21.02.2015 Views

Kalkınma Dergisi 60. Sayı - Türkiye Kalkınma Bankası

Kalkınma Dergisi 60. Sayı - Türkiye Kalkınma Bankası

Kalkınma Dergisi 60. Sayı - Türkiye Kalkınma Bankası

SHOW MORE
SHOW LESS

Create successful ePaper yourself

Turn your PDF publications into a flip-book with our unique Google optimized e-Paper software.

<strong>Türkiye</strong> <strong>Kalkınma</strong> <strong>Bankası</strong> Yayını<br />

NİSAN – HAZİRAN 2011 <strong>Sayı</strong> : 60<br />

TÜRKİYE KALKINMA BANKASI A.Ş.<br />

Adına Sahibi<br />

Metin PEHLİVAN<br />

Genel Müdür Vekili<br />

Yazı İşleri Sorumlusu<br />

Necdet ŞAHİNKÜÇÜK<br />

Kurumsal İletişim ve Eğitim Daire Başkanı<br />

İÇİNDEKİLER<br />

BASINDA KALKINMA<br />

• ENERJİ SEKTÖRÜ TKB’YE 3,5 AYDA 353 MİLYON TL’LİK KREDİ BAŞVURUSU YAPTI 2<br />

Yayına Hazırlık<br />

Mehmet Ali TOPRAKOĞLU<br />

• BANKAMIZ GENEL KURUL TOPLANTISI 3<br />

• BANKAMIZCA KREDİLENDİRİLEN ORTY AIRPORT OTEL<br />

TÜRK TURİZMİNİN HİZMETİNDE 4<br />

• KALKINMA, VAN 1. GÜNEŞ ENERJİSİ SEMPOZYUMUNDA 5<br />

Yazışma Adresi<br />

dergi@kalkinma.com.tr<br />

MAKALE<br />

• ÖNEMLİ SAYILAR 6<br />

• BASEL I-II-III 11<br />

KURUMSAL İLETİŞİM VE EĞİTİM FAALİYETLERİ<br />

• KALKINMA 15-17 HAZİRAN 2011 TARİHİNDE DÜZENLENEN<br />

• Dergide yayınlanan bütün yazılar<br />

kaynak gösterilerek iktibas edilebilir.<br />

• Bu dergi ücretsizdir.<br />

• Dergimizde yayınlanan yazılardaki bilgi ve<br />

görüşlerin sorumluluğu yazarlara aittir.<br />

e-dergi OLARAK YAYINLANMAKTADIR.<br />

17.ICCI ULUSLARARASI ENERJİ, ÇEVRE FUAR VE KONFERANSINDA 16<br />

• YÖNETİCİ TOPLANTISI 01-04 NİSAN 2011 – ANTAKYA 17<br />

• YENİLİKÇİLİK HİZMET VE ÜRÜN GELİŞTİRME TEKNİKLERİ SEMİNERİ 18<br />

• PHOTOSHOP KURSU 18<br />

• BİLİŞİM HUKUKU SEMİNERİ 19<br />

• ETKİLİ SUNUM TEKNİKLERİ SEMİNERİ 19<br />

• SWİFT SEMİNERİ 20<br />

• MİCROSOFT OFİS PROGRAMLARI KURSU 20<br />

• ÇEVRE YÖNETİM SİSTEMİ RİSK DEĞERLENDİRME SEMİNERİ 21<br />

• ÇEVRE YÖNETİM SİSTEMİ BÇS TOPLANTISI VE İLK BİLGİLENDİRME SEMİNERİ 21<br />

• SORUNLU KREDİLERDE ERKEN UYARI<br />

MODELLERİ VE ÇÖZÜM TEKNİKLERİ SEMİNERİ 22<br />

• UFRS VE ŞİRKET BİANÇOLARINA ETKİLERİ SEMİNERİ 22<br />

• İSTANBUL KURUMSAL OYUNLARINDA BİRİNCİLİK 23<br />

• TÜRK SANAT MÜZİĞİ KOROSU “BAHAR KONSERİ” 24<br />

www.kalkinma.com.tr<br />

1


BASINDA <strong>Kalkınma</strong><br />

Enerji Sektörü<br />

TKB’ye 3,5 Ayda 353 Milyon TL’lik Kredi<br />

Başvurusu Yapti<br />

<strong>Türkiye</strong> <strong>Kalkınma</strong> <strong>Bankası</strong> (TKB) uluslararası finans kuruluşlarından sağladığı kaynakları 2004<br />

yılından bu yana yenilenebilir enerji ve enerji verimliliği alanlarında yatırımlara aktarıyor.<br />

TKB'nin bugüne kadar enerji sektörüne sağladığı kredi tutarı ise 714 Milyon TL’ye ulaştı.<br />

<strong>Türkiye</strong> <strong>Kalkınma</strong> <strong>Bankası</strong> Genel Müdürlüğü’nün verdiği bilgilere göre, bankanın mevcut kredi<br />

portföyü içinde hidroelektrik santrali, çöp gazından elektrik üretimi, jeotermal enerji santrali<br />

ve enerji verimliliği finansmanını içeren 19 adedi tamamlanmış 59 Proje Yer Alırken Bu yıl İçerisi<br />

de İse 2 RES Yatırımının Finansmanına başlanacak.<br />

TKB yetkilileri enerji sektörüne kullandırılan kredilerin bankanın misyonu gereği çok uygun<br />

şartlarda yatırımcılara sunulduğunu belirtilerek, kredi vadesinin 12 yıla kadar çıkabildiği ve<br />

faiz oranlarının da piyasa şartlarına göre çok uygun olabildiğine dikkat çekiyor.<br />

Açıklamada TKB’nin 2010 yılı içerisinde ağırlıklı olarak Dünya <strong>Bankası</strong> ve Avrupa Yatırım <strong>Bankası</strong>’ndan<br />

kısmen de İslam <strong>Kalkınma</strong> <strong>Bankası</strong>’ndan sağladığı kaynaklar ile enerji sektörüne 301<br />

Milyon TL kredi desteği verildiği belirtilirken bankanın 2011 yılında enerji sektörüne kullandıracağı<br />

kredilerin toplam tutarı ise yüzde 35’in üzerinde artış ile 400 milyon liranın üzerine çıkması<br />

hedefleniyor.<br />

Bununla beraber bankaya 15 Nisan 2011 tarihi itibari ile enerji sektöründen 535 milyon liralık<br />

kredi başvurusu yapıldı.<br />

Hazine Müsteşarlığı’nın desteğiyle uzun vadeli ve düşük maliyetli yeni kaynak temini için çalışmalarını<br />

sürdüren TKB’nin, bu kapsamda Avrupa Yatırım <strong>Bankası</strong> ile 2011 yılı içerisinde enerji<br />

ve KOBİ yatırımlarının finansmanında kullanılmak üzere 150 Milyon avro tutarında bir anlaşma<br />

yapması bekleniyor. Ayrıca Dünya <strong>Bankası</strong> ile yenilenebilir enerji ve enerji verimliliği projeleri<br />

kapsamında sağlanmış olan kredilere ilave olarak asgari 300 milyon dolar limitli ek finansmanın<br />

2011 yılında temin edilebileceği öngörülüyor. İslam <strong>Kalkınma</strong> <strong>Bankası</strong> ile de enerji<br />

projelerinin makine teçhizat finansmanında kullanılmak üzere 100 milyon dolar tutarında bir<br />

kaynak sağlanması ile ilgili görüşmeler devam ediyor.<br />

YEŞİL EKONOMİ DERGİSİ<br />

18 Mayıs 2011<br />

2


BASINDA <strong>Kalkınma</strong><br />

Bankamiz Genel Kurul Toplantisi<br />

Bankamızın Olağan Genel Kurulu 28/04/2011 tarihinde Bankamız Seminer Salonunda Yönetim<br />

Kurulu Üyeleri, Denetim Kurulu Üyeleri, Hazine Temsilcisi, Sanayi ve Ticaret Bakanlığı<br />

