15.02.2019 Views

Şehzadeler İlçe Milli Eğitim Müdürlüğü "ŞEHZADE" dergisi 3

Manisa -Şehzadeler İlçe Milli Eğitim Müdürlüğünün 3. sayısı olarak hazırlanan bu dergi 2018-2019 eğitim-öğretim yılı 1. dönem ,İlçe Milli Eğitim Müdürlüğü bünyesinde yürütülen projeler,okulların etkinlikleri ,Manisa'nın Kültür ve Turizminin yer verildiği bir dergidir.Dergi 96 sayfadan oluşmuş 1000 adet basımı gerçekleştirilmiş ve e-dergi olarak da yayınlanmış bulunmaktadır.

Manisa -Şehzadeler İlçe Milli Eğitim Müdürlüğünün 3. sayısı olarak hazırlanan bu dergi 2018-2019 eğitim-öğretim yılı 1. dönem ,İlçe Milli Eğitim Müdürlüğü bünyesinde yürütülen projeler,okulların etkinlikleri ,Manisa'nın Kültür ve Turizminin yer verildiği bir dergidir.Dergi 96 sayfadan oluşmuş 1000 adet basımı gerçekleştirilmiş ve e-dergi olarak da yayınlanmış bulunmaktadır.

SHOW MORE
SHOW LESS

Create successful ePaper yourself

Turn your PDF publications into a flip-book with our unique Google optimized e-Paper software.

ŞEHZADE<br />

ŞEHZADELER İLÇE MİLLİ EĞİTİM MÜDÜRLÜĞÜ EĞİTİM DERGİSİ<br />

SAYI:3<br />

2019


iÇiNDEKiLER<br />

5- EBUBEKİR ERMİŞ (<strong>Şehzadeler</strong> <strong>İlçe</strong> <strong>Milli</strong> <strong>Eğitim</strong> Müdürü)<br />

7-“ ŞEHR-İ ŞEHZADELER” CEMAL HÜSNÜ ÇAYKARA (<strong>Şehzadeler</strong> Kaymakamı)<br />

8- “KÜLTÜR TURİZM VE ŞEHZADELER BELEDİYESİ” ÖMER FARUK<br />

ÇELİK(<strong>Şehzadeler</strong> Belediye Başkanı)<br />

10- RÖPORTAJ (<strong>Şehzadeler</strong> Kaymakamı)<br />

14-YAVUZ SULTAN SELİM HAN<br />

17-ORMAN VE SU İŞLERİ BAKANI İLÇEMİZDE<br />

18-OKULLARIMIZDAN BAŞKAN ÇELİK’E ZİYARET<br />

20-EĞİTİMLİ BİREY MUTLU AİLE PROJEMİZ<br />

24-BASINDA BİZ<br />

27-ŞEHZADELER GENÇ HİKAYECİLERİNİ ARIYOR PROJEMİZ<br />

31-ŞEHZADELER ÇOCUK ÜNİVERSİTESİ PROJEMİZ<br />

34-KODLA MANİSA PROJEMİZ<br />

38- SİNEMAYA GİTMEYEN ÇOCUK KALMASIN PROJESİ<br />

39-OKULLARIMIZDA UYGULANAN PROJELER<br />

46-YAZAR ÖĞRETMENLERİMİZ<br />

65- HALK EĞİTİM MERKEZİMİZ<br />

70- OKULDA SAĞLIĞIN KORUNMASI VE GELİŞTİRİLMESİ PROĞRAMI<br />

77-MANİSA’NIN KÜLTÜR VE TURİZİMİ<br />

94-BASINDA BİZ<br />

İmtiyaz Sahibi<br />

<strong>Şehzadeler</strong> <strong>İlçe</strong> <strong>Milli</strong> <strong>Eğitim</strong> <strong>Müdürlüğü</strong> Adına:<br />

Ebubekir ERMİŞ<br />

<strong>Şehzadeler</strong> <strong>İlçe</strong> <strong>Milli</strong> <strong>Eğitim</strong> Müdürü<br />

Sorumlu Şube Müdürü<br />

Cumhur KAPUSUZ<br />

İçerik Hazırlama<br />

Mevlüt Baki TUNÇ<br />

Merkez İmam Hatip Ortaokulu Müdürü<br />

Hasan Hüseyin KOCAOĞLU<br />

Fatih Vefik Kitapçıgil İlkokulu Müdür Yardımcısı<br />

Ayşen AYDOĞAN<br />

Ali Riza Çevik Ortaokulu<br />

Teknoloji Tasarım Öğretmeni<br />

Dizgi ve Mizanpaj<br />

Olgun SUNMAZ<br />

Spil Ortaokulu Müdürü


İSTİKLAL MARŞI<br />

Korkma, sönmez bu şafaklarda yüzen al sancak;<br />

Sönmeden yurdumun üstünde tüten en son ocak.<br />

O benim milletimin yıldızıdır, parlayacak;<br />

O benimdir, o benim milletimindir ancak.<br />

Çatma, kurban olayım, çehreni ey nazlı hilal!<br />

Kahraman ırkıma bir gül! Ne bu şiddet, bu celal?<br />

Sana olmaz dökülen kanlarımız sonra helal…<br />

Hakkıdır, hakk'a tapan, milletimin istiklal!<br />

Ben ezelden beridir hür yaşadım, hür yaşarım.<br />

Hangi çılgın bana zincir vuracakmış? Şaşarım!<br />

Kükremiş sel gibiyim, bendimi çiğner, aşarım.<br />

Yırtarım dağları, enginlere sığmam, taşarım.<br />

Garbın afakını sarmışsa çelik zırhlı duvar,<br />

Benim iman dolu göğsüm gibi serhaddim var.<br />

Ulusun, korkma! Nasıl böyle bir imanı boğar,<br />

‘Medeniyet!' dediğin tek dişi kalmış canavar?<br />

Arkadaş! Yurduma alçakları uğratma, sakın.<br />

Siper et gövdeni, dursun bu hayasızca akın.<br />

Doğacaktır sana va'dettigi günler hakk'ın…<br />

Kim bilir, belki yarın, belki yarından da<br />

yakın.<br />

Bastığın yerleri ‘toprak!' diyerek geçme, tanı:<br />

Düşün altında binlerce kefensiz yatanı.<br />

Sen şehit oğlusun, incitme, yazıktır, atanı:<br />

Verme, dünyaları alsan da, bu cennet vatanı.<br />

Kim bu cennet vatanın uğruna olmaz ki feda?<br />

Şuheda fışkıracak toprağı sıksan, şuheda!<br />

Canı, cananı, bütün varımı alsın da hüda,<br />

Etmesin tek vatanımdan beni dünyada cüda.<br />

Ruhumun senden, ilahi, şudur ancak emeli:<br />

Değmesin mabedimin göğsüne namahrem eli.<br />

Bu ezanlar-ki şahadetleri dinin temeli,<br />

Ebedi yurdumun üstünde benim inlemeli.<br />

O zaman vecd ile bin secde eder -varsa- taşım,<br />

Her cerihamdan, ilahi, boşanıp kanlı yaşım,<br />

Fışkırır ruh-i mücerred gibi yerden na'şım;<br />

O zaman yükselerek arsa değer belki başım.<br />

Dalgalan sen de şafaklar gibi ey şanlı hilal!<br />

Olsun artık dökülen kanlarımın hepsi helal.<br />

Ebediyen sana yok, ırkıma yok izmihlal:<br />

Hakkıdır, hür yaşamış, bayrağımın hürriyet;<br />

Hakkıdır, hakk'a tapan, milletimin istiklal!<br />

Mehmet Âkif Ersoy


Ey Türk Gençliği!<br />

Birinci vazifen, Türk istiklâlini, Türk Cumhuriyeti'ni, ilelebet muhafaza ve müdafaa etmektir.<br />

Mevcudiyetinin ve istikbalinin yegâne temeli budur. Bu temel senin en kıymetli hazinendir. İstikbalde<br />

dahi seni bu hazineden mahrum etmek isteyecek, dahili ve harici bedhahların olacaktır.<br />

Bir gün, istiklâl ve cumhuriyeti müdafaa mecburiyetine düşersen, vazifeye atılmak için, içinde<br />

bulunacağın vaziyetin imkân ve şeraitini düşünmeyeceksin! Bu imkân ve şerait, çok namüsait<br />

bir mahiyette tezahür edebilir. İstiklâl ve cumhuriyetine kasdedecek düşmanlar, bütün dünyada<br />

emsali görülmemiş bir galibiyetin mümessili olabilirler. Cebren ve hile ile aziz vatanın bütün<br />

kaleleri zaptedilmiş, bütün tersanelerine girilmiş, bütün orduları dağıtılmış ve memleketin her<br />

köşesi bilfiil işgal edilmiş olabilir. Bütün bu şeraitten daha elim ve daha vahim olmak üzere, memleketin<br />

dahilinde, iktidara sahip olanlar gaflet ve dalâlet ve hatta hıyanet içinde bulunabilirler.<br />

Hatta bu iktidar sahipleri şahsi menfaatlerini, müstevlilerin siyasi emelleriyle tevhit edebilirler.<br />

Millet, fakr-ü zaruret içinde harap ve bitap düşmüş olabilir.<br />

Ey Türk istikbalinin evladı! İşte, bu ahval ve şerait içinde dahi vazifen, Türk İstiklâl ve<br />

Cumhuriyeti'ni kurtarmaktır! Muhtaç olduğun kudret, damarlarındaki asil kanda mevcuttur! (1927)


5<br />

EBUBEKiR ERMiŞ<br />

<strong>Şehzadeler</strong> <strong>İlçe</strong> <strong>Milli</strong> <strong>Eğitim</strong> Müdürü<br />

Dünya üzerinde bilim ve teknolojinin baş döndürücü hızda ilerlediği<br />

bir zamanda yaşıyoruz.Hayatımızı kolaylaştırmak için<br />

ürettiğimiz teknoloji Sanayi Devrimi’nden bu yana zaten araç<br />

olmak özelliğinden uzaklaşarak amaç olmaya başlamıştı.Yani<br />

bir anlamda insanlığın hizmetçisi olması gereken bilim ve<br />

teknoloji bir noktadan sonra insanlığı bu bilim ve teknolojinin<br />

kurallarına uygun yaşamak zorunda bıraktı. Tarihsel gelişim<br />

sürecinde toplumlara baktığımızda bir şekilde bilimde ve<br />

teknolojide diğerlerine üstünlük sağlayanların varlıklarını<br />

devam ettirdiklerine, yöneten ve hükmeden pozisyonuna<br />

geldiklerine şahitlik ediyoruz.Bu süreci yakından takip edemeyenler<br />

ise küçük zaferler kazansa da resmin bütününde mücadeleyi<br />

kaybeden taraf oluyorlar.<br />

Sözlerimizin rahatsız edici olabileceğinin farkındayız.Burada<br />

karşımıza bir etik ikilem çıkıyor.Daha az mekanik, daha az<br />

teknolojik, daha az bilimsel ama daha fazla insani, daha<br />

manevi, daha basit, daha doğaya uygun bir yaşam mı, yoksa<br />

bu akıntıya kendimizi kaptırıp bilim ve teknolojinin hatta bir<br />

adım daha ilerisinde makinelerin, bilgisayarların, yapay<br />

zekaların insanlığımıza hükmettiği, bu boyun eğmişliğimize<br />

rağmen toplumun ve ferdin daha rahat yaşadığı, gelecekte var<br />

olmayı güvence altına aldığı bir yaşam mı?<br />

Maalesef bu sorunun cevabı “ikisini bir dengede götürelim”<br />

cümlesi ile geçiştirilebilecek basitlikte değil.Bu kadar basit olmadığını<br />

ikisi dünya çapında olmak üzere yaşadığımız yüzlerce<br />

savaş bize acı bir biçimde gösterdi.Ne Amerika iki Japon<br />

şehrine atom bombalarını atarken insaniydi ne de Almanya İngiltere’ye<br />

V8 roketlerini fırlatmaya çalışırken vicdani.<br />

Şu gerçeği acı da olsa paylaşmak gerekir ki bilim ve teknolojinin<br />

insanlığın hizmetinden insanlığın efendisi olmaya geçmesi<br />

ve bunun en azından bu günün şartlarında böyle devam<br />

etmesi kaçınılmaz görünüyor.Kaçınılmaz olanı değiştiremeyeceğimize<br />

göre önce buna uyum sağlamanın yollarını bulmak<br />

sonra da mümkünse kendi hizmetimize almanın yöntemini<br />

geliştirmek elzemdir.Yoksa sonucun ferdin, toplumların ve insanlığın<br />

yok oluşuna gideceğini görmek için kahin olmaya<br />

gerek yok.<br />

<strong>Milli</strong> <strong>Eğitim</strong> Bakanımız Prof. Dr. Sayın Ziya SELÇUK 2018-<br />

2019 <strong>Eğitim</strong>-Öğretim yılının açılış konuşmasında öğretmenlerimize<br />

seslenerek çok doğru bir hissiyatla şunu söyledi<br />

“Dünyanın 4´üncü büyük kırılmasına şahit olacağımız bir<br />

döneme giriyoruz. Bu, bizim için günlük operasyonlarla gerçekleştirilecek<br />

bir dönüşüm değil, çok daha büyük değişiklik, ekosistemin<br />

tümüyle değiştirilmesinin gerektiği bir durum. Bu<br />

durumun maddi unsurlarını dönüştürmek çok zor değil. Çünkü<br />

Türkiye´nin imkânları giderek artıyor. Bugün bunu dönüştürmenin<br />

zihniyet tarafındayız” demişti.<br />

Pek çok uzmana göre sayın bakanımızın bahsettiği 4. Büyük<br />

Kırılma bizim Teknoloji 4.0 ya da Endüstri 4.0 diye adlandırdığımız<br />

ve Almanya’nın 2011 yılında yol haritasını<br />

açıklamasıyla başladığı kabul edilen süreç.”Bu gün<br />

bunu dönüştürmenin zihniyet tarafındayız” cümlesini<br />

belki şöyle okumak doğru olabilir.”Küçük hesapları, ağız<br />

dalaşını, rant peşinde koşmayı, birbirimize kızmayı, birbirimizi<br />

kırmayı, incitmeyi, günlük kavgaları bir yana bırakıp hızla ve<br />

hep birlikte hatta bütün imkanlarımızı seferber ederek geleceğimizi<br />

ve geleceğimizin güvencesi olan çocuklarımızı buna<br />

hazırlamanın peşine düşmeliyiz.Aksi takdirde bizi bekleyen<br />

sonuç hiç de parlak değil.<br />

Aslında her zaman bahsettiğimiz ve bilim kurgu filmlerinde<br />

karşımıza çıkan o gelecek geldi.Önümüzdeki 10-15 yıl içinde<br />

üretimin tamamen makineler ve bilgisayarlar tarafından gerçekleştirildiği,<br />

insanın temel özne olmaktan çıkarıldığı bir sürece<br />

şahitlik edeceğiz.”No man, no touch, no light” yani “insan yok,<br />

dokunmak yok, ışık yok.”Maksimum verimlilik, minimum<br />

hata.Maksimum kalite, minimum enerji.Maksimum rekabet,<br />

minimum maliyet.Ve bu geleceğin içinde var olamayan uluslara<br />

düşen kendi ülkelerinin tarlalarında çalışan birer çiftçi durumuna<br />

düşmek.<br />

Geçmişi başarılarla dolu olan kadim bir millet olarak bu geleceğin<br />

uzağında kalmak hem bizim açımızdan hem de dünyanın<br />

geri kalanı açısından çok büyük kayıp olacaktır.Bu geleceğin<br />

içinde yer almak sadece doğru bir eğitimle çocuklarımızı hazırlamakla<br />

mümkün.Böyle bir alanda topluma liderlik yapanların<br />

zaman anlaşılmaması hatta örselenmesi olasıdır.Sonuçta daha<br />

önce hiç kimsenin yürümediği bir ormanda ilk defa yürümek<br />

zorunda kalanlar öngöremeyeceği pek çok uçurumla, bataklıkla,<br />

çalıyla, dikenle ve vahşi hayvanla karşılaşabilir.Çakalların<br />

çok olduğu zamanlarda aslanlara saldırması normaldir.Yine de<br />

şunu bilerek yolumuzu yürümeye devam edeceğiz.Unutmayın.Kainatın<br />

efendisi peygamber efendimiz Hz.Muhammed<br />

(S.A.V) İslam’ı tebliğ etmeye başladığında kendi çağının çok<br />

ötesinde bir vizyonla yola çıkmıştı.14 yaşındaki Sultan Mehmet<br />

İstanbul’un Fatih’i olma hayallerini kurmaya başladığında<br />

kendi çağının ilerisinde yaşıyordu.Mustafa Kemal’in<br />

Anadolu’da isyan ateşini yakmasını sağlayan boğazda<br />

gördüğü İngiliz gemilerinin geldikleri gibi gideceklerini bilmesiydi.Tarih<br />

gelecek konusunda korkak olanları değil cesur olanları<br />

yazar.Biz kararımızı verdik. Ya siz?


ÖĞRETMENİM<br />

Ben bir mimarım<br />

Özenle, şevkle çizerim geleceği şekillendirecek<br />

projeleri.<br />

Bir mühendisim<br />

Gelecek adı verdiğim binamı inşa ederken<br />

bir bir yerleştiririm<br />

BARIŞ, UMUT, SEVGİ, DİRENÇ tuğlalarını.<br />

Bir doktorum bazen<br />

Tam toplanmış<br />

girmek üzereyken cehalet mikrobu genç<br />

bir ruha<br />

işte orada ben varım<br />

Öğren derim<br />

Bilgi her mikrobun ilacı<br />

Bir terziyim çok kez<br />

Dikerim, sökülmeye yüz tutmuş ümitleri<br />

kendi söküğümü dikemezken<br />

Bir hemşireyim<br />

Hem yaralanır, hem yaraları sararım<br />

Bir anneyim ben, bir babayım<br />

Bir kardeş, bir arkadaşım<br />

Ben bir fenerim<br />

Işığım, okudukça sönmez benim<br />

Bir güvercinim<br />

Ağzımda bir zeytin dalı.<br />

Barış daima hedefim<br />

Ben bir madenciyim<br />

Ellerimde dünyanın en güzel madeni<br />

İşlerim,<br />

Durmadan yılmadan işlerim<br />

Ben bir işçiyim<br />

İşim sevgiyi üretmek<br />

bilgiyi paylaşmak benim<br />

Ne yorulur bu uğurda ellerim<br />

Ne soğur hedefe varmadan terim<br />

Bir bahçevanım<br />

Kocaman bahçemde, en güzel çiçeklerim<br />

Bir şairim ben<br />

Şiirlerim güzel öğrencilerim<br />

Bir ressamın<br />

Tuvalimde en güzel renklerim<br />

Maviye boyarız gökyüzünü<br />

Yeni baştan çizeriz dağları denizleri<br />

Ben bir ÖĞRETMENİM.<br />

Bir daha, bir daha gelsem şu yaşlı<br />

dünyaya<br />

yine yolum bu yoldur<br />

Uslanmaz bir aşığım ben<br />

Çiğdem ERCAN PÜLLÜM<br />

Lokman Hekim Mesleki Ve<br />

Teknik Anadolu Lisesi<br />

CENNET GİBİDİR TÜRKİYE’M!..<br />

*Muhteşem 7 coğrafi bölgeye sahip,<br />

can ülkemize ithaf olunur.<br />

Baktım Ege’nin ‘Sultaniye Üzüm’ bağlarından,<br />

Şifa fışkıran zeytin dolu topraklarından,<br />

Gediz’in türküsünü söyleyen bir Efe;<br />

Selam söyler tarih soluyan konaklarından…<br />

Cennet gibidir TÜRKİYE’M!..<br />

Büyüler adeta hamsisi, fındığı, yeşil çayı,<br />

Uzungöl’ü, Ayder’i sanki bir Cennet,<br />

Ancak gezenler bilir kıymetini, orayı,<br />

Horon’u, Kemençesi neşe verir ilelebet…<br />

Tüllenir, göğe yükselir İshak Paşa Sarayı’ndan,<br />

Gökten mesaj gelir, fışkırır meteor çukurundan,<br />

Dadaş’ı, Çayda Çıra’sı, her daim hürmet eyler;<br />

Selam eder tüm millete Anadolu ocağından…<br />

Rehber gibi turizme başkentlik yapar,<br />

Portakalı, muzu hayatımıza renk katar,<br />

Kardeşlik türküleri sarar etrafımızı;<br />

Toroslar’ın zirvesinden şelâleler akar…<br />

Hasankeyf dimdik tarihe meydan okur,<br />

Vicdanlar bir olur, rengârenk ahenk dokur,<br />

Balıklıgöl’ü, Nemrut Dağı, enfes sıra geceleri;<br />

Halay çeken halkı ile gerçekten vakur…<br />

İki kıtayı birleştiren sarsılmaz köprülerinden,<br />

Selimiye ve Süleymaniye Türk mühürlerinden,<br />

Uludağ’ı, Kırkpınar’ı, Ayasofya’sı haşmet timsali;<br />

Vatan aşkı, Millet sevdası mayalanmış gönüllerinden…<br />

Misketi, Neşet’i, Âşık Veysel’i Anadolu’nun göbeğinden,<br />

Yiğitlik destanı; milletin, inancın öz be öz direğinden,<br />

Hacı Bektaş’ım, Hacı Bayram’ım,<br />

Ahi Evran’ım, Mevlâna’m,<br />

Birleştirir hepimizi, Yüce Mevlâ için yüreğinden…<br />

Dinle Yunus’um! Bizi spil’den selamlar şanlı Tarzan’ım,<br />

23 Nisan bugün, inan en büyük kazanım!<br />

Çoktur, tarihte “En büyük millet, Türk Milleti!<br />

Helâl onlara, selam onlara!” diye yazanım…<br />

Cennet gibidir TÜRKİYE’M!..<br />

ZEKÂİ ŞAHİN<br />

AHMET FERİT GİRİTLİGİL İLKOKULU


ŞEHR-I ŞEHZADELER<br />

ŞEHZADELER<br />

KAYMAKAMI<br />

CEMAL HÜSNÜ ÇAYKARA<br />

Ege bölgesinde “<strong>Şehzadeler</strong> Şehri” olarak bilinen, Türkiye’nin önemli tarihi şehirlerinden biri olan Manisa;<br />

Hitit, Frig, Lidya, Roma, Bizans, Anadolu Selçuklu ve Osmanlı İmparatorluğu’nun izlerini taşımaktadır.<br />

Manisa, tarih boyunca büyük uygarlıklara ev sahipliği yapmış olup, Manisa’da bu uygarlıklardan günümüze<br />

intikal eden pek çok kültürel değere sahip eserler bulunmaktadır. Akdeniz iklim kuşağında yer alan Manisa,<br />

bu iklim kuşağının özelliği olan dört mevsimi de yaşamakta ve florası da buna göre şekillenmiş bulunmaktadır.<br />

Bu nedenle, tabiat güzellikleri ile adından sıkça söz ettirmektedir.<br />

Dünya uygarlığına para kavramını kazandıran Lidyalıların başkenti Sardes Antik Kenti ile, tarihçi Heredot<br />

’ un bahsettiği Anadolu’daki 12 antik kentten biri olan Aigai Antik Kenti ve Geç Bizans Dönemi eserlerinden<br />

olan Yoğurtçu Kalesi mutlaka görülmesi gereken arkeolojik alanlardır.<br />

Kula peri bacaları önemli bir jeolojik zenginliğimiz olup, Kurşunlu ve Urganlı Kaplıcaları şifalı suları ile<br />

binlerce yıldır bölge insanına şifa kaynağı olmaktadır.<br />

Selçuklu ve Osmanlı dönemi dini eserlerinden olan Ulu Camii, Hafsa Sultan adına yaptırılan Sultan Camii,<br />

projesi Mimar Sinan’a ait olan Muradiye Camii ile Akhisar Ulu Camii ve II. Bayezid’in eşi Hüsnü Şah Sultan<br />

tarafından yaptırılan Hatuniye Camii ve Külliyesi, bu anlamda mutlaka görülmesi gereken eserlerdendir.<br />

Dini mimari içinde değerlendirilmesi gereken Mevlevihane, Saruhan Bey Türbesi, Yedi Kızlar Türbesi, 22 Sultanlar<br />

Türbesi, Süleyman Şah Türbesi ve Emre Sultan Türbeleri de Manisa’mızın manevi mimarlarına ait önemli<br />

ziyaret mekânlarındandır.<br />

Evliya Çelebi’nin Seyahatname ‘sinde “ dağlarında yağ, ovalarında bal akan şehir “ olarak tarif ettiği şehrimiz;<br />

478 yıldır coşkuyla kutladığımız Mesir Şenlikleri, Manisa Lalesi gibi kültürel değerlerimizin bulunduğu bir<br />

şehirdir. Binlerce öğrencimizin eğitim aldığı Celal Bayar Üniversitemiz, önemli bir kültür merkezidir. On binlerce<br />

mühendis, teknisyen ve işçimizin ekmek kapısı olan Organize Sanayi Sitesi ve K. Evren Sanayii Sitesi ile de<br />

üretim potansiyeli yüksek olan bir sanayi şehrimizdir.<br />

Dünyanın en etkili ve saygın ekonomi <strong>dergisi</strong> olan Financial Times’ in 2005 yılında yaptığı “ Avrupa’nın Gelecekteki<br />

Şehirleri “ yarışmasında Manisa, 200 Avrupa şehrini geride bırakarak En iyi yatırım kenti kategorisinde<br />

birinci olmuştu.<br />

Şehrimizin tarihi, ekonomik, tarım ve kültürel potansiyeli göz önüne alındığında bu sonuç hiç de şaşırtıcı olmamıştır.<br />

7


8<br />

KÜLTÜR – TURİZM VE<br />

ŞEHZADELER BELEDİYESİ<br />

<strong>İlçe</strong> <strong>Milli</strong> <strong>Eğitim</strong> <strong>Müdürlüğü</strong>müzün öncülüğünde yayın hayatına<br />

kazandırılan derginin üçüncü sayısında tekrar hitap<br />

etmenin heyecanı ve gururuyla sevgili öğrencilerimizi,<br />

öğretmenlerimizi, eğitim yöneticilerimizi ve velilerimizi şahsım<br />

ve <strong>Şehzadeler</strong> Belediyesi çalışanları adına en kalbi<br />

duygularımla selamlıyorum. Ve tabi ki, bu derginin üçüncü<br />

sayıya ulaşmasına öncülük eden, emek veren, yazılarıyla,<br />

ekonomik katkılarıyla ve dergiyi okumak gibi bir erdemle<br />

sahiplenen herkesi kutluyorum.<br />

Sevgili okuyucular! Okumak, düşünmek, yapmak ve yazmak<br />

bir insanı sosyal bir varlık yapan en nadide eylemlerin<br />

başında gelir. Bu eylemlerin her biri bir bütün halinde<br />

topluma ve kendimize değer katmayı hedefliyorsa ona<br />

paha biçilemez. <strong>Şehzadeler</strong> <strong>İlçe</strong> <strong>Milli</strong> <strong>Eğitim</strong> <strong>Müdürlüğü</strong><br />

başlattıkları mütevazı dergi hizmetleriyle öncelikle her<br />

sayıda toplumun can damarlarından sayılan önemli bir<br />

konuya parmak basıyorlar ve seçtikleri her konuda başta<br />

öğrenci ve öğretmenler ile tüm hedef kitleyi okumaya,<br />

araştırmaya, düşünmeye, değer oluşturmaya ve oluşturdukları<br />

değerleri toplumla paylaşmaya ve bu nedenle yazmaya<br />

davet ediyorlar. <strong>Eğitim</strong>in her şeyden soyutlanmış,<br />

steril bir ortamda bilgi zerk eden bir eylem olmadığını; hayatı<br />

anlama, kavrama, düşünme ve yaşamak uğraşı olduğunun<br />

örneğini ortaya koyuyor ve fırsatını sunuyorlar. <strong>Eğitim</strong><br />

anlayışımızda yeni bir değişim ve dönüşüme öncülük ediyorlar.<br />

Büyük düşünür Hz. Mevlana’nın, ‘Yeni Şeyler’ şiirinde ;<br />

“Her gün bir yerden göçmek ne iyi, / Her gün bir yere konmak<br />

ne güzel/ Bulanmadan, donmadan akmak ne hoş,/<br />

Dünle beraber gitti cancağızım / Ne kadar söz varsa düne<br />

ait / Şimdi yeni şeyler söylemek lazım” dediği gibi biz de<br />

<strong>Şehzadeler</strong> Belediyesini bu yeni anlayış üzerine bina ettik.<br />

Yeni nesil belediyeciliğin öncüsü olmak üzere yola çıktık.<br />

Belediyeciliği birinci nesil bayındırlık belediyeciliği ya da ikinci<br />

nesil sosyal belediyecilikten ibaret görmedik. Belediyecilikte<br />

farklı bir bakış, görüş, duyuş, düşünüş ve eylemlere<br />

ihtiyaç olduğu ve belediyeciliğin hizmet alanının ‘toplum<br />

kadar geniş, hayat kadar çeşitli’ olduğu gerçeğinden<br />

hareketle yola çıktık. İnsanımızı ilahi kanunlar gereği<br />

merkeze aldık. Onun huzurunu sağlayan, varlığını güvenceye<br />

alan her şeyi; taşı, toprağı, havayı, suyu, ağacı, kuşu,<br />

yolu, eğitimi, sağlığı, sanatı, sporu, kültürü, turizmi,<br />

barınma ve beslenmesini, ekonomisini, tarımını,<br />

çocuğu, genci, yaşlısı ve yoksuluyla her alanı iş<br />

edindik. Hiçbir şeyi es geçmedik, adam sende<br />

demedik. Talep nereden, hangi kesimden gelirse<br />

gelsin hiçbirine duyarsız kalmadık. İhtiyacı olan<br />

dilsiz tabiat da olsa hizmetimizi esirgemedik.<br />

İnsanı merkeze alan; çocuğu insanın öz<br />

vatanı, gençliği hazine bilen bir belediye olarak<br />

çocuklarımızın ve gençlerimizin daha iyi eğitim<br />

ortamlarına kavuşması, daha iyi eğitim almaları,<br />

öğretmenlerimizin huzur içinde ihtiyaçları<br />

karşılanan okullarda eğitim vermeleri ve ailelerin çocuklarını<br />

gönderecekleri okulların alt yapı sorunlarını düşünmemeleri<br />

için belediye olarak tüm imkânlarımızla<br />

ilçemizdeki 65 eğitim kurumunun hizmetinde olduk. Talep<br />

okul müdüründen, <strong>Milli</strong> <strong>Eğitim</strong>den, Aile Birliğinden nereden<br />

ve kimden gelirse gelsin anında karşıladık, zamana oynamadık,<br />

mevzuata boğmadık ve bu hizmetlerimiz neticesinde<br />

24 derslikli iki okul yapabileceğimiz kadar parayı<br />

<strong>Şehzadeler</strong> Belediyesinin bütçesinden okullarımızın<br />

hizmetinde harcadık ve asla pişman değiliz.<br />

Efendim, hiçbir millet başkası olmaya çalışarak kendisi<br />

kalamaz. Ancak taklit oluruz ve taklitler aslını yaşatır. Şu<br />

bir gerçek ki; ‘Ağaçlar toprağından, insanlar kültüründen<br />

beslenir. Toprakla bağı kesilen ağacı ona hayat veren<br />

güneş kurutur, yağmur çürütür. Kültüründen kopan milletler<br />

de iktisaden kurur ahlaken çöker. Kökü toprakta olan ağaç,<br />

yağmur ve güneşten aldıklarını dala, yaprağa, çiçeğe<br />

dönüştürür. Kültürüyle bağlarını koparmayan Milletler de<br />

ilim ve fenden aldıklarıyla medeniyetlerini geliştirir, , iktisaden<br />

güçlenir ve insanlığa yeni evrensel sunar.” Bu uzun<br />

benzetmeden maksadım şudur: Egemen medeniyetler ve<br />

onların araçlarının etkisi, madden geri kalmış halklarda<br />

kompleks, özenti, taklit duygusu ile kendi kültüründen ve<br />

değerlerinden uzaklaşma dürtüsü oluşturur ve önü alınmadığı<br />

takdirde tek taraflı beslenmelerle bu duygu o Milletin<br />

kültür ve medeniyetiyle birlikte egemenliğinin yok<br />

olmasına kadar gider. Bu nedenle <strong>İlçe</strong> <strong>Milli</strong> <strong>Eğitim</strong> <strong>Müdürlüğü</strong>müzün<br />

bir farkındalık yaratmak açısından bu sayıda<br />

‘Kültür ve Turizm’ konusunu seçmesini fevkalade değerli<br />

buluyorum.


