12.01.2015 Views

yazılı ve görsel medyada magazinleşmenin tarihsel ve sosyolojik ...

yazılı ve görsel medyada magazinleşmenin tarihsel ve sosyolojik ...

yazılı ve görsel medyada magazinleşmenin tarihsel ve sosyolojik ...

SHOW MORE
SHOW LESS

Create successful ePaper yourself

Turn your PDF publications into a flip-book with our unique Google optimized e-Paper software.

Görsel <strong>ve</strong> Sözel Göstergeler Açısından<br />

Bir Reklam Çözümlemesi: Beymen Örneği<br />

Sevil UZOĞLU BAYÇU ∗<br />

Canan ULUYAĞCI ∗∗<br />

Giriş<br />

Reklamlar günlük yaşantımızın bir parçası olarak karşımıza çıkıyorlar. Kimi kez televizyonda,<br />

kimi kez gazete <strong>ve</strong> dergilerde, kimi kez bilboardlarda... Kısaca reklamlarla kuşatılmış olarak<br />

yaşıyoruz diyebiliyoruz.<br />

Bu kuşatılmışlıktan kaçmak olanaksız. Yaşamımızın hemen her anında karşılaştığımız<br />

reklamlar kuşkusuz bize pek çok şey anlatıyorlar. Bir kısmı bizim kişisel ya da toplumsal<br />

algılarımıza dikkatimizi çekerken bir kısmı ise bizi çok ilgilendirmiyor. Bizim dikkatimizi<br />

çeken reklamlardan birisi de bu makalenin konusunu oluşturan <strong>ve</strong> basında yer alan Beymen<br />

reklamıdır.<br />

Kurumsal olarak konumunu belirlemiş bir firmanın, bu denli çarpıcı bir görsel metni ile<br />

karşılaşıldığında bu metnin ne anlattığını sorgulamak da kaçınılmaz oluyor. Öyle ise metni<br />

okumamız gerekli. Bu nedenle çalışmanın bir bölümünü reklamın işlevleri, moda <strong>ve</strong> reklam<br />

gibi konular oluşturdu. İkinci bölümde ise reklamda kullanılan slogan, renkler, siyah erkek<br />

∗ Yrd. Doç. Dr. Anadolu Üni<strong>ve</strong>rsitesi İletişim Bilimleri Fakültesi<br />

∗∗ Yrd. Doç. Dr. Anadolu Üni<strong>ve</strong>rsitesi İletişim Bilimleri Fakültesi<br />

İletişim 2005/21


78<br />

Sevil UZOĞLU BAYÇU- Canan ULUYAĞCI<br />

vücudu <strong>ve</strong> kadın bacağı olarak göze çarpan göstergeler çözümlendi. Bunun için de<br />

göstergebilimsel çözümlemeden yararlanılmıştır.<br />

İnsan görme duyusuyla, yaşamdaki her şeyin bilincinde olur. Bu bilinç çevremizdeki bazen<br />

siyah-beyaz, bazen rengarenk, bazen basit, bazen karmaşık biçimde imgelerle donatılan,<br />

doğrudan algılanabilir bir gerçekliği ortaya koyar (Ellul, 1998: 22). Çevremizde bize sunulan<br />

göstergelere anlamlar yükleyerek bu göstergeleri okumayı öğrenip bu süreci sürdürebiliriz.<br />

Çünkü iletişimin gerçekleşmesi için göstergelerden bir ileti yaratılması gerekmektedir. Bu<br />

ileti alıcı konumunda olan kişi ile kaynağın ilk anda oluşturduğu anlamla şu ya da bu<br />

şekilde ilişkisi olan bir anlam yaratmaya teşvik etmektedir. Aynı kodlar paylaşıldığı <strong>ve</strong> aynı<br />

gösterge sistemleri kullanıldığı sürece, iletiye iki kişinin yüklediği anlamlar birbirine<br />

yaklaşacaktır. Bu yaklaşım iletişim çalışmalarına farklı bir vurgulama yapmaktadır <strong>ve</strong> bu<br />

nedenle yeni bir terimler dizisiyle tanışılmak durumunda kalınmaktadır. Bunlar arasında<br />

gösterge, anlamlandırma, görüntüsel gösterge (ikon), belirtisel gösterge (index), düzanlam,<br />

yananlam gibi terimler yer almaktadır. Tüm bu terimler çeşitli anlam yaratma yollarına<br />

göndermede bulunmaktadır. Dolayısıyla göstergebilimin temel ilgi alanının merkezinde<br />

gösterge teriminin varlığından söz etmek olanaklıdır (Fiske, 1996: 61-62 ).<br />

Türkçede “gösterge” denildiğinde akla ilk gelen bir araçtır. Örneğin, ısıölçer bir göstergedir.<br />

Bize ısı hakkında bilgi <strong>ve</strong>rir. Bir ısıölçerin ilettiği bilgiyi doğru okumak için, hangi ısı birimine<br />

göre yapılmış olduğunu <strong>ve</strong> en azından sayıları okumayı öğrenmiş olmak gereklidir. Kısaca<br />

“gösterge, bizi bir ölçümü doğrudan doğruya yapmaktan kurtaran, bizim ölçme eylemimizin<br />

yerine geçen bir araçtır” denilebilir. Eş deyişle “ kendisi o şey olmadığı halde, o şeyi<br />

çağrıştırarak iletişim sağlayan her aracı bir göstergedir” (Erkman, 1987: 8-10).<br />

Göstergebilimin kurucularından Saussure dil ile ilgilenmiş <strong>ve</strong> göstergelerin diğer<br />

göstergelerle olan ilişkileri üzerine yoğunlaşmıştır. Onun için gösterge, anlamı olan fiziksel<br />

bir nesnedir <strong>ve</strong> gösterge bir gösteren ile gösterilenden oluşur. Gösteren göstergenin<br />

algılanılan yanıdır. Örneğin, kağıt üzerindeki işaretler, havadaki sesler gibi. Gösterilen ise<br />

gösterenin göndermede bulunduğu zihinsel kavramdır. Bu zihinsel kavram, aynı dili<br />

paylaşan aynı kültürün üyelerinin tümü için ortaktır (Fiske, 1996: 67). Göstergebilimin bir<br />

diğer kurucusu Pierce’ün gösterge tanımı daha kapsamlıdır. Onun tanımında ise doğal<br />

İletişim 2005/21


Görsel <strong>ve</strong> Sözel Göstergeler Açısından Bir Reklam Çözümlemesi: Beymen Örneği 79<br />

göstergeler de yer almaktadır. Pierce göstergeleri üçe ayırmaktadır: İkon, belirti, simge.<br />

Anlıksal çağrışımı gerektiren gösterge simgedir. Sözcük ile nesnesi arasındaki ilişki nedensiz<br />

olduğu için sözlü dil simgeye örnek olarak <strong>ve</strong>rilebilir (Büker, 1991: 46). Pierce’e göre<br />

nesnesi ile arasındaki nedenlilik ilişkisi olan gösterge ikon olarak tanımlanmaktadır. Nesnesi<br />

ile arasında fiziksel bağ olan gösterge ise belirtidir. Örneğin, duman ile ateş arasında bir<br />

bağ olduğu için duman ateşin göstergesidir (Büker, 1991: 30-31).<br />

Tüm bunların yanı sıra göstergebilimin en önemli alanı “anlamlama” başlığı altında<br />

toplanabilecek olan “düzanlam” <strong>ve</strong> “yananlam” kavramlarıdır. Bir göstergede, gösterenle<br />

gösterilen arasındaki ilişkinin kurulmasına “anlamlama” denilmektedir (Erkman, 1987:63)<br />

