11.07.2015 Views

Bölüm 5 Yabancı Yazarların Makaleleri - 12 Makale - Kemalizm 1938

Bölüm 5 Yabancı Yazarların Makaleleri - 12 Makale - Kemalizm 1938

Bölüm 5 Yabancı Yazarların Makaleleri - 12 Makale - Kemalizm 1938

SHOW MORE
SHOW LESS
  • No tags were found...

Create successful ePaper yourself

Turn your PDF publications into a flip-book with our unique Google optimized e-Paper software.

3Bu yolda, Halk Partisinin ileri gelen azalarından birisi tarafından tasvir edilenhalkevleri devlet maarifçiliğini tamamlamak, halk arasında sanat zevkini teşçietmek, köylüler arasında pek az bilinen eski masalları, türküleri ve folkorutoplamak hususunda hayrete şayan faaliyetler göstermiş ve göstermektebulunmuştur:Reis tarafından tatbik edilen reformlardan hiç birisi, latin harflerinin kabulukadar fazla semere vermemeiştir. Türk dilinin bünyesine eski arap harflerindençok daha fazla uygun bu alfabe, Türk ilk mekteplerinde normal bir çocuğunharfleri okuyup yazmasını öğrenme müddetini on sekiz aydan, altı aya indirmiş,gerek talebeye, gerekse öğretmene büyük faydalar sağlamıştır. Bir yabancı dilöğrenmek isteyen Türk çocukları, yeniden değişik bir harf bellemek zorundakalmayacakları için bu yeni alfabeden faydalandıkları gibi, ahenkli Türk dilinive entresan Türk edebiyatını öğrenmek isteyen Avrupalılara da bir kolaylıkçıkmıştır.Türkler ilmin, bütün şubelerinde daha fazla arkeolojide terakki göstermişlerdir.Onların memleketleri, Türk tarihçilerinin kendileriyle aynı soy ve kandangeldiğini ve ırklarının Anadolu’dan kaybolmadığını söyledikleri EtilerdenRomalılara, Romalılardan Selçuklara ve Osmanlılara kadar sıra ile gelip geçmişbir çok medeniyetlerin eski eserleriyle doludur. Türk hükümetinin yalnızİstanbul’daki eski ve orta çağ eserlerini değil, memleketin en hücra kasaba veköylerinde bulunan bütün bu kabil eserleri muhafazaya itina gösterişini takdirleyadeden Dr. Stanley Kasson’un yazdığı makalenin mevzuu budur.Yeni Türkler, diğer sahalarda da büyük adımlar atmışlardır. İsviçre kanunlarınınesasları dahilinde vücude getirilen yeni Türk kanunları çok mantıki ve insaniesaslar ihtiva ettiği gibi, hastalık ve ihmal ile dolu eski zindanları hatırlayanlarınCumhuriyet idaresinin mahsupları yetiştirmek ve islah etmek yolunda gösterdiğiinkişafları öğrenince hayretten kendilerini alamazlar.Bu sayfalarda bahse mevzuu olan son inkılap da erkek vatandaşlarıyla hersahada politik ve sosyal müsavet elde etmiş Türk kadınlarının hürriyetekavuşmalarıdır. Bayan Ferit Tek’in Türk kadını tarafından milli ihtilalgünlerinde yapılan işlerle harp öncesi Türk kadını ile bugün onun nail olduğuserbesti hakkında yazmış olduğu bir makale bu durumu izah etmektedir.Bunda da Türk mukadderatını elinde tutan asker – devlet adamı, terakki uğrundakendi şahsi prestijini ortaya atmıştır.Zamanımızda hiç bir lider, bundan daha büyük müşkilat karşısında bu adamkadar başarılar yaratmış değildir.


42. “KEMALİZM RUHU” 25 Haziran 1937, The Spectator“Kemal Atatürk’ün memleketi için neler yapmış olduğunu tam manasilegörebilmek ve anlıyabilmek için Türkiye’yi zayeret etmek şarttır. <strong>Kemalizm</strong>inyaşayan nümuneleri ile karşılaşınca insan düşünüyor: Acaba istikbalin tarihiAtatürk’ün başarılarını faşizmin veya bolşevizmin muhitlerinde yarattıklarımuvaffakiyetlerden üstün tutmayacak mı? Sovyet Rusya; ihtilaldenberi yirmisene geçtiği halde, bugün bile bir muammadır ve yapılan tenkitler, “Bir milletintarihinde yirmi senenin hiç birşey ifade etmeyeceği” cevabı ile karşılıyor.Türkiye inkılabı çok daha yenidir. Bu inkılabı geçiren memleket çok daha geri,çok daha karışık ve disiplinsizdi. Buna rağmen Kemal’in kurduğu inkılabınsemereleri, bu kadar kısa bir zaman içinde olsa dahi, mazeret göstermeklüzumunu hissetmiyecek kadar bariz ve katidir.Atatürk’ün başarıları İtalyan ve Alman liderlerininkinden çok daha yüksektir.Bilhassa şurası unutulmamalıdır ki, Atatürk istiklal savaşına giriştiği vakitmemleket harap olmuş, milli vahdet namına birşey kalmamış, iktisadi hayattamamile ecnebilerin eline geçmiş ve hükümet idaresi hem bozulmuş ve hem dezamanın icabatında en aşağı yüz sene geri kalmış bulunuyordu.Atatürk’ün müstakil ve mütecanis bir Türkiye yaratması hiç şüphesiz tarihi birbaşarıdır. Fakat bundan daha mühim olan bir hakikat vardır ki, o da Atatürk'’nTürk milletine yeni bir ruh aşılamış olmasıdır.Bu husus bilhassa bir zamanlar dinin işgal etmiş olduğu sahada tecelli ediyor.Çünkü Kemal, dejenere olarak birtakım batıl itikatlar sistemi haline gelen dininyerine tamamile yeni bir mefhum koymuş ve bunu yaparken ferdin o dine karşıbağlılığına zerre kadar tecavüz etmemiştir. Ve yine bunu yaparken bilfiil yenibir din yarattığı zehabına kapılmak gibi bir megalomani göstermemiştir.İşte onun bu tevazuu kendisinin Bolşevik ve Nazi ihtilal reislerinden yüksekolduğunu ispat etmiştir.Modern Türkiye’nin temeli olan <strong>Kemalizm</strong> ne yanlız politik ve sosyal birsistem, ve ne de sadece bir hayat felsefesidir. O, bunlardan daha fazla birşeydir.<strong>Kemalizm</strong> Türkiye’nin modern ilim ve terakkiye açılması, yeni sanayi, yenitahsil ve terbiye demektir. <strong>Kemalizm</strong> ayni zamanda iş hayatına, kadere (ki, bumüslüman hayatında çok mühim bir faktördür) ve kainat içinde insanınmevkiine yeni bir mana vermiştir.<strong>Kemalizm</strong>in ifade ve temsil etmediği birşey varsa o da diktatörlüktür. Elbette ki,modern Türkiye coğrafi vahdetini, içtimai mevcudiyetini ve bir millet olmasını


5Kemal Atatürk’e borçludur. Elbette ki, Türkiye’de onun yüksek tasvibindengeçmeden mühim bir karar alınamaz. Fakat cahil ecnebiler kendisinden diktatördiye bahsettikleri zaman Atatürk haklı bir hiddet ve infial gösterir. Ankara’dakiparlamentonun mesaisi, Reichstag ve Yüsek Faşist Konseyi gibi senede bir ikidefa toplanarak diktatörün politikasını müzakeresiz ve münakaşasız tasvipetmekten ibaret değildir. Büyük Millet Meclisi hergün toplanır, münakaşa ederve kanun çıkarır.Fakat <strong>Kemalizm</strong>in en büyük demokratik hususiyeti parlamentodan ziyade idareamirliği telakkisinde görülür. Atatürk takip edeceği siyasetleri kendi kendinekapanıp kararlaştırmaz. Bilakis, dostlarını ve vekillerini davet ederek,kendilerile birçok gece sabahlara kadar projelerini müzakere ve münakaşa eder.Yine bu kabilden olarak ara sıra küçük kasabalara ve köylere kadar uzanır veoralarda yerli köylülerin, mektep muallimlerinin ve işadamlarının hiçbir tesiraltında kalmayan samimi mütalealarını dinler. İşte bunun içindir ki, Atatürk’ündüşünceleri evvela hususi bir mecliste ve daha sonra da parlamentoda münakaşaedilmeden kanun şekline giremez.Dahiliye Vekili Şükrü Kaya bir görüşmemiz esnasında bana şöyle demişti:“Son ondört sene içinde sırasile Hariciye, Adliye ve Dahiliye Vekilliğivazifelerini ifa ettim. Bütün bu müddet zarfında Atatürk bana bir defa bile katibir emir vermemiştir. O, bazı tavsiyelerde bulunmuştur. Bu tavsiyeleri oturupmüzakere ve münakaşa etmişizdir. Fakat hiçbir zaman bana şunu ve bunuyapmak emrini vermemiş ve vekillik işime asla karışmamıştır. Vekillerhayatinin bütün diğer azaları da kendi sahalarında ayni şeyin vaki olduğunu sizetemin edebilirler.”Benim kanaatimce, <strong>Kemalizm</strong>in en mühim başarısı, batıl itikatların ve cehaletinmelcei olan köhne ve yıpranmış imanın yerine Atatürk’ün vazetmiş olduğupratik dindir: İçtimai hizmet, ammenin saadet ve refahı, gayrişahsi işbirliğimefhumu. Bütün bunlar Kemal’den evvelki Türkiye’de bilinmezdi. Çünkümemleket soyguncu ve mürtekip bir memur sınıfı ile birtakım şeyhlerin elindekalmıştı.Atatürk’ün memlekete soktuğu yeni rasyonalizm, Türk vatandaşına ve bilhassanüfusun büyük ve ekseriyetini teşkil eden Türk köylüsüne, bugüne kadaryabancı kaldığı kainat içindeki mevkiini ve kudretini öğretmiştir. Evvelce hermuvaffakiyetsizlik, bir tarlanın mahsul vermemesi, bir ağacın yemiş vermemesi,bir hastalık hiç mukavemet gösterilmeksizin, Türkiye’deki islamiyet prensipleridahilinde tevekkül ve fatalizm ruhu ile karşılanırdı. Her muvaffakiyetsizliğimazur ve haklı gösteren ‘inşallah’ kelimesi terakkinin en büyük manii vetembeller ile emelsizlerin nakaratı idi.


6Atatürk Anadolu’nun çorak topraklarınnın ortasında yeni bir hükümet merkezikurdu ve onun yanıbaşında hergün binlerce vatandaşın ziyaret ettiği bir nümuneçiftlik tesis etti. Burada hayretler içinde kalan köylü azim ve sebatın, bilgi veçalışmanın çorak çölü nasıl münbit toprak haline getirdiğini ve insanın esirolduğu tabiata nasıl hakim vaziyetine geçtiğini görüyor. Bu parlak buluş fatalistzihniyetler üzerinde pek mühim bir inkılap tesiri yapıyor. Bu suretle yeni birinsan, hayat ve iş mefhumu yaratılmış oluyor.Türkiye’de bulunduğum müddet zarfında benim üzerimde hiçbirşey, ne Almanüslubundaki modern hastaneler, mektep ve hükümet binaları, ne de mükemmelplanlı Ankara caddeleri hayati şartlarına bu derece uygun olarak gösterdiğitahavvül kadar icrayı tesir edememiştir. (?)Mamafih Atatürk şeyhlerle imamların nüfuzlarını kullanmalarına müsaade etmişolsaydı bu eser meydana çıkamazdı. Türkiye’de din Rusya’da olduğu gibi yasakedilmiyor. Almanya’daki gibi düşmanlıkla karşılanmıyor. Türk devletivatandaşın dini hayat faaliyetine hiçbir müdahalede bulunmmuyor. FakatAtatürk din nüfuzunu, hayata yeri olmayan sahalardan ve kötü ruhlu şeyhlerinterakkiye mani kıldıkları faaliyetlerden kaldırmıştır. Bugün imamların faaliyeticami duvarları içine inhisar ettirilmiş ve vatandaşın terbiyevi, mesleki ve kanunihayatına müdahale etmesine imkan bırakılmamıştır.Atatürk’ün şahsen din meselesini münakaşa etmek istediği görülüyor. Bu mevzuhakkında kendisine gönderdiğim suallere cevap alamadım. Kendisi birmateryalist olmakla beraber halkın ruhi ihtiyacını takdir eden ve anlayan biradamdır. Türk lisanını tasfiye etmek ve Türk tarihinin köklerini bulmakhususundaki gayretleri de gösteriyor ki, o Türkün hayatını sadece rasyonalizeetmek ve garplılaşitırmakla iktifa etmek niyetinde değildir.<strong>Kemalizm</strong> felsefesinde nasyonalizm mühümbir rol oynamaktadır. Bugüne kadarbu nasyonalizm başka elemanların gölgesi altında kalmış ve tehlikeli bir halalmak için vakit bulamamıştır. Türkiye’de karşılaştığım herkes Türknasyonalizminin sulhperver mahiyeti hakkında beni temine çalıştı. Buna rağmenbana öyle geliyor ki, Türk nasyonaliminin bu mahiyeti, Türk silahlarının, Türkmaliyesinin ve Türk sanayiinin ona başka bir mahiyet veremeyecek müddetçedevam edecektir.Atatürk’ün icaatı da gösteriyor ki, kendisine kalırsa <strong>Kemalizm</strong> idealini,nasyonalizm hudutlarının ötelerine kadar tevsi edecektir. Türkiye’nin meşhurHariciye Vekili bana şöyle demişti:“Gerek Atatürk, gerekse ben, öğrendik ki, hodbinlik bir milleti pek ileriyegötüremez. Her milletin saadeti için bütün milletler camiasına karşı iyi hisler