9<br />

Peki, yeni nesil belediyeciliğin öncüsü olma iddiasıyla<br />

yola çıkan ve hizmet alanını “hayat<br />

kadar çeşitli, toplum kadar geniş” olarak açıklayan<br />

<strong>Şehzadeler</strong> Belediyesi olarak bizim bu<br />

alana el atmamış olmamız düşünülebilir mi? Elbette<br />

düşünülemez. Karınca<br />

kararınca bu alanlarda bilinçli<br />

olarak bir şeyler yaptık örneğin;<br />

tarihi ve kültürel mirası korumak,<br />

yaşatmak ve yeni nesle tanıtmak<br />

amacıyla ata yadigârı Kurşunlu<br />

Han’ın restorasyonunu tamamladık.<br />

Çok yakında kültürümüzü oluşturan<br />

müzik, el sanatları, halk oyunları,<br />

yemeklerimiz, Manisa bezi dokuma<br />

ve daha birçok kültürel öğemizin<br />

genç kuşaklara tanıtılıp yaşatılacağı<br />

eğitimlerimiz yanında, etnografik<br />

düzenlemeleri ve özel<br />

programları halkımızın hizmetine<br />

sunuyoruz. Yine bu kapsamda<br />

dünyada benzeri ve yaşıtı olmayan<br />

kültürel miraslarımızdan<br />

‘Mesir’ tanıtmak amacıyla<br />

yapımını yeni gerçekleştirdiğimiz<br />

“<strong>Şehzadeler</strong><br />

Parkta’; Mesir Diyoramik<br />

Müzesini, <strong>Şehzadeler</strong> ’deki,<br />

Manisa’daki ve Anadolu’daki<br />

birçok eserin yer aldığı “Minia<br />

<strong>Şehzadeler</strong>’i” halkımızın hizmetine<br />

sunuyoruz. Dilşikar ve Alaybey Camileri<br />

ile birlikte tarihi iki çeşmenin ve çukur<br />

h a m a m ı n ı n<br />

r e s t o r a s y -<br />

onunu tamamladık.<br />

Erler<br />

C a d d e s i n d e k i<br />

tarihi konağı ‘Dede Korkut<br />

Çocuk Kültür Evi’ olarak<br />

halkımızın hizmetine sunmak<br />

için restorasyonuna başladık. Geleneklerimizin<br />

yaşatılması kapsamında 12 taziye evi ve çok amaçlı<br />

salonu hizmete sunduk. Musikimizle ilgili olarak <strong>Şehzadeler</strong><br />

Mehteranını kurduk. Ramazan Geceleri programını<br />

her yıl tüm ihtişamıyla uyguladık. Hemşerilik,<br />

komşuluk, yardımlaşma ve dayanışmayı halkımız<br />

arasında yaygınlaştırmak amacıyla, ‘Atma Paylaş’ ve<br />

‘İyilik Bankasını’ hizmete sunduk. Bu Toprağın Manevi<br />

Sultanları projesi kapsamında ve kültür hazinelerimizden<br />

Yiğitbaşı Ahmet Şemsettin Marmaravi hazretlerinin<br />

türbe ve çevresinin onarımını gerçekleştirdik.<br />

Kültür yayınları kapsamında ‘Şehzade Şehir’ ve ‘Yiğitbaşı<br />

Hazretleri’ ile birlikte toplam beş eser yayınladık.<br />

Kültürün öneminin bilincinde bir belediye olarak bu<br />

alanda doğru proje ve programlar geliştirip<br />

uyguladık. Beş yılın hizmetini böyle bir yazı<br />

konusuna sığdırmanın güçlüğünü takdir edersiniz.<br />

Biz her yaptığımız hizmeti aynı zamanda<br />

ilçemizin turizmini de geliştirecek şekilde planlayıp<br />

uyguladık. Turizm deyince<br />

akla ‘deniz, kum, güneş’ gelir. <strong>İlçe</strong><br />

olarak bizim pazarlayabileceğimiz<br />

böyle bir coğrafi zenginliğimiz yok.<br />

Ama ondan çok daha nitelikli değerlerimiz<br />

var. Bütün mesele o değerlerin<br />

arayışında olan iç ve dış müşterilerin<br />

arayışına uygun proje ve ürünleri<br />

hizmete sunmak. <strong>Şehzadeler</strong> ve<br />

Manisa müthiş bir tabi, tarihi ve<br />

kültürel mirasa sahip; mesela<br />

Tarzan, Sipil, Lale, Gediz Ovası,<br />

Mesir, tıbbi ve aromatik bitki örtüsü,<br />

<strong>Şehzadeler</strong>de sayın sayabildiğiniz<br />

kadar… Manisa ve <strong>Şehzadeler</strong> ’de<br />

tarım ve sanayi sektörü gelişmiş<br />

olmakla birlikte turizm sektörünün<br />

mutlaka inşası gerekir.<br />

yeni kurulan bir belediye<br />

olarak bu gerçeği bilmek ve<br />

proje sahibi olmak yetmez zamana<br />

ve paraya da ihtiyaç var.<br />

Elimizde sihirli değnek yok<br />

bütün sorunları bir çırpıda ve<br />

sadece belediye olarak çözemezsiniz,<br />

başka kurumların, özel<br />

sektörün ve sivil toplum örgütlerinin de<br />

devreye girmesi gerekir ve bunun bili<br />

n c i n d e y i z .<br />

Manisa ve <strong>Şehzadeler</strong><br />

deniz,<br />

kum, güneş turizminden<br />

hariç kültür turizmi,<br />

kırsal ve eko turizmi,<br />

doğal tıp yani sağlık turizmi,<br />

termal turizm gibi<br />

birçok çeşitliliğe sahiptir ve biz bütün bunların farkında<br />

olup proje geliştiren, plan ve program yapıp uygulayan<br />

bir belediye olmanın gururunu yaşıyoruz. Bizim de<br />

sorunlarımız var; yeni kurulmakta olan bir belediye<br />

olarak kuruluş, kurumsallaşma ve hizmeti aynı anda<br />

yürütmek ve tabiki sınırlı bütçe, kıt gelir kaynakları. O<br />

nedenle zamana tabiki ihtiyaç var, o nedenle projelerimizin<br />

tamamını hayata geçiremiyoruz. İnşallah<br />

halkımızın takdiri ve desteği, Allah’ın yardımıyla onları<br />

da başaracağız.<br />

ŞEHZADELER BELEDİYE BAŞKANI<br />

Ömer Faruk Çelik


RÖPORTAJ<br />

10<br />

<strong>Şehzadeler</strong> Kaymakamı Cemal Hüsnü ÇAYKARA İle RÖPORTAJ<br />

Cumhur KAPUSUZ(CK): Sayın Kaymakam’ım, sizi tanıyabilir miyiz?<br />

Cemal Hüsnü ÇAYKARA<br />

(<strong>Şehzadeler</strong> Kaymakamı): Ben, 1964 yılında<br />

Sakarya ilinin Kocaali ilçesi Demiraçma Köyünde doğdum;<br />

ama aslen Trabzon ili Çaykara ilçesindenim. Üç<br />

yaşından itibaren Ankara’ya yerleştik. İlkokulu Keçiören<br />

Şehit Mevlüt Meriç İlkokulu, ortaokulu Keçiören<br />

Hüseyin Güllüoğlu Ortaokulunda okuduktan sonra liseyi<br />

Sıhhiye'de bulunan Ankara Atatürk Lisesinde tamamladım.<br />

1981 yılında Ankara Üniversitesi Siyasal Bilgiler<br />

Fakültesi Kamu Yönetimi bölümüne girdim, 1986<br />

yılında A.Ü.SBF Kamu Yönetimi bölümünü bitirdim.<br />

1988 yılında İçişleri Bakanlığının açtığı kaymakam<br />

adaylığı sınavını kazandıktan sonra bu süre zarfında<br />

çeşitli illerde Kaymakamlık, Vali Yardımcılığı görevleri<br />

yaptım. Önce Kahramanmaraş ili Göksun ilçesinde,<br />

daha sonra da Adana’nın Pozantı ilçesinde kaymakam<br />

vekilliği yaptıktan sonra Konya’nın Tuzlukçu ilçesinde<br />

1991-1993 yılları arasında kurucu kaymakamlık yapıp<br />

o ilçenin teşkilatını oluşturdum. Konya’dan sonra 1993<br />

yılı Eylül ayında Diyarbakır ilinin Çınar ilçesine Kaymakam<br />

olarak atandım. Çınar ilçesinde, 1993-1995 yılları<br />

arasında görev yaptım. Daha sonra Gaziantep ili<br />

Oğuzeli ilçesinde görev aldım. Oğuzeli ilçesinde iken<br />

Türk kültürüne mal olmuş olan meşhur Ezo Gelin'in<br />

mezarının Suriye'den Türkiye’ye naklini gerçekleştirip<br />

memleketi Oğuzeli'ne gömülmesi bize nasip oldu. Orda<br />

Gazianteplilerin kültürünü tanıtıcı bir özellikte olan<br />

Barak Kültürü Müzesi’ni oluşturmak nasip oldu. 1999-<br />

2002 yılları arasında Giresun ilinin Eynesil ilçesinde<br />

görev yaptım. Eynesil’den sonra Karabük’te Vali<br />

Yardımcısı olarak 2002-2008 yılları arasında görev yaptım.<br />

Bu süre zarfında ayrıca 2006 yılında Batman ilinde<br />

sel felaketi olmuştu.<br />

Orada kriz merkezini yöneten Vali Yardımcısı olarak<br />

görev yaptım. 2008 yılında Diyarbakır ilinin Kayapınar<br />

ilçesi Kurucu Kaymakamı olarak görev yaptım. Bu süre<br />

içerisinde 2008-2013 yılları arasında hem Vali Yardımcılığı<br />

hem de Kayapınar ilçesi Kaymakamlığı görevini<br />

beraber yürüttüm. 2013 yılında İstanbul ili Çekmeköy<br />

ilçesine atandım. Beş yılımı tamamladıktan sonra da<br />

kırk beş gündür Manisa ili <strong>Şehzadeler</strong> ilçesinde görev<br />

yapmaktayım. Evli ve iki çocuk babasıyım; çocuğumun<br />

birisi kamu yönetimi birisi de yazılım uzmanlığı mezunu.<br />

Manisa ilimizde görev yapmaktan memnunum.<br />

Ömer BOZOĞLU(ÖB): Sayın Kaymakam’ım<br />

mesleğinizle ilgili deneyiminizden yola çıkarak bizlerle<br />

paylaşmak istediğiniz bir konu var mı?<br />

(CHÇ): Evet, tabii ki. Ben şöyle düşünüyorum; artık<br />

‘Her şeyin iyisini tek başına bilen, yapan idareci’ dönemi<br />

bitmiştir. ‘Her şeyin iyisini beraber bulup, şerefini de beraber<br />

paylaşacağımız’ bir yönetim anlayışı hâkim olmalıdır.<br />

‘Sevgi ve bilgiye dayalı otorite’; ‘baskı ve<br />

korkuya dayalı otoriteden’ her zaman daha sağlıklı<br />

sonuçlar vermiştir. Bunun örneklerini her zaman her<br />

yerde görebilirsiniz. İnsanlarımıza dokunan, onların<br />

ulaşabileceği, gönüllerinde yer edebilecek bir görüntüyü<br />

oluşturup onlarla bütünleşmeye çalışmak bence<br />

idareciler açışından daha tercih edilir. Ben insanların<br />

güzel taraflarını görüp sevmeyi, onlarla o şekilde<br />

muhatap olmayı şiar edinmeye gayret ediyorum. Bu<br />

çerçevede de her ilde, her yerde daha kolay<br />

çalıştığımız bir ekip ve bir vatandaş kitlesiyle çalışmış<br />

olduk. Yoksa mahkeme kadıya mülk değil. Bugün varız<br />

yarın yokuz. Şöyle bir dönüp bakınca geçmişe orada<br />

hala rahat edebileceğiniz bir şeyler görebiliyorsanız o<br />

bizim için yeterli oluyor. Öncelikle rabbimizin rızasını<br />

kazanıp memleketimizi güzel noktalara getirmek, mazlumların<br />

umudu haline getirmek niyeti olursa, o niyet<br />

üzerine güzel binalar konulabilir diye düşünüyorum.


11<br />

(CK): Sayın Kaymakam’ım, kırk beş gündür Manisa’da<br />

görev yapıyorsunuz. Manisa’yla ilgili ilk intibaınız<br />

nedir? Sizi cezbeden veya şaşırtan yönler<br />

oldu mu?<br />

(CHÇ): Yaklaşık otuz bir yıldır görev yaptığım halde<br />

Ege bölgesinde ilk kez görev yapıyorum; ama<br />

Ege’nin sıcak samimi insanlarını biliyordum. Manisa’da<br />

da bunu gördüm. İlk etapta insanın çok rahat<br />

şekilde iletişim kurabilecek bir özellikte olduğunu<br />

gördüm. Birazcık işin içine girdiğinizde Manisalıların<br />

günlük yaşadıklarını, orta ve uzun vadeli planlarının<br />

çok olmadığın ve hayatı da çok abartmadan rahat<br />

bir şekilde algıladıklarını görebiliyorsunuz. Bir<br />

yönüyle baktığınızda çok rahat, bir şeyi rahat<br />

kazanıyorlar, rahat harcıyorlar. Çok da bunu problem<br />

haline getirmiyorlar; ama orta ve uzun vadeli<br />

planı olan kadim bir şehrin mensupları olarak o<br />

ruhun ortaya çıkması, cevherin ortaya çıkması için<br />

bir programın, planın olması gerektiğini düşünüyorum.<br />

Beni şaşırtan Manisa gibi kadim bir şehirde ne<br />

sivil toplum kuruluşlarında ne kurulum ve kuruluşlarında<br />

böyle ciddi bir programının görülmemesidir.<br />

(ÖB): Sayın Kaymakam’ım, şimdi dergimizin ana<br />

teması kültür dedik şehzadeler şehri Manisa ve <strong>Şehzadeler</strong><br />

ilçelerimizde kültürümüzle ilgili şöyle bir<br />

baktığınızda ilk intibalarınız nelerdir?<br />

(CHÇ): Aslında aklıma gelip de vurgulamak istediğim<br />

nokta o, kızım da Manisa’yı görmüştü. Güzel,<br />

tatlı bir Osmanlı şehri havası var demişti. Ben<br />

gezdiğimde şehzadeler şehri izlenimlerini alabilecek<br />

daha fazla görüntünün olmasını beklerken çokta o<br />

anlayışı verecek eser ve görüntünün olmadığını,<br />

hatta öyle bir vizyonun da pek olmadığını üzüntüyle<br />

müşahede ettim. Mevlevihane, Tıp Müzesi belki<br />

Hatuniye Camisi bu özellikleri hatırlatabilen Muradiye<br />

Camisi bu özellikleri hatırlatsa bile böyle<br />

kadim bir şehirde gelenlerin iliklerine kadar o ruhu<br />

hissedecekleri bununda sadece hissedilmekle<br />

kalmayıp kültürel turizm acısından ekonomik potansiyel<br />

ve kazanıma dönüşeceği şehir yapısı olması<br />

hedeflenmeli, o çerçevede çalışmalıyız.<br />

(CK): Sayın Kaymakam’ım, <strong>Şehzadeler</strong> ilçesinde<br />

eğitimle ilgili projeler konusunda siz neler<br />

söylersiniz.<br />

(CHÇ): <strong>Şehzadeler</strong> ilçesinde, aslında eğitim<br />

Türkiye’deki eğitim düzeyine yakın; hatta biraz<br />

üstünde denebilecek bir düzeyde bir oturmuş bir<br />

yapısı var. Ancak özel okulların ve devlet okullarının<br />

kalitesini arttıracı ve fiziki yapısını arttıracı çalışmaların<br />

biraz daha fazla olması lazım. Özellikle<br />

branş okulları, yani mesleki okullar, imam hatip<br />

liseleri, belki tarım lisesi gibi alanlarda bölgenin<br />

kültürel ve tarihi özelliklerine de hitap eden okulların<br />

olması anlamında hem özel hem kamu anlamında<br />

biraz daha çalışılması lazım. Tabi kadim bir şehir<br />

olduğu için arsa problemi kendini gösteriyor. Belki<br />

bu tür proje okullarının biraz daha şehrin merkezi<br />

değil de kenarlarında olmasını tercih etmek gerekir.<br />

Mesela İstanbul’da bir ilçeden bir ilçeye yarım saatte<br />

gidiyorsanız. Burada da şehrin bir ucundan bir<br />

ucuna çok rahatlıkla aynı sürede gidebilirsiniz. Artık<br />

servislerimiz de değişti. Bu tür şeyleri biraz daha<br />

merkezi hesaba katamadan planlamak bence yanlış<br />

olmaz. Bir de özellikle halkı hayat boyu öğretim anlamında<br />

bu işin içine çekmek lazım. Yani Manisa gibi<br />

bir yerde okuma yazma bilmeyenlerin olduğunu<br />

düşünmek gerçekten hayal kırıklığı yaratıyor, insanları<br />

ürkütücü bir husus. Hem devlet olarak bizim<br />

ayıbımız hem de vatandaşların ayıbı. Onları sıfırlayıcı;<br />

ama sadece okuma yazma değil. Folklorik anlamda,<br />

kültürel değerler anlamında, geleneklerimiz<br />

anlamında, geleneksel sanatlarımız anlamında,<br />

halkı daha çok işin içine katıcı bir eğitim anlayışının<br />

hâkim olması belki o folklorik değerlerin işte <strong>Şehzadeler</strong>in<br />

Osmanlı geleneklerinin kültürel bir değer<br />

olarak kadim gelenekten bir kazanımız olarak<br />

eğitimin belli yerlerinde kendisini hissettirmesi<br />

gerekir diye düşünüyorum.<br />

(ÖB): Sayın Kaymakam’ım, dergimize bir yazı<br />

kaleme alsaydınız hangi konuda yazardınız, bu<br />

yazıyla dergimizle sizi aramızda görebilecek miyiz?<br />

(CHÇ): Ben marka şehirler anlamında şehzadeler<br />

şehri Manisa gibi bir yazı paylaşmak isterim. Ben<br />

Türkiye’de marka şehirlerin ruhunun öne çıkarılması<br />

gerektiğini düşünüyorum. Her şehrin bir şahsı<br />

manevisi, bir ruhu, bir marka değeri vardır ve olmalıdır.<br />

Bu anlamda marka şehirler birbirlerini<br />

tamamlayıcı görüntüye sahip olmalıdır. Biz bir şehzadeler<br />

şehri isek Amasya rakibimiz değildir<br />

aslında. Amasya’da ve burada veliaht şehzadeler<br />

var. Amasya’da ve ilimizde bu misyonun belli yönlerini<br />

ortaya koyarsak ikisi birbirine katkı yapıcı özellikte<br />

olur. İzmir, Denizli bizim rakibimiz değil. Biz<br />

ilimizin kendi marka değerini öne çıkarıp diğer illerle<br />

de katkı yaptıracak şekilde görüntü oluşturmalıyız.<br />

Dolayısıyla benim burada bir makale yazma durumum<br />

olursa ‘Marka Şehirlerin Ruhu ve Bu Anlamda<br />

<strong>Şehzadeler</strong> Şehri Manisa’ başlıklı bir yazı kaleme<br />

alırım.<br />

(CK): Sayın Kaymakam’ım, meslek hayatınızda sizi<br />

en çok etkileyen anınızı bizimle paylaşır mısınız?<br />

RÖPORTAJ


12<br />

RÖPORTAJ<br />

(CHÇ): Beni meslekte çok etkileyen anılar olmuştur;<br />

ama hemen böyle aklıma gelen Diyarbakır Valiliğinde<br />

geçen bir olay var. Bir yaşlı hanımefendi özel<br />

kalemde yüksek sesle, tartışmalı bir şekilde<br />

konuşuyor; sesleri geldiğinde arkadaşlara sordum<br />

niye bu hanım böyle kavga eder gibi konuşuyor<br />

diye. Yaşlı teyzemiz ısrarla sizinle görüşmek istiyor<br />

dediler. Niye görüştürmüyorsunuz, ben herkesle<br />

görüşüyorum dedim. Biz baktık, yardım istiyor fakat<br />

şartları muhtaçlık standartlarının üstünde<br />

görünüyor, o yüzden ikna etmeye çalışıyoruz ama<br />

ısrar ediyor, illa sizinle görüşmek istiyor dediler.<br />

Gelsin, dedim. Türkçe bilmediğini söylediler. Buna<br />

rağmen sizinle görüşmek istiyor dediler. Peki,<br />

çağırın dedim. Teyzemizi oturtup bir çay ikram ettikten<br />

sonra onun söylediklerini bana aktaracak<br />

birisini çağırdım. Teyze anlattı: Ben yaşlıyım, devlet<br />

herkese yaşlılık aylığı veriyor, bana da versin. Tercüman<br />

anlattı; ailedeki gelirler toplanıyor, kişi<br />

başına bölünüyor muhtaçlık sınırının altında olursa<br />

alınabiliyor, yoksa alınamıyor diye. İkna olmuyor.<br />

Ben de anlattım. Bu bilgisayarda görünüyor teyze<br />

bu nedenle sistem reddediyor diye. Teyze çayını<br />

içtikten sonra kalktı, bana sarıldı ve dua ederek<br />

çıktı. Tercümana dedim ki teyzenin burada talebi<br />

yerine getirilmediği halde dua ederek çıkıyor. Sorun<br />

bakalım niye dua ediyor? Sormuşlar. Teyze demiş<br />

ki: Ben buraya geldim, benimle görüştü. Görüşmeseydi<br />

ben gittiğimde ne diyecektim? Gittim,<br />

görüşemeden geldim. Oysa o benimle görüştü,<br />

güler yüzle. Olsaydı yapardı zaten. Olsa da olmasa<br />

da Allah razı olsun. Buradaki örneğimiz, vatandaşımızın<br />

her talebine olumlu cevap veremesek<br />

bile her talebini dinlemek, belki biraz vaktimizi alabilir<br />

ama onu da vatandaşımızdan esirgememek<br />

lazım. Yüzde doksanı bu izahtan sonra tatmin<br />

olurlar, yüzde onunun da tatmin olmamasını sineye<br />

çekmek lazım diye düşünüyorum.<br />

(ÖB): Sayın Kaymakam’ım ilçemizde sanatsal ve<br />

kültürel faaliyetleri geliştirmek adına neler yapılabilir?<br />

Bu konudaki görüşleriniz nelerdir?<br />

(CHÇ): <strong>Şehzadeler</strong> şehrinin, bir <strong>Şehzadeler</strong><br />

Müzesi ile bir de <strong>Şehzadeler</strong> Mahallesi ile marka bir<br />

şehir haline gelmesine katkı yapılabilir diye<br />

düşünüyorum. <strong>Şehzadeler</strong> Müzesi'nde burada<br />

yaşamış şehzadelerin ve onlardan padişah olanların<br />

ayrı ayrı köşelerde tanıtıldığı ve anlatıldığı, onların<br />

Manisa'ya bakışının izah edildiği kısımlarla<br />

yine <strong>Şehzadeler</strong> Mahallesi ile <strong>Şehzadeler</strong> şehrinin<br />

ruhu anlaşılabilir. Yine <strong>Şehzadeler</strong> Mahallesinde<br />

gibi bir mahalle yapılabilirse bu mahallede klasik<br />

Osmanlı izlerini taşıyan lokantasından,<br />

berberinden, girişteki danışmasına kadar kıyafetleriyle,<br />

mekânlarıyla, ikram ettikleri yemekleriyle Osmanlı<br />

izlerini, kültürünü anlatan ve onları yaşayan<br />

insanların olduğu bir mahalle. Belki orada çocuklarının<br />

bile Osmanlı usulü bir kütüphanesinin görüntüsünün<br />

olduğu; misafirhanesinin olduğu; zaman<br />

zaman belki de Osmalıyı anlatan dizilerde, filmlerde<br />

plato olarak kullanılabilecek bir mekânın <strong>Şehzadeler</strong><br />

şehri ruhunu ortaya çıkarmakla birlikte<br />

hem ekonomik anlamda hem kültürel anlamda hem<br />

de turizm anlamında şehre artı bir değer katacağını<br />

düşünüyorum. Bu ilerleyen aşamalarda yapılabilir.<br />

Dediğim gibi bir plato olarak, bir bölümünü belki atların<br />

yetiştirildiği, binicilik kulüplerinin de o yönde<br />

faaliyet gösterdiği bir mekan olabilir. Bunun ilimize<br />

farklı bir hava ve değer katacağını düşünüyorum.<br />

(CK): Sayın Kaymakam’ım bildiğiniz üzere 24<br />

Kasım Öğretmenler Günü yaklaşıyor. Bu kapsamda<br />

öğretmenlik mesleğinin toplumsal rolü ve günümüz<br />

dünyasında öğretmenliğe bakış açısı hakkında<br />

neler düşünüyorsunuz? İkinci olarak da dergimiz<br />

aracılığıyla öğretmenlerimize iletmek istediğiniz bir<br />

mesajınız var mı?<br />

(CHÇ): Öğretmenlik gerçekten toplumun öncü<br />

mesleklerinden bir tanesi; çünkü diğer kurum ve kuruluşlarda<br />

hizmetlerin aksaması halinde kişilerin<br />

günlük hayatında kazançlarından belli bir oranda<br />

kayıp olur ama eğitimde aksaklık, toplumumuzun<br />

bütün geleceğini etkileyen bir aksaklık sebebidir. Bu<br />

anlamda baktığımızda öğretmenlerimizin kendi<br />

evlatları gibi sevdikleri, heyecanlarını korudukları,<br />

çocuklarımıza sahip çıktıkları anlayışın zaman<br />

zaman hatırlanması, hatırlatılması, yeni<br />

başlangıçlara vesile olabilmesi, rutinliği kırıcı hususların<br />

hatırlanması gerektiğini düşünüyorum. Bu anlamda<br />

öğretmenlerimizin genel olarak çok gayretli<br />

ve samimi olduklarını düşünüyorum. Öğretmenler<br />

gününün de işte bunları hatırlayıp hatırlatmada,<br />

yeni bir ruhla yeni bir başlangıç yapmada bir vesile<br />

olduğunu düşünüyorum.<br />

(ÖB): Sayın Kaymakam’ım kendinizde<br />

gördüğünüz en karakteristik özelliğiniz nedir acaba?<br />

(CHÇ): Öncelikle bütün idarecilerimizin Rabbimizin<br />

rızasını kazanma hedefini esas tutan kişileri örnek<br />

ve önder kabul etmesi gerektiğini düşünüyorum. Bu<br />

anlamda baktığımızda Rab'bimizin Kuran-ı Kerim’inde<br />

insanların örnek alabileceği bir model olan<br />

Peygamber Efendimizin; hayatımızın her alanında<br />

bize toplum önderi olarak, idareci olarak, bir kul ve<br />

bir mümin olarak bir model olabileceğini düşünüyorum.<br />

Onun sünnetinin, bizim hem dünyamızı hem<br />

ahretimizi aydınlatabilecek, iki dünyamızı da güzelliklere<br />

ulaştırabilecek bir model olduğunu düşünüyorum.<br />

Bunun uçaktan daha güçlü, adeta ışınlama<br />

gibi bir şey olduğunu düşünüyorum. Uçağa binerseniz<br />

çok kısa sürede bir yere ulaşırsınız belki ama<br />

ondan çok daha hızlı ve fonksiyonel bir alet<br />

düşünün. İşte sünnetler de bizi Rabbimizin rızasına<br />

ulaştırmada olağanüstü pusulalar, rehberler ve<br />

öncü şifrelerdir.


