20.01.2015 Views

o_19c48bkpck82hre1856e4m1bsda.pdf

You also want an ePaper? Increase the reach of your titles

YUMPU automatically turns print PDFs into web optimized ePapers that Google loves.

Önsöz<br />

Bu kitabı yazma fikri Hüseyin Yağcı tarafından teklif<br />

edildi. Kısa bir süre önce Nordhorn´un ilk nesilinden<br />

Salim Çaylar, Şerif Semir ve Ramazan Topçu<br />

Nordhorn´da yaşamış ve hakkın rahmetine kavuşmuş<br />

olanlar için bir mevlüt okutmak istediler. Bu fikirden yola<br />

çıkarak bu kitap oluştu. Bu üç kişinin başlattığı listenin<br />

uzunluğu karşısında duyarsız kalmak mümkün değildi.<br />

Nice ümitlerle Nordhorn´a gelip, sonra burada can<br />

verenlerimiz olmuş. Bu kitap bu insanlara hitaben<br />

hazırlanmıştır.<br />

Metin Çaylar


Vorwort<br />

Der Vorschlag für dieses Buch kam von Hüseyin<br />

Yağcı. Vor kurzem hatten die Gemeindemitglieder<br />

der ersten Generation Salim Çaylar, Şerif Semir und<br />

Ramazan Topçu den Wunsch geäußert, für alle<br />

verstorbenen Nordhorner Gastarbeiter eine Andacht<br />

zu realisieren. Durch diesen Wunsch ist dieses<br />

Buch entstanden. Es war mir nicht möglich,<br />

gegenüber der inzwischen langen Liste der<br />

verstorbenen regungslos zu bleiben. Es sind schon<br />

viele von uns gegangen, die voller Hoffnung nach<br />

Nordhorn gekommen waren. Dieses Buch sei denen<br />

gewidmet.<br />

Metin Çaylar


Büyük göç<br />

60´lı yılların başında başlayan büyük göçde, ilk etapta<br />

erkekler gelmiştir. Bir çoğunun ilk hedefi, çalışıp<br />

kazandıkları para ile memlekette ev sahibi olmakdı. İlk<br />

geldiklerinde genelde işçi yurtlarında kalmışlar.<br />

Şehrimizin en büyük iş verenleri ise her zaman tekstil<br />

sektörü olmuştur. Almanya´nın bazı kentlerine, mesela<br />

madenciliğin yoğun olduğu bölgelerde, genelde<br />

memlekette de bu işlerde çalışanlar gelmiştir. Bana göre<br />

Nordhorn´un ayrılacığıda burada başlıyor. Türkiye´nin bir<br />

çok yerinde tekstil fabrikaları vardı ve böylelikle<br />

Nordhorn´da Türkiye´nin dört bir yanından gelen<br />

insanlarımız var.<br />

Zaman ilerledikçe emektar vatandaşlarımız ayrılığa<br />

dayanamayıp ailelerini yavaş yavaş getirmeye<br />

başlamıştır.<br />

Ve kafalarda hala birgün vatana geri döneceğiz<br />

düşüncesindedirler…


Die große Wanderung<br />

Zu Beginn der ¨großen Wanderung¨ Ende der 60'er<br />

Jahre sind vor allem Männer gekommen. Das Hauptziel<br />

der meisten war es, Geld zu verdienen um sich in der<br />

Heimat ein Eigenheim zu leisten. Die ersten Gastarbeiter<br />

waren meist in Heimen untergebracht. In manchen<br />

Städten in Deutschland, z.B. wo der Bergbau von<br />

Bedeutung ist, sind meist auch Menschen gekommen,<br />

die in der Heimat auch im Bergbau gearbeitet haben.<br />

Für mich fängt das Besondere von Nordhorn genau hier<br />

an. Die Textilindustrie war in vielen Regionen der Türkei<br />

vertreten, somit haben wir in Nordhorn Mitbürger aus<br />

vielen verschiedenen Regionen der Türkei. Im Laufe der<br />

Zeit haben unsere arbeitenden Landsleute die Trennung<br />

von der Familie satt gehabt und man begann die<br />

Familien nach Deutschland zu holen.<br />

In den Köpfen herrscht zu diesem Zeitpunkt immer noch,<br />

eines Tages kehren wir in unsere Heimat.


