Create successful ePaper yourself
Turn your PDF publications into a flip-book with our unique Google optimized e-Paper software.
<strong>Cemil</strong> İpekçi - Ömer Faruk Sorak - Enis Öncüoğlu<br />
Armani Jeans - Timboo - Tab Sanat - Mardin - Macera Adası
İmtiyaz Sahibi<br />
<strong>Kentpark</strong> adına<br />
İhsan Ayrancıoğlu<br />
Genel Yayın Yönetmeni ve<br />
Sorumlu Yazı İşleri Müdürü<br />
Mehmet Akalın<br />
Konsept Danışmanı<br />
Mehmet Katırcı<br />
Yapım<br />
Fikri Alem<br />
Editör<br />
Özgür Saral<br />
Genel Koordinatör<br />
Nesrin Göleli<br />
Reklam Grup Başkanı<br />
Serhat Karahüseyin<br />
Moda Editörü<br />
Elif Uluğ<br />
Kozmetik Editörü<br />
Sezar Sak<br />
Fotoğraf Direktörü<br />
Erkin Şahin<br />
Görsel Yönetmen<br />
Serkan Kaya<br />
Tasarım ve Uygulama<br />
H. Semih Dingeç<br />
Ulaşım Sorumlusu<br />
Yasin Aydemir<br />
Reklam Satış Müdürü<br />
Canan Adıgüzel<br />
Reklam Rezervasyon<br />
reklam@fikri-alem.com.tr<br />
Yönetim Yeri<br />
Güneş Sokak No: 17/2<br />
Çankaya / ANKARA<br />
<strong>Ankara</strong> :<br />
T: 312 466 20 10<br />
F: 312 466 20 01<br />
İstanbul :<br />
T: 212 284 84 20<br />
F: 212 279 91 67<br />
www.fikri-alem.com.tr<br />
Katkıda Bulunanlar<br />
Özgür Başaran<br />
Buket Babaoğlu<br />
Doç.Dr. Murat Baş<br />
Enis Öncüoğlu<br />
Sanem Yücesoy<br />
Basım Yeri<br />
Dumat Ofset Matbaacılık<br />
Bahçekapı Mah. 2477 Sok.<br />
No: 6 Şaşmaz / ANKARA<br />
T: 312 278 82 00<br />
Baskı Tarihi<br />
Mayıs 2011<br />
keyifli bir<br />
merhaba<br />
Hayatın farklı renklerini, tatlarını ve zevklerini sayfalarına taşıyan çok yönlü keyif<br />
atlası batıyakası’nın ilk sayısı ile karşınızdayız.<br />
Bu sayımızla birlikte, keyfin geniş coğrafyasında hep birlikte yapacağımız<br />
yolculukların ilk adımını atıyoruz. Kervanımızda hayata dair sözü olan herkesle<br />
birlikte çeşitli alanlarda Türkiye’nin gündeminde olan ünlüler, keyif verici lezzetler,<br />
kültür sanat, geziler ve çeşitli sosyal sorumluluk projeleri de bizimle birlikte yolculuk<br />
edecek.<br />
batıyakası’nı hazırlarken sizlere sadece en iyiyi değil, gerçeğin en yalın halini<br />
sunmaya çalıştık. <strong>Ankara</strong>’nın yaşam ve alışveriş merkezi <strong>Kentpark</strong>’ın büyüleyici<br />
atmosferinde dergimizi hazırlarken biz çok büyük keyif aldık. Dergimizden sizin de<br />
keyif alacağınızı umuyor, sağlıklı ve mutlu günler diliyoruz.<br />
Keyifle kalın,<br />
Mehmet Akalın<br />
Genel Müdür
8<br />
cemil ipekçi:<br />
bir doğu masalı<br />
12<br />
ömer faruk sorak<br />
sinemanın en yalın hali<br />
26<br />
harvey nichols<br />
42<br />
romantik ve hassas kadın<br />
çiçek bahçesinde<br />
40<br />
makyajda<br />
özgürlük<br />
16<br />
kentpark’a<br />
mimari bakış<br />
20<br />
armani jeans:<br />
dünyada tek<br />
22<br />
mardin:<br />
çay ve sınırlar<br />
34<br />
lezzet:<br />
algının kapıları<br />
36<br />
kültür sanat:<br />
bir yaşam tarzı<br />
38<br />
sağlık:<br />
küresel sorun<br />
52<br />
macera adası:<br />
kızıma eğlence<br />
bana özgürlük
kısa haberler<br />
4<br />
tüy siklet yarışçı<br />
Rolls Royce ve Bentley lüksün sınırlarını<br />
zorluyor. İngilizler bu ünü sonuna kadar hak<br />
ediyor. Aynı zamanda hafif spor otomobillerle<br />
de haklı bir üne sahipler. Bu türün en ünlü<br />
markası ise Caterham. Firma 1973 yılında<br />
kuruldu. Şimdiye dek hep tüy siklet spor<br />
otomobiller çıkardı. Şimdi Lola Cars’la<br />
beraber ilk yarış prototipini üretti. SP/300.R<br />
diğer Caterham’lerden biraz farklı. O sadece<br />
pistlerde yarışmak üzere tasarlandı. 545<br />
kilogramlık İngiliz roketi, hafiflik konusunda<br />
yeni bir standart. Aşırı beslemeli 2.0 lt’lik<br />
motoru 305 HP gücünde. Maksimum hızı<br />
290 km/s olan aracın yol versiyonu ise yakın<br />
gelecekte üretilecek.<br />
Caterha<br />
monica’dan<br />
sevgilerle<br />
Türk sinemasında Monica<br />
Bellucci rüzgarları esiyor.<br />
Dünyanın en seksi kadını<br />
ülkemizde üç film çevirecek.<br />
Zülfü Livaneli’nin “Harem” isimli<br />
filmi ilk proje. Ardından Ferzan<br />
Özpetek’in “Sonra Ağlayacağım”ı<br />
geliyor. Başrolde Cem Yılmaz<br />
da var. Bellucci’nin Türkiye’deki<br />
üçüncü filmi “Gergedan<br />
Mevsimleri”. İranlı yönetmen<br />
Bahman Gobadi’nin filminde<br />
Bellucci’ye Beren Saat ve Yılmaz<br />
Erdoğan eşlik ediyor.
m<br />
edebiyatımızdaki<br />
en iyi şey nobel<br />
Notos Öykü dergisi, Türk edebiyatının<br />
en iyilerini sordu. 181 kişilik<br />
eleştirmen, yazar ve akademisyenler<br />
jürisi Orhan Pamuk’un Nobel’inde<br />
karar kıldı. Listenin ilk beşindeki diğer<br />
isimler: Şiirleriyle Nazım Hikmet,<br />
İkinci Yeni şiir akımı, öyküleriyle Sait<br />
Faik ve romanlarıyla Oğuz Atay.<br />
Orhan Pamuk, Nobel’i 2006’da aldı.<br />
Ödül, taşıdığı değerden çok yol açtığı<br />
olumlu süreç nedeniyle ilk sırada yer<br />
aldı. 2006’dan önce birçok yazarımızı<br />
Nobel’e aday gösteren edebiyatımız,<br />
böylece kabuğunu kırdı.<br />
oyuncak sevgililerin<br />
kaderi elinizde<br />
ortalık “baba”<br />
kaynıyor<br />
Gelmiş geçmiş en ünlü çift onlar: Barbie ve Ken. Oyuncaklar,<br />
ama Angelina Jolie ve Brad Pitt’ten daha ünlüler. Oyuncak<br />
firması Mattel, çifti 2004 yılında ayırmıştı. Şimdi yeniden<br />
birleştirmek için anket düzenliyor. www.barbieandken.com<br />
adresinde çoğunluk “evet” derse, yeniden sevgili olacaklar.<br />
Ken’le 43 yıl sevgili olan Barbie, o zamandan beri Avustralyalı<br />
bir sörfçü ile beraber. Ken ise ayrılık döneminde “Oyuncak<br />
Hikayesi 3”te rol aldı, New York Moda Haftası’nda podyuma<br />
çıktı. Ama ayrılığın etkisini üzerinden atabilmiş görünmüyor.<br />
Barbie’ye, “Plastik olabiliriz, ama aşkımız gerçek” mesajları<br />
yolluyor.<br />
Marlon Brando’nun başrolünü oynadığı “Baba”<br />
bir döneme damgasını vurdu. 1972 tarihli filmin<br />
iki de devam filmi çekildi. Dördüncüsü çekilseydi<br />
Baba kim olurdu? Manchester United’dan Rio<br />
Ferdinand’ın adayı takım arkadaşı Dimitar<br />
Berbatov. Yönetmen Kevin Smith ise kaslı Vin<br />
Diesel’ı öneriyor. “The Nightcomers”ın yönetmeni<br />
Michael Winner, bebekyüzlü Leonardo DiCaprio’yu<br />
öneriyor. Üçlemenin yönetmeni Francis Ford<br />
Coppola’ya sorarsanız, ilk filmden sonrası<br />
çekilmemeliydi. Peki Türk oyunculara ne dersiniz...<br />
5
söyleşi<br />
8<br />
cemil ipekçi:<br />
bir doğu masalı<br />
Bahar KADER<br />
“Bu bir defileden fazlası benim<br />
için. Çünkü her malzemeyle<br />
elbise yapılabileceğini biliyorum<br />
ve yaptım da. Ancak artık<br />
insanların bana doğrudan<br />
ulaşması öncelikli tercihim.”