13<br />

(CK): Sayın Kaymakam’ım, Adrese dayalı eğitim sisteminde<br />

velilerimizin daha ziyade Anadolu liselerine<br />

çocuklarını yerleştirmek yönünde tercih kullandıklarını<br />

görüyoruz. Geleceğimizin umudu olan gençlerin,<br />

meslek eğitimiyle buluşturulmasının ülkemize<br />

katkılarıyla ilgili velilerimize ve öğrencilerimize neler<br />

söylemek istersiniz?<br />

(CHÇ): <strong>Eğitim</strong> vizyonunu veya felsefesini oluşturmada<br />

çok yeterli değiliz. Sadece gençlerimizi, bilgileri<br />

kafasına doldurduğumuz ve düğmeye bastığımızda<br />

geri istediğimiz makineler olarak algılıyoruz. Mesela<br />

bilgisayar; programları güzel yüklediyseniz yüz bin<br />

hadisi, 6666 ayeti, binlerce kitabı sorgulayabileceğiniz<br />

bir alet ama ruhu yok. Gençleri de bu yüklediğimiz<br />

bilgileri geri alabilecek ve bunları<br />

aldığımızda "başarılı" saydığımız kişiler olarak algılarsak<br />

noksan olur. Dolayısıyla gençlerimize<br />

aslında hangi alanda ve ne olmak istiyorlarsa, o<br />

alanda doğru bir yol haritası oluşturmanın doğru ve<br />

yeterli olduğunu düşünüyorum. Gençleri okullarında<br />

ziyaret ettiğimde onlara soruyorum: Ne olmak istiyorsunuz?<br />

Öğretmenlerini seven ve rol model olarak<br />

görenler öğretmen olmak istiyor, bir bölümü doktorluk<br />

istiyor, bir bölümü mühendislik istiyor, bazıları da üniformalı<br />

meslekler olduğu için asker ve polis olmak istiyorlar.<br />

Bu arada soruyorum: Çöpçü olmak isteyen<br />

var mı? diyorum mesela, gülüyorlar. Terzi olmak<br />

isteyen diyorum, hiç kimse çıkmıyor. Fırıncı olmak<br />

isteyen diyorum, hiç kimse çıkmıyor. Bunlar ayıp mı<br />

diyorum, hayır diyorlar. Çöpçü olmasa her taraf pislikten<br />

kırılır. Niye biz bunun da doğru bir şey olduğunu<br />

düşünmüyoruz. Diyorum ki ayakkabı boyacısı da olsa<br />

kültürlü ve eğitimli olsun, garson da olsa kültürlü ve<br />

eğitimli olsun. Her alana ihtiyaç var helalinden kazanmak,<br />

meşru olmak şartıyla. Bu vizyonu doğru bir şekilde<br />

koyabilsek... Herkes her şeyi bilecek diye bir şart<br />

yok ki. Fiilen zaten hayat ona zorluyor. Sizin devlet<br />

olarak bu noktada yönlendirmeyi doğru yapmanız,<br />

mecrayı doğru oluşturmanız lazım. Bizim bu noktada<br />

hem anlayışımız eksik hem anlatışımız eksik.<br />

Dolayısıyla veliler de kendi gördükleri anlamda<br />

bakıyor. Benim çocuğumun az çalışıp pek az sıkıntıya<br />

girip en çok parayı nerede kazanır diye düşünüyorlar.<br />

O alana yönlendirmeye çalışıyor, dolayısıyla<br />

bazı alanlara hücum ediyorlar. Diğer alanlarda fiili bir<br />

boşluk oluşuyor ve deneyimsiz insanlar hâkim oluyor.<br />

Şimdi şuradaki fabrikalara sorsanız kalifiye eleman<br />

ihtiyacı hepsinde var ama o alanda bir altyapıyı oluşturmada<br />

ciddi problemlerimiz var. Dolayısıyla önce<br />

eğitim felsefesi... Benim vatanını, memleketini,<br />

bayrağını, İstiklal Marşı’nı seven, yaptığını Allah<br />

rızası için yapan, mazlumların yanında olmayı bir<br />

ibadet bilen evlatlara ihtiyacım var. Bu vizyonu nasıl<br />

oluştururum sorusuna ciddi bir şekilde eğilmek lazım,<br />

üç senede ama beş senede, kaç senedeyse...<br />

Mesleki eğitim işte bu anlamda aslında hiç utanılacak<br />

bir alan değil, tersine teşvik edilecek bir alan. Biz<br />

mesleki eğitimi, diğer alanlara giremeyenlerin utana<br />

sıkıla girdikleri bir alan olarak algılıyoruz; çünkü<br />

eğitim felsefesini doğru koyamıyoruz.<br />

(ÖB): Sayın Kaymakam’ım, Özellikle ben Manisa<br />

Mesleki ve Anadolu Lisesi müdürü olarak şunu<br />

söyleyebilirim: Devamsızlıktan kalan öğrencim var<br />

efendim. 52-53 öğrencim 9. sınıfta devamsızlıktan<br />

kalmış durumda. Neden, diyorum çünkü zorla gönderilen<br />

öğrenciler bunlar. İstemiyorum diyor çocuk.<br />

(CHÇ): Dediğim gibi biz eğitimi hep matematiksel<br />

başarı olarak algılıyoruz. Diyelim ki orta sırada zekâsı<br />

olanları, matematiksel değil de resim zekâsı olanları,<br />

müzik zekâsı olan insanları veya engellileri de kapsayacak<br />

bir eğitim vizyonumuz ve politikamız yok.<br />

Üstün zekâlılar okulu kuruyoruz değil mi? Niye hafif<br />

düzeyde öğrenme güçlüğü olanlar okulu kurmuyoruz?<br />

Onları kapsayacak bir vizyon ve anlayışınız<br />

olursa o zaman ne o sıkıntı çeker ne sen çekersin.<br />

(ÖB): Sayın Kaymakam’ım, ben son bir soru daha<br />

sorabilir miyim müsaadeniz olursa? <strong>İlçe</strong>miz adına ne<br />

gibi bir sosyal sorumluluk projesi düşünüyorsunuz?<br />

Bu konuda nasıl adımlar atılabilir?<br />

(CK): Ben de son olarak şunu sormak istiyorum<br />

Sayın Kaymakam’ım: Halkımıza iletmek istediğiniz bir<br />

mesajınız var mı?<br />

(CHÇ): Demin biraz bahsettim, insanlarımızın<br />

genelde Manisa ilini ama onun ruhunu temsil eden<br />

<strong>Şehzadeler</strong> ilçesini bir marka değeri olarak görüp<br />

orada yaşamanın hazzını arttıracak, hem günlük hayatlarını<br />

hem de manevi hazlarını arttıracak vizyon<br />

projeleri oluşturmak durumundayız. Bu anlamda<br />

önce <strong>Şehzadeler</strong> ilçesi anlamına uygun bir logo oluşturduk.<br />

Daha sonra bu şehrin projelerini, vizyonunu,<br />

yol haritasını, plan ve programını oluşturacak bir<br />

kültürel belge ve şehzadeler ilçesini simgeleyecek bir<br />

eser oluşturacağız ikinci aşamada. Üçüncü aşamada<br />

Kültür ve Turizm <strong>Müdürlüğü</strong>müzle birlikte <strong>Şehzadeler</strong><br />

Müzesi oluşturacağız. Dördüncü aşamada da inşallah<br />

<strong>Şehzadeler</strong> Mahallesi adıyla bir mahalle, plato,<br />

kültürel turistik bir mekân oluşturacağız. Bu mekân ilimize<br />

kültürel, turistik ve ekonomik anlamda katkı<br />

sağlayacak. Manisalıların şehirlerine sahip çıkan;<br />

idarecileriyle, sivil toplum kuruluşlarıyla o şehrin<br />

ruhunu yönlendirici; insanlarına destek olup yol gösterici<br />

olmasını diliyorum. Kısa, orta ve uzun vadeli<br />

planlara katkı yapıcı; kısaca memleketlerine sahip<br />

çıkıcı bir vizyonda olmalarını, kazandıkları değerleri<br />

doğru bir şekilde sarf edici bir misyonda olmalarını,<br />

bizlere katkı yapmalarını arzu ediyorum. Onlarla birlikte<br />

doğru şeyleri yapmaktan memnun olacağımı belirtmek<br />

istiyorum.<br />

(ÖB): Sayın Kaymakam’ım, bu keyifli sohbet ve<br />

bize ayırdığınız zaman için teşekkür ederiz.<br />

RÖPORTAJ


14<br />

Yavuz Sultan Selim Han (1512-1520)<br />

Dokuzuncu Osmanlı padişahı ve şair (Doğumu. 10<br />

Ekim 1470, Amasya – Ölümü. 21/22 Eylül 1520,<br />

Çorlu / Tekirdağ). I. Selim olarak da bilinir. Babası<br />

İkinci Bayezid, annesi Gülbahar Hatun’dur. Annesinin<br />

Dulkadiroğlu Alaüddevle’nin kızı Ayşe Hatun<br />

olduğunu ileri sürenler de vardır. Kanuni Sultan Süleyman’ın<br />

babasıdır. Tarihin ender yetiştirdiği<br />

hükümdarlardandır. Kaynaklar onu sert yaradılışlı,<br />

azim ve irade sahibi, dinamik ve cevval bir kişi<br />

olarak tanımlamaktadır. Adına yazılmış olan Selimnâmelerde<br />

sert huylu olmasının yanında müşfik ve<br />

duygusallığı da belirtilmekte, kardeşi Ahmed’in<br />

ölümünden sonra ağladığı duygusallığına örnek<br />

olarak anlatılmaktadır.<br />

Şehzadeliğinden itibaren iyi bir eğitim aldığı bilinen<br />

Sultan Selim, bu döneminden itibaren kendini<br />

tümüyle devlet ve millet işlerine adadı, halk içinde<br />

sık sık tebdil-i kıyafetle dolaşarak toplumun nabzını<br />

tutmaya çalıştı. Çocukluğu dedesi Fatih Sultan<br />

Mehmet’in dizinin dibinde geçmiş, Halimi Çelebi ile<br />

Amasyalı Şeyh Hamdullah gibi devrinin en ünlü hocalarından<br />

ders almıştır. Babası tahta çıkınca, kendisi<br />

de Trabzon Sancakbeyi olmuş ve yönetim<br />

deneyimlerini arttırmıştır. Adına yazılan Selimnâmeler,<br />

şehzadeliğinden itibaren kendisinin çok<br />

okuyan bir kişi olduğunu belirtmekte; Paola Giovio<br />

onun İskender ve Sezar’ı da okuduğunu yazmaktadır.<br />

Başka kimi kaynaklar tarih, edebiyat ve<br />

siyasetname konusundaki kitaplara meraklı<br />

olduğunu aktarmaktadır. Şairliğini öven kayıtlar<br />

onun Türk, Arap ve Acem şiirleri içinde seçkinleştiğini<br />

ve bir Farsça “Divan”ı olduğunu kaydetmektedir.<br />

Bu merak onu çok değerli bir sosyal çevreye<br />

sahip kılmıştır.II. Bayezid’in oğullarından Selim<br />

Trabzon’da, Korkud Saruhan’da,Ahmed Amasya’da<br />

şehzade (vali) olarak görev yapıyordu.<br />

Şehzade Selim, iyi gitmediğine inandığı devlet işlerini<br />

yoluna koymak istiyordu. Babasının şehzade<br />

Ahmet’i veliaht olarak düşündüğünü öğrenince<br />

babasından Rumeli sancaklarından birisine atanmasını<br />

istedi. İsteği kabul edilmeyince Kefe’ye gitti,<br />

dönmesi yönündeki çağrıları dikkate almayarak,<br />

kayınpederi olan Kırım hanından aldığı süvarilerle,<br />

Edirne’ye doğru ilerledi. Babası Bayezid’le burada<br />

buluşarak bir rivayete göre Vidin ve Niğbolu sancaklarının<br />

kendisine verilmesini sağladığı gibi,<br />

babasından sağlığında hiçbir oğlunu tahta<br />

geçirmeyeceğine dair söz aldı. Ancak şehzade<br />

Ahmed’i destekleyen devlet adamlarının bu yönde<br />

padişaha baskıda bulunmaları ve Çorlu’da<br />

babasının kuvvetleriyle girdiği mücadeleyi kaybetmesi<br />

üzerine Kırım’a dönmek zorunda kaldı.<br />

Ancak, Şahkulu İsyanı’nda Hadım Ali Paşa’ya<br />

yardım etmeyen ve savaş alanını terk eden Şehzade<br />

Ahmed’e karşılık Şehzade Selim’in<br />

sergilediği azim ve cesaret, devlet adamaları üzerinde<br />

itibarını arttırdı ve onun ertesi yıl tahta<br />

geçmesinde etkili oldu. Şehzade Selim, 24 Nisan<br />

1512’de babasını, tahtından indirerek padişah oldu.<br />

Sekiz yıl, dört ay, yirmi sekiz gün devam eden<br />

hükümdarlığı döneminde Osmanlı Devletine büyük<br />

zaferler kazandırdı.


15<br />

Yavuz Selim, Osmanlı tahtına çıkar çıkmaz hedeflerini<br />

belirledi. Bunlar;<br />

1.Öncelikle içerdeki birliği sağlamak üzere, o<br />

sırada şehzade Ahmet’in teşviki ile Bursa’yı ele<br />

geçirmiş olan yeğeni Alâeddin’in üzerine yürüyerek<br />

onu Malatya’ya kaçmaya mecbur etti. Diğer şehzadeleri<br />

ve oğullarını dize getirerek dış sorunlarla<br />

uğraşmaya başladı.<br />

2.Yeni padişahı tanımakta geciken Eflak, Boğdan,<br />

Macar, Venedik, Rus ve Mısır elçileriyle barış anlaşmalarını<br />

yeniledi.<br />

3.Esas amacı ise, Osmanlıyı tehdit eden Safevilerle<br />

hesaplaşmaktı.<br />

Safevi tehlikesine kilitlenen Sultan Selim, Şah İsmail<br />

üzerine yürümeye karar verdi ve büyük bir orduyla<br />

İran’a hareket etti. Ordusunu Akkoyunlu<br />

beylerinin katılımıyla daha da güçlendiren Sultan<br />

Selim, İran’ın eski rakibi Özbeklerle, Akkoyunlular,<br />

Mısır Sultanı ve Ahıska Gürcü Beyinin desteklerini<br />

de sağladı. Yavuz Sultan Selim’in komutasındaki<br />

Osmanlı ordusu 23 Ağustos 1514’te yapılan<br />

Çaldıran meydan muharebesinde Şah İsmail’in ordusunu<br />

yenilgiye uğrattı. Şah İsmail, her şeyini<br />

savaş alanında bırakarak hayatını kurtarmak için<br />

kaçmak zorunda kaldı. Muzaffer Osmanlı ordusu<br />

Tebriz’e kadar ilerlemeyi başardı.<br />

Osmanlı egemenliğinin Musul’a kadar ulaşması,<br />

buralardaki nüfuzunu ve ticari çıkarlarını korumak<br />

isteyen Mısır Sultanı Kansu Gavri’yi tedirgin etti.<br />

Yavuz Sultan Selim, 2 Haziran 1516 tarihinde, İstanbul’dan<br />

hareket eden Osmanlı ordusu<br />

Malatya’yı alarak güneye doğru ilerledi. Mısır<br />

kuvvetleri de kuzeye doğru çıkınca iki ordu<br />

Halep’in kuzeyinde, Mercidabık’ta karşılaştı. 24<br />

Ağustos 1516’da meydana gelen Mercidabık<br />

muharebesinde Kölemenler ağır bir yenilgiye<br />

uğratıldı. Kansu Gavri’nin de öldürüldüğü bu zafer<br />

ile Halep, Hama, Humus ve Şam gibi ünlü şehirler<br />

Osmanlı hakimiyeti altına girmiş oldu. Yavuz Sultan<br />

Selim, 27 Eylül 1516’da girdiği Şam’da iki ay<br />

kadar kaldı.<br />

Birkaç ay sonra meydana gelen bir olay Selim<br />

Han’ı Mısır seferine çıkmaya adeta mecbur etti.<br />

Kölemenlerin yeni hükümdarı Tomanbay, Sultan<br />

Selim’in elçilerini öldürtmesi bardağı taşıran son<br />

damla oldu. Yavuz Sultan Selim, ordusuyla Mısır’a<br />

doğru yürüyüşünü sürdürerek önce Kudüs’e,<br />

oradan da Gazze’ye ulaştı. 22 Ocak 1517’de<br />

Kahire yakınlarındaki Ridaniye mevkiinde yapılan<br />

savaşta Osmanlı ordusu Kölemen ordusunu yine<br />

mağlup etti. Bu zafer ile Osmanlılar Mısır’ın<br />

tümünü hakimiyeti altına almış oldu. Sultan Selim<br />

yedi ay kadar kaldığı Mısır’da, Mekke şerifinin Sultan<br />

Selim adına hutbe okutmasını ve bölgedeki<br />

toplulukların bağlılıkları sağladı. Yavuz Sultan<br />

Selim burada “Hâdimü’l Haremeyn” (Mekke ve<br />

Medine’nin Hizmetçisi) gibi kendisine ve Osmanlılara<br />

hem İslam hem de Hıristiyan dünyasında<br />

itibar sağlayacak önemli bir unvanın sahibi oldu.<br />

25 Temmuz 1518’de İstanbul’a dönen Sultan Selim’in<br />

beraberinde birçok rehine ile birlikte son<br />

Mısır Abbasi Halifesi El-Mütevekkil de vardı. Bu<br />

tarihten itibaren halifelik Osmanoğullarına geçmiş<br />

ve dünya müslümanlarının liderliğini ifade eden ilk<br />

Osmanlı halifesi Yavuz Sultan Selim olmuştur.<br />

Yavuz Sultan Selim, 1520 yılında Edirne’ye<br />

hareket etti. 22 Eylül’de konakladığı Çorlu’da şirpençe<br />

hastalığından kurtulmayarak vefat etti.<br />

Naaşı İstanbul’a getirilerek, Fatih semtinde kendi<br />

adına yaptırılmış olan Yavuz Selim bahçesinde<br />

toprağa verildi.<br />

Osmanlı hanedanının en ünlü hükümdarlarından<br />

biri olan Yavuz Sultan Selim, Osmanlı topraklarını<br />

sekiz yıl gibi kısa bir sürede 2,5 kat büyütmüş ve<br />

ölümünde imparatorluk topraklarının 1.702.000<br />

km2'si Avrupa'da, 1.905.000 km2’2'si Asya'da,<br />

2.905.000 km2'si Afrika'da olmak üzere toplam<br />

6.557.000 km2'ye çıkarmıştır.<br />

Yönetimi süresince Batı ile barış içerisinde<br />

yaşamış, daha çok Anadolu’nun Safevi Devleti<br />

tarafından nüfuz altına alınmasını önleyecek seferler<br />

yapmıştır. Ortadoğu’da Memlukların nüfuzuna<br />

son vererek aynı zamanda Portekiz’in doğu ticaretini<br />

tekeline almasına ve Müslümanların manevi<br />

yönden de çok önemli şehirlerini tehdit etmesine<br />

de engel olmuştur. Yavuz Selim’in askeri<br />

başarıları, hem Osmanlı Devletinin ömrünü uzatmış,<br />

hem de kendisinden sonra görevi devralacak<br />

Kanuni Sultan Süleyman liderliğinde batıya doğru<br />

yeni İslam fetihlerinin yolunu açmıştır.<br />

Osmanlı donanmasını yenileyen Yavuz Sultan<br />

Selim, Bizanslılar döneminde kurulan ve dedesi<br />

Fatih Sultan Mehmet zamanında kullanılan Haliç<br />

Tersanesi’ni yeniden inşa ederek, kapasitesini arttırıp<br />

Osmanlı İmparatorluğu'na kazandırmıştır.<br />

Konya'da Mevlevi Tekkesi'ne su getirmiş, Diyarbakır<br />

Fatih Paşa Camii ve Elbistan Ulu Camii'ni,<br />

Şam Salihiye'de Muhyiddin İbn Arabi'ye camii<br />

ve imaretini, İstanbul'da Yavuz Sultan Selim Cüzzamhanesi’ni,<br />

Şam Sultan Selim Camii'ini inşa ettirmiş,<br />

Muhyiddin İbn Arabi'nin türbesini de bulup<br />

yaptırmıştır. Ayrıca Mısır Seferi sırasında Hind ve<br />

Çin haritalarını da yaptıran Selim'e, Piri Reis<br />

tarafından 1513 yılında tamamlanan harita 1517<br />

yılında Mısır'da Piri Reis'in kendisi tarafından<br />

sunulmuştur. Temelini attırdığı İstanbul Sultan<br />

Selim Camii'ni bitirmeye ömrü yetmemiş; bu eser<br />

oğlu I. Süleyman tarafından tamamlanmıştır.


16<br />

Arapça’yı ve özellikle Farsçayı çok iyi bilen Sultan<br />

Selim'in, kendi el yazısı ile Selimî mahlasıyla<br />

yazılmış olan Farsça manzumeleri günümüzde<br />

Topkapı Sarayı Müzesi Arşivi'nde bulunmaktadır.<br />

Farsçanın yanında Türkçe şiirleri de bulunan<br />

Selim'in, Farsça olan Divân'ı, 1904 tarihinde<br />

de Alman İmparatoru II. Wilhelm'in emriyle Paul<br />

Horn tarafından Berlin'de yayımlanmıştır. 1946<br />

yılında İstanbul'da basılmıştır.<br />

Geceleri üç dört saat uyuyup, diğer zamanlarını<br />

okuyup yazmakla geçiren Yavuz Sultan Selim’in;<br />

anlam inceliği ve sanatlı söyleyiş yönünden son<br />

derece güçlü olan şiirlerinden iki beyit:<br />

“Merdüm-i dideme bilmem ne füsûn etti felek<br />

Giryeyi kıldı füzûn, eşkimi hûn etti felek<br />

Şîrler pençe-i kahrımla olurken lerzân<br />

Beni bir gözleri ahuya zebûn etti felek”<br />

Soldan sağa ve yukardan aşağı okunuşu aynı olan bir şiiri:<br />

Sanma şâhım / herkesi sen / sâdıkâne / yâr olur<br />

Herkesi sen / dost mu sandın / belki ol / ağyâr olur<br />

Sâdıkâne / belki ol / âlemde / serdâr olur<br />

Yâr olur / ağyâr olur / serdâr olur / dildâr olur<br />

Yavuz ‘un duru, temiz ve çağına nazaran anlaşılan bir Türkçe ile ince ve hisli şiirleri de vardır:<br />

Padişah-ı alem olmak bir kuru kavga imiş<br />

Bir veliye bende olmak cümleden ala imiş<br />

Halil KARAGÜN<br />

<strong>Şehzadeler</strong> Gediz Anadolu Lisesi<br />

Tarih Öğretmeni


17<br />

ORMAN VE SU İŞLERİ BAKANIMIZIN<br />

İLÇEMİZE ZİYARETİ….<br />

Orman ve Su İşleri Bakanımız Sayın Veysel EROĞLU; bir dizi inceleme, temel atma ve açılışlar<br />

için geldiği ilimiz Manisa´da Manisa Valiliğini ziyaret etti. Manisa Bilim Sanat Merkezi öğrencisi<br />

Karya Kumsal KÜÇÜKADA Sayın Bakanımıza, resminin ve barajların bulunduğu bir tablo<br />

hediye etti. Bakan EROĞLU öğrencimiz Karya Kumsal KÜÇÜKADA´ya teşekkür ederek tabloya<br />

olan beğenisini dile getirdi ve öğrencimize bir kitap hediye etti.


18<br />

İLÇEMİZ OKULLARININ BAŞKAN ÇELİK ZİYARETİ<br />

<strong>İlçe</strong>miz okullarının fiziki şartlarının<br />

iyileştirilmesinin yanında ,<br />

<strong>İlçe</strong> <strong>Milli</strong> <strong>Eğitim</strong> <strong>Müdürlüğü</strong>nün yapmış<br />

olduğu projelere destek<br />

olarak, <strong>Şehzadeler</strong><br />

Belediyesinin de içinde bulunduğu<br />

,İşbirliği protokolleri<br />

ile ilçemizin eğitim<br />

kalitesini artırma hedeflerimizi<br />

gerçekleştirirken ,her<br />

zaman yanımızda olan<br />

<strong>Şehzadeler</strong> Belediyesinin<br />

çok kıymetli Belediye Başkanı<br />

Ömer FARUK ÇELİK’e<br />

teşekkür ederiz.<br />

SPİL ORTAOKULU


19<br />

GAZİ İLKOKULU<br />

SANCAKLI BOZKÖY İLKÖĞRETİM KURUMLARI<br />

MİLLİ BİRLİK İLKOKULU<br />

ALİ RIZA ÇEVİK ORTAOKULU<br />

ŞEHİTLER ORTAOKULU


20<br />

EĞİTİMLİ BİREY<br />

MUTLU AİLE PROJESİ<br />

ŞEHZADELERDE ALİŞAN KAPAKLIKAYA RÜZGARI ESTİ…<br />

Türkiye’nin yakından tanıdığı ve kendisi de aslen bir eğitimci olan Alişan KAPAKLIKAYA Kültür<br />

Sitesi Lale Salonunda velilerimize seminer verdi.Yaklaşık 800 kişinin katıldığı seminere salon kapasitesinin<br />

üstünde katılım olunca velilerimizin ve misafirlerimizin bir kısmı sahnede oturmak durumunda<br />

kaldılar.”Mutlu Aile Mutlu Çocuk” temasının işlendiği seminerde çocuklarımızın<br />

geleceklerinin güvenli olabilmesi için çocuklarının ne kadar önemli olduğu, paylaşım ve teknolojinin<br />

etkin ve doğru kullanımı konularına değinildi


21<br />

ÖZKAN ŞENOL İLE AİLE İÇİ İLETİŞİM:<br />

Geçtiğimiz yıl ilçemizde seminerler<br />

veren ve öğretmenlerimizin,<br />

velilerimizin ve öğrencilerimizin<br />

beğeni ile istifade ettiği Özkan<br />

ŞENOL velilerimizden ve öğrencilerimizden<br />

gelen talep üzerine bu<br />

yıl da ilçemize davet edildi.<strong>Şehzadeler</strong><br />

Belediyesi Bedesten Salonu’nda<br />

ve Halıtlı Mahallemizde<br />

seminer veren Özkan ŞENOL özellikle<br />

çocuklarımızın ve ailelerimizin<br />

iletişim sorunlarına, ergen ve<br />

akran çatışmalarına ve hedef belirleme-motivasyon<br />

konularına<br />

temas etti.<br />

EĞİTİMLİ BİREY MUTLU AİLE PROJESİ


22<br />

EĞİTİMLİ BİREY MUTLU AİLE PROJESİ TAM GAZ DEVAM EDİYOR...<br />

EĞİTİMLİ BİREY MUTLU AİLE PROJESİ<br />

Geçtiğimiz yıl <strong>Şehzadeler</strong> <strong>İlçe</strong> <strong>Milli</strong> <strong>Eğitim</strong> <strong>Müdürlüğü</strong> tarafından geliştirilen ve <strong>Şehzadeler</strong> Kaymakamlığı,<br />

<strong>Şehzadeler</strong> Belediyesi’nin desteği ile gelişen “<strong>Eğitim</strong>li Birey Mutlu Aile Projesi” bu yıl da<br />

hız kesmeden devam ediyor.<br />

<strong>Şehzadeler</strong> <strong>İlçe</strong> <strong>Milli</strong> <strong>Eğitim</strong> Müdürü Ebubekir ERMİŞ yaptığı açıklamada “Tüm çabamız çocuklarımız<br />

için. <strong>Şehzadeler</strong>de bir eğitim kültürü inşa ediyoruz.Uyguladığımız proje ile geleceğe yönelik<br />

doğru hedefleri ve planları olan nesiller, bu çocuklarının sorunlarının ve ihtiyaçlarının farkında olan<br />

veliler, eğitimde günceli ve yenilikleri takip eden, her çocuğun özel olduğunu bilen öğretmenler,<br />

öğretmenlerini dinleyen ve onlara liderlik yapabilecek idareciler yetiştiriyoruz”.dedi<br />

2017-2018 <strong>Eğitim</strong> Öğretim Yılı’nda öğrencilerimize ve velilerimize yönelik eğitim ve bilgilendirme<br />

çalışmalarıyla onların motivasyonlarını ve iletişim becerilerini dolayısıyla ortaöğretim ve yükseköğretim<br />

sınavlarındaki başarılarını artırmak ve eğitim kurumlarımızdaki öğretmenlerimize, idarecilerimize<br />

ve personelimize ulaşarak ilçemizdeki eğitim kalitesini ve kapasitesini yükseltmek hedefiyle uygulamaya<br />

konulan proje kapsamında yaklaşık 3250 velimize, 4850 öğrencimize, 1920 öğretmenimize ve<br />

250 idarecimize olmak üzere 10270 kişiye seminerler ve eğitimler verilmişti. Bu seminerlerde<br />

alanında uzman ve kamuoyunda kaliteleri ile temayüz etmiş bürokratlardan, kişisel gelişim uzmanlarından<br />

ve akademisyenlerden faydalanılmıştı. <strong>Şehzadeler</strong> ilçe merkezi ile sınırlı kalmayıp kasaba ve<br />

köylerimize de bu hizmetin götürülmesini sağlayan proje ile bu güne kadar Karaoğlanlı, Aşağı<br />

Çobanisa, Hacıhaliller, Halıtlı ve Karaağaçlı mahallelerimiz de bu hizmetlerden yararlanma imkanı<br />

bulmuşlardı.<br />

Yapılan çalışmalara ilave olarak 2018-2019 <strong>Eğitim</strong>-Öğretim Yılı’nda yine <strong>Şehzadeler</strong> Kaymakamlığımız<br />

ve <strong>Şehzadeler</strong> Belediyemizin maddi ve manevi desteği ile Nihat AYTÜRK, Özkan ŞENOL, Alişan KA-<br />

PAKLIKAYA ve Sıtkı ASLANHAN gibi usta isimler Proje kapsamında ilçemizde misafir edildi.<br />

AŞAĞI ÇOBANİSA<br />

AŞAĞI<br />

ÇOBANİSA<br />

KARAOĞLANLI<br />

HACIHALLiLER


23<br />

KAMU KURUMU YÖNETİCİ<br />

VE PERSONELİNE<br />

PROTOKOL<br />

SEMİNERİ…<br />

EĞİTİMLİ BİREY MUTLU AİLE PROJESİ<br />

Geçtiğimiz Ekim ayında Türkiye ve Orta Doğu Amme İdaresi<br />

Enstitüsü Uzman Öğretim Üyesi Nihat AYTÜRK tarafından <strong>Şehzadeler</strong><br />

ilçemizde bulunan tüm kamu kurum ve kuruluşlarının<br />

yöneticileri ile personeline “Kamu Yönetimi ve Protokol Kuralları<br />

Semineri” verildi. Kültür Sitesi Lale Salonunda gerçekleştirilen<br />

seminere başta <strong>Şehzadeler</strong> Kaymakamımız Sayın<br />

Cemal Hüsnü ÇAYKARA olmak üzere ilçemizdeki kamu kurum<br />

ve kuruluşlarının yöneticileri katıldılar.<br />

BİLİNÇLİ AİLE İDEAL GENÇLİK KONFERANSI<br />

Kendisi de Manisa ‘da öğrencilik yıllarını<br />

geçiren Sıtkı ASLANHAN Kültür Sitesi<br />

Lale Salonunda velilerimizle buluştu.”Bir<br />

çocuğun maddi manevi pek çok ihtiyacı<br />

vardır. Ancak günümüz anne babaları<br />

çocuklarının ihtiyacını maddiyata indirgemiş<br />

durumdadır. Anne baba olarak<br />

çocuğun her isteğini yerine getirerek,<br />

onu iyi okullara göndererek vazifenizi<br />

yaptığınızı düşünürseniz ileriki yıllarda<br />

bunun sıkıntısını yaşarsınız. Anne babalık<br />

bundan çok daha fazlasıdır. Anne<br />

baba olarak iyi evlat yetiştirmek istiyorsanız<br />

onun gözlerinin içine bakarak onu<br />

ne kadar sevdiğinizi söylemeli, başını<br />

okşamalı, onun değerli olduğunu dile<br />

getirmelisiniz” diyen ASLANHAN yaklaşık<br />

650 velimizin katıldığı seminer sonunda<br />

alkışlarla sahneden uğurlandı.


