Create successful ePaper yourself
Turn your PDF publications into a flip-book with our unique Google optimized e-Paper software.
GÜLRİZ SURURİ<br />
KADIKÖY, MODERN<br />
TÜRKİYE’NİN KALESİ<br />
Temmuz & Ağustos 2018 | Yıl: 14 | Sayı: <strong>82</strong> | Fiyatı: 7.50 TL<br />
Haldun Hürel<br />
İSTANBUL<br />
DİŞİ BİR ŞEHİRDİR<br />
SERTAÇ KAYSERİLİOĞLU<br />
VE DE MEVSİM<br />
“PLAJ”DI İSTANBUL’DA<br />
YİĞİT UYGUN<br />
BİR NEFES, BU HAYATTA;<br />
KINALIADA<br />
HAYDARPAŞA LİSESİ’NİN<br />
150 YILLIK TARİHİ<br />
‘BİLİM MÜZESİ’ OLDU
YAZIN KEYFİNİ İSTANBUL’UN<br />
KALBİNDE YAŞAYIN.<br />
Özel lezzetleri ve serinletici kokteylleriyle Titanic Business Kartal sizi,<br />
yarı olimpik havuzunun keyfini yaşamaya davet ediyor.<br />
TITANIC HOTELS<br />
ANTALYA | ISTANBUL | BODRUM | BERLIN<br />
titanic.com.tr<br />
#MyTitanicStory
Advertorial<br />
Işık İnce Yapı<br />
Farkı ile Fenerbahçe’de,<br />
Özel Bir Projede<br />
Özel Bir Daire...<br />
“Kentsel Yenileme Projeleri”<br />
kapsamında Fenerbahçe’de<br />
inşa edilen özel bir projenin<br />
özel dairesi yeni sahibini<br />
bekliyor.<br />
Fener Kalamış Caddesi’nin ünlü isimlere<br />
ev sahipliği yapan ünlü sokaklarından<br />
Fuat Paşa Sokağı girişinde, Işık İnce Yapı<br />
tarafından inşa edilen Fenerbahçe Rezidans’ın<br />
9’ncu katında yer alan dairenin<br />
Fenerbahçe, Kalamış Koyu ve Moda<br />
Burnu’na kadar uzanan harika bir deniz<br />
manzarası mevcut.<br />
6 : kadikoylife.com Temmuz & Ağustos 2018
Advertorial<br />
BİNA ÖZELLİKLERİ<br />
Son derece yalın ve ferah mekanlar elde<br />
etmek için tasarlanan binanın taşıyıcı<br />
sistemi, bu mimari anlayışa uyacak şekilde<br />
projelendirilmiş. İlk bakışta alanların içinde<br />
mekanın görünümünü bozabilecek, işlevini<br />
azaltan çirkin betonarme kolon ve kirişlerin<br />
olmaması dikkat çekiyor. Betonarme<br />
projesi ise aralarında Akmerkez, İş Bankası<br />
Blokları, Metro City, Sapphire, Zorlu Center,<br />
Sabancı Üniversitesi gibi projelere imza<br />
atan, Türkiye’nin en başarılı inşaat mühendislerinde<br />
İrfan Balioğlu yönetimindeki<br />
Balkar Mühendislik tarafından yapılmış.<br />
YANMAZ ISI YALITIMI SAĞLAM CAM KORKULUKLAR<br />
Dış cephede yanmaz ısı yalıtımının kullanıldığını dile<br />
getiren Serdar İnce, şu açıklamalarda bulundu: “Dış cephe<br />
mermer kaplamalarında standart raylı taşıyıcı sistem<br />
kullanmak yerine; mermerlerİ daldırma galvaniz çelik konstrüksiyon<br />
ve paslanmaz montaj pimleri ile sabitledik. Bu<br />
sayede çok sağlam ve uzun ömürlü bir cephe inşa edildi.<br />
Manzarayı kesmemesi için kullanılan cam korkuluklar sağlamlığı<br />
kanıtlanmış PVB ile yapıştırılmış çift kat cam olarak<br />
uygulanmıştır. Korkuluk camları kırılsa bile taşıyıcılığını<br />
yitirmez. Korkulukların üst taşıyıcısı olan metal konstrüksiyon<br />
ise mermerleri taşıyan galvaniz çelik konstrüksiyona<br />
sabitlenmiştir. Binamız kat kaloriferi ve termo statik vanalı<br />
radyatörler ile ısıtılmaktadır.<br />
HER KAT TEK DAİRE İKİ ASANSÖR<br />
Binada kullanılan beton ve demir kalitesine<br />
büyük özen gösterildiğini dile getiren İnce<br />
Yapı Yönetim Kurulu Başkan Vekili Serdar<br />
İnce, “Beton imalatında kalitesini yıllardır<br />
kanıtlamış Nuh Beton markasını tercih<br />
ettik. Demir ürünlerinde ise sadece sertifikalı<br />
ürünler kullandık. Bir başka özellik ise,<br />
dairelerin katta tek olması. Toplam dokuz<br />
daireye iki asansör hizmet vermektedir.<br />
Katlar arası ısı ve ses yalıtımı mevcuttur.<br />
Dış cephe plastik doğramalarında REHAU<br />
markası tercih edilmiştir” dedi.<br />
Yerden ısıtma varis ve astıma yol açabileceği<br />
bilimsel olarak ilişkilendirilmiş<br />
olması nedeniyle tercih edilmemiştir.<br />
Dairenin yönetim planında belirtilmiş<br />
bir kapalı otoparkı vardır. Binada tüm<br />
katların ortak kullanımına açık manzaralı<br />
bir teras mevcuttur. Yangın merdivenine<br />
geçiş sağlayan yangın holü,<br />
yüklük olarak kullanılmaya uygun<br />
şekillendirilmiştir. Binada bulunan<br />
jeneratör, elektrik kesilmesi durumunda<br />
binanın tüm elektrik ihtiyacını<br />
karşılayabilecek kapasitededir.”<br />
DÖRT CEPHE VE DÖRT BALKON<br />
Binanın bir başka özelliği ise dört balkonunun<br />
olması. Bunlardan iki tanesi salon ve<br />
mutfağa hizmet vermekte ve masa konulabilecek<br />
büyüklükte. Bir balkon ise bebeğin<br />
banyosunda olup açık havayı hissetmesini<br />
sağlayabilecek fonksiyona sahip... Dördüncü<br />
balkon, klima dış ünitelerine müdahale<br />
balkonu olarak konumlanmış.<br />
IŞIK İNCE YAPI HAKKINDA<br />
Türk inşaat sektöründe 40 yılı aşkın<br />
tecrübesi ve varlığı ile ülkemizin saygın<br />
inşaat firmaları arasında yer almaktadır.<br />
Bu süre zarfında sektör içinde<br />
bulunmak, firmaya inşaat endüstrisinin<br />
saygın kuruluşlarından oluşan çalışma<br />
ekipleri kurma imkanı sağlamaktadır.<br />
Firma tecrübesini projeler üzerine yansıtarak<br />
çözüm ortaklarına sağladığı optimum<br />
çalışma ortamlarıyla müşterileri<br />
için kalite odaklı ürünler sunmaktadır.<br />
MİMARİ ESASLI ALTYAPI<br />
Firma, kuruluşundan itibaren mimari<br />
altyapıya sahip olmayı öngörmüş ve<br />
insan kaynakları planlamasını buna<br />
göre yapmıştır. Mimarlık eğitiminin<br />
ömür boyu devam eden bir süreç<br />
olduğunun bilinci ile yetiştirdiği mimari<br />
kadronun gücü ile inşaat sektörüne<br />
büyük katkılar sağlamıştır.<br />
IŞIK İNCE YAPI<br />
Altan Erbulak Sokak No: 7/8<br />
Mecidiyeköy - İstanbul<br />
Telefon: 0212 288 78 79<br />
Temmuz & Ağustos 2018 kadikoylife.com : 7
Editör<br />
Kadıköy’de esen<br />
değişim rüzgârları<br />
Türkiye’de en heyecanlı taraftar profilinin “Fenerbahçe<br />
Spor Kulübü” çatısı altında toplandığını<br />
herkes bilir. Yine bilinen bir gerçek vardır ki,<br />
“Kadıköy” bu coşkulu taraftarın yatağıdır, evidir,<br />
anakucağıdır.<br />
Maç günleri Kadıköy, adeta bir festivaller şehridir.<br />
Öğle saatlerinde Şükrü Saraçoğlu Stadı’na doğru<br />
formalarını giyerek tüm aile fertleriyle birlikte gelen<br />
futbolseverler, bölgenin ticari hayatına büyük<br />
katkı sağlar, keyifli muhabbetleriyle caddeleri<br />
şenlendirir, çektirdikleri fotoğraflarla sosyal medya<br />
hesaplarında fırtınalar gibi eser. Bir kısım Kadıköylüler<br />
bu durumdan şikâyetçi olsalar da; Fenerbahçe<br />
Kadıköy’dür, Kadıköy ise Fenerbahçe...<br />
Bu bilgilerin ışığında Kadıköy’ün diğer bir sevgilisi<br />
daha vardır ki, o da masmavi gözleriyle, mütevazi<br />
kimliğiyle, centilmen tavırlarıyla,<br />
egosuz konuşmalarıyla tüm<br />
taraftarın sevgilisi, Fenerbahçe<br />
Spor Kulübü Başkanı Ali Koç’tur.<br />
Ali Koç, “Gelenekçi” kulübün<br />
“Yenilikçi” başkanı olarak değişime<br />
imza atmış, üstelik yüzde 80’e yakın oy<br />
oranıyla, bu önemli başarının mimarı olmuştur.<br />
Hatta öyle bir noktaya gelinmiştir<br />
ki, yakın süreler nedeniyle Cumhurbaşkanlığı<br />
ve Milletvekili Seçimleri’nde de benzer bir dip<br />
dalga beklentisi içindeki Kadıköy, umduğunu<br />
bulamamış ama Ali Koç ile teselli olmayı da<br />
bilmiştir.<br />
Bütün bu gelişmelerde başroldeki<br />
yerini koruyan Kadıköy’ün tarihine not<br />
düşmek adına hazırladığımız kapak<br />
dosyasının kahramanı Ali Koç... Olağandışı<br />
Başkanlık hikâyesinin yazarı ise Hürriyet Gazetesi<br />
Fenerbahçe Muhabiri Süleyman Arat... “Türkiye’nin<br />
en büyük sivil toplum kuruluşlarından biri olan<br />
Fenerbahçe tabanında, 2014 yılından itibaren önce<br />
cılız fısıltılarla başlayan değişim talebi, 3 Haziran<br />
2018 günü Ülker Stadı’ndaki 38 sandıktan bir<br />
volkan gibi patlayarak Ali Koç’u zirveye taşıdı. Ali<br />
Koç’un Aziz Yıldırım gibi güçlü bir karakteri ezici oy<br />
farkıyla geçmesi, elbette ki sadece bir seçim kampanyası<br />
başarısından ibaret değildi” diyen Arat, bu<br />
sevgi selini başlayışından bugüne kadar Kadıköy<br />
Life için kaleme aldı.<br />
***<br />
Kadıköy’deki bir başka değişimin daha altını<br />
çizmekte yarar var. Kadıköy Life sayfalarında yakın<br />
bir zamanda başlattığımız Life Magazin haberleri/<br />
röportajları, büyük ilgi görmekte. Ulusal basına<br />
çıkmayı “ağırdan” alan bazı sanatçılarımız ve büyük<br />
değerlerimiz, dergimizde efsaneleşen Kadıköy<br />
muhabbetleriyle nostalji rüzgârları estirmekte,<br />
“geçmişten geleceğe” konseptiyle yayınlarını<br />
sürdüren Kadıköy Life’a da çok yakışmakta.<br />
Kadıköy Süreyya Operası’nda<br />
annesinin büstü bulunan Gülriz Sururi,<br />
“Kadıköy eyalet olmalı” diyen Zihni Göktay,<br />
“Kadıköy yeni dönemin Beyoğlu’su”<br />
yorumunda bulunan Nükhet Duru ile<br />
yelkenlerini şişirdiğimiz magazin teknemiz,<br />
son sürat yol almakta.<br />
Kadıköy’ün geldiği bu noktada<br />
“özgür ortam” arayışındaki<br />
İstanbullunun katkısı fazla...<br />
Tıpkı Fenerbahçe Spor<br />
Kulübü taraftarının yarattığı<br />
“Kadıköy Sosyolojisi”nde<br />
olduğu gibi...<br />
Canan Toprakkaya<br />
Haber • Magazin • Aktüalite • Ekonomi • Politika<br />
TARAFSIZ, BÖLGESEL,HABER,<br />
MAGAZİN, AKTÜALİTE, EKONOMİ,<br />
POLİTİKA DERGİSİ<br />
İmtiyaz Sahibi ve<br />
Genel Yayın Yönetmeni<br />
Fatma Canan Toprakkaya<br />
Yayın ve Yönetim Kurulu Başkanı<br />
Kadir Toprakkaya<br />
Sorumlu Yazı İşleri Müdürü<br />
İrem Toprakkaya<br />
Yayın Kurulu<br />
Prof. Dr. Ahmet Vefik Alp,<br />
Dr. R. Sertaç Kayserilioğlu,<br />
İnal Aydınoğlu, Bülent Turan,<br />
Enis Fosforoğlu<br />
Haber Müdürü<br />
Cenay Toprakkaya<br />
Editörler<br />
Figen Sabırcan, Sedef Turan,<br />
Pınar Baltacı, Yiğit Uygun,<br />
Reha Kadak<br />
Görsel Yönetim<br />
Kubilay Şenyiğit<br />
Sosyal Medya<br />
Oktay Emlik<br />
Reklam ve Halkla İlişkiler<br />
Benusen Sağdan<br />
Tel: 0532 208 84 42<br />
Basım<br />
Ege Basım Matbaa ve<br />
Reklam Sanatları Ltd. Şti.<br />
Sertifika No: 12468<br />
Esatpaşa Mah. Ziyapaşa Cad. No: 4<br />
Ataşehir - İstanbul<br />
Tel: (0216) 470 44 70<br />
www.egebasim.com.tr<br />
Dağıtım<br />
Arıksoy Basın Yayın Dağıtım Ltd. Şti.<br />
KADIKÖY <strong>LIFE</strong> dergisinin birinci sayfasından<br />
son sayfasına kadar olan yazılardan imza<br />
sahipleri sorumludur. Yayınlanan reklamların<br />
sorumluluğu reklam sahiplerine aittir.<br />
KADIKÖY <strong>LIFE</strong> dergisinde yayınlanan her<br />
türlü yazı, fotoğraf ve illüstrasyonların her<br />
hakkı saklıdır.<br />
İzinsiz, kısmen veya tümüyle yayınlanamaz.<br />
KADIKÖY <strong>LIFE</strong>’ın hiçbir kurum ve kuruluşla<br />
doğrudan veya dolaylı bağlantısı yoktur.<br />
Yayıncı<br />
K-İletişim Basın Yayın ve<br />
Tanıtım Hizmetleri<br />
Karanfil Sokak No: 27/13<br />
Göztepe / İstanbul<br />
Tel: 0216 360 72 04 - 0216 550 11 17<br />
Gsm: 0532 266 <strong>82</strong> 43<br />
E-posta: kadikoylife@yahoo.com<br />
www.kadikoylife.com<br />
İrtibat Bürosu<br />
Kuşdili Cad. Misk-i Amber Sok.<br />
No: 44/6 Kadıköy / İstanbul<br />
Tel: 0532 470 73 05<br />
ISSN 1307-5535<br />
Mayıs & Haziran 2018<br />
Yıl: 14 Sayı: <strong>82</strong> Fiyat: 7.50 TL<br />
Basım Tarihi: 16 Temmuz 2018<br />
Yayın türü: İki aylık, bölgesel,<br />
süreli yayındır.<br />
KADIKÖY <strong>LIFE</strong><br />
Anadolu Yakası Gazeteciler Derneği<br />
üyesidir.<br />
8 : kadikoylife.com Temmuz & Ağustos 2018
İçindekiler<br />
52<br />
32<br />
26<br />
48<br />
26<br />
32<br />
36<br />
50<br />
Umudun adı, değişimin mimarı:<br />
ALİ KOÇ<br />
Süleyman Arat: Türkiye’nin en büyük sivil toplum<br />
kuruluşlarından biri olan Fenerbahçe tabanında,<br />
2014 yılından itibaren önce cılız fısıltılarla başlayan<br />
değişim talebi, 3 Haziran 2018 günü Ülker Stadı’ndaki<br />
38 sandıktan bir volkan gibi patlayarak Ali Koç’u<br />
zirveye taşıdı. Ali Koç’un Aziz Yıldırım gibi güçlü bir<br />
karakteri ezici oy farkıyla geçmesi, elbette ki sadece<br />
bir seçim kampanyası başarısından ibaret değildi.<br />
Haldun Hürel:<br />
İSTANBUL, DİŞİ BİR ŞEHİRDİR!<br />
Haldun Hürel ile yakın zamanda raflarda yerini alan<br />
“Tuhaf ve Kısa Öykülerde İstanbul” adlı kitabını fırsat<br />
bilerek İstanbul’u, Kadıköy’ü ve tabii ki müziğin felsefesini<br />
keşfetmeyi başarmış grup Üç Hürel’i konuştuk.<br />
VE DE MEVSİM PLAJDI İSTANBUL’DA...<br />
Sertaç Kayserilioğlu: Kadıköy yakasının sayfiyeliğinin<br />
avantajı, Fenerbahçe ya da Suadiye Plajı’na yanları<br />
açık tenteli tramvayla gitmeyle başlardı. Pasoya ödenen<br />
delik kuruşlu bedel duhuliye biletinde de aynen<br />
sürer, boş kabin bulmadaki zorluk ise kendimizi biran<br />
evvel suya atmadaki aceleciliğimize karışırdı.<br />
MODA’DA BİR GÜN<br />
Kadıköy’ümüz, içinde ruhu olan semtleri barındırır.<br />
Hele mevsimlerden yazsa, bir başka olur bu semtlerimizden<br />
biri. Moda demek Kadıköy demektir, Kadıköy<br />
demek de Moda. Biz de size bu güzel semtimizde bir<br />
gün içinde yapabileceğiniz bir rota oluşturuyoruz.<br />
52<br />
102<br />
108<br />
108<br />
BİR NEFES, BU HAYATTA; KINALIADA<br />
Yiğit Uygun: Sevgili okurlar, bugün demiri Proti’nin serin<br />
sularına bırakıyoruz, soluk almak için... Keyfimiz ne<br />
zaman isterse ana karaya vira diyeceğiz. “Proti”, Kınalıada’nın<br />
eski ismi, “Akoni” diyenler de var. Prens Adaları<br />
buralar… Madem tarihinden başladık, biraz anlatalım...<br />
Bu adaların geçmişinde prenslerin ölüm cezaları var,<br />
ömür boyu hapisler, gözlere mil çekmeler var...<br />
Gülriz Sururi:<br />
KADIKÖY, MODERN TÜRKİYE’NİN<br />
KALESİ DURUMUNDA!<br />
Kadıköy öyle bir yerdi ki, paşalar ve paşazadeler bile<br />
sinemalar, tiyatrolar açıyor, bu ailenin çocukları da o<br />
dönemler opera sanatçısı ve tiyatrocu olabiliyordu.<br />
Yine bir paşazadelerden Sururi Ailesi... Kalamış’ın<br />
en büyük ailelerinden... Bu ailenin kızlarının da<br />
tiyatrocu olması kaçınılmaz oluyor. Türk tiyatrosunun<br />
Desdemona’sı, Sokak Kızı İrma’sı, Zilha’sı, Zilli<br />
Zarife’si, Kaldırım Serçesi, Engin Cezzar’ın Gülriz’i,<br />
bu sayımızın özel konuklarından...<br />
Zihni Göktay:<br />
ÖZEL TİYATRO SAHİPLERİ VE<br />
OYUNLARI BİRER ŞÖVALYEDİR<br />
Reha Kadak: Usta sanatçı Zihni Göktay’ın 1977<br />
yılında girdiği İstanbul Büyükşehir Belediyesi Şehir<br />
Tiyatroları’ndaki macerası hâlâ devam ediyor. Göktay<br />
ile tiyatroya başlama hikâyesinden Şehir Tiyatroları<br />
çalışmalarına, Lüküs Hayat’tan Kadıköy’e dair uzun<br />
uzun sohbet ettik.<br />
102<br />
36<br />
Temmuz & Ağustos 2018 kadikoylife.com : 9
0850 460 6334<br />
0850 460 MEDI<br />
www.medicana.com.tr<br />
0216 970 4 970
Ulaşım<br />
Gebze-Halkalı banliyö hattında<br />
sona yaklaşılıyor<br />
HABER MERKEZİ<br />
İstanbul’un doğu ve batı hattındaki 77 km’lik<br />
mesafeyi 105 dakikaya indirmeye hazırlanan<br />
kıtalararası ilk demiryolu tüneli Gebze-Halkalı<br />
banliyö hattında test sürüşleri yapıldı.<br />
Toplamda 43 istasyonun bulunacağı hatta;<br />
istasyonlardan Gebze, Pendik, Maltepe,<br />
Bostancı, Söğütlüçeşme, Bakırköy ve Halkalı,<br />
aynı zamanda ana hat trenlerinin ve yüksek<br />
hızlı trenlerin durduğu istasyonlar olacak.<br />
Hattın, Aralık ayında ulaşıma açılması<br />
bekleniyor.<br />
Halkalı Tren İstasyonu’ndan Kazlıçeşme<br />
Tren İstasyonu’na kadar test sürüşüne<br />
katılan Ulaştırma, Denizcilik ve Haberleşme<br />
Bakanı Ahmet Arslan, burada gazetecilere<br />
yaptığı açıklamada “Memnuniyetle ifade<br />
etmek isterim ki 20 kilometrelik Avrupa<br />
yakası, 43 kilometrelik de Anadolu Yakası<br />
olmak üzere her iki hatta da ciddi ilerleme<br />
sağladık. Ağustos sonu itibarıyla kaba<br />
inşaatı bitirerek, sonraki iki aylık periyotta<br />
da şimdiden çalışmalarına başladığımız<br />
elektrifikasyon ve sinyalizasyon işlerini<br />
tamamlayacağız. Ardından sene sonuna<br />
kadar test sürüşlerini bitirerek, Aralık ayı<br />
sonu itibariyle hattın tamamını işletmeye<br />
açacağız” dedi. Bakan Arslan, sözlerine<br />
şöyle devam etti:<br />
İŞLETME KONTROL MERKEZİ<br />
MALTEPE’DE OLACAK<br />
“Projede güzel bir noktaya geldik.<br />
Her iki yakada da raylar döşenmeye başlandı.<br />
Daha önce yurt dışından sipariş<br />
edilen raylar yerine de Karabük’te imal<br />
edilen yerli rayları kullanıyoruz. Hem<br />
Gebze’de hem Halkalı’da depo sahaları<br />
olacak, bütün sistemin işletme kontrol<br />
merkezi ise Maltepe’de yer alacak. Halkalı’da<br />
da yedek bir işletim merkezi kurduk,<br />
herhangi bir aksaklıkta burası devreye<br />
girecek. Şu anda Marmaray araçları, Ayrılık<br />
Çeşmesi’nden Kazlıçeşme’ye 5’li setlerle<br />
hizmet veriyor ve tek seferde yaklaşık bin<br />
530 kişi taşınıyor. Hattın tamamı açıldığında<br />
pik saatlerde 10’lu setlerde çalıştırılacak,<br />
bu setlerle bir seferde 3 bin 56 kişi taşıyabilecek.”<br />
SAATTE 75 BİN,<br />
GÜNDE 1.2 MİLYON YOLCU<br />
Projenin tamamlanmasının ardından saatte<br />
28 sefer ile 75 bin kişi, tek yönlü olarak taşınabilecek.<br />
Günün tamamında ise toplamda<br />
1 milyon 200 bin kişi, Marmaray araçları ile<br />
taşınabilecek. 77 kilometrelik ve 43 istasyonluk<br />
hattın 13 istasyonunda, 6 farklı raylı<br />
sisteme yolcu aktarılabilecek. Günde 6,5<br />
milyon yolcuya hizmet eden raylı sistemlere<br />
Marmaray yolcusunu aktarabilecek.<br />
Halkalı istasyonundan Halkalı-İstanbul Yeni<br />
Havalimanı metrosuna yolcu aktarılabilecek<br />
ve Halkalı’dan Yenikapı-Kirazlı-Halkalı<br />
hattına, Küçükçekmece’den Yenikapı-Hacıosman<br />
hattına, Ataköy’den İkitelli-Ataköy<br />
hattına, Bakırköy’den Bakırköy-İDO-Kirazlı-Başakşehir<br />
hattına, Söğütlüçeşme’den<br />
Üç Katlı Büyük İstanbul Tüneli’ne ve onun<br />
raylı sistemine, Göztepe’den Göztepe-Ümraniye-Ataşehir<br />
hattına, Bostancı’dan<br />
Bostancı-Dudullu hattına, Pendik’ten<br />
Pendik-Sabiha Gökçen hattına, Tuzla’dan<br />
Kadıköy-Kartal-Tavşantepe hattına entegre<br />
olunacak.<br />
Temmuz & Ağustos 2018 kadikoylife.com : 11
Çevre<br />
İmar affı<br />
çalışmaları<br />
tamamlandı<br />
İstanbul’da 4 milyon<br />
bağımsız bölüm kaçak!<br />
PINAR BALTACI<br />
Çevre ve Şehircilik Bakanlığı, Türkiye’de milyonlarca kişiyi<br />
ilgilendiren imar affı ile ilgili çalışmalarını tamamladı.<br />
Tespit edilen rakamlara göre, İstanbul’da yer alan 7 milyon<br />
184 bin bağımsız bölümün 4 milyon 310 bin 400’ü kaçak.<br />
Rakamlardan öne çıkan bazı veriler ise şöyle:<br />
İstanbul Anadolu Yakası’ndaki yapı sayısı 453 bin 391 iken,<br />
Avrupa Yakası’ndaki bu rakam 1 milyon 366 bin 280’lere<br />
ulaşmış durumda. Toplam bağımsız bölüm sayısı 7 milyon<br />
184 bini bulurken, tahmini kaçak bağımsız bölüm sayısı<br />
4 milyon 380 bin 400. Anadolu Yakası’nda en çok kaçak<br />
bağımsız bölüm içeren ilçelerinin de sıralandığı çalışmada<br />
Pendik, Ümraniye ve Beykoz öne çıkıyor.<br />
ve mezarlıklar, kurtarılmış bölgeler olarak bu bozulma ve<br />
tükenişe direnmeyi bugüne dek başarmışlardır” ifadelerini<br />
kullandı. İmar affının dar kapsamlı ve gerçek mağdurları<br />
kapsayacak şekilde olması gerektiğini ifade eden Alp,<br />
sözlerine şöyle devam etti:<br />
OY İÇİN KENT SUÇLARI AFFEDİLEBİLİR Mİ?<br />
“Ülkemizin refah ve çağdaşlık yolunda birincil sorunu,<br />
sağlıksız yapılaşma ve kentleşmedir. Bu gerçeği biraz olsun<br />
hissedebilmek, algılayabilmek için deprem ya da sel afetlerini<br />
beklemek acı kaderimizdir. Seçim vaadi altında devlet<br />
kasalarına para doldurmak için getirilen sözde imar barışı,<br />
büyük kapsamlı bir imar affıdır. Dar kapsamlı ve gerçek<br />
AHMET VEFİK ALP:<br />
İSTANBUL’UN YÜZDE 70’İ İLLEGAL YAPILANDI<br />
Konuya ilişkin dergimize açıklamalarda bulunan Uluslararası<br />
Mimarlık Akademisi Bölge Başkanı, Kentbilimci, Y.<br />
Mimar Prof. Dr. Ahmet Vefik Alp, İstanbul’un yüzde 70’inin<br />
illegal yapılandığını dile getirerek; “Yabancı konuklarıma<br />
bu acı gerçeği anlatmakta zorlanıyorum. Bir şehrin<br />
yüzde 70’i illegal yapılanmış ise, orada illegalite egemen<br />
demektir. Son yıllarda Türkiye’nin başına musallat olan<br />
belalardan biri de betonlaşma ve hormonlu şehircilik furyasıdır.<br />
Fikir olarak doğru, ancak yer seçimi yanlış. Büyük<br />
ölçekli projeler de bunlara ilave edilmelidir. Bu talihsiz<br />
süreçte ekolojik ve iklimsel denge bozulmakta, tarihi ve<br />
doğal değerlerimiz bir bir kaybedilmektedir. Askeri alanlar<br />
12 : kadikoylife.com Temmuz & Ağustos 2018
Çevre<br />
mağdurları kapsayan bir imar affı olabilirdi.<br />
En azından doğal, kentsel, arkeolojik sit<br />
alanları, tarihi yapılar, özel koruma bölgeleri<br />
ve kıyılarımız kapsam dışı bırakılabilirdi.<br />
Devlet büyüklerimiz, bu yasaları onaylayarak<br />
ihanetin katmerlisini devam ettirmiş olmuyorlar<br />
mı? Oy için kent suçları affedilebilir<br />
mi? Çağdaş gelişmiş ülkelerde böyle aflar<br />
var mıdır? Peki, yasalara saygılı vatandaşın<br />
hakkını kim tazmin edecek? Bu ülkede hep<br />
uyanıklar, fırsatçılar, kanun kaide tanımayanlar<br />
mı kazanacak? Bu yasayı yapanlar,<br />
onaylayanlar düzene saygılı insanların kul<br />
hakkını yemiş olmuyor mu?”<br />
NAZMİ DURBAKAYIM: YAPI KAYIT<br />
BELGESİ E-DEVLET’TEN ALINABİLİR<br />
Konuya ilişkin bilgisine başvurduğumuz bir<br />
diğer isim ise, İstanbul İnşaatçılar Derneği<br />
(İNDER) Yönetim Kurulu Başkanı Nazmi<br />
Durbakayım oldu. Durbakayım, dergimize<br />
şunları aktardı: “İmar Barışı’ndaki hükümleri,<br />
31 Aralık 2017 tarihinden önce yapılmaları<br />
şartı ile iki ayrı kategoride değerlendirmek<br />
gerekiyor. Hiçbir şekilde ruhsatı (temel, temel<br />
üstü, iskân, tadilat, vs) bulunmayanlar<br />
ve ruhsat almış olanlar (iskân iznini alıp, kat<br />
mülkiyetine de geçmiş olanlar dâhil). Her<br />
iki kategoride de müracaat hakkı olanlar,<br />
e-Devlet üzerinden Yapı Kayıt sistemindeki<br />
Yapı Kayıt Belgesi Formu’nu doldurabilirler.<br />
Bu yolla formu eksiksiz doldurmuş olup,<br />
Yapı Kayıt Belgesi bedelini ödemiş olanlar,<br />
e-Devlet üzerinden Yapı Kayıt Belgesi’ni<br />
alırlar.” Nazmi Durbakayım, Yapı Kayıt<br />
Belgesi’nin kullanım yerlerine ilişkin ise şu<br />
bilgileri verdi:<br />
YAPI KAYIT BELGESİ’NİN<br />
KULLANIM YERLERİ<br />
“Yapı Kayıt Belgesi ile su, elektrik ve doğalgaz<br />
bağlanabilir. Bunun yanında, 3194 sayılı<br />
Kanun uyarınca alınmış yıkım kararları ile<br />
tahsil edilemeyen idari para cezaları iptal<br />
edilebilir, kullanım maksadı değişiklikleri<br />
de dâhil olmak üzere tapuda cins değişikliği<br />
ve kat mülkiyeti tesisi yapılabilir, inşaat<br />
halindeki yapılarda 31 Aralık 2017 tarihi itibari<br />
ile bitmiş olan kısımlar için ilave inşaat<br />
alanı ihdas etmemek şartı ile Yapı Kayıt<br />
Belgesi verilen kısımların eksik inşaat işleri<br />
tamamlanabilir. Ayrıca, ruhsat alınmaksızın<br />
basit onarım ve tadilatlar yapılabilir, işyeri<br />
açma ve çalışma ruhsatı yapı kullanma izin<br />
belgesi aranmaksızın verilir.”<br />
HAKAN ŞİŞİK: TÜRKİYE’DE 21 MİLYON<br />
YAPININ YÜZDE 60’I KAÇAK<br />
Anadolu Yakası İnşaat Müteahhitleri Derneği<br />
(AYİDER) Genel Sekreteri Hakan Şişik ise,<br />
Çevre ve Şehircilik Bakanlığı tarafından Resmi<br />
Gazete’de yayınlanan İmar Barışı Yönetmeliği<br />
ve akabinde yayınlanan genelgeyle<br />
toplumun yeni bir tartışma içine girdiğini<br />
belirterek; “Türkiye’de 19 milyon konut ve 2<br />
milyon civarı işyeri mevcut. Bu yapı stokunun<br />
yüzde 60’ı kaçak... Genel seçimler öncesinde<br />
tartışılmadan çıkarılan yönetmelik<br />
ve genelge, daha uygulanmadan toplumun<br />
her kesiminde tartışma yarattı. Öncelikle<br />
imar mevzuatlarına ve yönetmeliklerine<br />
uygun imalat yapmış müteahhitler ve yapı<br />
sahipleri adına teşvik edici bir içeriğe sahip<br />
olmayan bu yönetmelik ve genelgenin imar<br />
barışından faydalanmak isteyenlere yönelik<br />
ne içerdiği de tartışılması gereken ayrı<br />
bir husustur. Dikkatimizi çeken ilk husus,<br />
yönetmelikte daha önce kat mülkiyetine<br />
geçmek ve iskân almak isteyen yapı hissedarlarının<br />
çoğunluğunun muvafakati aranırken,<br />
bu madde genelgeyle değiştirilerek<br />
yapı hissedarlarının tamamının muvafakati<br />
aranacak şeklinde değiştirilmiştir. Bu madde<br />
iki ayrı sorun teşkil ediyor. Birincisi, tüm<br />
maliklerin imzasının aranmasının getireceği<br />
zorluk... İkincisi ve daha önemlisi, bir veya<br />
iki bağımsız bölüm için yapılacak başvuru<br />
için tüm yapı üzerinden alınacak yüksek<br />
harçlar” şeklinde konuştu<br />
“AHLÂKİ DEĞERLERE ZARAR VERMEDEN<br />
UYGULANMALI”<br />
Hakan Şişik, bundan sonra yapılması<br />
gerekenlere dair ise “En başta ülkemizdeki<br />
ekonomik durumları göz önüne aldığımızda,<br />
imar barışı veya affın kime ve kimlere hizmet<br />
edeceği hususu akıllara gelmelidir. Yerel<br />
yönetimlerin denetim eksikliklerinin telafisi<br />
olarak görülen imar barışının ilgili kurumlar,<br />
sivil toplum örgütleri ve sektör temsilcileriyle<br />
detaylandırılarak, daha etkin ve toplumun<br />
tamamının ahlaki değerlerine zarar vermeden<br />
uygulanmaya koyulması gerekmektedir”<br />
değerlendirmesinde bulundu.<br />
Temmuz & Ağustos 2018 kadikoylife.com : 13
Fikri Takip<br />
Adalar’a elektrikli fayton geliyor!<br />
CENAY TOPRAKKAYA<br />
İstanbul Büyükşehir Belediye Başkanı<br />
Mevlüt Uysal, Adalar’da ulaşım sorununu<br />
hem faytoncularla hem de ada halkı ile<br />
görüşerek, atların istenmeyen durumlara<br />
düşmesini engelleyerek çözeceklerini açıkladı.<br />
Adalar’ın sembolü haline gelen faytonları<br />
çeken atların birbirleri ardına ölümleri<br />
vatandaşları rahatsız etmeye başlamış ve<br />
geçtiğimiz süreçte hayvanseverlerin yoğun<br />
tepkisiyle karşılanmıştı. Biz de Kadıköy Life<br />
Dergisi olarak sayfalarımızda konuyla ilgili<br />
çeşitli görüşlere yer vermiştik.<br />
PROBLEM ADA HALKI İLE BİRLİKTE<br />
ÇÖZÜLECEK<br />
Başkan Uysal, Adalar’da fayton çekimi<br />
işinde kullanılan atların olumsuz durumlara<br />
düşmemesi için gerekli adımların atılacağını<br />
belirterek; “Yolda giderken düşüp ölen atların<br />
durumuna dışarıdan bakınca, onların ne kadar<br />
kötü şartlarda çalıştırıldığı ortada. Bunlar<br />
her zaman gündemde oldu. Bu sorunun çözümü<br />
için ciddi çalışmalar yaptık. Belediyemiz<br />
elektrikli araç modelleri üzerinde çalıştı. Hatta<br />
Kınalıada’da deneme seferlerine başlama<br />
aşamasına gelindi. Ada halkı ile birlikte ulaşım<br />
problemini masaya yatıracağız. Hepsini<br />
beraberce değerlendirip, en uygun model ne<br />
şekilde sağlanır ona karar vereceğiz” dedi.<br />
ESNAF MAĞDUR EDİLMEYECEK<br />
Uysal, Adalar’da faytonculuk yaparak geçinen<br />
esnafın mağdur edilmeyeceğinin de<br />
altını çizerek; “Onlarla da oturup konuşmak<br />
gerekiyor. Kimse mağdur olmadan, atların<br />
da o görüntüleri bir daha olmayacak şekilde<br />
sorun çözülmeli. Adalar halkı şu konuda<br />
rahat olsun, ulaşımı elektrikli araçlarla<br />
çözeceğiz. Faytoncu esnafımız rahat olsun,<br />
kesinlikle kendileri mağdur olmayacak”<br />
ifadelerini kullandı.<br />
ADALAR’A ÖZEL ARAÇLAR<br />
DİZAYN EDİLECEK<br />
Elektrikli araçlarla ilgili yayınlanan fotoğrafların<br />
test için kullanıldığını dile getiren<br />
İBB Başkanı Uysal, açıklamalarını şöyle<br />
sürdürdü: “Dünyada bu tür özel yerler için<br />
özel dizayn yaptırılıyor. Biz de Adalarımızla<br />
ilgili özel elektrikli araç dizayn edebiliriz. Bu<br />
işlerle ilgilenen, imalat yapan kişilerle görüşüp,<br />
herkesin baktığında ‘Çok güzel olmuş’<br />
diyebilecekleri araçlar yapmamız gerekiyor.<br />
Fotoğrafları paylaşılan araçlar daha önce<br />
test için alınmış. Bunlar test araçları olduğu<br />
için direkt onlar üzerinde değerlendirme<br />
yapmamak lâzım. Belki değişik modeller<br />
üzerinde çalışır ve daha sonra halkımızla<br />
birlikte oylama yaparız.”<br />
Ada halkı arasında tartışmalara yol<br />
açan konuyla ilgili çeşitli görüşler<br />
mevcut. Bir kısım vatandaş<br />
Adalar’ın simgesi olan fayton ve<br />
atların rehabilite edilerek varlığını<br />
sürdürmesi gerektiğini, dünyanın<br />
birçok önemli turizm noktasında<br />
benzeri uygulamaların olduğunu<br />
ve büyük ilgiyle karşılandığını,<br />
elektrikli araçlar ile birlikte bölgenin<br />
önce motorlu taşıtlara, sonrasında<br />
da “rant” için imara açılabileceğini,<br />
Adalar’ı şehirleştirmenin kapısını<br />
açacağını savunurken; diğer yandan<br />
hayvanseverler ise yıllardır süregelen<br />
işkencenin sona erdirilmesi,<br />
at ölümlerinin ve ada yollarındaki<br />
olumsuz görüntülerin ortadan<br />
kaldırılması, Adalar’da sağlıklı ve<br />
hijyenik koşulların sağlanmasının<br />
önemini vurguluyor.<br />
Temmuz & Ağustos 2018 kadikoylife.com : 15
Fikri Takip<br />
Cavit Paşa Köşkü<br />
yeniden hayat buldu<br />
PINAR BALTACI<br />
Bağdat Caddesi üzerinde bulunan 52 tarihi köşkten en sonuncusu<br />
olan, Atatürk’ün 5 kez ziyaret ettiği Cavit Paşa Köşkü’nün<br />
restorasyon projesi tamamlandı. VitrA’nın Suadiye’deki yeni<br />
mağazası, Bağdat Caddesi’nde sağ kalan nadide tarihi eserlerden<br />
biri olan Cavit Paşa Köşkü’nde hizmet vermeye başladı.<br />
Yepyeni bir müşteri deneyimi sunan mağazanın açılışı, köşk<br />
bahçesinde düzenlenen kalabalık bir davetle yapıldı.<br />
“ASIRLIK KÖŞK YENİDEN HAYAT BULDU”<br />
Ünlü mimarların katıldığı<br />
açılışta konuşma<br />
yapan Eczacıbaşı Yapı<br />
Ürünleri Grubu Başkanı<br />
Ali Aköz; “Cavit Paşa<br />
Köşkü, başarılı bir<br />
restorasyon çalışmasıyla<br />
yeniden hayat buldu. 21<br />
yıldır hizmet verdiğimiz<br />
Bağdat Caddesi’nde<br />
yepyeni bir müşteri deneyimini, bu değerli köşkün büyülü<br />
atmosferiyle birleştirmekten büyük mutluluk duyuyoruz” dedi.<br />
“UZUN VE ZORLU BİR SÜREÇTİ”<br />
Köşkün tadilatını üstlenen<br />
Berkolon İnşaat adına konuşan<br />
Osman Çilsal, çalışmaların<br />
köşkün aslına uygun<br />
olarak sürdürüldüğünü<br />
belirterek; “Bu bir restorasyon<br />
projesi, her şey aslına uygun<br />
olarak yapıldı. Tabi ki süreç<br />
çok uzun ve zor geçti. Çünkü<br />
çeşitli özellikleri ve detayları<br />
olan bir bina burası... Özellikle<br />
dış cephe çok zorladı bizleri.<br />
Yaptığımız her uygulama<br />
kayıt altına alındı. Caddenin<br />
en büyük problemi, eski binaların yıkılıp yerlerine yenilerinin<br />
yapılması. Biz eski binayı restore ettik, diğerlerinden çok<br />
daha iyi oldu. Caddelilerden de bu anlamda olumlu tepkiler<br />
alıyoruz. VitrA ekibi de çok emek verdi. Güzel bir ortaklığa imza<br />
attık” şeklinde konuştu.<br />
“VİTRA’DAN DOLAYI İÇİMİZ RAHAT”<br />
Erkân-ı Harbiye mezunu Mirliva Cavit Paşa<br />
tarafından 19. yüzyılın başlarında yapıldığı<br />
tahmin edilen ve 1. derece tarihi eser olan<br />
Cavit Paşa Köşkü’nün mirasçısı Ceylan<br />
Daş ise, köşkün dedesi Tahsin Coşkan’dan<br />
kaldığını dile getirerek, duygularını şu<br />
sözlerle ifade etti:<br />
“Annemin babası Tahsin Coşkan, Atatürk<br />
döneminde Gümrük’te Tekel Bakanlığı<br />
görevini üstlenmiş ve Ankara’daki Orman<br />
Çiftliği’ni yapmış kişidir. Köşk ona aittir.<br />
O vefat edince anneme, ardından da bana<br />
ve ağabeyime kaldı. Çocukluğumuz burada geçmişti. Fakat<br />
biraz masraflı olduğu için uzun yıllar ne yazık ki yenileyemedik.<br />
Sonrasında Berkolon İnşaat ile anlaştık. Onlar da çok güzel bir<br />
iş çıkardılar. Köşkün kapısından girer girmez gözlerim doldu.<br />
VitrA’dan dolayı da içimiz çok rahat…”<br />
16 : kadikoylife.com Temmuz & Ağustos 2018
Çevre<br />
Kadıköy Rıhtım’da<br />
beklenen oldu!<br />
KADIKÖY <strong>LIFE</strong><br />
DEFALARCA<br />
UYARMIŞTI<br />
Kadıköy Life Dergisi’nin defalarca sayfalarına<br />
taşıdığı ve yaptığı özel haberler sonrasında<br />
TBMM gündemine kadar ulaşan Kadıköy Rıhtım’da<br />
yaşanan çöküntü ve deformasyon; yetkilileri<br />
harekete geçirmiş, İstanbul Büyükşehir<br />
Belediyesi tarafından alanda güçlendirme ve<br />
renovasyon çalışmaları yapılmıştı. Geçtiğimiz<br />
süreçte tamamlanan fakat Kadıköylülerin tepkisiyle<br />
karşılanan Rıhtım’da beklenen oldu;<br />
bir vatandaş dengesini kaybederek denize<br />
düştü. Yüzme bilmeyen kişi, bir süre denizde<br />
çırpındıktan sonra gözden kayboldu.<br />
İlçenin vitrini konumundaki Rıhtım’da İBB<br />
tarafından gerçekleştirilen düzenleme, gün<br />
içerisinde milyonlarca kişinin ayak bastığı,<br />
Anadolu Yakası’nın merkezi konumundaki<br />
Kadıköy’e yakıştırılamamış, hiçbir cazibe<br />
noktası oluşturamamış olması ve özellikle de<br />
sahil kenarında en ufak bir güvenlik önleminin<br />
dahi alınmayarak ciddi riskler doğurması<br />
yönüyle dikkatleri çekmişti. Vatandaşların<br />
endişelerini haklı çıkaracak olay meydana<br />
geldi; Kadıköy Rıhtım’daki otobüs duraklarının<br />
bulunduğu bölgede arkadaşıyla oturan<br />
bir kişi, dengesini kaybederek denize düştü.<br />
KADIKÖYLÜLER TEPKİLİ<br />
Kişinin denizde kaybolmasının ardından<br />
Deniz Polisi, Sahil Güvenlik ve itfaiye ekipleri<br />
önderliğinde dalgıçlar denizde arama<br />
başlattı, fakat kişiye ulaşılamadı. Olaya ilişkin<br />
dergimize açıklamalarda bulunan çevre<br />
esnafı, Rıhtım’a acilen korkuluk yapılmasının<br />
şart olduğunu dile getirerek; “Minibüslerin<br />
bulunduğu sahil kısmında deniz çok<br />
derin. O yüzden gerekli güvenlik önlemleri<br />
alınmalı ve korkuluklar konulmalı. Gün<br />
içerisinde de çok fazla insan gelip geçiyor<br />
buradan. Yetkililere çağrıda bulunmak<br />
istiyoruz” mesajı verdiler.<br />
Dolgu alanı olduğu bilinen Haldun<br />
Taner Sahnesi ile Marmara Denizi<br />
arasındaki meydanın eğiminin<br />
artması ve denize doğru kayması, ilk<br />
kez 22 Ağustos 2013 tarihli “Rıhtım<br />
Çöküyor” özel haberinde Kadıköy Life<br />
tarafından kitlelere duyurulmuştu. Ardından<br />
defalarca gündeme getirilen<br />
risk içerikli haberler, TBMM’ye soru<br />
önergesi olarak taşınmıştı. Rıhtım’da<br />
kırmızı alarm seviyesi yükselince,<br />
güçlendirme ve kısmi yenileme çalışması<br />
zorunlu hal almıştı.<br />
İSKİ’den Kadıköy’e dev çevre yatırımı<br />
İstanbul Büyükşehir Belediyesi, arıtma<br />
tesislerini ileri biyolojik arıtmaya çeviren ve<br />
yeni inşa edilen tesisleri de ileri biyolojik<br />
olarak yapan İSKİ’nin yeni hedeflerinin<br />
literatüre gireceğini açıkladı. Bu kapsamda<br />
Kadıköy Biyolojik ve Silahtarağa İleri Biyolojik<br />
Atık Su Arıtma Tesisleri’nin planlamasının<br />
yapıldığı ifade edilen açıklamada;<br />
Kadıköy Biyolojik Atık Su Arıtma Tesisi’nin 2<br />
milyon 200 bin nüfusun hizmetinde olacağı,<br />
yaklaşık 400 milyon lira maliyet ve 550 bin<br />
metreküp tesis kapasitesiyle hizmet vereceği<br />
belirtildi.<br />
İSKİ ayrıca, tesislerinde membran teknolojisini<br />
de kullanmaya başladı. Membran<br />
teknolojilerinde atık sular kurşun, baryum,<br />
krom, civa, sodyum, kadminyum, florür,<br />
nitrit, nitrat ve selenyum gibi tüm maddelerden<br />
tamamen arıtılabiliyor. Membran<br />
teknolojisi Ağva İleri Biyolojik Atık Su Arıtma<br />
Tesisi’nde hali hazırda bulunuyor ve aktif<br />
olarak çalıştırılıyor. Bu tesisin maliyeti ise<br />
7 milyon 500 bin lira.<br />
18 : kadikoylife.com Temmuz & Ağustos 2018
Çevre<br />
Çamlıca Kulesi’nde hedef<br />
yılda 4,5 milyon turist<br />
İstanbul’un en yüksek noktalarından Küçük<br />
Çamlıca Tepesi’ne inşa edilen ve antenin monte<br />
edilmesiyle yüksekliği 365 metreye ulaşarak<br />
Paris’in simgesi Eyfel Kulesi’ni geride bırakan<br />
Küçük Çamlıca TV-Radyo Kulesi’nde, inşaat<br />
anlamında fiziki ilerlemenin sonlarına yaklaşıldı.<br />
Ulaştırma ve Altyapı Bakanlığı’ndan yapılan açıklamada,<br />
sadece kuledeki restoran ve seyir terası<br />
marifetiyle yılda 4,5 milyon misafir ağırlanmasının<br />
hedeflendiği ifade edildi.<br />
Kulenin yapımına 2016 yılında, Çamlıca’da<br />
görüntü kirliliği oluşturan vericilerin tek noktada<br />
toplanması amacıyla başlanmıştı. İstanbul’un<br />
siluetine değer katacak bir eser kazandırmanın<br />
da amaçlandığı proje, denizden 218 metrelik<br />
kotta başlatıldı. 4 kat yer altında olmak üzere 49<br />
kattan oluşan kulenin her iki tarafında panoramik<br />
asansörler bulunacak ve bu asansörler,<br />
saniyede 2,5 ila 3 metre arasında bir hıza sahip<br />
olacak. Kulenin iki katında ise, seyir terasları yer<br />
alacak. Bunlardan biri 33. kat, diğeri 34. katta<br />
hizmet verecek.<br />
TURİSTİK CAZİBE MERKEZİ OLACAK<br />
İstanbul’u ziyarete gelen yerli ve yabancı turisti de<br />
ağırlayacak bu özel alanlarda misafirler, muhteşem<br />
İstanbul manzarası eşliğinde yemek yeme<br />
şansına sahip olacak. Panoramik asansörler<br />
sayesinde ziyaretçiler, yukarı çıkıp aşağı inerken<br />
180 metre boyunca 45 derecelik açıyla Tarihi Yarımada’yı,<br />
Karadeniz’i ve İstanbul’u seyredebilecek.<br />
Kadıköy’e Ekolojik Yaşam Merkezi<br />
Kadıköy Belediyesi, projelerine bir yenisini daha ekledi. Ekolojik yaşama<br />
ilişkin farklı yaş gruplarının çeşitli eğitimler alabileceği, atölyelerin yapılacağı<br />
Kemal Sunal Parkı ve Ekolojik Yaşam Merkezi hizmete girdi. Eğitim<br />
Mahallesi Hakkı Bey Sokak’ta bulunan, Kadıköy Belediye Meclisi kararı<br />
ile plan değişikliği yapılarak bitişiğindeki parselle birleştirilen bin 520<br />
metrekarelik yeşil alan, permakültür ilkeleri doğrultusunda planlanarak<br />
projelendirildi.<br />
HER YAŞ İÇİN KOMPOST EĞİTİM MERKEZİ<br />
Ekolojik Yaşam Merkezi’nde başta çocuklar olmak üzere her yaştan<br />
insanın katılabileceği eğitim ve atölyelerin olduğu bir Kompost Eğitim<br />
Merkezi de yer alıyor. Kompost Eğitim Merkezi binası, ekolojik bilinç<br />
kazandırmaya katkıda bulunmak amacıyla geçtiğimiz yıl Temmuz ayında<br />
Matthieu Pedergnana ve Ece Aslan Pedergnana’nın proje danışmanlığında,<br />
40 kişinin gönüllü çalışmasıyla yapıldı. 60 metrekare olan bina,<br />
solucanla kompost eğitimlerine uygun şekilde ekolojiyi gözeten, sürdürülebilirliğin<br />
sağlandığı, biyo-iklim odaklı tasarım ilkeleri doğrultusunda<br />
tasarlandı. Bu nedenle bina yapımında doğal, sağlıklı, ısı performansı ve<br />
enerji verimliliği yüksek, depreme ve yangına dayanıklı, ekolojik ayak izi<br />
düşük olması nedeniyle saman balyası tercih edildi ve doğal sıva kullanıldı.<br />
Kemal Sunal Parkı ve Ekolojik Yaşam Merkezi’nde kelebek bahçesi,<br />
koku bahçesi, tematik bitki alanları, biyolojik gölet ve kümes de yer<br />
alıyor. Parktaki çocuk oyun alanlarında kullanılan malzeme ise ahşap.<br />
Temmuz & Ağustos 2018 kadikoylife.com : 19
Çevre<br />
Himalaya Sediri<br />
Çevre ve teknoloji,<br />
“Konuşan Ağaçlar”<br />
projesinde buluştu<br />
CENAY TOPRAKKAYA<br />
Bodur Akdeniz Palmiyesi<br />
Zeytin Ağacı<br />
Teknolojiyi en iyi kullanan belediyelerin başında<br />
gelen İstanbul Büyükşehir Belediyesi,<br />
çevre ile teknolojiyi buluşturan “Konuşan<br />
Ağaçlar” projesini hayata geçirdi. Göztepe<br />
60. Yıl Parkı’nın pilot bölge seçildiği;<br />
İstanbul genelindeki yeşil alan, koru ve<br />
parklardaki ağaç türlerinin tanınması (yaşı,<br />
anavatanı, özellikleri gibi) ve korunmasına<br />
yardımcı olacak proje, verileri tek merkezde<br />
toplayarak, bilimsel bir veri tabanı olma<br />
özelliği oluşturuyor.<br />
Ağaç türlerine yönelik bilincin gelişmesine<br />
ve yayılmasına katkıda bulunacak, ağaç türleri<br />
hakkında kamuoyunu bilinçlendirecek<br />
Konuşan Ağaçlar Projesi, İstanbul Büyükşehir<br />
Belediyesi Park Bahçe ve Yeşil Alanlar<br />
Daire Başkanlığı Anadolu Yakası Park ve<br />
Bahçeler Müdürlüğü tarafından gerçekleştirildi.<br />
Proje kapsamında İstanbul genelinde<br />
yeşil alan, koru ve parklarda dikimi yapılan<br />
toplam 62 adet yaygın ağaç türünün, web<br />
sitesi ve mobil uygulama aracılığıyla tanıtımı<br />
yapıldı. Söz konusu projeye, www.konusanagac.com<br />
web sitesiyle İBB Park Bahçe<br />
ve Yeşil Alanlar Daire Başkanlığı’nın ücretsiz<br />
bir hizmeti olan “Konuşan Ağaçlar” mobil<br />
uygulaması üzerinden erişilebilmekte.<br />
Uygulamalarda İstanbul’daki ağaçların tür<br />
adları, fotoğrafları ve ağaçların özelliklerine<br />
ilişkin detaylı bilgi sunuluyor.<br />
GÖRME ENGELLİ VATANDAŞLAR<br />
UNUTULMADI<br />
İster her ağaç için özel olarak oluşturulan<br />
karekod yardımıyla, ister web sitesi aracılığıyla<br />
İstanbul’un ağaçlarına ilişkin detaylı<br />
bilgiye yazılı ve görsel olarak ulaşılabiliyor.<br />
Uygulama, görme engelli vatandaşlar için<br />
de seslendirme özelliği taşıyor. Bu sayede<br />
görme engelli vatandaşların da bilgiye<br />
herhangi bir engel olmadan erişmesi<br />
mümkün olacak.<br />
Mavi Ladin<br />
PİLOT UYGULAMA<br />
GÖZTEPE 60. YIL PARKI’NDA BAŞLADI<br />
Proje, ilk olarak Göztepe 60. Yıl Parkı’nda<br />
uygulanmaya başlandı. Anadolu ve Avrupa<br />
Yakası’ndaki park ve korularda da sistemin<br />
yaygınlığı artırılıyor. Ayrıca, İstiklal Caddesi’ne<br />
yerleştirilen saksı ağaçlar da projeye<br />
dâhil edildi. Proje kapsamında Anadolu<br />
Yakası’nda Göztepe 60. Yıl Parkı’na 44 türe<br />
ilişkin 87 adet tabela konulurken; Fethi Paşa<br />
Korusu’nda 4 türe ilişkin 12 adet tabela,<br />
Hidiv Korusu’nda ise 6 türe ilişkin 13 adet<br />
tabela uygulaması yapıldı.<br />
Şimşir<br />
Temmuz & Ağustos 2018 kadikoylife.com : 21
Fikri Takip<br />
Kentsel dönüşüm<br />
mağdurlarından<br />
çadırlı tepki!<br />
PINAR BALTACI<br />
Kentsel dönüşümün en sancılı yaşandığı<br />
alanlardan biri olan Kadıköy ilçesine bağlı<br />
Fikirtepe’de vatandaşlar, çadırlar kurarak<br />
yaklaşık üç yıl önce yıkılan evlerinin<br />
yenilenmemesini protesto etti. Kentsel<br />
dönüşüm sürecinin başladığı yedi yıldan bu<br />
yana bazı firmalar evleri yapıp teslim ederken,<br />
bazıları ise yıllar içerisinde herhangi<br />
bir adım atmayarak inşaat çalışmalarına<br />
hâlâ başlamadı. Bunlardan biri de yaklaşık<br />
iki yıldır finansman sıkıntılarını gerekçe<br />
göstererek çalışmalarını durduran Pana<br />
Yapı oldu. Firmayla anlaşan ailelerden bir<br />
grup, seslerini duyurabilmek için evlerinin<br />
bulunduğu boş araziye çadırlar kurarak,<br />
yetkililere seslendi.<br />
BİR YILDIR KİRA BEDELİ YARDIMI<br />
ALAMIYORLAR<br />
Yaklaşık bir yıldır anlaşmalı oldukları<br />
firmadan herhangi bir kira yardımı alamayan<br />
hak sahipleri adına söz alan Engin<br />
Akgüzel, Kadıköy Life Dergisi’ne sürece<br />
dair şu bilgileri aktardı: “Çevre ve Şehircilik<br />
Bakanlığı, seçim öncesinde bir müdahalede<br />
bulundu. Daha önce çadırımızda İstanbul<br />
Çevre İl Müdürlüğü Başkan ve Yardımcılarını<br />
