24.11.2012 Views

33-501-519

33-501-519

33-501-519

SHOW MORE
SHOW LESS

You also want an ePaper? Increase the reach of your titles

YUMPU automatically turns print PDFs into web optimized ePapers that Google loves.

MUHARREM AYI VE KERBELÂ MERSİYELERİ<br />

ÖZET<br />

Bilge KAYA<br />

Bu yazıda, Muharrem ayı ve bu ayda tutulan yaslarla, Hicrî 10 Muharrem 61 tarihinde<br />

Kerbelâ’da Hz. Hüseyin, ailesi ve ehlibeytin şehit edilmesi hâdisesi hakkında kısaca bilgi<br />

verilmiş, G.Ü. Türk Kültürü ve Hacı Bektaş Veli Araştırma Merkezinde bulunan, şii veya şiimeşrep<br />

olmayan şairlerimizin şiirlerinin derlendiği Kerbelâ Mersiyeleri Mecmuası’ndan<br />

seçilen şiirler sunulmuştur.<br />

ABSTRACT<br />

In this article, it has been given information about the month of Muharrem, the<br />

mournings during this month, and also the information about the martyrdom of Hz.<br />

Hüseyin, his family, and his fellows at Muharrem 10, 61 Hegira in Kerbela. Additionally, it<br />

has been presented, same selected poems from the Corpus of Kerbela Elegies at Gazi<br />

Üniversity Haci Bektaş Veli Research Center from the point of Turkish Culture where shiite<br />

and non-shiite poets’ poems were compiled.<br />

Anahtar Kelimeler: Mersiye, Mersiye Mecmuası, Kerbelâ, Muharrem.<br />

Key Words: Elegies, Elegies Corpus, Kerbela, Muharrem.<br />

Şiir mecmuaları dönemin edebî zevkine uygun şiirlerin toplandığı eserlerdir. Bir şiirin<br />

mecmualarda çok geçmesi o şiirin sevildiğini, beğenildiğini, toplum tarafından çok<br />

okunduğunu düşündürür. Bu makalede G.Ü. Türk Kültürü ve Hacı Bektaş Veli Araştırma<br />

Merkezinde 146 numara ile kayıtlı Hz. Hüseyin’in aşkı ve ıstırabıyla yazılan şiirlerin<br />

derlendiği yazma eserdeki mersiyelerden örnekler yer almaktadır. Hz. Hüseyin, On İki İmam<br />

ve şehitlerin anılmasının Hz. Muhammed’in şefaatine vesile olacağı inancı şairlerimizi bu<br />

konuda bol miktarda şiir yazmaya sevk etmiştir. Söylenen bu şiirler zaman zaman<br />

mecmualarda toplanıp bir araya getirilmiş, böylece mersiye mecmuaları oluşmuştur.<br />

Kerbelâ mersiyeleri, Hz. Hüseyin ve ehlibeytten 72 kişinin Irak’ın Bağdat şehri<br />

yakınlarındaki Kerbelâ’da şehit olması sebebiyle yazılmıştır. Kerbelâ Bağdat’ın<br />

güneybatısında bir şehirdir. Kerb; gam, tasa, üzüntü anlamına gelir. Hz. Muhammed’in torunu<br />

Hz. Hüseyin bu şehirde şehit edilmiştir. Bilindiği gibi Hz. Ali’nin vefatından sonra halifelik<br />

Emevî hükümdarı Muaviye’ye geçmiş; Muaviye’den sonra da oğlu Yezit halife olmuştur.<br />

Muaviye’nin oğlu Yezit’e biat etmeyen Hz. Hüseyin, Kûfelilerin daveti ile aile efradı, akraba<br />

ve dostlarıyla kafile halinde Kûfe’ye doğru yola çıkmıştır. Yezit bu kafileyi Kerbela<br />

mevkiinde kuşatmış, aç-susuz bırakıp eziyet etmiştir. Hz. Hüseyin ve taraftarlarının sayısı yüz<br />

kişi kadarken Yezit’in binlerce kişilik ordusuyla karşı karşıya gelmişler; ölümü göze alarak<br />

yiğitçe savaşıp şehit olmuşlardır. Hz. Hüseyin, Şimr adında bir kişi tarafından Hicrî 61 yılı 10<br />

Muharrem Cuma günü (Miladî 18 Ekim 680 ) şehit edilmiştir.<br />

Dinler tarihinde Hz. Musa’nın kavmini Firavundan kurtarması, Hz. Adem’in<br />

tövbesinin kabulü, İdris Peygamber’in semaya alınması, İbrahim Peygamber’in Nemrut’un


ateşinden kurtulması, Süleyman Peygamber’in tövbesinin kabul edilip mülkünün kendisine<br />

iadesi, Eyüp Peygamber’in dertlerinden kurtulup şifa bulması, Yunus Peygamber’in balığın<br />

karnından çıkması, İsa Peygamber’in göğe yükselmesi ve Nuh Peygamber’in tufandan<br />

kurtulup Cudi dağında karaya çıkması Muharrem’in 10’una rastlayan önemli<br />

olaylardandır(Noyan, 1995: 150).<br />

Rivayetlere göre Hz. Nuh, tufandan kurtulunca gemide kalan erzaktan tatlı bir çorba<br />

pişirilmesini istemiş, tufandan kurtulanlar bu çorbayı yemiş ve o günü kutlamışlardır.<br />

