12.07.2015 Views

AFFAIRE LEROY c. FRANCE_TRx

AFFAIRE LEROY c. FRANCE_TRx

AFFAIRE LEROY c. FRANCE_TRx

SHOW MORE
SHOW LESS

Create successful ePaper yourself

Turn your PDF publications into a flip-book with our unique Google optimized e-Paper software.

© Avrupa Konseyi/Avrupa Đnsan Hakları Mahkemesi, 2012. Bu çeviri,Avrupa Konseyi’nin insan haklarına destek Fonu’nun desteğiylehazırlanmıştır (www.coe.int/humanrightstrustfund). Mahkeme’yibağlamamaktadır. Daha fazla bilgi için, bu belgenin sonunda bulunanyazarın telif hakkı ile ilgili kısmı okuyabilirsiniz.© Council of Europe/European Court of Human Rights, 2012. Thistranslation was commissionned with the support of the Human Rights TrustFund of the Council of Europe (www.coe.int/humanrightstrustfund). It doesnot bind the Court. For further information see the full copyright at the andof this document.© Conseil de l’Europe/Cour européenne des droits de l’homme, 2012. Laprésente traduction a été effectuée avec le soutien du Fonds fiduciaire pourles droits de l’homme du Conseil de l’Europe(www.coe.int/humanrightstrustfund). Elle ne lie pas la Cour. Pour plus derenseignements veuillez lire l’indication de copyright/droits d’auteur à la findu présent document.


<strong>LEROY</strong> – FRANSA DAVASI 1Leroy - Fransa davasında,Avrupa Đnsan Hakları Mahkemesi (Beşinci Dairesi), aşağıdakihâkimlerden oluşan heyet halinde:Peer Lorenzen, Başkan,Jean-Paul Costa, ÜyeVolodymyr Butkevych, ÜyeRenate Jaeger, ÜyeMark Villiger, ÜyeIsabelle Berro-Lefèvre, ÜyeMirjana Lazarova Trajkovska, Üyeve Claudia Westerdiek, Katip9 Eylül 2008 tarihinde toplanarak konuyu görüşmüş ve bu tarih itibariyleşu kararı vermiştir:USUL YÖTEMLERĐ1. Bu davanın kaynağında, Fransa Cumhuriyeti aleyhine verilen birdilekçe (no: 36109/03) bulunmakta olup, bu devletin bir vatandaşı olan BayDenis Leroy (aşağıda “Davacı” diye anılacaktır) 12 Kasım 2003 tarihinde,Đnsan Hakları ve Temel Özgürlüklerinin Korunmasına Đlişkin Sözleşmenin(aşağıda “Anlaşma” diye anılacaktır) 34. maddesine dayalı olarakMahkememize müracaat etmiştir.2. Davacı, Bayonne Barosu avukatlarından Av. A. Larrea tarafındantemsil edilmektedir. Fransız hükümeti (aşağıda “Hükümet” diye anılacaktır)ise, kendi memuru, Dışişleri Bakanlığı Adli Đşler Dairesi Müdürü Bayan E.Belliard tarafından temsil edilmektedir.3. Davacı özellikle, terörü müdafaa etmekte (övmekte) suç ortaklığınedeniyle çarptırıldığı mahkûmiyetin, Anlaşmanın 9. ve 10. maddeleriylegaranti altında bulunan ifade ve görüş bildirme özgürlüğünün ihlaliolduğunu iddia etmektedir. Ayrıca, Anlaşmanın 6.1. maddesinin ihlaliolarak, Yargıtay’da adil bir şekilde yargılanmadığını öne sürmektedir.OLAYLARI. DAVAYLA ĐLGĐLĐ ŞARTLAR4. Davacı bir desinatördür (çizer) ve bu sıfatla, merkezi ve yönetim yeriBayonne şehrinde bulunan Ekaitza isimli haftalık Bask dergisinin dearalarında bulunduğu bir takım bölgesel yayın kuruluşlarıyla işbirliği içindebulunmaktadır. Ekaitza, “Perşembe günleri yayınlanan ve abertzale (bask)sol siyasetini benimsemiş” bir haftalık dergidir.


2 <strong>LEROY</strong> - FRANSA DAVASI5. 11 Eylül 2001 tarihinde, Amerika Birleşik Devletleri’nde, DünyaTicaret Merkezi ikiz kulelerine saldırı olayı gerçekleşmiştir.6. Aynı gün Davacı, derginin yazı işlerine, altında ünlü bir markanınreklam sloganını mizahi bir şekilde çağrıştıran, BĐZ BUNU HEP HAYALETMĐŞTĐK ... HAMAS BUNU YAPTI” yazısı bulunan bir çizim (iki taneuçağın çarpmasından sonra toz bulutu içinde yıkılan dört adet gökdelen)teslim etmiştir.7. Davacı, bu çizimle, New York’u vuran saldırının olduğu günAmerikan Đmparatorluğunun çöküşünü resimlemeyi düşündüğünübelirtmiştir.8. Söz konusu çizim, derginin 13 Eylül 2001 tarihli 787. sayısının 3.sayfasında yayınlanmıştır.9. Bu yayından sonra, Pyrénées-Atlantiques Valisi, BayonneCumhuriyet Savcılığına başvurarak, haftalık Ekaitza dergisi aleyhine adlisoruşturma açılması talebinde bulunmuştur. Savcılık, Davacı ve dergininyayın müdürü aleyhine, terörü müdafaa etmekte (övmekte) suç ortaklığı veterörü övme fiillerinden dolayı Sulh Ceza Mahkemesinde dava açmıştır.10. Söz konusu haftalık derginin ertesi hafta yayınlanan 788. sayısında,bahsi geçen “çok canlandırılmış çizime”, bu çizime reaksiyon olarakgönderilen yazı ve e-mail mesajlarıyla birlikte bir tam sayfa ayrılmış vebuna bir de derginin yazı işleri tarafından davacıya verilen desteği ifadeeden bir yazı eklenmiştir: “(...) Şu saatte önemli olan şey, desinatörümüzün,kendisi aleyhine başlatılan sürek avından (hallali: av sırasında hayvanınartık öldürülmek üzere olduğunu belirten boru sesi) çok daha iyisini hakettiğini tespit etmektir. Çizimin altındaki yazı, haklı olarak,okuyucularımızın bir kısmını galeyana getirmiş, hatta şok etmiş olsa da,ekibimizin tümünün ona olan güveni tamdır (...)” Dergide ayrıca, Davacınınolaya gösterdiği tepki de yayınlanmıştır:“Kötü bir çizimin anlaşılması için, onun açıklanmaya ihtiyacı vardır ve açıktır kiben de geçen hafta Ekaitza dergisinde çıkan çizimimle ilgili bazı açıklamalaryapmak zorunda kaldım. Dünya Ticaret Merkezine ve Pentagon’a yapılansaldırıları takip eden saatte bu çizimi yaptığım zaman, bazı sembollerin çöktüğünüresimlemek istedim ve bu arada insanların acısını hiç hesaba katmadım vemeydana gelecek sonuçları düşünmedim. Üstelik, çizimdeki metin, ben “Siz bunuhep hayal ettiniz, Sony bunu yaptı” şeklindeki bir reklamla ilgili mizah yapmakistemişken, metindeki “Biz” kelimesine kendilerinin de dahil edildiğini hissedenderginin bazı okuyucularını rahatsız etti. Bazı okuyucular da, o çok yaygınHamas = Arap = Terörist formülünden hareketle, Hamas’ın suçluluğunubelirten ifadeyi tehlikeli buldu. Bir desinatör (çizer) güncel bir olayla ilgilibir reaksiyon gösterirken, her zaman geri adım atamaz. Medya bizi insanacısı duygusuyla doyurup şişirdi, ben de o kurbanlara ve onların ailelerineverilen acıyı vicdanımda hissediyorum. Ama onların bu acısını, her ayAmerikan ve Đngiliz havacılar tarafından bombardımana tutulan Iraklılarınacısından çok daha medyatik kılan şey nedir? Bu dünya üzerindeki insanlarıkorumak adına yapılan cerrahi müdahaleler (bıçak darbeleri) Batılı zihinleriyok etmekten daha zararsız görülüyor. ABD tarafından Irak üzerinde