ağırlamıştık. Seçimin ardından ise bir<br />
toplantı gerçekleştirdik, çok verimli geçti.<br />
Konuyla alakalı sessiz kalmayarak yardımcı<br />
olacaklarını dile getirdiler. Yakın zamanda<br />
kira ödemeleriyle ilgili bir gelişme olacağını<br />
öngörüyoruz. Bu firmanın mağdur ettiği<br />
dört ada var, hepsinin de ayrı ayrı derdi var.<br />
Öncelikle hem arsa sahipleri ada bazında,<br />
hem de daireleri topraktan satın alan arkadaşlardan<br />
bir komisyon kuracağız. Sürecin<br />
ilerlemesinde burada direniyor olmamızın<br />
büyük katkısı var. Haklarımızı sonuna kadar<br />
arayacağız.”<br />
“ANLAŞMALAR FESHEDİLSİN”<br />
Haftalardır rezidansların arasında kurulan<br />
çadırlarda yaşayan Zeynep Düzgünoğlu, 53<br />
yıldır Fikirtepeli. Yıkımdan önce müstakil,<br />
bahçeli evlerinde mutlu bir şekilde hayatlarını<br />
sürdürdüklerini ifade eden Düzgünoğlu;<br />
“Kentsel dönüşüm çalışmalarının<br />
başlamasıyla beraber bizler de evlerimizi<br />
bazı anlaşmalar sonucunda verdik. Eskiden<br />
buraya herkes ‘Pis Fikirtepe’ diyordu, şimdi<br />
‘Rant Fikirtepe’ oldu. Açıkçası hepimiz evlerimizden<br />
kovulduk. Mahallemize geri dönmek<br />
istiyoruz ama yıkılan evlerimizin yerine yenisi<br />
yapılmıyor. Biz bu büyük kuleleri hiçbir zaman<br />
istemedik. 50 yıllık komşularımızla beraber<br />
burada bir mahalle kültürümüz vardı.<br />
Çadır kurduğumuz arsalar, hepimizin 50 yıllık<br />
tapulu yerleri. Anlaşmalarımızı feshetsinler,<br />
bizler de kendi yolumuza bakalım.”<br />
Temmuz & Ağustos 2018 kadikoylife.com : 23
Fikri Takip<br />
‘Tarihi Salı Pazarı’<br />
yeniden Hasanpaşa’da!<br />
Kadıköy’ün simgelerinden olan ‘Tarihi Salı Pazarı’,<br />
yeni düzenlemelerin ardından Hasanpaşa’daki eski yerine<br />
dönmeye hazırlanıyor.<br />
PINAR BALTACI<br />
İstanbul Büyükşehir Belediyesi’nin “Tarihi<br />
Salı Pazarı” olarak bilinen alanda başlattığı<br />
“Kadıköy Hasanpaşa Pazar Yeri Zemin Altı<br />
Otopark ve Meydan Düzenleme” projesi<br />
çalışmalarında sona gelindi. İnşaatına<br />
2015 yılının Ekim ayında başlanan projenin<br />
detaylarına göre; alanın altı otopark, üstü<br />
meydan ve yeşil alan olarak planlandı.<br />
Alan, Cuma ve Salı günleri pazar yeri, diğer<br />
günlerde ise zemin altı otopark olarak<br />
kullanılacak. Havadan da görüntülenen<br />
32 bin 465 metrekarelik bölgeye, pazarın<br />
Temmuz ayı sonlarına doğru taşınması<br />
öngörülüyor. Pazar yeri ve otopark, olası bir<br />
deprem anında toplanma alanı olarak da<br />
kullanılacak.<br />
BİN 368 ARAÇLIK YENİ OTOPARK<br />
Tesis içerisinde bin 368 adet araç kapasiteli,<br />
7/24 hizmet verecek iki katlı otopark bulunuyor.<br />
İki kat zemin altı otoparkı, bir kat pazar<br />
alanı olarak tasarlanan projede, üst katta<br />
2 bin metrekaresi yeşil alan olmak üzere<br />
18 bin 200 metrekare de sosyal donatı alanı<br />
mevcut. Bu alanda, insanların rahat rahat<br />
zaman geçirebileceği çocuk oyun alanları,<br />
su şelaleleri, yeşil alanlar ve oturma bankları<br />
yer alıyor. 32 bin 249 metrekarelik alana, 4<br />
bin 555 adet pazar tezgâhı konumlandırıldı.<br />
24 bin 100 metrekarelik otopark alanında<br />
ise, 48’i engellilere ait toplam bin 368 aracın<br />
otopark ihtiyacı karşılanacak. Pazar yeri<br />
ve otopark alanına inen 2 adet asansör, 11<br />
betonarme ve 3 çelik merdiven, 1’i hareketli<br />
2 adet yaya rampasının yanı sıra projede<br />
ayrıca, idari birimler ile 9 erkek, 9 kadın ve 5<br />
adet engelli tuvaleti de düşünülmüş.<br />
“100 BİN KİŞİYE HİZMET VERECEĞİZ”<br />
Anadolu Yakası Pazarcı ve Seyyar Esnaf<br />
Odası Başkanı Mehmet Emin Yarar, Kadıköy<br />
Life Dergisi’ne yaptığı açıklamada hiçbir<br />
pazarcının mağdur kalmayarak yeni alana<br />
yerleştireceğini belirterek, şunları ifade etti:<br />
“Yakın zamanda her Salı ve Cuma günleri<br />
yeni alanda olacağız. Bu bölge zaten ‘Tarihi<br />
Salı Pazarı’nın eski alanı. Alanın yüzde 75’i<br />
tekstil esnafı için, geri kalanı ise sebze ve<br />
meyve satan esnafımıza ayrılacak. Sadece<br />
Kadıköylülere değil, tüm Marmara Bölgesi’nde<br />
toplam 100 bin kişiye kaliteli hizmet<br />
sunacağız.”<br />
24 : kadikoylife.com Temmuz & Ağustos 2018
Kapak<br />
Bir devri yıkıp, yeni bir<br />
devri başlatan adam:<br />
ALİ KOÇ<br />
26 : kadikoylife.com Temmuz & Ağustos 2018
Kapak<br />
Türkiye’nin en büyük sivil toplum kuruluşlarından<br />
biri olan Fenerbahçe’de 2014 yılından<br />
itibaren önce tabanda cılız fısıltılarla başlayan<br />
değişim talebi, 3 Haziran 2018 günü Ülker<br />
Stadı’ndaki 38 sandıktan bir volkan gibi<br />
patlayarak Ali Koç’u zirveye taşıdı. Ali Koç’un<br />
Aziz Yıldırım gibi güçlü bir karakteri ezici oy<br />
farkıyla geçmesi, elbette ki sadece bir seçim<br />
kampanyası başarısından ibaret değildi. Oy<br />
kullanan kongre üyeleri, stadyum dışında<br />
Konuk Yazar<br />
sabaha kadar kutlama yapan taraftarların bu<br />
SÜLEYMAN ARAT denli büyük bir teveccühle Ali Koç’u bağrına<br />
basması, yıllar önce başlayan ve bugüne<br />
kadar katlanarak devam eden bir sevgi selinin, bir umudun,<br />
değişim isteğinin geldiği noktaydı sadece.<br />
Hürriyet<br />
Gazetesi<br />
Fenerbahçe Muhabiri<br />
Süleyman Arat,<br />
Kadıköy Life<br />
okurları için<br />
yazdı...<br />
Hafızamızı biraz kurcalayarak, bu sevgi selini başlayışından<br />
bugüne kadar şöylece bir hatırlayalım!..<br />
Temmuz & Ağustos 2018 kadikoylife.com : 27
Kapak<br />
ÖNCE AZİZ BAŞKAN KEŞFETTİ<br />
Yöneticilik yaptığı dönemde Aziz Yıldırım’ın<br />
en güvendiği, hatta çevresine defalarca “İşte<br />
benden sonraki başkan” diyerek işaret ettiği<br />
kişiydi Ali Koç. Bu sözleriyle bir anlamda ilk<br />
ateşi yakan, kurdun dişine kanı değdiren ilk<br />
kişi de o oldu. Ancak bu iş, birinin işaretiyle<br />
veya önerisiyle olabilecek bir iş değildi!..<br />
Aziz Yıldırım’dan sonra gelip o koltuğa<br />
oturacak kişide, milyonları peşine takacak<br />
çok önemli özellikler bulunması gerekiyordu.<br />
Ali Koç, çok büyük ve zengin bir ailenin<br />
veliahdı olmaktan öte, aldığı eğitimi üzerinde<br />
taşımasını bilen, gerek aurası gerek<br />
şık giyimiyle imrenilecek bir kişilik olarak<br />
hemen öne çıktı. Bir yanıyla çok nazik bir<br />
salon beyefendisi; diğer yanıylaysa kızdığında,<br />
haksızlığa uğradığında gözünü karartıp,<br />
yumruk yumruğa kavgaya girişmekten<br />
dahi kaçınmayacak kadar sert bir Anadolu<br />
kaplanıydı Ali Koç. Tüm bunlar çok etkiledi<br />
insanları. Kısa süre içinde fenomen oldu,<br />
umut oldu...<br />
SÜREÇ BAŞLIYOR<br />
3 Temmuz’da Aziz Yıldırım’ın hapse girmesiyle<br />
bütün camianın gözleri Ali Koç’a çevrildi.<br />
O da sportif bölümü Aykut Kocaman’a<br />
bırakıp, Fenerbahçe’nin direksiyonuna<br />
geçti. Korkusuzca elini taşın altına sokması<br />
bir kez daha etkilemişti Fenerbahçelileri.<br />
Hele televizyon kameralarına zor günleri<br />
aşabilmek için bazı futbolcuları satmak<br />
zorunda olduklarını açıklarken gözlerinin<br />
dolması, aynı dakikalarda milyonlarca<br />
taraftarın da gözlerini yaşarttı. Ali Koç’u fenomen<br />
haline getiren açıklamalarından en<br />
önemlisiyse, yaşanan olayları bir Kurtuluş<br />
Savaşı’na benzetip; “Bütün Fenerbahçeliler,<br />
yeniden doğacağız ve bu bayrağı yere düşürmeyeceğiz”<br />
şeklinde yaptığı bir teşekkür<br />
konuşmasıydı. Artık umutlar iyice yeşermiş,<br />
insanlar içten içe “İnşallah kabul eder de,<br />
Aziz Yıldırım’dan sonra başkanımız Ali Koç<br />
olur” demeye başlamıştı.<br />
Ali Koç’un taraftarın sevgilisi haline gelmesinde<br />
bir başka önemli satır başı, 2012<br />
yılında o zamanki adıyla Şükrü Saracoğlu’nda<br />
oynanan olaylı Fenerbahçe Galatasaray<br />
final maçıydı. Bitiş düdüğüyle birlikte<br />
şampiyon olan Galatasaraylı futbolcuların<br />
saha içindeki sevinci taraftarları kızdırmıştı.<br />
Ufak çaplı gerilimlerle durulacak gibi<br />
gözüken olaylar, polislerin taraftarın üzerine<br />
biber gazı sıkmasıyla kısa süre içinde arbedeye<br />
dönüştü. Tribünler yanıyor, insanlar<br />
sahaya atlıyor, plastik koltuklar havalarda<br />
uçuşuyor, polisler dahi soyunma odasına<br />
kaçıyordu. Ali Koç, tam o dakikalarda olayların<br />
büyümesini önlemek, taraftarın zarar<br />
görmemesi engellemek için sahaya girmişti.<br />
Oradan oraya koşuşturarak taraftarı sakin<br />
olmaya, polisleri de itidalli davranmaya davet<br />
ediyordu. Orada biber gazı yedi, orada<br />
kavganın ortasında kaldı. Taraftar bir kez<br />
daha vurulmuştu bu mavi gözlü adama...<br />
KISA BİR ARA<br />
Türkiye’nin lider grubunda işler öylesine<br />
yoğundu ki!.. Aile artık Ali Koç’u Fenerbahçe’den<br />
kopup, şirketteki görevleriyle daha<br />
fazla ilgilenmeye çağırdı. Bu nedenle Aziz<br />
Yıldırım’ın tüm ısrarlarına rağmen yeni<br />
yönetim kurulunda görev alamadı Ali Koç.<br />
Ancak basının ilgisi, taraftarın aşkı artarak<br />
devam ediyordu. Çocuklarıyla birlikte Maraton<br />
tribünündeki locasında maçları izlerken<br />
oluşan kâh sevinç kâh üzüntü görüntüleri<br />
medyaya yansıyor, taraftar bu genç adamı<br />
iyice kendilerinden biri gibi görüp, derinden<br />
etkilenmeye devam ediyorlardı.<br />
Uzun yıllar iktidarda kalan her yönetici gibi<br />
Aziz Yıldırım da artık aşınmaya başlamıştı.<br />
Yılların getirdiği bu aşınmaya, 2016-17 ve<br />
2017-18 sezonlarında yaşanan sportif başarısızlıklar<br />
da eklenince, başkanla tribünlerin<br />
arası iyice bozuldu. Stadyumda önce bazı<br />
bölümler “Ali Koç başkan, Fenerbahçe şampiyon”<br />
diye bağırmaya başladı. O ilk günlerde<br />
diğer gruplar, “Takımın ahengi bozuluyor”<br />
diyerek bağıranları susturdu. Kimi zaman<br />
tartışmalar, kimi zaman karşılıklı tezahüratlar<br />
yapıldı. Ancak bir gerçek vardı ki!.. Ok artık<br />
yaydan çıkmış, Fenerbahçe Cumhuriyeti’nde<br />
Aziz Yıldırım’dan sonra ikinci güçlü karakter<br />
iyice netleşmeye başlamıştı.<br />
SESSİZCE GELDİ, GÜNDEMİN<br />
BİRİNCİ MADDESİ OLDU<br />
2015 yılında başkan adayı olarak Aziz<br />
Yıldırım’ın karşısına Hulusi Belgü çıkmış, Ali<br />
Koç da Ülker Sports Arena’ya sessizce gelip,<br />
arkadaşlarıyla birlikte Doğu tribününde bir<br />
köşeye oturup, taraftarlarla sohbet edip,<br />
hatıra fotoğrafları çektirmeye başlamıştı.<br />
Daha sonradan öğrendiğimize göre yöneticilerden<br />
biri, o gün konuşma yapması için<br />
Ali Koç’u telefonla arayarak ricacı olmuştu.<br />
Ali Koç; ‘Adımı konuşmacı olarak yazdırmadım,<br />
konuşamam’ yanıtını vererek bu teklifi<br />
reddetmişti. Bunun üzerine ismi halen<br />
netleşmeyen o yönetici; “Sen hazırlan, biz<br />
adını konuşmacılar arasına yazdırıyoruz”<br />
demiş ve telefonu kapatmıştı. Az sonra<br />
Divan Başkanı Vefa Küçük, Ali Koç’un<br />
adını anons etti. Ali Koç, bir alkış tufanıyla<br />
kürsüye doğru yürürken, yönetim sandalyelerinde<br />
oturan Aziz Yıldırım, Ali Yıldırım<br />
ve Mahmut Uslu’nun başka yerlere doğru<br />
bakmaları gazetecilerin gözünden kaçmadı<br />
ve o anı fotoğrafla belgelediler.<br />
28 : kadikoylife.com Temmuz & Ağustos 2018
Kapak<br />
Ali Koç kürsüye çıktı, yöneticileri ve kongre<br />
üyelerini selamladıktan sonra “Fenerbahçe<br />
Başkanlığı benim hayalim. Bu yıl olmazsa<br />
önümüzdeki yıllarda adaylığımı koyacağım”<br />
deyiverdi. Yöneticiler adeta buz kesmiş bir<br />
halde oturuyor, salon ise alkıştan çınlıyordu.<br />
İlk kez, üstelik de Genel Kurul kürsüsünden<br />
başkanlık ateşini yakmıştı Ali Koç. Ancak, mavi<br />
gözlü yeni lider adayının yolunun dikenlerle<br />
dolu olacağı, başkanlık koltuğuna oturmanın<br />
hiç de öyle kolay olmayacağı çok belliydi.<br />
Karşısında, 25 bine yakın kongre üyesini<br />
bizzat tanıdığını, çoğuna dokunduğunu söyleyen<br />
bir Aziz Yıldırım vardı. Hayatının son 20<br />
yılını başkan koltuğunda geçirmiş, kulübün<br />
her köşesine hâkim, haberi olmadan kulüpte<br />
kuşun bile uçamayacağı bir Aziz Yıldırım.<br />
Üstelik Ülker Stadyumu, Ülker Ataşehir Spor<br />
Salonu, Samandıra Can Bartu Tesisleri, Dereağzı<br />
Lefter Küçükandonyadis Spor Kompleksi,<br />
Topuk Yaylası Tesisleri’ni hizmete sokmuş<br />
büyük başkan Aziz Yıldırım vardı.<br />
ABİSİNİN MAVİ GÖZLÜ KOÇ’U<br />
Çocukluğundan beri hayallerinde hep<br />
Fenerbahçe Başkanlığı olan genç adam, iki<br />
dönem yöneticilik yaparak stajını tamamlamış,<br />
her şeyi öğrenmiş, göreve hazır hale<br />
gelmişti. Artık Türkiye’nin lider, Avrupa’nın<br />
hatta dünyanın en seçkin kuruluşlarından<br />
biri olan Koç Grubu’nun en parlak varisi,<br />
ailesini bile karşısına almış, Fenerbahçe<br />
Başkanlığı’na yürüyordu.<br />
Bu hayal sadece kendi hayali değildi!.. Bu<br />
hayaline doğru yürürken başarılı olursa,<br />
canı gibi sevdiği abisi merhum Mustafa<br />
Koç’a da en güzel hediyeyi sunmuş, en<br />
büyük sözünü tutmuş olacaktı. Aynı çatı<br />
altında, yürek yüreğe büyüttükleri sarı-lacivert<br />
aşk hikâyesi, paylaştıkları Fenerbahçe<br />
sevgisi öylesine büyümüştü ki!.. Artık hedef,<br />
hep içlerinde tuttukları büyük Fenerbahçe’yi<br />
yaratacak koltuğa oturmaktı. Ve abisinin<br />
mavi gözlü koçu, start vermeye hazırdı!..<br />
24 Ekim 2016 akşamı takım Konyaspor<br />
deplasmanında mücadele ederken, sosyal<br />
medya Ali Koç’un 1907 Derneği’nde yaptığı<br />
görüntülerin dışarı sızdırılmasıyla çalkalanıyordu.<br />
Görüntülerde Ali Koç, 2018 yılı Mayıs<br />
ayında yapılacak olağan genel kurulda<br />
aday olacağını açık ve seçik ilan ediyor,<br />
Fenerbahçelilere “Bunun dışında duyacağınız<br />
hiçbir söze itibar etmeyin” çağrısında<br />
bulunuyordu.<br />
KILIÇLAR ÇEKİLDİ<br />
Böylece düne kadar adı net olarak konulmayan<br />
değişimin startı, faullü bir biçimde<br />
dışarı uçurulmuş, bir anlamda ok yaydan<br />
çıkmıştı. Bu kez de Ali Koç’un çocukluk<br />
hayali uğruna ailesini dahi dinlemediği, her<br />
şeyi göze alıp ipleri koparttığı ve bu adımı<br />
attığı konuşulmaya başlandı. O sızan görüntüden<br />
sonra epeyce zaman iki taraftan<br />
da resmi bir açıklama gelmese de, camiada<br />
herkes 2018 Mayıs’ının çok sıcak geçeceğini<br />
anlamıştı.<br />
Mavi gözlü genç lider adayı, abisi Mustafa<br />
Koç’un yadigârı olan 1907 Derneği’nin 25.<br />
kuruluş yıldönümü gecesinde bu kez net<br />
olarak adaylığını açıkladı ve seçim startını<br />
verdi. Salondaki coşkudan da tribünlerdeki<br />
rüzgârdan da taraftarların değişimi net olarak<br />
istediği çok açıktı. Stadyuma, caddelere<br />
seçim sandıkları konulsa, Ali Koç’un uzak<br />
ara bu seçimi kazanacağı gün gibi aşikârdı.<br />
Ancak aslolan, kitlelerin bu değişim isteğine<br />
kongre üyelerinin kulak verip vermeyeceğiydi.<br />
Ve gerilim dolu seçim süreci başladı.<br />
Aziz Yıldırım adaylığını resmi olarak açıklamasa<br />
da “Pota açılışı” adı altında Anadolu’yu<br />
geziyor, nabız yokluyor, destek istiyordu.<br />
Ali Koç da Wyndham Hotel’i mesken<br />
Temmuz & Ağustos 2018 kadikoylife.com : 29
Kapak<br />
tutmuş, peş peşe kurmaylarıyla toplantılar<br />
yaparak, seçim stratejisini netleştiriyordu.<br />
Destek aldığı iletişim uzmanlarının bulduğu<br />
“Tam Zamanı Şimdi” sosyal medya hashtag’inin<br />
(sloganı) büyük ilgi görmesiyle aranılan<br />
rüzgâr yakalandı ve yelkenler şişirildi.<br />
Epey sonra da Aziz Yıldırım “Ruhumuz Bir”<br />
sloganıyla adaylığını açıkladı.<br />
O günden itibaren Ali Koç’un başkan<br />
olmasını isteyen yüz binlerce kişi, internette<br />
birbirinden ilginç sloganlar bularak, paylaşım<br />
rekorlarına imza atmaya başladılar.<br />
İnternette Ali Koç’un başkanlığını anlatan<br />
videoların paylaşım çılgınlığının ardından<br />
caddelere, duvarlara her yere “Ali Koç<br />
Başkan”, “Tam Zamanı” sloganları yazılmaya<br />
başlandı. Öyle bir çılgınlıktı ki, insanlar<br />
berberde kafalarına “Tam Zamanı” yazısını<br />
kazıttırıyor, Anadolu’da bir çoban koyununun<br />
tüylerini kırpıp, ortaya Ali Koç yazısı<br />
çıkartıyordu. Bu ilginç destekler kısa sürede<br />
bir yarışa döndü.<br />
Fenerbahçe’nin deplasmandaki EuroLeague<br />
maçlarında bile pankartlar açılmaya,<br />
sloganlar atılmaya başladı. Artık yaşanan<br />
gelişmelerden yönetimin iyice sinirleri bozulmuş,<br />
kendilerine olan yüksek güvenleri<br />
sarsılmaya başlamıştı. Son hafta, iki başkan<br />
adayı da gazete ve televizyonları gezdi, spor<br />
yorumcularının sorularını yanıtladı, canlı<br />
yayınlara katıldı. Medya ziyaretlerinde de Ali<br />
Koç’a olan ilgi hemen fark ediliyordu. Kendi<br />
çalıştığım kurumun konferans salonu, Ali<br />
Koç’un gazeteye geldiği gün hınca hınç<br />
doldu. Üstelik Ali Koç’un gazeteye geleceğini<br />
bir gün önceden öğrenen Fenerbahçeli<br />
personel, aralarında sözleşmiş gibi işe<br />
çubuklu formayla gelmişti.<br />
Ali Koç, içeri girdikten sonra söylenen<br />
marşlardan, atılan sloganlar yüzünden 10<br />
dakika kadar tek kelime dahi konuşamadı,<br />
yüzlerce kişiyle hatıra fotoğrafı çektirmek<br />
zorunda kaldı. Hemen ertesi gün bu kez<br />
Aziz Yıldırım’ı ağırladı kurumum. Çalışanlara<br />
gene bir gün öncesinden haber verilmiş,<br />
Aziz Yıldırım’ın binaya gireceği saat ortak<br />
kullanılan siteden duyurulmuştu. Ancak<br />
bir gün önceki coşkunun yerinde yeller<br />
esiyordu. Öyle ki 20 yıllık başkanı görmeye,<br />
onunla hatıra fotoğrafı çektirmeye<br />
kimse gelmemişti. Bir gün önceki formalı<br />
Fenerbahçeliler, sanki eylem yapar gibi sırra<br />
kadem basmışlardı.<br />
EN GÖRKEMLİ GENEL KURUL<br />
Bir yanda efsane başkan, Fenerbahçe<br />
uğruna hapis yatmış, yaptığı kalıcı eserlerle<br />
kulüp tarihine adını altın harflerle yazdırmış<br />
Aziz Yıldırım; diğer yanda genç, karizmatik,<br />
vizyon sahibi, uluslararası şirketleri yöneten,<br />
Fenerbahçe’ye çağ atlatacağı düşünülen<br />
Ali Koç... Cuma gecesi iki başkan adayını<br />
da, kongre üyelerini de, Fenerbahçe taraftarlarını<br />
da uyku tutmadığına emindim. Biz<br />
gazeteciler de oy oranlarının birbirine çok<br />
yakın gittiğini gözlemlediğimiz seçimlerden<br />
hangi liderin zaferle ayrılacağını çok merak<br />
ediyorduk. Ayrıca ilk kez bir Genel Kurul’un<br />
stadyumda yapılacak olması, ilk kez 25 bine<br />
yakın kongre üyesinin oy kullanmak için<br />
gelecek olması, hepimizin heyecanını ve<br />
stresini arttırıyordu.<br />
Cumartesi günü epeyce erken bir saatte,<br />
Kadıköy’den kahvemi aldım ve Ülker<br />
Stadı’na gittim. Seçimde her biri ayrı<br />
görevler üstlenen, Ali Koç ekibinden kadınlı<br />
erkekli delegeler, benimle aynı saatte stada<br />
gelmişlerdi. Bu bile heyecan, hırs ve isteği<br />
yansıtan çok önemli bir göstergeydi. Ve<br />
Divan Kurulu’na adını yazdıran kongre üyelerinin<br />
konuşmaları başladı. Kürsüye çıkan<br />
hemen her delege, açıkça değişime vurgu<br />
yapıp Ali Koç’u destekleyeceğini söylüyordu.<br />
Aralarda tek tük oyunu Aziz Yıldırım’a atacak<br />
tarzda konuşan delegeler ise, coşkudan<br />
uzak konuşmalarıyla ancak gergin tansiyonu<br />
düşürmeye yarıyordu.<br />
Aziz Yıldırım ve yönetim kurulu tam karşımızda<br />
oturuyor, hepsinin yüz hatlarını ve<br />
mimiklerini yakından izleyebiliyordum.<br />
Gazeteci-kulüp başkanı ilişkisi çerçevesinde<br />
yıllardır çok iyi tanıdığım, neye nerede nasıl<br />
tepkiler vereceğini iyi bildiğim için, Aziz<br />
Yıldırım’ın bazı konuşmacılara çok kızdığını,<br />
müdahale etmemek için kendisini çok zor<br />
tutuğunu net olarak görüyordum. Aziz Yıldırım<br />
ayağa kalkıp konuşmacılara müdahale<br />
etmedi ancak; kendisine kabadayı, mafya<br />
süsü veren Aziz Yıldırım yanlısı beş altı kişi,<br />
kürsünün önüne kadar gelip konuşmacılara<br />
30 : kadikoylife.com Temmuz & Ağustos 2018
Kapak<br />
bağırdı, hakaret etti, küfretti, hatta bazılarına<br />
kürsüden indikten sonra küçük çaplı<br />
fiziki müdahalelerde bile bulundu. Bazıları<br />
da bu küçük gerilimleri fotoğraflayan gazetecileri<br />
tehdit etti.<br />
Ben bu manzaraların, Aziz Yıldırım’a oy atmak<br />
için stada gelen pek çok kişiyi olumsuz<br />
etkilediğine inanıyorum. Öğleden sonra ise<br />
önce Ali Koç, ardından Aziz Yıldırım konuşmalarını<br />
yaptı. İki başkan adayının konuşması,<br />
beklenildiği gibi karşılıklı suçlamalarla<br />
geçti. Aziz Yıldırım’ın konuşması biter bitmez,<br />
Ali Koç kendisine cevap hakkı doğduğunu<br />
belirterek Divan Kurulu’ndan söz istedi. İşte<br />
bence seçimin kaderi burada belirlendi.<br />
20 yıl önce yapılan seçimde, başkanlığı 1 oyla<br />
kaybederek koltuğu Aziz Yıldırım’a kaptıran<br />
Vefa Küçük, tarafsız duruşunu bozmamak<br />
adına Ali Koç’a söz hakkı verdi ve tüm ibreler<br />
Ali Koç’a döndü. Çünkü Ali Koç öyle etkileyici,<br />
öyle karizmatik ve öyle sert bir konuşma<br />
yaptı ki, adeta yer yerinden oynadı. İlk konuşmasında<br />
rakibini kırmamaya özen gösteren<br />
Ali Koç gitmiş, yerine vurdukça vuran, kızgın,<br />
yaşadıklarına öfkelenmiş bir Ali Koç gelmişti.<br />
Konuşmasından satır aralıklarına bakarsak,<br />
ne demek istediğim daha net anlaşılır:<br />
“İşteee istediğimiz noktaya geldik. Şimdi<br />
kavga etmek istiyorsanız hadi yapalım. Bir<br />
kere belirteyim ki çok rahat yalan söylüyorsunuz.<br />
O kadar rahat yalan söylüyorsunuz<br />
ki, bir Fenerbahçeli olarak ben üzülüyorum.<br />
20 yıllık tahtınızı devam ettirmek için böyle<br />
şeylere tenezzül etmek hiç yakışıyor mu?<br />
Vallahi bravo büyük başkan!.. Siz Fenerbahçe<br />
başkanlığını açık arttırmaya çıkartmışsınız.<br />
Siz değerlerden, ruhtan, felsefeden,<br />
mantaliteden hakikatten hiç anlamıyorsunuz.<br />
Çamur atarken doğru bilgiler toplayın.<br />
Binlerce kişinin aidatını ödüyorsunuz. Ben<br />
sadece kendimin ve karımın aidatını ödüyorum.<br />
Ödediğim kişi sayısı beşi geçmez.<br />
Elinizde başkasının aidatını ödediğime dair<br />
ne varsa getirin, neyiniz varsa gelin. Topunuz<br />
gelin işte, neyiniz varsa alın gelin.”<br />
Bu konuşma insanları öylesine etkilemişti<br />
ki, bence Ali Koç’un alacağı oy patlaması<br />
bu konuşmadan sonra oldu. Konuşmanın<br />
içindeki başlıklardan “Topunuz gelin”, sonra<br />
tişört bile oldu. Ertesi gün iki başkan adayı<br />
da gömlekle sahaya inmiş, genel kurul<br />
üyeleriyle son temaslarını yapıyordu. Beklenildiğinin<br />
aksine hiç olaysız biçimde oylar<br />
kullanıldı ve sandıklar açıldı.<br />
36 yıllık meslek hayatımdan edindiğim tecrübe,<br />
ilk sandıklarda ortaya çıkan manzaranın<br />
seçim sonucunu vereceğini söylüyordu.<br />
Bana en yakın olan sandığın başına gittim<br />
ve oy sayımlarını izledim. Açılan zarflarda Ali<br />
Koç lehine öylesine bir fark vardı ki, bu fark<br />
tam da tahmin ettiğim gibi seçim sonuna<br />
kadar daha da açılarak devam etti. Bence<br />
o son konuşmayla kararsızları, hatta Aziz<br />
Yıldırım’a oy atacaklardan bile bazı kişileri<br />
kendine çekmeyi başaran Ali Koç, 20 bin 736<br />
oydan 16 bin 92’sini alırken, Aziz Yıldırım’a 4<br />
bin 644 oy çıktı. Taraftarların isteğine kongre<br />
üyeleri kulaklarını tıkamamış, değişim talebini<br />
görmezden gelmeyip Ali Koç’a oyunu<br />
atmıştı. Böylece Fenerbahçe’de bir devir<br />
kapanıp, bir devir açıldı. Zaferin ardından<br />
Ülker Stadı’nın balkonuna çıkıp kendisini<br />
alkışlayan, meşalelerle kutlama yapan taraftarları<br />
selamlaması görülmeye değerdi.<br />
COŞKU KATLANARAK DEVAM EDİYOR<br />
Elbette ki başkan seçilmek çok mühimdi<br />
ancak, asıl mühim olan seçildikten<br />
sonra Ali Koç’un bu inancı, bu güveni<br />
avuçlarında tutma başarısını gösterebilmesindeydi.<br />
Mavi gözlü karizmatik<br />
başkan, bir kelimeyle forma seferberliğini<br />
başlattı. Tek işaretiyle kombineler<br />
çıktığı gün bitti.<br />
Öyle ki!.. Bu yazıyı kaleme aldığım<br />
14 Temmuz tarihine kadar henüz hiçbir<br />
flaş transfer yapmamıştı. Bu durumdaki<br />
bir kulüpte değil kombine almak,<br />
normalde taraftarlardan homurtuların<br />
yükselmesi gerekirdi. Oysa Fenerbahçeli<br />
taraftarlar, Ali Koç ve ekibinin, kulübün<br />
çıkarlarını gözeterek en doğrusunu,<br />
en iyi zamanda yapacağından hâlâ<br />
öylesine eminler ki, umutla ve inançla<br />
gece saat 24.00’te kuyruklara girdiler,<br />
şarkılarla, marşlarla sabahın ilk ışıklarını<br />
karşılayıp kombineleri aldılar.<br />
Her gösterge, her emare, taraftarların ve<br />
tüm camianın Ali Koç’a olan inancının<br />
ve güveninin, her gün biraz daha arttığı,<br />
tsunami gibi güçlenerek ilerlediğini<br />
göstermeye devam ediyor. Fenerbahçe’de<br />
ibre; Şükrü Saracoğlu, Faruk Ilgaz,<br />
Ali Şen ve Aziz Yıldırım’dan sonra tarihe<br />
imzasını atacak yeni devin Ali Koç olduğunu<br />
gösteriyor.<br />
Temmuz & Ağustos 2018 kadikoylife.com : 31
Geçmişten Geleceğe<br />
Haldun Hürel:<br />
İstanbul, dişi bir şehirdir!<br />
PINAR BALTACI<br />
Yaşı kaç olursa olsun herkesin belki de<br />
yüzlerce kez dinlediği “Bir Sevmek Bin Defa<br />
Ölmek Demekmiş”, “Sevenler Ağlarmış”,<br />
“Ölüm Al Beni” gibi parçaların mimarı Üç<br />
Hürel’i tanımayanınız yoktur. Kalıcı, ölümsüz<br />
melodilerle 1970’li yıllara damga vuran<br />
grubun üyeleri kardeş ve her biri geçen<br />
yıllar içerisinde kültüre, eğitime verdikleri<br />
önemle genç kuşaklara yol göstermeyi<br />
hedef edinmiş duayenler...<br />
Üç Hürel’in Haldun’u ise bu işi meslek<br />
edinerek, yıllardır akademik kimliğiyle<br />
öğrencilerine ülkemizin tarihini ve<br />
yaşanmışlıklarını en duru haliyle aktarıyor.<br />
Hürel, aynı zamanda hem bir İstanbul aşığı<br />
hem de uzmanı… Buluştuğumuz Kalamış<br />
Parkı’ndan Üsküdar’a, hatta Edirne’ye kadar<br />
tüm tarihsel değerlerin hikâyelerini saatlerce<br />
dinletecek güzellikte anlatıyor ve ekliyor:<br />
“İstanbul, Meryem Ana koruyuculuğunda<br />
dişi bir şehirdir.”<br />
Haldun Hürel ile yakın zamanda raflarda<br />
yerini alan “Tuhaf ve Kısa Öykülerde İstanbul”<br />
adlı kitabını fırsat bilerek İstanbul’u,<br />
Kadıköy’ü ve tabii ki müziğin felsefesini keşfetmeyi<br />
başarmış grup Üç Hürel’i konuştuk.<br />
“BÜTÜN İSTANBUL ÖZÜNÜ KAYBETTİ”<br />
Çok küçük yaşlarda ailesiyle beraber Rize’den<br />
İstanbul’a yerleşen Haldun Hürel, kardeşleri<br />
Onur ve Feridun Hürel ile beraber kurdukları<br />
Üç Hürel grubuyla ülkemizde 1970’li yıllara<br />
damga vurdu. Çocukluktan bu yana İstanbul’a<br />
dair kısa notlar alan Hürel, o yıllarla<br />
ilgili şunları paylaştı: “Küçük yaşlardan beri<br />
en belirgin özelliğim, yazmak. Her zaman<br />
her şeyi not alırım. Şimdiki bilgilerim hep o<br />
notlardan besleniyor. Ailemle birlikte İstanbul’a<br />
yerleştiğimiz ilk yıllarda Fatih’teydik.<br />
Amcam o zamanlar Moda Deniz Kulübü’nde<br />
çalışıyordu. Ailece sık sık Kadıköy’e yüzmeye<br />
gelirdik. Sonrasında ise yerleştik ve Kadıköylü<br />
olduk. Ardından da müzik girdi hayatımıza<br />
ve Üç Hürel’i kurduk. O zamanlar Kadıköy,<br />
gerçek Kadıköy’dü. Şu an bulunduğumuz<br />
Kalamış Parkı hep denizdi. Kayıklar yanaşırdı<br />
bugün evlerin olduğu yerlere. Bütün İstanbul,<br />
şimdilerde her anlamda özünü kaybetti.”<br />
“ŞEHRİ DOĞURAN ANA KİMLİK<br />
ARTIK YOK”<br />
İstanbul’un farklı medeniyetler açısından<br />
önemli bir şehir olduğunu ifade eden Haldun<br />
Hürel’e göre İstanbul, Bizans zamanında<br />
Meryem Ana koruyuculuğunda olan dişi bir<br />
şehir: “İstanbul’un kimliğini bir kadın olarak<br />
düşünmemiz gerekir, çünkü İstanbul dişidir.<br />
Bizans zamanında Meryem Ana koruyuculuğunda<br />
olan bir şehirdi. Ama ne yazık ki, şehri<br />
doğuran ana kimlik ve değerler bir bir yok<br />
oldu. Eski İstanbul’u bilen, yazan kişiler, yeni<br />
halini gördükçe anlıyorum ki kahroluyor.<br />
Kültürü, sosyal yaşamı, geleneksel yaşam<br />
modelleri, hatta binaların şekli bile büyük<br />
ölçüde değişti ve kayboldu. Çok hızlı değişen<br />
bir kentten bahsediyoruz. Size ilginç gelecek<br />
ama 20 yaşındaki öğrencim nostaljiden bahsediyor.<br />
O genç, beş sene evvelki değişimi<br />
hissediyor ve yaşıyor.”<br />
TARİH KOKAN SEMT: KADIKÖY<br />
Yüzümüzü Kadıköy’e dönüyoruz. İlçemizin<br />
buram buram tarih koktuğunu büyük<br />
bir heyecanla şu sözlerle anlatıyor Hürel:<br />
32 : kadikoylife.com Temmuz & Ağustos 2018
Geçmişten Geleceğe<br />
“Fenerbahçe Parkı’nın içerisinde Kanuni<br />
Sultan Süleyman’ın sarayına dair izler hâlâ<br />
duruyor. Sarı Selim’in yıkandığı hamam<br />
da orada... Size o hamamla ilgili ilginç bir<br />
hikâyeden bahsedeyim. Edirne Selimiye Camii’nin<br />
ortaya çıkması, Fenerbahçe Parkı’ndaki<br />
hamamda görülen bir rüyada saklı...<br />
Sürekli Ayasofya’nın tam karşısına bir camii<br />
yaptırmak istediğini dile getiren Sarı Selim,<br />
bir gün hamamda rüyaya yatıyor. Uyandığında<br />
ise, rüyasında gördüğü peygamberin<br />
isteği üzerine cami Edirne’ye yaptırılıyor.<br />
Böylelikle Mimar Sinan’ın şaheseri ortaya<br />
çıkmış oluyor.<br />
KADIKÖY, BİR KUCAKLAMA ŞEHRİDİR<br />
Kadıköy’deki bir diğer tarihsel değer de Ayrılık<br />
Çeşmesi. İstanbul’un son noktası, insanların<br />
ayrıldığı yer. Düşünsenize, ne hüzünlü<br />
ve güzel hikâyeler barındırıyordur kim bilir...<br />
Elveda denilen bu nokta, o zamanlar alt ve<br />
üst Haydarpaşa olmak üzere iki farklı isimle<br />
anılır, sultanların sünnet düğünleri burada<br />
yapılırmış. Tabii o zamanlar devasa çayırlık<br />
bir alanmış o bölge. Çeşmelerden buz gibi<br />
meşhur sularını içmek için uzaklardan<br />
gelenler bile olurmuş. O zamanlar Anadolu<br />
Yakası’nın suları da çok meşhurmuş. Şimdi<br />
baktığımızda bölgenin geçmişini tanıtan<br />
herhangi bir bilgi ve tabela yok ne yazık ki.<br />
Ayrılık Çeşmesi’nin görünür hale getirilerek,<br />
tarihinin herkese aktarılması gerekir. Kadıköy,<br />
yıllar boyu bir kucaklama şehri olmayı<br />
başarmış. O sebeple, farklı değerleri görünür<br />
kılmak önemli. Bu noktada da en büyük<br />
görev Kadıköy Belediyesi’ne düşüyor.”<br />
“KADIKÖY’ÜN TRAMVAYLARI<br />
MEŞHURDU”<br />
Çocukluğunun Kadıköy’ünü ise büyük<br />
bir özlemle şöyle anlatıyor yazar: “Kadıköy’ün<br />
tramvayları ne kadar meşhurdu bir<br />
zamanlar. Moda’ya tramvayla geçiyorduk.<br />
Çok iyi hatırlıyorum; numarası iki olan, yeşil<br />
vagonlu, renkli perdeli bir tramvay vardı.<br />
Kadıköy’ün en güzel zamanları, İstanbul’un<br />
da en güzel olduğu zamanlara tekabül<br />
ediyor. 1950’li ve 60’lı yıllar... Bugün Divan’ın<br />
olduğu yerde, kayıkhaneden bozma Köhne<br />
isimli bir çay bahçesi vardı. Oturduğumuz<br />
tahta sandalyeyi denizin üstüne koyar,<br />
ayaklarımızı suya değdirerek çay içerdik. Su<br />
o kadar temizdi ki, annemin bir defasında<br />
denizin içine düşen bileziğini yaklaşık 10<br />
metre yukarıdan görüp almıştı babam. İki<br />
ayrı bardağa deniz suyu ve içme suyu koyduğunuzda,<br />
ayırt etmekte zorlanırdınız.”<br />
“TARİHİ DEĞERLERİMİZE<br />
SAHİP ÇIKALIM”<br />
Haldun Hürel’e göre İstanbul için yapılacak<br />
en güzel şey, hiçbir şey yapmamak. İstanbul’da<br />
fiziki bozulmaların ana sebebinin<br />
geçmiş birimleri önemsemeyişimiz olduğunu<br />
belirten Hürel; “Kültürün kitabı yoktur.<br />
Kültür, soyut ve metafizik bir kavramdır. Bu<br />
konuyu Atatürk, ‘Kültür anladığından farklı<br />
anlamlar çıkarıp, algılamayı geliştirmektir’<br />
şeklinde açıklar. Çok hak verdiğim ve<br />
katıldığım bir söz. Kültür ve sanatta istenen<br />
ölçüde ilerleyemedik. Geçmişte Avrupa<br />
pislik ile uğraşırken, kolera veba salgınıyla<br />
yıkılırken, Osmanlı o dönem tertemizdi.<br />
Şimdi Avrupa nerede, biz neredeyiz. Kadıköy’de<br />
tarihi eser niteliği taşıyan çeşmelerin<br />
üstüne yazılar yazılıyor ve çevreleri çöp<br />
içerisinde. Derslerimde tahtaya her zaman<br />
iki tane ‘R’ harfi yaparım. Bu, Rönesans ve<br />
reformu simgeler. Avrupa’yı sanatta kültürde<br />
şahlanma, dilde ve sosyal yaşamda<br />
revizyon noktasına getiren, bu iki tarihi<br />
ataktır. Bizlerin de tarihi değerlerimize sahip<br />
çıkmamız gerekiyor. Özellikle tarihi eserler<br />
üzerine yazı yazılması konusunda caydırıcı<br />
önlemler alınmalı” şeklinde konuştu.<br />
“ÜÇ HÜREL DAĞILMADI,<br />
SAHNEYİ BIRAKTI”<br />
Son olarak Üç Hürel yolculuğuna çıkıyoruz<br />
Haldun Hürel’le: “Grubumuz Üç Hürel,<br />
1970 yılında kuruldu. İlk ismimiz Yankılar’dı.<br />
Ardından Üç Hürel olduk. Çünkü Feridun,<br />
Onur ve ben üç kardeştik. İşte bu yüzden<br />
Üç Hürel dağılmadı, dağılmaz da. Sadece<br />
sahneyi bıraktık. Feridun Hürel, hâlâ daha<br />
müziğin içinde. Birbirini çok seven ve<br />
düşünen kardeşleriz. Yan yana geldiğimizde<br />
çocuklaşıyoruz, sanki hâlâ yirmili yaşların<br />
Üç Hürel’i gibi hissediyoruz kendimizi...”<br />
Kitaplarında genellikle İstanbul’u<br />
anlatan yazarın son kitabı “Tuhaf<br />
ve Kısa Öykülerde İstanbul”,<br />
yakın zamanda raflarda yerini aldı.<br />
İstanbul’un gizli kalmış kuytularında<br />
saklanan binbir türlü hatıranın izinde<br />
yürürken kaybolacağınız kitabı Hürel,<br />
şu sözlerle anlattı: “Kitaplarımda<br />
genel olarak hep İstanbul’u anlattım.<br />
O yılları çok iyi biliyorum, yaşamış<br />
gibi araştırdım yıllardır. Son kitabımdaki<br />
tüm hikâyeler yaşanmış olaylar,<br />
masal değil. Okuyan herkesi, hem<br />
gülümsetecek hem de şaşırtacak.”<br />
Kalamış’taki bu özel söyleşimizde yanımızda<br />
olan Kadıköylü araştırmacı-yazar Arif Atılgan,<br />
Haldun Hürel’e K-İletişim Yayınları’ndan çıkan<br />
Yeldeğirmeni kitabını imzaladı.<br />
Temmuz & Ağustos 2018 kadikoylife.com : 33
Hatıralar Bulvarı<br />
VE DE<br />
MEVSİM “PLAJ”DI<br />
İSTANBUL’DA...<br />
Moda Plajı, 1960’ (R.Sertaç Kayserilioğlu koleksiyonu)<br />
R. SERTAÇ<br />
KAYSERİLİOĞLU<br />
rsertack@gmail.com<br />
Dünyanın hiçbir yerinde deniz, sahilini<br />
İstanbul’daki gibi sarıp okşayıp sevmemiş,<br />
dünyanın hiçbir yerinde deniz, kıyılarına<br />
buradaki gibi böylesi hülyalı böylesi sevdalı<br />
olmamış ve de dünyanın hiçbir yerinde deniz,<br />
kumsallarını plajlarını buradaki gibi böylesine<br />
cömertçe böylesine hovardaca sevdalılarına<br />
sunmamıştı.<br />
Üç tarafı denizlerle çevrili İstanbul, karpuz<br />
kabuğunun suya düşmesiyle birlikte plajlarını<br />
açar, altın boynuzuna birer gerdanlık pırıltısı<br />
olarak astığı kumsallarında, tüm sene denize<br />
hasret çekmiş tutkunlarını yazla buluştururdu. O yıllar; çocukluğumuzda<br />
tek katlı İstanbul’un tuğlasını henüz göğe yaslamadığı,<br />
o yıllar; pırıl pırıl kumlu plajlarla dolu İstanbul’umuzda<br />
kıyıların henüz dolma toprağa teslim etmediği yıllardı. Hani<br />
o; papatyalarla süslü arsalarında top koşturduğumuz, hani o<br />
yemyeşil çimenler üzerinde “ayamaya kumpanya” oynadığımız<br />
yıllar... Ve de hani o; Kalamış’ın, Moda’nın, Suadiye’nin dibi elle<br />
tutulası berrak, suyu kaşıkla içilesi temiz plajlarında “ördek<br />
suya daldı”lı yıllarımız...<br />
O zamanlar çevre kirliliği diye bir kavramla henüz tanışmamıştık.<br />
Henüz daha “Bahar ve Çiçek Bayramı” olarak kutladığımız<br />
60’lı yılların 1 Mayıs’ında, tüm sınıfça vapurla Adalara gider,<br />
36 : kadikoylife.com Temmuz & Ağustos 2018
Hatıralar Bulvarı<br />
Güzellik<br />
Kraliçesi<br />
Adayları<br />
Moda<br />
İskelesi’nde,<br />
1967’<br />
(R. Sertaç<br />
Kayserilioğlu<br />
koleksiyonu)<br />
Kalamış Kuyu’nda Kadınlar Özel<br />
Hamamlı Plaj Önünde Kadınlar, 1940’<br />
(Attila Saran arşivi)<br />
alışılagelmiş piknikli gezinin vazgeçilmez parçası olarak da<br />
mevsimin ilk deniz siftahını yapardık. Tabii henüz suyun soğukluğu<br />
içindeki ürpertimizi kamufle çabamız, gösteriş yapmaya<br />
karışmış pişmanlığımızı engelleyemezdi. Okulların tatiliyle<br />
birlikte havalar da ısınır, hemen her mahallede karpuz kabuğunun<br />
denize düştüğü haberinin büyük bir süratle yayılmasıyla<br />
da, plajlara kaçma işlemi annelerimizin sıkı tembihine rağmen<br />
çocukluğumuzun verdiği masumiyetlikle ilk startını alırdı.<br />
Kadıköy yakasının sayfiyeliğinin avantajı, Fenerbahçe ya da<br />
Suadiye Plajı’na yanları açık tenteli tramvayla gitmeyle başlardı.<br />
Pasoya ödenen delik kuruşlu bedel duhuliye biletinde de<br />
aynen sürer, boş kabin bulmadaki zorluk ise kendimizi bir an<br />
Plaj Konulu Milli Piyango Bileti, 1944’ (R.Sertaç Kayserilioğlu koleksiyonu)<br />
Büyükada- İstanbul, 1959’<br />
(Hayat Mecmuası Kapağı -<br />
R.Sertaç Kayserilioğlu koleksiyonu)<br />
Süreyya Plajı, 1950’<br />
(R.Sertaç Kayserilioğlu koleksiyonu)<br />
evvel suya atmadaki aceleciliğimize karışırdı. Kumda başlayan<br />
yakalamaca, etraftan kibarca yükselen azarlara gösterdiğimiz<br />
itaatteki saygıda son bulur, kavuran güneşin ısıttığı vücudumuzdaki<br />
ateş, sadece sudaki “boy verme”de soğurdu.<br />
Dipten kum çıkarmaca, su üstünde kaydırmaca, su altında<br />
oturmaca derken, “ördek suya daldı”larla gün hızla gelip geçerdi.<br />
Nihayet vakit gelir saat çatar ve en nihayetinde de ayakların<br />
adeta geri geri gittiği eve dönüş yolculuğu başlardı. Yine aynı<br />
açık tramvay, yine bahçeleri havuzlu köşkler arasından çan<br />
çan sesleriyle aynı geçiş, ama ne var ki bu defa daha az keyifli,<br />
hatta biraz yorgun ve de endişeli. Derken eve varış, kapıyı çalış<br />
ve nihayet işte kader anı. Annemizin kola tırnakla çizgi testi ve<br />
“sen yine denize kaçmışsın” haykırışının ardından gelecek olan<br />
cezanın dayanılmaz hafifliği...<br />
Anlattığım bu hatıranın o dönemleri yaşayanların birçoğunda<br />
üç aşağı beş yukarı benzer bir biçimde yaşandığını duyar gibi<br />
Temmuz & Ağustos 2018 kadikoylife.com : 37
Hatıralar Bulvarı<br />
Büyükdere Sahili’ndeki Yalılar Önünde<br />
Özel Deniz Hamamları, 1910’.<br />
(R.Sertaç Kayserilioğlu koleksiyonu)<br />
oluyorum. Ve de ne garip bir tezattır ki “karpuz kabuğu denize<br />
düştü” haberinin etrafa yayılmasıyla birlikte kendini denize<br />
atan İstanbullu, o tertemiz sularında Kadıköy’ün aslında<br />
karpuz kabuğu falan görmezdi ve tüm sahillerinde o yıllarda<br />
İstanbul’da denize girilirdi. Şimdilerde ise sahiller kabuktan<br />
geçilmiyor ve fakat ki artık denize girilmiyor. Süreyya Plajı’nda<br />
denizin ortasında yüzerek çıktığımız Odeon Plakları simgesi<br />
misali Bakireler Mabedi’ni günümüzde Maltepe Sahil Yolu’nda<br />
yarı beline kadar asfalta gömen zihniyet ile, İstanbul’un<br />
masmavi denizlerini inşaat mafyasına rant yapıp; sahillerini,<br />
Fenerbahçe Plajı Giriş Bileti, 1960’<br />
(R.Sertaç Kayserilioğlu koleksiyonu)<br />
Salacak Plajı İlanı, 1950’<br />
(R.Sertaç Kayserilioğlu koleksiyonu)<br />
plajlarını dolduran zihniyet, aslında “İstanbul Canavarı” filminde<br />
başrolü oynamış hep aynı beyinlere ait…<br />
Evet… O dönemlerde, şimdi çocuklarımızın cep telefonlarından<br />
oynadığı oyunlarımız ya da TV kutularından oynadıkları “Play<br />
Station”larımız yokmuş ama, uçsuz bucaksız yemyeşil arsalarda<br />
oynayacağımız “çelik çomak”larımız, leylak kokularının yayıldığı<br />
bahçelerde oynayacağımız “istop”larımız “yakan top”larımız varmış.<br />
Delikanlılığa attığımız ilk adımlarımızda dalga sesli Portofino’ları<br />
sunan Sezen Cumhur Önal’lı, Engin Arman’lı radyolarımız,<br />
mahalle aralarından yükselen laternalara akordeon seslerinin<br />
karıştığı Todori’lerimiz Belvü’lerimiz varmış.<br />
Ve hepsinin acısı; besberrak sularında doyasıya yüzeceğimiz<br />
Kalamış’ımız, günün Avrupa modasının sergilendiği cazibe<br />
merkezleri Tarabya Plajı, Suadiye Plajı, Florya Plajı’mız ve<br />
de trampleninden “kırlangıç” çekeceğimiz Moda Plajları’mız<br />
varmış. Gündüz kumsallarda başlayan aşklara, gece boyu<br />
mehtapla uzandığımız sandal sefalarımız varmış. Bugün ise bu<br />
kubbeden baki sadece, bir hoş seda bir hoş hatırat kalmış...<br />
Yaz süresince halkı plajlara taşıyan Kadıköy Yakası Yazlık Tramvayları,<br />
1950-1960’. (R.Sertaç Kayserilioğlu koleksiyonu)<br />
Ne diyelim; yine besberrak denizlere ey Yaz’ım… Yine doğal<br />
kumsallı plajlara ey İstanbul’um...<br />
38 : kadikoylife.com Temmuz & Ağustos 2018
Aktüel<br />
Nereye gelmişiz,<br />
nereye gidiyoruz?<br />
İBRAHİM TÜTENYURD<br />
Bildiğiniz gibi ilk imar affı, Anavatan Partisi’nin iktidarda olduğu<br />
1987 yılında gerçekleşmişti. Ancak söz konusu dönemde<br />
buna paralel olarak büyük ölçüde imar planı çalışmaları da<br />
yapılmıştı. Özellikle gecekonduların yoğun olarak geliştiği<br />
bölgelerde genişlemeleri durduracak ve önlerine set çekecek<br />
şekilde belirli bantlar, çevre ve sosyal koşullar dikkate alınarak<br />
imara açılmıştı. Yeni yapılaşmalar, bu bölgelere sosyal ve<br />
teknolojik anlamda çağdaşlık koşullarını getirerek farklılık<br />
yaratmışlar, gecekonduları özendirmişler ve değer kazanmaları<br />
için bu gelişime ayak uydurmalarını sağlamışlardır. Bunun bazı<br />
bölgelerde daha etkin olarak ilerlediğini izledik.<br />
Ancak, maalesef ki vatandaşımızın kültürel yapısı, yeni<br />
gecekondu bölgeleri yarattı. Tabii buna seçilme sebebiyle oy<br />
kaygısına düşen hükümet ve yerel yönetimler, görmemezlikten<br />
gelerek izin de verdiler. Bu popülist yaklaşımlar, gecekondu anlayışına<br />
yeniden yeşil ışık yakmış ve bunların hızla çoğalmasına<br />
sebep olmuşlardır. Bu bölgelerde yaşayan halk da doğal olarak<br />
hükümet yanlısı olmuş ve yetkililer de onları sadece kendi çıkarları<br />
uğruna destekleyen seçmen potansiyeli oluşturmuştur.<br />
Özellikle büyük şehirlerin dışarıdaki kırsal<br />
kesimlerden aldığı göçlerle gelen vatandaşlar,<br />
bu bölgelere evvelce yerleşmiş<br />
hemşehrilerinin bir nevi davetlisidirler.<br />
Bu gelenler de yine kendi çıkarları<br />
uğruna hükümeti ve yerel yönetimleri<br />
destekleyen seçmenler olmak<br />
zorundadırlar. Bu iş bir kartopu<br />
gibi büyümüş ve bugün İstanbul’un<br />
bazı büyük ilçelerinde<br />
neredeyse toplamları, tüm<br />
İstanbul metropolündeki<br />
bağımsız bölüm sayısının yarısından fazladır. Bu bölgelerdeki<br />
kalabalık nüfus da ciddi bir seçmen potansiyelidir. İstanbul il<br />
sınırları içinde ilçe sınırlarının değiştirilmesi, yine bu seçmen<br />
grubunun doğurduğu bir sonuçtur.<br />
Bu kadar büyük taraftar seçmeni olan bir hükümet de onları<br />
ödüllendirmek ve yasal olmayan yollar ile elde ettikleri bu<br />
konutları yasal hale getirmek adına “imar barışı” dedikleri<br />
bir yöntem ile taltif etmektedirler. Peki, bu son mu olacaktır?<br />
Bence hayır. Çünkü, bundan çıkar sağlamış olan insanlar yeni<br />
gecekondu bölgeleri yaratacak ve yeniden bir af veya barış<br />
beklentisi içine gireceklerdir. Eğitim, kültür ve yaşam felsefesi<br />