Temsilcisi, SPK Gözlemcisi, BDDK Gözlemcisi ve Bankamız üst yöneticilerinin katılımı ile gerçekleştirilmiştir.<br />

3


BASINDA <strong>Kalkınma</strong><br />

Bankamizca Kredilendirilen<br />

Orty Airport Otel<br />

Türk Turizminin Hizmetinde.<br />

Yarım kalmış tesislerin ekonomiye kazandırılması misyonundan hareketle Bankamızca<br />

kredilendirilen Orty Aırport Otel Türk turizminin hizmetine girdi.<br />

İzmirli üç genç girişimci tarafından yaptırılan Orty Aırport, 06 Haziran 2011 tarihinde<br />

Kültür ve Turizm Bakanı Ertuğrul Günay, Ulaştırma Eski Bakanı Binali Yıldırım, milletvekillerimiz<br />

ve Bankamız Genel Müdür Vekili Metin Pehlivan’ın da katıldığı törenle<br />

resmen hizmete açıldı.<br />

Törende yaptığı konuşmada, uzun süre yarım kalan tesisin Türk turizmine kazandırılmasının<br />

<strong>Kalkınma</strong> ’nın misyonu gereği olduğunu vurgulayan Bankamız Genel Müdür<br />

Vekili Metin Pehlivan, 30 kişiye istihdam sağlayacak otelin İzmir’in ilk havaalanı oteli<br />

olmasının haklı gururunun yaşandığını belirtti ve bu tür yatırımlarda <strong>Türkiye</strong> <strong>Kalkınma</strong><br />

<strong>Bankası</strong>’nın her zaman<br />

Türk turizminin yanında olduğunu<br />

ifade etti.<br />

23 yıldır boş duran bina 2’si<br />

süit olmak üzere 52 odalı<br />

Orty Aırport otel olarak Adnan<br />

Menderes Kampüsü<br />

içinde, Türk ve yabancı misafirlerin<br />

havaalanında ihtiyaç<br />

duyulacakları tüm isteklere<br />

cevap verecek.<br />

4


BASINDA <strong>Kalkınma</strong><br />

KALKINMA,<br />

VAN 1. GÜNEŞ ENERJİSİ SEMPOZYUMUNDA<br />

Bankamız, Doğu Anadolu <strong>Kalkınma</strong> Ajansı tarafından<br />

30 Nisan - 01 Mayıs 2011 tarihlerinde<br />

Van 100. Yıl Üniversitesi Prof. Dr. Cengiz ANDİÇ<br />

Kültür Merkezi’nde düzenlenen “Van 1. Güneş<br />

Enerjisi Sempozyumu” na katıldı.<br />

Enerji Yatırımları Ve Enerji Yatırımlarında Yaşanan<br />

Sorunlar-Çözüm Önerileri ile Finans Kaynaklarının<br />

tartışıldığı panelde, <strong>Türkiye</strong> <strong>Kalkınma</strong><br />

<strong>Bankası</strong>’nın yenilenebilir enerji yatırımlarına<br />

yönelik olarak finansman programı hakkında<br />

bilgi veren Bankamız Kredi Pazarlama Daire Başkanlığı Müdürü<br />

Seyhan AYANLAR, Bankada sadece güneş enerjisi<br />

değil, çöp gazından enerji üretiminden jeotermal santrallere<br />

kadar geniş bir yelpazede finansman imkanı bulunduğunu<br />

belirtti.<br />

EPDK, EİE İdaresi, TEİAŞ, EÜAŞ gibi devlet kurumlarının<br />

yanı sıra üniversite, ulusal ve uluslararası kuruluşların üst<br />

düzey yöneticilerinin katılımıyla gerçekleşen sempozyumda;<br />

Dünya’daki mevcut güneş enerjisi yatırımlarının ve<br />

teknolojik gelişmelerin irdelenmesi, <strong>Türkiye</strong>’nin güneş<br />

enerjisi mevcut durumu ile yatırım hedefi konularının<br />

işlenmesi, 5346 sayılı kanunda değişiklik yapılmasına<br />

dair 6094 sayılı yeni mevzuatın ve ilgili mevzuat değişikliğinin<br />

yatırımlara olası etkilerinin görüşülmesi, güneş<br />

enerjisi PV ve CSP teknolojilerindeki gelişmelerin tartışılması,<br />

yenilenebilir enerji yatırımlarında yaşanan sorunlar<br />

ve çözüm önerileri ile yenilenebilir enerji projelerinde<br />

finans kaynakları vb. konular işlendi.<br />

Sempozyumla eş zamanlı olarak, sergi salonunda<br />

“Güneş Enerjisi Teknolojileri” kapsamında açılan standa Bankamızın kullandırdığı enerji kredileri<br />

hakkında bilgi verildi.<br />

5


MAKALE<br />

ÖNEMLİ SAYILAR<br />

Müdür<br />

İş Ürün ve Planlama Daire Başkanlığı<br />

Saymaya önce 1’den başladık: bir, iki, üç… Kim sıfırdan başlar ki? Sıfırın sayma sayılarından çok<br />

sonra bulunmasına şaşırmamak lazım. Sonsuza uzayıp giden bu kümeye ‘sayma sayıları’ adını<br />

verdikten sonra sıfırı da ekleyerek ‘doğal sayılar’ kümesini oluşturduk. Tabii bu küme de insan<br />

oğlunun ihtiyaçlarını karşılamaya yetmedi. Fazlasını düşündüğümüz kadar eksiğini de düşünmemiz<br />

gerektiğinden, sıfırın öncesini yani negatif sayıları da kümemize ekledik. Oluşan kümenin<br />

adını da ‘tamsayılar kümesi’ koyduk. Sonu gelmeyen istek ve ihtiyaçlar sayılar kümesini<br />

alabildiğine genişletti. Buçuklular, çeyrekler derken rasyonel sayılar da bir gün tarih sahnesine<br />

çıktı. Bunların dışında bugün kullandığımız onluk sistemden farklı olarak beşlik sekizlik gibi farklı<br />

sayı sistemleri de kullanılmıştır.<br />

Pisagorcular ve İrrasyoneller<br />

Aksi ispatlanıncaya dek bütün sayıların rasyonel olduğu, yani m ve n (n sıfırdan farklı) birer tam<br />

sayı olmak üzere, m/n şeklinde yazılabildiği zannedilmiş. Bu fikri özellikle güçlü bir şekilde savunan<br />

Pisagor, tüm sayıların rasyonel olduğunu mantık yoluyla ispatlamaya çalışmışsa da başarılı<br />

olamamış. Dik kenarları 1 olan ikizkenar dik üçgene pisagor teoremi uygulanınca elde edilen<br />

(hipotenüs uzunluğu) , pisagor okulu öğrencilerinin şüphelenmesine neden olmuş. Hikayeye<br />

göre Pisagorculardan Hippasus bu sayıyı m/n şeklinde ifade etmeye çalışırken asla öyle iki m<br />

ve n tamsayısı bulunamayacağını, yani sayının rasyonel olmadığını ispatlamış. Bu çalışması Hippasus’a<br />

pahalıya mal olmuş, çünkü irrasyonel sayıların varlığını bir türlü kabullenemeyen Pisagor,<br />

bu durumun fazla yayılmaması için Hippasus’un denizde boğularak öldürülmesi emrini<br />

vermiştir. Tahmin edileceği üzere kısa vadeli bu çözüm irrasyonellerin varlığının yayılmasına<br />

engel olmaya yetmemiş.İrasyonellerle birlikte gerçel (reel) sayılar kümesi tamamlanıyor. Yani<br />

bir sayı doğrusu üzerindeki tüm noktalara bir isim veriyoruz.<br />

Lise 2’ye kadar olan matematik eğitimimiz boyunca karşımıza çıkan bu sayılar, emektar sayı<br />

doğrusunu tümüyle örttüğünden, başka bir sayı kümesinin var olduğunu düşünmeye gerek bile<br />

duymadık. Yeni bir türün hayal gücümüzün sınırlarını zorlayacağı açıktı. Doğrumuzda tek bir<br />

sayıya bile yer kalmamıştı, onları nereye koyabilirdik ki? Neye benziyorlardı ya da hangi amaca<br />

hizmet ediyorlardı şeklindeki soruları belki de düşünmeye fırsatımız olmadan kendileriyle bir<br />

gün ansızın tanıştırıldık: Karmaşık (kompleks) sayılar. Amaç, x 2 +1=0 örneğinde olduğu gibi pek<br />

