19.11.2019 Views

KOBİ YAŞAM YIL 1 SAYI 3 KASIM - ARALIK 2019

Tam bağımsızlığa giden yol : Atatürkün ekonomik modeli, Krizden Çıkışın Anahtarı - Mahfi Eğilmez, 2020 de Piyasalar - Okan Böke......

Tam bağımsızlığa giden yol : Atatürkün ekonomik modeli, Krizden Çıkışın Anahtarı - Mahfi Eğilmez, 2020 de Piyasalar - Okan Böke......

SHOW MORE
SHOW LESS

You also want an ePaper? Increase the reach of your titles

YUMPU automatically turns print PDFs into web optimized ePapers that Google loves.

<strong>KASIM</strong> - <strong>ARALIK</strong> <strong>2019</strong><br />

Sizde<br />

<strong>YIL</strong>: 1 • <strong>SAYI</strong>: 3 • <strong>KASIM</strong> - <strong>ARALIK</strong> <strong>2019</strong> • 25 TL<br />

Sizde<br />

MAHFI EĞİLMEZ:<br />

Krizden çıkışın<br />

anahtarı<br />

İNCİ ÖZKUL:<br />

Şirketler için<br />

kaos yönetimi<br />

El Yazısındaki<br />

Şifreler…<br />

ALİ ASRAK:<br />

Maliye’nin can<br />

yakan kodları…<br />

DENİZ EMİN TÜFEKÇİ<br />

“Turizm politikası<br />

eleştirilemez;<br />

çünkü yok!”<br />

Sosyal<br />

Medyanın Özgür<br />

Pastacıları…<br />

<strong>YIL</strong>: 1 • <strong>SAYI</strong>: 3<br />

Tam Bağımsızlığa Giden Yol:<br />

ATATÜRK'ÜN<br />

EKONOMİ MODELİ


FASHION<br />

BATH<br />

COLLECTION


Osmangazi Mahallesi<br />

Genç Osman Caddesi<br />

12 / 4 Esenyurt - İstanbul<br />

T. +90 212 670 22 99<br />

info@nplusbanyo.com.tr<br />

www.nplusbanyo.com.tr<br />

Web sitemizi ziyaret etmek için<br />

lütfen QR kodu taratın.<br />

Scan the QR Code ta discover news,<br />

products and solutions.


Edİtör Masası<br />

Değişim Yönetim Danışmanlık Prodüksiyon Tic.<br />

Ltd. Şti. Adına<br />

Genel Yayın Yönetmeni ve<br />

Sorumlu Yazı İşleri Müdürü<br />

S. ŞEFİK KEMALİ SÖYLEMEZOĞLU<br />

Proje Genel Koordinatörü<br />

BURAK YAŞAR<br />

Yazı İşleri Müdürü<br />

EMİN AKDAĞ<br />

Art Direktör<br />

MÜSLÜM GÖKALP<br />

Editör<br />

RAGIP ERTUĞRUL<br />

Haber Koordinatörleri<br />

AYŞEGÜL ÇAKIR – GÖKAY GENÇ<br />

Sosyal Medya Haber Koordinatörü<br />

MEHMET HAYDAR<br />

Hukuk Danışmanı<br />

AV. ALİ ASRAK<br />

AV. İSKENDER UYGUNBAŞ<br />

Reklam Koordinatörü<br />

MEHMET HAYDAR<br />

Karadeniz Bölge Sorumlusu<br />

FATİH GÜNDOĞDU<br />

Kültür Ve Sanat Danışmanı<br />

RAGIP ERTUĞRUL<br />

Yayın Kurulu<br />

SELÇUK PERİN – ATİLLA ARSLANAĞIZ<br />

HABİBE AKŞİT – HÜSEYİN BİLMAÇ<br />

OKAN BÖKE – RAGIP ERTUĞRUL<br />

Yayın Türü<br />

YAYGIN SÜRELI YAYIN<br />

İletişim<br />

+90 212 855 17 00 PBX<br />

info@kobiyasam.com.tr<br />

Adnan Kahveci Mh. Yavuz Sultan Selim<br />

Bulvarı No: 43D1 Alba Rezidans<br />

A Blok Kat 1 Daire 2105<br />

34528 Beylikdüzü - İstanbul<br />

www.kobiyasam.com.tr<br />

Baskı<br />

A4 Grafik Mat. Yay. Rek. ve Bilg. Hizm. Ltd. Şti.<br />

Mahmutbey Cad. Meriç Sk. No: 26 Kat: 1<br />

Şirinevler / İstanbul Telefon: (0212) 452 40 99 (pbx)<br />

Fax: (0212) 639 50 49 E-mail: info@a4grafik.com.tr<br />

Dergide yayınlanan yazı ve fotoğrafların tüm hakları<br />

yayınlayana, yayınlanan ilanların sorumluluğu ilan<br />

sahiplerine aittir. Yayınlayandan izin alınmaksızın tümüyle<br />

ya da kısmen kullanılamaz.<br />

sefiks@kobiyasam.com.tr<br />

Merhaba…<br />

ARAMIZDAN ayrılışının 81’inci Yılı’nda Ulu Önder<br />

Atatürk’ü bir kez daha ilk günkü özlemle anarken;<br />

“onun fikirlerini anlayabilmenin, ‘onu görebilmek’<br />

olduğu bilinciyle” bu sayımız için özel bir dosya<br />

hazırladık.<br />

Bu dosyada Atatürk’ün “daha az konuşulan ve<br />

daha az bilinen ekonomi politikalarını, sanayiye<br />

yönelik yaklaşımlarını, yabancı sermaye yatırımlarına<br />

dair düşüncelerini ve bu doğrultuda hangi icraatları gerçekleştirdiğini”<br />

bulacaksınız. Sizlere ayrıca bu dosyanın yanı sıra, Tan Gazetesi’nin “Babamızı<br />

Kaybettik” manşetiyle yayınlanan 11 Kasım 1938 tarihli sayısının ilk sayfasını<br />

da bir anı olarak sunmaktayız.<br />

Kapağa taşıdığımız ürünlerden biri de; “Şirketlerin ‘yetenek dediği<br />

kavram’ ile kurumlarına çekmek istedikleri genç yeteneklerin ‘yetenek<br />

kavramı’ birbiriyle örtüşüyor mu? Gençlerin algıladıkları, iş hayatında onlara<br />

yardımcı olacak yetkinlikleri neler? Hangi özellikleri edinirlerse iş hayatında<br />

başarılı olacaklarını düşünüyorlar?” ve benzeri soruların cevaplarının arandığı<br />

araştırma dosyasıyla ilgili. Dr. Habibe Akşit’in gençlerle iki ayrı üniversitede<br />

yaptığı ve 2 ay süren çalışmanın sonuçları ilk defa <strong>KOBİ</strong> <strong>YAŞAM</strong>’da. Bu<br />

çalışmanın, bakış açılarını etkileyeceği ve daha birçok araştırmanın kapısını<br />

açacağı aşikâr.<br />

<strong>2019</strong>’un son sayısında, turizm sezonunun ardından sektörün duayeni<br />

Deniz Emin Tüfekçi’yle bir söyleşi gerçekleştirdik. Mevcut eksikler, içine<br />

düşülen hatalar ve yapılması gerekenleri” ortaya koyar nitelikte dobra dobra<br />

bir yazı oluştu.<br />

2020’ye ilişkin faiz tahminlerini ve ekonomik beklentileri de Sevgili Okan<br />

Böke’nin analizinde bulacaksınız. Böke, her ne kadar döviz baskı altında dursa<br />

da; yatırımcıları, “altının” da bir döviz yatırımı olduğunun altını çizip uyarıyor.<br />

Bu arada elinizdeki sayıdan itibaren ülkenin ekonomik meselelerine<br />

hakim isimlerden Hazine eski Müsteşarı Mahfi Eğilmez’in yazılarına da yer<br />

vereceğiz.<br />

Kobi Yaşam olarak 3.000 basılı tirajın yanında 1.000.000 E-Dergi<br />

gönderimine de başladık. Sosyal medya platformları Twitter, Facebook,<br />

İnstagram ve Linkedin’de geliştirdiğimiz kendimize has “Sosyal Medya<br />

Haberciliği”, sizlerden büyük ilgi görmekte. Bir buçuk milyon aylık<br />

görüntülenme sayısı, bu denli kısa bir sürede ne kadar doğru adımlar<br />

attığımızı göstermekte.<br />

<strong>2019</strong>’u geride bırakırken, size tatlı bir hikâye anlatmak istedik. Bu ayki<br />

kadın girişimcimiz Özgür Beyazkuş. O bir anne. O bir youtuber. Ve o “içinde<br />

bulunduğu Özgür Pastacılar Yardımlaşma Grubu’yla başlayan hikâyesinde,<br />

birlikte bütünsel başarıyı sağlamak için özveriyle çalışan, çevresini etkileyen,<br />

destek olan” bir lider. Röportajını şahsen yaptığım bu dosyayı kahvelerinizi<br />

yudumlarken keyifle okumanız dileğiyle.<br />

Şimdiden 2020’nin hepinize ve tüm Türkiye’ye “daha iyi ekonomik veriler<br />

ve huzurlu bir yaşam” getirmesi dileğiyle.<br />

Mutlu yıllar…<br />

S. Şefik Kemali Söylemezoğlu


İÇİNDEKİLER<br />

22<br />

Atatürk’ten<br />

24<br />

Selçuk<br />

26<br />

Albayrak:<br />

30<br />

İç<br />

32<br />

Mahfi<br />

34<br />

Enflasyon<br />

36<br />

Samet’ten<br />

40<br />

Tekstilcilerimiz<br />

42<br />

KOSGEB’de<br />

Stalin’e<br />

tarihi ders<br />

PERİN:<br />

IMF niçin var ve<br />

ne yapıyor?<br />

2020-2022<br />

büyüme hedefi yüzde 5<br />

turizm bu<br />

‘rota’yla canlanacak<br />

EĞİLMEZ:<br />

Krizden çıkışın anahtarı<br />

yüzde<br />

9’un altına indi<br />

dev<br />

Hindistan adımı<br />

niçin<br />

yabancı makine alıyor?<br />

“işletmeye özgü<br />

destek” dönemi<br />

10<br />

“TURIZMDEN 100<br />

MILYAR DOLAR<br />

KAZANABILIRDIK”<br />

1978’den beri turizmle<br />

uğraşan Deniz Emin<br />

Tüfekçi’ye göre;<br />

doğru politikalar geliştirilse<br />

ve yanlış yatırımlara imza<br />

atılmasaydı, Türkiye bu<br />

sektörden yılda kişi başına<br />

1500 Avro, toplamdaysa<br />

100 milyar dolar gelir elde<br />

ediyor olacaktı.<br />

44<br />

Kaskoda<br />

46<br />

Sanayi<br />

düşüş, trafik<br />

sigortasında artış<br />

doktora<br />

programında<br />

ikinci sezon


48<br />

Okan<br />

50<br />

BÖKE:<br />

2020’de faizler<br />

ne olacak?<br />

KVKK süresi<br />

31 aralıkta doluyor<br />

Şeker hamuruyla<br />

gönülleri fethetti<br />

68<br />

52<br />

Habibe<br />

58<br />

Ali<br />

62<br />

Geçici<br />

74<br />

El<br />

82<br />

Ragıp<br />

86<br />

Gökay<br />

Akşit:<br />

Aradığınız “yetenek”ten<br />

mesaj var<br />

ASRAK:<br />

Maliye’nin “kod listeleri”<br />

temel normlara aykırı<br />

yönetimle<br />

kalıcı başarı<br />

yazınız sizi<br />

ele veriyor<br />

ERTUĞRUL:<br />

Kentlerin dinamizmi<br />

festivaller<br />

GENÇ: <strong>2019</strong>’a<br />

vedaya hazırlanırken tüm<br />

sanatsal faaliyetler bizi bekliyor<br />

EKONOMIK BAĞIMSIZLIK<br />

OLMADAN ASLA…<br />

1’inci İktisat Kongresi’nde Osmanlı’nın son devirlerindeki<br />

icraatlarını açık bir dille eleştiren Atatürk, “sürekli<br />

borçlanma anlayışına”, “üretim azlığına” ve “devlet<br />

yönetimindeki lüks, israf ve gösterişe” dikkat çekti.<br />

Dinleyicilere “İktisadi, mali, adli, kültürel her alanda tam<br />

bağımsız olmayı amaçlıyoruz.” diye seslendi.<br />

16<br />

90<br />

Mutlaka<br />

gidilmeli ve<br />

gezilmeli...<br />

Küba hala eski Küba’yken


SÖYLEŞİ<br />

“Turizmden<br />

100 MILYAR DOLAR<br />

Kazanabilirdik”<br />

1978’den beri turizmle uğraşan Deniz Emin Tüfekçi’ye göre;<br />

doğru politikalar geliştirilse ve yanlış yatırımlara imza atılmasaydı,<br />

Türkiye bu sektörden yılda kişi başına 1500 Avro, toplamdaysa<br />

100 milyar dolar gelir elde ediyor olacaktı.<br />

www.kobiyasam.com.tr<br />

Türkiye, turizmin hemen hemen her<br />

dalında eşsiz güzellik ve zenginliklere<br />

sahip bir ülke. Ancak bu müthiş<br />

potansiyeli hakkıyla değerlendirdiğini<br />

söylemek çok zor. Peki neden? Nerelerde<br />

hatalara düşülüyor? Bundan<br />

sonra nasıl bir rota izlenmeli? Bunları<br />

ve daha pek çok soruyu 1978 yılından<br />

beri sektörün içinde yer alan ve şimdiye<br />

kadar bütün gelirini turizmden elde<br />

eden Deniz Emin Tüfekçi’ye yönelttik.<br />

Boğaziçi Üniversitesi’nde işletme<br />

okuyan Tüfekçi, ilk başlarda döneminin<br />

en büyük seyahat acentelerinden<br />

birini bünyesinde barındıran Türkiye<br />

Milli Gençlik Teşkilatı’nda (TMGT)<br />

görev yapıyor. Öyle ki TMGT, döviz<br />

darboğazının zirveye çıktığı 1970’lerde<br />

gençlik turizmiyle ülkeye yılda 2<br />

milyon dolar kazandırıyor. 12 Eylül<br />

1980 askeri müdahalesiyle durma<br />

noktasına gelse de Tüfekçi sektörün<br />

gelecekte ümit vaat ettiğine inanıyor<br />

ve yeniden demokrasiye dönülme<br />

sürecinin yaşandığı 1983’te TMGT’den<br />

arkadaşlarıyla beraber Seventur’u kuruyor.<br />

40 civarındaki ülkeyle çalıştıkları<br />

zamanlar oluyor. 1995’ten bu yana<br />

da şirketi tek başına yönetiyor. “Ta o<br />

yıllarda benim gibi 100 bin kişi olsa<br />

ve her biri ülkeye ihracat ve turizm<br />

gibi yollardan yılda 100<br />

bin dolar kazandırsa<br />

100 milyar dolar yapar<br />

diye hesaplamıştım.”<br />

diyen Tüfekçi, turizmin<br />

devlet politikası haline<br />

gelmesi gerektiğini dile<br />

getiriyor.<br />

n Bir türlü sanayileşme<br />

hamlesini arzuladığımız<br />

ölçüde<br />

gerçekleştiremediğimiz<br />

ortada. Kendi<br />

kendine yeten 7<br />

ülkeden biri olduğumuz<br />

tarımda da<br />

büyük gerilemeler<br />

var. Peki ümitlerin<br />

bağlandığı ve<br />

bacasız sanayi<br />

diye nitelenen<br />

turizmdeki durum<br />

nedir?<br />

Bu sorunun cevabı<br />

nereden bakıldığına<br />

göre değişir.<br />

“1970’LERDE<br />

TURİST <strong>SAYI</strong>SI 1<br />

MİLYONDU”<br />

n Kuş bakışındaki<br />

hal nasıl?<br />

Turizme başladığım<br />

1970’lerde<br />

yılda 1 milyon<br />

turistin geldiği<br />

ve 600-700 milyon dolar gelir<br />

bıraktığı bir tablo vardı. Her şey çok<br />

bakirdi ve henüz turizm potansiyelimizi<br />

dünyada tanıtabilmiş değildik.<br />

Öyle bir çabaya gerek de duyulmamıştı.<br />

Tanıtımımızı ülkelerine<br />

döndüklerinde turistler yapıyordu.<br />

Biz acemi turizmciler her şeyi başka<br />

ülkelerin turizm önderlerinden öğrenmeye<br />

başladık. Turistin ihtiyaçlarını<br />

gözlemleyip ona uygun yapıyı<br />

oluşturmaya gayret ettik. 1978’den<br />

beri Sultanahmet’te çalışan bir<br />

turizmciyim. O yıllarda turistler<br />

otobüslerle gelip pansiyonlar ya da<br />

hostellerde konaklıyordu. Oradan<br />

yine otobüslerle Kapadokya veya<br />

Efes gibi bildikleri yerlere gidiyorlardı.<br />

Fransızca çekilen birkaç film<br />

Kapadokya’nın tanınmasını sağladı.<br />

Yabancı operatörlerle Avrupa’da<br />

açılan ofisler aracılığıyla imkanlar<br />

ölçüsünde Türkiye tanıtılmaya çalışıldı<br />

ve turist gelmeye başladı.<br />

“12 EYLÜL’DE BÜTÜN İLİŞKİLER<br />

KOPTU”<br />

1980’den sonraki 3 yılda turizmde<br />

sıkıntı yaşandı. 12 Eylül 1980 as-<br />

10


keri müdahalesi ve dikta yönetimi<br />

Türkiye’nin Batı’daki imajını çok<br />

olumsuz etkiledi. Örneğin biz farklı<br />

ülkelerden 25 civarında tur operatörüyle<br />

çalışmaktaydık. Onlarla<br />

bütün ilişkilerimiz koptu. O ülkelere<br />

gittiğimde şunlar söylendi: “Türkiye<br />

iyi, güzel ve hoş ama boşuna broşür<br />

basmanın anlamı yok çünkü kimse<br />

gelmez.” Turist; insan hakları,<br />

özgürlük ve adaletin olmadığı ülkedeki<br />

turizm hazinesini görmeye gelmiyor.<br />

O dönemde mevcut turizm<br />

hareketliliği bıçak gibi kesildi. Bugün<br />

de benzer sorunları yaşadığımız için<br />

turizm, Batı pazarından yeterince<br />

yararlanamamaktadır. Demokrasi,<br />

insan hakları, özgürlükler üçgenine<br />

değer veren Batı kamuoyu gözünde<br />

Türkiye tercih edilen ülke olamıyor.<br />

1983’teki özgür seçimlerle, ne derece<br />

oturduğu tartışılsa da demokrasiye<br />

geçilmesiyle birlikte yeniden<br />

canlandı.<br />

“HERKES ÖZAL’LA BAŞLADIĞINI<br />

SANIR AMA…”<br />

n Turizmdeki bu canlanmada Turgut<br />

Özal’ın 1983 sonbaharında Başbakan<br />

seçilmesi ve ‘bacasız sanayi’<br />

nitelemesi ve teşvikler etkili oldu<br />

sanırım…<br />

Demokrasiye geçişin etkisi bu. Herkes<br />

canlanmanın Özal’la başladığını<br />

sanır ama olayın gerçeği şöyledir.<br />

Turizmin teşvik edilmesini; 12 Eylül<br />

sonrası idareyi yürüten konseyde<br />

yer alan Deniz Kuvvetleri’nden<br />

generaller, özellikle de<br />

albaylar önerdi. Bunlar iyi<br />

yetişmiş, dünyayı tanıyan,<br />

bilen ve turizmi de gözlemlemiş<br />

kişilerdi. Devlet<br />

Planlama Teşkilatı’na<br />

(DPT) turizmin teşvik<br />

edilmesi önerisi onların<br />

kanalıyla iletildi. Özal<br />

da 12 Eylül öncesi<br />

DPT Müsteşarı; askeri<br />

müdahale sonrası<br />

kurulan Bülent Ulusu<br />

Hükümeti’nde de<br />

Başbakan Yardımcısı<br />

idi. Turizme<br />

teşvik politikasının<br />

tuttuğunu görünce<br />

başbakanken<br />

devam ettirdi.<br />

SÖYLEŞİ<br />

Turizmle ilgili yatırım hamlesi<br />

başladı. Fikir çok güzeldi ancak<br />

bu hamleye dair bir plan olmadığı<br />

görüldü. Politikalar ve stratejiler<br />

oluşturulmamıştı.<br />

“DÖVİZ GELSİN DE NASIL GELİRSE<br />

GELSİN!”<br />

n Neden oluşturulamadı; Özal<br />

hükümetleri sizler gibi turizm<br />

sektörünün bileşenleriyle irtibata<br />

geçmedi mi?<br />

Geçti mi geçmedi mi tam<br />

bilemiyorum ama<br />

strateji ve politika<br />

oluşturma<br />

iradesi<br />

politi-<br />

www.kobiyasam.com.tr<br />

11


SÖYLEŞİ<br />

www.kobiyasam.com.tr<br />

12<br />

kacılardadır. Onlar, “Bizim dövize<br />

ihtiyacımız var. Nasıl olursa olsun<br />

ama döviz gelsin.” dedi. Her yere<br />

oteller, turistik tesisler yapıldı.<br />

Fakat plan yoktu. Bu otellerin sayısı,<br />

kapasitesi, kime yönelik olacağı ve<br />

bunların ihtiyaç duyacağı altyapılar<br />

belirlenmemişti.<br />

Aslında o sıralarda ihtiyacı karşılayacak<br />

kadar oteller vardı. Doluyorlar<br />

ve para kazanıyorlardı. Bunu<br />

görenler yan yana otel açmaya<br />

başladı. Mimari özelliklerine bile<br />

bakılmadı. Güzel bir örnek vereyim.<br />

1973’te Bülent Ecevit Hükümeti<br />

görevdeydi. Deniz Baykal, Maliye<br />

Bakanı idi. Dünya Bankası’nca kredi<br />

desteği verilen Güney Antalya Otel<br />

Yatırımı Projesi, Kemer’de hayata<br />

geçirildi. Baykal, kredinin bu proje<br />

yerine köylüye ve tarım sektörüne<br />

verilmesini isterken, CHP Milletvekili<br />

Alev Coşkun, Deniz Bey’in düşüncesine<br />

karşı çıktı ve proje devam<br />

etti. Kemer bugün bile çok düzgün<br />

bir turizm alanıdır. Antalya’nın Türkiye’nin<br />

en önemli turizm merkezi<br />

olmasının arka planındaki sebep<br />

Kemer’deki projedir. Bu sadece<br />

bir inşaat projesi değildi. Binaların<br />

atıkları bile hesaplanmıştı. Güneş<br />

enerjisinden yararlanılması düşünülmüştü.<br />

Çevre korundu. Ağaçlar<br />

kesilmedi, binalar boş yerlere yapıldı,<br />

ağaçların boyunu geçmedi.<br />

Özal’la birlikte isteyen istediği yere<br />

devletin arazini alarak dilediği katta<br />

tesis yapabilir oldu. Tek korunabilen<br />

yer bataklık yapısından dolayı Belek<br />

oldu.<br />

Turizm Bakanlığı verileriyle bugün<br />

yılda 45 milyon turist ve 35 milyar<br />

dolar gelir noktasındayız. Büyüklüğe<br />

göre 6’ıncı veya 7’inci turizm ülkesiyiz.<br />

Peki, biz turizmden kazanan<br />

mı yoksa kaybeden ülke miyiz?<br />

“TURİZM POLİTİKAMIZ<br />

ELEŞTİRİLEMEZ, ÇÜNKÜ YOK!”<br />

n Tam da söz buraya gelmişken şunu<br />

sormalıyız: Deniziyle, kumuyla,<br />

tarihiyle, tabiatıyla, inancıyla<br />

turizmdeki potansiyelimiz nedir?<br />

Uygulanan politikalar bu potansiyeli<br />

değerlendirmede isabet<br />

kaydedebiliyor mu?<br />

Turizm politikalarımızda eleştirilecek<br />

bir yan görmüyorum çünkü öyle<br />

bir politika yok. Bölgesel, yerel ve<br />

yarım-yamalak işler yapılıyor. Bunlar<br />

da bizi hiçbir yere götürmüyor.<br />

Turizm master planı deyince; yazılıyor-çiziliyor,<br />

kâğıtlarda kalıyor. 7-8<br />

yıl önce Turizm Stratejisi 2023 diye<br />

bir çalışma hazırlandı; evlere şenlik!<br />

Zaten kimse de dönüp bakmadı.<br />

“BAKAN ATEŞ VE MÜSTEŞAR<br />

GÖYMEN İYİ İŞLER YAPTI”<br />

n Neden hala olması gerektiği gibi<br />

bir plan yok? Sektörün icracıları<br />

yürütme erkiyle koordinasyon<br />

kuramıyorlar mı?<br />

1992-93’de Doğru Yol Partisi ile<br />

SHP’nin kurduğu hükümette SHP’li<br />

Abdülkadir Ateş, Turizm Bakanı idi.<br />

Müsteşarı Prof. Dr. Korel Göymen’le<br />

birlikte kafa kafaya verdiler ve o<br />

güne karar özlemle baktığımız dini<br />

turlarla (inanç turizmi) ilgili çalışmalar<br />

yaptılar. Dünyadaki ilk kilise<br />

Saint Pierre, Antakya’daydı. Hristiyanlığın<br />

başlangıcındaki 7 ana kilise<br />

Anadolu’daydı. Bunları gösteren<br />

haritalar üretildi. Bunlarla kalmayıp<br />

yayla turizmini ve raftingi vizyona<br />

koydular. Mersin’den başlayıp<br />

Çanakkale’ye kadar “Atık Su Arıtma<br />

Tesisi Projesi’ni (ATAK)” hayata geçirdiler.<br />

Doğu Akdeniz ülkeleri Mısır,<br />

İsrail, Ürdün, Lübnan, Türkiye ve<br />

Yunanistan’ın turizm bakanlarının<br />

katıldığı Kahire’deki paneli takip etmiştim.<br />

Bakanımız Abdülkadir Ateş,<br />

çevreyle ilgili bir konuyu anlatırken<br />

‘ülkemizde masalara su plastik<br />

şişelerde değil cam sürahilerde<br />

konur’ diyerek dünyaya nazikçe<br />

çevre duyarlılığı dersi vermişti.<br />

Turizmin ancak korunarak, kirletmeden,<br />

yıkmadan, bozmadan ve<br />

yerel halka yararı hiçbir zaman göz<br />

ardı edilmeden yapılması gerektiğini<br />

anlayışındaydı. Sektör, attıkları<br />

adımlarının faydalarını gördü.<br />

“İSPANYA’NIN HATALARINI<br />

GÖZLEMLESEK YETERDİ”<br />

n Yayla turizminin başlaması önemli<br />

ama bugün yaylalar çarpık yapılaşmalara<br />

kurban edilmiş halde.<br />

Neden böyle oldu?<br />

Yaylaları korumak için öncelikle<br />

yolları asfalt olmamalıdır. Yoğun bir<br />

turizm aktivitesine göm yumulmamalıdır.<br />

Asfalt yollarla kolay<br />

ulaşılıyor ama oralara çimento,<br />

demir, tuğla taşınıyor ve tabiatın<br />

ortasına betonlar yığılıyor. Ne bir<br />

estetikleri var ne de yöresel öğeleri<br />

var. Gölün atık suya dönüştüğü, ortamın<br />

yeşilden griye, beton yığınına<br />

döndüğü Uzungöl örneğindeki gibi.<br />

Zamanında bu tehlikenin uyarısını<br />

yaptık. Devlet turizmle ilgilendi<br />

ama yalnızca geliriyle. Aklı başında<br />

bir hükümet oturup da denizden<br />

sağlığa, inançtan tarihe kadar<br />

ülke bazında ve yerel yöneticisinden<br />

sektörün temsilcilerine dek<br />

herkesin görüşlerinin yer bulduğu<br />

bir turizm politikası üretemedi. Bu iş<br />

üç beş günlük panellerle olmuyor.<br />

İspanya’nın içine düştüğü hataları<br />

gözlemlesek yeterliydi.<br />

“SON 20 <strong>YIL</strong>DA ERTUĞRUL GÜNAY<br />

İZ BIRAKTI”<br />

n Bakan Ateş ve Müsteşar Göy-


SÖYLEŞİ<br />

men’den sonra takdir ettiğiniz<br />

çalışmalar yürüten politikacılar ve<br />

bürokratlar olmadı mı hiç?<br />

Son 20 yıldaki çalışmalara bakıldığında<br />

bu sektörde iyi iz bırakan<br />

bir tane bakandan bahsedebilirim.<br />

O da Ertuğrul Günay. 5,5 yıl kadar<br />

bakanlık yaptı ama hükümetinin<br />

izin verdiği ölçüde… Kafasında olan<br />

birçok şeyi gerçekleştiremediğini<br />

biliyoruz. Ucube yapı; Kars’taki insanlık<br />

anıtı değildi, Zeytinburnu’na<br />

dikilen gökdelenlerdi. Anıt yıkıldı<br />

ancak gökdelenlerin tek bir katına<br />

dokunulamadı. Bundan 30 sene<br />

önceki İstanbul’u koruyabilseydik,<br />

bugün bu şehirde başka bir turizm<br />

olurdu. İstanbul’a odasında yemek<br />

pişiren turist gelmezdi. Daha ucuzu<br />

yok mantığına sahip turist değil,<br />

kültürleri merak eden ve alışverişini<br />

de yapıp ciddi miktarda döviz<br />

bırakan turist gelirdi. İspanya’da<br />

bir turist kişi başına 1150 Avro harcama<br />

yapıyor. Bizdeki tutar bunun<br />

yarısı kadar.<br />

“KİŞİ BAŞI TURİZM GELİRİ 1500<br />

AVRO’YU AŞARDI”<br />

n Plan ve stratejimiz olsa ve anlattıklarınız<br />

pratiğe dönüşseydi turist<br />

sayısı ile turizm gelirimiz ne kadar<br />

olurdu?<br />

Biz İspanya’dan çok farklı özelliklere<br />

sahibiz. Bir defa Türkiye’nin coğrafi<br />

konumu büyük bir avantaj. Yaklaşık<br />

500 milyon kişi ortalama 3 saatlik,<br />

1 milyara yakın insan da yaklaşık<br />

5-6 saatlik uçuşla Türkiye’ye ulaşabiliyor.<br />

Kişi başı turizm gelirimiz<br />

1500 Avro’dan aşağı olmazdı.<br />

İspanya’ya yılda 75-80 milyon<br />

turist geliyor. Gerekenler yapılsaydı<br />

turizmden senede 100 milyar dolar<br />

kazanan bir ülke olabilirdik.<br />

n Bu parayı niçin kazanamıyoruz<br />

şimdilerde?<br />

Kuşadası’nın 1970’li yıllarını biliyorum.<br />

Bodrum’un, Marmaris’in,<br />

Datça’nın, Antalya’nın, Kapadokya’nın,<br />

Alanya’nın, İstanbul’un o<br />

yıllarını yaşadım. Özellikle Antalya<br />

ve Marmaris gibi yerlerin turizm<br />

Turizm sektörü<br />

temsilcilerinin<br />

siyaseti doğru<br />

yönlendiremediğini<br />

savunan<br />

Tüfekçi, “Çünkü<br />

başlarındaki<br />

arkadaşlarımız<br />

göbeklerinden<br />

siyasete bağlılar.<br />

Yalnızca başa<br />

felaket geldiğinde<br />

ağlamakla yetinildi.<br />

O da sessizce…”<br />

diyor.<br />

haritasında yeri yoktu. Erdek,<br />

Akçakoca, Şarköy önemliydi.<br />

Bodrum ve Kuşadası’nın birazcık<br />

adı vardı. Bir de Efes ve Kapadokya’nın.<br />

O senelerde Kuşadası’nın<br />

her yerinden denize girilebiliyordu.<br />

Pırıl pırıl kumsalı ve denizi vardı;<br />

iskelesinden balık tutulurdu. Bugün<br />

içinden denize giremezsiniz. Sadece<br />

yat limanının orada 100 metrelik<br />

bir alan var. Kuşadası’nın güzelliği<br />

kalmadı. Tayland’da Pattaya diye<br />

doğayla iç içe ve dünyaca meşhur<br />

bir turistik yer var. 1981’de<br />

gittiğimde gözlemledim ki, oraya bu<br />

anlamda 1 puan verilirse Marmaris’e<br />

100 puan vermek lazım. O<br />

senelerde Marmaris’in her yerinden<br />

denize girmek mümkündü. Deniz<br />

yeşille iç içeydi. Marmaris şu anda<br />

beton yığını. Pattaya’da tabiat hala<br />

korunuyor. Biz bu güzellikleri yok ettik.<br />

Antalya sahiline tepeden bakın<br />

her yer beton.<br />

“TURİSTİN ATIKLARINI<br />

TEMİZLEYECEK SİSTEMİMİZ YOK”<br />

Antalya’ya 15 milyon turist bekleniyor.<br />

Bu kadar insanın tuvalet<br />

ihtiyacını düşünün. Turizm sezonunda<br />

bu şehirde günde 1 milyon<br />

insan konaklıyor. Bunların atıklarını<br />

temizleyecek sistemimiz yok. Mavi<br />

bayraklı otellerimiz, bu bayrağı<br />

mart ayında değil de temmuzda<br />

almaya kalksalar herhalde onlara<br />

kahverengi bayrak verirler. Doğayı<br />

yok ettik, var olanları korumadık.<br />

Turizmden kazanan değil, kaybeden<br />

ülkeyiz.<br />

n Peki, bu saatten sonra neler<br />

yapılmalı?<br />

Birincisi özellikle Akdeniz’de,<br />

Ege’de hatta İstanbul’da yeni bir<br />

turizm yatırımının hayata geçmesi<br />

engellenmeli. Belki butik oteller<br />

olabilir. Dünyada bunlara bir eğilim<br />

de var. Çünkü Türkiye’deki otellerin<br />

doluluk oranı yüzde 45 civarında.<br />

İkincisi bu kadar seyahat acentesi<br />

olmasına asla izin verilmemeli. 12<br />

bin civarında acente var. Türkiye’yi<br />

pazarlayanlarının sayısı en iyi<br />

ihtimalle 500. 5 yıldızlı anlı şanlı her<br />

şey dahil otellerimiz bir geceyi kişi<br />

başına 40 Avro’ya satabiliyor. Sezon<br />

ortalaması bu. 40 Avro’ya İtalya’da<br />

ancak 3 yıldızlı otelde kalabilirsiniz<br />

ve buna sadece kahvaltı dahildir.<br />

Dünyanın en ucuz ve en kaliteli<br />

servisi olan ülkesiyiz. Bu ülke bu<br />

fiyatlara pazarlanmamalı.<br />

“TURİZİMCİLER SİYASETİ DOĞRU<br />

YÖNLENDİREMEDİ”<br />

n Bu tablonun sebebi ne?<br />

Turizm sektörümüz bu konuda<br />

ortaya irade koyamıyor. Temsilcileri<br />

bugüne dek hep karınlarından<br />

konuştular. Siyaseti doğru yönlendirmeyi<br />

beceremediler. Çünkü<br />

başlarındaki arkadaşlarımız göbek-<br />

www.kobiyasam.com.tr<br />

13


SÖYLEŞİ<br />

lerinden siyasete bağlılar. Yalnızca<br />

başa felaket geldiğinde ağlamakla<br />

yetinildi. O da sessizce…<br />

Gezi olayları, Rus uçağının düşürülmesi<br />

ve Sultanahmet’te patlayan<br />

bomba olayları sonrası Batı pazarından<br />

gelen turist sayısı 17 milyondan<br />

7 milyona düştü. Ürün ve hizmetlerimiz<br />

daha ziyade Batı pazarına<br />

endeksli. Batılı turist, insan hakları,<br />

demokrasi, adalet ve özgürlükler<br />

konusunda çok hassas. Mart ayında<br />

Berlin’de yapılan ve dünyanın her<br />

yerinden katılımcının olduğu turizm<br />

fuarında Türkiye’nin 2500 metrekarelik<br />

standı var. 3 sene önceki<br />

fuarda diğer ülkelerin stantları<br />

ziyaretçi doluyken bizimki bomboştu.<br />

Batı’daki kamuoyu hükümetlerini<br />

yönlendirir. Bizdeki gibi hükümetler<br />

kamuoyuna yön vermez. Onca<br />

hediyelere rağmen bilinçli olarak<br />

standımıza gelmediler.<br />

“SEKTÖR SON 5 <strong>YIL</strong>DA 100 MİLYAR<br />

DOLAR KAYBETTİ”<br />

n Bundan sonra yapılması gerekenler<br />

maddesine başka neleri ilave<br />

edeceksiniz?<br />

Üçüncüsü de tanıtım. Bu çok ama<br />

çok önemli. Afiş ve broşür dönemi<br />

artık geride kaldı. İnsanlara<br />

ulaşmak istiyorsanız bunun yolu<br />

internet ve akıllı telefonlar. Bu yolla<br />

reklamlar ve tanıtım unsurları hızla<br />

kitlelere ulaşmakta. Tanıtım faaliyetlerine<br />

finans desteği sağlanmalı.<br />

n 2018’in yazından bu yana içinizden<br />

biri Turizm Bakanı. Anlattığınız<br />

konularda bir değişiklik<br />

meydana gelmedi mi?<br />

Turizm Bakanımız olan meslektaşımız<br />

konuyu her yönüyle bilen bir<br />

kişi. Fakat hükümet başka bir şey.<br />

Bakan olmak, her şeyi yapabilmek<br />

anlamına gelmiyor. 2015 uçak<br />

krizinde ve diğer olaylar yüzünden<br />

turizm sektörü ağır bir darbe yedi.<br />

Birçok otel haczedildi. Son 5 senedeki<br />

toplam kaybımız 100 milyar<br />

dolar. Çünkü destek görmedik. En<br />

son yaşanan Thomas Cook adlı tur<br />

operatörünün batışıyla meydana<br />

gelen krizden örnek vereyim. Bakana<br />

göre 150 milyon dolarlık, sektöre<br />

göreyse 350 milyon Avro’luk bir<br />

zararımız var. Bakan 50 milyon<br />

Avro’luk düşük faizli ve kısa vadeli<br />

bir paket açıkladı. İspanya aynı kriz<br />

için sektörüne 700 milyon Avro’luk<br />

paket sundu. Tek maddeli kanun<br />

hükmünde kararname çıkarmışlar.<br />

Çünkü onlarınki devlet politikası.<br />

Geçenlerde hükümetimiz Uzakdoğu<br />

pazarının öneminden söz etti. Çok<br />

önem verildiği söylenen Çin’de şu<br />

anda turizm müşavirimiz bulunmuyor.<br />

Malezya’dan idare ediliyor. 350<br />

bin civarındaki Çinli turist sayısını<br />

en kısa sürede 1 milyona çıkartmak<br />

istediğimizi söylerken müşavirimiz<br />

yok. Tanıtım konusunda devlet<br />

politikamız olmalı.<br />

“3,5 MİLYONLUK GÜRCİSTAN’DAN<br />

2,8 MİLYON TURİST GELMİŞ!”<br />

Ülkeye 44 milyon turistin geleceği<br />

belirtilirken niye otellerin doluluk<br />

oranı hala yüzde 50? Niye 5 yıldızlı<br />

HOSTEL<br />

NEDİR?<br />

Deniz Emin Tüfekçi: “Hostel,<br />

genelde gençlerin, öğrencilerin konakladığı<br />

sadece yatağın verildiği, ortak<br />

banyo ve tuvaletli, 2-16 kişinin aynı oda<br />

ya da koğuşta konakladığı, çoğunlukla<br />

ranza sistemli konaklama ünitesidir.<br />

Son yıllarda koşulları daha iyileştirilmiş<br />

olsa da hitap ettiği<br />

kesim değişmemiştir.”<br />

otellerimiz, Avrupa’da 350-400<br />

Avro’ya konaklanabilirken, 50-60<br />

dolara kahvaltısı dahil oda satmak<br />

zorunda kalıyor? En çok turist gelen<br />

ülkeler sıralamasında Gürcistan<br />

3’üncü, Bulgaristan 4’üncü. Yani<br />

3,5 milyon nüfuslu Gürcistan’dan<br />

2 milyon 800 bin turist gelmiş!<br />

Kayıtlarda bu görünüyor. Her<br />

sınırdan geçene turist muamelesi<br />

yapılıyor. Çok azı turist. Gelip evlerde<br />

çalışıyorlar. 3 ayda bir çıkmak<br />

zorundalar.<br />

Sultanahmet’e genellikle Batı’dan<br />

alım gücü yüksek olan turist gelirdi.<br />

Oda fiyatı 100-150 Avro idi. Odada<br />

yemek pişirme eğilimindeki Arap<br />

turistlerse daha ucuz olan Laleli ve<br />

Taksim otellerinde kalırdı. Araplar<br />

da artık Sultanahmet’e geliyor.<br />

Çünkü fiyat Batılılar çekilince 50<br />

Avro seviyesine indi. Laleli’nin,<br />

Aksaray’ın arka taraflarında Türkçe<br />

konuşan bulamazsın. Afrika’nın<br />

mozaiği, başta Özbekler Orta Asya<br />

ülkeleri vatandaşları orada. Hepsi<br />

turist sayılıyor.<br />

C<br />

M<br />

Y<br />

CM<br />

MY<br />

CY<br />

CMY<br />

K<br />

www.kobiyasam.com.tr<br />

14<br />

NOTLAR… NOTLAR…. NOTLAR….<br />

• Bana Rusya’dan 6 değil 4 milyon<br />

turist gelsin ama ben personelime<br />

doğru dürüst maaş verebilecek ücretlerle<br />

onları konaklatayım. Bu kadar<br />

çok otelimiz de olmasın!<br />

• Talep fazla olsun ki fiyatımız yükselsin.<br />

• 12 bin seyahat acentesi var. Zararına<br />

iş yapıyorlar.<br />

• Deniz kıyısında Bodrum’da niye<br />

kebapçı açıyorsun? Balıkçı aç. Deniz<br />

ülkesi değil miyiz?<br />

• Suriyelilere verilen desteğin 40’ta<br />

biri ayrılsaydı turizm bu durumda<br />

olmazdı.<br />

• Turizm en elit sektörümüz. Sektördeki<br />

personel ortalama üniversite<br />

mezunu. Dil bilir.<br />

• Turizmden en az 3 milyon kişi ekmek<br />

yer. Şu andaki sayı 1 milyon 250 bin<br />

kişi. Onların da sadece öndekileri Türk.<br />

Geri kalanları Özbek, Moldovyalı vs.<br />

300 dolara çalışıyorlar. Bizimkilerin de<br />

işine geliyor. Sigorta da yok.<br />

• Eskiden Rusça bilene ihtiyaç vardı<br />

izin yoktu. Şimdi ihtiyaç yok ucuz diye<br />

çalıştırıyorlar.<br />

• Bu haziran ayında 5 yıldızlı otel 20<br />

dolara her şey dahil oda verdi. Dört<br />

yıldızlı otel de 13 dolara.<br />

• Moskova-Antalya arası 40 dolara<br />

uçak hesaplanır mı? Bu kafa ve mantıkla<br />

tur operatörlerinin hepsi batar.<br />

Hepiniz 50 şer tane uçak koymak<br />

zorunda değilsiniz. 30 olsun. Bakanlık<br />

irade ortaya koymalı.


KAPAK<br />

EKONOMIK<br />

BAĞIMSIZLIK<br />

OLMADAN<br />

ASLA…<br />

www.kobiyasam.com.tr<br />

16<br />

1’inci İktisat Kongresi’nde Osmanlı’nın son<br />

devirlerindeki icraatlarını açık bir dille eleştiren<br />

Atatürk, “sürekli borçlanma anlayışına”,<br />

“üretim azlığına” ve “devlet yönetimindeki lüks,<br />

israf ve gösterişe” dikkat çekti. Dinleyicilere<br />

“İktisadi, mali, adli, kültürel her alanda tam<br />

bağımsız olmayı amaçlıyoruz.” diye seslendi.


