduğunda konut sahipleri<br />

%23,3 çok memnun ve %50,5’i memnun olduğunu söylemiştir. %18,4’lük bir kısım<br />

memnun olmadığını belirtirken, %6,8’i benim için fark etmez yanıtını vermiştir.<br />

Kullanım süreci<br />

“Konutunuzun maliyeti ile kalitesini karşılaştırdığınızda ne düşünüyorsunuz?”<br />

sorusuna verilen yanıtlar Şekil 10.’da görüldüğü gibi; %45,4 çok iyi değil, ancak<br />

ödediğimiz parayı düşünecek olursak çok daha iyisi olabilirdi, %36,1 çok iyi değil,<br />

ancak bu paraya daha iyisi olamazdı ve %18,6 oldukça iyi şeklindedir.


Konut hakkındaki fikirler<br />

Oldukça iyi<br />

Çok iyi değil, ancak bu paraya göre<br />

çok daha iyisi olabilirdi<br />

Çok iyi değil, ancak bu paraya daha iyisi<br />

olamazdı<br />

357<br />

18,6<br />

36,1<br />

45,4<br />

0 10 20 30 40 50<br />

Şekil 10 Sahip olunan konutlar hakkındaki fikirler.<br />

“Kullanma süresince periyodik aralıklarla (1, 3, 6, 12, ay ve 3 yıl sonunda) yapı<br />

elemanları, donanımları, armatürleri, malzemeler ve işçilik kalitesini belirlemeye<br />

yönelik size her hangi bir anket uygulandı mı?” sorusu için alınan yanıtların dağılımı;<br />

%4,3 uygulandı, %86 uygulanmadı ve %9,7 ilgilenmedim şeklinde gerçekleşmiştir.<br />

Konutlarda karşılaşılan sorunlara verilen yanıtlar şekil 11.’de görüldüğü gibidir.<br />

13%<br />

13%<br />

9%<br />

10%<br />

5%<br />

Karşılaşılan sorunlar<br />

11%<br />

18%<br />

8%<br />

13%<br />

Kapı-pencere<br />

Boya, badana<br />

Mutfak dolabı, tezgâhı<br />

Elektrik tesisatı (prizler vb.)<br />

Su tesisatı (musluklar vb.)<br />

Yer döşemesi, kaplaması vb.<br />

Banyo, tuvalette bulunan lavabo,<br />

etejer vb<br />

Fayans işleri<br />

Şekil 11 Konutlarda karşılaşılan sorunlar.<br />

Radyatörler, kalorifer petekleri<br />

En fazla karşılaşılan sorunların başında %18 ile kapı ve pencereler gelmektedir. Kapı ve<br />

pencereleri %13’er oranlarları ile banyoda bulunan lavabo, etejer vb., yer döşemesi,<br />

kaplaması vb. ve boya, badana imalatları izlemektedir. Elektrik tesisatı %11, su tesisatı<br />

%10, fayans işleri %9 banyo dolabı, tezgâhı %8 ve radyatörler, kalorifer petekleri %5<br />

ile karşılaşılan sorunlar arasında yer almaktadır.<br />

Konut sahiplerine hangi iş kalemlerinin onarım-tadilatı için ne kadar ek masraf<br />

yaptıkları sorulduğunda alınan yanıtlar Tablo 3.’de gösterilmiştir. En fazla tadilatonarım<br />

yaptırılan iş kalemi daire sahiplerinin %26sı ile kapı ve pencerelerdir. Boya,


adana %23 ile ikinci sırada yer almaktadır. Bunu %21 ile banyo, tuvalette bulunan<br />

lavabo, etejer vb. tadilatları izlemektedir. Ancak boya, badana için yapılan harcama<br />

miktarı kapı-pencereden daha fazladır.<br />

Tablo 3 Onarım-tadilat yapılan iş kalemleri ve masrafları.<br />

358<br />

Kişi<br />

Sayısı ve<br />

%’si<br />

Toplam Onarım<br />

Masrafı (YTL)<br />

Boya, badana 25 (%26) 19.548,00<br />

Kapı-pencere 28 (%23) 14.340,00<br />

Banyo, tuvalette bulunan lavabo, etejer vb. 23 (%21) 13.150,00<br />

Yer döşemesi, kaplaması vb. 17 (%16) 11.275,00<br />

Fayans işleri 13 (%12) 6.195,00<br />

Mutfak dolabı, tezgâhı 10 (%9) 5.700,00<br />

Su tesisatı (musluklar vb.) 21 (%2) 5.400,00<br />

Elektrik tesisatı (prizler vb.) 14 (%1) 2.230,00<br />

Radyatörler, kalorifer petekleri 7 (%0,6) 920,00<br />

Anket uygulanan kişilerin verdikleri yanıtlara göre iş kalemlerine harcanan ortalama<br />

onarım-tadilat masrafları şekil 12’de gösterilmiştir. Şekil 12. incelendiğinde en fazla ek<br />

harcama yapılan iş kaleminin 781,92 YTL ile boya, badana olduğu görülmektedir. Yer<br />

döşemesi, kaplaması vb. 663,24 YTL ile boya, badana masraflarını izlemektedir. Bu iş<br />

kalemlerinin ardından banyo, tuvalette bulunan lavabo, etejer vb., mutfak dolabı,<br />

tezgahı ve kapı-pencere gelmektedir. En az ek masraf yapılan iş kalemi ise radyatörler,<br />

kalorifer petekleridir.<br />

Ortalama onarım-tadilat masrafları (YTL)<br />

Radyatörler, kalorifer petekleri<br />

Elektrik tesisatı (prizler vb.)<br />

Su tesisatı (musluklar vb.)<br />

Fayans işleri<br />

Kapı-pencere<br />

Mutfak dolabı, tezgahı<br />

Banyo, tuvalette bulunan lavabo, etejer vb.<br />

Yer döşemesi, kaplaması vb.<br />

Boya, badana<br />

131,43<br />

159,29<br />

257,14<br />

476,54<br />

512,14<br />

570<br />

571,74<br />

663,24<br />

781,92<br />

0 100 200 300 400 500 600 700 800 900<br />

Şekil 12 Ortalama onarım-tadilat masrafları.<br />

“Daire teslim edildiğinde çevre düzenlemesinin olup olmadığı” sorulduğunda konut<br />

sahiplerinden %82’si çevre düzenlemesinin olmadığını belirtmişlerdir.


Çevre düzenlemesi<br />

82%<br />

359<br />

18%<br />

Evet<br />

Hayır<br />

Şekil 13 Çevre düzenlemesine ilişkin yanıtlar.<br />

Daire sahiplerine “TOKİ bölgesinde asfalt yol olup olmadığı” sorulduğunda alınan<br />

yanıtların %54’ü evet iken, %46’sı hayırdır.<br />

46%<br />

Asfalt yol durumu<br />

54%<br />

Evet<br />

Hayır<br />

Şekil 14 Asfalt yola ilişkin yanıtlar.<br />

“TOKİ bölgesinden şehir/ilçe merkezine ulaşım sorunu olup olmadığı” sorulduğunda<br />

daire sahiplerinin %61’i hayır yanıtını vermiştir.<br />

61%<br />

Ulaşım sorunu<br />

39%<br />

Evet<br />

Hayır<br />

Şekil 15 Ulaşım sorununa ilişkin yanıtlar.<br />

Anket uygulanan daire sahiplerine “TOKİ yakınında sosyal ihtiyaçların giderilebileceği<br />

mekânların olup olmadığı” sorulduğunda ankete katılanların %76’sı bu tür mekânların<br />

olmadığını belirtmişlerdir.<br />

Konut sahiplerinin %76’sı TOKİ yakınında alışveriş merkezi, semt pazarı, market vb.<br />

yerlerin mesafesinin uygun olmadığını söylemişlerdir.


Alışveriş merkezi, semt pazarı,<br />

market vb. yerlerin mesafesinin<br />

uygunluğu<br />

76%<br />

360<br />

24%<br />

Evet<br />

Hayır<br />

Şekil 16 Alışveriş merkezi, semt pazarı, market vb. yerlerin mesafesine ilişkin yanıtlar.<br />

Ankete katılanların %74’ü TOKİ yerleşim bölgesinde mevcut otoparklar bulunduğunu<br />

ifade etmişlerdir.<br />

26%<br />

Mevcut otopark durumu<br />

74%<br />

Evet<br />

Hayır<br />

Şekil 17 Mevcut otopark durumuna ilişkin yanıtlar.<br />

Sonuçlar<br />

Yapılan çalışmanın sonucunda elde edilen bulgulara dayanarak aşağıdaki çıkarımlar<br />

yapılabilir;<br />

• Konut sahiplerinin yaklaşık üçte biri beş yıldan az süredir büyük şehirde<br />

yaşamaktadır. Bu saptama “köyden kente göç” olarak ifade edilen daha küçük<br />

ve kırsal alanlardan büyük şehirlere nüfus hareketinin halen güncelliğini<br />

sürdürdüğüne karşılık gelmektedir.<br />

• Anket uygulanan konut sahiplerinin %40’a yakını yüksek tahsilli olup eğitim<br />

düzeyi düşük (okuryazar ve ilkokul mezunu) olanların oranı %15’e<br />

varmamaktadır. Profil, genel olarak orta ve yüksek derecede eğitim almış<br />

kişilerden oluşmuştur.<br />

• Anket uygulanan daire sahiplerinin %30’u 3 ve daha fazla çocuk sahibidirler.<br />

Hanedeki fert sayısı ile konut özelliklerinin çok yakından ilişkisi bulunması<br />

bağlamında çok çocuklu ailelerin çoğunlukta olmaması, TOKİ konutlarının<br />

sınırlı ferdi olan ailelerce daha çok tercih edildiği anlamına gelebilir.


• Aile fertlerinden %60’a yakın bir oranda tek çalışan bulunması, iki çalışan<br />

bulunan ailelerin %30’dan az olması halen babaerkil düzenin devam ettiği,<br />

hanımların büyük oranda çalışmadığı ve gelir kaynağı sayısının düşük olduğu<br />

sonuçlarına varmaktadır.<br />

• Konut sahipleri gelirlerine göre ayrıldığında %78’lik bir dilim 750-3000 YTL<br />

aylık gelir grubuna dâhil bulunmaktadır. Bu değerler anket uygulanan kişilerin<br />

orta düzeyde gelire sahip olduklarını göstermektedir.<br />

• Sahip olunan konutun tercihinde önemli bir kriter, konutların çalışan fertlerin<br />

işyerlerine yakınlığıdır. Anket uygulanan daire sahiplerinin %55’i evlerine 0-10<br />

km mesafedeki işyerlerinde çalışmaktadırlar.<br />

• Konut sahiplerinin daire alanı konusundaki tercihleri genellikle büyük alanlı<br />

dairelerden yana olmuştur. %50 civarındaki bir dilime giren kişiler 100 m2 ve<br />

daha büyük alanlı konutlarda oturduklarını ifade etmişlerdir. Buradan her ne<br />

kadar aile fert sayısı çok olmasa da geniş alanlı konutların tercih edilmesi “Türk<br />

halkının geleneksel geniş alanlı konut tercihi” saptamasına paralellik arz<br />

etmektedir.<br />

• Konut sahiplerinin TOKİ dairelerinin taksit miktarlarının ödeme gücüne ve<br />

şartlarına uygunluğu konusunda %80 mertebesinde uygunluk fikrinde oldukları<br />

belirlenmiştir. Buradan genel olarak ödeme gücüne uygun meblağlarda<br />

taksitlendirme yapıldığı sonucu çıkarılabilir.<br />

• Taksit ödeme zamanlarının ödeme gücüne ve şartlarına uygunluğu konusunda<br />

da %80’e yakın uygun bulunduğu ifadesi alınmıştır.<br />

• Konut sahiplerinin %62’si ödeme güçlerin göre farklı taksit miktarı, ödeme<br />

süresi ve ödeme yapma ile ilgili sorun yaşanmadığını, %30’a yakını buna yakın<br />

bir duruma geldiklerinde ödeme planlarını değiştirdiklerini ifade etmiştir. Kalan<br />

dilimdekiler bu durumlardan biri ile karşılaştıklarını ve taksit miktarına gecikme<br />

zammı uygulandığını ya da kendilerine uyarı yapıldığını ifade etmişlerdir.<br />

Buradan önemli bir çoğunluğun taksit miktarı ve adedi konusunda büyük<br />

sıkıntılar yaşamadığı sonucu çıkarılabilir.<br />

• Anket uygulanan daire sahiplerinin %60’a yakını 3-4 katlı bloklarda<br />

yaşamaktadırlar. Bu verilere göre yüksek (4’ten fazla katlı) bloklar daire<br />

sahipleri tarafından büyük oranda tercih edilmemektedir. Bu bulguda projelerin<br />

gerçekleştirildikleri bölgelerdeki imar uygulamalarının da etkisi bulunduğu<br />

düşünülmektedir.<br />

• Konut sahiplerinin %70’e yakını bir katta 4 daire bulunan kat planlı bloklarda<br />

oturmaktadırlar.<br />

• Anket uygulanan daire sahiplerinin %65’e yakını, oturdukları dairenin mimari<br />

planının beklenti ve gereksinimlerini karşıladığını ifade etmektedirler.<br />

• Konut sahiplerinin ancak %22’si alternatif projeler arasından seçim yapma<br />

imkânları olduğunu ifade etmektedir. Kalan önemli bir bölüm böyle bir seçim<br />

yapma imkânları olmadığını belirtmişlerdir. Bu durum, TOKİ toplu konut<br />

arzının halen talebi tam olarak karşılamadığını, ödeme şartları uygun bulunan<br />

projelerin diğer seçeneklere itibar edilemeden talep gördüğünü işaret<br />

etmektedir.<br />

• Anket uygulanan daire sahiplerinin ancak %25’i, TOKİ’nin inşaat standartları<br />

ve teknik şartnameleri hakkında bilgilendirildiğini ifade etmektedir.<br />

• Konut sahiplerinin %4’ü inşaatı yapacak aday müteahhitler ile tanıştığını,<br />

%24’ü bu müteahhitler ile tanışmadığını, %41‘i müteahhitleri hiç görmediğini<br />

361


ifade etmektedirler. Bu durum taahhütçü firmalarla son kullanıcı mal sahipleri<br />

arasında önemli bir iletişim eksikliği bulunduğu anlamına gelmektedir.<br />

• Daire sahiplerinin ancak %25’i aylık yapılan taksit ödemesinin miktarının daha<br />

fazla olmasının inşaat yapım süresini kısaltabileceğini düşünmekte kalan %75’e<br />

yakın dilim taksit miktarının artırılmasının teslim süresine olumlu katkısı<br />

bulunmayacağını düşünmektedir.<br />

• Anket uygulanan daire sahiplerinin %63’ü taksitlerin zamanında<br />

ödenmemesinin inşaat yapım süresini etkileyeceğini düşündüklerini ifade<br />

etmişlerdir.<br />

• Daire sahiplerinin yarıya yakını üretim takvimi hakkında herhangi bir bilgileri<br />

olmadığını ifade etmişlerdir.<br />

• Anket uygulanan daire sahiplerinin %70’i inşaatların denetlenmesi ile ilgili<br />

sorumlu mercilerin kimler olduğunu bilmediklerini ifade etmişlerdir.<br />

• Anket uygulanan daire sahiplerinin ancak %6’sı zemin etüd raporları hakkında<br />

bilgi sahibi olduğunu belirtmiştir.<br />

• Daire sahiplerinin ancak %6’sı beton kalitesi ve imalat kalitesi hakkında<br />

bilgilendirildiğini ifade etmektedir.<br />

• Ankete katılan daire sahiplerinin %43’ü inşaatın belirli aşamalarında diğer<br />

üyeler ile birlikte topluca inşaatları gezip görme fırsatı olduğunu ifade etmiştir.<br />

• TOKİ dairelerinin sahiplerinin, daire seçiminde dikkat ettikleri unsurların<br />

sırasıyla %28 daire alanı, %25 ödeme tutarı, %17 kat tercihi, %13 cephe yönü,<br />

%10 manzara ve %7 blok tercihi olduğu belirlenmiştir.<br />

• Daire sahiplerinin %18’lik bir kısmı yaptıkları daire seçiminden memnun<br />

olmadıklarını ifade ederken kalan önemli bir dilimdekiler daire seçimlerinden<br />

memnun olduklarını ya da bir şikâyetleri olmadıklarını ifade etmişlerdir.<br />

• Daire sahipleri, konutlarının maliyeti ile kalitesini karşılaştırdıklarında; %45<br />

“çok iyi değil, ancak ödediğimiz parayı düşünecek olursak çok daha iyisi<br />

olabilirdi”, %36 “çok iyi değil, ancak bu paraya daha iyisi olamazdı” ve %19<br />

“oldukça iyi” şeklinde yorum yapmaktadırlar.<br />

• Ankete katılan daire sahiplerinin ancak %4’ü kendilerine dairelerini kullanma<br />

süresince periyodik aralıklarla yapı elemanları, donanımları, armatürleri,<br />

malzemeler ve işçilik kalitesini belirlemeye yönelik bir anket uygulandığını,<br />

kalan önemli bir kısım ise uygulanmadığını ifade etmektedirler.<br />

• Daire sahiplerinin en fazla karşılaştıkları sorunların başında %18 ile kapı ve<br />

pencereler gelmektedir. Kapı ve pencereleri %13’er oranlarları ile banyoda<br />

bulunan lavabo, etejer vb., yer döşemesi, kaplaması vb. ve boya, badana<br />

imalatları izlemektedir. Elektrik tesisatı %11, su tesisatı %10, fayans işleri %9<br />

banyo dolabı, tezgâhı %8 ve radyatörler, kalorifer petekleri %5 ile karşılaşılan<br />

sorunlar arasında yer almaktadır.<br />

• En fazla tadilat-onarım yaptırılan iş kalemi, daire sahiplerinin %26’sı ile kapı ve<br />

pencerelerdir. Boya ve badana işleri %23 ile ikinci sırada yer almaktadır. Bunu<br />

%21 ile banyo, tuvalette bulunan lavabo, etejer vb. tadilatları izlemektedir.<br />

• En fazla ek harcama yapılan iş kaleminin 781,92 YTL ile boya, badana olduğu<br />

görülmektedir. Yer döşemesi, kaplaması vb. 663,24 YTL ile boya, badana<br />

masraflarını izlemektedir. Bu iş kalemlerinin ardından banyo, tuvalette bulunan<br />

lavabo, etejer vb., mutfak dolabı, tezgahı ve kapı-pencere tadilatları<br />

gelmektedir. En az ek masraf yapılan iş kalemi ise radyatörler, kalorifer<br />

petekleridir.<br />

362


• Ankete katılan daire sahiplerinin %82’si, daireleri teslim edildiğinde çevre<br />

düzenlemesinin yapılmamış olduğunu belirtmektedir.<br />

• Daire sahiplerinin %46’sı TOKİ bölgesinde asfalt yol olmadığını<br />

belirtmektedirler.<br />

• Daire sahiplerinin %61’i TOKİ bölgesinden şehir/ilçe merkezine ulaşım sorunu<br />

bulunduğunu ifade etmektedirler.<br />

• Ankete katılan daire sahiplerinin %76’sı TOKİ yakınında sosyal ihtiyaçların<br />

giderilebileceği mekânların olmadığını belirtmiştir.<br />

• Konut sahiplerinin %76’sı TOKİ yakınında alışveriş merkezi, semt pazarı,<br />

market vb. yerlerin mesafesinin uygun olmadığını söylemişlerdir.<br />

• Ankete katılanların %74’ü TOKİ yerleşim bölgesinde mevcut otoparklar<br />

bulunduğunu ifade etmişlerdir.<br />

Çalışmadan elde edilen verilere göre, konut sahibi olacak kimselerin orta halli olmaları<br />

ve çoğunlukla tek kaynaktan gelir sağlıyor olmalarına rağmen yaptıkları yıllar süren<br />

yatırımlar (TOKİ’den konut edinmek) konusunda gerekli ilgi ve araştırma çabaları<br />

içinde olmadıkları, TOKİ’nin de bu bağlamda bilgilendirme yapmak için önemli bir<br />

girişim içinde bulunmadığı izlenimi edinilmektedir.<br />

Teslim aşamasında altyapı çalışmalarının ve ulaşım ihtiyaçlarının giderilmemiş olması<br />

önemli sıkıntılara yol açabilecektir ve yerel idarelerle gereken uyumda bir işbirliğinin<br />

sağlanamadığını işaret etmektedir.<br />

Konut sahiplerinin TOKİ’yi tercih etmelerinin başta gelen sebeplerinin daire alanları ve<br />

taksit ödemelerinin uygunluğu olduğu belirlenmiştir. Daire sahiplerinin yarısından<br />

fazlası, mevcut daireler arasından seçim yapma imkânlarının olmadığını ifade etmekte,<br />

oturdukları dairelerin beklentilerini ve gereksinimlerini karşıladığını düşünmektedirler.<br />

TOKİ’nin inşaat standartları, teknik şartnameleri ve müteahhitler ile üretim takvimi<br />

hakkında konut sahiplerinin çoğunluğunun herhangi bir bilgisi olmadığı anlaşılmıştır.<br />

İnşaatların denetlenmesi, zemin etüdü raporları ve beton kalitesi konularında da anket<br />

uygulanan kişilerin bilgilendirilmediği belirlenmiştir.<br />

Dairelerin kullanım sürecinde en çok karşılaşılan sorunlar; kapı-pencere, lavabo-etejer<br />

ve boya-badana uygulamaları oluşturmaktadır. Bunun dışında konut sahipleri çevre<br />

düzenlenmesinin yeterli olmadığını, sosyal ihtiyaçların karşılanabileceği alanların<br />

yerleşim bölgesine uzak olduğunu ve ulaşım sorunu yaşadıklarını belirtmişlerdir.<br />

Farklı şehir ve projelere göre konut sahiplerinin azımsanamayacak bir bölümü,<br />

kullanıma başlamadan önce ya da hemen kullanıma başladıkları sırada ek yapım ve<br />

tadilat işleri yaptırdıklarını belirtmektedirler. Bu verilere göre, gerek ihale sürecinde<br />

gerek teslim ve kullanım aşamasında ek kalite maliyetleri ortaya çıkmakta, bu<br />

maliyetlerin nihai maliyet hesaplamalarında göz önüne alınması gerekmektedir.<br />

