28.02.2018 Views

tez bitirme

You also want an ePaper? Increase the reach of your titles

YUMPU automatically turns print PDFs into web optimized ePapers that Google loves.

Kocaeli Üniversitesi<br />

Kocaeli Sağlık Bilimleri Fakültesi Sosyal Hizmet Bölümü<br />

LİSE SON SINIF ÖĞRENCİLERİNİN MESLEK<br />

SEÇİMİ İLE UMUTSUZLUKLARI ARASINDAKİ<br />

İLİŞKİ<br />

Araştırma Grubu<br />

Abdulkadir BULĞAY<br />

Savaş İLGÜN<br />

Abdullah İMAM<br />

Ayşe PUSA<br />

Sema TANIŞ<br />

Eğitsel Yönetici<br />

Öğr. Gör. Elvan ATAMTÜRK<br />

SHB 308 Sosyal Hizmet Araştırması Uygulaması I ve SHB 401 Sosyal Hizmet<br />

Araştırması Uygulaması II Dersleri Kapsamında Gerçekleştirilen Araştırmanın<br />

Raporu Olarak Hazırlanmıştır.<br />

KOCAELİ<br />

Aralık 2017


TEŞEKKÜR<br />

Öncelikli olarak araştırmamızın gerçekleşmesinde bizi her zaman destekleyen,<br />

çalışmayı büyük bir özenle ve özveriyle değerlendiren, kıymetli önerilerini açıklıkla<br />

paylaşan <strong>tez</strong> danışmanımız Öğr. Gör. Elvan ATAMTÜRK’e;<br />

Araştırma öncesinde ve araştırma sürecinde desteklerini bizlerden esirgemeyen çok<br />

değerli hocalarımız Prof.Dr. Yüksel Baykara ACAR ve Prof.Dr. Hakan ACAR’a;<br />

Araştırmanın yapılması için gerekli izinleri sağlayan İzmit İlçe Milli Eğitim<br />

Müdürlüğüne ve verilerin toplanma sürecinde bize destek olan İzmit Lisesi, Şehit Özcan<br />

Kan Fen Lisesi, Namık Kemal Anadolu Lisesi, Mimar Sinan Anadolu Lisesi ve 24<br />

Kasım Anadolu Lisesi müdürlerine;<br />

Son olarak bizlerden bütün hayatı boyunca emeklerini, sevgilerini, desteklerini<br />

esirgemeyen, her anımızda varlıklarını hissettirerek bizleri bugünlere getiren, bizlerin en<br />

iyi yerlerde olmamız için çaba gösteren BULĞAY, İLGÜN, İMAM, PUSA VE TANIŞ<br />

ailelerine;<br />

sonsuz teşekkürlerimizi sunarız.<br />

i


ÖZET<br />

Bu araştırmanın genel amacı, lise son sınıf öğrencilerinin meslek seçimi ve<br />

umutsuzlukları arasındaki ilişkinin incelenmesidir.<br />

Bu çalışma betimsel bir çalışmadır. Araştırmanın örneklemini İzmit ilçesinde bulunan<br />

24 devlet lisesinden rastgele örneklem yöntemi ile seçilen 5 lisede öğrenim gören lise<br />

son sınıf öğrencileri oluşturmaktadır. Araştırmada veriler, sosyo-demografik bilgilerin<br />

yer aldığı Ön Bilgi Formu, Beck Umutsuzluk Ölçeği ve Mesleki Karar Verme<br />

Envanterini içeren üç veri toplama aracı kullanılarak elde edilmiştir.<br />

Araştırmaya katılan öğrencilerin ailelerin gelir düzeyi incelendiğinde, orta düzeyde<br />

gelire sahip ailelerin büyük bir orana (%86.0) sahip olduğu dikkat çekmiştir. Bununla<br />

birlikte öğrencilerin büyük bir bölümünün çekirdek aile yapısına sahip (%89.1) olduğu<br />

görülmüştür<br />

Elde edilen verilerin istatistiksel analizlerinde, çoklu gruplarda Kruskall Wallis H testi<br />

ve ikili gruplarda Mann-Whitney U testi kullanılmıştır. Edinilen tüm sonuçlar için<br />

anlamlılık değeri p


ABSTRACT<br />

The general aim of this research is to examine the relationship between the choice of<br />

profession and the desperation of senior high school students.<br />

This is a descriptive study. The sample of the research consists of 5 senior high school<br />

students selected by random sample method from 24 state high schools in İzmit. In the<br />

study, data were obtained using three data collection tools including the Preliminary<br />

Information Form with socio-demographic information, the Beck Hopelessness Scale,<br />

and the Vocational Decision Making Inventory.<br />

When the level of income of the families of the students participating in the survey is<br />

examined, it is noticed that families with a moderate level of income have a large<br />

percentage (86.0%). Nevertheless, it was seen that most of the students had a core<br />

family structure (89.1%).<br />

Kruskall Wallis H test was used in multiple groups and Mann-Whitney U test was used<br />

in statistical analysis of the obtained data. Statistical significance was accepted when the<br />

significance level was p


İÇİNDEKİLER<br />

TEŞEKÜRLER….……………………………………………………………………..i<br />

ÖZET…………………...………………………………………….…………………..ii<br />

İÇİNDEKİLER…………………...…………..………………………………………..iv<br />

TABLOLAR DİZİNİ………………………………………..………………………....vi<br />

BÖLÜM 1<br />

GİRİŞ………………………….………………………………………………………..1<br />

1.1 GENÇLİK………………...………………………………………………………...2<br />

1.1.1 GENÇLİK ÇAĞININ TEMEL ÖZELLİKLERİ……………………......……3<br />

1.1.2 UMUT VE UMUTSUZLUK KAVRAMLARI…………………….………...7<br />

1.1.2.1 UMUT…………….………………….………………………………....7<br />

1.1.2.2 UMUTSUZLUK…………………………..…………………………....8<br />

1.1.2.3 GENÇLİKTE UMUT VE UMUTSUZLUK……….…………….........11<br />

1.1.3 UMUTSUZLUĞUN NEDENLERİ…………………………………….......13<br />

1.1.4 UMUTSUZLUĞUN ETKİ VE SONUÇLARI……………………………..14<br />

1.1.4.1 DEPRESYON…………………………………….……..…………….15<br />

1.1.4.2 İNTİHAR………………………………………….……..……………16<br />

1.1.4.3 MADDE BAĞIMLILIĞI……………………………………………...17<br />

1.1.4.4 YIKICILIK……………………………………………………….…....18<br />

1.1.5 GENÇLERDE MESLEK SEÇİMİNİ ETKİLEYEN FAKTÖRLER.……….19<br />

1.1.5.1 MESLEK SEÇİMİNDE YETENEĞİN ROLÜ......................................19<br />

1.1.5.2 İLGİLERİN MESLEK SEÇİMİNDEKİ ROLÜ ………………….......21<br />

1.1.5.3 MESLEKİ REHBERLİK VE MESLEK SEÇİMİ…………..………...22<br />

1.1.5.4 CİNSİYET VE MESLEK SEÇİMİ……...…………………………….23<br />

1.1.5.6 AİLENİN MESLEK SEÇİMİNE ETKİSİ………………………….....24<br />

1.1.6 GENÇLER VE SOSYAL HİZMET UYGULAMALARI……….…………25<br />

1.1.6.1 OKUL SOSYAL HİZMETİ……………………………………….…..28<br />

1.1.7 ARAŞTIRMANIN PROBLEMİ…………………………………………....30<br />

1.1.8 ARAŞTIRMANIN ÖNEMİ………………………………………………...31<br />

1.1.9 ARAŞTIRMANIN AMACI……………………………………………..….32<br />

1.1.10 ARAŞTIRMANIN SINIRLILIKLARI…………………………………....33<br />

1.1.11 TANIMLAR…………………………………………………………….…33<br />

iv


1.1.12 YAPILMIŞ ÇALIŞMALAR……………………………………………....33<br />

BÖLÜM II<br />

YÖNTEM<br />

2.1 ARAŞTIRMANIN MODELİ..................................................................................36<br />

2.2 EVREN VE ÖRNEKLEM......................................................................................36<br />

2.3 VERİ TOPLAMA ARAÇLARI..............................................................................36<br />

2.4 VERİ TOPLAMA SÜRECİ....................................................................................36<br />

2.5 VERİLERİN ANALİZİ...........................................................................................36<br />

2.6 SÜRE VE OLANAKLAR.......................................................................................37<br />

2.7 BULGULAR……....................................................................................................38<br />

2.8 SONUÇ VE ÖNERİLER…….................................................................................52<br />

2.8.1 TARTIŞMA VE SONUÇ…………………………………………...............52<br />

2.8.2 ÖNERİLER....………….……………...........................................................55<br />

KAYNAKÇA…………..……………………………………………………....…......57<br />

EKLER..........................................................................................................................63<br />

EK 1. ÖN BİLGİ FORMU……...............................................................................63<br />

EK 2. MESLEKİ KARAR VERME ENVANTERİ.................................................64<br />

EK 3. BECK UMUTSUZLUK ÖLÇEĞİ…..............................................................65<br />

v


TABLOLAR DİZİNİ<br />

Sayfa<br />

Tablo 1 Örneklemi Oluşturan Bireylerin Bazı Değişkenleri ve<br />

Sosyo-Demografik Özellikleri………………………………………………………. 38<br />

Tablo 2 Mesleki Karar Verme Envanteri ile Beck Umutsuzluk Ölçeği<br />

Korelasyon Testi Sonucu……..……………………………………………………….40<br />

Tablo 3 Mesleki Karar Verme Envanteri ve Beck Umutsuzluk Ölçeği<br />

Güvenilirlik Testi Sonucu………………………………………………………….....40<br />

Tablo 4 Mesleki Karar Verme Envanterinin Yaşa Göre<br />

Kruskall Wallis H Testi Sonucu……………………………………………………...40<br />

Tablo 5 Beck Umutsuzluk Ölçeğinin Yaşa Göre<br />

Kruskall Wallis H Testi Sonucu…….………………………………………………..41<br />

Tablo 6 Beck Umutsuzluk Ölçeğinin Cinsiyete Göre Mann-Whitney U<br />

Testi Sonucu………………..………………………………………………………….41<br />

Tablo 7 Mesleki Karar Verme Envanterinin Cinsiyete Göre<br />

Mann-Whitney U Testi Sonucu……………………...……………………………….42<br />

Tablo 8 Mesleki Karar Verme Envanterinin Okul Türüne Göre<br />

Kruskall Wallis H Testi Sonucu………..…………………………………………….42<br />

Tablo 9 Beck Umutsuzluk Ölçeğinin Okul Türüne Göre Kruskall<br />

Wallis H Testi Sonucu……….………………………………………………………..43<br />

Tablo 10 Beck Umutsuzluk Ölçeğinin Gelir Düzeyine Göre Kruskall<br />

Wallis H Testi Sonucu…………..…………………………………………………….43<br />

Tablo 11 Mesleki Karar Verme Envanterinin Gelir Düzeyine Göre<br />

Kruskall Wallis H Testi Sonucu……………………………………………………...43<br />

Tablo 12 Mesleki Karar Verme Envanterinin Çocuk Sayısına Göre<br />

Kruskall Wallis H Testi Sonucu……………………………………………………...44<br />

Tablo 13 Beck Umutsuzluk Ölçeğinin Çocuk Sayısına Göre Kruskall<br />

Wallis H Testi Sonucu….……………………………………………………………..44<br />

Tablo 14 Beck Umutsuzluk Ölçeğinin Anne Eğitim Düzeyine Göre<br />

Kruskall Wallis H Testi Sonucu……………………………………………………...45<br />

Tablo 15 Mesleki Karar Verme Envanterinin Anne Eğitim Düzeyine<br />

Göre Kruskall Wallis H Testi Sonucu……………………………………………….45<br />

vi


Sayfa<br />

Tablo 16 Beck Umutsuzluk Ölçeğinin Baba Eğitim Düzeyine Göre<br />

Kruskall Wallis H Testi Sonucu.................................................................................46<br />

Tablo 17 Mesleki Karar Verme Envanterinin Baba Eğitim Düzeyine<br />

Göre Kruskall Wallis H Testi Sonucu…………………………………………….…46<br />

Tablo 18 Mesleki Karar Vermenin Ailenin Yaşadığı Yere Göre<br />

Kruskall Wallis H Testi Sonucu……...………………………………………………47<br />

Tablo 19 Beck Umutsuzluk Ölçeğinin Ailenin Yaşadığı Yere Göre<br />

Kruskall Wallis H Testi Sonucu……………………………………………………...47<br />

Tablo 20 Mesleki Karar Verme Envanterinin Aile Tipine Göre<br />

Mann-Whitney U Testi Sonucu…….………………………………………………...48<br />

Tablo 21 Beck Umutsuzluk Ölçeğinin Aile Tipine Göre<br />

Mann-Whitney U Testi Sonucu…………………………………………...................48<br />

Tablo 22 Mesleki Karar Vermenin Anne-Baba Birlikteliğine Göre<br />

Kruskall Wallis H Testi Sonucu………………………………………………..…….48<br />

Tablo 23 Beck Umutsuzluk Ölçeğinin Anne-Baba Birlikteliğine<br />

Göre Kruskall Wallis H Testi Sonucu...……………………………………………..49<br />

Tablo 24 Beck Umutsuzluk Ölçeğinin Bölüme Göre Kruskall<br />

Wallis H Testi Sonucu………………………………………………………………...49<br />

Tablo 25 Mesleki Karar Verme Envanterinin Meslek Alanına<br />

Göre Kruskall Wallis H Testi Sonucu……………………………………………….50<br />

Tablo 26 Beck Umutsuzluk Ölçeğinin Meslek Alanı Göre Kruskall<br />

Wallis H Testi Sonucu………………………………………………………………...51<br />

vii


BÖLÜM I<br />

GİRİŞ<br />

İnsanlar hayatlarını iyi bir şekilde sürdürebilmek için maddi ve manevi anlamda bazı<br />

şeylere ihtiyaç duyarlar. Hayatta hepimiz bir meslek sahibi olma, bir iş yapma ve etkin<br />

olma gereksinimi içerisindeyiz. Çünkü insan ile yaşam arasındaki döngüyü sağlayan en<br />

güçlü bağ meslek hayatıdır. İnsanlar meslek seçimi yaparken ilgili oldukları meslekleri<br />

tüm yönleriyle araştırmalı, kendi ihtiyaçları, beklentileri ve yetenekleri doğrultusunda<br />

karar vermelidirler. Bu kararın insan yaşamında son derece büyük bir önemi vardır. Bu<br />

sebeple meslek seçimi insan yaşamında önemli bir dönüm noktasıdır. Bireyin doğru ve<br />

uygun bir seçim yapabilmesi için öncelikle kendisini tanıması, değer ve beklentilerinin<br />

farkında olması; daha sonra seçmek istediği mesleğin çalışma koşullarını, gerektirdiği<br />

nitelikleri, iş olanaklarını ve kazancını bilmesi gerekir. Mesleğin özellikleri ile bireyin<br />

kendi özelliklerinin benzerlik gösterdiği alanda karar vermek doğru bir kararın ilk<br />

aşaması olacaktır. Bireyin seçeceği meslekten doyum sağlaması bireyin yaşamında<br />

kendine saygı duyması ve hayatından memnun olması ile yakından ilişkilidir.<br />

Meslek seçiminin temel olarak başlangıcı gençlik dönemidir. Gençlik dönemi insan<br />

hayatının karmaşık dönemlerinden biridir. Gençlik döneminin vermiş olduğu bu<br />

karmaşıklıktan ötürü gençler doğru seçimler yapmakta zorlanır ve çoğu zamanda<br />

umutsuzluk hissine kapılırlar. Umutsuzluk hissi, bireyin seçeneklerinin sınırlı olduğu,<br />

seçme özgürlüğünün bulunmadığı durumlarda ortaya çıkmakta ve kişinin amacına<br />

ulaşabilme ihtimalini düşürmektedir. Gençlerin bu süreçte umutsuzluk hissine<br />

kapılmadan ilgi ve yeteneklerine göre en doğru kararları vermeleri gerekir. Umutsuz<br />

gençler toplumsal hayattan kopar ve kendilerini yalnız hissederler. Ayrıca umutsuz<br />

gençlerde depresyon, intihar eğilimi, madde ve alkol bağımlılığı gibi olumsuz<br />

davranışlar görülür.<br />

Günümüzde gençler meslek seçimi yaparken rehberlik hizmetleri ve aile tarafından<br />

doğru şekilde desteklenmeli ve motivasyonları artırılmalıdır. Eğer gençler bu şekilde<br />

doğru yönlendirilmezlerse kişisel kararlarını vermekte zorluklar yaşayıp toplumsal<br />

açıdan çeşitli sorunlarla karşılaşırlar.<br />

1


1.1 GENÇLİK<br />

Gençlik kavramı her ne kadar geçmişten günümüze var olmuş olsa da çeşitli toplumlar,<br />

kültürler ve gruplar tarafından farklı algılanmıştır. Gençlik dönemi özellikleri itibariyle<br />

çok değişken bir yapıya sahiptir. Bu değişkenlik gençlik döneminin genel olarak<br />

tanımlanmasını güçleştirmiştir. Bunun üzerine gençlik döneminin özelliklerinden<br />

(fiziksel, psikolojik, ekonomik, sosyal) bazıları göz önünde bulundurularak çeşitli<br />

tanımlar yapılmıştır.<br />

Birleşmiş Milletler (BM) tarafından yapılmış olan tanımına göre genç “15-25 yaş<br />

aralığında bulunan, öğrenimine devam eden, hayatını kazanmak için çalışmayan ve ayrı<br />

bir konutu bulunmayan kişidir” (Yörükoğlu,1986: 375). BM yapmış olduğu bu tanımda<br />

gençlik dönemini ekonomik ve sosyal açıdan bağımsız olmayan ve kendi ayakları<br />

üzerinde duramayan kişi olarak tanımlamıştır.<br />

UNESCO tarafından yapılmış olan tanımda ise gençlik, sürekli değişim içerisinde olan<br />

heterojen bir grup olarak tanımlanmıştır. Yaş aralığı olarak ise UNESCO Birlermiş<br />

Milletler tarafından tanımlanan 15-25 yaş aralığını kabul etmiştir. Her ne kadar<br />

uluslararası örgütler gençlik kavramı ile ilgili genel tanımlar yapmış olsa da gençlik<br />

kavramı farklı toplumlarda fiziksel ve çevresel faktörlerin etkisi ile değişik şekillerde<br />

algılanmıştır.<br />

Örneğin gençlik dönemi batı dillerinde adölesan (adolescence) olarak yani büyüme<br />

anlamında kullanmıştır. Kelime anlamı olarak da büyüme belli bir yaş aralığını<br />

belirtmediği için gençlik dönemi bir süreci ifade etmektedir. Bu süreç çocukluk<br />

döneminden yetişkinliğe bir geçiş olarak tanımlanabilir. Gerek uluslararası örgütlerin<br />

yapmış olduğu tanımlar gerekse toplumda genel kabul görmüş algılar göz önünde<br />

bulundurulduğunda gençlik dönemi bireyin fiziksel, psikolojik, ekonomik ve sosyal<br />

açıdan gelişimini ifade eder. Kişi bu dönemde fiziki, psikolojik ve sosyal açıdan<br />

gelişimini büyük oranda tamamlar.<br />

Gençlik dönemi ile ilgili yapılmış olan bu tanımlar gençliği dönemsel ve yaş aralığı<br />

bakımından genel hatlarıyla tanımlamaktadır. Ancak gençlik dönemi aşamaları<br />

incelendiğinde bu dönemin çok daha karmaşık bir yapıya sahip olduğu görülmektedir.<br />

Gençlik çağı başlangıç yaşı bu alandaki karmaşık konulardan biridir. Bu konu ile ilgili<br />

çeşitli yaş aralıkları ileri sürülmüştür. Ama genel kabul gören tanıma göre ise gençlik<br />

2


çağı başlangıcı ergenlik dönemi belirtisi olarak da kabul edilen buluğ çağı evresidir.<br />

"Ülkemizde buluğa eriş yaşının kızlarda en erken 10, en geç 18; erkeklerde ise en erken<br />

9 en geç 19 olduğu yapılan bir araştırma sonucunda tespit edilmiştir" (Hökelekli,2005:<br />

266).<br />

Genellikle ilk ergenlik belirtileriyle başlayan gençlik dönemi, büyümenin durmasına<br />

kadar sürer. Bu alandaki yapılmış araştırmalarda gençlik çağı belli aşamalar şeklinde<br />

incelenmiştir. Yörükoğlu gençlik dönemi aşamalarını şu şekilde kategorize etmiştir:<br />

"Gençlik çağında hızlı büyüme ve cinsel uyanışın olduğu 12-15 yaşları arası ergenlik ya<br />

da ilk gençlik olarak bilinir. Bu evre olumsuz davranış ve tepkilerin yoğun olduğu bir<br />

evredir. 15-17 yaşları arası, kendine güvensizliğin ve çekingenliğin belirgin olduğu<br />

delikanlılık evresidir. 17-21 yaşları arası kendine güven, caka ve gösterişin ağır bastığı<br />

gençlik evresi, 21-25 yaşları arası ise uzamış genlik ya da üniversite gençliği olarak<br />

tanımlanmıştır"(Yörükoğlu, 2007:3). Yapılmış olan tanımda da görüldüğü gibi gençlik<br />

çağının her evresinin kendine özgü gelişim özellikleri vardır.<br />

Gençlik dönemi kavramı içerisinde yer alan fiziksel, zihinsel, duygusal gelişim<br />

dönemlerini kesin hatlarıyla birbirinden ayırmak ve belli bir yaş sınırlaması getirmek<br />

güç görünse de gençlik dönemini yaş dönemleri olarak ele alıp incelemek daha yararlı<br />

olabilmektedir.<br />

1.1.1 GENÇLİK ÇAĞININ TEMEL ÖZELLİKLERİ<br />

Ergenliğe giriş gençlik döneminin başlangıcı olarak da kabul edilmektedir(12-15).<br />

Gençlik döneminin ilk aşaması olan bu dönem çocukluk dönemi özelliklerinin azalmaya<br />

başladığı ve çocukluk dönemine göre daha zor geçen stresin, çatışmanın olduğu ergenlik<br />

döneminin başlangıcıdır.<br />

Bu dönemde daha çok fiziksel anlamda gelişmeler görülür. Temel özellikleri<br />

bakımından birincil cinsiyet özelikleri ve ikincil cinsiyet özelikleri ortaya çıkar. Bu<br />

dönemde hızlı fiziksel değişiklikler görülür organların büyümesi, gövdede kıllanma,<br />

hızlı boy atma gibi özellikler kendini gösterir. Erkekler ve kızlar arasında bu gelişim<br />

evresinde çeşitli farklılıklar görülür. Erkeklerde ses değişir ve kalınlaşır, kızlarda<br />

göğüsler gelişir ve gövdede yağlanmalarla ile kadın görünümü ortaya çıkar. Ergenlik<br />

döneminin başlangıcı olarak kabul edilen "buluğa erme" kızlarda daha erken başlar.<br />