Günümüzde aşure hem Hz. Nuh’un gemisinin tufandan kurtuluşu hem de Kerbelâ’da şehit<br />

edilen Hz. Hüseyin, şehitler ve on iki imamların ruhu için pişirilip dağıtılmaktadır.<br />

Her yıl Muharrem’in birinci ve on ikinci günü arasında oruç tutulur. Bu günlerde su<br />

içilmez, düğün-eğlence yapılmaz, eğlence yerlerine gidilmez, hayvan kesilmez, çamaşır<br />

değiştirilmez, saç-sakal kesilmez, gönül kırılmaz(Noyan, 1995: 151). Bu ayda<br />

gerçekleşen facia her yıl canlandırılır. Ehlibeyt için ağıtlar, mersiyeler söylenir, matem<br />

tutulur.<br />

Divan edebiyatında ilk mersiye örnekleri XV yy.da görülmeye başlar. XVI yy.dan<br />

itibaren diğer mersiyelerin sayıları azalırken Kerbelâ mersiyelerinin sayısında artış görülür.<br />

Kerbelâ mersiyelerinde konu ve şahıslar aynıdır. Kerbelâ mersiyesi yazan şâirlerin hepsi şii<br />

veya şii meşrep değildir. Hatta Nâilî, Zekâyî gibi Mevlevî şâirler de Kerbelâ mersiyesi<br />

yazmıştır. Kerbelâ mersiyelerine daha çok mutasavvıf şâirlerin ilgi duyması bütün tarikatların<br />

Hz. Ali’den intişar ettiğine inanılması dolayısıyladır. Tekke ve dergâhlarda tertiplenen<br />

muharrem matemleri ile ehlibeyt sevgisi de bunda etkili olmuştur(Çağlayan, 1997: 73).<br />

Araştırma Merkezindeki Mecmua’da da mersiyeleri kayıtlı Leylâ Hanım Mevlevî; Kâzım<br />

Paşa Celvetiye Tarikatına mensuptur.<br />

İncelemiş olduğumuz Mersiye Mecmuası 50 varaktır. Leylâ Hanım, Zekâyî, Muhlis,<br />

Sâfî, Vehbî, Kâzım Paşa, Müştak, Türâbî Dede, Zihnî, Feyzî, Şerif, Şems gibi şâirlere ait<br />

şiirler bulunmaktadır. Bu şiirlerde; Hz. Muhammed, Hz. Ali, Hz. Hasan, Hz. Hüseyin,<br />

ehlibeyt, On İki İmamlar anılmış, faciadan duyulan üzüntü dile getirilmiştir. Yezid’e Hz.<br />

Hasan’ı zehirleyen eşi Cade’ye, Hz. Hüseyin’i şehit eden Şimr’e lanet edilmiştir. Eserin bazı<br />

sayfalarında nemden mürekkep dağılmış, yazılar okunamaz hale gelmiştir. Yer yer yazım<br />

yanlışlarına rastlanılmaktadır. Eserin yazılış tarihi belli değildir. Şiirlerin sonunda İzmirli<br />

Fahri adında bir kişi tarafından düşürülmüş tarih kıtası vardır. Bu kıta birkaç yerde değişik<br />

şekillerde yazıldığı için tarih tespiti yapılamamıştır. Muhtevasında bulunan şiirlerden ve yazı<br />

stilinden XIX yy.ın sonlarıyla XX yy.ın başlarında yazıldığı tahmin edilmektedir. Eserde yer<br />

alan şiirlerin bir kısmı günümüzde de kolay anlaşılır, akıcı bir dille yazılırken bir kısmında<br />

Arapça, Farsça kelime ve tamlamaların yoğunlukta olduğu görülmektedir. Aşağıda<br />

mecmuadan seçilen Kerbelâ şiirleri yeni harflere aktarılarak okuyuculara sunulmuştur.<br />

