07.02.2016 Views

EFEMEMED 1.SAYI

EFEMEMED 1.SAYI

EFEMEMED 1.SAYI

SHOW MORE
SHOW LESS

You also want an ePaper? Increase the reach of your titles

YUMPU automatically turns print PDFs into web optimized ePapers that Google loves.

BÜLTEN<br />

OCAK 2015 SAYI 1<br />

İstanbul Üniversitesi Edebiyat Fakültesi Mezunları ve Mensupları<br />

Derneği


BAŞKAN’dan<br />

Sevgili Dostlar<br />

Derneğimizin gayesi, ülkemizin medeniyet<br />

inşasına katkıda bulunmak,topluma önder ve<br />

örnek olacak, mesuliyetinin idrakinde, kökü<br />

mazide olan atideki gençliğin yetişmesine katkıda bulunmak olarak özetleyebiliriz.<br />

Çalışmalarımızı daha geniş kitlelere duyurmak için “<strong>EFEMEMED</strong> BÜLTEN”ini çıkarttık.<br />

Bunun ilk sayı olması hasebiyle bir takım kusurlarımız olacaktır.<br />

Her başlangıçta bir takım acemiliklerin olması ve gözden kaçırılan hususların olması<br />

tabiidir. Siz okurlarımızdan bu gibi hata ve eksiklikler için affınızı ve engin müsamahanızı<br />

bekliyor ve daha doyurucu bir “BÜLTEN” haline getirmede sizlerin katkılarını bekliyoruz.<br />

Bültenin çıkarılmasında emeği geçen arkadaşlarımıza teşekkür eder;<br />

Bültenin, Derneğimize ve yayın hayatına hayırlı olmasını dilerim.<br />

EYÜP TAVUKÇUOĞLU<br />

<strong>EFEMEMED</strong> BAŞKANI


İÇİNDEKİLER<br />

<strong>EFEMEMED</strong> BÜLTENİ<br />

SAYI 1 / OCAK 2015<br />

BAŞKANIN MESAJI 1<br />

EDİTÖR 2<br />

<strong>EFEMEMED</strong> NEDİR? 3<br />

BAŞKANLARIMIZ 4<br />

EDEBİYAT FAKÜLTESİ 6<br />

PROF.DR.MUSTAFA KAFALI 8<br />

MERAL AKŞENER SÖYLEŞİ 11<br />

MEVLİD 13<br />

<strong>EFEMEMED</strong> BAŞKANI<br />

EYÜP TAVUKÇUOĞLU<br />

EDİTÖR<br />

HÜSEYİN ATAKLI<br />

YAYIN KURULU<br />

MUSTAFA ÇAĞLAR<br />

ORHAN URTAÇ<br />

OSMAN AZMAN<br />

ETKİNLİKLER 18<br />

ÜYELERİMİZİN YAYINLARI 25


EDİTÖRDEN<br />

Bültenimizin ilk sayısında sizlere buradan “merhaba” demekten<br />

büyük bir mutluluk duyuyoruz.<br />

Öncelikle şunu belirtmek isterim ki; büyük bir heyecanla yayınladığımız bu ilk sayı,<br />

ekibimizin ilk tecrübesidir. İlk tecrübemizde hatamız olduysa hoşgörünüze sığınırken, bize bu<br />

yolda güç ve cesaret veren Yönetim Kurulumuza ve Hocalarımıza şükranlarımızı sunuyoruz.<br />

Takdir edersiniz ki, Türk Cihan Hâkimiyeti Mefkûresi’nin yapı taşları olan, ülkemizin<br />

kültür ve fikir hayatının nüvesini teşkil eden, üniversite kuran fakülte diye teşmil<br />

edebileceğimiz, Edebiyat Fakültesi Mezunları Mensupları ve Hocalarımıza layık-ı veçhile hitap<br />

edebilecek bir yayın, dünyanın en zor işi olsa gerek.<br />

İlk sayıdaki amacımız, konu başlıklarını çeşitlendirmeden, Derneğimizi tanıtmak,<br />

kuruluşundan bugüne kadar yapılan faaliyetleri ufuk turu şeklinde anlatmak olarak belirledik.<br />

Bundan sonraki sayılarımızda, Türk kültürüne, Türk sanatına, Türk edebiyatına, Türk<br />

tarihine yön veren üyelerimizin yazılarını, röportajlarını, şiirlerini, değerlendirmelerini<br />

göreceksiniz.<br />

Çok kıymetli üyelerimizin takdir, tenkit ve önerilerinin bizlere güç vereceği inancı ve<br />

azmi ile bu uzun soluklu çalışmamızın ilk adımında sizlerin desteklerinizi bekliyoruz.<br />