Basit bir hesapla anket uygulaması yapılan kimselerin sahip oldukları dairelerin alanları<br />

toplamı 11 370 m2, bu kişilerin oturmaya başlama sırasında yaptıkları toplam harcama<br />

78 758 YTL olmak üzere; metrekare başına yapılan tadilat harcaması (78 758 YTL / 11<br />

370 m2 =) 6,93 YTL/m2 düzeyini bulmaktadır. Bu yaklaşık değer 100 m2’lik bir<br />

konut için 693 YTL/daire tadilat (yani kalite) masrafı daha yapılması gerekeceği<br />

sonucuna varmaktadır. Bu değer kaba bir yaklaşımla, literatür taraması kısmında<br />

363


verilen Boydaş’ın bulguladığı konut inşaatlarında kalite için yapılan ortalama<br />

harcamaların toplam proje maliyetinin % 0.73’ü olduğu değerine karşılık gelmektedir.<br />

Bu karşılaştırmaya göre; inşaatı gerçekleştiren firmaların yada kontrol edenlerin yerine<br />

getirmesi/getirtmesi gereken kalitenin, maliyeti konut sahiplerince teslimden sonra<br />

karşılanmaktadır.<br />

Kaynaklar<br />

Tosun, E.K. (YIL) Türkiye’de Konut İhtiyacı ve Konut Finansmanı, PARADOKS<br />

Ekonomi Sosyoloji ve Politika Dergisi (e-dergi), http://www.paradoks.org, Sayı:2, ISSN<br />

1305-797.<br />

Şenkaya, E. (2001) Türk Konut Sektörünün Bugünkü Durumu ve Yeni Konut Tipi<br />

Trendleri, YapıWorld.<br />

Gültekin, A. T. (2002) Toplu Konutlarda Yapı Bileşenlerinin Kalite Değerlendirmesi,<br />

Gazi Üniversitesi Mühendislik-Mimarlık Fakültesi Dergisi, Cilt:17, No:3, pp 137-157,<br />

Ankara.<br />

Gültekin, A.T. (1999) Yapı Kalitesi Elde Etmede Kullanım Sorunları Girdisi, Gazi<br />

Üniversitesi Fen Bilimleri Enstitüsü Dergisi, Cilt 12, No 1, pp 199-205.<br />

Bozkurt, R., Odaman, S. (1998) ISO 9000 Kalite Güvence Sistemleri, MPM Yayınları,<br />

No:549, Ankara.<br />

Kanıt,R. (2005) İnşaat Sektöründe Kalite Yönetim Sistemi Uygulamaları, Gazi<br />

Kitabevi, Ankara, 2005.<br />

Boydaş E.S. (2007) Yapıda Kalite ve Üretim Kalitesizliğinin Maliyeti, Gazi<br />

Üniversitesi, Fen Bilimleri Enstitüsü, Basılmamış Yüksek Lisans Tezi, s.118, Ankara.<br />

Başbakanlık Toplu Konut İdaresi Resmi Web sitesi (2009a)<br />

http://www.toki.gov.tr/programlar/uygulamatakip/ilharita.asp<br />

Başbakanlık Toplu Konut İdaresi Resmi Web sitesi (2009b)<br />

http://www.toki.gov.tr/programlar/anket/c_anket.asp<br />

364


Yüklenici İnşaat İşletmelerinde Markalaşma Süreci<br />

Gül Polat<br />

İstanbul Teknik Üniversitesi<br />

İnşaat Fakültesi<br />

Yapı İşletmesi Anabilim Dalı<br />

Maslak, 24469, İstanbul.<br />

Tel: (212) 285 37 37<br />

E-Posta: polatgu@itu.edu.tr<br />

Öz<br />

365<br />

Ümit Dönmez<br />

GAP İnşaat, Onshore Gas Terminal<br />

Project, Kiyanly, Türkmenistan.<br />

Tel: +99324355096<br />

E-posta: udonmez@gapinsaat.com<br />

İnşaat sektörü, genel olarak, rekabetin yoğun, kâr marjlarının düşük, risklerin ve<br />

belirsizliklerin yüksek olduğu bir sektördür. İnşaat sektöründe faaliyet gösteren<br />

işletmeler, satışlarını ve dolayısıyla kâr marjlarını yükseltebilmek amacıyla, gerek<br />

işletmelerini gerekse de sundukları ürün ve/veya hizmetleri markalaştırarak farklılık<br />

yaratmak ve bu yolla rakiplerine karşı rekabet avantajı yaratmaya çalışmaktadırlar.<br />

İnşaat sektöründeki markalaşma faaliyetleri, geçtiğimiz yıllara oranla daha yoğun bir<br />

biçimde yürütülüyor olsa da, diğer sektörlerle kıyaslandığında halâ yetersiz kaldığı<br />

gözlenmektedir. Bu yetersizliğin başlıca nedeni ise, inşaat sektörünün kendine has<br />

özellikleridir. Bu çalışmada, Türk inşaat sektöründe faaliyet gösteren 71 yüklenici<br />

inşaat işletmesinde 16 sorudan oluşan kapsamlı bir anket çalışması gerçekleştirilmiş ve<br />

incelenen işletmelerin markalaşma stratejilerinin, markalaşma sürecinde<br />

gerçekleştirdikleri faaliyetlerin neler olduğu ile ilgili bilgiler edinilmeye çalışılmış ve<br />

inşaat sektöründe markalaşmaya gerekli önemin verilmemesinin başlıca nedenleri<br />

hakkındaki görüşleri alınarak, bazı değerlendirmeler yapılmıştır.<br />

Anahtar Sözcükler: Markalaşma, yüklenici inşaat işletmeleri, rekabet gücü, anket.<br />

Giriş<br />

Marka, en basit ifadeyle, bir işletmenin veya işletmenin sunduğu ürünün ya da hizmetin<br />

benzerlerinden farklılığını ortaya çıkaran araçtır. Yoğun rekabet oramında iş yapmaya<br />

çalışan bir işletmenin, rakiplerine karşı farklılık yaratarak rekabet avantajı<br />

oluşturabilmesi ve bu yolla devamlılığını sağlayabilmesi için marka oluşturması ve onu<br />

yönetmesi gerekmektedir. Marka yönetimi, markanın sağlayacağı faydaların, değerlerin<br />

ve vaatlerinin korunması olarak tanımlanabilir. Tüketicinin işletmenin veya işletmenin<br />

sunduğu ürünün veya hizmetin markasını diğer markalardan kolayca ayırt edebilmesi,<br />

satın alma kararında önemli bir rol oynamaktadır. Bu durum ancak, tüketicinin<br />

markadan haberdar olması ile sağlanabilir. Marka haberdarlığının oluşturulmasında<br />

şüphesiz ki çeşitli kanallar aracılığı ile yapılan gerçek ve sanal reklâmlar oldukça büyük<br />

bir pay sahibidir.<br />

İnşaat sektöründe son yıllarda yaşanan büyük ilerlemeler sonucunda ortaya çıkan yoğun<br />

rekabet ortamı, firmaların farklılık yaratma ve rekabet gücünü koruma amacıyla ihtiyaç


duydukları uygulamalarda da bazı değişikliklerin oluşmasına neden olmuştur.<br />

Markalaşma da bu uygulamalardan sadece bir tanesidir. Bu çalışmanın temel amacı,<br />

Türk inşaat sektöründe faaliyet gösteren yüklenici inşaat işletmelerinin markalaşma<br />

stratejileri, markalaşma sürecinde gerçekleştirdikleri aktiviteler ve inşaat sektöründe<br />

markalaşmaya gerekli önemin verilmemesinin nedenleri hakkında bilgi edinmek ve<br />

edinilen bu bilgilerin değerlendirilmesidir. Bu amaçla, 71 yüklenici inşaat işletmesinde<br />

16 sorudan oluşan kapsamlı bir anket çalışması gerçekleştirilmiştir.<br />

Marka Kavramı<br />

Marka, satılan ürünün ya da hizmetin farklılığını ortaya çıkaran bir simge, isim, şekil,<br />

ayırmaç (logo), vb. gibi bir araçtır (Aaker, 1990). Öyle ki, bu araç ürünü ya da hizmeti<br />

kesin olarak benzer ürün veya hizmetlerden ayırmalıdır. Türk Patent Enstitüsü marka<br />

kavramını şu şekilde tanımlamıştır: “Bir teşebbüsün mal veya hizmetlerini bir başka<br />

teşebbüsün mal veya hizmetlerinden ayırt etmeyi sağlaması koşuluyla, kişi adları dahil,<br />

özellikle sözcükler, şekiller, harfler, sayılar, malların biçimi veya ambalajları gibi<br />

çizimle görüntülenebilen veya benzer biçimde ifade edilebilen, baskı yoluyla<br />

yayınlanabilen ve çoğaltılabilen her türlü işaretleri içerir”. Günümüzde marka kavramı,<br />

yukarıdaki tanımlamalardan daha da geniş bir çerçeveye sahiptir. Şöyle ki, marka<br />

sadece bir işletmeyi diğerlerinden ayıran bir özellik olmayıp, aynı zamanda işletmenin<br />

benliğini, kişiliğini ve vaatlerini de ifade eden kurumsal bir kimlik haline gelmiştir.<br />

Markalaşma ve Marka Yönetimi<br />

Marka yönetimi, en genel ifadeyle, markanın değerlerinin ve verdiği sözlerin korunması<br />

olarak tanımlanabilir (Nicolino, 2000). Marka yönetiminde yapılması gereken ilk iş,<br />

markanın hedef kitlesinin belirlenmesi ve bu hedef kitlenin temel özellik ve<br />

ihtiyaçlarının tespit edilmesidir. İkinci olarak, ürünün, varsa sektördeki diğer ürünlerden<br />

farkı, yoksa ilgili kitleye hitap eden herhangi bir özelliği vurgulanmalıdır. İşin özünde,<br />

ön plana çıkarılacak özellik iyi belirlenmeli, tüketicinin ilgisini cezbetmeyecek,<br />

tüketiciyi soğutacak, markayı farklı olmaktan çok sıra dışı yapacak ya da çok geniş olup<br />

da mesajı silikleştirecek bir özellikten kaçınılmalıdır. Ardından yapılması gereken ise,<br />

doğru iletişim kanallarını kullanarak doğru şekilde kurgulanmış mesajı doğru kişilere<br />

ulaştırmak olacaktır (Ellwood, 2002).<br />

“Markaları ne başarılı yapar?” sorusunun cevabı ise oldukça geniş olacaktır ama işin<br />

temelinde bir tek kural vardır, o da açıklıktır. Tüketiciye iletilmek istenen mesajı, sade<br />

bir dille anlaşılır olarak vermek gerekir. Marka yöneticileri haftalar hatta aylar süren<br />

toplantılar sonucu markalaşma kararlarını alırken tüketiciler bir malı satın alırken anlık<br />

karar verirler (Haig, 2004).<br />

Marka Türleri<br />

Firmaların büyük bir kısmı ürünlerini veya hizmetlerini tek bir isim altında tutmaktan<br />

kaçınırlar. Bunun gibi bir tekdüzenin firmanın bütün ürünlerini yansıtmakta eksik<br />

kalabileceği düşüncesiyle; işletmenin ana prensiplerini yansıtan ana marka şemsiyesi<br />

altında çeşitli alt markalar oluşturularak bu markalar tek başına veya hep beraber<br />

piyasaya sunulur (Laforet ve Saunders, 1994). Markalama türleri konusunda çeşitli<br />

görüşler mevcut olmakla beraber, genel kabul gören görüşler şu şekildedir:<br />

366


Tekil Markalama<br />

Bazı şirketler yeni pazarlara açılırken, sağlam bir pazar konumu oluşturmak amacıyla<br />

daha önceden bilinirliği kanıtlanmış olan firma markalarını koruyarak yeni pazara giriş<br />

yaparlar (Besen, 2002).<br />

Gizli Markalama<br />

Bu yöntem, ürün yelpazesi geniş olan firmalar tarafından kullanılabilmektedir. Gizli<br />

markalamanın amacı ise, bambaşka amaçları olan farklı ürünlerin üreticilerde aynı<br />

çağrışımı yapmaması için alt markaların kullanılmasıdır. Gizli markalamada tüketicinin<br />

aldatılmasına yönelik bir durum söz konusu değildir. Aksine tüketicinin izleniminin<br />

farklı ürünlerde aynı kalmaması için aydınlatılması söz konusudur (Besen, 2002).<br />

Karma Markalama<br />

Karma markalamada yöntem, ana üreticinin markası ile üretilen ürünün markasının aynı<br />

anda piyasaya sunulmasıdır. Bu sayede, bilinen ana markanın, ürününü daha kolay<br />

kabul ettirmesi sağlanabilir. Bazen ürünün markası firmanın markasından daha bilinir<br />

bir hal alabilmektedir. Bu durumda ana marka yavaş yavaş ortadan kaldırılarak yan<br />

markanın konumu daha da belirginleştirilmelidir (Besen, 2002).<br />

Marka Haberdarlığı<br />

Tüketicinin satın alma kararında büyük öneme sahip olan marka haberdarlığı, en temel<br />

olarak tüketicinin işletmenin veya işletmenin sunduğu ürün veya hizmetin markasını<br />

diğer markalardan ayırt edebilmesidir. Ayırt edilebilirliğin sağlanması ise, satılan ürün<br />

veya hizmetin tüketicinin zihninde bir takım fikirler ve duygular uyandırması sayesinde<br />

başarılabilir. Bu durum, işletmeye rekabette büyük bir avantaj sağlayacaktır (Serin,<br />

2005). Tüketicinin gerek işletmenin gerekse de ürünün markasından haberdar olmasında<br />

gerçek veya sanal reklamlârın da büyük bir rolü vardır.<br />

Markanın bilinirliğini, en başta markanın adı belirler. Markanın adı, markayı dünyanın<br />

her yerinde temsil eden simgedir ve aynı zamanda firmanın kişiliğini de ortaya koyar<br />

(Ellwood, 2002). İnsanların zihinlerinde yakın belirginlikte bulunmalarına rağmen, bazı<br />

markalar insanların söyledikleri ilk markalar olurlar. İnsanların düşünmeden ilk olarak<br />

söyledikleri markalar rekabette bir adım öne geçmiş olurlar ve tüketicinin satın alırken<br />

tereddütte kaldıkları durumda belirleyici rol oynarlar.<br />

Hoyer (1984), tüketicilerin satın alırken ürünleri aklında mantıksal olarak bazı sınıflara<br />

ayırdığını ileri sürmüştür. Tüketiciler ilk olarak markaları bilinen ve bilinmeyen olarak<br />

ayırtmaktadırlar. Daha sonra bilinen markaları önemsenmeyen, ilgisiz, reddedilen ve<br />

kabul edilebilir olarak sınıflamaktadır. Son aşamada ise kabul edilebilir markaları satın<br />

alınan ve alınmayan olmak üzere ayırmaktadırlar (Hoyer, 1984). İnsanlar bu ayrım<br />

sonucunda tercih ettikleri markayı alma konusunda son kararlarını verip alışverişlerini<br />

gerçekleştirmektedirler. Şüphesiz firmalar da, insanların zihinlerinde yürüttükleri bu<br />

işlemi kaynak alıp çalışmalarını önce bilinen sonra da kabul edilebilir ve satın alınan<br />

marka olmak yolunda yapmaktadırlar. Yine de son tercih her zaman tüketiciye aittir ve<br />

bir nokta da bu tercihi kişisel ve davranışsal özellikler neticelendirir.<br />

367


İnternet Politikası<br />

1969’da internetin ABD’de kullanılmaya başlamasıyla beraber, insanlar için pek çok<br />

yeni imkânlar doğdu. Bu imkânlar zaman içerisinde gelişerek internet üzerinden ev,<br />

araba alım satımına kadar geldi. Çağımız tüketici toplumu da bu gelişime çok çabuk<br />

ayak uydurdu. Bugün yalnızca ABD’de yaklaşık 206 milyon internet kullanıcısı<br />

bulunmaktadır. Ülkemizde ise bu sayı 16 milyona kadar ulaşmıştır (Central Intelligence<br />

Agency, 2008). Şirketlerin bir internet stratejilerinin olmasının en önemli nedeni de,<br />

insanların interneti sıklıkla kullanmalarıdır (Nicolino, 2000). Eğer markanın erişilebilir<br />

olması isteniyorsa internetin içinde olunması hayati bir meseledir. İnsanlar bugün ne<br />

aramak isterlerse internette arama yapıyor, tercihlerine burada karar veriyor ve buradan<br />

alışveriş yapıyorlar. Marka izleniminin artması için çok ziyaret edilen sitelere reklâmlar<br />

vermek, bugün dünya çapında firmaların en çok tercih ettiği markalaşma stratejilerinden<br />

birisidir.<br />

Bilgi teknolojisinin gelişimi insanların hayatlarını etkilediği gibi, inşaat sektörünü de<br />

etkilemiştir. Bugün bir firma hakkında bilgi almak isteyen kişiler firmanın internet<br />

sitesini ziyaret ederek, firmanın uzmanlık alanı, bugüne kadar yapmış olduğu işler ve<br />

bunun gibi önemli firma bilgilerine erişebilmektedir. Tabii ki firmalar da bu kolay<br />

ulaşımı bir avantaj haline getirmek için ellerinden geleni yapmaktadırlar. İnternet<br />

sitelerini hedef müşterilerine daha cazip gelecek biçimde tasarlamakta, firmalarının<br />

güçlü olduğu yanları ön planda tutarak tanıtımlarını yapmaktadırlar (Andi, 1998).<br />

İnşaat Sektöründe Markalaşma ve Marka Yönetimi<br />

İnşaat sektörü, rekabetin yoğun, kâr marjlarının düşük, risklerin ve belirsizliklerin<br />

yüksek olduğu bir sektördür. Bu sektörde faaliyet gösteren yüklenici inşaat işletmeleri,<br />

rakiplerine karşı rekabet avantajı sağlamak istiyorlarsa, firmalarını, ürünlerini veya<br />

hizmetlerini farklılaştırmalı ve tüketicinin aklında güven ve statü imajı yaratmalıdırlar.<br />

Bu farklılığı yaratmanın yollarından bir tanesi de markalaşmadır. Artan rekabet ortamı<br />

ile birlikte, inşaat sektöründeki markalaşma faaliyetleri, geçtiğimiz yıllara oranla daha<br />

yoğun bir biçimde yürütülmektedir.<br />

Dünyada inşaat firmalarının markalaşmak konusunda ne gibi açılımlar<br />

gerçekleştirdiklerini ortaya çıkarabilmek amacıyla konu ile ilgili yapılan çeşitli<br />

araştırmalar ve bu araştırmalarda elde edilen bilgiler şu başlıklar altında özetlenebilir:<br />

• Markalaşma konusunda az da olsa iş ile ilgili profesyonel ekiplerin çalışmaya<br />

başladığı ama yine de planlamanın yüksek bir oranda üst yönetim tarafından<br />

gerçekleştirildiği görülmüştür.<br />

• Firmaların markalaşma ile ilgili uzun vadeli planlar bulunmamaktadır.<br />

• Az sayıda elemana sahip olsa da; firmaların bir pazarlama ve markalaşma bölümleri<br />

veya bununla ilgilenen kişiler bulunmaktadır. Bu konuda sayı bakımından en iyi<br />

durumda ise yüklenici inşaat işletmeleri bulunmaktadır.<br />

• Markalaşmaya ayrılan bütçe ise sınırlı da olsa çoğu firma bu konuya bir bütçe<br />

ayırmaktadır.<br />

Tüm bu olumlu gelişmelerin aksine, inşaat sektöründe markalaşma faaliyetleri, diğer<br />

sektörlere kıyasla oldukça yetersiz kalmaktadır. Ülkemizdeki ise son yıllarda yaşanan<br />

gelişmelerden 1999 yılındaki büyük depremler, ekonomik krizler ve dalgalanmalar,<br />

368


inşaat yapan firma sayısının yüksek olması, göç eden nüfusa karşılık bunları idame<br />

ettirecek endüstri ve sanayinin bulunmayışı, gereksiz ve büyük ölçekli yatırımlar inşaat<br />

sektörünü zor durumda bırakmıştır (Binark, 2001). Özellikle depremlerden sonra inşaat<br />

sektörünün lokomotifi durumunda bulunan konut sektörüne ve konut inşaatı yapan<br />

firmalara halkın bakış açısı önemli ölçüde ve olumsuz yönde değişmiştir.<br />

Türk inşaat firmalarının marka ve markalaşmaya bakış açılarına gelince; pek çok dış<br />

örnekte olduğu gibi yetersizdir ve firmanın diğer organları ile bir bütünlük<br />

oluşturamamaktadır. Türk inşaat firmalarının yegâne önem verdikleri konu sadece son<br />

üründen yani fiziki olarak yapının kendisinden oluşmakta yapıyı oluşturan emek,<br />

teknoloji vb. aktivitelere gereken önem verilmemektedir. Türk inşaat firmalarındaki<br />

ürün odaklı sistemin yanı sıra, inşaat sektörünüm organizasyon yapısı da bu anlayışının<br />

bütünüyle kavranmasını güçleştirmektedir. Mühendis yoğunluklu bu organizasyon, yeni<br />

anlayışlara yol vermekte yavaş davranmakta ve ürünün iyi yapıldığı takdirde müşteri<br />

bulabileceği görüşüne sahip bulunmaktadır (Dikmen ve diğ., 2004).<br />

Anlaşılacağı üzere, Türk firmalarında marka ve markalaşma konusunda alınması<br />

gereken daha uzun bir yolun bulunmaktadır. Sonuç olarak, Türk firmalarında eksik olan<br />

temeller; bilinçli yönetimlerin noksanlığı, marka kavramına karşı yüzeysel bakış ve<br />

