You also want an ePaper? Increase the reach of your titles
YUMPU automatically turns print PDFs into web optimized ePapers that Google loves.
Kocaeli Üniversitesi<br />
Kocaeli Sağlık Bilimleri Fakültesi Sosyal Hizmet Bölümü<br />
LİSE SON SINIF ÖĞRENCİLERİNİN MESLEK<br />
SEÇİMİ İLE UMUTSUZLUKLARI ARASINDAKİ<br />
İLİŞKİ<br />
Araştırma Grubu<br />
Abdulkadir BULĞAY<br />
Savaş İLGÜN<br />
Abdullah İMAM<br />
Ayşe PUSA<br />
Sema TANIŞ<br />
Eğitsel Yönetici<br />
Öğr. Gör. Elvan ATAMTÜRK<br />
SHB 308 Sosyal Hizmet Araştırması Uygulaması I ve SHB 401 Sosyal Hizmet<br />
Araştırması Uygulaması II Dersleri Kapsamında Gerçekleştirilen Araştırmanın<br />
Raporu Olarak Hazırlanmıştır.<br />
KOCAELİ<br />
Aralık 2017
TEŞEKKÜR<br />
Öncelikli olarak araştırmamızın gerçekleşmesinde bizi her zaman destekleyen,<br />
çalışmayı büyük bir özenle ve özveriyle değerlendiren, kıymetli önerilerini açıklıkla<br />
paylaşan <strong>tez</strong> danışmanımız Öğr. Gör. Elvan ATAMTÜRK’e;<br />
Araştırma öncesinde ve araştırma sürecinde desteklerini bizlerden esirgemeyen çok<br />
değerli hocalarımız Prof.Dr. Yüksel Baykara ACAR ve Prof.Dr. Hakan ACAR’a;<br />
Araştırmanın yapılması için gerekli izinleri sağlayan İzmit İlçe Milli Eğitim<br />
Müdürlüğüne ve verilerin toplanma sürecinde bize destek olan İzmit Lisesi, Şehit Özcan<br />
Kan Fen Lisesi, Namık Kemal Anadolu Lisesi, Mimar Sinan Anadolu Lisesi ve 24<br />
Kasım Anadolu Lisesi müdürlerine;<br />
Son olarak bizlerden bütün hayatı boyunca emeklerini, sevgilerini, desteklerini<br />
esirgemeyen, her anımızda varlıklarını hissettirerek bizleri bugünlere getiren, bizlerin en<br />
iyi yerlerde olmamız için çaba gösteren BULĞAY, İLGÜN, İMAM, PUSA VE TANIŞ<br />
ailelerine;<br />
sonsuz teşekkürlerimizi sunarız.<br />
i
ÖZET<br />
Bu araştırmanın genel amacı, lise son sınıf öğrencilerinin meslek seçimi ve<br />
umutsuzlukları arasındaki ilişkinin incelenmesidir.<br />
Bu çalışma betimsel bir çalışmadır. Araştırmanın örneklemini İzmit ilçesinde bulunan<br />
24 devlet lisesinden rastgele örneklem yöntemi ile seçilen 5 lisede öğrenim gören lise<br />
son sınıf öğrencileri oluşturmaktadır. Araştırmada veriler, sosyo-demografik bilgilerin<br />
yer aldığı Ön Bilgi Formu, Beck Umutsuzluk Ölçeği ve Mesleki Karar Verme<br />
Envanterini içeren üç veri toplama aracı kullanılarak elde edilmiştir.<br />
Araştırmaya katılan öğrencilerin ailelerin gelir düzeyi incelendiğinde, orta düzeyde<br />
gelire sahip ailelerin büyük bir orana (%86.0) sahip olduğu dikkat çekmiştir. Bununla<br />
birlikte öğrencilerin büyük bir bölümünün çekirdek aile yapısına sahip (%89.1) olduğu<br />
görülmüştür<br />
Elde edilen verilerin istatistiksel analizlerinde, çoklu gruplarda Kruskall Wallis H testi<br />
ve ikili gruplarda Mann-Whitney U testi kullanılmıştır. Edinilen tüm sonuçlar için<br />
anlamlılık değeri p
ABSTRACT<br />
The general aim of this research is to examine the relationship between the choice of<br />
profession and the desperation of senior high school students.<br />
This is a descriptive study. The sample of the research consists of 5 senior high school<br />
students selected by random sample method from 24 state high schools in İzmit. In the<br />
study, data were obtained using three data collection tools including the Preliminary<br />
Information Form with socio-demographic information, the Beck Hopelessness Scale,<br />
and the Vocational Decision Making Inventory.<br />
When the level of income of the families of the students participating in the survey is<br />
examined, it is noticed that families with a moderate level of income have a large<br />
percentage (86.0%). Nevertheless, it was seen that most of the students had a core<br />
family structure (89.1%).<br />
Kruskall Wallis H test was used in multiple groups and Mann-Whitney U test was used<br />
in statistical analysis of the obtained data. Statistical significance was accepted when the<br />
significance level was p
İÇİNDEKİLER<br />
TEŞEKÜRLER….……………………………………………………………………..i<br />
ÖZET…………………...………………………………………….…………………..ii<br />
İÇİNDEKİLER…………………...…………..………………………………………..iv<br />
TABLOLAR DİZİNİ………………………………………..………………………....vi<br />
BÖLÜM 1<br />
GİRİŞ………………………….………………………………………………………..1<br />
1.1 GENÇLİK………………...………………………………………………………...2<br />
1.1.1 GENÇLİK ÇAĞININ TEMEL ÖZELLİKLERİ……………………......……3<br />
1.1.2 UMUT VE UMUTSUZLUK KAVRAMLARI…………………….………...7<br />
1.1.2.1 UMUT…………….………………….………………………………....7<br />
1.1.2.2 UMUTSUZLUK…………………………..…………………………....8<br />
1.1.2.3 GENÇLİKTE UMUT VE UMUTSUZLUK……….…………….........11<br />
1.1.3 UMUTSUZLUĞUN NEDENLERİ…………………………………….......13<br />
1.1.4 UMUTSUZLUĞUN ETKİ VE SONUÇLARI……………………………..14<br />
1.1.4.1 DEPRESYON…………………………………….……..…………….15<br />
1.1.4.2 İNTİHAR………………………………………….……..……………16<br />
1.1.4.3 MADDE BAĞIMLILIĞI……………………………………………...17<br />
1.1.4.4 YIKICILIK……………………………………………………….…....18<br />
1.1.5 GENÇLERDE MESLEK SEÇİMİNİ ETKİLEYEN FAKTÖRLER.……….19<br />
1.1.5.1 MESLEK SEÇİMİNDE YETENEĞİN ROLÜ......................................19<br />
1.1.5.2 İLGİLERİN MESLEK SEÇİMİNDEKİ ROLÜ ………………….......21<br />
1.1.5.3 MESLEKİ REHBERLİK VE MESLEK SEÇİMİ…………..………...22<br />
1.1.5.4 CİNSİYET VE MESLEK SEÇİMİ……...…………………………….23<br />
1.1.5.6 AİLENİN MESLEK SEÇİMİNE ETKİSİ………………………….....24<br />
1.1.6 GENÇLER VE SOSYAL HİZMET UYGULAMALARI……….…………25<br />
1.1.6.1 OKUL SOSYAL HİZMETİ……………………………………….…..28<br />
1.1.7 ARAŞTIRMANIN PROBLEMİ…………………………………………....30<br />
1.1.8 ARAŞTIRMANIN ÖNEMİ………………………………………………...31<br />
1.1.9 ARAŞTIRMANIN AMACI……………………………………………..….32<br />
1.1.10 ARAŞTIRMANIN SINIRLILIKLARI…………………………………....33<br />
1.1.11 TANIMLAR…………………………………………………………….…33<br />
iv
1.1.12 YAPILMIŞ ÇALIŞMALAR……………………………………………....33<br />
BÖLÜM II<br />
YÖNTEM<br />
2.1 ARAŞTIRMANIN MODELİ..................................................................................36<br />
2.2 EVREN VE ÖRNEKLEM......................................................................................36<br />
2.3 VERİ TOPLAMA ARAÇLARI..............................................................................36<br />
2.4 VERİ TOPLAMA SÜRECİ....................................................................................36<br />
2.5 VERİLERİN ANALİZİ...........................................................................................36<br />
2.6 SÜRE VE OLANAKLAR.......................................................................................37<br />
2.7 BULGULAR……....................................................................................................38<br />
2.8 SONUÇ VE ÖNERİLER…….................................................................................52<br />
2.8.1 TARTIŞMA VE SONUÇ…………………………………………...............52<br />
2.8.2 ÖNERİLER....………….……………...........................................................55<br />
KAYNAKÇA…………..……………………………………………………....…......57<br />
EKLER..........................................................................................................................63<br />
EK 1. ÖN BİLGİ FORMU……...............................................................................63<br />
EK 2. MESLEKİ KARAR VERME ENVANTERİ.................................................64<br />
EK 3. BECK UMUTSUZLUK ÖLÇEĞİ…..............................................................65<br />
v
TABLOLAR DİZİNİ<br />
Sayfa<br />
Tablo 1 Örneklemi Oluşturan Bireylerin Bazı Değişkenleri ve<br />
Sosyo-Demografik Özellikleri………………………………………………………. 38<br />
Tablo 2 Mesleki Karar Verme Envanteri ile Beck Umutsuzluk Ölçeği<br />
Korelasyon Testi Sonucu……..……………………………………………………….40<br />
Tablo 3 Mesleki Karar Verme Envanteri ve Beck Umutsuzluk Ölçeği<br />
Güvenilirlik Testi Sonucu………………………………………………………….....40<br />
Tablo 4 Mesleki Karar Verme Envanterinin Yaşa Göre<br />
Kruskall Wallis H Testi Sonucu……………………………………………………...40<br />
Tablo 5 Beck Umutsuzluk Ölçeğinin Yaşa Göre<br />
Kruskall Wallis H Testi Sonucu…….………………………………………………..41<br />
Tablo 6 Beck Umutsuzluk Ölçeğinin Cinsiyete Göre Mann-Whitney U<br />
Testi Sonucu………………..………………………………………………………….41<br />
Tablo 7 Mesleki Karar Verme Envanterinin Cinsiyete Göre<br />
Mann-Whitney U Testi Sonucu……………………...……………………………….42<br />
Tablo 8 Mesleki Karar Verme Envanterinin Okul Türüne Göre<br />
Kruskall Wallis H Testi Sonucu………..…………………………………………….42<br />
Tablo 9 Beck Umutsuzluk Ölçeğinin Okul Türüne Göre Kruskall<br />
Wallis H Testi Sonucu……….………………………………………………………..43<br />
Tablo 10 Beck Umutsuzluk Ölçeğinin Gelir Düzeyine Göre Kruskall<br />
Wallis H Testi Sonucu…………..…………………………………………………….43<br />
Tablo 11 Mesleki Karar Verme Envanterinin Gelir Düzeyine Göre<br />
Kruskall Wallis H Testi Sonucu……………………………………………………...43<br />
Tablo 12 Mesleki Karar Verme Envanterinin Çocuk Sayısına Göre<br />
Kruskall Wallis H Testi Sonucu……………………………………………………...44<br />
Tablo 13 Beck Umutsuzluk Ölçeğinin Çocuk Sayısına Göre Kruskall<br />
Wallis H Testi Sonucu….……………………………………………………………..44<br />
Tablo 14 Beck Umutsuzluk Ölçeğinin Anne Eğitim Düzeyine Göre<br />
Kruskall Wallis H Testi Sonucu……………………………………………………...45<br />
Tablo 15 Mesleki Karar Verme Envanterinin Anne Eğitim Düzeyine<br />
Göre Kruskall Wallis H Testi Sonucu……………………………………………….45<br />
vi
Sayfa<br />
Tablo 16 Beck Umutsuzluk Ölçeğinin Baba Eğitim Düzeyine Göre<br />
Kruskall Wallis H Testi Sonucu.................................................................................46<br />
Tablo 17 Mesleki Karar Verme Envanterinin Baba Eğitim Düzeyine<br />
Göre Kruskall Wallis H Testi Sonucu…………………………………………….…46<br />
Tablo 18 Mesleki Karar Vermenin Ailenin Yaşadığı Yere Göre<br />
Kruskall Wallis H Testi Sonucu……...………………………………………………47<br />
Tablo 19 Beck Umutsuzluk Ölçeğinin Ailenin Yaşadığı Yere Göre<br />
Kruskall Wallis H Testi Sonucu……………………………………………………...47<br />
Tablo 20 Mesleki Karar Verme Envanterinin Aile Tipine Göre<br />
Mann-Whitney U Testi Sonucu…….………………………………………………...48<br />
Tablo 21 Beck Umutsuzluk Ölçeğinin Aile Tipine Göre<br />
Mann-Whitney U Testi Sonucu…………………………………………...................48<br />
Tablo 22 Mesleki Karar Vermenin Anne-Baba Birlikteliğine Göre<br />
Kruskall Wallis H Testi Sonucu………………………………………………..…….48<br />
Tablo 23 Beck Umutsuzluk Ölçeğinin Anne-Baba Birlikteliğine<br />
Göre Kruskall Wallis H Testi Sonucu...……………………………………………..49<br />
Tablo 24 Beck Umutsuzluk Ölçeğinin Bölüme Göre Kruskall<br />
Wallis H Testi Sonucu………………………………………………………………...49<br />
Tablo 25 Mesleki Karar Verme Envanterinin Meslek Alanına<br />
Göre Kruskall Wallis H Testi Sonucu……………………………………………….50<br />
Tablo 26 Beck Umutsuzluk Ölçeğinin Meslek Alanı Göre Kruskall<br />
Wallis H Testi Sonucu………………………………………………………………...51<br />
vii
BÖLÜM I<br />
GİRİŞ<br />
İnsanlar hayatlarını iyi bir şekilde sürdürebilmek için maddi ve manevi anlamda bazı<br />
şeylere ihtiyaç duyarlar. Hayatta hepimiz bir meslek sahibi olma, bir iş yapma ve etkin<br />
olma gereksinimi içerisindeyiz. Çünkü insan ile yaşam arasındaki döngüyü sağlayan en<br />
güçlü bağ meslek hayatıdır. İnsanlar meslek seçimi yaparken ilgili oldukları meslekleri<br />
tüm yönleriyle araştırmalı, kendi ihtiyaçları, beklentileri ve yetenekleri doğrultusunda<br />
karar vermelidirler. Bu kararın insan yaşamında son derece büyük bir önemi vardır. Bu<br />
sebeple meslek seçimi insan yaşamında önemli bir dönüm noktasıdır. Bireyin doğru ve<br />
uygun bir seçim yapabilmesi için öncelikle kendisini tanıması, değer ve beklentilerinin<br />
farkında olması; daha sonra seçmek istediği mesleğin çalışma koşullarını, gerektirdiği<br />
nitelikleri, iş olanaklarını ve kazancını bilmesi gerekir. Mesleğin özellikleri ile bireyin<br />
kendi özelliklerinin benzerlik gösterdiği alanda karar vermek doğru bir kararın ilk<br />
aşaması olacaktır. Bireyin seçeceği meslekten doyum sağlaması bireyin yaşamında<br />
kendine saygı duyması ve hayatından memnun olması ile yakından ilişkilidir.<br />
Meslek seçiminin temel olarak başlangıcı gençlik dönemidir. Gençlik dönemi insan<br />
hayatının karmaşık dönemlerinden biridir. Gençlik döneminin vermiş olduğu bu<br />
karmaşıklıktan ötürü gençler doğru seçimler yapmakta zorlanır ve çoğu zamanda<br />
umutsuzluk hissine kapılırlar. Umutsuzluk hissi, bireyin seçeneklerinin sınırlı olduğu,<br />
seçme özgürlüğünün bulunmadığı durumlarda ortaya çıkmakta ve kişinin amacına<br />
ulaşabilme ihtimalini düşürmektedir. Gençlerin bu süreçte umutsuzluk hissine<br />
kapılmadan ilgi ve yeteneklerine göre en doğru kararları vermeleri gerekir. Umutsuz<br />
gençler toplumsal hayattan kopar ve kendilerini yalnız hissederler. Ayrıca umutsuz<br />
gençlerde depresyon, intihar eğilimi, madde ve alkol bağımlılığı gibi olumsuz<br />
davranışlar görülür.<br />
Günümüzde gençler meslek seçimi yaparken rehberlik hizmetleri ve aile tarafından<br />
doğru şekilde desteklenmeli ve motivasyonları artırılmalıdır. Eğer gençler bu şekilde<br />
doğru yönlendirilmezlerse kişisel kararlarını vermekte zorluklar yaşayıp toplumsal<br />
açıdan çeşitli sorunlarla karşılaşırlar.<br />
1
1.1 GENÇLİK<br />
Gençlik kavramı her ne kadar geçmişten günümüze var olmuş olsa da çeşitli toplumlar,<br />
kültürler ve gruplar tarafından farklı algılanmıştır. Gençlik dönemi özellikleri itibariyle<br />
çok değişken bir yapıya sahiptir. Bu değişkenlik gençlik döneminin genel olarak<br />
tanımlanmasını güçleştirmiştir. Bunun üzerine gençlik döneminin özelliklerinden<br />
(fiziksel, psikolojik, ekonomik, sosyal) bazıları göz önünde bulundurularak çeşitli<br />
tanımlar yapılmıştır.<br />
Birleşmiş Milletler (BM) tarafından yapılmış olan tanımına göre genç “15-25 yaş<br />
aralığında bulunan, öğrenimine devam eden, hayatını kazanmak için çalışmayan ve ayrı<br />
bir konutu bulunmayan kişidir” (Yörükoğlu,1986: 375). BM yapmış olduğu bu tanımda<br />
gençlik dönemini ekonomik ve sosyal açıdan bağımsız olmayan ve kendi ayakları<br />
üzerinde duramayan kişi olarak tanımlamıştır.<br />
UNESCO tarafından yapılmış olan tanımda ise gençlik, sürekli değişim içerisinde olan<br />
heterojen bir grup olarak tanımlanmıştır. Yaş aralığı olarak ise UNESCO Birlermiş<br />
Milletler tarafından tanımlanan 15-25 yaş aralığını kabul etmiştir. Her ne kadar<br />
uluslararası örgütler gençlik kavramı ile ilgili genel tanımlar yapmış olsa da gençlik<br />
kavramı farklı toplumlarda fiziksel ve çevresel faktörlerin etkisi ile değişik şekillerde<br />
algılanmıştır.<br />
Örneğin gençlik dönemi batı dillerinde adölesan (adolescence) olarak yani büyüme<br />
anlamında kullanmıştır. Kelime anlamı olarak da büyüme belli bir yaş aralığını<br />
belirtmediği için gençlik dönemi bir süreci ifade etmektedir. Bu süreç çocukluk<br />
döneminden yetişkinliğe bir geçiş olarak tanımlanabilir. Gerek uluslararası örgütlerin<br />
yapmış olduğu tanımlar gerekse toplumda genel kabul görmüş algılar göz önünde<br />
bulundurulduğunda gençlik dönemi bireyin fiziksel, psikolojik, ekonomik ve sosyal<br />
açıdan gelişimini ifade eder. Kişi bu dönemde fiziki, psikolojik ve sosyal açıdan<br />
gelişimini büyük oranda tamamlar.<br />
Gençlik dönemi ile ilgili yapılmış olan bu tanımlar gençliği dönemsel ve yaş aralığı<br />
bakımından genel hatlarıyla tanımlamaktadır. Ancak gençlik dönemi aşamaları<br />
incelendiğinde bu dönemin çok daha karmaşık bir yapıya sahip olduğu görülmektedir.<br />
Gençlik çağı başlangıç yaşı bu alandaki karmaşık konulardan biridir. Bu konu ile ilgili<br />
çeşitli yaş aralıkları ileri sürülmüştür. Ama genel kabul gören tanıma göre ise gençlik<br />
2
çağı başlangıcı ergenlik dönemi belirtisi olarak da kabul edilen buluğ çağı evresidir.<br />
"Ülkemizde buluğa eriş yaşının kızlarda en erken 10, en geç 18; erkeklerde ise en erken<br />
9 en geç 19 olduğu yapılan bir araştırma sonucunda tespit edilmiştir" (Hökelekli,2005:<br />
266).<br />
Genellikle ilk ergenlik belirtileriyle başlayan gençlik dönemi, büyümenin durmasına<br />
kadar sürer. Bu alandaki yapılmış araştırmalarda gençlik çağı belli aşamalar şeklinde<br />
incelenmiştir. Yörükoğlu gençlik dönemi aşamalarını şu şekilde kategorize etmiştir:<br />
"Gençlik çağında hızlı büyüme ve cinsel uyanışın olduğu 12-15 yaşları arası ergenlik ya<br />
da ilk gençlik olarak bilinir. Bu evre olumsuz davranış ve tepkilerin yoğun olduğu bir<br />
evredir. 15-17 yaşları arası, kendine güvensizliğin ve çekingenliğin belirgin olduğu<br />
delikanlılık evresidir. 17-21 yaşları arası kendine güven, caka ve gösterişin ağır bastığı<br />
gençlik evresi, 21-25 yaşları arası ise uzamış genlik ya da üniversite gençliği olarak<br />
tanımlanmıştır"(Yörükoğlu, 2007:3). Yapılmış olan tanımda da görüldüğü gibi gençlik<br />
çağının her evresinin kendine özgü gelişim özellikleri vardır.<br />
Gençlik dönemi kavramı içerisinde yer alan fiziksel, zihinsel, duygusal gelişim<br />
dönemlerini kesin hatlarıyla birbirinden ayırmak ve belli bir yaş sınırlaması getirmek<br />
güç görünse de gençlik dönemini yaş dönemleri olarak ele alıp incelemek daha yararlı<br />
olabilmektedir.<br />
1.1.1 GENÇLİK ÇAĞININ TEMEL ÖZELLİKLERİ<br />
Ergenliğe giriş gençlik döneminin başlangıcı olarak da kabul edilmektedir(12-15).<br />
Gençlik döneminin ilk aşaması olan bu dönem çocukluk dönemi özelliklerinin azalmaya<br />
başladığı ve çocukluk dönemine göre daha zor geçen stresin, çatışmanın olduğu ergenlik<br />
döneminin başlangıcıdır.<br />
Bu dönemde daha çok fiziksel anlamda gelişmeler görülür. Temel özellikleri<br />
bakımından birincil cinsiyet özelikleri ve ikincil cinsiyet özelikleri ortaya çıkar. Bu<br />