HÜSEYİN ATAKLI


<strong>EFEMEMED</strong><br />

“İstanbul Üniversitesi Edebiyat Fakültesi Mezunları ve Mensupları Derneği”<br />

Derneğimiz 2006 yılında İstanbul’da kuruldu.<br />

Derneğimizin kuruluş gayesi, mezunları arasındaki mesleki, iktisadi, sosyal ve kültürel<br />

dayanışmayı sağlamak, İstanbul Üniversitesi Edebiyat Fakültesi öğrencilerinin ve<br />

mezunlarının bilimsel ve kültürel yönden en iyi şekilde yetişmelerini temin etmek, bu gaye ile<br />

sosyal bilimler alanında çalışmalar yapmak ve fakültemiz ile benzer eğitim veren fakülte,<br />

enstitü ve benzeri kuruluşlarla yurt içi ve yurt dışı kurumlarla işbirliği ve dayanışmayı<br />

gerçekleştirmektir.<br />

Ayrıca ülkelerin kalkınmasında medeniyetlerin inşasında ve gelişmesinde, pratik hayata<br />

uygulanabilen ilmi bilginin ve bu bilgiyi üretecek münevverlerin misyonunu göz önüne alarak<br />

Türk Milleti’ne ve O’nun değerlerine yabancı olmayan aksine vatansever, üzerinde<br />

yaşadığımız vatanın bütünlüğünü tartışılmaz değer olarak kabul eden araştırıcı ve sorgulayıcı<br />

kafaya sahip ilim adamlarının, münevverlerinin yetişmesine katkıda bulunmak maksadıyla<br />

kurulmuştur.<br />

Derneğimizin kuruluş gayesini benimseyen Fakültemiz mezunları ve mensuplarını<br />

üyemiz olarak aramızda görmek ve hayallerimizi birlikte gerçekleştirmek için bekliyoruz.