BASINDA BiZ<br />

24


* <br />

.-.61. *11*6.3 '.6 )40939M9


BASINDA BiZ<br />

26


TEK BİR GÖZDEN SARI DÜNYA<br />

Güneş uyanıyor, sokak uyanıyor, çiçekler<br />

gökyüzüne gülümsüyor; kaldırımlar ise<br />

gecenin soğuğunu hâlen taşlarının<br />

arasında barındırmakta. Yanımdan<br />

bir çocuk avucunda sıkı sıkı<br />

tuttuğu parasıyla yarı uykulu,<br />

zorla gittiği belli olan bir yüz<br />

ifadesiyle ekmek almaya<br />

gidiyor belli ki. Esnaf çoktan<br />

uyanmış, sıcacık çaylarını ince belli<br />

bardaklarında keyifle yudumluyorlar.<br />

Günün koşuşturması çoktan başlamış, herkes<br />

bir yere ya da birilerine yetişmeye çalışıyor.<br />

Kaçırdıkları otobüsün arkasından bir süre<br />

koşup, nefes nefese kaldıktan sonra pes edişlerini<br />

izliyorum. Suratlarda hep bir endişe, kimi<br />

zaman mutsuzluk ve daima devam eden<br />

düşünce trafiğine sıkışıp kalmışlık… Beynimizin<br />

trafik ışıkları yok, siyah düşünceleri durdurup,<br />

beyazlara yol hakkı tanıyamıyoruz.<br />

İnsanların konuşmalarından kelimeler<br />

seçmeye çalışıyorum ama gözlerle diller birlikte<br />

hareket etmiyor sanki. Gözlerin derinliklerinde<br />

hissettiğim şeyle söylenenler aynı sözcükler<br />

değil. İnsanlar yalan söyler, yalan söylemeyi<br />

sever hatta aslında en çok yalanları dinlemekten<br />

keyif alırlar. Çünkü gerçekler acıdır, acıtır.<br />

- Ne kadar kirli!<br />

- Çok çirkin!<br />

- Şuna bak korkunç görünüyor!<br />

- Çekil ayak altından!<br />

Hayata tek bir gözümle, griliklerin altında<br />

kalmış beyaz tüylerimle, aksayan ayağım, belki<br />

yarım belki de yarım bile kalamamış ufak bedenimle<br />

bakıyorum. Canım acıyor evet ama<br />

duyduğum şeyler daha çok acıtıyor. Bazen<br />

kalan tek gözümün bile kapanmasını istediğim<br />

oluyor. İnsanların iğrenerek bakmaları, küçük<br />

çocukların korkmaları, sevmek için kimsenin<br />

yaklaşmaması diğer gözünüzden de kurtulmak<br />

istemenize neden oluyor.<br />

Her gün beklediğim o duvarın üstünde,<br />

yine gelmeyecek birilerini bekliyorum. Güneş<br />

neredeyse tam tepeye ulaşmış. Ufak bedenim<br />

iyice mayışıyor, güneş ışıkları uzun kirli tüylerim<br />

arasında adeta dans ediyor. Benim dünyamdaki<br />

en adaletli varlık, beni kolları arasına<br />

alıyor. Güneşin sonsuz kolu var, her kolunda<br />

GENÇ<br />

HİKAYECİLER<br />

LİSE İLÇE<br />

BİRİNCİSİ<br />

ona muhtaç varlıklar… Yavaş<br />

yavaş kapanan tek gözüme<br />

engel olamıyorum, bedenim güneşle dans etmekten<br />

çok yorulmuş olacak ki bu karanlığın<br />

arkasında kalmış aydınlık dünyadan, başka bir<br />

dünyaya geçiş yapıyorum. İşte burası benim<br />

dünyam. Burada her şey renkli, evler, sokaklar,<br />

insanlar, hayvanlar ve gözlerim. Gözlerim<br />

güneş sarısı. Tüm istediklerimin olduğu,<br />

sevildiğim, güzel kalpli insanların bacakları<br />

arasında dolaşıp huzurla uyuyabildiğim tek yer<br />

burası yani benim düşlerim, benim rüyalarım.<br />

Burada ne boş kalmış göz çukurum ne de aksayan<br />

ayağım var.<br />

İşte uzaktan gülerek, eteklerini savura<br />

savura, beyaz çiçekli çorapları ve kırmızı<br />

ayakkabılarıyla bir kız yaklaşıyor. Kahkahaları<br />

kulaklarımdan minik kalbime ulaşıyor sanki.<br />

Kısa saçları hafif esen rüzgarda uçuyor ve<br />

çiçek gibi kokusu etrafa yayılıyor. Olamaz, beni<br />

gördü sanırım. O da kesin herkes gibi beni<br />

görmezden gelip geçip gidecek ya da daha<br />

öncesinde ne kadar çirkin olduğumu söyleyip<br />

ayrılacak. Bu siyah düşüncelerim arasında tam<br />

kaybolacakken, minicik bir elin bana yaklaştığını<br />

görüp irkiliyorum. Yine karanlık<br />

dünyadaki gibi sevmek için değil eziyet edilmek<br />

için yaklaşıldığını düşünüp kaçmaya çalışacakken<br />

o minik el usulca tüylerim arasında<br />

geziniyor. Bir insanın sevgisini hissediyorum, ilk<br />

defa korkmuyorum, giderek alışıyorum ona ve<br />

bacakları arasında kıvrılarak sürtünmeye<br />

başlıyorum. Sanırım gıdıklanıyor ve tekrar<br />

gülmeye başlıyor. O da beni sevmiş olacak ki<br />

eğilip beni kucağına alıyor ve kaldırıma oturuyor.<br />

Daha da yaklaşıp yüzümü incelemeye<br />

başlıyor.


- Sen ne kadar sevimli bir kedisin. Sapsarı kocaman<br />

gözlerin ve yumuşacık tüylerin var.<br />

Sana bir ad koymalıyız güzel kedicik. Sen ne<br />

dersin bir adın olsun mu hı?<br />

Kuş cıvıltıları kadar güzel olan sesi kulaklarımda<br />

yankılanıyor. Bana bir isim vermek istiyormuş,<br />

aman Allah’ım! Benim bu zamana<br />

kadar hiç ismim olmadı ki, ya da hiç çağırılmadım,<br />

bu yüzden bilmiyorum. Benim bildiğim<br />

tek şey sinirli bir surat ifadesi, bana doğru hızla<br />

yaklaşan tekmeler, feryatlarım arasında<br />

boynumdan tutulup sağa sola fırlatılışım.<br />

Kendime geldikten sonra fark ettiğim tek şey<br />

ise boşluk. İçimdeki boşluk, gökyüzündeki<br />

boşluk ve gözümdeki boşluk. Kaybettiğim<br />

gözümün acısı ve kana bulanmış<br />

bıyıklarımla karanlık<br />

dünyaya uyandığım o günden<br />

ibaret son hatıralarım. Ben<br />

tekrar o anların acısıyla<br />

boğuşurken zihnimde, o<br />

güzel sesle irkiliyorum.<br />

- Evet, buldum! Senin adın<br />

Sarı olsun. Gözlerin gibi,<br />

güneş gibi, çiçekler gibi<br />

sarı…<br />

Duyar duymaz adımı çok<br />

sevmiştim, bana ait, bana dair tek<br />

şey bu oldu. Huzuru diplerine kadar<br />

yaşadığımı hissediyordum. Olmak istediğim<br />

yerde ve olmak istediğim şekildeydim. Sanki<br />

artık gökyüzü daha parlak, çiçekler daha canlı,<br />

ben ise daha mutluydum. Bu mutluluğum yine<br />

çok uzun sürmedi. Hiç beklemediğimiz bir anda<br />

güneş gitti, yerini kara bulutlar aldı. O sinirli ve<br />

zalim insanlar gibi kükrercesine bir şimşek<br />

çaktı. Küçük kız korkmuştu, annesi onu hemen<br />

kolundan tutup götürdü. Beni burada yalnız<br />

bıraktığı için çok üzülmüştü, gözlerinden<br />

süzülen birkaç damla yaş yağmurdan daha etkili<br />

şekilde kafama düştü sanki.<br />

- Sakın korkma Sarı! Seni almaya geleceğim.<br />

Bir gün mutlaka beraber olacağız.<br />

Küçük kızdan duyduğum son cümle bu olmuştu.<br />

Sarı hayallerle süslenen rüyam, çok<br />

kuvvetli bir şimşeğin daha çakmasıyla son<br />

buldu. Uyanmıştım. Yine o duvarımın üstünde<br />

güneş ışıklarıyla uyuya kaldığım yerdeydim<br />

ama artık bir şeyler değişmişti. Hava iyice<br />

kararmış, gecenin sessizliği tüm sokağa hakim<br />

olmuştu. Titremeye başladığımı hissediyordum.<br />

Uzun zamandır yemek yememenin verdiği halsizlik<br />

tüm bedenimi sarmıştı. Bulunduğum yerden<br />

atlayıp yürümeye başladım. Zihnimde,<br />

gördüğüm rüya tekrar tekrar canlanıyordu.<br />

Etrafta geceyi geçirebileceğim bir yer arıyordum.<br />

Sıcak bir yer, belki biraz yemek. Yoktu.<br />

Ne kapıların önlerinde biz hayvanların sığınabileceği<br />

kulübeler ne de azıcık yemek. Soğuk<br />

iliklerime kadar işlemişti. Gündüzün o sıcaklığından<br />

eser kalmamıştı, artık gözlerim sarı<br />

değil, gecenin karanlığında kaybolmuş bir<br />

siyahtı. Buz gibi esen rüzgar göz çukurumdaki<br />

boşluğu tekrar hissettirdi. Daha çok titremeye<br />

başladım. Artık yürüyecek halim de<br />

kalmamıştı. Olduğum yerde bir ağacın<br />

altında durdum. Bedenim kaskatı<br />

kesilmişti. Aksayan ayağım daha<br />

fazla dayanamadı ve yığıldım.<br />

Bedenim kaldırımın soğuğuyla<br />

bütünleşti. Ufak taşlar iğne gibi<br />

saplanıyordu sanki her yerime.<br />

Hiç ses yoktu, ne insanlar ne<br />

de hayvanlar kalmıştı koca<br />

sokakta. Yine boşluk vardı<br />

sadece, gözümü kaybettiğim<br />

günkü hissettiğim boşluk ve sessizlik,<br />

ölüm sessizliği.<br />

Tek gözüm yavaş yavaş kapandı.<br />

Bu sefer benim dünyama değil başka bir<br />

dünyaya yolculuk başlamıştı. Bu sefer göreceğim<br />

sarı bir dünya değildi. İçimde yine de bir<br />

heyecan vardı sanki. Her gün beklediğim o<br />

şeye kavuşuyordum. Karanlık dünyamdaki son<br />

gecemle vedalaşıyordum. Sokağıma veda,<br />

kaldırımlarıma veda, güneşe veda ediyordum.<br />

Bir sondan yeni bir başlangıca ilerliyordum ve<br />

aklımda tek bir şey vardı: küçük kız.<br />

- Bir gün mutlaka buluşacağız küçük kız.<br />

Büşra SAYGIN<br />

<strong>Şehzadeler</strong> Gediz<br />

Anadolu Lisesi


30<br />

ANNEM HANGiMiZi<br />

GENÇ<br />

HİKAYECİLER<br />

ORTAOKUL İLÇE<br />

BİRİNCİSİ<br />

Kendimi bildiğimden beri ablama gıcığımdır. Her zaman beni<br />

sinir edecek bir hareketi vardır. Her yaptığı, her ettiği bana<br />

dokunur. Onu hep kıskanmışımdır. Bunu itiraf etmek gururuma<br />

dokunuyor. Ama galiba gerçek bu. Ancak beni asıl kahreden,<br />

sevgili annemin onun her yaptığına sessiz kalması, her<br />

zaman onu affetmesi, neredeyse her yanlışına göz yumması, bir<br />

şeycikler dememesidir.<br />

Evet, biliyorum annem onu benden daha çok seviyordu. O, annemin<br />

gözdesiydi. İşte, bu yüzden bende hemen her zaman onun<br />

yanlışını bulmaya, köşeye kıstırmaya çalıştım. Onu zor durumda<br />

bırakmak için elimden gelen her şeyi yaptım. Hep arkasından<br />

dolap çevirdim. Anneme babama karşı, hep onu mahcup etmek<br />

ve gözden düşürmek istedim.<br />

Buna karşılık, ablamsa yaptıklarıma üzülür ve<br />

beni çok sevdiği için sabrettiğini söyler, annemizin ikimize de<br />

aynı şekilde önem verdiğini tekrarlar dururdu. Babam ise annemin<br />

ona olan düşkünlüğünü şefkatle izler ve sessiz<br />

kalmayı tercih ederdi. Ama ben yine de yılmazdım.<br />

Ablamın canını yakmanın yolunu<br />

bir şekilde bulurdum.<br />

Aslında, annemin ablamı<br />

neden benden daha fazla sevdiğini bir<br />

türlü anlayamıyordum. Ablam,<br />

babam gibi esmer, kara kuru bir<br />

kızdı. Bende kocaman masmavi<br />

gözlerim, bukle bukle<br />

sarı saçlarım ve bembeyaz<br />

tenimle, adeta annemin<br />

birebir kopyası küçük<br />

kızı, değil miydim? Annemin<br />

beni daha çok sevmesi<br />

gerekmez miydi? Ama hayır, her<br />

yerde, her zaman ablam da<br />

ablam…<br />

Yine böyle bir gün gözüm dönmüştü. Kendimi tutamayıp,<br />

ablamın haftalardan beri özenle hazırladığı proje ödevini,<br />

gazete kâğıtları ile birlikte sobaya yuvarlayıvermiştim. Ablam<br />

bana yetişemediği için kahrolmuş ve kendini koyuverip hüngür<br />

hüngür ağlamaya başlamıştı. Annem ve babam hemen yanımıza<br />

koşmuşlar, bense hiçbir suçu olmayan bir kedi gibi bir köşeye sinmiş<br />

ve olacakları seyretmeye hazırlanmıştım. O ağladıkça ben<br />

içimden‘’ oh olsun, annemi benden almak nasıl oluyormuş,<br />

sonuçlarına katlan bakalım’’ diyordum. Ama annemin yine<br />

ablamın yanına koşup, ona sarılarak öpücüklere boğduğunu<br />

DAHA ÇOK SEVİYOR?<br />

görünce kıskançlığımdan neredeyse delirdim. Annemse bana<br />

hiçbir şey demeyip sadece sitemkâr bir bakış fırlatmıştı.<br />

Ama ertesi günden itibaren hayatımızda büyük değişiklikler<br />

olmaya başladı. Babam ve annem, bir başka şehirde<br />

yaşayan babaannemi ve dedemi, evimize davet etti. Babaannemler<br />

gelince hepsi birden bir odaya çekilip, bizi dışarıda<br />

bırakarak uzun bir konuşmaya giriştiler. Ben meraktan çatlarken<br />

ablam her zamanki gibi sessizce ödevleriyle uğraşıyordu.<br />

Derken uzun bir aradan sonra birlikte yanımıza geldiler.<br />

Beni alıp karşılarına oturttular. Annem benimle çok önemli bir<br />

konuşma yapacaklarını söyledi. Ona göre artık büyümüş,<br />

birçok şeyi anlayabilecek yaşa gelmişim. Konuşmamızın tam<br />

zamanıymış.<br />

Bundan tam on yıl önce benim birinci doğum günüm<br />

dolayısı ile bir kutlama yapacaklarmış. Bu partiye tüm akrabalarını<br />

çağırmışlar. Bu güzel güne katılmak için de, dedem ve<br />

babaannemlerle birlikte amcam, yengem ve üç yaşındaki kızları<br />

ile birlikte yola çıkmışlar. Ancak yola çıktıktan kısa bir süre sonra<br />

korkunç bir trafik kazası geçirmişler. Zavallı yengem olay yerinde<br />

can vermiş. Dedem ve amcam komaya girmişler. Babaannem ve<br />

kuzenim ise ufak yaralarla komadan kurtulmuşlar. Dedem kısa<br />

bir süre sonra komadan çıktığı halde ne yazık ki amcam komadan<br />

kurtulamamış, bir hafta kadar sonra vefat etmiş. Babam<br />

kardeşinin başucundan hiç ayrılmamış. Babama, biricik, sevgili<br />

kızını emanet etmiş ve ölünceye kadar bakacağına dair yemin<br />

ettirmiş. Babam gözyaşları içinde kardeşine söz vermiş. Minik<br />

bebeği hastaneden almış. Annemin bu duruma ne diyeceğini<br />

bilemediğinden, biraz da çekinerek eve dönmüş. Anneme durumu<br />

anlatmış. Kuzenimi kucağına verdiğinde, annem<br />

hemen bu minik kızı öpüp, koklamış. Allah’ın<br />

emaneti olan bu öksüz ve yetim çocuğa<br />

ölünceye kadar canı gönülden, gözü gibi<br />

bakacağına söz vermiş. İşte o günden beri<br />

ablama bu yüzden toz kondurmuyormuş.<br />

Bütün bunları duyunca şok oldum,<br />

önce inanmak istemedim. Sonra da aklım<br />

başıma geldi. Ablama yaptığım eziyetleri<br />

bir bir hatırladım. Kendimden nefret<br />

ettim. Ne kadar küçülebilmiştim.<br />

Kıskançlık beni canavar haline<br />

dönüştürmüştü. Ablamınsa<br />

karşıdan bana bakarken<br />

gözyaşları yanaklarından aşağı<br />

inci taneleri gibi süzülüyordu. Ablama<br />

bütün bunları bilip bilmediğini sordum. Her<br />

şeyi biliyormuş. Babam ve annem, kendi anne<br />

ve babasını rahmetle anması için ona aklı başına geldiği anda<br />

her şeyi bir bir anlatmışlar. Ablamın beceriksizce boynuna atıldım<br />

ve beni affetmesi için yalvardım. İyi yürekli ablam hemen beni öpmeye<br />

ve güzel sözler söylemeye başladı.<br />

Sonra da anneme koştum, sarıldım ve defalarca öptüm.<br />

Beni affetmesini istedim. Bütün anneler gibi, benim annem de bir<br />

melekti. Ne kadar geniş bir yüreği vardı ve ne kadar merhametliydi.<br />

Eltisinin kızını kendi kızıyla bir tutacak, ona toz kondurmayacak<br />

kadar sevgi dolu, benim güzel annem…<br />

Eslemnur KARATAŞ -- Ali Riza Çevik Ortaokulu


31<br />

“ŞEHZADELER ÇOCUK ÜNİVERSİTESİ” PROJEMİZ SESİNİ DUYURDU…<br />

Çocuk merkezli eğitim anlayışına uygun ve pedagojik anlamda değerlendirdiğimizde yapılandırmacı<br />

eğitim anlayışıyla bezenmiş bir proje olarak <strong>Şehzadeler</strong> Kaymakamlığı ve <strong>Şehzadeler</strong><br />

Belediyesi ile müşterek başlattığımız “<strong>Şehzadeler</strong> Çocuk Üniversitesi” projesi Manisa Valiliğimiz<br />

tarafından sahiplenilmiş ve diğer ilçelerde de yürütülmeye başlanmıştır. Nitekim İstanbul, Aydın,<br />

Malatya, Karabük vb. gibi çok sayıda il ve ilçede yürütülen ve eğitimde iyi örnekler kapsamında<br />

ödül alan “Çocuk Üniversitesi” projesinin yürütülmesi proje ortaklarımıza, müdürlüğümüze ve<br />

sahada emek veren tüm okullarımıza haklı bir gurur yaşatmaktadır. 1 okul, 4 ders ve 80 öğrenci<br />

ile başlanılan yolculuğumuz 2018-2019 eğitim öğretim yılı itibariyle 9 okul ve 900 öğrencinin<br />

katılımıyla devam etmektedir. İçeriğimizi oluşturan Akıl Oyunları, Eğlenceli İngilizce, Etkin<br />

Düşünme Becerileri ve Hafıza Teknikleri isimli 4 temel dersin yanı sıra Okçuluk, Yaratıcı Drama,<br />

Fen ve Doğa Etkinlikleri, Orff vb. gibi derslerle öğrencilerimiz yaparak yaşayarak öğrenmekte,<br />

öğrenmenin vermiş olduğu o doyumsuz hazzı yaşamaya devam etmektedir. Okullarımızdan<br />

gelen dönütler, öğrencilerin devam durumları ve velilerimizden tarafımıza ulaşan olumlu<br />

mesajların yanı sıra çok sayıda öğretmen ve öğrencimizin projeye dâhil olmak istemesi<br />

niyetimizin de akıbetimizin de hayır olduğunun göstergesidir.<br />

Bugün 3.yılına ulaşan, her yıl giderek büyüyen, gücünü ve dinamizmini birlikteliğinden alarak bizlere<br />

“eğitim ışığı” etrafında dönen ve o ışığa aşık birer pervane olduğumuzu hatırlatan tüm<br />

idarecilerimize, öğretmenlerimize, velilerimize ve öğrencilerimize sonsuz şükranlarımızı sunarız.


ÇOCUK ÜNİVERSİTESİ PROJEMİZ<br />

32


ÇOCUK ÜNİVERSİTESİ PROJEMİZ<br />

33


34


35


İSMET İNÖNÜ MESLEKİ VE TEKNİK ANADOLU LİSESİ<br />

PRET-A-PET ERASMUS+ AVRUPA BİRLİĞİ PROJESİ<br />

HER YAŞAYANIN HAYATI DEĞERLİDİR<br />

Türkiye’den Manisa Hedef Ortaokulunun koordinatör<br />

kurum olduğu, ikinci Türk ortak<br />

olan okulumuz İsmet İnönü Mesleki ve<br />

Teknik Anadolu Lisesi, Romanya’dan Valcea Anton<br />

Pann School, İtalya’dan San Fele Istituto Compresivo,<br />

Fransa’dan Bagnols Sur Ceze Licee Sainte<br />

Marie, Yunanistan’dan Esperino Gymnasio-<br />

Lykeiakes Taxeis Trikalon okullarının ortak olduğu<br />

PRET-A-PET (Protect, Respect, Educate, Treat<br />

Animals and People with Empathy and<br />

Tenderness) adlı Avrupa Birliği<br />

Erasmus+ K219 Projesi Eylül<br />

2016 tarihinde başlamış ve<br />

iki yılın ardından 31<br />

Ağustos 2018 tarihinde<br />

sona ermiştir.<br />

Final raporunu Türk<br />

Ulusal Ajansına<br />

göndermiş olduğumuz<br />

projemiz<br />

sayesinde okulumuz<br />

İsmet İnönü<br />

MTAL’den 20 öğretmen<br />

ve 16 öğrenci<br />

olmak üzere toplam 36<br />

kişi Fransa, İtalya, Romanya<br />

ve Yunanistan’da<br />

yapılan etkinliklere ve eğitimlere<br />

katılma şansı yakalamıştır.<br />

Yine projemizin Türkiye ayakları olan<br />

Hedef Koleji ve İsmet İnönü MTAL buluşmalarında<br />

okulumuz öğrenci ve öğretmenleri etkin bir şekilde<br />

katılım gerçekleştirmişlerdir.<br />

Hayvan dostlarımızın okul ve sınıf ortamlarında<br />

bulundurularak öğrencilerde motivasyon artırma;<br />

hayvan haklarına saygı; hayvanlara ve dolayısıyla<br />

insanlara olan empatiyi ve şefkati artırma, hayvanlar<br />

konusunda iş fikirleri geliştirme, hayvan dostlarımızın<br />

günlük yaşama entegrasyonunda<br />

çocuklarda girişim geliştirme gibi temaları<br />

barındıran bu Erasmus+ projesi, Türkiye Ulusal<br />

Ajansı tarafından finanse edilmiştir. Bu kapsamda<br />

okulumuz 27.565 Euro hibe almaya hak kazanmış<br />

ve bu hibenin tamamı yönetim, eğitim-öğretim ve<br />

ulus ötesi hareketliliklerde kullanılmıştır. İlk ziyaretin<br />

Türkiye’de Manisa Hedef Koleji’ne Kasım<br />

2016 tarihinde gerçekleştirildiği proje hareketlilik<br />

sürecimiz son olarak Mayıs 2018 tarihinde Yunanistan’a<br />

gerçekleştirilen ziyaretle sona ermiştir.<br />

İlk olarak 2016 Kasım ayında Manisa Özel Hedef<br />

Ortaokulu’na gerçekleştirilen ziyaretin ardından<br />

ortak kurumlar 2017’nin Mart ayında Fransa’nın<br />

Bagnols-Sur-Çeze kentinde akabinde Nisan<br />

2017’de İtalya’nın San Fele şehrinde buluştular.<br />

Fransa’daki ziyaretimiz kapsamında çeşitli at çiftlikleri,<br />

17. Yüzyılda Fransa Kralı tarafından<br />

kurulan ve halen günümüzde<br />

at yetiştiriciliği enstitüsü olarak<br />

çalışan Ville D’Uzes, tarihi<br />

ve kültürel örüntüsüyle<br />

Avrupa’nın önde gelen<br />

şehirlerinden olan<br />

Avignon ve Orange<br />

şehirlerinde çeşitli<br />

yerleri görme şansı<br />

yakalayan öğretmen<br />

ve öğrencilerimiz<br />

“Hayvanlara<br />

Yapılan Kötü<br />

Muameleler”,<br />

“Dostluk Duvarı”, “Hayvanlar<br />

Adına Sen Konuş<br />

Maratonu” gibi etkinlik ve<br />

seminerlerde de yer aldılar.<br />

Fransa’da yapılan etkinliklerin<br />

ardından yurda dönen ekibimiz İtalya<br />

hareketliliği öncesi derhal çalışmalara başladı ve<br />

“Hayvan Dedektifi Kampanyası” kapsamında<br />

etrafımızdaki hayvan dostlarımıza olan ilgimizi<br />

artırmak için fotoğraf çekimleri yaptılar. Manisa’da<br />

bulunan hayvan barınağına da ziyarette bulunan<br />

ekibimiz buradaki köpek ve kediler için önceden<br />

aldıkları mamaları görevlilere teslim ettiler.<br />

2018 Nisan sonu ve Mayıs başı itibariyle İtalya’nın<br />

San Fele kentinde gerçekleştirilen hareketlilik kapsamında<br />

okulumuzdan 9 öğrenci ve öğretmen yola<br />

çıktılar. İtalya’da yoğun bir ilgiyle ve oldukça misafirperver<br />

şekilde ağırlanan ekibimiz bu ziyaret<br />

kapsamında tarihi örüntüsüyle büyüleyen Roma<br />

şehrini, doğal güzellikleriyle ilgi gören San Fele’yi,<br />

Basilicata bölgesi başkenti olan Potenza’yı, Melfi<br />

şehrini görme şansı yakaladılar.<br />

36


37<br />

Ekibimiz yine İtalya’da daha önceden hazırladıkları<br />

hayvanlar yararına yapılacak olan iş<br />

girişimi strateji planını diğer ortaklarımıza<br />

sunma ve onların strateji planlarını da inceleme<br />

olanağı buldular. İtalyan ortaklarımızın hazırladıkları<br />

“Yeşil Sirk” temalı müzikali, klasik müzik konserini<br />

izleyen ekibimiz; “Webquest” eğitimi alarak Romanya’da<br />

gerçekleştirilen hareketlilik için hikaye<br />

yazma çalışmasının temelini attılar. Hayvan Dedektifi<br />

kampanyası kapsamında çekilen fotoğrafları<br />

takvim haline dönüştüren ekiplerimiz San Fele’de<br />

hayvan barınağı, şahin parkı, San<br />

Fele Şelalesine görme şansı<br />

yakaladılar. İtalya’daki ziyaretler<br />

kapsamında yeni<br />

bir temayla dostluk duvarı<br />

çalışmamız yer<br />

alırken ayrıca projemizin<br />

şarkısını da bir<br />

yarışma düzenleyerek<br />

yazmış bulunmaktayız.<br />

Okulumuzda geçen iki<br />

yılda tavuklar, kuşlar,<br />

hamsterlar, kediler,<br />

balıklar ve hatta köpek<br />

sahiplendik. Öğrencilerimizde<br />

harika bir sorumluluk<br />

bilinci gelişti. Hayvanlarla ilgili iş fikri<br />

geliştirilmesi kapsamında okulumuz bünyesinde<br />

tavuklar edindik, büyük bir akvaryum sahibi olduk<br />

ve bunların sorumluluklarını öğrencilerimiz aldılar.<br />

Tavuklardan edinilen yumurtaların okulumuz öğretmenleri<br />

tarafından alınmasıyla hayvanlarımızın<br />

giderlerini karşılamaya başladık ve bunun takibatı<br />

tamamıyla öğrencilerimiz tarafından yapıldı. Romanya’daki<br />

hareketliliğimiz öncesinde ortak kurumlarda<br />

ve okulumuzda öğrencilerimiz “AppDated<br />

Competition” adlı yarışma kapsamında hayvan haklarıyla<br />

ilgili kısa filmler hazırladılar. Bu filmlerin<br />

arasından her kurum belirlenen kriterlere göre en iyi<br />

filmini seçip www.pretapet.net adlı proje web sitemizde<br />

paylaştılar. Burada kısa filmler oylamaya<br />

sunuldu ve büyük bir katılım gerçekleşti. Öğrenci ve<br />

öğretmenlerimiz Romanya’da Ramnicu Valcea<br />

Anton Pann Okulunda onlarca etkinlikte görev<br />

aldılar. Keyifli, verimli ve anılarla dolu bir hareketliliğin<br />

ardından ülkemize döndük.<br />

Ülkemizde gerçekleştirilen ikinci buluşmaya okulumuz<br />

ev sahipliği yaptı ve misafirlerimize Türk<br />

kültürünü, gelenek göreneklerini en iyi şekilde<br />

tanıtma şansımız oldu. Bu kapsamda Manisa <strong>Şehzadeler</strong><br />

Belediyesi, <strong>Şehzadeler</strong> Halk <strong>Eğitim</strong><br />

Merkezi ve Manisa <strong>Şehzadeler</strong> <strong>İlçe</strong> <strong>Milli</strong> <strong>Eğitim</strong>i<br />

<strong>Müdürlüğü</strong> desteklerini bizlere sundular.<br />

Karşılama törenimiz bu kurumların da<br />

desteğiyle adeta bir olimpiyat<br />

oyunları açılışı<br />

tadında<br />

gerçekleşti.<br />

Okulumuzda<br />

kültür tanıtımları<br />

çerçevesinde<br />

yemek yarışması<br />

düzenlendi.<br />

Öğrencilerin sorumluluk<br />

bilişsel<br />

gelişimi için “Treasure Hunt”<br />

(Hazine Avı) ve hikaye yarışmamızın illüstrasyon<br />

çalışmaları etkinliklerimiz gerçekleştirildi. Misafirlerimize<br />

tarihi ve doğal zenginliklerimizi tanıtmak adına<br />

Efes-Meryem Ana-Kuşadası-İzmir gezisi düzenleyerek<br />

bölge tanıtımımızı da yaptık.<br />

Son olarak Yunanistan’ın Trikala kentinde düzenlediğimiz<br />

hareketliliğimizde ekosisteme müdahale<br />

soncunda oluşabilecekleri tema edinen bir etkinliğimiz,<br />

dans yarışmamız, hikâye yarışmamız sonucunda<br />

oluşturduğumuz kitabımızın basımı ve<br />

dostluk duvarı gibi çalışmalarımız yer aldı.