dönemde hızlı fiziksel değişiklikler görülür organların büyümesi, gövdede kıllanma,<br />
hızlı boy atma gibi özellikler kendini gösterir. Erkekler ve kızlar arasında bu gelişim<br />
evresinde çeşitli farklılıklar görülür. Erkeklerde ses değişir ve kalınlaşır, kızlarda<br />
göğüsler gelişir ve gövdede yağlanmalarla ile kadın görünümü ortaya çıkar. Ergenlik<br />
döneminin başlangıcı olarak kabul edilen "buluğa erme" kızlarda daha erken başlar.<br />
3
Gerek erkeklerde gerekse kızlarda ergenlik dönemine başlama yaşı farklılıklar<br />
göstermektedir. Ortalama iki üç yıl süren ergenlik gelişmesi ile bu dönemde cinsel<br />
bakımdan olgunluk tamamlanmış olur. Ancak büyüme gençlik çağının sonlarına kadar<br />
yavaş da olsa devam eder.<br />
Gerek fizyolojik gerekse psikolojik değişmelerin çok çabuk oluştuğu bu dönemde, buna<br />
bağlı olarak ortaya çıkan yeni duygu ve dürtüler de genci çoğu kez ansızın yakalar<br />
(Peker, 2003: 106). Bu durumdan dolayı birey ailesi ve toplumla karşı karşıya gelir ve<br />
bunun sonucunda bir takım uyum problemleri başlar.<br />
Genç bazı konularda oldukça hassaslaşabilir ve kendisine yönelik yapılan eleştirilerden<br />
hoşlanmayabilir. Bu dönemde birey ailesinden bağımsız olmak ve kendi kararlarını<br />
kendisi almak ister. Topluma karışıp aileden uzaklaşma uğraşı içerisindedir, bu aynı<br />
zamanda kendisine bir kimlik geliştirme çabasıdır. Arkadaş ilişkileri yine bu dönemde<br />
önem kazanır kişi arkadaş grubu içerisinde kendini ispatlama ve risk alma davranışları<br />
gösterebilir bu tarz davranışlar gencin suç işleme ve madde bağımlılığı riskini arttırır.<br />
Ayrıca ergenliğe giriş ve ilk gençlik çağı olarak nitelendirilen bu çağda kişi fiziksel<br />
büyüme sonucu karşı cinse ilgi duymaya başlar. Karşı cinsle iletişime geçme ve<br />
cinselliğin olduğu bu dönemde kişi kendi beden imajı ile ilgili olumsuz yargılara<br />
kapılabilir. Bir yandan da ergende görülen zihinsel gelişmelerin etkisi ile öğrenmiş<br />
olduğu bir takım yargıları eleştirip sorgulamaya başlar. “Büyüklerin sözleri ile<br />
davranışları arasındaki tutarsızlıkları tespit edip eleştirirler”(Bilgin, 1991: 75). İlk<br />
gençlik çağının iki belirgin özelliği, bilgiye düşkünlük ve fiziksel gücün dorukta<br />
oluşudur. Ancak ilk gençlik çağının bilgiye düşkünlüğü ve bilgiyi alışı çocukluk<br />
çağında olduğu gibi duygusal değil zihinseldir.<br />
Bu dönemin bir başka özelliği ise gençlerin içlerinden dışarı vuran fiziksel güçlerini<br />
denemek için karşı konulmaz bir istek duymalarıdır. Ölçüsüz hareketler yapmalarının<br />
sebebi bu gücü henüz tanımamaları ve kontrol edememeleridir. Onun için ilk gençlik<br />
çağı çocuklarından hiçbir zaman yetişkin davranışı beklenmemelidir. Çünkü onlar<br />
isteseler de bunu başaramazlar (Bilgin, 1991: 74).<br />
Bireyin ilk gençlik döneminde başlayan biyolojik, psikolojik ve sosyal değişimler<br />
gençliğin bir sonraki aşaması olan orta gençlik döneminde devam eder. Orta yetişkinlik<br />
dönemi bu gençlik döneminin en kritik safhalarından biridir çünkü ilk yetişkinlikle<br />
4
gelen değişiklikler daha yoğun hissedilmekte ve artarak devam etmektedir. Bu dönem<br />
genel olarak15-17 yaş aralığını kapsar. Orta yetişkinlik döneminde fiziksel olarak boy<br />
ve kilo artar, kas ve kemik gelişiminde belirgin gelişmeler görülür. Bu dönem oldukça<br />
karmaşık ve fırtınalı bir dönemdir. Kişi kendisi ve çevresi ile sürekli bir çatışma<br />
içerisindedir. Birey bu uyumsuzluklar ve çatışmalar sonucunda çevresinden<br />
uzaklaşabilmektedir.<br />
Orta gençlik dönemi aynı zamanda duygusal artışın en fazla olduğu dönemdir.<br />
Davranışlardaki kontrolsüzlük ve duygusal karmaşaların etkisi ile bu dönemde<br />
dengesizlik son halini almıştır. “Bu dönemde gencin derslere ilgisi azalmış, çalışma<br />
düzeni bozulmuş ve istekleri artmıştır. Kendisine tanınan hakları yetersiz bulur, evdeki<br />
kuralların sıklığından ve çokluğundan yakınır, ana-baba uyarılarına tepki gösterir<br />
dağınık ve savruk olur, oburlaşır, fiziğe, giyime ve süse düşkünlük gösterir”<br />
(Yörükoğlu, 1986:375-376).<br />
Bu dönemde genç ailesi ile değer çatışması içerisine girebilir. Aile çocuklarına belli<br />
değerleri benimsetmeye çalışır, genç ise dönemin özelliklerinin etkisiyle ailesinin bu<br />
isteklerini reddeder çünkü bu dönem bağımsız olmanın ve başkaldırının sık görüldüğü<br />
bir dönemdir.<br />
Genç bir yanda da toplumsal olaylara ilgi göstermeye başlar. Hakkında bilgi sahibi<br />
olmadığı bazı görüşleri çok çabuk benimser ve savunabilir. Kendisinden büyük kişilerle<br />
tartışma ve onları eleştirme eğilimi içerisindedir. Bunalımların, öfkelerin, çatışmaların,<br />
kaygıların, yanılgıların, bencilliğin, başkaldırmanın, bocalama, çelişki ve<br />
kararsızlıkların çok yoğun bir şekilde yaşandığı gençlik çağının bu orta döneminde<br />
gençte bir takım olumlu gelişmeler de gözlenir. Orta gençlik döneminde gencin soyut<br />
düşünme yeteneği artmakta ve konulara daha nesnel bakabilmektedir.<br />
Bu gelişmeler gencin bilişsel gelişimi açısından büyük önem taşır; çünkü bu dönem<br />
ergenin yetişkin düşüncesine özgü bilişsel yetiler kazandığı dönemdir. Bilişsel gelişim<br />
denilen olgu, ergenin yalnızca kendini, ailesini, yaşıtlarını, arkadaşlarını ve<br />
öğretmenlerini değil, hayatı anlamlandırma biçimi üzerinde uzun süreli etkiler yaratır.<br />
Gençte görülen bilişsel ve sosyal gelişimin etkisi ile genç kimlik arayışına girer. Bu<br />
kimlik arayışı mesleki, toplumsal ve cinsel kimlik olabilir. Genç bu dönemde kim<br />
olduğunu, ne hissettiğini ve amacının ne olduğunu sorgular hayata anlam vermek ve bu<br />
5
hayattaki yerini anlamak ister. Genel olarak bu dönem kişinin kendini kanıtlama ve<br />
kimlik arayışına yönelme dönemidir. Kişi diğer insanları anlamaya ve ilişkilerinde<br />
serbest olmaya çalışır ve kendisi ile özdeşleştirdiği kişileri model alabilir. Kimlik<br />
arayışı, yaşam boyu sürebildiği gibi en çok gençlik döneminde görülmekte ve gençlik<br />
döneminin önemli dönüm noktalarından biri olmaktadır.<br />
Bu dönem problemlerin en üst düzeyde olduğu bir gelişim dönemidir. Gencin başlıca<br />
problemlerini; fiziksel görünüş, sağlık, insanlar arası ilişkiler, karşı cinsle ilişkiler, okul<br />
ödevleri, gelecek ile ilgili planlar, mali durumlar vs. teşkil etmektedir (Hurlock, 1987:<br />
128).<br />
Gençliğin son safhası ise gerilim ve karmaşanın yoğun olduğu, ilk ve orta yetişkinlik<br />
dönemi özelliklerinin azalmaya başladığı ve olgunlaşmanın görüldüğü dönemdir. Bu<br />
dönem genellikle 17-23 yaş aralığında görülür. Bu dönemde fiziksel ve psikolojik<br />
değişmelerin hızı azalmakla birlikte olgunlaşmada belirgin bir ilerleme görülür.<br />
Gençlik döneminin sonunda gencin problemlerle baş etme yöntemleri değişmiştir.<br />
Problemi karşılama ve çözümlemede genç, artık daha etkin ve olgundur. Böylece genç<br />
her geçen yıl problemlerle baş etmeyi daha iyi öğrenir ve daha az problemli ve daha<br />
mutlu yaşamaya başlar. Kendisine ve topluma daha iyi uyum sağlar (Hurlock, 1987:<br />
134). Genç yetişkinlik dönemi yetişkinliğe geçişin ilk adımı olduğu için hayatın önemli<br />
dönüm noktalarından biridir. Bu nedenle gençlikteki gelişim yetişkinliğe bir hazırlık<br />
sürecidir.<br />
Genç yetişkinlik dönemi bireyin gelecekteki hayatını etkileyecek kararların verildiği bir<br />
dönemdir. Bu dönemde kişi ileriki hayatına dair belli planlar yapar. Eş ve meslek seçimi<br />
bu aşamadaki en önemli konulardır. Gençlik dönemi sonunda kişi kendisi ile ilgili<br />
kararları verebilmekte ve çevresi ile daha az çatışmaya girmektedir. Gençte bu dönemde<br />
önceki dönemlerde yoğun bir şekilde görülen öfke, stres ve çatışmalar azalır, kişi<br />
duygusal anlamda daha sakin bir yapıya geçer. Genç davranışlarında daha önceki<br />
dönemlere göre daha tutarlı olmaya başlar.<br />
Genç yetişkinlik dönemi bireyin sosyal hayata katılıp çevresiyle iyi ilişkiler kurduğu<br />
dönemdir. Ayrıca genç toplum tarafından benimsenmiş değer yargılarına uyum<br />
sağlamaya başlar. Sosyalleşmede görülen gelişmeler ile genç daha hoşgörülü davranıp<br />
6
aşkalarını anlamaya çalışır. Bu süreçler sonucunda kişinin kimlik oluşumu büyük<br />
oranda gerçekleşir. Genç önceki dönemlerde kimlik karmaşası süreçlerini atlatıp artık<br />
olaylara daha gerçekçi bakarak kendi değerlerini, seçimlerini, planlarını yapıp bağımsız<br />
yaşamaya başlar. Bu dönemde nihayet fırtınalı bir dönem bitmiş, kendini bulma<br />
gayretleri ile kişiliğin oluşumu tamamlanmıştır.<br />
1.1.2 UMUT VE UMUTSUZLUK KAVRAMLARI<br />
1.1.2.1 UMUT<br />
Umut, gelecek ile ilgili bir amacı gerçekleştirmede sıfırdan fazla olan beklentilerdir. Bir<br />
çıkış yolu olduğuna ve yardım ile bireyin varlığında değişiklikler oluşabileceği inancı<br />
en önemli özelliğidir. Umutsuzluğun varoluş nedeni umudun yokluğudur ve bu<br />
bağlamda umutsuzluğun anlaşılabilmesi için öncelikli olarak umudun tanımlanması<br />
gerekir. Umut kısaca “iyi olma duygusu veren ve kişiyi harekete geçirmek için<br />
güdüleyen bir özellik” olarak tanımlanmaktadır (Kemer ve Atik, 2005).<br />
Başka bir ifadeyle umut, ummaktan doğan güven duygusu olarak tanımlanır ve geleceğe<br />
yönelik olarak olumlu beklentilere sahip olma duygusunu belirtir. Bu sayede umut<br />
insana gelecekte karşılaşabileceği olumsuz yaşantılarla baş edebileceği duygusunu<br />
vererek, ruh sağlığını olumlu etkiler. 1950`den bu yana psikologlar ve psikiyatrlar,<br />
umudun sağlıktaki ve kendini iyi hissetmedeki rolüne vurgu yaparak, umudu; amacın<br />
gerçekleştirilmesindeki olumlu beklenti olarak ifade etmektedir. Umudun en büyük<br />
özelliği, olumlu gelişmelerle beraber, bir çıkış yolu olduğuna ilişkin inanç ve planların<br />
başarılacağı öngörüsüdür. Umutlu insan, her gün sayfasını kopardığı takviminin<br />
inceldiğini, korku ve hüzünle gizleyen bir insan değil, bilakis her gün takviminin bir<br />
yaprağını koparıp bunların arkalarına birkaç günlük notu aldıktan sonra düzenli bir<br />
şekilde dosyalayıp saklayan insana benzer. Bu notlardan oluşan zenginliği, dolu dolu<br />
yaşamı, gurur ve sevinçle düşünebilir. Yaşlandığını fark ettiğinde onun için hiç önemi<br />
yoktur. Gördüğü gençleri kıskanmak veya gençliğine yönelik nostaljiye gömülmek<br />
yerine, geçmişte yapılan iş ve sevilen sevgi ile birlikte yiğitçe göğüslenen acıların<br />
gerçekliğiyle, geçmişinin gerçekliklerinden gurur duyar. From' a göre umutları güçlü<br />
olan kimseler, yeni yaşamın tüm belirtilerini görerek bundan sevinç duydukları gibi<br />
doğmaya hazır olan şeyin varlık kazanmasına yardımcı olmak için de her an hazır<br />
bulunurlar (Kemer ve Atik, 2005).<br />
7
1.1.2.2 UMUTSUZLUK<br />
Umutsuzluk, hayata ve geleceğe bakıştaki kötümserliğin yükselmesine karşıt<br />
iyimserliğin düşmesi veya ortadan kalkmasıyla açıklanır. Gelecekte olabilecek her şeyin<br />
şimdikinden daha iyi olmayacağı ve geleceğe yönelik olumsuz bakış umutsuzluk<br />
kavramının öğesini oluşturmaktadır. Beck ve arkadaşları umutsuzluğu “kişinin gelecek<br />
ile ilgili olumsuz beklentileri” olarak tanımlamaktadırlar. Umutsuzluk, an ile geleceği<br />
birbirine bağlayan köprünün yıkılmasının bir ifadesidir. Gerek umut gerekse<br />
umutsuzluk, her ikisi de kişinin gelecekteki gerçek hedeflerine ulaşma olanaklarının<br />
olası yansımasıdır (Uluhan 2015).<br />
Umut ve umutsuzluk karşıt beklentileri simgeler. Umut da hedefe ulaşmak için<br />
uygulamaya konulan planların başarılacağı öngörüsü varken; umutsuzluk da başarısızlık<br />
yargısı vardır. Bu iki uç beklenti kişiden kişiye, durumdan duruma beklenen sonucun ne<br />
zaman ve nasıl gerçekleştiğine bağlı olarak değişiklik gösterir. Bu plan ve beklentilerin<br />
her biri yalnızca bireyin planlarını hedefine nasıl oturttuğu değil, kendisi için<br />
oluşturduğu hedefin şeklini de etkiler (Melges, 1969).<br />
Umutsuzluk kavramı, her alanda ve yaşamın her döneminde karşımıza çıktığı için<br />
önemli bir kavramdır. Çünkü umutsuzluk bizim yaşamımız boyunca içimizde<br />
yaşadığımız ve barındırdığımız bir duygudur. Fakat yaşam süreci içerisinde yaşam<br />
geçişleri arasında ki dönemde bizleri daha çok etkilemektedir. Burada değineceğimiz<br />
meslek seçimi sürecindeki umutsuzlukta gençleri doğru seçimleri yapması konusunda<br />
çok etkilemektedir.<br />
Umutsuzluk, geleceğe dair beklentilerimizin olumsuz yönde olduğu duygusal<br />
durumdur. Geleceğin kötü olacağını sandığımız, iyi şeyler “ummadığımız” hissidir.<br />
Ümitsizlik olarak da bilinen bu durum, çağdaş zamanlarda giderek artan oranda<br />
görülmektedir. Eskiden insanlar umutsuz kalmak için fırsat bulamıyordu. Yani<br />
günümüzdeki gibi duyguları çeşitlendirmeye olanak yoktu. Avlanmak, ısınmak,<br />
tehlikelerden korunmak gibi hayati eylemler arasında umutsuz kalamadık. “Mecburen”<br />
umutluyduk. Çünkü başka çaremiz yoktu. Günlerdir bir şey yememiş bir insan nasıl<br />
“umutsuz” olabilirdi ki? Umutlu olacak ki o yiyeceği bulsun ve bulma olanaklarını<br />
değerlendirsin (Semerci, 2005).<br />
8
Umutsuzluk aynı zamanda, nevrozlu kişilerin mutluluklarını gölgeleyen düşünce<br />
yapılarının en önemlilerindendir. Yakalanan mutluluklar, çeşitli kırılganlıklar ve<br />
korkular yüzünden kısa sürede kaybolacaktır. Bu kişilerin mutlu olma koşulları da çoğu<br />
kez birbiriyle çelişir. Örneğin, evde arkadaşlarını misafir etmekten hoşlanan kadın her<br />
şeyin mükemmel olmasına odaklandığında, hazırlık evresi onun için ciddi sıkıntı,<br />
yorgunluk ve stres kaynağı olacaktır. Başka birinin kendini yönetmesinden hoşlanan,<br />
sorumluluk almayarak silik bir pozisyonda çalışmak rahatına gelen bir erkek aynı<br />
zamanda bundan huzursuzluk duyarak amirlerine karşı bir öfke ve hınç duyabilir.<br />
Birçoğumuz da çoğu kez kendisine uyan şeylerden keyif alabilir. Örneğin; gayet mutlu<br />
ve huzurlu bir ortamda, baskın olamadığı ya da her açıdan onaylanmadığı için keyfi<br />
kaçan birçok kişi vardır (Uluhan 2015).<br />
Umudu olan insan her zorluğu göğüsleyebilir, tüm acı ve sıkıntılara katlanabilir. Çoğu<br />
kişi de umutsuzluk duygusu derinlere bastırılmıştır ve bu duygu başarıyı ve mutluluğu<br />
engeller. Gelecek için planlar yapan, hayaller kuran kişi bilinç dışındaki engellere takılır<br />
ve umutları kaçınılmaz olarak hüsranla sonuçlanır. Bu kişilerin hep bir bahaneleri<br />
vardır. Başka biriyle evli olsa daha farklı olurdu, keşke erkek olsaydı ya da kadın<br />
olsaydı, bu kadar zayıf olmasaydı ya da fazla kilolu olmasaydı, o mesleği değil de bu<br />
mesleği seçseydi, apartmanda değil de bahçeli evde yaşasaydı her şey ne kadar da farklı<br />
olurdu.<br />
Gençler umutlarını daha çok dışsal koşullara bağlarken, yaşlandıkça sıkıntı ve<br />
rahatsızlıkların kaynağını kendinde arama ağır basar. Umutsuzluk girdabına giren<br />
birçok kişinin hayat öykülerinde karşılıksız bir aşk, arkadaş veya sevgili tarafından<br />
uğranılan bir ihanet, işyerinde haksızlığa uğrama, sınavlarda uğradığı bir başarısızlık<br />
gibi travmatik bir simge bulunur. Önemli olan yaşanılan travmanın niye bu kadar<br />
tepkisel bir cevaba yol açtığını kavramaktır. Asıl çözüm görünür travmanın altındaki<br />
derin umutsuzluğu bulup, ortaya çıkarmaktır. Psikoterapi sırasında bazı danışanlarımız,<br />
herhangi bir konuya ciddiyetsiz bir yaklaşım gösterebilir ya da herhangi bir zorlukla<br />
karşılaştığında hemen pes eder. Bu negatif terapatik etki olarak tanımlanır. Burada kişi<br />
kendisine yeni bir yol açacak iç görü kazanımına girmeye cesaretsizlik ve isteksizlik<br />
gösterir. Görünürdeki sebep belli bir sorunu alt etme noktasında kendine güvensizlik<br />
gibi algılansa da asıl gerçek hastanın ilerleme kaydedebileceğine dair umutsuzluğudur<br />
(Uluhan 2015).<br />
9
Umutsuzluk, geleceği öngörmeyle ilgili bir kaygı da taşır ve karamsarlıkla birliktedir.<br />
Umutsuzluk ve karamsarlık kronik bir depresyon hali yaratır. Kişi bunu çok güzel<br />
kamufle edebilse, oldukça işlevsel olabilse ya da gizli ve sinsiliğinden dolayı kişiye<br />
öyleymiş gibi gelmeyip, hayattan hoşnutmuş gibi görünse de sabahları kendine gelmek<br />
birçok danışanımız için uzun zaman alır. Saatler içinde günün ritmine uyum sağlar,<br />
hayatın yükünün ağırlığından nadiren yakınırken, sürekli bir moral bozukluğu ve<br />
karamsarlık içinde gününü geçirir. Bazıları umutsuzluğunun farkındadır ve bunu ya<br />
talihsizliğine bağlar ya da genel bir kabullenmişlik, boyun eğmişlik, beklentisizlik<br />
içinde bu hayata katlanılması gerektiğini düşünür. Temel düşünce yapısı kaderin<br />
değiştirilemez olduğudur.<br />
Umutsuz kişi, kendisini hayatını anlamlı ve değerli kılacak her şeyin uzağında hisseder.<br />
Umutsuzluğunun sebebi, bir şey yapmayacağına olan inancıdır. Bunlardan dolayı ufak<br />
risklere bile girmek istemez, karşılığı olmayacak hiçbir şey için özveride bulunmaz.<br />
Umutsuzluğun altında çözümlenmemiş içsel çatışmalar vardır ve kişi hiçbir zaman,<br />
içten olamamanın getirdiği keder içindedir. Çözüm girişimleri başarısızlığa uğradıkça,<br />
kişi giderek kendisine yabancılaşır ve tekrarlanan başarısız deneyimler umutsuzluğu<br />
artırır. Pes ettiği noktada becerilerini hiçbir zaman geliştirmeyecek, aşk, evlilik,<br />
arkadaşlık ve iş ilişkilerinde mutluluk ve huzuru yakalayamayacaktır. Umutsuzluğun<br />
son noktası kişinin kendiliğini yitirmesidir. Bu durumda kişinin odak noktası kendi<br />
dışına kayar ve kişi kendi hayatının itici gücü olmaktan uzaklaşır. Kendine ve<br />
gelişimine olan tüm inancını yitirmiştir. Bir çeşit ruhsal ölüm söz konusudur. Kendi<br />