Beyoğlu, Cezayir Sokak’ta açılan bir kapı beni masalın içine davet<br />
ediyor. Üç katlı atölyede yaşanan telaş, 12 Mart’ta <strong>Kentpark</strong>’ta<br />
düzenlenecek Kağıttan Elbiseler defilesi için. Rengarenk kumaşların,<br />
heykellerin, tabloların arasından ilerlerken gözüm portresine takılıyor.<br />
Altın varaklı çerçevede Osmanlı padişahları kadar haşmetli. Onun<br />
oyun bahçesinde odalardan geçiyorum. Altın varaklı aynalar, kitaplar<br />
ve kumaşları geride bırakıp labirentin kalbine varıyorum. İçtenlikle<br />
selamlıyor. Mücevherleri, bıyığı ve sürmeli gözleriyle kimseye benzemiyor.<br />
Anlatacaklarını dinlemek için sabırsızım. O bir derya ve <strong>Kentpark</strong>’taki<br />
defilesi için çok heyecanlı. “Bu defile benim için çok önemli. İlk defa<br />
bu kadar büyük bir alışveriş merkezinde bir defile yapacağım” diyor<br />
kurabiyesini kahveyle ıslatırken. <strong>Kentpark</strong> onun kariyerinde yeni bir<br />
sayfa. Büyük kalabalıklarla bir araya gelmek için bu defile bir dönüm<br />
noktası: “<strong>Kentpark</strong>’ın mimarisi insanı kendine çekiyor. Bu aydınlık<br />
yaşam merkezinin tam kalbine eşsiz bir sahne kuracağız. Şiirsel<br />
bütünlüğü taçlandıracağız.”<br />
Detayları anlatırken heyecanlanıyor. Uzun ince parmaklarıyla<br />
hayali bir sahne çiziyor. O anlattıkça anlıyorum ki, gözlerini<br />
kapattığında defileyi görüyor. Bu tutku onun başarısındaki en<br />
önemli etken ve hayallerinin çocukça olmadığını hatırlatıyor.<br />
“Bu bir defileden fazlası benim için. Çünkü her malzemeyle<br />
elbise yapılabileceğini biliyorum ve yaptım da. Ancak artık<br />
insanların bana doğrudan ulaşması öncelikli tercihim.”<br />
“Eskiden insanlar medreselerde bir araya gelir, fikir alışverişinde<br />
bulunurlardı. Medreseler de alışveriş merkezleri gibi sosyal alanlardı.<br />
Günümüzde onların yerini alışveriş merkezleri aldı” diyor. Haklı<br />
olduğu çok açık. Bu yaşam alanlarının hayati olduğu bir gerçek.<br />
“Düşünsenize, <strong>Kentpark</strong>’a gelenlere nefis bir şölen sunacağım. Sonra<br />
ailece yemek yiyecek ve alışveriş yapacaklar. Tüm günü bir arada<br />
geçirecekler. Herkes mutlu olarak dönecek evine. Bugün benim defilemi<br />
izleyecekler, yarın bir resim sergisi. Haftaya bir fotoğraf sergisi.<br />
Alın size gerçek bir yaşam alanı.”<br />
9
10<br />
O bir sihirbaz. 12 Mart günü, anlattıkları tek tek gerçeğe dönüşüyor. Sahnenin gerisindeki paravana bakıyorum. Geriden<br />
yansıyan ışık oyunları, kağıtlara bürünmüş harika modelleri karşıma çıkarıyor. Kağıdın en güzel formları sahnede kelebekler<br />
gibi salınıyor. O bir sanatçı. Sürprizleri, şaşırtmayı ve ezber bozmayı seviyor. Kat kat kumaşların altına gizlenen<br />
kadınların da kağıt gibi uçucu olabileceğini hatırlatıyor. Tasarımın, müziğin, koreografinin ahenkle salındığı eşsiz bir an.<br />
<strong>Kentpark</strong>’ın devasa kalbi muazzam bir akustikle dans ediyor. Defileyi izlemeye gelenlerin yüzlerini inceliyorum. Sıra<br />
dışı bir ana tanıklık ediyorlar. Bu bir şölen ve altında O’nun imzası var. O bir Doğu masalı. Pazene hak ettiği itibarı iade<br />
eden bir Anadolu seyyahı. Kız çocukları eğitim gördüğü takdirde ülkenin daha aydınlık günlere kavuşacağına inanan bir<br />
idealist. Dünyanın iyilikle daha mutlu bir yer olabileceğini savunan bir gönül insanı… Defile bitiyor. Sahnenin gerisinden<br />
adımları işitiliyor. Paravanın arkasından bir sihirbaz çıkıyor. Selamını kalpten veriyor. <strong>Kentpark</strong>’ın cam kubbesinde hoş<br />
bir seda kalıyor.
Paravanın arkasından bir<br />
sihirbaz çıkıyor.<br />
Selamını kalpten veriyor.<br />
<strong>Kentpark</strong>’ın cam kubbesinde<br />
hoş bir seda kalıyor.<br />
11
söyleşi<br />
12<br />
sinemanın<br />
en yalın hali<br />
Hakan BALABAN<br />
“Aşk Tesadüfleri Sever” nasıl ortaya çıktı?<br />
Çıkış noktası eşim ve benim doğum hikayemiz. İpek’le<br />
aramızda yaş farkı var ama ikimiz de aynı doktorun ellerine<br />
doğmuşuz. Annelerimizden öğrendik bunu. Arkadaşlarımıza<br />
anlattık. Onlar bize kendi öykülerini anlattılar. İnsanların<br />
nasıl tesadüflerle bir araya geldiklerini, hayatlarında ne<br />
kadar ilginç tesadüfler olduğunu gördük. Ve bu tesadüfleri<br />
bir araya getirdik. Çünkü masalların gerçek hikayelerden<br />
yola çıkması gerekmez. Önemli olan ne anlattığıdır. Biz de<br />
kendi masalımızı anlatıyoruz. Çünkü önemli olan insanların<br />
masaldan ne anladığı. Final sahnesinde örneğin, organ<br />
bağışına vurgu yapmaya çalıştık.<br />
Filmi izleyen bir kişinin dahi organ bağışı yapmış<br />
olması artınız olur herhalde…<br />
Kesinlikle. Birçok dinde veya inanç sisteminde tanrının verdiği<br />
vücudun tanrıya aynı şekilde gitmesi gerektiği gibi bir inanış<br />
var. Ama bir yandan da ihtiyaçlar ve kaybedilen hayatlar var.<br />
Biz de bu ihtiyacı en insani şekilde anlatmaya çalıştık. Akılda<br />
kalıcı bir final oldu. Organ bağışına bir yararımız olduysa da<br />
ne mutlu.<br />
Organ bağışı ile ilgili çalışmalarınız sürecek mi?<br />
Daha önce, bir reklam olarak algılanabileceği için<br />
söylememiştik ama şimdi sakınca yok sanırım. Film<br />
vizyondan kalktıktan sonra oyuncularımızın kullandığı<br />
kıyafet ve aksesuvarları açık artırma ile satacağız ve gelirin<br />
tamamını Kalp Vakfı’na bağışlayacağız. Çünkü önemli olan,<br />
işiniz ne olursa olsun içinde insana dair bir şeyler olması.
Baştan beri kamera<br />
arkasındaydı. Sinemaya<br />
şaşaalı bir geçiş yaptı<br />
“Vizontele” ile. Sonra<br />
“GORA”, “Sınav” ve<br />
“Yahşi Batı” geldi. “Aşk<br />
Tesadüfleri Sever” ile<br />
tarz değiştirdi. <strong>Ankara</strong>’ya<br />
kendini borçlu hisseden<br />
yönetmen Ömer Faruk<br />
Sorak, yeni filminin galası<br />
için <strong>Kentpark</strong>’ı seçti.<br />
13
14<br />
Genel olarak bir oyuncudan ne beklersiniz?<br />
Cem Yılmaz’ın bir sözü var: “Bir insanı hırsızlık yaparken<br />
yakalamadıysanız, hırsız olarak suçlayamazsınız.” Ya da bir insan<br />
size yalan söylediğinde yalanını yakalayamıyorsanız, o söylediği<br />
şey artık doğrudur sizin için. Oyunculuk da böyle bence. Filmdeki<br />
karakterin, gerçekteki karakterden ayrılması önemli benim için.<br />
Rol yapması, inandırıcı olması önemli. Çünkü siz filmde Cem’i Cem<br />
olarak izlerseniz, o film sizin için inandırıcı olmaz. Ama bu da Cem’in<br />
rol yeteneğine bağlıdır. Başlangıçta aklımda Mehmet Günsür vardı.<br />
Sonra Belçim Bilgin’i de dahil ettik. Yakın ilişkiler kurduk ve film için<br />
en iyi oyuncular olduklarına karar verdik. Belçim ve Mehmet de çok<br />
gerçekçiydiler. Belçim ve Mehmet değişti, Deniz ve Özgür oldu. Ve<br />
kendilerini öyle hissettiler.<br />
“Aşk Tesadüfleri Sever” neden bir <strong>Ankara</strong> filmi?<br />
Ben <strong>Ankara</strong>lıyım ve meslek hayatımın ilk yıllarını <strong>Ankara</strong>’da geçirdim.<br />
Bu yüzden <strong>Ankara</strong>’ya borcum olduğunu düşünüyorum. Çünkü<br />
<strong>Ankara</strong> sanatsal anlamda geri olarak gösteriliyor. Oysa eskiden<br />
en iyi tiyatro izleyicisi <strong>Ankara</strong>’daydı. Cumhurbaşkanlığı Senfoni<br />
Orkestrası’nın konserleri dolup taşardı. Bu ilgiyi biraz olsun canlandırmak,<br />
uyandırmak istedim. Gala için de <strong>Ankara</strong>’yı tercih ettik.<br />
Bu aşamada <strong>Kentpark</strong>’la zaten yakın olan ilişkilerimiz organik bir<br />
bağa dönüştü. <strong>Kentpark</strong> yönetimi gala öncesinde ve sonrasından<br />
bize çok büyük destekler verdi. Sayelerinde çok güzel bir gala oldu.