üretim odaklı anlayıştır. Sektörde gelişmenin sağlanması ve marka etkinliğinin<br />

artırılabilmesi ancak bu eksiklerin giderilmesi halinde mümkün olacaktır.<br />

Araştırma Yöntemi<br />

Bu çalışmanın temel amacı, Türk inşaat sektöründe faaliyet gösteren yüklenici inşaat<br />

işletmelerinin markalaşma stratejileri, markalaşma sürecinde gerçekleştirdikleri<br />

aktiviteler ve inşaat sektöründe markalaşmaya gerekli önemin verilmemesinin nedenleri<br />

hakkında bilgi edinmek ve edinilen bu bilgilerin değerlendirilmesidir. Bu amaçla, 71<br />

yüklenici inşaat işletmesinde kapsamlı bir anket çalışması gerçekleştirilmiş ve incelenen<br />

işletmelerin markalaşma ve marka yönetimi sürecinde gerçekleştirdiği faaliyetler<br />

ayrıntılı bir biçimde incelenmiştir.<br />

Anket tasarımı iki ana süreçten oluşmaktadır. Bu süreçler: 1) markalaşma ve marka<br />

yönetimi konusunda kapsamlı bir literatür araştırmasının yapılması, 2) anket sorularının<br />

hazırlanması. Anket temel olarak iki bölümden oluşmaktadır. Birinci bölümde bulunan<br />

8 soru ile firma hakkında genel bilgiler öğrenilmeye çalışılmış, ikinci bölümde bulunan<br />

8 soru ile ise firmanın markalaşma ve marka yönetimi sürecinde gerçekleştirdiği<br />

faaliyetler hakkında bilgi edinilmesi hedeflenmiştir. Birinci bölümdeki sorular ile<br />

kısaca, firmada çalışan teknik ve idari personel sayısı, firmanın bugüne kadarki toplam<br />

cirosu, firma tarafından bugüne kadar tamamlanmış projelerin türleri, katıldıkları<br />

ihalelerin usulleri, firmanın bugüne kadar gerçekleştirmiş olduğu projelerde üstlendiği<br />

görevler, işveren profili, firmanın sahip olduğu uluslararası kalite belgeleri, ve<br />

uluslararası projelerde yer alıp almadıkları hakkında bilgi edinilmesi amaçlanmıştır.<br />

İkinci bölümde ise, firmayı markalaşmaya iten nedenler, firmanın markalaşma stratejisi,<br />

reklâm yaparken hitap etmeye çalıştıkları hedef kitlenin olup olmadığı, kullanılan<br />

reklâm kanalları ve bunların toplam reklâm bütçesi içerisindeki payları, reklâm<br />

bütçesini etkileyen faktörler, firmanın internet sitesinin olup olmadığı ve eğer var ise<br />

kaç yıldır kullanımda olduğu, sitenin ne sıklıkla güncellendiği, ve inşaat firmalarının<br />

369


markalaşma faaliyetlerine gereken önemi vermemelerinin nedenleri hakkında sorular<br />

sorulmuştur.<br />

Anket Sonuçları ve Değerlendirme<br />

Hazırlanan anketler, Türkiye Müteahhitler Birliği’ne üye olan yüklenici inşaat firmaları<br />

arasından tesadüfi olarak seçilen 100 tanesine elektronik posta, faks veya yüzyüze<br />

mülâkat yöntemi kullanılarak ulaştırılmıştır. Bunun yanısıra, özellikle konut projeleri<br />

konusunda uzmanlaşmış olan 10 adet büyük çaplı inşaat firmasında da anket çalışması<br />

gerçekleştirilmiştir. Gönderilen 110 adet anketten 71 tanesi tam olarak cevaplanmış<br />

olarak geri dönmüştür. Ankete katılan firmaların genel özellikleri, Tablo 1’de<br />

özetlenmiştir.<br />

Tablo 1 Ankete Katılan Firmaların Genel Özellikleri.<br />

Genel Özellikler<br />

Teknik ve idari personel sayısı<br />

Firmaların Yüzdesi (%)<br />

1-24 18<br />

25-49 23<br />

50-99 14<br />

100-500<br />

Toplam ciro (Milyon $)<br />

45<br />

0-50 18<br />

50-100<br />

11<br />

100-500<br />

22<br />

500-1,000 33<br />

>1,000<br />

Proje türleri<br />

16<br />

Endüstriyel yapılar (Fabrika, depo, vb.) 60<br />

Konut ve toplu konut projeleri 73<br />

Ticari yapılar (Ofis, alışveriş merkezleri, vb.) 60<br />

Özel yapılar (Hastane, okul, sinema, vb.) 47<br />

Altyapı projeleri<br />

İhale usulleri<br />

62<br />

Herkese açık ihale 75<br />

Belirli istekliler arasında ihale 68<br />

Pazarlık usulü<br />

Projelerdeki konumu<br />

33<br />

Malsahibi 39<br />

Ana yüklenici 90<br />

Alt yüklenici 40<br />

Ortaklık<br />

İşveren profili<br />

49<br />

Kamu 31<br />

Kamu ve özel 35<br />

Özel<br />

Uluslararası kalite belgeleri<br />

34<br />

ISO 9001 79<br />

ISO 14001 54<br />

OHSAS 18001<br />

Uluslararası projelerde görev alıp almadığı<br />

54<br />

Evet 92<br />

Hayır 8<br />

Anket sonuçlarını yorumlarken genellleme yapılabilmesi için, ankete katılan firmaların<br />

geniş bir yelpazeden seçilmiş olması gerekmektedir. Tablo 1’de görüldüğü üzere,<br />

ankete katılan firmalar arasında, 1 – 24 teknik ve idari personel istihdam eden küçük<br />

370


ölçekli firmalar da, 100 – 500 personel istihdam eden büyük ölçekli firmalar da<br />

bulunmaktadır. Ankete katılan firmalar arasında, toplam cirosu 50 Milyon $’dan küçük<br />

olanlar da 1 Milyar $’dan büyük olanlar da mevcuttur. Firmaların büyük bir çoğunluğu<br />

birden fazla proje türünde uzmanlaşmış olup, %75’i herkese açık ihale, %68’i belirli<br />

istekliler arasında ihale, %33’ü ise pazarlık usulü ile iş almışlardır. Ankete katılan<br />

firmaların %90’u üstlendikleri projelerde ana yüklenici olarak, %49’u ise ortak olarak<br />

görev almışlardır. Firmaların %35’i hem özel hem de kamu sektöründen işverenler ile<br />

çalışmış, %79’u ise ISO 9001 kalite belgesine sahiptir Ankete katılan firmların %92’si<br />

uluslararası projelerde görev almıştır.<br />

Firmalara kendilerini markalaşmaya yönelten başlıca nedenler sorulduğunda verdikleri<br />

cevaplar Tablo 2’de özetlenmiştir.<br />

Tablo 2 Firmaları Markalaşmaya Yönelten Nedenler.<br />

Markalaşmaya Yönelten Nedenler Firmaların Yüzdesi (%)<br />

Pazar payımızı büyütmek istememiz 56<br />

Sektörde çok sayıda firmanın faaliyet göstermesi 54<br />

Ciromuzu büyütmek istememiz 41<br />

Yeni bir pazara açılmak istememiz 26<br />

Türkiye’de inşaat pazarının büyümesi 11<br />

Deprem sonrasında zedelenen sektörel imajdan kurtulmak ve<br />

güvenilir bir firma olduğumuzu duyurmak istememiz<br />

6<br />

Yeni bir firma olmamız 4<br />

Tablo 2’de görüldüğü üzere, ankete katılan firmaların %56’sı pazar payını büyütmek,<br />

%54’ü sektördeki rekabetin yoğun olması, %41’i ise cirolarını arttırmak amacıyla<br />

markalaşma faaliyetlerini gerçekleştirdiklerini belirtmişlerdir. Anket sonucuna göre,<br />

yüklenici inşaat işletmeleri çoğunlukla rekabet avantajı sağlayarak toplam iş hacimlerini<br />

arttırma amacıyla markalaşma faaliyetlerini gerçekleştirmektedirler. Firma imajı<br />

yaratmak veya var olan imajı güçlendirmek ise ikincil derecede önemli amaçlar olarak<br />

dikkat çekmektedir. Ankete katılan firmaların %48’i tekil markalama stratejisini<br />

kullanarak firma isimlerini ön planda tutmayı, %26’sı gizli markalama ile her proje için<br />

ayrı bir marka oluşturup firma ismini kullanmamayı, %26’sı ise karma markalama<br />

stratejisi kullanarak firma isimleri ve proje markasını içeren karma bir isim kullanmayı<br />

tercih ettiklerini belirtmişlerdir. Bu sonuca göre, yüklenici inşaat işletmeleri, firma<br />

isimlerinin müşterileri üzerinde üstlenmiş oldukları projelerin isimlerine kıyasla daha<br />

büyük bir etki ve güven duygusu yarattığına inanmaktadırlar.<br />

Yüklenici inşaat firmalarının reklâm yaparken hitap etmeye çalıştıkları hedef<br />

kitlelerinin olup olmadığı sorusuna verdikleri cevaplar Tablo 3’de gösterilmiştir.<br />

Tablo 3 Firmaların Hedef Kitle Profili.<br />

Hedef Kitle Profili Firmaların Yüzdesi (%)<br />

Herhangi bir hedef kitlemiz yok. 39<br />

Belirli bir hedef kitlemiz olduğunu düşünüyoruz ancak kitlenin<br />

11<br />

özelliklerini net olarak belirlemedik.<br />

Hedef kitlemizi belirledik. Bu kitlenin maddi, sosyal ve kültürel<br />

özelliklerine uygun olarak reklam yapıyoruz.<br />

371<br />

50


Tablo 3’de görüldüğü üzere, firmaların %61’i firmalarının ve/veya ürünlerinin<br />

(hizmetlerinin) tanıtımını yapmadan önce hedef kitlelerini belirlediklerini ifade ederken,<br />

%39’u reklâm yaparken herhangi bir hedef kitleye hitap etmediklerini belirtmişlerdir.<br />

Yüklenici inşaat işletmelerinin, markalaşma sürecinde reklâm faaliyetlerini<br />

gerçekleştirdikleri kanallar ve bu aktivitelerin maliyetinin toplam reklâm bütçesi<br />

içerisindeki payı Tablo 4’de özetlenmiştir.<br />

Tablo 4 Firmaların Tercih Ettikleri Reklâm Kanalları ve Toplam Bütçe İçerisindeki<br />

Payları.<br />

Reklâm Kanalı Firmaların Yüzdesi (%) Bütçe İçerisindeki Payı (%)<br />

Yazılı basın 79 44<br />

İnternet 73 24<br />

Görsel basın 45 14<br />

Sokak ve caddelerde bulunan reklam<br />

panoları<br />

30<br />

6<br />

Stadyum, konser salonu ve gösteri<br />

14<br />

3<br />

merkezi<br />

Otobüs, taksi ve forma reklamı 11 1<br />

Diğer. 18 8<br />

Ankete katılan firmaların %79’u reklâm verirken, gazete, dergi, vb. yazılı basın<br />

organlarını, %73’ü internet sayfalarını, %45’i televizyon, sinema, vb. görsel basın<br />

organlarını, %30’u ise sokak ve caddelerde bulunan reklâm panolarını tercih etmektedir.<br />

Yazılı basında çıkan reklâmların maliyeti, toplam reklâm bütçesinin %44’ünü, internet<br />

sayfalarında çıkan reklâmların maliyeti, toplam reklâm bütçesinin %24’ünü, görsel<br />

basında çıkan reklâmların maliyeti ise, toplam reklâm bütçesinin %14’ünü<br />

oluşturmaktadır.<br />

Ankete katılan yüklenici inşaat işletmelerine, reklâm bütçelerini etkileyen faktörlerin<br />

önem dereceleri. Bu soruya verilen cevaplar Tablo 5’de gösterilmiştir.<br />

Tablo 5 Firmaların Reklâm Bütçelerini Etkileyen Faktörler.<br />

Reklâm Bütçesini Etkileyen Faktörler Önem Derecesi 2<br />

Firmanın hedefleri 2,65<br />

Firmamızın sektördeki bilinirliği 2,56<br />

Firmamızın faaliyet gösterdiği alandaki mevcut iş hacmi 2,55<br />

Firmamızın faaliyet alanı (Endüstriyel, enerji, konut, vb.) 2,42<br />

Firmamızın ekonomik ve finansal gücü 2,39<br />

Firmamızın faaliyet gösterdiği alandaki arz-talep durumu 2,38<br />

Genel olarak ülkenin ekonomik durumu 2,31<br />

Firmamızın ortaya koyduğu ürünün (veya proje) yeniliği ve<br />

tanınmamışlığı<br />

2,28<br />

Firmamızın projelerine gelen talep durumu 2,16<br />

Rakip firma sayısı ve bunların pazarlama aktivitelerine<br />

2,09<br />

verdiği önem<br />

Hedef müşteri kitlenizin sosyo-ekonomik durumu 1,96<br />

Yasalar ve yasal düzenlemelerin sınırlayıcı etkisi (Vergilendirme vb.) 1,64<br />

Tablo 5’de görüldüğü gibi, firmanın hedefleri, firmanın sektördeki bilinirlik düzeyi ve<br />

firmanın faaliyet gösterdiği alandaki mevcut iş hacmi, ankete katılan yüklenici inşaat<br />

2 Önem derecesi: 0: Hiç önemli değil, 1: Biraz önemli, 2: Önemli, 3: Çok önemli<br />

372


işletmelerinin reklâm bütçelerini oldukça etkilemektedir. Hedef kitlenin sosyoekonomik<br />

durumu ve yasalar ve yasal düzenlemelerin sınırlayıcı etkileri ise, firmaların<br />

reklâm bütçelerini pek fazla etkilememektedir.<br />

Tüketicide marka haberdarlığının oluşturulmasında önemli bir rol üstlenen internet<br />

kullanımına ilişkin soruda ise, ankete katılan firmalara internet sitelerinin olup olmadığı<br />

sorulmuştur. Ankete katılan firmaların %89’unun resmi bir internet sitesi<br />

bulunmaktadır. Resmi internet sitesi olan firmalara sitelerinin kaç yıldır kullanımda<br />

olduğuna dair bir soru yöneltilmiştir. Ankete katılan firmaların anılan soruya verdikleri<br />

cevaplar Tablo 6’da gösterilmiştir.<br />

Tablo 6 Firmaların İnternet Sitelerinin Kullanımda Olduğu Yıllar.<br />

Firmaların İnternet Sitelerinin Kullanımda Olduğu Yıl Firmaların Yüzdesi (%)<br />

0-1 yıl 2<br />

1-3 yıl 11<br />

3-5 yıl 26<br />

5-10 yıl 47<br />

>10 yıl 15<br />

Tablo 6’da görüldüğü üzere, firmaların %47’sinin internet siteleri 5-10 yıldır, %26’sının<br />

3-5 yıldır, %15’inin 10 yıldan uzun bir zamandır aktif olarak kullanımdadır. Ankete<br />

katılan firmaların %13’lük azınlığının ise internet siteleri 0-3 yıl gibi yeni sayılabilecek<br />

bir zamandır kullanımdadır.<br />

Firmaların internet sitelerinin olması kadar, bu sitelerin sıklıkla güncellenmesi<br />

müşterilerin firma ile ilgili güncel bilgilere ulaşmaları açısından oldukça önemlidir.<br />

Ankete katılan firmaların, internet sitelerini ne sıklıkla güncelledikleri Tablo 7’de<br />

gösterilmiştir.<br />

Tablo 7 Firmaların İnternet Sitelerini Güncelleme Sıklıkları.<br />

Firmaların İnternet Sitelerini Güncelleme Sıklığı Firmaların Yüzdesi (%)<br />

Her gün 12<br />

Haftada bir kez 12<br />

Ayda bir kez 41<br />

3 ayda bir kez 13<br />

Daha seyrek 22<br />

Tablo 7’de görüldüğü üzere, ankete katılan firmaların %24’ü internet sitelerini en az<br />

haftada bir kez güncellerken, %41’i ayda bir kez, %13’ü 3 ayda bir kez, %22’si ise 3<br />

aydan bile daha uzun bir süreçte internet sitelerini güncellemektedir. İnşaat projeleri<br />

genellikle uzun süreli oldukları için yüklenici inşaat işletmelerinin internet sitelerini her<br />

gün güncellemeleri beklenmese de, firmalar en azından ayda bir kez güncelleme<br />

yaparak, mevcut veya gelecekteki müşterilerine en doğru ve güncel bilgiyi ulaştırarak,<br />

gerek firmalarının isimlerini akıllara yerleştirmek gerekse de projelerinden haberdar<br />

etme yolunu tercih etmelidirler.<br />

Son olarak, ankete katılan yüklenici inşaat işletmelerine, inşaat firmalarının markalaşma<br />

faaliyetlerine yeteri kadar önem vermemelerinin nedenleri sorulmuştur. Tablo 8’de bu<br />

soruya verilen cevaplar gösterilmiştir.<br />

373


Tablo 8’de görüldüğü üzere, ankete katılan firmaların %42’si inşaat ürününün kendine<br />

has özellikleri nedeniyle reklâm vermeye uygun olmaması, %41’i ise üretilen ürünün<br />

alıcısının projenin başında belli olması nedeniyle inşaat firmalarının reklâm<br />

faaliyetlerine yeteri kadar önem vermedikleri fikrinde olduklarını belirtmişlerdir.<br />

Sanılanın aksine, inşaat firmalarının reklâma ayıracak bütçelerinin kısıtlı olması %22 ile<br />

en önemsiz neden olarak gözükmektedir.<br />

Tablo 8 İnşaat Firmalarının Markalaşmaya Önem Vermeme Nedenleri.<br />

Markalaşmaya Önem Verilmeme Nedenleri<br />

Firmaların<br />

(%)<br />

Yüzdesi<br />

İnşaat ürününün özellikleri gereği reklâm vermeye uygun<br />

olmaması<br />

42<br />

Üretilen ürünün zaten önceden bir alıcısının olması 41<br />

Reklâma ayrılan bütçenin geri dönüşünün hesabının çok zor oluşu 25<br />

Sürekli bir müşteri kitlesinin bulunmayışı 25<br />

İnşaat firmalarının reklâma ayıracak bütçelerinin kısıtlı olması 22<br />

Sonuçlar<br />

İnşaat sektöründe son yıllarda yaşanan büyük ilerlemeler yoğun rekabet ortamının<br />

oluşmasına neden olmuştur. Bu durum, inşaat firmalarının gerek işletmelerini gerekse<br />

de sundukları ürün ve/veya hizmetlerini farklılaştırma ve bu yolla rekabet güçlerini<br />

arttırma ihtiyacını ortaya çıkarmıştır. Bu amaçla firmalar farklı uygulamaları<br />

benimsemeye başlamışlardır. Markalaşma da, bu uygulamalardan sadece bir tanesidir.<br />

Bu çalışmada, 71 yüklenici inşaat işletmesinde 16 sorudan oluşan kapsamlı bir anket<br />

çalışması gerçekleştirilmiş ve incelenen yüklenici inşaat işletmelerinin markalaşma<br />

stratejileri ve markalaşma sürecinde gerçekleştirdikleri faaliyetler ayrıntılı bir biçimde<br />

incelenmiştir.<br />

Türk inşaat firmalarının markalaşmaya bakış açıları da pek çok yabancı ülkede olduğu<br />

gibi yetersizdir ve firmanın diğer organları ile bir bütünlük oluşturamamaktadır. Türk<br />

firmalarında eksik olan temeller; bilinçli yönetimlerin noksanlığı, markalaşmaya<br />

yüzeysel bakış ve ürüne odaklı anlayıştır. Sektörde gelişmenin sağlanması ve markanın<br />

etkin bir hâle gelebilmesi ancak bu eksiklerin giderilmesi halinde mümkün olacaktır.<br />

Anket sonuçları değerlendirildiğinde ise, yüklenici inşaat işletmelerinin büyük bir<br />

çoğunluğu rekabet avantajı sağlayarak toplam iş hacimlerini arttırma amacıyla<br />

markalaşma faaliyetlerini gerçekleştirmektedirler. Ankete katılan firmaların %48’i tekil<br />

markalama stratejisini kullanarak firma isimlerini ön planda tutmayı tercih<br />

etmektedirler. Firmaların %61’i firmalarının ve/veya ürünlerinin (hizmetlerinin)<br />

tanıtımını yapmadan önce hedef kitlelerini belirlediklerini ifade etmişlerdir. Ankete<br />

katılan firmaların %79’u markalaşma sürecinde reklâm verirken, gazete, dergi, vb.<br />

yazılı basın organlarını, %73’ü ise internet sayfalarını kullanmayı tercih etmektedir.<br />

Firmanın hedefleri, firmanın sektördeki bilinirlik düzeyi ve firmanın faaliyet gösterdiği<br />

alandaki mevcut iş hacmi, yüklenici inşaat işletmelerinin reklâm bütçelerini önemli<br />

ölçüde etkilemektedir. Ankete katılan firmaların %89’unun resmi bir internet sitesi<br />

bulunmakla beraber, %41’i ayda bir kez internet sitelerini güncellemektedir. İnşaat<br />

firmalarının markalaşma faaliyetlerine gereken önemi vermeme nedenlerinin başında<br />

374


ise, inşaat ürününün kendine has özellikleri ve üretilen ürünün alıcısının projenin<br />

başında belli olması gelmektedir.<br />

Çalışmanın yapıldığı yer olan Türkiye’de inşaat sektörünün kendisine has özellikleri ve<br />

koşulları mevcuttur. Türkiye’deki inşaat firmalarının genellikle sabit olmayan ve pek<br />

