12.07.2015 Views

Nurdan Arca - Mithat Alam Film Merkezi

Nurdan Arca - Mithat Alam Film Merkezi

Nurdan Arca - Mithat Alam Film Merkezi

SHOW MORE
SHOW LESS

Create successful ePaper yourself

Turn your PDF publications into a flip-book with our unique Google optimized e-Paper software.

<strong>Nurdan</strong> <strong>Arca</strong>:“Bu film ipuçları vermek üzere yapıldı”20 Kasım 2008 günü <strong>Mithat</strong> <strong>Alam</strong> <strong>Film</strong> <strong>Merkezi</strong>’nin konuğubelgesel yönetmeni <strong>Nurdan</strong> <strong>Arca</strong> Oldu. <strong>Film</strong>i SimavnalıBedreddin’in gösteriminin ardından Ayşegül Oğuz’unmoderatörlüğünde bir söyleşi gerçekleştiren <strong>Arca</strong>, RobertKolej günlerinden belgesel yönetmenliğine uzanan kariyerinive Simavnalı Bedreddin filminin hazırlık ve çekim süreçleriniizleyicilerle paylaştı.Robert Kolej’de okudunuz ve Türkiye’nin ilk kısa filmfestivali olan Hisar Kısa <strong>Film</strong> Şenliği’ni yapan ekibiniçindeydiniz. Öncelikle Hisar’dan bahsederek başlayalımdilerseniz.<strong>Nurdan</strong> <strong>Arca</strong>: O dönemde Türkiye’de artık 8mm filmleryapılmaya başlanmıştı. Bu festival de bize çok özel veinanılmaz bir rehber oldu. Herkes elinde 8mm ne varsa getirdive ilk üç festival bu şekilde gerçekleşti. Daha sonra,getirilen filmlerin kalitesi giderek artmaya başladı. Küçücükbir odada yapılıyordu tüm çalışmalar. Buna rağmenkatılım muhteşemdi. Albert Long Hall günler boyunca tıkabasa doluyordu. Kimi zaman dışarıda kalan, ayakta seyredeninsanlar oluyordu. Böylece orada çok sıcak, çok hareketlibir sinema ortamı doğdu. Biz de oradan bu sıcak sinemaortamını kaptık ve devam ettirdik.Edindiğim bilgilere göre 1969’da ilk kısa filminiziçekmişsiniz. Bu filmden bahseder misiniz?Hisar Kısa <strong>Film</strong> Festivalleri’nin artık iyice içindeydim ve birparça da öğrenci filmi yapabiliyorduk. Böylece Bir BenVardır Bende, Benden İçeri adlı beş dakikalık çok kısa bir


<strong>Nurdan</strong> <strong>Arca</strong> 349Uzun soluklu ve sizin dışınızda çok fazla kişinin dahilolduğu bir proje olmuş. Bize bu meşakkatli süreçtenbahseder misiniz?Bu konuda hassas olan ve bu konuya dahil olan sadece bendeğildim. Bizim kuşağımızdaki çoğu insan için ŞeyhBedreddin çok önemli bir kişidir. Bu sayede de simbiyotikilişkiler gelişti. Cemal Kafadar 1 bu konuyu seven ve ilgi duyanbir insan. Üstelik uzmanlık alanı da Osmanlı İmparatorluğu’nunkuruluş dönemi, yani tam da Şeyh Bedreddin dönemi.Öte yandan Dimitris Keridis, Fetret Devri üzerine doktorayapan bir tarihçi. O da Harvard’da. Bu şekilde bulduklarımıtopladım. Ve Cemal Kafadar’la bir tesadüf eseri bu konudaortak bir yere varacağımızı keşfettim.Tam da bunu soracaktım. Projenin tarih danışmanlığınıyapan Cemal Kafadar ile proje kapsamında mı tanıştınızyoksa daha önceden tanışıyor muydunuz?Hayır, Cemal Kafadar’ı daha önceden tanımıyordum.Dimitris (Keridis) ise Cemal’in (Kafadar) doktora öğrencisiydive o da aramıza bu şekilde katıldı. Dimitris projeyegerçekten de çok içten bir katkıda bulundu. Onların dışındaŞeyh Bedreddin’le ilgili bilgi sahibi kimi aradıysak hepsiseve seve yardıma koştu. Bulgaristan’daki Şeyh Bedreddinyürüyüşünün de bambaşka bir etkisi oldu. Bulgarlar heryıl, Şeyh Bedreddin’in İzinde adlı bir yürüyüş düzenliyorlar.İlk duyduğumda çok şaşırmıştım.Bulgaristan’dakilerle bu yürüyüşü ne amaçla yaptıklarınadair konuştunuz mu?Konuştum. Bu yürüyüşü çok kültürlü olduklarını ve herkesiçok sevdiklerini duyurmak amacıyla yapıyorlar. Amabu yürüyüşün liderinin bir Sofya Üniversitesi’nde ÖğretimGörevlisi olan dişçi bir doktor olduğunu anladım. “Siz bukonuya neden ilgi duydunuz?” diye sorduğumda eşinin1 Harvard Üniversitesi Middle Eastern Studies bölümü başkanı öğretimüyesi.