çok denklemi çözümsüz bırakmamaktı. Karesi negatif olan hiçbir gerçel sayı olmadığından bu<br />

denklem çözümsüz kalıyordu. Matematikçiler, “karesi negatif olan sayı gerçel değilse sanal<br />

olmalı” dediler ve İngilizcesi ‘imaginary’ olan sanal kelimesinin baş harfini alarak, karesi -1<br />

olan i sayısını ortaya attılar: i 2 =-1. Artık sayı doğrusu tek boyutlu olmaktan çıkmış, iki boyutlu<br />

bir uzay şekline dönüşmüştü ve bundan sonra her polinomun mutlaka en az bir kökü olacaktı.<br />

6


MAKALE<br />

Cebirsel <strong>Sayı</strong>lar<br />

Tam katsayılı bir polinomun a n x n +a n-1 x n-1 +...+a 1 x+a 0 kökü şeklinde yazılabilen sayılara cebirsel<br />

sayı denir. Hemen karmaşık sayı i’nin cebirsel olduğunu söyleyebiliriz; ne de olsa kendisinin tanıma<br />

uygun x 2 +1=0 polinomunun kökü olarak doğduğunu yukarıda belirttik. Hatta tüm rasyonel<br />

sayıların da birer cebirsel sayı olduğu açıkça görülebilir.<br />

Her rasyonel sayı tanım gereği m/n şeklinde yazılabilir ve nx-m=0 polinomunun bir köküdür. Burada<br />

dikkati çeken bir özellik de, rasyonellerin birinci dereceden bir polinomun kökü olarak yazılabilir<br />

olması. Kökü olarak yazılabildiği en küçük katsayılı polinomun derecesi, aynı zamanda cebirsel<br />

sayının derecesini belirtir. Bu anlamda derece, ayırt edici bir özelliktir. Örneğin rasyonel<br />

sayılar birinci dereceden cebirsel sayılardır. İrrasyonellik özelliğiyle meşhur olan<br />

gibi<br />

kök içindeki asallar da, ikinci dereceden cebirsel sayılardır. Söz gelimi , x 2 -2=0 polinomunun<br />

köküdür; daha küçük katsayılı bir polinomun kökü olarak ifade edilemez. Rasyonel sayıların tamamının<br />

ve irrasyonellerin bir kısmının bu kümeye dahil olduğuna tanık olduktan sonra akla gelen<br />

en doğal soru şu: cebirsel olmayan sayılar var mı?<br />

Aşkın <strong>Sayı</strong>lar<br />

Matematikte cebirsel olmayan herhangi bir reel sayıya aşkın sayı denir. Diğer bir deyişle, katsayıları<br />

tamsayı (ya da rasyonel) olan bir polinomun kökü olamayan reel sayılara aşkın sayı denir.<br />

Buradan, tüm aşkın sayıların irrasyonel olduğu sonucuna varılabilir. Ancak tüm irrasyonel sayılar<br />

aşkın sayı değildir, örneğin √2 irrasyoneldir, ancak x 2 − 2 = 0 polinomunun bir köküdür. π ve e<br />

sayıları, aşkın sayı olarak bilinir<br />

“Cebirsel olmayan sayılara aşkın sayılar denir” tanımı hazırdı ve işin en kolay kısmıydı. Aşkın sayıların<br />

varolduğu da sezilmekteydi. Problemin en zor kısmı, böyle bir sayıyı somut olarak ortaya<br />

çıkarmak ‘işte bu bir aşkın sayıdır’ demekti. Bu konuda en büyük şüpheyi üzerlerine çeken iki sayı<br />

e ve π olmasına karşın, sürpriz bir şekilde aşkın olduğu ispatlanan ilk sayı onlardan biri değildi.<br />

1844’de Joseph Liouville aşkın sayıların karakteristik özellikleri üzerine verdiği temel bir teoremle<br />

Liouville sabiti olarak anılan ve n! inci ondalık basamakta 1, kalan basamaklarda 0 alan şu aşkın<br />

sayıyı matematiğe kazandırdı:<br />

e ve π’nin aşkınlığı sırasıyla 1873’de Charles Hermite ve 1882’de Ferdinand von Lindemann tarafından<br />

ispatlandı.<br />

Anlık Faiz (Sürekli) ve e <strong>Sayı</strong>sı<br />

π sayısı gibi e sayısı da, çoğu yerde karşımıza çıkan, matematiğin özel sayılarından biridir. e sayısı<br />

veya Euler sayısı, matematik, temel bilimler ve mühendislikte önemli yeri olan sabit bir sayı ve<br />

doğal logaritmanın (ln) tabanıdır. e sayısı aşkın bir sayıdır, dolayısıyla irrasyoneldir. Tam değeri<br />

sonlu sayıda rakam kullanılarak yazılamaz. Yaklaşık değeri şöyledir:<br />

7


MAKALE<br />

e sabitine dolaylı olarak ilk değinen İskoç matematikçi John Napier olmuştur. Napier, 1618'de<br />

logaritmalar üzerine yayımladığı bir kitabın ekinde, e sabitini kullanarak bazı hesaplar yapmıştır.<br />

Fakat sabitin kendisiyle fazla ilgilenmemiştir. e sayısını gerçek anlamda ilk keşfeden Jakob Bernoulli<br />

olmuştur. Bernoulli, e sayısını 1683'te birleşik faiz problemini incelerken keşfetmiş ve bu sayının<br />

yaklaşık değerini hesaplamıştır. Sabite e ismini veren ise İsviçreli matematikçi Leonhard<br />

Euler'dir. Euler ilk olarak 1731'de Christian Goldbach'a yazdığı bir mektupta bu sabitten "e sayısı"<br />

diye bahsetmiştir. Euler öncesi ve sonrasında bu sabit için b ve c harfleri de kullanılmışsa da<br />

sonuçta kabul edilen isim e olmuştur.<br />

Euler e sayısını, virgülden sonra 23. basamağına kadar hesaplayabilmiştir. Günümüzde ise e sayısının<br />

milyarlarca basamağı bilinmektedir.<br />

1. e sayısı, aşağıdaki diferansiyel denklemi sağlayan yegâne pozitif reel sayıdır.<br />

2. e sayısı, aşağıdaki diferansiyel denklemi sağlayan yegâne pozitif reel sayıdır.<br />

Buradaki log e x = ln x ifadesi, e tabanlı logaritmayı temsil etmektedir.<br />

3. e sayısı, aşağıdaki limite eşittir.<br />

4. e sayısı, aşağıdaki sonsuz toplama eşittir.<br />

Buradaki n! ifadesi, n faktöriyeli temsil etmektedir: n! = 1 × 2 × 3 × ... × n.<br />

5. e sayısı, aşağıdaki integral denklemini sağlayan yegâne pozitif reel sayıdır.<br />

Mali matematiğin konusuna giren faiz hesaplarında hesap dönemlerinin genellikle yıl olarak kabul<br />

edilmiş bulunduğunu, bunun yanında yılın çeşitli dönemlere bölünmesi suretiyle, küçük dönemler<br />

sonunda faizlerin tahakkuk ettirildiğini biliyoruz. Bir yılı çok küçük dönemlere böldüğümüzde<br />

dönen sayısı sonsuza yaklaşacaktır. Denk faiz fiyatının dönem sayısının sonsuz olması ile<br />

meydana gelen faiz fiyatına ani faiz fiyatı denir.<br />

8


MAKALE<br />

Bernoulli birleşik faiz hesapları ile uğraşırken e sayısına ulaşmıştır. Elimizde bulunan 1 TL’sını yıllık<br />

% 100 faiz oranı ile değerlendirdiğimizi kabul edelim. Bu durumda 1 TL bir yıl sonra 2 TL olur.<br />