çok alanda değişen iş sahaları neticesinde anket yapılan firmalar yalnızca ana veya alt<br />

müteahhitlik yapan veya mal sahipliği yapan firmalar olarak; benzer şekilde firmaların<br />

katıldıkları ihale türleri, inşa ettikleri yapı türleri ve müşteri profili değişkenleri<br />

homojen bir şekilde tespit edilemediği ve her firmanın sayılan niteliklerin pek çoğuna<br />

az veya çok iştirak ettikleri için çalışma inşaat firmalarının geneli için<br />

gerçekleştirilmiştir.<br />

Son yıllarda inşaat firmaları markalaşmaya daha çok önem vermeye başladıysalar da,<br />

yine de bu gelişmeler halâ arzu edilen seviyede değildir ve diğer sektörlerle<br />

kıyaslandığında yetersiz kalmaktadır. Gelecekte, küreselleşme ile birlikte uluslararası<br />

pazarlarda iş hacminin artması ve bunun sonucunda gelişen rekabet ortamında, inşaat<br />

firmalarının da markalaşmaya daha fazla önem vermeleri kaçınılmaz olacaktır.<br />

Gelecekte bu konuda yapılacak araştırmalarda, firmaların iş sahaları, işteki pozisyonları<br />

(Yüklenici, mal sahibi, ortaklık vb.), müşteri profilleri ve finansal büyüklükleri gibi<br />

özelliklerine göre ayrılıp analiz edilerek benzer bir çalışma yapılması, bu konunun daha<br />

ayrıntılı ve özel bir biçimde incelenmesine olanak sağlayacaktır.<br />

Kaynaklar<br />

Aaker D. (1990) Brand extensions: the good, the bad and the ugly. Sloan Management<br />

Rewiev, 31 (4), pp 47-56.<br />

Andi G. (1998) Construction engineering and management and future ideas. Special<br />

Report, Illinois Institute of Technology, Chicago, U.S.A.<br />

Besen B. (2002) Marka sermayesinin oluşumu ve tüketici satınalma kararındaki<br />

etkisinin dayanıklı tüketim malları sektöründe incelenmesi. Yüksek Lisans Tezi, İ.T.Ü.<br />

Fen bilimleri Enstitüsü, İstanbul.<br />

Binark, M. (2001) Konut Karlı Olmaktan Çıktı. İnşaat Dünyası Dergisi, 222, pp 62-64.<br />

Central Intelligence Agency, www.cia.org, son ziyaret tarihi 10 Mayıs 2009.<br />

Dikmen, İ., Birgönül, T. M. ve Özcenk, İ. (2005) Marketing orientation in construction<br />

firms: evidence from Turkish contractors. Building and Environment, 40, pp 257-265.<br />

Ellwood I. (2002) Essential Brand Book: Over 100 Techniques to Increase Brand<br />

Value, 2 nd Edition, Kogan Page, Limited, Milford.<br />

Haig M. (2004) Brand Royalty, Kogan Page Limited, London.<br />

Hoyer W. D. (1984) Examination of consumer decision making for a common repeat<br />

purchase product. Journal of Consumer Research, 11 (3), pp 822-829.<br />

375


Laforet S., Saunders J. (1994) Managing brand portfolios: how the leaders do it. Journal<br />

of Advertising Research, 64 (5), pp 34-35.<br />

Nicolino P. F. (2000) Complete Idiot's Guide to Brand Management, Alpha Books,<br />

Indianapolis.<br />

Serin G. (2005) Marka haberdarlığı, algı ve kullanım davranışının satın alma kararı<br />

üzerindeki etkisi: TV ve ev sineması ürünleri kategorisinde markalar arası karşılaştırma.<br />

Yüksek Lisans Tezi, İ.T.Ü. Fen bilimleri Enstitüsü, İstanbul.<br />

376


İnşaat Ruhsatı Alımında Gecikme Sebeplerinin ve Sürelerinin<br />

Analizi<br />

Aysu Demirciefe<br />

İzmir Yüksek Teknoloji Enstitüsü<br />

Mimarlık Fakültesi<br />

Mimarlık Bölümü C Blok/107<br />

Tel: +90 232 750 7040<br />

E-Posta: aysudemirciefe@iyte.edu.tr<br />

H. Murat Günaydın<br />

İzmir Yüksek Teknoloji Enstitüsü<br />

Mimarlık Fakültesi<br />

Mimarlık Bölümü E Blok, Bölüm Başkanlığı<br />

Tel: +90 232 750 7014<br />

muratgunaydin@iyte.edu.tr<br />

Öz<br />

377<br />

S.Zeynep Doğan<br />

İzmir Yüksek Teknoloji Enstitüsü<br />

Mimarlık Fakültesi<br />

Mimarlık Bölümü C Blok/107<br />

Tel: +90 232 750 7040<br />

E-Posta: sevgidogan@iyte.edu.tr<br />

İmar kanunlarının yönetilmesi ve uygulanması ağır işleyen süreçlerdir. İnşaat ruhsatı<br />

alım süreci de karmaşık, zaman alan ve belediye çalışanları, yapı denetim firması<br />

yetkilileri ve proje müellifi mimar ve mühendisler gibi birçok ilgili tarafı bağlar. Bu<br />

durum çoğu zaman istenmeyen gecikmelere, artan proje maliyetlerine ve sonradan<br />

ortaya çıkan engeller ile işlerin ağırlaşmasına sebep olur. Bu araştırma kapsamında, ilk<br />

olarak İzmir Konak Belediyesinin İmar ve Şehircilik Müdürlüğünde inşaat ruhsatı alım<br />

süreci şematik olarak belgelenmiştir. Daha sonra, inşaat ruhsatı için başvuran fakat iade<br />

edilen 29 proje iade sebepleri ve ruhsat alma süreleri bakımından detaylı bir biçimde<br />

incelenmiştir. Evrak eksikliğinin inşaat ruhsatı alımının gecikmesine neden olan en<br />

önemli sebep olduğu görülmüştür. Bir apartman binasının inşaat ruhsatı için başvuran<br />

proje müellifinin, inşaat ruhsatı alabilmesi için gereken ortalama bekleme süresinin 78<br />

gün olduğu tespit edilmiştir. Son olarak, inşaat ruhsatı alım sürecindeki iade sebepleri<br />

ve bekleme süreleri İzmir Konak Belediyesindeki ilgili personel, yapı denetim firması<br />

yetkilileri ve proje müellifleri ile yapılan röportajlarla değerlendirilmiş ve<br />

ruhsatlandırma ile ilgili sistemin sonuç odaklı olarak iyileştirilmesine ait öneriler<br />

listelenmiştir.<br />

Anahtar sözcükler: İnşaat Ruhsatı, Ruhsat alım süreci, İade sebepleri, Gecikme süreleri<br />

1.Giriş<br />

İnşaat ruhsatı belgesi alım süreci karmaşık, zaman alan ve belediye çalışanları, yapı<br />

denetim firması yetkilileri ve proje müellifi mimar ve mühendisler gibi birçok ilgili<br />

tarafı bağlayan bir süreçtir. Bu durum çoğu zaman istenmeyen gecikmelere, artan proje<br />

maliyetlerine ve sonradan ortaya çıkan engeller ile işlerin ağırlaşmasına sebep<br />

olmaktadır.


Mal sahibi, inşaat ihtiyacının doğması üzerine, mevcut arsanın imar durumunu, tapu<br />

kayıt örneğini ve aplikasyon krokisini, daha sonra da harita müdürlüğünden yapı yeri<br />

uygulama krokisi ile kot krokisini alır. Piyasada serbest çalışan bir mimar, inşaat<br />

mühendisi, makine mühendisi ve elektrik mühendisi ile proje müellifleri olmaları için<br />

anlaşma yapar. Mimari projeye bağlı olarak elektrik, tesisat ve betonarme projeleri<br />

hazırlanır. Her mimar ve mühendis, hazırladığı projeyi ilgili odasından onaylatır.<br />

Projeleri onaylatırken, bağlı oldukları odalardan proje müellifliği belgelerini de alarak<br />

tüm evrak ve projeleri mal sahibine teslim ederler. Mal sahibi daha sonra bir yapı<br />

denetim firması ile anlaşma yapar ve tüm projeleri onlara teslim eder. Bu işlemler<br />

devam ederken, mal sahibi müteahhit bir firma ile müteahhitlik sözleşmesi ve piyasada<br />

serbest çalışan bir mimar veya mühendis ile şantiye şefliği sözleşmesi yapar. Bu<br />

işlemler tamamlandıktan sonra yasal işlemlerin başlaması için ilgili belediyeye<br />

müracaat edilir.<br />

Evraklar bir dosya halinde yapı ruhsat şubesi kayıt bölümüne teslim edilir. İnşaat ruhsatı<br />

başvurusunu mal sahibi ya da vekili olan bir kişi yapar. Kayıt masasının ardından dosya<br />

sırası ile mimari tetkik, betonarme tetkik, metraj, sıhhi tesisat masalarında tetkik edilir.<br />

Her masa ilgili projenin ve evrakların kontrolünü yapar. Tüm masaların ilgilileri<br />

tarafından onaylanan dosya, yapı ruhsat şube şefine gider, şef tarafından da onaylanır<br />

ise son olarak İmar ve Şehircilik Müdürünün onayına sunulur. Müdür tarafından<br />

onaylanan projeler inşaat ruhsatı kesim masasına gider ve inşaat ruhsatı hazırlanır.<br />

Ruhsat kesildikten sonra yapı ruhsat şube şefi tarafından imzalanarak onaylanır ve İmar<br />

ve Şehircilik Müdürüne gönderilir. Müdür tarafından imzalanarak onaylandıktan sonra<br />

dosya yapı ruhsat kayıt masasına gönderilir. Mal sahibi inşaat ruhsatını yapı ruhsat kayıt<br />

masasından teslim alır. Tüm bu süreç Figür 1 de şematik biçimde özetlenmiştir.<br />

İnşaat ruhsatının alınmasının ardından inşaat yapım süreci başlar. Sırası ile temel vizesi,<br />

aplikasyon ve subasman vizesi ile kaba inşaat ve ısı yalıtım vizesi yapılır. Daha sonra<br />

sıvalar ve ince işler tamamlanarak inşaat bitirilir. İnşaat bittikten sonra mal sahibi yapı<br />

kullanma izin belgesi müracaatında bulunur. İlgili belediyeden yapı kullanma izin<br />

belgesi alındıktan sonra mal sahibi bu evrakla İzsu ve Tedaş’ a başvurur, elektrik ve<br />

suyu bağlatır. Bina kullanıma hazır hale gelir.<br />

Bu çalışmada, 1 Ocak 2008 – 10 Haziran 2008 tarihleri arasında inşaat ruhsatı için<br />

başvuran fakat iade edilen 29 proje süreçteki aksamaların ve iade sebeplerinin analiz<br />

edilebilmesi için iade sebepleri ve bekleme süreleri bakımından detaylı bir biçimde<br />

incelenmiştir.<br />

Ayrıca, İzmir Konak Belediyesindeki İmar ve Şehircilik Müdürlüğü’ ne bağlı yapı<br />

ruhsat şubesinde görevli 4 belediye çalışanı, İzmir deki inşaat firmalarıyla en çok iş<br />

yapan 5 yapı denetim firması yetkilisi ve proje müellifi olarak belediyeye gelen 5 mimar<br />

ile ruhsat alım sürecindeki gecikmelerin sebeplerinin sorgulandığı ve sürecin<br />

hızlandırılmasına ait önerilerinin kaydedildiği röportajlar yapılmıştır.<br />

378


<strong>YAPI</strong> RUHSAT KAYIT<br />

MİMARİ TETKİK MASASI<br />

BETONARME TETKİK MASASI<br />

379<br />

İNŞAAT BİTİŞİ<br />

GÖREVLİ : HAKEDİŞ<br />

ŞUBESİ<br />

KABA İNŞAAT VE ISI<br />

YALITIM VİZESİ <strong>YAPI</strong> DENETİM<br />

FİRMASINA ÖDENEN<br />

HAKEDİŞ MİKTARI: %80<br />

APLİKASYON VE<br />

GÖREVLİ :HARİTA<br />

MÜDÜRLÜĞÜ VE <strong>YAPI</strong><br />

RUHSAT ŞUBESİ<br />

SUBASMAN VIZESI <strong>YAPI</strong> DENETİM<br />

FİRMASINA ÖDENEN<br />

HAKEDİŞ MİKTARI: %60<br />

GÖREVLİ : <strong>YAPI</strong><br />

RUHSAT ŞUBESİ<br />

TEMEL VİZESİ <strong>YAPI</strong> DENETİM<br />

FİRMASINA ÖDENEN<br />

HAKEDİŞ MİKTARI: %20<br />

İNŞAAT BAŞLANGICI<br />

METRAJ MASASI BELGENİN TESLİMİ<br />

SIHHİ TESİSAT MASASI<br />

<strong>YAPI</strong> RUHSAT ŞUBE ŞEFİ<br />

RUHSAT KESİLDİ<br />

<strong>YAPI</strong> RUHSAT KESİM MASASI<br />

proje<br />

onayı<br />

onaylanmadı<br />

ruhsat<br />

onayı<br />

proje<br />

onaylandı<br />

Figür 1. İnşaat Ruhsatı Alım Süreci Akış Şeması<br />

<strong>YAPI</strong> RUHSAT KAYIT MASASI<br />

Ruhsat<br />

onaylandı<br />

İMAR VE ŞEHİRCİLİK<br />

MÜDÜRÜ


2. İnşaat Ruhsatı Başvurularının İade Sebepleri<br />

1 Ocak 2008 – 10 Haziran 2008 tarihleri arasında yapı ruhsat şubesine müracaat etmiş<br />

ancak eksikleri nedeniyle iade edilmiş toplam 29 yeni inşaat dosyası bulunmaktadır. Bu<br />

dosyaların tetkikinde toplam 42 iade yazısı elde edilmiştir. Bu iade yazıları, iade<br />

sebepleri, iade edildikleri masalar ve bekleme süreleri açısından incelenmiştir.<br />

Dosyalardan %93’ünün yapı ruhsat kayıt (öntetkik) ve mimari tetkik masalarından iade<br />

edildiği görülmektedir. 42 iade yazısının 24 adedi yapı ruhsat kayıt (öntetkik) masası,<br />

15 adedi mimari tetkik masası, 1 adedi betonarme masası, 1 adedi tesisat masası, 1<br />

adedi ruhsat masasından iade edilmiştir. 42 iade yazısı 50 farklı başlık altında toplam<br />

249 iade sebebi içermektedir. Elde edilen toplam 50 farklı başlık, 6 ana başlık altında<br />

toplanmış ve aşağıda kısaca açıklanmıştır (Tablo 1):<br />

2.1.Evrak Eksiklikleri;<br />

1. Son Ay Vizeli Parsel Tapusu: Tapu dairesi mal sahibinin değişmediğine ve tapunun<br />

geçerli olduğuna dair tapunun arkasına onay vizesi yapar.<br />

2. Arsa Kıymet Bedeli: Bedeller encümen tarafından belirlenmekte ve belge vergi<br />

dairesinden alınmaktadır. İnşaat ruhsatına yazılması gereken bir bedel olduğundan<br />

bu evrak istenmektedir.<br />

3. İmar Durumu Belgesi: Bir parselde inşa edilecek yapı veya yapıların İmar Kanunu,<br />

imar planı ve imar yönetmeliği ile öngörülen proje yapım koşullarını, yazı ve kroki<br />

ile belirten, ilgili belediyelerce tanzim ve onaylanan yapı ruhsatına esas belgedir.<br />

4. Yapı Yeri Uygulama Krokisi: Vaziyet planının, harita mühendisince<br />

koordinatlandırılarak gösterildiği, ayrıca, parsel ve yapı köşe noktaları ile imar<br />

hatlarının kot ve koordinatlarının parsele uygulamasında ve su basman vizesine esas<br />

röleve krokisinin düzenlenmesinde yaralanılacak poligonları, bu poligonların kot ve<br />

koordinatlarını da içeren 1/50 ve/veya 1/100 ölçekli kroki.<br />

5. Yol Genişliği Belgesi: İmar planında belirtilen mevcut yol durumunun imar durumu<br />

belgesine işlenmesidir.<br />

6. Kot Krokisi: İmar durumu veya vaziyet planına göre ada ve parsellerin köşe<br />

noktaları ile yapılacak binaların köşe noktaları ve varsa kademe noktalarının Ülke<br />

Nivelman Sistemine dayalı olarak gösterildiği krokidir.<br />

7. Numarataj Krokisi Aslı: Adres ve Numaralamaya İlişkin Yönetmeliğe göre Belediye<br />

sınırları içerisinde bulunan meydan, bulvar, cadde ve sokaklara cephesi olan<br />

yapılara verilen belgedir.<br />

8. Yan parselin Kat Maliklerinden Yanaşma İzini Alınması: Bitişik nizama tabi<br />

yerlerde, iki taraftaki ilgililerin muvafakatı halinde ve ilgili belediyece mahzur<br />

görülmediği takdirde, çıkmaların yan komşu hududuna yaklaştırılmalarına izin<br />

verilebileceği gibi, komşu parselde imar planına göre aynen muhafazası gereken ve<br />

arka cephe hattı çıkma yapılacak binanınkinden ileride olan bir bina bulunması<br />

halinde çıkmanın bu hattı aşmamak üzere bu tarafta komşu hududuna kadar devam<br />

ettirilmesi mümkündür.<br />

9. Müteahhit Ticaret Oda Kaydı Aslı: Kişinin müteahhitlik yapabileceğine dair ticaret<br />

odasından alınmış kayıt ve onay belgesidir.<br />

10. TUS Belgeleri: Mühendis-Mimar Odaları Birliği-Harita ve Kadastro Mühendisleri<br />

Odası tarafından her bir ruhsat için verilen tescil belgeleridir.<br />

11. Yapı Denetim Hizmet Bedelinin Yatırıldığına Dair Makbuz Aslı: Hizmet bedelinin<br />

%20 si peşin geri kalanı hizmet sözleşmesindeki koşullara ve binanın seviyesine<br />

göre yatırılmaktadır.<br />

380


EVRAK<br />

EKSİKLİKLERİ<br />

<strong>YÖNET</strong>MELİK<br />

HÜKÜMLERİNE<br />

GÖRE PROJE<br />

Tablo 1. İnşaat Ruhsatı Sürecinde Dosyaların İade Sebepleri<br />

Proje Müellifleri Tc. Kimlik Nosu 15<br />

Mal Sahibi Tc. Kimlik Nosu 15<br />

Müteahhit Tc. Kimlik Nosu 15<br />

Yol Genişliği Belgesi 15<br />

Arsa Kıymet Bedeli 14<br />

Yapı Denetim Hizmet Bedelinin Yatırıldığına Dair Makbuz Aslı 12<br />

Yapı Denetim Sicil Gazetesi Fotokopisi 11<br />

Proje Müelliflerinin Sicil Durum Belgeleri 11<br />

Müteahhit Ticaret Oda Kaydı Aslı 10<br />

Müteahhit İmza Sirküleri Aslı Ve Fotokopisi 9<br />

Müteahhit Sözleşmesi 8<br />

Kanal Belgesi 8<br />

Şantiye Şefi Sözleşmesi 7<br />

Mimari Proje Cd Kaydı 6<br />

Yapı Denetim Firması Denetçilerinin Tc. Kimlik Nosu 6<br />

Yapı Denetim İmza Sirküleri 6<br />

Son Ay Vizeli Parsel Tapusu 5<br />

Şantiye Şefi Oda Kayıt Belgesi 5<br />

Müteahhitin Sertifikalı Usta Çalıştıracağına Dair Taahhütnamesi 4<br />

İnşaat Müh. Zemin Etüt Sorumluluk Belgesi 3<br />

Müteahhit Vergi Levhası Fotokopisi 3<br />

Yapı Denetim Firması Denetçilerinin İkametgah Belgesi 3<br />

TUS Belgeleri 3<br />

Şantiye Şefi Sicil Durum Belgesi 2<br />

İmar Durumu Belgesi 2<br />

Numarataj Krokisi Aslı 2<br />

Yapı Yanaşma İzin Belgesi 1<br />

Yibf Belgesi 1<br />

Yapı Denetim Kuruluşu Onaylı Proje Kontrol Form Belgesi 1<br />

Kot Krokisi 1<br />

Vekaletname Aslı 1<br />

İmar Durumu Belgesi 1<br />

Yapı Yeri Uygulama Krokisi 1<br />

İ.B.Ş.B. İmar Yön. Göre Proje Tadilatı 5<br />

Otopark Yön. Göre Proje Tadilatı 4<br />

Sığınak Yön.Göre Proje Tadilatı 3<br />

TADİLATLARI Yangın Yön. Göre Proje Tadilatı 1<br />

İMZA VE ONAY<br />

EKSİKLİKLERİ<br />

RESMİ<br />

SÜRELERİN<br />

DOLMUŞ<br />

OLMASI<br />

DİĞER<br />

Telekom Belgesi Onayı 7<br />

Zemin Etüt Raporuna Jeofizik Mühendisi İmzası 2<br />

Elektrik Projelerinde Telekom Onayı 1<br />

Tesisat Projelerinde İz-Su Onayı 1<br />

Bekleme Süresi İçinde İlgilenilmemesi 6<br />

Bekleme Süresi İçinde Tadilata İlişkin Çizimlerin Tamamlanmaması 3<br />

İstinat Duvarı Ruhsatı Müracaatının Eksik Olması 2<br />

Tapu Kaydındaki Tecavüzlerin Kaldırılması Gerekliliği<br />

Yapım İşleri Uygulama Yönetmeliğinin 56.0.2.Maddesine Göre<br />

1<br />

Noter Tasdikli Sözleşmede Belirtilen Bedelin Esas Alınması<br />

Gerekliliği<br />

1<br />

İnşaat Ruhsatı Verilememesi 1<br />

Statik Proje Hesapları 2<br />

Statik Proje 1<br />

PROJE<br />

EKSİKLİKLERİ<br />

Zemin Etüt Raporu 1<br />

4<br />

Toplam 249<br />

381<br />

207<br />

13<br />

11<br />

9<br />

5


12. Yapı Denetim İmza Sirküleri: Yapı denetim firması yetkililerinin isimlerinin ve<br />

imzalarının belirtildiği noter onaylı belgedir.<br />

13. Yapı Denetim Sicil Gazetesi Fotokopisi: Yapı denetim firmasının kuruluş adresinin<br />

İzmir olduğunu teyit etmek için alınır. Belirli bir km sınırlaması vardır.<br />

14. Yapı Denetim Firması Yapı Denetçisi İnşaat Müh. Ve Yardımcı kontrol elemanının<br />

İkametgah Belgeleri: İkamet adresinin İzmir olduğunu teyit etmek için alınır. Belirli<br />

bir km sınırlaması vardır.<br />

15. Müteahhit İmza Sirküleri Aslı Ve Fotokopisi: Müteahhit firma yetkililerinin<br />

isimlerinin ve imzalarının belirtildiği noter onaylı belgedir.<br />

16. Müteahhit Firmanın Sertifikalı Usta Çalıştıracağına Dair Taahhütnamesi: Çalışan<br />

ustalar belirli bir eğitim almak zorundadırlar ve eğitimlerini tamamladıklarında buna<br />

dair sertifika alırlar.<br />

17. Müteahhit Vergi Levhası Fotokopisi: İnşaat ruhsatında müteahhit firmaya ait<br />

bilgileri doldurmak için istenir, vergi numarası gibi.<br />

18. Mal sahibi - Müteahhit Sözleşmesi: İşin nasıl yapılacağını, koşullarını ve süresini<br />

belirten sözleşmedir.<br />

19. Müteahhit - Şantiye Şefi Sözleşmesi: İşin süresini, yapım süresi içerisindeki<br />

sorumlulukları ve ücreti kapsayan sözleşmedir<br />

20. Şantiye Şefi Oda Kayıt Belgesi: Şantiye şefinin ilgili odasına kayıtlı olduğunu<br />

gösteren evraktır.<br />

21. Şantiye Şefi Sicil Durum Belgesi: İlgili meslek odasınca düzenlenen, meslek<br />

adamının o andaki durumunu gösterir, her proje için işin adı yazılı belgedir.<br />