350<strong>Mithat</strong> <strong>Alam</strong> <strong>Film</strong> <strong>Merkezi</strong> Söyleşi, Panel ve Sunum Yıllığı 2008babasının Razgrad’ta 2 oturuyor olduğunu, orada, yani DeliOrman’da yaşayan herkesin bu hikâyeyi bildiğini söyledi.Fakat oradaki Alevi, Sünni ve Türk Müslüman azınlıklarınbu konuyla hiç ilişki kurmadıklarına da özellikle dikkatetmiş. İşte o zaman bunun altındaki motifin ne olduğunuanlıyorsunuz. Çünkü bu Razgrad’da oturan Boris ismindebirisi, Jivkov 3 zamanında insanları isimlerini değiştirmedilerdiye ihbar etmiş. Bazı insanlar öldürülmüş. Şimdi dekendini affettirmek için böyle bir yürüyüş başlatmış. Öteyandan burada yaşayan Türkler “Boris bizden özür dilemedi.”gerekçesiyle yürüyüşe katılmayı reddetmiş. Buradamüthiş bir çelişki var. Biz de gençlerle konuştuk. Örneğinküçük bir kız olan Maria’nın okulda öğretmenleri ŞeyhBedreddin hakkında ödevler veriyor. Okula giden bu çocuklar“Şeyh Bedreddin kimdir?” konulu kompozisyonlaryazıyorlar. Okullarda konuyla ilgili kompozisyon yarışmalarıaçılıyor ve yarışmayı kazananlara küçük bir ödül veriliyor.Kazananların kompozisyonları o hafta boyunca okullardaokutuluyor. Böyle sürprizler de çıktı karşımıza.Hem Türkiye içinde hem de Türkiye dışında oldukçaseyahat etmeniz gerekmiş. Bunun dışında da ilginç birdolu şey yaşamışsınız. Belki de ön araştırma sırasındabilmediğiniz şeyleri bu seyahatleriniz sırasında öğrendiniz.Ve bu da filmin gidişatını değiştirdi. Yunanistanve Bulgaristan seyahatleriniz sırasında geçen bu süreçtenbiraz bahseder misiniz?<strong>Nurdan</strong> <strong>Arca</strong>: Yunanistan’da Eleni Kokotski’nin okumasıilginç ve tesadüfî bir şekilde karşımıza çıktı. İlkaraştırma bilgisi bu okumaydı. Allahtan yanımızda birkamera vardı ve yer yer çekim yapıyorduk. Çünkü bir dahagittiğimizde aynı şey olmayacaktı. Her şey değişiyor.Belgeselci olan Fransız bir yönetmen o sırada bizimle bir-2 Kuzeydoğu Bulgaristan’da bir bölge.3 Todor Jivkov (1954–89) Bulgar Komünist Partisi birinci sekreteri ve1962–71 yılları arasında ülkenin başbakanıdır. Türklere ve Pomaklarakarşı asimilasyon politikalarıyla ünlü 1989 göçüne neden olmuştur.