KAPAK<br />

“YENI Türkiye’mizi layık olduğumuz<br />

düzeye eriştirebilmemiz için mutlaka<br />

ekonomimize birinci derecede<br />

önem vermek zorundayız. Çünkü;<br />

zamanımız tamamen bir ekonomi<br />

devresinden başka bir şey değildir.<br />

Siyasi ve askeri zaferler ne kadar<br />

büyük olurlarsa olsunlar ekonomik<br />

zaferlerle taçlandırılmamışlarsa,<br />

meydana gelen zaferler devamlı<br />

olamaz. Ekonomi demek, her şey<br />

demektir, yaşamak için, mutlu<br />

olmak için, insan varlığı için ne lazımsa<br />

onların hepsi demektir. Ziraat<br />

demektir, ticaret demektir, çalışma<br />

demektir, her şey demektir.”<br />

UZAK GÖRÜŞLÜLÜĞÜ VE<br />

HAKLILIĞI TESCİLLENDİ<br />

Okuduğunuz cümleleri Mustafa<br />

Kemal Atatürk, 1135 delegenin<br />

katılımıyla 17 Şubat ile 4 Mart<br />

1923 tarihleri arasında İzmir’deki<br />

Banka-Han binasında gerçekleşen<br />

1’inci İktisat Kongresi’nin açılışında<br />

dile getirdi. Atatürk’ün bu önemli<br />

ifadeleri tarihe not düştüğü toplantı<br />

yapılırken Cumhuriyet henüz ilan<br />

edilmemişti. O günden bugüne<br />

ülkede ve dünyada yaşananlar; Atatürk<br />

tarafından özenle altını çizilen<br />

‘ekonomik zafer ve tam bağımsızlık’<br />

olgusunun ne derece hayati olduğunu<br />

ortaya koydu. Atatürk’ün uzak<br />

görüşlülüğünü ve haklılığını gözler<br />

önüne serdi.<br />

CUMHURİYET<br />

ÖNCESİNDEKİ TABLO<br />

1923’ten Atatürk’ün vefat ettiği<br />

1938’e dek uygulanan ekonomi politikalarını<br />

değerlendirirken, Türkiye<br />

Cumhuriyeti kurulmadan önceki<br />

tabloya odaklanmak gerekiyor.<br />

24 milyon kilometrekareye erişen<br />

toprakların büyük bölümü Osmanlı<br />

İmparatorluğu’nun elinden çıkmıştı.<br />

1912-1913 yıllarındaki Balkan Savaşları<br />

evvelinde 38 milyon olan imparatorluğun<br />

nüfusu; bu savaşlarla<br />

6,6 milyon, Birinci Dünya Savaşı’yla<br />

(1914-1918) da 3 milyondan fazla<br />

azalmıştı. Devlet 1 milyon civarında<br />

askerini, yani ordusunun yüzde<br />

34’ünü yitirmişti. 1927 yılındaki<br />

Cumhuriyet döneminin ilk nüfus sayımına<br />

göre Türkiye 13.6 milyondu.<br />

Osmanlı ekonomisinde 1809 – 1838<br />

yılları ticaret anlaşmaları sıralarında<br />

ve devamında 1878’e dek İngiltere;<br />

1878’ten sonraysa Almanya söz<br />

sahibiydi. İleri seviyede yabancı<br />

pazarlara bağımlılık söz konusuydu.<br />

“BİZ TAM BAĞIMSIZLIK<br />

İSTİYORUZ”<br />

Atatürk’ün, Kazım Karabekir<br />

Paşa’nın başkanlığındaki 1’inci İktisat<br />

Kongresi’nde Osmanlı’nın son<br />

devirlerindeki icraatlarını, özellikle<br />

de kapitülasyonları açık bir dille<br />

eleştirdiği; “sürekli borçlanma anlayışına”,<br />

“üretim azlığına” ve “devlet<br />

yönetimindeki lüks, israf ve gösterişe”<br />

dikkat çektiği görülüyor. Atatürk,<br />

özetlediği tablonun Osmanlı’yı<br />

çöküntü ve iflasa sürüklediğini; milli<br />

sanayimize ve el sanatlarımıza ciddi<br />

darbeler indirdiğini belirtip kongredekilere<br />

“Oysa biz tam bağımsızlık<br />

istiyoruz, iktisadi, mali, adli, kültürel<br />

her alanda tam bağımsız olmayı<br />

amaçlıyoruz.” diye sesleniyor.<br />

“MODERN TARIM METOTLARI<br />

UYGULANACAK”<br />

Atatürk neyi amaçlıyordu ve<br />

bunları pratiğe dönüştürürken<br />

neleri ilke edinmişti? Bu ve benzeri<br />

soruların cevabı en net yine kendi<br />

ifadelerinde hayat buluyor. Türkiye<br />

Cumhuriyeti’nin ‘milli ekonomi<br />

politikasının temel ilkelerini” şöyle<br />

anlatıyor: “Her şeyden önce tarıma<br />

ve çiftçiye önem verilecektir. Çünkü<br />

ülkemiz halkının büyük bölümü<br />

tarımla uğraşan köylülerdir. Ve<br />

köylü, bu yeni dönemde efendimiz<br />

olacaktır. Bunun için köylüyü bir<br />

cendere gibi ezen aşar vergisi kaldırılacaktır.<br />

Modern tarım metotları<br />

uygulanacak, köylüye gerekli olan<br />

destek kredisi Ziraat Bankası aracılığıyla<br />

sağlanacaktır. El sanatları ve<br />

yerli sanayi teşvik edilecektir.” Bu<br />

doğrultuda 1927’de “Sanayii Teşvik<br />

Kanunu” yürürlüğe giriyor.<br />

“YABANCI SERMAYEYE KARŞI<br />

DEĞİLİZ”<br />

“Yurdu demir ağlarla örme<br />

politikası milli iktisat politikamızın<br />

temel direkleri halinden biri haline<br />

getirilecektir. Bunun için bir yandan<br />

yeni demiryolları inşasına hız verilirken,<br />

öte yandan ecnebilerin işlettiği<br />

demiryolları satın alınacaktır. Milletleştirme<br />

politikası sadece demiryolları<br />

alanında değil, yabancıların<br />

elinde bulunan elektrik, tramvay,<br />

havagazı, kömür vs. işletmelerine<br />

de yazılacaktır.” diyen Atatürk,<br />

yabancı sermaye konusunda da<br />

şunları kaydediyor: “Biz aslında<br />

yabancı sermayeye karşı değiliz.<br />

Memleketimizin kaynakları geniştir;<br />

gelsinler, eşit şartlarda iş yapalım.<br />

Ama bu eskiden olduğu gibi tek<br />

taraflı olmayacak; her iki tarafın da<br />

eşit yararına olacaktır. Bunun için<br />

de ecnebi sermayesine gerekli her<br />

türlü güvenceleri vermeye hazırız.”,<br />

“Halkımızın tüccar sınıfını zengin<br />

edebilmek için ticaretin hariç ellerde<br />

olmasını engelleyecek tedbirler<br />

alınacaktır. Ticaret ve kaynaklar,<br />

bizden olan tüccarların elinde<br />

olacaktır.”<br />

“ATATÜRK SANAYİYE DE<br />

ÖNEM VERMEKTEYDİ”<br />

Prof. Dr. Bülent Daver, Atatürk<br />

Araştırma Merkezi Başkanlığı adına<br />

14 Şubat 1995 tarihinde Afyon’da<br />

verdiği “Atatürk ve Ekonomi” başlıklı<br />

konferansta “Atatürk sanayiye hiç<br />

www.kobiyasam.com.tr<br />

17


www.kobiyasam.com.tr<br />

18<br />

KAPAK<br />

ATATÜRK DÖNEMİNDE<br />

KURULAN FABRİKA VE TESİSLER<br />

1-Ankara Fişek Fabrikası, 1924;<br />

2-Gölcük Tersanesi, 1924; 3- Şakir<br />

Zümre Fabrikası, 1925; 4- Eskişehir<br />

Hava Tamirhanesi, 1925; 5-Alpullu<br />

Şeker Fabrikası, 1926; 6-Uşak Şeker<br />

Fabrikası, 1926; 7-Kırıkkale Mühimmat<br />

Fabrikası, 1926; 8-Bünyan<br />

Dokuma Fabrikası, 1927; 9-Eskişehir<br />

Kiremit Fabrikası, 1927; 10-Kırıkkale<br />

Elektrik Santrali ve Çelik<br />

Fabrikası, 1928; 11-Ankara Çimento<br />

Fabrikası, 1928; 12-Ankara Havagazı<br />

Fabrikası, 1929; 13-İstanbul<br />

Otomobil Montaj Fabrikası, 1929;<br />

14-Kayaş Kapsül Fabrikası, 1930;<br />

15- Nuri Killigil Tabanca, Havan ve<br />

Mühimmat Fabrikası, 1930; 16-Kırıkkale<br />

elektrik santrali ve çelik<br />

fabrikası, 1931; 17-Eskişehir Şeker<br />

Fabrikası, 1934; 18-Turhal Şeker<br />

Fabrikaları , 1934; 19-Konya Ereğli<br />

Bez Fabrikası, 1934; 20-Bakırköy<br />

Bez Fabrikası, 1934; 21- Bursa Süt<br />

Fabrikası, 1934; 22-İzmit Paşabahçe<br />

Şişe ve Cam Fabrikası,1934; 23-<br />

Zonguldak Antrasit Fabrikası, 1934;<br />

24-Zonguldak Kömür Yıkama Fabrikası,<br />

1934; 25-Keçiborlu Kükürt<br />

Fabrikası, 1934; 26-Isparta Gül Yağı<br />

Fabrikası, 1934; 27-Ankara, Konya,<br />

Eskişehir ve Sivas Buğday Siloları,<br />

1934; 28-Paşabahçe Şişe ve Cam<br />

Fabrikası, 1935; 29-Kayseri Bez<br />

Fabrikası, 1934; 30-Nazilli Basma<br />

Fabrikası, 1935; 31-Bursa Merinos<br />

Fabrikası,1935; 32-Gemlik Suni<br />

İpek Fabrikası, 1935; 33-Keçiborlu<br />

Kükürt Fabrikası, 1935; 34-Ankara<br />

Çubuk Barajı, 1936; 35-Zonguldak<br />

Taş Kömür Fabrikası (1935); 36-Barut,<br />

Tüfek ve Top Fabrikası (1936);<br />

37-Nuri Demirağ Uçak Fabrikası,<br />

1936 (İlk Türk uçağı Nud 36, burada<br />

üretildi.) ; 38-Malatya Sigara Fabrikası,<br />

1936; 39-Bitlis Sigara Fabrikası,<br />

1936; 40-Malatya Bez Fabrikası,<br />

1937; 41-İzmit Kağıt ve Karton<br />

Fabrikası, 1934; 42-Karabük Demir<br />

Çelik Fabrikası, 1937; 43-Divriği Demir<br />

Ocakları, 1938; 44- İzmir Klor<br />

Fabrikası, 1938; 45-Sivas Çimento<br />

Fabrikası, 1938.<br />

önem vermemiş değildi; bilakis<br />

gerek İzmir İktisat Kongresi’nde<br />

gerek birinci 5 yıllık kalkınma planı<br />

ile ve gerekse 1927 yılında çıkarılan<br />

Sanayi-i Teşvik Kanunu ile bu<br />

alanda önemli adımlar atılmasına<br />

çalışılmıştı. Ağır endüstri de ihmal<br />

edilmemişti. Zonguldak ve Karabük<br />

havzasında o zamanki Türkiye<br />

ölçülerine göre dev tesis sayılabilecek<br />

fabrikalar kurulmuştu. Karabük<br />

demir çelik fabrikaları bunların en<br />

önemlilerindendi. Eski kömür ve<br />

maden ocaklarının işletilmesine<br />

devam edilmişti. Çıkarılan ürünlerin<br />

ucuz taşınması için demiryolu<br />

politikasına özel önem verilmiş<br />

ve Anadolu’nun önemli bir kısmı<br />

‘demir ağlarla’ örülmüştü. Son<br />

olarak ilave edelim ki, başlangıçta<br />

önemli ölçüde Sovyet Rusya’nın da<br />

desteğiyle Türkiye’nin bazı yerlerinde<br />

şeker fabrikaları, bez kombinaları<br />

vs. açılmıştı. Bunların çoğu bugün<br />

de faaliyettedir. 1923-1929 yılları<br />

arasında Türkiye’de uygulanan iktisat<br />

politikasının Anayasa’nın çizdiği<br />

teorik çerçeve içinde başlangıçta<br />

daha çok ılımlı, liberal kapitalist bir<br />

toplum oluşturma modeli öngörülmüş<br />

ve bu yolda bazı adımlar<br />

atılmıştı. Bu adımların en önemlilerinden<br />

biri de 1925 yılında Türkiye<br />

İş Bankası’nın kurulması olmuştur.<br />

Başına Atatürk’ün kişisel becerisine<br />

inandığı ve güvendiği Celal Bayar<br />

getirilmiştir. Sermayesinin önemli<br />

bir kısmı Atatürk tarafından sağlanmıştır.”<br />

diye konuşuyor.<br />

EKONOMİDE DEVLETÇİLİK<br />

MODELİ<br />

1929’da ABD’de başlayıp bütün<br />

dünyaya yayılan ekonomik buhran<br />

fırtınasından ister istemez Türkiye’nin<br />

de etkilendiğine işaret eden<br />

Daver, “Birçok devlet gibi Türkiye de<br />

1930’dan itibaren ekonomide devlet<br />

müdahaleciliğine yer veren bir<br />

sisteme doğru kaymıştır.” tespitinin<br />

ardından şu bilgileri aktarıyor: “Türk<br />

Parasının Kıymetini Koruma Kanunu<br />

çıkarılmış, döviz, para arzı ve dolaşımı<br />

işlevi sıkı kontrol altına alınmıştır.<br />

1931’de toplanan CHP Kurultayı’nda<br />

ekonomide devletçilik modeli<br />

uygulanmasına karar verilmiştir.<br />

Devletçiliği, Atatürk ve arkadaşları<br />

kısaca ‘ferdin yapamayacağı işleri<br />

devlet yapar’ diye tanımlamışlardı.<br />

Ekonomi politikasında buna<br />

üçüncü yol ya da karma ekonomi


modeli de denilebilirdi. Devletçilik<br />

ilkesi 1937’deki Anayasa değişikliğiyle<br />

CHP’nin 6 okuyla birlikte Anayasa’ya<br />

da girmiş, Atatürk’ün ölümünden<br />

sonra İkinci Dünya Savaşı<br />

içinde kabul edilen olağanüstü hal<br />

ekonomi kanunları ve uygulamaları<br />

ile de artarak devam etmiştir. Bu<br />

kanunların en önemlilerine örnek<br />

İsmet İnönü’nün Cumhurbaşkanlığı<br />

döneminde çıkarılan Milli Korunma<br />

Kanunu ve Varlık Vergisi kanunlarıdır.”<br />

“TÜRKİYE’NİN ÖZ<br />

İHTİYAÇLARINDAN DOĞDU”<br />

Atatürk devletçilik kavramının<br />

sınırlarını “Bizde devletçilik, bazılarının<br />

sandığı gibi sosyalist teorilerden<br />

ilham alınarak kurulmamıştır. Yani<br />

bizim devletçiliğimiz bir sosyalist<br />

ekonomi düzeni değildir ama devletçilik,<br />

liberal-kapitalist bir sistem<br />

de değildir. Devletçilik, Türkiye’nin<br />

koşullarından, öz ihtiyaçlarından<br />

ATATÜRK’E<br />

GÖRE<br />

BÜTÇEDE<br />

DENKLİK ESAS<br />

“A<strong>SAYI</strong>Ş ve huzurun”,<br />

“savunma ve dış işlerinin”,<br />

“milli eğitimin”, “sağlık<br />

hizmetlerinin”, “ulaştırmanın”,<br />

“sosyal güvenliğin”<br />

ve “zirai, ticari ve iktisadi<br />

işlerin” devletin temel<br />

görevleri olduğunu belirten<br />

Atatürk’e göre bütçede<br />

denklik esas ve bütçe açığı<br />

kabul edilemez bir durum.<br />

Ekonomik bağımsızlığın<br />

temini, devlet hazinesinin<br />

yurt içinde ve yurt dışında<br />

güçlü olmasından geçiyor.<br />

KAPAK<br />

doğmuş, Türkiye’ye has bir sistemdir.”<br />

ifadeleriyle çiziyor. Türkiye<br />

Büyük Millet Meclisi’ndeki (TBMM) 1<br />

Kasım 1937 tarihli konuşmasında<br />

noktayı koyuyor: “Kesin zaruret<br />

olmadıkça, piyasalara karışılamaz;<br />

bununla beraber hiçbir piyasa da<br />

başıboş değildir.”<br />

“EN İLERİ TÜRKİYE İÇİN EN<br />

KISA YOL”<br />

Prof. Dr. Sadık Rıdvan Karluk ise<br />

10 Kasım 2014 tarihindeki “Atatürk<br />

ve Ekonomi” konulu konferansında<br />

Atatürk’ün “Sanayileşme en ileri ve<br />

gelişmiş Türkiye’ye ulaşmak için en<br />

kısa yoldur. Vatan savunması buna<br />

bağlıdır.” dediğini vurgulayıp şunları<br />

anlatıyor: Atatürk’ün ekonomi politikasındaki<br />

hedefi ekonomik kalkınmadır.<br />

Bu hedef, döneme egemen<br />

olan “milli iktisat” kavramında<br />

somutlaşmaktadır. Atatürk, özel<br />

girişime dayalı ama özel girişimin<br />

yeterli olmadığı alanlarda devletin<br />

www.kobiyasam.com.tr<br />

19


KAPAK<br />

www.kobiyasam.com.tr<br />

20<br />

TÜRKİYE’DEKİ<br />

İKTİSAT<br />

KONGRELERİ<br />

17 Şubat-4 Mart 1923,<br />

1’inci İzmir İktisat Kongresi<br />

2-7 Kasım 1981 tarihli<br />

2’inci İzmir İktisat Kongresi.<br />

24 Ocak 1980 kararları<br />

ve 12 Eylül 1980 Askeri<br />

Müdahalesi sonrasında<br />

düzenlenen kongrede açık<br />

bir ekonomi modelinin<br />

uygulamaya geçirileceği<br />

duyuruldu.<br />

4-7 Haziran 1992 tarihli<br />

3’üncü İzmir İktisat Kongresi.<br />

“21’inci Yüzyıl’a doğru<br />

Türkiye” temasıyla toplandı.<br />

Küreselleşme (globalleşme)<br />

sürecine entegrasyon<br />

vurgusu yapıldı. Avrupa<br />

Birliği’yle (AB) ilişkiler ve<br />

Gümrük Birliği konuları ele<br />

alındı.<br />

5-9 Mayıs 2004 tarihli<br />

İzmir İktisat Kongresi.<br />

Bu defa “Türkiye İktisat<br />

Kongresi” adıyla gerçekleşti.<br />

AB’ye tam üyelik ve bilgi<br />

toplumu üzerinde duruldu.<br />

30 Ekim-1 Kasım 2013<br />

tarihli 5’inci İzmir İktisat<br />

Kongresi. 4 bin 409 yerli ve<br />

yabancı davetlinin katımıyla<br />

bu kategorideki en<br />

kalabalık kongre oldu. 34<br />

panel yapıldı.<br />

1’İNCİ İZMİR İKTİSAT KONGRESİ<br />

KARARLARI DESTEKLENMELİDİR<br />

MISAK-I İktisadi’nin (Milli<br />

Ekonomi İlkesi) kabul edildiği<br />

ve Atatürk’ün de katıldığı<br />

kongrede özetle şu konularda<br />

görüş birliğine varıldı:<br />

-El işçiliği ve küçük işletmelerden<br />

acilen fabrikasyon<br />

siteme geçilmelidir.<br />

-Devlet ekonomik açıdan<br />

güç kazanmalıdır. Özel sektörün<br />

kurduğu teşebbüsleri<br />

devlet desteklenmelidir.<br />

-Özel teşebbüse destek ve<br />

kredi sağlamak amacıyla iki<br />

devlet bankası kurulmalıdır.<br />

-Dışarıyla rekabet edebilmek<br />

için sanayi bir bütünlük<br />

içinde kurulmalıdır. Yabancıların<br />

tekellerinden kaçınılmalıdır.<br />

-Demir yollarının kısa sürede<br />

yapılmasına başlanmalıdır.<br />

-İşçilere amele değil işçi<br />

denilmelidir.<br />

-Sendika hakkı tanınmalıdır.


KAPAK<br />

yer aldığı, yabancı sermayeye karşı<br />

olmayan ancak bunun da milli çıkar<br />

çerçevesinde değerlendirildiği bir<br />

ekonomi anlayışına sahiptir.<br />

Cumhuriyetin ilk yıllarında<br />

izlenen temel ekonomi politikası<br />

ilke olarak özel girişim eliyle serbest<br />

piyasa şartlarında sanayileşmektir.<br />

Devlet; özel girişimi desteklemiş,<br />

özel sektörün yetersiz kaldığı,<br />

sektörü karlı bulmadığı alanlarda<br />

ekonomiye müdahale ederek<br />

yatırım yapmıştır. Türkiye Cumhuriyeti’nde<br />

devletçilik ilkesini Başbakan<br />

İsmet İnönü, 30 Ağustos 1930<br />

tarihinde Kayseri Sivas demiryolunu<br />

işletmeye açarken yaptığı konuşmada<br />

“mutedil devletçilik” olarak<br />

açıklamıştır. Bu ilke, 10-18 Mayıs<br />

1931 tarihlerinde toplanan CHP<br />

Üçüncü Kurultay’ında kabul edilmiştir.<br />

Daha sonra 1935’de CHP’nin<br />

Programı’na, 5 Şubat 1937 tarihinde<br />

de 3115 sayılı Yasa ile Anayasa’ya<br />

girmiştir. Aslında devletçilik ilkesi,<br />

Cumhuriyet döneminde devletçilik<br />

politikası çerçevesinde hazırlanan<br />

ve dünya kapitalist sistemi içinde<br />

ilk uygulamaya konulan Türk Sanayi<br />

Planları’nın, Sovyetler Birliği’ndeki<br />

ekonominin her sektörünü kapsayan<br />

merkezi planlar ile bir benzerliği<br />

yoktur. Devletçi politika izlenerek<br />

ekonomik kalkınmanın gerçekleştirilmeye<br />

çalışıldığı 1933’den sonraki<br />

dönemde özel kesim korunmuş ve<br />

teşvik edilmiştir. 1927 tarihli Teşvik-i<br />

Sanayi Kanunu, 15 yıl için yürürlükte<br />

olduğu için 1942 yılına kadar özel<br />

sektör bu yasa çerçevesinde teşvik<br />

edilmeye devam edilmiştir. Ülkede<br />

piyasa ekonomisi kuralları geçerlidir<br />

ve temel ilke yine özel girişimin<br />

gelişmesidir.”<br />

SANAYİ ÜRETİMİ<br />

YÜZDE 80 ARTTI<br />

ATATÜRK döneminde hayata<br />

geçirilen 45 fabrika ve tesis<br />

sayesinde ağır sanayi üretimi<br />

1929-1938 yılları arasında<br />

ağır sanayi üretimi yüzde 152,<br />

toplam sanayi üretimiyse yüzde<br />

80 oranında arttı. Kömürde<br />

yüzde 100, kromda yüzde 600,<br />

diğer madenlerde de yüzde<br />

200 artış gerçekleşti. Demirde<br />

sıfır üretimden 180 bin tona<br />

ulaşıldı. Şeker üretimi 200<br />

misline çıktı. Tekstil sanayi<br />

ülke ihtiyacının yüzde 80’ini<br />

karşılar hale geldi. Pamuk<br />

ürünleri imalatı 1924-1929<br />

döneminde 70 tondan 3773<br />

tona, yün imalatı 400 tondan<br />

763 tona ve ipek imalatı da 2<br />

tondan 31 tona yükseldi.<br />

1928’E DEK GÜMRÜKLERİ<br />

DÜZENLEME YETKİSİ YOK<br />

Prof. Dr. Karluk’un konferansta<br />

kaydettiği şu bilgiler de<br />

hayli kritik: “Atatürk’ün ekonomi<br />

politikası değerlendirilirken Türkiye<br />

Cumhuriyeti’nin Lozan Anlaşması<br />

uyarınca 1928 yılına kadar gümrükleri<br />

düzenleme yetkisinin olmadığı<br />

göz önüne alınmalıdır. Bu sebeple<br />

Türkiye 1928 yılına kadar zorunlu<br />

olarak serbest dış ticaret politikası<br />

uygulamıştır. Bu sebeple dış ticaret<br />

açık vermiştir. Gümrük korumasına<br />

geç başlanılmasının sebebi, Lozan<br />

Barış Anlaşması’nın Türkiye Cumhuriyeti’nin<br />

gümrük tarifelerini 5 yıl<br />

süreyle 24 Ağustos 1928 tarihine<br />

kadar 1 Eylül 1916 tarihinde olduğu<br />

seviyede tutma yükümlülüğüdür.<br />

Buna rağmen Hükümet yerli<br />

sanayicilerin üretimini iç vergilerden<br />

muaf tutarak, prim ödeyerek,<br />

ucuz kredi sağlayarak, ithal malları<br />

üzerine tüketim vergisi koyarak<br />

onları korumuş ve Ekim 1929’da da<br />

“spesifik tarifeler” uygulayarak etkili<br />

bir koruma sağlamıştır. İthalattan<br />

alınan vergilerin oranı Ekim 1929’da<br />

yüzde 26 iken, oran bir yıl sonra<br />

yüzde 38’e yükseltilmiştir.”<br />

1923-1938 ARASI, EN<br />

İSTİKRARLI GELİŞME DÖNEMİ”<br />

Karluk konferansı dinleyenlerle<br />

şu yargısını da paylaşıyor: “Cumhuriyetin<br />

(2014 yılı itibariyle) 91 yıllık<br />

uygulamasında O’nun yönetimdeki<br />

15 yıllık Atatürk dönemi, dünya<br />

ekonomik krizine, kıt ekonomik<br />

kaynaklara, yetersiz sermaye birikimine,<br />

yetişmiş insan gücü kıtlığına,<br />

alt yapının eksikliklerine, içerdeki ve<br />

dışarıdaki olumsuz siyasi gelişmelere<br />

rağmen, ekonominin en istikrarlı<br />

gelişme dönemi olmuştur.”<br />

www.kobiyasam.com.tr<br />

21


www.kobiyasam.com.tr<br />

46<br />

TARİH<br />

ATATÜRK’TEN STALIN’E<br />

TARIHI DERS…<br />

Stalin’in “Herkes bilsin ki, Rus Milleti; Boğazlarla, Ardahan’ı ele geçirmekten<br />

asla vazgeçmeyecektir. Çok yakında bu davalarımızı halledeceğimizi<br />

müjdeliyorum.” sözleri üzerine derhal Rus Elçiliği’ne giden Atatürk, aynı gece<br />

sürçü lisan açıklaması yaptırtır.<br />

ABD Başkanı Donald J. Trump’ın,<br />

Cumhurbaşkanı Recep Tayyip<br />

Erdoğan’a hitaben yazdığı 9 Ekim<br />

<strong>2019</strong> tarihli skandal mektup; iktidarı,<br />

muhalefeti ve sivil toplumuyla Türkiye’den<br />

hak ettiği cevabı aldı. Mektup<br />

kabul edilemez ifadelerle doluydu<br />

ve diplomasi dilinin nezaket kuralları<br />

hiçe sayılmıştı.<br />

Geçmişte buna benzer durumlar<br />

meydana gelmiş mi diye aklınızdan<br />

geçiriyorsanız; Türkiye Cumhuriyeti’nin<br />

kurucusu Mustafa Kemal<br />

Atatürk’ün büyük bir densizliğe imza<br />

atan Sovyet Sosyalist Cumhuriyetler<br />

Birliği (SSCB) Lideri Stalin’e haddini<br />

bildirmesi unutulmaz hatıralar arasında<br />

yer almakta.<br />

STALİN’DEN KÜSTAH İFADELER<br />

Yıl, 1935’tir. Stalin, Ekim 1917<br />

Devrimi’nin yıldönümü kutlamalarında<br />

şu küstah cümleleri dile getirir:<br />

“Herkes bilsin ki, Rus Milleti; Boğazlarla,<br />

Ardahan’ı ele geçirmekten<br />

asla vazgeçmeyecektir. Çok yakın bir<br />

zamanda bu davalarımızı halletmiş<br />

olacağımızı şimdiden müjdeliyorum.”<br />

ATATÜRK: HAZIRLAYIN<br />

ARABALARI!<br />

O sırada SSCB’nin Ankara Büyükelçisi,<br />

tanınmış hariciyecilerden<br />

Lev Karahan’dır. Stalin’in demecini<br />

öğrenen Atatürk bir hayli rahatsız<br />

olur ve öfkelenir. Saatler gece<br />

yarısını gösterirken beraberindeki<br />

ekibin tatlı dille ve usulüne göre<br />

yaptığı itirazlara rağmen Sovyet<br />

Elçiliği’ne doğru yola koyulur. Hem<br />

de protokolsüz. Şaşkınlığı yüzüne<br />

yansıyan personeline, “Ben protokol<br />

falan dinlemiyorum çocuk. Stalin<br />

vatanımın topraklarına göz dikmiş,<br />

sen bana protokolden söz ediyorsun.<br />

Hazırlayın arabaları!” der.<br />

“METNİ GETİR DE İŞİN ASLINI<br />

ANLAYALIM”<br />

Atatürk devrim kutlamaları<br />

dolayısıyla balonun gerçekleştiği<br />

Sovyet Elçiliği’nde kendisini karşılayan<br />

Büyükelçi Karahan’a şunları<br />

söyler: “Ajanstan öğrendiğime<br />

göre Başkanınız Stalin, Ardahan ile<br />

Boğazları istemiş, kararı katiymiş.<br />

Pek yakın bir gelecekte bu kararını<br />

uygulayacakmış. Tam böyle söyleyip<br />

söylemediğini bilemem ama buna<br />

benzer şeyler söylemiş. Tabii bu konuşmanın<br />

bir kopyası sende vardır.<br />

Getir bakalım şunu da işin aslını<br />

faslını iyi anlayalım.”<br />

“İSTEDİĞİM CEVAP GELMEZSE<br />

RUS SINIRINDAYIM”<br />

Metnin orijinali Atatürk’e getirilir.<br />

Tercüme edilen metin, ajansın geçtiğiyle<br />

kelimesi kelimesine aynıdır.<br />

Karahan’a dönen Atatürk, “Elçiliğin<br />

telsizinden derhal Stalin’i bulduracaksın.<br />

Başkanın tükürdüğünü<br />

yalayacak, yalamazsa ben yapacağımı<br />

bilirim.<br />

Bu cevap bu gece gelecek çünkü<br />

benim senin başkanınınkinden daha<br />

önemli bir kararım var. İstediğim<br />

cevabı almadan elçiliğinizden dışarı<br />

adım atmam. Eğer cevap istemediğim<br />

şekilde gelirse bil ki buradan<br />

çıkıp doğru Rus sınırına gideceğim.”<br />

diye konuşur.<br />

STALİN, TÜKÜRDÜĞÜNÜ YALAR<br />

Karahan çaresizdir ve söyleneni<br />

yapar. Nihayetinde SSCB’den gelen<br />

açıklama Atatürk’ün istediği yöndedir:<br />

“Stalin sürçü lisan eylemiştir.<br />

Boğazlar ile Ardahan’ı almak gibi bir<br />

arzusu kesinlikle yoktur.” Atatürk,<br />

uzun süredir tanıştığı ve bu olay<br />

yüzünden can güvenliğinin tehlikede<br />

olduğunu düşündüğü Karahan’a,<br />

Türkiye’ye iltica etmeyi önerir. Rus<br />

elçi, görevinin sonlandırıldığını ve<br />

derhal ülkesine çağrıldığını belirterek<br />

teklifi kibarca reddeder.<br />

10 gün sonra Ankara’ya Karahan’ın<br />

fırında yakılarak idam edildiği<br />

bilgisi ulaşır.<br />

KAYNAKLAR<br />

• Arıburnu, Kemal Atatürk’ten Anılar,<br />

Türkiye İş Bankası Kültür Yayınları, Ankara,1976,<br />

s. 205-208.<br />

• Atatürk’ten Gençliğe Unutulmaz Anılar,<br />

Ahmet Gürel, Mayıs 2009.


SELÇUK M. PERİN<br />

selcuks@kobiyasam.com.tr<br />

IMF niçin var<br />

ve ne yapıyor?<br />

IMF mali denge problemleri yaşayan ülkelere krediler<br />

sağlayarak, “kendi öz kaynaklarını-rezervlerini geliştirmelerine,<br />

para politikalarını toparlamalarına , döviz karşısında para<br />

birimlerini güçlendirmelerine ve dış ödemeleri zamanında<br />

yapılabilmelerine imkan tanıyor.<br />

www.kobiyasam.com.tr<br />

24<br />

IMF (International Monetery Fund)<br />

nedir, ne işe yarıyor ? Ülkeler bu<br />

uluslararası fon kuruluşuna neden<br />

ihtiyaç duyuyor ? Bu soruların<br />

cevaplarına internet üzerinden<br />

’rahatlıkla ulaşılabilir.<br />

Ancak Türkiye’de konusu açıldığında<br />

IMF’ye ve ondan borç almaya<br />

hep olumsuz anlamlar yüklenmekte.<br />

Peki bu bakış açısı ne kadar<br />

doğru ya da isabetli ? Dilerseniz,<br />

IMF’nin yapısını ve fonksiyonlarını<br />

kısaca irdeleyelim.<br />

IMF’NİN VAROLUŞ FELSEFESİ<br />

Günümüzde189 ülkenin üyesi<br />

olduğu IMF, resmen 1945’te kuruldu.<br />

“Küresel malî iş birliği, finans<br />

stabilitesi, ülkeler arası uluslararası<br />

ticaretin kolaylaştırılıp geliştirilmesi,<br />

yüksek istihdam ve ekonomik büyüme<br />

gerçekleşmesi ile yoksulluğun<br />

azaltılması” başlıca hedeflerini<br />

oluşturuyor.<br />

IMF’in ana hedeflerinden birisi<br />

; uluslararası para sistemi ile döviz<br />

kurlarının stabilitesi ve uluslararası<br />

ödemelerde ülkelerin (şahısların)<br />

birbirleri ile alış-veriş işlemlerini<br />

kolaylaştırılması.<br />

2012 yılında IMF’in ana kuruluş<br />

nedenleri ve ilkelerine ; “bütün<br />

makroekonomik ve finans sektörü<br />

konuları da dahil edilerek” küresel<br />

stabiliteye etkilerinin katılması da<br />

sağlandı. Kuruluş ilkeleri arasında<br />

dar gelirli ülkelere verilecek kredilerin<br />

faizsiz olması kararı da var.<br />

IMF mali denge problemleri yaşayan<br />

ülkelere krediler sağlayarak,<br />

“kendi öz kaynaklarını-rezervlerini<br />

geliştirmelerine, para politikalarını<br />

toparlamalarına , döviz karşısında<br />

para birimlerini güçlendirmelerine<br />

ve dış ödemeleri zamanında yapılabilmelerine<br />

imkan tanıyor.<br />

EN İNCE DETAYLAR<br />

BİLE ÇOK ÖNEMLİ<br />

IMF devletlerin kredi ihtiyaçlarını<br />

ve kredi verilebilirlik durumlarını<br />

belirlemek için para ve ekonomik<br />

politikalarını en ince detaylarına<br />

kadar inceliyor. Bunu yaparken<br />

hem kendi, hem de yerel bilgi kaynaklarından<br />

(hükümetler, siyasal<br />

partiler, sivil toplum kuruluşları ve<br />

kitle iletişim araçları ile medyadan)<br />

faydalanıyor. Bir ülkenin mali resmini<br />

ortaya koyarken ayrıca OECD<br />

raporlarını da göz önünde bulunduruyor.<br />

Unutmamak gerekir ki IMF<br />

kullanıma sunduğu krediye elbette<br />

belirli oranda faiz uyguluyor. Para<br />

politikalarını incelerken “liberal<br />

para ekonomilerin en önemli kriteri<br />

olan” ödeyebilme olanaklarına<br />

bakıyor.<br />

ANLAŞMA ŞARTLARI<br />

SOMUT VE NET<br />

IMF’den gelen herhangi bir<br />

yardımın (kredinin) onaylanabilmesi<br />

için, meblağların o ülkenin<br />

ödeyebileceği miktarda olması çok<br />

önem arz ediyor. Bundan ötürüdür<br />

ki ; devlet harcamaları ve toplanan<br />

vergiler ile eldeki mizan didik didik<br />

inceleniyor. Kredi onaylandığında<br />

da, o devlete bu krediyi kullanırken<br />

neler yapması gerektiği ve kullanımın<br />

bağlı olacağı şartlar en somut<br />

haliyle imzalanan anlaşma metinleri<br />

içinde yer alıyor.<br />

Kredilendirme süreçlerine<br />

bakıldığında Arjantin ve Endonezya<br />

örneklerinde yaşandığı üzere ; bazı<br />

ülkelerin kendilerini toparlamak<br />

amacıyla talep ettikleri ve onaylanıp<br />

kendilerine aktarılan kredilerin<br />

taksitlerini zamanında IMF’ye ödeyemediklerine<br />

ve ek süre istediklerine<br />

şahit olduk.<br />

YUNAN EKONOMİSİNE<br />

DÜZELTİCİ ETKİ<br />

Bu kategorideki en son örneklerden<br />

biri de Yunanistan.<br />

IMF’yle anlaşma gereği “uyulması<br />

istenen ekonomik programlar,<br />

maaş indirimleri ve sosyal ödemelerdeki<br />

kısıtlamalar” komşu<br />

ülkenin “medyasınca sürekli yazılıp<br />

çizildi. Avrupa Birliği (AB) kurtarma<br />

paketleri ve IMF’nin zorlamasıyla<br />

yapılan değişiklikler Yunanistan’da<br />

kimsenin hoşuna gitmese de ;<br />

ilk kurtarma paketinin yürürlüğe<br />

girmesinden bu yana neredeyse 8<br />

sene geçti. Sonuçta Yunanistan’ın<br />

ekonomisinde gözle görülür bir<br />

düzelme var. Neden mi? Çünkü<br />

IMF ve AB ülke üzerindeki kontrol<br />

mekanizmasını hiç gevşetmedi,<br />

programın aksaksız yürümesi için<br />

yakından takip etti.


GERÇEKLİK VE<br />

GEREKLİLİKLER ESAS<br />

Aranızdan bazıları bu yazdıklarımla<br />

IMF’yi yücelttiğimi<br />

düşünebilir. Oysa sadece konuyla<br />

ilgili gerçekleri özetledim. Çünkü<br />

bilgiye dayanmadan fikir yürütmek<br />

yanılgılara sebep olmakta. Toptan<br />

yüceltici ya da lanetleyici yaklaşımlar<br />

gerçeklikle bağı koparmakta.<br />

“IMF yararlı mı?” sorusundan<br />

önce, “gerekli mi” konusu masaya<br />

yatırılmalı. Gerekliyle niçin bu<br />

duruma düşüldüğü sorgulanmalı.<br />

Anlaşma yapıldığında da mecburen<br />

gereklerine uyulmalı. Tabi ki<br />

karar süreçleri başta politikacılar ve<br />

ekonomi bürokratlarına ilgilendiren<br />

bir husus.<br />

MERKEZI ABD’de bulunan ve şu<br />

anda 189 ülkenin üye olduğu<br />

IMF (Temmuz 1944’te temelleri<br />

atıldı) Aralık 1945’te kuruldu<br />

ve 1947’de fiilen hayata geçti.<br />

Türkiye 11 Mart 1947’de IMF’ye<br />

Tarih Süre (Ay) Tahsis (Milyon USD) Kullanım (Milyon USD)<br />

1 1961 12 57 24<br />

2 1962 9 47 23<br />

3 1963 11 33 33<br />

4 1964 11 33 29<br />

5 1965 12 33 -<br />

6 1966 12 33 33<br />

7 1967 11 41 41<br />

8 1968 9 41 41<br />

9 1969 12 41 15<br />

10 1970 12 136 136<br />

11 1978 24 453 136<br />

12 1979 12 378 347<br />

13 1980 36 1.888 1.888<br />

14 1983 12 340 85<br />

15 1984 12 340 255<br />

16 1994 14 923 696<br />

17 1999 36 22.707 17.726<br />

18 2002 36 19.360 17.990<br />

19 2005 36 10.060 10.060<br />

Toplam 56.942 49.557<br />

TÜRKİYE VE IMF İLİŞKİSİ<br />

üye oldu.<br />

Türkiye, IMF’den ilk kez büyük<br />

çaplı devalüasyon yaşanan<br />

1958’de borç aldı.<br />

IMF’yle ilk Stand By anlaşması<br />

1 Ocak 1961 tarihinde<br />

imzalandı.<br />

1961’den 1970’e dek Stand<br />

By anlaşması her yıl yenilendi.<br />

1970-1978 döneminde herhangi<br />

bir IMF anlaşması yok.<br />

1978’den 1980’e kadar birer<br />

yıllık anlaşmalar yapıldı.<br />

En uzun süreli IMF anlaşması<br />

18 Haziran 1980’de parafe edildi.<br />

Anlaşma, 17 Haziran 1983 tarihinde<br />

son buldu.<br />

1983’te bir yıllık anlaşmaya<br />

varıldı.<br />

1995-1999 yılları arasında<br />

Stand By olmadı. 1999-2002<br />

yıllarında 17’nci anlaşmaya imza<br />

atıldı. 18’inci anlaşmanın tarihi<br />

4 Şubat 2002. Ocak 2005’te<br />

19’uncu Stand By gerçekleşti.<br />

Son anlaşma Mayıs 2008’de bitti.<br />

2013 itibariyle IMF’ye<br />

borç kalmadı. Türkiye 49 yılda<br />

IMF’den yaklaşık 50 milyar dolarlık<br />

kaynak kullandı. 25<br />

www.kobiyasam.com.tr


EKONOMİ<br />

Albayrak: “2020-2022<br />

Büyüme Hedefi Yüzde 5”<br />

www.kobiyasam.com.tr<br />

26<br />

Makro göstergelerinin tümünde kur atağı öncesindeki duruma<br />

dönüldüğünü ve <strong>2019</strong>’da planlanan 53 eylemden 40’ının hayata<br />

geçirildiğini söyleyen Hazine ve Maliye Bakanı Berat Albayrak, 2020-<br />

2022 dönemini kapsayan Yeni Ekonomi Programı’yla önümüzdeki üç<br />

yılda yüzde 5 büyüme hedeflediklerini kaydetti.<br />

HAZINE ve Maliye Bakanı Berat<br />

Albayrak, 2020-2022 Yeni Ekonomi<br />

Programı’nın (YEP) detaylarını<br />

açıkladığı Ankara’daki toplantıda<br />

enflasyon oranını yüzde 5’in altına<br />

çekme temel hedefinin süreceğini<br />

ifade ederek, “Enflasyonda <strong>2019</strong>’u<br />

yüzde 12’lik bir enflasyonla<br />

geride bırakmayı hedefliyoruz.<br />

Enflasyonda 2020’u yüzde 8,5<br />

olarak revize ettik. Enflasyonda<br />

2021 hedefi yüzde 6,0, 2022 hedefi<br />

yüzde 4,9.” dedi.<br />

“<strong>2019</strong>’DA O,5<br />

BÜYÜME BEKLİYORUZ”<br />

<strong>2019</strong>-2020 yıllarında<br />

“ekonominin dengelenmesini”<br />

amaçladıklarını ve 2020-2022<br />

dönemini kapsayan YEP’i ise<br />

“değişim başlıyor” teması üzerine<br />

kurguladıklarını söyleyen Bakan<br />

Berat Albayrak, “Ülkemizin sahip<br />

olduğu kurumsal alt yapıya<br />

her zaman güvendik. Yaşanılan<br />

süreçlerin geçici olduğuna<br />

inandık. Doğru hamlelerin<br />

sonunda kötümserliğin yerini<br />

günün ilk ışıklarındaki iyimserliğe<br />

bırakacağına yani rahatlığa<br />

ulaşacağına inandık. Milletimize<br />

ve tüm paydaşlarımıza bu<br />

sıkıntılı günlerde dik durdukları<br />

için teşekkür ediyorum. Yılın<br />

ikinci yarısında ertelenen özel<br />

tüketimde dönüş bekliyoruz.<br />

Resesyon beklentisine rağmen<br />

kuvvetle muhtemel yıl sonunu<br />

pozitif büyümeyle kapatmaya<br />

hazırlanıyoruz. Cari açıkla<br />

mücadelede önemli bir başarı<br />

elde ettik. <strong>2019</strong> yılında yüzde 0,5<br />

büyüme bekliyoruz. Ülkemizin<br />

yeni başarı hikayesini milletimizin<br />

desteği, reel sektörün, tarımın,<br />

finans sektörünün tam kapasite ile<br />

çalışması ve bütün bunlarla birlikte<br />

‘Değişim Başlıyor - Yeni Ekonomi<br />

Programı’ ile gerçekleştireceğiz.”<br />

diye konuştu.<br />

“<strong>2019</strong>’DA 53 EYLEMDEN<br />

40’I HAYATA GEÇİRİLDİ”<br />

Makro göstergelerin hepsinde


EKONOMİ<br />

kur atağı öncesine dönüldüğünü<br />

kaydeden Albayrak sözlerini şöyle<br />

sürdürdü: “Dengelenme dönemi<br />

kazanımlarını koruyacağız, bunun<br />

ötesinde bir süre daha bunu<br />

sürdürdükten sonra değişim<br />

sürecini başlatacağız. <strong>2019</strong> yılında<br />

hayata geçmesi planlanan 53<br />

eylemden 40’ı hayata geçirildi.<br />

<strong>2019</strong> yılında hayata geçmesi<br />

planlanan 53 eylemden 13’ünde<br />

ilerleme kaydedildi. Para ve<br />

maliye politikalarında eş güdümü<br />

hedefliyoruz. Mal ve hizmet<br />

fiyatlarındaki kur geçişkenliğini<br />

azaltmak için tedbirler alacağız.<br />

Gıda üretimini artırmak için<br />

sulama yatırımları yapılacak.<br />

“SERA YATIRIMLARINI<br />

TEŞVİK EDECEĞİZ”<br />

Sera yatırımlarını teşvik<br />

edeceğiz. Hal ve perakende yasasını<br />

en kısa sürede hayata geçirmeye<br />

çalışacağız. Çok kazanandan çok,<br />

az kazanandan az vergi alma<br />

çalışması yapılacak. <strong>2019</strong>’da cari<br />

denge/GSYH beklentisi yüzde 0,1.<br />

2020 cari denge/GSYH beklentisi<br />

–yüzde 1,2. 2021 cari denge/<br />

GSYH beklentisi –yüzde 0,8. 2022<br />

cari denge/GSYH beklentisi yüzde<br />

0,0. İthal ara malların üretimi<br />

konusunda çalışmalarımız yoğun<br />

bir şekilde sürüyor. Lojistik master<br />

planı hazırlanacak. Cari denge<br />

öncelikli uygulamaları artırarak<br />

devam ettireceğiz. <strong>2019</strong> merkezi<br />

yönetim bütçe açığı/GSYH beklentisi<br />

yüzde 2,9. 2020 merkezi yönetim<br />

bütçe açığı/GSYH beklentisi yüzde<br />

2,9. 2021 merkezi yönetim bütçe<br />

açığı/GSYH beklentisi yüzde 2,5.<br />

2022 merkezi yönetim bütçe açığı/<br />

GSYH beklentisi yüzde 1,5.<br />

“VERGİ DENETİMLERİNİN<br />

ETKİNLİĞİ ARTACAK”<br />

Vergi reformu ile ilgili<br />

adımları atmaya başlıyoruz. Vergi<br />

denetimlerinin etkinliği artırılacak.<br />

Büyüme hedefi 2020, 2021<br />

ve 2022’de yüzde 5,0. Ölçülü,<br />

sektör odaklı kredi politikası<br />

uygulayacağız. Şirket büyümesini<br />

zorlaştıran düzenlemeler revize<br />

edilecek. Yılın ikinci yarısından<br />

itibaren kapasite artırıcı yatırımları<br />

görüyoruz. İmalat sanayi sektörleri<br />

öncelikli alanlarımız olacak. Cari<br />

açığın düşmesine katkı veren<br />

projeleri öncelikli teşvik edeceğiz.<br />

Büyüme ile ilgili çok kapsamlı<br />

çalışmalar yaptık, yüzde 5’lik<br />

büyümeyle fiyat artışına da neden<br />

olmayacağız. Kritik sektörlerin<br />

canlandırılmasını sağlayacağız.<br />

İstihdam teşviklerinde revizyon<br />

yapılacak.<br />

2022 İŞSİZLİK<br />

TAHMİNİ YÜZDE 9,8”<br />

<strong>2019</strong>’da işsizlik tahmini yüzde<br />

12,9. 2020’de işsizlik tahmini yüzde<br />

11,8. 2021’de işsizlik tahmini<br />

yüzde 10,6. 2022’de işsizlik tahmini<br />

yüzde 9,8. Tarım alanında işsizliğin<br />

azalması sağlanacak. Yeni neslin<br />

meslek seçimiyle ilgili programlar<br />

ortaya konulacak, orta vadede<br />

işsizlikle mücadele edilecek.<br />

Dolarizasyonun azaltılması<br />

sağlanacak. Halka açılmayı, vergi<br />

indirimlerinin derinleştirilmesi<br />

önümüzdeki süreçteki planlarımız<br />

arasında yer alıyor.<br />

Halka açılmaya kolaylık<br />

sağlanması önemli planlarımız<br />

arasında yer alıyor. Sermaye<br />

piyasaları derinleştirilecek.<br />

Bankaların aktif kaliteleri için 2020<br />

yeni bir başlangıç olacak.<br />

Tamamlayıcı emeklilik sistemi<br />

kurulacak. İstanbul Finans<br />

Merkezi’ni 2021 yılı sonuna doğru<br />

devreye alacağız.”<br />

www.kobiyasam.com.tr<br />

27


EKONOMİ<br />

ENFLASYON YÜZDE<br />

9’UN ALTINA İNDİ<br />

Temmuz 2017’den Eylül <strong>2019</strong>’a dek<br />

hep iki haneli seyreden, 2018 Eylül-<br />

<strong>2019</strong> Ocak döneminde yüzde 20’leri<br />

aşan enflasyon oranı, Ekim <strong>2019</strong>’da<br />

yüzde 9’un altına geriledi.<br />

Yüzde 8,55, Aralık<br />

2016’dan bu yana<br />

gerçekleşen en<br />

düşük oran.<br />

www.kobiyasam.com.tr<br />

28<br />

ÇOK uzun bir sürenin ardından tam<br />

26 ay sonra <strong>2019</strong> Eylül’de yüzde<br />

9,26’ıyla yeniden tek haneye inen<br />

enflasyon oranı, düşüş eğilimini<br />

sürdürdü. Türkiye İstatistik Kurumu<br />

(TÜİK), <strong>2019</strong> Ekim’de enflasyonunun<br />

yüzde 8,55 olduğunu açıkladı.<br />

Oran Temmuz 2017’de yüzde<br />

9,79 olmuş; sonrasındaki aylarda<br />

hep iki basamaklı seyretmişti. 2018<br />

Eylül-<strong>2019</strong> Ocak döneminde yüzde<br />

20’nin üzerine çıkmış, Ekim 2018’de<br />

yüzde 25,24’le yakın tarihinin zirve<br />

seviyesine yükselmişti.<br />

<strong>ARALIK</strong> 2016’DAN BU YANA EN<br />

DÜŞÜK ORAN<br />

Yüzde 8,55’lik Ekim <strong>2019</strong> enflasyonu,<br />

2016 Aralık’tan bu yana gerçekleşen<br />

en düşük oran. TÜİK’e göre<br />

12 aylık enflasyon ortalaması yüzde<br />

16,81. Ekim ayında yüzde 43’le en<br />

fazla erkek kazağının fiyatı artarken;<br />

yıllık bazdaki artış rekoru ise yüzde<br />

43,6’yla alkollü içecekler ve tütün<br />

grubunda oldu. Ekim ayındaki tek<br />

fiyat düşüşü yüzde 0,59’da eğlence<br />

ve kültürde gerçekleşti. Enflasyon<br />

sepetindeki 418 üründen 289’unun<br />

ortalama fiyatı artış meydana geldi.<br />

ALBAYRAK: “2022’DE<br />

YÜZDE 5 OLACAK”<br />

Hazine ve Maliye Bakanı Berat<br />

Albayrak, hazırlayıp uygulamaya<br />

koydukları ekonomi programlarının<br />

meyvelerini vermeye başladığını<br />

ifade etti. Bu yöndeki çaba ve çalışmaların<br />

aynı kararlılıkla süreceğini<br />

belirten Bakan Albayrak, enflasyon<br />

oranını 2022’de yüzde 5’in altına<br />

indireceklerini söyledi. Ana muhalefet<br />

partisi CHP ise TÜİK’in açıkladığı<br />

enflasyon verilerinin inandırıcı<br />

olmadığını ve kesinlikle çarşı<br />

pazardaki fiyatlarla örtüşmediğini<br />

savunmakta.<br />

“NASIL OLUR DA<br />

YÜZDE 9 OLUR!”<br />

Bakan Albayrak için “Söylediği<br />

rakamların hiç birisi tutmadı ama<br />

olsun, iki ay sonra yenisini açıklarım<br />

diyor. Neyinize güveneceğiz?” diye<br />

konuşan CHP Genel Başkanı Kemal<br />

Kılıçdaroğlu, tepkisini şu ifadelerle<br />

dile getirdi: “Enflasyonun yüzde 9<br />

ilan edilmesi ancak parti devletinde<br />

olur. Vatandaş görüyor, nasıl olur da<br />

yüzde 9 olur. Cebinden çıkan paraya<br />

bakıyor aldığı ürüne bakıyor. Devlet<br />

benim istediğim gibi rakamlar üreteceksiniz<br />

diyor.”<br />

KAHVECİ: “ALTTA KAZAN<br />

KAYNIYOR!”<br />

Hükümetin ekonomi politikalarına<br />

eleştirel gözle bakan Ekonomi<br />

Yazarı İbrahim Kahveci ise enflasyondaki<br />

tabloyu şöyle yorumladı:<br />

“Geçen yıl kur şoku sonrası doların<br />

ağustos-eylül ayı ortalama fiyatı<br />

6,070 seviyesiydi. Bugün ağustos<br />

ayından 8 Eylül’e kadar ortalama<br />

dolar kuru 5,65’den işlem görmüştür.<br />

Bugün kura bağlı fiyat artışları<br />

yaşamıyoruz. Ortalama kur yüzde<br />

7,0 aşağı düşmesine rağmen,<br />

fiyatlar genel seviyesi yine yüzde<br />

9,0-10,0 arası yıllık artış göstermiş<br />

olacak. 2010-2017 arası rutin<br />

ortalama artışların üzerinde bir<br />

tempodayız. Kısaca olay şudur:<br />

Enflasyonda sadece ve sadece baz<br />

etkisine bağlı bir gerileme yaşanıyor<br />

ama altta kazan adeta kaynamaya<br />

devam ediyor. 2010-2017 arası<br />

ortalama artışların oldukça üzerinde<br />

bir fokurdama var. Ve bu fokurdama<br />

kasım-aralık aylarında bizi tersten<br />

çarpacak.”