BAŞKANLARIMIZ<br />

2009-2011 <strong>EFEMEMED</strong> BAŞKANI<br />

<strong>EFEMEMED</strong><br />

KURUCU BAŞKANI<br />

DR. HAYRULLAH CENGİZ<br />

AYASOFYA MÜZESİ MÜDÜRÜ<br />

DR.HAYRULLAH CENGİZ<br />

TURAN HASDEDEOĞLU<br />

2007-2009 <strong>EFEMEMED</strong> BAŞKANI<br />

10 OCAK 1957 KAYSERİ DOĞUMLUYUM. İLK<br />

VE ORTA TAHSİLİMİ KAYSERİ DE<br />

TAMAMLADIM.1977 DE İSTANBUL<br />

ÜNİVERSİTESİ EDEBİYAT FAKÜLTESİ UMUMİ<br />

TÜRK TARİHİ BÖLÜMÜNDE EĞİTİME<br />

BAŞLADIM. ŞUBAT 1983 YILINDA MEZUN<br />

OLDUM.1986 YILINDA FAKÜLTEMİZ<br />

MEZUNLARINDAN NURCİHAN TEMUR İLE<br />

EVLENDİM. ALPGİRAY VE KUBİLAY ADINDA<br />

İKİ OĞLUM OLDU. BİR SÜRE TİCARETLE<br />

UĞRAŞTIKTAN SONRA 1994 YILINDAN<br />

İTİBAREN ÖĞRETMENLİĞE BAŞLADIM.<br />

HALEN BAHÇELİEVLER KEMAL HASOĞLU<br />

ANADOLU LİSESİNDE TARİH ÖĞRETMENİ<br />

OLARAK GÖREV YAPMAKTAYIM.<br />

İSTANBUL ÜNİVERSİTESİ EDEBİYAT<br />

FAKÜLTESİ TARİH BÖLÜMÜ MEZUNU<br />

EĞİTİMCİ - YAZAR<br />

OSMAN AZMAN


DOÇ. DR. ABDULKADİR EMEKSİZ<br />

İ. Ü. Öğrenci Kültür Merkezi Müdürü<br />

üniversite bünyesinde çeşitli bölümlerin yanında Tarih,<br />

Coğrafya ve Felsefe Tarihi gibi derslerin okutulması<br />

kararlaştırılmıştır.<br />

1869 Maarif-i Umumiye Nizamnamesi ile<br />

açılması düşünülen Darülfünun, 20 Şubat 1870’te<br />

Darülfünûn-ı Osmanî adıyla resmen faaliyete<br />

başlamıştır. Darülfünûn-ı Osmanî programında üç<br />

bölümden birisi Hikmet ve Edebiyat Bölümü olmuştur.<br />

Ancak bu bölüm faaliyete geçmeden 1873’te<br />

kapatılmıştır. Bir yıl sonra 1874’te açılan<br />

Darülfünûn-ı Sultanî’nin üç bölümünden birisi de<br />

Edebiyat-ı Aliye Mektebi’dir. Edebiyat-ı Aliye<br />

Mektebi, günümüzdeki Edebiyat Fakültesi’nin<br />

çekirdeğini oluşturmuştur.<br />

İstanbul Üniversitesi Edebiyat<br />

Fakültesi<br />

İstanbul Üniversitesi’nin tarihi, Fatih Sultan<br />

Mehmet’in 1453 yılında İstanbul’u fethetmesinden<br />

hemen sonra Medaris-i Semaniye (Sahn-ı Semân)<br />

adıyla kurduğu eğitim kurumlarına kadar varmaktadır.<br />

Dolayısıyla Edebiyat Fakültesi’nin de o yıllarda<br />

kurulmuş olduğu kabul edilmektedir. Üniversite’nin<br />

Batı tarzında yeniden örgütlenmesi ise, 1845, 1863,<br />

1869, 1900 yıllarındaki düzenlemelerle<br />

gerçekleştirilmiştir.<br />

15 Ağustos 1900’de yapılan yeni düzenleme<br />

ile Darülfünûn-ı Şahane adını alan üniversitede<br />

Edebiyat Fakültesi de açılmıştır. Bu yıl Edebiyat<br />

Bölümü’ne ilk defa 25 öğrenci alınmıştır. İki yıllık<br />

olarak planlanan öğretim sonucunda 1902’de<br />

bunlardan ancak yedisi mezun olabilmiştir.<br />

Tanzimat’ın ilânından sonra modern<br />

üniversitenin açılması için 21 Temmuz 1846 yılında<br />

ilk defa girişimde bulunulmuş, ancak 13 Ocak 1863’te<br />

bir açılış programı yapılabilmiştir. Bu girişim sadece<br />

konferanslarla sınırlı kalmış, düzenli bir öğretim<br />

gerçekleştirilememiştir. Açılış konferansında<br />

1911’de yapılan düzenlemeyle üniversite,<br />

İstanbul Darülfünunu ismini almış ve Ulum-ı Şer‘iye,<br />

Ulum-ı Hukukiye, Ulum-ı Tıbbiye, Fünun ve Ulum-ı<br />

Edebiye Fakülteleri açılmıştır. 1912-1913 eğitim<br />

yılında Ulum-ı Edebiye Bölümü’ne 226 öğrenci<br />

kaydolmuştur. 1915’te kız öğrenciler için İnas<br />

Darülfünunu kurulmuş ve Edebiyat Bölümü<br />

öğrencileri derslerini Edebiyat Fakültesi’nde görmeye<br />

başlamışlardır. 1919 yılında İnas Darülfünunu<br />

Edebiyat Bölümü’nün kız öğrencilerinin de Edebiyat<br />

Fakültesi’nde erkeklerle beraber ders görmesi kabul<br />

edilmiştir. Şükûfe Nihal 1919-1920 ders yılı sonunda<br />

Coğrafya bölümünden mezun olan ilk kız öğrenci<br />

olmuştur. II. Meşrutiyet döneminden itibaren yabancı<br />

uyruklu öğretim üyeleri ile birlikte yabancı uyruklu<br />

öğrenciler de İstanbul Darülfünunu’na kabul edilmeye<br />

başlanmıştır.