3


Gerek erkeklerde gerekse kızlarda ergenlik dönemine başlama yaşı farklılıklar<br />

göstermektedir. Ortalama iki üç yıl süren ergenlik gelişmesi ile bu dönemde cinsel<br />

bakımdan olgunluk tamamlanmış olur. Ancak büyüme gençlik çağının sonlarına kadar<br />

yavaş da olsa devam eder.<br />

Gerek fizyolojik gerekse psikolojik değişmelerin çok çabuk oluştuğu bu dönemde, buna<br />

bağlı olarak ortaya çıkan yeni duygu ve dürtüler de genci çoğu kez ansızın yakalar<br />

(Peker, 2003: 106). Bu durumdan dolayı birey ailesi ve toplumla karşı karşıya gelir ve<br />

bunun sonucunda bir takım uyum problemleri başlar.<br />

Genç bazı konularda oldukça hassaslaşabilir ve kendisine yönelik yapılan eleştirilerden<br />

hoşlanmayabilir. Bu dönemde birey ailesinden bağımsız olmak ve kendi kararlarını<br />

kendisi almak ister. Topluma karışıp aileden uzaklaşma uğraşı içerisindedir, bu aynı<br />

zamanda kendisine bir kimlik geliştirme çabasıdır. Arkadaş ilişkileri yine bu dönemde<br />

önem kazanır kişi arkadaş grubu içerisinde kendini ispatlama ve risk alma davranışları<br />

gösterebilir bu tarz davranışlar gencin suç işleme ve madde bağımlılığı riskini arttırır.<br />

Ayrıca ergenliğe giriş ve ilk gençlik çağı olarak nitelendirilen bu çağda kişi fiziksel<br />

büyüme sonucu karşı cinse ilgi duymaya başlar. Karşı cinsle iletişime geçme ve<br />

cinselliğin olduğu bu dönemde kişi kendi beden imajı ile ilgili olumsuz yargılara<br />

kapılabilir. Bir yandan da ergende görülen zihinsel gelişmelerin etkisi ile öğrenmiş<br />

olduğu bir takım yargıları eleştirip sorgulamaya başlar. “Büyüklerin sözleri ile<br />

davranışları arasındaki tutarsızlıkları tespit edip eleştirirler”(Bilgin, 1991: 75). İlk<br />

gençlik çağının iki belirgin özelliği, bilgiye düşkünlük ve fiziksel gücün dorukta<br />

oluşudur. Ancak ilk gençlik çağının bilgiye düşkünlüğü ve bilgiyi alışı çocukluk<br />

çağında olduğu gibi duygusal değil zihinseldir.<br />

Bu dönemin bir başka özelliği ise gençlerin içlerinden dışarı vuran fiziksel güçlerini<br />

denemek için karşı konulmaz bir istek duymalarıdır. Ölçüsüz hareketler yapmalarının<br />

sebebi bu gücü henüz tanımamaları ve kontrol edememeleridir. Onun için ilk gençlik<br />

çağı çocuklarından hiçbir zaman yetişkin davranışı beklenmemelidir. Çünkü onlar<br />

isteseler de bunu başaramazlar (Bilgin, 1991: 74).<br />

Bireyin ilk gençlik döneminde başlayan biyolojik, psikolojik ve sosyal değişimler<br />

gençliğin bir sonraki aşaması olan orta gençlik döneminde devam eder. Orta yetişkinlik<br />

dönemi bu gençlik döneminin en kritik safhalarından biridir çünkü ilk yetişkinlikle<br />

4


gelen değişiklikler daha yoğun hissedilmekte ve artarak devam etmektedir. Bu dönem<br />

genel olarak15-17 yaş aralığını kapsar. Orta yetişkinlik döneminde fiziksel olarak boy<br />

ve kilo artar, kas ve kemik gelişiminde belirgin gelişmeler görülür. Bu dönem oldukça<br />

karmaşık ve fırtınalı bir dönemdir. Kişi kendisi ve çevresi ile sürekli bir çatışma<br />

içerisindedir. Birey bu uyumsuzluklar ve çatışmalar sonucunda çevresinden<br />

uzaklaşabilmektedir.<br />

Orta gençlik dönemi aynı zamanda duygusal artışın en fazla olduğu dönemdir.<br />

Davranışlardaki kontrolsüzlük ve duygusal karmaşaların etkisi ile bu dönemde<br />

dengesizlik son halini almıştır. “Bu dönemde gencin derslere ilgisi azalmış, çalışma<br />

düzeni bozulmuş ve istekleri artmıştır. Kendisine tanınan hakları yetersiz bulur, evdeki<br />

kuralların sıklığından ve çokluğundan yakınır, ana-baba uyarılarına tepki gösterir<br />

dağınık ve savruk olur, oburlaşır, fiziğe, giyime ve süse düşkünlük gösterir”<br />

(Yörükoğlu, 1986:375-376).<br />

Bu dönemde genç ailesi ile değer çatışması içerisine girebilir. Aile çocuklarına belli<br />

değerleri benimsetmeye çalışır, genç ise dönemin özelliklerinin etkisiyle ailesinin bu<br />

isteklerini reddeder çünkü bu dönem bağımsız olmanın ve başkaldırının sık görüldüğü<br />

bir dönemdir.<br />

Genç bir yanda da toplumsal olaylara ilgi göstermeye başlar. Hakkında bilgi sahibi<br />

olmadığı bazı görüşleri çok çabuk benimser ve savunabilir. Kendisinden büyük kişilerle<br />

tartışma ve onları eleştirme eğilimi içerisindedir. Bunalımların, öfkelerin, çatışmaların,<br />

kaygıların, yanılgıların, bencilliğin, başkaldırmanın, bocalama, çelişki ve<br />

kararsızlıkların çok yoğun bir şekilde yaşandığı gençlik çağının bu orta döneminde<br />

gençte bir takım olumlu gelişmeler de gözlenir. Orta gençlik döneminde gencin soyut<br />

düşünme yeteneği artmakta ve konulara daha nesnel bakabilmektedir.<br />

Bu gelişmeler gencin bilişsel gelişimi açısından büyük önem taşır; çünkü bu dönem<br />

ergenin yetişkin düşüncesine özgü bilişsel yetiler kazandığı dönemdir. Bilişsel gelişim<br />

denilen olgu, ergenin yalnızca kendini, ailesini, yaşıtlarını, arkadaşlarını ve<br />

öğretmenlerini değil, hayatı anlamlandırma biçimi üzerinde uzun süreli etkiler yaratır.<br />

Gençte görülen bilişsel ve sosyal gelişimin etkisi ile genç kimlik arayışına girer. Bu<br />

kimlik arayışı mesleki, toplumsal ve cinsel kimlik olabilir. Genç bu dönemde kim<br />

olduğunu, ne hissettiğini ve amacının ne olduğunu sorgular hayata anlam vermek ve bu<br />

5


hayattaki yerini anlamak ister. Genel olarak bu dönem kişinin kendini kanıtlama ve<br />

kimlik arayışına yönelme dönemidir. Kişi diğer insanları anlamaya ve ilişkilerinde<br />

serbest olmaya çalışır ve kendisi ile özdeşleştirdiği kişileri model alabilir. Kimlik<br />

arayışı, yaşam boyu sürebildiği gibi en çok gençlik döneminde görülmekte ve gençlik<br />

döneminin önemli dönüm noktalarından biri olmaktadır.<br />

Bu dönem problemlerin en üst düzeyde olduğu bir gelişim dönemidir. Gencin başlıca<br />

problemlerini; fiziksel görünüş, sağlık, insanlar arası ilişkiler, karşı cinsle ilişkiler, okul<br />

ödevleri, gelecek ile ilgili planlar, mali durumlar vs. teşkil etmektedir (Hurlock, 1987:<br />

128).<br />

Gençliğin son safhası ise gerilim ve karmaşanın yoğun olduğu, ilk ve orta yetişkinlik<br />

dönemi özelliklerinin azalmaya başladığı ve olgunlaşmanın görüldüğü dönemdir. Bu<br />

dönem genellikle 17-23 yaş aralığında görülür. Bu dönemde fiziksel ve psikolojik<br />

değişmelerin hızı azalmakla birlikte olgunlaşmada belirgin bir ilerleme görülür.<br />

Gençlik döneminin sonunda gencin problemlerle baş etme yöntemleri değişmiştir.<br />

Problemi karşılama ve çözümlemede genç, artık daha etkin ve olgundur. Böylece genç<br />

her geçen yıl problemlerle baş etmeyi daha iyi öğrenir ve daha az problemli ve daha<br />

mutlu yaşamaya başlar. Kendisine ve topluma daha iyi uyum sağlar (Hurlock, 1987:<br />

134). Genç yetişkinlik dönemi yetişkinliğe geçişin ilk adımı olduğu için hayatın önemli<br />

dönüm noktalarından biridir. Bu nedenle gençlikteki gelişim yetişkinliğe bir hazırlık<br />

sürecidir.<br />

Genç yetişkinlik dönemi bireyin gelecekteki hayatını etkileyecek kararların verildiği bir<br />

dönemdir. Bu dönemde kişi ileriki hayatına dair belli planlar yapar. Eş ve meslek seçimi<br />

bu aşamadaki en önemli konulardır. Gençlik dönemi sonunda kişi kendisi ile ilgili<br />

kararları verebilmekte ve çevresi ile daha az çatışmaya girmektedir. Gençte bu dönemde<br />

önceki dönemlerde yoğun bir şekilde görülen öfke, stres ve çatışmalar azalır, kişi<br />

duygusal anlamda daha sakin bir yapıya geçer. Genç davranışlarında daha önceki<br />

dönemlere göre daha tutarlı olmaya başlar.<br />

Genç yetişkinlik dönemi bireyin sosyal hayata katılıp çevresiyle iyi ilişkiler kurduğu<br />

dönemdir. Ayrıca genç toplum tarafından benimsenmiş değer yargılarına uyum<br />

sağlamaya başlar. Sosyalleşmede görülen gelişmeler ile genç daha hoşgörülü davranıp<br />

6


aşkalarını anlamaya çalışır. Bu süreçler sonucunda kişinin kimlik oluşumu büyük<br />

oranda gerçekleşir. Genç önceki dönemlerde kimlik karmaşası süreçlerini atlatıp artık<br />

olaylara daha gerçekçi bakarak kendi değerlerini, seçimlerini, planlarını yapıp bağımsız<br />

yaşamaya başlar. Bu dönemde nihayet fırtınalı bir dönem bitmiş, kendini bulma<br />

gayretleri ile kişiliğin oluşumu tamamlanmıştır.<br />

1.1.2 UMUT VE UMUTSUZLUK KAVRAMLARI<br />

1.1.2.1 UMUT<br />

Umut, gelecek ile ilgili bir amacı gerçekleştirmede sıfırdan fazla olan beklentilerdir. Bir<br />

çıkış yolu olduğuna ve yardım ile bireyin varlığında değişiklikler oluşabileceği inancı<br />

en önemli özelliğidir. Umutsuzluğun varoluş nedeni umudun yokluğudur ve bu<br />

bağlamda umutsuzluğun anlaşılabilmesi için öncelikli olarak umudun tanımlanması<br />

gerekir. Umut kısaca “iyi olma duygusu veren ve kişiyi harekete geçirmek için<br />

güdüleyen bir özellik” olarak tanımlanmaktadır (Kemer ve Atik, 2005).<br />

Başka bir ifadeyle umut, ummaktan doğan güven duygusu olarak tanımlanır ve geleceğe<br />

yönelik olarak olumlu beklentilere sahip olma duygusunu belirtir. Bu sayede umut<br />

insana gelecekte karşılaşabileceği olumsuz yaşantılarla baş edebileceği duygusunu<br />

vererek, ruh sağlığını olumlu etkiler. 1950`den bu yana psikologlar ve psikiyatrlar,<br />

umudun sağlıktaki ve kendini iyi hissetmedeki rolüne vurgu yaparak, umudu; amacın<br />

gerçekleştirilmesindeki olumlu beklenti olarak ifade etmektedir. Umudun en büyük<br />

özelliği, olumlu gelişmelerle beraber, bir çıkış yolu olduğuna ilişkin inanç ve planların<br />

başarılacağı öngörüsüdür. Umutlu insan, her gün sayfasını kopardığı takviminin<br />

inceldiğini, korku ve hüzünle gizleyen bir insan değil, bilakis her gün takviminin bir<br />

yaprağını koparıp bunların arkalarına birkaç günlük notu aldıktan sonra düzenli bir<br />

şekilde dosyalayıp saklayan insana benzer. Bu notlardan oluşan zenginliği, dolu dolu<br />

yaşamı, gurur ve sevinçle düşünebilir. Yaşlandığını fark ettiğinde onun için hiç önemi<br />

yoktur. Gördüğü gençleri kıskanmak veya gençliğine yönelik nostaljiye gömülmek<br />

yerine, geçmişte yapılan iş ve sevilen sevgi ile birlikte yiğitçe göğüslenen acıların<br />

gerçekliğiyle, geçmişinin gerçekliklerinden gurur duyar. From' a göre umutları güçlü<br />

olan kimseler, yeni yaşamın tüm belirtilerini görerek bundan sevinç duydukları gibi<br />

doğmaya hazır olan şeyin varlık kazanmasına yardımcı olmak için de her an hazır<br />

bulunurlar (Kemer ve Atik, 2005).<br />

7


1.1.2.2 UMUTSUZLUK<br />

Umutsuzluk, hayata ve geleceğe bakıştaki kötümserliğin yükselmesine karşıt<br />

iyimserliğin düşmesi veya ortadan kalkmasıyla açıklanır. Gelecekte olabilecek her şeyin<br />

şimdikinden daha iyi olmayacağı ve geleceğe yönelik olumsuz bakış umutsuzluk<br />

kavramının öğesini oluşturmaktadır. Beck ve arkadaşları umutsuzluğu “kişinin gelecek<br />

ile ilgili olumsuz beklentileri” olarak tanımlamaktadırlar. Umutsuzluk, an ile geleceği<br />

birbirine bağlayan köprünün yıkılmasının bir ifadesidir. Gerek umut gerekse<br />

umutsuzluk, her ikisi de kişinin gelecekteki gerçek hedeflerine ulaşma olanaklarının<br />

olası yansımasıdır (Uluhan 2015).<br />

Umut ve umutsuzluk karşıt beklentileri simgeler. Umut da hedefe ulaşmak için<br />

uygulamaya konulan planların başarılacağı öngörüsü varken; umutsuzluk da başarısızlık<br />

yargısı vardır. Bu iki uç beklenti kişiden kişiye, durumdan duruma beklenen sonucun ne<br />

zaman ve nasıl gerçekleştiğine bağlı olarak değişiklik gösterir. Bu plan ve beklentilerin<br />

her biri yalnızca bireyin planlarını hedefine nasıl oturttuğu değil, kendisi için<br />

oluşturduğu hedefin şeklini de etkiler (Melges, 1969).<br />

Umutsuzluk kavramı, her alanda ve yaşamın her döneminde karşımıza çıktığı için<br />

önemli bir kavramdır. Çünkü umutsuzluk bizim yaşamımız boyunca içimizde<br />

yaşadığımız ve barındırdığımız bir duygudur. Fakat yaşam süreci içerisinde yaşam<br />

geçişleri arasında ki dönemde bizleri daha çok etkilemektedir. Burada değineceğimiz<br />

meslek seçimi sürecindeki umutsuzlukta gençleri doğru seçimleri yapması konusunda<br />

çok etkilemektedir.<br />

Umutsuzluk, geleceğe dair beklentilerimizin olumsuz yönde olduğu duygusal<br />

durumdur. Geleceğin kötü olacağını sandığımız, iyi şeyler “ummadığımız” hissidir.<br />

Ümitsizlik olarak da bilinen bu durum, çağdaş zamanlarda giderek artan oranda<br />

görülmektedir. Eskiden insanlar umutsuz kalmak için fırsat bulamıyordu. Yani<br />

günümüzdeki gibi duyguları çeşitlendirmeye olanak yoktu. Avlanmak, ısınmak,<br />

tehlikelerden korunmak gibi hayati eylemler arasında umutsuz kalamadık. “Mecburen”<br />

umutluyduk. Çünkü başka çaremiz yoktu. Günlerdir bir şey yememiş bir insan nasıl<br />

“umutsuz” olabilirdi ki? Umutlu olacak ki o yiyeceği bulsun ve bulma olanaklarını<br />

değerlendirsin (Semerci, 2005).<br />

8


Umutsuzluk aynı zamanda, nevrozlu kişilerin mutluluklarını gölgeleyen düşünce<br />

yapılarının en önemlilerindendir. Yakalanan mutluluklar, çeşitli kırılganlıklar ve<br />

korkular yüzünden kısa sürede kaybolacaktır. Bu kişilerin mutlu olma koşulları da çoğu<br />

kez birbiriyle çelişir. Örneğin, evde arkadaşlarını misafir etmekten hoşlanan kadın her<br />

şeyin mükemmel olmasına odaklandığında, hazırlık evresi onun için ciddi sıkıntı,<br />

yorgunluk ve stres kaynağı olacaktır. Başka birinin kendini yönetmesinden hoşlanan,<br />

sorumluluk almayarak silik bir pozisyonda çalışmak rahatına gelen bir erkek aynı<br />

zamanda bundan huzursuzluk duyarak amirlerine karşı bir öfke ve hınç duyabilir.<br />

Birçoğumuz da çoğu kez kendisine uyan şeylerden keyif alabilir. Örneğin; gayet mutlu<br />

ve huzurlu bir ortamda, baskın olamadığı ya da her açıdan onaylanmadığı için keyfi<br />

kaçan birçok kişi vardır (Uluhan 2015).<br />

Umudu olan insan her zorluğu göğüsleyebilir, tüm acı ve sıkıntılara katlanabilir. Çoğu<br />

kişi de umutsuzluk duygusu derinlere bastırılmıştır ve bu duygu başarıyı ve mutluluğu<br />

engeller. Gelecek için planlar yapan, hayaller kuran kişi bilinç dışındaki engellere takılır<br />

ve umutları kaçınılmaz olarak hüsranla sonuçlanır. Bu kişilerin hep bir bahaneleri<br />

vardır. Başka biriyle evli olsa daha farklı olurdu, keşke erkek olsaydı ya da kadın<br />

olsaydı, bu kadar zayıf olmasaydı ya da fazla kilolu olmasaydı, o mesleği değil de bu<br />

mesleği seçseydi, apartmanda değil de bahçeli evde yaşasaydı her şey ne kadar da farklı<br />

olurdu.<br />

Gençler umutlarını daha çok dışsal koşullara bağlarken, yaşlandıkça sıkıntı ve<br />

rahatsızlıkların kaynağını kendinde arama ağır basar. Umutsuzluk girdabına giren<br />

birçok kişinin hayat öykülerinde karşılıksız bir aşk, arkadaş veya sevgili tarafından<br />

uğranılan bir ihanet, işyerinde haksızlığa uğrama, sınavlarda uğradığı bir başarısızlık<br />

gibi travmatik bir simge bulunur. Önemli olan yaşanılan travmanın niye bu kadar<br />

tepkisel bir cevaba yol açtığını kavramaktır. Asıl çözüm görünür travmanın altındaki<br />

derin umutsuzluğu bulup, ortaya çıkarmaktır. Psikoterapi sırasında bazı danışanlarımız,<br />

herhangi bir konuya ciddiyetsiz bir yaklaşım gösterebilir ya da herhangi bir zorlukla<br />

karşılaştığında hemen pes eder. Bu negatif terapatik etki olarak tanımlanır. Burada kişi<br />

kendisine yeni bir yol açacak iç görü kazanımına girmeye cesaretsizlik ve isteksizlik<br />

gösterir. Görünürdeki sebep belli bir sorunu alt etme noktasında kendine güvensizlik<br />

gibi algılansa da asıl gerçek hastanın ilerleme kaydedebileceğine dair umutsuzluğudur<br />

(Uluhan 2015).<br />

9


Umutsuzluk, geleceği öngörmeyle ilgili bir kaygı da taşır ve karamsarlıkla birliktedir.<br />

Umutsuzluk ve karamsarlık kronik bir depresyon hali yaratır. Kişi bunu çok güzel<br />

kamufle edebilse, oldukça işlevsel olabilse ya da gizli ve sinsiliğinden dolayı kişiye<br />

öyleymiş gibi gelmeyip, hayattan hoşnutmuş gibi görünse de sabahları kendine gelmek<br />

birçok danışanımız için uzun zaman alır. Saatler içinde günün ritmine uyum sağlar,<br />

hayatın yükünün ağırlığından nadiren yakınırken, sürekli bir moral bozukluğu ve<br />

karamsarlık içinde gününü geçirir. Bazıları umutsuzluğunun farkındadır ve bunu ya<br />

talihsizliğine bağlar ya da genel bir kabullenmişlik, boyun eğmişlik, beklentisizlik<br />

içinde bu hayata katlanılması gerektiğini düşünür. Temel düşünce yapısı kaderin<br />

değiştirilemez olduğudur.<br />

Umutsuz kişi, kendisini hayatını anlamlı ve değerli kılacak her şeyin uzağında hisseder.<br />

Umutsuzluğunun sebebi, bir şey yapmayacağına olan inancıdır. Bunlardan dolayı ufak<br />

risklere bile girmek istemez, karşılığı olmayacak hiçbir şey için özveride bulunmaz.<br />

Umutsuzluğun altında çözümlenmemiş içsel çatışmalar vardır ve kişi hiçbir zaman,<br />

içten olamamanın getirdiği keder içindedir. Çözüm girişimleri başarısızlığa uğradıkça,<br />

kişi giderek kendisine yabancılaşır ve tekrarlanan başarısız deneyimler umutsuzluğu<br />

artırır. Pes ettiği noktada becerilerini hiçbir zaman geliştirmeyecek, aşk, evlilik,<br />

arkadaşlık ve iş ilişkilerinde mutluluk ve huzuru yakalayamayacaktır. Umutsuzluğun<br />

son noktası kişinin kendiliğini yitirmesidir. Bu durumda kişinin odak noktası kendi<br />

dışına kayar ve kişi kendi hayatının itici gücü olmaktan uzaklaşır. Kendine ve<br />

gelişimine olan tüm inancını yitirmiştir. Bir çeşit ruhsal ölüm söz konusudur. Kendi<br />

potansiyeline inanmayan veya bundan vazgeçen kişi yaşayan bir ölüdür. Danışanterapist<br />

ilişkisinde psikoterapist de hiçbir zaman hastadan umudunu kesmemelidir.<br />

Bunu sezinleyen danışan kendisinden vazgeçildiğini düşünürse tüm terapi süreci<br />

dağılacaktır (Yücel 2015).<br />

Umutsuzluk iyi niyetli yüreklendirmelerle hemen dağılacak bir ruh halinden ibaret<br />

değildir. Hastanın umutsuzluğunun kendi çatışmalarının bir sonucu olduğu belirtilmeli,<br />

çözüm için birinci şartın bu halin değiştirilebilir bir durum olduğuna inanmaktan geçtiği<br />

açıkça anlatılmalıdır. Danışanlar hayata dair beklentilerini değiştirme fikrini göz önünde<br />

bulundurdukları sürece, umutsuz olmak için bir sebepleri kalmayacaktır. Umutsuzluk<br />

duygusunun çözümü özellikle tekrarlayan depresyonları önlemek yönünden önemlidir.<br />

