17.07.2018 Views

KADIKOY LIFE SAYI 82

Create successful ePaper yourself

Turn your PDF publications into a flip-book with our unique Google optimized e-Paper software.

GÜLRİZ SURURİ<br />

KADIKÖY, MODERN<br />

TÜRKİYE’NİN KALESİ<br />

Temmuz & Ağustos 2018 | Yıl: 14 | Sayı: <strong>82</strong> | Fiyatı: 7.50 TL<br />

Haldun Hürel<br />

İSTANBUL<br />

DİŞİ BİR ŞEHİRDİR<br />

SERTAÇ KAYSERİLİOĞLU<br />

VE DE MEVSİM<br />

“PLAJ”DI İSTANBUL’DA<br />

YİĞİT UYGUN<br />

BİR NEFES, BU HAYATTA;<br />

KINALIADA<br />

HAYDARPAŞA LİSESİ’NİN<br />

150 YILLIK TARİHİ<br />

‘BİLİM MÜZESİ’ OLDU


YAZIN KEYFİNİ İSTANBUL’UN<br />

KALBİNDE YAŞAYIN.<br />

Özel lezzetleri ve serinletici kokteylleriyle Titanic Business Kartal sizi,<br />

yarı olimpik havuzunun keyfini yaşamaya davet ediyor.<br />

TITANIC HOTELS<br />

ANTALYA | ISTANBUL | BODRUM | BERLIN<br />

titanic.com.tr<br />

#MyTitanicStory


Advertorial<br />

Işık İnce Yapı<br />

Farkı ile Fenerbahçe’de,<br />

Özel Bir Projede<br />

Özel Bir Daire...<br />

“Kentsel Yenileme Projeleri”<br />

kapsamında Fenerbahçe’de<br />

inşa edilen özel bir projenin<br />

özel dairesi yeni sahibini<br />

bekliyor.<br />

Fener Kalamış Caddesi’nin ünlü isimlere<br />

ev sahipliği yapan ünlü sokaklarından<br />

Fuat Paşa Sokağı girişinde, Işık İnce Yapı<br />

tarafından inşa edilen Fenerbahçe Rezidans’ın<br />

9’ncu katında yer alan dairenin<br />

Fenerbahçe, Kalamış Koyu ve Moda<br />

Burnu’na kadar uzanan harika bir deniz<br />

manzarası mevcut.<br />

6 : kadikoylife.com Temmuz & Ağustos 2018


Advertorial<br />

BİNA ÖZELLİKLERİ<br />

Son derece yalın ve ferah mekanlar elde<br />

etmek için tasarlanan binanın taşıyıcı<br />

sistemi, bu mimari anlayışa uyacak şekilde<br />

projelendirilmiş. İlk bakışta alanların içinde<br />

mekanın görünümünü bozabilecek, işlevini<br />

azaltan çirkin betonarme kolon ve kirişlerin<br />

olmaması dikkat çekiyor. Betonarme<br />

projesi ise aralarında Akmerkez, İş Bankası<br />

Blokları, Metro City, Sapphire, Zorlu Center,<br />

Sabancı Üniversitesi gibi projelere imza<br />

atan, Türkiye’nin en başarılı inşaat mühendislerinde<br />

İrfan Balioğlu yönetimindeki<br />

Balkar Mühendislik tarafından yapılmış.<br />

YANMAZ ISI YALITIMI SAĞLAM CAM KORKULUKLAR<br />

Dış cephede yanmaz ısı yalıtımının kullanıldığını dile<br />

getiren Serdar İnce, şu açıklamalarda bulundu: “Dış cephe<br />

mermer kaplamalarında standart raylı taşıyıcı sistem<br />

kullanmak yerine; mermerlerİ daldırma galvaniz çelik konstrüksiyon<br />

ve paslanmaz montaj pimleri ile sabitledik. Bu<br />

sayede çok sağlam ve uzun ömürlü bir cephe inşa edildi.<br />

Manzarayı kesmemesi için kullanılan cam korkuluklar sağlamlığı<br />

kanıtlanmış PVB ile yapıştırılmış çift kat cam olarak<br />

uygulanmıştır. Korkuluk camları kırılsa bile taşıyıcılığını<br />

yitirmez. Korkulukların üst taşıyıcısı olan metal konstrüksiyon<br />

ise mermerleri taşıyan galvaniz çelik konstrüksiyona<br />

sabitlenmiştir. Binamız kat kaloriferi ve termo statik vanalı<br />

radyatörler ile ısıtılmaktadır.<br />

HER KAT TEK DAİRE İKİ ASANSÖR<br />

Binada kullanılan beton ve demir kalitesine<br />

büyük özen gösterildiğini dile getiren İnce<br />

Yapı Yönetim Kurulu Başkan Vekili Serdar<br />

İnce, “Beton imalatında kalitesini yıllardır<br />

kanıtlamış Nuh Beton markasını tercih<br />

ettik. Demir ürünlerinde ise sadece sertifikalı<br />

ürünler kullandık. Bir başka özellik ise,<br />

dairelerin katta tek olması. Toplam dokuz<br />

daireye iki asansör hizmet vermektedir.<br />

Katlar arası ısı ve ses yalıtımı mevcuttur.<br />

Dış cephe plastik doğramalarında REHAU<br />

markası tercih edilmiştir” dedi.<br />

Yerden ısıtma varis ve astıma yol açabileceği<br />

bilimsel olarak ilişkilendirilmiş<br />

olması nedeniyle tercih edilmemiştir.<br />

Dairenin yönetim planında belirtilmiş<br />

bir kapalı otoparkı vardır. Binada tüm<br />

katların ortak kullanımına açık manzaralı<br />

bir teras mevcuttur. Yangın merdivenine<br />

geçiş sağlayan yangın holü,<br />

yüklük olarak kullanılmaya uygun<br />

şekillendirilmiştir. Binada bulunan<br />

jeneratör, elektrik kesilmesi durumunda<br />

binanın tüm elektrik ihtiyacını<br />

karşılayabilecek kapasitededir.”<br />

DÖRT CEPHE VE DÖRT BALKON<br />

Binanın bir başka özelliği ise dört balkonunun<br />

olması. Bunlardan iki tanesi salon ve<br />

mutfağa hizmet vermekte ve masa konulabilecek<br />

büyüklükte. Bir balkon ise bebeğin<br />

banyosunda olup açık havayı hissetmesini<br />

sağlayabilecek fonksiyona sahip... Dördüncü<br />

balkon, klima dış ünitelerine müdahale<br />

balkonu olarak konumlanmış.<br />

IŞIK İNCE YAPI HAKKINDA<br />

Türk inşaat sektöründe 40 yılı aşkın<br />

tecrübesi ve varlığı ile ülkemizin saygın<br />

inşaat firmaları arasında yer almaktadır.<br />

Bu süre zarfında sektör içinde<br />

bulunmak, firmaya inşaat endüstrisinin<br />

saygın kuruluşlarından oluşan çalışma<br />

ekipleri kurma imkanı sağlamaktadır.<br />

Firma tecrübesini projeler üzerine yansıtarak<br />

çözüm ortaklarına sağladığı optimum<br />

çalışma ortamlarıyla müşterileri<br />

için kalite odaklı ürünler sunmaktadır.<br />

MİMARİ ESASLI ALTYAPI<br />

Firma, kuruluşundan itibaren mimari<br />

altyapıya sahip olmayı öngörmüş ve<br />

insan kaynakları planlamasını buna<br />

göre yapmıştır. Mimarlık eğitiminin<br />

ömür boyu devam eden bir süreç<br />

olduğunun bilinci ile yetiştirdiği mimari<br />

kadronun gücü ile inşaat sektörüne<br />

büyük katkılar sağlamıştır.<br />

IŞIK İNCE YAPI<br />

Altan Erbulak Sokak No: 7/8<br />

Mecidiyeköy - İstanbul<br />

Telefon: 0212 288 78 79<br />

Temmuz & Ağustos 2018 kadikoylife.com : 7


Editör<br />

Kadıköy’de esen<br />

değişim rüzgârları<br />

Türkiye’de en heyecanlı taraftar profilinin “Fenerbahçe<br />

Spor Kulübü” çatısı altında toplandığını<br />

herkes bilir. Yine bilinen bir gerçek vardır ki,<br />

“Kadıköy” bu coşkulu taraftarın yatağıdır, evidir,<br />

anakucağıdır.<br />

Maç günleri Kadıköy, adeta bir festivaller şehridir.<br />

Öğle saatlerinde Şükrü Saraçoğlu Stadı’na doğru<br />

formalarını giyerek tüm aile fertleriyle birlikte gelen<br />

futbolseverler, bölgenin ticari hayatına büyük<br />

katkı sağlar, keyifli muhabbetleriyle caddeleri<br />

şenlendirir, çektirdikleri fotoğraflarla sosyal medya<br />

hesaplarında fırtınalar gibi eser. Bir kısım Kadıköylüler<br />

bu durumdan şikâyetçi olsalar da; Fenerbahçe<br />

Kadıköy’dür, Kadıköy ise Fenerbahçe...<br />

Bu bilgilerin ışığında Kadıköy’ün diğer bir sevgilisi<br />

daha vardır ki, o da masmavi gözleriyle, mütevazi<br />

kimliğiyle, centilmen tavırlarıyla,<br />

egosuz konuşmalarıyla tüm<br />

taraftarın sevgilisi, Fenerbahçe<br />

Spor Kulübü Başkanı Ali Koç’tur.<br />

Ali Koç, “Gelenekçi” kulübün<br />

“Yenilikçi” başkanı olarak değişime<br />

imza atmış, üstelik yüzde 80’e yakın oy<br />

oranıyla, bu önemli başarının mimarı olmuştur.<br />

Hatta öyle bir noktaya gelinmiştir<br />

ki, yakın süreler nedeniyle Cumhurbaşkanlığı<br />

ve Milletvekili Seçimleri’nde de benzer bir dip<br />

dalga beklentisi içindeki Kadıköy, umduğunu<br />

bulamamış ama Ali Koç ile teselli olmayı da<br />

bilmiştir.<br />

Bütün bu gelişmelerde başroldeki<br />

yerini koruyan Kadıköy’ün tarihine not<br />

düşmek adına hazırladığımız kapak<br />

dosyasının kahramanı Ali Koç... Olağandışı<br />

Başkanlık hikâyesinin yazarı ise Hürriyet Gazetesi<br />

Fenerbahçe Muhabiri Süleyman Arat... “Türkiye’nin<br />

en büyük sivil toplum kuruluşlarından biri olan<br />

Fenerbahçe tabanında, 2014 yılından itibaren önce<br />

cılız fısıltılarla başlayan değişim talebi, 3 Haziran<br />

2018 günü Ülker Stadı’ndaki 38 sandıktan bir<br />

volkan gibi patlayarak Ali Koç’u zirveye taşıdı. Ali<br />

Koç’un Aziz Yıldırım gibi güçlü bir karakteri ezici oy<br />

farkıyla geçmesi, elbette ki sadece bir seçim kampanyası<br />

başarısından ibaret değildi” diyen Arat, bu<br />

sevgi selini başlayışından bugüne kadar Kadıköy<br />

Life için kaleme aldı.<br />

***<br />

Kadıköy’deki bir başka değişimin daha altını<br />

çizmekte yarar var. Kadıköy Life sayfalarında yakın<br />

bir zamanda başlattığımız Life Magazin haberleri/<br />

röportajları, büyük ilgi görmekte. Ulusal basına<br />

çıkmayı “ağırdan” alan bazı sanatçılarımız ve büyük<br />

değerlerimiz, dergimizde efsaneleşen Kadıköy<br />

muhabbetleriyle nostalji rüzgârları estirmekte,<br />

“geçmişten geleceğe” konseptiyle yayınlarını<br />

sürdüren Kadıköy Life’a da çok yakışmakta.<br />

Kadıköy Süreyya Operası’nda<br />

annesinin büstü bulunan Gülriz Sururi,<br />

“Kadıköy eyalet olmalı” diyen Zihni Göktay,<br />

“Kadıköy yeni dönemin Beyoğlu’su”<br />

yorumunda bulunan Nükhet Duru ile<br />

yelkenlerini şişirdiğimiz magazin teknemiz,<br />

son sürat yol almakta.<br />

Kadıköy’ün geldiği bu noktada<br />

“özgür ortam” arayışındaki<br />

İstanbullunun katkısı fazla...<br />

Tıpkı Fenerbahçe Spor<br />

Kulübü taraftarının yarattığı<br />

“Kadıköy Sosyolojisi”nde<br />

olduğu gibi...<br />

Canan Toprakkaya<br />

Haber • Magazin • Aktüalite • Ekonomi • Politika<br />

TARAFSIZ, BÖLGESEL,HABER,<br />

MAGAZİN, AKTÜALİTE, EKONOMİ,<br />

POLİTİKA DERGİSİ<br />

İmtiyaz Sahibi ve<br />

Genel Yayın Yönetmeni<br />

Fatma Canan Toprakkaya<br />

Yayın ve Yönetim Kurulu Başkanı<br />

Kadir Toprakkaya<br />

Sorumlu Yazı İşleri Müdürü<br />

İrem Toprakkaya<br />

Yayın Kurulu<br />

Prof. Dr. Ahmet Vefik Alp,<br />

Dr. R. Sertaç Kayserilioğlu,<br />

İnal Aydınoğlu, Bülent Turan,<br />

Enis Fosforoğlu<br />

Haber Müdürü<br />

Cenay Toprakkaya<br />

Editörler<br />

Figen Sabırcan, Sedef Turan,<br />

Pınar Baltacı, Yiğit Uygun,<br />

Reha Kadak<br />

Görsel Yönetim<br />

Kubilay Şenyiğit<br />

Sosyal Medya<br />

Oktay Emlik<br />

Reklam ve Halkla İlişkiler<br />

Benusen Sağdan<br />

Tel: 0532 208 84 42<br />

Basım<br />

Ege Basım Matbaa ve<br />

Reklam Sanatları Ltd. Şti.<br />

Sertifika No: 12468<br />

Esatpaşa Mah. Ziyapaşa Cad. No: 4<br />

Ataşehir - İstanbul<br />

Tel: (0216) 470 44 70<br />

www.egebasim.com.tr<br />

Dağıtım<br />

Arıksoy Basın Yayın Dağıtım Ltd. Şti.<br />

KADIKÖY <strong>LIFE</strong> dergisinin birinci sayfasından<br />

son sayfasına kadar olan yazılardan imza<br />

sahipleri sorumludur. Yayınlanan reklamların<br />

sorumluluğu reklam sahiplerine aittir.<br />

KADIKÖY <strong>LIFE</strong> dergisinde yayınlanan her<br />

türlü yazı, fotoğraf ve illüstrasyonların her<br />

hakkı saklıdır.<br />

İzinsiz, kısmen veya tümüyle yayınlanamaz.<br />

KADIKÖY <strong>LIFE</strong>’ın hiçbir kurum ve kuruluşla<br />

doğrudan veya dolaylı bağlantısı yoktur.<br />

Yayıncı<br />

K-İletişim Basın Yayın ve<br />

Tanıtım Hizmetleri<br />

Karanfil Sokak No: 27/13<br />

Göztepe / İstanbul<br />

Tel: 0216 360 72 04 - 0216 550 11 17<br />

Gsm: 0532 266 <strong>82</strong> 43<br />

E-posta: kadikoylife@yahoo.com<br />

www.kadikoylife.com<br />

İrtibat Bürosu<br />

Kuşdili Cad. Misk-i Amber Sok.<br />

No: 44/6 Kadıköy / İstanbul<br />

Tel: 0532 470 73 05<br />

ISSN 1307-5535<br />

Mayıs & Haziran 2018<br />

Yıl: 14 Sayı: <strong>82</strong> Fiyat: 7.50 TL<br />

Basım Tarihi: 16 Temmuz 2018<br />

Yayın türü: İki aylık, bölgesel,<br />

süreli yayındır.<br />

KADIKÖY <strong>LIFE</strong><br />

Anadolu Yakası Gazeteciler Derneği<br />

üyesidir.<br />

8 : kadikoylife.com Temmuz & Ağustos 2018


İçindekiler<br />

52<br />

32<br />

26<br />

48<br />

26<br />

32<br />

36<br />

50<br />

Umudun adı, değişimin mimarı:<br />

ALİ KOÇ<br />

Süleyman Arat: Türkiye’nin en büyük sivil toplum<br />

kuruluşlarından biri olan Fenerbahçe tabanında,<br />

2014 yılından itibaren önce cılız fısıltılarla başlayan<br />

değişim talebi, 3 Haziran 2018 günü Ülker Stadı’ndaki<br />

38 sandıktan bir volkan gibi patlayarak Ali Koç’u<br />

zirveye taşıdı. Ali Koç’un Aziz Yıldırım gibi güçlü bir<br />

karakteri ezici oy farkıyla geçmesi, elbette ki sadece<br />

bir seçim kampanyası başarısından ibaret değildi.<br />

Haldun Hürel:<br />

İSTANBUL, DİŞİ BİR ŞEHİRDİR!<br />

Haldun Hürel ile yakın zamanda raflarda yerini alan<br />

“Tuhaf ve Kısa Öykülerde İstanbul” adlı kitabını fırsat<br />

bilerek İstanbul’u, Kadıköy’ü ve tabii ki müziğin felsefesini<br />

keşfetmeyi başarmış grup Üç Hürel’i konuştuk.<br />

VE DE MEVSİM PLAJDI İSTANBUL’DA...<br />

Sertaç Kayserilioğlu: Kadıköy yakasının sayfiyeliğinin<br />

avantajı, Fenerbahçe ya da Suadiye Plajı’na yanları<br />

açık tenteli tramvayla gitmeyle başlardı. Pasoya ödenen<br />

delik kuruşlu bedel duhuliye biletinde de aynen<br />

sürer, boş kabin bulmadaki zorluk ise kendimizi biran<br />

evvel suya atmadaki aceleciliğimize karışırdı.<br />

MODA’DA BİR GÜN<br />

Kadıköy’ümüz, içinde ruhu olan semtleri barındırır.<br />

Hele mevsimlerden yazsa, bir başka olur bu semtlerimizden<br />

biri. Moda demek Kadıköy demektir, Kadıköy<br />

demek de Moda. Biz de size bu güzel semtimizde bir<br />

gün içinde yapabileceğiniz bir rota oluşturuyoruz.<br />

52<br />

102<br />

108<br />

108<br />

BİR NEFES, BU HAYATTA; KINALIADA<br />

Yiğit Uygun: Sevgili okurlar, bugün demiri Proti’nin serin<br />

sularına bırakıyoruz, soluk almak için... Keyfimiz ne<br />

zaman isterse ana karaya vira diyeceğiz. “Proti”, Kınalıada’nın<br />

eski ismi, “Akoni” diyenler de var. Prens Adaları<br />

buralar… Madem tarihinden başladık, biraz anlatalım...<br />

Bu adaların geçmişinde prenslerin ölüm cezaları var,<br />

ömür boyu hapisler, gözlere mil çekmeler var...<br />

Gülriz Sururi:<br />

KADIKÖY, MODERN TÜRKİYE’NİN<br />

KALESİ DURUMUNDA!<br />

Kadıköy öyle bir yerdi ki, paşalar ve paşazadeler bile<br />

sinemalar, tiyatrolar açıyor, bu ailenin çocukları da o<br />

dönemler opera sanatçısı ve tiyatrocu olabiliyordu.<br />

Yine bir paşazadelerden Sururi Ailesi... Kalamış’ın<br />

en büyük ailelerinden... Bu ailenin kızlarının da<br />

tiyatrocu olması kaçınılmaz oluyor. Türk tiyatrosunun<br />

Desdemona’sı, Sokak Kızı İrma’sı, Zilha’sı, Zilli<br />

Zarife’si, Kaldırım Serçesi, Engin Cezzar’ın Gülriz’i,<br />

bu sayımızın özel konuklarından...<br />

Zihni Göktay:<br />

ÖZEL TİYATRO SAHİPLERİ VE<br />

OYUNLARI BİRER ŞÖVALYEDİR<br />

Reha Kadak: Usta sanatçı Zihni Göktay’ın 1977<br />

yılında girdiği İstanbul Büyükşehir Belediyesi Şehir<br />

Tiyatroları’ndaki macerası hâlâ devam ediyor. Göktay<br />

ile tiyatroya başlama hikâyesinden Şehir Tiyatroları<br />

çalışmalarına, Lüküs Hayat’tan Kadıköy’e dair uzun<br />

uzun sohbet ettik.<br />

102<br />

36<br />

Temmuz & Ağustos 2018 kadikoylife.com : 9


0850 460 6334<br />

0850 460 MEDI<br />

www.medicana.com.tr<br />

0216 970 4 970


Ulaşım<br />

Gebze-Halkalı banliyö hattında<br />

sona yaklaşılıyor<br />

HABER MERKEZİ<br />

İstanbul’un doğu ve batı hattındaki 77 km’lik<br />

mesafeyi 105 dakikaya indirmeye hazırlanan<br />

kıtalararası ilk demiryolu tüneli Gebze-Halkalı<br />

banliyö hattında test sürüşleri yapıldı.<br />

Toplamda 43 istasyonun bulunacağı hatta;<br />

istasyonlardan Gebze, Pendik, Maltepe,<br />

Bostancı, Söğütlüçeşme, Bakırköy ve Halkalı,<br />

aynı zamanda ana hat trenlerinin ve yüksek<br />

hızlı trenlerin durduğu istasyonlar olacak.<br />

Hattın, Aralık ayında ulaşıma açılması<br />

bekleniyor.<br />

Halkalı Tren İstasyonu’ndan Kazlıçeşme<br />

Tren İstasyonu’na kadar test sürüşüne<br />

katılan Ulaştırma, Denizcilik ve Haberleşme<br />

Bakanı Ahmet Arslan, burada gazetecilere<br />

yaptığı açıklamada “Memnuniyetle ifade<br />

etmek isterim ki 20 kilometrelik Avrupa<br />

yakası, 43 kilometrelik de Anadolu Yakası<br />

olmak üzere her iki hatta da ciddi ilerleme<br />

sağladık. Ağustos sonu itibarıyla kaba<br />

inşaatı bitirerek, sonraki iki aylık periyotta<br />

da şimdiden çalışmalarına başladığımız<br />

elektrifikasyon ve sinyalizasyon işlerini<br />

tamamlayacağız. Ardından sene sonuna<br />

kadar test sürüşlerini bitirerek, Aralık ayı<br />

sonu itibariyle hattın tamamını işletmeye<br />

açacağız” dedi. Bakan Arslan, sözlerine<br />

şöyle devam etti:<br />

İŞLETME KONTROL MERKEZİ<br />

MALTEPE’DE OLACAK<br />

“Projede güzel bir noktaya geldik.<br />

Her iki yakada da raylar döşenmeye başlandı.<br />

Daha önce yurt dışından sipariş<br />

edilen raylar yerine de Karabük’te imal<br />

edilen yerli rayları kullanıyoruz. Hem<br />

Gebze’de hem Halkalı’da depo sahaları<br />

olacak, bütün sistemin işletme kontrol<br />

merkezi ise Maltepe’de yer alacak. Halkalı’da<br />

da yedek bir işletim merkezi kurduk,<br />

herhangi bir aksaklıkta burası devreye<br />

girecek. Şu anda Marmaray araçları, Ayrılık<br />

Çeşmesi’nden Kazlıçeşme’ye 5’li setlerle<br />

hizmet veriyor ve tek seferde yaklaşık bin<br />

530 kişi taşınıyor. Hattın tamamı açıldığında<br />

pik saatlerde 10’lu setlerde çalıştırılacak,<br />

bu setlerle bir seferde 3 bin 56 kişi taşıyabilecek.”<br />

SAATTE 75 BİN,<br />

GÜNDE 1.2 MİLYON YOLCU<br />

Projenin tamamlanmasının ardından saatte<br />

28 sefer ile 75 bin kişi, tek yönlü olarak taşınabilecek.<br />

Günün tamamında ise toplamda<br />

1 milyon 200 bin kişi, Marmaray araçları ile<br />

taşınabilecek. 77 kilometrelik ve 43 istasyonluk<br />

hattın 13 istasyonunda, 6 farklı raylı<br />

sisteme yolcu aktarılabilecek. Günde 6,5<br />

milyon yolcuya hizmet eden raylı sistemlere<br />

Marmaray yolcusunu aktarabilecek.<br />

Halkalı istasyonundan Halkalı-İstanbul Yeni<br />

Havalimanı metrosuna yolcu aktarılabilecek<br />

ve Halkalı’dan Yenikapı-Kirazlı-Halkalı<br />

hattına, Küçükçekmece’den Yenikapı-Hacıosman<br />

hattına, Ataköy’den İkitelli-Ataköy<br />

hattına, Bakırköy’den Bakırköy-İDO-Kirazlı-Başakşehir<br />

hattına, Söğütlüçeşme’den<br />

Üç Katlı Büyük İstanbul Tüneli’ne ve onun<br />

raylı sistemine, Göztepe’den Göztepe-Ümraniye-Ataşehir<br />

hattına, Bostancı’dan<br />

Bostancı-Dudullu hattına, Pendik’ten<br />

Pendik-Sabiha Gökçen hattına, Tuzla’dan<br />

Kadıköy-Kartal-Tavşantepe hattına entegre<br />

olunacak.<br />

Temmuz & Ağustos 2018 kadikoylife.com : 11


Çevre<br />

İmar affı<br />

çalışmaları<br />

tamamlandı<br />

İstanbul’da 4 milyon<br />

bağımsız bölüm kaçak!<br />

PINAR BALTACI<br />

Çevre ve Şehircilik Bakanlığı, Türkiye’de milyonlarca kişiyi<br />

ilgilendiren imar affı ile ilgili çalışmalarını tamamladı.<br />

Tespit edilen rakamlara göre, İstanbul’da yer alan 7 milyon<br />

184 bin bağımsız bölümün 4 milyon 310 bin 400’ü kaçak.<br />

Rakamlardan öne çıkan bazı veriler ise şöyle:<br />

İstanbul Anadolu Yakası’ndaki yapı sayısı 453 bin 391 iken,<br />

Avrupa Yakası’ndaki bu rakam 1 milyon 366 bin 280’lere<br />

ulaşmış durumda. Toplam bağımsız bölüm sayısı 7 milyon<br />

184 bini bulurken, tahmini kaçak bağımsız bölüm sayısı<br />

4 milyon 380 bin 400. Anadolu Yakası’nda en çok kaçak<br />

bağımsız bölüm içeren ilçelerinin de sıralandığı çalışmada<br />

Pendik, Ümraniye ve Beykoz öne çıkıyor.<br />

ve mezarlıklar, kurtarılmış bölgeler olarak bu bozulma ve<br />

tükenişe direnmeyi bugüne dek başarmışlardır” ifadelerini<br />

kullandı. İmar affının dar kapsamlı ve gerçek mağdurları<br />

kapsayacak şekilde olması gerektiğini ifade eden Alp,<br />

sözlerine şöyle devam etti:<br />

OY İÇİN KENT SUÇLARI AFFEDİLEBİLİR Mİ?<br />

“Ülkemizin refah ve çağdaşlık yolunda birincil sorunu,<br />

sağlıksız yapılaşma ve kentleşmedir. Bu gerçeği biraz olsun<br />

hissedebilmek, algılayabilmek için deprem ya da sel afetlerini<br />

beklemek acı kaderimizdir. Seçim vaadi altında devlet<br />

kasalarına para doldurmak için getirilen sözde imar barışı,<br />

büyük kapsamlı bir imar affıdır. Dar kapsamlı ve gerçek<br />

AHMET VEFİK ALP:<br />

İSTANBUL’UN YÜZDE 70’İ İLLEGAL YAPILANDI<br />

Konuya ilişkin dergimize açıklamalarda bulunan Uluslararası<br />

Mimarlık Akademisi Bölge Başkanı, Kentbilimci, Y.<br />

Mimar Prof. Dr. Ahmet Vefik Alp, İstanbul’un yüzde 70’inin<br />

illegal yapılandığını dile getirerek; “Yabancı konuklarıma<br />

bu acı gerçeği anlatmakta zorlanıyorum. Bir şehrin<br />

yüzde 70’i illegal yapılanmış ise, orada illegalite egemen<br />

demektir. Son yıllarda Türkiye’nin başına musallat olan<br />

belalardan biri de betonlaşma ve hormonlu şehircilik furyasıdır.<br />

Fikir olarak doğru, ancak yer seçimi yanlış. Büyük<br />

ölçekli projeler de bunlara ilave edilmelidir. Bu talihsiz<br />

süreçte ekolojik ve iklimsel denge bozulmakta, tarihi ve<br />

doğal değerlerimiz bir bir kaybedilmektedir. Askeri alanlar<br />

12 : kadikoylife.com Temmuz & Ağustos 2018


Çevre<br />

mağdurları kapsayan bir imar affı olabilirdi.<br />

En azından doğal, kentsel, arkeolojik sit<br />

alanları, tarihi yapılar, özel koruma bölgeleri<br />

ve kıyılarımız kapsam dışı bırakılabilirdi.<br />

Devlet büyüklerimiz, bu yasaları onaylayarak<br />

ihanetin katmerlisini devam ettirmiş olmuyorlar<br />

mı? Oy için kent suçları affedilebilir<br />

mi? Çağdaş gelişmiş ülkelerde böyle aflar<br />

var mıdır? Peki, yasalara saygılı vatandaşın<br />

hakkını kim tazmin edecek? Bu ülkede hep<br />

uyanıklar, fırsatçılar, kanun kaide tanımayanlar<br />

mı kazanacak? Bu yasayı yapanlar,<br />

onaylayanlar düzene saygılı insanların kul<br />

hakkını yemiş olmuyor mu?”<br />

NAZMİ DURBAKAYIM: YAPI KAYIT<br />

BELGESİ E-DEVLET’TEN ALINABİLİR<br />

Konuya ilişkin bilgisine başvurduğumuz bir<br />

diğer isim ise, İstanbul İnşaatçılar Derneği<br />

(İNDER) Yönetim Kurulu Başkanı Nazmi<br />

Durbakayım oldu. Durbakayım, dergimize<br />

şunları aktardı: “İmar Barışı’ndaki hükümleri,<br />

31 Aralık 2017 tarihinden önce yapılmaları<br />

şartı ile iki ayrı kategoride değerlendirmek<br />

gerekiyor. Hiçbir şekilde ruhsatı (temel, temel<br />

üstü, iskân, tadilat, vs) bulunmayanlar<br />

ve ruhsat almış olanlar (iskân iznini alıp, kat<br />

mülkiyetine de geçmiş olanlar dâhil). Her<br />

iki kategoride de müracaat hakkı olanlar,<br />

e-Devlet üzerinden Yapı Kayıt sistemindeki<br />

Yapı Kayıt Belgesi Formu’nu doldurabilirler.<br />

Bu yolla formu eksiksiz doldurmuş olup,<br />

Yapı Kayıt Belgesi bedelini ödemiş olanlar,<br />

e-Devlet üzerinden Yapı Kayıt Belgesi’ni<br />

alırlar.” Nazmi Durbakayım, Yapı Kayıt<br />

Belgesi’nin kullanım yerlerine ilişkin ise şu<br />

bilgileri verdi:<br />

YAPI KAYIT BELGESİ’NİN<br />

KULLANIM YERLERİ<br />

“Yapı Kayıt Belgesi ile su, elektrik ve doğalgaz<br />

bağlanabilir. Bunun yanında, 3194 sayılı<br />

Kanun uyarınca alınmış yıkım kararları ile<br />

tahsil edilemeyen idari para cezaları iptal<br />

edilebilir, kullanım maksadı değişiklikleri<br />

de dâhil olmak üzere tapuda cins değişikliği<br />

ve kat mülkiyeti tesisi yapılabilir, inşaat<br />

halindeki yapılarda 31 Aralık 2017 tarihi itibari<br />

ile bitmiş olan kısımlar için ilave inşaat<br />

alanı ihdas etmemek şartı ile Yapı Kayıt<br />

Belgesi verilen kısımların eksik inşaat işleri<br />

tamamlanabilir. Ayrıca, ruhsat alınmaksızın<br />

basit onarım ve tadilatlar yapılabilir, işyeri<br />

açma ve çalışma ruhsatı yapı kullanma izin<br />

belgesi aranmaksızın verilir.”<br />

HAKAN ŞİŞİK: TÜRKİYE’DE 21 MİLYON<br />

YAPININ YÜZDE 60’I KAÇAK<br />

Anadolu Yakası İnşaat Müteahhitleri Derneği<br />

(AYİDER) Genel Sekreteri Hakan Şişik ise,<br />

Çevre ve Şehircilik Bakanlığı tarafından Resmi<br />

Gazete’de yayınlanan İmar Barışı Yönetmeliği<br />

ve akabinde yayınlanan genelgeyle<br />

toplumun yeni bir tartışma içine girdiğini<br />

belirterek; “Türkiye’de 19 milyon konut ve 2<br />

milyon civarı işyeri mevcut. Bu yapı stokunun<br />

yüzde 60’ı kaçak... Genel seçimler öncesinde<br />

tartışılmadan çıkarılan yönetmelik<br />

ve genelge, daha uygulanmadan toplumun<br />

her kesiminde tartışma yarattı. Öncelikle<br />

imar mevzuatlarına ve yönetmeliklerine<br />

uygun imalat yapmış müteahhitler ve yapı<br />

sahipleri adına teşvik edici bir içeriğe sahip<br />

olmayan bu yönetmelik ve genelgenin imar<br />

barışından faydalanmak isteyenlere yönelik<br />

ne içerdiği de tartışılması gereken ayrı<br />

bir husustur. Dikkatimizi çeken ilk husus,<br />

yönetmelikte daha önce kat mülkiyetine<br />

geçmek ve iskân almak isteyen yapı hissedarlarının<br />

çoğunluğunun muvafakati aranırken,<br />

bu madde genelgeyle değiştirilerek<br />

yapı hissedarlarının tamamının muvafakati<br />

aranacak şeklinde değiştirilmiştir. Bu madde<br />

iki ayrı sorun teşkil ediyor. Birincisi, tüm<br />

maliklerin imzasının aranmasının getireceği<br />

zorluk... İkincisi ve daha önemlisi, bir veya<br />

iki bağımsız bölüm için yapılacak başvuru<br />

için tüm yapı üzerinden alınacak yüksek<br />

harçlar” şeklinde konuştu<br />

“AHLÂKİ DEĞERLERE ZARAR VERMEDEN<br />

UYGULANMALI”<br />

Hakan Şişik, bundan sonra yapılması<br />

gerekenlere dair ise “En başta ülkemizdeki<br />

ekonomik durumları göz önüne aldığımızda,<br />

imar barışı veya affın kime ve kimlere hizmet<br />

edeceği hususu akıllara gelmelidir. Yerel<br />

yönetimlerin denetim eksikliklerinin telafisi<br />

olarak görülen imar barışının ilgili kurumlar,<br />

sivil toplum örgütleri ve sektör temsilcileriyle<br />

detaylandırılarak, daha etkin ve toplumun<br />

tamamının ahlaki değerlerine zarar vermeden<br />

uygulanmaya koyulması gerekmektedir”<br />

değerlendirmesinde bulundu.<br />

Temmuz & Ağustos 2018 kadikoylife.com : 13


Fikri Takip<br />

Adalar’a elektrikli fayton geliyor!<br />

CENAY TOPRAKKAYA<br />

İstanbul Büyükşehir Belediye Başkanı<br />

Mevlüt Uysal, Adalar’da ulaşım sorununu<br />

hem faytoncularla hem de ada halkı ile<br />

görüşerek, atların istenmeyen durumlara<br />

düşmesini engelleyerek çözeceklerini açıkladı.<br />

Adalar’ın sembolü haline gelen faytonları<br />

çeken atların birbirleri ardına ölümleri<br />

vatandaşları rahatsız etmeye başlamış ve<br />

geçtiğimiz süreçte hayvanseverlerin yoğun<br />

tepkisiyle karşılanmıştı. Biz de Kadıköy Life<br />

Dergisi olarak sayfalarımızda konuyla ilgili<br />

çeşitli görüşlere yer vermiştik.<br />

PROBLEM ADA HALKI İLE BİRLİKTE<br />

ÇÖZÜLECEK<br />

Başkan Uysal, Adalar’da fayton çekimi<br />

işinde kullanılan atların olumsuz durumlara<br />

düşmemesi için gerekli adımların atılacağını<br />

belirterek; “Yolda giderken düşüp ölen atların<br />

durumuna dışarıdan bakınca, onların ne kadar<br />

kötü şartlarda çalıştırıldığı ortada. Bunlar<br />

her zaman gündemde oldu. Bu sorunun çözümü<br />

için ciddi çalışmalar yaptık. Belediyemiz<br />

elektrikli araç modelleri üzerinde çalıştı. Hatta<br />

Kınalıada’da deneme seferlerine başlama<br />

aşamasına gelindi. Ada halkı ile birlikte ulaşım<br />

problemini masaya yatıracağız. Hepsini<br />

beraberce değerlendirip, en uygun model ne<br />

şekilde sağlanır ona karar vereceğiz” dedi.<br />

ESNAF MAĞDUR EDİLMEYECEK<br />

Uysal, Adalar’da faytonculuk yaparak geçinen<br />

esnafın mağdur edilmeyeceğinin de<br />

altını çizerek; “Onlarla da oturup konuşmak<br />

gerekiyor. Kimse mağdur olmadan, atların<br />

da o görüntüleri bir daha olmayacak şekilde<br />

sorun çözülmeli. Adalar halkı şu konuda<br />

rahat olsun, ulaşımı elektrikli araçlarla<br />

çözeceğiz. Faytoncu esnafımız rahat olsun,<br />

kesinlikle kendileri mağdur olmayacak”<br />

ifadelerini kullandı.<br />

ADALAR’A ÖZEL ARAÇLAR<br />

DİZAYN EDİLECEK<br />

Elektrikli araçlarla ilgili yayınlanan fotoğrafların<br />

test için kullanıldığını dile getiren<br />

İBB Başkanı Uysal, açıklamalarını şöyle<br />

sürdürdü: “Dünyada bu tür özel yerler için<br />

özel dizayn yaptırılıyor. Biz de Adalarımızla<br />

ilgili özel elektrikli araç dizayn edebiliriz. Bu<br />

işlerle ilgilenen, imalat yapan kişilerle görüşüp,<br />

herkesin baktığında ‘Çok güzel olmuş’<br />

diyebilecekleri araçlar yapmamız gerekiyor.<br />

Fotoğrafları paylaşılan araçlar daha önce<br />

test için alınmış. Bunlar test araçları olduğu<br />

için direkt onlar üzerinde değerlendirme<br />

yapmamak lâzım. Belki değişik modeller<br />

üzerinde çalışır ve daha sonra halkımızla<br />

birlikte oylama yaparız.”<br />

Ada halkı arasında tartışmalara yol<br />

açan konuyla ilgili çeşitli görüşler<br />

mevcut. Bir kısım vatandaş<br />

Adalar’ın simgesi olan fayton ve<br />

atların rehabilite edilerek varlığını<br />

sürdürmesi gerektiğini, dünyanın<br />

birçok önemli turizm noktasında<br />

benzeri uygulamaların olduğunu<br />

ve büyük ilgiyle karşılandığını,<br />

elektrikli araçlar ile birlikte bölgenin<br />

önce motorlu taşıtlara, sonrasında<br />

da “rant” için imara açılabileceğini,<br />

Adalar’ı şehirleştirmenin kapısını<br />

açacağını savunurken; diğer yandan<br />

hayvanseverler ise yıllardır süregelen<br />

işkencenin sona erdirilmesi,<br />

at ölümlerinin ve ada yollarındaki<br />

olumsuz görüntülerin ortadan<br />

kaldırılması, Adalar’da sağlıklı ve<br />

hijyenik koşulların sağlanmasının<br />

önemini vurguluyor.<br />

Temmuz & Ağustos 2018 kadikoylife.com : 15


Fikri Takip<br />

Cavit Paşa Köşkü<br />

yeniden hayat buldu<br />

PINAR BALTACI<br />

Bağdat Caddesi üzerinde bulunan 52 tarihi köşkten en sonuncusu<br />

olan, Atatürk’ün 5 kez ziyaret ettiği Cavit Paşa Köşkü’nün<br />

restorasyon projesi tamamlandı. VitrA’nın Suadiye’deki yeni<br />

mağazası, Bağdat Caddesi’nde sağ kalan nadide tarihi eserlerden<br />

biri olan Cavit Paşa Köşkü’nde hizmet vermeye başladı.<br />

Yepyeni bir müşteri deneyimi sunan mağazanın açılışı, köşk<br />

bahçesinde düzenlenen kalabalık bir davetle yapıldı.<br />

“ASIRLIK KÖŞK YENİDEN HAYAT BULDU”<br />

Ünlü mimarların katıldığı<br />

açılışta konuşma<br />

yapan Eczacıbaşı Yapı<br />

Ürünleri Grubu Başkanı<br />

Ali Aköz; “Cavit Paşa<br />

Köşkü, başarılı bir<br />

restorasyon çalışmasıyla<br />

yeniden hayat buldu. 21<br />

yıldır hizmet verdiğimiz<br />

Bağdat Caddesi’nde<br />

yepyeni bir müşteri deneyimini, bu değerli köşkün büyülü<br />

atmosferiyle birleştirmekten büyük mutluluk duyuyoruz” dedi.<br />

“UZUN VE ZORLU BİR SÜREÇTİ”<br />

Köşkün tadilatını üstlenen<br />

Berkolon İnşaat adına konuşan<br />

Osman Çilsal, çalışmaların<br />

köşkün aslına uygun<br />

olarak sürdürüldüğünü<br />

belirterek; “Bu bir restorasyon<br />

projesi, her şey aslına uygun<br />

olarak yapıldı. Tabi ki süreç<br />

çok uzun ve zor geçti. Çünkü<br />

çeşitli özellikleri ve detayları<br />

olan bir bina burası... Özellikle<br />

dış cephe çok zorladı bizleri.<br />

Yaptığımız her uygulama<br />

kayıt altına alındı. Caddenin<br />

en büyük problemi, eski binaların yıkılıp yerlerine yenilerinin<br />

yapılması. Biz eski binayı restore ettik, diğerlerinden çok<br />

daha iyi oldu. Caddelilerden de bu anlamda olumlu tepkiler<br />

alıyoruz. VitrA ekibi de çok emek verdi. Güzel bir ortaklığa imza<br />

attık” şeklinde konuştu.<br />

“VİTRA’DAN DOLAYI İÇİMİZ RAHAT”<br />

Erkân-ı Harbiye mezunu Mirliva Cavit Paşa<br />

tarafından 19. yüzyılın başlarında yapıldığı<br />

tahmin edilen ve 1. derece tarihi eser olan<br />

Cavit Paşa Köşkü’nün mirasçısı Ceylan<br />

Daş ise, köşkün dedesi Tahsin Coşkan’dan<br />

kaldığını dile getirerek, duygularını şu<br />

sözlerle ifade etti:<br />

“Annemin babası Tahsin Coşkan, Atatürk<br />

döneminde Gümrük’te Tekel Bakanlığı<br />

görevini üstlenmiş ve Ankara’daki Orman<br />

Çiftliği’ni yapmış kişidir. Köşk ona aittir.<br />

O vefat edince anneme, ardından da bana<br />

ve ağabeyime kaldı. Çocukluğumuz burada geçmişti. Fakat<br />

biraz masraflı olduğu için uzun yıllar ne yazık ki yenileyemedik.<br />

Sonrasında Berkolon İnşaat ile anlaştık. Onlar da çok güzel bir<br />

iş çıkardılar. Köşkün kapısından girer girmez gözlerim doldu.<br />

VitrA’dan dolayı da içimiz çok rahat…”<br />

16 : kadikoylife.com Temmuz & Ağustos 2018


Çevre<br />

Kadıköy Rıhtım’da<br />

beklenen oldu!<br />

KADIKÖY <strong>LIFE</strong><br />

DEFALARCA<br />

UYARMIŞTI<br />

Kadıköy Life Dergisi’nin defalarca sayfalarına<br />

taşıdığı ve yaptığı özel haberler sonrasında<br />

TBMM gündemine kadar ulaşan Kadıköy Rıhtım’da<br />

yaşanan çöküntü ve deformasyon; yetkilileri<br />

harekete geçirmiş, İstanbul Büyükşehir<br />

Belediyesi tarafından alanda güçlendirme ve<br />

renovasyon çalışmaları yapılmıştı. Geçtiğimiz<br />

süreçte tamamlanan fakat Kadıköylülerin tepkisiyle<br />

karşılanan Rıhtım’da beklenen oldu;<br />

bir vatandaş dengesini kaybederek denize<br />

düştü. Yüzme bilmeyen kişi, bir süre denizde<br />

çırpındıktan sonra gözden kayboldu.<br />

İlçenin vitrini konumundaki Rıhtım’da İBB<br />

tarafından gerçekleştirilen düzenleme, gün<br />

içerisinde milyonlarca kişinin ayak bastığı,<br />

Anadolu Yakası’nın merkezi konumundaki<br />

Kadıköy’e yakıştırılamamış, hiçbir cazibe<br />

noktası oluşturamamış olması ve özellikle de<br />

sahil kenarında en ufak bir güvenlik önleminin<br />

dahi alınmayarak ciddi riskler doğurması<br />

yönüyle dikkatleri çekmişti. Vatandaşların<br />

endişelerini haklı çıkaracak olay meydana<br />

geldi; Kadıköy Rıhtım’daki otobüs duraklarının<br />

bulunduğu bölgede arkadaşıyla oturan<br />

bir kişi, dengesini kaybederek denize düştü.<br />

KADIKÖYLÜLER TEPKİLİ<br />

Kişinin denizde kaybolmasının ardından<br />

Deniz Polisi, Sahil Güvenlik ve itfaiye ekipleri<br />

önderliğinde dalgıçlar denizde arama<br />

başlattı, fakat kişiye ulaşılamadı. Olaya ilişkin<br />

dergimize açıklamalarda bulunan çevre<br />

esnafı, Rıhtım’a acilen korkuluk yapılmasının<br />

şart olduğunu dile getirerek; “Minibüslerin<br />

bulunduğu sahil kısmında deniz çok<br />

derin. O yüzden gerekli güvenlik önlemleri<br />

alınmalı ve korkuluklar konulmalı. Gün<br />

içerisinde de çok fazla insan gelip geçiyor<br />

buradan. Yetkililere çağrıda bulunmak<br />

istiyoruz” mesajı verdiler.<br />

Dolgu alanı olduğu bilinen Haldun<br />

Taner Sahnesi ile Marmara Denizi<br />

arasındaki meydanın eğiminin<br />

artması ve denize doğru kayması, ilk<br />

kez 22 Ağustos 2013 tarihli “Rıhtım<br />

Çöküyor” özel haberinde Kadıköy Life<br />

tarafından kitlelere duyurulmuştu. Ardından<br />

defalarca gündeme getirilen<br />

risk içerikli haberler, TBMM’ye soru<br />

önergesi olarak taşınmıştı. Rıhtım’da<br />

kırmızı alarm seviyesi yükselince,<br />

güçlendirme ve kısmi yenileme çalışması<br />

zorunlu hal almıştı.<br />

İSKİ’den Kadıköy’e dev çevre yatırımı<br />

İstanbul Büyükşehir Belediyesi, arıtma<br />

tesislerini ileri biyolojik arıtmaya çeviren ve<br />

yeni inşa edilen tesisleri de ileri biyolojik<br />

olarak yapan İSKİ’nin yeni hedeflerinin<br />

literatüre gireceğini açıkladı. Bu kapsamda<br />

Kadıköy Biyolojik ve Silahtarağa İleri Biyolojik<br />

Atık Su Arıtma Tesisleri’nin planlamasının<br />

yapıldığı ifade edilen açıklamada;<br />

Kadıköy Biyolojik Atık Su Arıtma Tesisi’nin 2<br />

milyon 200 bin nüfusun hizmetinde olacağı,<br />

yaklaşık 400 milyon lira maliyet ve 550 bin<br />

metreküp tesis kapasitesiyle hizmet vereceği<br />

belirtildi.<br />

İSKİ ayrıca, tesislerinde membran teknolojisini<br />

de kullanmaya başladı. Membran<br />

teknolojilerinde atık sular kurşun, baryum,<br />

krom, civa, sodyum, kadminyum, florür,<br />

nitrit, nitrat ve selenyum gibi tüm maddelerden<br />

tamamen arıtılabiliyor. Membran<br />

teknolojisi Ağva İleri Biyolojik Atık Su Arıtma<br />

Tesisi’nde hali hazırda bulunuyor ve aktif<br />

olarak çalıştırılıyor. Bu tesisin maliyeti ise<br />

7 milyon 500 bin lira.<br />

18 : kadikoylife.com Temmuz & Ağustos 2018


Çevre<br />

Çamlıca Kulesi’nde hedef<br />

yılda 4,5 milyon turist<br />

İstanbul’un en yüksek noktalarından Küçük<br />

Çamlıca Tepesi’ne inşa edilen ve antenin monte<br />

edilmesiyle yüksekliği 365 metreye ulaşarak<br />

Paris’in simgesi Eyfel Kulesi’ni geride bırakan<br />

Küçük Çamlıca TV-Radyo Kulesi’nde, inşaat<br />

anlamında fiziki ilerlemenin sonlarına yaklaşıldı.<br />

Ulaştırma ve Altyapı Bakanlığı’ndan yapılan açıklamada,<br />

sadece kuledeki restoran ve seyir terası<br />

marifetiyle yılda 4,5 milyon misafir ağırlanmasının<br />

hedeflendiği ifade edildi.<br />

Kulenin yapımına 2016 yılında, Çamlıca’da<br />

görüntü kirliliği oluşturan vericilerin tek noktada<br />

toplanması amacıyla başlanmıştı. İstanbul’un<br />

siluetine değer katacak bir eser kazandırmanın<br />

da amaçlandığı proje, denizden 218 metrelik<br />

kotta başlatıldı. 4 kat yer altında olmak üzere 49<br />

kattan oluşan kulenin her iki tarafında panoramik<br />

asansörler bulunacak ve bu asansörler,<br />

saniyede 2,5 ila 3 metre arasında bir hıza sahip<br />

olacak. Kulenin iki katında ise, seyir terasları yer<br />

alacak. Bunlardan biri 33. kat, diğeri 34. katta<br />

hizmet verecek.<br />

TURİSTİK CAZİBE MERKEZİ OLACAK<br />

İstanbul’u ziyarete gelen yerli ve yabancı turisti de<br />

ağırlayacak bu özel alanlarda misafirler, muhteşem<br />

İstanbul manzarası eşliğinde yemek yeme<br />

şansına sahip olacak. Panoramik asansörler<br />

sayesinde ziyaretçiler, yukarı çıkıp aşağı inerken<br />

180 metre boyunca 45 derecelik açıyla Tarihi Yarımada’yı,<br />

Karadeniz’i ve İstanbul’u seyredebilecek.<br />

Kadıköy’e Ekolojik Yaşam Merkezi<br />

Kadıköy Belediyesi, projelerine bir yenisini daha ekledi. Ekolojik yaşama<br />

ilişkin farklı yaş gruplarının çeşitli eğitimler alabileceği, atölyelerin yapılacağı<br />

Kemal Sunal Parkı ve Ekolojik Yaşam Merkezi hizmete girdi. Eğitim<br />

Mahallesi Hakkı Bey Sokak’ta bulunan, Kadıköy Belediye Meclisi kararı<br />

ile plan değişikliği yapılarak bitişiğindeki parselle birleştirilen bin 520<br />

metrekarelik yeşil alan, permakültür ilkeleri doğrultusunda planlanarak<br />

projelendirildi.<br />

HER YAŞ İÇİN KOMPOST EĞİTİM MERKEZİ<br />

Ekolojik Yaşam Merkezi’nde başta çocuklar olmak üzere her yaştan<br />

insanın katılabileceği eğitim ve atölyelerin olduğu bir Kompost Eğitim<br />

Merkezi de yer alıyor. Kompost Eğitim Merkezi binası, ekolojik bilinç<br />

kazandırmaya katkıda bulunmak amacıyla geçtiğimiz yıl Temmuz ayında<br />

Matthieu Pedergnana ve Ece Aslan Pedergnana’nın proje danışmanlığında,<br />

40 kişinin gönüllü çalışmasıyla yapıldı. 60 metrekare olan bina,<br />

solucanla kompost eğitimlerine uygun şekilde ekolojiyi gözeten, sürdürülebilirliğin<br />

sağlandığı, biyo-iklim odaklı tasarım ilkeleri doğrultusunda<br />

tasarlandı. Bu nedenle bina yapımında doğal, sağlıklı, ısı performansı ve<br />

enerji verimliliği yüksek, depreme ve yangına dayanıklı, ekolojik ayak izi<br />

düşük olması nedeniyle saman balyası tercih edildi ve doğal sıva kullanıldı.<br />