<strong>Milli</strong> <strong>Eğitim</strong> Bakanlığı, Kültür ve Turizm Bakanlığı ve Türkiye Belediyeler Birliği iş birliği ile Temel<br />

<strong>Eğitim</strong> Genel <strong>Müdürlüğü</strong>ne bağlı okullarda eğitim alan bir milyon öğrencinin ücretsiz olarak sinemayla<br />

tanıştırılması ve kültürel yönden öğrencilerimizin gelişimine katkı sağlanması amacıyla<br />

ilçemiz okullarındaki öğrenciler sinemaya götürüldü.<br />

38


39<br />

<strong>İlçe</strong> <strong>Milli</strong> <strong>Eğitim</strong> Müdürü Sayın Ebubekir Ermiş, Okul Sporları Minik<br />

Yıldız Gençler Tekvando Şampiyonası Ödül Törenine Katıldı.<br />

“BENİM YILDIZIM TEKVANDO PROJESİ” PROTOKOLÜ İMZA TÖRENİ<br />

Vicdan Karaosmanoğlu İlkokulunda eğitim öğren yabancı<br />

uyruklu öğrenciler için “Benim yıldızım tekvando’ Projesi<br />

hayata geçirildi. Proje kapsamında okulda eğitim gören<br />

87 yabancı uyruklu öğrenciden 72’sinin tekvando<br />

sayesinde Türkiye’ye uyum sağlaması amaçlanıyor.<br />

<strong>Şehzadeler</strong> Kaymakamlığı, <strong>Şehzadeler</strong> Belediye Başkanlığı,<br />

<strong>Şehzadeler</strong> <strong>İlçe</strong> <strong>Milli</strong> <strong>Eğitim</strong> <strong>Müdürlüğü</strong>, Gençlik<br />

Hizmetleri ve Spor İl <strong>Müdürlüğü</strong>, Halk <strong>Eğitim</strong> Merkezi<br />

<strong>Müdürlüğü</strong>nün destek verdiği ’BenimYıldızım Tekvando’<br />

Projesi Vicdan Karaosmanoğlu İlkokulu’nda eğitim gören<br />

yabancı uyruklu öğrenciler için hayata geçirildi. Proje<br />

sayesinde kendi coğrafyalarından koparak Türkiye’ye<br />

gelen Iraklı, Suriyeli, Afganistanlı, İranlı 72 çocuğa bulundukları<br />

kültüre sporla birlikte uyum sağlamalarını kolaylaştırmak<br />

ve aidiyet duygularının kazandırılması, spor<br />

sayesinde Türkiye’nin farklı bölgelerini görmeleri ve kötü<br />

alışkanlıktan uzak tutulmaları amaçlanıyor.<br />

Projenin 2019 Haziran ayına kadar 10 aylık bir süreyi<br />

kapsadığı öğrenilirken, yabancı uyruklu öğrencilere tekvando<br />

eğitimlerinin Gençlik Hizmetleri Spor İl <strong>Müdürlüğü</strong><br />

ve <strong>Milli</strong> Takım Antrenörü Serap Aydeniz tarafından verileceği<br />

bildirildi.<br />

Protokol İmzalandı<br />

Vicdan Karaosmanoğlu İlkokulunda düzenlenen<br />

protokol törenine <strong>Şehzadeler</strong> Kaymakamı Cemal Hüsnü<br />

ÇAYKARA, <strong>Şehzadeler</strong> Belediye Başkanı Ömer Faruk<br />

Çelik, <strong>İlçe</strong> <strong>Milli</strong> <strong>Eğitim</strong> Müdürü Ebubekir Ermiş, Halk<br />

<strong>Eğitim</strong> Merkezi Müdür Vekili Orhan Çelik, AK Parti <strong>Şehzadeler</strong><br />

<strong>İlçe</strong> Başkanı Ahmet Tonguç, Gençlik Hizmetleri<br />

ve Spor İl <strong>Müdürlüğü</strong> Okul Sporları Şube Müdürü Mustafa<br />

Buldu, Tekvando İl Temsilcisi Gökay Budak, Başar Spor<br />

Kulübü Başkanı ve <strong>Milli</strong> Takım Antrenörü Süleyman<br />

Başar, Akpınar Mahalle Muhtarı Bişar Saknuk, Okul<br />

Müdürü Murat Kemal Bayar katıldı.<br />

Vicdan Karaosmanoğlu İlkokulu Müdürü Murat<br />

Kemal Bayar, okullarında 87 yabancı uyruklu öğrencinin<br />

eğitim-öğretim gördüğünü ve bunlardan 72’sinin proje<br />

kapsamında tekvando eğitimi alacağını belirtti. Her<br />

zaman sporla ilgilendiklerini kaydeden <strong>Şehzadeler</strong> Kaymakamı<br />

Cemal Hüsnü ÇAYKARA ise, çocukları geleceğe<br />

hazırlamak için çalışılması gerektiğini ifade etti. Belediye<br />

olarak böyle bir projede yer almaktan dolayı çok mutlu<br />

olduklarını ifade eden projenin bir diğer ortağı olan <strong>Şehzadeler</strong><br />

Belediye Başkanı Ömer Faruk Çelik ise her<br />

zaman spor ve sporcunun yanında olduklarını söyledi.<br />

Çelik, yarınların geleceği olan bu çocuklara destek vermeye<br />

devam edeceklerini kaydetti. <strong>Şehzadeler</strong> <strong>İlçe</strong> <strong>Milli</strong><br />

<strong>Eğitim</strong> Müdürü Ebubekir ERMİŞ de amaçlarının bu projeyi<br />

il bazına yaymak olduğunu belirtti.<br />

Yapılan konuşmaların ardından ’Benim yıldızım<br />

tekvando’ projesinin protokolü taraflar arasında imza altına<br />

alındı. Protokol töreni için tekvando kıyafetlerini giyen<br />

yabancı uyruklu öğrenciler de ellerinde Türk bayraklarıyla<br />

objektiflere poz verdi.<br />

AŞAĞI ÇOBANİSA


KÜLTÜREL MİRASIMIZA<br />

SAHİP ÇIKIYORUZ…<br />

Avrupa'da okul işbirliğini<br />

teşvik eden bir Avrupa okul ağı portalındaki<br />

“Avrupa’dan selamlar, kartpostal<br />

değişimi” projesine , Şehitler Ortaokulu<br />

Öğretmeni Ersin GENÇOĞLU 28 öğrencisi ile<br />

katılarak okuluna e-twinning, projesine kalite<br />

etiketi ödülü aldırmıştır..<br />

Kültürel Mirasa Sahip Çıkma temasından yola çıkarak,<br />

Matematik Öğretmeni Ersin GENÇOĞLU 'nun 28 öğrencisi<br />

ile dahil olduğu projeye, toplam 18 Ülke, 32 Okul, 982<br />

öğrenci katılmıştır.<br />

Ersin GENÇOĞLU “ Avrupa Kültürel Miras Yılı olması sebebi<br />

ile öğrencilerimizi bu alanda eski geleneklerimize<br />

sahip çıkmaya teşvik etmek istedim. Öğrencilerimi kültürel mirasa<br />

yakınlaştırmak ve daha ilgili olmalarını sağlamak,<br />

Avrupa'nın zengin mirasının takdir edilmesini teşvik<br />

etmek için Avrupa çapında bir projeye dahil olurken<br />

öğrencilerim çok heyecanlıydı. Bu proje sayesinde,<br />

Avrupa’ dan farklı insanlar, farklı kültürler,<br />

farklı diller tanımış oldular”. dedi


41<br />

MİNİK ADIMLARLA BÜYÜK HEDEFLERE ULAŞIYORUZ…<br />

Aşağı Çobanisa Ahmet Ferit<br />

Giritligil Ortaokulunda uygulanan<br />

projede, öğrenciler gruplara<br />

ayrılmak suretiyle her<br />

grubun danışman öğretmenleri<br />

,yapılan planlamalar doğrultusunda<br />

öğrencilerle okul içi<br />

ve okul dışı zamanlarda özel<br />

çalışmalar yapmaktadır. Projenin<br />

temel amacı olumlu<br />

eğitim ortamı oluşturarak<br />

öğrencilerimizin tamamını<br />

eğitim sürecine aktif olarak<br />

dahil etmektir.


42<br />

YARDIMLAŞMA<br />

VE DAYANIŞMA..<br />

Yardımlaşma ve dayanışma toplum fertlerinin sahip olması gereken en<br />

güzel özelliklerdendir. Bir arada yaşayan insanlar sürekli yardımlaşma<br />

içerisinde olursa hem daha mutlu hem de daha huzurlu olurlar<br />

<strong>Şehzadeler</strong> Kaymakamı Sayın Cemal Hüsnü ÇAYKARA ve <strong>Şehzadeler</strong> <strong>İlçe</strong> <strong>Milli</strong><br />

<strong>Eğitim</strong> Müdürü Ebubekir ERMİŞ, Merkez Efendi Ortaokulunun uygulamış<br />

olduğu yardımlaşma ve dayanışma projesine destek oldular.<br />

Getirdikleri hediyeleri öğrencilere teslim edilerek,<br />

yardımlaşmanın önemini vurguladılar.


43<br />

1. OKUR-YAZARLIK SEFERBERLİĞİ<br />

BELGE DAĞITIM TÖRENİ DÜZENLENDİ<br />

İl <strong>Milli</strong> <strong>Eğitim</strong> Müdürü İsmail<br />

ÇETİN, Cumhurbaşkanı<br />

Recep Tayyip<br />

Erdoğan ve Eşi Emine Erdoğan’ın<br />

himayelerinde<br />

başlatılan “Okuma-Yazma<br />

Seferberliği” kapsamında<br />

Okuma-Yazma Kurslarını<br />

başarı ile bitiren kursiyerler<br />

için düzenlenen belge<br />

dağıtım törenine katıldı<br />

İl Müdürümüz Sayın<br />

Çetin yaptığı konuşmada<br />

“Bugün burada bu kursa<br />

emek veren, destek veren,<br />

katılan, dirsek çürüten,<br />

kardeşlerimize, hanımlarımıza,<br />

onlara ders veren<br />

öğretmenlerimize, yine bu<br />

işe ön ayak olan mahalle<br />

muhtarlarımıza, onlara ev<br />

sahipliği yapan okul idarecileri<br />

ve öğretmenlerimize,<br />

organizasyonu yapan <strong>Şehzadeler</strong><br />

<strong>İlçe</strong> <strong>Milli</strong> <strong>Eğitim</strong><br />

Müdürümüze, <strong>Şehzadeler</strong><br />

Halk <strong>Eğitim</strong> Merkezi<br />

Müdürümüze ve İl <strong>Milli</strong><br />

<strong>Eğitim</strong> <strong>Müdürlüğü</strong> Hayat<br />

Boyu Öğrenme Şubemize<br />

ve gelen misafirlerimize çok<br />

teşekkür ediyorum.” diyerek<br />

kursiyerleri tebrik etti.<br />

Program sonunda<br />

okuma-yazma bilmeyen<br />

vatandaşlarımız için düzenlenen<br />

I. Kademe Yetişkin<br />

Okuma-Yazma Kurslarını<br />

tamamlayarak okur-yazar<br />

olan ve ilkokul düzeyinde<br />

öğrenim görmelerini<br />

sağlayacak II. Kademe<br />

Yetişkin Okuma-Yazma<br />

Kurslarına yönlendirilmesi<br />

amaçlanan 78 kursiyerin<br />

belgeleri <strong>Şehzadeler</strong> Kaymakamı<br />

Cemal Hüsnü<br />

ÇAYKARA, İl <strong>Milli</strong> <strong>Eğitim</strong><br />

Müdürü İsmail Çetin, <strong>Şehzadeler</strong><br />

<strong>İlçe</strong> <strong>Milli</strong> <strong>Eğitim</strong><br />

Müdürü Ebubekir Ermiş ve<br />

İl Mili <strong>Eğitim</strong> Şube Müdürü<br />

Bülent Şimşek tarafından<br />

verildi.


Spil Ortaokulu Açıldı…<br />

ŞEHZADELERDE EĞİTİME CAN KATTI….<br />

16 Ağustos 2018 tarihli <strong>Milli</strong> <strong>Eğitim</strong> Bakanlığının oluruyla, açılması<br />

kararlaştırılan, SPİL ORTAOKULU 2018-2019 eğitim öğretim<br />

yılına 4 şubesi ile 10 Eylül 2018 tarihinde eğitim-öğretime<br />

hazır hale getirildi. Tüm şubelerinde, yabancı dil ağırlıklı (YDA)<br />

sınıf, proje uygulaması ile yabancı dilin ilköğretimde müfredat<br />

içerisinde yoğun bir şekilde verilmesinin hedeflendiği, Spil Ortaokulu<br />

velilerin ilgi odağı oldu.<br />

Artık “SPİL ORTAOKULU “olarak kullanılacak…<br />

Manisa'da tam gün eğitim sistemine geçilmesi ile birlikte,<br />

1960'lı yıllarda inşa edilen, uzun yıllar Endüstri Meslek<br />

Lisesi'nin şubesi olarak kullanılan okul binası, bu yıl<br />

SPİL ORTAOKULU'na tahsis edilerek <strong>Şehzadeler</strong> <strong>İlçe</strong>sinde tam<br />

gün eğitim veren ortaokul olarak faaliyete geçti. Bölgenin okul<br />

ihtiyacını karşılamak için açılan Spil Ortaokulu bundan sonraki<br />

yıllarda 12 derslik kapasitesi ile faaliyet göstermeye devam<br />

edecek.<br />

Spil Ortaokulu Kurucu Müdürü Olgun SUNMAZ ;<br />

“Mesai mefhumu gütmeden, gece gündüz çalışarak,<br />

okul-aile birliği, <strong>İlçe</strong> <strong>Milli</strong> <strong>Eğitim</strong> <strong>Müdürlüğü</strong> ve <strong>Şehzadeler</strong><br />

Belediyesinin destekleriyle kısa sürede okulun tüm fiziki eksiklerini<br />

tamamlamak suretiyle eğitim-öğretime hazır hale getirdik.<br />

<strong>Şehzadeler</strong> <strong>İlçe</strong> <strong>Milli</strong> <strong>Eğitim</strong> <strong>Müdürlüğü</strong>nün planlamaları ile 10<br />

Eylül 2018 tarihi itibari ile tüm branşlardaki öğretmenlerimiz<br />

eksiksiz olarak görevine başladı.” dedi.<br />

Okulumuzda İngilizce sözlü ve yazılı iletişimin en iyi<br />

şekilde öğrenilmesi amaçlanmaktadır; bu kapsamda haftada 13<br />

saat 5. Sınıflarımızda yabancı dil eğitimi uygulanmaktadır.<br />

Amacımız <strong>Milli</strong> <strong>Eğitim</strong> Bakanlığının amaçları doğrultusunda<br />

çocuklarımıza en az bir yabancı dili en iyi şekilde<br />

öğretmektir.Öğrencilerimizin en az bir yabancı dili yazılı ve<br />

sözlü iletişim kurabilecek şekilde iyi derecede öğrenmesini<br />

sağlamak üzere eğitim yöntemlerinin geliştirilmesi ve programda<br />

gerekli düzenlemelerin yapılması için yabancı dil öğretiminin<br />

okulumuzda daha etkin hale getirilmesi gerektiği inancı<br />

ile, öğrencilerimize 5. Sınıfta yoğun bir hazırlık programı vermekteyiz.<br />

Haftada 13 saat yapılan İngilizce dersleri, öğrencilerimizin<br />

dil gelişim düzeylerine uygun olarak planlanır ve öğretim<br />

süreci ders öğretmenleri tarafından düzenli olarak takip<br />

edilir.<br />

Yabancı dil öğreniminde dört temel beceri bulunur ve<br />

bu beceriler kendi aralarında "productive skills" (üretmeye<br />

dayalı dil becerileri) ve "receptive skills" (üretim gerektirmeyen<br />

dil becerileri) olarak iki gruba ayrılır. ‘’Productive skills’’ olan<br />

konuşma ve yazma becerilerinin gelişimi için öğrencinin yeterince<br />

okuma ve dinleme (Receptive skills) yapması gerekmektedir.<br />

Okulumuzda dört temel dil becerisine eşit ağırlık verilerek<br />

öğrencinin kendini daha rahat ifade etmesi sağlanır; öğrencilerimiz<br />

öğrendikleri yapı ve kelimeleri çağdaş yöntem ve<br />

tekniklerle sınıf içi ve sınıf dışı aktivitelerde kullanabilmektedir.<br />

Her sınıf seviyesine uygun olarak hikaye kitapları okutulmakta,<br />

ders içinde de incelenerek öğrencilerimizin okuma –<br />

anlama becerilerini geliştirmeleri ve öğrendikleri dili<br />

pekiştirmeleri amaçlanmaktadır. Belirli aralıklarla da seviye arttırımı<br />

yapılarak online kitap okuma programı ile öğrencilerimize<br />

düzenli olarak kitap atamaları yapılmakta ve İngilizce öğretmenlerimizce<br />

bunun takibi yapılmaktadır.<br />

Dönem boyunca öğrencilerimizin hazırladıkları projeler<br />

panolarda sergilenmekte, öğrencilere önemli günler ve<br />

haftalarla ilgili çalışmalar yaptırılıp bunların da panolarda yer<br />

almasına özen gösterilmektedir.<br />

Tüm öğretmenlerimiz tarafından kullanılan, ailelerin<br />

çocuklarının okulda yaptıkları faaliyetleri ve öğrendikleri konuları<br />

takip etmelerine olanak sağlayan ‘ClassDojo’ uygulaması<br />

ile bir ekip çalışması yapılabilmektedir. Öğretmen, öğrenci ve<br />

veli iletişimi sayesinde okuldaki her bir dakika daha verimli


Ülke geneli ve yurt dışından 30 bin öğrenciyi harekete geçiren ‘Kuşlara Bir Damla<br />

Umut’ isimli sosyal sorumluluk projesi kapsamında SPİL ORTAOKULUnda düzenlenen<br />

etkinlikte öğrenciler, kuşlar için hazırladıkları yuvaları ve yemlikleri<br />

ağaçlara astı.<br />

Okul öğretmenlerinin koordinatörlüğünde gerçekleştirilen<br />

‘KUŞLARA BİR DAMLA UMUT’ projesi kapsamında, öğrenciler<br />

tarafından yapılan kuş yuvaları ve yemlikler, okulun<br />

bahçesinde çeşitli noktalardaki ağaçlara asıldı. Okul<br />

bahçesindeki ulaşamadıkları ağaçlara da Manisa<br />

Büyükşehir Belediyesi İtfaiye Dairesi Başkanlığı ekiplerinin<br />

yardımlarıyla kuş yuvaları asıldı.<br />

SPİL ORTAOKULU Müdürü Olgun SUNMAZ<br />

da projeye destek olarak, ‘’Birlikte yaşadığımız,<br />

doğadaki dostlarımız olan kuşları soğuk kış günlerinde hatırlamak ve onlara yardımcı olmak amacıyla öğrencilerimiz<br />

ve öğretmenlerimiz bu etkinliği hazırlamışlar. Bu duyarlı<br />

davranışlarından dolayı kendilerine teşekkür ediyorum.’’ dedi.<br />

45


46<br />

YAZAR ÖĞRETMEN<br />

KENAN SEFA<br />

YAZMIŞ OLDUĞU<br />

KİTABIN ADI:<br />

“ BU BENİM ”<br />

TÜRÜ: KİŞİSEL GELİŞİM<br />

YAZARIN KİTAPLA<br />

İLGİLİ AÇIKLAMASI:<br />

Kaleme almış olduğum bu kitabım, dünyayı<br />

değiştiren 20 ünlü ve başarılı insanın hayatını<br />

kişisel gelişim açısından değerlendiriyor.<br />

YAZAR ÖĞRETMEN SALİM ERBAY<br />

“DEMOKRASİ VE DEMOKRATİK<br />

OKUL KÜLTÜRÜ”


47<br />

YAZAR ÖĞRETMENLER KÜLTÜR<br />

VE MEDENİYET EMEKÇİSİ<br />

OLARAK BİR MODELDİR<br />

Kitap okuma; hava gibi, su gibi, yemek gibi günlük hayatımızın<br />

bir parçası olmadıkça kültürel gelişmemizi tamamlamamız ve<br />

bilgi çağını yakalamamız mümkün değildir. UNESCO ve<br />

Kültür Bakanlığı’nın yapmış olduğu araştırmayı okuyunca bilgi çağını<br />

yakalamamız için daha fazla gayret etmemiz gerektiğini anlayacağız.<br />

Televizyon izliyor, internete giriyor ama ne acı ki okumuyoruz. UN-<br />

ESCO tarafından yapılan araştırmaya göre, Türkiye'de okuma<br />

alışkanlığı yok denecek kadar az. Avrupa'da yüzde 21 olan kitap<br />

okuma oranı, Türkiye'de sadece on binde bir. Birleşmiş Milletler<br />

<strong>Eğitim</strong>, Bilim ve Kültür Kurumu UNESCO, dünyadaki okuma alışkanlıklarını<br />

rapor haline getirdi. Rapora göre, Türkiye, kitap okuma<br />

oranında dünya ülkeleri arasında 86'ncı sırada yer alıyor. Avrupa'da<br />

yüzde 21 olan kitap okuma alışkanlığı Türkiye'de yok denecek kadar<br />

az. Yılda kitaba ayrılan süre bir günlük TV izleme süresiyle aynı: 6<br />

saat. İhtiyaç listesinde 235. Sırada Kültür Bakanlığı tarafından yapılan<br />

istatistiklere göre ise bir yılda basılan kitap, gazete okuyanların nüfusa<br />

oranı, kütüphane ve kahvehane sayılanırının kıyaslanması ve ülkelere<br />

göre kitap okuma oranları ise şöyledir. Bir yılda basılan kitapların çeşidi<br />

ülkelere göre şöyledir: ABD 85.121 Japonya 42.217 İngiltere 64.761 Almanya<br />

64.761 Türkiye 6.151 Gazete okuyanların<br />

nüfusa oranları şöyledir: Japonya %<br />

62 Almanya % 48 Türkiye % 5 Türkiye’deki<br />

kahvehane ve kütüphane sayılarının<br />

kıyaslaması ise şöyledir: Kütüphane sayısı<br />

1412 Kahvehane sayısı 570.000 Buna göre: 49.500 kişiye bir kütüphane düşerken, 122<br />

kişiye bir kahvehane düşmektedir. Gallup firmasının yaptığı bir araştırmaya göre bazı<br />

ülkelerdeki kitap okuyanların nüfusa oranları şöyledir: Japonya % 14 ABD % 12 Almanya %<br />

11 İngiltere % 11 Türkiye % 0,01 "Çalışmadan, yorulmadan ve üretmeden, rahat yaşamak<br />

isteyen toplumlar; evvela haysiyetlerini, sonra hürriyetlerini daha sonra da istiklal<br />

ve istikballerini kaybetmeye mahkûmdurlar." Diyen Mustafa Kemal Atatürk ve<br />

bilgi çağına bilgisiz girmeyen çalışan bizler. Ayakta kalmak istiyorsak ülkemizi<br />

çağla üstünden çağ atlatmaya mecburuz. Daha çok gayret ederek daha fazla<br />

çalışmalıyız ve daha fazla okumalıyız. Çocuklarımızda kitap okuma alışkanlığı<br />

uyandırmak istiyorsak öncelikle anne ve babalar olmak üzere biz, kitap<br />

okuma alışkanlığına sahip olmalıyız. Okuyan anne ve babaların çocuklarına<br />

okuma alışkanlığını aşılaması daha kolay olacaktır. Elinizde tuttuğunuz Yedi<br />

Renk Öyküler isimli bu eser bir yıllık araştırma, okuma, inceleme, derleme<br />

çalışmasının sonucunda yayına hazırlandı. Kimi zaman duygulanacağınız,<br />

kimi zaman tebessüm edeceğiniz, kimi zaman gözyaşlarınızı usulca akıtacağınız<br />

hikâyelerin yağmurdan sonra çıkan yedi renkli gökkuşağı gibi sizi<br />

her yönüyle kuşatacağı düşünüyoruz. Ülkemizde kitap okuma bilincinin<br />

uyanmasında bir nebze de olsa katkı sağlamak dileğiyle… Ailenizle beraber<br />

keyifli okumalar diliyoruz."<br />

ALPER<br />

KUMTEPE


48<br />

ALİ GÜL -- 1965<br />

yılında Tarsus’ta doğdu.<br />

İlkokul, ortaokul ve lise eğitimini<br />

Tarsus’ta tamamladı..<br />

İstanbul’da Marmara Üniversitesi<br />

Fen/Edebiyat Fakültesi<br />

Tarih Bölümünden mezun<br />

olduktan sonra Kırıkkale’nin<br />

Balışeyh ilçesinde öğretmenliğe<br />

başladı. Manisa’da<br />

Ahmet Ferit Giritligil Ortaokulunda<br />

Sosyal Bilgiler<br />

öğretmeni görevini<br />

sürdürmektedir. Evli ve iki kız<br />

babasıdır.<br />

“Tabur Komutanım Bana<br />

Dedi Ki!” ve “Bizim Mahalle<br />

Sizin Mahalleyi Döver” isimli<br />

yayınlanmış iki kitabı bulunmaktadır.


49<br />

Merkez Efendi İlkokulu<br />

ÜRETEN VE ÜRETMEKTEN<br />

KEYİF ALAN BİR NESİL YETİŞİYOR<br />

Okulumuz öğrencileri Serbest<br />

Etkinlikler saatinde tamamen evlerindeki<br />

atık malzemelerden<br />

yararlanarak bir düzenek oluşturdu.<br />

Oluşturulan bu düzenek ile<br />

atkı örme çalışması yapıldı.<br />

Yapılan çalışma çok olumlu<br />

sonuçlar verdi ve biz bunu proje<br />

çalışmasına dönüştürdük.<br />

Okulumuzda yürütülen Değerler<br />

<strong>Eğitim</strong>i Projesi kapsamında ATKI-<br />

LARIMIZI ördük. Hazırlamış<br />

olduğumuzu bu atkıları bir öğrenci<br />

velimizin mezun olduğu, Malatya ili<br />

Darende ilçesi 75.yıl İlkokuluna<br />

gönderdik.<br />

Çocuklarımıza geçmiş ve<br />

günümüz arasında köprü kurduran,<br />

el işi kültürümüzü yaşatan,<br />

hediyeşme, yardımlaşma, dayanışmanın<br />

önemini anlatan bu projede<br />

emeği geçen başta sınıf öğretmenlerimize<br />

öğrencilerimize ve velilerimize<br />

teşekkür ederiz.<br />

Merkez Efendi İlkokulu


50<br />

Geleceğin Tasarımcıları<br />

Eserlerini Sergiledi<br />

İsmet İnönü<br />

Mesleki ve Teknik<br />

Anadolu Lisesi Grafik Tasarım<br />

bölümü öğrencilerinin 2017-2018<br />

Öğretim yılında yaptıkları çalışmalar açılan<br />

sergide ziyaretçilerin beğenisine sunuldu.<br />

Yaklaşık 130 eserin yer aldığı sergi<br />

açılışına Manisa Vali Yardımcısı<br />

Volkan KÖKSAL, İl <strong>Milli</strong> <strong>Eğitim</strong><br />

Müdürü İsmail ÇETİN, <strong>Şehzadeler</strong><br />

<strong>İlçe</strong>si Belediye<br />

Başkan Yardımcısı İsmail<br />

ÖNAL, <strong>Şehzadeler</strong> <strong>İlçe</strong> <strong>Milli</strong><br />

<strong>Eğitim</strong> Müdürü Ebubekir<br />

ERMİŞ, Okul Müdürleri ve<br />

öğretmenler katıldı.<br />

Grafik Bölümü öğrencileriyle<br />

atölye dersleri ve<br />

kurslarda yaptıkları çalışmaları<br />

sergilediklerini ifade eden Grafik<br />

ve Fotoğraf Bölümü Alan Şefi<br />

Özgül APAK, çalışmalarını kara<br />

kalem tekniği, sulu ve guaj<br />

boyama tekniği ile gerçekleştirdiklerini<br />

söyledi.<br />

Sergide illüstrasyon, natürmort,<br />

portre, imgesel teknikler<br />

ve fotoğraf çekimleri, özgün<br />

baskı çalışmaları, dijital ortamda<br />

tasarlanmış kurumsal<br />

kimlik çalışmaları<br />

bulunmaktadır.<br />

Grafik ve Fotoğraf Bölümü<br />

öğretmenleri, Özgül APAK, Bülent<br />

ÖZTÜRK, Emel KARABIÇAK, Emel KÖK-<br />

SAL öğrencilerimizin motivasyonunu yüksek<br />

tutarak takım ruhu bilinci ile bu güzel<br />

sergimizin hazırlanmasını<br />

sağlamışlardır. Öğretmenlerimiz<br />

bu çalışmayla okulda ve ilde<br />

bölümün tanıtımının sağlandığını,<br />

bölüm için farkındalık<br />

oluşturulduğunu ifade<br />

ettiler.<br />

Sergimize katılan Vali<br />

Yardımcısı Sayın Volkan KÖK-<br />

SAL ve Okul Müdürümüz<br />

Osman KUŞÇUOĞLU, yaptıkları<br />

konuşmalarda serginin hayırlı ve<br />

uğurlu olmasını dilediler. Okulumuza<br />

uzun yıllar emek vermiş, yakın zamanda<br />

vefat eden resim öğretmeni<br />

Kerime ERMETE ‘ yi de bu<br />

vesile ile andılar.<br />

Sergimizi ziyarete gelen velilerimize,<br />

sektör temsilcilerine, emeği<br />

geçen öğrencilerimize, öğretmenlerimize,<br />

desteklerini her an<br />

yanımızda hissettiğimiz okul<br />

idaremize teşekkür ediyoruz.


51<br />

TÜBİTAK 4004 DOĞA EĞİTİMİ VE BİLİM OKULLARI PROJESİ-2018<br />

YUNTDAĞINDAN SPİLE DOĞA YOLCULUĞU-2<br />

Bilim ve Sanat Merkezinin TÜBİTAK tarafından desteklenen TÜBİTAK 4004 Doğa <strong>Eğitim</strong>i ve<br />

Bilim Okulları projesiyle; doğa, canlılar, ekoloji, biyoteknoloji , sanat, astroloji, bilgisayar ve<br />

matematik konularında, çevrede uygulamalar yapılarak, katılımcıların bilinçlenmesi sağlanmıştır.<br />

30 Eylül – 6 Ekim 2018 tarihleri arasında Yuntdağı ve Spil Dağında toplam 30 adet etkinlik<br />

gerçekleştirilmiştir.


52<br />

SANCAKLI BOZKÖY 75.YIL İLKÖĞRETİM KURUMLARI<br />

4. GELENEKSEL AŞURE VE PİLAV GÜNÜ<br />

CAMİLER VE DİN GÖREVLİLERİ HAFTASI<br />

Camiler ve Din Görevlileri Haftası münasebeti ile <strong>Şehzadeler</strong> ilçesindeki Sancaklı Bozköy 75. Yıl İlkokulunda<br />

Sancaklı Bölgesi cami görevlileri ve okul personeli ile birlikte çeşitli etkinlikler düzenledi<br />

Etkinliğe;<br />

<strong>Şehzadeler</strong> ilçe Kaymakamı Sayın Cemal Hüsnü ÇAYKARA<br />

<strong>Şehzadeler</strong> Belediye Başkan Vekili Ali Delen<br />

<strong>Şehzadeler</strong> Belediye Başkan Yardımcısı Mehmet Kavas<br />

İl Jandarma Komutanlığı Kaçakçılık Şb. Mdr. V. Kdm. BşÇvş. Şenol Şahinoğlu<br />

<strong>Şehzadeler</strong> ilçe Jandarma Komutanı Yüzbaşı Özgür Can<br />

<strong>İlçe</strong> <strong>Milli</strong> <strong>Eğitim</strong> Müdürü Ebubekir<br />

Ermiş<br />

<strong>Şehzadeler</strong> <strong>İlçe</strong> Müftüsü Mehmet<br />

Cesur<br />

Bölge Karakol Komutanı Astsby.<br />

Cihan Kuşçu<br />

Sancaklı Bozköy Okul<br />

Müdürümüz, Müdür Yrd.Ve Öğretmenlerimiz<br />

Sancaklı Bölgesi Din Görevlilerimiz<br />

Sancaklı Bozköy Mahalle Muhtarı<br />

Kadir Dalgın<br />

Öğrenci velilerimiz ve vatandaşlar<br />

katıldı.<br />

Etkinlikte, din görevlilerinin toplumsal hayattaki yerlerine dikkat çekildi.