İnternet maratonunda<br />

öne geçmeniz taktiksel bir<br />

plana ihtiyaç duymaz mı?<br />

Küçük veya orta bir işletmeniz varsa, internet dünyasında var olmak karmaşık<br />

görünebilir. Partners Strateji Raporu, internet dünyasında etkin bir şekilde<br />

bulunmak isteyen işletmeler için uzman bir ekip tarafından minimum maliyetle<br />

dijital pazarlama stratejisinin hazırlanması ve işletmenin dijital dünyada<br />

ulaşmak istediği hedefler için en doğru yol haritasına dair bir raporun<br />

sunulması hizmetidir.<br />

www.partnersturkey.com


TURİZM<br />

İÇ TURİZM BU<br />

‘ROTA’YLA CANLANACAK<br />

TÜRSAB Başkanı Firuz Bağlıkaya, Rota Projesi’yle üyeleri arasındaki bağın<br />

daha da güçleneceğini, tüm turizm türlerinde en iyi hizmetin sunulacağını<br />

ve kayıt dışının biteceğini söyledi.<br />

TÜRKIYE Seyahat Acentaları Birliği<br />

(TÜRSAB) tarafından hayata geçirilen<br />

Rota Projesi sayesinde ülke<br />

genelindeki binlerce acenteye tek<br />

tuşla ulaşılabilecek. Uygulamayla iç<br />

turizm pazarının hareketlendirilmesi<br />

amaçlanıyor.<br />

TÜRSAB’ın geliştirdiği TÜRSAB<br />

Rota Projesi, “Turizmin Yeni Rotası”<br />

sloganıyla başladı. Proje, Lütfi Kırdar<br />

Kongre ve Sergi Sarayı’nda basına<br />

tanıtıldı. Projenin, TÜRSAB üyesi<br />

bölge acentelerine büyük katkısı<br />

olacak. Acenteler seyahat severlere,<br />

TÜRSAB güvencesiyle uygun ve<br />

farklı tur paketleri sunabilecek.<br />

acentelere bir tuşa basarak Türkiye’nin<br />

her yerindeki tur paketi seçeneklerine<br />

erişme imkânı veriyor. Sistem,<br />

TÜRSAB’a bağlı tüm acentelere<br />

açık olacak. Sisteme giren acenteler<br />

müşterilerine her türde ve bölgede<br />

tur paketi önerebilecek.<br />

TÜRSAB Akademi’nin 36 Bölge<br />

TÜRSAB<br />

BAŞKANI<br />

FIRUZ<br />

BAĞLIKAYA:<br />

Temsil Kurulu’nun gözetiminde<br />

eğitime tabi tutacağı acenteler, sisteme<br />

yörelerine özgü tur paketlerini<br />

yükleyebilecek. Tüketiciler bu online<br />

program aracılığıyla binlerce rota<br />

hakkında “şeffaf, adil ve kendini güvende<br />

hissederek” bilgiler edinecek,<br />

sözleşmeler imzalayabilecek.<br />

www.kobiyasam.com.tr<br />

30<br />

TÜM TURİZM TÜRLERİNDE<br />

EN İYİ HİZMET<br />

TÜRSAB Başkanı Firuz Bağlıkaya,<br />

tanıtım toplantısında projenin “TÜR-<br />

SAB üyelerinin birbiriyle bağını daha<br />

da güçlendireceğini” ve “seyahat<br />

severlere kültür turizminden yat<br />

turizmine, sağlık turizminden doğa<br />

turizmine, gastronomi turizminden<br />

kış turizmine kadar ülkemizdeki<br />

tüm turizm türlerinde en iyi hizmeti<br />

sunmalarına da fırsat oluşturacağını”<br />

kaydetti.<br />

Türkiye ekonomisinin öncü<br />

sektörlerinden turizmin temsilcileri<br />

olarak ülkeye karşı büyük sorumlulukları<br />

bulunduğunu belirten Bağlıkaya,<br />

“Sektörümüzü güçlendirmek,<br />

yerel kalkınmayı ve ekonominin<br />

canlanmasını sağlamak da bu yolda<br />

boynumuzun borcudur.” dedi.<br />

SİSTEM, TÜM ACENTELERE<br />

AÇIK OLACAK<br />

Yerli ve milli ilkesiyle geliştirilen<br />

TÜRSAB Rota Projesi, birlik üyesi<br />

“PROJEYLE KAYIT<br />

DIŞILIK DA BİTECEK”<br />

“TÜRKIYE; Edirne’den Kars’a,<br />

Sinop’tan Hatay’a kadar dört bir<br />

yandaki tarihi, kültürel ve doğal<br />

turizm değerleriyle eşi benzeri<br />

olmayan bir potansiyele sahip.<br />

Bu topraklar, Anadolu’nun<br />

cömertliği ve misafirperverliğiyle<br />

taçlandırıldığı zaman, daha da<br />

özgün bir destinasyona dönüşüyor.<br />

TÜRSAB Rota, aynı zamanda<br />

keşfe açılan bir pusula! TÜRSAB<br />

Rota uygulamasında, yerel ve<br />

kültürel değerlerimize, doğal<br />

güzelliklerimize vurgu yaparak,<br />

acentelerimizi her bütçeye uygun<br />

farklı turizm ürünlerini sunmaları<br />

noktasında buluşturmayı hedefliyoruz.<br />

TÜRSAB Rota Projesi,<br />

bir yandan vatandaşlarımızın<br />

seyahatlerini acenteler aracılığıyla<br />

gerçekleştirmesini teşvik<br />

ederken, diğer yandan esnafımızın<br />

canlanmasına ve bölgesel<br />

iş hacminin artmasına destek<br />

olarak ülke ekonomisine katkı<br />

sağlamayı amaçlıyor. Kayıt dışını<br />

bitireceğine inandığımız bu projeyle<br />

de ülke ekonomisine kısa<br />

sürede 5 milyar TL’nin üzerinde<br />

ek katkı sunmayı hedefliyoruz.”


Kendini Sürekli Yenileyen Uzman Kadro<br />

Doğru Zaman Yönetimi<br />

Yenilikçi ve Farklı Yaklaşım<br />

Profesyonel Hizmet<br />

Güvenilirlik<br />

Yakuplu Mah. Hürriyet Blv.<br />

Skyport Residence K:10 D: 118 Beylikdüzü İstanbul<br />

Telefon: +90 0212 876 96 76 pbx<br />

E-mail: info@batihangumruk.com<br />

www.batihangumruk.com


MAHFİ EĞİLMEZ<br />

mahfie@gmail.com<br />

KENDİME YAZILAR<br />

www.kobiyasam.com.tr<br />

32<br />

Krizden Çıkışın<br />

Anahtarı<br />

İnsanların gelecek hakkında olumsuz beklentiler içinde olmaları yatırım<br />

yapmalarını, çalışmalarını, üretmelerini gelecekle ilgili her türlü kararlarını<br />

olumsuz etkiler. Bu beklentileri olumlu hale getirmeden birbiriyle çelişen<br />

makroekonomik hedefleri birlikte çözmek mümkün değildir.<br />

PARA POLİTİKASI YETMİYOR<br />

2008 yılında ABD finans<br />

sisteminde başladığı kabul edilen<br />

küresel krizde ABD ekonomisi<br />

başta olmak üzere gelişmiş ekonomiler<br />

(Euro Bölgesi, İngiltere<br />

ve Japonya) niceliksel gevşeme<br />

(quantitative easing) adı altında<br />

genişletici (gevşek) para politikası<br />

uygulamasına giriştiler. Genişletici<br />

para politikası; bir yandan Merkez<br />

Bankası’nın bankaları fonlamada<br />

uyguladığı faiz oranlarının düşürülmesi,<br />

bir yandan da piyasadaki<br />

orta – uzun vadeli tahvillerin<br />

Merkez Bankası tarafından satın<br />

alınarak karşılığında para verilmesi<br />

yoluyla uygulandı.<br />

Aşağıdaki iki grafikten soldaki<br />

ABD Merkez Bankası’nın (FED)<br />

bankaları fonlarken uyguladığı faiz<br />

oranındaki (Fed’s Fund Rate) değişimi;<br />

sağdaki ise FED’in piyasadaki<br />

tahvilleri satın alıp karşılığında<br />

piyasaya para vermesi sonucu<br />

bilançosunun aktifindeki artışı<br />

gösteriyor.<br />

Soldaki grafikte FED’in, küresel<br />

kriz öncesinde yüzde 5 ile 5,50<br />

arasında olan fonlama faizini krizle<br />

birlikte hızla indirerek yüzde 0<br />

ile 0,50 arasına çektiği ve 2016’ya<br />

kadar o düzeyde tuttuğu; sağdaki<br />

grafikte ise FED’in parasal genişleme<br />

sonucu bilançosunu 900 milyar<br />

dolar dolayından başlayarak<br />

2015’e doğru 4,5 trilyon dolar düzeyine<br />

kadar yükselttiği görülüyor.<br />

Yine aynı grafiklerden FED’in 2015<br />

sonrasında ekonominin toparlandığına<br />

ikna olarak önce parasal<br />

büyümeyi durdurduğu; sonra da<br />

faizi yükseltmeye başladığı izlenebiliyor.<br />

Buna parasal sıkılaştırma<br />

programı deniyor.<br />

2018 yılının son çeyreğinde<br />

küresel sistemin krizden çıkış<br />

yoluna girdiği konusunda kuşkular<br />

oluşmaya başladı. Gelen veriler Çin<br />

ve bazı diğer Uzakdoğu ülkelerinin<br />

yanı sıra Avrupa’nın da sıkıntılı<br />

bir ekonomik sürece doğru gittiği;<br />

İngiltere’nin Avrupa Birliği’nden<br />

ayrılmasının (Brexit) her iki tarafı


da olumsuz etkileyeceği gerçeğinin<br />

görülmesi gibi nedenlerle<br />

resesyon tehlikesinin ortaya çıktığı<br />

görüldü. Bunun üzerine FED de<br />

<strong>2019</strong> yılı başından itibaren parasal<br />

sıkılaştırmadan vazgeçerek önce<br />

yükselttiği fonlama faizini düşürmeye<br />

başladı; sonra da bilanço<br />

küçültme operasyonunu durdurdu.<br />

İlerleyen aylarda FED, bilanço küçültmeyi<br />

durdurmanın da ötesine<br />

geçerek yeniden bilanço büyütmeye<br />

yöneldi. Bu gelişmeleri de<br />

yukarıdaki grafiklerin son bölümlerinde<br />

izlemek mümkün.<br />

Küresel kriz sonrasında benzer<br />

bir parasal genişleme politikasını<br />

uygulayan İngiltere Merkez<br />

Bankası (BOE), biraz gecikmeyle<br />

uygulayan Avrupa Merkez Bankası<br />

(ECB) ve en geç bu yola giren Japonya<br />

Merkez Bankası (BOJ), 2020<br />

yılından başlayarak parasal sıkılaştırmaya<br />

girmeyi planlarken bu<br />

görüşlerini değiştirdiler ve düşük<br />

faiz ve parasal genişleme programına<br />

devam etme kararı aldılar.<br />

PARA POLİTİKASININ<br />

TERCİH EDİLME NEDENİ<br />

Maliye politikası; vergi politikası,<br />

harcamalar politikası, borçlanma<br />

politikası, teşvik politikası,<br />

destekleme politikası ve dış ticaret<br />

politikası gibi alt politikalardan<br />

oluşuyor. Para politikasından en<br />

büyük farkı bu alt politikaların<br />

hepsinin siyasal karar alınmasını<br />

gerektirmesi. Para politikasının<br />

en bilinen alt politikası olan faiz<br />

politikasında ya da para arzını<br />

artırmaya yönelik önlemlerde<br />

siyasal karar alınmasına gerek<br />

olmaksızın Merkez Bankası karar<br />

alıyor ve uyguluyor. Sorumluluk da<br />

Merkez Bankası’na ait oluyor. Oysa<br />

maliye politikasında “örneğin vergi<br />

oranları artırılacaksa ya da kamu<br />

harcamaları azaltılacaksa bunları<br />

yapmak için” siyasal karar gerekiyor<br />

ve dolayısıyla sorumluluk<br />

hükümete ait oluyor.<br />

1929 yılında girilen Büyük<br />

Depresyon’dan çıkışta asıl olarak<br />

maliye politikası araçları kullanılmıştı.<br />

Vergi indirimleri, kamu harcamaları<br />

artışları gibi alt politika<br />

araçlarıyla 6 – 7 yılda krizden çıkış<br />

mümkün olmuştu. Buna karşılık<br />

2008 yılında başlayan küresel<br />

krizde Japonya dışındaki gelişmiş<br />

ülkeler maliye politikasını bir kenara<br />

bıraktılar. Japonya da sonraları<br />

ağırlığı para politikasına vererek<br />

maliye politikasını arka sıraya attı.<br />

Para politikasının maliye politikasına<br />

tercih edilmesinin altında<br />

yatan temel neden siyasetçileri<br />

sorumluluktan kurtarmasıydı.<br />

Faizle oynamanın ya da para arzını<br />

denetlemenin getireceği oy kaybı<br />

vergi oranlarını yükseltmenin getireceği<br />

oy kaybı karşısında ihmal<br />

edilebilir düzeydedir.<br />

1929 KRİZİ İLE<br />

2008 KRİZİNİN<br />

KARŞILAŞTIRILMASI<br />

1929 krizi ile 2008 krizi arasında<br />

benzerlik kurmak iki nedenle<br />

doğru olmaz: (1) 1929’da küreselleşme<br />

söz konusu değildi. Kriz<br />

kapitalist dünyanın kriziydi. Kapitalist<br />

dünyanın karşısında bir de<br />

sosyalist dünya vardı ve kriz orayı<br />

kapsamıyordu. Bir başka deyişle<br />

kriz küresel değildi. Oysa 2008’de<br />

küresel bir sistem egemendi. Sistem<br />

bütün ülkeleri kapsadığı için<br />

kriz de küresel oldu. (2) 1929 krizi<br />

ortaya çıktığında sermaye hareketleri<br />

serbest değildi, kambiyo<br />

denetimi vardı, isteyen istediği<br />

yere para yollayamıyor, istediği<br />

yabancı parayı alamıyordu. 2008<br />

küresel krizi çıktığında sermaye<br />

hareketleri serbestti, paralar<br />

kolayca birbirine dönüşebiliyordu<br />

(konvertibilite), kambiyo denetimi<br />

kalkmıştı.<br />

1929 krizinde maliye politikası<br />

uygulamak doğru bir karardı.<br />

O dönemin koşullarında para<br />

politikasının etkin olması mümkün<br />

değildi. 2008 krizinde de para<br />

politikası uygulamak doğru bir karardı.<br />

Yanlış olan para politikasının<br />

yanında maliye politikası önlemlerinin<br />

de yardıma çağırılmamasıydı.<br />

Gelişmiş ülkelerde enflasyon çok<br />

düşük düzeylerdeydi (yüzde 0 ile<br />

2 arasındaydı.) Böyle bir ortamda<br />

para politikasının yanında vergi alt<br />

politikası ve harcamalar alt politika<br />

desteği almamak hataydı. Para<br />

politikası, küresel krizin üstesinden<br />

tek başına gelemedi. Küresel<br />

krize girileli 11 yıl oldu bugün hala<br />

resesyon riskinden konuşuyoruz. O<br />

nedenle de geldiğimiz bu aşamada<br />

artık maliye politikasının<br />

devreye girmesi isteniyor.<br />

MALİYE POLİTİKASI<br />

GÖREVE DAVET EDİLİYOR<br />

İşin doğrusu; her iki politikayı<br />

da aynı yönde kullanmak ve hızlı<br />

sonuç almaktır. Eğer ekonomide<br />

durgunluk varsa ve eğer enflasyon<br />

yüksek değilse o zaman genişletici<br />

para politikası ve faiz indirimine ek<br />

olarak vergi oranlarında indirimler<br />

ve kamu harcamalarında artışlara<br />

gidilmesi yoluyla ekonomiyi<br />

canlandırmak en doğru yoldur.<br />

Küresel krizde uygulanan para<br />

politikası bankaları hedef alıyordu.<br />

Ne var ki reel kesim ve kişiler borç<br />

www.kobiyasam.com.tr<br />

33


alıp yeni işlere girmeye hevesli olmadıkları<br />

için Merkez Bankası’nın<br />

dağıttığı paralar ya bankalarda<br />

kaldı ya da daha yüksek faiz veren<br />

ülkelere gitti ve oralarda enflasyon<br />

ve canlılık yarattı. Oysa genişletici<br />

bir maliye politikası uygulaması,<br />

uygulandığı yerdeki kişi ve kurumların<br />

gelirini artıracağı için talebin<br />

de yükselmesine ve dolayısıyla<br />

ekonominin canlanmasına yol<br />

açacaktı.<br />

Bugün gelişmiş ülkeler para<br />

politikasının yanına maliye politikasının<br />

eklenmesini vergilerde<br />

gevşemeye gidilmesini, kamu harcamalarının<br />

artırılması gerektiğini<br />

tartışmaya başladılar.<br />

TÜRKİYE’NİN DURUMU<br />

Türkiye de diğer ülkeler gibi<br />

küresel krizden etkilendi. 2009<br />

yılında ekonomik küçülme yaşadı.<br />

Ardından bir toparlanma geldi.<br />

Ne var ki bu toparlanma da uzun<br />

sürmedi ve inişli çıkışlı bir ekonomik<br />

gidiş yaşanmaya başladı.<br />

2018 yılında başlayan küçülme<br />

süreci <strong>2019</strong> yılının ilk iki çeyreğinde<br />

de devam etti ve Türkiye yüksek<br />

enflasyonla küçülmenin bir arada<br />

yaşandığı “slumpflasyon” olgusuyla<br />

karşılaştı. Bu durum, gelişmiş<br />

ülkelerde görülen resesyon olgusundan<br />

farklıydı çünkü oralarda<br />

yüksek enflasyon yoktu.<br />

Türkiye, içine girdiği bu durumdan<br />

çıkabilmek için çelişkili bir<br />

ekonomi politikası uygulamaya<br />

yöneldi: Bir yandan enflasyonu<br />

düşürmek için (yarı) sıkı bir para<br />

politikası (enflasyon hedeflemesi)<br />

uygularken; bir yandan da düşen<br />

büyümeyi yeniden canlandırabilmek<br />

için gevşek maliye politikası<br />

uygulamasına girişti. Sonuç da<br />

politikaların çelişmesi gibi çelişkili<br />

oldu. Cari açık düştü, bütçe açığı<br />

arttı, enflasyon düştü, büyüme<br />

de düştü. Özetle ekonomi canlılığını,<br />

yatırımcı da yatırım iştahını<br />

kaybetti. <strong>2019</strong> yılında enflasyonda<br />

başlayan ve geniş ölçüde<br />

baz etkisine dayalı düşüşün ardından<br />

para politikasının gevşetilmesine<br />

de geçildi ve tek hedef<br />

ekonomiyi büyütmek oldu. Ne var<br />

ki enflasyonun hala dünya ortalamasının<br />

çok üzerinde olduğu bir<br />

ekonomide bu genişletici politika<br />

uygulaması oldukça riskli bir<br />

uygulama.<br />

ANAHTAR: BEKLENTİLERİ<br />

DEĞİŞTİRMEK<br />

Ekonomi politikasının para ve<br />

maliye politikasından farklı bir<br />

üçüncü alt politikası daha var:<br />

Beklenti politikası.<br />

Bir ekonomide özellikle hem<br />

yüksek enflasyon hem de durgunluk<br />

(ya da küçülme) söz konusuysa<br />

hem enflasyonu düşürmek hem<br />

de büyümeyi yükseltmek gerekecek<br />

demektir. Bu birbiriyle çelişen<br />

iki hedefe birlikte ulaşabilmenin<br />

tek yolu beklentileri olumlu yönde<br />

değiştirmekten geçer.<br />

İnsanların gelecek hakkında<br />

olumsuz beklentiler içinde olmaları<br />

yatırım yapmalarını, çalışmalarını,<br />

üretmelerini gelecekle ilgili her<br />

türlü kararlarını olumsuz etkiler.<br />

Bu beklentileri olumlu hale getirmeden<br />

birbiriyle çelişen makroekonomik<br />

hedefleri birlikte çözmek<br />

mümkün değildir. Japonya bunun<br />

tipik örneğidir. 30 yıldır durgunluk<br />

yaşayan Japonya, maliye politikasını<br />

da para politikasını gevşetmiş<br />

olmasına karşın olumlu sonuç<br />

alamadı. Çünkü insanların geleceğe<br />

ilişkin olumsuz beklentileri<br />

değişmedi.<br />

Beklentileri olumlu hale getirebilmenin<br />

yolu insanlara gelecekte<br />

neler olacağını, bütün ayrıntılarıyla<br />

anlatan programlar açıklamaktan<br />

geçiyor. Bu programlarda<br />

belirli bir hedef yılı konulması ve<br />

oradan bugüne doğru geri gelinerek<br />

her yıl, her ay, hatta her hafta<br />

neler yapılacağının ayrıntılı olarak<br />

belirtilmesi şart görünüyor. Hatta<br />

bu bile yeterli değil programın<br />

inandırıcı olabilmesi için edilen<br />

eylemlerin bazılarının program<br />

yürürlüğe girmeden önce başlatılması<br />

gerekiyor.<br />

Bu yazı www.mahfiegilmez.com<br />

sitesinden alınmıştır.)<br />

www.kobiyasam.com.tr<br />

34


Türkiye’nin iki köklü markası,<br />

Türk Hava Yolları ve Petrol Ofisi<br />

sizin için birlikte yol alıyor!<br />

Dünyada en en çok çok ülkeye uçan uçan havayolu Türk Türk Hava Hava Yolları ve ve lider lider akaryakıt markası Petrol Ofisi Ofisi<br />

güçlerini birleştirdi. Miles&Smiles ve ve Petrol Ofisi Ofisi Positive Card Card üyeliklerinizi eşleştirin,<br />

5 kata 5 kata kadar daha daha fazla fazla yakıt yakıt puan puan kazanın.<br />

Detaylar ve ve üyeliklerinizi eşleştirmek için için www.petrolofisi.com.tr<br />

Kampanya Petrol Petrol Ofisi Ofisi sadakat sadakat programı programı Positive Positive Card Card ve Türk ve Türk Hava Hava Yolları Yolları Yolcu Yolcu Programı Programı Miles& Miles& Smiles Smiles işbirliği işbirliği ile hayata ile hayata geçirilmiştir. Kampanyadan faydalanmak isteyen isteyen<br />

müşterilerin her iki her iki uygulamaya da üye da üye olması olması gerekmektedir. Kampanyaya katılmak katılmak için yakıt için yakıt alımında alımında kullanacağınız Positive Positive Card Card numaranız ile Miles&Smiles üye üye numaranızı<br />

bir defaya bir defaya mahsus mahsus www.petrolofisi.com.tr internet internet sitesinde sitesinde yer alan yer alan kampanya katılım katılım sayfasında eşleştirmeniz ve ve kampanya koşullarını kabul kabul etmeniz etmeniz ve Kişisel ve Kişisel Verilerin<br />

Verilerin<br />

Korunması Kanunu Kanunu gereğince hazırlanmış bilgilendirme metinlerini okumanız okumanız gerekmektedir. Ayrıca Ayrıca SMS SMS ile ile kaydolmak istiyorsanız, THY THY boşluk boşluk TK numarası TK numarası boşluk boşluk Positive Positive Card<br />

Card<br />

numarası numarası yazılarak yazılarak 7627’ye 7627’ye kısa kısa mesaj mesaj gönderebilirsiniz (Örnek: (Örnek: THY THY TK123456789 7000190070001900). SMS SMS göndereceğiniz cep cep telefonunun THY THY sistemine sistemine kayıtlı kayıtlı cep cep telefonunuz<br />

olması olması gerekmektedir. Yapılacak Yapılacak kayıt kayıt işleminin işleminin ardından, ardından, Positive Positive Card Card sahipleri, sahipleri, Positive Positive Card Card anlaşmalı anlaşmalı Petrol Petrol Ofisi Ofisi istasyonlarından yapacakları yakıt (akaryakıt veya veya otogaz)<br />

otogaz)<br />

alımları alımları karşılığında Miles&Smiles üyelik üyelik statülerine göre göre ekstra ekstra puan puan kazanacaktır. Classic Classic kart kart sahipleri sahipleri 2 kat, 2 kat, Classic Classic Plus Plus kart kart sahipleri sahipleri 3 kat, 3 kat, Elite Elite kart kart sahipleri sahipleri 4 kat, 4 kat, Elite Elite Plus Plus<br />

kart kart sahipleri sahipleri ise 5ise kat 5 Positive kat Positive Puan Puan kazanacaktır. Kazanılan puanlar puanlar yakıt yakıt alımı alımı tamamlandığında anında anında Positive Positive Card’a Card’a yüklenecektir. Kazanılan Positive Positive Puan Puan 500’e 500’e ulaştığında<br />

istasyonlarda yakıt yakıt hediyesi hediyesi olarak olarak kullanılabilecektir. Positive Positive Card’ınıza yüklenen yüklenen Positive Positive Puanlarınızı kampanyaya dahil dahil Positive Positive Card Card üyesi üyesi Petrol Petrol Ofisi Ofisi istasyonlarında<br />

kullanabilmek için Positive için Positive Card’ınızın aktive aktive edilmiş edilmiş olması olması gereklidir. Kartın Kartın aktive aktive edilmesi edilmesi için kısa için kısa mesajla mesajla “AKTIF”, “AKTIF”, bir boşluk bir boşluk bıraktıktan sonra sonra Positive Positive Card Card üzerinde üzerinde yer alan<br />

yer alan<br />

16 haneli 16 haneli kart kart numarası, bir boşluk bir boşluk bırakarak bırakarak AD ve AD yine ve yine bir boşluk bir boşluk bırakarak bırakarak SOYAD SOYAD yazıp yazıp 7627’ye 7627’ye gönderilmesi ve ve sonrasında tarafınıza tarafınıza gönderilen Kişisel Kişisel Verilerin Verilerin Korunması<br />

Kanunu Kanunu gereğince hazırlanmış bilgilendirme metinlerini okumanız okumanız gerekir. gerekir. Ayrıca Ayrıca Miles&Smiles Yolcu Yolcu Programı’nda Mil’leriniz Mil’leriniz var ise, var ise, istediğiniz anda anda www.petrolofisi.com.tr<br />

web web sitesi sitesi üzerinden Mil’lerinizi Positive Positive Puan’a Puan’a çevirerek çevirerek yakıt yakıt alımında alımında kullanabilirsiniz. Bunun Bunun için için ilgili ilgili alanda alanda üyeliklerinizi eşleştirmeniz ve ve kampanyaya katılan katılan Petrol Petrol Ofisi<br />

Ofisi<br />

istasyonlarında Positive Positive Card’ınızdaki yakıt yakıt hediyesini kullanmak istediğinizi beyan beyan etmeniz etmeniz gerekir. gerekir. 1000 1000 Mil 3000 Mil 3000 Positive Positive Puan Puan (30 TL (30 yakıt) TL yakıt) değerindedir. Bir Bir Miles&Smiles üyesi üyesi tek tek<br />

seferde seferde en az en 1000, az 1000, en çok en 7000 çok 7000 Mil’ini Mil’ini Positive Positive Puan’a Puan’a çevirebilir. İlk Mil İlkçevirim Mil çevirim işleminde işleminde Miles&Smiles hesabınızda en az en1500 az 1500 Mil’inizin Mil’inizin olması olması gerekmektedir. Bir ay Bir içerisinde ay içerisinde en<br />

en<br />

fazla fazla 7000 7000 Mil, Mil, bir yıl bir içerisinde yıl içerisinde en fazla en fazla 84.000 84.000 Mil Positive Mil Positive Puan’a Puan’a çevrilerek hediye hediye yakıt yakıt olarak olarak kullanılabilir. Positive Positive Puan’a Puan’a çevrilen çevrilen Mil’ler, Mil’ler, Positive Positive Puan’lar Puan’lar kullanılmamış olsa olsa<br />

dahi dahi Miles&Smiles üyelik üyelik hesabına hesabına geri geri yüklenmez. Mil çevrimi Mil çevrimi için son için son 1 yıl 1 içerisinde yıl içerisinde Miles&Smiles üyelik üyelik hesabında sistem sistem tarafından otomatik otomatik olarak olarak işlenmiş işlenmiş Türk Türk Hava Hava Yolları, Yolları,<br />

AnadoluJet ve Star ve Star Alliance Alliance uçuşu uçuşu bulunması zorunludur. Positive Positive Card’ınız Card’ınız ile ile eşleştirdiğiniz Miles&Smiles üyeliğinizi üyeliğinizi 1 yıl 1 içerisinde yıl içerisinde en fazla en fazla 1 kez 1 kez değiştirilebilirsiniz. Bir Positive Bir Positive<br />

Card Card aynı aynı anda anda yalnızca yalnızca bir bir Miles&Smiles üyeliği üyeliği ile ile eşleştirilebilir. Petrol Petrol Ofisi’ndeki tüm tüm işlemlerinizde Miles&Smiles üyeliğiniz üyeliğiniz ile ile eşleştirdiğiniz Positive Positive Card’ınızın kullanılması<br />

gerekmektedir. SMS SMS ile katılımda ile katılımda her bir her SMS, bir SMS, 1 SMS 1 SMS bedeli bedeli olarak olarak operatör operatör tarafından ücretlendirilmektedir. Petrol Petrol Ofisi Ofisi veya veya Türk Türk Hava Hava Yolları Yolları kampanya koşullarını değiştirme<br />

ve ve durdurma hakkını hakkını saklı saklı tutar. tutar. Petrol Petrol Ofisi Ofisi Automatic sistemi sistemi müşterileri, Positive Positive Ticari Ticari Card Card sahipleri sahipleri ve Positive Positive Card Card sisteminde farklı farklı bir bir kampanyaya dahil dahil olan olan ve 18 veyaşından<br />

18 yaşından<br />

küçükler küçükler kampanyaya katılamaz. Kampanya, diğer diğer kampanyalar ve indirimler ve indirimler ile ile birleştirilemez. Kampanya kapsamında Positive Positive Card Card Sadakat Sadakat ve ve Miles&Smiles Özel Özel Yolcu<br />

Yolcu<br />

Programına katılanlar katılanlar yukarıdaki şartları şartları ve ve programların genel genel hüküm hüküm ve ve koşullarını kabul kabul etmiş etmiş sayılırlar. sayılırlar. Ayrıntılı Ayrıntılı bilgi: bilgi: www.petrolofisi.com.tr ve ve www.milesandsmiles.com<br />

048 PO 048 THY PO THY KV 4.indd KV 4.indd 1 1 26/07/19 26/07/19 21:04 21:04


İHRACAT<br />

Samet’ten<br />

Dev<br />

Hindistan<br />

Adımı<br />

Türkiye’nin öncü mobilya<br />

aksesuarı üreticisi Samet,<br />

global pazarlara dönük<br />

ataklarının ilk meyvesini<br />

Hindistan’ın bu sektördeki<br />

lideri Dorset’le kurduğu<br />

marka ortaklığıyla aldı.<br />

Samet’in zengin ürün<br />

çeşitleri, Hindistan genelinde<br />

Dorset-Samet markasıyla<br />

satışa sunulacak.<br />

www.kobiyasam.com.tr<br />

36<br />

MOBILYA aksesuarları sektöründe<br />

2000’den fazla ürün çeşidi ve 100’ü<br />

aşkın ülkeye ihracatla dünyanın ilk<br />

5’i arasında yer alan Samet, Hindistan’ın<br />

önde gelen kapı aksesuarı<br />

üreticilerinden Dorset’le ortaklık<br />

kurarak dev bir adım attı.<br />

Temelleri 1973’te atılan Samet’in<br />

menteşe, çekmece ve kalkar<br />

kapak sistemleri bundan böyle<br />

Dorset-Samet markasıyla Hindistan’ın<br />

her yerinde satışa sunulacak.<br />

Dorset, 350’nin üzerinde kanal<br />

ortağıyla Hindistan’daki en yaygın<br />

dağıtım ağına sahip.<br />

Samet-Dorset iş birliği, Hindistan’daki<br />

gösterişli lansman ve yerel<br />

şovlarla kamuoyuna duyuruldu.<br />

Showroomda sergilenen ve Dorset’in<br />

Hindistan’daki kanal ortaklarınca<br />

incelenen Samet’in zengin<br />

ürün koleksiyonu, büyük beğeni<br />

topladı.<br />

“HEYECAN VERİCİ VE<br />

REKABETÇİ BİR MARKA”<br />

Samet Yönetim Kurulu Üyesi<br />

Ufuk Kızıltan, Hindistan’daki<br />

tanıtım programında “Bu ülkede<br />

Dorset-Samet markasının heyecan<br />

verici ve rekabetçi konumuyla sektörde<br />

çok etkili bir role sahip olacağına<br />

eminiz. Dorset ile yaptığımız<br />

bu işbirliği sayesinde Hindistan’da<br />

kaliteli ve katma değeri yüksek<br />

Avrupa menşeili ürünlerle hizmet<br />

edeceğiz.” diye konuştu.<br />

“HİNDİSTAN’DA GLOBAL<br />

LİDER OLACAĞIZ”<br />

Ev sahibi Dorset’in Yönetim<br />

Kurulu Başkanı Rajesh Kumar<br />

Bansal ise etkinlikte şunları söyledi:<br />

“Üretimini Türkiye’de yapan Samet,<br />

100’den fazla ülkede kaliteli ürünleri,<br />

yarattığı marka değeri ve yüksek<br />

iş hacmi ile global lider konumundadır.<br />

Dorset olarak Samet ile<br />

Hindistan’da mobilya aksesuarları<br />

sektöründe global lider olmak adına<br />

yaptığımız ortaklığı duyurmaktan<br />

büyük mutluluk duyuyorum.”<br />

GLOBAL ATAKLARIN<br />

MEYVESİNİ TOPLUYOR<br />

Türkiye’de sektörünün öncü<br />

firması olan ve Araştırma-Geliştirme<br />

(Ar-Ge) çalışmalarıyla dikkatleri<br />

çeken Samet, son yıllarda ürünlerini<br />

sattığı ülkelere özel çözümler<br />

geliştiriyor ve dünya piyasasında<br />

sıkça adından söz ettiriyordu. Global<br />

pazardaki payını artırmak için<br />

sürekli yeni atılımlar peşinde koşan<br />

firma bu amaçla İtalya, Almanya<br />

ve Rusya ofisler hizmete sokmuş<br />

ve bunlara eklediği Amerika’daki<br />

ofis ve showroomuyla dünyanın<br />

en güçlü pazarlarında kendine yer<br />

açmıştı. Bu ataklar Hindistan’daki<br />

Dorset ortaklığıyla ilk meyvesini<br />

verdi.<br />

SAMET AR-GE’DE 130<br />

MÜHENDİS ÇALIŞIYOR<br />

Samet A.Ş.’nin 32 bin metrekaresi<br />

kapalı olan 80 bin 500 metrekarelik<br />

üretim tesisleri, en son<br />

teknolojiyle donatılmış durumda.<br />

Yüksek kapasiteli tesislerde 930<br />

kişi çalışıyor. Müşteri memnuniyetini<br />

ön planda tutan ve teknolojiyi<br />

yakından izleyen Samet, Araştırma-Geliştirme’ye<br />

(Ar-Ge) de son<br />

derece önem veriyor. Samet Ar-Ge<br />

Enstitüsü’nde görevli 130 mühendis,<br />

inovasyon ve tasarım odaklı<br />

üretim yöntemleri geliştiriyor. Samet’in<br />

Türkiye pazarında 500’ü aşkın<br />

bayisi var. Firma; A.B.D., Rusya,


Almanya, İngiltere, İtalya, İspanya,<br />

Ukrayna, Azerbaycan, Gürcistan,<br />

İran, Polonya, Romanya, Bulgaristan,<br />

Kazakistan, Slovenya ve Çin<br />

başı çekmek üzere, 5 kıtada 80’den<br />

fazla ülkeye ürün ihraç ediyor.<br />

TEKNOLOJİK DONANIM VE<br />

KREATİF İNSAN KAYNAĞI<br />

“1973’ten günümüze taşıdıkları<br />

deneyim ve hizmet anlayışıyla<br />

çağın ihtiyaçlarına uygun teknolojik<br />

donanımlarını kreatif insan kaynağıyle<br />

birleştirdiklerini” dile getiren<br />

Samet yönetimi, iş felsefelerini<br />

şöyle özetliyor: “Bütünleşik, sürekli<br />

gelişen ve yüksek teknolojik donanım<br />

ile global markalar arasındaki<br />

konumunu korumak. Sürdürülebilir<br />

kârlı büyüme hedefi ile etkin satış<br />

ve pazarlama stratejileri oluşturmak.<br />

Paydaş ve iş ortaklarına<br />

yarattığı değeri, istikrarlı biçimde<br />

artırmak. Bütünleşik pazarlama<br />

iletişimi ile marka bağlılığını korumak.<br />

Kurumsal yönetim değerleri<br />

ve felsefesini, faaliyette bulunduğu<br />

tüm ülkelerde temel iş prensibi<br />

olarak sağlamak. İnsan kaynaklarının<br />

yetkinlik ve verimliliğinin sürekli<br />

geliştirilmesine odaklanmak.<br />

Toplum ve çevre için değer üreten<br />

hizmet bilinci ile yüksek standartlar<br />

geliştirmek.”<br />

İHRACAT<br />

“BİZ GELECEĞİ<br />

BU TOPRAKLARDA<br />

GÖRDÜK”<br />

SAMET Yönetim Kurulu Başkanı<br />

Yıldıray Kızıltan, 1973’te ilk cevheri<br />

ellerine aldıklarında insanların<br />

hayatlarına neler katabileceklerini<br />

gördüklerini ve hep bu bilinçle<br />

çalıştıklarını belirtiyor. “Biz metali<br />

şekillendirirken gelecek de şekillendi.<br />

Geleceği paylaşmak için<br />

bize yol gösteren toprakta yarının<br />

fabrikalarını kurduk. Ürettiğimiz<br />

mobilya aksesuarları sınırları aştı,<br />

dünyaya yayıldı.” diyen Kızıltan<br />

sözlerine şöyle devam ediyor:<br />

“Bugün dünyada 80’den fazla ülkede<br />

sunduğumuz yenilikçi mobilya<br />

aksesuarları ile Türkiye’de lider<br />

ve dünyanın sayılı markalarından<br />

biri olduk. Binlerce yenilikçi ürünün<br />

ardından hâlâ aynı cevhere<br />

bakarak yarını görüyoruz. 46 yıldır<br />

en küçük atölyeden en büyük<br />

üreticiye, mimarından ustasına<br />

bizimle geleceği gören herkese<br />

teşekkür ederiz.”<br />

1973’TEN GÜNÜMÜZE SAMET<br />

SAMET’IN temelleri 1973’te Saldıray<br />

Kızıltan ve Mehmet Çoban<br />

tarafından İstanbul’daki küçük<br />

bir atölyede atıldı. İlkin elektronik<br />

cihaz firmalarına ve piyasaya<br />

kalıp; büyük televizyon imalatçılarınaysa<br />

elektronik parça üretildi.<br />

Samet markalı menşete ve mobilya<br />

aksesuarı üretimi 1978’de başladı.<br />

Şirket 1981’de “Samet Endüstri<br />

Ürünleri San. Tic. A.Ş.’ye” dönüştü.<br />

1990’da Esenyurt, 1995’teyse Tekirdağ<br />

Çerkezköy tesisleri kuruldu.<br />

1997’de Çerkezköy’deki fabrikada<br />

bilgisayar destekli ışıl işlem ve<br />

kaplama üniteleri devreye girdi.<br />

Böylelikle ray üretimi iki misline<br />

çıktı. 2001’de metal çekmece imalatına<br />

geçildi. Ürünlerin kalitesi, Alman<br />

test kuruluşu LGA ve NIMM’ın<br />

sertifikalarıyla tescillendi. Firma<br />

2008’de ürün yelpazesine, “Samet<br />

Lighting” markasıyla mobilya aydınlatma<br />

sistemlerini de ekledi.<br />

TURQUALITY’E KABUL EDİLDİ<br />

2009’da dünyanın ilk ve tek<br />

devlet destekli marka destek<br />

programı Turquality’e kabul edildi.<br />

Yeni çekmece sistemleri Smart Box<br />

ve Smart Slide’ı üretti. İlk Samet<br />

Uygulama Merkezi 2010’da Kayseri’de<br />

açıldı. Çekmece içi aksesuarları<br />

kategorisinde “INVARIA”<br />

ve kalkar kapak sistemleri kategorisinde<br />

de “NEOLIFT” ürünleri<br />

Samet’in yenilikçi ürün portföyüne<br />

dahil oldu.<br />

ELA, ÖDÜL ÜSTÜNE ÖDÜL ALDI<br />

2012’de İtalya’da, 2013’te de<br />

Almanya’da showroom ve merkez<br />

ofislerini hizmete açtı. SLIDEA<br />

Yeni Nesil Ray Sistemleri geliştirildi.<br />

Ayarlanabilir Frenli Menteşe<br />

Sistemleri IMPRO ve INVO üretildi.<br />

Dünyada bir ilk olan “ELA”<br />

Elastik Menteşe Kapağı, Almanya<br />

Interzum 2013 Fuarı’nda sektöre<br />

tanıtıldı. Bu ürün, Alman Tasarım<br />

Konseyi Ödülleri 2013’te “İç Mekan<br />

İnovasyon” kategorisinde ödüle<br />

layık bulundu; 2014’te de IF Design<br />

Ödülleri’nde “Ürün Tasarımı”<br />

kategorisinde ikinci uluslararası<br />

ödülünü kazandı. İstanbul Maden<br />

ve Metaller İhracatçılar Birliği<br />

(İMMİB), Samet’i “2013 İhracatın<br />

Yıldızları Ödülü”ne layık gördü.<br />

Nisan 2014’te Dünya Gazetesi’nce<br />

düzenlenen İhracatın Yıldızları<br />

İhracatı Teşvik Ödülleri’nde Turquality<br />

kapsamındaki çalışmaları dolayısıyla<br />

“Markalı İhracat” dalında<br />

ödül kazandı.<br />

İLK 500’E GİRDİ<br />

İstanbul Sanayi Odası 2013<br />

verilerine göre “Türkiye’nin İlk 500<br />

Büyük Sanayi Kuruluşu” listesine<br />

girdi. Dünyanın en büyük uluslararası<br />

mobilya ve dekorasyon<br />

fuarı Interzum 2015’de, tarihinin o<br />

zamana kadarki en büyük lansman<br />

showunu gerçekleştirdi.<br />

2016’dan itibaren Amerika<br />

pazarına özel geliştirdiği face<br />

frame menteşe ve ray sistemlerini<br />

üretiyor. 2018’de Türkiye Fortune<br />

500’de 442’nci sıraya yükseldi.<br />

www.kobiyasam.com.tr<br />

37


www.kobiyasam.com.tr<br />

38<br />

EKONOMİ<br />

ANLAŞMASIZ BREXIT’IN<br />

TÜRKIYE’YE FATURASI<br />

Britanya, Avrupa<br />

Birliği’nden<br />

anlaşmasız<br />

ayrılırsa; Türkiye,<br />

bundan en olumsuz<br />

etkilenecek AB dışı<br />

ülkeler listesinin<br />

başında yer<br />

alıyor. Türkiye’nin<br />

Britanya’ya<br />

ihracatının yüzde<br />

24 azalabileceği<br />

belirtiliyor. Bu da 3<br />

milyar dolarlık kayıp<br />

anlamına geliyor.<br />

İNGILTERE, İskoçya, Galler ve Kuzey<br />

İrlanda’dan oluşan Britanya’nın (Birleşik<br />

Krallık) Avrupa Birliği’nden (AB)<br />

ayrılma sürecinin (Brexit) anlaşmasız<br />

olma durumu, Türkiye’yi de yakından<br />

ilgilendiriyor.<br />

Dış Ekonomik İlişkiler Kurulu<br />

(DEİK) ile Aston Üniversitesi’nce<br />

ortaklaşa yayınlanan rapora göre;<br />

Brexit’in anlaşmasız olması, Türkiye’nin<br />

Britanya’ya yaptığı ihracatta<br />

yüzde 24 gibi ciddi bir düşüşe sebebiyet<br />

verecek.<br />

Brexit’le Gümrük Birliği’nin (GB)<br />

Türkiye’ye sağladığı avantajlar<br />

yitirileceğinden kara taşıt araçları,<br />

tekstil ve hazır giyim sektörlerindeki<br />

ihracat durumdan negatif etkilenecek.<br />

Ticaret Bakanı Ruhsar Pekcan<br />

da Britanya’nın anlaşma olmadan<br />

AB’den kopması halinde Türkiye’nin 3<br />

milyar dolar tutarında ihracat kaybına<br />

uğrayabileceğinin altını çizdi.<br />

19 MİLYAR DOLARLIK<br />

TİCARET HACMİ<br />

Türkiye İstatistik Kurumu (TÜİK)<br />

verileriyle Türkiye ile Britanya arasındaki<br />

2018 yılına ait toplam ticaret<br />

hacmi 18,56 milyar dolar. Bunun<br />

11,11 milyar doları Britanya’ya ihracat;<br />

7,45 milyar dolarıysa Türkiye’ye<br />

ithalat. 2001 yılından beri ikili ticarette<br />

Türkiye’nin üstünlüğü var. Türkiye<br />

için Almanya’nın ardından ikinci<br />

büyük pazar olan Britanya, 2018’te<br />

Türkiye’nin en yoğun ticari ilişkide<br />

bulunduğu ilk 10 ülke<br />

içinde 6’ncı sıradaydı.<br />

Britanya’ya 2016’da 10,5<br />

milyar avro, 2018’de de 9,5 milyar<br />

avro civarında ihracat gerçekleşti.<br />

BREXİT, TÜRKİYE’Yİ DE VURACAK<br />

“Türkiye-Birleşik Krallık-AB İlişkilerinde<br />

Siyasi ve Ekonomik Riskler<br />

ve Fırsatlar” başlıklı raporda tabloya<br />

ilişkin şu ifadeler yer alıyor: “Birleşmiş<br />

Milletler (BM) Ticaret ve Kalkınma<br />

Konferansı’nın hazırladığı bir<br />

araştırma raporuna göre sert Brexit<br />

koşullarında ihracat oranlarında en<br />

büyük kayıp yaşayacak AB dış dışı<br />

ülkeler arasında Türkiye en başta gelmektedir.<br />

Gümrük tarife oranlarında<br />

yüzde 3,5 civarında bir değişiklik ve<br />

Türkiye’nin Birleşik Krallık’a yaptığı<br />

ihracatın yüzde 24 oranında düşmesi<br />

öngörülüyor.”<br />

EN FAZLA<br />

ETKİLENECEK SEKTÖRLER<br />

Brexit’ten en fazla Türkiye’nin<br />

bu ülkede liderlik koltuğunda<br />

oturduğu çamaşır makinesi pazarının<br />

etkileneceği belirtiliyor. Türkiye<br />

bu pazarda yüzde 25’lik paya sahip.<br />

Türkiye; elektronik, elektrikli makinalar,<br />

kablolar, hazır giyim, ev<br />

tekstili, alüminyum ve demir çelikte<br />

Britanya’nın en önemli ilk beş ithalat<br />

pazarından biri konumunda.<br />

VERGİ VE<br />

PROSEDÜRLER ARTACAK<br />

Rapora göre Britanya, Brexit<br />

sonrası Türkiye’ye yönelik vergi ve<br />

prosedürleri artıracak. Bununla birlikte<br />

gümrük bariyerlerini rakip ülkeler<br />

lehine indirebilecek. Britanya örneğin<br />

Türkiye’ye kara taşıt araçlarında<br />

yüzde 6 ile yüzde 22; tekstil ve hazır<br />

giyimde de yüzde 2,5 ile yüzde 12<br />

arasında gümrük vergisi uygulayacak.<br />

BRİTANYA’YA İHRACATTA İLK 10 ÜRÜN<br />

Türkiye’nin Britanya’ya ihracatında<br />

ilk 10 ürün:<br />

l Kara ulaşım araçları 2 milyar 27<br />

milyon 456 bin 125 avro.<br />

l Giyim eşyası ve aksesuarları 1<br />

milyar 636 milyon 803 bin 293<br />

avro.<br />

l Elektrik makinaları ve cihazları<br />

1 milyar 137 milyon 982 bin 266<br />

avro.<br />

l Altın, parasal olmayan 510 milyon<br />

189 bin 963 avro.<br />

l Tekstil ürünleri 452 milyon 919<br />

bin 446 avro.<br />

l Demir ve çelik 393 milyon 399 bin<br />

209 avro.<br />

l Haberleşme, ses kaydetme cihazları<br />

353 milyon 13 bin 215 avro.<br />

l Demir, çelik, bakır, nikel ve alüminyum<br />

295 milyon 539 bin 114<br />

avro.<br />

l Meyve ve sebzeler 275 milyon<br />

576 bin 126 avro.<br />

l Kâğıt, karton ve kâğıt hamurundan<br />

eşya 192 milyon 564 bin 453<br />

avro.