İş hayatı ve günlük yaşam<br />

Genelde erkekler çalışıp ailenin geçimini sağlıyordu.<br />

Türk kadınlarımız ise ev işleri ve çocukları ile<br />

meşguldü. Günümüze kadar süren dil sorunu o yıllarda<br />

daha da kendini belli ediyordu. Türk-Alman dostlukları<br />

yok denecek kadar azdı. Herkes kendi milleti ile<br />

yaşıyordu. Türkler ve almanlar yanyana idi ama hiçbir<br />

zaman birarada olamadılar.<br />

Günlük yaşama bakılırsa, erkekler için pek birşey<br />

değişmemişti. İlk etapta erkek işe gider, öğleden sonra<br />

dernek´de buluşulur ve hafta sonları ailecek ziyaretler<br />

gerçekleştirilirdi.<br />

Kadınlarımız için ise çok şey değişmişti. Yabancı bir<br />

ülkede, dil bilmez, yol bilmez. Onlar için en büyük umut<br />

çocukları olmuştur. Yetişen çocuklar, yani ikinci nesil,<br />

almancayı çabuk kavramış ve velilerine tercümanlık<br />

yapmaktadır. Bugünkü kadar çocukların eğitimine değer<br />

verilmiyordu, belki de gerek duyulmuyordu. Zorunlu<br />

olduklarından, 16 yaşına kadar okul eğitimine devam<br />

ettikden sonra, direk tekstil fabrikalarına<br />

yerleştiriliyorlardı. Aslında mantıklı bir adımdı, tekstil<br />

firmaları dolgun maaş veriyordu ve zaten biraz daha<br />

para kazanıp memlekete geri döneceklerdi…


Arbeitswelt und Alltag<br />

In der Regel haben die Männer gearbeitet und den<br />

Unterhalt der Familie verdient. Unsere türkischen Frauen<br />

waren meist mit dem Haushalt und den Kindern<br />

beschäftigt. Die Sprachbarriere, die heute noch zum Teil<br />

herrscht, war zu der Zeit viel deutlicher zu erkennen.<br />

Deutsch-Türkische Freundschaften gab es so gut wie<br />

gar nicht. Jeder lebte unter seinen eigenen Landsleuten.<br />

Türken und Deutsche waren zwar immer<br />

nebeneinander, aber nie vereint.<br />

Wenn man sich mal den Alltag ansieht, hatte sich für die<br />

Männer nicht viel verändert. In erster Linie waren sie<br />

arbeiten, die Nachmittage wurden im Vereinsheim<br />

verbracht und an Wochenenden wurden mit der<br />

gesamten Familie Bekannte und Freunde besucht. Für<br />

die Frauen hatte sich jedoch viel verändert. Sie waren in<br />

einem fremden Land, konnten die Sprache nicht und<br />

fühlten sich verloren. Die größte Hoffnung der Frauen<br />

waren ihre Kinder. Die heranwachsenden Kinder, sprich<br />

die 2. Generation, hatten die deutsche Sprache schnell<br />

erlernt und konnten für ihre Eltern dolmetschen. Es<br />

wurde, im Gegensatz zu heute, nicht sehr viel Wert auf<br />

die schulische Bildung der Kinder gelegt. Nach Abschluß<br />

der Schule wurden sie direkt in die Textilfirmen<br />

vermittelt. Eigentlich war es ein cleverer Zug, denn die<br />

Firmen haben hohe Löhne gezahlt und nach kurzer Zeit<br />

würden eh alle zurückkehren…


Geldik, gidemiyoruz…<br />

Bir zamanlar tek başına geldikleri Nordhorn´da büyük bir aile<br />

olmaya başlamışlardı. Türkiye´den gelen çocuklar ve burada<br />

doğan ikinci nesil artık büyümüş ve evlilik çağına gelmiştir.<br />

Böylelikle Nordhorn´da türk düğünleri başlamıştı. Günümüzde<br />

olduğu gibi, kimi vatandaşımız eşini Türkiye´den getiriyor, kimi<br />

Almanya´da yaşayan biri ile evleniyordu. Kısa bir süre için<br />

geldikleri Nordhorn gitgide „memlekete“ dönüşüyordu. Artık tek<br />

başına değildi gurbetcimiz, damadı, gelini, dünürleri buradaydı.<br />

Yaz tatillerinde gittikleri asıl memleketleri kendilerine gittikçe<br />

yabancılaşıyordu. Bana kalırsa „zengin almancı“ tabiri bu<br />

zamanlardan kalma. Bütün sene ağır şartlar altında, gece<br />

gündüz demeksizin tekstil fabrikalarında çalışıp biriktirdikleri<br />

paralar ile yazları memleketin keyfini çıkarmaya çalışıyorlardı.<br />

Türkiye´dekilerin gözündü ise burada gökten para yağıyordu ve<br />

„almancıda“ para her zaman çoktu.<br />

Oysa gerçekten çok para kazansalardı burada kalırlarmıydı<br />

Asıl amaç ev parası kazanıp geri dönmek değilmiydi<br />

Türkiye´deki akrabalarla bağlar gitgide zayıflıyordu. Bir çoğunun<br />

anası babası vefat etmişti. Burada yaşayanların birbirlerine<br />

yakınlığı, asıl akrabalarından daha samimi idi. Artık çekirdek<br />

aile olmakdan çıkıp, büyük bir aile olma yolundaydılar. Sade<br />

kendiler ve çocukları değil, artık torunları da burada yaşıyordu.<br />

Nordhorn´a olan bağlılıkları gittikçe artıyordu. 90´lı yılların<br />

başında tekstil sektörü ağır darbe almıştır. Fabrikaların<br />

kapanmasından dolayı bir kısım vatandaşımız memlekete<br />

dönmüştür. Çoğunluk ise burada kalmaya neredeyse<br />

mahkümdur. Çocukları, torunları burayı benimsemişti ve geri<br />

dönme hayali gittikçe bluğlaşıyordu. Zaten memlekete dönseler<br />

yine sıfırdan başlayıp, kendi vatanlarına alışmaları gerekecekti.