Anlamlamanın birinci uzantısı olan düzanlam, göstergenin ortak duyusal, bilinen anlamına<br />

gönderme yapan düzeyidir (Fiske, 1996: 116). Eş deyişle düzanlam gösterenle aynı şeydir.<br />

Şüphesiz bir gösterge her zaman bir tek düzanlam taşımamaktadır. Bir gösterilen<br />

düzanlamının yanı sıra başka anlamlarda taşıyabilir (Erkman, 1987: 73). Bu anlamlar<br />

anlamlama sürecinin ikinci düzlemini oluşturan yananlamlardır.<br />

Stuart Hall’a göre ise anlamlar kodlanmış (encoded) <strong>ve</strong> kodları çözümlenmiş (decoded)<br />

olarak var olurlar. Kodlama anlamların metin içine yaratıcısı tarafından yerleştirilme<br />

sürecidir. Anlam(lar) böylece kodlanır <strong>ve</strong> bu andan itibaren dolaylı bir biçim alır. Öte<br />

yandan, kodların çözümlenmesi okuyucunun anlam(lar)ı yeniden açımlamasıyla oluşur. Bu<br />

noktada ortaya çıkarılan anlam(lar) büyük olasılıkla yaratıcının yüklediğinden farklı<br />

olacaktır (Aktaran; Ocak, 1996: 33). Guiraud anlamı bir bağıntı olarak tanımlamaktadır. Bu<br />

bağıntı, her anlamı yeni bir anlam içine almaktadır. Denilebilir ki, göstergebilim,<br />

göstergelerin bilimi olduğuna göre, bütün bilgileri, bütün deneyimleri de kapsamaktadır.<br />

Çünkü herşey göstergedir: Herşey gösterilen, herşey gösterendir (1994:58).<br />

Saussure göstergelerin kodlar içinde düzenlendiği iki yolun varlığından söz eder. Bunlardan<br />

birisi dizisel (paradigmatic), diğeri ise dizimsel (syntagmatic) olanıdır. Bir dizim (syntagm),<br />

seçilen göstergelerin birleştirildiği iletidir. Bu paradigmadan seçilen bir birim normalde diğer<br />

birimlerle birleşiktir. Bu birleşim dizim olarak adlandırılmaktadır (Aktaran; Fiske, 1996: 82-<br />

847). Dizim, dayanağı uzam olan bir göstergeler birleşimidir. Eklemli dilde bu uzam<br />

İletişim 2005/21


80<br />

Sevil UZOĞLU BAYÇU- Canan ULUYAĞCI<br />

çizgiseldir <strong>ve</strong> tek yönlüdür. Burada her öğe değerini, kendinden önce gelen <strong>ve</strong> kendini<br />

izleyen öğelerle kurduğu karşıtlıktan alır. Söylem dışında, aralarında ortak bir yan bulunan<br />

öğeler bellekte birbirini çağrıştırırlar <strong>ve</strong> böylece çeşitli bağıntıların egemen olduğu öbekler<br />

oluştururlar. Her öbek, gücül bir belleksel dizi, bir “bellek hazinesi” ortaya çıkarır. Her dizide<br />

dizimsel düzlemdekinin tersine, aynı anda bir arada bulunmayan (in absentia) öğeler<br />

birbirine bağlanır. Çağrışımlara uygulanan çözümleyici çalışma, sınıflandırmadır. İki düzlem<br />

birbirine öylesine bağlıdır ki, dizim ancak çağrışımlar düzleminden yeni birimlerin art arda<br />

öbür düzleme aktarılmasıyla ilerleyebilir (Barthes, 1993: 53).<br />

Öte yandan, Saussure’a göre; göstergeleri anlamak, göstergelerin diğer göstergelerle yapısal<br />

ilişkisini anlamaktır. Bu da iki tür yani paradigmasal (seçim yapma), dizimsel (birleştirme)<br />

yapısal ilişki ile olanaklıdır. Tüm iletiler seçim yapmayı <strong>ve</strong> birleştirilmeyi gerektirirler<br />

(Aktaran; Fiske, 1996: 82-86). Bu bilgiler ışığında tüm toplumsal kurallar, modalar, dinsel<br />

törenler, toplumsal davranış biçimleri görüntüsel ya da nedenli simgelerdir denilebilir<br />

(Guiraud, 1974: 19). Dolayısıyla yaşamımızda varolan her şey göstergebilimsel açıdan<br />

çözümlenebilir. Bu çalışmada da Beymen reklamının öğelerinden oluşan paradigmadan<br />

sırayla seçip göstergebilimsel açıdan incelenecektir. Diğer bir deyişle, Beymen’in reklam<br />

metninde varolan slogan, renkler, siyah erkek, beyaz kadın <strong>ve</strong> diğer göstergeler<br />

benzerlerinin paradigmalarından yapılan seçimlerin bir dizimidir. Dolayısıyla bu dizim bize<br />

reklam metnini okuma olanağını sunmaktadır.<br />

Moda Ve Reklam<br />

Günümüzde moda insanların yaşam biçimini <strong>ve</strong> toplumdaki konumlarını belirlemektedir.<br />

Öyle ki moda insanların dünya görüşünü yansıtan bir ayna gibidir. Modacılar da toplumun<br />

eğilimlerinin yönünü yakalayarak, toplum tarafından benimsenecek geçici yenilikler<br />

sunarlar. Sundukları bu yenilikler önce üst tabaka tarafından benimsenir, gittikçe yayılan bu<br />

yenilik orta tabakaya hatta en alt tabakaya ulaşınca, üst tabaka artık bunu demode olarak<br />

kabul eder. Böylelikle modacılar yeni bir “geçici yenilik” sunma sürecine girerler <strong>ve</strong> kısır<br />

döngü bu şekilde işler (Uzoğlu, 1999: 122).<br />

İletişim 2005/21


Görsel <strong>ve</strong> Sözel Göstergeler Açısından Bir Reklam Çözümlemesi: Beymen Örneği 81<br />

Modalar, topluluğu belirleyen varlıksal biçimlerdir: Giyinmek, beslenmek barınmak vb. Moda<br />

ihtiyaçtan çok tüketim malı üreten bir toplumda önem kazanır. Dolayısıyla ihtiyaçtan fazla<br />

olan bu ürünlerin bolluğu, bu ürünleri temel işlevlerinden koparır. Örneğin; giyim biçimimiz,<br />

arabamız, evimiz, parfümümüz toplumdaki yerimizin birer göstergesidir (Guiraud, 1994:<br />

116). Dolayısıyla reklam pek çok alanda olduğu gibi moda kuruluşlarının da ayrılmaz birer<br />

parçası olarak karşımıza çıkar.<br />

Reklam bugün yaşamımızı şekillendiren <strong>ve</strong> yansıtan en önemli kültürel faktörlerden biridir.<br />

Öyleki çağımızda herkesin yaşamının kaçınılmaz bir parçası olarak varlığını sürdürür.<br />