53<br />

<strong>Şehzadeler</strong> Kaymakamımız<br />

Sayın<br />

Cemal Hüsnü ÇAYKARA,<br />

bu yıl “Camiler ve Din<br />

Görevlileri Haftası’nın<br />

“Yanımızda Olan Birileri<br />

Var” sloganıyla kutlandığını<br />

belirterek, din görevlilerinin<br />

doğumundan ölümüne<br />

kadar vatandaşların her<br />

anında yanında olduğunu<br />

belirterek, katılımından<br />

dolayı misafirlere ve programdan<br />

dolayı din<br />

görevlileri ve okul yönetimine<br />

teşekkürlerini sundu.<br />

Konuşmaların ardından<br />

konuklara tavuklu pilav,<br />

ayran ve aşure ikram edildi.<br />

<strong>İlçe</strong> Müftümüz Sayın Mehmet Cesur Hocamızın<br />

dualarıyla program son bulurken Sayın Kaymakamımıza<br />

<strong>İlçe</strong> <strong>Milli</strong> <strong>Eğitim</strong> Müdürü Ebubekir<br />

Ermiş ve Okul Müdürümüz Mutlu Güneş<br />

tarafından Fatih Sultan Mehmed Han’ın İstanbul’a<br />

girişini temsil eden tablo hediye edildi.


54<br />

GEZMEK<br />

GÖRMEK,<br />

ÖĞRENMEK<br />

NE GÜZEL<br />

ŞEYDİR….<br />

Merkez Efendi Ortaokulu öğrencileri ,Evrensel<br />

Çocuk Müzesi <strong>Eğitim</strong> Kampüsü ve<br />

Westpark Akvaryum gezisi ile eğlenerek<br />

öğrenmenin tadını çıkardılar. Öğrenciler için<br />

hem eğitici hem de eğlenceli olan bu gezimizde<br />

öğrenciler stres atarak eğlenceli vakit<br />

geçirdiler.<br />

Öğrenmek İçin Gezmek<br />

Gezmek görmek, öğrenmek ne güzel şeydir<br />

öyle değil mi? Keşke sorumluluklarımız olmasa<br />

da gönlümüzce gezip eğlenebilsek diye<br />

düşünürüz hep. Gezip öğrenmeye ne kadar<br />

önem veriyoruz? Bir şeyler öğrenmek için gerçekten<br />

çok gezip görmek gerekiyor mu? Bu iki soru<br />

çok önemli. Bir bakıma “Çok gezen mi bilir, çok<br />

okuyan mı?”<br />

Gezip görmeye ne kadar önem<br />

veriyoruz? Otellere gidip havuzun<br />

ya da denizin kenarına uzanıp<br />

bütün gün orada kalmaktan bahsetmiyorum<br />

tabii ki. Bunu zaten<br />

hepimiz çok iyi başarıyoruz.<br />

Gerçekten bir şeyler öğrenmek<br />

için, gerek kendi ülkemizin<br />

kültürüyle daha içli dışlı olmak,<br />

gerek yabancı ülkelerin kültürleriyle<br />

tanışmak için ne yapıyoruz?<br />

Pek bir şey yaptığımız söylenemez bence.<br />

Günlük hayatın fiziksel stresinden kurtulmak adına bir<br />

otelde sınırsızca yemek yiyip yatmak bize çok daha<br />

cazip geliyor. Ancak gerçekten bu tür tatiller ya da<br />

“geziler” bizi ruhsal olarak dinlendiriyor mu? Her gün<br />

sabah kahvaltısının ardından havuzun başına inip<br />

bütün gün aynı şezlongun üstünde oturmak bizi<br />

sadece fiziksel olarak dinlendiriyor. Ama asıl önemli<br />

olan ruhsal dinlenme. İşte geziler bana kalırsa ruhsal<br />

dinlenme için çok büyük bir araç. Evet, saatlerce<br />

sokaklarda yürümek zorundayız, günlerce bir şehirden<br />

bir başkasına yolculuk yapmak zorundayız.<br />

Ancak bunun getirdiği fiziksel yorgunluk ruhsal dinlenişimizin<br />

yanında solda sıfır kalıyor. Buna ek olarak<br />

gezinin orada fiziksel olarak bulunmadan yapılabileceği<br />

gerçeği de var.<br />

Ruhsal dinlenmenin gerçekleşmesi ve bir şeyler<br />

öğrenebilmek için gerçekten gezmenin gerekli olup olmadığı<br />

da ayrı bir soru işareti. Yerinde gezmeye vakit<br />

ve para ayıramayan ama gezmek istediği yerler<br />

hakkında araştırma yapıp yayımlanan eserleri okuyan<br />

bir insan gerçekten oraya gitmiş olan bir insandan çok<br />

daha bilgili olabilir mesela. Bu nedenle yeri geldiğinde<br />

bir kitabın sayfaları arasında bıkmadan usanmadan<br />

dolaşmak zorundayız. Bir kitap okuyup fikir edinen<br />

insan da orayı gerçekten gezmiş kadar olur, onun<br />

gezisi de zihinsel bir gezidir. Önemli olan geziyi etkili<br />

değerlendirmektir. Gerçekte ya da kitaplarda müzeleri<br />

gezmek mesela, o yörenin insanlarıyla tanışıp onlar<br />

hakkında bilgi edinmek, yemeklerini<br />

tatmak… Bu tür şeyleri nedense<br />

televizyonda<br />

görünce çok hoşumuza<br />

gidiyor ama<br />

kendimiz bunları<br />

yapmak istemiyoruz,<br />

bir geziye gittiğimizde<br />

bir şeyler<br />

öğrenmeden,<br />

kendimize bir şeyler<br />

katmadan geri<br />

dönüyoruz. Bu durumu<br />

düzeltmek için<br />

ne yapmak gerektiğini<br />

sorgulamadan ve<br />

bir çözüm önerisi üretmeden olmaz tabii.<br />

Eğer zihinsel dinlenmemizi öncelikli olarak gerçekleştirebilirsek<br />

eminim ki bunun çok faydasını göreceğiz.<br />

Bunu nasıl yapacağız peki? Birçok sebepten<br />

dolayı günümüzde hepimiz biraz tembel olduk.<br />

Çalışıyoruz ama öğrenme isteğimiz yok. Bu nedenle<br />

ilk önce içimizde çoktan sönüp gitmiş olan öğrenme<br />

meşalesini yakmalıyız. Öğrenme isteği olduktan<br />

sonra gerisinin geleceğinden hiç şüphemiz olmamalı.<br />

Tek yapmamız gereken bize biraz zor da gelse elimizden<br />

geldiğince öğrenmeye uğraşmak. Göreceğiz ki<br />

uzun vadede çok daha bilgili ve kültürlü kişiler<br />

olmanın yanında hayata daha geniş bir açıdan bakabileceğiz,<br />

en önemlisi de zihinsel yorgunluğumuzu<br />

üstümüzden atmış olarak daha aktif bireyler olabileceğiz.


55<br />

2017 Teklif Çağrısı Döneminde kurumumuz<br />

Manisa Mesleki ve Teknik Anadolu<br />

Lisesi tarafından sunulan; Avrupa Birliği<br />

Bakanlığı ve Türkiye Ulusal Ajansı tarafından<br />

finanse edilmesi kabul edilmiş 2017 - 1 –<br />

DE03-KA219-035593_3 numaralı “Window to<br />

the European Union- Guidebook about Germany,<br />

Poland, Iceland and Turkey” İsimli okul<br />

ortaklığı ve iyi örneklerin/uygulamaların paylaşılmasını<br />

amaçlayan projemizin ikinci ziyareti<br />

24-28 Eylül tarihleri arasında<br />

Almanya’nın Frankfurt şehrinde yapılacaktır.<br />

Okulumuzdan 5 öğrenci ve 2 İngilizce öğretmeninin<br />

katılacağı proje ziyaretinde her ülke<br />

okulunu, şehrini ve genel özellikleriyle<br />

ülkesini tanıtacaktır. Aynı zamanda proje<br />

konuları arasında yer alan eğitim sistemi ve<br />

okul türleri ile ilgili bilgi verilecek ve bu<br />

konuda meslek lisesi mezunu olmanın avantajlarını<br />

yerinde gözlemleyebilmek için ilgili<br />

kurum ve kuruluşlara ziyaretler yapılacaktır.<br />

Almanya ev sahipliğinde Polonya, İzlanda ve<br />

Türkiye’den öğretmen ve öğrencilerin katılımlarıyla<br />

gerçekleşecek olan proje ziyaretinde<br />

farklı kültürleri yerinde gözlemleme, AB ile ilgili<br />

bilgi sahibi olma, yabancı dilin önemini<br />

anlama ve kullanmaya teşvik etme öncelikli<br />

amaçlarımız arasında yer almaktadır.


56<br />

HACIHALİLLER ŞEHİT HİKMET ONAN<br />

İLKÖĞRETİM KURUMLARI PROJESİ<br />

İYİ ÖRNEKLER PROJESİ:<br />

Projemizle öğrencilerdeki örnek davranışları ön plana çıkararak<br />

olumsuz davranışları azaltmak hedeflenmiştir. Örnek davranış<br />

sergileyen öğrenciler öğretmenler tarafından gözlendikten sonra okul<br />

panosuna fotoğrafları yapıştırılarak onore ediliyorlar.<br />

Projemizden bazı görüntüler


57<br />

BESLENME DOSTU OKUL – DÜRÜSTLÜK DOLABI PROJESİ<br />

Projemizle öğrencilerimize beslenmenin önemini fark ettirerek<br />

zararlı yiyecek ve içeceklerden sakınmaları hedeflenmiştir. Bunları<br />

özümserken dürüst davranışlar sergilemeleri için “dürüstlük kumbarası”<br />

kullanılmıştır.<br />

Projemizden bazı görüntüler<br />

YAŞLILAR İLGİ İSTER PROJESİ:<br />

Projemizle milli ve manevi değerlerimizden biri olan büyüklerimize ilgi, sevgi ve saygı<br />

göstermenin önemini çocuklarımızın fark etmesini sağlamak ve büyüklerimizin yalnız<br />

olmadığını onlara hissettirmektir.<br />

Ayrıca sohbetler esnasında onların deneyimlerinden faydalanmak amaçlanmıştır.<br />

Projemizden bazı görüntüler


58<br />

KORE GAZİSİNDEN<br />

OKULA ZİYARET…<br />

19 Eylül 2018 günü Gaziler Haftası<br />

sebebiyle, Lokman Hekim<br />

Mesleki Teknikl Anadolu Lisesini<br />

,ziyaret eden Kore Gazimiz<br />

Mehmet Ali YÜREKLİ öğrencilerle<br />

sohbet ederek, savaş anılarını anlattı.


59<br />

BEKİR SACİDE FİLİZ HALE KELEŞOĞLU ANAOKULU PROJE ÇALIŞMALARI<br />

KÜÇÜK ELLER, KOCAMAN YÜREKLER PROJESİ ile 3, 4, 5 yaş öğrencilerinin Huzurevinde yaşayan<br />

büyüklerinin yalnızlıklarını bir nebze de olsa azaltarak, onlarla keyifli zaman geçirmeleri sağlandı. Yapılan<br />

projede büyüklerine hediyelerini sunarak, onlarla şarkı söyleyip, sohbet ettiler.<br />

EL ELE VERDİK, YARDIMDA<br />

BİRLEŞTİK PROJESİ<br />

ile 3 yaş sınıfı öğrencilerimiz ve velilerinin<br />

katılımıyla ihtiyaç sahibi bir ailemizin gıda<br />

ihtiyacı karşılandı.<br />

EL ELE VERDİK, YARDIMDA<br />

BİRLEŞTİK PROJESİ<br />

ile 4-5 yaş sınıfı öğrencilerimiz ve<br />

velilerin katılımıyla kırtasiye<br />

malzemesi ve oyuncaklar birleştirildi.<br />

Toplanan malzemeler bir köy<br />

okulunun ana sınıfına hediye edildi.


60<br />

4-5 YAŞ SINIFLARI KIRTASİYE MALZEMESİ VE OYUNCAK<br />

YARDIMININ ULAŞTIĞI ANA SINIFIMIZ<br />

ŞEHRİMİ TANIYORUM, KÜLTÜRÜMÜ YAŞATIYO-<br />

RUM adlı proje: Çocukların aktif katılımıyla Manisa’nın<br />

kültürünü yansıtan Mesir Saçım Etkinliği,<br />

Niobe… vb. etkinliklerin drama yoluyla canlandırılarak,<br />

şehrimizin kültürünü çocukların seviyesine<br />

uygun olarak tanıtma ve topluluk<br />

önünde sergileyerek sosyalleşmeleri ve<br />

kültürel mirasımızı yaşatmaları düşünülmektedir.<br />

Projenin çocukların becerilerine ve yapabilirlik<br />

düzeylerine göre planlanması ve<br />

uygulanması sağlanmıştır.<br />

ONLAR ÖNCE BİZE,<br />

SONRA ÇOCUKLARIMIZA<br />

EMANET PROJESİ<br />

Öğrencilerimizin merhamet ve iyilik duygularının pekiştirilmesini desteklemek<br />

için sokakta sahipsiz kalan kedi ve köpeklerin beslenmelerine<br />

yardımcı olundu. Kuşlar için ballı yemler hazırlanarak ağaçlara asıldı.<br />

Çocuklara evlerinin yakınında gördükleri hayvanlara yardım etmeleri<br />

konularında sohbet edildi.


61<br />

Aşağıdaki resimdeki yavru köpek işkence sonucu feci şekilde yaralanmıştı. Bakımı<br />

ve beslenmesi üstlenilerek, hayvansever bir ailenin sahiplenmesine vesile olduk.<br />

BÜTÜN ÇOCUKLAR AYNI DİLDE OYNAR PROJESİ<br />

Amacımız MEB’in son yıllarda göçmen çocukların eğitim-öğretime adaptasyonu için okul yönetimlerinden<br />

yapmalarını istediği çalışmalara iyi bir örnek oluşturmak. Bu amaçla okulumuzda bulunan göçmen ailelerle ortaklaşa<br />

çalışarak, çok kültürlü oyun çıktıları almak.<br />

<strong>Eğitim</strong> okulda olduğu kadar sokağı da içine alacak kadar çok yönlü olduğu için projemizde oyun yönteminin<br />

çocuklara ulaşmada en etkili yol olduğunu düşünerek, “Bütün Çocuklar Aynı Dilde Oynar Projesini’’ yapıyoruz. Projemiz<br />

göçmen çocukları ile yerel halkın çocuklarının karşılıklı uyum sağlama problemlerinden doğmuş bir ihtiyaçtır.<br />

Projemizin genel amacı ülke çapında göçmenlerin, özellikle çocuk göçmenlerin, yeni hayatlarına eğlenceli bir<br />

biçimde uyum sağlamalarına yardımcı olarak gelecek nesillerin barışçıl bir ortamda mutlu bir şekilde yaşamalarını<br />

sağlamak.(Geçen yıl itibariyle uygulamaya başlanmış olsa da devam edilememiştir. Bu yıl yeniden uygulanacaktır.)<br />

OYUN ÖRNEKLERİ<br />

1- SİVO ZAYÇE (GRİ TAVŞAN)


SPİL ANAOKULU PROJE ÇALIŞMALARI<br />

EİNSTEİN<br />

HEZARFEN<br />

12 DEĞER 12 AY<br />

MONA<br />

Çocuklarda farkındalık oluşturmak, görsel hafızasını güçlendirmek, değerler eğitimi kapsamında var<br />

olan değerlere ulaşmayı sağlama, düşünme yorumlama akıl yürütme kavramlarını geliştirme ve yorumlama<br />

yeteneklerini güçlendirme; bunun yanında sosyalleşme özgüven ve yaratıcılık araştırma yapma<br />

yeteneklerinin güçlenmesinin amaçlandığı bu projede, hem dünyaya hem ülkesine faydalı olmuş 12<br />

değeri tanıma, bilme öğrenme derinlemesine inceleme anlama algılama ve öğrenme etkinlikleri yapılmıştır.<br />

HEP BİRLİKTE DRAMAYA RENK KAT<br />

PROJENİN OLUŞUMU: Çocukların gözlerindeki ışık, kalplerindeki saf sevgiden ilham alarak okulumuzun<br />

malum şartlarını da düşünerek; proje ekibimizle birlikte aklımızdan geçen fikirleri hayırsever sevgili Nuran<br />

BAYRAKTAR’ın katkılarıyla buluşturup bir sanat odası oluşturmak istediğimizi kendisine anlattık. Değerli Nuran<br />

Hanım ekibimizi geri çevirmeyip odanın oluşumunu sağlamış, karne günü açılışına katılım göstermiştir. Böylece<br />

oluşan odamız proje ekibimizle birlikte faaliyetlerine başlamıştır.<br />

Bu odada gün boyu yıl boyu drama, tiyatro, müzik ,dans ,dinlenme, kitap okuma ve rahatlama çalışmalarının<br />

yapılması bu etkinliklerle de yukarıda sayılan amaç ve kazanımlara ulaşılması hedeflenmiştir.


MiNiK ELLERLE MiNiK KALPLERE CAN KATTIK<br />

Yardımlaşma, saygı ,sevgi,karşılıksız yardım edebilme,kalplere dokunma,karşılıksız<br />

sevgi,sorumluluk,hoşgörü,empati temalarından yola çıkarak lösemili çocuklara Yaren<br />

Bebek yapımı gerçekleştirdik.<br />

Yaren Bebeklere okul velilerinin yoğun katılımıyla okul bahçesinde elbiseler,kostümler<br />

dikilerek bebekler süslendi,onlara can katıldı.<br />

<strong>Şehzadeler</strong> Kaymakamlığı,<strong>Şehzadeler</strong> Belediyesi,<strong>İlçe</strong> <strong>Milli</strong> <strong>Eğitim</strong> <strong>Müdürlüğü</strong> ve Rotary<br />

Kulübü desteği alınarak yaptığımız bebekleri satarak elde ettiğimiz gelirle minik yüreklere<br />

büyük mutluluklar katmayı hedefledik.


64<br />

MELEK URGANCI ANAOKULU<br />

Meslekleri Tanıyoruz<br />

Trafik Dedektifleri Projesi<br />

Pijama Partisi<br />

Aile Katılım Çalışması<br />

(Hacivat ile Karagöz)<br />

Çevremizi Temizliyoruz<br />

Hayvanları Koruma Günü (Kedi evleri)<br />

Drama Çalışması


65<br />

<strong>Şehzadeler</strong> Belediyesi tarafından<br />

restore edilen 520 yıllık tarihi<br />

Kurşunlu Han açıldı. <strong>Şehzadeler</strong><br />

Halk <strong>Eğitim</strong> Merkezi tarafından<br />

özel bir sergi açıldı.<br />

KURŞUNLUHAN’ IN İLK SERGİSİ AÇILDI…<br />

AK Parti Manisa Milletvekili İsmail Bilen, AK<br />

Parti Manisa İl Başkanı Berk Mersinli, <strong>Şehzadeler</strong><br />

Belediye Başkanı Ömer Faruk<br />

ÇELİK, <strong>Şehzadeler</strong> <strong>İlçe</strong> <strong>Milli</strong> <strong>Eğitim</strong> Müdürü<br />

Ebubekir Ermiş, AK Parti <strong>Şehzadeler</strong> <strong>İlçe</strong><br />

Başkanı Ahmet Tonguç sergiyi gezerek kurs<br />

öğretmenlerinden sergideki eserlerle ilgili<br />

bilgi aldı.<br />

AK Parti Manisa Milletvekili İsmail Bilen, <strong>Şehzadeler</strong><br />

Belediye Başkanı Ömer Faruk Çelik’in<br />

ekibiyle birlikte başarılı çalışmalara<br />

imza attığını belirterek, restore edilen<br />

Kurşunlu Han’ın da bunlardan biri olduğunu<br />

söyledi. Bilen, “Bu coşkuyu, bu mutluluğu<br />

birlikte yaşamak için belediye başkanımızla<br />

birlikte buradayız. Başkanımıza teşekkür<br />

ediyoruz. Burada kültürel ve sanatsal etkinlikler<br />

yapılacak” diye konuştu.<br />

<strong>Şehzadeler</strong> Halk <strong>Eğitim</strong> Merkezi Müdürü<br />

Orhan Çelik, “Bu sergi ile <strong>Şehzadeler</strong> Halk<br />

<strong>Eğitim</strong> Merkezi’nin hizmet potansiyeli<br />

hakkında güçlü bir mesaj vermek istedik.<br />

Bu sergide giyim teknolojisinden el sanatlarına,<br />

görsel sanatlardan gümüş işleme<br />

tekniklerine kadar binlerce eser sergilendi.<br />

Böyle tarihi bir açılışta bizim çalışmalarımızın<br />

sunulmasına fırsat veren başta<br />

<strong>Şehzadeler</strong> Belediye Başkanı Ömer Faruk<br />

Çelik olmak üzere tüm <strong>Şehzadeler</strong><br />

Belediyesi personeline teşekkür ederiz.<br />

Ayrıca Kurşunlu Han’ın bir kültür sanat<br />

merkezi olarak hizmet verecek olmasından<br />

dolayı <strong>Şehzadeler</strong> Belediyesi tarafından<br />

kurum müdürlüğümüze 5 tane sınıf tahsis<br />

ettikleri için Belediye Başkanımıza kurum<br />

adına ayrıca teşekkür ediyorum” diye<br />

konuştu.<br />

Çelik, <strong>Şehzadeler</strong> Halk <strong>Eğitim</strong> Merkezi<br />

olarak Kurşunlu Han’da tezhip, ebru, çini<br />

işleme, gümüş işleme ve genel kurslar altında<br />

5 alanda meslek kursları açacaklarını<br />

kaydetti. Çelik, “<strong>Şehzadeler</strong> Halk <strong>Eğitim</strong><br />

Merkezi olarak halkımızın ilgi duyduğu<br />

kurslara açmaya devam edeceğiz ve<br />

halkımızı açacağız kurslara başvuru yapmalarını<br />

bekliyoruz” dedi.


66<br />

<strong>Milli</strong> <strong>Eğitim</strong> Bakanlığı ve Alman Uluslararası İş<br />

Birliği Kurumu ile ortak yürütülen ‘İş Karşılığı<br />

Ücret’ projesi Manisa’da meyvelerini verdi. <strong>Eğitim</strong><br />

süresince iç savaşın olumsuz etkilerinin en aza<br />

indirilebilmesi için sosyal destek hizmeti sunulan<br />

Suriyeli sığınmacılar, kendi iş yerlerini açmak için<br />

gün sayıyor. Hayat Boyu Öğrenme Genel müdürlüğü,<br />

Alman Uluslararası İşbirliği Kuruluşu işbirliğinde,<br />

Suriyeli mülteciler ve Türk<br />

vatandaşlarının mesleki becerilerinin geliştirilmesi<br />

amacıyla hayata geçirilen ‘İş Karşılığı<br />

Ücret’ Projesi kapsamında Manisa’da eğitim alan<br />

170 kursiyer meslek sahibi oldu. Türkiye<br />

genelinde 7 pilot il arasında bulunan Manisa’da,<br />

proje kapsamında ‘Makyaj Yapma Teknikleri<br />

Kursu’ açıldı. Açılan kurs, Suriyeli sığınmacılar<br />

başta olmak üzere Türk vatandaşları tarafından<br />

da yoğun ilgi gördü. Yaklaşık 3 ay süren projede<br />

kursiyerler ayda 800 lira ücret kazanırken, diğer<br />

yandan meslek sahibi oldu. Katıldığı kurs sonrasında<br />

kendi iş yerini açacağını dile getiren 24<br />

yaşındaki Suriyeli sığınmacı Farah İbrahim,<br />

“Türkiye’ye çok teşekkür ederim. Türkiye‘de iyi bir<br />

eğitim gördüm” diye konuştu.


67<br />

BU KURSİYERLER ÇOK FARKLI…<br />

Manisa’da çocukluk hayalleri olan bağlama merakını<br />

gerçekleştirmek isteyen çoğunluğu eğitimci<br />

kursiyer, 60’ından sonra bir araya gelerek, kursa<br />

katıldı. Aralarında emekli imamın da bulunduğu 15<br />

kursiyer aldıkları eğitim sayesinde adeta bağlama<br />

ustalarına taş çıkartıyor. Manisa’nın <strong>Şehzadeler</strong><br />

ilçesinde çocukluk hayalleri olan bağlama merakını<br />

yerine getirmek için bir araya gelen İl <strong>Milli</strong><br />

<strong>Eğitim</strong> <strong>Müdürlüğü</strong> personeli, ilçe Halk <strong>Eğitim</strong><br />

Merkezinin yolunu tuttu. 60’ından sonra ellerine<br />

aldıkları bağlamaları ile kursuna giden eğitimciler,<br />

hayallerini gerçekleştirmenin mutluluğunu<br />

yaşıyor. 2 aylık 15 eğitimci kursiyer, usta öğreticileri<br />

Mustafa Kılınç eşliğinde, bağlama ustalarına<br />

taş çıkartıyor. Kursiyerler arasında bir de emekli<br />

imam yer alıyor. Çocukluğundan beri bağlama<br />

çalmayı istemesine rağmen görevi sebebiyle yanlış<br />

anlaşılmamak için içinde ukde kaldığını<br />

söyleyen 63 yaşındaki emekli din görevlisi Ekrem<br />

Taşçı, "Ben diyanette resmi olarak 35 yıl görev<br />

yaptım. İstanbul’dan emekliyim. İstanbul’dan buraya<br />

geldim. Çocukluk yaşlarımdan bu yana<br />

bağlamaya merakım vardı. Görevim nedeniyle yapamadım.<br />

Emekli olduktan sonra buraya<br />

geldiğimde, burada böyle bir kurs olduğunu<br />

gördüm. Müracaatım kabul edildi. Burada<br />

arkadaşlarla beraber devam ediyoruz. Ben<br />

görevdeyken, görevime bir söz gelmesin diye bu<br />

işi yapmadım. İçimde hep bir ukde vardı ama<br />

emekli olduktan sonra emekli insan olarak ne yapacağım.<br />

Böyle işlerle meşgul oluyorum. Bu saatten<br />

sonra bir yerde de çalışamam. Bilgisayar kursuna,<br />

Osmanlıca kursuna gittim. Şimdi de<br />

bağlama kursuna geliyorum. Kendimi böylece<br />

deşarj ediyorum" diye konuştu. Manisa İl <strong>Milli</strong><br />

<strong>Eğitim</strong> <strong>Müdürlüğü</strong>nde görevli kursiyer Enver Kök<br />

ise "Biz meraklıydık. Böyle bir şans doğmadı. Çok<br />

istiyorduk. Arkadaşlarımızla istişare ettik. Bir<br />

kursa gidelim diye karar aldık. Halk eğitim<br />

merkezi müdürlüğümüz ile görüştüğümüzde bize<br />

yardımcı olacaklarını söylediler. Bu yaştan sonra<br />

öğrenmek gerçekten çok güzel bir duygu. Bunu<br />

yaşıyoruz" dedi. Manisa İl <strong>Milli</strong> <strong>Eğitim</strong> <strong>Müdürlüğü</strong><br />

hayat boyu öğrenme bölümünde görev yapan bir<br />

diğer kursiyer Cihan Özyurt, kursa gelerek stres<br />

attıklarını kaydetti. Bağlama Kursu Öğreticisi<br />

Mustafa Kılınç, kursiyerlerin yaşına rağmen 2<br />

ayda önemli ölçüde yol kat ettiklerini belirterek<br />

şunları söyledi: "Ekimde başlayan bir kursumuzdu.<br />

Arkadaşlarımız yaklaşık 2 aydır kursa<br />

geliyorlar. Yaşlarına rağmen baya bir yol kat ettik.<br />

Hem çalıyor hem nota öğreniyoruz, bunun<br />

yanında da ses eğitimi almış oluyoruz. Bununla<br />

birlikte hem çalıp hem söylüyoruz. Diğer öğrencilerime<br />

göre zaman zaman zorlanıyorum. Aramızdaki<br />

iletişim sevgi, saygı ve sıcak bir ortamda<br />

olduğu için çok da zor olmuyor." <strong>Şehzadeler</strong> Halk<br />

<strong>Eğitim</strong> Merkezi Müdür Vekili Orhan Çelik de<br />

başvurdukları sürece vatandaşlara kurs açmaya<br />

hazır olduklarını ifade etti.


BASINDA BiZ<br />

5<br />

GÜNÜN ‹Ç‹NDEN<br />

<br />

<br />

<strong>Şehzadeler</strong> Belediyesi tarafından restore edilen 520 yıllık tarihi<br />

Kurşunluhan açıldı. <strong>Şehzadeler</strong> Halk <strong>Eğitim</strong> Merkezi tarafından<br />

özel bir sergi açıldı. Sergide tüm kurs öğretmenleri ve kursiyerlerin<br />

yapmış olduğu binlerce eser karma sergi şeklinde sunuldu.<br />

AK Parti Manisa Milletvekili İsmail Bilen, AK Parti Manisa İl Başkanı<br />

Berk Mersinli, <strong>Şehzadeler</strong> Belediye Başkanı Ömer Faruk,<br />

<strong>Şehzadeler</strong> <strong>İlçe</strong> <strong>Milli</strong> <strong>Eğitim</strong> Müdürü Ebubekir Ermiş, AK Parti<br />

<strong>Şehzadeler</strong> <strong>İlçe</strong> Başkanı Ahmet Tonguç, sergiyi gezerek kurs<br />

öğretmenlerinden sergideki eserlerle ilgili bilgi aldı.<br />

BU COŞKUYA ORTAK OLMAK İSTEDİK<br />

AK Parti Manisa Milletvekili İsmail Bilen, <strong>Şehzadeler</strong> Belediye<br />

Başkanı Ömer Faruk Çelik’in ekibiyle birilikte başarılı çalışmalara<br />

imza attığını belirterek, restore edilen Kurşunluhan’ın da<br />

bunlardan biri olduğunu söyledi. Bilen, “Bu coşkuyu, bu mutluluğu<br />

birlikte yaşamak için belediye başkanımızla birlikte buradayız.<br />

Başkanımıza teşekkür ediyoruz. Burada kültürel ve<br />

sanatsal etkinlikler yapılacak” diye konuştu.<br />

5 TANE SINIF TAHSİS EDİLDİ<br />

<strong>Şehzadeler</strong> Halk <strong>Eğitim</strong> Merkezi Müdürü Orhan Çelik, “Bu sergi<br />

<strong>Şehzadeler</strong> Halk <strong>Eğitim</strong> Merkezi’nin hizmet potansiyeli hakkında<br />

güçlü bir mesaj vermek istedik. Bu sergide giyim teknolojisinden<br />

el sanatlarına, görsel sanatlardan gümüş işleme<br />

tekniklerine kadar binlerce eser sergilendi. Böyle tarihi bir açılışta<br />

bizim çalışmalarımızın sunulmasına fırsat veren başta<br />

<strong>Şehzadeler</strong> Belediye Başkanı Ömer Faruk Çelik olmak üzere<br />

tüm <strong>Şehzadeler</strong> Belediyesi personeline teşekkür ederiz. Ayrıca<br />

Kurşunluhan’ın bir kültür sanat merkezi olarak hizmet verecek<br />

olmasından dolayı <strong>Şehzadeler</strong> Belediyesi tarafından kurum müdürlüğümüze<br />

5 tane sınıf tahsis ettikleri için Belediye Başkanımıza<br />

kurum adına ayrıca teşekkür ediyorum” diye konuştu.<br />

AÇILACAK KURSLAR<br />

Çelik, <strong>Şehzadeler</strong> Halk <strong>Eğitim</strong> Merkezi olarak Kurşunluhan’da<br />

tezhip, ebru, çini işleme, gümüş işleme ve genel kurslar altında<br />

5 alanda meslek kursları açacaklarını kaydetti. ÇELİK, “<strong>Şehzadeler</strong><br />

Halk <strong>Eğitim</strong> Merkezi olarak halkımızın ilgi duyduğu kurslara<br />

açmaya devam edeceğiz ve halkımızı açacağız kurslara<br />

başvuru yapmalarını bekliyoruz” dedi.<br />

CÜNEYT HASÇELİK<br />

01 ARALIK 2018 CUMARTESİ<br />

<strong>Şehzadeler</strong> Belediyesi tarafından açılan<br />

Kurşunluhan’da <strong>Şehzadeler</strong> Halk <strong>Eğitim</strong><br />

Merkezi giyim teknolojisinden el sanatlarına,<br />

görsel sanatlardan gümüş işleme tekniklerine<br />

kadar yüzlerce eserin yer aldığı karma<br />

bir sergi açtı. AK Parti Manisa Milletvekili İsmail<br />

Bilen sergiyi inceledi. Burada tezhip,<br />

ebru, çini işleme, gümüş işleme ve genel<br />

kurslar altında 5 alanda meslek kurslarını<br />

açacaklarını ifade eden <strong>Şehzadeler</strong> Halk<br />

<strong>Eğitim</strong> Merkezi Müdürü Orhan Çelik, “Böyle<br />

tarihi bir açılışta bizim çalışmalarımızın<br />

sunulmasına fırsat veren başta <strong>Şehzadeler</strong><br />

Belediye Başkanı Ömer Faruk Çelik olmak<br />

üzere tüm <strong>Şehzadeler</strong> Belediyesi personeline<br />

teşekkür ederiz” dedi.