<strong>Nurdan</strong> <strong>Arca</strong> 351likteydi. Çekimleri o yapıyordu. Konuşulanları anlamıyorve durmadan çekiyordu. Sürekli olarak “O zamandan kalmacami veya kale var mı?” diye soruyorduk. Ama hiçbirşey kalmamış, kasaba bambaşka bir köy olmuş, GagavuzKöyü. Bu köyde yaşayan insanlar, tuhaf bir şekilde, Türkçekonuşuyorlar. Dimitri de yanımızdaydı. Dimitri’yleRumca, bizimle ise Türkçe konuşuyorlardı. Kahveye gitmeyekarar verdik. “Hiçbir şey bulamıyoruz, bari kahvedebir şeyler soruşturalım.” dedik. Kahveci kadın bizi kapıdakarşıladı ve birden bire Türkçe konuşmaya başladı. “BenBursalıyım, göçtüm.” dedi. İçeri girdik. “Bedreddin’i tanırmısınız? Eskiden yaşamış birisidir.” diye sordum. “Vallaben tanımam. Keşke babam sağ olsaydı, o bilirdi.” dedi.Bu sırada sürekli olarak Bedreddin lafı geçiyor ve kahvecinintorunu bizi dinliyordu. Küçük kız birden kayboldu, biryere gitti ve babaannesinin yanına geldi. Elinde bir kitap,bir şeyler anlatmaya başladı. Kahveci “Bakın, size okumakistiyor.” dedi. “Ne okuyacak?” dedik. “Bir şey okutmuşlarokulda, onu okumak istiyor.” diye cevap verdi. Küçük kızöğretmeninin yaz ödevi olarak verdiği Bedreddin’in hayatınıokumaya başladı. Öğretmenleri yazın “Şu, şu kitaplarıokuyun.” demiş. Kızın okuduğu da bu kitaplardan bir tanesiydi.Dimitri çok heyecanlandı. Bedreddin’in torununyazdığı hayat hikâyesi Menakıbname’den parçalar yaz ödeviolarak verilen bir kitabın içinde ortaokul öğrencilerineokutuyorlar. Bu beni çok etkiledi. “Bu görüntüleri kullanmalıyız.”dedik ve görüntüleri temizleyip kullandık.Şeyh Bedreddin Balkanlar’da doğuyor, büyüyor ama ortave yakın doğu’da hayli vakit geçiriyor. Bütün Balkantarihi içinde farklı din, mezhep ve milletten gelen insanlarbir arada yaşıyorlar. Ama çok da mutlu yaşamıyorlar.Tarihe bakıldığında, sürekli olarak aralarındabir savaş ve kavga söz konusu. Bedreddin’in kendi ailesindede bu çeşitlilik var. Annesi sonradan Müslümanolmuş bir Rum, karısı ise Habeşistanlı eski bir köle. Birde Ermeni gelini var Bedreddin’in. DolayısıylaBedreddin kendi ailesinin içinde bu çeşitliliği zaten birşekilde yaşıyor. Bunu da bir yaşam biçimi olarak dünyayasunmak istiyor. Belki de birçok kaynakta


352<strong>Mithat</strong> <strong>Alam</strong> <strong>Film</strong> <strong>Merkezi</strong> Söyleşi, Panel ve Sunum Yıllığı 2008Bedreddin’in “ilk sosyalist” olarak adlandırılması bundankaynaklanıyor. Çünkü o din, dil, sınıf ayrımı gözetmeden,herkesin barış içinde yaşayabilmesini savunuyor.Bu süreçte Bedreddin’in Balkanları nasıl etkilediğini,Balkanların Bedreddin’i nasıl etkilediğini değerlendirmeşansınız oldu mu?<strong>Nurdan</strong> <strong>Arca</strong>: Bedreddin’in Balkanlar’dan etkilendiğikesin. Çünkü orada müthiş bir kültür çeşitliliği yaşanıyor.Bugün de, eskiden de, her dönemde bu böyle. 15.Yüzyılda Anadolu’da da bu böyle. O zamanlar tek kültür,tek dil, tek ırk diye bir şey yok. Herkes sürekli hareket halindeve birbirleriyle çok yakın ilişkiler içerisinde. Kimizaman dövüşüyorlar, kimi zaman sevişiyorlar. Ama birbirleriylebir arada yaşıyorlar. <strong>Film</strong>de, Cemal Kafadar’ın söylediğigibi, o hanenin içine hikâyeler, ninniler, masallar,şarkılar, türküler tek bir yerden değil çeşitli kaynaklardangeliyor. Dolayısıyla bu, çok doğal bir yaşama biçimi. Yanikimse kimseyi böyle bir yaşam için zorlamıyor ve bu da iyibir şey. Eşyanın tabiatı, hayatın gidişatı böyle.Bunun, Bulgaristan’daki Türklerin ya da Batı Trakya’dakiTürklerin sahip çıkmadığı bir kültür mirası olduğunugörmek üzücü. Bu, oradaki Türklerin daha önceleribildikleri ya da ilgilendikleri bir şey miymiş?“Çok kültürlülük” yeni yeni siyasi ve ideolojik bir acentehaline geldi. Ama bundan önce tam tersi mevcuttu. Dahaönceki sorunuza geri dönersek, orada sosyalist dedikleribölüşüm ayrı bir şeydir. Bölüşümcülük alenen merkeziyetçibir dünya görüşünün savunulmasından kaynaklanıyorzannediyorum. Yani ben böyle düşünüyorum. CemalKafadar da böyle düşünüyordu. Çünkü Osmanlı, 15. yüzyıldatam merkezleşmemişti. Ege’deki, Trakya’daki ve Rumeli’dekiinsanlar kendi ürettiklerini kendileri kullanmakistiyordu. Ama merkezi devletçilik, ürettiklerinin yarısındançoğunu vergiyle alarak milleti yoksullaştırdı. Ondanönce de bölgeye Moğollar gelmiş ötekiler gitmişti. Süreklibir talan, sürekli bir haraç verme durumundaydılar. Onlarmerkezileşmeye başlayınca, bunlar isyan edip patladı. Osırada orada Aydınoğulları ve Germiyanoğulları Beylikleri