Wir kamen, aber können nicht weg...<br />

Einst waren sie alleine nach Nordhorn gekommen, doch sie wuchsen mit<br />

der Zeit zu großen Familien. Kinder, die aus der Türkei gekommen<br />

waren oder hier geboren wurden, waren schon erwachsen und fingen an<br />

selbst Familien zu gründen. Somit begannen in Nordhorn die ersten<br />

türkischen Hochzeiten stattzufinden. So wie heute auch, heirateten<br />

einige mit einer Person aus der Heimat, andere wiederum heirateten<br />

eine/n ¨Nordhorner/in¨. Innerhalb von einigen Jahren begann Nordhorn,<br />

die Stadt wo sie Gast waren, immer mehr zur Heimat zu werden. Der<br />

einstige Gastarbeiter war nicht mehr alleine, seine Bekannten und<br />

Verwandten wurden immer mehr. Die eigentliche Heimat, die sie in den<br />

Sommermonaten besuchten, wurde ihnen immer mehr fremd. Wenn es<br />

nach mir geht, entstand damals auch der Vorsatz ¨reicher<br />

Deutschländer¨. Die Gastarbeiter arbeiteten zum Teil unter schweren<br />

Bedingungen das ganze Jahr durch, um im Sommer die Heimat zu<br />

genießen. Aus Sicht der in der Türkei lebenden regnete es hier Geld<br />

vom Himmel und der ¨Deutschländer¨ hatte immer viel Geld. Wenn sie<br />

wirklich so viel Geld hätten, wären sie dann noch hier geblieben War<br />

das Hauptziel nicht ein Eigenheim kaufen zu können<br />

Die Bindung zu den verwandten in der Türkei schwächte immer mehr ab.<br />

Die Bindung zu den anderen Gastarbeiten war stärker, als das zu der<br />

eigenen Verwandtschaft. Sie waren auch nicht mehr eine Kleinfamilie,<br />

mittlerweile lebten sogar die Enkelkinder hier. Somit wurde die Bindung<br />

zu Nordhorn immer stärker. In den 90´er Jahren erlitt die Textilindustrie<br />

einen derben Schlag. Durch die allmähliche Schließung der Fabriken,<br />

sind einige Landsleute in die Heimat zurück gekehrt. Die meisten jedoch<br />

sind hier geblieben. Ihre Kinder, Enkelkinder hatten sich hier eingelebt<br />

und der Traum von der Rückkehr verblasste immer mehr. Selbst wenn<br />

sie zurückkehren würden, müssten sie sich in der eigenen Heimat erst<br />

wieder einleben.


Ve hazin son…<br />

Bir zamanlar genç ve azimli geldikleri Nordhorn´da artık<br />

zamana yenik düşülüyordu. İlk nesilin yaşı bir hayli<br />

ilerlemişti. Düğünlerde, derneklerde biraraya gelen<br />

halkımız artık cenazelerde de birarada idi. Geçici olarak<br />

geldikleri Nordhorn´da hayatlarının en güzel yıllarını<br />

geçirip, hakkın rahmetine kavuşan vatandaşımızın sayısı<br />

günden güne çoğalıyordu.<br />

Her ne kadar vatanımızdan uzak olsakda, hiçbir zaman<br />

milli ve dini değerlerimizden ödün vermedik.<br />

Bir çoğumuzun temennisi, memlekette son nefesi<br />

vermek, orada hemfikir olabiliriz, ama „memleket“<br />

neresi<br />

Nice cenazeler kaldırdık camii´mizin önünden, niceleri<br />

daha kaldırılacak kim bilir


Das traurige Ende<br />

Einst kamen sie voller Tatendrang und jung nach<br />

Nordhorn, doch sie verloren gegen die Zeit. Das Alter<br />

der 1. Generation war schon weit fortgeschritten. Unsere<br />

Gemeinde, die bei Hochzeiten und Festen gemeinsam<br />

war, war nun auch bei Beerdigungen vereint. Die Zahl<br />

derjenigen, die ihre schönsten Jahre in Nordhorn<br />

verbracht haben und verstarben, erhöhte sich immer<br />

mehr. Obwohl wir weitentfernt von unserer Heimat<br />

leben, haben wir niemals unsere nationalen und<br />

religiösen Werte verloren. Die meisten wollen ihre Augen<br />

in der Heimat „verschließen“, da sind wir uns meist einig,<br />

doch wo ist ¨Heimat¨ Wir haben schon zahlreiche<br />

Mitbürger aus Nordhorn verabschiedet, wieviele noch<br />

folgen werden ist ungewiss.


Aramızdan ayrılanlar…<br />

Nordhorn´da yaşamış ve ebediyete intikal etmiş olanların<br />

isimlerini sunmadan, iki ricam olacak.<br />

1. Tüm vefat etmiş olan vatandaşlarımız için en az bir<br />

Fatiha okuyun.<br />

2. Dini ve milli değerlerimizi yaşayın ve yaşatın.<br />

Listede unutmuş olduklarımız var ise affola.<br />

Allah tüm vefat edenlerimizin kabirlerini pür nur,<br />

Mekanlarını cennet eylesin !


Die von uns gegangenen<br />

Bevor ich die Liste der verstorbenen schreibe, habe ich<br />

zwei Bitten:<br />

1. Sprecht ein Gebet für all die Verstorbenen<br />

2. Lebt und lasst unsere nationalen und religiösen Werte<br />

weiterleben.<br />

Falls irgendjemand in der Liste vergessen wurde, bitte<br />

ich dieses zu entschuldigen.<br />

Möge Gott die Gräber aller Verstorbenen erleuchten<br />

und sie in seinem Paradies Platz finden lassen.


Fatiha Suresi / 1. Sure im Koran<br />

Bismillahirrahmanirrahim<br />

El hamdü lillahi rabbil alemin<br />

Er rahmanir rahıym<br />

Maliki yevmid din<br />

İyyake na'büdü ve iyyake nesteıyn<br />

İhdinas sıratal müstekıym<br />

Sıratallezine en'amte aleyhim ğayril mağdubi aleyhim ve<br />

lad dallin<br />

Rahmân (ve) rahîm (olan) Allah'ın adıyla.<br />

Hamd (övme ve övülme), âlemlerin Rabbi Allah'a<br />

mahsustur.<br />

O, rahmândır ve rahîmdir.<br />

Ceza gününün mâlikidir.<br />

(Rabbimiz!) Ancak sana kulluk ederiz ve yalnız senden<br />

medet umarız.<br />

Bize doğru yolu göster.<br />

Kendilerine lütuf ve ikramda bulunduğun kimselerin<br />

yolunu; gazaba uğramışların ve sapmışların yolunu<br />

değil!<br />

„Im Namen Gottes, des Erbarmers, des<br />

Barmherzigen.<br />

Lob sei Gott, dem Weltenherrn,<br />

Dem Erbarmer, dem Barmherzigen,<br />

Dem Herrscher am Tage des Gerichts.<br />

Dir dienen wir und zu Dir rufen wir um Hilfe.<br />

Leite uns den rechten Pfad<br />

Den Pfad derer, denen Du gnädig bist, nicht derer,<br />

denen Du zürnst, und nicht der Irrenden.