10


Kronik depresyonların derin kaynağındaki umutsuzluk yok edilmedikçe sorunu kökten<br />

çözmek mümkün olamaz.<br />

1.1.2.3 GENÇLİKTE UMUT VE UMUTSUZLUK<br />

Gençlik çağı umutların, ileriye dönük hayallerin son derece yoğun bir şekilde yaşandığı<br />

bir dönemdir. Ergenlik çağı genci son derece idealisttir, hayata atılma gayretleri<br />

içerisinde aşk, şevk ve heyecan dolu iyimser bir bakış açısına sahiptir. Yaşamdan çok<br />

şey beklemektedir, hayatta çok şeyler başaracağı inancını taşımaktadır (Şentürk,1997:<br />

155). Şentürk'ün yapmış olduğu bu açıklamada da görüldüğü gibi gençlik çağı birçok<br />

davranış ve duygunun ilk defa deneyimleneceği çağdır. Bu dönemde kişi bazı yanlış<br />

kararlar verebilir. Ancak ileriki dönemlerde tecrübelerin artması ile kişi daha yerinde ve<br />

tutarlı davranışlarda bulunmaya başlar.<br />

Genç daha önceki dönemlerde öğrenmiş olduğu bilgileri kullanmaya ve hayata anlam<br />

yüklemeye çalışır. Genç hedeflerini gerçekleştirirken kendisi için en uygun olanı ve<br />

kendisini daha ileri götürecek olan şeylerin ne olduğu üzerine düşünür.<br />

Gençlikte zaman kavramı gelişmeye başlamasıyla beraber kişi ileriye dönük düşünceler<br />

geliştirir. Bu düşünceler kişinin artık bağımsız olmasına ve kendi yaşamını kazanmasına<br />

katkı sağlayacak olan meslek seçimi ve evlilik gibi konulardır. Bu konular üzerinde<br />

çocuksu duygular yerine artık kişi gerçekçidir ve sorumluluk bilinciyle bu hedefleri<br />

gerçekleştirmek için planlar yapar. Ama bazen genç olumsuz olaylarla karşılaşıp çaresiz<br />

kaldığı durumlarda kendi kendine tamamen hâkim olamadığının, aciz ve yetersiz<br />

olduğunun bilincine varır, kendini yalnız hisseder, güvenini kaybeder. Zira onun bu<br />

durumu uyumlu bir hayat felsefesi, sağlam bir kişilik oluşturuncaya kadar sürüp gider.<br />

Gençlik çağında yoğun bir şekilde yaşanan yalnızlık, yetersizlik, güvensizlik duyguları<br />

sayesinde genç olumsuzluklar karşısında aniden umudunu yitirebilir. Genç bu dönemde<br />

hayaller kurup zaman ve mekanın bütün engellerini aşmak isteyebilir.<br />

Genç hayal kurarak günlük yaşamın getirmiş olduğu birçok zorluğa göğüs germeye<br />

çalışır. Hayatın en karanlık günlerinde bile tamamıyla umudu kırılmadıkça, iyi günlerin<br />

bir gün tekrar geleceğini yine hayalleri sayesinde düşünerek gelecekle ilgili umutlarını<br />

arayıp bulmaktadır. Ancak gencin kendisini sadece hayallere kaptırması, sırf düşsel<br />

çözümlerle yetinmesi de onun için tehlike arz eder. Geleceğe dair umutların pırıl pırıl<br />

parladığı gençlik çağında bazı gençler umut ettikleri amaçları gerçekleştirmek için<br />

11


planlar kurar, durmadan çalışırlar. Bazıları ise büyük umutlar besler, fakat amaçlarını<br />

gerçekleştirmek üzere pek az enerji harcarlar. Ergenlik çağı sonunda birçok genç<br />

hayatın katı ve sert realiteleriyle karşılaşır ya da karşılaşmaya mecbur kalır. İlk<br />

devirlerdeki hayal ve umutlarla gerçek başarılar arasında farklılık o kadar net bir realite<br />

halini alır ki bu durum kendine müthiş bir ıstırap verir ve hayal âlemleri baştanbaşa<br />

yıkılıverir.<br />

Genç bu dönemde mesleki açıdan ulaşmak istediği hedeflere sahip olmak için gerekli<br />

çabayı göstermezse ve eğer arzu edilenden fazla çalışması gerektiğini anlarsa, kurduğu<br />

hayalleri bir balon gibi söner. Umut ve hayallerin bu şekilde yıkılması sadece gençlik<br />

dönemine özgü bir olay değildir. İnsanlar yaşamlarının belli zamanlarında çeşitli<br />

hayaller kurup onları gerçekleştirmeye çalışır, çeşitli zorluklarla karşılaşan kişiler eğer<br />

bu hayallerinin gerçekleşemeyeceğini anlarsa umutsuzluğa kapılabilirler.<br />

Gençliğin ilk dönemlerinde kimlik oluşumunun temelleri atılır ve kişinin benlik<br />

oluşumu büyük oranda tamamlanır. Olumlu benlik algısı oluşmuş gençler ileriki<br />

zamanlarda karşılaşacakları problemlere karşı daha bilinçli hareket edebilirler. Ama<br />

kimlik oluşumu ve benlik algısı tam olarak oluşmamış kişiler bu süreçleri daha zor<br />

atlatmaktadırlar. Bu tür gençler ne istediklerini nereye yöneldiklerini bilemezler, kalıcı<br />

seçimler yapamazlar, zaman kavramları belirsizdir, zamanın bir değişme getireceğine<br />

inançları yoktur. Bu gençlerde irade bozukluğu ve amaçsızlık belirgin şekilde görülür.<br />

Genç bazen gerçekle bağını kopararak psikotik belirtiler gösterir, kimi zamanda<br />

depresyona girer. Sosyal hayatta bir yer edinemeyen, amaçsız, yaşamdan tat alamayan<br />

kişiler umursamazlığı hayat felsefesi haline getirirler veya alkol, uyuşturucu vs.ye<br />

kapılabilirler.<br />

Umutsuzluk bir anda ortaya çıkan bir şey değildir; çevresel, ailevi ve kişisel faktörlerin<br />

etkisi ile şekillenir. Bireyler karşılaştıkları problemleri çözemedikleri zaman<br />

umutsuzluğa kapılıp bu umutsuzluğu madde kullanımı yoluyla ortadan kaldırmaya<br />

çalışabilirler. Günümüzde gençler arasında umutsuzluk, madde kullanımı ve intihar her<br />

geçen gün artmaktadır. Bu davranışlar genel olarak gençlerin ruhsal durumu dolayısıyla<br />

umut ve umutsuzlukları ile ilgili durumlardır.<br />

12


1.1.3 UMUTSUZLUĞUN NEDENLERİ<br />

Her insanın hayatında farklı dönüm noktaları vardır. Bu dönüm noktaları kişinin kendi<br />

hayatında önemsediği ve değer verdiği inançları veya amaçlarıyla ilintilidir. Kişi bu<br />

inanç ve amaçlar doğrultusunda hayatına yön verir. Ancak insan çevresi ile sürekli<br />

etkileşimde olan ve çevresinin etkisi altında kalan bir varlıktır. Bu durum da kişinin<br />

hayatını bütünüyle yönlendirmesini engeller. Dolayısıyla umutsuzluk insanların<br />

hayatlarının farklı dönemlerinde karşı karşıya kalabilecekleri olumsuz bir durumdur.<br />

Umutsuzluğun tüm bu sorunlara yol açtığı düşüncesi insanları çözüm aramaya<br />

yöneltmiştir. Yapılan birçok araştırmada umutsuzluğun ortaya çıkmasındaki farklı<br />

değişkenler saptanmaya çalışılmış ve bu sorunların ortadan kalkmasıyla umutsuzluğun<br />

etkisinin azalacağı belirtilmiştir.<br />

Amerikan Psikoloji Birliği (APA) umutsuzluğun nedenlerini şu şekilde sıralamıştır.<br />

1. Kişilerin katıldıkları ve haz veren aktivitelere katılımlarının azalması,<br />

2. Kişinin fiziksel sağlığın kötüleşmesi,<br />

3. Stresin sürekli olarak devam etmesi ve çözüm için herhangi bir adımın atılmaması,<br />

4. Kişinin yapabileceği ve başarılı olabileceği durumları bir kenara bırakıp hiçbir şey<br />

yapmamak ve pes etmek,<br />

5. Kişinin sahip olduğu inanç sisteminin çökmesi ve hiçbir şeyin yolunda gitmeyeceğine<br />

inanılması gibi durumlar umutsuzluğa neden olarak gösterilmiştir.<br />

Kişinin değer verdiği inanç ya da amaçlara ulaşması kişinin umudunu oluşturmaktadır.<br />

Kişi içinde bulunduğu şartlar nedeniyle amacına veya inancına bağlı kalamayabilir ve<br />

bu yüzden umutsuzluk hissine kapılabilir. Nedeni her ne olursa olsun umutsuzluk<br />

kişinin yaşam doyumunu, sağlığını, psikolojik durumunu, kendisine karşı özsaygısını,<br />

inançlarını, hayata karşı bakış açısını, üretkenliğini ve meslek hayatını olumsuz<br />

etkilemektedir. Bu durum insanın kişisel özelliklerinden, aile ve çevresinden, meslek<br />

hayatından, ekonomik durumundan veya fiziki bir özelliğinden kaynaklanabilmektedir.<br />

Kişinin yaşantısının ilk evresinden itibaren yaşadığı olumsuzluklar kişide, engellenemez<br />

psikolojik sorunlara yol açabilmektedir. Kişi eğer kendisini geliştirmek için yeterli<br />

ortamı bulamaması veya çocukluk döneminde engellenmesi kendi içerisinde çatışmalar<br />

yaşamasına ve benlik sorunlarına neden olur. Bu çatışmalar kişinin inançlarına etki<br />

13


ederek inanç yitimine neden olabilmektedir. Kişinin ilk çocukluk izlenimleri kendisine<br />

ve yaşama inanıp, güvenmesinde önemli rol oynamaktadır ve kişinin hayata bakış<br />

açısını belirlemektedir (Filiz ve Tekin, 2008).<br />

İnançlarından mahrum kalan veya olumsuz inançlara kapılan bireyler anlam yitimi<br />

olgusu ile karşı karşıya kalırlar ve kendilerine yaşama dair yeni anlamlar bulma<br />

çabasında olurlar. Onlara göre anlam arayışı, birey olabilmenin temel koşullarından<br />

birisidir. Yaşam, birey için tek başına bir anlam ifade etmiyorsa, bireylerin kendi<br />

anlamlarını oluşturması gerekmektedir. Anlam bulamama durumunda ise duygu<br />

boşluğu, nevroz, psikoz ve madde bağımlılığı gibi olumsuz davranışlar ortaya<br />

çıkabilmektedir (Sayar, 2012).<br />

Bu olumsuz davranışlar ise kişinin potansiyelini gösterebilmesini olumsuz<br />

etkilemektedir ve kişi yaşamında üretkenliğini kaybetmeye başlar. Üretkenlikten yoksun<br />

olan kişilerde güçsüzlük ve korku vardır. Güçsüzlük ve korku ise zamanla umutsuzluğa<br />

dönüşebilmektedir. Dolayısıyla kişinin yaşamında üretken olması ve yaratıcılığı kişinin<br />

umutsuzluğunu etkilemektedir (Adler, 2002).<br />

1.1.4 UMUTSUZLUĞUN ETKİ VE SONUÇLARI<br />

Umutsuzluğa nelerin neden olduğu kadar, umutsuzluğun nelere neden olduğu da<br />

önemlidir. Umutsuzluğu olumsuz bir durum olarak hatta bir tehlike olarak görmemize<br />

nelerin neden olduğunu anlamak umutsuzluğun ne kadar ciddi bir sorun olduğunu<br />

anlamamızı sağlayacaktır. Ancak umutsuzluğun nedenleri arasında önüne<br />

geçilemeyecek durumlar da bulunmaktadır. Bu da umutsuzluğun önüne geçmeyi<br />

imkânsızlaştırmaktadır. Bu durumda eğer umutsuzluğa engel olunamıyorsa onun<br />

etkisini en aza indirgemek en uygun davranış olacaktır.<br />

Umutsuzluğun etkisini en aza indirgemek için öncelikle umutsuzluğun ne gibi sonuçlar<br />

doğurduğunu belirlemekte fayda vardır. Umutsuzluk her ne kadar olumsuz bir durum<br />

gibi görülse de insanlara kattığı olumlu davranışlar da vardır. Sonuçta ortada olumsuz<br />

bir durum olabilmesi için olumlu bir durumun da varlığından söz edilmeli. Yani<br />

umutsuzluğun olabilmesi için umudun var olması gerekir.<br />

14


Birçok kez insanlar umutsuzluğa kapılabilir ancak bu umutsuzluklar farklı umutların,<br />

farklı hayallerin de oluşmasına yol açabilir. Kişi umudunun boşa çıkması ile güçlü ve<br />

bastırılamaz bir takım umutlara sahip olabilmekte ve böylece gerçekçi ve umudu olan<br />

bir düşünce şeklini benimseyebilmektedir. Örneğin ailesi yoksul olan ya da küçük yaşta<br />

ailesini kaybeden birisi gelecek yaşantısını garanti altına almak için kendisini<br />

geliştirmeyi amaçlar ve kendisine güzel bir hayat kurmayı hayal edebilir. Bu hayal<br />

kişinin umududur ve eğer kişi bu umuduna sıkı bir şekilde bağlanırsa ulaşmak için<br />

elinden geleni yapacaktır. Bu bakımdan umutsuzluk bir anlamda avantaj gibi<br />

görülebilmektedir (Kierkegaard, 2007, s.10).<br />

Umutsuzluğun tehlikeli olarak algılanmasının nedeni onun diğer önemli psikolojik<br />

sorunlara yol açmasıdır. Umutsuz bir insan umutsuzluğun beraberinde birçok sorunla<br />

karşı karşıya gelir ve bu sorunlarla baş etme çabası içine girer. Bu çabası sonucunda<br />

çevresine ya da kendisine zarar verebilir ya da mücadelesini kaybedip umutsuzluğun<br />

beraberinde getirdiği sorunlarla yüzleşir.<br />

Yukarıda birçok kaynakta belirtildiği gibi umutsuzluk olumlu bir davranış<br />

kazandırmakla birlikte insan yaşantısında farklı sorunlara yol açmaktadır. Bu sorunları<br />

genel olarak şu başlıklar altında ele alabiliriz:<br />

1.1.4.1 DEPRESYON<br />

Umutsuzluğun neden olduğu psikolojik sorunlardan birisi de depresyondur. Depresyon<br />

kişinin karamsar bir bakış açısına sahip olmasına ve olumsuz yargılara kapılmasına<br />

neden olabilmekle birlikte kişiyi içinden çıkamayacağı düşüncesine iterek içinde<br />

bulunduğu durumu kabullenmesine ve hiçbir çaba göstermemesine neden olabilir.<br />

Umutsuzluk, depresyonun temel sebeplerinden birisidir. Depresyon kişilerde dış<br />

dünyaya ve geleceğe karşı olumsuz beklentilere neden olup, içinde bulundukları<br />

olumsuzluklardan hiçbir zaman kurtulamayacakları düşüncesine neden olur (Seber,<br />

1991, s.10).<br />

Depresyon tanımlanırken üzüntü ile büyük benzerlikler taşımaktadır üzüntü yaşanılan<br />

olumsuz bir duruma karşı verilen tepkidir, depresyon ise bir beklenti içinde olan kişinin<br />

beklentisinin boşa düşmesi ile umutsuzluğa kapılması sonucu ortaya çıkmaktadır.<br />

15


Depresyon ile üzüntü arasındaki en belirgin fark umutsuzluktur. Dolayısıyla depresyonu<br />

karamsarlık ve üzüntü birleşimi şeklinde formüle etmek mümkün olmaktadır (Geçtan,<br />

1984, s.175).<br />

Depresyon umutsuzluk kaynaklı olması nedeniyle kişinin geleceğe karşı olumsuz<br />

bakmasına neden olmaktadır. Bu durum ise kişide sürekli olumsuz düşündüğü ve hiçbir<br />

çaba göstermediği için suçluluk duygusunun oluşmasına ve kendini suçlamasına neden<br />

olabilmektedir. Bu suçluluk hissi kişide umutsuzluk ve depresyonun daha yoğun<br />

hissedilmesine ve başka sorunların da oluşmasına neden olmaktadır.<br />

Beck, depresif hastalar üzerinde yaptığı araştırmalarda depresif hastaların % 78’inden<br />

fazlasının geleceğe olumsuz baktıklarını tespit etmiş bulunmaktadır. Non-deprese<br />

hastalarda ise bu oran ancak %22 olmaktadır. Hastaların yakınmaları ve klinik<br />

değerlendirmeler depresyonun şiddeti arttıkça umutsuzluğun da arttığını göstermektedir.<br />

Böylece depresyonun derinliği ile geleceğe ait olumsuz beklentiler arasında önemli<br />

derecede anlamlı ilişki olduğu saptanmış bulunmaktadır (Akt. Dilbaz, 1979).<br />

1.1.4.2 İNTİHAR<br />

İnsan bazen hayatının büyük bir kısmını tek bir amaca veya tek bir inanca göre<br />

şekillendirebilir. Bu şekilde bir yaşantı süren kişiler için o amaç ve inanç kişinin<br />

hayatındaki en büyük umududur. Bu umut boşa düşerse kişi yaşantısının gereksiz<br />

olduğunu hatta zararlı olduğunu düşünebilir. Bu düşünce de kişiyi kendi yaşantısını<br />

sona erdirme gibi çabaların içerisine sürükleyebilir. Yani umutsuzluk bir insanın<br />

hayatını sonlandırmasına yol açabilmektedir.<br />

Her bireyde özsever nitelikte rahat, uyumlu, değerli olması için gerçekleştirmeye<br />

çalıştığı bir takım beklenti ve emeller söz konusu olup bunlar başlangıçta dürtüsel<br />

olmalarına rağmen daha sonra benlikçe benimsenmektedirler. Normalde birey özerk<br />

olan bu beklentileri gerçekleştirmek ve sarsılmadan yaşamını sürdürmek istediği halde<br />

yaşamdaki bir takım olumsuzluklar, düş kırıklıkları ve örselenmeler çatışma yaratmakta,<br />

bu çatışmada benliğin güçsüz kalması ile özsaygı düşmekte dolayısıyla birey artık<br />

umutsuzluk ve depresyon içinde bulunmaktadır (Seber, 1991, s.10).<br />

Kişi amacına ne kadar bağlı ise o kadar umudu var demektir ve bu umut ne kadar<br />

büyükse umutsuzluk da o kadar yoğun hissedilir. Bu durumda intihar umutsuzluğun<br />

büyüklüğü ile ilintilidir. Burada umutsuzlukla birlikte kişinin özsaygısını da<br />

16


yitirmesinden bahsetmek gerekir. Çünkü kişi hayatındaki en büyük amacına<br />

ulaşamadığında kendisinde bir eksiklik hisseder ve kendisini suçlamaya başlar. Bu<br />

suçluluk duygusu da kişiyi intihara sürükleyebilir.<br />

Ayrıca depresyon ile intiharı ayrı bir şekilde ele almamak gerekir. Çünkü kişi intihar<br />

edecek yani varlığına son verecek kararı alıyorsa bunda depresyonun da katkısı<br />

büyüktür. Yani kişi intihar edecek duruma gelene kadar yoğun bir umutsuzluk hissi ve<br />

bu umutsuzluğun beraberinde ağır bir depresyon dönemi yaşamıştır. Daha sonra ise tüm<br />

bu sorunlar altında ezilip kurtulmak için hayatına son vermeyi tercih edecek hale<br />

gelecektir. Fakat intihar olgusunun tek tetikleyicisi depresyon değildir. İntihar<br />

olgusunda özsaygı yitimi ön planda bulunmalıdır.<br />

“Kişinin çeşitli sebeplerle sevdikleri tarafından terk edilmesi veya ihanete uğraması,<br />

aile, komşu ve iş çevresinde birtakım başarısızlıklara uğraması vs. gibi değişik sebepler<br />

yüzünden, sonuçta özsaygısı düşmekte, kişi özsaygısını tekrar kazanma umudunu<br />

yitirerek intihara başvurmaktadır”(Alverez, 1994, s.91).<br />

İntiharı genel olarak ele alacak olursak, kişinin böyle bir tercih yapabilmesi için yoğun<br />

bir umutsuzluk hissi ve bu umutsuzluğun beraberinde gelen acizlik duygusu, özsaygı<br />

eksikliği, kendini yetersiz görme gibi sorunların altında ezilmesi gerekir.<br />

1.1.4.3 SİGARA, ALKOL VE UYUŞTURUCU; MADDE BAĞIMLILIĞI<br />

Umutsuzluk, kişiyi sürekli olumsuz yargı ve düşüncelere iterek kişiyi bunalıma<br />

sokabilmektedir. Böyle bir durumda kişi bilincinden bir süreliğine de olsa uzaklaşarak<br />

rahatlama çabası içerisine girebilmektedir. Bu çabalarına en iyi hizmeti bağımlılık<br />

yaratacak ve bilinci bir süre kapatacak olan maddelerdir. Bu maddelere alkol, sigara,<br />

uyuşturucu gibi maddeleri örnek verebiliriz. Bu maddeler kişiye bir süreliğine karamsar<br />

dünyasından uzaklaşma ve rahatlama fırsatı sunmaktadır. Kişi böyle bir rahatlama<br />

karşısında içinde bulunduğu dünyadan daha çok nefret edebilir ve kendisine kullandığı<br />

madde ile gidebildiği yeni bir dünya oluşturabilir. Böylece sürekli bu maddeyi kullanma<br />

isteği yani sürekli yeni kurduğu dünyada yaşama isteği doğmaktadır. Bu durum kişinin<br />

gerçeklikle olan bağını koparıp kendisine zarar vermeyi istemelerine neden olmaktadır.<br />

Kısacası bağımlılık yapan maddeler ile kişiler umutsuzluklarından, hayatlarından,<br />

kendilerinden kaçarlar ve bu kaçma sonucunda kendilerini kaybedebilirler.<br />

17


Yaşama dair güvenini yitirmiş ve umutsuzluğa tutsak olmuş kimseler bundan kurtulmak<br />

için bir takım maddelere başvurabilmektedirler. Bu maddeler genellikle bağımlılık<br />

yapan maddeler olmaktadır. Kişi bağımlılık yapan bu maddeler içinde en ucuz ve en<br />

kolay bulunanı daha çok kullanılmaktadır (Köknel, 1985, s.309).<br />

Kişi bu ucuz ve kolay bulunan madde ile kendisini kısa süreliğine karamsar<br />

dünyasından uzaklaştırarak rahatlamaya çalışabilir ancak bu tür maddelerin etkisi kısa<br />

sürmektedir ve etkisi geçtiğinde kişi karamsar dünyasına tekrar dönmektedir. Bu durum<br />

kişide daha fazlasını istemeye neden olarak alkol ve uyuşturucu maddelere karşı istek<br />

uyandırabilir. Kişi sigarada olduğu gibi alkol ve uyuşturucu maddelerde de karamsar<br />

dünyasından uzaklaşmak ister ve bu maddeler uzaklaşma süresini daha uzun tutabilirler<br />

bu yüzden de çekicilikleri vardır.<br />

Kişi madde kullanımı sırasında yaşadığı hazza bağımlı bir hale gelerek bu hazzı sürekli<br />

yaşamak ister. Maddenin etkisi geçince de tekrar bu maddelere sığınacaktır. Dolayısıyla<br />

kişi kullandığı maddeye ve yaşadığı hazza tutsak olacaktır. Bu durum da kişinin<br />