potansiyeline inanmayan veya bundan vazgeçen kişi yaşayan bir ölüdür. Danışanterapist<br />
ilişkisinde psikoterapist de hiçbir zaman hastadan umudunu kesmemelidir.<br />
Bunu sezinleyen danışan kendisinden vazgeçildiğini düşünürse tüm terapi süreci<br />
dağılacaktır (Yücel 2015).<br />
Umutsuzluk iyi niyetli yüreklendirmelerle hemen dağılacak bir ruh halinden ibaret<br />
değildir. Hastanın umutsuzluğunun kendi çatışmalarının bir sonucu olduğu belirtilmeli,<br />
çözüm için birinci şartın bu halin değiştirilebilir bir durum olduğuna inanmaktan geçtiği<br />
açıkça anlatılmalıdır. Danışanlar hayata dair beklentilerini değiştirme fikrini göz önünde<br />
bulundurdukları sürece, umutsuz olmak için bir sebepleri kalmayacaktır. Umutsuzluk<br />
duygusunun çözümü özellikle tekrarlayan depresyonları önlemek yönünden önemlidir.<br />
10
Kronik depresyonların derin kaynağındaki umutsuzluk yok edilmedikçe sorunu kökten<br />
çözmek mümkün olamaz.<br />
1.1.2.3 GENÇLİKTE UMUT VE UMUTSUZLUK<br />
Gençlik çağı umutların, ileriye dönük hayallerin son derece yoğun bir şekilde yaşandığı<br />
bir dönemdir. Ergenlik çağı genci son derece idealisttir, hayata atılma gayretleri<br />
içerisinde aşk, şevk ve heyecan dolu iyimser bir bakış açısına sahiptir. Yaşamdan çok<br />
şey beklemektedir, hayatta çok şeyler başaracağı inancını taşımaktadır (Şentürk,1997:<br />
155). Şentürk'ün yapmış olduğu bu açıklamada da görüldüğü gibi gençlik çağı birçok<br />
davranış ve duygunun ilk defa deneyimleneceği çağdır. Bu dönemde kişi bazı yanlış<br />
kararlar verebilir. Ancak ileriki dönemlerde tecrübelerin artması ile kişi daha yerinde ve<br />
tutarlı davranışlarda bulunmaya başlar.<br />
Genç daha önceki dönemlerde öğrenmiş olduğu bilgileri kullanmaya ve hayata anlam<br />
yüklemeye çalışır. Genç hedeflerini gerçekleştirirken kendisi için en uygun olanı ve<br />
kendisini daha ileri götürecek olan şeylerin ne olduğu üzerine düşünür.<br />
Gençlikte zaman kavramı gelişmeye başlamasıyla beraber kişi ileriye dönük düşünceler<br />
geliştirir. Bu düşünceler kişinin artık bağımsız olmasına ve kendi yaşamını kazanmasına<br />
katkı sağlayacak olan meslek seçimi ve evlilik gibi konulardır. Bu konular üzerinde<br />
çocuksu duygular yerine artık kişi gerçekçidir ve sorumluluk bilinciyle bu hedefleri<br />
gerçekleştirmek için planlar yapar. Ama bazen genç olumsuz olaylarla karşılaşıp çaresiz<br />
kaldığı durumlarda kendi kendine tamamen hâkim olamadığının, aciz ve yetersiz<br />
olduğunun bilincine varır, kendini yalnız hisseder, güvenini kaybeder. Zira onun bu<br />
durumu uyumlu bir hayat felsefesi, sağlam bir kişilik oluşturuncaya kadar sürüp gider.<br />
Gençlik çağında yoğun bir şekilde yaşanan yalnızlık, yetersizlik, güvensizlik duyguları<br />
sayesinde genç olumsuzluklar karşısında aniden umudunu yitirebilir. Genç bu dönemde<br />
hayaller kurup zaman ve mekanın bütün engellerini aşmak isteyebilir.<br />
Genç hayal kurarak günlük yaşamın getirmiş olduğu birçok zorluğa göğüs germeye<br />
çalışır. Hayatın en karanlık günlerinde bile tamamıyla umudu kırılmadıkça, iyi günlerin<br />
bir gün tekrar geleceğini yine hayalleri sayesinde düşünerek gelecekle ilgili umutlarını<br />
arayıp bulmaktadır. Ancak gencin kendisini sadece hayallere kaptırması, sırf düşsel<br />
çözümlerle yetinmesi de onun için tehlike arz eder. Geleceğe dair umutların pırıl pırıl<br />
parladığı gençlik çağında bazı gençler umut ettikleri amaçları gerçekleştirmek için<br />
11
planlar kurar, durmadan çalışırlar. Bazıları ise büyük umutlar besler, fakat amaçlarını<br />
gerçekleştirmek üzere pek az enerji harcarlar. Ergenlik çağı sonunda birçok genç<br />
hayatın katı ve sert realiteleriyle karşılaşır ya da karşılaşmaya mecbur kalır. İlk<br />
devirlerdeki hayal ve umutlarla gerçek başarılar arasında farklılık o kadar net bir realite<br />
halini alır ki bu durum kendine müthiş bir ıstırap verir ve hayal âlemleri baştanbaşa<br />
yıkılıverir.<br />
Genç bu dönemde mesleki açıdan ulaşmak istediği hedeflere sahip olmak için gerekli<br />
çabayı göstermezse ve eğer arzu edilenden fazla çalışması gerektiğini anlarsa, kurduğu<br />
hayalleri bir balon gibi söner. Umut ve hayallerin bu şekilde yıkılması sadece gençlik<br />
dönemine özgü bir olay değildir. İnsanlar yaşamlarının belli zamanlarında çeşitli<br />
hayaller kurup onları gerçekleştirmeye çalışır, çeşitli zorluklarla karşılaşan kişiler eğer<br />
bu hayallerinin gerçekleşemeyeceğini anlarsa umutsuzluğa kapılabilirler.<br />
Gençliğin ilk dönemlerinde kimlik oluşumunun temelleri atılır ve kişinin benlik<br />
oluşumu büyük oranda tamamlanır. Olumlu benlik algısı oluşmuş gençler ileriki<br />
zamanlarda karşılaşacakları problemlere karşı daha bilinçli hareket edebilirler. Ama<br />
kimlik oluşumu ve benlik algısı tam olarak oluşmamış kişiler bu süreçleri daha zor<br />
atlatmaktadırlar. Bu tür gençler ne istediklerini nereye yöneldiklerini bilemezler, kalıcı<br />
seçimler yapamazlar, zaman kavramları belirsizdir, zamanın bir değişme getireceğine<br />
inançları yoktur. Bu gençlerde irade bozukluğu ve amaçsızlık belirgin şekilde görülür.<br />
Genç bazen gerçekle bağını kopararak psikotik belirtiler gösterir, kimi zamanda<br />
depresyona girer. Sosyal hayatta bir yer edinemeyen, amaçsız, yaşamdan tat alamayan<br />
kişiler umursamazlığı hayat felsefesi haline getirirler veya alkol, uyuşturucu vs.ye<br />
kapılabilirler.<br />
Umutsuzluk bir anda ortaya çıkan bir şey değildir; çevresel, ailevi ve kişisel faktörlerin<br />
etkisi ile şekillenir. Bireyler karşılaştıkları problemleri çözemedikleri zaman<br />
umutsuzluğa kapılıp bu umutsuzluğu madde kullanımı yoluyla ortadan kaldırmaya<br />
çalışabilirler. Günümüzde gençler arasında umutsuzluk, madde kullanımı ve intihar her<br />
geçen gün artmaktadır. Bu davranışlar genel olarak gençlerin ruhsal durumu dolayısıyla<br />
umut ve umutsuzlukları ile ilgili durumlardır.<br />
12
1.1.3 UMUTSUZLUĞUN NEDENLERİ<br />
Her insanın hayatında farklı dönüm noktaları vardır. Bu dönüm noktaları kişinin kendi<br />
hayatında önemsediği ve değer verdiği inançları veya amaçlarıyla ilintilidir. Kişi bu<br />
inanç ve amaçlar doğrultusunda hayatına yön verir. Ancak insan çevresi ile sürekli<br />
etkileşimde olan ve çevresinin etkisi altında kalan bir varlıktır. Bu durum da kişinin<br />
hayatını bütünüyle yönlendirmesini engeller. Dolayısıyla umutsuzluk insanların<br />
hayatlarının farklı dönemlerinde karşı karşıya kalabilecekleri olumsuz bir durumdur.<br />
Umutsuzluğun tüm bu sorunlara yol açtığı düşüncesi insanları çözüm aramaya<br />
yöneltmiştir. Yapılan birçok araştırmada umutsuzluğun ortaya çıkmasındaki farklı<br />
değişkenler saptanmaya çalışılmış ve bu sorunların ortadan kalkmasıyla umutsuzluğun<br />
etkisinin azalacağı belirtilmiştir.<br />
Amerikan Psikoloji Birliği (APA) umutsuzluğun nedenlerini şu şekilde sıralamıştır.<br />
1. Kişilerin katıldıkları ve haz veren aktivitelere katılımlarının azalması,<br />
2. Kişinin fiziksel sağlığın kötüleşmesi,<br />
3. Stresin sürekli olarak devam etmesi ve çözüm için herhangi bir adımın atılmaması,<br />
4. Kişinin yapabileceği ve başarılı olabileceği durumları bir kenara bırakıp hiçbir şey<br />
yapmamak ve pes etmek,<br />
5. Kişinin sahip olduğu inanç sisteminin çökmesi ve hiçbir şeyin yolunda gitmeyeceğine<br />
inanılması gibi durumlar umutsuzluğa neden olarak gösterilmiştir.<br />
Kişinin değer verdiği inanç ya da amaçlara ulaşması kişinin umudunu oluşturmaktadır.<br />
Kişi içinde bulunduğu şartlar nedeniyle amacına veya inancına bağlı kalamayabilir ve<br />
bu yüzden umutsuzluk hissine kapılabilir. Nedeni her ne olursa olsun umutsuzluk<br />
kişinin yaşam doyumunu, sağlığını, psikolojik durumunu, kendisine karşı özsaygısını,<br />
inançlarını, hayata karşı bakış açısını, üretkenliğini ve meslek hayatını olumsuz<br />
etkilemektedir. Bu durum insanın kişisel özelliklerinden, aile ve çevresinden, meslek<br />
hayatından, ekonomik durumundan veya fiziki bir özelliğinden kaynaklanabilmektedir.<br />
Kişinin yaşantısının ilk evresinden itibaren yaşadığı olumsuzluklar kişide, engellenemez<br />
psikolojik sorunlara yol açabilmektedir. Kişi eğer kendisini geliştirmek için yeterli<br />
ortamı bulamaması veya çocukluk döneminde engellenmesi kendi içerisinde çatışmalar<br />
yaşamasına ve benlik sorunlarına neden olur. Bu çatışmalar kişinin inançlarına etki<br />
13
ederek inanç yitimine neden olabilmektedir. Kişinin ilk çocukluk izlenimleri kendisine<br />
ve yaşama inanıp, güvenmesinde önemli rol oynamaktadır ve kişinin hayata bakış<br />
açısını belirlemektedir (Filiz ve Tekin, 2008).<br />
İnançlarından mahrum kalan veya olumsuz inançlara kapılan bireyler anlam yitimi<br />
olgusu ile karşı karşıya kalırlar ve kendilerine yaşama dair yeni anlamlar bulma<br />
çabasında olurlar. Onlara göre anlam arayışı, birey olabilmenin temel koşullarından<br />
birisidir. Yaşam, birey için tek başına bir anlam ifade etmiyorsa, bireylerin kendi<br />
anlamlarını oluşturması gerekmektedir. Anlam bulamama durumunda ise duygu<br />
boşluğu, nevroz, psikoz ve madde bağımlılığı gibi olumsuz davranışlar ortaya<br />
çıkabilmektedir (Sayar, 2012).<br />
Bu olumsuz davranışlar ise kişinin potansiyelini gösterebilmesini olumsuz<br />
etkilemektedir ve kişi yaşamında üretkenliğini kaybetmeye başlar. Üretkenlikten yoksun<br />
olan kişilerde güçsüzlük ve korku vardır. Güçsüzlük ve korku ise zamanla umutsuzluğa<br />
dönüşebilmektedir. Dolayısıyla kişinin yaşamında üretken olması ve yaratıcılığı kişinin<br />
umutsuzluğunu etkilemektedir (Adler, 2002).<br />
1.1.4 UMUTSUZLUĞUN ETKİ VE SONUÇLARI<br />
Umutsuzluğa nelerin neden olduğu kadar, umutsuzluğun nelere neden olduğu da<br />
önemlidir. Umutsuzluğu olumsuz bir durum olarak hatta bir tehlike olarak görmemize<br />
nelerin neden olduğunu anlamak umutsuzluğun ne kadar ciddi bir sorun olduğunu<br />
anlamamızı sağlayacaktır. Ancak umutsuzluğun nedenleri arasında önüne<br />
geçilemeyecek durumlar da bulunmaktadır. Bu da umutsuzluğun önüne geçmeyi<br />
imkânsızlaştırmaktadır. Bu durumda eğer umutsuzluğa engel olunamıyorsa onun<br />
etkisini en aza indirgemek en uygun davranış olacaktır.<br />
Umutsuzluğun etkisini en aza indirgemek için öncelikle umutsuzluğun ne gibi sonuçlar<br />
doğurduğunu belirlemekte fayda vardır. Umutsuzluk her ne kadar olumsuz bir durum<br />
gibi görülse de insanlara kattığı olumlu davranışlar da vardır. Sonuçta ortada olumsuz<br />
bir durum olabilmesi için olumlu bir durumun da varlığından söz edilmeli. Yani<br />
umutsuzluğun olabilmesi için umudun var olması gerekir.<br />
14
Birçok kez insanlar umutsuzluğa kapılabilir ancak bu umutsuzluklar farklı umutların,<br />
farklı hayallerin de oluşmasına yol açabilir. Kişi umudunun boşa çıkması ile güçlü ve<br />
bastırılamaz bir takım umutlara sahip olabilmekte ve böylece gerçekçi ve umudu olan<br />
bir düşünce şeklini benimseyebilmektedir. Örneğin ailesi yoksul olan ya da küçük yaşta<br />
ailesini kaybeden birisi gelecek yaşantısını garanti altına almak için kendisini<br />
geliştirmeyi amaçlar ve kendisine güzel bir hayat kurmayı hayal edebilir. Bu hayal<br />
kişinin umududur ve eğer kişi bu umuduna sıkı bir şekilde bağlanırsa ulaşmak için<br />
elinden geleni yapacaktır. Bu bakımdan umutsuzluk bir anlamda avantaj gibi<br />
görülebilmektedir (Kierkegaard, 2007, s.10).<br />
Umutsuzluğun tehlikeli olarak algılanmasının nedeni onun diğer önemli psikolojik<br />
sorunlara yol açmasıdır. Umutsuz bir insan umutsuzluğun beraberinde birçok sorunla<br />
karşı karşıya gelir ve bu sorunlarla baş etme çabası içine girer. Bu çabası sonucunda<br />
çevresine ya da kendisine zarar verebilir ya da mücadelesini kaybedip umutsuzluğun<br />
beraberinde getirdiği sorunlarla yüzleşir.<br />
Yukarıda birçok kaynakta belirtildiği gibi umutsuzluk olumlu bir davranış<br />
kazandırmakla birlikte insan yaşantısında farklı sorunlara yol açmaktadır. Bu sorunları<br />
genel olarak şu başlıklar altında ele alabiliriz:<br />
1.1.4.1 DEPRESYON<br />
Umutsuzluğun neden olduğu psikolojik sorunlardan birisi de depresyondur. Depresyon<br />
kişinin karamsar bir bakış açısına sahip olmasına ve olumsuz yargılara kapılmasına<br />
neden olabilmekle birlikte kişiyi içinden çıkamayacağı düşüncesine iterek içinde<br />
bulunduğu durumu kabullenmesine ve hiçbir çaba göstermemesine neden olabilir.<br />
Umutsuzluk, depresyonun temel sebeplerinden birisidir. Depresyon kişilerde dış<br />
dünyaya ve geleceğe karşı olumsuz beklentilere neden olup, içinde bulundukları<br />
olumsuzluklardan hiçbir zaman kurtulamayacakları düşüncesine neden olur (Seber,<br />
1991, s.10).<br />
Depresyon tanımlanırken üzüntü ile büyük benzerlikler taşımaktadır üzüntü yaşanılan<br />
olumsuz bir duruma karşı verilen tepkidir, depresyon ise bir beklenti içinde olan kişinin<br />
beklentisinin boşa düşmesi ile umutsuzluğa kapılması sonucu ortaya çıkmaktadır.<br />
15
Depresyon ile üzüntü arasındaki en belirgin fark umutsuzluktur. Dolayısıyla depresyonu<br />
karamsarlık ve üzüntü birleşimi şeklinde formüle etmek mümkün olmaktadır (Geçtan,<br />
1984, s.175).<br />
Depresyon umutsuzluk kaynaklı olması nedeniyle kişinin geleceğe karşı olumsuz<br />
bakmasına neden olmaktadır. Bu durum ise kişide sürekli olumsuz düşündüğü ve hiçbir<br />
çaba göstermediği için suçluluk duygusunun oluşmasına ve kendini suçlamasına neden<br />
olabilmektedir. Bu suçluluk hissi kişide umutsuzluk ve depresyonun daha yoğun<br />
hissedilmesine ve başka sorunların da oluşmasına neden olmaktadır.<br />
Beck, depresif hastalar üzerinde yaptığı araştırmalarda depresif hastaların % 78’inden<br />
fazlasının geleceğe olumsuz baktıklarını tespit etmiş bulunmaktadır. Non-deprese<br />
hastalarda ise bu oran ancak %22 olmaktadır. Hastaların yakınmaları ve klinik<br />
değerlendirmeler depresyonun şiddeti arttıkça umutsuzluğun da arttığını göstermektedir.<br />
Böylece depresyonun derinliği ile geleceğe ait olumsuz beklentiler arasında önemli<br />
derecede anlamlı ilişki olduğu saptanmış bulunmaktadır (Akt. Dilbaz, 1979).<br />
1.1.4.2 İNTİHAR<br />
İnsan bazen hayatının büyük bir kısmını tek bir amaca veya tek bir inanca göre<br />
şekillendirebilir. Bu şekilde bir yaşantı süren kişiler için o amaç ve inanç kişinin<br />
hayatındaki en büyük umududur. Bu umut boşa düşerse kişi yaşantısının gereksiz<br />
olduğunu hatta zararlı olduğunu düşünebilir. Bu düşünce de kişiyi kendi yaşantısını<br />
sona erdirme gibi çabaların içerisine sürükleyebilir. Yani umutsuzluk bir insanın<br />
hayatını sonlandırmasına yol açabilmektedir.<br />
Her bireyde özsever nitelikte rahat, uyumlu, değerli olması için gerçekleştirmeye<br />
çalıştığı bir takım beklenti ve emeller söz konusu olup bunlar başlangıçta dürtüsel<br />
olmalarına rağmen daha sonra benlikçe benimsenmektedirler. Normalde birey özerk<br />
olan bu beklentileri gerçekleştirmek ve sarsılmadan yaşamını sürdürmek istediği halde<br />
yaşamdaki bir takım olumsuzluklar, düş kırıklıkları ve örselenmeler çatışma yaratmakta,<br />
bu çatışmada benliğin güçsüz kalması ile özsaygı düşmekte dolayısıyla birey artık<br />
umutsuzluk ve depresyon içinde bulunmaktadır (Seber, 1991, s.10).<br />
Kişi amacına ne kadar bağlı ise o kadar umudu var demektir ve bu umut ne kadar<br />
büyükse umutsuzluk da o kadar yoğun hissedilir. Bu durumda intihar umutsuzluğun<br />
büyüklüğü ile ilintilidir. Burada umutsuzlukla birlikte kişinin özsaygısını da<br />
16
yitirmesinden bahsetmek gerekir. Çünkü kişi hayatındaki en büyük amacına<br />
ulaşamadığında kendisinde bir eksiklik hisseder ve kendisini suçlamaya başlar. Bu<br />
suçluluk duygusu da kişiyi intihara sürükleyebilir.<br />
Ayrıca depresyon ile intiharı ayrı bir şekilde ele almamak gerekir. Çünkü kişi intihar<br />
edecek yani varlığına son verecek kararı alıyorsa bunda depresyonun da katkısı<br />
büyüktür. Yani kişi intihar edecek duruma gelene kadar yoğun bir umutsuzluk hissi ve<br />
bu umutsuzluğun beraberinde ağır bir depresyon dönemi yaşamıştır. Daha sonra ise tüm<br />
bu sorunlar altında ezilip kurtulmak için hayatına son vermeyi tercih edecek hale<br />
gelecektir. Fakat intihar olgusunun tek tetikleyicisi depresyon değildir. İntihar<br />
olgusunda özsaygı yitimi ön planda bulunmalıdır.<br />
“Kişinin çeşitli sebeplerle sevdikleri tarafından terk edilmesi veya ihanete uğraması,<br />
aile, komşu ve iş çevresinde birtakım başarısızlıklara uğraması vs. gibi değişik sebepler<br />
yüzünden, sonuçta özsaygısı düşmekte, kişi özsaygısını tekrar kazanma umudunu<br />
yitirerek intihara başvurmaktadır”(Alverez, 1994, s.91).<br />
İntiharı genel olarak ele alacak olursak, kişinin böyle bir tercih yapabilmesi için yoğun<br />
bir umutsuzluk hissi ve bu umutsuzluğun beraberinde gelen acizlik duygusu, özsaygı<br />
eksikliği, kendini yetersiz görme gibi sorunların altında ezilmesi gerekir.<br />
1.1.4.3 SİGARA, ALKOL VE UYUŞTURUCU; MADDE BAĞIMLILIĞI<br />
Umutsuzluk, kişiyi sürekli olumsuz yargı ve düşüncelere iterek kişiyi bunalıma<br />
sokabilmektedir. Böyle bir durumda kişi bilincinden bir süreliğine de olsa uzaklaşarak<br />
rahatlama çabası içerisine girebilmektedir. Bu çabalarına en iyi hizmeti bağımlılık<br />
yaratacak ve bilinci bir süre kapatacak olan maddelerdir. Bu maddelere alkol, sigara,<br />
uyuşturucu gibi maddeleri örnek verebiliriz. Bu maddeler kişiye bir süreliğine karamsar<br />
dünyasından uzaklaşma ve rahatlama fırsatı sunmaktadır. Kişi böyle bir rahatlama<br />
karşısında içinde bulunduğu dünyadan daha çok nefret edebilir ve kendisine kullandığı<br />