dekorasyon & tasarım<br />
<strong>Kentpark</strong>, sadece dış görünümü ile değil,<br />
aynı zamanda alışveriş yapılan, sosyal<br />
alanlar olarak kullanılan yaşayan bölgeleri<br />
ile de alışılmış içe dönük <strong>AVM</strong> kurgusunun<br />
dışında yer alıyor.<br />
16
kentpark’a<br />
mimari bakış<br />
Enis Öncüoğlu<br />
Öncüoğlu Mimarlık olarak, yurt içi ve dışında<br />
yaptığımız birçok alışveriş merkezi içinde<br />
<strong>Kentpark</strong>’ın özel bir yeri var. Şimdiye dek hep<br />
insana ve çevreye duyarlı, bulunduğu çevreye<br />
değer katan, insanların rahat kullanabileceği<br />
mekanlar yaptık. İç ve dış mekanda yaratılan<br />
kamusal alanların çevreyle kurduğu ilişki mimari<br />
dilimizi oluşturdu.<br />
<strong>Ankara</strong> yakın dönemde Eskişehir Yolu tarafına<br />
gelişim gösterdi. <strong>Kentpark</strong> da ODTÜ’nün karşısında<br />
olması ve ofislere yakınlığı ile önemli<br />
bir konumda. Bu yüzden projede 300 metrelik<br />
tek bir kütle yerine, farklı parçalardan oluşan<br />
bir bina tasarladık. Böylece çevresine yabancı<br />
bir yapı ortaya çıkmasını önledik. <strong>Kentpark</strong>’ın<br />
ismine uygun olarak tasarlanan açık mekanlar<br />
ile de kullanıcılar için sosyal alanlar yarattık.<br />
<strong>Kentpark</strong>’ı sadece dış görünümü ile değil, aynı<br />
zamanda yaşayan bölgeleri ile de alışılmış içe<br />
dönük alışveriş merkezi kurgusunun dışına çıkarmak<br />
istiyorduk. Kentsel bir mekan yaratma<br />
fikri ile meydan, sokak, park, bahçe ve teras<br />
gibi alanları bir arada tasarlayarak mekansal<br />
çeşitlilik ortaya koyduk. Açık ve kapalı alanların<br />
birlikteliğini kullandık.<br />
Ofis, alışveriş, fitness, yeme içme ve oyun<br />
alanları, sinema gibi fonksiyonları ayrı kütleler<br />
olarak çözümledik. Bu kurgunun en önemli<br />
elemanı ise tüm bu kütleleri birbirine bağlayan<br />
‘sokak’ oldu. Eskişehir Yolu’nu göletle birleştiren<br />
bu iç sokak üzerinde kaliteli cadde mağazacılığını<br />
öne çıkardık.<br />
İç sokak, çıkmaz sokak olmak yerine, Eskişehir<br />
Yolu’ndan insanları karşılayan, arkadaki gölet<br />
ve rekreasyon alanına bağlayan bir omurgaya<br />
dönüştü. Böylece mekanda süreklilik sağlarken,<br />
ziyaretçilerin de farklı mekansal deneyimler<br />
yaşamalarına olanak tanıdık.<br />
Günışığını bol bol kullanarak iç mekanda çevre<br />
kalitesini artırdık. Farklı cam yüzeylere farklı<br />
güneş kontrolü önlemleri aldık. Gölgeleme katsayısı<br />
yüksek camlarla iç ortamdaki UV miktarını<br />
düşürdük. Yüksek oranda açılabilir cam<br />
modüller içeri doğal hava girişini sağladık.<br />
Güney’e ve Batı’ya bakan cephelerde güneş<br />
kırıcı elemanlar ile soğutma yükünü asgaride<br />
tuttuk. Böylece en çevreci alışveriş merkezlerinden<br />
birini yarattık.<br />
<strong>Kentpark</strong>’ı diğer <strong>AVM</strong>’lerden farklılaştırdığımız<br />
önemli bir özellik de yeme-içme alanlarını farklı<br />
bölgelerde tasarlamamız oldu. Bu sayede tek<br />
bir büyük alanda oluşabilecek yoğunluğu, farklı<br />
bölgelere dağıttık. Ziyaretçilerimizin her daim<br />
rahat yemek yiyebilmelerini sağladık.<br />
17
18<br />
Yeme-içme alanlarının iç ve dış kısımlara yönlenmesi, ziyaretçilerin de farklı<br />
tercihler yapabilmesine olanak sağladı. Ayrıca bu alanların binanın birçok yerinde<br />
olması sayesinde ulaşılabilirliği de kolaylaştı.<br />
Artık tüm <strong>Ankara</strong> için bir yaşam alanı ve sosyal alan haline gelen <strong>Kentpark</strong>’ı bir<br />
mimarın bakış açısıyla sizlere tanıtmak istedim. <strong>Kentpark</strong>’taki tasarım anlayışımızın<br />
asıl başarısı ise bu kısa dönemde sizler tarafından yapıya gösterilen büyük ilgi oldu.
“<strong>Kentpark</strong>’ın ana eksenine oturan<br />
atrium’u, sokak ve alışveriş merkezini<br />
birbirine bağlayan bir iç meydan olarak<br />
tasarladık. İnsanların içeride toplanma<br />
alanı olarak yararlanabileceği bu mekanın,<br />
yatayda ve dikeyde sınırlarını belirlemek<br />
üzere de geniş bir perspektife ihtiyaç<br />
duyduk. Böylece bu mekanın, devasa<br />
bir kubbe sayesinde bol güneş ışığı ile<br />
aydınlatılmasına karar verdik.”<br />
19
marka<br />
20<br />
<strong>Kentpark</strong>’taki Armani Jeans<br />
mağazası dünyada tek.<br />
Armani’nin tek marka ürünlerinde<br />
ilk mağazası. Uygulama pilot<br />
olarak Türkiye’de başladı.<br />
Mağazanın Türkiye’de açılma<br />
nedeni hem Armani’ye gösterilen<br />
hem de alışveriş merkezlerine<br />
olan ilgi. Ve <strong>Kentpark</strong>’ın temsil<br />
ettiği üst kalite alışveriş merkezi<br />
anlayışı. Bu anlayış konseptin<br />
başarısını da beraberinde<br />
getiriyor.
dünyada tek!<br />
Mağaza, Armani Türkiye Distribütörü Tuna Kılıboz’un önerisiyle açılmış.<br />
Başarılı bir ilk yılın ardından Armani Jeans mağaza konseptinin tüm<br />
dünyaya yayılmasına karar verilmiş. <strong>Ankara</strong>’dan sonra ilk Armani Jeans<br />
mağazaları İtalya ve Hong Kong’da açılacak. Daha sonra tüm dünyaya<br />
yayılacak. Tek marka mağazaların sayısı çok kısa bir süre içinde<br />
ülkemizde de artacak.<br />
Tuna Kılıboz, Armani Jeans’in tarzını “her yaşa göre” olarak tanımlıyor.<br />
Genç stil olarak tanıdığımız jean’lerde kullanılan tasarımlar her yaşa<br />
hitap ediyor. Farklı yaş grupları, arzu ettikleri tasarımı bulabiliyor Armani<br />
Jeans’te. Aynı zamanda konsepte uygun olarak abiye kıyafetler, çantalar<br />
ve çeşitli aksesuvarlar da var. Bu aksesuvarlar sayesinde herkes kendi<br />
tasarım stilini ortaya koyabiliyor. Armani Jeans’in bir farkı da sosyal<br />
sorumluluk projelerinde. Armani Jeans’te kişiye özel tasarımlar yok belki,<br />
ama kurumlara özel tasarımlar bulunuyor. Örneğin bir seri tasarım<br />
Dünya AIDS Vakfı’nı temsil ediyor. Ve bu serinin satışından elde edilen<br />
gelirin tamamı Dünya AIDS Vakfı’na bağışlanıyor.<br />
Armani’nin Türkiye’ye ilgisi sadece ilk Armani Jeans’in ülkemizde açılmış<br />
olması ile sınırlı değil. Giorgio Armani her yıl tatil için Bodrum’u tercih<br />
ediyor. Anadolu kültürünü yakından tanıyor ve bu etkiyi tasarımlarında<br />
da görmek istiyor. Giorgio Armani, Türkiye’den bir tasarımcı istemiş<br />
ofisine. Şimdi Armani Ofisi’nde Türk bir tasarımcı da çalışıyor.<br />
Armani’nin koleksiyonuna kattığı şalvarlar ülkemizden esintiler taşıyor.<br />
Tasarımlarda Anadolu ve Osmanlı çizgileri yoğunluk taşıyor.<br />
21
keşif<br />
22<br />
“Şu rengarenk tarlalar ufka<br />
kadar uzanır. Bir rengahenk<br />
çıkar ortaya. Engin denizlerde<br />
bile böyle bir ufuk çizgisi yoktur.<br />
Hele bir de hava açık olunca<br />
bıçak gibi ikiye keser toprakla<br />
gökyüzünü. Kanatlanıp gidesin<br />
gelir buradan...”