(Williamson, 2000: 11). Böylesine bizi kuşatan reklamlar nasıl bir anlam taşıyorlar Nasıl<br />

bir ideolojik işlevi yerine getiriyorlar Kuşkusuz reklam metinlerini çözümlemenin bir yöntemi<br />

de göstergebilimdir. Çünkü Eco’nun da belirttiği gibi göstergebilim, gösterge dizgesi<br />

oldukları belirgin olarak anlaşılan dizgeleri incelemekle kalmaz, tüm kültür görüngülerini<br />

gösterge dizgeleriymiş gibi ele alır. Bunu yaparken de tüm kültür görüngülerinin gösterge<br />

dizgeleri olduğu varsayımından yola çıkar. Eş deyişle kültürün temelde bir bildirişim<br />

olduğunu varsayar (Aktaran; Erkman, 1987: 87). Bu gerçeklik karşısında reklamı bir metin<br />

olarak ele alıp göstergebilimsel açıdan çözümlemek olanaklıdır. Reklamlara ilk<br />

baktığımızda düzanlam olarak bir ürünün tanıtıldığını görmemiz olanaklıdır. Ancak bir<br />

göstergeler dizgesi olarak ele aldığımız zaman bu reklamın altında yatan ikinci anlamı ya<br />

da yananlamı gördüğümüzde okuma sürecimiz başlamış olur.<br />

Reklamın işlevlerinden birinin insanların sahip oldukları şeylerden daha fazlasını <strong>ve</strong> yenisini<br />

istemeyi sağlamak <strong>ve</strong> ekonomik, maddi olanakları ne olursa olsun, onları daha fazlasını<br />

istemeye özendirmek olduğunu biliyoruz. Bunu yaparken de tanıttığı ürün ya da hizmete<br />

anlam yüklemesi kaçınılmazdır. Çünkü amaç ürünü satmak <strong>ve</strong> hedef kitleye bu ürünü satın<br />

aldırmaktır. Bu noktada reklamın bir imaj yaratması önem kazanmaktadır. Örneğin;<br />

Beymen’in zaten daha önceden yaratılmış bir imajı olduğu için kendisine özgü bir anlam<br />

aramaz <strong>ve</strong> bildiğimiz bir anlamı kendisine uyarlamaktan kaçınmaz. Reklam metninde yer<br />

alan siyah erkeğin <strong>ve</strong> kadın bacağının, topuklu sandalet ayakkabının zaten toplumda bir<br />

anlamı vardır. Bu imgeler reklam metninde yer aldığı zaman başka bir dilde (reklam<br />

dilinde) başka bir anlam boyutuna taşınmış olmaktadır. Ancak bu imgelerin neyi<br />

İletişim 2005/21


82<br />

Sevil UZOĞLU BAYÇU- Canan ULUYAĞCI<br />

karşıladığını bilmek, reklamı çözümlemek için yeterli değil. Başka ne önemli olabilir Bunun<br />

neden beyaz erkek olmadığı ya da düz topuklu pabuç giyen bir kadın olmadığı da önem<br />

kazanmaktadır. Bu karşıtlıktan dolayı reklam metninin anlamı oluşuyor. Metni çözümlerken<br />

öncelikle şu soruların yanıtlarını bulmak gerekiyor.<br />

Slogan ne anlam içeriyor<br />

Reklam neden turkuaz yeşili<br />

Siyah erkek ne ifade ediyor<br />

Kadın bacağı ne ifade ediyor Kadın neden gövdesiz <strong>ve</strong> başsız olarak sunuluyor<br />

Bu soruların yanıtını aramadan önce anlamı oluşturan ürünün ilişki kurduğu göstergeleri<br />

tanımlamak gerekiyor. Burada ilişki kurulan nesne ya da kişi gösterendir: Siyah erkek +<br />

kadın bacağı Gösterilen üründür: Beymen<br />

Bizi farkettiren Beymen’dir. Beymen’in bir özelliği vardır: Giyen fark edilir. Böylelikle ürün<br />

anlam kazanır. Ürün gösteren olur. Kendi dışında bir şeyi yansıtmaz, kendisini gösterir.<br />

Slogan: Farkediliyorsa Beymen’dedir<br />

Slogan gönderilen iletinin hedef kitle tarafından hatırlanmasına yardımcı olan bir<br />

göstergedir. İnsanlar gibi firmalarda sürekli iletişim içerisindedirler. Bu iletişim sırasında kim<br />

olduklarını gösteren mesajlar iletirler. Şüphesiz günümüzde artık iletişim, sadece bir imaj<br />

oluşturulması ya da mesajın iletilmesi ile sınırlı kalmıyor (Uzoğlu, 1999: 190). Russel <strong>ve</strong><br />

Lane’e göre, sloganı ürünün yararını <strong>ve</strong> temasını ortaya koymak için birkaç kelime ile kolay<br />

hatırlanabilir bir tümce olarak tanımlamak olanaklıdır. Çünkü slogan tüketici üzerinde<br />

mesajını <strong>ve</strong> marka etkisini yansıtan kelimesi kelimesine hatırlanabilir <strong>ve</strong> tekrar edilebilir<br />

şekilde düzenlenmiştir. İdeal olan slogan kolay hatırlanabilir, açık <strong>ve</strong> kısa olmalıdır<br />

(Aktaran; Uzoğlu, 1999: 190). Beymen yarattığı sloganda farkedilmek imgesini ön plana<br />

çıkartmaktadır. Farkediliyorsa Beymen’dedir sloganı günümüzde farkedilmenin ne kadar<br />

önemli olduğunu vurgular. Böylece slogan okurun anlığına kaydedilir.<br />

İletişim 2005/21


Görsel <strong>ve</strong> Sözel Göstergeler Açısından Bir Reklam Çözümlemesi: Beymen Örneği 83<br />

Barthes, göstergenin göstereni <strong>ve</strong> gösterileni arasındaki ilişkiyi <strong>ve</strong> göstergenin dışsal<br />

gerçeklikteki göndergesiyle ilişkisini betimlemesine düzanlam der (Aktaran; Fiske, 1995:<br />

116). “Farkediliyorsa Beymen’dedir” sloganının düzanlamı zaten fark edilenlerin<br />

Beymen’den giyindiğini göstermektedir. Burada farkedilmek <strong>ve</strong> Beymen arasında anlamsal<br />

bir bağ kurulmuştur. Yananlam olarak Beymen’e gidenlerin zaten özel kişiler olduğu<br />

vurgulanmıştır. Bu ilişkiyi şema ile ifade edersek (Büker, 1992: 16);<br />

1. Gösteren 1. Gösterilen (düzanlam) Zaten fark edilen biri,<br />

fark edildiği için Beymen’den giyiniyor. Kimliğinin<br />

fark edilme özelliği zaten var.<br />

2. Gösteren 2. Gösterilen (yananlam) Beymen’e gidenler zaten<br />

özel kişiler, özel olmayan fark edilmeyen<br />

gitmiyor.<br />

Şekil 1: Reklam Sloganının Düzanlamı <strong>ve</strong> Yananlamı<br />

Sloganda yaratılan bu yananlamlar tüketicinin hem kimlik kazanması hem de var olan<br />

kimliğini sürdürmesi açısından önemlidir. Çünkü Barthes yananlamı “göstergenin,<br />

kullanıcıların duygularıyla ya da heyecanlarıyla <strong>ve</strong> kültürel değerleriyle buluştuğunda<br />

meydana gelen etkileşim olarak tanımlamaktadır (Aktaran; Fiske, 1995: 116).<br />

Beymen, sloganı ile gönderdiği iletide farkedilmek isteyenin Beymen’den giyinmesi<br />

gerektiğini vurgulanması sloganın düzanlamıdır. “Farkediliyorsa Beymen’dedir” sloganı<br />

moda ile Beymen’i özdeşleştirir. Aşağıdaki şekilde de görüldüğü gibi ürünün bir farklılık<br />

yaratması gerekir. Beymen’in seslendiği kitle üst gelir grubudur (A grubu). Dolayısıyla<br />

