18.11.2014 Views

YXAxrG

YXAxrG

YXAxrG

SHOW MORE
SHOW LESS

You also want an ePaper? Increase the reach of your titles

YUMPU automatically turns print PDFs into web optimized ePapers that Google loves.

Sayı 42 / 31 Ekim - 13 Kasım 2014<br />

❱ OKAN ARPAÇ<br />

ÇAĞAN IRMAK'TAN BİR YILDIZ DOĞUYOR<br />

❱ TUNA KİREMİTÇİ<br />

YILIN SÜRPRİZ FİLMİ: ŞAHİKALAR<br />

❱ NEŞE MESUTOĞLU<br />

GAMLI BİR KENTE DÖNÜŞÜRKEN<br />

❱ BARIŞ AKPOLAT<br />

DAVETİYE LAZIM MIYDI?<br />

RÖPORTAJLAR<br />

❱ SEVİM GÖZAY, SUNAY<br />

AKIN İLE KONUŞTU:<br />

“DÜNYAYA BİR DAHA GELSEM<br />

CHARLIE CHAPLIN OLURUM”<br />

❱ DERVİŞ ZAİM<br />

DOĞAYA TAVRIMIZI UTANÇ<br />

VE VİCDAN DEĞİŞTİREBİLİR<br />

MAC S. FAR<br />

BÜYÜLEMEYE<br />

GELİYOR<br />

İLLÜZYONİSTLER<br />

İSTANBUL’U


EDİTÖR<br />

Doğasız<br />

güzellikler<br />

peşinde…<br />

Neşe Mesutoğlu<br />

Yayın Yönetmeni<br />

nese.mesutoglu@mybilet.com<br />

"<br />

Türk filmlerinde ben hep İstanbul’a bakardım. Çok<br />

anlayamazdım öyle aşk filmleri falan ama İstanbul…<br />

Bayılırdım” diyor Sevim Gözay’ın bu haftaki röp-seans konuğu<br />

ünlü şair ve Oyuncak Müzesi’nin kurucusu Sunay Akın.<br />

Akın’ın kavuşabildiği İstanbul, bizim için artık imkansız…<br />

İstanbul’un doğal ve tarihi güzellikleri Yeşilçam filmlerinde<br />

kaldı. Mağmum da olsa estetik kaygısı taşıyan sokakları,<br />

dokunulmamış doğayı ancak o eski filmlerde buluyoruz şimdi.<br />

Ve daha hala son kalan park ve koruları da ele geçirmek ve<br />

üzerine birbirinin aynı binaları yapmak için uğraşıyoruz.<br />

Zeynep Geylan’a konuşan Yönetmen Derviş Zaim, tabiat<br />

insan ilişkisini konu alan filmi ‘Balık’ta doğaya dair tavrımızı<br />

sorgulamaya, kendimizi eleştirmeye, ezcümle vicdana davet<br />

ediyor.<br />

Can taşıyan her fidan için bir defa daha düşünmek çok zor<br />

olmasa keşke.<br />

Saygı ve sevgiler<br />

2 www.mybilet.com


İÇİNDEKİLER<br />

7<br />

SAYFAYA<br />

GIT<br />

ETKİNLİK<br />

Organizasyonunu Alchemy<br />

Project’in üstlendiği ‘The Illusionists<br />

İmkânsıza Tanık Olun’ gösterisi,<br />

dünya turnesi kapsamında ilk<br />

kez İstanbul’da! Begüm Yılmaz’a<br />

konuşan Alchemy Project CEO’su<br />

Mac S. Far, yedi sihirbazından<br />

oluşan bu gösterinin gelmiş geçmiş<br />

en etkileyici sahne şovu olduğunu<br />

söyledi.<br />

SAYFAYA<br />

GIT<br />

18<br />

12<br />

SAYFAYA<br />

GIT<br />

PORTRE<br />

Sevgilisi Chris Martin ile yollarını ayıran Oscar’lı<br />

yıldız Jennifer Lawrence, bu kez 1930’lu yılların<br />

Amerika’sındaki ekonomik bunalım dönemini<br />

yansıtan ‘Serena’ isimli filmle karşımızda. Son<br />

zamanlarda şöhretin getirdikleriyle başa çıkmakta<br />

zorlanan 24 yaşındaki güzel yıldız “Yaşananlar bir<br />

skandal değil, seks suçuydu. Çok korktum” diyor.<br />

Okan Arpaç yazdı:<br />

Unutursam Fısılda<br />

Yeni bir Çağan Irmak filmi karşısında<br />

heyecanlanmayan yoktur herhalde… Bir zamanların<br />

Yeşilçam’ına fazlasıyla hakim olan Irmak, ülkeye<br />

ve insana dair yeni öyküler anlatırken, seyirciye<br />

saygısını hiç kaybetmiyor. Ana akım sinemanın<br />

kurallarını en lezzetli şekilde işletirken, asla bayalığa,<br />

boşluğa düşmüyor. Perdede gördüğümüz şık, A<br />

kalite, üzerine kafa patlatılmış, emek harcanmış,<br />

zekice hamlelerle donatılmış bir sinema…<br />

3 www.mybilet.com


İÇİNDEKİLER<br />

RÖPORTAJ<br />

Yönetmen ve senarist Derviş Zaim’in<br />

doğa insan ilişkisini konu alan üçlemesinin<br />

ikinci filmi ‘Balık’, geçtiğimiz haftalarda<br />

vizyona girdi. Zeynep Geylan’ın sorularını<br />

yanıtlayan Zaim, “Başından itibaren<br />

yolunuzu şaşırtmayacak bir kutup<br />

yıldızınız olmalı. Bu projede benim kutup<br />

yıldızım, insanın ruhu ve kalbi arasındaki<br />

dengeydi” diyor.<br />

32<br />

SAYFAYA<br />

GIT<br />

VİZYONDAKİLER:<br />

Gösterime giren diğer<br />

filmlere de göz atmakta<br />

fayda var.<br />

KÜLTÜR-SANAT: Öne<br />

çıkan etkinlikler arasından<br />

seçim yapmak zor.<br />

Kaçırılmaması gerekenleri<br />

hatırlatalım dedik.<br />

ÖZEL<br />

23<br />

SAYFAYA<br />

GIT TUNA<br />

RÖPORTAJ<br />

Televizyoncu-yazar<br />

Sevim Gözay’ın, bu<br />

hafta Röp-seans<br />

konuğu ünlü şair,<br />

yazar, araştırmacı,<br />

anlatıcı ve Oyuncak<br />

Müzesi’nin kurucusu<br />

Sunay Akın. Bir öğlen<br />

matinesinde buluşan<br />

ve ‘İncir Reçeli 2’yi<br />

izleyen ikili, rüya gibi<br />

bir sohbete imza attı.<br />

38 SAYFAYA<br />

GIT<br />

KİREMİTÇİ<br />

Sinema fenomeni Ahben Sonel’in<br />

son filmi “Şahikalar”, “Pek<br />

Yakında” vizyonda!<br />

J<br />

R<br />

Ö<br />

P<br />

O<br />

T<br />

R<br />

A<br />

4 www.mybilet.com


İÇİNDEKİLER<br />

50 SAYFAYA<br />

GIT<br />

KIRMIZI GÖZLÜKLÜ KIZ<br />

Sean Penn’in kızı Dylan,<br />

Charlize Theron hakkında<br />

US Weekly’e konuştu… Kate<br />

Hudson ‘Meme Kanseri<br />

Bilinçlendirme Ayı’ hakkında<br />

farkındalık yaratmak için<br />

saçlarını pembeye boyattı…<br />

Anne Hathaway, ebola virüsü<br />

bulaşmasından korktuğu için<br />

Arjantinli gazetecinin elini<br />

sıkmadı!<br />

KÜNYE<br />

MyBilet e-dergi<br />

42<br />

SAYFAYA<br />

GIT<br />

BARIŞ AKPOLAT<br />

Etrafınızdaki 10 kişinin<br />

neredeyse 6-7’si konser,<br />

müzikal ve etkinliklere bedava<br />

gitmenin peşinde. Kimse bu<br />

sektöre para harcamıyor,<br />

yatırım yapmıyor. Kimse<br />

sevdiği sanatçının CD’sini<br />

almıyor, konserine para vermek<br />

istemiyor. Durum artık bu.<br />

YAYIN YÖNETMENİ<br />

Neşe Mesutoğlu<br />

GÖRSEL YÖNETMEN<br />

Murat Çavdar<br />

KATKIDA BULUNANLAR<br />

Barış Akpolat, Okan Arpaç,<br />

Tuna Kiremitçi, Sevim<br />

Gözay, Begüm Yılmaz,<br />

Zeynep Geylan<br />

İLETİŞİM<br />

Muallim Naci Caddesi No:47<br />

Ortaköy 34347 İSTANBUL<br />

Telefon: 0212 259 20 60<br />

e-dergi@mybilet.com<br />

MyBilet e-dergi’de kullanılan<br />

tüm yazılar, kaynak gösterilerek<br />

yayınlanabilir.<br />

5 www.mybilet.com


ETKİNLİK<br />

İLLÜZYONİSTLER İSTANBUL’U<br />

BÜYÜLEMEYE GELİYOR<br />

Organizasyonunu Alchemy Project’in üstlendiği ‘The Illusionists İmkânsıza Tanık<br />

Olun’ gösterisi dünya turnesi kapsamında ilk kez İstanbul’da! Dünyanın en yetenekli<br />

yedi sihirbazından oluşan bu gösterinin gelmiş geçmiş en etkileyici sahne şovu<br />

olduğunu söyleyen Alchemy Project CEO’su Mac S. Far “Dubai ve Abu Dhabi’de<br />

sergilediğimiz iki sezon boyunca, 190 binin üzerinde hayran kazandık. Umarım<br />