HAYDAR E<br />

RESİM SERGİSİ PAİNTİNG EXHİBİTİON<br />

MERCAN<br />

YOKUSU'NDA<br />

KIRMIZI<br />

ÇORAP SO<br />

ON<br />

SLO<br />

23 23<br />

<strong>KASIM</strong> NOV<br />

<strong>ARALIK</strong> DEC<br />

açılış opening<br />

23.11.<strong>2019</strong><br />

1 7 : O O<br />

ADRES: ANKARA CADDESİ<br />

HALİL LÜTFÜ DÖRDÜNCÜ İŞ MERKEZİ N0:32<br />

SİRKECİ - İSTANBUL<br />

TAN EVİ KÜLTÜR AVLUSU<br />

TA.NEVİ<br />

KÜLTÜR AVLUSU<br />

A V L<br />

f1LJ<br />

LıU<br />

u A<br />

ARTSPACE<br />

R T s<br />

Sponsor by<br />

AYOINLATMA<br />

p A C E


SANAYİ<br />

Tekstilcilerimiz<br />

niçin yabancı<br />

makine alıyor?<br />

Tekstil makinelerinde 2018 ithalatımız 1 milyar 905 milyon dolar iken<br />

ihracatımız 750 milyon dolar. Arada tam 1 milyar 155 milyon dolarlık fark<br />

var. İthalatta 2017’ye göre yüzde 31,6’lık artış söz konusu. Peki neden?<br />

www.kobiyasam.com.tr<br />

40<br />

TÜRKIYE İstatistik Kurumu (TÜİK)<br />

verilerine göre Türkiye; 2018’de 1<br />

milyar 905 milyon dolarlık “tekstil<br />

ve hazır giyim ürünleri ile aksesuarlarının<br />

imalatında kullanılan”<br />

makine ithalatı yaptı. Buna karşılık<br />

tekstil makineleri sektörümüz aynı<br />

yıl içinde 750 milyon dolarlık ihracat<br />

gerçekleştirdi. Arada tam 1 milyar<br />

155 milyon dolarlık fark var.<br />

YABANCILAR VADE VE<br />

FAİZDE DAHA CAZİP<br />

Türkiye’de üretilen tekstil makinelerinin<br />

kalite, servis hizmeti, satış<br />

fiyatı açısından yurt dışında imal<br />

edilenlerden hiç de aşağı kalır yanı<br />

yok. Hemen hemen her sektördeki<br />

ihraç kalemlerimizin üretim girdilerinde<br />

dışa bağımlılıktan yakınırken,<br />

tekstil makinelerinde hayli çelişkili<br />

bir tabloyla karşı karşıyayız. Soru<br />

çok açık: Tekstilcilerimiz niçin yerli<br />

yerine yabancı makine alıyor? Cevap<br />

da net: Çünkü yabancı satıcılar<br />

müşterilerine, devletlerinin destekleriyle<br />

Türkiye’dekinden daha cazip<br />

vade ve faiz oranları sunabiliyor.<br />

Bizdeki vade 3 yıl, faiz 3,25; dış pazarda<br />

ise 10 yıl ve 1,70 civarında.<br />

İTHALAT 2018’DE<br />

YÜZDE 31,6 ARTTI<br />

2018’deki tekstil makinesi<br />

ithalatımızın 523,2 milyon doları<br />

iplik ve elyaf makinelerine ait. 316,9<br />

milyon dolarla dokuma makineleri<br />

ikinci; 316,1 milyon dolarla örgü ve<br />

trikotaj makineleri üçüncü, 273,6<br />

milyon dolarla da tekstil terbiyesi<br />

makineleri dördüncü sırada yer<br />

alıyor. Tekstil makineleri ithalatında<br />

2017’ye nazaran yüzde 31,6’lık artış<br />

söz konusu. 2017 ithalatı 1 milyar<br />

448 milyon dolar idi.<br />

TABLOYU TERSİNE<br />

ÇEVİRME ÇABALARI<br />

Türkiye Tekstil Terbiye Sanayicileri<br />

Derneği (TTTSD) ile Tekstil Makine<br />

ve Aksesuar Sanayicileri Derneği<br />

(TEMSAD), tabloyu tersine çevirmek<br />

amacıyla 2018 Aralık ayı başında iş<br />

birliği anlaşması imzaladı.<br />

TTTSD Yönetim Kurulu Başkanı<br />

Vehbi Canpolat protokol sırasında,<br />

“TEMSAD ile gerçekleştirdiğimiz<br />

iş birliği ile sektörün ihtiyaçları<br />

doğrultusunda çözümler sunmayı<br />

hedefliyoruz. Üyelerimize yerli ve<br />

milli makine kullanımının önemini<br />

anlatıyoruz. Ülkemiz tekstilde<br />

bugün bu başarıları elde ediyorsa<br />

bunda sektörümüzün tüm paydaşlarının<br />

çok büyük bir katkısı var<br />

demektir. Bu paydaşlar iş birliğini<br />

ne kadar arttırırsa sektörümüz daha<br />

ileriye gidecek, ülkemizin cari açığının<br />

kapatması adına daha fazla<br />

katkı yapacaktır.<br />

ÖZGÜN MAKİNELER TASARLAMA<br />

VE ÜRETME KARARI<br />

Sektörde geçen sene 10 milyar<br />

Türk lirasını bulan iplik, dokuma ve<br />

örme makineleri gibi diğer makine<br />

ithalatının önüne geçmek iş birliğine<br />

gittik. Bu anlaşmayla özgün<br />

makinelerin tasarlanıp, ülkemizde<br />

üretilmesi, Türkiye’nin üretim ve<br />

ihracatta öncü söz konusu sektörlerinde<br />

makinede dışa bağımlılığın<br />

azaltılmasını ve yerli makine<br />

üretimini destekleyerek cari açığın<br />

önüne geçmek adına iş birliğine<br />

imza attık.” diye konuştu.<br />

Tekstil terbiye sektörünün<br />

<strong>2019</strong>’dan itibaren tesislerini yenileyeceğini<br />

ve mevcut kapasiteyi<br />

artıracağını söyleyen Canpolat, “Bu<br />

da daha fazla makine yatırımına


SANAYİ<br />

İTHAL EDİLEN TEKSTİL<br />

MAKİNELERİ VE ÜLKELERİ<br />

2018 kayıtlarına göre;<br />

-Almanya ve Çin’den dokumaya<br />

elverişli sentetik veya<br />

suni maddelerin ekstrüzyonu,<br />

çekilmesi, tekstüre edilmesi<br />

için makina ve cihazlar.<br />

-Almanya, İsviçre, İtalya,<br />

Japonya ve Çin’den dokumaya<br />

elverişli elyafın hazırlanması,<br />

eğirme, katlama, bükme ve<br />

ipliklerin hazırlanmasına mahsus<br />

makineler.<br />

- Belçika, İtalya, Almanya<br />

ve Japonya’dan dokuma makinaları<br />

(tezgahlar).<br />

-Japonya, İtalya ve Çin’den<br />

örgü, dikiş, trikotaj ve gipe<br />

edilmiş iplik, tül, dantela, işleme,<br />

file imali ve püskül makina<br />

ve cihazları.<br />

-Almanya, Çin ve İtalya’dan<br />

ihtiyaç duyacağımız anlamına geliyor.<br />

Derneklerimizin yaptığı iş birliği<br />

ile makine ihtiyacımızı iç pazardan<br />

karşılayarak cari açığın önüne geçeceğimize<br />

inanıyoruz.” dedi.<br />

tekstil makinaları için yardımcı<br />

makine, cihaz ve aksam-parçaları<br />

(jakard, mekik, tarak,<br />

üretme memeleri, platin, tığ).<br />

-Almanya ve Çin’den keçe<br />

veya dokunmamış mensucat<br />

imalatına veya finisajına<br />

mahsus makina ve cihazlar ile<br />

şapka kalıpları.<br />

-Almanya, İtalya ve Çin’den<br />

dokuma ipliklerin, mensucatın<br />

yıkanması, temizlenmesi,<br />

kurutulması, ütülenmesi,<br />

sarılması ve katlanması için<br />

makinalar.<br />

-Çin, Japonya, Almanya,<br />

Vietnam ve İtalya’dan dikiş<br />

makinaları, dikiş makinaları<br />

için imal edilmiş mobilya,<br />

tabla ve mahfazalar ve dikiş<br />

makinalarının iğneler.<br />

TEKSTİL TERBİYESİNDE<br />

DÜNYADA İLK 3’TEYİZ<br />

TEMSAD Yönetim Kurulu Başkanı<br />

Adil Nalbant ise yerli tekstil makine<br />

sektörünün özellikle tekstil terbiye<br />

makinelerinde ileri seviyede olduğunu<br />

belirterek şunları dile getirdi:<br />

“Ülkemiz tekstil terbiyesinde daha<br />

hızlı, dinamik ve kaliteli üretim<br />

yapabilen dünyanın ilk 3 ülkesinden<br />

birisi konumunda hatta bu konuda<br />

bulunduğumuz coğrafyanın en gelişmiş<br />

ülkesi. Yaptığımız iş birliğinin<br />

her yıl 10 milyar Türk lirasına yakın<br />

ithal edilen iplik, dokuma ve örme<br />

makineleri gibi diğer makinelerin<br />

ülkemizde üretilmesi adına gayretlerin<br />

artmasına faydası dokunacak.”<br />

MÜHENDİSLİĞİMİZ VE<br />

TEKNOLOJİMİZ DIŞARIDAN<br />

AŞAĞI DEĞİL<br />

Nalbant, tekstil makineleri ihracat-ithalat<br />

tablosundaki çelişkili<br />

durumu şu ifadelerle değerlendirdi:<br />

“Dünyanın her yerinde anahtar<br />

teslimi en kaliteli boyahaneyi kurabilecek<br />

kabiliyete sahipken, aynı<br />

alanda Türkiye’de üretim yapan<br />

4-5 tane üreticimiz varken biz hala<br />

200-250 milyon dolarlık terbiye<br />

makinesi ithal ediyorsak burada<br />

bir problem vardır ve bunu çözmek<br />

gerekir. Biz Türk tekstil sektörüne<br />

gerekli olan makinelerin ithal edilmesine<br />

karşı değiliz. Fakat halihazırda<br />

Türkiye’de üretilerek dünyanın<br />

her yerine sattığımız makineleri,<br />

Türkiye’ye yurt dışından getirerek<br />

kaynaklarımızın dışarı aktarılmasının<br />

hiçbir mantığı yok. Makineci<br />

arkadaşlarımızın gelmiş olduğu<br />

mühendislik ve teknoloji seviyesi<br />

yurt dışındaki makine üreticilerinden<br />

aşağı değil.”<br />

MAKFED, SEKTÖR<br />

TEMSİLCİLERİNİ BULUŞTURDU<br />

23 Ocak <strong>2019</strong> tarihinde de<br />

Makine İmalat Sanayi Dernekleri<br />

Federasyonu (MAKFED) ve İstanbul<br />

Sanayi Odası (İSO) düzenledikleri<br />

programda tekstil sektörü ile yerli<br />

tekstil makinesi üreticilerini aynı<br />

masanın etrafında buluşturdu.<br />

MAKFED Başkanı ve İSO Başkan<br />

Yardımcısı Adnan Dalgakıran<br />

yönetimindeki toplantıya; TEMSAD)<br />

Başkanı Adil Nalbant ve yönetim<br />

kurulu ile Türkiye Giyim Sanayicileri<br />

Derneği (TGSD), Türkiye Tekstil<br />

Sanayi İşverenleri Sendikası (TTSİS),<br />

İTHİB, İHKİB, TTTSD, Bursa Ticaret<br />

ve Sanayi Odası Tekstil Komitesi<br />

temsilcileri katıldı. Etkinlikte ilk<br />

etapta 1 milyar 905 milyon dolarlık<br />

tekstil makinesi ithalatının 500<br />

milyon dolar azaltılması hususunda<br />

fikir birliğine varıldı.<br />

MAKFED Başkanı Adnan Dalgakıran<br />

buluşmada, kamunun Araştırma-Geliştirme<br />

(Ar-Ge) ve yerlileştirme<br />

destek programlarından etkin<br />

olarak yararlanabilmek için sektörler<br />

arası projeler geliştirilmesinin<br />

önemine dikkat çekti. Dalgakıran,<br />

Türk makine sektörünün, teknoloji<br />

ve fiyat açısından rekabet gücüne<br />

sahip olduğunun altını çizdi.<br />

Bakalım, <strong>2019</strong> sonunda nasıl bir<br />

tabloyla karşılaşacağız?<br />

www.kobiyasam.com.tr<br />

41


HABER<br />

Kosgeb’de<br />

“İşletmeye Özgü<br />

Destek’ Dönemi…<br />

KOSGEB Başkanı Cevahir<br />

Uzkurt, <strong>KOBİ</strong>’lere verilecek<br />

desteklerde artık “İşletme<br />

Değerlendirme Raporlarının”<br />

yol gösterici olacağını; yeni<br />

uygulamayla kaynakların doğru<br />

adrese gitmesinin ve ülke<br />

ekonomisine geri dönmesinin<br />

amaçlandığını söyledi.<br />

www.kobiyasam.com.tr<br />

42<br />

KOSGEB (T.C. Küçük ve Orta Ölçekli<br />

İşletmeleri Geliştirme ve Destekleme<br />

İdaresi Başkanlığı) Başkanı Prof.<br />

Dr. Cevahir Uzkurt, <strong>KOBİ</strong>’lere (Küçük<br />

ve Orta Büyüklükteki İşletmeler)<br />

dönük desteklerin bundan böyle<br />

“İşletme Değerlendirme Raporu”<br />

çerçevesinde gerçekleşeceğini;<br />

raporla, <strong>KOBİ</strong> statüsündeki işletmenin<br />

sektöründe, bölgesinde ve<br />

Türkiye’deki yerinin ortaya konulacağını<br />

açıkladı.<br />

Cevahir Uzkurt, KOSGEB desteklerinin<br />

şekilleneceği yeni uygulamanın<br />

tanıtıldığı toplantıda artık<br />

“işletmeye özgü destek” aşamasına<br />

geçildiğini belirterek hazırlanan<br />

raporlar doğrultusunda <strong>KOBİ</strong>’lere<br />

çağrıda bulunacaklarını söyledi.<br />

“A’DAN Z’YE FOTOĞRAF<br />

ÇEKİLECEK”<br />

İşletme Değerlendirme Raporu’yla<br />

<strong>KOBİ</strong>’lerin A’dan Z’ye fotoğraflarının<br />

çekileceğini ve raporların<br />

her işletmeye özgü olacağını ifade<br />

eden Uzkurt, işleyişin nasıl yürüyeceğine<br />

ilişkin şu bilgileri verdi:<br />

“Elimizde <strong>KOBİ</strong>’lere ilişkin kamu<br />

kurumlarında ne varsa hepsini şu<br />

an veri tabanımıza almış bulunmaktayız.<br />

Bu veri paylaşımları<br />

sadece anlık veri paylaşımı şeklinde<br />

olmayıp sürekliliği de sağlanacak.<br />

Bu raporları paydaşlarımızdan ve<br />

<strong>KOBİ</strong>’lerimizden gelen geri besleme<br />

ve taleplere göre yenileyip, geliştirebileceğiz.<br />

Bu anlamda kamuoyuna<br />

da çok ciddi katkıda bulunmuş<br />

olacağız.”<br />

“RAPORLAR YOL GÖSTERİCİ<br />

OLACAK”<br />

“Veriye dayalı olarak bir destek<br />

mekanizması oluşturmayı, elde<br />

edilen verilerin de analiz edilerek,<br />

KOSGEB’in bilimsel ve yol gösterici<br />

raporların üretildiği bir kurum<br />

haline gelmesini önemsedik.” diyen<br />

Uzkurt, sözlerini şöyle sürdürdü:<br />

“Bugüne kadar elbette ki kurullar<br />

özverili çalışmalarıyla analiz ederek<br />

bu projeleri değerlendirdiler. Fakat<br />

bundan sonra analiz edilerek bu<br />

verilerden ortaya çıkan raporlar<br />

karar kurullarının önünde olacak<br />

ve kurulların karar sürecinde bu raporlar<br />

yol gösterici olacak. KOSGEB<br />

destek mekanizmalarında yeni bir<br />

sürece girildi. ‘Bize proje getirin biz<br />

bu projeleri değerlendirip size destek<br />

verelim’ anlayışıyla değil, her bir<br />

<strong>KOBİ</strong>’nin ihtiyacını tespit ettikten<br />

sonra biz o <strong>KOBİ</strong>’lere çağrıda bulunacağız.<br />

Diyeceğiz ki; ‘Senin satış<br />

sorunun var, senin üretim sorunun<br />

var, senin teknoloji sıkıntın var. Gel<br />

senin bu zayıf yönlerini güçlendirerek<br />

seni ekonomiye daha fazla katkı<br />

yapar hale getirelim.’ Yani işletmeye<br />

özgü destekler verme aşamasına<br />

geçeceğiz.”<br />

“KAYNAKLAR DOĞRU ADRESE<br />

GİDECEK”<br />

Rapor uygulamasıyla kullandırılan<br />

her kaynağın “doğru adrese<br />

gitmesinin”, “ülke ekonomisine<br />

geri dönmesinin” ve “işletme eliyle<br />

daha fazla katma değer oluşturmasının”<br />

amaçlandığını vurgulayan<br />

Uzkurt, “Bu raporu alan bankacılar,<br />

finans kuruluşları ve firmalar çok<br />

memnunlar. Çünkü ilk defa böyle<br />

kapsamlı bir rapor ile karşılaşıyorlar.<br />

İşletmeler bu rapor sayesinde<br />

kendi durumlarının yanı sıra<br />

bölgesindeki ve ülke genelindeki<br />

işletmelerle karşılaştırma yapabiliyorlar.”<br />

dedi.


İnternet okyanusunda<br />

varmak istediğiniz nokta için<br />

bir rota stratejisi gerekmez mi?<br />

Küçük veya orta bir işletmeniz varsa, internet dünyasında var olmak karmaşık<br />

görünebilir. Partners Strateji Raporu, internet dünyasında etkin bir şekilde<br />

bulunmak isteyen işletmeler için uzman bir ekip tarafından minimum maliyetle<br />

dijital pazarlama stratejisinin hazırlanması ve işletmenin dijital dünyada<br />

ulaşmak istediği hedefler için en doğru yol haritasına dair bir raporun<br />

sunulması hizmetidir.<br />

www.partnersturkey.com


SİGORTA<br />

EBS Analiz Otomotiv Yönetim Danışmanlığı<br />

Sanayi ve Ticaret Anonim Şirketi Genel Müdürü<br />

Erol Şahin, <strong>2019</strong>’un ilk 9 aylık döneminde<br />

kasko yapılan araç sayısında 2018 yılının<br />

aynı zaman dilimine göre yüzde 4,46 azalma<br />

olduğuna; trafik sigortasındaysa yüzde 2,67<br />

artış gerçekleştiğine dikkati çekiyor.<br />

KASKODA DÜŞÜŞ,<br />

trafik sigortasında artış<br />

www.kobiyasam.com.tr<br />

44<br />

OTOMOTIV Distribütörleri Derneği’nin<br />

(ODD) Eylül <strong>2019</strong> tarihli<br />

raporuna göre; Türkiye’deki<br />

otomotiv sektörü toplam pazarı,<br />

<strong>2019</strong> Ocak-Eylül döneminde bir<br />

önceki yılın aynı dönemine kıyasla<br />

yüzde 39,7 azalarak 289.131<br />

adede geriledi. Üretim yüzde 9,4;<br />

ihracat ise yüzde 6 düştü. Yine<br />

ODD verileriyle, <strong>2019</strong> Ağustos’ta<br />

2’inci el toplam pazarı Türkiye’de<br />

yüzde 4 arttı; 624 bin 936 araç el<br />

değiştirdi. 2018 Ağustos’taki sayı<br />

600 bin 922 idi.<br />

EBS Analiz Otomotiv Yönetim<br />

Danışmanlığı Sanayi ve Ticaret<br />

Anonim Şirketi Genel Müdürü Erol<br />

Şahin, bu tablonun araç sigortaları<br />

sayısında “kaskoda” negatif, “trafikte”<br />

ise pozitif yönde değişime<br />

sebep olduğunu belirtiyor.<br />

Şahin, “Otomotiv sektöründe<br />

kasko sayısı düşüyor, primler<br />

ise artıyor. <strong>2019</strong>’un ilk 9 aylık<br />

döneminde kasko yapılan araç<br />

sayısı 2018 yılına göre yüzde 4,46<br />

düşüşle 4,2 milyon adete geriledi.”<br />

bilgisini aktarıyor. Aynı dönemdeki<br />

kasko prim miktarının yüzde 20,39<br />

oranında artarak 6,5 milyar TL’ye<br />

çıktığını ifade eden Şahin, konuyu<br />

şöyle detaylandırıyor: “Kasko<br />

başına prim artışı yüzde 26 oldu.<br />

Zorunlu Trafik Sigortası’nda ise<br />

araç sayısı yüzde 2,67 artarak 13,9<br />

milyon adete yükselirken; prim<br />

miktarı yüzde 15,76 artış ile 10.58<br />

milyar TL’ye ulaştı.”<br />

PAZARDAKİ DARALMA<br />

KASKOYU VURUYOR<br />

Şahin ortaya çıkan durumu şu<br />

ifadelerle analiz ediyor: “Buradan<br />

çıkan sonuç, daralan pazar rakamları<br />

kasko miktarını azaltan ilk<br />

faktör. İkinci faktör ise ekonomik<br />

nedenli olarak kullanıcıların kredi<br />

ödemeleri bittiği andan itibaren<br />

kasko yaptırmayı bırakmaları. İlk 9<br />

aylık sigorta rakamlarındaki artış<br />

ağırlıklı olarak 2’nci el ticaretindeki<br />

canlılıktan kaynaklanmakta. ‘Kasko<br />

düşüyor, Trafik Sigortası artıyor’<br />

diye okunması gereken bir tablo<br />

var karşımızda.”<br />

HER SIFIRA KARŞILIK<br />

15,8 2’İNCİ EL<br />

<strong>2019</strong>’da Ocak’tan Eylül başına<br />

kadarki 8 ayda 3 milyon 537 bin<br />

688 adet 2’inci el otomobil satışı<br />

gerçekleştiğini kaydeden Şahin,<br />

“Başka bir söyleyişle satılan her<br />

sıfır otomobil başına 15,8 adet<br />

2’nci el otomobil satılmış oluyor.<br />

Satılan araçların yüzde 54,28’i 10<br />

yaş ve üzeri. Talep artışı 4 -7-8 ve<br />

yaş üzeri otomobillerde yoğunlaştı.<br />

0-3 yaş arası araç arzı azaldıkça,<br />

piyasa dengesi bozulmaya devam<br />

edecek. İstanbul 2’inci el otomobil<br />

pazarı 766 bin adete ulaştı, Türkiye<br />

pazarından aldığı pay şu an yüzde<br />

21,68. Ankara ise 434 bin araçla<br />

yüzde 12,26 paya sahip.” diyor.


SİGORTA<br />

OTOMOTİV PAZARI<br />

HIZLA KÜÇÜLÜYOR<br />

OTOMOTİV DİSTRİBÖTÖRLERİ DER-<br />

NEĞİ (ODD): “Türkiye otomotiv sektörü<br />

toplam pazarı, <strong>2019</strong> Ocak-Eylül<br />

döneminde bir önceki yılın aynı<br />

dönemine göre yüzde 39,7 azalarak<br />

289.131 adet; üretim yüzde 9,4<br />

azalarak 1.057.384 adet ve ihracat<br />

yüzde 6 azalarak 913.772 adet oldu.<br />

İhracat değeri ise yüzde 3,9 oranında<br />

azalarak 22 milyar 991 milyon dolar<br />

seviyesine ulaştı. Türkiye otomotiv<br />

sektörü toplam pazarı <strong>2019</strong> Eylül<br />

ayında 2018 Eylül ayına göre yüzde<br />

79,8 artarak 43.001 adet, üretim yüzde<br />

2,5 artarak 136.236 adet ve ihracat<br />

yüzde 6,9 azalarak 107.106 adet<br />

oldu. İhracat değeri ise aynı seviyede<br />

kalarak 2 milyar 658 milyon dolar<br />

olarak gerçekleşti. Türkiye otomobil<br />

satışları, <strong>2019</strong> yılı dokuz ayı sonunda<br />

geçen yıla göre yüzde 36,92 oranında<br />

azalarak 228.628 adet oldu.<br />

Geçen yıl aynı dönemde 362.465<br />

adet satış yaşanmıştı. <strong>2019</strong> yılı Eylül<br />

ayında otomobil satışları bir önceki<br />

yılın aynı ayına göre yüzde 100,67<br />

arttı ve 35.308 adet oldu. Geçen sene<br />

17.595 adet satış gerçekleşmişti.”<br />

İKİNCİ EL SATIŞLARI ARTIYOR<br />

ODD: “TÜİK verilerine göre, <strong>2019</strong><br />

Ağustos’ta Türkiye 2’nci el araçları<br />

toplam pazarı yüzde 4 artarak<br />

624.936 adet araç yeniden el değiştirdi.<br />

2018 yılı aynı ayında 600.922<br />

adet olarak gerçekleşmişti. <strong>2019</strong><br />

Ağustos itibariyle toplam otomobil<br />

ve ticari araç 2’inci el pazarı yüzde<br />

4 artarak 571.730 adet seviyesinde<br />

gerçekleşti. Otomobil pazarı yüzde<br />

77,7 pay ve 444.290 adet ile ilk<br />

sırada yer aldı. Otomobil pazarını<br />

yüzde 17,1 pay ve 97.546 adet ile<br />

kamyonet pazarı izledi.”<br />

İÇ PAZAR VE<br />

2’İNCİ ELDE<br />

SEKTÖRÜN<br />

BİR <strong>YIL</strong>I<br />

EROL ŞAHİN: “Otomotiv iç<br />

pazarı 2018 yılına iyi başlamış<br />

ve sektör bu yıl için 900<br />

bin adetlik satışı hedeflemişti.<br />

Oysa piyasanın sinyalleri<br />

pazarın ciddi bir daralmaya<br />

gittiğini, iç pazarda siyasi ve<br />

ekonomik etkilerle bir küçülme<br />

olacağını gösteriyordu.<br />

Pazar, 2018 Haziran itibariyle<br />

etkileri hissetmeye ve hızla<br />

küçülmeye başladı. 2018<br />

Ekim sonu itibariyle 500<br />

bin seviyesine giden pazar;<br />

Kasım 2018 tarihiden yapılan<br />

ÖTV ve KDV teşvikinin de<br />

etkisiyle 620.937 adete ulaşabilmişti.<br />

Sektör zor geçen<br />

2018 yılı sonrası <strong>2019</strong> yılına<br />

3 ay süre ile uzatılan teşviklerin<br />

etkisiyle girdi ve beklentiler<br />

bir anda 450-500.000<br />

hatta 570.000 adetler olarak<br />

telaffuz edilmeye ve planlanmaya<br />

başladı. Ancak yapılan<br />

tüm hesaplama ve öngörüler<br />

gösteriyordu ki pazar en<br />

iyimser halle 375-400 bin,<br />

normal halinde ise 350 bin<br />

adet oluyordu. İlk 3 aylık<br />

dönem bu karmaşa içinde 88<br />

bin 469 adet ile geçildi. Görülüyordu<br />

ki pazar daralmaya<br />

devam ediyor ve bir iyileşme<br />

belirtisi yoktu.”<br />

www.kobiyasam.com.tr<br />

45


HABER<br />

SANAYI DOKTORA<br />

Programı’nda İkinci Sezon…<br />

Sanayi ve Teknoloji Bakanı Mustafa Varank, Milli Teknoloji Hamlesi vizyonunun<br />

temel unsurlarından biri olduğunu vurguladığı “Sanayi Doktora Programı’yla”;<br />

bir taraftan sanayide ihtiyaç duyulan doktora derecesine sahip insan kaynağı<br />

yetiştirildiğini, diğer taraftan ise iş gücü piyasalarıyla bağlantı kurulduğunu kaydetti.<br />

SANAYIDE nitelikli insan kaynağını<br />

artırmak amacıyla 2018’de<br />

hayata geçirilen Sanayi Doktora<br />

Programı bu yıl da devam ediyor.<br />

Üniversite-sanayi işbirliğinin sağlanmasında<br />

ciddi misyon yüklenen<br />

programa kabul edilen doktora<br />

öğrencileri aylık 4 bin 500 lira burs<br />

imkanından yararlanacak. Bursiyerlere<br />

doktora sonrası bağlanacak<br />

maaş ise brüt asgari ücretin iki<br />

katından az, güncel verilerle 5 bin<br />

116 liranın altında olamayacak.<br />

“KATMA DEĞER VE REKABET<br />

GÜCÜNÜ ARTIRMAK İÇİN”<br />

Sanayi ve Teknoloji Bakanı Mustafa<br />

Varank, programla ilgili çağrıyı<br />

yaparken ülkelerin katma değeri<br />

ve rekabet gücünü artırmalarında<br />

üniversite-sanayi işbirliğinin hayati<br />

öneme sahip olduğunun altını çizerek<br />

şunları ifade etti: “Bu programı,<br />

‘Milli Teknoloji Hamlesi’ vizyonumuzun<br />

önemli bileşenlerinden biri olarak<br />

uyguluyoruz. 2023 hedeflerimiz<br />

doğrultusunda yetişmiş akademik<br />

kadroları sanayiye entegre etmek<br />

istiyoruz. Nitelikli insan kaynağı<br />

olmadan, ne yaparsak yapalım, hedeflerimizi<br />

gerçekleştirmek çok zor.<br />

Sahip olduğumuz genç ve dinamik<br />

nüfus, en büyük avantajımız. Bu<br />

avantajı en iyi şekilde kullanmak<br />

adına, beşeri sermayenin geliştirilmesi<br />

alanındaki politikalara özel<br />

önem veriyoruz.”<br />

pratik alanda uygulama şansına<br />

kavuşacaklar. Mezuniyet sonrasındaysa,<br />

sunduğumuz istihdam garantisi<br />

sayesinde, çalıştıkları alanda<br />

hiç ara vermeksizin katma değer<br />

üretme şansına sahip olacaklar.<br />

Barış Pınarı Harekâtı’nda da gördük<br />

ki savunma sanayisindeki nitelikli<br />

insan gücü bizi bir adım daha öne<br />

çıkartıyor. Böylece ‘Sanayi Doktora<br />

Programı’ gibi yenilikçi uygulamaların<br />

önemini bir kez daha idrak<br />

etmiş olduk.”<br />

BU SENE KAPSAM GENİŞLETİLDİ<br />

TÜBİTAK’ın 2244-Sanayi Doktora<br />

Programı <strong>2019</strong> yılı çağrısında<br />

kapsam genişletildi. Programdan<br />

öncesinden sadece Ar-Ge ve<br />

tasarım merkezlerine sahip<br />

veya teknoparklardaki şirketler<br />

faydalanabiliyordu. Artık<br />

en az bir TÜBİTAK projesi<br />

sonuçlandırmış özel sektör<br />

kuruluşları da programa<br />

dâhil edildi. Doktora öğrencilerinin<br />

araştırma ekibinde yer<br />

alacağı projeler üniversite ve<br />

sanayi işbirliğiyle seçilecek ve<br />

karara bağlanacak.<br />

BAŞVURULAR 13 <strong>ARALIK</strong>’TA<br />

SONA ERECEK<br />

Program çerçevesindeki<br />

doktora<br />

öğrencilerine 4 yıl boyunca ayda 4<br />

bin 500 lira tutarında burs ödenecek.<br />

Burs tutarının yüzde 75’ini<br />

TÜBİTAK, kalan bölümü de özel<br />

sektör kuruluşları temin edecek.<br />

Akademik başarı kriterlerini yakalayan<br />

doktora öğrencilerine çalışmalarının<br />

6 aylık kısmını yurt dışında<br />

yerine getirme fırsatı doğacak.<br />

2244-Sanayi Doktora Programı<br />

<strong>2019</strong> yılı başvuruları 13 Aralık <strong>2019</strong><br />

tarihinde sona erecek. Önceki dönemdeki<br />

başvuruların 517’si kabul<br />

görmüştü.<br />

www.kobiyasam.com.tr<br />

46<br />

“TEORİYİ PRATİK ETME<br />

ŞANSINA KAVUŞACAKLAR”<br />

Sanayi Doktora Programı<br />

hakkında bilgiler aktarırken “Bir<br />

taraftan sanayide ihtiyaç duyduğumuz<br />

doktora derecesine sahip<br />

insan kaynağını yetiştirirken, diğer<br />

taraftan iş gücü piyasalarıyla<br />

bağlantıyı kuruyoruz.” diyen Bakan<br />

Varank, açıklamasını şöyle sürdürdü:<br />

“Doktora öğrencilerimiz,<br />

eğitimleri boyunca teorik bilgiyi,


F. OKAN BÖKE<br />

okanb@kobiyasam.com.tr<br />

2020’DE<br />

FAİZLER NE<br />

OLACAK?<br />

Esasında ‘altın’ da bir nevi döviz yatırımıdır. ‘Ons’ fiyatı dolar bazında<br />

kote edildiğinden TL karşısında getirisi ağırlıkla USD-TRY kuruna<br />

bağlıdır. İç dinamiklerden ziyade başta ABD faizleri olmak kaydıyla<br />

küresel jeopolitik gelişmelere bağlı fiyatlanmaktadır.<br />

www.kobiyasam.com.tr<br />

48<br />

SIZLER bu yazıyı okurken; dünyadaki<br />

bazı Merkez Bankaları<br />

ve Türkiye Cumhuriyeti Merkez<br />

Bankası beklenen faiz toplantılarını<br />

yapmış olacak. Ancak bu toplantıların<br />

çoğu hakkında bugünden bir<br />

görüş belirtmek oldukça zor. Uzun<br />

vadeli konjonktürlere göre alınması<br />

gereken politika faiz kararları<br />

ne yazık ki anlık gelişmelere bağlı<br />

olarak veriliyor.<br />

2008 KRİZİ ABD HALKINI<br />

TASARRUFA YÖNELTTİ<br />

Örnek vermek gerekirse (ki bu<br />

gerçektir); bir firma yabancı para<br />

bazında (ABD Doları) bir krediyi 3<br />

sene boyunca mart ayında yüzde<br />

3,5 fix ile alırken o anki duruma<br />

göre oldukça iyi bir karar verdiğini<br />

düşünmekteydi. Bugün gelinen<br />

noktada bu kredi faizi oldukça<br />

yüksek kalıyor. Amerikan ekonomisi<br />

gibi gelişmiş ekonomilerin en<br />

gelişmişi olarak sayabileceğimiz bir<br />

yerde bu nasıl olabiliyor? Gelin bir<br />

bakalım: ABD Merkez Bankası (FED)<br />

2008 senesinde başladığı düşük<br />

faiz ve tapering (bono alımlarına)<br />

yavaş yavaş son vereceğini ve<br />

bunların da bazı koşullara bağlı<br />

olduğunu açıklamıştı. İşsizlikte<br />

varılan rekor düşük seviye kadar<br />

yaratılmaya çalışılan enflasyon da<br />

kriterlerden biriydi. İşsizlik oranı<br />

süratle gerilerken, enflasyon bir<br />

türlü kalıcı olarak yüzde 2 üzerine<br />

çıkamıyordu. Kısaca sebebine<br />

değinecek olursak, sanırım halk<br />

2008 krizini yaşadıktan sonra<br />

harcama eğilimini yitirdi ve “bir<br />

kez daha 2008 yaşanabilir endişesiyle”<br />

parasını harcamak yerine<br />

tasarruf etmeyi yeğledi. Bizim<br />

gibi enflasyonun sürekli aşağıya<br />

çekilmeye çabalandığı Türkiye’de<br />

hayatını sürdürenler haliyle bu<br />

konuyu anlamakta zorluk çekiyor.<br />

Belki de kendi kendine “Enflasyon<br />

yaratamayan ABD ekonomisinin<br />

yöneticilerinin ikisini bir ay konuk<br />

edelim, Amerika’ya dönünce şov<br />

yaparlar ve enflasyonu istedikleri<br />

seviyelerin bile üzerine çıkarırlar.”<br />

diye düşünenler vardır. Tabii şaka<br />

bir yana “bu kadar düşük enflasyon<br />

ve buna bağlı düşük hatta sıfır<br />

faiz politikası” özellikle bankacılık<br />

sektörü için büyük bir sıkıntı.<br />

FED BİRAZ ACELE EDİNCE…<br />

FED biraz da acele ederek ve az<br />

önce de dediğim gibi uzun vadeli<br />

konuma bakmadan 2 senedir çeşitli<br />

kereler toplamda 250-300 BP’a<br />

kadar gitmesini öngördüğü faiz<br />

arttırım sözleri verdi. Bu sözleri verirken<br />

“ekonominin ancak kısa vadeli<br />

göstergelerde o eşiğin üstünde<br />

olduğunu ve uzun vadeli işlerin hiç<br />

de böyle görünmediğini” ne yazık<br />

ki süzemedi. Tabii FED’i ve FED’in<br />

kararlarını incelerken bu konuyu<br />

diğer Merkez Bankalarıyla beraber<br />

bir bütün olarak irdelemeliyiz.<br />

Özellikle de Türkiye Cumhuriyeti<br />

Merkez Bankası gibi gelişmekte<br />

olan ülkelerin merkez bankalarının<br />

kararları gibi. Az sonra bu kararları<br />

da inceleyeceğiz ama bu verilen<br />

politika faiz kararlarının küçük<br />

yatırımcıyı ve borçlananları nasıl<br />

etkilediğine kısaca bir bakalım.<br />

ALTIN DA BİR NEVİ DÖVİZ<br />

YATIRIMIDIR<br />

Türkiye’de mesela ‘altın’ ve<br />

döviz bazı yatırımcıların olmazsa<br />

olmazıdır. Esasında baktığınız<br />

zaman altın da bir nevi döviz<br />

yatırımıdır. Zira altının ‘ons’ fiyatı<br />

dolar bazında kote edildiğinden TL<br />

karşısında getirisi ağırlıkla USD-TRY<br />

kuruna bağlıdır. Uyarmak gerekirse<br />

oldukça risklidir. Zira iç dinamiklerden<br />

ziyade başta ABD faizleri<br />

olmak kaydıyla küresel jeopolitik<br />

gelişmelere bağlı fiyatlanmaktadır.<br />

Neden mi? Hemen anlatalım.<br />

Yazımıza Merkez Bankaları politika<br />

faizleri ile başlamamın sebebi de<br />

tam burada düğümleniyor. Eğer<br />

ABD’de (küresel anlamda doların<br />

fiyatının belirlendiği yer) kısa vadeli<br />

faizlerin düşeceği beklentisi ortaya<br />

çıkarsa para değerini korumak için<br />

altına kaçar. ABD ile Çin arasında<br />

başlayan, ardından ABD-AB arasına<br />

sıçrayan “jeopolitik risk olarak<br />

algılayabileceğimiz” ticaret savaşları<br />

baş gösterirse, altın fiyatları<br />

artar. Ama normalde bir yatırımcının<br />

uyurken olacak gelişmelere<br />

bağlı pozisyon almasını ve sabah<br />

kalkınca ekrana bakıp sevinip ya<br />

da üzülmesini doğru bulmuyorum.<br />

O yüzden de en başta dediğim gibi<br />

“Merkez Bankalarının öngörülebilirliği<br />

artmadıkça” bu tür yatırımlardan<br />

uzak durmakta fayda var.<br />

Aynı şekilde kredi tarafı da benzer<br />

konumda. Daha dün başarılı ve<br />

ucuz dediğin kredi bugün çok yük-


sek kalabiliyor ve kaldı da. Burada<br />

da bazı hedge işlemleri kullanılarak<br />

kredilerde kesin sabit faizden<br />

floatinge geçilmeli (gerekirse<br />

bankalar size yardımcı olacaktır;<br />

yapılması gereken işlem ise IRS:<br />

interest rate swap).<br />

GEÇİCİ DÖVİZ ATAKLARI BİLE<br />

ETKİLİ OLUYOR<br />

Ülkemizde bu işler biraz daha<br />

farklı gelişiyor. Politika faizleri gün<br />

geliyor 500 BP artıyor ya da 500 BP<br />

iniyor. Tabi bunun sebebi de esasında<br />

bir türlü baş edemediğimiz<br />

enflasyon. Türkiye dış kaynağa ihtiyaç<br />

duyduğu ve döviz fiyatı hemen<br />

hemen hayatımızın her evresinde<br />

hissedilir olduğu için oluşan geçici<br />

döviz atakları bile enflasyonu ve<br />

enflasyon beklenti ya da hedeflerini<br />

alt üst edebiliyor. Son aylarda<br />

hızla inen enflasyona bağlı olarak<br />

Merkez Bankası da hızla faiz düşürme<br />

eğiliminde. Şimdi burada göz<br />

önüne almamız gereken diğer bir<br />

gerçek de “enflasyonun bu hızda<br />

düşmesinin başlıca hedeflerinden<br />

birinin baz etkisi, diğerinin de son<br />

aylarda oldukça yatay seyreden<br />

döviz kurları” olması. Sene sonuna<br />

kadar da politika faizinin tüm dış<br />

etkenler sabit kaldığında 100-150<br />

BP arası daha indirileceğini ve<br />

2020 senesine başlarken yüzde 15<br />

civarında bir politika faizi göreceğimizi<br />

tahmin ediyorum. Gerek<br />

yatırımcı gerekse de borçlanarak<br />

yatırım yapanların faiz hesaplarını<br />

bu seviyelerde yapmasını<br />

öngörmekteyim. Tabi altı çizilmesi<br />

gereken şey, başta jeopolitik olmak<br />

kaydıyla dış etkenlerin sabit kalması<br />

esastır.<br />

www.kobiyasam.com.tr<br />

49


HUKUK<br />

KVKK SÜRESİ<br />

31 <strong>ARALIK</strong>’TA<br />

DOLUYOR<br />

Kişisel Verilerin<br />

Korunması Kanunu’nun<br />

gereklerini yerine<br />

getirmeyenler ve<br />

maddelerini ihlal<br />

edenler ciddi hapis ve<br />

idari para cezalarına<br />

çarptırılacak. Bazı<br />

ihlallerde para cezası<br />

1 milyon TL’yi buluyor.<br />

www.kobiyasam.com.tr<br />

50<br />

BILIŞIM Teknolojileri Uzmanı Av.<br />

Serdarhan Topo, “6098 sayılı Kişisel<br />

Verilerin Korunması Kanunu’nu<br />

(KVKK)” ihlal edenlere 2020 yılı başından<br />

itibaren ciddi cezai yaptırımlar<br />

uygulanacağını belirtti.<br />

KVKK Kurumu VERBİS kayıt süresinin,<br />

“yıllık çalışan sayısı 50’den<br />

çok veya yıllık mali bilanço toplamı<br />

25 milyon TL’den çok olan gerçek<br />

ve tüzel kişi veri sorumluları ile<br />

yurtdışında yerleşik gerçek ve tüzel<br />

kişi veri sorumluları için” 31 Aralık<br />

<strong>2019</strong> tarihinde sona ereceğini hatırlatan<br />

Topo, bu yasal düzenlemeyle<br />

“kişisel verilerin toplanmasında,<br />

işlenmesinde, depolanmasında ve<br />

dağıtımında başta özel hayatın gizliliği<br />

olmak üzere kişilerin temel hak<br />

ve özgürlüklerinin korunmasının<br />

amaçlandığının” altını çizdi.<br />

KVKK’da öngörülen cezalarının<br />

ikiye ayrıldığını söyleyen Av. Topo,<br />

bunların Türk Ceza Kanunu’nun<br />

(TCK) 135’ten 140’a kadarki maddelerinde<br />

yazan hapis cezası ile<br />

KVKK’daki idari para cezası hükümlerine<br />

dayandığını kaydetti.<br />

TCK’DAKİ HAPİS CEZALARI<br />

Topo, TCK maddelerindeki<br />

cezalara ilişkin şu açıklamayı yaptı:<br />

“TCK 135’inci Madde’de hukuka<br />

aykırı olarak kişisel verileri kaydeden<br />

kimseye 1 yıldan 3 yıla kadar<br />

hapis cezası verileceği; TCK 136’ıncı<br />

Madde’de kişisel verileri, hukuka<br />

aykırı olarak bir başkasına veren,<br />

yayan veya ele geçiren kişinin, 2<br />

yıldan 4 yıla kadar hapis cezası ile<br />

cezalandırılacağı;<br />

TCK 138’inci Madde’de kanunların<br />

belirlediği sürelerin geçmiş<br />

olmasına karşın verileri sistem<br />

içinde yok etmekle yükümlü olanlara<br />

görevlerini yerine getirmediklerinde<br />

1 yıldan 2 yıla kadar hapis<br />

cezası verileceği düzenlenmiştir.<br />

TCK 140’ıncı Madde’de yukarıdaki<br />

maddelerde tanımlanan suçların<br />

işlenmesi dolayısıyla tüzel kişiler<br />

hakkında bunlara özgü güvenlik<br />

tedbirlerine hükmolunacağı ayrıca<br />

düzenlenmiştir. Güvenlik tedbirleri<br />

TCK’nın 60’ıncı Maddesi’nde açıklanmış<br />

olup; bir kamu kurumunun<br />

verdiği izne dayalı olarak faaliyette<br />

bulunan tüzel kişi yararına işlenen<br />

kasıtlı suçlarda, bu iznin iptaline<br />

karar verileceği, yine müsadere<br />

hükümlerinin (eşya ve kazanç müsaderesi),<br />

özel hukuk tüzel kişileri<br />

hakkında da uygulanacağı düzenlenmiştir.”<br />

İDARİ PARA CEZASI<br />

1 MİLYON TL’Yİ BULUYOR<br />

Topo’nun KVKK’da yer alan<br />

idari para cezalarına ilişkin verdiği<br />

bilgiler ise şöyle: “Kanun’un<br />

10’uncu Maddesi’nde düzenlenen<br />

aydınlatma yükümlülüğünü yerine<br />

getirmeyenler hakkında 5000<br />

TL’den 100 bin TL’ye kadar; veri<br />

güvenliğine dair yükümlülükleri<br />

yerine getirmeyenler hakkında 15<br />

bin TL’den 1 milyon TL’ye kadar;<br />

kurul tarafından verilen kararları<br />

yerine getirmeyenler hakkında 25<br />

bin TL’den 1 milyon TL’ye kadar;<br />

Veri Sorumluları Sicili’ne kayıt ve<br />

bildirim yükümlülüğüne aykırı hareket<br />

edenler hakkında 20 bin TL’den<br />

1 milyon TL’ye kadar para cezası<br />

verilebilecektir.”