Farkediliyorsa Beymendir sloganı üst konumun gösterilenidir. Bu sloganda hiçbir yıldız ya<br />

da nesne ile ilişki kurulmamıştır. Yaşam biçiminizi yansıtmak için değil, yaşam biçiminizi<br />

yaratıp farkedilmek için Beymen alıyorsunuz yananlamı bu slogan ile oluşturulmuştur. Eş<br />

deyişle o gösterene yani üst sınıfa dahil olunduğunu göstermek için ya da dahil olmak için<br />

İletişim 2005/21


84<br />

Sevil UZOĞLU BAYÇU- Canan ULUYAĞCI<br />

Beymen ürünleri satın alınmaktadır.<br />

Farklı olduğunuz için<br />

Beymen alıyorsunuz<br />

Ürün farklılığı yaratıyor<br />

Beymen aldığınız için Farklı<br />

oluyorsunuz <strong>ve</strong> farkediliyorsunuz<br />

Şekil 2: Reklam Sloganı Ürün Farklılığını Vurguluyor<br />

Yukarıdaki şekilde de gösterildiği gibi farklı olmak önem kazanmaktadır. İnsanlardaki farklı<br />

olma <strong>ve</strong> farklı olmama isteği sürekli çatışma halindedir. Kişi modayı takip ederken<br />

kendinden üstün gördüğü, modayı takip edenler grubundan ayrı olmamak için onlarla<br />

arasındaki bütün farkları gidermeye çalışır. Diğer yandan kendi içinde bulunduğu küçük<br />

grubun insanları arasından seçilerek göze çarpmak ister. Böylece sınıf atladığına inanır.<br />

Böylece “yeni sınıfının” konumunu kendi belirlemiş olur (Barbarosoğlu, 1995: 64).<br />

Farkediliyorsa Beymen’dedir sloganı da Beymen’den giyinen kişinin o sınıfla özdeşleşmesini<br />

<strong>ve</strong> kişinin farkedilip görünür kılınmasını sağlar.<br />

Renklerin Dili<br />

Reklam metninde yer alan bir diğer göstergemiz ise renklerdir. Renkler hiçbir zaman tek<br />

başlarına varolmazlar. Her zaman bir göndergeye bağlı <strong>ve</strong> bir şeyin rengidir (Kıran, 1995:<br />

69). Renk kuramcısı Joheannes Itten’e göre “güzel/çirkin yargısı, renkleri değerleri ile<br />

algılamak için geçerli bir gönderge değildir. Yararlanılabilir bir gönderge öğesi<br />

oluşturabilmek için her rengi önce komşu rengi içinde incelemek gerekir” demektedir<br />

(Aktaran; Kıran, 1995: 70). Arnheim’da renklerin anlamlarının uzlaşımlara dayandığını,<br />

İletişim 2005/21


Görsel <strong>ve</strong> Sözel Göstergeler Açısından Bir Reklam Çözümlemesi: Beymen Örneği 85<br />

bundan dolayı da kültürden kültüre değişebileceklerini vurgulamaktadır. Aynı zamanda<br />

rengin anlamının içerikle değişebileceğini belirtir. Aynı renk (siyah-beyaz) değişik<br />

bağlamlarda değişik anlamlara gelebilir. Çünkü Eco’nun da belirttiği gibi işlev öğeleri<br />

(anlatım <strong>ve</strong> içerik) birbirinden bağımsızdır. Aynı anlatım başka bir kural temel alındığında<br />

değişik bir içerikle bağlantı kurabilir (Aktaran; Büker, 1985: 74). Kuşkusuz bu reklamda da<br />

seçilen renkler Türk kültürü açısından bazı çağrışımlara yol açmaktadır. Çünkü renkler<br />

özellikle duyguları etkilemektedir. Eğer renkler kontrast olarak kullanılırsa, uyumlu etkili çok<br />

güzel armoniler ortaya çıkarmak olanaklıdır. Zıt renkler ise birbirlerinin kuv<strong>ve</strong>tlerini arttırır <strong>ve</strong><br />

şiddetlendirir (Atalayer, 1994: 187). Beymen reklam metninde de da siyah erkek <strong>ve</strong> beyaz<br />

kadın ile bu uyum sağlanmıştır. Öte yandan yeşil bir fon kullanılmış en alttada kırmızı bir<br />

bant yer almıştır. Siyah beyazın uyumunun yanısıra yeşil <strong>ve</strong> kırmızının zıtlığı reklamın<br />

dikkat çekmesi diğer reklamlar arsında da ayır edici olması açısından önemlidir.<br />

Renklerin diline baktığımızda siyah sonsuz bir karanlığın simgesidir. İnsanlar üzerinde<br />

bilinmezliğin <strong>ve</strong>rdiği korkuyu yaratır. Aynı zamanda hem bilinmezliğin hem de gizemin<br />

simgesi durumundadır. Tüm bu olumsuzluklara karşın siyah bir tepki rengidir. Çünkü, insan<br />

sonsuz karanlıkları dağıtarak bir galibiyete ulaşmak ister. Siyah renk ayrıca kişiliği daha<br />

belirli bir kimliğe de sokar (Yılmaz, 1991: 37-38).<br />

Beyaz renk ise dengeyi simgeler. Bu bir “susuştur”. Ancak ‘yaşamı canlılığı’ içinde taşıyan,<br />

asla ‘ölüm’ gibi olmayan bir susuştur (Atalayer, 1994: 172). Beyaz da daima neşe <strong>ve</strong> sevinç<br />

öncesinin bir sessizliği vardır. Bundan dolayı da insan psikolojisinde beyaz, ferahlık, soğuk<br />

kanlılık, samimiyet <strong>ve</strong> aydınlık duyguları uyandırır. Toplumsal değerlerde ise beyaz,<br />

“masumiyeti, temizliği <strong>ve</strong> asaleti” simgeler. Beyaz huzur <strong>ve</strong> gü<strong>ve</strong>n <strong>ve</strong>rici bir etkiye sahiptir<br />

(Yılmaz, 1991: 43-44).<br />

Bu bağlamda kadının beyaz, erkeğin ise siyah seçilmesi nedensiz değildir. Toplumsal<br />

değerlere baktığımızda kadın masumiyeti, temizliği, asaleti, duruluğu <strong>ve</strong> bakireliği<br />

simgelerken, erkek gücü, kararlılığı <strong>ve</strong> şiddeti simgeler. Böylece siyah-beyaz karşıtlığı<br />

yaratılırken bir yandan da kadın <strong>ve</strong> erkek rolleri de belirgin olarak reklam metninde izleyeni<br />

ile buluşur.<br />

İletişim 2005/21


86<br />

Sevil UZOĞLU BAYÇU- Canan ULUYAĞCI<br />

Yeşil ise temiz bir doğa <strong>ve</strong> ferahlık çağrışımı yaratır. Yeşil ne insan psikolojisindeki ulaşılması<br />

gereken tutkulara eşlik eder, ne de ulaşamamanın <strong>ve</strong>rdiği üzüntüyü teselli eder. Hiçbir<br />

duygu için etkinlik göstermez. Ancak insana huzur, rahatlık <strong>ve</strong> sakinlik duygusu <strong>ve</strong>rir. Yeşil,<br />

mavi ile birlikte kullanıldığında dinlendirici özelliğinin azaldığı, yerine bir ciddiliğin ya da<br />

düşünselliğin geçtiği hissedilir. Ayrıca toplumda manevi duygular ile etkileşim içindedir<br />