üretkenliğini olumsuz etkileyecektir.<br />

Uyuşturucu madde ve alkole bağımlı olmuş kimse, kendi sorumluluğunu üstlenemeyen<br />

ve kendisine yetemeyen bir birey haline gelmektedir. Kişi kendi kendisine yetememenin<br />

verdiği umutsuzluktan kurtulmak için sigara, alkol, uyuşturucu madde vb. gibi nesnelere<br />

sığınarak kısa süreli de olsa bir güvenlik duygusu elde etmektedir. Ancak temeldeki<br />

umutsuzluk duygusu tedavi edilmediği için bu tür nesnelerin tesiri geçince kişi<br />

yenilerini almakta, vücudun da bağışıklık kazanmasına bağlı olarak her gün biraz daha<br />

miktar artırılmakta ve kişi sonuçta ruhen de bedenen de çökmektedir (Yavuz, 2009).<br />

1.1.4.4 YIKICILIK<br />

Umutsuz bir kişi psikolojik olarak sorunlar yaşadığı için fiziksel dünyasında da bu<br />

sorunların yansıdığı görülmektedir. Kişi hayatında hiçbir şey üretmediği için varlığının<br />

önemsiz olduğunu düşünür ve kendisine karşı bir nefret hissine kapılır. Bu nefret hissi<br />

sonucunda kişi kendisine veya çevresine zarar vermeye başlar.<br />

“Kişinin kendi dışındaki dünyayı tahrip etmesinin sebebi, kendi benliğinin onun<br />

tarafından ezilmesine mani olmaktır. Bu umutsuz kişinin yaptığı son bir umutsuz<br />

çabadır” (Fromm, 1972, s.187).<br />

18


Her insanın belli hayalleri ve bu hayallere yönelik yapmak istedikleri vardır ancak kişi<br />

hayallerine yönelik atmak istediği adımları atarken engellenir ya da durdurulursa<br />

umutsuzluk hissi ile beraber büyük bir nefret hissi de duyar ve bu nefretini çevresine<br />

yansıtır. Çoğu zaman bu nefret yıkıcı bir etki oluşturur ve kişi tahripkâr davranışlar<br />

sergilemeye başlar. Kişi genelde direkt olarak kendisine zarar vermez bu zarar verme<br />

durumu çevresinde zarar verebileceği bir obje veya bir kişi yoksa ortaya çıkmaktadır.<br />

Genellikle umutsuzluğa karşı gösterilen yıkıcı tepkiler, toplumsal ve ekonomik yönden<br />

sığınacak yeri olmayan kişilerde görülmektedir. Fakat burada yıkıcılığın ve nefretin<br />

sebebi ekonomik sıkıntı olmayıp yıkıcılığı ve şiddeti aynı ölçüde harekete geçirmede<br />

etkili olan umutsuzluktur. Dolayısıyla ölümü isteme, yaşama sevgisinin seçeneği olduğu<br />

gibi yıkıcılık ve şiddet de umudun seçeneği olmaktadır (Fromm, 1995, s.36).<br />

1.1.5 GENÇLERDE MESLEK SEÇİMİNİ ETKİLEYEN FAKTÖRLER<br />

Meslek seçimi, ergen bireylerin hayatını etkileyen en büyük seçimlerden biridir. Meslek<br />

seçimi bireylerin çeşitli dönemlerden geçerek meslek türleri arasından kendi ihtiyacı<br />

doğrultusunda olan ve kendi yeteneğinin öne çıktığı, kendi istediği bir mesleğe girmesi<br />

için çaba göstermesidir (Aytaç ve Bayram, 2003).<br />

İstenerek seçilen bir meslek bireyin benliğinin bir parçası olur. İnsanların yaşamlarında<br />

farklı farklı rolleri vardır. Bir insan kişiliğine ters düşen bir meslek seçerse o, bu bireyin<br />

hem meslek hayatını hem de özel hayatını olumsuz bir şekilde etkiler. Bir insan kişilik<br />

özellikleri doğrultusunda yaptığı bir meslekte başarı yakalar (Öztaş,1988).<br />

İnsan, hayatının önemli noktalarından biri olan bu meslek seçiminde kişi oldukça uzun,<br />

düşünceli zamanlardan geçmektedir. Bu zaman içerisinde çeşitli faktörlerden<br />

etkilenerek kişiler meslek seçiminde bir karar vermektedir.<br />

Meslek seçimi belli bir gelişim sürecinden sonra çok yönlü faktörlerin etkileşimi içinde<br />

gerçekleşmektedir. Bu meslek seçimini etkileyen faktörler içinde bireyin ilgi ve<br />

yetenekleri, mesleki rehberliği, cinsiyeti, ailesi ve çevresi bulunmaktadır.<br />

1.1.5.1 MESLEK SEÇİMİNDE YETENEĞİN ROLÜ<br />

Yetenek meslek seçimini etkileyen en önemli faktörlerden biridir. Yetenekle bir insanın<br />

gücü ortaya çıkar. Yetenek bireyin gelecekte elde edebileceği meslekler üzerinde etki<br />

etmektedir. Yetenek bir kişinin kapasitesini kullanarak geliştirdiği zihinsel, duyuşsal ve<br />

19


psiko-motor becerileridir. Bir insan işinde minimum bir şekilde yetenekli değil ise o işte<br />

başarı sağlaması pek mümkün değildir. Bu yüzden meslek seçerken de yeteneklere<br />

bakılması çok önem görmektedir. Yeteneklerin farkında olunması seçimin daha olumlu<br />

bir şekilde yapılmış olmasını sağlar. Her insanın yetenekleri vardır. Bazı insanlar<br />

yeteneklerinin farkındayken bazıları farkında değildir. Meslekler açısından insanlar<br />

yetenek yönünden farklılık gösterirler. Yetenekler çeşitli anlamlarda etkili olabilir.<br />

Sayısal ve sözel olabilir bununla birlikte güzel sanatlarla ilgili, hareketlerle ilgili veya<br />

başka alanlarla ilgili olabilir (Kuzgun, 1989, s.3).<br />

Yetenekler genel olarak ön ergenlik döneminden önce kendilerini gösterirler. Ergenlikle birlikte<br />

hızlı bir şekilde belirgin hale gelirler. Yapılan bilimsel araştırmaların ve incelemelerin<br />

sonuçlarına göre en erken kendini gösteren yetenekler müzik, mekanik, resim yeteneğidir. Bu<br />

yeteneklerin genelde 11 yaş civarında kesinlik kazandığı görülmüştür. 14 yaş civarında<br />

matematik yeteneğinin geliştiği, 16-17 yaş civarında diğer bilimsel yeteneklerin ortaya çıktığı<br />

yapılan araştırmalar belirlenmiştir (Telman, 2002, s.51).<br />

Meslek seçimi ile yetenekler arasındaki ilişkiyi ve meslek seçiminde kararlığı ortaya koymak<br />

amacıyla Wrenn tarafından yapılan araştırmada 10.000 üniversite öğrencisine genel yetenek<br />

testi uygulanmış ve puanı 95. yüzdeliğin üzerinde saptanmıştır. Bulgular üstün yetenekli grubun<br />

%68’inin ve düşük yetenekli grubun %51’inin profesyonel meslekleri seçtiklerini, üstün<br />

yetenekli öğrencilerin %62’sinin düşük yeteneklilerin ise %42’sinin iki yıl boyunca<br />

seçimlerinde değişiklik yapmadıklarını göstermektedir. Yapılan bu araştırmaya göre yetenekli<br />

öğrencilerinde seçtiği mesleklerde daha kararlı oldukları ve seçtiği mesleklerde daha başarılı<br />

olduğu ortaya çıkmıştır (Kuzgun, 2000, s.45).<br />

Mesleki gelişim kuramları yeteneklere çok önem vermiştir. Özellik-faktör kuramcılarına<br />

göre, yetenekler seçimi içeren denklemin parçalarından oluşmaktadır. Roe ve sosyal<br />

yaklaşımlar, yeteneklerin kalıtsal olarak belirlendiği, böylece kısmen soydan gelimin,<br />

kültürün ve çevrenin de sonucu olduğu görüşündedirler. Holland, Roe ve sosyal<br />

yaklaşımlar mesleki gelişimde yeteneğin rolünü vurgulamamışlar fakat diğer yandan<br />

Super mesleki karar vermede yetenekleri önemli bir faktör olarak görmüştür. İhtiyaçlar<br />

ve değerler yaklaşımları, mesleki gelişimde yeteneklerin rolünü, ihtiyaçlar veya değerler<br />

gibi çok önemli değişkenler ile etkileşime giren bir faktör olarak görmüşlerdir.<br />

Davranışçı kuramlara göre yetenekler, hem duruma hem de durum ile bireylerin mesleki<br />

davranışçıların oluşumundaki etkileşimlere katkıda bulunmaktadır. Lofquist ve Dawis’i<br />

iş uyum yaklaşımı, performans ve yetenek değişkenlerini tamamen iş tatmini aracı<br />

20


olarak görmüştür. Ginzberg, genel anlamda düşüncesinin psiko-analitik önermeleri<br />

doğrultusunda hareket ederek yetenekleri ciddi olarak ele almamıştır. Ancak, Ginzberg<br />

ve arkadaşları müzik yeteneği gibi yüksek ve olağanüstü doğal yeteneklerin mesleki<br />

gelişimde çok belirleyici bir rolü olduğunu göz önünde bulundurmuşlardır ( Osipow,<br />

1973, s.284–285).<br />

1.1.5.2 İLGİLERİN MESLEK SEÇİMİNDEKİ ROLÜ<br />

İlgi bir insanın bir nesne ile veya bir davranış ile arasında oluşan uyumdur. Her insan<br />

farklı alanlara ilgi duyabilir. Ancak kendilerine en yakın olan şeye ilgi duyarlar. Önem<br />

verdikleri şeyler ilgi duydukları şeylerdir. Bir insan herhangi bir nesneden etkilenmeye<br />

başladığı zaman ona ilgi duyar ve ilgilerini değiştirirler. Ergenlik çağının sonlarına<br />

doğru kararlı ve dengeli bir şekil alırlar. Meslekle ilgili planlar da ergenlik çağında<br />

belirlenmeye başlar (Telman,2002, s.68).<br />

Yetenekler nasıl ki çalışma alanında nitelikli bir şekilde etkileyen bir etmen olarak görülüyorsa<br />

ilgiler de yetenekler kadar çalışma alanını etkilemektedir. Kişiler ilgilerini daha eğitim<br />

yıllarında iken tanırlarsa, onlara meslek seçiminde bu niteliklerini dikkate almada yardımcı<br />

olacaktır. İlgilerin ölçülmesi için bazı envanterler geliştirilmiştir. Ancak, bir kimsenin meslek<br />

seçme kararını, birinci derecede onun ilgilerine ilişkin öz kavramı yani ilgilerini algılama ve<br />

değerlendirme derecesi belirlemektedir (Kuzgun, 2000, s.72).<br />

Bireylerin hayatında ilgilerin dinamik bir örüntüsü vardır. İnsanlar yaptıkları her hangi<br />

bir işten, katıldıkları her hangi bir etkinlikten doyum sağlamak isterler. Bir kimsenin<br />

önünde çeşitli faaliyet imkânları bulunduğu halde hep belirli bir faaliyet türüne<br />

yönelmesi o bireyin o alana yönelik ilgisi olduğunu gösterir (Yelken, 2008)<br />

İlgi bazı psikologlar tarafından hoşlanma veya hoşlanmama duygusu ile ortaya çıktığı<br />

düşünülmektedir. İlgi belirlenmiş bir davranışlar olup çeşitli nedenlerden<br />

etkilenmektedirler (Koç,2006).<br />

İlgiler ‘ilgi envanterleri’ ile ölçülebileceği gibi, kişinin gözlenmesi ya da sorular yardımı<br />

ile de belirlenebilir. Geliştirilen ilgi envanterlerinin geniş gruplara uygulanmasından<br />

elde edilen verilere göre değişik ilgi alanları saptanmıştır. Strong’un geliştirdiği<br />

envanterden elde edilen veriler üzerinde yapılan faktör analizi ile bilim, teknik, sosyal<br />

yardım, iş ayrıntıları, edebiyat, müzik, güzel sanatlar ilgi alanları tanımlanmıştır. Kuder<br />

(1977) bunlara açık hava ilgisini de eklemiştir. Prediger (1981) insan ilişkileri, nesne,<br />

21


veri ve kavram olmak üzere dört genel ilgi kategorisi belirlemiştir. Roe (1965) ise<br />

meslekleri daha kaba bir gruplama ile insana yönelik, insana yönelik olmayan meslekler<br />

olarak ayırmıştır. Holland’ın kategorileri, salt ilgileri değil, tüm kişilik özelliklerini<br />

kapsayan tipler olarak düşünülmelidir(Kuzgun,2009). Araştırmalar, envanter yolu ile<br />

elde edilen puanların mesleği kestirme gücünün, kişinin kendini anlatması gibi<br />

geleneksel yöntemler ile elde edilen veriler kadar güçlü olmadığını göstermektedir<br />

(Kuzgun 2009).<br />

1.1.5.3 MESLEKİ REHBER VE MESLEK SEÇİMİ<br />

Meslek rehberlik bireyin meslek seçimine yön verilmesini, meslekler hakkında bilgi<br />

sahibi olunmasını sağlayan rehberlik ve danışma faaliyetleridir. Meslek rehberliği<br />

insanların meslek seçimine ait problemleri ortadan kaldırır. Bir bireyin hangi meslekte<br />

ilerlemesi gerektiğine yol gösterir. Meslek seçiminde etkili olması öğrencilere yol<br />

göstermesi gereken öğretmenlerin her bir öğrenciye zaman ayırmaları ve onları<br />

yeterince tanımaları gerekmektedir (Yavaşçaoğlu, 2001, s.18).<br />

Genel olarak 15-18 yaşlar arasını kapsayan lise yılları, gencin kendisini ve meslekler<br />

hakkında oluşturduğu algılara dayanarak, bilgileri değerlendirerek eşleştirmeye,<br />

birbirine uydurarak geleceğe ilişkin mesleki kararını oluşturmaya çalıştığı bir dönemdir<br />

(Yeşilyaprak, 2002, s.247).<br />

Yapılan araştırmalar ergenlerin henüz lise birinci sınıfta bu olgunluğa ulaşmamış<br />

olduğunu, lise sona doğru olgunluk derecesinin artmaya başladığını göstermektedir.<br />

Kuşkusuz bazı gençler bu olgunluğa daha erken ulaşabilirken bazıları üniversite<br />

sonrasına dek ulaşamayabilir. Bir başka deyişle gençler kendi yetenek ve ilgilerini yeteri<br />

kadar tanımadan, koşullarını gerçekçi olarak değerlendirmeden ve meslekler hakkında<br />

da doğru ve yeterli bilgiye sahip olmadan mesleki tercihlerini belirlemektedir<br />

(Yeşilyaprak, 2002, s.249).<br />

Bunun içinde mesleki rehberliğin önemi büyüktür. Mesleki rehberlik bireylerin<br />

kendilerini tanımalarına yardımcı olarak uygun bir mesleği seçmeye yardımcı olurlar.<br />

Birçok meslekler vardır. İnsanların çoğu meslek hakkında yeterli bilgiye sahip değildir.<br />

Hiç bilmediğimiz bir meslek, bize çok uyum sağlayan, bizi mutlu edecek bir meslek<br />

olabilir. Meslek rehberleri bizi onlar hakkında bilinçlendirerek bizi bu meslek seçiminde<br />

etkilerler.<br />

22


Mesleki ve teknik eğitime yönlendirme konusunda yapılacak çalışmalarda öğrencilerde<br />

ileride hayal kırıklıkları oluşturmaması için mesleki standartlara uygun olarak meslekler<br />

tanıtılmalıdır. Mesleki standartlar ve mesleki rehberlik konusunda eksikleri bulunan<br />

teknoloji eğitimi öğretmenleri hizmet içi eğitime tabi tutulmalıdır (Şenel, Erden, 1998,<br />

s.148-157).<br />

Okullarımızda rehber öğretmenleri vardır, ancak bu rehber öğretmenleri yeterli sayıda<br />

değildir. Lise eğitimimiz sırasında öğretmenlerimiz mesleki rehberlik eğitimi<br />

almamışlardır. Öğrencilere meslek seçimi konusunda destek sağlamak, bilinçlendirmek<br />

için mesleki rehberlik eğitimi alan rehber öğretmenlerinin okullarımızda eksik<br />

olmaması gerekir.<br />

1.1.5.4 CİNSİYET VE MESLEK SEÇİMİ<br />

Cinsiyet meslek seçimlerini etkileyen etmenlerden biridir. Çocukluktan beri anne<br />

babaların yaptığı kızlara pembe kıyafet, erkeklere mavi kıyafet seçilmesi bile insanlara<br />

küçüklükten aşılanan bir davranıştır. Meslek seçerken de çocuklar için önceden belli<br />

meslekler belirlenmiştir. Kızımız hemşire olacak, oğlum polis olacak gibi sözleri çoğu<br />

kişilerden duymuşuzdur. Ayrıca cinsiyet farklılığından da erkeklerin kadınlara göre<br />

kapasiteleri, güçleri farklı olduğu için bazı mesleklerde cinsiyete göre meslek belirleme<br />

vardır. Genellikle ağır işlerde erkekler çalışırken, hafif işlerde kadınlar çalışmaktadır.<br />

Meslek seçiminde cinsiyet farkı eski dönemlere göre fiziksel yönden daha az önem<br />

taşımaktadır ancak sosyal açıdan ve psikolojik açıdan özel önem taşımaktadır.<br />

Tutumlarda, ilgilerde ve entellektüel örüntülerdeki cinsiyet farklılığı mesleki gelişimde<br />

önem taşımaktadır. Psikolojik olarak erkeksilik ve kadınsılık, bireyin daha çok kadın<br />

gibi mi yoksa erkek gibi mi davranma ilgisine sahip olduğu ve kadın tarafından mı<br />

yoksa da erkek tarafından mı daha kolay anlaşıldığı ile ilgilidir. Göreceli olarak<br />

erkeksilik veya kadınsılık farklılığı mesleki ilgilerde ve mesleki seçimle birçok yönden<br />

ilişkilidir. Sosyal açıdan cinsiyet farklılığı fiziksel açı kadar önemlidir (Bal, 1998, s.144).<br />

Erkekler ve kadınların yapıları birbirlerinden oldukça farklıdır. Kadın veya erkek olma<br />

ilgilerde, duygusal olgunlukta, fiziksel güç ve dayanıklılıkta, ince kas faaliyetlerini<br />

gerçekleştirebilmede farklılıklar yaratır. Erkekler daha dayanıklı, güçlü olurlarken;<br />

kadınlar daha narin ve duygusal olurlar. Kadın ve erkeklerin neleri yapacaklarına,<br />

neleri yapamayacaklarına dair toplumsal yargılar da her iki cinsin mesleki tercihlerini<br />

etkileyebilir (Kulaksızoğlu, 1998, s.184).<br />

23


Bazı meslekler belirli bir cinsiyete özgürdür. ABD’de yapılan bir araştırmada 15-18 yaş<br />

arasındaki kız öğrencilerin %95’i öğretmenlik, sekreterdik, hemşirelik, hosteslik ve<br />

sosyal hizmet uzmanlığı gibi mesleklerle ilgilendiklerini söylemişlerdir (Kulaksızoğlu,<br />

1999, s.184).<br />

1.1.5.5 AİLENİN MESLEK SEÇİMİNE ETKİSİ<br />

Meslek seçimi genelde ergenlik dönemine denk gelmektedir. Bu dönemde bireyler farklı<br />

duygusal dönemler geçirdikleri için ailelerinden destek almaları gerekir. Aralarında kan<br />

bağı, akrabalık veya yasal yollardan bağlılık bulunan aynı evde yaşayan ihtiyaçların en<br />

çok karşılandığı bir birimdir aile.<br />

Anne babalar çocukların hayatında en büyük rol alan bireylerdir. Bir çocuk küçüklükten<br />

itibaren anne babasını örnek alarak yetişir. Bunun yanında anne babalar çocuklarına çok<br />

iyi birer örnek olmalıdırlar ve onlara hayatları boyunca gerekli desteği sağlamalıdırlar.<br />

Gelişmekte olan veya ekonomik olarak geri kalmış ülkelerin birçoğunda anne-babalar<br />

çocuklarını “Çocuğum doktor olacak.” telkini ile büyütürler. Bunun nedenleri arasında,<br />

ülkenin ekonomik yetersizliklerine bağlı olarak yeterince gelişmemiş olan sağlık<br />

hizmetlerinden dolayı insanların çok ihtiyaç duydukları anlarda doktor<br />

bulamamalarının; basit sayılabilecek hastalıklardan dolayı çok sevdikleri yakınlarını<br />

kaybetmelerinin ve bu konuda çaresizlik içinde kalmalarının büyük rolü vardır. Bu acı<br />

tablo insanları, çocuklarını öncelikle en çok ihtiyaç duydukları meslek alanlarında<br />

yetiştirmeleri konusunda bir arayışa yöneltmiş ve ‘çocuğum doktor olacak’ temennisi,<br />

çocukların küçük yaşlarda karşılaştıkları en önemli telkin olmuştur. Ülkelerin<br />

gelişmesine paralel olarak, ailelerin mesleki alanda çocuklarını yönlendirmeleriyle ilgili<br />

tercihlerde de değişmeler yaşanmaktadır (Şakar, 2015). Buradan da anlaşılacağı üzere<br />

ailelerin çocukların meslek seçiminde ülkelerinin durumlarına göre belirleyecekleri<br />

meslekleri istemeleri görülmektedir.<br />

Her anne baba, çocuklarının ilerde başarılı, mutlu, huzurlu bir şekilde olmasını isterler.<br />

Çocuklarının geleceklerinin iyi olması için çocuklarına destek vermek isterler. Aile<br />

desteği az olduğu zaman birey olumsuz durumlarla karşılaşacağı gibi aşırı fazla<br />

olduğunda da bireyleri olumsuz kişilik özelliklerine, madde kullanımına, yanlış<br />

davranışlara neden olmaktadır (Lamborn, Mounts. Steinberg ve Dornbush.l991;Procidano ve<br />

Heller,1993; Akt. Karadayı 1994).<br />

24


Anne-babaların çocuklarını belli mesleklere yönlendirmeleriyle ilgili temel yaklaşımda<br />

eskisine oranla büyük ölçüde azalma görülmekle birlikte, bunun farklı bir şekilde<br />

devam ettiği dikkat çekmektedir (Özsoy, 2004:107). Çünkü artık aileler daha fazla<br />

meslek hakkında bilinçlendikleri için belli mesleklere yönlendirmekten vazgeçmeye ve<br />

artık daha başka mesleklere yönelmeye başlamıştır.<br />

1.1.6 GENÇLER VE SOSYAL HİZMET UYGULAMALARI<br />

Gençler için en önemli şey, bir grup içinde yaşamak ve her faaliyeti birlikte yapmaktır.<br />

