You also want an ePaper? Increase the reach of your titles
YUMPU automatically turns print PDFs into web optimized ePapers that Google loves.
BOZKÖY FİLİBELİ<br />
Eğitim<br />
4<br />
HABER<br />
DEĞERLER EĞİTİMİ<br />
(HOŞGÖRÜ)<br />
“İki ömrüm olsun<br />
isterdim; biri yaşamak,<br />
diğeri okumak için” der<br />
şair. Aslında kısacık ömre<br />
ikisini de sığdırabilmekti<br />
mesele…<br />
İlk emri “oku” olan bir medeniyetin mensuplarıyız. Bu, teorik<br />
olarak çok kitap okuyan, araştıran ve inceleyen bir toplum olma<br />
sorumluluğunu beraberinde getiriyor. Mevcut durum gerçekten öyle<br />
mi? Kitap okumanın gerekliliği, önemi herkesin malumu. Ancak hayat<br />
ilerlerken söylemden eyleme uzanan yaşam serüveninde kitap okuma işi,<br />
kendi hayatımızda ne kadar yer ediniyor?<br />
Var mı okuyan?<br />
Türkiye’de kitap okuma alışkanlığı olmadığından şikâyet etmeyi<br />
alışkanlık haline getirenlerin sayısı, okuma alışkanlığına sahip olanlardan<br />
çok daha fazla. Sanırım sokakta yüz kişiyle röportaj yapılsa hepsi de<br />
kitap okumayla ilgili güzellemeler yapacak, konuyla alakalı özlü sözler<br />
döktürecektir. Peki, gerçekte durum nedir? TÜİK verilerine bakmalı...<br />
TÜİK verileri, Türk insanının kitap okumaya günde sadece 1 dakika<br />
ayırdığını gösteriyor. Buna karşılık TV izlemeye ortalama 6 saat,<br />
internete bağlanmaya 3 saat ayırıyor. İhtiyaç listesinde kitap okumak 235.<br />
sırada yer alıyor. Çocuklara kitap hediye edilmesi sıralamasında Türkiye<br />
180 ülke içerisinde 140. sırada. Aslında bu istatistikler de teknoloji<br />
lehine sürekli değişmektedir. 3 saat 5 saat değil günün her saatinde âdeta<br />
yaşamın temel vakitlerinden de çalarak teknolojiyle olan bağımızı hiç<br />
koparmıyoruz. Sürekli olarak kendi rekorlarımızı kırıyoruz. İstatistikte<br />
değişmeyen tek sıra ise okumanın yeri oluyor. Kitap fuarlarına bakıyoruz,<br />
muazzam bir kalabalık! TÜİK yanılıyor olabilir mi? İnsanımız akın akın<br />
fuarda. Kitap fuarının da bir istatistiğini çıkarmışlar elbette. Memlekette<br />
insanımızın kitap fuarına gitme oranı yüzde 70’lerde. İnanılmaz bir oran!<br />
Fuara gidenlerin kitap alma oranı yüzde 30. Kitap alanların aldığı kitabı<br />
okuma oranı yüzde 10. Gelelim can alıcı noktaya… Kitap alanların<br />
aldığı kitabı kahveyle sosyal medyada paylaşma oranı yüzde 95. Bir de<br />
yazarına imzalatılmış bir kitap varsa bu oran en tepe noktaya çıkıp, “like”<br />
hazinesinde en kıymetli bir parça olarak yerini alıyor.<br />
Aşağıda bir haberin görselini görüyorsunuz. Haberin içeriği<br />
aynen şöyle : “Bu yıl 36. kez kapılarını açan TÜYAP Kitap Fuarı,<br />
dün tarihinin en kalabalık günlerinden birini yaşadı. Vatandaşlar,<br />
metrobüs üst geçitte izdihama neden oldu. Kitapseverler, izdiham<br />
nedeniyle kırdıkları bariyerleri aşarak, E-5 karayolunda yolun<br />
karşısına geçti. Trafik kısa süreli de olsa durdu.”<br />
Neyse sonradan<br />
anlaşılıyor ki bu “kalabalık<br />
yığın” kitapsever değil,<br />
sanatçısever olarak<br />
orada bulunmakta. Kitap<br />