<strong>LEROY</strong> – FRANSA DAVASI 3uygulatılan dünya çapındaki ambargonun direkt olarak neden olduğu her yılölen on binlerce çocuğun acısı güncel bakımdan yeteri kadar ağır olmuyor.Burada anti Amerikan duygularımın nedenlerini sayacak değilim, son yetmiş yıllıkdünya tarihi bunu anlamak için yeterlidir. Anti Amerikancılık derken, sadece kendiiktisadi çıkarları için hareket eden ve ne isterse yapmayı kendisi için meşru görenABD devletinin artık bıkkınlık veren utanmaz dış politikasına ve ekonomi politikasınaolan karşıtlığı kastediyorum.Söz konusu saldırıların bizzat Amerika Birleşik Devletlerinin sembollerinesaldırmak olduğunu gören tek kişinin ben olmadığını biliyorum ve medya tarafındanaşırı bir şekilde ateşte kızartılmaya başlanmamdan sonra Ekaitza dergisine destekveren kişi ve grupların, bunu kan içici fanatizmlerini ifade etmek için yaptıklarınıdüşünmüyorum. Gelecekteki sonuçlar konusunda şunun da farkına vardım: busonuçlar çok korkunç olacak. Kutsal savaş: “Đyiler Kötüye karşı”, belirsiz bir düşmanakarşı haçlı seferine hazırlanan bütün bir Batı dünyası. Amerika Birleşik Devletlerinihuzura kavuşturmak için dünyadaki bütün Müslümanları kıyıma uğratmak gerekecek.Kendileri tarafından silahlandırılmış, finanse edilmiş ve terörizme ve gerillacılığauygun şekilde yine kendileri tarafından eğitilmişken, onların rahat duracaklarınıngarantisi nedir. Kendimizi ne kadar hızlı bir şekilde bu girdabın içine yuvarlanmayabıraktığımızı gördükçe korkuya kapılıyor ve haykırmak istiyorum: “BENAMERĐKALI DEĞĐLĐM.””11. Bayonne Sulh Hukuk Mahkemesi, 8 Ocak 2002 tarihinde verdiğikararla, Davalıyı, terörü müdafaa etmekte (övmekte) suç ortaklığı nedeniyleve derginin yayın müdürünü de terörü övme nedeniyle, aksi haldehapsedilmek kaydıyla 1.500’er Avro (EUR) para cezasına, verilen kararın,masrafı onlara ait olmak üzere, Ekaitza dergisinde ve başka iki gazetededaha tam metin halinde yayınlatılmasına ve mahkeme masraflarını ödemeyemahkum etmiştir.12. Bu kararı veren mahkeme, söz konusu çizimle, 11 Eylül 2001tarihinde Manhattan’daki ikiz kulelerin şiddet eylemiyle trajik bir şekildeyıkılmasını açık bir şekilde hatırlatılıp, bu çizimin ekinde, bu olayı rüya gibibir şeymiş gibi gösteren, yani caniyane bir eyleme harika bir anlam verenbir resim altı yazısı yayınlayan Ekaitza dergisinin, kendisine isnat edilenfiili işlediği kanaatine varmıştır. Mahkeme ayrıca, “Terör konusunaözellikle hassas bir bölgede, kamu düzeninde yaratılan karışıklığa uygun birceza verilmesinin” yerinde olacağını kabul etmiştir.13. Davacı ise, aynı dönemde, “Les Guignols de l’info (EnformasyonKuklaları)” adlı televizyon yayınında, çok benzer ifadelerle aynı reklamlailgili mizah yapıldığını, ama bu yayının herhangi bir takibata tabitutulmadığını özellikle belirterek kendisine ayrımcılık uygulandığını ifadeetmiştir.14. Pau Temyiz Mahkemesi 24 Eylül 2002 tarihinde verdiği kararla SulhCeza Mahkemesi tarafından verilmiş olan kararı şu gerekçelerleonaylamıştır:“Sanıklar, söz konusu yayının uygunsuzluğu konusundaki üzüntülerini belirterek, buyayını olay kurbanlarının anısını rencide etmek ve onların ailelerinin acısını


4 <strong>LEROY</strong> - FRANSA DAVASIdepreştirmek amacıyla değil, Amerikan kapitalizminin önemli bir simgesininçöküşünü sembolleştirmek niyetiyle yaptıklarını açıklamışlardır. Bununla birlikte,kişisel motivasyonların değerlendirilmesi kovuşturma kapsamında değildir.Đnsan Hakları Evrensel Bildirisinden sonra, Avrupa Đnsan Hakları Sözleşmesinin 10.maddesinde, düşünce ve ifade özgürlüğü, bireylerin kutsal haklarından birisi olarakdüzenlenmiş ve bu hakkın kullanılması, yarattığı görev ve sorumluluklar nedeniyle,demokratik bir toplumda kanunda öngörülen ve özellikle de kamu güvenliği, kamudüzeni, suç işlemenin önlenmesi ve diğer bireylerin haklarının korunması amacınayönelik bir takım tedbirler kapsamında, bazı formalite, şart, kısıtlama vedüzenlemelerle sınırlandırılmış bulunmaktadır.Bu bağlamda, 29 Temmuz 1881 tarihli kanunun 24. maddesinde vurgulandığı üzere,özellikle yayınlanmış bir çizim veya yazı teröre övgü mahiyetinde olduğu zaman, birsonuç doğurmasa bile bir suçun provoke edilmesi kabul edilemez.Bu dava da bu konuyla ilgilidir. Nitekim Manhattan’da meydana gelen yoğunsaldırıları direkt olarak ima ederek, bu olayları tanınmış bir terör örgütüne mal ederekve hayal etmek fiilini kullanmak suretiyle bu feci projeyi idealize edip caniyane bireyleme apaçık bir değer vererek, söz konusu çizer, birinci çoğul şahıs (“Biz”)kelimesini kullanarak, bir hayalin gerçekleşmesi gibi sunduğu bu yıkıcı eylemi tasvipetmekte ve sonuç olarak da potansiyel okuyucuyu caniyane bir eylemin başarıyaulaşmasını iyi bir şeymiş değerlendirmeye cesaretlendirerek, teröre başvurmayıonaylamaktadır.Böylece, bir övgü şeklinde terörizmin etkinliği ve yarattığı etkilerin olumlu niteliğitamamen savunulmuş olmaktadır.Yerel yetkili makamlar kendilerine tanınan genel yetki sınırları ve kendi yerelyetkileri dâhilinde hareket ederek, özellikle bir siyasi görüş veya bir ulusal azınlığamensubiyetle bağlantılı herhangi bir kritere atıfta bulunmadan meşru takibat yapmahaklarını kullanmışken, sanıkların Avrupa Đnsan Hakları Sözleşmesinin 14. maddesinedayalı olarak kendilerine ayrımcılık yapıldığını ileri sürmeleri söz konusu olamaz.Savunmada öne sürülen örnekler sadece ulusal medyayla ilgili örneklerdir.”15. Davacı, bu ilama karşı, kendisini Danıştay’da ve Yargıtay’da biravukat vasıtasıyla temsil ettirmeksizin, itirazda bulunmuştur. Bir dilekçevererek, bu dilekçede “bir çizim vasıtasıyla, çoğunluk tarafındanpaylaşılmayan bir görüşü veya çarpıcı ya da şok edici olabilecek bir görüşüyayma hakkı” olduğunu savunmuştur ve kendisinin asla teröre herhangi birolumlu nitelik atfetme niyetinde olmadığını ifade etmiştir.16. Yargıtay Savcılığı 21 Şubat 2003 tarihli bir yazı göndererek,kendisini yaptığı itirazı reddetmeye yönelik görüş benimsendiği konusundabilgilendirmiştir. Bu yazıya cevap olarak, 19 Nisan 2003 tarihinde Davacı,bu görüşe dayanak teşkil eden olguların ve hukuki nedenlerin nelerolduğunu öğrenmek istediğini bildirmiş, ancak herhangi bir cevapalmamıştır; kendisinin yaptığı itiraz, Yargıtay tarafından 25 Mart 2003tarihinde duruşmasız olarak incelenmiştir.17. Yargıtay, Pau Temyiz Mahkemesi tarafından kararda belirtilengerekçenin, mahkemenin olayları doğru bir şekilde değerlendirdiğini veterörü övme suçunu oluşturan bütün unsurları belirleyip göstermek içinyerinde ve yeterli olduğu kanaatine varmıştır. Yargıtay ayrıca, TemyizMahkemesinin, ilgili suçun, Anlaşmanın 10. maddesinin 2. paragrafındabelirtilen istisnalar kapsamında bulunduğunu iyi bir şekilde gösterdiğini de