Bu sebeple bir içinde bulunmaktan hoşlanırlar. Uzman bu gruplarda da gençler için bir<br />

otorite olarak görülür anacak burada gençler yaşıtlarıyla birlikte olma ve paylaşımdan<br />

oldukça yararlanırlar (Bulut,2013: 72).<br />

Özellikle ergenlik dönemi için yetişkinlerin ifadelerinden çok akran grubun söyledikleri<br />

ve akran grupların yaşantısı önemlidir. Bu durumun da etkisi ile ergenlerden<br />

oluşturulacak bir grup bireysel çalışmadan çok daha etkili olabilmektedir. Benlik<br />

saygısı, kimlik oluşturma gibi önemli kavramların söz konusu olduğu pek çok sorunun<br />

yaşandığı ergenlik dönemindeki bireylerle yapılacak birebir görüşmeler ya da grup<br />

çalışması, grubun bu yönü ile gruba katılacak ergenlerin sonraki süreçte kuracakları<br />

ilişkilerde, kendilik algılarında, problem çözme ve karar verme becerilerinin<br />

gelişmesinde ve güçlendirilmelerinde önemli olacaktır.<br />

Sullivan, kişiliğin neredeyse bütünüyle diğer önemli insanlarla etkileşimin bir ürünü<br />

olduğunu öne sürmüştür. Sullivan, kişinin diğerlerinin algısının olduğundan farklı alma<br />

eğilimini tanımlamak için parataksik çarpıtmalar terimini kullanmıştır. Bireyler arası bir<br />

ortamda bir kişi diğerleriyle gerçekçi yaklaşımlar temelinde değil de tamamen ya da<br />

birinci planda kendi fan<strong>tez</strong>isinde var olan bir kişileştirme temelinde ilişki kurduğunda<br />

bir parataksik çarpıtma ortaya çıkmıştır (Akt., Yalom, 2012: 43). Bu anlamda kişinin<br />

kendisi için benimsediği tanımlamalar sonraki süreçte kuracağı ilişkilerde etkilidir.<br />

Benlik saygısı, kimlik oluşturma ve karar verme gibi önemli kavramların söz konusu<br />

olduğu ergenlik dönemindeki bireylerle yapılacak grup çalışması grubun bu yönüyle<br />

gruba katılacak ergenlerin sonraki süreçte kullanacakları ilişkilerde ve kendilik<br />

algılarında önemli olacaktır. Kişiliğin gelişmesinde oldukça önemli olan ergenlik<br />

döneminde bu etkileşim olması çocuğun kişiliğine direkt olarak yansıyacaktır.<br />

25


Gruplarla sosyal hizmet uygulaması ergenler için kişisel ve kişiler arası ilişkilerin<br />

geliştirilmesinde, akranlarla ve diğer yetişkinlerle sağlıklı bir ilişki kurulması açısından<br />

yarar sağlamaktadır. Bu yararlar şu şekilde belirtilebilir (Güner, 2000: 62-67)<br />

Bir takımın üyesi olma, diğerleri ile çalışma, birlikte proje tanımlama ve ortak<br />

yardım edebilme becerisi geliştirme<br />

Çalışmalarda ve ilişkilerde geri bildirim alma ve vermeyi içeren yapıcı bir şekilde<br />

çalışma becerisi.<br />

Bireyin eleştirel düşünme yeteneği geliştirebilmesi, farklı fikirler ve perspektifleri<br />

görerek kendi düşünceleriyle birleştirme becerisi,<br />

Grup lideriyle birlikte liderliği paylaşmak ve diğer üyeler ile birlikte gruptaki karar<br />

verme ve problem çözme süreci ile ilgili olarak sorumluluğu paylaşma becerisi.<br />

Kendini ve grubu daha büyük grubun parçası olarak görmek ve grupta paylaştığı<br />

değerleri yaşamın tüm aşamalarına ve yönlerine aktarma becerisi,<br />

Ulusal sosyal hizmet uzmanları birliği tarafında 1993 yılında ergenlerle yapılacak grup<br />

odaklı sosyal hizmet uygulamasının standartları belirlenmiştir. Bu konuda altıncı<br />

standart, sosyal hizmet uzmanının ergenleri güçlendirmesinin gerekliliği üzerinde<br />

durmaktadır.<br />

Güçlendirme bireylerin, ailelerin, grupların, organizasyonların ve toplumun var olan<br />

güçlerini ve olumlu özelliklerinin vurgulama, bunları artırma, geliştirme, destekleme ve<br />

kendi kararlarını kendileri vererek yaşamları üzerindeki güç ve denetimleri artırma ile<br />

eş anlamlı olarak kullanılabilir (Duyan, 2010: 176).<br />

Bireyin güçlendirilmesinde sistemler arsındaki bağlantı önemlidir. Sosyal hizmetin<br />

çevresi içinde birey anlayışın da odak alınarak belirtilebilir ki bireyin karşılaştığı<br />

sorunlar sadece bireyden kaynaklanmaz bu anlamda nasıl ki müracaatçının sorunlarının<br />

çözümünde çevre ele alınıyorsa bireyin güçlenmesi ve karar vermesi sürecinde çevre<br />

önemli bir faktör olacaktır.<br />

Müracaatçının yaşamış olduğu sorun her ne olursa olsun bu müracaatçıyı yaşamadaki<br />

tüm alanlarda güçsüz kılmaz, bu anlamda bireyin olumsuz yaşam deneyimi dışında<br />

yaşamındaki diğer alanlarda ki güçlerini fark etmesi sağlanarak da birey<br />

güçlendirilmelidir.<br />

26


Bireyin kendini tanımasında başka insanların yorumları, gözlemleri oldukça önemlidir.<br />

Özellikle kendisiyle benzer yaşam deneyimlerine sahip kişilerin gözlem ve yorumları<br />

birey için çok daha olumlu bir etki yaratabilecek, kendisi için bir nevi ‘ayna’<br />

sağlayabilecektir. Grup süreci ve birebir görüşmede bu açıdan da bireyin güçlenmesinde<br />

etkilidir.<br />

Diğer yandan benlik saygısı bireyin güçlendirilmesi sürecinde dışarıdan tutulacak bir<br />

kavram değildir. Benlik saygısı üzerine yapılan araştırmalar, benlik saygısı yüksek olan<br />

adölesanların kendilerine olan güvenlerinin arttığını, kendi geleceklerini daha iyi<br />

belirleyebildiklerini, sorunlarıyla daha etkin baş edebildiklerini ve sorunların<br />

çözümünde daha başarılı olabildiklerini ortaya koymaktadır. Bireyin güçlendirilmesi<br />

bireyin benlik algısının olumlu etkileyebilecek ve karşılaştığı sorunlarla baş<br />

edebilmesinin kolaylaştırabilecektir ya da tersten düşünüldüğünde karar verme ve<br />

problem çözme kapasitesinin artması, bireyi güçlendirecek ve benlik saygısının<br />

artmasına katkı sağlayabilecektir.<br />

Grup sürecinin bireyin güçlendirilmesine etkileri şu şekilde belirtilebilir;<br />

Grup yaşantısı geçinen bireyler için katarsis, kabul görme ve ait olma duygusu kendini<br />

anlama, varoluşsal farkındalık, kişiler arası öğrenme, evrensellik, bilgi alışverişi, aile<br />

ilişkilerini yeniden yaşama, grup danışması, el severlik, özdeşim, kendi hakkında bilgi<br />

edinme, gerçeği test etme, transferans, etkileşim kurma, duygularını ifade etme, güven,<br />

bağlanma, katılım, sorunluluk alma, geribildirim, açıklık, terapatik ortam ve normlar,<br />

umut aşılama, destek duygusu, kişiler arası öğrenme, hayali öğrenme (vicarious<br />

learning) şeklinde sıralanabilecek yararlar elde etmektedirler (Ohlsen 1997; Yalom<br />

1992;Çevik ve diğ. 1990; George ve Dustin 1998 Akt., Duyan, 2007: 3).<br />

Görülebileceği gibi, ergenler içinde bulundukları yaş dönemi kendine has özellikleri<br />

nedeni ile güçlendirilmeye ihtiyaç duymaktadırlar. Güçlendirilme temelinde yapılan<br />

gurupla sosyal hizmet tanımında ergenlerin problem çözme ve karar verme becerilerini<br />

artıracak, benlik saygılarını yükseltecek bu sayede ergenler riskler karşısında daha<br />

korunaklı olabileceklerdir.<br />

Problem çözme, bilişsel becerilerin yanı sıra duyuşsal ve davranışsal özellikleri de<br />

içeren oldukça karmaşık bir süreçtir. Bunun yanında problem çözme, bireyin psikolojik<br />

uyumu (Hepner ve Anderson,1985) kendine güveni(Erdem ve Akman,1995)iletişim<br />

27


ecerilerinin etkililiği ve karar verme stilleri (Hunsaker ve Alesandra,1980) ve<br />

akademik ve sosyal özsaygı(McCobe,Randi ve ark.,1999) ile yakından ilişkilidir.<br />

(Akt.,Korkut,2002:178).<br />

Problem çözme ile çalışmalar incelendiğinde, bireylerin probleme yaklaşım ve problem<br />

çözme stil ve becerileri açısından farklılıklar olduğu görülmektedir. Kendisini problem<br />

çözmede yeterli olarak algılayanların kişiler arası ilişkilerde daha girişken, daha olumlu<br />

benlik algısına sahip oldukları ve akademik yönden daha uygun çalışma yöntemleri ve<br />

durumları sergiledikleri saptanmıştır. Problem çözme becerisi yıpranmış ve kaynakları<br />

tükenmiş olan insanlar, uyumsuz davranışlara sığınır, sorunları önyargılı ve subjektif<br />

biçimde değerlendirirler (Turan, 1999: 262).<br />

Karar verme süreci yaşamın tümünde etkili olan ve basitten karmaşığa doğru bütün<br />

etkinliklerde yer alan önemli bir yaşam becerisidir. Birey, kazandığı problem çözme<br />

becerisi sayesinde, verdiği ya da yanlış kararlarla hayatına olumlu ya da olumsuz yön<br />

vermektedir.<br />

1.1.6.1 OKUL SOSYAL HİZMETİ<br />

İlk olarak okul ortamlarında sosyal hizmet uygulamaları düşüncesi, olanakları ve<br />

kaynakları kısıtlı öğrencilere olan ilgi ile başlamıştır. İlk günlerden itibaren okul sosyal<br />

hizmetinin amacı, okul ile ev arasında karşılıklı anlayış ve işbirliğini sağlama ve<br />

geliştirme olmuştur.<br />

Okul sosyal hizmeti (school social work), tıp, psikiyatri, suçluluk, yaşlılık, engellilik,<br />

yoksulluk, eğitim, aile ve çocuk refahı gibi farklı alanlarda geniş bir uygulama alanına<br />

sahip olan sosyal hizmet disiplininin özel bir uygulama alanıdır. Okul sosyal hizmeti,<br />

öğrencilerin içinde bulundukları gelişim dönemi, aile ve yaşam koşulları nedeniyle<br />

yaşadıkları sorunların çözümü, gereksinim duyulan hizmetlerden yararlanmaları ve<br />

böylece eğitim etkinliklerini başarı ile sürdürmelerini sağlama gibi hizmetleri yürütmek<br />

üzere okullarda yer alan, sosyal hizmetin önemli uygulama alanlarından birisidir<br />

(Duman 2000: 35).<br />

Okul ortamlarında sosyal hizmet, öğrencinin okul performansına, okul başarısına etki<br />

eden biyopsikososyal faktörler üzerine odaklanır. Okul ortamında görev yapan sosyal<br />

hizmet uzmanları hem çocuk, hem de ebeveyn odaklı uygulamaları dengede tutarak<br />

anne-babaların ebeveyn olarak çocuğun yetiştirilmesi açısından sosyal işlevlerinin<br />

28


geliştirilmesi yönünde çalışırlar. Çocuk ve aileleriyle çalışmada amaç, öğrencinin okula<br />

düzenli devamını sağlamak, akademik başarısızlık riskini azaltmak ve erken dönemde<br />

bazı nedenlerle eğitimini yarıda bırakmasını önlemektir (Turner 2005: 331).<br />

Okul sosyal hizmet uygulamasının asıl görevi, öğrencinin okul performansını ve<br />

akademik başarısını etkileyen psiko-sosyal faktörler ve risk, güvenlik, koruma ve<br />

önlemedir. Okul ortamına uyum güçlüğü çeken öğrencilerin okula başlama aşamasında<br />

öğrencilere yardımcı olurlar. Özel gereksinimleri olan çocuklar ve aileleri, farklı psikososyal<br />

ve ekonomik nedenlerle okul devamsızlığı olan ve okuldan ayrılmak zorunda<br />

kalan çocuklar ve gençler, yüksek risk ortamı olan aileler, yangın, trafik kazası, hastalık<br />

gibi ciddi travmalara maruz kalan öğrenciler, aileleri, akrabaları, toplumsal<br />

kaynaklardan yararlanma okul sosyal hizmetinin müdahale edeceği gereksinim<br />

gruplarıdır.<br />

Öğrencilerin karşılaştığı çeşitli sorunların çözümüne yönelik olarak okul ortamlarında<br />

gerçekleştirilen sosyal hizmet uygulamaları önemli bir işleve sahiptir. Okul<br />

ortamlarında çalışan sosyal hizmet uzmanları, çeşitli psiko-sosyal ve ekonomik<br />

nedenlerle risk altında olan öğrenci ve ailesi için savunuculuk rolü üstlenmek,<br />

öğrencileri ve aileleri güçlendirmek, okul ve ev arasındaki iletişimi ve işbirliğini<br />

işlevsel duruma getirmek, ailelerin çocuklarının psiko-sosyal gelişim özelliklerini ve<br />

eğitim gereksinimlerini anlamasına yardımcı olmak, öğrencinin yaşam koşulları<br />

hakkında öğretmenleri bilgilendirmek, risk altındaki çocuklar ve ailelerinin hizmet<br />

alabileceği kurumlara gereksinimi olan öğrenci ve ailesini yönlendirmek gibi pek çok<br />

görevi vardır (Duyan ve Diğ. 2008: 32).<br />

Okullarda ortaya çıkan çeşitli sorunlara karşı okul sosyal hizmeti son derece önemli rol<br />

üstlenmektedir. Okullarda görev yapan Sosyal Hizmet Uzmanları, risk altında olan<br />

öğrenci ve ailesi için savunuculuk rolü üstlenmek, aileleri güçlendirmek, okul ve ev<br />

arasındaki iletişimi sürdürmek, ailelerin çocuklarının eğitim ihtiyaçlarını anlamasına<br />

yardımcı olmaktır. Ve öğrencinin yaşam koşulları hakkında öğretmene bilgi vermektir.<br />

Risk altındaki çocuklar ve ailelerin hizmet alacağı kurumlara ihtiyacı olanları<br />

yönlendirmektir.<br />

29


Okul ortamlarında görev yapan sosyal hizmet uzmanlarının büyük çoğunluğu, disiplin<br />

sorunları olan, okuldan kaçan, istismara maruz kalan ve anne-babası ayrı yaşayan ya da<br />

boşanan çocuklarla okulda eğitim ekibi, okul dışında tedavi ekibi ve sosyal hizmet<br />

kurumları ile işbirliği içerisinde çalışmaktadırlar. Okul ortamlarındaki sosyal hizmet<br />

uzmanlarının bir kısmı da farklı gelişimsel özellikleri olan engelli çocuklar ve aileleri ile<br />

çalışmaktadırlar (Jonson-Reid ve diğ. 2004: 6).<br />

Ayrıca, 17.04.2001 tarih ve 24376 sayılı Resmi Gazete’de yayımlanan Milli Eğitim<br />

Bakanlığı Rehberlik ve Psikolojik Danışma Hizmetleri Yönetmeliği’nde rehberlik<br />

araştırma merkezlerinde sosyal hizmet uzmanlarının görev almaları ile ilgili bir<br />

düzenleme yapılmıştır. Fakat bugüne kadar sosyal hizmet uzmanlarının okul<br />

ortamlarında istihdam edilmeleri söz konusu olmamıştır. Bunun nedenleri arasında,<br />

sosyal hizmet uzmanlarının daha çok Sosyal Hizmetler ve Çocuk Esirgeme Kurumu,<br />

Sağlık Bakanlığı ve Adalet Bakanlığı’na bağlı kurumlarda çalışmaları ve sayılarının<br />

yeterli olmaması ilk sırada yer almaktadır.<br />

1.1.7 ARAŞTIRMANIN PROBLEMİ<br />

Gençlik çocukluk ve yetişkinlik arasında bulunan gelişim, ruhsal olgunluğa ve hayata<br />

hazırlanma evresidir. Ergenlik döneminde başlayan süratli olgunlaşma ve gelişme,<br />

gençlik döneminin bitişinde fiziki ve ruhi olgunlaşma ile neticelenir. Genel olarak 15 ve<br />

24 yaş arası gerçek gençlik dönemi olarak tanımlanır. Yaş aralığı olarak gençlik<br />

kavramı tanımlanmaya çalışıldığında, özellikle gençlik, ekonomik ve sosyal olarak<br />

çocukluktan yetişkinliğe geçiş dönemi olarak kabul edildiğinde günümüzde, bu yaş<br />

aralığının gün geçtikçe genişlediğini, “gençlik dönemi” algısının 15 hatta 12 yaşından<br />

itibaren 30’lu yaşlara kadar devam ettiğini ve hatta bazı toplumlarda 35 yaşa kadar<br />

çıktığını söylemek mümkündür. Bu yaş aralığındaki bireylerde kimlik arayışı, toplumsal<br />

sorumluluk almaya istekli olma ve toplumsal sorumlulukları yerine getirebilme, bir<br />

mesleğe hazırlanma, cinsiyetine uygun toplumsal rol edinme, yetişkinlerden bağımsız<br />

duygusal bağımsızlık kazanma gibi gelişim görevleri görülür. Gençlik dönemi aynı<br />

zamanda büyük fırsatları ve hayata yönelik denemeleri içinde barındırır. Bu<br />

özelliklerinden dolayı bu dönem büyük değişimleri, gelişimleri ve heyecanları<br />

barındıran bir dönemdir. Genel olarak bu dönem bireyin eğitim dönemini<br />

kapsamaktadır. Genç bu dönemde geleceğe yönelik önemli kararlar vermek<br />

durumundadırlar.<br />

30


Gençlik döneminde meslek seçimi de geleceğe yönelik önemli kararlardan biridir.<br />

Gençler bu dönemde çabuk fikir değiştirebilmekte ve kendilerine yol gösterilmesine<br />

ihtiyaç duymaktadır. Meslek seçimi sürecinde kişinin ailesi, öğretmenleri ve rehberlik<br />

servisleri gibi eğitimine katkı sağlayacak kişi ve kurumlar önemli rol oynamaktadır.<br />

Dünya ülkeleri kişinin eğitim hayatında önemli bir dönem olan bu meslek seçimi<br />

sürecine büyük önem vermekte ve bu süreci olabildiğince başarılı bir şekilde atlatmak<br />

için sistemler geliştirmektedir. Özellikle Avrupa genelinde kişiye gençlik döneminde<br />

yeterli destek ve bilgi verilerek gencin ilgi ve yeteneklerine göre temelden başlayarak<br />

istediği alanları seçmeleri sağlanır. Ülkemizde ise bu süreç temelden değil de sonradan<br />

sınav sistemi ile belirlenmektedir ve alternatiflerin sınırlı olması kişiyi kararsızlık ve<br />

umutsuzluğa sürüklemektedir. Genç bu dönemde ileriki hayatı için seçimler<br />

yapacağından ötürü umutsuzluğa kapılmaktadır. Gençlik döneminde umutsuzluk düzeyi<br />

diğer dönmelere göre daha yoğun hissedilir çünkü bu dönemde karmaşıklık hissi ve<br />

kaygının vermiş olduğu karamsarlıkla genç umutsuzluk hissine kapılır. Gençlerin<br />

umutsuz olması toplumsal yaşamda görülen önemli bir konu olmakla birlikte çeşitli<br />

sorunların kaynağı olarak da görülmektedir. Bu aşamada genç herhangi bir destek<br />

almazsa bu süreci tek başına atlatmakta zorluklar yaşar ve bu zorluklar gençte<br />

depresyon, intihar girişimi, madde bağımlılığı ve yıkıcı davranışlar gibi durumların<br />

ortaya çıkmasına neden olur.<br />

Bu olumsuz durumlar özellikle gençlik döneminde verilen kararları ve bireylerin<br />

gelecek yaşamlarını önemli ölçüde etkilemektedir. Bu kararlardan birisi de meslek<br />

seçimidir. Geleceğe yönelik belirsizliklerin ve kaygıların artmasıyla birlikte, kişi karar<br />

vermede güçlükler yaşar. Yaşanan bu güçlükler gencin yanlış tercihler yapmasına ve<br />

umutsuzluğa düşmesine sebep olur. Dolayısıyla gençlerde meslek seçimi üzerinde<br />

durulması ve araştırılması gereken önemli bir konudur. Bu konu hakkında daha önce<br />

yapılmış çalışmalara katkı sunacağı öngörülen bu araştırmada lise son sınıf<br />

öğrencilerinin mesleki karar verme süreçlerinin umutsuzluğa olan etkisinin ne<br />

olduğunun ortaya konması amaçlanmaktadır.<br />

1.1.8 ARAŞTIRMANIN ÖNEMİ<br />

Meslek seçimi çocuklukta başlayıp yaşam boyu devam eden bir süreçtir. Her gencin<br />

belli bir dönemde ileride yapmayı düşündüğü mesleği belirlemesi gerekir. 14-18 yaş<br />

döneminin ilk yılları kişinin ilgilerini, yeteneklerini ve değerlerini tanıdığı, benlik<br />

31


kavramını geliştirdiği bir dönemdir. Ergenin bu dönemde ileriye yönelik cevap aradığı<br />

birçok soru vardır. Bu sorular; "hangi mesleği seçeceğim", "bir iş bulabilecek miyim",<br />

"ileride nasıl bir hayatım olacak" gibi sorulardır. Öte yandan bireylerin bu dönemde<br />

kendileri ve çevreleriyle ilgili bilgileri arttıkça mesleki kararları daha doğru bir şekilde<br />

değerlendirerek gerçekçi karar vermeleri beklenir. Tüm bu koşullar meslek seçimini<br />

meslek gelişim sürecinin en önemli aşaması yapmaktadır.<br />

Ülkemizde lise öğrenimine devam eden öğrenciler 9. Sınıftan sonra ilgi, yetenek ve<br />

gereksinimleri doğrultusunda ileride yönelecekleri meslek alanlarını seçmektedirler. Bu<br />

alanla ilgili dersleri seçmek ve gelecekteki mesleklerinin ne olacağına karar vermek<br />

zorundadırlar. Bireyler bu kararları verirken çeşitli güçlüklerle karşılaşırlar. Bu<br />

güçlükler karar vermeyi zorlaştırmakla birlikte bireyi kararsızlığa itmektedir. Yapılan<br />

araştırmalar birçok gencin bu süreçte büyük kararsızlıklar yaşadığını ortaya<br />

koymaktadır. Bu durum geçte karamsarlık ve umutsuzluğa neden olmaktadır. Umutsuz<br />

bireyler sosyal ilişkilerinde sorunlar yaşar ve hayatları bu durumdan olumsuz etkilenir.<br />