7bslemek şarttır. Ve, bizim en büyük siyasetimiz milletlerin kati refahına veanlaşmasına çalışmak ve buna inanmaktir.”Rüştü Aras’ın sözlerinde samimi olmasını ve Türk milletinin Atatürk rehberliğialtında hala geçirmekte olduğu manevi ihtilal ve inkılabın, Türkün ruhunda hertürlü tecavüz hissinin kökleşmesine mani olacak kadar kuvvetli bir ahlak esasıyaratmasını candan temenni ederim.İmza: Rom Landau*


8The Times gazetesi’nin Türkiye muhabiri Kernig, “Türk Siyaseti” başlıklıyazısında şunları tespit etmiş, Ayın Tarihi, İlkkanun (Aralık) 1937 Sf. 370:3. Son kabine değişmesi ve İngiliz görüşü.14 Sonteşrin 1937 tarihli “ Tan ” İstanbul’dan :Memleketimizdeki son kabine değişmesi münasebeti ile Times gazetesinde çokdikkate değer bir makale çıkmıştır. <strong>Makale</strong>, Türk – İngiliz dostluğunun veİngiltere’de hakkımızda beslenen samimi alakanın canlı bir ifadesidir.Bu muhim İngiliz gazetesinin siyasi işlerimiz hakkında gösterdiği bilgi veanlayış okuyucularımızın dikkatini celbedecektir. Bunu izah için şunusöyleyeyim ki (Taymis) gazetesinin Türkiye muhabiri B.Kernig hakikatı havadissaymıyan ve heyecan ve mübalağa arıyan gazetecilerden değildir. Gazetesinememleketimizi olduğu gibi tanıtmaya daima kıymet vermiştir. (Taymis) te vakitçıkan yazılardan anlıyoruz ki bu gazetenin Türkiye hakkındaki dosyaları dürüstmalumatla doludur.Taymis : (Türk siyaseti) başlıklı yazısında şöyle diyor :“ Altı hafta kadar önce Cümhur Başkanı Kemal Atatürk, Başvekil General İsmetİnönü’nün istifa etmeye karar verdiği hakkında bir tebliğ neşretti. İnönü 1925Martından beri on iki sene fasılasızca Başvekillikte bulunmuş ondan evvel de onüç ay bu mevkii işgal etmişti.Generalin istifasına resmen sürmenaj sebep gösterildi. Fakat arada görüş farklarıbulunduğuna ve kabul edildiğine ihtimal verenler oldu. Şu kadar ki çok dikkatelayık iki şahsiyetin birbirlerine karşı besledikleri saygının bu yüzden katiyenazalmadığı muhakkatı.İkisi arasındaki arkadaşlık eskidir. 1917 senesinde Mustafa Kemal Paşa, Türk –Rus hududu üzerindeki bir kısım kuvvetlerin kumandasına geçmişti. Miralayİsmet Bey kendisine ideal bir erkanı harp reisi oldu. O zamandan beri iki insan,talihin iyi ve kötü günlerinde beraberce çalıştılar.Türk kuvvetleri Yunanlılara karşı son zaferini kazandıkları zaman İsmet PaşaGarp cehpesinin başında idi. Mudanya mütarekesini o imzaladı ve Lozansulhünün müzakerelerini idare etti. İsmet İnönü’nün kabinenin başındabulunduğu devre, Türkiye’nin ikna kudretiyle veya çekiç darbeleriyle modernbir devlet haline konulduğu devir diye tarihte anılacaktır.


9İsmet İnönübu oniki sene içinde ideal bir erkanıharp reisi mevkiinde kaldı.Daima sükunet, bağlılık, gayretle; mıknatıslı, kudretli, uzağı görürBaşkumandına hizmet etti. Türk Bonapartı’na modern bir Berthier oldu. Kendimemleketine ve Avrupa’ya hizmeti büyüktür. İnönü’nün işbaşındanayrılmasının, harici meseleler hakkındaki ihtilaflar yüzünden ileri geldiğinizannedenler oldu. Türk-Rus münasebetlerindeki samimiyetin son zamanlardaazalması, Türkiye’nın Milletler Cemiyeti’ne yeniden seçilmemesi ve Nyonanlaşması mucibince Türkiye’nin külfetli birtakım bahri taahhütlere girmesisebep gösterildi.1925 senesindenberi Hariciye Vekaleti’ni muhafaza eden Doktor Aras’ın yineaynı vekalette kalması, kabine değişikliği hakkındaki bu izahı şüpheligöstermektedir. Celal Bayar’ın Başvekil diye seçilmesi daha ziyade şu fikriveriyor ki, değişikliğin asıl sebebi, Atatürk’ün hala eski usullerle işleyen Türkidare makinesini tadil etmek ve yenilemek istemesidir.“Dün ittifakla itimat reyi alan Celal Bayar, askerlik ve kırtasiye mesleğindenyetişmeyen ilk Türk başvekilidir. Türkiye’nin başlıca bankası olan İşBankası’nın başı sıfatı ile büyük bir kabiliyet göstermiştir. İktisat Vekili sıfatı ileyaptığı işler de teşkilat hususundaki kudretine delalet eder.“Yeni Türk nesli, politikadan ziyade iktisat ve maliye işlerine alaka göstermekteve idare çarklarının yavaş işleyişini tenkit etmektedir.“Türk idare sistemi öyle günlerde kurulmuştu ki, memurlar ya hiç maaşalamazlardı, yahut istihkaklarından çok az alırlardı. Hareketlerinin hesabınıvermemek için mesuliyeti birçok memurlara dağıtacak bir sistem kurmakihtiyacını duymuşlardı. Bu mesuliyet o kadar taksime uğruyordu ki hakikat- tetamamiyle dağılıyordu. Bir taraftan da nezaretlerle daireler arasında kucakkucak kağıtlar gelip gidiyordu.“Cumhurbaşkanı’nın açık ve kati direktifi şudur ki, yeni Başvekil şimdikisistemi rasyonel bir hale getirecek ve idarenin gidişini daha süratli ve verimli birseviyeye çıkaracaktır. Atatürk, aynı zamanda, Türk vatandaşınınemniyetiniarttırmak gayesile kanunlarda tadiller yapılmasını istemiştir.“İktisadi sahada devlet, Türkiye’nin başlıca sanayiine ve yolların, limanların vebihassa demiryollarının inkişafına ait projelere hakim kalacaktır, fakat fazlamahsullere piyasa bulmak hususunda ve diğer hususlarda ferdi teşebbüse dahageniş bir saha verilmesi mümkün- dür. Şu şartla ki, ferdi teşebbüs, ammemenfaatine karşı olan mesuli-yetini duysun ve İkinci Abdülhamit devrindedevletten imtiyaz alan ecnebi müesseselerinin gösterdiği kötü örnekleri taklitetmesin.


10“Başvekilin değişmesinin Türk harici siyasetinin ana hatlarında değişiklikuyandırması ihtimali azdır. Atatürk’ün bu defaki açılış nutkunda (1.11.1937),Türk-Rus dostluğıu ilk defa olarak meskut geçilmiştir. Atatürk’ün, Rusya ileolan münasebetlerde hükümet tarafından kafi derecede kuvvetle hareketedilmediğine kani bulunması ihtimali akla gelemez. Fakat şurasına şüphe yokturki Türkiye'’in Ruslarla olan münasebetlerinde eski samimiyet yoktur.Geçen nisanda Karahan Moskova’ya çağrıldıktan sonra Ankara ile Moskovaarasındaki münasebetlerde göze görünür bir iyiliğe tesadüf edilmemiştir.Türkiye’nin Balkan ve Sadabat misaklarına iştirak etmesi ve bunlara müzaheretgöstermesi, Türkiye ile İngiltere arasındaki cidden samimi münasebetlerinyeniden kurulması ve Türk gazetelerinin Yugoslav-İtalyan anlaşmasını hoşgörmeleri gibi inkişaflar Sovyet gazetelerinin hücumuna uğramıştır. Halbuki bugazeteler resmi müsaade olmadan harici siyaset hakkında hiçbirşeyneşredemezler.“Bu tenkitler Türkiye’de can sıkıcı bir tesir bırakmıştır. Türk milleti, millimücadele günlerinde Rusya’nın gösterdiği yardım hakkında şükran duygularınıkatiyen unutmamakla beraber, harici dostların seçilmesi ve harici siyaseteverilecek istikamet hakkında tavsiyelerde bulunmak hususundaki her türlüSovyet iddialarına kızmaktadır. Bununla beraber Türkiye ileRusya arasındakison anlaşmazlık hakkında mübalağalı düşüncelere kapılmak da akılsızlık olur.Cenubi Rusya, Kafkasya ve Anadolu’nun bir haritası gözden geçirilince şuneticeye varılır ki birbirine karşı hiç olmazsa dürüst münasebetler beslemeninher iki memleket için çok büyük ehemmiyeti vardır.“Türk Cumhuriyeti’nin ricali askeri ananeler içinde yetişmekle beraber buCumhuriyetin harici siyaseti daima akıl, tedbir ve anlaşma istikametindeolmuştur.“Atatürk, son nutkunda (1.11.1937), Türkiye’nin Milletler Cemiyeti’ne karşıolan devamlı bağlılığından bahsetmiştir. Meşhur bir askeri reisin ağzındançıkması itibariyle bu duygunun büyük bir kıymeti vardır. Atatürk’ün etraflısurette bahis mevzuu ettiği Balkan ve Asya paktları, Briyan – Kellog misakımucibince kurulmuş bölge paktlarına dikkatedeğer birer misaldir. Her iki paktınhedefi, büyük devletler arasındaki rekabetlere karışmakta hiçbir menfaatleriolmıyan komşu grupları arasında dostluk münasebetlerini devam ettirmektir.“Asya paktoının bir hedefi de, Kürt meselesinin, herbiri Kürt tebaaya sahip olanve herbiri vakit vakit bu haşarı dağlıların çıkardığı gürültülerle karşılkaşanTürkiye, İran ve Irak arasında bir ihtilaf mevzuu halina gelmesinin önünegeçmektir.