bunu doğuracaktır. Zira, kentsel dönüşüm projeleri ile buralara<br />
yapılacak olan plaza, residence mantığındaki yeni yapılarda<br />
bu insanların yaşaması mümkün olamayacağından, buraları<br />
satarak elde ettikleri gelirle yeni yatırımlar yapma hayalini<br />
yaşatacaklardır. Belki de çoğu şimdiden bu hayalleri kurmaya<br />
40 : kadikoylife.com Temmuz & Ağustos 2018
Aktüel<br />
Yapı Kullanma İzin Belgesi alma çabaları<br />
ve her proje tasdikinde harçlar ödemeleri<br />
acaba nedendir?<br />
Tabii bu arada bir de bu işi bilerek ve planlayarak<br />
yapanlar da var. Örneğin, son katların<br />
çatı aralarında yaptıkları küçük alanlı<br />
piyesleri birleştirenler, daha sonra bu çatı<br />
arası piyeslerini ve teraslarını büyütenler,<br />
bodrum dairelerine sığınaktan veya diğer<br />
ortak alanlardan oda ekleyenler, zemin<br />
katta yer alan dükkânlarını konsol altlarına<br />
kadar genişletenler ve hatta bodrum katlarındaki<br />
depo alanlarını dükkânlarına ekleyenler,<br />
şu veya bu şekilde büyütenler de bu<br />
imar barışından nasiplerini alacaklardır.<br />
Bildiğiniz gibi imar barışına ilişkin yasa,<br />
11.05.2018 tarih ve 7143 sayılı Kanun’un 16.<br />
maddesinde 3194 sayılı İmar Kanunu’na<br />
geçici 16. madde ilavesi ile yapılmıştır. Daha<br />
sonra da 6.6.2018 ve 30443 sayılı Resmi<br />
Gazete’de Çevre ve Şehircilik Bakanlığı’ndan<br />
“Yapı kayıt Belgesi Verilmesine İlişkin<br />
gerektirmektedir. Sadece İstanbul için beş<br />
milyondan fazla yapının bu durumda olduğunu<br />
düşünürsek, zamanın pek de geniş<br />
olmadığını anlayabiliriz.<br />
Her zaman olduğu gibi af yasaları yine<br />
doğru çalışan, doğru iş yapan vatandaşları<br />
cezalandırmıştır. Olan, yine yasal yollardan<br />
ayrılmayarak işlerini yapan vatandaşlara<br />
olmuştur. Konut edinmelerini yasal şekilde<br />
sağlamış olan insanların suçu neydi?<br />
Tapusu olmayan, Yapı Kullanma İzin<br />
Belgesi olmayan konutları satın almayan<br />
vatandaşlar hata mı yapmışlardı? Bunlara<br />
izin vermeyen yerel yönetimler de hata<br />
mı yapmışlardı? Onların bütün yaptıkları,<br />
her normal vatandaşın yurttaşlık görevi<br />
olan kanun, yönetmelik, v.b. mevzuatlara<br />
uymaları mıydı?<br />
İmar affına gerek olmaması için; öncelikle<br />
ilgili kanun, yönetmelik ve genelgelere uygun<br />
olarak çalışan yönetici ve yönetimlere<br />
ihtiyaç vardır!..<br />
başlamıştır. Bu hep böyle olmuştur. Hani<br />
Atalarımızın bir sözü var; “Alışmış, kudurmuştan<br />
beterdir.”<br />
Bazı büyük şehirlerin ilçelerinde kentsel<br />
dönüşüm imar planları yapılmış, bazıları<br />
tapulu alanlarda olmakla beraber, bazıları<br />
da Hazine veya yerel yönetim arazileri<br />
üzerinde geliştirilmiştir. Burada yerleşik<br />
olan ve kaçak yapılaşma yolu ile konut<br />
sahibi olan vatandaşların artık bir de<br />
tapulara ihtiyacı olduğundan, şimdi sıra<br />
bunun çözümüne gelmiştir. Bu da “imar<br />
barışı” adı altında çözümlenmektedir.<br />
Bütün bunların yanında yapı ruhsatı alarak<br />
inşaatlarını yapan vatandaşların, mimari<br />
veya teknik gereklerle yaptıkları değişiklikler<br />
sebebiyle tadilat projeleri hazırlayarak<br />
Usul ve Esaslar” yayınlanarak yürürlüğe<br />
girmiştir. Buna göre, şahıslar e-Devlet<br />
üzerinden beyanlarına dayalı müracaat<br />
yapabilmektedirler. Kurum ve kuruluşlar ise<br />
Bakanlık tarafından yetkilendirilen kurum<br />
veya kuruluşlara müracaat edeceklerdir. Bu<br />
kurum ve kuruluşlar kimlerdir ve nasıl tayin<br />
edilecektir? Nasıl yetkilendirilecektir? Buna<br />
ilişkin hâlâ bir belirsizlik vardır. Bütün bunların<br />
yanı sıra mimari bir projenin çizilmesi<br />
gerekmektedir. Malik ve mimar, bu projeden<br />
birlikte sorumlu tutulmaktadır. Malik,<br />
bu projeyi hangi mimara çizdirecektir?<br />
Yasa o kadar acele çıktı ki, uygulamaya<br />
yönelik yönetmelikteki bu ve benzeri<br />
belirsizlikler hâlâ giderilemedi, belli bir<br />
süre içerisinde müracaat edilmesini<br />
Temmuz & Ağustos 2018 kadikoylife.com : 41
İlçelerimiz<br />
İmar Barışı Masası,<br />
Beykozluların hizmetinde<br />
Türkiye genelinde 13 milyon binayı ilgilendiren<br />
imar barışı, Beykoz’da yaklaşık 47 bin<br />
binayı kapsıyor. Bakanlığın getirdiği imar<br />
barışı fırsatıyla ruhsatsız yapılar, “Yapı Kayıt<br />
Belgesi” ile kayıt altına alınacak ve devlet<br />
tarafından artık tanınacak.<br />
BAŞVURULAR E-DEVLET ÜZERİNDEN<br />
Beykoz Belediyesi, imar barışından yararlanacak<br />
vatandaşlara kolaylık sağlamak<br />
amacıyla Çevre Şehircilik<br />
Bakanlığı işbirliğiyle bünyesinde<br />
“İmar Barış Masası”<br />
kurdu. Mühendis, mimar ve<br />
haritacıların görev yaptığı<br />
16 teknik personel, Yapı Kayıt<br />
Belgesi’ne uygunluk konusunda<br />
bilgilendirme yapıyor. Binalarının<br />
durumunu öğrenen vatandaşlar, e-Devlet<br />
üzerinden teknik personel eşliğinde ya da<br />
şahsi olarak başvuruda bulunuyor.<br />
SON BAŞVURU 31 EKİM<br />
İmar barışı, 31 Aralık 2017 tarihinden önce<br />
yapılmış ruhsatsız veya ruhsatlı, ancak<br />
proje eklerine aykırı olan hazine ya da<br />
belediyeye ait taşınmazların üzerindeki<br />
yapıları kapsıyor. Başvuruların ise 31 Ekim<br />
2018 tarihine kadar yapılması ve 31 Aralık<br />
2018 tarihine kadar yapı kayıt bedellerinin<br />
yatırılması gerekiyor.<br />
KAT MÜLKİYETİ VERİLİYOR<br />
Yapı ruhsatı alıp yapı kullanma izin belgesi<br />
almamış veya yapı ruhsatı bulunmayan<br />
yapılarda, Yapı Kayıt Belgesi ile maliklerin<br />
tamamının muvafakatinin bulunması ve<br />
imar planlarında umumi hizmet alanlarına<br />
denk gelen alanların terk edilmesi halinde,<br />
yapı kullanma izin belgesi aranmaksızın kat<br />
mülkiyeti tesis edilebilecek.<br />
Sultanbeyli Devlet<br />
Hastanesi’nden bir ilk<br />
Kartal’da örnek huzurevi<br />
Kartal Belediye Başkanı Op. Dr. Altınok Öz, sosyal belediyecilik<br />
anlayışıyla dokuz yıl boyunca gençlere, kadınlara,<br />
engelli vatandaşlara ve çocuklara tanıdığı öncelik ve bu<br />
doğrultuda gerçekleştirdiği çalışmaları, Cumhuriyet Halk<br />
Partisi Genel Başkanı Kemal Kılıçdaroğlu’nun katılım sağladığı<br />
huzurevi açılışıyla taçlandırdı.<br />
Kartal Belediyesi Yaşlı Bakım ve Huzurevi, Hürriyet Mahallesi’nde<br />
alanı hınca hınç dolduran vatandaşların katılım<br />
sağladığı açılış töreniyle hizmete girdi. En gelişmiş teknolojiler<br />
kullanılarak mekanik ısıtma ve soğutma sistemleri,<br />
solar paneller, led aydınlatmalar, izolasyon, otomasyon<br />
sistemleri ve su tasarrufu teknikleri gibi enerji verimliliğine<br />
yönelik uygulamaların kullanıldığı Yaşlı Bakım ve Huzurevi’ne<br />
dair açıklamada bulunan Altınok Öz, şunları ifade etti:<br />
AĞIR ENGELİ OLAN VATANDAŞLAR ÖNCELİKLİ<br />
“Bu binada diğerlerinden farklı olarak ağır engeli olan vatandaşlarımıza<br />
bakmak istiyoruz. O ağır engelli vatandaşlar<br />
ki annelerine yüzde 100 bağımlı olur ve anneleriyle çok<br />
özel bağlar oluşturur. Ama en önemlisi, o annelerin kafasındaki<br />
en büyük soru, ‘ben ölünce çocuğuma ne olacak?’<br />
sorusudur. İşte bu binada hem o engellilere bakmak ve<br />
annelerini sosyal hayata katmak istiyoruz, hem endişelerini<br />
ortadan kaldırmak istiyoruz.”<br />
Sultanbeyli’de yeni yapılan Devlet Hastanesi ile birlikte sağlık turizminde<br />
de ilk adımlar atılmaya başlandı. Mısır’daki bir beyin cerrahi hekiminin<br />
tavsiyesi üzerine Kahire’den İstanbul’a gelen bir hastaya, Sultanbeyli<br />
Devlet Hastanesi’nde “Lazer ile Kapalı Bel Fıtığı Ameliyatı” yapıldı.<br />
Bu tekniğin Türkiye’de sınırlı sayıda doktorlar tarafından uygulandığını<br />
öğrendiğini ifade eden S.E. adlı hasta, Sultanbeyli Devlet Hastanesi Beyin<br />
Cerrahi Uzmanı Dr. Çiğdem Mumcu ile iletişime geçerek, bu teknikle ameliyat<br />
olmak istediğini belirtti. Bel fıtığı nedeniyle 10 yıldır bel ve sol bacak<br />
ağrısı olan 52 yaşındaki hasta, lazer ile kapalı bel fıtığı ameliyatıyla 45<br />
dakikalık bir operasyon sonrası sağlığına kavuşarak, üç saat sonra taburcu<br />
oldu. Hasta, başarılı geçen ameliyatın sonucunda ülkesine geri döndü.<br />
EPİDUROSKOPİ İLE BAŞARILI SONUÇLAR<br />
Op. Dr. Çiğdem Mumcu, operasyonla ilgili yaptığı açıklamada “Çoğunlukla<br />
fizik tedavi uygulamaları ve ilaç tedavilerinden fayda görmeyen<br />
hastalar için epiduroskopi, günümüzde en ideal tedavi yöntemi olarak<br />
düşünülmekte. Epiduroskopi ile belde aynı anda üç disk aralığında<br />
problemi olan hastalar tedavi edilebilir. Ayrıca, daha önce bel fıtığı<br />
ameliyatı olmuş ve şikâyetleri geçmemiş hastalar da bu ameliyattan çok<br />
fayda görmektedir” dedi.<br />
Temmuz & Ağustos 2018 kadikoylife.com : 45
İlçelerimiz<br />
Fındıklı’ya<br />
kreş ve yaşam<br />
merkezi müjdesi<br />
Mahalle buluşmaları kapsamında<br />
Fındıklı Mahallesi’nden kadınlarla bir<br />
araya gelen Maltepe Belediye Başkanı<br />
Ali Kılıç, Fındıklı’da bir kreşi hizmete<br />
açmaya hazırlandıklarını duyururken,<br />
çok amaçlı bir yaşam merkezi inşa<br />
edeceklerinin de müjdesini verdi.<br />
Görevde olduğu dört yıl boyunca<br />
yaptığı hizmetleri anlatan Başkan Kılıç,<br />
toplantıya katılan kadınların talep ve<br />
sorunlarını dinleyerek, tek tek cevap<br />
verdi. Fındıklı Mahallesi’nin önceki<br />
dönemlerde yanlış ve düzensiz yapılaşmanın<br />
kurbanı olduğunu vurgulayan<br />
Kılıç; “Vatandaşlarımız haklı olarak<br />
parkların ve sosyal alanların azlığından,<br />
sokakların düzensizliğinden rahatsız.<br />
Ne yazık ki önceki dönemlerde çarpık<br />
ve düzensiz yapılaşmanın önü açılarak<br />
Fındıklı’ya kötülük edilmiş. Buradaki<br />
sorunun farkındayım. Bu yüzden iki<br />
önemli proje hazırladık. Fındıklı’ya<br />
rahat bir nefes aldıracağız” dedi.<br />
KREŞ BİTİYOR,<br />
YAŞAM MERKEZİ BAŞLIYOR<br />
Fındıklı Mahallesi’nde kreş inşaatını tamamlamak<br />
üzere olduklarını belirten<br />
Belediye Başkanı Kılıç, çok amaçlı bir<br />
yaşam merkezi inşa edeceklerinin de<br />
müjdesini verdi. Kılıç; “Her mahalleye<br />
kreş projemiz kapsamında Fındıklı’da<br />
da bir kreşimizin inşaatına başladık.<br />
Önümüzdeki aylarda hizmete açacağız.<br />
Ayrıca, Mustafa Zengin Ortaokulu’nun<br />
yanında yıllardır atıl duran boş<br />
bir arazi var. Bununla ilgili projemiz<br />
hazır. O alanda muhteşem bir yaşam<br />
merkezi inşa edeceğiz. Orası Fındıklı<br />
için tam bir merkez olacak. İçerisinde<br />
muhtarlık odası, zabıta birimi, vezne<br />
gibi gittiğinizde bütün işlerinizi çözebileceğiniz<br />
bir merkez işlevi görecek”<br />
açıklamasında bulundu.<br />
İETT’den Pendik’e<br />
3 yeni hat seferleri başladı<br />
İETT’nin üç yeni otobüs hattı, vatandaşların hizmetine girdi. Vatandaşlar, “KM15” adlı Yenişehir-Pendik<br />
Metro hattıyla Çamlık ve Yenişehir bölgelerinden doğrudan Pendik Metro’ya<br />
ulaşılabilecek. “KM16” adlı yeni hat ise güzergâhı itibarıyla Tuzla Devlet, Pendik Devlet, Marmara<br />
Üniversitesi Pendik Eğitim ve Araştırma Hastanelerini adeta birbirlerine bağlayacak.<br />
Özellikle Ahmet Yesevi bölgesinde oturup da hastaneye gitmek isteyen bir hasta, sadece 10<br />
dakikada Tuzla Devlet Hastanesi’ne varabilecek.<br />
METROYA ÜCRETSİZ AKTARMA<br />
Üç yeni hat arasında yer alan “KM2” Tavşantepe Metro-Kavakpınar otobüsü de ring sefer<br />
yapacak. İş günleri ve cumartesi günü 06:30-22:10, pazar günü 10:20-17:20 saatleri arasında<br />
hizmet verecek KM2, ortalama 40 dakikalık saat aralıklarında sefer düzenleyecek. Öte yandan,<br />
KM2 Tavşantepe Metro-Kavakpınar otobüsündekiler Tavşantepe Metrosu’nda indikleri<br />
takdirde metroya ücretsiz aktarmalı binebilecek. Aynı şekilde metrodan inen bir yolcu da<br />
KM2 ile ücretsiz aktarmalı yolculuk yapabilecek.<br />
Kumbaba Parkı hayırlı olsun<br />
İstanbul’un önemli turizm ilçesi Şile’de<br />
Kumbaba Mahallesi sal mevkiinde yer alan<br />
Kumbaba Parkı hizmete açıldı. İçerisinde çocuk<br />
oyun alanları, yürüyüş yolları, bisiklet yolları,<br />
basketbol sahası, voleybol sahası, güreş<br />
alanı ve etkinlik alanları bulunan park, Şile’ye<br />
önemli bir turizm destinasyonu sağlayacak.<br />
Kumbaba Parkı; yeşil alan, spor, tabiatı<br />
tanıma, sanat, oyun, macera ve eğlenme-dinlenme<br />
aktivitelerine ev sahipliği<br />
yapacak. 23 bin 300 metrekare proje<br />
alanında 12 bin 100 metrekare yeşil alana<br />
sahip parkta, vatandaşların rahatlıkla yürüyüş<br />
ve koşu yapabilecekleri 600 metrelik<br />
yürüyüş parkuru ve 650 metrelik koşu<br />
parkurunun yanı sıra 2 bin 600 metrekare<br />
etkinlik çayırıyla çocukların eğlenebileceği,<br />
sosyal aktivitelerini gerçekleştireceği bir<br />
alan olacak.<br />
Temmuz & Ağustos 2018 kadikoylife.com : 47
Semtlerimiz<br />
Moda’da bir gün<br />
REHA KADAK<br />
Kadıköy’ümüz, içinde ruhu olan semtleri barındırır. Hele<br />
mevsimlerden yazsa, bir başka olur bu semtlerimizden biri.<br />
Moda demek Kadıköy demektir, Kadıköy demek de Moda.<br />
Moda, tarihi çok eskilere dayanan bir semtimiz. İlk önce Fenikelilerin<br />
adım attığı Moda, Osmanlı zamanında da cazibesini<br />
devam ettirmiş. Tanzimat döneminde Batılılaşma hareketiyle<br />
başta İngilizler olmak üzere Osmanlı içindeki azınlık nüfusun<br />
bu bölgeye akın etmesiyle popüler olan semtimize “Moda”<br />
denmiş. Şimdilerde geniş bir bölgeyi kapsayan Moda, yaz<br />
aylarının da gelmesiyle yeme içme ve alışverişten eğlenceye<br />
kadar çeşitli alternatifleriyle hâlâ “Moda” durumda. Biz de<br />
size bu güzel semtimizde bir gün içinde yapabileceğiniz bir<br />
rota oluşturuyoruz.<br />
GÜNE<br />
KAHVALTIYLA<br />
“KEV”DE<br />
BAŞLANIR<br />
2015 yılında<br />
Moda Havuzu<br />
diye tabir edilen<br />
parkın karşısındaki<br />
Bademaltı<br />
Sokak’ta Kevin<br />
Kavazancı ve Olgu<br />
Baran Kubilay<br />
tarafından açılan<br />
KEV, açıldığı<br />
günden itibaren<br />
özellikle kahvaltı<br />
menüsüyle<br />
Moda’ya gelenlerin önemli uğrak yerlerinden biri. Serpme<br />
kahvaltı tabağı içinde adeta yok, yok! Pancake, sigara böreği,<br />
simit, tavuk jambon, dana jambon, söğüş, birbirinden özel<br />
yöresel peynir çeşitleri, sahanda yumurta, zeytin, bal, kaymak,<br />
tereyağı, nutella, bir adet taze sıkılmış portakal suyu ve sınırsız<br />
çay kahvaltı sevenler için doya doya ve damağa hitap eden<br />
bir kahvaltı menüsü. Farklı kahvaltı seçenekleri arasında sıcak<br />
kahvaltı tabağı, American breakfast gibi çeşitler de KEV’in<br />
menüsünde bulunuyor.<br />
KAHVELER “BEN”DEN<br />
Ben Coffee Roasters, Robert Ben’in uzun yıllar<br />
yurt dışında üçüncü dalga kahve anlayışına<br />
dair araştırmalar yapması ve eğitimler alması<br />
sonucunda 2015 yılında Moda’da açtığı,<br />
semtin ilk üçüncü dalga kahve mekânlarından<br />
biri. Dünyada kahvesiyle meşhur olan<br />
önemli ülkelerin çekirdekleri Robert Ben’in<br />
atölyesinde kavruluyor. Espresso, Americano,<br />
filtre kahve, latte gibi kahve türlerinin<br />
yanı sıra Chemex, V60, Syphon gibi üçüncü<br />
dalga kahve demleme çeşitlerinden de eşsiz<br />
kahveler içebilir, yine bu manuel demleme<br />
aparatlarını ve kahve çekirdeklerini Ben’den<br />
satın alabilirsiniz.<br />
“ASUMAN”, BİR ÇİKOLATACIDAN FAZLASIDIR<br />
Moda’ya gelenler, Moda Caddesi üzerindeki ufak Çikolata<br />
Dükkânı’nı ve onun meşhur tatlısı “Asuman”ı bilirler. Altı yıl<br />
önce Maksut Yılmaz Cihan tarafından kurulan bu küçük ama<br />
lezzetleriyle büyük olan mekân, “Asuman Çikolata Dükkânı”nı<br />
yine Moda’da, Şair Nefi Sokak’ta açtı. Mekânda başrol Asuman<br />
olsa da, ben size Belçika usulü waffle ve kesinlikle Feride adlı<br />
tatlısını da yemenizi öneriyorum. Bir de mekândan çıkarken<br />
çikolata kolonyası alın.<br />
48 : kadikoylife.com Temmuz & Ağustos 2018
Semtlerimiz<br />
MEVSİMLERDEN YAZSA, ADRES: “MODA PARKI”<br />
Mevsimlerden yaz olmasa da yeter ki kuru hava olsun, insanlar<br />
alır piknik sandalyelerini, örtülerini, yemeklerini doğru Moda<br />
Parkı’na giderler. Ama mevsimlerden yazsa bir başka olur<br />
Moda Parkı. Kitabını okuyan, pikniğini yapan, hayvanlarını gezdiren,<br />
bisikletini süren, basketbolunu oynayan, arkadaşlarıyla<br />
güzel vakit geçirmek isteyen herkes denizin kenarında Moda<br />
Parkı’nda alır soluğu. Moda Parkı’nda bir mola verin.<br />
MODA ÇAY BAHÇELERİ<br />
Bir gelenektir Moda’daki çay bahçelerine uğramak. Moda demek,<br />
aynı zamanda da bu çay bahçelerinde oturmak demektir. Tarihi<br />
Yarımada’ya, Adalar’a, Marmara’ya bakan eşsiz manzarasıyla<br />
Moda’da yapılması gereken en önemli aktivitelerin başında gelir.<br />
TAZE SÜTTEN ENFES<br />
DONDURMALAR:<br />
“ALİ USTA”<br />
Moda Caddesi üzerinde<br />
yaz aylarında bir<br />
kuyruk oluşur. Bu<br />
kuyruğun tek nedeni,<br />
dondurmalarıyla<br />
ünlü Ali Usta... Ustamız,<br />
1960’lı yıllarda<br />
Rize’den İstanbul’a<br />
gelir ve dondurma<br />
işini öğrenir. 1968 yılında<br />
da Moda’daki ilk<br />
ve tek şubeli yerini açar.<br />
Ali Usta’da yiyeceğiniz<br />
dondurmalar, İstanbul’un<br />
en iyisi ve Türkiye’de de en iyi<br />
dondurmalar arasında. Günlük taze<br />
sütten yapılan sakızlı, kestaneli, fıstıklı, kahveli, vişneli, limonlu,<br />
cevizli, vanilyalı, kaymaklı, çikolatalı, bademli, karamelli ve<br />
kendi özel tarifiyle Santa Maria dondurması ve dahası Ali<br />
Usta’da. Yaz - kış aylarında Ali Usta’da dondurma yenir. Bu<br />
kuyrukta beklemeye değer.<br />
81300 MODA: BARIŞ MANÇO MÜZESİ<br />
“81300 Moda” adresini, “7’den 77’ye” ülkemizdeki herkes bilir.<br />
Bu adres, gönlümüzdeki yeri asla dolmayacak olan Barış<br />
Manço’nun evininin adresi. Kadıköy Belediyesi tarafından müzeye<br />
çevrilen ev, Moda’ya gelenlerin uğraması gereken yerlerden<br />
biri. Barış Manço ve ailesine ait özel eşyaların sergilendiği<br />
bu güzel müze, sizi geçmişe dair keyifli bir yolculuğa çıkaracak.<br />
MODA, KADIKÖY VE<br />
HATTA İSTANBUL’DA<br />
HAMBURGER<br />
B.O.B’DA YENİR<br />
Uzun yıllar önemli<br />
mekânların şefi olan<br />
Bora Bozankaya ve<br />
Soner Asar’ın yarattığı<br />
marka B.O.B (Best of<br />
Burger), kısa sürede<br />
lezzetiyle İstanbul’da<br />
hatırı sayılır bir<br />
müşteri kitlesine hitap<br />
ediyor. Ekmeği, hamburger köftesi, kaşkaval peyniri, füme<br />
eti, karamelize soğanı, özel sosları ve de sunumdaki kornişon<br />
turşu, haydari ve patates kızartmasıyla fark yaratan B.O.B, Time<br />
Out Yeme-İçme Ödülleri’nde de “En İyi Hamburgerci” ödülünü<br />
de alarak, İstanbul’da alanında en iyisi olduğunu da kanıtladı.<br />
Moda Caddesi Kağnı Sokak’taki kuyruk ve hamburger kokuları,<br />
size B.O.B.’a geldiğinizi müjdeler. B.O.B’da hamburger yemeden<br />
Moda’dan gitmeyin.<br />
YAZ KONSERLERİ MODA KAYIKHANE’DE<br />
Anadolu Yakası’nda geniş mekânı, konumu ve sahne alan<br />
sanatçılarıyla kısa sürede adından söz ettiren Moda Kayıkhane’de,<br />
yaz aylarında açık havada, deniz kenarında müziğimizin<br />
önemli seslerini dinleyebilirsiniz. Gecenizin finalini de Moda<br />
Kayıkhane’de keyifli bir konsere giderek bitirin.<br />
Temmuz & Ağustos 2018 kadikoylife.com : 49
HAYALLERİNİZİ SÜSLEYEN DÜĞÜNLER<br />
DEDEMAN BOSTANCI’DA!<br />
Karşılama kokteylinden zengin düğün menüsü seçeneklerine,<br />
özel tasarlanmış düğün pastasından balayı süiti ve deluxe süsleme<br />
paketine hayallerinizi gerçeğe dönüştürmek için düşünülmüş sayısız<br />
güzel detay DEDEMAN Bostancı’da sizleri bekliyor.<br />
0216 469 66 00 bostanci@dedeman.com www.dedeman.com<br />
MERAKLI KAL, HEYECANLI KAL, DEDEMAN’DA KAL.
Objektifimden<br />
Bir nefes, bu hayatta;<br />
Kınalıada<br />
Prens Adaları’nın bilinen dört tanesinin<br />
en küçüğü… Özgün, yeşil, temiz…<br />
İstanbul’un keşmekeşinden<br />
uzaklaşmak için birebir!<br />
Sevgili okurlar, bugün demiri Proti’nin serin<br />
sularına bırakıyoruz, soluk almak için... Keyfimiz<br />
ne zaman isterse ana karaya vira diyeceğiz.<br />
“Proti”, Kınalıada’nın eski ismi, “Akoni”<br />
diyenler de var. Prens Adaları buralar…<br />
Madem tarihinden başladık, biraz anlatalım...<br />
Bu adaların geçmişinde prenslerin ölüm<br />
cezaları var, ömür boyu hapisler, gözlere mil<br />
çekmeler var...<br />
YİĞİT UYGUN Ne yazık ki, o zamana göre anakaradan uzak,<br />
zor ulaşılır olduğundan bir çeşit cezaevi olarak<br />
kullanılmış buralar. Mahkûmlardan en bilineni de Romanos<br />
Diagenos (Romen Diyojen). 1071’de Malazgirt’te Selçuklu Hükümdarı<br />
Alparslan’a yenilince tahtını kaybetmiş, sonrasında bu<br />
adada bir manastıra kapatılarak, ömrünün sonuna dek burada<br />
mahkûm hayatı yaşamış.<br />
tense, adanın Burgaz’a bakan tarafına kaçılır. Evet merkeze<br />
biraz uzaktır, kıyıya çıkıp ihtiyaçları almak için ama her şey dört<br />
dörtlük olmuyor!<br />
Ben, adanın sahile paralel sokaklarında gezmeyi, fotoğraf<br />
çekmeyi çok severim. Begonviller, akasyalar, ıhlamurlar, elbette<br />
çam ve zeytinler, dutlar, erikler karşılar sizi. Koparıp yiyin, her şey<br />
serbest... Birkaç yıl önce topladığım eriklerle yaptığım turşunun<br />
tadı hâlâ damağımda. Üstelik diğer adalarının aksine burada<br />
fayton da yok. Yollar tamamen size ait. Belki kedi ve köpekler<br />
eşlik edebilir gezinize, hepsi de sevimli… Uzun bir ada turundan<br />
sonra; evet acıktınız, susadınız... Sizi hemen kıyıya bir paralelde<br />
üç, dört sevimli restaurantın yan yana servis verdiği bir meydana<br />
alalım. Gerçekten sevimli… Deniz ürünlerinin en güzellerini (tabi<br />
mevsimine göre) bulabilirsiniz bu meydanda. Barbun, tekir, kalkan,<br />
dülger, bazen minekop bazen mercan. Elbette ana karaya<br />
göre fiyatlar biraz farklı olabilir, ulaşım giderlerinden dolayı...<br />
Hüzünlü başladık, neşeyle devam edelim... Günümüzde, Kınalı<br />
bence bir cennet... İstanbul’a bu kadar yakın ama İstanbul’da<br />
değil gibi (Adalar’ın anakaraya en yakını)... Uzaktan tekne ile<br />
yaklaşırken tepesindeki uydu antenler ve garip mimarisi ile<br />
kıyıda yer alan cami görsel açıdan keyfinizi kaçırsa da, adaya<br />
çıktıktan sonra bu düşünceler tamamen değişir. Yürüyerek ya<br />
da bisikletle adayı gezebilirsiniz.<br />
Diğer en bilinen Prens Adaları; Burgaz, Heybeli ve Büyükada’nın<br />
aksine, iskeleden çıkar çıkmaz her iki yana döndüğünüzde<br />
denize girilebilir doğal plajlar, sizin! Zaten ada sakinlerinin<br />
büyük bölümü de buralarda denize girer. Kıyıda evi olanlar da<br />
evlerinin önünden... Tabi ki adanın arka tarafındaki Ayazma<br />
Plajı’nın keyfi başkadır. Her şeyden öte sonsuzluğa bakar! Ön<br />
taraftan, yani iskele tarafından ise, İstanbul’un o iğrenç beton<br />
silueti görülür. Tekneyle gelince de, limanın içine demirlemek-<br />
52 : kadikoylife.com Temmuz & Ağustos 2018
Objektifimden<br />
Peki, Proti nasıl Kınalı oldu? Eskiden, herhalde bu kadar da<br />
yeşil değilken ada, yani toprağın rengi ayırt edilebilirken, buradaki<br />
demir ve bakır madenlerinin toprağı kızıllaştırdığı ve Kınalı<br />
adının buradan geldiği bir söylem var. Yine eskiden devam<br />
edersek, düzenli vapur seferleri adada yaşayanların var olması<br />
ile 1846’da başlıyor. Ada, 1946’da da elektriğe kavuşuyor. En<br />
büyük sorun olan su problemi de 1981’de çözüme kavuşuyor.<br />
İstanbul surlarının bir bölümünün, Haydarpaşa ve Tophane<br />
limanlarının Kınalıada’dan çıkarılıp götürülen taşlarla inşa<br />
edildiği konusu da notlar arasında.<br />
Prens Adaları dedik ya; bazılarına göre 9, bazılarına<br />
göre 10 tanedir. (Bir kayalığı da sayanlar var) Turizme<br />
açık olanları Büyükada, Heybeliada, Burgazada ve Kınalıada’dır.<br />
Sedef Adası’nda böyle bir olgu olmamakla beraber<br />
ulaşım ve deniz imkânı vardır. Kınalı’da ne yazık ki kalmaya<br />
yönelik tesisler bir ya da iki tane. Gecelemek sıkıntılı...<br />
Oysa özellikle Büyükada ve Heybeliada’da konaklama<br />
tesisleri iyi durumda.<br />
Mimari tarzdan biraz söz etmek gerekirse, Kınalıada’nın özgün<br />
bir mimarisi ne yazık ki yok günümüzde. Apartman diyebileceğimiz<br />
yapılara kadar uzamış iş! Ama yine de ara sokaklara<br />
dalarsanız, sayıları az da olsa özgün mimariye sahip köşkleri<br />
resimleyebilirsiniz. Eskiden bu yana genelde Ermeni vatandaşlarımızın<br />
rağbet ettiği Kınalı’da, diğer adaların özellikle hafta<br />
sonu yaşanan kalabalığı, keşmekeşi yoktur. Daha sade, daha<br />
kaliteli bir toplulukla berabersiniz!<br />
Önemli mekânlarına bakacak olursak; kısaca Surp Krikor<br />
Lusavoriç Ermeni Kilisesi’nden, Dönüşüm Manastırı’ndan ve<br />
Panayia Rum Ortodoks Kilisesi’nden söz edebiliriz. Adanın<br />
adeta simgesi olan Sirakyan evleri de özeldir. Adayı anlatırken,<br />
yüzme ve sutopunda sayısız başarısı olan Kınalıada Su<br />
Sporları Kulübü’nden söz etmezsek haksızlık olur. 1968 yılında<br />
Başar Acarlı, Şükrü Deniz ve Manuel Tagaryan, kendileri<br />
gibi spora gönül vermiş 26 kişiye öncülük ederek Kınalıada<br />
Su Sporları Kulübü’nü kuruyorlar. Küçücük bütçelerle kısa<br />
zamanda çok sayıda başarıya imza atıyorlar. Yıllar geçiyor,<br />
madalyalar ve kupalar müzelerini süslemeye devam ediyor.<br />
Ada’da çok şık bir tesise sahipler ve çalışmalar ilk günkü<br />
heyecanla devam ediyor.<br />
Artık anakaraya dönme zamanı... Ben Kınalı’ya ne zaman<br />
gelsem mutlu dönerim. Limana yanaştıktan sonra Bostancı’ya<br />
ya da Fener Kalamış’a, halatları bağladıktan sonra bir soğuk<br />
bira... Evin yolunu tutarız tatlı bir yorgunlukla... Ve hazırlanırız<br />
bir sonraki tura!..<br />
Temmuz & Ağustos 2018 kadikoylife.com : 53
TEFAL’den Kadıköylülere<br />
özel kampanya<br />
Tüketicilerin hayatını kolaylaştırmak<br />
misyonu ile birbirinden cazip ürünler sunan<br />
Tefal’den Kadıköylülere özel bir kampanya<br />
var. Toplamda 40 TL tutarındaki hediye<br />
çeklerinizi, yapacağınız 100 TL ve üzeri,<br />
250 TL ve üzeri alışverişlerinizde geçerli<br />
olmak üzere kullanabileceksiniz. Üstelik<br />
kampanyalı ürünler de dahil olmak üzere...<br />
TEFAL’in sadece Göztepe, Selamiçeşme ve<br />
Caddebostan mağazalarında geçerli bu<br />
hediye çeklerinizi, 31 Aralık 2018 tarihine<br />
kadar kullanabilirsiniz.<br />
TEFAL Göztepe<br />
Tütüncü Mehmet Efendi Caddesi<br />
No: 96/3 Kadıköy<br />
Telefon: 0216 356 55 85<br />
TEFAL Selamiçeşme<br />
Bağdat Caddesi<br />
No: 174 Kadıköy<br />
Telefon: 0216 368 98 81<br />
TEFAL Caddebostan<br />
Bağdat Caddesi No: 292/3<br />
Caddebostan - Kadıköy<br />
Telefon: 0216 411 53 78
Yaşamın İçinden<br />
“Tommy” Fenerbahçe’de,<br />
“Tarçın” Moda’da ölümsüzleşti<br />
Kadıköylüler ve Kadıköy Belediyesi, kent<br />
yaşamının can dostları sokak hayvanlarını<br />
unutmuyor. Sokak kedilerinin en yakın<br />
dostu “Tommy” Fenerbahçe’de, Modalıların<br />
can dostu “Tarçın” ise her zaman yatıp dinlendiği<br />
köşesinde Kadıköylüleri bekliyor.<br />
TARÇIN, MİNDERİNE UZANIP<br />
YİNE BİZE BAKACAK<br />
Moda semtinin simgelerinden biriydi Tarçın.<br />
Tüylerinin renginden gelen ismini tüm<br />
Modalılar bilirdi. 18 yaşındaki Tarçın, Moda’da<br />
birçok eve misafir gitti ancak en fazla<br />
sokağı sevdi. Moda sakinlerinin can dostu<br />
oldu. 2016 yılında ters yönde giden bir<br />
aracın altında kalarak can verdi. Tarçın’ın<br />
ölümü tüm hayvanseverleri yasa boğdu,<br />
hayvan hakları konusundaki eksiklikleri bir<br />
kez daha hatırlattı. Moda’da yaşayan hayvanseverler,<br />
yattığı köşeden etrafını izleyen,<br />
kimseye zararı olmayan, etrafına mutluluk<br />
saçan bu canlıyı unutmadı. Modalı heykeltıraş<br />
İskender Giray, Moda Burnu’nda her<br />
zaman beklediği yere Tarçın’ın heykelini<br />
yaptı. Heykelin kaidesi, betondan tasarlanmış<br />
bir minder oldu.<br />
HAYVAN HAKLARI HATIRLATILDI<br />
Heykelin yerine yerleştirilmesi sırasında<br />
konuşan İskender Giray, heykelin Tarçın’a<br />
duyulan özlemin yanı sıra ülkemizdeki<br />
hayvan hakları konusundaki eksikleri<br />
vurgulamak amacını taşıdığının altını çizdi.<br />
Hayvan Hakları Kanunu’nun bir an önce<br />
düzelmesini, cezaların arttırılmasını talep<br />
eden Modalılar; “Yaşadığımız yerin kimliğini<br />
oluşturmada bizler kadar sokak canlarının<br />
da o mekâna ve o mekânın insanlarına<br />
kattıkları olduğunu biliyoruz. Bunun en<br />
güzel örneklerinden biri olan Tarçın, ölümü-<br />
nün ardından insanların tek yürek olup, bir<br />
milyonun üzerinde tweet attığı bir can. Bize<br />
düşen ise, onun sayesinde tüm canlar için<br />
bir ses olmak” ifadelerini kullandı.<br />
KEDİ DOSTU TOMMY DE<br />
FENERBAHÇE’DE<br />
Sokak kedilerinin en yakın dostu olan<br />
köpek Tommy de Fenerbahçe Dalyan’da<br />
yerini aldı. Fenerbahçelilerin beslediği iyi<br />
huylu sokak köpeği Tommy, araba çarparak<br />
hayatını kaybeden sokak canlarından biri.<br />
Kedilerle arası çok iyi olan Tommy’i kedi<br />
emzirirken görenler dahi var. Heykeltıraş<br />
Ümit Öztürk, Tommy ve onun sokak kedileriyle<br />
olan dostluğunu unutmadı. Dalyan’a<br />
sokak hayvanlarının beslenme noktası olan<br />
yere heykeli dikildi. Sokak hayvanlarına<br />
dikkat çekmek amacıyla yapılan heykel,<br />
Kadıköylüler tarafından beğeni topladı<br />
Zaman, Nezih Usta’nın ellerinde<br />
Türk edebiyatının en önemli romanlarından<br />
“Saatleri Ayarlama Enstitüsü” ve romanın<br />
kahramanı Hayri İrdal’i bilirsiniz. Kitapta<br />
hafızalarımıza kazınmış bir cümle vardır:<br />
“Saatin kendisi mekân, yürüyüşü zaman,<br />
ayarı insandır.”<br />
Mekânımız Moda Caddesi, zamanımız<br />
2002’den beri, ayarı da Nezih Arıcı. Nezih<br />
Usta, antika saat tamirciliği yapan bir ailenin<br />
dördüncü kuşak temsilcisi... Hikâyeleri de<br />
Adapazarı’nda başlıyor: “Malum, Adapazarı<br />
depremden etkilenen bir bölge. Deprem<br />
sonrası biz de aile olarak soluğu İstanbul’da<br />
aldık. Moda’yı seçtik İstanbul’da yaşamak<br />
için ve mesleğimizi burada da sürdürmek<br />
istedik. Biz, ailece bu meslekten geliyoruz.<br />
Ben de atalarım gibi ailemin yanında<br />
yetişerek başladım mesleğe. Babam, benim<br />
ilk ve tek ustamdı. Çocukken okul çıkışları<br />
soluğu babamın yanında alırdım. Ona baka<br />
baka, yavaş yavaş işi elime almaya başladım.<br />
Saatlerle bir bağ kurdum. Bir de baktım ki o<br />
zamandan bu yana meslekte 50 yılım geride<br />
kalmış. Elimizde antika saatlerden modern<br />
saatlere kadar birçok çeşit mevcut... Fakat<br />
antika saatlerin başka bir ruhu var, yaşanmışlığı<br />
var. Kadıköy insanı da bu gelenekli<br />
eşyaları seven bir kitleye sahip... Saatten<br />
ve değerlerden anlayan bir kesim Kadıköy<br />
halkı. 2002 yılından bu yana Moda Caddesi<br />
üzerindeyiz. Esnaf olarak Kadıköy bize, biz<br />
de Kadıköy’e bir değer ve ruh kattık.”<br />
Sözü yine edebiyatla, 90’lı yıllarda Türk edebiyatına<br />
damga vuran Metin Kaçan’ın “Ağır<br />
Roman” kitabının giriş cümlesi ile bitirelim:<br />
“Zamanı kim okşayabilir ki?” Nezih Usta,<br />
zamanı yıllardır Moda’da okşuyor.<br />
56 : kadikoylife.com Temmuz & Ağustos 2018
Yaşamın İçinden<br />
Bir plak madeni:<br />
Vintage Records ve Mete Avunduk<br />
Radyo, hayatımıza girdiği günden bu yana<br />
en çok 1990’lı ve 2000’li yılların başında<br />
popüler olmuştur. Bu zamanların radyo<br />
programları hâlâ konuşulur. Bu programları<br />
program yapan elbette yaratıcılarıdır. Kaan<br />
Çaydamlı ve Mete Avunduk, yaptıkları radyo<br />
programıyla “Kaybedenler Kulübü” filmine<br />
ilham olmuş kişilikler.<br />
Mete Avunduk, bu program dışında 2006<br />
yılında Moda’da açtığı “Vintage Records”<br />
adlı plak/kaset dükkânıyla, bir müzik kültünün<br />
devamlılığını müzevari mekânında<br />
sürdürüyor. Moda’daki dükkân, plak kolek-<br />
siyonerlerinin uğrak yerlerinden biri. Küçük<br />
bir plak müzesi gibi adeta... Ülkemizden ve<br />
dünyadan önemli plakların madeni niteliğinde<br />
bir dükkân Vintage Records.<br />
Kapısını çaldık Mete Avunduk’un: “Ben<br />
Kadıköylüyüm, burada doğdum. 15 yıl<br />
kadar ‘Trip v2.0’ adında bir işletmenin<br />
yöneticiliğini yaptım. Türlü organizasyon<br />
ve festivallerde diskjokeylik, dergi yayıncılığı,<br />
köşe yazarlığı, prodüktörlük gibi işleri<br />
yürüttüm. Halen ‘Standart.Fm’ adlı aktif bir<br />
internet radyosu sahibiyiz Vintage Records<br />
olarak.” Kendine has üslubuyla devam edi-<br />
yor anlatmaya Avunduk: “1984 yılında plak/<br />
kaset toplamaya başladım. Çok önemli bir<br />
arşivim vardı. Radyo programları vs. derken,<br />
daha da birikmeye başladı. 2006 yılında da<br />
Vintage Records’u kurduk. Dünyanın her<br />
yerinden müzikle ilgili insanları beslemeye,<br />
onların beklentilerini karşılamaya ve<br />
çoğunlukla da bu beklentileri oluşturmaya<br />
çalışıyoruz. Vintage Records, aynı zamanda<br />
bir plak şirketi. Geçtiğimiz yıl ilk ürünümüz<br />
olan bir 45’lik yayınladık. Müjde Ar’a ait bir<br />
45’lik bu... O da arşiv niteliğinde bir çalışma.<br />
Bu yöndeki çalışmalarımıza da devam<br />
edeceğiz.”<br />
Moda’nın enginarcısı Serdar Özden<br />
Moda, her ne kadar son zamanlarda açılan<br />
kafeler, bistrolar, tiyatrolar ve meyhaneleriyle<br />
bir değişimin içinde olsa da, yerli nüfusunu<br />
ve semt kültürünü her şeye rağmen<br />
korumakta. Modalılar, yıllardır vazgeçmedikleri<br />
esnaflarına uğrayıp alışveriş yapmayı<br />
ihmal etmiyor. Bunlardan biri de Serdar<br />
Özden ve enginar tezgâhı...<br />
Serdar Özden, 1967 yılında Kadıköy Moda’da<br />
doğmuş. Enginar satma hikâyesi de aslında<br />
onun aileden devraldığı bir iş. O, yıllardır<br />
Moda’da oto elektrik ustalığı yaptıktan<br />
sonra son 10 yıldır, süslediği oyuncaklarla<br />
tezgâhında enginar satıyor: “Kadıköylüyüm,<br />
burada doğdum. Evimiz hâlâ Yaver Bey<br />
Sokak’ta. Ben doğduğumda ailem yine<br />
bu köşede enginar satardı. Ben de yaşım<br />
ilerledikçe onlara yardım ederdim. Sonra oto<br />
elektrik ve ses sistemleri üzerine Moda’da<br />
dükkânım vardı. O işi bırakıp, yaklaşık 10 yıl<br />
evvel enginar tezgâhının başına ben geçtim.”<br />
Anlatırken bir yandan gözleri de gülmeye<br />
başlıyor Serdar Bey’in: “İnsanlar tezgâha<br />
gelince şaşırıyor. Oyuncaklarla donattım<br />
tezgâhı. Ben çocukluğumu çok yaşamadım<br />
çalışmaktan. Oyun oynamaktan, oyuncaklardan<br />
zarar gelmez. Ben de tezgâhımı<br />
güzel enginarlarımın yanında oyuncaklarla<br />
süsledim.” İşini o kadar seviyor ki Serdar Özden,<br />
işini elleriyle değil de gönlüyle yapan<br />
kişilerden: “İşimi çok seviyorum. Enginarlarımı,<br />
İstanbul’daki özel bahçelerden özel<br />
olarak seçip alıyor ve itinayla ayıklıyorum.<br />
Dile kolay, 60’lı yıllardan beri buradayız.<br />
Hatırı sayılır müşterilerimiz var, yıllardır bizden<br />
alışveriş yapıyorlar. Ayrıca, zamanında<br />
balkabağı da satıyorum. Bir de Ankara’da<br />
bağ ve bahçelerimiz var. Orada yetiştirdiğim<br />
bamyaları, fasulyeleri konserve yaparak<br />
satışını da yapıyorum tezgâhta.”<br />
Modalı Serdar Özden, Modalılara her gün<br />
tezgâhında hizmet veriyor. Enginar almasanız<br />
da, sırf bu güzel tezgâhı görmek için bile<br />
Özden’e uğrayın...<br />
Temmuz & Ağustos 2018 kadikoylife.com : 57
Geçmişten Geleceğe<br />
Haydarpaşa Lisesi’nin 150 yıllık tarihi<br />
‘Bilim Müzesi’ oldu<br />
Müzede özellikle fizik alanındaki laboratuvar aletleri dikkat çekiyor. Bunun yanında<br />
müzede ses düzeyleri ve hava tribünleri, elektrik üreten ekipmanlar, sinema makinesi,<br />
fotoğraf makineleri, güneş sistemi, röntgen cihazı, radyolar, piyano gibi çok çeşitli<br />
alanlara ait aletler bulmak mümkün…<br />
PINAR BALTACI<br />
İstanbul’un en köklü okulları arasında yer<br />
alan ve farklı meslek gruplarında başarılar<br />
elde etmiş birçok önemli ismi mezun eden<br />
Haydarpaşa Lisesi, tarihini okul bünyesinde<br />
açılan Bilim Müzesi ile yaşatmaya devam<br />
ediyor. 1930’lu yıllara kadar Tıp Fakültesi<br />
olarak faaliyet göstermiş, 1933 yılına<br />
gelindiğinde ise Mustafa Kemal Atatürk’ün<br />
isteğiyle Haydarpaşa Erkek Lisesi kimliğiyle<br />
öğretime açılmış olan lise, günümüzde Altunizade<br />
Validebağ Öğretmenler Hastanesi<br />
bahçesinde yapılan yeni binasında eğitim<br />
hayatına devam ediyor.<br />
Müzede, 1930’lu yıllarda Almanya’dan getirilen<br />
farklı disiplinlerde laboratuvar aletleri<br />
yer alıyor. Yaklaşık 150 yıllık mazisi olan bu<br />
objeler; fizik, kimya, biyoloji laboratuvarlarının<br />
yanı sıra tıp fakültesi döneminden<br />
kalan, yıllarca derslerde kullanılan aletler...<br />
Öğrenciler ve vatandaşlar tarafından büyük<br />
ilgi gören müze, randevu ile günün belirli<br />
saatlerinde gezilebiliyor. Ayrıca müzede,<br />
okul tarihi boyunca kazanılan tüm ödüller<br />
de sırasıyla sergileniyor.<br />
“ALETLERİN BÜYÜK ÇOĞUNLUĞU<br />
ÇALIŞIYOR”<br />
Haydarpaşa Lisesi’nin tarihi binasından<br />
yeni binaya taşınan, yıllar sonra Haydarpaşa<br />
Lisesi mezunlarının katkılarıyla<br />
onarılan ve temizlenen aletler, ardından<br />
müzede sergilenmeye başlanmış. Müzenin<br />
mimarlarından Remzi Sarıoğlu, Kadıköy<br />
Life Dergisi’ne yaptığı açıklamada “Ben de<br />
Haydarpaşa Lisesi’nin 1970 mezunuyum.<br />
Okulumuz için elimizi taşın altına koymak<br />
istedik. Çalışmalar sırasında çok keyif aldık.<br />
Aynı zamanda aletleri tamir de ettirdik, şu<br />
an büyük çoğunluğu çalışıyor. O dönem-<br />
Remzi Sarıoğlu<br />
58 : kadikoylife.com Temmuz & Ağustos 2018
Geçmişten Geleceğe<br />
Mehmet Ali Sade Avukat Tayfun Kardeş Uğur Özgür<br />
lerden kalan güneş modülü hâlâ dönüyor<br />
örneğin... Müzeyi ziyarete gelen yetkililer, bu<br />
aletlerin o dönemde Milli Eğitim kurumlarında<br />
dahi olmadığını ifade ediyorlar.<br />
Hepimiz bu araçlarla dersler aldık. Bunları<br />
koruyup, yeni nesillere ulaştırmış olmak bizi<br />
çok mutlu ediyor. Zamanında okulumuzun<br />
çok değerli hocaları tarafından getirtilen<br />
aletler, bizler için çok faydalı oldu, bizler<br />
de yeni öğrencilere faydalı olacak bir müze<br />
açarak, okullarının geçmişini unutmamalarını<br />
sağlıyoruz” dedi.<br />
“MÜZE, ÖĞRENCİLERİMİZE<br />
AİDİYET DUYGUSUNU KAZANDIRDI”<br />
Haydarpaşa Lisesi Müdür Yardımcısı<br />
Mehmet Ali Sade ise, Haydarpaşa Lisesi’nin<br />
bugününe dair şunları söyledi: “Mezunlarımız,<br />
öğrencilerimiz ve çalışanlarımız, okulumuzun<br />
geçmişiyle gurur duyuyor. Ama<br />
tabi geçmişle gurur duymak kadar, ileriye<br />
dönük çalışmalar da yapmak gerekir. Son<br />
yıllarda hem akademik çalışmalarımız hem<br />
de ders dışı etkinliklerimiz devam ediyor.<br />
Sene başında öğrencilerimize bazı etkinlikler<br />
düzenliyoruz. Bunların en önemlisi,<br />
açılış dersimizi her sene okulumuz mezunu<br />
bir akademisyen veriyor. Öğrenciler ilk<br />
dersini bir akademisyenden alınca çok<br />
etkileniyorlar. Kurum kültürünün oluşması<br />
için okulumuzun tarihini de sürekli olarak<br />
öğrencilerimize anlatıyoruz. Müzemizi ilk<br />
haftalarda hazırlık sınıflarımıza gezdirdik.<br />
Çok etkilendiler ve aidiyet duyguları arttı.”<br />
Okullarında süregelen akademik ve sosyal<br />
çalışmalarından da bahseden Sade, sözlerine<br />
şöyle devam etti:<br />
OKUL BÜNYESİNDE ÜNİVERSİTEYE<br />
HAZIRLIK KURSU<br />
“Okulumuzda birçok devlet okulunda olmayan<br />
bir çalışma yaptık. Bahçeşehir Üniversitesi<br />
hazırlık birimi ile yürüttüğümüz ortak<br />
çalışma sonucunda, üniversitenin hazırlık<br />
biriminden üç yabancı öğretmen gelerek<br />
haftanın belli saatlerinde derslere girdiler.<br />
Sene sonunda da üniversitenin kendi öğrencilerine<br />
yaptığı sınava bizim öğrencilerimiz<br />
de girdi ve sınava giren 180 öğrenciden<br />
153’ü başarılı oldu. Bu öğrencilere bir belge<br />
gelecek; Bahçeşehir Üniversitesi’ni tercih<br />
edecek çocuklarımız, hazırlık sınıflarından<br />
muaf olarak bölümlerine geçiş yapabilecekler.<br />
Ayrıca, öğretmen kadromuza çok<br />
güvendiğimizi de belirtmek isterim. Son<br />
sınıf öğrencilerimize üniversiteye hazırlık<br />
kursu veriyoruz. Okulumuz öğrencileri, her<br />
sene ülkemizin önemli bölüm ve üniversitelerini<br />
kazanıyorlar. Bunların yanında, sosyal<br />
etkinlik çalışmalarımız çok fazla. Okulumuzda<br />
toplamda 34 kulüp var.”<br />
“HAYDARPAŞALI OLMAK<br />
BİNA DEĞİL, RUHTUR”<br />
Haydarpaşa Lisesi’nin bir diğer mezunu<br />
Avukat Tayfun Kardeş de “Haydarpaşa bina<br />
değil, ruhtur” ifadelerini kullanarak; “Benim<br />
için Haydarpaşalı olmak çok değerli bir<br />
unsur. Okulun kıymetini okurken bu kadar<br />
bilmiyorduk. Eski görkemli binasından<br />
taşınınca kan kaybetti, fakat şu an yine o<br />
eski güzel yıllarına ulaştı. Öğrencilerin sınavla<br />
gelmesi de okulun kalitesini arttırıyor.<br />
Eskiden de parasız yatılı öğrenciler sınavla<br />
gelirdi, okulun başarı seviyesini de o öğrenciler<br />
yükseltti hep. Mezunlarımız arasında<br />
zamanında topluma mal olmuş ve topluma<br />
önderlik etmiş çok fazla isim var. Haydarpaşalı<br />
olmak bina değil, ruhtur. Ben eski<br />
binadan mezun oldum ama okulumuz şu<br />
an buradaysa, bu binayı da sahiplenmemiz<br />
gerekir. Haydarpaşa Lisesi ilk açıldığında<br />
bütün Anadolu’nun en büyük lisesi olma<br />
özelliğine sahipti. Aynı zamanda da bir<br />
Cumhuriyet Lisesi” şeklinde konuştu.<br />
“MÜZEDEKİ BİRÇOK ALETİN ÇALIŞMA<br />
MEKANİZMALARINA HÂKİMİM”<br />
Okul öğrencilerinden Uğur Özgür ise, Haydarpaşa<br />
Lisesi camiasına dâhil olmaktan<br />
onur duyduğunu belirterek, müzeye dair şu<br />
değerlendirmelerde bulundu: “O aletlerin<br />
benzerlerinin üniversitelerde dahi olmadığını<br />
biliyoruz. Aletlerin birçoğunun çalışma<br />
mekanizmasına hâkimim. Müzenin bunda<br />
katkısı büyük... Tüm aletleri görme ve çalışma<br />
sistemlerine şahit olma imkânımız oldu.<br />
Bana en ilginç gelen nokta, araçların çok eski<br />
yıllara ait olması.” Aynı zamanda okullarının<br />
Robotik Kulübü’nde de faaliyetler yürüttüklerine<br />
değinen Özgür, kulüp olarak elde<br />
ettikleri başarıları şöyle anlattı: “Üniversitelerin<br />
her sene robotik yarışmaları olur, bizler<br />
de kulüp olarak katılıyoruz. Bu yarışmalarda<br />
çeşitli kategorilerde robotlar yarıştırılır.<br />
Bireysel olarak katılmak zor ve maliyetli bir<br />
işti. Hep beraber ortak çalışmalarımız oldu.<br />
Okulumuzun bu alanlarda çeşitli başarıları<br />
var. Çalışmalarımız devam edecek.”<br />
Temmuz & Ağustos 2018 kadikoylife.com : 59
Yaşamınıza kalite ve ayrıcalık katın...<br />
Anadolu yakasının merkezi Kozyatağı’nda<br />
Kozyatağı metro istasyonundan 1 dk. yürüme mesafesinde,<br />