<strong>LEROY</strong> – FRANSA DAVASI 5kabul etmiştir. Sonuçta Yargıtay, davanın esasına ilişkin olarak itirazıreddetmiş ve sadece aksi halde hapis cezası öngörülmesi noktasında, böylebir kararın siyasi nitelik taşıyan ihlaller için verilemeyeceği gerekçesiyle,Pau Temyiz Mahkemesinin kararını bu yönden bozmuş, ama kararımahkemeye geri göndermemiştir.II. KONUYLA ĐLGĐLĐ ULUSAL HUKUK VE ULUSLARARASIHUKUK18. 29 Temmuz 1881 tarihli Basın kanununun 24. maddesinin 6.paragrafında şu şekilde bir düzenleme mevcuttur:“Bir önceki maddede belirtilen araçlar vasıtasıyla, aşağıda belirtilen suçlarınişlenmesini direkt olarak provoke edenler, bu provokasyon neticesinde herhangi birsonuç meydana gelmemesi durumunda, beş yıl hapis ve 45.000 Avro para cezasınaçarptırılırlar: (...)Aynı araçlar vasıtasıyla, Ceza Kanununun IV. cildinin II. bölümünde belirtilen terörfiillerini provoke edenler veya bu fiilleri övenler, 1. fıkrada öngörülen cezalaraçarptırılırlar. (...)”III. AVRUPA KONSEYĐ KAYNAKLI METĐN VE ÇALIŞMALAR19. 16 Mayıs 2005 tarihli Avrupa Konseyi Terörizmin ÖnlenmesiSözleşmesinin (Fransa tarafından 29 Nisan 2008 tarihinde onaylanmıştır)konuyla ilgili hükümlerinde şu hususlar öngörülmüştür:“(...) Terörü önlemek için ve özellikle de terör suçlarının işlenmesinin halk katındaalenen provoke edilmesine karşı koymak için etkili tedbirlerin alınması arzu edilerek(...)Đşbu Sözleşmenin, ifade özgürlüğüyle ilgili yerleşik esaslara herhangi bir zararvermediği kabul edilerek (...)Madde 5 - Terör suçunun işlenmesine alenen teşvik“Đşbu Sözleşmenin amaçları açısından, “bir terör eylemini işlemeye alenen teşvik”,terör suçunun işlenmesini kışkırtmak niyetiyle, böyle bir eylemin dolaylı olsun veyaolmasın terör suçlarını savunarak, bir veya birden fazla suçun işlenmesi tehlikesineyol açacak bir mesajın kamuoyuna yayılması veya başka bir şekilde erişilebilir halegetirilmesi anlamına gelir.Taraflardan her birisi, 1. paragrafta tanımlandığı şekilde, yasadışı olarak ve kastenişlendiği durumlarda, terörizm suçunu işlemeyi alenen teşvik fiilini ulusal mevzuatıaçısından cezai suç olarak ihdas etmek üzere gerekli olabilecek tedbirleri alacaktır.”Madde 8 – Terör suçunun işlenip işlenmemesi arasında fark bulunmaması“Bir eylemin, işbu Sözleşmenin 5 ila 7. maddelerinde belirtilen suçlardan biriniteşkil etmesi için, bu eylemin bilfiil gerçekleşmiş olması gerekmeyecektir.”


6 <strong>LEROY</strong> - FRANSA DAVASIMadde 12 - Koşullar ve güvenceler“Taraflardan her birisi, (...) 5 ila (...) maddelerde yer alan konuların, özellikle ifadeözgürlüğü (...) başta gelmek üzere, insan hakları yükümlülüklerine saygı göstererek,suç haline getirilmesinin düzenlenmesini, uygulanmasını ve yerine getirilmesinisağlayacaktır (...)”20. 16 Mayıs 2005 tarihli Sözleşmeyle ilgili Açıklama raporunda şuhususlar belirtmiştir:“Giriş (17. paragraf) :“2003 Ekim ayındaki ilk toplantısında, CODEXTER (TerörizmKonusunda Uzmanlık Komitesi) Komitesinin Avrupa Konseyine üyedevletlerin ve gözlemci statüsündeki devletlerin ulusal mevzuatındacezai suç olarak nitelendirilen “terörü övme” ve “terörü teşvik”konularında, Avrupa Konseyine üye devletlerdeki ve gözlemcistatüsündeki devletlerdeki içtihat ve Avrupa Đnsan Hakları Mahkemesiiçtihatları temelinde hazırlanmış olan bağımsız bir uzmanlık raporundabelirtilen görüşleri analiz etmek için, CODEXTER bünyesinde birçalışma grubu oluşturma kararı almış olduğunu hatırlatmak yerindeolacaktır. Avrupa Konseyine üye devletlerin bu konu hakkındakidurumuyla ilgili inceleme, bu devletlerin mevzuatında, “terörü övme”konusuyla ilgili özel bir suç tanımlaması yapılmadığını göstermiştir. ”Madde 5“(..) CODEXTER, terör suçlarını ve/veya terörist grupları alenen desteklemeyeyönelik ifadeler üzerinde yoğunlaşma kararı almıştır; bir terör suçu işlenmesiyle ilgili– doğrudan veya dolaylı – nedensellik bağı; bir terör suçu işlenmesiyle ilgili zamansalilişki – daha önce veya daha sonra –.Dolayısıyla Komite, terörist ayartma ve yeni terörist grupların kurulması, terörizmetemel teşkil edebilecek etnik ve dini gerilimlerin etkisi, “nefret söylemlerinin”yayılması, terörist faaliyetlere olumlu yaklaşan ideolojilerin teşviki konuları üzerindeyoğunlaşmış ve bunu yaparken de, temel özgürlüklerin potansiyel olarak kısıtlanmariskini dikkatli bir şekilde incelemek için, Avrupa Đnsan Hakları Mahkemesinin,Avrupa Đnsan Hakları Sözleşmesinin (CEDH) 10. maddesinin 2. paragrafınınuygulanması konusundaki içtihadını ve çeşitli devletlerin, “terörü övme” ve/veya“terörü teşvikle” ilgili ulusal mevzuatlarını düzenleme alanındaki deneyimleriniözellikle dikkate almıştır. (...)Mesele, terör suçlarının işlenmesini doğrudan teşvik fiili ile meşru bir eleştirininifadesi arasındaki sınırın nerede bulunduğunu saptamaktır ve işte CODEXTERKomitesi de bu konuyu incelemiştir. (...)Doğrudan yapılan provokasyon, çoğu hukuk sisteminde şu veya bu şekilde cezai birsuç olarak zaten düzenlenmiş olduğu için, özel bir problem teşkil etmemektedir.Dolaylı yoldan provokasyona suç isnat etme konusu ise, bu alanda yeni düzenlemelerihdas ederek, uluslararası hukukta veya uluslararası eylemlerde mevcut boşluğundoldurulmasını amaçlamaktadır.