mardin: çay ve sınırlar<br />
Mehmet Akalın<br />
Güneşli bir <strong>Ankara</strong> sabahında, Esenboğa’da<br />
Anadolu Jet bankosundayım. Mardin<br />
uçağı için işlemlerimi yaptırıp beklemeye<br />
koyuluyorum. Teknolojik bir başkentten, bir<br />
medeniyet masalına uçacağım. Uçuş zamanı<br />
Anadolu Jet uçağında yerimi alıyor ve büyük<br />
bir güçle havalanışını hissediyorum. İkramlar<br />
kusursuz, yolculuk güzel geçiyor. Yaklaşık 1,5<br />
saat sonra, hemen altımızda Güney’e doğru<br />
uzanan ovayı görüyorum. Ovadan çok bir<br />
deniz. Dikdörtgenlere bölünmüş bir derya.<br />
Mardin’e indiğimde ilk işim Zinciriye<br />
Medresesi’ne çıkmak oluyor. Önümde sadece<br />
ova, Zinciriye’nin kubbeleri ve Ulucami’nin<br />
minaresi. Hayran hayran izlerken sokakta bir<br />
kapı açılıyor ve bir ses, “Turist misin, gel çay<br />
iç” diyor. Köhne ama zarif bir evin bahçesinde<br />
çay içiyoruz Hasan amca ile. Eski Mardin’i<br />
anlatıyor. Arada bir, yalnızlıktan olsa gerek,<br />
komşu ve akrabaları ile yaşadıklarından<br />
bahsediyor. Uzadıkça uzuyor sohbet. Ben<br />
memnunum sohbetten de, çaydan da. “Ben<br />
çok konuşurum, hele şu Mezopotamya’ya<br />
bakarken çenem hiç durmaz” diyor.<br />
Mardin gezim sırasında sık sık uğruyorum<br />
Hasan amcaya. Çay içiyoruz yine. “Şu<br />
rengarenk tarlalar ufka kadar uzanır. Bir<br />
rengahenk çıkar ortaya. Engin denizlerde bile<br />
böyle bir ufuk çizgisi yoktur. Hele bir de hava<br />
açık olunca bıçak gibi ikiye keser toprakla<br />
gökyüzünü. Kanatlanıp gidesin gelir buradan”<br />
diye anlatıyor 75 yıldır seyrettiği ovayı.<br />
Gerçekten de ufka bakmanın insanı uçuracak<br />
denli rahatlattığı duygusunu en iyi şekilde<br />
veriyor Zinciriye’den ovaya bakış.<br />
Hasan amca, insanların bir gün sadece<br />
Mezopotamya’yı seyretmek için gelmesini<br />
öneriyor Mardin’e. Baharda, hava henüz sıcak<br />
değil ve tarlalar yemyeşilken. “Çaylar her<br />
zaman hazır” diyor büyük bir samimiyetle.<br />
“Hasankeyf’i, Mor Yakup, Mor Yusuf ve Mor<br />
Dımet’i, Deyrülzeferan ve Deyrülmumur’u,<br />
Ulucami’yi, Zinciriye ve Kasımiye’yi nasıl olsa<br />
gezersiniz, telkari de alırsınız” diye ekliyor.<br />
23
Mardin sadece bir ovadan ibaret değil elbette. Onu asıl farklılaştıran demografik yapısı ve tarihi.<br />
Birçok din ve ırka mensup insanın yüzyıllardır bir arada yaşıyor olması, kentin her köşesinde<br />
hissettiriyor kendini. Mardin’de yaşam, sarmal tavırlarla sürüyor. Diller dillere, dinler dinlere karışıyor.<br />
Labirenti andıran sokaklarda kaybolmayı ve kendini yeniden keşfetmeyi kolaylaştırıyor bu durum.<br />
İlk gelişimden bu yana 15 yıl geçmiş Mardin’e. Değişen bir şey yok. Aynı güzellik, aynı huzur. Çünkü<br />
her anında farklı duygular yaşayabileceğiniz bir kent Mardin. Binlerce kere gelseniz de hep aynı<br />
hoşgörüye sahip. Dönüşte yine Anadolu Jet’in kanatlarına emanet ediyorum kendimi. Esenboğa’ya<br />
24<br />
inerken anlıyorum Mardin’i neden sevdiğimi. Ucu bucağı<br />
belli olmayan kentlerden sonra Mardin rahatlatıcı<br />
geliyor. Çünkü bir şehirde insanı en rahatsız eden şey<br />
belki de o şehrin sınırlarını görememek. Sanki tüm<br />
dünya o şehirmiş gibi. Örnek <strong>Ankara</strong>, ters örnek Mardin.<br />
Çünkü sıra sıra dizilmiş binaların arasından bir anda<br />
karşınıza ova çıkıyor. Bir noktada bitiyor Mardin. Ötesi<br />
doğa ve özgürlük.
moda<br />
26
Pantolon - Balmain<br />
Bluz - Herve Leger<br />
27
Yeşil pelerin - Emilio Pucci<br />
29
Krem rengi üst - Vera Wang<br />
Etek - Haute Hippie<br />
30
Bej takım - Ralph Lauren<br />
31
Şifon üst alt pantolon - Philosophy di Alberta Ferretti<br />
32
marka<br />
34<br />
Timboo’da mutfak açıkta.<br />
Her şey göz önünde.<br />
Aşçılar kendilerinden emin,<br />
hareketleri rahat ve doğal.<br />
İsteyen müşteriler yemekler<br />
yapılırken dahi müdahale<br />
edebiliyor. Aşçılar<br />
müdahalelere meslek<br />
gururuyla değil, özgür bakış<br />
açısıyla cevap veriyor.
algının kapıları<br />
lezzete açılıyor<br />
Timboo, eğlence ile yemeği bir araya getiriyor. İsmin anlamı yok.<br />
Fakat eğlenceyi çağrıştırıyor. Aynı zamanda özgür lezzetleri de. Çünkü<br />
Timboo’da lezzetler deneyimle ve karışımlarla ortaya çıkıyor. Daha çok<br />
fast-food tarzını yansıtıyor. Ancak farklı mutfaklardan esintilerle uzman<br />
bir karışım olarak adlandırılabilir.<br />
Timboo’nun sabit bir menüsü yok. Liste sürekli değişiyor. Yeni tatlara<br />
kapı her zaman açık. Lezzetleri özgür bırakan deneyimli şefler, çeşitli<br />
toplantılar gerçekleştiriyor. Restoran kapanıyor, algının kapıları açılıyor.<br />
Masalar kuruluyor, kurallar rafa kaldırılıyor. Damak tadı asıl kriter.<br />
Denemeler başlıyor. Biraz ondan, biraz bundan. Bazıları parmaklarını<br />
yiyor, bazıları fikir belirtiyor. Farklı ve yeni lezzetler ortaya çıkıyor.<br />
Amerikan mutfağına özgü bir baharat, Türk mutfağında kişiliğini<br />
buluyor.<br />
Keşfedilen tatlar, hemen menüye ekleniyor. Aynı zamanda yeni lezzetleri<br />
deneyen müşterilerden de geri bildirim alınıyor. Bir müşterinin fikirleri,<br />
tarifi değiştirebiliyor. İsteyen müşteri yemek yapılırken dahi müdahale<br />
edebiliyor: “Kakule değil de, zerdeçal katsak biraz. Nane yerine ısırganı<br />
denesek...” Araştırmalar yoğunlaşıyor. Yeni lezzetlerin keşfi sürüyor.<br />
Neoklasik bir tada ulaşana kadar.<br />
Timboo’nun özgür düşünce yapısı görüntüsüne de yansıyor. Renkleri<br />
ve tasarımı ile eğlenceyi, serbestliği ve lezzeti çağrıştırıyor. Kırmızı<br />
bir antre, rahat koltuklar, tasarımla dengeli masalar. Mutfak açıkta.<br />
Her şey göz önünde. Aşçılar kendilerinden emin, hareketleri rahat ve<br />
doğal. Çünkü neler yaratabileceklerini biliyorlar. Müdahalelere meslek<br />
gururuyla değil, özgür bakış açısıyla cevap veriyorlar. İnsana güven<br />
veriyor bu tasarım ve bu şeffaflık. Yemeği daha da lezzetlendiriyor.<br />
Bazen garsonların bel hizasında küçük aşçı şapkaları geçiyor. Tezgahta<br />
aşçı önlüğü giymiş bir çocuk yemek yapıyor. Şeffaflık, çocukların<br />
mutfağa girebilmesine de izin veriyor. Restoranın genel atmosferinde<br />
bu görüntü hiç yadırganmıyor. Başka bir çocuk DVD’den çizgi film izliyor.<br />
Diğer bir küçük ise karşı masada çizgi film karakterlerini boyuyor.<br />
Çocuklar sessiz, anne-babalar sakince yemek yiyor. Çünkü Timboo’da<br />
yemek çocuklar için eğlence, ebeveynler için özgürlük.<br />
Büyükler için olduğu kadar çocuklar için de üretiyor Timboo. Çocuklara<br />
özel porsiyonlar, eğlenceyle birleşiyor. Şef aşçı bir miniğe Mickey<br />
Mouse’lu tatlının nasıl yapıldığını öğretiyor. Minik eller köfteyi tavadan<br />
alıyor, tatlıya krema sıkıyor. Bir diğeri kahkahalarıyla ortalığı çınlatıyor.<br />
Herkes lezzete odaklanmışken, çocuklar da uyum gösteriyor ortama.<br />
Tabi biraz pedagoji bilgisi yardımıyla...<br />
35
kültür sanat<br />
36<br />
Tab Sanat’ta kimse kendini patron olarak görmüyor.<br />
Öğretmenlerdeki serbestlik çocuklara da yansıyor. Burası<br />
bir sanat okulu ve burada çocuklar yeniden yeşeriyor. Dans<br />
edenler, “Uçuyorum” diye haykırıyor.
