Create successful ePaper yourself
Turn your PDF publications into a flip-book with our unique Google optimized e-Paper software.
DÜNYANIN AYAKTA<br />
ALKIŞLADIĞI BULUŞ:<br />
FERDI ERDOĞAN:<br />
KÜRESEL REKABET IÇIN<br />
YÜKSEK TEKNOLOJI ŞART<br />
SENCER SOLAKOĞLU:<br />
<strong>YIL</strong>LARCA VERIMSIZ BIR<br />
ÇIFTÇIYI DESTEKLEDIK<br />
HABIBE AKŞIT:<br />
IŞ DÜNYASINDA MIZAHI<br />
HATIRLAYAMIYORUZ<br />
KARAR SÜRECI TAMAM:<br />
TARIMDA<br />
İCRAAT ZAMANI
Türkiye’nin iki köklü markası,<br />
Türk Hava Yolları ve Petrol Ofisi<br />
sizin için birlikte yol alıyor!<br />
Dünyada en çok ülkeye uçan havayolu Türk Hava Yolları ve lider akaryakıt markası Petrol Ofisi<br />
güçlerini birleştirdi. Miles&Smiles ve Petrol Ofisi Positive Card üyeliklerinizi eşleştirin,<br />
5 kata kadar daha fazla yakıt puan kazanın.<br />
Detaylar ve üyeliklerinizi eşleştirmek için www.petrolofisi.com.tr<br />
Kampanya Petrol Ofisi sadakat programı Positive Card ve Türk Hava Yolları Yolcu Programı Miles& Smiles işbirliği ile hayata geçirilmiştir. Kampanyadan faydalanmak isteyen<br />
müşterilerin her iki uygulamaya da üye olması gerekmektedir. Kampanyaya katılmak için yakıt alımında kullanacağınız Positive Card numaranız ile Miles&Smiles üye numaranızı<br />
bir defaya mahsus www.petrolofisi.com.tr internet sitesinde yer alan kampanya katılım sayfasında eşleştirmeniz ve kampanya koşullarını kabul etmeniz ve Kişisel Verilerin<br />
Korunması Kanunu gereğince hazırlanmış bilgilendirme metinlerini okumanız gerekmektedir. Ayrıca SMS ile kaydolmak istiyorsanız, THY boşluk TK numarası boşluk Positive Card<br />
numarası yazılarak 7627’ye kısa mesaj gönderebilirsiniz (Örnek: THY TK123456789 7000190070001900). SMS göndereceğiniz cep telefonunun THY sistemine kayıtlı cep telefonunuz<br />
olması gerekmektedir. Yapılacak kayıt işleminin ardından, Positive Card sahipleri, Positive Card anlaşmalı Petrol Ofisi istasyonlarından yapacakları yakıt (akaryakıt veya otogaz)<br />
alımları karşılığında Miles&Smiles üyelik statülerine göre ekstra puan kazanacaktır. Classic kart sahipleri 2 kat, Classic Plus kart sahipleri 3 kat, Elite kart sahipleri 4 kat, Elite Plus<br />
kart sahipleri ise 5 kat Positive Puan kazanacaktır. Kazanılan puanlar yakıt alımı tamamlandığında anında Positive Card’a yüklenecektir. Kazanılan Positive Puan 500’e ulaştığında<br />
istasyonlarda yakıt hediyesi olarak kullanılabilecektir. Positive Card’ınıza yüklenen Positive Puanlarınızı kampanyaya dahil Positive Card üyesi Petrol Ofisi istasyonlarında<br />
kullanabilmek için Positive Card’ınızın aktive edilmiş olması gereklidir. Kartın aktive edilmesi için kısa mesajla “AKTIF”, bir boşluk bıraktıktan sonra Positive Card üzerinde yer alan<br />
16 haneli kart numarası, bir boşluk bırakarak AD ve yine bir boşluk bırakarak SOYAD yazıp 7627’ye gönderilmesi ve sonrasında tarafınıza gönderilen Kişisel Verilerin Korunması<br />
Kanunu gereğince hazırlanmış bilgilendirme metinlerini okumanız gerekir. Ayrıca Miles&Smiles Yolcu Programı’nda Mil’leriniz var ise, istediğiniz anda www.petrolofisi.com.tr<br />
web sitesi üzerinden Mil’lerinizi Positive Puan’a çevirerek yakıt alımında kullanabilirsiniz. Bunun için ilgili alanda üyeliklerinizi eşleştirmeniz ve kampanyaya katılan Petrol Ofisi<br />
istasyonlarında Positive Card’ınızdaki yakıt hediyesini kullanmak istediğinizi beyan etmeniz gerekir. 1000 Mil 3000 Positive Puan (30 TL yakıt) değerindedir. Bir Miles&Smiles üyesi tek<br />
seferde en az 1000, en çok 7000 Mil’ini Positive Puan’a çevirebilir. İlk Mil çevirim işleminde Miles&Smiles hesabınızda en az 1500 Mil’inizin olması gerekmektedir. Bir ay içerisinde en<br />
fazla 7000 Mil, bir yıl içerisinde en fazla 84.000 Mil Positive Puan’a çevrilerek hediye yakıt olarak kullanılabilir. Positive Puan’a çevrilen Mil’ler, Positive Puan’lar kullanılmamış olsa<br />
dahi Miles&Smiles üyelik hesabına geri yüklenmez. Mil çevrimi için son 1 yıl içerisinde Miles&Smiles üyelik hesabında sistem tarafından otomatik olarak işlenmiş Türk Hava Yolları,<br />
AnadoluJet ve Star Alliance uçuşu bulunması zorunludur. Positive Card’ınız ile eşleştirdiğiniz Miles&Smiles üyeliğinizi 1 yıl içerisinde en fazla 1 kez değiştirilebilirsiniz. Bir Positive<br />
Card aynı anda yalnızca bir Miles&Smiles üyeliği ile eşleştirilebilir. Petrol Ofisi’ndeki tüm işlemlerinizde Miles&Smiles üyeliğiniz ile eşleştirdiğiniz Positive Card’ınızın kullanılması<br />
gerekmektedir. SMS ile katılımda her bir SMS, 1 SMS bedeli olarak operatör tarafından ücretlendirilmektedir. Petrol Ofisi veya Türk Hava Yolları kampanya koşullarını değiştirme<br />
ve durdurma hakkını saklı tutar. Petrol Ofisi Automatic sistemi müşterileri, Positive Ticari Card sahipleri ve Positive Card sisteminde farklı bir kampanyaya dahil olan ve 18 yaşından<br />
küçükler kampanyaya katılamaz. Kampanya, diğer kampanyalar ve indirimler ile birleştirilemez. Kampanya kapsamında Positive Card Sadakat ve Miles&Smiles Özel Yolcu<br />
Programına katılanlar yukarıdaki şartları ve programların genel hüküm ve koşullarını kabul etmiş sayılırlar. Ayrıntılı bilgi: www.petrolofisi.com.tr ve www.milesandsmiles.com
Bu sayıyla Youtube kanalımız da<br />
devreye girmiş oluyor. Dört bölümlük<br />
Sencer Solakoğlu söyleşisi ilk Youtube<br />
prodüksiyonumuz olarak sizlerle.<br />
Merhaba…<br />
Yeni Bir Yıl, Yeni Bir Kobi Yaşam<br />
Zaman nasıl da hızla geçiveriyor. Bazen ona yetişmek, hatta onu takip etmek mümkün olamıyor.<br />
Kobi Yaşam 4’üncü sayısıyla 2’nci yayın yılına girmiş oldu. Öylesine dolu, yoğun ve zengin bir hazırlık<br />
dönemi geçirdik ki; dosyalrı seçip elememize rağmen formatımızın dışına çıkmak zorunda kaldık. 100<br />
yerine 116 sayfa içerikle karşınızdayız. Bu sayıda Türkiye’nin ihmal ettiği ve bizce çok önemli olan tarım<br />
ve hayvancılık gerçeğini kapağa taşıdık. Bursa Karacabey’deki çağdaş ve modern çiftliği ile tesisinde süt<br />
besiciliği yapan Sencer Solakoğlu’na misafir olduk.<br />
Solakoğlu çok çarpıcı açıklamalarda bulundu. Feyz Süt’te başardıkları söylemlerinin ve bize<br />
anlattıklarının somuta dönüşmüş haliydi. Tarım şuralarında nelerin kararlaştırıldığı ve pestisit problemi<br />
derken kapsamlı bir dosya oluştu. Tarihe tanıklık etmek ve sonrasında takibini sağlamak amacıyla son iki<br />
tarım şurasında alınan kararları da dikkatinize sunmak istedik. Çünkü Tarımda Karar Süreci Tamam; Şimdi<br />
İcraat Zamanı!<br />
Bu sayıyla Youtube kanalımız da devreye girmiş oluyor. Dört bölümlük Sencer Solakoğlu<br />
söyleşisi ilk Youtube prodüksiyonumuz olarak sizlerle.<br />
2019 değerlendirmesi ve <strong>2020</strong> vizyonu bakış açısıyla belli başlı STK’ların açıklamalarına yer verdiğimiz bir<br />
derleme hazırladık. Ayrıca Türkiye İMSAD Yönetim Kurulu Başkanı Sayın Ferdi Erdoğan’ın dergimize özel<br />
kaleme aldığı makalesi, reel sektöre ve makroekonomi yönetimine aydınlatıcı tavsiye ve bilgiler içeriyor.<br />
Dr. Habibe Akşit’in “Liderlik ve Mizah Kolaj” yazısı, Üstat Orhan Büyükdoğan’ın karikatürleriyle<br />
inanılmaz keyifli bir eser oldu.<br />
Ben Şişli Terakki Lisesi mezunuyum. Bir gün sosyal medyada Şişli Terakki Lisesi öğrencisi Zülal Tannur<br />
isimli genç kardeşimizin çağrısı dikkatimi çekti. Hepimizin sahip olduğu teknolojilerle görme engellilerin<br />
hayatını son derece kolaylaştıran bir Türk icadından bahsediyordu. Akıllı Baston We Walk’la böyle tanıştık.<br />
Hikaye irdeledikçe derinlik kazandı. WeWalk, pırıl pırıl 3 Türk gencinin kurduğu ve dünyanın ayakta<br />
alkışladığı bir startup. Time Dergisi, WeWalk adlı akıllı bastonu 2019’un en iyi icatlarından biri ilan<br />
etti. Birleşmiş Milletler (BM) tarafından örnek proje olarak gösterilen WeWalk, Thomas Edison’a adanan<br />
Edison Ödülleri’nde Sağlık ve İyi Yaşam alanında altın ödüle layık görüldü. Gerçekten inanılır gibi değil!<br />
Doğru motivasyon, eğitim ve destekle gençlerimiz neleri başarabiliyor demek ki…<br />
WeWalk’ın ardında Türkiye’nin teknolojik üretim üslerinden Vestel’in desteği vardı. Bu gençlerin<br />
formasyonunda çok önemli rol oynayan YGA ile tanıştık. Ne güzel şeyler de olabiliyor bu ülkede… Gurur<br />
duyduk. Yarınlara dair umutlandık.<br />
Kanal İstanbul, asrın yatırımı mı yoksa İstanbul’un kâbusu mu? Konuyu bütün tarafları ve uzman<br />
görüşleriyle her pencereden masaya yatırdık. Karar sizin…<br />
Kobi Yaşam; iş dünyasından, araştırma dosyalarına ve yaşamın her rengine dek yine dopdolu. Keyifle<br />
okumanız dileğiyle…<br />
S. Şefik Kemali Söylemezoğlu<br />
sefiks@kobiyasam.com.tr<br />
4// www.kobiyasam.com.tr
DÜNYANIN AYAKTA<br />
ALKIŞLADIĞI BULUŞ:<br />
FERDI ERDOĞAN:<br />
KÜRESEL REKABET IÇIN<br />
YÜKSEK TEKNOLOJI ŞART<br />
SENCER SOLAKOĞLU:<br />
<strong>YIL</strong>LARCA VERIMSIZ BIR<br />
ÇIFTÇIYI DESTEKLEDIK<br />
içindekiler<br />
HABIBE AKŞIT:<br />
IŞ DÜNYASINDA MIZAHI<br />
HATIRLAYAMIYORUZ<br />
KARAR SÜRECI TAMAM:<br />
TARIMDA<br />
İCRAAT ZAMANI<br />
6Türkiye İMSAD Yönetim Kurulu<br />
Başkanı Ferdi Erdoğan:<br />
“KÜRESEL REKABET İÇİN YÜKSEK<br />
TEKNOLOJİ ŞART”<br />
30<br />
Vestel Genel Müdür Yardımcısı<br />
Burak Savak<br />
“VESTEL’İN GELİŞİMİNİ TOPLUMUN<br />
GELİŞİMİYLE EŞDEĞER GÖRÜYORUZ”<br />
56<br />
Okan Böke<br />
<strong>2020</strong> PENCERESİNDEN EKONOMİ…<br />
14Ahmet Çelebi<br />
İHRACATTA DEĞİŞMESİ GEREKEN<br />
7 PARADİGMA<br />
34<br />
Karar süreci tamam,<br />
TARIMDA İCRAAT ZAMANI<br />
60<br />
İMAMOĞLU’NDAN İSTANBUL’A<br />
KIYMAYIN ÇAĞRISI!<br />
24<br />
Üstün teknolojisiyle görme engeline<br />
meydan okuyor<br />
DÜNYANIN EN AKILLI GÖZÜ:<br />
WEWALK<br />
46Sencer Solakoğlu<br />
TARIM VE HAYVANCILIĞA KURTULUŞ<br />
REÇETESİ<br />
68<br />
Mahfi Eğilmez<br />
MONTREUX (MONTRÖ) BOĞAZLAR<br />
SÖZLEŞMESİ VE KANAL İSTANBUL<br />
74 80<br />
Selçuk Perin<br />
BİLDERBERG BUNLARI ÖNGÖRMÜŞ<br />
MÜYDÜ?<br />
94<br />
Plastik Rekonstrüktif ve Estetik<br />
Cerrahi Uzmanı Evren Tevfik İşçi<br />
ESTETİK ALGISI SIL BAŞTAN<br />
Dr. Habibe Akşit<br />
LİDERLİK VE HUMOR…<br />
102<br />
Sanatın ömrü uzattığı kanıtlanmışken<br />
<strong>2020</strong> AJANDALARINA<br />
DAHA FAZLA SANAT EKLEYELİM…<br />
12 PATRONLARDAN KRİTİK AÇIKLAMALAR<br />
20 TÜGİAD Genel Başkanı Anıl Ali rıza Şohoğlu:<br />
“DEMOKRASİ GELİŞİRSE, EKONOMİ DE GELİŞECEKTİR”<br />
22 TÜRK FİRMASI HÜRMAK, RUSYA’DA MAKİNE ÜRETECEK<br />
54 TARIM, PESTİSİT GİRDABINDA<br />
64 ERDOĞAN: KANAL İSTANBUL YETKİSİ İBB MECLİSİ’NDE<br />
66 KANAL İSTANBUL İÇİN “SAVAŞ GEMİSİ” UYARISI…<br />
78 DİJİTAL HİZMETLERDE % 7,5 VERGİ DÖNEMİ<br />
86 Anında takip, hızlı kararlar ve verimlilik için<br />
STRATEJİK PERFORMANS YÖNETİMİ<br />
90 Mehmet Haydar / TEKNOLOJİ<br />
100 Ragıp Ertuğrul / AMAN ‘YÜZSÜZ’LERDEN UZAK DURUN!<br />
109 KLASİK MÜZİK DEHASI BEETHOVEN’E YAPAY ZEKA RUHU<br />
110 SİBER ZORBALIKTA SON NOKTA: DEEPFAKE<br />
Değişim Yönetim Danışmanlık<br />
Prodüksiyon Tic. Ltd. Şti. Adına<br />
Genel Yayın Yönetmeni ve<br />
Sorumlu Yazı İşleri Müdürü<br />
S. ŞEFİK KEMALİ SÖYLEMEZOĞLU<br />
Proje Genel Koordinatörü<br />
BURAK YAŞAR<br />
Yazı İşleri Müdürü<br />
EMİN AKDAĞ<br />
Art Direktör<br />
NEFİSE <strong>YIL</strong>DIZ TORUN<br />
Editör<br />
RAGIP ERTUĞRUL<br />
Haber Koordinatörleri<br />
AYŞEGÜL ÇAKIR – GÖKAY GENÇ<br />
Sosyal Medya Haber Koordinatörü<br />
MEHMET HAYDAR<br />
Hukuk Danışmanı<br />
AV. ALİ ASRAK<br />
AV. İSKENDER UYGUNBAŞ<br />
Reklam Koordinatörü<br />
MEHMET HAYDAR<br />
Karadeniz Bölge Sorumlusu<br />
FATİH GÜNDOĞDU<br />
Kültür Ve Sanat Danışmanı<br />
RAGIP ERTUĞRUL<br />
Yayın Kurulu<br />
SELÇUK PERİN – ATİLLA ARSLANAĞIZ<br />
HABİBE AKŞİT – HÜSEYİN BİLMAÇ<br />
OKAN BÖKE – RAGIP ERTUĞRUL<br />
Yayın Türü<br />
YAYGIN SÜRELI YAYIN<br />
İletişim<br />
+90 212 855 17 00 PBX<br />
info@kobiyasam.com.tr<br />
Adnan Kahveci Mh. Yavuz Sultan Selim<br />
Bulvarı No: 43D1 Alba Rezidans<br />
A Blok Kat 1 Daire 2105<br />
34528 Beylikdüzü - İstanbul<br />
www.kobiyasam.com.tr<br />
Baskı<br />
Renk Matbaası Basım Ve Ambalaj<br />
Sanayi Ticaret A.s.<br />
Heskoop Sitesi D Blok No:8-9 IOSB<br />
Mahallesi Heskoop D Blok Sk.<br />
Başakşehir - İstanbul<br />
Tel: 0(212) 612 11 27 Fax: 0(212) 565 92 63<br />
www.renkmatbaasi.com<br />
Dergide yayınlanan yazı ve fotoğrafların tüm<br />
hakları yayınlayana, yayınlanan ilanların<br />
6// www.kobiyasam.com.tr<br />
sorumluluğu ilan sahiplerine aittir. Yayınlayandan<br />
<strong>SAYI</strong> 4 // 7<br />
izin alınmaksızın tümüyle<br />
ya da kısmen kullanılamaz.
EKOANALİZ<br />
TÜRKIYE İMSAD YÖNETIM KURULU BAŞKANI FERDI ERDOĞAN:<br />
“KÜRESEL REKABET İÇİN<br />
YÜKSEK TEKNOLOJİ ŞART”<br />
İnşaat malzemesi üretiminde en büyük 5 ülkeden biriyiz. Küresel Rekabet Endeksi’ndeki<br />
140 ülkenin 115’ine ihracat gerçekleştiriyoruz. Almanya, İngiltere, ABD, Kanada, İsrail,<br />
Irak en önemli pazarlarımız. Katma değerli ürünlerde dünya pazarının küçük oyuncuları<br />
arasındayız. Bu durum marka algımızın yukarı çekilmesinde sıkıntı yaratıyor.<br />
n Türkiye İnşaat Malzemesi<br />
Sanayicileri Derneği (İMSAD)<br />
Yönetim Kurulu Başkanı Ferdi<br />
Erdoğan, Kobi Yaşam Dergisi için<br />
özel olarak kaleme aldığı yazıyla,<br />
“faaliyet gösterdikleri sektörler<br />
ve genel ekonomik parametreler<br />
açısından” 2019 yılını değerlendirdi<br />
ve <strong>2020</strong> beklentilerini dile getirdi.<br />
Erdoğan’ın yazısı şöyle:<br />
2014’TEN İTİBAREN EZBER<br />
BOZULDU<br />
Uzun yıllar boyunca, Türkiye<br />
ekonomisi yüzde 5 ve üstünde<br />
büyüdüğünde, inşaat sektörü daha<br />
fazla bir büyüme gösterirdi. Fakat<br />
2014 yılından itibaren, bilinen bu<br />
ezber bozuldu. Türkiye ekonomisi<br />
ile inşaat sektörü yüzde 4-5 bandına<br />
takıldı. 2018 yılında ise inşaat sektörü<br />
1,9 küçülürken, Türkiye ekonomisi<br />
yüzde 2,6 büyüdü.<br />
PAZAR BÜYÜKLÜĞÜ<br />
2018 yılında 85 milyar dolar olan<br />
inşaat malzemesinin iç pazar<br />
büyüklüğünün 2019’da 70-75<br />
milyar dolar bandında olmasını<br />
bekliyoruz. Yani tekrar 2011<br />
yılındaki inşaat malzemeleri<br />
sanayisi büyüklüğüne geri döndük.<br />
İhracat için de aynı durum söz<br />
konusu… 2011 yılında 21 milyar dolar<br />
seviyesinde olan ihracatımız 2018<br />
Ekim-2019 Ekim aralığında da yıllık<br />
olarak 21,6 milyar dolara ulaştı.<br />
NÜFUS ARTIŞI<br />
Baktığımızda, küçülüyoruz ama<br />
8-9 yıl öncesi büyüklük kadarız<br />
diyebiliriz. Bu tablodan memnun<br />
olmamız lazım. Ancak 2011’de<br />
nüfus 73 milyondu, 2018’de 82<br />
milyon oldu. Nüfus 10 milyon<br />
artmış durumda. Sadece Marmara<br />
Bölgesi nüfusu 4 milyon artmış.<br />
Hem konut hem de sosyal<br />
ihtiyaçlar artmış.<br />
Aynı ekonomik büyüklüğü<br />
daha fazla insanın paylaşması<br />
ülkemizi sadece daha fazla<br />
fakirleştirecektir. Büyümenin<br />
kaynağını üretemezsek, gelecekte<br />
borçlanarak ihtiyaçları karşılamak<br />
zorunda kalırız. Tasarruf ise ülke<br />
olarak beceremesek de her alanda<br />
kaçınılmaz.<br />
İSTİHDAM HAREKETLERİ<br />
2011’de istihdam gücü 25<br />
milyondu, 2018’de ise 32 milyon<br />
oldu. 7 milyonluk bir artış söz<br />
konusu. Yani neredeyse her yıl 1<br />
milyon kişinin istihdama katılımı<br />
olmuş. 2011’de işsizlik 2,5 milyondu,<br />
2018’de 4,5 milyona yükseldi.<br />
İşsizlik de 2 milyon arttı.<br />
Diğer bir ifadeyle, 10 yılda iş<br />
hayatına katılan 7 milyon insanın<br />
2 milyonu, bir anlamda yüzde<br />
28’i, işsizler ordusuna dahil olmuş<br />
durumdadır.<br />
KENTLEŞME ORANLARI<br />
2010’da kentleşme oranı yüzde<br />
75’ti. Altyapı, üstyapı, sosyal<br />
yapı yatırımları dünyadaki gibi<br />
ülkemizde de devam etti ve<br />
2018 yılında kentleşme oranı<br />
yüzde 80 oldu. Hiçbir alt yapı<br />
yatırımı yapılmadan köy iken<br />
kent ilan edilenleri, büyükşehir<br />
belediye sınırları içine alınanları<br />
bu kapsam dışında tutuyorum.<br />
2023’te kentleşme oranının yüzde<br />
85 olacağı öngörülüyor. 2030<br />
yılında dünyada, her birinde 10<br />
milyondan fazla kişinin yaşayacağı<br />
41 mega şehir olacak. 2050’de<br />
şehir merkezleri fazladan 2,5<br />
milyar insan barındıracak. Zaten<br />
istihdamın sağlanması, nüfusun,<br />
kentleşmenin yönetilmesi için<br />
ekonomik olarak tekrar 2011 yılına<br />
dönmemiz ülkeyi büyütmez,<br />
küçültür.<br />
İnşaat malzemeleri<br />
sanayisinde 2019’da<br />
iç pazardaki<br />
daralmayı teyit eden<br />
bir küçülme yaşandı.<br />
Üretim 2019’un ilk<br />
10 ayında 2018’in<br />
ilk 10 ayında göre<br />
yüzde 16 geriledi.<br />
İhracattaki miktar<br />
artışı üretim kaybını<br />
telafi edemedi.<br />
İnşaat malzemeleri<br />
sanayisinde 22<br />
alt sektörün<br />
tamamında<br />
küçülme var.<br />
Faaliyet endeksinde<br />
de yatay bir<br />
seviyedeyiz.<br />
Ferdi Erdoğan<br />
2018 TECRÜBESİNİN<br />
GÖSTERDİKLERİ<br />
2018 yılında yaşadığımız tecrübeler<br />
bize şunu gösterdi: Yüzde 2,6<br />
büyüme Türkiye’ye yetmedi.<br />
Önümüzdeki 3 yıla bakarsak,<br />
gelişmiş ülkeler yüzde 2-3<br />
bandında büyüyecek. Gelişmekte<br />
olan ülkeler de yüzde 4-5 bandında<br />
büyüyecek. Biz gelişmekte olan bir<br />
ülkeyiz. Rekabet edeceksek bizim<br />
yüzde 4-5’in üzerinde büyümemiz<br />
gerekir.<br />
Gelişmekte olan rakiplerimizin<br />
yüzde 4-5 büyüme hedefi varken<br />
yüzde 2-3 büyümemiz, bizi sadece<br />
geriye götürür. 2019 yılında dört<br />
çeyrekte de küçülecek olan inşaat<br />
sektörünün Türkiye ekonomisi<br />
içindeki önemi ortada olup Türkiye<br />
ekonomisi, diğer tüm sektörler<br />
artıda olmasına rağmen sıfır civarı<br />
bir büyüme gösterecektir.<br />
<strong>SAYI</strong> 4<br />
// 9
EKOANALİZ<br />
İNŞAAT SEKTÖRÜ 5<br />
ÇEYREKTİR KÜÇÜLDÜ<br />
İnşaat sektörü 2019 yılının üçüncü<br />
çeyreğinde yüzde 7,8 küçüldü.<br />
Böylece beş çeyrektir üst üste<br />
küçülen inşaat sektöründe<br />
küçülme hızı 2019 yılı üçüncü<br />
çeyrekte yavaşladı.<br />
Çeyrek dönemler itibarıyla<br />
küçülmenin devam ettiği<br />
inşaat sektörü hem kendi iç<br />
dinamiklerindeki sorunlardan<br />
hem de 2018 yılının ikinci<br />
yarısından itibaren yaşanan<br />
finansal dalgalanmalardan<br />
en çok etkilenen sektör oldu.<br />
Sektörde gerek talep tarafında<br />
gerek fiyatlar tarafında gerekse<br />
de müteahhitlerin mali<br />
yapılarında yaşanan sıkıntılar<br />
üçüncü çeyrekte azalarak sürdü.<br />
GENEL EKONOMİNİN<br />
GERİSİNDE KALINDI<br />
Ekonomi üçüncü çeyrekte yüzde<br />
0,9 büyürken gayrimenkul<br />
sektörü yüzde 2,4 büyüdü.<br />
5 yıl önce 23 milyar<br />
dolarlık ihracata<br />
ulaşmayı başarmış<br />
inşaat malzemesi<br />
sanayicileri olarak<br />
<strong>2020</strong>’de 24-25 milyar<br />
dolar seviyesine<br />
ulaşacağımıza<br />
inanıyoruz. Ayrıca<br />
inşaat malzemeleri<br />
sektörünün yüzde<br />
2,5-3 arasında<br />
büyüyeceğini<br />
öngörüyoruz.<br />
Böylece yeni yılın üçüncü<br />
çeyreğinde de yüzde 7,8 küçülen<br />
inşaat sektörü genel ekonominin<br />
oldukça altında bir performans<br />
gösterdi.<br />
İNŞAAT GÜVEN ENDEKSİ<br />
TERSİNE DÖNDÜ<br />
İnşaat sektörü güven endeksinde<br />
artış Kasım ayında tersine döndü.<br />
İnşaat sektörü güven endeksi<br />
Temmuz-Eylül döneminde 4 ay<br />
kademeli ve temkinli bir artış<br />
göstermişti. Kasım ayında yeniden<br />
2,8 puan gerileyen inşaat sektörü<br />
güven endeksinde yaşanan bu<br />
düşüş mevcut işlerin ve alınan<br />
siparişlerin gerilemesi ile ortaya<br />
çıktı. İnşaat sektörü güven seviyesi<br />
geçmiş yıllara göre oldukça düşük<br />
seviyelerde kalmaya devam etti.<br />
MEVCUT İNŞAAT İŞLERİ<br />
KASIM’DA 3 PUAN DÜŞTÜ<br />
Mevcut inşaat işleri seviyesi 2019<br />
Ocak’taki sert düşüşün ardından<br />
artış eğilimine girmiş ve Mayıs<br />
ayına kadar yükselmiş, Haziran<br />
ayında uzun bayram tatili ve siyasi<br />
beklentiler ile mevcut işlerde<br />
düşüş gerçekleşmişti.<br />
Temmuz-Ekim döneminde ise<br />
mevcut inşaat işleri seviyesi 13,5<br />
puan artış göstermişti. Kasım<br />
ayında mevcut inşaat işleri<br />
seviyesi bu kademeli artışına son<br />
verdi ve 3 puan birden geriledi.<br />
Mevcut inşaat işleri tamamlanan<br />
işler sonrası düşüş gösterdi.<br />
Yeni alınan işlerin mevcut işleri<br />
yeterince desteklemediği görüldü.<br />
Ekonomideki göreceli toparlanma<br />
ve özellikle faiz oranlarındaki<br />
düşüşler de inşaat sektöründeki<br />
işlerin kalıcı olarak toparlanmasını<br />
sağlayamadı.<br />
YENİ İNŞAAT İŞLERİNDE 3,9<br />
PUANLIK DÜŞÜŞ<br />
İnşaat sektöründe alınan yeni iş<br />
siparişleri 2019 Temmuz ayında ilk<br />
kez aylık bazda artış gösterdikten<br />
sonra Ağustos-Ekim döneminde<br />
yükselmişti. Kasım ayında ise<br />
yeni alınan işler seviyesi 3,9 puan<br />
geriledi. Son aylarda alınan yeni<br />
işler ile ötelenen işlerin doyuma<br />
ulaştığı ve mevsimsellik ile birlikte<br />
de yeni iş siparişlerinin düşmeye<br />
başladığı görüldü.<br />
İNŞAAT MALZEMELERİ<br />
SANAYİ ÜRETİMİ GERİLEDİ<br />
İnşaat malzemeleri sanayisinde<br />
2019 yılında iç pazardaki daralmayı<br />
teyit eden bir küçülme yaşandı.<br />
İnşaat malzemeleri sanayi üretimi<br />
2019 yılının ilk 10 ayında geçtiğimiz<br />
yılın ilk 10 ayında göre yüzde 16<br />
geriledi. Bu dönemde belirgin<br />
bir üretim kaybı meydana geldi.<br />
Gerilemede iç pazardaki keskin<br />
daralma etkili olmaya devam etti.<br />
İhracattaki miktar artışı ise üretim<br />
kaybını telafi edemedi. İnşaat<br />
malzemeleri sanayisinde 22 alt<br />
sektörün tamamında küçülme var.<br />
Faaliyet endeksinde de yatay bir<br />
seviyedeyiz.<br />
SON AYLARIN İHRACAT<br />
MİKTAR, DEĞER VE BİRİM<br />
FİYATLARI<br />
Türkiye İMSAD İnşaat Malzemeleri<br />
Sanayi Dış Ticaret Endeksi Ağustos,<br />
Eylül ve Ekim 2019 sonuçlarına<br />
göre; inşaat malzemeleri sanayisi<br />
ihracatı miktar olarak Ağustos<br />
ayında 4,57, Eylül ayında 4,75, Ekim<br />
ayında ise 4,42 milyon ton olarak<br />
gerçekleşti. İhracat değer olarak<br />
Ağustos ayında 1,73 Eylül ayında<br />
1,89, Ekim ayında ise 1,94 milyar<br />
dolara yükseldi. 2018 Ekim-2019<br />
Ekim aralığında ise yıllık ihracat<br />
21,6 milyar dolar oldu. İhracat<br />
birim fiyatı ise Ağustos ayında 0,38,<br />
Eylül ayında 0,40, Ekim ayında<br />
0,44 dolar seviyesinde gerçekleşti.<br />
İnşaat malzemeleri sanayisinde<br />
5,39 milyon ton ile miktar olarak<br />
en yüksek aylık ihracatın yapıldığı<br />