<strong>LEROY</strong> – FRANSA DAVASI 7Taraflar, suçun tanımında ve düzenlenmesinde belirli bir serbestliğe sahiptir.Mesela, bir terör suçunu gerekli ve doğru bir şey olarak göstermek, doğrudan yapılmışbir terörü teşvik suçu kapsamında değerlendirilebilmektedir.Bununla birlikte, bu madde ancak iki şart yerine geldiği takdirde geçerlidir.Öncelikle, söz konusu olayda bir terör suçunun işlenmesine yönelik kasıtlı bir niyetsöz konusu olmalı ve bu kritere bir de 2. paragrafta belirtilmiş olan kriterler (aşağıdayer alan açıklamaya bakınız), yani provokasyonun yasadışı olarak ve kasten yapılmışolma kriterleri eklenmiş olmalıdır.Đkinci olarak ise, söz konusu fiil, bir terör suçunun işlenmesi riskini yaratmalıdır. Butür bir riskin oluşup oluşmadığını değerlendirmek için, ilgili failin ve mesajınalıcısının niteliğine ve Avrupa Đnsan Hakları Mahkemesi içtihadında kastedilenanlamda, suçun işlendiği ortama bakmak gerekir. Bu tip bir düzenleme uygulandığızaman, iç hukuk tarafından belirlenen şartlara uygun olarak, söz konusu riskinbelirgin olarak ortaya çıkması ve inandırıcı olması dikkate alınmalıdır. (...)”21. Bakanlar Kurulu, 2 Mart 2005 tarihinde, terörizmle mücadelekapsamında, medyada ifade ve enformasyon özgürlüğü hakkında birdeklarasyon kabul etmiş olup bu deklarasyonun konumuzla ilgili bölümü şuşekilde ifade edilmiştir:“Bu deklarasyonla, üye devletlerdeki kamu yetkili makamlarına şu çağrıdabulunulur:- Demokratik bir toplumda, kesinlikle gerekli ve orantılı olmadıkça ve mevcutkanunların ve diğer düzenlemelerin yetmediği titiz bir şekilde incelenmek kaydıyla,medya kuruluşlarının ifade ve enformasyon özgürlüğüne yeni kısıtlamalargetirmeyiniz;- Terörizmi yorumlamak olgusuyla teröre destek olgusunu birbirine katıştırantedbirler almayınız; (...)Ve medya kuruluşları ve gazeteciler şu önerileri dikkate almaya davet edilir:- Teröristler tarafından güdülen amaçlara katkıda bulunmamak için, terörizmbağlamında özel sorumlulukların daima akılda tutulması; bilhassa, terör eylemlerininuyandırabileceği korku hissini arttırmamaya ve teröristlere gereğinden fazla yerverilerek onlara tribün açılmamasına dikkat edilmesi; (...)- “Nefret söylemlerinin” ve şiddeti teşvikin önlenmesinde ve karşılıklı birbirinianlama çabasının desteklenmesinde oynanabilecek önemli rolün daima akıldatutulması (...)- Medyanın ve gazetecilerin kasıtsız olarak, ırkçı, yabancı düşmanlığı veya nefretduygularının ifadesinde araç olarak kullanılabilme riskinin bilincinde olması;”


8 <strong>LEROY</strong> - FRANSA DAVASIHUKUKENI. ANLAŞMANIN 10. MADDESĐNĐN ĐHLAL EDĐLDĐĞĐ ĐDDĐASIHAKKINDA22. Davacı, terörün övülmesinde suç ortaklığı nedeniyle kendisininmahkûm edilmesinin, Anlaşmanın, içeriği şu şekilde olan 10. maddesininihlali olduğunu ileri sürmektedir:“1. Her fert ifade ve izhar hakkına maliktir. Bu hak içtihat hürriyetini ve resmimakamların müdahalesi ve memleket sınırları mevzuubahis olmaksızın, haber veyafikir almak veya vermek serbestîsini ihtiva eder. (...)2. Kullanılması vazife ve mesuliyet tazammun eden bu hürriyetler, demokratik birtoplulukta, zaruri tedbirler mahiyetinde olarak, milli güvenliğin, toprak bütünlüğününveya amme emniyetinin, nizamı muhafazanın, suçun önlenmesinin, sağlığın veyaahlakın, başkalarının şöhret veya haklarının korunması, gizli haberlerin ifşasına maniolunması veya adalet kuvvetinin üstünlüğünün ve tarafsızlığının sağlanması içinancak ve kanunla, muayyen merasime, şartlara, tahditlere veya müeyyidelere tabitutulabilir.”A. Dilekçenin kabulü konusunda23. Hükümet, Anlaşmanın 17. maddesi uyarınca dilekçenin kabuledilemeyeceğini savunmaktadır. Hükümet, Fransız hukukunda düzenlenenşekliyle, göz korkutma ve terör yoluyla kamu düzenini bozmayı amaçlayanbir kuruluşla bağlantılı olan terör eylemlerinin açıkça 17. maddeninkapsamına girmesi dolayısıyla, bu maddenin bu olayda uygulanmasıgerektiğini düşünmektedir. Üstelik söz konusu fiiller güncel bir gerçeklikleilgili olduğu ve büyük bir risk teşkil ettiği için, bu maddenin uygulanmasıdaha da önem kazanmaktadır. Hükümet, terör eylemlerini övme fiilinin,belki de inkârcı söylemlerden daha fazla 17. maddenin uygulama alanınagirdiğini ifade etmektedir.24. Hükümet, bu argümanına destek olarak, ifade özgürlüğü hakkınınihlal edildiği konusunda verilmiş olan çeşitli dilekçelerin kabul edilmediğinibildiren ve gerek doğrudan gerekse de dolaylı olarak Anlaşmanın 17.maddesine dayalı olarak Komisyon ve Mahkeme tarafından verilmiş olanbirçok karara işaret etmektedir (Glimmerveen ve diğerleri - Hollanda,dilekçe no: 8348/78; Remer - Almanya’ya, dilekçe no: 25096/94; Marais -Fransa, dilekçe no: 31159/96; Komisyonun 11 Ekim 1979, 6 Eylül 1995 ve24 Haziran 1996 tarihli kararları; Lehideux ve Isorni - Fransa davası, 23Eylül 1998 tarihli karar, Đlam ve Kararların Derlemesi 1998-VII, 47.paragraf; Garaudy - Fransa, dilekçe no: 65831/01, AĐHM 2003-IX;Norwood - Birleşik Krallık (déc.), dilekçe no: 23131/03, 15 Kasım 2004;Witzsch - Almanya (déc.), dilekçe no: 7485/03, 13 Aralık 2005).


<strong>LEROY</strong> – FRANSA DAVASI 925. Davacı ise bu teze itiraz etmektedir. Yayınlanmak üzere yapılan biriki çizimle her hafta aktüel konuların işlenmesi, 17. maddede kastedilenanlamda bir “faaliyet” değildir. Kendisi ayrıca terörü övme fiilini işlediğinede itiraz etmektedir.26. Mahkememiz şu hususu hatırlatır: “grupları veya bireyleri hedef alan17. maddenin amacı, onların, Anlaşmadan bir hak çıkartarak, Anlaşmadakabul edilmiş olan hak ve özgürlükleri yok etmeyi hedefleyen bir faaliyetiçine girmelerini veya böyle bir fiil işlemelerini imkânsız hale getirmeyisağlamaktır; buna göre hiç kimse, belirtilen hak ve özgürlükleri yok etmeyihedefleyen bir takım eylemlere girişmek için Anlaşma hükümlerinin ardınasığınmamalıdır (...)” (Lawless - Đrlanda davası, 1 Temmuz 1961 tarihlikarar, 7. paragraf).27. Mahkememiz, dava konusu ifadenin, 17. madde gereği, 10. maddekapsamındaki koruma dışına çıkartılan yayınların uygulama alanına dahilolmadığı kanaatindedir. Bir taraftan, Davacı tarafından mizahi bir şekilde vehiç şüphesiz kara mizah şeklinde bir karikatür halinde belirtilen arkaplandaki mesaj – Amerikan emperyalizminin yıkılışı –, temel haklarıninkarını hedeflememekte ve ırkçılık, anti-semitizm (yukarıda anılanGaraudy davası; Ivanov, Rusya’ya karşı davası (déc.), dilekçe no: 35222/04,20 Şubat 2007) veya Đslamofobi (yukarıda anılan Norwood davası) gibi,Anlaşmaya esas teşkil eden değerlere karşı gelen söylemlerle bir ilgisiyoktur. Diğer taraftan ise, terörü övme niteliği ulusal yargı makamlarıtarafından kabul edilmiş olmakla birlikte, Mahkememizin görüşü, davakonusu çizimin ve beraberinde bulunan yazının, bunları 10. madde gereğikorunması garanti edilen basın özgürlüğü kapsamı çıkartacak şekilde ve bunoktada terör eylemini kesin olarak onaylama anlamına gelmediğiyönündedir. Son olarak, dava konusu yayın vasıtasıyla, 11 Eylül 2001tarihinde yapılan saldırı kurbanlarının anısını rencide etme konusu,Anlaşmanın 10. maddesi gereği koruma altında bulunan ve mutlak olmayanbir hak esas alınarak incelenmelidir; Mahkememiz, benzeri söylemleriniçeriğini, bu düzenleme açısından daha önce de incelemiş bulunmaktadır(Kern, Almanya’ya karşı davası (déc.), dilekçe no: 26870/04, 29 Mayıs2007). Buradan hareketle, Davacı tarafından gündeme getirilen ifadeözgürlüğü, bu düzenleme kapsamında telakki edilmeli ve bu iddianın da,Anlaşmanın 35. maddesinin 3. paragrafında kastedilen anlamda, Anlaşmahükümlerine zıt olmadığı anlaşılmalıdır.28. Mahkememiz ayrıca, taraflarca ileri sürülen tüm argümanlarınışığında, bu iddianın fiilen ve hukuken, dilekçenin bu inceleme aşamasındaçözüme bağlanamayacak kadar ciddi konularla ilgili olduğu ve konununesasına ilişkin bir inceleme gerektirdiği kanaatindedir; bundan çıkan sonuç,bu iddianın, Anlaşmanın 35. maddesinin 3. paragrafında kastedilen anlamdabüsbütün esastan yoksun olmadığıdır. Davanın reddine ilişkin olarakbundan başka hiçbir gerekçe ileri sürülmemiştir. Dolayısıyla, söz konusuşikâyetin görüşülmesi kabul edilecektir.