11“İskenderun’un istikbali hakkında Türkiye ile Fransa arasında mevcut ihtilafınMilletler Cemiyeti tarafından halledilmesi Türkiye Cumhuriyeti’nin cenuphudutlarında gürültü çıkması ihtimallerinin önüne geçmiştir.“Şamdaki müstakbel Suriye Hükümeti’nin, Suriye’nin mandateri ve müstakbelmüttefiki tarafından yapılan anlaşmaya karşı durmak gibi bir akılsızlıkgöstereceğine ihtimal verilemez.“Şarki Akdeniz’in umumi sulhüne gelince; Türkiye’nin takip ettiği siyaset,İngiltere siyasetine çok sıkı bir surette benzer. Boğazlar Konferansı’nda İngilizve Türk görüşleri arasında teferruat bakımından bazı farklar bulunmakla beraberher iki memleket bu konferanstan mükemmel iki dost halinde ayrılmışlardır.Türkiye bazı mali fedakarlıkları da göze almak suretiyle Nyon anlaşmasınaiştirak etmiştir. Sulhün ve Şarkta arazi statükosunun muhafazası için İngiltereile işbirliği yapmaya devam etmesi çok muhtemeldir.“Bugün Türkiye’de işbaşında bulunan adamların başlıca arzuları sulhtür. Buadamlar kendi memleketlerini adeta yeniden keşfetmişlerdir. Cetleri, AdenleKarakov ve Tebrizle Viyana arasında islam ittihadı maceralarına kapılarakmemleketi ihmaller içinde bırakmışlardı. Türkiye’nin başında bulunanlarmemleketlerinde nizam kurmak ve inkişaf temin etmek vazifesini hiç aceleetmeden, fakat durmadan, dinlenmeden yürütmektedirler. Hiçbir İngiliz devletadamı yoktur ki, bu barışlı gidişte kendilerinin muvaffakiyetini dilemesin.”*


<strong>12</strong>4. Atatürk ve milli kurtuluş27 Sonteşrin 1937 tarihli “Ulus” Ankara’dan:Geçenlerde Alman müverrihi Melzig’in “Atatürk” ünvanlı büyük bir eserneşrettiğini haber vermiş ve küçük bazı istinsahlar yapmıştık. Kitabın, Atatürkve eseri hakkında umumi görüşünü ifade eden tam bir parçasını bütünkarilerimize sunuyoruz:Atatürk, Türk milletine kendi milli tarihini öğretmeye başlamakla, esasenmalum olan bir tarihi yeni bir ziya altında göstermeye teşebbüs etmemiştir. O,Türk tarihinin meçhul kalmış ve Osmanlı hakimiyeti devrinde tetkikine hiçheves edilmemiş olan, islamiyetten önceki fasıllarını açmıştır. Osmanlıİmparatorluğunda milletin tarihi, hanedanın tarihi ile başlardı. Bundan maksat,halka Türk kudretinin kaynağı ve dayancı Osmanlılık ve islamlık olduğunuöğretmek ve milleti daima hanedana bağlı bulundurmaktı. Esas Türk tarihiOsmanlı ders kitaplarında hiç yer bulmamıştı. Mustafa Kemal Türk tarihininmeçhul fasıllarını, bugünkü politika savaşı için tarihi haklar bulmak maksadıylaaçmış değildir. O, halkı yalnız, milli şuuruna çağırmıştır. Millet evvelce tam birvuzuhla böyle bir şuura sahip değildi. Kendisi bizzat Asya tarihinin yeni birfaslını yazdırmış ve emperyalist Avrupa’nın cihan tarih telakkisini reddetmiştir.Türk milletlerinin islamiyetten önceki tarihi aynı zamanda Asya tarihinin de birkılavuzudur. Atatürk Türk tarihi tetkikleri ile Türk milletine yeni ve modern ilimusullerine dayanan bir tarihin, milli kuvvetin yalnız genişliğini değil, aynızamanda hudutlarını da gösterdiğini öğretmiştir. Avrupa, siyasi düşüncelere tesiryapan başka bir tarih telakkisine dayanarak, bütün Asya’yı kendisine bağlamayaçalışmışsa bunun sebebi Asya üzerinde hakim olabilmek için cihan tarihininakışı arasında kendisine manevi bir hak çıkarmak istemesidir. Türk İstiklalmücadelesi ile bu hakimiyet Ön Asya’da bozulmuştur; fakat bu, Avrupamilletlerinin artık kendi tarih telakkilerine bağlı kalmaktan vazgeçeceklerimanasını ifade etmezdi. Atatürk Avrupanınki ile tezat halinde olan ve fakathakikate tetabuk eden Türk tarih tezini ileri sürmek için Avrupa ilminin riyazibir katiyeti haiz olan metodlarından istifade etmiştir.Muvaffakiyetlerinin yüksek ve parlak derecesinde bile yanılmayarakmücadelesinin ilk ve tek hedefini unutmaması ve İstiklal mücadelesine millihudutları aşan bir genişlik vermemesi yalnız bir basiret ve hesaplı hareket eserimidir? Kendi milletini kurtardıktan sonra cihan kamuoyu üzerinde yalnız,manevi bir tesir ve nüfus yaratmayı kafi görmesi, yüksek bir temyiz kudretinihaiz olan bu devlet adamının arzu ve ihtiyarı ile yaptığı bir harekettir. TürkiyeCumhuriyetinin milli hudutlarını muhafaza etmekten ve bu hudutlar dahilindekendi milli varlığını kuvvetlendirmek ve yükseltmekten başka politik bir emeliyoktur. Atatürk, tarihten hakiki dersler almış olan nadir büyüklerden biridir.


13Bütün gayret ve mücadelesi yalnız kendi milleti içindir. Fakat o, bir milletinancak milletler ailesinin yüksek fikri ve manevi birliği içinde ve gizli emellerbeslediğini inkara mecbur olmaksızın mevki alabilmesi ile yükselebileceğini debilir.Avrupa matbuatı, yıllarca Türkiye’ye türlü türlü şüpheli emeller isnat ettiler vedaima yalanları sabit oldu. Kemal Atatürk ve onun Ankara’daki arkadaşları,Avrupa’daki kombinezonları daima tebessümle karşılamaktadırlar. Bukombinezonlar ancak Avrupa’nın ördüğü ağlar içine bizzat kendisinindüşeceğini göstermektedir. Yeni Türkiye Atatürk’le yalnız islam telakki vegörüşlerini değil, aynı zamanda Avrupa’nın siyasi düşünme tarzını da aşmıştır.Türkiye bir dürüstlük, samimiyet ve realite politikası gütmekte ve bu sebeplereaksiyonlara ve muvaffakiyetsizliklere düşmemektedir. Türkiye Cumhuriyeti,cihanın gürültülü politika tezahürleri içinde sakin bir kutup ve sığınak olmuştur.Bu politikanın kendinden evvelkine benzer tarafı olmadığı gibi taklidi de yoktur;Atatürk, Türk milletine benliğini ve kudretinin hudutlarını tanıttı. Elde edilenşey büyük manevi bir zafer, <strong>Kemalizm</strong> fikrinin zaferidir ki, bundan Avrupa pekaz bahsetmektedir. Halbuki yeni harpler, istilalar olsaydı bundan cihanmatbuatında hararetle bahis mevzuu olurdu.Türkiye, Yunanlılardan tamirat bedeli istemekten vazgeçti. Aksi takdirde butamirat bedeli Yunanistan’ı iktisaden harap ederdi. Türkiye, evvelce Osmanlıİmparatorluğu aleyhinde ayaklanmış olan bütün Balkan milletlerini hakikikardeşlik ve dostluk bağları ile birleştirdi.Olgun başların güttükleri politikadır ki, Türkiye’nin Garpte ve Şarktakikomşuları ile münasebetlerini yeni bir esas üzerine kurmuştur. Amerika sefiriCharl H. Sherril 1932’de, yani Yunanlıların Anadolu’da mağlup edildiklerindenon sene sonra, Anadolu harp yerlerini ziyaret arzusunu gösterdiği zaman, KemalAtatürk ona, Türkiye’nin Yunanistan’la münasebetlerinin samimi bir dostlukkarakteri almış olduğundan sefirin bu ziyaretinin geçmiş zafer hatıralarınıuyandırmasını söyletmişti.Charl H. Sherril, Atatürk’ün dış politikası hakkında şunları yazmaktadır: “Garpdevlet adamları harbin daima Balkanlarda başladığını söylerler. VakıaTürkiye’nin birçok defalar Bulgaristan ve Yunanistan’la harbe girişmiş olduğudoğrudur. Ve Türkiye’nin tam istiklalini kazandığı son harp dahi Yunanistan'akarşı idi. Bu harp güç ve acı olmuştur. Buna seyirci kalan dünya bu harbin uzunmüddet her iki millet üzerinde acı hisler ve izler bırakacağını zannediyordu.Fakat Atatürk başka bir fikirde idi: “harbin sebeplerini bertaraf ediniz. Harbinyaraları kapanacaktır!” Ve Atatürk bunda haklı idi. Türkiye’nin garpteki ikikomşusu ile, Bulgaristan ve Yunanistanla, münasebetleri hiçbir vakitbugünkünden iyi olmamıştır.


14Irak’ın şarkında iki devlet vardır ki, garbin zan ve tahmin ettiğinden fazlamodernleşmiştir: İran ve Afganistan. Bunların orta elçi değil, büyük elçibulundurdukları tek hükümet merkezi Ankara’dır.…. Kemal Atatürk Alman karargahı umumisine yaptığı ziyarettenberimemleketten dışarıya ayağını basmamıştır. Fakat garptan ve şarktan krallar onunziyaretine gelmişlerdir: Irak Kralı faysal, İran Şehinşahı, İngiliz Kralı SekizinciEdvard.İyi niyet politikası, dünyada büyük bir akis husule getirdi ve 936’da Türkiye’ninBüyük Britanya’ya yaklaşması, İran, Afganistan ve Irak’la iki taraflı bir çokmuahedelerden sonra 937 Temmuzunda Sadabad paktının imzalanmasınıneticelendirdi. Ön Asya’da Türkiye ile İran, Afganistan ve Irak arasında Rızaşahın Tarhan civarında Sadabadtaki yazlık köşkünde imzalanan bu büyükyardım, saldırmazlık ve müşavere paktının akdi, Türk diplomasisinin mütemadigayretleriyle bu dört memleket arasındaki bütün küçük anlaşmazlıkların ortadankaldırılması sayesinde olmuştur. Sadabad paktı, olgun başların güttüğüpolitikanın eseridir. Atatürk’ün teşebbüsü olmasaydı bu pakt hiçbir vakit vücutbulamazdı. Ve bu Sadabad paktı yeni tarihin milletleri birbirleriyleboğuşturmaya değil, bilakis aralarında dostluk ve sulh tesisine yarayacak olanmahdut eserlerinden biri olacaktır. Türkiye bugün Asya kapılarında Avrupamedeniyetini müdafaa etmektedir. Fakat aynı zamanda Türkiye Asya’yı daAvrupa’nın bütün emperyalist ihtiraslarına karşı korumaktadır. Böylece Sadabadpaktı Ön Asya’nın tam bir politik kurtuluşunu gösteriyor. Birleştirmek vebağlamakla ifade olunan ve Atatürk’ün politikasının ruh ve ilhamını teşkil edeneski Türk ananesi bu pakt ile yeni bir zaferini kutlamaktadır. Bu pakt bazı büyükdevletlere bütün gizli planlarını siyasi bürolardan arşivlere yollanmayı tavsiyeetmektedir. Şark, tarihin Kemal Atatürk tarafından yazılmış olan yeni birsayfasını açmıştır.Avrupa tarih kitapları vakti ile (barbar) Türklerin Altay dağlarının yüksekovalarından şarkta, garba nasıl akın ederek milletleri ve kültürleri tahripeylediklerini hikaye eder. İncilde ve Ortaçağ literatüründe Türkler, (Gog veMagog) diye fevkalade ve korkunç hayaletler olarak tasvir edilmiştir. Onlaruyuşturucu medeniyetin buzları içinde bir ateştiler. Ve Türk korkusu hala bugünbile dünyanın yarısının uzuvlarında yaşamaktadır. İmdi, modern ilim, milattanevvel tarihin binlerce yıllık perdesini açarak batöış milletlerin kaybolmuşizlerini keşfetmektedir. Bu arada birdenbire Türk ırkını da tarihin aydınlıklarıiçinde görüyoruz ve onun Şark ile Garp arasında nasıl bir köprü kurmuş ve nasıldevletler ve kültürler yaratmış olduğunu anlıyoruz.