Mayıs ayında ihracat değer olarak<br />
2,2 milyar dolar, ihracat birim<br />
fiyat ise 0,41 dolar seviyesinde<br />
gerçekleşmişti.<br />
Türkiye’nin toplam ihracatı ise<br />
miktar olarak Ağustos ayında 11,8<br />
milyon ton, Eylül ayında 12,3 milyon<br />
ton, Ekim ayında ise 15 milyon<br />
tona ulaştı. Değer olarak Ağustos<br />
ayında 13 milyar 150 milyon dolar<br />
olan ihracat Eylül ayında 15 milyar<br />
220 milyon dolar, Ekim ayında ise<br />
16 milyar 336 milyon dolar olarak<br />
gerçekleşti. Son 12 aylık dönemde<br />
ihracat 180 milyar dolara ulaştı.<br />
İhracat birim fiyatı ise Ağustos<br />
ayında 1,27, Eylül ayında 1,40, Ekim<br />
ayında 1,45 dolar seviyesinde<br />
gerçekleşti.<br />
9’UNCU ULUSLARARASI<br />
İNŞAATTA KALİTE ZİRVESİ<br />
İnşaat malzemeleri sektörünün<br />
çatı kuruluşu olarak, 2009 yılından<br />
bu yana gerçekleştirdiğimiz<br />
‘Uluslararası İnşaatta Kalite<br />
Zirvesi’nin 9’uncusunu, bu yıl<br />
‘Rekabetin Şifreleri: Sınırsız Ticaret’<br />
temasıyla düzenledik.<br />
Ayrıca zirveye paralel olarak<br />
buildingSMART Türkiye Buluşması<br />
gerçekleştirdik. Bu paralel<br />
oturumda da alanında uzman<br />
yabancı konuşmacılarla inşaat<br />
sektöründe BIM ve sanal gerçeklik<br />
konularını değerlendirdik.<br />
İNŞAAT MALZEMESİ<br />
ÜRETİMİNDE DÜNYADA İLK<br />
5’TEYİZ<br />
Zirvemizin temasını ‘Sınırsız<br />
Ticaret’ olarak belirledik. Çünkü<br />
Türkiye olarak inşaat malzemesi<br />
üretiminde dünyanın en büyük 5<br />
ülkesinden biriyiz. Küresel Rekabet<br />
Endeksi’nde yer alan 140 ülkenin<br />
115’ine ihracat gerçekleştiriyoruz.<br />
Almanya, İngiltere, ABD, Kanada,<br />
İsrail, Irak en önemli pazarlarımız.<br />
Bununla birlikte en çok ihracat<br />
yaptığımız ülkeler arasında Çin,<br />
Romanya, Fransa, Yemen ve<br />
İtalya da bulunuyor. Zirvenin<br />
Rekabeti Bozanlar-Maverik<br />
Sendromu başlıklı oturumunda<br />
haksız rekabet konusunu<br />
inceledik. Maverik Sendromu<br />
oyunbozan, kuralları kendine göre<br />
10// www.kobiyasam.com.tr <strong>SAYI</strong> 4 // 11
EKOANALİZ<br />
değiştirmeye çalışan kişi ya da<br />
kurumları tanımlıyor. Dolayısıyla<br />
bu tanım sektörümüzde yaşanan<br />
haksız rekabet konusunu oldukça<br />
iyi özetliyor.<br />
DIŞ PAZARI ÇOK İYİ<br />
ANLAMALIYIZ<br />
Dış pazarlarda öncelikle<br />
satış yaptığımız ülkeleri çok<br />
iyi anlamamız gerekiyor.<br />
Yurtdışındaki müşteriler bizden<br />
sadece düşük fiyat beklemiyor.<br />
Kalitesi yüksek ürünleri bekliyor.<br />
İnşaat malzemeleri sanayicilerinin<br />
kalitesi de zaten bilinen bir<br />
gerçek. İhracatımız miktar<br />
ve fiyat olarak artıyor olsa da<br />
kilogram başına birim değeri<br />
düşüyor. Fiyat konusunda ciddi bir<br />
rekabet içindeyiz. Sektörümüzün<br />
ihracatında miktarsal artışlar<br />
var ancak katma değerli ürün<br />
ihracatımız çok az. Bazı pazarların<br />
tek tedarikçisiyiz. Yine de fiyat<br />
rekabetini aşamıyoruz.<br />
İHRAÇ ÜRÜNLERDE KATMA<br />
DEĞERİ ARTIRMALIYIZ<br />
İhraç ürünlerinde katma değerin<br />
artması çok daha önemli. Küresel<br />
piyasalarda katma değerli ürünlere<br />
baktığımız zaman dünya pazarının<br />
küçük oyuncuları arasındayız.<br />
Bu durum karşı tarafta bizim<br />
marka algımızın yukarı çekilmesinde<br />
sıkıntı yaratıyor. Zirvede de dile<br />
getirildiği gibi ‘Küçük olsun benim<br />
olsun’ demek yerine güçlerimizi<br />
birleştirmemiz gerekiyor. Değer<br />
zincirinin tümüne hâkim olmadan<br />
fark yaratmamız mümkün değil.<br />
KAYIT DIŞI ÜRETİMLE<br />
MÜCADELE ETMELİYİZ<br />
Bu noktada bir diğer konu ise taklit<br />
ürünler. Çin taklitçilikte birinci,<br />
Türkiye ikinci sırada. Kayıt dışı üretim<br />
ile mücadele etmemiz gerekiyor. Türk<br />
ihracatçısı açısından bu durum kötü<br />
bir imaj yaratıyor. Kayıt dışı üretim<br />
ile mücadele etmemiz gerekiyor.<br />
Hız, maliyet ve kalite üçgenini<br />
sağlamalıyız. Bu, tedarik zinciri<br />
yönetiminde maliyeti ve müşteri<br />
memnuniyetini etkileyen en önemli<br />
faktör.<br />
GÜMRÜK BİRLİĞİ<br />
GÜNCELLEMESİ TÜRKİYE’Yİ<br />
TEHDİT EDİYOR<br />
Zirvemizin Sınırsız Ticaret<br />
başlıklı oturumunda ise ihracat<br />
performansımızı artırmak için<br />
en önemli sorunlarımız arasında<br />
yer alan lojistik, finans, teknik<br />
müşavirlik ve birlikte çalışma<br />
yöntemlerini masaya yatırdık. Bu<br />
oturumdaki birkaç önemli mesajı da<br />
paylaşmak istiyorum; Gümrük Birliği<br />
İnşaat<br />
malzemelerinde<br />
yüksek<br />
teknolojiye geçişi<br />
hedeflemeliyiz.<br />
Yıllık toplam<br />
Ar-Ge<br />
harcamalarımız<br />
Milli Gelir’in yüzde<br />
1’i kadar; yaklaşık<br />
8 milyar dolar.<br />
Çin yüzde 2 ile<br />
250 milyar dolar,<br />
Almanya yüzde 3<br />
ile 110 milyar dolar,<br />
ABD yüzde 2,5 ile<br />
450 milyar dolar<br />
harcamakta.<br />
anlaşmasının güncellenmemesi<br />
Türkiye’yi tehdit ediyor. Avrupa<br />
Birliği üçüncü ülkelerle serbest<br />
ticaret anlaşması imzalıyor.<br />
Vietnam ile imzaladılar. Biz ne<br />
üretiyorsak Vietnam da onları<br />
üretiyor. İki yıl içinde gümrüksüz<br />
olarak Vietnam’dan ürünler AB’ye<br />
akmaya başlayacak. Bu nedenle<br />
Avrupalı müşteriler fiyat kırmak<br />
isteyebilir.<br />
TAŞIMANIN YÜZDE 90’I<br />
KARAYOLUYLA<br />
İhracat stratejileri noktasında,<br />
ihraç ettiğimiz ürünlerle ilgili<br />
hedeflediğimiz pazardaki<br />
durumu çok iyi analiz etmemiz<br />
şart. Özellikle ürünün gümrük<br />
tarifesinden başlayıp o ülkedeki<br />
kısıtları veya o ülkedeki<br />
mevzuatı hakkında bilgi sahibi<br />
olmamız, ihraç ürünümüzle ilgili<br />
rekabet şartlarını anlamamız<br />
ve konumlandırmamızı doğru<br />
yapmamız performansımızı<br />
doğrudan etkileyen alanlar.<br />
Lojistik alanında ise taşımanın<br />
yüzde 90’ının karayoluyla<br />
yapıldığını görüyoruz.<br />
Bir çeşitlilik sunulması ve bu<br />
çeşitliliği sağlayacak koridorların<br />
sağlanması gerekiyor. Ülke olarak<br />
bir an önce bu taşıma koridorlarını<br />
sağlamamız lazım. Kombine<br />
taşımacılık hatlarını ihracat için<br />
mutlaka geliştirmeliyiz.<br />
ALMANYA’NIN MALİYET<br />
ENDEKSİ BİZDEN AVANTAJLI<br />
OLACAK<br />
Her platformda dile getiriyoruz;<br />
bizler Batı’nın standartlarıyla<br />
üretip Doğu’nun fiyatlarıyla<br />
rekabet ediyoruz. Ülkelerin maliyet<br />
endeksine baktığımızda 98 baz<br />
puanla batımızdaki ülkelerden<br />
daha düşük bir endekse sahipken,<br />
doğumuzdaki gelişmekte olan<br />
ülkelerden de daha yüksek bir<br />
endekse sahibiz. Türkiye’nin üretim<br />
maliyet endeksi 98, ABD 100,<br />
Almanya 121, İngiltere 109, Fransa<br />
124, İtalya 123 ve Brezilya 123 iken Çin<br />
96, Hindistan 89, Singapur 82.<br />
MUTLAKA VERİMLİLİĞE<br />
ODAKLANMALIYIZ<br />
Son yıllarda Endüstri 4.0 çok<br />
konuşuluyor. Biz ülke olarak<br />
mutlaka verimliliğe odaklanmalıyız.<br />
Özellikle Almanya, maliyet<br />
endeksinde bizden 24-25 baz<br />
puan daha yüksek iken, 2024’te<br />
Endüstri 4.0’ı tamamladığında<br />
maliyet endeksi 90’a, yani bizim (98)<br />
altımıza düşecektir. En büyük ve en<br />
iyi pazarlarda rekabet gücümüzü<br />
korumak için ülke olarak etkinliğe,<br />
verimliliğe ve insana daha çok<br />
yatırım yapmamız gerekiyor.<br />
HEDEF YÜKSEK<br />
TEKNOLOJİYE GEÇİŞ<br />
İnşaat malzemeleri alanında yüksek<br />
teknolojiye geçişi hedeflemeliyiz.<br />
En güçlü kaslarımız olan inşaat<br />
malzemeleri sanayisinde yüksek<br />
teknolojiyi geliştirmemiz gerekiyor.<br />
Ülke olarak 2003’te 1 milyar dolar<br />
olan yüksek teknolojili ürün<br />
ihracatını 5 milyar dolara taşıdık.<br />
Geçen bu süreçte Çin ise 41 milyar<br />
doları 600-650 milyar dolara taşıdı.<br />
Demek ki yapmamız gereken daha<br />
çok iş var.<br />
AR-GE VE İNOVASYONUMU-<br />
ZUN REKABETE ETKİSİ HENÜZ<br />
SINIRLI<br />
Türkiye olarak, yıllık toplam Ar-Ge<br />
harcamalarımız Milli Gelir’in yüzde<br />
1’i kadar olup yaklaşık 8,0 milyar<br />
dolar civarındadır. Çin yüzde 2<br />
ile 250 milyar dolar, Almanya<br />
yüzde 3 ile 110 milyar dolar, ABD<br />
yüzde 2,5 ile 450 milyar dolar<br />
harcamaktadır. ABD’de sadece<br />
Apple, Türkiye toplamı kadar<br />
Ar-Ge harcamalarına sahiptir. İki<br />
dev kimya şirketi (DOW ve BASF)<br />
toplamda 8-9 milyar Euro Ar-Ge<br />
harcamasına sahiptir. İSO 1000<br />
şirketlerimiz (İSO ilk 500 ve ikinci<br />
500) toplam Ar-Ge harcaması 1,0<br />
milyar doların altındadır.<br />
Çin, hedef olarak 2025’e kadar<br />
dünyanın en çok yüksek<br />
teknoloji üreten ülkesi olmayı<br />
hedeflerken; Almanya, 2024’te<br />
tamamen Endüstri 4.0’a geçmeyi<br />
hedeflemektedir. Bu nedenlerle,<br />
ihracatı en öncelikli hedef alan<br />
ülkemizin Ar-Ge kaynak ve<br />
hedeflerini tekrar tekrar gözden<br />
geçirmesi; sanayicinin “mış<br />
gibi” gibi yaparak değil, sonuç<br />
odaklı Ar-Ge için çok daha fazla<br />
yatırım yapması; hiçbir makale<br />
üretmeyen 81 üniversitenin<br />
olduğu ülkemizde, üniversitelerin<br />
daha fazla bilimsel makale<br />
üretmesi; çok daha fazla sayıda<br />
patent, buluculuk, fikir hakkı<br />
alınması teşvik edilmelidir.<br />
İHRACATÇI FAZLA AMA<br />
İHRACAT DEĞERİ DÜŞÜK<br />
İhracatın daha değerli hale<br />
gelmesi için Türkiye’nin<br />
markalaşması çok önemli.<br />
Türkiye’de yaklaşık 83 bin ihracatçı<br />
var. 2018’deki ihracat gelirimiz 168<br />
milyar dolar. 168 milyar dolarlık<br />
ihracatın, 102 milyar doları, TİM’in<br />
açıkladığı 1000 ihracatçıya ait.<br />
Geriye kalan 83 bin ihracatçının<br />
yaptığı ihracat değeri, 66 milyar<br />
dolar. İhracatçısı bu kadar fazla<br />
olan bir ülkenin, bu kadar düşük<br />
bir ortalamaya sahip olması önemli<br />
bir soruna işaret ediyor.<br />
Made in Turkey için ihracatı nicelik<br />
için değil nitelik için yapmalıyız.<br />
Ürünümüze güven duyulması<br />
olmazsa olmaz unsurdur. Ayrıca<br />
ihracatta büyüme trendimiz<br />
yüksek olduğu için altyapı<br />
çalışmaları bizim için kritik<br />
önem taşıyor. Organize sanayi<br />
bölgelerinin yaklaşık yüzde<br />
99’unda demiryolu bağlantısı yok.<br />
Oysa limana ulaşmak, maliyetin<br />
yüzde 25’idir.<br />
<strong>2020</strong> BEKLENTİLERİ<br />
<strong>2020</strong> yılının ikinci yarısından<br />
itibaren sektörümüz adına daha<br />
kalıcı gelişmeler yaşanacağını<br />
öngörüyoruz. <strong>2020</strong>’de ekonomide<br />
yüzde 2,75 oranında bir büyüme<br />
bekliyoruz fakat inşaat sektöründe<br />
iki konu sıkıntı yaratmaya devam<br />
ediyor.<br />
Birincisi talep düşüklüğü, ikincisi<br />
finansman sorunu. Yeni alınan<br />
siparişler önümüzdeki dönemde<br />
başlayacak inşaat işlerine işaret<br />
eden bir gösterge ve bu sektörde<br />
heyecan yaratan bir konu. Ancak<br />
maalesef bu oran halen yüzde<br />
30’lar seviyesinde.<br />
İnşaat malzemeleri sanayisi, gerek<br />
toplam üretim, dış ticaret ve<br />
istihdamdaki payı, gerekse diğer<br />
sektörlerle yakın ilişkisi sebebiyle<br />
ülkemiz için stratejik önem arz<br />
eden sektörlerden biri.<br />
Ülkemizin inşaat malzemelerinin<br />
kalite açısından dünya çapında<br />
bilinir ve güvenilir bir konumda<br />
olması, bizi küresel ticarette<br />
emin adımlarla ilerlemeye teşvik<br />
ediyor. 5 yıl önce 23 milyar dolarlık<br />
ihracata ulaşmayı başarmış<br />
inşaat malzemesi sanayicileri<br />
olarak <strong>2020</strong>’de 24-25 milyar<br />
dolar seviyesine ulaşacağımıza<br />
inanıyoruz. Ayrıca inşaat<br />
malzemeleri sektörünün de<br />
yüzde 2.5-3 arasında büyüyeceğini<br />
öngörüyoruz. n<br />
12// www.kobiyasam.com.tr <strong>SAYI</strong> 4 // 13
EKONOMİ FİNANS<br />
PATRONLARDAN<br />
KRİTİK AÇIKLAMALAR<br />
Ankara’da gerçekleşen 2019’un son TÜSİAD Yüksek İstişare Konseyi (YİK) toplantısında<br />
önemli mesajlar verildi. TÜSİAD Başkanı Kaslowski ve YİK Başkanı Özilhan, ekonomi<br />
parametrelerinin hem yapısal hem de sosyal boyutu üzerinde durdu; oluşan sorunlara<br />
dikkat çekti ve öneriler ortaya koydu.<br />
n Türk Sanayicileri ve İş İnsanları<br />
Derneği’nin (TÜSİAD) Ankara’daki<br />
Yüksek İstişare Konseyi (YİK)<br />
toplantısında, TÜSİAD Başkanı<br />
Simone Kaslowski ve YİK Başkanı<br />
Tuncay Özilhan, Türkiye’nin<br />
güncel ekonomik parametrelerine<br />
ilişkin önemli açıklamalar yaptı.<br />
Patronların birlikteliğinde adalet,<br />
hukukun üstünlüğü, adil gelir<br />
dağılımı, işsizlik, eğitim, dünyadaki<br />
gidişat, uluslararası politikalar ve<br />
kadına şiddet gibi sosyal temalar<br />
üzerinde duruldu.<br />
“SOSYO-EKONOMİK<br />
PROBLEMLER ES GEÇİLDİ…”<br />
TÜSİAD, geleneksel olarak yılın<br />
ikinci YİK toplantısını Ankara’da<br />
gerçekleştiriyor. JW Marriott<br />
Otel'deki 2019’un son YİK<br />
buluşmasında Tuncay Özilhan,<br />
birbirini izleyen seçimler ve<br />
siyasetteki gergin ortam sebebiyle<br />
başta gelir dağılımındaki<br />
adaletsizlik olmak üzere<br />
ortaya çıkan sosyo-ekonomik<br />
problemlerin ülke gündeminde<br />
hak ettiği yeri bulamadığının altını<br />
çizdi.<br />
“GELİR DAĞILIMI DAHA ADİL<br />
OLMALI”<br />
İyileşme eğilimindeki gelir<br />
dağılımında 2010’dan sonra<br />
sorunlar meydana geldiğini ifade<br />
eden TÜSİAD YİK Başkanı Özilhan,<br />
işsiz sayısının 4 milyon 650 bine<br />
ulaştığını belirterek şunları söyledi:<br />
“Ekonomideki sıkıntılar en çok<br />
toplumun en yoksul kesimlerini<br />
etkiledi. İşsizlerin yüzde 17’si nitelik<br />
gerektirmeyen işlerde çalışanlar.<br />
TÜSİAD Başkanı Simone Kaslowski<br />
YİK Başkanı Tuncay Özilhan<br />
İnşaatta 500 bin kişi işsiz kaldı.<br />
Para ve maliye politikaları ile<br />
konjonktürden kaynaklı sorunlarda<br />
bir parça hafifleme görülmüşken,<br />
şimdi yoksullukla mücadele ve<br />
gelir dağılımının daha adaletli<br />
hale getirilmesi konusuna çaba<br />
harcamak gerekiyor.”<br />
SOKAK HAREKETLERİ<br />
UYARISI!...<br />
Sosyo-ekonomik bunalımların<br />
toplumsal tepkilere yol açtığını,<br />
bunun sonucunda oluşan sokak<br />
hareketlerinin de ülkeleri zora<br />
soktuğunu kaydeden Özilhan,<br />
“Adaletsizlikler sosyal ve siyasi<br />
dengeleri sarsıyor. Örneğin, sokak<br />
hareketleriyle sarsılan Şili gelir<br />
adaletsizliğinin en şiddetli olduğu<br />
ülkelerden birisi.” dedi.<br />
“KÜRESELLEŞME VİTES<br />
DEĞİŞTİRİYOR”<br />
TÜSİAD Başkanı Simone Kaslowski<br />
ise küresel siyasetteki sıkıntılı<br />
döneme ve Türkiye’nin bu<br />
süreçte nasıl bir strateji izlemesi<br />
gerektiğine dikkati çekti. “Hem<br />
ülke hem Türk iş dünyası olarak<br />
<strong>2020</strong>’li yıllarda da çıkarlarımız,<br />
Avrupa Birliği’nin (AB) gidişatıyla<br />
uyum içinde olduğumuz taktirde<br />
korunacaktır” diyen Kaslowski,<br />
denge politikası önererek şöyle<br />
konuştu: “Küreselleşme vites<br />
değiştiriyor. Göstergeler tarife dışı<br />
koruma eğilimlerinin güçleneceği,<br />
bölgesel gruplaşmalar etrafında<br />
şekillenecek bir döneme<br />
girdiğimizi düşündürüyor.<br />
Hesabımızı da buna göre<br />
yapmalıyız.<br />
Bunlarla baş etmek için<br />
Avrupa Birliği ile ilişkilerimizi<br />
daha iyi ve güçlü bir düzeye,<br />
derinliğe getirmeliyiz. Karşılıklı<br />
şikayetlerimizi müzakereler yoluyla<br />
gidermeye çalışmak zorundayız.”<br />
“HAZIR AB DE YENİDEN<br />
YAPILANIYORKEN…”<br />
AB’nin de yeniden yapılandığına<br />
işaret eden Kaslowski, “Türkiye<br />
olarak biz de Avrupa ilişkimizde<br />
ve stratejik üyelik hedefimizde<br />
ilerlemeler sağlayabiliriz. Bu<br />
ilerlemeler bizi çok daha güçlü<br />
kılacaktır” görüşünde olduğunu<br />
belirtti.<br />
“YÜKSEK İŞSİZLİK ORANI<br />
ENDİŞE VERİCİ”<br />
Tuncay Özilhan’ın konuşmasında<br />
pasajlar: “Ekonominin yavaşlaması<br />
ya da hızlanmasının istihdam<br />
üzerindeki etkisi zaman alır.<br />
Ekonomi büyüme sürecine<br />
girerken işsizlikteki düşüşün<br />
arkadan gelmesi beklenen<br />
bir durum. Ancak ekonomik<br />
daralma düşük gözükmesine<br />
rağmen işsizliğin bu kadar yüksek<br />
seviyelere gelmiş olması son<br />
derece endişe verici. Bu durumun<br />
çözümü için sadece büyümenin<br />
geri dönmesini beklemek<br />
yetmeyebilir, ilave tedbirler<br />
alınması gerekebilir.”<br />
“LAİKLİK BU ÜLKENİN<br />
ÇİMENTOSUDUR”<br />
“Uzun vadede vatandaşımızın<br />
huzur ve refahı, demokrasi,<br />
insan hakları, hukuk devleti,<br />
yargı bağımsızlığı, kadın-erkek<br />
eşitliği, sosyal adalet, adaletli gelir<br />
dağılımı, tüm bireyler için kaliteli<br />
eğitim, ifade özgürlüğü, doğal ve<br />
kültürel mirası koruma hedefleri<br />
doğrultusunda kat ettiğimiz<br />
mesafeye bağlı olacak. Bu hedefler<br />
doğrultusunda ilerlerken asla vaz<br />
geçemeyeceğimiz ilke ise laiklik.<br />
Laiklik bu ülkenin çimentosudur…<br />
Uzunca bir süreden sonra kısa<br />
vadeli sorunların ağırlığının<br />
hafiflediği bu dönemde, elbirliği<br />
ile bizi hedefimize ulaştıracak olan<br />
rotaya kilitlenmemiz gerektiğini<br />
düşünüyorum.”<br />
“EĞİTİMDEKİ SORUNLAR<br />
YAPISAL”<br />
“Bulgular eğitimdeki sorunun<br />
sadece telafi programları ile<br />
çözülemeyecek kadar yapısal<br />
olduğunu ortaya koyuyor.<br />
Halihazırda dünyadaki akranlarının<br />
gerisinde kalan çocuklarımızı<br />
bugüne ayak uydurur hale<br />
getirmek de yetmiyor.”<br />
“PLANLAMA HATALARININ<br />
BEDELİNİ HEPİMİZ<br />
ÖDÜYORUZ”<br />
“Enerji sektöründe, altyapı<br />
yatırımlarında, kentsel dönüşümde<br />
ve hatta eğitimdeki planlama<br />
hatalarının bedelini hepimiz<br />
ödüyoruz.”<br />
Başkanı Özilhan<br />
“Ekonomideki<br />
sıkıntılar en<br />
çok toplumun<br />
en yoksul<br />
kesimlerini<br />
etkiledi.<br />
İşsizlerin yüzde<br />
17’si nitelik<br />
gerektirmeyen<br />
işlerde<br />
çalışanlar.<br />
“ORTADOĞU’NUN YENİ GÜÇ<br />
DENGESİ ŞEKİLLENEMİYOR”<br />
Simone Kaslowski’nin<br />
konuşmasından pasajlar:<br />
“Türkiye’nin bulunduğu<br />
coğrafyanın güneyi kolayca<br />
durulmayacak. Ortadoğu’nun<br />
yeni güç dengesi şekillenemiyor.”,<br />
“Yakın müttefikimiz ABD ile<br />
ilişkilerin hayli fırtınalı bir evrede<br />
olduğunu görüyoruz. Suriye iç<br />
savaşı hararetini kaybederken,<br />
ülkemiz de geleceğe yönelik<br />
önemli tercihler yapmak<br />
durumunda. Rusya’dan alınan<br />
S400 füzeleri nedeniyle<br />
müttefiklerimizle aramızda bir<br />
sürtüşme var. Ülkemizin çıkarı,<br />
Rusya ile iyi ilişkilerini sürdürürken<br />
ait olduğu ittifakın üyeleriyle<br />
arasındaki anlaşmazlıkları<br />
aşmaktan geçiyor. Müttefiklerimiz<br />
de 15 Temmuz darbe girişiminden<br />
sonra zedelenen güven ilişkisinin<br />
tamiri için adım atmalıdır.”<br />
“GÜVEN ORTAMI YENİDEN<br />
TESİS EDİLMELİ”<br />
“Ekonomide büyümeye geri<br />
dönülmesine rağmen bugün<br />
yatırım ortamının iyileştiğini,<br />
kırılganlıkların sona erdiğini<br />
söylemek henüz mümkün değil.<br />
Güven ortamını yeniden tesis<br />
etmeliyiz; bunu yapmanın yolu;<br />
hukuk devleti ilkelerini gerçek<br />
anlamda uygulamaktan, rekabetçi<br />
piyasa ekonomisi ilkelerinden<br />
taviz vermemekten, para ve<br />
maliye politikalarında tutarlı ve<br />
öngörülebilir hareket etmekten<br />
geçiyor.”<br />
“ÇÖZÜM BİZİZ, HEPİMİZİZ”<br />
“Ülkemizin kanayan yaralarından<br />
biri olan kadına yönelik<br />
şiddet konusunda endişe ve<br />
düşüncelerimizi bir kez daha<br />
üstüne basarak paylaşmak<br />
istiyorum. Bu konu hepimiz için<br />
çok büyük üzüntü kaynağıdır.<br />
İstanbul Sözleşmesi’nin önleme,<br />
koruma, kovuşturma ve destek<br />
hükümlerinin en etkili şekilde<br />
uygulanmasını yetkililerden<br />
bekliyoruz. Önümüzdeki yolun<br />
engelleri, sorunları büyük. Çözüm<br />
biziz; hepimiziz. Yolumuzda<br />
kararlılıkla ilerleyeceğiz.”<br />
“VERGİ TASARISI İSTİŞARE<br />
EDİLMEDEN MECLİS’TEN<br />
GEÇTİ”<br />
“İktisadi kesimlerde tedirginlik<br />
yaratan düzenlemeler içeren yeni<br />
vergi tasarısı yeterince istişare<br />
edilmeden Meclis’ten geçirildi.<br />
Kayıtlı kesimin üzerine daha fazla<br />
yük getiren bu düzenleme, yıllardır<br />
beklediğimiz, vergiyi tabana<br />
yayacak, vergi adaletini sağlayacak<br />
ve kayıt dışılığı azaltacak reformlar<br />
içermemekte; kamu açığının<br />
süratle kapatılması gayesi<br />
taşımaktadır. Ancak vergi bazının<br />
tahrip olması, kamu açığından<br />
daha ciddi bir sorundur.” n<br />
14// www.kobiyasam.com.tr <strong>SAYI</strong> 4 // 15
İHRACAT<br />
İHRACATTA DEĞİŞMESİ<br />
GEREKEN 7 PARADİGMA<br />
// AHMET ÇELEBI<br />
Elektronik Cihazlar<br />
İmalatçıları Derneği (ECİD)<br />
Genel Sekreteri<br />
n Türkiye ekonomisinin belirli<br />
aralıklarla krize yol açan yapısal<br />
bir sorunu var. Ne zaman yüksek<br />
bir büyüme kaydetsek dış ticaret<br />
açığımız, dolayısıyla cari açığımız<br />
büyüyor. 2017 Dünya Ticaret<br />
Örgütü (DTÖ) verilerine göre en<br />
fazla dış ticaret açığı veren ülkeler<br />
arasında beşinci sıradayız.<br />
Cari açığı finanse edecek dış<br />
Türkiye, mamul mal ihracatını hızlı bir şekilde artırabilecek imalat<br />
sanayi potansiyeline sahip. Bu potansiyeli harekete geçirmek<br />
için yeni bir ihracat stratejisine ihtiyacımız var. Ama önce elimizi<br />
kolumuzu bağlayan ve bizi etkin bir ihracat stratejisi izlemekten<br />
alıkoyan paradigmalarımızı değiştirmemiz gerekiyor.<br />
sermaye girişi yetersiz kaldığında<br />
döviz kurunu kontrol edemiyoruz.<br />
Pahalanan döviz kuru yüksek<br />
enflasyona ve faize yol açarak<br />
büyümeyi frenliyor. Halbuki, bu<br />
kısır döngüyü kırmak ve ekonomik<br />
durgunluğu aşmak elimizde.<br />
Bunun yolu ihracat kanallarını<br />
açmaktan ve daha fazla ihracat<br />
yapmaktan geçiyor.<br />
SANAYİ MALI İHRACATININ<br />
GAYRİ SAFİ YURT İÇİ<br />
HASILADAKİ PAYI<br />
2017 yılı OECD verilerine göre<br />
Türkiye’nin FOB ihracatının gayri<br />
safi yurt içi hasıla içindeki oranı<br />
yüzde 18,4. Bu oran benzer şekilde<br />
imalat yapan Polonya’da yüzde<br />
44,5, Çek Cumhuriyeti’nde yüzde<br />
84,1, Macaristan’da yüzde 81,3,<br />
Slovakya’da 88.3 ve Meksika’da<br />
yüzde 35,3’tür. Bu ülkelerle<br />
karşılaştırıldığında Türkiye’nin<br />
sanayi malları ihracatının gayri<br />
safi yurt içi hasıla içindeki<br />
oranı çok düşük. Bu düşük<br />
oran, bir üretim ülkesi olarak,<br />
ihracatta almamız gereken<br />
daha çok mesafe olduğunu<br />
gösteriyor. Üstelik, Türkiye,<br />
mamul mal ihracatını hızlı bir<br />
şekilde artırabilecek imalat<br />
sanayi potansiyeline sahip. Bu<br />