Büyük hedeflerin<br />

doğru reklam mecrası<br />

REKLAM REZERVASYON<br />

0212 855 17 00 pbx<br />

Adres: Adnan Kahveci Mh. Yavuz Sultan Selim Bulvarı No: 43D1<br />

Alba Rezidans A Blok Kat 1 Daire 2105 34528 Beylikdüzü – İstanbul<br />

E-mail: info@kobiyasam.com.tr<br />

www.kobiyasam.com.tr


DR. HABİBE AKŞİT<br />

habibea@kobiyasam.com.tr<br />

Aradığınız<br />

“yetenek”ten<br />

mesaj var!<br />

www.kobiyasam.com.tr<br />

52<br />

MERHABALAR…<br />

Bu sayıda, şirketlerin insan<br />

kaynakları yönetimi gündeminde ön<br />

sıralarda yer alan “yetenek yönetimi”<br />

konusunu ele alacağım. Size uzun<br />

uzadıya “sistem, yöntem ve yapılması<br />

gerekenler” gibi alışılmış bir akış<br />

sunmayacağım. Konuyu; masanın<br />

diğer tarafında yer alan, kendi hayat<br />

mücadelesini ve var olma savaşını<br />

veren gençlerin gözünden aktarmak<br />

istiyorum.<br />

YETENEK NEDİR,<br />

YETENEK KİMDİR?<br />

Şirketler “yetenekleri kendi<br />

kurumlarına çekmek, birlikte<br />

gelişmek, onları geliştirmek” ve en<br />

önemlisi de “onları şirkette tutmak ve<br />

kalıcı olmalarını sağlamak” istiyorlar.<br />

Bu yetenekleri şirkete çekmeden<br />

önce, “Yetenek nedir, yetenek<br />

kimdir?” diye bakmak gerekiyor.<br />

Hatta şirketlerin “yetenek dediği<br />

kavram” ile kurumlarına çekmek<br />

istedikleri genç yeteneklerin “yetenek<br />

kavramı” birbiriyle örtüşüyor mu?<br />

Gençlerin algıladıkları, iş hayatında<br />

onlara yardımcı olacak yetkinlikleri<br />

neler? Hangi özellikleri edinirlerse<br />

iş hayatında başarılı olacaklarını<br />

düşünüyorlar?<br />

SORULARI GENÇLER YANITLADI<br />

Bu soruları gençlerin kendileri<br />

yanıtladı. Biri İstanbul’da, diğeri<br />

Ankara’da iki üniversitenin kariyer<br />

merkezleri ve öğrenci yaşam<br />

merkezleriyle bağlantı kuruldu.<br />

Fakülte ve bölüm ayrımı yapılmadı.<br />

Bununla beraber iş hayatına girmeleri<br />

yakın olan üçüncü ve dördüncü<br />

sınıf öğrencileri kapsama alındı.<br />

Bu öğrencilerin de öğrenci kulüp<br />

ve topluluklarında aktif olanları<br />

çalışmaya dahil edildi. Çünkü<br />

üniversite öğrencileri, okuldaki<br />

Şirketlerin “yetenek<br />

dediği kavram” ile<br />

kurumlarına çekmek<br />

istedikleri genç<br />

yeteneklerin “yetenek<br />

kavramı” birbiriyle<br />

örtüşüyor mu?<br />

Gençlerin algıladıkları,<br />

iş hayatında onlara<br />

yardımcı olacak<br />

yetkinlikleri neler?<br />

Hangi özellikleri<br />

edinirlerse iş<br />

hayatında başarılı<br />

olacaklarını<br />

düşünüyorlar?<br />

kulüpler ve topluluklarda faaliyet<br />

gösterdiklerinde, iş hayatından<br />

konuşmacı getirmek, sponsor<br />

bulmak, projeler ve benzeri faaliyetler<br />

için daha dışa dönükler ve bu konuda<br />

bir iletişim ağını yönetme becerileri<br />

yüksek. Belirlenen kapsam içinde;<br />

çalışmanın odak grupları, çalıştay<br />

ve ankete katılmak için gönüllü olan<br />

gençlerle çalışma gerçekleştirildi.<br />

ÇALIŞMA İKİ AYDAN<br />

FAZLA SÜRDÜ<br />

Her iki üniversitenin kariyer<br />

ve öğrenci yaşam merkezlerine,<br />

çalışmaya destek veren ve enerjileri<br />

hiç bitmeyen öğrencilere, içerik<br />

hazırlamada beni yüreklendiren ve<br />

zaman zaman gönüllü mentorluğunu<br />

esirgemeyen değerli arkadaşım<br />

Yıldız Öztürk Balamir’e içtenlikle<br />

teşekkür ederim. İki aydan fazla<br />

süren çalışmalarda ve sonuçların<br />

derlenmesinde sevgili Yıldız hep<br />

benimleydi, katkısı büyük.<br />

“YETENEK’İ” NE KADAR<br />

TANIYORUZ?<br />

Çalışmanın yola çıkış amacı;<br />

şirketlerin ulaşmak, elde etmek<br />

ve elde tutmak için uğraş verdiği<br />

“yeteneğin” fark yaratma<br />

serüvenlerini, farklı gerçeklerini<br />

ve beklentilerini görmek, sahne<br />

arkasının bilinmeyen gerçeğini<br />

öğrenmek. Hepimizin “yetenek”<br />

diye çırpındığı “onların” öğrencilik<br />

yıllarındaki gerçekleri ve bilinmeyen<br />

bireysel var olma savaşları… Bu<br />

savaş aslında bir “Var Olma Sanatı<br />

mı?” Kısaca;<br />

- Herkes o yeteneğin peşinde<br />

ancak bizler (iş hayatı profesyonelleri)<br />

“yetenek’i” ne kadar tanıyoruz?<br />

- “Yetenek’in” bakış açısından “iş<br />

hayatında var olma, kendi varlığını<br />

gösterme” ne anlama geliyor?<br />

- “Yetenek” dediğimiz<br />

gençler; hangi becerilere sahip<br />

olurlarsa şirketlerde kendilerini öne<br />

çıkarabileceklerini düşünüyorlar?<br />

SONUÇLAR SON DERECE ÇARPICI<br />

Haydi o “yetenek” kendini<br />

anlatsın… Çalışma sırasında bilgiler<br />

“odak grup”, “çalıştay” ve “anket”<br />

çalışmasıyla toplandı ve analiz edildi.<br />

Elde edilen sonuçlar gerçekten son<br />

derece çarpıcı.<br />

1- Gençler; okul dışı faaliyetler<br />

olan sosyal aktivite ve kulüp<br />

çalışmalarına ‘iletişim becerilerini<br />

geliştirmek’ ve ‘bilgilerini artırmak’<br />

için katıldıklarını belirtiyorlar. Her<br />

iki üniversitenin öğrencileri de ilk<br />

iki sırada yukarıdaki başlıklara<br />

yer veriyorlar. Üçüncü başlık bir<br />

üniversitede “çevre”, diğerindeyse<br />

“sosyalleşme” olarak ifade ediliyor.<br />

Genel anlamda üçüncü başlıkta da<br />

benzeştikleri söylenebilir.<br />

2- “Katıldığınız çalışmalar sonrası<br />

neler kazandınız? Hangi becerileriniz


gelişti?” diye sorulduğunda, her iki<br />

üniversite öğrencilerinin sıralamaları<br />

şöyle:<br />

a) Özgüven, ikna becerisi, zaman<br />

yönetimi becerisi.<br />

b) Farkındalığım arttı, algım<br />

genişledi, iş hayatı için pratik oldu.<br />

3- “İş hayatına yetkin olarak<br />

girmek” denildiğinde, her iki<br />

üniversitede öğrencilerin ilk iki<br />

becerisi aynı.<br />

a) Aranan kişi olmak, bilgili<br />

olmak.<br />

b) Bir üniversitenin öğrencileri<br />

üçüncü sıraya “istediklerimi<br />

yapabilmek”, diğer üniversitenin<br />

öğrencileriyse “diğerlerinin önüne<br />

geçmek” diye yazmış.<br />

4- Kendilerini iş hayatında öne<br />

çıkaracak özelliklere bakıldığında;<br />

a) Farklı üniversitelerden de<br />

olsa gençlerin birinci ve üçüncü<br />

başlıklarının aynı olduğu görülüyor.<br />

Hepsi de birinci sıraya “gelişim ve<br />

öğrenme”, üçüncü sıraya “iletişim”<br />

başlığını koymuş.<br />

b) İkinci sıraya yerleştirilen özellik<br />

ise bir üniversitede “sorgulama<br />

yeteneği”, diğer üniversitedeyse<br />

“değerlere sahip olmak”.<br />

5- Gençler;<br />

• Yeni fikirler ürettiklerinde,<br />

• Karşısındakini ikna ettiklerinde,<br />

• Fikirlerini dinletebildiklerinde,<br />

• Ekibi bir arada tuttuklarında,<br />

• Bir projeyi hayata<br />

geçirdiklerinde,<br />

• İletişim kurdukları anlarda,<br />

• Pratik çözümler buldukları<br />

zamanlarda,<br />

• Bir krizi çözdükleri zamanlarda,<br />

• Sosyal çevresi tarafından fark<br />

edildiklerinde,<br />

• Sorumluluk aldıklarında ve<br />

• Arkadaş edindiklerinde kendi<br />

yetenek ve özelliklerini ortaya<br />

çıkardıklarını düşünüyor.<br />

GENÇLER DİYORLAR Kİ…<br />

Çalışmanın son bölümünde<br />

gençlerin kurumlara mesajları<br />

var. Bu mesaj; kurumla beraber<br />

İnsan Kaynakları Bölümlerine de….<br />

Gençlerin net, yalın ve doğrudan<br />

verdikleri mesajlara bakıyorum. Hem<br />

seviniyor hem de düşünüyorum.<br />

Diyorlar ki:<br />

• Özgür düşünmeyi<br />

kısıtlamayacak bir ortam, sabit<br />

olmayan saatler ve destek isterim.<br />

• Biliyor musunuz moral verimi<br />

artırır.<br />

• Kişinin özelliklerinin size neler<br />

katabileceğini değerlendirerek onları<br />

yönlendirmelisiniz. Çünkü hızla ve<br />

sürekli değişen bir dünyada bugün<br />

size uygun gelmeyen bir özellik,<br />

ileride arayıp da bulamayacağınız bir<br />

şey olabilir.<br />

• Her aday hediye paketi gibidir.<br />

Görünen yüzü eldeki verilerdir. Not<br />

ortalaması gibi. Ama asıl bilinmesi<br />

gereken paketin iç yüzüdür. Orada ise<br />

“istek” vardır.<br />

• Önemli olan birlikte bir işi, bir<br />

projeyi hayata geçirmektir.<br />

• Tek dileğim yapacağım işin<br />

heyecanlı olması.<br />

• Yaratıcı fikirlere değer<br />

verilmesini istiyorum.<br />

• Karşılıklı fayda sağlayabileceğim<br />

bir ortam sunmalarını umuyorum.<br />

• Sadece akademik başarılarım<br />

değil; hayatım boyunca kendimi nasıl<br />

geliştirdiğim de önemli.<br />

İNSAN KAYNAKLARI<br />

DUY BU SESİ!<br />

Ve daha birçok mesaj. Bu<br />

mesajların İnsan Kaynakları<br />

Bölümleri yoluyla kuruma<br />

duyurulmasını istiyorlar. Çünkü<br />

ilk temas ettikleri nokta İnsan<br />

Kaynakları Bölümü.<br />

Özgür düşünce, moral, istek,<br />

birlikte iş yapmak, heyecan duymak,<br />

yaratıcı fikirlere değer, çalışanların<br />

hayat boyu kendilerini geliştirmek<br />

isteyecekleri bir ortam için, insan<br />

kaynakları yönetiminin, her<br />

fonksiyonun ve her bölümün içine<br />

işlemesi, yaşaması gerekiyor. Bunlar<br />

sadece sistemlerle değil, onları<br />

destekleyen yaklaşımlarla olası.<br />

TEMEL YAKLAŞIMLAR<br />

GÖZDEN GEÇİRİLMELİ<br />

Süreçten öğrendiğim: “Yeni neslin<br />

felsefi düzlemde okunmasının”<br />

gerekli olduğu. Belki şirketler bu<br />

açıdan mevcut sistemleri ve temel<br />

yaklaşımlarını tekrar gözden<br />

geçirmeliler.<br />

Kullandıkları yöntem, araç ve<br />

teknikleri işin yaklaşımsal yönünü<br />

de dikkate alarak oluşturmalılar.<br />

Çalışanlarla ve şirketlerine çekmek<br />

istedikleri gençlerle nasıl bağ<br />

kurabileceklerini düşünmeliler.<br />

Başka bir deyişle şirketleri insan<br />

kaynakları fikriyle doldurmalıyız.<br />

Kurumların sermaye, teknoloji,<br />

yöntem, araç, bilgi ve diğer şeyler<br />

yanında; onları geleceğe taşıyacak<br />

“insan yeteneğine destek olmak”<br />

üzerine düşünmesi de ajandalarının<br />

en ön sırasında yer almalı.<br />

Sonraki sayımızda görüşene<br />

kadar ben, “gençlerin geribildirimleri<br />

üzerine düşünmeye gidiyorum”<br />

desem yeridir. Hissettiğim tam da<br />

bu…<br />

Hepinize sevgi ve saygılarımı<br />

iletiyorum. 53<br />

www.kobiyasam.com.tr


ENERJİ<br />

10 <strong>YIL</strong>DA 3 MILYAR<br />

DOLAR YATIRIM<br />

Türkiye’deki elektrikli araç sayısının 2030’da<br />

tahminen 2 milyon 200 bin adede ulaşacağını<br />

ifade eden Zorlu Holding Enerji Grubu Başkanı<br />

Sinan Ak, “Bu ölçekte ilave bir şarj talebinin<br />

karşılanabilmesi için 10 yılda 3 milyar dolar<br />

yatırım yapılması lazım.” dedi.<br />

www.kobiyasam.com.tr<br />

54<br />

ZORLU Holding Enerji Grubu Başkanı<br />

Sinan Ak, önümüzdeki üç yıl içinde<br />

Türkiye’de 200 bin civarında elektrikli<br />

araç satışı gerçekleşmesinin<br />

öngörüldüğünü söyledi. Ak; kredi faizlerindeki<br />

düşüşle beraber otomobil<br />

piyasasının hareketlenebileceğini,<br />

bunun elektrikli oto tercihlerine de<br />

yansıyacağını ve yerli üretim elektrikli<br />

otomobillerin 2022’de yollarda<br />

olabileceğini kaydetti.<br />

İSTASYON <strong>SAYI</strong>SI VE<br />

ŞARJ SÜRESİ<br />

Üst düzey yöneticilik yaptığı<br />

Zorlu Holding yerli oto üretecek<br />

şirketler arasında yer alan Ak, istasyon<br />

sayısı ve batarya şarj süresinin<br />

elektrikli araçların yaygınlaşmasında<br />

doğrudan rol oynadığının ve<br />

dolayısıyla yeni elektrik şebekesi<br />

yatırımlarına ihtiyaç duyulacağının<br />

altını çizdi.<br />

Elektrikli araç bataryası üretim<br />

kapasitesinin 5 yılda 30 bin<br />

megavattan (MW) 300 bin MW’ye<br />

yükseldiğini ve şarj işlemlerinin yüzde<br />

80’inin halihazırda ev veya işyerlerinde<br />

gerçekleştiğini açıklayan Ak,<br />

2020’nin dünya genelinde elektrikle<br />

çalışan araç pazarı için kırılma yılı<br />

olabileceğini belirtti.<br />

2 MİLYON 200 BİN ARACIN ŞARJI<br />

Antalya’daki programda gazetecilere,<br />

Türkiye’deki elektrikli<br />

araç sayısının 2030’da tahminen 2<br />

milyon 200 bin adede ulaşacağını<br />

ifade eden Ak, “Bu ölçekte ilave bir<br />

şarj talebinin karşılanabilmesi için<br />

10 yılda 3 milyar dolar yatırım yapılması<br />

lazım. Bunun 2 milyar dolarlık<br />

kısmı dağıtım şirketlerine düşüyor.<br />

Yaklaşık 1 milyar dolarlık kısmını ise<br />

şarj istasyonlarına yatırım yapan<br />

şirketler koyacak.” dedi.<br />

Şarj istasyonu bakım ve yönetimi,<br />

artık Türkiye’de de ayrı bir sektör<br />

haline geldi. Şu anda sektörde üç<br />

firma faaliyet gösteriyor. Bunlardan<br />

biri olan Zorlu Holding Enerji Grubu<br />

bünyesindeki ZES’in 24 şehirde<br />

100 şarj istasyonu var. Akdeniz ve<br />

Ege’de elektrikli otolara kesintisiz<br />

hizmet sunan ZES, Türkiye’deki<br />

pazar payını yüzde 30’dan 40’a,<br />

istasyon sayısını da 1000’e çıkarmayı<br />

hedefliyor.<br />

350 KİLOVATLIK İSTASYON<br />

300 BİN DOLAR<br />

Sektör yakında hızlı şarj istasyonu<br />

üretimine de başlayacak. Bu<br />

konuda komşu ülkeler ile Avrupa’ya<br />

dönük yatırım planlanıyor. Avrupa’daki<br />

350 kilovatlık istasyonlarda<br />

şarj süresi 15 dakikaya kadar iniyor.<br />

Ancak bu özellikteki bir istasyonun<br />

kurulum maliyeti yaklaşık 300 bin<br />

dolar.


Aytemiz Self Servis'le<br />

•<br />

KENDiN DOLDUR<br />

•<br />

KENDiN KAZAN<br />

Aytemiz Self Servis teknolojisi y<br />

le<br />

akar y<br />

akıt sektöründe y<br />

eni bir dönem başlatı y<br />

or.<br />

Aytemiz Self Servis ile kendi y<br />

akıtınızı<br />

kendiniz alın avantajlı fi y<br />

atlardan y<br />

ararlanın.


EKONOMİ<br />

“Yeni bakış açılarına<br />

ve çözümlere<br />

ihtiyaç var”<br />

www.kobiyasam.com.tr<br />

56<br />

TÜRK Sanayicileri ve İş İnsanları<br />

Derneği (TÜSİAD) Yönetim Kurulu<br />

Başkanı Simone Kaslowski, iş dünyası<br />

için en büyük riskin ekonomik<br />

yavaşlama olduğunu söyledi.<br />

“AON Risk Zirvesi <strong>2019</strong>”<br />

programındaki konuşmasında riskin<br />

tanımlanması ve sınıflandırılmasında<br />

yerel-küresel ayrımının giderek<br />

belirsizleştiğine işaret eden Simone<br />

Kaslowski, “Risklerin böylesine yaygın<br />

ve çeşitli olduğu çağımızda riskin<br />

öngörülebilirliği ve yönetimine ilişkin<br />

yeni bakış açılarına, yeni çözümlere<br />

ihtiyaç var. İlk bakışta yerel bir<br />

sorun olarak değerlendirilebilecek<br />

nice gelişme, çok kısa bir süre<br />

içerisinde tüm dünyanın yönetmek<br />

için stratejiler geliştirdiği bir risk<br />

sarmalı halini alabiliyor. Dolayısıyla<br />

riski tanımlamak, öngörmek,<br />

yönetmek ve hatta onu bir fırsata<br />

dönüştürmek geleceğe ulaşmak için<br />

giderek önem kazanan becerilere<br />

dönüşüyor. İş dünyası için riski doğru<br />

algılayıp, doğru yönetmek bugün her<br />

zamankinden daha kıymetli.” dedi.<br />

“ANKET ÖNEMLİ<br />

BULGULAR İÇERİYOR”<br />

AON’un 60 ülkeyi kapsayan<br />

<strong>2019</strong> Global Risk Yönetim<br />

Anketi’nin altını çizdiği durumu<br />

doğrulayan bulgular içerdiğini<br />

belirten Kaslowski, şunları anlattı:<br />

“İş dünyası temsilcileri, en önemli<br />

risk olarak gördükleri ekonomik<br />

yavaşlamadan siber saldırılara<br />

kadar oldukça geniş bir yelpazede<br />

bir risk haritası ortaya koyuyorlar.<br />

Ankete katılan firmaların belirttiği en<br />

önemli 15 riskin neredeyse yarısının<br />

sigortalanamayan ya da kısmen<br />

sigortalanabilen riskler olması da<br />

oldukça çarpıcı. Fakat öncelikli<br />

eğilmemiz gereken esas risklerden<br />

biri, BM İklim Zirvesi’nde dünya<br />

liderlerinin ele aldığı iklim riskidir.<br />

İnsanlık belki de ilk kez kendi varlığını<br />

Türkiye’de son yıllarda çok sayıda zorlayıcı<br />

gelişmenin aynı anda yaşandığına dikkati çeken<br />

TÜSİAD Başkanı Kaslowski, “Siyasi belirsizlikler<br />

ve ekonomik daralma, Suriye sorunu, ABD<br />

ile Çin arasındaki ticaret savaşlarının neden<br />

olduğu küresel yavaşlama ve jeopolitik<br />

gerginliklere dayalı küresel gelişmeler risk<br />

penceresini genişletti.” dedi.<br />

kaybetme riskini bu kadar yoğun<br />

ölçekte tartışıyor. Gelecek nesillere<br />

olan borcumuzu ödeyebilmemiz<br />

için gerçekliği doğru analiz etmeye<br />

ve en net haliyle kabullenmeye<br />

başlamalıyız.”<br />

“BAŞ RİSK, EKONOMİK<br />

YAVAŞLAMA”<br />

Türkiye’de son yıllarda çok sayıda<br />

zorlayıcı gelişmenin aynı anda<br />

yaşandığına dikkati çeken Kaslowski,<br />

bu konudaki sözlerini şöyle sürdürdü:<br />

“Yaşadığımız siyasi belirsizlikler ve<br />

ekonomik daralma, Suriye sorunu,<br />

ABD ile Çin arasında yaşanan ticaret<br />

savaşlarının neden olduğu küresel<br />

yavaşlama ve jeopolitik gerginliklere<br />

dayalı küresel gelişmeler ülkemizin<br />

risk penceresinin genişlemesine<br />

neden oldu. AON’un yaptığı ankette<br />

iş dünyasının en önemli risk olarak<br />

gördüğünü belirttiği ‘ekonomik<br />

yavaşlama’ ülkemizin yüzleştiği<br />

önemli risklerin başında geliyor.<br />

Hepimizin bildiği gibi, Türkiye<br />

ekonomisi geçen yıl başlayan krizde<br />

önemli ölçüde daraldı, işsizlik oranı<br />

yüzde 14 ile 2009 krizi seviyesine<br />

kadar yükseldi, genç işsizliği ise yüzde<br />

25,8’e ulaştı. Bir ülke için olabilecek<br />

en büyük ve yönetilmesi en zor risk<br />

gençlerinin umutsuzluğudur. Türkiye<br />

olarak bu riski yönetebilmemiz için<br />

mevcut büyüme modelimizi gözden<br />

geçirmemiz ve onu kısa ve orta<br />

vadede bizleri bekleyen finansal,<br />

jeopolitik ve çevresel risklere göre<br />

tasarlamamız şarttır.”<br />

“İSTİHDAM VE YATIRIM<br />

KAPASİTELERİNİ<br />

GENİŞLETMENİN YOLU”<br />

Katılımcılara “Küresel krizden<br />

bu yana gelişmekte olan ülkelere<br />

akan sermaye, ülkemizde ağırlıklı<br />

olarak bankacılık sektörü üzerinden<br />

ekonomiye katkı sağlıyordu. Yüksek<br />

büyümeyi ve yatırımlarımızı bu<br />

finansman desteklemişti. Bu hızlı<br />

sermaye girişi büyüme ve yatırımların<br />

yanında birtakım finansal risklerin de<br />

birikmesine neden oldu.” görüşünü<br />

aktaran Kaslowski ardından “Artan<br />

dış borç yüküyle başta işsizlik<br />

olmak üzere pek çok olumsuz<br />

makroekonomik göstergeyi olumluya<br />

döndürebilecek istihdam ve yatırım<br />

kapasiteleri daraldı. Oluşan bu özel<br />

sektör borç yükünü ve özellikle<br />

bankacılık sektöründeki sorunlu<br />

kredilerin etkisini azaltacak adımların<br />

atılması gerekiyor. Burada riskini<br />

doğru yöneten firmalarla risklerini<br />

yok sayan firmalar arasındaki ahlaki<br />

dengeyi gözetmekse en önemli<br />

başarı koşullarının başında geliyor.<br />

İstihdam ve yatırım kapasitesini<br />

genişletmek için hem mikro hem de<br />

makro ölçekte reformlara ihtiyacımız<br />

var.” cümlelerini dile getirdi.<br />

“İKTİSATTA<br />

MUCİZELER YOKTUR”<br />

TÜSİAD Başkanı Kaslowski şu<br />

konulara da değindi: “Finansal


EKONOMİ<br />

istikrarın ilk koşulu düşük seviyede<br />

bir enflasyon oranını kalıcı olarak<br />

sağlamaktır. Enflasyonu başarılı<br />

bir şekilde düşürmenin en etkili<br />

yolu ise siyasetten bağımsız<br />

yönetilen bir Merkez Bankası’nın<br />

enflasyon hedeflemesi yapmasıdır.<br />

Son yıllarda tüm gelişmiş ve<br />

gelişmekte olan ekonomilerde fiyat<br />

istikrarı bu şekilde sağlanmıştır.<br />

Artan dolarizasyonu engellemek,<br />

yatırımları canlandırmak, yabancı<br />

yatırımları daha fazla oranda<br />

çekebilmek için ekonomide güvene<br />

ihtiyaç var. İktisatta mucizeler<br />

yoktur. Güçlü kurumlar, liyakatin<br />

önceliklendirilmesi ve hesap verebilir,<br />

şeffaf bir yönetim tarzı ekonomiye<br />

güveni tekrar sağlamamızın tek<br />

yoludur.<br />

“HUKUK, EĞİTİM, İŞ GÜCÜ,<br />

DİJİTAL DÖNÜŞÜM VE<br />

VERGİDE REFORM”<br />

Rekabet gücümüzü artırabilmek<br />

için ise verimliliği artıracak reformlar<br />

bizim için en öncelikli alanlardır.<br />

Bunların başında hukuk sistemi,<br />

eğitim, iş gücü, dijital dönüşüm<br />

ve vergi reformları geliyor. Eğitim<br />

alanında atılacak adımların ve<br />

niteliksel gelişmenin verimliliğe ve<br />

ekonomik büyümeye çok büyük katkısı<br />

olacaktır. Eğitim, bir ülkenin geleceğine<br />

yapılan en kıymetli yatırımdır. Ve bu<br />

yatırımı erken dönemde yapmak hiç<br />

şüphesiz ileriki yaşamda doğabilecek<br />

riskleri önlemek açısından zorunludur.<br />

Özellikle sosyoekonomik risk altındaki<br />

çocuklarla ilgili araştırmalar, erken<br />

çocukluk yani okul öncesi eğitimine<br />

yapılan harcamanın, eğitim, ekonomi,<br />

sağlık ve sosyal çıktılar bakımından<br />

büyük katkı sağladığını gösteriyor. Bu<br />

katkılarıyla beraber erken çocukluk<br />

programlarını finanse etmek için<br />

harcanan her 1 doların 7,3 dolar<br />

değerinde fayda yarattığı ortaya<br />

konuyor.<br />

“PISA’DAKİ ARTIŞLA<br />

BÜYÜME HIZI İLİŞKİSİ”<br />

OECD araştırmaları da eğitimde<br />

nitelik artışının milli gelir artışına<br />

etkisini çarpıcı öngörülerle ortaya<br />

koymuştur. Okuma, matematik ve<br />

fen becerilerini ölçen PISA’da OECD<br />

ülkelerinin puanlarında 20 yıllık bir<br />

zaman diliminde 25 puan artışın,<br />

büyüme hızını yıllık yaklaşık yarım<br />

puan artıracağı öngörülmüştür.<br />

OECD ülkelerindeki öğrencilerin<br />

tümünün 20 yılda en az 400 PISA<br />

puanı seviyesine geldiği senaryoda<br />

en yüksek etki Meksika ve Türkiye<br />

için oluşmuştur. Eğitim seviyesindeki<br />

bu artışın Türkiye’nin büyüme hızına<br />

yıllık yüzde 1,58 katkı yapacağı<br />

ortaya konmuştur. Sadece bu<br />

oranlar bile bize eğitim reformunun<br />

ekonomik büyüme için ne kadar<br />

önemli olduğunu göstermektedir.<br />

Ayrıca tüm deneyimler hukukun<br />

üstünlüğü ve demokrasi alanında<br />

ilerleme kaydeden ülkelerin gelişmiş<br />

ülke ligine daha kolay atladıklarını<br />

gösteriyor. Yalnızca ekonomide<br />

değil, temel hak ve özgürlükler, ifade<br />

özgürlüğü, basın özgürlüğü, insan<br />

hakları gibi konularda da ilerleme<br />

kaydetmek zorundayız.”<br />

www.kobiyasam.com.tr<br />

57


AV. ALİ ASRAK<br />

alia@kobiyasam.com.tr<br />

Maliye’nin “kod<br />

listeleri” temel<br />

normlara aykırı<br />

Vergi İdaresi’nin “şüphe” üzerine hazırladığı kod listesini görebilen<br />

firmalar ve müşavirler; kendilerinin de eklenebileceği korkusuyla<br />

listedeki mükelleflerle var olan ticari ilişkilerini sonlandırabiliyor.<br />

Böylelikle telafisi güç maddi ve manevi zararlar oluşabiliyor.<br />

www.kobiyasam.com.tr<br />

58<br />

BILINDIĞI üzere Maliye Bakanlığı<br />

tarafından sahte ve muhteviyatı<br />

itibariyle yanıltıcı belge düzenleyen<br />

vergi mükellefleri hakkında birtakım<br />

listeler tutulmaktadır. Bunlara<br />

‘kod listeleri’ deniyor.<br />

Uygulamaya bakıldığında<br />

bu listelerin oluşumunun temel<br />

normlara aykırı olarak gerçekleştiği<br />

söylenebilmektedir. Şöyle ki;<br />

mevcut uygulamalara göre sahte<br />

veya muhteviyatı itibariyle yanıltıcı<br />

fatura düzenleyen bir mükellef<br />

hakkında vergi incelemesi sonucu<br />

hem vergi inceleme raporu ve hem<br />

de “teknik rapor” diye adlandırılan<br />

VTR (vergi tekniği raporu) düzenlenmektedir.<br />

GERÇEKTE BU SUÇA<br />

KARIŞILMASA DA…<br />

Bu teknik rapora göre “sahte<br />

fatura düzenleyen firmadan<br />

fatura alan fakat gerçekte bu suça<br />

karışmayan mükelleflerin bağlı<br />

bulunduğu” vergi daireleri, sadece<br />

kullanıcı durumundaki bu mükelleflere<br />

cezalı tarhiyatlar yapabilmektedir.<br />

Ya da vergi dairelerince,<br />

bu kullanıcı durumundaki mükellefler<br />

telefonla aranarak ilgili KDV<br />

beyannamelerini düzeltmeleri<br />

istenmektedir. Kimi zaman bu düzeltme<br />

yazısı, vergi dairelerinden<br />

kullanıcı mükelleflere yazılı olarak<br />

da tebliğ edilebilmektedir.<br />

USUL VE YASALARA<br />

UYANLAR DA LİSTEDE<br />

Kod listesine alınan mükelleflere<br />

bakıldığında; “Vergi İdaresi’ne<br />

karşı bütün yükümlülüklerini yerine<br />

getiren, ticari defterlerini Vergi<br />

Usul Kanunu’nun kayıt nizamına<br />

ilişkin 215 ve 219 maddelerinde<br />

belirtilen şekilde tutan, alış-satış<br />

faturalarının KDV Kanunu’nun<br />

2934 ve 54 maddelerine uygun tutup<br />

beyanını veren , ‘vergi ziyaına’<br />

sebebiyet verecek herhangi bir fiil<br />

ve eyleminin olmadığı, hakkında<br />

sahte belge düzenleme fiilinden<br />

dolayı vergi incelemesi yapılmamış<br />

ve/veya vergi tekniği raporu<br />

da bulunmayan”, yani özetle “usul<br />

ve yasalar çerçevesinde hareket<br />

eden” mükellefler hakkında da<br />

“Özel Esaslara Tabi Mükellef” işlemleri<br />

tesis edildiği bilinmektedir.<br />

TELAFİSİ GÜÇ MADDİ VE<br />

MANEVİ ZARARLAR<br />

İdare, bu mükellefleri kod<br />

listesine alarak “hatalı bir işlem<br />

yapmakla kalmayıp yapılan bu<br />

işlemi mükellefe tebliğ etmeyerek<br />

ayrıca mükellefin daha da mağdur<br />

olmasına” sebep olmaktadır.<br />

Özel esaslara alınan mükellefler<br />

hakkında idarenin bu durumu<br />

mükellefe yazılı olarak tebliğ etmesi<br />

zorunludur. Çünkü, mükellefin<br />

vergi idaresi tarafından özel esaslara<br />

alındığının mükellefe tebliğ<br />

edilmemesi halinde telafisi güç ve<br />

tamiri imkânsız maddi ve manevi<br />

birçok zararlara uğraması olasıdır.<br />

Bu listelere giren mükelleflerin<br />

ticari hayatlarında ciddi sıkıntılar<br />

ortaya çıkıyor. Çünkü bu mükelleflerle<br />

ticari ilişki kuran diğer mükellefler<br />

de kod listelerine alınıyorlar.<br />

Bu nedenle de hiç kimse adı kod<br />

listesinde geçen mükelleflerle<br />

ticari ilişki kurmak istemiyor.<br />

TİCARİ HAYATTA İTİBARIN<br />

ÖNEMİ ÇOK BÜYÜK<br />

İdarenin oluşturduğu kod<br />

listeleri üçüncü kişiler tarafından<br />

öğrenilmekte ve üçüncü kişiler bu<br />

listede adı geçen kişilerle ticari<br />

ilişki kurmaktan kaçınmaktadırlar.<br />

Ticari hayatta itibarın önemi oldukça<br />

büyüktür, kaldı ki bu listelerde<br />

yer alan mükelleflerle ticari ilişki<br />

kuran mükelleflerde vergi inceleme<br />

elemanlarınca denetime<br />

alınmaktadır.<br />

Görüldüğü üzere idare tarafından<br />

bir firmanın kod listesine<br />

alınması, idare eliyle o firmanın<br />

ekonomik olarak çöküşüne zemin<br />

hazırlamaktadır. Zira idarenin<br />

kendi kayıtları üzerinden “şüphe”<br />

üzerine hazırladığı kod listesi,<br />

mükellefin ticari ilişkide olduğu<br />

diğer firmalar ve/veya müşavirler<br />

tarafından her zaman görülebilmektedir.<br />

Bu halde de mükellef<br />

ile ticari münasebeti olan diğer<br />

firmalar, kendilerinin de bu listeye<br />

gireceği korkusu ile mükellef ile var<br />

olan bütün ticari ilişkisini sonlandırmaktadır.<br />

Zira mükellef “tehlikeli<br />

grupta” yer almaktadır.<br />

ÜSTÜNE ÜSTLÜK “DAHA SIKI<br />

DENETİM” ENDİŞESİ<br />

Kod listesine giren mükellefi<br />

bekleyen bir başka tehlike de kod<br />

listelerine alınan mükelleflere<br />

“daha sıkı denetimin” uygulanaca-


ğı gerçeğidir. Yine bu mükelleflerle<br />

ilişki kuran diğer mükellefler de<br />

daha sıkı denetime alınmaktadır.<br />

Ayrıca vergi dairelerinin; olumsuz<br />

mükellefler listesine girmiş bir<br />

mükelleften mal ve hizmet alan<br />

diğer mükellefleri, yazılı ya da sözlü<br />

olarak “koddaki mükelleflerden<br />

yapılan alışlara ait faturaları KDV<br />

beyanlarından çıkarmaları, yani bu<br />

faturalara ait katma değer vergilerini<br />

indirim konusu yapmamaları,<br />

bu suretle düzeltme beyannamesi<br />

vermeleri veya dört katı tutarında<br />

teminat göstermeleri veya yeminli<br />

mali müşavir raporu ibraz etmeleri,<br />

aksi halde olumsuz mükellefler<br />

listesine dahil edileceği ve incelemeye<br />

alınacakları” yönünde uyardıkları<br />

görülmektedir. Birçok firma<br />

incelemeye maruz kalmamak için<br />

idarenin bu talebini yerine getirmekte<br />

ve ilave vergi tahakkukunu<br />

faiziyle birlikte ödemek zorunda<br />

kalmaktadır.<br />

İYİ NİYETLİ MÜKELLEFLERE<br />

HAKSIZ REKABET BASKISI<br />

Vergi İdaresi’nin bu uygulaması,<br />

söz konusu listeye alınan<br />

mükelleflerden mal ve hizmet<br />

alan tüm mükellefleri de etkileyen<br />

bir sonuç ortaya çıkarmaktadır.<br />

Böylece “listedeki mükelleften mal<br />

almama şeklinde ifade edilebilecek”<br />

bir davranış tarzı da ortaya<br />

çıkmaya başlamıştır ki, bu durum<br />

özellikle iyi niyetli mükellefler üzerinde<br />

haksız rekabet baskısına yol<br />

açmaktadır.<br />

İPTAL DAVALARI MÜKELLEF<br />

LEHİNE SONUÇLANMAKTA<br />

Vergi İdarelerinin gerek kod<br />

listesine aldığı mükelleflere yönelik<br />

işlemleri gerekse listedeki mükelleflerle<br />

aşıveriş yapan firmalara<br />

yönelik işlemlerine karşı idari<br />

yargıda açılan iptal davaları, mükellefler<br />

lehine sonuçlanmakta ve<br />

böylece idarenin hatalı eylem ve<br />

işlemleri son bulmaktadır.<br />

Gerçekten de vergilendirme<br />

temelde bir idari işlemdir ve<br />

idarenin kanuniliği ilkesine tabidir.<br />

Anayasa’nın 73’üncü Maddesi’nde<br />

de açıkça “vergiye ilişkin konuların<br />

mutlaka kanunla düzenlenmesi<br />

gerektiği” öngörülmüştür. Kod listeleri<br />

düzenleme işlemi de bir tür<br />

idari işlemdir ve Anayasa 73 gereği<br />

bir kanuna dayanmalıdır. Danıştay<br />

4’üncü Daire’nin “E: 2007/3328<br />

K: 2008/1162 Sayılı” kararında da<br />

belirtildiği üzere; bu konuda ne bir<br />

anayasal ne de bir kanuni dayanak<br />

bulunmaktadır. İdare iç işlemlerine<br />

dayanarak böyle bir liste<br />

düzenlemektedir.<br />

ANAYASA’NIN 48 VE 49’UNCU<br />

MADDELERİNE DE AYKIRI<br />

Bir diğer açıdan kod listelerinde<br />

adı geçen mükelleflerin itibarlarının<br />

ciddi biçimde zedelenmesi<br />

ve diğer işletmelerle iş yapamaz<br />

hale gelmeleri, bu listenin düzenlenmesini<br />

Anayasa’nın çalışma<br />

özgürlüğünü düzenleyen 48 ve<br />

49’uncu maddelerine de aykırı<br />

hale getirmektedir.<br />

Anayasa’nın çalışma ve sözleşme<br />

hürriyetini düzenleyen 48’inci<br />

Maddesi’nin 2’nci fıkrasında,<br />

“devletin, özel teşebbüslerin milli<br />

ekonominin gereklerine ve sosyal<br />

amaçlara uygun yürümesini,<br />

güvenlik ve kararlılık içinde<br />

çalışmasını sağlayacak tedbirleri<br />

alacağı”, çalışma hakkı<br />

ve ödevi başlıklı 49’uncu<br />

www.kobiyasam.com.tr<br />

59


www.kobiyasam.com.tr<br />

60<br />

Maddesi’nin 2’nci fıkrasında, “devletin,<br />

çalışanların hayat seviyesini<br />

yükseltmek, çalışma hayatını geliştirmek<br />

için çalışanları ve işsizleri<br />

korumak, çalışmayı desteklemek,<br />

işsizliği önlemeye elverişli ekonomik<br />

bir ortam yaratmak ve çalışma<br />

barışını sağlamak için gerekli<br />

tedbirleri alacağı” hükmüne yer<br />

verilmiş; “Vergi Ödevi” başlığını taşıyan<br />

73’üncü Maddesi’nin 3’üncü<br />

fıkrasında da, “vergi, resim, harç<br />

ve benzeri mali yükümlülüklerin<br />

kanunla konulacağı, değiştirileceği<br />

veya kaldırılacağı” belirtilmiştir.<br />

MALİ YÜKÜMLÜLÜKLER<br />

YASAYLA DÜZENLENMELİ<br />

Bu düzenlemelere göre,<br />

devletin çalışma hayatına ilişkin<br />

düzenlemeleri yapması ve buna<br />

dair tedbirleri alması bir görev<br />

iken; çalışma, çalışanlar açısından<br />

bir hak ve ödevdir. Gerek bu alanda<br />

yapılacak düzenlemelerin; gerekse<br />

“çalışma hayatının bir sonucu olan<br />

vergi, resim, harç ve benzeri mali<br />

yükümlülüklerle ilgili” düzenlemelerin<br />

yasayla yapılması ise zorunludur.<br />

Dayanağını Anayasa’ya uygun<br />

olarak çıkarılmış olan bu kanunlardan<br />

almayan düzenlemelerle<br />

bir takım hak ve yükümlülükler<br />

getirilemez. Bu suretle çalışma<br />

barışının sağlanması yanında, özel<br />

teşebbüslerin güvenlik ve kararlılık<br />

içinde çalışması da temin edilmiş<br />

olur.<br />

Herhangi bir kanuni dayanağı<br />

olmayan bir düzenlemeyle çalışma<br />

özgürlüğünü sınırlandıracak bir<br />

işlem tesis edilmesi; adına iç işlem<br />

de dense Anayasa’ya aykırıdır.<br />

Görüldüğü üzere kod listeleri<br />

uygulamada ne idarenin iç işlemi<br />

olarak değerlendirilebilecek; ne de<br />

bu listelerin Anayasa’ya ve idarenin<br />

kanuniliği ilkesine uygunluğu<br />

söylenebilecektir.<br />

VERGİ BARIŞINI<br />

BOZUCU ETKİSİ DE VAR<br />

Hakkında sahte belge düzenleme<br />

tespiti bulunduğu gerekçesiyle<br />

özel esaslara tabi tutulan<br />

mükellefler bakımından “idarenin<br />

ve bağlı bulunduğu hiyerarşik üst<br />

makamların mükellefleri bu şekilde<br />

kategorize edebilmelerine olanak<br />

sağlayan hiçbir yasal düzenleme<br />

bulunmadığı gibi”, Anayasa’da<br />

da buna izin veren bir hüküm yer<br />

almamaktadır. Bu şekilde yasal<br />

dayanağı olmadan yapılacak bir<br />

sınıflandırma, vergi barışını bozucu<br />

etki yaratacağı gibi, Anayasa’da<br />

güvence altına alınan temel kişi<br />

hak ve hürriyetlerine de aykırılık<br />

teşkil eder. Dolayısıyla, yasal dayanağı<br />

olmadan, hukuka aykırı bir<br />

biçimde idarenin kendi içerisinde<br />

oluşturduğu bir sınıflandırmayla<br />

mükellefini “sakıncalı mükellefler<br />

listesi” olarak adlandırılan listeye<br />

koyması hukuka aykırı olacaktır.<br />

BELİRTİLEN YASALAR<br />

UYGULAMAYA DAYANAK<br />

OLAMAZ<br />

Vergi İdaresi kod işlemlerinin,<br />

7104 sayılı Yasa’nın 11’inci Maddesi<br />

ile KDV Kanunu’nun 36’ncı<br />

Maddesi’ne eklenen fıkra uyarınca<br />

tesis edildiğini savunsa da anılan<br />

yasal düzenlemenin, “belirttiğimiz<br />

hukuka aykırılık sebeplerini<br />

ortadan kaldıran ve açıkça özel<br />

esaslara alınma işlemine dayanak<br />

olacak nitelikte” olmadığı sabittir.<br />

Kod listesine alınan mükelleflere<br />

karşı idare mahkemelerinde<br />

açtığımız davalarımızın kabul<br />

edildiğini ve Bölge İdare Mahkemeleri<br />

nezdinde de onanarak<br />

kesinleştiğini; bu sayede idarenin<br />

keyfi işlemlerinin son bularak<br />

mükelleflerin bu listeden çıktığını<br />

ve ticari hayatlarına devam ettiğini<br />

belirtmek isteriz.


İnternet evrenindeki yıldızlardan<br />

sadece biriyken, fark edilmeniz<br />

uzmanlık gerektirmez mi?<br />

Küçük veya orta bir işletmeniz varsa, internet dünyasında var olmak karmaşık<br />

görünebilir. Partners Strateji Raporu, internet dünyasında etkin bir şekilde<br />

bulunmak isteyen işletmeler için uzman bir ekip tarafından minimum maliyetle<br />

dijital pazarlama stratejisinin hazırlanması ve işletmenin dijital dünyada<br />

ulaşmak istediği hedefler için en doğru yol haritasına dair bir raporun<br />

sunulması hizmetidir.<br />

www.partnersturkey.com


YÖNETİM<br />

İNCİ ÖZKUL<br />

www.kobiyasam.com.tr<br />

62<br />

MARMARA Üniversitesi (M.Ü)<br />

İşletme Fakültesi’ni bitirdikten<br />

sonra ODTÜ’de felsefe okudu.<br />

İş hayatına Uluslararası End.<br />

Ve Tic. Bankası ihracat departmanında<br />

başladı. Aynı yıllarda<br />

M.Ü. İngilizce İşletme Örgütsel<br />

Davranış Bölümü’nde yüksek<br />

lisans eğitimi aldı. Araştırma<br />

için Londra’ya gitti. Dönüşte MT<br />

programı çerçevesinde Garanti<br />

Bankası Personel Müdürlüğü’nde<br />

uzman yardımcısı olarak çalıştı.<br />

Ardından çeşitli bankalarda eğitim,<br />

organizasyon ve insan kaynaklarından<br />

sorumlu yöneticilik<br />

KİMDİR?<br />

görevini üstlendi. 2000 yılındaki<br />

bankacılık ve finans sektörü<br />

krizinde altı bankayı birleştiren<br />

komisyonun üyesiydi. 2001 Mayıs’ta<br />

Avea danışmanlık şirketini<br />

kurdu. Önemli markalara sahip<br />

firmalara, global şirketlere,<br />

kamu kurumlarına, organize sanayi<br />

bölgelerine, sanayi odaları<br />

ile bankalara danışmanlık ve<br />

eğitim desteği verdi. 2009 yılında<br />

Avea Executive’nin yapılanmasını<br />

tamamladı; şirketi, Dubai<br />

ve Londra’da faaliyete geçirdi.<br />

2012’de Avea Executive’yi ayrı<br />

bir şirket özelliğine kavuşturdu.<br />

Halen Avea Interim ve Avea Executive’de<br />

çalışmalarını sürdürüyor.<br />

Beykent Üniversitesi’nde<br />

“Kadın Girişimciliği ve İstihdamının<br />

Artmasına Kadın Odaklı Sivil<br />

Toplum Kuruluşları’nın Etkisi”<br />

üzerine doktora yapıyor. <strong>2019</strong><br />

Şubat’tan itibaren<br />

sosyal girişimcilik modeli üzerine<br />

aktivite yürütüyor. Ümraniye’de<br />

ilkini hayata geçirdikleri 1 Lokal<br />

isimli yapılanmayla; bölgesel<br />

etkinlik meydana getirilmesi ve<br />

kadın ile gençlerin girişimciliğini<br />

destekleyecek çapta bir sinerji<br />

oluşturulması amaçlanıyor.