Kemal Sunal Parkı ve Ekolojik Yaşam Merkezi’nde kelebek bahçesi,<br />

koku bahçesi, tematik bitki alanları, biyolojik gölet ve kümes de yer<br />

alıyor. Parktaki çocuk oyun alanlarında kullanılan malzeme ise ahşap.<br />

Temmuz & Ağustos 2018 kadikoylife.com : 19


Çevre<br />

Himalaya Sediri<br />

Çevre ve teknoloji,<br />

“Konuşan Ağaçlar”<br />

projesinde buluştu<br />

CENAY TOPRAKKAYA<br />

Bodur Akdeniz Palmiyesi<br />

Zeytin Ağacı<br />

Teknolojiyi en iyi kullanan belediyelerin başında<br />

gelen İstanbul Büyükşehir Belediyesi,<br />

çevre ile teknolojiyi buluşturan “Konuşan<br />

Ağaçlar” projesini hayata geçirdi. Göztepe<br />

60. Yıl Parkı’nın pilot bölge seçildiği;<br />

İstanbul genelindeki yeşil alan, koru ve<br />

parklardaki ağaç türlerinin tanınması (yaşı,<br />

anavatanı, özellikleri gibi) ve korunmasına<br />

yardımcı olacak proje, verileri tek merkezde<br />

toplayarak, bilimsel bir veri tabanı olma<br />

özelliği oluşturuyor.<br />

Ağaç türlerine yönelik bilincin gelişmesine<br />

ve yayılmasına katkıda bulunacak, ağaç türleri<br />

hakkında kamuoyunu bilinçlendirecek<br />

Konuşan Ağaçlar Projesi, İstanbul Büyükşehir<br />

Belediyesi Park Bahçe ve Yeşil Alanlar<br />

Daire Başkanlığı Anadolu Yakası Park ve<br />

Bahçeler Müdürlüğü tarafından gerçekleştirildi.<br />

Proje kapsamında İstanbul genelinde<br />

yeşil alan, koru ve parklarda dikimi yapılan<br />

toplam 62 adet yaygın ağaç türünün, web<br />

sitesi ve mobil uygulama aracılığıyla tanıtımı<br />

yapıldı. Söz konusu projeye, www.konusanagac.com<br />

web sitesiyle İBB Park Bahçe<br />

ve Yeşil Alanlar Daire Başkanlığı’nın ücretsiz<br />

bir hizmeti olan “Konuşan Ağaçlar” mobil<br />

uygulaması üzerinden erişilebilmekte.<br />

Uygulamalarda İstanbul’daki ağaçların tür<br />

adları, fotoğrafları ve ağaçların özelliklerine<br />

ilişkin detaylı bilgi sunuluyor.<br />

GÖRME ENGELLİ VATANDAŞLAR<br />

UNUTULMADI<br />

İster her ağaç için özel olarak oluşturulan<br />

karekod yardımıyla, ister web sitesi aracılığıyla<br />

İstanbul’un ağaçlarına ilişkin detaylı<br />

bilgiye yazılı ve görsel olarak ulaşılabiliyor.<br />

Uygulama, görme engelli vatandaşlar için<br />

de seslendirme özelliği taşıyor. Bu sayede<br />

görme engelli vatandaşların da bilgiye<br />

herhangi bir engel olmadan erişmesi<br />

mümkün olacak.<br />

Mavi Ladin<br />

PİLOT UYGULAMA<br />

GÖZTEPE 60. YIL PARKI’NDA BAŞLADI<br />

Proje, ilk olarak Göztepe 60. Yıl Parkı’nda<br />

uygulanmaya başlandı. Anadolu ve Avrupa<br />

Yakası’ndaki park ve korularda da sistemin<br />

yaygınlığı artırılıyor. Ayrıca, İstiklal Caddesi’ne<br />

yerleştirilen saksı ağaçlar da projeye<br />

dâhil edildi. Proje kapsamında Anadolu<br />

Yakası’nda Göztepe 60. Yıl Parkı’na 44 türe<br />

ilişkin 87 adet tabela konulurken; Fethi Paşa<br />

Korusu’nda 4 türe ilişkin 12 adet tabela,<br />

Hidiv Korusu’nda ise 6 türe ilişkin 13 adet<br />

tabela uygulaması yapıldı.<br />

Şimşir<br />

Temmuz & Ağustos 2018 kadikoylife.com : 21


Fikri Takip<br />

Kentsel dönüşüm<br />

mağdurlarından<br />

çadırlı tepki!<br />

PINAR BALTACI<br />

Kentsel dönüşümün en sancılı yaşandığı<br />

alanlardan biri olan Kadıköy ilçesine bağlı<br />

Fikirtepe’de vatandaşlar, çadırlar kurarak<br />

yaklaşık üç yıl önce yıkılan evlerinin<br />

yenilenmemesini protesto etti. Kentsel<br />

dönüşüm sürecinin başladığı yedi yıldan bu<br />

yana bazı firmalar evleri yapıp teslim ederken,<br />

bazıları ise yıllar içerisinde herhangi<br />

bir adım atmayarak inşaat çalışmalarına<br />

hâlâ başlamadı. Bunlardan biri de yaklaşık<br />

iki yıldır finansman sıkıntılarını gerekçe<br />

göstererek çalışmalarını durduran Pana<br />

Yapı oldu. Firmayla anlaşan ailelerden bir<br />

grup, seslerini duyurabilmek için evlerinin<br />

bulunduğu boş araziye çadırlar kurarak,<br />

yetkililere seslendi.<br />

BİR YILDIR KİRA BEDELİ YARDIMI<br />

ALAMIYORLAR<br />

Yaklaşık bir yıldır anlaşmalı oldukları<br />

firmadan herhangi bir kira yardımı alamayan<br />

hak sahipleri adına söz alan Engin<br />

Akgüzel, Kadıköy Life Dergisi’ne sürece<br />

dair şu bilgileri aktardı: “Çevre ve Şehircilik<br />

Bakanlığı, seçim öncesinde bir müdahalede<br />

bulundu. Daha önce çadırımızda İstanbul<br />

Çevre İl Müdürlüğü Başkan ve Yardımcılarını<br />

ağırlamıştık. Seçimin ardından ise bir<br />

toplantı gerçekleştirdik, çok verimli geçti.<br />

Konuyla alakalı sessiz kalmayarak yardımcı<br />

olacaklarını dile getirdiler. Yakın zamanda<br />

kira ödemeleriyle ilgili bir gelişme olacağını<br />

öngörüyoruz. Bu firmanın mağdur ettiği<br />

dört ada var, hepsinin de ayrı ayrı derdi var.<br />

Öncelikle hem arsa sahipleri ada bazında,<br />

hem de daireleri topraktan satın alan arkadaşlardan<br />

bir komisyon kuracağız. Sürecin<br />

ilerlemesinde burada direniyor olmamızın<br />

büyük katkısı var. Haklarımızı sonuna kadar<br />

arayacağız.”<br />

“ANLAŞMALAR FESHEDİLSİN”<br />

Haftalardır rezidansların arasında kurulan<br />

çadırlarda yaşayan Zeynep Düzgünoğlu, 53<br />

yıldır Fikirtepeli. Yıkımdan önce müstakil,<br />

bahçeli evlerinde mutlu bir şekilde hayatlarını<br />

sürdürdüklerini ifade eden Düzgünoğlu;<br />

“Kentsel dönüşüm çalışmalarının<br />

başlamasıyla beraber bizler de evlerimizi<br />

bazı anlaşmalar sonucunda verdik. Eskiden<br />

buraya herkes ‘Pis Fikirtepe’ diyordu, şimdi<br />

‘Rant Fikirtepe’ oldu. Açıkçası hepimiz evlerimizden<br />

kovulduk. Mahallemize geri dönmek<br />

istiyoruz ama yıkılan evlerimizin yerine yenisi<br />

yapılmıyor. Biz bu büyük kuleleri hiçbir zaman<br />

istemedik. 50 yıllık komşularımızla beraber<br />

burada bir mahalle kültürümüz vardı.<br />

Çadır kurduğumuz arsalar, hepimizin 50 yıllık<br />

tapulu yerleri. Anlaşmalarımızı feshetsinler,<br />

bizler de kendi yolumuza bakalım.”<br />

Temmuz & Ağustos 2018 kadikoylife.com : 23


Fikri Takip<br />

‘Tarihi Salı Pazarı’<br />

yeniden Hasanpaşa’da!<br />

Kadıköy’ün simgelerinden olan ‘Tarihi Salı Pazarı’,<br />

yeni düzenlemelerin ardından Hasanpaşa’daki eski yerine<br />

dönmeye hazırlanıyor.<br />

PINAR BALTACI<br />

İstanbul Büyükşehir Belediyesi’nin “Tarihi<br />

Salı Pazarı” olarak bilinen alanda başlattığı<br />

“Kadıköy Hasanpaşa Pazar Yeri Zemin Altı<br />

Otopark ve Meydan Düzenleme” projesi<br />

çalışmalarında sona gelindi. İnşaatına<br />

2015 yılının Ekim ayında başlanan projenin<br />

detaylarına göre; alanın altı otopark, üstü<br />

meydan ve yeşil alan olarak planlandı.<br />

Alan, Cuma ve Salı günleri pazar yeri, diğer<br />

günlerde ise zemin altı otopark olarak<br />

kullanılacak. Havadan da görüntülenen<br />

32 bin 465 metrekarelik bölgeye, pazarın<br />

Temmuz ayı sonlarına doğru taşınması<br />

öngörülüyor. Pazar yeri ve otopark, olası bir<br />

deprem anında toplanma alanı olarak da<br />

kullanılacak.<br />

BİN 368 ARAÇLIK YENİ OTOPARK<br />

Tesis içerisinde bin 368 adet araç kapasiteli,<br />

7/24 hizmet verecek iki katlı otopark bulunuyor.<br />

İki kat zemin altı otoparkı, bir kat pazar<br />

alanı olarak tasarlanan projede, üst katta<br />

2 bin metrekaresi yeşil alan olmak üzere<br />

18 bin 200 metrekare de sosyal donatı alanı<br />

mevcut. Bu alanda, insanların rahat rahat<br />

zaman geçirebileceği çocuk oyun alanları,<br />

su şelaleleri, yeşil alanlar ve oturma bankları<br />

yer alıyor. 32 bin 249 metrekarelik alana, 4<br />

bin 555 adet pazar tezgâhı konumlandırıldı.<br />

24 bin 100 metrekarelik otopark alanında<br />

ise, 48’i engellilere ait toplam bin 368 aracın<br />

otopark ihtiyacı karşılanacak. Pazar yeri<br />

ve otopark alanına inen 2 adet asansör, 11<br />

betonarme ve 3 çelik merdiven, 1’i hareketli<br />

2 adet yaya rampasının yanı sıra projede<br />

ayrıca, idari birimler ile 9 erkek, 9 kadın ve 5<br />

adet engelli tuvaleti de düşünülmüş.<br />

“100 BİN KİŞİYE HİZMET VERECEĞİZ”<br />

Anadolu Yakası Pazarcı ve Seyyar Esnaf<br />

Odası Başkanı Mehmet Emin Yarar, Kadıköy<br />

Life Dergisi’ne yaptığı açıklamada hiçbir<br />

pazarcının mağdur kalmayarak yeni alana<br />

yerleştireceğini belirterek, şunları ifade etti:<br />

“Yakın zamanda her Salı ve Cuma günleri<br />

yeni alanda olacağız. Bu bölge zaten ‘Tarihi<br />

Salı Pazarı’nın eski alanı. Alanın yüzde 75’i<br />

tekstil esnafı için, geri kalanı ise sebze ve<br />

meyve satan esnafımıza ayrılacak. Sadece<br />

Kadıköylülere değil, tüm Marmara Bölgesi’nde<br />

toplam 100 bin kişiye kaliteli hizmet<br />

sunacağız.”<br />

24 : kadikoylife.com Temmuz & Ağustos 2018


Kapak<br />

Bir devri yıkıp, yeni bir<br />

devri başlatan adam:<br />

ALİ KOÇ<br />

26 : kadikoylife.com Temmuz & Ağustos 2018


Kapak<br />

Türkiye’nin en büyük sivil toplum kuruluşlarından<br />

biri olan Fenerbahçe’de 2014 yılından<br />

itibaren önce tabanda cılız fısıltılarla başlayan<br />

değişim talebi, 3 Haziran 2018 günü Ülker<br />

Stadı’ndaki 38 sandıktan bir volkan gibi<br />

patlayarak Ali Koç’u zirveye taşıdı. Ali Koç’un<br />

Aziz Yıldırım gibi güçlü bir karakteri ezici oy<br />

farkıyla geçmesi, elbette ki sadece bir seçim<br />

kampanyası başarısından ibaret değildi. Oy<br />

kullanan kongre üyeleri, stadyum dışında<br />

Konuk Yazar<br />

sabaha kadar kutlama yapan taraftarların bu<br />

SÜLEYMAN ARAT denli büyük bir teveccühle Ali Koç’u bağrına<br />

basması, yıllar önce başlayan ve bugüne<br />

kadar katlanarak devam eden bir sevgi selinin, bir umudun,<br />

değişim isteğinin geldiği noktaydı sadece.<br />

Hürriyet<br />

Gazetesi<br />

Fenerbahçe Muhabiri<br />

Süleyman Arat,<br />

Kadıköy Life<br />

okurları için<br />

yazdı...<br />

Hafızamızı biraz kurcalayarak, bu sevgi selini başlayışından<br />

bugüne kadar şöylece bir hatırlayalım!..<br />

Temmuz & Ağustos 2018 kadikoylife.com : 27


Kapak<br />

ÖNCE AZİZ BAŞKAN KEŞFETTİ<br />

Yöneticilik yaptığı dönemde Aziz Yıldırım’ın<br />

en güvendiği, hatta çevresine defalarca “İşte<br />

benden sonraki başkan” diyerek işaret ettiği<br />

kişiydi Ali Koç. Bu sözleriyle bir anlamda ilk<br />

ateşi yakan, kurdun dişine kanı değdiren ilk<br />

kişi de o oldu. Ancak bu iş, birinin işaretiyle<br />

veya önerisiyle olabilecek bir iş değildi!..<br />

Aziz Yıldırım’dan sonra gelip o koltuğa<br />

oturacak kişide, milyonları peşine takacak<br />

çok önemli özellikler bulunması gerekiyordu.<br />

Ali Koç, çok büyük ve zengin bir ailenin<br />

veliahdı olmaktan öte, aldığı eğitimi üzerinde<br />

taşımasını bilen, gerek aurası gerek<br />

şık giyimiyle imrenilecek bir kişilik olarak<br />

hemen öne çıktı. Bir yanıyla çok nazik bir<br />

salon beyefendisi; diğer yanıylaysa kızdığında,<br />

haksızlığa uğradığında gözünü karartıp,<br />

yumruk yumruğa kavgaya girişmekten<br />

dahi kaçınmayacak kadar sert bir Anadolu<br />

kaplanıydı Ali Koç. Tüm bunlar çok etkiledi<br />

insanları. Kısa süre içinde fenomen oldu,<br />

umut oldu...<br />

SÜREÇ BAŞLIYOR<br />

3 Temmuz’da Aziz Yıldırım’ın hapse girmesiyle<br />

bütün camianın gözleri Ali Koç’a çevrildi.<br />

O da sportif bölümü Aykut Kocaman’a<br />

bırakıp, Fenerbahçe’nin direksiyonuna<br />

geçti. Korkusuzca elini taşın altına sokması<br />

bir kez daha etkilemişti Fenerbahçelileri.<br />

Hele televizyon kameralarına zor günleri<br />

aşabilmek için bazı futbolcuları satmak<br />

zorunda olduklarını açıklarken gözlerinin<br />

dolması, aynı dakikalarda milyonlarca<br />

taraftarın da gözlerini yaşarttı. Ali Koç’u fenomen<br />

haline getiren açıklamalarından en<br />

önemlisiyse, yaşanan olayları bir Kurtuluş<br />

Savaşı’na benzetip; “Bütün Fenerbahçeliler,<br />

yeniden doğacağız ve bu bayrağı yere düşürmeyeceğiz”<br />

şeklinde yaptığı bir teşekkür<br />

konuşmasıydı. Artık umutlar iyice yeşermiş,<br />

insanlar içten içe “İnşallah kabul eder de,<br />

Aziz Yıldırım’dan sonra başkanımız Ali Koç<br />

olur” demeye başlamıştı.<br />

Ali Koç’un taraftarın sevgilisi haline gelmesinde<br />

bir başka önemli satır başı, 2012<br />

yılında o zamanki adıyla Şükrü Saracoğlu’nda<br />

oynanan olaylı Fenerbahçe Galatasaray<br />

final maçıydı. Bitiş düdüğüyle birlikte<br />

şampiyon olan Galatasaraylı futbolcuların<br />

saha içindeki sevinci taraftarları kızdırmıştı.<br />

Ufak çaplı gerilimlerle durulacak gibi<br />

gözüken olaylar, polislerin taraftarın üzerine<br />

biber gazı sıkmasıyla kısa süre içinde arbedeye<br />

dönüştü. Tribünler yanıyor, insanlar<br />

sahaya atlıyor, plastik koltuklar havalarda<br />

uçuşuyor, polisler dahi soyunma odasına<br />

kaçıyordu. Ali Koç, tam o dakikalarda olayların<br />

büyümesini önlemek, taraftarın zarar<br />

görmemesi engellemek için sahaya girmişti.<br />

Oradan oraya koşuşturarak taraftarı sakin<br />

olmaya, polisleri de itidalli davranmaya davet<br />

ediyordu. Orada biber gazı yedi, orada<br />

kavganın ortasında kaldı. Taraftar bir kez<br />

daha vurulmuştu bu mavi gözlü adama...<br />

KISA BİR ARA<br />

Türkiye’nin lider grubunda işler öylesine<br />

yoğundu ki!.. Aile artık Ali Koç’u Fenerbahçe’den<br />

kopup, şirketteki görevleriyle daha<br />

fazla ilgilenmeye çağırdı. Bu nedenle Aziz<br />

Yıldırım’ın tüm ısrarlarına rağmen yeni<br />

yönetim kurulunda görev alamadı Ali Koç.<br />

Ancak basının ilgisi, taraftarın aşkı artarak<br />

devam ediyordu. Çocuklarıyla birlikte Maraton<br />

tribünündeki locasında maçları izlerken<br />

oluşan kâh sevinç kâh üzüntü görüntüleri<br />

medyaya yansıyor, taraftar bu genç adamı<br />

iyice kendilerinden biri gibi görüp, derinden<br />

etkilenmeye devam ediyorlardı.<br />

Uzun yıllar iktidarda kalan her yönetici gibi<br />

Aziz Yıldırım da artık aşınmaya başlamıştı.<br />

Yılların getirdiği bu aşınmaya, 2016-17 ve<br />

2017-18 sezonlarında yaşanan sportif başarısızlıklar<br />

da eklenince, başkanla tribünlerin<br />

arası iyice bozuldu. Stadyumda önce bazı<br />

bölümler “Ali Koç başkan, Fenerbahçe şampiyon”<br />

diye bağırmaya başladı. O ilk günlerde<br />

diğer gruplar, “Takımın ahengi bozuluyor”<br />

diyerek bağıranları susturdu. Kimi zaman<br />

tartışmalar, kimi zaman karşılıklı tezahüratlar<br />

yapıldı. Ancak bir gerçek vardı ki!.. Ok artık<br />

yaydan çıkmış, Fenerbahçe Cumhuriyeti’nde<br />

Aziz Yıldırım’dan sonra ikinci güçlü karakter<br />

iyice netleşmeye başlamıştı.<br />

SESSİZCE GELDİ, GÜNDEMİN<br />

BİRİNCİ MADDESİ OLDU<br />

2015 yılında başkan adayı olarak Aziz<br />

Yıldırım’ın karşısına Hulusi Belgü çıkmış, Ali<br />

Koç da Ülker Sports Arena’ya sessizce gelip,<br />

arkadaşlarıyla birlikte Doğu tribününde bir<br />

köşeye oturup, taraftarlarla sohbet edip,<br />

hatıra fotoğrafları çektirmeye başlamıştı.<br />

Daha sonradan öğrendiğimize göre yöneticilerden<br />

biri, o gün konuşma yapması için<br />

Ali Koç’u telefonla arayarak ricacı olmuştu.<br />

Ali Koç; ‘Adımı konuşmacı olarak yazdırmadım,<br />

konuşamam’ yanıtını vererek bu teklifi<br />

reddetmişti. Bunun üzerine ismi halen<br />

netleşmeyen o yönetici; “Sen hazırlan, biz<br />

adını konuşmacılar arasına yazdırıyoruz”<br />

demiş ve telefonu kapatmıştı. Az sonra<br />

Divan Başkanı Vefa Küçük, Ali Koç’un<br />

adını anons etti. Ali Koç, bir alkış tufanıyla<br />

kürsüye doğru yürürken, yönetim sandalyelerinde<br />

oturan Aziz Yıldırım, Ali Yıldırım<br />

ve Mahmut Uslu’nun başka yerlere doğru<br />

bakmaları gazetecilerin gözünden kaçmadı<br />

ve o anı fotoğrafla belgelediler.<br />

28 : kadikoylife.com Temmuz & Ağustos 2018


Kapak<br />

Ali Koç kürsüye çıktı, yöneticileri ve kongre<br />

üyelerini selamladıktan sonra “Fenerbahçe<br />

Başkanlığı benim hayalim. Bu yıl olmazsa<br />

önümüzdeki yıllarda adaylığımı koyacağım”<br />

deyiverdi. Yöneticiler adeta buz kesmiş bir<br />

halde oturuyor, salon ise alkıştan çınlıyordu.<br />

İlk kez, üstelik de Genel Kurul kürsüsünden<br />

başkanlık ateşini yakmıştı Ali Koç. Ancak, mavi<br />

gözlü yeni lider adayının yolunun dikenlerle<br />

dolu olacağı, başkanlık koltuğuna oturmanın<br />

hiç de öyle kolay olmayacağı çok belliydi.<br />

Karşısında, 25 bine yakın kongre üyesini<br />

bizzat tanıdığını, çoğuna dokunduğunu söyleyen<br />

bir Aziz Yıldırım vardı. Hayatının son 20<br />

yılını başkan koltuğunda geçirmiş, kulübün<br />

her köşesine hâkim, haberi olmadan kulüpte<br />

kuşun bile uçamayacağı bir Aziz Yıldırım.<br />

Üstelik Ülker Stadyumu, Ülker Ataşehir Spor<br />

Salonu, Samandıra Can Bartu Tesisleri, Dereağzı<br />

Lefter Küçükandonyadis Spor Kompleksi,<br />

Topuk Yaylası Tesisleri’ni hizmete sokmuş<br />

büyük başkan Aziz Yıldırım vardı.<br />

ABİSİNİN MAVİ GÖZLÜ KOÇ’U<br />

Çocukluğundan beri hayallerinde hep<br />

Fenerbahçe Başkanlığı olan genç adam, iki<br />

dönem yöneticilik yaparak stajını tamamlamış,<br />

her şeyi öğrenmiş, göreve hazır hale<br />

gelmişti. Artık Türkiye’nin lider, Avrupa’nın<br />

hatta dünyanın en seçkin kuruluşlarından<br />

biri olan Koç Grubu’nun en parlak varisi,<br />

ailesini bile karşısına almış, Fenerbahçe<br />

Başkanlığı’na yürüyordu.<br />

Bu hayal sadece kendi hayali değildi!.. Bu<br />

hayaline doğru yürürken başarılı olursa,<br />

canı gibi sevdiği abisi merhum Mustafa<br />

Koç’a da en güzel hediyeyi sunmuş, en<br />

büyük sözünü tutmuş olacaktı. Aynı çatı<br />

altında, yürek yüreğe büyüttükleri sarı-lacivert<br />

aşk hikâyesi, paylaştıkları Fenerbahçe<br />

sevgisi öylesine büyümüştü ki!.. Artık hedef,<br />

hep içlerinde tuttukları büyük Fenerbahçe’yi<br />

yaratacak koltuğa oturmaktı. Ve abisinin<br />

mavi gözlü koçu, start vermeye hazırdı!..<br />

24 Ekim 2016 akşamı takım Konyaspor<br />

deplasmanında mücadele ederken, sosyal<br />

medya Ali Koç’un 1907 Derneği’nde yaptığı<br />

görüntülerin dışarı sızdırılmasıyla çalkalanıyordu.<br />

Görüntülerde Ali Koç, 2018 yılı Mayıs<br />

ayında yapılacak olağan genel kurulda<br />

aday olacağını açık ve seçik ilan ediyor,<br />

Fenerbahçelilere “Bunun dışında duyacağınız<br />

hiçbir söze itibar etmeyin” çağrısında<br />

bulunuyordu.<br />

KILIÇLAR ÇEKİLDİ<br />

Böylece düne kadar adı net olarak konulmayan<br />

değişimin startı, faullü bir biçimde<br />

dışarı uçurulmuş, bir anlamda ok yaydan<br />

çıkmıştı. Bu kez de Ali Koç’un çocukluk<br />

hayali uğruna ailesini dahi dinlemediği, her<br />

şeyi göze alıp ipleri koparttığı ve bu adımı<br />

attığı konuşulmaya başlandı. O sızan görüntüden<br />

sonra epeyce zaman iki taraftan<br />

da resmi bir açıklama gelmese de, camiada<br />

herkes 2018 Mayıs’ının çok sıcak geçeceğini<br />

anlamıştı.<br />

Mavi gözlü genç lider adayı, abisi Mustafa<br />

Koç’un yadigârı olan 1907 Derneği’nin 25.<br />

kuruluş yıldönümü gecesinde bu kez net<br />

olarak adaylığını açıkladı ve seçim startını<br />

verdi. Salondaki coşkudan da tribünlerdeki<br />

rüzgârdan da taraftarların değişimi net olarak<br />

istediği çok açıktı. Stadyuma, caddelere<br />

seçim sandıkları konulsa, Ali Koç’un uzak<br />

ara bu seçimi kazanacağı gün gibi aşikârdı.<br />

Ancak aslolan, kitlelerin bu değişim isteğine<br />

kongre üyelerinin kulak verip vermeyeceğiydi.<br />

Ve gerilim dolu seçim süreci başladı.<br />

Aziz Yıldırım adaylığını resmi olarak açıklamasa<br />

da “Pota açılışı” adı altında Anadolu’yu<br />

geziyor, nabız yokluyor, destek istiyordu.<br />

Ali Koç da Wyndham Hotel’i mesken<br />

Temmuz & Ağustos 2018 kadikoylife.com : 29


Kapak<br />

tutmuş, peş peşe kurmaylarıyla toplantılar<br />

yaparak, seçim stratejisini netleştiriyordu.<br />

Destek aldığı iletişim uzmanlarının bulduğu<br />

“Tam Zamanı Şimdi” sosyal medya hashtag’inin<br />

(sloganı) büyük ilgi görmesiyle aranılan<br />

rüzgâr yakalandı ve yelkenler şişirildi.<br />

Epey sonra da Aziz Yıldırım “Ruhumuz Bir”<br />

sloganıyla adaylığını açıkladı.<br />

O günden itibaren Ali Koç’un başkan<br />

olmasını isteyen yüz binlerce kişi, internette<br />

birbirinden ilginç sloganlar bularak, paylaşım<br />

rekorlarına imza atmaya başladılar.<br />

İnternette Ali Koç’un başkanlığını anlatan<br />

videoların paylaşım çılgınlığının ardından<br />

caddelere, duvarlara her yere “Ali Koç<br />

Başkan”, “Tam Zamanı” sloganları yazılmaya<br />

başlandı. Öyle bir çılgınlıktı ki, insanlar<br />

berberde kafalarına “Tam Zamanı” yazısını<br />

kazıttırıyor, Anadolu’da bir çoban koyununun<br />

tüylerini kırpıp, ortaya Ali Koç yazısı<br />

çıkartıyordu. Bu ilginç destekler kısa sürede<br />

bir yarışa döndü.<br />

Fenerbahçe’nin deplasmandaki EuroLeague<br />

maçlarında bile pankartlar açılmaya,<br />

sloganlar atılmaya başladı. Artık yaşanan<br />

gelişmelerden yönetimin iyice sinirleri bozulmuş,<br />

kendilerine olan yüksek güvenleri<br />

sarsılmaya başlamıştı. Son hafta, iki başkan<br />

adayı da gazete ve televizyonları gezdi, spor<br />

yorumcularının sorularını yanıtladı, canlı<br />

yayınlara katıldı. Medya ziyaretlerinde de Ali<br />

Koç’a olan ilgi hemen fark ediliyordu. Kendi<br />

çalıştığım kurumun konferans salonu, Ali<br />

Koç’un gazeteye geldiği gün hınca hınç<br />

doldu. Üstelik Ali Koç’un gazeteye geleceğini<br />

bir gün önceden öğrenen Fenerbahçeli<br />

personel, aralarında sözleşmiş gibi işe<br />

çubuklu formayla gelmişti.<br />

Ali Koç, içeri girdikten sonra söylenen<br />

marşlardan, atılan sloganlar yüzünden 10<br />

dakika kadar tek kelime dahi konuşamadı,<br />

yüzlerce kişiyle hatıra fotoğrafı çektirmek<br />

zorunda kaldı. Hemen ertesi gün bu kez<br />

Aziz Yıldırım’ı ağırladı kurumum. Çalışanlara<br />

gene bir gün öncesinden haber verilmiş,<br />

Aziz Yıldırım’ın binaya gireceği saat ortak<br />

kullanılan siteden duyurulmuştu. Ancak<br />

bir gün önceki coşkunun yerinde yeller<br />

esiyordu. Öyle ki 20 yıllık başkanı görmeye,<br />

onunla hatıra fotoğrafı çektirmeye<br />

kimse gelmemişti. Bir gün önceki formalı<br />

Fenerbahçeliler, sanki eylem yapar gibi sırra<br />

kadem basmışlardı.<br />

EN GÖRKEMLİ GENEL KURUL<br />

Bir yanda efsane başkan, Fenerbahçe<br />

uğruna hapis yatmış, yaptığı kalıcı eserlerle<br />

kulüp tarihine adını altın harflerle yazdırmış<br />

Aziz Yıldırım; diğer yanda genç, karizmatik,<br />

vizyon sahibi, uluslararası şirketleri yöneten,<br />

Fenerbahçe’ye çağ atlatacağı düşünülen<br />

Ali Koç... Cuma gecesi iki başkan adayını<br />

da, kongre üyelerini de, Fenerbahçe taraftarlarını<br />

da uyku tutmadığına emindim. Biz<br />

gazeteciler de oy oranlarının birbirine çok<br />

yakın gittiğini gözlemlediğimiz seçimlerden<br />

hangi liderin zaferle ayrılacağını çok merak<br />

ediyorduk. Ayrıca ilk kez bir Genel Kurul’un<br />

stadyumda yapılacak olması, ilk kez 25 bine<br />

yakın kongre üyesinin oy kullanmak için<br />

gelecek olması, hepimizin heyecanını ve<br />

stresini arttırıyordu.<br />

Cumartesi günü epeyce erken bir saatte,<br />

Kadıköy’den kahvemi aldım ve Ülker<br />

Stadı’na gittim. Seçimde her biri ayrı<br />

görevler üstlenen, Ali Koç ekibinden kadınlı<br />

erkekli delegeler, benimle aynı saatte stada<br />

gelmişlerdi. Bu bile heyecan, hırs ve isteği<br />

yansıtan çok önemli bir göstergeydi. Ve<br />

Divan Kurulu’na adını yazdıran kongre üyelerinin<br />

konuşmaları başladı. Kürsüye çıkan<br />

hemen her delege, açıkça değişime vurgu<br />

yapıp Ali Koç’u destekleyeceğini söylüyordu.<br />

Aralarda tek tük oyunu Aziz Yıldırım’a atacak<br />

tarzda konuşan delegeler ise, coşkudan<br />

uzak konuşmalarıyla ancak gergin tansiyonu<br />

düşürmeye yarıyordu.<br />

Aziz Yıldırım ve yönetim kurulu tam karşımızda<br />

oturuyor, hepsinin yüz hatlarını ve<br />

mimiklerini yakından izleyebiliyordum.<br />

Gazeteci-kulüp başkanı ilişkisi çerçevesinde<br />

yıllardır çok iyi tanıdığım, neye nerede nasıl<br />

tepkiler vereceğini iyi bildiğim için, Aziz<br />

Yıldırım’ın bazı konuşmacılara çok kızdığını,<br />

müdahale etmemek için kendisini çok zor<br />

tutuğunu net olarak görüyordum. Aziz Yıldırım<br />

ayağa kalkıp konuşmacılara müdahale<br />

etmedi ancak; kendisine kabadayı, mafya<br />

süsü veren Aziz Yıldırım yanlısı beş altı kişi,<br />

kürsünün önüne kadar gelip konuşmacılara<br />

30 : kadikoylife.com Temmuz & Ağustos 2018


Kapak<br />

bağırdı, hakaret etti, küfretti, hatta bazılarına<br />

kürsüden indikten sonra küçük çaplı<br />

fiziki müdahalelerde bile bulundu. Bazıları<br />

da bu küçük gerilimleri fotoğraflayan gazetecileri<br />

tehdit etti.<br />

Ben bu manzaraların, Aziz Yıldırım’a oy atmak<br />

için stada gelen pek çok kişiyi olumsuz<br />

etkilediğine inanıyorum. Öğleden sonra ise<br />

önce Ali Koç, ardından Aziz Yıldırım konuşmalarını<br />

yaptı. İki başkan adayının konuşması,<br />

beklenildiği gibi karşılıklı suçlamalarla<br />

geçti. Aziz Yıldırım’ın konuşması biter bitmez,<br />

Ali Koç kendisine cevap hakkı doğduğunu<br />

belirterek Divan Kurulu’ndan söz istedi. İşte<br />

bence seçimin kaderi burada belirlendi.<br />

20 yıl önce yapılan seçimde, başkanlığı 1 oyla<br />

kaybederek koltuğu Aziz Yıldırım’a kaptıran<br />

Vefa Küçük, tarafsız duruşunu bozmamak<br />

adına Ali Koç’a söz hakkı verdi ve tüm ibreler<br />

Ali Koç’a döndü. Çünkü Ali Koç öyle etkileyici,<br />

öyle karizmatik ve öyle sert bir konuşma<br />

yaptı ki, adeta yer yerinden oynadı. İlk konuşmasında<br />

rakibini kırmamaya özen gösteren<br />

Ali Koç gitmiş, yerine vurdukça vuran, kızgın,<br />

yaşadıklarına öfkelenmiş bir Ali Koç gelmişti.<br />

Konuşmasından satır aralıklarına bakarsak,<br />

ne demek istediğim daha net anlaşılır:<br />

“İşteee istediğimiz noktaya geldik. Şimdi<br />

kavga etmek istiyorsanız hadi yapalım. Bir<br />

kere belirteyim ki çok rahat yalan söylüyorsunuz.<br />

O kadar rahat yalan söylüyorsunuz<br />

ki, bir Fenerbahçeli olarak ben üzülüyorum.<br />

20 yıllık tahtınızı devam ettirmek için böyle<br />

şeylere tenezzül etmek hiç yakışıyor mu?<br />

Vallahi bravo büyük başkan!.. Siz Fenerbahçe<br />

başkanlığını açık arttırmaya çıkartmışsınız.<br />

Siz değerlerden, ruhtan, felsefeden,<br />

mantaliteden hakikatten hiç anlamıyorsunuz.<br />

Çamur atarken doğru bilgiler toplayın.<br />

Binlerce kişinin aidatını ödüyorsunuz. Ben<br />

sadece kendimin ve karımın aidatını ödüyorum.<br />

Ödediğim kişi sayısı beşi geçmez.<br />

Elinizde başkasının aidatını ödediğime dair<br />

ne varsa getirin, neyiniz varsa gelin. Topunuz<br />

gelin işte, neyiniz varsa alın gelin.”<br />

Bu konuşma insanları öylesine etkilemişti<br />

ki, bence Ali Koç’un alacağı oy patlaması<br />

bu konuşmadan sonra oldu. Konuşmanın<br />

içindeki başlıklardan “Topunuz gelin”, sonra<br />

tişört bile oldu. Ertesi gün iki başkan adayı<br />

da gömlekle sahaya inmiş, genel kurul<br />

üyeleriyle son temaslarını yapıyordu. Beklenildiğinin<br />

aksine hiç olaysız biçimde oylar<br />

kullanıldı ve sandıklar açıldı.<br />

36 yıllık meslek hayatımdan edindiğim tecrübe,<br />

ilk sandıklarda ortaya çıkan manzaranın<br />

seçim sonucunu vereceğini söylüyordu.<br />

Bana en yakın olan sandığın başına gittim<br />

ve oy sayımlarını izledim. Açılan zarflarda Ali<br />

Koç lehine öylesine bir fark vardı ki, bu fark<br />

tam da tahmin ettiğim gibi seçim sonuna<br />

kadar daha da açılarak devam etti. Bence<br />

o son konuşmayla kararsızları, hatta Aziz<br />

Yıldırım’a oy atacaklardan bile bazı kişileri<br />

kendine çekmeyi başaran Ali Koç, 20 bin 736<br />

oydan 16 bin 92’sini alırken, Aziz Yıldırım’a 4<br />

bin 644 oy çıktı. Taraftarların isteğine kongre<br />

üyeleri kulaklarını tıkamamış, değişim talebini<br />

görmezden gelmeyip Ali Koç’a oyunu<br />

atmıştı. Böylece Fenerbahçe’de bir devir<br />

kapanıp, bir devir açıldı. Zaferin ardından<br />

Ülker Stadı’nın balkonuna çıkıp kendisini<br />

alkışlayan, meşalelerle kutlama yapan taraftarları<br />

selamlaması görülmeye değerdi.<br />

COŞKU KATLANARAK DEVAM EDİYOR<br />

Elbette ki başkan seçilmek çok mühimdi<br />

ancak, asıl mühim olan seçildikten<br />

sonra Ali Koç’un bu inancı, bu güveni<br />

avuçlarında tutma başarısını gösterebilmesindeydi.<br />

Mavi gözlü karizmatik<br />

başkan, bir kelimeyle forma seferberliğini<br />

başlattı. Tek işaretiyle kombineler<br />

çıktığı gün bitti.<br />

Öyle ki!.. Bu yazıyı kaleme aldığım<br />

14 Temmuz tarihine kadar henüz hiçbir<br />

flaş transfer yapmamıştı. Bu durumdaki<br />

bir kulüpte değil kombine almak,<br />

normalde taraftarlardan homurtuların<br />

yükselmesi gerekirdi. Oysa Fenerbahçeli<br />

taraftarlar, Ali Koç ve ekibinin, kulübün<br />

çıkarlarını gözeterek en doğrusunu,<br />

en iyi zamanda yapacağından hâlâ<br />

öylesine eminler ki, umutla ve inançla<br />

gece saat 24.00’te kuyruklara girdiler,<br />

şarkılarla, marşlarla sabahın ilk ışıklarını<br />

karşılayıp kombineleri aldılar.<br />

Her gösterge, her emare, taraftarların ve<br />

tüm camianın Ali Koç’a olan inancının<br />

ve güveninin, her gün biraz daha arttığı,<br />

tsunami gibi güçlenerek ilerlediğini<br />

göstermeye devam ediyor. Fenerbahçe’de<br />

ibre; Şükrü Saracoğlu, Faruk Ilgaz,<br />

Ali Şen ve Aziz Yıldırım’dan sonra tarihe<br />

imzasını atacak yeni devin Ali Koç olduğunu<br />

gösteriyor.<br />

Temmuz & Ağustos 2018 kadikoylife.com : 31


Geçmişten Geleceğe<br />

Haldun Hürel:<br />

İstanbul, dişi bir şehirdir!<br />

PINAR BALTACI<br />

Yaşı kaç olursa olsun herkesin belki de<br />

yüzlerce kez dinlediği “Bir Sevmek Bin Defa<br />

Ölmek Demekmiş”, “Sevenler Ağlarmış”,<br />

“Ölüm Al Beni” gibi parçaların mimarı Üç<br />

Hürel’i tanımayanınız yoktur. Kalıcı, ölümsüz<br />

melodilerle 1970’li yıllara damga vuran<br />

grubun üyeleri kardeş ve her biri geçen<br />

yıllar içerisinde kültüre, eğitime verdikleri<br />

önemle genç kuşaklara yol göstermeyi<br />

hedef edinmiş duayenler...<br />

Üç Hürel’in Haldun’u ise bu işi meslek<br />

edinerek, yıllardır akademik kimliğiyle<br />

öğrencilerine ülkemizin tarihini ve<br />

yaşanmışlıklarını en duru haliyle aktarıyor.<br />

Hürel, aynı zamanda hem bir İstanbul aşığı<br />

hem de uzmanı… Buluştuğumuz Kalamış<br />

Parkı’ndan Üsküdar’a, hatta Edirne’ye kadar<br />

tüm tarihsel değerlerin hikâyelerini saatlerce<br />

dinletecek güzellikte anlatıyor ve ekliyor:<br />

“İstanbul, Meryem Ana koruyuculuğunda<br />

dişi bir şehirdir.”<br />

Haldun Hürel ile yakın zamanda raflarda<br />

yerini alan “Tuhaf ve Kısa Öykülerde İstanbul”<br />

adlı kitabını fırsat bilerek İstanbul’u,<br />

Kadıköy’ü ve tabii ki müziğin felsefesini keşfetmeyi<br />

başarmış grup Üç Hürel’i konuştuk.<br />

“BÜTÜN İSTANBUL ÖZÜNÜ KAYBETTİ”<br />

Çok küçük yaşlarda ailesiyle beraber Rize’den<br />

İstanbul’a yerleşen Haldun Hürel, kardeşleri<br />

Onur ve Feridun Hürel ile beraber kurdukları<br />

Üç Hürel grubuyla ülkemizde 1970’li yıllara<br />

damga vurdu. Çocukluktan bu yana İstanbul’a<br />

dair kısa notlar alan Hürel, o yıllarla<br />

ilgili şunları paylaştı: “Küçük yaşlardan beri<br />

en belirgin özelliğim, yazmak. Her zaman<br />

her şeyi not alırım. Şimdiki bilgilerim hep o<br />

notlardan besleniyor. Ailemle birlikte İstanbul’a<br />

yerleştiğimiz ilk yıllarda Fatih’teydik.<br />

Amcam o zamanlar Moda Deniz Kulübü’nde<br />

çalışıyordu. Ailece sık sık Kadıköy’e yüzmeye<br />

gelirdik. Sonrasında ise yerleştik ve Kadıköylü<br />

olduk. Ardından da müzik girdi hayatımıza<br />

ve Üç Hürel’i kurduk. O zamanlar Kadıköy,<br />

gerçek Kadıköy’dü. Şu an bulunduğumuz<br />

Kalamış Parkı hep denizdi. Kayıklar yanaşırdı<br />

bugün evlerin olduğu yerlere. Bütün İstanbul,<br />

şimdilerde her anlamda özünü kaybetti.”<br />

“ŞEHRİ DOĞURAN ANA KİMLİK<br />

ARTIK YOK”<br />

İstanbul’un farklı medeniyetler açısından<br />

önemli bir şehir olduğunu ifade eden Haldun<br />

Hürel’e göre İstanbul, Bizans zamanında<br />

Meryem Ana koruyuculuğunda olan dişi bir<br />

şehir: “İstanbul’un kimliğini bir kadın olarak<br />

düşünmemiz gerekir, çünkü İstanbul dişidir.<br />

Bizans zamanında Meryem Ana koruyuculuğunda<br />

olan bir şehirdi. Ama ne yazık ki, şehri<br />

doğuran ana kimlik ve değerler bir bir yok<br />

oldu. Eski İstanbul’u bilen, yazan kişiler, yeni<br />

halini gördükçe anlıyorum ki kahroluyor.<br />

Kültürü, sosyal yaşamı, geleneksel yaşam<br />

modelleri, hatta binaların şekli bile büyük<br />

ölçüde değişti ve kayboldu. Çok hızlı değişen<br />

bir kentten bahsediyoruz. Size ilginç gelecek<br />

ama 20 yaşındaki öğrencim nostaljiden bahsediyor.<br />

O genç, beş sene evvelki değişimi<br />

hissediyor ve yaşıyor.”<br />

TARİH KOKAN SEMT: KADIKÖY<br />

Yüzümüzü Kadıköy’e dönüyoruz. İlçemizin<br />

buram buram tarih koktuğunu büyük<br />

bir heyecanla şu sözlerle anlatıyor Hürel:<br />

32 : kadikoylife.com Temmuz & Ağustos 2018


Geçmişten Geleceğe<br />

“Fenerbahçe Parkı’nın içerisinde Kanuni<br />

Sultan Süleyman’ın sarayına dair izler hâlâ<br />

duruyor. Sarı Selim’in yıkandığı hamam<br />

da orada... Size o hamamla ilgili ilginç bir<br />

hikâyeden bahsedeyim. Edirne Selimiye Camii’nin<br />

ortaya çıkması, Fenerbahçe Parkı’ndaki<br />

hamamda görülen bir rüyada saklı...<br />

Sürekli Ayasofya’nın tam karşısına bir camii<br />

yaptırmak istediğini dile getiren Sarı Selim,<br />

bir gün hamamda rüyaya yatıyor. Uyandığında<br />

ise, rüyasında gördüğü peygamberin<br />

isteği üzerine cami Edirne’ye yaptırılıyor.<br />

Böylelikle Mimar Sinan’ın şaheseri ortaya<br />

çıkmış oluyor.<br />

KADIKÖY, BİR KUCAKLAMA ŞEHRİDİR<br />

Kadıköy’deki bir diğer tarihsel değer de Ayrılık<br />

Çeşmesi. İstanbul’un son noktası, insanların<br />

ayrıldığı yer. Düşünsenize, ne hüzünlü<br />

ve güzel hikâyeler barındırıyordur kim bilir...<br />

Elveda denilen bu nokta, o zamanlar alt ve<br />

üst Haydarpaşa olmak üzere iki farklı isimle<br />

anılır, sultanların sünnet düğünleri burada<br />

yapılırmış. Tabii o zamanlar devasa çayırlık<br />

bir alanmış o bölge. Çeşmelerden buz gibi<br />

meşhur sularını içmek için uzaklardan<br />

gelenler bile olurmuş. O zamanlar Anadolu<br />

Yakası’nın suları da çok meşhurmuş. Şimdi<br />

baktığımızda bölgenin geçmişini tanıtan<br />

herhangi bir bilgi ve tabela yok ne yazık ki.<br />

Ayrılık Çeşmesi’nin görünür hale getirilerek,<br />

tarihinin herkese aktarılması gerekir. Kadıköy,<br />

yıllar boyu bir kucaklama şehri olmayı<br />

başarmış. O sebeple, farklı değerleri görünür<br />

kılmak önemli. Bu noktada da en büyük<br />

görev Kadıköy Belediyesi’ne düşüyor.”<br />

“KADIKÖY’ÜN TRAMVAYLARI<br />

MEŞHURDU”<br />

Çocukluğunun Kadıköy’ünü ise büyük<br />

bir özlemle şöyle anlatıyor yazar: “Kadıköy’ün<br />

tramvayları ne kadar meşhurdu bir<br />

zamanlar. Moda’ya tramvayla geçiyorduk.<br />

Çok iyi hatırlıyorum; numarası iki olan, yeşil<br />

vagonlu, renkli perdeli bir tramvay vardı.<br />

Kadıköy’ün en güzel zamanları, İstanbul’un<br />

da en güzel olduğu zamanlara tekabül<br />

ediyor. 1950’li ve 60’lı yıllar... Bugün Divan’ın<br />

olduğu yerde, kayıkhaneden bozma Köhne<br />

isimli bir çay bahçesi vardı. Oturduğumuz<br />

tahta sandalyeyi denizin üstüne koyar,<br />

ayaklarımızı suya değdirerek çay içerdik. Su<br />

o kadar temizdi ki, annemin bir defasında<br />

denizin içine düşen bileziğini yaklaşık 10<br />

metre yukarıdan görüp almıştı babam. İki<br />

ayrı bardağa deniz suyu ve içme suyu koyduğunuzda,<br />

ayırt etmekte zorlanırdınız.”<br />

“TARİHİ DEĞERLERİMİZE<br />

SAHİP ÇIKALIM”<br />

Haldun Hürel’e göre İstanbul için yapılacak<br />

en güzel şey, hiçbir şey yapmamak. İstanbul’da<br />

fiziki bozulmaların ana sebebinin<br />

geçmiş birimleri önemsemeyişimiz olduğunu<br />

belirten Hürel; “Kültürün kitabı yoktur.<br />

Kültür, soyut ve metafizik bir kavramdır. Bu<br />

konuyu Atatürk, ‘Kültür anladığından farklı<br />

anlamlar çıkarıp, algılamayı geliştirmektir’<br />

şeklinde açıklar. Çok hak verdiğim ve<br />

katıldığım bir söz. Kültür ve sanatta istenen<br />

ölçüde ilerleyemedik. Geçmişte Avrupa<br />

pislik ile uğraşırken, kolera veba salgınıyla<br />

yıkılırken, Osmanlı o dönem tertemizdi.<br />

Şimdi Avrupa nerede, biz neredeyiz. Kadıköy’de<br />

tarihi eser niteliği taşıyan çeşmelerin<br />

üstüne yazılar yazılıyor ve çevreleri çöp<br />

içerisinde. Derslerimde tahtaya her zaman<br />

iki tane ‘R’ harfi yaparım. Bu, Rönesans ve<br />

reformu simgeler. Avrupa’yı sanatta kültürde<br />

şahlanma, dilde ve sosyal yaşamda<br />

revizyon noktasına getiren, bu iki tarihi<br />

ataktır. Bizlerin de tarihi değerlerimize sahip<br />

çıkmamız gerekiyor. Özellikle tarihi eserler<br />

üzerine yazı yazılması konusunda caydırıcı<br />

önlemler alınmalı” şeklinde konuştu.<br />

“ÜÇ HÜREL DAĞILMADI,<br />

SAHNEYİ BIRAKTI”<br />

Son olarak Üç Hürel yolculuğuna çıkıyoruz<br />

Haldun Hürel’le: “Grubumuz Üç Hürel,<br />

1970 yılında kuruldu. İlk ismimiz Yankılar’dı.<br />

Ardından Üç Hürel olduk. Çünkü Feridun,<br />

Onur ve ben üç kardeştik. İşte bu yüzden<br />

Üç Hürel dağılmadı, dağılmaz da. Sadece<br />

sahneyi bıraktık. Feridun Hürel, hâlâ daha<br />

müziğin içinde. Birbirini çok seven ve<br />

düşünen kardeşleriz. Yan yana geldiğimizde<br />

çocuklaşıyoruz, sanki hâlâ yirmili yaşların<br />

Üç Hürel’i gibi hissediyoruz kendimizi...”<br />

Kitaplarında genellikle İstanbul’u<br />

anlatan yazarın son kitabı “Tuhaf<br />

ve Kısa Öykülerde İstanbul”,<br />

yakın zamanda raflarda yerini aldı.<br />

İstanbul’un gizli kalmış kuytularında<br />

saklanan binbir türlü hatıranın izinde<br />

yürürken kaybolacağınız kitabı Hürel,<br />

şu sözlerle anlattı: “Kitaplarımda<br />

genel olarak hep İstanbul’u anlattım.<br />

O yılları çok iyi biliyorum, yaşamış<br />

gibi araştırdım yıllardır. Son kitabımdaki<br />

tüm hikâyeler yaşanmış olaylar,<br />

masal değil. Okuyan herkesi, hem<br />

gülümsetecek hem de şaşırtacak.”<br />

Kalamış’taki bu özel söyleşimizde yanımızda<br />

olan Kadıköylü araştırmacı-yazar Arif Atılgan,<br />

Haldun Hürel’e K-İletişim Yayınları’ndan çıkan<br />

Yeldeğirmeni kitabını imzaladı.<br />

Temmuz & Ağustos 2018 kadikoylife.com : 33


Hatıralar Bulvarı<br />

VE DE<br />

MEVSİM “PLAJ”DI<br />

İSTANBUL’DA...<br />

Moda Plajı, 1960’ (R.Sertaç Kayserilioğlu koleksiyonu)<br />

R. SERTAÇ<br />

KAYSERİLİOĞLU<br />

rsertack@gmail.com<br />

Dünyanın hiçbir yerinde deniz, sahilini<br />

İstanbul’daki gibi sarıp okşayıp sevmemiş,<br />

dünyanın hiçbir yerinde deniz, kıyılarına<br />

buradaki gibi böylesi hülyalı böylesi sevdalı<br />

olmamış ve de dünyanın hiçbir yerinde deniz,<br />

kumsallarını plajlarını buradaki gibi böylesine<br />

cömertçe böylesine hovardaca sevdalılarına<br />

sunmamıştı.<br />

Üç tarafı denizlerle çevrili İstanbul, karpuz<br />

kabuğunun suya düşmesiyle birlikte plajlarını<br />

açar, altın boynuzuna birer gerdanlık pırıltısı<br />

olarak astığı kumsallarında, tüm sene denize<br />

hasret çekmiş tutkunlarını yazla buluştururdu. O yıllar; çocukluğumuzda<br />

tek katlı İstanbul’un tuğlasını henüz göğe yaslamadığı,<br />

o yıllar; pırıl pırıl kumlu plajlarla dolu İstanbul’umuzda<br />

kıyıların henüz dolma toprağa teslim etmediği yıllardı. Hani<br />

o; papatyalarla süslü arsalarında top koşturduğumuz, hani o<br />

yemyeşil çimenler üzerinde “ayamaya kumpanya” oynadığımız<br />

yıllar... Ve de hani o; Kalamış’ın, Moda’nın, Suadiye’nin dibi elle<br />

tutulası berrak, suyu kaşıkla içilesi temiz plajlarında “ördek<br />

suya daldı”lı yıllarımız...<br />

O zamanlar çevre kirliliği diye bir kavramla henüz tanışmamıştık.<br />

Henüz daha “Bahar ve Çiçek Bayramı” olarak kutladığımız<br />

60’lı yılların 1 Mayıs’ında, tüm sınıfça vapurla Adalara gider,<br />

36 : kadikoylife.com Temmuz & Ağustos 2018


Hatıralar Bulvarı<br />

Güzellik<br />

Kraliçesi<br />

Adayları<br />

Moda<br />

İskelesi’nde,<br />

1967’<br />

(R. Sertaç<br />

Kayserilioğlu<br />

koleksiyonu)<br />

Kalamış Kuyu’nda Kadınlar Özel<br />

Hamamlı Plaj Önünde Kadınlar, 1940’<br />

(Attila Saran arşivi)<br />

alışılagelmiş piknikli gezinin vazgeçilmez parçası olarak da<br />

mevsimin ilk deniz siftahını yapardık. Tabii henüz suyun soğukluğu<br />

içindeki ürpertimizi kamufle çabamız, gösteriş yapmaya<br />

karışmış pişmanlığımızı engelleyemezdi. Okulların tatiliyle<br />

birlikte havalar da ısınır, hemen her mahallede karpuz kabuğunun<br />

denize düştüğü haberinin büyük bir süratle yayılmasıyla<br />

da, plajlara kaçma işlemi annelerimizin sıkı tembihine rağmen<br />

çocukluğumuzun verdiği masumiyetlikle ilk startını alırdı.<br />

Kadıköy yakasının sayfiyeliğinin avantajı, Fenerbahçe ya da<br />

Suadiye Plajı’na yanları açık tenteli tramvayla gitmeyle başlardı.<br />

Pasoya ödenen delik kuruşlu bedel duhuliye biletinde de<br />

aynen sürer, boş kabin bulmadaki zorluk ise kendimizi bir an<br />

Plaj Konulu Milli Piyango Bileti, 1944’ (R.Sertaç Kayserilioğlu koleksiyonu)<br />