(1) Ümmügül Akşit<br />

(2) Hanimi Altuntaş<br />

(3) Güzin Arslan<br />

(4) Nazife Bilir<br />

(5) Emine Çankaya<br />

(6) Şefika Çaylar<br />

(7) Pınar Çaylı<br />

(8) Hamide Gökay<br />

(9) Fatma Gümüş<br />

(10) Mübeccel Gürkan<br />

(11) Nejla Istanbullu<br />

(12) Aynur Kandur<br />

(13) Ayşe Katar<br />

(14) Şeyma Kemali<br />

(15) Münevver Kiğılı<br />

(16) İpek Kurtoğlu<br />

(17) Neşe Oluktaşı<br />

(18) Saime Önal<br />

(19) Nagihan Önal<br />

(20) Havva Özkan<br />

(21) Bediha Özhan<br />

(22) Meryem Pala<br />

(23) Iskenderunlu Resmi<br />

(24) Refika Sabahoğlu<br />

(25) Hikmet Semir<br />

(26) Gülsüm Şeker<br />

(27) Nedime Tunalı<br />

(28) Arife Üktür<br />

Bayanlar / Frauen


(1) Demirali Acılar<br />

(2) Şeref Ak<br />

(3) İzzet Akkuş<br />

(4) Ramazan Akman<br />

(5) Arif Akşit ve torunu<br />

(6) Ali Aktaş<br />

(7) İbrahim Aldemir<br />

(8) Fehmi Andık<br />

(9) Halil Aydın<br />

(10) Ergun Ali Balkaya<br />

(11) Ergun Ali Balkaya<br />

(12) Abdullah Ballı<br />

(13) Ali Bayraktar<br />

(14) Hasan Bekarlar<br />

(15) Atilla Bursalı<br />

(16) İsmet Canpolat<br />

(17) Salih Civan<br />

(18) Ahmet Çakmak<br />

(19) Hüsamettin Çakmak<br />

(20) Semih Çalışır<br />

(21) Niyazi Çaylı<br />

(22) Niyazi Çetinok<br />

(23) Bedir Çopur<br />

(24) Şükrü Dayı<br />

(25) Ahmet Değirmenci<br />

(26) Kasım Demir<br />

(27) Musa Demirel<br />

(28) Gani Doğan<br />

(29) İbrahim Doğan<br />

(30) Yaşar Dönmez<br />

Baylar / Männer


(31) Hüseyin Duman<br />

(32) Erol Elmas<br />

(33) Şerafettin Erol<br />

(34) Mehmet Evci<br />

(35) İsmet Gani<br />

(36) Mehmet Gani<br />

(37) Oktay Genç<br />

(38) Nurettin Gökay<br />

(39) Adem Gönül<br />

(40) Rahim Gürkan<br />

(41) Ferhat Kandur<br />

(42) Halit Karaman<br />

(43) Sıddık Katar<br />

(44) Cevat Kaya<br />

(45) Hüseyin Kaymakçıoğlu<br />

(46) Tekin Koçer<br />

(47) Şevket Kuşcan<br />

(48) Ali Naza<br />

(49) İsmail Oluktaşı<br />

(50) Abdullah Önal<br />

(51) Erhan Özarı<br />

(52) Cemal Özkan<br />

(53) Nurettin Özkan<br />

(54) Mustafa Özkan<br />

(55) Mustafa Pala<br />

(56) Hasan Pehlivan<br />

(57) Hikmet Resmi<br />

(58) Hamdi Sağıroğlu<br />

(59) Resul Şeker<br />

(60) Bülent Tandoğan<br />

(61) Ali Toparlak<br />

(62) Fahrettin Tunalı


(63) Fadıl Yaray<br />

(64) Hamdi Yaray


Yasin suresi<br />

(arapça yazısı son sayfada)<br />

Bismi’llâhi’r-Rahmâni’r-Rahîm<br />

(1) Yâsiyn (2) velkur'ânilhakiym (3) inneke leminelmürseliyne<br />

(4) alâ siratin müstekiym (5) tenziylel aziyzirrahiym<br />

(6) litünzire kavmen mâ ünzire abâühüm fehüm ğafilûn<br />

(7) lekad hakkalkavlü alâ ekserihim fehüm la yü'minun<br />

(8) inna cealnâ fiy a'nakihim ağlâlen fehiye ilel'ezkani fehüm<br />

mukmehun<br />

(9) ve cealna min beyni eydiyhim sedden ve min halfihim<br />

sedden feağşeynahüm fehüm lâ yübsirun<br />

(10) ve sevaün aleyhim e enzertehüm em lem tünzirhüm lâ<br />

yü'minun<br />

(11) innema tünzirü menittebe azzikre ve haşiyer rahmane<br />

bilğayb febeşşirhü bimağfiretin ve ecrin keriym<br />

(12) inna nahnü nuhyilmevta ve nektübü ma gaddemu ve<br />

asarehüm ve külle şey'in ahsaynahü fiy imamin mübiyn<br />

(13) vadrib lehüm meselen ashabel karyeh izca ehel<br />

mürselun<br />

(14) iz erselna ileyhimüsneyni fekezzebuhüma feazzezna<br />

bisalisin fegalû inna ileyküm mürselun<br />

(15) galu mâ entüm illâ beşerün mislüna ve mâ<br />

enzelerrahmanü min sey'in in entüm illâ tekzibun<br />

(16) galu rabbüna yalemü inna ileyküm lemürselun<br />

(17) ve ma aleyna illelbelağul mübiyn<br />

(18) kâalû inna tetayyerna biküm lein lem tentehu<br />

lenercümenneküm ve leyemessenneküm minna azabün eliym<br />

(19) kâalu dairüküm meaküm ein zükkirtüm bel entüm<br />

kavmün müsrifun<br />

(20) ve cae min aksalmediyneti recülün yes'a, gale ya gavmit<br />

tebiul mürseliyne


(21) ittebiu men lâ yes’elüküm ecren vehüm mühtedun<br />

(22) ve maliye la a'büdülleziy fetareni ve ileyhi türceun<br />

(23) eettehizü min dunihi aliheten in yüridnir rahmanü<br />