Eğer dönem sayısı 2 olursa, yani altı ayda bir faiz tahakkuk ederse bu durumda ulaşacağımız tutar<br />

2,25 TL olur.<br />

.<br />

.<br />

.<br />

.<br />

.<br />

.<br />

Faiz oranımız % 100 değil de i olsaydı bu durumda ulaşılan tutar e i şeklinde olurdu. Örneğin faiz<br />

oranı yıllık % 10 olsun ve yıl içinde dönem sayımız sonsuz olsaydı 1 TL’mız bir yıl sonunda e 0,10 =<br />

1,105 olacaktı.<br />

9


MAKALE<br />

Ani faiz oranının hesaplanması<br />

Yukarıda biz ani faiz oranımızı biliyorken, yıl başındaki 1 TL’mızın yıl sonunda kaç TL’na ulaşacağını<br />

e i ile hesaplayabiliyorduk. Bunun tersi bir durumda yani yılbaşındaki 1 TL’mız yıl sonunda<br />

belli bir tutara ulaşıyor. Bu durumda ani faiz oranımızı nasıl hesaplarız. Eğer 1 TL’mız yıl sonunda<br />

t kadar artarak 1+t tutarına ulaşıyorsa ani faiz oranını hesaplamak için aşağıdaki denklemi yazarız.<br />

Her iki tarafın doğal logaritmasını alırsak<br />

ln e i = ln (1+t)<br />

e i = (1+t)<br />

ln e =1 olduğundan ln e i = i olur. Bu durumda ani faiz oranımız<br />

i = ln (1+t) şeklinde hesaplanır.<br />

Diyelimki yılbaşındaki 100 TL’mız yıl sonunda 110 TL’sına ulaşsın. Bu durumda ani faiz oranımız<br />

başka anlamıyla da verimlilik oranımız ne olur.<br />

t =(110-100)/100 = 0.10 olarak hesaplarız. Buradan da i=ln (1+0.10) = ln 1.1 = 0.09531 olarak<br />

hesaplarız. Bu durumda ani faiz oranımız yıllık % 9.5 ya da verimlilik oranımız % 9.5 deriz.<br />

Kaynaklar<br />

ÖCAL, Muhterem, Prof. Dr. Mali Matematik, İstanbul İ.T.İ.A, İstanbul, 1978<br />

Bilim Teknik <strong>Dergisi</strong><br />

www.wikipedia.org<br />

10


MAKALE<br />

Basel I-II-III<br />

Müdür<br />

İş Ürün ve Planlama Daire Başkanlığı<br />

Uzman-Hazine Daire Başkanlığı<br />

Ülkelerin Merkez Bankalarının bir araya gelerek oluşturdukları bir kuruluş olan BIS (Bank for<br />

International Settlements) uluslararası finans işlemlerini kolaylaştırmak, düzenleyici kurallar<br />

koymak ve istikrarı sağlamak şeklinde amaçlar gütmekteydi. BIS 1974 yılında Basel komitesini<br />

oluşturdu. Komite’nin denetim şeklinde bir fonksiyonu bulunmamakta ve aldığı kararlar da<br />

tavsiye niteliğindedir. Basel komitesi 1988 yılında bankaların uyması gereken çalışma prensiplerini<br />

belirleyen Basel 1’i açıkladı. Basel 1’in amaçları, bankaların işlemlerini ve işlem sonuçlarını<br />

standart hale getirmek, sektörde rekabeti geliştirmek, uluslararası bankacılık faaliyetleri kolaylaştırmak,<br />

bankaların risk duyarlılığını artırmak ve para piyasalarında istikrarı sağlamak şeklinde<br />

ifade edilmiştir. Piyasa riski ve kredi riski kavramları ilk bu açıklamalarda kendini göstermiştir.<br />

Piyasa riski ile kastedilen husus faizler ve piyasa fiyatlarındaki değişimlerden kaynaklanan risktir.<br />

Bankaların ellerinde bulunan sabit faizli enstrümanların fiyatları, piyasa faiz oranı yükseldiğinde<br />

azalır ve bankalar zarar yazar, tersi durumda yani piyasa faiz oranları azaldığında bu enstrümanların<br />

fiyatları artar ve bankalar kar yazar. İkinci bir risk unsuru ise kredi riski kavramıdır.<br />

Bankaların verdikleri kredilerin geri dönmemesi kredi riski kavramını açıklamaktadır. Komite bu<br />

düzenleme ile bankaların kredi ve piyasa riski taşıyan varlıkları ile ellerindeki sermaye arasında<br />

bağlantı kurmayı amaçlamıştır. Banka özkaynaklarının piyasa riski ve kredi riski toplamına oranı<br />

bize sermaye yeterliliğini gösterir. Komite bunun minimum % 8 olmasını tavsiye etmiştir.<br />

Basel 1’de kredi riskinde OECD klüp kuralı, kredi özelinde değil bilanço genelinde değerlendirmekte<br />

ve 5 kategoride toplanmış risk ağırlıkları (%0, %20,%50 , %100 ve insiyatife bırakılan)<br />

dikkate alınmaktadır. Piyasa riski de standart yöntem ya da riske maruz değer hesabı ile yapılmaktaydı.<br />

Basel 1’in eksiklikleri şu şekilde sıralanmıştır. Vade unsurunun riske yansımaması, risk kaynağının<br />

krediyi alan yerine kredinin türü olması, kredi riskinin ayrıştırılmasında yetersizlik, önümüzdeki<br />

konularda bahsedeceğim operasyonel risklerin dikkate alınmaması ve OECD klüp üyelerine<br />

haksız rekabet imkanı sağlanmasıdır. Basel-I’de kredi risklerine özgü sermaye yeterliliğinin hesaplanmasında<br />

etkili olan borçlular arasındaki kredi değerliliği farklılığı borçlu lehine bir yarar<br />

sağlamamaktadır. Basel-I’in getirdiği temel unsurlardan biri de ülke riskleridir. Ülkeler, uzlaşıda<br />

genel ekonomik durumlarına göre değil OECD üyesi olup olmadığına göre birbirlerinden ayrılmışlardır.<br />

11


MAKALE<br />

Finansal piyasaların zamanla gelişmesi sonucu Basel I prensiplerinin yeniden değerlendirilmesi<br />

gerekliliğini ortaya çıkarmıştır. Bu ihtiyaç sonucu Haziran 2004 yılında yapılan sayısal etki çalışması<br />

ile Basel II düzenlemeleri nihai hale gelmiştir. Basel 2’nin geniş kapsamlı son hali ise 2006 yılının<br />

Haziran ayında yayınlanmıştır. Dünya Bankacılık sisteminde 2007 yılından itibaren uygulamasına<br />

başlanılmış olan Basel 2 düzenlemeleri bankacılıkta bir devrim niteliğinde olup, bankaların sermaye<br />

yeterliliğine farklı bir bakış getirmek suretiyle risk yönetimini ön plana çıkarmıştır. Bankacılık<br />

sektörünün sigortacılık sektörüne benzer bir şekilde risk algılamaları ile çalışması öngörülmektedir.<br />