1919 tarihinde İstanbul Darülfünunu ilmî<br />

özerkliğe kavuşurken, fiilî olarak da idari özerklik<br />

kazanmıştır. İhtisaslaşma daha düzenli hale getirilmiş<br />

ve Edebiyat Fakültesinde bölüm diplomaları verilmeye<br />

başlanmıştır. 1922’de Edebiyat Fakültesi öğrencileri<br />

ile öğretim üyesi Yahya Kemal tarafından, Mustafa<br />

Kemal Atatürk’e fahrî profesörlük payesinin verilmesi<br />

teklif edilmiş, 13 Kasım 1922 tarihinde yapılan Fakülte<br />

Kurulu’nda bu teklif onaylanmıştır.<br />

31 Mayıs 1933 tarihli kanun ile İstanbul<br />

Darülfünunu ismi İstanbul Üniversitesi olarak<br />

değiştirilmiş, kanunun 1 Ağustos 1933’te yürürlüğe<br />

girmesinden sonra Edebiyat Fakültesi bugünkü<br />

şekliyle faaliyete başlamıştır. Kuruluş aşamasında<br />

öğretim üyesi kadrosu 6 profesör, 6 aday profesör, 4<br />

muallim, 5 yabancı profesörden oluşmuştur. Daha<br />

sonraki yıllarda özellikle Alman öğretim üyeleriyle<br />

birlikte, öğretim üye ve yardımcıları kadrosu giderek<br />

artmıştır. Başlangıçta serbest ders ve konferanslar<br />

şeklinde görülen Sanat Tarihi, Antropoloji gibi<br />

disiplinler zamanla bölüm, Pedagoji, Psikoloji,<br />

Sosyoloji disiplinleri ise ayrı kürsüler hâline<br />

getirilmiştir.<br />

Edebiyat Fakültesi kuruluşundan itibaren<br />

Sultanahmet, Çemberlitaş, Galatasaray ve Beyazıt’ta<br />

Zeynep Hanım Konağı’nda faaliyet göstermiştir. Kısa<br />

bir müddetle Fındıklı’da Hatice Sultan Sarayı’ndaki<br />

hizmetinden sonra 1951’de şimdiki Fen ve Edebiyat<br />

fakülteleri binasına taşınmıştır. Edebiyat ve Fen<br />

fakülteleri Mimar Emin Onat ve Sedat Hakkı Eldem<br />

tarafından bina edilmiştir.<br />

Atatürk ilke ve inkılapları doğrultusunda, yurt<br />

içi ve yurt dışından gelen öğrenci ve araştırmacılara<br />

bünyesindeki bilim dallarında hizmet vermeyi<br />

amaçlayan İstanbul Üniversitesi Edebiyat Fakültesi bu<br />

görevini uzun yıllar tek başına sürdürmüştür. Burada<br />

yetişen öğretim üyeleri, yeni açılan üniversitelerimizin<br />

bölüm ve anabilim dallarında kuruculuk yapmışlardır.<br />

Fakültemiz, yetiştirdiği bilim adamı ve öğretmenlerle<br />

toplumda saygın bir yer edinmiştir.<br />

6 Kasım 1981 tarihli ve 2547 sayılı Yüksek<br />

Öğretim Kurulu kanunuyla üniversitelerin yeniden<br />

yapılanmasından önce Edebiyat Fakültesi’nde 19<br />

bölümde 39 kürsü ve uzmanlık alanı bulunmaktaydı.<br />

Yeni akademik yapılanmada bu kürsüler 15 bölüm<br />

içinde 56 anabilim dalı, 4 bilim dalı olarak 6.918<br />

lisans, 943 yüksek lisans ve doktora öğrencisi ile<br />

toplam 7.861 öğrenciye hizmet vermektedirler.<br />

Günümüzde öğretim üye ve yardımcılarının sayısı<br />

364’e ulaşmıştır. Fakültemizde ayrıca 8 araştırma<br />

merkezi faaliyet göstermekte ve çeşitli bölümlere bağlı<br />

21 dergi yayımlanmaktadır.<br />

Edebiyat Fakültesi, İstanbul Üniversitesi<br />

Senatosu’nun protokolünde 3. sırada yer almaktadır.<br />

Akademik rengi yeşildir.


Prof.Dr. Mustafa KAFALI<br />

Gençlik yıllarımda birtakım milliyetçi dergilerdeki yazılarından takip ettiğim Prof.<br />

Dr. Mustafa KAFALI ile şahsen tanışıklığım, 1981 yılında onun talebesi onuruna<br />

erişmemle başlayıp, bugüne kadar gelmiştir.<br />

Talebelik senelerimde sadece gazete ve dergi köşelerindeki yazılarıyla,<br />

resimlerini gördüğüm bu abide şahsiyet ile birebir karşılaştığımda, rahmetli Atsız<br />

Hoca’nın ona boş yere “Yamtar” lakabını vermediğini anlamıştım. Bilindiği üzere<br />

Atsız Beğ’in meşhur Bozkurtlar adlı eserindeki Yamtar adlı yiğit, gözünü budaktan<br />

esirgemeyen, kendinden sayıca fazla kişilerle kolayca mücadele edebilen, iri-yarı<br />

cüsseli, Kür Şad’ın kırk arkadaşından biri, devlet ve millet uğruna kendisini feda eden<br />

bir kişidir. Tabiri caizse Mustafa Kafalı Hocamız da tıpkı onun gibi, nerdeyse 1.90<br />

boyunda,90 kilo civarında bir yapıya sahip idi. Tabi şimdi ilerlemiş yaşından ötürü bu<br />

cesameti pek belli olmuyorsa da, ona bakan herkes karşısında daima sanki heybetli<br />

bir heykel görür.<br />

Hocaların Hocası Mustafa Kafalı eşi Sevgi Hanım<br />

ile birlikte<br />

12 Eylül öncesinin komünist ve bölücüleri<br />

işte bu gözü-pek iri-yarı yiğitten bu özelliğinden<br />

dolayı hep korkmuşlar, onunla karşı karşıya<br />

gelmekten çekinmişlerdir. O Türk milliyetçilerinin<br />

serdengeçti delisi olmuştur.<br />

Talebesi bulunduğum yıllarda, ondan kendi<br />

devrinin pek çok ilim, siyasetçi ve fikir adamına<br />

dair hatıralarını bizzat ağzından dinledim. Başta<br />

Türklük davasına gönül veren herkesin örnek<br />

aldığı, Türk milliyetçiliğinin kahraman savaşçısı<br />

Alparslan Türkeş’e dair kimsenin bilmediklerini, Ülkücü Hareketin mücadelesini<br />

birebir yaşadıklarıyla bizlere aktaran Mustafa Hoca’dır. Onun da hocası Zeki Velidi<br />