bidurrin lâ tuğni anniy şefaatühüm şey'en ve lâ yünkizune<br />

(24) inniy izen lefiy dalâlin mübiyn (25) inniy amentü<br />

birabbiküm fesmeun<br />

(26) giyledhulil cenneh, gale ya leyte gavmiy yalemune<br />

(27) bima gğafere liy rabbiy ve cealeniy minel mükremiyn<br />

(28) ve ma enzelna alâ gavmihî min badihî min cündin<br />

minessemâi ve ma künna münziliyne<br />

(29) in kânet illâ sayhaten vahideten feiza hüm hamidun<br />

(30) ya hasreten alel ibad ma ye'tiyhim min resulin illâ kanu<br />

bihî yestehziun<br />

(31) elem yerev kem ehlekna kablehüm minelguruni<br />

ennehüm ileyhim lâ yerciun<br />

(32) ve in küllün lemma cemiun ledeyna muhdarun<br />

(33) ve ayetün lehümül ardulmeyteh ahyeynaha ve ahrecna<br />

minha habben feminhü ye'külun<br />

(34) ve cealna fiyha cennatin min nehiylin ve a'nabin ve<br />

feccerna fiyha mineluyuni<br />

(35) liye'külu min semerihî ve ma amilethü eydiyhim efelâ<br />

yeşkürune<br />

(36) sübhanelleziy halekal ezvace külleha mimma tünbitül<br />

ardu ve min enfüsihim ve mimma lâ yalemun<br />

(37) ve ayetün lehümülleyl neslehu minhünnehare feizahüm<br />

muzlimune<br />

(38) veşşemsü tecriy limüstekarrin leha zalike takdiyrül aziyzil<br />

aliym<br />

(39) velkamere kaddernahü menazile hatta a'dekel urcunil<br />

kadiym<br />

(40) leşşemsü yenbeğiy leha en tüdrikel kamere ve lelleylü<br />

sabikun nehar ve küllün fiy felekin yesbehun


(41) ve ayetün lehüm enna hamelna zürriyyetehüm fiyl fülkil<br />

meşhuni<br />

(42) ve halakna lehüm min mislihî ma yerkebun<br />

(43) ve in neşe' nugrikhüm felâ sariyha lehüm ve lâ hüm<br />

yünkazune<br />

(44) illâ rahmeten minna ve metaan ilâ hiyn<br />

(45) ve iza kiyle lehümütteku ma beyne eydiyküm ve ma<br />

halfeküm lealleküm türhamune<br />

(46) ve ma te'tiyhim min ayetin min ayati rabbihim illâ kanu<br />

anha mu'ridiyn<br />

(47) ve iza kiyle lehüm enfiku mimma rezekakümullahü,<br />

kalelleziyne keferu, lilleziyne amenû enutimü men lev<br />

yesaullahü at'ameh, in entüm illâ fiy dalâlin mübiyn<br />

(48) ve yegûlûne meta hazalva'dü in küntüm sadikiyn<br />

(49) ma yenzurune illâ sayhaten vahideten te’huzühüm ve<br />

hüm yehissimun<br />

(50) felâ yestetiyune tavsiyeten ve la ilâ ehlihim yerciun<br />

(51) ve nüfiha fiyssuri feizâhüm minel'ecdasi ilâ rabbihim<br />

yensilun<br />

(52) galu ya veylena men beasena min merkadina haza ma<br />

veader rahmanü ve sadekalmürselun<br />

(53) in kanet illâ sayhaten vahideten feizahüm cemiyun<br />

ledeyna muhdarun<br />

(54) felyevme lâ tuzlemü nefsün şey'en ve lâ tüczevne illâ ma<br />

küntüm ta'melun<br />

(55) inne ashabel cennetil yevme fiy şügulin fâkihun<br />

(56) hüm ve ezvacühüm fiy zilâlin alel'erâiki müttekiun<br />

(57) lehüm fiyha fâkihetün ve lehüm ma yeddeun<br />

(58) selâmün kavlen min Rabbin rahiym (59) vemtazul yevme<br />

eyyühel mücrimun<br />

(60) elem ahad ileyküm ya beniy ademe en lâ ta'büdüs şeytan<br />

innehu leküm adüvvün mübiynün


(61) ve enibüduniy, haza siratun müstekiym<br />

(62) ve lekad edalle minküm cibillen kesiyra efelem tekunu<br />

ta'kilun<br />

(63) hazihî cehennemülletiy küntüm tuadun<br />

(64) islevhel yevme bima küntüm tekfürûn<br />

(65) elyevme nahtimü ala efvahihim ve tükellimüna eydiyhim<br />

ve teşhedü ercülühüm bimâ kânu yeksibûn<br />

(66) velev neşâu letamesna alâ ayünihim festebekussirata<br />

feenna yübsirun<br />

(67) velev neşaü lemesahnahüm alâ mekanetihim femestetau<br />

mudiyyen ve lâ yerciun<br />

(68) ve men nüammirhü nünekkishü fiylhalk, efelâ ya'kilun<br />

(69) ve ma allemnahüş şi're ve ma yenbeğiy leh, in hüve illâ<br />

zikrün ve kur'ânün mübiyn<br />

(70) liyünzire men kane hayyen ve yehik kalkavlü alelkafiriyne<br />

(71) evelem yerev enna halakna lehüm mimma amilet<br />

eydiyna enamen fehüm leha mâlikun<br />

(72) ve zellelnaha lehüm feminha rekubühüm ve minha<br />

ye'külun<br />

(73) ve lehüm fiyha men'afiu ve meşarib efelâ yeşkürune<br />

(74) vettehazu min dunillâhi âliheten leallehüm yünsarun<br />

(75) lâ yestetiyune nasrehüm ve hüm lehüm cündün<br />

muhdarun<br />