potansiyeli harekete geçirmek<br />
için yeni bir ihracat stratejisine<br />
ihtiyacımız var. Ama önce elimizi<br />
kolumuzu bağlayan ve bizi etkin<br />
bir ihracat stratejisi izlemekten<br />
alıkoyan paradigmalarımızı<br />
değiştirmemiz gerekiyor. Peki,<br />
değiştirmemiz gereken bu<br />
paradigmalar neler?<br />
İMALAT SANAYİNDEKİ<br />
KATMA DEĞER ÖNEMLİ<br />
ANCAK…<br />
Paradigma 1: “Ticaret açığının<br />
sebebi imalat sanayimizin düşük<br />
katma değerli yapısıdır, yüksek<br />
katma değerli üretim yapmadan<br />
ticaret açığını kapatamayız.”<br />
Sürdürülebilir bir ekonomik<br />
büyüme için yüksek teknolojinin<br />
ve katma değerli imalatın,<br />
inovasyonun önemini kimse inkâr<br />
edemez. Ancak, dış ticaret açığını<br />
kapatmak veya dış ticaret fazlası<br />
vermek için mutlaka yüksek<br />
katma değerli üretim yapmaya<br />
gerek yok. Japonya’nın ve Güney<br />
Kore’nin kalkınma süreçlerinin ilk<br />
evrelerinde ucuz, düşük katma<br />
değerli ve kötü kalite mallarla<br />
nasıl ticaret fazlası verdiklerini<br />
hatırlayalım.<br />
Bugün, Türkiye’den daha<br />
yüksek katma değerli imalat<br />
yapmadıkları halde, Polonya,<br />
Slovakya, Macaristan ve Çek<br />
Cumhuriyeti diğer gelişmiş AB<br />
ülkelerine karşı dış ticaret fazlası<br />
vermektedirler. Keza, İnovasyon<br />
Endeksi sıralamasında Türkiye’ye<br />
göre daha alt sıralarda yer aldığı<br />
halde, Meksika’nın ABD ile dış<br />
ticaretinde yıllardan beri fazla<br />
verdiğini görüyoruz. Çin, yıllardır<br />
düşük katma değerli mal ihracatı<br />
ile dünyanın fabrikası haline<br />
gelmiş ve çok yüksek döviz<br />
rezervlerine sahip olmuştur.<br />
Nihai bir üründe<br />
katma değerden<br />
çok o ürünün<br />
gerisindeki<br />
bazı kilit<br />
teknolojilere;<br />
“tasarım, yazılım<br />
ve sistem<br />
entegrasyon<br />
yeteneklerine”<br />
sahip olmak,<br />
küresel<br />
pazarlara yüksek<br />
hacimde ve<br />
kalitede imalat<br />
yapabilmek,<br />
bunu<br />
destekleyecek<br />
değer zincirini<br />
kurabilmek<br />
ve verimlice<br />
yönetebilmek<br />
önemlidir.<br />
Ayrıca, mal ticaretinde en fazla dış<br />
ticaret açığı veren ilk 5 ülkeden<br />
3’ü (ABD, İngiltere, Fransa) yüksek<br />
teknoloji ülkesidir.<br />
ASIL SORUN İHRACATIMIZIN<br />
ÇOK YETERSİZ OLMASI<br />
Dolayısıyla imalat sanayimizin<br />
yüksek katma değerli bir yapıya<br />
sahip olmadığına ve bu yapıyı<br />
dönüştürmeden dış ticaret<br />
açığının kapanmayacağına<br />
ilişkin paradigmadan kendimizi<br />
kurtarmamız gerekiyor. Ülke olarak<br />
çok önemli katma değer yaratan<br />
imalat sanayi sektörlerine sahibiz.<br />
Asıl sorun ihracatımızın çok<br />
yetersiz olmasında yatıyor.<br />
İhracatımız düşük olduğu için<br />
dış ticaret açığı veriyoruz. Bu<br />
yüzden bir türlü üretimde ölçek<br />
ekonomisini yakalayamadık<br />
ve gerekli sermaye birikimini<br />
yaratamadık. Yaratılan katma<br />
değer oranına bakmaksızın<br />
Türkiye, öncelikle imalat sanayinin<br />
ihracat potansiyelini keşfetmeye ve<br />
bu potansiyeli harekete geçirmeye<br />
odaklanmalıdır.<br />
TASARIM, YAZILIM VE<br />
SİSTEM ENTEGRASYON<br />
YETENEKLERİ<br />
Paradigma 2: “Yüksek teknoloji,<br />
yüksek katma değer yaratır.”<br />
Yaşadığımız küreselleşme süreci<br />
tedarik zincirinin dünya çapında<br />
yayılmasına ve karmaşık hale<br />
gelmesine yol açmıştır. Türkiye de<br />
Gümrük Birliği ile tam manasıyla<br />
bu sürece dahil olmuştur. Artık,<br />
bir yüksek teknoloji ürününü<br />
sadece bir ülkede yüksek katma<br />
değer yaratarak üretmenin imkânı<br />
kalmamıştır.<br />
Örneğin 150’den fazla ülkede<br />
kullanılan ve yıllık küresel satış<br />
adedi 1,5 milyarı geçen akıllı telefon<br />
gibi yüksek teknoloji bir ürünü 10<br />
ila 15 (tedarikçilerin tedarikçileri<br />
ile 70) ülkeye yayılan bir tedarikçi<br />
ağını kullanmadan üretmek<br />
mümkün değildir. Birçok yüksek<br />
teknoloji ürünü dahil ederek bu<br />
örnekleri çoğaltabiliriz. Nihai bir<br />
üründe katma değerden çok<br />
öncelikle o ürünün gerisindeki<br />
kilit teknolojilerin bazılarına;<br />
“tasarım, yazılım ve sistem<br />
entegrasyon yeteneklerine”<br />
16// www.kobiyasam.com.tr <strong>SAYI</strong> 4 // 17
İHRACAT<br />
sahip olmak, küresel pazarlar<br />
için yüksek hacimde ve kalitede<br />
imalat yapabilmek, bu imalatı<br />
destekleyecek değer zincirini<br />
kurabilmek ve verimli bir şekilde<br />
yönetebilmek önemlidir.<br />
Ülke olarak küresel tedarik<br />
zincirinin bir parçası olmak ve<br />
küresel çapta üretim ve ihracata<br />
ağırlık vermek zorundayız. Kaldı ki,<br />
ölçek ekonomisini yakalamadan,<br />
imalat sanayinde yüksek katma<br />
değer yaratmaya yönelik bazı kritik<br />
girdileri yerlileştirme çabalarının<br />
başarı şansı zayıftır.<br />
YAPISAL SORUN SADECE<br />
YÜKSEK TEKNOLOJİYE<br />
BAĞLI DEĞİL<br />
Paradigma 3: “Türk sanayini<br />
kısa vadede yüksek teknoloji<br />
üreten yapıya dönüştürmek<br />
mümkündür.” Türkiye imalat<br />
sanayinin yüksek teknoloji üreten<br />
bir yapıya dönüşümü ve bunun<br />
için AR-GE ve inovasyona yapılan<br />
yatırımlar ve bu yatırımların devlet<br />
tarafından desteklenmesi çok<br />
önemli. Ama Türkiye ekonomisinin<br />
yapısal sorununu yalnızca imalat<br />
sanayinin yüksek teknoloji<br />
üretememesine veya düşük katma<br />
yaratıyor olmasına bağlıyorsak, ne<br />
kadar doğru politikalar izlenirse<br />
izlensin, bu politikalar ne kadar<br />
başarılı bir şekilde desteklenirse<br />
desteklensin bu dönüşümden kısa<br />
sürede sonuç almak mümkün<br />
değildir.<br />
Ulusal Risk Sermayesi Derneği’nin<br />
(NVCA) verilerine göre ABD’de risk<br />
sermayesi desteği için baş vuran<br />
1000 teknoloji girişim şirketinden<br />
sadece 10 tanesi aradığı desteği<br />
bulabiliyor. Desteklenen 10<br />
girişimden biri yatırımcısına<br />
yüzde 100’ün üzerinde getiri<br />
(süper başarılı), ikisi yüzde 50<br />
getiri (başarılı), üçü yüzde 15 getiri<br />
(idare edecek kadar başarılı)<br />
sağlamaktadır. Risk sermaye<br />
desteği alan 10 girişimden dördü<br />
ise başarısız olmaktadır. Başarılı<br />
olan bir teknoloji girişim firmasının<br />
karlılığa geçme süresi ise 3 ila 8 yıl<br />
arasında değişmektedir.<br />
YÜKSEK TEKNOLOJİ ZORLU<br />
VE UZUN BİR SÜREÇ<br />
Dolayısıyla ABD gibi güçlü<br />
inovasyon eko-sistemine sahip bir<br />
ülkedeki bu başarı göstergeleri ve<br />
karlılığa geçme süreleri dikkate<br />
alındığında Türkiye ekonomisinin<br />
yüksek teknoloji ve katma değer<br />
üreten bir yapıya dönüşümünün<br />
zorlu ve uzun bir süreç olduğunu<br />
kestirmek zor değildir. Türkiye, bir<br />
taraftan Türkiye imalat sanayinin<br />
yüksek teknoloji üreten bir<br />
yapıya dönüşümü için gayret sarf<br />
ederken diğer taraftan mevcut<br />
imalat sanayinin uluslararası<br />
rekabet gücünü ve ihracatını<br />
artıracak eylem planlarını ihmal<br />
etmemelidir.<br />
YATIRIM DESTEKLERİ CİDDİ<br />
MİKTARDA ARTTI AMA…<br />
Paradigma 4: “Sadece<br />
yatırım destekleri ile ihracatı<br />
artırabiliriz.” Türkiye›de ihracatın<br />
artırılmasından söz açıldığında<br />
ilk önce yatırım destekleri<br />
akla geliyor. Yatırım destek<br />
uygulamalarını ciddi bir biçimde<br />
iyileştirdik. Buna karşın ihracatta<br />
beklediğimiz sıçramayı bir<br />
türlü gerçekleştiremiyoruz.<br />
Çünkü imalatçı firmalarımız<br />
ihracatı artıramadıkları için<br />
üretimi, üretimi artıramadıkları<br />
için yatırımları artıramıyorlar,<br />
yatırımları artıramadıkları için de<br />
bu desteklerden beklendiği ölçüde<br />
yaralanamıyorlar.<br />
BİLİNİLİRLİK ZAYIF,<br />
ÖLÇEKLER KÜÇÜK, GÜMRÜK<br />
TARİFELERİ DÜŞÜK<br />
Yerli imalatçılarımızın ihracatı<br />
artıramamalarının birkaç temel<br />
nedeni var. Birincisi, küresel<br />
pazarlarda marka bilinilirlikleri<br />
çok zayıf. İkincisi, yeterince<br />
ölçek büyütemedikleri için Uzak<br />
Doğu’daki daha yüksek hacimde<br />
ve ucuz işçilikle yapılan imalat<br />
karşısında birim maliyetleri görece<br />
daha yüksek. Üçüncüsü hem<br />
Avrupa Birliği hem de Gümrük<br />
Birliği uyarınca Türkiye üçüncü<br />
ülkelere çok düşük gümrük<br />
tarifesi uyguluyor. Bu düşük<br />
gümrük tarifelerinden en çok Uzak<br />
Doğu’daki ülkeler yararlanıyorlar.<br />
Hem ana ve hem ara mallarda<br />
bu ülkelerin düşük birim<br />
maliyetleri ile rekabet edemiyoruz.<br />
Gümrük Birliği ile geldiğimiz bu<br />
noktada artık tarifelerin ardına<br />
sığınarak rekabet etmek şansı<br />
da kalmadığına göre imalat<br />
sanayimizin bu küresel zorlukları<br />
aşabilmesi ve ölçek büyütebilmesi<br />
için önce ihracat desteklerine<br />
ihtiyacı var. Ayrıca bazı ülkelerin<br />
yıllardır izlediği şeffaf olmayan<br />
döviz kuru politikalarını ve ihracat<br />
desteklerini unutmamak gerekir.<br />
JAPONYA, GÜNEY KORE VE<br />
ÇİN ÖRNEKLERİ ORTADA<br />
Paradigma 5: “Türkiye’de verilen<br />
destekler yeterlidir.” 1960’lardan<br />
itibaren devletin sağladığı<br />
güçlü yatırım ve özellikle ihracat<br />
destekleri sayesinde önce<br />
Japonya ve sonra Güney Kore<br />
firmaları birçok sektörde küresel<br />
pazarlarda önemli oyuncular<br />
haline gelmişlerdir. Çin yıllardır<br />
benzer bir yol izleyerek ve dış<br />
ticaret fazlası vererek önemli bir<br />
sermaye birikimi elde etmiştir.<br />
Çin, şimdi bu sermaye birikimini<br />
imalat sanayinin yüksek teknoloji<br />
üreten bir yapıya dönüşümünü<br />
finanse etmek için kullanmaktadır.<br />
Bu amaçla 2016-2025 arası 10 yıllık<br />
dönemi kapsayan yeni sanayi<br />
programını (“Made in China<br />
2025”) hayata geçirmektedir. Bu<br />
programın ana omurgasını teşkil<br />
eden teşvikler için Çin 330 milyar<br />
dolarlık fon ayırmıştır.<br />
AB, YATIRIM TEŞVİKLERİNDE<br />
ÇOK CÖMERT<br />
Diğer yandan Avrupa Birliği<br />
ihracata yönelik teşvikleri<br />
yasaklasa da üye ülkelerin<br />
yatırım teşviklerinde çok cömert<br />
davranmasına izin vermektedir.<br />
Polonya’da, Slovakya’da, Çek<br />
Cumhuriyeti’nde ve Macaristan’da<br />
bu tür yatırım teşviklerinin çok<br />
sayıda örneği vardır.<br />
Ayrıca, Avrupa Birliği üye ülkelerde<br />
yatırım ortamının tüm yönleri<br />
(karayolu, denizyolu ve demiryolu<br />
ulaşım ağının, lojistik altyapının,<br />
hızlı iletişim ve internet ağının<br />
kurulması ve geliştirilmesi, gerekli<br />
“En fazla ihracat<br />
yaptığımız<br />
bölge olmasına<br />
karşın Gümrük<br />
Birliği (GB)<br />
potansiyelini iyi<br />
kullanamıyoruz.<br />
Türkiye’de üretim<br />
yaparak Uzak<br />
Doğu ülkelerine<br />
ihracat imkânı<br />
olmadığına<br />
göre GB’nin<br />
potansiyelini<br />
daha iyi<br />
kullanmak ve<br />
bu pazardaki<br />
payımızı artırmak<br />
zorundayız.”<br />
iş gücünün yetiştirilmesi vb.)<br />
ile iyileştirilmesine ve rekabet<br />
gücünün geliştirilmesine<br />
yönelik 7 yıllık dönemler halinde<br />
bölgesel kalkınma ve uyum<br />
programları uygulamakta ve bu<br />
çerçevede AB bütçesinden büyük<br />
mali yardımlar yapmaktadır.<br />
Halihazırda yürürlükteki 2014-<strong>2020</strong><br />
programları kapsamında yaklaşık<br />
360 milyar avro (aynı dönemde<br />
AR-GE ve inovasyon faaliyetlerinin<br />
desteklenmesine dönük 80 milyar<br />
avro tutarındaki AB “Horizon <strong>2020</strong>”<br />
fonu dahil edilmemiştir) mali<br />
kaynak kullandırmaktadır.<br />
Avrupa Birliği’ne sonradan üye<br />
olan ülkeler rekabet güçlerini<br />
geliştirmek için yıllardır<br />
bu kaynaktan aslan payını<br />
alıyorlar. Polonya’nın AB mali<br />
yardımlarından yılda aldığı<br />
pay ortalama 10 milyar avroyu<br />
bulmaktadır. Bu sayede Polonya,<br />
Çek Cumhuriyeti, Slovakya ve<br />
Macaristan gibi ülkeler Türkiye<br />
ile kıyaslanınca daha iyi yatırım<br />
ortamına ve daha yüksek rekabet<br />
gücüne sahip olmuşlardır. Hem<br />
firmalara sunulan yatırım teşvikleri<br />
hem de yatırım ortamının daha<br />
iyi olması nedeniyle bu ülkelere,<br />
18// www.kobiyasam.com.tr <strong>SAYI</strong> 4 // 19
İHRACAT<br />
Türkiye’de de üretimi olan<br />
sektörlerde, ciddi doğrudan<br />
yabancı yatırım akışı olmuştur.<br />
DOĞRUDAN YABANCI<br />
YATIRIM DÜŞÜK, ÇÜNKÜ…<br />
Türkiye maalesef fazla bir<br />
mali destek almadan Gümrük<br />
Birliği’ne girmiştir. Türkiye’deki<br />
destekler benzer şekilde<br />
üretim yapan rakip ülkelerle<br />
kıyaslandığında (son zamanlarda<br />
yapılan iyileştirmeleri saymaz<br />
isek) zayıf kalmıştır. Bu yüzden<br />
Türkiye’ye yapılan imalat sanayine<br />
dönük doğrudan yabancı<br />
yatırımlar düşüktür. Beyaz eşya,<br />
TV, otomotiv gibi alanlarda imalat<br />
yapan Türk firmaları, Gümrük<br />
Birliği alanı içinde Polonya’daki,<br />
Çek Cumhuriyeti’ndeki,<br />
Slovakya’daki ve Macaristan’daki<br />
rakiplere karşı haksız rekabete<br />
uğramaktadırlar.<br />
İSABETLİ VE ETKİLİ<br />
DESTEKLER BÜTÇEYE YÜK<br />
GETİRMEZ<br />
Paradigma 6: “Destekler bütçe<br />
açığını artırır ve mali disiplini<br />
bozar.” İmalat sanayi ile ilgili<br />
desteklerin artırılması yönünde<br />
taleplere karşı genellikle mali<br />
kaynakların sınırlı olduğu ya<br />
da bütçe açığının artacağı ile<br />
ilgili kaygılar ileri sürülmektedir.<br />
İhracata yönelik isabetli ve etkili<br />
bir şekilde kullanılan destekler<br />
bütçeye yük getirmez. Polonya<br />
2006 yılında televizyon, LCD<br />
panel ve beyaz eşya üretimi<br />
için bir Güney Kore firmasına<br />
ve onun tedarikçi iştiraklerine<br />
206 milyon avro yatırım teşviki<br />
vermiştir. Bu yatırımların sonucu<br />
Polonya’nın 2017 itibari ile son<br />
10 yıldaki toplam televizyon<br />
ihracatı 33,3 milyar avro, beyaz<br />
eşya ihracatı 26,6 milyar avrodur.<br />
Benzer şekilde, 2008 ve 2011<br />
yıllarında verilen toplam 100<br />
milyon avro yatırım desteği<br />
sayesinde Slovakya Avrupa’nın en<br />
fazla televizyon ihraç eden ülkesi<br />
olmuştur.<br />
Slovakya’nın 2017 sonu itibarı ile<br />
son 10 yıldaki toplam televizyon<br />
ihracatı yaklaşık 48 milyar avroyu<br />
bulmuştur. İhracattan başka<br />
ekonomik büyüme, binlerce<br />
kişiye yaratılan istihdam ve<br />
ödenen doğrudan ve dolaylı<br />
vergiler hesaba katıldığında uygun<br />
bir şekilde verilen desteklerin<br />
bütçe açığını artırmayacağını<br />
veya mali disiplini bozmayacağını<br />
tahmin etmek zor değildir.<br />
Türkiye’de ihracatın desteklenmesi<br />
için ayrılan kaynaklar yetersizdir.<br />
Bütçe açığı gibi günlük kaygılar<br />
bir tarafa bırakılarak ihracatın<br />
güçlü bir şekilde desteklenmesine<br />
öncelik verilmeli ve bu amaçla<br />
daha fazla kaynak ayrılmalıdır.<br />
GÜMRÜK BİRLİĞİ<br />
POTANSİYELİNİ İYİ<br />
KULLANDIĞIMIZ<br />
SÖYLENEMEZ<br />
Paradigma 7: “Gümrük<br />
Birliği pazarına ihracatımız<br />
çok iyi, alternatif pazarlara<br />
odaklanmalıyız.” İhracat<br />
gelirlerimizin istikrarlı bir<br />
büyümeye kavuşması, dış<br />
ticaret hacmimizin ve ekonomik<br />
etki alanımızın genişlemesi<br />
bakımından ihracat yapılan<br />
ülkeleri çeşitlendirme yönünde<br />
atılan adımlar çok olumlu. Ancak<br />
en fazla ihracat yaptığımız bölge<br />
olmasına karşın Gümrük Birliği’nin<br />
potansiyelini iyi kullandığımızı<br />
söyleyemeyiz. Dış ticaret verileri<br />
Gümrük Birliği pazarında zayıf<br />
olduğumuzu gösteriyor. Türkiye<br />
sanayi mamul ihracatının ortalama<br />
yüzde 45’ini (2018’de bu oran<br />
yüzde 50 olmuştur) AB pazarına<br />
yaparken, Polonya ihracatının<br />
yüzde 80’ni, Çek Cumhuriyeti<br />
yüzde 83’ünü, Macaristan yüzde<br />
80’ini ve Slovakya yüzde 84’ünü<br />
AB’ye yapmaktadır. Meksika,<br />
NAFTA ile birlikte, ABD sanayi<br />
malları pazarı için üretim üssü<br />
haline gelirken, Türkiye, Gümrük<br />
Birliği ile AB pazarında benzer bir<br />
başarıyı gösterememiştir.<br />
Meksika toplam ihracatının<br />
yaklaşık yüzde 80’ini ABD<br />
pazarına yapmaktadır. 2017<br />
yılında Türkiye’nin toplam AB<br />
ithalatı içindeki payı yüzde 3,8,<br />
buna karşılık Meksika’nın ABD<br />
toplam ithalatı içindeki payı yüzde<br />
13,4’tür. 2017 yılı verilerine göre<br />
Meksika’nın ABD televizyon ithalatı<br />
içindeki payı 8,4 milyar dolar ile<br />
yüzde 64, buzdolabı ithalatındaki<br />
payı 3 milyar dolar ile yüzde 58,<br />
binek otomobil ithalatındaki<br />
payı 28,1 milyar dolar ile yüzde<br />
16,8 iken; Eurostat verilerine göre<br />
Türkiye’nin Avrupa Birliği beyaz<br />
eşya ithalatı içindeki payı yüzde<br />
15 ila 20; TV ithalatı içindeki payı<br />
1,2 milyar avro ile yüzde 10, binek<br />
otomobil ithalatı içindeki payı<br />
7,4 milyar avro ile yaklaşık yüzde<br />
3’tür. Türkiye’de üretim yaparak<br />
Uzak Doğu ülkelerine ihracat<br />
imkânı olmadığına göre Gümrük<br />
Birliği’nin potansiyelini daha<br />
iyi kullanmak ve bu pazardaki<br />
payımızı artırmak zorundayız.<br />
İhracat stratejimizi buna göre<br />
yeniden ve acilen gözden<br />
geçirmeliyiz.<br />
REFAHIN YOLU DAHA FAZLA<br />
İHRACATTAN GEÇİYOR<br />
Sonuç: Küreselleşen Dünya’da<br />
sürdürülebilir kalkınmanın,<br />
zenginliğin ve refahın yolu<br />
daha fazla ihracattan geçiyor.<br />
Halihazırda ülke olarak yaşadığımız<br />
mevcut ekonomik krizden bir an önce<br />
çıkmak için ihtiyaç duyduğumuz<br />
döviz girişini sağlamak ve finansal<br />
piyasalarda güven ve istikrarı temin<br />
etmek bakımından da öncelikle<br />
ihracatı artırmamız gerekiyor.<br />
İHRACATI BİR MANİVELA<br />
OLARAK KULLANMAK<br />
ZORUNDAYIZ<br />
Diğer yandan Türkiye’de sık sık<br />
krizlere neden olan yapısal sorunu<br />
kısa sürede çözecek ve imalat<br />
sanayimizin katma değerini artıracak<br />
sihirli bir formül elimizde yok. Bu<br />
yapısal problemin ekonomimiz<br />
üzerindeki olumsuz etkilerinin en<br />
aza indirilmesi ve yüksek teknolojiye<br />
dönüşüm için uygun ortamın<br />
yaratılması da ihracattaki artışa<br />
bağlı. Türkiye ihracatı bir manivela<br />
olarak kullanmak zorunda. Bunun<br />
için öncelikle yukarıdaki açıklanan<br />
paradigmalardan kendimizi<br />
kurtararak yeni bir ihracat stratejisine<br />
yönelmeliyiz. Yerli üretimin küresel<br />
pazarlarda rekabet gücünün<br />
artırılması bu stratejinin önemli bir<br />
ayağını teşkil etmelidir. Uzak Doğu<br />
ülkeleri ile küresel pazarlarda rekabet<br />
edebilmek için birim maliyetlerimizi<br />
onların düzeyine indirmek<br />
zorundayız.<br />
DİJİTAL DÖNÜŞÜMLE<br />
VERİMLİLİK ARTIŞI<br />
SAĞLANMALI<br />
Mevcut üretim ölçeğimiz ve<br />
maliyetlerimiz bunu başarmaya<br />
yetmiyor. Ölçek büyütmek için<br />
imalat sanayinin dijital dönüşüm<br />
ile sağlayacağımız verimlilik artışı<br />
yanı sıra ihracatı desteklemekten<br />
başka çaremiz yok. İhracatı artırmak<br />
için orta yüksek ve yüksek teknoloji<br />
ürün ihracat desteği gibi mevcut<br />
enstrümanların daha etkili kullanımı<br />
ve bu desteklere getirilen sınırların<br />
kaldırılması yanında her sektöre<br />
özel yeni destek mekanizmalarının<br />
devreye alınmasına ihtiyaç var.<br />
TURQUALİTY DESTEK<br />
TUTARININ İHRACAT<br />
TUTARINA ORANI<br />
Küresel pazarlarda marka<br />
bilinilirliğinin artırılmasına yönelik<br />
olarak başarı ile uygulamaya konulan<br />
Turquality destek programı çok<br />
önemli ama verilen desteklerin<br />
ihracat tutarına oranı sürekli<br />
düşmektedir.<br />
“En fazla ihracat<br />
yaptığımız<br />
bölge olmasına<br />
karşın Gümrük<br />
Birliği (GB)<br />
potansiyelini iyi<br />
kullanamıyoruz.<br />
Türkiye’de üretim<br />
yaparak Uzak<br />
Doğu ülkelerine<br />
ihracat imkânı<br />
olmadığına<br />
göre GB’nin<br />
potansiyelini<br />
daha iyi<br />
kullanmak ve<br />
bu pazardaki<br />
payımızı artırmak<br />
zorundayız.”<br />
Markalaşma yolunda kat etmemiz<br />
gereken çok uzun bir mesafe var.<br />
Markalaşmayı ve ihracatı gerçek<br />
anlamda ödüllendirmek için<br />
Turquality destek tutarının ihracat<br />
tutarına oranını en az yüzde 1’e<br />
çıkartmalıyız.<br />
Bu stratejide kaynakların etkin<br />
kullanımı için başta beyaz eşya,<br />
elektronik, otomotiv olmak<br />
üzere ihracat potansiyeli yüksek<br />
sektörlere öncelik verilmelidir.<br />
Başarmak için büyük kaynaklar<br />
gerekmiyor. Bütçe açığı gibi kısa<br />
vadeli kaygıları belirli bir süre<br />
bir tarafa bırakarak ihracat ile<br />
büyümeye odaklanmak ve ihracatı<br />
güçlü bir şekilde desteklemek<br />
zorundayız. Türkiye’nin, ilk adımda,<br />
mamul mal ihracatının gayri safi<br />
yurt içi hasıla içindekini payını<br />
yüzde 18,4’ten (2023’te veya<br />
2025’de) yüzde 30’a çıkartacak<br />
yeni bir ihracat stratejisine ihtiyacı<br />
var. n<br />
20// www.kobiyasam.com.tr <strong>SAYI</strong> 4 // 21
EKONOMİ<br />
TÜGİAD GENEL BAŞKANI ANIL ALI RIZA ŞOHOĞLU:<br />
“DEMOKRASİ GELİŞİRSE,<br />
EKONOMİ DE GELİŞECEKTİR”<br />
2019’un ekonomik açıdan zorlu bir yıl olduğunu belirten TÜGİAD Genel Başkanı Anıl Alirıza<br />
Şohoğlu, “Ne yazık ki son dönemde ekonomimizin darboğaza girmesine neden olan<br />
sorunlarımız devam ediyor. <strong>2020</strong> yılında, 2019 yılına göre başta hukuk olmak üzere yapısal<br />
reformları yerine getirirsek nispeten daha olumlu bir yıl yaşayabiliriz.” dedi.<br />
Ali Rıza Şohoğlu<br />
n 2019’u değerlendiren ve <strong>2020</strong><br />
öngörülerini dile getiren Türkiye<br />
Genç İş Adamları Derneği (TÜGİAD)<br />
Genel Başkanı Anıl Alirıza Şohoğlu<br />
“Demokrasimizi geliştirirsek,<br />
ekonomimiz de gelişecektir.” dedi.<br />
Yüzde 14’lere varan işsizliğin Türkiye’de<br />
en önemli sorunlardan biri olduğuna<br />
ve sadece inşaat sektöründe 500<br />
bin kişinin işsiz kaldığına işaret eden<br />
Şohoğlu, “genç işsizliğin yüzde 27’lere<br />
yükselmesinin, <strong>2020</strong> yılında istihdam<br />
artırıcı politikaların acil olarak<br />
devreye alınması gerektiğini ortaya<br />
koyduğuna” dikkati çekti.<br />
“2019, EKONOMİK AÇIDAN<br />
ZORLU OLDU”<br />
2019’un hem Türkiye hem de dünya<br />
için ekonomik açıdan zorlu geçtiğini<br />
belirten TÜGİAD Genel Başkanı<br />
Şohoğlu, süreci şöyle özetledi:<br />
“2018’in Ağustos ayı ile başlayan<br />
yüksek faiz ve yüksek döviz kurlarının<br />
etkisiyle daralmaya başlayan Türkiye<br />
ekonomisi, 2019 yılında art arda ilk 3<br />
çeyrekte daraldı. Bu süreçlere ilave<br />
olarak da yerel seçimlerle başlayan<br />
siyasi belirsizlikler, dış ilişkilerde<br />