Şems<br />

17 a<br />

Mersiye-i<br />

Dîde-i fahr-i cihân oldı Hüseyn ile Hasan<br />

Mazhar-ı nûr-ı a’yân oldı Hüseyn ile Hasan


Sulb-ı Ahmed’den cihâna neşr-i envâr etmeğe<br />

Mihr ü mâh-ı âsuman oldı Hüseyn ile Hasan<br />

Kişver-âbâd-ı vilâyâtda semâ-yı vahdete<br />

İki necm-i ferkadân oldı Hüseyn ile Hasan<br />

Âh kim kurbân-gâh-ı Kerbelâ-yı âşkda<br />

Sîne-çâk-ı hûn-feşân oldı Hüseyn ile Hasan<br />

Kim biri tîg biri zehr ile oldı şehîd<br />

Hânmân-sûzî cinân oldı Hüseyn ile Hasan<br />

Ferktâ vü efraktâ vâ veyletâ kim teşne leb<br />

Tu’me-i tîg-i sinân oldı Hüseyn ile Hasan<br />

Çeşm-i âlem ağlasun kan kim misâl-i nûr-ı çeşm<br />

Çeşm-i âlemden nihân oldı Hüseyn ile Hasan<br />

Nâle-i mâtemle aç ey Şems dâğ-ı sîne kim<br />

Bülbül-i verd-i cinân oldı Hüseyn ile Hasan<br />

25a<br />

Mersiyei<br />

Feyzî<br />

Ağla ey dîde-i giryân ağla<br />

Bu Hüseyn mâtemidür kan ağla<br />

Dâimâ eyle figân ebrû gibi<br />

Ağla ey dîde-i giryân ağla<br />

Bu Hüseyn mâtemidür kan ağla


Zulm-i bî-hadd ü hisâb itdi felek<br />

Hâne-i dîni harâb itdi felek<br />

Ehl-i îmânı kebâb itdi felek<br />

Ağla ey dîde-i giryân ağla<br />

Bu Hüseyn mâtemidür kan ağla<br />

Kerbelâ vâkıasını yâd kılın<br />

Turmayup nâle-i feryâd kılın<br />

Rûh-ı peygamberi dil-şâd kılın<br />

Ağla ey dîde-i giryân ağla<br />

Bu Hüseyn mâtemidür kan ağla<br />

Yâ Muhammed bu gam u mihnete bak<br />

Gel de bu şüriş-i bu vahşete bak<br />

Böyle Kur’ân okuyan ümmete bak<br />

Ağla ey dîde-i giryân ağla<br />

Bu Hüseyn mâtemidür kan ağla<br />

Âl evlâdına gör ne itdiler<br />

Haklarında ne hatâ söylediler<br />

Cümlesini teşne şehît eylediler<br />

Ağla ey dîde-i giryân ağla<br />

Bu Hüseyn mâtemidür kan ağla<br />

Ol Şimr kâfir idüp sa’y-ı belîğ<br />

Kıldı oğlunun başını arsa-i tîg<br />

Bir içim suyı dahi itdi dirîg<br />

Ağla ey dîde-i giryân ağla


Bu Hüseyn mâtemidür kan ağla<br />

Azm idüp tâife-i küfr-i medâr<br />

İdeler izzet-i peygamberi hâr<br />

Ehavât-ı haremî sayd-ı şikâr<br />

Ağla ey dîde-i giryân ağla<br />

Bu Hüseyn mâtemidür kan ağla<br />

Feyziyâ açma rumûz-ı haremi<br />

Açma nâ-mahrem-i aşka bu gamı<br />

Tayy-ı tomâr iderek kır kalemi<br />

Ağla ey dîde-i giryân ağla<br />

Bu Hüseyn mâtemidür kan ağla<br />

27a<br />

Abdülhak Efendi<br />

Şamlının birisi men’ itdi Yezid’e la’neti<br />

Vak’a-i Âl-i Resûl’den haberi yok yâ anîd<br />

Ced-i mel’ûn Resûl’ün dişini itdi şikest<br />

Ceddesi amm-ı Nebî’nün ciğerün yidi Yezîd<br />

Kendüsi eyledi dâmâd-ı Nebî’ye isyân<br />

Veledi dahi Hüseyn hazretini itdi şehîd<br />

Utanur müslim olan la’net ider Abdülhâk<br />

La’n Allâh Yezîden vü alâ kavm-i Yezîd<br />

27b<br />

Mersiye-i Leylâ<br />

Yine geldi meded mâh-ı Muharrem<br />

Gözümden hûn-rîzân olacak dem


Yine bir yâre açdı çerh-i gaddâr<br />

Bu yanık sîneme yok ana merhem<br />

Muhammed ümmeti kan ağlamaz mı<br />

Garîk-i hûn ola mahdûm-ı a’zam<br />

Neden lâyık bu rütbe cevre hâşâ<br />

Dü çeşm-i Mustafâ sibteyn-i Ekrem<br />

Muhibb-i hânedânı ehl-i hakîkat<br />

Bu günde nûş iderler su yerine sem<br />

Bu günde kasd idüp Âl-i Abâya<br />

Yezîd ibn-i sefîh ehl-i cehennem<br />

Ne cür’et ile bilmem kahbe hınzîr<br />

Hüseyni eyledi bu rütbe dil-gîr<br />

O şâhı sûretâ itdi mükedder<br />

Nihâl-i kaddini hâke berâber<br />

Hakîkatde cüdâ itmişdi ammâ<br />