10 <strong>LEROY</strong> - FRANSA DAVASIB. Davanın esası konusunda1. Taraflarca ileri sürülen argümanlar29. 10. maddenin uygulanabilir olduğu varsayımında, Hükümet,Davacının aleyhine verilen cezanın, bu maddenin 2. paragrafında yer alanhükümler çerçevesinde olduğunu düşünmektedir.30. Davacının ifade özgürlüğüne yapılan müdahale, terör eylemleriniprovoke etme veya övme suçunu düzenleyen 29 Temmuz 1881 tarihlikanunun 24. madde hükümlerine dayalı olarak yapılmış bulunmaktadır. Bukonuda Hükümet, 29 Temmuz 1881 tarihli Fransız Basın Kanununun,anlaşmaya dayalı öngörülebilirlik zorunluluğuna göre, tartışmasız birhukuki temel teşkil ettiğini belirtmektedir (Bakınız, Mamère, Fransa’yakarşı davası, dilekçe no: 12697/03, AĐHM 2006-...). Bu kanun meşruamaçları, yani kamu güvenliğinin savunulmasını, düzenin savunulmasını vesuçun önlemesini hedeflemektedir.31. Demokratik bir toplumda müdahalenin gerekliliği konusunda,Hükümet öncelikle, Amerika’daki Đkiz Kulelere yapılan saldırıyı, paylaşılanve nihayet gerçekleşen bir rüya gibi gösteren dava konusu yayının, ilgilikurbanlar ve onların aileleri için özellikle şok edici ve saldırgan olduğunusavunmaktadır. Hükümet ayrıca, iç yargı makamlarının, ölümü idealizeeden ve terörün etkinliğini metheden ve okuyucunun terörün etkileriniolumlu bir şekilde düşünmesini teşvik eden dava konusu metinde yana açıkbir şekilde tavır alınmasını dikkate alarak, mahkumiyete hükmedilmesigerektiğini gösterdiği kanaatindedir.32. Hükümet, dava konusu yayının yapıldığı şartları temel bir unsurolarak değerlendirmektedir. Kamuoyunun hala kaynamakta olduğu birzamanda, saldırıların hemen ertesi günü yapılan yayının tarihi konusunda daaynı şey geçerlidir. Yer de dikkate alınmalıdır, zira söz konusu yayın, terörriskinin pek de göz ardı edilemeyeceği ve bu tür övgülerin, çok vahimeylemlerin sıradan bir şeymiş gibi görülüp önemli sonuçlara yol açabileceğibir yerdir.33. Son olarak Hükümet, hükmedilen cezanın orantılı olması esasınagöre, verilen düşük miktardaki para cezasını vurgulamaktadır.34. Davacı, terörü övme fiili işlediğine itiraz etmektedir. Yaptığıçizimin, iddia edildiği gibi terör eyleminin olumlu olduğu konusunda herhangi kanaatin ifadesi olmadığını söylemekte ve kendisinin sadecekapitalizmi ve Amerikan emperyalizmini eleştirmeyi hedeflediğiniaçıklamaktadır. Kendisi, bu çizimle birlikte olan yazının, Dünya TicaretMerkezine yapılan saldırıları iyi bir şey gibi değerlendirmenin ifadesiolmadığını, sadece mizahi olarak ünlü bir reklam sloganının (Sonymarkasının) parodisini yapma anlamı taşıdığını vurgulamaktadır.35. Davacı ayrıca, bu çizimi söz konusu saldırı olaylarını takip edensaatlerde yaptığını ve bu yüzden, bu tür bir krokinin bütün sonuçlarını veyansımalarını düşünebilmek için yeterli zamana sahip olmamış olduğunu


<strong>LEROY</strong> – FRANSA DAVASI 11açıklamaktadır. Kendisi, 1 Ekim 2001 Pazartesi günü, Canal+ televizyonkanalında yayınlanan “Kukla Haftası” programında, aynı markaya ait aynıreklamla ilgili bir parodinin aynı şekilde yapıldığını belirtmektedir. Bu programyapımcıları hakkında hiçbir takibata girişilmediğini vurgulamaktadır.2. Mahkememizin değerlendirmesi36. Mahkememiz, dava konusu mahkumiyetin, ilgilinin ifadeözgürlüğünü kullanmasına bir “müdahale” şeklinde incelenmesi gerektiğikanısındadır. Bu tür bir girişim, “kanunda öngörülmüş olması”, 2.paragraftaki düzenlemeye göre meşru olan bir veya birkaç amaca yönelikolması ve demokratik bir toplumda bu amaçlara ulaşılması için “gerekli”olması durumu hariç olmak üzere, 10. maddeye aykırıdır (Fressoz ve Roire,Fransa’ya karşı davası (GC), dilekçe no: 29183/95, 41. paragraf, AĐHM1999-I). Söz konusu müdahalenin, kanunda öngörülmüş olduğuna – 29Temmuz 1881 tarihli kanunun 24 maddesi – ve terörle mücadelenin hassasözelliğine ve yetkili makamların, şiddeti arttırabilecek fiillere karşı uyanıkolması gereğine göre, 10. maddenin 2. paragrafında kastedilen anlamda,birçok meşru amaca, yani kamu güvenliğinin korunmasına, keza kamudüzeninin muhafazasına ve suçun önlenmesine hizmet ettiğine itirazedilmemiştir.37. Geriye, bu müdahalenin, bu tür bir amaca ulaşmak için, “demokratikbir toplumda gerekli” olup olmadığını tespit etmek kalmaktadır.Mahkememiz bu konuda, 10. maddeyle ilgili içtihadından kaynaklanantemel ilkelere atıfta bulunmaktadır (Bakınız, diğer davalar arasında, Ceylan,Türkiye’ye karşı davası (GC), dilekçe no: 23556/9, 32 paragraf, AĐHM1999-IV). Mahkememiz, bu ilkelerin, terörle mücadele çerçevesinde ulusalyetkili makamlar tarafından alınan tedbirler için geçerli olduğunu hatırlatır.Bu bağlamda Mahkememiz, her davanın kendisine özgü şartlarını ve ilgilidevletin sahip olduğu takdir payını dikkate alarak, bir bireyin ifadeözgürlüğüyle ilgili temel hakkı ile demokratik bir ülkenin terör örgütlerininhareketlerine karşı meşru korunma hakkı arasında, uygun bir denge sağlanıpsağlanmadığını araştırmak durumundadır (Zana, Türkiye’ye karşı davası, 25Kasım 1997 tarihli karar, Derleme 1997-VII, 55. paragraf). Özellikle ve bukonu hakkında Avrupa Konseyi tarafından yapılan çalışmalarda gösterildiğiüzere (yukarıda yer alan 20 ve 21. paragraflar), esas güçlük, ifade özgürlüğügibi temel özgürlüklere aykırı hareket etmeden, terörizmin övülmesinicezalandırma imkanıyla ilgilidir.38. Mahkememiz, terörle mücadeleyle ilgili güçlüklere ilişkin şartları gözönünde bulundurarak, söz konusu çizimde yer alan terimlere ve bu terimlerinyayınlandığı şartlara ve bunun yanı sıra, bu davada Davacıya verilmiş olanpara cezası tutarının (yukarıda yer alan 12. paragraf) belirlenmesinde dedikkate aldığı Ekin Derneği, Fransa’ya karşı davası (dilekçe no: 39288/98, 17Temmuz 2001) vesilesiyle bilgi sahibi olduğu Bask ülkesinde mevcut durumada özel bir dikkat gösterecektir (Karataş, Türkiye’ye karşı davası, dilekçe no:23168/94, 51 paragraf, Derleme 1999 IV).39. Mahkememiz bu işi ayrıca, ilgili karikatürün kendiliğinden menkulprovoke edici bir sanatsal ifade şekline sahip olabilecek dilini de dikkate