(76) felâyahzünke kavlühüm, innâ na’lemü ma yüsirrune ve<br />

ma yulinun<br />

(77) evelem yerel'insanü enna halaknahü min nutfetin feiza<br />

hüve hasiymün mübiyn<br />

(78) ve darebe lena meselen ve nesiye halkah kale men<br />

yuhyiylizame ve hiye remiym<br />

(79) kul yuhyiyhelleziy enşeeehaa evvele merreh ve hüve<br />

bikülli halkin aliymün<br />

(80) elleziy ceale leküm mineş şeceril'ahdari naren feiza


entüm minhü tukidûn<br />

(81) eveleyselleziy halekassemavati vel'arda, bikâdirin alâ en<br />

yahlüka mislehüm, belâ ve hüvel hallâkul aliym<br />

(82) innemaaa emrühûu izaaa erade şey’en, en yekule lehu<br />

kün, feyekun<br />

(83) fesübhanelleziy biyedihî melekûtü külli sey'in ve ileyhi<br />

türceûn.<br />

..........sadakallahulaziiym........


Yasin suresinen meali<br />

1 - Yâsîn.<br />

2-3 - Ey Muhammed! Hikmetli Kur'ân'a andolsun ki, sen<br />

risâlet görevi<br />

4 - Dosdoğru bir yol üzerindesin.<br />

5-6 - Babaları korkutulmamış ve kendileri de gafil olan<br />

bir kavmi, çok güçlü ve çok merhametli olan Allah'ın<br />

indirdiği (Kur'ân) ile korkutasın.<br />

7 - Andolsun ki onların çoğunun üzerine azab sözü hak<br />

olmuştur. Onlar imana gelmezler.<br />

8 - Çünkü biz onların boyunlarına kelepçeler geçirmişiz.<br />

O kelepçeler çenelerine dayanmıştır da burunları yukarı,<br />

gözleri aşağı somurtmaktadırlar.<br />

9 - Hem önlerinden bir sed, arkalarından bir sed<br />

çekmişiz, kendilerini sarmışızdır. Baksalar da görmezler.<br />

10 - Onları korkutsan da korkutmasan da onlara göre<br />

birdir, inanmazlar.<br />

11 - Sen ancak Kur'ân'a tabi olan ve görünmediği halde<br />

Rahman olan Allah'tan korkan kimseyi sakındırırsın. İşte<br />

onu bir bağışlanma ve çok şerefli bir mükafatla müjdele.<br />

12 - Gerçekten biz ölüleri diriltiriz, onların önceden yapıp<br />

gönderdiklerini ve bıraktıkları eserlerini yazarız. Zaten<br />

biz her şeyi açık bir kütükte, bir "imam-ı mübin"de (ana<br />

kitapta, yani Levh-i mahfuzda) sayıp tesbit etmişizdir.<br />

13 - Sen onlara, o şehir halkını örnek ver. Hani oraya<br />

peygamberler gelmişti.<br />

14 - Hani biz onlara iki peygamber göndermiştik, fakat<br />

onlar ikisini de yalanlamışlardı. Biz de (onları) üçüncü bir<br />

peygamberle destekledik. Onlara: "Şüphesiz ki biz size<br />

gönderilmiş elçileriz." dediler.


15 - Onlar da: "Siz bizim gibi insandan başka birşey<br />

değilsiniz, hem Rahman olan Allah, hiçbir şey indirmedi.<br />

Siz sadece yalan söylüyorsunuz." dediler.<br />

16 - Peygamberler dediler ki: "Rabbimiz biliyor ki biz<br />

gerçekten size gönderilmiş elçileriz."<br />

17 - "Bize düşen de sadece apaçık tebliğdir."<br />

18 - Onlar dediler ki: "Herhalde biz sizin yüzünüzden<br />

uğursuzluğa uğradık. Eğer bu işten vazgeçmezseniz,<br />

andolsun ki, sizi hiç tınmadan taşlarız ve mutlaka bizden<br />

size pek acıklı bir azab dokunur."<br />

19 - Peygamberler de şöyle cevap verdiler: "Sizin<br />

uğursuzluğunuz beraberinizdedir. Size öğüt verildi diye<br />

mi (uğursuzluğa uğradınız) Doğrusu siz israfı âdet<br />

etmiş bir kavimsiniz."<br />

20 - O sırada şehrin ta ucundan bir adam koşarak geldi<br />

ve: "Ey kavmim! Uyun o elçilere!"<br />

21 - "Uyun sizden hiçbir ücret istemeyen o zatlara ki,<br />

onlar hidayete ermişlerdir."<br />

22 - "Bana ne oluyor da kulluk etmeyecekmişim beni<br />

yaratana Hep döndürülüp O'na götürüleceksiniz."<br />

23 - "Hiç ben O'ndan başka ilâhlar edinir miyim Eğer O<br />

Rahman, bana bir zarar dileyecek olsa, onların şefaati<br />

benden yana hiçbir şeye yaramaz ve onlar beni<br />

kurtaramazlar."<br />

24 - "Şüphesiz ki ben, o zaman apaçık bir sapıklık içinde<br />

olurum."<br />

25 - "Şüphesiz ki ben, Rabbinize iman getirdim, gelin<br />

dinleyin beni."<br />

26 - (Sonra ona) "haydi gir cennete!" denildi. O da dedi<br />

ki: "Ne olurdu kavmim bilseydi!"<br />

27 - "Rabbimin beni bağışladığını ve beni kendilerine<br />

ikram edilen kullarından kıldığını."<br />

28 - Biz arkasından kavminin üzerine bir ordu indirmedik,<br />

indirecek de değildik.