Gürûh-ı evliyâya tâc ber-ser<br />

İki gül goncasıdur Mustafâ’nın<br />

İmâm-ı evliyâ evlâd-ı Haydar<br />

Hakâret zann idüp sûretde hınzîr<br />

Şeh-i ehl-i semâya çekdi hançer<br />

Süleymânlık idermiş iddiâ hayf<br />

Bu günden sonra ol mel’ûn-ı ebter<br />

Yarın dîvân-ı Hakda seyr iderler<br />

O kanlı kâfiri hep ehl-i mahşer


İki dünyâda da Bârî teâlâ<br />

Anı kibr-i Yehûda itdi rüsvâ<br />

Delîl-i rehber istersen Hudâ’ya<br />

Yüzün sür hâk-i pâyı Mustafâ’ya<br />

Virüp Zeynü’l Abânuñ nûr-ı vechi<br />

Cihânda zîneti arz-ı semâya<br />

Muhammed Mehdî ile iktidâ it<br />

Ki bunlar oldı serdâr-ı etkiyâ<br />

Kibâr-ı dîn idüp ma’sûmları Hak<br />

Müşâbih her birisi enbiyâya<br />

Der-i isnâ aşerden gayrı bâba<br />

Gider mi ehl-i bâtın ilticâya<br />

Demâdem arz-ı hâcât eyle ey dil<br />

Cenâb-ı Fâtımâ hayru’n-nisâya<br />

İlâhî eyle yarın rûz-ı mahşer<br />

Penâhum zevce-i sâkî-i Kevser<br />

Bu kemter bendeye eyle inâyet<br />

Meded ey Hazret-i Şâh-ı velâyet<br />

Yeter yandık yeter nâr-ı firâka<br />

Ataşân âb-ı Kevser ile himmet<br />

Terahhüm itmedi bu seng-dil hîz<br />

Hüseyn’e itdi bu rütbe ihânet<br />

Der-i vâlâsına mensûb olanlar<br />

Olurlar mazhar-ı feyz-i kerâmet


Şehîd-i Kerbelâ mahdûmı zî-şân<br />

Susuz nûş eyledi câm-ı şehâdet<br />

Ne kâfir rû-siyah bir bî-amândur<br />

Yezîdün âl-i a’vânına la’net<br />

Yeter küfrüne bürhân bu mesâ’ib<br />

Cehennemde ola yâ Rab mu’azzeb<br />

Bu vîrân hâneyi zann itme ma’mûr<br />

Degül câh-ı meserret olma mesrûr<br />

Harâb olmış idi vakt-i Kerbelâ<br />

Olur mı köhne dünyâ gayri ma’mûr<br />

Bu kara yüzlü Leylâ’yı İlâhî<br />

Der-i isnâ a’şerden eyleme dûr<br />

Melâz-ı melce’im âl-i abâ kıl<br />

O dem isyânun oldukça mahşûr<br />

Ola her bir nefesde bin tahiyyât<br />

Hudâ şehîdlerün itdükçe pür-nûr<br />

Bağışla cürmümü hayrü’l-Betûle<br />

Gözümden nûr-ı vechün itme mestûr<br />

Usâta âdeti lütf u atâdur<br />

Şefîüm bint-i mahbûb-ı Hudâdur<br />

30a<br />

Muharremiye-i Müştâk-ı Merhûm<br />

Dilâ geldi yine eyyâm-ı mâtem<br />

Bu rûz-ı bî-vefâda olma hurrem


Hemân hasretle kan ağla dem-â-dem<br />

Muharremdür meded ey dil Muharrem<br />

Bugün ol bersiyeh günde giy ey cân<br />

Şehîd oldı o sultân-ı şehîdân<br />

Bugün ehl-i muhabbet eyler enfüsân<br />

Muharremdür meded ey dil Muharrem<br />

Bugün derdile dûd eyler felekler<br />

Bugün hasretle âh eyler felekler<br />

Siyâh pûş oldı ashâb-ı dilekler<br />

Muharremdür meded ey dil Muharrem<br />

Hudâ ba’s eyleyüp Cibrîl-i emîni<br />

Hüseynin dire dire beşiğini<br />

Döküldi hâke hûn-ı nâzenîni<br />

Muharremdür meded ey dil Muharrem<br />

Sabâh-ı haşre dek Fâtıma Ana<br />

Ciğer gûşum diye başlar figâna<br />

Gözünden kan aksun dâne dâne<br />

Muharremdür meded ey dil Muharrem<br />

Bu ayda hâke düşdi mâh-ı enver<br />

Hafîdi Fahr-i Âlem İbni Haydar<br />

Vücûd-ı nâz-perver kaldı bî-ser<br />

Muharremdür meded ey dil Muharrem<br />

Bugün la’net ile yâd it Yezîdi<br />

Hudânun düşmeni mel’ûn pelîdi


İsnâ<br />

Şehîd itdi dirîgâ ol sa’îdi<br />

Muharremdür meded ey dil Muharrem<br />

Dilâ Müştâkîveş biz Haydarîyüz<br />

Velî fazl-ı cehâletden beriyüz<br />

Ali’nün kabrinün asâkiriyüz<br />

Muharremdür meded ey dil Muharrem<br />

36 a<br />

Müseddes-i Na’t-i Şerîf-i Eimme-i<br />

Aşer Rıdvânallâhu Tealâ Aleyhim Ecmaîn<br />