Büyükada- İstanbul, 1959’<br />

(Hayat Mecmuası Kapağı -<br />

R.Sertaç Kayserilioğlu koleksiyonu)<br />

Süreyya Plajı, 1950’<br />

(R.Sertaç Kayserilioğlu koleksiyonu)<br />

evvel suya atmadaki aceleciliğimize karışırdı. Kumda başlayan<br />

yakalamaca, etraftan kibarca yükselen azarlara gösterdiğimiz<br />

itaatteki saygıda son bulur, kavuran güneşin ısıttığı vücudumuzdaki<br />

ateş, sadece sudaki “boy verme”de soğurdu.<br />

Dipten kum çıkarmaca, su üstünde kaydırmaca, su altında<br />

oturmaca derken, “ördek suya daldı”larla gün hızla gelip geçerdi.<br />

Nihayet vakit gelir saat çatar ve en nihayetinde de ayakların<br />

adeta geri geri gittiği eve dönüş yolculuğu başlardı. Yine aynı<br />

açık tramvay, yine bahçeleri havuzlu köşkler arasından çan<br />

çan sesleriyle aynı geçiş, ama ne var ki bu defa daha az keyifli,<br />

hatta biraz yorgun ve de endişeli. Derken eve varış, kapıyı çalış<br />

ve nihayet işte kader anı. Annemizin kola tırnakla çizgi testi ve<br />

“sen yine denize kaçmışsın” haykırışının ardından gelecek olan<br />

cezanın dayanılmaz hafifliği...<br />

Anlattığım bu hatıranın o dönemleri yaşayanların birçoğunda<br />

üç aşağı beş yukarı benzer bir biçimde yaşandığını duyar gibi<br />

Temmuz & Ağustos 2018 kadikoylife.com : 37


Hatıralar Bulvarı<br />

Büyükdere Sahili’ndeki Yalılar Önünde<br />

Özel Deniz Hamamları, 1910’.<br />

(R.Sertaç Kayserilioğlu koleksiyonu)<br />

oluyorum. Ve de ne garip bir tezattır ki “karpuz kabuğu denize<br />

düştü” haberinin etrafa yayılmasıyla birlikte kendini denize<br />

atan İstanbullu, o tertemiz sularında Kadıköy’ün aslında<br />

karpuz kabuğu falan görmezdi ve tüm sahillerinde o yıllarda<br />

İstanbul’da denize girilirdi. Şimdilerde ise sahiller kabuktan<br />

geçilmiyor ve fakat ki artık denize girilmiyor. Süreyya Plajı’nda<br />

denizin ortasında yüzerek çıktığımız Odeon Plakları simgesi<br />

misali Bakireler Mabedi’ni günümüzde Maltepe Sahil Yolu’nda<br />

yarı beline kadar asfalta gömen zihniyet ile, İstanbul’un<br />

masmavi denizlerini inşaat mafyasına rant yapıp; sahillerini,<br />

Fenerbahçe Plajı Giriş Bileti, 1960’<br />

(R.Sertaç Kayserilioğlu koleksiyonu)<br />

Salacak Plajı İlanı, 1950’<br />

(R.Sertaç Kayserilioğlu koleksiyonu)<br />

plajlarını dolduran zihniyet, aslında “İstanbul Canavarı” filminde<br />

başrolü oynamış hep aynı beyinlere ait…<br />

Evet… O dönemlerde, şimdi çocuklarımızın cep telefonlarından<br />

oynadığı oyunlarımız ya da TV kutularından oynadıkları “Play<br />

Station”larımız yokmuş ama, uçsuz bucaksız yemyeşil arsalarda<br />

oynayacağımız “çelik çomak”larımız, leylak kokularının yayıldığı<br />

bahçelerde oynayacağımız “istop”larımız “yakan top”larımız varmış.<br />

Delikanlılığa attığımız ilk adımlarımızda dalga sesli Portofino’ları<br />

sunan Sezen Cumhur Önal’lı, Engin Arman’lı radyolarımız,<br />

mahalle aralarından yükselen laternalara akordeon seslerinin<br />

karıştığı Todori’lerimiz Belvü’lerimiz varmış.<br />

Ve hepsinin acısı; besberrak sularında doyasıya yüzeceğimiz<br />

Kalamış’ımız, günün Avrupa modasının sergilendiği cazibe<br />

merkezleri Tarabya Plajı, Suadiye Plajı, Florya Plajı’mız ve<br />

de trampleninden “kırlangıç” çekeceğimiz Moda Plajları’mız<br />

varmış. Gündüz kumsallarda başlayan aşklara, gece boyu<br />

mehtapla uzandığımız sandal sefalarımız varmış. Bugün ise bu<br />

kubbeden baki sadece, bir hoş seda bir hoş hatırat kalmış...<br />

Yaz süresince halkı plajlara taşıyan Kadıköy Yakası Yazlık Tramvayları,<br />

1950-1960’. (R.Sertaç Kayserilioğlu koleksiyonu)<br />

Ne diyelim; yine besberrak denizlere ey Yaz’ım… Yine doğal<br />

kumsallı plajlara ey İstanbul’um...<br />

38 : kadikoylife.com Temmuz & Ağustos 2018


Aktüel<br />

Nereye gelmişiz,<br />

nereye gidiyoruz?<br />

İBRAHİM TÜTENYURD<br />

Bildiğiniz gibi ilk imar affı, Anavatan Partisi’nin iktidarda olduğu<br />

1987 yılında gerçekleşmişti. Ancak söz konusu dönemde<br />

buna paralel olarak büyük ölçüde imar planı çalışmaları da<br />

yapılmıştı. Özellikle gecekonduların yoğun olarak geliştiği<br />

bölgelerde genişlemeleri durduracak ve önlerine set çekecek<br />

şekilde belirli bantlar, çevre ve sosyal koşullar dikkate alınarak<br />

imara açılmıştı. Yeni yapılaşmalar, bu bölgelere sosyal ve<br />

teknolojik anlamda çağdaşlık koşullarını getirerek farklılık<br />

yaratmışlar, gecekonduları özendirmişler ve değer kazanmaları<br />

için bu gelişime ayak uydurmalarını sağlamışlardır. Bunun bazı<br />

bölgelerde daha etkin olarak ilerlediğini izledik.<br />

Ancak, maalesef ki vatandaşımızın kültürel yapısı, yeni<br />

gecekondu bölgeleri yarattı. Tabii buna seçilme sebebiyle oy<br />

kaygısına düşen hükümet ve yerel yönetimler, görmemezlikten<br />

gelerek izin de verdiler. Bu popülist yaklaşımlar, gecekondu anlayışına<br />

yeniden yeşil ışık yakmış ve bunların hızla çoğalmasına<br />

sebep olmuşlardır. Bu bölgelerde yaşayan halk da doğal olarak<br />

hükümet yanlısı olmuş ve yetkililer de onları sadece kendi çıkarları<br />

uğruna destekleyen seçmen potansiyeli oluşturmuştur.<br />

Özellikle büyük şehirlerin dışarıdaki kırsal<br />

kesimlerden aldığı göçlerle gelen vatandaşlar,<br />

bu bölgelere evvelce yerleşmiş<br />

hemşehrilerinin bir nevi davetlisidirler.<br />

Bu gelenler de yine kendi çıkarları<br />

uğruna hükümeti ve yerel yönetimleri<br />

destekleyen seçmenler olmak<br />

zorundadırlar. Bu iş bir kartopu<br />

gibi büyümüş ve bugün İstanbul’un<br />

bazı büyük ilçelerinde<br />

neredeyse toplamları, tüm<br />

İstanbul metropolündeki<br />

bağımsız bölüm sayısının yarısından fazladır. Bu bölgelerdeki<br />

kalabalık nüfus da ciddi bir seçmen potansiyelidir. İstanbul il<br />

sınırları içinde ilçe sınırlarının değiştirilmesi, yine bu seçmen<br />

grubunun doğurduğu bir sonuçtur.<br />

Bu kadar büyük taraftar seçmeni olan bir hükümet de onları<br />

ödüllendirmek ve yasal olmayan yollar ile elde ettikleri bu<br />

konutları yasal hale getirmek adına “imar barışı” dedikleri<br />

bir yöntem ile taltif etmektedirler. Peki, bu son mu olacaktır?<br />

Bence hayır. Çünkü, bundan çıkar sağlamış olan insanlar yeni<br />

gecekondu bölgeleri yaratacak ve yeniden bir af veya barış<br />

beklentisi içine gireceklerdir. Eğitim, kültür ve yaşam felsefesi<br />

bunu doğuracaktır. Zira, kentsel dönüşüm projeleri ile buralara<br />

yapılacak olan plaza, residence mantığındaki yeni yapılarda<br />

bu insanların yaşaması mümkün olamayacağından, buraları<br />

satarak elde ettikleri gelirle yeni yatırımlar yapma hayalini<br />

yaşatacaklardır. Belki de çoğu şimdiden bu hayalleri kurmaya<br />

40 : kadikoylife.com Temmuz & Ağustos 2018


Aktüel<br />

Yapı Kullanma İzin Belgesi alma çabaları<br />

ve her proje tasdikinde harçlar ödemeleri<br />

acaba nedendir?<br />

Tabii bu arada bir de bu işi bilerek ve planlayarak<br />

yapanlar da var. Örneğin, son katların<br />

çatı aralarında yaptıkları küçük alanlı<br />

piyesleri birleştirenler, daha sonra bu çatı<br />

arası piyeslerini ve teraslarını büyütenler,<br />

bodrum dairelerine sığınaktan veya diğer<br />

ortak alanlardan oda ekleyenler, zemin<br />

katta yer alan dükkânlarını konsol altlarına<br />

kadar genişletenler ve hatta bodrum katlarındaki<br />

depo alanlarını dükkânlarına ekleyenler,<br />

şu veya bu şekilde büyütenler de bu<br />

imar barışından nasiplerini alacaklardır.<br />

Bildiğiniz gibi imar barışına ilişkin yasa,<br />

11.05.2018 tarih ve 7143 sayılı Kanun’un 16.<br />

maddesinde 3194 sayılı İmar Kanunu’na<br />

geçici 16. madde ilavesi ile yapılmıştır. Daha<br />

sonra da 6.6.2018 ve 30443 sayılı Resmi<br />

Gazete’de Çevre ve Şehircilik Bakanlığı’ndan<br />

“Yapı kayıt Belgesi Verilmesine İlişkin<br />

gerektirmektedir. Sadece İstanbul için beş<br />

milyondan fazla yapının bu durumda olduğunu<br />

düşünürsek, zamanın pek de geniş<br />

olmadığını anlayabiliriz.<br />

Her zaman olduğu gibi af yasaları yine<br />

doğru çalışan, doğru iş yapan vatandaşları<br />

cezalandırmıştır. Olan, yine yasal yollardan<br />

ayrılmayarak işlerini yapan vatandaşlara<br />

olmuştur. Konut edinmelerini yasal şekilde<br />

sağlamış olan insanların suçu neydi?<br />

Tapusu olmayan, Yapı Kullanma İzin<br />

Belgesi olmayan konutları satın almayan<br />

vatandaşlar hata mı yapmışlardı? Bunlara<br />

izin vermeyen yerel yönetimler de hata<br />

mı yapmışlardı? Onların bütün yaptıkları,<br />

her normal vatandaşın yurttaşlık görevi<br />

olan kanun, yönetmelik, v.b. mevzuatlara<br />

uymaları mıydı?<br />

İmar affına gerek olmaması için; öncelikle<br />

ilgili kanun, yönetmelik ve genelgelere uygun<br />

olarak çalışan yönetici ve yönetimlere<br />

ihtiyaç vardır!..<br />

başlamıştır. Bu hep böyle olmuştur. Hani<br />

Atalarımızın bir sözü var; “Alışmış, kudurmuştan<br />

beterdir.”<br />

Bazı büyük şehirlerin ilçelerinde kentsel<br />

dönüşüm imar planları yapılmış, bazıları<br />

tapulu alanlarda olmakla beraber, bazıları<br />

da Hazine veya yerel yönetim arazileri<br />

üzerinde geliştirilmiştir. Burada yerleşik<br />

olan ve kaçak yapılaşma yolu ile konut<br />

sahibi olan vatandaşların artık bir de<br />

tapulara ihtiyacı olduğundan, şimdi sıra<br />

bunun çözümüne gelmiştir. Bu da “imar<br />

barışı” adı altında çözümlenmektedir.<br />

Bütün bunların yanında yapı ruhsatı alarak<br />

inşaatlarını yapan vatandaşların, mimari<br />

veya teknik gereklerle yaptıkları değişiklikler<br />

sebebiyle tadilat projeleri hazırlayarak<br />

Usul ve Esaslar” yayınlanarak yürürlüğe<br />

girmiştir. Buna göre, şahıslar e-Devlet<br />

üzerinden beyanlarına dayalı müracaat<br />

yapabilmektedirler. Kurum ve kuruluşlar ise<br />

Bakanlık tarafından yetkilendirilen kurum<br />

veya kuruluşlara müracaat edeceklerdir. Bu<br />

kurum ve kuruluşlar kimlerdir ve nasıl tayin<br />

edilecektir? Nasıl yetkilendirilecektir? Buna<br />

ilişkin hâlâ bir belirsizlik vardır. Bütün bunların<br />

yanı sıra mimari bir projenin çizilmesi<br />

gerekmektedir. Malik ve mimar, bu projeden<br />

birlikte sorumlu tutulmaktadır. Malik,<br />

bu projeyi hangi mimara çizdirecektir?<br />

Yasa o kadar acele çıktı ki, uygulamaya<br />

yönelik yönetmelikteki bu ve benzeri<br />

belirsizlikler hâlâ giderilemedi, belli bir<br />

süre içerisinde müracaat edilmesini<br />

Temmuz & Ağustos 2018 kadikoylife.com : 41


İlçelerimiz<br />

İmar Barışı Masası,<br />

Beykozluların hizmetinde<br />

Türkiye genelinde 13 milyon binayı ilgilendiren<br />

imar barışı, Beykoz’da yaklaşık 47 bin<br />

binayı kapsıyor. Bakanlığın getirdiği imar<br />

barışı fırsatıyla ruhsatsız yapılar, “Yapı Kayıt<br />

Belgesi” ile kayıt altına alınacak ve devlet<br />

tarafından artık tanınacak.<br />

BAŞVURULAR E-DEVLET ÜZERİNDEN<br />

Beykoz Belediyesi, imar barışından yararlanacak<br />

vatandaşlara kolaylık sağlamak<br />

amacıyla Çevre Şehircilik<br />

Bakanlığı işbirliğiyle bünyesinde<br />

“İmar Barış Masası”<br />

kurdu. Mühendis, mimar ve<br />

haritacıların görev yaptığı<br />

16 teknik personel, Yapı Kayıt<br />

Belgesi’ne uygunluk konusunda<br />

bilgilendirme yapıyor. Binalarının<br />

durumunu öğrenen vatandaşlar, e-Devlet<br />

üzerinden teknik personel eşliğinde ya da<br />

şahsi olarak başvuruda bulunuyor.<br />

SON BAŞVURU 31 EKİM<br />

İmar barışı, 31 Aralık 2017 tarihinden önce<br />

yapılmış ruhsatsız veya ruhsatlı, ancak<br />

proje eklerine aykırı olan hazine ya da<br />

belediyeye ait taşınmazların üzerindeki<br />

yapıları kapsıyor. Başvuruların ise 31 Ekim<br />

2018 tarihine kadar yapılması ve 31 Aralık<br />

2018 tarihine kadar yapı kayıt bedellerinin<br />

yatırılması gerekiyor.<br />

KAT MÜLKİYETİ VERİLİYOR<br />

Yapı ruhsatı alıp yapı kullanma izin belgesi<br />

almamış veya yapı ruhsatı bulunmayan<br />

yapılarda, Yapı Kayıt Belgesi ile maliklerin<br />

tamamının muvafakatinin bulunması ve<br />

imar planlarında umumi hizmet alanlarına<br />

denk gelen alanların terk edilmesi halinde,<br />

yapı kullanma izin belgesi aranmaksızın kat<br />

mülkiyeti tesis edilebilecek.<br />

Sultanbeyli Devlet<br />

Hastanesi’nden bir ilk<br />

Kartal’da örnek huzurevi<br />

Kartal Belediye Başkanı Op. Dr. Altınok Öz, sosyal belediyecilik<br />

anlayışıyla dokuz yıl boyunca gençlere, kadınlara,<br />

engelli vatandaşlara ve çocuklara tanıdığı öncelik ve bu<br />

doğrultuda gerçekleştirdiği çalışmaları, Cumhuriyet Halk<br />

Partisi Genel Başkanı Kemal Kılıçdaroğlu’nun katılım sağladığı<br />

huzurevi açılışıyla taçlandırdı.<br />

Kartal Belediyesi Yaşlı Bakım ve Huzurevi, Hürriyet Mahallesi’nde<br />

alanı hınca hınç dolduran vatandaşların katılım<br />

sağladığı açılış töreniyle hizmete girdi. En gelişmiş teknolojiler<br />

kullanılarak mekanik ısıtma ve soğutma sistemleri,<br />

solar paneller, led aydınlatmalar, izolasyon, otomasyon<br />

sistemleri ve su tasarrufu teknikleri gibi enerji verimliliğine<br />

yönelik uygulamaların kullanıldığı Yaşlı Bakım ve Huzurevi’ne<br />

dair açıklamada bulunan Altınok Öz, şunları ifade etti:<br />

AĞIR ENGELİ OLAN VATANDAŞLAR ÖNCELİKLİ<br />

“Bu binada diğerlerinden farklı olarak ağır engeli olan vatandaşlarımıza<br />

bakmak istiyoruz. O ağır engelli vatandaşlar<br />

ki annelerine yüzde 100 bağımlı olur ve anneleriyle çok<br />

özel bağlar oluşturur. Ama en önemlisi, o annelerin kafasındaki<br />

en büyük soru, ‘ben ölünce çocuğuma ne olacak?’<br />

sorusudur. İşte bu binada hem o engellilere bakmak ve<br />

annelerini sosyal hayata katmak istiyoruz, hem endişelerini<br />

ortadan kaldırmak istiyoruz.”<br />

Sultanbeyli’de yeni yapılan Devlet Hastanesi ile birlikte sağlık turizminde<br />

de ilk adımlar atılmaya başlandı. Mısır’daki bir beyin cerrahi hekiminin<br />

tavsiyesi üzerine Kahire’den İstanbul’a gelen bir hastaya, Sultanbeyli<br />

Devlet Hastanesi’nde “Lazer ile Kapalı Bel Fıtığı Ameliyatı” yapıldı.<br />

Bu tekniğin Türkiye’de sınırlı sayıda doktorlar tarafından uygulandığını<br />

öğrendiğini ifade eden S.E. adlı hasta, Sultanbeyli Devlet Hastanesi Beyin<br />

Cerrahi Uzmanı Dr. Çiğdem Mumcu ile iletişime geçerek, bu teknikle ameliyat<br />

olmak istediğini belirtti. Bel fıtığı nedeniyle 10 yıldır bel ve sol bacak<br />

ağrısı olan 52 yaşındaki hasta, lazer ile kapalı bel fıtığı ameliyatıyla 45<br />

dakikalık bir operasyon sonrası sağlığına kavuşarak, üç saat sonra taburcu<br />

oldu. Hasta, başarılı geçen ameliyatın sonucunda ülkesine geri döndü.<br />

EPİDUROSKOPİ İLE BAŞARILI SONUÇLAR<br />

Op. Dr. Çiğdem Mumcu, operasyonla ilgili yaptığı açıklamada “Çoğunlukla<br />

fizik tedavi uygulamaları ve ilaç tedavilerinden fayda görmeyen<br />

hastalar için epiduroskopi, günümüzde en ideal tedavi yöntemi olarak<br />

düşünülmekte. Epiduroskopi ile belde aynı anda üç disk aralığında<br />

problemi olan hastalar tedavi edilebilir. Ayrıca, daha önce bel fıtığı<br />

ameliyatı olmuş ve şikâyetleri geçmemiş hastalar da bu ameliyattan çok<br />

fayda görmektedir” dedi.<br />

Temmuz & Ağustos 2018 kadikoylife.com : 45


İlçelerimiz<br />

Fındıklı’ya<br />

kreş ve yaşam<br />

merkezi müjdesi<br />

Mahalle buluşmaları kapsamında<br />

Fındıklı Mahallesi’nden kadınlarla bir<br />

araya gelen Maltepe Belediye Başkanı<br />

Ali Kılıç, Fındıklı’da bir kreşi hizmete<br />

açmaya hazırlandıklarını duyururken,<br />

çok amaçlı bir yaşam merkezi inşa<br />

edeceklerinin de müjdesini verdi.<br />

Görevde olduğu dört yıl boyunca<br />

yaptığı hizmetleri anlatan Başkan Kılıç,<br />

toplantıya katılan kadınların talep ve<br />

sorunlarını dinleyerek, tek tek cevap<br />

verdi. Fındıklı Mahallesi’nin önceki<br />

dönemlerde yanlış ve düzensiz yapılaşmanın<br />

kurbanı olduğunu vurgulayan<br />

Kılıç; “Vatandaşlarımız haklı olarak<br />

parkların ve sosyal alanların azlığından,<br />

sokakların düzensizliğinden rahatsız.<br />

Ne yazık ki önceki dönemlerde çarpık<br />

ve düzensiz yapılaşmanın önü açılarak<br />

Fındıklı’ya kötülük edilmiş. Buradaki<br />

sorunun farkındayım. Bu yüzden iki<br />

önemli proje hazırladık. Fındıklı’ya<br />

rahat bir nefes aldıracağız” dedi.<br />

KREŞ BİTİYOR,<br />

YAŞAM MERKEZİ BAŞLIYOR<br />

Fındıklı Mahallesi’nde kreş inşaatını tamamlamak<br />

üzere olduklarını belirten<br />

Belediye Başkanı Kılıç, çok amaçlı bir<br />

yaşam merkezi inşa edeceklerinin de<br />

müjdesini verdi. Kılıç; “Her mahalleye<br />

kreş projemiz kapsamında Fındıklı’da<br />

da bir kreşimizin inşaatına başladık.<br />

Önümüzdeki aylarda hizmete açacağız.<br />

Ayrıca, Mustafa Zengin Ortaokulu’nun<br />

yanında yıllardır atıl duran boş<br />

bir arazi var. Bununla ilgili projemiz<br />

hazır. O alanda muhteşem bir yaşam<br />

merkezi inşa edeceğiz. Orası Fındıklı<br />

için tam bir merkez olacak. İçerisinde<br />

muhtarlık odası, zabıta birimi, vezne<br />

gibi gittiğinizde bütün işlerinizi çözebileceğiniz<br />

bir merkez işlevi görecek”<br />

açıklamasında bulundu.<br />

İETT’den Pendik’e<br />

3 yeni hat seferleri başladı<br />

İETT’nin üç yeni otobüs hattı, vatandaşların hizmetine girdi. Vatandaşlar, “KM15” adlı Yenişehir-Pendik<br />

Metro hattıyla Çamlık ve Yenişehir bölgelerinden doğrudan Pendik Metro’ya<br />

ulaşılabilecek. “KM16” adlı yeni hat ise güzergâhı itibarıyla Tuzla Devlet, Pendik Devlet, Marmara<br />

Üniversitesi Pendik Eğitim ve Araştırma Hastanelerini adeta birbirlerine bağlayacak.<br />

Özellikle Ahmet Yesevi bölgesinde oturup da hastaneye gitmek isteyen bir hasta, sadece 10<br />

dakikada Tuzla Devlet Hastanesi’ne varabilecek.<br />

METROYA ÜCRETSİZ AKTARMA<br />

Üç yeni hat arasında yer alan “KM2” Tavşantepe Metro-Kavakpınar otobüsü de ring sefer<br />

yapacak. İş günleri ve cumartesi günü 06:30-22:10, pazar günü 10:20-17:20 saatleri arasında<br />

hizmet verecek KM2, ortalama 40 dakikalık saat aralıklarında sefer düzenleyecek. Öte yandan,<br />

KM2 Tavşantepe Metro-Kavakpınar otobüsündekiler Tavşantepe Metrosu’nda indikleri<br />

takdirde metroya ücretsiz aktarmalı binebilecek. Aynı şekilde metrodan inen bir yolcu da<br />

KM2 ile ücretsiz aktarmalı yolculuk yapabilecek.<br />

Kumbaba Parkı hayırlı olsun<br />

İstanbul’un önemli turizm ilçesi Şile’de<br />

Kumbaba Mahallesi sal mevkiinde yer alan<br />

Kumbaba Parkı hizmete açıldı. İçerisinde çocuk<br />

oyun alanları, yürüyüş yolları, bisiklet yolları,<br />

basketbol sahası, voleybol sahası, güreş<br />

alanı ve etkinlik alanları bulunan park, Şile’ye<br />

önemli bir turizm destinasyonu sağlayacak.<br />

Kumbaba Parkı; yeşil alan, spor, tabiatı<br />

tanıma, sanat, oyun, macera ve eğlenme-dinlenme<br />

aktivitelerine ev sahipliği<br />

yapacak. 23 bin 300 metrekare proje<br />

alanında 12 bin 100 metrekare yeşil alana<br />

sahip parkta, vatandaşların rahatlıkla yürüyüş<br />

ve koşu yapabilecekleri 600 metrelik<br />

yürüyüş parkuru ve 650 metrelik koşu<br />

parkurunun yanı sıra 2 bin 600 metrekare<br />

etkinlik çayırıyla çocukların eğlenebileceği,<br />

sosyal aktivitelerini gerçekleştireceği bir<br />

alan olacak.<br />

Temmuz & Ağustos 2018 kadikoylife.com : 47


Semtlerimiz<br />

Moda’da bir gün<br />

REHA KADAK<br />

Kadıköy’ümüz, içinde ruhu olan semtleri barındırır. Hele<br />

mevsimlerden yazsa, bir başka olur bu semtlerimizden biri.<br />

Moda demek Kadıköy demektir, Kadıköy demek de Moda.<br />

Moda, tarihi çok eskilere dayanan bir semtimiz. İlk önce Fenikelilerin<br />

adım attığı Moda, Osmanlı zamanında da cazibesini<br />

devam ettirmiş. Tanzimat döneminde Batılılaşma hareketiyle<br />

başta İngilizler olmak üzere Osmanlı içindeki azınlık nüfusun<br />

bu bölgeye akın etmesiyle popüler olan semtimize “Moda”<br />

denmiş. Şimdilerde geniş bir bölgeyi kapsayan Moda, yaz<br />

aylarının da gelmesiyle yeme içme ve alışverişten eğlenceye<br />

kadar çeşitli alternatifleriyle hâlâ “Moda” durumda. Biz de<br />

size bu güzel semtimizde bir gün içinde yapabileceğiniz bir<br />

rota oluşturuyoruz.<br />

GÜNE<br />

KAHVALTIYLA<br />

“KEV”DE<br />

BAŞLANIR<br />

2015 yılında<br />

Moda Havuzu<br />

diye tabir edilen<br />

parkın karşısındaki<br />

Bademaltı<br />

Sokak’ta Kevin<br />

Kavazancı ve Olgu<br />

Baran Kubilay<br />

tarafından açılan<br />

KEV, açıldığı<br />

günden itibaren<br />

özellikle kahvaltı<br />

menüsüyle<br />

Moda’ya gelenlerin önemli uğrak yerlerinden biri. Serpme<br />

kahvaltı tabağı içinde adeta yok, yok! Pancake, sigara böreği,<br />

simit, tavuk jambon, dana jambon, söğüş, birbirinden özel<br />

yöresel peynir çeşitleri, sahanda yumurta, zeytin, bal, kaymak,<br />

tereyağı, nutella, bir adet taze sıkılmış portakal suyu ve sınırsız<br />

çay kahvaltı sevenler için doya doya ve damağa hitap eden<br />

bir kahvaltı menüsü. Farklı kahvaltı seçenekleri arasında sıcak<br />

kahvaltı tabağı, American breakfast gibi çeşitler de KEV’in<br />

menüsünde bulunuyor.<br />

KAHVELER “BEN”DEN<br />

Ben Coffee Roasters, Robert Ben’in uzun yıllar<br />

yurt dışında üçüncü dalga kahve anlayışına<br />

dair araştırmalar yapması ve eğitimler alması<br />

sonucunda 2015 yılında Moda’da açtığı,<br />

semtin ilk üçüncü dalga kahve mekânlarından<br />

biri. Dünyada kahvesiyle meşhur olan<br />

önemli ülkelerin çekirdekleri Robert Ben’in<br />

atölyesinde kavruluyor. Espresso, Americano,<br />

filtre kahve, latte gibi kahve türlerinin<br />

yanı sıra Chemex, V60, Syphon gibi üçüncü<br />

dalga kahve demleme çeşitlerinden de eşsiz<br />

kahveler içebilir, yine bu manuel demleme<br />

aparatlarını ve kahve çekirdeklerini Ben’den<br />

satın alabilirsiniz.<br />

“ASUMAN”, BİR ÇİKOLATACIDAN FAZLASIDIR<br />

Moda’ya gelenler, Moda Caddesi üzerindeki ufak Çikolata<br />

Dükkânı’nı ve onun meşhur tatlısı “Asuman”ı bilirler. Altı yıl<br />

önce Maksut Yılmaz Cihan tarafından kurulan bu küçük ama<br />

lezzetleriyle büyük olan mekân, “Asuman Çikolata Dükkânı”nı<br />

yine Moda’da, Şair Nefi Sokak’ta açtı. Mekânda başrol Asuman<br />

olsa da, ben size Belçika usulü waffle ve kesinlikle Feride adlı<br />

tatlısını da yemenizi öneriyorum. Bir de mekândan çıkarken<br />

çikolata kolonyası alın.<br />

48 : kadikoylife.com Temmuz & Ağustos 2018


Semtlerimiz<br />

MEVSİMLERDEN YAZSA, ADRES: “MODA PARKI”<br />

Mevsimlerden yaz olmasa da yeter ki kuru hava olsun, insanlar<br />

alır piknik sandalyelerini, örtülerini, yemeklerini doğru Moda<br />

Parkı’na giderler. Ama mevsimlerden yazsa bir başka olur<br />

Moda Parkı. Kitabını okuyan, pikniğini yapan, hayvanlarını gezdiren,<br />

bisikletini süren, basketbolunu oynayan, arkadaşlarıyla<br />

güzel vakit geçirmek isteyen herkes denizin kenarında Moda<br />

Parkı’nda alır soluğu. Moda Parkı’nda bir mola verin.<br />

MODA ÇAY BAHÇELERİ<br />

Bir gelenektir Moda’daki çay bahçelerine uğramak. Moda demek,<br />

aynı zamanda da bu çay bahçelerinde oturmak demektir. Tarihi<br />

Yarımada’ya, Adalar’a, Marmara’ya bakan eşsiz manzarasıyla<br />

Moda’da yapılması gereken en önemli aktivitelerin başında gelir.<br />

TAZE SÜTTEN ENFES<br />

DONDURMALAR:<br />

“ALİ USTA”<br />

Moda Caddesi üzerinde<br />

yaz aylarında bir<br />

kuyruk oluşur. Bu<br />

kuyruğun tek nedeni,<br />

dondurmalarıyla<br />

ünlü Ali Usta... Ustamız,<br />

1960’lı yıllarda<br />

Rize’den İstanbul’a<br />

gelir ve dondurma<br />

işini öğrenir. 1968 yılında<br />

da Moda’daki ilk<br />

ve tek şubeli yerini açar.<br />

Ali Usta’da yiyeceğiniz<br />

dondurmalar, İstanbul’un<br />

en iyisi ve Türkiye’de de en iyi<br />

dondurmalar arasında. Günlük taze<br />

sütten yapılan sakızlı, kestaneli, fıstıklı, kahveli, vişneli, limonlu,<br />

cevizli, vanilyalı, kaymaklı, çikolatalı, bademli, karamelli ve<br />

kendi özel tarifiyle Santa Maria dondurması ve dahası Ali<br />

Usta’da. Yaz - kış aylarında Ali Usta’da dondurma yenir. Bu<br />

kuyrukta beklemeye değer.<br />

81300 MODA: BARIŞ MANÇO MÜZESİ<br />

“81300 Moda” adresini, “7’den 77’ye” ülkemizdeki herkes bilir.<br />

Bu adres, gönlümüzdeki yeri asla dolmayacak olan Barış<br />

Manço’nun evininin adresi. Kadıköy Belediyesi tarafından müzeye<br />

çevrilen ev, Moda’ya gelenlerin uğraması gereken yerlerden<br />

biri. Barış Manço ve ailesine ait özel eşyaların sergilendiği<br />

bu güzel müze, sizi geçmişe dair keyifli bir yolculuğa çıkaracak.<br />

MODA, KADIKÖY VE<br />

HATTA İSTANBUL’DA<br />

HAMBURGER<br />

B.O.B’DA YENİR<br />

Uzun yıllar önemli<br />

mekânların şefi olan<br />

Bora Bozankaya ve<br />

Soner Asar’ın yarattığı<br />

marka B.O.B (Best of<br />

Burger), kısa sürede<br />

lezzetiyle İstanbul’da<br />

hatırı sayılır bir<br />

müşteri kitlesine hitap<br />

ediyor. Ekmeği, hamburger köftesi, kaşkaval peyniri, füme<br />

eti, karamelize soğanı, özel sosları ve de sunumdaki kornişon<br />

turşu, haydari ve patates kızartmasıyla fark yaratan B.O.B, Time<br />

Out Yeme-İçme Ödülleri’nde de “En İyi Hamburgerci” ödülünü<br />

de alarak, İstanbul’da alanında en iyisi olduğunu da kanıtladı.<br />

Moda Caddesi Kağnı Sokak’taki kuyruk ve hamburger kokuları,<br />

size B.O.B.’a geldiğinizi müjdeler. B.O.B’da hamburger yemeden<br />

Moda’dan gitmeyin.<br />

YAZ KONSERLERİ MODA KAYIKHANE’DE<br />

Anadolu Yakası’nda geniş mekânı, konumu ve sahne alan<br />

sanatçılarıyla kısa sürede adından söz ettiren Moda Kayıkhane’de,<br />

yaz aylarında açık havada, deniz kenarında müziğimizin<br />

önemli seslerini dinleyebilirsiniz. Gecenizin finalini de Moda<br />

Kayıkhane’de keyifli bir konsere giderek bitirin.<br />

Temmuz & Ağustos 2018 kadikoylife.com : 49


HAYALLERİNİZİ SÜSLEYEN DÜĞÜNLER<br />

DEDEMAN BOSTANCI’DA!<br />

Karşılama kokteylinden zengin düğün menüsü seçeneklerine,<br />

özel tasarlanmış düğün pastasından balayı süiti ve deluxe süsleme<br />

paketine hayallerinizi gerçeğe dönüştürmek için düşünülmüş sayısız<br />

güzel detay DEDEMAN Bostancı’da sizleri bekliyor.<br />

0216 469 66 00 bostanci@dedeman.com www.dedeman.com<br />

MERAKLI KAL, HEYECANLI KAL, DEDEMAN’DA KAL.


Objektifimden<br />

Bir nefes, bu hayatta;<br />

Kınalıada<br />

Prens Adaları’nın bilinen dört tanesinin<br />

en küçüğü… Özgün, yeşil, temiz…<br />

İstanbul’un keşmekeşinden<br />

uzaklaşmak için birebir!<br />

Sevgili okurlar, bugün demiri Proti’nin serin<br />

sularına bırakıyoruz, soluk almak için... Keyfimiz<br />

ne zaman isterse ana karaya vira diyeceğiz.<br />

“Proti”, Kınalıada’nın eski ismi, “Akoni”<br />

diyenler de var. Prens Adaları buralar…<br />

Madem tarihinden başladık, biraz anlatalım...<br />

Bu adaların geçmişinde prenslerin ölüm<br />

cezaları var, ömür boyu hapisler, gözlere mil<br />

çekmeler var...<br />

YİĞİT UYGUN Ne yazık ki, o zamana göre anakaradan uzak,<br />

zor ulaşılır olduğundan bir çeşit cezaevi olarak<br />

kullanılmış buralar. Mahkûmlardan en bilineni de Romanos<br />

Diagenos (Romen Diyojen). 1071’de Malazgirt’te Selçuklu Hükümdarı<br />

Alparslan’a yenilince tahtını kaybetmiş, sonrasında bu<br />

adada bir manastıra kapatılarak, ömrünün sonuna dek burada<br />

mahkûm hayatı yaşamış.<br />

tense, adanın Burgaz’a bakan tarafına kaçılır. Evet merkeze<br />

biraz uzaktır, kıyıya çıkıp ihtiyaçları almak için ama her şey dört<br />

dörtlük olmuyor!<br />

Ben, adanın sahile paralel sokaklarında gezmeyi, fotoğraf<br />

çekmeyi çok severim. Begonviller, akasyalar, ıhlamurlar, elbette<br />

çam ve zeytinler, dutlar, erikler karşılar sizi. Koparıp yiyin, her şey<br />

serbest... Birkaç yıl önce topladığım eriklerle yaptığım turşunun<br />

tadı hâlâ damağımda. Üstelik diğer adalarının aksine burada<br />

fayton da yok. Yollar tamamen size ait. Belki kedi ve köpekler<br />

eşlik edebilir gezinize, hepsi de sevimli… Uzun bir ada turundan<br />

sonra; evet acıktınız, susadınız... Sizi hemen kıyıya bir paralelde<br />

üç, dört sevimli restaurantın yan yana servis verdiği bir meydana<br />

alalım. Gerçekten sevimli… Deniz ürünlerinin en güzellerini (tabi<br />

mevsimine göre) bulabilirsiniz bu meydanda. Barbun, tekir, kalkan,<br />

dülger, bazen minekop bazen mercan. Elbette ana karaya<br />

göre fiyatlar biraz farklı olabilir, ulaşım giderlerinden dolayı...<br />

Hüzünlü başladık, neşeyle devam edelim... Günümüzde, Kınalı<br />

bence bir cennet... İstanbul’a bu kadar yakın ama İstanbul’da<br />

değil gibi (Adalar’ın anakaraya en yakını)... Uzaktan tekne ile<br />

yaklaşırken tepesindeki uydu antenler ve garip mimarisi ile<br />

kıyıda yer alan cami görsel açıdan keyfinizi kaçırsa da, adaya<br />

çıktıktan sonra bu düşünceler tamamen değişir. Yürüyerek ya<br />

da bisikletle adayı gezebilirsiniz.<br />

Diğer en bilinen Prens Adaları; Burgaz, Heybeli ve Büyükada’nın<br />

aksine, iskeleden çıkar çıkmaz her iki yana döndüğünüzde<br />

denize girilebilir doğal plajlar, sizin! Zaten ada sakinlerinin<br />

büyük bölümü de buralarda denize girer. Kıyıda evi olanlar da<br />

evlerinin önünden... Tabi ki adanın arka tarafındaki Ayazma<br />

Plajı’nın keyfi başkadır. Her şeyden öte sonsuzluğa bakar! Ön<br />

taraftan, yani iskele tarafından ise, İstanbul’un o iğrenç beton<br />

silueti görülür. Tekneyle gelince de, limanın içine demirlemek-<br />

52 : kadikoylife.com Temmuz & Ağustos 2018


Objektifimden<br />

Peki, Proti nasıl Kınalı oldu? Eskiden, herhalde bu kadar da<br />

yeşil değilken ada, yani toprağın rengi ayırt edilebilirken, buradaki<br />

demir ve bakır madenlerinin toprağı kızıllaştırdığı ve Kınalı<br />

adının buradan geldiği bir söylem var. Yine eskiden devam<br />

edersek, düzenli vapur seferleri adada yaşayanların var olması<br />

ile 1846’da başlıyor. Ada, 1946’da da elektriğe kavuşuyor. En<br />

büyük sorun olan su problemi de 1981’de çözüme kavuşuyor.<br />

İstanbul surlarının bir bölümünün, Haydarpaşa ve Tophane<br />

limanlarının Kınalıada’dan çıkarılıp götürülen taşlarla inşa<br />

edildiği konusu da notlar arasında.<br />

Prens Adaları dedik ya; bazılarına göre 9, bazılarına<br />

göre 10 tanedir. (Bir kayalığı da sayanlar var) Turizme<br />

açık olanları Büyükada, Heybeliada, Burgazada ve Kınalıada’dır.<br />

Sedef Adası’nda böyle bir olgu olmamakla beraber<br />

ulaşım ve deniz imkânı vardır. Kınalı’da ne yazık ki kalmaya<br />

yönelik tesisler bir ya da iki tane. Gecelemek sıkıntılı...<br />

Oysa özellikle Büyükada ve Heybeliada’da konaklama<br />

tesisleri iyi durumda.<br />

Mimari tarzdan biraz söz etmek gerekirse, Kınalıada’nın özgün<br />

bir mimarisi ne yazık ki yok günümüzde. Apartman diyebileceğimiz<br />

yapılara kadar uzamış iş! Ama yine de ara sokaklara<br />

dalarsanız, sayıları az da olsa özgün mimariye sahip köşkleri<br />

resimleyebilirsiniz. Eskiden bu yana genelde Ermeni vatandaşlarımızın<br />

rağbet ettiği Kınalı’da, diğer adaların özellikle hafta<br />

sonu yaşanan kalabalığı, keşmekeşi yoktur. Daha sade, daha<br />

kaliteli bir toplulukla berabersiniz!<br />

Önemli mekânlarına bakacak olursak; kısaca Surp Krikor<br />

Lusavoriç Ermeni Kilisesi’nden, Dönüşüm Manastırı’ndan ve<br />

Panayia Rum Ortodoks Kilisesi’nden söz edebiliriz. Adanın<br />

adeta simgesi olan Sirakyan evleri de özeldir. Adayı anlatırken,<br />

yüzme ve sutopunda sayısız başarısı olan Kınalıada Su<br />

Sporları Kulübü’nden söz etmezsek haksızlık olur. 1968 yılında<br />

Başar Acarlı, Şükrü Deniz ve Manuel Tagaryan, kendileri<br />

gibi spora gönül vermiş 26 kişiye öncülük ederek Kınalıada<br />

Su Sporları Kulübü’nü kuruyorlar. Küçücük bütçelerle kısa<br />

zamanda çok sayıda başarıya imza atıyorlar. Yıllar geçiyor,<br />

madalyalar ve kupalar müzelerini süslemeye devam ediyor.<br />

Ada’da çok şık bir tesise sahipler ve çalışmalar ilk günkü<br />

heyecanla devam ediyor.<br />

Artık anakaraya dönme zamanı... Ben Kınalı’ya ne zaman<br />

gelsem mutlu dönerim. Limana yanaştıktan sonra Bostancı’ya<br />

ya da Fener Kalamış’a, halatları bağladıktan sonra bir soğuk<br />

bira... Evin yolunu tutarız tatlı bir yorgunlukla... Ve hazırlanırız<br />

bir sonraki tura!..<br />

Temmuz & Ağustos 2018 kadikoylife.com : 53


TEFAL’den Kadıköylülere<br />

özel kampanya<br />

Tüketicilerin hayatını kolaylaştırmak<br />

misyonu ile birbirinden cazip ürünler sunan<br />

Tefal’den Kadıköylülere özel bir kampanya<br />

var. Toplamda 40 TL tutarındaki hediye<br />

çeklerinizi, yapacağınız 100 TL ve üzeri,<br />

250 TL ve üzeri alışverişlerinizde geçerli<br />

olmak üzere kullanabileceksiniz. Üstelik<br />

kampanyalı ürünler de dahil olmak üzere...<br />

TEFAL’in sadece Göztepe, Selamiçeşme ve<br />

Caddebostan mağazalarında geçerli bu<br />

hediye çeklerinizi, 31 Aralık 2018 tarihine<br />

kadar kullanabilirsiniz.<br />

TEFAL Göztepe<br />

Tütüncü Mehmet Efendi Caddesi<br />

No: 96/3 Kadıköy<br />

Telefon: 0216 356 55 85<br />

TEFAL Selamiçeşme<br />

Bağdat Caddesi<br />

No: 174 Kadıköy<br />

Telefon: 0216 368 98 81<br />

TEFAL Caddebostan<br />

Bağdat Caddesi No: 292/3<br />

Caddebostan - Kadıköy<br />

Telefon: 0216 411 53 78


Yaşamın İçinden<br />

“Tommy” Fenerbahçe’de,<br />

“Tarçın” Moda’da ölümsüzleşti<br />

Kadıköylüler ve Kadıköy Belediyesi, kent<br />

yaşamının can dostları sokak hayvanlarını<br />

unutmuyor. Sokak kedilerinin en yakın<br />

dostu “Tommy” Fenerbahçe’de, Modalıların<br />

can dostu “Tarçın” ise her zaman yatıp dinlendiği<br />

köşesinde Kadıköylüleri bekliyor.<br />

TARÇIN, MİNDERİNE UZANIP<br />

YİNE BİZE BAKACAK<br />

Moda semtinin simgelerinden biriydi Tarçın.<br />

Tüylerinin renginden gelen ismini tüm<br />

Modalılar bilirdi. 18 yaşındaki Tarçın, Moda’da<br />

birçok eve misafir gitti ancak en fazla<br />

sokağı sevdi. Moda sakinlerinin can dostu<br />

oldu. 2016 yılında ters yönde giden bir<br />

aracın altında kalarak can verdi. Tarçın’ın<br />

ölümü tüm hayvanseverleri yasa boğdu,<br />

hayvan hakları konusundaki eksiklikleri bir<br />

kez daha hatırlattı. Moda’da yaşayan hayvanseverler,<br />

yattığı köşeden etrafını izleyen,<br />

kimseye zararı olmayan, etrafına mutluluk<br />

saçan bu canlıyı unutmadı. Modalı heykeltıraş<br />

İskender Giray, Moda Burnu’nda her<br />

zaman beklediği yere Tarçın’ın heykelini<br />

yaptı. Heykelin kaidesi, betondan tasarlanmış<br />

bir minder oldu.<br />

HAYVAN HAKLARI HATIRLATILDI<br />

Heykelin yerine yerleştirilmesi sırasında<br />

konuşan İskender Giray, heykelin Tarçın’a<br />

duyulan özlemin yanı sıra ülkemizdeki<br />

hayvan hakları konusundaki eksikleri<br />

vurgulamak amacını taşıdığının altını çizdi.<br />

Hayvan Hakları Kanunu’nun bir an önce<br />

düzelmesini, cezaların arttırılmasını talep<br />

eden Modalılar; “Yaşadığımız yerin kimliğini<br />

oluşturmada bizler kadar sokak canlarının<br />

da o mekâna ve o mekânın insanlarına<br />

kattıkları olduğunu biliyoruz. Bunun en<br />

güzel örneklerinden biri olan Tarçın, ölümü-<br />

nün ardından insanların tek yürek olup, bir<br />

milyonun üzerinde tweet attığı bir can. Bize<br />

düşen ise, onun sayesinde tüm canlar için<br />

bir ses olmak” ifadelerini kullandı.<br />

KEDİ DOSTU TOMMY DE<br />

FENERBAHÇE’DE<br />

Sokak kedilerinin en yakın dostu olan<br />

köpek Tommy de Fenerbahçe Dalyan’da<br />

yerini aldı. Fenerbahçelilerin beslediği iyi<br />

huylu sokak köpeği Tommy, araba çarparak<br />

hayatını kaybeden sokak canlarından biri.<br />

Kedilerle arası çok iyi olan Tommy’i kedi<br />

emzirirken görenler dahi var. Heykeltıraş<br />

Ümit Öztürk, Tommy ve onun sokak kedileriyle<br />

olan dostluğunu unutmadı. Dalyan’a<br />

sokak hayvanlarının beslenme noktası olan<br />

yere heykeli dikildi. Sokak hayvanlarına<br />

dikkat çekmek amacıyla yapılan heykel,<br />

Kadıköylüler tarafından beğeni topladı<br />

Zaman, Nezih Usta’nın ellerinde<br />

Türk edebiyatının en önemli romanlarından<br />

“Saatleri Ayarlama Enstitüsü” ve romanın<br />

kahramanı Hayri İrdal’i bilirsiniz. Kitapta<br />

hafızalarımıza kazınmış bir cümle vardır:<br />

“Saatin kendisi mekân, yürüyüşü zaman,<br />

ayarı insandır.”<br />

Mekânımız Moda Caddesi, zamanımız<br />

2002’den beri, ayarı da Nezih Arıcı. Nezih<br />

Usta, antika saat tamirciliği yapan bir ailenin<br />

dördüncü kuşak temsilcisi... Hikâyeleri de<br />

Adapazarı’nda başlıyor: “Malum, Adapazarı<br />

depremden etkilenen bir bölge. Deprem<br />

sonrası biz de aile olarak soluğu İstanbul’da<br />

aldık. Moda’yı seçtik İstanbul’da yaşamak<br />

için ve mesleğimizi burada da sürdürmek<br />

istedik. Biz, ailece bu meslekten geliyoruz.<br />

Ben de atalarım gibi ailemin yanında<br />

yetişerek başladım mesleğe. Babam, benim<br />

ilk ve tek ustamdı. Çocukken okul çıkışları<br />

soluğu babamın yanında alırdım. Ona baka<br />

baka, yavaş yavaş işi elime almaya başladım.<br />

Saatlerle bir bağ kurdum. Bir de baktım ki o<br />

zamandan bu yana meslekte 50 yılım geride<br />

kalmış. Elimizde antika saatlerden modern<br />

saatlere kadar birçok çeşit mevcut... Fakat<br />

antika saatlerin başka bir ruhu var, yaşanmışlığı<br />

var. Kadıköy insanı da bu gelenekli<br />

eşyaları seven bir kitleye sahip... Saatten<br />

ve değerlerden anlayan bir kesim Kadıköy<br />

halkı. 2002 yılından bu yana Moda Caddesi<br />

üzerindeyiz. Esnaf olarak Kadıköy bize, biz<br />

de Kadıköy’e bir değer ve ruh kattık.”<br />

Sözü yine edebiyatla, 90’lı yıllarda Türk edebiyatına<br />

damga vuran Metin Kaçan’ın “Ağır<br />

Roman” kitabının giriş cümlesi ile bitirelim:<br />

“Zamanı kim okşayabilir ki?” Nezih Usta,<br />

zamanı yıllardır Moda’da okşuyor.<br />

56 : kadikoylife.com Temmuz & Ağustos 2018


Yaşamın İçinden<br />

Bir plak madeni:<br />

Vintage Records ve Mete Avunduk<br />

Radyo, hayatımıza girdiği günden bu yana<br />

en çok 1990’lı ve 2000’li yılların başında<br />

popüler olmuştur. Bu zamanların radyo<br />

programları hâlâ konuşulur. Bu programları<br />

program yapan elbette yaratıcılarıdır. Kaan<br />

Çaydamlı ve Mete Avunduk, yaptıkları radyo<br />

programıyla “Kaybedenler Kulübü” filmine<br />

ilham olmuş kişilikler.<br />

Mete Avunduk, bu program dışında 2006<br />

yılında Moda’da açtığı “Vintage Records”<br />

adlı plak/kaset dükkânıyla, bir müzik kültünün<br />

devamlılığını müzevari mekânında<br />

sürdürüyor. Moda’daki dükkân, plak kolek-<br />

siyonerlerinin uğrak yerlerinden biri. Küçük<br />

bir plak müzesi gibi adeta... Ülkemizden ve<br />

dünyadan önemli plakların madeni niteliğinde<br />

bir dükkân Vintage Records.<br />

Kapısını çaldık Mete Avunduk’un: “Ben<br />

Kadıköylüyüm, burada doğdum. 15 yıl<br />

kadar ‘Trip v2.0’ adında bir işletmenin<br />

yöneticiliğini yaptım. Türlü organizasyon<br />

ve festivallerde diskjokeylik, dergi yayıncılığı,<br />

köşe yazarlığı, prodüktörlük gibi işleri<br />

yürüttüm. Halen ‘Standart.Fm’ adlı aktif bir<br />

internet radyosu sahibiyiz Vintage Records<br />

olarak.” Kendine has üslubuyla devam edi-<br />

yor anlatmaya Avunduk: “1984 yılında plak/<br />

kaset toplamaya başladım. Çok önemli bir<br />

arşivim vardı. Radyo programları vs. derken,<br />

daha da birikmeye başladı. 2006 yılında da<br />

Vintage Records’u kurduk. Dünyanın her<br />

yerinden müzikle ilgili insanları beslemeye,<br />

onların beklentilerini karşılamaya ve<br />

çoğunlukla da bu beklentileri oluşturmaya<br />

çalışıyoruz. Vintage Records, aynı zamanda<br />

bir plak şirketi. Geçtiğimiz yıl ilk ürünümüz<br />

olan bir 45’lik yayınladık. Müjde Ar’a ait bir<br />

45’lik bu... O da arşiv niteliğinde bir çalışma.<br />

Bu yöndeki çalışmalarımıza da devam<br />

edeceğiz.”<br />

Moda’nın enginarcısı Serdar Özden<br />

Moda, her ne kadar son zamanlarda açılan<br />

kafeler, bistrolar, tiyatrolar ve meyhaneleriyle<br />

bir değişimin içinde olsa da, yerli nüfusunu<br />

ve semt kültürünü her şeye rağmen<br />

korumakta. Modalılar, yıllardır vazgeçmedikleri<br />

esnaflarına uğrayıp alışveriş yapmayı<br />

ihmal etmiyor. Bunlardan biri de Serdar<br />

Özden ve enginar tezgâhı...<br />

Serdar Özden, 1967 yılında Kadıköy Moda’da<br />

doğmuş. Enginar satma hikâyesi de aslında<br />

onun aileden devraldığı bir iş. O, yıllardır<br />

Moda’da oto elektrik ustalığı yaptıktan<br />

sonra son 10 yıldır, süslediği oyuncaklarla<br />

tezgâhında enginar satıyor: “Kadıköylüyüm,<br />

burada doğdum. Evimiz hâlâ Yaver Bey<br />

Sokak’ta. Ben doğduğumda ailem yine<br />

bu köşede enginar satardı. Ben de yaşım<br />

ilerledikçe onlara yardım ederdim. Sonra oto<br />

elektrik ve ses sistemleri üzerine Moda’da<br />

dükkânım vardı. O işi bırakıp, yaklaşık 10 yıl<br />

evvel enginar tezgâhının başına ben geçtim.”<br />

Anlatırken bir yandan gözleri de gülmeye<br />

başlıyor Serdar Bey’in: “İnsanlar tezgâha<br />

gelince şaşırıyor. Oyuncaklarla donattım<br />

tezgâhı. Ben çocukluğumu çok yaşamadım<br />

çalışmaktan. Oyun oynamaktan, oyuncaklardan<br />

zarar gelmez. Ben de tezgâhımı<br />

güzel enginarlarımın yanında oyuncaklarla<br />

süsledim.” İşini o kadar seviyor ki Serdar Özden,<br />

işini elleriyle değil de gönlüyle yapan<br />

kişilerden: “İşimi çok seviyorum. Enginarlarımı,<br />

İstanbul’daki özel bahçelerden özel<br />

olarak seçip alıyor ve itinayla ayıklıyorum.<br />

Dile kolay, 60’lı yıllardan beri buradayız.<br />

Hatırı sayılır müşterilerimiz var, yıllardır bizden<br />

alışveriş yapıyorlar. Ayrıca, zamanında<br />

balkabağı da satıyorum. Bir de Ankara’da<br />

bağ ve bahçelerimiz var. Orada yetiştirdiğim<br />

bamyaları, fasulyeleri konserve yaparak<br />

satışını da yapıyorum tezgâhta.”<br />

Modalı Serdar Özden, Modalılara her gün<br />

tezgâhında hizmet veriyor. Enginar almasanız<br />

da, sırf bu güzel tezgâhı görmek için bile<br />

Özden’e uğrayın...<br />

Temmuz & Ağustos 2018 kadikoylife.com : 57


Geçmişten Geleceğe<br />

Haydarpaşa Lisesi’nin 150 yıllık tarihi<br />

‘Bilim Müzesi’ oldu<br />

Müzede özellikle fizik alanındaki laboratuvar aletleri dikkat çekiyor. Bunun yanında<br />

müzede ses düzeyleri ve hava tribünleri, elektrik üreten ekipmanlar, sinema makinesi,<br />

fotoğraf makineleri, güneş sistemi, röntgen cihazı, radyolar, piyano gibi çok çeşitli<br />

alanlara ait aletler bulmak mümkün…<br />

PINAR BALTACI<br />

İstanbul’un en köklü okulları arasında yer<br />

alan ve farklı meslek gruplarında başarılar<br />

elde etmiş birçok önemli ismi mezun eden<br />

Haydarpaşa Lisesi, tarihini okul bünyesinde<br />

açılan Bilim Müzesi ile yaşatmaya devam<br />

ediyor. 1930’lu yıllara kadar Tıp Fakültesi<br />

olarak faaliyet göstermiş, 1933 yılına<br />

gelindiğinde ise Mustafa Kemal Atatürk’ün<br />

isteğiyle Haydarpaşa Erkek Lisesi kimliğiyle<br />

öğretime açılmış olan lise, günümüzde Altunizade<br />

Validebağ Öğretmenler Hastanesi<br />

bahçesinde yapılan yeni binasında eğitim<br />

hayatına devam ediyor.<br />

Müzede, 1930’lu yıllarda Almanya’dan getirilen<br />

farklı disiplinlerde laboratuvar aletleri<br />

yer alıyor. Yaklaşık 150 yıllık mazisi olan bu<br />

objeler; fizik, kimya, biyoloji laboratuvarlarının<br />

yanı sıra tıp fakültesi döneminden<br />

kalan, yıllarca derslerde kullanılan aletler...<br />

Öğrenciler ve vatandaşlar tarafından büyük<br />

ilgi gören müze, randevu ile günün belirli<br />

saatlerinde gezilebiliyor. Ayrıca müzede,<br />

okul tarihi boyunca kazanılan tüm ödüller<br />

de sırasıyla sergileniyor.<br />

“ALETLERİN BÜYÜK ÇOĞUNLUĞU<br />

ÇALIŞIYOR”<br />

Haydarpaşa Lisesi’nin tarihi binasından<br />

yeni binaya taşınan, yıllar sonra Haydarpaşa<br />

Lisesi mezunlarının katkılarıyla<br />

onarılan ve temizlenen aletler, ardından<br />

müzede sergilenmeye başlanmış. Müzenin<br />

mimarlarından Remzi Sarıoğlu, Kadıköy<br />

Life Dergisi’ne yaptığı açıklamada “Ben de<br />

Haydarpaşa Lisesi’nin 1970 mezunuyum.<br />

Okulumuz için elimizi taşın altına koymak<br />

istedik. Çalışmalar sırasında çok keyif aldık.<br />

Aynı zamanda aletleri tamir de ettirdik, şu<br />

an büyük çoğunluğu çalışıyor. O dönem-<br />

Remzi Sarıoğlu<br />

58 : kadikoylife.com Temmuz & Ağustos 2018


Geçmişten Geleceğe<br />

Mehmet Ali Sade Avukat Tayfun Kardeş Uğur Özgür<br />

lerden kalan güneş modülü hâlâ dönüyor<br />

örneğin... Müzeyi ziyarete gelen yetkililer, bu<br />

aletlerin o dönemde Milli Eğitim kurumlarında<br />

dahi olmadığını ifade ediyorlar.<br />

Hepimiz bu araçlarla dersler aldık. Bunları<br />

koruyup, yeni nesillere ulaştırmış olmak bizi<br />

çok mutlu ediyor. Zamanında okulumuzun<br />

çok değerli hocaları tarafından getirtilen<br />

aletler, bizler için çok faydalı oldu, bizler<br />

de yeni öğrencilere faydalı olacak bir müze<br />

açarak, okullarının geçmişini unutmamalarını<br />

sağlıyoruz” dedi.<br />

“MÜZE, ÖĞRENCİLERİMİZE<br />

AİDİYET DUYGUSUNU KAZANDIRDI”<br />

Haydarpaşa Lisesi Müdür Yardımcısı<br />

Mehmet Ali Sade ise, Haydarpaşa Lisesi’nin<br />

bugününe dair şunları söyledi: “Mezunlarımız,<br />

öğrencilerimiz ve çalışanlarımız, okulumuzun<br />

geçmişiyle gurur duyuyor. Ama<br />

tabi geçmişle gurur duymak kadar, ileriye<br />

dönük çalışmalar da yapmak gerekir. Son<br />

yıllarda hem akademik çalışmalarımız hem<br />

de ders dışı etkinliklerimiz devam ediyor.<br />

Sene başında öğrencilerimize bazı etkinlikler<br />

düzenliyoruz. Bunların en önemlisi,<br />

açılış dersimizi her sene okulumuz mezunu<br />

bir akademisyen veriyor. Öğrenciler ilk<br />

dersini bir akademisyenden alınca çok<br />

etkileniyorlar. Kurum kültürünün oluşması<br />

için okulumuzun tarihini de sürekli olarak<br />

öğrencilerimize anlatıyoruz. Müzemizi ilk<br />

haftalarda hazırlık sınıflarımıza gezdirdik.<br />

Çok etkilendiler ve aidiyet duyguları arttı.”<br />

Okullarında süregelen akademik ve sosyal<br />

çalışmalarından da bahseden Sade, sözlerine<br />

şöyle devam etti:<br />

OKUL BÜNYESİNDE ÜNİVERSİTEYE<br />

HAZIRLIK KURSU<br />

“Okulumuzda birçok devlet okulunda olmayan<br />

bir çalışma yaptık. Bahçeşehir Üniversitesi<br />

hazırlık birimi ile yürüttüğümüz ortak<br />

çalışma sonucunda, üniversitenin hazırlık<br />

biriminden üç yabancı öğretmen gelerek<br />

haftanın belli saatlerinde derslere girdiler.<br />

Sene sonunda da üniversitenin kendi öğrencilerine<br />

yaptığı sınava bizim öğrencilerimiz<br />

de girdi ve sınava giren 180 öğrenciden<br />

153’ü başarılı oldu. Bu öğrencilere bir belge<br />

gelecek; Bahçeşehir Üniversitesi’ni tercih<br />

edecek çocuklarımız, hazırlık sınıflarından<br />

muaf olarak bölümlerine geçiş yapabilecekler.<br />

Ayrıca, öğretmen kadromuza çok<br />

güvendiğimizi de belirtmek isterim. Son<br />

sınıf öğrencilerimize üniversiteye hazırlık<br />

kursu veriyoruz. Okulumuz öğrencileri, her<br />

sene ülkemizin önemli bölüm ve üniversitelerini<br />

kazanıyorlar. Bunların yanında, sosyal<br />

etkinlik çalışmalarımız çok fazla. Okulumuzda<br />

toplamda 34 kulüp var.”<br />

“HAYDARPAŞALI OLMAK<br />

BİNA DEĞİL, RUHTUR”<br />

Haydarpaşa Lisesi’nin bir diğer mezunu<br />

Avukat Tayfun Kardeş de “Haydarpaşa bina<br />

değil, ruhtur” ifadelerini kullanarak; “Benim<br />

için Haydarpaşalı olmak çok değerli bir<br />

unsur. Okulun kıymetini okurken bu kadar<br />

bilmiyorduk. Eski görkemli binasından<br />

taşınınca kan kaybetti, fakat şu an yine o<br />

eski güzel yıllarına ulaştı. Öğrencilerin sınavla<br />

gelmesi de okulun kalitesini arttırıyor.<br />

Eskiden de parasız yatılı öğrenciler sınavla<br />

gelirdi, okulun başarı seviyesini de o öğrenciler<br />

yükseltti hep. Mezunlarımız arasında<br />

zamanında topluma mal olmuş ve topluma<br />

önderlik etmiş çok fazla isim var. Haydarpaşalı<br />

olmak bina değil, ruhtur. Ben eski<br />

binadan mezun oldum ama okulumuz şu<br />

an buradaysa, bu binayı da sahiplenmemiz<br />

gerekir. Haydarpaşa Lisesi ilk açıldığında<br />

bütün Anadolu’nun en büyük lisesi olma<br />

özelliğine sahipti. Aynı zamanda da bir<br />

Cumhuriyet Lisesi” şeklinde konuştu.<br />

“MÜZEDEKİ BİRÇOK ALETİN ÇALIŞMA<br />

MEKANİZMALARINA HÂKİMİM”<br />

Okul öğrencilerinden Uğur Özgür ise, Haydarpaşa<br />

Lisesi camiasına dâhil olmaktan<br />

onur duyduğunu belirterek, müzeye dair şu<br />

değerlendirmelerde bulundu: “O aletlerin<br />

benzerlerinin üniversitelerde dahi olmadığını<br />

biliyoruz. Aletlerin birçoğunun çalışma<br />

mekanizmasına hâkimim. Müzenin bunda<br />

katkısı büyük... Tüm aletleri görme ve çalışma<br />

sistemlerine şahit olma imkânımız oldu.<br />

Bana en ilginç gelen nokta, araçların çok eski<br />

yıllara ait olması.” Aynı zamanda okullarının<br />

Robotik Kulübü’nde de faaliyetler yürüttüklerine<br />

değinen Özgür, kulüp olarak elde<br />

ettikleri başarıları şöyle anlattı: “Üniversitelerin<br />

her sene robotik yarışmaları olur, bizler<br />

de kulüp olarak katılıyoruz. Bu yarışmalarda<br />

çeşitli kategorilerde robotlar yarıştırılır.<br />

Bireysel olarak katılmak zor ve maliyetli bir<br />

işti. Hep beraber ortak çalışmalarımız oldu.<br />

Okulumuzun bu alanlarda çeşitli başarıları<br />

var. Çalışmalarımız devam edecek.”<br />

Temmuz & Ağustos 2018 kadikoylife.com : 59


Yaşamınıza kalite ve ayrıcalık katın...<br />

Anadolu yakasının merkezi Kozyatağı’nda<br />

Kozyatağı metro istasyonundan 1 dk. yürüme mesafesinde,<br />

E-5 ve tem bağlantı yollarına yakınlığı sayesinde ulaşımı hızlı ve kolaydır.<br />