Togan’ı, Osman Turan’ı, Fuat Köprülü’yü, İbrahim Kafesoğlu’nu, Necmeddin<br />

Hacıeminoğlu’nu herhalde en iyi tanıyan kişi Prof. Dr. Mustafa Kafalı’dır. Tabiî ki<br />

bütün bu saydıklarımıza dair hatıraları bire bir onun ağzından dinlemek gerekir.<br />

Dolayısıyla Kafalı Hoca aynı zamanda yaşayan bir tarihtir.<br />

Bugün piyasada tarihçiyim diye gezinen, büyük tarihçi edasıyla dolaşanların<br />

hiçbirisi Mustafa Kafalı Hoca’nın eline su dökemezler. Türk tarihini başlangıcından<br />

Cumhuriyetimize kadar ondan daha iyi bilen yoktur. Böyle olmasına rağmen, o<br />

maalesef taşıdığı Türk milliyetçisi kimliğinden dolayı görmezlikten gelinen bir<br />

değerdir.<br />

Mustafa Kafalı Hoca ile 2001 tarihinde emekli olana kadar tam 20 yıl birlikte<br />

çalıştık. Bu birliktelik hiçbir vakit kesilmedi. Başımız sıkıştığında veya bilmediğimiz bir


şeyi öğrenmede hep ona müracaat ettik. Zaten hocalığın sadece ders vermekten<br />

ibaret olmadığını biz ondan öğrendik.<br />

Akademik hayatımın her devresinde bana destek olan Prof. Dr. Mustafa<br />

Kafalı’nın üzerimdeki emeğini asla unutamam. Fakülteyi bitirdikten sonra asistan<br />

olarak yanına girdim. Doktoramda bana danışmanlık yaptı. Bu konuyla alâkalı, bir<br />

hatıramı da nakletmek istiyorum.1988 senesinde, Türkiye’nin değişik yerlerinden de<br />

gelen ondan fazla arkadaş çeşitli tarih kürsülerinde doktora çalışmalarına başlamış<br />

idik. Arkadaşlarımın aşağı-yukarı tamamı Osmanlı tarihiyle bağlantılı ya bir tahrir<br />

defteri veya vakıflar hususunda tez aldı. Ben ise eski Türk tarihi alanında çalışma<br />

niyetinde idim. Bu durumu rahmetli hocam Prof. Dr. Bahaeddin Ögel’e açtığımda;<br />

“oğlum sen de bir tahrir defteri seç, transkripsiyon et, sonuna da 30-40 sayfa bir<br />

değerlendirme ekleyip, kafan ağrımadan doktor ol. Niye çetrefilli işlere giriyorsun”<br />

demişti. Rahmetlinin bu sözüne binaen ben de Tapu ve Kadastro Müdürlüğünün<br />

arşivine gittim ve kendime bir defter alarak çalışmaya başladım. Ancak yaptığım iş<br />

hiç zevk vermiyordu. Ögel Hoca’ya bunu söyleyemedim, zaten o sıralar kendisi de<br />

rahatsızdı. Bunun üzerine Kafalı Hoca’ya, bu yaptığımdan haz almadığımı, Orta Asya<br />

Türk tarihi çalışmak istediğimi bildirdim. Hoca da benim endişelerime ve arzuma hak<br />

verip, “oğlum neyi seviyor ve istiyorsan o konuda çalış” demişti. Yani bugün eğer<br />

Türk tarihinin eski çağlarıyla alâkalı bir şeyler yapmaya çalışıyor isem onun<br />

sayesindedir. Tabi rahmetli Bahaeddin Hoca’ya konu değiştirmemi hiç anlatmadım.<br />

Gerçi o da benim iyiliğimi istiyordu, bunu biliyorum.<br />

Mustafa Hoca, evdeşi Sevgi Kafalı ile beraber Türk milliyetçilerinin her daim abi<br />

ve ablası oldular. 12 Eylül öncesi ve sonrasında onların evi Türk milletinin ve<br />

devletinin geleceğinin tartışıldığı, milliyetçilerin vatan bekası konusunda önemli<br />

kararlar aldığı bir mekân olmuştur. Hatta rahmetli Alparslan Türkeş hapisteyken bir<br />

aralık Milliyetçi Hareket Partisinin başına geçmesi dahi konuşulmuş idi.<br />

Fakülteyi Ankara’da okuyan Prof. Dr. Mustafa Kafalı sonra İstanbul Üniversitesi<br />

Edebiyat Fakültesinde asistan olmuş, uzun yıllar burada görev yaptıktan sonra<br />

rahmetli Erol Güngör ile beraber Konya Selçuk Üniversitesine gitmişler idi. Bu<br />

süreçte yine başka bir Hakk’ın rahmetine kavuşan hocamız Prof. Dr. Mehmet Altay<br />