Bahr-i rahmetdür Muhammed ebr-i ihsândur Ali<br />

Mühr-i hikmetdür Muhammed mâh-ı irfândur Ali<br />

Fahr-i âlemdür Muhammed şâh-ı merdândur Ali<br />

Cevher-i cândur Muhammed nûr-ı îmândur Ali<br />

Nâzenîn-i Rabb-i izzetdür Hüseyn-i Kerbelâ<br />

Verd-i gülzâr-ı nübüvvetdür Hüseyn-i Kerbelâ<br />

Şem’-i mihrâb-ı imâmetdür Hüseyn-i Kerbelâ<br />

Minber-efrûz-ı hitâbetdür Hüseyn-i Kerbelâ<br />

Şu’le-i müşkân-ı fıtratdur Hüseyn-i Kerbelâ<br />

Şems-i eyvân-ı hakîkatdür Hüseyn-i Kerbelâ<br />

Bülbül-i bâğ-ı vesâyetdür Hüseyn-i Kerbelâ<br />

Seyyid-i şubbân-ı cennetdür Hüseyn-i Kerbelâ<br />

Dest-i a’dâda helâhil nûş-ı subûtdur Hasan


Dâg bu dil bir şehîd-i mekr-i düşmendür Hasan<br />

Hüsn-i hulk-ı hüsn-i-sîret ile ahsendür Hasan<br />

Nûr-ı çeşm-i Fâtıma mahbûb-ı zü’l-menddir Hasan<br />

Pençe-i şâh-ı velâyetdür Hüseyn-i Kerbelâ<br />

Vâris-i nakd-i sehâvetdür Hüseyn-i Kerbelâ<br />

Matla’-ı şemsü’l-mefâumdur Ali Zeynü’l Abâ<br />

Menba’-ı lutf-ı merâhimdür Ali Zeynü’l Abâ<br />

Fahr-i ashâb-ı me’âlimdür Ali Zeynü’l Abâ<br />

Câmi’-i hulk-ı mekârimdür Ali Zeynü’l Abâ<br />

Kıdve-i ehl-i siyâdettür Hüseyn-i Kerbelâ<br />

Mebde-i feyz-i şerâfetdür Hüseyn-i Kerbelâ<br />

Bâkır-ı ilm-i hakîkat hazret-i Bâkır ki Hak<br />

Hızr ile zât-ı şerîfün eylemişdür hem-sebak<br />

Nüh felek mecmû’a-i vasfında gûyâ bir varak<br />

Sâbi’-i Seb’ul-mesânîdür bi-hükm-i müttefik<br />

Hâris-i hısn-ı şerîatdür Hüseyn-i Kerbelâ<br />

Hâdî-i rükn-i tarîkatdür Hüseyn-i Kerbelâ<br />

Nakd-i tevrûs-ı nübüvvetdür kemâl-i Ca’ferî<br />

Mazharü’l-fakr ile fahridür hisâl-i Ca’ferî<br />

Lutf-ı Hakdur ictihâdı bî-misâl-i Ca’ferî<br />

Kıldılar ser habl eimme imtisâl-i Ca’ferî<br />

Mesned-ârâ-yı hilâfetdür Hüseyn-i Kerbelâ<br />

Sadr-ı pîrâ-yı kerâmetdür Hüseyn-i Kerbelâ


Kâzım-ı gayzü’l-iâdı Mûsâ-i Mûsâ-şiyem<br />

Dest-i beyzâ-i mekârim şâh-ı kudsiyyet haşem<br />

Şu’le-i tavd-ı tecellâ eymen ârâ-yı hüküm<br />

Nûr-ı misbâh-ı sa’âdetdür o zât-ı muhterem<br />

Saykal-ı mir’ât-ı kudretdür Hüseyn-i Kerbelâ<br />

Revnak-ı nûr-ı hidâyetdür Hüseyn-i Kerbelâ<br />

Âfitâb-ı evc-i hikmetdür Ali Mûse’r-Rızâ<br />

Mâhtâb-ı burc-ı vahdetdür Ali Mûse’r-Rızâ<br />

Zâ’ik-i zehr-âb-ı mihnetdür Ali Mûse’r-Rızâ<br />

Mübtelâ-yı kerb-i gurbetdür Ali Mûse’r-Rızâ<br />

Gûy-ı çevgân-ı felâketdür Hüseyn-i Kerbelâ<br />

Serzeniş-i dîde-i ihânetdür Hüseyn-i Kerbelâ<br />

Pâdişâh-ı etkiyâ-yı zât-ı vâlâ-yı Takî<br />

Dürr-i bahr-i ıstıfâdur zât-ı vâlâ-yı Takî<br />

Subh-ı nûr u Zehrâdur zât-ı vâlâ-yı Takî<br />

Meyve-i nahl-i rızâdur zât-ı vâlâ-yı Takî<br />

Sebze bustânı semâhatdur Hüseyn-i Kerbelâ<br />

Serv-i bâğ-ı hâtemiyyetdür Hüseyn-i Kerbelâ<br />

Âşır-ı isnâ aşer şâh-ı ser-i emndür Nakî<br />

Ma’şer-i İslâma hâdî-i müebbeddür Nakî<br />

Urve-i vüskâ-yı ümmet kutb-ı emceddür Nakî<br />

Vıfk-ı pâzû-yı yemîn-i şerh-i Ahmeddür Nakî<br />

Ma’nî-i lafz-ı adâletdür Hüseyn-i Kerbelâ


Lafz-ı ma’nâ-yı imâmetdür Hüseyn-i Kerbelâ<br />

Kıble-i hâcetdür ins-i câna bâb-ı askerî<br />

Ser-be-ser cünd-i melâ’ikdür rikâb-ı askerî<br />

Başkadur te’sîr-i şemşîr-i cevâb-ı askerî<br />

Seyf-i meslûl-ı şerîatdur cenâb-ı askerî<br />

Cevher-i tîg-ı celâdetdür Hüseyn-i Kerbelâ<br />

Safder-i sahn-ı şecâatdür Hüseyn-i Kerbelâ<br />

Kutb-ı eflâke hüdâdur Mehdî-i sâhib-zamân<br />

Zübde-i Âl-i Abâdur Mehdî-i sâhib-zamân<br />

Sırr-ı pâki Mustafâ vü Mehdî-i sâhib-zamân<br />