fuarına gelen ünlü birisi<br />
için bu çaba! Zira sadece<br />
kitapseverler olsaydı ne<br />
izdiham olurdu ne de<br />
bariyer kırılırdı…<br />
İstatistik işin teknik<br />
boyutuyla ilgili tabikide. İçinde bulunulan durumun gerçek hayattaki<br />
karşılığı çok daha yıkıcı vaziyette. Kitap okuyan insana garip gözlerle<br />
bakıyoruz. Sürekli kitap okuyan insana ‘kitap delisi’ diyoruz. Ya da<br />
birine ceza verilecekse kitap okuma cezası veriyoruz. Artık kitap okumak<br />
asosyalliğin bir belirtisi, modern dünyaya ayak uyduramamanın bir<br />
göstergesi olarak algılanmaya başlandı. “Bu çağda kitap okumak mı<br />
Hoşgörü Hikâyesi<br />
Bir adamcağız kötü yoldan para kazanıp bununla kendisine bir inek alır. Neden<br />
sonra, yaptıklarından pişman olur ve hiç olmazsa iyi bir şey yapmış olmak için bunu<br />
Hacı Bektaş Veli’nin dergâhına kurban olarak bağışlamak ister. O zamanlar dergâhlar<br />
aynı zamanda aşevi işlevi görüyordu. Durumu Hacı Bektaş Veli’ye<br />
anlatır ve Hacı Bektaş Veli helal değildir diye bu kurbanı geri çevirir. Bunun üzerine<br />
adam Mevlevi dergâhına gider ve aynı durumu Mevlana’ya anlatır. Mevlana ise bu<br />
hediyeyi kabul eder. Adam aynı şeyi Hacı Bektaş Veli’ye de anlattığını ama onun<br />
bunu kabul etmediğini söyler<br />
ve Mevlana’ya bunun sebebini sorar.<br />
Mevlana şöyle der:<br />
Biz bir karga isek Hacı Bektaş Veli bir şahin gibidir. Öyle her leşe konmaz. O yüzden<br />
senin bu hediyeni biz kabul ederiz ama o kabul etmeyebilir der.<br />
Adam üşenmez kalkar Hacı Bektaş<br />
dergâhına gider ve Hacı Bektaş Veli’ye, Mevlana’nın kurbanı kabul ettiğini söyleyip<br />
bunun sebebini bir de Hacı Bektaş Veli’ye sorar<br />
.<br />
Hacı Bektaş da şöyle der:<br />
-Bizim gönlümüz bir su birikintisi ise Mevlana’nın gönlü okyanus gibidir. Bu yüzden,<br />
bir damlayla bizim gönlümüz kirlenebilir ama onun engin gönlü kirlenmez. Bu<br />
sebepten dolayı o senin hediyeni kabul etmiştir der...<br />
kaldı?” diyenlerin oranı da kayda değer..Toplum olarak kitabın değerine,<br />
okumanın gücüne inanmıyoruz. Vakit kaybı görüyor, bilgiye en hızlı<br />
yoldan ulaşmanın bizlere artı değer kattığını düşünüyoruz. Bildiğimiz<br />
bir şey daha var ama ‘haydan gelen huya’ gidiyor. Emeksiz ulaştığımız<br />
her bilgi zihinlerimizde atıktan öteye gitmiyor; fikrimize, düşüncemize<br />
ve gönlümüze işlemiyor. Bilmem fark ettiniz mi? Artık çağımızda ‘bilge’<br />
insanlar çıkmıyor; onun yerine fast food tarzı insanları vitrine çıkartıp<br />
tüketip çöpe atıyoruz.<br />
“Teknoloji hayatın belli bir yerindedir, ama her şeyi değildir.”<br />
Evet, artık kırk deve yükü kitapların sığdığı flash diskleri anahtarlığımıza<br />
takıp parmağımızda çeviriyoruz. Katrilyonlarca sayfalık bilgilere,<br />
binlerce yıllık video kaydına ulaştığımız aleti cebimizde taşıyoruz.<br />
Teknolojik okuma yapıyoruz sözde. Her şeyimiz teknolojik! Bunun neresi<br />
kötü olabilir ki?! Artık sohbetlerimizi buradan yapıyor, ibadetlerimizi<br />
ve dualarımızı buradan yolluyor, buradan alışveriş yapıp buradan hayırlı<br />