dans değil<br />
bir yaşam tarzı<br />
Tab Sanat, 1995’te Ömür Uyanık tarafından kuruldu. Uyanık,<br />
<strong>Ankara</strong> Devlet Opera ve Balesi Çocuk Bölümü Başkanı. Tab<br />
Sanat, o günden beri gençlerin dansa ve spora, yani hayata<br />
bakış açılarını değiştirdi. Ömür Uyanık, Tab Sanat’ta sadece<br />
dans dersi vermediklerini söylüyor. Aynı zamanda çocukları<br />
geleceğe hazırlıyorlar. Çünkü dans da tıpkı resim ve müzik gibi<br />
çocukları sosyal yönden geliştiriyor.<br />
Tab Sanat’ta klasik bale ile birlikte jazz, modern, break dans<br />
ve salsa, tango, vals dersleri veriliyor. Gitar, davul ve piyano<br />
öğretiliyor. Resim ve heykel çalışmaları yapılıyor. Büyük bir aile<br />
Tab Sanat. Klasik bir okuldan çok farklı. Burada kimse patron<br />
değil. Öğretmenlerdeki serbestlik çocuklara da yansıyor. Bir<br />
sanat okulu olan Tab Sanat’ta çocuklar yeniden yeşeriyor.<br />
Dans salonunda tüm yüzler gülüyor.<br />
Burada herkes müziğin resmini yapıyor. Kağıt üzerinde dereler<br />
akıyor. Çağlayan sulardan notalar yükseliyor. Dans edenler,<br />
“Uçuyorum” diye haykırıyor. Çünkü amaç öğrencinin fiziksel ve<br />
duygusal gelişimine katkıda bulunmak. Sanatsal yeteneklerine<br />
yön vermek. İyi bir sanatsever olmasını sağlamak. Ritm<br />
duygusunu güçlendirmek. Çünkü dünyanın her yerinde duygular<br />
ve fikirler dans yoluyla aktarılabilir. Çünkü dansın dili evrensel.<br />
Alanında Türkiye’nin en iyisi olan Tab Sanat dansçı yetiştirmiyor.<br />
Hayatında dansa yer açan amatörlere hizmet veriyor. Uyanık,<br />
“Burada çocuklara bir disiplin kazandırıyoruz. Ekip çalışmasını<br />
anlatıyoruz. Bir kişi yanlış yaptığında mutlu olmayı değil, tüm<br />
ekibin daha çok çalışması gerektiğini öğreniyorlar. Böylece<br />
başarıya daha kolay uzanıyorlar. Çünkü artık matematiği çok<br />
iyi olanlar değil, sosyal çocuklar tercih ediliyor” diyor.<br />
Ömür Uyanık, küçük yaşta dans eğitiminin önemini şöyle<br />
açıklıyor: “Duruş bozukluğu olan bir milletiz. Spor yapmıyoruz.<br />
İlköğretimde beden eğitimi, müzik ve resim derslerine<br />
gereken önem verilmiyor. Oysa en önemli dersler spor,<br />
müzik ve resim olmalı. Bu dersler çocuklara bir hayal dünyası<br />
kazandırır. Dünya hakkında bir söz söyleyebilmelerini sağlar.<br />
Kas koordinasyonlarını geliştirir. Çocuk, daha o yaşta yaşamı<br />
yakalamaya başlar.”<br />
Tab Sanat, <strong>Kentpark</strong> yönetiminin sağladığı 4 bin metrekarelik<br />
alanda hizmet veriyor. Avrupa’nın en büyük dans okullarından<br />
biri olarak gösteriliyor. Uyanık, “<strong>Kentpark</strong>’ın enerjisi bizi de<br />
olumlu etkiliyor” diyor: “Çünkü <strong>Kentpark</strong>, sürekli gün ışığı alan<br />
bir bina. Her zaman aydınlık. Dışarı ile ilişkisi kopuk değil. Dersi<br />
bırakıp çocuklarla hep beraber yağan karları seyredebiliyoruz.<br />
Seyrederken hikayeler anlatıyoruz.”<br />
Tab Sanat aynı zamanda <strong>Kentpark</strong>’ın sanata bakış açısını<br />
temsil ediyor. Tab Sanat’ta dans öğrenen çocuklar <strong>Kentpark</strong>’ta<br />
çeşitli temsillere de çıkıyor. 23 Nisanlarda arkadaşları<br />
tarafından alkışlanıyorlar. 29 Ekimlerde fikri hür, vicdanı hür,<br />
irfanı hür nesilleri temsil ediyorlar. Tabii ki çocukları da motive<br />
ediyor bu durum. Çünkü alkış onların da hakkı.<br />
37
sağlık<br />
38<br />
Vücut yağının aşırı miktarda<br />
olmasına obezite deniyor.<br />
Erkeklerde yüzde 25,<br />
kadınlarda ise yüzde 30 yağ<br />
fazlası obezite anlamına<br />
geliyor. Bu durum enerjinin<br />
kullanımı ile ilgili. Aldığımız<br />
enerji, harcadığımızdan fazla<br />
ise obezite kaçınılmaz.
küresel sorun:<br />
obezite<br />
Doç. Dr. Murat BAŞ<br />
Obezitede tedavi yöntemi obezitenin derecesine, mevcut sağlık<br />
durumunuza ve ağırlık kaybetmeye hazır olup olmamanıza bağlıdır.<br />
Tedavi diyet, egzersiz ve davranış değişimi uygulamalarını içerebilir.<br />
Unutmayın ki, ağırlık kontrolü yaşam boyu süren bir çabadır ve<br />
ağırlık kaybetmede gerçekçi beklentilerde bulunmak önemli bir<br />
yaklaşımdır. Sağlıklı beslenme ve farklı günlere yayılmak kaydı ile<br />
haftada en az 150 dakika egzersiz yapmanız sağlığınız açısından<br />
önemlidir. Günlük yaşamda her an yapılabilecek merdiven çıkmak,<br />
yürüyüş gibi aktiviteler obeziteden uzaklaşmanızı sağlayacaktır.<br />
Tabağımızın büyüklüğü ne olursa olsun, içindekilerin tamamını<br />
tüketme eğiliminde olduğumuzu biliyor muydunuz? Evdeyken<br />
küçük tabaklar kullanmaya çalışın. Bu durum, yemekleri daha küçük<br />
porsiyonlarla yemenizi sağlayacaktır. Araştırmalar, dışarıda yenen<br />
yemeklerin porsiyonlarının genellikle ‘super size’, yani iki kişilik<br />
olduğunu gösteriyor. Yemeklerinizi yavaş yemeye çalışın ve yeterince<br />
çiğnediğinizden emin olun. Mideden beyne tokluk mesajının ulaşması<br />
15 dakika veya daha fazla zaman alabilir. Tokluk hissetmede zorluk<br />
çekiyorsanız, günde 8 bardak su veya enerjisiz içecekler tüketmek<br />
kendinizi tok hissetmenizi sağlayacaktır. Ayrıca sebze ve meyveler<br />
de çiğ yenildiklerinde tokluk hissi yaratır. Yemeğe en iyi başlangıç bir<br />
bardak suyun ardından, salata ve çorba, ardından da ana yemeğe<br />
geçmektir.<br />
Yaşam boyunca amacınız karnınızı doyurmak değil, sağlığınızı<br />
doyurarak yaşam kalitenizi artırmak üzerine olsun. Hayatınızın geri<br />
kalan yıllarını kronik hastalıklarla geçirmek istemiyorsanız, sağlıklı<br />
vücut ağırlığında olup olmadığınızı kontrol edin ve gerekiyorsa<br />
diyetisyeninize danışarak daha fazla ağırlık kazanmadan ve yolun<br />
başındayken yaşam kalitenizi artırın.<br />
39
güzellik & kozmetik<br />
makyajda özgürlük<br />
Sezar SAK<br />
Bahar geç de olsa geldi. Zaten<br />
heyecanla bekliyorduk kendilerini.<br />
Beraberinde farklı bir makyaj stilini<br />
de getirdi. 2011’in etkili stilleri,<br />
uygulaması cesaret ve iddia gerektiren<br />
birçok rengin kombinasyonuyla ortaya<br />
çıktı. Bu sayede dudaklar ve gözler<br />
belirgin bir şekilde ön planda. Kalın,<br />
gür ve doğal kaşlar çok moda. Kısacası<br />
bu sezon hepimiz renklere ve farklı<br />
stillere doyacağız.<br />
40
Bunların en başında bir süredir devam eden “nude” makyaj<br />
trendinin devamı olan ten odaklı makyajlar geliyor. İnce<br />
kıvrımlı “eye-liner”lar, dumansı gözler, özellikle yeşil ve<br />
mavi gölgeler, dudaklarda mercan turuncu, fuşya ve<br />
neon pembeler tercih sebebi.<br />
Benim ise bu sezon favori renklerim bordo, turuncu ve<br />
neon pembe. Ama unutmadan dile getirmeliyim ki, bu<br />
renkler uygulanırken mutlaka rujla aynı renkte kalem<br />
kullanılmalı. Çünkü daha koyu bir renk, bu makyajı<br />
demode yapar. Dudaklar kalem ile boyanmalı. Ruj,<br />
parmaklar veya fırça yardımıyla eşit oranda dağıtılmalı.<br />
Böylece hem belirginliği hem de istenen ve tercih edilen<br />
doğallığı korumuş olacaktır.<br />
batıyakası’nın ilk sayısının moda çekimlerine işte<br />
bu düşüncelerle gittim. Ve mankenimiz Michelle ile<br />
feminen ve seksi bir makyaj yarattık. Özellikle renkli<br />
gözlere uygulandığında kusursuz duran dumanlı göz<br />
makyajı, çekimler sırasında Michelle’in en etkileyici<br />
ifadeyi sağlamasında belirleyici oldu. Gözlerde, giyeceği<br />
koleksiyonlara uygun olarak “camel” ve toprak tonları ile<br />
beraber koyu tonları uyguladım.<br />