Bu doğrultuda yapılacak olan araştırmanın meslek seçimine yönelik yapılması<br />

planlanan çalışmalara yeni bir boyut kazandıracağı ve konu ile ilgili gerekli stratejilerin<br />

geliştirilmesinde uzmanlara katkı sunacağı düşünülmektedir.<br />

1.1.9 ARAŞTIRMANIN AMACI<br />

Bu çalışmanın temel amacı lise son sınıf öğrencilerinin mesleki karar vermeleri ile<br />

umutsuzlukları arasında ilişki olup olmadığının incelenmesidir. Araştırmada bu genel<br />

amaç doğrultusunda aşağıdaki sorulara yanıt aranacaktır;<br />

1- Lise son sınıf öğrencilerinin meslek seçiminde Mesleki Karar Verme Envanteri<br />

puanları ile Beck Umutsuzluk Ölçeği puanları arasında bir anlamlı ilişki var<br />

mıdır?<br />

2- Lise son sınıf öğrencilerinin umutsuzluk puanları ile seçtikleri alan arasında (dil,<br />

sayısal, eşit ağırlık) anlamlı bir fark var mıdır?<br />

3- Lise son sınıf öğrencilerinin Mesleki Karar Verme Envanteri puanları ile<br />

seçtikleri alan arasında (dil, sayısal, eşit ağırlık) anlamlı bir fark mıdır?<br />

4- Lise son sınıf öğrencilerinde, aile, okul, rehberlik servisi ve öğretmenler meslek<br />

seçimi sürecinde karar vermeyi etkilemekte midir?<br />

32


1.1.10 ARAŞTIRMANIN SINIRLILIKLARI<br />

1. Bu araştırma Kocaeli ilinde yer alan çeşitli liselerde, lise son sınıfa devam eden<br />

öğrencilerle sınırlıdır.<br />

2. Araştırmada elde edilen veriler, Mesleki Karar Envanteri ile toplanacaktır. Bu<br />

nedenle elde edilen ölçümler bu ölçekle elde edilen puanlarla sınırlıdır.<br />

3.Araştırma ile ilgili elde edilen sonuçlar, öğrencilerin vermiş oldukları cevaplarla<br />

sınırlıdır.<br />

4. Araştırma 2017-2018 eğitim-öğretim yılı güz yarıyılı ile sınırlıdır.<br />

1.1.11 TANIMLAR<br />

Umut: Umut bireyin gelecekle ilgili mümkün olan ama kesin olmayan bir şeyi istemesi,<br />

beklemesi ve bir şeyin olacağına dair olumlu düşüncelere sahip olmasıdır.<br />

Mesleki Karar Puanı: Lise son sınıf öğrencilerine, Mesleki Karar Envanterinin<br />

uygulanması sonucunda elde edilecek puandır.<br />

Umutsuzluk Puanı: Lise son sınıf öğrencilerine, Beck Umutsuzluk Ölçeğinin<br />

uygulanması sonucunda elde edilecek puandır.<br />

Meslek Seçimi: Kişinin çeşitli meslek alanları arasında en iyi yapabileceğini<br />

düşündüğü faaliyetleri içeren ve kendisine en uygun düzeyde doyum sağlayacağına<br />

inandığı bir mesleğe yönelmesidir.<br />

1.1.12 YAPILMIŞ ÇALIŞMALAR<br />

Meslek seçimi üzerine literatür taraması yapıldığında bu alanla ilgili çalışmaların<br />

yapıldığı görülmüştür. Yapılan araştırmaların birçoğu öğrenciler üzerinde uygulanmış<br />

ve bu araştırmalarda meslek seçiminin farklı değişkenlerle arasındaki ilişki<br />

incelenmiştir. Ancak yapılan taramada meslek seçimi ve umutsuzluk düzeyini inceleyen<br />

hiçbir çalışmaya rastlanmamıştır. Aşağıda meslek seçimi alanında yapılmış bazı<br />

çalışmalara değinilmiştir.<br />

Meslek seçimi ile ilgili yapılan literatür taramasında ülkemizdeki ilk çalışmanın Uysal<br />

(1970), tarafından yapılmış olduğu bilgisine ulaşılmıştır. İzmir'de bulunan bir grup<br />

lisenin öğrencileri üzerinde yaptığı araştırmada; öğrencilerin kişisel yetenek ve ilgileri<br />

ile meslek tercihleri arasındaki tutarlılığın yeterli olmadığı saptanmıştır. Öğrencilerin<br />

büyük bir kısmı ölçülen ilgilerinin dışındaki mesleklere yönelmişlerdir. Öğrencilerin<br />

33


mesleki tercihlerinde toplumsal faktörlerin daha etkin olduğunu, öğrencilerin ilgi,<br />

yetenek ve kendi özelliklerine uygunluğundan çok, toplumsal saygınlık ve sağladığı<br />

maddi gelire göre mesleki tercihler yaptıkları sonucuna ulaşılmıştır. Ayrıca ailenin gelir<br />

düzeyi ile meslek seçimi arasında anlamlı bir ilişki bulunmuştur. Araştırmadan elde<br />

edilen bulgular, öğrencilerin cinsiyetlerinin, Öğrenci Seçme Sınavı (ÖSS) giriş<br />

sayılarının, anne ve babalarının öğrenim durumlarının, ailelerinin aylık gelir<br />

düzeylerinin ve mezun oldukları lise türlerinin meslek tercihleri üzerinde etkili<br />

olduğunu göstermiştir.<br />

Bal (1998) tarafından öğrenciler üzerinde yapılan bir araştırmada ülkemizdeki lise<br />

öğrencilerinin çoğunun alan seçimi yaparken aceleci davrandıkları ve alan seçimi<br />

konusunda kararsızlık yaşadıkları saptanmıştır. Ayrıca bu çalışmaya göre öğrencilerin<br />

büyük bir bölümünün, alan seçimi sürecinde karar verme sorumluluğunu yakınlarına<br />

bıraktıkları bilgisine ulaşılmıştır.<br />

Kıyak (2006), lise öğrencilerinin meslek seçimi yaparken temel aldığı kriterler adlı<br />

araştırmasında; öğrencilerin genel olarak meslek seçimi yaparken rehberlik hizmeti<br />

almadığı, mesleki becerilerini belirlenmeye yönelik testlere katılmadığı, aile ve çevrenin<br />

de meslek seçimi konusunda öğrencileri fazlasıyla yönlendirmediği bulgularına<br />

ulaşılmıştır. Ayrıca öğrencilerin meslek seçimini etkileyen faktörler, iş güvencesi,<br />

sosyal güvence koşulları, kolay iş bulabilme ve iyi bir maaş olarak sıralanmıştır.<br />

Yelken (2008) tarafından yapılan ve 593 kişiyi kapsayan bir araştırmada, lise son sınıfta<br />

okuyan öğrencilerin üniversite tercihleri incelenmiştir. Bu araştırmada elde edilen<br />

bulgulara göre, öğrencilerin okumakta olduğu alan ile tercih etmeyi düşündükleri<br />

bölümler kıyaslandığında, sayısal alandaki öğrencilerin % 40.5’i hangi bölümü<br />

seçeceklerine karar veremediklerini belirtmişlerdir. Yine sözelci öğrencilerin % 33.3’ü<br />

ve Türkçe-Matematik alanındaki öğrencilerin de % 42’sinin bu anlamda kararsızlık<br />

yaşadığı görülmüştür.<br />

Berdan (2008), tarafından yapılan araştırmada elde edilen sonuçlara göre, öğrencilerin<br />

genel olarak alan seçiminde kararsızlık yaşadıkları ve ilgilerini, yeteneklerini yansıtan<br />

alan/alanlar seçemedikleri belirlenmiştir. İstanbul’da 492’si resmi ve 204’ü özel olmak<br />

üzere toplam 696 adet ortaöğretim kurumunun örneklem olarak alındığı bu çalışmada<br />

34


öğrencilerin mesleki rehberlikten yeteri kadar yararlanamadıkları tespit edilmiştir.<br />

Araştırma bulgularına göre öğrencilere gerekli mesleki rehberliğin yeterince<br />

yapılmadığı anlaşılmıştır.<br />

Beyhan (2010) tarafından 2160 lise öğrencisi üzerinde yapılan çalışmaya göre, lise<br />

öğrencilerinin önemli bir kısmının alan seçimine ilişkin kararsızlık yaşadığı<br />

belirlenmiştir. Bu araştırmanın sonuçlarına göre, öğrencilerin alan seçimi sürecinde<br />

karşılaştıkları sorunların başında ebeveyn baskısı, seçilmesi düşünülen alanlar hakkında<br />

yeterince bilgilendirilmemek, ilgi ve yeteneklerinin farkında olmama ve gelecekte iş<br />

bulabilme kaygısı gelmektedir. Ayrıca araştırmanın sonucuna göre öğrenciler alan<br />

tercihi yaparken en çok rehber öğretmenlerinden bilgi aldıklarını ifade etmişlerdir.<br />

Yapılmış olan araştırmalarda da görüldüğü gibi meslek seçimi üzerine yapılmış<br />

çalışmaların çoğu mesleki yeterlilik, mesleki olgunluk, ilgi ve yetenekleri kapsayan<br />

çalışmalardır. Ancak ele alınan " mesleki karar verme ile umutsuzluk arasındaki ilişki"<br />

konusunda bugüne kadar yapılmış herhangi bir çalışmaya rastlanmamıştır.<br />

35


BÖLÜM II<br />

YÖNTEM<br />

2.1 ARAŞTIRMANIN MODELİ<br />

Bu araştırma lise son sınıf öğrencilerinin mesleki karar verme ile umutsuzluk düzeyleri<br />

arasındaki ilişkiyi inceleyen betimsel türde bir çalışmadır. Betimsel çalışmalar<br />

"geçmişteki ve hali hazırdaki mevcut bir durumu olduğu şekliyle belirtmeyi, iki ya da<br />

daha çok sayıdaki değişken arasında "birlikte değişim varlığını" veya derecesini<br />

belirlemeyi amaçlayan araştırma modelleridir."(Karasar,1991)<br />

2.2 EVREN VE ÖRNEKLEM<br />

Araştırmanın evrenini Türkiye’deki bütün liseler oluşturmaktadır. Araştırmanın<br />

örneklemini Kocaeli’nin İzmit ilçesinde bulunan 24 Devlet lisesinden rastgele örneklem<br />

tipi ile belirlenen 5 lisede öğrenim gören son sınıf öğrencileri oluşturmaktadır.<br />

2.3 VERİ TOPLAMA ARAÇLARI<br />

2.3.1 Beck Umutsuzluk Ölçeği<br />

Bu ölçek Beck ve arkadaşları tarafında 1961 yılında geliştirilmiştir. Ölçek 15 yaş<br />

üzerinde ergen ve yetişkinlere uygulanabilir. Beck ve arkadaşları 15 yaş ve üzeri 56<br />

hasta ile yaptıkları çalışmada, ölçeğin cronbach alpha güvenilirlik katsayısını .86 olarak<br />

bulunmuşlardır. Ülkemizde ölçeğin geçerlilik ve güvenirlik çalışmaları Seber (1991) ve<br />

Durak (1993) tarafından gerçekleştirilmiştir. Ölçeğin Türkçeye çevirisi Seber tarafından<br />

1991 yılına yapılmıştır.<br />

Beck Umutsuzluk Ölçeği geleceğe ilişkin beklentiler, umut ve motivasyon kaybı içeren,<br />

20 maddeden oluşan ve 0-1 arasında puanlanan bir ölçektir. Maddelerin 11 tanesinde<br />

“hayır” seçeneği 9 tanesinde ise “evet” seçeneği 1 puan alır. 1, 3, 5, 6, 8, 10, 13, 15. ve<br />

19. sorularda “evet”; 2, 4, 7, 9, 11, 12, 14, 16, 17, 18. ve 20. Sorulara ise “hayır” yanıtı<br />

için birer puan verilir. Bu ölçekten en düşük 0, en yüksek 20 puan alınmaktadır. Alınan<br />

puan sıfıra yakın olduğunda umutsuzluğun arttığı varsayılmaktadır.<br />

36


2.3.2 Mesleki Karar Verme Envanteri<br />

Araştırmada öğrencilerin mesleki karar düzeylerini ölçmek amacıyla Çakır (2003)<br />

tarafından geliştirilen Mesleki Karar Verme Envanteri kullanılmıştır. Mesleki Karar<br />

Verme Envanteri beş basamaklı likert tipi (1=Bana Çok Uygun, 5=Bana Hiç Uygun<br />

Değil) bir ölçek olup 30 maddeden oluşmaktadır. Verilen cevaplar sıralamaya göre<br />

tersten kodlanmaktadır. Bu ölçekten en düşük 0, en yüksek 150 puan alınmaktadır.<br />

Alınan puanın yüksek olması durumunda kararsızlığın artığı varsayılmaktadır. Çakır<br />

(2003) tarafından yapılan çalışma sonucunda ölçeğin cronbach alpha güvenirlik<br />

katsayısı .85 olarak bulunmuştur.<br />

2.4 VERİ TOPLAMA SÜRECİ<br />

Araştırmada kullanılan veriler 2017-2018 eğitim-öğretim yılı güz döneminde Kocaeli<br />

ilinin İzmit ilçesinde bulunan 24 Kasım Anadolu Lisesi, Şehit Özcan Kan Fen Lisesi,<br />

Mimar Sinan Lisesi, İzmit Lisesi ve Namık Kemal Lisesi son sınıf öğrencilerinden, İl<br />

Milli Eğitim Müdürlüğünden gerekli izinler alınarak toplanmıştır. Uygulama yapılan<br />

her sınıfta araştırmanın amacı ve kullanılan veri toplama araçları hakkında araştırmacı<br />

tarafından öğrencilere bilgi verilerek ölçekler araştırmacı tarafından uygulanmıştır.<br />

2.5 VERİLERİN ANALİZİ<br />

Veri analizinde IBM SPSS Statistic 23 paket programı kullanılmıştır. Oluşan verilerin<br />

normal dağılıp dağılmadığı, Normallik testi ile gerçekleştirilmiş olup, verilerin normal<br />

dağılmadığı görülmüştür. Araştırmada veriler normal dağılım sergilemediği için<br />

nonpararmetrik testler kullanılmıştır. Örneklemi oluşturan kişilerin tanıtıcı özelliklerinin<br />

belirlenmesi için Frequencies analizi yapılmıştır. Umutsuzluk ve Mesleki Karar Verme<br />

Envanteri arasındaki ilişkiyi tespit etmek için Spearman Kolerasyon testi uygulanmıştır.<br />

2.6 SÜRE VE OLANAKLAR<br />

Gerekli bilgiler veri toplama araçları ile güz yarıyılı içerisinde toplanmıştır. Veri<br />

toplama araçları 01.10.2017 ile 30.10.2017 tarihleri arasında öğrencilere uygulanmıştır.<br />

37


3. BULGULAR<br />

Tablo 1: Örneklemi Oluşturan Bireylerin Bazı Değişkenleri ve Sosyo-Demografik<br />

Özellikleri<br />

Yaş Sayı (N) Yüzde (%) Toplam<br />

16 16 4.6 350<br />

17 278 16.0<br />

18 56 79.4<br />

Cinsiyet<br />

Kadın 181 51.7<br />

Erkek 169 49.3<br />

Okul Türü<br />

Anadolu Lisesi 174 49.7<br />

Düz Lise 93 26.6<br />

Fen Lisesi 83 23.7<br />

Ailenin Gelir Düzeyi<br />

Düşük 25 7.1<br />

Orta 301 86.0<br />

Yüksek 24 6.9<br />

Çocuk Sayısı<br />

1 28 8.0<br />

2 150 42.9<br />

3 102 29.1<br />

4 46 13.1<br />

5 19 5.4<br />

6 ve Üstü 5 1.4<br />

Ailenin Yaşadığı Yer<br />

İl 154 44.0<br />

İlçe 154 44.0<br />

Kasaba/Köy 42 12.0<br />

Aile Tipi<br />

Çekirdek Aile 312 89.1<br />

Geniş Aile 38 10.9<br />

Bölüm<br />

Eşit Ağırlık 138 39.4<br />

Sayısal 141 40.3<br />

Dil 71 20.3<br />

Meslek Alanı<br />

Sağlık Sektörü 89 25.4<br />

Kamu Sektörü 95 27.1<br />

Diğer 48 13.7<br />

Eğitim Sektörü 97 27.7<br />

Kararsız 21 6.0<br />

Araştırmaya katılan öğrenci grubunun yaş, cinsiyet, okul türü, ailenin gelir düzeyi,<br />

çocuk sayısı, ailenin yaşadığı yer, aile tipi, okuduğu bölüm ve meslek alanı bilgileri<br />

Tablo 1’de verilmiştir.<br />

38


Araştırmaya katılan öğrenci grubunun yaş aralığı minimum 16, maksimum 18’dir.<br />

Öğrencilerin %4.6’sı 16 yaşında, %16’u 18 yaşında %79.4’ü ise 17 yaşındadır.<br />

Araştırmaya katılan öğrencilerinin %44’şehir merkezinde, %44’ü diğer ilçelerde kalan<br />

%12’si ise kasaba veya köylerde yaşamaktadır.<br />

Araştırmaya katılan öğrencilerinin %89.1’inin çekirdek aile yapısına, %10.9’unu geniş<br />

aile yapısına sahip olduğu görülmektedir.<br />

Cinsiyet dağılımına göre araştırma grubunu oluşturan öğrencilerin %51.7’si kadın<br />

öğrencilerden ,%49.3’ü ise erkek öğrencilerden oluşmaktadır.<br />

Okul türüne göre öğrenci dağılımına bakıldığında Anadolu liseleri öğrencileri araştırma<br />

grubunun %49.7’sini, düz lise öğrencileri araştırma grubunun %26.6’sını, fen lisesi<br />

öğrencileri ise araştırma grubunun %23.7’sini oluşturmaktadır.<br />

Ailenin gelir düzeyine göre öğrenci dağılımına bakıldığında düşük gelirli aileye sahip<br />

öğrencilerin araştırma grubunun %7.1’ini, orta düzey gelirli aileye sahip öğrencilerin<br />

araştırma grubunun %86’sını, yüksek düzey gelirli aileye sahip öğrencilerin araştırma<br />

grubunun %6.9’unu oluşturduğu görülmektedir.<br />

Üç farklı bölüme uygulanan çalışmada eşit ağırlık bölümü öğrencileri araştırma<br />

grubunun %39.4’ünü, sayısal bölümü öğrencileri araştırma grubunun %40.3’ünü, dil<br />

bölümü öğrencileri araştırma grubunun %20.3’ünü oluşturmaktadır.<br />

Seçmek istedikleri meslek alanlarına göre öğrencilerin %25.4’ü sağlık sektörüne,<br />

%27.1’i kamu alanına, %27.7’si eğitim alanına, %13.7’si diğer meslek alanlarına<br />

yönelmek istediklerini belirtmişlerdir. Öğrencilerinin %6’sını meslek seçme konusunda<br />

kararsız oldukları görülmektedir.<br />

39


Tablo 2 Mesleki Karar Verme Envanteri ile Beck Umutsuzluk Ölçeği Korelasyon<br />

Testi Sonucu<br />

Değişkenler n Ss. 1 2<br />

Mesleki Karar Verme 350 64,54 25,964 - -0,445 **<br />

Beck Umutsuzluk 350 14,29 4,246 -<br />

** p


Wallis H testi ile incelenmiştir. Bu iki grubun puanları arasında istatistiksel olarak<br />

anlamlı bir farklılık olmadığı sonucuna ulaşılmıştır.<br />

Tablo 5 Beck Umutsuzluk Ölçeğinin Yaşa Göre Kruskall Wallis H Testi Sonucu<br />

Yaş n Sıra Ortalaması sd x 2 p<br />

16 16 157.63 2 1.154 0.562<br />

17 278 178.32<br />

18 56 166.62<br />

p>0.05<br />

Tablo 5’te görüldüğü gibi örneklem grubunu oluşturan bireylerin yaş değişkenine göre<br />

Beck Umutsuzluk Ölçeği puanları (x 2 =1.154, p>0.05) Kruskal Wallis H testi ile<br />

incelenmiştir. Bu iki grubun puanları arasında istatistiksel olarak anlamlı bir farklılık<br />

olmadığı sonucuna ulaşılmıştır.<br />

Tablo 6 Beck Umutsuzluk Ölçeğinin Cinsiyete Göre Mann-Whitney U Testi<br />

Sonucu<br />

Cinsiyet n Sıra Ortalaması sd U p<br />

Kadın 181 173.97 1 8022.00 0.769<br />

Erkek 169 177.14<br />

p>0.05<br />

Tablo 6’da görüldüğü gibi örneklem grubunu oluşturan bireylerin cinsiyet değişkenine<br />

göre Beck Umutsuzluk Ölçeği puanları (U=8022.00, p>0.05) Mann-Whitney U testi ile<br />

incelenmiştir. Bu iki grubun puanları arasında istatistiksel olarak anlamlı bir farklılık<br />

olmadığı sonucuna ulaşılmıştır.<br />

Tablo 7 Mesleki Karar Verme Envanterinin Cinsiyete Göre Mann-Whitney U<br />

Testi Sonucu<br />

Cinsiyet n Sd Sıra Ortalama U p<br />

Kadın 181 1 181.56 5599.00 0.246<br />

Erkek 169 169.01<br />

p>0.05<br />

41


Tablo 7’de görüldüğü gibi örneklem grubunu oluşturan bireylerin cinsiyet değişkenine<br />

göre Mesleki Karar Verme Envanteri puanları (U=5599.00, p>0.05) Mann-Whitney U<br />

testi ile incelenmiştir. Bu iki grubun puanları arasında istatistiksel olarak anlamlı bir<br />

farklılık olmadığı sonucuna ulaşılmıştır.<br />

Tablo 8 Mesleki Karar Verme Envanterinin Okul Türüne Göre Kruskall Wallis H<br />

Testi Sonucu<br />

Okul<br />

Türü<br />

N Sıra Ortalaması Sd x 2 p İkili<br />

Karşılaştırmalar<br />

Anadolu 174 193.86 2 18.786 0.00 * 1-2<br />

Düz 93 137.77 2-3<br />

Fen 83 179.28<br />

* p


incelenmiştir. Bu iki grubun puanları arasında istatistiksel olarak anlamlı bir farklılık<br />

olmadığı sonucuna ulaşılmıştır.<br />

Tablo 10 Beck Umutsuzluk Ölçeğinin Gelir Düzeyine Göre Kruskall Wallis H Testi<br />