İstanbullu seyircilerimizin kalplerini heyecanla çarptırabiliriz” diyor.<br />

‘Alchemy Project’ olarak<br />

ne zamandan beri eğlence<br />

sektöründe hizmet<br />

veriyorsunuz?<br />

Alchemy Project olarak, 2010<br />

yılında kurulduk ve bu dört yıllık<br />

süreçte muazzam bir büyüme<br />

kaydettik. Dünya çapında büyük<br />

şovlara imza attık. Küçük bir<br />

organizasyon ile başladığımız bu<br />

zorlu yolda gelişim gösterdik. Şu<br />

anda Birleşik Arap Emirlikleri,<br />

Brezilya ve Türkiye’de alanında<br />

güçlü genel merkezlerimiz var.<br />

Önümüzdeki 12 ay içerisinde bu<br />

merkezlere altı yeni pazar daha<br />

eklenecek.<br />

Şimdiye kadar hangi<br />

etkinliklerin organizasyonunu<br />

üstlendiniz?<br />

Son dört yıl içerisinde aralarında<br />

400’ü aşkın büyük çaplı<br />

etkinliklerin de yer aldığı sayısız<br />

organizasyon üstlendik. Bunların<br />

en önemlilerinden bazıları konser<br />

ve festival alanında; Nicki Minaj,<br />

Snoop Dogg, Chris Brown, Tony<br />

Braxton, Gorillaz, Faithless, Usher,<br />

Katy Perry, Rihanna ve daha<br />

fazlası… Aile eğlencesi olarak;<br />

Cirque de Soleil, The Illusionists,<br />

Mike Tyson on Broadway,<br />

Shadowland, Bolshoi Ballet, La<br />

Mac<br />

S. Far<br />

Begüm Yılmaz<br />

begum.yilmaz@mybilet.com<br />

7 www.mybilet.com


ETKİNLİK<br />

Verità vb… Ayrıca, dünyanın en<br />

büyük at yarışı etkinliği olarak<br />

bilinen ‘Dubai World Cup’ ve<br />

‘2014 FIFA Dünya Kupası’ (FIFA<br />

World Cup Brazil) gibi dünyanın<br />

en prestijli etkinliklerinden<br />

bazılarının da organizatörlüğünü ve<br />

MAC S. FAR KİMDİR?<br />

Mac. S. Far, 1986 yılında doğdu.<br />

Sharjah Amerikan Üniversitesi,<br />

Stratejik Planlama ve Pazarlama<br />

Yönetimi’nden mezun olan Far,<br />

eğitimini futbol alanında kazandığı<br />

spor bursu ile sürdürdü ve 21-22<br />

yaşlarında eğlence sektörüne adım<br />

attı. Sadece 10 dolarlık bir sermayeyle<br />

başladığı Alchemy Project girişimcilik<br />

yolculuğunda bugün, İstanbul gibi<br />

dünyanın en gözde şehirlerinden<br />

birinde kimseye boyun eğmeden,<br />

kendi ayakları üzerinde durabilmenin<br />

ve dünyanın sayılı eğlence<br />

şirketlerinden birine dönüşmenin<br />

gururunu yaşıyor.<br />

iş ortaklığını yaptık.<br />

Alchemy Project'in eğlence ve<br />

gösteri dünyasına getirdiği her<br />

proje markalaşıyor. Sektörel<br />

öngörünüzün bu kadar yüksek<br />

olmasının sırrı nedir?<br />

AR-GE çalışmalarına çok fazla<br />

yatırım yapıyor ve daima girmek<br />

istediğimiz sektörel alanların<br />

içeriğini araştırıyoruz. Bu öngörü<br />

ve yaratıcılık da bizi rakiplerimiz<br />

karşısında güçlü kılıyor. Ayrıca<br />

Dubai’de hayata geçen bir şirket<br />

olmamız, eğlence sektöründe dünya<br />

çapında en rekabetçi firmalardan<br />

biri haline gelmemizi ve daha hızlı<br />

büyümemizi sağladı.<br />

Seyircilerin proje<br />

seçimlerimizde etkin rolü var<br />

Seyircilerin kültürel ve coğrafi<br />

farklılıkları proje seçiminizde<br />

önemli rol oynuyor mu?<br />

Tabii ki, seyircilerin<br />

8 www.mybilet.com


ETKİNLİK<br />

İNTERNET<br />

GİŞESİ<br />

SİTEYE<br />

GIT<br />

seçimlerimizde güçlü bir rolü var.<br />

Bir organizasyon şirketi olarak,<br />

‘organize etmek istediğimiz<br />

şovlardan’ ziyade ‘insanların<br />

görmek istedikleri şovları’ onlarla<br />

buluşturmayı arzu ediyoruz.<br />

Kararlarımızı verirken insanların<br />

deneyimlemek istediklerini onlara<br />

ulaştırma konusunda da oldukça<br />

esnek ve açık görüşlüyüz.<br />

Dünyanın çeşitli ülkelerinde<br />

ana merkezleriniz var. Bu coğrafi<br />

yaygınlığa göre iş modelinizi<br />

çeşitlendiriyor musunuz?<br />

Genellikle eğlence ve etkinlik<br />

yönetimindeki uzmanlığımızın<br />

yüksek talep gördüğü dünya<br />

çapındaki en cazip ekonomik ve<br />

turistik merkezlerde yaygınlaşıyoruz.<br />

İllüzyon, sihir, gizem insanları<br />

her zaman etkileyen kavramlar…<br />

‘The Illusionists 2.0' isimli<br />

gösteride dijital yeniliklerin<br />

bu gizemli dünyaya katkısını<br />

görecek miyiz? İllüzyonistler<br />

seyirci ile etkileşime girecekler<br />

mi?<br />

Şüphesiz ki; bu şov herkesi hatta<br />

sihrin aldatıcı gücüne inanmamakta<br />

direnenleri bile büyüleyecek bir<br />

gösteri olacak. Pek çok şov sergiledik<br />

ve inanıyoruz ki ‘İllüzyonistler’<br />

bugüne kadar sergilediğimiz açık<br />

ara en çekici ve en güçlü sahne<br />

şovu; meşhur Cirque de Soleil’den<br />

bile… Umarım, İstanbul seyircisi<br />

bu büyüleyici şovu izledikten sonra<br />

gösteriye tanık olan dünyadaki diğer<br />

insanlarla bu unutulmaz deneyimi<br />

aynı hislerle paylaşır.<br />

Birbirinden farklı hünerleri<br />

olan bu yedi yetenekli sihirbazı<br />

bir araya getirme fikri nasıl<br />

gerçekleşti?<br />

Bu sihir ve yetenek gösterisi,<br />

başyapımcı Simon Painter ve onun<br />

yetenekli ekibinin bize bir fikirle<br />

gelmesiyle ortaya çıktı. Şov bugün<br />

dünyada fırtınalar estiriyor ve ayrıca<br />

meşhur Broadway tarihinin uzun<br />

süreli devam eden tek gösterisi<br />

olacak.<br />

Beş kıtada ve yirmiyi aşkın<br />

ülkede kapalı gişe sahnelendi<br />

Dubai, Abu Dhabi, Mexico<br />

City ve Auckland’de sahnelenen<br />

gösterilerde seyircilerin bu<br />

UNUTULMAZ SİHİR<br />

GÖSTERİSİ PSM’DE!<br />

‘The Illusionists - Witness the<br />

Impossible’ (İmkânsıza Tanık<br />

Olun) gösterisi; Dubai, Abu Dhabi<br />

ve Avustralya’dan sonra ilk kez<br />

İstanbul’da! Uluslararası şöhrete<br />

sahip illüzyonistler, Dan Sperry,<br />

Jinger Leigh, Andrew Basso, Mark<br />

Kalin, Kevin James, Philip Escoffey<br />

ve Jeff Hobson’un bir araya<br />

gelerek kurdukları ‘The Illusionists’<br />

grubundaki bu başarılı ve yetenekli 7<br />

illüzyonist, akıllara durgunluk veren<br />

optik illüzyon şovlarının yanı sıra,<br />

insanı koltuğa kilitleyen Rus Ruleti,<br />

ağızları açık bırakan uçma gösterileri,<br />

şaşırtıcı akıl okuma ve ortadan<br />

kaybolma oyunları ile büyülü bir şova<br />

imza atacak. Bu eşsiz gösteri 13- 16<br />

Kasım tarihleri arasında 16.00, 19.00<br />

ve 22.00 saatlerinde Zorlu Center<br />

Performans Sanatları Merkezi’nde.<br />

Biletler 59.90 TL’den başlayan<br />

fiyatlarla.<br />

büyüleyici şov karşısındaki<br />

izlenimleri ne yönde oldu?<br />

Bu gösteri beş kıtada, yirmiyi<br />

aşkın ülkede sergilendi ve her<br />

biri, seyircide güçlü bir heyecan<br />

uyandırdı. İnsanlar zengin<br />

içeriği ve benzersiz numaralarıyla<br />

‘İllüzyonistler’i iki veya üç kez<br />

9 www.mybilet.com


ETKİNLİK<br />

izlemeye geliyorlar. Dubai ve Abu<br />

Dhabi’de sergilediğimiz iki sezon<br />

boyunca, 190.000’in üzerinde<br />

hayran kitlesi edindik. Avustralya’da<br />

ise 300.000’den fazla hayran<br />

kazandık ve gösteriyi kapalı gişe<br />

sahneledik. İstanbul’da da aynı<br />

desteği göreceğimizi umuyoruz.<br />

Sizce ‘İllüzyonistler’i<br />

İstanbul’da nasıl bir seyirci kitlesi<br />

bekliyor?<br />

İstanbul büyük bir şehir ve<br />

aynı zamanda da genç, başarılı,<br />

eğitimli, günümüz dünyasının<br />

eğlence anlayışını yakından<br />

takip eden bir nüfusa sahip.<br />

Dünyanın en büyük eğlence<br />

şirketlerinden biri olarak, buradan<br />

İstanbullulara bir mesaj vermek,<br />

onları bu şovu deneyimlemeleri<br />

konusunda cesaretlendirmek ve<br />

güvenlerini kazanmak istiyoruz.<br />

Karşılığında, onlara inanılmaz<br />

bir eğlence sunmayı ve her birini<br />

memnun edeceğimizin garantisini<br />

veriyoruz. Alchemy Project olarak;<br />

sevgi, birlik, enerji ve özgürlüğe<br />

inanıyoruz ve her projemize bu<br />

olguları dâhil ediyoruz. Umarım<br />

hepinizi mutlu edebilir, yüzünüzde<br />

bir tebessüme sebep olabilir ve<br />

kalplerinizi heyecanla çarptırabiliriz.<br />

İstanbulluların bu şovu seveceklerine<br />

eminim.<br />

Peki, ‘Dünya Turnesi’<br />

kapsamında Türkiye’den sonra<br />

hangi duraklar var?<br />

2015’in ortalarına doğru<br />

gösterinin Broadway yolculuğu<br />

başlayacak ve seyircinin ayağını<br />

yerden kesecek yeni bir formatla<br />

tekrar karşımızda olacak.<br />

Bir üst düzey yönetici gözüyle<br />

İstanbul'da etkinlik yönetimi<br />

açısından gördüğünüz artılar ve<br />

eksiler nelerdir?<br />

İstanbul’un büyük bir potansiyeli<br />

var. Fakat her pazarın da kendine<br />

ait farklı toplumsal dokuları<br />

mevcut... İnsanlar çok misafirperver,<br />

içten ve projelerimiz konusunda<br />

oldukça heyecanlılar. Her sektörden<br />

inanılmaz destek gördük. Şunu<br />

söylemeliyim ki; büyüme planımızı<br />

yaparken İstanbul, bizim için en<br />

heyecan verici şehirlerden biri oldu.<br />

Yakın zamanda<br />

organizasyonunu Alchemy<br />

Project’in üstlendiği İstanbul’da<br />

gerçekleşecek başka projeler de<br />

var mı?<br />

Kesinlikle, gelecek altı ay<br />

içerisinde her biri birbirinden ikonik<br />

üç farklı özel gösteriyi daha İstanbul<br />

seyirciyle buluşturacağız.<br />

DÜNYANIN EN YETENEKLİ<br />

YEDİ SİHİRBAZI<br />

Luis de Matos<br />

Mucit<br />

James More<br />

Hyun Joon Kim<br />

Ben Blaque<br />

Mark Kalin<br />

Jinger Leigh<br />

Jonathan Goodwin<br />

Düzenbaz<br />

Mentalist<br />

Anti-Sihirbaz<br />

Beyefendi<br />

Büyücü<br />

Kaçış Uzmanı<br />

10 www.mybilet.com


SİNEMA<br />

ÇAĞAN IRMAK’TAN “BİR YILDIZ DOĞUYOR”…<br />

UNUTURSAM<br />

FISILDA<br />

Okan Arpaç<br />

okan.arpac@mybilet.com<br />

YÖNETMEN Çağan Irmak<br />

OYUNCULAR Hümeyra, Işıl<br />

Yücesoy, Farah Zeynep<br />

Abdullah, Mehmet Günsür,<br />

Kerem Bürsin, Gözde Cığacı<br />

YAPIM Türkiye 2014<br />

SÜRE 120 dk.<br />

DAĞITIM Mars Dağıtım (TAFF<br />

Pictures)<br />

Yeni bir Çağan Irmak filmi<br />

karşısında heyecanlanmayan<br />

yoktur herhalde…<br />

1990’lardan itibaren Türk<br />

sinemasını seyirciden koparan<br />

‘hikaye anlatamama’ kabusunu<br />

hemen her filmiyle yerle bir eden,<br />

gerek TV dizileriyle gerekse sinema<br />

filmleriyle genç kuşaklara adeta<br />

ders veren bir ‘usta’ Irmak… Hele<br />

ki bugün hala festivallerde izlemek<br />

zorunda kaldığımız, birbirinden<br />

facia ilk filmleri gördükçe Çağan<br />

Irmak’ın sinemasının satır satır etüt<br />

edilmesi gerekliliği daha net ortaya<br />

çıkıyor.<br />

Bir zamanların Yeşilçam’ına<br />

fazlasıyla hakim olan Irmak,<br />

ülkeye ve insana dair yeni öyküler<br />

anlatırken, seyirciye saygısını hiç<br />

kaybetmiyor. Ana akım sinemanın<br />

kurallarını en lezzetli şekilde<br />

işletirken, asla bayalığa, boşluğa<br />

düşmüyor. Perdede gördüğümüz<br />

şık, A kalite, üzerine kafa<br />

patlatılmış, emek harcanmış, zekice<br />

hamlelerle donatılmış bir sinema…<br />

Yıldız oyuncuları da yerli<br />

yerinde, satır aralarından göz<br />

kırpan yönetmenin dünya görüşü<br />

de, duygusu da… Şimdilik<br />

başyapıtı diyebileceğimiz “Babam<br />

ve Oğlum”dan bu yana herkesin<br />

kalbine dokunmuş, her yeni<br />

filmiyle dokunmaya devam eden,<br />

bazılarına abartılı gelecek olsa da<br />

12 www.mybilet.com


SİNEMA<br />

İNTERNET<br />

GİŞESİ<br />

SİTEYE<br />

GIT<br />

kabul edelim ki “sinemanın Sezen<br />

Aksu’su” Çağan Irmak…<br />

Gişeleri sallayan, yıllar önce sessiz<br />

sedasız aramızdan ayrılan Ayla<br />

Dikmen’i “Anlamazdın” şarkısıyla<br />

yeniden süperstar haline getiren<br />

ama en ilginci Türk insanını<br />

yeniden plaklarla buluşturan “Issız<br />

Adam”dan sonra, Irmak bir kez<br />

daha plakların dünyasına dönüş<br />

yapıyor. O filmde, kahramanlarımız<br />

eski plakları dinleyerek bizi 70’li<br />

yıllara götürüyordu, “Unutursam<br />

ÖZELLİKLE KENAN DOĞULU TARAFINDAN YAZILAN<br />

VE 70’LERİN SOUND’UNA UYGUN HALE GETİRİLEN<br />

ŞARKILARIN ARAYA GİRDİĞİ BÖLÜMLER VE KLİP<br />

TADINDAKİ GÖRÜNTÜLER, FİLMİN EN KEYİFLİ<br />

ANLARINI OLUŞTURUYOR.<br />

Fısılda” ise giriş jeneriğinden<br />

itibaren bizi o yıllara ışınlıyor.<br />

Bugünü ve 1970’leri paralel<br />

kurguyla, içimize işleyen bir aşk ve<br />

kardeşlik öyküsü eşliğinde anlatan<br />

bir film bu…<br />

Hatice (Farah Zeynep Abdullah)<br />

ve ablası Hanife (Gözde<br />

Cığacı) kasabada yaşayan, farklı<br />

karakterlerde iki kardeş. Şarkıcılık<br />

hayalleri olan Hatice, dışa dönük<br />

ve kıpır kıpır bir genç kızken, belki<br />

de kimselere okutmayacağı şiirler<br />

yazan ablası Hanife içine kapanık,<br />

kasabaya hapsolmaya mahkum<br />

biri… Derken Hatice, kasabaya<br />

ailesinin işi dolasıyla geçici olarak<br />

gelen Tarık’la (Mehmet Günsür)<br />

tanışıyor. Gitar çalan Tarık’la<br />

aralarında kısa zamanda yakınlaşma<br />

başlarken, abla Hanife de her şeyi<br />

yanlış anlayıp Tarık’a abayı yakıyor.<br />

Onunla evlenmek üzere olduğunu<br />

zannederken, Hatice ve Tarık<br />

İstanbul’a kaçıyorlar.<br />

Şarkıları Kenan Doğulu yazdı<br />

Dönem, 1970’lerin başı.<br />

Müzik dünyasına girip, zirveye<br />

çıkmak isteyen ikili, yanlarına<br />

Tarık’ın arkadaşı Erhan’ı da<br />

alarak çalışmalara başlıyor. Önce<br />

13 www.mybilet.com


SİNEMA<br />

Hatice’ye yeni bir isim bulunuyor;<br />

Ayperi… Çok geçmeden meşhur<br />

oluyor Ayperi, plakları yok satıyor,<br />

listelerde 1 numaraya yükseliyor.<br />

Altın Plak ödülleri peş peşe geliyor.<br />

Ama tabii bu büyük şöhret Tarık’a<br />

ağır gelmeye başlıyor. Kendini<br />

alkole veriyor; kavgalar, tartışmalar,<br />

derken elim bir kaza… Ayperi, yola<br />

kendi başına devam etmek istese de<br />

doğru besteleri bulamıyor, Erhan’ın<br />

yazdığı parçalar tutmuyor…<br />

Bütün bunları izlerken, öte<br />

yandan paralel kurguyla bugünü<br />

de yaşıyoruz. Ayperi, yani Hatice<br />

yaşlılık döneminde (Hümeyra),<br />

evi haczedilince elinde valiziyle<br />

kasabasına geri dönüyor yıllar<br />

sonra. Ablası Hanife (Işıl Yücesoy)<br />

ona halen kırgın, öfkeli…<br />

İstanbul’a giderken defterini<br />

çalıp, 70’lerde Türkiye’yi sallayan<br />

şarkılarının sözlerini bu şiirlerden<br />

oluşturduğu için, dahası Tarık’ı<br />

ondan çaldığı için Hanife halen<br />

Hatice’ye kin besliyor. Bu noktada,<br />

kasabada kalıp istemediği bir<br />

hayatı yaşayan abla ile ‘kendini<br />

ÇAĞAN IRMAK GÖZDE<br />

TEMALARI OLAN<br />

“GİTMEK” VE “AİLE<br />

İÇİ HESAPLAŞMA”YI<br />

BU KEZ ABLA-KIZ<br />

KARDEŞ ARASINA<br />

YERLEŞTİRİRKEN,<br />

FETİŞ OYUNCULARI<br />

SAYILABİLECEK<br />

HÜMEYRA İLE IŞIL<br />

YÜCESOY’DAN<br />

DA OLAĞANÜSTÜ<br />

PERFORMANSLAR<br />

ALIYOR.<br />

hür hissetmediği’ için ‘hayatının<br />

peşinden giden’ ve ‘şimdi olsa<br />

yine giderim’ diyen Hatice’nin<br />

çatışmasını izliyoruz.<br />

Ana hatlarıyla film bu öyküyü<br />

anlatırken, bir bugüne bir 70’lere<br />

gidip geliyoruz. Özellikle Kenan<br />

Doğulu tarafından yazılan ve<br />

70’lerin sound’una uygun hale<br />

getirilen şarkıların araya girdiği<br />

bölümler ve klip tadındaki<br />

görüntüler, filmin en keyifli<br />

anlarını oluşturuyor.<br />

Çağan Irmak gözde temaları<br />

olan “gitmek” ve “aile içi<br />

hesaplaşma”yı bu kez abla-kız<br />

kardeş arasına yerleştirirken, fetiş<br />

oyuncuları sayılabilecek Hümeyra<br />

ile Işıl Yücesoy’dan da olağanüstü<br />

performanslar alıyor. Öyle ki,<br />

sene sonlarında yapılan ‘yılın en<br />

iyi oyuncuları’ oylamalarında her<br />

14 www.mybilet.com


SİNEMA<br />

MALZEMESİNDEN ÖTÜRÜ ASLINDA İKİ SAATLİK<br />

FİLM YERİNE, TIPKI “ÇEMBERİMDE GÜL OYA” GİBİ<br />

NEFİS BİR DÖNEM DİZİSİ OLMA POTANSİYELİ<br />

TAŞIYAN “UNUTURSAM FISILDA”, TÜM BU<br />

KÜÇÜK ÇAPAKLAR GÖZ ARDI EDİLDİĞİNDE<br />

ZEVKLE İZLENEN, PLAK TUTKUSUNU VE 70’LER<br />

NOSTALJİSİNİ YENİDEN CANLANDIRMAYA ADAY,<br />

SEYRE DEĞER BİR FİLM.<br />

ikisinin de rakipsiz olacaklarını<br />

söylemek kehanet sayılmaz.<br />

Neyse ki aynı büyük performans,<br />

Hatice ile Hanife’nin gençliklerini<br />

canlandıran Farah Zeynep<br />

Abdullah ve Gözde Cığacı’dan da<br />

geliyor. “Öyle Bir Geçer Zaman<br />

Ki” adlı dizide pişen Abdullah<br />

ile yavaş ama emin adımlarla<br />

yürüyen Cığacı, filmin 70’ler<br />

kısmını başarıyla omuzluyorlar.<br />

Bilhassa Cığacı’nın Işıl Yücesoy’un<br />

gençliğini canlandırmadaki<br />

performansı, parmak ısırtacak<br />

cinsten…<br />

Bir Batı ülkesindeyiz sanki…<br />

Çağan Irmak, 10 yıl önce<br />

imza attığı ve halen en iyi yerli<br />

dizilerimizden biri diyebileceğimiz<br />

“Çemberimde Gül Oya”dan<br />

aşina olduğu dönemi ele alıyor;<br />

1970’ler… Ancak dizi, ağırlıklı<br />

olarak dönemin siyasi olaylarını öne<br />

çıkarmışken, “Unutursam Fısılda”<br />

pek o konulara girmiyor. Birkaç<br />

kez gazete kupürlerinde 1972<br />

tarihini gördüğümüzü düşünürsek,<br />

1971 darbesi, Deniz Gezmiş’lerin<br />

idamı başta olmak üzere dönemin<br />

‘karanlığı’na ilişkin neredeyse<br />

hiçbir emare yok filmde. Bir Batı<br />

ülkesindeyiz sanki ve her şey<br />

tozpembe…<br />

Belli ki “Bir Yıldız Doğuyor”<br />

(A Star Is Born, 1976), Sezen<br />

Aksu’nun “Minik Serçe” (1978)<br />

filmlerinin teması olan “şöhrete<br />

ulaşan kız ve onu meşhur edip<br />

bunalıma giren adam” hikayesini<br />

baz alan Çağan Irmak, aynı<br />

zamanda “Rüya Kızlar”dan<br />

(Dreamgirls, 2006) da etkilenmiş.<br />

Filmin genelinde “Rüya Kızlar”daki<br />

müziklerin, görüntülerin ve<br />

estetiğin ağırlığı yoğun biçimde<br />

hissediliyor. Diyaloglarsa, 70’lerin<br />

Yeşilçam filmlerini çağrıştırıyor.<br />

Bunların hepsi elbette doğru<br />

tercihler ancak “Rüya Kızlar”da<br />

çalışan ekip ile Çağan Irmak’ın<br />

elindeki ekibi karşılaştırdığımızda,<br />

sonuç ne yazık ki aynı olmuyor.<br />

Sanat yönetimindeki kimi ufak<br />

tefek sorunlar, belki döneme hakim<br />

olmayanlar için önemli değil ama,<br />

örneğin gazete kupürlerinin yıllar<br />

geçse de hep 1972’de kalması, arada<br />

ilgisiz bir şekilde 1975’e atlanıp<br />

yine 1972’ye dönülmesi gözden<br />

kaçan ciddi bir hata…<br />

Estetik hataları<br />

Öte yandan Mehmet Günsür<br />

başta olmak üzere erkeklerin<br />

peruğa benzeyen korkunç<br />

saçları, estetiği zedeliyor.<br />

70’lerin saç modeli yaratılmak<br />

istenirken, keşke dönemin<br />

filmleri, mecmuaları biraz daha<br />

incelenseymiş. Ayrıca 1970’lerin<br />

başından ortalarına ulaşana kadar<br />

kıyafet ve saçlardaki değişimin<br />

karakterleri hiç etkilememesi, hep<br />

aynı tarz gözükmeleri de ciddi<br />

15 www.mybilet.com


SİNEMA<br />

bir hata… Sanırız “Rüya Kızlar”ı<br />

ya da bu yılki “Düzenbaz”ı<br />

(American Hustle) izlemek bile,<br />

ne demek istediğimizin daha<br />

net anlaşılmasını sağlayacaktır.<br />

Ayrıca çiçek çocuklarıyla bol bol<br />

alay edilen, hippilere ‘bitliler’<br />

denen dönemin Türkiyesi<br />

anlatılırken, neden her filmde<br />

veya dizide herkesin ‘barış işareti’<br />

taşıyan kolyeler taktığını, çiçek<br />

çocuklarının süslediği Volkswagen<br />

minibüsler kullanıldığını da<br />

anlamak mümkün değil. Bu<br />

imgelerin Batı’ya ait olduğunu,<br />

Türkiye’nin o dönem bu kadar<br />

tozpembe olmadığını birilerinin<br />

hatırlatması gerekiyor sanırız.<br />

Malzemesinden ötürü aslında<br />

iki saatlik film yerine, tıpkı<br />

“Çemberimde Gül Oya” gibi nefis<br />

bir dönem dizisi olma potansiyeli<br />

taşıyan “Unutursam Fısılda”,<br />

tüm bu küçük çapaklar göz ardı<br />

edildiğinde zevkle izlenen, plak<br />

tutkusunu ve 70’ler nostaljisini<br />

yeniden canlandırmaya aday,<br />

seyre değer bir film.<br />

Yıllar önce “Rüya Kızlar”ın<br />

eleştirisini yazdığımda, “Filmi<br />

izledikten sonra neden bizde<br />

de bu türden müzikaller<br />

yapılamadığına hayıflanıyorsunuz<br />

ister istemez. Müthiş bir<br />

sinemasal potansiyel taşıyan trajik<br />

öyküleriyle Beyaz Kelebekler,<br />

trafik kazasının ayırdığı gelecek<br />

vadeden ikili Ajlan-Mine veya<br />

‘Acıların Kadını’ lakaplı Bergen,<br />

Esengül ve daha düşündükçe<br />

akla gelecek pek çok şarkıcının<br />

öyküsü, bu kadar gösterişli bir<br />

halde beyazperdeye aktarılmayı<br />

bekliyor, hak ediyor da…”<br />

demiştim. Ayperi, gerçek bir<br />

karakter olmasa da, sanırım<br />

temennimin bir kısmını Çağan<br />

Irmak karşılamış oluyor. Bize de<br />

bu önemli çabayı zevkle izlemek<br />

düşüyor.<br />

16 www.mybilet.com


EN ZORU YAŞADIKLARIMI<br />

BABAMA ANLATMAKTI<br />

Son zamanlarda şöhretin getirdikleriyle başa çıkmakta zorlanan Oscar’lı yıldız<br />