olsunlar diliyor, taziye mesajlarımızı gönderiyoruz. Nefret ettiklerimiz<br />
varsa buradan tivit atıp linç zincirine ekleniyoruz. Buradan rahmet dileyip<br />
buradan lanet okuyoruz. Teknolojinin adeta canına ‘okuyoruz’.. Aslında<br />
biz insanlar televizyonu, interneti büyük bir iştahla okuyup; kitapları<br />
seyrediyoruz. Sanaldan aldıklarımızı gerçeğe aktaramıyor, zihinlerimizi<br />
çöp yığınlarıyla dolduruyoruz. Bu da zihinlerimizi daha da kabalaştırıyor,<br />
düşüncelerimizin daha sert ve sivri olmasına neden oluyor. Daha öfkeli,<br />
tahammülsüz oluyor, agresifleşiyoruz. Kelimelerimiz yetmediğinde<br />
sesimiz daha çok çıkıyor. Ama sesimizi değil sözlerimizi yükseltmemiz<br />
gerektiğini; okumanın zihinleri kibarlaştırdığını, düşünceleri<br />
ziyadeleştirdiğini unutuyoruz.<br />
Kitabın tek değeri okunmasındadır. Bir değil birçok defalar<br />
okunmasında, çizilmesinde, tanınmasında. Fiziksel olarak hiçbir değeri<br />
yoktur aslında. Kapı önüne koysanız hırsız bile çalmaz kitabı. Fikirleri<br />
önemsemeyenler için değersizdir kitaplar. Bir de toplumda kültürsüzlük,<br />
eğitimsizlik, bayağılık baş tacı ediliyorsa zordur kitap okumak. Hele de<br />
her şeyi hızla tüketmeye odaklanmışsa zihinler, o zihinlerde kitaba yer<br />
bulmak daha da zordur.<br />
Gelelim asıl meseleye.. Eğitim camiasının içerisinden sürekli<br />
yankılanan sese... “ Bu çocuklar kitap okumuyor, okuyanlar okuduklarını<br />
anlamıyor, anlamayanlar anlamadıklarını da anlamıyorlar!” Bu<br />
şikâyetlerin olmadığı sanırım hiçbir okulumuz yoktur. Fakat burada<br />
bir kısır döngü gözümüze çarpıyor. Yukarıda özetlediğimiz ekosistem<br />
içerisinde büyüyen çocuklardan, öğrencilerimizden büyük bir aşkla<br />
kitap okumalarını bekliyoruz. Okuduklarını anlamamalarından şikâyetçi<br />
oluyoruz. Hatayı gömleğin son düğmesinde arıyoruz. Onları o hale<br />
bizlerin getirdiğimizin farkında olmayacak mıyız?<br />
Artık yeni nesil öğrencilerimiz, okula başlamadan önceki 5<br />
yıllık süreç boyunca, zihinlerini teknolojik aletlere öylesine hapsetmiş<br />
oluyorlar ki ders dinleme, derse odaklanma,<br />
okuma ve yazma süreçlerinde can çekişir<br />
vaziyette buluyoruz onları. Sadece<br />
çocuklarda değil biz yetişkinlerde bile<br />
artık ciddi manada odaklanma, dikkatini<br />
toplama, konsantrasyon becerilerinde<br />
sıkıntılar baş göstermekte. Eminim bu<br />
yazıyı bile okurken dikkatiniz birkaç defa<br />
dağıldı. Ya da başka bir metin okurken<br />
aralıksız kaç dakika okuyabildiğimiz<br />
belirsiz. İnsanın “dikkat”i ekonomik<br />
kullanılması gereken bir şeydir. Sınırlıdır.<br />
Aynı anda iki şeyi yapabildiğini söylese<br />
de aslında ikisini de tam yapamaz. Modern dünyanın gereçleri azar azar<br />
tüketir insanın dikkatini. Dikkat tükendiğinde de insan ne kendine ne de<br />
yakın çevresine vakit ayıramaz. Hayatın asli durumlarına kayıtsız kalır.<br />
İşte kitap böyle durumlar için zihin ve dikkat toparlayıcı bir görev de<br />
üstlenir. Biz yetişkinler olarak bunca elektronik uyarıcının içerisinde<br />