Sonucu<br />

Gelir Düzeyi n Sıra Ortalaması sd x 2 p<br />

Düşük 174 157.17 2 0.891 0.641<br />

Orta 93 176.83<br />

Yüksek 83 177.85<br />

p>0.05<br />

Tablo 10’da görüldüğü gibi araştırmanın örneklem grubunu oluşturan bireylerin ailenin<br />

gelir düzeyine göre Beck Umutsuzluk Ölçeği puanları (x 2 =0.891, p>0.05) Kruskal<br />

Wallis H testi ile incelenmiştir. Bu iki grubun puanları arasında istatistiksel olarak<br />

anlamlı bir farklılık olmadığı sonucuna ulaşılmıştır.<br />

Tablo 11 Mesleki Karar Verme Envanterinin Gelir Düzeyine Göre Kruskall Wallis<br />

H Testi Sonucu<br />

Gelir Düzeyi n Sıra Ortalaması sd x 2 p<br />

Düşük 174 187.64 2 3.607 0.165<br />

Orta 93 177.41<br />

Yüksek 83 138.92<br />

p>0.05<br />

Tablo 11’de görüldüğü gibi araştırmanın örneklem grubunu oluşturan bireylerin ailenin<br />

gelir düzeyine göre Mesleki Karar Verme Envanteri puanları (x 2 =3.607, p>0.05)<br />

Kruskal Wallis H testi ile incelenmiştir. Bu iki grubun puanları arasında istatistiksel<br />

olarak anlamlı bir farklılık olmadığı sonucuna ulaşılmıştır.<br />

43


Tablo 12 Mesleki Karar Verme Envanterinin Çocuk Sayısına Göre Kruskall<br />

Wallis H Testi Sonucu<br />

Çocuk Sayısı n Sıra sd x 2 p İkili<br />

Ortalaması<br />

Karşılaştırmalar<br />

1 28 124.80 5 17.151 0.04 * 1-2<br />

2 150 168.78 1-3<br />

3 102 191.84 1-4<br />

4 46 188.14 1-6<br />

5 19 157.13 2-6<br />

6 ve üzeri 5 281.10 5-6<br />

* p


Tablo 14 Beck Umutsuzluk Ölçeğinin Anne Eğitim Düzeyine Göre Kruskall Wallis<br />

H Testi Sonucu<br />

Anne Eğitim Düzeyi n Sıra Ortalaması sd x 2 p<br />

Okur-Yazar Değil 11 178.95 7 3.272 0.859<br />

Okur-Yazar 16 167.19<br />

İlkokul 128 184.55<br />

Ortaokul 66 178.48<br />

Lise 89 167.10<br />

Ön Lisans 16 180.09<br />

Lisans 18 151.75<br />

Yüksek Lisans 6 149.08<br />

p>0.05<br />

Tablo 14’te görüldüğü gibi araştırmanın örneklem grubunu oluşturan bireylerin annenin<br />

eğitim düzeyine göre Beck Umutsuzluk Ölçeği puanları (x 2 =3.272, p>0.05). Kruskal<br />

Wallis H testi ile incelenmiştir. Bu iki grubun puanları arasında istatistiksel olarak<br />

anlamlı bir farklılık olmadığı sonucuna ulaşılmıştır.<br />

Tablo 15 Mesleki Karar Verme Envanterinin Anne Eğitim Düzeyine Göre<br />

Kruskall Wallis H Testi Sonucu<br />

Anne Eğitim Düzeyi n Sıra Ortalaması sd x 2 p<br />

Okur-Yazar Değil 11 187.14 7 11.569 0.116<br />

Okur-Yazar 16 229.94<br />

İlkokul 128 187.50<br />

Ortaokul 66 171.62<br />

Lise 89 162.61<br />

Ön Lisans 16 136.97<br />

Lisans 18 151.67<br />

Yüksek Lisans 6 161.08<br />

p>0.05<br />

Tablo 15’te görüldüğü gibi araştırmanın örneklem grubunu oluşturan bireylerin<br />

annelerinin eğitim düzeyine göre Mesleki Karar Verme Envanteri puanları (x 2 =11.569,<br />

p>0.05). Kruskal Wallis H testi ile incelenmiştir. Bu iki grubun puanları arasında<br />

istatistiksel olarak anlamlı bir farklılık olmadığı sonucuna ulaşılmıştır.<br />

45


Tablo 16 Beck Umutsuzluk Ölçeğinin Baba Eğitim Düzeyine Göre Kruskall Wallis<br />

H Testi Sonucu<br />

Baba Eğitim Düzeyi n Sıra Ortalaması sd x 2 p<br />

Okur-Yazar Değil 3 182.00 7 0.668 0.999<br />

Okur-Yazar 9 179.61<br />

İlkokul 85 180.65<br />

Ortaokul 72 172.72<br />

Lise 114 175.75<br />

Ön Lisans 21 178.69<br />

Lisans 39 166.21<br />

Yüksek Lisans 7 171.50<br />

p>0.05<br />

Tablo 16’da görüldüğü gibi araştırmanın örneklem grubunu oluşturan bireylerin<br />

babalarının eğitim düzeyine göre Beck Umutsuzluk Ölçeği puanları (x 2 =0.668, p>0.05)<br />

Kruskal Wallis H testi ile incelenmiştir. Bu iki grubun puanları arasında istatistiksel<br />

olarak anlamlı bir farklılık olmadığı sonucuna ulaşılmıştır.<br />

Tablo 17 Mesleki Karar Verme Envanterinin Baba Eğitim Düzeyine Göre<br />

Kruskall Wallis H Testi Sonucu<br />

Baba Eğitim Düzeyi n Sıra Ortalaması sd x 2 p<br />

Okur-Yazar Değil 3 225.50 7 12.665 0.081<br />

Okur-Yazar 9 219.39<br />

İlkokul 85 200.99<br />

Ortaokul 72 166.65<br />

Lise 114 169.92<br />

Ön Lisans 21 171.07<br />

Lisans 39 147.78<br />

Yüksek Lisans 7 137.39<br />

p>0.05<br />

Tablo 17’de görüldüğü gibi araştırmanın örneklem grubunu oluşturan bireylerin<br />

babalarının eğitim düzeyine göre Mesleki Karar Verme Envanteri puanları (x 2 =12.665,<br />

46


p>0.05) Kruskal Wallis H testi ile incelenmiştir. Bu iki grubun puanları arasında<br />

istatistiksel olarak anlamlı bir farklılık olmadığı sonucuna ulaşılmıştır.<br />

Tablo 18 Mesleki Karar Vermenin Ailenin Yaşadığı Yere Göre Kruskall Wallis H<br />

Testi Sonucu<br />

Ailenin Yaşadığı Yer n Sıra Ortalaması sd x 2 p<br />

İl 154 176.24 2 0.200 0.905<br />

İlçe 154 173.29<br />

Kasaba/Köy 42 180.88<br />

p>0.05<br />

Tablo 18’de görüldüğü gibi araştırmanın örneklem grubunu oluşturan bireylerin<br />

ailelerinin yaşadığı yere göre Mesleki Karar Verme Envanteri puanları (x 2 =0.200,<br />

p>0.05) Kruskal Wallis H testi ile incelenmiştir. Bu iki grubun puanları arasında<br />

istatistiksel olarak anlamlı bir farklılık olmadığı sonucuna ulaşılmıştır.<br />

Tablo 19 Beck Umutsuzluk Ölçeğinin Ailenin Yaşadığı Yere Göre Kruskall Wallis<br />

H Testi Sonucu<br />

Ailenin Yaşadığı Yer n Sıra Ortalaması sd x 2 p<br />

İl 154 170.31 2 1.121 0.546<br />

İlçe 154 182.19<br />

Kasaba/Köy 42 170.01<br />

p>0.05<br />

Tablo 19’da görüldüğü gibi araştırmanın örneklem grubunu oluşturan bireylerin<br />

ailelerinin yaşadığı yere göre Beck Umutsuzluk Ölçeği puanları(x 2 =1.121, p>0.05)<br />

Kruskal Wallis H testi ile incelenmiştir. Bu iki grubun puanları arasında istatistiksel<br />

olarak anlamlı bir farklılık olmadığı sonucuna ulaşılmıştır.<br />

47


Tablo 20 Mesleki Karar Verme Envanterinin Aile Tipine Göre Mann-Whitney U<br />

Testi Sonucu<br />

Aile Tipi n sd Sıra Ortalama U p<br />

Çekirdek 312 1 176.31 5676.00 0.669<br />

Geniş 38 168.87<br />

p>0.05<br />

Tablo 20’de görüldüğü gibi örneklem grubunu oluşturan bireylerin aile tipine göre<br />

Mesleki Karar Verme Envanteri puanları (U=5676.00, p>0.05) Mann-Whitney U testi<br />

ile incelenmiştir. Bu iki grubun puanları arasında istatistiksel olarak anlamlı bir farklılık<br />

olmadığı sonucuna ulaşılmıştır.<br />

Tablo 21 Beck Umutsuzluk Ölçeğinin Aile Tipine Göre Mann-Whitney U Testi<br />

Sonucu<br />

Aile Tipi n sd Sıra Ortalama U p<br />

Çekirdek 312 1 175.38 5890.00 0.948<br />

Geniş 38 176.50<br />

p>0.05<br />

Tablo 21’de görüldüğü gibi örneklem grubunu oluşturan bireylerin aile tipine göre Beck<br />

Umutsuzluk Ölçeği puanları (U=-5890.00, p>0.05) Mann-Whitney U testi ile<br />

incelenmiştir. Bu iki grubun puanları arasında istatistiksel olarak anlamlı bir farklılık<br />

olmadığı sonucuna ulaşılmıştır.<br />

Tablo 22 Mesleki Karar Vermenin Anne-Baba Birlikteliğine Göre Kruskall Wallis<br />

H Testi Sonucu<br />

Anne-Baba Birlikteliği N Sıra Ortalaması sd x 2 p<br />

Birlikte 318 178.73 2 3.739 0.154<br />

Değil 26 138.62<br />

Vefat 6 159.92<br />

p>0.05<br />

Tablo 22’de görüldüğü gibi örneklem grubunu oluşturan bireylerin anne-baba<br />

birlikteliğine göre Mesleki Karar Verme Envanteri puanları (x 2 =3.739, p>0.05)<br />

48


Kruskall Wallis H testi ile incelenmiştir. Bu iki grubun puanları arasında istatistiksel<br />

olarak anlamlı bir farklılık olmadığı sonucuna ulaşılmıştır.<br />

Tablo 23 Beck Umutsuzluk Ölçeğinin Anne-Baba Birlikteliğine Göre Kruskall<br />

Wallis H Testi Sonucu<br />

Okuduğu Bölüm n Sıra Ortalaması sd x 2 p<br />

Birlikte 318 176.82 2 4.441 0.109<br />

Değil 26 145.56<br />

Vefat 6 235.08<br />

p>0.05<br />

Tablo 23’te görüldüğü gibi örneklem grubunu oluşturan bireylerin anne-baba<br />

birlikteliğine göre Beck Umutsuzluk Ölçeği puanları (x 2 =4.441, p>0.05) Kruskall<br />

Wallis H testi ile incelenmiştir. Bu iki grubun puanları arasında istatistiksel olarak<br />

anlamlı bir farklılık olmadığı sonucuna ulaşılmıştır.<br />

Tablo 24 Beck Umutsuzluk Ölçeğinin Bölüme Göre Kruskall Wallis H Testi<br />

Sonucu<br />

Okuduğu Bölüm n Sıra Ortalaması sd x 2 p<br />

Dil 71 174.19 2 4.832 0.089<br />

Eşit Ağırlık 138 189.23<br />

Sayısal 141 162.72<br />

p>0.05<br />

Tablo 24’te görüldüğü gibi örneklem grubunu oluşturan bireylerin bölümlerine göre<br />

Beck Umutsuzluk Ölçeği puanları (x 2 =4.832, p>0.05) Kruskall Wallis H testi ile<br />

incelenmiştir. Bu iki grubun puanları arasında istatistiksel olarak anlamlı bir farklılık<br />

olmadığı sonucuna ulaşılmıştır.<br />

49


Tablo 25 Mesleki Karar Verme Envanterinin Meslek Alanına Göre Kruskall<br />

Wallis H Testi Sonucu<br />

Meslek<br />

Alanı<br />

n Sıra<br />

Ortalaması<br />

sd x 2 p İkili<br />

Karşılaştırmalar<br />

Sağlık 89 179.89 4 21.963 0.00 * 1-2<br />

Kamu 95 145.86<br />

1-5<br />

2-4<br />

Diğer 48 178.93<br />

2-5<br />

Eğitim 97 181.41 3-5<br />

Kararsız 21 255.86 4-5<br />

* p


Tablo 26 Beck Umutsuzluk Ölçeğinin Meslek Alanı Göre Kruskall Wallis H Testi<br />

Sonucu<br />

Meslek n Sıra sd x 2 p İkili<br />

Alanı<br />

Ortalamaları<br />

Karşılaştırmalar<br />

Sağlık 89 154.94 4 11.463 0.022* 1-2<br />

Kamu 95 194.22 1-4<br />

Diğer 48 180.52 2-5<br />

Eğitim 97 182.89 4-5<br />

Kararsız 21 132.31<br />

* p


4. SONUÇ VE ÖNERİLER<br />

Bu bölümde araştırmanın önceki bölümünde elde edilen bulgu ve yapılan yorumlarla<br />

ilişkili olarak sonuçlara yer verilmiştir. Bu sonuçlara dayalı olarak önerilerde<br />

bulunulmuştur. Literatüre göz atıldığında, lise son sınıf öğrencilerinin meslek seçim ile<br />

umutsuzlukları arasındaki ilişkiye yönelik herhangi bir araştırmaya rastlanmamıştır. Bu<br />

nedenle, araştırma sonuçları yorumlanırken bu sınırlılık dikkate alınarak, konuyla ilgili<br />

literatür bilgi, araştırmada elde edilen bulgularla karşılaştırılarak tartışma ve sonuç<br />

kısmında verilmiştir.<br />

4.1. TARTIŞMA VE SONUÇ<br />

Yaş değişkenine bağlı olarak lise son sınıf öğrencilerinin Mesleki Karar Verme<br />

Envanteri ve Beck Umutsuzluk Ölçeği puanları arasında anlamlı bir fark<br />

bulunamamıştır. Dereli ve Kabataş’ın (2009) yapmış oldukları Sağlık Yüksekokulu Son<br />

Sınıf Öğrencilerinin İş Bulma Endişeleri ve Umutsuzluk Düzeyleri adlı çalışmalarında<br />

öğrenci yaşları ile umutsuzluk puanları arasında anlamlı bir ilişki olmadığı sonucuna<br />

ulaşmışlardır. Aynı şekilde Öztürk’ün (1997) yaptığı araştırma sonucunda umutsuzluk<br />

puanı ile yaş arasında anlamlı fark saptanmamıştır. Buna karşın Kula’nın (2008),<br />

Endüstri Meslek Liselerinde Eğitim gören ergenlerin umutsuzluk puanı ile saldırganlık<br />

düzeyleri arasındaki ilişkiyi incelediği çalışmasında, öğrencilerin yaşı ile umutsuzluk<br />

puanı arasında anlamlı bir fark saptanmıştır. Buna göre, yaş değişkeninin umutsuzluk<br />

puanına ve mesleki karar verme puanına etki etmediği söylenebilir.<br />

Cinsiyet değişkenine bağlı olarak lise son sınıf öğrencilerinin Mesleki Karar Verme<br />

Envanteri ve Beck Umutsuzluk Ölçeği puanları arasında anlamlı bir fark<br />

bulunamamıştır. Aynı şekilde Tüfekçi’nin (2014) lise öğrencilerine yönelik yapmış<br />

olduğu umutsuzluk ve benlik imgesi konulu araştırmasında 10. ve 11. Sınıf<br />

öğrencilerinin cinsiyeti ile umutsuzluk puanları arasında anlamlı bir fark<br />

bulunamamıştır. Buna karşın Dünyaoğulları’nın (2011) üniversite öğrencilerinin<br />

kendilerini gerçekleştirme engelleri ile genel erteleme eğilimleri ve umutsuzluk<br />

düzeyleri arasındaki ilişkiyi inceledikleri çalışmada üniversite son sınıf öğrencilerinin<br />

umutsuzluk puanları cinsiyete göre farklılık göstermektedir.<br />

52


Bu araştırmada lise son sınıf öğrencilerinin kararsızlık ve umutsuzluk puanlarında<br />

cinsiyet faktörünün etkili olmaması, günümüzde kadınlara ve erkeklere iş ve eğitim<br />

hayatında eşit imkânların sunulmasından kaynaklandığı şeklinde açıklanabilir.<br />

Gelir düzeyi değişkenine bağlı olarak lise son sınıf öğrencilerinin Mesleki Karar Verme<br />

Envanteri ve Beck Umutsuzluk Ölçeği puanları arasında anlamlı bir fark<br />

bulunamamıştır. Bu çalışmada olduğu gibi, Altınsoy’un (2016) ergenlerde umutsuzluk<br />

ve boyun eğici davranışların ilişkisinin incelenmesi adlı çalışmasında öğrencilerinin<br />

sosyoekonomik düzeyleri ile umutsuzluk düzeyleri arasında anlamlı bir farklılık<br />

bulunmamıştır. Buna karşın, Yazıcıoğlu’nun (2008) ilköğretim 8. Sınıf öğrencilerinin<br />

mesleki karar düzeylerine yönelik çalışmasında ve Coşkun’un (2010) üniversite giriş<br />

sınavına hazırlanan adaylara ilişkin çalışmasında umutsuzluk düzeyleri arasında anlamlı<br />

farklılık olduğunu bulmuştur. Bu araştırmada lise son sınıf öğrencilerinin kararsızlık ve<br />

umutsuzluk puanlarında ailenin gelir düzeyinin etkili olmaması, araştırmanın örneklem<br />

grubunu oluşturan öğrencilerin ailelerinin büyük bir kısmının orta düzeyde gelir sahibi<br />

olması şeklinde açıklanabilir.<br />

Araştırma grubunu oluşturan öğrencilerin kardeş sayısına bağlı olarak Mesleki Karar<br />

Verme Envanteri puanları arasında istatistiksel olarak p


konulu çalışmalarda yönelmek istenilen meslek alanı değişkenini kullanan bir çalışmaya<br />

rastlanmamıştır.<br />

Araştırma sonucunda tercih edilen meslek alanları ile öğrencilerin kararsızlık puanları<br />

arasında anlamlı bir farklılık bulunmuştur. En yüksek kararlılık puanı, kamu alanı<br />

olarak hesaplanmıştır. Bunun temel nedeni kamu alanına yönelmek isteyen öğrencilerin<br />

kendilerini devlet güvencesinde hissedecek olmaları şeklinde yorumlanabilir.<br />

Okudukları bölüme bağlı olarak lise son sınıf öğrencilerinin Mesleki Karar Verme<br />

Envanteri puanları arasında istatistiksel olarak p


4.2. ÖNERİLER<br />

Okul sosyal hizmeti hayata geçirilmelidir.<br />

Okul sosyal hizmeti; yoksulluk, madde bağımlılığı, ayrımcılık ve dışlama, kriz<br />

durumları, suça sürüklenme, okul devamsızlığı, aile içi şiddet, çeteleşme, akran<br />

zorbalığı, toplumsal cinsiyet, çocuğa yönelik ihmal ve istismar gibi tehlikelerden<br />

ve sorunlardan korunmak amacıyla okul ortamında çalışma yürüten ve çocuğu<br />

aile, okul, toplum ve çevre işbirliği ile koruyan, geliştiren, destekleyen ve<br />

rehabilite eden bir sosyal hizmet alanıdır.<br />

Öğrencileri meslek seçimi konusunda bilgilendirmek daha çok okul rehberlik<br />

servisinin görev alanına girmektedir. Ancak okul rehberlik servisleri öğrencinin<br />

meslek seçimini etkileyebilecek sorunlarının çözümü yönünde kapsamlı<br />

çalışmalar yapamamaktadır. Bu nedenle okul sosyal hizmeti hayata geçirilerek<br />

aile, grup ve topluluklarla daha kapsamlı çalışmalar yapılabilir. Okul sosyal<br />

hizmeti öğrencilerin içinde bulundukları gelişim dönemi, aile ve yaşam koşulları<br />

nedeniyle yaşadıkları sorunların çözümü, gereksinim duyulan hizmetlerden<br />

yararlanmaları ve böylece eğitim etkinliklerini başarı ile sürdürmelerini<br />

sağlayacaktır. Ayrıca okulların başarı düzeylerinin artması için, ailelerin de<br />

eğitim-öğretime dâhil olması, eğitimin sadece okuldan ve öğretmenden<br />

beklenmemesi gerekmektedir. Bir öğrencinin okul başarısını arttırmakta,<br />

davranış sorunlarının çözülmesinde aile-öğretmen-okul işbirliğinin olması<br />

gerekmektedir. Çünkü bu işbirliği ile yapılması gerekenler konusunda aile,<br />

öğretmen, öğrenci ve okulun iletişim halinde olması gerekmektedir. Bu süreçte<br />

hem ailelere destek olacak hem de okul öğretmenleri ile ekip halinde çalışacak<br />

okul sosyal hizmetine ihtiyaç duyulmaktadır. Bu noktada okul sosyal hizmetin<br />

hayata geçirilmesinin faydalı olacağı düşünülmektedir.<br />

Öğrenci ve ebeveynlere yönelik rehberlik, seminer, sunum ve<br />

bilinçlendirme çalışmaları yapılması:<br />

Öğrencilerin gelecekte yapmak istedikleri mesleğe karar verebilmeleri için ilgi<br />

alanlarını keşfetmeleri ve bu konuda eğitimler almaları gerekmektedir. Bu<br />

doğrultuda; öğrencilere ve ailelere meslek alanlarını tanıtıcı, meslek seçimi<br />

süreci hakkında bilgilendirici çalışmalar yapılmalıdır. Böylece öğrencilerin<br />

yönelmek istedikleri meslek alanı ile ilgili kararsızlıkları önlenecek ve meslek<br />

hayatlarında kaliteli hizmet sunacaklardır.<br />

55


Fazla çocuklu ailelerin yoğun olduğu bölgelerde ailelere eğitim desteği<br />

sunulması:<br />

Öğrencilerin kardeş sayısının çok olması aile hayatında daha fazla sorumluluk<br />

yüklenmelerine ve anne-babalarının daha az ilgi odaklarında olmalarına neden<br />

olmaktadır. Bu doğrultuda; ülkemizde çocuk sayısı fazla olan ailelerin yoğun<br />

olduğu bölgelerde, ailelere eğitime yönelik maddi yardımlar sağlanmalı ve aile<br />

ilişkilerine yönelik eğitimler verilmelidir. Böylece ailelerin çocuklarına karşı<br />

eğitim sağlama yükü hafifletilecek, ailede eğitim düzeyi yüksek olan bir birey<br />

kardeşlerine eğitim hayatında destek sunabilecek ve aile içi ilişkilerin<br />

geliştirilmesi çocukların eğitim hayatını olumlu yönde etkileyecektir.<br />

Liselerde Türkiye’deki mevcut sınav sistemi ve iş imkânlarına yönelik<br />

etkinlikler düzenlenmesi:<br />

Öğrenciler yapmak istedikleri mesleklerin hizmet aşamasında ne tür zorluklarla<br />

karşılaşabileceklerine, Türkiye’deki mevcut sınav sistemine ve iş imkânlarına<br />

yönelik yeterli bilgi düzeyine sahip olmaları gerekmektedir. Bu doğrultuda;<br />

liselerde Türkiye’deki sınav sistemi ve iş imkânları hakkında bilgilendirici ve<br />

açıklayıcı çalışmalar yapılmalıdır. Böylece öğrenciler geleceğe ilişkin daha<br />

kesin kararlar alacak ve daha umutlu olacaklardır.<br />

Ortaokul öğrencilerine bölümlerin ve bölümlere göre yapabilecekleri<br />

mesleklerin tanıtılması:<br />

Eşit ağırlık, sayısal ve dil bölümü öğrencileri bulundukları bölümün avantajları<br />

ve dezavantajları hakkında yeterli bilgiye sahip olmalıdır. Bu doğrultuda;<br />

öğrencilere ortaokuldan itibaren bölümler tanıtılmalı ve liselerde öğrencilere<br />

istedikleri bölüme yönelik derslerin sorumluluğu yüklenmelidir. Böylece<br />

öğrenciler ortaokul düzeyinden itibaren belli bir alana yönelmekle birlikte eğitim<br />

hayatını bu alana yönelik dersler alarak geçirecek ve kendisini meslek hayatına<br />

daha iyi hazırlayacaktır.<br />

Çalışmanın örneklemini oluşturan bireylerin, mesleki karar verme ve umutsuzluk<br />

düzeyleri arasındaki ilişkinin incelenmesinde ölçeklerden yararlanılmıştır. Bunun<br />

haricinde birebir görüşme yapılarak durumun daha iyi analiz edilmesi sağlanabilir.<br />