<strong>Nurdan</strong> <strong>Arca</strong> 353vardı. Kuvvetliydiler ve kendilerini Osmanlılara rakip görüyorlardı.Bölüşümcülük ve komünizm dedikleri aslında komünizmdeğil. Burada gerçekleşen biraz da başka türlü birtarih yanılgısı. 15. yüzyılda hangisi komünizim, hangisisosyalizm? Burada olan şey, eşit bir bölüşüm gayesidir.Çünkü gerek Rumeli’de gerekse Ege bölgesinde küçük birimlerhalinde yaşanıyordu. Ama daha ileri gittiğinizde bugaye yok. Çünkü orada feodal yapılar daha kuvvetli. Bufeodal yapılar küçük birimler halindeler ama merkezi devletede fazla bağlı olmak istemiyorlar. Çünkü o güne kadarbir faydasını görmemişler. Aksine sadece zararını görmüşler.15. yüzyılda Börklüce Mustafa, Şeyh Bedreddin ve TorlakKemal’in isyanının bağlandığı sosyo-ekonomik temel debu gibi görünüyor. Ama tabi bunun üzerine çok çalışmaklazım, çünkü bu ilk bakışta böyle görünüyor.<strong>Film</strong>de Dimitris Keridis’in söylediği bir cümle çokönemli. Mehmet Çelebi ile Musa Çelebi arasındaki kavgadanMusa Çelebi galip çıksaydı, Musa Çelebi’nin kazaskeriBedreddin olacağı için Osmanlı tarihi ve hattadünya tarihi belki de başka olacaktı.Vizyon farkı var tabi ki. Bedreddin’in vizyonu ile merkeziyetçiOsmanlı Mehmet Çelebi’nin vizyonu çok farklı. Yani,Osmanlılar gibi tek tipleştirme, güç kullanma ve kuvvetlibir merkezden her şeyi yönetme vizyonu. HâlbukiBedreddin’in vizyonu çok farklı. O, çoğulculuk içinde dahaadem-i merkeziyetçi, daha bölgesel özerkliklerle bir aradaolunabilen, feodal yapıya daha yakın bir şey savunuyor.Musa Çelebi de öyle. O da Rumeli’deki Romenler ve Eflaklarlaittifak yapmıştır. Herkesin bildiği Romen Drakula Eflaklarıntorunudur. Bunlar özerkliklerini korumak üzereittifak yapabiliyorlar. Ama Osmanlı öyle değil, tek merkez,tek düşünce.Bedreddin Ortadoğu’da, Tebriz’de vakit geçiriyor amaasıl etkilediği yer Balkanlar ve Anadolu oluyor. HâlbukiOrtadoğu ve Tebriz’den de çok etkileniyor. Proje içinBedreddin’in iz bıraktığı Kahire ve Tebriz’e gitmeyi hiçdüşündünüz mü?


<strong>Nurdan</strong> <strong>Arca</strong> 355şünce de, o dönemin mistik düşüncesi olan Hurufiliktençok etkilenmiş. Bulgaristan’da gördüğüm o demiryolu türküsünüsöyleyen kadını ve onun ailesini, o köyleri, Babaiisyanları sırasında kaçıp, 13. yüzyıldan beri orada oturaninsanları etkileyen şeyler aslında Bedreddin’i de etkileyenler;yani Hurufilik, Bektaşilik gibi düşünceler. Bedreddin,Kahire’de Hüseyin Ahlati’nin (hakkında fazla bilgi bulamadım)tekkesinde bu mistik düşünceleri öğreniyor. HüseyinAhlati Van, Ahlatlı. Aynı kökten geliyorlar. Bedreddin yirmiyıl boyunca Kahire’de oturuyor. Bu uzun bir zaman ve tamda olgunluk dönemi, bir ulema bir teolog oluyor; yani İslamhukukçusu. Şeriat biliyor, çok iyi okumuş ve çok iyiöğrenmiş. Bu konuda da eserler veriyor. Daha sonra verdiği,esas kendi imzasını taşıyan eserlerini HüseyinAhlati’yle tanıştıktan oluşturuyor. Bu eserlerden sonra,Mevlana da dâhil her mistik düşünürün yaptığı gibi “Benartık kitaplarla alakamı kestim, başka bir boyutta düşünüyorum”diyor.<strong>Film</strong>de de dikkat çekiyor. Bedreddin daha sonra enteresanbir rotayı izleyerek Karaburun’a doğru geliyor.Oradan da çok meşakkatli yollarla Balkanlar’a dönüyor.Belki Anadolu yolları üzerinde geçirdiği o süre içerisinde,fikren kendine benzeyen insanlarla bir arayagelme şansı buluyor. Onu takip edenlerle birlikte ayaklanmalarbaşlıyor.Bu Bedreddin’in kendi düşüncelerini sınama yolculuğu gibi.“Acaba düşündüklerim, fikirlerim insanlar tarafındanpaylaşılabiliyor mu? Onlar ne düşünüyor?” şeklinde düşünceleresahip adeta. Bu düşünceler bir nevi paylaşımyolculuğu. Bedreddin öte yandan, kendi gibi düşünenlerlede buluşmak istiyor. Bunu herkes ister. Bedreddin’in mistisizmeilk adım attığı yer Bursa. Bursa’da teoloji çalışırkenİbn-i Arabî’nin düşünceleriyle karşılaşıyor. SonraKonya’ya gidiyor ve yine İbn-i Arabî düşüncesiyle karşılaşıyor.O zamanlar eğitim almak için bir Boğaziçi Üniversitesi’neya da bir Harvard’a gidip öğrenci olmuyorsunuz;dolaşan hoca nerdeyse siz oraya gidiyorsunuz. Bedreddinde böyle bir eğitim alıyor ve İbn-i Arabî düşüncesi her yer-