madde ile gidebildiği yeni bir dünya oluşturabilir. Böylece sürekli bu maddeyi kullanma<br />
isteği yani sürekli yeni kurduğu dünyada yaşama isteği doğmaktadır. Bu durum kişinin<br />
gerçeklikle olan bağını koparıp kendisine zarar vermeyi istemelerine neden olmaktadır.<br />
Kısacası bağımlılık yapan maddeler ile kişiler umutsuzluklarından, hayatlarından,<br />
kendilerinden kaçarlar ve bu kaçma sonucunda kendilerini kaybedebilirler.<br />
17
Yaşama dair güvenini yitirmiş ve umutsuzluğa tutsak olmuş kimseler bundan kurtulmak<br />
için bir takım maddelere başvurabilmektedirler. Bu maddeler genellikle bağımlılık<br />
yapan maddeler olmaktadır. Kişi bağımlılık yapan bu maddeler içinde en ucuz ve en<br />
kolay bulunanı daha çok kullanılmaktadır (Köknel, 1985, s.309).<br />
Kişi bu ucuz ve kolay bulunan madde ile kendisini kısa süreliğine karamsar<br />
dünyasından uzaklaştırarak rahatlamaya çalışabilir ancak bu tür maddelerin etkisi kısa<br />
sürmektedir ve etkisi geçtiğinde kişi karamsar dünyasına tekrar dönmektedir. Bu durum<br />
kişide daha fazlasını istemeye neden olarak alkol ve uyuşturucu maddelere karşı istek<br />
uyandırabilir. Kişi sigarada olduğu gibi alkol ve uyuşturucu maddelerde de karamsar<br />
dünyasından uzaklaşmak ister ve bu maddeler uzaklaşma süresini daha uzun tutabilirler<br />
bu yüzden de çekicilikleri vardır.<br />
Kişi madde kullanımı sırasında yaşadığı hazza bağımlı bir hale gelerek bu hazzı sürekli<br />
yaşamak ister. Maddenin etkisi geçince de tekrar bu maddelere sığınacaktır. Dolayısıyla<br />
kişi kullandığı maddeye ve yaşadığı hazza tutsak olacaktır. Bu durum da kişinin<br />
üretkenliğini olumsuz etkileyecektir.<br />
Uyuşturucu madde ve alkole bağımlı olmuş kimse, kendi sorumluluğunu üstlenemeyen<br />
ve kendisine yetemeyen bir birey haline gelmektedir. Kişi kendi kendisine yetememenin<br />
verdiği umutsuzluktan kurtulmak için sigara, alkol, uyuşturucu madde vb. gibi nesnelere<br />
sığınarak kısa süreli de olsa bir güvenlik duygusu elde etmektedir. Ancak temeldeki<br />
umutsuzluk duygusu tedavi edilmediği için bu tür nesnelerin tesiri geçince kişi<br />
yenilerini almakta, vücudun da bağışıklık kazanmasına bağlı olarak her gün biraz daha<br />
miktar artırılmakta ve kişi sonuçta ruhen de bedenen de çökmektedir (Yavuz, 2009).<br />
1.1.4.4 YIKICILIK<br />
Umutsuz bir kişi psikolojik olarak sorunlar yaşadığı için fiziksel dünyasında da bu<br />
sorunların yansıdığı görülmektedir. Kişi hayatında hiçbir şey üretmediği için varlığının<br />
önemsiz olduğunu düşünür ve kendisine karşı bir nefret hissine kapılır. Bu nefret hissi<br />
sonucunda kişi kendisine veya çevresine zarar vermeye başlar.<br />
“Kişinin kendi dışındaki dünyayı tahrip etmesinin sebebi, kendi benliğinin onun<br />
tarafından ezilmesine mani olmaktır. Bu umutsuz kişinin yaptığı son bir umutsuz<br />
çabadır” (Fromm, 1972, s.187).<br />
18
Her insanın belli hayalleri ve bu hayallere yönelik yapmak istedikleri vardır ancak kişi<br />
hayallerine yönelik atmak istediği adımları atarken engellenir ya da durdurulursa<br />
umutsuzluk hissi ile beraber büyük bir nefret hissi de duyar ve bu nefretini çevresine<br />
yansıtır. Çoğu zaman bu nefret yıkıcı bir etki oluşturur ve kişi tahripkâr davranışlar<br />
sergilemeye başlar. Kişi genelde direkt olarak kendisine zarar vermez bu zarar verme<br />
durumu çevresinde zarar verebileceği bir obje veya bir kişi yoksa ortaya çıkmaktadır.<br />
Genellikle umutsuzluğa karşı gösterilen yıkıcı tepkiler, toplumsal ve ekonomik yönden<br />
sığınacak yeri olmayan kişilerde görülmektedir. Fakat burada yıkıcılığın ve nefretin<br />
sebebi ekonomik sıkıntı olmayıp yıkıcılığı ve şiddeti aynı ölçüde harekete geçirmede<br />
etkili olan umutsuzluktur. Dolayısıyla ölümü isteme, yaşama sevgisinin seçeneği olduğu<br />
gibi yıkıcılık ve şiddet de umudun seçeneği olmaktadır (Fromm, 1995, s.36).<br />
1.1.5 GENÇLERDE MESLEK SEÇİMİNİ ETKİLEYEN FAKTÖRLER<br />
Meslek seçimi, ergen bireylerin hayatını etkileyen en büyük seçimlerden biridir. Meslek<br />
seçimi bireylerin çeşitli dönemlerden geçerek meslek türleri arasından kendi ihtiyacı<br />
doğrultusunda olan ve kendi yeteneğinin öne çıktığı, kendi istediği bir mesleğe girmesi<br />
için çaba göstermesidir (Aytaç ve Bayram, 2003).<br />
İstenerek seçilen bir meslek bireyin benliğinin bir parçası olur. İnsanların yaşamlarında<br />
farklı farklı rolleri vardır. Bir insan kişiliğine ters düşen bir meslek seçerse o, bu bireyin<br />
hem meslek hayatını hem de özel hayatını olumsuz bir şekilde etkiler. Bir insan kişilik<br />
özellikleri doğrultusunda yaptığı bir meslekte başarı yakalar (Öztaş,1988).<br />
İnsan, hayatının önemli noktalarından biri olan bu meslek seçiminde kişi oldukça uzun,<br />
düşünceli zamanlardan geçmektedir. Bu zaman içerisinde çeşitli faktörlerden<br />
etkilenerek kişiler meslek seçiminde bir karar vermektedir.<br />
Meslek seçimi belli bir gelişim sürecinden sonra çok yönlü faktörlerin etkileşimi içinde<br />
gerçekleşmektedir. Bu meslek seçimini etkileyen faktörler içinde bireyin ilgi ve<br />
yetenekleri, mesleki rehberliği, cinsiyeti, ailesi ve çevresi bulunmaktadır.<br />
1.1.5.1 MESLEK SEÇİMİNDE YETENEĞİN ROLÜ<br />
Yetenek meslek seçimini etkileyen en önemli faktörlerden biridir. Yetenekle bir insanın<br />
gücü ortaya çıkar. Yetenek bireyin gelecekte elde edebileceği meslekler üzerinde etki<br />
etmektedir. Yetenek bir kişinin kapasitesini kullanarak geliştirdiği zihinsel, duyuşsal ve<br />
19
psiko-motor becerileridir. Bir insan işinde minimum bir şekilde yetenekli değil ise o işte<br />
başarı sağlaması pek mümkün değildir. Bu yüzden meslek seçerken de yeteneklere<br />
bakılması çok önem görmektedir. Yeteneklerin farkında olunması seçimin daha olumlu<br />
bir şekilde yapılmış olmasını sağlar. Her insanın yetenekleri vardır. Bazı insanlar<br />
yeteneklerinin farkındayken bazıları farkında değildir. Meslekler açısından insanlar<br />
yetenek yönünden farklılık gösterirler. Yetenekler çeşitli anlamlarda etkili olabilir.<br />
Sayısal ve sözel olabilir bununla birlikte güzel sanatlarla ilgili, hareketlerle ilgili veya<br />
başka alanlarla ilgili olabilir (Kuzgun, 1989, s.3).<br />
Yetenekler genel olarak ön ergenlik döneminden önce kendilerini gösterirler. Ergenlikle birlikte<br />
hızlı bir şekilde belirgin hale gelirler. Yapılan bilimsel araştırmaların ve incelemelerin<br />
sonuçlarına göre en erken kendini gösteren yetenekler müzik, mekanik, resim yeteneğidir. Bu<br />
yeteneklerin genelde 11 yaş civarında kesinlik kazandığı görülmüştür. 14 yaş civarında<br />
matematik yeteneğinin geliştiği, 16-17 yaş civarında diğer bilimsel yeteneklerin ortaya çıktığı<br />
yapılan araştırmalar belirlenmiştir (Telman, 2002, s.51).<br />
Meslek seçimi ile yetenekler arasındaki ilişkiyi ve meslek seçiminde kararlığı ortaya koymak<br />
amacıyla Wrenn tarafından yapılan araştırmada 10.000 üniversite öğrencisine genel yetenek<br />
testi uygulanmış ve puanı 95. yüzdeliğin üzerinde saptanmıştır. Bulgular üstün yetenekli grubun<br />
%68’inin ve düşük yetenekli grubun %51’inin profesyonel meslekleri seçtiklerini, üstün<br />
yetenekli öğrencilerin %62’sinin düşük yeteneklilerin ise %42’sinin iki yıl boyunca<br />
seçimlerinde değişiklik yapmadıklarını göstermektedir. Yapılan bu araştırmaya göre yetenekli<br />
öğrencilerinde seçtiği mesleklerde daha kararlı oldukları ve seçtiği mesleklerde daha başarılı<br />
olduğu ortaya çıkmıştır (Kuzgun, 2000, s.45).<br />
Mesleki gelişim kuramları yeteneklere çok önem vermiştir. Özellik-faktör kuramcılarına<br />
göre, yetenekler seçimi içeren denklemin parçalarından oluşmaktadır. Roe ve sosyal<br />
yaklaşımlar, yeteneklerin kalıtsal olarak belirlendiği, böylece kısmen soydan gelimin,<br />
kültürün ve çevrenin de sonucu olduğu görüşündedirler. Holland, Roe ve sosyal<br />
yaklaşımlar mesleki gelişimde yeteneğin rolünü vurgulamamışlar fakat diğer yandan<br />
Super mesleki karar vermede yetenekleri önemli bir faktör olarak görmüştür. İhtiyaçlar<br />
ve değerler yaklaşımları, mesleki gelişimde yeteneklerin rolünü, ihtiyaçlar veya değerler<br />
gibi çok önemli değişkenler ile etkileşime giren bir faktör olarak görmüşlerdir.<br />
Davranışçı kuramlara göre yetenekler, hem duruma hem de durum ile bireylerin mesleki<br />
davranışçıların oluşumundaki etkileşimlere katkıda bulunmaktadır. Lofquist ve Dawis’i<br />
iş uyum yaklaşımı, performans ve yetenek değişkenlerini tamamen iş tatmini aracı<br />
20
olarak görmüştür. Ginzberg, genel anlamda düşüncesinin psiko-analitik önermeleri<br />
doğrultusunda hareket ederek yetenekleri ciddi olarak ele almamıştır. Ancak, Ginzberg<br />
ve arkadaşları müzik yeteneği gibi yüksek ve olağanüstü doğal yeteneklerin mesleki<br />
gelişimde çok belirleyici bir rolü olduğunu göz önünde bulundurmuşlardır ( Osipow,<br />
1973, s.284–285).<br />
1.1.5.2 İLGİLERİN MESLEK SEÇİMİNDEKİ ROLÜ<br />
İlgi bir insanın bir nesne ile veya bir davranış ile arasında oluşan uyumdur. Her insan<br />
farklı alanlara ilgi duyabilir. Ancak kendilerine en yakın olan şeye ilgi duyarlar. Önem<br />
verdikleri şeyler ilgi duydukları şeylerdir. Bir insan herhangi bir nesneden etkilenmeye<br />
başladığı zaman ona ilgi duyar ve ilgilerini değiştirirler. Ergenlik çağının sonlarına<br />
doğru kararlı ve dengeli bir şekil alırlar. Meslekle ilgili planlar da ergenlik çağında<br />
belirlenmeye başlar (Telman,2002, s.68).<br />
Yetenekler nasıl ki çalışma alanında nitelikli bir şekilde etkileyen bir etmen olarak görülüyorsa<br />
ilgiler de yetenekler kadar çalışma alanını etkilemektedir. Kişiler ilgilerini daha eğitim<br />
yıllarında iken tanırlarsa, onlara meslek seçiminde bu niteliklerini dikkate almada yardımcı<br />
olacaktır. İlgilerin ölçülmesi için bazı envanterler geliştirilmiştir. Ancak, bir kimsenin meslek<br />
seçme kararını, birinci derecede onun ilgilerine ilişkin öz kavramı yani ilgilerini algılama ve<br />
değerlendirme derecesi belirlemektedir (Kuzgun, 2000, s.72).<br />
Bireylerin hayatında ilgilerin dinamik bir örüntüsü vardır. İnsanlar yaptıkları her hangi<br />
bir işten, katıldıkları her hangi bir etkinlikten doyum sağlamak isterler. Bir kimsenin<br />
önünde çeşitli faaliyet imkânları bulunduğu halde hep belirli bir faaliyet türüne<br />
yönelmesi o bireyin o alana yönelik ilgisi olduğunu gösterir (Yelken, 2008)<br />
İlgi bazı psikologlar tarafından hoşlanma veya hoşlanmama duygusu ile ortaya çıktığı<br />
düşünülmektedir. İlgi belirlenmiş bir davranışlar olup çeşitli nedenlerden<br />
etkilenmektedirler (Koç,2006).<br />
İlgiler ‘ilgi envanterleri’ ile ölçülebileceği gibi, kişinin gözlenmesi ya da sorular yardımı<br />
ile de belirlenebilir. Geliştirilen ilgi envanterlerinin geniş gruplara uygulanmasından<br />
elde edilen verilere göre değişik ilgi alanları saptanmıştır. Strong’un geliştirdiği<br />
envanterden elde edilen veriler üzerinde yapılan faktör analizi ile bilim, teknik, sosyal<br />
yardım, iş ayrıntıları, edebiyat, müzik, güzel sanatlar ilgi alanları tanımlanmıştır. Kuder<br />
(1977) bunlara açık hava ilgisini de eklemiştir. Prediger (1981) insan ilişkileri, nesne,<br />
21
veri ve kavram olmak üzere dört genel ilgi kategorisi belirlemiştir. Roe (1965) ise<br />
meslekleri daha kaba bir gruplama ile insana yönelik, insana yönelik olmayan meslekler<br />
olarak ayırmıştır. Holland’ın kategorileri, salt ilgileri değil, tüm kişilik özelliklerini<br />
kapsayan tipler olarak düşünülmelidir(Kuzgun,2009). Araştırmalar, envanter yolu ile<br />
elde edilen puanların mesleği kestirme gücünün, kişinin kendini anlatması gibi<br />
geleneksel yöntemler ile elde edilen veriler kadar güçlü olmadığını göstermektedir<br />
(Kuzgun 2009).<br />
1.1.5.3 MESLEKİ REHBER VE MESLEK SEÇİMİ<br />
Meslek rehberlik bireyin meslek seçimine yön verilmesini, meslekler hakkında bilgi<br />
sahibi olunmasını sağlayan rehberlik ve danışma faaliyetleridir. Meslek rehberliği<br />
insanların meslek seçimine ait problemleri ortadan kaldırır. Bir bireyin hangi meslekte<br />
ilerlemesi gerektiğine yol gösterir. Meslek seçiminde etkili olması öğrencilere yol<br />
göstermesi gereken öğretmenlerin her bir öğrenciye zaman ayırmaları ve onları<br />
yeterince tanımaları gerekmektedir (Yavaşçaoğlu, 2001, s.18).<br />
Genel olarak 15-18 yaşlar arasını kapsayan lise yılları, gencin kendisini ve meslekler<br />
hakkında oluşturduğu algılara dayanarak, bilgileri değerlendirerek eşleştirmeye,<br />
birbirine uydurarak geleceğe ilişkin mesleki kararını oluşturmaya çalıştığı bir dönemdir<br />
(Yeşilyaprak, 2002, s.247).<br />
Yapılan araştırmalar ergenlerin henüz lise birinci sınıfta bu olgunluğa ulaşmamış<br />
olduğunu, lise sona doğru olgunluk derecesinin artmaya başladığını göstermektedir.<br />
Kuşkusuz bazı gençler bu olgunluğa daha erken ulaşabilirken bazıları üniversite<br />
sonrasına dek ulaşamayabilir. Bir başka deyişle gençler kendi yetenek ve ilgilerini yeteri<br />
kadar tanımadan, koşullarını gerçekçi olarak değerlendirmeden ve meslekler hakkında<br />
da doğru ve yeterli bilgiye sahip olmadan mesleki tercihlerini belirlemektedir<br />
(Yeşilyaprak, 2002, s.249).<br />
Bunun içinde mesleki rehberliğin önemi büyüktür. Mesleki rehberlik bireylerin<br />
kendilerini tanımalarına yardımcı olarak uygun bir mesleği seçmeye yardımcı olurlar.<br />
Birçok meslekler vardır. İnsanların çoğu meslek hakkında yeterli bilgiye sahip değildir.<br />
Hiç bilmediğimiz bir meslek, bize çok uyum sağlayan, bizi mutlu edecek bir meslek<br />
olabilir. Meslek rehberleri bizi onlar hakkında bilinçlendirerek bizi bu meslek seçiminde<br />
etkilerler.<br />
22
Mesleki ve teknik eğitime yönlendirme konusunda yapılacak çalışmalarda öğrencilerde<br />
ileride hayal kırıklıkları oluşturmaması için mesleki standartlara uygun olarak meslekler<br />
tanıtılmalıdır. Mesleki standartlar ve mesleki rehberlik konusunda eksikleri bulunan<br />
teknoloji eğitimi öğretmenleri hizmet içi eğitime tabi tutulmalıdır (Şenel, Erden, 1998,<br />
s.148-157).<br />
Okullarımızda rehber öğretmenleri vardır, ancak bu rehber öğretmenleri yeterli sayıda<br />
değildir. Lise eğitimimiz sırasında öğretmenlerimiz mesleki rehberlik eğitimi<br />
almamışlardır. Öğrencilere meslek seçimi konusunda destek sağlamak, bilinçlendirmek<br />
için mesleki rehberlik eğitimi alan rehber öğretmenlerinin okullarımızda eksik<br />
olmaması gerekir.<br />
1.1.5.4 CİNSİYET VE MESLEK SEÇİMİ<br />
Cinsiyet meslek seçimlerini etkileyen etmenlerden biridir. Çocukluktan beri anne<br />
babaların yaptığı kızlara pembe kıyafet, erkeklere mavi kıyafet seçilmesi bile insanlara<br />
küçüklükten aşılanan bir davranıştır. Meslek seçerken de çocuklar için önceden belli<br />
meslekler belirlenmiştir. Kızımız hemşire olacak, oğlum polis olacak gibi sözleri çoğu<br />
kişilerden duymuşuzdur. Ayrıca cinsiyet farklılığından da erkeklerin kadınlara göre<br />
kapasiteleri, güçleri farklı olduğu için bazı mesleklerde cinsiyete göre meslek belirleme<br />
vardır. Genellikle ağır işlerde erkekler çalışırken, hafif işlerde kadınlar çalışmaktadır.<br />
Meslek seçiminde cinsiyet farkı eski dönemlere göre fiziksel yönden daha az önem<br />
taşımaktadır ancak sosyal açıdan ve psikolojik açıdan özel önem taşımaktadır.<br />
Tutumlarda, ilgilerde ve entellektüel örüntülerdeki cinsiyet farklılığı mesleki gelişimde<br />
önem taşımaktadır. Psikolojik olarak erkeksilik ve kadınsılık, bireyin daha çok kadın<br />
gibi mi yoksa erkek gibi mi davranma ilgisine sahip olduğu ve kadın tarafından mı<br />
yoksa da erkek tarafından mı daha kolay anlaşıldığı ile ilgilidir. Göreceli olarak<br />
erkeksilik veya kadınsılık farklılığı mesleki ilgilerde ve mesleki seçimle birçok yönden<br />
ilişkilidir. Sosyal açıdan cinsiyet farklılığı fiziksel açı kadar önemlidir (Bal, 1998, s.144).<br />
Erkekler ve kadınların yapıları birbirlerinden oldukça farklıdır. Kadın veya erkek olma<br />
ilgilerde, duygusal olgunlukta, fiziksel güç ve dayanıklılıkta, ince kas faaliyetlerini<br />
gerçekleştirebilmede farklılıklar yaratır. Erkekler daha dayanıklı, güçlü olurlarken;<br />
kadınlar daha narin ve duygusal olurlar. Kadın ve erkeklerin neleri yapacaklarına,<br />
neleri yapamayacaklarına dair toplumsal yargılar da her iki cinsin mesleki tercihlerini<br />
etkileyebilir (Kulaksızoğlu, 1998, s.184).<br />
23
Bazı meslekler belirli bir cinsiyete özgürdür. ABD’de yapılan bir araştırmada 15-18 yaş<br />
arasındaki kız öğrencilerin %95’i öğretmenlik, sekreterdik, hemşirelik, hosteslik ve<br />
sosyal hizmet uzmanlığı gibi mesleklerle ilgilendiklerini söylemişlerdir (Kulaksızoğlu,<br />
1999, s.184).<br />
1.1.5.5 AİLENİN MESLEK SEÇİMİNE ETKİSİ<br />
Meslek seçimi genelde ergenlik dönemine denk gelmektedir. Bu dönemde bireyler farklı<br />
duygusal dönemler geçirdikleri için ailelerinden destek almaları gerekir. Aralarında kan<br />
bağı, akrabalık veya yasal yollardan bağlılık bulunan aynı evde yaşayan ihtiyaçların en<br />
çok karşılandığı bir birimdir aile.<br />
Anne babalar çocukların hayatında en büyük rol alan bireylerdir. Bir çocuk küçüklükten<br />
itibaren anne babasını örnek alarak yetişir. Bunun yanında anne babalar çocuklarına çok<br />
iyi birer örnek olmalıdırlar ve onlara hayatları boyunca gerekli desteği sağlamalıdırlar.<br />
Gelişmekte olan veya ekonomik olarak geri kalmış ülkelerin birçoğunda anne-babalar<br />
çocuklarını “Çocuğum doktor olacak.” telkini ile büyütürler. Bunun nedenleri arasında,<br />
ülkenin ekonomik yetersizliklerine bağlı olarak yeterince gelişmemiş olan sağlık<br />