12 <strong>LEROY</strong> - FRANSA DAVASIalarak yapacaktır (Vereinigung Bildender Künstler, Avusturya’ya karşı,dilekçe no: 68354/01, 33. paragraf, 25 Ocak 2007).40. Son olarak, Davacı, yayın müdürü de terörü övme suçundanmahkum edilen bir haftalık dergi aracılığıyla bir terör eylemini, suç ortağıolarak övmüş olmaktan dolayı mahkumiyete çarptırıldığı için, söz konusumüdahaleyi, siyasi bir demokrasinin iyi işlemesinde basının oynadığı temelrol açısından da incelemek gerekecektir (Bakınız, diğer davalar arasında, 8Temmuz 1986 tarih ve A 103 seri numaralı Lingens, Avusturya’ya karşıdavası, sayfa 26, paragraf 41 ve yukarıda anılan Fressoz ve Roire davası,paragraf 45, ile ilgili kararlar). Basının, özellikle ulusal güvenlik veyatoprak bütünlüğü gibi devletin hayati çıkarlarının, şiddet ve terör tehdidinekarşı korunması amacıyla, ya da kamu düzeninin korunması veya suçunönlenmesi amacıyla tespit edilmiş olan sınırları aşmaması gerekse de,kendisinin, görüş farkı yaratsa bile, siyasi konularla ilgili bilgi vedüşünceleri kamuoyuna duyurma görevi vardır. Basının bu bilgi ve düşünceyayma görevi olduğu gibi, halkın da bu bilgi ve düşünceleri duyma hakkıvardır (Sürek ve Özdemir, Türkiye’ye karşı davası, dilekçe no: 23927/94 ve24277/94, 58. paragraf, 8 Temmuz 1999; Yalçın Küçük, Türkiye’ye karşıdavası, dilekçe no: 28493/95, 38. paragraf, 5 Aralık 2002; Halis Doğan,Türkiye’ye karşı davası, dilekçe no: 75946/01, 33. paragraf, 7 Şubat 2006).Basının bu fonksiyonu nedeniyle, gazetecinin özgürlüğü, bir miktarabartma, hatta kışkırtma imkanını da içerir (Gaweda, Polonya’ya karşıkararı, dilekçe no: 26229/95, paragraf 34, AĐHM 2002-II).41. Hemen akabinde Mahkememiz, dava konusu ifadenin kaynağındabulunan ve 11 Eylül 2001 tarihinde meydana gelen trajik olayların, dünyadabir kaosa yol açtığını ve bu meseleyle ilgili olarak ele alınan konuların,Davacının bu konuyla ilgili olarak yaptığı değerlendirme de buna dahil olmaküzere, genel menfaatlerle ilgili çatışmalarla ilgili olduğunu tespit eder.42. Mahkememiz, beraberinde ünlü bir markanın reklam sloganınımizahi bir şekilde çağrıştıran, “Biz bunu hep hayal etmiştik, Hamas bunuyaptı” yazısı bulunan ve kulelerin çöküşünü gösteren çizimin, ulusal yargımakamları tarafından, terörü öven bir fiile suç ortaklığı olarak kabuledildiğini kaydeder. Đlgili makamlara göre, herhangi bir sonuca yol açmamışolsa bile, dava konusu yayın, 11 Eylül günü gerçekleştirilen saldırılarıidealize ederek, terör eylemini savunmuştur. Buna göre, TemyizMahkemesi, “Manhattan’da meydana gelen yoğun saldırıları direkt olarakima ederek, bu olayları tanınmış bir terör örgütüne mal ederek ve hayaletmek fiilini kullanmak suretiyle bu feci projeyi idealize edip caniyane bireyleme apaçık bir değer vererek, söz konusu çizer, birinci çoğul şahıs(“Biz”) kelimesini kullanarak, bir hayalin gerçekleşmesi gibi sunduğu buyıkıcı eylemi tasvip etmekte ve sonuç olarak da potansiyel okuyucuyucaniyane bir eylemin başarıya ulaşmasını iyi bir şeymiş değerlendirmeyecesaretlendirerek, teröre başvurmayı onaylamaktadır” şeklinde birdeğerlendirme yapmıştır. Davacı ise, Temyiz Mahkemesini, kendisinin,mizahi bir resim vasıtasıyla, benimsediği anti Amerikan eğilimi göstermeyive Amerikan emperyalizminin sona erdiğini resimlemeyi amaçlayan vesiyasi ve militan bir ifade şeklinde kendini gösteren gerçek niyetini


<strong>LEROY</strong> – FRANSA DAVASI 13anlamayı reddetmekle suçlamaktadır. Davacıya göre, bu davayla ilgiliolarak, ifade özgürlüğünün kısıtlanmasına yol açacak terörü övme fiilininunsurları oluşmamıştır.43. Mahkeme davacının görüşlerini paylaşmamaktadır. Tersine, PauTemyiz mahkemesine davacı tarafından sunulan dilekçenin özür unusuruiçerip içermediğine dair uyguladığı kriterlerin Sözleşmenin 10. maddesi ileuyumlu olduğuna hükmetmiştir. Şüphesiz, toz bulutları içinde yıkılanyüksekçe dört binanın resmedilmesi, çizerin kastını ortaya koymaktadır.Ancak, esere, ona eşlik eden metinle birlikte bir bütün olarak bakıldığındaAmerikan emperyalizminin eleştirilmediği, onun şiddet yolu ile yokedilmesi fikrinin desteklendiği ve yüceltildiği görülmektedir. Bu bakımdan,Mahkeme, resme eşlik eden metne dayanarak davacının 11 Eylül 2011saldırılarını gerçekleştirdiğini düşündüğü kişileri desteklediğini ve onlarlaahlaki dayanışma içinde olduğunu tespit etmiştir. Davacının, kullandığıterimlerle binlerce sivilin maruz kaldığı şiddeti olumlu tarzda yorumlamaktave kurbanların haysiyetine zarar vermektedir. Mahkeme, Temyizmahkemesinin « davacının kastı taşımadığı » yönündeki görüşünekatılmaktadır; söz konusu olay suçtan sonraki bir tarihte gerçekleşmiş vesuçun etkilerinin olumlu yönde algılanmasını etkileyecek nitelikte değildir.Diğer taraftan provokasyon bir suç meydana getirecek kadar etki ortayakoymamaktadır (14. ve 19. maddelere ve Sözleşmenin terörizminönlenmesiyle ilgili 8. maddesine bakınız)44. Elbette bu provokasyonun, Mahkeme tarafından «abartısı vegerçekleri saptırıcı özelliğiyle […] provokasyon ve çalkantı yaratmayıamaçlayan bir sanatsal ve toplumsal yorum » biçimindeki ifadesinden deanlaşılacağı üzere bir hiciv olduğu açıktır. (Vereinigung Bildender Künstler,bakınız paragraf 33)Mahkeme böyle bir ifade tarzına başvuran bir sanatçının haklarının ihlaledilmesi konusunun da özenle incelenmesi gerektiğini belirtmiştir (a.g.e.).Bununla beraber, eserleri politik ya da militanca ifadeler taşıyan bir sanatçı,10. maddenin 2. paragarafında belirtilen sınırlamalardan muaf tutulamaz :ifade özgürlüğünü kullanan her kim olursa olsun bu fıkraya göre, «görev vesorumluluklarını » üstlenmelidir.45. Bu bakımdan, iç hukukta davacının kastı göz önüne alınmamış olsada 10. madde gereğince olayın cereyan ettiği bağlam ve kamu yararınınprovokasyon ya da abartıya başvurmayı meşrulaştırıp meşrulaştırmayacağıincelenmiştir. Karikatür, içinde bulunulan şartlardan dolayı özel bir önemkazanmıştır ve davacının bunu bilmemesi mümkün değildir. Saldırılarınolduğu gün, yani 11 Eylül 2011 günü karikatürünü çizmiş ve dünya şokhalinde iken, kulladığı ifadelerde herhangi bir önlem almaksızın 13 Eylülgünü yayınlanmıştır. Mahkeme bu trajik olaya ister sanatsal ister gazetecigözüyle bakılsın olayın zamanlamasının ilgili kişinin kullandığı dilde dahafazla sorumluluk göstermesini gerektirdiğini düşünmektedir. Ayrıca, politikolarak hassas olan bir bölgede böyle bir mesajın yaratacağı etkiler göz ardı