(Yılmaz, 1991: 37-38). Bu reklamda da bir yandan kadın <strong>ve</strong> erkek cinselliği sunulurken<br />

diğer yandan doğanın huzuru <strong>ve</strong> ferahı yeşil fon kullanılarak sağlanmıştır.<br />

Kırmızı ise sınırsız bir coşkuyu simgeler. Büyük bir enerjiye sahiptir. İnsan psikolojisine<br />

etkilerine bakıldığında, açık tonlardaki kırmızı gü<strong>ve</strong>n, hakimiyet, sevgi duygusu uyandırır.<br />

Orta kırmızı düzen, koyu kırmızı ise iç tepkisel duyguları ortaya çıkaran bir etki bırakır. Bu<br />

renk soğudukça kendini mavinin dinlendirici etkisine bırakır <strong>ve</strong> aktifliğini yavaş yavaş<br />

kaybeder. Kuşkusuz kırmızı aşkın <strong>ve</strong> sevginin simgesidir (Yılmaz, 1991: 20-22). Böylece<br />

reklam boyunca süregelen tezatlıklar kırmızı bant ile tamamlanır. Hem izleyenin dikkatini<br />

çekmek hem de tezatlığı tamamlamak için yeşil fonun üzerinde kırmızı bant yerini alır.<br />

Reklam metninin <strong>ve</strong>rmek istediği iletinin etkisi daha da artar.<br />

Siyah Erkek + Beyaz Kadın: Cinselliğe Dokunuyor<br />

Erkek vücudunun sergilenişi cinsiyet rollerinin <strong>ve</strong> erkek gücünün çok çeşitli sözsüz iletişim<br />

yöntemlerinden biridir. Nancy M. Henley’e göre, sözsüz iletişim kadın <strong>ve</strong> erkek ilişkilerinde<br />

bir gösterge olarak kabul edilebilir (Aktaran; Dyer, 1996: 36). Beymen reklam metninde<br />

erkek gücü siyah erkeğin vücudunun sergilenişi ile gösterilmiştir.<br />

Bu reklam metninde olduğu gibi cinsel manzara olarak sunulan erkek imajlarına<br />

baktığımızda karşılaştığımız pek çok tutarsızlık vardır. Bu erkekler görsel bir araçtır, kadınlar<br />

tarafından bakılmak için oradadırlar. Öte yandan bu, kimin baktığı <strong>ve</strong> kime nasıl baktığı<br />

kodlarını ihlal eder (Dyer, 1996: 36). Erkek ne kadına bakar ne de kadın izleyiciye. Sırtı<br />

dönüktür. Onun ilgi odağı kadının cinselliğini ortaya koyan ayakkabı olmasına karşın reklam<br />

metnine bakan kadın izleyicinin ilgi odağı zenci erkeğin vücududur. Bir anlamda da<br />

gücüdür. Bu olguyu Paul Hoch “White Hero Black Beast” adlı kitabında şöyle açıklar. Bu<br />

İletişim 2005/21


Görsel <strong>ve</strong> Sözel Göstergeler Açısından Bir Reklam Çözümlemesi: Beymen Örneği 87<br />

reklamda da olduğu gibi daha yüksek daha alçaktan iyidir, yukarıda sunulan baş aşağıdaki<br />

cinsel organların sunulmasından daha ilgi çekicidir (Aktaran; Dyer, 1996: 36). Bu reklamda<br />

da başın üzerindeki göz kadının fetişe dönüşmüş ayağına bakmaktadır. Paul Hoch’a göre;<br />

“Aynı zamanda gerilme (kasılma) <strong>ve</strong> yukarıda olma çabası, duygusu görünüşte daha iyi bir<br />

cinselliği simgeler. Gerilme (kasılma) <strong>ve</strong> çabalama terimleri toplumda erkek cinselliğini<br />

tanımlamada sıkça kullanılmaktadır (Aktaran; Dyer, 1996: 36).”<br />

Reklamda yer alan siyah erkek vücudu aslında Berger’in sözünü ettiği Avrupa yağlıboya<br />

resim geleneğinde seyirlik nesne olarak sunulan kadın tablolarının tersine çevrilmiş biçimini<br />

çağrıştırmaktadır. Buna göre Avrupa yağlıboya resim geleneğinin hiç durmadan yinelenip<br />

duran en önemli konusu kadındır.Bu tür, çıplak kadın resmidir. Avrupa geleneğindeki çıplak<br />

kadın resimlerinde kadınların seyirlik nesneler olarak görülüp değerlendirilmelerinde geçerli<br />

olan ölçü <strong>ve</strong> töreler bulunabilir. Bu gelenek de kadın kendi başına çıplak değildir. Seyircinin<br />

onu gördüğü biçimde çıplaktır. Kadın kendisini seyreden bizlere bakmaktadır. Tintoretto<br />

(1518-1594) Susannah <strong>ve</strong> Kent’in Büyükleri tablosu <strong>ve</strong> Von Aachen’in Baküs, Ceres <strong>ve</strong><br />

Küpit adlı tabloları bunlara örnek olarak <strong>ve</strong>rilebilir.Bu tablolarda kadın kendisini izleyen<br />

bizlere bakmaktadır. Eş deyişle kadın kendisini kadının gerçek aşığı sanan kişiye-izleyici<br />

sahibine bakar (Berger, 1990: 50-56). Beymen reklamında da siyah erkek bu tablolar gibi<br />

izleyene kendisini sunmaz, sanki bakışın nesnesi olmaz, “da<strong>ve</strong>tkar” değil gibidir. Güzel<br />

gövdesini sunmuyor gibi yapar. Ancak metin dikkatle okunursa izleyene gövdesini sunduğu<br />

görülebilir. Yanılsamayı yaratan ona bakan bir öznenin olmayışıdır.<br />

Siyah erkek bir yandan kaslı vücudu ile cinselliği simgelerken bir yandan da erkek gücünü<br />

<strong>ve</strong> “fallusun” üstünlüğünü bir kez daha izleyene anımsatır. Segal’e göre cehenneme, ölüme,<br />

karanlığa <strong>ve</strong> lanetlenmeye giden ürkütücü ancak baştan çıkarıcı yola Batı bilincinde daima<br />

seks bulaşmıştır. Siyah –acımasızca damızlık siyah ‘oğlan’ <strong>ve</strong> fahişe siyah kadın imgeleriyle<br />

temsil edilen- seksin ‘kirli’ sırlarının rengidir (Segal, 1990: 220). Öte yandan kaslılık erkek<br />

vücudunu değerlendirmede anahtar bir terimdir. Kaslılık gücün simgesidir kuşkusuz.. En<br />

azından gelişmiş kaslar, genellikle kadınların erişemiyeceği bir fiziksel gücü belirtir.<br />

Erkeklerdeki kaslılık biyolojik olarak <strong>ve</strong>rilen gizil gücü simgeler. Aynı zamanda hem<br />

kadınlara hem de dünya nimetlerini <strong>ve</strong> de kadını paylaşma yarışında olan diğer erkeklere<br />

İletişim 2005/21


88<br />

Sevil UZOĞLU BAYÇU- Canan ULUYAĞCI<br />

egemen olma aracıdır. Önemli olan şudur: kaslar biyolojiktir, bu nedenle doğaldır; <strong>ve</strong> biz,<br />

özellikle cinsellik <strong>ve</strong> tür konusunda(ki) alışkın olduğumuz düşünceleri değiştiremeyiz. Böyle<br />

olunca da doğal olduğu gösterilebilecek şey <strong>ve</strong>rilmiş olarak <strong>ve</strong> kaçınılmaz olarak kabul<br />

edilmelidir. Kasların “doğallığı” erkek gücü <strong>ve</strong> egemenliğini yasal kılar (Dyer, 1996: 38).<br />