E-5 ve tem bağlantı yollarına yakınlığı sayesinde ulaşımı hızlı ve kolaydır.<br />
3000 m2 alana ve en son teknolojilere sahip<br />
egzersiz ekipmanlarının kullanıldığı tesisimizde;<br />
gym - cardio alanı, kişisel ve grup egzersizleri,<br />
kapalı yüzme havuzu, spa ve dinlenme odası<br />
mevcuttur.<br />
Saniye Ermutlu Sk 3 Kozyatağı 34742 İstanbul<br />
T: 0216 571 61 00<br />
sales@byotell.com<br />
www.byotell.com<br />
ByOtell<br />
byotell
Geçmişten Geleceğe<br />
Emin Küçükserim:<br />
Eski ve yeni Kadıköy,<br />
iki başka dünya!<br />
PINAR BALTACI<br />
Fotoğraf sanatının geçmişi ülkemizde uzun yıllar öncesine<br />
dayanıyor. Her geçen gün değişen İstanbul’un eski zamanlarını<br />
önemli fotoğrafçıların arşivlerinde görmek mümkün.<br />
Bunlardan biri de Kadıköylü fotoğraf sanatçısı Emin<br />
Küçükserim. Aynı zamanda K-İletişim yayınlarının Fotoğraf<br />
Editörlüğü’nü de üstlenen Küçükserim, gençlik yıllarından<br />
bu yana doğup büyüdüğü Caddebostan’ı ve tüm İstanbul’u<br />
fotoğraflıyor.<br />
Eski ve yeni Kadıköy’ü karşılaştırırken iki ayrı dünya<br />
gördüğünü ifade eden Emin Küçükserim’e göre; “Eskiden<br />
Kadıköy çok daha huzurlu ve mutlu bir semtti. Sokaklarında<br />
korkmadan, özgürce dolaşabiliyorduk.” Kadıköy’ün<br />
geçmişini her yeri karış karış dolaşmış bir fotoğrafçıdan<br />
dinlemek bizim için büyük şans. Buyurun, Küçükserim’in<br />
hikâyesine hep beraber tanıklık edelim...<br />
SEKİZ YAŞINDAN BERİ DÜNYAYI<br />
KADRAJDAN GÖRÜYOR<br />
Çocukluğu Caddebostan’da geçen Emin Küçükserim, fotoğrafa<br />
çok küçük yaşlarda annesi tarafından kendisine hediye<br />
edilen, kendi deyimiyle ilkel bir makine ile başlıyor ve o<br />
günden bugüne dünyayı kadrajdan görmeye devam ediyor:<br />
“Sekiz yaşındayken annem bana Alman malı Agfa marka<br />
bir fotoğraf makinesi aldı. O günden bu yana fotoğrafa olan<br />
ilgim hep devam etti. Teknolojiye göre değişen tüm makineleri<br />
gördüğümü söyleyebilirim. Çocukluğum, ilk gençlik<br />
yıllarım ve aslında tüm yaşamım Caddebostan’da geçti.<br />
Başarılı bir öğrenciydim. Darüşşafaka Lisesi’ne Türkiye 11.’si<br />
olarak kabul edildim, fakat ardından derslerin ağırlığına<br />
dayanamayarak Haydarpaşa Lisesi’ne geçiş yaptım. Çocukluğumdan<br />
bu yana hobi olarak maket tasarımları yaparım.<br />
Fotoğraf ve resim de hep hayatımda oldu. Yıllarca tüm<br />
İstanbul’u, özellikle de Kadıköy’ü fotoğrafladım.”<br />
Emin<br />
Küçükserim,<br />
henüz 8<br />
yaşındayken<br />
annesi<br />
tarafından<br />
kendisine<br />
hediye edilen<br />
fotoğraf<br />
makinesini<br />
hâlâ saklıyor.<br />
Temmuz & Ağustos 2018 kadikoylife.com : 61
Geçmişten Geleceğe<br />
1968 yılında Gülhane Parkı...<br />
HAYALLER BAŞARIYI GETİRİYOR<br />
Gençlik yıllarında sürekli hareket halinde<br />
olmak, yaratıcılığını kullanabilmek ve fotoğraftan<br />
uzak kalmamak adına reklamcı olmak<br />
istediğini ifade eden Küçükserim, bunu<br />
başarıyor ve dönemin önemli reklamcılık<br />
ajanslarından birinde işe başlıyor: “Aklımda<br />
o yıllarda hep reklamcılık vardı. 70’li yılların<br />
başıydı o zamanlar. Araştırdım, toplamda<br />
üç tane reklam ajansı olduğunu fark ettim.<br />
Man Ajans, İlancılık Reklam Ajansı ve İstanbul<br />
Reklam. İlancılık Reklam Ajansı’nda işe<br />
başladım ve ilk başlarda fotoğraf katkısında<br />
bulunarak, afiş çizimleri işlerini üstlendim.<br />
Reklamcılık serüvenim böylelikle başlamış<br />
oldu ve uzun yıllar devam etti. Dönem<br />
dönem kendi işlerimi de yaptım. Hayallerim<br />
olan reklamcılığı, fotoğrafçılık ile birleştirdim.<br />
Böylelikle hem başarılı hem de mutlu<br />
bir meslek hayatım oldu. Şimdi dönüp<br />
baktığımda, iyi ki hayallerimin peşinden<br />
gitmişim diyorum.”<br />
“EN ÇOK GECE FOTOĞRAFLARI<br />
ÇEKMEYİ SEVİYORUM”<br />
Tekrar fotoğrafa dönüyoruz. Türkiye’de<br />
özellikle Akdeniz ve Ege Bölgeleri’ni karış<br />
karış gezen Emin Küçükserim, en çok gece<br />
fotoğrafları çekmeyi sevdiğini söylüyor ve<br />
ekliyor: “Bir fotoğrafçı yürümeyi muhakkak<br />
sevmeli. Çünkü fotoğraf dolaşarak, her sokağa<br />
girip çıkarak var olur. Ben de yıllarca eşim<br />
ve oğlumla beraber tüm güneyi dolaştım.<br />
Dağlarını, tarihi eserlerini, ormanlarını fotoğrafladım.<br />
İstanbul’da o kadar çok fotoğraf<br />
çektim ki artık her şey gözüme aşina geliyor.<br />
Fakat gece fotoğrafları çekmek benim için<br />
özel bir keyif. Bir kere gece şehir çok tenha<br />
oluyor. Gündüzün kirliliğinden arınıyor<br />
sokaklar; sessizlik ve sakinlik, gece bana<br />
huzur veriyor. Bunun yanında, gece ışıkların<br />
oynadığı oyunlara şahit olmak ve onları<br />
ölümsüzleştirmek de benim için çok özel.”<br />
“ARTIK FOTOĞRAFLARI BİZ DEĞİL,<br />
DİJİTAL MAKİNELER ÇEKİYOR”<br />
Eski dönemlerde şimdiki gibi dijital makinelerin<br />
olmadığını ve fotoğrafçılık süreçlerinin<br />
çok boyutlu olduğunu ifade eden sanatçı<br />
Küçükserim, günümüzdeki fotoğrafçılık<br />
kavramına dair şunları aktardı: “Eskiden<br />
fotoğrafçılık yapan çok az insan vardı. Cep<br />
telefonu, bilgisayar, hatta televizyonun bile<br />
olmadığı dönemlerden bahsediyorum. Herkes<br />
küçük radyosunu cebinde taşırdı. Tabii<br />
fotoğrafçılık yapmak isteyenler için de makine<br />
fiyatları çok pahalıydı. İnsanlar şimdiki<br />
gibi her anını ölümsüzleştirmiyordu. Sadece<br />
62 : kadikoylife.com Temmuz & Ağustos 2018
Geçmişten Geleceğe<br />
makine fiyatları da değil, filmler pahalı,<br />
sonrasında karanlık odada banyo ve baskı<br />
işlemleri de bir hayli masraflıydı. Düşünsenize,<br />
deklanşöre her basışınız maddi zarar. Her<br />
andan en fazla üç fotoğraf çekerdik. Doğru<br />
pozu üç fotoğrafta yakalamaya çalışacağınızı<br />
düşünsenize. İşte bu sebeplerden dolayı<br />
eskiden fotoğrafçılık gerçek sanattı. Şimdi<br />
dijital makineler bizim yerimize anı çekiyor,<br />
biz sadece aracı oluyoruz.”<br />
HERKESİN BİRBİRİNİ SEVDİĞİ YILLAR<br />
Gelelim 1960’ların Kadıköy’üne. Fotoğraflarıyla<br />
o yılları hâlâ görünür kılıyor Emin Küçükserim.<br />
Tanıklık ettiği zamanlar bizler için bir<br />
hayli uzak olsa da, Küçükserim’in anlatımıyla<br />
kendinizi 1960’ların İstanbul’unda hissediyorsunuz:<br />
“Ben bugün eski ve yeni Kadıköy’ü karşılaştıramıyorum<br />
bile, çünkü her şey o kadar<br />
farklı ki... İki başka dünya... Özellikle Caddebostan’da<br />
benim çocukluğumda çok farklı<br />
bir yaşam vardı. 1960’lı yıllar özellikle bütün<br />
dünyanın savaş sonrası huzur ve mutluluk<br />
aradığı, sanatla ve müzikle ilgilendiği, insanların<br />
birbirine karşı saygılı, özverili ve herkesin<br />
birbirini sevdiği yıllardı. Caddebostan’da ise<br />
durum birçok yere göre daha güzeldi. Burada<br />
herkes birbirini tanır, hatta tanıdık tanımadık<br />
herkes sabahları selamlaşırdı. Bugün herkesin<br />
arayıp bulamadığı mahalle kültürünü yaşadık<br />
biz. Evler müstakil, ya tek ya da çift katlıydı.<br />
Sokaklar çok sakindi, sadece tek tük arabalar<br />
geçerdi. O zamanki dolmuşlar Amerikan<br />
arabalarıydı. Şoförler senin geldiğini görür ve<br />
beklerdi, sohbet ederlerdi.<br />
YAZLIK SİNEMALAR, BİSİKLETLİ<br />
YOLLAR, HALK PLAJLARI…<br />
Bugünlerde insanlar ne yazık ki sokaklarda<br />
belli bir saatten sonra güvenli bir şekilde<br />
dolaşamıyor. O zamanlar yaz aylarında<br />
herkes sabahlara kadar bisiklet sürer, yazlık<br />
sinemalara gider ve bahçelerinde otururlardı.<br />
Bugün Caddebostan Migros’un bulunduğu<br />
yer, eskiden Caddebostan Gazinosu’ydu.<br />
Yanında Kayıkhane, hemen sağında ise<br />
iki güzel plajımız. Yüzdükten sonra Çamlık<br />
Gazinosu’na çıkar, tost yer ve ayran içerdik.<br />
Gazinonun karşısında Göksel Büfe vardı, sosisli<br />
sandviçi çok meşhurdu oranın. Avrupa<br />
Yakası’ndan bile ziyarete gelenler olurdu.<br />
Bu yazıyı okuyan eski Kadıköylüler çok iyi<br />
hatırlayacaklardır.”<br />
“Ara Güler ile çok eski yıllardan<br />
beri tanışıyoruz. İkimizin de fotoğrafçılık<br />
yaptığı yıllardı. Ara, sadece<br />
fotoğrafçılık ile ilgilenirdi, hatta o<br />
dönemlerde yurt dışında birçok<br />
fotoğrafı yayınlanmıştı. Ama<br />
popülaritesinin asıl sebebi yeteneğiydi.<br />
Siyah beyaz fotoğraflarda<br />
muazzam bir ışık kullanımı vardır.<br />
Birçoğumuz ondan fotoğrafçılık<br />
anlamında çok şey öğrendik. Tüm<br />
bunların yanında samimi ve mütevazılığiyle<br />
de dikkat çeker, herkes<br />
tarafından sevilirdi. Yıllar sonra<br />
Balat’ta karşılaştık ve beraber<br />
fotoğraf çektik...”<br />
Temmuz & Ağustos 2018 kadikoylife.com : 63
Anadolu Yakası’nda da<br />
Apple’ın adresi Pupa.<br />
Türkiye’nin en yaygın Apple Premium Reseller’ı Pupa, ayrıcalıklı Apple ürünleri,<br />
orijinal aksesuarlar ve yetkili teknik servis hizmeti ile Caddebostan'da,<br />
hızlı ve güvenli yetkili teknik servis hizmeti ile Ataşehir'de sizi bekliyor.<br />
CADDEBOSTAN: Bağdat Caddesi 34728 Caddebostan Kadıköy–İSTANBUL • E-mail: caddebostan@pupabilisim.com.tr<br />
ATAŞEHİR: Küçükbakkalköy Mah. Başöğretmen Cad. No: 68 34750 Ataşehir – İSTANBUL • E-mail: teknik@pupabilisim.com.tr<br />
ONLINE ALIŞVERİŞ: pupabilisim.com.tr / MÜŞTERİ HİZMETLERİ: 0850 250 78 72<br />
pupa bilisim as
Sosyal Sorumluluk<br />
Kadıköy Halk<br />
Eğitim Merkezi,<br />
denetimli serbestlik<br />
hükümlülerine dönük<br />
çalışmalarından ötürü<br />
Bakanlık tarafından<br />
‘Eğitim ve Öğretimde<br />
Yenilikçilik’ ödülüne<br />
layık görüldü.<br />
Kadıköy Halk Eğitim Merkezi ile<br />
gelişen dünyayı takip edin!<br />
PINAR BALTACI<br />
Ülkemizde Halk Eğitim Merkezleri, örgün<br />
ve üniversite eğitimi sonrasında toplumun<br />
eğitim ihtiyacını karşılamak amacıyla<br />
kurulan ve devlete bağlı tek eğitim kurumu<br />
olma özelliği taşıyor. Özellikle bir mesleğe<br />
devam ederken başka alanlarda da bilgi<br />
sahibi olmak veya bir hobi edinmek isteyen<br />
herkes, merkez bünyesinde açılan kurslara<br />
başvuruda bulunarak sertifika sahibi<br />
olabiliyor. Bunun yanında dünyada her<br />
geçen gün gelişen dijital yaşam alanında da<br />
kariyer yapmak mümkün.<br />
Halk Eğitim Merkezleri’nin kapıları, sosyalleşmek<br />
ve farklı konularda üretim yapmak<br />
isteyen herkese açık. Her geçen gün yepyeni<br />
bir kurs ve projeye imza atan Kadıköy<br />
Halk Eğitim Merkezi Müdürü Hülya Narsap<br />
ile merkezin geçmiş dönem faaliyetlerine ve<br />
önümüzdeki Eylül ayında açılacak kurslarına<br />
dair bilgiler aldık.<br />
OKUMA YAZMA KURSLARINA TALEP ARTTI<br />
İlk olarak geçen dönem başlatılan okuma<br />
yazma seferberliğine yönelik kursların<br />
son hızla devam ettiğini ifade eden Hülya<br />
Narsap; “Cumhurbaşkanımız ve eşinin<br />
önderliğinde başlatılan okuma yazma<br />
seferberliği ilan edilmeden önce 5 kurs, 52<br />
kursiyerimiz vardı. Seferberlik ilan edildikten<br />
sonra ise 13 kurs, 136 kursiyerimiz oldu.<br />
Aslında baktığınızda Kadıköy, İstanbul’da<br />
okuma yazma oranının en fazla olduğu<br />
ilçe olmasına rağmen burada bile okuma<br />
yazma bilmeyen bireyler var. Özellikle<br />
yaş ortalaması yüksek olan bireylerde ve<br />
kalabalık ailelerin çocuklarında bu oranın<br />
fazla olduğunu görüyoruz. Biz daha önce<br />
de her zaman bu kursları açardık, fakat eskiden<br />
çok fazla duyulmadığı ve farkındalık<br />
olmadığı için talep az olurdu. Seferberliğin<br />
başlatılıp, televizyonlarda kampanyanın<br />
duyurulmasının ardından kursa başvurular<br />
neredeyse iki katına çıktı” şeklinde konuştu.<br />
MERKEZDE BİR İLK: ÇİNCE DİL KURSU<br />
Kadıköy Halk Eğitim Merkezi’nde son<br />
dönemde dikkat çeken bir diğer kurs ise,<br />
‘Çince Dil Kursu’. Kadıköy Kaymakamı Dr.<br />
Mustafa Özarslan’ın isteğiyle açılan kurslara<br />
talep oldukça fazla. Narsap, Çince kursunun<br />
önemine dair dergimize şunları aktardı:<br />
“Çince kursunu bu sene ilk defa açtık, önümüzdeki<br />
dönemde de devam edecek. Halk<br />
Eğitim Merkezi olarak Rusça, İspanyolca,<br />
Fransızca, İngilizce, Almanca, Osmanlıcanın<br />
da aralarında bulunduğu çok fazla yabancı<br />
dil kursumuz var. Ama ilk defa bir Halk<br />
Eğitim Merkezi’nde Çince öğretilecek. Talep<br />
ise düşündüğümüzden daha fazlaydı. Öğretmenimiz<br />
alanında uzman, Çin Dili ve Filolojisi<br />
mezunu. Halk Eğitim Merkezleri’nin<br />
görünürlülüğünü arttırmak ve klasik dikiş<br />
nakış, el sanatları, resim gibi kurslardan<br />
ziyade aslında çok farklı alanlarda da halkın<br />
yetişmesine katkı sunulduğunu göstermek<br />
istiyoruz. Çince kursu da bu anlamda güzel<br />
bir örnek oldu.”<br />
GENÇLERE DÖNÜK KURSLAR REVAÇTA<br />
Daha çok gençleri ilgilendiren ve güncel<br />
piyasayı takip eden çok sayıda kursun da<br />
Kadıköy Halk Eğitim Merkezi bünyesinde<br />
yer aldığını belirten Hülya Narsap, sözlerine<br />
şu şekilde devam etti: “Gençler özellikle<br />
kısa film çekimi, senaryo yazımı, fotoğrafçılık<br />
gibi kursları tercih ediyor. Bunun<br />
yanında model gemi yapımı benzeri ilginç<br />
kurslarımız da mevcut. Bilgisayar alanında<br />
ise Photoshop’tan tutun da internet kulla-<br />
66 : kadikoylife.com Temmuz & Ağustos 2018
Sosyal Sorumluluk<br />
nımı, web tasarımına kadar çeşitli alanlarda<br />
eğitim veriyoruz. Şu aralar revaçta olan bir<br />
diğer eğitimimiz e-ticaret uygulamaları. Bu<br />
uygulama ile kişiler artık evde veya bizim<br />
kurslarımızda ürettiklerini internette pazarlamayı<br />
öğreniyor. Çok önemli ve güncel bir<br />
kurs olduğunu düşünüyorum.”<br />
“KADIN GİRİŞİMCİLER” PROJESİ<br />
Halk Eğitim Merkezi bünyesinde verilen bir<br />
diğer önemli kurs da girişimcilik kursu. Bu<br />
kurs ile kendi işini kurmak ve ürettiklerini<br />
pazarlamayı hedefleyenlere yol gösteriliyor.<br />
Bu yıl Avrupa Birliği Ulusal Ajansı’na teklif<br />
edilen Kadın Girişimciler Projesi ile kursiyerlerin<br />
uluslararası anlamda girişimcilik<br />
becerilerinin arttırılmasına dair yapılabilecekler<br />
araştırılacak.<br />
“HAYAT BOYU ENGELLİ DOSTU” PROJESİ<br />
Kadıköy Halk Eğitim Merkezi’nde engelli<br />
yetişkinlere de dönük birçok kurs mevcut.<br />
Kadıköy Belediyesi ile ortak olarak başlatılan<br />
kurslar, Kadıköy Engelliler Merkezi’nde<br />
yürütülüyor. “Öncelikle Kadıköy Belediyesi’ne<br />
buradan teşekkürlerimi sunuyorum.<br />
İstanbul Halk Eğitim Merkezleri arasında<br />
engelli yetişkinlere yönelik maalesef çok<br />
az kurs var. Biz bu konuyu çok önemseyen<br />
bir merkeziz” diyen Müdür Narsap, şu<br />
açıklamalarda bulundu: “Engelli çocuklar<br />
gördükleri örgün eğitimin ardından hayata<br />
nasıl atılacaklar? Engelli yakınları neler<br />
yapmalı? Tüm bunlar çok önemli sorunlar.<br />
Bizler de bu konuda kalktık Almanya’ya gittik<br />
ve orada engelli bireylerin hayata katılmasına<br />
dair çalışmaları yakından inceledik.<br />
‘Hayat Boyu Engelli Dostu’ isimli bu proje,<br />
bir Avrupa Birliği projesiydi. Gözlemlerimiz<br />
sonucunda Türkiye’ye döndüğümüzde,<br />
proje sonuçlarını İstanbul’daki diğer Halk<br />
Eğitim Merkezleri, özel eğitim kurumları ve<br />
Rehberlik Araştırma Merkezleri ile paylaştık.<br />
Ülkemizde de bu anlamda işe yarar<br />
projelerin hayata geçirilmesi için elimizden<br />
geleni yapacağız. Son kez sizin aracılığınızla<br />
Kadıköy’e daha fazla engelli merkezi talebimizi<br />
de tekrar yinelemek isterim.”<br />
DENETİM SERBESTLİK KURSLARI<br />
Halk Eğitim Merkezi’nde yürütülen bir diğer<br />
proje ise, denetimli serbestlik hükümlülerine<br />
yönelik. Anadolu Denetimli Serbestlik<br />
Müdürlüğü işbirliğiyle hükümlülere meslek<br />
edindirmek ve topluma adapte olma<br />
süreçlerine yardımcı olmak amacıyla farklı<br />
kurslar açılıyor. Kişisel ve mesleki destek<br />
sunan bu kursların içerisinde okuma yazma<br />
kursları, el becerilerini geliştirecek çalışmalar,<br />
hatta yabancı dil kursları bile var. Yakın<br />
zamanda Denetim Serbestlik Müdürlüğü’ne<br />
kurslara dair bir proje sunduklarını ifade<br />
eden Narsap; “Proje şu an onay aşamasında.<br />
Kabul edilmesi durumunda 6 farklı<br />
alanda denetim serbestlik kursları açacağız.<br />
Hükümlülerin bu meslekleri kazandıktan<br />
sonra dışarı çıktıklarında çalışabilmelerini<br />
hedefliyoruz. Kurslar arasında son yıllarda<br />
çok popüler olan terrarium (fanus içinde<br />
yapay çiçek yapımı), mis sabun yapımı, amigurumi<br />
(el örgüsü bebek yapımı) ve dijital<br />
becerilerin arttırılması da var. Ayrıca, proje<br />
kapsamında hükümlülerin çocukları için de<br />
bir oyun odası kurulacak” dedi.<br />
SERTİFİKALAR, İŞYERİ AÇMADA<br />
ÖN KOŞUL OLUYOR<br />
Halk Eğitim Merkezi diplomaları, işyeri açmak<br />
için sadece tek başına geçerli olmuyor,<br />
fakat açılacak işyeri için gerekli olan ön<br />
prosedürde şart. Meslek Eğitim Merkezleri’ne<br />
işyeri başvurusu yaptığınızda, Halk<br />
Eğitim Merkezleri’nden alınan belgelerin<br />
toplamı işinize yarıyor. Her meslek için belli<br />
bir kurs saatini doldurma şartı aranıyor ve<br />
kurs saatini dolduran adaylar, işyeri açma<br />
başvurusunda bulunabiliyor. Halk Eğitim<br />
Merkezleri<br />
meslek sahibi<br />
olmak için ön<br />
koşul olurken;<br />
işyeri<br />
açma, çıraklık<br />
ve ustalık belgeleri<br />
Meslek<br />
Eğitim Merkezleri’nden<br />
alınabiliyor.<br />
Temmuz & Ağustos 2018 kadikoylife.com : 67
Kadıköylü Yazarlar<br />
Ece Çiftçi’den şaşırtıcı<br />
karakterlerin dünyasına davet:<br />
“YOKHAYVANLAR”<br />
R. SERTAÇ KAYSERİLİOĞLU<br />
“Kadıköylü yazarlar” serimizin bu sayıdaki konuğu Ece<br />
Çiftçi’nin yazıp resimlediği “Yokhayvanlar” kitabı, Can Çocuk<br />
Yayınları’ndan çıktı. Rengârenk karakterler ile dolu kitabın ilk<br />
sayfası siyah... Bu karanlık sayfada yazar bizi “bilinmeyen”e<br />
davet ediyor: “Keşfedilmeyi bekleyen sonsuz sayıda yokhayvan<br />
olduğu söylenir. Onları yakından görmek istiyorsan, hayal gücünün<br />
kapısını arala. Karşına çıkan engebeli yoldan düz devam<br />
et. Ağaçları görünce sola dön.”<br />
Gözlerimizi kapattığımızda, aklımıza bir fikir gelmediğinde, ışığın<br />
“yokluğunda” ortaya çıkan karanlıkta kimi zaman kendimizi<br />
engebeli bir yolda yürüyor gibi hissedebiliyoruz. Çoğu zaman<br />
cesaretimizi yitirip, bildiğimiz yolları tercih ediyoruz. Kendine<br />
has tarzı ve eğlenceli anlatım diliyle Ece Çiftçi, bizi ancak hayal<br />
gücümüzü kullanarak tanışabileceğimiz şaşırtıcı karakterlerin<br />
dünyasına davet ediyor.<br />
“YOKHAYVANLAR” KİTABINDA YOK YOK!<br />
Hayatlarına iki basamaklı kabuklarıyla toprakaltından çıkarak<br />
başlayan merdivgenler, rüzgârla savrulan yaprakları antenlerine<br />
takıştırmayı seven bukaçualar, devamlı hareket halinde<br />
olmalarına rağmen ayrılıklara bir türlü alışamayan nubingiler,<br />
görkemli sofralar kurup evde arkadaşlarını ağırlayan gagakafalı<br />
cadıkuşlar ve de diğerleri... Çeşitlilikleri, farklılıkları ve muziplikleriyle<br />
bizi gülümseten yokhayvanlar, küçük okuyucularına<br />
kendileri olmaktan korkmamaları konusunda cesaret verirken,<br />
büyük okuyucularına da içlerindeki çocuğu hep canlı tutmaları<br />
hususunda hatırlatma yapıyor.<br />
HER KÜTÜPHANEYE ŞART<br />
Yazar, kelime oyunları ve ifade zenginliğiyle dolu metinlerinde<br />
yaptığı bilinçli saçmalıkları ile okuru beklenmedik zamanlarda<br />
olasılıkları görmeye davet ediyor. Mesela, yere düşmüş bir<br />
limon olarak gördüğünüz şey, aslında sizden ödü kopmuş bir<br />
sitronop olabilir. Görülen o ki “Yokhayvanlar”, bu çok farklı<br />
anlayışı ile herkesin kütüphanesinde bulunabilecek güzel bir<br />
çağdaş yapıt... Üstelik de karton kapağı içinde yer alan zenginliği,<br />
15 TL olan ücretiyle oldukça ters orantılı bir halde iken…<br />
ECE ÇİFTÇİ HAKKINDA<br />
1988 İstanbul doğumlu. 2007’de Saint Benoit Fransız<br />
Lisesi mezuniyetini takiben gittiği Amerika Virginia<br />
Üniversitesi’nde Psikoloji ve Studio Art alanlarında<br />
çift lisansını tamamladı. 2011 yılında yaratıcı olma<br />
adına reklamcılık alanına yönelip, San Francisco’da<br />
Miami Ad School isimli portfolyo okulunda Sanat<br />
Yönetmenliği eğitimi gördü. Devamında New York<br />
(360i) ve Istanbul’da (Blab) reklam ajansında çalıştı.<br />
Kendini serbest bırakıp eğlenme projesi olarak başlayan<br />
“Desk Unexpected” (Beklenmedik Hikâyeler) ile<br />
play-doh hamurundan yaptığı karakterler üzerinden<br />
hikâyelerini anlattı.<br />
2013 yılında, reklam alanında geri döndüğü İstanbul<br />
Atölye’de sürdürdüğü yan projeler ile illüstrasyon ve<br />
hikâye anlatımı konularına olan tutkusunun peşinden<br />
gitmeye devam etti. Serbest zamanlı çalışma düzenine<br />
geçtiği 2017 senesinde, Kadıköy’de Bant Mag Havuz’da<br />
Meltem Şahin’in küratörlüğündeki “PMS/Artırılmış Gerçeklik”<br />
sergisine katıldı. Tapirulan Kültür Derneği’nin<br />
13.’sünü düzenlediği illüstrasyon yarışmasında 850<br />
katılımcıdan 48 sanatçı arasında seçilerek, İtalya’da<br />
Santa Maria della Pietà Kültür Merkezi’nde ve Genoa<br />
Nervi’de “Ciao” temalı uluslararası sergilerde yer alan<br />
Ece Çiftçi, halen grafik tasarım ve illüstrasyon alanlarında<br />
serbest zamanlı çalışmalarını sürdürmekte.<br />
68 : kadikoylife.com Temmuz & Ağustos 2018
Eğitim<br />
Kadıköy’de Okul Öncesi<br />
Çocuk Şenliği<br />
Milli Eğitim Bakanlığı’nın okul öncesi<br />
eğitimde yüzde 100 okullaşma hedefi<br />
doğrultusunda, okul öncesi eğitime dikkat<br />
çekmek ve farkındalık yaratmak amacıyla<br />
Kadıköy’deki özel ve devlet okullarında<br />
eğitim gören binlerce minik öğrenci ve ailelerinin<br />
katılımıyla Selamiçeşme Özgürlük<br />
Parkı’nda “2. Okul Öncesi Çocuk Şenliği”<br />
düzenlendi.<br />
Kadıköy İlçe Milli Eğitim Müdürlüğü tarafından<br />
hayata geçirilen, Şube Müdürü Esra<br />
Özgenç koordinesinde yürütülen, büyük bir<br />
coşku ve yoğun ilgiyle karşılanan etkinliğin<br />
konukları arasında unutulmaz sanatçı<br />
Barış Manço’nun oğlu Doğukan Manço,<br />
ünlü oyuncu Özge Borak ve “Uğur Böceği”<br />
tiplemesiyle tanınan usta komedyen Yalçın<br />
Özden de yer aldı. Okulların stant açtığı,<br />
bando takımı ve animasyon-zumba gösterileriyle<br />
çeşitli atölye çalışmalarının gerçekleştirildiği<br />
şenlik, renkli görüntülere sahne<br />
oldu. Kadıköy Kaymakamı Dr. Mustafa<br />
Özarslan, Kadıköy Belediye Başkan Yardımcıları<br />
Uygur Çakmak ve Keriman Nalbant<br />
ile Kadıköy İlçe Milli Eğitim Müdürü Sadık<br />
Aslan’ın da katılım gösterdiği programda<br />
bir konuşma yapan Kaymakam Özarslan,<br />
şunları ifade etti:<br />
SAFLIĞIN, SAMİMİYETİN VE<br />
SEVGİNİN SEMBOLLERİ<br />
“Burada çocuklarımızla bir arada olmak çok<br />
güzel bir duygu. Onları eğlenirken görmek<br />
ve mutluluklarını izlemek beni çok mutlu<br />
ediyor. Çocuklar saflığın, samimiyetin ve<br />
sevginin sembolleri… Onlar geleceğin<br />
sahipleri, yeryüzünün çiçekleridir. Çocuklarımızın<br />
en iyi şekilde yetişmesi için var<br />
gücümüzle çalışıyoruz. Çocuklarımızın<br />
inançlarının, umutlarının artması için düzenlenen<br />
2. Okul Öncesi Çocuk Şenliği’nde<br />
emeği geçen herkese teşekkür ediyorum.”<br />
OKUL ÖNCESİ EĞİTİMİ<br />
YAYGINLAŞTIRMAK HEDEFLENİYOR<br />
Kadıköy İlçe Milli Eğitim Müdürü Sadık Aslan<br />
ise; “Milli Eğitim’in temel hedef ve politikalarının<br />
amaçlarından biri de okul öncesi eğitimin<br />
yaygınlaştırılması ve zorunlu hale getirilmesidir.<br />
Biz de bu amaca hizmet etmek<br />
için Okul Öncesi Çocuk Şenliği’ni yapıyoruz.<br />
Yaklaşık iki bin öğrenci ve velinin katılarak<br />
keyifli saatler geçirdiği bu tür etkinliklerin<br />
örnek olması ve çoğalması temennimizdir.<br />
Bu yıl ikincisini düzenlediğimiz, öğrenci ve<br />
velilerimiz tarafından büyük beğeni toplayan<br />
şenliğimiz, bundan böyle geleneksel<br />
hale gelecektir” şeklinde konuştu.<br />
Kadıköy İlçe Milli Eğitim Müdürü Sadık Aslan<br />
Kadıköy Kaymakamı Dr. Mustafa Özarslan<br />
Temmuz & Ağustos 2018 kadikoylife.com : 69
Sanat<br />
Faik Ertener:<br />
Kadıköy Belediyesi,<br />
Kadıköylü Sanatçılar<br />
Kurulu kurmalı<br />
Faik Ertener,<br />
konservatuar<br />
arkadaşlarıyla;<br />
İlyas Salman,<br />
Haluk Bilginer,<br />
Cüneyt<br />
Çalışkur...<br />
Konservatuardan...<br />
Mehmet Ali Erbil,<br />
Haluk Bilginer,<br />
Cüneyt Çalışkur...<br />
REHA KADAK<br />
Devlet Tiyatroları, ülkemizin en önemli ödenekli<br />
tiyatro kurumlarından biri... İstanbul<br />
Devlet Tiyatrosu da kurumun İstanbul’daki<br />
kalesi, İstanbullunun tiyatro sanatına<br />
sahneledikleri oyunlarla çok önemli katkılar<br />
sağlıyor. İstanbul Devlet Tiyatrosu’nun kurucuları<br />
arasında yer alan, geçmiş dönemlerin<br />
müdürü, baş rejisörü, edebi kurul başkanı,<br />
bol ödüllü yönetmeni, akademisyen, kültür-sanat<br />
danışmanı ve bir Kadıköylü olan<br />
Faik Ertener’le bir araya geldik.<br />
Sevgili Hocam, yakın zamanda Devlet<br />
Tiyatroları’ndan emekli oldunuz. Ancak<br />
sanki hiç emekli olmamışçasına yeni<br />
oyun yönetimleri, festival jürilikleri,<br />
başkanlıkları, paneller, okulda dersler<br />
gibi yoğun bir şekilde sanat yaşamınız<br />
sürüyor. Tiyatro ve sanat yaşamına nasıl<br />
adım attığınızla başlayalım isterseniz?<br />
Babamın yönlendirmesiyle tiyatroya başladım.<br />
Babam çok aydın bir insandı, subaydı.<br />
Ankara’daki konservatuvara girdim. 1976<br />
yılında konservatuvarı bitirip, reji eğitimi<br />
için Almanya’ya gittim. Ülkeye dönüşümde<br />
de 1979-1980 yıllarında İstanbul Devlet<br />
Tiyatrosu’nun kuruluşunda yer aldım. Sonra<br />
İstanbul Devlet Tiyatrosu Müdürlüğü, Baş Rejisörlük<br />
ve Edebi Kurul Başkanlığı görevlerinde<br />
bulundum. O tarihten bugüne kadar da<br />
Devlet Tiyatroları’nda rejisörlük yapıyordum.<br />
Yeni emekli oldum. Hoş, sanatçının emeklisi<br />
olmaz ama devlet kurumlarında oluyor.<br />
Peki hocam, sizin akademik bir<br />
yaşamınız da var. Aynı zamanda öğretim<br />
görevlisisiniz. Sizin zamanınızdaki<br />
konservatuvar eğitimiyle bugünün<br />
tiyatro-oyunculuk okullarının eğitimi<br />
arasındaki farklar neler?<br />
Bu, bizim maalesef kanayan yaramız.<br />
Konservatuvarlar çoğaldı ama nitelik ile<br />
nicelik ters orantılı olarak gelişti. Bugün<br />
okullar hoca bulmakta çok zorlanıyor,<br />
bunun nedeni YÖK kuralları. Sahne pratiği<br />
olmayan akademisyenler var ne yazık ki.<br />
Sahneye doğru dürüst çıkmadan, sadece<br />
lisans-yüksek lisans yaparak bu alanlara<br />
YÖK kuralları gereği hoca oluyorlar. Bu da<br />
tiyatro eğitiminde niteliği öldürüyor. Bizim<br />
zamanımızda konservatuvarda birinci elden<br />
hocalardan öğrendik bu işi. Diksiyon kitabını<br />
yazan kişi Nüzhet Şenbay, bizim hocamızdı<br />
mesela; daha nice tiyatro kitabını yazan<br />
kişiler, bizim hocalarımızdı. Konservatuvarda<br />
okurken bize dublaj bile yasaktı. Sadece<br />
tiyatro ile yatıp kalkardık. Bizim dönemin<br />
mezunlarının hepsi önemli yerlerde şu an;<br />
Selçuk Yöntem, Zuhal Olcay, Haluk Bilginer,<br />
Derya Baykal, Melek Baykal, Mehmet Ali<br />
Erbil, Nihat İleri gibi özel isimler vardı.<br />
Sizin yönetmen, akademisyen, kültürsanat<br />
danışmanı gibi birçok sıfatınız var.<br />
Hangi görevlerinizi yapmaktan çok daha<br />
keyif alıyorsunuz?<br />
Benim yerim elbette tiyatro ve sahne. Ben<br />
çocuk tiyatrolarıyla başladım Türkiye’ye<br />
geldiğimde. Yaptığım çocuk oyunları,<br />
70 : kadikoylife.com Temmuz & Ağustos 2018
Sanat<br />
Kadıköy’de yaşayan bir sanatçısınız.<br />
Kadıköy’ün son zamanlarda kültür-sanat<br />
alanında yükselişine dair düşünceleriniz<br />
nelerdir?<br />
Kadıköy, İstanbul’un tartışmasız en özel<br />
bölgesi... Buranın özel ve kemik bir seyircisi<br />
var, hiç değişmeyen ve hep üzerine eklenen.<br />
Kadıköy seyircisi, kültür-sanat adına<br />
ne verirseniz alır. Ama bu bölgede klasik<br />
sanatların devamlı tekrarının yapılmasını<br />
değil de daha özgün çalışmalarının yapılmasını<br />
isterim. CKM gibi çok güzel kültür<br />
merkezimiz var. CKM, özel tiyatrolara ev<br />
sahipliği yapıyor ama bu özel çalışmalarda<br />
biraz seçici olmak gerekli bence. Sanat o<br />
kadar eşit bir alan değildir. İyi seçmek gerek<br />
bu oyunları.<br />
Bir de gençlere yönelik daha da fazla<br />
çalışmalar yapılmalı. Elbette yapılıyor ama<br />
biz çok geniş bir ilçeyiz, daha da semtlere<br />
inmeli bu iş. Belediye ile kontaklarımız çok<br />
oldu, fikirler ortaya attık. Daha yeni enerjiler<br />
gelmeli Kadıköy’e. Bakın, Kadıköy’de aklınıza<br />
gelmeyecek kadar yüksek bir oranda<br />
sanatçı yaşıyor; yazar var, yönetmen var,<br />
tiyatrocu var, ressam var, mimar var, sinemacı<br />
var, müzisyen var. Belediyemiz kültür<br />
ve sanatla ilgili bir çalışma yapacağı zaman,<br />
bu kişilerden fazlasıyla yararlanmalı. Hatta<br />
bu kişilerden oluşan bir ekip kurmalı ve<br />
sıkça bu Kadıköylü sanatçılarla bir araya<br />
gelip, kültür ve sanatla ilgili kararları onlara<br />
danışıp almalı. Sonra, Şehir Tiyatrosu gibi<br />
bir belediye tiyatrosu da kurulabilir. Bakırköy<br />
Belediye Tiyatrosu örneğinde olduğu<br />
gibi... İlçemizde birçok tiyatro sahnesi var.<br />
Bu projeyi düşünebilirler. Belediyemiz tabii<br />
ki sanata fazlasıyla eğiliyor ama çok daha<br />
fazlasını yapacak güce ve potansiyele sahip.<br />
Son çalışmalarınız nelerdir? Yakın<br />
zamanda bir oyun projeniz var mı yine?<br />
Adana Tiyatro Festivali’ne gözlemci olarak<br />
katıldım. Bursa Şehir Tiyatrosu ve Nilüfer<br />
Belediyesi Kent Tiyatrosu, Antalya Şehir<br />
Tiyatrosu’na oyun izleme ve oyun sahneleme<br />
için davetler alıyorum. Denizli’ye şehir<br />
tiyatrosu kurulması için, belediyeden bu<br />
projeyi oluşturmam için ayrı bir davet aldım.<br />
Önümüzdeki günlerde Kapadokya’daki<br />
tiyatro kurultayına katılacağım. Kartal’daki<br />
festivali yürütüyoruz. Okulda hocalık devam...<br />
Son olarak Ağustos ayında İstanbul<br />
Devlet Tiyatrosu için “Hayaletle Dans” adlı<br />
güzel bir oyunun provasına başlıyorum,<br />
yeni sezonda İstanbul Devlet Tiyatrosu’nda<br />
izleyebileceksiniz.<br />
müzikaller o dönemde Berlin’de, Münih’te<br />
ödüller aldı. Reji yapmak benim işim. Ama<br />
akademik yaşamı da seviyorum, gençlere<br />
bu işi anlatmak önemli. Bilgi paylaşmayı<br />
seviyorum. Tecrübeler doğru bir şekilde<br />
aktarılınca, öğrenciler üzerinde olumlu<br />
etki yaptığını görüyorum. Ayrıca ben Yapı<br />
Kredi Bankası’nın kültür ve sanat danışmanlığını<br />
yaptım uzun bir süre, uluslararası<br />
festivaller gerçekleştirdim orada. Sonra<br />
bu çalışmalarım duyulunca, ülkenin birçok<br />
yerinden benzer görevlerde bulunmam<br />
için davetler aldım. Son olarak Kartal Belediyesi<br />
ile birlikte Türkiye’deki üniversiteler<br />
arasında tiyatro festivalleri düzenliyoruz<br />
ekip olarak. 450 gencin sahneye çıkmasına<br />
neden olduk, bu heyecanı yaşattık onlara.<br />
Gurur duyuyorum hepsiyle. Hepsinden<br />
ayrı keyif alıyorum.<br />
Birçok oyun yönettiniz, sanırım 50-60’ın<br />
üzerinde bunlar. Bu oyunların hangisi<br />
sizde önemli bir yere sahip?<br />
Sibirya’da yaptığım ve Rusçaya çevrilen bir<br />
oyunum vardı; 1994 yılında, “En İyi Gençlik<br />
Oyunu” ödülünü aldı orada. Adı “Siz Ne<br />
Dersiniz?” diye, çok güzel bir çalışmaydı.<br />
Bir de en son yaptığım oyun olan -belki de<br />
hepsinden ayrı yeri vardır- “Sessizliğin İçinden”,<br />
cidden çok zor ve özel bir çalışmaydı.<br />
İşitme engellilerin hayatlarını konu alan<br />
hassas bir çalışmaydı. O kadar güzel çalıştık<br />
ki hep birlikte, çok iyi bir netice aldık ve<br />
22 adaylıktan 16 ödül kazandı oyunumuz.<br />
Gurur vericiydi.<br />
Temmuz & Ağustos 2018 kadikoylife.com : 71
Sanat<br />
Kadıköylü ressam Nihal Okçetin:<br />
Sanatın yaygınlaştırılması şart!<br />
Tuval üzerine yağlıboya çalışmaları yapan Okçetin, aynı zamanda kendi geliştirdiği bir teknikle<br />
kuşe kâğıt üzerine de yağlıboya yapıyor. Sanatçı, kuşe kâğıt üzerine yapılan eserlerde dağıtma ve<br />
silme tekniklerinin çok rahat çalışıldığını ifade ediyor.<br />
PINAR BALTACI<br />
Çok küçük yaşlardan bu yana resme ve<br />
sanata yıllarını, emeğini ve sevgisini vermiş<br />
Nihal Okçetin… Mimar Sinan Üniversitesi<br />
Resim Bölümü’nden mezun olmasının<br />
ardından hem ressamlık serüveni devam<br />
etmiş, hem de heykele merak sarmış.<br />
Yıllarca sanatın farklı dallarıyla ilgilenen<br />
Okçetin, sanattaki özgün dilini soyut resmin<br />
estetiğinde buluyor ve var ediyor.<br />
Bugünlerde Kadıköy Kuşdili Caddesi’nde<br />
atölye çalışmalarına devam eden sanatçı,<br />
düzenlediği etkinlikler ve sergilerle de genç<br />
ressamlara yol gösteriyor. Ressam Nihal<br />
Okçetin’i yakından tanımak için buyurun...<br />
Öncelikle sizi tanıyalım. Resim nasıl girdi<br />
hayatınıza, bu konuda hangi eğitimleri<br />
aldınız?<br />
Resim aslında hayatıma her çocukta olduğu<br />
gibi çok küçük yaşlarda girdi. Küçükken<br />
elimde boyalar ve kalemlerle sürekli resimler<br />
çiziyormuşum. Aslında sanatçı bir aileden<br />
geliyorum, ablam da ressamdı. Bir süre sonra<br />
ondan ve onun çevresinden de çok etkilendim<br />
ve desteklendim. Annemin ise müziğe<br />
karşı büyük bir yeteneği vardı. Cumhuriyet<br />
döneminin ilk kaymakamlarından olan dedem<br />
Mehmet Ali Bey’in de resim konusunda<br />
başarılı olduğu biliniyor. Küçüklük yıllarım<br />
Kadıköy’de, Caddebostan’da geçti. Henüz 4<br />
ya da 5 yaşlarında ablam resimlerimden bir<br />
sergi açtı Kadıköy’de. Tüm bunlar zaman içerisinde<br />
resme yönelmem için beni teşvik etti.<br />
1974 yılında Kadıköy Kız Lisesi’nden mezun<br />
olmamın ardından, Mimar Sinan Üniversitesi<br />
Resim Bölümü’nü bitirdim. Aynı zamanda<br />
yine aynı üniversitede heykel alanında eğitim<br />
aldım ve Prof. Devrim Erbil Atölyesi’nde<br />
yüksek lisans eğitimimi tamamladım.<br />
Okuldan sonra ne tür çalışmalar yaptınız?<br />
Resim her zaman oldu mu yaşamınızda?<br />
Mezun olur olmaz İstanbul Porselen’de<br />
çalıştım bir süre. Ardından hediyelik deri<br />
eşyalar sattığım bir atölye açtım. Sonrası<br />
ise eğitimcilik ile geçti. 1991 yılında ilk defa<br />
Bostancı Sanat Evi’nde başlayan eğitmenlik<br />
yolculuğum, yıllarca çeşitli kurumlarda devam<br />
etti. Ama tüm bu süreçlerde resim ve<br />
heykel her zaman oldu hayatımda. Toplamda<br />
9 kişisel sergi açtım ve 10’un üzerinde<br />
karma sergiye katıldım. Eğitimcilikte ana<br />
hedefim, öğrenciye doğru eğitim vererek<br />
içlerinde var olan fakat ortaya çıkmamış<br />
potansiyel, ilgi ve yetenekleri konusunda<br />
farkındalık sağlayarak, çocukların problem<br />
çözme becerilerinin ve kendini ifade etme<br />
yeteneklerinin gelişmesini sağlamak.<br />
72 : kadikoylife.com Temmuz & Ağustos 2018
Sanat<br />
Nihal Okçetin’in çok sevdiği ve<br />
ölümünden önce yaptığı sevgili<br />
babasının heykeli...<br />
Biraz da sanatınızdan bahsedelim.<br />
Genelde ne tarz resimler<br />
yapıyorsunuz?<br />
Genelde soyut resimler yapıyorum. Soyut<br />
resmin de çeşitleri var. Aslında soyutta figür<br />
olmaz, fakat benim çalışmalarımda organik<br />
biçimlerden beslenen bir soyutluk var. Mesela<br />
ağaç, yaprak, at, insan ve çiçek, hepsi<br />
organik biçimler, yani doğadan geliyorlar.<br />
Resimlerimde kullandığım organik formlarla<br />
ortaya çıkan figür etkisi ile izleyenleri<br />
bilinenden çok, keşfedilmesi gerekenleri<br />
bulmaya zorluyorum. Resim, şiir ve müzik<br />
alanlarından her birinin kendine has bir<br />
dili var. Müziğin dili notalar, şiirin kelimeleri<br />
enstrüman olarak kullanılır, resmin enstrümanı<br />
ise yarattığı estetik değerler.<br />
Bende çok ciddi coşku ve üzüntü yaratan<br />
olaylar, soyut resimlerimde bir şekilde<br />
kendini buluyor. Mesela ‘Kuşlar Serisi’ isimli<br />
çalışmalarım, bir gün balkonumda yaralı<br />
bir atmaca yavrusu görmemle başladı.<br />
Onu içeri aldım, besledim, fakat birkaç gün<br />
sonra kanepede öldüğünü gördüm. Bu<br />
durum beni çok etkiledi. Babam ülkesine<br />
askeri anlamda ciddi fedakârlıklar yapmış<br />
bir pilottu. Sanırım o yaralı atmaca, bir<br />
şekilde kafamda babamla özdeşleşti. Ve bu<br />
fikirle birbiri ardına tablolar ortaya çıkmaya<br />
başladı. Yıllar sonra ‘Kuş Serisi’ tablolarıma<br />
bakan çocuklar, orada özgürlüğü ve çok<br />
uzaklara giden birilerini gördüler. Soyut<br />
resmi en güzel çocukların yorumladığını da<br />
o gün anladım.<br />
Soyut resim, genelde toplumdaki bazı<br />
kesimler tarafından anlaşılmaz bulunur.<br />
Bu konuda neler söylersiniz, soyut<br />
resmin toplumsal olduğuna inanıyor<br />
musunuz?<br />
Sanat, bir yönüyle mutlaka toplumsaldır.<br />
Çünkü sanatçı da aslında toplumun bir<br />
parçasıdır. Sanatçının hayatta ve toplum<br />
içerisinde etkilendiği birçok şey var bu<br />
anlamda, zaten kopması mümkün olamaz.<br />
Sanatın yadsınamayacak bir eğitici gücü<br />
var. Bana kalırsa toplum sanatı ve sanatçıyı<br />
anlamaya çalışmalı. Hiç klasik müzik<br />
dinlememiş biri, bu tarz bir müziğe denk<br />
geldiğinde rahatsız olarak radyoyu kapatabilir.<br />
Ama gerçekten eğitilmiş müzik kulağı<br />
olan bireyler, klasik müziğin güzelliğini<br />
fark ederler. Bu anlamda sanatın topluma<br />
faydalı olabilmesi için yaygınlaşması şart.<br />
Yani insanların resimle daha çok ilgilenmesiyle,<br />
şiir ve kitap okumasıyla zaten sanat<br />
toplumsal görevini yerine getirmiş olur.<br />
Ama sırf anlaşılır olmak için resim yaparsanız,<br />
çağınızın gerisinde kalırsınız. Sanat<br />
yapıyorsanız kendi çağınıza ayak uydurarak,<br />
tüm dünyada ne gibi çalışmaların yapıldığını<br />
takip etmek zorundasınız.<br />
Resimleriniz satılıyor ve belki de bir daha<br />
hiç görmüyorsunuz o tabloları… Size bu<br />
süreç neler hissettiriyor?<br />
Ben resimlerimin satılmasından memnun<br />
oluyorum. Tablo bende kaldığı zaman<br />
sadece ona ben sahip oluyorum ama<br />
başkalarının da olması biraz önce konuştuğumuz<br />
toplumsallığı yaratıyor. Sanatım<br />
toplumsallaşıyor. Resmi yaparken bir süre<br />
o resme yoğunlaşıyorum ve tüm duygu,<br />
düşüncelerimi o tabloya veriyorum. Artık<br />
tüm o hisler benden çıkıyor, resmin oluyor.<br />
Başkalarına ulaşan bu resim ile ben artık<br />
yaşadığım duyguları paylaşıyorum. İnsanların<br />
resimlerin karşısına oturup, müzik dinler<br />
gibi imgeleri ve duyguları anlamalarını<br />
ve düşünmelerini istiyorum. Bakın bu bir<br />
toplumsal paylaşım. Resimlerimi kendime<br />
saklamak, kendi kendime günlük tutmak<br />
gibi bir şey olur.<br />
Son olarak eski bir Kadıköylü olarak<br />
buradaki sanatsal faaliyetlerin her<br />
geçen gün artması konusunda neler<br />
düşünüyorsunuz? Genç ressamlara neler<br />
söylemek istersiniz?<br />
Kadıköy’de artık çok fazla galeri var. Bu,<br />
gençler açısından çok önemli bir fırsat.<br />
Kendini göstermek isteyen yetenekli gençlere<br />
sanatsal anlamda çok fazla alternatif<br />
mevcut... Güzel Sanatlar Fakülteleri’nde<br />
kendilerini geliştirerek iyi işler çıkaran gençler<br />
var. Aileler de eskiye nazaran bu konularda<br />
çocuklarına daha fazla destek veriyor.<br />
Devletin de okullarda sanatsal faaliyetleri<br />
desteklemesi şart. Tüm genç sanatçılara<br />
başarılar dilerim.<br />
Nihal Okçetin’in<br />
öğrencilerinden<br />
genç ressam<br />
Ceren Erarslan’ın resim<br />
tutkusuna dair...<br />
“Resme olan yeteneğimi lisedeyken<br />
annem fark etti. Araştırmalarımız<br />
sonucunda Nihal hocayı bulduk.<br />
Bana çok şey öğretti. Yeteneğimi<br />
bu sayede keşfetme imkânım oldu,<br />
resim yapmak benim için bir tutku<br />
haline geldi. Şu an üniversiteye<br />
hazırlanıyorum ve ne okursam okuyayım<br />
resim hayatımda her zaman<br />
olacak.”<br />
Temmuz & Ağustos 2018 kadikoylife.com : 73
Sanat<br />
Nuray Ekim Atmaca:<br />
Özgünlük, sanatın<br />
olmazsa olmazıdır!<br />
VECDİ UZUN<br />
Nuray Ekim Atmaca, severek ve heyecanla<br />
yürüdüğü yolda samimiyetle resim<br />
yapmaya ve iyimser olmaya devam etmek<br />
isteyen bir ressam... “Doğadaki herhangi<br />
bir nesnenin üzerindeki doku, renk, tekrar,<br />
ritim ve ahengin büyüleyiciliğini resimlerimde<br />
bulabilirsiniz” diyen Atmaca ile keyifli<br />
bir söyleşi gerçekleştirdik. İşte ayrıntılar...<br />
Yaşam ve sanat süreçlerinizi<br />
anlatır mısınız?<br />
Trabzon Akçaabat doğumluyum. Karadeniz<br />
Teknik Üniversitesi Fatih Eğitim Fakültesi<br />
Resim-İş Öğretmenliği Grafik Anasanat Dalı<br />
mezunuyum. Okuldan mezun olduktan<br />
sonra zaman zaman karma sergilere katılmaya<br />
devam ettim. 2013 yılında ilk kişisel<br />
sergimi açtım. Karadeniz Plastik Sanatlar<br />
Derneği ve Yeni Nesil Ressamlar Topluluğu<br />
üyesiyim.<br />
Resminizi nasıl tanımlarsınız?<br />
Resminizde vermek istediğiniz<br />
mesaj nedir?<br />
Resimlerimde leke, doku ve dengeyi ön<br />
plana çıkarmaya çalışıyorum. Kompozisyonlarımda<br />
iç içe geçen pentür, üst üste<br />
gelen katmanlar, stilize edilmiş figürler,<br />
peyzaj yorumlamalar daha çok dikkat çekiyor.<br />
Resimlerimde renk buradayım diyor ve<br />
doku önemli bir yer tutuyor. Doğa beni çok<br />
besliyor. Algıladığım şekilde aktarmayı ve<br />
yorum katmayı seviyorum. Kaosun içinde<br />
huzur arama çalışmaları, araştırmalarımın<br />
ve denemelerimin temelini oluşturuyor.<br />
İnsanlar resimlerime baktığı zaman<br />
74 : kadikoylife.com Temmuz & Ağustos 2018
Sanat<br />
doğadaki gücü, tutkuyu, dengeyi, ihtişamı<br />
bir nebze olsun hissetsinler istiyorum.<br />
Bunun için resimlerimde çok doku vardır.<br />
Denge, leke, renk, benek ve bunların bir<br />
aradaki uyumu, en çok yansıtmak istediğim<br />
şeylerdir. Doğadaki herhangi bir nesnenin<br />
üzerindeki doku, renk, tekrar, ritim ve ahengin<br />
büyüleyiciliğini resimlerimde bulmanızı<br />
isterim.<br />
Kendini anlatmanın en güzel yolu sanattır.<br />
Yaşadıklarım duygu, tecrübe oluyor ve bu<br />
duygular resimlerimi oluştururken bana<br />
rehberlik ediyor. Hayatı anlamaya çalışmak<br />
ve sorgulamak gerekiyor. Resim yapmak,<br />
dış dünyadan beslenerek iç dünyamla<br />
oluşturduğum bir olgudur. Anlamak,<br />
araştırmak, yorumlamak... Birçok sanatçıya<br />
ilham kaynağı olan doğa, bana da ilham<br />
kaynağı olmuştur. Bu süreçte küçük bir<br />
ayrıntı çok etkileyici olabiliyor ve ördüğüm<br />
dokular, desenler, çizgiler, lekeler, benekler,<br />
gölgeler, katmanlar ve hareketler resimlerime<br />
yansıyor.<br />
Sanatta özgünlük konusundaki<br />
düşüncelerinizi açıklar mısınız?<br />