BASINDA BiZ<br />

69


70<br />

T.C.<br />

ŞEHZADELER KAYMAKAMLIĞI<br />

İLÇE SAĞLIK MÜDÜRLÜĞÜ & İLÇE MİLLİ EĞİTİM MÜDÜRLÜĞÜ<br />

Kurumumuzca <strong>İlçe</strong>mizdeki tüm birinci<br />

basamak sağlık çalışanları organize edilerek<br />

ve birimlerin birbirleriyle ilişkileri düzenlenerek,<br />

diğer kurumlarla işbirliği içerisinde vatandaşlarımızın<br />

maksimum düzeyde kaliteli hizmet<br />

alması sağlanmaktadır.<br />

Bu doğrultuda “Okulda Sağlığın Korunması ve<br />

Geliştirilmesi Programı” kapsamında öğrencilerin<br />

sağlığının korunması, geliştirilmesi ve<br />

sağlıklı bir okul ortamı oluşturulabilmesi için Kurumumuz<br />

ve <strong>İlçe</strong> <strong>Milli</strong> <strong>Eğitim</strong> <strong>Müdürlüğü</strong> işbirliği<br />

ile okul sağlığı çalışmaları yürütülmektedir<br />

Okul Sağlığı Program ve Projeleri<br />

➢ Ağız ve Diş Sağlığı <strong>Eğitim</strong>i ve Koruyucu Ağız Diş Sağlığı Çalışmaları<br />

➢ Beslenme Dostu Okul Programı<br />

➢ Beyaz Bayrak Projesi<br />

➢ Büyüme Gelişmenin İzlenmesi Programı<br />

➢ Fiziksel Aktivite Uygunluk Karnesi<br />

➢ Okul Çağı Çocuklarının Aşılamaları<br />

➢ Okul Çağı Çocuklarında İşitme Tarama Programı<br />

➢ Okulda Sağlığın Korunması ve Geliştirilmesi Programı<br />

➢ Okullarda Diyabet <strong>Eğitim</strong>i Programı<br />

➢ Okul Sütü Programı<br />

➢ Okullarda şiddetin Önlenmesine Yönelik Çalışmalar<br />

Okul sağlığı çalışmalarının başarısı, sağlık ve eğitim sistemlerinin işbirliği ve entegrasyonu ile<br />

mümkündür. Bu amaçla 17.05.2016 tarihinde T.C. Millî <strong>Eğitim</strong> Bakanlığı (MEB) ve T.C. Sağlık Bakanlığı<br />

(SB) arasında “Okul Sağlığı Hizmetleri İşbirliği Protokolü” imzalanmıştır. Çağdaş okul sağlığı programlarında<br />

bütüncül yaklaşım büyük önem taşımaktadır. Ülkemizdeki okul sağlığı yaklaşımının daha kapsamlı<br />

ve bütüncül olması için çalışmalar başlatılmış olup, ilgili Bakanlıklar, akademisyenler, kamu kurum ve kuruluşlarının<br />

katılımıyla Bilim Kurulu ve Yönlendirme Komitesi oluşturulmuştur. Hazırlık çalışmalarının ardından<br />

her iki Bakanlık arasında varılan mutabakat ile “Okulda Sağlığın Korunması ve Geliştirilmesi<br />

Programı” başlatılmıştır. Bu Program, okullarda şu ana kadar okul sağlığı kapsamında yürütülen ve<br />

yürütülecek olan tüm program ve projelerin çerçevesini oluşturacak şekilde tasarlanmıştır.<br />

i<br />

ii<br />

i<br />

i<br />

i<br />

“Okulda Sağlığın Korunması ve Geliştirilmesi<br />

Programı” çalışmaları 6 başlık altında toplanmıştır.<br />

Sağlık Hizmetleri,<br />

Sağlıklı ve Güvenli Okul Çevresi,<br />

Sağlıklı Beslenme,<br />

Sağlık <strong>Eğitim</strong>i,<br />

Fiziksel Aktivite,<br />

Aile/Toplum Katılımı


71<br />

Öğrenci Sağlığı Programları ve <strong>Eğitim</strong>leri<br />

Öğrencilerin yeterli ve dengeli beslenmesi, sağlıklı okul yaşamı oluşturulması, öğrenci sağlığının değerlendirilmesi<br />

ve geliştirilmesi amacıyla <strong>İlçe</strong> Sağlık <strong>Müdürlüğü</strong> ve <strong>İlçe</strong> <strong>Milli</strong> <strong>Eğitim</strong> <strong>Müdürlüğü</strong> işbirliği ile<br />

Okullarda Beslenme Dostu Okul Programı, Büyüme Gelişmenin İzlenmesi Programı, Okul Sütü Programı,<br />

Beyaz Bayrak Projesi, Okullarda Diyabet <strong>Eğitim</strong>i Programı projeleri yürütülmektedir.<br />

Okula Yönelik Öneriler<br />

•Okulda çocukların fiziksel etkinliklerini arttıracak çevresel düzenlemeler yapılmalıdır.<br />

•Öğrenim programında yer alan beden eğitimi dersleri etkili olarak<br />

uygulanmalıdır.<br />

•Okul beslenme programları sağlıklı beslenmeyi desteklemelidir.<br />

•Okul içerisindeki yiyecek satış noktalarında besin değeri düşük<br />

ancak enerji değeri yüksek olan besinlerin satışı sınırlandırılmalıdır.<br />

•Okul kantin ve toplu yemek yerlerinde sunulan yiyeceklerin besin<br />

değerlerinin yazılması sağlanmalıdır.<br />

•Büyümenin izlenmesi sırasında çocukların vücut kitle indeksleri hesaplanarak, şişmanlık erken tanısı konmalıdır.<br />

•Şişmanlıktan korunma için neler yapılması gerektiğine ilişkin sağlık eğitimi programları oluşturulmalıdır.<br />

Ayrıca Okullarda bulunan yemekhane, kantin, kafeterya, büfe, çay ocağı ve gıda depolarının “Okul Kantinlerinde<br />

Satılacak Gıdalar ve <strong>Eğitim</strong> Kurumlarındaki Gıda İşletmelerinin Hijyen Yönünden<br />

Denetlenmesi Genelgesi” kapsamında düzenli olarak denetlenmektedir.<br />

Beyaz Bayrak Projesi<br />

Millî <strong>Eğitim</strong> Bakanlığına<br />

bağlı örgün ve yaygın<br />

eğitim kurumlarının temizlik<br />

ve hijyen konusunda<br />

teşvik edilmesi, okul<br />

sağlığının daha iyi düzeye<br />

çıkarılması amacıyla,<br />

Millî <strong>Eğitim</strong> Bakanlığı ile<br />

Sağlık Bakanlığı<br />

arasında “Beyaz Bayrak<br />

İşbirliği Protokolü” imzalanmıştır.<br />

Söz konusu protokol<br />

kapsamında <strong>İlçe</strong> Sağlık<br />

<strong>Müdürlüğü</strong> ile <strong>İlçe</strong> <strong>Milli</strong><br />

<strong>Eğitim</strong> <strong>Müdürlüğü</strong> ekipleri<br />

tarafından okullar<br />

değerlendirmeye tabi tutulmakta<br />

ve değerlendirme<br />

sonucu başarılı<br />

olan okullar Beyaz<br />

Bayrak Sertifikası almaya<br />

hak<br />

kazanmaktadır.


Ağız ve Diş Sağlığı Çalışmaları<br />

Kurumumuzda görev yapan mesleğinde uzmanlaşmış diş hekimi ve sağlık personelleri tarafından ilçemizde<br />

bulunan okullara yönelik koruyucu önleyici ağız diş sağlığı tarama, eğitim ve florlama çalışmaları<br />

titizlikle yürütülmektedir.<br />

•Sınıf içi ağız sağlığı ve geliştirilmesi konusunda eğitim<br />

•İyi ağız bakımının sağlanması için fırçalama eğitimi<br />

•Florür uygulamaları<br />

•Şekerli, karbonhidratlı yiyecek ve içeceklerin sık kullanımının önlenmesi<br />

•Kantinlerde çürüğün oluşmasını etkilemeyen peynir, meyve gibi ürünlerin<br />

satışının özendirilmesi<br />

72


73<br />

Okul Aşılama Çalışmaları<br />

Sağlık Bakanlığı Genişletilmiş Bağışıklama Programı kapsamında <strong>İlçe</strong>mizde bulunan ilköğretim ve ortaöğretim<br />

okulu öğrencilerine aşılama çalışmaları <strong>İlçe</strong> Sağlık <strong>Müdürlüğü</strong>müzce yapılmaktadır.<br />

Okul Aşıları<br />

• Kızamık, Kızamıkçık, Kabakulak<br />

• Difteri, tetanoz<br />

• 4’lü Karma


Okul Çağı Çocuklarında İşitme Tarama Programı<br />

İşitme Taramasının amacı nedir?<br />

İşitmenin normal gelişimini engelleyecek risk etmenlerini saptamak ve işitmesi normal olmayan olguları erken<br />

dönemde tanımaktır.<br />

İşitme taraması ile hangi hastalıkların erken tanısı konabilir?<br />

İşitme kayıpları; enfeksiyonlar, travmalar ve progresif işitme kaybı yapan genetik hastalıklara bağlı olarak<br />

doğum sonrası dönemde de ortaya çıkabilmektedir. Tarama programı ile çocuklarda bu hastalıkların erken<br />

tanısı konulabilecek ve gerekli tedavi ve rehabilitasyonları yapılabilecektir.<br />

Bu kapsamda ilçemizde bulunan ilköğretim 1.sınıf öğrencilerine “İşitme Tarama Testi” yapılmaktadır.<br />

Test yapılan yerin özellikleri;<br />

•Muayene ve testler, taramada kullanılacak test metotlarının özelliklerine uygun olan, okulların mevcut<br />

odalarında yapılmalıdır.<br />

•Tarama sessiz bir ortamda yapılmalıdır.<br />

•Bu ortam, test anında bir öğrencinin 20 desibellik ses düzeyinde test frekanslarını duyabileceği ölçüde<br />

sessiz olmalıdır. Tercihen kütüphane sessizliği seçilmelidir.<br />

•Test odası seçilirken, kalorifer odası, spor salonu, kafeterya ve oyun parkı gibi gürültü kaynaklarından uzak<br />

bir yer olmasına ayrıca testin teneffüs saatlerinde yapılmamasına dikkat edilmelidir.<br />

74


75<br />

Okullarda Şiddetin Önlenmesine Yönelik Çalışmalar<br />

Çocuklarımızın ve gençlerimizin fiziksel, bedensel ve ruhsal olarak sağlıklı ve dengeli yetiştirilebilmesi; zararlı<br />

alışkanlıklardan, şiddet ve istismardan korunabilmesi, ayrıca sanat, spor, müzik gibi etkinliklere yönlendirilebilmeleri<br />

için eğitimler düzenlenmekte ve çeşitli çalışmalar yürütülmektedir.<br />

Türkiye Bağımlılıkla Mücadele <strong>Eğitim</strong> Programı kapsamında <strong>İlçe</strong> Sağlık <strong>Müdürlüğü</strong>müz koordinasyonunda<br />

Psikososyal Danışma Merkezi personelimiz tarafından öğrencilere ve velilere yönelik “uyuşturucu ve diğer<br />

zararlı maddelerle mücadele” konularında eğitimler düzenlenmektedir.<br />

Diğer taraftan Gençlik <strong>İlçe</strong><br />

Sağlık <strong>Müdürlüğü</strong>müz koordinasyonunda<br />

Danışmanlık<br />

ve Sağlık Hizmetleri Merkezi<br />

personelimiz tarafından<br />

öğrencilere yönelik “ergenlikte<br />

fiziksel ve cinsel<br />

gelişim, beslenme, kişisel hijyen,<br />

cinsel istismar ve<br />

mahremiyet” konularında<br />

eğitimler düzenlenmektedir.


5<br />

GÜNÜN ‹Ç‹NDEN<br />

19 OCAK 2019 CUMARTESİ<br />

<br />

17 Eylül’de başlayan 2018-2019 eğitim öğretim yılı birinci kanaat dönemi<br />

sona erdi. Manisa genelinde 248 bin 607 öğrenciye karne dağıtıldı. Kazım<br />

Karabekir Anaokulu ile Ortaokulu’nda karne töreni düzenlendi. Törende<br />

ana sınıfı öğrencileri gösterileriyle büyük alkış aldı. Vali Yardımcısı Köksal<br />

ve protokol üyeleri minik öğrencilerin gelişim belgelerini takdim etti.<br />

BASINDA BiZ<br />

Manisa’da 248 bin 607 öğrenci karne alarak<br />

tatile çıktı. 17 Eylül 2018 Pazartesi başlayan<br />

2018-2019 eğitim öğretim yılı birinci kanaat<br />

dönemi karnelerin dağıtılmasıyla sona erdi.<br />

Resmi ve özel olmak üzere 1132 okulun bulunduğu<br />

Manisa’da temel eğitim ve orta öğretimde<br />

248 bin 607 öğrenci karne alarak yarıyıl tatiline<br />

çıktı. İkinci kanaat dönemi ise 4 Şubat 2019<br />

Pazartesi başlayacak ve 14 Haziran 2019<br />

Cuma günü sona erecek. 2019-2020 eğitim<br />

öğretim yılı ise 16 Eylül 2019 Pazartesi günü<br />

başlayacak. Manisa İl <strong>Milli</strong> <strong>Eğitim</strong> <strong>Müdürlüğü</strong><br />

tarafından <strong>Şehzadeler</strong> ilçesinde bulunan Kazım<br />

Karabekir Anaokulu ile Ortaokulu’nda tören<br />

düzenlendi. Törene Manisa Vali Yardımcısı<br />

Volkan Köksal, <strong>Şehzadeler</strong> Kaymakamı Cemal<br />

Hüsnü Kansız, İl <strong>Milli</strong> <strong>Eğitim</strong> Müdürü İsmail<br />

Çetin, <strong>Şehzadeler</strong> Belediye Başkan Yardımcısı<br />

İsmail Önal, <strong>Şehzadeler</strong> <strong>İlçe</strong> <strong>Milli</strong> <strong>Eğitim</strong> Müdürü<br />

Ebubekir Ermiş, Kazım Karabekir Mahalle<br />

Muhtarı Tekin Aydın, Ahmet Bedevi Mahalle<br />

Muhtarı Turan Şahin, Turgut Özal Mahalle<br />

Muhtarı İsmet Bakşi, Kazım Karabekir Ortaokulu<br />

Müdürü Nail Karacar, Kazım Karabekir<br />

Anaokulu Müdürü Akın Şentürk katıldı.<br />

MİNİKLERDEN MUHTEŞEM GÖSTERİLER<br />

104 öğrencinin eğitim gördüğü Kazım Karabekir<br />

Anaokulu’nun minik öğrenciler Vali Yardımcısı<br />

Volkan Köksal ve protokol üyelerine çiçek<br />

takdim etti. Minikler öğretmenleri eşliğinde yaptıkları<br />

birbirinden güzel gösterilerle protokol<br />

üyelerinden büyük alkış aldı. Vali Yardımcısı<br />

Köksal ve protokol üyeleri minik öğrencilerin<br />

gelişim belgelerini takdim etti. Protokol üyeleri<br />

daha sonra 560 öğrencinin eğitim gördüğü<br />

Kazım Karabekir Ortaokulu’na geçerek özel<br />

öğrencileri ziyaret etti, ardından sınıflara<br />

giderek öğrencilere karnelerini takdim etti. Son<br />

olarak öğrencilerle birlikte sıralara oturarak<br />

toplu fotoğraf çekildiler. CÜNEYT HASÇELİK


77<br />

MANİSA<br />

Üzerinde yaşadığımız bu coğrafya, tarih koridorlarıyla inşa edilmiş görkemli<br />

bir handır. Bu koridorlarda yürürken araladığımız her kapıyla birlikte, binlerce<br />

yıllık hikayeler ve efsaneler ışığıyla yolumuzu aydınlatır. Bu toprakların<br />

bereketi, üzerinde çağlar boyu sayısız uygarlığı konuk etmiş, dünyamızı<br />

bugünlere getiren bilime, kültüre ve ticarete ev sahipliği yapmıştır.<br />

Burası Manisa. Batı Anadolu; tarımın, ticaretin, tıbbın doğduğu topraklar…<br />

Bütün dünyaya yayılan ilmin ve insanlığın merkezlerinden biri…<br />

Burası, bolluğun, bereketin ve şifanın başkenti.<br />

“Manisa İl Kültürve Turizm <strong>Müdürlüğü</strong>ne katkılarından dolayı teşekkür ederiz’’


78<br />

Gedİz Ovası<br />

Ege Bölgesi’nin en bereketli alanlarından biri<br />

Eski inanışlara göre bereketin sembolü olan Kybele(Kibele),<br />

burada yüce bir dağ olan Sipilos'un<br />

yamacına oturmuş bu toprakları izlemektedir. Kybele<br />

heykeli, geçmiş dönem insanlarının ürünlerine<br />

bereket getirmesini istediğini gösterir.<br />

Bin yıllardır bu bölgede yaşayan toplulukların<br />

hepsi toprağın bereketinden faydalanmıştır, bu<br />

verimli topraklar sayesinde uygarlıklar arasında<br />

alış-veriş başlamış ve ticaret ülke kültürlerinin<br />

önemli bir parçası haline gelmiştir. Bu bölgede<br />

yaşamış uygarlıkların en önemlilerinden birisi ise<br />

kuşkusuz Lidya’dır.


79<br />

Sardes<br />

Lidyalıların başkenti<br />

MÖ bin yılın ilk yarısında kurulan ve Anadolu tarihinin<br />

en önemli uygarlıklarından biri olan Lidya hükümdarlığı,<br />

kendisine Anadolu'nun batısını yurt edinmiş ve<br />

burada zengin bir ülke kurmuştur.<br />

Sardes'i başkent yapan Lidyalılar, ticarette ustalaşmış<br />

ve bu sayede edindikleri zenginlikle güçlü bir<br />

devlete dönüşmüşlerdi. Öyle ki, günümüzde kullandığımız<br />

‘Karun gibi zengin’ sözündeki Karun,<br />

dünyanın gelmiş geçmiş en varlıklı adamı, Lidya<br />

hükümdarı Kroisos’un ta kendisidir. Fakat bundan da<br />

öte, Lidyalıları tarihte önemli noktaya getiren güçlü<br />

bir devlet olmaları değil, insanlığa armağan ettikleri<br />

önemli buluşları, paraydı.<br />

İnsan toplulukları bin yıllar öncesinden bugüne her<br />

zaman ticarete ilgi duymuşlardır. Ticaret mağarada<br />

yaşayan en ilkel insanlar için bile hem ellerinde olmayan<br />

kaynaklara ulaşmak hem de diğer topluluklarla<br />

etkileşim açısından önemli bir etkinlik olmuştur.<br />

Ancak yine bin yıllar boyunca ticaret yalnızca takas<br />

yoluyla sürdürülebilmiştir. Takas içinse eldeki nesnelerin<br />

değerini belirleyebilecek ortak bir araç olmaması<br />

genellikle insanların sürdürülebilir ticari<br />

sistemler oluşturması önünde engel oluşturmuştur.<br />

Herodot'un anlattığına göre tarihte ilk defa madeni<br />

para basıp kullanan toplum Lidyalılardır. Lidyalılar, altından<br />

ve gümüşten para basıp bunu ticarette kullanıyorlardı.<br />

Herodotun anlattıkları büyük ölçüde<br />

doğruydu. Ancak Lidyalıların bastıkları paralar altın<br />

veya gümüşten değil, ikisinin alaşımı olan ve<br />

bugünkü adı Sart Çayı olan Paktalos'ta doğal olarak<br />

bulunan Elektrum alaşımından üretilmektedir. Elektrum<br />

Lidyalılar için o kadar önemli bir alaşımdı ki, en<br />

ünlü hükümdarı olan Kroisos’un zenginliğinin kaynağı<br />

olarak Paktalos'un kumları gösteriliyordu.<br />

Para, Lidyalılardan başlayarak merkezi bir otoritenin<br />

ortaya koyduğu yeni bir değer sistemi oluşturmuş ve<br />

insanların bu sistemi kullanarak ticaret yapabilmesini<br />

sağlamıştır. Para sayesinde kalıcı pazarlar ortaya çıkmış<br />

ve ticaret bir uzmanlık<br />

a l a n ı n a<br />

dönüşmüştür. Bugün dünya ekonomisinin geldiği<br />

boyut göz önünde bulundurulursa ortak bir değer sistemi<br />

olmadan büyük miktarda malın çok sayıda insan<br />

tarafından takas edilemeyeceği görülür. Lidyalılar<br />

parayı bulduklarında ekonomi için yarattığı potansiyelin<br />

farkında mıydılar, bilemeyiz. Ancak onların attığı<br />

ilk adımla başlayan yolda bugün dünyada<br />

milyarlarca insanı kapsayan ortak bir ekonomik sisteme<br />

ulaşılabilmiştir.


80<br />

Lidya uygarlığından bahsedilince ilk akla gelenlerden<br />

biri de meşhur Kral Yolu’dur<br />

Kral Yolu, ticaretin tarih boyunca insanlar için ne<br />

kadar önemli olduğunu bize kanıtlayan dev bir mirastır.<br />

Lidya uygarlığının Pers işgalini yaşadığı<br />

dönemlerde en işlek haliyle kullanılan kral yoluyla<br />

aynı doğrultuda çok eski dönemlerden itibaren<br />

ticaretin yapıldığı düşünülmektedir. Sonraki dönemlerin<br />

ipek yolunun kısmen belli bir bölümünü oluşturan<br />

bu rotanın başlangıcı bir iyon yerleşimi olan<br />

Ephesos’a (Efes), dolayısıyla Ege Denizi’ne kadar<br />

uzanmaktaydı. Sardes (Sard), bu yol üzerindeki en<br />

önemli noktalardan biriydi. Böylece doğu ile batının<br />

malları Ephesos’den (Efes) başlayarak Smyrna<br />

(Simirna okunuyor, bugünkü İzmir’in Bayraklı <strong>İlçe</strong>si<br />

Tepekule Höyüğü) üzerinden Sardes’e (Sard) oradan<br />

da daha doğuya doğru uzanmaktaydı. Bu yolun<br />

görkemli hale getirilmesi Pers imparatoru I. Darius<br />

dönemine rastlar. Yol sayesinde bu güçlü Pers İmparatorluğu’nu<br />

bir arada tutmayı sağlayan gelişmiş<br />

posta şebekesi (ulak) de faal olarak çalışmaktaydı.<br />

Kral Yolu'nun önemi ve ticari getirisi buradaki şehirlerin<br />

her zaman gücünü korumasını sağlamış,<br />

Lidyalılardan sonra gelecek Pers, Helen, Roma ve<br />

Bizans dönemlerinde de Sardes ve Ephesos başta<br />

olmak üzere Magnesia(magnesiya), Aigai (aygayi),<br />

Thyateria(tiyateyra) ve Philadelphia(filadelfiya) şehirleri<br />

önde gelen ticari merkezler olmaya devam etmiştir.<br />

Kroisos Lidya hükümdarlığının en parlak dönemini<br />

yaşatmıştır, fakat onun sonunu da hazırlayacak olan<br />

kişidir.<br />

Yerleşimi yüzyıllar boyunca devam eden Sardes şehri<br />

Lidya egemenliği sonrasında farklı uygarlıklar tarafından<br />

kullanılmış ve Lidya kalıntılarının üzerine defalarca<br />

yeni yapılar yükselmiştir. Bu nedenle bu<br />

şehrin Lidya döneminde nasıl göründüğüne dair bilgilerimiz<br />

kısıtlıdır. Ancak Bintepe<br />

tümülüsleri bize Lidya kültürü<br />

hakkında ipuçları sunar.<br />

BinTepe'deki tümülüsler antik çağdan günümüze<br />

gezginlerin ilgisini uyandırmışlardır. 1850'erden bu<br />

yana ise arkeolojik araştırmalara konu olmaktadır.<br />

Günümüze bozulmadan ulaşabilen az sayıdaki Lidya<br />

tümülüsü içerisindeki mobilyalar, ölü hediyeleri ve<br />

yazıtlar sayesinde Lidyalıların günlük yaşamı ve<br />

gömü gelenekleri hakkında bilgi edinilebilir. Tümülüslerin<br />

dış görünümü göz önüne alınırsa, şekilleri Gordion'daki<br />

Frig tümülüsleri ile ilişkilendirilebilir. Ancak<br />

ahşap mezar odalı Frig tümülüslerinden farklı olarak,<br />

genellikle taş bloklardan yapılmış veya kayaya oyulmuş<br />

mezar odalarını, nadiren de lahitleri örtmektedirler.<br />

Mezar odası bulunan tümülüslerdeki gömüler,<br />

lahitlerin içine yada klinelerin üzerine yerleştirilmiştir.<br />

Mezar odasının üzeri örtülürken önce bir katman taş<br />

serilmiş bunun üzerine toprak atılmıştır. Bazı örneklerde<br />

içeriye nem girmemesi için kömür veya kiremit<br />

gibi malzemelerin de kullanıldığı görülebilir. Tümülüslerin<br />

üstünde veya girişi önünde, tümülüsü<br />

işaretleyen stellere rastlanmaktadır. Bozulmadan<br />

önce bulunarak araştırma yapılabilen tümülüslerde<br />

ele geçen eserler bu tümülüslerin önemli kişilerin<br />

gömülmesi için yapıldığını gösterir nitelikte değerli<br />

eserlerdir. Gümüş veya tunçtan yapılma eşyalar ile<br />

altın süslemeler bu kişilerin zenginliğine anıt<br />

niteliğindedir. Gömülme töreni esnasında halk bu<br />

bölgeye toplanırdı ve seramik kaplara ağlamaları istenirdi.<br />

Gözyaşları ile dolu bu kaplar mezarın yanına<br />

konurdu ve kralla beraber gömülürdü. Aynı tören esnasında<br />

büyük bir ziyafet verilir, o gün kullanılan<br />

bütün tabak, bardak gibi eşyalar da kralla beraber<br />

tümülüse yerleştirilirdi.<br />

Genellikle Lidya kraliyet ailesi ve soylularına ait<br />

olduğu düşünülen bu tümülüsler, Pers işgalinden<br />

sonra Pers soyluları tarafından da benimsenerek<br />

inşa edilmeye devam etmiştir.