zorlanırken çocukları bundan korumak elbette daha da zor olacaktır.<br />
HAYALLER<br />
Öğrencilerimize sorduk "Okulumuzla ilgili hayaliniz nedir?".<br />
İşte cevaplar...<br />
Okulda her gün meyve suyu ve kek dağıtılsın.<br />
Okulumuzun yemekhanesi , kantini olsun.<br />
Okulumuz şekerden olsun.<br />
Okulumuzun uçmasını isterdim.<br />
Okulumuzun servisinin olmasını ve bizi evimizden almasını<br />
isterdim.<br />
Okulumuz bizimle konuşsun.<br />
Okuldaki öğrencilerin yaramazlıklarının bitmesi.<br />
Deney odası ve akıllı tahta olsun.<br />
Her hafta film izlemek isterdim.<br />
Yürüyen merdiven , bahçede oturma parkı olsun.<br />
Akıllı musluk, musluklardan çikolata aksın.<br />
Bulutlarda ders yapmak,aşağıya kayarak inmek.<br />
Araba üstünde gezebilen okul.<br />
Asansör olsun. Güvenlikçi olsun.<br />
Çimli, çiçekli bahçe. Bahçemiz çatılı olsun.<br />
Okulla uzaya yolculuk, müze gezisi<br />
Laboratuvar ve spor odaları.<br />
Halı saha, oyun oynama odası<br />
Toparlayacak olursak; bu ekosistem içerisinde büyümüş<br />
öğrencilerimize kitap sevdirmek bir tarafa, okuma yapmaları için<br />
kitaplıklar oluşturuyor, çizelgeler tutuyoruz. En çok kitap okuyana<br />
ödül vermeye çalışıyoruz. Kimi zaman bunu sınıf çapında kimi<br />
zaman okul çapında ya da daha da büyüterek ilçe, il bazında okuma<br />
yarışmaları ve kampanyaları olarak sürdürüyoruz. Günübirlik, aylık ya<br />
da yıllık çalışmalar şeklinde bu “kitap okutma” projeleri bütün hızıyla<br />
devam ediyor. Bunların hepsi de elbette ki iyi niyetli çalışmalar. Fakat<br />
sürdürülebilirlik kısmı iyi işlemiyor. Öyle olunca bu çalışmalardan<br />
sonra geriye ne kalıyor? Elde kalan “hiç”ten 1 fazla sadece. Öğretmeni<br />
okumayan, ailesi okumayan, arkadaşları okumayan, çevresi okumayan,<br />
mahallesi okumayan, ülkesi okumayan bir çocuğa okumayı sevdirmek<br />
proje hedefinden öteye geçmiyor. Kitap okumanın bir ‘zorunluluk’<br />
olmaktan kurtarılıp bir ‘ihtiyaç’a dönüştürüldüğü gün, sanırım<br />
ihtiyaçlarımız için bu kampanyaları da yapmaya gerek kalmayacaktır.<br />
Projeksiyonu önce kendimize tutmak, en büyüğümüzden başlayıp sonra<br />
en küçükte çözümü aramak, sorunun çözümü için ilk adım olacaktır. O<br />
halde önce kendimizden başlayarak arada elektronik perhizler yapmalı,<br />
kendimizin ve çocuklarımızın fişini bir süre prizden çekerek bu adımı<br />
atmalıyız.<br />
A'dan Z'ye Çocuk Eğitimi<br />
Çocuğunuza;<br />
A-Akıl vermeyin<br />
B-Başkalarına benzemesini<br />
beklemeyin<br />
C-Ciddiye alın<br />
D-Çimlere basmasını<br />
sağlayın<br />
E-Empati kurun<br />
F-Fikrini sorun<br />
G-Gurur duyduğunuzu<br />
söyleyin<br />
H-Hayallerini sorun<br />
I- Israrcı olmayın<br />
İ- İnatlaşmayın<br />
J- Jest yapın<br />
K- Kucaklayın<br />
L- ‘Lütfen’li konuşun<br />
M- Model olun<br />
N- Ne istediğini sorun<br />
O- Oyun oynayın<br />
Ö- Özür dileyin<br />
P- Paylaşın<br />
R- Rica edin<br />
S- Sorumluluk verin<br />
Ş- Şans verin<br />
T- Tutarlı olun<br />
U- Utandırmayın<br />
Ü- Üzüntülerini paylaşın<br />
V- Vakit ayırın<br />
Y- Yüreklendirin<br />
Z- Zevklerini öğrenin