YÖNETİM<br />

GEÇICI YÖNETIMLE<br />

KALICI BAŞARI<br />

ŞIRKETINIZDE yönetici koltuğunda<br />

oturanların gönül rahatlığıyla amaç<br />

ve hedeflerinize ulaşabilmeniz için<br />

“en ideal ve yetkin kişiler” olduğunu<br />

söyleyebiliyor musunuz? Belirlediğiniz<br />

uygunluk ve liyakat kriterlerinin<br />

sektörünüzün gerçekleriyle örtüştüğünden<br />

emin misiniz? Bazen hiç,<br />

“Acaba sadece şu işin üstesinden<br />

hakkıyla gelebilecek bir yönetici bulabilir<br />

miyiz?” dediğiniz oluyor mu?<br />

“Yönetici seçme ve yerleştirme ile<br />

yönetim danışmanlığı” hizmetleri<br />

veren Avea Executive ve Avea Interim<br />

şirketlerinin kurucularından İnci<br />

Özkul’la yaptığımız söyleşi, tam da<br />

bu konularla ilgili. 32 yıldır profesyonel<br />

manada insan kaynakları işiyle<br />

uğraşan Özkul, Türkiye’nin önde<br />

gelen ve uluslararası ölçekte çalışan<br />

yönetim danışmanlarından biri. Son<br />

yıllarda, çok önem verdiğinin ‘özellikle’<br />

altını çizdiği “interim management-dönemsel<br />

yöneticilik” olgusu<br />

üzerine yoğunlaşmış durumda ve bu<br />

yönetim tarzının gelişmiş ülkelerdeki<br />

gibi bizde de yaygınlaşıp yerleşmesini<br />

arzuluyor. Avea Interim, 2014<br />

yılından beri bu alanda faaliyet<br />

gösteriyor.<br />

İşletmeleri geleceğe bağlayacak<br />

ve rekabette üstün kılacak yöneticileri<br />

seçip yerleştirdiklerini ifade<br />

eden ve bu süreçte kurumsal imajı<br />

güçlendirdiklerini söyleyen Özkul,<br />

“Bunun diğer işe alım biçimlerinden<br />

temel farkı, diğer tüm yöntemlerde<br />

adayların ‘başvuran’ olmalarına<br />

karşın burada ‘seçilen’ konumunda<br />

olmalarıdır.” diyor.<br />

INTERIM YÖNETİCİ NE<br />

ZAMAN DEVREYE GİRİYOR?<br />

n Dönemsel yöneticiler şirketlerde<br />

daha ziyade hangi fonksiyonları<br />

Yönetim danışmanı<br />

İnci Özkul, “interim<br />

managementdönemsel<br />

yöneticiliğin”<br />

gelişmiş ülkelerdeki<br />

gibi Türkiye’de de<br />

yerleşmesi için çaba<br />

sarf ediyor. Üstün<br />

niteliklere sahip<br />

insan kaynağının<br />

değerlendirilmesi<br />

gerektiğini<br />

söyleyen Özkul’a<br />

göre bu yönetim<br />

modeli, “bütçesi<br />

nitelikli yöneticileri<br />

uzun dönem<br />

çalıştıramayacak<br />

şirketler için bir<br />

fırsat”.<br />

yerine getirmek ve hangi işleri<br />

başarmak için görev alıyorlar?<br />

Dönemsel yöneticiler şirketlere<br />

öncelikle nesiller arasındaki<br />

geçiş sırasında yerleştiriliyorlar.<br />

O dönemde bir sonraki neslin o iş<br />

ve pozisyon için yetiştirilmesinde<br />

çok önemli bir rol oynuyorlar.<br />

İkincisi proje bazlı işlerde görev<br />

alabiliyorlar. Üçüncüsü de geçici<br />

bir dönemde çözümlenmesi ya da<br />

halledilmesi gereken bir konu varsa<br />

ihtiyaç duyan şirkette interim<br />

olarak yöneticilik yapıyorlar.<br />

n Üçüncü maddede belirttiğiniz<br />

halledilmesi gereken konulara<br />

ilişkin örnekler verebilir misiniz?<br />

Perakende sektöründe mağaza<br />

açmakla sorumlu kişi, satış müdürüdür.<br />

Mağazanın kapatılması<br />

aşamasında da yine satış müdürü<br />

görevlendirilir. O kişi için mağaza<br />

açmak ne kadar motive ediciyse,<br />

kapatmak ise moral bozucu<br />

ve isteksiz yapılan bir görevdir.<br />

Örneğin perakende sektöründe<br />

bir şirket Türkiye’den çekilme<br />

sürecinde dönemsel satış müdürü<br />

görevlendirdi. O satış direktörü<br />

profesyonel ilkeler çerçevesinde<br />

ve daha az duygusallık içinde işini<br />

gerçekleştirdi. Başka bir örneğimiz<br />

de halka arzla ilgili. Arz sırasındaki<br />

finansal işlemlerin boyutu çok<br />

farklıdır ve belli bir süre sadece<br />

bunlarla ilgilenmek gerekir. O<br />

yüzden yalnızca arz döneminde<br />

bu sürecin üstesinden gelebilecek<br />

yeteneklere ve niteliklere sahip bir<br />

finans yöneticisi gerekebilir.<br />

“NİTELİKLİ İNSAN KAYNAĞINI<br />

İSRAF ETMEMELİYİZ”<br />

n Dönemsel yöneticilik fikrinin<br />

temel misyonu nedir?<br />

İnterim yani dönemsel yöneticilik<br />

gelişmiş ülkelerde çok yaygın. Bildiğim<br />

kadarıyla Türkiye’de bizden<br />

başka dönemsel yönetici bulma<br />

hizmeti veren firma sayılı. Bu yöneticilik<br />

modeli aslında bizim gibi<br />

gelişmekte olan ülkeler için aslında<br />

daha da önemli. Nitelikli insan<br />

kaynağımızı israf etmemeliyiz.<br />

Bu yönetim modelini, bütçesi bu<br />

derece nitelikli yöneticileri uzun<br />

dönem çalıştıramayacak şirketler<br />

için bir fırsat olarak görüyoruz. Bu<br />

kişiler belli dönemlerde görevlendirilebilir<br />

ve maksimum verim elde<br />

edilebilir. Dönemsel yönetici en<br />

fazla 1 yıl görev yapıyor.<br />

n Böylesine özellik ve niteliklere<br />

sahip yöneticilerin zaten<br />

belli yerlerde çalışıyor olmaları<br />

gerekmiyor mu? Hâlihazırda bir<br />

şirkette çalışıyorken diğerinde<br />

dönemsel yönetici olunabiliyor<br />

mu?<br />

Yurt dışında global ölçekli firmaların<br />

çoğunda özel uzmanlık<br />

www.kobiyasam.com.tr<br />

63


YÖNETİM<br />

www.kobiyasam.com.tr<br />

64<br />

gerektiren işleri yapan üst düzey<br />

yöneticilere rekabet kulvarında<br />

değilse başka şirketlere belli<br />

bir dönem danışmanlık yapma<br />

imkânı verilebiliyor. Kurumsallığın<br />

gerektirdiği şeffaflık olgusu tam<br />

oturmadığı için Türkiye’de bu pek<br />

mümkün değil. Hatta dönemsel<br />

yöneticilikte bile belli sırları yok<br />

olacakmış gibi düşünüp çekinceli<br />

davranabiliyorlar.<br />

n Türkiye’de çok sayıda yetenekli<br />

ve özellikli yöneticinin işsiz<br />

kalışı, sadece ülke ekonomisinin<br />

içinde bulunduğu durumla izah<br />

edilebilir mi?<br />

Bu tablo ülkenin ekonomik durumundan<br />

kaynaklanabilir. Bir de<br />

küçülmeler ve global firmaların<br />

ülkeden çekilmesi gibi herhangi<br />

bir sebeple işlerinden ayrılan<br />

yöneticiler artık kazanılmış deneyimlerden<br />

ve yaştan sonra daha<br />

özgür çalışmayı tercih edebiliyor.<br />

n Dönemsel yöneticilik kültürünün<br />

ufaktan da olsa Türkiye’de de<br />

yerleşmeye başladığını söyleyebilir<br />

miyiz?<br />

Bu soruya evet diye cevap veremiyorum.<br />

Yerleşmesi için çabalıyorum.<br />

32 yıldır insan kaynakları ve<br />

yönetim konusunun her yönüyle<br />

ilgileniyorum. Görmekteyim ki<br />

nitelikli insanlar zor yetişiyor ve<br />

sayıları da çok değil. Bu yetenekli<br />

yöneticilerin değerlendirilememesine<br />

üzülüyorum. Yetenekleri<br />

değerlendirmeme lüksüne sahip<br />

olacak kadar zengin bir ülke değiliz.<br />

Bu nedenle konunun üzerinde<br />

ısrarla duruyorum. Yönetici seçme<br />

ve yerleştirme hizmetinin rutin<br />

boyutu Türkiye’de problemsiz<br />

yürüyor. Ama bana göre interim<br />

yöneticilik konusunda kat edilmesi<br />

gereken çok yol var.<br />

“O SIRADA, ‘İHTİYAÇ DUYULAN<br />

ANDA’ YÖNETİCİLİK”<br />

n Sırası gelmişken sizden interim<br />

kelimesinin birincil anlamını<br />

öğrenebilir miyiz?<br />

Interim, Latince bir kelime.<br />

Dönemsel yöneticilik kavramı<br />

literatüre ‘interim management’<br />

olarak yerleşmiş durumda. Kavramın<br />

İngilizce karşılığı ‘meanwhile’<br />

ve bu kelime Türkçe’de ‘bu arada’,<br />

‘bu esnada’, ‘bu süre içinde’, ‘tam<br />

bu sırada’ anlamlarına geliyor.<br />

Belli bir süreliğine olduğu için<br />

dönemsel yöneticilik diyoruz<br />

ama ‘dönemsellik’ tabiri aslında<br />

interim kavramını tam ifade etmiyor.<br />

‘O sırada, o esnada, ihtiyaç<br />

duyulan anda yöneticilik’ gerçek<br />

anlama daha yakın. Daha anlaşılır<br />

olsun diye Türkiye’de dönemsel<br />

diyoruz.<br />

n Belli niteliklere sahip üst düzey<br />

yöneticiler arasında hep “interim<br />

management tarzında”, yani<br />

“olay veya proje bazlı” çalışmayı<br />

prensip edinenler var mı? “<br />

Evet, Batılı ülkelerde bunu isteyen<br />

yöneticiler var. İnternette ‘linkedin’<br />

adlı sosyal ağa girip ‘interim<br />

management’ diye yazınca çok<br />

sayıda isimle karşılaşabilirsiniz.<br />

Fakat Türkiye’de yalnızca iki ya<br />

da üç tane çıkar. İşte biz ‘Avea<br />

Interim’ olarak bunu ülkemizde<br />

de yaygınlaştırmayı amaçlıyoruz.<br />

Çünkü yöneticiler de aslında bir<br />

süre sonra çalıştıkları şirkete fazla<br />

geliyor. Şirket ve yönetici birbirini<br />

taşımaz hale gelebiliyor. Devamlı<br />

farklı işler yapmayı, projeler üretmeyi<br />

ve değişikliği seven; interim<br />

çalışmak isteyen yöneticiler var.<br />

“KOLTUKLAR ŞEFFAF<br />

OLMAK ZORUNDA”<br />

n İnterim parantezinden çıkıp<br />

yönetici seçme ve yerleştirme<br />

işini biraz da genel konuşalım<br />

dilerseniz. Şirketlerin en önemli<br />

ve mahrem koltuklarında yöneticiler<br />

oturmakta. Araştırmalarınız<br />

sonucunda belirlediğiniz<br />

yönetici adayının o şirketle uyum<br />

sağlayıp sağlayamayacağında<br />

ve güvenilirliğinde hangi ilke ve<br />

kriterler devreye giriyor?<br />

Mahrem bir koltuk yok bence.<br />

Kurumsallaştığımızda ya da bunu<br />

hedef edindiğimizde bu koltuklar<br />

şeffaf olmak zorunda. Şeffaf


YÖNETİM<br />

göre farklılık gösteriyor. Üst düzey<br />

yönetici adayının zaten neler<br />

yaptığını araştırıp öğreniyorsunuz<br />

geçmiş deneyimlerini değerlendiriyorsunuz.<br />

Ayrıca yönetim<br />

danışmanlığı birikimimiz de var.<br />

Üst düzey yönetici işe alımlarında<br />

karşılıklı görüşmelerle adayı<br />

nelerin motive edebileceği ve bu<br />

konunun şirket bacağında bulacağı<br />

karşılık değerlendiriliyor. Adayın<br />

işini değiştirmek konusunda bir<br />

zorunluluğu yokken, adayın farklı<br />

bir proje, faklı bir işi için motive<br />

olması gerekiyor.<br />

oldukları takdirde o koltuklara<br />

yönetici seçip yerleştirebiliyoruz.<br />

Bir kere mümkün olduğunca o koltukları<br />

şeffaflaştırıyoruz. Yönetici<br />

seçme ve yerleştirme stratejik bir<br />

konu, öncelikle süreci yönetebilme<br />

ve kavrayabilme yetkinliğine, şirket<br />

stratejisi ile uyumuna, liderlik<br />

şeklini ve benzeri konuları değerlendiriyoruz.<br />

Tabi teknik konular ve<br />

deneyimler işin olmazsa olmazı.<br />

Güvenilirliği test etmek için direk<br />

bir ölçüm kullanmıyoruz. Deneyimleri<br />

ve referansları zaten bizi<br />

sonuca ulaştırmış oluyor. Güvenilirlik<br />

belki daha alt pozisyonlarda<br />

önemli bir ölçek haline gelebiliyor.<br />

Üst pozisyonlardaki kişinin yapacağı<br />

iş daha stratejik net ve direk<br />

etkili. Seçilecek yönetici yönetim<br />

kurulunun bir altındaysa; yönetim<br />

kurulu ve şirket çalışanlarıyla<br />

uyum önemli.<br />

Yönetici seçme ve yerleştirme<br />

danışmanlığı, yönetim danışmanlığının<br />

bir alt konusudur. O yüzden<br />

şirket stratejilerine en uygun<br />

yöneticiyi arayıp buluyoruz. Başvurulardan<br />

birini seçmemekteyiz.<br />

Stratejiye en uygun kişinin nerede<br />

olduğunu araştırır buluruz. Kısa<br />

liste olarak ifade ettiğimiz listede<br />

ki adaylarla şirketi tanıştırırız.<br />

“MOTİVASYON ÇOK<br />

DERİN BİR KONU”<br />

n Üst düzey yönetici adaylarının<br />

onlara önerilen yeni ya da farklı<br />

işle ilgili motivasyon süreci nasıl<br />

gelişiyor?<br />

Motivasyon çok derin bir konu. Üst<br />

düzey yönetimdeki kişiler belirli<br />

bir motivasyonları varsa hareket<br />

edebiliyorlar. Değerlendirme ve<br />

yetenek testleri nicel ve nitel<br />

testler yönetim kademelerine<br />

“AD DEĞİŞTİRMEKLE DEĞİŞİM<br />

OLMUYOR”<br />

n Personel servislerinin adı insan<br />

kaynakları diye değişirken bununla<br />

birlikte gerçek bir zihniyet<br />

dönüşümü de olabildi mi size<br />

göre? Şirketlerde personel envanteri<br />

yani ‘yeteneklerin, kapasitelerin,<br />

kişisel özelliklerin, bilgi<br />

birikiminin, insan ilişkilerinin ve<br />

vizyon-öngörü gücünün irdelenmesi’<br />

anlayışının hakkıyla hayat<br />

bulduğunu söyleyebilir miyiz?<br />

Garanti Bankası’nda 1990’da işe<br />

başladığımda Personel Müdürlüğü<br />

diye isimlendirilen departmanın<br />

adı 1993 ya da 1994’de “İnsan<br />

Kaynakları” olarak değişti.<br />

Şimdiki adının “Yetenek Yönetimi”<br />

olmasının nedeniyse ihtiyaçların<br />

değişmesi. Önceleri maliyet olarak<br />

görülen insan, zamanla kaynak<br />

olarak görülmüştür. Şimdi ise<br />

insan işletmelerde tüketilen bir<br />

kaynak değil, işletmenin sürekli<br />

gelişen ve zenginleşen öz değeri<br />

haline gelmiştir. Yetenek Yönetimi<br />

işinin yetenekli insanları kuruma<br />

çekme ve kurumda tutmanın<br />

yanında; kurumun hangi alanlarda<br />

kritik yeteneklere ve yeterliliğe<br />

sahip kişilere ihtiyacı olduğunu<br />

tespit edip, çalışanların yetenek<br />

ve yeterlilikleri ile iş için gerekli<br />

yetenek ve yeterliliklerin örtüşmesini<br />

ve bütünleşmesini sağlayarak<br />

insan verimliliğini artırmak olduğu<br />

söylenebilir.<br />

“FARKLILIĞI OLUŞTURAN<br />

İNSANDIR”<br />

Değişen dünya, dijitalleşme, robotlar,<br />

ileri teknoloji derken işletmelerde<br />

insanı daha farklı konumlandırma<br />

ihtiyacı doğmuştur. Artık<br />

farklılığı oluşturan ne teknoloji ne<br />

www.kobiyasam.com.tr<br />

65


YÖNETİM<br />

www.kobiyasam.com.tr<br />

66<br />

sermaye ne de doğal kaynaklardır;<br />

farklılığı oluşturan insandır ve<br />

insanın yetenek ve yetkinliklerinin<br />

önemi fark edilmiştir.<br />

İşletmelerin hedeflerine ulaşmada<br />

anahtar role sahip çalışanların<br />

işe alımı eğitilmesi geliştirilmesi<br />

ve yeteneklerinden karşılıklı verim<br />

sağlayabilmek için organize<br />

edilen sürecin bütününü yetenek<br />

yönetimi olarak adlandırabiliriz.<br />

Bu yetenek yönetimi süreci bugün<br />

insan kaynakları yönetiminde<br />

temel başarı faktörü haline<br />

gelmiştir. Yetenekli çalışanların<br />

işletmeye çekilmesi ve kurum<br />

bağlılığının sağlanmasının giderek<br />

zorlaştığı bir ortamda işletmeler<br />

yetenek yönetimi stratejileriyle<br />

sahip oldukları yetenekli çalışanlardan<br />

işletme amaçları doğrultusunda<br />

etkin bir şekilde yararlanabilmektedirler.<br />

Ayrıca yetenek<br />

yönetimiyle çalışanlara eğitim<br />

ve kendilerini geliştirme olanakları<br />

tanınmakta; bu da onların<br />

işletmeye bağlılıklarını artırarak<br />

işletmede kalmalarını sağlamaktadır.<br />

İşte bu bağlamda kullanılan<br />

stratejiler, yapılan planlamalar ve<br />

oluşturulan projeler bütünü “Yetenek<br />

Yönetimi’ni” oluşturmaktadır.<br />

“HER NEFESTEN SONRA<br />

DEĞİŞEBİLİYORUZ”<br />

Türkiye’de hala personel şefliği<br />

gibi çalışan yerler de var; hakikaten<br />

Yetenek Yönetimi yapılan yerler<br />

de. Bununla beraber, modern<br />

bakış açısında değişiklikler söz konusu.<br />

Doktora tezim yönetim üzerine<br />

ama anket kullanmıyorum.<br />

Nitel araştırmalar yaygınlaştı. Post<br />

modern felsefe farklı bir bakış açısı<br />

getiriyor. Mevlana’nın da dediği<br />

gibi “her nefesten sonra” değişebiliyoruz.<br />

Bu bağlamda yönetim<br />

bilimlerinde de artık farklı bakış<br />

açıları gelişiyor. İnsan değiştikçe<br />

dünya değiştikçe yönetim şekilleri<br />

de değişiklik göstermek zorunda.<br />

Örneğin home-office çalışmak<br />

esnek çalışma saatleri gibi…<br />

n Bir yanda bilgi birikimi ve donanım,<br />

diğer yanda da tecrübe ve<br />

mesleki geçmiş var. Yaptığınız<br />

tercihlerde ve sunduğunuz tekliflerde<br />

hangisi daha ağır basıyor?<br />

Şirketin stratejisi neye ihtiyaç<br />

duyuyorsa o ön plana çıkıyor.<br />

“ÜRETİM GİRDİSİ<br />

GÖZÜYLE BAKILIYOR”<br />

n Yönetici seçme ve yerleştirme<br />

hizmetinin Türkiye’deki yaygınlık<br />

durumu nedir?<br />

Yaygınlaşma eğiliminde<br />

ama henüz yolun başındayız.<br />

Avrupa ülkeleri,<br />

özellikle İngiltere kadar bu<br />

iş bizde profesyonelleşemedi.<br />

Bunun arkasındaki<br />

gerçekse, firmalarımızın<br />

bu işi pek fazla<br />

bilmeyişleri. İnsan<br />

kaynağı hala bir<br />

üretim girdisi<br />

olarak görülüyor.<br />

Yöneticileri seçerken de girdi<br />

gözüyle bakıyorlar. Bizim verdiğimiz<br />

hizmet de bu bakış açısından<br />

nasibini alıyor.<br />

n Yaptığınız işte isabet ve başarıyı<br />

yakalamanın olmazsa olmaz<br />

şartları nelerdir?<br />

Bizden bu hizmeti talep eden<br />

firma ile aramızda açıklanamamış<br />

ve anlaşılmamış hiçbir<br />

noktanın kalmamış olması lazım.<br />

Onların stratejilerini, isteklerini ve<br />

arayışlarını çok iyi biliyor olmamız<br />

gerekiyor. Onun için de bütün verileri<br />

bize aktarmaları şart. Verileri<br />

aldıktan sonra onlar için en uygun<br />

kişiyi bulurken zorlanma yaşamıyoruz.<br />

Tıptaki gibi teşhis doğru<br />

olursa, tedavide isabet sağlanıyor.<br />

“ARADIĞINIZ PROFİL<br />

KONUSUNDA NETLEŞMEK<br />

İŞİN YARISI”<br />

n Yönetici seçilirken talepte bulunan<br />

firmanın söyledikleri mi<br />

yoksa sizin araştırmalarınız mı<br />

belirleyici oluyor? Hiç firmalara<br />

“aslında sizin talep ettiğiniz değil<br />

de bizim tespitlerimize göre<br />

şu yönetici tipi size daha uygun”<br />

dediğiniz oluyor mu?<br />

Sorduğunuz durumla çok karşılaşıyoruz.<br />

Kullanmaya devam<br />

ettiğimiz “Focus Profile” adlı 360<br />

derecelik ölçüm yapan bir yetkinlik<br />

testimiz var. Bu bir yazılım<br />

programı. Önce yöneticiyi talep<br />

eden firma ardından yönetici<br />

adayı tarafından dolduruluyor.<br />

Ne kadar örtüştüğüne bakılıyor.<br />

Bir defasında şirket ortaklarından<br />

birinin doldurduğu testin sonunda<br />

program şu sonuca ulaştı: ‘Bu<br />

kadar farklı yetkinliklere bu kadar<br />

yüksek ölçekte sahip bir kişilik<br />

olanaklı gözükmüyor’. Biz danışman<br />

olarak aranan profilin güçlü<br />

yanlarının ne olması konusunun<br />

netleştirilmesi konusunda destek<br />

oluyoruz. Gerçek şu ki; aradığınız<br />

profil konusunda netleşmek işin<br />

yarısı.<br />

n Sanırım işinizin en zor bölümü, o<br />

şirketin nasıl bir yönetici aradığını<br />

tayin etme süreci?<br />

Firmayla görüşmemizdeki sorularımızın<br />

esas amacı, aranan<br />

yöneticinin özelliklerini ortaya<br />

çıkarabilmek. Şirketin ne istediğini;<br />

dertlerini, sıkıntılarını ve ihtiyaçlarını<br />

çok iyi anlamak ve gelecek<br />

stratejisini okumak gerekiyor.


Isı, Su, Ses yalıtımında<br />

Temelden Çatıya İzolasyon Estetikle Buluştu<br />

• Çatı • Temel • Perde • Cami Kubbeleri • Teras • Gizli Dere Olukları<br />

• Asansör Kuyuları • Islak Zemin Su İzolasyonları<br />

• Çatı Arası • Dış Cephe ve Kalorifer Boru Isı Yalıtımları<br />

izo-gün<br />

Merkez: Fenk Mh. Bayram Sk. No: 7-1 Terme / Samsun Tel: (0362) 876 15 50<br />

Şube : Fevzi Çakmak Mh. Beşikdüzü Sk. No: 2 İlkadım / Samsun Tel: (0362) 236 12 13


GİRİŞİMCİLİK<br />

www.kobiyasam.com.tr<br />

68<br />

Şeker hamuruyla<br />

gönülleri fethetti


GİRİŞİMCİLİK<br />

bir yoldur. Yardımlaşma ve paylaşma<br />

duygusu kişideki var olanı<br />

azaltmaz, aksine çoğaltır.<br />

“HEP İNSAN<br />

BİRİKTİRMEK İSTERİM”<br />

Geçmişinde radyoculuk yaptığını,<br />

iki kardeşi ve terazi burcundan<br />

olduğunu söyleyen Özgür<br />

Beyazkuş, kendini “Babam gibi ben<br />

de pozitif bir insanım. Hediyelere<br />

değil, anılara değer veririm. Hep<br />

insan kazanmak ve insan biriktirmek<br />

isterim. İnsanlarla ilişkilerim<br />

hep iyi olmuştur. Doğamda hep insanlara<br />

bir şeyler katma ve yardım<br />

etme arzusu var.” diye tanımlıyor.<br />

Öğrenimini bitirdikten sonra<br />

uzun yıllar tekstil sektöründeki<br />

iyi firmaların ihracat birimlerinde<br />

çalışan Beyazkuş; evlilik ve ardından<br />

kızının dünyaya gelmesiyle işi<br />

gücü bırakıyor. “Arnavut kızı olmanın<br />

verdiği hamaratlıkla” zaten<br />

böreğe ve çöreğe düşkündür; her<br />

zaman da iyi sofralar kuran ve iyi<br />

yemekler yapan biridir.<br />

BIRAZDAN detaylarını okuyacağınız<br />

hikâyenin içinde hem ekonomik,<br />

hem sosyal hem de psikolojik<br />

temalar var. Olayın kahramanı,<br />

İstanbul’da hayatını sürdüren<br />

ve butik pastacılık işiyle uğraşan<br />

Özgür Beyazkuş. Bir şekilde onunla<br />

yolları kesişen Baran Karaaslan,<br />

Yiğit Demir Kale ve Kubilay Yılmaz<br />

isimli gençler de hikâyede önemli<br />

Özgür Beyazkuş: “Aslında<br />

kafamda planladığım şekilde<br />

bu irtibat üçgeniydi. Üye,<br />

ben, firma. Ben üyeye asla<br />

zarar vermeden, grubun<br />

diriliğini tutarak firmadan<br />

maksimum seviyede fayda<br />

sağlıyorum. Üye de hiçbir<br />

yerde bulamayacağı fırsatlara<br />

erişiyor. Sabah 08.00’de<br />

kalkıp gece yarılarına kadar<br />

telefonla sürekli iş süreçlerini<br />

yönetiyorum ve yürütüyorum.”<br />

bir yere sahip.<br />

HERKES İÇİN ÜÇ BÜYÜK HİSSE!<br />

Beyazkuş ve gençlerin gerçeğe<br />

dönüştürdüklerinden topluma<br />

üç büyük hisse düşüyor: Yeter ki<br />

kendine güvensin ve asla yılmasın;<br />

kadın ya da genç herkes girişimci<br />

olabilir. İşbirliğine gidebilmek ve<br />

bunu yürütebilmek başarıya açılan<br />

HİKÂYE KÜÇÜK KIZININ<br />

DOĞUM GÜNÜNDE BAŞLIYOR…<br />

Butik pastacılıkta bilinen ve<br />

takip edilenler arasına adını yazdıran<br />

Beyazkuş’un pasta üretim<br />

hikayesi kızının doğum gününde<br />

başlıyor: “Ciddi miktarda para<br />

ödeyerek şık bir pasta yaptırmıştık.<br />

Pastayı kestim herkese verdim ve<br />

nasıl çocuklar diye sordum. Hepsi<br />

aynı anda ‘iğreeennç!’ deyiverdi. O<br />

anı hiç unutmuyorum, sırtımdan<br />

soğuk terler aktı. Pastayı yapan<br />

kişinin çok sayıda takipçisi olduğunu<br />

gördüm. Seri halde instagram<br />

üzerinden pasta satışı yapıyordu.<br />

O da benim gibi orta yaşlarda<br />

bir kadındı. Pastaya kıyamadım.<br />

Üzerindeki şeker hamurlarını attım,<br />

katlarını ayırdım ve sos yapıp<br />

süsledim. O gece bitti. Ben bunu<br />

yapabilirim dedim. Kendimle ilgili<br />

belirli kararları almam gereken de<br />

bir dönemdi herhalde.”<br />

İBB FIRINCILIK VE PASTACILIK<br />

OKULU DÖNÜM NOKTASI<br />

Pastacılık kursuna gitmeyi<br />

düşünen Beyazkuş, 15-20 bin<br />

liralık ücretlerle karşılaşınca vazgeçiyor:<br />

“Bu kadar büyük parayı<br />

buraya bağlayamazdım; çünkü<br />

ne olacağını bilmiyordum. 4-5<br />

sene öncesiydi. Kanalları, özellikle<br />

www.kobiyasam.com.tr<br />

69


GİRİŞİMCİLİK<br />

“HEDEFİM<br />

İŞİMİ<br />

EKRANA<br />

TAŞIMAK”<br />

ÖZGÜR Beyazkuş: “Ekranlarda<br />

olmayı, işimi ekrana<br />

taşımayı hedefliyorum.<br />

Ekrana yakıştığıma inanıyorum,<br />

muadillerime göre<br />

daha donanımlıyım. Ama<br />

yaklaşık 3 bin üyesi bulunan<br />

grubumu asla bırakmayacağım.<br />

En kötü ihtimalle<br />

benim kadar gruba emek<br />

veren yardımcılarıma devredeceğim.<br />

Şu anda hiçbir<br />

maddi getirileri olmadan<br />

gün içinde deli gibi çalışıyorlar.<br />

Bundan sonrasında<br />

o insanlara da belli oranda<br />

bütçe açabilmeyi amaçlıyorum.<br />

İlgiyi üst seviyede<br />

tutabilmek için devamlı<br />

proje üretmek gerekiyor<br />

grupta.”<br />

www.kobiyasam.com.tr<br />

70<br />

de yabancı olanlarını izlemeye<br />

başladım. Terimleri ezberledim. Bir<br />

yandan kendimi geliştirme çabasındaydım,<br />

diğer yandan evdeki<br />

herkesten ‘elinden bırak o telefonu’<br />

tepkisini alıyordum. İSMEK’in<br />

semtimdeki kursuna gittim.<br />

Baktım ki hocanın anlattıklarından<br />

daha fazlasını biliyorum. İstanbul<br />

Büyükşehir Belediyesi’nin (İBB) Davutpaşa’daki<br />

Fırıncılık ve Pastacılık<br />

Okulu’na başvurdum. Kayıt, mülakat,<br />

yazılı sınav sonrasında kabul<br />

edildim. Bir sürü bölümleri vardı.<br />

Gözüm şeker hamurlu pastalardaydı.<br />

Müthiş bir yer ve ortam idi.<br />

İyi hocalar vardı. Ücreti de cüziydi.<br />

20 kişilik sınıfımda olanlardan gözüme<br />

kestirdiğim 4-5’i aldı başını<br />

gitti! Onlarla dostluğumuz halen<br />

devam ediyor.”<br />

İLK SIÇRAMA<br />

WHATSAPP GRUBUYLA<br />

Beyazkuş, İBB kursunu başka<br />

eğitimlerle takviye etmek istiyor.<br />

Fakat onların ücretleri de hayli<br />

pahalıdır. Birkaç saatlik temel<br />

pastacılık eğitimi bile 700 liradır.<br />

“Benim gibi bu paraları veremeyen


GİRİŞİMCİLİK<br />

ama bu işi çok isteyen insanlar<br />

var. Acaba ne yapabilirim?” diye<br />

içinden geçiren Beyazkuş, Whatsapp<br />

grubu oluşturarak bildiklerini<br />

anlatma kararı alır: “Grubu açtım,<br />

20 kişiyiz. Ama mesajlara yetişemez<br />

oldum, telefonum bloke oldu.<br />

Devamında insanlar birbirlerine<br />

sorsunlar, yardımlaşsınlar niyetiyle<br />

facebook grubu açtım. Adını<br />

o 20 kişi koydu: Özgür Pastacılar<br />

Yardımlaşma Grubu. Aralarından<br />

kendime daha yakın bulduğum<br />

kadınları seçtim. Biri Afyon’da Esra<br />

Tan Avcı, biri Bandırma’da Sevda<br />

Atasoy, biri Fransa’da Emine Kutlu,<br />

biri İzmir’de Sibel Şenday ve biri<br />

de İstanbul’da Dilek Güneş. Bana<br />

yardımcı olur musunuz, bir ekip<br />

olabilir miyiz dedim. 1 senelik<br />

sürede kafamdaki plan şuydu: Büyüyeceğiz<br />

ve firmalar grubumuzda<br />

bulunabilmek için bizi tercih<br />

edecekler.”<br />

“EDİRNE’DEN VAN’A HER YERE<br />

ULAŞMAYA ÇALIŞTIK”<br />

Her salı günü 4 kadın pastacı<br />

arkadaşıyla facebook üzerinden<br />

yayınlar paylaşan Beyazkuş, “Gücü<br />

ve aktifliğine göre Türkiye’de butik<br />

pastacılık üzerine en güçlü grup<br />

bizimkisi. Bizi duyan gelmeye başladı.<br />

Sadece butikçileri ve ağırlıklı<br />

olarak kadınları aldık. Amacım şu:<br />

Van’daki, Urfa’daki kadın da grubumuzdan<br />

fayda sağlayacak, yeni<br />

şeyler öğrenecek. Kendilerine istihdam<br />

sağlayıp güçlenecekler ve<br />

ayakları üzerinde duracaklar. Biraz<br />

tepki çektim çünkü bunun ücretli<br />

eğitimleri var. Kadınlardan gelen<br />

teşekkür ve dua mesajları beni<br />

olumlu yönde etkiledi ve inanılmaz<br />

motive etti. Aramızda gönülden<br />

gönüle bir bağ oluştu.” diyor.<br />

HOCALARIN DİKKATİNİ<br />

ÇEKTİLER<br />

Üye sayısı hızla artan grup<br />

pasta hocalarının da dikkatini<br />

çeker. Beyazkuş, onlara “Gelin<br />

grubumuzda temel konuları<br />

anlatın. Bir şeyler öğrenip ürün<br />

satsınlar ki yeni eğitim almak için<br />

fırsatı olsun.” önerisi getiriyor. Bu<br />

proje de tutuyor: “Türkiye’nin en<br />

iyi hocalarıyla üyelerimizi her Salı<br />

saat 22.00’de facebook platformumuzda<br />

buluşturduk. Aynı anda<br />

450-500 kadın canlı yayında izler<br />

oldu. Gittikçe sayı katlandı.”<br />

Türkiye’de butik<br />

pastacılık üzerine<br />

facebook’taki en güçlü<br />

grubun<br />

kendilerinki olduğunu<br />

söyleyen Beyazkuş:<br />

“Amacım şu: Van’daki,<br />

Urfa’daki kadın da<br />

grubumuzdan fayda<br />

sağlayacak, yeni<br />

şeyler öğrenecek.<br />

Kendilerine istihdam<br />

sağlayıp güçlenecekler<br />

ve ayakları üzerinde<br />

duracaklar.” diyor.<br />

BARAN KARAASLAN’LA<br />

İŞBİRLİĞİ SÜRECİ<br />

Özgür Pastacılar Yardımlaşma<br />

Grubu dolayısıyla genç girişimci<br />

Baran Karaaslanla, Beyazkuş’un<br />

yolları kesişiyor. İstanbul’da uluslararası<br />

ticaret okuyan Karaaslan’ın<br />

babası Malatya’da fırıncılık-pastacılık<br />

ürünleri imal eden<br />

ve sadece yurt dışına satan MEK<br />

Gıda’nın sahibidir. İnstagramda<br />

önceleri online giysi ticareti yapan<br />

ve devamında rotayı pastacılık<br />

ürünlerine çeviren Karaaslan,<br />

Beyazkuş’a “Facebook yayınında<br />

üyelere destek olarak ücretsiz hamur<br />

gönderme” teklifi götürüyor.<br />

Beyazkuş, Karaaslan’a “Bundan<br />

böyle hep arkamda mısın?” diye<br />

soruyor. “Evet” cevabın alınca,<br />

“O zaman beraber büyüyelim.”<br />

diyor. Birlikte sosyal sorumluluk<br />

projeleri de yürütüyorlar. Örneğin<br />

23 Nisan’da hastanedeki lösemili<br />

çocuklar için kurabiyeler üretiliyor.<br />

Karaaslan da hamurları tek tek<br />

kadınların evlerine ulaştırıyor.<br />

“ADETA UYGULAMA<br />

LABORATUVARLARI OLDUM”<br />

“Sosyal medya çok önemli.<br />

Hepsini evimde oturarak telefonla<br />

yaptım. Baran ile de böyle<br />

tanıştık. Onun da sosyal medyada<br />

ilk senesiydi.” diye konuşan<br />

Beyazkuş, devamında şunları<br />

anlatıyor: “Türkiye’deki bütün butik<br />

pastacılar benim platformumda.<br />

Böylelikle şeker hamuru kullanan<br />

herkes aynı anda Baran’ı öğrendi.<br />

Baran ile birbirimizi desteklemiş<br />

olduk. Ona senin bunun dışında<br />

krem şantin, unun vs var. Onları<br />

da kullanayım, memnun kalırsam<br />

grubumda tavsiye edeyim dedim.<br />

Böyle bir gücüm var çünkü. Örneğin<br />

bir miskleri ancak bir pastane<br />

pastası uygun. Şeker hamurlu<br />

butik pastacıya satacaksanız bu<br />

ölçünüz tutmaz dedim. Ölçüleri<br />

söyledim, etiketler ve gramajlar<br />

ona göre değiştirildi. Bana güvendiler.<br />

Adeta uygulama laboratuarları<br />

oldum. Nihayetinde ben de<br />

para kazanmak istiyorum, ürünlerinin<br />

mükemmel olması gerekiyor.<br />

Baran aldı başını gitti. Baran’la<br />

sözleşmelerimiz hep şifahen oldu.<br />

Bir sene bitti. Geldik ikinci seneye.<br />

Başka firmalardan teklif gelse de<br />

Baran’ı bırakamam. İkinci sene<br />

Baran’a dedim ki, bir satış kampanyası<br />

yapalım. Üç günde 3,5 ton<br />

ürün sattık. Ben satış yaparken<br />

her zaman kendi fiyatının altında<br />

veriyor. Üyelerim kazanıyor. Hep<br />

kazanç sağlayacakları mecra<br />

görüp grubu ayakta tutuyorlar.<br />

Grupla ilgileniyorlar. Böylelikle<br />

başka ürün satmak isteyenler de<br />

gruba geliyor. Aslında kafamda<br />

planladığım şey bu irtibat üçgeniydi.<br />

Üye, ben, firma. Ben üyeye asla<br />

zarar vermeden, diriliğini tutarak<br />

firmaların ilgisini kazanıyordum.<br />

Üye de hiçbir yerde bulamayacağı<br />

fırsatlara erişiyor. Sabah 08.00’de<br />

kalkıp gece yarılarına kadar telefonla<br />

sürekli iş süreçlerini yönetiyorum<br />

ve yürütüyorum.”<br />

“YOUTUBE KANALIYLA<br />

BARAN’IN MARKA<br />

YÜZÜ OLDUM”<br />

Baran Karaaslan, işleri daha da<br />

ileriye taşıma hedefiyle Beyazkuş’a<br />

youtube mecrasını kullan-<br />

www.kobiyasam.com.tr<br />

71


GİRİŞİMCİLİK<br />

www.kobiyasam.com.tr<br />

72<br />

mayı arzuladığını da dile getiriyor.<br />

Söz yeniden Beyazkuş’ta: “Baran,<br />

bir youtube kanalı istiyorum ama<br />

marka değeri olsun dedi. Daha<br />

önce farklı hocalarla bir sürü<br />

denemeleri olmuş. Hocanın çok iyi<br />

ve madalyacı olmasının ötesinde<br />

burada bir elektrik olayı var. Şu<br />

anda çekimlerimizi gerçekleştiren<br />

Yiğit Demir Kale’nin annesi<br />

samimi arkadaşım. Bir de Kubilay<br />

Yılmaz var. İstiyorum ki insanlar<br />

bir şeyler öğrenirken hem şakası,<br />

hem enerjisi olsun, sıcak bir<br />

şeyler olsun. Deneme çekimleri<br />

yaptılar. Bunlar son videolarımı<br />

çekenler üçüncü ekibim. Çekimleri<br />

gönderdiler, sanki televizyondayım,<br />

tv programı izliyorum. İki çocuk<br />

çok güzel bir iş çıkarmışlardı.<br />

Kafalarında daha iyisini yapacak<br />

cevher var. Olaya kazanç değil,<br />

marka değeri olarak bakıyorlar.<br />

Baran da bayıldı. Fuarlarda<br />

benden destek de istiyor artık.<br />

Gittiğime şahit oluyorum ki,<br />

kadınlarla öyle bir bağ kurmuşum<br />

ki yüzlercesi sadece beni görmek<br />

için standa geliyor. Öyle bir<br />

şey oldu ki Baran’ın marka yüzü<br />

oldum.”<br />

“BABAM İNTERNETİN<br />

GÜCÜNÜ ÖĞRENDİ”<br />

BARAN Karaaslan: “Babamla<br />

Malatya’daki fabrikada otururken<br />

beni tebrik etti. Milletinkini<br />

satacağına benim malımı sat<br />

dedi. Bu 5 yıl öncenin olayı.<br />

Masadan kalkarken umursamaz<br />

tarzda söyledi ama. İç piyasaya<br />

mal vermiyorduk, bu nedenle<br />

bizi kimse tanımıyordu. Reklamımız<br />

yoktu. Şeker hamurlarını<br />

7’er kilolar halinde satıyorduk.<br />

Bu gerekçelerle satamam<br />

dedim. Paketleri küçültürüm,<br />

sen sat dedi. Fabrikamızın<br />

adı MEK’le ilgili bir instagram<br />

sayfası açtım. Ürün fotoğrafları<br />

çektim, aynı şekilde takipçi<br />

bulma yolunda ilerledim.<br />

Aktif müşteri kitlesini bulmaya<br />

çalıştım. Bir iki hafta uğraştım,<br />

babama olmuyor dedim. Para<br />

ve kargo ücreti istemeden<br />

bedava numuneler yolla dedi.<br />

Mesaj attıklarım ürünü tanıyıp<br />

bilmediklerini belirterek kabul<br />

etmediler. Yılmadım. Eminönü’deki<br />

ve Kadıköy’deki pasta<br />

toptancılarına gittim. Rakip<br />

firmalarımızın ürünlerinin ve<br />

renklerin tek tek inceleyerek bir<br />

BENCHMARK çalışması oluşturdum.<br />

Şeker hamuru diyarı<br />

adıyla yeni bir instagram hesabı<br />

açtım. Hazırladığım SWOT<br />

analizi girişken iletişim stratejisi<br />

uygulayarak ürünlerimizle<br />

insanları buluşturmam gerektiğini<br />

gösteriyordu. Uzun süre<br />

ücretsiz numune yolladım. Eğer<br />

denerlerse; üründen hem kalite<br />

hem fiyat olarak daha memnun<br />

kalıp bizi tercih edeceklerine<br />

inancım tamdı. İnsanlar 6 – 7<br />

ay sonra markamızı arar ve<br />

onunla ilgili mesajlar atar hale<br />

gelmişlerdi. Çok duygulandım.<br />

Başarmıştım. Sonra ismi Baran<br />

Gıda yaptım, sadece babamın<br />

ürünlerini satmaya başladım.<br />

Zamanla instagram ve facebook’un<br />

yanı sıra neden Youtube<br />

ve Google’daki potansiyeli<br />

kullanmayalım; hem neden yeni<br />

ürünleri de ekleyerek ciroyu<br />

artırmayayım dedim. Böylelikle<br />

babamın kafasında başka şeyler<br />

canlandı. İnternetin gücünü<br />

öğrendi. Aslında sürekli kendini<br />

yenileyen biri; ODTÜ Gıda<br />

Mühendisliği mezunu. Artık mal<br />

satmadığımız ülkelere de gidip<br />

antrepolar kurarız. Türkiye’deki<br />

bu sistemimizi o ülkelerde de<br />

hayata geçirebiliriz.”


GÜNCEL<br />

El Yazınız<br />

Sizi Ele<br />

Veriyor!<br />

Grafoloji uzmanı Nedim<br />

Yanni, “Uzman bir<br />

grafolog; kişi hangi<br />

ulustan gelirse gelsin,<br />

hangi lisanda yazarsa<br />

yazsın, düşüncelerinin<br />

el yazısıyla kâğıt üzerine<br />

yansıyan izdüşümlerini<br />

okuyabiliyor.” diyor.<br />

www.kobiyasam.com.tr<br />

74<br />

EL yazısının; sahibinin kişilik ve<br />

karakterine ilişkin ana özellikleri<br />

bütün yönleriyle ortaya koyduğunu<br />

biliyor muydunuz? Cevabınız ‘hayır’<br />

ise şu bilgiyle başlayalım: El yazısı<br />

yani grafoloji bir bilim dalı. Üç bin yıl<br />

önce Çinliler tarafından geliştirildi<br />

ve pek çok kültür ile uygarlıkta kabul<br />

gördü. Günümüzde de etkin olarak<br />

kullanılıyor.<br />

KARAKTER VE KİŞİLİK ANALİZİ<br />

Grafolojiyi, konunun Türkiye’deki<br />

önemli uzmanlarından Nedim Yanni’yle<br />

konuştuk. Yanni’nin anlattıklarından<br />

anlaşılıyor ki, el yazısı bilimi,<br />

“kişinin karakterinin, davranışlarının<br />

ve eğilimlerinin tahmin edilmesi<br />

ile kişiliğinin analizinde en etkili<br />

ve güvenilir” yöntemlerden biri.<br />

Yöntemden özellikle personel seçimi<br />

ve işe yerleştirme süreçlerinde,<br />

mülakatlarda, ekip kurma çalışmalarında<br />

ve kariyer planlamalarında<br />

yararlanılıyor.<br />

“BİR NEVİ ZİHİN YAZISI”<br />

Dünyanın en tanınmış grafologlarından<br />

biri olduğunun altını<br />

çizdiği İngiliz Grafoloji Enstitüsü<br />

Başkanı Elaine Quigley’in el yazısı için<br />

“bir nevi zihin yazısı” tanımlaması<br />

yaptığını ve bu bilimin evrensel bir<br />

metodolojisi bulunduğunu belirten<br />

Nedim Yanni, “Yani el yazısıyla kişinin<br />

karakterini okurken kullanılan göstergeler,<br />

ulustan ulusa, kişiden kişiye<br />

değişmiyor. Uzman bir grafolog, kişi<br />

hangi ulustan gelirse gelsin, hangi<br />

lisanda yazarsa yazsın, o kişinin düşüncelerinin<br />

el yazısıyla kağıt üzerine<br />

yansıyan izdüşümlerini okuyabiliyor.”<br />

diyor.<br />

TEMEL GÖSTERGELER<br />

DEĞİŞMİYOR<br />

“Sosyo-ekonomik kökeni, yaşama<br />

biçimini, hayattaki duruşu ve eğitimi”<br />

de yansıtan el yazısından kişilik<br />

tahlilinin Sodexho gibi çokuluslu<br />

bazı şirketlerin istihdam politikasına<br />

girdiğini ve Fransa’daki şirketlerin iş<br />

görüşmelerinde yüzde 80 oranında<br />

fonksiyonel hale geldiğini dile getiren<br />

Yanni’den öğreniyoruz ki, grafolojik<br />

incelemelerde en az 300 farklı el<br />

yazısı örneğinden yola çıkılıyor. Fakat<br />

belirli göstergeler değişmiyor ve<br />

temel olarak nitelendiriliyor.<br />

YAZIDA EĞİM VE DİKLİK DURUMU<br />

Değişmeyen göstergelerden biri<br />

‘eğim’. Merak katsayısının arttığı<br />

şu satırlarda aradan çekilip sizleri<br />

Yanni’yle baş başa bırakalım: “El<br />

yazısının sağa doğru eğimi, kişinin<br />

iletişim yeteneğinin göstergesi olarak<br />

yorumlanıyor. Örneğin kişi daha<br />

arkadaş canlısı, yönlendirici, sorumluluk<br />

sahibi, girişken olma eğilimi<br />

taşıyordur. Aynı zamanda satış yapmaya,<br />

kontrolü elinde tutmaya, sevilmeye,<br />

destekçi olmaya kadar uzayan<br />

birçok olasılığı barındırır. Yazı sağa<br />

doğru eğildikçe kişinin kararlarında<br />

duygularının etkisinde kalma özelliği<br />

artar. El yazısının genellikle dik oluşu<br />

kişilik bağımsızlığına işarettir. Sola<br />

doğru eğilen el yazısı, duygusal<br />

olarak ihtiyatlılığı temsil eder. Bu el<br />

yazısının sahibi, öncelikle her detayı<br />

doğrulama ihtiyacı duyar. Başkalarının<br />

onu herhangi bir söz vermeye<br />

zorlamasından hoşlanmaz.<br />

BÜYÜK YA DA KÜÇÜK<br />

YAZI TERCİHİ<br />

Büyük el yazısıyla yazan kişiler<br />

daha çok dışa dönük, dost tavırlı<br />

kimselerdir. El yazısının sahibi kişi<br />

yabancılara karşı daha mesafeli olmayı<br />

tercih etse de kendine güvenle<br />

hareket eder. Küçük el yazısı mantığı<br />

temsil etmenin yanı sıra zıt düşülen<br />

kişilere karşı acımasız olmayı da<br />

ifade eder. Akademik ve zihinsel<br />

uğraşılardan hoşlanan kişilerde bu<br />

tip el yazısı görülür. Eğer yazı hem<br />

küçük hem de zarif ise kişinin kendi<br />

dalga boyuna uygun olmayan kişilerle<br />

de iyi bir iletişim kurması olası değildir.<br />

Bu kişiler, sosyal olarak kabul


görmüş kuralları yıkmak konusunda<br />

zorlanırlar.<br />

KOYU, ÇOK KOYU VE<br />

SİLİK YAZILAR<br />

Koyu harflerle yazan kişiler verdikleri<br />

sözü yerine getirmek konusunda<br />

çok titizdirler. Ve etraflarındaki<br />

birçok olan biteni ciddiye alırlar. Çok<br />

koyu harfler ise kişinin gerginliğinin,<br />

eleştiriye karşı sinirlerine fazla hâkim<br />

olamayışın ve küçük imalardan bile<br />

alınganlık göstermenin ifadesi olarak<br />

yorumlanıyor. Bu kişiler önce tepki<br />

gösterir sonra soru sorarlar. Ve duygusal<br />

davranışlarını devam ettirirler.<br />

Çok silik ve ince yazılar ise ortama<br />

ve insanlara olan hassasiyeti temsil<br />

ediyor. Ama yazı aynı zamanda kaba<br />

saba ve şekilsiz ise kişi duygusal derinliği<br />

bile devam ettiremiyordur ve<br />

sönük bir yaşam tarzı sürdürüyordur.<br />

arasındaki mesafenin daha az olması<br />

ise başkalarıylabirlikte olma isteğini<br />

ortaya koyar, ama böyle yazan<br />

insanlar zaman zaman gereksiz bir<br />

kalabalığa neden olabilirler ve dayatmacı<br />

bir kişilik sergileyebilirler.<br />

SATIR AÇIKLIĞI VE DARLIĞI<br />

Satırların arasının açık olması,<br />

olaylara sakin ve geniş perspektiften<br />

bakma eğilimini ortaya koyar.<br />

Satır aralarının dar olması, yazarın<br />

hareketi sevdiğini ve eylemin içinde<br />

olmaktan hoşlandığını gösterir. Satır<br />

araları dar olup, harfler arasındaki<br />

bağlantı çok sıkı değilse, söz konusu<br />

el yazısının sahibi baskı altında<br />

sükûnetini koruma disiplinine<br />

sahiptir.<br />

GÜNCEL<br />

SAYFA KENAR BOŞLUKLARI<br />

Sol taraftaki boşluk, kişinin köklerini<br />

ve ailesini gösterir. Sağdaki boşluk<br />

diğer insanları ve geleceği temsil<br />

eder. Tepe boşluk hedef ve hırslardır.<br />

Sayfanın dibindeki boşluk, enerji,<br />

içgüdü ve pratiklik anlamına gelir. Sol<br />

taraftaki geniş bir boşluk bırakılması,<br />

hareketliliği sürdürme isteğini ortaya<br />

koyar. Soldaki mesafenin az olması<br />

ise temkinlilik ve hazır olmadığı<br />

takdirde bir şeyleri yapmaya zorlanmaktan<br />

kaçınma isteğini belirtir. Sağ<br />

taraftaki boşluğun az olması, sabırsızlık<br />

göstergesidir ve bir an önce işe<br />

başlayıp işi bitirme eğilimini yansıtır.<br />

Sağda geniş bir boşluk bırakılması ise<br />

bilinmeze karşı korkunun mevcudiyetini<br />

ortaya koyar.”<br />

L, T VE H’DEKİ SIRLAR<br />

L, t ve h harflerinin üst kısımlarının<br />

uzun olması hedef ve hırsın<br />

mevcudiyetini gösterir. Ancak üst<br />

tarafı fazla uzun l, t ve h’ler, kişinin<br />

başarması gerektiğini düşündüğü<br />

meselede gerçekdışı beklentiler<br />

içinde olabileceği anlamına gelir.<br />

Bu harflerin üst tarafının oranlı bir<br />

şekilde kuyruklu olması kişinin her<br />

şey üzerine etraflı bir şekilde düşündüğünü<br />

ve hayal gücünü makul bir<br />

şekilde kullandığını gösterir. Kıvrımın<br />

enli olması, yeni fikirler üretme<br />

ve bunların üzerine uzun uzadıya<br />

düşünme eğilimini ortaya koyar. Üst<br />

kıvrımın tekrar harfe geri dönmesi,<br />

yazı sahibinin hayal gücünü kullanmaktan<br />

kaçındığını ve elindeki işi<br />

bitirebilmek minimum gerekliliklerle<br />

kendini sınırladığını gösterir.<br />

G,Y VE P’DEKİ İPUÇLARI<br />

G, y, p harflerinde kuyruğun<br />

dik olması, sabırsızlık alametidir.<br />

Kuyruğun basık bir şekilde yuvarlanması,<br />

saldırganlık ve yüzleşmekten<br />

uzak durma isteğini ortaya koyar.<br />

Kuyruğun bastırılarak yazılmış tam<br />

bir kanca halini alması, enerji, para<br />

kazanma isteği ve tenselliğin göstergesidir.<br />

Kuyruğun bastırmadan<br />

tam bir kanca şeklini alması güvenlik<br />

ihtiyacını gösterir.<br />

KELİMELER ARASINDAKİ MESAFE<br />

Kelimeler arasındaki mesafenin<br />

fazla olması, “ bana nefes alacak<br />

alan bırak” mesajını içerir. Kelimeler<br />

NEDİM YANNİ KİMDİR?<br />

1969 yılında dünyaya<br />

gelen Nedim<br />

Yanni, Işık Lisesi’ni<br />

bitirdikten sonra<br />

Boğaziçi Üniversitesi’nde<br />

(BÜ) genetik<br />

ve psikoloji okudu.<br />

Lisansüstü eğitimini<br />

Columbia Üniversitesi’nde;<br />

doktorasını<br />

ise finans üzerine<br />

BÜ’nde yaptı.<br />

BÜ’nde Genetik, Columbia<br />

Üniversitesi’nde Endüstri Mühendisliği<br />

bölümlerinde asistanlık;<br />

BASF, Sümerbank, Mamasan ve<br />

Işın Ltd’de sanayi danışmanlığı<br />

görevlerini yerine getirdi. ISE<br />

firmasında Amerikan Prometrics<br />

sınavları ile 500’ü aşkı testi<br />

uyguladı ve eğitimlerini<br />

verdi.<br />

Şu sıralar<br />

Türkiye’de ilk kez<br />

pratiğe geçen AP ve<br />

SAT Subject sınavlarında<br />

okullara<br />

danışmanlık hizmeti<br />

sunmakta. Yurt dışı<br />

eğitim koçluğuna ve<br />

üniversite hazırlık<br />

eğitimlerine devam<br />

etmekte.<br />

Columbia Üniversitesi’ndeki<br />

kurslara katılarak eğitimini aldığı<br />

grafolojik tabanlı psikometrik<br />

yetenek ve kariyer testlerini uygulayarak<br />

dileyenlere “en uygun<br />

kariyer planı ve meslek tespiti<br />

konusunda” yardımcı olmakta.<br />

www.kobiyasam.com.tr<br />

75


KENT HABER<br />

İMAMOĞLU: “DEPREM<br />

Seferberliği Başlatıyoruz”<br />

İBB Başkanı Ekrem İmamoğlu Belediye Meclisi’nde yaptığı uzun sunumda<br />

olası İstanbul depreminde şehirdeki mevcut binaların yüzde 22,6’sının<br />

yıkılacağının ve yolların yüzde 30’unun kapanacağının hesaplandığını açıkladı.<br />