hizmetlerinden dolayı insanların çok ihtiyaç duydukları anlarda doktor<br />
bulamamalarının; basit sayılabilecek hastalıklardan dolayı çok sevdikleri yakınlarını<br />
kaybetmelerinin ve bu konuda çaresizlik içinde kalmalarının büyük rolü vardır. Bu acı<br />
tablo insanları, çocuklarını öncelikle en çok ihtiyaç duydukları meslek alanlarında<br />
yetiştirmeleri konusunda bir arayışa yöneltmiş ve ‘çocuğum doktor olacak’ temennisi,<br />
çocukların küçük yaşlarda karşılaştıkları en önemli telkin olmuştur. Ülkelerin<br />
gelişmesine paralel olarak, ailelerin mesleki alanda çocuklarını yönlendirmeleriyle ilgili<br />
tercihlerde de değişmeler yaşanmaktadır (Şakar, 2015). Buradan da anlaşılacağı üzere<br />
ailelerin çocukların meslek seçiminde ülkelerinin durumlarına göre belirleyecekleri<br />
meslekleri istemeleri görülmektedir.<br />
Her anne baba, çocuklarının ilerde başarılı, mutlu, huzurlu bir şekilde olmasını isterler.<br />
Çocuklarının geleceklerinin iyi olması için çocuklarına destek vermek isterler. Aile<br />
desteği az olduğu zaman birey olumsuz durumlarla karşılaşacağı gibi aşırı fazla<br />
olduğunda da bireyleri olumsuz kişilik özelliklerine, madde kullanımına, yanlış<br />
davranışlara neden olmaktadır (Lamborn, Mounts. Steinberg ve Dornbush.l991;Procidano ve<br />
Heller,1993; Akt. Karadayı 1994).<br />
24
Anne-babaların çocuklarını belli mesleklere yönlendirmeleriyle ilgili temel yaklaşımda<br />
eskisine oranla büyük ölçüde azalma görülmekle birlikte, bunun farklı bir şekilde<br />
devam ettiği dikkat çekmektedir (Özsoy, 2004:107). Çünkü artık aileler daha fazla<br />
meslek hakkında bilinçlendikleri için belli mesleklere yönlendirmekten vazgeçmeye ve<br />
artık daha başka mesleklere yönelmeye başlamıştır.<br />
1.1.6 GENÇLER VE SOSYAL HİZMET UYGULAMALARI<br />
Gençler için en önemli şey, bir grup içinde yaşamak ve her faaliyeti birlikte yapmaktır.<br />
Bu sebeple bir içinde bulunmaktan hoşlanırlar. Uzman bu gruplarda da gençler için bir<br />
otorite olarak görülür anacak burada gençler yaşıtlarıyla birlikte olma ve paylaşımdan<br />
oldukça yararlanırlar (Bulut,2013: 72).<br />
Özellikle ergenlik dönemi için yetişkinlerin ifadelerinden çok akran grubun söyledikleri<br />
ve akran grupların yaşantısı önemlidir. Bu durumun da etkisi ile ergenlerden<br />
oluşturulacak bir grup bireysel çalışmadan çok daha etkili olabilmektedir. Benlik<br />
saygısı, kimlik oluşturma gibi önemli kavramların söz konusu olduğu pek çok sorunun<br />
yaşandığı ergenlik dönemindeki bireylerle yapılacak birebir görüşmeler ya da grup<br />
çalışması, grubun bu yönü ile gruba katılacak ergenlerin sonraki süreçte kuracakları<br />
ilişkilerde, kendilik algılarında, problem çözme ve karar verme becerilerinin<br />
gelişmesinde ve güçlendirilmelerinde önemli olacaktır.<br />
Sullivan, kişiliğin neredeyse bütünüyle diğer önemli insanlarla etkileşimin bir ürünü<br />
olduğunu öne sürmüştür. Sullivan, kişinin diğerlerinin algısının olduğundan farklı alma<br />
eğilimini tanımlamak için parataksik çarpıtmalar terimini kullanmıştır. Bireyler arası bir<br />
ortamda bir kişi diğerleriyle gerçekçi yaklaşımlar temelinde değil de tamamen ya da<br />
birinci planda kendi fan<strong>tez</strong>isinde var olan bir kişileştirme temelinde ilişki kurduğunda<br />
bir parataksik çarpıtma ortaya çıkmıştır (Akt., Yalom, 2012: 43). Bu anlamda kişinin<br />
kendisi için benimsediği tanımlamalar sonraki süreçte kuracağı ilişkilerde etkilidir.<br />
Benlik saygısı, kimlik oluşturma ve karar verme gibi önemli kavramların söz konusu<br />
olduğu ergenlik dönemindeki bireylerle yapılacak grup çalışması grubun bu yönüyle<br />
gruba katılacak ergenlerin sonraki süreçte kullanacakları ilişkilerde ve kendilik<br />
algılarında önemli olacaktır. Kişiliğin gelişmesinde oldukça önemli olan ergenlik<br />
döneminde bu etkileşim olması çocuğun kişiliğine direkt olarak yansıyacaktır.<br />
25
Gruplarla sosyal hizmet uygulaması ergenler için kişisel ve kişiler arası ilişkilerin<br />
geliştirilmesinde, akranlarla ve diğer yetişkinlerle sağlıklı bir ilişki kurulması açısından<br />
yarar sağlamaktadır. Bu yararlar şu şekilde belirtilebilir (Güner, 2000: 62-67)<br />
Bir takımın üyesi olma, diğerleri ile çalışma, birlikte proje tanımlama ve ortak<br />
yardım edebilme becerisi geliştirme<br />
Çalışmalarda ve ilişkilerde geri bildirim alma ve vermeyi içeren yapıcı bir şekilde<br />
çalışma becerisi.<br />
Bireyin eleştirel düşünme yeteneği geliştirebilmesi, farklı fikirler ve perspektifleri<br />
görerek kendi düşünceleriyle birleştirme becerisi,<br />
Grup lideriyle birlikte liderliği paylaşmak ve diğer üyeler ile birlikte gruptaki karar<br />
verme ve problem çözme süreci ile ilgili olarak sorumluluğu paylaşma becerisi.<br />
Kendini ve grubu daha büyük grubun parçası olarak görmek ve grupta paylaştığı<br />
değerleri yaşamın tüm aşamalarına ve yönlerine aktarma becerisi,<br />
Ulusal sosyal hizmet uzmanları birliği tarafında 1993 yılında ergenlerle yapılacak grup<br />
odaklı sosyal hizmet uygulamasının standartları belirlenmiştir. Bu konuda altıncı<br />
standart, sosyal hizmet uzmanının ergenleri güçlendirmesinin gerekliliği üzerinde<br />
durmaktadır.<br />
Güçlendirme bireylerin, ailelerin, grupların, organizasyonların ve toplumun var olan<br />
güçlerini ve olumlu özelliklerinin vurgulama, bunları artırma, geliştirme, destekleme ve<br />
kendi kararlarını kendileri vererek yaşamları üzerindeki güç ve denetimleri artırma ile<br />
eş anlamlı olarak kullanılabilir (Duyan, 2010: 176).<br />
Bireyin güçlendirilmesinde sistemler arsındaki bağlantı önemlidir. Sosyal hizmetin<br />
çevresi içinde birey anlayışın da odak alınarak belirtilebilir ki bireyin karşılaştığı<br />
sorunlar sadece bireyden kaynaklanmaz bu anlamda nasıl ki müracaatçının sorunlarının<br />
çözümünde çevre ele alınıyorsa bireyin güçlenmesi ve karar vermesi sürecinde çevre<br />
önemli bir faktör olacaktır.<br />
Müracaatçının yaşamış olduğu sorun her ne olursa olsun bu müracaatçıyı yaşamadaki<br />
tüm alanlarda güçsüz kılmaz, bu anlamda bireyin olumsuz yaşam deneyimi dışında<br />
yaşamındaki diğer alanlarda ki güçlerini fark etmesi sağlanarak da birey<br />
güçlendirilmelidir.<br />
26
Bireyin kendini tanımasında başka insanların yorumları, gözlemleri oldukça önemlidir.<br />
Özellikle kendisiyle benzer yaşam deneyimlerine sahip kişilerin gözlem ve yorumları<br />
birey için çok daha olumlu bir etki yaratabilecek, kendisi için bir nevi ‘ayna’<br />
sağlayabilecektir. Grup süreci ve birebir görüşmede bu açıdan da bireyin güçlenmesinde<br />
etkilidir.<br />
Diğer yandan benlik saygısı bireyin güçlendirilmesi sürecinde dışarıdan tutulacak bir<br />
kavram değildir. Benlik saygısı üzerine yapılan araştırmalar, benlik saygısı yüksek olan<br />
adölesanların kendilerine olan güvenlerinin arttığını, kendi geleceklerini daha iyi<br />
belirleyebildiklerini, sorunlarıyla daha etkin baş edebildiklerini ve sorunların<br />
çözümünde daha başarılı olabildiklerini ortaya koymaktadır. Bireyin güçlendirilmesi<br />
bireyin benlik algısının olumlu etkileyebilecek ve karşılaştığı sorunlarla baş<br />
edebilmesinin kolaylaştırabilecektir ya da tersten düşünüldüğünde karar verme ve<br />
problem çözme kapasitesinin artması, bireyi güçlendirecek ve benlik saygısının<br />
artmasına katkı sağlayabilecektir.<br />
Grup sürecinin bireyin güçlendirilmesine etkileri şu şekilde belirtilebilir;<br />
Grup yaşantısı geçinen bireyler için katarsis, kabul görme ve ait olma duygusu kendini<br />
anlama, varoluşsal farkındalık, kişiler arası öğrenme, evrensellik, bilgi alışverişi, aile<br />
ilişkilerini yeniden yaşama, grup danışması, el severlik, özdeşim, kendi hakkında bilgi<br />
edinme, gerçeği test etme, transferans, etkileşim kurma, duygularını ifade etme, güven,<br />
bağlanma, katılım, sorunluluk alma, geribildirim, açıklık, terapatik ortam ve normlar,<br />
umut aşılama, destek duygusu, kişiler arası öğrenme, hayali öğrenme (vicarious<br />
learning) şeklinde sıralanabilecek yararlar elde etmektedirler (Ohlsen 1997; Yalom<br />
1992;Çevik ve diğ. 1990; George ve Dustin 1998 Akt., Duyan, 2007: 3).<br />
Görülebileceği gibi, ergenler içinde bulundukları yaş dönemi kendine has özellikleri<br />
nedeni ile güçlendirilmeye ihtiyaç duymaktadırlar. Güçlendirilme temelinde yapılan<br />
gurupla sosyal hizmet tanımında ergenlerin problem çözme ve karar verme becerilerini<br />
artıracak, benlik saygılarını yükseltecek bu sayede ergenler riskler karşısında daha<br />
korunaklı olabileceklerdir.<br />
Problem çözme, bilişsel becerilerin yanı sıra duyuşsal ve davranışsal özellikleri de<br />
içeren oldukça karmaşık bir süreçtir. Bunun yanında problem çözme, bireyin psikolojik<br />
uyumu (Hepner ve Anderson,1985) kendine güveni(Erdem ve Akman,1995)iletişim<br />
27
ecerilerinin etkililiği ve karar verme stilleri (Hunsaker ve Alesandra,1980) ve<br />
akademik ve sosyal özsaygı(McCobe,Randi ve ark.,1999) ile yakından ilişkilidir.<br />
(Akt.,Korkut,2002:178).<br />
Problem çözme ile çalışmalar incelendiğinde, bireylerin probleme yaklaşım ve problem<br />
çözme stil ve becerileri açısından farklılıklar olduğu görülmektedir. Kendisini problem<br />
çözmede yeterli olarak algılayanların kişiler arası ilişkilerde daha girişken, daha olumlu<br />
benlik algısına sahip oldukları ve akademik yönden daha uygun çalışma yöntemleri ve<br />
durumları sergiledikleri saptanmıştır. Problem çözme becerisi yıpranmış ve kaynakları<br />
tükenmiş olan insanlar, uyumsuz davranışlara sığınır, sorunları önyargılı ve subjektif<br />
biçimde değerlendirirler (Turan, 1999: 262).<br />
Karar verme süreci yaşamın tümünde etkili olan ve basitten karmaşığa doğru bütün<br />
etkinliklerde yer alan önemli bir yaşam becerisidir. Birey, kazandığı problem çözme<br />
becerisi sayesinde, verdiği ya da yanlış kararlarla hayatına olumlu ya da olumsuz yön<br />
vermektedir.<br />
1.1.6.1 OKUL SOSYAL HİZMETİ<br />
İlk olarak okul ortamlarında sosyal hizmet uygulamaları düşüncesi, olanakları ve<br />
kaynakları kısıtlı öğrencilere olan ilgi ile başlamıştır. İlk günlerden itibaren okul sosyal<br />
hizmetinin amacı, okul ile ev arasında karşılıklı anlayış ve işbirliğini sağlama ve<br />
geliştirme olmuştur.<br />
Okul sosyal hizmeti (school social work), tıp, psikiyatri, suçluluk, yaşlılık, engellilik,<br />
yoksulluk, eğitim, aile ve çocuk refahı gibi farklı alanlarda geniş bir uygulama alanına<br />
sahip olan sosyal hizmet disiplininin özel bir uygulama alanıdır. Okul sosyal hizmeti,<br />
öğrencilerin içinde bulundukları gelişim dönemi, aile ve yaşam koşulları nedeniyle<br />
yaşadıkları sorunların çözümü, gereksinim duyulan hizmetlerden yararlanmaları ve<br />
böylece eğitim etkinliklerini başarı ile sürdürmelerini sağlama gibi hizmetleri yürütmek<br />
üzere okullarda yer alan, sosyal hizmetin önemli uygulama alanlarından birisidir<br />
(Duman 2000: 35).<br />
Okul ortamlarında sosyal hizmet, öğrencinin okul performansına, okul başarısına etki<br />
eden biyopsikososyal faktörler üzerine odaklanır. Okul ortamında görev yapan sosyal<br />
hizmet uzmanları hem çocuk, hem de ebeveyn odaklı uygulamaları dengede tutarak<br />
anne-babaların ebeveyn olarak çocuğun yetiştirilmesi açısından sosyal işlevlerinin<br />
28
geliştirilmesi yönünde çalışırlar. Çocuk ve aileleriyle çalışmada amaç, öğrencinin okula<br />
düzenli devamını sağlamak, akademik başarısızlık riskini azaltmak ve erken dönemde<br />
bazı nedenlerle eğitimini yarıda bırakmasını önlemektir (Turner 2005: 331).<br />
Okul sosyal hizmet uygulamasının asıl görevi, öğrencinin okul performansını ve<br />
akademik başarısını etkileyen psiko-sosyal faktörler ve risk, güvenlik, koruma ve<br />
önlemedir. Okul ortamına uyum güçlüğü çeken öğrencilerin okula başlama aşamasında<br />
öğrencilere yardımcı olurlar. Özel gereksinimleri olan çocuklar ve aileleri, farklı psikososyal<br />
ve ekonomik nedenlerle okul devamsızlığı olan ve okuldan ayrılmak zorunda<br />
kalan çocuklar ve gençler, yüksek risk ortamı olan aileler, yangın, trafik kazası, hastalık<br />
gibi ciddi travmalara maruz kalan öğrenciler, aileleri, akrabaları, toplumsal<br />
kaynaklardan yararlanma okul sosyal hizmetinin müdahale edeceği gereksinim<br />
gruplarıdır.<br />
Öğrencilerin karşılaştığı çeşitli sorunların çözümüne yönelik olarak okul ortamlarında<br />
gerçekleştirilen sosyal hizmet uygulamaları önemli bir işleve sahiptir. Okul<br />
ortamlarında çalışan sosyal hizmet uzmanları, çeşitli psiko-sosyal ve ekonomik<br />
nedenlerle risk altında olan öğrenci ve ailesi için savunuculuk rolü üstlenmek,<br />
öğrencileri ve aileleri güçlendirmek, okul ve ev arasındaki iletişimi ve işbirliğini<br />
işlevsel duruma getirmek, ailelerin çocuklarının psiko-sosyal gelişim özelliklerini ve<br />
eğitim gereksinimlerini anlamasına yardımcı olmak, öğrencinin yaşam koşulları<br />
hakkında öğretmenleri bilgilendirmek, risk altındaki çocuklar ve ailelerinin hizmet<br />
alabileceği kurumlara gereksinimi olan öğrenci ve ailesini yönlendirmek gibi pek çok<br />
görevi vardır (Duyan ve Diğ. 2008: 32).<br />
Okullarda ortaya çıkan çeşitli sorunlara karşı okul sosyal hizmeti son derece önemli rol<br />
üstlenmektedir. Okullarda görev yapan Sosyal Hizmet Uzmanları, risk altında olan<br />
öğrenci ve ailesi için savunuculuk rolü üstlenmek, aileleri güçlendirmek, okul ve ev<br />
arasındaki iletişimi sürdürmek, ailelerin çocuklarının eğitim ihtiyaçlarını anlamasına<br />
yardımcı olmaktır. Ve öğrencinin yaşam koşulları hakkında öğretmene bilgi vermektir.<br />
Risk altındaki çocuklar ve ailelerin hizmet alacağı kurumlara ihtiyacı olanları<br />
yönlendirmektir.<br />
29
Okul ortamlarında görev yapan sosyal hizmet uzmanlarının büyük çoğunluğu, disiplin<br />
sorunları olan, okuldan kaçan, istismara maruz kalan ve anne-babası ayrı yaşayan ya da<br />
boşanan çocuklarla okulda eğitim ekibi, okul dışında tedavi ekibi ve sosyal hizmet<br />
kurumları ile işbirliği içerisinde çalışmaktadırlar. Okul ortamlarındaki sosyal hizmet<br />
uzmanlarının bir kısmı da farklı gelişimsel özellikleri olan engelli çocuklar ve aileleri ile<br />
çalışmaktadırlar (Jonson-Reid ve diğ. 2004: 6).<br />
Ayrıca, 17.04.2001 tarih ve 24376 sayılı Resmi Gazete’de yayımlanan Milli Eğitim<br />
Bakanlığı Rehberlik ve Psikolojik Danışma Hizmetleri Yönetmeliği’nde rehberlik<br />
araştırma merkezlerinde sosyal hizmet uzmanlarının görev almaları ile ilgili bir<br />
düzenleme yapılmıştır. Fakat bugüne kadar sosyal hizmet uzmanlarının okul<br />
ortamlarında istihdam edilmeleri söz konusu olmamıştır. Bunun nedenleri arasında,<br />
sosyal hizmet uzmanlarının daha çok Sosyal Hizmetler ve Çocuk Esirgeme Kurumu,<br />
Sağlık Bakanlığı ve Adalet Bakanlığı’na bağlı kurumlarda çalışmaları ve sayılarının<br />
yeterli olmaması ilk sırada yer almaktadır.<br />
1.1.7 ARAŞTIRMANIN PROBLEMİ<br />
Gençlik çocukluk ve yetişkinlik arasında bulunan gelişim, ruhsal olgunluğa ve hayata<br />
hazırlanma evresidir. Ergenlik döneminde başlayan süratli olgunlaşma ve gelişme,<br />
gençlik döneminin bitişinde fiziki ve ruhi olgunlaşma ile neticelenir. Genel olarak 15 ve<br />
24 yaş arası gerçek gençlik dönemi olarak tanımlanır. Yaş aralığı olarak gençlik<br />
kavramı tanımlanmaya çalışıldığında, özellikle gençlik, ekonomik ve sosyal olarak<br />
çocukluktan yetişkinliğe geçiş dönemi olarak kabul edildiğinde günümüzde, bu yaş<br />
aralığının gün geçtikçe genişlediğini, “gençlik dönemi” algısının 15 hatta 12 yaşından<br />
itibaren 30’lu yaşlara kadar devam ettiğini ve hatta bazı toplumlarda 35 yaşa kadar<br />
çıktığını söylemek mümkündür. Bu yaş aralığındaki bireylerde kimlik arayışı, toplumsal<br />
sorumluluk almaya istekli olma ve toplumsal sorumlulukları yerine getirebilme, bir<br />
mesleğe hazırlanma, cinsiyetine uygun toplumsal rol edinme, yetişkinlerden bağımsız<br />
duygusal bağımsızlık kazanma gibi gelişim görevleri görülür. Gençlik dönemi aynı<br />
zamanda büyük fırsatları ve hayata yönelik denemeleri içinde barındırır. Bu<br />
özelliklerinden dolayı bu dönem büyük değişimleri, gelişimleri ve heyecanları<br />
barındıran bir dönemdir. Genel olarak bu dönem bireyin eğitim dönemini<br />
kapsamaktadır. Genç bu dönemde geleceğe yönelik önemli kararlar vermek<br />
durumundadırlar.<br />
30
Gençlik döneminde meslek seçimi de geleceğe yönelik önemli kararlardan biridir.<br />
Gençler bu dönemde çabuk fikir değiştirebilmekte ve kendilerine yol gösterilmesine<br />
ihtiyaç duymaktadır. Meslek seçimi sürecinde kişinin ailesi, öğretmenleri ve rehberlik<br />
servisleri gibi eğitimine katkı sağlayacak kişi ve kurumlar önemli rol oynamaktadır.<br />
Dünya ülkeleri kişinin eğitim hayatında önemli bir dönem olan bu meslek seçimi<br />
sürecine büyük önem vermekte ve bu süreci olabildiğince başarılı bir şekilde atlatmak<br />
için sistemler geliştirmektedir. Özellikle Avrupa genelinde kişiye gençlik döneminde<br />
yeterli destek ve bilgi verilerek gencin ilgi ve yeteneklerine göre temelden başlayarak<br />
istediği alanları seçmeleri sağlanır. Ülkemizde ise bu süreç temelden değil de sonradan<br />
sınav sistemi ile belirlenmektedir ve alternatiflerin sınırlı olması kişiyi kararsızlık ve<br />
umutsuzluğa sürüklemektedir. Genç bu dönemde ileriki hayatı için seçimler<br />
yapacağından ötürü umutsuzluğa kapılmaktadır. Gençlik döneminde umutsuzluk düzeyi<br />
diğer dönmelere göre daha yoğun hissedilir çünkü bu dönemde karmaşıklık hissi ve<br />
kaygının vermiş olduğu karamsarlıkla genç umutsuzluk hissine kapılır. Gençlerin<br />