22. Mimari Proje Cd Kaydı: Mimari projenin dijital bir kopyası ruhsat müracaatı<br />

sırasında teslim edilmek zorundadır.<br />

23. Mal Sahibi TC. Kimlik Numarası: İnşaat sahibi kişiye, Nüfus ve Vatandaşlık İşleri<br />

Genel Müdürlüğü tarafından verilmiş olan numaradır.<br />

24. Müteahhit TC. Kimlik Numarası: Yüklenici kişiye, Nüfus ve Vatandaşlık İşleri<br />

Genel Müdürlüğü tarafından TC. vatandaşlarına verilmiş olan numaradır.<br />

25. Proje Müellifleri TC. Kimlik Numarası: Proje tasarımcılarına ait, Nüfus ve<br />

Vatandaşlık İşleri Genel Müdürlüğü tarafından verilmiş olan numaradır.<br />

26. Yapı Denetim Firması Denetçilerinin TC. Kimlik Numarası: Yapı denetim firması<br />

yetkililerine ait, Nüfus ve Vatandaşlık İşleri Genel Müdürlüğü tarafından verilmiş<br />

olan numaradır.<br />

27. Proje Müelliflerinin Sicil Durum Belgeleri. İlgili meslek odasınca düzenlenen,<br />

meslek adamının o andaki durumunu gösterir, her proje için işin adı yazılı belgedir.<br />

28. YİBF Belgesi: Yapıya ilişkin bilgi formudur.<br />

29. İnşaat Müh. Zemin Etüt Sorumluluk Belgesi: İnşaat mühendisinin yerinde yaptığı<br />

tetkik ve zemin etüt sonuçları dahilinde inşaat mühendisleri odasının hazırladığı ve<br />

sorumlu mühendisin onayladığı belgedir.<br />

30. Kanal Belgesi: Yapının temiz su, pis su ve yağmur suyu parsel içi tesisatının kent<br />

şebekesine bağlanması işleminin İzmir Su ve Kanalizasyon İşletmesi tarafından<br />

onaylandığını gösteren ve inşaat ruhsatı eki niteliğinde olan iki kademeli belgedir.<br />

31. Vekaletname aslı: Bir kişinin başka bir kişiye bazı yetkiler verdiğini gösterir noter<br />

onaylı evraktır.<br />

32. Yapı Denetim Firması onaylı proje kontrol formu belgesi: Yapı denetim firmasının<br />

binada neleri incelediğini gösteren formdur.<br />

33. İmar Durum belgesi: Bir parselde inşa edilecek yapı veya yapıların İmar Kanunu,<br />

imar planı ve imar yönetmeliği ile öngörülen proje yapım koşullarını, yazı ve kroki<br />

ile belirten, ilgili belediyelerce tanzim ve onaylanan yapı ruhsatına esas belgedir.<br />

382


2.2. Yönetmelik Hükümlerine Göre Proje Tadilatları;<br />

Mimari tetkik aşamasında projelerin yangın, otopark, sığınak ve imar yönetmeliklerine<br />

göre revizyonunun en sık karşılaşılan hatalardan biri olduğu tespit edilmiştir.<br />

2.3. Resmi Sürelerin Dolmuş Olması;<br />

Yapı ruhsat şubesi kayıt bölümünde dosyaların resmi bekleme süresi 10 gün, kayıttan<br />

sonraki aşamalarda ise bekleme süresi 30 gündür. Bu süreler içerisinde dosyaya ait<br />

eksik evraklar ya da çizimler tamamlanmaz ise dosya iade edilir ve ikinci bir müracaat<br />

gerekir.<br />

2.4. İmza ve Onay Eksiklikleri;<br />

Telekom belgesi onayı ve projelere Telekom onayı en sık rastlanan eksiklik olarak tespit<br />

edilmiştir. Telekom uygunluk belgesi; Elektrik İç Tesisleri Yönetmeliğinin Zayıf Akım<br />

Tesisleri başlıklı 69. Maddesi uyarınca yeni yapılan binalarda ankastre tesisat projesinin<br />

Türk Telekom tarafından hazırlanan teknik şartnameye uygun olduğunu gösteren<br />

belgedir.<br />

2.5. Diğer Sebepler;<br />

1. Yapım İşleri Uygulama Yönetmeliğinin 56.0.2. Maddesine Göre Noter Tasdikli<br />

Sözleşmede Belirtilen Bedelin Esas Alınması Gerekliliği: Kamu ihalelerine girerken<br />

müteahhitler önceden yapmış oldukları işleri gösteren işbitirme belgelerini teslim etmek<br />

zorundadırlar. Bunların toplam bedeli girilecek işin büyüklüğüne göre değişmektedir.<br />

Bu belge belediye, kaymakamlık ya da valiliklerce, noter tasdikli inşaat sözleşmesinde<br />

belirtilen bedel esas alınarak düzenlenmektedir.<br />

2. Tapu Kaydındaki Tecavüzlerin Kaldırılması Gerekliliği: Mevcut parsel sınırlarına<br />

bitişik parsellerden herhangi bir taşma var ise, bu taşmanın iptal edilmesi ve parselin<br />

temizlenmesi gerekmektedir.<br />

3. İnşaat Ruhsatı Verilememesi: İmar durumu verilemeyen ya da buna benzer<br />

problemleri olan arsalarda inşaat ruhsatı verilememektedir.<br />

4. İstinat Duvarı Ruhsatı Müracaatının Eksik Olması: Parsel içinde istinat duvarı<br />

yapılması gereken hallerde; yapı denetim kuruluşu tarafından fenni mesuliyeti<br />

üstlenilmek kaydıyla, kot krokisi, ham yollarda yol profili, parsele ait vaziyet planı ve<br />

istinat duvarı betonarme projesi ile müracaat edilerek, belediyenin ilgili biriminden<br />

ruhsat alınması gerekmektedir. Bu tür parsellerde yapılacak binalara istinat duvarı<br />

tamamlanmadan önce inşaat ruhsatı verilmemektedir.<br />

2.6. Proje Eksiklikleri;<br />

En çok eksik getirilenlerin betonarme projesi ve statik hesapları olduğu tespit edilmiştir.<br />

Bunu takiben zemin etüt raporlarının da eksik getirildiği görülmüştür.<br />

3. İnşaat Ruhsatı Başvurularının İade Süreleri<br />

İşleyiş içerisinde iki farklı bekleme süresi tespit edilmiştir. Birincisi belediyelerin resmi<br />

bekleme süreleri. İkincisi ise mal sahibinin kendisinden kaynaklanan bekleme süresi.<br />

Belediyede yapı ruhsat kayıt müracaatında resmi bekleme süresi 10 gün, kayıttan<br />

sonraki aşamalarda dosyanın resmi bekleme süresi 30 gündür. Bu süreler içerisinde<br />

tespit edilen eksiklikler tamamlanmaz ise dosya iade edilir ve mal sahibinin yeniden<br />

müracaat etmesi gerekir. Tablo 2 de en uzun sürede inşaat ruhsatı alan ve en kısa sürede<br />

inşaat ruhsatı alan dosyaların iade sebepleri listelenmiştir.<br />

383


Çalışma kapsamında incelenmiş olan dosyalardan en kısa sürede inşaat ruhsatı alan<br />

dosyanın süresi 49 gündür. Bu dosya ilk müracaatında yapı ruhsat kayıt masasından 13<br />

ayrı sebepten 12 gün sonra iade edilmiştir (Tablo 2). Dosya iade edildikten sonra mal<br />

sahibi aynı gün ikinci müracaatını yapmış ve 37 gün sonrada inşaat ruhsatını almıştır.<br />

En uzun sürede inşaat ruhsatı alan dosyanın süresi 197 gündür. Dosya ilk müracaatından<br />

15 gün sonra yapı ruhsat kayıt (öntetkik) masasından 4 sebepten dolayı iade edilmiştir<br />

(Tablo 2). Dosya iade edildikten 12 gün sonra mal sahibi ikinci müracaatını yapmış ve<br />

170 gün sonra da inşaat ruhsatını almıştır.<br />

1-Proje<br />

eksiklikleri<br />

Tablo 2. En uzun ve en kısa sürede ruhsat alan dosyaların dökümü<br />

İade ve Bekleme Sebepleri<br />

384<br />

En uzun bekleme<br />

süresi<br />

En kısa bekleme<br />

süresi<br />

197 49<br />

1.iade 1.iade<br />

Statik proje X<br />

Statik proje hesapları X<br />

Zemin etüt raporu X<br />

2-İmza ve Telekom belgesi onayı X<br />

onay<br />

eksiklikleri Elektrik projelerinde Telekom onayı X<br />

3- Evrak<br />

eksiklikleri<br />

Kanal belgesi X<br />

Müteahhit imza sirküleri aslı ve fotokopisi X<br />

Proje müelliflerinin sicil durum belgeleri X<br />

Yol genişliği belgesi X<br />

YDK hizmet bedelinin yatırıldığına dair<br />

X X<br />

makbuz<br />

YDK imza sirküleri X<br />

YDK sicil gazetesi fotokopisi X X<br />

YDK denetçilerinin ikametgah belgesi X<br />

YDK denetçilerinin TC. kimlik numaraları X<br />

Müteahhit ticaret oda kaydı aslı X<br />

Toplam iade sebebi 4 13<br />

4. Röportajlar<br />

İzmir Konak Belediyesindeki İmar ve Şehircilik Müdürlüğüne bağlı yapı ruhsat<br />

şubesinde görevli 4 belediye çalışanı, İzmir’deki inşaat firmalarıyla en çok iş yapan 5<br />

yapı denetim firması yetkilisi ve proje müellifi olarak belediyeye gelen 5 mimar ile


uhsat alım süreçlerindeki gecikme sebeplerinin sorgulandığı ve sürecin<br />

hızlandırılmasına ait önerilerinin beklendiği röportajlar yapılmıştır.<br />

Yapı Ruhsat Şubesinde çalışan personelin ortak görüşü, projelerin yönetmelik<br />

hükümlerine uygun olarak hazırlanması ve başvuru evraklarının tamamlanarak müracaat<br />

edilmesi gerektiğidir. Yapı ruhsat şubesinde çalışan personelin ikinci ortak görüşü,<br />

öncelikle mimari projenin hazırlanıp, belediyeden ön onay alındıktan sonra diğer<br />

projelerin hazırlanması gerektiği ve bu şekilde inşaat ruhsatı müracaatı yapılması<br />

gerektiğidir. Bu sıralamanın ruhsat alma sürecini kısaltacağını düşünmektedirler. Yapı<br />

ruhsat şubesinde çalışan personelin üçüncü ortak görüşü, İmar Yönetmeliğinin piyasada<br />

çalışan, konusunda uzmanlaşmış mimarlarla birlikte kurulacak bir komisyonla tekrar<br />

sorgulanıp, gereksiz hükümleri kaldırılmak suretiyle daha sağlıklı bir hale<br />

getirilebileceğidir. Ayrıca Yangın, Deprem ve İmar Yönetmeliklerinin birbiriyle çakışan<br />

bölümlerinin yeniden incelenmesi gerektiğini düşünmektedirler.<br />

Yapı Denetim Firması yetkililerinin ortak görüşü ise belediyelerde çalışan personel<br />

sayısının yetersiz olduğudur. Bunun yanı sıra sistemin değiştirilmesinin ve belediyelerin<br />

sadece bir kontrol mekanizması gibi işleyerek yapı denetim firmalarını denetlemesinin<br />

uygun olabileceğini, inşaat ruhsatının yapı denetim firmaları tarafından verebileceğini<br />

düşünmektedirler.<br />

Proje müellifi mimarlar da çalışan personel sayısının yetersiz olduğu konusunda<br />

hemfikirdir. Özellikle yapı ruhsatı alınması sürecinin çok uzun olduğu ve çok fazla<br />

prosedür içerdiği vurgulanmaktadır. Bunun yanı sıra, yapı denetim firmalarının<br />

tecrübesiz elemanlar çalıştırarak inşaatı denetlemek yerine yavaşlattıkları da proje<br />

müellifi mimarların ortak görüşleri arasında yer almaktır<br />

5. Sonuç<br />

Dosyaların tetkiki sonucunda, en fazla bekleme ve iade sebebi olarak evrak eksikliği<br />

tespit edilmiştir. Bununla birlikte, en uzun sürede inşaat ruhsatı alan dosyanın tek iade<br />

sebebi evrak eksikliği olarak tespit edilmiştir. En kısa sürede inşaat ruhsatı alan<br />

dosyanın iade sebebi ise, proje ve evrak eksiklikleridir. Sonuç olarak, en fazla bekleme<br />

ve iade sebebi olarak evrak eksikliği tespit edilmiş olsa da, dosya düzenli olarak takip<br />

edildiğinde, evraklar kısa süre içerisinde tamamlanabilmektedir.<br />

Röportaj sonuçlarında elde edilen ortak görüşler ise, projelerin yönetmelik hükümlerine<br />

uygun olarak hazırlanması ve başvuru evraklarının tamamlanarak müracaat edilmesi<br />

gerektiği konusu ile çalışan personel sayısının yetersizliği ve yapı ruhsatı alınması<br />

sürecinin çok uzun olduğu ve çok fazla prosedür içerdiği yönündedir.<br />

Ruhsat alım sürecinin süresinin kısaltılması verimliliğin ve süreç kalitesinin<br />

geliştirilmesinde önemli rol oynayabilir. Bunu yapmak için sürecin sadeleştirilmesi<br />

önemlidir. Bu çalışmayla sürecin sadeleştirilmesi için el atılabilecek gecikme sebebleri<br />

analiz edilerek önemli bir aşama sağlanmıştır. Süreç odaklanması gereken temel<br />

konulara (deprem, yangın, güvenlik, sağlık, imar kuralları vb.) sadeleşerek<br />

yoğunlaşırken karmaşıklığı ortaya çıkaran geciktirici nedenlerin elenmesi ile daha etkin<br />

bir hale gelebilir.<br />

385


Son olarak yaptıkları araştırma kapsamında yazarların önerisi, Bayındırlık ve İskan<br />

Bakanlığına iletilen hata, talep ya da değişiklik dilekçelerinin incelenerek analiz<br />

edilmesi, mevcut sistemin eksiklikleri belirlenerek daha gelişmiş bir yazılım<br />

hazırlanmasıdır. Prosedürlerin azaltılması için çalışan personel sayısının yanı sıra<br />

kullanılan teknolojinin de iyileştirilmesi gerekmektedir. Kurumlarla diğer kurumlar ve<br />

kişiler arasındaki iletişim teknoloji yardımı ile daha hızlı ve verimli sağlanabilir.<br />

5. Referanslar<br />

Adaman, F., Çarkoğlu, A., and Şenatalar, B. (2005). Toplumun Kamu Yönetimine,<br />

Kamu Hizmetlerine ve Reforma Bakışı, TESEV Yayınları, Türkiye.<br />

TÜSİAD, (2002); Kamu Reformu Araştırması, TÜSİAD Yayını, Yayın No: TÜSİAD-<br />

T/2002-12/335, Aralık 2002, Türkiye.<br />

İzmir Büyükşehir Belediyesi İmar Yönetmeliği (2002), Ena Kitapevi, Türkiye.<br />

(2008) Yapı kullanma birimi hizmetleri üzerine bilgi edinme.<br />

http://www.konak.bel.tr/index.asp?page=hizmetler&sub=yapikullanma.<br />

Peer, S., M. ASCE (1986) Streamlining the building permit process. Journal of<br />

Management in Engineering, ASCE Vol. 2(4), pp 265-271.<br />

386


Yalın Üretim İlkelerinin İnşaat Endüstrisinde<br />

Uygulanabilirliği<br />

Selin Gündeş<br />

Mimar Sinan Güzel Sanatlar Üniversitesi<br />

Mimarlık Fakültesi, İstanbul<br />

0212 2521600<br />

E-posta: selin.gundes@msgsu.edu.tr<br />

Nur Atakul<br />

Mimar Sinan Güzel Sanatlar Üniversitesi<br />

Mimarlık Fakültesi, İstanbul<br />

0212 2521600<br />

E-Posta: nuratakul@yahoo.com<br />

Öz<br />

387<br />

Sema Ergönül<br />

Mimar Sinan Güzel Sanatlar Üniversitesi<br />

Mimarlık Fakültesi, İstanbul<br />

0212 2521600<br />

E-posta: ergonul@msgsu.edu.tr<br />

İnşaat endüstrisi diğer endüstrilerden birçok sebepten dolayı değişik bir yapıya sahiptir.<br />

Üretimin her seferinde yeni bir proje üzerinde ve yeni bir sahada yapılması, diğer<br />

endüstrilerde sadece üretim faaliyetinin başında yer alan yerel malzeme ve taşeron<br />

temini, organizasyon yapısının ve rollerin belirlenmesi, piyasa ve kanunların<br />

araştırılması gibi işlerin her seferinde yeniden gündeme getirilmesini zorunlu kılar.<br />

Bütün bu farklılıklar inşaat endüstrisine özgü bazı teknik, ekonomik, finansal ve<br />

yönetimsel sorunlara neden olmaktadır.<br />

İnşaat endüstrisi, birçok kere performans ve verimlilik açılarından diğer endüstrilerle<br />

karşılaştırılılarak zayıf bulunmuş ve yoğun bir şekilde eleştirilere maruz kalmıştır. Bu<br />

sebeple, tüm dünyadaki inşaat endüstrilerinde, imalatta benimsenmiş ve performans<br />

iyileştirme başarıları ispatlanmış bazı felsefe ve teknikleri örnek alıp uyarlamak önemli<br />

bir hedef haline gelmiştir. Fakat, inşaat endüstrisinin kendine has özellikleri, imalattan<br />

alınan fikirlerin bir çoğunun uygulanmasını güç hale getirmektedir.<br />

Bu çalışma; imalattan alınan üretim felsefelerinin ve özellikle Yalın Üretim (YÜ)<br />

görüşünün, inşaat endüstrisinin yapısal farkları göz önüne alındığında ne ölçüde<br />

uygulanabileceğini dört temel özelliğe (tek defaya özgü üretim, arsaya bağlı üretim,<br />

geçici örgütlenmeler ve yüksek maliyetler) odaklanarak tartışmakta ve bahsedilen<br />

özelliklerin etkilerini en az seviyeye indirmeyi hedefleyen bazı yenilikçi girişimleri<br />

ortaya koymaktadır.<br />

Anahtar sözcükler: inşaat endüstrisi, imalat endüstrileri, yalın üretim, yalın yapım<br />

Japon İmalat Endüstrisi İlkeleri ve Batı Dünyası<br />

YÜ kavramının tartışılması, 1980’lerde Japon otomobil endüstrisinin hızla ilerleyerek,<br />

daha önceleri Amerikan firmalarının hüküm sürdüğü dünya otomobil pazarının önemli


ir payını kapması ile başlamıştır. “Japon tehdidi” olarak adlandırılan bu değişimin<br />

sebeplerini araştırmak ve Japon üretiminde rekabetçiliği bu derece artıran sihirli<br />

formulü keşfetmek için otomobil endüstrisinden uzmanlar Japonya’ya giderler.<br />

Araştırmanın sonuçları çarpıcıdır: başarı üstün teknolojiden değil, özgün bir üretim<br />

sistemi ve yönetim tekniklerinin benimsenmesinden kaynaklanmaktadır. Kullanılan<br />

teknoloji ve beceriler batı dünyasındakilerin aynısıdır. Hatta, teknoloji, 1950’lerde batı<br />

dünyasından alınmıştır (Dohse vd.,1985). Fakat, üretim süresi daha kısa, malzeme ve<br />

personel maliyetleri daha düşük ve kalite daha yüksektir (Womack vd.,1990).<br />

İmalat endüstrisinde dünyaya daha önce egemen olan ve ‘Fordizm’ olarak adlandırılan<br />

akımın Japon tehdidine yenik düşmesi ile yeni bir üretim çağının başladığı iddia<br />

edilmiştir (Womack vd.1990, Dohse vd.1985). Japon üretim sistemleri arasında en göze<br />

çarpanı Taiichi Ohno’nun geliştirdiği “Toyota Üretim Sistemi” (TÜS) olmuş ve bu<br />

sebeple yeni çağ çoğu literatürde “Toyotizm” olarak adlandırılmıştır. ‘Fordizm’ ve<br />