81<br />

ROMA VE BİZANS<br />

Lidyalıların MÖ 546’da yıkılmasından sonra<br />

Anadolu MÖ 334 yılına kadar Pers egemenliğinde<br />

kalmıştır. Perslerin yönetim anlayışında<br />

yerel kültürlere gösterdiği saygı ve tanıdığı özerklik<br />

burada Pers kültürüne ait fazla eser bulunmamasına<br />

neden olmuştur.<br />

MÖ 334 yılında Büyük İskender'in Persleri yenmesiyle<br />

Anadolu'da Helen egemenliği başlamıştır.<br />

İskender'in ölümünden sonraki dönemde Batı<br />

Anadolu Pergamon Krallığı'na bağlanmıştır. Bu<br />

dönemde Aigai kenti önemli bir ekonomik ve kültürel<br />

merkeze dönüşmüş, zenginleşen kentte önemli mimari<br />

eserler inşa edilmiştir.<br />

Helen egemenliği altında geçirdiği<br />

dönem hem bölgenin kültürel<br />

kimliğini değişitirirken hem<br />

de Halen kütürel<br />

m i r a s ı n d a<br />

bu bölgenin izini sürebilmemizi sağlar. İşte bu izlerden<br />

biri de, antik yunan mitolojisinin önemli<br />

hikayelerinden biri olan, Niobe’nin hikayesidir.<br />

Mitolojik hikayeye göre Spyliuslu(sipiliuslu) Tantalos'un<br />

kızı Niobe, Thebes(tebes) kralı Amphion(amfion)<br />

ile evlenmişti. Çok mutlu bir evlilikleri ve 7 kız 7<br />

oğlan çocukları olmuştu. Bir gün Thebes(tebes) halkı<br />

Leto ile onun ikiz çocukları Apollon ve Artemis adına<br />

düzenlenen bir şölende toplanmıştı. Mutlu hayatıyla<br />

övünmeyi seven Niobe, "Neden Leto adına şölen<br />

yapıyoruz ki?" dedi. Babasının kral olmasıyla, etrafta<br />

görülen her şeyin kendi ailesinin yönetiminde olmasıyla<br />

övündü. Leto'nun iki çocuğu<br />

olduğunu, kendisinin ise tam 14 çocuğu<br />

olduğunu söyledi. Bütün bunları Leto<br />

duymuştu. Kendi çocuklarına emir<br />

veren Leto, Apollon ve Artemis'ten<br />

Niobe'yi cezalandırmalarını istedi.<br />

Bunun sonucunda, Apollon Niobe'nin<br />

erkek çocuklarını, Artemis ise kız<br />

çocuklarını ok ve yay kullanarak<br />

öldürdüler. Bu olaya şahit olan Amphion ise<br />

bu acıya dayanamayıp intihar etti. Bütün<br />

ailesini kaybeden Niobe, acılar içinde Sipilos<br />

Dağı'na kaçarak ağlamaya başladı. Durmadan<br />

ağlayan Niobe'yi gören Kral Zeus ise<br />

Niobe’nin acısını dindirmek için hikayeye<br />

göre onu taşa çevirdi.<br />

İşte bugün bölgenin en ilginç ziyaret<br />

noktalarından biri olarak<br />

bilinen ağlayan kaya, aslında<br />

doğal jeolojik bir yapı olmasına<br />

rağmen Yunan<br />

mitolojisindeki Niobe<br />

ile özdeşleşerek<br />

yeni bir tarihi<br />

anlam kazanmıştır.<br />

Niobe


Thyatira Kilisesi<br />

Anadolu’nun geri kalanında olduğu gibi Batı<br />

Anadolu'da da Helen krallıklarının ardılı<br />

Roma İmparatorluğu olmuştur.<br />

MÖ 133 yılında Pergamon Krallığı'nın Roma imparatorluğuna<br />

katılmasıyla bu bölge de Roma<br />

hakimiyetine girmiştir.<br />

Roma İmparatorluğu’nun doğu ve batı olarak ikiye<br />

bölünmesinin ardından, Anadolu'nun geri kalanı gibi<br />

burası da Bizans ya da Doğu Roma İmparatorluğu<br />

olarak bilinen devletin hakimiyetinde kalmıştır.<br />

Bizans döneminde de önemli bir ekonomik ve kültürel<br />

merkez olma özelliğini sürdüren bölge bir dönem fiili<br />

olarak İmparatorluk Merkezi olarak da kullanılmıştır.<br />

İmparatorluğun başkenti İstanbul 1201 yılında latinler<br />

tarafından işgal edilince, başkent önce İznik'e taşınmış<br />

ve İznik İmparatorluğu olarak bilinen bu ara<br />

dönemde Magnesia(magnesiya) imparatorluk hazinesi<br />

ile darphanesine ev sahipliği yapmıştır. Magnesia<br />

öyle önemli bir konumdadır ki İmprator Iannes<br />

Ducas Vatatzes(Iyannes Dukas Vatatzes) 30 yılı<br />

Thyatira Kilisesi<br />

aşkın bir süre<br />

burada yaşamış ve şehir ülkenin fiili başkenti haline<br />

gelmiştir. Latinlerin 1266 yılında İstanbul'dan geri çekilmesiyle<br />

İstanbul tekrar başkent olmuş ve Magnesia<br />

bu dönemdeki önemini yitirmiştir.<br />

Burası Hristiyanlığın yayılma sürecinde önemli bir<br />

bölgedir. İncil’de adı geçen 7 kiliseden 3üne ev<br />

sahipliği yapmaktadır. Roma İmparatorluğu döneminde<br />

kurulan bu kiliseler bulundukları yerin o<br />

dönemki adıyla anılırlar. Bunlar, Thyatira, Philadelphia<br />

ve Sardis Kiliseleridir.<br />

Philadelphia Kilisesi<br />

Philadelphia Kilisesi<br />

82


83<br />

Manisa Kalesi<br />

Bizans döneminin Manisa’daki diğer önemli<br />

eserlerinden birisi de Manisa Kalesi’dir. Sipilos<br />

Dağı’nın eteklerine kurulmuş bu yapı, iç kale<br />

ve dış kale olmak üzere iki cepheden oluşmaktadır.<br />

Her ne kadar yapım tarihi kesin olarak bilinemese de<br />

arkeolojik bulgular, hem malzeme özellikleri hem de<br />

mimari açıdan 13. yüzyıl’ı işaret etmektedir. Manisa<br />

Kalesi, Bizans yapı geleneğinin genel özelliği olan<br />

tuğla hatıllı moloz taş örgü tekniğinin en güzel örneklerinden<br />

birisidir.<br />

Yoğurtçu Kalesi<br />

Manisa’nın önemli tarihi kalıntılarından biri de<br />

Yoğurtçu Kalesi’dir. Yine 13.yüzyıl civarında<br />

yapılmış bu kalenin amacının, Türkmen<br />

akınlarını engellemek olduğu düşünülmektedir. Kale<br />

içindeki çömlek kalıntıları ve genel mimarideki<br />

teknikler, bu yapının yine Bizans dönemine ait<br />

olduğunu söylemektedir. Yoğurtçu Kalesi, ismini<br />

bütün bu Bizans direnişine karşı bölgeye yerleşmeyi<br />

başaran yörüklerin kale içinde yoğurt mayalamasından<br />

ve depolamasından almaktadır.


84<br />

SARUHANOĞULLARI VE OSMANLI İMPARATORLUĞU<br />

1071 Malazgirt Zaferi sonrasında Türklerin<br />

Anadolu'ya girişi ile çeşitli bölgelerinde Türk<br />

Beylikleri kurulurken, İzmir ve çevresini ele<br />

geçiren Çaka Bey Magnesia'yı fetheden ilk Türk<br />

Beyi olmuştur. Daha sonra ise Birinci Haçlı Seferi<br />

sırasında burası yeniden Bizans'ın eline<br />

geçmiştir. Kesin olarak Türk Egemenliğinin<br />

sağlanması 1313 yılında Saruhan Bey'in o zamanki<br />

adı Magnesia olan şehri fethederek Manisa<br />

adını vermesiyle olur. Manisa'yı merkez<br />

alarak bir beylik kuran Saruhan Bey ve sonrasında<br />

gelen beyler Manisa'da önemli<br />

mimari eserler inşa ettirmişlerdir.<br />

Saruhanoğulları<br />

döneminde inşa edilen<br />

en önemli mimari<br />

e s e r l e r i n<br />

Beyliği<br />

Saruhan Bey<br />

başında<br />

Ulu Cami<br />

gelmektedir.<br />

Anadolu'da siyasi birliğin<br />

Osmanlılar tarafıdan<br />

sağlanmasıyla, Manisa’da 1412<br />

yılında Osmanlı topraklarına katılmış ve Saruhan<br />

Sancağı adıyla idari bir birim haline gelmiştir. Bu<br />

gelişmeyle birlikte Manisa bugün hala kullanılan<br />

“<strong>Şehzadeler</strong> Şehri’’ unvanını kazanacaktır.<br />

Şehzade, padişahın erkek çocuklarına verilen bir<br />

sıfattı ve bu şehzadeler ömürlerinin sonuna kadar<br />

taşıyacakları bu sorumlulukla yetiştilirdi. Oğullar<br />

arasında en başarılısı seçilir ve padişahın vefatından<br />

sonra imparatorluğun yönetimi kendisine verilirdi.<br />

Saltanatın devamlılığı için oluşturulmuş bu<br />

devlet yapısı, Türk uygarlığının en eski zamanlarında,<br />

yani Orta Asya’daki Hun<br />

Hanedanı’nda da kullanılmaktaydı.<br />

Belirli bir erişkinliğe ulaşan<br />

çocuklar artık birer sancak<br />

beyi olacak, gönderilecekleri<br />

kentlerin<br />

y ö n e t i m i n i<br />

üstlenerek bir<br />

imparatorluk nasıl<br />

ayakta tutulur öğreneceklerdir.<br />

Ulu Cami


85<br />

Manisa 1437-1595 yılları arasında Osmanlı<br />

şehzadelerinin saltanat tecrübesi kazandıkları<br />

önemli siyasi merkezlerinden biri haline<br />

gelmiştir. Bu dönemde II. Murat, Fatih Sultan<br />

Mehmet, Kanuni Sultan Süleyman, II. Selim,<br />

III. Murat, III. Mehmet ve I. Mustafa gibi<br />

daha sonra Osmanlı tahtına da<br />

oturmuş padişahların da<br />

içerisinde olduğu 17 şehzade<br />

Manisa’da sancakbeyliği yapmışlardır.<br />

Burada şehzadelerin<br />

padişahlık<br />

nitelikleri kazanmaları için<br />

onlara okuma-yazma, devlet<br />

yönetimi, uluslararası<br />

siyaset, savaş sanatları ve<br />

dini bilimler gibi eğitimler veriliyordu. Osmanlı İmparatorluğu<br />

600 yıllık ihtişamını, yedi düvele<br />

hükmeden cihan sultanlarının Manisa’da aldığı bu<br />

eşsiz eğitimine borçludur.<br />

Bu dönem zarfında Manisa’da şehzadeler ve<br />

mahiyyetindekiler cami, medrese, han,<br />

hamam, imaret, çeşme, hastane,<br />

köprü ve kütüphane gibi birçok<br />

vakıf eserleri yaptırmışlardır.<br />

Kuşkusuz bu yapılar içindeki<br />

en ünlüleri projesi Mimar<br />

Sinan tarafından çizilen Muradiye<br />

Cami ve Külliyesi ile<br />

yine Hafsa Sultan tarafından<br />

yaptırılan Hafsa Sultan<br />

Camii ve Şifahanesidir.<br />

Muradiye Cami<br />

Sultan Cami


86<br />

Mevlevihane<br />

Manisa aynı zamanda kadim mevlevi kültürünü<br />

kalbinde taşımaktadır. Konya’dan sonra<br />

Anadolu’daki en önemli mevlevihanelerden<br />

birisi, Manisa’da bulunur. Manisa Mevlevihanesi,<br />

Sipilos Dağı’nın eteklerine konuşlanmış, Allah’a<br />

ulaşmak isteyen gönülleri sessizce beklemekteydi.<br />

Bu ilim ve inanç merkezi, yıllar boyunca<br />

sayısız öğrenci ve dervişe ev sahipliği yapmıştır.<br />

Burada mevlevi adayları kabul edilir,<br />

bin bir gün boyunca süren çile ve özveri ile<br />

sonunda gerçek irfana ulaşılırdı. Kolay<br />

değildi buraya kabul edilmek; talipten üç<br />

gün boyunca bir saka postunun üzerine<br />

oturması istenirdi. Bu üç gün boyunca talip,<br />

ihtiyaçlarını gidermek haricinde ayağa<br />

kalkamazdı. Talip sessizce beklerken<br />

dervişler devamlı olarak talibin kulağına bu<br />

yoldan vazgeçmesi yönünde telkinler<br />

fısıldarlardı. Üç günün sonunda talibin<br />

kararlılığı takdir görürse, artık bir<br />

mevlevi olma yolu başlamıştır. Bin<br />

bir gün süren bu yolda azla yetinmeyi,<br />

kendini Allah’a ve onun aşkına<br />

adamayı öğrenirdi talipler. Astronomiden<br />

coğrafyaya, İslam ilimlerinden<br />

matematiğe uzanan bir eğitim<br />

sunulurdu bu mevlevihanede.<br />

İnsanın kendi nefsiyle mücadelesidir bu yol; bedenden<br />

ve maddeden kurtulup gerçek aşka, yani<br />

yaradana ulaşmaktır.<br />

Manisa’da İslam tarihi ve tasavvufun izlerini takip etmeye<br />

devam ettiğimizde karşımıza Yunus Emre ve<br />

hocası Tapduk Emre çıkar. Kula’da bulunan Emre<br />

köyü, bir Anadolu ereni olan Tapduk Emre’nin türbesine,<br />

türbenin hemen giriş kapısının önünde de<br />

Yunus Emre’nin mezarına ev sahipliği yapmaktadır.<br />

Bu iki islam aliminin mezarları aslında birden çoktur;<br />

Türkiye’de Yunus Emre’ye ait olduğu rivayet edilen<br />

on beş, Azerbaycan’da ise üç adet mezar bulunmaktadır.<br />

Bu durum bize bu büyük alimlerin<br />

birçok inanan tarafından<br />

sahiplenildiğini, asıl yerlerinin sevenlerinin<br />

kalbi olduğunu gösteriyor. Anlatılan<br />

hikayelere gore Yunus Emre bir<br />

kıtlık zamanında Hacı Bektaş’a buğday<br />

istemek için gider, ona gidenin elinin<br />

boş dönmediğini duymuştur. Hacı Bektaş<br />

ona buğday yerine himmet vermeyi<br />

teklif eder fakat Yunus buğday almakta<br />

ısrarcıdır. Buğdayları aldıktan sonra<br />

dönüş yolunda hatasını fark eden<br />

Yunus pişmanlıkla geri döner. Hacı Bektaş,<br />

ona himmeti Tapduk Emre’ye<br />

verdiğini, himmet almak için Tapduk’a<br />

danışması gerektiğini<br />

söyler. İşte böylece Yunus Emre<br />

Tapduk Emre’nin yanına gider ve<br />

himmet almak için kırk yıl<br />

boyunca Tapduk’un dergahında<br />

hizmet eder. Yıllarca odun taşıyan<br />

Yunus’un taşıdığı odunların<br />

hiçbirinin eğri olmadığı rivayet<br />

edilir; böylesi bir dergaha girecek odunların bile<br />

eğrisinin girmemesi gerekiyordur Yunus için. İşte bu<br />

kırk yıllık özveri ve adanmışlıktı Yunus Emre’yi himmete<br />

kavuşturan, onu gönüllerin efendisi yapan. Tapduk<br />

Emre’nin ömrünün son kırk yılını onun yanında<br />

geçiren Yunus Emre’nin mezarı da Tapduk’un yanından<br />

ayrılmamıştır. Günümüzde Kula’daki bu türbe her<br />

yıl binlerce ziyaretçiye kucak açmaktadır.


87<br />

Manisa'da dönemin en önemli eserlerinden<br />

biri hem hastaların tedavisi hem de<br />

hekim yetiştirme amacıyla yapılan Hafsa<br />

Sultan Şifahanesi'dir. Bu yapı aynı zamanda<br />

şehre kimliğini veren önemli bir kavramla daha<br />

anılmasını sağlamıştır. Osmanlı döneminde<br />

Manisa yalnızca şehzadeler şehri değil aynı zamanda<br />

şifa şehridir.<br />

Hafsa Sultan Şifahanesi


88<br />

Kanuni Sultan Süleyman tarafından 1539<br />

yılında annesi Hafsa Sultan adına yaptırılan şifahane,<br />

19. yüzyılın ikinci yarısına kadar hem<br />

bir hastane hem de hekim yetiştirme merkez olarak<br />

görev yapmış, bu dönemden itibaren ise akıl hastalarının<br />

tedavi edildiği bir bimarhane olarak işlevini<br />

sürdürmüştür. Bugün hala etkin olarak hizmet veren<br />

ve alanında ülkenin en önemli kurumlarından biri olan<br />

Manisa Ruh ve Sinir Hastalıkları Hastanesi’nin temellerinin<br />

bu bimarhane tarafından oluşturulduğu<br />

söylenebilir.<br />

Manisa’nın bir şifa şehri olarak anılmasını sağlayan<br />

sadece bunlar değildir. Bölgede bulunan birçok<br />

kaplıca, ziyaretçilerine şifalı sularını cömertçe sunmaktadır.<br />

Salihli’deki Kurşunlu ve Sart Kaplıcaları,<br />

Turgutlu’da bulunan Urganlı Kaplıcaları ve Kula’nın<br />

Emir Kaplıcaları, jeotermal suları sayesinde romatizma,<br />

kadın hastalıkları, kemik ve eklem hastalıkları,<br />

sinirsel hastalıkları, cilt ve solunum yolu rahatsızlıklarına<br />

iyi gelmektedir.<br />

EMİR KAPLICALARI<br />

KURŞUNLU KAPLICALARI<br />

SART KAPLICALARI<br />

URGANLI KAPLICALARI


89<br />

Manisa'nın en önemli kültürel değerlerinden biri<br />

meşhur mesir macunudur. Yüzyıllardır Manisa'da<br />

yapılan ve adına bir de şenlik düzenlenen<br />

mesir macununun ilk bulunuşu Osmanlı<br />

dönemine dayanmakla birlikte, bulunuşuna<br />

dair halk arasında çeşitli rivayetler anlatılır.<br />

En yaygın kabul edilen rivayete<br />

göre Yavuz Sultan Selim'in eşi Kanuni<br />

Sultan Süleyman'ın Annesi<br />

Hafsa Sultan, eşinin ölümü üzerine<br />

kederlenerek ağır bir<br />

hastalığa yakalanır. Hastalandığı<br />

sırada Manisa'da bulunan Hafsa<br />

Sultan'a imparatorluktaki hekimlerin<br />

yaptığı ilaçlar bir türlü fayda<br />

etmemiştir. Sonunda çare Sultan<br />

Camii'nin külliyesindeki zaviyenin<br />

şeyhi olan Merkez Muslihiddin Efendi<br />

tarafından bulunur. Merkez Efendi'nin 41<br />

çeşit malzemeyi karıştırarak yaptığı mesir macunu<br />

MESİR FESTİVALİ<br />

Hafsa Sultan'ın hastalığına çare olur. Hastalıktan kurtulan<br />

Hafsa Sultan, bu şifalı macunu herkesle paylaşmak<br />

ister. Bu macunun çok miktarda yapılarak halka<br />

dağıtılmasını söyler. Zamanla halkın talebinin artması<br />

üzerine mesir macunu dağıtımı bir<br />

şenlik olarak yapılmaya başlanır. Bunun<br />

için baharın başlangıcını müjdeleyen<br />

Nevruz günü seçilir ve yüksek bir<br />

yerden saçmak için de Sultan<br />

Camii'nin kubbe ve minareleri kullanılmaya<br />

başlar. Bu geleneğin<br />

1527-1528 yılları civarında<br />

başladığı bilinmektedir. O zamandan<br />

beri, her yıl mart sonu civarındaki<br />

bir tarihte renkli kağıtlara<br />

sarılmış mesir macunları Sultan<br />

Camii çevresinde toplanan kalabalığın<br />

üzerine saçılarak bu gelenek yaşatılır.<br />

Ayrıca bu törende mesir macununun bulunma<br />

hikayesi de canlandırmalarla anlatılır.


90<br />

Osmanlı’nın ilerleyen dönemlerinde Manisa ve<br />

çevresinin görünümüne dair fikir sahibi olmak<br />

için, tarihi evleriyle tipik bir Osmanlı kent<br />

dokusuna sahip olan Kula'ya bakılabilir. Kula evleri<br />

18. yüzyılda Osmanlı İmparatorluğu yönetimi altında<br />

bulunan birçok bölgede görülen ve Türk Evi olarak da<br />

adlandırılan tipte ahşap evlerdir.<br />

Tarihi Kula evleri genellikle iki katlı olup,<br />

ahşap olarak yapılmışlardır. Üst katlar<br />

sokak yönünde dışarı çıkıntılı olup,<br />

kiremit örtülü çatılar da bir saçak ile<br />

biter. Saçakların alt kısımlarında<br />

süslemeler bulunur. Tahta kepenkli<br />

pencerelere sahip evlerin iç tarafları<br />

avlu ile bir bütün halinde, günlük<br />

yaşam biçimi ile uyumlu bir yapıdadır.<br />

Kula evlerinde temel taştan inşa<br />

edilmiş, bunun üzerinde oluşturulan<br />

ahşap taşıyıcı sistemin arası kerpiç ile<br />

doldurulmuştur. Bu evlerin zemin katları<br />

KULA EVLERİ<br />

genellikle az pencereli veya penceresiz olup ahır,<br />

kiler veya mutfak gibi mekanlar bu katta yer alır. Üst<br />

kattaki odalar ise günlük yaşam alanı olarak kullanılır.<br />

Bu odalardaki ahşap kapı, pencere, tavan ve davlumbazlardaki<br />

süsleme işçiliği dikkat çekicidir. Bu odalardan<br />

büyük ve gösterişli olanları geleneksel olarak<br />

misafirlerin ağırlanması için kullanılır.<br />

Tarihi Kula evlerinin bulunduğu bölgenin<br />

gerek yerleşim planı gerekse Demircikapı,<br />

Seferkapı gibi yer isimleri geçmişte kaleiçi<br />

yerleşimi olduğunu işaret etmektedir.<br />

Bugün kale surlarının kalıntıları<br />

görülmese de geçmişte buradaki varlığı<br />

açıktır. Kula Türk evi dokusuyla<br />

günümüze bozulmadan gelebilmiş<br />

sınırlı sayıda anıt kentlerimizden biridir.<br />

Kula ve benzeri yerleşimlerin korunması<br />

mimari geleneğimizin gelecek kuşaklar<br />

tarafından da görülebilmesi için bir<br />

gerekliliktir.


91<br />

AHMET BEDEVİ<br />

1923’de Saruhan adıyla vilayet olan şehrin adı,<br />

1927 yılında Manisa olarak değiştirilmiştir.<br />

Cumhuriyet döneminde yeniden imar gören<br />

Manisa, karayolu ve demiryolu ulaşımı bakımından<br />

önemli bir noktadadır. Zirai, ticari ve sanayi açısından<br />

da ülkemizin gelişmiş illeri arasında bulunmaktadır.<br />

Manisa yalnızca tarihi ve kültürel değerleriyle değil,<br />

belki de bunlardan çok daha fazla sıklıkta verimli<br />

doğası ve üretken bir şehir olmasıyla anılır.<br />

Burada toprak kendisine sunulan insan emeğini her<br />

zaman fazlasıyla ödüllendirmiş, bereketini sunmuştur.<br />

Bu bereketin insan eliyle yücelmesine ve zenginleşmesi<br />

yönünde en önemli hikayelerinden birisi<br />

Ahmet Bedevi’nin, yani diğer adıyla Manisa<br />

Tarzanı’nının öyküsüdür. Birinci Dünya Savaşı ve<br />

Kurtuluş Savaşı’nı sonrasında yanıp kül olmuş Manisa’nın<br />

şimdiki yemyeşil haline büründüren kişidir<br />

Manisa Tarzanı. Doğaya olan aşkı sayesinde Manisa’yı<br />

tekrar diriltmek için canla başla çalışıp binlece<br />

fidan dikmiştir. Sipilos dağındaki kulübesinde<br />

yaşayan Manisa Tarzanı bölge halkı tarafından çok<br />

sevilip sahiplenilmiştir. Onun ağaç ve insan sevgisi,<br />

toprağın bereketiyle birleşip bir şehri küllerinden<br />

doğurmuştur.<br />

JEOPARK<br />

Bu bölgenin topraklarının bereketinin başlıca sebeplerinden<br />

birisi ise volkanik bir arazi oluşudur.<br />

Kula bölgesindeki Divlit Yanardağı’nın patlamaları<br />

sonucu bölgeye yayılmış volkanik toprak<br />

sayesinde bitki örtüsü zenginleşmiştir. En son<br />

on iki bin yıl once patlayan bu yanardağın tanıklarının,<br />

yani ilkel insanların bu volkanik tüfler üzerinde<br />

bıraktığı ayak izlerini görmek<br />

mümkündür. Ayrıca burada bulunan kaya resimleri<br />

de tarih öncesi dönemde buranın insanlar<br />

tarafından yerleşim yeri olarak kullanıldığını<br />

işaret eder.<br />

DİVLİT YANARDAĞI<br />

FOSİL AYAK İZİ


92<br />

Bugün bu arazi Kula Jeoparkı olarak ziyaretçi<br />

kabul etmektedir ve Türkiye’nin ilk jeoparkı<br />

olarak tarihe geçmiştir. Bu bölgede tıpkı Kapadokya’da<br />

bulunan peri bacalarının benzerlerini<br />

görmekteyiz, Bütün bunların yanında, volkanik<br />

mağara ve tünellerden bazalt sütunlarına birçok<br />

doğal güzelliğe bu çevrede rastlanabilir. Volkanik<br />

toprağın yüzyıllar içinde aşınarak bu görülmeye<br />

değer yapıların oluşturması Manisa’yı daha da eşsiz<br />

kılıyor.<br />

KULA PERİ BACALARI


93<br />

Bu bölgenin adıyla anılan Turgutlu ve Alaşehir’in<br />

Sultaniye üzümü, Salihli kirazı, Kırkağaç<br />

kavunu başta gelmekle birlikte pamuk, tütün ve<br />

Akhisar'ın zeytini gibi ürünlerde de ülkenin en büyük<br />

üreticileri arasındadır. Türiye çekirdeksiz kuru<br />

üzümü'nün %80'den fazlası burada üretilmektedir.<br />

Üzümün ardından ise zeytin gelir. Gittikçe artan<br />

zeytin üretimi ile Manisa bu konuda da birinciliği<br />

hedeflemektedir. Salihli ilçesinin kirazı ün<br />

sahibidir. Farklı bölgelerinde her yıl<br />

kiraz festivalleri düzenlenmektedir.<br />

Adını buradan alan Kırkağaç<br />

kavunu, lezzeti ile ülke çapında<br />

tanınmaktadır.<br />

Manisa topraklarının bereketi<br />

yalnız yüzeyde değil yerin altında<br />

da yatmaktadır.<br />

Linyit kömürü Manisa'nın en<br />

önemli maden kaynağı olarak<br />

öne çıkar. Soma, Afşin-Elbistan'-<br />

dan sonra ülkemizin 2. büyük<br />

linyit kaynağıdır.<br />

Yüce yaradanın tüm güzelliklerinden<br />

nasibini almıştır Manisa.<br />

Turgutlu ve Alaşehir’in Sultaniye<br />

üzümü, Kırkağaç’ın kavunu, Salihli’nin<br />

kirazı, bereketi saymakla<br />

bitmez zeytini, pamuğu tütünü ve<br />

daha niceleriyle verimli topraklarından<br />

bolluk, bereket, hayat<br />

fışkırır Manisa’nın. Kumları altın Sart<br />

Çayı, suları hayat veren Gediz Nehri<br />

sular bu bereketli toprakları.<br />

Dünya tarihini değiştiren medeniyetlere ev<br />

sahipliği yapmış, Kybele’si, Spili, Niobe’si,<br />

Sardis, Aigai, Thyatira’sı ile toprağının her köşesinden<br />

tarih fışkıran, binyılların mirasını taşıyan bir şehirdir<br />

Manisa. Zenginliği yüzyıllardır dillere destan<br />

olmuş Kroisos’tan, çağ açıp çağ kapatan Fatih Sultan<br />

Mehmet, cihana hükmetmiş Kanuni Sultan Süleyman’a<br />

dek, nice anlı şanlı hükümdarları bağrından<br />

çıkarmıştır.<br />

Şifa şehridir Manisa, yüzyıllardır şehrin şifahaneleri<br />

nice hastanın derdine derman olmuştur. Sultanların<br />

ilacı her derde deva mesir macununu<br />

bilmeyen yoktur. Dört bir yandan insanlar<br />

gelir baharın gelişiyle saçılan şifadan<br />

payını almaya. Sultan Cami üstünden<br />

rengarenk yağmaya başladığında<br />

halk birbiriyle yarışır.<br />

Eşsiz doğası insana<br />

canlılık verir Manisa’nın.<br />

Manisa Dumanlı<br />

Dağı’nın binbir<br />

çeşit çiçeği, yılkı atları,<br />

Marmara<br />

Gölü’nün muhteşem<br />

manzarası, Kula’nın<br />

p e r i b a c a l a r ı<br />

keşfedilmeyi bekler.<br />

Sözle anlatılmaz<br />

Manisa’nın güzellikleri,<br />

yerinde görmek dokunmak<br />

tatmak yaşamak<br />

gerekir. İşte böyle bekler<br />

kapılarını açmış Manisa, tarihinin<br />

zenginliğini, toprağının<br />

bolluğunu, bereketini, şifasını<br />

paylaşmak için.<br />

GÖL MARMARA<br />

YILKI ATLARI


4 GÜNÜN İÇİNDEN<br />

<strong>Şehzadeler</strong> <strong>İlçe</strong><br />

Müdürü Ermiş’ten<br />

öğrencilere uyarı<br />

19 OCAK 2019 CUMARTESİ<br />

<br />

<br />

Manisa’nın <strong>Şehzadeler</strong> ilçesinde 25 bin 500 öğrenci karne alarak tatile çıktı.<br />

Vicdan Karaosmanoğlu İlkokulu’nda öğrenciler karne dağıtan <strong>Şehzadeler</strong> <strong>İlçe</strong><br />

<strong>Milli</strong> <strong>Eğitim</strong> Müdürü Ebubekir Ermiş, çocuklara tatilde kitap okumalarını<br />

tavsiye etti. Ermiş, “Tekrar alışkanlıklarınızdan vazgeçmeyin. Yani saat 10’da<br />

yatıyordunuz yine 10’da yatın. Çok fazla televizyon seyretmeyin. Eğer<br />

alışkanlıklarını değiştirirseniz, gece 12’ye kadar kalırsanız, televizyon<br />

çok seyrederseniz o zaman ikinci dönemi başladığında derslerine<br />

uyum sağlayamazsınız” dedi.<br />

Manisa’da öğrenciler karnelerini alarak tatile çıktı. <strong>Şehzadeler</strong><br />

<strong>İlçe</strong> <strong>Milli</strong> <strong>Eğitim</strong> Müdürü Ebubekir Ermiş, Şube Müdürü Cumhur<br />

Kapusuz ile birlikte Vicdan Karaosmanoğlu İlkokulu’na giderek<br />

öğrencilere karnelerini dağıttı. Ermiş, <strong>Şehzadeler</strong> ilçesinde 25<br />

bin 500 öğrencinin karne aldığını, 1492 öğretmenin bulunduğunu,<br />

65 okulun yer aldığını söyledi.<br />

ALIŞKANLIKLARINIZI DEĞİŞTİRİRSENİZ<br />

UYUM SAĞLAYAMAZSINIZ<br />

Çocuklara tatilde kitap okumalarını tavsiye eden Ermiş, “Tekrar<br />

alışkanlıklarınızdan vazgeçmeyin. Yani saat 10’da yatıyordunuz<br />

yine 10’da yatın.<br />

Çok fazla televizyon seyretmeyin. Eğer alışkanlıklarını değiştirirseniz,<br />

gece 12’ye kadar kalırsanız, televizyon çok seyrederseniz<br />

o zaman ikinci dönemi başladığında derslerine uyum<br />

sağlayamazsınız. Ara sıra birinci dönem işlediklerine bakın. Bol<br />

bol kitap okuyun.<br />

Ailenizle gezin, eğlenin, 15 günlük tatilinizi en iyi şekilde değerlendiriniz.<br />

Gelecek yıl ortaokul talebi olacaksınız. Kendinizden<br />

küçük kardeşlerinize de iyi örnekler olun. Hepinizin bir hedefi<br />

olun. Ailenizle birlikte mesleğinizi seçin” diye konuştu.<br />

CÜNEYT HASÇELİK<br />

ZAYİ<br />

RP SERİSİ 402951-403000 Sıra Nolu Perakende<br />

Satış Fişi Kaybolmuştur<br />

HÜKÜMSÜZDÜR.KAHVECİLER ODASI<br />

EKREM TATLIKAP<br />

ZAYİ<br />

LB Serisi 519001 – 519050 / 576201 – 576250<br />

/ 576251 – 576300 / 576301 – 576350 /<br />

576351 – 576400 / 576401 – 576450 /<br />

576451 – 576500 / 576501 – 576550<br />

Numaralar arası Perakende Satış Fişleri<br />

Kaybolmuştur HÜKÜMSÜZDÜR<br />

LOKANTACILAR ODASI<br />

EKREM TATLIKAP


Gençlik ve Spor Bakanı<br />

Dr. Mehmet Muharrem KASAPOĞLU<br />

<strong>İlçe</strong>miz<br />

Okullarında<br />

Gençlik ve Spor Bakanı<br />

Dr. Mehmet Muharrem<br />

KASAPOĞLU ilçemiz<br />

okullarını ziyaret ederek<br />

öğrencilerle bir araya<br />

geldiler.

Hooray! Your file is uploaded and ready to be published.

Saved successfully!

Ooh no, something went wrong!