Sigortacılıktaki temel prensip hasar ve prim dengesinin sağlanmasıdır. Bankacılıkta da hasar<br />

sayısının karşılığını dönmeyen kredi sayısı yani default veya temerrüt sayısı olarak bulurken hasar<br />

tutarının karşılığında ise temerrüt halinde kayıp tutarı görülmektedir.<br />

Basel 1’de kredi risklerine özgü sermaye yeterliliğinin hesaplanmasında etkili olan borçlular arasındaki<br />

kredi değerliliği farklılığı borçlu lehine bir yarar sağlamamaktadır. Basel 2 uzlaşısı ile şirketlerin<br />

değerliliği bağımsız (dışsal) derecelendirme kuruluşları tarafından veya bankalarca yetkili denetim<br />

otoriteleri tarafından onaylanmış içsel derecelendirme yöntemleri ile ölçümlenmesine olanak<br />

sağlanmıştır. Kredi kullanan kuruluşun düşük dereceye (yüksek riskli) sahip olması, bankaların<br />

ilave sermaye bulundurmasını gerektirecek, bu da kaynaklarını başka yerlerde değerlendirmesini<br />

engelleyecektir. Sonuç olarak bankalar diğer getirilerden elde edecekleri geliri de düşük dereceli<br />

firmalara kullandırdıkları kredilerin fiyatlamasına eklemek durumunda kalacaklardır. İşletmeler ise<br />

yüksek kredi notuna sahip olmaları sayesinde daha az maliyetle kredi kullanmanın üstünlüğünden<br />

yararlanabileceklerdir. Bu, kredi ve bono faizlerinin fiyatlanmasında ve ürün geliştirmede risk<br />

odaklı bir yaklaşımın gelişimini sağlayacaktır.<br />

Basel 1’in getirdiği temel unsurlardan biride ülke riskleridir. Ülkeler, uzlaşıda genel ekonomik durumlarına<br />

göre değil OECD üyesi olup olmadığına göre birbirlerinden ayrılmışlardır. Basel 2 ile söz<br />

konusu ülkelerin hazinelerince çıkarılan yatırım araçlarının, şirketlerde olduğu gibi bağımsız derecelendirme<br />

kuruluşlarınca belirlenen notlara göre ağırlığa tabi tutulması esas alınmıştır. Söz konusu<br />

farklı uygulamanın kaldırılması ile bu ülkelerin bankalarına uygulanan risk ağırlıkları da değişmiştir.<br />

Basel 2’nin getirdiği diğer önemli bir farklılıkta, bankaların kendi içsel yöntemlerini geliştirmelerine<br />

de olanak sağlaması olmuştur. Böylece bankalar içinde bulundukları piyasanın koşullarına göre<br />

esnek bir risk yöntemi uygulayabilme imkânına kavuşmuşlardır.<br />

Basel 2 uzlaşısı uluslararası düzeyde faaliyet gösteren bankalara yönelik hazırlanmış, diğer yandan<br />

sistematik risk nedeniyle tekil bir bankacılık krizinin sektörün genelini ve dolayısıyla ekonominin<br />

istikrarını etkileyebilmesi nedeniyle küçük bankalarda kapsama dâhil edilmiştir.<br />

Bankaların operasyon işlemlerinden kaynaklanacak kayıpları içinde yeterli sermaye bulundurmaları<br />

öngörülerek risk ağırlıklı varlıkların kapsamı genişletilmiştir. Ayrıca minimum sermaye gereği<br />

dayanağına piyasa disiplini ve resmi denetim (kamu) otoritelerinin incelemesi de eklenmiştir.<br />

Bilanço içi varlıklar, gayri nakdi krediler, taahhütler ve türev finansal araçlardan oluşan risk ağırlıklı<br />

varlıkların sınıflara ayrılma şekli ve bu sınıflara 0-20-50-100 oranında ağırlık uygulanması yönündeki<br />

katılık giderilmiştir.<br />

Kabul edilen teminat yapısında önemli değişikliklere gidilmiştir. Sorunlu kredilerin önemli bir bölümünün<br />

ipotek karşılığı kullandırılan krediler olması nedeniyle ipoteklerin risk azaltıcı önemi azaltılmıştır.<br />

12


MAKALE<br />

Basel 2’de, bankanın kullandırdığı krediler karşılığında bulundurulması gereken sermaye miktarının<br />

hesaplanması iki farklı yaklaşım altında dört farklı yönteme göre yapılmaktadır. İlk yaklaşım<br />

standart yaklaşım olup, basitleştirilmiş standart yöntem ve standart yöntem olmak üzere iki yöntemi<br />

içermektedir. İçsel derecelendirme yaklaşımı ise temel ve gelişmiş içsel derecelendirme<br />

yöntemlerini içermektedir. Bu yöntemlerde kredi riski sermaye yükümlülüğünün hesaplanması<br />

farklı kriterlere ve hesaplama formüllerine bağlanmıştır.<br />

Basel 2’deki standart yaklaşımın Basel-I’e göre getirdiği en önemli yenilik, ilgili risk ağırlıklarının<br />

belirlenmesinde bağımsız derecelendirme kuruluşları (External Credit Assesment Institutions-<br />

ECAI) tarafından ülke, bankalar ve şirketlere verilen derecelendirme notlarının kullanılmasıdır.<br />

Basitleştirilmiş Standart Yaklaşımda ise risk ağırlıklarının belirlenmesinde ihracat kredi kuruluşları<br />

(Export Credit Agencies-ECA) tarafından verilen notlar kullanılmaktadır. Adından anlaşılacağı gibi<br />

böyle bir derecelendirme dışsal niteliktedir.<br />

Basel 2’de kredi riskinin hesaplanmasında OECD “klüp kuralı” terk edilmektedir. Bu çerçevede,<br />

Standart Yaklaşımla kredi riskinin hesaplanmasında, alacakların tabi olacağı risk ağırlığı borçlunun<br />

ECAI tarafından almış olduğu derecelendirme notuna göre saptanmaktadır. Basitleştirilmiş Standart<br />

Yaklaşımda ise kredi riski hesaplamasında borçlunun ECA notları kullanılmaktadır. Ancak,<br />

yine Basel 2’ye özgü bir husus, bazı konularda ulusal tercih (national discredion) seçeneğinin ve<br />

değişik opsiyonların kullanılmasının ülke otoritelerinin kararına bırakılmasıdır. Bu bağlamda, ulusal<br />

otoriteler, kendi ülke hazinelerine ilişkin, kaynağı ve kendisi ulusal para cinsinden olan risklere<br />

daha düşük bir risk ağırlığı uygulayabilmektedir. Bankalara verilen krediler için de ulusal tercihlerin<br />

uygulanabildiği Standart Yaklaşımda, yüksek risk sınıfına giren takipteki alacaklar ve diğer bazı<br />

varlıklara derecelendirme notlarından bağımsız standart risk ağırlıkları verilmiştir.<br />

Ulusal tercih seçeneğinin varlığı sebebiyle, Basel-II önceki uzlaşıdan daha esnek bir yapıya sahiptir.<br />

Hangi derecelendirme şirketinin notlarının kullanılacağı hususu da ulusal otoritenin tercihine<br />

bırakılan<br />

bir husustur. Basel-II, ulusal otoritelere ilgili düzenlemelerde daha fazla hareket alanı sağladığından,<br />

söz konusu otoritelere daha fazla sorumluluk yüklemektedir.<br />

İçsel derecelendirme İçsel derecelendirme yaklaşımları “Temel İçsel Derecelendirme Yaklaşımı”<br />

(Foundation Internal Ratings Based-IRB) ve “İleri Düzey İçsel Derecelendirme Yaklaşımı”<br />

(Advanced IRB) şeklinde ikiye ayrılmaktadır. İçsel derecelendirmede kredi verecek olan bankanın<br />

kendi yaptığı bir değerlendirmedir. Banka bunu sadece kredi müşterileri için yapmamakta,<br />

menkul kıymetler için de uygulayabilmektedir. Bu yaklaşımların mekanizmasına göre kredi riskinin<br />

belirlenebilmesi için öncelikle alacakların sınıflandırılması gerekmektedir. Bu çerçevede, içsel<br />

derecelendirme yaklaşımlarında (temel veya ileri düzey), kredi veren banka öncelikle varlıklarını<br />

aşağıdaki sınıflandırmaya tabi tutmak durumundadır:<br />

Şirket (kurumsal),<br />

Ülke/hazine (Merkez <strong>Bankası</strong> dâhil),<br />

Banka,<br />

Perakende ve<br />

Hisse senedi<br />

13


MAKALE<br />

İçsel derecelendirme yaklaşımlarının yukarıda bahsedilen varlık sınıflandırmalarında kullanılan banka veya<br />

otorite tarafından tahmin edilen risk parametreleri olan risk bileşenleri, risk bileşenlerini risk ağırlıklarına<br />

ve dolayısıyla yasal sermaye tutarına dönüştüren risk ağırlığı fonksiyonları ve banka tarafından ilgili varlık<br />