29 - Sadece bir gürültü oldu, onlar da hemen<br />

sönüverdiler.<br />

30 - Yazıklar olsun o kullara ki, kendilerine glen her bir<br />

peygamberle mutlaka alay ediyorlardı.<br />

31 - Görmediler mi ki, kendilerinden önce nice kuşakları<br />

helak etmişiz. Onlar artık kendilerine dönüp gelmiyorlar.<br />

32 - Onların hepsi toplanıp, sadece bizim huzurumuza<br />

getirilmişlerdir.<br />

33 - Hem bir delildir onlara ölü toprak. Biz ona hayat<br />

verdik ve ondan taneler çıkardık da ondan yiyip<br />

duruyorlar.<br />

34 - Biz orada hurmalıklardan, üzüm bağlarından<br />

bahçeler yaptık. İçlerinde pınarlardan sular fışkırttık.<br />

35 - (Bunu), Onun ürününden ve kendi elleriyle<br />

yaptıklarından yesinler diye (yaptık). Hâlâ<br />

şükretmeyecekler mi<br />

36 - Yerin bitkilerinden, kendi nefislerinden ve daha<br />

bilemeyecekleri şeylerden bütün çiftleri yaratan Allah'ın<br />

şanı ne yücedir.<br />

37 - Gece de onlara bir delildir. Biz ondan gündüzü<br />

soyar çıkarırız, bir de bakarlar ki karanlığa dalmışlar.<br />

38 - Güneş de bir delildir ki kendi yolunda akıp gidiyor.<br />

İşte bu çok güçlü ve her şeyi bilen Allah'ın takdiridir.<br />

39 - Ay'a gelince, ona menziller tayin ettik. Nihayet o<br />

eski hurma salkımının çöpü gibi (yay haline) dönmüştür.<br />

40 - Ne güneşin aya çatması yaraşır, ne de gece<br />

gündüzü geçebilir; onların her biri kendi yörüngesinde<br />

yüzerler.<br />

41 - Onlar için bir delil de bizim, onların neslini dolu bir<br />

gemide taşımamızdır.<br />

42 - Yine kendileri için onun gibi binecek şeyler<br />

yaratmamızdır.<br />

43 - Eğer dilesek onları boğarız da o zaman ne onların<br />

feryadına yetişen bulunur, ne de onlar kurtarılır.


44 - Ancak tarafımızdan bir rahmet ve bir zamana kadar<br />

yaşatmak başka.<br />

45 - Durum böyle iken onlara: "Önünüzdekinden ve<br />

arkanızdakinden korkun ki size rahmet edilsin" denildiği<br />

zaman,<br />

46 - Ve kendilerine Rablerinin âyetlerinden herhangi bir<br />

âyet geldiği zaman mutlaka ondan yüz çevirirler.<br />

47 - Onlara: "Allah'ın size rızık olarak verdiği şeylerden<br />

hayra harcayın" dendiği zaman, o kâfirler, müminler için:<br />

"Allah'ın dileyince doyurabileceği kimseyi biz mi<br />

doyuracağız Siz apaçık bir sapıklık içinde değil de<br />

nesiniz" dediler.<br />

48 - Yine onlar: "Eğer doğru söylüyorsanız bu (kıyamet)<br />

vaadi ne zaman" diyorlar.<br />

49 - Onlar sadece bir tek çığlığa bakıyorlar, bir çığlık ki,<br />

onlar çekişip dururken kendilerini yakalayıverir.<br />

50 - O zaman bir vasiyette bile bulunamazlar. Ailelerine<br />

de dönemezler.<br />

51 - Sûr'a üfürülmüştür, bir de ne baksınlar kabirlerinden<br />

Rablerine doğru akın ediyorlar.<br />

52 - Onlar: "Eyvah başımıza gelenlere! Mezarımızdan<br />

bizi kim kaldırdı O Rahmân'ın vaad buyurduğu işte bu<br />

imiş. Gönderilen peygamberler de doğru söylemişler"<br />

derler.<br />

53 - Başka değil, sadece bir tek çığlık olmuş, derhal<br />

hepsi toplanmış huzurumuza getirilmişlerdir.<br />

54 - Artık bugün hiç kimseye zerre kadar zulmedilmez.<br />

Ancak yaptıklarınızın cezasını çekeceksiniz.<br />

55 - Gerçekten cennetlik olanlar bugün bir meşguliyet<br />

içinde zevk etmektedirler.<br />

56 - Kendileri ve eşleri gölgelerde koltuklar üzerine<br />

kurulmuşlardır.<br />

57 - Onlara orada bir meyve vardır. İsteyecekleri her şey<br />

onlarındır.