‘Toyotizm’ arasındaki başlıca farklar şöyle özetlenebilir:<br />

• Toyotizm, öncelikle Fordizme göre daha esnek bir yapıya sahiptir. Fordizmde<br />

bulunan katı ve hiyerarşik örgütlenme yapısı Toyotizmde bulunmaz. Japon üretim<br />

sisteminde örgütlenme yapıları daha basıktır.<br />

• Tam Zamanında Üretim (TZÜ) esaslı malzeme tedariki, tedarik edilecek<br />

malzeme ve ekipmanın uzun dönemli planlaması yapılarak depolanmasını hedefleyen<br />

(just in case) Fordizm ilkelerine tamamen ters düşer. TZÜ görüşünde, üretimin<br />

müşterinin talep oranına göre ayarlanması ve dolayısıyla stokların azaltılması esastır.<br />

• Fordizm, işçi uzmanlaşmasını desteklerken, yalın üretim, organizasyonda yer<br />

alan tüm bireylerin birden fazla görev üstlenmesini temel bir koşul olarak görür<br />

(Womack vd.,1990). İşçiler, değişik görevlerde yer alabilmeli ve problemlere müdahale<br />

etme yetkisine sahip olmalıdır. Çünkü Toyotizmde hataların düzeltilmesi değil, sıfır<br />

hata hedefini sağlamak ve sürekli iyileştirme yapmak esastır (Knill, 1999). Kalite<br />

kontrolü, malzeme siparişi, sorunlara zamanında müdahale etme ve çözümler bulma<br />

gibi görevler, işçilerin bu sorumlulukları alabilecek yüksek vasıflara sahip olmalarını<br />

gerektirmektedir (Womack vd.,1990). Dolayısıyla yönetimin bu tür bir yapılanmaya<br />

istekli olması ve işçiler ve yönetim arasında güçlü bir işbirliği kurulması bu akımın<br />

temelini oluşturur.<br />

• YÜ’de israf ve değer kavramları büyük önem taşır. Değer kavramının<br />

merkezinde müşteri yer almaktadır. Müşterinin algıladığı değere katkıda bulunmayan<br />

ama kaynak harcayan her işlem israf olarak nitelendirilmelidir. YÜ’ye göre israf<br />

azaltılmalı veya mümkünse yok edilmelidir. Ohno (1988), kitle üretim sistemlerinde<br />

yedi tür israftan bahsetmiştir. Bunlar; hatalar (üründe), ihtiyaçtan fazla üretim, stoklar,<br />

gereksiz işlem, gereksiz hareket (insan), gereksiz taşıma (ürünler) ve beklemelerdir.<br />

• YÜ ile sağlanan yüksek verimin bir sebebi de, tedarikçilerle olan ilişkilerdir.<br />

Japonya’da, parça ve bileşenler ana firmaya uzun dönemli bir işbirliği ile bağlı olan<br />

tedarikçiler tarafından temin edilir. Bu sistemde, geleneksel üretim sistemlerinden farklı<br />

olarak, tedarikçilere ürünün kalitesi ve tasarımı konusunda büyük yetkiler verilmektedir.<br />

Yalın Üretim Felsefesine Yönelik Eleştiriler<br />

YÜ taraftarlarının, YÜ’nün Fordizm’e olan üstünlüğüne yönelik iddiaları birçok<br />

çalışmada tartışılmıştır. Birinci grup eleştiri, Japon üretim sistemlerinin Japon kültürü<br />

ürünü olduğu ve batı dünyasına transfer edilemeyeceği fikrine odaklanmıştır. YÜ<br />

sisteminin Japonya’da uygulamasının batı dünyasına yanlış aktarıldığı ve Japon<br />

388


sisteminin raporlarda belirtilen sistemlerden farklılıklar gösterdiği de iddia edilmiştir<br />

(Wilkinson ve Oliver 1990, Sullivan 1992). Hines vd. (2004) ise, YÜ prensiplerinin<br />

sanılanın aksine Japonya’da imalatçılar arasında belirtildiği kadar yaygın olmadığını ve<br />

yapılan çalışmaların sadece TÜS’ne odaklanarak genelleme yaptıklarını iddia ederler.<br />

Bir başka sorun, YÜ’nün seri üretime yönelik bir uygulama olması ve herbir endüstri<br />

için uygun olabileceğini söylemenin yanlış olacağıdır (Jürgens 1995, Katayama ve<br />

Bennett, 1996). Bu görüşe göre, YÜ prensiplerini uygulamanın bazı önkoşulları vardır.<br />

Bu önkoşulları yerine getiremeyen imalatçıların YÜ tekniklerini uygulamaya<br />

çalışmaları uygun bir yaklaşım değildir (Jorgensen ve Emmitt, 2008). Bu konu, inşaat<br />

endüstrisi kapsamında aşağıdaki bölümlerde daha detaylı incelenecektir.<br />

TZÜ’ye yönelik yaygın bir eleştiri ise sık ve küçük ölçüde yapılan nakliyat<br />

işlemlerinden doğacak trafik sıkışıklığı ve kirlilik gibi sorunlara odaklanır. TZÜ görüşü,<br />

stokları bir israf olarak nitelendirildiği için, stokların mümkün olan en düşük seviyede<br />

tutulmalarını ve ürünlerin küçük parçalar halinde sık sayıda sevkiyatını hedefler. TZÜ<br />

ortalamanın üzerinde talep artışına cevap verebilecek bir sistem olmadığı için de<br />

eleştirilere maruz kalmıştır (Karmarkar, 1989; Aggarwal,1985).<br />

Literatürde en çok eleştiri alan konu ise YÜ prensiplerinin işçilere yönelik tutumu ve<br />

önerilen takım çalışması ilkeleri ile ilgilidir. YÜ sisteminde uygulanan çalışma<br />

prensiplerinin işçileri zor ve ağır şartlar altında çalışmak durumunda bırakması bu<br />

yöndeki eleştrilerin ana hedefi olmuştur. Parlak (1999), YÜ adı altında, işin<br />

yoğunlaştırılması, çalışma sırasında zaman kayıplarının azaltılması ve işçi sayısının<br />

mümkün olan en düşük seviyede tutulması gibi konulara dikkat çekmiştir. Dohse vd.<br />

(1985), Sullivan (1992) ve Berggren (1992), YÜ’deki stresli çalışma şartlarına dikkat<br />

çeken ve bu koşullarda güçlü sendikalara sahip batı dünyasına uyarlama yapmanın<br />

zorluklarından bahseden diğer yazarlardır.<br />

YÜ’de ana sanayinin yan sanayi üzerindeki baskı gücü bazen eleştiri konusu olmuştur.<br />

Tedarikçilerin ana üreticiye olan bağımlılıkları, tedarikçiler üzerinde baskıya yol<br />

açmakta ve dolayısıyla, tedarikçilerin bu yapılanmada iş yapmak istememelerine sebep<br />

olmaktadır.<br />

İnşaat Endüstrisi’nde Yalın Üretim<br />

Womack vd. (1990) tarafından yapılan “Dünyayı Değiştiren Makine” adlı çalışmada,<br />

TÜS’ün tüm endüstrilere aktarılabileceği ifade edilmiştir. Yine, Womack ve Jones<br />

(2007), yalın düşünce sisteminin imalat sektörüyle sınırlı kalmak zorunda olmadığını<br />

belirtmişlerdir. Winch (2003) ise YÜ’nün konut yapımı dışında inşaat endüstrisi için<br />

geçerli olmayacağını iddia etmiştir. Peki birçok açıdan farklı bir yapıya sahip olan<br />

inşaat endüstrisi için hangi görüş daha doğrudur? Womack (1990) ve Womack ve Jones<br />

(2007)’un fikirleri doğrultusunda YÜ prensiplerini, belirsizlik ortamı ve karmaşık<br />

organizasyon yapıları ile karakterize edilen inşaat endüstrisinde benimsemek gerçekten<br />

mümkün olabilir mi?<br />

Dünyada, 1990’lardan itibaren inşaat endüstrisinde YÜ tekniklerinin kullanım<br />

olanakları incelenmeye başlamıştır. Bu akımın önde gelen araştırmacılardan biri olan<br />

Lauri Koskela (1992) inşaat endüstrisindeki düşük verim, kalite, süre ve güvenlik ile<br />

389


ilgili sorunların çözümüne yönelik, yeni üretim felsefesi olarak adlandırdığı, YÜ<br />

felsefesinin kullanılmasını önermiştir. Yazara göre, geleneksel yönetim anlayışı sadece<br />

dönüşüme odaklanmıştır ve dönüşümler arasındaki akışlar ihmal edilmektedir.<br />

Dolayısıyla, üretimde, israf, değer, döngü zamanı ve değişkenlik gibi kavramlara<br />

gereken önem verilmemektedir. 2000 yılında tamamladığı doktora çalışmasında<br />

Koskela, inşaat üretiminde dönüşüm (transformation) modelinin hakim olduğu<br />

görüşünü tekrarlar. Buna göre üretim işlemi girdilerin çıktılara dönüştüğü birbirinden<br />

ayrı birçok alt işlemden oluşur. İmalatta da aynı görüşün hakim olduğunu savunan<br />

Koskela, projenin gerçekleştirilmesinde sıra hakimiyeti, hiyerarşik organisyon yapısı ve<br />

kalite konularının ihmalinin bu yönetim görüşünün başlıca eksiklikleri olduğunu<br />

belirtir. Planlamada, yapılacak işin zamanlama olarak birbirini izleyen ve uzmanlaşma<br />

gerektiren daha küçük işlere bölünmesi, yani sıra hakimiyeti, inşa edilebilirliğin ve<br />

yenilikçiliğin zayıf, ve değişimin çok olmasına sebep olur. Hiyerarşik organizasyon<br />

yapısı ise bütün yerine sadece bir işe odaklanmayı ve o işin maliyetini azaltma hedefini<br />

beraberinde getirir. Koskela (1992), işlemlerin bütünü açısından bakıldığında, bu<br />

görüşün her zaman en verimli sonucun elde edilmesine olanak vermediğini belirtir.<br />

Hataların engellenememesi Koskela (1992) tarafından yapılan kalite ile ilgili<br />

eleştirilerin temelini oluşturur. Hatanın tespitinden düzeltilmesine kadar geçen zamanın<br />

uzunluğu ve nihai kullanıcının isteklerinin yeterince göze alınmaması yapım sürecinin<br />

başlıca sorunlarındandır. Koskela (2000), bu sebeplerden ötürü, inşaat yönetiminde<br />

kullanılan teori ve tekniklerin projeleri zamanında, maliyeti aşmadan ve istenen kalitede<br />

gerçekleştirmede başarısız olduğunu iddia eder. Yazar, bahsedilen eksikliklerden yola<br />

çıkarak, inşaat endüstrisinde üretim faaliyetlerine dönüşüm, akış ve değer kavramları<br />

açısından bakmak gereğini savunur. Akış faaliyetleri katma değer sağlamadığı için<br />

azaltılmalı veya yok edilmelidir. Koskela (2000) ancak akış faaliyetlerini göze alan bir<br />

bakış ile inşaat endüstrinin gelişebileceğini dile getirir.<br />

Yalın Yapım Kavramına Yönelik Eleştiriler<br />

YÜ’nün imalat endüstrisinde uygulanmasına yönelik eleştirilerin inşaat endüstrisi için<br />

bire bir geçerli olduğunu söylemek mümkün değildir. İlk bakışta, inşaat endüstrisine<br />

hakim olan belirsizlik ortamı ve karmaşık örgütlenme yapıları göz önüne alındığında<br />

YÜ’nün yapı üretiminde uygulanmasında imalat endüstrilerine göre çok daha fazla<br />

sorunla karşılaşılması beklenilebilir. Buna rağmen, Japon üretim tekniklerinin inşaat<br />

endüstrisinde kullanılmasında yaşanacak sorunları dile getiren çalışmaların az olması ve<br />

bu akımın savunucuları tarafından eleştirilerin gözardı edilmesi dikkat çekici bir<br />

konudur.<br />

Mevcut eleştiriler, öncelikle YÜ’nün uygulanmasında bazı önkoşullar olduğu ve bu<br />

yüzden de tüm endüstrilerde kullanılamayacağı fikrine odaklanmıştır (Berggren, 1993;<br />

Katayama ve Bennett, 1996). Örneğin, YÜ, seri üretimde kullanılan bir felsefedir.<br />

Green (1999a, 1999b, 2000, 2002), Green ve May (2005)’de standartlaştırılmış ve<br />

tekrarlayan üretime odaklanan YÜ’nün inşaat endüstrisine uygulanmasının birçok<br />

soruna yol açacağına işaret etmişlerdir. YÜ ilkelerinde önemli bir yere sahip olan değer<br />

ve israf kavramları da inşaat endüstrisinde sorun yaratan bir alandır. YÜ’de değer<br />

kavramı sadece müşteri açısından ele alınmıştır (Ohno,1988). Oysa inşaat endüstrisinde<br />

müşteri sınıflandırmasında sadece işveren yer almayabilir. Yapı ömrü boyunca,<br />

“müşteri” olarak nitelendirilebilecek işveren ya da nihai kullanıcılar birden çok sayıda<br />

olabilir. Öyle ise YÜ’de bahsedilen değer hangi “müşteri”nin algıladığı değer olmalıdır?<br />

390


YÜ’de yer alan israf kavramı ise ayrı bir tartışma konusu olmuştur. İnşaat sektöründe<br />

israf, hatalar, tekrar yapım, tasarım yanlışlıkları, değişiklikler, güvenlik maliyetleri ve<br />

malzemelerin gereğinden fazla tüketiminden meydana gelir. Yukarıda bahsedildiği gibi,<br />

inşaat yatırımlarında işveren ve kullanıcıların imalat endüstrilerinden farklı olarak çok<br />

sayıda olması israf kavramına da daha geniş bir açıdan bakmayı gerektirir. Bu<br />

sebeplerden ötürü, YÜ tekniklerine başvurulmadan evvel, değer ve israf kavramları,<br />

yapının tüm hayatını kapsayan bir yaklaşım ile ele alınmalıdır. Ayrıca, YÜ felsefesi<br />

israftan kaçınmanın herkesin çıkarına olduğunu varsayar. Green ve May (2005), bir<br />

inşaat projesinde yer alan mesleksel çeşitlilik göz önüne alındığında çıkar çatışmalarının<br />

kaçınılmaz olduğunu vurgularlar. Yazarlar, inşaat endüstrisindeki organizasyonlarda,<br />

bireysel ve grup çıkarlarını göz önüne alan bir yaklaşımın daha doğru olacağı<br />

görüşündedirler. Green ve May (2005)’e göre organizasyonlardaki bu tür çatışmaları<br />

sadece ‘güç’ denetleyebilir ve bu olgu da YÜ taraftarları tarafından ihmal edilmektedir.<br />

YÜ tekniklerinin inşaat endüstrisinde uygulanabilirliğini tartışan çalışmalarda, imalat<br />

endüstrisinde olduğu gibi, işçi haklarına da dikkat çekilmektedir. Genel kanı, batıdaki<br />

işçi sendikası kavramının ve geliştirilmiş işçi haklarının YÜ prensiplerinin batıya<br />

uyarlanmasında yaşanacak önemli bir engel olduğudur (Green 1999b, Green 2002).<br />

İnşaat ve İmalat endüstrileri: YÜ ilkeleri inşaat endüstrisinde uygulanabilir mi?<br />

İnşaat ve imalat endüstrileri birçok yönden birbirinden farklıdır. İnşaat endüstrisinde<br />

üretimin tek defaya özgü ve arsaya bağlı olması, her yeni proje için geçici<br />

örgütlenmeler kurulması ve bir üretim döngüsünde gerekli yatırım maliyetlerinin<br />

yüksek olması inşaat endüstrisinin kendine has birçok özelliği arasında en çok göze<br />

çarpanlarındandır. Bu özellikler, israf ile sonuçlanan bir dizi değişkenlik ve belirsizliğe<br />

sebep olmaktadır.<br />

• Tek defaya özgü üretim: İnşaat üretimi, bazı konut projeleri hariç, seri<br />

üretim kapsamına girmez. Bu sebeple, işverenin öncelikleri ve ihtiyaçları her bir yeni<br />

üretim döngüsünde farklı olmaktadır. Bu tür farklılıklar belirsizliğin yüksek olmasına ve<br />

dolayısıyla YÜ’nün önemli bir prensibi olan akış denetimi’nin problemli olmasına yol<br />

açar. Çünkü her yapı birbirinden farklı olacak ve girdiler her üretim döngüsünde<br />

değişecek ve dolayısıyla akışlar da sorunlu olacaktır. İmalatta ise tekrar eden ürünlerin<br />

hakim olması sebebiyle, tedarik zinciri inşaata göre daha esnek ve yönetimi daha kolay<br />

olmaktadır. Bu sebeple, inşaat endüstrisinde akış yönetimi, imalat endüstrilerine göre<br />

daha güçtür. Tek defaya özgü üretim ile ilgili diğer bir sorun, daha önceki yapılan<br />

işlerden elde edilen tecrübelerin ve karşılaşılan sorunlara bulunan çözümlerin bir<br />

sonraki işe aktarılmasının diğer endüstrilerdeki uygulamalara göre sınırlı kalmasıdır.<br />

Her üretim döngüsünde yeni problemlerle karşılaşmak ve bu sorunlara her seferinde<br />

çözümler aramak YÜ prensiplerinden olan sürekli iyileştirmeyi zorlaştırdığını söylemek<br />

mümkündür<br />

Koskela (2000), tek defalığa özgülük sorununun proje için üretilen ve daha önce<br />

kullanılmamış, sadece o projeye özgü bazı tasarım ve uygulama çözümlerinin mümkün<br />

olduğunca elenmesi ile çözümlenebileceğini savunur. Tabi ki bu eleme, eğer bu<br />

özellikler işveren, arsa veya tasarımcı için elzem değil ise gerçekleştirilebilir. Koskela<br />

(2000) ancak bu sayede inşaat endüstrisinde bir dereceye kadar standartlaşma<br />

sağlanabileceğini ve akışların kontrol altına alınabileceğini savunmuştur.<br />

391


• Arsaya bağımlı üretim: Yapı üretiminin her yeni bir proje için değişik bir<br />

arsada gerçekleştirilmesi, yani imalat endüstrilerinde olduğu gibi sabit bir üretim yerinin<br />

(ör. fabrika) olmaması inşaat endüstrisinin belirsizliğe neden olan en önemli<br />

özelliklerinden biridir. İnşaat endüstrisinde ürün taşınamaz olduğu için geleneksel<br />

olarak üretim faaliyetleri zorunlu olarak şantiyede gerçekleşmektedir. Şantiyede üretim,<br />

imalat endüstrilerinde gözlemlenebilen sorunlara ek olarak, birtakım örgütsel, teknik,<br />

ekonomik ve finansal sorunlar doğurmaktadır (Propersi, 2001). İmalat endüstrilerindeki<br />

üretim faaliyetlerini doğrudan etkilemeyen iklim koşullarına açıklık, korunaksızlık,<br />

farklı jeolojik koşullar ve çevresel faktörlere maruz kalma gibi arsaya bağlı üretim<br />

özellikleri, üretimde değişkenlik ve belirsizlik gibi YÜ ilkelerini uygulamayı<br />

zorlaştırabilecek etkiler doğurur.<br />

Aslında, bu dört ana özelliğin hepsi yüksek derecede birbirleri ile ilişkilidirler. Arsaya<br />

bağlı üretim, neredeyse her üretimde, yerel malzeme ve kaynak bulma zorunluluğuna,<br />

dolayısıyla da geçici örgütlenmeler oluşmasına yol açar. Nakliyat ve maliyet gibi<br />

sebeplerden ötürü, her yapı üretiminde, yerel tedarikçilerin seçimi, gruplarının<br />

oluşturulması ve inşaat makinelerinin şantiyeye getirilmesinin düşünülmesi gereklidir.<br />

Bütün bu sorunlar, bir bölgeye odaklanmamış, stratejik olarak coğrafi çeşitlendirmeye<br />

yönelmiş ve geniş bir alanda (bölgesel veya ülkelerarası) iş yapan inşaat firmalarında<br />

daha belirgin şekilde ortaya çıkar. Örneğin uluslararası iş yapan bir firma, değişen yerel<br />

yönetim gereksinimlerini, bölgesel tedarikçileri, ticaret kanunlarını, iklim koşullarını<br />

öncelikle iyi belirlemek, öğrenmek ve sonra da bu koşullara ayak uyduracak üretim ve<br />

organizasyon yapılanmasını her seferinde yeniden kurmak zorundadır. Bu zorlu<br />

yapılanma süreci YÜ’nün temellerinden olan karşılıklı güvenin oluşturulması ilkesine<br />

ters düşmektedir.<br />

İnşaatta taşınmazlığın getirdiği diğer ilginç bir özellik ise, makine ve insangücünün<br />

ürün üzerinde sürekli hareket halinde olmasıdır. İmalat endüstrilerinde ise işgücü sabit<br />

olup, ürün montaj bantı boyunca hareket eder. Şekil 1’ de bu durum şematik olarak<br />

gösterilmektedir.<br />

Ürünler<br />

Kaynaklar<br />

(a) (b)<br />

Şekil 1. İmalat (a) ve proje temelli (b) endüstrilerde ürün ve kaynak akışı<br />

(Lowe ve Leiringer, 2006).<br />

392<br />

Ürünler<br />

Kaynaklar


İnşaatta, gemi veya uçak yapımında olduğu gibi, işgücünün sabit olmaması<br />

karmaşıklığa sebep olmakta ve dolayısıyla, YÜ prensiplerinden akış denetlenmesini zor<br />

kılmaktadır. Koskela, 1992 yılında yaptığı çalışmada otomobil üretimi ve yapı üretimini<br />

karşılaştırmış, inşaat üretiminde, otomobil üretiminde yer alan iki ana akışa<br />

(bileşenlerin montaj hattına akışı ve otomobilin montaj hattında ilerlemesi) ek olarak<br />