yaşanan Suriye F-35 S-400 krizleri ve<br />
dünyada devam eden ticaret savaşları<br />
ülkemiz iş dünyası için oldukça zor bir<br />
yıl olmasına neden oldu. Türkiye’nin<br />
her türlü olumsuzluğa rağmen<br />
2019 yılını küçükte olsa pozitif bir<br />
büyüme ile neticelendirecek olması<br />
beklenmektedir.<br />
“İNŞAAT SEKTÖRÜNDE ÇİFT<br />
HANELİ GERİLEME YAŞANDI”<br />
2019 yılının ilk dokuz ayında<br />
ortalamada yüzde 9,3 daralma ile<br />
inşaat sektörü diğer sektörlerin<br />
gerisinde bir performans<br />
sergilemiştir. 2019 yılında çift<br />
haneli gerileyen tek sektör inşaat<br />
sektörüdür. Toplamda 21 yılın<br />
değerlerine baktığımızda 2008<br />
küresel kriz döneminde üst üste 7<br />
çeyrek daralan inşaat sektörü bu<br />
sene daralmada 5. çeyreğini geride<br />
bırakmıştır. Buna bağlı olarak inşaata<br />
girdi sağlayan çok sayıda imalat<br />
sektöründe işler iyiye gitmemiştir.<br />
“EKONOMİYİ DARBOĞAZA<br />
SOKAN SORUNLAR DEVAM<br />
EDİYOR”<br />
2019 yılının üçüncü çeyreğinden<br />
ülkemiz yüzde 0,9 büyümüştür.<br />
Üç çeyrektir negatif tarafta olan<br />
Türkiye ekonomisi, dördüncü<br />
çeyrekte pozitif büyümeyi yakalamış<br />
görünmektedir. Ancak ne yazık<br />
ki son dönemde ekonomimizin<br />
darboğaza girmesine neden olan<br />
sorunlarımızın devam ettiğinin de<br />
altının çizilmesi gerekmektedir. <strong>2020</strong><br />
yılında, 2019 yılına göre başta hukuk<br />
olmak üzere yapısal reformları yerine<br />
getirirsek nispeten daha olumlu bir<br />
yıl yaşayabiliriz.<br />
“FAİZ İNDİRİMLERİ<br />
GİRİŞİMCİYE NEFES ALDIRDI”<br />
Merkez Bankamızın ardı ardına<br />
faiz indirimleriyle finansman<br />
maliyetindeki azalma girişimcinin<br />
nefes almasına imkân tanımaya<br />
başlamıştır. Merkez Bankası’nın<br />
gösterge faizinde bu ay içerisinde<br />
200 baz puanlık indirimi, <strong>2020</strong> yılında<br />
Türkiye’nin beklenen yüzde 3’ün<br />
üzerinde büyüme oranını yakalaması<br />
için atılan bu yılın en son adımıdır.<br />
Enflasyonda yüzde 9 gibi tek hanenin<br />
yakalanması ile birlikte <strong>2020</strong>’de<br />
faiz düzeyinde daha aşağıların<br />
görülmesi de mümkün olacaktır. Bu<br />
konjonktüre olumlu baz etkisinin<br />
eklenmesiyle enflasyonun yüzde<br />
25’lerden yüzde 11 seviyelerine hızlı bir<br />
şekilde gerilemesine şahit olduk. 2019<br />
yılını enflasyonda, YEP’te hedeflenen<br />
yüzde 11-12 bandında kapatacağız.<br />
“Hukukun<br />
üstünlüğü,<br />
eğitim,<br />
demokrasi,<br />
ifade özgürlüğü,<br />
kurumların<br />
bağımsızlığı ve<br />
liyakati esas<br />
alan bir sistemin<br />
inşası ekonomik<br />
reformların<br />
temelini<br />
sağlamlaştırır.<br />
Demokrasimizi<br />
geliştirirsek,<br />
ekonomimiz de<br />
gelişecektir.”<br />
“DÜŞÜK FAİZ İÇ TALEBİ<br />
HAREKETLENDİRECEK”<br />
2019 yılında ekonomimizin yumuşak<br />
karnı olarak tabir ettiğimiz cari<br />
açık sorununun, cari fazlaya<br />
dönüştüğüne tanıklık ettik. Düşük<br />
faiz <strong>2020</strong>’de bir yandan iç talebi<br />
hareketlendirirken aynı zamanda<br />
firmalarımızın finansmana erişim<br />
imkânını artıracaktır ki <strong>2020</strong>’de<br />
firmalarımızın karlılıklarında önemli<br />
bir artış görülebilecektir.”<br />
“<strong>2020</strong>’DE YAPISAL VE<br />
EKNOMİK REFORMLAR<br />
GEREKİYOR”<br />
Şohoğlu, <strong>2020</strong>’ye ilişkin de şunları<br />
kaydetti: “<strong>2020</strong>’de reel sektörün<br />
kredi iştahının üretim, istihdam ve<br />
ihracata yansımasını belirtiğimiz<br />
gibi ancak yapısal ve ekonomik<br />
reformların da gerçekleştirilmesi<br />
etkiyi artıracaktır. Ekonomimizin<br />
sağlıklı ve güçlü bir biçimde nefes<br />
alması, “yapısal ve ekonomik<br />
reformlar” ile bağışıklık sisteminin<br />
güçlendirilmesine bağlı.<br />
Hukukun üstünlüğü, eğitim,<br />
demokrasi, ifade özgürlüğü,<br />
kurumların bağımsızlığı ve liyakati<br />
esas alan bir sistemin inşası<br />
ekonomik reformların temelini<br />
sağlamlaştırır. Demokrasimizi<br />
geliştirirsek, ekonomimiz de<br />
gelişecektir.<br />
“İSTİHDAM ARTIRICI<br />
POLİTİKALAR DEVREYE<br />
ALINMALI”<br />
<strong>2020</strong> yılında mali disiplin noktasında<br />
daha dikkatli olmamız gereken bir<br />
dönemde olmamız gerekiyor. İşsizlik<br />
yüzde 14 ile Türkiye’de en önemli<br />
sorunlardan biri. İnşaat sektöründe<br />
500 bin kişi işini kaybetti. Özellikle<br />
genç işsizliğin yüzde 27’lere<br />
yükselmesi, <strong>2020</strong> yılında istihdam<br />
artırıcı politikaların acil olarak<br />
devreye alınması gereğini ortaya<br />
koyuyor. Bankacılık sektörünün<br />
kredi iştahında artış gözlense de özel<br />
sektörün yatırım harcamalarında<br />
hala istenen düzeyde değiliz.<br />
Özel sektörün hem güvenin hem<br />
de yatırım iştahını artırmamız<br />
gerekiyor.” n<br />
22// www.kobiyasam.com.tr <strong>SAYI</strong> 4 // 23
SANAYİ<br />
TÜRK FİRMASI HÜRMAK,<br />
RUSYA’DA MAKİNE ÜRETECEK<br />
Rusya, Belarus, Kazakistan, Kırgızistan ve Ermenistan’ın üye olduğu Avrasya Ekonomik<br />
Birliği ülkeleri bir yılda ihtiyaç duydukları 3 bin enjeksiyon makinesinin tümünü ithal<br />
ediyor. Temelleri geçen Temmuz’daki INNOPROM Fuarı’nda atılan ve Kasım’daki ziyarette<br />
olgunlaşan iş birliği anlaşmasıyla Hürmak, Rusya’da enjeksiyon makinesi üretimine başlıyor.<br />
C<br />
n 2019 Temmuz’da Rusya<br />
Federasyonu’nun en büyük sanayi<br />
fuarı INNOPROM’da gerçekleşen<br />
görüşmeler meyvesini verdi.<br />
Türkiye’nin önde gelen enjeksiyon<br />
makinesi üreticisi Hürmak Makine,<br />
50 yıllık tecrübesini bundan böyle<br />
Rusya’da da konuşturacak.<br />
İLK ETAPTA 50 MAKİNE<br />
ÜRETİLECEK<br />
Rusya Hükümeti ile Hürmak<br />
arasındaki anlaşma doğrultusunda<br />
ilk etapta 50 makine üretilip<br />
piyasaya sunulacak. Rus hükümeti<br />
tarafından yapılacak mevzuat<br />
düzenlemeleri ile sanayicilerin yerli<br />
ürün alımı da teşvik edilecek.<br />
Rusya, Belarus, Kazakistan,<br />
Kırgızistan ve Ermenistan’ın üye<br />
olduğu Avrasya Ekonomik Birliği<br />
ülkeleri halihazırda bir yılda ihtiyaç<br />
duydukları 3 bin enjeksiyon<br />
makinesinin tümünü ithal ediyor.<br />
28 KASIM’DA MUTABAKA<br />
VARILDI<br />
28 Kasım 2019 tarihinde Rusya<br />
Federasyonu Sanayi Bakanlığı<br />
Makine İmalat ve Yatırımlar<br />
Departmanı Başkanı Igor<br />
Patievsky, Belarus Sanayi Bakanlığı<br />
Makine İmalat ve Yatırımlar<br />
Departmanı Başkanı Ihar<br />
Hramakuski, Belarus’ta elektrikli<br />
ev aletleri ve takım tezgâhları<br />
üreten kamu sermayeli şirket<br />
Zoo Atlant Makine’nin Tasarım<br />
Bölüm Başkanı Andrei Rusak<br />
ve Rusya Federasyonu İstanbul<br />
Ticaret Müşaviri Artur Leontev’den<br />
oluşan heyet Hürmak’a çalışma<br />
ziyaretinde bulundu. INNOPROM<br />
Fuarı’ndaki görüşmelerde başlayan<br />
Rusya’da üretim fikrinin pratiğe<br />
dönüşmesi konusunda bu ziyarette<br />
mutabakata varıldı.<br />
İŞ BİRLİĞİNİN TEMELLERİ<br />
INNOPROM’DA ATILDI<br />
Sanayi ve Teknoloji Bakanı Mustafa<br />
Varank, Ticaret Bakan Yardımcısı<br />
Gonca Gül Batur ve Rusya Sanayi<br />
ve Ticaret Bakanı Denis Manturov;<br />
Hürmak’ın INNOPROM’daki<br />
standını birlikte ziyaret etmiş<br />
ve Türkiye’nin Rus sanayisinin<br />
teknolojide stratejik çözüm ortağı<br />
olması üzerinde durulmuştu.<br />
Ekim ayında Rusya Sanayi ve<br />
Ticaret Bakanlığı’nda yapılan<br />
“üretimin yerelleştirilmesi” konulu<br />
toplantıda yabancı yatırımcılar için<br />
kullanılabilecek mevcut ve ek devlet<br />
destek mekanizmaları ele alınmış;<br />
ilgili kişi ve kurumlarca Kasım’da<br />
Hürmak’ın tesislerinin ziyaret<br />
edilmesi planlanmıştı.<br />
“<strong>2020</strong>, GÖZLEM <strong>YIL</strong>I OLACAK”<br />
Hürmak Yönetim Kurulu Başkan<br />
Vekili Burç Angan, iş birliğinin<br />
ilk adımının atılacağı <strong>2020</strong><br />
yılında Rusya’nın kamu şirketi<br />
Atlant’ın tesislerinde Hürmak<br />
lisansıyla 50 enjeksiyon makinesi<br />
üretileceğini söyledi. “<strong>2020</strong> yılında<br />
gözlemleyeceğimiz pazarın talep<br />
ve tutumuna göre 2021 yılının yeni<br />
tesisleşme ve istihdam olanakları<br />
açısından değerlendirilmesi<br />
yapılacak.” bilgisini aktaran Angan,<br />
“Hürmak olarak Rusya ile iş birliği ve<br />
teknoloji transferine uzak değiliz.<br />
Pazarın ithalata bağımlılığı,<br />
Rusya’nın gelişen potansiyelini<br />
ve komşu ülkelerle birlikte ticaret<br />
hacmini düşündüğümüzde önemli<br />
bir çözüm ortağı olacağımıza<br />
inanıyorum.” dedi.<br />
<strong>2020</strong> <strong>ŞUBAT</strong>’TA 5 <strong>YIL</strong>LIK YOL<br />
HARİTASI BELİRLENECEK<br />
Rusya Federasyonu Sanayi ve Ticaret<br />
Bakanlığı, Belarus Hükümeti Sanayi<br />
ve Ticaret Bakanlığı ve Belaruslu<br />
kamu sermayeli Atlant şirketi<br />
koordinasyon görevini üstlenmiş<br />
durumda. <strong>2020</strong> Şubat sonuna kadar<br />
sürecek detaylı pazar analizlerinde<br />
elde edilecek verilere göre 5 yıllık yol<br />
haritası belirlenecek.<br />
Öte yandan tarafların Ocak<br />
<strong>2020</strong>’de Moskova’da düzenlenecek<br />
Interplastica Fuarı’nda da bir araya<br />
gelmesi planlanıyor. n<br />
M<br />
Y<br />
CM<br />
MY<br />
CY<br />
CMY<br />
K<br />
24// www.kobiyasam.com.tr
GİRİŞİMCİLİK<br />
“50 BİN KİŞİ İÇİNDEN YGA’YA<br />
SEÇİLDİK”<br />
ÜSTÜN TEKNOLOJISIYLE GÖRME ENGELINE MEYDAN OKUYOR<br />
DÜNYANIN EN AKILLI GÖZÜ:<br />
Aldığı ödüllerle dünya genelinde ses getiren akıllı<br />
baston WeWALK’ı geliştiren startup firmasının<br />
kurucularından Kürşat Ceylan’ın verdiği bilgilere<br />
göre, cihaz şu ana kadar 30 dille 300’ü aşkın<br />
kaynakta haber oldu ve 20’den fazla ülkede<br />
kullanıma girdi. En son Brezilya’da tanıtıldı. Sırada<br />
Uzakdoğu ve Ortadoğu var.<br />
Kürşat Ceylan<br />
n Kendisi de görme engelli olan<br />
Kürşat Ceylan ve arkadaşlarının<br />
geliştirdikleri akıllı baston WeWALK,<br />
dünya çapında yankı uyandırdı.<br />
Cihazı yalnızca akıllı baston olarak<br />
ele almadıklarını kaydeden Ceylan,<br />
“Hayalimiz, WeWALK’un tüm akıllı<br />
şehir alt yapısıyla konuşan, trafik<br />
lambası bilgisini de veren, arabalarla<br />
da haberleşen bütünleşik bir teknoloji<br />
olması.” diyor.<br />
İş birliğini sürdürmeyi umduklarını<br />
vurguladığı Vestel’in sunduğu katkıyı<br />
“Vestel çok daha farklı bir şey yaparak<br />
maddi desteğin ötesinde bilgi<br />
birikimi, teknoloji üretme tecrübesini<br />
de bizlere açarak sürdürülebilir bir<br />
sosyal değişim yaratmanın kapısını<br />
açtı.” ifadesiyle anlatan Ceylan<br />
ardından şunları ekliyor:<br />
“Umarız ki bu model çok güzel bir<br />
örnek teşkil eder ve biz de çok daha<br />
fazla şirketimizin kuruluşumuzun<br />
yenilikçi startuplara bu şekilde<br />
kapılarını açtığını görürüz.” Görme<br />
engellilerin hayatını kolaylaştıran<br />
ve onları hayata bağlayan teknoloji<br />
harikası cihazın doğuş hikayesi ve<br />
gelişim süreci Ceylan’a yönelttiğimiz<br />
sorular ve verdiği cevaplarda.<br />
Startup girişiminiz nasıl doğdu?<br />
Hangi alanlarda faaliyet<br />
gösteriyorsunuz?<br />
WeWALK bir Young Guru<br />
Academy (YGA) girişimi. YGA,<br />
2000 yılında Türkiye’de kurulan<br />
ve üniversite öğrencilerine<br />
inovasyon kültürünü aşılamaya<br />
çalışan bir sivil toplum kuruluşu.<br />
WeWALK’ın kurucu ekibi (Gökhan<br />
Meriçliler, Kürşat Ceylan, Sadık<br />
Ünlü) olarak biz de yaklaşık 10 yıl<br />
önce Üniversite yıllarında YGA’nın<br />
üniversite öğrencilerine sunduğu<br />
sosyal inovasyon programına<br />
başvurup 50 bin kişi içinden<br />
seçilerek YGA’da tanıştık.<br />
O günlerden bu yana görme<br />
engelliler için çok farklı teknolojileri<br />
hayata geçirdik. Kapalı alanlarda<br />
navigasyon, sinemalarda sesli<br />
betimleme teknolojileri bunlardan<br />
bazıları. Son 3 yıldır ise WeWALK<br />
Akıllı Baston teknolojisi üzerine<br />
çalışıyorduk. 2019 Haziran ayı<br />
itibariyle ise WeWALK Akıllı Baston<br />
görme engellilerle buluşmaya<br />
başladı.<br />
“DİĞER ÇALIŞMALAR ÖNE<br />
ÇIKAN ENGELLERLE SINIRLI”<br />
WeWalk’un öncesinde dünyanın<br />
başka herhangi bir yerinde<br />
“bu teknolojik ve kullanım<br />
özelliklerine sahip” akıllı baston<br />
üretilmesine ilişkin çalışmalar<br />
söz konusu mu?<br />
Akıllı baston fikri üzerine dünyada<br />
farklı çalışmalar yapılmış. Ancak<br />
bu çalışmalar sadece görmeyen<br />
kişinin önündeki engelleri<br />
algılayan bir teknoloji seviyesinde<br />
kalmış. Oysaki görme engelli<br />
kişinin sosyal hayata daha etkin<br />
katılımında tek sorun önündeki<br />
engeller değil. WeWALK, önündeki<br />
engelleri algılayabilmesinin yanı<br />
sıra; akıllı şehir çözümleriyle<br />
entegre olabilmesi, yazılım<br />
güncellemeleriyle yeni özellikler<br />
kazanabilmesi, akıllı telefonlarla<br />
eşlenebilmesi gibi özellikleriyle<br />
dünyada ilk olan patentli bir<br />
teknoloji olarak öne çıkıyor. Bu<br />
sayede görme engelli kişiler<br />
önlerindeki engelleri algılamakla<br />
birlikte; WeWALK’ları üzerinden<br />
navigasyon alabiliyor, etraflarındaki<br />
Bir girişimi<br />
başarılı<br />
kılan önemli<br />
unsurlardan<br />
birisi zamanlama<br />
ve biz WeWALK<br />
Akıllı Baston’un<br />
çok doğru<br />
bir zamanda<br />
geliştirildiğini<br />
düşünüyoruz.<br />
Akıllı şehircilik<br />
anlayışının<br />
gelişmesi, IoT<br />
teknolojilerinin<br />
yaygınlaşması<br />
WeWALK’un<br />
tüm şehirle<br />
konuşan bir<br />
teknoloji haline<br />
gelmesini<br />
hızlandıracaktır.<br />
mağazalar, kafeler hakkında bilgi<br />
alabiliyor, durakta beklerken hangi<br />
otobüsün ne zaman geleceği gibi<br />
bilgilere doğrudan WeWALK’ları<br />
üzerinden erişebiliyor. Dahası<br />
her geçen gün güncellemelerle<br />
yeni özellikleri kullanmaya<br />
başlayabiliyorlar.<br />
“20’DEN FAZLA ÜLKEDE<br />
KULLANILIYOR”<br />
WeWALK ulaştığı ülkelerde<br />
ve kullanıcılarda nasıl tepkiler<br />
oluşturdu?<br />
WeWALK şu ana kadar 20’den fazla<br />
ülkede görme engelliler tarafından<br />
kullanılmaya başlandı. Bizi en çok<br />
mutlu eden de kullanıcılarımızdan<br />
gelen farklı hikayeler oluyor.<br />
İrlanda’dan bir öğretmen bize yazdı<br />
ve yakın bir zamanda görmesini<br />
kaybettiğini ve WeWALK’la birlikte<br />
tekrar sosyal hayata dahil olduğunu<br />
paylaştı. Farklı görme engellilerden<br />
bu gibi dönüşler duyuyoruz.<br />
WeWALK yarattığı farkındalıkla<br />
görme engellilerin yanı sıra özellikle<br />
görme engelli çocuğu olan ailelerin<br />
de bakış açılarını değiştiriyor. Hayatın<br />
içinde görme engellilerin olduğunu<br />
öğrenmek onlara umut veriyor.<br />
“VESTEL’LE İŞ BİRLİĞİNİN<br />
DEVAM EDECEĞİNİ<br />
UMUYORUZ”<br />
WeWALK ile Vestel’in yolları nasıl<br />
kesişti? Gelecekteki projelerinizde<br />
26// www.kobiyasam.com.tr <strong>SAYI</strong> 4 // 27
GİRİŞİMCİLİK<br />
YOUNG GURU ACADEMY (YGA)<br />
NEDİR VE NE YAPIYOR?<br />
Sinan Yaman tarafından kurulan ve yönetilen Young Guru Academy (YGA), kâr amacı<br />
gütmeyen bir sivil toplum kuruluşu. “Geleceğe umutla bakmamızı sağlayan çift kanatlı<br />
gençler yetiştirmeyi” amaçlıyor. YGA’ya her yıl 50 bini aşkın lise ve üniversite öğrencisi<br />
başvuruyor. 5 aşamalı mülakatın sonunda aralarından 50’si seçiliyor ve en az 5000<br />
saat eğitim alıyor. İnsanlığa faydalı projelerin üretildiği ve üzerinde çalışıldığı yetiştirme<br />
sürecinde gençlerin “hem vicdan hem de donanım kanatları” gelişiyor. YGA ortamında<br />
yeşeren inovasyon fikirleri sosyal sorunlara köklü çözümler getiriyor.<br />
de partneriniz mi olacak?<br />
Zorlu Holding, YGA’nın stratejik<br />
partnerlerinden birisi. Biz de<br />
YGA’dayken sürekli yenilikçi<br />
görme engelli teknolojileri üzerine<br />
çalışıyorduk ve bu yolculukta<br />
sağladıkları mühendislik ve<br />
fabrika desteğiyle geliştireceğimiz<br />
teknolojinin çok daha fazla kişiye<br />
ulaştırmamız için destek oldular,<br />
önümüzü açtılar. Tabi şu anda da<br />
WeWALK’u çok daha öteye götürmek<br />
için iş birliği yapıyoruz. Umuyoruz,<br />
gelecekte de bu iş birliğimiz devam<br />
edecektir. Aslında bu yaklaşımlarıyla,<br />
Zorlu ailesi dünyada sosyal<br />
sorumluluğa da yepyeni bir bakış<br />
açısı getirdiler.<br />
“VESTEL’İN YAPTIĞI MADDİ<br />
DESTEĞİN ÖTESİNDE”<br />
Şirketlerin, holdinglerin çeşitli<br />
projelere maddi destek vermesi,<br />
sosyal yardımlarda bulunması çok<br />
anlamlı. Ancak, Vestel çok daha<br />
farklı bir şey yaparak maddi desteğin<br />
ötesinde bilgi birikimi, teknoloji<br />
üretme tecrübesini de bizlere açarak<br />
sürdürülebilir bir sosyal değişim<br />
yaratmanın kapısını açtı. Umarız ki bu<br />
model çok güzel bir örnek teşkil eder<br />
ve biz de çok daha fazla şirketimizin<br />
kuruluşumuzun yenilikçi startuplara<br />
bu şekilde kapılarını açtığını görürüz.<br />
“HAYALİMİZ, WEWALK’LA HER<br />
AN BİLGİ VE TEKNOLOJİYE<br />
ERİŞİLMESİ”<br />
konulduğundan söz edebilir<br />
miyiz?<br />
Yakın zamanda çok daha fazla<br />
kişinin WeWALK’tan haberdar<br />
olması için change.org üzerinden<br />
bir imza kampanyası başlatıldı<br />
ve 150 bin kişiye ulaşıldı. Çalışma<br />
hayatının içindeki birçok görme<br />
engelli WeWALK’tan haberdar oldu.<br />
Özellikle görme engelli ortaokul,<br />
lise öğrencilerine WeWALK hediye<br />
etmek isteyenler oldu.<br />
“30 DİLDE VE 300 KAYNAKTA<br />
HABER OLDUK”<br />
Tespitlerinize göre cihazdan<br />
dünya genelindeki bütün görme<br />
engellilerin kaçta kaçı haberdar<br />
olmuştur?<br />
Dünya Sağlık Örgütü (WHO)<br />
verilerine göre dünyada 253<br />
milyon görme engelli bulunmakta.<br />
WeWALK’un Thomas Edison<br />
Vakfınca verilen Edison Ödülü›nü<br />
kazanmış olması, Time Dergisi<br />
tarafından 2019 yılının en iyi<br />
icatlarından birisi olarak seçilmesi<br />
tüm dünyada yankı uyandırdı.<br />
Şu ana kadar 30›dan fazla dilde<br />
300›den fazla kaynakta (bunlar<br />
bizim takip edebildiklerimiz<br />
sadece) WeWALK anlatıldı. Şu ana<br />
kadar 20›den fazla ülkede görme<br />
engelliler WeWALK kullanmaya<br />
başladı. 2019 Aralık ayında<br />
Brezilya›da WeWALK’un Güney<br />
Amerika lansmanını yaptık. Şimdi<br />
ise Uzakdoğu ve Ortadoğu için<br />
görüşmelerimiz sürüyor.<br />
“WEWALK’A SADECE<br />
AKILLI BASTON OLARAK<br />
BAKMIYORUZ”<br />
Akıllı baston haricinde görme<br />
engellilerin hayatlarını<br />
kolaylaştıracak başka<br />
hangi projeler üzerinde<br />
çalışmaktasınız?<br />
WeWALK ekibi olarak<br />
geliştirdiğimiz teknolojiyi sadece<br />
bir akıllı baston olarak ele<br />
almıyoruz. Hayalimiz, WeWALK’un<br />
tüm akıllı şehir alt yapısıyla<br />
konuşan, trafik lambası bilgisini<br />
de veren, arabalarla da haberleşen<br />
bütünleşik bir teknoloji olması.<br />
O sebeple, görme engelli kişinin<br />
A noktasından B noktasına<br />
giderken ki tüm deneyimini şehirle<br />
olan etkileşimini iyileştirecek,<br />
kolaylaştıracak altyapıları<br />
geliştirmek üzerine de çalışıyoruz.<br />
“IMPERIAL COLLEGE VE<br />
MICROSOFT’LA İŞ BİRLİĞİ<br />
YAPIYORUZ”<br />
Bu noktada dünyanın ilk 10<br />
üniversitesi arasında yer alan<br />
Imperıal College ile bir iş birliği<br />
yapıyoruz. Bu kapsamda<br />
navigasyon ve konumlama<br />
alanında dünyanın en önde<br />
gelen profesörlerinden Prof.<br />
Washington Ochieng ile birlikte<br />
çalışıyoruz. Kendisi özellikle<br />
sürücüsüz otomobiller, uzayda<br />
konumlama gibi yenilikçi<br />
alanlarda derin tecrübeye sahip.<br />
Diğer taraftan WeWALK,<br />
Microsoft İyilik İçin Yapay Zekâ<br />
(AI for Good) programına seçilen<br />
tüm dünyadan 11 teknolojiden<br />
birisi. Bu doğrultuda WeWALK’un<br />
yapay zekâ kapasitesini artırmak<br />
için Microsoft’la iş birliği<br />
yapıyoruz.<br />
Bir girişimi başarılı kılan önemli<br />
unsurlardan birisi zamanlama ve<br />
biz WeWALK Akıllı Baston’un çok<br />
doğru bir zamanda geliştirildiğini<br />
düşünüyoruz. Akıllı şehircilik<br />
anlayışının gelişmesi, IoT<br />
teknolojilerinin yaygınlaşması<br />
WeWALK’un tüm şehirle<br />
konuşan bir teknoloji haline<br />
gelmesini hızlandıracaktır.<br />
“MÜŞTERİ GERİ<br />
BİLDİRİMLERİNİ DİKKATE<br />
ALIYORUZ”<br />
CRM (Müşteri İlişkileri Yönetimi)<br />
yolculuğunuzda aldığınız<br />
geri bildirimler ne gibi<br />
iyileştirmeleri veya projeleri<br />
tetikledi?<br />
YGA HAYAL ORTAKLARI<br />
Prof. Aziz Sancar, Ali Koç, Faruk Eczacıbaşı, Prof.<br />
Mehmet Toner, Prof. Kristi Raube, Prof. Doğan<br />
Cüceloğlu gibi bilim insanı, akademisyen ve üst<br />
düzey yöneticilerin yer aldığı “YGA Hayal Ortakları”<br />
bizzat öğrencilerle bir araya gelerek buradaki<br />
eğitim faaliyetine, “Bilim Seferberliği Projesi’ne”<br />
ve “sosyal inovasyonlara” gönüllülük esasıyla<br />
katkı sunuyor. Stratejik ortaklık anlaşmaları<br />
çerçevesinde YGA projelerine, “Harvard, MIT,<br />
Columbia, Brown, Berkeley, London Business<br />
School, Münih Teknik, Turin Politeknik” gibi<br />
üniversitelerden öğrenciler de dahil olabilmekte.<br />
YGA’nın yönetim kurulu Sinan Yaman (başkan),<br />
Melike Aydın (başkan yardımcısı), Işıl Altıntaş Can<br />
(üye), Can Kavanoz (üye) ve Murat Ugiş’ten (üye)<br />
oluşuyor<br />
IoT (nesnelerin interneti<br />
teknolojisi) WeWALK’a ne yönde<br />
etki edecek?<br />
IoT, teknolojinin hem küçülmesi<br />
hem de daha erişilebilir olmasıyla<br />
her geçen gün hayatımıza daha<br />
fazla giriyor. WeWALK ‘da bu<br />
değişimden etkilenerek tabi ki her<br />
yeni versiyonunda çok daha küçük,<br />
çok daha güçlü ve diğer teknolojilerle<br />
bağlı, görme engellilerin etrafındaki<br />
daha fazla nesneyle konuşacak hale<br />
gelecek. Hayalimiz WeWALK’un<br />
görme engellilerin her an bilgiye<br />
ve teknolojiye erişebildikleri kişisel<br />
asistanı haline gelmesi.<br />
“CHANGE.ORG<br />
KAMPANYASIYLA YÜZBİNLERE<br />
ULAŞILDI”<br />
Şimdiye dek WeWALK’ın bütün<br />
görme engellilere ulaşması<br />
için yoğun bir destek ortaya<br />
28// www.kobiyasam.com.tr <strong>SAYI</strong> 4 // 29
YGA MEZUNLARINCA<br />
KURULAN TEKNOLOJI<br />
TEMELLI KURULUŞLAR<br />
WeWALK: Dünya’nın en gelişmiş akıllı<br />
bastonu.<br />
Twin Bilim Seti: Çocuklara bilimi sevdirdi<br />
ve 150.000 çocuğa ulaştı.<br />
Şu an WeWALK’un görme engelliler tarafından kullanılan<br />
bir teknoloji olmasının en güzel yanı doğrudan sahadan,<br />
kullanıcılarımızdan geri bildirimlerin ve geliştirme<br />