26 Eylül <strong>2019</strong>’da gündüz vakti<br />

Silivri açıklarında meydana gelen<br />

5,8 büyüklüğündeki depremle<br />

gözler yeniden, “17 Ağustos 1999<br />

Marmara Depremi sonrasında<br />

uzmanlar tarafından 30 yıllık süre<br />

içinde gerçekleşeceği ifade edilen”<br />

olası İstanbul depremine çevrildi.<br />

İstanbul Büyükşehir Belediye<br />

(İBB) Başkanı Ekrem İmamoğlu, seçim<br />

çalışmaları sırasında ve göreve<br />

başladığının ilk günlerinde beklenen<br />

İstanbul depreminin “üzerine<br />

odaklandıkları en önemli konuların<br />

başında” yer aldığının altını çizmişti.<br />

İBB Meclisi’nde 13 bölümden<br />

oluşan geniş bir sunum yapan<br />

Ekrem İmamoğlu, İstanbul’un<br />

“uzmanların hayli yıkıcılığına işaret<br />

ettiği bu depreme” hala hazır<br />

olmadığını vurguladı. İBB Deprem<br />

Seferberlik Planı’nı acilen devreye<br />

soktuklarını söyleyen İmamoğlu,<br />

metropoldeki 1 milyon 166 bin<br />

binanın 788 bininin 1999 depremi<br />

öncesinde inşa edildiğini belirti.<br />

www.kobiyasam.com.tr<br />

76<br />

“İSTANBUL’DAKİ BİNALARIN<br />

YÜZDE 22,6’SI YIKILACAK”<br />

Silivri’deki 5,8’lik depremde bile<br />

224 ağır, 754 de az hasarlı bina<br />

saptandığını kaydeden İmamoğlu<br />

şunları anlattı: “İBB Deprem ve<br />

Zemin İnceleme Müdürlüğü ve Boğaziçi<br />

Üniversitesi tarafından 2018<br />

yılında gerçekleştirilen Deprem ve<br />

Hasar Kayıp Tahmin Çalışması’na<br />

göre 7,5 büyüklüğündeki yıkıcı bir<br />

depremde İstanbul’da çok ağır ve<br />

ağır hasarlı bina sayısı 48 bin, orta<br />

ve daha üstü hasarlı bina sayısı<br />

194 bin olacak. Bu rakamlara göre;<br />

binaların yüzde 22,6’sı yıkılacak, 25<br />

milyon ton enkaz oluşacak, yolların<br />

yüzde 30’u kapanacak, 463 içme<br />

suyu noktası, bin 45 atık su noktası<br />

ve 355 doğal gaz noktası hasar<br />

görecek. Toplamda 120 milyar TL<br />

yapısal ve yapısal olmayan ekonomik<br />

kayıp yaşanacak<br />

Yaşanacak maddi ve manevi<br />

hasarı onarmaktansa öncelikli<br />

hedef daha da gecikmeden önlem<br />

almak olacaktır.”<br />

“KENTSEL DÖNÜŞÜM<br />

MÜDAHALE YOL HARİTASI”<br />

“Öncelikli ve sorunlu alanlarda,<br />

sosyal ve ekonomik dönüşüm<br />

projelerinin gerçekleşmesi amacıyla<br />

Bakanlık tarafından talep edilen<br />

‘Strateji Belgeleri’ tamamlanarak<br />

‘İstanbul Kentsel Dönüşüm Müdahale<br />

Yol Haritası’ belirlenecektir.”<br />

diyen İmamoğlu, devamında şu<br />

bilgileri aktardı: “Afet Odaklı Müdahale<br />

Programı’yla bina bazında<br />

yapılan müdahaleler yanında,<br />

kentsel iyileştirme odaklı dönüşüm<br />

çalışmaları bu başlıkta ele alınacaktır.<br />

Bu amaçla 1 yıl içinde 39<br />

ilçe ile birlikte gerekli koordinasyon<br />

sağlanacak ve 5 yıl içinde strateji<br />

belgesinde yer alan müdahalelerle<br />

tamamlanacaktır.”<br />

Kentsel dönüşüm çalışmalarına<br />

İstanbulluların katılımını sağlamayı<br />

amaçladıklarını da belirten<br />

İmamoğlu, “İstanbul’da gerçekleştirilmesi<br />

planlanan veya proje<br />

aşamasında olan kentsel dönüşüm<br />

alanlarında yaşayanlar ve onlar<br />

tarafından kurulan sivil toplum<br />

örgütlerinin İBB ile iletişim sorunlarını<br />

aşmak üzere ‘Kentsel Dönüşüm<br />

İşbirliği Masası’ adı ile bir ofis<br />

kurulmaktadır.” diye konuştu.<br />

“<strong>KASIM</strong> AYINDA DEPREM<br />

ÇALIŞTAYI DÜZENLENECEK”<br />

Kasım ayı içerisinde, konunun<br />

tüm paydaşlarının katılımıyla “Deprem<br />

Çalıştayı” düzenleyeceklerini<br />

duyuran İmamoğlu, “Deprem Erken<br />

Uyarı ve Acil Müdahale Sistemi”<br />

üzerine çalışmalar yaptıklarını dile<br />

getirdi. İmamoğlu, 859 toplanma<br />

alanı hazırladıklarını da sözlerine<br />

ekledi.


TEKNOLOJİ<br />

UÇAN TAKSİ: VOLOCOPTER<br />

MEHMET HAYDAR<br />

DÜNYANIN ilk uçan taksisi Volocopter’ın<br />

son uçuş denemesi Singapur’daydı.<br />

Yeni hava aracı, Marina<br />

Körfezi’ndeki tanıtım uçuşunu<br />

başarıyla tamamladı.<br />

Uçan taksi, bagajla birlikte 2<br />

yolcu taşıyabiliyor. 18 pervaneli<br />

aracın 2 yıl içinde pilotsuz hava<br />

seferlerine başlayacağı belirtiliyor.<br />

Hala geliştirilme aşamasındaki Volocopter,<br />

saatte 100 kilometre hıza<br />

ulaşabiliyor ve 20 dakika havada<br />

kalabiliyor.<br />

Pervane sayısı ve yedek güç<br />

kaynağı sayesinde güvenilirlik testinde<br />

yüksek puan alan Volocopter,<br />

imalatında karbon fiber kullanılması<br />

dolayısıyla da hayli hafif bir araç.<br />

Donanımında beklenmeyen durumlar<br />

için yedek batarya ve paraşüt de<br />

bulunacak. Araca 2016 yılında 600<br />

bin Euro fiyat biçildi. Yeni teknolojik<br />

gelişmelerle tutar her yıl biraz daha<br />

makul hale gelecek.<br />

GOODYEAR’DAN UÇAN OTOMOBİL LASTİĞİ<br />

GOODYEAR, Cenevre<br />

Uluslararası<br />

Otomobil<br />

Fuarı’nda, hem<br />

lastik olarak dikey<br />

kullanılabilen hem<br />

de yatay pervane<br />

işlevi gören Aero<br />

konseptini tanıttı.<br />

Goodyear<br />

Teknoloji Şefi<br />

Chris Helsel tanıtım<br />

sırasında “‘Kentsel<br />

yoğunluk ve trafik<br />

sıkıntısına çözüm bulmak<br />

amacıyla, gökyüzüne<br />

çıkmak isteyen şirketler<br />

ile ortaklıklar kuruyoruz.<br />

Bu durum hem normal<br />

otomobil lastiği hem<br />

de uçan otomobillere<br />

itme gücü sağlayan<br />

bir lastik hayal<br />

etmemize neden<br />

oldu.” dedi.<br />

Aero lastiği,<br />

şişirilebilir bir<br />

lastik olmayacak.<br />

Şirket, lastiğin imal aşamasında<br />

kendi ürettiği oldukça esnek<br />

malzemeler kullanarak, lastik<br />

üzerindeki baskıyı en aza<br />

indirecek.<br />

Goodyear, yol koşullarını<br />

ve lastiklerdeki aşınmayı<br />

yakından takip edebilmek için<br />

Aero lastiklerinde yapay zeka<br />

teknolojisinden yararlanmayı<br />

da düşünüyor. Yapay zeka<br />

sistemi, 5G teknolojisiye uyumlu<br />

çalışarak araçlar arası iletişimde<br />

de devreye girecek.<br />

www.kobiyasam.com.tr<br />

78


TEKNOLOJİ<br />

NEWME’YLE FİZİK<br />

ÖTESİ YOLCULUK!<br />

JAPONYA’NIN en büyük<br />

havayolu şirketi ANA, ürettiği<br />

avatarlarla seyahatin tanımını<br />

değiştirmeye hazırlanıyor.<br />

“Newme” adı verilen<br />

“avatar” robotlarla anında<br />

başka bir fiziksel mekana<br />

bağlanılabiliyor.<br />

Gezginler için bir avatar<br />

fonksiyonu gören Newme,<br />

fiziken bulunmaya gerek olmadan,<br />

bir yeri tecrübe etme<br />

imkanı sağlıyor. Newme’nin<br />

ardında, fiziki sınırlara bağlı<br />

kalmadan, potansiyel seyahat<br />

severlerin farklı destinasyonları<br />

deneyimlemesi<br />

fikri var.<br />

Örneğin ebeveynlerinizi<br />

ziyaret etmek istediğinizde,<br />

sadece bir VR gözlük takarak,<br />

robotun kontrolünü ele geçirip<br />

anne babanızın evinde<br />

dolaşabilir, onlarla görüntülü<br />

sohbet edebilirsiniz.<br />

Şirket, geliştirdikleri robotun<br />

sadece eğlence değil,<br />

sağlık alanında da kullanılabileceğini;<br />

örneğin doktorların<br />

dünyanın öbür ucundaki<br />

bir hastayı tedavi edebileceğini<br />

söylüyor. Ayrıca, engelleri<br />

nedeniyle evlerinden<br />

çıkamayan insanlara iş yeri<br />

avatarı hizmeti vermek de<br />

mümkün olabilecek.<br />

NESNELERİN<br />

İNTERNETİ<br />

AKILLI cihazların birbiriyle iletişime geçip<br />

haberleşmesi, “nesnelerin interneti”<br />

kavramıyla tanımlanıyor ve bu olay IoT<br />

(internet of things) teknolojisiyle mümkün<br />

olabiliyor. Bu kavramı dünyada ilk<br />

defa 1991 yılındaki bir sunumda Kevin<br />

Ashton dile getirdi.<br />

Söz konusu<br />

teknoloji küçük ev<br />

aletlerinden akıllı<br />

şehirlere kadar<br />

uygulama alanı<br />

buluyor. Burada oluşan<br />

veriler big data<br />

yani büyük veri olarak<br />

karşımıza çıkıyor. Kol saati gibi kişisel<br />

eşyalardan birçok elektrikli cihaza dek<br />

günlük hayattaki nesneler bu teknolojiyle<br />

iletişime geçebiliyor.<br />

Nesnelerin interneti kuruluşlara<br />

“genel iş süreçlerini izleme”, “müşteri<br />

deneyimini geliştirme”, “zamandan ve<br />

paradan tasarruf etme”, “çalışan verimliliğini<br />

artırma”, “iş modellerini entegre<br />

etme ve uyarlama”, “daha iyi iş kararları<br />

verme” ve “daha fazla gelir elde etme”<br />

avantajları sunuyor.<br />

www.kobiyasam.com.tr<br />

79


KÜLTÜR - SANAT<br />

“SANATÇI,<br />

Evrensel Kaygının<br />

Görünen Yüzüdür”<br />

Ressamlığın kendini<br />

ifade etme biçimi<br />

olduğunu belirten<br />

Emre Dağ: “Tüm<br />

duygusal yoğunluğumu<br />

resimlerime<br />

aktarıyorum.<br />

Hayalimdeki<br />

karakterlere anlam<br />

yüklerken kimi zaman<br />

güneş oluyorum,<br />

kimi zaman dağın<br />

tepesindeki bulut…”<br />

AYŞEGÜL ÇAKIR<br />

www.kobiyasam.com.tr<br />

80<br />

GENÇ ressamlarımızdan Emre Dağ,<br />

sanat felsefesi ve sanatın toplumsal<br />

rolü hakkındaki düşüncelerini olduğu<br />

gibi eserlerine yansıtma gayreti<br />

içinde. Resim yaparken kendini ifade<br />

ettiğini söyleyen Dağ, “Sanat, evrenin<br />

dengesini elinde tuttuğuna inandığım<br />

bir terazidir.” diyor. Sanatın<br />

merkezi İstanbul’a uzak yaşamanın<br />

hedef kitleye ulaşmada dezavantaj<br />

oluşturmasından yakınan Dağ, ancak<br />

sanatçının her şartta ve zeminde<br />

insanın dönüşüm sürecinde öncü<br />

olması gerektiğini vurguluyor.<br />

“RESİM TUTKUMU<br />

4’ÜNCÜ SINIFTA<br />

ÖĞRETMENİM KEŞFETTİ”<br />

n Yaşam ve sanat süreçlerinizi anlatır<br />

mısınız? Sizi resim sanatına<br />

yönelten köşe taşı nedir?<br />

Çok klasik olacak belki ama resim<br />

yapmaya 5 yaşındayken anaokulundaki<br />

boya kalemlerini çalmakla<br />

başladım. Bunu annem öğrendiğinde<br />

en büyük destekçim ve<br />

sponsorum oldu. Sonraki süreçte<br />

hızlanarak devam eden resim<br />

yapma aşkıma sokaktan topladığım<br />

çamurlar şekil vermeye<br />

başladı. Bu aşk, tüm okul hayatım<br />

boyunca hiç hız kesmeden devam<br />

etti. Resim yapma tutkumu profesyonel<br />

anlamda 4’üncü sınıftayken<br />

öğretmenim keşfetti. Ailemin<br />

ve öğretmenimin desteğiyle<br />

Adana Güzel Sanatlar Akademisi’ne<br />

girdim. Fakat babam daha<br />

çok mühendislik gibi bölümler<br />

okumamı istiyordu. Bu durumu<br />

biraz zorlaştırsa da annemin<br />

desteği burada da devreye girmiş<br />

bana son parasını vererek Adana<br />

Güzel Sanatlar Lisesi’ne gitmemi<br />

sağlamıştı.<br />

“RESİM, KENDİMİ İFADE<br />

ETME BİÇİMİM”<br />

n Sanatseverlere resimleriniz<br />

hakkında ne anlatmak istersiniz;<br />

onları nasıl tanımlıyorsunuz,<br />

onlarla hangi mesajları vermek<br />

istiyorsunuz? Bu mesajlarınızı<br />

yansıttığınızı düşünüyor musunuz?<br />

Bunların eserlerinizdeki ip<br />

uçları nelerdir?<br />

Resim, kendimi ifade biçimim<br />

aslında. Tüm duygusal yoğunluğumu<br />

resimlerime aktarıyorum.<br />

Hayalimdeki karakterlere anlam<br />

yüklerken kimi zaman güneş<br />

oluyorum, kimi zaman dağın tepe-


KÜLTÜR - SANAT<br />

DAĞ’IN ALDIĞI<br />

ÖDÜLLER<br />

2005- MEB “Sporda Şiddet ve<br />

Fair Play” Başarı Ödülü<br />

2006- 17’inci Ulusal Çocuk<br />

Resimleri, Başarı Ödülü<br />

2006- “Tarihi ve Doğal Güzelliklerimizi<br />

Koruyalım” Açı Yayınları,<br />

Başarı Ödülü<br />

2011- Adana Eczacılar Odası,<br />

Türkiye Birinciliği<br />

2012- Adana Eczacılar Odası,<br />

Başarı Ödülü<br />

2012- Uluslararası “Green to<br />

Blue, 2’inci Cultural Bridges”,<br />

Mansiyon Ödülü<br />

2012- Işık Üniversitesi 1’inci<br />

Ulusal Exlibris Yarışması, Özel<br />

Ödül<br />

2012- Geleneksel Bahattin Tatis,<br />

Sergileme Ödülü<br />

2014- Ponart Temel Tasarım,<br />

Sergileme Ödülü<br />

sindeki bulut… Resimlerimde lirik<br />

anlatım dilinde yarattığım form<br />

biçimle leke-denge unsurlarını<br />

kullanıyorum. Amacım insanların<br />

köleleştirdiği doğaya nefes güneş<br />

olmak…<br />

SANATIN MERKEZİNDEN UZAK<br />

OLMANIN ZORLUKLARI…<br />

n Sanatın merkezi İstanbul’dan<br />

uzak bir şehirde sanat üretmeye<br />

çalışan genç bir ressam olmak ne<br />

gibi sıkıntılar meydana getiriyor;<br />

bunları nasıl aşabiliyorsunuz?<br />

Ürettiğim resimlerin hedef kitleyle<br />

buluşması biraz sancılı oluyor.<br />

Sanatın alıcısı ve severiyle sanatçı<br />

arasında köprü oluşturacak müze,<br />

galeri ve sergilerin bir hayli uzağında<br />

olmak; tıpkı kör bir insanın<br />

yönünü bulması gibi… Doğal<br />

olarak hedef kitleye ulaşabilmek<br />

için ekstra çabalar ortaya koymak<br />

gerekiyor.<br />

n Sanat nedir sorusuna sizin cevabınız<br />

nedir? Sanatın yönü nereye<br />

çevrilmiş olmalı?<br />

Bu sorunun asıl muhatabı geniş<br />

yelpazede sanatın ulaştığı herkestir.<br />

Yine de benim bu konuda<br />

yorumum kısıtlayıcı bir kıyaslama<br />

olacak ama “sanat, evrenin dengesini<br />

elinde tuttuğuna inandığım”<br />

bir terazidir.<br />

“SANATIN TÜM ALANLARI<br />

ÖZGÜN OLMALI”<br />

n Sanatta özgünlük konusundaki<br />

düşünceleri açıklar mısınız? Sizin<br />

resminizi özgün yapan özellikler<br />

nelerdir?<br />

Sanatın tüm alanlarının özgün<br />

olması düşüncesinin, sanatçının<br />

her zaman kendini doğru ifade<br />

biçimi olduğuna inanırım. Sunulan<br />

sanatsal hatların, psikolojik duyguları<br />

tetikleyen biçim ve değerlere<br />

dönüştüğünü düşünüyorum.<br />

n Sizi ve sanatınızı etkileyen sanatçılar<br />

kimlerdir?<br />

Henüz yolun başında bir ressam<br />

olarak ilkin Paul Cezanne’den<br />

etkilendim. Akademik eğitim almaya<br />

başladıktan sonra da İngiliz<br />

ressam William Turner’ın etkisi ve<br />

beğenisi çerçevesinde çalışmalarıma<br />

devam etmekteyim.<br />

“EVRENDEKİ DÖNÜŞÜMDE<br />

SANATÇI ÖNCÜ OLMALIDIR”<br />

n Hayatın içinde devam eden değişim-dönüşüm<br />

sürecinde sanatçı<br />

nerde durmalıdır? Bu duruşunu<br />

eserlerine nasıl yansıtmalıdır?<br />

Evrendeki insanın dönüşümü<br />

sürecinde sanatçı öncü olmalıdır.<br />

Estetik duruşu benimseyen bir<br />

yapının ana hatlarını oluşturmalıdır.<br />

Bu bağlamda sanatçı evrensel<br />

kaygının görünen yüzüdür.<br />

n Siz şu an kendinizi sanatçı olarak<br />

nerede konumlandırıyorsunuz?<br />

Ben sanatçıyı sanatın tüm hatlarını<br />

oluşturan temellerin içerisinde<br />

yapı taşı olarak görüyorum.<br />

Sanatçı bu anlamda yerini ve<br />

duruşunu belirleyerek, ürettiklerine<br />

yansıtarak ses olmalıdır. Ben<br />

de doğadan etkilenen bir sanatçı<br />

olarak yakalayabildiğim enstantaneleri<br />

tuvalden yansıtarak ikame<br />

bir yer bulduğumu düşünüyorum.<br />

n Gelecek ile ilgili hedefleriniz<br />

nedir?<br />

Kendime herhangi bir hedef koymadım.<br />

İnsanlar duygu değişikliği<br />

içerisindedir. Ben de resimlerimle<br />

kişisel deneyimlerimle örtüşen<br />

bağ kuruyorum.<br />

DOĞANIN DİRENİŞİ VE<br />

AYAKTA DURMA ÇABASI…<br />

n Bir resminizi esas alarak bunu<br />

okuyucularınıza anlatır mısınız?<br />

Bu resimde doğanın tekrar tekrar<br />

küllerinden yeniden varoluşunu;<br />

hayat bulduğu suya ve güneşe<br />

ulaşma çabasını tasvir etmeye<br />

çalıştım. Kullandığım renk leke fırça<br />

dokunuşlarım ve kompozisyon<br />

bir nebze de olsa tuval üzerinde<br />

amacıma ulaşmaya yardımcı<br />

olmuştur. Çalışmamda doğanın<br />

bende yarattığı direniş ve ayakta<br />

durma çabasını betimledim.<br />

www.kobiyasam.com.tr<br />

81


RAGIP ERTUĞRUL<br />

ragip@kobiyasam.com.tr<br />

Kentlerin Dinamizmi<br />

Festivaller<br />

Eskişehir’deki uluslararası tiyatro festivalinde sezonun en medyatik oyunları<br />

sahnelendi. Bozcaada’daki 1’inci Tenedos Tiyatro Festivali, ruhlarda güzel<br />

tatlar bıraktı. Sadece üç gününe tanık olduğum ve aklım kalarak döndüğüm<br />

Uluslararası Mardin Çocuk ve Gençlik Tiyatro Festivali, DRASED Başkanı<br />

Nurhan Öktem’in çaba ve emekleriyle gerçekleşiyor.<br />

www.kobiyasam.com.tr<br />

82<br />

SON bir ay içinde üç farklı kentte üç<br />

festivali gözlemleme fırsatı buldum.<br />

Bu üç festivalin de dinamikleri birbirinden<br />

farklı.<br />

ANADOLU ÜNİVERSİTESİ’NDEN<br />

BİR İLK<br />

“Eskişehir’in kalbini ve yaşam<br />

damarını oluşturan” Anadolu<br />

Üniversitesi, 18 Ekim ile 9 Kasım<br />

tarihleri arasında ilk kez bir Uluslararası<br />

Tiyatro Festivali düzenledi.<br />

Cumhurbaşkanlığı’nın himayesinde<br />

organize edilen bu festival, tiyatro<br />

sanatında güncel uygulamaların,<br />

oyunculuk eğitim sürecine yansımalarının<br />

araştırılması ve geliştirilmesi<br />

amacıyla, Anadolu Üniversitesi<br />

Devlet Konservatuvarı tarafından<br />

bir bilimsel araştırma projesi olarak<br />

tasarlanmış.<br />

ESKİŞEHİR’DE YERLİ VE<br />

YABANCI TİYATRO ŞÖLENİ<br />

Festivalde yurt içinden ve dışından<br />

farklı üsluplara sahip topluluklar<br />

performanslarını sahneledi. Yerli<br />

ve yabancı tiyatro sanatçıları ile<br />

eğitmenler tarafından atölye çalışmaları<br />

ve söyleşiler yapıldı. Festival<br />

boyunca Devlet Konservatuvarı<br />

Sahne Sanatları Bölümü öğrencilerinin,<br />

öğretim elemanlarının,<br />

konuk sanatçıların ve eğitmenlerin<br />

deneyimlerinden elde edilen veri,<br />

ülkemizde oyunculuk eğitimi veren<br />

okullarla paylaşılacak.<br />

EN MEDYATİK OYUNLAR<br />

SAHNELENDİ<br />

Konservatuvar Müdürü Prof. Erol<br />

İpekli’nin titiz çalışması ve birleştirici<br />

yaklaşımıyla filizlenen festivalde,<br />

sezonun en medyatik oyunları; Zerrin<br />

Tekindor’un başrolünü oynadığı


“Arzu Tramvayı”, Erdal Beşikçioğlu’nun<br />

kült oyunu “Bir Delinin Hatıra<br />

Defteri”, Ozan Güven ve Günay Karacaoğlu’nun<br />

harika performansıyla<br />

“Don Kişot’um Ben”, Mert Fırat’lı<br />

“Joseph K”, Şener Şen’i yıllar sonra<br />

sahneye taşıyan “Zengin Mutfağı”<br />

ve Engin Alkan’ın yönettiği “Kürk<br />

Mantolu Madonna” ile Eskişehir<br />

seyircisi buluşmuş oldu.<br />

Oldukça yüksek bir bütçenin<br />

harcandığı festival, seyirci beklentilerini<br />

en üst düzeyde karşılamasının<br />

yanı sıra özellikle tiyatro araştırmacılarının<br />

ve akademisyenlerinin<br />

özlemle beklediği bir içerik sunmasıyla<br />

da ses getirdi.<br />

BOZCAADA’DA 1’İNCİ<br />

TENEDOS TİYATRO FESTİVALİ<br />

Bozcaada Belediyesi’nin ev<br />

sahipliğinde düzenlenen 1’inci<br />

Tenedos Tiyatro Festivali ise kimi<br />

yerel yönetimlerin sadece popülerin<br />

peşinde koşmadığının ve bağımsız<br />

tiyatroları da gördüklerinin bir işareti<br />

sayılabilir. 26-28 Ekim tarihleri<br />

arasında gerçekleşen festival, 3 gün<br />

3 gece boyunca takipçilerin ruhlarında<br />

güzel tatlar bıraktı.<br />

Versus Tiyatro, yeni sezonda<br />

seyirciyle buluşturduğu ‘Lampedusa’<br />

ile ‘Kreutzer Sonat’ oyunlarının<br />

prömiyerini Bozcaada’da yaptı. BAM<br />

Tiyatro’nun geçen sezona damga<br />

vuran Kadercan’ı da festivalin<br />

kapanış oyunuydu. Atölye, söyleşi<br />

ve oyunlar adalıları şimdiden bir<br />

sonraki festivali heyecanla beklemeye<br />

yöneltti. Bu çabanın diğer<br />

yerel yönetimlere de örnek olmasını<br />

diliyoruz.<br />

ULUSLARARASI MARDİN<br />

ÇOCUK VE GENÇLİK<br />

TİYATRO FESTİVALİ…<br />

Sadece üç gününe tanık olduğum<br />

ve aklım kalarak döndüğüm<br />

8’inci Uluslararası Mardin Çocuk<br />

ve Gençlik Tiyatro Festivali de 1-8<br />

Kasım tarihleri arasındaydı. Festival,<br />

Dramatik Sanatlar Eğitim ve Araştırma<br />

Derneği (DRASED) Başkanı<br />

Nurhan Öktem’in çaba ve emekleriyle<br />

gerçekleşiyor. Nurhan Hoca,<br />

“gelecek nesillerin kişiliklerinin<br />

sağlıklı gelişmesini, kendilerini ifade<br />

edebilmelerini, vatana ve kültürüne<br />

saygılı olmanın yanı sıra evrensel<br />

düşünebilen bireyler haline gelmelerini<br />

sağlamak” amacıyla “tiyatroyu,<br />

oyunu ve eğitimi Mardin ve<br />

çevresine taşıyabilmek için” canla<br />

başla çalışıyor. Arkasında “ne hükümet<br />

desteği ne de yerel yönetimin<br />

bir katkısı” var. “Kişisel girişimleriyle<br />

elde ettiği küçük fonlarla” Anadolu’nun<br />

bu muhteşem coğrafyasında<br />

“kültür adına anlamlı çalışmalar”<br />

yürütüyor.<br />

FESTİVAL KIZILTEPE VE<br />

SAVUR’A DA TAŞINDI<br />

Bu yıl Belçika, İtalya ve İngiltere’den<br />

grupların da katıldığı festivalde<br />

gösteriler Mardin merkezle<br />

sınırlı kalmayıp, Kızıltepe ve Savur’a<br />

da götürüldü. Halkın gösterilere ilgisini<br />

kelimelerle anlatmak mümkün<br />

değil. Umarım eski Mardin’e yatırım<br />

yapan Sabancı Holding ve kökleri<br />

Savur’a dayanan Erdem Holding, bu<br />

eşsiz girişimi desteklemek için adım<br />

atarlar. 83<br />

www.kobiyasam.com.tr


KÜLTÜR - SANAT<br />

Hezarfen Film Galeri ile Adrenal’in<br />

“Sinemanın günümüz reklam tekniklerini<br />

kullanarak görünürlüğünü arttırmak,<br />

Türkiye film sektörüne katma<br />

değer kazandırabilmek ve<br />

film fragmanlarına dikkat<br />

çekmek” amacıyla<br />

düzenlendiği 1’inci<br />

İzmir Uluslararası<br />

Film Fragmanları<br />

Yarışması, 14-<br />

15 Mart 2020<br />

tarihlerinde<br />

gerçekleşecek.<br />

www.kobiyasam.com.tr<br />

84<br />

Film Fragmancılığında<br />

Avrupa’da Bir İlk…<br />

FRAGMANLAR; her yıl dünya genelinde<br />

üretilen 60-70 bin civarında<br />

filmin ulusal ve uluslararası pazarda<br />

kendine yer bulabilmesinde ve izleyiciler<br />

arasında belirlenen hedef kitleye<br />

ulaşabilmesinde hem kritik hem de<br />

önemli bir role sahip.<br />

FRAGMANCILAR<br />

İZMİR’DE BULUŞACAK<br />

Sinema sektörünün duayen<br />

kuruluşlarından Hezarfen Film Galeri<br />

ile bugüne dek çok sayıda uluslararası<br />

projeye imzasını atan Adrenal; film<br />

fragmanlarıyla ilgili Avrupa’da ilk<br />

niteliğindeki bir yarışma organize etti.<br />

1’inci İzmir Uluslararası Film Fragmanları<br />

Yarışması 14-15 Mart 2020<br />

tarihlerinde gerçekleşecek. İzmir,<br />

kültür-sanat alanında ve sinema<br />

endüstrisi için Türkiye’de saygın ve<br />

vazgeçilmez bir etkinliğe ev sahipliği<br />

yapacak; aynı zamanda sinemanın<br />

cazibe merkezlerinden biri olacak.<br />

TÜRK FİLM SEKTÖRÜNE<br />

KATMA DEĞER<br />

“Sinemanın günümüz reklam<br />

tekniklerini kullanarak görünürlüğünü<br />

arttırmak, Türkiye film sektörüne<br />

bir katma değer kazandırabilmek ve<br />

film fragmanlarına dikkat çekmek”<br />

amacıyla düzenlendiği belirtilen yarışmaya<br />

başvuru süreciyle ilgili detaylar<br />

organizasyon komitesi tarafından<br />

duyurulacak.<br />

GİŞEYİ DOĞRUDAN<br />

ETKİLEYEN FRAGMANLAR<br />

Bir filmin ortaya çıkması sanatsal<br />

ve ticari açıdan zorlu ve emek gerektiren<br />

bir süreç. Emeğin ve harcanan<br />

paranın hakkıyla karşılığını bulabilmesi,<br />

beyazperdede izletilen sinema<br />

eserinin arzulandığı miktarda seyirciyle<br />

buluşabilmesine endeksli. Tam da<br />

bu noktada devreye giren fragmanlar<br />

aracılığıyla filmlerin ana konusu özetleniyor<br />

ve insanlar tarafından merak<br />

edilmesi sağlanıyor. Eser, çarpıcı karelerle<br />

dikkatlere sunuluyor. Dolayısıyla<br />

fragmanda, “seyirciyi cezbetmesi ve<br />

mutlaka izleme isteği uyandırması”<br />

özelliği bulunması gerekiyor. Fragmanın<br />

hedef kitlede bıraktığı izlenim,<br />

filmin gişe performansına doğrudan<br />

etki ediyor.<br />

Hezarfen Film Galeri ile Adrenal<br />

bu uluslararası çaptaki yarışmayla<br />

daha kaliteli fragmanlar üretilmesine,<br />

bu işle uğraşanlara ve Türk film sektörünün<br />

katma değer kazanmasına<br />

destek vermek istiyor.