356<strong>Mithat</strong> <strong>Alam</strong> <strong>Film</strong> <strong>Merkezi</strong> Söyleşi, Panel ve Sunum Yıllığı 2008de karşısına çıkıyor. Hüseyin Ahlati de İbn-i Arabî’nin düşüncelerineyakın bir düşünce. Dolayısıyla bu dönemdeBedreddin’in hayatında çift yönlü bir değişim, yıllara yayılanbir gelişim söz konusu. Ege’deki Sakız Adası’na gitmesindeki önemli bir neden de o dönemde bölgede Kathar vePataren gibi yenilikçi mezheplere mensup insanların buadada yaşıyor olması. Gene Ege bölgesindeki Manisa, Alaşehirmesela, birçok Kathar 4 kilisesinin merkezidir.Balkanlar’da “Bogomillik” diye bir mezhep var. Bumezhep Kathar mezhebiyle de ilişkili. BogomillerinBalkanlar’da Bedreddin’den etkilendiği ya daBedreddin’in onları etkilediğine dair iddialar var. Sizinbu konudaki bilginiz nedir?<strong>Nurdan</strong> <strong>Arca</strong>: Böyle bir şey var ama bu, çok fazla araştırılmasıgereken bir konu. Bu konu üzerine de kesinbir şey söylenemez, çünkü bilinmiyor. Herhangi bir tahminya da aynı bölgelerde mevcut olan bir belge yok. Ama böylebir şey çok mümkün.<strong>Film</strong>i yeniden izlerken, eksik bıraktığınız taraflar olduğunudüşünüyor musunuz? <strong>Film</strong>e alamadığınız birdolu çekim ve malzeme vardır. Bu malzemeyi eklediğinizidüşünüp, filmi tekrar tekrar seyrettiğinizde, filmkafanızda bambaşka bir şekilde kurgulanıyor mu?Hayır. <strong>Film</strong>de yapılmak istenen şey Bedreddin’in kim olduğunu,neler yaptığını, neler yapmadığını göstermektir.<strong>Film</strong> konuya bir girişti. Bence onu böyle bırakmak lazım.Ama elimizde yüz yirmi saatlik bir çekim var ve filminkendisi elli dakika. Dolayısıyla geriye kalan malzemedenbambaşka şeyler yapılabilir ama filmin kendisini değiştirerekdeğil.Bu filmi çok etkilendiğiniz bir fikirden yola çıkarakyapıyorsunuz. Ama sonunda yapmaya çalıştığınız şey,4 Ortaçağ’da Fransa’da ortaya çıkmış bir tarikattır. Reenkarnasyonainandıkları için Ortodoks Klise öğretisinden uzaklaştıkları iddia edilir.