Kahverengi üzerine siyah far ile ten, dudaklar ve<br />
yanakları geri plana ittim. Ama aynı zamanda göz<br />
makyajı da ön plana çıkmış oldu. Siyah “eye-liner” ile<br />
gözleri çerçeveleyerek daha net bir görüntü yakaladım.<br />
Kirpiklerde ise hacimli durmalarını sağlamak için,<br />
maskaradan önce transparan pudra sürdüm. İki kat<br />
maskara ile net ve hacimli bir görünüm kazandırdım.<br />
Michelle’in yüzünde üç boyutlu bir görüntü elde etmek için<br />
elmacık kemiklerinin üzerine, çene kemiği ve şakaklara<br />
ışık veren bir pudra sürdüm. Daha mat olan pudrayı ise<br />
alın, burun ve çeneye uyguladım. Böylece ilk sayımızın<br />
moda çekimi için en uygun makyajı tamamlamış oldum.<br />
Doğal ya da varlığı anlaşılmayacak bir görünüme ulaşmak<br />
hiç zor değil. Önemli olan hafif ve becerikli bir uygulama<br />
ile dikkatli renk seçimi. Unutmayın ki, doğal olmak<br />
mümkün olduğu kadar az makyajla doğal görünümünüzü<br />
iyileştirmek anlamına gelir.<br />
Önerim, özellikle cildinizin daha renkli olduğu yaz<br />
aylarında fondöteni ya hiç kullanmamanız ya da çok<br />
az kullanmanız. En önemli nokta, sürdüğünüz renkleri<br />
cildinize iyice yedirmektir. Amacınız doğal cilt renginizi<br />
gizlemek değil. Fondöten ve allık kullanarak ona sağlıklı,<br />
canlı bir ifade kazandırmak.<br />
41
kentpark modası<br />
Tunik - Stefanel - 259, 00 TL<br />
Kot Şort - Diesel - 175, 00 TL<br />
Takı - Koton - 25, 99 TL<br />
Ayakkabı - Modelin<br />
42
omantik ve hassas kadın çiçek bahçesinde<br />
Deri Ceket - French Connection - 949, 00 TL<br />
Jean - Armani Jeans - 414, 00 TL<br />
Body - Armani Jeans - 145, 00 TL<br />
Kolye - French Connection - 49, 00 TL<br />
Bileklik - Koton - 19, 90 TL<br />
Elif ULUĞ<br />
yaza merhaba<br />
Çiçek motiflerinin şıkça yer aldığı 2011 yazı<br />
bize merhaba diyor. Rahat hissettiren, çiçeklerle<br />
dolu, renklerin büyüsüyle başımızı döndüren<br />
bir bahçedeyiz. Mutluluğun mis kokuları içinde<br />
kaybediyoruz kendimizi. Çevremizdeki herkesi<br />
bu etkiyle şımartmak istiyoruz. Çiçekler serpiştirilmiş<br />
pastel tonlarda şifon elbiseler. Salaş bir<br />
görünüm için uygun tonlarda uzun örgü hırkalar.<br />
70’ler geri dönüyor<br />
Thea Porter’ın egzotik Ortadoğu etkisi günümüzde<br />
ipek, ince şeffaf kumaşlar, dökümlü modeller,<br />
doğal ve pastel tonlarla romantik ve hassas<br />
kadını simgeliyor. Havuç kesimi pantolonlar,<br />
beyaz pudra tonları, dantelli yeleklerle farklı<br />
alternatiflerimiz var. Pastel tonda bluzları, şifon<br />
gömlekleri, yüksek bel ve geniş paça pantolonların<br />
içinde, ince kemerle belimizi vurgulayarak<br />
hoş bir siluete kavuşuyoruz.<br />
renklerin oyunu<br />
Alışılmışın dışında çarpıcı renklerin kombinasyonu<br />
cesur kadının ruhunu yansıtıyor. Tenimize<br />
uyum sağladığını düşündüğümüz zıt renkleri bir<br />
arada kullanıyoruz. Böylece yazın canlılığını ve<br />
sıcaklığını yansıtıyoruz. Alışılmışın dışında renk<br />
oyunlarıyla çarpıcı pembe, turuncu, mor, turkuaz,<br />
sarı, lime ve zümrüt yeşilini bir arada kullanıyoruz.<br />
Sportif görünüm için Skinny Jean’lerle bu<br />
renk ve modelleri yanyana seçebiliriz. Basenleri<br />
daha geniş olanlar ise mutlaka uzun ve bol<br />
bluzları tercih etmeli. Bu kadar çarpıcı renklerin<br />
içinde aksesuvar, saç ve makyajda doğal tonlar<br />
kullanarak görüntümüzü dengeliyoruz.<br />
baştan çıkarıcı asalet<br />
Deri ceketler, metalik aksesuvarlar, keskin hatlar,<br />
topuklu ayakkabılar, çarpıcı gözler, kabartılmış<br />
şaçlarla asi ve bir o kadar da çekiciyiz. 2011<br />
yazında ön plana çıkan kısa şortlar ve Skinny<br />
Jean’ler deri ceketlerin tamamlayıcısı olacaktır.<br />
safariden saraya<br />
Vahşi doğanının etkisiyle leopar desenler bu yaz<br />
da dişiliği ön plana çıkarıyor. Tulumlar, safari<br />
ceketleri, trençkotlar, örgüler, haki yeşili, zeytin<br />
yeşili, “camel” ve toprak tonlar. Abartılmış<br />
bir seksapel, büyük aksesuvar ve motiflerle bu<br />
trendi ve şıklığı tamamlıyor. Gündüz farklı şekillerde<br />
kombine edilebilecek maskülen safari<br />
etkisi, gece kadının feminen duruşunu yansıtan<br />
işlemeli etnik motiflerle süsleniyor. Osmanlı’dan<br />
esintilerle lüks ve asil bir havaya bürünüyor.<br />
Bu asaleti hissetmek için gece davetlerinin en<br />
önemli alternatifi haki yeşili pelerin.<br />
43
44<br />
Harvey Nichols / Michael Kors<br />
Harvey Nichols / Camilla Skovgaard<br />
995, 00 TL<br />
Harvey Nichols / Le Silla Harvey Nichols / Casadei<br />
Harvey Nichols / Carvela<br />
1.195, 00 TL 1.405, 00 TL 1.525, 00 TL 415, 00 TL
Ceket - Armani Jeans - 484, 00 TL<br />
Body - Armani Jeans - 233, 00 TL<br />
Jean - Diesel - 495, 00 TL<br />
Takı - French Connection - 39, 00 TL<br />
Çanta - Armani Jeans - 258, 00 TL<br />
Ayakkabı - Oi Arte - 139, 00 TL<br />
45
Bluz - French Connection - 189, 00 TL<br />
Ceket - French Connection - 419, 00 TL<br />
Jean - Armani Jeans - 714, 00 TL<br />
46
Harvey Nichols / Camilla Skovgaard<br />
415, 00 TL<br />
47
ilim ve teknoloji<br />
48
audi’den en küçük<br />
elektrikli<br />
Otomobil devi Audi, dünyanın en küçük elektrikli<br />
otomobilini üretti. “e-tron” Nürnberg Oyuncak<br />
Fuarı’nda sergilendi. Gövdesi alüminyum ve karbon<br />
fiberden. Sadece 2,3 metre uzunluk ve 97 santimetre<br />
genişlikte. Uzun adı Audi Auto Union Type-C e-tron<br />
olan otomobil 30 km/s hıza ulaşıyor. Üretim sayısı<br />
sınırlı ve satış fiyatı 15 bin Euro. Sadece çocuklar<br />
değil, boyu 1,80’in altında herkes kullanabiliyor. Her<br />
prizde şarj edilebilen oyuncak, 2 saatlik şarjla 25<br />
kilometrelik menzile ulaşıyor. Otomobile daha çok<br />
koleksiyonerlerin ilgi göstermesi bekleniyor.<br />
49
50<br />
zaman<br />
artık ellerinizde<br />
Tag Heuer’in cep telefonu Meridiist her Tag<br />
Heuer gibi zaman odaklı. Bir Tag Heuer’e yakışır<br />
şekilde telefonun üst kısmına yerleştirilmiş<br />
olan saat, cihazın yönü değiştirilse dahi<br />
düz okunabiliyor. Gelen çağrıları da görüntüleyen<br />
organik LED ışıklı ve 60,5 karat safir<br />
kaplı bu küçük ekran, yenilikçilikte rakipsiz<br />
görünüyor. Özel Tag Heuer düğmesi gelen<br />
çağrıyı tek bir dokunuşla ve nazikçe reddediyor.<br />
Bu tuş özellikle toplantı gündemi yoğun<br />
olanlar için düşünülmüş. Paslanmaz çelik<br />
ve titanyumdan üretilen Meridiist’in arka<br />
kapağında timsah derisi, vaketa veya kauçuk<br />
tercih edilebiliyor. Telefonun bir de Automobili<br />
Lamborghini isimli sınırlı sayıda üretilmiş<br />
versiyonu bulunuyor. Lamborghini’ye özel<br />
telefon, firmanın üretime geçtiği yıla ithafen<br />
sadece 1963 adet üretilmiş.<br />
gökmen<br />
hayal olmaktan çıktı<br />
Türkler uzaya adım atıyor. Yeni kurulan<br />
Türkiye Uzay Kurumu bunu başarmaya<br />
çalışacak. Şimdiye kadar uzayda Astronot,<br />
Kozmonot ve Taykonot gördük. TUK’un<br />
amacı en kısa zaman içinde bir Gökmen’in<br />
de uzaya çıkması. Kurum aynı zamanda<br />
Türkiye’nin uzaydaki haklarını da koruyacak.<br />
Yerli uzay aracı tasarlayıp bunların testlerini<br />
yapacak. Yeni araştırma laboratuvarları<br />
kuracak. İlk yerli uzay aracını üretecek. Süper<br />
yetkili TUK, uzay aracı rampası geliştirecek,<br />
kuracak ve işletecek. Aynı zamanda uzay<br />
araçları için yakıt ve kimyasal madde de<br />
imal edecek.