umutsuz olması toplumsal yaşamda görülen önemli bir konu olmakla birlikte çeşitli<br />
sorunların kaynağı olarak da görülmektedir. Bu aşamada genç herhangi bir destek<br />
almazsa bu süreci tek başına atlatmakta zorluklar yaşar ve bu zorluklar gençte<br />
depresyon, intihar girişimi, madde bağımlılığı ve yıkıcı davranışlar gibi durumların<br />
ortaya çıkmasına neden olur.<br />
Bu olumsuz durumlar özellikle gençlik döneminde verilen kararları ve bireylerin<br />
gelecek yaşamlarını önemli ölçüde etkilemektedir. Bu kararlardan birisi de meslek<br />
seçimidir. Geleceğe yönelik belirsizliklerin ve kaygıların artmasıyla birlikte, kişi karar<br />
vermede güçlükler yaşar. Yaşanan bu güçlükler gencin yanlış tercihler yapmasına ve<br />
umutsuzluğa düşmesine sebep olur. Dolayısıyla gençlerde meslek seçimi üzerinde<br />
durulması ve araştırılması gereken önemli bir konudur. Bu konu hakkında daha önce<br />
yapılmış çalışmalara katkı sunacağı öngörülen bu araştırmada lise son sınıf<br />
öğrencilerinin mesleki karar verme süreçlerinin umutsuzluğa olan etkisinin ne<br />
olduğunun ortaya konması amaçlanmaktadır.<br />
1.1.8 ARAŞTIRMANIN ÖNEMİ<br />
Meslek seçimi çocuklukta başlayıp yaşam boyu devam eden bir süreçtir. Her gencin<br />
belli bir dönemde ileride yapmayı düşündüğü mesleği belirlemesi gerekir. 14-18 yaş<br />
döneminin ilk yılları kişinin ilgilerini, yeteneklerini ve değerlerini tanıdığı, benlik<br />
31
kavramını geliştirdiği bir dönemdir. Ergenin bu dönemde ileriye yönelik cevap aradığı<br />
birçok soru vardır. Bu sorular; "hangi mesleği seçeceğim", "bir iş bulabilecek miyim",<br />
"ileride nasıl bir hayatım olacak" gibi sorulardır. Öte yandan bireylerin bu dönemde<br />
kendileri ve çevreleriyle ilgili bilgileri arttıkça mesleki kararları daha doğru bir şekilde<br />
değerlendirerek gerçekçi karar vermeleri beklenir. Tüm bu koşullar meslek seçimini<br />
meslek gelişim sürecinin en önemli aşaması yapmaktadır.<br />
Ülkemizde lise öğrenimine devam eden öğrenciler 9. Sınıftan sonra ilgi, yetenek ve<br />
gereksinimleri doğrultusunda ileride yönelecekleri meslek alanlarını seçmektedirler. Bu<br />
alanla ilgili dersleri seçmek ve gelecekteki mesleklerinin ne olacağına karar vermek<br />
zorundadırlar. Bireyler bu kararları verirken çeşitli güçlüklerle karşılaşırlar. Bu<br />
güçlükler karar vermeyi zorlaştırmakla birlikte bireyi kararsızlığa itmektedir. Yapılan<br />
araştırmalar birçok gencin bu süreçte büyük kararsızlıklar yaşadığını ortaya<br />
koymaktadır. Bu durum geçte karamsarlık ve umutsuzluğa neden olmaktadır. Umutsuz<br />
bireyler sosyal ilişkilerinde sorunlar yaşar ve hayatları bu durumdan olumsuz etkilenir.<br />
Bu doğrultuda yapılacak olan araştırmanın meslek seçimine yönelik yapılması<br />
planlanan çalışmalara yeni bir boyut kazandıracağı ve konu ile ilgili gerekli stratejilerin<br />
geliştirilmesinde uzmanlara katkı sunacağı düşünülmektedir.<br />
1.1.9 ARAŞTIRMANIN AMACI<br />
Bu çalışmanın temel amacı lise son sınıf öğrencilerinin mesleki karar vermeleri ile<br />
umutsuzlukları arasında ilişki olup olmadığının incelenmesidir. Araştırmada bu genel<br />
amaç doğrultusunda aşağıdaki sorulara yanıt aranacaktır;<br />
1- Lise son sınıf öğrencilerinin meslek seçiminde Mesleki Karar Verme Envanteri<br />
puanları ile Beck Umutsuzluk Ölçeği puanları arasında bir anlamlı ilişki var<br />
mıdır?<br />
2- Lise son sınıf öğrencilerinin umutsuzluk puanları ile seçtikleri alan arasında (dil,<br />
sayısal, eşit ağırlık) anlamlı bir fark var mıdır?<br />
3- Lise son sınıf öğrencilerinin Mesleki Karar Verme Envanteri puanları ile<br />
seçtikleri alan arasında (dil, sayısal, eşit ağırlık) anlamlı bir fark mıdır?<br />
4- Lise son sınıf öğrencilerinde, aile, okul, rehberlik servisi ve öğretmenler meslek<br />
seçimi sürecinde karar vermeyi etkilemekte midir?<br />
32
1.1.10 ARAŞTIRMANIN SINIRLILIKLARI<br />
1. Bu araştırma Kocaeli ilinde yer alan çeşitli liselerde, lise son sınıfa devam eden<br />
öğrencilerle sınırlıdır.<br />
2. Araştırmada elde edilen veriler, Mesleki Karar Envanteri ile toplanacaktır. Bu<br />
nedenle elde edilen ölçümler bu ölçekle elde edilen puanlarla sınırlıdır.<br />
3.Araştırma ile ilgili elde edilen sonuçlar, öğrencilerin vermiş oldukları cevaplarla<br />
sınırlıdır.<br />
4. Araştırma 2017-2018 eğitim-öğretim yılı güz yarıyılı ile sınırlıdır.<br />
1.1.11 TANIMLAR<br />
Umut: Umut bireyin gelecekle ilgili mümkün olan ama kesin olmayan bir şeyi istemesi,<br />
beklemesi ve bir şeyin olacağına dair olumlu düşüncelere sahip olmasıdır.<br />
Mesleki Karar Puanı: Lise son sınıf öğrencilerine, Mesleki Karar Envanterinin<br />
uygulanması sonucunda elde edilecek puandır.<br />
Umutsuzluk Puanı: Lise son sınıf öğrencilerine, Beck Umutsuzluk Ölçeğinin<br />
uygulanması sonucunda elde edilecek puandır.<br />
Meslek Seçimi: Kişinin çeşitli meslek alanları arasında en iyi yapabileceğini<br />
düşündüğü faaliyetleri içeren ve kendisine en uygun düzeyde doyum sağlayacağına<br />
inandığı bir mesleğe yönelmesidir.<br />
1.1.12 YAPILMIŞ ÇALIŞMALAR<br />
Meslek seçimi üzerine literatür taraması yapıldığında bu alanla ilgili çalışmaların<br />
yapıldığı görülmüştür. Yapılan araştırmaların birçoğu öğrenciler üzerinde uygulanmış<br />
ve bu araştırmalarda meslek seçiminin farklı değişkenlerle arasındaki ilişki<br />
incelenmiştir. Ancak yapılan taramada meslek seçimi ve umutsuzluk düzeyini inceleyen<br />
hiçbir çalışmaya rastlanmamıştır. Aşağıda meslek seçimi alanında yapılmış bazı<br />
çalışmalara değinilmiştir.<br />
Meslek seçimi ile ilgili yapılan literatür taramasında ülkemizdeki ilk çalışmanın Uysal<br />
(1970), tarafından yapılmış olduğu bilgisine ulaşılmıştır. İzmir'de bulunan bir grup<br />
lisenin öğrencileri üzerinde yaptığı araştırmada; öğrencilerin kişisel yetenek ve ilgileri<br />
ile meslek tercihleri arasındaki tutarlılığın yeterli olmadığı saptanmıştır. Öğrencilerin<br />
büyük bir kısmı ölçülen ilgilerinin dışındaki mesleklere yönelmişlerdir. Öğrencilerin<br />
33
mesleki tercihlerinde toplumsal faktörlerin daha etkin olduğunu, öğrencilerin ilgi,<br />
yetenek ve kendi özelliklerine uygunluğundan çok, toplumsal saygınlık ve sağladığı<br />
maddi gelire göre mesleki tercihler yaptıkları sonucuna ulaşılmıştır. Ayrıca ailenin gelir<br />
düzeyi ile meslek seçimi arasında anlamlı bir ilişki bulunmuştur. Araştırmadan elde<br />
edilen bulgular, öğrencilerin cinsiyetlerinin, Öğrenci Seçme Sınavı (ÖSS) giriş<br />
sayılarının, anne ve babalarının öğrenim durumlarının, ailelerinin aylık gelir<br />
düzeylerinin ve mezun oldukları lise türlerinin meslek tercihleri üzerinde etkili<br />
olduğunu göstermiştir.<br />
Bal (1998) tarafından öğrenciler üzerinde yapılan bir araştırmada ülkemizdeki lise<br />
öğrencilerinin çoğunun alan seçimi yaparken aceleci davrandıkları ve alan seçimi<br />
konusunda kararsızlık yaşadıkları saptanmıştır. Ayrıca bu çalışmaya göre öğrencilerin<br />
büyük bir bölümünün, alan seçimi sürecinde karar verme sorumluluğunu yakınlarına<br />
bıraktıkları bilgisine ulaşılmıştır.<br />
Kıyak (2006), lise öğrencilerinin meslek seçimi yaparken temel aldığı kriterler adlı<br />
araştırmasında; öğrencilerin genel olarak meslek seçimi yaparken rehberlik hizmeti<br />
almadığı, mesleki becerilerini belirlenmeye yönelik testlere katılmadığı, aile ve çevrenin<br />
de meslek seçimi konusunda öğrencileri fazlasıyla yönlendirmediği bulgularına<br />
ulaşılmıştır. Ayrıca öğrencilerin meslek seçimini etkileyen faktörler, iş güvencesi,<br />
sosyal güvence koşulları, kolay iş bulabilme ve iyi bir maaş olarak sıralanmıştır.<br />
Yelken (2008) tarafından yapılan ve 593 kişiyi kapsayan bir araştırmada, lise son sınıfta<br />
okuyan öğrencilerin üniversite tercihleri incelenmiştir. Bu araştırmada elde edilen<br />
bulgulara göre, öğrencilerin okumakta olduğu alan ile tercih etmeyi düşündükleri<br />
bölümler kıyaslandığında, sayısal alandaki öğrencilerin % 40.5’i hangi bölümü<br />
seçeceklerine karar veremediklerini belirtmişlerdir. Yine sözelci öğrencilerin % 33.3’ü<br />
ve Türkçe-Matematik alanındaki öğrencilerin de % 42’sinin bu anlamda kararsızlık<br />
yaşadığı görülmüştür.<br />
Berdan (2008), tarafından yapılan araştırmada elde edilen sonuçlara göre, öğrencilerin<br />
genel olarak alan seçiminde kararsızlık yaşadıkları ve ilgilerini, yeteneklerini yansıtan<br />
alan/alanlar seçemedikleri belirlenmiştir. İstanbul’da 492’si resmi ve 204’ü özel olmak<br />
üzere toplam 696 adet ortaöğretim kurumunun örneklem olarak alındığı bu çalışmada<br />
34
öğrencilerin mesleki rehberlikten yeteri kadar yararlanamadıkları tespit edilmiştir.<br />
Araştırma bulgularına göre öğrencilere gerekli mesleki rehberliğin yeterince<br />
yapılmadığı anlaşılmıştır.<br />
Beyhan (2010) tarafından 2160 lise öğrencisi üzerinde yapılan çalışmaya göre, lise<br />
öğrencilerinin önemli bir kısmının alan seçimine ilişkin kararsızlık yaşadığı<br />
belirlenmiştir. Bu araştırmanın sonuçlarına göre, öğrencilerin alan seçimi sürecinde<br />
karşılaştıkları sorunların başında ebeveyn baskısı, seçilmesi düşünülen alanlar hakkında<br />
yeterince bilgilendirilmemek, ilgi ve yeteneklerinin farkında olmama ve gelecekte iş<br />
bulabilme kaygısı gelmektedir. Ayrıca araştırmanın sonucuna göre öğrenciler alan<br />
tercihi yaparken en çok rehber öğretmenlerinden bilgi aldıklarını ifade etmişlerdir.<br />
Yapılmış olan araştırmalarda da görüldüğü gibi meslek seçimi üzerine yapılmış<br />
çalışmaların çoğu mesleki yeterlilik, mesleki olgunluk, ilgi ve yetenekleri kapsayan<br />
çalışmalardır. Ancak ele alınan " mesleki karar verme ile umutsuzluk arasındaki ilişki"<br />
konusunda bugüne kadar yapılmış herhangi bir çalışmaya rastlanmamıştır.<br />
35
BÖLÜM II<br />
YÖNTEM<br />
2.1 ARAŞTIRMANIN MODELİ<br />
Bu araştırma lise son sınıf öğrencilerinin mesleki karar verme ile umutsuzluk düzeyleri<br />
arasındaki ilişkiyi inceleyen betimsel türde bir çalışmadır. Betimsel çalışmalar<br />
"geçmişteki ve hali hazırdaki mevcut bir durumu olduğu şekliyle belirtmeyi, iki ya da<br />
daha çok sayıdaki değişken arasında "birlikte değişim varlığını" veya derecesini<br />
belirlemeyi amaçlayan araştırma modelleridir."(Karasar,1991)<br />
2.2 EVREN VE ÖRNEKLEM<br />
Araştırmanın evrenini Türkiye’deki bütün liseler oluşturmaktadır. Araştırmanın<br />
örneklemini Kocaeli’nin İzmit ilçesinde bulunan 24 Devlet lisesinden rastgele örneklem<br />
tipi ile belirlenen 5 lisede öğrenim gören son sınıf öğrencileri oluşturmaktadır.<br />
2.3 VERİ TOPLAMA ARAÇLARI<br />
2.3.1 Beck Umutsuzluk Ölçeği<br />
Bu ölçek Beck ve arkadaşları tarafında 1961 yılında geliştirilmiştir. Ölçek 15 yaş<br />
üzerinde ergen ve yetişkinlere uygulanabilir. Beck ve arkadaşları 15 yaş ve üzeri 56<br />
hasta ile yaptıkları çalışmada, ölçeğin cronbach alpha güvenilirlik katsayısını .86 olarak<br />
bulunmuşlardır. Ülkemizde ölçeğin geçerlilik ve güvenirlik çalışmaları Seber (1991) ve<br />
Durak (1993) tarafından gerçekleştirilmiştir. Ölçeğin Türkçeye çevirisi Seber tarafından<br />
1991 yılına yapılmıştır.<br />
Beck Umutsuzluk Ölçeği geleceğe ilişkin beklentiler, umut ve motivasyon kaybı içeren,<br />
20 maddeden oluşan ve 0-1 arasında puanlanan bir ölçektir. Maddelerin 11 tanesinde<br />
“hayır” seçeneği 9 tanesinde ise “evet” seçeneği 1 puan alır. 1, 3, 5, 6, 8, 10, 13, 15. ve<br />
19. sorularda “evet”; 2, 4, 7, 9, 11, 12, 14, 16, 17, 18. ve 20. Sorulara ise “hayır” yanıtı<br />
için birer puan verilir. Bu ölçekten en düşük 0, en yüksek 20 puan alınmaktadır. Alınan<br />
puan sıfıra yakın olduğunda umutsuzluğun arttığı varsayılmaktadır.<br />
36
2.3.2 Mesleki Karar Verme Envanteri<br />
Araştırmada öğrencilerin mesleki karar düzeylerini ölçmek amacıyla Çakır (2003)<br />
tarafından geliştirilen Mesleki Karar Verme Envanteri kullanılmıştır. Mesleki Karar<br />
Verme Envanteri beş basamaklı likert tipi (1=Bana Çok Uygun, 5=Bana Hiç Uygun<br />
Değil) bir ölçek olup 30 maddeden oluşmaktadır. Verilen cevaplar sıralamaya göre<br />
tersten kodlanmaktadır. Bu ölçekten en düşük 0, en yüksek 150 puan alınmaktadır.<br />
Alınan puanın yüksek olması durumunda kararsızlığın artığı varsayılmaktadır. Çakır<br />
(2003) tarafından yapılan çalışma sonucunda ölçeğin cronbach alpha güvenirlik<br />
katsayısı .85 olarak bulunmuştur.<br />
2.4 VERİ TOPLAMA SÜRECİ<br />
Araştırmada kullanılan veriler 2017-2018 eğitim-öğretim yılı güz döneminde Kocaeli<br />
ilinin İzmit ilçesinde bulunan 24 Kasım Anadolu Lisesi, Şehit Özcan Kan Fen Lisesi,<br />
Mimar Sinan Lisesi, İzmit Lisesi ve Namık Kemal Lisesi son sınıf öğrencilerinden, İl<br />
Milli Eğitim Müdürlüğünden gerekli izinler alınarak toplanmıştır. Uygulama yapılan<br />
her sınıfta araştırmanın amacı ve kullanılan veri toplama araçları hakkında araştırmacı<br />
tarafından öğrencilere bilgi verilerek ölçekler araştırmacı tarafından uygulanmıştır.<br />
2.5 VERİLERİN ANALİZİ<br />
Veri analizinde IBM SPSS Statistic 23 paket programı kullanılmıştır. Oluşan verilerin<br />
normal dağılıp dağılmadığı, Normallik testi ile gerçekleştirilmiş olup, verilerin normal<br />
dağılmadığı görülmüştür. Araştırmada veriler normal dağılım sergilemediği için<br />
nonpararmetrik testler kullanılmıştır. Örneklemi oluşturan kişilerin tanıtıcı özelliklerinin<br />
belirlenmesi için Frequencies analizi yapılmıştır. Umutsuzluk ve Mesleki Karar Verme<br />
Envanteri arasındaki ilişkiyi tespit etmek için Spearman Kolerasyon testi uygulanmıştır.<br />
2.6 SÜRE VE OLANAKLAR<br />
Gerekli bilgiler veri toplama araçları ile güz yarıyılı içerisinde toplanmıştır. Veri<br />
toplama araçları 01.10.2017 ile 30.10.2017 tarihleri arasında öğrencilere uygulanmıştır.<br />
37
3. BULGULAR<br />
Tablo 1: Örneklemi Oluşturan Bireylerin Bazı Değişkenleri ve Sosyo-Demografik<br />
Özellikleri<br />
Yaş Sayı (N) Yüzde (%) Toplam<br />
16 16 4.6 350<br />
17 278 16.0<br />
18 56 79.4<br />
Cinsiyet<br />
Kadın 181 51.7<br />
Erkek 169 49.3<br />
Okul Türü<br />
Anadolu Lisesi 174 49.7<br />
Düz Lise 93 26.6<br />
Fen Lisesi 83 23.7<br />
Ailenin Gelir Düzeyi<br />
Düşük 25 7.1<br />
Orta 301 86.0<br />
Yüksek 24 6.9<br />
Çocuk Sayısı<br />
1 28 8.0<br />
2 150 42.9<br />
3 102 29.1<br />
4 46 13.1<br />
5 19 5.4<br />
6 ve Üstü 5 1.4<br />
Ailenin Yaşadığı Yer<br />
İl 154 44.0<br />
İlçe 154 44.0<br />
Kasaba/Köy 42 12.0<br />
Aile Tipi<br />
Çekirdek Aile 312 89.1<br />
Geniş Aile 38 10.9<br />
Bölüm<br />
Eşit Ağırlık 138 39.4<br />
Sayısal 141 40.3<br />
Dil 71 20.3<br />
Meslek Alanı<br />
Sağlık Sektörü 89 25.4<br />
Kamu Sektörü 95 27.1<br />
Diğer 48 13.7<br />
Eğitim Sektörü 97 27.7<br />
Kararsız 21 6.0<br />
Araştırmaya katılan öğrenci grubunun yaş, cinsiyet, okul türü, ailenin gelir düzeyi,<br />
çocuk sayısı, ailenin yaşadığı yer, aile tipi, okuduğu bölüm ve meslek alanı bilgileri<br />
Tablo 1’de verilmiştir.<br />
38
Araştırmaya katılan öğrenci grubunun yaş aralığı minimum 16, maksimum 18’dir.<br />
Öğrencilerin %4.6’sı 16 yaşında, %16’u 18 yaşında %79.4’ü ise 17 yaşındadır.<br />
Araştırmaya katılan öğrencilerinin %44’şehir merkezinde, %44’ü diğer ilçelerde kalan<br />
%12’si ise kasaba veya köylerde yaşamaktadır.<br />
Araştırmaya katılan öğrencilerinin %89.1’inin çekirdek aile yapısına, %10.9’unu geniş<br />
aile yapısına sahip olduğu görülmektedir.<br />
Cinsiyet dağılımına göre araştırma grubunu oluşturan öğrencilerin %51.7’si kadın<br />
öğrencilerden ,%49.3’ü ise erkek öğrencilerden oluşmaktadır.<br />
Okul türüne göre öğrenci dağılımına bakıldığında Anadolu liseleri öğrencileri araştırma<br />
grubunun %49.7’sini, düz lise öğrencileri araştırma grubunun %26.6’sını, fen lisesi<br />
öğrencileri ise araştırma grubunun %23.7’sini oluşturmaktadır.<br />
Ailenin gelir düzeyine göre öğrenci dağılımına bakıldığında düşük gelirli aileye sahip<br />
öğrencilerin araştırma grubunun %7.1’ini, orta düzey gelirli aileye sahip öğrencilerin<br />
araştırma grubunun %86’sını, yüksek düzey gelirli aileye sahip öğrencilerin araştırma<br />
grubunun %6.9’unu oluşturduğu görülmektedir.<br />
Üç farklı bölüme uygulanan çalışmada eşit ağırlık bölümü öğrencileri araştırma<br />
grubunun %39.4’ünü, sayısal bölümü öğrencileri araştırma grubunun %40.3’ünü, dil<br />
bölümü öğrencileri araştırma grubunun %20.3’ünü oluşturmaktadır.<br />
Seçmek istedikleri meslek alanlarına göre öğrencilerin %25.4’ü sağlık sektörüne,<br />
%27.1’i kamu alanına, %27.7’si eğitim alanına, %13.7’si diğer meslek alanlarına<br />
yönelmek istediklerini belirtmişlerdir. Öğrencilerinin %6’sını meslek seçme konusunda<br />
kararsız oldukları görülmektedir.<br />
39
Tablo 2 Mesleki Karar Verme Envanteri ile Beck Umutsuzluk Ölçeği Korelasyon<br />
Testi Sonucu<br />
Değişkenler n Ss. 1 2<br />
Mesleki Karar Verme 350 64,54 25,964 - -0,445 **<br />
Beck Umutsuzluk 350 14,29 4,246 -<br />
** p
Wallis H testi ile incelenmiştir. Bu iki grubun puanları arasında istatistiksel olarak<br />
anlamlı bir farklılık olmadığı sonucuna ulaşılmıştır.<br />
Tablo 5 Beck Umutsuzluk Ölçeğinin Yaşa Göre Kruskall Wallis H Testi Sonucu<br />
Yaş n Sıra Ortalaması sd x 2 p<br />
16 16 157.63 2 1.154 0.562<br />
17 278 178.32<br />
18 56 166.62<br />
p>0.05<br />
Tablo 5’te görüldüğü gibi örneklem grubunu oluşturan bireylerin yaş değişkenine göre<br />
Beck Umutsuzluk Ölçeği puanları (x 2 =1.154, p>0.05) Kruskal Wallis H testi ile<br />
incelenmiştir. Bu iki grubun puanları arasında istatistiksel olarak anlamlı bir farklılık<br />
olmadığı sonucuna ulaşılmıştır.<br />
Tablo 6 Beck Umutsuzluk Ölçeğinin Cinsiyete Göre Mann-Whitney U Testi<br />
Sonucu<br />
Cinsiyet n Sıra Ortalaması sd U p<br />