Toplumun siyah erkeğe yüklediği değerlere baktığımızda da bunu görmemiz olanaklıdır.<br />

Toplum siyah erkeği sportif <strong>ve</strong> cinsel gücün simgesi olarak izleyene sunar. Siyah erkeğin<br />

böyle sunulması gibi kadın da reklam metninde cinsel bir nesne olarak yer almıştır.<br />

Reklamın bütününe bakıldığında ise kadının bir kenarda bırakılmış olduğu düşüncesi ağır<br />

basar. Önemli olan kadının bacaklarıdır. Böylece erkeğin kaslı vücudu ile sunulan erkek<br />

cinselliğine karşın beyaz kadının sadece bacakları ile kadın cinselliği oluşturulur. Hem kadın<br />

hem de erkek fetiş bir nesneye dönüştürülür. Dikkat çekici olan fetiş nesneye dönen erkeğin<br />

zenci olmasıdır. Dyer’a göre, ırk <strong>ve</strong> sınıf açısından ise ilginç bir farklılık vardır. Erkek gücü<br />

imajlarının daima <strong>ve</strong> zorunlu olarak toplumdaki öteki güç göstergeleriyle birlikteliğine iyi bir<br />

örnektir bu. Irkçılıkla ilgili olarak, beyaz erkek imajlarında gösterilen ya da ima edilen<br />

etkenlik batı toplumundaki boş zaman <strong>ve</strong> çalışma (zamanı) ayrımıyla açıkça ilgilidir. Siyah<br />

erkeklerse gerçekte Amerikalı ya da Avrupalı oldukları halde “orman” <strong>ve</strong> dolayısıyla<br />

“vahşilik” fikirlerinden soyutlanamaz bir fiziksellikle <strong>ve</strong>rilir. Bu, ya doğal ortamda genel bir<br />

fiziksel çaba, doğanın enerjisiyle (tabii ki davul sesleri) birleştirilerek ya da son zamanlarda<br />

olduğu gibi “siyah güç” sembolizmi çarpıcı şekilde kullanılarak yapılır. Bu ırkçı politikaların<br />

bir kabulü olarak görülebilir <strong>ve</strong> belki bazı izleyiciler için böyledir. Fakat medyanın siyah gücü<br />

yapılandırma şekli gerçekte, bir politik hareketten çok vahşi bir enerji fikri üretme eğilimi<br />

göstermektedir (1996: 37). Renkler bölümünde de siyah bu enerji ile ilişkilendirilmiştir.<br />

Ayrıca yeşil renk ile orman-vahşi erkek ilişkisi tamamlanmıştır.<br />

Erkek vücudu bu reklamda olduğu gibi gerçekten bir hareket içinde yakalanmadığında bile,<br />

vücudun pozuyla erkek imajı yine de etkenlik izlenimi <strong>ve</strong>rir. Rahat görünüşlü uzanmış<br />

pozunda bile, model kaslarını belirtecek şekilde vücudunu gerer <strong>ve</strong> sertleştirir; böylelikle<br />

vücudun harekete hazırlığına dikkat çekilir (Dyer, 1996: 37). Eş deyişle erkek cinselliğini<br />

yaşamaya hazır durumdadır. Buna karşın kadın sadece bacakları <strong>ve</strong> ayakkabısı ile vardır.<br />

İletişim 2005/21


Görsel <strong>ve</strong> Sözel Göstergeler Açısından Bir Reklam Çözümlemesi: Beymen Örneği 89<br />

Kadın bacaklarının kullanımına baktığımızda ise toplumda kadının konumunu anlamamız<br />

olanaklı olacaktır. Berger, erkekler davrandıkları gibi, kadınlarsa göründükleri gibidirler der.<br />

Erkekler kadınları seyrederler. Kadınlarsa seyredilişlerini seyrederler. Bu durum, yalnız<br />

erkeklerle kadınlar arasındaki ilişkileri değil, kadınların kendileriyle ilişkilerini de belirler.<br />

Kadının içindeki gözlemci erkek, gözlenense kadındır. Böylece kadın kendisini bir nesneye –<br />

özellikle görsel bir nesneye- seyirlik bir şeye dönüştürmüş olur (1990: 47). Burada siyah<br />

erkek de çıplak vücudunu sergilerken tıpkı kadın gibi görsel bir nesneye dönüşme tehlikesi<br />

içindedir. Kuşkusuz bu görsel nesneye dönüşen erkeğin siyah olması ilgi çekicidir. Çünkü<br />

Segal’e göre “siyah” <strong>ve</strong> “dişil” benzerliği vardır. Her iki grup da toplumsal olarak ikinci sınıf<br />

konumuna düşürülme <strong>ve</strong> kültürel olarak değersiz görülme deneyimini paylaşır <strong>ve</strong> siyah<br />

adam tiplemesinin sömürgeci biçimi tam da beyaz “erkekliği” ile “gerçek” erkeklik arasında<br />

temel bir karşıtlık yaratmaktadır. Siyah erkek, erkeklikten mahrum bırakılmıştır (1990:<br />

225). Dolayısıyla siyah erkeğin çıplak olarak sunulması beyaz erkeklerin gururunu kıracak<br />

bir şey değildir. Renkler bölümünde de değinildiği gibi siyah-beyaz karşıtlığı varlığını<br />

sürdürmeye cinsiyet rolleri açısından da devam etmektedir.<br />

Bu reklam metninde dikkati çeken bir diğer öğe ise kadın <strong>ve</strong> erkeğin birbirlerine<br />

dokunmamalarıdır. Desmond Morris’in “sevmek dokunmaktır” tümcesinden yola çıkacak<br />

olursak burada sevginin söz konusu olmadığını yalnız cinselliğin ön plana çıktığını söylemek<br />

yanlış olmayacaktır. Kısaca bu metin cinselliğe dokunmaktadır.<br />

Giysilerin Dili: Ayakkabı<br />

Cinselliğe dokunuşu pekiştiren bir diğer gösterge ayakkabıdır. Cinselliğe dokunma olgusu<br />

kadının ayakkabısı ile devam ediyor. Giyinmek özellikle kadınlar için cinselliğin bastırılması<br />

anlamına gelir. Kadın bazı cinsel bölgelerini giyinerek kapatır. Simgesel olarak ifade edilmiş<br />

“toplumsal kimlik” nosyonu, kişinin kıyafet konusundaki öznel eğilimleri ile bunları<br />

tanımlayıp çerçe<strong>ve</strong>lerini çizen kültür arasında gerekli bir kavramsal köprü işlevi görür<br />

(Davis, 1997: 100). Guiraud’a göre giyim tarzımız, kullandığımız araba, oturduğumuz ev,<br />

süründüğümüz parfüm, evimizin dekorasyonu vb. toplumdaki yerimizin birer göstergesidir<br />

İletişim 2005/21


90<br />

Sevil UZOĞLU BAYÇU- Canan ULUYAĞCI<br />

(1994:116). Bireyin güzel görünmek, varlıklı bir kişi izlenimi bırakmak, güçlü görünmek<br />

gibi ruhsal yapısı modayı etkileyen faktörlerden birisidir. Ancak bu reklam metninde<br />

mankenler bedenlerinde giysi taşımamaktadırlar. Bize kadın ya da erkeğe ilişkin bir giysi<br />

sunulmaz. Ama sunulan “Beymen”dir. Beymen’in zaten marka olarak toplum içinde bilinen<br />

bir yeri vardır.<br />

Bu reklam metni ayrıca slogan bölümünde de belirtildiği gibi bize giysi sunmaz. Kadın <strong>ve</strong><br />

erkek manken yalnız cinselliklerini sergilerler. Özellikle kadının başının olmaması,<br />

dikkatlerin bacaklarında <strong>ve</strong> sandalet olan ayakkabısında toplanması önemli bir ayrıntıdır.<br />