sınıfına yönelik olarak içsel derecelendirme yaklaşımının kullanılabilmesi için sahip olunması gereken asgari<br />

standartlardan oluşan üç temel unsuru vardır.<br />

İçsel derecelendirme yaklaşımlarında esas olan tutarlılıktır. Yaklaşımın esas itibarıyla tüm riskli aktiflere ve<br />

tüm iş alanlarına uygulanması gerekmektedir. Ancak veri kısıtlamaları sebebiyle bankanın aynı anda tüm<br />

varlık sınıfları için içsel derecelendirme yaklaşımını kullanamaması halinde, Basel 2 uzlaşısında düzenleyici<br />

otoritenin izniyle içsel derecelendirme yaklaşımının aşamalı olarak uygulanması olanaklı kılınmıştır. İleri<br />

düzey içsel derecelendirme yaklaşımını uygulayan bankanın tekrar standart veya temel içsel yaklaşıma<br />

dönmesi, ancak, bankanın iş alanında önemli değişiklik gerçekleşmesi gibi olağan üstü koşullarda ve resmi<br />

otoritenin onayı ile mümkün olabilmektedir.<br />

Her iki içsel derecelendirme yaklaşımında, risk ağırlığını temel olarak 4 tane belirlenmiş parametre üzerinden<br />

formüle etmektedir. Bu parametrelerin değerleri bankaların kendi içsel metotları ile kantitatif istatistiksel<br />

metotlarla belirlenmelidir. Birinci parametre temerrüte düşme olasılığı yani batma olasılığıdır. Her<br />

iki yöntemde de bankaların kendi tahminleri kullanılır. İkinci parametre ise temerrüt halinde kayıp oranıdır.<br />

Temel İçsel derecelendirmede düzenleyici kurum tarafından belirlenen değer kullanılırken, gelişmiş<br />

yöntemde banka kendi tahminini kullanır. Temerrüt anındaki risk tutarı üçüncü parametre olup, temel<br />

yaklaşımda düzenleyici kurumun belirlediği değer alınırken, gelişmiş yöntemde banka kendi tahminlerini<br />

kullanır. Son olarak dördüncü parametre vade olup, temel ve gelişmiş yöntemler için yukarıda belirtilen<br />

hususlar bunun için de aynen geçerlidir.<br />

Tıpkı standart yaklaşımlarda olduğu gibi içsel derecelendirme yaklaşımlarında da risk azaltıcı teknikler kullanılabilmektedir.<br />

Standart yaklaşıma benzer şekilde teminatlar, bilânço içi netleşme anlaşmaları ve garantiler/kredi<br />

türevleri kredi riski azaltma teknikleri olarak kullanılabilmekte ve yaklaşımın gelişmişlik düzeyi<br />

artıkça teminatların kapsamı da genişlemektedir.<br />

Basel 2 ile birlikte bankaların sermaye ihtiyacının belirlenmesi sürecinde, borçluların risk ağırlıkları, sahip<br />

oldukları kredi notuna bağlı olarak belirlenmektedir. Kredi talep eden işletmeler standart yaklaşımda derecelendirme<br />

kuruluşları tarafından sektörün, mali tabloların değerlendirilmesi ve sübjektif yani nitelik<br />

(yönetim, organizasyon, ticari durum vb.) faktörlerinin değerlendirilmesi sonucu bir derecelendirme notu<br />

almaktadır. Derecelendirme, şirket kapasitesi ve finansal yükümlülüklerini zamanında yerine getirebilmesini,<br />

yani verilecek kredinin taşıyacağı riski gösterir ve Basel 2 sermaye yükümlülüğü hesaplanırken buna<br />

ne kadar sermaye ayrılacağını gösterir. Kullanılacak kredinin risk seviyesi doğrudan kredi maliyetini etkileyecektir.<br />

Burada özellikle şunu vurgulamak istiyorum. Düşük dereceye sahip bir şirketin kredi maliyetinin<br />

artışı risk priminin yüksekliğinden gelirken ayrıca bankanın bu kredi daha fazla sermaye koyması da kaynak<br />

maliyetinden bir artışı da beraberinde getirmektedir. Dolayısıyla kredi maliyeti hem kaynak maliyetinden<br />

hem de risk priminden dolayı yüksek olmaktadır. Bunun tersi durumu olan yüksek dereceye sahip<br />

şirketler için söyleyebiliriz. Yüksek dereceye sahip şirketin risk primi düşük ve daha az sermaye gerektirmesi<br />

nedeniyle de kaynak maliyeti düşük olduğundan kredi maliyeti düşmektedir.<br />

Basel 2'nin kredi fiyatlamasındaki artış/azalışlar kredi risk derecesine göre belirlenen ve her kredi için farklı<br />

olarak uygulanabilecek kredi risk primleridir. Basel 2’de kredi fiyatlamasına ve risk primlerinin belirlenmesine<br />

ilişkin herhangi bir hüküm yoktur. Ancak Basel 2 ile birlikte gelişen risk yönetimi sonucunda bankalar,<br />

kredi işlemlerinden kaynaklanan riskleri ölçmekte, bu ölçüm sonuçlarını karar alma süreçlerinde<br />

daha fazla dikkate alarak kredi fiyatlandırmasında kullanmaktadırlar.<br />

Buna göre Basel 2’nin KOBİ’ler için iki temel sonucundan bahsedebiliriz. Bunlardan ilki “Bankacılık sektörü<br />

risk ağırlıklı kredilendirme sürecini küçük kredilerde dâhil uygulamaya başlamasıdır. İkincisi ise KOBİ’lerin<br />

belirlenen kredi risk derecesine göre bankalar tarafından belirlenen değişik fiyat ve koşullarda kredi kullanımıdır.<br />

14


MAKALE<br />

Kredi fiyatlaması olayı sadece risk primi ve özkaynakla ilgili değildir. Bankanın bir kredinin riskine göre gerektirdiği<br />

sermaye maliyeti, fon maliyeti, genel giderleri ve kar marjıdır. Genelde kredi için ayrılan sermayenin<br />

maliyeti kar marjına yedirilmektedir.<br />

Basel 2’nin bu etkileri nedeniyle KOBİ’lerin işletme faaliyetleri ile ilgili kayıtlarını gerçekçi tutması ve raporlaması<br />

gerekmektedir. Aksi halde derecelendirme sonucu riskli işletme olarak değerlendirilecek olan<br />

firmalar daha fazla teminat yükümlülüğü ve/veya kredi maliyeti ile yüz yüze kalacaklardır.<br />

Böyle bir değişiklik bir alt yapı maliyetini de beraberinde getirdiğinden krediye ihtiyaç duyulduğunda yüksek<br />

maliyetler ve zaman kaybı yaratacak simültane bir değişim yerine planlı bir yaklaşımla zaman içinde<br />

ticari faaliyetlerinin şeffaflık anlayışı içinde kayıt altına alınması konusunda çaba harcanması gerekmektedir.<br />

Sağlıklı bir işletme politikası sürdürmek ve kredi sağlayabilecek durumda olmak isteyen işletmeler öncelikle<br />

kurumsal yönetim ilkelerine uyum sağlamalı, ikinci olarak kayıt dışı faaliyetlerin kayıt içine almalı ve derecelendirme<br />

için gerekli bilgilerin sağlıklı olarak üretilmesini sağlayacak altyapıyı hazırlamalı, üçüncü olarak<br />

faaliyetlerinden doğacak riskleri yönetebilmeli ve en uygun finansal enstrümanlar kullanılmalı, dördüncü<br />

olarak düşük maliyetli kredi kullanabilmek için Basel 2’nin öngördüğü teminat yapısına uyum sağlamalı<br />

ve son olarak uluslararası standartlarda güvenilir mali tablolar üretmelidir. Böylece iyi derecelendirmeye<br />

sahip firmalara diğer firmalara göre düşük maliyetli finansman avantajı sağlanmış olacaktır.<br />

İşletmelerde risk kültürünün oluşması, risklerin tanınması ve yönetilebilir hale gelmesi mümkün kılınmalıdır.<br />