Jennifer Lawrence, bu kez 1930’lu yılların Amerika’sında yaşanan ekonomik<br />

bunalım dönemini tarihi bir atmosferle yansıtan ‘Serena’ isimli filmle karşımızda.<br />

Başrolü ünlü aktör Bradley Cooper’la paylaşan 24 yaşındaki güzel yıldız “Tüm bu<br />

yaşadıklarımın kariyerimi nasıl etkileyeceğini bilmiyordum. Kamuya mâl olmuş biri<br />

olabilirim, ama söz konusu olan benim vücudum” diyor. Çeviri: Begüm Yılmaz<br />

Portre<br />

SİNEMA<br />

OYUNCULUK UĞRUNA LİSEYİ ERKEN BİTİRDİ Çocukluk ve gençlik yılları<br />

Hollywood’un genç<br />

yaşta yıldızı parlayan<br />

oyuncularından Jennifer<br />

Shrader Lawrence, 15<br />

Ağustos 1990 tarihinde Amerika’da<br />

çocuk kampı işleten bir ailenin<br />

en küçük çocuğu olarak dünyaya<br />

geldi. Yaşadığı şehir Kentucky’de<br />

gittiği Kammerer Middle School’da<br />

lise eğitimini sürdürürken oyuncu<br />

olmaya karar veren Lawrence, 14<br />

yaşında ailesinin de desteğini alarak<br />

hayallerinin peşinden New York’a<br />

geldi. Liseden iki yıl erken mezun<br />

olan ve yetenek avcılarına başvuran<br />

güzel yıldız, 2006 yılında ‘The Bill<br />

Engvall Show’ isimli televizyon<br />

yapımıyla oyunculuk kariyerine<br />

başladı. Aldığı olumlu eleştirilerin<br />

ardından ‘The Devil You Know’,<br />

‘Cold Case’ ve ‘Monkey’ gibi<br />

dizilerde boy gösteren Lawrence,<br />

iki yıl sonra yönetmenliğini Jason<br />

Freeland’in üstlendiği ‘Garden<br />

Party’ isimli filmle beyazperdeye<br />

adım attı.<br />

Jennifer<br />

Lawrence<br />

18 www.mybilet.com


AKADEMİ ÖDÜLLÜ EN GENÇ İKİNCİ İSİM<br />

Lawrence’a asıl şöhreti<br />

getiren yapım, 2012 yılında<br />

Amerikalı yazar Suzan<br />

Collins’in aynı adlı gençlik<br />

romanından uyarlanan ‘Açlık<br />

Oyunları’ (The Hunger Games)<br />

oldu. ‘Katniss Everdeen’ karakteri<br />

için seçildiğini İngiltere’deyken<br />

telefonla öğrenen Lawrence,<br />

verdiği röportajlarda “Önce<br />

inanamadım. Çünkü 12 yaşında<br />

birini canlandıracaktım ve bu rol<br />

için 10 yaş büyüktüm, saçlarım<br />

sarıydı. Yapımcımız “Yapabilirsin”<br />

dedikten sonra hemen gidip<br />

saçlarımı koyuya boyattım ve<br />

Katniss’in ruh haline büründüm”<br />

diyor. Filmin vizyona girmesiyle<br />

bir anda dünya çapında tanınan<br />

bir aktrise dönüşen güzel yıldız,<br />

aynı yıl başrollerini Bradley<br />

Cooper ile paylaştığı ‘Umut<br />

Işığım’ (Silver Linings Playbook)<br />

isimli filmle 22 yaşında ‘En İyi<br />

SİNEMA<br />

Kadın Oyuncu’ dalında Akademi<br />

Ödülü’nü kucaklayan en genç<br />

ikinci isim oldu. Filmde kocasını<br />

kaybettikten sonra ruhsal dengesi<br />

bozulan ‘Tiffany’ karakterini<br />

kendine özgü üslubu ve mizah<br />

yeteneğiyle yorumlayan Lawrence,<br />

komedi türünde ne kadar<br />

yetenekli olduğunu da böylece<br />

gözler önüne serdi. 85. Akademi<br />

Ödül Töreni’nde ödülünü<br />

almak için sahneye çıkarken<br />

merdivenlere takılıp düşen güzel<br />

yıldız, gülerek ayağa kalktıktan<br />

sonra “Orada düştüğüm için<br />

üzülmeyeyim diye ayakta<br />

alkışlıyorsunuz, biliyorum. Bu çok<br />

utanç verici, ama çok teşekkür<br />

ederim. Aynı kategoride yarıştığım<br />

tüm aktrisleri tanımak harikaydı.<br />

Bu tecrübeyi unutulmaz kıldınız”<br />

diyerek konuşmasını sürdürmüş<br />

ve sempatik tavırlarıyla törendeki<br />

herkesin ilgi odağı olmuştu.<br />

2014<br />

2014<br />

2013<br />

2013<br />

2013<br />

2013<br />

2010<br />

2008<br />

Dönüm Noktası<br />

ÖNEMLİ ÖDÜLLERİ<br />

Altın Küre- En İyi Yardımcı<br />

Kadın Oyuncu Ödülü,<br />

‘Düzenbaz’(American Hustle)<br />

BAFTA- En İyi Yardımcı<br />

Kadın Oyuncu Ödülü,<br />

‘Düzenbaz’(American Hustle)<br />

OSCAR- En İyi Kadın Oyuncu<br />

Ödülü, ‘Umut Işığım’(Silver Linings<br />

Playbook)<br />

Altın Küre- En İyi Kadın Oyuncu<br />

Ödülü/ Müzikal- Komedi, ‘Umut<br />

Işığım’(Silver Linings Playbook)<br />

Bağımsız Ruh Ödülleri - En İyi<br />

Kadın Oyuncu, ‘Umut Işığım’(Silver<br />

Linings Playbook)<br />

Film Eleştirmenleri Birliği En İyi<br />

Oyuncu Kadrosu Ödülü, ‘Umut<br />

Işığım’(Silver Linings Playbook)<br />

NBR Ödülleri- En İyi Çıkış Yapan<br />

Oyuncu, ‘Gerçeğin Parçaları’<br />

(Winter’s Bone)<br />

Venedik Film Festivali- Marcello<br />

Mastroianni Ödülü, ‘Aşk Ateşi’<br />

(The Burning Plain)<br />

19 www.mybilet.com


SİNEMA<br />

NESLİNİN EN PARLAK YILDIZI SEÇİLDİ<br />

2008 yılında ‘Aşk Ateşi’<br />

(The Burning Plain) isimli<br />

dram türündeki filmde<br />

Kim Basinger ve Charlize<br />

Theron ile kamera karşısına<br />

geçen güzel yıldız, canlandırdığı<br />

‘Mariana’ rolüyle Venedik Film<br />

Festivali’nde ‘Marcello Mastroianni’<br />

ödülünün sahibi oldu. Ve bir yıl<br />

sonra bu kez usta oyunculardan<br />

Mel Gibson ve Jodie Foster<br />

ile ‘Kukla’ (The Beaver) isimli<br />

filmde rol aldı. Kariyerinde<br />

hızla yükselen Lawrence, 2011<br />

yılında Sundance Film Festivali<br />

tarafından ‘En İyi Film’ seçilen<br />

‘Gerçeğin Parçaları’nda (Winter’s<br />

Bone) başrolü kaptı ve sergilediği<br />

performansla Altın Küre ve Oscar<br />

ödüllerine aday gösterildi. Hatta<br />

bu filmden sonra güzel yıldızla<br />

karşılaşan usta yönetmen Steven<br />

Spielberg’ün onu durdurup “Sen<br />

şu Jennifer Lawrence mısın?” diye<br />

sorduğu söyleniyor… Verdiği<br />

röportajlarda ‘Gerçeğin Parçaları’<br />

Kariyeri<br />

isimli filmde canlandırdığı sert ve<br />

azimli genç kız ‘Ree’ için oyuncu<br />

kadrosuna kendisini zorla kabul<br />

ettirdiğini belirten Lawrence,<br />

“Ree’nin ‘Hayır’ı yanıt olarak kabul<br />

etmemesinden ve inadından çok<br />

etkilendim. Seçmelerin yapılacağı<br />

Kanada’ya en çirkin halimle<br />

gittim. Bir hafta boyunca ne saçımı<br />

yıkadım ne de makyaj yaptım.<br />

Çok yorgundum, ama sonunda<br />

her şeye değdi” diyor. ‘Gerçeğin<br />

Parçaları’ndaki performansı ona<br />

Oscar sezonunu başlatan ‘ABD<br />

Ulusal Eleştirmenler Birliği Ödülü’(<br />

NBR) dâhil toplam yedi ödül<br />

kazandırdı. ‘Umut Işığım’ isimli<br />

filmde kendisinden 16 yaş büyük<br />

rol arkadaşı Bradley Cooper ile sıkı<br />

dost olan Lawrence, ünlü aktörle<br />

‘Düzenbaz’ (American Hustle)<br />

isimli film için yeniden kamera<br />

karşısına geçti. Set aralarında<br />

birbirlerinden hiç ayrılmayan<br />

ikilinin geçtiğimiz aylarda aralarının<br />

Cooper’ın yeni sevgilisi Suki<br />

Waterhouse yüzünden bozulduğu<br />

iddia edilmişti. Söylentilere göre<br />

yakışıklı aktör, Waterhouse’u<br />

görebilmek için her fırsatta onun<br />

yanına gidiyor ve Lawrence da bu<br />

duruma içten içe üzülüyormuş…<br />

Ayrıca cipse olan zaafı yüzünden<br />

‘Düzenbaz’ın çekimlerde sürekli<br />

elbiselerini kirleten Lawrence<br />

için setin kostüm departmanı<br />

“Çareyi aynı elbiseden birkaç adet<br />

üretmekte bulduk” diyor. Doğallığı<br />

ve esprili mizacıyla sekiz yıllık<br />

kariyerinde birçok prestijli ödülün<br />

sahibi olan güzel yıldız, geçtiğimiz<br />

yıl Time Dergisi’nin hazırladığı<br />

‘Dünyanın En Etkili 100 Ünlüsü’<br />

listesinde kendisine yer bularak<br />

sektördeki yaşıtlarına da fark attı.<br />

20 www.mybilet.com


MUTLULUK POZU VERMEKTEN YORULDU<br />

İsmi, kendisi gibi genç ve başarılı<br />

bir oyuncu olan Nicholas Hoult<br />

ile anılan Lawrence, yakışıklı<br />

aktörle 2011 yılında rol aldığı<br />

serinin ilk filmi ‘X-Men: Birinci<br />

Sınıf’ın (X-Men: First Class) setinde<br />

tanıştı. Üç yıl süren birlikteliklerini<br />

geçtiğimiz yılın başlarında<br />

noktalayarak dost olarak kalmaya<br />

karar veren ünlü çift, kısa bir süre<br />

sonra ikinci filmin çekimleri için<br />

tekrar bir araya geldi ve haklarında,<br />

ilişkilerinin kaldığı yerden devam<br />

ettiği yönünde haberler çıktı.<br />

Filmin galasında oyunculukları<br />

hakkında birbirlerine övgüler<br />

yağdırsalar da ayrılma nedenlerinin<br />

Hoult’un Lawrence’ın yakın<br />

arkadaşı Kristen Stewart’a duyduğu<br />

ilgi yüzünden olduğu söyleniyor.<br />

Verdiği röportajlarda gitar çalmayı<br />

sevdiğini ve Coldplay’in şarkılarını<br />

çok beğendiğini söyleyen Lawrence,<br />

ilk kez iki ay önce İngiliz rock<br />

grubunun Londra’daki konserinde<br />

kendisinden 13 yaş büyük<br />

grubun solisti Chris Martin ile<br />

görüntülenmiş ve birlikte oldukları<br />

yönündeki iddiaları yanıtsız<br />

bırakmıştı. E! Online’a konuşan<br />

ünlü müzisyenin yakın bir arkadaşı<br />

ise Martin’in 10 yıllık eşi Gwyneth<br />

Paltrow’dan ayrıldıktan sonra<br />

teselliyi güzel yıldızda bulduğunu<br />

doğrulamış ve sözlerini şu şekilde<br />

sürdürmüştü “Zamanlarının<br />

çoğunu beraber geçiriyor ve tatile<br />

çıkıyorlar. Gwyneth kontrol<br />

delisiyken, Jennifer olayları akışına<br />

bırakıyor ve kim olduğunu hiç<br />

umursamıyor…”İlişkisini basından<br />

gizli yaşamayı tercih eden Lawrence,<br />

geçtiğimiz günlerde dört aylık<br />

birlikteliklerini noktalama kararı<br />

aldı. Ünlü müzisyen, ayrıldığı eşi<br />

SİNEMA<br />

Gwyneth Paltrow’a Los<br />

Angeles’taki meşhur suşi<br />

restoranı Katsuya’da<br />

sürpriz bir doğum günü<br />

partisi düzenlemiş ve<br />

yemek sırasında samimi<br />

görüntüler vermişti. Aynı<br />

akşam Martin, Paltrow’un<br />

yanağını nazikçe okşarken<br />

objektiflere yakalanırken<br />

Lawrence ise Los<br />

Angeles’taki bir restoranda<br />

arkadaşlarıyla yemek<br />

yerken görüntülenmişti…<br />

Bu haberlerin basına<br />

yansımasının ardından<br />

kararını açıklayan<br />

Lawrence “İlişkimiz<br />

gereğinden fazla karmaşık bir<br />

hâl almıştı. Sorun Chris değil,<br />

bizdik” diyerek açıklamada bulunsa<br />

da, güzel yıldızın MailOnline’a<br />

konuşan yakın bir arkadaşı<br />

durumun aslında göründüğü<br />

gibi olmadığını, Jennifer’ın<br />

Chris’in ailesine mutluluk pozu<br />

vermekten yorulduğunu iddia<br />

etmişti. Geçtiğimiz günlerde<br />

Vanity Fair Dergisi’ne kapak olan<br />

güzel yıldız, röportajında ilham<br />

aldığı oyuncuların Meryl Streep,<br />

Cate Blanchett, Jeff Bridges<br />

ve Marion Cotillard olduğunu<br />

dile getirdi. Tüm zamanların en<br />

iyi komedyenlerinden olan 67<br />

yaşındaki Larry David’e de uzun<br />

zamandır âşık olduğunu belirten<br />

Lawrence’a usta aktörden yanıt<br />

gecikmedi “Jennifer, akıllı bir<br />

çocuk. Ama ne yazık ki aramızda<br />

43 yaş fark var. Yine de onur<br />

duydum…” Verdiği röportajlarda<br />

ünlü olmak istemediğini belirten<br />

güzel yıldız, son zamanlarda şöhretle<br />

başa çıkmakta oldukça zorlanıyor.<br />

Ron Rash’in aynı adlı<br />

romanından uyarlanan filmde<br />

yeni evli bir çifti canlandıran<br />

Jennifer Lawrence ve Bradley<br />

Cooper ikilisi, daha önce ‘Umut<br />

Işığım’ ve ‘Düzenbaz’ isimli<br />

filmlerde de birlikte rol almıştı.<br />

Özel hayatı<br />

Geçtiğimiz aylarda aralarında<br />

Lawrence’ın da bulunduğu birçok<br />

ünlü yıldızın iCloud hesapları<br />

hacklenmiş, özel ve uygunsuz<br />

görüntüleri internete sızdırılmıştı.<br />

Bu skandalın ilk mağdurlarından<br />

olan Lawrence, konuyla ilgili<br />

uzunca bir süre sessizliğini korudu.<br />