önerilerinin geliyor olması. WeWALK konuşan bir akıllı<br />
baston ancak WeWALK’un sesi kısık bulundu onu<br />
iyileştirdik. Artık çok daha gür bir sesi var mesela. Şu<br />
sıralar WeWALK’un navigasyonunu görme engelliler<br />
için çok daha özelleştirmek için çalışıyoruz. Doğrudan<br />
WeWALK’un sahip olduğu sensörlerle yer yön tarifini<br />
görme engellilerin aşina olduğu saat yönünde tarifleyecek<br />
şekilde geliştirmelerimizi sürdürüyoruz.<br />
“ŞU ANDAKİ ÖNCELİĞİMİZ GÖRME ENGELLİLER”<br />
Hydrosolar: Türkiye’nin ilk yüzer güneş<br />
enerjisi sistemi.<br />
Hayal Ortağım: 180.000<br />
engellinin sosyal hayata<br />
eşit katılımını sağlayan<br />
mobil uygulama.<br />
PİRİ: Dünyayı en iyi<br />
rehberlerin sesiyle<br />
keşfetmenizi sağlayan<br />
seyahat uygulaması.<br />
Poi Labs: Görme<br />
engellilerin kapalı alan ve<br />
toplu taşımada hayatını<br />
kolaylaştırdı.<br />
Çalışmalarınız yalnızca görme engellileri mi kapsıyor?<br />
WeWALK Teknoloji olarak şu an görme engellilerin<br />
sosyal hayata tam ve eşit katılımı üzerine teknolojiler<br />
geliştiriyoruz. Burada da özellikle A noktasından B<br />
noktasına gidiş sürecini iyileştirmek, kolaylaştırmak<br />
istiyoruz. Tabi burada geliştirdiğimiz teknolojiler<br />
ilerde gören kişilerin ya da nesnelerin de yolculuğunu<br />
kolaylaştırabilir. Ancak şu an gündemimizde öncelikle<br />
görme engelliler bulunuyor.<br />
“EN YAKIN OTOBÜS DURAĞI” VE “ETRAFIMDA<br />
NE VAR” GÜNCELLEMESİ<br />
Cihaza ilave edilmesi önerilen özellikler var mı?<br />
WeWALK Akıllı Baston’un en güzel yanlarından birisi<br />
yeni bir güncellemeyle bir sabah uyandığınızda yepyeni<br />
özelliklere sahip olabiliyorsunuz. O sebeple biz de sürekli<br />
olarak yeni özellikler üzerine çalışıyoruz. Yayınladığımız<br />
son güncellemelerle görme engelliler en yakındaki otobüs<br />
durağına navigasyon alabilmekte, o duraktan geçen<br />
otobüslerin saatlerini doğrudan WeWALK’ları üzerinden<br />
öğrenebilmekte.<br />
Bununla birlikte etrafımda ne var özelliğimizi de<br />
yayınladık. Bu sayede, görmeyen kişi etrafında hangi<br />
kafelerin, restoranların, mağazaların olduğu bilgisini<br />
doğrudan WeWALK’ları üzerinden öğrenebilmekteler. n<br />
30// www.kobiyasam.com.tr
RÖPORTAJ<br />
“ ’İN GELİŞİMİNİ<br />
TOPLUMUN GELİŞİMİYLE<br />
EŞDEĞER GÖRÜYORUZ”<br />
Akıllı baston WeWALK’ın her aşamasında aktif rol oynadıklarını belirten Vestel Genel<br />
Müdür Yardımcısı Burak Savak, “ürün, servis, teknoloji ve hizmetleri engelliler için<br />
ulaşılabilir ve kullanılabilir olması amacıyla yürüttükleri çalışmaların tümünü Erişilebilirlik<br />
Projesi çatısı altında topladıklarını” söyledi.<br />
n 2019 Haziran’dan itibaren Türkiye’nin yanı sıra onlarca ülkede<br />
kullanıma giren ve yoğun ilgi gören akıllı baston WeWalk Projesi’nin<br />
hayata geçmesinde Zorlu Holding kuruluşlarından Vestel’in<br />
payı büyük. Firmanın “Iot, Bulut ve Otomasyondan Sorumlu”<br />
Genel Müdür Yardımcısı Burak Savak’la hem başta “ileri teknoloji<br />
özellikleriyle donatılan WeWALK” olmak üzere engelllilerin<br />
hayatlarını kolaştırmaya dönük çalışmalarını; hem de Endüstri 4.0<br />
konusundaki strateji ve hedeflerini konuştuk.<br />
Vestel’in WeWALK ile tanışma hikayesini anlatır<br />
mısınız?<br />
Young Guru Academy (YGA) her yıl onlarca ödüllü<br />
sosyal inovasyon projesi üretiyor ve hayata geçiriyor.<br />
YGA’lılar “görme engelliler, korunma altındaki<br />
çocuklar ve yenilenebilir enerji” konularında<br />
birlikte hayal kuruyor, birlikte proje üretiyor,<br />
birlikte ilklere imza atıyorlar. WeWALK da bu<br />
projelerden biri. YGA’nın projesine Vestel<br />
teknolojisi entegre edildi ve iki kurumun<br />
mühendisleri bir araya gelerek örnek bir işe<br />
imza attılar.<br />
Burak Savak<br />
Vestel olarak kendi gelişimimizi<br />
toplumun gelişimiyle eşdeğer<br />
görüyoruz. Bu bilinçle, topluma<br />
değer katan sosyal sorumluluk<br />
projelerine destek vermeye,<br />
yenilerine öncülük etmeye ve<br />
toplumsal bilinci şekillendirmek<br />
için engellilere yatırım yapıyoruz.<br />
“VESTEL, WeWALK’IN HER<br />
ADIMINDA AKTİF ROL<br />
OYNADI”<br />
Vestel bu ürünle ilgili Ar-Ge ve<br />
Ür-Ge çalışmalarının içinde de<br />
yer almış mıydı?<br />
Vestel, WeWALK projesinin tüm<br />
adımlarında aktif rol oynadı.<br />
Vestel’in Erişebilirlik Projesi<br />
kapsamında gerçekleştirdiği<br />
Engelsiz Hackhaton’da doğan<br />
WeWALK Teknoloji desteğiyle<br />
görme engellilerin hareket<br />
özgürlüğünü artırmak ve hayatını<br />
kolaylaştırmak amacıyla geliştirilen<br />
bir akıllı baston. YGA ve Vestel<br />
mühendislerinin birlikte geliştirdiği<br />
ve teknolojiyle donatılmış bir<br />
baston olan WeWALK, engel<br />
algılama, telefonla entegrasyon<br />
ve açık platform olmak üzere üç<br />
özellik sunuyor.<br />
ENGEL ALGILAMA MODU<br />
ÖZELLİĞİ<br />
Yalnız çalıştığı modda önceden<br />
ayarlanmış mesafedeki engelleri<br />
ultrasonik sensör ile algılar<br />
ve iki yanda bulunan titreşim<br />
motorları ile kullanıcıyı uyarabilir.<br />
Kullanıcıların isteğine göre<br />
buradaki davranışlar telefon<br />
bağlantısı sağlandıktan sonra<br />
ayarlanabilir.<br />
TELEFONLA ENTEGRASYON<br />
ÖZELLİĞİ<br />
WeWALK’a eşsiz özellikler katan<br />
akıllı telefon kontrol yeteneği<br />
Bluetooth ile gerçekleşiyor. Baston<br />
üzerinde bulunan touchpad<br />
yardımı ile görme engellilerin alışık<br />
olduğu şekliyle akıllı telefon kontrol<br />
edilebiliyor. Ekran üzerindeki<br />
dokunuşları simüle ettirebilen<br />
touchpad ile telefonunuzu<br />
cebinizden çıkarmadan, akıllı<br />
telefonunuzla ilgili tüm işlemleri<br />
gerçekleştirebilirsiniz. Bu özellik şu<br />
anda yalnızca Android telefonlarda<br />
sunuluyor.<br />
AÇIK PLATFORM ÖZELLİĞİ<br />
WeWALK SDK ile tüm uygulama<br />
geliştiriciler cihaza bağlanıp<br />
mevcut sensör ve touchpad<br />
girdilerini alabilir, ayrıca titreşim<br />
motorları ve ledler ile de istedikleri<br />
komutları cihaza gönderebilirler.<br />
Hayal gücü ile sınırlı birçok<br />
uygulama bu sayede cihaza<br />
entegre olacaktır.<br />
ÜST DÜZEY TEKNOLOJİK<br />
DONANIM<br />
WeWALK, üstün teknoloji ürünü<br />
birçok parçayı içeriyor. Uzun<br />
süre kullanılabilmesi için, güçlü<br />
bir yeniden şarj edilebilir pil,<br />
donanımın içinde sabit olarak<br />
sunuluyor. USB girişini kullanarak<br />
cihazını şarj edebilirsiniz. Telefona<br />
bağlı olmadığı durumlarda<br />
üzerindeki mikro işlemci<br />
ile çalışabilecek bir yazılım<br />
mevcut. Bluetooth ile telefona<br />
bağlandıktan sonra ise touch<br />
pad, titreşim motorları, ultrasonik<br />
sensör, pusula ve ledler uzaktan<br />
kontrol edilebilir ve erişilebilir hale<br />
geliyor.<br />
“HERKESİN TEKNOLOJİYE<br />
ULAŞMA HAKKI VAR”<br />
WeWALK, Türkiye’nin dev toplu<br />
üreticilerinden Vestel için ne<br />
anlam ifade ediyor?<br />
Vestel olarak geliştirdiğimiz ürün<br />
ve hizmetlerin yanı sıra ekonomik,<br />
sosyal veya fiziksel sebeplerden<br />
ötürü toplumsal hayata<br />
katılamayan tüm kesimlerin<br />
bilgi ve teknolojiye erişimine<br />
katkıda bulunmayı, kurumsal<br />
sorumluluk bilinci olarak görüyor<br />
ve bu konuda çeşitli çalışmalar<br />
yürütüyoruz. Biz engellilere<br />
eşit fırsat verildiğinde engelsiz<br />
bireyler gibi hayatın her alanında<br />
var olabileceklerine inanıyoruz.<br />
Bu vizyonumuz doğrultusunda,<br />
herkesin teknolojiye ulaşma ve<br />
kullanma hakkı olduğundan<br />
yola çıkarak ‘Erişilebilirlik Projesi’<br />
32// www.kobiyasam.com.tr <strong>SAYI</strong> 4 // 33
RÖPORTAJ<br />
CEP TELEFONLARINDA<br />
OTOMATİK “TALKBACK”<br />
Vestel Venus’ün 2GB ve üzeri<br />
RAM’e sahip modelleri bir görme<br />
engelli için kutusundan çıkarıldığı<br />
andan itibaren erişilebilirlik<br />
modu ile çalışıyor. Bu modellerde<br />
yer alan Google’ın Talkback<br />
uygulaması, menü isimlerini ve<br />
metin kutularını kullanıcılar için<br />
otomatik olarak sesli şekilde<br />
okuyarak onların hayatını<br />
kolaylaştırıyor.<br />
www.vestel.com.tr Erişilebilirlik<br />
Projesi kapsamında görme<br />
engellilerin özel bilgisayarlarında<br />
çalışır hale geldi. Görme engelliler,<br />
ürünler ve kampanyalar hakkında<br />
bilgiyi veya ürün satın alma<br />
aşamalarının tümünü sesli olarak<br />
dinleyebilirler.<br />
altında üretimden satış noktasına,<br />
ürünlerimizden müşteri hizmetleri<br />
ve web sitemize kadar birçok<br />
hizmet ve ürün sunuyoruz.<br />
Engellilere yönelik hizmetlerimizi<br />
3 ana başlık altında topluyoruz:<br />
1-Engelli istihdamı; 2-Engelli<br />
vatandaşların hayatını<br />
kolaylaştırmak için geliştirdiğimiz<br />
ürünler; 3-Engellilere yönelik sosyal<br />
sorumluluk projeleri.<br />
BEYAZ EŞYA PANELLERİNE<br />
BRAİLLE ALFABESİ<br />
Peki bu konularda şimdiye<br />
dek hangi çalışmalar yapıldı<br />
ve hangi uygulamalar pratiğe<br />
dönüştürüldü?<br />
Vestel ürün, servis, teknoloji ve<br />
hizmetlerinin engelliler tarafından<br />
ulaşılabilir ve kullanılabilir olması<br />
adına yapılan çalışmaların tümü<br />
Erişilebilirlik Projesi çatısı altında<br />
toplandı. Beyaz eşya ürünlerimizin<br />
üzerindeki kontrol panellerine<br />
Braille Alfabesi ile kabartma<br />
uygulaması gerçekleştirdik.<br />
Vestel televizyonlarının<br />
kumandalarına eklenen Braille<br />
alfabesi ile görme engelliler<br />
hiçbir engele takılmadan, başka<br />
bir kişiden yardım almadan<br />
televizyonu açıp, kapayabilir,<br />
televizyonun sesini açabilir, kanalı<br />
değiştirebilirler.<br />
“Vestel yalnızca<br />
bir TV ve beyaz<br />
eşya üreticisi<br />
değil, bir teknoloji<br />
şirketi. Kendimizi<br />
Endüstri 4.0’ın<br />
en büyük<br />
sahiplenicisi<br />
olarak görüyoruz.<br />
Bu dönüşümü<br />
Türkiye’de ilk<br />
gerçekleştiren<br />
fabrikanın Vestel<br />
City olması için<br />
çalışmalarımızı<br />
hızla<br />
sürdürüyoruz.”<br />
İŞİTME ENGELLİLER İÇİN<br />
KULLANIM VİDEOSU<br />
İşitme engelliler için de ürün<br />
kullanım videoları hazırladık.<br />
Ürünün kurulumu sonrası cep<br />
telefonlarına gönderilen bir SMS’le<br />
işitme engelli kullanıcılarımız<br />
ürünün kullanımı ve özellikleri ile<br />
ilgili işaret diliyle anlatım yapan<br />
videoya ulaşıp detaylı şekilde ürün<br />
hakkında bilgi alabiliyor.<br />
MÜŞTERİ HİZMETLERİNDE<br />
ENGELLİ TÜKETİCİ HAVUZU<br />
Vestel Müşteri Hizmetleri’nde<br />
engelli tüketici havuzu<br />
oluşturuluyor. Bu havuz sayesinde<br />
engelli müşterilerimize daha iyi<br />
hizmet ve ürün sağlayabileceğiz.<br />
Mağazalarımızda tanıtım<br />
amaçlı hazırladığımız tanıtım<br />
materyallerimizin üzerine Braille<br />
alfabesi ile açıklama ekledik.<br />
“VESTEL, ENDÜSTRİ 4.0’IN EN<br />
BÜYÜK SAHİPLENECİSİ”<br />
Vestel’in dünyada hızla<br />
ilerlemeler kaydedilen “Endüstri<br />
4.0 ve Iot (nesnelerin interneti)”<br />
hakkında bizimle paylaşacağı<br />
yaklaşım ve stratejileri nelerdir?<br />
Vestel yalnızca bir TV ve beyaz eşya<br />
üreticisi değil, bir teknoloji şirketi.<br />
Kendimizi Endüstri 4.0’ın en büyük<br />
sahiplenicisi olarak görüyoruz.<br />
Bu dönüşümü Türkiye’de ilk<br />
gerçekleştiren fabrikanın Vestel<br />
City olması için çalışmalarımızı hızla<br />
sürdürüyoruz. Uzun yıllardır yatırım<br />
yaptığımız bu dönüşümde önemli<br />
ölçüde yol kat ettik. Karanlık üretim,<br />
robot-insan iş birliği, robot-robot<br />
iş birliği gibi birçok uygulamamız<br />
bulunuyor.<br />
Önümüzdeki dönemde Akıllı<br />
Evler, Akıllı Şehirler ve Nesnelerin<br />
İnterneti konsepti çatısı altında<br />
sunulan hizmetler, Vestel’in adını<br />
sıkça duyuracağı alanlar olacak.<br />
“ÜRÜNLERİMİZ AKILLI EV<br />
KONSEPTİNE BAŞARIYLA<br />
ENTEGRE OLDU”<br />
Dünya pazarlarına yenilikçi ürünler<br />
ve katma değerli projeler sunmak<br />
adına farklı noktalardaki Ar-Ge<br />
merkezlerinde bilgi ve teknolojiye<br />
yatırım yapıyoruz. İnternet ve<br />
kablosuz haberleşme sistemlerinin<br />
gelişimi ile akıllı çözümler önem<br />
kazanıyor.<br />
Bu kapsamda Akıllı Telefon, Akıllı<br />
Ev, Akıllı Fabrikalar ve Akıllı Şehirler<br />
gibi farklı uygulama alanları ilgi<br />
çekiyor. Vestel Elektronik’in ürettiği<br />
ürünlerin Akıllı Ev konseptindeki<br />
entegrasyonu başarıyla<br />
gerçekleştirildi.<br />
Bu kapsamda, Vestel Smart TV,<br />
tablet ve akıllı telefon aracılığıyla<br />
yönetilebilen klima, fırın,<br />
buzdolabı, bulaşık makinesi ve<br />
çamaşır makinesinden oluşan<br />
akıllı ev sistemleri oluşturuldu. Bu<br />
alana yönelik çözümler kit halinde<br />
son kullanıcıya veya kurumsal<br />
müşterilere yönelik piyasaya<br />
sunulmaya hazır.<br />
VESTEL BEYAZ EŞYA’NIN<br />
AR-GE EKSENİ<br />
Vestel Beyaz Eşya’nın Ar-Ge<br />
eksenini ise işlevsel ve estetik<br />
tasarımlara sahip, enerji ve su<br />
tasarrufunu maksimize ederek<br />
kaynakları verimli kullanan, çevreci,<br />
gıda ömrünü ve tazeliğini uzun<br />
süre koruyabilen, ekstra hijyen<br />
sağlayan, akıllı sensörler sayesinde<br />
maksimum performans sunan<br />
ve internet bağlantısı ile uzaktan<br />
kontrol ve kumanda edilebilen<br />
teknoloji ve ürünlerin geliştirilmesi<br />
oluşturuyor. n<br />
34// www.kobiyasam.com.tr <strong>SAYI</strong> 4 // 35
KAPAK<br />
KARAR SÜRECI TAMAM,<br />
Cumhurbaşkanı Recep Tayyip Erdoğan 3’üncü Tarım ve<br />
Orman Şurası’nda Türkiye için hayati önemdeki şu konunun altını çizdi:<br />
“Temel tarım ürünlerinde dışa bağımlı olmak, en az savunma sanayinde dışa<br />
bağımlılık kadar tehlikelidir.” Bu konuda geçmişte ne yaptık, önümüzdeki<br />
yıllarda neler planlıyoruz?<br />
36// www.kobiyasam.com.tr<br />
<strong>SAYI</strong> 4 // 37
KAPAK<br />
“BAKAN DURUMDAN<br />
HABERDAR DEĞİL<br />
Mİ?”<br />
n İlki 1997’de, ikincisi 2004’te<br />
yapılan Tarım Şurası’nın üçüncüsü<br />
Tarım Orman Şurası adıyla 18-<br />
21 Kasım 2019 tarihleri arasında<br />
gerçekleşti. 15 yıllık aranın<br />
ardından düzenlenen 3’üncü<br />
şuranın 60 maddeden oluşan<br />
sonuç bildirgesini Cumhurbaşkanı<br />
Recep Tayyip Erdoğan açıkladı.<br />
ÇOĞU KARAR 2004’TE DE<br />
ALINMIŞTI<br />
AK Parti iktidarının ilk döneminde<br />
hayat bulan 2004’teki şuranın<br />
sonuç bildirgesinde 36 madde<br />
vardı. 2’nci ve 3’üncü şuraların<br />
bildirgeleri kıyaslandığında<br />
birbirine benzer nitelikle kararların<br />
yer aldığı görülüyor. Dördüncü<br />
şura için 2024 tarihi belirlendi.<br />
25-27 Kasım 1997 tarihlerinde<br />
Ankara’da yapılan 1’inci Tarım<br />
Şurası’nı o dönemki adıyla Tarım<br />
ve Köy İşleri Bakanlığı organize<br />
etti. Şûrada, Türk tarımındaki<br />
verimlilik ve kalite düzeyini daha<br />
iyi noktalara çıkartabilecek yollar<br />
tartışıldı.<br />
29 Kasım-1 Aralık 2004 tarihli<br />
2’nci Tarım Şurası’nda da ilgili<br />
kamu kuruluşları, üniversiteler,<br />
yerel yönetimler, özel sektör ve sivil<br />
toplum kuruluşu temsilcileri bir<br />
araya geldi.<br />
“HAYVANCILIĞIN<br />
EN ÖNEMLİ<br />
SORUNU<br />
MERADIR”<br />
Gıda Tarım ve Hayvancılık<br />
Bakanlığı ile Sosyal<br />
Yardımlaşma ve Dayanışma<br />
Genel Müdürlüğü’nün 2003’te<br />
imza koyduğu protokolle Kırsal<br />
Alanda Sosyal Destek Projesi’nin<br />
(KASDEP) yürürlüğe girdiğini ifade<br />
eden CHP Niğde Milletvekili Ömer<br />
Fethi Gürer, “Niğde ilinde de<br />
Tarımsal Kalkınma Kooperatifleri<br />
oluşturulup ortakları genelde<br />
yeşil kartlılardan oluşan bu<br />
yapılanmalara büyükbaş<br />
hayvan dağıtıldı. Son ödeme<br />
süresi Aralık 2019. Kooperatif<br />
üyeleri borçlarını ödeyemez<br />
durumda; ertelenmesini bekliyor.<br />
Yoksa büyük mağduriyetler<br />
yaşayacaklar. Fayda görsünler<br />
derken daha da sorunlu bir<br />
noktaya taşınmış olacaklar.” dedi.<br />
Aslında bu sorun ülkenin pek çok<br />
yerinde yaşanıyor.<br />
1931 VE 1981’DEKİ TARIM<br />
KONGRELERİ<br />
Bu şuraların öncesinde tarım<br />
hakkında iki önemli kongre oldu.<br />
İlkinin adı 1’inci Ziraat Kongresi<br />
idi ve 1931’deydi. O yıllarda<br />
Mustafa Kemal Atatürk, Türkiye<br />
ekonomisinin temellerini atmaya<br />
çabalamaktaydı. İkincisi ‘Tarım<br />
Kongresi’ ismiyle tam 50 yıl sonra<br />
19-22 Ekim 1981’de toplanabildi.<br />
1924’TEN GÜNÜMÜZE<br />
TARIMA BAKAN<br />
BAKANLIKLAR<br />
Türkiye’deki tarımsal faaliyet<br />
bazen gıda, bazen köy işleri, bazen<br />
hayvancılık ve bazen de orman<br />
alanlarıyla buluştu. 6 Mart 1924’ten<br />
25 Ocak 1974’e kadar yalnızca<br />
‘Tarım Bakanı’ sıfatıyla yönetildi.<br />
26 Ocak 1974 ile 12 Eylül 1980<br />
döneminde görevin adı Gıda Tarım<br />
ve Hayvancılık Bakanı oldu. 12 Eylül<br />
Darbesi’nden yeniden demokratik<br />
parlamenter sisteme geçene dek<br />
(12 Eylül 1980-13 Aralık 1983) Tarım<br />
ve Orman Bakanı nitelemesi<br />
kullanıldı. 14 Aralık 1983-20 Kasım<br />
1991 arası bu görevi icra eden kişiye<br />
Tarım Orman ve Köy İşleri Bakanı<br />
denildi. 21 Kasım 1991’de makam,<br />
Tarım ve Köy İşleri Bakanı’na<br />
dönüştü. 6 Temmuz 2011’de<br />
tekrar Gıda Tarım ve Hayvancılık<br />
Bakanı adında karar kılındı.<br />
Cumhurbaşkanlığı Hükümet<br />
Sistemi’nin 10 Temmuz 2018’de<br />
icraata başlayan ilk kabinesinde<br />
1980’deki Tarım ve Orman Bakanı<br />
ifadesine dönüldü.<br />
BİNLERCE ZİRAAT<br />
MÜHENDESİ ATIL<br />
Türkiye’de çok sayıda Ziraat<br />
Mühendisliği Fakültesi faaliyet<br />
gösteriyor. Bu okullarda binlerce<br />
mühendis yetişti. Ancak ülke<br />
tarımının gelişmesinde ve<br />
ilerlemesinde hem nicelik hem<br />
de nitelik açısından kendilerine<br />
yer bulabildiklerini söylemek<br />
mümkün değil. Tarımsal kalkınma<br />
hamlelerine girişilmesi, başta<br />
ziraat mühendisleri olmak üzere,<br />
milyonlarca kişiye istihdam<br />
imkânı; tarımın ayağa kalkması<br />
da büyükşehirlerden Anadolu’ya<br />
tersine göçe yol demek. Zirai<br />
üretimin ve verimliliğin artması,<br />
milli gelirin büyümesi ve gelir<br />
adaletsizliğindeki makasın<br />
daralması manasına geliyor.<br />
TARIM KANUNU’NDAKİ EN<br />
AZ YÜZDE 1 ŞARTI<br />
“Kendi kendine yeter 7 tarım<br />
ülkesinden biri” iken; ithalata<br />
muhtaç hale gerilediğimiz<br />
ortada. Çiftçilerin üretim girdileri<br />
altında ezildiği, ekilen alanların<br />
her yıl törpülendiği, tohumda<br />
dışa bağımlılığın tarımsal<br />
geleceği riske ettiği ve 2006<br />
tarihli Tarım Kanunu’nun 21’inci<br />
Maddesi’nde “Tarımsal destekleme<br />
programlarının finansmanı,<br />
bütçe kaynaklarından ve dış<br />
kaynaklardan sağlanır. Bütçeden<br />
ayrılacak kaynak, gayrisafi millî<br />
hasılanın yüzde birinden az<br />
olamaz.” diye açıkça belirtilmesine<br />
rağmen ülkedeki milli gelirin<br />
yüzde 1’inin tarımsal desteklere<br />
ayrılamadığı gizlenemez bir<br />
hakikat.<br />
ORTALAMA BORÇ<br />
48 KATINA ÇIKTI<br />
Öte yandan çiftçinin borç yükü<br />
de iyice çoğaldı. Bankacılık<br />
Düzenleme ve Denetleme<br />
Kurumu (BDDK) verilerine göre<br />
tarımsal kredilerin büyüklüğü<br />
2019 Eylül itibariyle 115 milyar<br />
193 milyon lirayı buldu. 2002’de<br />
Çiftçi Kayıt Sistemi’nde kayıtlı<br />
çiftçi sayısı 2 milyon 588 kişiydi.<br />
Türkiye Bankalar Birliği datalarıyla<br />
çiftçilerin aldığı tarımsal amaçlı<br />
kredi toplamı 2,5 milyar liraydı.<br />
Çiftçi başına ortalama 1000 lira<br />
borç düşmekteydi. 2018’de kayıtlı<br />
çiftçi miktarı 2 milyon 103 bine<br />
gerilemesine karşın kredi borcu<br />
toplamı 103 milyar 133 milyon 541<br />
bin liraya çıktı. Bir çiftçinin borç<br />
ortalaması da 48 bin 500 liraya<br />
Gürer’in yazılı soru önergesine cevap<br />
veren Tarım ve Orman Bakanı Bekir<br />
Pakdemirli, 2018’de hayvancılığa 3,7<br />
milyar destek aktarıldığını ve “TÜİK<br />
verilere göre mera varlığımızda bir<br />
azalma görülmediğini” belirtti. Bu<br />
açıklama sonrası “1960’ta Türkiye’de<br />
var olan mera arazisi 28,7 milyon<br />
hektarken, 2016’da 14,6 milyon<br />
hektara düştü! Bakan bu durumdan<br />
haberdar değil mi?” diye soran<br />
Gürer şunları kaydetti: “Veriler<br />
güncellendiğinde mera alanlarındaki<br />
daralmanın daha da artığı görülecektir.<br />
Bakanlık bu rakamı vermekte imtina<br />
etmektedir. TÜİK bu anlamda son<br />
durumu açıklamalıdır. Mera sorunu<br />
hayvancılığın en önemli sorunudur.<br />
Hayvanların kapalı alanda 12 ay sürekli<br />
fiyatı artan yemle beslenmesi, süt ve<br />
et maliyetini doğrudan etkilemektedir.<br />
Hayvancılığın geleceği için doğal<br />
yem alanları korunmalıdır.” Gürer,<br />
“Meraların uzun yıllar plansız, düzensiz<br />
ve hatta amaç dışı kullanıldığını ve<br />
önemli ölçüde işlevini yitirdiğini”<br />
savundu.<br />
38// www.kobiyasam.com.tr <strong>SAYI</strong> 4 // 39
KAPAK<br />
PAKDEMİRLİ’DEN<br />
MERA AÇIKLAMASI<br />
Tarım ve Orman Bakanı Bekir<br />
Pakdemirli: “Kaliteli kaba yem<br />
üretimini artırarak hayvanların çayır<br />
meralardaki aşırı otlatma baskılarını<br />
azaltmak için Çayır Mera ve Yem<br />
Bitkileri Üretimini Geliştirme Projesi<br />
uygulanmaktadır.<br />
Mera, yaylak ve kışlakların ıslah<br />
edilerek otlatma kapasitelerinin<br />
artırılması, ot kalitesinin iyileştirilmesi,<br />
toprak muhafaza tedbirinin<br />
uygulanarak, erozyonun önlenmesi<br />
amacıyla, Bakanlığımızca mera ıslah ve<br />
amenajman projeleri uygulanmaktadır.<br />
Mera, yaylak ve kışlaklar 4368 sayılı<br />
Mera Kanunu ve Mera Yönetmeliğinin<br />
ilgili maddelerince hayvancılık yapan<br />
üreticilere kiralanmakta ve etkin<br />
kullanımı sağlanmaktadır.<br />
Bakanlığımızca başlatılan yeni projeler<br />
ve mevcut çalışmalar kapsamında<br />
hayvancılığa önemli destek ve<br />
teşvikler sağlanması, hayvancılığın<br />
geliştirilmesi, verim ve kalitenin<br />
arttırılması planlanmıştır. Tüm bu<br />
çalışmalar sonucunda hayvancılık<br />
sektörünün gelişmesiyle birlikte<br />
istihdam artışına da katkı sağlanmış<br />
olacaktır.”<br />
yani 48 katına fırladı. 2004’ten<br />
2019’a kredileri ödeyememe<br />
oranı yüzde 3,37’den yüzde 4,7’ye;<br />
ödenemeyen kredilerin tutarıysa<br />
211 milyon liradan 4 milyar 820<br />
milyon liraya yükseldi.<br />
“GELECEK 25 <strong>YIL</strong>A IŞIK<br />
TUTULACAK”<br />
Tablo buyken 3’üncü Tarım<br />
Şurası’nda karara bağlanacak<br />
maddeler hayli önem<br />
taşımaktaydı. Tarım ve Orman<br />
Bakanlığı, “tarım ve ormancılığın<br />
yarını için oluşturulan web<br />