3000 m2 alana ve en son teknolojilere sahip<br />

egzersiz ekipmanlarının kullanıldığı tesisimizde;<br />

gym - cardio alanı, kişisel ve grup egzersizleri,<br />

kapalı yüzme havuzu, spa ve dinlenme odası<br />

mevcuttur.<br />

Saniye Ermutlu Sk 3 Kozyatağı 34742 İstanbul<br />

T: 0216 571 61 00<br />

sales@byotell.com<br />

www.byotell.com<br />

ByOtell<br />

byotell


Geçmişten Geleceğe<br />

Emin Küçükserim:<br />

Eski ve yeni Kadıköy,<br />

iki başka dünya!<br />

PINAR BALTACI<br />

Fotoğraf sanatının geçmişi ülkemizde uzun yıllar öncesine<br />

dayanıyor. Her geçen gün değişen İstanbul’un eski zamanlarını<br />

önemli fotoğrafçıların arşivlerinde görmek mümkün.<br />

Bunlardan biri de Kadıköylü fotoğraf sanatçısı Emin<br />

Küçükserim. Aynı zamanda K-İletişim yayınlarının Fotoğraf<br />

Editörlüğü’nü de üstlenen Küçükserim, gençlik yıllarından<br />

bu yana doğup büyüdüğü Caddebostan’ı ve tüm İstanbul’u<br />

fotoğraflıyor.<br />

Eski ve yeni Kadıköy’ü karşılaştırırken iki ayrı dünya<br />

gördüğünü ifade eden Emin Küçükserim’e göre; “Eskiden<br />

Kadıköy çok daha huzurlu ve mutlu bir semtti. Sokaklarında<br />

korkmadan, özgürce dolaşabiliyorduk.” Kadıköy’ün<br />

geçmişini her yeri karış karış dolaşmış bir fotoğrafçıdan<br />

dinlemek bizim için büyük şans. Buyurun, Küçükserim’in<br />

hikâyesine hep beraber tanıklık edelim...<br />

SEKİZ YAŞINDAN BERİ DÜNYAYI<br />

KADRAJDAN GÖRÜYOR<br />

Çocukluğu Caddebostan’da geçen Emin Küçükserim, fotoğrafa<br />

çok küçük yaşlarda annesi tarafından kendisine hediye<br />

edilen, kendi deyimiyle ilkel bir makine ile başlıyor ve o<br />

günden bugüne dünyayı kadrajdan görmeye devam ediyor:<br />

“Sekiz yaşındayken annem bana Alman malı Agfa marka<br />

bir fotoğraf makinesi aldı. O günden bu yana fotoğrafa olan<br />

ilgim hep devam etti. Teknolojiye göre değişen tüm makineleri<br />

gördüğümü söyleyebilirim. Çocukluğum, ilk gençlik<br />

yıllarım ve aslında tüm yaşamım Caddebostan’da geçti.<br />

Başarılı bir öğrenciydim. Darüşşafaka Lisesi’ne Türkiye 11.’si<br />

olarak kabul edildim, fakat ardından derslerin ağırlığına<br />

dayanamayarak Haydarpaşa Lisesi’ne geçiş yaptım. Çocukluğumdan<br />

bu yana hobi olarak maket tasarımları yaparım.<br />

Fotoğraf ve resim de hep hayatımda oldu. Yıllarca tüm<br />

İstanbul’u, özellikle de Kadıköy’ü fotoğrafladım.”<br />

Emin<br />

Küçükserim,<br />

henüz 8<br />

yaşındayken<br />

annesi<br />

tarafından<br />

kendisine<br />

hediye edilen<br />

fotoğraf<br />

makinesini<br />

hâlâ saklıyor.<br />

Temmuz & Ağustos 2018 kadikoylife.com : 61


Geçmişten Geleceğe<br />

1968 yılında Gülhane Parkı...<br />

HAYALLER BAŞARIYI GETİRİYOR<br />

Gençlik yıllarında sürekli hareket halinde<br />

olmak, yaratıcılığını kullanabilmek ve fotoğraftan<br />

uzak kalmamak adına reklamcı olmak<br />

istediğini ifade eden Küçükserim, bunu<br />

başarıyor ve dönemin önemli reklamcılık<br />

ajanslarından birinde işe başlıyor: “Aklımda<br />

o yıllarda hep reklamcılık vardı. 70’li yılların<br />

başıydı o zamanlar. Araştırdım, toplamda<br />

üç tane reklam ajansı olduğunu fark ettim.<br />

Man Ajans, İlancılık Reklam Ajansı ve İstanbul<br />

Reklam. İlancılık Reklam Ajansı’nda işe<br />

başladım ve ilk başlarda fotoğraf katkısında<br />

bulunarak, afiş çizimleri işlerini üstlendim.<br />

Reklamcılık serüvenim böylelikle başlamış<br />

oldu ve uzun yıllar devam etti. Dönem<br />

dönem kendi işlerimi de yaptım. Hayallerim<br />

olan reklamcılığı, fotoğrafçılık ile birleştirdim.<br />

Böylelikle hem başarılı hem de mutlu<br />

bir meslek hayatım oldu. Şimdi dönüp<br />

baktığımda, iyi ki hayallerimin peşinden<br />

gitmişim diyorum.”<br />

“EN ÇOK GECE FOTOĞRAFLARI<br />

ÇEKMEYİ SEVİYORUM”<br />

Tekrar fotoğrafa dönüyoruz. Türkiye’de<br />

özellikle Akdeniz ve Ege Bölgeleri’ni karış<br />

karış gezen Emin Küçükserim, en çok gece<br />

fotoğrafları çekmeyi sevdiğini söylüyor ve<br />

ekliyor: “Bir fotoğrafçı yürümeyi muhakkak<br />

sevmeli. Çünkü fotoğraf dolaşarak, her sokağa<br />

girip çıkarak var olur. Ben de yıllarca eşim<br />

ve oğlumla beraber tüm güneyi dolaştım.<br />

Dağlarını, tarihi eserlerini, ormanlarını fotoğrafladım.<br />

İstanbul’da o kadar çok fotoğraf<br />

çektim ki artık her şey gözüme aşina geliyor.<br />

Fakat gece fotoğrafları çekmek benim için<br />

özel bir keyif. Bir kere gece şehir çok tenha<br />

oluyor. Gündüzün kirliliğinden arınıyor<br />

sokaklar; sessizlik ve sakinlik, gece bana<br />

huzur veriyor. Bunun yanında, gece ışıkların<br />

oynadığı oyunlara şahit olmak ve onları<br />

ölümsüzleştirmek de benim için çok özel.”<br />

“ARTIK FOTOĞRAFLARI BİZ DEĞİL,<br />

DİJİTAL MAKİNELER ÇEKİYOR”<br />

Eski dönemlerde şimdiki gibi dijital makinelerin<br />

olmadığını ve fotoğrafçılık süreçlerinin<br />

çok boyutlu olduğunu ifade eden sanatçı<br />

Küçükserim, günümüzdeki fotoğrafçılık<br />

kavramına dair şunları aktardı: “Eskiden<br />

fotoğrafçılık yapan çok az insan vardı. Cep<br />

telefonu, bilgisayar, hatta televizyonun bile<br />

olmadığı dönemlerden bahsediyorum. Herkes<br />

küçük radyosunu cebinde taşırdı. Tabii<br />

fotoğrafçılık yapmak isteyenler için de makine<br />

fiyatları çok pahalıydı. İnsanlar şimdiki<br />

gibi her anını ölümsüzleştirmiyordu. Sadece<br />

62 : kadikoylife.com Temmuz & Ağustos 2018


Geçmişten Geleceğe<br />

makine fiyatları da değil, filmler pahalı,<br />

sonrasında karanlık odada banyo ve baskı<br />

işlemleri de bir hayli masraflıydı. Düşünsenize,<br />

deklanşöre her basışınız maddi zarar. Her<br />

andan en fazla üç fotoğraf çekerdik. Doğru<br />

pozu üç fotoğrafta yakalamaya çalışacağınızı<br />

düşünsenize. İşte bu sebeplerden dolayı<br />

eskiden fotoğrafçılık gerçek sanattı. Şimdi<br />

dijital makineler bizim yerimize anı çekiyor,<br />

biz sadece aracı oluyoruz.”<br />

HERKESİN BİRBİRİNİ SEVDİĞİ YILLAR<br />

Gelelim 1960’ların Kadıköy’üne. Fotoğraflarıyla<br />

o yılları hâlâ görünür kılıyor Emin Küçükserim.<br />

Tanıklık ettiği zamanlar bizler için bir<br />

hayli uzak olsa da, Küçükserim’in anlatımıyla<br />

kendinizi 1960’ların İstanbul’unda hissediyorsunuz:<br />

“Ben bugün eski ve yeni Kadıköy’ü karşılaştıramıyorum<br />

bile, çünkü her şey o kadar<br />

farklı ki... İki başka dünya... Özellikle Caddebostan’da<br />

benim çocukluğumda çok farklı<br />

bir yaşam vardı. 1960’lı yıllar özellikle bütün<br />

dünyanın savaş sonrası huzur ve mutluluk<br />

aradığı, sanatla ve müzikle ilgilendiği, insanların<br />

birbirine karşı saygılı, özverili ve herkesin<br />

birbirini sevdiği yıllardı. Caddebostan’da ise<br />

durum birçok yere göre daha güzeldi. Burada<br />

herkes birbirini tanır, hatta tanıdık tanımadık<br />

herkes sabahları selamlaşırdı. Bugün herkesin<br />

arayıp bulamadığı mahalle kültürünü yaşadık<br />

biz. Evler müstakil, ya tek ya da çift katlıydı.<br />

Sokaklar çok sakindi, sadece tek tük arabalar<br />

geçerdi. O zamanki dolmuşlar Amerikan<br />

arabalarıydı. Şoförler senin geldiğini görür ve<br />

beklerdi, sohbet ederlerdi.<br />

YAZLIK SİNEMALAR, BİSİKLETLİ<br />

YOLLAR, HALK PLAJLARI…<br />

Bugünlerde insanlar ne yazık ki sokaklarda<br />

belli bir saatten sonra güvenli bir şekilde<br />

dolaşamıyor. O zamanlar yaz aylarında<br />

herkes sabahlara kadar bisiklet sürer, yazlık<br />

sinemalara gider ve bahçelerinde otururlardı.<br />

Bugün Caddebostan Migros’un bulunduğu<br />

yer, eskiden Caddebostan Gazinosu’ydu.<br />

Yanında Kayıkhane, hemen sağında ise<br />

iki güzel plajımız. Yüzdükten sonra Çamlık<br />

Gazinosu’na çıkar, tost yer ve ayran içerdik.<br />

Gazinonun karşısında Göksel Büfe vardı, sosisli<br />

sandviçi çok meşhurdu oranın. Avrupa<br />

Yakası’ndan bile ziyarete gelenler olurdu.<br />

Bu yazıyı okuyan eski Kadıköylüler çok iyi<br />

hatırlayacaklardır.”<br />

“Ara Güler ile çok eski yıllardan<br />

beri tanışıyoruz. İkimizin de fotoğrafçılık<br />

yaptığı yıllardı. Ara, sadece<br />

fotoğrafçılık ile ilgilenirdi, hatta o<br />

dönemlerde yurt dışında birçok<br />

fotoğrafı yayınlanmıştı. Ama<br />

popülaritesinin asıl sebebi yeteneğiydi.<br />

Siyah beyaz fotoğraflarda<br />

muazzam bir ışık kullanımı vardır.<br />

Birçoğumuz ondan fotoğrafçılık<br />

anlamında çok şey öğrendik. Tüm<br />

bunların yanında samimi ve mütevazılığiyle<br />

de dikkat çeker, herkes<br />

tarafından sevilirdi. Yıllar sonra<br />

Balat’ta karşılaştık ve beraber<br />

fotoğraf çektik...”<br />

Temmuz & Ağustos 2018 kadikoylife.com : 63


Anadolu Yakası’nda da<br />

Apple’ın adresi Pupa.<br />

Türkiye’nin en yaygın Apple Premium Reseller’ı Pupa, ayrıcalıklı Apple ürünleri,<br />

orijinal aksesuarlar ve yetkili teknik servis hizmeti ile Caddebostan'da,<br />

hızlı ve güvenli yetkili teknik servis hizmeti ile Ataşehir'de sizi bekliyor.<br />

CADDEBOSTAN: Bağdat Caddesi 34728 Caddebostan Kadıköy–İSTANBUL • E-mail: caddebostan@pupabilisim.com.tr<br />

ATAŞEHİR: Küçükbakkalköy Mah. Başöğretmen Cad. No: 68 34750 Ataşehir – İSTANBUL • E-mail: teknik@pupabilisim.com.tr<br />

ONLINE ALIŞVERİŞ: pupabilisim.com.tr / MÜŞTERİ HİZMETLERİ: 0850 250 78 72<br />

pupa bilisim as


Sosyal Sorumluluk<br />

Kadıköy Halk<br />

Eğitim Merkezi,<br />

denetimli serbestlik<br />

hükümlülerine dönük<br />

çalışmalarından ötürü<br />

Bakanlık tarafından<br />

‘Eğitim ve Öğretimde<br />

Yenilikçilik’ ödülüne<br />

layık görüldü.<br />

Kadıköy Halk Eğitim Merkezi ile<br />

gelişen dünyayı takip edin!<br />

PINAR BALTACI<br />

Ülkemizde Halk Eğitim Merkezleri, örgün<br />

ve üniversite eğitimi sonrasında toplumun<br />

eğitim ihtiyacını karşılamak amacıyla<br />

kurulan ve devlete bağlı tek eğitim kurumu<br />

olma özelliği taşıyor. Özellikle bir mesleğe<br />

devam ederken başka alanlarda da bilgi<br />

sahibi olmak veya bir hobi edinmek isteyen<br />

herkes, merkez bünyesinde açılan kurslara<br />

başvuruda bulunarak sertifika sahibi<br />

olabiliyor. Bunun yanında dünyada her<br />

geçen gün gelişen dijital yaşam alanında da<br />

kariyer yapmak mümkün.<br />

Halk Eğitim Merkezleri’nin kapıları, sosyalleşmek<br />

ve farklı konularda üretim yapmak<br />

isteyen herkese açık. Her geçen gün yepyeni<br />

bir kurs ve projeye imza atan Kadıköy<br />

Halk Eğitim Merkezi Müdürü Hülya Narsap<br />

ile merkezin geçmiş dönem faaliyetlerine ve<br />

önümüzdeki Eylül ayında açılacak kurslarına<br />

dair bilgiler aldık.<br />

OKUMA YAZMA KURSLARINA TALEP ARTTI<br />

İlk olarak geçen dönem başlatılan okuma<br />

yazma seferberliğine yönelik kursların<br />

son hızla devam ettiğini ifade eden Hülya<br />

Narsap; “Cumhurbaşkanımız ve eşinin<br />

önderliğinde başlatılan okuma yazma<br />

seferberliği ilan edilmeden önce 5 kurs, 52<br />

kursiyerimiz vardı. Seferberlik ilan edildikten<br />

sonra ise 13 kurs, 136 kursiyerimiz oldu.<br />

Aslında baktığınızda Kadıköy, İstanbul’da<br />

okuma yazma oranının en fazla olduğu<br />

ilçe olmasına rağmen burada bile okuma<br />

yazma bilmeyen bireyler var. Özellikle<br />

yaş ortalaması yüksek olan bireylerde ve<br />

kalabalık ailelerin çocuklarında bu oranın<br />

fazla olduğunu görüyoruz. Biz daha önce<br />

de her zaman bu kursları açardık, fakat eskiden<br />

çok fazla duyulmadığı ve farkındalık<br />

olmadığı için talep az olurdu. Seferberliğin<br />

başlatılıp, televizyonlarda kampanyanın<br />

duyurulmasının ardından kursa başvurular<br />

neredeyse iki katına çıktı” şeklinde konuştu.<br />

MERKEZDE BİR İLK: ÇİNCE DİL KURSU<br />

Kadıköy Halk Eğitim Merkezi’nde son<br />

dönemde dikkat çeken bir diğer kurs ise,<br />

‘Çince Dil Kursu’. Kadıköy Kaymakamı Dr.<br />

Mustafa Özarslan’ın isteğiyle açılan kurslara<br />

talep oldukça fazla. Narsap, Çince kursunun<br />

önemine dair dergimize şunları aktardı:<br />

“Çince kursunu bu sene ilk defa açtık, önümüzdeki<br />

dönemde de devam edecek. Halk<br />

Eğitim Merkezi olarak Rusça, İspanyolca,<br />

Fransızca, İngilizce, Almanca, Osmanlıcanın<br />

da aralarında bulunduğu çok fazla yabancı<br />

dil kursumuz var. Ama ilk defa bir Halk<br />

Eğitim Merkezi’nde Çince öğretilecek. Talep<br />

ise düşündüğümüzden daha fazlaydı. Öğretmenimiz<br />

alanında uzman, Çin Dili ve Filolojisi<br />

mezunu. Halk Eğitim Merkezleri’nin<br />

görünürlülüğünü arttırmak ve klasik dikiş<br />

nakış, el sanatları, resim gibi kurslardan<br />

ziyade aslında çok farklı alanlarda da halkın<br />

yetişmesine katkı sunulduğunu göstermek<br />

istiyoruz. Çince kursu da bu anlamda güzel<br />

bir örnek oldu.”<br />

GENÇLERE DÖNÜK KURSLAR REVAÇTA<br />

Daha çok gençleri ilgilendiren ve güncel<br />

piyasayı takip eden çok sayıda kursun da<br />

Kadıköy Halk Eğitim Merkezi bünyesinde<br />

yer aldığını belirten Hülya Narsap, sözlerine<br />

şu şekilde devam etti: “Gençler özellikle<br />

kısa film çekimi, senaryo yazımı, fotoğrafçılık<br />

gibi kursları tercih ediyor. Bunun<br />

yanında model gemi yapımı benzeri ilginç<br />

kurslarımız da mevcut. Bilgisayar alanında<br />

ise Photoshop’tan tutun da internet kulla-<br />

66 : kadikoylife.com Temmuz & Ağustos 2018


Sosyal Sorumluluk<br />

nımı, web tasarımına kadar çeşitli alanlarda<br />

eğitim veriyoruz. Şu aralar revaçta olan bir<br />

diğer eğitimimiz e-ticaret uygulamaları. Bu<br />

uygulama ile kişiler artık evde veya bizim<br />

kurslarımızda ürettiklerini internette pazarlamayı<br />

öğreniyor. Çok önemli ve güncel bir<br />

kurs olduğunu düşünüyorum.”<br />

“KADIN GİRİŞİMCİLER” PROJESİ<br />

Halk Eğitim Merkezi bünyesinde verilen bir<br />

diğer önemli kurs da girişimcilik kursu. Bu<br />

kurs ile kendi işini kurmak ve ürettiklerini<br />

pazarlamayı hedefleyenlere yol gösteriliyor.<br />

Bu yıl Avrupa Birliği Ulusal Ajansı’na teklif<br />

edilen Kadın Girişimciler Projesi ile kursiyerlerin<br />

uluslararası anlamda girişimcilik<br />

becerilerinin arttırılmasına dair yapılabilecekler<br />

araştırılacak.<br />

“HAYAT BOYU ENGELLİ DOSTU” PROJESİ<br />

Kadıköy Halk Eğitim Merkezi’nde engelli<br />

yetişkinlere de dönük birçok kurs mevcut.<br />

Kadıköy Belediyesi ile ortak olarak başlatılan<br />

kurslar, Kadıköy Engelliler Merkezi’nde<br />

yürütülüyor. “Öncelikle Kadıköy Belediyesi’ne<br />

buradan teşekkürlerimi sunuyorum.<br />

İstanbul Halk Eğitim Merkezleri arasında<br />

engelli yetişkinlere yönelik maalesef çok<br />

az kurs var. Biz bu konuyu çok önemseyen<br />

bir merkeziz” diyen Müdür Narsap, şu<br />

açıklamalarda bulundu: “Engelli çocuklar<br />

gördükleri örgün eğitimin ardından hayata<br />

nasıl atılacaklar? Engelli yakınları neler<br />

yapmalı? Tüm bunlar çok önemli sorunlar.<br />

Bizler de bu konuda kalktık Almanya’ya gittik<br />

ve orada engelli bireylerin hayata katılmasına<br />

dair çalışmaları yakından inceledik.<br />

‘Hayat Boyu Engelli Dostu’ isimli bu proje,<br />

bir Avrupa Birliği projesiydi. Gözlemlerimiz<br />

sonucunda Türkiye’ye döndüğümüzde,<br />

proje sonuçlarını İstanbul’daki diğer Halk<br />

Eğitim Merkezleri, özel eğitim kurumları ve<br />

Rehberlik Araştırma Merkezleri ile paylaştık.<br />

Ülkemizde de bu anlamda işe yarar<br />

projelerin hayata geçirilmesi için elimizden<br />

geleni yapacağız. Son kez sizin aracılığınızla<br />

Kadıköy’e daha fazla engelli merkezi talebimizi<br />

de tekrar yinelemek isterim.”<br />

DENETİM SERBESTLİK KURSLARI<br />

Halk Eğitim Merkezi’nde yürütülen bir diğer<br />

proje ise, denetimli serbestlik hükümlülerine<br />

yönelik. Anadolu Denetimli Serbestlik<br />

Müdürlüğü işbirliğiyle hükümlülere meslek<br />

edindirmek ve topluma adapte olma<br />

süreçlerine yardımcı olmak amacıyla farklı<br />

kurslar açılıyor. Kişisel ve mesleki destek<br />

sunan bu kursların içerisinde okuma yazma<br />

kursları, el becerilerini geliştirecek çalışmalar,<br />

hatta yabancı dil kursları bile var. Yakın<br />

zamanda Denetim Serbestlik Müdürlüğü’ne<br />

kurslara dair bir proje sunduklarını ifade<br />

eden Narsap; “Proje şu an onay aşamasında.<br />

Kabul edilmesi durumunda 6 farklı<br />

alanda denetim serbestlik kursları açacağız.<br />

Hükümlülerin bu meslekleri kazandıktan<br />

sonra dışarı çıktıklarında çalışabilmelerini<br />

hedefliyoruz. Kurslar arasında son yıllarda<br />

çok popüler olan terrarium (fanus içinde<br />

yapay çiçek yapımı), mis sabun yapımı, amigurumi<br />

(el örgüsü bebek yapımı) ve dijital<br />

becerilerin arttırılması da var. Ayrıca, proje<br />

kapsamında hükümlülerin çocukları için de<br />

bir oyun odası kurulacak” dedi.<br />

SERTİFİKALAR, İŞYERİ AÇMADA<br />

ÖN KOŞUL OLUYOR<br />

Halk Eğitim Merkezi diplomaları, işyeri açmak<br />

için sadece tek başına geçerli olmuyor,<br />

fakat açılacak işyeri için gerekli olan ön<br />

prosedürde şart. Meslek Eğitim Merkezleri’ne<br />

işyeri başvurusu yaptığınızda, Halk<br />

Eğitim Merkezleri’nden alınan belgelerin<br />

toplamı işinize yarıyor. Her meslek için belli<br />

bir kurs saatini doldurma şartı aranıyor ve<br />

kurs saatini dolduran adaylar, işyeri açma<br />

başvurusunda bulunabiliyor. Halk Eğitim<br />

Merkezleri<br />

meslek sahibi<br />

olmak için ön<br />

koşul olurken;<br />

işyeri<br />

açma, çıraklık<br />

ve ustalık belgeleri<br />

Meslek<br />

Eğitim Merkezleri’nden<br />

alınabiliyor.<br />

Temmuz & Ağustos 2018 kadikoylife.com : 67


Kadıköylü Yazarlar<br />

Ece Çiftçi’den şaşırtıcı<br />

karakterlerin dünyasına davet:<br />

“YOKHAYVANLAR”<br />

R. SERTAÇ KAYSERİLİOĞLU<br />

“Kadıköylü yazarlar” serimizin bu sayıdaki konuğu Ece<br />

Çiftçi’nin yazıp resimlediği “Yokhayvanlar” kitabı, Can Çocuk<br />

Yayınları’ndan çıktı. Rengârenk karakterler ile dolu kitabın ilk<br />

sayfası siyah... Bu karanlık sayfada yazar bizi “bilinmeyen”e<br />

davet ediyor: “Keşfedilmeyi bekleyen sonsuz sayıda yokhayvan<br />

olduğu söylenir. Onları yakından görmek istiyorsan, hayal gücünün<br />

kapısını arala. Karşına çıkan engebeli yoldan düz devam<br />

et. Ağaçları görünce sola dön.”<br />

Gözlerimizi kapattığımızda, aklımıza bir fikir gelmediğinde, ışığın<br />

“yokluğunda” ortaya çıkan karanlıkta kimi zaman kendimizi<br />

engebeli bir yolda yürüyor gibi hissedebiliyoruz. Çoğu zaman<br />

cesaretimizi yitirip, bildiğimiz yolları tercih ediyoruz. Kendine<br />

has tarzı ve eğlenceli anlatım diliyle Ece Çiftçi, bizi ancak hayal<br />

gücümüzü kullanarak tanışabileceğimiz şaşırtıcı karakterlerin<br />

dünyasına davet ediyor.<br />

“YOKHAYVANLAR” KİTABINDA YOK YOK!<br />

Hayatlarına iki basamaklı kabuklarıyla toprakaltından çıkarak<br />

başlayan merdivgenler, rüzgârla savrulan yaprakları antenlerine<br />

takıştırmayı seven bukaçualar, devamlı hareket halinde<br />

olmalarına rağmen ayrılıklara bir türlü alışamayan nubingiler,<br />

görkemli sofralar kurup evde arkadaşlarını ağırlayan gagakafalı<br />

cadıkuşlar ve de diğerleri... Çeşitlilikleri, farklılıkları ve muziplikleriyle<br />

bizi gülümseten yokhayvanlar, küçük okuyucularına<br />

kendileri olmaktan korkmamaları konusunda cesaret verirken,<br />

büyük okuyucularına da içlerindeki çocuğu hep canlı tutmaları<br />

hususunda hatırlatma yapıyor.<br />

HER KÜTÜPHANEYE ŞART<br />

Yazar, kelime oyunları ve ifade zenginliğiyle dolu metinlerinde<br />

yaptığı bilinçli saçmalıkları ile okuru beklenmedik zamanlarda<br />

olasılıkları görmeye davet ediyor. Mesela, yere düşmüş bir<br />

limon olarak gördüğünüz şey, aslında sizden ödü kopmuş bir<br />

sitronop olabilir. Görülen o ki “Yokhayvanlar”, bu çok farklı<br />

anlayışı ile herkesin kütüphanesinde bulunabilecek güzel bir<br />

çağdaş yapıt... Üstelik de karton kapağı içinde yer alan zenginliği,<br />

15 TL olan ücretiyle oldukça ters orantılı bir halde iken…<br />

ECE ÇİFTÇİ HAKKINDA<br />

1988 İstanbul doğumlu. 2007’de Saint Benoit Fransız<br />

Lisesi mezuniyetini takiben gittiği Amerika Virginia<br />

Üniversitesi’nde Psikoloji ve Studio Art alanlarında<br />

çift lisansını tamamladı. 2011 yılında yaratıcı olma<br />

adına reklamcılık alanına yönelip, San Francisco’da<br />

Miami Ad School isimli portfolyo okulunda Sanat<br />

Yönetmenliği eğitimi gördü. Devamında New York<br />

(360i) ve Istanbul’da (Blab) reklam ajansında çalıştı.<br />

Kendini serbest bırakıp eğlenme projesi olarak başlayan<br />

“Desk Unexpected” (Beklenmedik Hikâyeler) ile<br />

play-doh hamurundan yaptığı karakterler üzerinden<br />

hikâyelerini anlattı.<br />

2013 yılında, reklam alanında geri döndüğü İstanbul<br />

Atölye’de sürdürdüğü yan projeler ile illüstrasyon ve<br />

hikâye anlatımı konularına olan tutkusunun peşinden<br />

gitmeye devam etti. Serbest zamanlı çalışma düzenine<br />

geçtiği 2017 senesinde, Kadıköy’de Bant Mag Havuz’da<br />

Meltem Şahin’in küratörlüğündeki “PMS/Artırılmış Gerçeklik”<br />

sergisine katıldı. Tapirulan Kültür Derneği’nin<br />

13.’sünü düzenlediği illüstrasyon yarışmasında 850<br />

katılımcıdan 48 sanatçı arasında seçilerek, İtalya’da<br />

Santa Maria della Pietà Kültür Merkezi’nde ve Genoa<br />

Nervi’de “Ciao” temalı uluslararası sergilerde yer alan<br />

Ece Çiftçi, halen grafik tasarım ve illüstrasyon alanlarında<br />

serbest zamanlı çalışmalarını sürdürmekte.<br />

68 : kadikoylife.com Temmuz & Ağustos 2018


Eğitim<br />

Kadıköy’de Okul Öncesi<br />

Çocuk Şenliği<br />

Milli Eğitim Bakanlığı’nın okul öncesi<br />

eğitimde yüzde 100 okullaşma hedefi<br />

doğrultusunda, okul öncesi eğitime dikkat<br />

çekmek ve farkındalık yaratmak amacıyla<br />

Kadıköy’deki özel ve devlet okullarında<br />

eğitim gören binlerce minik öğrenci ve ailelerinin<br />

katılımıyla Selamiçeşme Özgürlük<br />

Parkı’nda “2. Okul Öncesi Çocuk Şenliği”<br />

düzenlendi.<br />

Kadıköy İlçe Milli Eğitim Müdürlüğü tarafından<br />

hayata geçirilen, Şube Müdürü Esra<br />

Özgenç koordinesinde yürütülen, büyük bir<br />

coşku ve yoğun ilgiyle karşılanan etkinliğin<br />

konukları arasında unutulmaz sanatçı<br />

Barış Manço’nun oğlu Doğukan Manço,<br />

ünlü oyuncu Özge Borak ve “Uğur Böceği”<br />

tiplemesiyle tanınan usta komedyen Yalçın<br />

Özden de yer aldı. Okulların stant açtığı,<br />

bando takımı ve animasyon-zumba gösterileriyle<br />

çeşitli atölye çalışmalarının gerçekleştirildiği<br />

şenlik, renkli görüntülere sahne<br />

oldu. Kadıköy Kaymakamı Dr. Mustafa<br />

Özarslan, Kadıköy Belediye Başkan Yardımcıları<br />

Uygur Çakmak ve Keriman Nalbant<br />

ile Kadıköy İlçe Milli Eğitim Müdürü Sadık<br />

Aslan’ın da katılım gösterdiği programda<br />

bir konuşma yapan Kaymakam Özarslan,<br />

şunları ifade etti:<br />

SAFLIĞIN, SAMİMİYETİN VE<br />

SEVGİNİN SEMBOLLERİ<br />

“Burada çocuklarımızla bir arada olmak çok<br />

güzel bir duygu. Onları eğlenirken görmek<br />

ve mutluluklarını izlemek beni çok mutlu<br />

ediyor. Çocuklar saflığın, samimiyetin ve<br />

sevginin sembolleri… Onlar geleceğin<br />

sahipleri, yeryüzünün çiçekleridir. Çocuklarımızın<br />

en iyi şekilde yetişmesi için var<br />

gücümüzle çalışıyoruz. Çocuklarımızın<br />

inançlarının, umutlarının artması için düzenlenen<br />

2. Okul Öncesi Çocuk Şenliği’nde<br />

emeği geçen herkese teşekkür ediyorum.”<br />

OKUL ÖNCESİ EĞİTİMİ<br />

YAYGINLAŞTIRMAK HEDEFLENİYOR<br />

Kadıköy İlçe Milli Eğitim Müdürü Sadık Aslan<br />

ise; “Milli Eğitim’in temel hedef ve politikalarının<br />

amaçlarından biri de okul öncesi eğitimin<br />

yaygınlaştırılması ve zorunlu hale getirilmesidir.<br />

Biz de bu amaca hizmet etmek<br />

için Okul Öncesi Çocuk Şenliği’ni yapıyoruz.<br />

Yaklaşık iki bin öğrenci ve velinin katılarak<br />

keyifli saatler geçirdiği bu tür etkinliklerin<br />

örnek olması ve çoğalması temennimizdir.<br />

Bu yıl ikincisini düzenlediğimiz, öğrenci ve<br />

velilerimiz tarafından büyük beğeni toplayan<br />

şenliğimiz, bundan böyle geleneksel<br />

hale gelecektir” şeklinde konuştu.<br />

Kadıköy İlçe Milli Eğitim Müdürü Sadık Aslan<br />

Kadıköy Kaymakamı Dr. Mustafa Özarslan<br />

Temmuz & Ağustos 2018 kadikoylife.com : 69


Sanat<br />

Faik Ertener:<br />

Kadıköy Belediyesi,<br />

Kadıköylü Sanatçılar<br />

Kurulu kurmalı<br />

Faik Ertener,<br />

konservatuar<br />

arkadaşlarıyla;<br />

İlyas Salman,<br />

Haluk Bilginer,<br />

Cüneyt<br />

Çalışkur...<br />

Konservatuardan...<br />

Mehmet Ali Erbil,<br />

Haluk Bilginer,<br />

Cüneyt Çalışkur...<br />

REHA KADAK<br />

Devlet Tiyatroları, ülkemizin en önemli ödenekli<br />

tiyatro kurumlarından biri... İstanbul<br />

Devlet Tiyatrosu da kurumun İstanbul’daki<br />

kalesi, İstanbullunun tiyatro sanatına<br />

sahneledikleri oyunlarla çok önemli katkılar<br />

sağlıyor. İstanbul Devlet Tiyatrosu’nun kurucuları<br />

arasında yer alan, geçmiş dönemlerin<br />

müdürü, baş rejisörü, edebi kurul başkanı,<br />

bol ödüllü yönetmeni, akademisyen, kültür-sanat<br />

danışmanı ve bir Kadıköylü olan<br />

Faik Ertener’le bir araya geldik.<br />

Sevgili Hocam, yakın zamanda Devlet<br />

Tiyatroları’ndan emekli oldunuz. Ancak<br />

sanki hiç emekli olmamışçasına yeni<br />

oyun yönetimleri, festival jürilikleri,<br />

başkanlıkları, paneller, okulda dersler<br />

gibi yoğun bir şekilde sanat yaşamınız<br />

sürüyor. Tiyatro ve sanat yaşamına nasıl<br />

adım attığınızla başlayalım isterseniz?<br />

Babamın yönlendirmesiyle tiyatroya başladım.<br />

Babam çok aydın bir insandı, subaydı.<br />

Ankara’daki konservatuvara girdim. 1976<br />

yılında konservatuvarı bitirip, reji eğitimi<br />

için Almanya’ya gittim. Ülkeye dönüşümde<br />

de 1979-1980 yıllarında İstanbul Devlet<br />

Tiyatrosu’nun kuruluşunda yer aldım. Sonra<br />

İstanbul Devlet Tiyatrosu Müdürlüğü, Baş Rejisörlük<br />

ve Edebi Kurul Başkanlığı görevlerinde<br />

bulundum. O tarihten bugüne kadar da<br />

Devlet Tiyatroları’nda rejisörlük yapıyordum.<br />

Yeni emekli oldum. Hoş, sanatçının emeklisi<br />

olmaz ama devlet kurumlarında oluyor.<br />

Peki hocam, sizin akademik bir<br />

yaşamınız da var. Aynı zamanda öğretim<br />

görevlisisiniz. Sizin zamanınızdaki<br />

konservatuvar eğitimiyle bugünün<br />

tiyatro-oyunculuk okullarının eğitimi<br />

arasındaki farklar neler?<br />

Bu, bizim maalesef kanayan yaramız.<br />

Konservatuvarlar çoğaldı ama nitelik ile<br />

nicelik ters orantılı olarak gelişti. Bugün<br />

okullar hoca bulmakta çok zorlanıyor,<br />

bunun nedeni YÖK kuralları. Sahne pratiği<br />

olmayan akademisyenler var ne yazık ki.<br />

Sahneye doğru dürüst çıkmadan, sadece<br />

lisans-yüksek lisans yaparak bu alanlara<br />

YÖK kuralları gereği hoca oluyorlar. Bu da<br />

tiyatro eğitiminde niteliği öldürüyor. Bizim<br />

zamanımızda konservatuvarda birinci elden<br />

hocalardan öğrendik bu işi. Diksiyon kitabını<br />

yazan kişi Nüzhet Şenbay, bizim hocamızdı<br />

mesela; daha nice tiyatro kitabını yazan<br />

kişiler, bizim hocalarımızdı. Konservatuvarda<br />

okurken bize dublaj bile yasaktı. Sadece<br />

tiyatro ile yatıp kalkardık. Bizim dönemin<br />

mezunlarının hepsi önemli yerlerde şu an;<br />

Selçuk Yöntem, Zuhal Olcay, Haluk Bilginer,<br />

Derya Baykal, Melek Baykal, Mehmet Ali<br />

Erbil, Nihat İleri gibi özel isimler vardı.<br />

Sizin yönetmen, akademisyen, kültürsanat<br />

danışmanı gibi birçok sıfatınız var.<br />

Hangi görevlerinizi yapmaktan çok daha<br />

keyif alıyorsunuz?<br />

Benim yerim elbette tiyatro ve sahne. Ben<br />

çocuk tiyatrolarıyla başladım Türkiye’ye<br />

geldiğimde. Yaptığım çocuk oyunları,<br />

70 : kadikoylife.com Temmuz & Ağustos 2018


Sanat<br />

Kadıköy’de yaşayan bir sanatçısınız.<br />

Kadıköy’ün son zamanlarda kültür-sanat<br />

alanında yükselişine dair düşünceleriniz<br />

nelerdir?<br />

Kadıköy, İstanbul’un tartışmasız en özel<br />

bölgesi... Buranın özel ve kemik bir seyircisi<br />

var, hiç değişmeyen ve hep üzerine eklenen.<br />

Kadıköy seyircisi, kültür-sanat adına<br />

ne verirseniz alır. Ama bu bölgede klasik<br />

sanatların devamlı tekrarının yapılmasını<br />

değil de daha özgün çalışmalarının yapılmasını<br />

isterim. CKM gibi çok güzel kültür<br />

merkezimiz var. CKM, özel tiyatrolara ev<br />

sahipliği yapıyor ama bu özel çalışmalarda<br />

biraz seçici olmak gerekli bence. Sanat o<br />

kadar eşit bir alan değildir. İyi seçmek gerek<br />

bu oyunları.<br />

Bir de gençlere yönelik daha da fazla<br />

çalışmalar yapılmalı. Elbette yapılıyor ama<br />

biz çok geniş bir ilçeyiz, daha da semtlere<br />

inmeli bu iş. Belediye ile kontaklarımız çok<br />

oldu, fikirler ortaya attık. Daha yeni enerjiler<br />

gelmeli Kadıköy’e. Bakın, Kadıköy’de aklınıza<br />

gelmeyecek kadar yüksek bir oranda<br />

sanatçı yaşıyor; yazar var, yönetmen var,<br />

tiyatrocu var, ressam var, mimar var, sinemacı<br />

var, müzisyen var. Belediyemiz kültür<br />

ve sanatla ilgili bir çalışma yapacağı zaman,<br />

bu kişilerden fazlasıyla yararlanmalı. Hatta<br />

bu kişilerden oluşan bir ekip kurmalı ve<br />

sıkça bu Kadıköylü sanatçılarla bir araya<br />

gelip, kültür ve sanatla ilgili kararları onlara<br />

danışıp almalı. Sonra, Şehir Tiyatrosu gibi<br />

bir belediye tiyatrosu da kurulabilir. Bakırköy<br />

Belediye Tiyatrosu örneğinde olduğu<br />

gibi... İlçemizde birçok tiyatro sahnesi var.<br />

Bu projeyi düşünebilirler. Belediyemiz tabii<br />

ki sanata fazlasıyla eğiliyor ama çok daha<br />

fazlasını yapacak güce ve potansiyele sahip.<br />

Son çalışmalarınız nelerdir? Yakın<br />

zamanda bir oyun projeniz var mı yine?<br />

Adana Tiyatro Festivali’ne gözlemci olarak<br />

katıldım. Bursa Şehir Tiyatrosu ve Nilüfer<br />

Belediyesi Kent Tiyatrosu, Antalya Şehir<br />

Tiyatrosu’na oyun izleme ve oyun sahneleme<br />

için davetler alıyorum. Denizli’ye şehir<br />

tiyatrosu kurulması için, belediyeden bu<br />

projeyi oluşturmam için ayrı bir davet aldım.<br />

Önümüzdeki günlerde Kapadokya’daki<br />

tiyatro kurultayına katılacağım. Kartal’daki<br />

festivali yürütüyoruz. Okulda hocalık devam...<br />

Son olarak Ağustos ayında İstanbul<br />

Devlet Tiyatrosu için “Hayaletle Dans” adlı<br />

güzel bir oyunun provasına başlıyorum,<br />

yeni sezonda İstanbul Devlet Tiyatrosu’nda<br />

izleyebileceksiniz.<br />

müzikaller o dönemde Berlin’de, Münih’te<br />

ödüller aldı. Reji yapmak benim işim. Ama<br />

akademik yaşamı da seviyorum, gençlere<br />

bu işi anlatmak önemli. Bilgi paylaşmayı<br />

seviyorum. Tecrübeler doğru bir şekilde<br />

aktarılınca, öğrenciler üzerinde olumlu<br />

etki yaptığını görüyorum. Ayrıca ben Yapı<br />

Kredi Bankası’nın kültür ve sanat danışmanlığını<br />

yaptım uzun bir süre, uluslararası<br />

festivaller gerçekleştirdim orada. Sonra<br />

bu çalışmalarım duyulunca, ülkenin birçok<br />

yerinden benzer görevlerde bulunmam<br />

için davetler aldım. Son olarak Kartal Belediyesi<br />

ile birlikte Türkiye’deki üniversiteler<br />

arasında tiyatro festivalleri düzenliyoruz<br />

ekip olarak. 450 gencin sahneye çıkmasına<br />

neden olduk, bu heyecanı yaşattık onlara.<br />

Gurur duyuyorum hepsiyle. Hepsinden<br />

ayrı keyif alıyorum.<br />

Birçok oyun yönettiniz, sanırım 50-60’ın<br />

üzerinde bunlar. Bu oyunların hangisi<br />

sizde önemli bir yere sahip?<br />

Sibirya’da yaptığım ve Rusçaya çevrilen bir<br />

oyunum vardı; 1994 yılında, “En İyi Gençlik<br />

Oyunu” ödülünü aldı orada. Adı “Siz Ne<br />

Dersiniz?” diye, çok güzel bir çalışmaydı.<br />

Bir de en son yaptığım oyun olan -belki de<br />

hepsinden ayrı yeri vardır- “Sessizliğin İçinden”,<br />

cidden çok zor ve özel bir çalışmaydı.<br />

İşitme engellilerin hayatlarını konu alan<br />

hassas bir çalışmaydı. O kadar güzel çalıştık<br />

ki hep birlikte, çok iyi bir netice aldık ve<br />

22 adaylıktan 16 ödül kazandı oyunumuz.<br />

Gurur vericiydi.<br />

Temmuz & Ağustos 2018 kadikoylife.com : 71


Sanat<br />

Kadıköylü ressam Nihal Okçetin:<br />

Sanatın yaygınlaştırılması şart!<br />

Tuval üzerine yağlıboya çalışmaları yapan Okçetin, aynı zamanda kendi geliştirdiği bir teknikle<br />

kuşe kâğıt üzerine de yağlıboya yapıyor. Sanatçı, kuşe kâğıt üzerine yapılan eserlerde dağıtma ve<br />