Köymen onu Dil ve Tarih-Coğrafya Fakültesine birkaç kez çağırmış olmasına<br />

rağmen, Kafalı Hoca Konya’da çok işlerinin olduğunu ileri sürerek bu davetlere icabet<br />

etmemişti. Ancak 12 Eylül’den sonra Konya’daki bu çalışmaları ve yazdığı makaleleri<br />

yüzünden zamanın sıkıyönetim komutanınca sakıncalı görülüp, il sınırları dışarısına


çıkarılmasına karar verilince, apar-topar buradan eşiyle beraber ayrılmak zorunda<br />

kalmış; rahmetli İhsan Doğramacı ve Ankara Üniversitesinin o dönemdeki rektörü<br />

Prof. Dr. Tarık Somer’in girişimiyle kendisine Dil ve Tarih-Coğrafya Fakültesinde<br />

kadro bulunmuş idi. İşte bu sebepten Ankara’ya gelince, rahmetli Köymen Hoca’nın<br />

nasıl tarih bölümü koridorunda oynadığını bize anlatmıştı.<br />

Yıllarca kendisiyle uğraşan, kuyusunu kazıp, kötülüğünü isteyenlere bile kin<br />

gütmedi. Sağcısı, solcusu, fakültedeki bütün meslektaşlarının meseleleriyle ilgilendi.<br />

İşte o yüzden, bugün bazı emekli hocalar okula geldiklerinde çalacak kapı<br />

bulamazlarken, Mustafa Kafalı Hoca’yı misafir etmek için herkes seferber olmaktadır.<br />

Prof. Dr. Mustafa Kafalı’nın bütün hayatı mücadelelerle geçtiği bir yana<br />

ailesinde de bazı felaketlerle karşı karşıya kaldı. Elinde baba gibi büyüttüğü hem<br />

kayınbiraderini, hem de baldızını çok genç yaşlarda yitirdi. Onların çocuklarına hem<br />

dedelik hem babalık yaptı. Hala bizleri zaman zaman arayıp, halimizi-hatırımızı soran<br />

bu derviş ruhlu büyük insana Allah’tan sağlıklı, uzun ömürler diliyorum.<br />

“Bir Millet Hizmetkârı Ya da Mustafa Kafalı”<br />

Prof.Dr. Saadettin GÖMEÇ


Meral AKŞENER<br />

İstanbul Milletvekili<br />

Türkiye Büyük Millet Meclisi Başkanvekili<br />

E-Posta<br />

TBMM BAŞKANVEKİLİ<br />

: meral.aksener@tbmm.gov.tr<br />

Kısaca kendinizi tanıtır mısınız?<br />

18 Temmuz 1956'da İzmit Gündoğdu'da doğdum. Babamın adı Tahir Ömer, annemin adı<br />

Sıddıka'dır.<br />

İstanbul Üniversitesi Edebiyat Fakültesi Tarih Bölümünü bitirdim. Doktoramı Marmara Üniversitesi<br />

Sosyal Bilimler Enstitüsünde tamamladım.<br />

Yıldız, Kocaeli ve Marmara Üniversitelerinde öğretim üyesi olarak ders verdim. Kocaeli Üniversitesinde<br />

İnkılâp Tarihi Bölüm Başkanlığı görevinde bulundum. Zübeyde Hanım Şehit Aileleri Vakfı'nın<br />

kuruluşunu gerçekleştirdim.<br />

20. Dönemde İstanbul, 21. Dönemde Kocaeli ve 23. Dönemde İstanbul Milletvekili seçildim. 54.<br />

Hükümette İçişleri Bakanı olarak görev yaptım. 23. Dönemde Türkiye Büyük Millet Meclisi<br />

Başkanvekilliği görevinde bulundum. 24. Dönemde Türkiye Büyük Millet Meclisi Başkanvekilliği<br />

görevine yeniden seçildim. Evli ve 1 çocuk annesiyim.


Edebiyat Fakültesi deyince ilk aklınıza gelen nedir?<br />

Türkiye’nin fikir hayatının can damarı, Türk’ün ruhunun gıdasıdır. Fakültemizden yetişen<br />

Hocalarımız ülkemizin dört bir tarafında Kurucu Rektör ve Öğretim Üyesi olarak Türk gençliğinin<br />

yetişmesinde öncü rol oynamış ve sürükleyici güç olmuşlardır.<br />

Bu özellikleri Fakültemizin alamet-i farikasıdır diyebilirim.<br />

<strong>EFEMEMED</strong>’ e niçin üye oldunuz?<br />

Hocalarımı, arkadaşlarımı tekrar görebilmek, hatıralarımızı canlandırmak, bizden sonraki<br />

mezunlarla tanışıp kaynaşmak, fikir alışverişinde bulunmak, gönül sohbetlerinde bulunmak, gündelik<br />

hayatın ağırlığından sıyrılıp, birbirimizi menfaatsiz sevdiğimiz dostluklarımızı tekrar yâd etmek,<br />

öğrencilerimize tecrübelerimizi aktarabilmek, daha iyi yetişmeleri için üzerimize düşeni yapabilmek<br />

amacıyla üye oldum.