14 <strong>LEROY</strong> - FRANSA DAVASIedilemez; haftalık bir dergide yayınlanmış olması olaya sınırlı bir karakterverse de, Mahkeme, bunun şiddeti özendirici ve kamu düzenini tehditedebilecek tepkilere yol açtığı görülmüştür. (yukarıdaki paragraf 10).46. Sonuç olarak, Mahkeme, davacı kişinin aldığı « ceza »nın « yerindeve yeterli » olduğuna hükmetmiştir.47. Mahkeme, davacının ortalama bir para cezası ödemeye mahkumedildiğini düşünmektedir. Öyle ki, çaptırılan cezaların cinsi ve ağırlığı suçlaorantılı olmalıdır.Bu koşullarda ve tartışmalı karikatürün yayınladığı ortam göz önünealınarak, Mahkeme, davacıya orantılı bir ceza öngörüldüğüne kararvermiştir.48. Sonuç olarak, ulusal hakim, Sözleşmenin 10. maddesine dayanarakdavacının demokratik bir toplumda ifade özgürlüğü hakkını kullandığınahükmedebilirdi. Dolayısıyla söz konusu düzenlemede ihlal söz konusuolmamıştır.II.- ANLAŞMANIN 6. MADDESĐNĐN 1. PARAGRAFININ ĐHLALEDĐLDĐĞĐNE DAĐR ĐDDĐA HAKKINDA.49.- Davacı, raportör hakim tarafından hazırlanan raporun gizlilikkapsamında olmayan kısmının ve Yargıtay savcısı tarafından hazırlananmütalaaya esas teşkil eden hukuki unsurların kendisine bildirilmemesindenve Yargıtay’da duruşmaya davet edilmemesinden dolayı, adilyargılanmadığını ileri sürmektedir. Kendisi, Anlaşmanın, içeriği şu şekildeolan 6. maddesinin 1. maddesini hatırlatmaktadır:“Herkes, (...) davasının (...), kendisine yöneltilen cezai suçlamalar (...) konusundahakkaniyetli olarak karar verecek bir mahkeme tarafından adil bir şekilde görülmesiniisteme hakkına sahiptir.”A.- Raportör hâkim tarafından hazırlanan raporun ve duruşmatarihinin bildirilmemiş olmasıyla ilgili şikâyetler hakkında.1.- Şikâyetin kabul edilebilirliği konusunda.50.- Mahkememiz, bu şikâyetlerin, Anlaşmanın 35. maddesinin 3.paragrafında kastedilen anlamda pek de haksız olmadığını tespit etmiştir.Mahkememiz ayrıca, bu şikâyetlerin kabul edilmemesine yönelik hiçbirbaşka gerekçe bulunmadığını saptamıştır. Dolayısıyla bu şikâyetleringörüşülmek üzere kabulü uygundur.2.- Esasa ilişkin olarak.51.- Hükümet, 1 Şubat 2003 tarihinden itibaren Yargıtay tarafından,zorunlu temsil yükümlülüğünden muaf davalar için iki yeni düzenleme


<strong>LEROY</strong> – FRANSA DAVASI 15yaptığını belirtmektedir. O tarihten beri, bir başvuruyla ilgili ve bir avukattarafından temsil edilmeyen tarafların, temsil edilen diğer taraflar vesavcılık makamıyla eşitliğini sağlayacak şekilde, prensip olarak prosedürleilgili bilgilere ulaşabildiklerini ifade etmektedir. Buna göre, bir başvuruyapıldığı zaman, ilgili taraflar, talepte bulundukları takdirde eldeedebilecekleri ve kendilerini dava süreci hakkında her konuda bilgilendirenbir açıklamayı, Yargıtay hizmet servisinden elde edebilmektedir. Buaçıklamada kısaca prosedürün çeşitli aşamaları hatırlatılmakta ve özelliklede tarafların, istedikleri taktirde serbestçe raportör hakimin raporunugörebilecekleri ve duruşma tarihini öğrenebilecekleri belirtilmektedir.52.- Davalı ise, 26 Eylül 2002 tarihinde yaptığı başvurunun Yargıtaytarafından alınmasından sonra, kendisine bu tür bir açıklama yapılmadığınısöylemektedir. Kendisi, Yargıtay savcısının, kendisi tarafından yapılanbaşvuruyu reddetmeye yönelik bir görüş bildireceğinden haberdar edildiğinikabul etmekte, ama Yargıtay kalemine müracaat ederek raportör hakiminhazırladığı raporu görebileceğinin kendisine bildirildiğini reddetmektedir.Davalı ayrıca, Yargıtay kalemi tarafından kendisine gönderilen yazıda,duruşma tarihiyle ilgili hiçbir bilginin bulunmadığını belirtmekte ve şayetbu bilgi bildirilseydi, kendisinin de duruşmada bir açıklama sunarak cevaphakkını kullanabileceğini söylemektedir.53.- Mahkememiz, oysaki söz konusu belge Yargıtay savcısınagönderilmişken, raportör hakim tarafından hazırlanan raporun birincibölümünün duruşmadan önce Davacıya gönderilmemesinin, adilyargılamayla bağdaşmadığını hatırlatır (Bakınız, Bertin, Fransa’ya karşıdavası, dilekçe no: 55917/00, 26. paragraf, 24 Mayıs 2006 ; Ledru - Fransa,dilekçe no: 38615/02, 15. paragraf, 6 Aralık 2007). Mahkememiz, budavada, Yargıtay kalemi tarafından gönderilen bir yazı vasıtasıyla,Davacının, raportör hakim tarafından hazırlanan raporun veriliş tarihi ve buraporu inceleyebileceği konusunda bilgilendirilmediğini tespit etmişbulunmaktadır. Dolayısıyla, bu konuda farklı bir görüş benimsemesine yolaçacak bir neden görmemektedir.54.- Sonuç olarak Mahkememiz, Anlaşmanın 6. maddesinin 1.paragrafının bu bakımdan ihlal edildiğine karar vermiştir.55.- Duruşma tarihinin davalıya bildirilmemesi konusuna gelince,Mahkememiz, yukarıda belirttiği görüş doğrultusunda (55-56. paragraflar)ve yerleşik içtihadına uygun olarak, bu konuyu, raportör hakim tarafındanhazırlanan raporun Davacıya gönderilmemesi konusuyla ilgili şikayettenayrı olarak değerlendirmeye yer olmadığı kanısındadır (mutatis mutandis( "gerekli değişikliklerin yapılması şartıyla"), yukarıda anılan Bertin davası,paragraf 29 ve yine yukarıda anılan Ledru davası, paragraf 23).


16 <strong>LEROY</strong> - FRANSA DAVASIB.- Yargıtay savcısı tarafından ifade edilen görüşe esas teşkil edenhukuki kabullerin Davacıya bildirilmemesi konusundaki şikâyethakkında.56.- Mahkememiz, duruşmadan önce Davacıya, Yargıtay savcısının konuhakkındaki görüşlerini açıklayan bir yazı gönderildiği ve kendisine buyazıya cevap verme imkânı tanındığı zaman, Anlaşmanın 6. maddesinin 1.paragrafında belirtilen zorunluluklara uyulmuş olacağını hatırlatır (Marion,Fransa’ya karşı davası, dilekçe no: 30408/02, 15. paragraf, 20 Aralık 2005).Davacının, Yargıtay savcısının konu hakkındaki görüşlerini açıklayan vekendisinin de bu görüşlere cevap verebileceği 21 Şubat 2003 tarihli yazıyıalmış olması dolayısıyla, Mahkememiz, söz konusu davanın Yargıtay’daadil bir şekilde görüldüğü kanaatindedir. Buradan hareketle, söz konusuşikâyetin, Anlaşmanın 35. maddesinin 3 ve 4. paragrafları uyarınca açıkçaesastan yoksun olması nedeniyle reddedilmesi gereklidir.III. DĐĞER ŞĐKÂYETLER49. Davacı Bask azınlığına mensup olduğu için ayrımcılığa uğradığınıileri sürmüştür. Olayların meydana geldiği dönemde ulusal bir televizyonkanalının benzer terimleri kullanarak bir yayın yaptığını ancak takibata tabitutulmadığını belirtmiştir. Kendisi Avrupa Đnsan Hakları Sözleşmesinin 14.maddesini gerekçe göstermiştir:“ Bu Sözleşme’de tanınan hak ve özgürlüklerden yararlanma, cinsiyet, ırk, renk, dil,din, siyasal veya diğer kanaatler, ulusal veya toplumsal köken, ulusal bir azınlığaaidiyet, servet, doğum başta olmak üzere herhangi başka bir duruma dayalı hiçbirayrımcılık gözetilmeksizin sağlanmalıdır.”50. Söz konusu şikâyetle ilgili olarak, Mahkeme tüm koşulları gözönüne alarak ve dile getirilen iddialar konusunda yetkili makam olarak sözkonusu sözleşme maddede teminat altına alınan hak ve özgürlüklerin ihlaledilmediğine hükmetmiştir. Mahkeme ayrıca Sözleşme’nin 35. maddesinin3. paragrafına göre şikâyetin yerinde olmadığına ve 35. maddenin 4.paragrafı gereğince reddedilmesine karar vermiştir.