Araştırma belli okullarda ve öğrenci sayısı ile sınırlı kalmıştır. Bu sayı arttırılarak daha<br />

geniş kitlelere ulaşılıp, daha güvenilir sonuçlar elde edilebilir.<br />

Lise son sınıf öğrencilerinde mesleki karar verme ve umutsuzluk düzeylerinin başka<br />

değişkenlerle olan ilişkisine bakılabilir.<br />

56


KAYNAKÇA<br />

Adler, A. (2002). İnsanı tanıma sanatı. (Çev., K. Şipal), İstanbul: Say yayınları.<br />

Adler, A. (2004). Yaşamanın anlamı ve amacı, (Çev: K. Şipal), İstanbul: Say yayınları<br />

Akın, Y. (2015). lise öğrencilerindeki mesleki kararsızlığın algılanan sosyal destek ve<br />

tercih edilen alana göre incelenmesi, Yayımlanmış doktora <strong>tez</strong>i, Konya, Mevlana<br />

Üniversitesi, sosyal bilimler enstitüsü.<br />

Alverez, A. (1994) İntihar-kan dökücü tanrı, (Çev: Zuhal Çilsarıkaya), Ankara: Öteki<br />

yayınevi.<br />

Aylin, Y. (2008). İlkögretim sekizinci sınıf öğrencilerinin mesleki karar düzeylerinin<br />

incelenmesi, Yüksek lisans <strong>tez</strong>i, Afyonkarahisar: Afyon Kocatepe Üniversitesi,<br />

sosyal bilimler enstitüsü.<br />

Aytaç, S.; Bayram N. (2003). İsabetli tercih yapma ve meslek seçme stratejileri. Genç<br />

beyin dergisi, Sayı:15.<br />

Bal, P. N. (1998). Ergenlik döneminde mesleki karar verme olgunluğunun incelenmesi<br />

ve mesleki karar verme eğitim programının etkisinin araştırılması,<br />

Yayımlanmamış doktora <strong>tez</strong>i, İstanbul :Marmara Üniversitesi, eğitim bilimleri<br />

enstitüsü.<br />

Berdan, İ.E. (2008). Ortaöğretim kurumlarındaki öğretmen ve öğrencilerin<br />

yeteneklerinin alan ve meslek seçimine etkileri, Yayımlanmamış yüksek lisans<br />

<strong>tez</strong>i, İstanbul: Beykent üniversitesi sosyal bilimler enstitüsü.<br />

Beyhan, A. (2010). Ortaöğretim öğrencilerinin alan tercihlerinin incelenmesi. Ankara:<br />

Millî eğitim bakanlığı eğitimi araştırma ve geliştirme dairesi başkanlığı.<br />

Bilgin, B ve Selçuk, M.(1991). Din öğretimi, Ankara: Akid yayınları.<br />

Bulut, I. (2013). Guruplarla sosyal hizmet ders notları. Ankara: Başkent üniversitesi.<br />

Collins, W.A., Russell, G. ( 1994). Mother-child and father-child relationship middle<br />

childhood and adolescience: A Developmental analysis. Devalopmental<br />

review.11(2), (Akt. Karadayı, F). Üniversite gençlerinin algılanan ana-baba<br />

57


tutumları, ana-babayla ilişkilere ve bunların bazı kişilik özellikleri ile<br />

bağlantısı”. Türk psikoloji dergisi, 9(32).<br />

Dilbaz, S. (1993). Umutsuzluk kavramı: Depresyon ve intiharda önemi, Ankara: Kriz<br />

dergisi 1(3): 134-138<br />

Duman, N. (2000). Ankara liselerinde çeteye katılma potansiyeli olan öğrenci grupları<br />

ve okul sosyal hizmeti. Ankara: Hacettepe üniversitesi sosyal bilimler enstitüsü<br />

sosyal hizmet anabilim dalı yayımlanmamış doktora <strong>tez</strong>i.<br />

Duyan, V. (2007). Gruplarla sosyal hizmet: Grup çalışmasının engelli çocuğa sahip<br />

annelerin benlik saygısı ve yalnızlık düzeyine etkisi (1. Baskı). Ankara:<br />

Hacettepe üniversitesi yayınları.<br />

Duyan, V., Duyan, G. Ç., Gökçearslan Çiftçi E., Sevin, Ç. Erbay, E. ve M. İkizoğlu<br />

(2008). Lisede okuyan öğrencilerin yalnızlık durumlarına etki eden<br />

değişkenlerin incelenmesi. Eğitim ve bilim. 33, 28-41.<br />

Duyan, V. (2010). Sosyal hizmet temelleri, Yaklaşımları, Müdahale yöntemleri (1.<br />

Baskı). Ankara: Aydınlar matbaacılık.<br />

Elif , K. (2017) Ortaokul öğrencilerinin sosyal destek algılarıyla ilgili olarak sınav<br />

kaygısı ve umutsuzluk düzeylerinin incelenmesi, İstanbul, Beykent Üniversitesi,<br />

Sosyal bilimler enstitüsü.<br />

Fromm, E. (1995). Umut devrimi, (Çev. Ş. Yeğin), (2.Basım). İstanbul: Payel yayınları.<br />

Geçtan, E. (1984). Psikoanaliz ve sonrası, Ankara: Maya yayıncılık.<br />

Geçtan, E. (1988). Çağdaş yaşam ve normal dışı davranışlar, İstanbul: Remzi kitabevi.<br />

Güner, P. (2000). Sorunlarla ilgili baş etme Yolu: Problem çözme. Erzurum: Atatürk<br />

üniversitesi hemşirelik yüksekokulu dergisi, 3, (1). 62-67.<br />

Horney, K. (2007). Ruhsal çatışmalarımız, (Çev. S. Budak), İstanbul: Öteki yayınevi.<br />

Hökelekli, H.(2005). Din psikolojisi, Ankara: Türkiye diyanet vakfı yayınları.<br />

58


Hurlock, Elizabeth B.,(1987). "Ergenlikte beden gelişimi", (Çev: Gülseren Günce),<br />

Ergenlik psikolojisi, (Derl: Bekir Onur), Ankara:Hacettepe-Taç kitapçılık.<br />

Jonson-Reid, M., Kontak, D., Citerman, B., Angie E. ve N. Fezzi (2004). School social<br />

work case characteristics, Services and dispositions: Year one results. Children<br />

and schools. 26, 5-22.<br />

Kemer, G. ve Atik, K. (2005). Kırsal ve il merkezinde yaşayan lise öğrencilerinin umut<br />

düzeylerinin aileden algılanan sosyal destek düzeyine göre karşılaştırılması,<br />

İstanbul: M.Ü. Atatürk eğitim fakültesi eğitim bilimleri dergisi sayı 21, 161-168.<br />

Kıyak, S. (2006). Genel lise öğrencilerinin meslek seçimi yaparken temel aldığı<br />

kriterler. Yayınlanmamış yüksek lisans <strong>tez</strong>i, İstanbul: Yeditepe üniversitesi,<br />

Sosyal bilimler enstitüsü.<br />

Kierkegaard, (2007). Ölümcül hastalık umutsuzluk, (Çev: M.Mukadder Yakupoğlu),<br />

Ankara: Doğu batı yayınları<br />

Koç, B. (2006). İlgi ölçümlerinin madde sayısının azaltılması ve yaş ranjının<br />

genişletilmesine yönelik bir geçerlik-güvenirlik çalışması. Yayımlanmamış<br />

yüksek lisans <strong>tez</strong>i, Çukurova üniversitesi<br />

Korkut, F. (2002). Lise öğrencilerin problem çözme becerileri. Ankara: Hacettepe<br />

üniversitesi eğitim fakültesi dergisi, 22, 177-184.<br />

Köknel, Ö. ( 1985), Kaygıdan mutluluğa kişilik, İstanbul: Altın kitaplar yayınevi,<br />

Sayar, B. (2012), Üniversite öğrencilerinin mizah tarzları ile umutsuzluk ve<br />

boyun eğici davranışları arasındaki ilişkinin incelenmesi, Yüksek lisans <strong>tez</strong>i,<br />

Sakarya: Sakarya üniversitesi.<br />

Kulaksızoğlu, A. (1999). Ergenlik psikolojisi, İstanbul: Remzi kitabevi.<br />

Kuzgun, Y. (1989). Kendini değerlendirme envanteri el kitabı, Ankara: Öğrenci seçme<br />

ve yerleştirme merkezi.<br />

Kuzgun, Y. (2000). Meslek danışmalığı kuramlar: Uygulamalar, Ankara: Nobel<br />

yayınları.<br />

59


Kuzgun, Y. (2009). Meslek gelişimi ve danışmanlığı: meslek gelişimini etkileyen<br />

etmenler, (3. Baskı), Ankara: Nobel yayınları.<br />

M.Ali, Ç. (2003). Bir mesleki grup rehberliği programının lise öğrencilerinin mesleki<br />

kararsızlık düzeylerine etkisi, Doktora <strong>tez</strong>i, Ankara: Ankara Üniversitesi, eğitim<br />

bilimleri enstitüsü.<br />

Osipow, S. H. (1973). Theories of career development, Prentice- hall inc, New jersey,<br />

The ohio state university. ( Akt., Özgan, A.), (2006). Meslek lisesi öğrencilerin<br />

mesleki karar verme olgunluğu ile bazı kişilik özelliklerin incelenmesi.<br />

Özgün, D. (2011). Üniversite son sınıf öğrencilerinin kendilerini gerçekleştirme<br />

engelleriyle genel erteleme eğilimi ve umutsuzluk düzeyleri arasındaki ilişkinin<br />

incelenmesi, Yüksek lisans <strong>tez</strong>i, İzmir, Dokuz Eylül Üniversitesi eğitim bilimleri<br />

enstitüsü.<br />

Feyza, C. (2010). Üniversite giriş sınavına hazırlanan adaylarda umutsuzluk ve<br />

öğrenilmiş güçlülük, Ankara, Hacettepe Üniversitesi, sosyal bilimler enstitüsü.<br />

Özsoy, O. (2004). Geleceğin meslekleri, İstanbul: Hayat yayınları.<br />

Öztaş, B. (1988): Stresin fizyolojisi ve organizmada oluşturduğu etkiler, Kocaeli: İş<br />

ortamının yükseltilmesi semineri.<br />

Peker, H. (2003) Din psikolojisi, İstanbul: Çamlıca yayınları.<br />

Semerci, B. (2005, 5 Mart). Umutsuzluk. Erişim tarihi: 4 Mayıs 2017,<br />

http/www.sabah.com.tr.<br />

Şakar, R.(2015). Meslek seçiminde ailenin etkisinin önemi, Erişim tarihi: 05<br />

Mayıs2017, http//www. rabiasakar.com.<br />

Şentürk, H. (1997). Din psikolojisi, İstanbul: Esra yayınları.<br />

Şenel, Ahmet, Erden, O. (1998). Mesleki ve teknik eğitime yönlendirmemede teknoloji<br />

eğitimin yeri ve önemi, Ankara: Talim terbiye kurulu başkanlığı, Milli eğitim<br />

şuarası.<br />

Tekin, M. ve Filiz, K. (2008). Beden eğitimi ve spor yüksekokullarının antrenörlük<br />

eğitimi ve spor yöneticiliği bölümlerinde öğrenim gören öğrencilerin<br />

60


umutsuzluk ve boyun eğici davranış düzeylerinin çeşitli değişkenlere göre<br />

incelenmesi, Spormetre beden eğitimi ve spor bilimleri dergisi, 6 (1),, ss.27-37.<br />

Telman, C. (2002). Basarıya giden yolda meslek seçimi İstanbul: Epsilon yayıncılık.<br />

Tuğcan, T. (2014) Lise 10. ve 11. sınıf öğrencilerinde kaygı, umutsuzluk ve benlik<br />

imgesi düzeylerinin değerlendirilmesi, İstanbul, Haliç Üniversitesi, Sosyal<br />

bilimler enstitüsü.<br />

Turan, N. (1999). Sosyal Kişisel Çalışma: Birey ve Aile için Sosyal Hizmet (2. Baskı).<br />

Ankara: Aydınlar matbaası.<br />

Turner, F.J. (2005). Encyclopedia of canadian social work. waterloo, On, Can: Wilfrid<br />

laurier university press.Uluhan, E. F.(2005). Umutsuzluk ve kronik depresyon.<br />

Erişim tarihi: 10 Mayıs 2017, http// www.antalyapsikiyatri.com.<br />

Uysal, Ş. (1970). Lise öğrencilerinin meslek seçimleri, Ankara: Yeni desen matbaası.<br />

Yalom, I. (2012). Grup psikoterapisinin teori ve pratiği (2. Baskı). (A. Tangör, Çev.).<br />

İstanbul: Kabalcı yayınevi. (Orijinal çalışma basım tarihi 1995).<br />

Yavaşçaoğlu, A. A. (1998). İlk öğretim öğrencilerin ikinci kademesinde görülmekte<br />

olan iş-eğitimin (ev ekonomisi) dersinin meslek seçimine etkisi, İstanbul: yüksek<br />

lisans <strong>tez</strong>i, Marmara üniversitesi, Fen bilimleri enstitüsü, Tekstil eğitimi<br />

faktörüYavuzer, Y., Karataş, Z. Ve Gündoğdu, R. (2013). Ergenlerin çatışma<br />

çözme davranışlarının incelenmesi, Nicel ve nitel bir çalışma, Ankara: Hacettepe<br />

üniversitesi eğitim fakültesi dergisi 28(1), ss.428-440.<br />

Yelken, K. (2008). Orta öğretim son sınıf öğrencilerinin üniversite tercihlerini ve<br />

meslek seçimini etkileyen faktörler, Sakarya: Sakarya il merkezi örneği,<br />

Yayımlanmamış yüksek lisans <strong>tez</strong>i, Sakarya üniversitesi sosyal bilimler<br />

enstitüsü.<br />

Yeşilyaprak, B. (2002). Eğitimde rehberlik hizmetleri, Ankara: Nobel yayıncılık.<br />

Yörükoğlu, A.(1986). Çocuk ruh sağlığı, Ankara: Türkiye iş bankası kültür yayınları.<br />

Yörükoğlu, A. (2007). Gençlik çağı, İstanbul: Özgür yayınları.<br />

61


Zehra, V. (2013). Ön lisans öğrencilerinin umut düzeyleri ve başarı yönelimlerinin bazı<br />

değişkenler açısından incelenmesi, Sakarya, Sakarya Üniversitesi, eğitim<br />

bilimleri enstitüsü.<br />

62


EK.1: ÖN BİLGİ FORMU<br />

1. Yaş:<br />

2. Cinsiyet: Kadın Erkek<br />

3. Okulun Türü: Anadolu Lisesi Düz Lise <br />

Diğer:………………………………………….<br />

4. Size Göre Ailenizin Gelir Düzeyi: Düşük Orta Yüksek ☒<br />

5. Siz Dahil Ailedeki Çocuk Sayısı: 1 2 3 4 5 6 ve üstü<br />

6. Anne Eğitim Durumu:<br />

Okur-Yazar Değil Okur-Yazar İlkokul Ortaokul Lise Ön Lisans Lisans<br />

Y.Lisans<br />

7. Baba Eğitim Durumu:<br />

Okur-Yazar Değil Okur-Yazar İlkokul Ortaokul Lise Ön Lisans Lisans<br />

Y.Lisans<br />

8. Ailenizin Yaşadığı Yer: İl Merkezi İlçe Kasaba-Köy ☒<br />

9. Aile Tipiniz: Çekirdek Aile Geniş Aile<br />

Diğer:……………………………………………….<br />

10. Anne: Hayatta Hayatta Değil<br />

Baba: Hayatta Hayatta Değil<br />

11. Anne: Öz Üvey<br />

Baba: Öz Üvey<br />

12. Anne ve Baba: Ayrı Birlikte ☒<br />

13. Okuduğunuz<br />

Bölüm:……………………………………………………………………………………☒<br />

14. Seçmek İstediğiniz<br />

Meslek:………………………………………………….…………………………<br />

63


EK 3: MESLEKİ KARAR VERME ENVANTERİ<br />

Bana çok uygun<br />

Bana biraz uygun<br />

Kararsızım<br />

Bana pek uygun değil<br />

Bana hiç uygum değil<br />

1. Kişiliğime en uygun olan mesleğin ne olduğunu bilmiyorum.<br />

2. Bir çok meslek ilgimi çekiyor, bunlar arasından hangisini seçeceğimde güçlük çekiyorum<br />

3. Sevdiklerime karşı gelmekten çekindiğim için herhangi bir meslek kararı vermiş değilim.<br />

4. Alan ve meslek seçimi konusunda yeterli bilgim yok.<br />

5. İlgilendiğim mesleklerin gerektirdiği eğitimler konusunda bilgim yeterli değil<br />

6. Hangi branşı (alanı) seçeceğimi biliyorum ancak, bu branşın beni hangi mesleğe<br />

götüreceğini bilmiyorum<br />

7. Ne gibi ilgilere sahip olduğumu bilmiyorum, çok az şey ilgimi çekiyor<br />

8. Meslek seçimi konusunda benim isteğim ile yakınlarımın isteklerinin uzlaşmayacağından<br />

kaygı duyuyorum.<br />

9. Hakkında bilgi sahibi olduğum çok az meslek var<br />

10. Kendime uygun bir meslek ya da alan olduğunu zannetmiyorum<br />

11. İleride ne olmak/ ne yapmak istediğim sorulduğunda cevap vermekte zorlanıyorum.<br />

12. Mesleki tercihimi nasıl uygulamaya koyacağım konusunda bilgi sahibi değilim.<br />

13. Seçeceğim meslek konusundaki kararım sık sık değişiyor<br />

14. Bir meslek seçme oldukça karmaşık bu yüzden bir türlü başlayamıyorum<br />

15. Bildiğim birçok meslek alanı olmasına rağmen onları bir türlü eleyip daraltamıyorum<br />

16. İlgilerim sık sık değişiyor<br />

17. Meslek seçimi ve alan belirleme konusunda neler yapılması gerektiğini bilmiyorum.<br />

18. Seçtiğim alan ile ilgili bir iş bulmak tamamen şans.<br />

19. Mesleki karar verme oldukça karmaşık ne yapacağım konusunda yetersizim.<br />

20. Var olan meslek ve eğitim alanları içinden bana uygun birini bulacağımı zannetmiyorum.<br />

21. Mesleki bir tercih yapmanın çok erken olduğunu düşünüyorum.<br />

22. Hayatımdaki önemli insanların görüşleri, alan ve meslek seçmem konusunda kafamı<br />

karıştırıyor.<br />

23. Hoşlandığım bir çok meslek var fakat hangisinin diğerlerinden daha iyi olduğunu<br />

bilemiyorum.<br />

24. Meslek ya da alan seçiminde gerekli olan bilgileri kimlerden alabileceğimi bilmiyorum.<br />

25. Düşüncelerine önem verdiğim bazı kişiler istediğim mesleği bana seçtirmiyorlar.<br />

26. Yeteneklerimin istediğim mesleğe beni ulaştırıp ulaştıramayacağını bilmiyorum.<br />

27. Hangi alanlarda daha yetenekli olduğumu bilmiyorum.<br />

28. Hangi alanda daha başarılı olacağımı bilmiyorum.<br />

29. Hoşlandığım alanlarda yetenekli olup olmadığımı bilmiyorum.<br />

30. Hangi alanın derslerinin daha çok hoşuma gittiğinden emin değilim.<br />

64


EK 2: BECK UMUTSUZLUK ÖLÇEĞİ<br />

1. Geleceğe umut ve coşku ile bakıyorum.<br />

2. Kendim ile ilgili şeyleri düzeltemediğime göre çabalamayı bıraksam iyi olur.<br />

3. İşler kötüye giderken bile her şeyin hep böyle kalmayacağını bilmek beni rahatlatıyor.<br />

4. Gelecek on yıl içinde hayatımın nasıl olacağını hayal bile edemiyorum.<br />

5. Yapmayı en çok istediğim şeyleri gerçekleştirmek için yeterli zamanım var.<br />

6. Benim için çok önemli konularda ileride başarılı olacağımı umuyorum.<br />

7. Geleceğimi karanlık görüyorum.<br />

8. Dünya nimetlerinden sıradan bir insandan daha çok yararlanacağımı umuyorum.<br />

9. İyi fırsatlar yakalayamıyorum. Gelecekte yakalayacağıma inanmam için de hiçbir neden<br />

yok.<br />

10. Geçmiş deneyimlerim beni geleceğe iyi hazırladı.<br />

11. Gelecek benim için hoş şeylerden çok tatsızlıklarla dolu gözüküyor.<br />

12. Gerçekten özlediğim şeylere kavuşabileceğimi ummuyorum.<br />

13. Geleceğe baktığımda şimdikine oranla daha mutlu olacağımı umuyorum.<br />

14. İşler bir türlü benim istediğim gibi gitmiyor.<br />

15. Geleceğe büyük inancım var.<br />

16. Arzu ettiğim şeyleri elde edemediğime göre birşeyler istemek aptallık olur.<br />

17. Gelecekte gerçek doyuma ulaşmam olanaksız gibi.<br />

18. Gelecek bana bulanık ve belirsiz görünüyor.<br />

19. Kötü günlerden çok, iyi günler bekliyorum.<br />

20. İstediğim her şeyi elde etmek için çaba göstermenin gerçekten yararı yok, nasıl olsa onu<br />

elde edemeyeceğim.<br />

EVET HAYIR<br />

65

Hooray! Your file is uploaded and ready to be published.

Saved successfully!

Ooh no, something went wrong!