Bu anlamda en önemli sonuçlardan biri olarak firmaların sermaye yapılarını güçlendirmesinin yolları<br />

aranmalı ve bu husus gerçekleştirilmelidir.<br />

Basel Bankacılık Denetim Komitesinin alt çalışma gruplarında uzun süredir üzerinde tartışılarak geliştirilen<br />

değişiklik önerileri 12 Eylül 2010 tarihli Merkez <strong>Bankası</strong> Başkanları ve Denetim Otoritesi Başkanları toplantısında<br />

da kabul edilmiş ve nihai uygulama kararları açıklanmıştır. Bankacılık Düzenleme ve Denetleme<br />

Kurumu da komiteye iletilen ve ülkemiz bankacılık sektörünün uzun dönem istikrarına fayda sağlayacağını<br />

düşündüğü pek çok öneri kabul ederek Basel III uzlaşısı olarak da anılmaya başlanan düzenlemelerin içerisinde<br />

yer almıştır.<br />

Basel 3, Basel 2 gibi sermaye gereksinimi hesaplanma usulünü tümden değiştiren bir “devrim” değil ancak<br />

Basel 2’nin özellikle son finansal krizdeki gözlemlenen eksikliklerini tamamlayan bir “ek düzenlemeler seti”<br />

niteliğindedir. Yeni kurallar setinde, mevcut özkaynak ve sermaye yeterliliği hesaplamasında önem arz<br />

eden sermayenin niteliğinin ve niceliğinin artırılmasına ilişkin standartlar ile dönemselliğe bağlı olarak kullanılacak<br />

ilave sermaye tamponu oluşturulması gibi başlıklar mevcuttur.<br />

Basel 3’ün hedefleri,<br />

Kaynağı ne olursa olsun finansal ve ekonomik şoklara karşı bankacılık sisteminin dayanıklılığının artırılması,<br />

Kurumsal yönetişim ve risk yönetimi uygulamalarının geliştirilmesi,<br />

Bankaların şeffaflığının ve kamuya bilgi verme özelliklerinin artırılması,<br />

Mikro bazda yapılan düzenlemelerle bireysel olarak bankaların dayanıklılığının artırılması,<br />

Makro bazda düzenlemelerle finansal sistemin şoklara karşı direncinin artırılması<br />

Şeklindedir.<br />

Kaynaklar :<br />

www.bddk.org.tr<br />

KAYA, Ahmet, Basel II ve Derecelendirme, <strong>Türkiye</strong> <strong>Kalkınma</strong> <strong>Bankası</strong> A.Ş., Uzmanlık Tezi<br />

15


KURUMSAL İLETİŞİM VE EĞİTİM DAİRE BAŞKANLIĞI<br />

FAALİYETLERİ<br />

Kalkinma<br />

15-17 Haziran 2011 Tarihinde Düzenlenen<br />

17.ICCI Uluslararasi Enerji, Çevre Fuar ve Konferansinda<br />

Bankamız Enerji sektöründeki faaliyetlerini daha etkin<br />

bir şekilde sürdürebilmek,<br />

geniş yatırımcı kitlelerini<br />

Bankamız faaliyet alanları hakkında bilgilendirerek daha<br />

fazla yatırımcıya ulaşabilmek ve sektördeki güncel<br />

gelişmeleri daha yakından takip edebilmek için 15- 17<br />

Haziran 2011 tarihleri arasında İstanbul’da Sektörel<br />

fuarcılık tarafından İstanbul Fuar Merkezinde bu yıl on<br />

yedincisi düzenlenen 17. ICCI ULUSLARARASI ENERJİ,<br />

ÇEVRE FUAR VE KONFERANSINA üçüncü defa katıldı.<br />

Açılışı Enerji Bakanı<br />

Sn. Taner YILDIZ<br />

tarafından yapılan iki ayrı holde toplam 180 yerli ve yabancı firmanın<br />

katıldığı Fuarı üç gün boyunca toplam 12.263 kişi ziyaret etti.<br />

Dört ayrı salonda toplam 43 oturumun gerçekleştirildiği Fuarda<br />

Bankamız Teknoloji İzleme ve Araştırma Müdürlüğü Kıdemli Uzmanı<br />

Esin EREN 17 Haziran 2011 tarihinde, Yenilenebilir Enerji Projelerinin<br />

Finansmanı konulu oturuma konuşmacı olarak katıldı.<br />

Gerek katılımcılar gerekse ziyaretçiler tarafından yoğun ilgi gören,<br />

Genel Müdür Yardımcılarımız Sn. Bahattin SEKKİN ve Sn. İrfan YA-<br />

ŞAR tarafından da ziyaret edilen Bankamız stadında üç gün süren<br />

fuar süresince yaklaşık 160<br />

katılımcı/yatırımcı Kredi Pazarlama Daire Başkanlığı’ndan Müdür<br />

Hüseyin YÖNEY ve Kıdemli Uzman Havva ŞİMŞEK tarafından<br />

bilgilendirildi.<br />

17. ICCI Uluslararası Enerji, Çevre Fuar ve Konferansına katılmamız<br />

nedeniyle ICCI Organizasyon ve Danışma Komitesi İzmir<br />

Hatıra Ormanı’nda Bankamız adına bir adet fidan diktirmiştir.<br />

16


KURUMSAL İLETİŞİM VE EĞİTİM DAİRE BAŞKANLIĞI<br />

FAALİYETLERİ<br />

Yönetici Toplantisi<br />

01-04 Nisan 2011 - ANTAKYA<br />

Bankamız 2011 yılı kurum içi eğitimleri kapsamında<br />

programlanan ”İŞ ANALİZ VE DEĞERLENDİRME “ konulu<br />

toplantı Genel Müdür Vekili <strong>Sayı</strong>n Metin PEHLİVAN<br />

ve Bankamız üst düzey yöneticilerinin katılımıyla 01-04<br />

Nisan 2011 tarihleri arasında 72 kişinin katılımıyla Antakya’da<br />

gerçekleştirilmiştir. Bankamızın 2010 yılı mali<br />

performansının değerlendirildiği ve 2011 yılı beklentilerinin görüşüldüğü toplantıda, Bankamız<br />

Birim yöneticileri faaliyetleri ile ilgili sunumlar yapmışlar ve ileriye dönük yapılması gereken<br />

konuları belirtmişlerdir. Toplantıda Ülkemizin genel ekonomik durumu ve finans sektörü<br />

ile <strong>Kalkınma</strong> <strong>Bankası</strong>nın ekonomideki yeri de irdelenmiştir. Genel Müdür Vekili <strong>Sayı</strong>n Metin<br />

PEHLİVAN, 2010 yılında Bankanın dikkate değer bir gelişme gösterdiğini ve 2011 yılında finans<br />

sektörü sıkılaştırma politikalarının gözetilerek yatırım kredilerinde büyümeye devam edileceğini,<br />

önümüzdeki dönemde Banka portföyünde enerji, enerji verimliliği yanı sıra hizmet sektörü<br />

ve imalat sektörünün payının da artacağını belirtmişlerdir.<br />

17


KURUMSAL İLETİŞİM VE EĞİTİM DAİRE BAŞKANLIĞI<br />

FAALİYETLERİ<br />

Yenilikçilik<br />

Hizmet ve Ürün Geliştirme Teknikleri Semineri<br />

Bankamız Seminer Salonunda 17 - 18 Mayıs 2011 tarihleri arasında<br />

Technopolis <strong>Türkiye</strong> Kurucusu ve Direktörü Şirin ELÇİ tarafından<br />

“Yenilikçilik-Hizmet ve<br />

Ürün Geliştirme Teknikleri”<br />

konulu seminer<br />

verilmiş olup, seminere<br />

Bankamızın çeşitli birimlerinden<br />

13 personel katılmıştır.<br />

Photoshop Kursu<br />

Bankamız Bilgisayarlı Eğitim Salonunda Milli Eğitim Bakanlığı Çankaya Halk Eğitim Merkezi Bilgisayar<br />