silme tekniklerinin çok rahat çalışıldığını ifade ediyor.<br />

PINAR BALTACI<br />

Çok küçük yaşlardan bu yana resme ve<br />

sanata yıllarını, emeğini ve sevgisini vermiş<br />

Nihal Okçetin… Mimar Sinan Üniversitesi<br />

Resim Bölümü’nden mezun olmasının<br />

ardından hem ressamlık serüveni devam<br />

etmiş, hem de heykele merak sarmış.<br />

Yıllarca sanatın farklı dallarıyla ilgilenen<br />

Okçetin, sanattaki özgün dilini soyut resmin<br />

estetiğinde buluyor ve var ediyor.<br />

Bugünlerde Kadıköy Kuşdili Caddesi’nde<br />

atölye çalışmalarına devam eden sanatçı,<br />

düzenlediği etkinlikler ve sergilerle de genç<br />

ressamlara yol gösteriyor. Ressam Nihal<br />

Okçetin’i yakından tanımak için buyurun...<br />

Öncelikle sizi tanıyalım. Resim nasıl girdi<br />

hayatınıza, bu konuda hangi eğitimleri<br />

aldınız?<br />

Resim aslında hayatıma her çocukta olduğu<br />

gibi çok küçük yaşlarda girdi. Küçükken<br />

elimde boyalar ve kalemlerle sürekli resimler<br />

çiziyormuşum. Aslında sanatçı bir aileden<br />

geliyorum, ablam da ressamdı. Bir süre sonra<br />

ondan ve onun çevresinden de çok etkilendim<br />

ve desteklendim. Annemin ise müziğe<br />

karşı büyük bir yeteneği vardı. Cumhuriyet<br />

döneminin ilk kaymakamlarından olan dedem<br />

Mehmet Ali Bey’in de resim konusunda<br />

başarılı olduğu biliniyor. Küçüklük yıllarım<br />

Kadıköy’de, Caddebostan’da geçti. Henüz 4<br />

ya da 5 yaşlarında ablam resimlerimden bir<br />

sergi açtı Kadıköy’de. Tüm bunlar zaman içerisinde<br />

resme yönelmem için beni teşvik etti.<br />

1974 yılında Kadıköy Kız Lisesi’nden mezun<br />

olmamın ardından, Mimar Sinan Üniversitesi<br />

Resim Bölümü’nü bitirdim. Aynı zamanda<br />

yine aynı üniversitede heykel alanında eğitim<br />

aldım ve Prof. Devrim Erbil Atölyesi’nde<br />

yüksek lisans eğitimimi tamamladım.<br />

Okuldan sonra ne tür çalışmalar yaptınız?<br />

Resim her zaman oldu mu yaşamınızda?<br />

Mezun olur olmaz İstanbul Porselen’de<br />

çalıştım bir süre. Ardından hediyelik deri<br />

eşyalar sattığım bir atölye açtım. Sonrası<br />

ise eğitimcilik ile geçti. 1991 yılında ilk defa<br />

Bostancı Sanat Evi’nde başlayan eğitmenlik<br />

yolculuğum, yıllarca çeşitli kurumlarda devam<br />

etti. Ama tüm bu süreçlerde resim ve<br />

heykel her zaman oldu hayatımda. Toplamda<br />

9 kişisel sergi açtım ve 10’un üzerinde<br />

karma sergiye katıldım. Eğitimcilikte ana<br />

hedefim, öğrenciye doğru eğitim vererek<br />

içlerinde var olan fakat ortaya çıkmamış<br />

potansiyel, ilgi ve yetenekleri konusunda<br />

farkındalık sağlayarak, çocukların problem<br />

çözme becerilerinin ve kendini ifade etme<br />

yeteneklerinin gelişmesini sağlamak.<br />

72 : kadikoylife.com Temmuz & Ağustos 2018


Sanat<br />

Nihal Okçetin’in çok sevdiği ve<br />

ölümünden önce yaptığı sevgili<br />

babasının heykeli...<br />

Biraz da sanatınızdan bahsedelim.<br />

Genelde ne tarz resimler<br />

yapıyorsunuz?<br />

Genelde soyut resimler yapıyorum. Soyut<br />

resmin de çeşitleri var. Aslında soyutta figür<br />

olmaz, fakat benim çalışmalarımda organik<br />

biçimlerden beslenen bir soyutluk var. Mesela<br />

ağaç, yaprak, at, insan ve çiçek, hepsi<br />

organik biçimler, yani doğadan geliyorlar.<br />

Resimlerimde kullandığım organik formlarla<br />

ortaya çıkan figür etkisi ile izleyenleri<br />

bilinenden çok, keşfedilmesi gerekenleri<br />

bulmaya zorluyorum. Resim, şiir ve müzik<br />

alanlarından her birinin kendine has bir<br />

dili var. Müziğin dili notalar, şiirin kelimeleri<br />

enstrüman olarak kullanılır, resmin enstrümanı<br />

ise yarattığı estetik değerler.<br />

Bende çok ciddi coşku ve üzüntü yaratan<br />

olaylar, soyut resimlerimde bir şekilde<br />

kendini buluyor. Mesela ‘Kuşlar Serisi’ isimli<br />

çalışmalarım, bir gün balkonumda yaralı<br />

bir atmaca yavrusu görmemle başladı.<br />

Onu içeri aldım, besledim, fakat birkaç gün<br />

sonra kanepede öldüğünü gördüm. Bu<br />

durum beni çok etkiledi. Babam ülkesine<br />

askeri anlamda ciddi fedakârlıklar yapmış<br />

bir pilottu. Sanırım o yaralı atmaca, bir<br />

şekilde kafamda babamla özdeşleşti. Ve bu<br />

fikirle birbiri ardına tablolar ortaya çıkmaya<br />

başladı. Yıllar sonra ‘Kuş Serisi’ tablolarıma<br />

bakan çocuklar, orada özgürlüğü ve çok<br />

uzaklara giden birilerini gördüler. Soyut<br />

resmi en güzel çocukların yorumladığını da<br />

o gün anladım.<br />

Soyut resim, genelde toplumdaki bazı<br />

kesimler tarafından anlaşılmaz bulunur.<br />

Bu konuda neler söylersiniz, soyut<br />

resmin toplumsal olduğuna inanıyor<br />

musunuz?<br />

Sanat, bir yönüyle mutlaka toplumsaldır.<br />

Çünkü sanatçı da aslında toplumun bir<br />

parçasıdır. Sanatçının hayatta ve toplum<br />

içerisinde etkilendiği birçok şey var bu<br />

anlamda, zaten kopması mümkün olamaz.<br />

Sanatın yadsınamayacak bir eğitici gücü<br />

var. Bana kalırsa toplum sanatı ve sanatçıyı<br />

anlamaya çalışmalı. Hiç klasik müzik<br />

dinlememiş biri, bu tarz bir müziğe denk<br />

geldiğinde rahatsız olarak radyoyu kapatabilir.<br />

Ama gerçekten eğitilmiş müzik kulağı<br />

olan bireyler, klasik müziğin güzelliğini<br />

fark ederler. Bu anlamda sanatın topluma<br />

faydalı olabilmesi için yaygınlaşması şart.<br />

Yani insanların resimle daha çok ilgilenmesiyle,<br />

şiir ve kitap okumasıyla zaten sanat<br />

toplumsal görevini yerine getirmiş olur.<br />

Ama sırf anlaşılır olmak için resim yaparsanız,<br />

çağınızın gerisinde kalırsınız. Sanat<br />

yapıyorsanız kendi çağınıza ayak uydurarak,<br />

tüm dünyada ne gibi çalışmaların yapıldığını<br />

takip etmek zorundasınız.<br />

Resimleriniz satılıyor ve belki de bir daha<br />

hiç görmüyorsunuz o tabloları… Size bu<br />

süreç neler hissettiriyor?<br />

Ben resimlerimin satılmasından memnun<br />

oluyorum. Tablo bende kaldığı zaman<br />

sadece ona ben sahip oluyorum ama<br />

başkalarının da olması biraz önce konuştuğumuz<br />

toplumsallığı yaratıyor. Sanatım<br />

toplumsallaşıyor. Resmi yaparken bir süre<br />

o resme yoğunlaşıyorum ve tüm duygu,<br />

düşüncelerimi o tabloya veriyorum. Artık<br />

tüm o hisler benden çıkıyor, resmin oluyor.<br />

Başkalarına ulaşan bu resim ile ben artık<br />

yaşadığım duyguları paylaşıyorum. İnsanların<br />

resimlerin karşısına oturup, müzik dinler<br />

gibi imgeleri ve duyguları anlamalarını<br />

ve düşünmelerini istiyorum. Bakın bu bir<br />

toplumsal paylaşım. Resimlerimi kendime<br />

saklamak, kendi kendime günlük tutmak<br />

gibi bir şey olur.<br />

Son olarak eski bir Kadıköylü olarak<br />

buradaki sanatsal faaliyetlerin her<br />

geçen gün artması konusunda neler<br />

düşünüyorsunuz? Genç ressamlara neler<br />

söylemek istersiniz?<br />

Kadıköy’de artık çok fazla galeri var. Bu,<br />

gençler açısından çok önemli bir fırsat.<br />

Kendini göstermek isteyen yetenekli gençlere<br />

sanatsal anlamda çok fazla alternatif<br />

mevcut... Güzel Sanatlar Fakülteleri’nde<br />

kendilerini geliştirerek iyi işler çıkaran gençler<br />

var. Aileler de eskiye nazaran bu konularda<br />

çocuklarına daha fazla destek veriyor.<br />

Devletin de okullarda sanatsal faaliyetleri<br />

desteklemesi şart. Tüm genç sanatçılara<br />

başarılar dilerim.<br />

Nihal Okçetin’in<br />

öğrencilerinden<br />

genç ressam<br />

Ceren Erarslan’ın resim<br />

tutkusuna dair...<br />

“Resme olan yeteneğimi lisedeyken<br />

annem fark etti. Araştırmalarımız<br />

sonucunda Nihal hocayı bulduk.<br />

Bana çok şey öğretti. Yeteneğimi<br />

bu sayede keşfetme imkânım oldu,<br />

resim yapmak benim için bir tutku<br />

haline geldi. Şu an üniversiteye<br />

hazırlanıyorum ve ne okursam okuyayım<br />

resim hayatımda her zaman<br />

olacak.”<br />

Temmuz & Ağustos 2018 kadikoylife.com : 73


Sanat<br />

Nuray Ekim Atmaca:<br />

Özgünlük, sanatın<br />

olmazsa olmazıdır!<br />

VECDİ UZUN<br />

Nuray Ekim Atmaca, severek ve heyecanla<br />

yürüdüğü yolda samimiyetle resim<br />

yapmaya ve iyimser olmaya devam etmek<br />

isteyen bir ressam... “Doğadaki herhangi<br />

bir nesnenin üzerindeki doku, renk, tekrar,<br />

ritim ve ahengin büyüleyiciliğini resimlerimde<br />

bulabilirsiniz” diyen Atmaca ile keyifli<br />

bir söyleşi gerçekleştirdik. İşte ayrıntılar...<br />

Yaşam ve sanat süreçlerinizi<br />

anlatır mısınız?<br />

Trabzon Akçaabat doğumluyum. Karadeniz<br />

Teknik Üniversitesi Fatih Eğitim Fakültesi<br />

Resim-İş Öğretmenliği Grafik Anasanat Dalı<br />

mezunuyum. Okuldan mezun olduktan<br />

sonra zaman zaman karma sergilere katılmaya<br />

devam ettim. 2013 yılında ilk kişisel<br />

sergimi açtım. Karadeniz Plastik Sanatlar<br />

Derneği ve Yeni Nesil Ressamlar Topluluğu<br />

üyesiyim.<br />

Resminizi nasıl tanımlarsınız?<br />

Resminizde vermek istediğiniz<br />

mesaj nedir?<br />

Resimlerimde leke, doku ve dengeyi ön<br />

plana çıkarmaya çalışıyorum. Kompozisyonlarımda<br />

iç içe geçen pentür, üst üste<br />

gelen katmanlar, stilize edilmiş figürler,<br />

peyzaj yorumlamalar daha çok dikkat çekiyor.<br />

Resimlerimde renk buradayım diyor ve<br />

doku önemli bir yer tutuyor. Doğa beni çok<br />

besliyor. Algıladığım şekilde aktarmayı ve<br />

yorum katmayı seviyorum. Kaosun içinde<br />

huzur arama çalışmaları, araştırmalarımın<br />

ve denemelerimin temelini oluşturuyor.<br />

İnsanlar resimlerime baktığı zaman<br />

74 : kadikoylife.com Temmuz & Ağustos 2018


Sanat<br />

doğadaki gücü, tutkuyu, dengeyi, ihtişamı<br />

bir nebze olsun hissetsinler istiyorum.<br />

Bunun için resimlerimde çok doku vardır.<br />

Denge, leke, renk, benek ve bunların bir<br />

aradaki uyumu, en çok yansıtmak istediğim<br />

şeylerdir. Doğadaki herhangi bir nesnenin<br />

üzerindeki doku, renk, tekrar, ritim ve ahengin<br />

büyüleyiciliğini resimlerimde bulmanızı<br />

isterim.<br />

Kendini anlatmanın en güzel yolu sanattır.<br />

Yaşadıklarım duygu, tecrübe oluyor ve bu<br />

duygular resimlerimi oluştururken bana<br />

rehberlik ediyor. Hayatı anlamaya çalışmak<br />

ve sorgulamak gerekiyor. Resim yapmak,<br />

dış dünyadan beslenerek iç dünyamla<br />

oluşturduğum bir olgudur. Anlamak,<br />

araştırmak, yorumlamak... Birçok sanatçıya<br />

ilham kaynağı olan doğa, bana da ilham<br />

kaynağı olmuştur. Bu süreçte küçük bir<br />

ayrıntı çok etkileyici olabiliyor ve ördüğüm<br />

dokular, desenler, çizgiler, lekeler, benekler,<br />

gölgeler, katmanlar ve hareketler resimlerime<br />

yansıyor.<br />

Sanatta özgünlük konusundaki<br />

düşüncelerinizi açıklar mısınız?<br />

Sizce resminizi özgün yapan<br />

özellikler nelerdir?<br />

Özgünlük, sanatın olmazsa olmazıdır.<br />

Kimseye benzemeden, kendine ait özelliklerle<br />

var olunabilir. Olgunlaşma sürecinde<br />

kendimizi bulana, tek ve benzersiz olana<br />

kadar çokça araştırma ve deneme yapmak,<br />

ustaların gittiği yolları araştırmak, ayak<br />

izlerine basmak gerekiyor. Yolumuza devam<br />

ederken sanatından etkilendiğimiz insanlar<br />

bize sadece ışık tutabilir. Bu ışıkla eserlerimizi<br />

kendi ruhumuzdan çıkarmalıyız.<br />

Esinlenme son derece hassas bir konudur.<br />

Çünkü bir sanatçının eserinden<br />

ne kadar ve nasıl etkilendiğiniz önemlidir.<br />

Yolunuza devam ederken size ışık,<br />

renk oluyorsa, resim yapmak için enerji<br />

oluyorsa ve özgünlüğünüzü etkilemiyorsa,<br />

esinlenme aynı zamanda ilhama<br />

da dönüşebilir. Bu da bir sanatçının<br />

gelişmesini olumlu yönde etkiler. Fakat<br />

doğrudan kopya etmek tehlikeli, sanatı<br />

öldüren ve bunu yapan kişiyi de küçük<br />

düşüren bir durumdur. Sosyal medyadan<br />

takip ediyoruz. Yurt dışında sergilenmiş<br />

eserleri birebir kopya ederek kariyer<br />

yapmaya çalışan insanlar var. Sanata ve<br />

emeğe yapılacak en büyük saygısızlığın<br />

bu olduğunu düşünüyorum.<br />

Başta resim olmak üzere sizi ve<br />

sanatınızı etkileyen sanatçılar kimlerdir?<br />

Öncelikle beni yetiştiren çok değerli<br />

hocalarıma, üzerimde en ufak emeği olan<br />

büyüklerime, aileme, hatta hayata ve herkese<br />

teşekkür etmek istiyorum. Ben Trabzonluyum.<br />

Trabzon, resim sanatında ülkemizde<br />

önemli isimlerin yetiştiği, yolunun geçtiği<br />

ve yaşadığı bir şehir. Bunun nimetlerinden<br />

elimden geldiğince nasibimi almaya çalışıyorum.<br />

Tarzıma uzak olsun, yakın olsun<br />

ülkemizdeki ve dünyadaki beğendiğim<br />

sanatçıları ve bu sanatçıların eserlerini takip<br />

etmeye çalışıyorum. Hepsinden aldığım<br />

haz, tat başka başkadır.<br />

Vincent Van Gogh, Paul Signac üstatlardan<br />

tutun da Mihri Müşfik Hanım, Bedri Rahmi<br />

Eyüboğlu, Kayıhan Keskinok, Osman Akbay,<br />

Mustafa Ayaz, Ali Candaş, Süleyman Saim<br />

Tekcan, Veysel Günay, Adil Oca gibi duayenler;<br />

öğrencisi olma onuru tattığım Mustafa<br />

Beşgen, Haydar Durmuş, Kadir Şişginoğlu,<br />

Ceyhan Murathanoğlu, Osman Zeki Demirkale<br />

gibi ismini sayamadığım birçok hocam,<br />

sanatsal ufkumun aydınlanmasında bana<br />

ışık tutan isimler oldu.<br />

Gelecek ile ilgili hedefleriniz nedir?<br />

Gelecekte sadece Türkiye’de değil, dünyanın<br />

her yerinde sergi açmak, sanatımla<br />

geçen anlamlı bir ömrümün olması, kendi<br />

tarzımı geliştirmek ve tekniğimle var olmak<br />

istiyorum. Bunları yapabilecek güce ve<br />

fırsata sahip olmaya çalışıyorum.<br />

Trabzon şehrinde yaşayan genç ressam<br />

olarak karşılaştığınız problemler ve<br />

sıkıntılar nedir? Bu hayat bunca sıkıntıyı<br />

çekmeye neden değer?<br />

Başka bir yerde yaşıyor olsaydım çekeceğim<br />

sıkıntıdan fazlası yok diyebilirim. Dünya<br />

bu kadar küçülmüşken resim malzemesi<br />

bulmakta ya da bir sergi hazırlığında hemen<br />

hemen aynı sıkıntılarla karşılaşıyoruz. Resim<br />

malzemeleri her yerde pahalıdır. Bu hiçbir<br />

yerde ve zamanda değişmiyor. Bir Avrupa<br />

şehrinde daha çok heykele rastlarsınız ya da<br />

sanat daha saygın ve yaygındır. Kıyaslayınca<br />

daha çok yolumuzun olduğunu düşünüyorum.<br />

Sanatçının içinde yenilik ve modern bir<br />

bakış açısı sürekli gelişmeli, taze kan ve canlılık<br />

olmalıdır. Sıkıntı demeyelim de bu yaşam<br />

şeklini, hayatın bir anlamı olması gerektiğini<br />

düşündüğüm için tercih ediyorum, diyebilirim.<br />

Çünkü resim yaparken hissettiğiniz<br />

enerjinin insanlara ulaşmasını istiyorsunuz.<br />

Bu hissi başkalarında görmek kadar mutluluk<br />

verici ve tatmin edici bir duygu daha yok.<br />

Hayatın içinde devam eden değişimdönüşüm<br />

sürecinde sanatçının duruşu<br />

ne olmalıdır? Bu duruşunu eserlerine<br />

nasıl yansıtmalıdır?<br />

Sanatçı, geçmişi tecrübe sayarak bugünü<br />

anlamalı ve yaşadığı çağın ilerisini görmeye<br />

çalışmalıdır. Bunu yaparken de kendine has<br />

çizgisini güncellemeli ve korumalıdır. Çok<br />

iddialı bir cümle oldu gerçekten ama ideali bu<br />

olmalı diye düşünüyorum. Tekrara düşmekten<br />

kaçınmak gerekir. Tekrarın monotonluğu<br />

getireceği bilinmektedir. Çünkü hayatta değişmeyen,<br />

dönüşmeyen bir şey yok. Bu durum<br />

bütün sanatçılara yön vermiştir. Bir sanatçının<br />

ilk dönem eserleri ve olgunluk dönemi dediğimiz<br />

ya da devam eden dönemdeki eserleri<br />

farklı oluyor. Bunun da kaçınılmaz bir durum<br />

olduğunu düşünüyorum.<br />

Siz şu an kendinizi nerede görüyorsunuz<br />

ve nerede görmek istersiniz?<br />

Güzel bir yolculuğun başındayım. Bu yol gerçekten<br />

de severek ve heyecanla yürüdüğüm,<br />

beni götürdüğü yere razı olarak yürüdüğüm<br />

bir yoldur. Samimiyetle resim yapmaya ve<br />

iyimser olmaya devam etmek istiyorum.<br />

Hissederek resim yapmanın beni nereye<br />

götürdüğünü bilmek ve bulmak istiyorum.<br />

Şans, motivasyon, destek... Hepsiyle ve hiçbiriyle<br />

nereye kadar gidebileceğimi bulmak<br />

için gidiyorum. Kendimi resim sanatı adına<br />

yapabileceklerimi yapmış ve yaşarken anlaşılmış<br />

olarak görmek istiyorum.<br />

Temmuz & Ağustos 2018 kadikoylife.com : 75


Eğitim<br />

İstanbul Kadıköy Lisesi camiasından<br />

“Mermer Konak” çağrısı!<br />

PINAR BALTACI<br />

Moda Caddesi üzerinde yer alan tarihi Mahmut Muhtar Paşa<br />

Köşkü, bir diğer adıyla Mermer Konak, 19. yüzyıldan bugüne<br />

mimari özellikleri ve geniş bahçesini süsleyen heykelleriyle<br />

yıllarca Kadıköy’ün önemli yapıları arasında yerini almış. 1957<br />

yılına gelindiğinde Kadıköy Kız Lisesi olarak eğitim ve öğretime<br />

kapılarını açan köşk, bahçeye başka bir eğitim binasının yapılması<br />

ile boşaltılarak yıllarca kullanılmamış. Şimdilerde restore<br />

edilmeyi bekleyen yapının okul camiası bünyesinde müze ya<br />

da kültür merkezi olarak değerlendirilmesi; Kadıköy Kız Lisesi<br />

mezunları, okul yöneticileri ve öğrencilerin temel talebi…<br />

Uzun bir süredir harap halde olan köşkün içini ve bahçesini,<br />

okulun 1959 yılında diplomasını alan “1” numaralı ilk mezunu<br />

Doktor Vildan Tarlan Batır ile beraber geziyoruz. Buraya her<br />

geldiğinde anılarının canlandığını, fakat okulunu kullanılmaz<br />

halde görmekten üzüntü duyduğunu dile getiren Batır, hayatının<br />

en güzel günlerini Mermer Konak’ta geçirdiğini söyleyerek,<br />

o günleri şöyle anlatıyor:<br />

DOĞUM GÜNÜ, OKULUN<br />

KURULUŞ TARİHİ OLDU<br />

“Okulumuz 1957’de eğitim ve<br />

öğretime açıldı. O dönem açılışa<br />

kadar Çamlıca Kız Lisesi’ne<br />

gittim ve her gün buraya gelip<br />

okulun açılış sürecini takip ettim.<br />

Böylelikle herkesten önce ilk defa<br />

okula ben ayak basmış oldum. O<br />

sebeple o dönemki okul yönetimi<br />

ve arkadaşlarımın kararıyla benim<br />

doğum günüm olan 27 Şubat,<br />

okulun kuruluş tarihi olarak ilan<br />

edildi. O gün bu gündür her 27 Şubat tarihinde mezunlarımız<br />

ve öğrencilerimizle beraber simit ve salep ile okulun kuruluş<br />

gününü kutluyoruz. Simit ve salep, bizim gençlik yıllarımızda<br />

Kadıköy’ün çok sevilen yiyeceklerindendi.<br />

MERMER KONAK’TA ÇOK YÖNLÜ BİR EĞİTİM ALDIK<br />

Mermer Konak’ta okuduğumuz vakit, girişte bodrum katta ayakkabılarımızı<br />

değiştirir, sınıflara öyle giderdik. Köşk bizim evimiz<br />

gibiydi, öğretmenlerimiz ise aile fertleri. Yeni bir okul olduğu<br />

için tüm öğretmenler gençti. Hem samimiyetleri hem de genç<br />

olmalarının etkisiyle hepimiz iyi derecelerle mezun olarak meslek<br />

sahibi olduk. O dönemlerde sanat alanında çok önemli ve faydasını<br />

hâlâ gördüğüm dersler aldık. Eğitim çok boyutluydu. Müzik<br />

hocamız aynı zamanda şan hocası olduğu için hepimize güzel<br />

bir şan eğitimi verdi. Mesela ben okuduğum dönemde edebiyat<br />

(şimdiki adıyla sözel) alanını seçmiştim ama doktor oldum. Yani<br />

verilen eğitim o kadar kapsamlı ve çok yönlüydü ki, her alanda<br />

uzmanlaşabiliyorduk. Özellikle okulumuzun<br />

deniz manzarası beni hep çok etkiliyordu.<br />

Zaten bu manzarada eğitim gören biri<br />

sayısalcı olamazdı. Şiir ve edebiyat, bu<br />

sebeplerle hep hayatımızda oldu. Anılarla<br />

dolu Mahmut Muhtar Paşa Köşkü’nün bir an<br />

önce yenilenmiş halini görmek istiyoruz.”<br />

RESTORASYON KARARI ÇIKTI VE<br />

ONAYLANDI<br />

1992 yılından bu yana okulda tarih öğretmeni<br />

olarak görev alan eğitimci-yazar Nusret<br />

Karaca ise, köşkün eğitime açık olduğu<br />

dönemlere yetiştiği için kendini şanslı<br />

76 : kadikoylife.com Temmuz & Ağustos 2018


Eğitim<br />

hissettiğini vurgulayarak, bir tarihçi olarak<br />

tarihi binaya karşı duyarlılığının çok farklı<br />

olduğunu ifade etti. Karaca, köşkün tarihine<br />

ilişkin dergimize şunları söyledi: “Binanın eski<br />

halini görmüş biri olarak bugünkü durumuna<br />

en çok üzülenlerden biriyim. Binanın aslına<br />

uygun olarak restore dilmesi için hem yerel<br />

hem de ulusal basında çok yazılar yazdım.<br />

Kadıköy Life Dergisi’nin de bu konuda çok<br />

büyük katkıları oldu, buradan bir kez daha teşekkürlerimi<br />

sunuyorum. Bunun yanında bu<br />

zamana kadar okulumuzda görev yapan tüm<br />

okul yöneticileri de ilgili konuda destek sundu<br />

ve hassasiyet gösterdi. Tüm bu mücadeleler<br />

sonucunda, 27 Temmuz 2017 tarihinde Anıtlar<br />

Kurulu’nda köşk binasının restorasyonu<br />

kararı çıktı ve onaylandı. En yakın zamanda<br />

binamızın yenileneceği günü bekliyoruz.<br />

KÖŞKÜ ANILARIMIZ VAR EDECEK<br />

Mahmut Muhtar Paşa Köşkü, tarihsel<br />

açıdan da büyük bir öneme sahip. Yıllar<br />

önce İstanbul Erkek Lisesi’ne gitmiştim.<br />

Okula girerken girişteki taş merdivenlerin<br />

orta bölümlerinin basık olması dikkatimi<br />

çekti. Neden merdivenlerin yenilenmediğini<br />

sorduğumda, oradaki bir görevli bana ‘Buradaki<br />

merdivende kim bilir kimlerin ayak<br />

izleri vardır biliyor musunuz?’ diye sordu.<br />

O beş basamakta, bir okulun ve camianın<br />

gücü vardı. Bu beni çok etkiledi. İşte bizim<br />

okulumuzdaki durum da tam anlamıyla<br />

bu. Mermer Konak’ın tümü simgesel...<br />

Kapısında yer alan bir saksılık, yıllar önce<br />

bir çalışma sırasında düşüp kırılmıştı. O<br />

saksı hâlâ kırık halde aynı yerinde duruyor.<br />

Çünkü binanın tek bir parçası yerinden<br />

giderse, yaşanmışlıklar biter. Kim bilir kaç<br />

kişi bahçedeki saksının içinde bir çiçeğe<br />

çok kere su verdi. Köşkü var eden ve edecek<br />

olan anılarımızdır.”<br />

“KÖŞK, OKUL CAMİASI BÜNYESİNDE<br />

DEĞERLENDİRİLMELİ”<br />

Kadıköy Kız Lisesi Mezunları Derneği adına<br />

konuşan Fatoş Karataş Bağçe, binanın<br />

Kadıköy Kız Lisesi camiası bünyesinde<br />

kültür-sanat merkezi ya da müze olmasını talep<br />

ettiklerini belirterek; “Daha önce burada<br />

yaklaşık 30 yazarın katılımıyla kitap günleri<br />

düzenlendi, müzikli dinletiler ve paneller<br />

gerçekleştirildi. Yine bu tarz faaliyetlere açık<br />

bir alan olarak kullanılması, Kadıköy Kız<br />

Lisesi ve İstanbul Kadıköy Lisesi ailesi olarak<br />

hepimizi çok mutlu eder. Derneğimizin<br />

amacı, bütün Kadıköy Kız Lisesi ve İstanbul<br />

Kadıköy Lisesi mezunları ile öğrencilerini bir<br />

arada tutmak, okuyan öğrencilerimize burs<br />

imkânı sunmak. Bunun için bir süredir yoğun<br />

çalışmalar içerisindeyiz. Tüm mezunların<br />

desteklerini bekliyoruz” şeklinde konuştu.<br />

“OKULUMUZU YAŞATMAK İÇİN VAR<br />

GÜCÜMÜZLE ÇALIŞIYORUZ”<br />

2014 yılı Eylül ayından bu yana İstanbul<br />

Kadıköy Lisesi’nde Okul Müdürlüğü<br />

görevinde bulunan Mustafa Yavuz, okulun<br />

köklü tarihinin nasıl kazanıldığını bu dört yıl<br />

içerisinde çok iyi anlama fırsatı olduğunu<br />

söyledi. Yavuz, sözlerine şöyle devam etti:<br />

“Eğitim ve öğretim yuvası olan okulumuz,<br />

kariyer eğitimi dışında sosyal, sportif,<br />

sanatsal ve akademik olarak pek çok proje<br />

ve etkinlik ile öğrencilerini hayata hazırlıyor.<br />

Bu sebeple mezunlarımız, birçok alanda ve<br />

farklı kulvarlarda çok etkin şekilde hayata<br />

atılıyorlar. Öğrencilerimizin başarıları ile<br />

her geçen gün şanlı tarihimize yeni halkalar<br />

ekliyoruz. Bahçemizde bulunan tarihi Gazi<br />

Mahmut Muhtar Paşa Köşkü’nün restorasyonu<br />

ile inşallah bu köklü okulumuzun<br />

eksik kalan bir parçası yeniden hayat<br />

bulacaktır. Öğrencilerimize her anlamda yol<br />

gösteren öğretmenlerimiz ve idaremiz ile<br />

İstanbul Kadıköy Lisesi’ni yaşatmak ve yeni<br />

başarılar kazandırarak tarihine katkı sağlamak<br />

için var gücümüzle çalışıyoruz.”<br />

Kadıköy’ün en önemli yapılarından<br />

biri olan tarihi Mahmut Muhtar Paşa<br />

Köşkü, 1860-1870 yılları arasında<br />

inşa edildi. “Mermer Konak” olarak<br />

da bilinen yapı, 1897 yılında Mahmut<br />

Muhtar Paşa’nın eşi Nimettullah Sultan<br />

tarafından satın alındı. 1956 yılına<br />

kadar ailenin mülkiyetinde kalan<br />

köşk, 1956 yılında kamulaştırılarak<br />

Milli Eğitim Bakanlığı’na devredildi.<br />

1969-1972 yıllarında konağın bahçesinde<br />

iki yeni eğitim binası inşa edildi<br />

ve Mermer Konak, 1999 depreminde<br />

hasar gördüğü gerekçesiyle boşaltıldı.<br />

Eğitim ve öğretim faaliyetleri, bahçeye<br />

yıllar sonra inşa edilen eğitim<br />

binalarında devam etmekte.<br />

Temmuz & Ağustos 2018 kadikoylife.com : 77


Konuk Yazar<br />

Çocuklara sorumluluk<br />

nasıl kazandırılır?<br />

A. CEYLAN OĞUZCAN<br />

Uzman Psikolojik Danışman<br />

Çocuğunun ardından elinde unutulmuş<br />

kitaplar veya beslenme çantasıyla okul kapısından<br />

giren bir anne, bardaktan rahatlıkla su<br />

içebilen çocuğuna dışarıda üstüne dökmesin<br />

diye biberon veren büyükanne veya düşmesin<br />

diye babasının kucağında parkta dolaşan<br />

bir çocuk, hepimiz için tanıdık sahneler olmalı.<br />

Ebeveynlerin bu davranış ve tutumları,<br />

olumsuz niyet içermemekle birlikte çocuklarının<br />

gelişime katkı da sağlamamaktadır.<br />

Çocuklarımıza küçük yaşlardan itibaren<br />

vereceğimiz sorumluluklar, onların kendilerini<br />

bir birey olarak algılamalarına ve özgüvenlerini geliştirmelerine<br />

destek olacaktır. Ailelerin çocuklarına sorumluluk<br />

kazandırmada uygulayabileceği ve dikkat etmesi gereken<br />

noktalar şunlardır:<br />

Yardımseverliğiniz aşırı koruyuculuğa dönüşmesin: Yukarıda<br />

verilmiş örneklerdeki gibi davranmak yerine çocuklarımıza fırsat<br />

vermeliyiz. Halbuki, sorumluluklarını unuttukları ya da yerine<br />

getirmedikleri durumlarda karşılaşacakları olaylarla baş etmeyi<br />

öğrenmeleri gerekmektedir. Çözümü bulan taraf sürekli siz olursanız,<br />

çocuğunuz çözüm üretmeyi de öğrenemeyecektir.<br />

Çocuğunuza yaşına uygun görevler verin: Çok erken yaşlardan<br />

itibaren onlara sorumluluk vermeye başlayabilirsiniz. Burada<br />

unutulmaması gereken nokta, yaşına uygun sorumluluk<br />

vermektir. İki yaşındaki çocuğunuza oyuncaklarını toplamasını<br />

öğretmek ilk adım olabilir ancak, ondan yatağını toplamasını<br />

beklememeliyiz. Altı yaşındaki çocuğunuz ise artık bağımsız<br />

giyinip soyunabilir.<br />

Sorumlulukları<br />

abartmayın: Çocuğunuzun<br />

mizacını,<br />

beceri düzeyini göz<br />

önünde bulundurun.<br />

Ona başarabileceği<br />

görevler<br />

verin. Çok fazla<br />

görev, onun başarısız<br />

hissetmesine<br />

neden olabilir.<br />

Ona asla “sorumsuz” demeyin: Olumsuz sözleriniz onun<br />

motivasyonunu düşürecektir. Her zaman yapamadıklarından<br />

ziyade yapabildiklerini görmeniz ve onları sözlerinizle ödüllendirmeniz,<br />

onun gelişimde daha yararlı ve etkili olacaktır.<br />

Para biriktirmeyi öğretin: Küçük yaştan itibaren kumbara ile<br />

para biriktirmesi ona hem tasarruflu davranmayı öğretecek,<br />

hem de sorumluluk merdiveninde bir adım daha atmasını sağlayacaktır.<br />

Kendi biriktirdiği parasıyla alacağı en ufak hediyeler,<br />

onu sizin aldıklarınızdan daha çok mutlu edecektir.<br />

Seçim yapmasına izin verin: 2-3 yaşından itibaren çocuğunuza<br />

basit seçimler yaptırarak (kitap seçme, resim konusu<br />

seçme gibi), onun hem karar verebildiği için olgun bir birey gibi<br />

hissetmesini sağlayacak, hem de sonuçlarını yaşamasına izin<br />

vererek ona sorumluluk kazandıracaksınız.<br />

Siz de sorumluluklarınızı yerine getirmeyi unutmayın: Yaptıklarınız,<br />

söylediklerinizden her zaman daha önemli ve etkili<br />

olacaktır.<br />

HANGİ YAŞA, HANGİ SORUMLULUKLAR?<br />

İŞTE BAZI ÖRNEKLER...<br />

Okul öncesi dönem (2-6 yaş): Oyuncaklarını toplama, masa<br />

kurma-toplama, elbiselerini giyme-çıkarma, kirlilerini sepete<br />

atma, hayvan besleme, yatak toplama, grup kurallarına uyma.<br />

İlköğretim dönemi (7- 12 yaş): Okul ve sınıf kurallarına uyma,<br />

eşyalarına sahip çıkma, yardım almadan ev işlerine yardımcı<br />

olma, temizlik ve hijyenine dikkat etme, ödevlerini tamamlama.<br />

Unutmayın, sorumluluklar çocuğunuzun bağımsız ve yeterli<br />

hissetmesini sağlayacaktır...<br />

78 : kadikoylife.com Temmuz & Ağustos 2018


Sosyal Sorumluluk<br />

TEGV:<br />

Bir çocuk değişir,<br />

Türkiye gelişir!<br />

PINAR BALTACI<br />

Suna Kıraç’ın önderliğinde 1995 tarihinde<br />

bir grup akademisyen ve iş insanlarının bir<br />

araya gelmesiyle kurulan Türkiye Eğitim<br />

Gönüllüleri Vakfı (TEGV)’in temel amacı,<br />

devlet tarafından verilen temel eğitime<br />

katkıda bulunmak.<br />

İlköğretim çağındaki çocukların Cumhuriyet’in<br />

temel ilke ve değerlerine bağlı, akılcı,<br />

sağduyulu, özgüven sahibi, düşünen, sorgulayan,<br />

kendi iç yaratıcılığını harekete geçirebilen,<br />

barışçı, farklı düşünce ve inançlara<br />

saygılı, insan ilişkilerinde cinsiyet, ırk, din, dil<br />

farkı gözetmeyen bireyler olarak yetişmesine<br />

katkıda bulunacak eğitim programları ile<br />

etkinlikler oluşturan ve uygulayan TEGV, bütün<br />

ideolojik ve siyasi akımlardan bağımsız<br />

olarak faaliyetlerini sürdürüyor.<br />

Kadıköy Life Dergisi olarak, günümüzde<br />

Milli Eğitim’den sonra eğitimde en yaygın<br />

faaliyet gösteren ve Türkiye’nin 72 noktasında<br />

etkin olan 10 büyük ölçekli eğitim<br />

parkı, 38 küçük ölçekli öğrenim birimi ve<br />

24 ‘Ateşböceği’ isimli araçlarla Türkiye’nin<br />

değişik noktalarında çocuklara nitelikli eğitim<br />

vermek için faaliyetlerine devam eden<br />

TEGV’in Genel Müdürü Sait Tosyalı ile vakfın<br />

yeni dönem çalışmalarını konuştuk. Tosyalı,<br />

verilen eğitimin detaylarına dair dergimize<br />

şunları aktardı:<br />

“2.5 MİLYONDAN FAZLA<br />

ÇOCUĞA ULAŞTIK”<br />

“Verdiğimiz eğitim beş ana dala odaklanıyor.<br />

Matematik, Fen, Sanat, Okuma ve son<br />

olarak Bilişim ilave edildi bu alanlara. TEGV<br />

olarak kuruluşumuzdan bu yana toplamda<br />

2.5 milyondan fazla çocuğumuza eriştik,<br />

yılda ise 150 binden fazla çocuğumuz<br />

geçiyor birimlerimizden. Bütün amacımız,<br />

Türkiye’nin dezavantajlı bölgelerinde<br />

ihtiyaç sahibi çocuklarımızın, eğitimde<br />

fırsat eşitliği vizyonundan hareketle nitelikli<br />

eğitim desteğine ulaşması. Birtakım uluslararası<br />

sıralamalara baktığımızda, ülkemizdeki<br />

eğitimin çok iyi yerlerde olmadığını<br />

görüyoruz. Hep örnek aldığımız Güney Kore<br />

ve Finlandiya gibi ülkelere ulaşmak için sivil<br />

toplum örgütleri ve bireylere de çok görev<br />

düşüyor.”<br />

“GÖNÜLLÜLERİMİZ PEDAGOJİK<br />

EĞİTİM ALIYOR”<br />

TEGV’de uygulanan eğitim sisteminin<br />

Milli Eğitim Bakanlığı müfredatından farklı<br />

olmadığını dile getiren Sait Tosyalı; “Burada<br />

verilen eğitimin Milli Eğitim Bakanlığı<br />

müfredatından farklı olması beklenemez,<br />

zaten belli bir protokol ile çalışmalarımızı<br />

sürdürüyoruz. Ama uygulamada farklılıklar<br />

var. Eğitim mekânlarımız çocuk dostu,<br />

rengârenk ve cıvıl cıvıl. Çocuklar oralara<br />

koşarak geliyor, zira öğrenme süreçleri de<br />

80 : kadikoylife.com Temmuz & Ağustos 2018


Sosyal Sorumluluk<br />

eğlenceli geçiyor. Çalışmalarımızın sürdüğü<br />

farklı lokasyonlara sık sık giderek çocukların<br />

etkinliklerini izliyor ve gönüllü hocalarımla<br />

sohbet ediyorum. Bazı gönüllülerimiz,<br />

okullarda öğretmen olarak görev alıyor ve<br />

burada elde ettikleri kazanımları okullarına<br />

giderek öğrencilerine aktarıyorlar. Bu,<br />

TEGV için gurur verici. Sadece çocuklarımız<br />

değil, gönüllülerimiz de kendilerine çok şey<br />

katıyorlar. Bugüne kadar vakfımızda çalışan<br />

gönüllü sayısı 85 bine ulaştı. Bazıları zamanında<br />

bizim çocuğumuz olmuş, meslek<br />

sahibi olduktan sonra da çalışmalara bu<br />

kez gönüllü olarak katılıyorlar. Ayrıca kendi<br />

isteğiyle TEGV’e gelen gönüllülerimizin<br />

hepsinin bir pedagojik eğitimden geçerek<br />

çocuklarımıza ders verdiklerini de vurgulamak<br />

istiyorum” dedi.<br />

HER BÖLGEDE EN AZ 1 SÖMESTR<br />

Genel Müdür Sait Tosyalı, TEGV çalışmalarının<br />

hayata geçirilme sürecine dair ise<br />

şunları söyledi: “Merkezi bir protokolün<br />

paralelinde, idarelerin bilgi ve koordinasyonlarında<br />

faaliyetlerimizi sürdürüyoruz.<br />

Ateşböcekleri isimli araçlarımız, talep ve<br />

ihtiyaç olan bölgelere rota planlaması yapıyor<br />

ve en az bir sömestr o bölgede kalıyor.<br />

Anlaşmalı okullarda 6-14 yaş grubundaki<br />

tüm çocuklara ulaşıyorlar. Geçtiğimiz<br />

aylarda Kars ve Iğdır’daki Ateşböceklerimizi<br />

ziyaret ettik. Çevre okullardan da talepler<br />

geldi, kulaktan kulağa yayılıyor. Gidilen tüm<br />

okullarda eksiksiz olarak tüm programlarımız<br />

uygulanıyor.”<br />

TEGV’DEN “ATMA BAĞIŞLA” PROJESİ<br />

TEGV, geliştirdiği “Atma Bağışla” projesi ile<br />

evde, okulda, işyerinde kullanmadığınız her<br />

türlü AEEE (Atık Elektrikli ve Elektronik Eşyalar)<br />

ürünlerini eğitime kazandırarak, hem<br />

çevre için hem de çocuklar için yaşanılabilir<br />

bir dünya hayaline sizi de ortak ediyor. Çevre<br />

ve Şehircilik Bakanlığı ile TÜBİSAD (Türkiye<br />

Bilişim Sanayicileri Derneği) işbirliğinde<br />

ilerleyen proje kapsamında kullanılamayacak<br />

durumda olan AEEE ürünleri, TEGV’in<br />

anlaşmalı olduğu geri dönüşüm firmasına<br />

gönderiliyor. Elde edilen hurda değeri, imkânı<br />

kısıtlı çocuklarımızın TEGV’de nitelikli<br />

eğitim alması için bağış olarak kaydediliyor.<br />

Çalışır durumda olan cihazlar ise, TEGV<br />

tarafından incelendikten sonra alınan onay<br />

karşılığında vakıf envanterine kaydedilerek,<br />

TEGV’in Türkiye’nin dört bir yanındaki<br />

etkinlik noktalarında kullanılmak üzere<br />

muhafaza ediliyor.<br />

ÜCRETSİZ DİJİTAL EĞİTİM<br />

TEGV’in yeni dönemdeki bir diğer projesi<br />

ise “Algo Dijital”. TEGV ile Google.org<br />

ortaklığında, çocukların dijital becerilerini<br />

güçlendirmek amacıyla Algo Dijital hayata<br />

geçirildi. “algodijital.com” sayesinde blok<br />

temelli kodlama gibi yeni nesil dijital<br />

eğitimler, eğlenceli bir dille çocuklara aktarılıyor.<br />

Çocuklar, Algodijital.com sitesinde<br />

ücretsiz olarak dijital dünyada buldukları<br />

bilgileri eğlenceli bir oyunla öğrenirken,<br />

TEGV’in etkinlik noktalarındaki bilişim<br />

odalarında farklı oyunlar ile dijital dünyayı<br />

doğru şekilde anlayabiliyorlar. Dijital<br />

okuryazarlığı, blok temelli kodlamayı ve<br />

algoritmik düşünceyi dünya standartlarında<br />

öğreten proje, çocukları bilimsel anlamda<br />

da geliştiriyor. Çocukları 21. yüzyılın bilgi,<br />

beceri ve yetkinlikleriyle zenginleştirecek<br />

olan Algo Dijital, öğrenen ve keşfeden nesiller<br />

yetiştirmeyi hedefliyor.<br />

TEGV GÖNÜLLÜSÜ OLMAK İÇİN<br />

NE YAPMAK GEREKİR?<br />

TEGV’de gönüllü olmak için vakfın web<br />

sayfasından ya da bizzat TEGV binalarına<br />

giderek başvuru yapabiliyorsunuz. Gönüllü<br />

olmanın ön koşulu 18 yaşını bitirmek, en az<br />

lise mezunu olmak ve vakfın amaç, vizyon<br />

ve misyonunu benimsemiş olmak. Bu koşullara<br />

sahip olup, aynı zamanda da çocuk<br />

sevgisiyle dolu herkes TEGV’de gönüllü<br />

olabiliyor.<br />

Sait Tosyalı: TEGV’de olmak beni<br />

çok heyecanlandırıyor. Hepimizin<br />

buradaki varlık sebebi çocuklar. Bu<br />

zamana kadar iş hayatında uzun<br />

yıllar profesyonel bir yaşantım oldu.<br />

Fakat hiçbir görevim, beni burada<br />

olduğum kadar mutlu etmedi.<br />

İlk defa vatanım için bir şeyler<br />

yaptığım duygusuna kapıldım. Bu<br />

vatanı çocuklara emanet edeceğiz,<br />

geleceğimiz onların elinde. Burada<br />

en büyük görev biz yetişkinlere<br />

düşüyor. Her zaman dediğimiz gibi;<br />

“Bir Çocuk Değişir, Türkiye Gelişir”.<br />

Herkesi sivil toplum kuruluşlarında<br />

yer almaya davet ediyorum. TEGV<br />

yazıp 3353’e kısa mesaj göndererek,<br />

vakfımıza ve çocuklarımıza yardımda<br />

bulunabilirsiniz.<br />

Temmuz & Ağustos 2018 kadikoylife.com : 81


İçimizden Biri<br />

Rus ressam Daria Shcherba:<br />

Aslında her ressam<br />

dünya vatandaşıdır<br />

PINAR BALTACI<br />

Kadıköy Life Dergisi olarak, birlikte yaşadığımız yabancıların hayatlarına<br />

dokunmaya devam ediyoruz. Bu sayıdaki konuğumuz, Kadıköylü<br />

Rus ressam Daria Shcherba… Daria, içimizdeki yabancı değil, tam<br />

olarak bizden biri. Ressam, Kadıköy’ün tarihi evlerinin, insanlarının<br />

ve devam eden mahalle kültürünün sanatı açısından ilham unsuru<br />

olduğunu söylüyor ve ekliyor: “İstanbul’u, özellikle de Kadıköy’ü çok<br />

seviyorum. Ben, her ressam gibi bir dünya vatandaşıyım. Sanatçıların<br />

hisleri ortak, bu yüzden onlar dünyaya aitler.”<br />

Justinian ve Teodora...<br />

Sanatçı, çizimlerinde kendi karakteristik özelliğine sahip çizgilerle birlikte<br />

akrilik, yağlıboya, grafik ve karışık teknik gibi birden fazla teknik ve<br />

konu ile çalışıyor. Rusya, Sırbistan, Japonya ve Türkiye’de olmak üzere<br />

birçok sergide yer alan Shcherba, aynı zamanda UNESCO Uluslararası<br />

Plastik Sanatlar ve Rusya Ulusal Sanatçı Dernekleri’ne üye. Buyurun,<br />

söz Daria Shcherba’da…<br />

“SANAT KISKANÇTIR”<br />

Söyleşimiz, Daria’nın ülkesi Rusya’da ortaya çıkan resim serüveniyle başlıyor.<br />

Henüz 1 yaşındayken sürekli resimler çizen sanatçı, ailesi tarafından<br />

küçük yaşta keşfediliyor ve 6 yaşında sanat eğitimi almaya başlıyor. Sanat<br />

okulunda hem resim hem de müzik dersleri alan Daria Shcherba, sonunda<br />

bir seçim yapıyor ve yoluna renklerle devam ediyor: “Küçük yaşlarda<br />

annem ve babam, duvarlara taktıkları çiviye resimlerimi asarlardı. O kadar<br />

çok resim yapardım ki, bu tutkum ailem tarafından kısa sürede keşfedildi.<br />

Okula 7,5 yaşında, sanat okuluna ise 6 yaşında başladım. Hem müzik hem<br />

de resim dersleri alıyordum. Hiç unutmuyorum, ailem bir gün bana bu iki<br />

alan arasında bir tercih yaparak uzmanlaşmam gerektiğini, çünkü sanatın<br />

çok kıskanç olduğunu söyledi. Ben de tereddüt etmeden çocukluk tutkum<br />

olan resmi seçtim. O zamandan bu yana resim hep hayatımda oldu.<br />

Gizli Hazineler<br />

TÜRKİYE’DEKİ TARİHİ HEP ÇOK MERAK ETTİM<br />

Üniversite eğitimimi, Krasnodar Devlet Üniversitesi Kültür ve Sanat<br />

Fakültesi Endüstriyel Tasarım Bölümü’nde tamamladım. Okulda hem<br />

resim hem de tasarım dersleri aldım. Okulun bitmesinin ardından ise<br />

<strong>82</strong> : kadikoylife.com Temmuz & Ağustos 2018


İçimizden Biri<br />

Daria Shcherba’nın ders verdiği Galata Sanat<br />

Galerisi’nde gerçekleşen çocuk sergisinden…<br />

ülkemde bir mimarlık şirketinde tasarımcı<br />

olarak çalıştım. Maketlerle tasarım<br />

yapıyordum fakat aslında resim yapmak<br />

istediğim için bu işte hiçbir zaman mutlu<br />

olmadım. Yarım yıl çalıştım ama sadece<br />

bir ofiste klavye seslerini duymak, beni bir<br />

süre sonra mutsuz etti. İşten ayrıldım ve<br />

Avrupa’da farklı ülkeleri gezmeye başladım.<br />

Orada tanıştığım Türk sanatçılar aracılığıyla<br />

da ilk defa Türkiye’ye geldim ve Kadıköy’e<br />

yerleştim. Türkiye, benim her zaman merak<br />

ettiğim bir ülkeydi. Fakat bizim oradan<br />

sürekli Akdeniz’e, otellere tatile gelirlerdi.<br />

Ben İstanbul’u, tarihi bölgelerini, buradaki<br />

Bizans kültürünü merak ediyordum. Ve<br />

gelir gelmez istediğim yerde yaşamaya<br />

başladım. İstanbul’daki hayatım böylelikle<br />

başlamış oldu.”<br />

“İSTANBUL’DA RESİM DERSLERİ<br />

VERİYORUM”<br />

İstanbul’a yerleşmesinin ardından Türkçeyi<br />

öğrenmek için kurslar aramaya başlayan<br />

Shcherba, dil öğrenmek için gittiği Rus<br />

Kültür Merkezi’nde resim dersleri vermeye<br />

başlıyor. Böylelikle yeni tanıştığı kişiler<br />

sayesinde Türkçeyi ilerlettiğini dile getiren<br />

ressam, o sürece dair şunları söylüyor:<br />

“Türkiye’ye geldiğim ilk yıllarda, ‘güzel’ ve<br />

‘çok güzel’ kelimelerinden sonra ‘zımpara’<br />

ve ‘misina’ kelimelerini öğrendim. Çünkü<br />

en çok bu kelimeleri kullanıyordum, pazara<br />

gidip bunları satın alıyordum. Rus Kültür<br />

Merkezi’nde yaklaşık bir yıl ders verdim.<br />

Çevrem genişledikçe, Türkiyeli arkadaşlarım<br />

da olmaya başladı ve dil problemini<br />

biraz da olsa çözdüm. Ardından, Galata<br />

Sanat Galerisi’nde çocuklara ve yetişkinlere<br />

dersler vermeye başladım, hâlâ da devam<br />

ediyoruz. Bu sene iki tane sergimiz oldu.”<br />

“KADIKÖY’DE KENDİMİ HİÇBİR ZAMAN<br />

YABANCI HİSSETMEDİM”<br />

İstanbul’da en sevdiği bölgenin Kadıköy<br />

Yeldeğirmeni olduğunu söyleyen genç<br />

ressama göre İstanbul’un en güzel tarafı,<br />

devam eden eski mahalle kültürü: “Yeldeğirmeni’nin<br />

hem çok fazla sanat atölyeleriyle<br />

bohem bir havası var, hem de mahalle<br />

kültürü var. İnsanların birbiriyle iletişim<br />

kurduğu, sokaklarında simitçilerin dolaştığı,<br />

balkonlardan sepetlerin sarkıtıldığı gerçek<br />

bir hayat var burada. Taksim ile Kadıköy’ü<br />

Galata Sanat Galerisi’nde gerçekleşen<br />

yetişkin derslerinden…<br />

karşılaştırdığımda, gerçek İstanbul’u burada<br />

bulduğumu hissediyorum. Küçük kafeler,<br />

ufacık bir masa etrafında toplanan insanlar,<br />

canlı sokaklar...”<br />

“EN BELİRGİN ÖZELLİĞİNİZ,<br />

YARDIMSEVERLİĞİNİZ”<br />

Daria Shcherba, kendi gözlemleriyle ve<br />

bakış açısıyla gördüğü Kadıköy’ü anlatmaya<br />

şu sözlerle devam ediyor: “Kadıköy’ün<br />

sevdiğim bir diğer yönü, ev tarzları…<br />

Resimlerimde de sık sık çizdiğim bu eski<br />

evler, bana burada yaşamaya başladığım<br />

zamanlardan bu yana ilham kaynağı oldu.<br />

Bazen Kadıköy sokaklarında sadece evlere<br />

bakarak yürüyorum. Kendimi burada hiçbir<br />

zaman yabancı hissetmedim. Çünkü Türkler<br />

ve Ruslar, bazı yönleriyle çok benziyor. Biz<br />

de sıcakkanlı insanlarız, sizler de öyle. Hatta<br />

anlattığımda herkes çok şaşırıyor ama uzak<br />

yola giden insanların arkasından biz de su<br />

döküyoruz. Bazı geleneklerimiz çok benziyor.<br />

Belki de bu yüzden Türkiyelileri çok<br />

sevdim. En belirgin özelliğiniz ise, kesinlikle<br />

yardımseverliğiniz.”<br />

“HER RESMİMDE BİR FİKİR VE<br />

FELSEFE VAR”<br />

Shcherba’ya göre bir ressam, kendisini en<br />

iyi 36 yaşından sonra buluyor. Kendisinin<br />

hâlâ genç bir sanatçı olduğunu ifade eden<br />

Daria Shcherba, resimlerinde yeni tarzlar ve<br />

teknikler denemeye devam ediyor: “Genel<br />

olarak sanat anlayışım sembolizme yakın.<br />

Aynı zamanda grafik, desen, mürekkep,<br />

yağlıboya, akrilik teknikleriyle çalışmalar yapıyor<br />

ve farklı boyutlarda tablolarla çalışıyorum.<br />

Her resmimin bir fikri ve felsefesi var.<br />

Herkes güzel bir kadına bakınca onun güzel<br />

olduğunu anlar ya da gül kokusu size güzel<br />

bir duygu hissettirir. Deniz manzarası da<br />

öyle, herkes için güzel olan şeyler. Benim<br />

anlayışıma göre önemli olan sadece güzeli<br />

göstermek değil, yeri gelir yerdeki önemsiz<br />

bir çamur parçası da sanatın konusu olabilir.<br />

Sanatçı, o çamurdaki inanılmaz renkleri<br />

görebilmelidir. Evet, çamur kirli ama tüm<br />

gerçekliğiyle orada duruyor.<br />

GERÇEK SANAT ANLAŞILMAZDIR<br />

Bu güne kadar karma sergilerim oldu, fakat<br />

tablolarımı sattığım için henüz kişisel bir<br />

sergim olmadı. Resimlerimi sattığımda,<br />

çocuğumdan ayrılmış gibi hissediyorum.<br />

Hiçbir zaman sipariş üzerine resim yapmadım.<br />

Hayatta bazı şeyler bana ilham veriyor<br />

ve ben hayal gücüme göre resimler yapıyorum.<br />

Çok fazla popüler olan ve müdahale<br />

edilen sanat, gerçek sanat olmuyor. Gerçek<br />

sanat anlaşılmazdır. Seni rahatsız eder,<br />

canını yakar, ağlatır ve kızdırır.”<br />

“KADIKÖY’DE YAŞAMAYA<br />

DEVAM EDECEĞİM”<br />

Bundan sonraki yaşamına Kadıköy’de devam<br />

etmek istediğini dile getiren Shcherba;<br />

“Evet, ben bir Rus’um ve her Rus’un içinde<br />

bir Dostoyevski vardır. Ülkemi çok seviyorum<br />

ama bundan sonraki planlarım arasında<br />

İstanbul Kadıköy’de yaşamak var. Çünkü<br />

bu kentten ve insanlardan ilham alıyorum.<br />

Saçlar, gözler, kıyafetler bana farklı geliyor.<br />

Bazen yolda yürürken tanımadığım kişilere<br />

modellik teklif ettiğim bile oluyor. Sokaklarda<br />

bağıran seyyar satıcılar, doğal tarzlar,<br />

samimi yaşam biçimleri benim sanatımı<br />

besliyor” şeklinde konuşuyor.<br />

“Sisifos, Yunan mitolojisinde hırsları<br />

uğruna, sonsuza kadar bir kayayı<br />

bir tepenin en yüksek noktasına<br />

dek yuvarlamaya mahkum edilmiş<br />

bir kraldır. Bizler de omuzlarımıza,<br />

hayallerimiz olan şeyleri elde etmek,<br />

kariyerimizin zirvesine erişmek için,<br />

tıpkı Sisifos’un hırsları nedeniyle<br />

verilen cezası gibi bitmek bilmeyen<br />

bir yük bindirmiyor muyuz? Her<br />

geçen gün daha yenisini, daha iyisini<br />

hayal ettiğimiz ve bunun uğruna<br />

harcadığımız bir hayat! Hayallerinize<br />

en yakın olduğunuz an, zirveye<br />

tırmandığınız o merdivende durup<br />

geriye baktığınızda, kaç kırık basamak<br />

bıraktığınızı ve bu hayallerinizin<br />

uğruna neler feda ettiğinizi hiç düşündünüz<br />

mü? Düşünecek misiniz?”<br />

Temmuz & Ağustos 2018 kadikoylife.com : 83


Sahne Sanatları<br />

Sahnelerimizde<br />

sezonu bitirirken...<br />

DENİZ TOPÇU<br />

Bir tiyatro sezonunu daha kapatırken, Kadıköy sahnelerinde<br />

yer bulan onlarca oyun arasından sizlere iki oyun seçerek veda<br />

ediyoruz. Oyun Atölyesi’nden “Kundakçı” ve Yolcu Tiyatro’dan<br />

“Joko’nun Doğum Günü”, genç ekiplerin sahnelediği ve performansların<br />

ön planda olduğu iki başarılı oyun. Oyunculukların,<br />

yönetmenliklerin ve metinlerin çok iyi olduğu; bir “ensemble”ın,<br />

bir kolektifin fazlasıyla hissedildiği bu iki oyunla sezonu<br />

kapatmaktan mutlu olurken, yeni sezona da Türk Tiyatrosu<br />

adına umutla bakıyoruz.<br />

Sahnelerimiz ve tiyatro ekiplerimizle Kadıköy olarak özel tiyatrolarımıza<br />

cesaret katıyoruz, bu da bizi ayrıca mutlu ediyor. Eylül<br />

& Ekim sayımızda sizlere yeni oyunlarla merhaba diyeceğiz.<br />

JOKO’NUN DOĞUM GÜNÜ<br />

“Sizleri taşımaya başladığımdan beri yere bakıyorum hep,<br />

daha önce göğe bakardım.”<br />

bedenlerinde yaşıyorlar denebilir. Çünkü oyun boyunca işçi<br />

sınıfından olan Joko (Tolga İskit) ve arkadaşları, kendilerini<br />

hem bedenen hem de zihnen sömüren kişileri yaklaşık iki<br />

saat boyunca yüksek bir performansla sırtlarında taşıyorlar.<br />

Sahnede dökülen terler, çekilen ağrılar, atılan çığlıklar, isyanlar,<br />

haykırışlar gerçek. Ve izleyiciyi en çok etkileyen de bu gerçekçilik<br />

etkisi oluyor.<br />

Su deposunda çalışan Joko’nun ve ailesinin hayata tutunma<br />

çabalarını konu edinen oyunda, teknolojik imkânlardan da<br />

yararlanılmış. Sahnenin arkasında kullanılan illüstrasyonlar<br />

Can Badur tarafından hazırlanmış ve mekân değişimleri bu<br />

illüstrasyonlarla seyirciye aktarılıyor. Bu da oyuna ayrı bir<br />

görsellik ve zenginlik katıyor.<br />

Adaletli ve herkesin gökyüzüne bakabileceği bir dünya en<br />

büyük hayaliniz ise, bu oyunu izlemeden sezonu bitirmeyin...<br />

Yolcu Tiyatro tarafından üç sezondur sahnelenen ve vurucu<br />

bir kara mizah örneği olan “Joko’nun Doğum Günü”, ezilen<br />

sınıfın sırtına binip gününü keyifle yaşayanların ve buna sesini<br />

çıkarmayan ya da çıkaramayan ezilen insanların hikâyesini<br />

anlatıyor.<br />

Aynı zamanda ressam, şair, yönetmen ve film yapımcısı da olan<br />

Fransız oyun yazarı Roland Topor’a ait metni, Mine Kırıkkanat<br />

çevirisinden izliyoruz. Ersin Umut Güler’in yönettiği “Joko’nun<br />

Doğum Günü”nde rol alan oyuncular ise Tolga İskit, Ayşe Tunaboylu,<br />

Cenk Dost Tanrıverdi, Efe Ünal, Merve Dağlı, Yasemin<br />

Ertorun, Burak Üzen ve Sercan Dede.<br />

Performansı yüksek bir oyun olan “Joko’nun Doğum Günü”nde<br />

ezilen işçi sınıfının sancılarını, oyuncular gerçek anlamda<br />

84 : kadikoylife.com Temmuz & Ağustos 2018


Sahne Sanatları<br />

Ruhun Kapısı,<br />

Büyük Kulüp’te<br />

açıldı<br />

İnsanların makro göz fotoğraflarının ve hikâyelerinin yer aldığı,<br />

gelirleri “Herkes geleceği görebilsin diye” 6 Nokta Körler Derneği’ne<br />

bağışlanan sosyal sanat projesi “Gate of Soul” (Ruhun<br />

Kapısı), ilk sergisini Caddebostan Büyük Kulüp’te açtı.<br />

KUNDAKÇI<br />

“Oyun mu? Kumpas mı? Komplo mu?”<br />

Yıl M.Ö. 356... Herostratos, dünya harikası Artemis Tapınağı’nı<br />

yakar. Fakat neden yaktığı bir türlü anlaşılamaz. Aslında yanan<br />

sadece Artemis Tapınağı değildir. Bütün aristokrat kesimin yanı<br />

sıra efendiler ve ezilenlerin dünyasında koca bir yangına neden<br />

olmuştur tapınağın yanıp kül olması. Herostratos ise girdiği<br />

hücrede kazandığı şöhretin keyfini çıkarmaya başlamıştır.<br />

Grigori Gorin’in yazdığı, Haluk Bilginer’in çevirdiği, bir Oyun<br />

Atölyesi prodüksiyonu olan “Kundakçı”nın yönetmenliğini<br />

Muharrem Özcan yapıyor. Aynı zamanda oyunculardan da olan<br />

Muharrem Özcan’ın yanında yer alan diğer oyuncular ise Tuna<br />

Kırlı, Devrim Özder Akın, Tuğba Çom Makar, Evren Erler, Gözde<br />

Kırgız, Timuçin Başgül, Kerem Arslanoğlu, Mithat Ozan Küren,<br />

Serkan Ilgaz.<br />

“Kundakçı” her ne kadar bir komedi oyunu olarak görünse<br />

de içerisinde politik unsurları fazlasıyla barındırıyor. Kişisel<br />

çıkarların ön plana çıktığı, üstlerin altları ezdiği, koltuk sevdalılarının<br />

yerlerini koruma çabası, gerçeğin herkesçe çıkarlar<br />

doğrultusunda çarpıtılması gibi konular, oyunun iskeletini<br />

oluşturuyor.<br />

Oyundan en çok keyif alacağınız unsurlardan biri de müzik.<br />

Tüm oyuncular, bir müzik aletiyle oyun boyunca sahneye neşe<br />

ve renk katıyor. Oyunun açılışında, sahne geçişlerinde, kapanışında<br />

müziğe başvuruluyor. Sahnesi biten oyuncu, dekorun<br />

arkasındaki yerini alıyor ve oyuna müziğiyle eşlik ediyor.<br />

İki perdeden oluşan ve yaklaşık iki saat süren bu keyifli oyunu,<br />

her ne kadar olaylar M.Ö. 356 yılında geçse de, yaşanan çağa<br />

ayna tutmak isteyenlerin izlemelerini şiddetle tavsiye ederiz.<br />

Yeni sezonda görüşmek dileğiyle...<br />

“HER GÖZ, SAHIBI GIBI EŞSIZ”<br />

55 eşsiz göz fotoğrafı ve 55 farklı hikâyenin yer aldığı, pek çok<br />

kişinin katılımıyla büyük ilgi gören sergide Burcu Esmersoy,<br />

Ogeday Girişken, Nasuh Mahruki, Hilal Ergenekon, Gülhan Şen<br />

gibi farklı alanlarda başarı yakalamış ünlü isimlerin de gözleri<br />

sergilendi.<br />

GÖRME ENGELLILERE UMUT OLUYOR<br />

Fotoğraf sanatçısı Burcu Kılıçer ve iletişimci ve Kadıköy Life<br />

editörlerinden Özgür Uysal’ın birlikte yürüttüğü projenin sergisinde<br />

göz sahipleri tablolarını satın alabildiği gibi, aynı zamanda<br />

isteyen misafirlerin de göz çekimleri yapıldı. Sergide elde edilen<br />

gelirler, “Herkes geleceği görebilsin diye” 6 Nokta Körler Derneği’ne,<br />

görme engellilerin yararına<br />

kullanılması amacıyla<br />

bağışlandı.<br />

YENI SERGI IÇIN<br />

ÇEKIMLER DEVAM EDIYOR<br />

“Gate of Soul” projesi, yeni<br />

insanların gözleri ve hikâyelerini<br />

sergilemeye devam<br />

edecek. Yaz sonunda açılacak<br />

yeni sergi için çekimler<br />

Üsküdar’daki stüdyoda<br />

gerçekleştiriliyor. Eşsiz hikâyelerin<br />

ve yeni simaların da<br />

gözlerinin yer alacağı sergi,<br />

sosyal sorumluluk projesi<br />

olarak sivil toplum kuruluşlarına<br />

destek vermeyi<br />

sürdürecek.<br />

Temmuz & Ağustos 2018 kadikoylife.com : 85


Sağlık<br />

Tükürük bezi hastalığı ve<br />

tükürük bezi tümörlerinden<br />

korunma önerileri<br />

OP. DR. HALİDE GÜNEŞ ÇİFTÇİ<br />

Medicana Çamlıca Hastanesi Kulak Burun Boğaz Uzmanı<br />

“Vücudumuzda tükürük salgısı üreten<br />

organlarımız tükürük bezleridir. Tükürük<br />

bezleri, tükürük salgısı üretip kanallar<br />

aracılığıyla salgıyı ağız, boğaz, yutak,<br />

sinüs gibi organlarımıza ulaştırır” diyen<br />

Medicana Çamlıca Hastanesi Kulak Burun<br />

Boğaz Uzmanı Op. Dr. Halide Güneş<br />

Çiftçi, tükürük bezi hastalığından ve<br />

korunma yollarından bahsetti.<br />

Tükürük ne işe yarar? Tat almayı kolaylaştırır,<br />

ağız mukozasını nemli tutarak<br />

mukozayı korur, içerisindeki amilaz ve lipaz enzimi ile sindirime<br />

yardım eder, diş minesini korur, bakterilere karşı koruma etkisi<br />

vardır. Dehidratasyon (sıvı kaybı), stres, hastanede yatma, psikolojik<br />

durumlar, bazı ilaçlar, radyoterapi, sjögren sendromu, kronik<br />

tükürük bezi enfeksiyonları, demir eksikliği ve pernisiyöz anemi<br />

gibi durumlar, tükürük akım hızını ve miktarını azaltabilir.<br />

Tükürük bezleri, major (büyük) ve minör (küçük) olmak üzere iki<br />

tiptir. Majör tükürük bezleri dediğimiz büyük bezler üç tanedir.<br />

Bunlar; yanakta kulaklarımızın önünde bulunan iki adet parotis<br />

bezi, alt çenenin altına yerleşmiş olan iki adet submandibüler bez<br />

ve iki adet dilaltı tükürük bezleridir. Minör tükürük bezleri ise çok<br />

sayıda olup, mukoza içine yayılmışlardır.<br />

TÜKÜRÜK BEZİ HASTALIKLARI<br />

En sık olarak, siyaloadenit dediğimiz tükürük bezi enfeksiyonu<br />

görülür. Bunun dışında tükürük bezi taşları, tükürük bezinin iyi<br />

ve kötü huylu tümörleri, siyaloadenozis denilen tükürük bezinin<br />

tümör dışı şişlikleri, tükürük bezinin granülomatöz hastalıkları<br />

(tüberküloz, aktinomikoz, kedi tırmığı hastalığı), sjögren hastalığı<br />

görülür. Tükürük bezi enfeksiyonları bakteriyel ve viral olabilir.<br />

TÜKÜRÜK BEZİ TÜMÖRLERİNİN BELİRTİLERİ<br />

Klinik olarak kulak önünde, çene altında ağrısız ve yavaş büyüyen<br />

şişlikler olarak karşımıza çıkarlar. Kitlenin aniden büyümesi,<br />

tümör içine kanama veya enfeksiyon nedeniyle olabilir. Kitle içine<br />

kanamalarda daha önceden yavaş büyüyen ve ağrısız olan bir<br />

şişliğin kısa sürede ağrılı hale gelmesi görülür. Benign (iyi huylu)<br />

tümörlerde yüz sinirinin etkilenmesi çok fazla görülmezken, malign<br />

(kötü huylu) tümörlerde kitle ile birlikte yüz siniri de etkilenebilir.<br />

Yine malign tümörler, çevre dokulara yayıldığı için kitleler daha<br />

düzensiz ve hızlı büyüme eğilimi gösterirler.<br />

TÜKÜRÜK BEZİ HASTALIKLARININ TANISI VE TEDAVİSİ<br />

Her hastalıkta olduğu gibi tükürük bezi hastalıklarının tanısında da<br />

hikâye çok önemlidir. Başlangıç zamanı, yavaş mı yoksa hızlı mı geliştiği,<br />

ağrının eşlik edip etmemesi, yüzde uyuşma olup olmadığı, yemekle<br />

ilişkisi, kişinin kullandığı ilaçlar, geçirdiği hastalıklar dikkatlice sorgulanmalıdır.<br />

Muayene bulgularından sonra görüntüleme yöntemlerine<br />

geçilir. En sık yüzeysel ultrason olmak üzere siyalografi sintigrafi, BT ve<br />