Kadın 181 173.97 1 8022.00 0.769<br />
Erkek 169 177.14<br />
p>0.05<br />
Tablo 6’da görüldüğü gibi örneklem grubunu oluşturan bireylerin cinsiyet değişkenine<br />
göre Beck Umutsuzluk Ölçeği puanları (U=8022.00, p>0.05) Mann-Whitney U testi ile<br />
incelenmiştir. Bu iki grubun puanları arasında istatistiksel olarak anlamlı bir farklılık<br />
olmadığı sonucuna ulaşılmıştır.<br />
Tablo 7 Mesleki Karar Verme Envanterinin Cinsiyete Göre Mann-Whitney U<br />
Testi Sonucu<br />
Cinsiyet n Sd Sıra Ortalama U p<br />
Kadın 181 1 181.56 5599.00 0.246<br />
Erkek 169 169.01<br />
p>0.05<br />
41
Tablo 7’de görüldüğü gibi örneklem grubunu oluşturan bireylerin cinsiyet değişkenine<br />
göre Mesleki Karar Verme Envanteri puanları (U=5599.00, p>0.05) Mann-Whitney U<br />
testi ile incelenmiştir. Bu iki grubun puanları arasında istatistiksel olarak anlamlı bir<br />
farklılık olmadığı sonucuna ulaşılmıştır.<br />
Tablo 8 Mesleki Karar Verme Envanterinin Okul Türüne Göre Kruskall Wallis H<br />
Testi Sonucu<br />
Okul<br />
Türü<br />
N Sıra Ortalaması Sd x 2 p İkili<br />
Karşılaştırmalar<br />
Anadolu 174 193.86 2 18.786 0.00 * 1-2<br />
Düz 93 137.77 2-3<br />
Fen 83 179.28<br />
* p
incelenmiştir. Bu iki grubun puanları arasında istatistiksel olarak anlamlı bir farklılık<br />
olmadığı sonucuna ulaşılmıştır.<br />
Tablo 10 Beck Umutsuzluk Ölçeğinin Gelir Düzeyine Göre Kruskall Wallis H Testi<br />
Sonucu<br />
Gelir Düzeyi n Sıra Ortalaması sd x 2 p<br />
Düşük 174 157.17 2 0.891 0.641<br />
Orta 93 176.83<br />
Yüksek 83 177.85<br />
p>0.05<br />
Tablo 10’da görüldüğü gibi araştırmanın örneklem grubunu oluşturan bireylerin ailenin<br />
gelir düzeyine göre Beck Umutsuzluk Ölçeği puanları (x 2 =0.891, p>0.05) Kruskal<br />
Wallis H testi ile incelenmiştir. Bu iki grubun puanları arasında istatistiksel olarak<br />
anlamlı bir farklılık olmadığı sonucuna ulaşılmıştır.<br />
Tablo 11 Mesleki Karar Verme Envanterinin Gelir Düzeyine Göre Kruskall Wallis<br />
H Testi Sonucu<br />
Gelir Düzeyi n Sıra Ortalaması sd x 2 p<br />
Düşük 174 187.64 2 3.607 0.165<br />
Orta 93 177.41<br />
Yüksek 83 138.92<br />
p>0.05<br />
Tablo 11’de görüldüğü gibi araştırmanın örneklem grubunu oluşturan bireylerin ailenin<br />
gelir düzeyine göre Mesleki Karar Verme Envanteri puanları (x 2 =3.607, p>0.05)<br />
Kruskal Wallis H testi ile incelenmiştir. Bu iki grubun puanları arasında istatistiksel<br />
olarak anlamlı bir farklılık olmadığı sonucuna ulaşılmıştır.<br />
43
Tablo 12 Mesleki Karar Verme Envanterinin Çocuk Sayısına Göre Kruskall<br />
Wallis H Testi Sonucu<br />
Çocuk Sayısı n Sıra sd x 2 p İkili<br />
Ortalaması<br />
Karşılaştırmalar<br />
1 28 124.80 5 17.151 0.04 * 1-2<br />
2 150 168.78 1-3<br />
3 102 191.84 1-4<br />
4 46 188.14 1-6<br />
5 19 157.13 2-6<br />
6 ve üzeri 5 281.10 5-6<br />
* p
Tablo 14 Beck Umutsuzluk Ölçeğinin Anne Eğitim Düzeyine Göre Kruskall Wallis<br />
H Testi Sonucu<br />
Anne Eğitim Düzeyi n Sıra Ortalaması sd x 2 p<br />
Okur-Yazar Değil 11 178.95 7 3.272 0.859<br />
Okur-Yazar 16 167.19<br />
İlkokul 128 184.55<br />
Ortaokul 66 178.48<br />
Lise 89 167.10<br />
Ön Lisans 16 180.09<br />
Lisans 18 151.75<br />
Yüksek Lisans 6 149.08<br />
p>0.05<br />
Tablo 14’te görüldüğü gibi araştırmanın örneklem grubunu oluşturan bireylerin annenin<br />
eğitim düzeyine göre Beck Umutsuzluk Ölçeği puanları (x 2 =3.272, p>0.05). Kruskal<br />
Wallis H testi ile incelenmiştir. Bu iki grubun puanları arasında istatistiksel olarak<br />
anlamlı bir farklılık olmadığı sonucuna ulaşılmıştır.<br />
Tablo 15 Mesleki Karar Verme Envanterinin Anne Eğitim Düzeyine Göre<br />
Kruskall Wallis H Testi Sonucu<br />
Anne Eğitim Düzeyi n Sıra Ortalaması sd x 2 p<br />
Okur-Yazar Değil 11 187.14 7 11.569 0.116<br />
Okur-Yazar 16 229.94<br />
İlkokul 128 187.50<br />
Ortaokul 66 171.62<br />
Lise 89 162.61<br />
Ön Lisans 16 136.97<br />
Lisans 18 151.67<br />
Yüksek Lisans 6 161.08<br />
p>0.05<br />
Tablo 15’te görüldüğü gibi araştırmanın örneklem grubunu oluşturan bireylerin<br />
annelerinin eğitim düzeyine göre Mesleki Karar Verme Envanteri puanları (x 2 =11.569,<br />
p>0.05). Kruskal Wallis H testi ile incelenmiştir. Bu iki grubun puanları arasında<br />
istatistiksel olarak anlamlı bir farklılık olmadığı sonucuna ulaşılmıştır.<br />
45
Tablo 16 Beck Umutsuzluk Ölçeğinin Baba Eğitim Düzeyine Göre Kruskall Wallis<br />
H Testi Sonucu<br />
Baba Eğitim Düzeyi n Sıra Ortalaması sd x 2 p<br />
Okur-Yazar Değil 3 182.00 7 0.668 0.999<br />
Okur-Yazar 9 179.61<br />
İlkokul 85 180.65<br />
Ortaokul 72 172.72<br />
Lise 114 175.75<br />
Ön Lisans 21 178.69<br />
Lisans 39 166.21<br />
Yüksek Lisans 7 171.50<br />
p>0.05<br />
Tablo 16’da görüldüğü gibi araştırmanın örneklem grubunu oluşturan bireylerin<br />
babalarının eğitim düzeyine göre Beck Umutsuzluk Ölçeği puanları (x 2 =0.668, p>0.05)<br />
Kruskal Wallis H testi ile incelenmiştir. Bu iki grubun puanları arasında istatistiksel<br />
olarak anlamlı bir farklılık olmadığı sonucuna ulaşılmıştır.<br />
Tablo 17 Mesleki Karar Verme Envanterinin Baba Eğitim Düzeyine Göre<br />
Kruskall Wallis H Testi Sonucu<br />
Baba Eğitim Düzeyi n Sıra Ortalaması sd x 2 p<br />
Okur-Yazar Değil 3 225.50 7 12.665 0.081<br />
Okur-Yazar 9 219.39<br />
İlkokul 85 200.99<br />
Ortaokul 72 166.65<br />
Lise 114 169.92<br />
Ön Lisans 21 171.07<br />
Lisans 39 147.78<br />
Yüksek Lisans 7 137.39<br />
p>0.05<br />
Tablo 17’de görüldüğü gibi araştırmanın örneklem grubunu oluşturan bireylerin<br />
babalarının eğitim düzeyine göre Mesleki Karar Verme Envanteri puanları (x 2 =12.665,<br />
46
p>0.05) Kruskal Wallis H testi ile incelenmiştir. Bu iki grubun puanları arasında<br />
istatistiksel olarak anlamlı bir farklılık olmadığı sonucuna ulaşılmıştır.<br />
Tablo 18 Mesleki Karar Vermenin Ailenin Yaşadığı Yere Göre Kruskall Wallis H<br />
Testi Sonucu<br />
Ailenin Yaşadığı Yer n Sıra Ortalaması sd x 2 p<br />
İl 154 176.24 2 0.200 0.905<br />
İlçe 154 173.29<br />
Kasaba/Köy 42 180.88<br />
p>0.05<br />
Tablo 18’de görüldüğü gibi araştırmanın örneklem grubunu oluşturan bireylerin<br />
ailelerinin yaşadığı yere göre Mesleki Karar Verme Envanteri puanları (x 2 =0.200,<br />
p>0.05) Kruskal Wallis H testi ile incelenmiştir. Bu iki grubun puanları arasında<br />
istatistiksel olarak anlamlı bir farklılık olmadığı sonucuna ulaşılmıştır.<br />
Tablo 19 Beck Umutsuzluk Ölçeğinin Ailenin Yaşadığı Yere Göre Kruskall Wallis<br />
H Testi Sonucu<br />
Ailenin Yaşadığı Yer n Sıra Ortalaması sd x 2 p<br />
İl 154 170.31 2 1.121 0.546<br />
İlçe 154 182.19<br />
Kasaba/Köy 42 170.01<br />
p>0.05<br />
Tablo 19’da görüldüğü gibi araştırmanın örneklem grubunu oluşturan bireylerin<br />
ailelerinin yaşadığı yere göre Beck Umutsuzluk Ölçeği puanları(x 2 =1.121, p>0.05)<br />
Kruskal Wallis H testi ile incelenmiştir. Bu iki grubun puanları arasında istatistiksel<br />
olarak anlamlı bir farklılık olmadığı sonucuna ulaşılmıştır.<br />
47
Tablo 20 Mesleki Karar Verme Envanterinin Aile Tipine Göre Mann-Whitney U<br />
Testi Sonucu<br />
Aile Tipi n sd Sıra Ortalama U p<br />
Çekirdek 312 1 176.31 5676.00 0.669<br />
Geniş 38 168.87<br />
p>0.05<br />
Tablo 20’de görüldüğü gibi örneklem grubunu oluşturan bireylerin aile tipine göre<br />
Mesleki Karar Verme Envanteri puanları (U=5676.00, p>0.05) Mann-Whitney U testi<br />
ile incelenmiştir. Bu iki grubun puanları arasında istatistiksel olarak anlamlı bir farklılık<br />
olmadığı sonucuna ulaşılmıştır.<br />
Tablo 21 Beck Umutsuzluk Ölçeğinin Aile Tipine Göre Mann-Whitney U Testi<br />
Sonucu<br />
Aile Tipi n sd Sıra Ortalama U p<br />
Çekirdek 312 1 175.38 5890.00 0.948<br />
Geniş 38 176.50<br />
p>0.05<br />
Tablo 21’de görüldüğü gibi örneklem grubunu oluşturan bireylerin aile tipine göre Beck<br />
Umutsuzluk Ölçeği puanları (U=-5890.00, p>0.05) Mann-Whitney U testi ile<br />
incelenmiştir. Bu iki grubun puanları arasında istatistiksel olarak anlamlı bir farklılık<br />
olmadığı sonucuna ulaşılmıştır.<br />
Tablo 22 Mesleki Karar Vermenin Anne-Baba Birlikteliğine Göre Kruskall Wallis<br />
H Testi Sonucu<br />
Anne-Baba Birlikteliği N Sıra Ortalaması sd x 2 p<br />
Birlikte 318 178.73 2 3.739 0.154<br />
Değil 26 138.62<br />
Vefat 6 159.92<br />
p>0.05<br />
Tablo 22’de görüldüğü gibi örneklem grubunu oluşturan bireylerin anne-baba<br />
birlikteliğine göre Mesleki Karar Verme Envanteri puanları (x 2 =3.739, p>0.05)<br />
48
Kruskall Wallis H testi ile incelenmiştir. Bu iki grubun puanları arasında istatistiksel<br />
olarak anlamlı bir farklılık olmadığı sonucuna ulaşılmıştır.<br />
Tablo 23 Beck Umutsuzluk Ölçeğinin Anne-Baba Birlikteliğine Göre Kruskall<br />
Wallis H Testi Sonucu<br />
Okuduğu Bölüm n Sıra Ortalaması sd x 2 p<br />
Birlikte 318 176.82 2 4.441 0.109<br />
Değil 26 145.56<br />
Vefat 6 235.08<br />
p>0.05<br />
Tablo 23’te görüldüğü gibi örneklem grubunu oluşturan bireylerin anne-baba<br />
birlikteliğine göre Beck Umutsuzluk Ölçeği puanları (x 2 =4.441, p>0.05) Kruskall<br />
Wallis H testi ile incelenmiştir. Bu iki grubun puanları arasında istatistiksel olarak<br />
anlamlı bir farklılık olmadığı sonucuna ulaşılmıştır.<br />
Tablo 24 Beck Umutsuzluk Ölçeğinin Bölüme Göre Kruskall Wallis H Testi<br />
Sonucu<br />
Okuduğu Bölüm n Sıra Ortalaması sd x 2 p<br />
Dil 71 174.19 2 4.832 0.089<br />
Eşit Ağırlık 138 189.23<br />
Sayısal 141 162.72<br />
p>0.05<br />
Tablo 24’te görüldüğü gibi örneklem grubunu oluşturan bireylerin bölümlerine göre<br />
Beck Umutsuzluk Ölçeği puanları (x 2 =4.832, p>0.05) Kruskall Wallis H testi ile<br />
incelenmiştir. Bu iki grubun puanları arasında istatistiksel olarak anlamlı bir farklılık<br />
olmadığı sonucuna ulaşılmıştır.<br />
49
Tablo 25 Mesleki Karar Verme Envanterinin Meslek Alanına Göre Kruskall<br />
Wallis H Testi Sonucu<br />
Meslek<br />
Alanı<br />
n Sıra<br />
Ortalaması<br />
sd x 2 p İkili<br />
Karşılaştırmalar<br />
Sağlık 89 179.89 4 21.963 0.00 * 1-2<br />
Kamu 95 145.86<br />
1-5<br />
2-4<br />
Diğer 48 178.93<br />
2-5<br />
Eğitim 97 181.41 3-5<br />
Kararsız 21 255.86 4-5<br />
* p
Tablo 26 Beck Umutsuzluk Ölçeğinin Meslek Alanı Göre Kruskall Wallis H Testi<br />
Sonucu<br />
Meslek n Sıra sd x 2 p İkili<br />
Alanı<br />
Ortalamaları<br />
Karşılaştırmalar<br />
Sağlık 89 154.94 4 11.463 0.022* 1-2<br />
Kamu 95 194.22 1-4<br />
Diğer 48 180.52 2-5<br />
Eğitim 97 182.89 4-5<br />
Kararsız 21 132.31<br />
* p
4. SONUÇ VE ÖNERİLER<br />
Bu bölümde araştırmanın önceki bölümünde elde edilen bulgu ve yapılan yorumlarla<br />
ilişkili olarak sonuçlara yer verilmiştir. Bu sonuçlara dayalı olarak önerilerde<br />
bulunulmuştur. Literatüre göz atıldığında, lise son sınıf öğrencilerinin meslek seçim ile<br />
umutsuzlukları arasındaki ilişkiye yönelik herhangi bir araştırmaya rastlanmamıştır. Bu<br />
nedenle, araştırma sonuçları yorumlanırken bu sınırlılık dikkate alınarak, konuyla ilgili<br />
literatür bilgi, araştırmada elde edilen bulgularla karşılaştırılarak tartışma ve sonuç<br />
kısmında verilmiştir.<br />
4.1. TARTIŞMA VE SONUÇ<br />
Yaş değişkenine bağlı olarak lise son sınıf öğrencilerinin Mesleki Karar Verme<br />
Envanteri ve Beck Umutsuzluk Ölçeği puanları arasında anlamlı bir fark<br />
bulunamamıştır. Dereli ve Kabataş’ın (2009) yapmış oldukları Sağlık Yüksekokulu Son<br />
Sınıf Öğrencilerinin İş Bulma Endişeleri ve Umutsuzluk Düzeyleri adlı çalışmalarında<br />
öğrenci yaşları ile umutsuzluk puanları arasında anlamlı bir ilişki olmadığı sonucuna<br />
ulaşmışlardır. Aynı şekilde Öztürk’ün (1997) yaptığı araştırma sonucunda umutsuzluk<br />
puanı ile yaş arasında anlamlı fark saptanmamıştır. Buna karşın Kula’nın (2008),<br />
Endüstri Meslek Liselerinde Eğitim gören ergenlerin umutsuzluk puanı ile saldırganlık<br />
düzeyleri arasındaki ilişkiyi incelediği çalışmasında, öğrencilerin yaşı ile umutsuzluk<br />
puanı arasında anlamlı bir fark saptanmıştır. Buna göre, yaş değişkeninin umutsuzluk<br />
puanına ve mesleki karar verme puanına etki etmediği söylenebilir.<br />
Cinsiyet değişkenine bağlı olarak lise son sınıf öğrencilerinin Mesleki Karar Verme<br />
Envanteri ve Beck Umutsuzluk Ölçeği puanları arasında anlamlı bir fark<br />
bulunamamıştır. Aynı şekilde Tüfekçi’nin (2014) lise öğrencilerine yönelik yapmış<br />
olduğu umutsuzluk ve benlik imgesi konulu araştırmasında 10. ve 11. Sınıf<br />
öğrencilerinin cinsiyeti ile umutsuzluk puanları arasında anlamlı bir fark<br />
bulunamamıştır. Buna karşın Dünyaoğulları’nın (2011) üniversite öğrencilerinin<br />
kendilerini gerçekleştirme engelleri ile genel erteleme eğilimleri ve umutsuzluk<br />
düzeyleri arasındaki ilişkiyi inceledikleri çalışmada üniversite son sınıf öğrencilerinin<br />
umutsuzluk puanları cinsiyete göre farklılık göstermektedir.<br />
52
Bu araştırmada lise son sınıf öğrencilerinin kararsızlık ve umutsuzluk puanlarında<br />
cinsiyet faktörünün etkili olmaması, günümüzde kadınlara ve erkeklere iş ve eğitim<br />
hayatında eşit imkânların sunulmasından kaynaklandığı şeklinde açıklanabilir.<br />
Gelir düzeyi değişkenine bağlı olarak lise son sınıf öğrencilerinin Mesleki Karar Verme<br />
Envanteri ve Beck Umutsuzluk Ölçeği puanları arasında anlamlı bir fark<br />
bulunamamıştır. Bu çalışmada olduğu gibi, Altınsoy’un (2016) ergenlerde umutsuzluk<br />
ve boyun eğici davranışların ilişkisinin incelenmesi adlı çalışmasında öğrencilerinin<br />
sosyoekonomik düzeyleri ile umutsuzluk düzeyleri arasında anlamlı bir farklılık<br />
bulunmamıştır. Buna karşın, Yazıcıoğlu’nun (2008) ilköğretim 8. Sınıf öğrencilerinin<br />
mesleki karar düzeylerine yönelik çalışmasında ve Coşkun’un (2010) üniversite giriş<br />
sınavına hazırlanan adaylara ilişkin çalışmasında umutsuzluk düzeyleri arasında anlamlı<br />
farklılık olduğunu bulmuştur. Bu araştırmada lise son sınıf öğrencilerinin kararsızlık ve<br />
umutsuzluk puanlarında ailenin gelir düzeyinin etkili olmaması, araştırmanın örneklem<br />
grubunu oluşturan öğrencilerin ailelerinin büyük bir kısmının orta düzeyde gelir sahibi<br />
olması şeklinde açıklanabilir.<br />
Araştırma grubunu oluşturan öğrencilerin kardeş sayısına bağlı olarak Mesleki Karar<br />
Verme Envanteri puanları arasında istatistiksel olarak p
konulu çalışmalarda yönelmek istenilen meslek alanı değişkenini kullanan bir çalışmaya<br />
rastlanmamıştır.<br />
Araştırma sonucunda tercih edilen meslek alanları ile öğrencilerin kararsızlık puanları<br />
arasında anlamlı bir farklılık bulunmuştur. En yüksek kararlılık puanı, kamu alanı<br />
olarak hesaplanmıştır. Bunun temel nedeni kamu alanına yönelmek isteyen öğrencilerin<br />
kendilerini devlet güvencesinde hissedecek olmaları şeklinde yorumlanabilir.<br />
Okudukları bölüme bağlı olarak lise son sınıf öğrencilerinin Mesleki Karar Verme<br />
Envanteri puanları arasında istatistiksel olarak p
4.2. ÖNERİLER<br />
Okul sosyal hizmeti hayata geçirilmelidir.<br />
Okul sosyal hizmeti; yoksulluk, madde bağımlılığı, ayrımcılık ve dışlama, kriz<br />
durumları, suça sürüklenme, okul devamsızlığı, aile içi şiddet, çeteleşme, akran<br />
zorbalığı, toplumsal cinsiyet, çocuğa yönelik ihmal ve istismar gibi tehlikelerden<br />
ve sorunlardan korunmak amacıyla okul ortamında çalışma yürüten ve çocuğu<br />
aile, okul, toplum ve çevre işbirliği ile koruyan, geliştiren, destekleyen ve<br />
rehabilite eden bir sosyal hizmet alanıdır.<br />
Öğrencileri meslek seçimi konusunda bilgilendirmek daha çok okul rehberlik<br />
servisinin görev alanına girmektedir. Ancak okul rehberlik servisleri öğrencinin<br />
meslek seçimini etkileyebilecek sorunlarının çözümü yönünde kapsamlı<br />
çalışmalar yapamamaktadır. Bu nedenle okul sosyal hizmeti hayata geçirilerek<br />
aile, grup ve topluluklarla daha kapsamlı çalışmalar yapılabilir. Okul sosyal<br />
hizmeti öğrencilerin içinde bulundukları gelişim dönemi, aile ve yaşam koşulları<br />
nedeniyle yaşadıkları sorunların çözümü, gereksinim duyulan hizmetlerden<br />
yararlanmaları ve böylece eğitim etkinliklerini başarı ile sürdürmelerini<br />
sağlayacaktır. Ayrıca okulların başarı düzeylerinin artması için, ailelerin de<br />
eğitim-öğretime dâhil olması, eğitimin sadece okuldan ve öğretmenden<br />
beklenmemesi gerekmektedir. Bir öğrencinin okul başarısını arttırmakta,<br />
davranış sorunlarının çözülmesinde aile-öğretmen-okul işbirliğinin olması<br />
gerekmektedir. Çünkü bu işbirliği ile yapılması gerekenler konusunda aile,<br />
öğretmen, öğrenci ve okulun iletişim halinde olması gerekmektedir. Bu süreçte<br />
hem ailelere destek olacak hem de okul öğretmenleri ile ekip halinde çalışacak<br />
okul sosyal hizmetine ihtiyaç duyulmaktadır. Bu noktada okul sosyal hizmetin<br />
hayata geçirilmesinin faydalı olacağı düşünülmektedir.<br />
Öğrenci ve ebeveynlere yönelik rehberlik, seminer, sunum ve<br />
bilinçlendirme çalışmaları yapılması:<br />
Öğrencilerin gelecekte yapmak istedikleri mesleğe karar verebilmeleri için ilgi<br />
alanlarını keşfetmeleri ve bu konuda eğitimler almaları gerekmektedir. Bu<br />
doğrultuda; öğrencilere ve ailelere meslek alanlarını tanıtıcı, meslek seçimi<br />
süreci hakkında bilgilendirici çalışmalar yapılmalıdır. Böylece öğrencilerin<br />
yönelmek istedikleri meslek alanı ile ilgili kararsızlıkları önlenecek ve meslek<br />
hayatlarında kaliteli hizmet sunacaklardır.<br />
55
Fazla çocuklu ailelerin yoğun olduğu bölgelerde ailelere eğitim desteği<br />
sunulması:<br />
Öğrencilerin kardeş sayısının çok olması aile hayatında daha fazla sorumluluk<br />
yüklenmelerine ve anne-babalarının daha az ilgi odaklarında olmalarına neden<br />