Bâde-i râh-ı rızâdur Mehdî-i sâhib-zamân<br />

Rehber-i renc-i hidâyetdür Hüseyn-i Kerbelâ<br />

Sâik-i semt-i reşâdetdür Hüseyn-i Kerbelâ<br />

Gerçi ol şâhlar ki bir bâğın gül-i nesrînidür<br />

Cümlesi hep bir sipihrün encüm-i pervînidür<br />

Bir nihâlün bî-tefâvüt meyve-i nûşînidür<br />

Her biri mülk-i bekânun şâh-ı pür-temkînidür<br />

Nûr-ı çeşm-i ehl-i sünnetdür Hüseyn-i Kerbelâ<br />

Kurre-i a’yân-ı ümmetdür Hüseyn-i Kerbelâ<br />

Olalı ser dâde-i hubb-i vâlâ-yı hânedân<br />

Hamdü’lillâh eyledüm kesb-i hayâtı câvidân<br />

Kâzımâ ölsem n’ola ruh-sûde-i bâb-ı emân<br />

Eşref-âsâ eyleyüp bu matla’ı verd-i zebân<br />

Melce’-i erbâb-ı hâcetdür Hüseyn-i Kerbelâ


Şâfi’-i rûz-ı nedâmetdür Hüseyn-i Kerbelâ<br />

41a<br />

Mersiye<br />

Ç<br />

ün Muharrem oldı ey dil âşıkan ağlar bugün<br />

Cümle mevcûdât-ı âlem ins ü cân ağlar bugün<br />

Kerbelâ’nın vak’a-i dil-sûzını der-pîş idüp<br />

Âh ider ehl-i zemîn âsumân ağlar bugün<br />

Mustafâ Haydar Hasan Zehrâ tevellâ zümresi<br />

O şehîd-i Kerbelâ’ya bî-gümân ağlar bugün<br />

Eşk-i çeşm-i âşıkân tûfân-ı Nûh eyler ayân<br />

Ger muhabbet var ise insan olan ağlar bugün<br />

Vehbiyâ sabr eylemek mümkin değil ağla hemân<br />

Çünkü ervâh ile zerrât-ı cihân ağlar bugün<br />

43 a<br />

Beyân-ı Na’t-ı Düvâzdeh<br />

İmamât<br />

Rıdvânullâh Aleyhim<br />

Meşrik-i şems-i nübüvvetdür Muhammed Mustafa<br />

Matla’-ı mâh-ı velâyetdür Aliyyü’l-murtezâ<br />

Sem’-i mihrâb-ı imâmetdür Hasan sırrı velî<br />

Nûr-ı misbâh-ı şehâdetdür Hüseyn-i Kerbelâ<br />

Gavs-i âlem zâde-i mazlûm-ı deşt-i Kerbelâ<br />

Ol Ali Zeynü’l-Abâ kim mahzen-i cûd u atâ


Bâkır u Ca’ferdür el-hak menba’-ı lutf-ı kerem<br />

Hem İmâm Mûsâ Kâzım şu’le-i tûr-ı cilâ<br />

Hem Rızâ ol vâris-i ilm-i nebî Hâşimî<br />

Hem Takîdür hem Nakî her ikisi nûr-ı ziyâ<br />

Muktedâ-yı etkiyâ vü asfiyâdur Askerî<br />

Mehdî-i sâhib-zamândur Hâdî-i râh-ı Hudâ<br />

Rûz-ı şeb giryân u nâlân ümmîdüm varum amân<br />

Bâb-ı heşt ü çârdan itme beni yâ Rab cüdâ<br />

43b<br />

Mersiye<br />

Muharremdür gönül zan itme kim vakt-i safâdur bu<br />

Muhibb-i hânedâna bir dem-i mâtem fezâdur bu<br />

Belâya uğradı Âl-i Resûlullâh vâveylâ<br />

Ne gündür ki bu gün yâ Rabb rûz-ı pür-belâdur bu<br />

Muharrem gurresin tarf-ı semâda mâh-ı nev sanma<br />

Yed-i zâlim felekde tîg-i meslûl-ı cefâdur bu<br />

Ne hikmetdür kıyâmet kopmadı aceb ol gün<br />

Bana leyl ü nehâr endîşe-i bî-intihâdur bu<br />

Yezîd’ün itdiği zulme Yahûdîler dahi söyler<br />

Bu hâin fi’lidür Âl-i Resûle nâ-sezâdur bu<br />

Niçün kıydun ona ey hûn-sûret Şimrî-i bed-nâm<br />

Ki şîr-i bî-nazîr-i pîşe-zâr-ı lâ-fetâdur bu<br />

Rızâ virdün o şâhun katline ey azlem-i mahlûk


Nedür bu zulm-i fıskun ve’y ne bî-câ iddi’âdur bu<br />

Ne nûr oldugı bilmez seyyidün ol gerden-i pâkün<br />

Mübârek pûse-gâh-ı pâdişâh-ı enbiyâdur bu<br />

Müselmânum diyen eyler mi kasd-ı Âl-i Peygamber<br />

Ne re’y-i nâ-sezâdur v’ey ne tedbîr-i hatâdur bu<br />

Nice âgûşte-i hûn itdün ol şehzâdeyi zâlim<br />

Mükerrem muhterem sultân-ı iklîm-i velâdur bu<br />

Revâ mıdur hûn-âlûd ola sıbt-ı Resûlullâh<br />

Nedür bu kec-edâ ey çerh ne devr-i nâ-becâdur bu<br />

Bahâ olmaz şehîdân şâhınun bir mûyına âlem<br />

Hüseyndür bu Hüseyndür çeşm-i Mustafâdur bu<br />

Dûçâr oldı belâya enbiyâ vü evliyâ yekser<br />

Belâ-yı Kerbelâ efzûndur pek rûşenâdur bu<br />