15Avrupa’nın birçok alimleri bunu reddediyorlar. Fakat Atatürk’ün hayatı ve Türkmilletinin tekrar uyanış ve kalkınış, Türk milletinin ruhunun ilk evini henüzyirminci asırda kurmuş olmadığı kanaatini gösteriyor.Kemal Atatürk ile yüzlerce asrın derinliğinden kahraman bir ruh aydınlığayükseliyor ve bu ruh, dünyanın, esarete düşmüş kısımlarındaki milletlerehürriyet ve kurtuluş yolunu gösteriyor. Onun hüviyeti, Nil sahillerinden eski Çindenizlerine kadar uzanan bir efsane olmuştur. Bununla beraber o gene kendimilletinin ortasındadır. Olgun ve kemale ermiş zekası ile, münevver ve ebedigençliğin yorulmak bilmez kudret ve ciyadetine mazhar olan o, kendi milleti vebeşeriyet alemi için beslediği muhabbetle bir dahinin neler yarattığına daircihana fevkalade heyecanlı bir sahne seyrettirmektedir.*


165. Yeni Ankara Atatürk’ün yurdu.“The Times” gazetesi Londra’dan naklen 10 Mart <strong>1938</strong> tarihli “Ulus”Ankara’dan:İkinci Beş Yıllık Plan’ın tatbikatı için Türk bankerlerinden bir heyet,İngiltere’ye bir ziyaret yapmış bulunmaktadır. Bu vesile ile Taymis gazetesi,1923 senesinden beri Türkiye’de yapılmış olan demiryolu ve endüstriinkişaflarını gözden geçirmek fırsatını elde etmiştir.Aşağıdaki yazı, yeni Türkiye’yi son zamanlarda ziyaret etmiş bir muharrirtarafından yazılmıştır:Ankara’dan görünen bir şeyin, Türk tarihiyle alakası vardır. Fakat yeni şehirmodern Türkiye’yi inşa etmekte olan Mustafa Kemal Atatürk’ün adına bağlıdır.Mustafa Kemal, son zaferini kazandığı zaman “Gazi” ünvanını almış; on üç senesonra bütün Türkleri birer soyadı almaya davet ettiği vakit ise “Atatürk” adınıtakmıştır. Bu isim, Atatürk’ün Türk milletine karşı olan bağlılığın derecesinitasvir eder.Atatürk’ün kuvvetli bir Türk Cumhuriyeti kurmak yolunda attığı adımlarınradikal ve en cüretlisi hükümet merkezini İstanbul’dan kaldırıp Ankara’da birbaşşehir yaratması abidesine “Türk, öğün, çalış, güvem” şeklinde ifade edilenkendi kuvvetli sözlerini kazandıran bir kimse için bu kuruculuk vazifesimümkün görülür. Fakat Atatürk’ün Ankara’da karşılaştığı bir vazife, herhaldebaşlangıçta herhangi bir insanın cesaretini kıracak kadar geniş ve şümullü idi.Başşehrin değiştirilmesinde siyasi ve hissi amilleri bir tarafa bırakacak olursakişin pratik tarafı kalır. Ankara’da, 1918 senesinde çıplak bir dağın sarpyamaçlarına konmuş büyücek bir köy halinde idi. Bu köyün çevresinde hiç birnebat hayat eseri göstermediği için, aşağı yukarı, bir çölü andıran ve malaryayaan bataklıklarla çevrilmişti. Hiç su yoktu ve hiç şüphesiz, deniz sathından3000 kadem yüksekliğinde bir yayla üzerinde bulunan modern Ankara için enönce düşünülecek mesele su idi.Pek iptidai hayat şartları içinde yaşayan 20 000 kişi, yeni Ankara nüfusununözünü teşkil etmiştir. Bugün 20 sene sonra, Ankara’nın nüfusu, aşağı yukarı135.000 kişiye çıkmıştır. 75 000 000 Fransız Frangına mal olan büyük bir baraj,şehre filitrelenmiş su getirmekte ve birçok kanallar vasıtası ile civardakitoprakları sulamaktadır. Kenarları ağaçlandırılmış, geniş asfalt bulvarlar,modern bir yol sistemine tamamiyle uygun olarak vücude getirilmiştir.


17Bankalar, apartmanlar, evler, hususi ikametgahlar, sinemalar, mağazalar yollarınkenarına dizilmiştir. İki tiyatrodan büyüğü 1000 seyirci alır.Herhangi bir başşehirde görülmesi lazım gelen bir belediye imar planı vücudagetirilmiş ve bunda devlet mahallesiyle elçilik binalarının yeri tayin edilmiştir.Bu suretle planlı şehir; Atatürk’ün kendi yarattığı esere bakan köşküne doğruuzanmıştır.Bütün bu planlı inşaat bir sihir vasıtası ile başarılmış gibidir. İstanbul’dan 350mil yolu katedip ovalar, üzerleri karla örtülü vadiler, kerpiçten yapılmış köyler,yoksul çiftlikler arasından geçtikten sonra Ankara’nın zarif istasyon binasınaayak basan ve onun kapısından da çıkınca şık Amerikan limusinlerine, yaniAnkara taksi otomobillerine, rastlayan yabancı bir yolcunun büyük bir tezadkarşısında kalmasına imkan yoktur. İstasyondan, Ankara’nın her tarafına olduğugibi elektrik lambaları ile gayet iyi aydınlanmış kısaca bir yoldan geçilince, eskisarp Ankara’nın eteğinde bulunan merkeze varılır Ankara esaslı modernservislerin hiç birinden mahrum değildir.Başlıca otellerde Avrupalıların dilinden anlarlar. Ve hiç olmazsa bir tanesihususi banyoları, Amerikan barı, içinde bir Viyana orkestrası çalan genişsalonları ile lüks bir oteldir. Kılı kırk yaran bir misafir bile burada her hangi birgüçlüğe uğramayacağından emin olabilir. Lokantalar iyidir. Bunlardan bir tanesien mükemmel yemekler ve müzik için o kadar insaflı bir para almaktadır ki,hükümetin bu sebeple kendisine yardım ettiği söylenmektedir. Son modalokantalar, geceleri, en son müşteri kalkıp gidinceye kadar açık kalır. Bundanbaşka eğlenmek isteyenler için gece kulüpleri de vardır.Her tarafta inşa faaliyeti göze çarpmaktadır. Yalnız kışın soğuk pek fazlabastırınca ekserisi beton olan bu binaların inşaatı duruyor. Bilhassa büyükbinalarda fazlaca lazım olan demirle çelik, dışarıdan ithal edildiği için pahalıyamal oluyorsa da ondan başka bütün malzemeyi Türkler, kendileriyapmaktadırlar. Ankara bir takım zengin taş ocaklarına maliktir. Herhalde Oğüstmabedinin büyük sütunlarını yapmak için lazım olan taşlar da mahalliocaklardan çıkarılmıştır. Mermer pek boldur. Marmarada bulunan bir ada, adeta,kesif bir mermer kitlesi halindedir. Cam, tuğla, kiremit hep Türkiye içinde, asrimetodlarla yapılmaktadır. İnşaatta kullanılan kerestenin çoğu yerlidir. Eski evlerkerpiçten, tahtadan, horasandan yapılmıştır. Yenileri ise kuvvetlendirilmişbetondan ve soluk renkli içleri raç dolu tuğlarla vücude getirilmiştir.Bina cephelerinde beyaz renkli mermerler fazlaca kullanılmaktadır. İnşası yenibiten Fransız sefarethanesinin cephesi tamaıyla kaplanmıştır.Bir mimar için yeni Ankara, ziyadesiyle enteresandır. Şehir, Berlinli ProfesörYansen tarafından hazırlanan bir plana göre yapılıyor. Mihveri, devlet


18mahallesiyle ve sefarethaneler önünden geçerek tepeye doğru giden şehrin planıçok güzel yapılmış olmakla beraber, tatbikatında bir takım kusurlar olmuştur.Mesela, evlerde ve apartmanlarda köşe çizgilerine fazla dikkat edilmemiştir.Bazı binalar yerinde değildir. Bundan dolayı ortaya çıkan müşkülat pek büyükbir maharet sarfıyla kısmen bertaraf edilebilir. Yalnız bir Ankara şehrinde planınbu şekilde noksan tatbiki, insana bunun ehemmiyetinin layıkıyla takdiredilmemiş olması hissini vermektedir.Yansen’in planında hava limanı, parklar, büyük bir stadyum, başlıca yollar vebulvarlar da vardır ki bunlardan stadyum tamamlanmıştır.Tatbikattaki bu kusurlar, plandaki anahtarların tamamıyla kavranmamış vebinalarındaki muhtelif irtifalarla bir şehrin dramatik bir tesir yapması imkanıbulunduğunun bilinmemiş olmasından ileri gelmiş olabilir. Atatürk’ün köşkü ileparlamento binasının planları Avusturyalı mimar Holzmayster tarafındanyapılmıştır. Fransa, şehirde Laprad tarafından yapılan sefaret binası ile temsiledilmektedir. İngiltere sefarethanesi ise yüksek bir mevkide, sade ve temiz birbinadır.ÇankayaAtatürk’ün Çankaya’daki ikametgahı, yüksek ve Ankara’yı tamamıyla gören biryerde cazip bir binadır. Bu ev, dışından pek mütevazi görünür. Çizgileri serttirve cephesi arasında garnitür olarak hafif gri taşlar kullanılmış soluk pemberenktedir.Fakat bu tevazu, zarif ve mütemayizdir. Genişlik ve açıklık bu binaya ayrı birhususiyet vermektedir. İçerisi, tamamıyla, Türk Cumhuriyeti Reisi’nin eviolmak vasıflarını gösterir; sadedir ve lüzumsuz süslerle süslenmemiş, böylecebir kral sarayına – esasen bu arzu edilmemiştir – benzetilmemiştir. Fakatburasını, herhangi zengin bir vatandaşın oturduğu evden ayıran, temyiz eden birhususiyet vardır. Buna, bir ikametgah, bir sefarethane ve bir idare merkezininmezcedilmiş şekli demek muvafık olur.Onların pencerelerinin önünde geniş bir terasa vardır ki buradan Ankara’nın hertarafı görünür. Ortada güzel, açık bir avlu ve içinde beyaz mermerden yapılmışsakin bir havuz vardır. Burada tasannudan, gösterişten kaçınılmış, fakat zerafetebüyük bir ehemmiyet verilmiştir. Evin içi, birkaç hediye müstesna, tamamıylamodern eşya ile döşenmiştir.İnsan, Anadolu tepelerinden birisinin üzerinde kurulmuş olan bu binayı, biryirminci asır şefine çok layık bir mesken buluyor. Burası, bugünkü meharet ve


19tekniğin temin edilebildiği bütün vasıtalarla çizilmiş, yapılmış ve teçhizedilmiştir.Buradan eski Ankara da, yeni Ankara da görünür. Bir tarafta dar, dolambaçlısokaklı, kubbeli camileri, mütevazi evleriyle eski Ankara, öte tarafta modernplana göre tanzim edilmiş yeni Ankara. Ve bu iki manzara arasında yapılacakbir mukayese yeni ile eski arasındaki farkı izaha kafi gelir.Haftada birkaç gün şehirde pazarlar kurulur. Burada görülecek manzaralarvardır. Ankara mağazaları, umumiyetle tek katlıdır. Bunlar, daha sonra, uzun veyüksek binalara yerlerini bırakmak üzere, muvakkaten kurulmuşlardır.Ankara’yı beş mil kadar çevreleyen bir saha içinde, gezinti yerleri, havuzlar,çiftlikler, gazinolar vardır. Isı derecesi 60 derece arasında değiştiği için sıcakhavalarda halk buralara gidip hava alır ve dinlenir.Bunlar arasında Orman çiftliği de vardır. Atatürk, burasını, böyle bir şeyin demümkün olduğunu göstermek için, vücude getirmiş ve millete armağan etmiştir.Türkiye’de kendi seçtiği mebuslar vasıtasıyla millet, hakimdir.Fakat bütün Türkiye’de ve Ankara’da, resmi her yerde asılı bulunan, milletingöz bebeği ve iftihar vesilesi Atatürk’ün sürükleyici ve yürüyücü kuvvetini,önderliğini his etmemek imkanı yoktur.*