olmaktadır. Bu doğrultuda; ülkemizde çocuk sayısı fazla olan ailelerin yoğun<br />
olduğu bölgelerde, ailelere eğitime yönelik maddi yardımlar sağlanmalı ve aile<br />
ilişkilerine yönelik eğitimler verilmelidir. Böylece ailelerin çocuklarına karşı<br />
eğitim sağlama yükü hafifletilecek, ailede eğitim düzeyi yüksek olan bir birey<br />
kardeşlerine eğitim hayatında destek sunabilecek ve aile içi ilişkilerin<br />
geliştirilmesi çocukların eğitim hayatını olumlu yönde etkileyecektir.<br />
Liselerde Türkiye’deki mevcut sınav sistemi ve iş imkânlarına yönelik<br />
etkinlikler düzenlenmesi:<br />
Öğrenciler yapmak istedikleri mesleklerin hizmet aşamasında ne tür zorluklarla<br />
karşılaşabileceklerine, Türkiye’deki mevcut sınav sistemine ve iş imkânlarına<br />
yönelik yeterli bilgi düzeyine sahip olmaları gerekmektedir. Bu doğrultuda;<br />
liselerde Türkiye’deki sınav sistemi ve iş imkânları hakkında bilgilendirici ve<br />
açıklayıcı çalışmalar yapılmalıdır. Böylece öğrenciler geleceğe ilişkin daha<br />
kesin kararlar alacak ve daha umutlu olacaklardır.<br />
Ortaokul öğrencilerine bölümlerin ve bölümlere göre yapabilecekleri<br />
mesleklerin tanıtılması:<br />
Eşit ağırlık, sayısal ve dil bölümü öğrencileri bulundukları bölümün avantajları<br />
ve dezavantajları hakkında yeterli bilgiye sahip olmalıdır. Bu doğrultuda;<br />
öğrencilere ortaokuldan itibaren bölümler tanıtılmalı ve liselerde öğrencilere<br />
istedikleri bölüme yönelik derslerin sorumluluğu yüklenmelidir. Böylece<br />
öğrenciler ortaokul düzeyinden itibaren belli bir alana yönelmekle birlikte eğitim<br />
hayatını bu alana yönelik dersler alarak geçirecek ve kendisini meslek hayatına<br />
daha iyi hazırlayacaktır.<br />
Çalışmanın örneklemini oluşturan bireylerin, mesleki karar verme ve umutsuzluk<br />
düzeyleri arasındaki ilişkinin incelenmesinde ölçeklerden yararlanılmıştır. Bunun<br />
haricinde birebir görüşme yapılarak durumun daha iyi analiz edilmesi sağlanabilir.<br />
Araştırma belli okullarda ve öğrenci sayısı ile sınırlı kalmıştır. Bu sayı arttırılarak daha<br />
geniş kitlelere ulaşılıp, daha güvenilir sonuçlar elde edilebilir.<br />
Lise son sınıf öğrencilerinde mesleki karar verme ve umutsuzluk düzeylerinin başka<br />
değişkenlerle olan ilişkisine bakılabilir.<br />
56
KAYNAKÇA<br />
Adler, A. (2002). İnsanı tanıma sanatı. (Çev., K. Şipal), İstanbul: Say yayınları.<br />
Adler, A. (2004). Yaşamanın anlamı ve amacı, (Çev: K. Şipal), İstanbul: Say yayınları<br />
Akın, Y. (2015). lise öğrencilerindeki mesleki kararsızlığın algılanan sosyal destek ve<br />
tercih edilen alana göre incelenmesi, Yayımlanmış doktora <strong>tez</strong>i, Konya, Mevlana<br />
Üniversitesi, sosyal bilimler enstitüsü.<br />
Alverez, A. (1994) İntihar-kan dökücü tanrı, (Çev: Zuhal Çilsarıkaya), Ankara: Öteki<br />
yayınevi.<br />
Aylin, Y. (2008). İlkögretim sekizinci sınıf öğrencilerinin mesleki karar düzeylerinin<br />
incelenmesi, Yüksek lisans <strong>tez</strong>i, Afyonkarahisar: Afyon Kocatepe Üniversitesi,<br />
sosyal bilimler enstitüsü.<br />
Aytaç, S.; Bayram N. (2003). İsabetli tercih yapma ve meslek seçme stratejileri. Genç<br />
beyin dergisi, Sayı:15.<br />
Bal, P. N. (1998). Ergenlik döneminde mesleki karar verme olgunluğunun incelenmesi<br />
ve mesleki karar verme eğitim programının etkisinin araştırılması,<br />
Yayımlanmamış doktora <strong>tez</strong>i, İstanbul :Marmara Üniversitesi, eğitim bilimleri<br />
enstitüsü.<br />
Berdan, İ.E. (2008). Ortaöğretim kurumlarındaki öğretmen ve öğrencilerin<br />
yeteneklerinin alan ve meslek seçimine etkileri, Yayımlanmamış yüksek lisans<br />
<strong>tez</strong>i, İstanbul: Beykent üniversitesi sosyal bilimler enstitüsü.<br />
Beyhan, A. (2010). Ortaöğretim öğrencilerinin alan tercihlerinin incelenmesi. Ankara:<br />
Millî eğitim bakanlığı eğitimi araştırma ve geliştirme dairesi başkanlığı.<br />
Bilgin, B ve Selçuk, M.(1991). Din öğretimi, Ankara: Akid yayınları.<br />
Bulut, I. (2013). Guruplarla sosyal hizmet ders notları. Ankara: Başkent üniversitesi.<br />
Collins, W.A., Russell, G. ( 1994). Mother-child and father-child relationship middle<br />
childhood and adolescience: A Developmental analysis. Devalopmental<br />
review.11(2), (Akt. Karadayı, F). Üniversite gençlerinin algılanan ana-baba<br />
57
tutumları, ana-babayla ilişkilere ve bunların bazı kişilik özellikleri ile<br />
bağlantısı”. Türk psikoloji dergisi, 9(32).<br />
Dilbaz, S. (1993). Umutsuzluk kavramı: Depresyon ve intiharda önemi, Ankara: Kriz<br />
dergisi 1(3): 134-138<br />
Duman, N. (2000). Ankara liselerinde çeteye katılma potansiyeli olan öğrenci grupları<br />
ve okul sosyal hizmeti. Ankara: Hacettepe üniversitesi sosyal bilimler enstitüsü<br />
sosyal hizmet anabilim dalı yayımlanmamış doktora <strong>tez</strong>i.<br />
Duyan, V. (2007). Gruplarla sosyal hizmet: Grup çalışmasının engelli çocuğa sahip<br />
annelerin benlik saygısı ve yalnızlık düzeyine etkisi (1. Baskı). Ankara:<br />
Hacettepe üniversitesi yayınları.<br />
Duyan, V., Duyan, G. Ç., Gökçearslan Çiftçi E., Sevin, Ç. Erbay, E. ve M. İkizoğlu<br />
(2008). Lisede okuyan öğrencilerin yalnızlık durumlarına etki eden<br />
değişkenlerin incelenmesi. Eğitim ve bilim. 33, 28-41.<br />
Duyan, V. (2010). Sosyal hizmet temelleri, Yaklaşımları, Müdahale yöntemleri (1.<br />
Baskı). Ankara: Aydınlar matbaacılık.<br />
Elif , K. (2017) Ortaokul öğrencilerinin sosyal destek algılarıyla ilgili olarak sınav<br />
kaygısı ve umutsuzluk düzeylerinin incelenmesi, İstanbul, Beykent Üniversitesi,<br />
Sosyal bilimler enstitüsü.<br />
Fromm, E. (1995). Umut devrimi, (Çev. Ş. Yeğin), (2.Basım). İstanbul: Payel yayınları.<br />
Geçtan, E. (1984). Psikoanaliz ve sonrası, Ankara: Maya yayıncılık.<br />
Geçtan, E. (1988). Çağdaş yaşam ve normal dışı davranışlar, İstanbul: Remzi kitabevi.<br />
Güner, P. (2000). Sorunlarla ilgili baş etme Yolu: Problem çözme. Erzurum: Atatürk<br />
üniversitesi hemşirelik yüksekokulu dergisi, 3, (1). 62-67.<br />
Horney, K. (2007). Ruhsal çatışmalarımız, (Çev. S. Budak), İstanbul: Öteki yayınevi.<br />
Hökelekli, H.(2005). Din psikolojisi, Ankara: Türkiye diyanet vakfı yayınları.<br />
58
Hurlock, Elizabeth B.,(1987). "Ergenlikte beden gelişimi", (Çev: Gülseren Günce),<br />
Ergenlik psikolojisi, (Derl: Bekir Onur), Ankara:Hacettepe-Taç kitapçılık.<br />
Jonson-Reid, M., Kontak, D., Citerman, B., Angie E. ve N. Fezzi (2004). School social<br />
work case characteristics, Services and dispositions: Year one results. Children<br />
and schools. 26, 5-22.<br />
Kemer, G. ve Atik, K. (2005). Kırsal ve il merkezinde yaşayan lise öğrencilerinin umut<br />
düzeylerinin aileden algılanan sosyal destek düzeyine göre karşılaştırılması,<br />
İstanbul: M.Ü. Atatürk eğitim fakültesi eğitim bilimleri dergisi sayı 21, 161-168.<br />
Kıyak, S. (2006). Genel lise öğrencilerinin meslek seçimi yaparken temel aldığı<br />
kriterler. Yayınlanmamış yüksek lisans <strong>tez</strong>i, İstanbul: Yeditepe üniversitesi,<br />
Sosyal bilimler enstitüsü.<br />
Kierkegaard, (2007). Ölümcül hastalık umutsuzluk, (Çev: M.Mukadder Yakupoğlu),<br />
Ankara: Doğu batı yayınları<br />
Koç, B. (2006). İlgi ölçümlerinin madde sayısının azaltılması ve yaş ranjının<br />
genişletilmesine yönelik bir geçerlik-güvenirlik çalışması. Yayımlanmamış<br />
yüksek lisans <strong>tez</strong>i, Çukurova üniversitesi<br />
Korkut, F. (2002). Lise öğrencilerin problem çözme becerileri. Ankara: Hacettepe<br />
üniversitesi eğitim fakültesi dergisi, 22, 177-184.<br />
Köknel, Ö. ( 1985), Kaygıdan mutluluğa kişilik, İstanbul: Altın kitaplar yayınevi,<br />
Sayar, B. (2012), Üniversite öğrencilerinin mizah tarzları ile umutsuzluk ve<br />
boyun eğici davranışları arasındaki ilişkinin incelenmesi, Yüksek lisans <strong>tez</strong>i,<br />
Sakarya: Sakarya üniversitesi.<br />
Kulaksızoğlu, A. (1999). Ergenlik psikolojisi, İstanbul: Remzi kitabevi.<br />
Kuzgun, Y. (1989). Kendini değerlendirme envanteri el kitabı, Ankara: Öğrenci seçme<br />
ve yerleştirme merkezi.<br />
Kuzgun, Y. (2000). Meslek danışmalığı kuramlar: Uygulamalar, Ankara: Nobel<br />
yayınları.<br />
59
Kuzgun, Y. (2009). Meslek gelişimi ve danışmanlığı: meslek gelişimini etkileyen<br />
etmenler, (3. Baskı), Ankara: Nobel yayınları.<br />
M.Ali, Ç. (2003). Bir mesleki grup rehberliği programının lise öğrencilerinin mesleki<br />
kararsızlık düzeylerine etkisi, Doktora <strong>tez</strong>i, Ankara: Ankara Üniversitesi, eğitim<br />
bilimleri enstitüsü.<br />
Osipow, S. H. (1973). Theories of career development, Prentice- hall inc, New jersey,<br />
The ohio state university. ( Akt., Özgan, A.), (2006). Meslek lisesi öğrencilerin<br />
mesleki karar verme olgunluğu ile bazı kişilik özelliklerin incelenmesi.<br />
Özgün, D. (2011). Üniversite son sınıf öğrencilerinin kendilerini gerçekleştirme<br />
engelleriyle genel erteleme eğilimi ve umutsuzluk düzeyleri arasındaki ilişkinin<br />
incelenmesi, Yüksek lisans <strong>tez</strong>i, İzmir, Dokuz Eylül Üniversitesi eğitim bilimleri<br />
enstitüsü.<br />
Feyza, C. (2010). Üniversite giriş sınavına hazırlanan adaylarda umutsuzluk ve<br />
öğrenilmiş güçlülük, Ankara, Hacettepe Üniversitesi, sosyal bilimler enstitüsü.<br />
Özsoy, O. (2004). Geleceğin meslekleri, İstanbul: Hayat yayınları.<br />
Öztaş, B. (1988): Stresin fizyolojisi ve organizmada oluşturduğu etkiler, Kocaeli: İş<br />
ortamının yükseltilmesi semineri.<br />
Peker, H. (2003) Din psikolojisi, İstanbul: Çamlıca yayınları.<br />
Semerci, B. (2005, 5 Mart). Umutsuzluk. Erişim tarihi: 4 Mayıs 2017,<br />
http/www.sabah.com.tr.<br />
Şakar, R.(2015). Meslek seçiminde ailenin etkisinin önemi, Erişim tarihi: 05<br />
Mayıs2017, http//www. rabiasakar.com.<br />
Şentürk, H. (1997). Din psikolojisi, İstanbul: Esra yayınları.<br />
Şenel, Ahmet, Erden, O. (1998). Mesleki ve teknik eğitime yönlendirmemede teknoloji<br />
eğitimin yeri ve önemi, Ankara: Talim terbiye kurulu başkanlığı, Milli eğitim<br />
şuarası.<br />
Tekin, M. ve Filiz, K. (2008). Beden eğitimi ve spor yüksekokullarının antrenörlük<br />
eğitimi ve spor yöneticiliği bölümlerinde öğrenim gören öğrencilerin<br />
60
umutsuzluk ve boyun eğici davranış düzeylerinin çeşitli değişkenlere göre<br />
incelenmesi, Spormetre beden eğitimi ve spor bilimleri dergisi, 6 (1),, ss.27-37.<br />
Telman, C. (2002). Basarıya giden yolda meslek seçimi İstanbul: Epsilon yayıncılık.<br />
Tuğcan, T. (2014) Lise 10. ve 11. sınıf öğrencilerinde kaygı, umutsuzluk ve benlik<br />
imgesi düzeylerinin değerlendirilmesi, İstanbul, Haliç Üniversitesi, Sosyal<br />
bilimler enstitüsü.<br />
Turan, N. (1999). Sosyal Kişisel Çalışma: Birey ve Aile için Sosyal Hizmet (2. Baskı).<br />
Ankara: Aydınlar matbaası.<br />
Turner, F.J. (2005). Encyclopedia of canadian social work. waterloo, On, Can: Wilfrid<br />
laurier university press.Uluhan, E. F.(2005). Umutsuzluk ve kronik depresyon.<br />
Erişim tarihi: 10 Mayıs 2017, http// www.antalyapsikiyatri.com.<br />
Uysal, Ş. (1970). Lise öğrencilerinin meslek seçimleri, Ankara: Yeni desen matbaası.<br />
Yalom, I. (2012). Grup psikoterapisinin teori ve pratiği (2. Baskı). (A. Tangör, Çev.).<br />
İstanbul: Kabalcı yayınevi. (Orijinal çalışma basım tarihi 1995).<br />
Yavaşçaoğlu, A. A. (1998). İlk öğretim öğrencilerin ikinci kademesinde görülmekte<br />
olan iş-eğitimin (ev ekonomisi) dersinin meslek seçimine etkisi, İstanbul: yüksek<br />
lisans <strong>tez</strong>i, Marmara üniversitesi, Fen bilimleri enstitüsü, Tekstil eğitimi<br />
faktörüYavuzer, Y., Karataş, Z. Ve Gündoğdu, R. (2013). Ergenlerin çatışma<br />
çözme davranışlarının incelenmesi, Nicel ve nitel bir çalışma, Ankara: Hacettepe<br />
üniversitesi eğitim fakültesi dergisi 28(1), ss.428-440.<br />
Yelken, K. (2008). Orta öğretim son sınıf öğrencilerinin üniversite tercihlerini ve<br />
meslek seçimini etkileyen faktörler, Sakarya: Sakarya il merkezi örneği,<br />
Yayımlanmamış yüksek lisans <strong>tez</strong>i, Sakarya üniversitesi sosyal bilimler<br />
enstitüsü.<br />
Yeşilyaprak, B. (2002). Eğitimde rehberlik hizmetleri, Ankara: Nobel yayıncılık.<br />
Yörükoğlu, A.(1986). Çocuk ruh sağlığı, Ankara: Türkiye iş bankası kültür yayınları.<br />
Yörükoğlu, A. (2007). Gençlik çağı, İstanbul: Özgür yayınları.<br />
61
Zehra, V. (2013). Ön lisans öğrencilerinin umut düzeyleri ve başarı yönelimlerinin bazı<br />
değişkenler açısından incelenmesi, Sakarya, Sakarya Üniversitesi, eğitim<br />
bilimleri enstitüsü.<br />
62
EK.1: ÖN BİLGİ FORMU<br />
1. Yaş:<br />
2. Cinsiyet: Kadın Erkek<br />
3. Okulun Türü: Anadolu Lisesi Düz Lise <br />
Diğer:………………………………………….<br />
4. Size Göre Ailenizin Gelir Düzeyi: Düşük Orta Yüksek ☒<br />
5. Siz Dahil Ailedeki Çocuk Sayısı: 1 2 3 4 5 6 ve üstü<br />
6. Anne Eğitim Durumu:<br />
Okur-Yazar Değil Okur-Yazar İlkokul Ortaokul Lise Ön Lisans Lisans<br />
Y.Lisans<br />
7. Baba Eğitim Durumu:<br />
Okur-Yazar Değil Okur-Yazar İlkokul Ortaokul Lise Ön Lisans Lisans<br />
Y.Lisans<br />
8. Ailenizin Yaşadığı Yer: İl Merkezi İlçe Kasaba-Köy ☒<br />
9. Aile Tipiniz: Çekirdek Aile Geniş Aile<br />
Diğer:……………………………………………….<br />
10. Anne: Hayatta Hayatta Değil<br />
Baba: Hayatta Hayatta Değil<br />
11. Anne: Öz Üvey<br />
Baba: Öz Üvey<br />
12. Anne ve Baba: Ayrı Birlikte ☒<br />
13. Okuduğunuz<br />
Bölüm:……………………………………………………………………………………☒<br />
14. Seçmek İstediğiniz<br />
Meslek:………………………………………………….…………………………<br />
63
EK 3: MESLEKİ KARAR VERME ENVANTERİ<br />
Bana çok uygun<br />
Bana biraz uygun<br />
Kararsızım<br />
Bana pek uygun değil<br />
Bana hiç uygum değil<br />
1. Kişiliğime en uygun olan mesleğin ne olduğunu bilmiyorum.<br />
2. Bir çok meslek ilgimi çekiyor, bunlar arasından hangisini seçeceğimde güçlük çekiyorum<br />
3. Sevdiklerime karşı gelmekten çekindiğim için herhangi bir meslek kararı vermiş değilim.<br />
4. Alan ve meslek seçimi konusunda yeterli bilgim yok.<br />
5. İlgilendiğim mesleklerin gerektirdiği eğitimler konusunda bilgim yeterli değil<br />
6. Hangi branşı (alanı) seçeceğimi biliyorum ancak, bu branşın beni hangi mesleğe<br />
götüreceğini bilmiyorum<br />
7. Ne gibi ilgilere sahip olduğumu bilmiyorum, çok az şey ilgimi çekiyor<br />
8. Meslek seçimi konusunda benim isteğim ile yakınlarımın isteklerinin uzlaşmayacağından<br />
kaygı duyuyorum.<br />
9. Hakkında bilgi sahibi olduğum çok az meslek var<br />
10. Kendime uygun bir meslek ya da alan olduğunu zannetmiyorum<br />
11. İleride ne olmak/ ne yapmak istediğim sorulduğunda cevap vermekte zorlanıyorum.<br />
12. Mesleki tercihimi nasıl uygulamaya koyacağım konusunda bilgi sahibi değilim.<br />
13. Seçeceğim meslek konusundaki kararım sık sık değişiyor<br />
14. Bir meslek seçme oldukça karmaşık bu yüzden bir türlü başlayamıyorum<br />
15. Bildiğim birçok meslek alanı olmasına rağmen onları bir türlü eleyip daraltamıyorum<br />
16. İlgilerim sık sık değişiyor<br />
17. Meslek seçimi ve alan belirleme konusunda neler yapılması gerektiğini bilmiyorum.<br />
18. Seçtiğim alan ile ilgili bir iş bulmak tamamen şans.<br />
19. Mesleki karar verme oldukça karmaşık ne yapacağım konusunda yetersizim.<br />
20. Var olan meslek ve eğitim alanları içinden bana uygun birini bulacağımı zannetmiyorum.<br />
21. Mesleki bir tercih yapmanın çok erken olduğunu düşünüyorum.<br />
22. Hayatımdaki önemli insanların görüşleri, alan ve meslek seçmem konusunda kafamı<br />
karıştırıyor.<br />
23. Hoşlandığım bir çok meslek var fakat hangisinin diğerlerinden daha iyi olduğunu<br />
bilemiyorum.<br />
24. Meslek ya da alan seçiminde gerekli olan bilgileri kimlerden alabileceğimi bilmiyorum.<br />
25. Düşüncelerine önem verdiğim bazı kişiler istediğim mesleği bana seçtirmiyorlar.<br />
26. Yeteneklerimin istediğim mesleğe beni ulaştırıp ulaştıramayacağını bilmiyorum.<br />
27. Hangi alanlarda daha yetenekli olduğumu bilmiyorum.<br />
28. Hangi alanda daha başarılı olacağımı bilmiyorum.<br />
29. Hoşlandığım alanlarda yetenekli olup olmadığımı bilmiyorum.<br />
30. Hangi alanın derslerinin daha çok hoşuma gittiğinden emin değilim.<br />
64
EK 2: BECK UMUTSUZLUK ÖLÇEĞİ<br />
1. Geleceğe umut ve coşku ile bakıyorum.<br />
2. Kendim ile ilgili şeyleri düzeltemediğime göre çabalamayı bıraksam iyi olur.<br />
3. İşler kötüye giderken bile her şeyin hep böyle kalmayacağını bilmek beni rahatlatıyor.<br />
4. Gelecek on yıl içinde hayatımın nasıl olacağını hayal bile edemiyorum.<br />
5. Yapmayı en çok istediğim şeyleri gerçekleştirmek için yeterli zamanım var.<br />
6. Benim için çok önemli konularda ileride başarılı olacağımı umuyorum.<br />
7. Geleceğimi karanlık görüyorum.<br />
8. Dünya nimetlerinden sıradan bir insandan daha çok yararlanacağımı umuyorum.<br />
9. İyi fırsatlar yakalayamıyorum. Gelecekte yakalayacağıma inanmam için de hiçbir neden<br />
yok.<br />
10. Geçmiş deneyimlerim beni geleceğe iyi hazırladı.<br />
11. Gelecek benim için hoş şeylerden çok tatsızlıklarla dolu gözüküyor.<br />
12. Gerçekten özlediğim şeylere kavuşabileceğimi ummuyorum.<br />
13. Geleceğe baktığımda şimdikine oranla daha mutlu olacağımı umuyorum.<br />
14. İşler bir türlü benim istediğim gibi gitmiyor.<br />
15. Geleceğe büyük inancım var.<br />
16. Arzu ettiğim şeyleri elde edemediğime göre birşeyler istemek aptallık olur.<br />
17. Gelecekte gerçek doyuma ulaşmam olanaksız gibi.<br />
18. Gelecek bana bulanık ve belirsiz görünüyor.<br />
19. Kötü günlerden çok, iyi günler bekliyorum.<br />
20. İstediğim her şeyi elde etmek için çaba göstermenin gerçekten yararı yok, nasıl olsa onu<br />
elde edemeyeceğim.<br />
EVET HAYIR<br />
65