Sizce resminizi özgün yapan<br />
özellikler nelerdir?<br />
Özgünlük, sanatın olmazsa olmazıdır.<br />
Kimseye benzemeden, kendine ait özelliklerle<br />
var olunabilir. Olgunlaşma sürecinde<br />
kendimizi bulana, tek ve benzersiz olana<br />
kadar çokça araştırma ve deneme yapmak,<br />
ustaların gittiği yolları araştırmak, ayak<br />
izlerine basmak gerekiyor. Yolumuza devam<br />
ederken sanatından etkilendiğimiz insanlar<br />
bize sadece ışık tutabilir. Bu ışıkla eserlerimizi<br />
kendi ruhumuzdan çıkarmalıyız.<br />
Esinlenme son derece hassas bir konudur.<br />
Çünkü bir sanatçının eserinden<br />
ne kadar ve nasıl etkilendiğiniz önemlidir.<br />
Yolunuza devam ederken size ışık,<br />
renk oluyorsa, resim yapmak için enerji<br />
oluyorsa ve özgünlüğünüzü etkilemiyorsa,<br />
esinlenme aynı zamanda ilhama<br />
da dönüşebilir. Bu da bir sanatçının<br />
gelişmesini olumlu yönde etkiler. Fakat<br />
doğrudan kopya etmek tehlikeli, sanatı<br />
öldüren ve bunu yapan kişiyi de küçük<br />
düşüren bir durumdur. Sosyal medyadan<br />
takip ediyoruz. Yurt dışında sergilenmiş<br />
eserleri birebir kopya ederek kariyer<br />
yapmaya çalışan insanlar var. Sanata ve<br />
emeğe yapılacak en büyük saygısızlığın<br />
bu olduğunu düşünüyorum.<br />
Başta resim olmak üzere sizi ve<br />
sanatınızı etkileyen sanatçılar kimlerdir?<br />
Öncelikle beni yetiştiren çok değerli<br />
hocalarıma, üzerimde en ufak emeği olan<br />
büyüklerime, aileme, hatta hayata ve herkese<br />
teşekkür etmek istiyorum. Ben Trabzonluyum.<br />
Trabzon, resim sanatında ülkemizde<br />
önemli isimlerin yetiştiği, yolunun geçtiği<br />
ve yaşadığı bir şehir. Bunun nimetlerinden<br />
elimden geldiğince nasibimi almaya çalışıyorum.<br />
Tarzıma uzak olsun, yakın olsun<br />
ülkemizdeki ve dünyadaki beğendiğim<br />
sanatçıları ve bu sanatçıların eserlerini takip<br />
etmeye çalışıyorum. Hepsinden aldığım<br />
haz, tat başka başkadır.<br />
Vincent Van Gogh, Paul Signac üstatlardan<br />
tutun da Mihri Müşfik Hanım, Bedri Rahmi<br />
Eyüboğlu, Kayıhan Keskinok, Osman Akbay,<br />
Mustafa Ayaz, Ali Candaş, Süleyman Saim<br />
Tekcan, Veysel Günay, Adil Oca gibi duayenler;<br />
öğrencisi olma onuru tattığım Mustafa<br />
Beşgen, Haydar Durmuş, Kadir Şişginoğlu,<br />
Ceyhan Murathanoğlu, Osman Zeki Demirkale<br />
gibi ismini sayamadığım birçok hocam,<br />
sanatsal ufkumun aydınlanmasında bana<br />
ışık tutan isimler oldu.<br />
Gelecek ile ilgili hedefleriniz nedir?<br />
Gelecekte sadece Türkiye’de değil, dünyanın<br />
her yerinde sergi açmak, sanatımla<br />
geçen anlamlı bir ömrümün olması, kendi<br />
tarzımı geliştirmek ve tekniğimle var olmak<br />
istiyorum. Bunları yapabilecek güce ve<br />
fırsata sahip olmaya çalışıyorum.<br />
Trabzon şehrinde yaşayan genç ressam<br />
olarak karşılaştığınız problemler ve<br />
sıkıntılar nedir? Bu hayat bunca sıkıntıyı<br />
çekmeye neden değer?<br />
Başka bir yerde yaşıyor olsaydım çekeceğim<br />
sıkıntıdan fazlası yok diyebilirim. Dünya<br />
bu kadar küçülmüşken resim malzemesi<br />
bulmakta ya da bir sergi hazırlığında hemen<br />
hemen aynı sıkıntılarla karşılaşıyoruz. Resim<br />
malzemeleri her yerde pahalıdır. Bu hiçbir<br />
yerde ve zamanda değişmiyor. Bir Avrupa<br />
şehrinde daha çok heykele rastlarsınız ya da<br />
sanat daha saygın ve yaygındır. Kıyaslayınca<br />
daha çok yolumuzun olduğunu düşünüyorum.<br />
Sanatçının içinde yenilik ve modern bir<br />
bakış açısı sürekli gelişmeli, taze kan ve canlılık<br />
olmalıdır. Sıkıntı demeyelim de bu yaşam<br />
şeklini, hayatın bir anlamı olması gerektiğini<br />
düşündüğüm için tercih ediyorum, diyebilirim.<br />
Çünkü resim yaparken hissettiğiniz<br />
enerjinin insanlara ulaşmasını istiyorsunuz.<br />
Bu hissi başkalarında görmek kadar mutluluk<br />
verici ve tatmin edici bir duygu daha yok.<br />
Hayatın içinde devam eden değişimdönüşüm<br />
sürecinde sanatçının duruşu<br />
ne olmalıdır? Bu duruşunu eserlerine<br />
nasıl yansıtmalıdır?<br />
Sanatçı, geçmişi tecrübe sayarak bugünü<br />
anlamalı ve yaşadığı çağın ilerisini görmeye<br />
çalışmalıdır. Bunu yaparken de kendine has<br />
çizgisini güncellemeli ve korumalıdır. Çok<br />
iddialı bir cümle oldu gerçekten ama ideali bu<br />
olmalı diye düşünüyorum. Tekrara düşmekten<br />
kaçınmak gerekir. Tekrarın monotonluğu<br />
getireceği bilinmektedir. Çünkü hayatta değişmeyen,<br />
dönüşmeyen bir şey yok. Bu durum<br />
bütün sanatçılara yön vermiştir. Bir sanatçının<br />
ilk dönem eserleri ve olgunluk dönemi dediğimiz<br />
ya da devam eden dönemdeki eserleri<br />
farklı oluyor. Bunun da kaçınılmaz bir durum<br />
olduğunu düşünüyorum.<br />
Siz şu an kendinizi nerede görüyorsunuz<br />
ve nerede görmek istersiniz?<br />
Güzel bir yolculuğun başındayım. Bu yol gerçekten<br />
de severek ve heyecanla yürüdüğüm,<br />
beni götürdüğü yere razı olarak yürüdüğüm<br />
bir yoldur. Samimiyetle resim yapmaya ve<br />
iyimser olmaya devam etmek istiyorum.<br />
Hissederek resim yapmanın beni nereye<br />
götürdüğünü bilmek ve bulmak istiyorum.<br />
Şans, motivasyon, destek... Hepsiyle ve hiçbiriyle<br />
nereye kadar gidebileceğimi bulmak<br />
için gidiyorum. Kendimi resim sanatı adına<br />
yapabileceklerimi yapmış ve yaşarken anlaşılmış<br />
olarak görmek istiyorum.<br />
Temmuz & Ağustos 2018 kadikoylife.com : 75
Eğitim<br />
İstanbul Kadıköy Lisesi camiasından<br />
“Mermer Konak” çağrısı!<br />
PINAR BALTACI<br />
Moda Caddesi üzerinde yer alan tarihi Mahmut Muhtar Paşa<br />
Köşkü, bir diğer adıyla Mermer Konak, 19. yüzyıldan bugüne<br />
mimari özellikleri ve geniş bahçesini süsleyen heykelleriyle<br />
yıllarca Kadıköy’ün önemli yapıları arasında yerini almış. 1957<br />
yılına gelindiğinde Kadıköy Kız Lisesi olarak eğitim ve öğretime<br />
kapılarını açan köşk, bahçeye başka bir eğitim binasının yapılması<br />
ile boşaltılarak yıllarca kullanılmamış. Şimdilerde restore<br />
edilmeyi bekleyen yapının okul camiası bünyesinde müze ya<br />
da kültür merkezi olarak değerlendirilmesi; Kadıköy Kız Lisesi<br />
mezunları, okul yöneticileri ve öğrencilerin temel talebi…<br />
Uzun bir süredir harap halde olan köşkün içini ve bahçesini,<br />
okulun 1959 yılında diplomasını alan “1” numaralı ilk mezunu<br />
Doktor Vildan Tarlan Batır ile beraber geziyoruz. Buraya her<br />
geldiğinde anılarının canlandığını, fakat okulunu kullanılmaz<br />
halde görmekten üzüntü duyduğunu dile getiren Batır, hayatının<br />
en güzel günlerini Mermer Konak’ta geçirdiğini söyleyerek,<br />
o günleri şöyle anlatıyor:<br />
DOĞUM GÜNÜ, OKULUN<br />
KURULUŞ TARİHİ OLDU<br />
“Okulumuz 1957’de eğitim ve<br />
öğretime açıldı. O dönem açılışa<br />
kadar Çamlıca Kız Lisesi’ne<br />
gittim ve her gün buraya gelip<br />
okulun açılış sürecini takip ettim.<br />
Böylelikle herkesten önce ilk defa<br />
okula ben ayak basmış oldum. O<br />
sebeple o dönemki okul yönetimi<br />
ve arkadaşlarımın kararıyla benim<br />
doğum günüm olan 27 Şubat,<br />
okulun kuruluş tarihi olarak ilan<br />
edildi. O gün bu gündür her 27 Şubat tarihinde mezunlarımız<br />
ve öğrencilerimizle beraber simit ve salep ile okulun kuruluş<br />
gününü kutluyoruz. Simit ve salep, bizim gençlik yıllarımızda<br />
Kadıköy’ün çok sevilen yiyeceklerindendi.<br />
MERMER KONAK’TA ÇOK YÖNLÜ BİR EĞİTİM ALDIK<br />
Mermer Konak’ta okuduğumuz vakit, girişte bodrum katta ayakkabılarımızı<br />
değiştirir, sınıflara öyle giderdik. Köşk bizim evimiz<br />
gibiydi, öğretmenlerimiz ise aile fertleri. Yeni bir okul olduğu<br />
için tüm öğretmenler gençti. Hem samimiyetleri hem de genç<br />
olmalarının etkisiyle hepimiz iyi derecelerle mezun olarak meslek<br />
sahibi olduk. O dönemlerde sanat alanında çok önemli ve faydasını<br />
hâlâ gördüğüm dersler aldık. Eğitim çok boyutluydu. Müzik<br />
hocamız aynı zamanda şan hocası olduğu için hepimize güzel<br />
bir şan eğitimi verdi. Mesela ben okuduğum dönemde edebiyat<br />
(şimdiki adıyla sözel) alanını seçmiştim ama doktor oldum. Yani<br />
verilen eğitim o kadar kapsamlı ve çok yönlüydü ki, her alanda<br />
uzmanlaşabiliyorduk. Özellikle okulumuzun<br />
deniz manzarası beni hep çok etkiliyordu.<br />
Zaten bu manzarada eğitim gören biri<br />
sayısalcı olamazdı. Şiir ve edebiyat, bu<br />
sebeplerle hep hayatımızda oldu. Anılarla<br />
dolu Mahmut Muhtar Paşa Köşkü’nün bir an<br />
önce yenilenmiş halini görmek istiyoruz.”<br />
RESTORASYON KARARI ÇIKTI VE<br />
ONAYLANDI<br />
1992 yılından bu yana okulda tarih öğretmeni<br />
olarak görev alan eğitimci-yazar Nusret<br />
Karaca ise, köşkün eğitime açık olduğu<br />
dönemlere yetiştiği için kendini şanslı<br />
76 : kadikoylife.com Temmuz & Ağustos 2018
Eğitim<br />
hissettiğini vurgulayarak, bir tarihçi olarak<br />
tarihi binaya karşı duyarlılığının çok farklı<br />
olduğunu ifade etti. Karaca, köşkün tarihine<br />
ilişkin dergimize şunları söyledi: “Binanın eski<br />
halini görmüş biri olarak bugünkü durumuna<br />
en çok üzülenlerden biriyim. Binanın aslına<br />
uygun olarak restore dilmesi için hem yerel<br />
hem de ulusal basında çok yazılar yazdım.<br />
Kadıköy Life Dergisi’nin de bu konuda çok<br />
büyük katkıları oldu, buradan bir kez daha teşekkürlerimi<br />
sunuyorum. Bunun yanında bu<br />
zamana kadar okulumuzda görev yapan tüm<br />
okul yöneticileri de ilgili konuda destek sundu<br />
ve hassasiyet gösterdi. Tüm bu mücadeleler<br />
sonucunda, 27 Temmuz 2017 tarihinde Anıtlar<br />
Kurulu’nda köşk binasının restorasyonu<br />
kararı çıktı ve onaylandı. En yakın zamanda<br />
binamızın yenileneceği günü bekliyoruz.<br />
KÖŞKÜ ANILARIMIZ VAR EDECEK<br />
Mahmut Muhtar Paşa Köşkü, tarihsel<br />
açıdan da büyük bir öneme sahip. Yıllar<br />
önce İstanbul Erkek Lisesi’ne gitmiştim.<br />
Okula girerken girişteki taş merdivenlerin<br />
orta bölümlerinin basık olması dikkatimi<br />
çekti. Neden merdivenlerin yenilenmediğini<br />
sorduğumda, oradaki bir görevli bana ‘Buradaki<br />
merdivende kim bilir kimlerin ayak<br />
izleri vardır biliyor musunuz?’ diye sordu.<br />
O beş basamakta, bir okulun ve camianın<br />
gücü vardı. Bu beni çok etkiledi. İşte bizim<br />
okulumuzdaki durum da tam anlamıyla<br />
bu. Mermer Konak’ın tümü simgesel...<br />
Kapısında yer alan bir saksılık, yıllar önce<br />
bir çalışma sırasında düşüp kırılmıştı. O<br />
saksı hâlâ kırık halde aynı yerinde duruyor.<br />
Çünkü binanın tek bir parçası yerinden<br />
giderse, yaşanmışlıklar biter. Kim bilir kaç<br />
kişi bahçedeki saksının içinde bir çiçeğe<br />
çok kere su verdi. Köşkü var eden ve edecek<br />
olan anılarımızdır.”<br />
“KÖŞK, OKUL CAMİASI BÜNYESİNDE<br />
DEĞERLENDİRİLMELİ”<br />
Kadıköy Kız Lisesi Mezunları Derneği adına<br />
konuşan Fatoş Karataş Bağçe, binanın<br />
Kadıköy Kız Lisesi camiası bünyesinde<br />
kültür-sanat merkezi ya da müze olmasını talep<br />
ettiklerini belirterek; “Daha önce burada<br />
yaklaşık 30 yazarın katılımıyla kitap günleri<br />
düzenlendi, müzikli dinletiler ve paneller<br />
gerçekleştirildi. Yine bu tarz faaliyetlere açık<br />
bir alan olarak kullanılması, Kadıköy Kız<br />
Lisesi ve İstanbul Kadıköy Lisesi ailesi olarak<br />
hepimizi çok mutlu eder. Derneğimizin<br />
amacı, bütün Kadıköy Kız Lisesi ve İstanbul<br />
Kadıköy Lisesi mezunları ile öğrencilerini bir<br />
arada tutmak, okuyan öğrencilerimize burs<br />
imkânı sunmak. Bunun için bir süredir yoğun<br />
çalışmalar içerisindeyiz. Tüm mezunların<br />
desteklerini bekliyoruz” şeklinde konuştu.<br />
“OKULUMUZU YAŞATMAK İÇİN VAR<br />
GÜCÜMÜZLE ÇALIŞIYORUZ”<br />
2014 yılı Eylül ayından bu yana İstanbul<br />
Kadıköy Lisesi’nde Okul Müdürlüğü<br />
görevinde bulunan Mustafa Yavuz, okulun<br />
köklü tarihinin nasıl kazanıldığını bu dört yıl<br />
içerisinde çok iyi anlama fırsatı olduğunu<br />
söyledi. Yavuz, sözlerine şöyle devam etti:<br />
“Eğitim ve öğretim yuvası olan okulumuz,<br />
kariyer eğitimi dışında sosyal, sportif,<br />
sanatsal ve akademik olarak pek çok proje<br />
ve etkinlik ile öğrencilerini hayata hazırlıyor.<br />
Bu sebeple mezunlarımız, birçok alanda ve<br />
farklı kulvarlarda çok etkin şekilde hayata<br />
atılıyorlar. Öğrencilerimizin başarıları ile<br />
her geçen gün şanlı tarihimize yeni halkalar<br />
ekliyoruz. Bahçemizde bulunan tarihi Gazi<br />
Mahmut Muhtar Paşa Köşkü’nün restorasyonu<br />
ile inşallah bu köklü okulumuzun<br />
eksik kalan bir parçası yeniden hayat<br />
bulacaktır. Öğrencilerimize her anlamda yol<br />
gösteren öğretmenlerimiz ve idaremiz ile<br />
İstanbul Kadıköy Lisesi’ni yaşatmak ve yeni<br />
başarılar kazandırarak tarihine katkı sağlamak<br />
için var gücümüzle çalışıyoruz.”<br />
Kadıköy’ün en önemli yapılarından<br />
biri olan tarihi Mahmut Muhtar Paşa<br />
Köşkü, 1860-1870 yılları arasında<br />
inşa edildi. “Mermer Konak” olarak<br />
da bilinen yapı, 1897 yılında Mahmut<br />
Muhtar Paşa’nın eşi Nimettullah Sultan<br />
tarafından satın alındı. 1956 yılına<br />
kadar ailenin mülkiyetinde kalan<br />
köşk, 1956 yılında kamulaştırılarak<br />
Milli Eğitim Bakanlığı’na devredildi.<br />
1969-1972 yıllarında konağın bahçesinde<br />
iki yeni eğitim binası inşa edildi<br />
ve Mermer Konak, 1999 depreminde<br />
hasar gördüğü gerekçesiyle boşaltıldı.<br />
Eğitim ve öğretim faaliyetleri, bahçeye<br />
yıllar sonra inşa edilen eğitim<br />
binalarında devam etmekte.<br />
Temmuz & Ağustos 2018 kadikoylife.com : 77
Konuk Yazar<br />
Çocuklara sorumluluk<br />
nasıl kazandırılır?<br />
A. CEYLAN OĞUZCAN<br />
Uzman Psikolojik Danışman<br />
Çocuğunun ardından elinde unutulmuş<br />
kitaplar veya beslenme çantasıyla okul kapısından<br />
giren bir anne, bardaktan rahatlıkla su<br />
içebilen çocuğuna dışarıda üstüne dökmesin<br />
diye biberon veren büyükanne veya düşmesin<br />
diye babasının kucağında parkta dolaşan<br />
bir çocuk, hepimiz için tanıdık sahneler olmalı.<br />
Ebeveynlerin bu davranış ve tutumları,<br />
olumsuz niyet içermemekle birlikte çocuklarının<br />
gelişime katkı da sağlamamaktadır.<br />
Çocuklarımıza küçük yaşlardan itibaren<br />
vereceğimiz sorumluluklar, onların kendilerini<br />
bir birey olarak algılamalarına ve özgüvenlerini geliştirmelerine<br />
destek olacaktır. Ailelerin çocuklarına sorumluluk<br />
kazandırmada uygulayabileceği ve dikkat etmesi gereken<br />
noktalar şunlardır:<br />
Yardımseverliğiniz aşırı koruyuculuğa dönüşmesin: Yukarıda<br />
verilmiş örneklerdeki gibi davranmak yerine çocuklarımıza fırsat<br />
vermeliyiz. Halbuki, sorumluluklarını unuttukları ya da yerine<br />
getirmedikleri durumlarda karşılaşacakları olaylarla baş etmeyi<br />
öğrenmeleri gerekmektedir. Çözümü bulan taraf sürekli siz olursanız,<br />
çocuğunuz çözüm üretmeyi de öğrenemeyecektir.<br />
Çocuğunuza yaşına uygun görevler verin: Çok erken yaşlardan<br />
itibaren onlara sorumluluk vermeye başlayabilirsiniz. Burada<br />
unutulmaması gereken nokta, yaşına uygun sorumluluk<br />
vermektir. İki yaşındaki çocuğunuza oyuncaklarını toplamasını<br />
öğretmek ilk adım olabilir ancak, ondan yatağını toplamasını<br />
beklememeliyiz. Altı yaşındaki çocuğunuz ise artık bağımsız<br />
giyinip soyunabilir.<br />
Sorumlulukları<br />
abartmayın: Çocuğunuzun<br />
mizacını,<br />
beceri düzeyini göz<br />
önünde bulundurun.<br />
Ona başarabileceği<br />
görevler<br />
verin. Çok fazla<br />
görev, onun başarısız<br />
hissetmesine<br />
neden olabilir.<br />
Ona asla “sorumsuz” demeyin: Olumsuz sözleriniz onun<br />
motivasyonunu düşürecektir. Her zaman yapamadıklarından<br />
ziyade yapabildiklerini görmeniz ve onları sözlerinizle ödüllendirmeniz,<br />
onun gelişimde daha yararlı ve etkili olacaktır.<br />
Para biriktirmeyi öğretin: Küçük yaştan itibaren kumbara ile<br />
para biriktirmesi ona hem tasarruflu davranmayı öğretecek,<br />
hem de sorumluluk merdiveninde bir adım daha atmasını sağlayacaktır.<br />
Kendi biriktirdiği parasıyla alacağı en ufak hediyeler,<br />
onu sizin aldıklarınızdan daha çok mutlu edecektir.<br />
Seçim yapmasına izin verin: 2-3 yaşından itibaren çocuğunuza<br />
basit seçimler yaptırarak (kitap seçme, resim konusu<br />
seçme gibi), onun hem karar verebildiği için olgun bir birey gibi<br />
hissetmesini sağlayacak, hem de sonuçlarını yaşamasına izin<br />
vererek ona sorumluluk kazandıracaksınız.<br />
Siz de sorumluluklarınızı yerine getirmeyi unutmayın: Yaptıklarınız,<br />
söylediklerinizden her zaman daha önemli ve etkili<br />
olacaktır.<br />
HANGİ YAŞA, HANGİ SORUMLULUKLAR?<br />
İŞTE BAZI ÖRNEKLER...<br />
Okul öncesi dönem (2-6 yaş): Oyuncaklarını toplama, masa<br />
kurma-toplama, elbiselerini giyme-çıkarma, kirlilerini sepete<br />
atma, hayvan besleme, yatak toplama, grup kurallarına uyma.<br />
İlköğretim dönemi (7- 12 yaş): Okul ve sınıf kurallarına uyma,<br />
eşyalarına sahip çıkma, yardım almadan ev işlerine yardımcı<br />
olma, temizlik ve hijyenine dikkat etme, ödevlerini tamamlama.<br />
Unutmayın, sorumluluklar çocuğunuzun bağımsız ve yeterli<br />
hissetmesini sağlayacaktır...<br />
78 : kadikoylife.com Temmuz & Ağustos 2018
Sosyal Sorumluluk<br />
TEGV:<br />
Bir çocuk değişir,<br />
Türkiye gelişir!<br />
PINAR BALTACI<br />
Suna Kıraç’ın önderliğinde 1995 tarihinde<br />
bir grup akademisyen ve iş insanlarının bir<br />
araya gelmesiyle kurulan Türkiye Eğitim<br />
Gönüllüleri Vakfı (TEGV)’in temel amacı,<br />
devlet tarafından verilen temel eğitime<br />
katkıda bulunmak.<br />
İlköğretim çağındaki çocukların Cumhuriyet’in<br />
temel ilke ve değerlerine bağlı, akılcı,<br />
sağduyulu, özgüven sahibi, düşünen, sorgulayan,<br />
kendi iç yaratıcılığını harekete geçirebilen,<br />
barışçı, farklı düşünce ve inançlara<br />
saygılı, insan ilişkilerinde cinsiyet, ırk, din, dil<br />
farkı gözetmeyen bireyler olarak yetişmesine<br />
katkıda bulunacak eğitim programları ile<br />
etkinlikler oluşturan ve uygulayan TEGV, bütün<br />
ideolojik ve siyasi akımlardan bağımsız<br />
olarak faaliyetlerini sürdürüyor.<br />
Kadıköy Life Dergisi olarak, günümüzde<br />
Milli Eğitim’den sonra eğitimde en yaygın<br />
faaliyet gösteren ve Türkiye’nin 72 noktasında<br />
etkin olan 10 büyük ölçekli eğitim<br />
parkı, 38 küçük ölçekli öğrenim birimi ve<br />
24 ‘Ateşböceği’ isimli araçlarla Türkiye’nin<br />
değişik noktalarında çocuklara nitelikli eğitim<br />
vermek için faaliyetlerine devam eden<br />
TEGV’in Genel Müdürü Sait Tosyalı ile vakfın<br />
yeni dönem çalışmalarını konuştuk. Tosyalı,<br />
verilen eğitimin detaylarına dair dergimize<br />
şunları aktardı:<br />
“2.5 MİLYONDAN FAZLA<br />
ÇOCUĞA ULAŞTIK”<br />
“Verdiğimiz eğitim beş ana dala odaklanıyor.<br />
Matematik, Fen, Sanat, Okuma ve son<br />
olarak Bilişim ilave edildi bu alanlara. TEGV<br />
olarak kuruluşumuzdan bu yana toplamda<br />
2.5 milyondan fazla çocuğumuza eriştik,<br />
yılda ise 150 binden fazla çocuğumuz<br />
geçiyor birimlerimizden. Bütün amacımız,<br />
Türkiye’nin dezavantajlı bölgelerinde<br />
ihtiyaç sahibi çocuklarımızın, eğitimde<br />
fırsat eşitliği vizyonundan hareketle nitelikli<br />
eğitim desteğine ulaşması. Birtakım uluslararası<br />
sıralamalara baktığımızda, ülkemizdeki<br />
eğitimin çok iyi yerlerde olmadığını<br />
görüyoruz. Hep örnek aldığımız Güney Kore<br />
ve Finlandiya gibi ülkelere ulaşmak için sivil<br />
toplum örgütleri ve bireylere de çok görev<br />
düşüyor.”<br />
“GÖNÜLLÜLERİMİZ PEDAGOJİK<br />
EĞİTİM ALIYOR”<br />
TEGV’de uygulanan eğitim sisteminin<br />
Milli Eğitim Bakanlığı müfredatından farklı<br />
olmadığını dile getiren Sait Tosyalı; “Burada<br />
verilen eğitimin Milli Eğitim Bakanlığı<br />
müfredatından farklı olması beklenemez,<br />
zaten belli bir protokol ile çalışmalarımızı<br />
sürdürüyoruz. Ama uygulamada farklılıklar<br />
var. Eğitim mekânlarımız çocuk dostu,<br />
rengârenk ve cıvıl cıvıl. Çocuklar oralara<br />
koşarak geliyor, zira öğrenme süreçleri de<br />
80 : kadikoylife.com Temmuz & Ağustos 2018
Sosyal Sorumluluk<br />
eğlenceli geçiyor. Çalışmalarımızın sürdüğü<br />
farklı lokasyonlara sık sık giderek çocukların<br />
etkinliklerini izliyor ve gönüllü hocalarımla<br />
sohbet ediyorum. Bazı gönüllülerimiz,<br />
okullarda öğretmen olarak görev alıyor ve<br />
burada elde ettikleri kazanımları okullarına<br />
giderek öğrencilerine aktarıyorlar. Bu,<br />
TEGV için gurur verici. Sadece çocuklarımız<br />
değil, gönüllülerimiz de kendilerine çok şey<br />
katıyorlar. Bugüne kadar vakfımızda çalışan<br />
gönüllü sayısı 85 bine ulaştı. Bazıları zamanında<br />
bizim çocuğumuz olmuş, meslek<br />
sahibi olduktan sonra da çalışmalara bu<br />
kez gönüllü olarak katılıyorlar. Ayrıca kendi<br />
isteğiyle TEGV’e gelen gönüllülerimizin<br />
hepsinin bir pedagojik eğitimden geçerek<br />
çocuklarımıza ders verdiklerini de vurgulamak<br />
istiyorum” dedi.<br />
HER BÖLGEDE EN AZ 1 SÖMESTR<br />
Genel Müdür Sait Tosyalı, TEGV çalışmalarının<br />
hayata geçirilme sürecine dair ise<br />
şunları söyledi: “Merkezi bir protokolün<br />
paralelinde, idarelerin bilgi ve koordinasyonlarında<br />
faaliyetlerimizi sürdürüyoruz.<br />
Ateşböcekleri isimli araçlarımız, talep ve<br />
ihtiyaç olan bölgelere rota planlaması yapıyor<br />
ve en az bir sömestr o bölgede kalıyor.<br />
Anlaşmalı okullarda 6-14 yaş grubundaki<br />
tüm çocuklara ulaşıyorlar. Geçtiğimiz<br />
aylarda Kars ve Iğdır’daki Ateşböceklerimizi<br />
ziyaret ettik. Çevre okullardan da talepler<br />
geldi, kulaktan kulağa yayılıyor. Gidilen tüm<br />
okullarda eksiksiz olarak tüm programlarımız<br />
uygulanıyor.”<br />
TEGV’DEN “ATMA BAĞIŞLA” PROJESİ<br />
TEGV, geliştirdiği “Atma Bağışla” projesi ile<br />
evde, okulda, işyerinde kullanmadığınız her<br />
türlü AEEE (Atık Elektrikli ve Elektronik Eşyalar)<br />
ürünlerini eğitime kazandırarak, hem<br />
çevre için hem de çocuklar için yaşanılabilir<br />
bir dünya hayaline sizi de ortak ediyor. Çevre<br />
ve Şehircilik Bakanlığı ile TÜBİSAD (Türkiye<br />
Bilişim Sanayicileri Derneği) işbirliğinde<br />
ilerleyen proje kapsamında kullanılamayacak<br />
durumda olan AEEE ürünleri, TEGV’in<br />
anlaşmalı olduğu geri dönüşüm firmasına<br />
gönderiliyor. Elde edilen hurda değeri, imkânı<br />
kısıtlı çocuklarımızın TEGV’de nitelikli<br />
eğitim alması için bağış olarak kaydediliyor.<br />
Çalışır durumda olan cihazlar ise, TEGV<br />
tarafından incelendikten sonra alınan onay<br />
karşılığında vakıf envanterine kaydedilerek,<br />
TEGV’in Türkiye’nin dört bir yanındaki<br />
etkinlik noktalarında kullanılmak üzere<br />
muhafaza ediliyor.<br />
ÜCRETSİZ DİJİTAL EĞİTİM<br />
TEGV’in yeni dönemdeki bir diğer projesi<br />
ise “Algo Dijital”. TEGV ile Google.org<br />
ortaklığında, çocukların dijital becerilerini<br />
güçlendirmek amacıyla Algo Dijital hayata<br />
geçirildi. “algodijital.com” sayesinde blok<br />
temelli kodlama gibi yeni nesil dijital<br />
eğitimler, eğlenceli bir dille çocuklara aktarılıyor.<br />
Çocuklar, Algodijital.com sitesinde<br />
ücretsiz olarak dijital dünyada buldukları<br />
bilgileri eğlenceli bir oyunla öğrenirken,<br />
TEGV’in etkinlik noktalarındaki bilişim<br />
odalarında farklı oyunlar ile dijital dünyayı<br />
doğru şekilde anlayabiliyorlar. Dijital<br />
okuryazarlığı, blok temelli kodlamayı ve<br />
algoritmik düşünceyi dünya standartlarında<br />
öğreten proje, çocukları bilimsel anlamda<br />
da geliştiriyor. Çocukları 21. yüzyılın bilgi,<br />
beceri ve yetkinlikleriyle zenginleştirecek<br />
olan Algo Dijital, öğrenen ve keşfeden nesiller<br />
yetiştirmeyi hedefliyor.<br />
TEGV GÖNÜLLÜSÜ OLMAK İÇİN<br />
NE YAPMAK GEREKİR?<br />
TEGV’de gönüllü olmak için vakfın web<br />
sayfasından ya da bizzat TEGV binalarına<br />
giderek başvuru yapabiliyorsunuz. Gönüllü<br />
olmanın ön koşulu 18 yaşını bitirmek, en az<br />
lise mezunu olmak ve vakfın amaç, vizyon<br />
ve misyonunu benimsemiş olmak. Bu koşullara<br />
sahip olup, aynı zamanda da çocuk<br />
sevgisiyle dolu herkes TEGV’de gönüllü<br />
olabiliyor.<br />
Sait Tosyalı: TEGV’de olmak beni<br />
çok heyecanlandırıyor. Hepimizin<br />
buradaki varlık sebebi çocuklar. Bu<br />
zamana kadar iş hayatında uzun<br />
yıllar profesyonel bir yaşantım oldu.<br />
Fakat hiçbir görevim, beni burada<br />
olduğum kadar mutlu etmedi.<br />
İlk defa vatanım için bir şeyler<br />
yaptığım duygusuna kapıldım. Bu<br />
vatanı çocuklara emanet edeceğiz,<br />
geleceğimiz onların elinde. Burada<br />
en büyük görev biz yetişkinlere<br />
düşüyor. Her zaman dediğimiz gibi;<br />
“Bir Çocuk Değişir, Türkiye Gelişir”.<br />
Herkesi sivil toplum kuruluşlarında<br />
yer almaya davet ediyorum. TEGV<br />
yazıp 3353’e kısa mesaj göndererek,<br />
vakfımıza ve çocuklarımıza yardımda<br />
bulunabilirsiniz.<br />
Temmuz & Ağustos 2018 kadikoylife.com : 81
İçimizden Biri<br />
Rus ressam Daria Shcherba:<br />
Aslında her ressam<br />
dünya vatandaşıdır<br />
PINAR BALTACI<br />
Kadıköy Life Dergisi olarak, birlikte yaşadığımız yabancıların hayatlarına<br />
dokunmaya devam ediyoruz. Bu sayıdaki konuğumuz, Kadıköylü<br />
Rus ressam Daria Shcherba… Daria, içimizdeki yabancı değil, tam<br />
olarak bizden biri. Ressam, Kadıköy’ün tarihi evlerinin, insanlarının<br />
ve devam eden mahalle kültürünün sanatı açısından ilham unsuru<br />
olduğunu söylüyor ve ekliyor: “İstanbul’u, özellikle de Kadıköy’ü çok<br />
seviyorum. Ben, her ressam gibi bir dünya vatandaşıyım. Sanatçıların<br />
hisleri ortak, bu yüzden onlar dünyaya aitler.”<br />
Justinian ve Teodora...<br />
Sanatçı, çizimlerinde kendi karakteristik özelliğine sahip çizgilerle birlikte<br />
akrilik, yağlıboya, grafik ve karışık teknik gibi birden fazla teknik ve<br />
konu ile çalışıyor. Rusya, Sırbistan, Japonya ve Türkiye’de olmak üzere<br />
birçok sergide yer alan Shcherba, aynı zamanda UNESCO Uluslararası<br />
Plastik Sanatlar ve Rusya Ulusal Sanatçı Dernekleri’ne üye. Buyurun,<br />
söz Daria Shcherba’da…<br />
“SANAT KISKANÇTIR”<br />
Söyleşimiz, Daria’nın ülkesi Rusya’da ortaya çıkan resim serüveniyle başlıyor.<br />
Henüz 1 yaşındayken sürekli resimler çizen sanatçı, ailesi tarafından<br />
küçük yaşta keşfediliyor ve 6 yaşında sanat eğitimi almaya başlıyor. Sanat<br />
okulunda hem resim hem de müzik dersleri alan Daria Shcherba, sonunda<br />
bir seçim yapıyor ve yoluna renklerle devam ediyor: “Küçük yaşlarda<br />
annem ve babam, duvarlara taktıkları çiviye resimlerimi asarlardı. O kadar<br />
çok resim yapardım ki, bu tutkum ailem tarafından kısa sürede keşfedildi.<br />
Okula 7,5 yaşında, sanat okuluna ise 6 yaşında başladım. Hem müzik hem<br />
de resim dersleri alıyordum. Hiç unutmuyorum, ailem bir gün bana bu iki<br />
alan arasında bir tercih yaparak uzmanlaşmam gerektiğini, çünkü sanatın<br />
çok kıskanç olduğunu söyledi. Ben de tereddüt etmeden çocukluk tutkum<br />
olan resmi seçtim. O zamandan bu yana resim hep hayatımda oldu.<br />
Gizli Hazineler<br />
TÜRKİYE’DEKİ TARİHİ HEP ÇOK MERAK ETTİM<br />
Üniversite eğitimimi, Krasnodar Devlet Üniversitesi Kültür ve Sanat<br />
Fakültesi Endüstriyel Tasarım Bölümü’nde tamamladım. Okulda hem<br />
resim hem de tasarım dersleri aldım. Okulun bitmesinin ardından ise<br />
<strong>82</strong> : kadikoylife.com Temmuz & Ağustos 2018
İçimizden Biri<br />
Daria Shcherba’nın ders verdiği Galata Sanat<br />
Galerisi’nde gerçekleşen çocuk sergisinden…<br />
ülkemde bir mimarlık şirketinde tasarımcı<br />
olarak çalıştım. Maketlerle tasarım<br />
yapıyordum fakat aslında resim yapmak<br />
istediğim için bu işte hiçbir zaman mutlu<br />
olmadım. Yarım yıl çalıştım ama sadece<br />
bir ofiste klavye seslerini duymak, beni bir<br />
süre sonra mutsuz etti. İşten ayrıldım ve<br />
Avrupa’da farklı ülkeleri gezmeye başladım.<br />
Orada tanıştığım Türk sanatçılar aracılığıyla<br />
da ilk defa Türkiye’ye geldim ve Kadıköy’e<br />
yerleştim. Türkiye, benim her zaman merak<br />
ettiğim bir ülkeydi. Fakat bizim oradan<br />
sürekli Akdeniz’e, otellere tatile gelirlerdi.<br />
Ben İstanbul’u, tarihi bölgelerini, buradaki<br />
Bizans kültürünü merak ediyordum. Ve<br />
gelir gelmez istediğim yerde yaşamaya<br />
başladım. İstanbul’daki hayatım böylelikle<br />
başlamış oldu.”<br />
“İSTANBUL’DA RESİM DERSLERİ<br />
VERİYORUM”<br />
İstanbul’a yerleşmesinin ardından Türkçeyi<br />
öğrenmek için kurslar aramaya başlayan<br />
Shcherba, dil öğrenmek için gittiği Rus<br />
Kültür Merkezi’nde resim dersleri vermeye<br />
başlıyor. Böylelikle yeni tanıştığı kişiler<br />
sayesinde Türkçeyi ilerlettiğini dile getiren<br />
ressam, o sürece dair şunları söylüyor:<br />
“Türkiye’ye geldiğim ilk yıllarda, ‘güzel’ ve<br />
‘çok güzel’ kelimelerinden sonra ‘zımpara’<br />
ve ‘misina’ kelimelerini öğrendim. Çünkü<br />
en çok bu kelimeleri kullanıyordum, pazara<br />
gidip bunları satın alıyordum. Rus Kültür<br />
Merkezi’nde yaklaşık bir yıl ders verdim.<br />
Çevrem genişledikçe, Türkiyeli arkadaşlarım<br />
da olmaya başladı ve dil problemini<br />
biraz da olsa çözdüm. Ardından, Galata<br />
Sanat Galerisi’nde çocuklara ve yetişkinlere<br />
dersler vermeye başladım, hâlâ da devam<br />
ediyoruz. Bu sene iki tane sergimiz oldu.”<br />
“KADIKÖY’DE KENDİMİ HİÇBİR ZAMAN<br />
YABANCI HİSSETMEDİM”<br />
İstanbul’da en sevdiği bölgenin Kadıköy<br />
Yeldeğirmeni olduğunu söyleyen genç<br />
ressama göre İstanbul’un en güzel tarafı,<br />
devam eden eski mahalle kültürü: “Yeldeğirmeni’nin<br />
hem çok fazla sanat atölyeleriyle<br />
bohem bir havası var, hem de mahalle<br />
kültürü var. İnsanların birbiriyle iletişim<br />
kurduğu, sokaklarında simitçilerin dolaştığı,<br />
balkonlardan sepetlerin sarkıtıldığı gerçek<br />
bir hayat var burada. Taksim ile Kadıköy’ü<br />
Galata Sanat Galerisi’nde gerçekleşen<br />
yetişkin derslerinden…<br />
karşılaştırdığımda, gerçek İstanbul’u burada<br />
bulduğumu hissediyorum. Küçük kafeler,<br />
ufacık bir masa etrafında toplanan insanlar,<br />
canlı sokaklar...”<br />
“EN BELİRGİN ÖZELLİĞİNİZ,<br />
YARDIMSEVERLİĞİNİZ”<br />
Daria Shcherba, kendi gözlemleriyle ve<br />
bakış açısıyla gördüğü Kadıköy’ü anlatmaya<br />
şu sözlerle devam ediyor: “Kadıköy’ün<br />
sevdiğim bir diğer yönü, ev tarzları…<br />
Resimlerimde de sık sık çizdiğim bu eski<br />
evler, bana burada yaşamaya başladığım<br />
zamanlardan bu yana ilham kaynağı oldu.<br />
Bazen Kadıköy sokaklarında sadece evlere<br />
bakarak yürüyorum. Kendimi burada hiçbir<br />
zaman yabancı hissetmedim. Çünkü Türkler<br />
ve Ruslar, bazı yönleriyle çok benziyor. Biz<br />
de sıcakkanlı insanlarız, sizler de öyle. Hatta<br />
anlattığımda herkes çok şaşırıyor ama uzak<br />
yola giden insanların arkasından biz de su<br />
döküyoruz. Bazı geleneklerimiz çok benziyor.<br />
Belki de bu yüzden Türkiyelileri çok<br />
sevdim. En belirgin özelliğiniz ise, kesinlikle<br />
yardımseverliğiniz.”<br />
“HER RESMİMDE BİR FİKİR VE<br />
FELSEFE VAR”<br />
Shcherba’ya göre bir ressam, kendisini en<br />
iyi 36 yaşından sonra buluyor. Kendisinin<br />
hâlâ genç bir sanatçı olduğunu ifade eden<br />
Daria Shcherba, resimlerinde yeni tarzlar ve<br />
teknikler denemeye devam ediyor: “Genel<br />
olarak sanat anlayışım sembolizme yakın.<br />
Aynı zamanda grafik, desen, mürekkep,<br />
yağlıboya, akrilik teknikleriyle çalışmalar yapıyor<br />
ve farklı boyutlarda tablolarla çalışıyorum.<br />
Her resmimin bir fikri ve felsefesi var.<br />
Herkes güzel bir kadına bakınca onun güzel<br />
olduğunu anlar ya da gül kokusu size güzel<br />
bir duygu hissettirir. Deniz manzarası da<br />
öyle, herkes için güzel olan şeyler. Benim<br />
anlayışıma göre önemli olan sadece güzeli<br />
göstermek değil, yeri gelir yerdeki önemsiz<br />
bir çamur parçası da sanatın konusu olabilir.<br />
Sanatçı, o çamurdaki inanılmaz renkleri<br />
görebilmelidir. Evet, çamur kirli ama tüm<br />
gerçekliğiyle orada duruyor.<br />
GERÇEK SANAT ANLAŞILMAZDIR<br />
Bu güne kadar karma sergilerim oldu, fakat<br />
tablolarımı sattığım için henüz kişisel bir<br />
sergim olmadı. Resimlerimi sattığımda,<br />
çocuğumdan ayrılmış gibi hissediyorum.<br />
Hiçbir zaman sipariş üzerine resim yapmadım.<br />
Hayatta bazı şeyler bana ilham veriyor<br />
ve ben hayal gücüme göre resimler yapıyorum.<br />
Çok fazla popüler olan ve müdahale<br />
edilen sanat, gerçek sanat olmuyor. Gerçek<br />
sanat anlaşılmazdır. Seni rahatsız eder,<br />
canını yakar, ağlatır ve kızdırır.”<br />
“KADIKÖY’DE YAŞAMAYA<br />
DEVAM EDECEĞİM”<br />
Bundan sonraki yaşamına Kadıköy’de devam<br />
etmek istediğini dile getiren Shcherba;<br />
“Evet, ben bir Rus’um ve her Rus’un içinde<br />
bir Dostoyevski vardır. Ülkemi çok seviyorum<br />
ama bundan sonraki planlarım arasında<br />
İstanbul Kadıköy’de yaşamak var. Çünkü<br />
bu kentten ve insanlardan ilham alıyorum.<br />
Saçlar, gözler, kıyafetler bana farklı geliyor.<br />
Bazen yolda yürürken tanımadığım kişilere<br />
modellik teklif ettiğim bile oluyor. Sokaklarda<br />
bağıran seyyar satıcılar, doğal tarzlar,<br />
samimi yaşam biçimleri benim sanatımı<br />
besliyor” şeklinde konuşuyor.<br />
“Sisifos, Yunan mitolojisinde hırsları<br />
uğruna, sonsuza kadar bir kayayı<br />
bir tepenin en yüksek noktasına<br />
dek yuvarlamaya mahkum edilmiş<br />
bir kraldır. Bizler de omuzlarımıza,<br />
hayallerimiz olan şeyleri elde etmek,<br />
kariyerimizin zirvesine erişmek için,<br />
tıpkı Sisifos’un hırsları nedeniyle<br />
verilen cezası gibi bitmek bilmeyen<br />
bir yük bindirmiyor muyuz? Her<br />
geçen gün daha yenisini, daha iyisini<br />
hayal ettiğimiz ve bunun uğruna<br />
harcadığımız bir hayat! Hayallerinize<br />
en yakın olduğunuz an, zirveye<br />
tırmandığınız o merdivende durup<br />
geriye baktığınızda, kaç kırık basamak<br />
bıraktığınızı ve bu hayallerinizin<br />
uğruna neler feda ettiğinizi hiç düşündünüz<br />
mü? Düşünecek misiniz?”<br />
Temmuz & Ağustos 2018 kadikoylife.com : 83
Sahne Sanatları<br />
Sahnelerimizde<br />
sezonu bitirirken...<br />
DENİZ TOPÇU<br />
Bir tiyatro sezonunu daha kapatırken, Kadıköy sahnelerinde<br />
yer bulan onlarca oyun arasından sizlere iki oyun seçerek veda<br />
ediyoruz. Oyun Atölyesi’nden “Kundakçı” ve Yolcu Tiyatro’dan<br />
“Joko’nun Doğum Günü”, genç ekiplerin sahnelediği ve performansların<br />
ön planda olduğu iki başarılı oyun. Oyunculukların,<br />
yönetmenliklerin ve metinlerin çok iyi olduğu; bir “ensemble”ın,<br />
bir kolektifin fazlasıyla hissedildiği bu iki oyunla sezonu<br />
kapatmaktan mutlu olurken, yeni sezona da Türk Tiyatrosu<br />
adına umutla bakıyoruz.<br />
Sahnelerimiz ve tiyatro ekiplerimizle Kadıköy olarak özel tiyatrolarımıza<br />
cesaret katıyoruz, bu da bizi ayrıca mutlu ediyor. Eylül<br />
& Ekim sayımızda sizlere yeni oyunlarla merhaba diyeceğiz.<br />
JOKO’NUN DOĞUM GÜNÜ<br />
“Sizleri taşımaya başladığımdan beri yere bakıyorum hep,<br />
daha önce göğe bakardım.”<br />
bedenlerinde yaşıyorlar denebilir. Çünkü oyun boyunca işçi<br />
sınıfından olan Joko (Tolga İskit) ve arkadaşları, kendilerini<br />
hem bedenen hem de zihnen sömüren kişileri yaklaşık iki<br />
saat boyunca yüksek bir performansla sırtlarında taşıyorlar.<br />
Sahnede dökülen terler, çekilen ağrılar, atılan çığlıklar, isyanlar,<br />
haykırışlar gerçek. Ve izleyiciyi en çok etkileyen de bu gerçekçilik<br />
etkisi oluyor.<br />
Su deposunda çalışan Joko’nun ve ailesinin hayata tutunma<br />
çabalarını konu edinen oyunda, teknolojik imkânlardan da<br />
yararlanılmış. Sahnenin arkasında kullanılan illüstrasyonlar<br />
Can Badur tarafından hazırlanmış ve mekân değişimleri bu<br />
illüstrasyonlarla seyirciye aktarılıyor. Bu da oyuna ayrı bir<br />
görsellik ve zenginlik katıyor.<br />
Adaletli ve herkesin gökyüzüne bakabileceği bir dünya en<br />
büyük hayaliniz ise, bu oyunu izlemeden sezonu bitirmeyin...<br />
Yolcu Tiyatro tarafından üç sezondur sahnelenen ve vurucu<br />
bir kara mizah örneği olan “Joko’nun Doğum Günü”, ezilen<br />
sınıfın sırtına binip gününü keyifle yaşayanların ve buna sesini<br />
çıkarmayan ya da çıkaramayan ezilen insanların hikâyesini<br />
anlatıyor.<br />
Aynı zamanda ressam, şair, yönetmen ve film yapımcısı da olan<br />
Fransız oyun yazarı Roland Topor’a ait metni, Mine Kırıkkanat<br />
çevirisinden izliyoruz. Ersin Umut Güler’in yönettiği “Joko’nun<br />
Doğum Günü”nde rol alan oyuncular ise Tolga İskit, Ayşe Tunaboylu,<br />
Cenk Dost Tanrıverdi, Efe Ünal, Merve Dağlı, Yasemin<br />
Ertorun, Burak Üzen ve Sercan Dede.<br />
Performansı yüksek bir oyun olan “Joko’nun Doğum Günü”nde<br />
ezilen işçi sınıfının sancılarını, oyuncular gerçek anlamda<br />
84 : kadikoylife.com Temmuz & Ağustos 2018
Sahne Sanatları<br />
Ruhun Kapısı,<br />
Büyük Kulüp’te<br />
açıldı<br />
İnsanların makro göz fotoğraflarının ve hikâyelerinin yer aldığı,<br />
gelirleri “Herkes geleceği görebilsin diye” 6 Nokta Körler Derneği’ne<br />
bağışlanan sosyal sanat projesi “Gate of Soul” (Ruhun<br />
Kapısı), ilk sergisini Caddebostan Büyük Kulüp’te açtı.<br />
KUNDAKÇI<br />
“Oyun mu? Kumpas mı? Komplo mu?”<br />
Yıl M.Ö. 356... Herostratos, dünya harikası Artemis Tapınağı’nı<br />
yakar. Fakat neden yaktığı bir türlü anlaşılamaz. Aslında yanan<br />
sadece Artemis Tapınağı değildir. Bütün aristokrat kesimin yanı<br />
sıra efendiler ve ezilenlerin dünyasında koca bir yangına neden<br />
olmuştur tapınağın yanıp kül olması. Herostratos ise girdiği<br />
hücrede kazandığı şöhretin keyfini çıkarmaya başlamıştır.<br />
Grigori Gorin’in yazdığı, Haluk Bilginer’in çevirdiği, bir Oyun<br />
Atölyesi prodüksiyonu olan “Kundakçı”nın yönetmenliğini<br />
Muharrem Özcan yapıyor. Aynı zamanda oyunculardan da olan<br />
Muharrem Özcan’ın yanında yer alan diğer oyuncular ise Tuna<br />
Kırlı, Devrim Özder Akın, Tuğba Çom Makar, Evren Erler, Gözde<br />
Kırgız, Timuçin Başgül, Kerem Arslanoğlu, Mithat Ozan Küren,<br />
Serkan Ilgaz.<br />
“Kundakçı” her ne kadar bir komedi oyunu olarak görünse<br />
de içerisinde politik unsurları fazlasıyla barındırıyor. Kişisel<br />
çıkarların ön plana çıktığı, üstlerin altları ezdiği, koltuk sevdalılarının<br />
yerlerini koruma çabası, gerçeğin herkesçe çıkarlar<br />
doğrultusunda çarpıtılması gibi konular, oyunun iskeletini<br />
oluşturuyor.<br />
Oyundan en çok keyif alacağınız unsurlardan biri de müzik.<br />
Tüm oyuncular, bir müzik aletiyle oyun boyunca sahneye neşe<br />
ve renk katıyor. Oyunun açılışında, sahne geçişlerinde, kapanışında<br />
müziğe başvuruluyor. Sahnesi biten oyuncu, dekorun<br />
arkasındaki yerini alıyor ve oyuna müziğiyle eşlik ediyor.<br />
İki perdeden oluşan ve yaklaşık iki saat süren bu keyifli oyunu,<br />
her ne kadar olaylar M.Ö. 356 yılında geçse de, yaşanan çağa<br />
ayna tutmak isteyenlerin izlemelerini şiddetle tavsiye ederiz.<br />
Yeni sezonda görüşmek dileğiyle...<br />
“HER GÖZ, SAHIBI GIBI EŞSIZ”<br />
55 eşsiz göz fotoğrafı ve 55 farklı hikâyenin yer aldığı, pek çok<br />
kişinin katılımıyla büyük ilgi gören sergide Burcu Esmersoy,<br />
Ogeday Girişken, Nasuh Mahruki, Hilal Ergenekon, Gülhan Şen<br />
gibi farklı alanlarda başarı yakalamış ünlü isimlerin de gözleri<br />
sergilendi.<br />
GÖRME ENGELLILERE UMUT OLUYOR<br />
Fotoğraf sanatçısı Burcu Kılıçer ve iletişimci ve Kadıköy Life<br />
editörlerinden Özgür Uysal’ın birlikte yürüttüğü projenin sergisinde<br />
göz sahipleri tablolarını satın alabildiği gibi, aynı zamanda<br />
isteyen misafirlerin de göz çekimleri yapıldı. Sergide elde edilen<br />
gelirler, “Herkes geleceği görebilsin diye” 6 Nokta Körler Derneği’ne,<br />
görme engellilerin yararına<br />
kullanılması amacıyla<br />
bağışlandı.<br />
YENI SERGI IÇIN<br />
ÇEKIMLER DEVAM EDIYOR<br />
“Gate of Soul” projesi, yeni<br />
insanların gözleri ve hikâyelerini<br />
sergilemeye devam<br />
edecek. Yaz sonunda açılacak<br />
yeni sergi için çekimler<br />
Üsküdar’daki stüdyoda<br />
gerçekleştiriliyor. Eşsiz hikâyelerin<br />
ve yeni simaların da<br />
gözlerinin yer alacağı sergi,<br />
sosyal sorumluluk projesi<br />
olarak sivil toplum kuruluşlarına<br />
destek vermeyi<br />
sürdürecek.<br />
Temmuz & Ağustos 2018 kadikoylife.com : 85
Sağlık<br />
Tükürük bezi hastalığı ve<br />
tükürük bezi tümörlerinden<br />
korunma önerileri<br />
OP. DR. HALİDE GÜNEŞ ÇİFTÇİ<br />
Medicana Çamlıca Hastanesi Kulak Burun Boğaz Uzmanı<br />
“Vücudumuzda tükürük salgısı üreten<br />
organlarımız tükürük bezleridir. Tükürük<br />
bezleri, tükürük salgısı üretip kanallar<br />
aracılığıyla salgıyı ağız, boğaz, yutak,<br />
sinüs gibi organlarımıza ulaştırır” diyen<br />
Medicana Çamlıca Hastanesi Kulak Burun<br />
Boğaz Uzmanı Op. Dr. Halide Güneş<br />
Çiftçi, tükürük bezi hastalığından ve<br />
korunma yollarından bahsetti.<br />
Tükürük ne işe yarar? Tat almayı kolaylaştırır,<br />
ağız mukozasını nemli tutarak<br />
mukozayı korur, içerisindeki amilaz ve lipaz enzimi ile sindirime<br />
yardım eder, diş minesini korur, bakterilere karşı koruma etkisi<br />
vardır. Dehidratasyon (sıvı kaybı), stres, hastanede yatma, psikolojik<br />
durumlar, bazı ilaçlar, radyoterapi, sjögren sendromu, kronik<br />
tükürük bezi enfeksiyonları, demir eksikliği ve pernisiyöz anemi<br />
gibi durumlar, tükürük akım hızını ve miktarını azaltabilir.<br />
Tükürük bezleri, major (büyük) ve minör (küçük) olmak üzere iki<br />
tiptir. Majör tükürük bezleri dediğimiz büyük bezler üç tanedir.<br />
Bunlar; yanakta kulaklarımızın önünde bulunan iki adet parotis<br />
bezi, alt çenenin altına yerleşmiş olan iki adet submandibüler bez<br />
ve iki adet dilaltı tükürük bezleridir. Minör tükürük bezleri ise çok<br />
sayıda olup, mukoza içine yayılmışlardır.<br />
TÜKÜRÜK BEZİ HASTALIKLARI<br />
En sık olarak, siyaloadenit dediğimiz tükürük bezi enfeksiyonu<br />
görülür. Bunun dışında tükürük bezi taşları, tükürük bezinin iyi<br />
ve kötü huylu tümörleri, siyaloadenozis denilen tükürük bezinin<br />
tümör dışı şişlikleri, tükürük bezinin granülomatöz hastalıkları<br />
(tüberküloz, aktinomikoz, kedi tırmığı hastalığı), sjögren hastalığı<br />
görülür. Tükürük bezi enfeksiyonları bakteriyel ve viral olabilir.<br />
TÜKÜRÜK BEZİ TÜMÖRLERİNİN BELİRTİLERİ<br />
Klinik olarak kulak önünde, çene altında ağrısız ve yavaş büyüyen<br />
şişlikler olarak karşımıza çıkarlar. Kitlenin aniden büyümesi,<br />
tümör içine kanama veya enfeksiyon nedeniyle olabilir. Kitle içine<br />