Geçtiğimiz haftalarda Vanity Fair<br />

Dergisi’ne yaptığı açıklamada<br />

olayın şokunu atlattığını ve yanlış<br />

bir şey yapmadığını dile getiren<br />

güzel yıldız “Yaşananlar bir skandal<br />

değil, seks suçuydu. Çok korktum,<br />

çünkü tüm bu olanların kariyerimi<br />

nasıl etkileyeceğini bilmiyordum.<br />

Kamuya mâl olmuş biri olabilirim,<br />

ama söz konusu olan benim<br />

vücudum… Önceleri açıklama<br />

yapmaktan kaçındım, çünkü kalemi<br />

her elime aldığımda ağlamaya<br />

başlıyor ve çok sinirleniyordum. En<br />

zor yanı da tüm bu yaşadıklarımı<br />

babama anlatmaktı. Eğer babamla<br />

kariyerim arasında bir tercih<br />

yapmak zorunda kalsaydım, kararım<br />

kesinlikle ailemden yana olurdu”<br />

diyor.<br />

21 www.mybilet.com


SİNEMA<br />

Sevim Gözay<br />

sevim.gozay@mybilet.com<br />

Sunay Akın’la ‘İncir Reçeli 2’ seansı:<br />

“DÜNYAYA BİR DAHA GELSEM<br />

CHARLIE CHAPLIN OLURUM”<br />

Bugünkü röp-seans konuğum ünlü<br />

şair, yazar, araştırmacı, anlatıcı<br />

ve Oyuncak Müzesi’nin kurucusu<br />

Sunay Akın. Kendisini sinemada<br />

en son Cem Yılmaz filmi ‘Pek<br />

Yakında’da gördük. Sıcağı sıcağına<br />

buluşmayı teklif ettim hemen. Çok<br />

geçmeden bir öğlen matinesinde<br />

buluştuk ve ‘İncir Reçeli 2’yi<br />

izledik. Film bitince, jeneriğin<br />

son saniyesine kadar kalkmadı<br />

yerinden. Salondan en son biz çıktık<br />

ve doğruca Göztepe’deki Oyuncak<br />

Müzesi’ne yollandık. Orada bana<br />

göstereceği çok özel bir şey vardı.<br />

Müzeyi kurduğundan beri aradığı,<br />

dünyada üretilen ilk Şarlo bebeği!<br />

Önce birer çay söyledik, sonra ben<br />

sordum o anlattı. İstanbul’dan girip<br />

Trabzon’dan, Paris’ten, Osmanlı’dan<br />

çıkaran bir zamanda yolculuğa<br />

hazır mısınız? İşte kayıt!<br />

23 www.mybilet.com


SİNEMA<br />

Öncelikle, nasıl buldunuz<br />

‘İncir Reçeli 2’yi?<br />

İlkinden başlayayım.<br />

Birinci filmi, okyanus aşırı<br />

bir seyahatte uçakta seyrettim ve<br />

çok beğendim. Ev yapımı, konserve<br />

olmayan bir reçel tadındaydı<br />

‘İncir Reçeli’. İkincisini de seninle<br />

izledik şimdi. Ve ben hayatımda bu<br />

şartlarda ilk defa film izledim!<br />

Hangi şartlar?<br />

Sen programlarını, kalemini,<br />

düşüncelerini çok takdir ettiğim<br />

bir insansın ve biz seninle ilk<br />

defa oturduk. Ve neredeyse hiç<br />

konuşmadan bir film izledik, bir<br />

arkadaşlık başlattık!<br />

Ne mutlu :) Memnun musunuz<br />

filmden?<br />

İkinci film olunca önce bir<br />

şüphe oldu, acaba konserveye mi<br />

dönüyoruz? Çünkü bir filmin<br />

ilki güzel olunca, ikincisi zorlama<br />

mı sipariş mi? Öyle kaygılarla<br />

girdim. Sanırım seyirci de bu<br />

kaygıları güdüyordur. Ama izledim<br />

ve bunun da ilki gibi ev yapımı<br />

olduğunu söyleyebilirim. Çok<br />

beğendim. Öncelikle kadın oyuncu<br />

(Şafak Pekdemir) çok başarılıydı.<br />

Görüntü yönetmeni muhteşemdi.<br />

Yerleştirmeler o kadar güzeldi,<br />

devamlılık o kadar iyiydi ki.<br />

Senaryo beni hiç şaşırtmadı, fakat<br />

izletti ve beğendirdi. Oysa ben<br />

şaşırmayı severim, buna rağmen<br />

beğendim. Görsel zenginlik, oyun<br />

gücü, metaforlar ve hayvanları hele<br />

karıncaları, köpeği kullanması çok<br />

güzeldi. Bir aşk öyküsü ve etkiledi<br />

gerçekten. Hele ki birinci filmden<br />

sonra bunu çekmek, gerçekten<br />

takdir edilmesi gerektiğini<br />

gösteriyor.<br />

Bir başka filmde de sizi<br />

görüyoruz... Kısa da olsa, ‘Pek<br />

Yakında’da yer aldınız. Nasıl<br />

gelişti olaylar?<br />

Tamamıyla Cem Yılmaz’ın<br />

düşüncesidir. Ve çok teşekkür<br />

ediyorum kendisine, müzeciliğe<br />

verdiği değer için.<br />

İzlediniz mi filmi?<br />

İzledim, mükemmel. En kötüsü<br />

bendim! (Kahkahalar) Şöyle; bir<br />

gün müzeye geldi ve uzun uzun<br />

konuştuk. Bana o filmi nasıl<br />

düşündüğünü ve ne yapmak<br />

istediğini anlattı. Ve “Sana da<br />

yer vermek istiyorum Sunay<br />

ağabey ve müzeye” dedi. Bu çok<br />

güzel bir incelik, Cem Yılmaz<br />

böyle bir insan, ince ruhlu biri.<br />

Sinema dili içindeki esprilerini<br />

de çok beğeniyorum, o ironik<br />

yanını, göndermelerini. Ve<br />

‘Pek Yakında’nın ilk sahnesi de<br />

burada çekildi, biliyor musun? Ki<br />

filmde çok fazla sürpriz vardı. Bu<br />

duygularla izledim ben ve çok çok<br />

beğendim.<br />

24 www.mybilet.com


SİNEMA<br />

"Sinemayı var eden adam, George Melies..."<br />

Siz müzede bir şey<br />

anlatıyorsunuz filmde ve onlar<br />

“Tamam abi, tamam” deyip<br />

kaçıyorlar ve siz hâlâ anlatırken<br />

kalakalıyorsunuz. Bir filme böyle<br />

geçmek ne hissettirdi peki?<br />

Çok güzel (Gülüyor). Benim<br />

televizyonda yapılan çok başarılı<br />

taklitlerim var, çok hoşuma gidiyor.<br />

Yavuz yaptı, Şahan yaptı, Okan<br />

Çabalar yaptı. Hepsinde ortak<br />

metafor bu zaten. Karikatürize<br />

edilmiş halimi çok seviyorum ben,<br />

çünkü karikatürü çok seviyorum.<br />

Karikatürün yapılıyorsa eğer<br />

taklidin yapılıyorsa, bu senin<br />

özgün olduğunu gösterir. Bütün<br />

arkadaşlara teşekkür ediyorum.<br />

Cem de bunu ortaya koydu. Ama<br />

bu sefer farkı şuydu, onu ben<br />

oynadım. (Kahkahalar) Bu da<br />

Cem’in yaratıcılığı. Çok güzel geri<br />

dönüşler aldım.<br />

“İSTANBUL’DAKİ İLK<br />

ARKADAŞIM, BİR ÇOCUK YILDIZ”<br />

Sinemaya hayatınızda ilk ne<br />

zaman, nerede gittiniz?<br />

Çok iyi hatırlıyorum. Filmin<br />

içeriği konusunda pek emin<br />

değilim, fakat Trabzon’da Saray<br />

Sinemasında, 7 numaralı locada<br />

seyrettim. 5-6 yaşındayken, annem<br />

babam, ağabeyim. Aile locaları<br />

vardı benim çocukluğumda ve<br />

o loca her cumartesi akşamı<br />

bize ayrılırdı. Aslında bir de<br />

hatırladığım, sinemayı hiç<br />

sevmediğimdir…<br />

Aa! Neden?<br />

Çünkü kadınlar matinesi vardı<br />

yine cumartesileri, öğle saatlerinde.<br />

Her cumartesi iki defa gidiyoruz<br />

yani sinemaya. Annem erkenden<br />

giderdi, çünkü ortada oturur ve<br />

en iyi oradan seyretmeyi isterdi.<br />

Erkenden gidiyorsun, kimse yok!<br />

Gider otururduk orta koltuğa, boş<br />

boş beklerdik. Çünkü sonra tıklım<br />

tıklım olurdu, koridora bile iskemle<br />

atarlardı.<br />

Neler izleniyor?<br />

Kadınlar matinesi hep Türk filmi,<br />

akşamları ise yabancı filmler.<br />

Büyülü bir sinema anısı<br />

istiyorum öyleyse…<br />

İstanbul’a 10 yaşımdayken<br />

göç ettiğimizde yerleşmek üzere,<br />

Çiçekçi’de oturuyorduk. Annem<br />

evi yerleştiriyor bir ağustos günü,<br />

yaz. “Hadi çocuklar siz evde<br />

durmayın” dedi, ağabeyimle çıktık<br />

biz sokağa. Duvara yaslı beyaz<br />

bir bisiklet gördüm. Taşradan<br />

gelmiş bir çocuk ve beyaz bir<br />

bisiklet, düşünsene! Uzun uzun<br />

baktım bisiklete ve nefis bir koku!<br />

Duvarın üstünde hanımeliler.<br />

İlk defa duyuyorum kokusunu,<br />

bizim Trabzon’da hanımeli<br />

“BİZİM KUŞAĞIN OYUNLARINDA SİNEMA ÇOK<br />

ÖNEMLİYDİ. VİZYONDA HANGİ FİLM VARSA BİZ<br />

ONU OYNARDIK. GANGSTER FİLMİYSE GANGSTER,<br />

TARZAN’SA TARZAN, KOVBOY FİLMİYSE KOVBOY-<br />

KIZILDERİLİ OLURDUK.”<br />

25 www.mybilet.com


SİNEMA<br />

olmaz. Ve bir ses, “Binmek<br />

ister misin?”… Arkama dönüp<br />

bakınca ne gördüm? Ömercik!<br />

Çocuk oyuncu Ömer Dönmez.<br />

İstanbul’daki ilk arkadaşım. Bana<br />

verdi sonra o bisikleti. Filmlerinde<br />

göründüğünden de iyi kalplidir.<br />

FİLMLERDEKİ İSTANBUL AŞKI<br />

Yeşilçam’la aranız nasıldı?<br />

Türk filmlerinde ben hep<br />

İstanbul’a bakardım Sevim. Çok<br />

anlayamazdım öyle aşk filmleri<br />

falan ama İstanbul… Bayılırdım.<br />

Arabalarıyla, evleriyle, parklarıyla,<br />

Galata Köprüsü’ndeki sesleriyle,<br />

Galata Kulesi, Kız Kulesi. Hep<br />

onu seyrederdim. Anadolu’da<br />

doğan, taşrada doğan çocuklar,<br />

İstanbul’da doğanlardan daha çok<br />

severler bu kenti. Niye, çünkü<br />

biz İstanbul’u sinemada gördük,<br />

hayal dünyasında. Biz orada olmayı<br />

hep hayal ettik, ona kavuşmak<br />

istedik. Ben cebimde İstanbul’u<br />

hep biriktirdim sonra. Kibrit<br />

kutularının üstünde İstanbul’un<br />

resimleri vardı. Onları cebime<br />

koyardım, koşup oynarken arada<br />

bir çıkarıp bakar mutlu olurdum.<br />

O da filmin bir karesi gibiydi sanki<br />

cebimde, İstanbul.<br />

Aktörlerden favorileriniz?<br />

Bir Samiz Hazinses, bir Cevat<br />

Kurtuluş, bir Yadigâr Ejder, bir<br />

Münir Özkul. Bunlar büyük<br />

oyunculardı. Hep<br />

karakter rollerde<br />

oynayanlar var<br />

ya o arkada<br />

kalanlar, onlar<br />

ne güzel insanlar.<br />

Neler katmışlar<br />

filmlere, ne büyük<br />

oyunculuklar.<br />

Senaryo güçlü<br />

değildi, filmin<br />

nereye gideceği<br />

belliydi ama<br />

tutuyordu bizi<br />

o perdenin<br />

karşısında! Oyun<br />

gücü işte o!<br />

Sinemayla<br />

ilgili en büyük<br />

özleminiz?<br />

Yazlık sinemalar<br />

çok güzeldi<br />

hayatımızda. Bir<br />

kere gidip bir<br />

yazlık sinemada<br />

İNTERNET<br />

GİŞESİ<br />

film seyretmek isterdim tekrar, o<br />

kadar güzeldi ki. Zeynepkamil’deki<br />

evimizin tam arkasında Yıldız<br />

Sineması vardı, yazlık. Arkasında da<br />

boş bir bostanlık vardı, arsa. Sabah<br />

erkenden kalkıp oraya giderdim.<br />

Çünkü makinist, gece kesilen<br />

filmin parçalarını duvardan aşağıya<br />

oraya atardı. Onları toplardım,<br />

biriktirirdim.<br />

Nasıldı yazlık sinemaların<br />

havası?<br />

Tam öpüşme sahnesi meselâ,<br />

biri boş şişe bırakır koltukların<br />

arasından lugu lugu ses çıkar,<br />

herkes güler. Sonra orası aslında<br />

görücüye çıkma yeridir, biliyor<br />

musun? Herkes hamam der,<br />

kızları görmeye oraya gidilir falan.<br />

Olur mu, esas yazlık sinemalar.<br />

Birileri bakarsın gelir böyle çok<br />

güzel giyinmişler, niye, çünkü<br />

kızı gösterecekler. Sonra, âşıkların<br />

yandığı yerdir yazlık sinema…<br />

Örneğin bir ağabeyimiz vardı,<br />

bir kıza âşıktı. Biz 12-13 yaşında,<br />

o 19-20. Bir gün geldi hiç<br />

unutmuyorum, sinemada iki koltuk<br />

önümüze oturdu. Sevdiği kız da<br />

arkalarda. O oturuşunu unutamam<br />

ben ya. Yan oturuyor böyle,<br />

SİTEYE<br />

GIT<br />

26 www.mybilet.com


SİNEMA<br />

perdede her bir şey olduğunda<br />

dönüp arkaya bakıyor, kızı görecek<br />

ya! (Kahkahalar) Film içinde film<br />

işte, küçük güzel mutluluklar<br />

bunlar.<br />

ŞARLO’NUN 100. YILI VE…<br />

Müze koleksiyonuna kattığınız<br />

son parça, Charlie Chaplin’in<br />

orijinal bebeği. Ve o artık sizde!<br />

Evet, Şarlo… Bu yıl Şarlo’nun<br />

100’üncü yılı. Ben Oyuncak<br />

Müzesi’ni kurmak için 25 yıldır<br />

oyuncak tarihiyle ilgili araştırmalar,<br />

çalışmalar yapıyorum. Gitmediğim<br />

müze, okumadığım kitap kalmadı<br />

neredeyse. Fotoğraflarda gördüm<br />

ilk o oyuncağı. Ve oyuncak<br />

müzesiyle ilgilenmeye başladığım<br />

andan itibaren hep onu aradım.<br />

Gittiğim her yerde sordum, kimse<br />

bilmiyor. Bir müzede, camekânın<br />

arkasında görmeyi çok istedim onu.<br />

Bir adet yapıldı çünkü bu oyuncak,<br />

Amerika’nın Schoenhut firması<br />