Son söz olarak eklemek istedikleriniz?<br />

<strong>EFEMEMED</strong> ‘i hayata geçiren arkadaşlara çok teşekkür ediyorum. Bütün faaliyetlerine<br />

katılmayı çok istememe rağmen bildiğiniz gibi görevimizden kaynaklanan işlerin yoğunluğundan dolayı<br />

fazla müsait olamıyoruz.<br />

Katıldığım etkinliklerde çok mutlu oluyorum.<br />

Bizim de üzerimize düşen bir şey olduğunda, her zaman yapmaya hazırız. Ne zaman<br />

isterseniz kapımız açık.<br />

Arkadaşlarımıza çalışmalarında başarılar diliyorum.<br />

Biz de <strong>EFEMEMED</strong> ailesi olarak Türkiye Büyük Millet Meclisi<br />

Başkanvekilimiz Meral AKŞENER Hocamıza her daim sağlık, mutluluk,<br />

başarı aynı zamanda Hz: Allah’ın yar ve yardımcısı olmasını temenni<br />

ediyoruz.


MEVLİD<br />

İstanbul Üniversitesi Edebiyat Fakültesi Mezunları ve Mensupları Derneği (<strong>EFEMEMED</strong>) olarak,<br />

başta fakültemiz şehitlerinden Yusuf İMAMOĞLU ve Levent PAMUKÇU olmak üzere, ahirete irtihal eden<br />

tüm HOCALARIMIZ ve arkadaşlarımız için Süleymaniye Camiinde mevlit okuttuk.<br />

LEVENT PAMUKÇU<br />

28 ARALIK 1979<br />

Nevşehirliydi. İstanbul Üniversitesi Edebiyat Fakültesi son sınıf öğrencisiydi. 21<br />

yaşındaydı. Bakırköy’de ailesiyle birlikte kalıyordu. Cuma günü kendilerine seyyar gazete<br />

satıcısı süsü vererek kapılarını çalan militanlar tarafından kurşunlanarak şehit edildi.


YUSUF İMAMOĞLU


MERHUM HOCALARIMIZ<br />

PROF.DR İBRAHİM KAFESOĞLU<br />

Türk milliyetçiliğinin, tarih ve kültürünün<br />

inşacılarından, emsalsiz bir yorumcu, büyük bir tarih ve<br />

kültür adamıdır. 1914 yılının Ocak ayında Burdur’da doğar.<br />

Babası Receb Bey Cihan savaşında Erzurum cephesinde<br />

şehit düşmüştür. Annesi Hatice Hanım oğlunu büyük<br />

fedakârlıklarla yetiştirmiştir. Oğlu da onun bu gayretine<br />

karşılık verir ve okulunu her yıl birincilikle bitirir.<br />

Kafesoğlu okula dedesi Hacı Ahmed Ağa’nın yanında başlar. Tefenni İlkokulu’ndan<br />

sonra İzmir Muallim Mektebi’ni bitirerek 1932’de Afyon’da öğretmenliğe başlar. Fakat<br />

içerisindeki okuma ve başarma azmi bitmemiştir. 1936 yılında Ankara Üniversitesi Dil ve<br />

Tarih-Coğrafya Fakültesi’ne girer. Burada sonraki hayatını yönlendirecek çok değerli<br />

hocalarla tanışır. Fakülteyi 1940 yılında bitirerek Macaristan’a gider. Macaristan’dan 1945<br />

yılında doktorasını tamamlamış olarak yurda döner.


Yurda dönüşünde Dil ve Tarih-Coğrafya Fakültesi’nde çalışmaya baslar. Fakat aynı<br />

yıl İstanbul Üniversitesi Edebiyat Fakültesi’ne “Orta Çağ Tarihi Kürsüsü Asistanı “ olarak<br />

tayini yapılır.1946 yılında Müzeyyen Hanımla evlenir. Büyük Selçuklu Sultanı Melikşah<br />

hakkındaki teziyle doktor, Harzemşahlar Devleti Tarihi adlı teziyle doçent olur.(1949-53)<br />

1957 yılında açılan Erzurum Atatürk Üniversitesi’nde ilk dersi o verir. 1959 yılında<br />

profesörlüğe yükselir ve tekrar İstanbul Üniversitesi Edebiyat Fakültesi Umumi Türk Tarihi<br />