‘smart’ değil<br />
akıllı tasarım<br />
Teknolojiyi hepimiz seviyoruz. Crossover konseptler hayatımızın<br />
vazgeçilmez parçası oldu artık. Bazen her şeyin daha basit olduğu<br />
zamanları özlemiyor musunuz? Evet, ‘smart-phone’ların havada<br />
uçuştuğu böyle bir devirde, Yves Behar yine rahat durmadı. Yves<br />
Behar’ın GPS’siz, Facebook’suz, kamerasız, paylaşımsız ama<br />
ihtişamlı telefonu, çok da eski olmayan dönemlerden teknoloji<br />
çağına bir gönderme. Sadece dünya saati, alarm, takvim, hesap<br />
makinesi gibi ‘ilkel’ cep telefonlarında bulunan basit işlevlere<br />
sahip olan Æsir+Y gerçekten de stil sahibi. Telefonun paslanmaz<br />
çelik ve 18 karat sarı altın olmak üzere iki farklı model seçeneği<br />
bulunuyor. Tamamen tasarımıyla adından söz ettiren telefonun<br />
fiyatı ise gerçekten dudak uçuklatacak cinsten: 59 bin dolar. Yani,<br />
teknolojiden kurtulmak pek öyle ucuz değil...<br />
apple<br />
geleneği bozacak mı<br />
Teknoloji devi Apple, çok eleştirilen iPhone4’ü yenilemek istiyor. Dedikodular tüm dünyayı<br />
kasıp kavuruyor. The Wall Street Journal’a göre yeni iPhone’un adı iPhone5 değil, Verizon<br />
iPhone olacak ve iPhone4’ü andıracak. The Chinese Economic Daily’nin iPhone5 ile<br />
ilgili haberi ise yeniliklerin devrimsel değil evrimsel nitelikte olacağı yönünde. Evrimsel<br />
özelliklerden, çok büyük yenilikler dışında şu anki özelliklerin bir ya da iki seviye üstü<br />
anlaşılıyor. Yeni bir anten, yeni bir işlemci ve 3,7 inç ekran gibi. Ayrıca The USA Today,<br />
iPhone5’in ABD’deki süper hızlı mobil internet ağı LTE’yi destekleyeceğini iddia ediyor.<br />
Bu da iPhone5’i bir 4G’ye dönüştürebilir. Tabii bu kadar rakam kafa karıştırmazsa! Peki<br />
ne zaman çıkacak iPhone5? Apple her yıl Haziran ya da Temmuz aylarında yeni bir<br />
iPhone modeli çıkarıyor. Bu yüzden iPhone5’i Haziran veya Temmuz’da piyasaya sürebilir.<br />
iLounge, Apple’ın iPhone4’teki hatalar nedeniyle yeni telefonun çıkış tarihinin önceye<br />
alınacağını yazmıştı, ama henüz bir gelişme olmadı. Daha çok evrimsel bir telefon olan<br />
iPhone 5 ile iPhone4 arasında bir fiyat farkı olması da beklenmiyor. iPhone 5, aşağı<br />
yukarı iPhone 4 ile aynı fiyatla piyasada olabilir.<br />
facebook’ta<br />
güvenlik ellerinizde<br />
Facebook son dönemin en popüler internet sitesi. Ancak çoğu kullanıcının<br />
güvenlik konusunda endişeleri var. Bu yüzden Facebook, yeni bir güvenlik<br />
sistemini devreye koydu. Yeni sistem, güvenlik ve gizliliği artırıyor. Küçük bir<br />
değişiklik, Facebook sayfanızın sadece size özel kalmasını sağlıyor. İşte yeni<br />
ve daha güvenli bir Facebook için adımlar:<br />
• Sağ üst köşedeki “Hesap” seçeneğinden “Hesap Ayarları”nı seçin.<br />
• Açılan sayfadaki “Hesap Güvenliği”ne girdiğinizde geçerli ayarlarınızı<br />
görebilirsiniz.<br />
• “Hesap Güvenliği” sayfasının altındaki “Güvenli Tarama https” ve “Yeni<br />
bir bilgisayardan veya mobil cihazdan bu hesaba oturum açıldığında”<br />
seçeneklerini işaretleyin.<br />
İşlem çok basit ve etkili. Bu adımları uygulayan bir kişinin Facebook hesabına<br />
izinsiz giriş olursa hesap sahibine anında e-posta ile haber veriliyor.<br />
51
marka<br />
52<br />
Macera Adası’na aslında kızım Lara için gittim. Ama en kısa<br />
zamanda arkadaşlarımı alarak gelmek gibi “büyükçe” planlar<br />
yapmaktan da kendimi alamadım.<br />
kızıma eğlence,<br />
bana özgürlük<br />
Özbel ŞAHİN<br />
Arkadaşlarından Macera Adası’nı duyan Lara’nın ısrarını<br />
en fazla bir hafta bertaraf edebildim ve bir Cumartesi<br />
sabahı <strong>Kentpark</strong>’ın yolunu tuttuk. Her ne kadar baştan<br />
uyarılarda bulunmuş olsam da kızımın heyecanını bir türlü<br />
dizginleyemedim ve sabah kahvesi dahi içemeden Macera<br />
Adası’nın koridorunda bulduk kendimizi.<br />
Bizi karşılayan elektronik oyunlar bir yana, Lazer Arena’nın<br />
gizemli girişi sadece Lara’nın değil, benim de ilgimi çekti.<br />
Arkadaşça yanımıza yaklaşan görevlilerin tavsiye ettiği Mor<br />
Işıklar Altında adlı oyunda buraya geliş nedenimizi unutup<br />
ben de yeniden çocuk oldum ve kendimi eğlence içinde<br />
kaybettim.<br />
Lazer Arena’dan çıktığımızda düşüncem, bu aktivitenin<br />
sadece çocuklar için değil, aynı zamanda büyüyememiş<br />
olanlara da hitap ettiğiydi. En kısa zamanda arkadaşlarımı da<br />
alarak gelmek gibi “büyükçe” planlar yaptım. Bir mağaradan<br />
geçtikten sonra, gerçek gün ışığı ile aydınlatılan büyük bir<br />
oyun alanına geldik.<br />
Lara’nın 7,5 metre yükseklikteki büyük ve yumuşak bir oyun<br />
alanı olan Macera Ormanı’ndan çıktığında neler yaptığını<br />
anlattığı zaman şok oldum. Bunları tabii ki onun heyecanıyla<br />
aktaramam, ama örümcek ağını, projeksiyon futbolunu,<br />
dev kaydırağı ve yumuşak top fırlatıcıları çok kıskandığımı<br />
belirtmek isterim.<br />
Kızımın içeride kaldığı 1 saat boyunca rahatça alışveriş<br />
yaptım. Bir yandan da Macera Adası’nın diğer eğlencelerini<br />
inceledim. Yüksekliği 8,5 metreye varan, üst düzey güvenlikli<br />
Tırmanma Duvarı çok ilgimi çekti. Dünyada tek olan Extreme<br />
Fox asma köprü ise müthiş. Çocuklara 6,5 metre yükseklikten,<br />
tabii ki güvenlik ekipmanıyla atlama ve hayatlarında ilk kez<br />
adrenalini hissetme şansı tanıyor.<br />
Gökyüzü Sineması hem eğlenceli hem de eğitici. “Evrendeki<br />
Vaha” ve “Zula” adlı filmler, gökyüzünün ve uzayın sırlarını<br />
eğlenceli bir dille anlatıyor. Macera Denizi çocuk gelişim<br />
uzmanları eşliğinde 3-6 yaş grubundaki çocuklara hitap<br />
ediyor. Alpler’deki tren gezintisi ise günü Macera Adası’nda<br />
noktalamanın en güzel yanı.<br />
Çıkarken Lara’ya Macera Adası’na defalarca geleceğimiz<br />
ve hatta doğum gününü burada kutlayacağımıza dair sözler<br />
vermek zorunda kaldım. O an asıl düşüncem ise kızımı atlatıp<br />
buraya arkadaşlarımla gelebilmekti...