sayfasına SMS ve diğer iletişim<br />
mecralarıyla 30 bin civarında<br />
öneri iletildiğini ve bunların<br />
611 kişinin yer aldığı 21 adet<br />
çalışma grubunca tek tek<br />
incelendiğini”, şura sürecinde<br />
hazırlanan raporların oy çokluğu<br />
esasıyla kabul edildiğini açıkladı.<br />
Açıklamada, “Şura ile tarım ve<br />
ormancılıkta, önümüzdeki beş yıl<br />
planlanacak ve gelecek 25 yıla ışık<br />
tutulacak.” ifadelerine yer verildi.<br />
“ALIŞILMIŞIN DIŞINDA BİR<br />
DAYANIŞMA”<br />
Cumhurbaşkanı Recep Tayyip<br />
Erdoğan, Beştepe Millet ve Kongre<br />
Merkezi’nde organize edilen<br />
3’üncü Tarım Orman Şurası’nın<br />
sonuç bildirgesini duyururken,<br />
“Ziraat Bankası’nın çiftçilerle çok<br />
daha etraflıca, geniş kapsamlı ve<br />
kredide bugüne kadar alışılmışın<br />
dışında bir dayanışma” içinde<br />
olacağını söyledi.<br />
ORTAK AKIL VE ORTAK<br />
ÇABA VURGUSU…<br />
Şûrada görüş birliğine varılan<br />
maddelerle tarım ve ormancılık<br />
sektörünün gelecek 5 yılının<br />
şekillendireceğini belirten<br />
Cumhurbaşkanı Erdoğan, “Elbette<br />
karar almak önemlidir ama asıl<br />
mesele alınan kararları takip edip<br />
hayata geçmesini sağlamaktır.<br />
Uygulamaya ve politikaya<br />
dönüşmeyen her karar ne<br />
kadar güzel ne kadar güçlü ne<br />
kadar ufuk açıcı olursa olsun<br />
“TARIM ARAZİLERİNİN YÜZDE 58’İNDE ŞİDDETLİ<br />
EROZYON VAR”<br />
Türkiye’deki toprak kayıplarında topoğrafya, dağlık yapı ve iklim çeşitliliğinin rol oynadığı<br />
bilgisini aktaran TEMA Vakfı Ankara Temsilcisi Nevzat Özer, yanlış arazi kullanımı ve tarım<br />
tekniklerinin erozyonu tetikleyen ana sebep olduğunun altını çizdi. 5 Aralık Dünya Toprak<br />
Günü’ndeki açıklamasında erozyonun yanı sıra “tuzlulaşmaya”, “asitleşmeye”, “organik<br />
madde kayıplarına”, “verimli toprakların yerleşime ve sanayiye açılmasına” da dikkati çeken<br />
Özer, “Orman arazilerinin yüzde 54’ünde, meraların yüzde 64’ünde, tarım arazilerinin ise<br />
yüzde 58’inde şiddetli erozyon söz konusudur.” bilgisini aktardı.<br />
Türkiye’de çok<br />
sayıda Ziraat<br />
Mühendisliği<br />
Fakültesi<br />
faaliyet<br />
gösteriyor.<br />
Bu okullarda<br />
binlerce<br />
mühendis<br />
yetişti. Ancak<br />
ülke tarımının<br />
gelişmesinde<br />
ve<br />
ilerlemesinde<br />
hem nicelik<br />
hem de nitelik<br />
açısından<br />
kendilerine yer<br />
bulabildiklerini<br />
söylemek<br />
mümkün değil.<br />
havada kalmaya mahkumdur.”<br />
sözleriyle ikaz etti ve ardından<br />
şunları dile getirdi: “Çiftçimizin,<br />
üreticimizin, rızkını topraktan<br />
çıkaran tarım emekçilerimizin<br />
hakkını ancak bu şekilde<br />
ödeyebiliriz. Türk tarımını ve çok<br />
daha ilerilere taşımak istiyorsak<br />
ortak akılla şekillendirdiğimiz<br />
şura kararlarını yine ortak bir<br />
çabayla uygulamaya koymamız<br />
gerekiyor. Tabii tarımcılık, bunun<br />
yanında hayvancılık bütün<br />
bunlarla beraber gerek süt ve<br />
süt mamullerinde gerek et ve et<br />
mamullerinde atılacak adımlarla<br />
inanıyorum ki bu sektörde sizler<br />
çok ciddi sınavları veriyorsunuz ve<br />
vermektesiniz.”<br />
“GIDA GÜVENLİĞİ, MİLLİ<br />
GÜVENLİK MESELESİDİR”<br />
“Milletimizin gıda güvenliğini<br />
garanti altına almak, her ülke gibi<br />
Türkiye için de bir milli güvenlik<br />
meselesi haline gelmiştir.” diyen<br />
Erdoğan, bu konuya ilişkin<br />
ifadelerini şöyle sürdürdü: “Temel<br />
tarım ürünlerinde dışa bağımlı<br />
olmak, en az savunma sanayinde<br />
dışa bağımlılık kadar tehlikelidir.<br />
Kıtaların ve çıkar mücadelelerinin<br />
kesiştiği bir bölgede yer alan bizim<br />
gibi bir ülke için bu asla göze<br />
alınamayacak bir risktir.<br />
40// www.kobiyasam.com.tr <strong>SAYI</strong> 4 // 41
KAPAK<br />
2004’TEKİ 2’NCİ TARIM ORMAN ŞURASI KARARLARI<br />
Tarım politikalarımızı işte bu<br />
gerçeklerin üzerine bina ediyoruz.<br />
Ülkemiz için güvenlik riski<br />
oluşturacak hiçbir adıma şimdiye<br />
kadar müsaade etmedik, asla da<br />
müsaade etmeyeceğiz.”<br />
“ÇİFTÇİMİZİ KÜRESEL<br />
ŞİRKETLERE<br />
EZDİRMEYECEĞİZ”<br />
Türk tarımını, küresel tarım ve gıda<br />
şirketlerinin güdümüne sokacak<br />
her türlü teşebbüsün karşısında<br />
olduklarının altını da çizen<br />
Erdoğan, “Tarım topraklarımızın<br />
miras yoluyla bölünmesini gelin<br />
birlikte engelleyelim. Bakın<br />
iktidara geldiğimizden bu yana<br />
hep bunun gayreti içerisindeyiz.<br />
Bunu engelleyelim istiyoruz.<br />
Çünkü özellikle tarımda bu<br />
parçalanmayı, bölünmeyi<br />
engelleyebildiğimiz zaman hep<br />
birlikte ailece de milletçe de güç<br />
kazanırız.<br />
Çiftçimize her türlü araçgereç,<br />
gübre, tohum desteği<br />
verelim. Ürünlerin en iyi şekilde<br />
değerlendirilmesini sağlayalım.<br />
Bu konuların hepsinin<br />
arkasındayız, yanındayız. Ama<br />
Türk tarımını küresel şirketlerin<br />
sadece kar odaklı çalışan çarkı<br />
içinde kesinlikle ezdirmeyeceğiz.<br />
Tarımda milli güvenliğimize<br />
özellikle öncelik vermeyen her<br />
türlü projeye, her türlü dönüşüme,<br />
karına-zararına bakmaksızın karşı<br />
olduğumuzu altını çizerek bir kez<br />
daha ifade etmek istiyorum.» diye<br />
konuştu.<br />
“BAKANLIK BÜTÇESİNİN<br />
YÜZDE 54,5’İ DESTEKLERE<br />
AYRILDI”<br />
Tarım ve Orman Bakanlığı <strong>2020</strong> yılı<br />
bütçesinin yüzde 54,5’inin tarımsal<br />
desteklere ayrıldığına işaret eden<br />
Erdoğan, şu bilgileri paylaştı:<br />
“Yani bir önceki yıla göre, tarımsal<br />
desteklerimizi yüzde 36,7 oranında<br />
artırdık. Tarımsal Gayrisafi Yurt İçi<br />
Hasılamız, 37 milyar liradan 2018<br />
yılında, bu rakam da çok önemli,<br />
213,3 milyar liraya ulaştı.”<br />
“TARIMSAL HASILADA<br />
AVRUPA BİRİNCİSİYİZ”<br />
Erdoğan açıklamasını şöyle<br />
sürdürdü: “Tarımsal hasılada<br />
dünyada yedinci, Avrupa’da ise<br />
birinci sıradayız. Fındık, kiraz,<br />
incir, kayısı ve ayva üretimde<br />
dünya lideriyiz. Dünyanın 195 farklı<br />
ülkesine bin 690 tarım ürünü ihraç<br />
ediyoruz. Sebzede üretimin talebi<br />
karşılama oranı yüzde 107’ye çıktı.<br />
Meyve ürünlerinin tamamına,<br />
yakınında kendimize yeter<br />
durumda olduğumuzu görüyoruz,<br />
göreceğiz. CHP Genel Başkanı’nın<br />
sürekli istismar ettiği buğday<br />
konusunda, göreve geldiğimizde<br />
üretimimiz, iç talebi dahi<br />
karşılayamazken, şimdi yüzde 112<br />
gibi çok büyük bir oranı yakaladık.<br />
Fakat bunlardan anlamaz, buğdayı<br />
göster tanımaz. Böyle bir durum<br />
var.” n<br />
1. Doğal kaynakların envanterinin çıkarılması.<br />
2. Doğal kaynakların erozyon, kirlenme ve yanlış kullanımı önleyici tedbirlerin alınması.<br />
3. Gen kaynakları ve biyolojik çeşitliliğin korunması.<br />
4. Mera ıslah çalışmalarının tamamlanması.<br />
5. Toprak Koruma ve Arazi Kullanım Kanunu’nun çıkarılması.<br />
6. Arazi kullanım planlarına uygun olarak mutlak tarım arazilerinin korunması.<br />
7. Basınçlı sulamanın yaygınlaştırılması.<br />
8. Toplulaştırma çalışmalarının hızlandırılması.<br />
9. Tarım Havzalarının oluşturulması.<br />
10. İşletme ölçeklerinin optimum düzeye getirilmesi.<br />
11. Tarım-sanayi-pazar entegrasyonunun sağlanması.<br />
12. Yüksek kaliteli tohumluk, fide ve fidan ihtiyacının öncelikle yurt içi üretimle karşılanması ve kullanımının teşvik edilmesi.<br />
13. Sözleşmeli üretimin geliştirilmesi.<br />
14. Sürdürülebilir üretim teknikleri ve biyolojik mücadele yöntemlerinin yaygınlaştırılması.<br />
15. Et, süt ve su ürünlerinin kalite standartlarının belirlenmesi ve bu standartlara uygun üretiminin sağlanması.<br />
16. İhtisas işletmelerinin özendirilmesi.<br />
17. Hayvan sağlığı ve refahı için gerekli mevzuat düzenlemesinin yapılması, gelecek 10 yıl içerisinde hayvan hastalıkları ile<br />
ilgili kontrol ve eradikasyon programlarının tamamlanması.<br />
18. Çiftlikten-sofraya gıda zincirinin incelenerek gıda güvenliğini sağlayacak mevzuat düzenlemesi ile uygulama<br />
yöntemlerinin belirlenmesi.<br />
19. E-tarım ticaretinin geliştirilmesi.<br />
20. Tarımsal desteklerin, tarımının yapısal problemlerinin çözümüne katkıda bulunacak şekilde düzenlenmesi.<br />
21. Doğrudan gelir desteğinin tarımsal destekler içindeki payının azaltılarak sadece seçilen belli ürünlerde çok amaçlı olarak uygulanması.<br />
22. DTÖ kuralları çerçevesinde prim ödemelerinin maksimum düzeyde uygulanması ve gerektiğinde Fark Ödeme Sistemine dönüştürülmesi.<br />
23. Hayvancılık desteklerinin artırılması ve sürekliliğinin sağlanması.<br />
24. Uzun dönemde, örgütlü, ekonomik, büyüklükte ve ileri teknolojiyi kullanan hayvancılık işletmelerinin oluşturulması.<br />
25. Tarımsal desteklerin GSMH içerisindeki payının iki yıl içerisinde yüzde 2'ye yükseltilmesi ve daha sonra artırılması.<br />
26. Tarım ürünleri sigortalarının ülke genelinde yaygınlaştırılması ve mal sigortalarının yanı sıra can sigortalarının da geliştirilmesi.<br />
27. Kırsal alanda yaşayanların girişimcilik yeteneklerinin artırılması.<br />
28. Tarım ve Köy İşleri Bakanlığı’nın yüklendiği yeni fonksiyonlar göz önüne alınarak yeniden adlandırılması.<br />
29. Bakanlığa bağlı olarak Kırsal Kalkınma Genel Müdürlüğü’nün kurulması.<br />
30. Ulusal programda öngörüldüğü gibi, Bakanlık tarafından AB ölçütlerini dikkate alarak "Kırsal Kalkınma Stratejisi’nin" hazırlanması.<br />
31. İlköğretim müfredatına "Tarım" dersinin konulmasının sağlanması.<br />
32. Tarımsal öğretim ve araştırma alanında üniversite- bakanlık- özel sektör- sivil toplum örgütleri arasındaki iş birliğinin güçlendirilmesi.<br />
33. Üretici örgütlenmesinin dağınık yapısının önlenmesi amacı ile kooperatiflerin bir ulusal birlik altında toplanması.<br />
35. AB ile müzakere sürecine hazırlık amacı ile Bakanlığın uzman kadrosunun güçlendirilmesi.<br />
36. Dünya Ticaret Örgütü Doha müzakerelerine aktif katılım sağlanması ve hassas ve özel ürünler ile gıda güvenliği açısından önem taşıyan<br />
ürünlerimizin etkilenmesi önlenmelidir.<br />
42// www.kobiyasam.com.tr <strong>SAYI</strong> 4 // 43
KAPAK<br />
2019’DAKİ 3’ÜNCÜ TARIM ORMAN ŞURASI KARARLARI<br />
1) Tarım ve orman politikalarının; stratejik üretim ve<br />
sürdürülebilirlik ilkeleri temel alınarak oluşturulması, bütüncül<br />
ve entegre bir yöntemle hayata geçirilmesi.<br />
2) Tarım sektörünün yapısını iyileştiren, doğal kaynakları ve<br />
çevreyi koruyan, en az üç yıllık dönemi kapsayacak,<br />
aktif çiftçi odaklı, üretim, kalite, ulaşılabilir fiyatlar ve<br />
sürdürülebilirliği esas alan yönlendirici bir destekleme<br />
sisteminin oluşturulması.<br />
3) Tarımsal işletmelerde küçük, orta ve büyük ölçekli işletme<br />
tanımlarının yapılarak faaliyetlerin planlanması.<br />
4) Sürdürülebilirlik, verimlilik ve rekabet ilkelerine dayalı,<br />
birim sudan maksimum faydayı sağlayacak, tarımsal<br />
üretim planlamasının bir devlet politikası haline getirilerek<br />
güvence altına alınması.<br />
5) Arazi toplulaştırma ve sınıflandırma projelerinin hızlandırılarak<br />
on yıl içerisinde tamamlanması, toprak bilgi sistemine dayalı<br />
tarımsal arazi kullanım planlarının hazırlanması.<br />
6) Atıl tarım arazilerinin üretime kazandırılması için arazi<br />
bankacılığı ve birlikte üretim gibi alternatif modellerin<br />
oluşturularak yaygınlaştırılması, miras mevzuatı geliştirilerek<br />
tarım arazilerindeki intikal sorununun çözülmesi.<br />
7) Uzun vadede ortaya çıkabilecek olan risklerin bertaraf<br />
edilmesi, ürün çeşitliliği, dış ticarette sürekliliği<br />
sağlama, ürün maliyetlerinin düşürülmesi ve en önemlisi<br />
Jeopolitik siyaset açısından yabancı ülkelerde stratejik<br />
anlamda üretimin teşvik edilmesi için arazi kiralamalarının<br />
devam edilmesi, uluslararası tarım ve orman faaliyetlerinin<br />
kurumsal altyapıya kavuşturulması.<br />
8) Tüm ilgili kurum ve kuruluşlarla etkin iş birliği yapılarak<br />
tohumdan sofraya dijital değer zincirinin kurulması, tarım<br />
sayımının yapılması ve güncellenebilir veri tabanının<br />
oluşturulması.<br />
9) Serbest piyasa düzeni içerisinde tarımsal ürünlerde fiyat<br />
spekülasyonlarının önüne geçilmesi için stok takip<br />
sisteminin oluşturulması, gıda depolarında izlenebilirliğinin<br />
sağlanması.<br />
10) Tarım Ürünleri Lisanslı Depoculuğu kapsamındaki ürünlerin<br />
artırılması, sistemin geliştirilmesi, lisanslı depo işletmelerince<br />
tarım ürünlerine dayanılarak oluşturulan elektronik ürün<br />
senetleri ticaretinin yaygınlaştırılması.<br />
11) Aile işletmeciliğinin sürdürülebilirliğini sağlamak için kadın ve<br />
gençlerde girişimciliğin desteklenmesi.<br />
12) Bitki ve hayvan hastalıkları ile etkin mücadelede yerli ilaç ve<br />
aşı üretiminin teşvik edilmesi.<br />
13) Buzağı ölümleri ve döl verimi istatistiklerinde uluslararası<br />
ortalamalara ulaşılması.<br />
14) Kırmızı et sektöründe küçükbaş hayvan eti tüketiminin<br />
özendirilmesi ve pazar payının artırılması.<br />
15) Küçük ve büyükbaş hayvancılıkta halk elinde ıslah ve<br />
benzeri projelerle yerli ırklarımızın muhafaza ve ıslahına<br />
yönelik çalışmaların artırılması.<br />
16) Mera hizmetlerinin yürütülebilmesi, mera niteliği taşıyan<br />
alanların tespit ve tahdit çalışmalarının ivedilikle<br />
tamamlanması, üreticiler ve üretici örgütlerine tahsis edilmesi,<br />
mera ıslahında kullanılacak bitki tohumları geliştirme<br />
çalışmalarının teşvik edilmesi.<br />
17) Büyükşehir belediyelerinde mahallelerin kırsal ve kentsel<br />
olarak yeniden yapılandırılması, kırsal mahallelerde köy<br />
tüzel kişiliği yapısının korunması, kırsal yaşamın Tarım ve<br />
Orman Bakanlığı bünyesinde bütüncül ve entegre bir bakış<br />
açısıyla koordine edilmesi.<br />
18) Su ürünlerinde balık işleme sektörünün geliştirilmesi,<br />
pazarlama ve marka tescilinin desteklenmesi, ihracatın<br />
ve yerli tüketimin artırılması.<br />
19) Yetiştiricilikte ve avcılıkta alternatif su ürünleri türleri ile üretim<br />
ve verimliliğin sürdürülebilirlik ilkeleri çerçevesinde artırılması.<br />
20) Tarımsal verimliliğin artırılması ve kaynakların daha etkin<br />
kullanılması için bilişim teknolojisini tarım sektörüne entegre<br />
ederek Akıllı Tarım Uygulamalarının yaygınlaştırılması, Akıllı<br />
Tarım konusunda yetişmiş çiftçi/mühendis/ara eleman<br />
sayısının özel programlar uygulanarak artırılması.<br />
21) Sertifikalı tohum kullanımının yaygınlaştırılması çalışmalarına<br />
devam edilmesi.<br />
22) Ülkemizin yerel hazinesi olan ata (yerel) tohum çeşitlerinin<br />
korunması, geliştirilmesi ve ticarete kazandırılması.<br />
23) Gıda ve yem güvenliği, halk sağlığı, bitki sağlığı,<br />
hayvan sağlığı ve refahını sağlamak amacıyla<br />
tohumdan sofraya tüm zincirde etkin bir izlenebilirlik<br />
sağlanması ve denetim sisteminin etkinliğinin<br />
arttırılması.<br />
24) Tarım ve ormancılıkta İklim değişikliği ile önemi daha<br />
çok artan meteorolojik bilginin üretimin her aşamasında etkin<br />
kullanılması, iklim değişikliğinin etkilerini izlemeye<br />
ve araştırmaya yönelik faaliyetlerin arttırılması ve olası etkileri<br />
engellemeye yönelik eylem planlarının geliştirilmesi.<br />
25) Toprak ve su kaynaklarının sürdürülebilir yönetim ilkeleri<br />
çerçevesinde kullanılması, korunması ve izlenmesinin<br />
sağlanması.<br />
26) Ülkemiz su kaynaklarının daha etkin ve daha verimli<br />
yönetilebilmesi, ihtiyaç duyulan hukuki alt yapının<br />
sağlanabilmesi amacıyla Su Kanununun çıkarılması.<br />
27) Yeni sulama yatırımlarının ve rehabilitasyon projelerinin<br />
önümüzdeki 25 yılda tamamlanması, tarımda suyun etkin ve<br />
verimli kullanılmasının sağlanması.<br />
28) Ar-Ge ve inovasyonda kaynakların daha etkin kullanılması<br />
için kamu, özel sektör ve üniversiteleri de kapsayacak yeni bir<br />
kurumsal altyapının oluşturulması.<br />
29) Tarım ve ormancılıkta yerli genetik kaynakların ve<br />
biyoçeşitliliğin tespit, korunma, ıslah ve yaygınlaştırılması<br />
çalışmalarının artırılması.<br />
30) Tarım ve orman ürünlerinde kalite ve standardizasyon<br />
çalışmalarının tamamlanması, sertifikasyon çalışmalarının<br />
yaygınlaştırılması.<br />
31) Ülkemizde yetiştirilen ve uluslararası piyasalarda yüksek<br />
oranda talep gören tarım, gıda ve ormancılık ürünlerinde<br />
ihracat gelirlerini arzu edilen seviyelere çıkarmak için<br />
marka, kalite, standardizasyon, tanıtım ve özendirme<br />
çalışmalarının desteklenmesi, dünya üretiminde<br />
lider konumda bulunduğumuz ürünlerin tanıtım faaliyetlerinin<br />
profesyonel düzeyde yapılması ve pazar paylarının artırılması.<br />
32) Tarım ve ormancılıkta iş sağlığı ve güvenliği uygulamalarının<br />
yaygınlaştırılması.<br />
33) Tarım ve ormanla ilgili tüm mevzuatın bütüncül olarak<br />
değerlendirilmesi, yalın ve çelişkisiz bir mevzuat yapısının<br />
oluşturulması.<br />
34) Kayıt, nakliye, hayvan pazarları ve mezbaha alt yapımızın<br />
yenilenerek, hayvan hareketlerinde etkin kontrolün<br />
sağlanması.<br />
35) Tarımsal girdi ve finansman ihtiyacını karşılayan sözleşmeli<br />
bitkisel ve hayvansal üretim modellerinin desteklenmesi ve<br />
yaygınlaştırılması.<br />
36) Arı ürünleri üretiminde verimliliğin artırılması ve katma<br />
değerli arı ürünlerinin çeşitlendirilmesi, bal harici ürünlerin<br />
eğitimlerinin yaygınlaştırılması, tüketiminin artırılması.<br />
37) Atık yönetiminde sıfır atık hedefine ulaşmak için geri dönüşüm<br />
tesislerinin artırılması, atıkların değerlendirilmesine yönelik<br />
Ar-Ge projelerinin desteklenmesi.<br />
38) Coğrafi işaretli ürünler, markalaşma ve katma değerli<br />
üretim ile pazar çeşitliliğinin artırılması, coğrafi işaretlerin<br />
yönetişim ve denetleme süreçlerinin gözden geçirilerek<br />
mevzuatın tamamlanması.<br />
39) Kadastrosu kesinleşen ormanların tapuya tescilinin<br />
tamamlanarak, orman sınırı dışına çıkarılacak yerlerin tayin<br />
ve tespiti (2/B) çalışmalarında yaşanan mülkiyet sorunlarının<br />
giderilmesi.<br />
40) Uluslararası standartlara uygun Ulusal orman envanterinin<br />
tamamlanması.<br />
41) Ülkemizin uluslararası arenada orman fidanı üretim ve<br />
pazarlama merkezi haline getirilmesi.<br />
42) Ahşap kullanımının yaygınlaştırılması, yapısal<br />
ahşap standartlarının belirlenmesi ve ahşap yapı mevzuatının<br />
düzenlenmesi.<br />
43) Doğal kaynakların ve biyolojik çeşitliliğin tespit, korunma,<br />
geliştirme ve izlenme çalışmalarının sürdürülmesi.<br />
44) Orman köylülerinin gelir seviyelerinin artırılması için odun dışı<br />
orman ürünlerinin çeşitlendirilmesi ve tarımsal ormancılığın<br />
teşvik edilmesi.<br />
45) Tarımsal üretimde ve ormancılık faaliyetlerinde yenilenebilir<br />
enerji sistemleri kullanımının yaygınlaştırılması.<br />
46) Başta çiftçilik olmak üzere Tarım ve Ormancılık sektöründe<br />
yürütülen faaliyetler için meslek standartlarının oluşturulması,<br />
çiftçilik mesleki eğitim kurumlarının açılması ve eğitim alan<br />
gençlerin teşvik edilmesi, tarım ve ormancılıkta mesleki<br />
eğitimin geliştirilmesi.<br />
47) Organik ve organomineral gübre üretiminin ve kullanımının<br />
teşvik edilerek kimyasal gübre ithalatının ve<br />
çevre kirliliğinin azaltılması, biyolojik ve biyoteknik<br />
mücadelenin yaygınlaştırılması.<br />
48) Üretici Örgütlerinin girdi temini, üretim ve pazarlama<br />
aşamalarında etkinliklerinin arttırılması için yönlendirilmesi.<br />
49) Gıdada bilgi kirliliğinin tanım ve çerçevesinin<br />
belirlenmesi, bilgi kirliliği çıkaranlara cezai yaptırım<br />
uygulanması için yasal mevzuatın çıkarılması.<br />
50) Beslenme okuryazarlığının artırılması.<br />
51) Gıda kayıp ve israfının önlenmesine yönelik ulusal politikaların<br />
geliştirilmesi, ulusal ve uluslararası iş birliklerinin artırılması,<br />
52) Gıdada taklit ve tağşiş cezalarının etkin caydırıcılığı için<br />
mevzuatta düzenleme yapılması,<br />
53) Deneyim ve teknik bilgi değişimi amaçlı uluslararası projelerin<br />
teşvik edilmesi.<br />
54) Orman içi ve kenarındaki mesken ve işyeri<br />
ruhsatlandırılmalarında yangın güvenliği açısından gerekli<br />
yasal düzenlemelerin oluşturulması.<br />
55) Orman yangınlarına müdahalede yüksek teknoloji ve yapay<br />
zekâ uygulamalarının kullanılması.<br />
56) Kamu kurum ve kuruluşları tarafından yürütülen tarım ve<br />
ormancılık faaliyetlerinde denetimli serbestlik kapsamında<br />
kamuya yararlı işte çalışma cezası alan hükümlülerin<br />
kullanılması.<br />
57) Çölleşme ve erozyonla mücadelenin etkin ve verimli bir<br />
şekilde yürütülmesi; uluslararası kuruluşlarla etkin iş birliği<br />
yapılması.<br />
58) Tarım sektörünün en önemli problemi olan risk ve belirsizliğin<br />
azaltılması için gelir garantili ürün sigortasının çıkarılması.<br />
59) Tarım, orman ve suyun yönetiminin aynı çatı altında<br />
toplanmasından doğan sinerjinin bölgesel dinamiklerle<br />
en etkin şekilde ekonomiye yansıtılması için bölge veya havza<br />
bazlı yönetim modeline geçilmesi.<br />
60) Bir sonraki Tarım Orman şurasının 2024 yılında toplanması<br />
önerilmiştir.<br />
44// www.kobiyasam.com.tr<br />
<strong>SAYI</strong> 4 // 45
KAPAK<br />
TARIM VE HAYVANCILIĞA<br />
KURTULUŞ REÇETESİ<br />
Bursa Karacabey’de dünya standartlarında bir çiftlik kuran ve işleten Sencer Solakoğlu,<br />
“sürdürülebilirlik” ve “verimliliğin” önemini vurguluyor. Bu iki kavrama çok inandığını<br />
belirten Solakoğlu, “Verimsiz ve zarar eden işletme modelini sadece devlet stratejisi ve<br />
politikası gereği yüzdürmek Türkiye’ye çok pahalıya patlıyor.” diyor.<br />
n İktidarıyla, muhalefetiyle bütün<br />
politikacılar, ilgili akademisyenler<br />
ve çiftçiler “tarım ve hayvancılığın<br />
Türkiye için çok önemli olduğu ve<br />
bu konuda doğru adımlar atılması<br />
gerektiğinde” hemfikir. Bir sürü<br />
politika hayata geçiriliyor ancak<br />
yine de arzu edilen sonuçlara<br />
ulaşılamıyor.<br />
Bursa’nın Karacabey ilçesinde o<br />
güne kadarki mesleki geçmişine<br />
ve kariyerine nokta koyarak<br />
hayvancılığa başlayan Sencer<br />
Solakoğlu’na göre temel sorun<br />
verimsizlik. Feyz Çiftliği adındaki<br />
işletmesinde Avrupa Birliği (AB)<br />
normları doğrultusunda, modern<br />
ve tamamen istatistiklere dayalı<br />
üretim yapan Solakoğlu, “Tarımın<br />
sürdürülebilir olmaması yurt dışına<br />
gıda konusunda bağımlı olmak<br />
anlamına gelir.” diyor.<br />