<strong>LEROY</strong> – FRANSA DAVASI 17IV. AVRUPA ĐNSAN HAKLARI SÖZLEŞMESĐ’NĐN 41. MADDESĐNĐNUYGULANMASI HAKKINDA51. Avrupa Đnsan Hakları Sözleşmesinin 41. maddesine göre,“Eğer Mahkeme bu Sözleşme ve Protokollerinin ihlal edildiğine karar verirse ve ilgili Yüksek SözleşmeTarafının iç hukuku bu ihlalin sonuçlarını ancak kısmen ortadan kaldırabiliyorsa, Mahkeme, gerektiğitakdirde, zarar gören taraf lehine adil bir tazmin verilmesine hükmeder.”A. Zarar52. Davacı, ulusal makamların kendisini terörist olarak tanımlamasındandolayı uğradığı manevi zarardan ötürü 50 000 Avro manevi tazminat talepetmiştir. Bunun yanı sıra davacı temyiz mahkemesinin hükmettiği paracezası ve mahkeme masrafları için 1 720 Avro’nun tarafına ödenmesinitalep etmiştir.53. Hükümet ihlalin tespitinin adil bir mükâfat olacağını düşünmektedir.54. Mahkeme manevi zararla ilgili olarak, hükmettiği gibi Sözleşme’nin6. maddesinin 1. paragrafının ihlal edildiği saptamasının zararı yeterincetazmin ettiğini düşünmektedir.B. Masraf ve harcamalar55. Davacı Mahkeme sürecinde 3 608,13 Avro’luk meblağınharcandığını iddia etmiştir. Harcamayla ilgili faturalar mevcuttur.56. Hükümet, avukatlık ücretinin ödendiğine dair belge olmadığı için, buhizmetin faturalandırılması durumunda 2 500 Avro’luk bir meblağıntarafına ödenebileceğine karar vermiştir.57. Mahkeme içtihadına göre davacının yaptığı masraf ve harcamalarancak bunların gerçekliği, gerekliliği ve makul ölçülerde gerçekleşmişolması kaydıyla tarafına geri ödenir. Söz konusu davada ihlalin gerçekleştiğiyönündeki tespit göz önüne alınarak, Mahkeme, yukarıda belirtilengerekçelere göre dava sürecinde yapılan harcamalar için davacıya 1 000Avro ödenmesine karar vermiştir.C. Gecikme faizi58. Mahkeme Avrupa Merkez Bankası’nın marjinal kredikolaylıklarında uyguladığı faiz oranına üç puanlık bir artışın eklenmesininuygun olduğuna karar vermiştir.


18 <strong>LEROY</strong> - FRANSA DAVASIBU GEREKÇELERE DAYANARAK AĐHM, OYBĐRLĐĞĐYLE,1. Raportörün raporunun eksik olması ve davacıya tebliğ tarihi ile ilgiliolarak Sözleşmenin 10. ve 6. maddeleri uyarınca başvurunun kabuledilebilir olduğuna, diğer kısımların ise reddine;2. Sözleşmenin 10. maddesinin ihlal edilmediğine;3. Davacının raportör raporuna dair kusur ve mahkeme tarihiyle ilgiliolarak bilgilendirme eksikliğine ilişkin şikayetin ayrıcadeğerlendirilmediği yönündeki iddialarıyla ilgili olarak Sözleşmenin 6.maddesinin 1. paragrafının ihlal edildiğine;4. Đhlalin tespitinin davacının uğradığı zararı tazmine yeterli olduğuna;5. Ayrıcaa) AĐHS’nin 44. maddesinin 2. paragrafı gereğince kararın kesinleştiğitarihten itibaren üç ay içinde, Sorumlu Devlet tarafından davacıya, 1 000Avro (Bin Avro) ile birlikte davacının yaptığı masraf ve harcamalardandoğan vergilerle birlikte ödenmesine;b) Yukarıda belirtilen üç aylık sürenin sona erdiği tarihten itibarenödemenin yapılmasına kadar, Avrupa Merkez Bankası’nın o dönem içingeçerli olan marjinal kredi kolaylığı oranının üç puan fazlasına eşitoranda basit faiz uygulanmasına;6. Adil memnuniyete ilişkin diğer taleplerin reddedilmesine.KARAR VERMĐŞTĐR.Đşbu karar Fransızca olarak hazırlanmış ve AĐHM Đçtüzüğü’nün 77.maddesinin 2. ve 3. paragrafları gereğince 2 Ekim 2008 tarihinde yazılıolarak bildirilmiştir.Claudia WesterdiekZabıt kâtibiPeer LorenzenBaşkan


<strong>LEROY</strong> – FRANSA DAVASI 19© Avrupa Konseyi/Avrupa Đnsan Hakları Mahkemesi, 2012.Avrupa Đnsan Hakları Mahkemesi’nin resmi dilleri Fransızca veĐngilizce’dir. Bu çeviri, Avrupa Konseyi’nin insan haklarına destekFonu’nun desteğiyle hazırlanmıştır (www.coe.int/humanrightstrustfund).Mahkeme’yi bağlamamaktadır ve Mahkeme, kalitesi konusunda herhangibir sorumluluk kabul etmemektedir. Avrupa Đnsan Hakları Mahkemesiiçtihatlarının veritabanı olan HUDOC üzerinden (http://hudoc.echr.coe.int)veya HUDOC’un bildirdiği başka veritabanları üzerinden yüklenebilir.Davanın isminin tamamen yazılması, yukarıdaki telif hakkıyla ilgiliifadelerin kullanılması ve insan haklarına destek Fonu’na referans yapılmasışartıyla ticari olmayan amaçlarla kullanılabilir. Bu çevirinin tamamını veyabir kısmını ticari amaçlarla kullanmak isteyen herkesin, bu durumubelirtilen adrese bildirmesi rica olunur: publishing@echr.coe.int.© Council of Europe/European Court of Human Rights, 2012.The official languages of the European Court of Human Rights are Englishand French. This translation was commissionned with the support of theHuman Rights Trust Fund of the Council of Europe(www.coe.int/humanrightstrustfund). It does not bind the Court, nor doesthe Court take any responsibility for the quality thereof. It may bedownloaded from the HUDOC case–law database of the European Court ofHuman Rights (http://hudoc.echr.coe.int) or from any other database withwhich the Court has shared it. It may be reproduced for non–commercialpurposes on condition that the full title of the case is cited, together with theabove copyright indication and reference to the Human Rights Trust Fund.If it is intended to use any part of this translation for commercial purposes,please contact publishing@echr.coe.int.© Conseil de l’Europe/Cour européenne des droits de l’homme, 2012.Les langues officielles de la Cour européenne des droits de l’homme sont lefrançais et l’anglais. La présente traduction a été effectuée avec le soutiendu Fonds fiduciaire pour les droits de l’homme du Conseil de l’Europe(www.coe.int/humanrightstrustfund) Elle ne lie pas la Cour, et celle–cidécline toute responsabilité quant à sa qualité. Elle peut être téléchargée àpartir de HUDOC, la base de jurisprudence de la Cour européenne desdroits de l’homme (http://hudoc.echr.coe.int), ou toute autre base dedonnées à laquelle HUDOC l’a communiquée. Elle peut être reproduite àdes fins non commerciales, sous réserve que le titre de l’affaire soit cité enentier et s’accompagne de l’indication de copyright ci–dessus ainsi que de laréférence au Fonds fiduciaire pour les droits de l’homme. Tout personnesouhaitant se servir de tout ou partie de la présente traduction à des finscommerciales est invitée à le signaler à l’adressesuivante: publishing@echr.coe.int.

Hooray! Your file is uploaded and ready to be published.

Saved successfully!

Ooh no, something went wrong!