20Ajans Ekonomik ve Finansiyer’e Açıklamalar: 11 Mart <strong>1938</strong>6. <strong>Kemalizm</strong>in ekonomik doktrini”İlk olarak, zihnimi en ziyade kurcalayan şu suali sordum:A - <strong>Kemalizm</strong>in ekonomik doktrinini bana anlatır mısınız?Türkiye’de vekarı ve soğukkanlılığı bir darbımesel teşkil eden ve ismimuvaffakiyetin bir müteradifi telakki olunan adam (Celal Bayar), sualimetereddütsüz cevap verdi:<strong>Kemalizm</strong>in ekonomik doktrinini, Cumhuriyet Halk Partisinin programında tarifedilmiş olarak bulacaksınız.Kemalist rejim, şahsi mülkiyet ve şahsi çalışma prensiplerine hürmet esasınadayanmakla beraber, şahsi menfaatin milli menfaate takaddüm etmesinemüsamaha etmez. “Ferd ben” ile “sosyal ben”in karşılaştığı her ihtilafta,Türkiye’de, her zaman, “sosyal ben” galip gelir. Biz, her şeyden evvel realistiz:Bizi, nazariyelerden ve akidelerden ziyade realiteler ve başarılar alakadar eder.Liderimiz, Reiscumhur Atatürk, bu prensibi parlamentonun açılış celsesindesöylediği son nutkunda bir kere daha sağlamlamıştır. Liderin bu sözlerini, size,harfi harfine tekrar etmekten daha iyi bir cevap veremem:“Biz ilhamlarımızı gökten ve galipten değil, doğrudan doğruya hayattan almışbulunuyoruz. Bizim yolumuzu çizen, içinde yaşadığımız yurt, bağrındançıktığımız Türk milleti ve bir de milletler tarihinin bin bir facia ve ıstırapkaydeden yapraklarından çıkardığımız neticelerdir.”Celal Bayar sözlerine şöyle devam etmiştir: Memleketin endüstrileşmesi işine degene bu pratik düşünceler sevkiyle başladık ve devam ediyoruz. Biz bumeselenin mevcudiyetimizde, istiklalimizle sıkı bir surette alakadar olduğufikrindeyiz. Ekonomik bakımdan kendi kendimize kiyafet edeceğimizi iddiaetmiyoruz. Kendi kendimizi boş lafla oyalamak emelinde değiliz: “otarşist”değiliz. Fakat, ekonomik bakımdan istihsal veya imali lazım her şeyi yapmağaazmetmiş bulunuyoruz; zira Türk müstahsil, kendi istihsalinin kıymetifazlalaşması sayesinde, memleketin dahili hayati ihtiyaçlarını karşılayabilecekkabiliyettedir.Başvekaleti resmen deruhte ettiğim zaman, parlamento huzurunda, realizeedeceğimiz ikinci beş senelik planın umumi hatlarını da çizdim.


22şirketlerdi ve imtiyaz müddetlerinin bitmesine çok zaman kalmamıştı.Bunlar, memleketin ekonomik kalkınması yolunda yapılan gayretleri takipedebilmeleri için kendi teşkilat ve servislerinin tensik ve ikmal etmek icapettiğini görüyorlardı. Halbuki, bu şirketlerden bazılarının tesisatı modernihtiyaçlara artık tekabül edemeyecek derecede eski idi. Bazen, tadilatın yenitesisattan daha pahalıya mal olduğunu bilirsiniz. Bu şartlar içinde mezkurşirketler bizzat kendi arzuları ile hükümet tarafından satın alınmayı terciheylemişlerdir.Arzu edilmez telakki ettiğimiz tek bir nevi sermaye vardır: Bunlar da serserisermayelerle münhasıran politika ve spekülasyon gayeleri güden sermayelerdir.Fakat ciddi sermayeler ve şahıslar, kanunlarımıza ve ekonomik siyasetimizeuymak şartı ile, Türkiye’de daima en derin anlayış zihniyetini ve en samimidostluğu taşıyan bir kabul bulacaktır.Artık ayrılmak zamanının geldiğini anladım. Bu mülakattan ve dünyanın buköşesinde topladığım diğer bütün intibalardan edindiğim kanaat şudur ki:Türkleri, bu derece modern olan bu eski milleti, her an daha ziyade hesabakatmak lazımdır ve lazım gelecektir. Onların dostluğu veya düşmanlığı, ihmaliihtiyatsızlık olabilecek bir unsurdur.(J. Hussar)*


237. TÜRKİYE’YE KREDİ20 Mayıs <strong>1938</strong> tarihli “Times” Londra’dan: İngiliz ihracat kredi garantidepartmanı ile Şubat’tan beri Londra’da bulunmakta olan Türk bankerler heyetiarasındaki müzakereler muvaffakiyetli bir neticeye varmıştır. Türkiye’ye16.000.000 İngiliz lirası miktarında bir kredi vermeyi temin eden bu anlaşma,önümüzdeki hafta başında imzalanacaktır. Türk başbakanının salı günüCumhuriyet Halk Partisi grubundaki beyanatına göre bu anlaşma, Türkiye’ninekonomik inkişaflarına İngiliz sermayesinin kredi tarikiyle iştirakini teminedecek ve Türkiye’nin İngiltere’den kredi ile askeri levazımızı alması için birkredi açacaktır. Türkiye’nin bilhassa kömür, krom ve bakır gibi ehemmiyetlimaden kaynakları vardır ve geçen İlkkanunda maden endüstrisinin inkişafı içinüç yıllık bir plan tatbikine başlanmıştır. İngiliz kredisi – Avrupa kıtasındakitatbikatına uygun olarak deniz, maden ve endüstri işlerinin idaresini bankacılıklamezceden – Türk bankalarını, lazımgelen makinaları satın alarak, icabedenimalathane ve fabrikaları açarak, memleketin muvasala yollarını ve limanlarınıinkişaf ettirerek bu ve başka milli servet kaynaklarını geliştirmeye kadirkılacaktır.Müzakereye girişenlerin önüne çıkan başlıca müşkülat, İngiltere’nin Almanyave Amerika’nın zıddına, Türk ürünlerinin tahdide tabi bir alıcısı olmasından ilerigeliyordu. Bu sebeple döviz meselesinin halli kolay olmamıştır.Mahalli masrafları karşılamak ve teçhizat satın almak için elde kafi miktardaTürk lirası mevcut olduğu halde Türk lirasının sterlinge çevrilmesi meselesi,almak ve vermek esası dahilinde, ancak uzun müzakerelerden sonrahalledilebilmiş ve bu hal sureti umumi anlaşmanın bir kısmını teşkil etmiştir.Bu müzakerelerin muvaffakiyetle neticelenmesi, Türkiye ile İngiltere arasındakiiyi münasebetleri kuvvetlendirecektir.Diğer bakımlardan anlaşma umumi memnuniyeti mucib olmuştur. Hiç şüphesiz,Türkler de öteki milletler gibi silahlanmaktadırlar. Fakat onlar,tamamıyla tedafüiolan bu hazırlıklarının Anadolu’daki yurtlarının imar ve inkişafı gayesindenkendilerini uzaklaştırmasına müsaade etmemektedirler.İngiliz hükümeti, Türkiye’nin 1922 senesinde yeniden doğuşundan beriBalkanlarda ve Yakın Şarkta sulhun ve istikrarın bir amili olmuş olan bu milleteyardım etmekle çok iyi bir harekette bulunmuştur.*


248. Türkiye Yalnız Bir Dost Değil, Ati İçin De Bir Müşteridir.“Evening Standard”dan naklen 26 Mayıs 938 tarihli “Anadolu”İzmir’den:“Evening Standard” gazetesinde “Elden kaçırılan bir mukavele”başlığı altında çıkan bir yazıda Türkiye hükümetinin dört milyon İngiliz liralıkdemiryolu malzemesi siparişini Krupp fabrikasına vermiş olduğu kaydedilerekbu münasebetle Kırım muharebesi zamanlarından başlamış olan İngiliz – Türkdostluğunun takviyesi lüzumu üzerinde duruluyor, bugün iki milletinmenfaatlerini birleştiren amiller tebarüz ettiriliyor ve şöyle deniyor:“Milletler arasında dostluk, ticaret vasıtasıyla perçinlenir. İngiltere’nin Türkiyeile ticaretini arttırması her bakımdan teşvike değer. Birçok senelerdenberiAlmanya Türkiye’nin en mühim ecnebi müşterisi olmuştur. Hitlerin iktidarmevkiine gelmesi üzerine Dr. Schacht tarafından tesis edilen mütekabil kliringanlaşmaları mucibince Almanya’nın Türkiye dış ticaretindeki hisseleri evvelceyüzde 37 iken 1936’da yüzde 49’a çıkmıştır. Nazi hükümeti, ticari bağlarınıkuvvetlendirmek sureti ile, Türkiye’de iktisadi nüfus sahasında arslan payınıtemin etmeyi ve endüstriyel faaliyeti tesis için de en büyük rolü oynamayı ümitetmiştir. Almanya, bu ümitlerinde kısmen hayal inkisarına uğramıştır. Türkiye,Almanya ile yapmış olduğu kliring anlaşmasının kendi zararına işlediğini vekendi ihracatına mukabil aşağı kalitede ve fahiş fiyatlarla Alman mallarını kabulıstırarında olduğunu anlamıştır. Türkiye bir sene kadar evvel Almanya ile ticaretanlaşmasını sona erdirmiştir. Bunun neticesi oarak 1937’de Almanya’nın Türkticaretindeki hissesi yüzde 38’e düşmüş ve buna mukabil İngiltere’nin Türkiyeile ticareti 2.444.000 İngiliz lirasından 3.180.000 İngiliz lirasına çıkmıştır.Beynelmilel ticaretin milli varlıklarla geçinme politikasının tesiri altında gündengüne daraldığına şahit olduğumuz bu devirlerde yukarıda gösterilen terakkirakamları çok büyük bir mana taşımaktadır. Türkiye ile İngiltere arasındakikliring anlaşması mucibince İngiliz ihracatının, bilhassa mensucat, çelik vemakina ihracatının genişlemesi, yapmakta olduğumuz Türk malı mübayaatınınarttırılmasına bağlıdır. Türkiye’den satın aldığımız mallar arasında başlıca yeriüzüm, fındık, tiftik ve halı işgal ediyor. Sigara kullanan İngilizlerin zevkindeharpten sonra hasıl olan bir değişiklik dolayısı ile İngiliz piyasalarında Türktütünü ehemmiyetsiz bir miktara düşmüştür. Türkiye’den daha fazlaalabileceğimiz mallar için de pek tabii olarak bir hudut vardır. Bu böyle olmaklaberaber Londra’da açılacak kredilerin İngiliz malları mübayaasında kullanılmasışartı ile Türkiye’ye sermaye yatırılması İngiliz mehafilinde kuvvetle terviçedilmektedir.Şurası kayda değer ki, yukarıda bahsettiğimiz demiryolu mukavelesinialabilmek için Krupp Türkiye’ye sekiz senelik kredi açmıştır.Türkiye, son zamanlarda İngiltere’den tayyare almıştır ve bundan sonra daalmak talebinde bulunacaktır. Bundan başka Türkiye Hükümeti, demir ve çelik


25fabrikası inşaatı gibi mühim bir işi İngiliz müessesesine havale etmiştir. Türkiyendüstriyel faaliyetine diğer İngiliz firmalarının iştirakını mümkün kılacakistikrazları memnuniyetle karşılayacaktır. Türkiye’nin tabii maden membalarıçok geniştir ve Türkiye hükümetinin bütçe vaziyeti ve kredisi muntazam birterakki göstermektedir.Türkiye İngiltere için sadece kıymetli bir dost değil, aynı zamanda ati için büyükbir müşteridir.”*9. Türk – İngiliz Kredi Anlaşması


2628 Mayıs <strong>1938</strong> tarihli “Times” Londra’dan:“Türkiye’nin İngiltere’ye vaki olacak 10 milyon sterling kıymetindeki siparişleribirçok maddelere şamil olacaktır.Açılan bu kredilerin belli başlı gayelerinden biri de, Türkiye’nin madenleriniişletmek ve bunlardan istifade etmek olduğuna göre siparişlerin kısmı azamınınmakine ve demiryolu malzemesi teşkil edeceği zannolunmaktadır.Sterling ve dövizinin mahdud bulunması ve binnetice fazla miktarda ihracatyapmaması dolayısıyla Türkiye’nin gayri müsaid olan iktisadi vaziyetinin de busuretle düzeleceği ümid olunmaktadır.Son seneler zarfında Türk idaresinde büyük ve mühim ıslahat yapılmıştır.Export Credits Guarantee Department ihracat kredilerini garanti idaresininhüsnü idaresi altında bu kredi işleri yalnız memleketimizin bazı endüstrilerinicanlandırmakla kalmayacak, Türkiye’nin iktisadi vaziyetini de hayli ıslahedecektir.İngiltere fabrikalarına yapılacak siparişlerin bedellerinin en kısa bir müddetzarfında ödenmesi de birkaç sene vadeli ve Export Credits GuaranteeDepartment tarafından tekeffül edilmiş Türk hazine tahvilatı il temin edilecektir.Bu tahvilatın satışından elde edilecek mebaliğ Osmanlı bankasından açılacakolan hususi bir hesaba yatırılacak ve yalnız Türkiye’ye ihracatta bulunan İngilizfabrikatörlerine tediyatta bulunmak için kullanılacaktır.Bu anlaşmalar yapılırken İngiliz endüstrisinin menfaati de göz önünde tutulmuş,Türkiye’ye gönderilecek malların İngiliz gemileri ile nakledilmesi ve bunlarınbu memlekette sigorta edilmeleri temin edilmiştir.Türkiye’ye 16 milyon sterling kredi açılmasına dair vasıl olunan anlaşma dünimza edilmiştir. Bu anlaşma ayrı ayrı üç mukavekenameye istinad etmektedir:Bunlardan birincisi Türkiye tarafından sipariş edilecek 10 milyon sterlingkıymetindeki makine, demiryolu malzemesi ve sair demirbaş eşya bedelimukabilinde ihraç edilecek hazine tahvilatının Export Credits GuaranteeDepartment tarafından tekeffül edilmesine, ikincisi kliring bakayasınınazaltılmasına ve bundan böyle de teraküm etmesinin önüne geçilmesine dairelyevm cari İngiliz – Türk kliring anlaşmasının tarzı tatbikine ve üçüncüsü deTürk hükümetinin İngiltere’den satın alacağı askeri teçhizat için 6 milyonsterlinglik bir kredi açılmasına ait bulunmaktadır.