Öğretmeni Hülya Cezayir BÜLBÜL tarafından 14/02/2011 – 26/05/2011 tarihleri arasında toplam<br />

128 saat’lik PHOTOSHOP & FLASH Eğitimi verilmiş olup, Eğitime Bankamızın çeşitli birimlerinden<br />

12 personel katılmıştır.<br />

18


KURUMSAL İLETİŞİM VE EĞİTİM DAİRE BAŞKANLIĞI<br />

FAALİYETLERİ<br />

Bilişim Hukuku Semineri<br />

Bankamız Seminer Salonunda 03-05 Mayıs 2011 tarihleri<br />

arasında Gazi Üniversitesi İletişim Fakültesi Öğretim Üyelerinden<br />

Prof. Dr. Ahmet ÇİFTÇİ tarafından BİLİŞİM HUKU-<br />

KU Konulu seminer verilmiş , seminere Bankamızın çeşitli<br />

birimlerinden 32 personel katılmıştır.<br />

Etkili Sunum Teknikleri Semineri<br />

Bankamız Seminer Salonunda 26 - 27 Mayıs 2011 tarihleri<br />

arasında NLP Trainer Eftal ORHAN tarafından “Etkili<br />

Sunum Teknikleri-Duygu Yönetimi” konulu seminer verilmiş,<br />

seminere Bankamızın çeşitli birimlerinden 27 personel<br />

katılmıştır.<br />

19


KURUMSAL İLETİŞİM VE EĞİTİM DAİRE BAŞKANLIĞI<br />

FAALİYETLERİ<br />

SWİFT SEMİNERİ<br />

Bankamız Seminer Salonunda 03 - 05 Mayıs 2011 tarihleri<br />

arasında Ergün ÖZGÜR tarafından “Swift” konulu seminer<br />

verilmiş, seminere Bankamızın çeşitli birimlerinden 13 personel<br />

katılmıştır.<br />

Microsoft Ofis Programlari Kursu<br />

Bankamız Bilgisayarlı Eğitim Salonunda Milli Eğitim Bakanlığı Çankaya Halk Eğitim Merkezi Bilgisayar<br />

Öğretmeni Gonca ALHAS tarafından 14/02/2011 – 28/04/2011 tarihleri arasında toplam 96<br />

saat’lik MİCROSOFT OFİS 2010 WORD, EXCEL VE POWER POİNT Programları eğitimi verilmiş, Eğitime<br />

Bankamızın çeşitli birimlerinden 36 personel katılmıştır.<br />

20


KURUMSAL İLETİŞİM VE EĞİTİM DAİRE BAŞKANLIĞI<br />

FAALİYETLERİ<br />

Çevre Yönetim Sistemi<br />

Risk Değerlendirme Semineri<br />

Bankamız Seminer Salonunda 11 – 12 Nisan 2011 tarihlerinde TSE Eğitmeni Volkan ÇAĞIN tarafından<br />

Bankamız çevre Komitesi Üyeleri ile İç Tetkikçilerine “Çevre Risk Değerlendirmesi ”konulu seminer<br />

verilmiş, seminere 48 personel katılmıştır.<br />

Çevre Yönetim Sistemi<br />

BÇS Toplantisi ve İlk Bilgilendirme Semineri<br />

Bankamız Seminer Salonunda 24 Mayıs 2011 tarihinde Bankamız<br />

Birim Çevre Sorumluları ile Bilgilendirme toplantısı yapılmış ve<br />

toplantıya 27 BÇS katılmıştır.<br />

Bankamız Seminer Salonunda 24 Mayıs 2011 tarihinde Bankamız<br />

bünyesinde ÇYS ilk eğitimini almamış olan 21 personele Çevre<br />

Yönetim Sistemi İlk Bilgilendirme Eğitimi verilmiştir.<br />

21


KURUMSAL İLETİŞİM VE EĞİTİM DAİRE BAŞKANLIĞI<br />

FAALİYETLERİ<br />

Sorunlu Kredilerde Erken Uyari Modelleri<br />

ve<br />

Çözüm Teknikleri Semineri<br />

Bankamız Seminer Salonunda 13 -14<br />

Mayıs 2011 tarihleri arasında TOBB<br />

Üniversitesi İşletme Bölüm Başkanı<br />

Prof.Dr. Ramazan AKTAŞ tarafından<br />

“Sorunlu Kredilerde Erken Uyarı Modelleri<br />

ve Çözüm Teknikleri” konulu<br />

seminer verilmiş olup, seminere<br />

Bankamızın çeşitli birimlerinden 13<br />

personel katılmıştır.<br />

UFRS<br />

ve<br />

Şirket Bilançolarina Etkileri Semineri<br />

Bankamız Seminer Salonunda 20 -22 Haziran 2011 tarihleri<br />

arasında Bağımsız Denetim ve Danışmanlık A.Ş.<br />

Yön.Krl. Başkan Yardımcısı Oğuz Kemal BULUT tarafından<br />

“UFRS ve Şirket Bilançolarına Etkileri” konulu seminer<br />

verilmiş olup, seminere Bankamızın çeşitli birimlerinden<br />

10 personel katılmıştır.<br />

22


KURUMSAL İLETİŞİM VE EĞİTİM DAİRE BAŞKANLIĞI<br />

FAALİYETLERİ<br />

İstanbul<br />

Kurumsal Oyunlarinda Birincilik<br />

İstanbul’da Her Yıl Düzenlenen İstanbul Kurumsal Oyunlarında Bankamız<br />

Yine Birincilik Kazanmıştır.<br />

Bankamız Hazine Daire Başkanlığında görev yapan Aydın ÇE-<br />

KEN geçtiğimiz yıllarda düzenlenen İstanbul Kurumsal Oyunlarına<br />

(İSTANBUL CORPORATE GAMES) 3 yıl üst<br />

üste katılarak koşu dalında büyük başarılar<br />

elde etmiştir. Aydın ÇEKEN, hem ülkemizde<br />

yarışan yüzlerce şirket arasında hem de<br />

WORLD CORPORATE GAMES katılan 20’ye<br />

yakın ülkeden gelen yalancı katılımcılar arasında birincilik elde ederek<br />

Ülkemizi ve Bankamızın ismini uluslararası platformda başarı ile temsil<br />

etmiştir.<br />

Bu yıl 12-15 Mayıs tarihlerinde düzenlenen koşu dalında yarışmalara katılan Aydın ÇEKEN<br />

koşulan 5000 metreyi yaklaşık 60 sporcu içinde 16 dakika 45 saniyede koşarak Bankamıza birincilik<br />

kazandırmıştır.<br />

23


KURUMSAL İLETİŞİM VE EĞİTİM DAİRE BAŞKANLIĞI<br />

FAALİYETLERİ<br />

Türk Sanat Müziği Korosu “Bahar Konseri”<br />

Türk Sanat Müziği Koromuzun<br />

26.Geleneksel<br />

“Bahar Konseri” 5 Haziran<br />

2011 tarihinde, Ankara<br />

Devlet Resim ve Heykel<br />

Müzesi Konser Salonu (Eski<br />

Türk Ocağı) nun da gerçekleşmiştir.<br />

Bu yıl, 26. yılını tamamlayan,<br />

Türk Sanat Müziği<br />

Korosu, TRT Radyosu<br />

sanatçılarından Şef Selçuk<br />

AYGAN yönetiminde, TRT’nin ve Ankara Radyosunun değerli sanatçılarından, Sn. Nazlı KANAAT<br />

ve Sn. Elâ ALTIN ’nın Konuk Sanatçı olarak katılımıyla, Türk Sanat Müziği’nin değerli bestekârlarının<br />

sevilen eserleri ile Değerli Sanatçı ve Bestekâr Erol SAYAN ’nın eserlerini seslendirmişlerdir.<br />

Koro konserimize, müziksever dostlarımız, bankamız personeli, idarecileri ve Genel Müdür<br />

Yardımcılarımız katılmışlardır.<br />

24

Hooray! Your file is uploaded and ready to be published.

Saved successfully!

Ooh no, something went wrong!