TÜSEDAD’ın (Tüm Süt Et ve<br />
Damızlık Sığır Yetiştiricileri Derneği)<br />
Yönetim Kurulu Başkanlığı görevini<br />
de yürüten Solakoğlu, çok net<br />
konuşuyor: “Yıllarca verimsiz bir<br />
çiftçiyi destekledik. Dekar bazında<br />
ve hayvan sayısına göre destekleme<br />
yapıldı. Böyle bir modelde<br />
verimliliğin hiçbir önemi yok.”<br />
Türkiye’nin toprak, coğrafya<br />
ve ikliminin tarımsal üretime<br />
yatkınlığına dikkat çeken Solakoğlu,<br />
“Tarımsal üretimin en büyük<br />
eksikliği vadeli opsiyon borsasıdır.<br />
Buna geçildiğinde Türk tarımı hızlı<br />
bir sıçrama yaşayacaktır.” görüşünü<br />
savunuyor. “Nişantaşı çiftçileri ve<br />
beyaz Türklerin kurduğu çiftlikler”<br />
gibi yakıştırmalara ve önyargılara<br />
aldırmadan mücadelelerini<br />
sürdürdüklerini ve doğruları<br />
söylemeye gayret ettiklerini<br />
dile getiren Solakoğlu, yola çıkış<br />
motivasyonunu, amaçlarını,<br />
hedeflerini ve ilkelerini çiftliğinde<br />
gerçekleşen röportajda Kobi Yaşam<br />
ekibine anlattı.<br />
“İNSAN TOPRAĞINI<br />
ÖZLÜYOR…”<br />
O kadar farklı fikirler dile<br />
getiriyor ve icraatlar ortaya<br />
koyuyorsunuz ki, bunları en etkili<br />
halde anlatabilmek için size<br />
yönelteceğimiz soruların öncelik<br />
sıralaması bile önem kazanmakta.<br />
İlk sorumuz şöyle: Tarım ve<br />
hayvancılık üzerine eğitim<br />
almadınız ve öncesinde de bu işle<br />
hiç uğraşmadınız. Ama Türkiye’de<br />
model haline gelen, modern ve<br />
Avrupa Birliği (AB) normlarına göre<br />
çalışan örnek bir çiftlik kurdunuz;<br />
başarıyla da işletmektesiniz.<br />
Bu serüven nasıl başladı?<br />
Öncelikle çiftliğime hoş geldiniz.<br />
Evet burası AB normlarında üretim<br />
yapan bir çiftlik. <strong>2020</strong>’de ihracatı<br />
hedefliyoruz. Ya da ithalatı ikame<br />
edecek bir ürünü piyasaya çıkarmaya<br />
çalışıyoruz. Serüvenimiz şöyle başladı.<br />
Aslında ABD’de 4 yıl ekonomi<br />
okudum.<br />
Sonrasında davranış bilimleri ve<br />
psikoloji üzerine lisans ve lisans<br />
üstü eğitim alıp bir klinikte çalıştım.<br />
Çok zevk aldığım bir işti. Akademik<br />
ve pratik olarak devam etmeyi<br />
düşünüyordum ama insan toprağını<br />
özlüyor, hiçbir yerde rahat edemiyor.<br />
2003 yılında Türkiye’ye geldim ve<br />
8 aylık askerlik sürecinin akabinde<br />
ticaret yapmayı denedim. Birçok<br />
KOBİ tahsilat ve vade sıkıntısı<br />
içindeydi. Riskli olduğunu, büyük<br />
sermayeler gerektiğini gördüm.<br />
“TARIM VE HAYVANCILIKTAKİ<br />
VERİMSİZLİĞİ FARK ETTİM”<br />
Ne yapabilirim diye düşünürken<br />
bana çok uzak olan tarım ve<br />
hayvancılıkta Türkiye’nin ne kadar<br />
verimsiz olduğunu fark ettim. Bu<br />
sektörle ilgili böyle bir iş kolu var<br />
diye öneri geldi. Önceleri hayır<br />
dedim fakat araştırdıkça aklıma<br />
yattı. Türkiye’de dünyadaki verimliliği<br />
yakalayabilirsem neden olmasın<br />
dedim. İlerisi, evlatlarım için de<br />
mantıklı ve sürdürülebilir<br />
olur diye düşündüm.<br />
Çünkü insanlar temel gıda ürünlerine<br />
her daim ihtiyaç duymaktalar.<br />
Amcam Cengiz Solakoğlu da<br />
benden bir süre evvel Koç Ata<br />
Çiftliği’nin kuruluşuna vesile olmuştu.<br />
Bir buçuk yıl birlikte çalıştık. Bu<br />
sürede işin detaylarını öğrendim.<br />
Öğrendikçe de hoşuma gitti. Bu işe<br />
karar verdiğimde babam pek oralı<br />
olmadı, “Bu kadar eğitimin sonunda<br />
köylü mü olacaksın?” dedi. Kendi<br />
açısından haklı bir söylemdi esasında.<br />
Şu an hayatından çok mutlu ama o<br />
zamanlar zor bir iş olduğunu bildiği<br />
için sıcak bakmıyordu.<br />
48//<br />
www.kobiyasam.com.tr<br />
<strong>SAYI</strong> 4 // 49
KAPAK<br />
“BAŞTAKİ SIKINTILAR BENİ<br />
DAHA DA HIRSLANDIRDI”<br />
Gençliğin getirdiği bir cesaret<br />
var. Daha işe girerken yaşadığım<br />
sıkıntılar beni daha da hırslandırdı<br />
ve işe bağladı. Tesadüfi olarak<br />
da doğru insanlarla karşılaştım.<br />
Beni doğru yönlendirdiler. Bu<br />
işte İsrail dünyanın en verimli<br />
ülkesi. Oradaki en verimli çiftlik<br />
sahipleri ve yöneticileriyle tanışma<br />
fırsatı buldum. İşi son derece ilmi<br />
yaptıklarını görünce çok hoşuma<br />
gitti. Tam benim kalibremde bir iş<br />
dedim.<br />
“BAŞARININ CİDDİ BİR KISMI<br />
EŞİME AİT”<br />
İstanbul’da oturup haftada iki üç<br />
gün çiftliğime gelip gitme gibi<br />
bir hayalim vardı ama başlarda<br />
yıkıldı. Bu şu anda bir aile işletmesi.<br />
Eşim finans, ben üretimle<br />
ilgileniyorum. Eşim doğma<br />
büyüme İstanbullu; Boğaziçi<br />
Üniversitesi’nden mezun. Yurt<br />
dışında ve Türkiye’de bankacılık<br />
yapan biri. Karacabey’de çiftçilik<br />
ona çok uzak bir konuydu. Biraz<br />
zaman aldı ama sonunda o da<br />
ikna oldu ve İstanbul’daki hayatını<br />
bırakma kararı verdi. Bu işteki<br />
başarının ciddi bir kısmını ona<br />
atfedebiliriz. O olmasaydı bu denli<br />
gönül rahatlığıyla çalışamazdım.<br />
Bu işin verimli yapılması için neler<br />
öğrenilmesi gerektiğini çıkardım.<br />
7 yıl boyunca gerçekten sıfırdan<br />
tıpkı üniversiteye gider gibi yeni bir<br />
okul okudum.<br />
“ÜLKEMİZE KARŞI VERİMLİ<br />
OLMA MECBURİYETİMİZ<br />
VAR”<br />
Sizi tarım ve hayvancılığa<br />
‘verimlilik arayışı’<br />
ve ‘yapacağınız işte<br />
sürdürülebilirliği’ esas almanız<br />
itiyor. Günümüzdeki ekonomik<br />
kaosları ve gelecek kuşakları<br />
göz önüne getirdiğimizde;<br />
özelde Türkiye, geneldeyse<br />
dünya açısından tarım ve<br />
hayvancılığa hangi stratejilerle<br />
yaklaşılmalı?<br />
Sürdürülebilirlik kelimesi çok<br />
önemli ve esasında verimliliği<br />
de içeriyor. Bu iki kavramı çok<br />
sık kullanıyor ve bunlara canı<br />
gönülden inanıyorum da. Verimsiz<br />
ve zarar eden işletme modelini<br />
sadece devlet stratejisi ve politikası<br />
gereği yüzdürmek Türkiye’ye çok<br />
pahalıya patlıyor. Destek çekildiğinde<br />
sürdürülemez oldukları görülüyor.<br />
Yem girdisinin yarısı dışarıdan ithal<br />
ediliyor. Verimsiz bir çiftçi olmayan<br />
dövizimizle aldığımız yemi israf<br />
etmiş oluyor. Ülkemize karşı verimli<br />
olma mecburiyetimiz var.<br />
“BİR YERDEN BAŞLAMAK<br />
ZORUNDAYIZ”<br />
Her yatırımın öncesinde kötü<br />
senaryoları baz alarak hassas<br />
bir şekilde geri dönüş ve<br />
maliyet hesaplaması yapmak<br />
sürdürülebilirlik açısından çok<br />
önemli. Tarımın sürdürülebilir<br />
olmaması yurt dışına gıda<br />
konusunda bağımlı olmak anlamına<br />
gelir. Çünkü yurt dışı her zaman<br />
özellikle de ithalat tamamen serbest<br />
bırakıldığı taktirde daha ucuz ve<br />
cazip gelecektir. Çiftçimizin burada<br />
bir sıkıntısı var.<br />
Devlet de bunu yaşıyor. Görevdeki<br />
Tarım Bakanı da hesap yapıp “Bunu<br />
üretmektense yurt dışından ithal<br />
edersek çok daha cazip.” diyor. Bu<br />
durumun sebebi aslında devlet<br />
politikası değil, verimsiz çiftçilik.<br />
İnsanlara gıdada yurt dışına<br />
bağımlı olmanın ne kadar tehlikeli<br />
mefhum olduğunu anlatmaya<br />
çalışıyorum.<br />
Bana “Çok eleştirel konuşuyorsun,<br />
bu bugünden yarına değişemez.”<br />
diyorlar. Öyle bile olsa bir yerden<br />
başlamak zorundayız. Devletimiz<br />
bir yerden başlamalıyız noktasını<br />
hala görüp çözemedi. Sorunu<br />
sadece ithalatla çözmeye<br />
çalışıyorlar. Halbuki yakın ve<br />
Ortadoğu’daki tarımsal üretime en<br />
yatkın topraklar, coğrafya ve iklim<br />
Türkiye’de. Sürdürülebilir tarımın<br />
desteklenip finanse edilmesi ve<br />
çiftçinin yüksek verimlilik içeren<br />
üretim modelini benimsemesi<br />
için ilk aşamada bilgi aşılaması<br />
gerekiyor.<br />
“200 MİLYON NÜFUSA<br />
GIDA ÜRETEBİLECEK<br />
POTANSİYELE SAHİBİZ”<br />
Açıklamalarında dünyadaki<br />
tarımsal üretimin, 21’inci<br />
Yüzyıl’ın ortalarında belirecek<br />
ihtiyacın karşılanabilmesi için<br />
yüzde 40 artırılması gerektiğini<br />
dile getiriyorsunuz. Bu gereklilik<br />
tablosu Türkiye için aynı<br />
zamanda müthiş bir ekonomik<br />
fırsat, değil mi?<br />
Modern tarım uygulamaları<br />
yapan ülkeler arasında verimlilik<br />
açısından çok alt sıralardayız.<br />
Aslında bu bizim için büyük bir<br />
avantaj. Düşük verimliliği artırmak,<br />
yüksek verimliliği artırmaktan<br />
daha kolay. Yüzölçümümüze göre<br />
çok rahatlıkla 200 milyon nüfusa<br />
gıda üretebilecek potansiyele<br />
sahibiz. Hollanda gibi yaparsak<br />
bu daha da artabilir, belki 1 milyar<br />
kişiye çıkabilir. Şu anda ülkemizde<br />
modern bir bakış açısı ve eğitim<br />
bazlı üretim modeliyle çok karlı<br />
ve sürdürülebilir tarımsal işletme<br />
kurabilme potansiyeli var. Tarım ve<br />
hayvancılık uzay mekiği yapmak<br />
gibi zor bir meslek de değil.<br />
Yerelden çıkan ürünleri tüketme<br />
eğilimi de artıyor. Küçük ve aile<br />
işletmeler adına markalaşma<br />
açısından da bir potansiyel söz<br />
konusu. Yüksek katma değerli<br />
ürünler üretilebilir.<br />
“SORUN SADECE<br />
VERİMSİZLİK DEĞİL,<br />
BİLGİSİZLİK DE VAR”<br />
Türkiye’nin tarım ve<br />
hayvancılıktaki bir numaralı<br />
sorununun ısrarla verimsizlik<br />
olduğunu vurguluyorsunuz.<br />
2009’da başladığınızda sektör<br />
hangi durumdaydı?<br />
Türkiye tarımındaki sorun<br />
sadece verimsizlik değildi. Ciddi<br />
bir bilgisizlik de vardı. İnsanlar<br />
hazır yemle hayvan beslemeye<br />
alışmışlardı. Bu yem fabrikaları<br />
için avantajlı olabilirdi. Ancak<br />
çiftçi açısından bakıldığında<br />
ciddi bir maliyetti. Bilgi sahibi<br />
olunmadığından kendi yemlerini<br />
yapmaya cesaret edilemiyordu.<br />
Rahata alışılmıştı. Bunu gördüm.<br />
Tarımsal üretimde de “şu<br />
kadar dekara şu kadar gübre<br />
şu tohumdan şu kadar saçılır<br />
gibi” babadan dededen görme,<br />
önyargılı ve bilimsel dayanağı<br />
olmayan modelle ilerleniyordu.<br />
Oysa dünyada tarımsal üretimin<br />
her adımı dijital olarak kayıt<br />
altına alınıp ölçülebiliyor ve<br />
analiz edilebiliyordu. Yeni sezona<br />
çok daha büyük bir ivmeyle<br />
girilebiliyordu.<br />
“HEM ÜRETİCİ<br />
HEM DE TÜKETİCİ<br />
AÇISINDAN<br />
DAHA REALİST<br />
BAKABİLMELİYİZ”<br />
“Belgesel filmlerdeki ‘inekler<br />
çevreye zarar veriyor’ gibi bilgilerle<br />
sınırlı kalan şehirdeki insan bunu<br />
pek anlayamayabilir. Bu tür modern<br />
işletmelerin verimli olması çok<br />
çevreci bir olay. Bir hayvan hayatta<br />
kalabilmek için belirli miktarda<br />
oksijen tüketiyor. Bu onun hayatta<br />
kalma payı. Ondan sonra sütü ve<br />
eti üretmek için belirli miktar ek<br />
oksijen tüketiyor. Hayvan 1 litre<br />
süt verdiğinde hayatta kalma<br />
payının tamamını o bir litre sütü<br />
üretmek için kullanıyor demektir.<br />
Aynı hayvan 40 litre süt verdiğinde<br />
hayatta kalma payı olarak kullandığı<br />
oksijen ve enerji 40’a bölünüyor.<br />
Profesyonel yönetilen çiftliklerde<br />
yemin süte ve ete dönüşmesi<br />
bakımından çok daha fazla<br />
verimlilik elde edilebiliyor. Hayvanlar<br />
doğaya zarar veriyor ama bizim<br />
de bir şekilde gıdaya ulaşabiliyor<br />
olmamız lazım. Esasında çevreye<br />
en çok zarar verenler, organik<br />
tüketmeyi sevenler ya da otlayan<br />
hayvanın eti ve sütü olsun diyenler.<br />
Çünkü o hayvanlar en fazla 3, 5,<br />
veya 10 kilo süt veriyorlar ve benim<br />
hayvanlarımla aynı miktarda yem<br />
metabolik enerji tüketiyorlar. Hem<br />
tüketici hem de üretici açısından<br />
daha realist bakabilmeliyiz.”<br />
Türk çiftçisi buna hala çok uzak. Bu<br />
yüzden eğitim videoları hazırladım.<br />
“<strong>YIL</strong>LARCA VERİMSİZ BİR<br />
ÇİFTÇİYİ DESTEKLEDİK”<br />
Özetle işin temelini bilgilenmeye<br />
ve eğitime oturtuyorsunuz.<br />
Eğitimli bir çiftçi nesli<br />
yetiştirilebilirse verimliliğin<br />
ve sürdürülebilirliğin<br />
sağlanabileceğinden söz<br />
ediyorsunuz…<br />
Burada işe biraz da finansman<br />
modeli olarak da bakmak<br />
lazım. Psikolojide şöyle bir<br />
mefhum vardır: “Hangi davranışı<br />
mükafatlandırırsanız, o davranışın<br />
sıklığı artar; cezalandırdığınız<br />
zaman da o sıklık azalır.” Yıllarca<br />
verimsiz bir çiftçiyi destekledik.<br />
Dekar bazında ve hayvan sayısına<br />
göre destekleme yapıldı. Böyle<br />
bir modelde verimliliğin hiçbir<br />
önemi yok. Doğrudan gelir desteği<br />
tarzı sadece insanların ayakta<br />
kalmalarını sağladı. Ne batıldı ne<br />
çıkıldı! Temelde bu anlayış yanlış.<br />
Biraz yapısal ve radikal değişiklikler<br />
gerekiyor. Öncelikle ve acilen<br />
küçük ve ortak ölçekli çiftçiler<br />
yani tarımın KOBİ’leri finansal<br />
yöntemler dahil rehabilite edilmeli.<br />
Ne kadar tarlası ya da hayvanı<br />
olduğu değil ne yapmak istediği<br />
ve bunun nasıl yapılabileceği ön<br />
planda olmalı. Projeler finanse<br />
edilmeli. Bunun yerine ahırlara<br />
seçimden seçime 5’er 10’ar hayvan<br />
dağıtılıyor. Sonuçta büyük kısmı<br />
ölüyor, kesiliyor. Bir defa alt yapı<br />
verilen hayvanlara uygun değil<br />
ki, onlara bakılamayacağı aşikâr.<br />
Başlanılan yerler hep yanlış olmuş.<br />
Şimdi şimdi acaba nerede yanlış<br />
yapıldığı sorgulanıyor.<br />
“SÜTTE BLOCK CHAİN<br />
UYGULAMASINI HAYATA<br />
GEÇİRECEĞİZ”<br />
Tarımsal uygulamalardaki<br />
bilimsel ve teknolojik<br />
yenilikler ile gelişmelere uyum<br />
sağlayamama probleminin altını<br />
çizmektesiniz. Peki siz Bursa<br />
Karacabey’deki çiftliğinizde tam<br />
olarak neyi başardınız? İleriye<br />
dönük neyi hedefliyorsunuz?<br />
Bursa’daki başarımız Bursa’yla<br />
sınırlı kalmadı. Genel olarak biz<br />
burada hayvancılık adına dünya<br />
çapında bazı şeyleri başardık.<br />
50// www.kobiyasam.com.tr<br />
<strong>SAYI</strong> 4 // 51
KAPAK<br />
“İNEK 10 BİN<br />
<strong>YIL</strong>DIR İNSAN<br />
ISLAHI ALTINDA”<br />
“Hayvan severlerden ‘dışarıda<br />
otlayacakken niye ahırın içinde’<br />
eleştirisi gelmekte. Şu bilinmeli ki<br />
inek 10 bin yıldır daha kaliteli et<br />
ve süt üretmesi için insan ıslahı<br />
altında. Mevcut durumuyla dışarıda<br />
barınma şansı yok. Piramidin en<br />
altında. Hantal ve çok lezzetli.<br />
Her türlü et yırtıcı hayvan ondan<br />
nemalanmak istemekte. Islahtan<br />
kasıt da çok kaliteli bir anneyle<br />
babayı birleştirmek. Günümüzdeki<br />
ıslahlar suni tohumlamayla oluyor.<br />
Yediği yemi en çok süte değiştiren<br />
boğalar bulunuyor. Boğalar ve<br />
onun neslinden bütün dişi sığırlar<br />
7 yıl boyunca süt, yağ ve protein<br />
verimliliği ile meme ve ayak yapıları<br />
açısından takip ediliyor. Haklarında<br />
karneler çıkarılıyor, istatistikler<br />
tutuluyor. Sahada bununla uğraşan<br />
binlerce insan var. Baba adayını<br />
sahadan gelen bu bilgilere göre<br />
seçiyoruz. Hayvanlar dışarıda kırda<br />
otlasalardı muhtemelen yaşamıyor,<br />
bu kadar süt veremiyor ve çevreyi<br />
de kirletiyor olacaklardı. Bizim<br />
baktığımız koşullarda hem hayvanın<br />
refahı hem de müthiş yüksek süt<br />
verimi sağlanıyor.”<br />
Burada başardığımız en önemli<br />
konu verimlilik. Onun dışında bir<br />
de eğer nasip olursa yakın bir<br />
zamanda sütte ilk defa “block<br />
chain’ (blok zinciri) uygulamasını<br />
hayata geçireceğiz. 18 Aralık 2019<br />
tarihinde ürettiğim sütün hangi<br />
ineklerden geldiğini biliyoruz.<br />
Sağılanıyla sağılmayanıyla bütün<br />
sürüde tedavi olanlara hangi<br />
ilaçların kullandığı ve hangi<br />
prosedürlerin yapıldığı; yedikleri<br />
yemin analizinden, tarlada üretilen<br />
kısmının tohumuna, tarlada<br />
kullanılan gübresine kadar, 52<br />
nesil anne baba öncesine kadar<br />
ulaşabildiğimiz müthiş bir veri<br />
zincir ağına sahibiz.<br />
“BURASI ASLINDA BİR<br />
MATEMATİK FABRİKASI”<br />
Alınan gıdanın dibine kadar takip<br />
edilebilirliği mümkün. İneğin<br />
tohum haline kadar gidebiliyoruz.<br />
Tohumken neydi, şimdi ne? Bu<br />
esnada neler oldu? Her şey kayıt<br />
altına alınıyor. İyi kayıt girişi çok<br />
önemli. Data çöplüğü olmak da<br />
bir şey ifade etmiyor. Üniversitede<br />
asistanken eğitimini vermekten en<br />
çok hoşlandığım ders istatistikti.<br />
İstatistik hayatın her anında<br />
bizimle yaşıyor. Burası aslında<br />
yaşayan matematik fabrikası.<br />
Her şey aslında A’dan Z’ye<br />
matematikte bitiyor.<br />
“HALKAYI İLK DEFA<br />
TAMAMLAYAN İŞLETMEYİZ”<br />
Biz halkayı ilk defa tamamlayan bir<br />
işletmeyiz. Hayvanların dışkısından<br />
organomineral gübre üretiyoruz.<br />
Bunları tarlada yetiştirdiğimiz<br />
yemler için gübre olarak<br />
kullanıyoruz. O yemlerle hayvanlar<br />
besleniyor. Onlardan elde edilen<br />
sütü Feyz Süt markasıyla şişeleyip<br />
sofranıza ulaştırıyoruz. Bir döngü<br />
sağlıyoruz. Enerjimizi de ağırlıkla<br />
güneş panellerinden üretiyoruz.<br />
Hayvanın dışkısı çevresel bir<br />
problem olarak algılanırken bizim<br />
için nimet haline geldi.<br />
“ÇOK <strong>SAYI</strong>DA BUZAĞI<br />
ÖLÜMÜ GERÇEKLEŞİYOR”<br />
Şu anda buzağılarla beraberiz.<br />
Hayvan sevgisinin “sadece<br />
şehirlerde olduğu gibi kediyi<br />
köpeği kucağını alıp beslemek<br />
değil aynı zamanda derdini<br />
anlatamayan ineklerin<br />
buzağıların ihtiyaçlarını ön<br />
görmek ve tespit etmek”<br />
olduğunu vurgulamaktasınız.<br />
Hayvan besiciliğinde buzağılar<br />
ve sağımla ilgili kritik detaylar<br />
hakkında neler anlatacaksınız?<br />
Buzağı bakımıyla ilgili dededen<br />
babadan kalma sistemlerle devam<br />
edildiği için yanlış bilgiler söz<br />
konusu. Çok sayıda buzağı ölümü<br />
gerçekleşiyor. Bu denli buzağı<br />
ölümü olmasa ithalat ihtiyacının<br />
yarı yarıya azalacağı söyleniyor.<br />
Hayvan sevgisi gidip onu okşamak<br />
değil. Örneğin kafasını sevmeye<br />
çalıştığınızda buzağı rahatsız<br />
olup gidecektir. Yanağının<br />
sevilmesinden hoşlanırlar bu<br />
arada. Derdimiz şu: Eğer bir<br />
hayvan ishal olduysa, bunu fark<br />
edebilmek. Mümkünse ilaçsız<br />
tedavi etmek. Biz keten tohumu<br />
kaynatıyoruz. Suyu bu hayvanlarda<br />
ishali durduruyor. Tabi bu<br />
insanlarda tam tersi etki yapıyor.<br />
“HAYVANIN MUTLU<br />
OLUP OLMADIĞINA DA<br />
BAKILMALI”<br />
Hayvanın mutlu olup olmadığına<br />
da bakmak gerekiyor. Kulaklarının<br />
yukarda olup olmadığına koşup<br />
zıplayıp oynayıp oynamadığına;<br />
burnunda ya da gözünde akıntı var<br />
mı, nefes alışında sıkıntı var mı diye<br />
bakıyoruz. Bunları her yetiştiricinin<br />
yapıyor ve görüyor olması gerek.<br />
Buzağılar hasta olduklarında çok<br />
hızlı bir şekilde, bir gün içinde geri<br />
dönülemez noktaya geliyorlar. Bu<br />
yüzden çiftçiler sosyal açıdan zor<br />
olsa da boş vakitlerini kahveler<br />
yerine ahırında ve tarlasında<br />
geçirmeli. Tarımsal üretimde<br />
de yetiştirilen yemin kalitesi,<br />
hayvanların kaliteli yeme ulaşması<br />
gerçekten çok önemli. İhtiyaç<br />
duyulan besinlerin ve gübrelerin<br />
tamamı bitkiye verilmeli.<br />
Mümkün mertebe mantarlardan,<br />
haşerelerden ve hastalıklardan ari<br />
yetiştirilmeli. Yeter ki hayvanlar<br />
rahat edip mutlu olsunlar diye<br />
olayın bu iki tarafında da çaba sarf<br />
etmekteyiz.<br />
“TEKSTİL FABRİKASI GİBİ<br />
DÜŞÜNMEMEK LAZIM”<br />
Hayvan çiftliklerindeki kadronun<br />
uzmanlaşması ve verimli yem<br />
için de yeteri kadar ekilebilir<br />
toprak olması gerekiyor.<br />
Sizinki tarım işletmeleri içinde<br />
belirli bir büyüklüğe sahip. Hem<br />
hayvan sayısında hem de yem<br />
yetiştirilecek arazide asgari<br />
ölçek nedir? Küçük işletmeler<br />
açısından en doğru model<br />
kooperatifçilik mi?<br />
Kooperatifçilik özünde doğru<br />
model. Ama teorik olarak.<br />
Kooperatiflerin Türkiye’deki<br />
başarısızlığı ortada. Çok azı<br />
başarılı oldu. Bunun sebebi<br />
yanlış yönetim ve yanlış gayeler.<br />
“Optimum ölçek nedir?” zor bir<br />
soru. 1 ineğe bakılabildiği gibi 50<br />
ineğe de bakılabiliyorsa ancak<br />
51’de çuvallanıyorsa, kaliteden<br />
ödün veriliyorsa, hayvanların refahı<br />
sağlanamıyorsa 50’de kalınmalı.<br />
Her artı ineğe 1 ineğe bakılabildiği<br />
gibi bakılabiliyorsa sayı 1000 de<br />
olabilir, 3000 de. Bu standart<br />
korunabiliyorsa sayı büyüdükçe<br />
karlılık da artıyor haliyle. Tekstil<br />
fabrikası gibi düşünmemek lazım.<br />
Tekstilde sipariş üzerine üretim<br />
yapılır. Ama hayvancılıkta talep<br />
sürekli olduğu için üretebildiğiniz<br />
kadar üretebilirsiniz.<br />
“SOYA EKİMİ TEŞVİK<br />
EDİLMELİ”<br />
Yem yetiştirilmesindeki<br />
durum da ne kadar teknoloji<br />
kullanılabildiğine bağlı. Geçen yıl<br />
5 bin 500 dekarda tarımsal üretim<br />
yaptık. Bu sene matematiksel<br />
sebeplerle 3000’e indiriyoruz.<br />
Strateji gereği tarladan yılda<br />
yaz ve kış olmak üzere çift ürün<br />
alınması tavsiye edilir. Ancak tek<br />
ürün almak daha verimli olabiliyor.<br />
Buğday mısır sıralamasıyla ektik<br />
hep. Gönlümüzden geçen soya<br />
mısır. Soya ekimi teşvik edilmeli.<br />
İthal ediyoruz, onlar da GDO’lu.<br />
Prensipte GDO’ya karşı değilim.<br />
GDO’lu soya istenmiyorsa, o zaman<br />
Türkiye’de üretilmesi gerektiğini<br />
söylüyorum. İklimimiz son derece<br />
müsait. Geçmişte de ekimi vardı<br />
zaten. Yetiştirilmemesinin sebebi,<br />
satın alma garantisi yok.<br />
“TARIMSAL ÜRETİMDE<br />
VADELİ OPSİYON BORSASI<br />
ŞART”<br />
Tarımsal üretimin en büyük<br />
eksikliği vadeli opsiyon borsasıdır.<br />
Buna geçildiğinde Türk tarımı hızlı<br />
bir sıçrama yaşayacaktır. Ürünün<br />
ekmeden fiyatını bilebileceksin.<br />
Bunun ticaretini yapabiliyor<br />
“Biz halkayı<br />
ilk defa<br />
tamamlayan<br />
bir işletmeyiz.<br />
Hayvanların<br />
dışkısından<br />
organomineral<br />
gübre<br />
üretiyoruz.<br />
Bunları tarlada<br />
yetiştirdiğimiz<br />
yemler için<br />
gübre olarak<br />
kullanıyoruz.<br />
O yemlerle<br />
hayvanlar<br />
besleniyor.<br />
Onlardan<br />
elde edilen<br />
sütü şişeleyip<br />
sofranıza<br />
ulaştırıyoruz.<br />
Bir döngü<br />
sağlıyoruz.”<br />
olacaksın. Bunun oluşması<br />
için çok mücadele veriyorum<br />
ancak insanlara anlatmakta<br />
zorlanıyorum. Son 7-8 senedir<br />
insanlar ehliyet ve liyakat yerine<br />
daha çok ahbap-çavuş ve tanıdık<br />
ilişkisiyle karar mekanizmasının<br />
başına getiriliyor. Borsalar<br />
Birliği’nde vadeli opsiyon borsasını<br />
gündeme getirdiğimde bizim<br />
yönetmeliğimiz buna müsaade<br />
etmiyor denildi. Öte yandan<br />
bürokraside bir şey yapan her<br />
zaman risk altındadır. Kimse de<br />