kanamalarda daha önceden yavaş büyüyen ve ağrısız olan bir<br />
şişliğin kısa sürede ağrılı hale gelmesi görülür. Benign (iyi huylu)<br />
tümörlerde yüz sinirinin etkilenmesi çok fazla görülmezken, malign<br />
(kötü huylu) tümörlerde kitle ile birlikte yüz siniri de etkilenebilir.<br />
Yine malign tümörler, çevre dokulara yayıldığı için kitleler daha<br />
düzensiz ve hızlı büyüme eğilimi gösterirler.<br />
TÜKÜRÜK BEZİ HASTALIKLARININ TANISI VE TEDAVİSİ<br />
Her hastalıkta olduğu gibi tükürük bezi hastalıklarının tanısında da<br />
hikâye çok önemlidir. Başlangıç zamanı, yavaş mı yoksa hızlı mı geliştiği,<br />
ağrının eşlik edip etmemesi, yüzde uyuşma olup olmadığı, yemekle<br />
ilişkisi, kişinin kullandığı ilaçlar, geçirdiği hastalıklar dikkatlice sorgulanmalıdır.<br />
Muayene bulgularından sonra görüntüleme yöntemlerine<br />
geçilir. En sık yüzeysel ultrason olmak üzere siyalografi sintigrafi, BT ve<br />
MR da tanıda kullanılan görüntüleme yöntemlerindendir.<br />
Tüm bunlardan sonra özellikle de tümör şüphemiz varsa, ince iğne<br />
aspirasyon biyopsisi dediğimiz iğne biyopsisi gerekebilir ve bu<br />
alınan hücre patolojik incelemeye gönderilir. Fakat kesin tanı, kitle<br />
çıkartıldıktan sonra konur. Tedavinin temeli cerrahidir. İyi huylu<br />
tümörlerde, tümör parotis bezinde ise tümör bezin bir kısmıyla<br />
birlikte çıkarılır. Submandibuler tükürük bezinde, tükürük bezinin<br />
tamamı çıkarılır.<br />
Kötü huylu tümörlerde, daha geniş cerrahiler uygulanır. Bezin tamamı<br />
çıkarılabilir, hastada ameliyat öncesi yüz felci ortaya çıktıysa yüz<br />
siniri de bezle birlikte çıkarılır ya da ameliyatta tümörün yüz sinirine<br />
uzadığı görülürse, yüz sinirinin etkilenen bölümü çıkarılabilir ve bu<br />
bölüm tamir edilebilir. Yine bazı kötü huylu tümörlerde ‘boyun diseksiyonu’<br />
adı verilen bir işlemle boyundaki lenf bezleri çıkarılabilir<br />
ve cerrahi sonrası bazı olgularda radyoterapi ve nadiren kemoterapi<br />
gerekebilir. Cilt tutulumu olan kötü huylu tümörlerde cilt de çıkarılıp,<br />
bazı rekonstrüksiyon (yeniden yapılandırma) yöntemleri uygulanabilir.<br />
İyi huylu tümörlerde uygun cerrahi teknikle nüks (tekrarlama) oranı<br />
çok azdır. Kötü huylu tümörlerde ise başarı, tümörünün cinsine ve<br />
yaygınlığına bağlı olarak değişkenlik gösterebilmektedir.<br />
C<br />
M<br />
Y<br />
CM<br />
MY<br />
CY<br />
CMY<br />
K<br />
86 : kadikoylife.com Temmuz & Ağustos 2018
Sağlık<br />
Prebiyotikler ve<br />
probiyotiklerin bağırsak<br />
mikrobiyotasına dostluğu<br />
İnsan vücudunda 100 trilyon hücre bulunduğu<br />
tahmin ediliyor. Bundan 10 misli fazla<br />
miktarda mikroorganizma da vücudun deri,<br />
ağız, bağırsaklar gibi çeşitli bölgelerinde<br />
yerleşmiş bulunuyor. İnsanın üzerinde ve<br />
içinde yaşayan mikroorganizmaların tamamına<br />
ise “mikrobiyata” deniyor.<br />
Kadıköy Life dergisine mikrobiyata, prebiyotikler,<br />
probiyotikler ve aralarındaki ilişki<br />
hakkında bilgi veren MedAmerikan Tıp<br />
Merkezi’nden Dyt. Burcu Demir; “Mikrobiyatanın<br />
düzenlenmesinde diyetin prebiyotik<br />
içeriği kadar, alınan canlı probiyotik mikroorganizmalar<br />
da önemlidir,” dedi. Ayrıntılar<br />
için buyurunuz...<br />
Mikrobiyata nedir? Korunması ve<br />
düzenlenmesini nasıl sağlarız?<br />
İnsanın üzerinde ve içinde yaşayan mikroorganizmaların<br />
tamamına “mikrobiyata” denir.<br />
İnsan vücudunun yüzde 10’u insan hücrelerinden,<br />
yüzde 90’ı mikroorganizmalardan<br />
oluşmaktadır. İnsan bağırsak mikrobiyomu,<br />
temelde doğumdan kısa süre sonra anneden<br />
ve yaşanılan çevreden kazanılır. Bakteri,<br />
virüs, mantar ve protozoa (tek hücreli canlı)<br />
gibi çok sayıda mikroroganizmadan oluşan<br />
bağırsak mikrobiyatasının fonksiyonu ve<br />
kompozisyonu; doğum şekli, anne sütü<br />
alımı, antibiyotik kullanımı ve beslenme<br />
gibi çeşitli faktörlerden etkilenmektedir. Bu<br />
faktörler arasında beslenme, düzenlenebilir<br />
bir etmen olması nedeniyle önemlidir.<br />
Mikrobiyotanın sağlıklı olması için<br />
nasıl beslenmeliyiz?<br />
Sağlıklı mikrobiyatası olan kişi, sağlıklı bir<br />
bedene sahip demektir. Her insanın parmak<br />
izi gibi kendisine özel bir mikrobiyatasının<br />
olduğunu bilip, sağlıklı beslenerek vücudundaki<br />
mikrobiyota dengesini koruması, her<br />
geçen gün daha çok kişinin önem verdiği<br />
sağlık göstergelerindendir. Mikrobiyatanın<br />
düzenlenmesinde diyetin prebiyotik içeriği<br />
kadar, alınan canlı probiyotik mikroorganizmalar<br />
da önemlidir. Yüksek hayvansal protein<br />
ve doymuş yağ, düşük posa ve karbonhidrat<br />
içeren diyetlerin bağırsak mikrobiyatasının<br />
zenginliğini ve çeşitliliğini azalttığı, yüksek<br />
posalı ve bitkisel bazlı diyetlerin ise bağırsaktaki<br />
bakteri çeşitliliğini artırdığı saptanmıştır.<br />
MedAmerikan Tıp Merkezi’nden Dyt. Burcu Demir<br />
Probiyotik nedir?<br />
Probiyotikler, insan organizmasının yararına<br />
çalışan, sağlıklı yaşam adına vazgeçilmez<br />
olan canlı bakterilerdir. Bağırsak<br />
duvarını zararlı mikroorganizmalardan<br />
korurlar ve bağırsak hareketliliğini artırırlar.<br />
Bağışıklık sistemini kuvvetlendirirler ve<br />
enfeksiyonla mücadelede bulunurlar.<br />
Probiyotik bakterilerin bağırsakta çoğalmasında<br />
prebiyotiklerin etkisi büyüktür.<br />
Probiyotik bulunan besinler nelerdir?<br />
Probiyotikler; yoğurt, ayran, kefir, yumuşak<br />
yıllanmış peynir, fermente süt, keçi sütü,<br />
sirke, lahana ve salatalık turşusu, kombu<br />
çayı, bitter çikolata, tereyağında bulunur.<br />
Tahılların fermentasyonu ile tarhana, boza,<br />
şalgam suyu gibi besinler de probiyotik<br />
özellik taşımaktadır.<br />
Prebiyotik nedir?<br />
Prebiyotikler, sindirilmeyen ancak bağırsakta<br />
fermente olan ve kolondaki bakterilerin çoğalmasını<br />
ve etkinliğini olumlu yönde etkileyerek<br />
aynı zamanda konağın sağlığını da iyileştiren<br />
besin öğeleridir. Tüm posa kaynakları prebiyotik<br />
olarak sınıflandırılamaz; ancak birçok<br />
prebiyotik, diyet posası olarak sınıflandırılabilir.<br />
Prebiyotiklerin tüketimi, sağlığın yararı<br />
için gastrointestinal mikrobiyatanın modifiye<br />
edilebileceği bir diyet stratejisidir.<br />
Prebiyotik bulunan besinler nelerdir?<br />
Prebiyotikten zengin besinler; hindiba<br />
kökü, domates, muz, çekirdeksiz etli<br />
meyveler, yer elması, yeşil yapraklı sebzeler,<br />
kuru baklagiller, yulaf, arpa, sarımsak,<br />
soğan, pırasa, enginar, arpa kepeği/tahıllar,<br />
buğday kepeği, keten tohumu, kakao,<br />
kuşkonmazdır. Meyveler, sebzeler, tahıllar<br />
ve diğer yenilebilir bitkiler, prebiyotikleri<br />
oluşturan karbonhidratların kaynağıdır.<br />
88 : kadikoylife.com Temmuz & Ağustos 2018
Spor<br />
Kadıköy’ün parklarında<br />
spor var<br />
REHA KADAK<br />
Spor, her yaştan insanın sağlıklı yaşam<br />
adına mutlaka yapması gerekli bir aktivite...<br />
Ancak spor yapmak için zaman, mekân ve<br />
imkânların aynı derecede oluşması esas.<br />
Özellikle spor salonlarındaki spor, yapılan<br />
yerin niteliğiyle doğru orantılı. Salonun<br />
koşulları, hijyen, havalandırma, kullanılan<br />
aletlerin sağlamlığı gibi faktörler, sporun<br />
layıkıyla yapılmasını etkilemekte. Uzmanlar<br />
ise spor yapmaya uygun orman, park gibi<br />
dış mekânlarda sportif faaliyetlerin yapılmasını<br />
daha çok tavsiye ediyor.<br />
Kadıköy, nüfus olarak belli bir eğitim seviyesinin<br />
üzerindeki kitlenin yaşadığı güzide<br />
semtimiz. İlçemizin en önemli özelliklerinden<br />
biri de çok sayıda parkların olması ve<br />
bu parkların hemen hemen çoğunun spor<br />
yapmaya elverişli bulunması; üstelik hiçbir<br />
ücret ödemeden...<br />
SABAHLARI ERKENDEN YOĞURTÇU<br />
PARKI’NDA TENİS<br />
Yoğurtçu Parkı, Kadıköy’ün en önemli<br />
parkları arasında yer alıyor. Parkın içinde<br />
kızıl toprak zemin üzerinde uzun bir yürüme<br />
ve koşu pisti mevcut. Günün özellikle sabah<br />
saatlerinde semt sakinlerine ve komşu<br />
semtlerden misafirlere ev sahipliği yapıyor.<br />
Ancak parkın en önemli spor ritüellerinden<br />
biri tenis. Tenis kortu, günün her saatinde<br />
kuyruk olurcasına tenis sporunu yapmak<br />
isteyenlerle doluyor. Müdavimleri, erken<br />
saatlerde gelerek bu güzel parkın tenis<br />
kortunda yer kapıyor.<br />
MODA SAHİL PARKI’NDA BASKETBOL<br />
TURNUVALARI<br />
Moda Sahil Parkı, yaz aylarında halkın<br />
yoğun ilgi gösterdiği parklardan biri. Yaz<br />
boyunca erken saatlerde başlayan kalabalık,<br />
gece geç saatlere kadar sürüyor. Ancak<br />
park, spor faaliyetlerinin de yoğun yapıldığı<br />
alanlar arasında. Parkta bir tenis kortu bulunsa<br />
da, esas sporu basketbol... Basketbol<br />
sahaları, parkta yazın ve kış aylarında özellikle<br />
kuru havalarda dolup taşıyor. Hatta<br />
öyle ki, geniş katılımlı birçok basketbol<br />
turnuvasına da ev sahipliği yapıyor.<br />
SABAH YÜRÜYÜŞLERİ ÖZGÜRLÜK<br />
PARKI’NDA<br />
Selamiçeşme Özgürlük Parkı, çevre semtlerde<br />
yaşayan ve özellikle kadınların sabah<br />
yürüyüşleri için tercih ettiği parkların en başında<br />
geliyor. Şehir içinde adeta bir küçük<br />
orman görevi gören peyzajıyla, sabahları<br />
bolca oksijen depolamak isteyenler için<br />
en ideal yürüyüş parkurunun olduğu park<br />
olarak dikkat çekiyor.<br />
CADDEBOSTAN SAHİLİ DEMEK,<br />
UZUN MESAFE KOŞULARI DEMEK<br />
Yerinde duramayıp koşmak isteyenler için<br />
Caddebostan sahili, sizler için biçilmiş bir<br />
kaftan. Uzun bir koşu yapmak isteyen çeşitli<br />
gruplar, şirket ve spor markalarının koşu<br />
ekipleri, yaz-kış demeden Caddebostan<br />
sahilini kendilerine mesken tutuyor. İyi<br />
bir koşu ayakkabısı, koşu şortu ve koşu<br />
tişörtünüzü alın, Caddebostan sahiline<br />
çıkıp koşun.<br />
İSTANBUL’DA BİSİKLET,<br />
KADIKÖY’ÜN SAHİLLERİNDE SÜRÜLÜR<br />
İstanbul, tepeler şehridir. Bundan dolayı her<br />
İstanbullu çocuğun bisiklet hayali, illa bir<br />
yerden sonra kendine alan bulamaz. Ama<br />
hem o çocuklar için hem de yetişkinler için<br />
bisiklet sürme adresiniz Kadıköy’dür. Kadıköy’ün<br />
rıhtımından başlayıp sahil boyunca<br />
Bostancı’ya, hatta Pendik’e kadar uzanan<br />
bisiklet parkuruyla özgürce, güvenlice ve<br />
sınırsızca bisiklet sürebilirsiniz.<br />
Temmuz & Ağustos 2018 kadikoylife.com : 89
Frida’nın<br />
Yazın keyfini çıkarın...<br />
REHA KADAK<br />
Temmuz & Ağustos sayımıza gelmişken, Kadıköy’ümüzün kadınlarına yaz aylarının tadını<br />
çıkarabilecekleri yeni bir sayfa daha hazırladık. Bu sayıda da yemeden içmeye, alışverişten<br />
dinlenceye ve kitaba kadar geniş bir rota daha çizdik. Gerisi siz kadınlarımıza kalıyor...<br />
SO’U Spa Wellness & Beauty’de<br />
bedeninizi ve ruhunuzu güzelleştirin<br />
Şehirde sakinliğin cennetini yaşamak için, SO’U Spa Wellness<br />
& Beauty ile tanışın. Beklediğiniz hizmet anlayışı ve konfor, Acıbadem<br />
Akasya SO’U’da. SO’U; 7 lüks masaj odası, modern Türk<br />
Hamamı ve büyüleyici atmosferiyle sizleri mükemmel bir masaj,<br />
terapi ve bakım lüksüne davet ediyor. Ayrıca SO’U Spa Wellness &<br />
Beauty, cilt bakımında son teknoloji olan AquaPeel uygulamaları,<br />
vücut inceltme, sıkılaşma ve özel yosun bakımları ile güzelliğinize<br />
güzellik katıyor.<br />
Caddebostan<br />
Nutshop’ta<br />
nutellalı<br />
tatlıların tadına<br />
varın<br />
Sercan Ak’ın yeni bir lezzet<br />
projesi olarak Ataşehir’de<br />
açtığı Nutshop, çikolata<br />
içerikli tatların olduğu<br />
mutluluk diyarı. Caddebostan<br />
Nutshop da Berkcan<br />
Çankaya tarafından işletilmekte.<br />
Nutshop, kadınların<br />
nutella krizine fazlasıyla<br />
cevap veren bir mekân.<br />
Tatlıların birçoğunun<br />
içeriğinde nutella bulunuyor.<br />
Waffle, pancake, krep<br />
gibi alacağınız tatlıların<br />
hepsinin içerisinde özel olarak hazırlanan nutella bazlı içerikler<br />
mevcut. Ayrıca, mekânda mutlaka ama mutlaka nutellalı<br />
cheesecake yemeden kalkmayın. Bu güzel tatlıları, yaz ayına<br />
uygun olarak yanına dondurmayla da alabilirsiniz. Nutshop’a<br />
gidin ve çikolatasız kalmayın...<br />
Little Miss<br />
Kaktüs’ten<br />
kendinize ve<br />
yakınlarınıza<br />
hediyeler<br />
Sezen Ölçer’in yarattığı Little<br />
Miss Kaktüs, Sezen Hanım’ın<br />
kaktüse yeni bir bakış açısı getirerek,<br />
güzel bir dekoratif eşyaya<br />
dönüştürdüğü bir marka. Kaktüs,<br />
uzun ömürlü olması ve bakımının<br />
kolay yapılması açısından<br />
son zamanlarda tercih edilen bir<br />
bitki... Little Miss Kaktüs, bu özel<br />
bitkinin kütük tasarımını, teraryumlarını<br />
ahşap ve seramik saksılı ürünlerini, kokedama gibi<br />
çeşitlerini yapıyor. Ayrıca nişan, düğün, doğum günü benzeri<br />
özel davetlerinizde mini sukulentleri de dönemsel olarak çeşitler<br />
arasında yer alıyor. Little Miss Kaktüs ile instagram hesabı<br />
üzerinden iletişim kurup, sipariş verebilirsiniz.<br />
Evinizi Perde Depo’yla dekore edin<br />
Kadıköy Kuşdili Caddesi’nde 1999 yılından bu yana faaliyet<br />
gösteren Perde Depo, Bursa’da ürettiği her zevke ve talebe<br />
uygun perdelerle kalitesi ve stilleriyle ön plana çıkıyor.<br />
Yılların tecrübesiyle yüzde 100 müşteri garantisi veren Perde<br />
Depo’nun işletmecilerinden Burhan Aygün; “Kadıköylüler<br />
ne istediğini çok iyi biliyor. Aynı zamanda kaliteli üründen<br />
de anlıyorlar. Yıllardır bu işin içerisindeyiz. Eskiden daha çok<br />
desenli ürünler tercih edilirken, artık düz ve spor modeller<br />
isteniyor. Buna Avrupa tarzına dönüş de diyebiliriz. Kadıköy<br />
dışından, hatta yurt dışından bile sipariş alıyoruz” dedi. Evinizin<br />
pencerelerini, Perde Depo’dan alacağınız özel tasarım<br />
perdelerle süsleyin.<br />
90 : kadikoylife.com Temmuz & Ağustos 2018
Frida’nın<br />
Cafe de<br />
Paris<br />
Suadiye-<br />
Teras’ta<br />
Adalar’a<br />
karşı keyif yapın<br />
Cafe de Paris Suadiye-Teras, Anadolu Yakası sakinlerinin<br />
manzarası ve lezzetleri için tercih ettiği özel bir yeme-içme<br />
mekânı. Adalar’dan Yalova’ya kadar geniş bir manzaraya<br />
sahip... 450 kişilik kapasitesiyle geceleri özel bir eğlence<br />
mekânına da dönüşüyor. Cafe de Paris’te bir klasik olan<br />
cevizli salatasını, Cafe de Paris soslu bonfile veya tavuk<br />
yanında patates kızartmasından oluşan fiks menü sonrası<br />
da brule, parfe, profiterol, sufle ya da dondurmanızı keyifle<br />
tadabilirsiniz.<br />
Saca Ocakbaşı’nda<br />
arkadaşlarınızla güzel bir<br />
akşam geçirin<br />
Yeni nesil ocakbaşı anlayışıyla Kalamış’ta hizmet veren<br />
Saca Ocakbaşı, lezzetleri ve konseptiyle arkadaşlarınızla<br />
birlikte<br />
bir güzel akşam<br />
geçireceğiniz<br />
mekanlardan<br />
biri. Saca Ocakbaşı;<br />
geniş et<br />
menüsü, meze<br />
çeşitleri, tatlıları<br />
ve içecek menüsüyle<br />
keyifli bir<br />
sohbet için sizleri<br />
ve arkadaşlarınızı<br />
bekliyor.<br />
Kadıköylü yazar Buket Şahin’den<br />
“Frida: Meksika’nın Vicdanı”<br />
Sayfamızın adı Frida’ya yakışır, eski bir Kadıköylü kadın<br />
gezgin ve araştırmacı yazar Buket Şahin’in üçüncü kitabı<br />
“Frida: Meksika’nın Vicdanı”, Librum Kitap’tan çıktı. Bu kitabı<br />
alarak, Şahin’in popüler kültürden uzak<br />
bir gözle kaleme aldığı, devrimci kadın ve<br />
sanatçı Frida’nın verdiği gerçek mücadeleye<br />
yakından şahit olun.<br />
Kadıköy’ün ortasında<br />
kadınlar için tam bir şölen:<br />
Turkuaz Aksesuar<br />
Kadıköy’de varlığından haberdar olmaya<br />
memnun olacağınız bir haberi paylaşmak<br />
istiyoruz sizinle. 1970’li yılların oto parçacıları<br />
ile ünlü Söğütlüçeşme bölgesi,<br />
şimdilerde gelinlik ve abiye ürünlerinin<br />
birbirleriyle yarışarak sergilendiği bir<br />
moda merkezi haline geldi. Elbette o<br />
yıllarda bu durumun gerçekleşmesi için<br />
hiçbir ihtimal akıllardan bile geçmezdi.<br />
İşte o bölgede, size küçük bir dükkândan<br />
söz etmek istiyoruz. Evet, küçük bir dükkân<br />
ama yaptığı işler öylesine büyük ve öylesine<br />
çözümler sunmakta ki, bir gün sizin ya da yakınızın<br />
ihtiyacı karşılandığında bize hak vereceksiniz.<br />
2000’li yıllara kadar oto yedek parçacılarının en yoğun olduğu Vişne<br />
Sokağı üzerindeki Turkuaz Aksesuar’dan bahsediyoruz. 2006 yılında<br />
asıl mesleği oto yedek parçacılığı olan Kamil Cihangir Dillioğlu’nun<br />
girişimiyle hayata geçen hikâyenin başlangıcı, tamamen tesadüflere<br />
dayanıyor. Eşi Ayşe Dillioğlu’nun şapka ve parıltılı objelere duyduğu<br />
ilginin çoğalması, küçük satış denemelerini beraberinde getirince “Neden<br />
olmasın?” diyerek, oto yedek parçalarının satıldığı dükkânı gelinlik<br />
ve abiye kıyafet aksesuarlarının satıldığı bir mağazaya dönüştürmek<br />
hiç de zor olmamış.<br />
GELİN ŞAPKALARI, SAÇ AKSESUARLARI, VUALETLER<br />
Turkuaz Aksesuar’da 100’den fazla gelin ve nikâh şapkası çeşidi, binlerce<br />
saç aksesuarları ve vualetler bulunmakta. Bunun yanında etol ve<br />
kürk çeşitleri, el buketleri, gelin eldivenleri, gelin keseleri konusunda<br />
da hayli iddialılar.<br />
BEŞ BİNDEN FAZLA ÜRÜN VAR<br />
Mağaza ve depolarda 5 binden fazla ürün çeşidinin bulunduğunu dile<br />
getiren Kamil Cihangir Dillioğlu; “Daha da önemlisi, bu ürünleri sürekli<br />
kontrol altında tutuyor, güncelliyor ve eksildikçe yerine koyuyoruz.<br />
Ayrıca yeni modeller de getiriyoruz. İnternet üzerinden bütün Türkiye’ye<br />
ücretsiz kargo ve kapıda ödeme sistemi ile ürün gönderiyoruz”<br />
açıklamasında bulundu.<br />
GELİNLİK MAĞAZALARININ ÇÖZÜM ORTAĞI<br />
Turkuaz Aksesuar’ın gelinlik ve abiye kıyafetler satan mağazalar tarafından<br />
bir çözüm ortağı gibi görüldüğüne de tanık olduk. Pek çok ünlü<br />
marka, aksesuarlarını buradan temin ediyor veya yönlendiriyor. Bir<br />
başka dikkat çeken nokta ise, mağazanın müşterileri arasında magazin<br />
dünyasından ünlü isimlerin de olması.<br />
Temmuz & Ağustos 2018 kadikoylife.com : 91
Yeni<br />
Nuşin Tunç:<br />
MOBILYADA<br />
SÖZ SAHIBIYIZ!<br />
KADİR TOPRAKKAYA<br />
Yolunuz Fenerbahçe Dr. Faruk Ayanoğlu Caddesi’ne düştüğünde,<br />
yolun sol tarafında butik bir mobilya mağazası hemen<br />
gözünüze çarpacak. Ziyaret etmekten kendinizi alamayacağınız,<br />
Modeon Mobilya A.Ş.’nin 20 yılı aşkın tecrübesi ile ortaya<br />
çıkan “Modeon Luxury Fine Furniture” markası, ürünlerin<br />
tamamının tasarım ve üretiminin kendilerine ait olduğu çok<br />
özel bir mobilya mağazası.<br />
Fenerbahçe Dr. Faruk<br />
Ayanoğlu Caddesi<br />
üzerindeki mağazanın<br />
yöneticisi Nuşin Tunç;<br />
“Modeon Mobilya olarak<br />
proje bazlı ve kişiye özel<br />
tasarımlar da yapıyoruz.<br />
Bunun haricinde,<br />
duvar giydirme<br />
uygulamalarımız da çok<br />
fazla ilgi görüyor” dedi.<br />
Modeon Mobilya, Art Deco<br />
konseptini benimsemiş bir<br />
marka. 20. yüzyılın modern<br />
dekoratif sanat stillerinin<br />
karışımıyla ilişkili bir<br />
sanat akımı olan Art Deco;<br />
Kübizm, Rus yapısalcılığı ve<br />
İtalyan fütürizminin çeşitli<br />
uygulamalarını içeriyor.<br />
İçeri girdiğinizde, Türkiye’nin mobilya alanında dünyanın sayılı<br />
ülkeleriyle yarıştığını fark ediyorsunuz. Modeon Mobilya’nın<br />
aile üyelerinden Nuşin Tunç ve mimarlık eğitimini<br />
sürdüren kızları Naz ile birlikte Fenerbahçe Dr.<br />
Faruk Ayanoğlu Caddesi’nde açtıkları bu ilk butik<br />
mağazada, tamamı kendi üretimleri olan Art Deco<br />
mobilya konsepti dışında Amerika’dan ithal avizeler,<br />
abajurlar, objeler, el işçiliğiyle üretilen seramik<br />
aksesuarlar ve döşemelik kumaşlar da yer alıyor.<br />
ART DECO KONSEPTİ<br />
Mobilyada son yılların trendi Art Deco konseptini<br />
benimseyen ve bu tarzda butik üretimler yapan<br />
“Modeon Luxury Fine Furniture” mağazasında,<br />
akımın belirgin örneklerini görebilmek mümkün.<br />
KİŞİYE ÖZEL TASARIMLAR<br />
Mağazanın yönetimini üstlenen Nuşin Tunç,<br />
Kadıköy Life Dergisi’ne yaptığı açıklamada “Burayı<br />
hizmet vermekte olduğumuz müşterilerimizden<br />
gelen talepler doğrultusunda açtık. Amacımız,<br />
müşterilerimizi hayallerindeki mobilyalar ile buluşturup,<br />
mobilyaya yeni bir ruh kazandırıldığını<br />
hissettirmektir” şeklinde konuştu.<br />
92 : kadikoylife.com Temmuz & Ağustos 2018
Mezuniyet<br />
Irmak Okulları’nda<br />
mezuniyet coşkusu<br />
“Eğitimde Fark, Irmak” sloganıyla her türlü<br />
övgüyü hak eden eğitim kurumlarımızdan<br />
Irmak Okulları’nda mezuniyet coşkusu<br />
yaşandı. Okulun lise bölümü mezunları için<br />
9 Haziran Cumartesi akşamı düzenlenen<br />
diploma töreninin ardından, 10 Haziran<br />
Pazar akşamı da ortaokul mezunları için<br />
tören gerçekleştirildi.<br />
“SİZLERLE GURUR DUYUYORUZ”<br />
Saygı duruşu ve İstiklal Marşı’nın okunmasının<br />
ardından Okullar Müdürü Metin Yoleri,<br />
son derece anlamlı bir konuşma yaparak;<br />
“Eğitim hayatınızda önemli bir zaman dilimini<br />
kapsayan 16 yıllık bölümün yarısını bugün<br />
tamamlamış oluyorsunuz. Bundan böyle<br />
kimliğiniz ve kişiliğiniz daha da oturmuş<br />
bireylersiniz. Başta aileleriniz olmak üzere<br />
bizler de sizlerle gurur duyuyoruz. İlerideki<br />
başarılarınızla bunu sürdüreceğiz” dedi.<br />
döneminde 54 mezun verdi. Ortaokul<br />
mezunları içerisinde birincilik kürsüsüne<br />
çıkmayı başaran ise, Bilge Doğa Bacınoğlu<br />
oldu. Anı diploması ve ödülünü Irmak Okulları<br />
Yönetim Kurulu Başkanı Erdem Bektaş’ın<br />
elinden alan Bacınoğlu, yaptığı konuşmada<br />
şunları söyledi: “Hayatımın en güzel sekiz<br />
yılını bu çatı altında geçirdim. Irmak bize aile<br />
sıcaklığını verdi, bireyselliğimizi keşfetmemizi<br />
sağladı. Başta ailelerimiz olmak üzere<br />
öğretmenlerimizin fedakârlıklarını hep<br />
hissettim. Buradan huzurlarınızda minnet<br />
duygularımı da ifade etmek istiyorum.”<br />
ALVİN & RANA ÖZHEKİM KARDEŞLERDEN<br />
MUHTEŞEM PERFORMANS<br />
Irmak Okulları’nın sekizinci sınıf bitirme<br />
törenine damgasını vuran Alvin ve Rana<br />
Özhekim kardeşlerin performansı, katılımcılardan<br />
büyük alkış aldı. Derslerinde olduğu<br />
kadar müzik alanında da hayli başarılı olan<br />
kardeşlerden Rana Özhekim piyanoda,<br />
Alvin Özhekim ise gitarda sergilediği performans<br />
ile geceye renk kattılar. Ortaokul<br />
bölümü müzik öğretmeninin bir diğer<br />
başarısı da, yine mezun olan öğrencilerden<br />
Lal Atsan’ın piyano performansı oldu.<br />
BAŞAR SADIKOĞLU DA MEZUNLAR<br />
ARASINDA<br />
Irmak Okulları‘nın ortaokul bölümünden<br />
başarı ile mezun olanlar arasında Sadıkoğlu<br />
Ailesi’nin dördüncü kuşak temsilcisi Başar<br />
Sadıkoğlu da vardı. Özellikle matematik<br />
alanında başarılarıyla dikkat çeken<br />
Sadıkoğlu’na anı diploması ve ödülünü,<br />
Matematik Öğretmeni Esra Erberk verdi.<br />
“YETENEKLERİNİZİ ORTAYA<br />
ÇIKARMAYA ÇALIŞTIK”<br />
Sözlerini ilk günden bu yana ve yaşam boyu<br />
öğrenmeyi öğretmek görevini yerine getirmeye<br />
çalıştıklarını dile getirerek sürdüren<br />
Yoleri; “Yeteneklerinizi ortaya çıkarmak ve<br />
geliştirmek için çaba harcadık. Sizler de bu<br />
konuda fedakârlıklarda bulundunuz. Bunun<br />
sonuçlarından biri de bugün alacağınız<br />
diplomalardır” şeklinde konuştu.<br />
“IRMAK, BİZE AİLE SICAKLIĞINI VERDİ”<br />
Bu yıl Irmak Okulları’nın lise bölümü 14.<br />
döneminde 29, ortaokul bölümü de 18.<br />
BAŞAR<br />
SADIKOĞLU VE<br />
ANNESI...<br />
Başar<br />
Sadıkoğlu’nu<br />
ilk tebrik eden,<br />
annesi Ferhan<br />
Sadıkoğlu<br />
oldu.<br />
Temmuz & Ağustos 2018 kadikoylife.com : 93
Estetik/Sağlık<br />
Botoksu ilk uygulayan doktor:<br />
Hande Bozatlı ve<br />
Optimal Sağlık<br />
Hande & Levent Bozatlı: Bizim alanımızda<br />
deneyim, çok ama çok önemli. Biz 25 yılı<br />
aşkındır hem Türkiye’de hem de yurt<br />
dışında ciddi çalışmalar yaptık. Dünyada<br />
birçok kongre ve konferansa katılıyoruz.<br />
Bu tecrübe olmadan olmaz.<br />
REHA KADAK<br />
Kozmetik dermatoloji ve kozmetik cerrahi gibi işlemler,<br />
sağlımız açısından önemli ve destekleyici durumunda.<br />
Ancak bir kozmetik merkez ve uygulayıcıları bu konuda ne<br />
kadar uzman, ne kadar steril bir merkeze sahipler, bu sorunun<br />
cevabını vermek oldukça zor. Kozmetik dermatoloji ve<br />
kozmetik cerrahi alanında ülkemizde ilklerin uygulayıcısı,<br />
uzun yıllar yurt dışında ve yurt içinde başarılı çalışmalara<br />
imza atan, botoksu ülkemizde ilk kez uygulayan Optimal<br />
Sağlık’ın kurucularından Dr. Hande Bozatlı ve eşi Dr. Levent<br />
Bozatlı ile dermatoloji ve cerrahi üzerine konuştuk.<br />
94 : kadikoylife.com Temmuz & Ağustos 2018
Estetik/Sağlık<br />
Optimal Sağlık’ın kurucularısınız ve hem Hande Bozatlı<br />
hem de Levent Bozatlı olarak alanlarınızda dünya<br />
çapında tanınmış önemli insanlarsınız. Dergimiz için<br />
kendinizden bize bahsedebilir misiniz?<br />
Hande Bozatlı olarak ben dermatoloji uzmanıyım. Dermatolojiye<br />
girerken, kafamda ileride kozmetik dermatolojiye<br />
gireceğim oluşmuştu. Eşim Levent Bozatlı da mikro cerrah,<br />
kendisi Norveç’te Oslo Üniversitesi’nde uzun zaman organ<br />
nakli üzerine çalıştı. Fakat o da şu an kozmetik cerrahi<br />
üzerine çalışmalar yapıyor. Optimal Sağlık’ta birlikte çalışmalar<br />
yürütüyoruz.<br />
Peki, Optimal Sağlık’ı ne zaman ve ne amaçla<br />
kurmaya karar verdiniz?<br />
İkimizin de düşüncesinde serbest olarak çalışma planı<br />
vardı. Ben hiçbir zaman kamu hastaneleri ve özel hastanelere<br />
bağlı olarak çalışmayı düşünmemiştim. Kendi işimizi<br />
hayata geçirmek hedefiyle Optimal Sağlık’ı 1993 yılında<br />
Kalamış’ta kurduk. Daha o tarihte botoks uygulamasına<br />
başladık. Kozmetik endikasyonda botoksun ilk uygulayıcısı<br />
biziz. Yıllar içinde Kalamış’taki merkezimiz bize ufak gelmeye<br />
başladı. Bizde hastanın özeli, çok mühim bir konu...<br />
Bu yaptığımız hizmetlerde de hastanın özel hayatının<br />
gizliliğine fazlasıyla dikkat ediyor ve önem veriyoruz. Bu<br />
şartlar doğrultusunda mekân olarak daha büyük bir yere<br />
geçmeye karar verdik ve Altunizade’deki yerimize taşındık.<br />
12 senedir de buradayız. Bu mekânımızla birlikte küçük<br />
cerrahi hizmetler daha iyi yapılmaya başlandı. Hastaların<br />
giriş-çıkış yerleri, gizlilik çerçevesi içinde daha sağlıklı<br />
gerçekleştiriliyor oldu.<br />
“Kozmetik dermatoloji ve cerrahi<br />
alanında birçok hizmeti veriyoruz.<br />
Botoksu kozmetik endikasyon amaçlı<br />
çeşitli alanlarda kullanmaya başladık.<br />
Dolgu olarak da ilk yapanlardanız.<br />
Kısacası, kozmetikte birçok alanın<br />
ilk uygulayıcısı biziz.”<br />
Optimal Sağlık’ta ne gibi hizmetler verilmekte?<br />
Kozmetik dermatoloji ve cerrahi alanında birçok hizmeti<br />
veriyoruz. Ve az önce de bahsettiğim gibi, botoksu kozmetik<br />
endikasyon amaçlı birçok alanda kullanmaya başladık.<br />
Dolgu olarak da ilk yapanlardanız. Kısacası, kozmetikte<br />
birçok alanın ilk uygulayıcısı biziz. Kozmetik cilt bakımları,<br />
peeling, lazer çeşitlerimiz, küçük cerrahi işlemi, lazerle<br />
yağların eritilmesi, saç ekimi vb. tüm işlemleri yapıyoruz.<br />
Sadece ağır cerrahi işlemlere girmiyoruz.<br />
Benzer merkezlerden sizi ayıran özellik nedir?<br />
Bizim alanımızda deneyim, çok ama çok önemli.<br />
Biz 25 yılı aşkındır hem Türkiye’de hem de yurt dışında ciddi<br />
çalışmalar yaptık. Dünyada birçok kongre ve konferansa<br />
katılıyoruz. Bu tecrübe olmadan olmaz. Birçok hekim bu işi<br />
yapmasına rağmen, işimiz dermatologlar ve plastik cerrahların<br />
işidir. Eşim ve ben bunun eğitimini alan kişileriz.<br />
Müşterilerinizin arasında özel isimler de var. Bu özel<br />
isimlerin sizi tercih etme nedenleri nelerdir?<br />
Tabi ki deneyimimiz ve özel hayatlara duyduğumuz saygı<br />
ve önem... Birçok tanınmış isim bizi tercih ediyor, fakat biz<br />
o isimleri kullanarak reklam yapmıyoruz. Bizim için öncelikle<br />
işimizin titizlikle yapılması esas. Müşterilerimizin çoğu<br />
Avrupa Yakası’ndan olmasına rağmen biz Altunizade’deki<br />
yerimizden vazgeçmedik, çünkü burası korunaklı ve imkânlara<br />
uygun bir merkez. Burada hasta randevularının giriş-çıkışları<br />
güvenle yapılıyor. Hastalara doğru bilgi vermek<br />
önemli, onları doğru yönlendirmeliyiz. Hastaların dikkat<br />
etmesi gereken en mühim şey, gidecekleri yerin deneyimi<br />
ve doktorun esas alanı. Bu durumları tercih etmeliler.<br />
Temmuz & Ağustos 2018 kadikoylife.com : 95
Sektör<br />
Unutulmaz anılar<br />
L’Unique Event<br />
ile başlar<br />
OKTAY EMLİK<br />
Küreselleşen dünyada iş oluş ve yapış<br />
biçimlerinde yaşanan gelişmeler, yeni sektörlerin<br />
ortaya çıkmasına zemin hazırladı.<br />
Hiç şüphesiz bunların başında “event”<br />
(etkinlik) sektörü gelmekte. Kurumsal organizasyonlar,<br />
açık hava etkinlikleri, kokteyller<br />
ve düğünlere kadar artık aklımıza etkinlik<br />
bağlamında gelen pek çok husus profesyonelleşmeye,<br />
bu işlerde profesyonel hizmet<br />
sağlayan etkinlik ajansları da hayatımızda<br />
yer edinmeye başladı.<br />
Dünya’nın son dönem popüler sektörlerinden<br />
olan profesyonel etkinlik hizmetleri<br />
alanında, Türkiye’de de dünya standartlarında<br />
hizmet veren ajanslar gelişim<br />
gösterdi. Bu ajanslardan biri de Kadıköy<br />
merkezli L’Unique Event Etkinlik Ajansı. İki<br />
ebedi dost Özge Akar ve Merih Özgüz tarafından<br />
faaliyet hayatına başlayan ve başarılı<br />
çalışmalarına devam eden L’Unique Event,<br />
bu sayıda sayfalarımızın konuğu oldu.<br />
FARK YARATMAK İÇİN GÜÇLERİNİ<br />
BİRLEŞTİRDİLER<br />
Uzun yıllardır düğün, sosyal ve kurumsal<br />
etkinlikler alanında kalıcı, başarılı işlere<br />
imza atmış olan Akar ve Özgüz, sektörün<br />
iki ayrı ucunda farklı kulvarlarda koşmak<br />
yerine güçlerini birleştirerek, yaratıcı işlere<br />
imza atmak ve çıtayı hep bir üste taşımak<br />
için bir araya gelmeyi tercih etmiş. “Sizlere<br />
hayallerinizi gerçekleştirmeyi vaat ediyoruz”<br />
sloganıyla fark yaratmayı hedefleyen ve bu<br />
doğrultuda yurt dışında uzun araştırmalar<br />
yapan ikili, sonunda L’Unique Event firmasını<br />
kurmuş.<br />
“YILIN DÜĞÜNÜ” İLE HIZLI BAŞLANGIÇ<br />
Özge Akar ve Merih Özgüz, sektöre girişlerini<br />
ve markalarının gelişim sürecini şöyle<br />
anlatıyor: “Aslında ikimizin de etkinlik<br />
sektörünün farklı kulvarlarından altyapımız<br />
vardı. Bir gün ‘Nereden başlasak?’ diye<br />
düşünürken, ‘wedding planning’ hizmetini<br />
Türkiye’nin gözde çiftlerinden birine vererek<br />
başladık. Onlar da çok yoğun çalışan<br />
insanlar oldukları için bir uzmanla, düğünden<br />
anlayan biriyle çalışmanın ne kadar<br />
rahat olduğunu anladılar. Çok da keyifli bir<br />
düğünleri oldu. ‘Yılın düğünü’ unvanını aldı.<br />
Bu şekilde isimlendirildi, bizi de zaten çok<br />
onore etti.”<br />
“SİZ ANLATIN, BİZ HAYATA GEÇİRELİM”<br />
İşlerinin püf noktasını tamamen ‘referans’<br />
olarak vurgulayan ikili, etkinlik ajansını<br />
düğün, kurumsal firmalar ve kurumsal<br />
firmaların motivasyonel eğitimleri olmak<br />
üzere üçe böldüklerini ifade ederek, şu<br />
açıklamalarda bulundular: “Düğün tarafından<br />
bahsedecek olursak; dekorasyon<br />
firması, teknik firma, fotoğrafçısı, makyajcısı<br />
ve gelinlikçisi var. Bunları bir çatı altında<br />
toplamaya karar verdik. Düğün planlayıcısı<br />
olma tarafına geçtik. Bize gelen müşteriler,<br />
düğünde hayal ettiklerini ve isteklerini<br />
96 : kadikoylife.com Temmuz & Ağustos 2018
Sektör<br />
anlatıyor. Biz de düğünde olması gereken<br />
her şeyi tek bir çatı altında toplayarak, gelin<br />
ve damadın kapı kapı gezip de günlerce<br />
bir yeri aramasından ziyade işlerini her<br />
açıdan kolaylaştırıyoruz. Yaptığımız işlerin<br />
öncelikle demosu gerçekleştiriliyor, beğenmediklerinde<br />
rahatlıkla değiştirebiliyorlar.<br />
Dolayısıyla bir tek düğünün organizasyon<br />
anlamda değil de, gelin ve damadı yormadan<br />
nikâh şekerinden gelinliğine kadar her<br />
aşamasında yardımcı oluyoruz. Profesyonel<br />
nedime gibi gelinle damat bize geldikten<br />
itibaren düğün başlangıcı ve bitimine kadar<br />
her daim yanındayız.<br />
Şimdiki jenerasyon sabah 8’den akşam 7’ye<br />
kadar çalıştıkları için, kendi düğünlerini<br />
organize edebilmek için çok fazla vakitleri<br />
yok. Bu yüzden de biz her noktada gelinle<br />
damadı rahatlatıyoruz. Her düğün öncesi<br />
gerginlik mutlaka oluyor. Fakat o gerginliği<br />
hiçbir şekilde onlara yaşatmadan, arzuları<br />
doğrultusunda istediklerini yaratmak bizim<br />
için de keyifli oluyor.<br />
TÜM EKİP ETKİLEŞİM HALİNDE<br />
Kurumsal etkinliklerimizde ise firmaların<br />
şirket galaları, bayi toplantıları, iftar yemekleri,<br />
yurt dışından gelen misafirlerin konaklaması<br />
ve gezmesine kadar her şekilde<br />
onlara yardımcı oluyoruz. Düğündeki 360<br />
derece sunumu, aynı şekilde kurumsallara<br />
da yapıyoruz. Motivasyon etkinliklerimizde<br />
de kurumsal firmalarda fotoğraf, müzik,<br />
dans ve gezi kulüpleri kurarak, tamamıyla<br />
firma içerisindeki çalışanların müdahil<br />
olduğu ve birbirleriyle kaynaştığı etkinlikler<br />
düzenliyoruz. Sekiz aylık profesyonel bir<br />
ekiple tiyatro derslerimiz ile uzun ve kısa<br />
süreli tiyatro etkinliklerimiz oluyor. Şirket<br />
içerisinde bir orkestra kurmak, şirkette ekip<br />
çalışmasını destekliyor.”<br />
“KADIKÖYLÜLERLE ÇALIŞMAKTAN<br />
BÜYÜK KEYİF ALIYORUZ”<br />
Özge Akar ve Merih Özgüz, doğma büyüme<br />
Kadıköylü. Kadıköy’ü “Vizyonlu, yeni<br />
projelere açık olan insanların yaşadığı<br />
yer” olarak tanımlayan ikili, bu nedenle<br />
ofislerini de Kadıköy’de açmak istediklerini<br />
ve Kadıköylülerle çalışmaktan büyük keyif<br />
aldıklarını belirtti. Akar ve Özgüz, yakın<br />
zamanda gerçekleştirmeyi hedefledikleri<br />
projelere ilişkin ise şunları söyledi: “Hayalini<br />
kurduğumuz ve görüşmesini yaptığımız<br />
bir projemiz var. Çok keyifli bir proje, her<br />
şeyden önce çok ses getirecek bir proje.<br />
İnşallah olur diyelim.”<br />
HER İŞTE ÖZGÜNLÜK ESAS<br />
L’Unique Event Etkinlik Ajansı kurucuları<br />
Özge Akar ve Merih Özgüz; “Kendimizi<br />
tekrar etmeyi seven bir ajans değiliz.<br />
Her projemizde başka ve yeni yeni konseptler<br />
geliştirmeye çalışıyoruz. Projelerimiz<br />
birbirini tekrar eden işler değil.<br />
Hep müşterimize özel çözümler sunmak<br />
istedik ve öyle de oldu. Bu yolda amacımız<br />
hep aynı, fakat araçlarımız farklı oldu. Biz<br />
sürekli yenilik misyonunu benimsedik”<br />
diyerek sözlerini sonlandırdı.<br />
Temmuz & Ağustos 2018 kadikoylife.com : 97
Gülriz Sururi:<br />
Kadıköy, modern<br />
Türkiye’nin kalesi<br />
durumunda!<br />
Fuat Güner:<br />
MFÖ’nün temelleri<br />
Kadıköy’de atıldı<br />
Zihni Göktay:<br />
Özel tiyatro sahipleri ve<br />
oyunları birer şövalyedir<br />
Yıllara meydan okuyan ses ve güzellik:<br />
NÜKHET DURU
Life Magazin<br />
Fuat Güner:<br />
MFÖ’nün temelleri<br />
Kadıköy’de atıldı<br />
REHA KADAK<br />
Kadıköy demek; kültür ve sanat demek... Burada yaşamış,<br />
burayla bağ kurmuş birçok kişi, sanatın bir dalına illa ki<br />
bulaşmışlardır. Özellikle de 60’lı ve 70’lı yıllarda müziğimize<br />
yön verecek kişilerin Kadıköy topraklarından çıkmış olması ne<br />
güzel bir denk geliştir: Fikret Kızılok, Barış Manço, Bülent Ortaçgil,<br />
Mazhar Alanson, Özkan Uğur, Ayhan Sicimoğlu ve de Fuat<br />
Güner bu isimlerin başında yer alır. Kalamış’ta doğup büyüyen,<br />
Saint Joseph’te eğitim gören, MFÖ’nün de temellerini atan<br />
Fuat Güner, bu sayımızın konuğu.<br />
Fuat Ağabey, sen ve dâhil olduğun MFÖ, Türk Pop Müziği’ne<br />
fazlasıyla damganızı vurdunuz ve sonraki nesillere de<br />
daima rol model oldunuz. Ama MFÖ kurulmadan evvel<br />
senin bir Kalamış ve Saint Joseph hikâyen var. Fuat<br />
Güner’in bu dönemlerinden bahsedelim mi?<br />
Ben doğma büyüme Kalamışlıyım. Hayatım burada geçti.<br />
O zamanın gençleri için Kadıköylü olmak bir şanstı. Çok güzel<br />
insanların olduğu zamanlardı. Saint Joseph’te okudum. Okula<br />
evden yürüyerek gelip giderdim. Bir süre sonra yatılı olarak<br />
okula devam ettim. Haliyle müzik yaşamım da burada şekillendi.<br />
Okulda müziğe daha da çok sarıldım. Okuldan kaçıp,<br />
Süreyya Sineması’na konserlere giderdim. Ben ve benim dönemim,<br />
okuldan ve Kalamış’tan iyi beslendik. Hatta Barış Manço<br />
ile Paris’e plak doldurmaya gitmiştik, bir ay okula gidemedim.<br />
Yani Saint Joseph gibi bir okula bir ay gelmemek ne demek!<br />
O kadar tutkunduk müziğe.<br />
Mazhar Ağabey’le tanışmanız da Beatles sevginiz yüzünden<br />
oluyor. İkiniz komşu okullardansınız. Tanışmanızla birlikte<br />
de hemen bir birlikteliğe giriyorsunuz. Bir plak çalışmanız<br />
da oluyor ikinizin; “Türküz Türkü Çağırırız”. Bu tanışma ve<br />
plağı anlatır mısınız?<br />
Evet, Mazhar’la yan yanaydı okullarımız. Mazhar, o dönemin<br />
Maarif Koleji’ndeydi, yani şimdilerin Kadıköy Anadolu<br />
Lisesi’nde. Dönem Beatles zamanı... Bir gün Soley Pastanesi’nin<br />
önünde elinde Beatles’ın Rubber Sole plağı ile yürüyen<br />
bir çocuk gördüm. Yeni çıkmış bir albümdü, yaklaştım ve<br />
“Beraber dinleyebilir miyiz?” dedim. “Tabi” dedi, birlikte Ali<br />
Serdar’ın evine gittik, hem dinledik hem de çalıp söylemeye<br />
başladık. Sonra birbirimize çok ısındık. Bir araya gelip müzik<br />
yapmaya başladık. Ama hep İngilizce parçalar yazıp söylüyoruz.<br />
Yonca Plak’ın sahibi Ergin Bener vardı. Bizim parçaları<br />
dinledi, hoşuna gitti. “Çok iyisiniz, sesleriniz de çok uyumlu.<br />
Parçalar cidden yurt dışına götürülse dinlenir. Ama bu topraklardasınız,<br />
neden Türkçe parça yapmıyorsunuz?” dedi ve aldı<br />
bizi mavi yolculuğa çıkardı. Teknede bizim resmen beynimizi<br />
yıkadı Türkçe şarkı yapmamız için. Neyse, Mazhar o zaman<br />
konservatuvar okuyor Ankara’da. Oradan beni aradı, Türkçe<br />
şarkılar yazdığını söyledi. İçinde “Güllerin İçinden” de vardı<br />
hatta. Sonra, 1971 yılında Mazhar-Fuat olarak “Türküz Türkü<br />
Çağırız”ı çıkardık.<br />
Akabinde birçok farklı ekibin kurulmasına da ön ayak<br />
oluyorsunuz. Öyle ki, Barış Manço ve bildiğim kadarıyla<br />
Fikret Kızılok’un olduğu bir oluşum yerine, sadece<br />
Barış Manço’nun yer aldığı Kaygısızlar ekibi kuruluyor.<br />
Yanılıyor muyum?<br />
Hayır, Kaygısızlar Grubu vardı. O zamanlar Orhon Reklam diye<br />
bir şirketin sahibi bana ulaştı ve dedi ki; “Barış Manço Belçika’dan<br />
geliyor, kendine de bir grup arıyor. Ona çalar mısınız?”<br />
Ben de daha evvel Barış’ı Opera Sineması’nda görmüştüm, çok<br />
kilolu bir çocuktu. İçimden dedim ki; “Ne işimiz olacak öyle<br />
kilolu bir çocukla?” Neyse, Barış bir geldi; değişmiş, zayıflamış<br />
ve saçlarını da uzatmış, bayağı hoş bir çocuk olmuş. Birlikte<br />
çalışmaya başladık. Bizim enstrümanları Barış almıştı hatta.<br />
Hoş, Barış hayatı boyunca orkestrasına tüm enstrümanları<br />
kendi almıştır. Güzel bir birliktelik oldu.<br />
Sonra ekibinize Özkan Uğur katılıyor. Özkan Ağabey<br />
de Anadolu Yakası’ndan. Ayhan Sicimoğlu ve Galip<br />
Boransu’nun da katılımıyla “İpucu Beşlisi” kuruluyor.<br />
Aslında bu ekiple birlikte bir nevi MFÖ temelleri atılmış<br />
oluyor diyebilir miyiz? MFÖ, Kadıköy’de kuruldu dersek<br />
yanlış olmaz herhalde...<br />
Kesinlikle doğrudur, MFÖ’nün temelleri Kadıköy’de atıldı. İpucu<br />
Beşlisi’ni kurduğumuzda Özkan bize yeni dâhil olmuştu. Rahmetli<br />
Galip Boransu da bizleydi ve sevgili Ayhan Sicimoğlu da<br />
ekibin ritimcisiydi. Güzel bir grup olmuştuk. 1974’te ‘Heyecanlı’yı<br />
çıkardık. Sonra askerlikler girdi araya. Mazhar Fuat Özkan<br />
olarak çalışmaya başlamamız 1981’dir. Parçalar hazırladık ve<br />
100 : kadikoylife.com Temmuz & Ağustos 2018
Life Magazin<br />
1984’te ‘Ele Güne Karşı’ albümünü çıkardık. 26 hafta bir numarada<br />
kaldı. Adımızın ‘MFÖ’ olarak kısaltılması ise Eurovision’a<br />
‘Diday Diday’ ile katıldığımızda oldu. Sunucu bizi baş harflerimizle<br />
anons etti, öyle de devam etti.<br />
Mühendis olsanız da müzik sevginiz ve müzikte<br />
kazandığınız parayla mesleğinizi tamamen bırakıp<br />
müziğe odaklanmışsınız. Yıllar içinde kurduğunuz gruplar,<br />
tanınmış şarkıcılara yaptığınız vokaller, reklam müzikleri<br />
ve ‘Şahları da Vururlar’ gibi tiyatro müzikleri… Müzikte<br />
birçok alanda verimli çalışmalar yaptınız.<br />
Evet, hatta Ferhan Şensoy’un<br />
meşhur oyunu ‘Şahları da<br />
Vururlar’ için yaptığım iki beste,<br />
sonra Mazhar’ın yeniden yazdığı<br />
sözlerle MFÖ’nün hitleri oldu:<br />
‘Pervaneler’, ‘Ele Güne Karşı’ oldu<br />
ve ‘Gam Yeme Sen Ey Süreyya’ da<br />
‘Yalnızlık Ömür Boyu’.<br />
Bir de 90’lı yıllarda Erdal<br />
Kızılçay ve Dağhan Baydur ile<br />
yaptığınız ‘Beatles Alaturka’<br />
albümünüz de bence harika bir<br />
çalışmaydı. Bu çalışmanız nasıl<br />
ortaya çıktı?<br />
Çok keyif aldığım projeydi. Erdal,<br />
dünya çapında bir müzisyendir.<br />
Bir gün Dağhan, Erdal ve ben<br />
yemek yiyoruz. Dağhan, “Benim<br />
duvarımda ‘Beatles Alaturka’<br />
diye bir afiş asılı” dedi. Erdal da<br />
dedi ki, “Ben onu yaptım bile”.<br />
Bir dinletti, harika. Tamamen<br />
alaturka altyapı... Bir İngiliz<br />
sigorta firması bu projeden çok hoşlandı. Türkiye’deki<br />
10. kuruluş yıllarının kutlaması için Beatles<br />
Alaturka albüm çalışması istediler, “Bunun<br />
konserini yapmak isteriz” dediler. Biz de albüme<br />
başladık. Dağhan da bunu Beatles’ın festivalini<br />
yapan komiteye göndermiş, ilgililer çok beğenmiş,<br />
bizi festivale Liverpool’a davet ettiler. Gittik.<br />
Şehrin tüm sokakları, caddeleri kapanmış, her<br />
sokakta Çinli Beatles ekibi, Japon Beatles, Afrikalı<br />
Beatles ekibi… Her milletten Beatles ekibi<br />
var, biz de onlardanız. Seyirci de beğendiğine<br />
gidiyor. Çalmaya başladığımızda bizim sokakta<br />
sadece 15 kişi vardı. Biz 25 kişilik orkestrayız,<br />
dinleyiciden kalabalığız. Konserin<br />
yarısına doğru sokak 15 bin kişi olmaz<br />
mı? O kadar beğendiler ki, yeniden<br />
çalmaya başladık. İlerleyen yıllarda<br />
yine bizi çağırdılar. Acayip ilgi gördü.<br />
Çok güzel bir çalışmaydı. Her zaman<br />
mutlu olmuşumdur bu proje içinde<br />
yer almaktan dolayı.<br />
Her biriniz bireysel çalışmalar<br />
da yaptınız ve yapmaya da<br />
devam ediyorsunuz. Senin solo<br />
albümlerinle birlikte, ayrıca müzik<br />
okullarında bölüm başkanlıkların,<br />
MESAM yöneticiliğin ve de bence<br />