27Beynelmilel ticaretin tekrar tahdid edileceği sezilen şu sıralarda, ihracatınartmasını temin edecek her fırsatı memnuniyetle karşılamak lazımdır. Bunacoğrafi ve iktisadi vaziyeti itibarıyla Türkiye gibi bir memleketle daha sıkımünasebetle bulunmanın kıymeti ve faydaları da ilave edilirse, bu anlaşmalarınehemmiyeti daha ziyade takdir edilebilir. Bu anlaşmalar, daha serbest şanjesaslarına rücu etmek ve zengin madenlerini işletmek imkanlarını bahşedecektir.Tediye TarzıExports Credits Guarantee Department ile akdettiği mukavele mucibince,Türkiye hükümeti, 10.000.000 sterlingin kısmı azamını 1940 senesi nihayetineve tamamını da 1941 senesi nihayetine kadar İngiltere’de sarfedecektir. Tediyehususunda tesbit edilen tarz 1936’da Sovyet Rusya’ya açılan kredinin tediyetarzına benzemektedir. Tediye vadeleri hulul ettikçe kredi idaresi, tediyeedilecek mikdara muadil kıymette Türk hazine tahvilatını garanti edecek veyüzde 5.5 faizli olan bu tahvilat borsada satılacaktır. Satış hasılatı OsmanlıBankasında açılacak hususi bir hesaba yatırılacak ve Türkiye’ye ihraç edilenmalların bedeli olarak İngiliz fabrikatörlerine tediye edilecektir. Devetteminatını haiz bulunmaları itibarıyla tahvilat bittabi yüzde 5.5 faizden daha dünbir faizle piyasaya çıkarılacak ve aradaki fark da kredi idaresinin göze aldığırizikonun primine ve kazancına karşılık teşkil edecektir. Nazariyatta ve iskontopiyasası bakımından, Türk hazine tahvilatı da, tıpkı Sovyet hazine tahvilatıesasına müstenid olmak üzere muhtelif tarihlerde itfa edilmek üzere ihraçolunacaklardır. Mamafih, Türkiye’nin kendisinin kıymeti itibarıyla, fiilen dahayüksek bir mevki işgal edeceklerdir. Ancak Sovyet tahvilatı 5 sene vadeliolduğu halde Türk hazine tahvilatı 10 sene vadeli olacaktır ki bu da bunları 2.5faizli bir devlet istikrazı tahvilatı mahiyetine koymaktadır.*


2810. Türk – İngiliz mali anlaşması28 Mayıs tarihli “Daily Herald” gazetesinden:Türkiye’ye 16 000 000 Sterling kredi açılması hususunda tanzim edilen be bütüntafsilatı bir hafta evvel gene bu sütunlarda neşredilen mukavelenin imzaedildiğinin resmen ilanı, İngiltere’nin, siyasi ve ekonomik ihtiyaçlarının tesirialtında planlı bir harici ticaret sistemi kurmak yolunda ne kadar ilerlemişolduğunu göstermektedir.City sermayedarlarının girşemedikleri, girişmeye cesaret edemedikleri muazzamişlere girişen Export Credits Guarantee Department gibi bir devlet müessesesimevcut olmasaydı, İngiltere ile Türkiye arasındaki ticaret münasebatı büsbütüninkıtaa uğrayacaktı. Çünkü Türkiye bize bizden ithal ettiği mal kıymetinde malihraç edememekte ve İngiliz tüccarlarına 1.500.000 sterling borçlu bulunmaktaidi.Ağır sanayi eşyası:Bu yeni anlaşma mucibince, Türkiye İngiltere’den ithal edeceği eşyayı,bedellerini tediyeye muktedir olacak bir miktara indirmeyi ve yukarıdazikredilen brocunu da 1945 senesi nihayetine kadar tamamıyla tasfiye etmeyiteahhüd etmektedir.Diğer taraftan Export Credits Guarantee Department de 1941 senesi nihayetinekadar sarfedilmek ve 10 sene zarfında ödenmek üzere Türkiye’ye 10.000.000liralık bir kredi açmaktadır. Bu para mukabilinde satın alınacak eşya İngilizgemileriyle nakledilecek ve İngiliz firmalarınca sigorta edilecektir.Türkiye hükümeti bu krediye mukabil 10 sene vadeli ve yüzde 5.5 faizli hazinetahvilatı ihraç edecek ve Export Credits Guarantee Deoartment’i de bunlarınbedellerinin tediyesini tekeffül edecektir. Bu suretle tahvilatı City de iskonto ilesatılabilecek ve İngiliz tüccarları sa sattıkları malların bedellerini derhalelebileceklerdir.Harp gemileri için 6.000.000 sterling:Türkiye’ye satılacak olan eşya başlıca maden makinaları, demiryolu malzemesive liman teçhizatından ibaret olacaktır. Bu sayede Türkiye, demir, kurşun,antimuvan ve altın madenlerini işletecek ve bunların bir kısmını borcunu tediyeetmek üzere ihraç edecektir. Bunların satışını temin etmek üzere İngiliz – TürkEmtiası Limited Şirketi isminde yeni bir şirket tesis olunacaktır.


29Kezalık, Türkiye hesabına İngiltere’de inşa edilecek hafif destroyer ve hafifkruvazörler için de 1952 tarihinde ödenecek 6.000.000 sterlinlik bir krediaçılacaktır. Export Credits Guarantee Department harp malzemesi bedellerinintediyesini garanti etmeye kanunen salahiyettar bulunmadığı için bu babdadevletin garantisini temin edecek bir kanun tanzim olunacaktır.*


3011. Türkiye’ye kredi28 Mayıs <strong>1938</strong> tarihli “The Financial Times” gazetesinden:Yakın Şarkla yapılan ticaretimizle alakadar olanlar İngiltere ile Türkiye arasındavarılan yeni kredi anlaşmasının ehemmiyetini takdir edeceklerdir. Bu anlaşmaİngilizlerin Türkiye’de iş yapmak şanslarını bir hamlede müsavi şartlaraindirmiş bulunmaktadır.Bu ise, Türkiye hükümetinin ecnebi sermayesi yardımıyla oldukça vasi mikyastayeni bir beş senelik iktisadi program tatbik etmek istediği bir sırada, bilhassamühim bir şeydir. Nakliye ve sigorta işleri de dahil olmak üzere İngilizlerin –alman rekabetine rağmen – bu plana oldukça büyük bir mikyasta iştirakedebilmelerini temin etmek az bir iş değildir. Bunu başarabilmek de ancakmemleketimizin malik bulunduğu kredi menabiinden şuurlu bir surette istifadeetmek suretiyle kabil olmuştur. Türkiye hükümetine 1940 senesi nihayetinekadar İngiliz fabrikalarından yapacağı mübayaata mukabil 10.000.000 sterlingkredi açılmıştır.Bu kredinin sağlam ticari prensiplere müstenid bulunduğu da memnuniyetlekaydedilecek bir cihettir. Türkiye ile olan ticari münasebetimizde oldukça parlakbir rol oynamış olan Export Credits Guarantee Department bu yeni anlaşmanıntam tatbiki hususunda icab eden tedbirleri almıştır. Bu hususta bazı müşkülatada tesadüf edilmiştir. Evvela Türkiye hükümetinin, borçlarını tediyeye kifayetedecek kadar sterlinge malik bulunmadığı nazarı itibare alınmış ve bunu teminetmek üzere de imparatorluk dahilinde ve yahud da ecnebi piyasalarında Türkihracat malları satmak için Anglo – Turkish Comptoir Ltd. (İngiliz – Türk EmtiaLimited Şirketi) isminde yeni bir şirket teşkil edilmiştir. Böyle bir anlaşmanıntamamı tamamına tatbiki temin edilmezse de, bu defa, hiç olmazsa, daha evvelcegene bu sütunlarda tenkid edilen Anglo – Turkish Comptoir teşkilindedüşünülen hatalardan içtinab edilmiştir. Anglo-Turkish Comptoir’in Karabükçelik fabrikalarının inşası dolayısı ile girişmiş olduğu teahhüdlerin yeni şirkettarafından devren deruhde edilmesi bu babtaki iddiamızı teyit edecekmahiyettedir.Bu yeni kredinin açılması, bittabi, 1.400.000 sterlinge baliğ olan ticari borçlarıntediyesi meslesinin de mevzuu bahsedilmesine bir vesile teşkil etmiş ve bununitfası için Türkiye’nin 1 Temmuz <strong>1938</strong> tarihinden itibaren İngiltere’den kliringsuretiyle bedellerini tediye edeceği ithalatı 500.000 sterlinge indirmesihususunda bir anlaşma daha yapılmıştır. Bu suretle bir taraftan İngilizfabrikatörlerine olan borcun teraküm etmesine mani olunmuş ve diğer taraftanda iki memleket arasındaki ticaret arttırılmış olacaktır. Türk hükümeti, bugünküborcunun kısmı azamını kısa bir müddet zarfında tediye etmeyi vadetmiştir. Şu


31halde iktisadi sahada Türkiye ile samimi bir teşriki mesaiye engel olan manialarortadan kalkmış demektir. 10.000.000 sterlinglik kredi, Türkiye’de yeni yenimaden kuyularının açılmasına, yeni demir yollarının inşasına ve Türkmahsulatının yeni bir teşkilatı vasıtasıyla satılarak Türk istihsal menabiinininkişafına yardım edecektir. Türkiye’nin deniz kuvvetlerini artırmak üzereİngiltere hükümetinin garantisi altında ayrıca 6.000.000 sterlinglik bir krediaçılması da ticari mahiyette olan ilk anlaşmayı siyasi bir şekilde takviyeetmektedir.*


32<strong>12</strong>. Kıymetli bir ticaret anlaşması28 Mayıs <strong>1938</strong> tarihli “Daily Telegraph” ve “Morning Post” gazetelerinden:Birkaç hafta devam eden müzakerelerden sonra İngiltere ile Türkiye arasında,her iki taraf için de mucibi istifade olabilecek bir anlaşma zeminibulunabilmiştir. Türkiye tarafından 1930’da ihdas olunan ve o zamandanberigayet sıkı bir surette takip edilen bir ithalat tahdidi politikası, İngiltere ile olanticaretini son derece azaltmıştı. Tediye muvazenesini düzeltmek içinhüsnüniyette ittihaz edilen, fakat yaşnız kontenjan değil, aynı zamanda pazarlıksistemine de istinad eden bu siyaset Türkiye ile harici ticaretimizi azaltmaklaneticelenmiştir. Her ne kadar İngiltere ile Türkiye arasındaki ticaret iki taraflıolmak üzere son iki sene zarfında yüzde 50 nisbetinde artmışsa da 1937senesinde gene 1.600.000 sterlinge, yani on sene evvelkinin yarısına baliğolmakta idi. Maamafih, yeni anlaşma mucibince Türkiye önümüzdeki iki buçuksene zarfında bu memlekete 10.000.000 sterling kıymetinde makina vedemiryolu malzemesi sipariş edecektir.Senelik miktarı 4.000.000 sterling olacağına nazaran, bunun son senelerenisbetle, harici ticaretimize temin edeceği istifadeyi tavzihe lüzum olmasagerektir.Bu siparişleri finanse edebilmek için Export Credits Guarantee Department’intavassutuna müracaat edilmiştir. Türkiye hükümeti siparişlerinin bedellerininakden değil fakat kredi idaresinin garantisini haiz bulunan ve binaenaleyhLondra piyasasında kolayca satılabilecek olan hazine tahvilatı ile tediyeedecektir. Bu tahvilatın satış hasılatı, anlaşmaya dercedilen hususi ahkam ilemenfaatlerinin korunması temin edilen İngiliz ihracat firmalarına olan borcuntediyesine tahsis edilecektir. Zengin madenlerini inkişaf ettirmek, demiryollarıve limanlar inşa etmek için pek lüzumlu olan krediyi temin etmek itibariyle buanlaşmanın Türkiye için de büyük bir kıymeti vardır. Türkiye şimdiye kadarkendisine lazım olan sermayeyi tedarik etmek için doğrudan doğruya piyasayamüracaat edegelmekte idi. Fakat umumi harpten sonra yeni istikraz akdetmektenziyade eskiden ihraç etmiş olduğu tahvilatı geri almak siyasetini takipetmektedir. İngiliz sermayesi temini hususunda Export Credits GuaranteeDepartment’in ittihaz ettiği yeni usulün tekniği hakikaten tetkike şayandır.Filhakika, İngiltere – yeni usullere müracaat etmek suretiyle – iktisaden gerikalmış memleketlerin inkişafında eski rolünü oynamağa başlamış olup, yatırdığısermayenin teminatı için yardım ettiği memleketin iktisadi kabiliyetinegüvenmektedir.Uzun zamandanberi için için çürümekte olan sultanlar Türkiyesi, KemalAtatürk’ün feyizli ve rehakar idaresi altında tanınmayacak derecede değişmiştir.