14 - 15 Mart 2020<br />

www.fragmanyarismasi.org


GÖKAY GENÇ<br />

gokayg@kobiyasam.com.tr<br />

<strong>2019</strong>’a vedaya hazırlanırken<br />

TÜM SANATSAL<br />

FAALİYETLER BİZİ<br />

BEKLİYOR…<br />

www.kobiyasam.com.tr<br />

86<br />

Yılın son çeyreğine girdik. Yıl<br />

bitmeden şöyle bir geriye bakıp<br />

eksik kaldığımız, tamamlamaya<br />

fırsat bulamadığımız işleri kapatma<br />

zamanı. Mesela şimdiye kadar<br />

hep ertelediğimiz tiyatro oyunları,<br />

filmler, “izlemek ve dinlemek<br />

istediğimiz ama bir türlü zaman<br />

ayır(a)madığımız” tüm sanatsal<br />

faaliyetler bizi bekliyor. Yeni seneye<br />

yine sanat dolu, sezonda olup biten<br />

ne varsa izlemeye hazır önümüze<br />

bakarak devam edelim.<br />

S İ N E M A…<br />

CATS: Dünyanın en ünlü müzikalleri<br />

arasında yer alan Cats müzikali,<br />

sinema severlerin karşısına<br />

çıkmaya hazırlanıyor.<br />

Cats, Andrew Lloyd Webber’in<br />

T.S. Elliot’ın “Old Possum’s Book Of<br />

Practical Cats” isimli kitabından<br />

ilham alarak yazdığı müzikal bir<br />

oyun.<br />

Jellicles adlı bir kedi kabilesi,<br />

bir gece içerisinde yaşamlarını<br />

kökünden değiştirecek olaylara<br />

dahil olurlar. Kediler için bir çeşit<br />

cennet olan ‘Heaviside’ isimli bir<br />

yer vardır. Heaviside, yeniden<br />

doğuşu simgeler. Kralın görevi de<br />

oraya gidecek olan kediyi seçmektir.<br />

Ancak Macavity isimli kötü kedi,<br />

kralı kaçırır. Olacakları engellemek<br />

de diğer kedilere düşer. Filmde seçici<br />

kişiyi kral olarak değil, yalnızca<br />

Old Deuteronomy adıyla ve Judi<br />

Dench’in canlandırmasıyla görüyoruz.<br />

Kötü kedi Macavity’yi ise Idris<br />

Elba canlandırıyor. Filmin kadrosunda<br />

Taylor Swift, Rebecca Wilson,<br />

Jennifer Hudson gibi birçok yıldız<br />

isim yer alıyor.<br />

KARLAR ÜLKESİ: Özellikle kız<br />

çocuklarının ve animasyon film<br />

sevenlerin hayranlıkla izlediği ve<br />

takip ettiği Karlar Ülkesi filminin<br />

ikincisi kasım ayının sonunda vizyona<br />

giriyor.<br />

Karlar Ülkesi 2, Arendelle’in<br />

kapılarının çok ötesinde tehlikeli bir<br />

yolculuğa çıkan Elsa, Anna, Kristoff,<br />

Olaf ve Sven’in maceralarını konu<br />

ediyor. “Elsa neden büyülü güçlerle<br />

doğdu?” sorusunun cevabının peşine<br />

düşen Elsa; Anna, Kristoff, Olaf<br />

ve Sven’le birlikte tehlikeli ve bir o<br />

kadar da olağanüstü bir yolculuğa<br />

çıkar.<br />

CEP HERKÜLÜ: Film; dünya spor<br />

tarihine ve Türk sporuna adını<br />

altın harflerle yazdıran efsanevi<br />

halterci Naim Süleymanoğlu’nun<br />

hayat hikayesini konu ediyor. İlk<br />

Dünya Rekoru’na henüz 15 yaşındayken<br />

imza atan; spor kariyerine 7<br />

dünya rekoru, üç farklı olimpiyatta<br />

kazandığı 3 altın madalya, 6 Avrupa<br />

Şampiyonluğu, 7 Dünya Şampiyonluğu<br />

ve daha nice başarılar sığdıran<br />

Naim Süleymanoğlu’nun hayatının<br />

anlatıldığı filmde, Süleymanoğlu’nu<br />

Hayat Van Eck oynuyor. Eck’e Yetkin<br />

Dikinciler, Selen Öztürk, Gürkan<br />

Uygun, Uğur Güneş, İsmail Hacıoğlu,<br />

Renan Bilek, Bülent Alkış ve Barış<br />

Kıralioğlu gibi başarılı oyuncular<br />

eşlik ediyor. Senaryosunu Barış<br />

Pirhasan’ın kaleme aldığı filmin yönetmen<br />

koltuğunda Ömer Feyzioğlu<br />

oturuyor.<br />

MUCİZE AŞK 2: 2014 yapımı<br />

“Mucize’nin” devamı olan filmin<br />

yönetmenliğini ve senaristliğini<br />

bir kez daha Mahsun Kırmızıgül<br />

üstleniyor. Köylerinde yaşadıkları<br />

sorunlardan yorulan Aziz ve Mızgin<br />

çifti, Batı’da bir kasabaya yerleşir.<br />

Gittikleri kasabada hayat bu<br />

ikili için hiçte kolay olmayacaktır.<br />

Kötülerin ve önyargılı insanların her<br />

yerde var olduğu dünyamızda Aziz<br />

ve Mızgin kendi başlarına ayakta<br />

kalmayı, hayata tutunmayı, çabalamayı<br />

ve çalışmayı öğreneceklerdir.<br />

Aziz, deliler gibi aşık olduğu karısı<br />

Mızgin için, azimle kusurlarından ve<br />

engellerinden kurtulma mücadelesine<br />

başlar. Çok sevdiği dünyalar<br />

güzeli eşi için Mahir öğretmen ve<br />

sinemacı Bahattin yardımıyla mucizeleri<br />

birbir gerçekleştirir. Muzice 2<br />

Aşk’ın başrolünde Mert Turak yer<br />

alıyor. Mert Turak’a Fikret Kuşkan,<br />

Biran Damla Yılmaz, Erdal Özyağcılar,<br />

Şenay Gürler, Sinan Çalışkanoğlu,<br />

Mahsun Kırmızıgül ve Melis<br />

Sezen eşlik ediyor.<br />

T İ Y A T R O<br />

Tek kişilik oyun izlemekten çok<br />

haz almayan biri olarak söylüyorum;<br />

bu oyunları izleyin. Tek kişilik<br />

oyunlarla aranızda bir bağ kuracaksınız.<br />

“Yok ben daha vakit bulamadım<br />

bir türlü” diyorsanız, bu yıl bitme-


den bu oyunları izleyin ve kalbinizin<br />

ve beyninizin bir köşesine yerleştirin.<br />

“Sevgili Arsız Ölüm – Dirmit”;<br />

Latife Tekin’in romanından oyunlaştırılan<br />

Nezaket Erden’in rol aldığı ve<br />

Hakan Emre Ünal’ın yönettiği tek<br />

kişilik keyifli bir oyun.<br />

“Kader Can”; Yine tek kişilik, 2.<br />

Sezonunda seyirciyle buluşmaya<br />

devam ediyor. Murat Mahmut Yazıcıoğlu’nun<br />

yazıp yönettiği oyunda<br />

Deniz Karaoğlu oynuyor.<br />

“Tekinsiz”; Ayşegül Cengiz<br />

Akman’ın yazıp, yönetip oynadığı<br />

tek kişilik oyunla seyirciyi kendine<br />

hayran bıraktırıyor.<br />

Gelelim yeni sezon oyunlarına…<br />

Fatih Al, Feri Baycu Güler, Goncagül<br />

Sunar, Cemil Büyükdöğerli, Sefa<br />

Tanoğlu, Sevi Demirçivi ve Ziver<br />

Armağan Açıl eşlik ediyor. Müziklerini<br />

Tolga Çebi’nin yaptığı oyunun<br />

kostümleri, Sadık Kızılağaç tarafından<br />

hazırlanmış.<br />

HİPOKRAT: Hipokrat, Erdi Işık’ın<br />

yazdığı iki ayrı şüpheli<br />

ölüme sebebiyet<br />

veren iki doktorun<br />

yalnız olduklarını<br />

Sanchez ve Kontrtenor Juan Carlos<br />

Coronel’in canlı seslendireceği<br />

şarkıların enstrüman kayıtları Manuel<br />

Coves’in şefliğindeki Orquesta<br />

Sinfónica Verum tarafından yapıldı.<br />

The Opera Locos’u tasarlayan<br />

ve sahneleyen Yllana, 1991 yılıında<br />

Juan Francisco Ramos, Marcos Ottone,<br />

David Ottone, Joseph O´Curneen<br />

ve Fidel Fernández tarafından<br />

kuruldu ve o günden bu yana<br />

kendi prodüksiyonu olan 30’un<br />

üzerinde gösteri sahneledi.<br />

KALBEN GERÇEK ADINIZ<br />

MI?<br />

Kendine has tarzı ve<br />

şarkılarıyla çok sevilen<br />

Kalben,<br />

18 Aralık<br />

ak-<br />

ÇIPLAK VATANDAŞLAR: Simon<br />

Beaufoy’un yazdığı Çıplak Vatandaşlar<br />

da yeni sezon için hazırlanıyor.<br />

Özelleştirildiği<br />

için kapanan Sheffield çelik fabrikasının<br />

çalışanları artık işsizdir. Çareyi<br />

striptizci olmakta bulurlar. Striptiz<br />

yolculuklarında başlarına gelmeyen<br />

kalmaz. Bu ilgi çekici oyununun<br />

yönetmeni Laçin Ceylan. Cansel<br />

Elçin, Reha Özcan, Ercan Uğurlu,<br />

Alican Altun, Bedir Bedir, Sedat<br />

Mert, Yusuf Vardar, Suna Yıldızoğlu<br />

ve daha birçok tiyatro oyuncusunun<br />

rol aldığı oyun, oldukça kalabalık<br />

bir kadroya sahip.<br />

TARTUFFE: Mam’art Tiyatro bu<br />

sezon Moliere’in Tartuffe oyunuyla<br />

izleyiciyle buluşuyor. Emrah Eren’in<br />

yönettiği oyunda Tartuffe’u Beyti<br />

Engin oynuyor. Engin’e sahnede<br />

düşündükleri tuvalette<br />

kendileriyle<br />

girdikleri vicdan muhasebesini<br />

konu alıyor.<br />

Kayhan Berkin’in yönettiği<br />

oyunda Canan Ergüder ve<br />

Kenan Ece rol alıyor.<br />

M Ü Z İ K…<br />

THE OPERA LOCOS,<br />

TÜRKİYE’DE İLK KEZ<br />

CRR’DE<br />

İspanya’da Max Award<br />

<strong>2019</strong>’da ‘En İyi Müzikal<br />

Gösteri’ seçilen “The Opera<br />

Locos” Türkiye’de ilk kez<br />

Cemal Reşit Rey Konser Salonu’na<br />

geliyor. Müziği, mizahı<br />

ve eğlenceyi bir arada sunan<br />

gösteri, 28 Kasım Perşembe<br />

akşamı izleyicilere beklenmedik<br />

sürprizlerle dolu neşe dolu<br />

bir akşam yaşatacak.<br />

En bilinen opera hitlerini<br />

rock ve pop düzenlemelerle<br />

seslendiren 5 sıra dışı şarkıcının<br />

teatral performansını yansıtan<br />

The Opera Locos, operayı her<br />

yaştan ve her kesimden izleyiciye<br />

tanıtmak ve sevdirmek amacıyla<br />

tasarlandı. Tenor Javier Agullo, Soprano<br />

Maria Rey-Joly, Mezzo-soprano<br />

Mayca Teba, Bariton Enrique<br />

www.kobiyasam.com.tr<br />

87


şamı Zorlu Performans Sanatları<br />

Merkezi’nin (PSM) gözdesi Touche’ta<br />

olacak. Seyircilerinin sorularıyla<br />

şekillenecek, muhabbet ve<br />

müzikle dolu unutulmayacak bir<br />

buluşma gerçekleşecek.<br />

Asıl adı Kalben Sağdıç olan<br />

fakat dikkat çekici, bir o kadar da<br />

anlamlı ismiyle çıkış yapan Kalben;<br />

1986 yılında İskenderun’da<br />

dünyaya geldi. Ankara’da Bilkent<br />

Üniversitesi Uluslararası İlişkiler<br />

Bölümü’nde burslu okudu ve aynı<br />

üniversitede “Medya ve Kültürel<br />

Çalışmalar” alanında yüksek lisans<br />

eğitimini tamamladı.<br />

Müzikle henüz 8 yaşında tanışan<br />

Kalben’in ilk enstürmanı annesinin<br />

hediye ettiği klavyeydi. 14 yaşında<br />

gitar çalmaya başlayan ve üniversite<br />

mezuniyeti sonrası kendi ayakları<br />

üzerinde durmayı amaçlayan Kalben,<br />

kendini İstanbul macerasının<br />

içinde buldu. Ankara’dan İstanbul’a<br />

taşınan Kalben ilk zamanlarda<br />

marka müdürü, editörlük ve proje<br />

yöneticiliği gibi görevlerleri üstlendi.<br />

Bu sırada arkadaş ortamlarında<br />

ya da çok nadiren çeşitli mekanlarda<br />

sahne aldı. 2014 yılında yalnızca<br />

gitarının eşlik ettiği “Sadece”<br />

şarkısını söylerken videoya alındı ve<br />

bu video kısa surede Türkiye Sofar<br />

Sounds videoları içerisinde tıklanma<br />

rekoru kırdı.<br />

Kalben İstanbul’da bir çok<br />

mekanda ve Caz festivallerinde<br />

konserler verdi. Kendine has bir<br />

hayran kitlesi kazanan ve müzik kariyerinde<br />

emin adımlarla ilerleyen<br />

Kalben’in ilk albümü ise 2016 Şubat<br />

ayında dinleyiciyle buluştu. Saçlar,<br />

Sadece, Haydi Söyle gibi dikkat<br />

çeken şarkıların bulunduğu albüm<br />

müzik listelerinde en çok dinlenen<br />

ve mobil platformda en çok<br />

indirilenler arasına girdi. Kalben,<br />

2017’de en iyi çıkış yapan kadın<br />

ödülüne layık görüldü.<br />

2018’de ikinci albümü “Sonsuza<br />

Kadar” albümüyle Türkiye listelerinde<br />

en çok dinleneler arasında yer<br />

almayı sürdürdü. 18 Aralık’ta Zorlu<br />

PSM Touch’ta gerçekleşecek konser<br />

için şimdiden yerinizi ayırtmayı<br />

unutmayın.<br />

BOSTANCI GÖSTERİ<br />

MERKEZİ’NDE İKİ BÜYÜK USTA…<br />

Halk müziğinin iki büyük ustası<br />

Musa Eroğlu ve Güler Duman, sevilen<br />

eserlerini bu kez de İstanbul<br />

Bostancı Gösteri Merkezi’nde yankılandıracak.<br />

6 Aralık’taki müzik şöleninde<br />

TRT’deki performanslarıyla<br />

büyük beğeni toplayan Yediveren<br />

Orkestrası sahnede olacak.<br />

Yoğun ilgi gösterilen büyük<br />

buluşmada öncelikle Yediveren Orkestrası<br />

izleyiciyi selamlayacak. Yediveren<br />

Orkestrası’nın eşlik edeceği<br />

Güler Duman’ın ardından “Toroslardan<br />

kopup gelmiş ezgi ustası” Musa<br />

Eroğlu türkülerini seslendirecek.<br />

Finalini Musa Eroğlu ile Güler<br />

Duman’ın birlikte yapacağı konser,<br />

katılımcılara unutulmaz bir gece<br />

yaşatacak. Sazları, sözleriyle bu<br />

enfes müzik ziyafetini kaçırmayın.<br />

FATİH ERKOÇ 4 <strong>ARALIK</strong><br />

KONSERİ<br />

Türkiye’de caz müzik sanatçısı<br />

olarak akla ilk gelen isimlerden<br />

olan Fatih Erkoç, Trump Kültür ve<br />

Gösteri Merkezi’nde...<br />

İstanbul Gelişim Orkestrası ile<br />

birlikte 1971 yılında “Nihayet” adlı<br />

ilk albümünü çıkaran Fatih Erkoç,<br />

kısa bir dönem trombon sanatçısı<br />

olarak İstanbul Devlet Senfoni<br />

Orkestrası’nda görev aldı. 11 yıl<br />

Norveç’te kaldıktan sonra Türkiye’ye<br />

kesin dönüş yapan sanatçı,<br />

1986 ve 1989 yıllarında Kuşadası<br />

Altın Güvercin Şarkı Yarışmaları’nda<br />

sırasıyla “Yol Verin A Dostlar” ve<br />

“Sen ve Ben” isimli şarkılarıyla iki<br />

kez birincilik kazandı.<br />

6 yıl tromboncu ve solist olarak<br />

TRT Hafif Müzik ve Caz Orkestrası’nda<br />

bulunan Fatih Erkoç, birçok<br />

kez Eurovision Şarkı Yarışması’na<br />

katıldı ve bir süre TRT’de “Yankılar”<br />

isimli müzik programına imzasını<br />

attı. 2007 yılında “Kör Randevu”<br />

isimli albümüyle sevilen şarkılarının<br />

bir kısmını yeni düzenlemeleriyle<br />

birlikte sevenlerinin ilgisine sundu.<br />

Yeni şarkılarının da bulunduğu bu<br />

albümde babası Hasan Erkoç’a ait<br />

“Elveda Ey Gençlik” şarkısını da<br />

seslendirdi. Birçok müzik otoritesinin<br />

de kabul edeceği gibi Fatih<br />

Erkoç dünyanın en iyi müzisyenlerinden<br />

biridir.<br />

4 Aralık Çarşamba günü Fatih<br />

Erkoç Trump Kültür ve Gösteri Merkezi’nde.<br />

www.kobiyasam.com.tr<br />

88


Hayalini Kurduğunuz Düğünü<br />

Biz Gerçekleştirelim.<br />

Muhteşem bir balo salonu ve tecrübeli<br />

organizasyon ekibimiz ile hizmetinizdeyiz.<br />

<br />

REZERVASYON 0 (216) 680 42 00<br />

www.limakeurasia.com<br />

www.limakeurasia.com<br />

milimetretasarim.com<br />

LIMAK CYPRUS<br />

LIMAK DELUXE HOTEL CYPRUS<br />

BAFRA / KIBRIS<br />

DELUXE HOTEL<br />

BAFRA / KIBRIS


GEZİ<br />

TARKAN ARSLAN<br />

tarkana@kobiyasam.com.tr<br />

Mutlaka gidilmeli ve gezilmeli…<br />

KÜBA HALA ESKİ<br />

KÜBA’YKEN…<br />

Barok kilise kuleleri, koloni döneminden ihtişamlı<br />

binaları, 1950’li yıllardan nostaljik ve rengarenk<br />

Amerikan arabaları, Arnavut kaldırımı sokakları,<br />

kırmızı çatılı rengarenk evleri, demir parmaklıklı ve<br />

geniş tahta çerçeveli pencereleri, ellerinden puro<br />

eksik olmayan güler yüzlü ve sıcakkanlı insanlarıyla<br />

kendi başına bir dünya...<br />

EŞIMLE birlikte “iyi ki<br />

gitmişiz” dediğimiz, her<br />

anını doya doya içimize<br />

sindirdiğimiz bir maceraydı<br />

Küba’da olmak...<br />

Son birkaç aydır Amerikalı<br />

dostlarımızdan ve Küba’yı daha önce<br />

turistik olarak ziyaret etmiş yakınlarımızdan<br />

sıklıkla duyduğumuz bir<br />

cümleydi “eski Küba son günlerini<br />

yaşıyor, kapılarını dünyaya açmadan<br />

biran önce muhakkak keşfedin!”.<br />

Sosyalizm denince ilk akla gelen<br />

ülke Küba, Küba Devrimi denince ilk<br />

akla gelen isimler Fidel Castro (Fidel<br />

Alejandro Castro Ruz) ve Che Guevara<br />

(Ernesto Che Guevara) olunca;<br />

seyahatimizi bilhassa 1 Mayıs’a denk<br />

getirdik.<br />

www.kobiyasam.com.tr<br />

90<br />

1 MİLYON KİŞİ KOL KOLA<br />

YÜRÜDÜ<br />

Yeni günün ilk saatlerinde,<br />

ana törenin yapılacağı<br />

Plaza de la Revolucion’a<br />

(Devrim Meydanı) açılan<br />

Malecon Bulvarı’nda<br />

hummalı tören çalışmaları<br />

devam ederken; insanlar<br />

da küçük gruplar halinde<br />

eş zamanlı toplanmaya<br />

başladılar. Hava<br />

aydınlanmaya başladığında<br />

ise iğne atsan yere<br />

düşmeyecek şekilde binlerce<br />

insan Malecon Bulvarı’nı, buraya<br />

açılan sokakları, kaldırımları çoktan<br />

doldurmuştu. Ellerde sadece Küba<br />

bayrakları değil; bizim gibi “1 Mayıs”<br />

coşkusunu Küba’da yaşama arzu-


suyla yanıp tutuşan her milletten turistlerin<br />

bayrakları da vardı. 1 milyon<br />

civarında olduğu söylenen kişiyle kol<br />

kola, dillerde Küba marşları, havanın<br />

sıcaklığına aldırış etmeden bayrakları<br />

coşku ile sallayarak; hatıralarımızda<br />

hep tazeliğini koruyacak bu muhteşem<br />

kutlama yürüyüşüne katıldık.<br />

Öğrencilerden oluşan büyük bir<br />

koronun söylediği marşlar yürüyüş<br />

boyunca bize eşlik etti.<br />

SAMİMİ BİR İNSAN SEVGİSİ…<br />

Kübalıların samimi bir insan<br />

sevgisine ve saygısına sahipler.<br />

Seyahatimizin ilk günündeki coşkulu<br />

“1 Mayıs” yürüyüşünde bunu çok net<br />

algıladık. Elbette turist olduğumuz<br />

için bize baktılar ama bu bakış dik<br />

dik değildi; bir samimiyet ve sıcaklığı<br />

barındırıyordu. Hangi ülkeden geldiğimizi<br />

öğrenince yüzlerde beliren<br />

kocaman gülümseme ve “Turkiaaaaa”<br />

sevinç çığlıkları ile alkışlandık.<br />

Rom, puro ve kadınlar... Karayipler’in<br />

en büyük adası Küba; barok<br />

kilise kuleleri, koloni döneminden<br />

kalma ihtişamlı binaları, 1950’li<br />

yıllardan kalma nostaljik ve rengarenk<br />

Amerikan arabaları, Arnavut<br />

kaldırımı sokakları, kırmızı çatılı<br />

rengarenk evleri, demir parmaklıklı<br />

ve geniş tahta çerçeveli pencereleri,<br />

ellerinden puro eksik olmayan güler<br />

yüzlü ve sıcakkanlı insanlarıyla kendi<br />

başına bir dünya...<br />

ADETA ZAMANDA<br />

DONMUŞ BİR ÜLKE<br />

Küba, 1959 yılında Batista<br />

(Fulgencio Batista y Zaldívar) askeri<br />

diktatörlüğüne karşı gerçekleştirilen<br />

devrimle birlikte zamanda donmuş<br />

bir ülke. Kısaca tarihe göz atarsak;<br />

Komutan Che Guevara önderliğinde<br />

sosyalist ve eşitlikçi ruhunun tetiklediği<br />

ve izleri tüm dünyaya yayılan<br />

Castro Devrimi’ni takiben varlıklı<br />

Kübalılar ve Amerikalılar başta olmak<br />

üzere yabancılar ülkeyi terk etmiş<br />

ve Küba tüm dünyaya kapılarını<br />

kapatmış. ABD’nin ambargosu ilk<br />

kez 1960’ta Küba’dan aldığı şekere<br />

sınırlama getirmesiyle başlamış. O<br />

dönemin diğer gücü Sovyetler Birliği,<br />

ABD’nin bu kararına, Küba’dan bu<br />

şekeri satın alacağını beyan ederek<br />

karşılık vermiş. 1961 yılında ABD ile<br />

Küba arasındaki diplomatik ilişkiler<br />

durmuş, 1962 yılında ambargonun<br />

sıkılaştırılmasıyla ABD Küba’ya<br />

seyahat yasağı koymuş. Sovyetler<br />

Birliği’nin varlığında bu abluka, Küba’yı<br />

sınırlı oranda etkilemiş ve fakat<br />

Sovyetlerin Aralık 1991’de dağılmasının<br />

ardından daha da güçlenmiş.<br />

ABD AMBARGOSU VE<br />

ZOR <strong>YIL</strong>LAR<br />

1992’de ABD Kongresi’nce kabul<br />

edilen Küba Demokrasisi Yasası<br />

(Torricelli Yasası); Küba’da rejimin<br />

değişmesi gerektiğine ve ABD’nin<br />

bunun için elinden geleni yapacağına<br />

işaret ediyordu. Bu yasa, Küba’yla<br />

ticari ilişki halindeki tüm ülkelere<br />

ABD yardımlarının kesilmesini ve bu<br />

ilişkide kullanılan gemilerin 180 gün<br />

boyunca hiçbir ABD limanına yanaşamamasını<br />

öngörmekteydi. Dolayısıyla<br />

tüm dünya ülkeleri Küba’yla<br />

ticaretini sonlandırma, Küba da<br />

kendi kabuğuna çekilme noktasına<br />

getirilmişti. Kısacası; 1992’den beri<br />

Küba derin bir yalnızlık içinde, kısıtlı<br />

ürün ve imkanlarla kendi kendine<br />

yetebilme ve halkına eşitlikçi, mutlu,<br />

huzurlu ve keyifli bir yaşam sunma<br />

gayretinde.<br />

GEZİ<br />

HER ŞEY DEVLETE AİT<br />

Küba’da her şey devlete ait.<br />

Halkı ev sahibi olamıyor ya da belirli<br />

bir modelin üstünde araba alamıyor.<br />

Ekmek, pirinç, yumurta, sabun,<br />

çocuklar için süt, yoğurt gibi temel<br />

ihtiyaçlar karneyle veriliyor. Çoğu<br />

Kübalı işsiz. Ortalama ücret 20 Euro.<br />

Üst gelir grubundan doktor maaşı ise<br />

40 Euro. Ancak yine de halk fakirlikten<br />

şikayetçi görünmüyor. Ana geçim<br />

kaynağı şeker kamışı ve puro. Tüm<br />

otellerin, kafelerin ve restoranların<br />

devlete ait olması şaşırtıcı. Sadece<br />

Varadero bölgesindeki tatil köylerinin<br />

çoğunu İspanyollar işletiyor. Turist<br />

otobüsleri de devletin ve tek tip. Turizm<br />

faaliyetleri memur ciddiyetinde.<br />

Fakat hayatın gerçek günlük akışında<br />

rahat tavırlar dikkati çekmekte.<br />

TURİSTLER İÇİN HİÇ DE<br />

UCUZ DEĞİL<br />

Kesinlikle vurgulamalıyım ki,<br />

sanılanın aksine Küba turistler için<br />

hiç de ucuz değil. Çünkü iki çeşit<br />

para birimi kullanılıyor. Birincisi para<br />

CUP (yerel peso), diğeri ise turistlerin<br />

kullandığı CUC (turistik peso). 1 CUC<br />

aşağı yukarı 1 Euro’ya eşit. 1 CUC<br />

www.kobiyasam.com.tr<br />

91


GEZİ<br />

www.kobiyasam.com.tr<br />

92<br />

ayrıca yerel vatandaşın kullandığı<br />

CUP’un (yerel peso) 24 katı. Yerel halk<br />

için 1 CUC (turistik peso) çok büyük<br />

bir para. Ortalama bir maaşın 20<br />

Euro (yani 20 CUC yani 480 CUP) olduğu<br />

dikkate alınırsa; 1-2 CUC bahşiş<br />

dahi aylık maaşlara çok ciddi bir katkı<br />

sağlıyor. Neredeyse bir aylık maaşlarını,<br />

belki de daha fazlasını turist<br />

bahşişlerinden kazanmak mümkün.<br />

Öte yandan kredi kartı kullanımı çok<br />

sınırlı ve turistlere Euro kullanması<br />

tavsiye edilmekte.<br />

İzlenimimize göre bu ülkede<br />

sabun ve tuvalet kağıdı/peçete çok<br />

limitli ve dolayısı ile çok kıymetli. Su<br />

için de durum aynı sayılır. Oteller hariç<br />

tuvalet musluklarından sicim gibi<br />

su akıyor. Bir pet içme suyu 2 CUC<br />

= 2 Euro = 6 TL. Giderken mutlaka<br />

yanınızda sıvı sabun, bolca ıslak ve<br />

kuru mendil götürebilirsiniz. Öyle ki,<br />

bir Kübalıya sabun hediye ettiğinizde<br />

çok büyük bir takdir ve şükran duygusu<br />

ile karşılanıyorsunuz.<br />

EĞİTİME ÇOK ÖNEM VERİLİYOR<br />

Küba’da geleceğin garantisi<br />

çocuklara ve dolayısıyla eğitime çok<br />

ama çok büyük önem veriliyor. Öğrenciler<br />

her daim jilet gibi bir örnek<br />

üniformaları ile pırıl pırıl dolaşıyorlar.<br />

Aileler devlet garantisi altında çocuklarının<br />

iyi bir eğitim alacağından,<br />

isterse üniversite okuyacağından (ya<br />

da meslek lisesine devam edebilir),<br />

mezun olunca ekmeğini kazanacağı<br />

bir işi olacağından, oturacak bir evi<br />

olacağından emin. Çocukların temel<br />

tüketim ihtiyaçlarının başında gelen<br />

süt, yoğurt ve yumurta günlük bazda<br />

ailedeki çocuk sayısına göre karne<br />

ile devlet tarafından veriliyor. Devlet<br />

ayrıca okul yaşındaki çocukların eğitim<br />

ve sağlık giderlerini de karşılıyor.<br />

Küba’da çocuklar işte bu yüzden o<br />

kadar güzeller ve gülüşleri o kadar<br />

pırıl pırıl ışıldıyorlar ki... Birkaç boya<br />

kalemi, resim defteri, kalem, silgi, saç<br />

tokası ya da sabun hediye etme jestiyle<br />

çocukların fotoğraflarını çekmek<br />

üzere ebeveynlerinden izin almak<br />

mümkün. Küba’nın genelinde huzur<br />

ve güler yüz hakim. Kübalılar yapılan<br />

bir jesti samimiyetle karşılıksız bırakmamaya<br />

özen gösteriyorlar.<br />

KADINLAR ÇOK<br />

RENKLİ VE SÜSLÜ<br />

Küba’da dikkat çeken bir diğer<br />

özellik bilhassa kadınların çok renkli,<br />

çok süslü ve vücutlarını rahatlıkla<br />

sergiler şekilde giyinmeleri. Bu<br />

rahatlık çok hoşumuza gidiyor, keza<br />

kadınlar Küba’da çok önemli. Kadına<br />

bırakın bir erkeğin şiddet göstermesi;<br />

sesini yükseltmesi dahi polise intikal<br />

ederek ceza alma ile neticelenebiliyor.<br />

Katı kuralların ve sıkı cezai<br />

yaptırımların uygulandığı Küba’da<br />

suç oranı neredeyse yüzde sıfır!<br />

Barok mimarideki rengârenk<br />

binalar bakımsızlık ve nemden dökülüyor.<br />

Binalarda cam yerine demir<br />

parmaklıklar ve tahta kepenkler var.<br />

Evlerin sokağa açılan ön bölümleri<br />

ticarethane. Çoğu zaman bir perde<br />

yaşam alanı ile ticaret alanı ayrıştırılıyor.<br />

KÜBA YEMEKLERİ LEZZETLİ<br />

Küba mutfağı zengin değil ama<br />

lezzetli. Yerli halkın en çok tükettiği<br />

lezzetler avokado, tatlı-tuzlu muz<br />

kızartması, kara tavuk, siyah fasulye,<br />

pirinç haşlaması ve tatlı patates.<br />

Buna şeker kamışı yemek ve şeker<br />

kamışı suyu (guarapo) içmeyi de<br />

ilave etmek gerekir keza Küba’da<br />

şeker kamışı üretimi oldukça yüksek.<br />

Turistler için ise şık bir akşam yemeğinde<br />

deniz mahsullerinin (bilhassa<br />

ıstakoz ve balık) keyfini sürmek Küba<br />

ziyaretinin olmazsa olmazlarından<br />

biri kesinlikle.


GEZİ<br />

EN POPÜLER ŞEHİRLERİ<br />

Küba’nın en popüler şehirleri<br />

asıl ismi “La Habana” olan başkent<br />

Havana, Cienfuegos, Trinidad, Santa<br />

Clara ve Varadero. İspanyol mimarisinin<br />

etkileyici örneklerine sahip, 50’li<br />

yılların Amerikan arabalarının sıkça<br />

görülebildiği eski Havana’da ziyaret<br />

edilebilecek önemli turistik noktalar;<br />

UNESCO’nun koruması altında olan<br />

Barok tarzı binalar ile ünlü sokaklar,<br />

efsanevi lider Fidel Castro’nun<br />

saatlerce süren nutuklarını okuduğu<br />

Plaza de La Revolucion (Devrim<br />

Meydanı), Museo de la Revolucion’u<br />

(Devrim Müzesi) devrim öncesi<br />

Amerikan etkisini gösteren Washington’daki<br />

Capitol’den esinlenerek<br />

yapılmış Capitolio Nacional, Plaza de<br />

la Catedral (Katedral Meydanı), Plaza<br />

de Armas (Armas Meydanı), Morro<br />

Kalesi, Colomb Mezarlığı, Miramar,<br />

Prado Caddesi, Kübalıların sabahlara<br />

kadar oturup sohbet ettiği Malecon<br />

Sahil Şeridi, Ernest Hemingway’in<br />

gittiği barlar sokağı, Küba’nın gerçek<br />

romu olan El Museo del Ron Havana<br />

Club (Havana Club Rom Müzesi),<br />

Küba’nın en büyük el sanatları çarşısı<br />

olan Mercado de San Jose...<br />

HAVANA AÇIK HAVA<br />

MÜZESİ GİBİ<br />

Bütün bu tarihi yerleri bir kenara<br />

bırakırsak; hemen her yerde çalan<br />

Latin ezgileri, bitmek bilmeyen dans<br />

gösterileri, günümüze kadar korunmuş<br />

etkileyici sokaklarından geçen<br />

eski model arabalar Havana’yı bir<br />

açık hava müzesine dönüştürmeye<br />

yetiyor. Dans ve müzik halkın günlük<br />

hayatının vazgeçilmez bir parçası.<br />

Havana’da müzik ve dans denince<br />

akla gelen ilk gelen isim muhakkak ki<br />

Buena Vista Social Club. Buena Vista<br />

Social Club üyeleri ile birlikte çalmış<br />

Kübalı sanatçıların canlı ritmleri ve<br />

salsa dansları eşliğinde, Plaza de<br />

Vieja’daki Cafe Taberna’da aldığımız<br />

akşam yemeği bize unutulmaz bir<br />

gece yaşattırdı.<br />

Plaza de La Revolucion (Devrim<br />

Meydanı) geçmişte protestoların,<br />

eylemlerin yaşandığı ana bölge olma<br />

özelliğini taşıyor. Günümüzde ise bu<br />

meydan büyük törenlerin gerçekleştirildiği<br />

ana buluşma yeri. İspanyollar<br />

ile girdiği çatışmada hayatını kaybeden<br />

Jose Marti’nin heykeli ve Che’nin<br />

demirden rölyefini dış cephesinde<br />

taşıyan İçişleri Bakanlığı binası da bu<br />

koca meydanda yer alıyor.<br />

Museo de la Revolucion’u (Devrim<br />

Müzesi) ziyaret ederken Küba’nın<br />

tarih sahnesinde devrim sürecinde<br />

geçirdiği değişimi çok daha net anlayabildik.<br />

İnsanların eşit haklara sahip<br />

bir dünyada yaşamaları için verilen<br />

çok zorlu ve bir o kadar da kanlı mücadeleyi<br />

fotoğraflar ve dokümanlar<br />

eşliğinde hissedebildik.<br />

Capitolio Nacional devrim öncesi<br />

dönemde Küba Kongre Merkezi<br />

olarak hizmet veren bina, şimdi<br />

kütüphane olarak kullanılıyor.<br />

Plaza de Armas (Armas Meydanı)<br />

Havana’nın en eski ve en popüler<br />

meydanı. Bu meydanda El Templete<br />

(Eski Tapınak), Havana Kent Müzesi,<br />

Castillo de la Real Fuerza (Eski Kale),<br />

Museo del Automovil (Otomobil<br />

Müzesi) yer alıyor.<br />

MUSTAFA KEMAL ATATÜRK<br />

HEYKELİ<br />

Malecon gençlerin eğlendiği,<br />

yürüyüş yaptıkları 8 km boyunca uzanan<br />

sahil şeridi. Yol üzerinde Plaza<br />

de Armas’a yakın bir yerde Mustafa<br />

Kemal Atatürk’ün heykeli yer<br />

alıyor. Bu heykelin önünde şanlı Türk<br />

bayrağımızı açarak göğsümüz gere<br />

gere fotoğraf çektirmek bizim için<br />

www.kobiyasam.com.tr<br />

93


GEZİ<br />

www.kobiyasam.com.tr<br />

94<br />

unutulmaz bir anı oldu gerçekten.<br />

Küba ve Türkiye arasındaki olumlu<br />

ilişkiler çerçevesinde; her geçen gün<br />

daha fazla sayıda Türk’ün Küba’yı<br />

ziyarete gelmesi; Kübalıların Türklere<br />

karşı duyduğu sempatinin de artmasına<br />

vesile olmuş görünüyor. Nereli<br />

olduğumuzu soran Kübalılara Türk<br />

olduğumuzu söyleyince yüzlerinde<br />

beliren gülümsemenin bunun işareti<br />

olduğunu hissine kapılmamak elde<br />

değil.<br />

Calle Obispo, Plaza de Armas bölgesinin<br />

çok popüler bir caddesi. Bu<br />

cadde üzerinde Hemingway’in “Çanlar<br />

Kimin İçin Çalıyor” ve “Silahlara<br />

Veda” eserlerini yazdığı Hotel Ambos<br />

Mundos da bulunuyor.<br />

Miramar, devrim öncesinde<br />

varlıklı Amerikalıların ve Kübalıların<br />

yaşadığı rezidansların ve malikanelerin<br />

yer aldığı Havana’nın en gelişmiş<br />

ve zengin bölgesi. Bütün konsoloslukların,<br />

iyi otel ve restoranların bu<br />

bölgede bulunmasının etkisi büyük.<br />

Amerikalı yazar Hemingway’in<br />

bronzdan gerçek boyut bir kopyasının<br />

bara dayanmış gelenleri karşıladığı,<br />

favori mekanı “Daiquiri’nin beşiği” El<br />

Floridita bar/restoranında bir daiquiri<br />

eşliğinde soluklanmanızı ve ruhunuzu<br />

canlı performans latin müziğin<br />

kollarına bırakmanızı hararetle<br />

tavsiye ederim. Küba’ya gitmişken<br />

muhakkak lezzetine varmanızı önereceğim<br />

Küba kökenli diğer kokteyller<br />

ise pina colada, mojito ve Cuba libre.<br />

Tüm bu kokteyllerde rom olarak hemen<br />

her yerde Havana Club markası


GEZİ<br />

kullanılmakta. Ayrıca yerel biraları<br />

Bucanero da gayet lezzetli.<br />

DENİZ VE GÜNEŞ KEYFİ<br />

İÇİN VARADERO<br />

Varadero deniz ve güneşin<br />

keyfini çıkarmak için ideal bir sayfiye<br />

şehri. Antalya’yı andırdı bize. Burada<br />

Marina Gaviota’dan katamaranlara<br />

binerek Karayip Denizi’nde mercan<br />

resiflerine doğru kulaklarımızda latin<br />

ezgileri eşliğinde harika bir yolculuk<br />

yaptıktan sonra şnorkel ile gerçekleştirdiğimiz<br />

dalışta karşılaştığımız<br />

rengarenk balıklar, çok farklı mercan<br />

ve yosun cinsleri bizi çok etkiledi.<br />

Açık denizde Rancho Cangrejo’yu<br />

ziyaret ederek yunuslar ile birlikte<br />

yüzerek yıllarca unutamayacağımız<br />

bir deneyim edindik. Cayo Blanco’da<br />

(Beyaz Ada) deniz mahsullerinden<br />

oluşan açık büfe öğle yemeği ise tek<br />

kelime ile şaheserdi.<br />

Varadero - Trinidad arasında yol<br />

alırken; 1819 yılında Fransız yerleşimciler<br />

tarafından kurulan ve 2005 yılında<br />

UNESCO tarafından koruma altına<br />

alınmış çok güzel bir şehir olan Cienfuegos’da<br />

Jose Marti Parkı çevresindeki<br />

Tomas Terry Tiyatrosu muhakkak<br />

gezilmesi gerekli bir yer. Herşeyiyle<br />

orijinal olarak korunmuş. Cienfuegos<br />

şehrini gezerken UNESCO Dünya<br />

Mirası Listesi’nde yer alan Cienfuegos<br />

Tarihi Merkezi, Valle Sarayı, Prado Promenade<br />

ve Malecon Bulvarı’nda bol<br />

bol fotroğraf çekme fırsatımız oldu.<br />

Ara sokaklara dizilmiş standlarda<br />

sanatçıların el emeği olan rengarenk<br />

yağlı boya tablolar, tahtadan oyma<br />

süs eşyaları ve meyve-sebzelerin<br />

rengarenk çekirdeklerinden yapılmış<br />

takılar insanı hemen cezbediyor. Bu<br />

hediyelik eşyaları çok makul fiyatlara<br />

satın alabilmek mümkün.<br />

EN İYİ KORUNMUŞ<br />

ŞEHİR TRİNİDAD<br />

18 ve 19’uncu yüzyıllar arasında<br />

şeker üretimiyle zenginleşen,<br />

Koloniyal dönem mimarisi örnekleriyle<br />

dünya üzerinde en iyi korunmuş<br />

şehir olarak UNESCO tarafından<br />

Dünya Mirası listesine alınan<br />

Trinidad’ın sokaklarında yürürken<br />

eski zamanlara yolculuk yaptığımızı<br />

hissettik. Trinidad’a has limon suyu,<br />

bal ve Küba romunun karışımı olan<br />

Canchancharalarımızı (La Canchanchara<br />

Bar) yudumlayarak bir yandan<br />

serinlerken; bir yandan da Küba’da<br />

popüler olan tahta el oymacılığının<br />

güzel örneklerinden satın almayı da<br />

ihmal etmedik.<br />

SANTA CLARA’DA<br />

CHE GUEVARA İZLERİ<br />

Küba Devrimi’nin en önemli cephesi<br />

olarak kabul edilen, en çetin savaşlara<br />

sahne olan ve Komutan Che<br />

Guevara’yı efsaneleştiren Santa Clara<br />

şehrinde; Che Guevara tarafından<br />

ele geçirilen ve Batista ordularının<br />

neredeyse tüm cephanesini taşıyan<br />

Zırhlı Tren Müzesi devrimi yakinen<br />

hissetmek ve o günleri yaşamak için<br />

muhakkak ziyaret edilmesi gereken<br />

bir tarih noktası. Küçük bir gerilla<br />

grubunun başında iken; 9 Ekim<br />

1967’de Bolivya’da yaralı olarak yakalanıp<br />

infaz edilen Che Guevara’nın<br />

cesedinin 30 yıl sonra defnedildiği<br />

Che Guevara Mozolesi ile Che’nin<br />

ünlü veda mektubunun çivi yazısı ile<br />

yazıldığı ve 37 arkadaşı ile birlikte<br />

ebedi istirahatininde bulunduğu Anıt<br />

Mezar büyük bir ihtişam ile ziyaretçilerini<br />

yine bu şehirde karşılıyor.<br />

TÜTÜNÜYLE MEŞHUR<br />

VİNALES VADİSİ<br />

Küba’nın en güzel bölgelerinden<br />

biri olan ve meşhur Küba purolarının<br />

yapıldığı Pınar Del Rio’ya (Küba’nın<br />

16 yönetim biriminden bir tanesi)<br />

bağlı Vinales Vadisi’nde Küba tütününün<br />

yetiştirildiği tütün tarlalarını ve<br />

çiftliklerini ziyaret etmek mümkün.<br />

Unesco Dünya Mirası Listesi’nde yer<br />

alan verimli topraklara sahip Vinales<br />

Vadisi’ne gelince tütün çiftliklerini<br />

ziyaret etmeden önce yol üzerinde<br />

Los Jazmines Tepesi’nde bulunan<br />

Parque Nacional Vinales isimli merkeze<br />

uğrayarak bilgi almanızı tavsiye<br />

ederim. Tipik Küba köylülerinin yaşadığı<br />

Vinales Vadisi yeşilin her tonunu<br />

cömertçe sergileyen muazzam bir<br />

ihtişama sahip olmanın yanısıra en<br />

iyi Küba tütünlerinin üretildiği yer<br />

olma özelliğine sahip. Burada yüzlerce<br />

yıl öncesine ait geleneksel tarım<br />

metodları kullanılarak tütünün yanı<br />

sıra birçok meyve ve sebzenin üretimi<br />

de yapılıyor. Bu vadideki evlerde<br />

elektrik ya da günümüz teknolojisine<br />

ait herhangi bir alet bulunmuyor.<br />

Çiftliklerde tütün yapraklarının nasıl<br />

yetiştirildiğini, nasıl kururulduğunu<br />

ve tütün yapraklarından el sarımı<br />

Küba purolarının nasıl yapıldığını görebilir,<br />

rom ve koyu kahve eşliğinde<br />

puro içimini test edebilirsiniz.<br />

Vinales Vadisi’nde ayrıca Cueva<br />

del Indio mağarası bulunuyor. Bu<br />

mağaranın muhteşem manzarasına<br />

sandal ile yaptığımız ufak bir gezintide<br />

hayran olduk ve mağaranın bitiminde<br />

kendimizi bir yeşillik pınarının<br />

içerisinde bulduk. Küba seyahatimizde<br />

en keyif aldığımız anlardan biriydi.<br />

Ayrıca Vinales kasabası merkezinden<br />

yaklaşık 4 km uzaklıkta yer<br />

alan el Mural de la Prehistoria adıyla<br />

bilinen, 1961 yılında Leovigildo Gonzalez<br />

tarafından vadinin kenarında<br />

sarp bir kayanın üzerine çizilmiş<br />

çalışma; insan yapımı en büyük yağlı<br />

boya tablo olarak kabul ediliyor. Evrim<br />

teorisini anlatan bu devasa eser<br />

120 metre yükseklik ve 180 metre<br />

genişliğe sahip.<br />

Kısa kısa bilgiler paylaşarak gözlem<br />

ve deneyimlerimizi paylaşmaya<br />

çalıştığım Küba seyahatimiz bizi pek<br />

çok açıdan derinden etkiledi...<br />

ABD Başkanı Obama’nın Nisan<br />

2016’da gerçekleştirdiği Küba<br />

ziyareti ve 1959 yılındaki devrimden<br />

sonra 2 Mayıs 2016’da ülkeye ilk defa<br />

dev bir Amerikan yolcu gemisinin<br />

gelmesi; yakında eski Küba’nın kapılarını<br />

tekrar dünyaya açacağının birer<br />

işareti. Bu değişim Küba’ya ne katar<br />

ve ondan ne götürür şimdiden az<br />

çok öngörebilmek mümkün. Zaman<br />

ise bize zaten herşeyi tüm açıklığı ile<br />

gösterecek. Beklenen bu değişimden<br />

önce Küba’yı halen “Küba iken”<br />

ziyaret edebildiğimiz için gerçekten<br />

çok mutluyuz.<br />

Son söz : KÜBA SEN ÇOK YAŞA!<br />

www.kobiyasam.com.tr<br />

95


OTOMOTİV<br />

Yenilenen 508<br />

şimdi daha agresif<br />

www.kobiyasam.com.tr<br />

96<br />

Yeni Peugeot 508, sahip olduğu özelliklerle sınıfının dengelerini<br />

değiştiriyor. Uzunluğu ve tavan yüksekliği azaltılan Yeni Peugeot 508,<br />

artan genişliğinin de etkisiyle daha olgun ve dinamik bir görünüm sergiliyor.<br />

KESKIN hatlara sahip yeni dış tasarım<br />

daha güçlü bir duruş sergilerken,<br />

her bir ayrıntısı büyük bir titizlikle<br />

ele alınan iç mekanı, ikonik Peugeot<br />

i-Cockpit’in gelişimini gözler önüne<br />

seriyor. Mükemmel yol tutuş özellikleri,<br />

yüksek verimlilik seviyesine sahip<br />

yeni motorları, sayısız teknolojik<br />

donanımları ve ileri seviyede kalite<br />

özellikleriyle Yeni Peugeot 508, D<br />

segmentinin standartlarını yeniden<br />

belirliyor ve markanın sınıf atlama<br />

stratejisini destekliyor.<br />

DEĞIŞEN BIR SEGMENT IÇIN<br />

DEĞIŞEN KONSEPT<br />

Tüketim alışkanlıklarındaki değişim<br />

ve özellikle tasarımsal heyecan<br />

beklentisi, müşterilerin SUV segmentine<br />

kaymasına neden olurken büyük<br />

hacimli sedan otomobillerin hayatta<br />

kalması için daha fazla kullanım<br />

özellikleri ve özgün bir tasarım sunması<br />

gerekiyor. Müşterilerin ihtiyaçlarını<br />

göz önünde bulunduran Yeni<br />

Peugeot 508 tasarımcıları, alışagelmiş<br />

geleneksel bagaj kapağına sahip<br />

dört kapılı sedan yerine beş kapılı<br />

“fastback” gövde tipine sahip bir<br />

coupe-sedan formu tercih ettiler.<br />

GÜÇLÜ BIR TASARIM<br />

Yeni Peugeot 508, henüz ilk<br />

bakışta enerjik ve etkileyici bir görünümle<br />

dikkat çekiyor. Coupe tarzında<br />

aerodinamik çizgilere sahip olan araç,<br />

1,40 metrelik bir boyutla daha alçak<br />

bir siluet sergiliyor. Aracın ön bölümü,<br />

agresif tasarım detaylarıyla dikkat<br />

çekiyor. Markanın imzası niteliğinde<br />

olan merkezi ‘Aslan’ logosuna sahip<br />

heybetli ve gösterişli ön ızgarayı,<br />

tam LED ön farlar çevreliyor. Dikey<br />

konumlu LED gündüz farları araca<br />

özgün bir kimlik kazandırırken, keskin<br />

hatlar ve geniş hava girişleri dinamik<br />

olduğu kadar agresif bir görünümü<br />

de beraberinde getiriyor.<br />

Yeni Peugeot 508’in dinamizmine<br />

vurgu yapan yatay konumlu motor<br />

kaputu mümkün olduğunca alçak<br />

tutulurken büyük bir titizlikle işlenen<br />

gövde detayları kalite algısını artırıyor<br />

ve daha premium bir görünüm<br />

katıyor. Güncel Peugeot tasarım dilini<br />

devam ettiren Yeni Peugeot 508’in<br />

tavan çizgisi premium otomobil tasarımına<br />

uygun olarak alçak ve zarif bir<br />

çizgiyle şekillendirildi. 4,75 metre ile<br />

4,83 metre uzunluğundaki ve önceki<br />

nesilden 8 cm daha kısa olan Yeni<br />

Peugeot 508, kompakt boyutların<br />

getirisi olarak daha yüksek manevra<br />

kabiliyeti sunuyor. Yüksek omuz çizgisi<br />

ve dar cam alanlar kadar çerçevesiz<br />

kapılar da dinamik bir görünümü<br />

beraberinde getiriyor. Minimize edilen<br />

ek yerleri ve kapı arası boşluklar kalite<br />

algısını daha da arttırırken, boyutuyla<br />

çamurlukları tamamen dolduran<br />

tekerlekler kadar, eğimli tavan çizgisi<br />

de sportif ve dinamik görünümü<br />

destekliyor. Arkadan bakıldığında üç<br />

bölüm olarak tasarlanan ve ince yapısıyla<br />

ön farların tasarım dilini devam<br />

ettiren üç boyutlu tam LED stop<br />

lambalarının arasını boydan boya<br />

dolduran parlak siyah panel dikkat<br />

çekiyor. Peugeot’nun güncel tasarım<br />

dilini yansıtan bu mimari, dinamik<br />

bir görünümü beraberinde getirirken<br />

kalite algısını da yükseltiyor. Ön tasarımda<br />

olduğu gibi arka tasarımda<br />

da en güncel konsept otomobillerden<br />

esintileri bünyesinde barındırıyor<br />

ve marka aidiyetine vurgu yapıyor.<br />

Tavan çizgisini zarif bir şekilde devam<br />

ettiren bagaj kapağının ardında 487<br />

litrelik bir bagaj gizleniyor.<br />

I-COCKPIT TARAFINDAN<br />

DOMINE EDILEN KABIN<br />

Her bir ayrıntısı büyük bir özenle<br />

işlenen kaliteli kokpiti, en güncel Peugeot<br />

i-Cockpit nesli domine ediyor. İlk<br />

olarak 2012 yılında Peugeot 208 ile<br />

yollara çıkan i-Cockpit yıllar boyunca<br />

pazara sunulan her yeni modelle<br />

daha da gelişti. Peugeot 2008<br />

SUV’dan Peugeot 308’e ve Peugeot<br />

ürün gamının en yeni SUV modelleri<br />

3008 ve 5008’e kadar üç farklı<br />

Peugeot i-Cockpit nesli markanın<br />

ürün gamında hayat buldu. Peugeot<br />

i-Cockpit; kompakt boyutlu direksiyon<br />

simidi, 8:3 formatında 10 inç büyüklüğünde<br />

kapasitif dokunmatik ekran<br />

ve 12,3 inç büyüklüğünde yüksek<br />

çözünürlüklü yükseltilmiş gösterge<br />

paneli olmak üzere, üç temel yapı<br />

elemanını bünyesinde barındırıyor.


OTOMOTİV<br />

Altı farklı ekran moduyla kişiselleştirme<br />

imkanı sunan yükseltilmiş<br />

gösterge paneli direksiyonun hemen<br />

üzerinde konumlandırılıyor ve sürüş<br />

ile ilgili tüm bilgileri sürücünün görüş<br />

alanında olacak şekilde gösteriyor.<br />

Böylece sürücü gözünü yoldan<br />

ayırmadan sürüşle ilgili tüm bilgilere<br />

kolaylıkla erişim sağlıyor.<br />

Aşağı yukarı gösterge paneli ile<br />

aynı yükseklikte bulunan merkezi<br />

dokunmatik ekran kullanım ergonomisiyle<br />

sürücünün hayatını kolaylaştırıyor.<br />

Active donanım seviyesinde 8<br />

inç büyüklüğünde bir ekran sunulurken<br />

Allure ve daha üst donanım<br />

seviyelerinde 10 inç büyüklüğünde<br />

daha büyük bir HD ekran devreye<br />

giriyor. Ekranın ve sürücünün elinin<br />

altında konumlandırılan ve orta konsola<br />

mükemmel bir şekilde entegre<br />

edilmiş olan parlak siyah şalter tipi<br />

kısa yol düğmeleri; müzik sistemi,<br />

klima, navigasyon, araç ayarları, telefon,<br />

mobil uygulamalar ve i-Cockpit<br />

Amplify gibi temel fonksiyonlara hızlı<br />

erişim sağlıyor. Yeni Peugeot 508’de<br />

ayrıca “Boost” ve “Relax” olmak<br />

üzere kişiselleştirmeye uygun iki farklı<br />

ambiyansıyla i-Cockpit Amplify özelliği<br />

de sunuluyor. Bu donanım; ortam<br />

aydınlatma yoğunluğunu ve ekran<br />

rengi ayarları ile görme, müzik ambiyans<br />

ayarları ile işitme ve çok nokta<br />

masaj özelliği ile dokunma duyularını<br />

harekete geçiriyor. i-Cockpit Amplify<br />

aynı zamanda ECO, Sport, Comfort ve<br />

Normal olmak üzere 4 sürüş modu<br />

seçimi üzerinden aracın sürüş stiline<br />

de müdahale etme imkanı tanıyor.<br />

Sistem, motor tepkileri dışında<br />

elektrikli süspansiyonla donatılan<br />

araçlarda, süspansiyon sertliğine de<br />

müdahale ediyor.<br />

BENZERSIZ SÜRÜŞ DENEYIMI<br />

PSA Grubu’nun teknoloji ve bilgi<br />

birikimiyle yollara çıkan Yeni Peugeot<br />

508, sürüş keyfi noktasında da<br />

markanın DNA’sına sadık bir yapı sergiliyor.<br />

GT versiyonunda ve tüm benzinli<br />

motor seçeneklerinde standart<br />

olarak ve 2,0 litrelik motor seçeneğinde<br />

isteğe bağlı olarak sunulan aktif<br />

süspansiyon kontrolü konfor seviyesini<br />

daha da arttırıyor. Her bir motor<br />

seçeneği için uygulanan süspansiyon<br />

ayarı sayesinde bozuk zeminde<br />

de mümkün olan en iyi süspansiyon<br />

konforu tesis edilebiliyor. Yeni<br />

Peugeot 508 için ayarlanan elektrikli<br />

direksiyon sistemi, üstün sürüş keyfi<br />

ile manevra kolaylığını mükemmel<br />

bir şekilde harmanlıyor. Modern ve<br />

zarif bir tasarıma sahip elektrikli vites<br />

kolu ile kumanda edilen yeni sekiz<br />

kademeli EAT8 otomatik şanzıman,<br />

sürüş keyfi ile yakıt verimliliğinin en<br />

iyi dengesini sunuyor.<br />

ÜST SEVIYEDE KONFOR VE<br />

BIRINCI SINIF KALITE<br />

Kullanılan malzeme kalitesi ve<br />

detaylara gösterilen özen, sürücü<br />

ve beraberindeki yolcuların rahat ve<br />

konforlu bir ortamda seyahat etmesini<br />

sağlıyor. Sürücü koltuğu ve Allure<br />

donanım seviyesinden itibaren ön<br />

yolcu koltuğu ergonomisi, kapsamlı<br />

pozisyon ayarı ve bel desteğiyle<br />

AGR (Aktion für Gesunder Rücken)<br />

etiketine sahip. Ayrıca sekiz yönlü ve<br />

iki adet hafıza fonksiyonuna sahip<br />

elektrikli koltuklar, beş farklı masaj<br />

programına sahip sekiz keseli masaj<br />

koltukları da sunuluyor.<br />

Farklı noktalara serpiştirilen<br />

saklama alanları 32 litreye varan<br />

hacimleriyle araç içerisindeki küçük<br />

eşya karmaşasının önüne geçerken<br />

USB girişi, Aux girişi, biri bagajda<br />

olmak üzere iki adet 12 Volt soketi<br />

modern çağın gereksinimlerini yerine<br />

getiriyor. Panoramik sunroof kabin<br />

içine ferah bir ambiyans kazandırırken<br />

Fransız ses sistemi uzmanı Focal<br />

imzasını taşıyan premium ses sistemi<br />

yolculukları keyfe dönüştürüyor.<br />

KAPSAMLI DONANIM VE SÜRÜŞ<br />

DESTEK SISTEMLERI<br />

Segmentinde bir ilk olan Gece<br />

Görüş Sistemi, gece sürüşlerinde de<br />

140 km/s hıza kadar yayaları ve bisikletlileri<br />

algılayan yeni nesil Otomatik<br />

Acil Durum Fren Sistemi ve Çarpışma<br />

Uyarı Sistemi, Aktif Şeritten Çıkma<br />

Uyarı Sistemi, Sürücü Yorgunluk Uyarı<br />

Sistemi, Otomatik Far Kontrolü, Hız<br />

Sınırı Tanımlaması ve Önerisi, Gelişmiş<br />

Trafik İşareti Tanımlama Sistemi,<br />

EAT8 otomatik şanzıman ile dur-kalk<br />

desteği de sunan Uyarlanabilir Hız<br />

Sabitleme Sistemi, Şerit Takip Sistemi<br />

ve Kör Nokta Uyarı Sistemi.<br />

Sürüş güvenliğine yönelik donanımlar<br />

dışında şehir içinde sürücünün<br />

hayatını kolaylaştıran 360° görüş açısına<br />

sahip park yardımcısı Visiopark 2<br />

ve tespit ettiği park yerine direksiyon,<br />

gaz ve frene müdahale ederek kendi<br />

kendine park eden yeni nesil Full Park<br />

Assist gibi donanımlar da sunuluyor.<br />

Modern çağın gereksinimlerini her<br />

anlamda yerine getiren yeni Peugeot<br />

508, bir dizi bağlanabilirlik çözümü<br />

sunuyor. Android Auto ve Apple<br />

CarplayTM MirrorLink uyumlu Mirror<br />

Screen akıllı telefon ile araç arasında<br />

mükemmel bir entegrasyon sunuyor.<br />

YÜKSEL VERIMLILIK SEVIYESINE<br />

SAHIP MOTORLAR<br />

Araç gövdesinde uygulanan etkin<br />

NVH (Noice, Vibration and Harshness)<br />

çözümleri, boyut optimizasyonu,<br />

ağırlık düşürmeye yönelik önlemler<br />

ve sürtünme katsayısını düşüren<br />

aerodinamik çözümler, CO2 emisyon<br />

salınımını şimdiye kadar elde en<br />

düşük seviyelere düşürüyor.<br />

Yeni Peugeot 508, yeni nesil Euro<br />

6.c normuna uyumlu PureTech ve<br />

Blue HDi motorlar (gelişmiş SCR teknolojisi)<br />

sayesinde sınıfının en iyi CO2<br />

emisyon salınım değerlerine imza<br />

atıyor. 1.6 litre PureTech motordan<br />

geliştirilen; PureTech 180 S&S EAT8 ve<br />

PureTech 225 S&S EAT8 olmak üzere<br />

iki yeni benzinli motor sunuluyor. Dizel<br />

cephesinde ise 1.5L ve 2.0L BlueH-<br />

Di motorlardan geliştirilen; BlueHDi<br />

130 S&S 6 ileri manuel, BlueHDi 130<br />

S&S EAT8, BlueHDi 160 S&S EAT8 ve<br />

BlueHDi 180 S&S EAT8 olmak üzere<br />

dört farklı alternatif bulunuyor.<br />

www.kobiyasam.com.tr<br />

97


et al.<br />

design<br />

Marc Sadi er, 207 9<br />

www.ttmdesign-con.com<br />

baltalimanı caddesi 17/1 rumelihisarı 34470 İstanbul<br />

info@labottega.com.tr www.labottega.com.tr<br />

LABOTTEGA

Hooray! Your file is uploaded and ready to be published.

Saved successfully!

Ooh no, something went wrong!