arşiv niteliğinde ‘Aramızda Müzik<br />
Var’ adlı bir televizyon çalışman<br />
da oldu. Bireysel çalışmaların ne<br />
durumunda bu aralar?<br />
Bireysel olarak içinde bulunmaktan<br />
keyif alacağım ne varsa devam edecektir.<br />
Sinema filminde de, dizide de rol<br />
aldım. Beş yıl aralıksız radyo programı<br />
yaptım. Televizyon programlarında jüri<br />
üyeliklerim oldu. Pek çok televizyon<br />
programı sundum. Ama ‘Aramızda<br />
Müzik Var’ın yeri ayrıdır. Çok özel bir<br />
programdı. Dünya çapında tanınmış<br />
müzisyenlerle bir araya geldim, çalıp<br />
söyledik bu programda. Yeni bölümleri<br />
çekeceğiz sanırım yakın dönemde.<br />
Onun dışında MFÖ konserleri de<br />
devam ediyor. Benim solo konserlerim<br />
de sürecek.<br />
Son sorularımız genelde Kadıköy’e dair oluyor. Sen<br />
bir Kadıköylüsün. Kadıköy’de de sahne almaya devam<br />
ediyorsun. Kadıköy’ü dünden bugüne nasıl görüyorsun?<br />
Daha önce söylediğim gibi, biz gençler olarak çok şanslıydık.<br />
O kadar güzel dönemlerdi ki... İnsanlar çok şık giyinirdi, herkes<br />
birbirine tanırdı. Hatta düşünün; vapur iskeleye yanaşır,<br />
kaptan pencereyi açar, “Koşma Hüseyin Amca bekliyorum”<br />
derdi. Devir o devirdi. Biz o zamanın gençleri olarak buradaki<br />
kültür sanat ikliminden fazlasıyla beslendik. Kadıköy, bize<br />
kültür kattı. Tabi yıllar içinde çok şey değişti. Ama Kadıköylülerin<br />
koruduğu değerler var hâlâ. Güzel tiyatro salonları,<br />
konser mekânları açıldı buraya. Biz MFÖ ile de konser verebiliyoruz<br />
Kadıköy’de, ben solo olarak da konser veriyorum.<br />
İyi ki burada doğup büyümüşüz...<br />
Temmuz & Ağustos 2018 kadikoylife.com : 101
Life Magazin<br />
Gülriz Sururi:<br />
Kadıköy, modern Türkiye’nin<br />
kalesi durumunda!<br />
REHA KADAK<br />
Kadıköy ve Beyoğlu, Cumhuriyet’in ilk yıllarında da kültür<br />
ve sanatın merkezi konumundaydı. Kadıköy ise öyle bir<br />
yerdi ki, paşalar ve paşazadeler bile sinemalar, tiyatrolar<br />
açıyor, bu ailenin çocukları da o dönemler opera sanatçısı<br />
ve tiyatrocu olabiliyordu. Yine bir paşazadelerden Sururi<br />
Ailesi... Kalamış’ın en büyük ailelerinden... Ülke sanatının<br />
ve özellikle Cumhuriyetimizin ilk zamanlarında opera ve<br />
tiyatroya oyuncular yetiştiren bir aile... O ailenin kızlarının<br />
da tiyatrocu olması kaçınılmaz oluyor. O, gözleriyle herkesi<br />
etkileyen kız, Türk tiyatrosuna adını altın harflerle yazdırıyor.<br />
Türk tiyatrosunun Desdemona’sı, Sokak Kızı İrma’sı,<br />
Zilha’sı, Zilli Zarife’si, Kaldırım Serçesi, Engin Cezzar’ın<br />
Gülriz’i, bu sayımızın özel konuklarından...<br />
Sevgili Gülriz Hocam, sizler Cumhuriyetimizin<br />
ilk zamanlarının önemli bir sanatçı ailesinden<br />
geliyorsunuz. Evvela bu özel aileden bahsederek<br />
röportajımıza başlamak istiyorum. Ailenizi ve o<br />
zaman içinde bulunduğunuz sanat ortamını bize<br />
anlatır mısınız?<br />
Tiyatrocu bir ailenin çocuğu olarak doğdum. Ailem, Osmanlı’nın<br />
son zamanlarının ve Cumhuriyetimizin ilk yıllarının<br />
önemli bir sanatçı ailesiydi. Annem, dönemin primadonnası<br />
Suzan Lütfullah Sururi, babam da tenör Lütfullah Sururi. Ne<br />
yazık ki annemi iki yaşımda kaybettiğim için pek fazla hatırlamıyorum.<br />
Annemin, Süreyya Operası’nın içinde heykeli<br />
vardı. Hatta bildiğim kadarıyla yapılmış ilk sanatçı heykelidir.<br />
Kadıköy halkı tarafından, annem için gerçekleştirilmiş bir<br />
102 : kadikoylife.com Temmuz & Ağustos 2018
Life Magazin<br />
gecede toplanan paralarla yapılmış bir heykeldir.<br />
Süreyya Operası’nda Süreyya Paşa ile<br />
annemin heykelleri karşı karşıya durur. Böyle<br />
bir ailenin içinde dünyaya gözümü açtığım<br />
için, doğal olarak hep sanatla iç içe ve çok<br />
mutlu bir çocukluk geçirdim.<br />
Böyle sanat ortamında büyümüş olmanız<br />
da sizi muhakkak etkilemiştir. Tiyatrocu<br />
olmaya nasıl karar verdiniz?<br />
Tiyatroyu sonradan öğrenmedim, içinde<br />
doğdum. Bir çocuk nasıl ki yemek yemesini,<br />
konuşmasını etrafına baka baka öğrenirse,<br />
ben de tiyatro ortamı içinde tiyatroyu<br />
böyle öğrendim. Bir de annemin karnında<br />
tiyatronun içindeymişim, annem o zaman<br />
meşhur Ayşe Opereti’ni oynarken karnındaymışım.<br />
Sonra kulislerde büyüdüm.<br />
Tiyatro benim çocukluk alanımdı. Böyle bir<br />
ortamda büyümüş olmama rağmen, yine<br />
de tiyatrocu olacağım asla aklıma gelmezdi.<br />
Ben çocukken “Gelin olacağım” derdim. Ta<br />
ki Muhsin Ertuğrul’a kadar... O beni tiyatroya<br />
somut anlamda itmiş oldu.<br />
Çok özel insanları çocuk yaşta<br />
tanımışsınız. Türk tiyatrosunun batılı<br />
anlamdaki kurucusu Muhsin Bey nasıl<br />
başlattı tiyatroya, nasıl bir tiyatro<br />
insanıydı?<br />
Ben opera çevresinin içinde dolaşan bir<br />
çocukken, babam bir gün Muhsin Bey’le<br />
karşılaşıyor. Muhsin Bey, babama “Gülriz<br />
annesi kadar yetenekliyse, çocuk tiyatrosundan<br />
başlatalım onu” diyor. Babam da<br />
tam olarak kendisine bir şey söyleyemiyor;<br />
“Nasıl isterseniz Muhsin Bey” diyor. Eve bir<br />
geliyor babam, yüz düşük. Durumu anlatıyor,<br />
Muhsin Bey’e hayır diyemem maalesef<br />
diyor. İstemiyor tiyatrocu olmamı. Babaannem<br />
de zaten karşı çıkıyor; “Kızın hayatını<br />
mahvetmeyin sizler gibi” diyor. Köşkte kimse<br />
istemiyor. Çünkü madden kazancı olan<br />
bir meslek değil. Türk tiyatrosu saygınlığını<br />
da kaybetmiş durumda ve Muhsin Bey’le<br />
birlikte yeniden ayağa kalkmaya, saygınlığını<br />
kazanmaya çalışıyor. Muhsin Bey’le<br />
zaten tiyatromuz sonraları nerelere geldi.<br />
Öyle bir kişilikti kendisi. Bu arada Osmanlı<br />
zamanında tiyatrocuların hepsi zengin ve<br />
paşazadelerin çocuklarıydı; Cemal Sair’ler,<br />
Raşit Rıza’lar, Muhsin Ertuğrul’lar, Vasfi Rıza<br />
Zobu’lar... Bu isimler cidden zengin ailelerin<br />
çocukları. Velhasıl Muhsin Bey beni elimden<br />
tuttu ve Şehir Tiyatroları’nın çocuk birimine<br />
soktu. Başlayış o başlayış...<br />
Hayatınıza Engin Hoca giriyor.<br />
Engin Cezzar ile nasıl tanıştınız?<br />
Çok sıradan bir tanışma oldu. O, Yale<br />
Üniversitesi’ni bitirip ülkeye dönmüş ve<br />
Hamlet’te oynuyor. Ben de Dormen Tiyatrosu’nda<br />
Sokak Kızı İrma’yı oynuyorum. O<br />
zamanlar televizyon yok tabi, sinemamız da<br />
çok popüler değil -yani Ertem Eğilmez filmleri<br />
daha yok-, sadece tiyatrolar var. Özel<br />
tiyatrolar da o zaman çok popüler Beyoğlu’nda.<br />
Billboardlar yok ama benim oyundaki<br />
fotoğrafım bir Karaköy’de iskelenin<br />
orada, bir de Taksim Meydanı’nda kocaman<br />
aslı. Bir gecede star oldum desem yalan<br />
olmaz. Bunu her yerde de anlatırım. Haldun<br />
Dormen, beni bir gecede “Sokak Kızı İrma”<br />
oyunuyla star yaptı. Engin de benim erkek<br />
versiyonum, o da Hamlet’te star durumunda.<br />
O kadar ki Fatih’te yaşayan kara çarşaflı<br />
kadınlar, Hamlet ve Engin’i izlemek için<br />
oyuna geliyorlar ilk defa. Hamlet o kadar<br />
popüler Dram Tiyatrosu’nda. İkimiz de<br />
popüleriz. Ben de gittim Hamlet’i izledim ve<br />
çok beğendim.<br />
Çok sonra bir gün İstiklal Caddesi’nde<br />
yürüyorum, bir baktım Engin başında kasketi<br />
ve saçlarını Hamlet oyunu için sarıya<br />
boyamış, karşılaştık. Ben Küçük Sahne’ye<br />
doğru girdim, o da bir anda içeri girdi. Tıpkı<br />
liseli çocukların kızların peşinden gelmesi<br />
gibi Engin de benim arkamdan geldi. Fakat<br />
tanışmadık. O Haldun’la konuşmak için<br />
bekliyormuş gibi yaptı. Sonra bizler Taksim<br />
Gazinosu’nda yaşlı tiyatrocular için bir gece<br />
düzenliyoruz ve o gece her sahne sanatçısı<br />
bir maharetini gösterip, sahneye çıkıyor gecenin<br />
yararına. Ben de o gece için “Hamlet’i<br />
de çağıralım, iyi bilet satarız” dedim. Ama<br />
amacım sadece gece yararına olsun diye,<br />
aklımdan Engin’e dair hiçbir şey geçmedi.<br />
İşte o gecede biz Engin’le tanışmış olduk ve<br />
dans ettik.<br />
Siz Gülriz Sururi-Engin Cezzar<br />
Tiyatrosu’yla dünya çapında işlere<br />
imza attınız. Ve günümüzde de hâlâ<br />
oynayan, Haldun Taner’in eşsiz oyunu<br />
Keşanlı Ali Destanı gibi bir oyunla müthiş<br />
temsiller yaptınız. Bu oyunun oluşum<br />
hikâyesinden bahseder misiniz?<br />
Biz Engin’le 61 yılında evlendik ve 62 yılında<br />
da tiyatromuzu kurduk. Othello oyununu<br />
oynuyoruz; Engin Othello, ben Desdemona<br />
ve Genco da çok harika bir rolü oynuyor<br />
Iago. Bir gün hep birlikte İstiklal Caddesi’nde<br />
gezerken Haldun Taner’i gördük. “Bize<br />
Temmuz & Ağustos 2018 kadikoylife.com : 103
Life Magazin<br />
göre bir oyununuz var mı hocam” dedim,<br />
“Var” dedi. “O zaman teksti alalım sizden,<br />
okuyalım” dedim. Haldun Hoca da “Ben<br />
gelip size okurum” dedi. Yani öyle kaldık.<br />
En azından okusaydık, beğenmesek bile<br />
kibarca söylerdik. Haldun Hoca kalkıp bir<br />
de yanımıza gelip okuyacak, ayıp da olacak.<br />
Neyse, Haldun Hoca geldi, okudu. Bir<br />
yandan okuyor Haldun Hoca, bir yandan da<br />
karakterleri de canlandırıyor. Oyunu okudu<br />
Haldun Hoca; biz adeta büyülendik, çok<br />
beğendik. Engin, “Biz bu oyunu uçururuz”<br />
dedi; Genco da “Yaparsak ben yönetmek<br />
isterim” dedi. Ancak, oyun kalabalık bir<br />
kadro, 30-40 kişilik bir kadroya sahip.<br />
Ama şu var, oynamak istiyoruz. Daha evvel<br />
bu kadar fazla kadrolu bir oyun pek oynanmamış.<br />
Bana verilen rol de Zilha, başrollerden,<br />
harika bir rol. Ben dedim “Müzikler nasıl<br />
olacak?”, Haldun Hoca “Hazır onlar da”<br />
dedi. Gittik Yalçın Tura’nın Tarlabaşı’ndaki<br />
küçük evine. Evin yarısını piyanosu kaplıyor.<br />
Çaldı müzikleri ve tamamen havaya girdik.<br />
Can alıcı bir müziktir. Sonra Engin’le oturup<br />
plan yaptık. Biz Küçük Sahne’de 10 kişilik<br />
oyunlar yapıyoruz ama Keşanlı Ali Destanı<br />
oyununda oyuncular sadece 30-40<br />
kişi, orkestrayla 50’nin üzerinde olacağız.<br />
Ertesi gün çocukluk arkadaşım bir banka<br />
müdürüne gittik, ilk defa kredi istedik. O da<br />
bu krediye karşılık ne vereceğimizi söyledi.<br />
“Arabamız var sadece” dedik, “Tamam o<br />
zaman” dedi. Biz krediyi<br />
aldık, oradan arabasız<br />
çıktık. İnanır mısınız, oyun<br />
bir çıktı, bir anda patladı<br />
ve kapalı gişe oynamaya<br />
başladık. Muammer Karaca<br />
Tiyatrosu’nun önünden Galatasaray<br />
Lisesi’ne uzanan<br />
bir bilet kuyruğu var. Biz üç<br />
hafta sonra krediyi ödedik,<br />
arabamızı da geri aldık.<br />
Ama oyun Türk tiyatrosuna<br />
damgasını vurdu. Avrupa’da<br />
da ses getirdi baya...<br />
Gülriz Sururi demek aynı<br />
zamanda müzikaller<br />
de demek. Hatta<br />
bu müzikallerdeki<br />
şarkılardan oluşan<br />
“Müzik Hallerim” adlı<br />
bir albüm çalışmanız<br />
da var. Türkiye’de sizin<br />
de yer aldığınız çok özel<br />
müzikal çalışmaları<br />
oldu. Neden şimdi böyle<br />
prodüksiyonlar olmuyor?<br />
Tiyatromuzun bir döneminde,<br />
bizim de içinde<br />
olduğumuz Dormen Tiyatrosu,<br />
hatta Kenter Tiyatrosu<br />
da dahil müzikaller yaptık.<br />
Sonra birden sustu bu çalışmalar. Ama bu<br />
müzikallerin bitmesi genelde ihtilallere<br />
rastladı. Mesela biz dünya ile aynı zamanda<br />
“Hair” müzikalinin prömiyerini yaptık ama<br />
derken ihtilal oldu. Bu durumlar belimizi<br />
bükmeye başladı. Sonra bir dönem Şehir<br />
Tiyatrosu da müzikal yapmayı denedi ama<br />
bizler kadar ses getirmedi. Sonra yeniden<br />
darbeler vs oldu. 1980 darbesi sonrası da<br />
ilk kez 19<strong>82</strong> yılı gibi devlet yeniden yardım<br />
etmeye başladı. Biz de o dönem Kaldırım<br />
Serçesi’ni oynuyoruz. Ama bu yardım eşit<br />
olarak dağıtılmadı. Biz de bu yardımdan<br />
fazla alamadık. Bu tarihten sonra belki bir<br />
Evita oldu, sonra da çok büyük bir müzikal<br />
sessizliği oldu. Bugünlerde böyle prodüksiyonu<br />
ancak ödenekli kurumlar yapabilir,<br />
onlar da eline yüzüne bulaştırıyor. Bürokrasi,<br />
nitelikli işlerin yapılmasına izin vermiyor.<br />
Türk tiyatrosunun yeni çalışmalarını,<br />
ödenekli kurumları takip ediyor<br />
musunuz? Sizlerin zamanlarından bu<br />
zamana artı ve eksiler nelerdir?<br />
Öncelikle bizim zamanımızda 2 milyon<br />
nüfuslu İstanbul’un 200 bin kadar seyircisi<br />
vardı. O kadar oran fazlasıydı, müthiş bir rakam.<br />
Şimdi İstanbul’un nüfusu 20 milyona<br />
yaklaştı ama tiyatro seyircisi hâlâ 200 bin.<br />
Kötü bir durum olsa da seyirci sayısında,<br />
nitelikli güzel tiyatro ekipleri ve salonları<br />
var artık. Özellikle de Kadıköy’de. Bu genç<br />
tiyatrolar, adeta sanat için direniyor. Zor<br />
şartlarda da olsalar, güzel işler yapıyorlar.<br />
Çok daha iyi işler yapacaklar. Günümüzde<br />
konservatuvarlar kapatılıyorken, bu özel tiyatrolar<br />
ayakta kalarak bizlere umut oluyor.<br />
Sizin bir Kadıköy ve Moda geçmişiniz<br />
de var. Dergimiz de bir Kadıköy dergisi.<br />
Kadıköy zamanlarınızdan bahseder<br />
misiniz?<br />
Ailem, Kadıköy’e ait bir aile... Kalamış’ta<br />
tren yolundan denize kadar çok büyük<br />
bahçesi olan bir köşkün içinde doğdum.<br />
Eski Osmanlı paşazadelerinin olduğu bir aileydik<br />
ama sanatçı bir aileydik Kadıköy’de.<br />
Zaten bir de şöyle bir şey; Kadıköy, o zaman<br />
kültürün merkezi Beyoğlu’yla birlikte. Yıllar<br />
sonra bugün yine Kadıköy’ün tiyatro ve<br />
kültürün başkentinin olması beni çok mutlu<br />
ediyor. Ara sıra da geliyorum. Eski hali<br />
elbette başkaydı ama dönemler değişiyor<br />
artık. Kadıköy, modern Türkiye’nin kalesi<br />
durumunda şu an. İyi ki orada doğmuş ve<br />
büyümüşüm.<br />
104 : kadikoylife.com Temmuz & Ağustos 2018
Life Magazin<br />
Yıllara meydan okuyan<br />
ses ve güzellik:<br />
NÜKHET<br />
DURU<br />
106 : kadikoylife.com Temmuz & Ağustos 2018
Life Magazin<br />
REHA KADAK<br />
Türk pop müziğimizde Türkçe sözlü yabancı<br />
aranjmanlar 60’ların sonuyla yerini kendi<br />
bestelerimizin olduğu şarkılara bırakırken,<br />
70’li yılların başlarıyla birlikte de önemli<br />
kadın seslerin müzik piyasamıza merhaba<br />
dediği bir dönem oldu. Bu kadın sesler,<br />
yaptıkları plaklarla müziğimizin en iyi<br />
hit şarkılarına imza attılar. Söz konusu<br />
dönemin en önemli kadın seslerinden<br />
olan, yıllara meydan okuyan sesi, zarafeti<br />
ve güzelliğiyle 2018 yılında da hâlâ sahne<br />
çalışmalarıyla varlığını sürdüren Nükhet<br />
Duru, dergimizin bu sayıdaki onur konuklarından...<br />
Nükhet Hanım, ilk önce yeni single<br />
çalışmanızdan bahsedelim istiyorum.<br />
“Mavi Düşler” adlı çalışmanızda kimler<br />
size eşlik etti?<br />
Mavi Düşler’i yaz boyunca dinleyiciyle buluşacak<br />
üç single’lık bir projenin çıkış şarkısı<br />
olarak dinleyicilerimin beğenisine sundum.<br />
Özellikle belirtmek isterim ki, zamanın etkilerinden<br />
ve aynı anda kendimden uzaklaşmadan<br />
hazırladığımız bir şarkı oldu. Sözü<br />
Bora Ebeoğlu’na, müziği SOHA grubuna,<br />
aranjesi Cem İyibardakçı’ya ait olan Mavi<br />
Düşler’de bana ayrıca, internet fenomeni<br />
komedyen Kaan Sekban vokalleriyle eşlik<br />
ediyor. Mavi Düşler’in video klibi ise Adem<br />
Doğan imzası taşıyor. Temmuz ayı sonunda<br />
single’ın ikinci parçası ve Eylül ayında da<br />
kısmetse üçüncü single ile serinin devamını<br />
getiriyor olacağız.<br />
Bir de sizi kabare projesinde izledik.<br />
“Beni Nükhet Duru Sanıyorlar” kabaresi<br />
nasıl doğdu? Tepkiler nasıl?<br />
Öncelikle tepkiler çok güzel. Bana ilk<br />
yıllarımı yeniden yaşattı seyircimiz. Ben de<br />
onların özlemlerini bu kabare ile giderdiğimi<br />
düşünüyorum. Kabare aslında sahneye<br />
adım attığım ilk yıllarımdan itibaren tiyatroya<br />
olan tutkum, dolayısıyla şarkılarımı<br />
küçük hikâyelere bağlayarak seyirciyle<br />
buluşturduğum sahne programları olarak<br />
başlamıştı. O zaman adının “kabare”<br />
olduğunu bile bilmiyordum. Ama şarkılarımı<br />
teatral bir biçimde küçük hikâyelerle<br />
sunmanın kabare olduğunu öğrendikten<br />
sonra uzun süre Ali Poyrazoğlu, Korhan<br />
Abay, Zeki Alasya, Metin Akpınar gibi hepimizin<br />
yakından tanıdığı ve kendi dalında<br />
da profesyonel olan bu isimlerle farklı<br />
hikâyeler sahneledim. Bu projeyi şimdi iş<br />
ortağım Tebdil-i Mekan Tiyatrosu’nun da<br />
sahibi Evren Ercan ile tekrar hayata geçiriyoruz.<br />
Bunca yıldır biriktirdiğim anılarımın<br />
yeniden canlanması açısından inanılmaz<br />
mutlu olduğumu söylemek isterim. Önümüzdeki<br />
sezon için çalışmalarımız sürüyor.<br />
Kaldığımız yerden, belki aynı isimle değil<br />
ama yeni kabare şovlarımız ile seyircilerimizi<br />
şaşırtmaya devam edeceğiz.<br />
Nükhet Duru demek, aynı zamanda<br />
‘düetler’ demek. Bugüne dek birçok<br />
önemli sesle birlikte sahne aldınız. Yeni<br />
dönemde de düet çalışmaları olacak mı?<br />
Elbette... Geçmiş dönemlerde pek çok<br />
sanatçı arkadaşımla düet yaptım. Şimdi de<br />
yeni başarılı seslerle bunu yapmayı tabii ki<br />
istiyorum. Türkiye’de belki de en fazla düet<br />
yapmış şarkıcıyım. Tanju Okan’la başladığım<br />
gelenek Salim Dündar’la, Selçuk<br />
Ural’la, Erol Evgin’le ve Neco gibi isimlerle<br />
devam etti. Her biriyle çalışmaktan çok<br />
büyük mutluluk duydum. Bu yüzden de<br />
kolektif çalışmalara her zaman açığım. Bu<br />
süreçte devamı gelecek single’larla beraber<br />
sürpriz düetlerimiz de olacak.<br />
Türk pop müziğinin en önemli<br />
kadın seslerinden birisiniz. Yıllara<br />
meydan okurcasına sesinizi ve<br />
tabii ki güzelliğinizi korumaya<br />
devam ediyorsunuz. Bunları nasıl<br />
başarıyorsunuz?<br />
Öncelikle sesimi korumaya gayret ediyorum.<br />
Güzelliğime gelince, öyle görüyorsanız<br />
ne mutlu bana. Ama sağlıklı ve doğru yaş<br />
alan bir insan olmaya çabalıyorum. Bunun<br />
da sadece fiziksel güzellikle alakası olmadığını,<br />
enerjinin ve de iyimserliğin yaşam<br />
biçimlerimize yansıma yaptığını düşünüyorum.<br />
Kısaca, güzellik denen şeyin aslında<br />
ruhun dışarıya olan sızıntıları olduğunu<br />
söylemek isterim.<br />
Nükhet Duru ve Mehmet Teoman<br />
işbirliğinde müziğimize harika eserler<br />
bıraktınız. Öyle ki, bu eserler hâlâ hep<br />
bir ağızdan okunmakta. Ufukta bu özel<br />
şarkıların toplanacağı bir albüm ya da<br />
tribute çalışması düşünüyor musunuz?<br />
Mehmet Teoman, Cenk Taşkan, Ali Kocatepe<br />
/Sabahattin Ali eserleri, benim müzikal<br />
kariyerimin mihenk taşlarıdır. Geçmişte yapılmış<br />
şarkıların samimiyetini ve kayıtlarının<br />
aynı şekilde olamayacağını, ama teknolojinin<br />
bize sunduğu fırsatları ve değişimleri,<br />
duyguları yok etmeden kullanabileceğimizi<br />
de düşünüyorum. Dolayısıyla, yeniden kayıt<br />
yapmak değil de bir değişim sürecine sokmak,<br />
benim için çok daha hoş olur. Ama bu<br />
şarkıların ve diğer Nükhet Duru klasiklerinin<br />
senfonik düzenlemeleri ile önümüzdeki yıl<br />
konser serisi olarak başlayacağını ilk sizlere<br />
söylemek isterim.<br />
İlçemizdeki birçok özel mekânda<br />
da sahne alıyorsunuz, Kadıköy Life<br />
Dergisi olarak sizleri takip ediyoruz.<br />
Kadıköy’deki konser mekânlarını ve<br />
dinleyicilerini nasıl buluyorsunuz?<br />
Kadıköy galiba son dönemin yeni Beyoğlu’su...<br />
Gençlerin beğeniyle gittiği birçok<br />
mekânın olduğunu biliyorum. O mekânlardan<br />
birinde de sahne aldım, inanılmaz<br />
bir coşku ile karşılaştım. Sevenlerimle<br />
buluşmak beni her zaman, her yerde<br />
mutlu ediyor.<br />
Temmuz & Ağustos 2018 kadikoylife.com : 107
Life Magazin<br />
Zihni Göktay:<br />
Özel tiyatro<br />
sahipleri ve<br />
oyunları birer<br />
şövalyedir<br />
REHA KADAK<br />
İBB’ye bağlı olan Şehir Tiyatroları, 1914 yılında Darülbedayi<br />
adıyla kurulduğunda 100 yılı aşacak bir kurum olacağını<br />
kim bilebilirdi? Muhsin Ertuğrul ve arkadaşlarının yönetiminde<br />
çağdaş bir tiyatronun temelleri bu kurumda atılmış<br />
ve geleneksel tiyatromuzun Batılı formlardaki oyunları da<br />
bu eşsiz tiyatro mabedinde sahnelenmiştir.<br />
Şehir Tiyatroları, onlarca oyuna ve oyuncuya “ev” olmuştur.<br />
Şener Şen, İlyas Salman, Münir Özkul, Suna Pekuysal, Erdal<br />
Özyağcılar, Savaş Dinçel, Ali Poyrazoğlu, Müjdat Gezen,<br />
Ayla Algan, Tilbe Saran gibi Türk tiyatrosunun nice dev<br />
isimleri, Şehir Tiyatroları bünyesinde tiyatroya başlamış ya<br />
da yeniden hayat bulmuşlardır. Zihni Göktay da bu büyük<br />
isimlerden biri. 1977 yılında girdiği İstanbul Büyükşehir<br />
Belediyesi Şehir Tiyatroları’ndaki macerası hâlâ devam<br />
ediyor. Zihni Göktay ile tiyatroya başlama hikâyesinden<br />
Şehir Tiyatroları çalışmalarına, Lüküs Hayat’tan Kadıköy’e<br />
dair uzun uzun konuştuk.<br />
Zihni Ağabey, seni herkes tanıyor, biliyor ve izliyor.<br />
Ancak dergimiz sayfalarına geçsin istiyorum. Tiyatroya<br />
başlama hikâyen nasıl oldu? İlk oyunun hangisiydi?<br />
Ben, 2 Aralık 1945’te İstanbul Fatih’te doğdum. Fatih<br />
İlkokulu ve ardından Pertevniyal Lisesi’ni bitirdim. Lise<br />
yıllarımda Eminönü Halkevi’nde tiyatroya başladım.<br />
Konservatuvar eğitimi almadım. O zamanlar iki konservatuvar<br />
vardı; biri Ankara’daki, diğeri de bizim İstanbul’daki<br />
Belediye Konservatuvarı. İstanbul’daki sertifika vermiyordu<br />
sadece, Ankara’daki okula gitmem de zordu, maddi<br />
olarak aile şartlarımız uygun değildi. Babam terziydi<br />
Fatih’te. Fakat Eminönü Halkevi’nde, usta-çırak ilişkisi<br />
içerisinde cidden çok iyi bir eğitim gördüm; Muammer<br />
Karaca, Avni Dilligil, Ulvi Uraz gibi Türk tiyatrosunun usta<br />
isimlerinden ders aldık. Türkiye Milli Talebe Birliği Gençlik<br />
Tiyatrosu’nda Sermet Çağan’ın Ayak Bacak Fabrikası’nda<br />
oynadım. 1964 yılında Fakir Baykurt’un Yılanların Öcü’nü<br />
oynarken, Yaşar Kemal’in de bana destek vermesiyle<br />
Gülriz Sururi-Engin Cezzar Tiyatrosu’nda “Teneke” adlı<br />
oyunda oynayacakken Ankara Meydan Sahnesi’nden<br />
teklif aldım ve Haldun Taner’in “Eşeğin Gölgesi” adlı<br />
oyunuyla profesyonel oldum.<br />
Burada babamı anmadan geçemeyeceğim; tiyatroyu sevmeme,<br />
bu işi yapmama babam neden olmuştur. Çocukken<br />
beni Şehir Tiyatroları’nın oyunlarına götürürdü sıkça. Sonra<br />
Gülhane Parkı’nda İsmail Dümbüllü’nün ortaoyunlarına<br />
da götürürdü. Geleneksel Türk tiyatrosunu İsmail Amca<br />
ve arkadaşlarını seyrederek öğrenmişimdir. İsmail Amca,<br />
babamın müşterisiydi. Bir gün bizim dükkânda karşılaştık.<br />
Babam da benim tiyatrocu olmak istediğimi kendisine söylemiş.<br />
İsmail Amca sırtımı sıvazladı, “Umarım bana nasip<br />
olan bu meslek, sana da nasip olur” dedi.<br />
108 : kadikoylife.com Temmuz & Ağustos 2018
Life Magazin<br />
Sonra hayatına Şehir Tiyatroları<br />
giriyor. Bir gün gidiyor ve tiyatroya<br />
başvuruyorsun. Sonrasını anlatır mısın<br />
Zihni Ağabey?<br />
Televizyonun hayatımıza girmesi maalesef<br />
birçok tiyatronun kapanmasına neden<br />
olmuştu. 1973 yılında Ankara Meydan<br />
Sahnesi de kapandı. 10 yıllık profesyonel<br />
tiyatro hayatından sonra İstanbul’a dönmek<br />
zorunda kaldım ve Şehir Tiyatroları’na<br />
başvurdum. Türk tiyatrosunun kurucularından<br />
Vasfi Rıza Zobu, beni yevmiyeli olarak<br />
tiyatroya aldı. Altı ay sonra Muhsin Ertuğrul,<br />
yeniden Türk tiyatrosunun başına geldi.<br />
Başar Sabuncu’nun bir oyununda beni çok<br />
beğenince hemen kadroya dahil etti. 1974<br />
yılında kadroya girip, 2011 yılına kadar<br />
çalıştım. 65 yaşına gelince emekli oldum<br />
ama yönetim beni bırakmak istemedi. Hâlâ<br />
devam ediyorum.<br />
Muhsin Ertuğrul, Vasfi Rıza ve Gencay<br />
Gürün gibi çok önemli genel sanat<br />
yönetmenleriyle çalıştınız. Bu özel<br />
tiyatro insanlarıyla çalışmak nasıl bir<br />
duyguydu?<br />
Vasfi Bey’den geleneksel, Muhsin Bey’den<br />
Batılı anlamdaki çağdaş Rus, Alman, İngiliz<br />
ve Fransız tiyatrosu gibi ekolleri öğrendim.<br />
Gencay Hanım da 1984 yılında tiyatromuzun<br />
başına geldi ve tiyatromuza bir vizyon<br />
kattı, yeniden ayağa kalkmasını sağladı.<br />
Gencay Hanım, Türk tiyatrosunun kurtarıcısı<br />
olmuştur ve bir mesihedir adeta. 10<br />
yıl çalıştım kendisiyle de ve çok severim<br />
şahsını. Ülkemizdeki ilk kadın genel sanat<br />
yönetmeni olarak da tarihe geçmiştir. Yani,<br />
1914 yılında Darülbedayi’nin kurucularından<br />
Muhsin Bey’den bugün genel<br />
sanat yönetmeni olan Süha Uygur’a kadar<br />
hepsiyle çalışmış oldum.<br />
Ve hayatına rekorlar kıran<br />
“Lüküs Hayat” giriyor. Bu proje<br />
o zamanlar nasıl başladı?<br />
Yine Gencay Hanım, kendi döneminde<br />
ilk kez tiyatromuza orkestra kurulmasını<br />
sağladı. Bununla birlikte de Lüküs Hayat’ı<br />
koymak istemiş bir operet olduğu için.<br />
Suna Abla (Pekuysal) da bana “Gencay<br />
Hanım, Lüküs Hayat’ı koyacakmış” deyince<br />
birden geçmişe gitti aklım. 1962 yılında<br />
aynı oyunu Muammer Karaca’dan izlemiş,<br />
içimden “Ben de ilerde bu oyunda oynayabilir<br />
miyim?” diye geçirmiştim. Demek<br />
evrene gitmiş mesajım... Gencay Hanım da<br />
lütfetti; beni Hazım Bey’in, daha sonra da<br />
Muammer Bey’in oynadığı başkarakter olan<br />
Rıza rolüne layık görmüş. Böylece Lüküs<br />
Hayat’ta oynamak bana da nasip oldu.<br />
1984-1985 sezonunda başladık ve 2011<br />
Aralık ayında emekli olana kadar oynadık.<br />
Daha sonra dönemin genel sanat yönetmeni<br />
Ayşenil Şamlıoğlu aradı; “Emeklilik<br />
kâğıt üzerindedir, oyunlara devam” dedi ve<br />
beni konuk sanatçı statüsünde devam ettirdi.<br />
İki yıl sonra by-pass ameliyatı oldum.<br />
Oyun da artık dördüncü kadrosuyla devam<br />
edecekti. Böyle olunca oyun bir daha<br />
toparlanamadı. Derken Erhan Yazıcıoğlu<br />
genel sanat yönetmeni oldu. Tiyatronun<br />
100. yılı vesilesiyle 2014 yılında “Cibali<br />
Karakolu” oyununu sahneye koyacaklarını<br />
ve benim oynamamı rica etti. Hayat bu<br />
ya, bu oyunu da Muammer Karaca’dan<br />
izlemiş, o zaman da içimden bu oyunda<br />
oynayabilmeyi geçirmiştim. 2014 yılında<br />
da Cibali Karakolu oyununa başladım ve<br />
hâlâ oynuyoruz.<br />
Zihni Ağabey, sen aynı zamanda alaylı<br />
bir usta-çırak ilişkisi içinde çok önemli<br />
bir alaylı kültürden geliyorsun. Kızınız da<br />
okullu... Okullu ve alaylı tiyatro eğitimi<br />
hakkında ne düşünüyorsun?<br />
Az önce de bahsettim, ben şartlar yüzünden<br />
konservatuvar okuyamadım. Ancak,<br />
sınav sistemine de karşıydım aslında. O<br />
sınavlardan hep korkmuşumdur. Ben Eminönü<br />
Halkevi’nde cidden önemli insanların<br />
eğitiminden geçtim, onlardan çok feyz<br />
aldım. Sonra Şehir Tiyatroları içinde çok<br />
önemli isimlerle çalıştım, onların her biri<br />
tecrübesiyle birer konservatuvar gibiydi.<br />
Alaylı olarak yetiştim ama kızımı okula yolladım.<br />
Okullu olmanın faydası çok büyük<br />
teorik olarak... Okullu olmak şart artık bu<br />
dönemde... İstanbul’da devlet olarak bir İstanbul<br />
Üniversitesi, bir de Mimar Sinan’da<br />
konservatuvar var. Ayrıca, özel üniversitelerin<br />
konservatuvar ve tiyatro bölümleri<br />
de var. Kızım Müşfik Ağabey (Kenter)<br />
hayranıydı, kendisi Haliç Üniversitesi’nde<br />
hocalık yapıyordu. Kızım da Haliç’te okudu<br />
ve Şehir Tiyatroları’na girdi. Damadım,<br />
Maltepe Üniversitesi Oyunculuk Bölümü<br />
mezunu, o da Şehir Tiyatroları bünyesinde.<br />
Oğlum, İstanbul Üniversitesi Devlet<br />
Konservatuvarı’nda müzik okudu, Şehir<br />
Tiyatroları’nda orkestra şefi oldu. Ailece<br />
Şehir Tiyatroları’ndayız. Eşim de hepimize<br />
destek vererek yanımızda.<br />
Son sorum da, Kadıköy’de<br />
yaşıyorsun Zihni Ağabey; hem<br />
Kadıköy hem de Kadıköy’ün son<br />
yıllarda gelişen tiyatro yapısı için<br />
ne düşünüyorsun?<br />
Çok güzel bir soruya temas ettin<br />
Reha’cım. Benim çocukluğum zaten yaz<br />
aylarında Kadıköy’de geçerdi. Dayımın<br />
Göztepe’de köşkü vardı. Biz de 1977 yılında<br />
Kadıköy’e taşındık. O zamanlar inanır<br />
mısın Kadıköy Bahariye Caddesi, Broadway<br />
gibiydi. Arka arkaya bir dolu tiyatro<br />
vardı. Süreyya Operası’nın yanında Şehir<br />
Tiyatroları’na ait bir cep sahnesi vardı.<br />
Şimdiki Halk Eğitim Merkezi, Şehir Tiyatroları<br />
sahnesiydi. Hemen köşesinde Tevfik<br />
Gelenbe Tiyatrosu vardı. Opera Pasajı’nın<br />
içinde bir tiyatro vardı. Kadıköy Sineması<br />
olan yerde yine bir tiyatro vardı. Orhan<br />
Alkan Tiyatrosu vardı. Kimileri vefat etti ve<br />
tiyatrolar kapandı. Yani Kadıköy, tiyatroya<br />
zaten yabancı değildi. Şimdi de harika<br />
tiyatrolar var, yeniden canlandı. Baba<br />
Sahne olsun, Moda Sahnesi olsun, Oyun<br />
Atölyesi olsun çok güzel işler yapıyorlar.<br />
Küçük bir salon da olsa Kadıköy’de hayat<br />
buluyor. Özel tiyatro sahipleri ve oyunları<br />
birer şövalyedir. Çünkü biz ödenekli<br />
tiyatrolarda oynayanlar bir şekilde maaş<br />
alıyor ve ödenekler sayesinde oyunlarımızı<br />
yıllardır sahneleyebiliyoruz. Ama onlar<br />
öyle değil, özel tiyatro yaparak mücadele<br />
veriyorlar. Hepsi birer Don Kişot, hepsine<br />
başarılar diliyorum.<br />
Kadıköy’e gelince, Kadıköy bence eyalet<br />
olmalı. Kadıköy, Anadolu Yakası’nda<br />
başlı başına bir vali tarafından yönetilmeli.<br />
Çünkü Kadıköy, İstanbul’dan ayrı, başka bir<br />
İstanbul; tek başına bir şehir... Çok daha iyisini<br />
ve çok daha iyi yönetilmeyi hak ediyor.<br />
Ayrıca buradan belediyemize mesajım var:<br />
Kadıköy’de tıpkı Bakırköy Belediyesi’nde<br />
olduğu gibi bir ödenekli tiyatro olması<br />
gerek. Kadıköy Belediyesi, acil olarak<br />
buna el atmalı. Kendimize ait birçok kültür<br />
merkezinin sahneleri var. Onlarca tiyatro<br />
oyunu oynanıyor bu sahnelerde. Kadıköy<br />
Belediyesi’nin neden kendi tiyatrosu olmasın?<br />
Bizler de bu konuda sonuna kadar<br />
destek oluruz.<br />
Temmuz & Ağustos 2018 kadikoylife.com : 109
Lansman<br />
Gerçek su lezzeti,<br />
Taşdelen Premium’la<br />
cam şişede!<br />
Kuruluşu 15<strong>82</strong> yılına dayanan, dünyanın en<br />
iyi suları arasında seçilen ve layık görüldüğü<br />
ödüllerle kalitesini tescilleyen Vakıf Taşdelen<br />
Su, cam şişesiyle sağlıklı ve güvenli<br />
bir seçenek sunan Taşdelen Premium’u<br />
tüketicinin beğenisine sundu.<br />
Vakıf Taşdelen Su Genel Müdürü Burhan<br />
Alev’in katılımı, Türkiye’nin ilk su sömeliyeri<br />
Alican Akdemir’in su tadımı ve ünlü diyetisyen<br />
Taylan Kümeli’nin suyun insan sağlığı<br />
üzerindeki etkilerine ilişkin sohbetlerinin yer<br />
aldığı basın toplantısında tanıtımı gerçekleştirilen<br />
Taşdelen Premium, şık ve sağlıklı<br />
cam şişesiyle tüketicilerle buluşuyor. Sağlıklı<br />
ve hijyenik olduğu kadar suyun lezzetini de<br />
koruyacak olan Taşdelen Premium, özel<br />
tasarım şişelerde 330 ml ve 750 ml seçeneklerinde;<br />
seçkin restoranlarda ve marketlerde<br />
tüketicilerin beğenisine sunuluyor.<br />
BURHAN ALEV: AMBALAJLI<br />
SU SEKTÖRÜ HIZLA GELİŞİYOR<br />
Suyu cam damacana ile daha sağlıklı bir şekilde<br />
tüketiciyle buluşturan ilk markalardan<br />
biri olan Vakıf Taşdelen Su’yun, cam borulu<br />
pompasıyla da güçlendirdiği bu girişimi hızlı<br />
tüketim segmentinde cam şişeleme ile pekiştirdiğini<br />
ifade eden Vakıf Taşdelen Su Genel<br />
Müdürü Burhan Alev, konuşmasında şunları<br />
ifade etti: “Türkiye’deki ambalajlı su sektörüne<br />
baktığımız zaman SUDER verilerine<br />
göre, 2017 yılı sonunda Türkiye’de su pazarı<br />
hacmi yaklaşık 11,7 milyar litreye, sektördeki<br />
toplam ciro ise 5,7 milyar TL’ye ulaşmıştır.<br />
Bunun dışında, damacana ve pet su tüketimi<br />
birlikte ele alındığında yine 2011’de kişi başı<br />
toplam su tüketimi 133 litre iken, 2017’de kişi<br />
başına su tüketiminin 149 litreye yükseldiğini<br />
görüyoruz. Dolayısıyla bilinçli ve sağlıklı<br />
yaşam düzeyi arttıkça, ambalajlı su tüketiminin<br />
de yıldan yıla arttığını gözlemlemekteyiz.<br />
Bizler de Vakıf Taşdelen Su markamız ile 2017<br />
yılında iyi bir satış performansı gösterdik.<br />
Özellikle en lokomotif ürünümüz olan cam<br />
damacanada bir önceki yıla göre satış adetlerimizde<br />
yüzde 25’lik bir büyüme olmuştur ki,<br />
bu da pazarın daha ne kadar gelişme evresinde<br />
olduğunu ve işimizi de ne kadar düzgün<br />
yaptığımızın en somut göstergesidir.”<br />
ALİCAN AKDEMİR: VAKIF TAŞDELEN SU,<br />
MİNERAL YAPISI VE YUMUŞAKLIĞIYLA<br />
DİKKAT ÇEKİYOR<br />
Türkiye’nin ilk su sömeliyeri olan ve aldığı<br />
eğitimlerle ideal suyun tüm özelliklerini<br />
analiz eden Alican Akdemir; “Suyun mineral<br />
yapısı ve içindeki çözünmüş katı miktarı,<br />
tadını etkileyen en önemli unsurdur. Geri<br />
dönüşüm, iklim değişikliği ve çevresel<br />
farkındalıkların gelişimi, en önemlisi sağlığımız<br />
için cam şişe su kullanımına özen<br />
göstermemiz gerekli. Vakıf Taşdelen Su,<br />
mineral yapısı ve yumuşaklığı sayesinde<br />
gastronomi sektöründe, yiyecek-içecek<br />
eşleşmelerinde ve özelikle Türk kahvesi<br />
yapımında oldukça iyi sonuçlar vermektedir”<br />
diyerek, suyun içeriğinin damak tadına<br />
etkilerini ifade etti.<br />
TAYLAN KÜMELİ: ORTALAMA HER SAAT<br />
İÇİN BİR BARDAK SU İÇİLMELİ<br />
Suyun insan sağlığı üzerindeki etkilerine<br />
değinen ünlü diyetisyen ve sağlıklı yaşam<br />
uzmanı Taylan Kümeli ise, yaşamsal<br />
faaliyetlerin sürdürülebilmesi için vücuttan<br />
kaybedilen suyun gün içinde mutlaka alınması<br />
gerektiğini vurguladı. “Su içmek için<br />
susuzluk hissini beklemek büyük bir yanılgıdır.<br />
Çünkü insan beyni, vücutta su eksikliği<br />
yaşandığını yeterli ölçüde algılayamaz. Bu<br />
nedenle ortalama her saat için bir bardak<br />
su içilmesi önemlidir” diyen Kümeli, suyun<br />
yaşamsal öneminin altını çizdi.<br />
110 : kadikoylife.com Temmuz & Ağustos 2018
Mekân<br />
Kadıköy’de bir meze cenneti:<br />
Agapia Mezze<br />
REHA KADAK<br />
Mezenin tarihi tam olarak bilinmemekte...<br />
Ancak zeytinyağlı yemeklerin miladı<br />
Giritlilerle başladığına göre, mezenin de bu<br />
yemek kültürü içinden çıktığını söylememiz<br />
mümkün. Meze, bir yeme-içme kültürünün<br />
ana yemeği durumunda. Ülke coğrafyamızdan<br />
dolayı da Ege, Ortadoğu ve Ermeni<br />
mezelerinin en güzel örneklerine ulaşabileceğimiz<br />
bir meze cenneti konumundayız.<br />
İstanbul’da meze çeşitlerini yapan birçok<br />
mekân olmasına rağmen, bunu layıkıyla<br />
yapan mekân sayısı çok az. Bu az sayıda<br />
mekânlardan biri de 10 yıldır Kadıköy’de<br />
Miralay Nazım Sokak’ta yer alan, Mehmet<br />
Narttürk’ün işlettiği Agapia Mezze. Agapia<br />
Mezze, meze cenneti olan ülkemizin en iyi<br />
örneklerinden...<br />
ŞEF ALİ RIZA EREL’DEN ENFES MEZELER<br />
Agapia Mezze, 45 çeşitten fazla meze çeşidiyle<br />
misafirlerine geniş bir menü sunuyor.<br />
Ege, Hatay, Ermeni mezeleri ve kendine has<br />
lezzetleriyle Agapia Mezze, zengin menüye<br />
sahip. Bu çeşidi yaratan da meze konusunda<br />
uzman bir şef olan Ali Rıza Erel. Geçmişte<br />
Kuzguncuk’ta mezeleriyle efsane olan<br />
Kosinitza ve Wyndham Grand Kalamış Ouzo<br />
Roof Restaurant’ta meze şefliğini üstlenen<br />
bir meze duayeni. Bildiğimiz mezelere farklı<br />
dokunuşlar yapan ve sadece Agapia’ya has<br />
mezeler üreten Ali Rıza Şef, Kadıköy sınırları<br />
içinde en iyi meze yapan kişilerden biri.<br />
Mekânın özel mezelerine gelince Agapia<br />
Mezze; peynir ezmesi ve zeytin çeşitlerinden<br />
yapılıyor; Saray Ezmesi, tatlı biber<br />
salçası ve kuru domates lezzetlerinden;<br />
Vişneli Sarma, soda buharında pişen bir<br />
zeytinyağlı dolma çeşidi; İsli Çerkez Peyniri<br />
Salatası; Siciliano, kuş üzümü, dolmalık<br />
fıstık ve toz fıstık harmanında; Manca, köz<br />
patlıcan, Ege otları, süzme yoğurttan; Yunan<br />
Tavuğu, Çerkez tavuğunun farklı bir versiyonu;<br />
Maş Fasulyesi Piyazı, piyaza yeni bir<br />
yorum… Bu farklı lezzetler, Agapia Mezze’ye<br />
has mezelerden. Bu mezelere ilaveten Fava,<br />
Fasulye Pilaki, Firik, Soslu Patlıcan ve birçok<br />
meze de diğer mekânlarda rastlayamayacağınız<br />
lezzetter. Ali Rıza Şef; “Meze, meyhane<br />
kültüründe olmazsa olmaz konumda. Ben<br />
ve mutfak ekibim, tüm mezeleri itinayla<br />
yapıyoruz. Mezelerimiz, misafirlerimiz tarafından<br />
çok ilgi görüyor. Dışarıya paket servis<br />
olarak da meze yolluyoruz” diyor.<br />
ARA SICAKLAR DA MEZELERLE YARIŞIR<br />
Agapia Mezze’de mezeler kadar ara sıcaklar<br />
da önemli bir yer ediniyor. Yine Agapia’ya<br />
has ara sıcakları da bulabilirsiniz mekânda.<br />
Kalamar Külbastı, güveçte tereyağında servis<br />
ediliyor, harika. Ispanaklı Türüfle de Agapia<br />
114 : kadikoylife.com Temmuz & Ağustos 2018
Mekân<br />
Mezze’ye ait özel bir ara sıcak; altında sarımsaklı<br />
yoğurt, üzerinde ıspanakla karamelize<br />
soğan yapılan panelerden oluşuyor. Yaprak<br />
Ciğer de yine güveçte sunuluyor. Pastırmalı<br />
sıcak humus severler Agapia’da damaklarını<br />
bayram ettirebilirler. Paçanga Böreği de lezzetli<br />
ve doyurucu. Saganaki, Yunanistan’daki<br />
kadar güzel yapılıyor. Ana yemekler kadar<br />
doyurucu ve lezzetli bir ara sıcak menüsüne<br />
sahip Agapia Mezze.<br />
BALIKTAN KÖFTEYE KADAR<br />
ANA YEMEKLER<br />
Ana yemek menüsü Agapia Mezze’de balık,<br />
et ve köfte seçeneklerinden oluşuyor. Mevsimine<br />
göre balık çeşitleri, tava ve ızgara<br />
olarak seçenekleriniz arasında. Ayrıca, köfte<br />
sevenler için de menüde yer alan Meyhane<br />
Köftesi, güveçte yapılan özel bir ana yemek.<br />
Agapia Mezze’de Ali Rıza Şef ve ekibinde yer<br />
alan Uğur Okumuş, Berkay Çelik, Tahir Usta,<br />
Demir Dima’nın başarısı; mezelerden ara<br />
sıcaklara, ana yemeklere ve tatlara kadar<br />
kendini fazlasıyla gösteriyor.<br />
ÇİKOLATALI SUFLE YEMEDEN<br />
KALKMAYIN<br />
Agapia Mezze’de birbirinden güzel tatlılarla<br />
final yapabilirsiniz ama Tahir Usta’nın lezzetine<br />
lezzet kattığı çikolatalı sufleyi yemeden<br />
kalkmayın. Hem görsel hem de tat olarak<br />
bir tatlı harikası çikolatalı sufle.<br />
AGAPİA MEZZE’DE SERVİS HİZMETİ DE<br />
LAYIKIYLA<br />
Şef Garson Ramazan Çıtak ve ekibi, serviste<br />
müşterilerle fazlasıyla ilgili bir ekip olarak<br />
çalışıyorlar. Yıllardır kazandıkları deneyimleriyle,<br />
müşterinin doğru siparişi vermesi için<br />
önemli yönlendirmeler yapıyorlar.<br />
HALKLA İLİŞKİLERDE<br />
ARZU PANGAL’IN DENEYİMİ<br />
Agapia Mezze’de halkla ilişkilerde de<br />
uzman bir isim olan Arzu Pangal yer alıyor.<br />
Pangal, 14 yıllık bir turizm ve otelcilik<br />
geçmişine sahip. Uzun yıllar önemli<br />
otellerde deneyim kazanmış Arzu Pangal,<br />
bu özel yerlerdeki tüm deneyimlerini de<br />
Agapia Mezze’ye aktarmış durumda. Arzu<br />
Hanım; “Bizim için önemli olan müşterilerin<br />
memnuniyeti. Gelen herkesin güzel<br />
vakit geçirmesini sağlıyoruz. Agapia Mezze<br />
olarak mezelerimiz, ara sıcaklarımız, ana<br />
yemeklerimiz, tatlılarımız kadar servis ve<br />
halkla ilişkiler de bizim için aynı derecede<br />
önemli. Birtakım çalışmalar içerisindeyiz<br />
burada. Agapia Mezze’de canlı müzik yerine<br />
45’lik eski Türkçe şarkılarımıza yer veriyor<br />
ve güzel bir nostalji yaratıyoruz. Ayrıca,<br />
bütçeye uygun zengin bir menüsü olan<br />
doyurucu fix menümüz de mevcut. Gelen<br />
herkesin bu keyfi yaşamasını sağlıyoruz.<br />
Gündüzleri dünya mutfağı ve kahvaltı<br />
menümüzle de hizmet veriyoruz.”<br />
MEHMET NARTTÜRK ÖNDERLİĞİNDE<br />
AGAPİA MEZZE<br />
Agapia Mezze’de bu kadroların en iyi<br />
şekilde işlemesini sağlayan, en uygun<br />
şartları oluşturan işletme sahibi de Mehmet<br />
Narttürk. Kadıköy’ün müşteri profilini<br />
iyi bilen ve kadrosunu da bu doğrultuda<br />
oluşturan Mehmey Bey; “Agapia Mezze’de<br />
her bir kadro kendi konusunda uzmandır.<br />
Ali Rıza Şef ve ekibi mutfağımızda, Arzu<br />
Hanım tüm müşteri ilişkilerimizde, şef<br />
garsonumuz Ramazan Çıtak ve ekibi de<br />
servis konusunda deneyimli ve uzman<br />
kişiler. Kadıköy nüfusunun farkındayız.<br />
Kadıköylüler ve Kadıköy’e gelenler belli bir<br />
standardın üzerinde, yeme-içme konusunda<br />
her biri bir gurme gibi. O yüzden bu konuda<br />
hataya yer yok. Ekip olarak bundan<br />
asla ödün vermiyoruz. Her birimiz kendi<br />
alanlarımızda işimizi layıkıyla yapıyoruz”<br />
şeklinde konuşuyor.<br />
Agapia Mezze, başta meze düşkünleri için<br />
damaklarının karşılıklarını bulacakları<br />
mekânlardan biri. Lezzetleri, servisi, müşteri<br />
ilişkileri, konumuyla Kadıköy’de arkadaşlarınız<br />
ve yakınlarınızla keyifli bir akşam<br />
geçirmek isteyenler için tek adres...<br />
Temmuz & Ağustos 2018 kadikoylife.com : 115
Mekân<br />
Avrupa ve Asya’nın<br />
en büyük kahve mekânı:<br />
COFFEETOPIA<br />
KADIKÖY<br />
REHA KADAK<br />
Kahve, dünyada özel bir<br />
içecek. Kahvenin tanıtımını<br />
dünyaya Osmanlılar<br />
yapsa da, çok sonraları<br />
kahvehanelerin kapanmasıyla<br />
birlikte kahve kültürü<br />
toplumumuzda çayın önüne<br />
geçemedi. İstanbul’da ise<br />
son 4-5 yıldır kahve mekânları ya da bilinen yabancı adıyla<br />
“Coffeeshop”lar, günden güne çoğaldı. Çoğu Kadıköy’de<br />
de faaliyette olan bu mekânların açılmasına, eğitici-marka<br />
yaratıcısı olarak ön ayak olan birisi ve öncü bir marka var:<br />
Şerif Başaran ve Coffeetopia...<br />
Dünyada “yeni nesil kahvecilik” diye bilinen, yani nitelikli<br />
kahvenin tıpkı bir sanat dalı gibi tarımından yıkanmasına,<br />
kavrulmasından yeni demleme aparatları ve makineleriyle<br />
demlenmesine kadar giden bu akımın ülkemize girmesine<br />
neden olan dünyaca ünlü kahve eğitmeni, birçok kafe markasının<br />
danışmanlığı ve tedarikçiliğini yapmış, ülkemizin<br />
ilk “coffeeshop”larından biri olan Coffeetopia markasının<br />
yaratıcısı Şerif Başaran; Eminönü, Kemerburgaz Üniversitesi<br />
ve Gürcistan’daki şubelerinden sonra yeni bir Coffeetopia<br />
şubesini de Aydın Şahin’le yaptıkları işbirliğiyle Kadıköy’de<br />
hizmete soktu. Coffeetopia Kadıköy,<br />
8 katlı binasıyla Avrupa ve<br />
Asya’nın en büyük yeni<br />
nesil kahve mekânı<br />
konumunda.<br />
bulundu ve yapıldı, fakat Osmanlı da bu içeceğin dünyada<br />
tanınmasını sağladı. Yemen’de tarımı yapılmaya başlanan<br />
kahveyi 16. yüzyıl başlarında Humuslu Şems, İstanbul’da<br />
yeşil çekirdek olarak ithalatını yaparak; sonra kavurup,<br />
öğütüp, demleyerek ikramını yaptı. Bu durum sonraları Venedikli<br />
tüccarların dikkatini çekti ve onlar da Venedik üzerinden<br />
dünyaya kahveyi yaymaya başladılar. Ama kahvenin<br />