üçüncü bir akış tipi olduğuna dikkat çekmiştir. İnşaatta ise üç tür akış vardır. Birincisi,<br />

malzemelerin sahaya akışı, ikincisi bina iskeletinin değişik montaj aşamalarına olan<br />

akışı, ve otomobil imalatında bulunmayan ‘lokasyon akışı’. Lokasyon akışı yapının<br />

taşınamaz olmasından kaynaklanır. İmalatta ürün değişik iş grupları arasında gittikçe<br />

ilerlerken, inşaatta bunun aksine işgücü sabit olmayıp, yapı üzerinde sürekli hareket<br />

halindedirler. Bu tür bir yapılanmada, faaliyet ve akışların zamanlamasının ve<br />

uyumunun sağlanamaması bir sonraki işin gecikmesine sebep olmaktadır. Yalın<br />

Yapımın inşaat endüstrisinde en çok yaygınlaşmış tekniği olan Last Planner (LP)<br />

sistemi (Ballard, 2000; Ballard ve Howell, 1998; Ballard ve Howell, 2003) bu<br />

aksaklıkların giderilmesini amaçlayan, proje akışının geliştirilmesi için kurulmuş bir<br />

sistemdir. LP sistemi inşaat endüstrisine oldukça yayılmış olmasına rağmen, önceden<br />

tahmin edilemeyen aksaklıklara müdahale etme yeteneğinin olmaması gibi nedenler ile<br />

olumsuz eleştirilere de maruz kalmıştır (Bortolazza vd., 2005; Brodetskaia ve<br />

Sacks,2007). Koskela (1992) arsaya bağlı üretimden kaynaklanan sorunlara çözüm<br />

olarak şantiyede gerçekleşen faaliyetlerin sayısını azaltacak prefabrikasyon ve<br />

modularizasyon gibi çözümler önermiştir.<br />

• Geçici örgütlenmeler: Her inşaat projesinde daha önce muhtemelen<br />

birlikte çalışmamış, yüklenici, tedarikçi, tasarımcı, işveren, altyüklenici gibi grupların<br />

oluşturduğu yeni bir örgütlenme yapısı kurulmaktadır. Proje bitiminde bu yapı doğal<br />

olarak kırılmakta, bir sonraki projede yepyeni bir örgütlenme oluşmaktadır. Bu durum<br />

imalat endüstrilerine göre daha yoğun bir koordinasyon çabası gerektirir ve dolayısıyla<br />

YÜ’nün akış prensibinin uygulanmasını zorlaştırır. Geçici ve karmaşık yapıdaki<br />

örgütlenmelerin YÜ prensiplerinin uygulanmasında yaratacağı diğer bir sorun da, nihai<br />

kullanıcının isteklerinin uygulayıcı gruplara aktarılmasında yaşanan sorunlardır. Bu<br />

durum YÜ’nün çekim olarak adlandırılan ve talep oranlı üretim prensibine ters<br />

düşmektedir.<br />

Çok disiplinli ve geçici yapılanma ile ilgili başka bir sorun gruplar arasında uyum<br />

zorlukları ve çıkar çatışmalarıdır. YÜ’nün başlıca ilkelerinden olan ve üretimde yer alan<br />

her bireyin ana hedefe odaklanması ve karşılıklı güven ortamının sağlanması gibi<br />

hedefler geçici örgütlenme yapılarının doğasına ters düşmektedir. Literatürde bu tür<br />

zorlukların aşılması için gruplar arasında kurulacak uzun dönemli işbirliği modelleri<br />

önerilmiştir. Proje finansmanı kapsamında yer alan uygulama modelleri de, projede yer<br />

alan değişik grupların aynı amaca hizmet etmesini destekleyen ve bu sayede bir<br />

dereceye kadar çıkar çatışmalarını önlemeye yönelik girişimlerdir.<br />

• Yüksek Maliyetler: İnşaat endüstrisinin diğer endüstrilere kıyasla daha<br />

yüksek maliyetler gerektirmesi, finansörlerin çok güçlü bir role sahip olmalarını<br />

beraberinde getirir. Çoğu durumda, nihai kullanıcı, isteklerini finansman olanaklarına<br />

göre ayarlamak ve sınırlamak zorunda kalmaktadırlar. Bu durumda YÜ’deki değer<br />

anlayışı ve çekim prensibi ile ters düşmektedir. Finansman sorunu, makroekonomik<br />

şartların yoğun bir şekilde üretimi etkilemesine sebep olur. Makroekonomik şartlar<br />

nihai yapılara olan talebi etkiler. Çünkü inşaat endüstrisinin ürün talebi, diğer<br />

endüstrilerin iş ortamının geleceğine bağlıdır. Örneğin, bir ülkede ihracat ithalata ağır<br />

393


asarken, onun gerisinde kalmaya başlar ise endüstriyel yapı talebi azalır.<br />

Makroekonomik koşulların talebe olan etkisini gösteren diğer bir örnek ise, uzun vadeli<br />

konut kredilerinin sağlanmasının konut talebine getirdiği artıştır. Görüldüğü gibi, inşaat<br />

endüstrisinde, YÜ’nün talep stabilitesi prensibine uyum sağlamak oldukça güçtür.<br />

Bunun yanı sıra, sektöre giriş ve çıkış engellerinin diğerlerine göre daha düşük olması<br />

sebebi ile çok sayıda KOBİ’ye sahip inşaat endüstrisinde, rakip firma sayısını ve<br />

dolayısıyla da talebi kontrol altında tutmak çok zor olmaktadır.<br />

Literatürde, bahsedilen tüm bu özelliklerin yarattığı üretim sorunlarına çözüm arayan iki<br />

ayrı grup fikir oluşmuştur. Birinci grup, imalat endüstrilerinde kullanılan tekniklerin<br />

inşaatta benimsenebilmeleri için inşaat sektörünün özelliklerinin etkilerini en az<br />

seviyeye indirmeyi hedefler. İkinci grup ise, inşaat endüstrisinin doğasını bozmadan<br />

onun dinamik yapısına uyacak teknikler geliştirmeyi önerir (Ballard ve Howell,1998;<br />

Vrijhoef ve Koskela,2005). Peki gerçekten, imalat endüstrisindeki gelişmelerden<br />

faydalanmak için inşaat endüstrisine has bu özellikleri -kısmen de olsa- bertaraf etmek<br />

mümkün müdür? Vrijhoef ve Koskela (2005), inşaat endüstrisinin kendine has<br />

özelliklerinin elimine edilmesini hedefleyen başlıca girişimleri şöyle sıralamışlardır.<br />

• Prefabrike modüler konutlar: Sekisui Heim tarafından geliştirilen standart modül<br />

ve parçalardan oluşan konutlar, az sayıda modelden oluşmaktadır. Saha dışında<br />

tamamen prefabrikasyona dayanan konutlar için tasarım, mühendislik,<br />

fabrikasyon ve montaj gibi üretim aşamaları tamamen önceden belirlenip<br />

standartlaştırılmıştır. Bu çözüm, inşaat endüstrisinin tek defaya özgü üretim,<br />

arsaya bağlı üretim ve geçici örgütlenmeyi kapsayan üç ana özelliğinden doğan<br />

sorunlarına hitab etmektedir.<br />

• Şantiye fabrikası: Bazı firmalar, şantiyede gerçekleşen üretim işlemlerini dış<br />

etkilerden korumak için geçici çözümler bulmuşlardır. Örnek olarak, inşaatı<br />

korumak için tasarlanan büyük tenteler veya şantiyede geçici beton<br />

fabrikalarının yapıldığı (e.g. tünel inşaatında elemanların fabrikasyonu için)<br />

uygulamalar verilebilir. Bu çözüm, tek defaya özgü üretim ve arsaya bağlı<br />

üretim özelliklerini azaltmayı hedefler.<br />

• Standart konutlar: IKEA ve Skanska tarafından geliştirilen standartlaştırılmış<br />

konut konsepti (Bo Klok), ile tasarım büyük ölçüde standartlaştırılmakta ve<br />

montaj işlemi sahada hep aynı takımlar tarafından yapılmaktadır. Bu uygulama<br />

ile tek defaya özgü üretim ve geçici örgütlenme yapılarından doğan sorunların<br />

aşılabileceği belirtilmiştir.<br />

• Önceden tasarlanmış yapılar ve konutlar: Küçük işyeri ve konut yapımı için<br />

birkaç firma önceden tasarlanmış binalar sunmaktadırlar. Bu uygulamada,<br />

tasarım çoğunlukla standart olup, az sayıda tip proje mevcuttur. Ürünler<br />

prefabrike olmasına rağmen, şantiyede montaj ve organizasyonun ayrı olarak<br />

organize edilmesi gerektiği için, bu çözüm sadece tek defaya özgü üretim<br />

özelliğinden kaynaklanan sorunlara cevap verebilmektedir.<br />

• Açık bina: Açık bina daha çok konut projelerinde uygulanmaktadır. Tasarımın<br />

işverenin isteklerine göre şekillendirildiği bu uygulamalarda, tüm parçalar<br />

prefabrike olup, ön montaj fabrikada yapılmaktadır. Yapı şantiyede hep aynı<br />

takım tarafından monte edilir (Dekker 1998; Vrijhoef vd. 2002). Bu yöntem ile<br />

arsaya bağlı üretim ve geçici örgütlenme yapılarından doğacak sorunlar kontrol<br />

altına alınabilinir.<br />

• Prefabrike işyerleri: 2001 de yapılan Bollard ofis binası geleneksel yapıma çok<br />

değişik bir açı kazandırmış ilginç bir yapıdır. Bina, tamamen şantiye dışında inşa<br />

394


edilmiş, deniz yolu ile arsaya nakledilmiş ve vinçle yerine konulmuştur (Maas<br />

ve Van Eekelen, 2004). Yapının arsaya bağlı üretim sorunlarına hitaben yeni bir<br />

çığır açtığı söylenebilir.<br />

• Uzun vadeli işbirliğine dayalı çözümler: Uzun zamandan beri uygulanmakta<br />

olan ve yüklenicilerin altyüklenici ve tedarikçilerle stratejik işbirliği yapmasını<br />

öngören bu yöntem, geçici örgütlenme yapılarından doğacak sorunlara kısmen<br />

çözüm olmaktadır.<br />

Sonuçlar<br />

İnşaat üretiminin kendine has özelliklerinin, imalat ile kıyaslandığında ek bazı sorunlara<br />

ve yönetim güçlüklerine yol açtığı görülmektedir. Bu sorunların, geleneksel yapım<br />

sistemlerinde, imalat endüstrilerinden alınan bazı fikirlerin uygulanmasını çok zor bir<br />

hale getirdiği gözlemlenmiştir. İnşaat firmaları, diğer endüstrilerden alınan fikirleri<br />

benimsemeden önce tüm bu koşulları göz önüne almak zorundadırlar. Bir önceki<br />

bölümde belirtilen ve bu özelliklerin olumsuz etkilerini en az seviyeye indirmeyi<br />

hedefleyen bazı girişimler ise, yeni sorunlara sebep olmaları sebebiyle<br />

yaygınlaşmamışlardır. Endüstrinin performansının artırılması için yukarıda yedi ana<br />

başlık altında toplanan bu örnekler hakkında daha detaylı çalışmalar yapılması, artı<br />

eksilerinin objektif bir şekilde değerlendirilmesi ve tespitlerin yayımlanması<br />

gerekmektedir. Ancak bu şekilde, imalattaki fikirlerin tam anlamıyla inşaat üretimine<br />

uygulanabilmesi mümkün olabilir.<br />

Kaynaklar<br />

Aggarwal, S. (1985). MRP,JIT,OPT,FMS? Making sense of production operation<br />

systems. Harvard Business Review, 63(5), pp.8-12<br />

Ballard, G., Howell, G.(1998) Shielding Production: Essential Step in Production<br />

Control. Journal of Construction Engineering and Management, 124(1), pp. 11-17<br />

Ballard, G.(2000) The Last Planner system of production control. PhD. Thesis, Univ.<br />

Birmingham, Birmingham, UK.<br />

Ballard, G., Howell, G.A.(2003) Lean Project Management. Building Research and<br />

Information, 31(2), pp.119-133.<br />

Berggren, C.(1993) Lean Production - The End of History?. Work, Employment &<br />

Society, 7(2), pp 163-188.<br />

Bortolazza, R.C., Costa, D.B., Formoso, C.T. (2005) A Quantitative Analysis of the<br />

Implementation of the Last Planner System in Brazil”. Proceedings IGLC-13, Sydney.<br />

Brodetskaia, I., Sacks, R.(2007) Understanding Flow and Micro-Variability in<br />

Construction: Theory and Practice. Proceedings IGLC-15, Michigan, US, 488-497.<br />

Dekker, K.(1998) Open building systems: a case study. Building Research &<br />

Information, 26 (5), 311–318.<br />

395


Dohse, K., Jurgens, U., Malsch, T.(1985) From Fordism to Toyotism? The social<br />

organisation of the labour process in the Japanese automobile industry. Politics and<br />

Society, 14(2), pp. 115-146<br />

Green, S.D.(1999a) The dark side of lean construction: Exploitation and ideology.<br />

Proceedings IGCL-7, University of California, Berkeley, CA, USA, pp 21-32.<br />

Green, S.D. (1999b) The missing arguments of lean construction. Construction<br />

Management and Economics, v.17,pp.133-137.<br />

Green, S.D.(2000) The future of lean construction,a brave new world. Proceedings<br />

IGCL-8, Brighton.<br />

Green, S.D. (2002) The human resource management implications of lean construction:<br />

critical perspectives and conceptual chasms. Journal of Construction Research, 3(1),<br />

pp.147-166.<br />

Green, S.D., May, S.C.(2005) Lean Construction: arenas of enactment, models of<br />

diffusion and the meaning of ‘leanness’. Building Research&Inf., 33(6), pp.498-511.<br />

Hines, P., Holweg, M., Rich, N. (2004) Learning to evolve; a review of contemporary<br />

lean thinking. Int. Journal of Operations & Production Mgmt., 24(10), pp.994-1011.<br />

Jorgensen, B., Emmitt, S.(2008) Lost in transition: the transfer of lean manufacturing to<br />

construction. Engineering, Construction and Architectural Mgmt.,15(4), pp 383-398.<br />

Jürgens, U. (1995) Lean production in Japan: myth and reality. Littek, W., Charles, T.<br />

The New Division of Labour. Walter de Gruyter, Berlin, pp.349-66.<br />

Karmarkar, U. (1989) Getting control of just-in-time. Harvard Business Review, 67(5),<br />

pp. 122-131.<br />

Katayama, H., Bennett, D.(1996) Lean production in a changing competitive world: A<br />

Japanese Perspective. Int. Journal of Operations & Production Mgmt.,16(2), pp.8-23.<br />

Knill, B. (1999) How lean manufacturing matches today’s business. Material Handling<br />

Engineering, 54(11), 87.<br />

Koskela, L.(1992) Application of the New Production Philosophy to Construction.<br />

Technical Report No.72, Center for Integrated Facility Engineering, Stanford Univ. CA.<br />

Koskela, L.(2000) An exploration towards a production theory and its application to<br />

construction. PhD Thesis, VTT Building Technology, VTT Publications 408, Espoo.<br />

Lowe, D., Leiringer, R.(2006). Commercial Management of Projects: defining the<br />

discipline. (s. 277) Blackwell Publishing Ltd, London<br />

Maas, G., Van Eekelen, B.(2004). The bollard: the lessons learned from an<br />

unusualexample of off-site construction. Automation in Construction, 13, 37–51.<br />

396


Ohno, T.(1988) Toyota production system: beyond large scale production. Productivity<br />

Press, Portland.<br />

Parlak, Z. (1999) Yeniden Yapılanma ve Post- Fordist Paradigmalar. Bilgi dergisi, 1(2).<br />

Propersi, A.(2001) Le imprese edili. Il sole 24 Ore S.p.A, Milano, Italia.<br />

Sullivan, J.(1992) Japanese management philosophies: from the vacuous to the brilliant.<br />

California Management Review, 34 (2), pp.66-87.<br />

Vrijhoef, R., Koskela, L.(2005) Revisiting the three pecularities of production in<br />

construction. Proceedings IGLC-13, Sydney, Australia.<br />

Wilkinson, B. , Oliver, N.(1990) Obstacles to Japanisation: The case of Ford UK.<br />

Employee Relations, 12(1)<br />

Winch, G. M.(2003) Models of manufacturing and the construction process: the genesis<br />

of re-engineering construction. Building Research & Information, 31(2), 107-118.<br />

Womack, J.P., Jones,D.T., Roos, D.(1990) The Machine that Changed the World.<br />

Rawson Associates, NY.<br />

Womack, J.P., Jones, D.T.(2007-ilk basım 1996) Yalın Düşünce. Acar Basım, İstanbul.<br />

397


Türk İnşaat Sektöründe ERP Uygulamalarında Karşılaşılan<br />

Riskler<br />

Burç Yıldız<br />

M&N Mimarlık<br />

İstanbul<br />

Tel: (212) 213 92 75<br />

E-Posta: yildizburc@gmail.com<br />

Öz<br />

399<br />

S. Ümit Dikmen<br />

İstanbul Kültür Üniversitesi<br />

İnşaat Mühendisliği Bölümü<br />

Bakırköy, 34156, İstanbul<br />

Tel: (212) 498 4718<br />

E-Posta: u.dikmen@iku.edu.tr<br />

Ülkemizde, her geçen gün daha gelişen inşaat sektörünün, önde gelen firmaları,<br />

üstlendikleri projeleri daha etkin sistemlerle yönetme gereklerini karşılayabilmek<br />

amacıyla ERP (Enterprise resource planning - Kurumsal kaynak planlama) sistemlerine<br />

olan ilgi ve ihtiyacları her geçen gün artmaktadır. Aynı zamanda, rekabet<br />

platformlarının global ölçeklere ulaşması sebebiyle daha etkin bir yönetim sistemine<br />

sahip olmanın değeri son yıllarda iyice anlaşılmaya başlanmıştır. Bununla beraber<br />

özellikle geçtiğimiz son birkaç sene içerisinde inşaat yatırımlarının yüksek seviyede<br />

seyretmesi sonucunda çok sayıda inşaat firması, ERP sistemlerine yatırım yapmıştır.<br />

Sonuçta ortaya çıkan tabloya bakıldığında yapılan bu yatırımların azımsanmayacak<br />

bölümünün başarısızlıkla sonuçlanabildiği görülmektedir. Nedenlerin, büyük bölümü<br />

inşaat firmalarının karakteristik özelliklerinden kaynaklanırken, bazen yanlış tercihlerin<br />

yapılması veya kullanım hataları gibi sebepler de uyarlama ve kullanıma geçiş<br />

projelerinin başarısını etkileyebilmektedir. ERP sistemlerinin sayısının artan bir ivmeyle<br />

yükseldiği bu günlerde firmaların seçimlerini ve aksiyonlarını doğru bir şekilde<br />

yapabilmeleri için bir kaynak oluşturulması amaçlanan bu çalışmada karşılaşılan<br />

muhtemel riskler ve sebepleri incelenmiştir.<br />

Anahtar Kelimeler: Kurumsal kaynak planlama (ERP), Yönetim Bilgi Sistemleri<br />

(MIS), İnşaat Yönetimi, Proje Yönetimi<br />

Giriş<br />

ERP (Enterprise Resource Planning) sözcüklerinin baş harflerinin bir araya gelmesiyle<br />

oluşturulmuş bir kısaltmadır. Temel itibariyle amaca yönelik bir çeşit yönetim bilgi<br />

sistemidir (MIS). Genel olarak bir kurumun üretmesi gereken mal veya hizmetin<br />

sağlanabilmesi için kurum bazında ihtiyaç duyulan, yönetilmesi ve planlanması gereken<br />

bütün kaynakların takip altına alındığı yönetim sistemidir. ERP sistemleri kaynak<br />

tanımının kapsamına sektöre ve ürüne bağlı olarak, malzemeyi, iş gücünü, ekipmanları,<br />

zamanı, parayı ve hatta tecrübeyi alabilmektedirler. İnşaat sektöründe büyük çoğunlukla<br />

kaynak olarak kabul edilen başlıca parametreler, malzeme, işgücü, ekipman ve<br />

zamandır.