MR da tanıda kullanılan görüntüleme yöntemlerindendir.<br />

Tüm bunlardan sonra özellikle de tümör şüphemiz varsa, ince iğne<br />

aspirasyon biyopsisi dediğimiz iğne biyopsisi gerekebilir ve bu<br />

alınan hücre patolojik incelemeye gönderilir. Fakat kesin tanı, kitle<br />

çıkartıldıktan sonra konur. Tedavinin temeli cerrahidir. İyi huylu<br />

tümörlerde, tümör parotis bezinde ise tümör bezin bir kısmıyla<br />

birlikte çıkarılır. Submandibuler tükürük bezinde, tükürük bezinin<br />

tamamı çıkarılır.<br />

Kötü huylu tümörlerde, daha geniş cerrahiler uygulanır. Bezin tamamı<br />

çıkarılabilir, hastada ameliyat öncesi yüz felci ortaya çıktıysa yüz<br />

siniri de bezle birlikte çıkarılır ya da ameliyatta tümörün yüz sinirine<br />

uzadığı görülürse, yüz sinirinin etkilenen bölümü çıkarılabilir ve bu<br />

bölüm tamir edilebilir. Yine bazı kötü huylu tümörlerde ‘boyun diseksiyonu’<br />

adı verilen bir işlemle boyundaki lenf bezleri çıkarılabilir<br />

ve cerrahi sonrası bazı olgularda radyoterapi ve nadiren kemoterapi<br />

gerekebilir. Cilt tutulumu olan kötü huylu tümörlerde cilt de çıkarılıp,<br />

bazı rekonstrüksiyon (yeniden yapılandırma) yöntemleri uygulanabilir.<br />

İyi huylu tümörlerde uygun cerrahi teknikle nüks (tekrarlama) oranı<br />

çok azdır. Kötü huylu tümörlerde ise başarı, tümörünün cinsine ve<br />

yaygınlığına bağlı olarak değişkenlik gösterebilmektedir.<br />

C<br />

M<br />

Y<br />

CM<br />

MY<br />

CY<br />

CMY<br />

K<br />

86 : kadikoylife.com Temmuz & Ağustos 2018


Sağlık<br />

Prebiyotikler ve<br />

probiyotiklerin bağırsak<br />

mikrobiyotasına dostluğu<br />

İnsan vücudunda 100 trilyon hücre bulunduğu<br />

tahmin ediliyor. Bundan 10 misli fazla<br />

miktarda mikroorganizma da vücudun deri,<br />

ağız, bağırsaklar gibi çeşitli bölgelerinde<br />

yerleşmiş bulunuyor. İnsanın üzerinde ve<br />

içinde yaşayan mikroorganizmaların tamamına<br />

ise “mikrobiyata” deniyor.<br />

Kadıköy Life dergisine mikrobiyata, prebiyotikler,<br />

probiyotikler ve aralarındaki ilişki<br />

hakkında bilgi veren MedAmerikan Tıp<br />

Merkezi’nden Dyt. Burcu Demir; “Mikrobiyatanın<br />

düzenlenmesinde diyetin prebiyotik<br />

içeriği kadar, alınan canlı probiyotik mikroorganizmalar<br />

da önemlidir,” dedi. Ayrıntılar<br />

için buyurunuz...<br />

Mikrobiyata nedir? Korunması ve<br />

düzenlenmesini nasıl sağlarız?<br />

İnsanın üzerinde ve içinde yaşayan mikroorganizmaların<br />

tamamına “mikrobiyata” denir.<br />

İnsan vücudunun yüzde 10’u insan hücrelerinden,<br />

yüzde 90’ı mikroorganizmalardan<br />

oluşmaktadır. İnsan bağırsak mikrobiyomu,<br />

temelde doğumdan kısa süre sonra anneden<br />

ve yaşanılan çevreden kazanılır. Bakteri,<br />

virüs, mantar ve protozoa (tek hücreli canlı)<br />

gibi çok sayıda mikroroganizmadan oluşan<br />

bağırsak mikrobiyatasının fonksiyonu ve<br />

kompozisyonu; doğum şekli, anne sütü<br />

alımı, antibiyotik kullanımı ve beslenme<br />

gibi çeşitli faktörlerden etkilenmektedir. Bu<br />

faktörler arasında beslenme, düzenlenebilir<br />

bir etmen olması nedeniyle önemlidir.<br />

Mikrobiyotanın sağlıklı olması için<br />

nasıl beslenmeliyiz?<br />

Sağlıklı mikrobiyatası olan kişi, sağlıklı bir<br />

bedene sahip demektir. Her insanın parmak<br />

izi gibi kendisine özel bir mikrobiyatasının<br />

olduğunu bilip, sağlıklı beslenerek vücudundaki<br />

mikrobiyota dengesini koruması, her<br />

geçen gün daha çok kişinin önem verdiği<br />

sağlık göstergelerindendir. Mikrobiyatanın<br />

düzenlenmesinde diyetin prebiyotik içeriği<br />

kadar, alınan canlı probiyotik mikroorganizmalar<br />

da önemlidir. Yüksek hayvansal protein<br />

ve doymuş yağ, düşük posa ve karbonhidrat<br />

içeren diyetlerin bağırsak mikrobiyatasının<br />

zenginliğini ve çeşitliliğini azalttığı, yüksek<br />

posalı ve bitkisel bazlı diyetlerin ise bağırsaktaki<br />

bakteri çeşitliliğini artırdığı saptanmıştır.<br />

MedAmerikan Tıp Merkezi’nden Dyt. Burcu Demir<br />

Probiyotik nedir?<br />

Probiyotikler, insan organizmasının yararına<br />

çalışan, sağlıklı yaşam adına vazgeçilmez<br />

olan canlı bakterilerdir. Bağırsak<br />

duvarını zararlı mikroorganizmalardan<br />

korurlar ve bağırsak hareketliliğini artırırlar.<br />

Bağışıklık sistemini kuvvetlendirirler ve<br />

enfeksiyonla mücadelede bulunurlar.<br />

Probiyotik bakterilerin bağırsakta çoğalmasında<br />

prebiyotiklerin etkisi büyüktür.<br />

Probiyotik bulunan besinler nelerdir?<br />

Probiyotikler; yoğurt, ayran, kefir, yumuşak<br />

yıllanmış peynir, fermente süt, keçi sütü,<br />

sirke, lahana ve salatalık turşusu, kombu<br />

çayı, bitter çikolata, tereyağında bulunur.<br />

Tahılların fermentasyonu ile tarhana, boza,<br />

şalgam suyu gibi besinler de probiyotik<br />

özellik taşımaktadır.<br />

Prebiyotik nedir?<br />

Prebiyotikler, sindirilmeyen ancak bağırsakta<br />

fermente olan ve kolondaki bakterilerin çoğalmasını<br />

ve etkinliğini olumlu yönde etkileyerek<br />

aynı zamanda konağın sağlığını da iyileştiren<br />

besin öğeleridir. Tüm posa kaynakları prebiyotik<br />

olarak sınıflandırılamaz; ancak birçok<br />

prebiyotik, diyet posası olarak sınıflandırılabilir.<br />

Prebiyotiklerin tüketimi, sağlığın yararı<br />

için gastrointestinal mikrobiyatanın modifiye<br />

edilebileceği bir diyet stratejisidir.<br />

Prebiyotik bulunan besinler nelerdir?<br />

Prebiyotikten zengin besinler; hindiba<br />

kökü, domates, muz, çekirdeksiz etli<br />

meyveler, yer elması, yeşil yapraklı sebzeler,<br />

kuru baklagiller, yulaf, arpa, sarımsak,<br />

soğan, pırasa, enginar, arpa kepeği/tahıllar,<br />

buğday kepeği, keten tohumu, kakao,<br />

kuşkonmazdır. Meyveler, sebzeler, tahıllar<br />

ve diğer yenilebilir bitkiler, prebiyotikleri<br />

oluşturan karbonhidratların kaynağıdır.<br />

88 : kadikoylife.com Temmuz & Ağustos 2018


Spor<br />

Kadıköy’ün parklarında<br />

spor var<br />

REHA KADAK<br />

Spor, her yaştan insanın sağlıklı yaşam<br />

adına mutlaka yapması gerekli bir aktivite...<br />

Ancak spor yapmak için zaman, mekân ve<br />

imkânların aynı derecede oluşması esas.<br />

Özellikle spor salonlarındaki spor, yapılan<br />

yerin niteliğiyle doğru orantılı. Salonun<br />

koşulları, hijyen, havalandırma, kullanılan<br />

aletlerin sağlamlığı gibi faktörler, sporun<br />

layıkıyla yapılmasını etkilemekte. Uzmanlar<br />

ise spor yapmaya uygun orman, park gibi<br />

dış mekânlarda sportif faaliyetlerin yapılmasını<br />

daha çok tavsiye ediyor.<br />

Kadıköy, nüfus olarak belli bir eğitim seviyesinin<br />

üzerindeki kitlenin yaşadığı güzide<br />

semtimiz. İlçemizin en önemli özelliklerinden<br />

biri de çok sayıda parkların olması ve<br />

bu parkların hemen hemen çoğunun spor<br />

yapmaya elverişli bulunması; üstelik hiçbir<br />

ücret ödemeden...<br />

SABAHLARI ERKENDEN YOĞURTÇU<br />

PARKI’NDA TENİS<br />

Yoğurtçu Parkı, Kadıköy’ün en önemli<br />

parkları arasında yer alıyor. Parkın içinde<br />

kızıl toprak zemin üzerinde uzun bir yürüme<br />

ve koşu pisti mevcut. Günün özellikle sabah<br />

saatlerinde semt sakinlerine ve komşu<br />

semtlerden misafirlere ev sahipliği yapıyor.<br />

Ancak parkın en önemli spor ritüellerinden<br />

biri tenis. Tenis kortu, günün her saatinde<br />

kuyruk olurcasına tenis sporunu yapmak<br />

isteyenlerle doluyor. Müdavimleri, erken<br />

saatlerde gelerek bu güzel parkın tenis<br />

kortunda yer kapıyor.<br />

MODA SAHİL PARKI’NDA BASKETBOL<br />

TURNUVALARI<br />

Moda Sahil Parkı, yaz aylarında halkın<br />

yoğun ilgi gösterdiği parklardan biri. Yaz<br />

boyunca erken saatlerde başlayan kalabalık,<br />

gece geç saatlere kadar sürüyor. Ancak<br />

park, spor faaliyetlerinin de yoğun yapıldığı<br />

alanlar arasında. Parkta bir tenis kortu bulunsa<br />

da, esas sporu basketbol... Basketbol<br />

sahaları, parkta yazın ve kış aylarında özellikle<br />

kuru havalarda dolup taşıyor. Hatta<br />

öyle ki, geniş katılımlı birçok basketbol<br />

turnuvasına da ev sahipliği yapıyor.<br />

SABAH YÜRÜYÜŞLERİ ÖZGÜRLÜK<br />

PARKI’NDA<br />

Selamiçeşme Özgürlük Parkı, çevre semtlerde<br />

yaşayan ve özellikle kadınların sabah<br />

yürüyüşleri için tercih ettiği parkların en başında<br />

geliyor. Şehir içinde adeta bir küçük<br />

orman görevi gören peyzajıyla, sabahları<br />

bolca oksijen depolamak isteyenler için<br />

en ideal yürüyüş parkurunun olduğu park<br />

olarak dikkat çekiyor.<br />

CADDEBOSTAN SAHİLİ DEMEK,<br />

UZUN MESAFE KOŞULARI DEMEK<br />

Yerinde duramayıp koşmak isteyenler için<br />

Caddebostan sahili, sizler için biçilmiş bir<br />

kaftan. Uzun bir koşu yapmak isteyen çeşitli<br />

gruplar, şirket ve spor markalarının koşu<br />

ekipleri, yaz-kış demeden Caddebostan<br />

sahilini kendilerine mesken tutuyor. İyi<br />

bir koşu ayakkabısı, koşu şortu ve koşu<br />

tişörtünüzü alın, Caddebostan sahiline<br />

çıkıp koşun.<br />

İSTANBUL’DA BİSİKLET,<br />

KADIKÖY’ÜN SAHİLLERİNDE SÜRÜLÜR<br />

İstanbul, tepeler şehridir. Bundan dolayı her<br />

İstanbullu çocuğun bisiklet hayali, illa bir<br />

yerden sonra kendine alan bulamaz. Ama<br />

hem o çocuklar için hem de yetişkinler için<br />

bisiklet sürme adresiniz Kadıköy’dür. Kadıköy’ün<br />

rıhtımından başlayıp sahil boyunca<br />

Bostancı’ya, hatta Pendik’e kadar uzanan<br />

bisiklet parkuruyla özgürce, güvenlice ve<br />

sınırsızca bisiklet sürebilirsiniz.<br />

Temmuz & Ağustos 2018 kadikoylife.com : 89


Frida’nın<br />

Yazın keyfini çıkarın...<br />

REHA KADAK<br />

Temmuz & Ağustos sayımıza gelmişken, Kadıköy’ümüzün kadınlarına yaz aylarının tadını<br />

çıkarabilecekleri yeni bir sayfa daha hazırladık. Bu sayıda da yemeden içmeye, alışverişten<br />

dinlenceye ve kitaba kadar geniş bir rota daha çizdik. Gerisi siz kadınlarımıza kalıyor...<br />

SO’U Spa Wellness & Beauty’de<br />

bedeninizi ve ruhunuzu güzelleştirin<br />

Şehirde sakinliğin cennetini yaşamak için, SO’U Spa Wellness<br />

& Beauty ile tanışın. Beklediğiniz hizmet anlayışı ve konfor, Acıbadem<br />

Akasya SO’U’da. SO’U; 7 lüks masaj odası, modern Türk<br />

Hamamı ve büyüleyici atmosferiyle sizleri mükemmel bir masaj,<br />

terapi ve bakım lüksüne davet ediyor. Ayrıca SO’U Spa Wellness &<br />

Beauty, cilt bakımında son teknoloji olan AquaPeel uygulamaları,<br />

vücut inceltme, sıkılaşma ve özel yosun bakımları ile güzelliğinize<br />

güzellik katıyor.<br />

Caddebostan<br />

Nutshop’ta<br />

nutellalı<br />

tatlıların tadına<br />

varın<br />

Sercan Ak’ın yeni bir lezzet<br />

projesi olarak Ataşehir’de<br />

açtığı Nutshop, çikolata<br />

içerikli tatların olduğu<br />

mutluluk diyarı. Caddebostan<br />

Nutshop da Berkcan<br />

Çankaya tarafından işletilmekte.<br />

Nutshop, kadınların<br />

nutella krizine fazlasıyla<br />

cevap veren bir mekân.<br />

Tatlıların birçoğunun<br />

içeriğinde nutella bulunuyor.<br />

Waffle, pancake, krep<br />

gibi alacağınız tatlıların<br />

hepsinin içerisinde özel olarak hazırlanan nutella bazlı içerikler<br />

mevcut. Ayrıca, mekânda mutlaka ama mutlaka nutellalı<br />

cheesecake yemeden kalkmayın. Bu güzel tatlıları, yaz ayına<br />

uygun olarak yanına dondurmayla da alabilirsiniz. Nutshop’a<br />

gidin ve çikolatasız kalmayın...<br />

Little Miss<br />

Kaktüs’ten<br />

kendinize ve<br />

yakınlarınıza<br />

hediyeler<br />

Sezen Ölçer’in yarattığı Little<br />

Miss Kaktüs, Sezen Hanım’ın<br />

kaktüse yeni bir bakış açısı getirerek,<br />

güzel bir dekoratif eşyaya<br />

dönüştürdüğü bir marka. Kaktüs,<br />

uzun ömürlü olması ve bakımının<br />

kolay yapılması açısından<br />

son zamanlarda tercih edilen bir<br />

bitki... Little Miss Kaktüs, bu özel<br />

bitkinin kütük tasarımını, teraryumlarını<br />

ahşap ve seramik saksılı ürünlerini, kokedama gibi<br />

çeşitlerini yapıyor. Ayrıca nişan, düğün, doğum günü benzeri<br />

özel davetlerinizde mini sukulentleri de dönemsel olarak çeşitler<br />

arasında yer alıyor. Little Miss Kaktüs ile instagram hesabı<br />

üzerinden iletişim kurup, sipariş verebilirsiniz.<br />

Evinizi Perde Depo’yla dekore edin<br />

Kadıköy Kuşdili Caddesi’nde 1999 yılından bu yana faaliyet<br />

gösteren Perde Depo, Bursa’da ürettiği her zevke ve talebe<br />

uygun perdelerle kalitesi ve stilleriyle ön plana çıkıyor.<br />

Yılların tecrübesiyle yüzde 100 müşteri garantisi veren Perde<br />

Depo’nun işletmecilerinden Burhan Aygün; “Kadıköylüler<br />

ne istediğini çok iyi biliyor. Aynı zamanda kaliteli üründen<br />

de anlıyorlar. Yıllardır bu işin içerisindeyiz. Eskiden daha çok<br />

desenli ürünler tercih edilirken, artık düz ve spor modeller<br />

isteniyor. Buna Avrupa tarzına dönüş de diyebiliriz. Kadıköy<br />

dışından, hatta yurt dışından bile sipariş alıyoruz” dedi. Evinizin<br />

pencerelerini, Perde Depo’dan alacağınız özel tasarım<br />

perdelerle süsleyin.<br />

90 : kadikoylife.com Temmuz & Ağustos 2018


Frida’nın<br />

Cafe de<br />

Paris<br />

Suadiye-<br />

Teras’ta<br />

Adalar’a<br />

karşı keyif yapın<br />

Cafe de Paris Suadiye-Teras, Anadolu Yakası sakinlerinin<br />

manzarası ve lezzetleri için tercih ettiği özel bir yeme-içme<br />

mekânı. Adalar’dan Yalova’ya kadar geniş bir manzaraya<br />

sahip... 450 kişilik kapasitesiyle geceleri özel bir eğlence<br />

mekânına da dönüşüyor. Cafe de Paris’te bir klasik olan<br />

cevizli salatasını, Cafe de Paris soslu bonfile veya tavuk<br />

yanında patates kızartmasından oluşan fiks menü sonrası<br />

da brule, parfe, profiterol, sufle ya da dondurmanızı keyifle<br />

tadabilirsiniz.<br />

Saca Ocakbaşı’nda<br />

arkadaşlarınızla güzel bir<br />

akşam geçirin<br />

Yeni nesil ocakbaşı anlayışıyla Kalamış’ta hizmet veren<br />

Saca Ocakbaşı, lezzetleri ve konseptiyle arkadaşlarınızla<br />

birlikte<br />

bir güzel akşam<br />

geçireceğiniz<br />

mekanlardan<br />

biri. Saca Ocakbaşı;<br />

geniş et<br />

menüsü, meze<br />

çeşitleri, tatlıları<br />

ve içecek menüsüyle<br />

keyifli bir<br />

sohbet için sizleri<br />

ve arkadaşlarınızı<br />

bekliyor.<br />

Kadıköylü yazar Buket Şahin’den<br />

“Frida: Meksika’nın Vicdanı”<br />

Sayfamızın adı Frida’ya yakışır, eski bir Kadıköylü kadın<br />

gezgin ve araştırmacı yazar Buket Şahin’in üçüncü kitabı<br />

“Frida: Meksika’nın Vicdanı”, Librum Kitap’tan çıktı. Bu kitabı<br />

alarak, Şahin’in popüler kültürden uzak<br />

bir gözle kaleme aldığı, devrimci kadın ve<br />

sanatçı Frida’nın verdiği gerçek mücadeleye<br />

yakından şahit olun.<br />

Kadıköy’ün ortasında<br />

kadınlar için tam bir şölen:<br />

Turkuaz Aksesuar<br />

Kadıköy’de varlığından haberdar olmaya<br />

memnun olacağınız bir haberi paylaşmak<br />

istiyoruz sizinle. 1970’li yılların oto parçacıları<br />

ile ünlü Söğütlüçeşme bölgesi,<br />

şimdilerde gelinlik ve abiye ürünlerinin<br />

birbirleriyle yarışarak sergilendiği bir<br />

moda merkezi haline geldi. Elbette o<br />

yıllarda bu durumun gerçekleşmesi için<br />

hiçbir ihtimal akıllardan bile geçmezdi.<br />

İşte o bölgede, size küçük bir dükkândan<br />

söz etmek istiyoruz. Evet, küçük bir dükkân<br />

ama yaptığı işler öylesine büyük ve öylesine<br />

çözümler sunmakta ki, bir gün sizin ya da yakınızın<br />

ihtiyacı karşılandığında bize hak vereceksiniz.<br />

2000’li yıllara kadar oto yedek parçacılarının en yoğun olduğu Vişne<br />

Sokağı üzerindeki Turkuaz Aksesuar’dan bahsediyoruz. 2006 yılında<br />

asıl mesleği oto yedek parçacılığı olan Kamil Cihangir Dillioğlu’nun<br />

girişimiyle hayata geçen hikâyenin başlangıcı, tamamen tesadüflere<br />

dayanıyor. Eşi Ayşe Dillioğlu’nun şapka ve parıltılı objelere duyduğu<br />

ilginin çoğalması, küçük satış denemelerini beraberinde getirince “Neden<br />

olmasın?” diyerek, oto yedek parçalarının satıldığı dükkânı gelinlik<br />

ve abiye kıyafet aksesuarlarının satıldığı bir mağazaya dönüştürmek<br />

hiç de zor olmamış.<br />

GELİN ŞAPKALARI, SAÇ AKSESUARLARI, VUALETLER<br />

Turkuaz Aksesuar’da 100’den fazla gelin ve nikâh şapkası çeşidi, binlerce<br />

saç aksesuarları ve vualetler bulunmakta. Bunun yanında etol ve<br />

kürk çeşitleri, el buketleri, gelin eldivenleri, gelin keseleri konusunda<br />

da hayli iddialılar.<br />

BEŞ BİNDEN FAZLA ÜRÜN VAR<br />

Mağaza ve depolarda 5 binden fazla ürün çeşidinin bulunduğunu dile<br />

getiren Kamil Cihangir Dillioğlu; “Daha da önemlisi, bu ürünleri sürekli<br />

kontrol altında tutuyor, güncelliyor ve eksildikçe yerine koyuyoruz.<br />

Ayrıca yeni modeller de getiriyoruz. İnternet üzerinden bütün Türkiye’ye<br />

ücretsiz kargo ve kapıda ödeme sistemi ile ürün gönderiyoruz”<br />

açıklamasında bulundu.<br />

GELİNLİK MAĞAZALARININ ÇÖZÜM ORTAĞI<br />

Turkuaz Aksesuar’ın gelinlik ve abiye kıyafetler satan mağazalar tarafından<br />