<strong>Nurdan</strong> <strong>Arca</strong> 357tam da dediğiniz gibi, bir kapı açmak. Ve orada herkeskendi yoluna ulaşacak.Bunu yapmak istediğimiz için hikâyeyi tam anlatamadık.Gerçekten de belli bir isyan hikâyesi var. Bu hikâye başlıbaşına bir film olur. Tek başına bir Şeyh Bedreddin İsyanıfilmi olur. Ama çok laf, az görüntü olur. <strong>Film</strong>de minyatürlerolur ve çok da hoş olur aslında.Aynı konu üzerinde başka bir proje yapma fikriniz var mı?Bu olabilir tabi, bunu düşünmüyor değilim. Bu bizim içinkonudan çıkış olsa gerek. Ama elbette yeni bir şey yapmaklazım. Röportajların tamamından sadece isyan, sadeceedebiyat, sadece çoğul kültür üzerine ayrı ayrı küçük filmleryapılabilir.Yamaç Okur: Geçtiğimiz aylarda burada yönetmen ReisÇelik’i ağırlamıştık. O da Şeyh Bedreddin üzerine kurmacabir film projesinden bahsetmişti. Tuncel Kurtiz ile birliktetasarladıkları bir proje.<strong>Nurdan</strong> <strong>Arca</strong>: Tuncel Kurtiz’in oynadığı ŞeyhBedreddin Destanı isimli danslı bir gösterisi vardı.Ben bu gösteriyi görmedim ama CDsini dinledim. O bambaşkabir yorum. Tuncel Kurtiz bir Şaman yorumu yaparak,Bedreddin’i müzik ve tempo yardımıyla bir Şamanbüyücüsü gibi yorumlamış. Eğer öyle bir yorum düşünüyorlarsafevkalade olur. Türkiye’de, filmi yapacak olanınmeşrebine göre, Bedreddin’i çok iyi oynayacak en azındanbeş kişi vardır. <strong>Film</strong>i yapacak olan daha bir dramatik vebüyük bir şey mi istiyor yoksa daha insancıl bir figür müistiyor? Bunlar tamamen yoruma bağlı bir şeydir.Genco Erkal sesiyle yer alıyor filmde. <strong>Film</strong>e nasıl dâhiloldu?Genco Erkal otuz yıldır ve belki de otuz yılı aşkın bir süredirNazım Hikmet’i sahnede en iyi okuyan tiyatrocudurbana göre. Ayrıca benim çok sevdiğim bir arkadaşımdır.“Şeyh Bedreddin Destanı’nı okur musun?” dediğim zaman,“Okurum, ama görüntüm olursa.” dedi. Çünkü ikisinifarklı okuyor. Önce bir görüntülü okuma çektik ve sonra


358<strong>Mithat</strong> <strong>Alam</strong> <strong>Film</strong> <strong>Merkezi</strong> Söyleşi, Panel ve Sunum Yıllığı 2008çok farklı bir malzemeyle bir araya getirdik. Bu filme katılanherkes gerçekten de gönülden, yürekten, canla başlakatıldı. Hiç kimsenin hakkını ödeyemem. Başta Cemal Kafadarolmak üzere gerçekten de hepsine müteşekkirim.Genco Erkal ve Mehmet Akan… Biliyorsunuz MehmetAkan’ı iki sene önce kaybettik.Orhan Taylan’ın eskizi filme nasıl dâhil oldu?<strong>Nurdan</strong> <strong>Arca</strong>: Bedreddin’in günümüze kalmış bir resmigörüntüsü yok tabii. Ama Bedri Nusret Kaygus’un birkitabında gravür gibi bir şey var. Biz o gravürü aldık, baktık,evirdik, çevirdik. Gravürden yola çıkalım dedik. Grafikerarkadaşlar gravür üzerinde çalıştılar ve bize yolladılar. Orhan’labir gün konuşurken çalışmaları ona yollamamı ve birgöz atacağını söyledi. Çalışmaları ona yolladım. Bize altımuhteşem ve farklı bakış sundu. Yani Bedreddin’in gözü altısındada farklı bakıyordu. Geri kalanı birbirine çok benzeraltı tane portreydi ve bunu da kullandık. Orhan Taylan’a daçok müteşekkirim. “O dönemde ressamlar resimlerini imzalamazlardı,onun için buna imza koymadım. Bu böyle anonimbir resim olsun.” dedi. Çok hoş ve çok iyi bir espriydi.Belgesel filme maddi kaynak bulmak eminim ki kurmacabir filme kaynak bulmaktan daha da zor oluyordur.Çok seyahat ve araştırma gerektiren bir çalışmayapmışsınız. Dolayısıyla masraflı olduğunu tahminediyorum. Bize bu süreçten de biraz bahseder misiniz?Bakanlıktan bir destek aldınız mı?Evet, aldık. Yeterli olmadı tabi ki. Ayrıca Cemal Kafadar’ateşekkür ederiz. Onun vasıtasıyla ENKA filme destek verdi.Bu iki yardım birleşince, filmi ittire kaktıra ortaya çıkardık.Ama bu yardımlar olmasaydı hiçbir şey yapılamazdı.Biz ancak “istiyoruz” demekle kalırdık.Siz yönetmenliğin yanında aynı zamanda yapımcısınız.Dolayısıysa iki kat sorumluluk üstleniyorsunuz. Kendiyönettiğiniz filmlerin yapımcılığını üstlendiğiniz gibiyönetmediğiniz bazı filmlerin yapımcılığını da üstleniyorsunuz.O süreçte sorunları nasıl çözüyorsunuz?