Giysi simge ilişkisi açısından bakıldığında Pond’a göre kadın ayakkabıları buna iyi bir<br />

örnektir. Bu reklamda gördüğümüz arkası askılı ayakkabıların dekolte olduğu söylenebilir;<br />

bağcıklı <strong>ve</strong> altı düz ayakkabılar cinsellikten uzak bir ağırbaşlılık taşırlar; üst yüzeyinde derin<br />

bir oyuk bulunan dilsiz ayakkabılar göğüs dekoltesini simgelerler; iğne topuklar saldırgan bir<br />

cinselliği, parmakların açıkta bırakılması, iç çamaşırlarını sergileme arzusunu gösterir<br />

(Aktaran; Davis, 1997: 108). Bu genel yargı o kadar güçlüdür ki pek çok filmde de<br />

kahramanların kişilikleri ile ayakkabıları arasında bir bağ kurulmuştur. Örneğin; Varolmanın<br />

Dayanılmaz Hafifliği adlı filmdeki “femme fatale” kadınlar hep ince, yüksek topuklu<br />

simsiyah ayakkabılar giyerler. Yüksek Topuklar adlı filmin afişinde yüksek topuklu kadın<br />

ayakkabısının neler yapabileceğini görmek olanaklıdır. Bir anneyle kızı arasındaki ilişkinin<br />

tehlikeli boyutlarını sergileyen bu filmin afişinde Victoria Abril’in ayakkabısının tekinin<br />

topuğunda ateşlenen bir silah figürü, “bir kadın istedi mi öyle gizli bir kötülük olabilir ki<br />

şaşarsınız” tümcesi ile aynı anlamı taşır (Göral, 1996, 18). Eşdeyişle bu reklam metninde<br />

kadının giydiği ayakkabı tüm reklam metnini özetleyi<strong>ve</strong>rir. Siyah, sivri topuklu, burnu açık,<br />

ince atkılı ayakkabı kadın üzerinde varolan tek giysidir. Dolayısıyla kadını saldırgan<br />

cinselliğinin <strong>ve</strong> erkek üzerindeki cinsel etkisinin sergilenmesinin bir göstergesi olarak<br />

ayakkabı reklam metninde yerini alır. Yukarıda da belirtildiği gibi kadın <strong>ve</strong> erkek birbirlerine<br />

dokunmamalarına <strong>ve</strong> birbirlerine bakmamalarına karşın erkek kadının ayakkabısının<br />

topuğuna <strong>ve</strong> tabanına dokunmaktadır. Böylece cinselliğe dokunma teması ayakkabı<br />

imgesinde de devam etmektedir.<br />

İletişim 2005/21


Görsel <strong>ve</strong> Sözel Göstergeler Açısından Bir Reklam Çözümlemesi: Beymen Örneği 91<br />

Sonuç<br />

Günümüzde her an her yerde karşımıza çıkan reklamların etkisinden uzak kalmak neredeyse<br />

olanaksız. Özel alanlardan kamusal alanlara dek reklamlar yaşamımızın ayrılmaz bir parçası<br />

olarak varlıklarını sürdürüyorlar. Biz belki de çok da farkında olmadan reklamların bize<br />

sunduğu iletileri alıyoruz <strong>ve</strong> tüketim yolculuğuna devam ediyoruz. Ancak reklamlar bizi bir<br />

yandan tüketime yönlendirirken diğer yandan toplumda varolan değerleri pekiştirme ya da<br />

değiştirme işlevlerini de yerine getiriyorlar. Reklamı okuma edimine başladığımız anda<br />

reklamın altında yatan yananlamlara da ulaşmaya başlıyoruz. İncelenen reklam metninin<br />

diğer tüm reklam metinlerinde olduğu gibi bir düzanlam taşıdığı görülmektedir. Bunun yanı<br />

sıra yananlamsal olarak da okurun kültürel değerleriyle buluşarak yeni bir alt okumanın<br />

olanaklı olduğu saptanmıştır. Böylece göstergelerin diğer göstergelerle ilişkisi kurularak<br />

seçim yapma <strong>ve</strong> birleştirme işlevi yerine getirilerek reklam metninin yeni okumalara olanak<br />

tanıdığı ortaya konulmuştur<br />

Çalışmanın sonucunda reklam sloganının yananlamın oluşma sürecinde önemli bir işlevi<br />

yerine getirdiği görülmüştür. Bu slogan yananlamsal olarak Beymen’den giyinen kişinin fark<br />

edilip görünür kılınmasını çağrıştırmaktadır. Reklam metnini oluşturan diğer bir gösterge ise<br />

renklerdir. Renklerin de belirli bir nedene göre seçildiği (beyazın masumiyeti, siyahın<br />

kararlılığı <strong>ve</strong> şiddeti simgelemesi gibi) gözlemlenmiştir. Böylece reklam metninin iletisinin<br />

etkisi arttırılmıştır. Bunların yanı sıra reklam metninde kadın <strong>ve</strong> erkeğin kullanımının<br />

toplumsal cinsiyet rolleri ile yakından ilişki içinde olduğu saptanmıştır. Kadının görsel bir<br />

nesneye dönüştürülmesinin yanısıra erkeğin de aynı şekilde görsel bir nesneye dönüştüğü<br />

görülmüştür. Ancak erkeğin siyah olması dikkat çekicidir. Çünkü toplumsal değerler<br />

açısından bakıldığında beyaz erkeğin bir cinsel nesne olarak sunulması onaylanan bir bakış<br />

açısı değildir. Ancak erkeğin siyah olması toplumda erkeğe ilişkin varolan değerleri tehdit<br />

etmemektedir.<br />

Beymen’e ilişkin bu reklam metni de bize toplumsal değerler açısından pek çok gösterge<br />

sunmaktadır. Reklamın sloganından, renklerine, kadın <strong>ve</strong> erkek mankenlerden ayakkabıya<br />

değin kadın <strong>ve</strong> erkeğin cinselliğinin kodlanması okurun ya da izleyicinin anlığına yazılıyor.<br />

İletişim 2005/21


92<br />

Sevil UZOĞLU BAYÇU- Canan ULUYAĞCI<br />

Kuşkusuz bunları okuma sürecinde pek çok karşıtlık kurmak olanaklı. Son olarak reklam<br />

metnindeki ikili karşıtlıklarını şöyle sıralayabiliriz.<br />

Farkedilmek<br />

Beymen<br />

Siyah erkek<br />

Beyaz düzgün kadın bacakları<br />

Topuklu sandalet<br />

Siyah erkek gücü <strong>ve</strong> cinselliği<br />

Farkedilmemek<br />

Öteki moda kurumları<br />

Beyaz erkek<br />

Beyaz düzgün olmayan kadın bacakları (yamuk ya da<br />

toplu bacak)<br />

Düz kapalı ayakkabı<br />

Kadın cinselliği<br />

Şekil 3: Beymen Reklamındaki İkili Karşıtlıklar<br />

Bu ikili karşıtlıklar sonucunda Beymen’in diğer moda kurumları içindeki yeri (saygınlığı, üst<br />

sınıfa seslenmesi gibi) siyah <strong>ve</strong> beyaz erkeğin toplumsal konumlarının farklılığı, beyaz<br />

düzgün bacakların kadın cinselliği <strong>ve</strong> toplumun kadına yüklediği bakış açısını, yine cinsellik<br />

bağlamında simgesel olarak topuklu sandaletin <strong>ve</strong> karşılığında düz kapalı ayakkabının<br />

yananlamlarını, toplumsal cinsiyet kavramı açısından siyah erkek gücünün <strong>ve</strong> cinselliğinin<br />

karşıtında kadın cinselliğinin anlamları oluşturulmaya çalışılmıştır.<br />

Bu ayrımlar reklam metninde oluşturulan iletinin ana öğelerini ortaya koyar. Eşdeyişle<br />

farkedilmek için Beymen almalısınız <strong>ve</strong> böylece cinselliği, gücü, çekiciliği, güzelliği<br />

bedeninizde hem toplar hem de bu yolla farkedilirsiniz iletisi kurulan bu karşıtlıklarla bir kez<br />

daha pekiştirilir. Böylece reklam metni istediği amaca <strong>ve</strong> kitleye ulaşmış olur.<br />