bir çözüm ortağı gibi görüldüğüne de tanık olduk. Pek çok ünlü<br />

marka, aksesuarlarını buradan temin ediyor veya yönlendiriyor. Bir<br />

başka dikkat çeken nokta ise, mağazanın müşterileri arasında magazin<br />

dünyasından ünlü isimlerin de olması.<br />

Temmuz & Ağustos 2018 kadikoylife.com : 91


Yeni<br />

Nuşin Tunç:<br />

MOBILYADA<br />

SÖZ SAHIBIYIZ!<br />

KADİR TOPRAKKAYA<br />

Yolunuz Fenerbahçe Dr. Faruk Ayanoğlu Caddesi’ne düştüğünde,<br />

yolun sol tarafında butik bir mobilya mağazası hemen<br />

gözünüze çarpacak. Ziyaret etmekten kendinizi alamayacağınız,<br />

Modeon Mobilya A.Ş.’nin 20 yılı aşkın tecrübesi ile ortaya<br />

çıkan “Modeon Luxury Fine Furniture” markası, ürünlerin<br />

tamamının tasarım ve üretiminin kendilerine ait olduğu çok<br />

özel bir mobilya mağazası.<br />

Fenerbahçe Dr. Faruk<br />

Ayanoğlu Caddesi<br />

üzerindeki mağazanın<br />

yöneticisi Nuşin Tunç;<br />

“Modeon Mobilya olarak<br />

proje bazlı ve kişiye özel<br />

tasarımlar da yapıyoruz.<br />

Bunun haricinde,<br />

duvar giydirme<br />

uygulamalarımız da çok<br />

fazla ilgi görüyor” dedi.<br />

Modeon Mobilya, Art Deco<br />

konseptini benimsemiş bir<br />

marka. 20. yüzyılın modern<br />

dekoratif sanat stillerinin<br />

karışımıyla ilişkili bir<br />

sanat akımı olan Art Deco;<br />

Kübizm, Rus yapısalcılığı ve<br />

İtalyan fütürizminin çeşitli<br />

uygulamalarını içeriyor.<br />

İçeri girdiğinizde, Türkiye’nin mobilya alanında dünyanın sayılı<br />

ülkeleriyle yarıştığını fark ediyorsunuz. Modeon Mobilya’nın<br />

aile üyelerinden Nuşin Tunç ve mimarlık eğitimini<br />

sürdüren kızları Naz ile birlikte Fenerbahçe Dr.<br />

Faruk Ayanoğlu Caddesi’nde açtıkları bu ilk butik<br />

mağazada, tamamı kendi üretimleri olan Art Deco<br />

mobilya konsepti dışında Amerika’dan ithal avizeler,<br />

abajurlar, objeler, el işçiliğiyle üretilen seramik<br />

aksesuarlar ve döşemelik kumaşlar da yer alıyor.<br />

ART DECO KONSEPTİ<br />

Mobilyada son yılların trendi Art Deco konseptini<br />

benimseyen ve bu tarzda butik üretimler yapan<br />

“Modeon Luxury Fine Furniture” mağazasında,<br />

akımın belirgin örneklerini görebilmek mümkün.<br />

KİŞİYE ÖZEL TASARIMLAR<br />

Mağazanın yönetimini üstlenen Nuşin Tunç,<br />

Kadıköy Life Dergisi’ne yaptığı açıklamada “Burayı<br />

hizmet vermekte olduğumuz müşterilerimizden<br />

gelen talepler doğrultusunda açtık. Amacımız,<br />

müşterilerimizi hayallerindeki mobilyalar ile buluşturup,<br />

mobilyaya yeni bir ruh kazandırıldığını<br />

hissettirmektir” şeklinde konuştu.<br />

92 : kadikoylife.com Temmuz & Ağustos 2018


Mezuniyet<br />

Irmak Okulları’nda<br />

mezuniyet coşkusu<br />

“Eğitimde Fark, Irmak” sloganıyla her türlü<br />

övgüyü hak eden eğitim kurumlarımızdan<br />

Irmak Okulları’nda mezuniyet coşkusu<br />

yaşandı. Okulun lise bölümü mezunları için<br />

9 Haziran Cumartesi akşamı düzenlenen<br />

diploma töreninin ardından, 10 Haziran<br />

Pazar akşamı da ortaokul mezunları için<br />

tören gerçekleştirildi.<br />

“SİZLERLE GURUR DUYUYORUZ”<br />

Saygı duruşu ve İstiklal Marşı’nın okunmasının<br />

ardından Okullar Müdürü Metin Yoleri,<br />

son derece anlamlı bir konuşma yaparak;<br />

“Eğitim hayatınızda önemli bir zaman dilimini<br />

kapsayan 16 yıllık bölümün yarısını bugün<br />

tamamlamış oluyorsunuz. Bundan böyle<br />

kimliğiniz ve kişiliğiniz daha da oturmuş<br />

bireylersiniz. Başta aileleriniz olmak üzere<br />

bizler de sizlerle gurur duyuyoruz. İlerideki<br />

başarılarınızla bunu sürdüreceğiz” dedi.<br />

döneminde 54 mezun verdi. Ortaokul<br />

mezunları içerisinde birincilik kürsüsüne<br />

çıkmayı başaran ise, Bilge Doğa Bacınoğlu<br />

oldu. Anı diploması ve ödülünü Irmak Okulları<br />

Yönetim Kurulu Başkanı Erdem Bektaş’ın<br />

elinden alan Bacınoğlu, yaptığı konuşmada<br />

şunları söyledi: “Hayatımın en güzel sekiz<br />

yılını bu çatı altında geçirdim. Irmak bize aile<br />

sıcaklığını verdi, bireyselliğimizi keşfetmemizi<br />

sağladı. Başta ailelerimiz olmak üzere<br />

öğretmenlerimizin fedakârlıklarını hep<br />

hissettim. Buradan huzurlarınızda minnet<br />

duygularımı da ifade etmek istiyorum.”<br />

ALVİN & RANA ÖZHEKİM KARDEŞLERDEN<br />

MUHTEŞEM PERFORMANS<br />

Irmak Okulları’nın sekizinci sınıf bitirme<br />

törenine damgasını vuran Alvin ve Rana<br />

Özhekim kardeşlerin performansı, katılımcılardan<br />

büyük alkış aldı. Derslerinde olduğu<br />

kadar müzik alanında da hayli başarılı olan<br />

kardeşlerden Rana Özhekim piyanoda,<br />

Alvin Özhekim ise gitarda sergilediği performans<br />

ile geceye renk kattılar. Ortaokul<br />

bölümü müzik öğretmeninin bir diğer<br />

başarısı da, yine mezun olan öğrencilerden<br />

Lal Atsan’ın piyano performansı oldu.<br />

BAŞAR SADIKOĞLU DA MEZUNLAR<br />

ARASINDA<br />

Irmak Okulları‘nın ortaokul bölümünden<br />

başarı ile mezun olanlar arasında Sadıkoğlu<br />

Ailesi’nin dördüncü kuşak temsilcisi Başar<br />

Sadıkoğlu da vardı. Özellikle matematik<br />

alanında başarılarıyla dikkat çeken<br />

Sadıkoğlu’na anı diploması ve ödülünü,<br />

Matematik Öğretmeni Esra Erberk verdi.<br />

“YETENEKLERİNİZİ ORTAYA<br />

ÇIKARMAYA ÇALIŞTIK”<br />

Sözlerini ilk günden bu yana ve yaşam boyu<br />

öğrenmeyi öğretmek görevini yerine getirmeye<br />

çalıştıklarını dile getirerek sürdüren<br />

Yoleri; “Yeteneklerinizi ortaya çıkarmak ve<br />

geliştirmek için çaba harcadık. Sizler de bu<br />

konuda fedakârlıklarda bulundunuz. Bunun<br />

sonuçlarından biri de bugün alacağınız<br />

diplomalardır” şeklinde konuştu.<br />

“IRMAK, BİZE AİLE SICAKLIĞINI VERDİ”<br />

Bu yıl Irmak Okulları’nın lise bölümü 14.<br />

döneminde 29, ortaokul bölümü de 18.<br />

BAŞAR<br />

SADIKOĞLU VE<br />

ANNESI...<br />

Başar<br />

Sadıkoğlu’nu<br />

ilk tebrik eden,<br />

annesi Ferhan<br />

Sadıkoğlu<br />

oldu.<br />

Temmuz & Ağustos 2018 kadikoylife.com : 93


Estetik/Sağlık<br />

Botoksu ilk uygulayan doktor:<br />

Hande Bozatlı ve<br />

Optimal Sağlık<br />

Hande & Levent Bozatlı: Bizim alanımızda<br />

deneyim, çok ama çok önemli. Biz 25 yılı<br />

aşkındır hem Türkiye’de hem de yurt<br />

dışında ciddi çalışmalar yaptık. Dünyada<br />

birçok kongre ve konferansa katılıyoruz.<br />

Bu tecrübe olmadan olmaz.<br />

REHA KADAK<br />

Kozmetik dermatoloji ve kozmetik cerrahi gibi işlemler,<br />

sağlımız açısından önemli ve destekleyici durumunda.<br />

Ancak bir kozmetik merkez ve uygulayıcıları bu konuda ne<br />

kadar uzman, ne kadar steril bir merkeze sahipler, bu sorunun<br />

cevabını vermek oldukça zor. Kozmetik dermatoloji ve<br />

kozmetik cerrahi alanında ülkemizde ilklerin uygulayıcısı,<br />

uzun yıllar yurt dışında ve yurt içinde başarılı çalışmalara<br />

imza atan, botoksu ülkemizde ilk kez uygulayan Optimal<br />

Sağlık’ın kurucularından Dr. Hande Bozatlı ve eşi Dr. Levent<br />

Bozatlı ile dermatoloji ve cerrahi üzerine konuştuk.<br />

94 : kadikoylife.com Temmuz & Ağustos 2018


Estetik/Sağlık<br />

Optimal Sağlık’ın kurucularısınız ve hem Hande Bozatlı<br />

hem de Levent Bozatlı olarak alanlarınızda dünya<br />

çapında tanınmış önemli insanlarsınız. Dergimiz için<br />

kendinizden bize bahsedebilir misiniz?<br />

Hande Bozatlı olarak ben dermatoloji uzmanıyım. Dermatolojiye<br />

girerken, kafamda ileride kozmetik dermatolojiye<br />

gireceğim oluşmuştu. Eşim Levent Bozatlı da mikro cerrah,<br />

kendisi Norveç’te Oslo Üniversitesi’nde uzun zaman organ<br />

nakli üzerine çalıştı. Fakat o da şu an kozmetik cerrahi<br />

üzerine çalışmalar yapıyor. Optimal Sağlık’ta birlikte çalışmalar<br />

yürütüyoruz.<br />

Peki, Optimal Sağlık’ı ne zaman ve ne amaçla<br />

kurmaya karar verdiniz?<br />

İkimizin de düşüncesinde serbest olarak çalışma planı<br />

vardı. Ben hiçbir zaman kamu hastaneleri ve özel hastanelere<br />

bağlı olarak çalışmayı düşünmemiştim. Kendi işimizi<br />

hayata geçirmek hedefiyle Optimal Sağlık’ı 1993 yılında<br />

Kalamış’ta kurduk. Daha o tarihte botoks uygulamasına<br />

başladık. Kozmetik endikasyonda botoksun ilk uygulayıcısı<br />

biziz. Yıllar içinde Kalamış’taki merkezimiz bize ufak gelmeye<br />

başladı. Bizde hastanın özeli, çok mühim bir konu...<br />

Bu yaptığımız hizmetlerde de hastanın özel hayatının<br />

gizliliğine fazlasıyla dikkat ediyor ve önem veriyoruz. Bu<br />

şartlar doğrultusunda mekân olarak daha büyük bir yere<br />

geçmeye karar verdik ve Altunizade’deki yerimize taşındık.<br />

12 senedir de buradayız. Bu mekânımızla birlikte küçük<br />

cerrahi hizmetler daha iyi yapılmaya başlandı. Hastaların<br />

giriş-çıkış yerleri, gizlilik çerçevesi içinde daha sağlıklı<br />

gerçekleştiriliyor oldu.<br />

“Kozmetik dermatoloji ve cerrahi<br />

alanında birçok hizmeti veriyoruz.<br />

Botoksu kozmetik endikasyon amaçlı<br />

çeşitli alanlarda kullanmaya başladık.<br />

Dolgu olarak da ilk yapanlardanız.<br />

Kısacası, kozmetikte birçok alanın<br />

ilk uygulayıcısı biziz.”<br />

Optimal Sağlık’ta ne gibi hizmetler verilmekte?<br />

Kozmetik dermatoloji ve cerrahi alanında birçok hizmeti<br />

veriyoruz. Ve az önce de bahsettiğim gibi, botoksu kozmetik<br />

endikasyon amaçlı birçok alanda kullanmaya başladık.<br />

Dolgu olarak da ilk yapanlardanız. Kısacası, kozmetikte<br />

birçok alanın ilk uygulayıcısı biziz. Kozmetik cilt bakımları,<br />

peeling, lazer çeşitlerimiz, küçük cerrahi işlemi, lazerle<br />

yağların eritilmesi, saç ekimi vb. tüm işlemleri yapıyoruz.<br />

Sadece ağır cerrahi işlemlere girmiyoruz.<br />

Benzer merkezlerden sizi ayıran özellik nedir?<br />

Bizim alanımızda deneyim, çok ama çok önemli.<br />

Biz 25 yılı aşkındır hem Türkiye’de hem de yurt dışında ciddi<br />

çalışmalar yaptık. Dünyada birçok kongre ve konferansa<br />

katılıyoruz. Bu tecrübe olmadan olmaz. Birçok hekim bu işi<br />

yapmasına rağmen, işimiz dermatologlar ve plastik cerrahların<br />

işidir. Eşim ve ben bunun eğitimini alan kişileriz.<br />

Müşterilerinizin arasında özel isimler de var. Bu özel<br />

isimlerin sizi tercih etme nedenleri nelerdir?<br />

Tabi ki deneyimimiz ve özel hayatlara duyduğumuz saygı<br />

ve önem... Birçok tanınmış isim bizi tercih ediyor, fakat biz<br />

o isimleri kullanarak reklam yapmıyoruz. Bizim için öncelikle<br />

işimizin titizlikle yapılması esas. Müşterilerimizin çoğu<br />

Avrupa Yakası’ndan olmasına rağmen biz Altunizade’deki<br />

yerimizden vazgeçmedik, çünkü burası korunaklı ve imkânlara<br />

uygun bir merkez. Burada hasta randevularının giriş-çıkışları<br />

güvenle yapılıyor. Hastalara doğru bilgi vermek<br />

önemli, onları doğru yönlendirmeliyiz. Hastaların dikkat<br />

etmesi gereken en mühim şey, gidecekleri yerin deneyimi<br />

ve doktorun esas alanı. Bu durumları tercih etmeliler.<br />

Temmuz & Ağustos 2018 kadikoylife.com : 95


Sektör<br />

Unutulmaz anılar<br />

L’Unique Event<br />

ile başlar<br />

OKTAY EMLİK<br />

Küreselleşen dünyada iş oluş ve yapış<br />

biçimlerinde yaşanan gelişmeler, yeni sektörlerin<br />

ortaya çıkmasına zemin hazırladı.<br />

Hiç şüphesiz bunların başında “event”<br />

(etkinlik) sektörü gelmekte. Kurumsal organizasyonlar,<br />

açık hava etkinlikleri, kokteyller<br />

ve düğünlere kadar artık aklımıza etkinlik<br />

bağlamında gelen pek çok husus profesyonelleşmeye,<br />

bu işlerde profesyonel hizmet<br />

sağlayan etkinlik ajansları da hayatımızda<br />

yer edinmeye başladı.<br />

Dünya’nın son dönem popüler sektörlerinden<br />

olan profesyonel etkinlik hizmetleri<br />

alanında, Türkiye’de de dünya standartlarında<br />

hizmet veren ajanslar gelişim<br />

gösterdi. Bu ajanslardan biri de Kadıköy<br />

merkezli L’Unique Event Etkinlik Ajansı. İki<br />

ebedi dost Özge Akar ve Merih Özgüz tarafından<br />

faaliyet hayatına başlayan ve başarılı<br />

çalışmalarına devam eden L’Unique Event,<br />

bu sayıda sayfalarımızın konuğu oldu.<br />

FARK YARATMAK İÇİN GÜÇLERİNİ<br />

BİRLEŞTİRDİLER<br />

Uzun yıllardır düğün, sosyal ve kurumsal<br />

etkinlikler alanında kalıcı, başarılı işlere<br />

imza atmış olan Akar ve Özgüz, sektörün<br />

iki ayrı ucunda farklı kulvarlarda koşmak<br />

yerine güçlerini birleştirerek, yaratıcı işlere<br />

imza atmak ve çıtayı hep bir üste taşımak<br />

için bir araya gelmeyi tercih etmiş. “Sizlere<br />

hayallerinizi gerçekleştirmeyi vaat ediyoruz”<br />

sloganıyla fark yaratmayı hedefleyen ve bu<br />

doğrultuda yurt dışında uzun araştırmalar<br />

yapan ikili, sonunda L’Unique Event firmasını<br />

kurmuş.<br />

“YILIN DÜĞÜNÜ” İLE HIZLI BAŞLANGIÇ<br />

Özge Akar ve Merih Özgüz, sektöre girişlerini<br />

ve markalarının gelişim sürecini şöyle<br />

anlatıyor: “Aslında ikimizin de etkinlik<br />

sektörünün farklı kulvarlarından altyapımız<br />

vardı. Bir gün ‘Nereden başlasak?’ diye<br />

düşünürken, ‘wedding planning’ hizmetini<br />

Türkiye’nin gözde çiftlerinden birine vererek<br />

başladık. Onlar da çok yoğun çalışan<br />

insanlar oldukları için bir uzmanla, düğünden<br />

anlayan biriyle çalışmanın ne kadar<br />

rahat olduğunu anladılar. Çok da keyifli bir<br />

düğünleri oldu. ‘Yılın düğünü’ unvanını aldı.<br />

Bu şekilde isimlendirildi, bizi de zaten çok<br />

onore etti.”<br />

“SİZ ANLATIN, BİZ HAYATA GEÇİRELİM”<br />

İşlerinin püf noktasını tamamen ‘referans’<br />

olarak vurgulayan ikili, etkinlik ajansını<br />

düğün, kurumsal firmalar ve kurumsal<br />

firmaların motivasyonel eğitimleri olmak<br />

üzere üçe böldüklerini ifade ederek, şu<br />

açıklamalarda bulundular: “Düğün tarafından<br />

bahsedecek olursak; dekorasyon<br />

firması, teknik firma, fotoğrafçısı, makyajcısı<br />

ve gelinlikçisi var. Bunları bir çatı altında<br />

toplamaya karar verdik. Düğün planlayıcısı<br />

olma tarafına geçtik. Bize gelen müşteriler,<br />

düğünde hayal ettiklerini ve isteklerini<br />

96 : kadikoylife.com Temmuz & Ağustos 2018


Sektör<br />

anlatıyor. Biz de düğünde olması gereken<br />

her şeyi tek bir çatı altında toplayarak, gelin<br />

ve damadın kapı kapı gezip de günlerce<br />

bir yeri aramasından ziyade işlerini her<br />

açıdan kolaylaştırıyoruz. Yaptığımız işlerin<br />

öncelikle demosu gerçekleştiriliyor, beğenmediklerinde<br />

rahatlıkla değiştirebiliyorlar.<br />

Dolayısıyla bir tek düğünün organizasyon<br />

anlamda değil de, gelin ve damadı yormadan<br />

nikâh şekerinden gelinliğine kadar her<br />

aşamasında yardımcı oluyoruz. Profesyonel<br />

nedime gibi gelinle damat bize geldikten<br />

itibaren düğün başlangıcı ve bitimine kadar<br />

her daim yanındayız.<br />

Şimdiki jenerasyon sabah 8’den akşam 7’ye<br />

kadar çalıştıkları için, kendi düğünlerini<br />

organize edebilmek için çok fazla vakitleri<br />

yok. Bu yüzden de biz her noktada gelinle<br />

damadı rahatlatıyoruz. Her düğün öncesi<br />

gerginlik mutlaka oluyor. Fakat o gerginliği<br />

hiçbir şekilde onlara yaşatmadan, arzuları<br />

doğrultusunda istediklerini yaratmak bizim<br />

için de keyifli oluyor.<br />

TÜM EKİP ETKİLEŞİM HALİNDE<br />

Kurumsal etkinliklerimizde ise firmaların<br />

şirket galaları, bayi toplantıları, iftar yemekleri,<br />

yurt dışından gelen misafirlerin konaklaması<br />

ve gezmesine kadar her şekilde<br />

onlara yardımcı oluyoruz. Düğündeki 360<br />

derece sunumu, aynı şekilde kurumsallara<br />

da yapıyoruz. Motivasyon etkinliklerimizde<br />

de kurumsal firmalarda fotoğraf, müzik,<br />

dans ve gezi kulüpleri kurarak, tamamıyla<br />

firma içerisindeki çalışanların müdahil<br />

olduğu ve birbirleriyle kaynaştığı etkinlikler<br />

düzenliyoruz. Sekiz aylık profesyonel bir<br />

ekiple tiyatro derslerimiz ile uzun ve kısa<br />

süreli tiyatro etkinliklerimiz oluyor. Şirket<br />

içerisinde bir orkestra kurmak, şirkette ekip<br />

çalışmasını destekliyor.”<br />

“KADIKÖYLÜLERLE ÇALIŞMAKTAN<br />

BÜYÜK KEYİF ALIYORUZ”<br />

Özge Akar ve Merih Özgüz, doğma büyüme<br />

Kadıköylü. Kadıköy’ü “Vizyonlu, yeni<br />

projelere açık olan insanların yaşadığı<br />

yer” olarak tanımlayan ikili, bu nedenle<br />

ofislerini de Kadıköy’de açmak istediklerini<br />

ve Kadıköylülerle çalışmaktan büyük keyif<br />

aldıklarını belirtti. Akar ve Özgüz, yakın<br />

zamanda gerçekleştirmeyi hedefledikleri<br />

projelere ilişkin ise şunları söyledi: “Hayalini<br />

kurduğumuz ve görüşmesini yaptığımız<br />

bir projemiz var. Çok keyifli bir proje, her<br />

şeyden önce çok ses getirecek bir proje.<br />

İnşallah olur diyelim.”<br />

HER İŞTE ÖZGÜNLÜK ESAS<br />

L’Unique Event Etkinlik Ajansı kurucuları<br />

Özge Akar ve Merih Özgüz; “Kendimizi<br />

tekrar etmeyi seven bir ajans değiliz.<br />

Her projemizde başka ve yeni yeni konseptler<br />

geliştirmeye çalışıyoruz. Projelerimiz<br />

birbirini tekrar eden işler değil.<br />

Hep müşterimize özel çözümler sunmak<br />

istedik ve öyle de oldu. Bu yolda amacımız<br />

hep aynı, fakat araçlarımız farklı oldu. Biz<br />

sürekli yenilik misyonunu benimsedik”<br />

diyerek sözlerini sonlandırdı.<br />

Temmuz & Ağustos 2018 kadikoylife.com : 97


Gülriz Sururi:<br />

Kadıköy, modern<br />

Türkiye’nin kalesi<br />

durumunda!<br />

Fuat Güner:<br />

MFÖ’nün temelleri<br />

Kadıköy’de atıldı<br />

Zihni Göktay:<br />

Özel tiyatro sahipleri ve<br />

oyunları birer şövalyedir<br />

Yıllara meydan okuyan ses ve güzellik:<br />

NÜKHET DURU


Life Magazin<br />

Fuat Güner:<br />

MFÖ’nün temelleri<br />

Kadıköy’de atıldı<br />

REHA KADAK<br />

Kadıköy demek; kültür ve sanat demek... Burada yaşamış,<br />

burayla bağ kurmuş birçok kişi, sanatın bir dalına illa ki<br />

bulaşmışlardır. Özellikle de 60’lı ve 70’lı yıllarda müziğimize<br />

yön verecek kişilerin Kadıköy topraklarından çıkmış olması ne<br />

güzel bir denk geliştir: Fikret Kızılok, Barış Manço, Bülent Ortaçgil,<br />

Mazhar Alanson, Özkan Uğur, Ayhan Sicimoğlu ve de Fuat<br />

Güner bu isimlerin başında yer alır. Kalamış’ta doğup büyüyen,<br />

Saint Joseph’te eğitim gören, MFÖ’nün de temellerini atan<br />

Fuat Güner, bu sayımızın konuğu.<br />

Fuat Ağabey, sen ve dâhil olduğun MFÖ, Türk Pop Müziği’ne<br />

fazlasıyla damganızı vurdunuz ve sonraki nesillere de<br />

daima rol model oldunuz. Ama MFÖ kurulmadan evvel<br />

senin bir Kalamış ve Saint Joseph hikâyen var. Fuat<br />

Güner’in bu dönemlerinden bahsedelim mi?<br />

Ben doğma büyüme Kalamışlıyım. Hayatım burada geçti.<br />

O zamanın gençleri için Kadıköylü olmak bir şanstı. Çok güzel<br />

insanların olduğu zamanlardı. Saint Joseph’te okudum. Okula<br />

evden yürüyerek gelip giderdim. Bir süre sonra yatılı olarak<br />

okula devam ettim. Haliyle müzik yaşamım da burada şekillendi.<br />

Okulda müziğe daha da çok sarıldım. Okuldan kaçıp,<br />

Süreyya Sineması’na konserlere giderdim. Ben ve benim dönemim,<br />

okuldan ve Kalamış’tan iyi beslendik. Hatta Barış Manço<br />

ile Paris’e plak doldurmaya gitmiştik, bir ay okula gidemedim.<br />

Yani Saint Joseph gibi bir okula bir ay gelmemek ne demek!<br />

O kadar tutkunduk müziğe.<br />

Mazhar Ağabey’le tanışmanız da Beatles sevginiz yüzünden<br />

oluyor. İkiniz komşu okullardansınız. Tanışmanızla birlikte<br />

de hemen bir birlikteliğe giriyorsunuz. Bir plak çalışmanız<br />

da oluyor ikinizin; “Türküz Türkü Çağırırız”. Bu tanışma ve<br />

plağı anlatır mısınız?<br />

Evet, Mazhar’la yan yanaydı okullarımız. Mazhar, o dönemin<br />

Maarif Koleji’ndeydi, yani şimdilerin Kadıköy Anadolu<br />

Lisesi’nde. Dönem Beatles zamanı... Bir gün Soley Pastanesi’nin<br />

önünde elinde Beatles’ın Rubber Sole plağı ile yürüyen<br />

bir çocuk gördüm. Yeni çıkmış bir albümdü, yaklaştım ve<br />

“Beraber dinleyebilir miyiz?” dedim. “Tabi” dedi, birlikte Ali<br />

Serdar’ın evine gittik, hem dinledik hem de çalıp söylemeye<br />

başladık. Sonra birbirimize çok ısındık. Bir araya gelip müzik<br />

yapmaya başladık. Ama hep İngilizce parçalar yazıp söylüyoruz.<br />

Yonca Plak’ın sahibi Ergin Bener vardı. Bizim parçaları<br />

dinledi, hoşuna gitti. “Çok iyisiniz, sesleriniz de çok uyumlu.<br />

Parçalar cidden yurt dışına götürülse dinlenir. Ama bu topraklardasınız,<br />

neden Türkçe parça yapmıyorsunuz?” dedi ve aldı<br />

bizi mavi yolculuğa çıkardı. Teknede bizim resmen beynimizi<br />

yıkadı Türkçe şarkı yapmamız için. Neyse, Mazhar o zaman<br />

konservatuvar okuyor Ankara’da. Oradan beni aradı, Türkçe<br />

şarkılar yazdığını söyledi. İçinde “Güllerin İçinden” de vardı<br />

hatta. Sonra, 1971 yılında Mazhar-Fuat olarak “Türküz Türkü<br />

Çağırız”ı çıkardık.<br />

Akabinde birçok farklı ekibin kurulmasına da ön ayak<br />

oluyorsunuz. Öyle ki, Barış Manço ve bildiğim kadarıyla<br />

Fikret Kızılok’un olduğu bir oluşum yerine, sadece<br />

Barış Manço’nun yer aldığı Kaygısızlar ekibi kuruluyor.<br />

Yanılıyor muyum?<br />

Hayır, Kaygısızlar Grubu vardı. O zamanlar Orhon Reklam diye<br />

bir şirketin sahibi bana ulaştı ve dedi ki; “Barış Manço Belçika’dan<br />

geliyor, kendine de bir grup arıyor. Ona çalar mısınız?”<br />

Ben de daha evvel Barış’ı Opera Sineması’nda görmüştüm, çok<br />

kilolu bir çocuktu. İçimden dedim ki; “Ne işimiz olacak öyle<br />

kilolu bir çocukla?” Neyse, Barış bir geldi; değişmiş, zayıflamış<br />

ve saçlarını da uzatmış, bayağı hoş bir çocuk olmuş. Birlikte<br />

çalışmaya başladık. Bizim enstrümanları Barış almıştı hatta.<br />

Hoş, Barış hayatı boyunca orkestrasına tüm enstrümanları<br />

kendi almıştır. Güzel bir birliktelik oldu.<br />

Sonra ekibinize Özkan Uğur katılıyor. Özkan Ağabey<br />

de Anadolu Yakası’ndan. Ayhan Sicimoğlu ve Galip<br />

Boransu’nun da katılımıyla “İpucu Beşlisi” kuruluyor.<br />

Aslında bu ekiple birlikte bir nevi MFÖ temelleri atılmış<br />

oluyor diyebilir miyiz? MFÖ, Kadıköy’de kuruldu dersek<br />

yanlış olmaz herhalde...<br />

Kesinlikle doğrudur, MFÖ’nün temelleri Kadıköy’de atıldı. İpucu<br />

Beşlisi’ni kurduğumuzda Özkan bize yeni dâhil olmuştu. Rahmetli<br />

Galip Boransu da bizleydi ve sevgili Ayhan Sicimoğlu da<br />

ekibin ritimcisiydi. Güzel bir grup olmuştuk. 1974’te ‘Heyecanlı’yı<br />

çıkardık. Sonra askerlikler girdi araya. Mazhar Fuat Özkan<br />

olarak çalışmaya başlamamız 1981’dir. Parçalar hazırladık ve<br />

100 : kadikoylife.com Temmuz & Ağustos 2018


Life Magazin<br />

1984’te ‘Ele Güne Karşı’ albümünü çıkardık. 26 hafta bir numarada<br />

kaldı. Adımızın ‘MFÖ’ olarak kısaltılması ise Eurovision’a<br />

‘Diday Diday’ ile katıldığımızda oldu. Sunucu bizi baş harflerimizle<br />

anons etti, öyle de devam etti.<br />

Mühendis olsanız da müzik sevginiz ve müzikte<br />

kazandığınız parayla mesleğinizi tamamen bırakıp<br />

müziğe odaklanmışsınız. Yıllar içinde kurduğunuz gruplar,<br />

tanınmış şarkıcılara yaptığınız vokaller, reklam müzikleri<br />

ve ‘Şahları da Vururlar’ gibi tiyatro müzikleri… Müzikte<br />

birçok alanda verimli çalışmalar yaptınız.<br />

Evet, hatta Ferhan Şensoy’un<br />

meşhur oyunu ‘Şahları da<br />

Vururlar’ için yaptığım iki beste,<br />

sonra Mazhar’ın yeniden yazdığı<br />

sözlerle MFÖ’nün hitleri oldu:<br />

‘Pervaneler’, ‘Ele Güne Karşı’ oldu<br />

ve ‘Gam Yeme Sen Ey Süreyya’ da<br />

‘Yalnızlık Ömür Boyu’.<br />

Bir de 90’lı yıllarda Erdal<br />

Kızılçay ve Dağhan Baydur ile<br />

yaptığınız ‘Beatles Alaturka’<br />

albümünüz de bence harika bir<br />

çalışmaydı. Bu çalışmanız nasıl<br />

ortaya çıktı?<br />

Çok keyif aldığım projeydi. Erdal,<br />

dünya çapında bir müzisyendir.<br />

Bir gün Dağhan, Erdal ve ben<br />

yemek yiyoruz. Dağhan, “Benim<br />

duvarımda ‘Beatles Alaturka’<br />

diye bir afiş asılı” dedi. Erdal da<br />

dedi ki, “Ben onu yaptım bile”.<br />

Bir dinletti, harika. Tamamen<br />

alaturka altyapı... Bir İngiliz<br />

sigorta firması bu projeden çok hoşlandı. Türkiye’deki<br />

10. kuruluş yıllarının kutlaması için Beatles<br />

Alaturka albüm çalışması istediler, “Bunun<br />

konserini yapmak isteriz” dediler. Biz de albüme<br />

başladık. Dağhan da bunu Beatles’ın festivalini<br />

yapan komiteye göndermiş, ilgililer çok beğenmiş,<br />

bizi festivale Liverpool’a davet ettiler. Gittik.<br />

Şehrin tüm sokakları, caddeleri kapanmış, her<br />

sokakta Çinli Beatles ekibi, Japon Beatles, Afrikalı<br />

Beatles ekibi… Her milletten Beatles ekibi<br />

var, biz de onlardanız. Seyirci de beğendiğine<br />

gidiyor. Çalmaya başladığımızda bizim sokakta<br />

sadece 15 kişi vardı. Biz 25 kişilik orkestrayız,<br />

dinleyiciden kalabalığız. Konserin<br />

yarısına doğru sokak 15 bin kişi olmaz<br />

mı? O kadar beğendiler ki, yeniden<br />

çalmaya başladık. İlerleyen yıllarda<br />

yine bizi çağırdılar. Acayip ilgi gördü.<br />

Çok güzel bir çalışmaydı. Her zaman<br />

mutlu olmuşumdur bu proje içinde<br />

yer almaktan dolayı.<br />

Her biriniz bireysel çalışmalar<br />

da yaptınız ve yapmaya da<br />

devam ediyorsunuz. Senin solo<br />

albümlerinle birlikte, ayrıca müzik<br />

okullarında bölüm başkanlıkların,<br />

MESAM yöneticiliğin ve de bence<br />

arşiv niteliğinde ‘Aramızda Müzik<br />

Var’ adlı bir televizyon çalışman<br />

da oldu. Bireysel çalışmaların ne<br />

durumunda bu aralar?<br />

Bireysel olarak içinde bulunmaktan<br />

keyif alacağım ne varsa devam edecektir.<br />

Sinema filminde de, dizide de rol<br />

aldım. Beş yıl aralıksız radyo programı<br />

yaptım. Televizyon programlarında jüri<br />

üyeliklerim oldu. Pek çok televizyon<br />

programı sundum. Ama ‘Aramızda<br />

Müzik Var’ın yeri ayrıdır. Çok özel bir<br />

programdı. Dünya çapında tanınmış<br />

müzisyenlerle bir araya geldim, çalıp<br />

söyledik bu programda. Yeni bölümleri<br />

çekeceğiz sanırım yakın dönemde.<br />

Onun dışında MFÖ konserleri de<br />

devam ediyor. Benim solo konserlerim<br />

de sürecek.<br />

Son sorularımız genelde Kadıköy’e dair oluyor. Sen<br />

bir Kadıköylüsün. Kadıköy’de de sahne almaya devam<br />

ediyorsun. Kadıköy’ü dünden bugüne nasıl görüyorsun?<br />

Daha önce söylediğim gibi, biz gençler olarak çok şanslıydık.<br />

O kadar güzel dönemlerdi ki... İnsanlar çok şık giyinirdi, herkes<br />

birbirine tanırdı. Hatta düşünün; vapur iskeleye yanaşır,<br />

kaptan pencereyi açar, “Koşma Hüseyin Amca bekliyorum”<br />

derdi. Devir o devirdi. Biz o zamanın gençleri olarak buradaki<br />

kültür sanat ikliminden fazlasıyla beslendik. Kadıköy, bize<br />

kültür kattı. Tabi yıllar içinde çok şey değişti. Ama Kadıköylülerin<br />

koruduğu değerler var hâlâ. Güzel tiyatro salonları,<br />

konser mekânları açıldı buraya. Biz MFÖ ile de konser verebiliyoruz<br />

Kadıköy’de, ben solo olarak da konser veriyorum.<br />

İyi ki burada doğup büyümüşüz...<br />

Temmuz & Ağustos 2018 kadikoylife.com : 101


Life Magazin<br />

Gülriz Sururi:<br />

Kadıköy, modern Türkiye’nin<br />

kalesi durumunda!<br />

REHA KADAK<br />

Kadıköy ve Beyoğlu, Cumhuriyet’in ilk yıllarında da kültür<br />

ve sanatın merkezi konumundaydı. Kadıköy ise öyle bir<br />

yerdi ki, paşalar ve paşazadeler bile sinemalar, tiyatrolar<br />

açıyor, bu ailenin çocukları da o dönemler opera sanatçısı<br />

ve tiyatrocu olabiliyordu. Yine bir paşazadelerden Sururi<br />

Ailesi... Kalamış’ın en büyük ailelerinden... Ülke sanatının<br />

ve özellikle Cumhuriyetimizin ilk zamanlarında opera ve<br />

tiyatroya oyuncular yetiştiren bir aile... O ailenin kızlarının<br />

da tiyatrocu olması kaçınılmaz oluyor. O, gözleriyle herkesi<br />

etkileyen kız, Türk tiyatrosuna adını altın harflerle yazdırıyor.<br />

Türk tiyatrosunun Desdemona’sı, Sokak Kızı İrma’sı,<br />

Zilha’sı, Zilli Zarife’si, Kaldırım Serçesi, Engin Cezzar’ın<br />

Gülriz’i, bu sayımızın özel konuklarından...<br />

Sevgili Gülriz Hocam, sizler Cumhuriyetimizin<br />

ilk zamanlarının önemli bir sanatçı ailesinden<br />

geliyorsunuz. Evvela bu özel aileden bahsederek<br />

röportajımıza başlamak istiyorum. Ailenizi ve o<br />

zaman içinde bulunduğunuz sanat ortamını bize<br />

anlatır mısınız?<br />

Tiyatrocu bir ailenin çocuğu olarak doğdum. Ailem, Osmanlı’nın<br />

son zamanlarının ve Cumhuriyetimizin ilk yıllarının<br />

önemli bir sanatçı ailesiydi. Annem, dönemin primadonnası<br />

Suzan Lütfullah Sururi, babam da tenör Lütfullah Sururi. Ne<br />

yazık ki annemi iki yaşımda kaybettiğim için pek fazla hatırlamıyorum.<br />

Annemin, Süreyya Operası’nın içinde heykeli<br />

vardı. Hatta bildiğim kadarıyla yapılmış ilk sanatçı heykelidir.<br />

Kadıköy halkı tarafından, annem için gerçekleştirilmiş bir<br />

102 : kadikoylife.com Temmuz & Ağustos 2018


Life Magazin<br />

gecede toplanan paralarla yapılmış bir heykeldir.<br />

Süreyya Operası’nda Süreyya Paşa ile<br />

annemin heykelleri karşı karşıya durur. Böyle<br />

bir ailenin içinde dünyaya gözümü açtığım<br />

için, doğal olarak hep sanatla iç içe ve çok<br />

mutlu bir çocukluk geçirdim.<br />

Böyle sanat ortamında büyümüş olmanız<br />

da sizi muhakkak etkilemiştir. Tiyatrocu<br />

olmaya nasıl karar verdiniz?<br />

Tiyatroyu sonradan öğrenmedim, içinde<br />

doğdum. Bir çocuk nasıl ki yemek yemesini,<br />

konuşmasını etrafına baka baka öğrenirse,<br />

ben de tiyatro ortamı içinde tiyatroyu<br />

böyle öğrendim. Bir de annemin karnında<br />

tiyatronun içindeymişim, annem o zaman<br />

meşhur Ayşe Opereti’ni oynarken karnındaymışım.<br />

Sonra kulislerde büyüdüm.<br />

Tiyatro benim çocukluk alanımdı. Böyle bir<br />

ortamda büyümüş olmama rağmen, yine<br />

de tiyatrocu olacağım asla aklıma gelmezdi.<br />

Ben çocukken “Gelin olacağım” derdim. Ta<br />

ki Muhsin Ertuğrul’a kadar... O beni tiyatroya<br />

somut anlamda itmiş oldu.<br />

Çok özel insanları çocuk yaşta<br />

tanımışsınız. Türk tiyatrosunun batılı<br />

anlamdaki kurucusu Muhsin Bey nasıl<br />

başlattı tiyatroya, nasıl bir tiyatro<br />

insanıydı?<br />

Ben opera çevresinin içinde dolaşan bir<br />

çocukken, babam bir gün Muhsin Bey’le<br />

karşılaşıyor. Muhsin Bey, babama “Gülriz<br />

annesi kadar yetenekliyse, çocuk tiyatrosundan<br />

başlatalım onu” diyor. Babam da<br />

tam olarak kendisine bir şey söyleyemiyor;<br />

“Nasıl isterseniz Muhsin Bey” diyor. Eve bir<br />

geliyor babam, yüz düşük. Durumu anlatıyor,<br />

Muhsin Bey’e hayır diyemem maalesef<br />

diyor. İstemiyor tiyatrocu olmamı. Babaannem<br />

de zaten karşı çıkıyor; “Kızın hayatını<br />

mahvetmeyin sizler gibi” diyor. Köşkte kimse<br />

istemiyor. Çünkü madden kazancı olan<br />

bir meslek değil. Türk tiyatrosu saygınlığını<br />

da kaybetmiş durumda ve Muhsin Bey’le<br />

birlikte yeniden ayağa kalkmaya, saygınlığını<br />

kazanmaya çalışıyor. Muhsin Bey’le<br />

zaten tiyatromuz sonraları nerelere geldi.<br />

Öyle bir kişilikti kendisi. Bu arada Osmanlı<br />

zamanında tiyatrocuların hepsi zengin ve<br />

paşazadelerin çocuklarıydı; Cemal Sair’ler,<br />

Raşit Rıza’lar, Muhsin Ertuğrul’lar, Vasfi Rıza<br />

Zobu’lar... Bu isimler cidden zengin ailelerin<br />

çocukları. Velhasıl Muhsin Bey beni elimden<br />

tuttu ve Şehir Tiyatroları’nın çocuk birimine<br />

soktu. Başlayış o başlayış...<br />

Hayatınıza Engin Hoca giriyor.<br />

Engin Cezzar ile nasıl tanıştınız?<br />

Çok sıradan bir tanışma oldu. O, Yale<br />

Üniversitesi’ni bitirip ülkeye dönmüş ve<br />

Hamlet’te oynuyor. Ben de Dormen Tiyatrosu’nda<br />

Sokak Kızı İrma’yı oynuyorum. O<br />

zamanlar televizyon yok tabi, sinemamız da<br />

çok popüler değil -yani Ertem Eğilmez filmleri<br />

daha yok-, sadece tiyatrolar var. Özel<br />

tiyatrolar da o zaman çok popüler Beyoğlu’nda.<br />

Billboardlar yok ama benim oyundaki<br />

fotoğrafım bir Karaköy’de iskelenin<br />

orada, bir de Taksim Meydanı’nda kocaman<br />

aslı. Bir gecede star oldum desem yalan<br />

olmaz. Bunu her yerde de anlatırım. Haldun<br />

Dormen, beni bir gecede “Sokak Kızı İrma”<br />

oyunuyla star yaptı. Engin de benim erkek<br />

versiyonum, o da Hamlet’te star durumunda.<br />

O kadar ki Fatih’te yaşayan kara çarşaflı<br />

kadınlar, Hamlet ve Engin’i izlemek için<br />

oyuna geliyorlar ilk defa. Hamlet o kadar<br />

popüler Dram Tiyatrosu’nda. İkimiz de<br />

popüleriz. Ben de gittim Hamlet’i izledim ve<br />

çok beğendim.<br />

Çok sonra bir gün İstiklal Caddesi’nde<br />

yürüyorum, bir baktım Engin başında kasketi<br />

ve saçlarını Hamlet oyunu için sarıya<br />

boyamış, karşılaştık. Ben Küçük Sahne’ye<br />

doğru girdim, o da bir anda içeri girdi. Tıpkı<br />

liseli çocukların kızların peşinden gelmesi<br />

gibi Engin de benim arkamdan geldi. Fakat<br />

tanışmadık. O Haldun’la konuşmak için<br />

bekliyormuş gibi yaptı. Sonra bizler Taksim<br />

Gazinosu’nda yaşlı tiyatrocular için bir gece<br />

düzenliyoruz ve o gece her sahne sanatçısı<br />

bir maharetini gösterip, sahneye çıkıyor gecenin<br />

yararına. Ben de o gece için “Hamlet’i<br />

de çağıralım, iyi bilet satarız” dedim. Ama<br />

amacım sadece gece yararına olsun diye,<br />

aklımdan Engin’e dair hiçbir şey geçmedi.<br />

İşte o gecede biz Engin’le tanışmış olduk ve<br />

dans ettik.<br />

Siz Gülriz Sururi-Engin Cezzar<br />

Tiyatrosu’yla dünya çapında işlere<br />

imza attınız. Ve günümüzde de hâlâ<br />

oynayan, Haldun Taner’in eşsiz oyunu<br />

Keşanlı Ali Destanı gibi bir oyunla müthiş<br />

temsiller yaptınız. Bu oyunun oluşum<br />

hikâyesinden bahseder misiniz?<br />

Biz Engin’le 61 yılında evlendik ve 62 yılında<br />

da tiyatromuzu kurduk. Othello oyununu<br />

oynuyoruz; Engin Othello, ben Desdemona<br />

ve Genco da çok harika bir rolü oynuyor<br />

Iago. Bir gün hep birlikte İstiklal Caddesi’nde<br />

gezerken Haldun Taner’i gördük. “Bize<br />

Temmuz & Ağustos 2018 kadikoylife.com : 103


Life Magazin<br />

göre bir oyununuz var mı hocam” dedim,<br />

“Var” dedi. “O zaman teksti alalım sizden,<br />

okuyalım” dedim. Haldun Hoca da “Ben<br />

gelip size okurum” dedi. Yani öyle kaldık.<br />

En azından okusaydık, beğenmesek bile<br />

kibarca söylerdik. Haldun Hoca kalkıp bir<br />

de yanımıza gelip okuyacak, ayıp da olacak.<br />

Neyse, Haldun Hoca geldi, okudu. Bir<br />

yandan okuyor Haldun Hoca, bir yandan da<br />

karakterleri de canlandırıyor. Oyunu okudu<br />

Haldun Hoca; biz adeta büyülendik, çok<br />

beğendik. Engin, “Biz bu oyunu uçururuz”<br />

dedi; Genco da “Yaparsak ben yönetmek<br />

isterim” dedi. Ancak, oyun kalabalık bir<br />

kadro, 30-40 kişilik bir kadroya sahip.<br />

Ama şu var, oynamak istiyoruz. Daha evvel<br />

bu kadar fazla kadrolu bir oyun pek oynanmamış.<br />

Bana verilen rol de Zilha, başrollerden,<br />

harika bir rol. Ben dedim “Müzikler nasıl<br />

olacak?”, Haldun Hoca “Hazır onlar da”<br />

dedi. Gittik Yalçın Tura’nın Tarlabaşı’ndaki<br />

küçük evine. Evin yarısını piyanosu kaplıyor.<br />

Çaldı müzikleri ve tamamen havaya girdik.<br />

Can alıcı bir müziktir. Sonra Engin’le oturup<br />

plan yaptık. Biz Küçük Sahne’de 10 kişilik<br />

oyunlar yapıyoruz ama Keşanlı Ali Destanı<br />

oyununda oyuncular sadece 30-40<br />

kişi, orkestrayla 50’nin üzerinde olacağız.<br />

Ertesi gün çocukluk arkadaşım bir banka<br />

müdürüne gittik, ilk defa kredi istedik. O da<br />

bu krediye karşılık ne vereceğimizi söyledi.<br />

“Arabamız var sadece” dedik, “Tamam o<br />

zaman” dedi. Biz krediyi<br />

aldık, oradan arabasız<br />

çıktık. İnanır mısınız, oyun<br />

bir çıktı, bir anda patladı<br />

ve kapalı gişe oynamaya<br />

başladık. Muammer Karaca<br />

Tiyatrosu’nun önünden Galatasaray<br />

Lisesi’ne uzanan<br />

bir bilet kuyruğu var. Biz üç<br />

hafta sonra krediyi ödedik,<br />

arabamızı da geri aldık.<br />

Ama oyun Türk tiyatrosuna<br />

damgasını vurdu. Avrupa’da<br />

da ses getirdi baya...<br />

Gülriz Sururi demek aynı<br />

zamanda müzikaller<br />

de demek. Hatta<br />

bu müzikallerdeki<br />

şarkılardan oluşan<br />

“Müzik Hallerim” adlı<br />

bir albüm çalışmanız<br />

da var. Türkiye’de sizin<br />

de yer aldığınız çok özel<br />

müzikal çalışmaları<br />

oldu. Neden şimdi böyle<br />

prodüksiyonlar olmuyor?<br />

Tiyatromuzun bir döneminde,<br />

bizim de içinde<br />

olduğumuz Dormen Tiyatrosu,<br />

hatta Kenter Tiyatrosu<br />

da dahil müzikaller yaptık.<br />

Sonra birden sustu bu çalışmalar. Ama bu<br />

müzikallerin bitmesi genelde ihtilallere<br />

rastladı. Mesela biz dünya ile aynı zamanda<br />

“Hair” müzikalinin prömiyerini yaptık ama<br />

derken ihtilal oldu. Bu durumlar belimizi<br />

bükmeye başladı. Sonra bir dönem Şehir<br />

Tiyatrosu da müzikal yapmayı denedi ama<br />

bizler kadar ses getirmedi. Sonra yeniden<br />

darbeler vs oldu. 1980 darbesi sonrası da<br />

ilk kez 19<strong>82</strong> yılı gibi devlet yeniden yardım<br />

etmeye başladı. Biz de o dönem Kaldırım<br />

Serçesi’ni oynuyoruz. Ama bu yardım eşit<br />

olarak dağıtılmadı. Biz de bu yardımdan<br />

fazla alamadık. Bu tarihten sonra belki bir<br />

Evita oldu, sonra da çok büyük bir müzikal<br />

sessizliği oldu. Bugünlerde böyle prodüksiyonu<br />

ancak ödenekli kurumlar yapabilir,<br />

onlar da eline yüzüne bulaştırıyor. Bürokrasi,<br />

nitelikli işlerin yapılmasına izin vermiyor.<br />

Türk tiyatrosunun yeni çalışmalarını,<br />

ödenekli kurumları takip ediyor<br />

musunuz? Sizlerin zamanlarından bu<br />

zamana artı ve eksiler nelerdir?<br />

Öncelikle bizim zamanımızda 2 milyon<br />

nüfuslu İstanbul’un 200 bin kadar seyircisi<br />

vardı. O kadar oran fazlasıydı, müthiş bir rakam.<br />

Şimdi İstanbul’un nüfusu 20 milyona<br />

yaklaştı ama tiyatro seyircisi hâlâ 200 bin.<br />

Kötü bir durum olsa da seyirci sayısında,<br />

nitelikli güzel tiyatro ekipleri ve salonları<br />

var artık. Özellikle de Kadıköy’de. Bu genç<br />

tiyatrolar, adeta sanat için direniyor. Zor<br />

şartlarda da olsalar, güzel işler yapıyorlar.<br />

Çok daha iyi işler yapacaklar. Günümüzde<br />

konservatuvarlar kapatılıyorken, bu özel tiyatrolar<br />

ayakta kalarak bizlere umut oluyor.<br />

Sizin bir Kadıköy ve Moda geçmişiniz<br />

de var. Dergimiz de bir Kadıköy dergisi.<br />

Kadıköy zamanlarınızdan bahseder<br />

misiniz?<br />

Ailem, Kadıköy’e ait bir aile... Kalamış’ta<br />

tren yolundan denize kadar çok büyük<br />

bahçesi olan bir köşkün içinde doğdum.<br />

Eski Osmanlı paşazadelerinin olduğu bir aileydik<br />

ama sanatçı bir aileydik Kadıköy’de.<br />

Zaten bir de şöyle bir şey; Kadıköy, o zaman<br />

kültürün merkezi Beyoğlu’yla birlikte. Yıllar<br />

sonra bugün yine Kadıköy’ün tiyatro ve<br />

kültürün başkentinin olması beni çok mutlu<br />

ediyor. Ara sıra da geliyorum. Eski hali<br />

elbette başkaydı ama dönemler değişiyor<br />

artık. Kadıköy, modern Türkiye’nin kalesi<br />

durumunda şu an. İyi ki orada doğmuş ve<br />

büyümüşüm.<br />

104 : kadikoylife.com Temmuz & Ağustos 2018


Life Magazin<br />

Yıllara meydan okuyan<br />

ses ve güzellik:<br />

NÜKHET<br />

DURU<br />

106 : kadikoylife.com Temmuz & Ağustos 2018


Life Magazin<br />

REHA KADAK<br />

Türk pop müziğimizde Türkçe sözlü yabancı<br />

aranjmanlar 60’ların sonuyla yerini kendi<br />

bestelerimizin olduğu şarkılara bırakırken,<br />

70’li yılların başlarıyla birlikte de önemli<br />

kadın seslerin müzik piyasamıza merhaba<br />

dediği bir dönem oldu. Bu kadın sesler,<br />

yaptıkları plaklarla müziğimizin en iyi<br />

hit şarkılarına imza attılar. Söz konusu<br />

dönemin en önemli kadın seslerinden<br />

olan, yıllara meydan okuyan sesi, zarafeti<br />

ve güzelliğiyle 2018 yılında da hâlâ sahne<br />

çalışmalarıyla varlığını sürdüren Nükhet<br />

Duru, dergimizin bu sayıdaki onur konuklarından...<br />

Nükhet Hanım, ilk önce yeni single<br />

çalışmanızdan bahsedelim istiyorum.<br />

“Mavi Düşler” adlı çalışmanızda kimler<br />

size eşlik etti?<br />

Mavi Düşler’i yaz boyunca dinleyiciyle buluşacak<br />

üç single’lık bir projenin çıkış şarkısı<br />

olarak dinleyicilerimin beğenisine sundum.<br />

Özellikle belirtmek isterim ki, zamanın etkilerinden<br />

ve aynı anda kendimden uzaklaşmadan<br />

hazırladığımız bir şarkı oldu. Sözü<br />

Bora Ebeoğlu’na, müziği SOHA grubuna,<br />

aranjesi Cem İyibardakçı’ya ait olan Mavi<br />

Düşler’de bana ayrıca, internet fenomeni<br />

komedyen Kaan Sekban vokalleriyle eşlik<br />

ediyor. Mavi Düşler’in video klibi ise Adem<br />

Doğan imzası taşıyor. Temmuz ayı sonunda<br />

single’ın ikinci parçası ve Eylül ayında da<br />

kısmetse üçüncü single ile serinin devamını<br />

getiriyor olacağız.<br />

Bir de sizi kabare projesinde izledik.<br />

“Beni Nükhet Duru Sanıyorlar” kabaresi<br />

nasıl doğdu? Tepkiler nasıl?<br />

Öncelikle tepkiler çok güzel. Bana ilk<br />

yıllarımı yeniden yaşattı seyircimiz. Ben de<br />

onların özlemlerini bu kabare ile giderdiğimi<br />

düşünüyorum. Kabare aslında sahneye<br />

adım attığım ilk yıllarımdan itibaren tiyatroya<br />

olan tutkum, dolayısıyla şarkılarımı<br />

küçük hikâyelere bağlayarak seyirciyle<br />

buluşturduğum sahne programları olarak<br />

başlamıştı. O zaman adının “kabare”<br />

olduğunu bile bilmiyordum. Ama şarkılarımı<br />

teatral bir biçimde küçük hikâyelerle<br />

sunmanın kabare olduğunu öğrendikten<br />

sonra uzun süre Ali Poyrazoğlu, Korhan<br />

Abay, Zeki Alasya, Metin Akpınar gibi hepimizin<br />

yakından tanıdığı ve kendi dalında<br />

da profesyonel olan bu isimlerle farklı<br />

hikâyeler sahneledim. Bu projeyi şimdi iş<br />

ortağım Tebdil-i Mekan Tiyatrosu’nun da<br />

sahibi Evren Ercan ile tekrar hayata geçiriyoruz.<br />

Bunca yıldır biriktirdiğim anılarımın<br />

yeniden canlanması açısından inanılmaz<br />

mutlu olduğumu söylemek isterim. Önümüzdeki<br />

sezon için çalışmalarımız sürüyor.<br />

Kaldığımız yerden, belki aynı isimle değil<br />

ama yeni kabare şovlarımız ile seyircilerimizi<br />

şaşırtmaya devam edeceğiz.<br />

Nükhet Duru demek, aynı zamanda<br />

‘düetler’ demek. Bugüne dek birçok<br />

önemli sesle birlikte sahne aldınız. Yeni<br />

dönemde de düet çalışmaları olacak mı?<br />

Elbette... Geçmiş dönemlerde pek çok<br />

sanatçı arkadaşımla düet yaptım. Şimdi de<br />

yeni başarılı seslerle bunu yapmayı tabii ki<br />

istiyorum. Türkiye’de belki de en fazla düet<br />

yapmış şarkıcıyım. Tanju Okan’la başladığım<br />

gelenek Salim Dündar’la, Selçuk<br />

Ural’la, Erol Evgin’le ve Neco gibi isimlerle<br />

devam etti. Her biriyle çalışmaktan çok<br />

büyük mutluluk duydum. Bu yüzden de<br />

kolektif çalışmalara her zaman açığım. Bu<br />

süreçte devamı gelecek single’larla beraber<br />

sürpriz düetlerimiz de olacak.<br />

Türk pop müziğinin en önemli<br />

kadın seslerinden birisiniz. Yıllara<br />

meydan okurcasına sesinizi ve<br />

tabii ki güzelliğinizi korumaya<br />

devam ediyorsunuz. Bunları nasıl<br />

başarıyorsunuz?<br />

Öncelikle sesimi korumaya gayret ediyorum.<br />

Güzelliğime gelince, öyle görüyorsanız<br />

ne mutlu bana. Ama sağlıklı ve doğru yaş<br />

alan bir insan olmaya çabalıyorum. Bunun<br />

da sadece fiziksel güzellikle alakası olmadığını,<br />

enerjinin ve de iyimserliğin yaşam<br />

biçimlerimize yansıma yaptığını düşünüyorum.<br />

Kısaca, güzellik denen şeyin aslında<br />

ruhun dışarıya olan sızıntıları olduğunu<br />

söylemek isterim.<br />

Nükhet Duru ve Mehmet Teoman<br />

işbirliğinde müziğimize harika eserler<br />

bıraktınız. Öyle ki, bu eserler hâlâ hep<br />

bir ağızdan okunmakta. Ufukta bu özel<br />

şarkıların toplanacağı bir albüm ya da<br />

tribute çalışması düşünüyor musunuz?<br />

Mehmet Teoman, Cenk Taşkan, Ali Kocatepe<br />

/Sabahattin Ali eserleri, benim müzikal<br />

kariyerimin mihenk taşlarıdır. Geçmişte yapılmış<br />

şarkıların samimiyetini ve kayıtlarının<br />

aynı şekilde olamayacağını, ama teknolojinin<br />

bize sunduğu fırsatları ve değişimleri,<br />

duyguları yok etmeden kullanabileceğimizi<br />

de düşünüyorum. Dolayısıyla, yeniden kayıt<br />

yapmak değil de bir değişim sürecine sokmak,<br />

benim için çok daha hoş olur. Ama bu<br />

şarkıların ve diğer Nükhet Duru klasiklerinin<br />

senfonik düzenlemeleri ile önümüzdeki yıl<br />

konser serisi olarak başlayacağını ilk sizlere<br />

söylemek isterim.<br />

İlçemizdeki birçok özel mekânda<br />

da sahne alıyorsunuz, Kadıköy Life<br />

Dergisi olarak sizleri takip ediyoruz.<br />

Kadıköy’deki konser mekânlarını ve<br />

dinleyicilerini nasıl buluyorsunuz?<br />

Kadıköy galiba son dönemin yeni Beyoğlu’su...<br />

Gençlerin beğeniyle gittiği birçok<br />

mekânın olduğunu biliyorum. O mekânlardan<br />

birinde de sahne aldım, inanılmaz<br />

bir coşku ile karşılaştım. Sevenlerimle<br />

buluşmak beni her zaman, her yerde<br />

mutlu ediyor.<br />

Temmuz & Ağustos 2018 kadikoylife.com : 107


Life Magazin<br />

Zihni Göktay:<br />

Özel tiyatro<br />

sahipleri ve<br />

oyunları birer<br />

şövalyedir<br />

REHA KADAK<br />

İBB’ye bağlı olan Şehir Tiyatroları, 1914 yılında Darülbedayi<br />

adıyla kurulduğunda 100 yılı aşacak bir kurum olacağını<br />

kim bilebilirdi? Muhsin Ertuğrul ve arkadaşlarının yönetiminde<br />

çağdaş bir tiyatronun temelleri bu kurumda atılmış<br />

ve geleneksel tiyatromuzun Batılı formlardaki oyunları da<br />

bu eşsiz tiyatro mabedinde sahnelenmiştir.<br />

Şehir Tiyatroları, onlarca oyuna ve oyuncuya “ev” olmuştur.<br />

Şener Şen, İlyas Salman, Münir Özkul, Suna Pekuysal, Erdal<br />

Özyağcılar, Savaş Dinçel, Ali Poyrazoğlu, Müjdat Gezen,<br />

Ayla Algan, Tilbe Saran gibi Türk tiyatrosunun nice dev<br />

isimleri, Şehir Tiyatroları bünyesinde tiyatroya başlamış ya<br />

da yeniden hayat bulmuşlardır. Zihni Göktay da bu büyük<br />

isimlerden biri. 1977 yılında girdiği İstanbul Büyükşehir<br />

Belediyesi Şehir Tiyatroları’ndaki macerası hâlâ devam<br />

ediyor. Zihni Göktay ile tiyatroya başlama hikâyesinden<br />

Şehir Tiyatroları çalışmalarına, Lüküs Hayat’tan Kadıköy’e<br />

dair uzun uzun konuştuk.<br />

Zihni Ağabey, seni herkes tanıyor, biliyor ve izliyor.<br />

Ancak dergimiz sayfalarına geçsin istiyorum. Tiyatroya<br />

başlama hikâyen nasıl oldu? İlk oyunun hangisiydi?<br />

Ben, 2 Aralık 1945’te İstanbul Fatih’te doğdum. Fatih<br />

İlkokulu ve ardından Pertevniyal Lisesi’ni bitirdim. Lise<br />

yıllarımda Eminönü Halkevi’nde tiyatroya başladım.<br />

Konservatuvar eğitimi almadım. O zamanlar iki konservatuvar<br />

vardı; biri Ankara’daki, diğeri de bizim İstanbul’daki<br />

Belediye Konservatuvarı. İstanbul’daki sertifika vermiyordu<br />

sadece, Ankara’daki okula gitmem de zordu, maddi<br />

olarak aile şartlarımız uygun değildi. Babam terziydi<br />

Fatih’te. Fakat Eminönü Halkevi’nde, usta-çırak ilişkisi<br />

içerisinde cidden çok iyi bir eğitim gördüm; Muammer<br />

Karaca, Avni Dilligil, Ulvi Uraz gibi Türk tiyatrosunun usta<br />

isimlerinden ders aldık. Türkiye Milli Talebe Birliği Gençlik<br />

Tiyatrosu’nda Sermet Çağan’ın Ayak Bacak Fabrikası’nda<br />

oynadım. 1964 yılında Fakir Baykurt’un Yılanların Öcü’nü<br />

oynarken, Yaşar Kemal’in de bana destek vermesiyle<br />

Gülriz Sururi-Engin Cezzar Tiyatrosu’nda “Teneke” adlı<br />

oyunda oynayacakken Ankara Meydan Sahnesi’nden<br />

teklif aldım ve Haldun Taner’in “Eşeğin Gölgesi” adlı<br />

oyunuyla profesyonel oldum.<br />

Burada babamı anmadan geçemeyeceğim; tiyatroyu sevmeme,<br />

bu işi yapmama babam neden olmuştur. Çocukken<br />

beni Şehir Tiyatroları’nın oyunlarına götürürdü sıkça. Sonra<br />

Gülhane Parkı’nda İsmail Dümbüllü’nün ortaoyunlarına<br />

da götürürdü. Geleneksel Türk tiyatrosunu İsmail Amca<br />

ve arkadaşlarını seyrederek öğrenmişimdir. İsmail Amca,<br />

babamın müşterisiydi. Bir gün bizim dükkânda karşılaştık.<br />

Babam da benim tiyatrocu olmak istediğimi kendisine söylemiş.<br />

İsmail Amca sırtımı sıvazladı, “Umarım bana nasip<br />

olan bu meslek, sana da nasip olur” dedi.<br />

108 : kadikoylife.com Temmuz & Ağustos 2018


Life Magazin<br />

Sonra hayatına Şehir Tiyatroları<br />

giriyor. Bir gün gidiyor ve tiyatroya<br />

başvuruyorsun. Sonrasını anlatır mısın<br />

Zihni Ağabey?<br />

Televizyonun hayatımıza girmesi maalesef<br />

birçok tiyatronun kapanmasına neden<br />

olmuştu. 1973 yılında Ankara Meydan<br />

Sahnesi de kapandı. 10 yıllık profesyonel<br />

tiyatro hayatından sonra İstanbul’a dönmek<br />

zorunda kaldım ve Şehir Tiyatroları’na<br />

başvurdum. Türk tiyatrosunun kurucularından<br />

Vasfi Rıza Zobu, beni yevmiyeli olarak<br />

tiyatroya aldı. Altı ay sonra Muhsin Ertuğrul,<br />

yeniden Türk tiyatrosunun başına geldi.<br />

Başar Sabuncu’nun bir oyununda beni çok<br />

beğenince hemen kadroya dahil etti. 1974<br />

yılında kadroya girip, 2011 yılına kadar<br />

çalıştım. 65 yaşına gelince emekli oldum<br />

ama yönetim beni bırakmak istemedi. Hâlâ<br />

devam ediyorum.<br />

Muhsin Ertuğrul, Vasfi Rıza ve Gencay<br />

Gürün gibi çok önemli genel sanat<br />

yönetmenleriyle çalıştınız. Bu özel<br />

tiyatro insanlarıyla çalışmak nasıl bir<br />

duyguydu?<br />

Vasfi Bey’den geleneksel, Muhsin Bey’den<br />

Batılı anlamdaki çağdaş Rus, Alman, İngiliz<br />

ve Fransız tiyatrosu gibi ekolleri öğrendim.<br />

Gencay Hanım da 1984 yılında tiyatromuzun<br />

başına geldi ve tiyatromuza bir vizyon<br />

kattı, yeniden ayağa kalkmasını sağladı.<br />

Gencay Hanım, Türk tiyatrosunun kurtarıcısı<br />

olmuştur ve bir mesihedir adeta. 10<br />

yıl çalıştım kendisiyle de ve çok severim<br />

şahsını. Ülkemizdeki ilk kadın genel sanat<br />

yönetmeni olarak da tarihe geçmiştir. Yani,<br />

1914 yılında Darülbedayi’nin kurucularından<br />

Muhsin Bey’den bugün genel<br />

sanat yönetmeni olan Süha Uygur’a kadar<br />

hepsiyle çalışmış oldum.<br />

Ve hayatına rekorlar kıran<br />

“Lüküs Hayat” giriyor. Bu proje<br />

o zamanlar nasıl başladı?<br />

Yine Gencay Hanım, kendi döneminde<br />

ilk kez tiyatromuza orkestra kurulmasını<br />

sağladı. Bununla birlikte de Lüküs Hayat’ı<br />

koymak istemiş bir operet olduğu için.<br />

Suna Abla (Pekuysal) da bana “Gencay<br />

Hanım, Lüküs Hayat’ı koyacakmış” deyince<br />

birden geçmişe gitti aklım. 1962 yılında<br />

aynı oyunu Muammer Karaca’dan izlemiş,<br />

içimden “Ben de ilerde bu oyunda oynayabilir<br />

miyim?” diye geçirmiştim. Demek<br />

evrene gitmiş mesajım... Gencay Hanım da<br />

lütfetti; beni Hazım Bey’in, daha sonra da<br />

Muammer Bey’in oynadığı başkarakter olan<br />

Rıza rolüne layık görmüş. Böylece Lüküs<br />

Hayat’ta oynamak bana da nasip oldu.<br />

1984-1985 sezonunda başladık ve 2011<br />

Aralık ayında emekli olana kadar oynadık.<br />

Daha sonra dönemin genel sanat yönetmeni<br />

Ayşenil Şamlıoğlu aradı; “Emeklilik<br />

kâğıt üzerindedir, oyunlara devam” dedi ve<br />

beni konuk sanatçı statüsünde devam ettirdi.<br />

İki yıl sonra by-pass ameliyatı oldum.<br />

Oyun da artık dördüncü kadrosuyla devam<br />

edecekti. Böyle olunca oyun bir daha<br />

toparlanamadı. Derken Erhan Yazıcıoğlu<br />

genel sanat yönetmeni oldu. Tiyatronun<br />

100. yılı vesilesiyle 2014 yılında “Cibali<br />

Karakolu” oyununu sahneye koyacaklarını<br />

ve benim oynamamı rica etti. Hayat bu<br />

ya, bu oyunu da Muammer Karaca’dan<br />

izlemiş, o zaman da içimden bu oyunda<br />

oynayabilmeyi geçirmiştim. 2014 yılında<br />

da Cibali Karakolu oyununa başladım ve<br />

hâlâ oynuyoruz.<br />

Zihni Ağabey, sen aynı zamanda alaylı<br />

bir usta-çırak ilişkisi içinde çok önemli<br />

bir alaylı kültürden geliyorsun. Kızınız da<br />

okullu... Okullu ve alaylı tiyatro eğitimi<br />

hakkında ne düşünüyorsun?<br />

Az önce de bahsettim, ben şartlar yüzünden<br />

konservatuvar okuyamadım. Ancak,<br />

sınav sistemine de karşıydım aslında. O<br />

sınavlardan hep korkmuşumdur. Ben Eminönü<br />

Halkevi’nde cidden önemli insanların<br />

eğitiminden geçtim, onlardan çok feyz<br />

aldım. Sonra Şehir Tiyatroları içinde çok<br />

önemli isimlerle çalıştım, onların her biri<br />

tecrübesiyle birer konservatuvar gibiydi.<br />

Alaylı olarak yetiştim ama kızımı okula yolladım.<br />

Okullu olmanın faydası çok büyük<br />

teorik olarak... Okullu olmak şart artık bu<br />

dönemde... İstanbul’da devlet olarak bir İstanbul<br />

Üniversitesi, bir de Mimar Sinan’da<br />

konservatuvar var. Ayrıca, özel üniversitelerin<br />

konservatuvar ve tiyatro bölümleri<br />

de var. Kızım Müşfik Ağabey (Kenter)<br />

hayranıydı, kendisi Haliç Üniversitesi’nde<br />

hocalık yapıyordu. Kızım da Haliç’te okudu<br />

ve Şehir Tiyatroları’na girdi. Damadım,<br />

Maltepe Üniversitesi Oyunculuk Bölümü<br />

mezunu, o da Şehir Tiyatroları bünyesinde.<br />

Oğlum, İstanbul Üniversitesi Devlet<br />

Konservatuvarı’nda müzik okudu, Şehir<br />

Tiyatroları’nda orkestra şefi oldu. Ailece<br />

Şehir Tiyatroları’ndayız. Eşim de hepimize<br />

destek vererek yanımızda.<br />

Son sorum da, Kadıköy’de<br />

yaşıyorsun Zihni Ağabey; hem<br />

Kadıköy hem de Kadıköy’ün son<br />

yıllarda gelişen tiyatro yapısı için<br />

ne düşünüyorsun?<br />

Çok güzel bir soruya temas ettin<br />

Reha’cım. Benim çocukluğum zaten yaz<br />

aylarında Kadıköy’de geçerdi. Dayımın<br />

Göztepe’de köşkü vardı. Biz de 1977 yılında<br />

Kadıköy’e taşındık. O zamanlar inanır<br />

mısın Kadıköy Bahariye Caddesi, Broadway<br />

gibiydi. Arka arkaya bir dolu tiyatro<br />

vardı. Süreyya Operası’nın yanında Şehir<br />

Tiyatroları’na ait bir cep sahnesi vardı.<br />

Şimdiki Halk Eğitim Merkezi, Şehir Tiyatroları<br />

sahnesiydi. Hemen köşesinde Tevfik<br />

Gelenbe Tiyatrosu vardı. Opera Pasajı’nın<br />

içinde bir tiyatro vardı. Kadıköy Sineması<br />

olan yerde yine bir tiyatro vardı. Orhan<br />

Alkan Tiyatrosu vardı. Kimileri vefat etti ve<br />

tiyatrolar kapandı. Yani Kadıköy, tiyatroya<br />

zaten yabancı değildi. Şimdi de harika<br />

tiyatrolar var, yeniden canlandı. Baba<br />

Sahne olsun, Moda Sahnesi olsun, Oyun<br />

Atölyesi olsun çok güzel işler yapıyorlar.<br />

Küçük bir salon da olsa Kadıköy’de hayat<br />

buluyor. Özel tiyatro sahipleri ve oyunları<br />

birer şövalyedir. Çünkü biz ödenekli<br />

tiyatrolarda oynayanlar bir şekilde maaş<br />

alıyor ve ödenekler sayesinde oyunlarımızı<br />

yıllardır sahneleyebiliyoruz. Ama onlar<br />

öyle değil, özel tiyatro yaparak mücadele<br />

veriyorlar. Hepsi birer Don Kişot, hepsine<br />

başarılar diliyorum.<br />

Kadıköy’e gelince, Kadıköy bence eyalet<br />

olmalı. Kadıköy, Anadolu Yakası’nda<br />

başlı başına bir vali tarafından yönetilmeli.<br />

Çünkü Kadıköy, İstanbul’dan ayrı, başka bir<br />

İstanbul; tek başına bir şehir... Çok daha iyisini<br />

ve çok daha iyi yönetilmeyi hak ediyor.<br />

Ayrıca buradan belediyemize mesajım var:<br />

Kadıköy’de tıpkı Bakırköy Belediyesi’nde<br />

olduğu gibi bir ödenekli tiyatro olması<br />

gerek. Kadıköy Belediyesi, acil olarak<br />

buna el atmalı. Kendimize ait birçok kültür<br />

merkezinin sahneleri var. Onlarca tiyatro<br />

oyunu oynanıyor bu sahnelerde. Kadıköy<br />

Belediyesi’nin neden kendi tiyatrosu olmasın?<br />

Bizler de bu konuda sonuna kadar<br />

destek oluruz.<br />

Temmuz & Ağustos 2018 kadikoylife.com : 109


Lansman<br />

Gerçek su lezzeti,<br />

Taşdelen Premium’la<br />

cam şişede!<br />

Kuruluşu 15<strong>82</strong> yılına dayanan, dünyanın en<br />

iyi suları arasında seçilen ve layık görüldüğü<br />

ödüllerle kalitesini tescilleyen Vakıf Taşdelen<br />

Su, cam şişesiyle sağlıklı ve güvenli<br />

bir seçenek sunan Taşdelen Premium’u<br />

tüketicinin beğenisine sundu.<br />

Vakıf Taşdelen Su Genel Müdürü Burhan<br />

Alev’in katılımı, Türkiye’nin ilk su sömeliyeri<br />

Alican Akdemir’in su tadımı ve ünlü diyetisyen<br />

Taylan Kümeli’nin suyun insan sağlığı<br />

üzerindeki etkilerine ilişkin sohbetlerinin yer<br />

aldığı basın toplantısında tanıtımı gerçekleştirilen<br />

Taşdelen Premium, şık ve sağlıklı<br />

cam şişesiyle tüketicilerle buluşuyor. Sağlıklı<br />

ve hijyenik olduğu kadar suyun lezzetini de<br />

koruyacak olan Taşdelen Premium, özel<br />

tasarım şişelerde 330 ml ve 750 ml seçeneklerinde;<br />

seçkin restoranlarda ve marketlerde<br />

tüketicilerin beğenisine sunuluyor.<br />

BURHAN ALEV: AMBALAJLI<br />

SU SEKTÖRÜ HIZLA GELİŞİYOR<br />

Suyu cam damacana ile daha sağlıklı bir şekilde<br />

tüketiciyle buluşturan ilk markalardan<br />

biri olan Vakıf Taşdelen Su’yun, cam borulu<br />

pompasıyla da güçlendirdiği bu girişimi hızlı<br />

tüketim segmentinde cam şişeleme ile pekiştirdiğini<br />

ifade eden Vakıf Taşdelen Su Genel<br />

Müdürü Burhan Alev, konuşmasında şunları<br />

ifade etti: “Türkiye’deki ambalajlı su sektörüne<br />

baktığımız zaman SUDER verilerine<br />

göre, 2017 yılı sonunda Türkiye’de su pazarı<br />

hacmi yaklaşık 11,7 milyar litreye, sektördeki<br />

toplam ciro ise 5,7 milyar TL’ye ulaşmıştır.<br />

Bunun dışında, damacana ve pet su tüketimi<br />

birlikte ele alındığında yine 2011’de kişi başı<br />

toplam su tüketimi 133 litre iken, 2017’de kişi<br />

başına su tüketiminin 149 litreye yükseldiğini<br />

görüyoruz. Dolayısıyla bilinçli ve sağlıklı<br />

yaşam düzeyi arttıkça, ambalajlı su tüketiminin<br />

de yıldan yıla arttığını gözlemlemekteyiz.<br />

Bizler de Vakıf Taşdelen Su markamız ile 2017<br />

yılında iyi bir satış performansı gösterdik.<br />

Özellikle en lokomotif ürünümüz olan cam<br />

damacanada bir önceki yıla göre satış adetlerimizde<br />

yüzde 25’lik bir büyüme olmuştur ki,<br />

bu da pazarın daha ne kadar gelişme evresinde<br />

olduğunu ve işimizi de ne kadar düzgün<br />

yaptığımızın en somut göstergesidir.”<br />

ALİCAN AKDEMİR: VAKIF TAŞDELEN SU,<br />

MİNERAL YAPISI VE YUMUŞAKLIĞIYLA<br />

DİKKAT ÇEKİYOR<br />

Türkiye’nin ilk su sömeliyeri olan ve aldığı<br />

eğitimlerle ideal suyun tüm özelliklerini<br />

analiz eden Alican Akdemir; “Suyun mineral<br />

yapısı ve içindeki çözünmüş katı miktarı,<br />

tadını etkileyen en önemli unsurdur. Geri<br />

dönüşüm, iklim değişikliği ve çevresel<br />

farkındalıkların gelişimi, en önemlisi sağlığımız<br />

için cam şişe su kullanımına özen<br />

göstermemiz gerekli. Vakıf Taşdelen Su,<br />

mineral yapısı ve yumuşaklığı sayesinde<br />

gastronomi sektöründe, yiyecek-içecek<br />

eşleşmelerinde ve özelikle Türk kahvesi<br />

yapımında oldukça iyi sonuçlar vermektedir”<br />

diyerek, suyun içeriğinin damak tadına<br />

etkilerini ifade etti.<br />

TAYLAN KÜMELİ: ORTALAMA HER SAAT<br />

İÇİN BİR BARDAK SU İÇİLMELİ<br />

Suyun insan sağlığı üzerindeki etkilerine<br />

değinen ünlü diyetisyen ve sağlıklı yaşam<br />

uzmanı Taylan Kümeli ise, yaşamsal<br />

faaliyetlerin sürdürülebilmesi için vücuttan<br />

kaybedilen suyun gün içinde mutlaka alınması<br />

gerektiğini vurguladı. “Su içmek için<br />

susuzluk hissini beklemek büyük bir yanılgıdır.<br />

Çünkü insan beyni, vücutta su eksikliği<br />

yaşandığını yeterli ölçüde algılayamaz. Bu<br />

nedenle ortalama her saat için bir bardak<br />

su içilmesi önemlidir” diyen Kümeli, suyun<br />

yaşamsal öneminin altını çizdi.<br />

110 : kadikoylife.com Temmuz & Ağustos 2018


Mekân<br />

Kadıköy’de bir meze cenneti:<br />

Agapia Mezze<br />

REHA KADAK<br />

Mezenin tarihi tam olarak bilinmemekte...<br />

Ancak zeytinyağlı yemeklerin miladı<br />

Giritlilerle başladığına göre, mezenin de bu<br />

yemek kültürü içinden çıktığını söylememiz<br />

mümkün. Meze, bir yeme-içme kültürünün<br />

ana yemeği durumunda. Ülke coğrafyamızdan<br />

dolayı da Ege, Ortadoğu ve Ermeni<br />

mezelerinin en güzel örneklerine ulaşabileceğimiz<br />

bir meze cenneti konumundayız.<br />

İstanbul’da meze çeşitlerini yapan birçok<br />

mekân olmasına rağmen, bunu layıkıyla<br />

yapan mekân sayısı çok az. Bu az sayıda<br />

mekânlardan biri de 10 yıldır Kadıköy’de<br />

Miralay Nazım Sokak’ta yer alan, Mehmet<br />

Narttürk’ün işlettiği Agapia Mezze. Agapia<br />

Mezze, meze cenneti olan ülkemizin en iyi<br />

örneklerinden...<br />

ŞEF ALİ RIZA EREL’DEN ENFES MEZELER<br />

Agapia Mezze, 45 çeşitten fazla meze çeşidiyle<br />

misafirlerine geniş bir menü sunuyor.<br />

Ege, Hatay, Ermeni mezeleri ve kendine has<br />

lezzetleriyle Agapia Mezze, zengin menüye<br />

sahip. Bu çeşidi yaratan da meze konusunda<br />

uzman bir şef olan Ali Rıza Erel. Geçmişte<br />

Kuzguncuk’ta mezeleriyle efsane olan<br />

Kosinitza ve Wyndham Grand Kalamış Ouzo<br />

Roof Restaurant’ta meze şefliğini üstlenen<br />

bir meze duayeni. Bildiğimiz mezelere farklı<br />

dokunuşlar yapan ve sadece Agapia’ya has<br />

mezeler üreten Ali Rıza Şef, Kadıköy sınırları<br />

içinde en iyi meze yapan kişilerden biri.<br />

Mekânın özel mezelerine gelince Agapia<br />

Mezze; peynir ezmesi ve zeytin çeşitlerinden<br />

yapılıyor; Saray Ezmesi, tatlı biber<br />

salçası ve kuru domates lezzetlerinden;<br />

Vişneli Sarma, soda buharında pişen bir<br />

zeytinyağlı dolma çeşidi; İsli Çerkez Peyniri<br />

Salatası; Siciliano, kuş üzümü, dolmalık<br />

fıstık ve toz fıstık harmanında; Manca, köz<br />

patlıcan, Ege otları, süzme yoğurttan; Yunan<br />

Tavuğu, Çerkez tavuğunun farklı bir versiyonu;<br />

Maş Fasulyesi Piyazı, piyaza yeni bir<br />

yorum… Bu farklı lezzetler, Agapia Mezze’ye<br />

has mezelerden. Bu mezelere ilaveten Fava,<br />

Fasulye Pilaki, Firik, Soslu Patlıcan ve birçok<br />

meze de diğer mekânlarda rastlayamayacağınız<br />

lezzetter. Ali Rıza Şef; “Meze, meyhane<br />

kültüründe olmazsa olmaz konumda. Ben<br />

ve mutfak ekibim, tüm mezeleri itinayla<br />

yapıyoruz. Mezelerimiz, misafirlerimiz tarafından<br />

çok ilgi görüyor. Dışarıya paket servis<br />

olarak da meze yolluyoruz” diyor.<br />

ARA SICAKLAR DA MEZELERLE YARIŞIR<br />

Agapia Mezze’de mezeler kadar ara sıcaklar<br />

da önemli bir yer ediniyor. Yine Agapia’ya<br />

has ara sıcakları da bulabilirsiniz mekânda.<br />

Kalamar Külbastı, güveçte tereyağında servis<br />

ediliyor, harika. Ispanaklı Türüfle de Agapia<br />

114 : kadikoylife.com Temmuz & Ağustos 2018


Mekân<br />

Mezze’ye ait özel bir ara sıcak; altında sarımsaklı<br />

yoğurt, üzerinde ıspanakla karamelize<br />

soğan yapılan panelerden oluşuyor. Yaprak<br />

Ciğer de yine güveçte sunuluyor. Pastırmalı<br />

sıcak humus severler Agapia’da damaklarını<br />

bayram ettirebilirler. Paçanga Böreği de lezzetli<br />

ve doyurucu. Saganaki, Yunanistan’daki<br />

kadar güzel yapılıyor. Ana yemekler kadar<br />

doyurucu ve lezzetli bir ara sıcak menüsüne<br />

sahip Agapia Mezze.<br />

BALIKTAN KÖFTEYE KADAR<br />

ANA YEMEKLER<br />

Ana yemek menüsü Agapia Mezze’de balık,<br />

et ve köfte seçeneklerinden oluşuyor. Mevsimine<br />

göre balık çeşitleri, tava ve ızgara<br />

olarak seçenekleriniz arasında. Ayrıca, köfte<br />

sevenler için de menüde yer alan Meyhane<br />

Köftesi, güveçte yapılan özel bir ana yemek.<br />

Agapia Mezze’de Ali Rıza Şef ve ekibinde yer<br />

alan Uğur Okumuş, Berkay Çelik, Tahir Usta,<br />

Demir Dima’nın başarısı; mezelerden ara<br />

sıcaklara, ana yemeklere ve tatlara kadar<br />

kendini fazlasıyla gösteriyor.<br />

ÇİKOLATALI SUFLE YEMEDEN<br />

KALKMAYIN<br />

Agapia Mezze’de birbirinden güzel tatlılarla<br />

final yapabilirsiniz ama Tahir Usta’nın lezzetine<br />

lezzet kattığı çikolatalı sufleyi yemeden<br />

kalkmayın. Hem görsel hem de tat olarak<br />

bir tatlı harikası çikolatalı sufle.<br />

AGAPİA MEZZE’DE SERVİS HİZMETİ DE<br />

LAYIKIYLA<br />

Şef Garson Ramazan Çıtak ve ekibi, serviste<br />

müşterilerle fazlasıyla ilgili bir ekip olarak<br />

çalışıyorlar. Yıllardır kazandıkları deneyimleriyle,<br />

müşterinin doğru siparişi vermesi için<br />

önemli yönlendirmeler yapıyorlar.<br />

HALKLA İLİŞKİLERDE<br />

ARZU PANGAL’IN DENEYİMİ<br />

Agapia Mezze’de halkla ilişkilerde de<br />

uzman bir isim olan Arzu Pangal yer alıyor.<br />

Pangal, 14 yıllık bir turizm ve otelcilik<br />

geçmişine sahip. Uzun yıllar önemli<br />

otellerde deneyim kazanmış Arzu Pangal,<br />

bu özel yerlerdeki tüm deneyimlerini de<br />

Agapia Mezze’ye aktarmış durumda. Arzu<br />

Hanım; “Bizim için önemli olan müşterilerin<br />

memnuniyeti. Gelen herkesin güzel<br />

vakit geçirmesini sağlıyoruz. Agapia Mezze<br />

olarak mezelerimiz, ara sıcaklarımız, ana<br />

yemeklerimiz, tatlılarımız kadar servis ve<br />

halkla ilişkiler de bizim için aynı derecede<br />

önemli. Birtakım çalışmalar içerisindeyiz<br />

burada. Agapia Mezze’de canlı müzik yerine<br />

45’lik eski Türkçe şarkılarımıza yer veriyor<br />

ve güzel bir nostalji yaratıyoruz. Ayrıca,<br />

bütçeye uygun zengin bir menüsü olan<br />

doyurucu fix menümüz de mevcut. Gelen<br />

herkesin bu keyfi yaşamasını sağlıyoruz.<br />

Gündüzleri dünya mutfağı ve kahvaltı<br />

menümüzle de hizmet veriyoruz.”<br />

MEHMET NARTTÜRK ÖNDERLİĞİNDE<br />

AGAPİA MEZZE<br />

Agapia Mezze’de bu kadroların en iyi<br />

şekilde işlemesini sağlayan, en uygun<br />

şartları oluşturan işletme sahibi de Mehmet<br />

Narttürk. Kadıköy’ün müşteri profilini<br />

iyi bilen ve kadrosunu da bu doğrultuda<br />

oluşturan Mehmey Bey; “Agapia Mezze’de<br />

her bir kadro kendi konusunda uzmandır.<br />

Ali Rıza Şef ve ekibi mutfağımızda, Arzu<br />

Hanım tüm müşteri ilişkilerimizde, şef<br />

garsonumuz Ramazan Çıtak ve ekibi de<br />

servis konusunda deneyimli ve uzman<br />

kişiler. Kadıköy nüfusunun farkındayız.<br />

Kadıköylüler ve Kadıköy’e gelenler belli bir<br />

standardın üzerinde, yeme-içme konusunda<br />

her biri bir gurme gibi. O yüzden bu konuda<br />

hataya yer yok. Ekip olarak bundan<br />

asla ödün vermiyoruz. Her birimiz kendi<br />

alanlarımızda işimizi layıkıyla yapıyoruz”<br />

şeklinde konuşuyor.<br />

Agapia Mezze, başta meze düşkünleri için<br />

damaklarının karşılıklarını bulacakları<br />

mekânlardan biri. Lezzetleri, servisi, müşteri<br />

ilişkileri, konumuyla Kadıköy’de arkadaşlarınız<br />

ve yakınlarınızla keyifli bir akşam<br />

geçirmek isteyenler için tek adres...<br />

Temmuz & Ağustos 2018 kadikoylife.com : 115


Mekân<br />

Avrupa ve Asya’nın<br />

en büyük kahve mekânı:<br />

COFFEETOPIA<br />

KADIKÖY<br />

REHA KADAK<br />

Kahve, dünyada özel bir<br />

içecek. Kahvenin tanıtımını<br />

dünyaya Osmanlılar<br />

yapsa da, çok sonraları<br />

kahvehanelerin kapanmasıyla<br />

birlikte kahve kültürü<br />

toplumumuzda çayın önüne<br />

geçemedi. İstanbul’da ise<br />

son 4-5 yıldır kahve mekânları ya da bilinen yabancı adıyla<br />

“Coffeeshop”lar, günden güne çoğaldı. Çoğu Kadıköy’de<br />

de faaliyette olan bu mekânların açılmasına, eğitici-marka<br />

yaratıcısı olarak ön ayak olan birisi ve öncü bir marka var:<br />

Şerif Başaran ve Coffeetopia...<br />

Dünyada “yeni nesil kahvecilik” diye bilinen, yani nitelikli<br />

kahvenin tıpkı bir sanat dalı gibi tarımından yıkanmasına,<br />

kavrulmasından yeni demleme aparatları ve makineleriyle<br />

demlenmesine kadar giden bu akımın ülkemize girmesine<br />

neden olan dünyaca ünlü kahve eğitmeni, birçok kafe markasının<br />

danışmanlığı ve tedarikçiliğini yapmış, ülkemizin<br />

ilk “coffeeshop”larından biri olan Coffeetopia markasının<br />

yaratıcısı Şerif Başaran; Eminönü, Kemerburgaz Üniversitesi<br />

ve Gürcistan’daki şubelerinden sonra yeni bir Coffeetopia<br />

şubesini de Aydın Şahin’le yaptıkları işbirliğiyle Kadıköy’de<br />

hizmete soktu. Coffeetopia Kadıköy,<br />

8 katlı binasıyla Avrupa ve<br />

Asya’nın en büyük yeni<br />

nesil kahve mekânı<br />

konumunda.<br />

bulundu ve yapıldı, fakat Osmanlı da bu içeceğin dünyada<br />

tanınmasını sağladı. Yemen’de tarımı yapılmaya başlanan<br />

kahveyi 16. yüzyıl başlarında Humuslu Şems, İstanbul’da<br />

yeşil çekirdek olarak ithalatını yaparak; sonra kavurup,<br />

öğütüp, demleyerek ikramını yaptı. Bu durum sonraları Venedikli<br />

tüccarların dikkatini çekti ve onlar da Venedik üzerinden<br />

dünyaya kahveyi yaymaya başladılar. Ama kahvenin<br />

ilk olarak tüketilip, buradan da dünyaya açılmasına neden<br />

olan yer İstanbul’dur. Tarihi bu açıdan bize ait... Kahvehane<br />

denen, kıraathane de denen ve şimdilerde kafeterya olarak<br />

bilinen kafenin ilk olarak açıldığı yer de İstanbul’dur. Ancak<br />

ne yazık ki 16. yüzyılda Eminönü Tahtakale’de açılan bu<br />

kafemiz, ne yazık ki bu döneme kadar ayakta kalamamış.<br />

Nedeni hem savaşlar, hem de kahvehanelerin Osmanlı<br />

zamanında zararlı bulunması.<br />

DÜNYACA<br />

ÜNLÜ KAHVE<br />

EĞİTMENİ;<br />

ŞERİF<br />

BAŞARAN<br />

“Osmanlılar<br />

kahveyi içilirken<br />

keşfetti;<br />

biz kahveyi<br />

ne bulduk, ne<br />

de yapılmasını<br />

keşfettik. Kahve<br />

o zamanki adıyla<br />

Habeşistan, şimdiki<br />

adıyla Etiyopya’da<br />

116 : kadikoylife.com Temmuz & Ağustos 2018


Mekân<br />

Ben yurt dışında kendi kafemi işletirken,<br />

Türkiye’ye bir davet üzerine geldim. Bir<br />

fuarda kahve üzerine bir gösteri yapıp geri<br />

dönecektim. Benim o an gösteri yaptığım<br />

ama çok güzel olmayan o kahveme dair<br />

bile çok ilgi oldu. Orada şunu anladım ki,<br />

ülkemizde kaliteli bir kahvenin eksikliği<br />

var. Buna kafeler de dâhil. Sonra burada<br />

bir imalathane kurmaya karar verdim. İşler<br />

yolunda gitmeye başladı. Birçok özel ve<br />

önemli mekâna nitelikli kahveler kavurmaya<br />

ve içinde otellerin de bulunduğu<br />

işletmelere danışmanlık ve eğitim vermeye<br />

başladık. Piyasadaki birçok markanın<br />

oluşmasına öncülük ettik. 2014 yılı Haziran<br />

ayında da dünyada ilk kafenin açıldığı yer<br />

olan Eminönü’nde ilk mekânımızı açtık.<br />

Sonra akabinde Kemerburgaz Üniversitesi<br />

rektörünün davetiyle diğer şubemizi<br />

üniversite bünyesinde açtık. Daha sonra<br />

yurt dışında çalıştığım markalar üzerinden<br />

Gürcistan’da üçüncü şubemizi açtık.<br />

Bunun üzerine imalathanemizi iyice<br />

büyüttük. 2017 yılında da İzmir’deki Kahve<br />

Festivali’nde Aydın Bey’le tanıştıktan sonra<br />

birlikte bir şeyler yapmaya karar verip,<br />

Kadıköy’de bir yer aramaya koyulduk.<br />

Nihayetinde ekip olarak Bahariye’deki bu<br />

güzel binayı ayağa kaldırdık.”<br />

KAHVEYE YATIRIM YAPAN BİR<br />

GAYRİMENKUL YATIRIMCISI; AYDIN<br />

ŞAHİN<br />

“Ben gayrimenkul yatırımcısıyım. Ülkemizde<br />

ve dünyada çeşitli yatırımlarımız var.<br />

Gayrimenkul sektöründe yaşanan darboğazdan<br />

dolayı kendime ait bir mülkün kafe<br />

olarak değerlendirebileceğini düşünerek,<br />

bir arayış içerisine girdim. Eşimle birlikte<br />

dünyayı motosikletle geziyorum, şu an 130<br />

bin kilometredeyiz. Bu gezilerim arasında<br />

çaya alternatif içecekler içerken, yavaş<br />

yavaş kahveye alışmaya başladık. Dünyanın<br />

çeşitli ülkelerindeki kafeleri ve bu kafelerin<br />

nasıl işletildiklerine dair bir müşteri olarak<br />

gözlemler yapma fırsatını da yakaladım.<br />

Ülkeye döndük, sonra da bu fikrimi somutlaştırmak<br />

istedim. Şerif Hoca’yla tanışıp,<br />

Coffeetopia markasını franchise olarak<br />

alabilir miyim diye konuşurken, o da bana<br />

Kadıköy bölgesini önerdi. Birlikte yola çıktık.<br />

Bu güzel lezzetleri müşterilere ulaştırma<br />

hedefiyle yola koyulduk.”<br />

COFFEETOPIA KADIKÖY’ÜN PROJE<br />

SORUMLUSU; YURTAY FİDAN<br />

“Mekân atıl durumdaydı. Çok eski bir<br />

bina, 35 kamyon moloz çıkardık buradan.<br />

Güçlendirmeyi ön plana aldık. Hedefimizde<br />

elbette nitelikli bir kahve içilmesi varsa<br />

da, mekânımızda rahatlık ve ferahlık da<br />

bizler için önemliydi. Kadıköy projemizde<br />

de buna önem verdik. Her katımızda rahat<br />

bir iç dizayn tasarladık. Ayrıca bir katımızda<br />

mutfak atölyemizi açık olarak yaptık.<br />

Burada müşterilerimizin üretimimizi şeffaf<br />

olarak görmesini istedik açık mutfağımızla.<br />

En üst katta da terasımız mevcut. Katlarımızı<br />

daha da revize edeceğiz. Kısacası binayı<br />

resmen yaptık, yeniden ayağa kaldırdık.”<br />

DÜNYANIN EN GÜZEL KAHVELERİ<br />

COFFEETOPIA’DA<br />

Coffeetopia’nın Kadıköy şubesinde, dünyada<br />

kahvesiyle ünlü ülkelerinden gelen en<br />

nitelikli ve güzel kahveler, Şerif Başaran’ın<br />

kahve atölyesinde kavruluyor. Coffeetopia’da<br />

içtiğiniz her kahve, evvela tazeliğiyle<br />

ön planda. Filtre kahve, espresso, Americano,<br />

latte, Türk kahvesi gibi kahvelerin yanı<br />

sıra yeni nesil kahveciliğin V60, coldbrew,<br />

colddrip, chemex, aeropress gibi demleme<br />

çeşitlerini de bulabilirsiniz. Bununla birlikte,<br />

bu özel kahveleri Coffeetopia’nın özel<br />

mutfağında hazırlanan tatlılar eşliğinde<br />

tadabilirsiniz.<br />

COFFEETOPIA’DAN PAKET OLARAK<br />

ÇEKİRDEK KAHVE ALIN<br />

Coffeetopia’da içtiğiniz bu kahveleri, arzu<br />

ederseniz minimum 250 gramlık paketler<br />

halinde çekirdek halde ya da öğütülmüş<br />

olarak satın da alabilirken, yeni nesil<br />

kahveciliğin demleme aparatlarını da<br />

eviniz için temin edebilirsiniz. Coffeetopia<br />

Kadıköy, taze olarak sunulan sıcak-soğuk<br />

kahveleri, tatlıları, 8 katlık geniş alanı, yaz<br />

aylarında serin terasıyla Kadıköy’de fark<br />

yaratan bir mekân...<br />

Temmuz & Ağustos 2018 kadikoylife.com : 117


Yaşamın Değerlerimiz İçinden<br />

TEDAŞ’ın ünlü kokoreççisi<br />

Yakup Usta<br />

REHA KADAK<br />

Mirkemal, meşhur şarkısında “Ko-ko-reç, sensiz olmaz” der.<br />

Gerçekten de öyledir. Kokoreç, bizim bir nevi milli yiyeceklerimizdendir.<br />

Kokorecin tarihi çok eskiye dayanır. Homeros’un<br />

İlyada’sında dahi kokorecin tarifine rastlarız. Hali hazırda da<br />

tüm Balkanlar’da farklı içerikleriyle kokoreç yapılır, tüketilir.<br />

İstanbul’daki kokoreç kültürü ise diğer şehirlerden oldukça<br />

öndedir. Kadıköy de bundan nasibini alır. Ancak, bu mekânlar<br />

arasında biri diğerlerinden oldukça önde bir kokoreç kültürünü<br />

temsil eden Kadıköy değeridir: Yakup Usta.<br />

36 YILDIR AYNI YERDE<br />

Rasimpaşa Mahallesi Meltem Sokak’taki “TEDAŞ’ın Ünlü Kokoreççisi”<br />

Yakup Usta’nın hikâyesi oldukça eskilere dayanıyor:<br />

“Sinopluyum. 1976 yılında İstanbul’a geldim. Hasköy’de mezbahalarda<br />

çalışarak kokoreç yapmayı öğrendim ve kokoreç<br />

ustalığı yapmaya başladım. Askerden dönüşte kendime yeni<br />

bir mekân bakıyordum, aklıma Kadıköy’ün meşhur Salı Pazarı<br />

geldi. Oranın çıkışına kurdum tezgâhı, sene 19<strong>82</strong>’ydi. İşler oldukça<br />