tarafından ve Chaplin’e armağan<br />

edildi. O oyuncağı bir kere görmeye<br />

razıyken… Geçtiğimiz aralıkta<br />

Teksas’ta, dünyanın en ünlü açık<br />

artırma firması o oyuncağı mezata<br />

koydu. Beni düşünsene!<br />

Nasıl geldi ABD’den buraya?<br />

Of, bir gelişi var. Özel bir bavul<br />

alındı, özel paketlendi ama ne<br />

paketlemek. Uçağın kara kutusu<br />

gibi. Ve kabinde geldi özel<br />

refakatçıyla.<br />

Ve kavuştunuz…<br />

O gelene kadar uyuyamadım<br />

Sevim.<br />

Nesini seviyorsunuz sizce<br />

Chaplin’i bu kadar? Sizi ona<br />

bağlayan ne?<br />

Çok güzel bir soru. Trabzon’da<br />

ben 8 yaşındayken, ilk sinema<br />

gösterisinin Paris’te Grand Cafe’nin<br />

bodrum katında Lumière Kardeşler<br />

tarafından yapıldığını biliyordum<br />

Sevim. Çünkü Trabzon’da, amatör<br />

sinema kulübü vardı. Trabzon öyle<br />

bir kentti ki o yıllarda, gidiyoruz<br />

bize önce sinemayı anlatıyorlar,<br />

tarihini bilgilerini veriyorlar. Sonra<br />

da filmler seyrettiriyorlardı sinema<br />

tarihinden. İlk orada gördüm<br />

Şarlo’yu. Ve başladım onun gibi<br />

yürümeye. Elime rahmetli dedemin<br />

bastonlarını alıp çevirerek ne<br />

vazolar kırdım, ne fırçalar yedim<br />

annemden.<br />

Kapıldı gitti çocuk!<br />

Tamamıyla. Onun gibi bıyıklar<br />

yapıp çıkıyorum sokaklara.<br />

Gördüğüm gazete, dergi<br />

fotoğraflarını kesip yapıştırıyorum<br />

defterlere. Sonra dünya görüşünü,<br />

düşüncesini öğrendikçe daha<br />

da çok sevdim. Ve asıl o zaman<br />

tanıdım onu. ‘Büyük Diktatör’<br />

filmindeki mesajları, 70’li yılların<br />

Türkiye’si, ‘NATO’ya Hayır’lar,<br />

27 www.mybilet.com


SİNEMA<br />

"Charlie Chaplin, geçtiğimiz<br />

yüzyılın en büyük sanatçısı"<br />

aydınlanmacı-devrimci-ilerici<br />

gelenekten gelen bir aile... Bütün<br />

bunlar birbiriyle örtüştü. Bizim<br />

kuşak anne babalarımız çok büyük<br />

insanlar, çok şey borçluyuz onlara.<br />

Bir gün onların filmleri yapılmalı,<br />

onlar anlatılmalı. Hep İstanbul’dan<br />

bakıldı. ‘Köyden geldim şehre’<br />

insanlar olarak algılandı onlar hep.<br />

Bu değil ya, onları oldukları yanıyla<br />

anlat.<br />

Anadolulu ‘cumhuriyet ailesi’<br />

gerçeği anlatılmadı diyorsunuz<br />

sinemada, hep arabesk<br />

penceresinden bakıldı?<br />

Bravo! Çok güzel söyledin.<br />

Trabzon’da neler öğrendiğimi<br />

sana söyledim az önce. Bugün<br />

İstanbul’un Kadıköy’ünde bile<br />

çocuklar için böyle bir kulüp,<br />

dernek yok.<br />

“SİNEMA OYUNCAKTAN DOĞDU!”<br />

Birikim ve bilginizle<br />

aydınlatacağınızı düşünüyorum.<br />

Sinemanın doğduğu günlere<br />

gidelim mi biraz?<br />

1830’lu yıllarda İngiltere’de<br />

bir oyuncak ortaya çıktı. Optik<br />

“BÜTÜN SANAT DALLARI ARASINDA, GEÇTİĞİMİZ<br />

YÜZYILIN EN ÖNEMLİ SANATÇISI CHARLIE CHAPLIN.<br />

HAYRANIYIM DEMİYORUM, HAYRANLIKTAN ÖTE BİR<br />

ŞEY BU. ONUN ADIM ATTIĞI HER YERDE GEZDİM<br />

BEN. DÜNYAYA BİR DAHA GELSEM CHARLIE<br />

CHAPLIN OLURUM.”<br />

bir oyuncaktır bu, ‘Zootrope’.<br />

Bir silindir, üstü açık. Silindirin<br />

çeperinde (etrafında) kesikler<br />

var, düzenli bir şekilde. Silindirin<br />

ortasına, örneğin bir insanın<br />

koşuşunu gösteren karelerden<br />

oluşan bir resim bandı konuyor.<br />

Sonra silindir çevriliyor ve o<br />

kesiklerden-yarıklardan baktığında,<br />

içerideki resim hareket ediyormuş<br />

gibi görünüyor! 1850’li yıllarda,<br />

Victoria Dönemi’ne doğru başka<br />

bir oyuncak ortaya çıkıyor,<br />

‘Büyülü Fener’/’Laterna Magica’.<br />

Küçük bir soba düşün, içinde ateş<br />

yanıyor, dışında bir mercek var.<br />

Resimli renkli camlar, mercekle<br />

ateş arasına konuyor. Ne oluyor?<br />

Görüntü duvara yansıyor! İşte<br />

‘Sinematograf’ / ‘Cinematographe’<br />

bu iki oyuncağın birleşmesidir.<br />

Sinema, oyuncaktan doğmuştur.<br />

Ve bu müzede, İstanbul Oyuncak<br />

Müzesi’nde bu iki oyuncak da<br />

var…<br />

Hem Zootrope, hem de Laterna<br />

Magica?<br />

Tabii! Birazdan göstereyim sana.<br />

Bir oyun olarak doğdu aslında<br />

sinema. Lumière Kardeşlerin<br />

yaptığı, şimdiki gibi bir sinema<br />

değil ki. Gidip garda treni çekip<br />

koyuyorlar o kadar.<br />

Osmanlı’da neler oluyor o ara?<br />

Biz kendi aydınlanma tarihimizi<br />

hiç bilmiyoruz Sevim. ‘Mahya’<br />

deyince aklına ne gelir meselâ?<br />

1721 yılından sonra Ramazan ikiye<br />

bölünüyor mahyalarda. İlk 15 gün<br />

yazı, ikinci 15 gün resim yapılıyor<br />

kandillerle ateşlerle o mahyalarda.<br />

Ve 1870’li yılların başında<br />

Abdüllatif Efendi adlı mahyacı,<br />

Süleymaniye Camii’nin üç şerefeli<br />

28 www.mybilet.com


SİNEMA<br />

"Ömercik (Ömer Dönmez), benim<br />

İstanbul'daki ilk arkadaşım"<br />

minarelerine bir mahya kuruyor.<br />

En üstte at arabası, orta şerefedeki<br />

kandillerde köprü resmi, en aşağıda<br />

da kayıklar ve balıklar…<br />

‘Sinema’ Grekçeden geliyor,<br />

‘kinema’, Türkçesi ‘hareket’.<br />

İlk ışıklı hareket gösterisi 1895<br />

Lumière Kardeşler. 1870’lerde<br />

o Ramazan günü Abdüllatif<br />

Efendi’nin mahyasına bakanlar,<br />

at arabasının köprü üstünde,<br />

kayıklarla balıkların da köprü<br />

altında hareket ettiğini görüyorlar!<br />

Ne bu? Sinemanın kökeni ışıkoyunsa<br />

ne bu? Nerede şimdi<br />

mahyalar? Halbuki<br />

İstanbul’a özgüdür<br />

mahya, bizim<br />

buluşumuzdur.<br />

Batı’nın neon<br />

ışıkları varsa,<br />

İstanbul’un da<br />

mahya ışıkları<br />

vardır. Kendimiz<br />

bilmiyoruz ki<br />

dünyaya nasıl<br />

anlatacağız?<br />

Paris’teki o<br />

ilk gösterimden<br />

sonra neler<br />

oluyor, nasıl<br />

gelişiyor sinema?<br />

Lumière<br />

Kardeşlerin o<br />

ilk gösterisini<br />

izleyen bir adam!<br />

Sinemayı asıl o<br />

var etti, George<br />

Méliès. Çok<br />

zengin bir adam,<br />

hemen gidip bir<br />

“HABABAM SINIFI’NIN ÇEKİLDİĞİ VALİDEBAĞ’DAKİ<br />

ADİLE SULTAN KASRI’NA ADINI VEREN ADİLE<br />

SULTAN, SARAYA-HAREME PİYANOYU SOKAN İLK<br />

KADINDIR.”<br />

sinematograf alıyor ve denemeler<br />

yaparken kurguyu keşfediyor.<br />

DOLAYISIYLA DA KONULU FILMI…<br />

Evet! Malını mülkünü her<br />

şeyini sinemaya feda ediyor sonra.<br />

Tam bir maceraperest, stüdyolar<br />

kuruyor, iflas edip batıyor en<br />

sonunda da. Filmlerinde ikinci<br />

üçüncü rol verdiği bir kadının<br />

garda küçük bir büfesi var ki o<br />

kadın ona hep âşıkmış, Méliès<br />

farkında bile değil. Kadın orada<br />

iş veriyor Méliès’e, düşünebiliyor<br />

musun? Adam perişan. Ve o<br />

büfedeki halin bir fotoğrafı var<br />

bende. Ne satıyor dersin o kulübe?<br />

Ne satıyor?<br />

Oyuncak!<br />

İnanamıyorum…<br />

Ben mezarlıkları da çok severim<br />

Sevim. Mezarlar güzeldir,<br />

görmesini bilene. Çok giderim<br />

mezarlara, teşekkür ederim<br />

insanlara. Binlerce insana teşekkür<br />

ettim öyle, onlardan biri de<br />

Méliès. Paris’te Pérle-Lachaise’de<br />

görkemli anıt mezarların arkasında<br />

küçük, gariban bir mezarda yatar.<br />

Onunkine en yakın mezarlardan<br />

biri de kimin? Yılmaz Güney…<br />

KENT VE SINEMA<br />

Doğuşundan kısa süre sonra<br />

İstanbul’a geldi sinema ve nasıl<br />

etkiledi İstanbul’u?<br />

Çok farklı bir İstanbul çıktı<br />

ortaya. Çünkü sosyal hayat ikiye<br />

ayrılmıştı İstanbul’da. Bir yanda<br />

yarım kalmış bir Paris taslağı<br />

gibi duran Beyoğlu, öteki tarafta<br />

bütün geleneği göreniyle ve<br />

mahalle baskısıyla Osmanlı. Galata<br />

Köprüsü bu iki hayatı buluşturan<br />

mekândı. Bir kentin iki farklı<br />

dünyasını birleştiriyordu. Ve<br />

insanlar o köprüyü geçip tiyatroya<br />

29 www.mybilet.com


SİNEMA<br />

sinemaya gidiyorlardı. Dolayısıyla,<br />

kadın erkek ilişkisini, bir arada<br />

yaşama kültürünü öğreniyorlardı.<br />

Zaten sinemanın topluma,<br />

kente verdiği en önemli şey bu<br />

ilişkilerdir, demokrasi kültürüdür,<br />

kadın haklarıdır, toplumsal bir<br />

aydınlanma sürecidir bu aynı<br />

zamanda. Kültür saraydan çıkıyor<br />

ve hayata karışıyor. Son dönem<br />

sarayda bu zaten var, yapılan<br />

tablolara bakıyorsun, kadın erkek<br />

hep bir arada. Sonra sinemaya<br />

gidişler, düğüne gidişler gibi,<br />

insanlar çok daha güzel kıyafetlerini<br />

giyerek giderler öyle buluşurlardı.<br />

Bu bir nezaketti. Ne kadar uzağız<br />

hafızamızdan, belleğimizden değil<br />

mi?<br />

Sinema tarihinden çok oyuncak<br />

var mı müzenizde?<br />

Çok! 1894-95 yıllardan ilk<br />

çizgi roman kahramanı Yellow<br />

Kid’in oyuncağı ki sinema<br />

oyuncaklarının atasıdır. Sinemanın<br />

lokomotiflerinden Süperman’in<br />

1939 yılından ilk oyuncağı, Hulk’un<br />

ilk oyuncağı, Red Kit & Daltonlar,<br />

Temel Reis, Taş Devri, ilk Pinokyo,<br />

Pamuk Prenses ve Yedi Cüceler’in<br />

ilk oyuncakları, Walt Disney’in<br />

yaptığı ilk Mickey Mouse… Yani<br />

biz kendi alanından ilk örnekleri<br />

topluyoruz. Başka hiçbir yerde<br />

görülemeyecek şeyler. Örneğin<br />

‘Maymunlar Cehennemi’ filminin<br />

çekildiği yıl yapılan oyuncağı.<br />

İlk Batman, ilk Batman arabası,<br />

James Bond’un arabası Aston<br />

Martin, Jaws, Laurel-Hardy’nin<br />

oyuncakları, sinemanın ünlü çocuk<br />

yıldızı Shirley Temple… Önce<br />

sinema yapılır, sonra karakterlerin<br />

oyuncakları üretilir değil mi? Bir<br />

film hariç! E.T. Oyuncak olarak<br />

doğmuştur ve Spielberg onu görüp<br />

sevince sinemaya taşımıştır. 1982’de<br />

üretilen ilk oyuncağı da bizdedir.<br />

İzleyip de unutamadığınız bir<br />

film?<br />

“KENDİ SİNEMAMIZIN İLGİ GÖRMESİ BENİ ÇOK<br />

MUTLU EDİYOR. DAHA ÇOK OLANAK TANIMALIYIZ,<br />

SEYİRCİYLE HİÇ BULUŞAMAYAN FİLMLER VAR.”<br />

‘Cennet Sineması’ (‘Cinema<br />

Paradiso’, 1988). Müthiş bir<br />

filmdir, İtalya’da taşrada bir yere<br />

sinema geliyor ve bir çocuğun<br />

öyküsü… Hiç unutamam, çok<br />

seviyorum.<br />

Tek bir film yapma hakkınız<br />

olsa, neyin-kimin filmini yapmak<br />

istersiniz?<br />

Resneli Niyazi! II. Abdülhamit<br />

döneminde sarayın baskılarına,<br />

yasaklarına karşı 200 adamıyla dağa<br />

çıkan, Meclis açılsın diye mücadele<br />

veren ve II. Meşrutiyeti ilân ettiren<br />

büyük ‘hürriyet kahramanı’. Bizim<br />

Che Guevera’mızdır. Bugün<br />

demokrasiden, insan haklarından,<br />

eşitlikten, özgürlükten söz<br />

edenlerden kaç kişi tanıyor onu?<br />

Bu soru da bize ev ödevi olsun,<br />

sevgili MyBilet eDergiciler! Sunay<br />

Akın daha saatlerce konuşabilir<br />

ve biz hayretten hayrete düşerek<br />

dinleriz okuruz, ama finale geldik.<br />

Yeni sayıda bambaşka ilhamlarla<br />

buluşuncaya kadar heyecan dolu<br />

seyirler herkese!<br />

30 www.mybilet.com


SİNEMA<br />

DOĞAYA TAVRIMIZI UTANÇ<br />

VE VİCDAN DEĞİŞTİREBİLİR<br />

Yönetmen ve senarist Derviş Zaim’in doğa insan ilişkisini konu alan üçlemesinin<br />

ikinci filmi ‘Balık’, geçtiğimiz haftalarda vizyona girdi. Senaryonun çeşitli nedenlerle<br />

değiştiğini vurgulayan Zaim, “Başından itibaren yolunuzu şaşırtmayacak bir kutup<br />

yıldızınız olmalı. Bu projede benim kutup yıldızım, insanın ruhu ve kalbi arasındaki<br />