İletişim 2005/21


Görsel <strong>ve</strong> Sözel Göstergeler Açısından Bir Reklam Çözümlemesi: Beymen Örneği 93<br />

KAYNAKÇA<br />

Atalayer, F. (1994). Temel Sanat Öğeleri. Eskişehir: Anadolu Üni<strong>ve</strong>rsitesi Güzel Sanatlar<br />

Fakültesi Yayınları No:5.<br />

Barbarosoğlu, Karabıyık, F. (1995). Modernleşme Sürecinde Moda <strong>ve</strong> Zihniyet. İstanbul: İz<br />

Yayıncılık.<br />

Barthes, R. (1993) Göstergebilimsel Serü<strong>ve</strong>n. Çeviren: M. Rifat <strong>ve</strong> S. Rifat. 2. Baskı.<br />

İstanbul: Yapı Kredi Yayınları.<br />

Berger, J. (1990). Görme Biçimleri. Çev: Y. Salman. 4. Baskı. İstanbul: Metis Yayınları.<br />

Büker, S. (1985). Sinemada Anlam Yaratma. Eskişehir: Anadolu Üni<strong>ve</strong>rsitesi Yayınları.<br />

_______(1991). Sinemada Anlam Yaratma. Ankara: İmge Kitabevi.<br />

_______ (1992). Tenisten Sonra Sodasız Viski. Ankara: İmge Yayınları.<br />

Davis, F. (1997). Moda Kültür Kimlik. Çeviren: Özden Arıkan. İstanbul: Yapı Kredi Kültür<br />

Sanat Yayınları.<br />

Dyer, R. (1996). “Şimdi Bakma: Çıplak Erkek Posteri”. Çeviren: E. Biryıldız. 25. Kare<br />

Sinema Kültür Dergisi. Sayı: 17. Ekim-Aralık.<br />

Ellul, J. (1998). Sözün Düşüşü. İstanbul: Paradigma Yayınları.<br />

Erkman. F. (1987). Göstergebilime Giriş. İstanbul: Alan Yayıncılık.<br />

Fiske, J. (1996). İletişim Çalışmalarına Giriş. Çeviren: S. İrvan. Ankara: Bilim Sanat<br />

Yayınları/Ark.<br />

Göral, B. (12 Kasım 1996). “Sinema Ayakkabıya da Baktı” Milliyet Pazar Dergisi. Sayı;12.<br />

Guiraud, P. (1994). Göstergebilim. Çeviren: M. Yalçın. 2. Baskı. Ankara: İmge Kitabevi<br />

Yayınları.<br />

Kıran, A. (1995). “Rimbaud’un Şiir Renkleri”. Anadolu Sanat. Eylül. Sayı:4.<br />

Ocak, Ersan. “Kentin Değişen Anlamı”. Birikim Dergisi Türkiye’nin Şehirleri Yeni Anlamlar<br />

Yeni Haritalar Özel Sayısı. Haziran-Temmuz. 1996.<br />

Segal, L. (1990). Ağır Çekim. Çeviren: V. Ersoy. İstanbul: Ayrıntı Yayınları.<br />

Uzoğlu, S. (1999).Kurumsal Kimlik <strong>ve</strong> Anlambilim Çerçe<strong>ve</strong>sinde Vakko Örneği.<br />

Eskişehir: Anadolu Üni<strong>ve</strong>rsitesi Sosyal Bilimler Enstitüsü Yayımlanmamış Doktora Tezi.<br />

Yılmaz, Ü. (1991). Renk Psikolojisi. Eskişehir: Anadolu Üni<strong>ve</strong>rsitesi Sosyal Bilimler<br />

Enstitüsü Yayımlanmamış Yüksek Lisans Tezi.<br />

Williamson, J. (2000). Reklamların Dili Reklamlarda Anlam <strong>ve</strong> İdeoloji. Çeviren: A.<br />

Fethi. Ankara: Ütopya Yayınevi.<br />

İletişim 2005/21


94<br />

Sevil UZOĞLU BAYÇU- Canan ULUYAĞCI<br />

Özet<br />

Reklamların günlük yaşam içinde her an karşımıza çıktığı <strong>ve</strong> belirli anlamlar içerdiği<br />

bilinmektedir. Dolayısıyla hangi kitle iletişim aracında yayınlanırsa yayınlansın reklamlar<br />

metin olarak okunmaya açıktırlar. Bu olgudan yola çıkılarak yapılan çalışmada gazetede<br />

yer alan Beymen reklamı göstergebilimsel açıdan çözümlenmiştir. Bu bağlamda öncelikle<br />

yöntem tanıtılmış daha sonra reklam <strong>ve</strong> moda ilişkisi ele alınmıştır. Ardından reklam<br />

metnini oluşturan slogan, renkler, siyah erkek <strong>ve</strong> beyaz kadın imgesi, giysiler gibi<br />

göstergeler irdelenmiştir. Bu göstergelerin ikili karşıtlıkları kurularak sonuca ulaşılmıştır.<br />

Bunun sonucunda düz olarak algıladığımız metnin aslında bize kültürel kodlar üzerine<br />

bilgiler <strong>ve</strong>rdiği saptanmıştır.<br />

Anahtar Sözcükler: Reklam, Metin, Moda, İkili Karşıtlık, Kod.<br />

Abstract<br />

It is known that commercials are met inour daily life and consist of certain messages. So,<br />

they are open to be read as a text in e<strong>ve</strong>ry medium. Within this context, in this study,<br />

Beymen commercial has been analysed from the view point of semiotics. In this framework,<br />

first of all method has been described and than the relations between commercials and<br />

fashion ha<strong>ve</strong> been studied. At the second step of the study, e<strong>ve</strong>ry element of the commercial<br />

like slogans, conlours, image of the black man and white woman, clothes has been<br />

analysed. It has been reached a coclusion by establishing a binary opporistion. As a result, it<br />

has been determined that the text which we percei<strong>ve</strong> directly, gi<strong>ve</strong>s us in fact, messages o<strong>ve</strong>r<br />

the cultural codes.<br />

Key Words: Comercial, Text, Fashion, Binary Opporisiton.<br />

İletişim 2005/21


Görsel <strong>ve</strong> Sözel Göstergeler Açısından Bir Reklam Çözümlemesi: Beymen Örneği 95<br />

İletişim 2005/21


96<br />

Sevil UZOĞLU BAYÇU- Canan ULUYAĞCI<br />

İletişim 2005/21

Hooray! Your file is uploaded and ready to be published.

Saved successfully!

Ooh no, something went wrong!