farkında mısınız?<br />
Sokak hayvanları<br />
ve terk edilen evcil<br />
hayvanlar Çankaya<br />
Belediyesi sayesinde<br />
önce sağlıklarına<br />
kavuşuyor, sonra da<br />
yeni birer yuva buluyor.<br />
herkese<br />
bir can<br />
dostu<br />
Çankaya’daki sokağa bırakılmış veya sokakta<br />
doğmuş hayvanlar Çankaya Belediyesi’nin<br />
barınağında eğitiliyor. Veterinlerler tarafından<br />
tedavileri ve aşıları gerçekleştiriliyor.<br />
Sonra yeniden doğal hayatlarına veya yeni<br />
sahiplerine kavuşuyorlar.<br />
Sahipsiz Hayvan Barınağı’nın mahallelerdeki<br />
muhtarlar ve bölge hayvanseverleriyle yaptığı<br />
işbirliği güzel sonuçlar veriyor. Muhtarlıklarda<br />
hayvanseverlerle yapılan toplantılarda<br />
sahipsiz hayvanlar belirleniyor. Toplama işlemleri<br />
mahallelilerin nezaretinde gerçekleşiyor.<br />
İnsanlara alışık olan hayvanlar, tutanak<br />
karşılığı belediye ekiplerince teslim alınıyor.<br />
Barınakta tedavileri gerçekleştiriliyor.<br />
Sahipsiz Hayvan Barınağı, aynı zamanda<br />
hayvanlara yuva bulmak gibi önemli bir görev<br />
de üstleniyor. Çünkü yaklaşık 3 bin hayvanın<br />
bakımının yapıldığı ve eğitimlerinin verildiği<br />
merkezde yüzlerce yavru kedi ve köpek yeni<br />
sahiplerini bekliyor. Bu yıl Sevgililer Günü için<br />
başlatılan “Sevgilinize Bir Can Dostu Hediye<br />
Edin” kampanyası büyük ilgi gördü. Böylece<br />
birçok hayvan yeni yuvalarına ve can dostlarına<br />
kavuştu.<br />
Çankaya Belediyesi’nin çabaları ve Valiliğin<br />
destekleri ile ayakta duran merkez, aynı<br />
zamanda hayvanseverlerin yardımlarını da<br />
bekliyor. Hayvanseverler merkeze her çeşit<br />
mama, yuva yapımında kullanılacak malzeme<br />
ve operasyonlar için gerekli ilaç veya tıbbi<br />
araç gereç yardımı yapabiliyor. Bu sayede<br />
sahipsiz hayvanlar barınaklarda sağlıklarına<br />
ve yeni birer yuvaya kavuşuyor.<br />
Çankaya Belediyesi, Mühye Köyü Yeşilkent<br />
Mahallesi’ndeki Sahipsiz Hayvan Barınağı’na<br />
ulaşım için hafta sonları çeşitli noktalardan<br />
belediye otobüsü de kaldırıyor.<br />
Bilgi için: http://cankayabldbarinagi.wordpress.com<br />
53
etkinlikler<br />
54<br />
Porsche’nin gran turismosu Panamera, üstün<br />
konforu ile 911, Boxster, Cayman ve Cayanne’in<br />
saf bir karışımı. Ferry Porsche’nin doğumunun<br />
100’üncü yılına ithafen üretilen Panamera,<br />
Porsche tasarımının muhteşem bir silüeti. Sürüş<br />
özellikleri birkaç farklı otomobilin karışımı. Bir<br />
dört kapı ile coupe’yi, bir limuzin ile arazi aracını<br />
aynı bedende birleştiriyor. Ek olarak Carrera’nın<br />
sürüş dinamiklerine sahip. Porsche sürücülerinin<br />
çok iyi bildikleri güç, vazgeçilmez bir özellik.<br />
Panamera tüm bu özelliklerin yanında bir de<br />
çevreci. Çünkü Porsche, doğallığı bir ihtiyaç<br />
değil, gereksinim olarak görüyor. Düşük yakıt<br />
tüketimi ve karbon salınımı ile bunu ispatlayan<br />
Panamera’ya <strong>Kentpark</strong> da kayıtsız kalmadı<br />
ve kuruluşunun 1’inci yılında bir ziyaretçisine<br />
Panamera hediye etti. Tüm vergileri <strong>Kentpark</strong><br />
tarafından ödenen Porsche Panamera, şanslı<br />
ziyaretçimiz Hamdi Hakkı Karaman’ın oldu.<br />
Türkiye’nin çeşitli alışveriş merkezlerinde<br />
altı cam ev. Cam evlerde yaşayan ve<br />
birbirini tanımayan çiftler. Eşler, kardeşler,<br />
arkadaşlar, sevgililer, kuzenler… Evlerde<br />
kilit yok, isteyen çıkabilir. Ödülün anahtarı<br />
kameralarda, objektiflerden kaçış<br />
yok. Kural basit: İzlenmeyen elenir! Amaç<br />
son haftaya en çok puanla girebilmek.<br />
Şimdiye dek internet ve TV’de verilmiş en<br />
büyük ödül en çok izlenen çiftin olacak.<br />
Ayrıca interaktivitede sınır yok. Evlere<br />
komut veya mesaj göndermek mümkün.<br />
Gerisi Aysun Kayacı ve Murat Başoğlu’nun<br />
ellerinde. Armoza Formats’ın internet ve<br />
TV bazlı reality şovu “Frame”, 7 gün 24<br />
saat internetten canlı yayınlanıyor. Ayrıca<br />
TNT’de hafta içi her gün 1 saat ve Pazar<br />
günleri 3 saatlik canlı yayınlar yapılıyor.<br />
www.frameturkiye.com<br />
kentpark’tan<br />
bir porsche geçti<br />
frame<br />
fırtınası başladı
kentpark’tan kısa kısa...<br />
Ramazan ayında <strong>Ankara</strong>, <strong>Kentpark</strong>’ın devasa bahçesinde 1890’lara geri dönecek. 1890’lardaki <strong>Ankara</strong><br />
yeniden canlanacak, yeni nesiller de eski Ramazanların tadına varacak...<br />
<strong>Kentpark</strong> ziyaretçileri çok şanslı. Yeni mağazalar Versace, DKNY, Adidas, Chiko ve yeni lezzet diyarı Kaşıkla<br />
ile olanakların sınırı yok...<br />
Geçtiğimiz yıl Ferhat Göçer’le eğlenceye doyamayanların ısrarları üzerine <strong>Kentpark</strong> bir anket düzenledi. Siz<br />
de kentpark.com.tr’ye girin, oyunuzu verin, eğlenceye katkıda bulunun...<br />
winnercard ile<br />
kazanan siz olun<br />
<strong>Kentpark</strong> Alışveriş Merkezi’nin müşterilerine özel<br />
olarak çıkardığı WinnerCard, kullanıcılara özel<br />
hediyeler, hediye çekleri, puanlar ve fırsatlar sunuyor.<br />
Çok yakın dönemde olanakları genişleyecek olan<br />
WinnerCard, <strong>Kentpark</strong> dışında da geçerli olacak ve<br />
kullanıcılarına avantajlar sunmaya devam edecek.<br />
Tatil köyleri ve seyahat acenteleri ile birlikte Türk<br />
Hava Yolları’nda da geçerli olacak WinnerCard’la<br />
kullanıcılar, <strong>Kentpark</strong>’ta yaptıkları alışverişler<br />
sayesinde kartlarına uçmadan da mil yükleyebilecek.<br />
İlerleyen dönemde WinnerCard’lar kredi kartına<br />
dönüşecek ve kullanıcılarına çok daha büyük<br />
avantajlar sunacak. Classic ve Premium olarak<br />
iki farklı şekilde kullanılabilecek WinnerCard’ların<br />
puanları internet üzerinden de takip edebilecek.<br />
bizimle<br />
dans edenler kazandı<br />
<strong>Kentpark</strong>, 23 Nisan Ulusal Egemenlik ve Çocuk<br />
Bayramı’nda yüzlerce çocuğu ağırladı. Türkiye’ye<br />
dansı sevdiren Ömür Uyanık, Yonca Evcimik, Tan<br />
Sağtürk, Aytunç Bentürk, Uğurkan Erez ve Tunç<br />
Özşakar’ın jüri üyeliğini yaptığı “Bizimle Dans<br />
Eder misin?” yarışması büyükleri kıskançlıktan<br />
çatlattı. Danslarıyla jüri üyelerini, kahkahalarıyla da<br />
anne-babalarını hayretler içinde bırakan çocuklar,<br />
hazırladıkları koreografilerle tüm izleyenleri<br />
büyüledi. Yarışmada tüm çocuklar kazanmayı hak<br />
etti ve tüm katılımcılar hediye kazandı. Dansçı<br />
potansiyeli ile arkadaşlarının arasından sıyrılan<br />
birinciler ise Tab Sanat Dans Akademisi’nden<br />
2011-2012 döneminde bir sezon boyunca burs<br />
kazandı. Ayrıca <strong>Kentpark</strong> Alışveriş Merkezi de tüm<br />
birincilere 500 TL’lik GAP hediye çeki verdi.<br />
55