dengeydi” diyor.<br />

‘Balık’ filminin çıkış noktası neydi?<br />

Balık filmi için birçok kaynaktan esinlendim.<br />

Balıkçılıkla ilgili dinlediğim anekdotlar, denizle ve<br />

balıkçılıkla ilgili okuduğum anılar, gözlemlerim,<br />

bir armoni yaratmak konusundaki eğilimlerim bu<br />

senaryonun ortaya çıkışı üzerinde etkili oldular. Mesela<br />

senaryonun ilk taslaklarından birinde balık ve denizcilik<br />

bu denli baskın değildi. Sonradan senaryo epey değişti<br />

ve içine daha fazla balıkçılık atmosferini barındırır oldu.<br />

Bu değişikliklerden biri de filmin çekileceği<br />

şehirdi sanırım. Bir röportajınızda ‘Balık’ın önce<br />

bir Karadeniz filmi olacağını, fakat sonrasında<br />

çekimlerin Bursa’da yapılacağına karar verdiğinizi<br />

söylüyorsunuz. Neden<br />

bu karar değişikliğine<br />

vardınız?<br />

Az evvel dediğim<br />

gibi birçok faktör<br />

nihai yapı üzerinde<br />

etkili olur ve belli bir<br />

armoni yaratmak için<br />

birbirlerini etkilerler.<br />

Ancak başından<br />

itibaren sizin yolunuzu<br />

şaşırmamanıza<br />

yarayacak bir kutup<br />

yıldızınızın olması<br />

gerekir. Bu projede<br />

benim kutup yıldızım,<br />

insanın ruhu ve kalbi<br />

Zeynep Geylan<br />

zeynep.geylan@mybilet.com<br />

Derviş Zaim<br />

32 www.mybilet.com


SİNEMA<br />

arasındaki dengeye dair sorular sormaktı. Gerek<br />

manzarasının büyüleyiciliği, gerekse lojistik koşullar,<br />

mekâna dair subjektif bakışım, bende uyandırdıkları<br />

bu filmi, Karadeniz yerine Uluabat gölünde çekmeme<br />

neden oldu.<br />

Senaryo yazarken bir şehir üzerinden mi yola<br />

çıkıyorsunuz? Yoksa hikâye, şehri kendiliğinden mi<br />

belirliyor?<br />

Kimi zaman filmde kullanacağınız mekan nettir.<br />

Kimi zaman ise senaryo, üzerine akacağı en uygun<br />

mekanı bekler. Onu bulana kadar da yönetmene<br />

rahat vermez. Bu projede net olduğunu düşündüğüm<br />

mekân başlangıçta zannettiğim kadar net değilmiş ki;<br />

Uluabat gölünün varlığını fark eder fark etmez fikrimi<br />

değiştirdim. İtiraf etmeliyim ki çoğu zaman mekânların<br />

filmde bir karakter gibi kendini belli etmesini istiyorum.<br />

Bu nedenle dikkat etmeye gayret ediyorum.<br />

Doğaya dair tavrımızı ‘vicdan’ dışında pek az şey<br />

değiştirebilir<br />

Filmde, Kaya karakteri hasta kızını<br />

iyileştirebilmek için elinden geleni yapıyor. Hatta<br />

bir noktadan sonra avlanma yöntemlerini değiştirip<br />

doğanın dengesine müdahale etmeye başlıyor. Kaya<br />

bundan sonrasında nasıl bir yol izliyor?<br />

Kaya hırsı sonucunda ortaya çıkan olumsuz durumun<br />

farkına vardıktan sonra vicdan azabı duymaya başlıyor.<br />

İnanıyorum ki, bizi insan yapan şeylerin başında vicdan<br />

azabı duyma kapasitemiz gelir. Kaya, vicdan muhasebesi<br />

yaptıktan sonra, değişmek ve zarar verdiği yakınlarından<br />

özür dilemek istiyor. Hatasını telafi etmesi belki zordur<br />

ama duyduğu utanç nedeniyle kendini değiştirecek bir<br />

mekanizmayı harekete geçiriyor. Aslında vicdan ile ilgili<br />

33 www.mybilet.com


SİNEMA<br />

bir film yaptığımı düşünüyorum. Çünkü doğaya dair<br />

tavrımızı utanç duygusu ve vicdan dışında pek az şey<br />

değiştirebilir.<br />

Yeşilçam’da bir karakter ya kötüdür ya da iyidir.<br />

Burada iyi ve kötüyü aynı karaktere yükleyerek<br />

vermek istediğiniz mesaj nedir?<br />

İnsanın ne saf kötü, ne de saf iyi olduğunu, her iki<br />

kategorinin değer ve özelliklerini kendi içinde ama<br />

az ama çok barındırdığını düşünüyorum. Karton<br />

karakterler değil de içinde hem iyi hem de kötü<br />

özellikleriyle birlikte yaşayan insanlar çizmek istedim.<br />

Bu neden dolayısıyla Kaya karakterini siyah ve beyaz<br />

olarak değil de gri olarak çizmek bana daha cazip geldi.<br />

Bursa Gölyazı’da gerçekleştirilen çekimlerde<br />

Gölyazı sakinlerinin desteğini<br />

gördünüz mü?<br />

Gölyazı sakinleri bizi içtenlikle<br />

desteklediler. Rahat çalıştığımız bir<br />

mekân oldu. Celil Evim, Mustafa<br />

Topsezer ve adını sayamayacağım<br />

bir sürü insanın destek ve yakınlığını<br />

gördük. Gölyazı Halkına ve Nilüfer<br />

Belediyesi’ne teşekkür ederiz.<br />

Altın Koza Film Festivali’nde<br />

yarışan ‘Balık’, ‘En İyi Senaryo<br />

Ödülü’nü aldı. Filmin festival<br />

yolculuğu nasıldı?<br />

Festivallerdeki her jüri sübjektif bir<br />

kararlar zinciri üretir. Bu jüri de kendi<br />

kriterleri uyarınca sübjektif kararlar aldı.<br />

‘Altın Koza Film Festivali’nin Türk<br />

Sinemasındaki yerini değerlendirecek<br />

olsanız neler söyleyebilirsiniz?<br />

‘Antalya Altın Portakal Film<br />

Festivali’nin geçen senelerdeki<br />

bocalamaları nedeniyle ‘Adana Altın<br />

Koza Film Festivali’ göreli olarak daha<br />

öne çıkmış bir festival görünümü<br />

kazandı. Bu fikri ileri sürenlere rastlamak<br />

mümkündür. Ben ‘Adana Altın Koza<br />

Film Festivali’ ile ilgili bu saptamanın<br />

yanı sıra festivalin çeşitli farklı sinemasal<br />

yönelimleri bir arada tutmak gibi bir<br />

tavrı olduğunu gözlemliyorum. Ama bu<br />

tavır Türk sinemasının son yıllardaki<br />

yelpazesinin izdüşümü gibi de duruyor.<br />

‘Festivalin kimliğini oluşturan net bir<br />

dere yatağından bahsetmek mümkün<br />

mü?’ ondan emin değilim.<br />

Filmlerimde ortak payda arama<br />

girişimi beni ürkütüyor<br />

Filmlerinizde farklı konulara değiniyorsunuz.<br />

Üstelik bu konuları farklı kültürlerden esinlenerek<br />

aktarıyorsunuz. Tüm filmlerinizi tek bir noktaya<br />

toplasak, onları ortak bir paydada buluşturabilir<br />

34 www.mybilet.com


SİNEMA<br />

miyiz?<br />

Arasak filmlerim arasında ortak bir payda bulur veya<br />

bulamasak bile inşa eder, o muhtemel ortak paydayı<br />

yaparız. Ama bu tür bir çaba, o filmlerin zenginliğini<br />

teşkil eden şeylerden biri olan çoklu ve çoğul yapılarını<br />

zedeleme tehlikesini barındırır mı diye korkuyorum.<br />

Bu nedenle de filmleri indirgemek hatasına düşmemek<br />

adına, böylesi bir ortak payda arama girişimi beni<br />

ürkütüyor. Elden geldiğince yapmamaya gayret<br />

ediyorum. Zaman zaman kendimi tutamayıp birkaç<br />

kelime etsem bile filmlerin ortak paydasını söylemek<br />

adına sarf ettiğim bu kelimelerin zaman içinde yerlerini<br />

başka kelimelere<br />

FİLMOGRAFİSİ<br />

bırakacağını<br />

2014 Balık<br />

bilerek<br />

2012 Devir<br />

konuşuyorum.<br />

Çünkü o filmleri<br />

2011 Gölgeler ve Suretler<br />

yorumlayan ben<br />

2008 Nokta<br />

bile zaman içinde<br />

2007 Cenneti Beklerken<br />

değişiyorum ve<br />

filmlere bakışım<br />

2003 Çamur<br />

da o oranda<br />

2002 Paralel Yolculuklar<br />

değişebiliyor. Bu<br />

2001 Filler ve Çimen<br />

çok da kötü değil.<br />

Çünkü filmlerin<br />

1996 Tabutta Rövaşata<br />

yaydığı enerjinin<br />

ÖNEMLİ ÖDÜLLERİ<br />

21. Adana Altın Koza Film Festivali/<br />

2014<br />

Balık En İyi Senaryo Ödülü<br />

32. Uluslararası İstanbul Film<br />

Festivali/ 2013<br />

Devir Ulusal Yarışma Jüri Özel Ödülü<br />

22. Ankara Uluslararası Film<br />

Festivali/ 2011<br />

Gölgeler ve Suretler En İyi Film<br />

Ödülü<br />

45. Antalya Altın Portakal Film<br />

Festivali/ 2008<br />

Nokta En İyi Yönetmen Ödülü<br />

4. Uluslararası Avrasya Film<br />

Festivali/ 2008<br />

Nokta Eleştirmenler Ödülü<br />

27. Uluslararası İstanbul Film<br />

Festivali/ 2008<br />

Nokta En İyi Türk Yönetmen Ödülü<br />

Venedik Uluslararası Film Festivali/<br />

2003<br />

Çamur Unesco Ödülü<br />

14. Orhan Arıburnu Ödülleri / 2003<br />

23. Siyad Türk Sineması Ödülleri/<br />

2001<br />

23. Siyad Türk Sineması Ödülleri/<br />

2001<br />

37. Antalya Altın Portakal Film<br />

Festivali/ 2000<br />

16. Uluslararası İstanbul Film<br />

Festivali/ 1997<br />

33. Antalya Altın Portakal Film<br />

Festivali/ 1996<br />

Çamur Mehmet Emin Toprak<br />

Ödülü<br />

Filler ve Çimen En İyi Yönetmen<br />

Ödülü<br />

Filler ve Çimen En İyi Senaryo<br />

Ödülü<br />

Filler ve Çimen En İyi Yönetmen<br />

Ödülü<br />

Tabutta Rövaşata Jüri Özel Ödülü<br />

Tabutta Rövaşata En İyi Senaryo<br />

Ödülü<br />

35 www.mybilet.com


SİNEMA<br />

başka bağlamlarda devam ettiğini gösteriyor.<br />

Filmlerinize verdiğiniz ‘Tabutta Rövaşata’, ‘Filler<br />

ve Çimen’ gibi ilginç isimler dikkat çekiyor. Film<br />

adlarını, senaryo ve çekimlerden önce mi sonra mı<br />

belirliyorsunuz?<br />

Çok sayıda isim alternatifi zaman içinde birbirleri ile<br />

yarışarak en sonunda tek bir isme doğru çevriliyorlar.<br />

Ama şunu söyleyebilirim, filmlerin isimleri bazen<br />

ilgili film bitmeden önce bazen de filmden sonra<br />

netleşebiliyor. ‘Filler ve Çimen’ adı, proje başlarken bile<br />

aşağı yukarı belliydi. Ama her proje böyle ta başından<br />

itibaren net bir isme sahip olamayabiliyor.<br />

İNTERNET<br />

GİŞESİ<br />

SİTEYE<br />

GIT<br />

‘DEVİR’ VE ‘BALIK’TAN SONRA YİNE BİR ‘HAYVAN’!<br />

Doğa insan ilişkisini konu alacak üçüncü filminize dair bilgi<br />

verebilir misiniz?<br />

Burada da yine ‘Devir’ ve ‘Balık’ adlı iki filmimde olduğu<br />

gibi bir hayvan yer alacak. İzleyenler hatırlayacaklardır.<br />

‘Devir’de koyun konu edinilmişken ‘Balık’ filminde adı<br />

üstünde balıklar kendilerine yer buldular. Bu yeni projemde<br />

de sürpriz olsun diye adını vermek istemediğim bir hayvan<br />

yer alacak.<br />

36 www.mybilet.com


SİNEMA<br />

Tuna Kiremitçi<br />

tuna.kiremitci@mybilet.com<br />

Yılın sürpriz filmi:<br />

Şahikalar<br />

Ahben Sonel ismi genç<br />

dimağlara yabancı gelebilir.<br />

Fakat sinemamızın<br />

mazisini bilen kemale<br />

ermiş sanatseverler onu şüphesiz<br />

hatırlayacaktır. Bilhassa 1970’li<br />

yıllarda yaptığı avangard,<br />

eksperimental ve melodramatik<br />

çalışmalarla bir hayli sükse<br />

yapmıştı.<br />

Bazıları ondan “Yerli Andy<br />

Warhol” diye sitayişle bahsederken<br />

bazıları da lalettayin yönetmen<br />

sayıp küçümsediler. Kesin olansa<br />

Sonel’in bir nevi harika çocuk, bir<br />

sinema fenomeni oluşudur.<br />

O vakitler ki Ulusal Sinemacılar-<br />

Sinematekçiler münakaşasının<br />

haricinde, kendine has ve gayet<br />

Avrupai bir üslup tutturmuştu.<br />

Bu onu hem hür hem de yalnız<br />

kıldı. Hatta denilebilir ki piyasadan<br />

uzak kalması da bu yalnızlığından<br />

dolayıdır.<br />

Yıllarca ortalarda görünmedi<br />

Sonel. Ta ki “Şahikalar-Kötülüğün<br />

Sonu” ufukta belirene kadar. Gerçi<br />

böyle bir senaryosunun olduğu<br />

70’lerden beri konuşulur dururdu.<br />

Ahben Sonel’in çekilmeyen filmi<br />

tam bir Yeşilçam efsanesiydi. Çiçek<br />

Bar’da kulaktan kulağa yayılmıştı.<br />

Önce başrol için düşünülen Enis<br />

Fosforoğlu’nun meşguliyetinden<br />

38 www.mybilet.com


SİNEMA<br />

dolayı ertelendiği konuşuldu, sonra<br />

hepten rafa kalkıp unutuldu proje.<br />

Meğerse uykuya yatmış, uyanacağı<br />

zamanı bekliyormuş.<br />

Uyuyan güzeli uyandıran, ismine<br />

camiamızda ilk defa rastladığımız<br />

prodüktör Zafer Yıldız. İşin aslı<br />

kendisi kimin nesi bilmiyoruz.<br />

Ama mühim olan böyle cesur<br />

müteşebbisleri aramızda görmemiz.<br />

Ne de olsa üzümünü yiyip bağını<br />

sormamak sinemanın fıtratında var.<br />

Gelelim “Şahikalar-Kötülüğün<br />

Sonu” filmine. Bir kere Ahben<br />

Sonel yıllar evvel yazdığı senaryoya<br />

sadık kalmış. Zaten kendisinin<br />

bu konudaki hassasiyetini bilen<br />

bilir. Yer yer “Dünyayı Kurtaran<br />

Adam” tarzı bir “B Movie”<br />

izlediğiniz hissine kapılıyorsunuz<br />

sonra birden günümüzün Marvel<br />

kahramanlarıyla aşık atan bir<br />

avantür doğuyor. Tam fantezi<br />

galebe çalacakken birden gözü yaşlı<br />

bir melodrama yelken açıyorsunuz.<br />

Kült yönetmen Ahben Sonel<br />

100 senelik sinemamızın tüm<br />

hasletlerini filminde harmanlamak<br />

azminde.<br />

Peki muvaffak olabiliyor mu?<br />

Hayret ve tecessüsle söylemek<br />

gerekir ki ekseriyetle oluyor.<br />

Sanki 37 yılda filmi zihninde<br />

tekrar tekrar çekmiş, kurgulamış,<br />

müziklendirmiş. Şimdi yaptığıysa<br />

onu peliküle aktarmak sadece.<br />

Prodüktör Zafer Yıldız’ın galada<br />

söylediği gibi: “Bizi, bize, bizle<br />

anlatmak.”<br />

Üsluptan üsluba sıçrayan bir film<br />

Filmde kaza sonucu hayatı<br />

değişen bir esas çocuk var. Onu<br />

evine alan bir profesör var.<br />

Profesörün esas çocuğa aşık olan ve<br />

onu iyileştirmek azmindeki kızı var.<br />

Bu uğurda kullanılan envai çeşit<br />

ilmi deneyler, atomik infilaklar<br />

ve neticede hasıl olan süper<br />

kahramanlar nesli var.<br />

Tabii dünyayı ele geçirmek<br />

ihtirasındaki süper-kötü adamı da<br />

ihmal etmeyelim. Bu rolde adeta<br />

devleşen Suat Güneş’i gözümüz bir<br />

yerden ısırıyor ama nereden?<br />

İtiraf edelim, bu kadar üsluptan<br />

YILLARCA ORTALARDA<br />

GÖRÜNMEDİ SONEL.<br />

TA Kİ “ŞAHİKALAR-<br />

KÖTÜLÜĞÜN SONU”<br />

UFUKTA BELİRENE<br />

KADAR. GERÇİ BÖYLE<br />

BİR SENARYOSUNUN<br />

OLDUĞU 70’LERDEN<br />

BERİ KONUŞULUR<br />

DURURDU. AHBEN<br />

SONEL’İN ÇEKİLMEYEN<br />

FİLMİ TAM BİR YEŞİLÇAM<br />

EFSANESİYDİ.<br />

İNTERNET<br />

GİŞESİ<br />

SİTEYE<br />

GIT<br />

39 www.mybilet.com


SİNEMA<br />

üsluba sıçrayan bir filme ya<br />

bir kaçık ya da bir dahi cesaret<br />

edebilirdi. Ahben Sonel’in kaçık<br />

olmadığı aşikâr. Kulağa çılgınca<br />

gelebilir ama ne yaptığını bilen bir<br />

rejisörden bahsediyoruz.<br />

Geçenlerde yaşadığı bir dizi<br />

skandalla zor durumda kalan<br />

aktör Boğaç Boray başarılı bir<br />

kompozisyon çizmiş. Kendisi salon<br />

adamından süperkahramanlığa<br />

natürellik içinde geçiş yapabiliyor.<br />

Bilhassa fiziki mutasyona maruz<br />

kaldığı sahnelerde takdire şayan!<br />

Boray’a başrolde eşlik eden<br />

Arzu Yıldız hakkındaysa, ne yalan<br />

söyleyelim bazı tereddütlerimiz<br />

vardı. Öyle ya, sinema tarihi başrole<br />

prodüktörün eşi kontenjanından<br />

yükselip sükut-u hayal yaratmış<br />

esas kızlarla dolu. Ne mutlu ki<br />

Arzu Yıldız bizi mahcup etti.<br />

Sadece romans faslı değil, aksiyon<br />

sahnelerindeki performansıyla da.<br />

Bizden sinema camiasına tavsiye,<br />

böyle uçan tekme atan bir aktristle<br />

münakaşa etmesinler!<br />

Sektörümüzün başarılı reji<br />

asistanlarından Tuna Kaplan’ın<br />

aksesuar-efekt uzmanı Ejder<br />

Kaplan’ın kızı olduğunu biliyor<br />

muydunuz? İşte bu filmde öğrenmiş<br />

olacaksınız. Nasıl mı? Aman<br />

sürprizi bozmayalım. “Şahikalar”ın<br />

aynı zamanda unutulmaz Meral<br />

Sonel’in geri dönüş filmi olduğunu<br />

PEKİ TENKİT EDİLECEK YAN HİÇ Mİ YOK? TABİİ<br />

Kİ VAR. SENARYO MAALESEF 1977’DE YAZILMIŞ<br />

OLMANIN ZAAFLARINI TAŞIYOR. PRODÜKSİYON VE<br />

EFEKTLER SIK SIK MÜSAMAHAMIZA SIĞINIYOR.<br />

çıtlatalım sadece. Zeki Süzen imzalı<br />

kostümler de epey iddialı.<br />

Peki tenkit edilecek yan hiç<br />

mi yok? Tabii ki var. Senaryo<br />

maalesef 1977’de yazılmış olmanın<br />

zaaflarını taşıyor. Prodüksiyon<br />

ve efektler sık sık müsamahamıza<br />

sığınıyor. Melodramla fantezi<br />

arasında kurulan denge bilhassa<br />

son yirmi dakikada Ahben Sonel’in<br />

mesaj verme kaygısından ötürü<br />

bozuluyor. Bereket versin filmin<br />

aurası sağlam.<br />

Ahben Sonel köprünün altından<br />

akan sularla boğuşa boğuşa çekmiş<br />

“Şahikalar-Kötülüğün Sonu”nu.<br />

Bu da filmin hem gücünü hem de<br />

zaafını teşkil ediyor.<br />

Bu arada, kulaktan kulağa yayılan<br />

yeni bir rivayete göre, “Şahikalar”ın<br />

37 yıl sonra günışığına çıkması da<br />

hayli maceralı olmuş. Belki günün<br />

birinde başka bir rejisör de çıkıp<br />

bunun filmini yapar. Belli mi olur?<br />

40 www.mybilet.com


MÜZİK<br />

Barış Akpolat<br />

baris.akpolat@mybilet.com<br />

Davetiye lazım mıydı?<br />

Konserlere çok para harcıyoruz. Memlekette bir konser izlemenin karşılığıyla<br />

yurtdışında birkaç gün gezip tozup aynı konseri izleyebilecek durumdayız. Albüm<br />

almıyoruz. Sanata para harcamayı gereksiz buluyoruz. Etkinliklerdeki davetli<br />

sayısı biletliyi geçeli çok oldu. Sponsorsuz adım atılamaz halde bir sektör bu bizim<br />