Kürsüsü'ne atanır. 1965 yılında Kültür Ocağı ve İstanbul Milliyetçi Öğretmenler Birliği<br />

kuruluşlarına başkan olur. Birinci Milliyetçiler Büyük Kurultayını toplayıp başkanlığını<br />

yapar. Milliyetçiler İlmi Semineri’ni yönetir.<br />

1970 yılında Zeki Velidi Togan’ın vefatıyla Türk Tarihi Kürsüsü’ne başkan olur. 1983<br />

yılındaki emekliliğine kadar bu görevi sürdürür. Aydınlar Ocağı’nın kurucusu ve ilk genel<br />

başkanıdır.17 Ağustos 1984 tarihinde vefat eder. Bir kısmı yayınlanmamış sayısız eser,<br />

makale, deneme, ansiklopedi maddesi yazmıştır. En önemli vasfı kültür tarihçiliğinin usûl ve<br />

esaslarını belirlemesi, bu sahadaki çalışmaların ilk ve tekâmül etmiş örneklerini vermesi,<br />

toplumun çeşitli kesimlerinden sayısız öğrenciler yetiştirmesidir.<br />

Yayınevimiz büyük tarih ve kültür adamının üç eserini yeniden neşretmiştir.<br />

ORD. PROF. MEHMET FUAT KÖPRÜLÜ (1890-1966)<br />

ORD. PROF. İsmail hakkI UZUNÇARŞILI<br />

Îmân ve akide hâline gelmiş olan kânunların zayıf zamanlarda<br />

bile şöyle böyle tatbik edilebilmesi ve bu kânunların nesilden nesile<br />

kudsî an'ane olarak devam etmesi, Türk milletinin kendisini her<br />

zaman hâkim mevkide görmesi, onun en zayıf olan zamanlarında da<br />

kendisini, yâni İslâm câmiâsını parçalanmaktan


“RUHLARI ŞAD MEKÂNLARI CENNET OLSUN”


USUF İMAMAOĞLU 8 HAZİRAN 1970Bulgaristan göçmeni bir ailenin çocuğuydu. Ailece Bursanın<br />

İnegöl kazasında oturuyor, İstanbul Edebiyat Fakültesi Coğrafya bölümü son sınıfta okuyordu.<br />

Fakülteye sokulmayan Ülkücü Yüksek Öğretmen Okulu öğrencilerinin karnelerini imzalatmak üzere<br />

okuluna gittiğinde, Vural Yıldırımoğlu,Yusuf Kayabaşı, Ali Menekşe, Feridun Şakar ve Vahram Apik<br />

isimli komünist anarşistlerin öncülüğünü yaptığı silahlı grubun yaylım ateşine maruz kalarak ağır<br />

yaralandı. Okulun dışında gruplar halinde toplanan komünist militanlar, ambulansı içeri sokmadıkları<br />

için hastahaneye zamanında götürülemeyerek kan kaybından şehit düştü. (8 Haziran 1970)USUF<br />

İMAMAOĞLU 8 HAZİRAN 1970Bulgaristan göçmeni bir ailenin çocuğuydu. Ailece Bursanın İnegöl<br />

kazasında oturuyor, İstanbul Edebiyat Fakültesi Coğrafya bölümü son sınıfta okuyordu. Fakülteye<br />

sokulmayan Ülkücü Yüksek Öğretmen Okulu öğrencilerinin karnelerini imzalatmak üzere okuluna<br />

gittiğinde, Vural Yıldırımoğlu,Yusuf Kayabaşı, Ali Menekşe, Feridun Şakar ve Vahram Apik isimli


komünist anarşistlerin öncülüğünü yaptığı silahlı grubun yaylım ateşine maruz kalarak ağır yaralandı.<br />

Okulun dışında gruplar halinde toplanan komünist militanlar, ambulansı içeri sokmadıkları için<br />

hastahaneye zamanında götürülemeyerek kan kaybından şehit düştü. (8 Haziran 1970)


İFTAR<br />

Derneğimizin geleneksel olarak düzenlediği iftarda üyelerimizle Trabzon Öğrenci Yurdu’nda bir araya<br />

geldik.


KAHVALTI


İstanbul’da güzel bir Pazar sabahı üyelerimizle kahvaltıda hasret giderdik.


SOHBET TOPLANTISI<br />

Sayın Meclis Başkanvekilimiz Meral AKŞENER ve Prof.Dr.Hasan OKTAY Hocamızın ilmi ve<br />

fikri katkılarından istifade ettik.


OLAĞAN GENEL KURUL TOPLANTISI


DAYANIŞMA GECESİ<br />

İstanbul’un incisi Üsküdar’da üyelerimizle Boğaz’a karşı<br />

yemekli toplantıda hasret giderdik


SÖĞÜT GEZİSİ


ÜYELERİMİZİN ESERLERİNDEN ÖRNEKLER

Hooray! Your file is uploaded and ready to be published.

Saved successfully!

Ooh no, something went wrong!