<strong>Nurdan</strong> <strong>Arca</strong> 359Sinema projesi ve yönetmenlik çok ulvi bir iş gibi görünüyor,ama sinema projesi bir organizasyon işi. Bana sorarsanız,yönetmenin yaptığı iş biraz fazla abartılıyor. Yönetmeninrolü iyi bir organizatör olmasını gerektiriyor. Nerede?Sette ve setten önceki hazırlık aşamasında. Prodüktörünrolü de en az yönetmeninki kadar organizasyon marifetiisteyen bir rol. Çünkü ortada hiçbir şey yokken organizasyonabaşlamak durumunda. Prodüktör mali organizasyondada sorumlu, gündelik işlerden de. Tabi bu nedenlebir alay insan yardımcı oluyor. Ama resmin bütününüprodüktör oluşturuyor bana sorarsanız. İşin her detayınahakim olmanız gerekiyor. Bu hâkimiyeti sağlayan ve yardımcıolan en azından on-on beş kişilik bir ekip oluyorprojelerde. Küçük projelerde bu, üç-beş kişiyle de yapılabiliyor.Ama işin zihinsel bütününü görmek gerekli. Yönetmenve prodüktör aynı insan olduğu zaman, resmin bütünlüğünügörmek bir anlamda kolaylaşıyor. Çünkü ikikişi bunu konuşarak yapacağına, bir kişi bunu düşünerekyapmış oluyor.Yönettiğiniz diğer belgesellere bakacak olursak 2006yılında İstanbul’da Bir Öğle Vakti, 2001 yılında GülenAyva, Ağlayan Nar, 2000 yılında Dostların Tiyatrosu,1996 yılında Uzay Kristalleri. Uzay Kristalleri çok ilginçbir belgesel, biraz bahsedebilir misiniz?Uzay Kristalleri, Kolombiya Uzay Mekiği’nde yapılan birkristal büyütme deneyinin hikâyesi. Bu çok basit bir hikâye;bir proje var ve proje bir kristal. Zeoit kristali. Bu kristaltemizleme ajanı olarak kullanılıyor. Radyoaktif sulardakiradyoaktifleri, ağır metalleri temizlemede ve hattaböbrek makinelerinde kullanılan bir kristal. Bir filtre görevigörüyor. Fakat bu kristal dünyada sınırlı miktarda bulunuyor.Bir de kristaller büyükse daha iyi filtre etme özelliğikazanıyor ve az miktarda kullanılabiliyor. Mesela budeneyin bir amacı portatif bir diyaliz aracı yapmaktı ki insanlaryanlarında taşıyabilsin. Çünkü insanlar hastaneyetedavi için gidip yattıklarında hem zamanlarından, hem degündelik hayatlarından fedakârlık yapıyorlar. Bu projeyibenim bir yakınım olan Türk bir Profesör yapıyordu. Onun


360<strong>Mithat</strong> <strong>Alam</strong> <strong>Film</strong> <strong>Merkezi</strong> Söyleşi, Panel ve Sunum Yıllığı 2008bir de Amerikalı partneri vardı. İkisi birlikte, KolombiyaUzay Mekiği’ne kabul edilmişler. Onlar aslında büyük birlaboratuarda çalışıyorlardı. Ama bu ikiliden biri astronotlukeğitimini alıyor, Kolombiya’yla uçuyor. Orada deneyiyapmaya devam ediyor. Öteki de aşağıda “yer kontrol”denkonuşarak deneye katılıyor. Bu benim hoşuma gitti ve enteresanbir hikâye gibi geldi. Bana çok fazla yardımcı daoldular. Mesela astronotların hepsi üniversiteye geliyordu,bana da “Sizde gelebilir misiniz? Hepimiz bir arada oluruz.”diye haber verdiler. Onların kendi aralarında hoş birdünyaları, ilişkileri ve iletişimleri var. Bunu yaşamak benimiçin çok büyük bir şanstı.Yeni projeleriniz var mı?<strong>Nurdan</strong> <strong>Arca</strong>: Bu aralar üzerinde çalıştığım biraz dafilmin devamı gibi bir proje. Bedreddinilerin kocamansemahlarla gittikleri ve Alevilerin düzenlediği bir şenlikvar. Orada Nihailerle karşılaştık. Sonra, geçen yıl GencoErkal Sivas ‘93 oyununu yaparken, o oyunun arkasındadekor kullanmak yerine sadece gerçek görüntülerden oluşanbir dekor, bir belgesel kullanmak istedi. Bana “Bunuyapar mısın?” dedi. “Yaparım.” dedim. Görüntüler toplandıve birlikte görüntüleri kurguladık. Sonra, Ocak ayındaoyun açıldı. Bu iki deneyimden ortaya “Aleviler üzerine birbelgesel çalışayım.” duygusu doğdu.Çok uzun sürecek bir projeye benziyor ve konu oldukçadetaylı, derin. <strong>Film</strong> için kendinize nasıl bir çerçeveçizdiniz? Sınırlar, bütün bu ön araştırmalar sürecindemi belirlendi?Ön araştırma, yola çıktığınız düşünceyi değiştiriyor. BenAlevi kadınlarının hikâyesini anlatmak istiyorum. Çünkükadınların o toplum içindeki konumu inanılmaz derecedeçarpıcı. Alevi bir kadın Dede Cem’i yönetebiliyor. Bu, hiçbir yerde görülmemiş bir şey. Alevi kadın ve erkekler denkilişkiler içindeler. Buna geleneksel bir ilişki diyebiliriz. Alevilerdekikadın erkek ilişkileri adalet, denklik ve eşitliküzerine kurulmuş bir gelenek gibi görünüyor. Hala üzerindeçalışıyor ve araştırıyoruz.