Figân-ı âh-ı âlem-sûza başla ey dil-i mahzûn<br />

Zamân-ı mâtem-i şâh-ı şehîd-i Kerbelâdur bu<br />

Siyâhî câmeler ilbâs idüp kıl nevha girye<br />

Meded ey âşık-ı şûrîde hengâm-ı gazâdur bu<br />

Pür olsun vâdî-i sahrâlar icrâ-yı sirişkünle<br />

Ki gayrı mâcerâya benzemez bir mâcerâdur bu<br />

Yezîd’e kavmine sen de adâvet eyle tasrîhan<br />

Ki rûz-ı zulmet efzûn-ı Yezîd-i bed-likâdur bu<br />

Yezîdîler cefâsından hakâret gelmez ol şâha<br />

İki âlemde şâh-ı kişver-i izz ü alâdur bu<br />

Söyünmez nûrdur hîç bâd-ı bî-dâd-ı havâricden


Çerâğ-ı hânedân-gâh-ı Aliyyü’l-Murtezâdur bu<br />

Rızâ vir her kazâya evvel-i emr-i İlâhîye<br />

Ne çâre Zihniyâ sabr eyle takdîr-i Hudâdur bu<br />

45b<br />

Mersiye-i<br />

Muharremiye<br />

Çünki girdin ey dil-i şûrîde mâh-ı mâteme<br />

Öyle ağla cûy-ı eşkünle cihân dönsün neme<br />

Kerbelâ deştindeki mazlûmları fikr eyleyüp<br />

Sen hemân hüsrân oku her dem Yezîd-i azleme<br />

Sûziş-i âh-ı şerer-bârunla yansun nüh felek<br />

Zelzele virsün figânun tâk-ı arş ağlasa<br />

Öyle efgân eyle kim hengâme-i şâhum Hüseyn<br />

Gulgule salsun ser-â-pâ on sekiz bin âleme<br />

Nâ-münâsibdür bugün giymek libâs-ı surh-reng<br />

Âşık isen giy siyâh câme vücûd-ı pür-gama<br />

Kim Yezîd’e kavmine itse adâvet Hak içün<br />

Şüphe yok lâyık olur lutf-ı Resûl-i Ekreme<br />

Yâd idüp ruhsâr-ı gül-gûn-ı Hüseyn’i dem-be-dem<br />

Ağlamaktan kan tolsun tâs-ı çeşm-i pür-neme<br />

V’ey nice matrûd imiş kim tâbi-i şeytân olup<br />

Şâh-ı merdânı münâsib gördi tîg-i samsâme


V’ey nice mekkâre kim uyup hevâ-yı nefsine<br />

Zehr içürdi şâh Hasan-ı hulk-ı rızâ-yı gül-feme<br />

V’ey nice zâlim imiş merdûd imiş ol bed-likâ<br />

Çaldı hançer gerden-i pâk-ı Hüseyn-i efhame<br />

Zulmet-i Hak tâ ebed olsun ziyâde rûz şeb<br />

Ca’de’ye Şimr-i bed-nâma hem İbni Mülceme<br />

Dâmen-i ihsânuñı tutmışdur ey şâh-ı kerem<br />

Dest-gîr ol rûz-ı mahşer Zihnî-i bî-hemdeme<br />

48 b<br />

Der-Medh-i Düvâzdeh<br />

İmamân<br />

Yâ Rab muhabbetünden gönlümi itme hâlî<br />

Mihründen özge dilde hîç koma kîl kâli<br />

Her rûz şeb dilümde tesbîhüm tu ey Mevlâ<br />

Yâ Muhammed Mustafâ yâ Murtazâ yâ Ali<br />

Arş-ı Mecîde çünkim basdı kadem Muhammed<br />

Vasl oldı zâta zâtı mahv oldı mîm Muhammed<br />

Budur iki cihânda miftâh-ı bâb-ı cennet<br />

Yâ Muhammed Mustafâ yâ Murtezâ yâ Ali<br />

Dâmâd-ı fahr-i âlem ol şîr Hudâ-yı Haydar<br />

Hatm-i nebî Muhammed hatm-i velâyet-i Haydar<br />

Kalbünden itme münfek oku dilinde ezber<br />

Yâ Muhammed Mustafâ yâ Murtezâ yâ Ali<br />

Nûr-ı dü çeşm-i Ahmed hüsn-i hulku’r-rızâdur


İki cihâna rahmet Hüseyn-i Kerbelâ’dur<br />

Kalbi münevver eyler evrâd-ı dil-guşâdur<br />

Yâ Muhammed Mustafâ yâ Murtezâ yâ Ali<br />

Zeynü’l-Abâdur ol şâh bendesidür mih(i)r mâh<br />

Envâr birle rûşen kabri güzeşte ervâh<br />

Zikrüm budur dilümde tâ haşr olınca hergâh<br />

Yâ Muhammed Mustafâ yâ Murtezâ yâ Ali<br />

Bâkır dinildi gerçi ol kadr-i âlî-şâna<br />

Kîmyâdur izi tozı virmem iki cihâna<br />

Zikr it derûn-ı dilden bu ism-i bî-nihâye<br />

Yâ Muhammed Mustafâ yâ Murtezâ yâ Ali<br />

Ey reh-nümâ-yı Âdem ey reh-nümîn-i rehber<br />

Ol muktedâ-yı âlem ya’nî İmâm Ca’fer<br />

İtdi tarîk-i Hakkı billâh günden izhâr<br />

Yâ Muhammed Mustafâ yâ Murtezâ yâ Ali<br />

Mûsâ-i Kâzım ol şâh mahlûk-ı sun’-ı Mevlâ<br />