eğlence sektörümüz...<br />

Bir akşamüstü telefonum<br />

acı acı çaldı. Bir arkadaşım<br />

sevgilisiyle, akşam Babylon'da<br />

gerçekleştirilecek konsere<br />

davetiye arıyor. Arkadaşın aldığı<br />

maaştan haberim var. Kimsenin<br />

parasında gözümüz yok herkesin<br />

ekonomisi kendine tabii ama<br />

ayda net 6000-7000 lira kazanan<br />

birisinin cebinden 50 lira verip<br />

konsere bilet almak istememesini<br />

anlayamıyorum. Bu olay bundan<br />

3-4 yıl önce gerçekleşti. Biraz<br />

bozuldum. Ve tabii ki davetiye<br />

filan ayarlamadım. Neticede<br />

içeri girince en az 200 liralık içki<br />

içeceğine eminim. Okurken "Bu<br />

nasıl iş" dediğinizden eminim.<br />

Ayıplamış olma ihtimaliniz de<br />

çok yüksek. Hemen coşmayın<br />

çünkü etrafınızdaki 10 kişinin<br />

neredeyse 6-7'si konser, müzikal<br />

ve etkinliklere bedava gitmenin<br />

peşinde. Kimse bu sektöre para<br />

harcamıyor, yatırım yapmıyor.<br />

Son yıllarda iyice çığırından<br />

çıkan plak furyasını geçtim kimse<br />

sevdiği sanatçının CD'sini almıyor,<br />

konserine para vermek istemiyor.<br />

"Nasılsa Youtube var dinler,<br />

nasılsa davetiye bulur giderim.<br />

Gitmezsem de nasılsa bir yerlerde<br />

karşıma çıkar." Durum artık<br />

bu. Yıllar içinde gelişen durumu<br />

biraz düşündüm. Sebepleri bence<br />

çok basit. Konserleri ele alalım.<br />

Ülkemizi Avrupa'ya ait gören bir<br />

biz varız, kabul edin. Batılı grup<br />

ve sanatçıların tamamına yakını<br />

için burası Ortadoğu. Bu yüzden<br />

Bulgaristan'da 3 liraya sahneye<br />

çıkan biri konu İstanbul olunca 6<br />

lira istiyor. Memleketin en büyük<br />

ikinci sorunu organizatörlerin<br />

aynı gruba kafayı takıp her koldan<br />

saldırmaları. Yıllar boyunca "Sen<br />

mi getireceksin ben mi" diyerek<br />

42 www.mybilet.com


MÜZİK<br />

sanatçılara sürekli teklif vere vere<br />

fiyatları astronomik rakamlara<br />

çıkarttılar. Şimdi işin rengi<br />

değişiyor. Çünkü organizatörler<br />

artık birleşiyor.<br />

Geçen hafta Map Organizasyon<br />

ortaklarından Selim Sefada'yla<br />

bir sabah kahvesi içtik, hem yeni<br />

projelerini anlattı hem de sektörün<br />

sorunlarını konuştuk. Kısmen<br />

memleketi kurtardık diyebilirim.<br />

Hatırlatmakta fayda var Sefada<br />

Elton John, Duran Duran, Tony<br />

Bennett (ikinci konser) gibi isimleri<br />

memlekete getiren isimdir.<br />

2015 konser açısından doyurucu<br />

bir yıl olacak<br />

Babylon yeni programını biz<br />

müzik yazarlarına anlatmak için<br />

davet ettiğinde Ahmet Uluğ<br />

ev sahipliğinde bir toplantı<br />

gerçekleştirmiştik ve orada<br />

organizatörlerin kısa süreler<br />

içinde bir araya geldiğini ve<br />

sektörün çıkmazlarını tartıştığını<br />

öğrenmiştim. Artık birinin istediği<br />

sanatçıyı diğeri çağırmıyor. Çok<br />

gerektiğinde organizasyonlara<br />

ortaklaşa girecekler hatta. Mesela<br />

son dakika iptal olan Aerosmith<br />

konserini Sefada'nın şirketi Map<br />

ve BKM ortak yapıyordu. Justin<br />

Timberlake'i ise birlikte kotardılar;<br />

müthişti. Bu sezon Pozitif, İKSV,<br />

BKM ve Map gibi şirketleri yan<br />

yana görebileceğiz.<br />

Fakat sektörde hala ciddi bir<br />

sıkıntı var ki o da biz yani alıcıların<br />

para harcamaması. Bunun sebebiyse<br />

sanırım çok basit. Kimse iki hafta<br />

sonra nerede ve ne halde olacağını<br />

kestiremiyor. Kimse geleceğine<br />

güvenmiyor. Altı ay sonraki<br />

konsere bilet almayı geçtim her şeyi<br />

son dakikaya bırakıyor. Kimseyi<br />

yargılayamıyorum çünkü ben de<br />

öyleyim. Örneğin 2015'in Mart<br />

ayında Milano'ya gideceğim ve<br />

Mark Lanegan'ın bir konseri var.<br />

Bilet bulamadım; 6 ay önceden<br />

bitmiş.<br />

Bizim sektörse eğer acil önlem<br />

alamazsa batağa gidecek. Sebep<br />

çok belli: sponsorsuz konser,<br />

etkinlik düzenlemek imkansız.<br />

Organizatörler bilet satışla konser<br />

giderlerini çıkartamıyor, dolayısıyla<br />

sponsorun vereceği her kuruş çok<br />

önemli. İçki ve tütün yasağından<br />

sonra bu sponsorluk hadiseleri<br />

bankalara kaymış vaziyette. Garanti<br />

çok uzun zamandır piyasayı domine<br />

etse de Yapı Kredi ve Akbank<br />

hızlı adımlarla ona yetişmeye<br />

çalışmakta. Kısacası elinde kendini<br />

doyuramayan ve sürekli dışarıya<br />

muhtaç bir sektör var. Ama<br />

Selim Sefada'ya göre 2015 konser<br />

açısından doyurucu bir yıl olacak.<br />

Zaten yılı da iyi etkinliklerle<br />

kapatıyorlar. 9 Kasım'da Ülker<br />

Sports Arena'da Sarah Brightman'ı,<br />

21 Kasım'daysa Zorlu PSM'de<br />

Yapı Kredi'nin sponsorluğunda,<br />

'Good Music In Town' konsepti<br />

kapsamında Dee Dee Bridgewater<br />

konserleri gerçekleştirilecekler. İkisi<br />

de kaçmaz.<br />

PLAYLIST<br />

Tarantino filmlerinden ilk aklıma<br />

gelenler<br />

1- Urge Overkill - Girl You'll Be a<br />

Woman Soon<br />

2- Tito & Tarantula - After Dark<br />

3- Dusty Springfield - Son Of a<br />

Preacherman<br />

4- Mark Bolan - Jeepster<br />

5- Ennio Morricone - The Braying<br />

Mule<br />

6- Roy Ayers - Exotic Dance<br />

7- Randy Crawford - Street Life<br />

8- Kool & The Gang - Jungle<br />

Boogie<br />

9- Bedlam Magic Carpet Ride<br />

10- Stevie Ray Vaughan and<br />

Double Trouble - Willie the Wimp<br />

MODERN ZAMAN DEHASI<br />

7 Kasım'ı bir kenara not edin. Jack<br />

White İstanbul'da sahne alıyor.<br />

Eski adıyla Black Box yeni adıyla<br />

Volkswagen Arena'da sahneye<br />

çıkacak bu modern zaman dehasının<br />

solo albümlerini dinleyin. Arada çok<br />

heyecanlanırsanız The Dead Weather,<br />

Raconteurs gibi yan projelerine kulak<br />

kabartın. White'ın kaydettiği Neil<br />

Young albümünü (A Letter Home)<br />

dinleyin. The White Stripes'dan<br />

bahsetmiyorum bile. Bence<br />

heyecanlanma vakti geldi çattı.<br />

43 www.mybilet.com


MÜZİK<br />

Pulp Fiction 20 yaşında<br />

15 Ekim, Pulp Fiction denen<br />

muhteşem filmin 20. yaş<br />

günüydü. Nasıl bir güzelliktir bu<br />

film. Müziklerinden inanılmaz<br />

etkilenmiştim ilk duyduğumda.<br />

Önce Urge Overkill'den Girl<br />

You'll Be a Woman Soon kulağıma<br />

çalınmıştı. Filmi ilk izlediğimde,<br />

o güne kadar izlediğim her şeyden<br />

farklı olduğundan olsa gerek<br />

pek bir şey anlamamıştım. E yaş<br />

herhalde 15 filan. Neticede o<br />

dönemler Samuel L. Jackson ve<br />

John Travolta'nın ya da filmdeki<br />

isimleriyle Jules Winnfield ve<br />

Vincent Vega karakterlerinin araba<br />

sahnesinde yaptığı geyiği anlamam<br />

mümkün değildi. Filmdeki<br />

göndermeler, bir yerden sonra<br />

hikayenin kopup gitmesi derken<br />

elimizde çok net bir şekilde kült<br />

bir film var. Bu arada neden klasik<br />

değil de kült diyoruz bunu da merak<br />

ediyorum. Kült daha havalı sanırım.<br />

Bir iki ayda bir açıp açıp izlediğim<br />

birkaç film vardır. Pulp Fiction<br />

bunların başında gelir. İkincisi The<br />

Big Lebowski'dir. İkisi de muhteşem<br />

müzikleri içinde barındırıyor. Hatta<br />

pek çok grubu oradan keşfedersiniz.<br />

Tarantino ve Fatih Akın filmlerinin<br />

en sevdiğim yanı da budur. Filme<br />

cuk oturan şarkıları bulmaları<br />

konusu tezlerde işlenmeli. Şimdi<br />

bence bir Pulp Fiction izleyin ve<br />

karşılaştığınızda boksör Butch'a<br />

benden selam söyleyin; ‘Zed's dead<br />

baby, Zed's dead...’<br />

44 www.mybilet.com


MÜZİK<br />

Film<br />

Müzikleri<br />

Yükselen<br />

yaylılar tempoyu<br />

yükseltiyor<br />

Bu hafta çok zorlandım. Kendime<br />

gitmek için iki film seçtim.<br />

'Fury' bana göre uzaktaydı,<br />

'Annabelle' ise yakın ve saatleri pek<br />

güzeldi. Tek bir sıkıntı var ki ben<br />

korku filmi izleyemem. Yani izlerim<br />

ama korku öğelerinin en yoğun<br />

olduğu yerlerde gözlerimi filan<br />

kapatırım. Yatağın altını görüyorsak<br />

ve bir çocuk yürüyorsa 1 dakika<br />

filan bakmam ekrana. Ve bu benim<br />

için çok normal. Komedi filminde<br />

gülüyorsam korku filminde de<br />

korkarım, basit mantık. Yalnız şöyle<br />

bir durum var. Gerilim ve korku<br />

filmlerini, cüssemden utanmadan<br />

korksam da bir yandan da izlemek<br />

istiyorum. Annabelle'i çok merak<br />

ettiysem de filme konu olan<br />

bebeği son gördüğümde bomboş<br />

bir AVM'de gece yarısı seansında<br />

'The Conjuring' izliyordum.<br />

Yahu güneşli bir pazar günü evde<br />

izlediğinde bile korkacağın bir<br />

filmi neden gece yarısında hem de<br />

İNTERNET<br />

GİŞESİ<br />

FURY<br />

bahsetmeme<br />

Yönetmen: David Ayer<br />

SİTEYE<br />

GIT<br />

kapanmış bir AVM'de izliyorsun?<br />

'Dawn Of The Dead' izlemedin<br />

mi hiç? Ya o an bir zombi kıyameti<br />

gerçekleşse ne yapacaksın? Neyse<br />

'Annabelle'in afişi bile tüylerimi<br />

diktiği için bir 2. Dünya Savaşı<br />

ilgilisi olarak uzak yolu seçerek<br />

'Fury'ye gittim. Öncelikle şöyle<br />

söyleyeyim, filmde geçen sayıda<br />

'Gone Girl'ü anlattığım gibi<br />

anlatabileceğim müzikal bir<br />

üstünlük yok. Film 1945'te<br />

geçiyor. 'Hiddet' anlamına gelen<br />

'Fury'se, kumandanı 'Wardaddy'<br />

rolündeki Brad Pitt olan tankın<br />

namlusuna gelişigüzel yazılan<br />

sözcük. Wardaddy'nin beş kişilik<br />

ekibine yeni gelen masum, tıfıl bir<br />

çocuğun filmde karşı karşıya geldiği<br />

zorluklar sonucu nasıl bir ölüm<br />

makinesine dönüştüğünü izliyoruz.<br />

Bir Hollywood filmi olduğu için<br />

kahramanlıklardan, ölümle burun<br />

buruna gelindiğinde kaybolmayan<br />

havalı ve buğulu bakışlardan<br />

gerek yok. Yalnız 2.<br />

Dünya Savaşı'yla ilgili bulduğu<br />

her şeyi okuyup tüm belgeselleri<br />

izleyen biri olarak ben bu filmden<br />

etkilendim. Evet, politik, sosyolojik<br />

açıdan bakıldığında durduğu yer<br />

sorgulanabilir ama bu işi uzmanlara<br />

bırakıyorum. Film de "Er Ryan'ı<br />

Kurtarmak"ı izlediğimden beri<br />

karşılaştığım en iyi 2. Dünya Savaşı<br />

materyallerinden biri. Oyunculuk<br />

iyi, David Ayer'ın kamera açıları<br />

sizi filme çekiyor. Özellikle tankın<br />

içinden yapılan çekimler o basık<br />

havayı size veriyor.<br />

Müziklerindeyse yaylı kullanımı<br />

ve senfonik öğelerin ağırlıkta olması<br />

filmin dramatik anlarını daha da<br />

etkileyici kılıyor. Özellikle boş bir<br />

arazide 'Fury' ve bir Nazi tankının<br />

karşı karşıya gelip birbirini yok<br />

etmeye çalıştığı anlarda yükselen<br />

yaylılar tempoyu yükseltiyor.<br />

Finalini tabii ki söylemeyeceğim<br />

ama biraz klişe geldi bana. Savaş<br />

filmlerini siz de seviyorsanız finali<br />

bir yerlerden hatırlayacaksınız.<br />

Ama genel olarak iyi bir savaş filmi<br />

bu. Klasik hale gelir mi zaman<br />

gösterir ama bu filmin BluRay veya<br />

DVD'sini rafa koyarsınız.<br />

45 www.mybilet.com


KÜLTÜR - SANAT<br />

600’ÜNCÜ YILA<br />

ÖZEL SERGİ<br />

Polonya-Türkiye diplomatik ve kültürel<br />

ilişkilerinin 600’üncü yıldönümünde<br />

Pera Müzesi, ‘Polonya Sanatında<br />

Oryantalizm’ isimli sergiye ev sahipliği<br />

yapıyor. 17. yüzyıldan 19. yüzyılın başına<br />

kadar devam eden dönemi kapsayan<br />

bu özel seçki, Polonya sanatındaki<br />

oryantalist eğilimleri resim, desen,<br />

tekstil ve grafik<br />

eserlerle gözler<br />

önüne seriyor.<br />

24 Ekim’de<br />

kapılarını<br />

açan sergi, 18<br />

Ocak’a kadar<br />

ziyaretçilerini<br />

bekliyor.<br />

ATATÜRK’Ü ANIYORUZ<br />

Bilkent Senfoni Orkestrası 8.XI<br />

Atatürk Anısına düzenlediği<br />

konserde, genç piyanist Anna<br />

Vinnitskaya ile orkestra şefi Avi<br />

Ostrowski’yi ağırlıyor. İkilinin<br />

sahne alacağı konser, Bilkent Konser<br />

Salonu’nda 8 Kasım Cumartesi günü<br />

gerçekleştirilecek. Konserin başlama<br />

saati: 20.00.<br />

İNTERNET<br />

GİŞESİ<br />

SİTEYE<br />

GIT<br />

47 www.mybilet.com


KÜLTÜR - SANAT<br />

İNTERNET<br />

GİŞESİ<br />

SİTEYE<br />

GIT<br />

BEATLES ŞARKILARINDA MÜZİKAL<br />

Lemur Sanat, Türk-Amerikan Derneği işbirliğiyle The<br />

Beatles’ın şarkılarını özgün bir hikâyede buluşturan 2007<br />

yapımı ‘Across The Universe’ filmini yeniden kurgulayarak,<br />

müzikal tiyatro formatında sahneye koyuyor. Türkiye’de<br />

ilk kez sahnelenecek müzikal, hayattaki türlü çatışmaların<br />

ötesinde kalan sevgi ve ona ulaşma mücadelesini konu<br />

alıyor. İngilizce olarak sahnelenecek gösteride, Türkçe<br />

üst yazı uygulaması olacak. Türk-Amerikan Derneği<br />

Coşkan Daş Sahnesi’nde 14-15-16 ve 20-21-22 Kasım’da<br />

gerçekleştirilecek müzikalin başlama saati 19.30.<br />

İNTERNET<br />

GİŞESİ<br />

SİTEYE<br />

GIT<br />

KELEBEKLER ÖZGÜRDÜR<br />

Leonard Gershe’in kaleme aldığı ‘Kelebekler<br />

Özgürdür’ isimli oyun, Tiyatro Ak’la<br />

Kara tarafından sahneleniyor. New York’ta<br />

küçük bir dairede yaşayan görme engelli<br />

Don Baker’ın hayatını ele alan oyun, Don’ın<br />

35 yıl sonra karanlık bir dünyada bile olsa<br />

yaşamaya başlamasını gözler önüne seriyor.<br />

Kozyatağı Kültür Merkezi’nde 2- 14- 15,<br />

20-21 ve 27- 28 Kasım tarihlerinde sahne<br />

alacak oyunun başlama saati 19.00.<br />

ALİ BABA ZALİM BARON’A KARŞI<br />

Hayvanlara iyi davranan, onlara çok iyi bakan<br />

Ali Baba, çiftliğini zalim Baron’dan korumak<br />

zorundadır. Bu zorlu mücadelede Ali Baba’ya, Köpek<br />

Bastır, Eşek Fret, Kedi Guendillın, Horoz Tortelini<br />

ve Arı Maya yardım edecektir. Sarıyer Sanat Çocuk<br />

Tiyatrosu tarafından<br />

sahnelenecek ‘Ali<br />

Baba’nın Çiftliği’<br />

isimli oyun, Cadde<br />

Bostan Kültür<br />

Merkezi Sahnesi’nde<br />

sizleri bekliyor.<br />

1- 2 Kasım’da<br />

gerçekleştirilecek<br />

oyunun başlama<br />

saati 13.00.<br />

İNTERNET<br />

GİŞESİ<br />

SİTEYE<br />

GIT<br />

48 www.mybilet.com


MAGAZİN<br />

Kırmızı Gözlüklü Kız<br />

begum.yilmaz@mybilet.com<br />

CHARLIZE DİZGİNLERİ ELE ALMIŞ<br />

Dylan Frances Penn, babası Sean Penn’le<br />

evlilik hazırlığında olan Charlize Theron<br />

hakkında US Weekly’e çarpıcı açıklamalarda<br />

bulundu. Verdiği röportajda annesi Robin<br />

Wright’tan bu yana babasını susturabilen tek<br />

kişinin Theron olduğunu belirten genç model<br />

“Charlize evde dizginleri ele almış durumda.<br />

Aylardır Güney Afrika’da beraber çalıştıkları için<br />