33Türkiye bugün şuurlu bir hükümet mekanizmasına ve herhangi haris büyümeemelleri değil fakat sosyal ve ekonomik vaziyetinin günden güne vemuntazaman ıslah ve inkişafını istihdaf eden milli bir ideale malik modern birdevlet halini almaktadır. Servet menbalarını işletmekle beraber müdafaavasıtalarını da tekemmül ettirmeye itina etmekte ve gene Export CreditsGuarantee Department vasıtasıyla bu memleketten 6.000.000 sterlingkıymetinde harb levazımı ve harb gemisi satın almak suretiyle bu vasıtalarıtakviye etmektedir. Bu anlaşmanın da, Türkiye ile İngiltere arasında mevcut veson seneler zarfında birçok vesilelerle tezahürüne şahit olduğumuz iyi siyasimünasebetleri bir kat daha takviye etmesi icap eder.*


3413. Yeniden doğmuş bir millet.9 Ağustos <strong>1938</strong> tarihli The Times 32 sayfalık bir Türkiye fevkalade sayısıçıkarmıştır. İnkılabımıza ait muhtelif resimlerle süslü olan bu ilavede; (Yenidendoğmuş bir millet; Yeni Türkiye; Halk Partisi; Halkevleri; Türkiye’de spor, yenihapishane sistemi; Geçmiş zamanın hazneleri; At yetiştirme; Sulh için çalışmave Fethi Okyar’ın mesajı; Türk kadını; Eski ve yeni Ankara; Türkiye’de ziraat;Endüstriyel teşebbüsler; Osmanlı İmparatorluğu; Resimler; Mektepler;Muhabere işleri; posta; İstanbul hatıralar şehri; Modern gazeteler; Dildeinkılap; Türk edebiyatının enstantenesi; Milli finans; Havacılıkta terakki veticaret filosu; Devlet maden endüstrisi, Türkiye’de bankacılık; Demir yolları)gibi mevzular üzerinde yazılar yazılmıştır. Bu yazılardan birincisini aşağıdaveriyoruz:“YENİDEN DOĞMUŞ BİR MİLLET”Büyük muharebeyi takibeden bir çok inkılaplar arasında hiç birisi, Taymisin bufevkalade nüshasının sayfalarını tarif ve tasvirine tahsis ettiği hareketlerden dahaaz beklenmiş ve daha çok göze çarpmış değildir. Türk nasyonalist ihtilali, yeniadamları iktidar mevkiine getirmekten çok daha ileri işler görmüş, Türkiye’ninekonomik, sosyal ve politik çehresini ve Türk milletinin arzettiği manzarayıtamamiyle değiştirmiştir. Türkler, asırlarca Avrupa’da bulunmuşlar, fakat birAvrupalı olamamışlardı. Onlar, geniş fetihlerine, geniş ölçüde birçok milletlerletemaslarına rağmen, fikirlerini, camit bir hale getirmiş dememek için bu tabirikullanıyoruz, Şark kalıbına sımsıkı bağlanmış bulunuyorlardı. Türkler, Avrupamilletlerinin nazarında müstevli, yabancı bir ırkı, meraksız, Avrupa fikirlerinekarşı filen düşmanlık etmemekle beraber, orta çağ teokrasisine bağlı, ondankudret alan bir milleti temsil etmekteydiler.Avrupa hükümetlerine göre kendi zafını bilen, bununla beraber, bütünreformlardan geri duran Türkiye, ancak Avrupalıların rekabeti sayesinde veonların vikayesi altında mevcudiyetini temin ve idame edebilirdi. Bu sebepledirki büyük harpte Türk İmparatorluğunun izmihlalinden sonra artık Türkmilletinin de hayatını idame edemeyeceğine inanan Avrupalıların Türkiye’demilli bir hareket baş gösterdiğini gördükleri zaman bunu itimatsızlık ve hattaistihfaf ile karşılamaları, bu hareketin zafer kazanması üzerine telaş ve hayretgöstermeleri taaccüp edilecek bir şey değildi. Bununla beraber hadiseler, onlarıntelaş ve korkularını bertaraf etmiştir. Türk inkılabı, Avrupalı ile Türk arasındakiaçıklığı genişletmek şöyle dursun, bilakis, bu ikisini birbirine yaklaştırmıştır. Bukısaca, herkesi hayrete düşüren sehhar, bir asker olarak büyük, bir devlet adamıolarak daha büyük olan ve bugün Türkiye Cumhuriyetinin başında bulunanşahsiyetin bir başarısıdır.


35Reisicumhur Atatürk’ün muktedir yardımcıları ve gönülden bağlı taraftarlarıbulundu; fakat cumhuriyetin kuruluşundanberi Türkiye’nin iç ve dışpolitikasında göze çarpan realizm onun orjinal dehasının semereleri olmuştur.Türk diplomasisinin yeni rejim altında elde ettiği başarılar, bu fevkaladenüshanın öteki sayfalarında izah olunmuştur. Bunların arasında Yunanistan’layapılan yakın anlaşma, Irak’la yapılan itilaf, Balkan Antantı, Asya parkı,Türkiye’nin harpte Boğazlarda kaybettiği hakimiyeti müzakere yolu ile tekrarelde etmesine imkan veren Montrö Konferansı, on iki yıllık bir müddet içindegöze çarpacak bir rekor teşkil etmiştir. Bugün Türk dış siyasetinin başlıca hedefiŞarkta, Balkan yarım adasında ve garbi Asya’da sulh ve istikrarın idamesi, bubölgede bulunan milletlerle hepsini Avrupa’yı ikiye bölmek tehdidini gösterenideoloji cephelerine ayrılmaları hususunda anlaşmanın tevsiidir. Bu siyasette,İngilizlerin sempatisi temin olunmuştur ve Türkiye ile son zamanlarda yapılanİngiliz mali anlaşması, Türk devlet adamlarına siyasi istikbalin şartlarındanbirisi olan ekonomik hürriyeti sağlamak hususunda yardım edecektir.Bununla beraber, tam ve yerinde bir tabir ile “Yeni Türkler” diyebileceğimiz bumilletin faaliyetleri, dış münasebetleri ve finans meselelerinden çok daha genişbir sahayı kaplamaktadır. Hususi sermayenin mefkudiyeti ve 1914’den önceTürkiye’yi bir müşteri devlet münzelesine düşüren ecnebi parasına karşı duyulantabi korku, Cumhuriyet Hükümetini planlı bir ekonomi ve etatizm denilen usulütakip ve tatbik etmeye sevketmiştir. Bu siyasetin teşkilat ve tatbikatı,mütehassıslar tarafından bu nüshanın diğer sayfalarında bankacılık,endüstrileşmek, madencilik ve ziraat sahasındaki inkişaflar hakkında yazılmışolan müzakerelerde izah olunmuştur.Türk devleti ekonomik hürriyetini elde edebilmek için büyük fedakarlıklaryapmıştır; fakat devletin kendi varidatı ile demiryolları yapmak siyasetinin – birmisal olarak alalım – bu siyaseti takiben tezahür eden askeri ve ekonomikmenfaatlerle gayet yerinde ve doğru olduğu görülmüştür.Türkiye’de bir tek siyasi fırkayı temsil eden bir hükümet bulunduğunu, ekonomisahasında geniş bir devlet kontrolü mevcut olduğunu, gören okuyucularımız,Türkiye Cumhuriyetinin İtalya, Almanya ve Sovyet Rusya gibi totaliter birdevlet olduğu zehabına düşmesinler. Kültür, maarif ve sosyal çalışmalarda genişölçüde inisiyativlere meydan veren bu sisteme otoriter bir rejim tabirinikullanmak daha muvafık düşer.Bu yolda, Halk Partisi’nin ileri gelen azalarından birisi tarafından tasvir edilenhalkevleri devlet maarifçiliğini tamamlamak, halk arasında sanat zevkini teşçietmek, köylüler arasında pek az bilinen eski masalları, türküleri ve folkoru


36toplamak hususunda hayrete şayan faaliyetler göstermiş ve göstermektebulunmuştur:Reis tarafından tatbik edilen reformlardan hiç birisi, Latin harflerinin kabulukadar fazla semere vermemeiştir. Türk dilinin bünyesine eski Arap harflerindençok daha fazla uygun bu alfabe, Türk ilk mekteplerinde normal bir çocuğunharfleri okuyup yazmasını öğrenme müddetini on sekiz aydan, altı aya indirmiş,gerek talebeye, gerekse öğretmene büyük faydalar sağlamıştır. Bir yabancı dilöğrenmek isteyen Türk çocukları, yeniden değişik bir harf bellemek zorundakalmayacakları için bu yeni alfabeden faydalandıkları gibi, ahenkli Türk dilinive entresan Türk edebiyatını öğrenmek isteyen Avrupalılara da bir kolaylıkçıkmıştır.Türkler ilmin, bütün şubelerinde daha fazla arkeolojide terakki göstermişlerdir.Onların memleketleri, Türk tarihçilerinin kendileriyle aynı soy ve kandangeldiğini ve ırklarının Anadolu’dan kaybolmadığını söyledikleri EtilerdenRomalılara, Romalılardan Selçuklara ve Osmanlılara kadar sıra ile gelip geçmişbir çok medeniyetlerin eski eserleriyle doludur. Türk hükümetinin yalnızİstanbul’daki eski ve orta çağ eserlerini değil, memleketin en hücra kasaba veköylerinde bulunan bütün bu kabil eserleri muhafazaya itina gösterişini takdirleyadeden Dr. Stanley Kasson’un yazdığı makalenin mevzuu budur.Yeni Türkler, diğer sahalarda da büyük adımlar atmışlardır. İsviçre kanunlarınınesasları dahilinde vücude getirilen yeni Türk kanunları çok mantıki ve insaniesaslar ihtiva ettiği gibi, hastalık ve ihmal ile dolu eski zindanları hatırlayanlarınCumhuriyet idaresinin mahpusları yetiştirmek ve islah etmek yolunda gösterdiğiinkişafları öğrenince hayretten kendilerini alamazlar.Bu sayfalarda bahse mevzuu olan son inkılap da erkek vatandaşlarıyla hersahada politik ve sosyal müsavet elde etmiş Türk kadınlarının hürriyetekavuşmalarıdır. Bayan Ferit Tek’in Türk kadını tarafından milli ihtilalgünlerinde yapılan işlerle harp öncesi Türk kadını ile bugün onun nail olduğuserbesti hakkında yazmış olduğu bir makale bu durumu izah etmektedir.Bunda da Türk mukadderatını elinde tutan asker – devlet adamı, terakki uğrundakendi şahsi prestijini ortaya atmıştır.Zamanımızda hiç bir lider, bundan daha büyük müşkilat karşısında bu adamkadar başarılar yaratmış değildir.Kaynak: Ayın Tarihi Sayı 57 Sayfa 3<strong>12</strong>-314*