ERP sistemleri, temini kolay olmayan bu kaynakların mümkün olan en yüksek verimle<br />

kullanılmasının sağlanmasını hedefler. Bunu sağlamak için öncelikle planlama<br />

safhasını, ardından gerçekleşme değerlerinin kayıt altına alınmasını ve en son olarak da<br />

planlanan ve gerçekleşen değerleri birbirleriyle kıyaslayarak kararlara ve iyileştirme<br />

yöntemlerinin yaratılmasına ulaşmayı metod olarak kabul eder. ERP sistemlerinin en<br />

öncelikli hedefi yönetici kademelerinin üretimin devamı için kritik kararlar<br />

alınabilmesini sağlayacak yorum ve raporlar üretilmesidir. Bu bütün ERP sistemlerinin<br />

en temel özelliğidir.<br />

ERP Sistemlerinin Günümüzdeki Durumu<br />

Gelişen teknolojik olanakların da katkısıyla ERP sistemleri, günümüzde gittikçe daha<br />

kapsamlı hale gelen, kullanım olanakları kolaylaşan ve yaygınlaşan bir görüntü<br />

sergilemektedir. Rekabet koşullarının gün geçtikçe daha zor hale gelmesinin bir sonucu<br />

olarak kurumların sahip oldukları kaynaklarının yönetimi artık en önemli konulardan<br />

birisi olarak görülmektedir. Bu sebeple hemen hemen tüm sektörlerde bu yöndeki<br />

talepler giderek artmaktadır. ERP sistemlerinin kullanımı üzerinde çok sayıda yayın<br />

mevcuttur (Moon, 2007).<br />

Proje bazlı imalat yapan sektörlerden (inşaat sektörü, gemi imalatı, yazılım sektörü vs.)<br />

önce düzenli imalat yapan sektörler (otomobil, yiyecek-içecek, telekomunikasyon,<br />

tekstil vs.) ERP sistemlerini daha önce tercih etmiş ve önemsemiştir. Bu sebeple bu tür<br />

sektörlerde başarı göstermiş olan dünya şirketleri adlarını yıllar ilerledikçe daha fazla<br />

duyurmuştur. Özellikle, ORACLE (Oracle, 2009) ve SAP (SAP, 2009) gibi firmalar seri<br />

imalat sektörlerinin ihtiyaçların olabildiğince iyi yanıt vermiş ve geniş kullanım alanları<br />

bulmuşlardır.<br />

Bununla beraber proje bazlı imalat yapan sektörlerin ERP sistemlerini kabullenmeleri<br />

göreceli olarak daha uzun sürmüş ve dünya çapında isimlerini duyurmuş olan ERP<br />

geliştiren firmalar bu konunun çeşitli sebeplerle gerisinde kalmışlardır. Yerel yazılım<br />

geliştiricileri sektöre özel geliştirmiş oldukları yazılımlarla konunun çözümlerini<br />

sunmuşlardır.<br />

Türk İnşaat Sektöründe ERP Sistemlerinin Durumu<br />

1950’li yılların ortalarına kadar kiremiti dahi ithal etmek zorunda olan Türk İnşaat<br />

Sektörü 1970’li yıllardan beri uluslararası pazarlarda hedef geliştirmektedir. Bütün<br />

kolları ve yan sanayileriyle beraber hızlı bir gelişim sürecine giren Türk İnşaat Sektörü,<br />

rekabet koşullarının ağırlaşması sebebiyle kaynak yönetimine giderek artan bir<br />

hassasiyet göstermektedir.<br />

1990’lı yılların başı itibariyle hem inşaat yönetimi hem de yazılım konusunda bilgi ve<br />

fikir sahibi olan az sayıda kişi ve kurumun geliştirdikleri örnekler ve büyük çaplı az<br />

sayıda ki inşaat firmasının kendi bünyeleri için özel olarak geliştirdikleri yazılımlar<br />

ERP Sistemlerinin inşaat sektöründe kullanımına öncülük etmişlerdir. Bilhassa 2000’li<br />

yıllarda gelişen işlemci, sabit disk, internet ve veri aktarım teknolojileri sayesinde daha<br />

da kolaylaşan uygulamalar bugün çoğu inşaat firmasının ERP sistemlerine yatırım<br />

yapmasını, veya en azından konuyla ilgili araştırma yapmasını sağlamıştır.<br />

400


Tüm bilgisayar yazılımlarında olduğu gibi, inşaat sektörü dünyada her geçen gün yeni<br />

aşamalar kaydeden ERP sistemlerinin bir çoğunu bünyesinde denemiştir. Bu denemeler<br />

en başta seçeneklerin azlığından dolayı biraz daha kontrolsüzken zaman ilerledikçe<br />

olumlu gelişmelerin ortaya çıkması sağlanmıştır.<br />

Türk İnşaat Sektöründe Kullanımı Denenmiş ERP Sistemleri<br />

Türk İnşaat Sektörünün denemiş olduğu ve kullanmakta olduğu ERP sistemlerini<br />

başlıca SAP Business Software Solutions Applications and Services (SAP, 2009),<br />

Oracle® ERP (Oracle, 2009) Microsoft Dynamics® AX/NAV (Microsoft Dynamics,<br />

2009), Yapıtaşı ERP® İnşaat Yönetim Sistemi (Yapıtaşı, 2009) Avinal İnşaat Yönetimi<br />

(Avinal, 2009) olarak sayabiliriz. Sektörde bunların haricinde kullanılan sistemler<br />

olduğu gibi şirket bünyesinde geliştirilmiş sistemler mevcuttur.<br />

Bunların yanısıra, özellikle sadece parasal kaynakları takip etmek üzere geliştirilmiş<br />

kurumsal kaynak planlama sistemleri başta olmak üzere kısıtlı yapıda bir çok ERP<br />

sistemi olarak sınıflandırılabilecek sistem mevcuttur. Yakın zamana kadar hemen<br />

hemen her firmada muhasebe yazılımı adıyla görmeye alıştığımız bu sistemlerin<br />

genellikle depo-stok takibi gibi sonradan yapılan ekler ile ERP sistemine dönüştürülme<br />

çabaları olmuştur. Bu bağlamda inşaat sektöründe kaynak planlaması yapılması için<br />

malzemelerin, iş gücünün, paranın, zamanın, makina ve ekipmanların ayrı ayrı takibinin<br />

gerekliliği nedeniyle sık sık denenmesine rağmen sadece muhasebe tabanlı bu<br />

sistemlerin inşaat sektöründe kullanımı yetersiz kalmaktadır.<br />

Türk İnşaat Sektöründe ERP Uygulamaları Sırasında Karşılaşılan<br />

Sorunlar<br />

Türk inşaat sektöründe ERP uygulamaları sırasında çok çeşitli sorunlar oluşabilmekte<br />

ve sonucunda da seçilmiş olan sistemin sağlıklı çalışabilmesinin önünde ciddi risk<br />

oluşturabilmektedir. Bu sorunların oluşmasında etken olan faktörlerin başlıcaları<br />

aşağıdaki başlıklar sayılabilir,<br />

• Sistem seçimi ile ilgili konular<br />

o Sunulan yazılım seçenekleri arasından hatalı seçim yapılması<br />

� Firmanın genel çalışma sistemine uyarlı olmayan yazılım<br />

� Firmanın genişlemesine paralel büyüyemeyen ve büyümesi çok<br />

güç olan yazılım<br />

o Seçilen ERP sisteminin Türk inşaat sektörünün uygulamalarına uygun<br />

olmaması ve uyarlanmasında ısrar edilmesi<br />

• Yönetim ile ilgili konular<br />

o ERP sisteminin yönetim kademeleri tarafından yeterli destek görmemesi<br />

o Yönetici değişiklikleri<br />

o ERP sorumlusunu yönlendiren birden fazla yönetici<br />

o Birden fazla ERP sorumlusu atanması<br />

o Veri girişi ve çıkışı ile ilgili gereksiz yetki talepleri veya kademelenme<br />

• Sistemin işletilmesi ile ilgili faktörler<br />

o Yazılımın veya üzerinde çalışmakta olduğu bilgisayar sisteminin<br />

güncelliğinin sağlanmaması veya sağlanamaması<br />

o Yazılım sisteminin sistematiğinin korunamaması, mükerrer yazılımların<br />

oluşması ve sistemin dejenere olması<br />

401


• Kullanıcılarla ilgili faktörler,<br />

o Kullanıma tam olarak geçilememesi veya sistemin %100 uygun hale<br />

getirilmesi beklentisi<br />

o Kullanıcı direnci<br />

o Daha önceki başarısız ERP deneyimlerinin sisteme olan inancı azaltması<br />

• Diğer faktörler<br />

o Sektördeki kayıt dışı çalışma alışkanlığı nedeniyle tam entegre sistemin<br />

kurulamaması<br />

o Genel ekonomik şartlarda bozulma<br />

Yukarıda sayılan tüm bu faktörler Türk inşaat sektöründeki bir firmanın başarılı bir<br />

ERP sistemi kurup çalıştırmasın önüne çıkabilecek olası risk faktörleridir. Elbette bu<br />

faktörlerin tümünü bertaraf etmek mümkün olabilir. Bu çalışmanın amacı bu olası<br />

faktörlerin sektördeki etkinliğini araştırmaktır. Bu amaçla bir anket hazırlanmış ve<br />

sektörde faaliyet gösteren 20 firma ile birebir görüşerek sonuçlar derlenmiştir.<br />

Aşağıdaki paragraflarda bu çalışmanın sonuçları sunulacaktır.<br />

Anket soruları<br />

Ankette firmalara, firma bilgilerinin yanısıra, ERP sistemleri ile ilgili yapmış oldukları<br />

çalışmalar sırasında edinilen tecrübe, birikim ve sonuçların tespiti amacıyla bazı sorular<br />

sorulmuştur. Firma ile ilgili sorularda firmanın yaşı, ortaklık durumu, çalışan sayısı,<br />

cirosunun yanısıra yurtiçi ve yurtdışı projeleri ve proje stokları hakkında bilgi<br />

sorulmuştur. Kullanmakta oldukları ERP sistemi ile ilgili olarak ta sisteme neden gerek<br />

duydukları, ilk denemeleri olup olmadığı, kullanmakta oldukları sistemin kapsamı ve de<br />

başarı değerlendirmeleri sorulmuştur.<br />

Sonuçlar<br />

Firma Bilgileri<br />

Daha önce yukarıda da söz edilen anketler, 20 firma ile yüzyüze görüşme metodu ile<br />

yapılmıştır. Anketlerde firma adına soruları firmanın ERP sorumlusu cevaplamıştır.<br />

Yine anketin bir parçası olarak ERP sorumlusunun eğitim seviyesi sorulmuş ve<br />

neticesinde 12 yöneticinin lisans derecesi ve 8 yöneticinin de yüksek lisans derecesine<br />

sahip olduğu bilgisi alınmıştır.<br />

Anket çalışmasında firma ortaklık yapıları, sektördeki faaliyet süreleri, çalışan sayıları<br />

ve ciroları değişiklik gösteren firmalara yer verilmiştir. Şekil 1’de firmaların yaş<br />

bilgileri özetlenmiştir.<br />

402


Firma Sayısı<br />

10<br />

8<br />

6<br />

4<br />

2<br />

0<br />

0 -10 11 - 20 21 - 30 31 - 40 41 - 50 50+<br />

Yaş Grubu<br />

Şekil 1. Firmaların Sektördeki Faaliyet Süreleri<br />

Firmaların yarısı tamamen taahhüt sektöründe diğer yarısı ise hem taahhüt hem de<br />

gayrimenkul geliştirme alanında faaliyet göstermektedir. Firmaların 7 adedi temel<br />

olarak tek ortaklı ve geriye kalan 13 adedi çok ortaklıdır. Ortaklık sayısı ortalaması tüm<br />

firmalar dikkate alındığında 6.6’dır. Firmaların halen yürütmekte oldukları projeler,<br />

firma başına ortalama yurtdışında 160 milyon Avro ve yurtiçinde 130 milyon Avro<br />

olmak üzere toplam ortalama 290 milyon Avrodur. Yani diğer bir deyişle görüşülen<br />

firmaların gelirleri %55 yurtdışı ve %45 yurtiçi şeklindedir.<br />

Firmaların merkez teşkilatlarında ortalama çalışan sayısı 54’tür. Firmaların<br />

şantiyelerinde ise ortalama 1036’sı kendi kadrolarında ve de 1356’sı taşeron<br />

kadrolarında olmak üzere toplam ortalama 2400 civarında personel çalışmaktadır.<br />

Yukarıda verilen tüm bu verilerle firmaların ortalama olarak ortanın üzerinde<br />

uluslararası inşaat faaliyetinde bulunan firmalar olduğu söylenebilir.<br />

ERP Sistemi Bilgileri<br />

Yapılan anket sonucunda ankete katılan 20 firmanın 5 ayrı ERP sistemi kullandığı<br />

bilgisine erişilmiştir. Firmalar mevcut sistemlerini ortalama 2.6 yıldır kullanmaktadır.<br />

Ne var ki firmalardan biri ERP sistemini 14 yıldır, diğeri ise 8 yıldır kullandığını beyan<br />

etmiştir. Bu şirketler ortalama dışına alınırsa ortalama kullanım veya firma deneyimi<br />

süresi 2.0 yıla düşmektedir. Bu süre ERP gibi kapsamlı bir sistemin tam anlamıyla<br />

getirilerini görmek için kısa süreli bir deneyim olarak kabul edilebilir. Alınan<br />

cevaplarda çarpıcı bir nokta ise, 20 firmanın 6’sında mevcut ERP sisteminin firmanın<br />

ilk denemesi olmadığıdır.<br />

Firmalar yine vermiş oldukları cevaplarda ERP sisteminin kurulması amacıyla 16 000 –<br />

350 000 Avro harcadıklarını beyan etmişlerdir. Tüm firmaların ortalaması ise 94 000<br />

Avro’dur. Elbette yapılan bu harcamalar yazılım, donanım, müşavirlik, eğitim ve<br />

uyarlama çalışmaları gibi tüm masrafları içermektedir. Bingi ve diğ. (1999) bulgularına<br />

göre toplam masraf yazılım için yapılan masrafın 2 – 3 katıdır. Elbette bu oranlar<br />

ülkelere ve firma büyüklüklerine göre farklılık göstermektedir (Sudzina, 2008)<br />

403


Firmalara, neden bir ERP sistemine ihtiyaç duyduğu sorulmuş ve cevap olarak<br />

aşağıdaki şıklardan bir veya birkaçı işaretleyebilecekleri söylenmiştir,<br />

a. Şantiye sayısının çokluğu<br />

b. Kurumsallaşma<br />

c. Denetim – Şeffaflık<br />

d. Uluslararası çalışma<br />

e. ISO vs. kalite standartları gereği<br />

f. Sağlıklı proje arşivlerinin oluşturulması<br />

g. Departmanlar arası iletişimin iyileştirilmesi<br />

h. Diğer<br />

Bu bazda gelen cevaplar Şekil 2’de grafik olarak gösterilmiştir. Şekilden de görüleceği<br />

üzere firmaların ERP sistemi kurmaktaki öncelikleri kurumsallaşma, sağlıklı proje<br />

arşivlerinin oluşturulması ve departmanlar arası iletişimin iyileştirilmesi noktasında<br />

odaklaşmaktadır.<br />

Firmalara kullanmakta oldukları ERP sistemini nasıl değerlendirdikleri sorulmuş ve<br />

kendilerine sahip oldukları sistemi 5 üzerinden (5=çok başarılı) değerlendirmeleri<br />

istenmiştir. Sonuçlar Şekil 3’te verilmiştir. Şekil 3a’dan görüleceği üzere firmalar sahip<br />

oldukları sistemleri ağırlıklı olarak 3 ve 4 notuyla değerlendirmişlerdir. Tüm firmaların<br />

aritmetik ortalaması 3.6’dır. Diğer yandan Şekil 3b’den de görüleceği üzere sisteme<br />

olan beğeni artmaktadır. Bu sonuca ulaşılmasında muhtemel sebepler kullanım<br />

alışkanlığı arttıkça sistemin faydalarının daha iyi görülmesi diye düşünülebilir. Benzer<br />

bir çalışma yapılan masraflar ile verilen başarı notu arasında yapılmış ve sonuçlar Şekil<br />

3c’de verilmiştir. Bu şekilden görüleceği üzere yapılan masraf arttıkça sistemin başarı<br />

notu yükselmekte ise de az masraf yapılan sistemlerde de yüksek memnuniyet<br />

dereceleri olabileceği gözlemlenmektedir.<br />

Adet<br />

20<br />

18<br />

16<br />

14<br />

12<br />

10<br />

8<br />

6<br />

4<br />

2<br />

0<br />

a b c d e f g h<br />

404<br />

Gerekçe<br />

Şekil 2. Firmaların ERP Sistemi Kurma Gerekçeleri


Adet<br />

Başarı Notu<br />

10<br />

5<br />

4<br />

3<br />

2<br />

1<br />

8<br />

6<br />

4<br />

2<br />

0<br />

1 2 3 4 5<br />

Değerlendirme Notu<br />

0<br />

0.0 5.0 10.0 15.0<br />

Kullanım Süresi (Yıl)<br />

a) Başarı Notu – Adet b) Başarı Notu – Kullanım Süresi<br />

Başarı Notu<br />

5<br />

4<br />

3<br />

2<br />

1<br />

0<br />

0 100000 200000 300000 400000<br />

Toplam Masraf (Avro)<br />

Şekil 3. Firmaların Sahip Oldukları ERP Sistemini Değerlendirmeleri<br />

Çalışmada ayrıca firmalara ERP uygulamalarında en fazla endişe duydukları olası<br />

başarısızlık nedenleri riskler sorulmuş ve cevaplamaları için aşağıdaki seçenekler<br />

verilmiştir. Firmalar bu soruya cevap verirken yine birden fazla seçeneği işaretlemekte<br />

serbest bırakılmışlardır. Seçenekler sırasıyla,<br />

a. İnşaat sektörüne uygun olmayan bir sistemin seçilmiş olması<br />

b. ERP Sisteminin yönetici kademeleri tarafından desteklenmemesi<br />

c. Sadece belli bir kişi veya departmanın ısrarı üzerine ERP sistemine geçiş<br />

kararının alınması ve bunun sonucunda yeterli desteğin sağlanamaması<br />

d. Geçiş süreci sırasında kritik yönetici ve karar mercilerinin değişmesi<br />

e. Kullanıcıların sistemi kullanmaya direnci<br />

f. ERP Geçiş süreci ile ilgili sorumlu kişilerin sayısının fazla olması nedeniyle<br />

kararlarda stabilliğin sağlanamaması<br />

g. Firmanızın ERP geçiş aşamasından sonraki yönetim ve raporlama yapısının<br />

temelini oluşturacak olan kod yapısının hatalı seçilmesi<br />

h. Seçilen kod sistemi üzerinde ekleme, çıkarma ve değişiklik yapma yetkisinin<br />

fazla sayıda ve yanlış kişilere tanınması sonucu kod yapısının bozulması<br />

i. Sistemin faaliyete geçmesi için %100 uygun hale getirilmesi beklentisi<br />

j. Ekonomik daralma sonucunda sistemden vazgeçilmesi<br />

405


k. Kullanıma tam olarak geçilememesi “Yarım Kullanım” (bazı şantiyelerde<br />

ve/veya bazı süreçlerin takip edildiği kullanım)<br />

l. Daha önceki başarısız ERP deneyimlerinin sisteme olan inancı azaltması.<br />

m. Diğer<br />

şeklindedir. Sonuçlar Şekil 4’te özetlenmiştir. Şekilden de görüleceği gibi en büyük<br />

endişe kaynağı veya daha somut tanımıyla risk kaynağı olarak inşaat sektörünün genel<br />

olarak yeniliklere kapalı veya süratle adapte olamama karakteri nedeniyle kullanıcı<br />

direnci olarak gösterilmiştir. 20 firmanın 11’i bu noktayı olası bir risk faktörü olarak<br />

görmektedir. Bu faktörün arkasından ise 8’er cevapla şirketin sadece kısmi bir<br />

bölümünde kullanılma anlamına gelen sistemin kişisel çabalar ile satın alınmış olması<br />

veya sadece bazı şantiyelerde kullanıma açılması gösterilmektedir.<br />

Yine elde edilen sonuçlara göre seçilen ERP sisteminin sektöre uygun olmayan bir<br />

sistem olması endişesi ise çok düşük bir seviyededir. Halbuki daha önce Işıkdağ (2002)<br />

ve Sharsar ve Işıkdağ (2004) tarafından yapılan bir çalışmaya göre ERP yazılımlarının<br />

sektöre uygun olmadığı sektörde büyük bir şikayet ve endişe konusu idi. Aradan geçen<br />

oldukça kısa bir zamanda bu endişe ve şikayetin, bu denli düşük seviyelere inmesi,<br />

sektörde ERP sistemlerine olan talebin artmasına parallel olarak pazarda sektöre uygun<br />

yazılımların da hızlı bir şekilde gelişmekte olduğu şeklinde yorumlanabilir.<br />

Adet<br />

12<br />

10<br />

8<br />

6<br />

4<br />

2<br />

0<br />

a b c d e f g h i j k l m<br />

Endişe Nedeni<br />

Şekil 4. Muhtemel Başarısızlık Faktörleri<br />

Sonuçlar<br />

Bu çalışmada Türk İnşaat sektöründe ERP uygulamaları üzerine yapılan bir<br />

araştırmanın sonuçları sunulmuştur. Bu amaçla bir anket çalışması yapılmış ve 20<br />

firmadan elde edilen veriler derlenmiştir. Elde edilen veriler ERP çalışmalarının Türk<br />

inşaat firmaları için henüz oldukça yeni bir uygulama olduğunu göstermektedir.<br />

Çalışmanın sonucunda çıkan önemli bulgulardan biri de Türk şirketlerinin ERP sistemi<br />

kurmak istemelerinin ana gerekçesinin kurumsallaşma olmasıdır. Ama bu nokta diğer<br />

taraftan sistemin çalışmasının önündeki en önemli engellerden biri olarak görülen<br />

çabaların yönetimden yeterince destek alamıyor olma ihtimali ile de kısmen de olsa<br />

çelişir niteliktedir. Diğer yandan sistemin çalışmasında en önemli risk ve endişe kaynağı<br />

olarak kullanıcı direnci gösterilmiştir. Bunda da maalesef muhtemel kullanıcıların ki bu<br />

sağlıklı çalışan bir ERP sisteminde tüm şirket çalışanlarını kapsar, eğitim düzeyindeki<br />

düşüklük nedeniyle yeniliklere kapalı olmasından kaynaklanmaktadır.<br />

406


Kaynaklar<br />

Avinal İnşaat Yönetimi (2009), www.avinal.com/avinal/<br />

Bingi, P., Sharma, M. K., Godla, J. K. (1999). Critical Issues Affecting an ERP<br />

Implementation. Information Systems Management, 16(3), pp 7 – 14<br />

Işıkdağ, Ü., (2002). A Survey of IT Use in the Turkish Construction Industry. The<br />

Second International Postgraduate Conference in the Built and Human Environment,<br />

University of Salford, UK.<br />

Microsoft Dynamics® AX/NAV (2009), www.microsoft.com/turkiye/dynamics<br />

Moon, Y. B. (2007), Enterprise Resource Planning (ERP): a review of the literature,<br />

International Journal of Management and Enterprise Development, 4(3), pp 235 – 264<br />

Oracle® ERP (2009), www.oracle.com/global/tr<br />

SAP Business Software Solutions Applications and Services (2009),<br />

www.sap.com/turkey<br />

Sarshar, M., Işıkdağ, Ü. (2004). A Survey of ICT Use in the Turkish Construction<br />

Industry. Engineering Construction and Architectural Management, 11(4), pp 238 – 247<br />

Sudzina, F., Johansson, B. (2008). Total Cost of ERP Systems Implementation in<br />

Danish, Slovak and Slovenian Companies. 2nd 3rd Generation Enterprise Planning<br />

Systems, Kopenhag, Danimarka<br />

Yapıtaşı ERP® İnşaat Yönetim Sistemi (2009), www.yapitasi.com<br />

407

Hooray! Your file is uploaded and ready to be published.

Saved successfully!

Ooh no, something went wrong!