ilk olarak tüketilip, buradan da dünyaya açılmasına neden<br />
olan yer İstanbul’dur. Tarihi bu açıdan bize ait... Kahvehane<br />
denen, kıraathane de denen ve şimdilerde kafeterya olarak<br />
bilinen kafenin ilk olarak açıldığı yer de İstanbul’dur. Ancak<br />
ne yazık ki 16. yüzyılda Eminönü Tahtakale’de açılan bu<br />
kafemiz, ne yazık ki bu döneme kadar ayakta kalamamış.<br />
Nedeni hem savaşlar, hem de kahvehanelerin Osmanlı<br />
zamanında zararlı bulunması.<br />
DÜNYACA<br />
ÜNLÜ KAHVE<br />
EĞİTMENİ;<br />
ŞERİF<br />
BAŞARAN<br />
“Osmanlılar<br />
kahveyi içilirken<br />
keşfetti;<br />
biz kahveyi<br />
ne bulduk, ne<br />
de yapılmasını<br />
keşfettik. Kahve<br />
o zamanki adıyla<br />
Habeşistan, şimdiki<br />
adıyla Etiyopya’da<br />
116 : kadikoylife.com Temmuz & Ağustos 2018
Mekân<br />
Ben yurt dışında kendi kafemi işletirken,<br />
Türkiye’ye bir davet üzerine geldim. Bir<br />
fuarda kahve üzerine bir gösteri yapıp geri<br />
dönecektim. Benim o an gösteri yaptığım<br />
ama çok güzel olmayan o kahveme dair<br />
bile çok ilgi oldu. Orada şunu anladım ki,<br />
ülkemizde kaliteli bir kahvenin eksikliği<br />
var. Buna kafeler de dâhil. Sonra burada<br />
bir imalathane kurmaya karar verdim. İşler<br />
yolunda gitmeye başladı. Birçok özel ve<br />
önemli mekâna nitelikli kahveler kavurmaya<br />
ve içinde otellerin de bulunduğu<br />
işletmelere danışmanlık ve eğitim vermeye<br />
başladık. Piyasadaki birçok markanın<br />
oluşmasına öncülük ettik. 2014 yılı Haziran<br />
ayında da dünyada ilk kafenin açıldığı yer<br />
olan Eminönü’nde ilk mekânımızı açtık.<br />
Sonra akabinde Kemerburgaz Üniversitesi<br />
rektörünün davetiyle diğer şubemizi<br />
üniversite bünyesinde açtık. Daha sonra<br />
yurt dışında çalıştığım markalar üzerinden<br />
Gürcistan’da üçüncü şubemizi açtık.<br />
Bunun üzerine imalathanemizi iyice<br />
büyüttük. 2017 yılında da İzmir’deki Kahve<br />
Festivali’nde Aydın Bey’le tanıştıktan sonra<br />
birlikte bir şeyler yapmaya karar verip,<br />
Kadıköy’de bir yer aramaya koyulduk.<br />
Nihayetinde ekip olarak Bahariye’deki bu<br />
güzel binayı ayağa kaldırdık.”<br />
KAHVEYE YATIRIM YAPAN BİR<br />
GAYRİMENKUL YATIRIMCISI; AYDIN<br />
ŞAHİN<br />
“Ben gayrimenkul yatırımcısıyım. Ülkemizde<br />
ve dünyada çeşitli yatırımlarımız var.<br />
Gayrimenkul sektöründe yaşanan darboğazdan<br />
dolayı kendime ait bir mülkün kafe<br />
olarak değerlendirebileceğini düşünerek,<br />
bir arayış içerisine girdim. Eşimle birlikte<br />
dünyayı motosikletle geziyorum, şu an 130<br />
bin kilometredeyiz. Bu gezilerim arasında<br />
çaya alternatif içecekler içerken, yavaş<br />
yavaş kahveye alışmaya başladık. Dünyanın<br />
çeşitli ülkelerindeki kafeleri ve bu kafelerin<br />
nasıl işletildiklerine dair bir müşteri olarak<br />
gözlemler yapma fırsatını da yakaladım.<br />
Ülkeye döndük, sonra da bu fikrimi somutlaştırmak<br />
istedim. Şerif Hoca’yla tanışıp,<br />
Coffeetopia markasını franchise olarak<br />
alabilir miyim diye konuşurken, o da bana<br />
Kadıköy bölgesini önerdi. Birlikte yola çıktık.<br />
Bu güzel lezzetleri müşterilere ulaştırma<br />
hedefiyle yola koyulduk.”<br />
COFFEETOPIA KADIKÖY’ÜN PROJE<br />
SORUMLUSU; YURTAY FİDAN<br />
“Mekân atıl durumdaydı. Çok eski bir<br />
bina, 35 kamyon moloz çıkardık buradan.<br />
Güçlendirmeyi ön plana aldık. Hedefimizde<br />
elbette nitelikli bir kahve içilmesi varsa<br />
da, mekânımızda rahatlık ve ferahlık da<br />
bizler için önemliydi. Kadıköy projemizde<br />
de buna önem verdik. Her katımızda rahat<br />
bir iç dizayn tasarladık. Ayrıca bir katımızda<br />
mutfak atölyemizi açık olarak yaptık.<br />
Burada müşterilerimizin üretimimizi şeffaf<br />
olarak görmesini istedik açık mutfağımızla.<br />
En üst katta da terasımız mevcut. Katlarımızı<br />
daha da revize edeceğiz. Kısacası binayı<br />
resmen yaptık, yeniden ayağa kaldırdık.”<br />
DÜNYANIN EN GÜZEL KAHVELERİ<br />
COFFEETOPIA’DA<br />
Coffeetopia’nın Kadıköy şubesinde, dünyada<br />
kahvesiyle ünlü ülkelerinden gelen en<br />
nitelikli ve güzel kahveler, Şerif Başaran’ın<br />
kahve atölyesinde kavruluyor. Coffeetopia’da<br />
içtiğiniz her kahve, evvela tazeliğiyle<br />
ön planda. Filtre kahve, espresso, Americano,<br />
latte, Türk kahvesi gibi kahvelerin yanı<br />
sıra yeni nesil kahveciliğin V60, coldbrew,<br />
colddrip, chemex, aeropress gibi demleme<br />
çeşitlerini de bulabilirsiniz. Bununla birlikte,<br />
bu özel kahveleri Coffeetopia’nın özel<br />
mutfağında hazırlanan tatlılar eşliğinde<br />
tadabilirsiniz.<br />
COFFEETOPIA’DAN PAKET OLARAK<br />
ÇEKİRDEK KAHVE ALIN<br />
Coffeetopia’da içtiğiniz bu kahveleri, arzu<br />
ederseniz minimum 250 gramlık paketler<br />
halinde çekirdek halde ya da öğütülmüş<br />
olarak satın da alabilirken, yeni nesil<br />
kahveciliğin demleme aparatlarını da<br />
eviniz için temin edebilirsiniz. Coffeetopia<br />
Kadıköy, taze olarak sunulan sıcak-soğuk<br />
kahveleri, tatlıları, 8 katlık geniş alanı, yaz<br />
aylarında serin terasıyla Kadıköy’de fark<br />
yaratan bir mekân...<br />
Temmuz & Ağustos 2018 kadikoylife.com : 117
Yaşamın Değerlerimiz İçinden<br />
TEDAŞ’ın ünlü kokoreççisi<br />
Yakup Usta<br />
REHA KADAK<br />
Mirkemal, meşhur şarkısında “Ko-ko-reç, sensiz olmaz” der.<br />
Gerçekten de öyledir. Kokoreç, bizim bir nevi milli yiyeceklerimizdendir.<br />
Kokorecin tarihi çok eskiye dayanır. Homeros’un<br />
İlyada’sında dahi kokorecin tarifine rastlarız. Hali hazırda da<br />
tüm Balkanlar’da farklı içerikleriyle kokoreç yapılır, tüketilir.<br />
İstanbul’daki kokoreç kültürü ise diğer şehirlerden oldukça<br />
öndedir. Kadıköy de bundan nasibini alır. Ancak, bu mekânlar<br />
arasında biri diğerlerinden oldukça önde bir kokoreç kültürünü<br />
temsil eden Kadıköy değeridir: Yakup Usta.<br />
36 YILDIR AYNI YERDE<br />
Rasimpaşa Mahallesi Meltem Sokak’taki “TEDAŞ’ın Ünlü Kokoreççisi”<br />
Yakup Usta’nın hikâyesi oldukça eskilere dayanıyor:<br />
“Sinopluyum. 1976 yılında İstanbul’a geldim. Hasköy’de mezbahalarda<br />
çalışarak kokoreç yapmayı öğrendim ve kokoreç<br />
ustalığı yapmaya başladım. Askerden dönüşte kendime yeni<br />
bir mekân bakıyordum, aklıma Kadıköy’ün meşhur Salı Pazarı<br />
geldi. Oranın çıkışına kurdum tezgâhı, sene 19<strong>82</strong>’ydi. İşler oldukça<br />
iyi gitmeye başladı Kadıköy’de. 1983 yılında da TEDAŞ’ın<br />
önüne demir attım. 2002 yılında aynı yere dükkânımı açtım. 36<br />
yıldır buradayım...<br />
HERKES KOKOREÇ USTASI DEĞİL<br />
Herkes kokoreç tezgâhı açıyor. Kokoreç yapımı kadar, kokoreç<br />
pişirmek de zahmetli iş. Herkes kokoreç ustası değil. Öncellikle<br />
Mart, Nisan, Mayıs aylarında yetişen bir kuzu olmalı. Kuzunun<br />
malum bölgesinden alınan et, çok ama çok iyi temizlenmeli.<br />
Ben kendim yemediğim eti müşteriye vermem. Bu temizlik<br />
işlemi bittikten sonra en önemli evresi geliyor ki, bu da en az<br />
temizlik kadar mühim bir evre, pişirme. Kömür mutlaka köz haline<br />
gelmeli, çünkü içindeki zehir közlendikçe gitmeye başlar.<br />
Bazıları köz olmadan, yani kömürün zehri atılmadan kokoreci<br />
koyuyorlar tezgâha. Bu tamamen yanlış ve tehlikeli... Bundan<br />
sonra da en az 40 cm uzaklıkta pişirilmeli kokoreç. Bu evreler<br />
itinayla yapılmazsa, istediği kadar temizlensin et, asla layıkıyla<br />
bir kokoreç olmaz.”<br />
BİR KADIKÖY DEĞERİ<br />
Yakup Usta, eski esnaf kültürünün tüm özelliklerini taşıyor.<br />
Dürüst, çalışkan, misafirperver, müşteri memnuniyetine önem<br />
veren ve parayı ikinci plana atan bir Kadıköy esnafı. Zaten bu<br />
özellikleri ve işine verdiği önemle Kadıköy’ün değerli esnaflarından<br />
biri olmuş. 36 yıldır aynı müşterileri onu ziyarete geliyorlar.<br />
O bir Kadıköy değeri: “Yıllardır buradayım. Bürokratlarından<br />
doktoruna, avukatından sanatçısına kadar birçok müşterilerim<br />
var. Tek başınayım. Burada insanlarla bir bağ kurduk. Yemekten<br />
öte bir şey bu. Yemek yenir biter ama sohbet, sevgi, saygı<br />
kalır. Bu evvela önem verdiğim olay. Sonra tabi ki az önce de<br />
bahsettiğim kokorecin yapım evreleri geliyor. Şimdi ikinci bir<br />
dükkânı açma çalışmaları içerisindeyim. Orada da bu lezzeti<br />
devam ettireceğim.”<br />
Yolunuzu Rasimpaşa Mahallesi Meltem Sokak’a düşürün, Yakup<br />
Usta’nın bu özel lezzetine ve hoş sohbetine dâhil olun...<br />
118 : kadikoylife.com Temmuz & Ağustos 2018
Mekân<br />
ADALAR’A “VEFA” GELDİ<br />
İstanbul’un Vefa semtinde doğan, Kadıköy’de<br />
gelişen ve önümüzdeki yıllarda adından<br />
çok söz ettirecek olan Vefalı Köfteci, ilk<br />
franchise şubesini Adalar’da açtı. Büyükada<br />
Motor İskelesi karşısında hizmete giren<br />
Vefalı Köfteci, ilk gününde büyük ilgi gördü.<br />
Açılış ile birlikte büyük bir yorgunluk sonrasında Vefalı Köfteci<br />
Büyükada Şubesi personeli ve yöneticileri, Kadıköy Life<br />
objektiflerinde buluşarak toplu hatıra fotoğrafı verdiler.<br />
“ADALAR’DA BİR FARK VE FARKINDALIK<br />
YARATMAK İSTEDİK”<br />
Çok sayıda davetlinin katıldığı açılışta bir<br />
konuşma yapan Vefalı Köfteci Büyükada<br />
Şubesi Yatırımcısı Mehmet Soyupak;<br />
“Adalar’a böylesine olağanüstü bir lezzeti<br />
kazandırmış olmanın mutluluğu ve gururunu<br />
sizlerle paylaşıyor olduğumuz için<br />
sevinç içindeyiz. Burada bu yatırımı yapmış<br />
olmakla Adalar’da bir fark ve farkındalık yaratmak<br />
istedik. İstanbul’un çeşitli semtlerindeki<br />
ünlü lezzetlerin buraya gelmesine de<br />
öncülük edeceğimizi düşünüyorum. Hayırlı,<br />
uğurlu olsun” dedi.<br />
YARIM ASIRLIK LEZZET<br />
Vefalı Köfteci’nin 50 yıllık bir geçmişi<br />
olduğunu dile getiren marka sahibi Efkan<br />
Sara ise, Kadıköy Life Dergisi’ne yaptığı<br />
açıklamada şunları ifade etti: “Açıkça<br />
söylemek gerekirse, geçmişteki lezzet ve<br />
kaliteyi yakalamak günümüzde hayli zor.<br />
Biz bütün yoğunluğumuzu bu konuya<br />
odakladık ve bu yönde inanılmaz bir çaba<br />
harcıyoruz. Aldığımız övgü dolu tepkiler,<br />
yorgunluğumuzun giderilmesinde enerji<br />
kaynağımız oluyor.”<br />
Açılışın onur konukları arasında yer alan Ahmet<br />
Tanrıverdi, lezzetleri test ettikten sonra markaya<br />
50 yılını veren Hasan Sara’yı tebrik etti. Bu anı<br />
görüntülemek ise, Kadıköy life Dergisi için de<br />
değerli bir kare olarak kayıtlarımıza geçti.<br />
Tokatlılar Derneği Adalar Şubesi<br />
Başkanı Akif Aktaş ve dernek yöneticileri<br />
ile Tokatlı ünlü işadamı, Minimak<br />
Asansörleri sahibi Muharrem Gürses<br />
de Vefalı Köfteci Büyükada Şubesi’nin<br />
konukları arasında yer aldı.<br />
Açılışa Kadıköy’den de yoğun katılım vardı.<br />
Denizbank Bağdat Caddesi Şubesi Müdürü<br />
Ebru Çelik, bu isimlerden sadece biriydi.<br />
Ebru Çelik, İzel Vargün, Dilek Vural, Melek<br />
Işık ve Ufuk Soyupak…<br />
Vefalı Köfteci Büyükada Şubesi’nin<br />
yatırımcısı Soyupak Investment Yönetim<br />
Kurulu Başkanı Mehmet Soyupak’ın<br />
Abhazya kökenli olması nedeniyle, açılışa<br />
Abhaz halkı temsilcileri yoğun ilgi gösterdi.<br />
Mehmet Soyupak, Ahmet Ceylan Habat,<br />
Cansuh Lazba, Gaffur Özkan Kımza, Bülent<br />
Ayuzba Özbelli, Beslan Dıbar, Atanur<br />
Aksoy Akusla, Vadim Harazia, Tayfun<br />
Arzumba, Viladimir Zanturya, Rüknet<br />
Yeşilyurt Gucuppa, İbrahim Ayuzba ve<br />
Cihat Argun…<br />
Açılışın konukları arasında,<br />
adı Büyükada ile bütünleşen<br />
Ahmet Tanrıverdi, nam-ı<br />
diğer “Fıstık Ahmet” de<br />
vardı. Eşi Aynur Tanrıverdi ile<br />
Vefalı Köfteci Büyükada’nın<br />
lezzetlerini test eden Fıstık<br />
Ahmet, markanın yatırımcıları<br />
olan Nalan Işık ve Mehmet<br />
Soyupak’a Büyükada’yı tercih<br />
ettikleri için teşekkür etti.<br />
Temmuz & Ağustos 2018 kadikoylife.com : 119
Yaşayan Kadıköy | Cemiyet<br />
Moda Deniz Kulübü’nde<br />
BİRANIN SIRLARINA<br />
YOLCULUK<br />
Moda Deniz Kulübü, Ressamların Sofraları’ndan<br />
sonra ilginç bir buluşmaya daha ev<br />
sahipliği yaptı.<br />
Ünlü gusto Mehmet Yalçın yönetiminde<br />
“Gusto ile Biranın Sırlarına Yolculuk” başlığını<br />
taşıyan buluşmada, yerli ve ithal bira yelpazesinden<br />
12 çeşit biranın tadımı yapıldı.<br />
TUBORG markasının destek verdiği buluşmada<br />
markanın yeni çıkan “Frederik”<br />
üçlüsünden India, Pale ve Ale adı verilen<br />
biraları da tadıldı. Üç yeni biranın egzotik<br />
meyvemsi aromaları bazı konuklar tarafından,<br />
“Biraya mango lezzeti ilave edilmiş”<br />
diye yorumlanmış olsa da, damaklarda<br />
bıraktığı yoğun burukluğuyla, en beğenilen<br />
biralar arasında ilk sıraya yerleşti.<br />
BİN YILDAN BERİ AYNI ADRESTE<br />
ÜRETİLEN BİRA<br />
Gecenin bir başka sürprizi ise yine Mehmet<br />
Yalçın’dan geldi. Gecede tadım için getirilen<br />
12 bira markası arasında yer alan Alman<br />
“Weihenstephaner Vitus” markalı biranın<br />
1040 yılından beri Almanya’da aynı bölgede,<br />
aynı adreste, aynı marka ile üretilmekte<br />
olduğunu açıkladı.<br />
YERLİ BİRADA KALİTE YÜKSELİŞİ<br />
SEVİNDİRİCİ<br />
Geceye katılanlar arasında Moda Deniz<br />
Kulübü Yönetim Kurulu Üyesi, gastronomi<br />
dünyasının önde gelen isimlerinden Osman<br />
Serim de vardı. Yerli biralarımızın kalitesinin<br />
yükseldiğini ve yeni özel ürünlerle zenginleştiğini<br />
görmüş olmaktan büyük memnuniyet<br />
duyduğunu dile getiren Osman Serim,<br />
“Bu gece burada değerli dostumuz Mehmet<br />
Yalçın’dan, biranın tarihsel gelişimi ve geçirdiği<br />
evreleri dinledik. Pek çok şey öğrendik.<br />
Kendisine teşekkür ediyorum” dedi.<br />
Temmuz & Ağustos 2018 kadikoylife.com : 121
Cemiyet | Yaşayan Kadıköy<br />
Küçükyalı<br />
Sahili’ndeki Yazıcı<br />
Malikhanesi’nin<br />
bahçesinde<br />
gerçekleşen nişan<br />
töreni tek kelime<br />
ile kusursuzdu.<br />
Partinin konsept<br />
danışmanlığını<br />
üstlenen MAK<br />
Events her şeyin<br />
mükemmel olması<br />
için yoğun çaba<br />
harcadı. Özellikle<br />
bahçe süslemesi ve<br />
çiçekler, konuklar<br />
tarafından çok<br />
beğenildi.<br />
AHMET VEFİK ALP<br />
KAYINPEDER OLUYOR<br />
Ünlü Kentbilimci Prof. Dr. Ahmet Vefik Alp’in<br />
kızı Ceylan, gönlünü kaptırdığı Volkan Yavaş ile<br />
nişanlanarak evlilik yolundaki ilk adımı attı.<br />
Çiftin nişan töreni 30 Haziran akşamı Ahmet<br />
Vefik Alp’in yaşadığı Yazıcı Malikanesi’nin<br />
bahçesinde gerçekleşti. İki tarafın aileleri ve yakınları<br />
arasında, yaklaşık 100 kişilik bir davetli<br />
grubunun katıldığı nişan töreninde yüzükleri<br />
Ahmet Vefik Alp taktı.<br />
NASIL OLDU ANLAMADIM<br />
Nişan yüzüklerini takmaya hazırlanan Ahmet<br />
Vefik Alp, yaptığı espri dolu konuşmasında<br />
konukları kahkahaya boğdu. “Bu iki güzel insan<br />
görüşmeye başlamışlar, sonrasında birbirlerini<br />
sevmişler ve evlenmeye karar vermişler. ‘Nasıl<br />
oldu?’ diye sorduğumda ise, ‘Biz de anlamadık’<br />
dediler. Doğrusunu isterseniz ben de hiç<br />
anlamadım ve hatta kendime de kızdım nasıl<br />
fark edemedim diye...”<br />
Nişan töreni sırasında en az Ceylan kadar<br />
heyecan dolu olan annesi Lale Hanım<br />
öylesine duygu yüklüydü ki, bu heyecanını ve<br />
mutluluk gözyaşlarını gizlemek için zaman<br />
zaman ağaçların arkasına gitti.<br />
122 : kadikoylife.com Temmuz & Ağustos 2018
Yaşayan Kadıköy | Cemiyet<br />
Nişan davetinin konukları arasında Alp Ailesi’nin olmazsa olmaz dostları da vardı. Muammer<br />
Doğanbay, Zeycan Doğanbay, Yaman Görken, Naz Görken, Zübeyde Görken, Tülin Alp, Ahmet<br />
Vefik Alp, Ayşegül Arzu Alp, Canan Toprakkaya, Hikmet Pekergin ve Ahmet Murat Pekergin...<br />
SEVGİNİN ÖNÜNE HİÇ BİR KUVVET GEÇEMEZ<br />
Artık bu saatten sonra yapacak bir şey olmadığını<br />
dile getiren Ahmet Vefik Alp, “Ben sevgiye, aşka<br />
inanan ve saygı duyan bir insanım. Sevgi öylesine<br />
güçlüdür ki, önünde hiç bir kuvvet duramaz. Saygıdeğer<br />
eşim Lale Hanım ile benzer şekilde hayatımızı<br />
birleştirdik ve tam 35 yıl boyunca sürdürdük.<br />
Şimdi yegâne arzum, biricik kızımın sonsuza kadar<br />
mutluluk içinde yaşaması, güzel ülkemize hayırlı<br />
evlatlar yetiştirmesi olacaktır” dedi.<br />
Ceylan Alp & Volkan Yavaş’ın nişan töreni için Alp<br />
Ailesi’nin Kuşadası’nda yaşayan üyelerinden de<br />
katılanlar oldu. Dr. Levent Alp, bu isimlerden biriydi.<br />
Temmuz & Ağustos 2018 kadikoylife.com : 123
Cemiyet | Yaşayan Kadıköy<br />
Tanıtkan Ailesi’ne<br />
TÜRKMEN GELİN<br />
Fransız Okulları’ndan<br />
EVLİLİK YOLUNA<br />
UZANAN ÖYKÜ<br />
Berk Gülgör ile Rüya Türkman’ın Fransız Okulları’ndan başlayan öyküsü,<br />
evlilik yolunda ilerliyor. Saint Joseph ve Notre Dame de Sion<br />
Okulları’nın birlikte düzenledikleri Spor Festivali’nde birbirlerini fark<br />
eden ikilinin evlenme yolunda aldıkları karara aileleri de yeşil ışık<br />
yakınca, yüzükler takıldı ve düğün hazırlıklarına start verildi.<br />
Moda Deniz Kulübü’nde gerçekleşen nişan törenine ikilinin arkadaşları<br />
ve iki tarafın aile yakınları katıldı.<br />
Ahmet Gülgör, Ayşegül<br />
Gülgör, Berk Gülgör, Rüya<br />
Türkman, İrem Türkman ve<br />
Cem Türkman...<br />
Kadıköy’ün renkli isimlerinden ünlü gayrimenkul danışmanı<br />
Recai Tanıkan’ın oğlu Ergun Tanıtkan, bekarlığa<br />
veda diyerek Jeren Şirmedova ile hayatını birleştirdi.<br />
Türkmenistan asıllı Şirmedova ile yaklaşık 5 yıl önce<br />
tanışan Ergun Tanıtkan, “Görür görmez etkilendim ve<br />
aylarca aklımdan çıkaramamıştım. Kaderin ve ailelerimizin<br />
de desteği ile birbirimize hayatlarımızı sonsuza<br />
kadar verme kararı aldık. Bu konuda bize destek olan<br />
herkese teşekkür ediyoruz” dedi.<br />
NİKAHIN TANIKLARI<br />
MİLLETVEKİLLERİ OLDU<br />
Ergun Tanıtkan & Jeren<br />
Şirmedova çiftinin nikahı<br />
Kadıköy Evlendirme Dairesi’nde<br />
düzenlenen bir törenle kıyıldı.<br />
Nikahın şahitleri, CHP İstanbul<br />
Milletvekili Ali Özcan ile geçtiğimiz<br />
dönemin en aktif CHP<br />
Milletvekili olan Kadir Gökmen<br />
Öğüt oldu. Nikahta bazı Kadıköy<br />
Belediye Meclis Üyeleri de<br />
hazır bulunurken, CHP Genel<br />
Başkan Yardımcısı Gamze İlgezdi<br />
ile Kadıköy Belediye Başkanı<br />
Aykurt Nuhoğlu çiçek göndererek mutluluk dileklerini<br />
ilettiler. Nikah törenine katılmak üzere, Türkmenistan,<br />
Ankara, İzmir ve Çorlu’dan gelenler oldu. Kadıköy Life<br />
Ailesi olarak Ergun Tanıtkan & Jeren Şirmedova Tanıtkan<br />
çiftine mutluluk dileklerimiz iletiyoruz...<br />
124 : kadikoylife.com Temmuz & Ağustos 2018
Yaşayan Kadıköy | Cemiyet<br />
YEŞİLÇAM’IN SÖNMEYEN YILDIZLARI<br />
BU DÜĞÜNDE BULUŞTU<br />
Yeşilçam’ın hâlâ parıldamaya devam eden<br />
yıldızları, Umutcan Silan’ın düğününde bir<br />
araya geldi. Moda Deniz Kulübü’nde gerçekleşen<br />
düğün törenine; Türkan Şoray’dan<br />
Ediz Hun’a, Filiz Akın’dan Hülya Koçyiğit’e<br />
kadar pek çok efsane katılım gösterdi.<br />
Ünlü isimlerin menajerliğini yapan Bircan<br />
Usallı Silan ile Avukat Ümit Silan’ın oğlu<br />
olan Umutcan Silan’ın, Colgate Palmolive<br />
Marka Müdürü Burcu Yakupoğlu ile<br />
hayatını birleştirmesine tanıklık edenler<br />
arasında, CHP çevrelerinden de çok sayıda<br />
isim yer aldı.<br />
FERHAT GÖÇER VE<br />
NİLÜFER’DEN<br />
ÖZEL PERFORMANSLAR<br />
Ferhat Göçer’in orkestrası<br />
ile birlikte sahne<br />
aldığı düğünde, Nilüfer<br />
de iki şarkı seslendirdi.<br />
Gecede dikkat çeken bir<br />
başka nokta ise, düğüne<br />
kızı Ayşe Nazlı ile katılan<br />
Nilüfer’in Hale Soygazi<br />
ve Hülya Koçyiğit’le uzun<br />
süre sohbet etmesi oldu.<br />
YILDIZLAR GEÇİDİNE<br />
SAHNE OLDU<br />
İş hayatını yatırım danışmanı<br />
olarak sürdüren Umutcan<br />
Silan ile Burcu Yakupoğlu<br />
çiftinin düğününe yaklaşık<br />
500 kişi katıldı. Yeşilçam’ın<br />
usta isimlerinin bir araya<br />
geldiği düğüne katılanlar<br />
arasında Türkan Şoray, Ediz<br />
Hun, Hülya Koçyiğit, Selim<br />
Soydan, Filiz Akın, Itır Esen,<br />
Hale Soygazi, Selda Alkor,<br />
Aydan Şener ve Nazan Şoray<br />
gibi yıldızlar dikkat çekti.<br />
Temmuz & Ağustos 2018 kadikoylife.com : 125
Cemiyet | Yaşayan Kadıköy<br />
Sıcak Yaz Akşamları<br />
TUZLA’NIN EN GÜZEL ZAMANI<br />
Tuzla Holiday Inn Otel’deki EDD Yapı’nın davetine katılan konuklar<br />
arasında Hülya Özdemir, Mehtap Savrum ve Serpil Balımtaş’tan<br />
oluşan ayrılmaz üçlü de vardı. Üçlünün sohbeti geç saatlere kadar<br />
sürerken, sohbetler tek bir noktada birleşti: “Tuzla’nın en güzel<br />
zamanı sıcak yaz akşamları...”<br />
Brüksel Kafelerinden<br />
ÇOK DAHA CAZİP<br />
Belçika’da yaşayan Serhat Erdir, İstanbul’a geldiğinde<br />
konuk olduğu Maria’nın Bahçesi için, Brüksel kafelerini<br />
aratmıyor” yorumunda bulundu. Sibel İndeal, Serhat Erdir,<br />
Sevim Erdir ve Serap Türkay...<br />
ELKOMSAN’IN GÜZELLERİ<br />
KALBUR’DA<br />
30 yılı aşkın bir süreden beri Endüstriyel Kilit, Menteşe<br />
ve Aksesuarları konusunda üretim yapan Elkomsan’ın üç<br />
güzeline Ataşehir Kalbur’da rastladık. Onlar, “Hafta Sonu<br />
Buluşması” olarak nitelendirmiş olsalar da mekânın garsonları,<br />
“Değerli misafirlerimizi haftanın 3 günü burada<br />
konuk ediyoruz” bilgisini verdiler. Zerrin Budak, Zeynep<br />
Üçok ve Hülya Üçok...<br />
“ARTIK CALIPSO MÜDAVİMİYİZ”<br />
Calipso lezzetlerini ilk kez test ettiklerini dile getiren Figen Kılınçoğlu,<br />
Derya Yalvaç, Nur Kasapoğlu, Fahri Kasapoğlu, Hüseyin Yalvaç ve Fahir<br />
Kılınçoğlu; “Bizleri bundan böyle bireysel veya grup olarak her hafta<br />
burada görebilirsiniz. Zira, lezzetlere hayran kaldık. Özellikle Levrek<br />
Tandır için ‘yok böyle bir lezzet’ diyoruz” yorumunda bulundular.<br />
SIRA PENDİK SAHİLİNDE<br />
Anadolu Yakası’nın neredeyse bütün mekânlarını gezen<br />
Aysel İpar & Kazım Polat çifti bu defa Pendik Marintürk<br />
içinde yer alan Bebek Balıkçısı’ndaydı. Çifte eşlik edenler ise<br />
Kadıköy life Dergisi Genel Yayın Yönetmeni Canan Toprakkaya<br />
ve Haber Müdürü Cenay Toprakkaya oldu.<br />
126 : kadikoylife.com Temmuz & Ağustos 2018
Kemal- Hüsnü - İrem Babalık, Aysel - Kazım Polat,<br />
Levent - Hande Bozatlı, Canan- Kadir Toprakkaya...<br />
Aysel İpar & Kazım Polat’tan<br />
YAZA MERHABA DAVETİ<br />
Kadıköy Life Ailesi’nin olmazsa olmaz dostları arasında olan<br />
Türk Sanat Müziği’nin efsane isimlerinden Aysel İpar ve sevgili<br />
eşi eski gazinocular kralı Kazım Polat, her yıl olduğu gibi bu<br />
yıl da Yaz’a Merhaba Partisi için “Büyük Kulüp” diyenlerdendi.<br />
10’ar kişilik gruplar halinde dostlarını ağırlayan çiftin ilk konukları<br />
arasında Toprakkaya Ailesi ile birlikte Levent & Hande<br />
Bozatlı çifti de vardı.<br />
OKTAR YAYLALI<br />
ÇATANA’DA GÖRÜNDÜ<br />
Swanke Hayden Connell Architects İş Geliştirme Direktörü<br />
Mimar Oktar Yaylalı’yı eşi Mehlika Hanım ile birlikte Çatana<br />
Balık’ta görüntüledik. Konukları ise eski dostları Tanju<br />
& İnci Çal çiftiydi. İki ailenin sohbeti geç saatlere kadar<br />
sürdü. Mekânın İşletme Müdürü Ferit Uşum ise kahvenin<br />
ardından yaptığı çay servisi ile sohbete destek verdi. Tabi<br />
fotoğraf karesine girmeyi de başardı...
Cemiyet | Yaşayan Kadıköy<br />
Moda Deniz<br />
Kulübü’nde<br />
FERHAT GÖÇER<br />
RÜZGÂRI<br />
Moda Deniz Kulübü, ünlü sanatçıları Kadıköylülerle buluşturmaya<br />
devam ediyor. Kulüpte sahne alan Ferhat Göçer, sıcak bir yaz akşamında<br />
ezgileriyle keyifli esintiler yarattı. Harika bir performans sergileyen<br />
usta sanatçı, övgü dolu sözler yanında alkışları da topladı.<br />
Programa başlamadan önce konukları Fransızca şarkılardan oluşan<br />
parçalarla bir nostalji yolculuğuna çıkaran Moda Deniz Kulübü,<br />
sahneyi Ferhat Göçer’in orkestrasına teslim ettiğinde ise Yağmur<br />
Hızal’ın seslendirdiği şarkılar geceye büyük renk kattı. O Ses Türkiye’den<br />
tanıdığımız ve yaklaşık dört yıldır Ferhat Göçer’in vokalistliğini<br />
yapan Hızal, Göçer’in vokal desteğiyle seslendirdiği “La Notte”<br />
isimli parça ile konukları adeta büyüledi.<br />
KLARNET, KANUN VE ALBERTO GONZALEZ<br />
Ferhat Göçer’in kendisi kadar orkestrası da bir hayli takdir topladı.<br />
Klarnet ustası Şükrü Kabacı, kanunda Bahadır Şener ve orkestraya<br />
yeni katılan gitar virtüözü Alberto Gonzalez’in senfoni titizliğiyle<br />
sergilediği performanslar görülmeye değerdi.<br />
128 : kadikoylife.com Temmuz & Ağustos 2018
Yaşayan Kadıköy | Cemiyet<br />
Ferhat Göçer’i izlemeye<br />
gelenler arasında<br />
Karamürsel’deki Erkansas<br />
City’i kuran Erkan Erdem ve<br />
eşi Nihal Erdem de vardı.<br />
Bu özel gecenin bir başka<br />
konuğu ise DEİK (Türk-Uganda<br />
İş Konseyi) Başkanı Ersin<br />
Eren’di.<br />
Gecenin sonunda bembeyaz<br />
bir zambak demetiyle katılımı<br />
ve katkılarından dolayı Ferhat<br />
Göçer’e teşekkürlerini ileten<br />
Moda Deniz Kulübü Genel<br />
Müdürü Ayhan Alpakın; “Değerli<br />
sanatçımız artık bu camianın<br />
bir parçası olmuştur. Her sene<br />
bu zamanlarda bizimle birlikte<br />
olmayı tercih etmektedir” dedi.<br />
Temmuz & Ağustos 2018 kadikoylife.com : 129
Nehir Özbilgen,<br />
“BALIK” DİYOR<br />
Türk voleybolunun başarılı ismi Nehir Özbilgen, tekrar sayfalarımıza<br />
konuk oldu. Geçtiğimiz sayıda oynadığı reklam filmindeki<br />
başarısı ile gündemde olan Özbilgen, bu kez voleyboldaki başarısı<br />
ile sayfalarımızda... Eczacıbaşı Midi’17 A Takımı oyuncusu<br />
Özbilgen, takımında harikalar yaratıyor. Balık konusunda da<br />
seçici olan Özbilgen; “Bir tek Calipso’da keyifle yiyebiliyorum<br />
ve kendimi evimdeki kadar rahat hissediyorum” mesajı verdi.<br />
Nehir Özbilgen’e Fulya Özbilgen, Evrim Özbilgen, Zerrin Kuyucu,<br />
Ünal Kuyucu, Tunç Özbilgen ve İlyas Batur eşlik etti.<br />
Sarıbal’ları<br />
KARDEŞ ZANNETTIK<br />
Fenerbahçe sakinlerinden Deniz & Kadriye Sarıbal ikilisine,<br />
Saca Ocakbaşı’nda rastladık. Kardeş zannettiğimiz ikilinin<br />
anne-kız olduğunu öğrendiğimizde ise hayli şaşırdık.<br />
NAZARIMIZ DEĞDİ<br />
Sabah Bahçeşehir’de, bir kaç saat sonra Mecidiyeköy’de, akşama<br />
doğru Kadıköy’de rastladığımız Marmara Medya Grubu’nun<br />
son derece aktif iki elemanına bu kez Yeditepe Gurme’de rastladık.<br />
Şaşkınlığımızı, “Bu nasıl performans, inanılır gibi değilsiniz”<br />
diyerek dile getirdik. Ancak ertesi gün bizi arayan Tarkan Ateş ve<br />
Songül Gültekin ikilisi, “Bize nazarınız değdi, ikimiz de kendimizi<br />
son derece halsiz hissediyoruz” şeklinde sitemde bulundular.
Yaşayan Kadıköy | Cemiyet<br />
MILLENIUM PARK<br />
EVLERİ’NDEN GELDİLER<br />
Odabaşı, Çolakoğlu ve Dost aileleri; aynı zamanda Millenium<br />
Park Evleri sakinleri de olan Tuğba Dost, Orhan Dost,<br />
Serkan Odabaşı, Selim Çolakoğlu, Özlem Çolakoğlu ve Aslı<br />
Odabaşı, Calipso Fish’in özel lezzetlerini test etmek için<br />
mekâna gelen isimler arasındaydı.<br />
Ali Kuralkan’ın<br />
İNGİLTERE’DEN KONUKLARI<br />
Ses Biyometriği Şirketi MTH Technologies Ceo’su Ali Kuralkan da<br />
konuklarını ağırlamak için Park Adana’yı tercih edenler arasındaydı.<br />
Ünlü İngiliz Yazılım firması Validsoft’un ticari direktörleri Tim Dunn<br />
ve Dan Thurnhill için Park Adana’nın havuz başında sofra kuran Ali<br />
Kuralkan, “Lezzetlerimizi onlara ne kadar iyi anlatırsak o kadar tercih<br />
edilir duruma geliriz” dedi. Buluşmaya MTH’den Ali Yurtçu da katıldı.<br />
MODA KOYU’NDA OLMAK<br />
KONSER VERMEK KADAR<br />
KEYİFLİ<br />
Ünlü Buzuki Ustası Orhan Osman, Kayıkhane’de vereceği konser<br />
öncesi kendisine bir ziyafet verdi. Kayıkhane bünyesindeki Moda<br />
Sahil Balık’ta gerçekleşen bu ziyafete Kadir Topakkaya ile birlikte<br />
mekânın yöneticileri Erkan Ulutaş ve Danış Yıldırım da katıldı.<br />
BY ESAT’TA<br />
ANA-OĞUL BULUŞMASI<br />
Görsel sanatlar öğretmeni Banu Dölek’e, Kalamış sahilinin ünlü<br />
balık mekanı By Esat’ta rastladık. Dölek’in konuğu ise, biricik<br />
oğlu Berke idi. Doğa Bilim Koleji öğrencisi olan ve başarılı karnesi<br />
nedeniyle pek çok ödül alan Berke’ye, bu ziyafetin de planlanmış<br />
ödüllerden biri olduğu bilgisini aldık.<br />
İZMIR’DEN KONUK<br />
AĞIRLADILAR<br />
Gürel Ailesi, İzmir’den konuklarını ağırladı. Saca Ocakbaşı’nda<br />
onları ağırlayan Yalçın Gürel; “Murat Saraç<br />
arkadaşım ile İzmir Dokuz Eylül Üniversitesi’ndeki eğitim<br />
hayatımızdan bu yana birlikteyiz. Biz gideriz, onlar<br />
gelir. Bu buluşma da o gelişlerden biri oldu” şeklinde<br />
konuştu. Umut Saraç, Tuba Saraç, Murat Saraç, Yalçın<br />
Güler, Gamze Güler ve Ata Saraç.<br />
Temmuz & Ağustos 2018 kadikoylife.com : 131
EGE MUTFAĞINDAN<br />
HABERİNİZ OLSUN<br />
Biz, 25 yılı aşkın süredir çeşitli mekanlarda sizleri özel lezzetlerle buluşturan<br />
Ziya KAÇAR & Veli ŞAHİN olarak, bu defa Küçükyalı sahilindeki kendi mekanımızda<br />
sizleri ağırlamaktan mutluluk duyarız...<br />
Turgut Özal Bulvarı, Cumhuriyet Caddesi No: 2 Küçükyalı-Maltepe<br />
(Küçükyalı Sahilyolu Evlendirme Dairesi Yanı)<br />
T: 0216 489 28 58 - 489 28 68 // F: 0216 489 28 38<br />
E-posta: info@calipsorestaurant.com // web: www.calipsorestaurant.com
Yaşayan Kadıköy | Cemiyet<br />
SELEN YEŞIL DE<br />
“SACA” DIYENLERDEN<br />
Renkli kişiliği ve içtenlik dolu davranışları ile müşterileri<br />
arasında büyük sempatiyle anılan bankacı Selen Yeşil;<br />
“Saca benim için özellikle hafta sonlarında olmazsa olmazlarım<br />
arasındadır. Avukatıma da bu kültürü aşılamaya<br />
çalışıyorum ama henüz başarılı olamadım” dedi.<br />
HOLLANDA’DAN<br />
KAYINVALİDE AĞIRLADI<br />
Doğuş İnşaat Genel Müdür Yardımcısı Doğan Talu,<br />
Hollanda’da yaşayan kayınvalidesi Arife Gültepe<br />
onuruna Çatana Balık’ta bir ziyafet verdi. Ancak fotoğrafın<br />
çekiminden sonra isimleri alan muhabirimize<br />
kayınvalidesinin soyadını hatırlamadığını söylemesi<br />
bir an olsun duraklamaya neden oldu. Sonrası mı?<br />
Onu bilemiyoruz. Doğan Talu, Ülkü Talu, Uzay İyilik,<br />
Arife Gültepe ve Havva Yağman...<br />
BULUT GÖK’ÜN<br />
İLK KAHVALTISI<br />
Buse & Mesut Gök çiftinin 15 Mayıs’ta dünyaya gelen<br />
bebekleri Bulut’un dış dünyaya açılmasını görüntüledik.<br />
Erenköy Çeşme Bazlama’ya kahvaltı için gelen<br />
Buse Hanım, “Babamız önemli bir konferansa gitmek<br />
zorundaydı. Giderken bizi buraya bıraktı, dönüşte alacak.<br />
Burada Kadıköy Life ile karşılaşmak hoş bir sürpriz<br />
oldu bizim için” dedi. Fotoğrafın çekildiği sırada henüz<br />
46 günlük olan Bulut Bebek, Buse Gök, Çiğdem Güner,<br />
Elif Kartal ve Merve Çınar...<br />
ODABAŞI’LARIN<br />
ABD’DEN KONUĞU VARDI<br />
Kadıköy Life okurlarının “Çikolata Kralı” olarak tanıdığı Selahattin<br />
Odabaşı, Calipso Fish’te objektiflerimize takılan isimler<br />
arasındaydı. Selahattin Bey, zarif eşi Hülya Hanım ile birlikte çok<br />
eski dostları olan ve ABD’de yaşayan Rupen Söylemezoğlu’nu<br />
ağırladı. Yaklaşık 40 yıldır New Jersey’de yaşayan Söylemezoğlu’nun<br />
Kadıköy ile ilgili müthiş anıları olduğunu ve bunları<br />
Kadıköy Life Dergisi sayfalarında paylaşacağı sözünü aldık.<br />
Tanığımız ise, mekânın sahiplerinden Ziya Kaçar oldu.<br />
Temmuz & Ağustos 2018 kadikoylife.com : 135
Yaşayan Kadıköy | Cemiyet<br />
KALBUR’UN YAZLIK<br />
BAHÇESİ BİR BAŞKA...<br />
Ataşehir’in yıldızlı mekânlarından Kalbur’un, özellikle<br />
sıcak yaz akşamlarında olmazsa olmaz olarak görülen<br />
bahçesi, İstanbul’un en uzak köşelerinden bile gelenlerle<br />
dolup taşıyor. Aysel İpar & Kazım Polat çiftini konuk ettiğimiz<br />
mekânda lezzetler de mükemmeldi. Cenay Toprakkaya,<br />
Nihan Toprakkaya, Kadir Toprakkaya, Metin Akdemir,<br />
Kazım Polat, Aysel İpar Polat, Masal Toprakkaya ve Canan<br />
Toprakkaya...<br />
İNGİLTERE, MUSTAFA<br />
ARSLAN’A DA KAYBETTİRDİ<br />
Karizmatik işadamlarımızdan Mustafa Arslan, Ceren Çalışkan<br />
ile girdiği iddiayı kaybetti. Mustafa Bey, Dünya Kupası’nda<br />
şampiyonluğu İngiltere’nin, Ceren Hanım ise Hırvatistan’ın<br />
kazanacağını iddia etmişlerdi. Pendik Bebek Balıkçısı’nda<br />
balık ziyafeti konusunda iddiaya da giren ikilinin kazananı<br />
Ceren Hanım oldu.<br />
Maksut Uzunal,<br />
ÇEKMEKÖY’DEN<br />
KONUK AĞIRLADI<br />
Ünlü mimar Maksut Uzunal, eşi Melek Hanım ile birlikte<br />
Çekmeköy’den konuklarını ağırladı. Pek çok markaya<br />
ambalaj hizmeti veren SARTEN Ambalaj yöneticilerinden<br />
Ahmet Özbaş’ı Calipso lezzetleriyle tanıştıran Uzunal, “Dostumuz<br />
Ziya Kaçar & Veli Şahin ikilisi, beni bir defa daha şaşırttı”<br />
derken; Yeşim & Ahmet Özbaş çifti ise “Çekmeköy’de<br />
böyle lezzetleri bulmak mümkün değil” diye konuştu.<br />
Park Adana’da<br />
“BİRLEŞMİŞ<br />
MİLLETLER”<br />
Son zamanlarda ülkemize gelen yabancıların<br />
da gözde mekânları arasında yer alan Park Adana’da<br />
objektiflerimize takılan bir masa vardı ki,<br />
“Sanki Birleşmiş Milletler” demekten kendimizi<br />
alamadık. Arjantin, Yunanistan, Güney Kıbrıs ve<br />
İngiltere’den gelen konuklar, yanlarında hiç bir<br />
Türk vatandaşı olmadan mekânın lezzetlerini<br />
test edip hayranlıklarını dile getirdiler. Agustin<br />
Ramiro, Christina Exarchou, Spyros Christodoulides,<br />
Lan Mc Atamney...<br />
Temmuz & Ağustos 2018 kadikoylife.com : 137
Yaşayan Kadıköy | Cemiyet<br />
BURASI KALAMIŞ SAHİLİ<br />
Mekânın neresi olduğunu tahmin ederken ilk bakışta zorlanacaksınız.<br />
Ama hiç uzakları düşünmeyin, burası Kalamış<br />
sahili... Üstelik olağanüstü lezzetleri ile bildiğiniz By Esat<br />
Balıkçısı... Mekânın yaratısı Esat Çek’in işletmecilik dışında<br />
gazeteciliğe de büyük merakı olduğunu bildiğimizden, kendisinden<br />
çevre ile ilgili haberleri aldık. Tabi lezzetlerini de test<br />
ettik. Özellikle Sardalya Dolması’nı şiddetle tavsiye ediyoruz.<br />
Nevzat Gül ve Kasım Keskintaş<br />
PARK ADANA’DA<br />
Kadıköy Belediye Meclisi’nin üyeleri arasında yer alan Nevzat Gül<br />
ve Kasım Keskintaş, Ataşehir Park Adana’nın konukları arasındaydı.<br />
Damak zevkine düşkünlüğü ile bilinen Kasım Keskintaş, “Bu mekân<br />
benim hayran olduğum sınırlı sayıdaki mekânlar arasındadır”<br />
yorumunda bulundu. Yaman İnönü Yardımcı, Nevzat Gül, Kasım<br />
Keskintaş, Musa Kaya ve Ali Yeğin...<br />
Rüya Şehir<br />
İSTANBUL GİBİSİ YOK<br />
Yakında Amerika’ya kısa bir seyahat yapacak olan Aysel & Kazım<br />
Polat çifti, Pendik sahilini seyrederken, “Neredeyse dünyanın<br />
bütün ülkelerini görmek kısmet oldu. Ama rüya şehir İstanbul<br />
gibisi kesinlikle yok” yorumunda bulundular.<br />
Karakaş Ailesi’nden<br />
DOĞUM GÜNÜ<br />
Calipso Fish’e doğum günü kutlaması için gelen Karakaş Ailesi;<br />
“Ailemizin gözbebeği Tuğba Karakaş’ın 42. yaş gününü, mekânın<br />
özel lezzetleriyle kutlamayı tercih ettik” dedi. Aile üyeleri arasında<br />
Damla Karakaş, Merve Karakaş, Onur Karakaş, Mübeccel Karakaş,<br />
Bartu Tekkaya ve Tuğba Karakaş yer aldı.<br />
MARİA’NIN<br />
BAHÇESİ’NDEYİZ<br />
Erenköylü Büyükoğlu Ailesi, üçüncü<br />
kez geldikleri mekân için, “Bundan<br />
böyle her Pazar Maria’nın Bahçesi’ndeyiz”<br />
açıklamasında bulundular. Ali<br />
Büyükoğlu, Aydın Büyükoğlu, Melda<br />
Büyükoğlu ve Olcay Enginsoy...<br />
Temmuz & Ağustos 2018 kadikoylife.com : 141
Yaşayan Kadıköy | Cemiyet<br />
Acenta Temsilcileri<br />
HILLTOWN AVM’DE<br />
BULUŞTU<br />
Seyahat acentalarının temsilcileri, İstanbul<br />
Anadolu Yakası’nın yeni buluşma noktalarından<br />
Hilltown AVM’de bir araya geldi. AVM<br />
bünyesindeki Passage’de verilen kahvaltı<br />
sonrası AVM’yi gezen acenta temsilcilerine,<br />
Hilltown AVM Müdürü Gökay Uzar ile Pazarlama<br />
ve Halkla İlişkiler Yöneticisi Özgecan<br />
Elif Yaşat ev sahipliği yaptı.<br />
KARABATAK AİLESİ<br />
KAHVALTIDA<br />
KİMM Yapı kurucularından Yusuf Karabatak’ı ailesi<br />
ile birlikte Çeşme Bazlama Kahvaltısı’nda görüntüledik.<br />
Çiftin BİLFEN’de okuyan çocuklarının Prens<br />
ve Prenses taçları ile yarattığı sevimlilik, mekânın<br />
konukları tarafından da ilgi odağı oldu. Yusuf<br />
Karabatak, Şayra, Mina ve Sercan Karabatak...<br />
Murat Bogatur’un<br />
ABD’DEN KONUKLARI VARDI<br />
Ünlü sigortacı<br />
Murat Bogatur,<br />
ABD’den<br />
konuk ağırladı.<br />
21 yıldan<br />
beri ABD’nin<br />
Filedelfiya kentinde<br />
yaşayan<br />
Özer Ailesi’ni,<br />
özlemini çektiği<br />
kebap lezzetleri<br />
için Park Adana’da<br />
ağırlayan<br />
Murat Bey, “Yurt<br />
dışında yaşayan<br />
dostlarımız için yapılacak en doğru şey lezzetlerimizi onlara test ettirebilmek”<br />
dedi. Ege Bogatur, Poyraz Özer, Burak Özer, Murat Bogatur, Yeşim Bogatur...<br />
Nice Yıllara<br />
ZEYNEP ERKASAR<br />
Calipso Fish’i doğum günü kutlaması için tercih eden bir başka<br />
aile Erkasar Ailesi idi. 34. yaşına merhaba diyen Zeynep Erkasar;<br />
“Kadıköy Life’ın bu kutlamaya tesadüf etmiş olması ayrı bir şans.<br />
Teşekkür ederim” şeklinde konuştu. Kutlamaya katılanlar arasında<br />
Cihan Çiloğlu, Zeynep Erkasar, Burak Erkasar, Tülin Erkasar,<br />
Yasemin Erkasar ve Onur Erkasar bulunuyordu.<br />
DİYETİSYENLİK EĞİTİMİ<br />
ALIYORLAR<br />
Diyetisyenlik eğitimi alan Tuana Şimşeker ve Orkun Kalkan<br />
ikilisini Ataşehir Kalbur’da görüntüledik. Onlara eşlik eden Abdurrahman<br />
Taş ve Hazal Asfuroğlu ikilisi ise, mezun olduklarında<br />
uzak duracakları lezzetleri şimdilerde olabildiğince almaya<br />
çalışıyorlar yorumunda bulundular.<br />
Temmuz & Ağustos 2018 kadikoylife.com : 143
Cemiyet | Yaşayan Kadıköy<br />
Tavukçuoğlu,<br />
YENİ KARARLARI<br />
KUTLADI<br />
Anadolu Yakası İnşaatçılar Derneği Başkanı<br />
Melih Tavukçuoğlu, sıkıntı yaşamakta olan<br />
inşaat sektörü için hükümetin aldığı bir<br />
dizi kararlardan duyduğu memnuniyeti, eşi<br />
Zehra Tavukçuoğlu ve çocukları Begüm & Efe<br />
Tavukçuoğlu ile birlikte Calipso Fish’te balık<br />
ziyafetiyle kutlamayı tercih etti.<br />
Gürses Çifti<br />
TUZLA’DA<br />
Geçtiğimiz ay Shangri-La Bosphorus Hotel’de oğlu<br />
Kadir Gürses’i muhteşem bir düğünle dünya evine<br />
uğurlayan Minimak Asansörleri’nin sahibi Muharrem<br />
Gürses, eşi Cemile Hanım ile birlikte Tuzla Holday Inn<br />
Otel’de katıldıkları bir davetin konukları arasındaydı.<br />
Carsten Wiest<br />
TÜRKİYE HAYRANI<br />
Almanya merkezli ünlü OSBORN International GmbH’nin satış<br />
direktörlerinden Carsten Wiest, ikinci kez geldiği Türkiye’ye hayran<br />
kaldığını dile getirdi. Türkiye’deki temsilcileri Harun Turan ile birlikte<br />
ilk gelişinde kebap lezzetlerini test eden Wiest, bu defa Bebek<br />
Balıkçısı’nda deniz ürünlerimizi denedi.<br />
SANCAKTEPE - ATAŞEHİR<br />
ARASINDA...<br />
Sancaktepe’de yaşayan Güngör Ailesi’ni, Ataşehir Kalbur’da<br />
objektiflerimize takılan bir başka aile olarak sayfalarımıza<br />
taşıdık. Kalbur’un lezzetleri için Sancaktepe’den buraya gelmeye<br />
elbette değer” diyen Serdar & Kadir Güngör çifti,<br />
7 yaşındaki güzel kızları Ada’nın da mekânı ve lezzetlerini<br />
çok beğendiğini sözlerine eklediler.<br />
“ANTALYA’DA BU LEZZETİ<br />
BULAMIYORUM”<br />
Antalya’da turizm taşımacılığı yapan Ender Karakoç, Ataşehir Park<br />
Adana’da objektiflerimize takılanlar arasındaydı. Daha önce de Develi’de<br />
görüntülediğimiz Ender Bey, “Doğrusunu söylemek gerekirse<br />
Antalya’da bu lezzetlere rastlamak dahi mümkün değil. Bu nedenle<br />
her hafta sonunda mutlaka buraya geliyorum” dedi. Gülşen Yanmaz,<br />
Volkan Karakoç ve Ender Karakoç...<br />
144 : kadikoylife.com Temmuz & Ağustos 2018
Yaşayan Kadıköy | Cemiyet<br />
NAKKAŞ’TA KAHVALTIYI<br />
LİSTENİZE EKLEYİN<br />
Sizlere her iki-üç ayda bir Nakkaştepe Nakkaş’ın Pazar Kahvaltıları’ndan<br />
haberler veriyoruz. Mekân bu konuda o kadar<br />
iddialı ki, bizler de her defasında yazmak zorunda hissediyoruz.<br />
Denediğinizde sizlerin de hak vereceğine kesinlikle inanıyor ve<br />
listenize eklemenizi tavsiye ediyoruz.<br />
SİZİ KESİNLİKLE MÜDAVİM KILACAK<br />
İstanbul Boğazı’na hâkim en güzel tepelerden birinde, çiçeklerle<br />
bezenmiş yeşillikler içindeki mekânın sunduğu kahvaltının çok<br />
ötesinde kabul edilebilecek öylesine lezzetler var ki, sizi kesinlikle<br />
müdavim kılacak. Taze sıkılmış portakal suyu ile birlikte, taş<br />
fırında özel pizza, patatesli, peynirli, ıspanaklı gözleme çeşitleri,<br />
menemen, peynirli omlet sadece kahvaltının başlangıcını oluşturan<br />
seçenekler...<br />
Nakkaş Kahvaltısı’nın şöhretini duyan konuklar arasında Seda Çalık ve<br />
arkadaşları da vardı. İzmir Selçuk Üniversitesi’nden beri arkadaşlıklarını<br />
sürdüren dörtlü, bu seferki buluşmaları için Nakkaştepe Nakkaş’ı tercih<br />
etti. Seda Çalık, Yeliz Tenekeci, Filiz Deniz Bekar ve Nefise Sak...<br />
Nakkaş Kahvaltısı için henüz 1,5 yaşındaki oğulları ile birlikte<br />
Yeşilköy’den gelmeyi göze alan Mehmet Yüksel, “Kesinlikle gelmeye<br />
değerdi” yorumunda bulundu. Fatma Yüksel, Mehmet Yüksel,<br />
Muhammed Açıkkapı, Eda Açıkkapı...<br />
10 yaşındaki oğulları Berk ile birlikte Nakkaştepe Nakkaş’ın Pazar Kahvaltısı<br />
konukları arasında yer alan Çatalay Ailesi, “Biz Nakkaş’ı geçtiğimiz yıldan<br />
beri Pazar günleri için olmazsa olmazlarımız arasında tutuyoruz, çok da<br />
memnunuz” yorumunda bulunanlardandı. Berk, Serkan ve Müge Çatalay...<br />
Temmuz & Ağustos 2018 kadikoylife.com : 145
Yaşayan Kadıköy | Cemiyet<br />
Türkiye’nin tüm kebap çeşitlerini<br />
İstanbul’a getirdik<br />
Damak zevkinize hitap eden<br />
unutulmaz lezzetler...<br />
Manzarasıyla atmosferiyle sabah kahvaltılarından iş yemeklerine<br />
akşam ziyafetlerinden kutlamalara kadar yediğiniz yemeği<br />
özel kılmayı başaran Nakkaş Kebap Selamiçeşme, Göztepe,<br />
Çekmeköy, Erenköy ve Nakkaştepe’de yer alan mekanlarımızla tüm<br />
İstanbulluları eşsiz lezzetlerle tanıştırıyoruz...<br />
Trakya ve Balıkesir yöresindeki meralarda yetişen hayvanların<br />
etlerini tazeliğini yitirmeden İstanbul’a getiriyoruz.<br />
Kendi özel bahçelerimizde hiçbir hormon barındırmayan, genetiğiyle<br />
oynanmamış, tohum ve zirai ilaç kullanmadan ürettiğimiz sebzeleri<br />
dalından koparıp siz misafirlerimize sunuyoruz...<br />
NAKKAŞTEPE:<br />
ÇEKMEKÖY:<br />
Kuzguncuk Mah. Gümüşyolu Cad. No: 24 Üsküdar Taşdelen Mah. Sultançiftliği Cad. No: 15<br />
Tel: 0216 495 65 15<br />
Şile Otobanı Otokoç Yanı Çekmeköy<br />
SELAMİÇEŞME:<br />
Tel: 0216 344 30 30<br />
Mustafa Mazhar Bey Cad. No: 18/A Selamiçeşme ERENKÖY:<br />
Tel: 0216 567 48 48<br />
Erenköy Mah. Ethemefendi Caddesi<br />
GÖZTEPE:<br />
No: 19 Kadıköy/ İstanbul<br />
Feneryolu Boztepe Sokak No: 2/2 Göztepe<br />
Tel: 0216 302 46 46<br />
Tel: 0216 567 97 50-51<br />
Temmuz & Ağustos 2018 kadikoylife.com : 147