58 - (Onlara) Rahîm olan Rab'den "selâm" sözü vardır.<br />

59 - Ey günahkârlar! Bugün siz bir tarafa ayrılın.<br />

60-61 - "Ey Âdemoğulları! Şeytana tapmayın, o size<br />

apaçık bir düşmandır ve bana kulluk edin, doğru yol<br />

budur, diye size and vermedim mi" (buyurulacak)<br />

62 - Böyle iken o sizden birçok nesilleri yoldan çıkardı.<br />

Ya o zaman düşünmüyor muydunuz<br />

63 - İşte bu size vaad edilen cehennemdir.<br />

64 - Bugün yaslanın ona bakalım inkâr ettiğiniz için.<br />

65 - Bugün biz onların ağızlarını mühürleriz de neler<br />

kazandıklarını bize elleri söyler, ayakları da şahitlik eder.<br />

66 - Hem dileseydik gözlerini üzerinden silme kör<br />

ediverirdik de yola dökülürlerdi. Fakat nereden<br />

görecekler<br />

67 - Yine dileseydik oldukları yerde kılıklarını değiştirirdik<br />

de ne ileri gidebilirlerdi, ne de geri dönebilirlerdi.<br />

68 - Bununla beraber kimin ömrünü uzatıyorsak,<br />

yaratılışta onu (güç ve kuvvetini alarak) tersine<br />

çeviriyoruz. Hâlâ akıllanmayacaklar mı<br />

69 - Biz ona şiir öğretmedik. Bu ona yaraşmaz da... O<br />

sadece bir öğüt ve apaçık bir Kur'ân'dır.<br />

70 - (Bu), diri olanları uyarmak ve kâfirlere de azab<br />

sözünün hak olması içindir.<br />

71 - Şunu da görmediler mi: Biz onlar için kudretimizin<br />

meydana getirdiklerinden birtakım hayvanlar yaratmışız<br />

da onlara sahip bulunuyorlar.<br />

72 - Onları, kendilerinin hizmetine vermişiz de, hem<br />

onlardan binekleri var, hem de onlardan yiyorlar.<br />

73 - Onlarda daha birçok menfaatleri ve türlü içecekleri<br />

de var. Hâlâ şükretmeyecekler mi<br />

74 - Onlar, Allah'tan başka birtakım ilâhlar edindiler.<br />

Güya yardım olunacaklar.<br />

75 - Onların, onlara yardıma güçleri yetmez. Kendileri<br />

ise onlar için bazı askerlerdir.


76 - O halde onların sözleri seni üzmesin. Biz onların<br />

içlerini de biliriz, dışlarını da.<br />

77 - İnsan, kendisini bir damla sudan yarattığımızı<br />

görmedi mi de, şimdi apaçık bir hasım kesildi<br />

78 - Yaratılışını unutarak bize bir de mesel fırlattı: "Kim<br />

diriltecekmiş o çürümüş kemikleri" dedi.<br />

79 - De ki: "Onları ilk defa yaratan diriltecek ve o her<br />

yaratmayı bilir."<br />

80 - Size o yeşil ağaçtan bir ateş yapan O'dur. Şimdi siz<br />

ondan tutuşturmaktasınız.<br />

81 - Gökleri ve yeri yaratan, onlar gibisini yaratmaya<br />

kâdir değil midir Elbette kâdirdir. Çünkü o her şeyi<br />

yaratandır, her şeyi bilendir.<br />

82 - O'nun emri, bir şeyi dileyince ona sadece "Ol!"<br />

demektir. O da hemen oluverir.<br />

83 - O halde her şeyin mülkü ve tasarrufu (hükümranlığı)<br />

elinde bulunan Allah'ın şanı ne yücedir. Siz de yalnız<br />

O'na döndürüleceksiniz.


Yasin´den sonra okunacak dua<br />

Bismi’llâhi’r-Rahmâni’r-Rahîm<br />

Elhamdülillahi Rabbil-Alemiyn. Vesselatü vesselamü ala<br />

seyidina Muhammedin ve ala alihi ve sahbihi ecmeiyn!<br />

Allahümme inni es’elüke sabran cemilan. Ve kalben<br />

selima. Ve lisanen zakira. Ve dua’en müstecaba. Ve<br />

kitaben yemina. Ve rızkan halala. Ve naimen mukima.<br />

Ve cenneten ve harira.Ve nadraten ve sürura. Ya kadiyel<br />

‘hacat. Ve ya mucibet deavat. Ya kaşıfed’durri<br />

vel’belliyyat. Ya alimes’sırrı vel’hafiyyat. İkdı haceti fi<br />

hazihıs’saatil’mübaraketi bihürmeti yasin vel’kuranil ‘<br />

hakiym.Feiza kada emran fe innema yekulü lehu kün<br />

feyekun. Fesubhanellezi biyedihi melekutü külli şey’in ve<br />

ileyhi turceun.<br />

Ya Rab okuduğum Yasin-i Şerifi dergah-i izzetinde<br />

(yüce katında) kabul eyle. Ya Rabbi sevabını sevgili<br />

peygamberimiz Hz.Muhammed (Aleyhisselamın) aziz,<br />

latif ruhu şeriflerine hediye eyledik, haberdar eyleyip<br />

kabul eyle ya Rabbi. Ölmüşlerimizi ve cümlemizin<br />

peygamberimizin şefaatına nail eyle ya Rabbi. Bütün<br />

Peygamber efendilerimizin ve bilcümle Evliyaullahın<br />

mübarek ruhlarına hediye eyledik. Kabul eyle ya Rabbi.<br />

Ya Rab okuduğumuz Yasin-i Şerifin sevabına<br />

ölmüşlerimizin aziz ruhlarına hediye eyledik, kabul eyle<br />

ya Rabbi*. Kabirleri Kur’an’ın nuruyla nur olsun,<br />

makamları cennet olsun ya Rabbi. Kabirlerini cehennem<br />

çukuru olmaktan koru ya Rabbi. Okunan bu Yasin’i<br />

Şerif’i ve dualarımızı kabul eyle ya Rabbi. Bi-hurmeti<br />

Taha ve Yasin, vel hamdülillahi Rabbil-alemiyn.<br />

Subhane Rabbike Rabbil izzeti amma yasıfun, ve<br />

selamun alelmurselıyn. Velhamdülillahi Rabbil alemin.

Hooray! Your file is uploaded and ready to be published.

Saved successfully!

Ooh no, something went wrong!