3714. ATATÜRK SÖNMÜŞ BİR İMPARATORLUĞUN KÜLLERİNDENMODERN BİR TÜRKİYE YARATTI1 Eylül <strong>1938</strong> tarihli “Belfat Telegraph” İrlanda’dan:İngilizler diğer memleketleri eksantrik hususiyetleriyle tanırlar. MeselaFransızları “kurbağacı” olarak tanırız, çünkü her nedense hayalimizdeFransızların kurbağaya düşkün oldukları yer etmiştir. Aynı şekilde Türk’ühatırladığımız zaman hayalimizde onu fessiz yaşatmak mümkün olamamıştır.Nedense o kırmızı ve püsküllü serpuş daima Türk ile beraber yürümüştür.Halbuki hayalimizdeki bu tasviri değiştirmemiz icap ediyor. Çünkü fes artıkTürkiye’den çıkmış ve maziye ait her eşya gibi müzelerde yeni mevkiini almışbulunuyor.Modern Türkiye’nin tarihi doğrudan doğruya bir adamın hayatının hikayesidir.Bu hikaye, memleketini garp usuliyle idare etmek hayalini besleyen ve bir avuçseçme arkadaşıyla bu hayalinin hakikat olduğunu görmek bahtiyarlığına eren birTürk zabitinin hikayesidir.Sönmüş bir imparatorluğun küllerinden modern bir millet yaratan büyük askerve devlet adamı, bu devrin Bismark’ı ve Talleyrand’ı olan bu adam, KemalAtatürk’tür.Umumi harbi müteakip Osmanlı İmparatorluğu, müttefikleri olan Almanya veAvusturya ile beraber, çöktü. Osmanlı İmparatorluğu yegane esası islam diniolan bir imparatorluktu. Bu din dolayısıyla Türk emperyalizmi sadece Osmanlıİmparatorluğu hudutları içinde değil, halifeye maden bağlı bulunan yüzbinlercemüslümanın kalplerinde yer almış bulunuyordu.Osmanlılar Abdulhamide padişah olmaktan ziyade halife olması dolayısıylabağlılık gösteriyorlardı. Bütün memleket, asırların birbirine devrettiği eskiadetlerden ayrılmıyor. İslamiyet hükümdarları ise bu adetlerin muhafazasına sıkıbir itina gösteriyorlardı.Kemal Atatürk, diğer memleketler maziye bağlılıktan kurtularak dev adımlarlailerlerken ve hayat tarzlarında birçok inkılaplar yaratırken kendi memleketininsırf bu eski adetlere bağlılık yüzünden terakkiye ulaşamadığını görmüştü. Garplıgörünüşünü taşıyan ve garp fikirlerini memleketine aşılamaya kalkışan ilk TürkMustafa Kemal’dir. Kemal Atatürk umumi harpten sonra bu düşüncelerini tatbikfırsatına kavuştu.


38O sıralarda iktidar mevkiini ele geçirmek için çarpışan iki parti vardı. Bunlardanbiri, zihniyeti ananeperest ve politikası emperyalist olan Jön – Türk partisi idi.Bu parti, programının esası olarak bütün şarkta müslüman dinine mensupkütleleri birleştirmek ve Türkiye’den Hindistan’a kadar uzanan bir islamiyetimparatorluğu kurmayı gaye ittihaz etmişti.Mustafa Kemal’in idaresindeki nasyonalist parti ise daha küçük ve daha toplu vemodern bir memleket kurmak ve sadece Türkün malı olan bir Türkiye yaratmakistiyordu. Mustafa Kemal bir avuç kuvvetiyle muazzam kuvvetlere karşıkoyarak giriştiği mücadeleyi kazandı. Bu mücadelede yalnız bütün dünya değil,binlerce vatandaşı da kendi aleyhinde idi.Umumi harpten sonra Sultan, tehlikli bir şahıstan kurtulmak kararıyla, MustafaKemal’i Anadoludaki askeri silahtan tecride memur etti. Fakat bu zelilanehareket karşısında isyan eden Kemal askerin elinden silahı alacağı yerdeAnadoludaki kuvvetleri daha müessir bir şekilde teşkilatlandırdı.Daha sonra bu kuvvete istinat ederek İstanbul’daki resmi hükümete muhalif birmillet meclisi kurdu. Bu hareket 1919’da vukubulmuştu. 1920’de Kemal’innüfusu millet meclisine hakiki Türkiye hükümeti olarak tanıtacak kuvvetibulmuştu.O aralık Kemal’in esaslarını kurduğu bünye ani bir sarsıntıya uğradı. İtilafdevletleri mültecilere karşı kuvvetli bir cephe olarak milli kuvvetlerinerkanından birçoklarını memleket haricine gönderdiler. Maafih Mustafa Kemalhenüz mağlup edilememişti. Madem ki o henüz düşmanlarının eline geçmemişti,o halde serbest bulundukça yeni Türkiye'’in hiçbirşeyden korkusu olamazdı.Türkiye’yi Avrupa kıtasından silip çıkaran sulh muahedesi aleyhinde bütünmemleketi bir sene içinde harekete geçirdi. Yunan istilası başlayınca bütünmemlekete yeni bir vatanperverlik hissinin ilk tohumlarını o attı. Yunanlılarpüskürtüldükten ve İngiliz istilası tehlikesi bertaraf edildikten sonra MustafaKemal ancak nefes almak ve memleketini yeniden kurmak imkanını buldu.Evvela hilafeti kaldırmak suretiyle islamiyet hiyerarşisine müthiş bir darbevurdu. Türkiye’ye garp adetlerini soktu, fesi ortadan kaldırdı, kadınlarıtesettürden kurtardı, hükümet merkezinin İstanbul’dan Ankara’ya nakletti,köylüye toprak ve ziraat aletleri verdi, şehirlerin ihtiyaçlarını temin etti,memleketi demir yollarıyla ördü ve memleketi sanayileştirmek üzere fabrikalarkurdu ve makineler getirtti.Bugün Kemal Atatürk yaratmış olduğu eserlere bakarak pek haklı olarakkendisine muvaffak olmuş bir adam nazarıyla bakabilir, çünkü Atatürk,


39herşeyden üstün olarak, Türk milletine şimdiye kadar mazhar olamadığı birsaadet getirmiştir.Bugün Türkiye çok kuvvetli bir mevkie maliktir, çünkü askeri bakımdanAvrupa’nın büyük devletleri için çok ehemmiyetli bir yer tutuyor. Türkiye’nindostluğunu kazanacak her büyük devlet bir harp takdirinde büyük bir avantajtemin etmiş olacaktır. Biz bu dersi 1916’da çok acı tecrübelerle öğrendik. Eğerİngiltere Türk dostluğunu henüz tamamıyla kazanmamış bulunuyorsa dahi, bunupekleştirmek imkanından mahrum değildir.*


40The Times 9 Ağustos <strong>1938</strong> - BAŞYAZI15. “YENİ TÜRKİYE”Avrupa’nın Hasta Adamı’nı birkaç yılda ilerici modern bir ülkeye ve BalkanYarımadası’nda, Doğu Akdeniz’de ve Batı Asya’da bir barış ve istikrarabidesine dönüştüren ihtilal (Anadolu İhtilali) gibi sürpriz değişimlere tarihteçok az rastlanmıştır. Savaş (1. Dünya Savaşı) öncesi Türkiye’nin zayıflığı,uluslararası politikada duyulan rahatsızlıkların verimli bir kaynağını teşkilediyordu. Ülkenin içindeki ayaklanmalar ve baskı olayları, her zaman iştihahıkabarık olan dış güçlere müdahale fırsatı vermiş oluyordu. Komşuları,Türkiye’nin sonunu beklerken, çöküntüden pay kapmayı ve zengin mirasınıpaylaşmayı umuyorlardı.Finansal rakipler arasında şiddetli siyasi kıskançlıklar vardı. Constantinople,ülkenin doğal kaynaklarını istismar etmek için rüşvet ve siyasi baskılar kullananve Türkiye’nin çıkarlarını hiçe sayan yabancı imtiyaz arayıcıları arasında adetabir savaş arenasına dönüşmüştü.Bugün Türkiye herkesin saygısını kazanmıştır. Artık hiç bir yabancıTürkiye’nin içişlerine karışmayı aklının ucuna bile getirmiyor. Komşular,bırakın Türkiye’ye kötülük yapmayı, onunla iyi geçinmek ve ortak çıkarlardoğrultusunda Türkiye ile işbirliği yapabilmek istiyorlar.Yabancı finans çevreleri; yeni Türkiye’nin, herhangi bir projeyi, ancak ülkeninçıkarları ve iktisadi bağımsızlığı doğrultusunda olduğu takdirde,görüşebileceğini artık öğrenmiş bulunuyorlar.Kemal Atatürk’ün zaferleri, Lozan Anlaşması ile 1923’de tescil edilmiş vetanınmış oldu. O tarihten beri onun kurduğu Cumhuriyet, bir diplomatikbaşarıdan bir yenisine uzandı: Balkan Paktı’nın oluşumu, Asya Paktı (SadabadPaktı), Montreux Konferansı, İngiltere ile finansal anlaşma ve Fransa ileİskenderun Sancağı ile ilgili barışçı anlaşma. Asya Paktı, Türkiye’yi Irak, İranve Afganistan ile ortak çıkarlarının savunması konusunda birleştirmiştir.Bu değişimi herkes bilmektedir. Ancak dünya kamuoyu, Kemal Atatürk vearkadaşlarının ihtilalci reformları nasıl gerçekleştirdikleri ve bu reformlarınülkenin ulusal yaşam tarzını her alanda nasıl etkilediği konusunda çok eksikbilgi sahibidir.Türkiye’nin sadece uluslararası konumu değişmemiştir. Ülke içinde de aynıölçüde radikal değişiklikler olmuştur.


41Akılcı, muhafazakar görünümlü olmakla birlikte ileri görüşlü ve enerjik Türkdiplomasisi, son on beş yılda gerçekleştirdiği başarıları eski ayakbağlarınıortadan kaldıran dramatik reformlara borçludur. Bu sayede ulusal enerjimuazzam ölçüde yenilenmiş ve ulusal kaynakların (ekonomik ve kültürel)muazzam ölçüde geliştirilebilmesi mümkün olmuştur.Gazetenin bu Türkiye Özel ekinde bu değişimin tüm unsurları en yetkililertarafından anlatılmaktadır. Falih Rıfkı Atay eski Türkiye’nin yeni Türkiye’yedönüşümünü yazmıştır. Diğer yazarlar, eğitim, tarım, sanayi, finans vekadınların konumunda gerçekleştirilen devrimleri tanımlamışlardır.Siyaset bilimciler Halk Partisi ve Halkevleri konusundaki makaleleri ilginçbulacaklardır.Kemal Atatürk’ün ülkenin başkentini Constantinople’dan Angora’ya taşımasıdahiyane bir fikir idi. Yabancı saldırılarına açık eski başkent yerineAnadolu’nun yüksek yaylasındaki Angora’ya. Yüksek yaylanın, insanıcanlandıran atmosferinde feasible (yapılabilir) olan devrimci gelişmelere, eskibaşkentin çağdaşı gelenek ve yolsuzluklar ile yüklü cesaret kırıcı atmosferindebaşlanamazdı bile.Mr. Howard Robertson modern Angora’nın planlanması ve ortaya çıkarılmasıkonusunu işlemektedir.Sir George Clerk, eski büyükelçi, eski İstanbul’u değiştiren melankolikgelişmelere değinmektedir.Sir Denison Ross Türk dilindeki yenilikleri anlatmaktadır.Sir Percy Loraine ise Türkiye’deki at yetiştiriciliğini yazmıştır.Bu kadar mükemmel makaleler arasında ayırım yapmak haksızlık olur. Tümmakaleler ortaya koymaktadır ki, Türkiye gerek kendisi gerekse komşuları içintamamen yenilenmiştir. Bunu Cumhurbaşkanı ve ona sadık yardımcılarınınberrak vizyonu ve yorulmak bilmeyen enerjileri sayesinde başarmıştır.*

Hooray! Your file is uploaded and ready to be published.

Saved successfully!

Ooh no, something went wrong!