iyi gitmeye başladı Kadıköy’de. 1983 yılında da TEDAŞ’ın<br />

önüne demir attım. 2002 yılında aynı yere dükkânımı açtım. 36<br />

yıldır buradayım...<br />

HERKES KOKOREÇ USTASI DEĞİL<br />

Herkes kokoreç tezgâhı açıyor. Kokoreç yapımı kadar, kokoreç<br />

pişirmek de zahmetli iş. Herkes kokoreç ustası değil. Öncellikle<br />

Mart, Nisan, Mayıs aylarında yetişen bir kuzu olmalı. Kuzunun<br />

malum bölgesinden alınan et, çok ama çok iyi temizlenmeli.<br />

Ben kendim yemediğim eti müşteriye vermem. Bu temizlik<br />

işlemi bittikten sonra en önemli evresi geliyor ki, bu da en az<br />

temizlik kadar mühim bir evre, pişirme. Kömür mutlaka köz haline<br />

gelmeli, çünkü içindeki zehir közlendikçe gitmeye başlar.<br />

Bazıları köz olmadan, yani kömürün zehri atılmadan kokoreci<br />

koyuyorlar tezgâha. Bu tamamen yanlış ve tehlikeli... Bundan<br />

sonra da en az 40 cm uzaklıkta pişirilmeli kokoreç. Bu evreler<br />

itinayla yapılmazsa, istediği kadar temizlensin et, asla layıkıyla<br />

bir kokoreç olmaz.”<br />

BİR KADIKÖY DEĞERİ<br />

Yakup Usta, eski esnaf kültürünün tüm özelliklerini taşıyor.<br />

Dürüst, çalışkan, misafirperver, müşteri memnuniyetine önem<br />

veren ve parayı ikinci plana atan bir Kadıköy esnafı. Zaten bu<br />

özellikleri ve işine verdiği önemle Kadıköy’ün değerli esnaflarından<br />

biri olmuş. 36 yıldır aynı müşterileri onu ziyarete geliyorlar.<br />

O bir Kadıköy değeri: “Yıllardır buradayım. Bürokratlarından<br />

doktoruna, avukatından sanatçısına kadar birçok müşterilerim<br />

var. Tek başınayım. Burada insanlarla bir bağ kurduk. Yemekten<br />

öte bir şey bu. Yemek yenir biter ama sohbet, sevgi, saygı<br />

kalır. Bu evvela önem verdiğim olay. Sonra tabi ki az önce de<br />

bahsettiğim kokorecin yapım evreleri geliyor. Şimdi ikinci bir<br />

dükkânı açma çalışmaları içerisindeyim. Orada da bu lezzeti<br />

devam ettireceğim.”<br />

Yolunuzu Rasimpaşa Mahallesi Meltem Sokak’a düşürün, Yakup<br />

Usta’nın bu özel lezzetine ve hoş sohbetine dâhil olun...<br />

118 : kadikoylife.com Temmuz & Ağustos 2018


Mekân<br />

ADALAR’A “VEFA” GELDİ<br />

İstanbul’un Vefa semtinde doğan, Kadıköy’de<br />

gelişen ve önümüzdeki yıllarda adından<br />

çok söz ettirecek olan Vefalı Köfteci, ilk<br />

franchise şubesini Adalar’da açtı. Büyükada<br />

Motor İskelesi karşısında hizmete giren<br />

Vefalı Köfteci, ilk gününde büyük ilgi gördü.<br />

Açılış ile birlikte büyük bir yorgunluk sonrasında Vefalı Köfteci<br />

Büyükada Şubesi personeli ve yöneticileri, Kadıköy Life<br />

objektiflerinde buluşarak toplu hatıra fotoğrafı verdiler.<br />

“ADALAR’DA BİR FARK VE FARKINDALIK<br />

YARATMAK İSTEDİK”<br />

Çok sayıda davetlinin katıldığı açılışta bir<br />

konuşma yapan Vefalı Köfteci Büyükada<br />

Şubesi Yatırımcısı Mehmet Soyupak;<br />

“Adalar’a böylesine olağanüstü bir lezzeti<br />

kazandırmış olmanın mutluluğu ve gururunu<br />

sizlerle paylaşıyor olduğumuz için<br />

sevinç içindeyiz. Burada bu yatırımı yapmış<br />

olmakla Adalar’da bir fark ve farkındalık yaratmak<br />

istedik. İstanbul’un çeşitli semtlerindeki<br />

ünlü lezzetlerin buraya gelmesine de<br />

öncülük edeceğimizi düşünüyorum. Hayırlı,<br />

uğurlu olsun” dedi.<br />

YARIM ASIRLIK LEZZET<br />

Vefalı Köfteci’nin 50 yıllık bir geçmişi<br />

olduğunu dile getiren marka sahibi Efkan<br />

Sara ise, Kadıköy Life Dergisi’ne yaptığı<br />

açıklamada şunları ifade etti: “Açıkça<br />

söylemek gerekirse, geçmişteki lezzet ve<br />

kaliteyi yakalamak günümüzde hayli zor.<br />

Biz bütün yoğunluğumuzu bu konuya<br />

odakladık ve bu yönde inanılmaz bir çaba<br />

harcıyoruz. Aldığımız övgü dolu tepkiler,<br />

yorgunluğumuzun giderilmesinde enerji<br />

kaynağımız oluyor.”<br />

Açılışın onur konukları arasında yer alan Ahmet<br />

Tanrıverdi, lezzetleri test ettikten sonra markaya<br />

50 yılını veren Hasan Sara’yı tebrik etti. Bu anı<br />

görüntülemek ise, Kadıköy life Dergisi için de<br />

değerli bir kare olarak kayıtlarımıza geçti.<br />

Tokatlılar Derneği Adalar Şubesi<br />

Başkanı Akif Aktaş ve dernek yöneticileri<br />

ile Tokatlı ünlü işadamı, Minimak<br />

Asansörleri sahibi Muharrem Gürses<br />

de Vefalı Köfteci Büyükada Şubesi’nin<br />

konukları arasında yer aldı.<br />

Açılışa Kadıköy’den de yoğun katılım vardı.<br />

Denizbank Bağdat Caddesi Şubesi Müdürü<br />

Ebru Çelik, bu isimlerden sadece biriydi.<br />

Ebru Çelik, İzel Vargün, Dilek Vural, Melek<br />

Işık ve Ufuk Soyupak…<br />

Vefalı Köfteci Büyükada Şubesi’nin<br />

yatırımcısı Soyupak Investment Yönetim<br />

Kurulu Başkanı Mehmet Soyupak’ın<br />

Abhazya kökenli olması nedeniyle, açılışa<br />

Abhaz halkı temsilcileri yoğun ilgi gösterdi.<br />

Mehmet Soyupak, Ahmet Ceylan Habat,<br />

Cansuh Lazba, Gaffur Özkan Kımza, Bülent<br />

Ayuzba Özbelli, Beslan Dıbar, Atanur<br />

Aksoy Akusla, Vadim Harazia, Tayfun<br />

Arzumba, Viladimir Zanturya, Rüknet<br />

Yeşilyurt Gucuppa, İbrahim Ayuzba ve<br />

Cihat Argun…<br />

Açılışın konukları arasında,<br />

adı Büyükada ile bütünleşen<br />

Ahmet Tanrıverdi, nam-ı<br />

diğer “Fıstık Ahmet” de<br />

vardı. Eşi Aynur Tanrıverdi ile<br />

Vefalı Köfteci Büyükada’nın<br />

lezzetlerini test eden Fıstık<br />

Ahmet, markanın yatırımcıları<br />

olan Nalan Işık ve Mehmet<br />

Soyupak’a Büyükada’yı tercih<br />

ettikleri için teşekkür etti.<br />

Temmuz & Ağustos 2018 kadikoylife.com : 119


Yaşayan Kadıköy | Cemiyet<br />

Moda Deniz Kulübü’nde<br />

BİRANIN SIRLARINA<br />

YOLCULUK<br />

Moda Deniz Kulübü, Ressamların Sofraları’ndan<br />

sonra ilginç bir buluşmaya daha ev<br />

sahipliği yaptı.<br />

Ünlü gusto Mehmet Yalçın yönetiminde<br />

“Gusto ile Biranın Sırlarına Yolculuk” başlığını<br />

taşıyan buluşmada, yerli ve ithal bira yelpazesinden<br />

12 çeşit biranın tadımı yapıldı.<br />

TUBORG markasının destek verdiği buluşmada<br />

markanın yeni çıkan “Frederik”<br />

üçlüsünden India, Pale ve Ale adı verilen<br />

biraları da tadıldı. Üç yeni biranın egzotik<br />

meyvemsi aromaları bazı konuklar tarafından,<br />

“Biraya mango lezzeti ilave edilmiş”<br />

diye yorumlanmış olsa da, damaklarda<br />

bıraktığı yoğun burukluğuyla, en beğenilen<br />

biralar arasında ilk sıraya yerleşti.<br />

BİN YILDAN BERİ AYNI ADRESTE<br />

ÜRETİLEN BİRA<br />

Gecenin bir başka sürprizi ise yine Mehmet<br />

Yalçın’dan geldi. Gecede tadım için getirilen<br />

12 bira markası arasında yer alan Alman<br />

“Weihenstephaner Vitus” markalı biranın<br />

1040 yılından beri Almanya’da aynı bölgede,<br />

aynı adreste, aynı marka ile üretilmekte<br />

olduğunu açıkladı.<br />

YERLİ BİRADA KALİTE YÜKSELİŞİ<br />

SEVİNDİRİCİ<br />

Geceye katılanlar arasında Moda Deniz<br />

Kulübü Yönetim Kurulu Üyesi, gastronomi<br />

dünyasının önde gelen isimlerinden Osman<br />

Serim de vardı. Yerli biralarımızın kalitesinin<br />

yükseldiğini ve yeni özel ürünlerle zenginleştiğini<br />

görmüş olmaktan büyük memnuniyet<br />

duyduğunu dile getiren Osman Serim,<br />

“Bu gece burada değerli dostumuz Mehmet<br />

Yalçın’dan, biranın tarihsel gelişimi ve geçirdiği<br />

evreleri dinledik. Pek çok şey öğrendik.<br />

Kendisine teşekkür ediyorum” dedi.<br />

Temmuz & Ağustos 2018 kadikoylife.com : 121


Cemiyet | Yaşayan Kadıköy<br />

Küçükyalı<br />

Sahili’ndeki Yazıcı<br />

Malikhanesi’nin<br />

bahçesinde<br />

gerçekleşen nişan<br />

töreni tek kelime<br />

ile kusursuzdu.<br />

Partinin konsept<br />

danışmanlığını<br />

üstlenen MAK<br />

Events her şeyin<br />

mükemmel olması<br />

için yoğun çaba<br />

harcadı. Özellikle<br />

bahçe süslemesi ve<br />

çiçekler, konuklar<br />

tarafından çok<br />

beğenildi.<br />

AHMET VEFİK ALP<br />

KAYINPEDER OLUYOR<br />

Ünlü Kentbilimci Prof. Dr. Ahmet Vefik Alp’in<br />

kızı Ceylan, gönlünü kaptırdığı Volkan Yavaş ile<br />

nişanlanarak evlilik yolundaki ilk adımı attı.<br />

Çiftin nişan töreni 30 Haziran akşamı Ahmet<br />

Vefik Alp’in yaşadığı Yazıcı Malikanesi’nin<br />

bahçesinde gerçekleşti. İki tarafın aileleri ve yakınları<br />

arasında, yaklaşık 100 kişilik bir davetli<br />

grubunun katıldığı nişan töreninde yüzükleri<br />

Ahmet Vefik Alp taktı.<br />

NASIL OLDU ANLAMADIM<br />

Nişan yüzüklerini takmaya hazırlanan Ahmet<br />

Vefik Alp, yaptığı espri dolu konuşmasında<br />

konukları kahkahaya boğdu. “Bu iki güzel insan<br />

görüşmeye başlamışlar, sonrasında birbirlerini<br />

sevmişler ve evlenmeye karar vermişler. ‘Nasıl<br />

oldu?’ diye sorduğumda ise, ‘Biz de anlamadık’<br />

dediler. Doğrusunu isterseniz ben de hiç<br />

anlamadım ve hatta kendime de kızdım nasıl<br />

fark edemedim diye...”<br />

Nişan töreni sırasında en az Ceylan kadar<br />

heyecan dolu olan annesi Lale Hanım<br />

öylesine duygu yüklüydü ki, bu heyecanını ve<br />

mutluluk gözyaşlarını gizlemek için zaman<br />

zaman ağaçların arkasına gitti.<br />

122 : kadikoylife.com Temmuz & Ağustos 2018


Yaşayan Kadıköy | Cemiyet<br />

Nişan davetinin konukları arasında Alp Ailesi’nin olmazsa olmaz dostları da vardı. Muammer<br />

Doğanbay, Zeycan Doğanbay, Yaman Görken, Naz Görken, Zübeyde Görken, Tülin Alp, Ahmet<br />

Vefik Alp, Ayşegül Arzu Alp, Canan Toprakkaya, Hikmet Pekergin ve Ahmet Murat Pekergin...<br />

SEVGİNİN ÖNÜNE HİÇ BİR KUVVET GEÇEMEZ<br />

Artık bu saatten sonra yapacak bir şey olmadığını<br />

dile getiren Ahmet Vefik Alp, “Ben sevgiye, aşka<br />

inanan ve saygı duyan bir insanım. Sevgi öylesine<br />

güçlüdür ki, önünde hiç bir kuvvet duramaz. Saygıdeğer<br />

eşim Lale Hanım ile benzer şekilde hayatımızı<br />

birleştirdik ve tam 35 yıl boyunca sürdürdük.<br />

Şimdi yegâne arzum, biricik kızımın sonsuza kadar<br />

mutluluk içinde yaşaması, güzel ülkemize hayırlı<br />

evlatlar yetiştirmesi olacaktır” dedi.<br />

Ceylan Alp & Volkan Yavaş’ın nişan töreni için Alp<br />

Ailesi’nin Kuşadası’nda yaşayan üyelerinden de<br />

katılanlar oldu. Dr. Levent Alp, bu isimlerden biriydi.<br />

Temmuz & Ağustos 2018 kadikoylife.com : 123


Cemiyet | Yaşayan Kadıköy<br />

Tanıtkan Ailesi’ne<br />

TÜRKMEN GELİN<br />

Fransız Okulları’ndan<br />

EVLİLİK YOLUNA<br />

UZANAN ÖYKÜ<br />

Berk Gülgör ile Rüya Türkman’ın Fransız Okulları’ndan başlayan öyküsü,<br />

evlilik yolunda ilerliyor. Saint Joseph ve Notre Dame de Sion<br />

Okulları’nın birlikte düzenledikleri Spor Festivali’nde birbirlerini fark<br />

eden ikilinin evlenme yolunda aldıkları karara aileleri de yeşil ışık<br />

yakınca, yüzükler takıldı ve düğün hazırlıklarına start verildi.<br />

Moda Deniz Kulübü’nde gerçekleşen nişan törenine ikilinin arkadaşları<br />

ve iki tarafın aile yakınları katıldı.<br />

Ahmet Gülgör, Ayşegül<br />

Gülgör, Berk Gülgör, Rüya<br />

Türkman, İrem Türkman ve<br />

Cem Türkman...<br />

Kadıköy’ün renkli isimlerinden ünlü gayrimenkul danışmanı<br />

Recai Tanıkan’ın oğlu Ergun Tanıtkan, bekarlığa<br />

veda diyerek Jeren Şirmedova ile hayatını birleştirdi.<br />

Türkmenistan asıllı Şirmedova ile yaklaşık 5 yıl önce<br />

tanışan Ergun Tanıtkan, “Görür görmez etkilendim ve<br />

aylarca aklımdan çıkaramamıştım. Kaderin ve ailelerimizin<br />

de desteği ile birbirimize hayatlarımızı sonsuza<br />

kadar verme kararı aldık. Bu konuda bize destek olan<br />

herkese teşekkür ediyoruz” dedi.<br />

NİKAHIN TANIKLARI<br />

MİLLETVEKİLLERİ OLDU<br />

Ergun Tanıtkan & Jeren<br />

Şirmedova çiftinin nikahı<br />

Kadıköy Evlendirme Dairesi’nde<br />

düzenlenen bir törenle kıyıldı.<br />

Nikahın şahitleri, CHP İstanbul<br />

Milletvekili Ali Özcan ile geçtiğimiz<br />

dönemin en aktif CHP<br />

Milletvekili olan Kadir Gökmen<br />

Öğüt oldu. Nikahta bazı Kadıköy<br />

Belediye Meclis Üyeleri de<br />

hazır bulunurken, CHP Genel<br />

Başkan Yardımcısı Gamze İlgezdi<br />

ile Kadıköy Belediye Başkanı<br />

Aykurt Nuhoğlu çiçek göndererek mutluluk dileklerini<br />

ilettiler. Nikah törenine katılmak üzere, Türkmenistan,<br />

Ankara, İzmir ve Çorlu’dan gelenler oldu. Kadıköy Life<br />

Ailesi olarak Ergun Tanıtkan & Jeren Şirmedova Tanıtkan<br />

çiftine mutluluk dileklerimiz iletiyoruz...<br />

124 : kadikoylife.com Temmuz & Ağustos 2018


Yaşayan Kadıköy | Cemiyet<br />

YEŞİLÇAM’IN SÖNMEYEN YILDIZLARI<br />

BU DÜĞÜNDE BULUŞTU<br />

Yeşilçam’ın hâlâ parıldamaya devam eden<br />

yıldızları, Umutcan Silan’ın düğününde bir<br />

araya geldi. Moda Deniz Kulübü’nde gerçekleşen<br />

düğün törenine; Türkan Şoray’dan<br />

Ediz Hun’a, Filiz Akın’dan Hülya Koçyiğit’e<br />

kadar pek çok efsane katılım gösterdi.<br />

Ünlü isimlerin menajerliğini yapan Bircan<br />

Usallı Silan ile Avukat Ümit Silan’ın oğlu<br />

olan Umutcan Silan’ın, Colgate Palmolive<br />

Marka Müdürü Burcu Yakupoğlu ile<br />

hayatını birleştirmesine tanıklık edenler<br />

arasında, CHP çevrelerinden de çok sayıda<br />

isim yer aldı.<br />

FERHAT GÖÇER VE<br />

NİLÜFER’DEN<br />

ÖZEL PERFORMANSLAR<br />

Ferhat Göçer’in orkestrası<br />

ile birlikte sahne<br />

aldığı düğünde, Nilüfer<br />

de iki şarkı seslendirdi.<br />

Gecede dikkat çeken bir<br />

başka nokta ise, düğüne<br />

kızı Ayşe Nazlı ile katılan<br />

Nilüfer’in Hale Soygazi<br />

ve Hülya Koçyiğit’le uzun<br />

süre sohbet etmesi oldu.<br />

YILDIZLAR GEÇİDİNE<br />

SAHNE OLDU<br />

İş hayatını yatırım danışmanı<br />

olarak sürdüren Umutcan<br />

Silan ile Burcu Yakupoğlu<br />

çiftinin düğününe yaklaşık<br />

500 kişi katıldı. Yeşilçam’ın<br />

usta isimlerinin bir araya<br />

geldiği düğüne katılanlar<br />

arasında Türkan Şoray, Ediz<br />

Hun, Hülya Koçyiğit, Selim<br />

Soydan, Filiz Akın, Itır Esen,<br />

Hale Soygazi, Selda Alkor,<br />

Aydan Şener ve Nazan Şoray<br />

gibi yıldızlar dikkat çekti.<br />

Temmuz & Ağustos 2018 kadikoylife.com : 125


Cemiyet | Yaşayan Kadıköy<br />

Sıcak Yaz Akşamları<br />

TUZLA’NIN EN GÜZEL ZAMANI<br />

Tuzla Holiday Inn Otel’deki EDD Yapı’nın davetine katılan konuklar<br />

arasında Hülya Özdemir, Mehtap Savrum ve Serpil Balımtaş’tan<br />

oluşan ayrılmaz üçlü de vardı. Üçlünün sohbeti geç saatlere kadar<br />

sürerken, sohbetler tek bir noktada birleşti: “Tuzla’nın en güzel<br />

zamanı sıcak yaz akşamları...”<br />

Brüksel Kafelerinden<br />

ÇOK DAHA CAZİP<br />

Belçika’da yaşayan Serhat Erdir, İstanbul’a geldiğinde<br />

konuk olduğu Maria’nın Bahçesi için, Brüksel kafelerini<br />

aratmıyor” yorumunda bulundu. Sibel İndeal, Serhat Erdir,<br />

Sevim Erdir ve Serap Türkay...<br />

ELKOMSAN’IN GÜZELLERİ<br />

KALBUR’DA<br />

30 yılı aşkın bir süreden beri Endüstriyel Kilit, Menteşe<br />

ve Aksesuarları konusunda üretim yapan Elkomsan’ın üç<br />

güzeline Ataşehir Kalbur’da rastladık. Onlar, “Hafta Sonu<br />

Buluşması” olarak nitelendirmiş olsalar da mekânın garsonları,<br />

“Değerli misafirlerimizi haftanın 3 günü burada<br />

konuk ediyoruz” bilgisini verdiler. Zerrin Budak, Zeynep<br />

Üçok ve Hülya Üçok...<br />

“ARTIK CALIPSO MÜDAVİMİYİZ”<br />

Calipso lezzetlerini ilk kez test ettiklerini dile getiren Figen Kılınçoğlu,<br />

Derya Yalvaç, Nur Kasapoğlu, Fahri Kasapoğlu, Hüseyin Yalvaç ve Fahir<br />

Kılınçoğlu; “Bizleri bundan böyle bireysel veya grup olarak her hafta<br />

burada görebilirsiniz. Zira, lezzetlere hayran kaldık. Özellikle Levrek<br />

Tandır için ‘yok böyle bir lezzet’ diyoruz” yorumunda bulundular.<br />

SIRA PENDİK SAHİLİNDE<br />

Anadolu Yakası’nın neredeyse bütün mekânlarını gezen<br />

Aysel İpar & Kazım Polat çifti bu defa Pendik Marintürk<br />

içinde yer alan Bebek Balıkçısı’ndaydı. Çifte eşlik edenler ise<br />

Kadıköy life Dergisi Genel Yayın Yönetmeni Canan Toprakkaya<br />

ve Haber Müdürü Cenay Toprakkaya oldu.<br />

126 : kadikoylife.com Temmuz & Ağustos 2018


Kemal- Hüsnü - İrem Babalık, Aysel - Kazım Polat,<br />

Levent - Hande Bozatlı, Canan- Kadir Toprakkaya...<br />

Aysel İpar & Kazım Polat’tan<br />

YAZA MERHABA DAVETİ<br />

Kadıköy Life Ailesi’nin olmazsa olmaz dostları arasında olan<br />

Türk Sanat Müziği’nin efsane isimlerinden Aysel İpar ve sevgili<br />

eşi eski gazinocular kralı Kazım Polat, her yıl olduğu gibi bu<br />

yıl da Yaz’a Merhaba Partisi için “Büyük Kulüp” diyenlerdendi.<br />

10’ar kişilik gruplar halinde dostlarını ağırlayan çiftin ilk konukları<br />

arasında Toprakkaya Ailesi ile birlikte Levent & Hande<br />

Bozatlı çifti de vardı.<br />

OKTAR YAYLALI<br />

ÇATANA’DA GÖRÜNDÜ<br />

Swanke Hayden Connell Architects İş Geliştirme Direktörü<br />

Mimar Oktar Yaylalı’yı eşi Mehlika Hanım ile birlikte Çatana<br />

Balık’ta görüntüledik. Konukları ise eski dostları Tanju<br />

& İnci Çal çiftiydi. İki ailenin sohbeti geç saatlere kadar<br />

sürdü. Mekânın İşletme Müdürü Ferit Uşum ise kahvenin<br />

ardından yaptığı çay servisi ile sohbete destek verdi. Tabi<br />

fotoğraf karesine girmeyi de başardı...


Cemiyet | Yaşayan Kadıköy<br />

Moda Deniz<br />

Kulübü’nde<br />

FERHAT GÖÇER<br />

RÜZGÂRI<br />

Moda Deniz Kulübü, ünlü sanatçıları Kadıköylülerle buluşturmaya<br />

devam ediyor. Kulüpte sahne alan Ferhat Göçer, sıcak bir yaz akşamında<br />

ezgileriyle keyifli esintiler yarattı. Harika bir performans sergileyen<br />

usta sanatçı, övgü dolu sözler yanında alkışları da topladı.<br />

Programa başlamadan önce konukları Fransızca şarkılardan oluşan<br />

parçalarla bir nostalji yolculuğuna çıkaran Moda Deniz Kulübü,<br />

sahneyi Ferhat Göçer’in orkestrasına teslim ettiğinde ise Yağmur<br />

Hızal’ın seslendirdiği şarkılar geceye büyük renk kattı. O Ses Türkiye’den<br />

tanıdığımız ve yaklaşık dört yıldır Ferhat Göçer’in vokalistliğini<br />

yapan Hızal, Göçer’in vokal desteğiyle seslendirdiği “La Notte”<br />

isimli parça ile konukları adeta büyüledi.<br />

KLARNET, KANUN VE ALBERTO GONZALEZ<br />

Ferhat Göçer’in kendisi kadar orkestrası da bir hayli takdir topladı.<br />

Klarnet ustası Şükrü Kabacı, kanunda Bahadır Şener ve orkestraya<br />

yeni katılan gitar virtüözü Alberto Gonzalez’in senfoni titizliğiyle<br />

sergilediği performanslar görülmeye değerdi.<br />

128 : kadikoylife.com Temmuz & Ağustos 2018


Yaşayan Kadıköy | Cemiyet<br />

Ferhat Göçer’i izlemeye<br />

gelenler arasında<br />

Karamürsel’deki Erkansas<br />

City’i kuran Erkan Erdem ve<br />

eşi Nihal Erdem de vardı.<br />

Bu özel gecenin bir başka<br />

konuğu ise DEİK (Türk-Uganda<br />

İş Konseyi) Başkanı Ersin<br />

Eren’di.<br />

Gecenin sonunda bembeyaz<br />

bir zambak demetiyle katılımı<br />

ve katkılarından dolayı Ferhat<br />

Göçer’e teşekkürlerini ileten<br />

Moda Deniz Kulübü Genel<br />

Müdürü Ayhan Alpakın; “Değerli<br />

sanatçımız artık bu camianın<br />

bir parçası olmuştur. Her sene<br />

bu zamanlarda bizimle birlikte<br />

olmayı tercih etmektedir” dedi.<br />

Temmuz & Ağustos 2018 kadikoylife.com : 129


Nehir Özbilgen,<br />

“BALIK” DİYOR<br />

Türk voleybolunun başarılı ismi Nehir Özbilgen, tekrar sayfalarımıza<br />

konuk oldu. Geçtiğimiz sayıda oynadığı reklam filmindeki<br />

başarısı ile gündemde olan Özbilgen, bu kez voleyboldaki başarısı<br />

ile sayfalarımızda... Eczacıbaşı Midi’17 A Takımı oyuncusu<br />

Özbilgen, takımında harikalar yaratıyor. Balık konusunda da<br />

seçici olan Özbilgen; “Bir tek Calipso’da keyifle yiyebiliyorum<br />

ve kendimi evimdeki kadar rahat hissediyorum” mesajı verdi.<br />

Nehir Özbilgen’e Fulya Özbilgen, Evrim Özbilgen, Zerrin Kuyucu,<br />

Ünal Kuyucu, Tunç Özbilgen ve İlyas Batur eşlik etti.<br />

Sarıbal’ları<br />

KARDEŞ ZANNETTIK<br />

Fenerbahçe sakinlerinden Deniz & Kadriye Sarıbal ikilisine,<br />

Saca Ocakbaşı’nda rastladık. Kardeş zannettiğimiz ikilinin<br />

anne-kız olduğunu öğrendiğimizde ise hayli şaşırdık.<br />

NAZARIMIZ DEĞDİ<br />

Sabah Bahçeşehir’de, bir kaç saat sonra Mecidiyeköy’de, akşama<br />

doğru Kadıköy’de rastladığımız Marmara Medya Grubu’nun<br />

son derece aktif iki elemanına bu kez Yeditepe Gurme’de rastladık.<br />

Şaşkınlığımızı, “Bu nasıl performans, inanılır gibi değilsiniz”<br />

diyerek dile getirdik. Ancak ertesi gün bizi arayan Tarkan Ateş ve<br />

Songül Gültekin ikilisi, “Bize nazarınız değdi, ikimiz de kendimizi<br />

son derece halsiz hissediyoruz” şeklinde sitemde bulundular.


Yaşayan Kadıköy | Cemiyet<br />

MILLENIUM PARK<br />

EVLERİ’NDEN GELDİLER<br />

Odabaşı, Çolakoğlu ve Dost aileleri; aynı zamanda Millenium<br />

Park Evleri sakinleri de olan Tuğba Dost, Orhan Dost,<br />

Serkan Odabaşı, Selim Çolakoğlu, Özlem Çolakoğlu ve Aslı<br />

Odabaşı, Calipso Fish’in özel lezzetlerini test etmek için<br />

mekâna gelen isimler arasındaydı.<br />

Ali Kuralkan’ın<br />

İNGİLTERE’DEN KONUKLARI<br />

Ses Biyometriği Şirketi MTH Technologies Ceo’su Ali Kuralkan da<br />

konuklarını ağırlamak için Park Adana’yı tercih edenler arasındaydı.<br />

Ünlü İngiliz Yazılım firması Validsoft’un ticari direktörleri Tim Dunn<br />

ve Dan Thurnhill için Park Adana’nın havuz başında sofra kuran Ali<br />

Kuralkan, “Lezzetlerimizi onlara ne kadar iyi anlatırsak o kadar tercih<br />

edilir duruma geliriz” dedi. Buluşmaya MTH’den Ali Yurtçu da katıldı.<br />

MODA KOYU’NDA OLMAK<br />

KONSER VERMEK KADAR<br />

KEYİFLİ<br />

Ünlü Buzuki Ustası Orhan Osman, Kayıkhane’de vereceği konser<br />

öncesi kendisine bir ziyafet verdi. Kayıkhane bünyesindeki Moda<br />

Sahil Balık’ta gerçekleşen bu ziyafete Kadir Topakkaya ile birlikte<br />

mekânın yöneticileri Erkan Ulutaş ve Danış Yıldırım da katıldı.<br />

BY ESAT’TA<br />

ANA-OĞUL BULUŞMASI<br />

Görsel sanatlar öğretmeni Banu Dölek’e, Kalamış sahilinin ünlü<br />

balık mekanı By Esat’ta rastladık. Dölek’in konuğu ise, biricik<br />

oğlu Berke idi. Doğa Bilim Koleji öğrencisi olan ve başarılı karnesi<br />

nedeniyle pek çok ödül alan Berke’ye, bu ziyafetin de planlanmış<br />

ödüllerden biri olduğu bilgisini aldık.<br />

İZMIR’DEN KONUK<br />

AĞIRLADILAR<br />

Gürel Ailesi, İzmir’den konuklarını ağırladı. Saca Ocakbaşı’nda<br />

onları ağırlayan Yalçın Gürel; “Murat Saraç<br />

arkadaşım ile İzmir Dokuz Eylül Üniversitesi’ndeki eğitim<br />

hayatımızdan bu yana birlikteyiz. Biz gideriz, onlar<br />

gelir. Bu buluşma da o gelişlerden biri oldu” şeklinde<br />

konuştu. Umut Saraç, Tuba Saraç, Murat Saraç, Yalçın<br />

Güler, Gamze Güler ve Ata Saraç.<br />

Temmuz & Ağustos 2018 kadikoylife.com : 131


EGE MUTFAĞINDAN<br />

HABERİNİZ OLSUN<br />

Biz, 25 yılı aşkın süredir çeşitli mekanlarda sizleri özel lezzetlerle buluşturan<br />

Ziya KAÇAR & Veli ŞAHİN olarak, bu defa Küçükyalı sahilindeki kendi mekanımızda<br />

sizleri ağırlamaktan mutluluk duyarız...<br />

Turgut Özal Bulvarı, Cumhuriyet Caddesi No: 2 Küçükyalı-Maltepe<br />

(Küçükyalı Sahilyolu Evlendirme Dairesi Yanı)<br />

T: 0216 489 28 58 - 489 28 68 // F: 0216 489 28 38<br />

E-posta: info@calipsorestaurant.com // web: www.calipsorestaurant.com


Yaşayan Kadıköy | Cemiyet<br />

SELEN YEŞIL DE<br />

“SACA” DIYENLERDEN<br />

Renkli kişiliği ve içtenlik dolu davranışları ile müşterileri<br />

arasında büyük sempatiyle anılan bankacı Selen Yeşil;<br />

“Saca benim için özellikle hafta sonlarında olmazsa olmazlarım<br />

arasındadır. Avukatıma da bu kültürü aşılamaya<br />

çalışıyorum ama henüz başarılı olamadım” dedi.<br />

HOLLANDA’DAN<br />

KAYINVALİDE AĞIRLADI<br />

Doğuş İnşaat Genel Müdür Yardımcısı Doğan Talu,<br />

Hollanda’da yaşayan kayınvalidesi Arife Gültepe<br />

onuruna Çatana Balık’ta bir ziyafet verdi. Ancak fotoğrafın<br />

çekiminden sonra isimleri alan muhabirimize<br />

kayınvalidesinin soyadını hatırlamadığını söylemesi<br />

bir an olsun duraklamaya neden oldu. Sonrası mı?<br />

Onu bilemiyoruz. Doğan Talu, Ülkü Talu, Uzay İyilik,<br />

Arife Gültepe ve Havva Yağman...<br />

BULUT GÖK’ÜN<br />

İLK KAHVALTISI<br />

Buse & Mesut Gök çiftinin 15 Mayıs’ta dünyaya gelen<br />

bebekleri Bulut’un dış dünyaya açılmasını görüntüledik.<br />

Erenköy Çeşme Bazlama’ya kahvaltı için gelen<br />

Buse Hanım, “Babamız önemli bir konferansa gitmek<br />

zorundaydı. Giderken bizi buraya bıraktı, dönüşte alacak.<br />

Burada Kadıköy Life ile karşılaşmak hoş bir sürpriz<br />

oldu bizim için” dedi. Fotoğrafın çekildiği sırada henüz<br />

46 günlük olan Bulut Bebek, Buse Gök, Çiğdem Güner,<br />

Elif Kartal ve Merve Çınar...<br />

ODABAŞI’LARIN<br />

ABD’DEN KONUĞU VARDI<br />

Kadıköy Life okurlarının “Çikolata Kralı” olarak tanıdığı Selahattin<br />

Odabaşı, Calipso Fish’te objektiflerimize takılan isimler<br />

arasındaydı. Selahattin Bey, zarif eşi Hülya Hanım ile birlikte çok<br />

eski dostları olan ve ABD’de yaşayan Rupen Söylemezoğlu’nu<br />

ağırladı. Yaklaşık 40 yıldır New Jersey’de yaşayan Söylemezoğlu’nun<br />

Kadıköy ile ilgili müthiş anıları olduğunu ve bunları<br />

Kadıköy Life Dergisi sayfalarında paylaşacağı sözünü aldık.<br />

Tanığımız ise, mekânın sahiplerinden Ziya Kaçar oldu.<br />

Temmuz & Ağustos 2018 kadikoylife.com : 135


Yaşayan Kadıköy | Cemiyet<br />

KALBUR’UN YAZLIK<br />

BAHÇESİ BİR BAŞKA...<br />

Ataşehir’in yıldızlı mekânlarından Kalbur’un, özellikle<br />

sıcak yaz akşamlarında olmazsa olmaz olarak görülen<br />

bahçesi, İstanbul’un en uzak köşelerinden bile gelenlerle<br />

dolup taşıyor. Aysel İpar & Kazım Polat çiftini konuk ettiğimiz<br />

mekânda lezzetler de mükemmeldi. Cenay Toprakkaya,<br />

Nihan Toprakkaya, Kadir Toprakkaya, Metin Akdemir,<br />

Kazım Polat, Aysel İpar Polat, Masal Toprakkaya ve Canan<br />

Toprakkaya...<br />

İNGİLTERE, MUSTAFA<br />

ARSLAN’A DA KAYBETTİRDİ<br />

Karizmatik işadamlarımızdan Mustafa Arslan, Ceren Çalışkan<br />

ile girdiği iddiayı kaybetti. Mustafa Bey, Dünya Kupası’nda<br />

şampiyonluğu İngiltere’nin, Ceren Hanım ise Hırvatistan’ın<br />

kazanacağını iddia etmişlerdi. Pendik Bebek Balıkçısı’nda<br />

balık ziyafeti konusunda iddiaya da giren ikilinin kazananı<br />

Ceren Hanım oldu.<br />

Maksut Uzunal,<br />

ÇEKMEKÖY’DEN<br />

KONUK AĞIRLADI<br />

Ünlü mimar Maksut Uzunal, eşi Melek Hanım ile birlikte<br />

Çekmeköy’den konuklarını ağırladı. Pek çok markaya<br />

ambalaj hizmeti veren SARTEN Ambalaj yöneticilerinden<br />

Ahmet Özbaş’ı Calipso lezzetleriyle tanıştıran Uzunal, “Dostumuz<br />

Ziya Kaçar & Veli Şahin ikilisi, beni bir defa daha şaşırttı”<br />

derken; Yeşim & Ahmet Özbaş çifti ise “Çekmeköy’de<br />

böyle lezzetleri bulmak mümkün değil” diye konuştu.<br />

Park Adana’da<br />

“BİRLEŞMİŞ<br />

MİLLETLER”<br />

Son zamanlarda ülkemize gelen yabancıların<br />

da gözde mekânları arasında yer alan Park Adana’da<br />

objektiflerimize takılan bir masa vardı ki,<br />

“Sanki Birleşmiş Milletler” demekten kendimizi<br />

alamadık. Arjantin, Yunanistan, Güney Kıbrıs ve<br />

İngiltere’den gelen konuklar, yanlarında hiç bir<br />

Türk vatandaşı olmadan mekânın lezzetlerini<br />

test edip hayranlıklarını dile getirdiler. Agustin<br />

Ramiro, Christina Exarchou, Spyros Christodoulides,<br />

Lan Mc Atamney...<br />

Temmuz & Ağustos 2018 kadikoylife.com : 137


Yaşayan Kadıköy | Cemiyet<br />

BURASI KALAMIŞ SAHİLİ<br />

Mekânın neresi olduğunu tahmin ederken ilk bakışta zorlanacaksınız.<br />

Ama hiç uzakları düşünmeyin, burası Kalamış<br />

sahili... Üstelik olağanüstü lezzetleri ile bildiğiniz By Esat<br />

Balıkçısı... Mekânın yaratısı Esat Çek’in işletmecilik dışında<br />

gazeteciliğe de büyük merakı olduğunu bildiğimizden, kendisinden<br />

çevre ile ilgili haberleri aldık. Tabi lezzetlerini de test<br />

ettik. Özellikle Sardalya Dolması’nı şiddetle tavsiye ediyoruz.<br />

Nevzat Gül ve Kasım Keskintaş<br />

PARK ADANA’DA<br />

Kadıköy Belediye Meclisi’nin üyeleri arasında yer alan Nevzat Gül<br />

ve Kasım Keskintaş, Ataşehir Park Adana’nın konukları arasındaydı.<br />

Damak zevkine düşkünlüğü ile bilinen Kasım Keskintaş, “Bu mekân<br />

benim hayran olduğum sınırlı sayıdaki mekânlar arasındadır”<br />

yorumunda bulundu. Yaman İnönü Yardımcı, Nevzat Gül, Kasım<br />

Keskintaş, Musa Kaya ve Ali Yeğin...<br />

Rüya Şehir<br />

İSTANBUL GİBİSİ YOK<br />

Yakında Amerika’ya kısa bir seyahat yapacak olan Aysel & Kazım<br />

Polat çifti, Pendik sahilini seyrederken, “Neredeyse dünyanın<br />

bütün ülkelerini görmek kısmet oldu. Ama rüya şehir İstanbul<br />

gibisi kesinlikle yok” yorumunda bulundular.<br />

Karakaş Ailesi’nden<br />

DOĞUM GÜNÜ<br />

Calipso Fish’e doğum günü kutlaması için gelen Karakaş Ailesi;<br />

“Ailemizin gözbebeği Tuğba Karakaş’ın 42. yaş gününü, mekânın<br />

özel lezzetleriyle kutlamayı tercih ettik” dedi. Aile üyeleri arasında<br />

Damla Karakaş, Merve Karakaş, Onur Karakaş, Mübeccel Karakaş,<br />

Bartu Tekkaya ve Tuğba Karakaş yer aldı.<br />

MARİA’NIN<br />

BAHÇESİ’NDEYİZ<br />

Erenköylü Büyükoğlu Ailesi, üçüncü<br />

kez geldikleri mekân için, “Bundan<br />

böyle her Pazar Maria’nın Bahçesi’ndeyiz”<br />

açıklamasında bulundular. Ali<br />

Büyükoğlu, Aydın Büyükoğlu, Melda<br />

Büyükoğlu ve Olcay Enginsoy...<br />

Temmuz & Ağustos 2018 kadikoylife.com : 141


Yaşayan Kadıköy | Cemiyet<br />

Acenta Temsilcileri<br />

HILLTOWN AVM’DE<br />

BULUŞTU<br />

Seyahat acentalarının temsilcileri, İstanbul<br />

Anadolu Yakası’nın yeni buluşma noktalarından<br />

Hilltown AVM’de bir araya geldi. AVM<br />

bünyesindeki Passage’de verilen kahvaltı<br />

sonrası AVM’yi gezen acenta temsilcilerine,<br />

Hilltown AVM Müdürü Gökay Uzar ile Pazarlama<br />

ve Halkla İlişkiler Yöneticisi Özgecan<br />

Elif Yaşat ev sahipliği yaptı.<br />

KARABATAK AİLESİ<br />

KAHVALTIDA<br />

KİMM Yapı kurucularından Yusuf Karabatak’ı ailesi<br />

ile birlikte Çeşme Bazlama Kahvaltısı’nda görüntüledik.<br />

Çiftin BİLFEN’de okuyan çocuklarının Prens<br />

ve Prenses taçları ile yarattığı sevimlilik, mekânın<br />

konukları tarafından da ilgi odağı oldu. Yusuf<br />

Karabatak, Şayra, Mina ve Sercan Karabatak...<br />

Murat Bogatur’un<br />

ABD’DEN KONUKLARI VARDI<br />

Ünlü sigortacı<br />

Murat Bogatur,<br />

ABD’den<br />

konuk ağırladı.<br />

21 yıldan<br />

beri ABD’nin<br />

Filedelfiya kentinde<br />

yaşayan<br />

Özer Ailesi’ni,<br />

özlemini çektiği<br />

kebap lezzetleri<br />

için Park Adana’da<br />

ağırlayan<br />

Murat Bey, “Yurt<br />

dışında yaşayan<br />

dostlarımız için yapılacak en doğru şey lezzetlerimizi onlara test ettirebilmek”<br />

dedi. Ege Bogatur, Poyraz Özer, Burak Özer, Murat Bogatur, Yeşim Bogatur...<br />

Nice Yıllara<br />

ZEYNEP ERKASAR<br />

Calipso Fish’i doğum günü kutlaması için tercih eden bir başka<br />

aile Erkasar Ailesi idi. 34. yaşına merhaba diyen Zeynep Erkasar;<br />

“Kadıköy Life’ın bu kutlamaya tesadüf etmiş olması ayrı bir şans.<br />

Teşekkür ederim” şeklinde konuştu. Kutlamaya katılanlar arasında<br />

Cihan Çiloğlu, Zeynep Erkasar, Burak Erkasar, Tülin Erkasar,<br />

Yasemin Erkasar ve Onur Erkasar bulunuyordu.<br />

DİYETİSYENLİK EĞİTİMİ<br />

ALIYORLAR<br />

Diyetisyenlik eğitimi alan Tuana Şimşeker ve Orkun Kalkan<br />

ikilisini Ataşehir Kalbur’da görüntüledik. Onlara eşlik eden Abdurrahman<br />

Taş ve Hazal Asfuroğlu ikilisi ise, mezun olduklarında<br />

uzak duracakları lezzetleri şimdilerde olabildiğince almaya<br />

çalışıyorlar yorumunda bulundular.<br />

Temmuz & Ağustos 2018 kadikoylife.com : 143


Cemiyet | Yaşayan Kadıköy<br />

Tavukçuoğlu,<br />

YENİ KARARLARI<br />

KUTLADI<br />

Anadolu Yakası İnşaatçılar Derneği Başkanı<br />

Melih Tavukçuoğlu, sıkıntı yaşamakta olan<br />

inşaat sektörü için hükümetin aldığı bir<br />

dizi kararlardan duyduğu memnuniyeti, eşi<br />

Zehra Tavukçuoğlu ve çocukları Begüm & Efe<br />

Tavukçuoğlu ile birlikte Calipso Fish’te balık<br />

ziyafetiyle kutlamayı tercih etti.<br />

Gürses Çifti<br />

TUZLA’DA<br />

Geçtiğimiz ay Shangri-La Bosphorus Hotel’de oğlu<br />

Kadir Gürses’i muhteşem bir düğünle dünya evine<br />

uğurlayan Minimak Asansörleri’nin sahibi Muharrem<br />

Gürses, eşi Cemile Hanım ile birlikte Tuzla Holday Inn<br />

Otel’de katıldıkları bir davetin konukları arasındaydı.<br />

Carsten Wiest<br />

TÜRKİYE HAYRANI<br />

Almanya merkezli ünlü OSBORN International GmbH’nin satış<br />

direktörlerinden Carsten Wiest, ikinci kez geldiği Türkiye’ye hayran<br />

kaldığını dile getirdi. Türkiye’deki temsilcileri Harun Turan ile birlikte<br />

ilk gelişinde kebap lezzetlerini test eden Wiest, bu defa Bebek<br />

Balıkçısı’nda deniz ürünlerimizi denedi.<br />

SANCAKTEPE - ATAŞEHİR<br />

ARASINDA...<br />

Sancaktepe’de yaşayan Güngör Ailesi’ni, Ataşehir Kalbur’da<br />

objektiflerimize takılan bir başka aile olarak sayfalarımıza<br />

taşıdık. Kalbur’un lezzetleri için Sancaktepe’den buraya gelmeye<br />

elbette değer” diyen Serdar & Kadir Güngör çifti,<br />

7 yaşındaki güzel kızları Ada’nın da mekânı ve lezzetlerini<br />

çok beğendiğini sözlerine eklediler.<br />

“ANTALYA’DA BU LEZZETİ<br />

BULAMIYORUM”<br />

Antalya’da turizm taşımacılığı yapan Ender Karakoç, Ataşehir Park<br />

Adana’da objektiflerimize takılanlar arasındaydı. Daha önce de Develi’de<br />

görüntülediğimiz Ender Bey, “Doğrusunu söylemek gerekirse<br />

Antalya’da bu lezzetlere rastlamak dahi mümkün değil. Bu nedenle<br />

her hafta sonunda mutlaka buraya geliyorum” dedi. Gülşen Yanmaz,<br />

Volkan Karakoç ve Ender Karakoç...<br />

144 : kadikoylife.com Temmuz & Ağustos 2018


Yaşayan Kadıköy | Cemiyet<br />

NAKKAŞ’TA KAHVALTIYI<br />

LİSTENİZE EKLEYİN<br />

Sizlere her iki-üç ayda bir Nakkaştepe Nakkaş’ın Pazar Kahvaltıları’ndan<br />

haberler veriyoruz. Mekân bu konuda o kadar<br />

iddialı ki, bizler de her defasında yazmak zorunda hissediyoruz.<br />

Denediğinizde sizlerin de hak vereceğine kesinlikle inanıyor ve<br />

listenize eklemenizi tavsiye ediyoruz.<br />

SİZİ KESİNLİKLE MÜDAVİM KILACAK<br />

İstanbul Boğazı’na hâkim en güzel tepelerden birinde, çiçeklerle<br />

bezenmiş yeşillikler içindeki mekânın sunduğu kahvaltının çok<br />

ötesinde kabul edilebilecek öylesine lezzetler var ki, sizi kesinlikle<br />

müdavim kılacak. Taze sıkılmış portakal suyu ile birlikte, taş<br />

fırında özel pizza, patatesli, peynirli, ıspanaklı gözleme çeşitleri,<br />

menemen, peynirli omlet sadece kahvaltının başlangıcını oluşturan<br />

seçenekler...<br />

Nakkaş Kahvaltısı’nın şöhretini duyan konuklar arasında Seda Çalık ve<br />

arkadaşları da vardı. İzmir Selçuk Üniversitesi’nden beri arkadaşlıklarını<br />

sürdüren dörtlü, bu seferki buluşmaları için Nakkaştepe Nakkaş’ı tercih<br />

etti. Seda Çalık, Yeliz Tenekeci, Filiz Deniz Bekar ve Nefise Sak...<br />

Nakkaş Kahvaltısı için henüz 1,5 yaşındaki oğulları ile birlikte<br />

Yeşilköy’den gelmeyi göze alan Mehmet Yüksel, “Kesinlikle gelmeye<br />

değerdi” yorumunda bulundu. Fatma Yüksel, Mehmet Yüksel,<br />

Muhammed Açıkkapı, Eda Açıkkapı...<br />

10 yaşındaki oğulları Berk ile birlikte Nakkaştepe Nakkaş’ın Pazar Kahvaltısı<br />

konukları arasında yer alan Çatalay Ailesi, “Biz Nakkaş’ı geçtiğimiz yıldan<br />

beri Pazar günleri için olmazsa olmazlarımız arasında tutuyoruz, çok da<br />

memnunuz” yorumunda bulunanlardandı. Berk, Serkan ve Müge Çatalay...<br />

Temmuz & Ağustos 2018 kadikoylife.com : 145


Yaşayan Kadıköy | Cemiyet<br />

Türkiye’nin tüm kebap çeşitlerini<br />

İstanbul’a getirdik<br />

Damak zevkinize hitap eden<br />

unutulmaz lezzetler...<br />

Manzarasıyla atmosferiyle sabah kahvaltılarından iş yemeklerine<br />

akşam ziyafetlerinden kutlamalara kadar yediğiniz yemeği<br />

özel kılmayı başaran Nakkaş Kebap Selamiçeşme, Göztepe,<br />

Çekmeköy, Erenköy ve Nakkaştepe’de yer alan mekanlarımızla tüm<br />

İstanbulluları eşsiz lezzetlerle tanıştırıyoruz...<br />

Trakya ve Balıkesir yöresindeki meralarda yetişen hayvanların<br />

etlerini tazeliğini yitirmeden İstanbul’a getiriyoruz.<br />

Kendi özel bahçelerimizde hiçbir hormon barındırmayan, genetiğiyle<br />

oynanmamış, tohum ve zirai ilaç kullanmadan ürettiğimiz sebzeleri<br />

dalından koparıp siz misafirlerimize sunuyoruz...<br />

NAKKAŞTEPE:<br />

ÇEKMEKÖY:<br />

Kuzguncuk Mah. Gümüşyolu Cad. No: 24 Üsküdar Taşdelen Mah. Sultançiftliği Cad. No: 15<br />

Tel: 0216 495 65 15<br />

Şile Otobanı Otokoç Yanı Çekmeköy<br />

SELAMİÇEŞME:<br />

Tel: 0216 344 30 30<br />

Mustafa Mazhar Bey Cad. No: 18/A Selamiçeşme ERENKÖY:<br />

Tel: 0216 567 48 48<br />

Erenköy Mah. Ethemefendi Caddesi<br />

GÖZTEPE:<br />

No: 19 Kadıköy/ İstanbul<br />

Feneryolu Boztepe Sokak No: 2/2 Göztepe<br />

Tel: 0216 302 46 46<br />

Tel: 0216 567 97 50-51<br />

Temmuz & Ağustos 2018 kadikoylife.com : 147

Hooray! Your file is uploaded and ready to be published.

Saved successfully!

Ooh no, something went wrong!