<strong>Nurdan</strong> <strong>Arca</strong> 361Dinleyici Soruları<strong>Film</strong>de Bedreddin’in baş kaldırdığı dönem ve insanlarınBedreddin’e inanıp onu takip ettiği dönemin çokyansıtılmadığını düşünüyorum. Bunun özel bir nedenivar mı?Bu filmde yansıtılmadığı doğrudur. Bu film ipuçları vermeküzere yapıldı. Çünkü bütün hikâyeyi anlatmak mümkündeğil. Bütün hikâyeyi anlatmaya kalksak sekiz saatlikbir film yapmak gerekir. Çok yönlü birinden bahsediyoruz.Bedreddin’in mistik boyutu, isyan boyutu edebiyat boyutu,çok kültürlülük boyutu ve merkezcilik boyutu var. Bunlarınhepsini anlatmak mümkün değil. <strong>Film</strong>de tüm bunlarınipuçları verildi. İsyanın neden olduğu ve nasıl bastırıldığıçok uzun, çok büyük bir hikâye. Aslında Nazım Hikmet’inşiirinde anlattığı şey o isyan. Mehmet Akan’ın oyunu isyanahiç girmiyor; sadece Bedreddin’in çoğul kültürlülüğünüanlatıyor. Yani herkes bir tarafından tutuyor ve o hikâyeyianlatıyor. Bizim belgesel olarak yaptığımız bu film,Bedreddin konusunda yapılmış olan ilk görsel malzeme kigörsel olması da hakikatten çok zor. Çünkü Bedreddin’edair bir görüntü yok. Sadece ipuçlarını verebildiysek nemutlu bize. Bir de filmin finalini kapatmadık. Yani, bu birazda seyredeni kışkırtmak için yapılmış bir film. <strong>Film</strong>“Siz bu konunun nesini merak ediyorsanız onu araştırabilirsiniz.”diye bir fikir atıyor ortaya. Finalde de bir sonucavarmıyoruz farkına vardıysanız. Herkes kendi düşüncesinegöre, kendi algısına göre bir şeyler araştırmaya doğru kışkırtıldıysa,o zaman biz başarılı olmuş oluyoruz.


362<strong>Mithat</strong> <strong>Alam</strong> <strong>Film</strong> <strong>Merkezi</strong> Söyleşi, Panel ve Sunum Yıllığı 2008<strong>Nurdan</strong> <strong>Arca</strong> Kimdir?Robert Kolej’de öğrenci olduğu dönemde Hisar Kısa <strong>Film</strong>Şenliği’nin organizasyonunda görev aldı. 1969 yılında BirBen Vardır Bende Benden İçeri adlı, Galata Köprüsü’nünaçılışını konu alan, beş dakikalık ilk kısa filmini çekti. Dahasonra, 1970 yılında Robert Kolej Yüksek Okulu, EkonomiBölümü’nden mezun oldu. 1971 yılında Londra BrunelÜniversitesi’ne giderek bölgesel kalkınma üzerine biraraştırma yaptı. 1980 yılında İstanbul Üniversitesi’nde,Siyasal Ekonomi üzerine yüksek lisansını tamamladıktansonra, 1984 yılında Milliyet Sanat Dergisi’nde yazılaryazmaya başladı. 1992 yılında Melek Ulagay Taylan ilebirlikte Ajans 21’i kurdu.Başlıca <strong>Film</strong>leriSimavnalı Bedreddin (2007)İstanbul’da Bir Öğle Vakti (2006)Gülen Ayva Ağlayan Nar (2001)Dostların 30. Yılı, (2000)Uzay Kristalleri (1996)Ezgili Yürek: Ruhi Su (1995)Hasret Resimleri (1986)Başlıca Ödülleri1995 İstanbul Uluslar arası <strong>Film</strong> Festivali En Beğenilen <strong>Film</strong>Sertifikası (Hasret Resimleri)1987 Ankara <strong>Film</strong> Festivali En İyi Görüntü Ödülü (HasretResimleri)

Hooray! Your file is uploaded and ready to be published.

Saved successfully!

Ooh no, something went wrong!