ikisini de göremiyorum. Fakat Charlize’in harika<br />

biri olduğunu söyleyebilirim. Babam mutlu olduğu<br />

sürece ben de ikisi adına her zaman mutlu<br />

olacağım” diyor.<br />

EBOLADAN KORKTUĞU İÇİN TOKALAŞMADI<br />

Anne Hathaway, ebola virüsü bulaşmasından<br />

korktuğu için Arjantinli gazeteci Alexis<br />

Puig’in elini sıkmadı! 7 Kasım’da vizyona girecek<br />

‘Yıldızlararası’ (Interstellar) isimli filmin başrol<br />

oyuncuları Matthew McConaughey, Anne<br />

Hathaway ve yönetmen Christopher Nolan ile<br />

röportaj yapmak üzere Buenos Aires’ten Los<br />

Angeles’a gelen Puig, Hathaway’in bu hareketi<br />

karşısında şaşkınlığını gizleyemedi. Röportaj sonrası<br />

şahsi Twitter hesabından “Ben üçüncü dünya<br />

ülkesi gazetecisiyim” hashtag’iyle paylaştığı<br />

“Christopher Nolan, Matthew McConaughey ve<br />

Jessica Chastain<br />

elimi sıkmakta<br />

tereddüt etmezken,<br />

Anne Hathaway<br />

ebola bulaşmasından<br />

korktuğu için<br />

sıkmadı” tweet’iyle<br />

sosyal medyada tüm<br />

dikkatleri üzerine<br />

çekti.<br />

CHARLIZE THERON<br />

KİMDİR?<br />

Oscar’lı yıldız Charlize<br />

Theron’un hayatını merak<br />

ediyorsanız, 31’inci<br />

sayımıza göz atabilirsiniz.<br />

ARŞİVE<br />

GIT<br />

50 www.mybilet.com


MAGAZİN<br />

HOLLYWOOD’UN SÜPER KAHRAMANI!<br />

Sandra Bullock, gerçek hayatta<br />

kahraman oldu. Oscar’lı yıldız 2005<br />

yılında Uluslararası Belgesel Birliği<br />

tarafından ‘En İyi Film’ seçilen ve şu anda<br />

çekimleri New Orleans’ta devam eden<br />

serinin ikinci filmi ‘Bizim Adımız Kriz’de<br />

(Our Brand Is Crisis) rol alıyor. Setin kurulu<br />

olduğu alanda güneş çarpmasından dolayı<br />

düşüp bayılan bir kadına anında müdahale<br />

eden 50 yaşındaki güzel yıldız, set ekibinden<br />

şemsiye isteyerek, kadına su verdi ve<br />

ambulans gelene kadar serinlemesine<br />

yardımcı oldu. 2016’da vizyona girecek film,<br />

Güney Amerika’nın seçim stratejileri<br />

üzerinden keyifli bir kampanya hikâyesi<br />

anlatıyor.<br />

PIPPA MIDDLETON DİYET SIRLARINI AÇIKLADI<br />

Cambridge Düşesi Kate Middleton’ın kız kardeşi Pippa<br />

Middleton, geçtiğimiz hafta yazarlarından olduğu sağlık ve<br />

yaşam dergisi Waitrose Weekend’deki köşesinde egzersiz ve diyet<br />

sırlarını açıkladı. İngiltere’nin stil ikonlarından Middleton,<br />

Alexander McQuuen ve Sarah Burton tasarımı beyaz elbisesiyle<br />

kraliyet düğününe damgasını vurmuştu. Yazısında haftada 3-5 kez<br />

egzersiz yaparak, diyet<br />

uygulamadan ve aşırıya<br />

kaçmadan yemenin<br />

tadını çıkardığına<br />

değinen Middleton<br />

“Asla Dukan ya da<br />

Atkins gibi katı<br />

diyetler yapmadım.<br />

Sağlıklı seçimler<br />

yapmaya, beyaz ekmek<br />

ve makarna gibi<br />

işlenmiş<br />

karbonhidratları<br />

minimum düzeyde<br />

tüketmeye<br />

inanıyorum. Çikolata,<br />

cips ve bir kadeh şarap<br />

gibi yaramaz<br />

atıştırmalıkları da<br />

seviyorum” diyerek<br />

okurlarına tavsiyelerde<br />

bulundu.<br />

MEME KANSERİNE PEMBE DESTEK<br />

Geçtiğimiz hafta düzenlenen 28.<br />

Amerikan Sinema Ödülleri Gecesi’ne<br />

‘Meme Kanseri Bilinçlendirme Ayı’<br />

kapsamında pembeye boyattığı saçlarıyla<br />

katılan Kate Hudson, yeni görünümüyle<br />

büyük beğeni topladı. Farkındalık yaratmak<br />

için saçları boyanırken çektiği bir kareyi şahsi<br />

Instagram hesabından hayranlarıyla paylaşan<br />

güzel yıldız, fotoğrafın altına not düşmeyi de<br />

ihmal etmedi: “En yakın arkadaşım Juliana,<br />

asistanım Kathy, büyükannem Laura,<br />

Mimo, meme kanseri ile savaşan ve savaşmış<br />

herkes adına... Cesaretiniz ilham veriyor!”<br />

KATE HUDSON KİMDİR?<br />

Son olarak Sundance Film Festivali’nde<br />

gösterilen ‘Keşke Burada Olsam’ isimli<br />

filmle sinemaseverlerin karşısına çıkan<br />

Kate Hudson’ın hayatını merak ediyorsanız,<br />

35’inci sayımıza göz atabilirsiniz.<br />

ARŞİVE<br />

GIT<br />

51 www.mybilet.com


VİZYONDAKİLER<br />

31 EKİM<br />

OFLU HOCA’NIN ŞİFRESİ<br />

Oflu Hoca'nın günleri karmaşayla geçmektedir. Yerel bir kanalın<br />

programına çıkar, fırında çalışır ve babasıyla başı sürekli derde<br />

gider. Gençliğinde yer aldığı Doğanspor futbol kulübünde yaşanan son<br />

gelişmeler de işin tuzu biberi olur. Oflu Hoca ve diğerlerine göre kulübün<br />

yeni başkanı olmak isteyen Müteahhit Ahmet bu koltuk için uygun isim<br />

değildir. Bu nedenle Oflu Hoca da başkanlık için adaylığını koymak<br />

zorunda kalır ve aralarında esaslı bir rekabet başlar.<br />

Türü: Komedi<br />

Süre: 99 dakika<br />

Yönetmen: Adem Kılıç<br />

Oyuncular: Çetin Altay, Ahmet Varlı, Köksal Engür<br />

ARI MAYA (MAYA THE BEE)<br />

Dünyaya gözlerini yeni açan Arı Maya çevresindeki diğer arılardan biraz<br />

farklıdır, onların aksine diğer arıların koyduğu kovan kurallarına<br />

uymaz. Kovanlarındaki arı sütü çalındığında bulundukları tepenin<br />

ilerisinde yaşayan yaban arılarından şüphelenirler ve herkes Maya'nın da<br />

bu olayda suç ortağı olduğu düşünür. Maya en yakın arkadaşı Willy hariç<br />

kimseyi suçsuz olduğuna ikna edemez ve ikili yaban arılarının yaşadığı<br />

kovana doğru maceralı bir yolculuğa çıkar.<br />

Türü: Çizgi Film, 3 Boyutlu<br />

Süre: 79 dakika<br />

Yönetmen: Alexs Stadermann<br />

POMPEII<br />

Milattan önce 79 yılında, Vesuvius volkanı şiddetli bir patlamaya sahne<br />

olur ve bulunduğu antik Pompeii şehrini tehdit altına alır. Gemilerde<br />

köle olarak çalışan Milo, Naples'a gidecek olan gemide çalıştığı esnada<br />

bu patlama anına tanık olur. Âşık olduğu Flavia, Roma komutanıyla<br />

evlenmesi için baskı altında tutulsa da Milo aşkı için savaşmaktan<br />

vazgeçmez ve Pompeii'de hem gerçek aşkı hem de en yakın arkadaşı için<br />

mücadele verir.<br />

Türü: Macera, Aksiyon, 3 Boyutlu<br />

Süre: 102 dakika<br />

Yönetmen: Paul W.S. Anderson<br />

Oyuncular: Kit Harington, Carrie-Anne Moss, Emily Browning<br />

53 www.mybilet.com


VİZYONDAKİLER<br />

31 EKİM<br />

SİVAS<br />

1<br />

1 yaşındaki Aslan'ın hayatı,<br />

yaşadığı küçük köydeki<br />

okuluna gidip arkadaşlarıyla vakit<br />

geçirmekten ibarettir. En büyük<br />

derdiyse aynı sınıfta okuduğu<br />

Ayşe'ye olan aşkıdır. Bir gün<br />

yaşadıkları yerde bir hayli popüler<br />

olan köpek dövüşlerinden birine<br />

denk gelen Aslan, burada dövüşü<br />

kaybeden ve yaralanıp yere yığılan<br />

‘Sivas’ adında terk edilmiş kangal<br />

köpeğiyle karşılaşır. Bu karşılaşma<br />

o andan itibaren yaşayacağı hayatı<br />

etkileyecek en önemli dönüm<br />

noktalarından biri olur.<br />

Türü: Dram<br />

Süre: 97 dakika<br />

Yönetmen: Kaan Müjdeci<br />

Oyuncular: Doğan İzci, Ozan<br />

Çelik, Çakır<br />

NEW YORK’A HOŞGELDİNİZ<br />

(WELCOME TO NEW YORK)<br />

Dünyanın en güçlü insanlarından biri olan Mr. Deveraux, her gün<br />

trilyonlarla oynar ve ülkelerin ekonomik kaderlerini bir nevi elinde<br />

tutar. Deveraux'nun en büyük hayali bir gün dünyayı değiştirmektir.<br />

Ancak seks maceraları sonunda başına onaramayacağı bir dert açar.<br />

Uluslararası bir skandalın baş aktörü haline gelir. Bu durum gücünü,<br />

parasını ve şöhretini yerle bir eder.<br />

Türü: Dram<br />

Süre: 125 dakika<br />

Yönetmen: Abel Ferrara<br />

Oyuncular: Gérard Depardieu, Jacqueline Bisset, Drena De Niro<br />

54 www.mybilet.com


VİZYONDAKİLER<br />

7 KASIM<br />

KİRLİ PARA (THE DROP)<br />

Eski bir suçlu olan Bob'un kuzeni Marv ile işlettiği bar, Brooklyn'de<br />

çok önemli bir mekândır. Özellikle de kara para aklayan gangsterlerin<br />

buluşma noktası olan barda işler yolunda gibidir. Ancak Bob ve karısı<br />

Naida, bir gün çöplüğe bırakılmış yaralı pitbull yavrularını bulup eve<br />

götürmeye karar verdiklerinde işler karışmaya başlar. Çünkü yavrular azılı<br />

suçlu Eric Deeds'e aittir ve bu yüzden durum kontrolden çıkar. İkili eski<br />

günlerine geri dönmek zorunda kalır.<br />

Türü: Dram, Suç<br />

Süre: 106 dakika<br />

Yönetmen: Michael R. Roskam<br />

Oyuncular: Tom Hardy, Noomi Rapace, James Gandolfini<br />

İNŞAAT 2<br />

Ali ve Sudi, ruhsatsız bir Açıkhava diskosunda bekçi olarak çalışırlar.<br />

Mekânın sahibi Remzi, komiser Şevket sayesinde başını hiçbir belaya<br />

sokmadan insan kaçakçılığı yapmaktadır. Celal ve Sedat da tarihi eser<br />

kaçakçılığıyla uğraşmaktadır. Eski suçlular bir araya gelmiştir. 10 yıl sonra<br />

özgürlüklerine kavuşan Ali ve Sudi, âşık olmuşlardır ve sevdikleri kadınları<br />

da alıp bu ülkeden gideceklerdir. Ancak sahile vuran iki ceset, hayatlarını<br />

yeniden alt üst edecektir.<br />

Türü: Komedi, Dram<br />

Süre: 116 dakika<br />

Yönetmen: Ömer Vargı<br />

Oyuncular: Emre Kınay, Şevket Çoruh, Fahrettin Eren Dinler<br />

DENİZ SEVİYESİ<br />

Damla sekiz sene önce Ayvalık’ı terk etmiş ve Amerika’ya gelmiştir.<br />

New York’ta yaşayan, Amerikalı bir adamla evli ve başarılı bir iş<br />

kadınıdır. Dahası 6 aylık hamiledir. Bir gün Türkiye’den bir haber alır ve<br />

çocukluğunun geçtiği yazlık evin satılacağını öğrenir. Kocasıyla beraber<br />

Ayvalık’a gelen kadının aklındaki tek şey ise yıllar önce hiçbir açıklama<br />

yapmadan terk ettiği sevgilisi Burak ile yüzleşmektir.<br />

Türü: Dram<br />

Süre: 105 dakika<br />

Yönetmenler: Nisan Dağ, Esra Saydam<br />

Oyuncular: Damla Sönmez, Ahmet Rıfat Sungar, Jacob Fishel<br />

55 www.mybilet.com


VİZYONDAKİLER<br />

7 KASIM<br />

SERENA<br />

1<br />

929 yılında George ve Serena Pemberton, Kuzey Carolina'ya yerleşen<br />

genç bir çifttir. İkili burada sıfırdan bir hayat inşa eder ve kerestecilik<br />

işinde yükselirler. Serena, genç ve güzel olduğu kadar yetenekli ve<br />

kurnaz bir kadındır. Genç kadın bir gün kötü bir haber alır; hamile<br />

kalamayacağını öğrenir. Bu durum Serena'nın iyice hırslanmasına yol açar<br />

ve kıskançlığını tırmandırır. Çünkü George'un onların evliliklerinden<br />

önce başka bir kadından gayrimeşru çocuğu vardır.<br />

Türü: Dram<br />

Süre: 109 dakika<br />

Yönetmen: Susanne Bier<br />

Oyuncular: Jennifer Lawrence, Bradley Cooper, Rhys Ifans<br />

UZUN YOL (LITTLE HAPPINESS)<br />

Gülten’in kamyon şoförü Fariz ile ilişkisini öğrenen ailesi, ailelerinin<br />

ismine zarar gelmemesi için iki gencin görüşmesini yasaklar. Ayrı<br />

kalmak istemeyen iki âşık, Gülten’in ailesini karşılarına alma pahasına<br />

başka bir kasabaya kaçarlar. Aşklarıyla ayakta kalmayı başaran sevgililer,<br />

Gülten’in bir erkek çocuk doğurmasının ardından, yeni bir hayata adım<br />

atarlar.<br />

Maddi sıkıntılarına bir de bebek eklenince, ilişkileri gergin bir hal almaya<br />

başlar.<br />

Türü: Dram<br />

Süre: 110 dakika<br />

Yönetmen: Nihat Seven<br />

Oyuncular: Hakan Yufkacıgil, Bora Cengiz, Nil Günal Çakıroğlu<br />

ALEXANDER VE FELAKET, KORKUNÇ,<br />

BERBAT, ÇOK KÖTÜ BİR GÜN<br />

(ALEXANDER AND THE TERRIBLE, HORRIBLE, NO GOOD, VERY<br />

BAD DAY)<br />

Alexander saçında bir sakızla uyanır ve gün boyunca başına gelen<br />

her şey daha da kötüye gidecektir. Tüm aile üyeleri gün içerisinde<br />

türlü belalara karşılaşırlar. Ancak hayatlarının bu en kötü gününde<br />

bile birbirlerine sıkıca sarılan aile, tüm bunların üstesinden gelmeye<br />

çalışacaktır.<br />

Türü: Komedi, Aile<br />

Süre: 81 dakika<br />

Yönetmen: Miguel Arteta<br />

Oyuncular: Steve Carell, Jennifer Garner, Ed Oxenbould<br />

56 www.mybilet.com


VİZYONDAKİLER<br />

7 KASIM<br />

TARZAN<br />

Asıl adı John Clayton olan Tarzan<br />

trajik bir olay sonrasında kendini<br />

uçsuz bucaksız bir ormanda bulur.<br />

Uzun yıllar boyunca insan ırkıyla<br />

hiçbir iletişimi olmadan büyür. Bir<br />

gün ormana, babasına yaptığı keşif<br />

gezisinde eşlik eden Jane gelir. Jane,<br />

hayvanlar tarafından yetiştirilen<br />

Tarzan'ın derinlerinde yatan insancıl<br />

içgüdüleri ortaya çıkarır. Tarzan,<br />

Jane'e âşık olup gerçek hayata<br />

dönmeye başladığında karşılaştığı<br />

durum ise korkunçtur.<br />

Türü: Çizgi Film, 3 Boyutlu<br />

Süre: 94 dakika<br />

Yönetmen: Reinhard Klooss<br />

EVLİYA ÇELEBİ VE ÖLÜMSÜZLÜK SUYU<br />

1600'lü yıllarda Nil Nehri kıyısında ölümsüzlük suyuna ulaşan Evliya<br />

Çelebi, kötü bir sürprizle karşılaşır. Kötü kraliçe, Evliya Çelebi'yi<br />

cezalandırır ve Çelebi uzun bir uykuya dalar. Uyandığındaysa kendisini<br />

günümüz İstanbul’unda buluverir! Üstelik 400 yıl önce suyu beraber içtiği<br />

dostu kaz da yanındadır. Fakat kötü kraliçe, asırlar ötesinden gelip Evliya<br />

Çelebi’nin yakasını İstanbul’da da rahat bırakmayacaktır!<br />

Türü: Çizgi Film<br />

Süre: 82 dakika<br />

Yönetmen: Serkan Zelzele<br />

Seslendirenler: Haluk Bilginer, Cengiz Küçükayvaz, Nurseli İdiz<br />

57 www.mybilet.com


VİZYONDAKİLER<br />

7 KASIM<br />

YILDIZLARARASI<br />

(INTERSTELLAR)<br />

Film, Kip S. Thorne'nun evrende<br />

'Solucan Delikleri'nin gerçekten<br />

var olduğu ve bu sayede zamanda<br />

yolculuğun mümkün olabileceği<br />

teorisinden ilham alınarak<br />

yaratılmıştır. Filmin hikâyesi bir<br />

grup cesur kâşifin bu deliklerden<br />

birine gitmeye karar vermesi<br />

sonrasında gelişiyor. Bu bilinmeyen<br />

boyuta yapacakları yolculukta,<br />

birlikte kalabilmek için verdikleri<br />

mücadele her birini ayrı zorluklarla<br />

karşılaştırıyor.<br />

Türü: Macera, Bilim-Kurgu<br />

Süre: 169 dakika<br />

Yönetmen: Christopher Nolan<br />

Oyuncular: Matthew<br />

McConaughey, Anne<br />

Hathaway, Bill Irwin<br />

OLUR OLUR!<br />

Bir eczanede kalfa olarak çalışan Ali, bir gün çocukken hayallerini<br />

süsleyen Azra'yla karşılaşır. Külleri alevlenen aşkıyla Ali, Azra'yı<br />

tavlamak ister. Fakat bu konudaki becerileri sınırlıdır. İnternette bir ilana<br />

rastlar: ‘Yaşam Koçu Zihni’. Belki bir yaşam koçu hayatını yoluna sokacak<br />

ve hayatının aşkına kavuşabilecektir. Zihni'yle asistanı, yeni müşterinin<br />

gelişiyle kariyerlerini yeniden canlandırabilmek için kolları sıvar ve Ali'nin<br />

eğlenceli macerası başlar.<br />

Türü: Komedi<br />

Süre: 106 dakika<br />

Yönetmen: Kerem Çakıroğlu<br />

Oyuncular: Alper Kul, Ayça Varlıer, Taner Ergör<br />

58 www.mybilet.com

Hooray! Your file is uploaded and ready to be published.

Saved successfully!

Ooh no, something went wrong!