İdindi hâk-i pâyün tâc-ı seri evliyâ<br />

Oku dilinde dâim budur usûl-i esmâ<br />

Yâ Muhammed Mustafâ yâ Murtezâ yâ Ali<br />

İlm-i ulûma âlim Muse’r-Rızâ imâmum<br />

Kıldum fedâ yolına cân-ı dilile cânum<br />

Budur derûn-ı dilden zikr itdiği zebânum<br />

Yâ Muhammed Mustafâ yâ Murtezâ yâ Ali<br />

Serdâr-ı muttakîler Muhammed-i Takîdûr


Envâr-ı dîde-i dil âl-i Ali Nakî’dür<br />

Bu virdi koma dilden her rûz şeb oku dur<br />

Yâ Muhammed Mustafâ yâ Murtezâ yâ Ali<br />

Ser asker-i şerîat sultân-ı mîr-i meydân<br />

Muhammed ibn-i Ali dest-gîr-i bendegân<br />

İtme sakın ferâmûş bu virdi ey sühen-dân<br />

Yâ Muhammed Mustafâ yâ Murtezâ yâ Ali<br />

Destinde seyf-i kâti’ Mehdî irişe bir gün<br />

A’dâ-yı Ahmed ola kamusı ser-nigûn<br />

Gönlümde dilümde budur kelâm-ı mevzûn<br />

Yâ Muhammed Mustafâ yâ Murtezâ yâ Ali<br />

Seyfî derûn-ı dilden eyle Yezîd’e la’net<br />

Ger bulmak ister isen ceddün katında izzet<br />

Ben bunı itdüm idrâk tâc u sır-ı sa’âdet<br />

Yâ Muhammed Mustafâ yâ Murtezâ yâ Ali<br />

49 b<br />

Vak’â-i Kerbelâ hakkında Kıt’adır<br />

Çok mu hengâm-ı belâ-yı Kerbelâ’yı yâd eyle<br />

Şimdi ki aşr-ı Muharremde olan âh u enîn<br />

Vak’a-i dil-sûzdan sonra kemâl-i hüzn ile<br />

Gözlerinden kırk sene yaş dökti Zeynelâbidin<br />

İzmirli Aziz Fahri tarafından nazm edilen mücevher kıt’a-ı tarihiyedir<br />

Ol halâskâr-ı şehâmet Gâzî-i Haydar mesâf<br />

Vaz’-ı enzâr itdiği âsâra ismidür muzâf


Cevherin târîhe geçsün şân ile bu ayda<br />

Şahsına has Ka’be’dür mihr ü mehe olmış mutâf<br />

50 a<br />

KAYNAKLAR<br />

Cevherin târîhe geçsün âbiden Fahrî didüm<br />

Zıll-ı rûşen Ka’beveş mihr ü mehe olmış mutâf<br />

Ey halâskâr-ı şehâmet Gâzî-i Haydar mesâf<br />

Vaz’-ı enzâr itdiğün âsârâ ismindür muzâf<br />

Cevherin târihe geçsün Âbdâl Fahrî didüm<br />

Zıll-ı rûşen Ka’beveş mihr ü mehe olmış mutâf<br />

AYDEMİR, Yaşar, 2001, “Şairlerin Edebi Kişiliğinin Tespitinde Mecmuaların Rolü”, Türk Kültürü, 464,<br />

731-744, Ankara, Ankara Üniversitesi Basımevi.<br />

ÇAĞLAYAN, Bünyamin, 1997, Kerbelâ Mersiyeleri, Ankara,GÜSBE (Yayımlanmamış Doktora Tezi)<br />

ER, Piri, 1998, Geleneksel Anadolu Aleviliği, Ankara, Ervak Yayınları.<br />

İSEN, Mustafa, 1993, Acıyı Bal Eylemek Türk Edebiyatında Mersiye, Ankara, Akçağ Yayınları.<br />

İSEN, Mustafa ve Başkaları, 2002, Eski Türk Edebiyatı El Kitabı, Ankara, Grafiker Yayınları.<br />

KUT, Günay, 1986, “Mecmua”, Türk Dili ve Edebiyatı Ansiklopedisi, 6, 170-173, İstanbul, Dergâh<br />

Yayınları.<br />

Mecmua, Hacı Bektaş Araştırma Merkezi, No: 456.<br />

NOYAN, Bedri, 1995, Bektaşîlik Alevîlik Nedir?, İstanbul, Ant/Can Yayınları.<br />

PAKALIN, Mehmet Zeki, 1983, Osmanlı Tarih Terimleri ve Deyimleri Sözlüğü, Ankara, MEB Yayınları.<br />

PALA, İskender, 1995, Ansiklopedik Divan Şiiri Sözlüğü, Ankara, Akçağ Yayınları.<br />

Tahirü’l-Mevlevî, 1973, Edebiyat Lügati ( Haz. Kemal Edip Kürkçüoğlu) İstanbul 1973, Enderun Kitabevi.<br />

Türk Dili ve Edebiyatı Ansiklopedisi; c.1-8, İstanbul 1977-1998, Dergâh Yayınları.


YAMAN, Ali, 1998, Muaviye, Yezid, Hz. Hüseyin ve Kerbela, İstanbul, Ufuk Matbaacılık ve Reklamcılık<br />

San.Tic. Ltd. Şti.<br />

DİPNOTLAR<br />

Bkz. Türk Dili ve Edebiyatı Ansiklopedisi, c.5 s.259, c.6 s.87.

Hooray! Your file is uploaded and ready to be published.

Saved successfully!

Ooh no, something went wrong!