risk almak istemiyor. Risk alanlar<br />
cezalandırılıyor.<br />
“TÜSEDAD’IN SİYASİ YÖNÜ<br />
YOK, THINK TANK GİBİYİZ”<br />
Tecrübelerinizi, başarı<br />
hikayenizi ve önerilerinizi<br />
herkesle paylaşarak Türk<br />
tarımına nefes olmaya devam<br />
ediyorsunuz. İyileştirme<br />
hamleleri için insanlara<br />
ulaşmaya çalışıyorsunuz. Ayrıca<br />
TÜSEDAD’ın (Tüm Süt Et ve<br />
Damızlık Sığır Yetiştiricileri<br />
Derneği) Yönetim Kurulu<br />
Başkanı’sınız. Biraz da derneğin<br />
amaç ve hedeflerinden bahseder<br />
misiniz?<br />
Büyük çiftliklerin de normal<br />
ölçekteki çiftliklerden çok farklı<br />
ihtiyaçları ve sorunları var. Büyük<br />
sanayi kuruluşları ile KOBİ’lerde<br />
farklı olduğu gibi. Bunları<br />
gidermeye çalışan bir dayanışma<br />
52//<br />
www.kobiyasam.com.tr<br />
<strong>SAYI</strong> 4 // 53
derneğiyiz. Problem çıktığında<br />
iletişim kurup kendi aramızda nasıl<br />
çözebileceğimizi konuşuyoruz<br />
ve bunları devlete de iletiyoruz.<br />
Ama devlet tarafında pek karşılık<br />
bulmuyoruz. Nişantaşı çiftçileri<br />
ve beyaz Türklerin kurduğu<br />
çiftlikler gibi yakıştırmalarla<br />
karşılaşıyoruz. Bu önyargılı<br />
bakış açısı eğitimsizliği ortaya<br />
koyuyor. Bir şekilde mücadelemizi<br />
sürdürüyoruz.<br />
Doğruları söylemeye gayret<br />
ediyoruz. Önceleri Güney Marmara<br />
ve Trakya ağırlıklı bir dernekken<br />
artık yönetim kurulumuzda<br />
İzmir’inden Adana’sına Konya’sına<br />
kadar üyelerimiz var. Çünkü her<br />
yörenin sıkıntıları da farklılık arz<br />
ediyor. Adeta bir tercümanlık<br />
görevini yerine getiriyoruz. Hiçbir<br />
siyasi yönümüz yok, bizi bir ‘think<br />
tank’ gibi düşünebilirsiniz. İşimizle<br />
ilgili doğrulara ve söylenmesi<br />
gerekenlere odaklanmış<br />
durumdayız. Ümit ediyorum<br />
ki, ilerde devlet kanalında da<br />
çalışmalarımıza bir tık daha fazla<br />
önem verilir.<br />
“WEB TABANLI SATIN<br />
ALMA PROGRAMI<br />
HAZIRLADIK”<br />
Kayıt altında olan, vergi ödeyen,<br />
ekonomin çarkları arasında çok<br />
ciddi yer tutan işletmecileriz.<br />
Türkiye’de sanayiye giden sütün<br />
yaklaşık yüzde 10’unu temsil<br />
ediyoruz. Diğer çiftliklerin de bizim<br />
kalitemizde üretim yapmalarını<br />
sağlama misyonumuz var. Daha da<br />
büyümeliyiz ve destelenmeliyiz.<br />
“BLOCK CHAİN<br />
(BLOK ZİNCİRİ)<br />
NEDİR?<br />
Giderek yaygınlaşan ve iş<br />
süreçlerinde yerini alan “block<br />
chain” teriminin kısa tercümesi<br />
blok zinciri. İlk önce bitcoin<br />
(sanal, dijital ya da kripto para)<br />
konusunda işlerlik kazandı.<br />
Block chain; şifrelenmiş<br />
verilerin ve işlemlerin takibine<br />
yarayan dağınık-dağıtık<br />
yapıda bir veri tabanı sistemi.<br />
Sistemdeki bilgiler sürekli<br />
güncelleniyor, paylaşıma açık<br />
ve doğrulanabiliyor. Merkezi<br />
sürümü de yok yani hacker<br />
saldırısına kapalı.<br />
Şimdiye dek hep niteliğe baktık.<br />
Küçük çiftlikleri de onursal üyelik<br />
adında çatının altında toplamaya<br />
başladık. Web tabanlı satın alma<br />
programı hazırladık. Küçükleri<br />
dahil bütün üye çiftlikler girip toplu<br />
talep oluşturuyorlar. Mesela büyük<br />
çiftlik 50, küçüğü 3 ton soya alacak.<br />
Hepimiz birleşip aynı anda açık<br />
indirmeli ihale sistemiyle 500 ton<br />
alıyoruz.<br />
“EĞİTİM ÇİFTLİĞİ KURDUK”<br />
Aynı zamanda Feyz<br />
Akademi’yle eğitim faaliyeti de<br />
yapmaktasınız…<br />
Orası çok güzel bir yer ve doğru<br />
işler yapılıyor. Sektöre girdiğimizde<br />
şöyle bir şeyle karşılaştık. Eğitimli<br />
ara elaman aradık ama bulamadık.<br />
İşe alınan veterinerin kan almayı<br />
dahi bilmediğini fark ettiğimizde<br />
ciddi hayal kırıklığı yaşadık. Teori<br />
vardı ama pratik yoktu. Her yaz<br />
bu çiftlikte stajlarla ve tarımsal<br />
üretimde bir eğitim faaliyeti<br />
içindeydik.<br />
Bu sene itibariyle bir eğitim çiftliği<br />
kurduk. Burada daha ziyade diğer<br />
çiftliklerdeki çalışanlar işimizle ilgili<br />
her konuda haftalık programlar<br />
halinde ve sınıf düzeni içinde<br />
ücretsiz eğitim alacak. Sadece<br />
yemek ve konaklama onlara ait<br />
olacak. Hiçbir kar beklentimiz yok.<br />
Ayrıca şehirdeki genç insanların<br />
yazın gelip iki hafta çiftliğimizde<br />
gözlemde bulunabilmesi, hayatı<br />
görüp öğrenmesi yönünde talepler<br />
geliyordu.<br />
Büyük iş makinelerin çalıştığı<br />
ve tehlike içeren yapıda bunun<br />
sorumluluğunu alamıyorduk.<br />
Eğitim çiftliği buranın 10’da biri<br />
büyüklüğünde ama her işlemin<br />
gerçekleştiği bir yer. Bu tür taleplere<br />
de birazcık cevap verebileceğiz. n<br />
54// www.kobiyasam.com.tr
KAPAK<br />
TARIM, PESTİSİT<br />
GİRDABINDA<br />
n Türkiye’nin tarımsal ürün<br />
ihracatında önemli bir<br />
pazar konumundaki Rusya<br />
Federasyonu’nun “zararlı madde<br />
tespiti” gerekçesiyle sık sık iade<br />
işlemi uyguladığına şahit olunuyor.<br />
Geri gönderilen ürünler iç piyasaya<br />
sunuluyor. Peki bu tablonun arka<br />
planında hangi gerçekler yatıyor?<br />
Resmi verilerle tarım yapılan alan miktarı 2014 ile 2018 yılları<br />
arasında 23 bin 941 hektardan 23 bin 200 hektara düştü. Aynı<br />
dönemdeki pestisit kullanımıysa yüzde 51,1’lik artışla 39 bin 723<br />
tondan 60 bin tona yükseldi. Buna karşılık buğdayda yüzde<br />
14,17, meyvede yüzde 13,85, sebze yüzde 7,82, ayçiçeğinde 6,4 ve<br />
patateste yüzde 4,4’lük verim artışı olabildi.<br />
NE VERİMLİLİĞİ ARTIRIYOR<br />
NE DE KAYIPLARI ÖNLÜYOR<br />
Halk arasında tarım ilacı diye<br />
bilinen pestisitlerin sanıldığı<br />
kadar verimliliği artırmadığı ve<br />
ürün kayıplarını azaltmadığı;<br />
üstüne üstlük faydalı böcekler<br />
ile mikroorganizmalara zarar<br />
verdiği ve tozlaştırıcıları yok ettiği<br />
belirtiliyor. Birleşmiş Milletler (BM)<br />
İnsan Hakları Konseyi’ne 2017’de<br />
sunulan ve pestisitlerin<br />
40 yıllık serüvenini irdeleyen rapor<br />
da bu yönde. Çin Hükümeti’nin<br />
yayımladığı bir araştırmada da<br />
ülkedeki tarıma elverişli arazilerin<br />
yüzde 20’sinin pestisit ve diğer<br />
kirletici unsurlar yüzünden ziraat<br />
yapılamaz hale geldiği ifade<br />
ediliyor.<br />
İNSAN SAĞLIĞINA VE<br />
ÇEVREYE ZARARLI<br />
Pestisitin maddi yükü yalnızca ona<br />
harcanan parayla sınırlı değil. İnsan<br />
sağlığı ve çevreye zararının telafisi<br />
bunun 5-10 katına mal oluyor. 2019<br />
istatistikleriyle dünya nüfusunun<br />
820 milyonluk bölümünün<br />
yeterli beslenemediği gerçeğiyle<br />
karşı karşıyayız. Pestisitlere, suni<br />
gübrelere ve genetiği değiştirilmiş<br />
tohumlara dayanan tarım anlayışı<br />
açlık tehlikesine çare olamadığı<br />
gibi sağlıklı ve güvenli gıdaya<br />
erişilmesini de giderek engelliyor.<br />
Buna karşılık buğdayda yüzde 14,17,<br />
meyvede yüzde 13,85, sebze yüzde<br />
7,82, ayçiçeğinde 6,4, ve patateste<br />
yüzde 4,4’lük verim artışı olabildi.<br />
Mercimekteyse verimlilik azaldı.<br />
Öte yandan ürkütücü durum da söz<br />
konusu: Zararlılar zamanla pestisite<br />
direnç kazanıyor ve her defasında<br />
daha etkili bir türünü üretmek<br />
zorunda kalınıyor.<br />
TÜM CANLILAR İÇİN ZEHİRSİZ<br />
SOFRALAR KAMPANYASI<br />
100 kurum ve inisiyatifin güçlerini<br />
birleştirdiği Zehirsiz Sofralar Sivil<br />
Toplum Ağı tarafından 23 Kasım<br />
2019 tarihinde başlatılan “Tüm<br />
Canlılar İçin Zehirsiz Sofralar” adlı<br />
imza kampanyası bu açıdan büyük<br />
önem arz ediyor.<br />
13 ETKEN MADDE DERHAL<br />
YASAKLANMALI<br />
Dünya Sağlık Örgütü (WHO),<br />
pestisitlere katılan etken<br />
maddelerden 13 tanesinin<br />
“son derece tehlikeli”, “yüksek<br />
seviyede tehlikeli” ve “muhtemel<br />
kanserojen” olduğunu belirledi.<br />
Bunların bir an önce yasaklanması<br />
isteniyor. n<br />
İSTATİSTİKLER NELER<br />
SÖYLÜYOR?<br />
Tarım ve Orman Bakanlığı<br />
verileriyle ziraat yapılan alan<br />
miktarı 2014 ile 2018 yılları arasında<br />
23 bin 941 hektardan 23 bin 200<br />
hektara düştü. Aynı dönemdeki<br />
pestisit kullanımıysa yüzde 51,1’lik<br />
artışla 39 bin 723 tondan 60 bin<br />
tona yükseldi.<br />
56// www.kobiyasam.com.tr<br />
<strong>SAYI</strong> 4 // 57
OKAN BÖKE<br />
<strong>2020</strong> PENCERESİNDEN<br />
EKONOMİ…<br />
Hepimiz de biliyoruz ki 10 senelik yatırım yapacak olanlar 2 haftalık<br />
repo faizine bağlı yatırım yaparken çekinirler. Bankaların uzun vadeli<br />
TL kaynağa ulaşması sağlanmalı ki bu da daha sonra reel sektöre<br />
uzun vadeli kredi olarak geri gelsin.<br />
// OKAN BÖKE<br />
n Her şeyden önce tüm okurlara ve<br />
dergide emeği geçen herkese mutlu<br />
yeni yıllar dilerim; umarım herşey<br />
gönlünüzce olur ve sıhhat sağlık ile çok<br />
güzel bir <strong>2020</strong> yaşarsınız.<br />
Senenin ilk yazısının “<strong>2020</strong>’ye genel<br />
ekonomik bakış” olmasını düşündüm.<br />
2019’da neler yaşadık? Ülke olarak<br />
nelerden memnun olmadık? <strong>2020</strong>’de<br />
neleri yapabilirsek Türkiye ekonomisi<br />
açısından daha iyi bir yıl geçirebiliriz?<br />
1994’TEN BERİ EN HASAR<br />
BIRAKAN KRİZ<br />
Tabi burada öncelikle dikkate almamız<br />
gereken “ekonomimizde yaşanan çok<br />
ciddi bir 2018 krizi” var. 1991’de başlayan<br />
bankacılık kariyerimde 1994’den<br />
itibaren hemen hemen her 7 senede<br />
bir kriz atlatan biri olarak açık ve net<br />
söyleyebilirim ki “bunların içinde sonu<br />
en belirsizi ve en fazla hasar bırakanı”<br />
2018 krizi idi.<br />
2019’DA İYİ NİYETLİ ADIMLAR<br />
ATILDI<br />
Böyle bir senenin ardından esasında<br />
2019’da ki temel göstergeler beni<br />
kısmen memnun etti. Hatta bazılarına<br />
inanmakta zorluk çektim. 2019’da<br />
ekonomi yönetimi gerçekten “iyi<br />
niyetle birçok adım attı ve bazı<br />
alanlarda değişik kaynakları sokarak<br />
kısmi düzelme için” çaba sarf etti.<br />
ENFLASYONDA YÜZDE<br />
25,24’TEN 10,56’YA<br />
Şimdi kısaca bazı yapılanlara<br />
rakamlar eşliğinde bakalım. Dünyanın<br />
yaratamadığı bizim ise bir türlü yok<br />
edemediğimiz enflasyon ile başlayalım.<br />
Ağırlıkla enerjide ve birçok alanda<br />
dışa bağımlılığımızın sebep<br />
olduğu kur geçişkenliğinden<br />
dolayı, Ekim 2018’de yüzde 25,24<br />
seviyesine yükselen TÜFE, Kasım<br />
2019 sonu itibariyle yüzde 10,56’lara<br />
indirildi. Bu hareketin bir kısmı<br />
“gıda enflasyonuna karşı alınan<br />
önlemler ve tabii ani kur şokundan<br />
sonra artan faizle cazip hale<br />
gelen TL’nin değer kazanmasına”<br />
bağlı. Aralık’ta eğer eksi yüzde<br />
0,40’ın altında bir enflasyon<br />
görmeyeceksek ki zor görünüyor;<br />
2019’u yüzde 11-12 seviyelerinde<br />
bitiririz.<br />
HESAPLANAN VE<br />
HİSSEDİLEN ENFLASYON<br />
T.C. Hazine ve Maliye Bakanlığı’nın<br />
yayınladığı “Yeni Ekonomi<br />
Programı (YEP) <strong>2020</strong>-2021-2022<br />
Değişim Başlıyor” raporunda<br />
enflasyonun <strong>2020</strong>’de yüzde 8,5;<br />
2021’de yüzde 6 ve 2022’deyse<br />
yüzde 4,9’a indirilmesi<br />
öngörülüyor. Bu hedefler hiç<br />
şüphesiz hepimizin isteği ve<br />
arzusu. Aynı zamanda “hesaplanan<br />
ve hissedilen enflasyonun da” çok<br />
ayrışmaması gerekiyor.<br />
ENERJİ KONTRATLARINDA<br />
YERLİLİK ORANI<br />
Bu raporda enflasyon hedef<br />
için alınacak bir dizi önlem<br />
yayınlanmış. “Kur geçişkenliğini<br />
azaltmak için bazı ithal ürünlerin<br />
yerlileştirilmesi ve alım garantili<br />
enerji kontratlarının yerlilik oranı<br />
dikkate alınarak TL bazlı olması<br />
sağlanacaktır.” önlemini çok<br />
Büyümenin ve<br />
direkt olarak<br />
istihdamın<br />
olumlu etkisini<br />
hissetmek<br />
için en esas<br />
yatırımcı<br />
güvenini<br />
azami seviyeye<br />
getirmeliyiz<br />
ve uzun vadeli<br />
faizlerde<br />
kalıcı düşüş<br />
sağlamalıyız.<br />
önemli buluyorum. Tek temennim<br />
de bunun lafta kalmadan hayata<br />
geçirilebilmesi.<br />
TL’NİN AŞIRI DEĞER<br />
KAYBINA İZİN VERMEME<br />
Kulağa hoş geliyor da, petrol ve<br />
doğalgaz fiyatlarında yenilebilinir<br />
enerjinin bugünkü durumunda<br />
bunu nasıl gerçekleştirebiliriz,<br />
bilemedim. Şahsi görüşüm<br />
TL’nin aşırı değer kaybına izin<br />
vermemenin enflasyon ile savaşta<br />
kesin olarak başrol oynadığıdır.<br />
CDS’LERİN BİR TÜRLÜ AŞAĞI<br />
GELMEMESİ<br />
Az sonra değineceğimiz büyüme<br />
rakamlarına gelmeden, sıkı<br />
para politikasının top yekün<br />
terk edilmesinin ciddi şekilde<br />
sakıncalı olduğunu düşünüyorum.<br />
Kıyaslandığımız ülkelerle portföy<br />
yatırımı çekmek amaçlı teraziye<br />
çıktığımız zaman 200-300 BP<br />
arasında reel getiri sağlamak<br />
58// www.kobiyasam.com.tr <strong>SAYI</strong> 4 // 59
OKAN BÖKE<br />
durumunda olduğumzu<br />
unutmamız lazım. Zira bunca<br />
ekonomik verimiz bu denli iyi<br />
gelirken CDS’lerin (Currency<br />
Default Swap=Temerrüt Swap) bir<br />
türlü aşağı gelmemesi sanki bir<br />
ön uyarı. Enflasyon benim dahi<br />
çocukluğumdan beri gazetelerde<br />
dinazor olarak hatırladığım bir<br />
ekonomik gösterge. Ne yazık<br />
ki kalıcı biçimde tek haneye<br />
çekip orda tutmayı 45 yıldır<br />
başaramadık. Yukarıda gerek<br />
YEP’te sunulan önlemler ve “kısmi<br />
sıkı para politikası” ile <strong>2020</strong> ve<br />
sonrasında hedefler tutturulabilir.<br />
KIRILGAN EKENOMİLERDE<br />
ENFLASYON HEDEFLEMESİ<br />
Enflasyon gibi bir kanayan<br />
yaramızdan gene toplumun her<br />
kesimini yakındanilgilendiren<br />
büyüme rakamlarımızı ve buna<br />
yönelik tedbirlerimizi ele almak<br />
istiyorum. Bana şimdi okurken<br />
“kısmi sıkı para politikasından<br />
bahseden biri büyümeden<br />
ne anlar ya da nasıl hedefler”<br />
diyebilirsiniz. Ama esasında beni<br />
tanıyan tanır, ben bizim gibi<br />
ekonomilerde (kırılgan) enflasyon<br />
Türkiye<br />
Cumhuriyet<br />
Merkez Bankası<br />
konjonktürün<br />
el verdiği<br />
kadar kısa<br />
vadeli gösterge<br />
faizlerde<br />
indirime gitti<br />
ve gidecek de<br />
ama burada<br />
kritik olan uzun<br />
vadeli faizler.<br />
Merkez’in<br />
burda ne yazık<br />
ki müdahale<br />
şansı yok.<br />
hedeflemesinin doğru olmadığına<br />
inananlardanım.<br />
ÖNCELİKLE BÜYÜME<br />
OLUŞTURULMALI<br />
Bizim öncelikli olarak büyüme<br />
yaratmamız lazım ki, toplumda<br />
ki işsizlik oranını ve hatta özellikle<br />
genç nüfustaki işsizlik oranını<br />
aşağı çekebilelim. YEP’te büyüme<br />
oranlarımız program boyunca yani<br />
önümüzdeki 3 sene boyunca her<br />
sene yüzde 5 olarak hedeflenmiş.<br />
Unutmadan 2018’de yüzde<br />
2,8 ve 2019’da yüzde 0,5 olarak<br />
büyüdüğümüzü hatırlayalım.<br />
İÇ TALEP VE ENFLASYON<br />
İLİŞKİSİ<br />
Ben büyümenin kaynağını merak<br />
ederken YEP’te bu konuyla<br />
alakalı önlemi okudum: ‘Büyüme<br />
ertelenmiş iç talep kaynaklı<br />
olup enflasyonist olmayacak.’<br />
Şimdi az önce değindiğim<br />
noktaya geri dönüyoruz hem<br />
iç talep ister ertelenmiş ister<br />
ertelenmemiş olsun var olunca<br />
enflasyon yaratmayacak olmasını<br />
anlayamadım.<br />
CARİ DENGE VERİLERİNDEKİ<br />
TABLO<br />
Büyümenin çok da iyi<br />
gitmediğini esasında biz “cari<br />
denge” rakamlarından da<br />
sezinleyebiliyoruz. Ocak-Eylül<br />
2018 ile 2019 kıyaslandığında<br />
ithalat rakamının 169,3 milyar<br />
dolardan 147 milyar dolar<br />
seviyesine gerilediğini yani yüzde<br />
13,7 azaldığını; aynı dönemde ise<br />
ihracatımızın 128 milyar dolardan<br />
134 milyar dolara çıkarak sadece<br />
yüzde 4,7’lik bir artış gösterdiğini<br />
görüyoruz. Senelerdir doğru/<br />
yanlış ağırlıklı ithalat ve inşaat ve<br />
kamu ile büyüyen bir ekonomi için<br />
oldukça olumsuz bir tablo.<br />
JEOPOLİTİK VE KÜRESEL<br />
GELİŞMELERİN ETKİSİ<br />
Yukarıda anılan büyüme modeli<br />
eğer yüzde 5 ise zor bir hedef.<br />
Ancak bazı konularda atılan<br />
ciddi adımlar var. Belki bunların<br />
bankacılık sektörü ile alakalı<br />
olanını diğer bir yazımızda detaylı<br />
inceleriz ama burada kesinlikle<br />
vurgulamakta yarar söz konusu.<br />
Hükümetin attığı iki ciddi adım<br />
var. Finansal Yeniden Yapılandırma<br />
kapsamında 2019 Temmuz’da<br />
ödeme zorlukları ile karşı karşıya<br />
olan birçok (ödeme yetisine sahip<br />
olması beklenen) şirketin borçları<br />
yeniden yapılandırıldı.<br />
Bu arada ödemesi zor<br />
gözüken şirketler bundan<br />
faydalandırılmayarak kaynakların<br />
doğru yerde kullanılması<br />
hedeflendi. Umarım bu ciddi<br />
bir fayda sağlamıştır; zira gerek<br />
jeopolitik gerek küresel (başta<br />
ABD-Çin ticaret savaşları)<br />
gelişmeler iç/dış ticaret zincirini<br />
gerçekten çok olumsuz etkiledi.<br />
Bu adımın doğru kullanıldığı<br />
takdirde reel sektör için çok<br />
yerinde olduğu kanısındayım.<br />
ZORUNLU KARŞILIKTA<br />
DEĞİŞİKLİKLER<br />
Diğer yandan Aralık’ta Zorunlu<br />
Karşılıklar (ZK) Tebliği’nde çeşitli<br />
değişikliklere gitti. Zorunlu<br />
karşılıkların ne olduğunu bilerek<br />
(kısaca bankaların pasiflerine<br />
karşı ayırmakla zorunlu olduğu<br />
tutar) konuyu irdeleyelim. ZK’ların<br />
bir açık piyasa aracı olarak<br />
kullanılması son derece olağan bir<br />
durumdur; soğuyan ekonomileri<br />
ısıtmak için ZK’larda indirim fazlası<br />
ile ısınan ekonomilerde ise ZK<br />
oranlarında artışlar önemli bir<br />
gereçtir.<br />
Merkez Bankası daha önce kredi<br />
artış hızlarına göre bankalara<br />
özel düşüreceğini açıkladığı ZK<br />
oranlarını bundan böyle reel<br />
kredi artışına göre yani TÜFE’ye<br />
endeksli belirleyecek. Bir yıla kadar<br />
olan pasiflerde yüzde 7 karşılık<br />
ayırması gereken bankalarda bu<br />
oran yüzde 2’lere kadar inecek.<br />
Amaç piyasaya giren paranın krediye<br />
yönlendirilmesi.<br />
ÇOK OLUMLU ANCAK<br />
ÇALIŞIR MI?<br />
Çok olumlu; ancak çalışır mı?<br />
Kredi hacimlerinin son zamanda<br />
düşmesinin tek sebebi “bankaların<br />
kredi vermekten imtina etmesi mi<br />
yoksa kredi kullanacak şirketlerin<br />
kredi kullanma iştahının olmaması<br />
mı” idi? İki unsur ortaya çıkıyor:<br />
1. Şirketler kullandıkları kredi ile<br />
yapacakları yatırımları piyasada<br />
gerek yerel gerek küresel<br />
sebeplerden ve tıkanmalardan dolayı<br />
erteleme yoluna gittiler. 2. Kısa vadeli<br />
faiz oranlarının henüz curve’un<br />
(eğim) uzun tarafına beklenen etkiyi<br />
yapmaması idi.<br />
BANKALARA UZUN VADELİ TL<br />
KAYNAĞI<br />
Hepimiz de biliyoruz ki 10 senelik<br />
yatırım yapacak olanlar 2 haftalık<br />
repo faizine bağlı yatırım yaparken<br />
çekinirler. Burada yapılması<br />
gereken bankaların uzun vadeli<br />
TL kaynağa ulaşmasını sağlamak<br />
ki bu da daha sonra reel sektöre<br />
uzun vadeli kredi olarak geri gelsin.<br />
Türkiye Cumhuriyet Merkez Bankası<br />
konjonktürün el verdiği kadar kısa<br />
vadeli gösterge faizlerde indirime<br />
gitti ve gidecek de ama burada kritik<br />
olan uzun vadeli faizler. Merkez’in<br />
burda ne yazık ki müdahale şansı<br />
yok.<br />
YATIRIMCIYA GÜVEN, FAİZDE<br />
KALICI DÜŞÜŞ<br />
Esasında 2008 Subprime Mortgage<br />
krizinde ABD Merkez Bankası (FED)<br />
‘Operation Twist’ adı altında getiri<br />
eğrisinin uzun tarafındaki bonoları<br />
alarak yani bir API (Açık Piyasa<br />
İşlemi) ile uzun vadeli faizlerde de<br />
düşüş sağladı. Yapılabilir mi; tabii de<br />
ama zaten bizim borç stoğumuzda<br />
o kadar da uzun vadeli bono<br />
bulunmuyor. Ama büyümenin ve<br />
direkt olarak istihdamın olumlu<br />
etkisini hissetmek için en esas<br />
yatırımcı güvenini azami seviyeye<br />
getirmeliyiz ve uzun vadeli faizlerde<br />
kalıcı düşüş sağlamalıyız.<br />
Tekrardan herekese sağlıklı ve<br />
mutlu yıllar dilerim. n<br />
60// www.kobiyasam.com.tr <strong>SAYI</strong> 4 // 61
GÜNCEL<br />
İMAMOĞLU’NDAN İSTANBUL’A<br />
KIYMAYIN ÇAĞRISI!<br />
İBB Başkanı Ekrem İmamoğlu, “tarihi bir ihanet, cinayet ve felaket” diye nitelediği Kanal<br />
İstanbul Projesi’nin mega kenti yaşanamaz hale getireceğini söyledi. İtirazlarını 15 madde<br />
altında toplayan İmamoğlu, proje bütçesinin en az 9 Marmaray’a, 150 yataklı 1056 hastaneye<br />
ya da deprem sorunlu bütün binaların yeniden inşasına denk olduğunu belirtti.<br />
n İstanbul Büyükşehir Belediye (İBB) Başkanı Ekrem<br />
İmamoğlu, Cumhurbaşkanı Recep Tayyip Erdoğan’ın<br />
“istenilse de istenilmese de mutlaka yapılacağını” deklare<br />
ettiği Kanal İstanbul Projesi’yle ilgili nihai kararı referandumla<br />
İstanbulluların vermesi gerektiğini söyledi.<br />
Çevresel Etki Değerlendirmesi (ÇED) Raporu halkın bilgisine<br />
sunulmak üzere askıdayken basın toplantısı düzenleyen<br />
İmamoğlu, Erdoğan’ın Başbakan iken “Çılgın Proje” ifadesiyle<br />
ilk defa dillendirdiği 2011’den bu yana Kanal İstanbul<br />
güzergahında arsa satın alan en büyük 3 şirketin Araplara ait<br />
olduğunu açıkladı.<br />
“İPTAL EDİLMELİ”<br />
Kanal İstanbul’u “tarihi bir ihanet,<br />
cinayet ve felaket projesi” ifadeleriyle<br />
niteleyen İmamoğlu, projeye<br />
niçin karşı çıktıklarını 15 madde<br />
halinde sıraladı. İtirazlarının bilimsel<br />
gerçeklere dayandığını söyleyen<br />
İmamoğlu, “Kimlere ne söz verilmiş<br />
olursa olsun ne rant vaat edilmiş<br />
olursa olsun iptal edilmelidir.” dedi.<br />
“İBB İMZASI HUKUKSUZ VE<br />
GEÇERSİZ”<br />
İmamoğlu toplantıda “2011’den bu<br />
yana Kanal İstanbul’da 30 milyon<br />
metrekare arsa hareketi olmuş.<br />
30 milyon metrekare Beyoğlu,<br />
Gaziosmanpaşa ve Bayrampaşa<br />
büyüklüğü demek.” bilgisini<br />
kamuoyuyla paylaştı. Dönemin İBB<br />
Başkanı Mevlüt Uysal’ın projeye<br />
dair protokolü 1 Ağustos 2018›de<br />
imzaladığına ve 12 Ekim›de İBB<br />
Meclisi’nde karar alma yoluna<br />
gidildiğine işaret eden İmamoğlu,<br />
imzanın bu yüzden hukuksuz ve<br />
geçersiz olduğunu ileri sürdü.<br />
İmamoğlu itirazlarını şöyle anlattı:<br />
“SUSUZLUĞA MAHKUMİYET”<br />
◗ Birinci itiraz noktası: “Kanal<br />
İstanbul demek, susuzluğa<br />
mahkûmiyet demek.” Devlet Su<br />
İşleri (DSİ) Genel Müdürlüğü’nün<br />
belirttiği gibi çatlaklar felakete kapı<br />
açacak. Susuzluktan daha büyük<br />
felaket konuşulmuyor. Rapora göre<br />
inşa edilecek kanalın 5.2 kilometrelik<br />
zeminini tamamı kireç. Terkos’a tuzlu<br />
su karışacak. Sızıntı ihmali büyük<br />
bir risk. Buradaki tek tehlike de<br />
susuzluk değil. Aynı zamanda strateji<br />
ve güvenlik çerçevesinde durum bir<br />
felaket.<br />
“DEPREMİ TETİKLEYECEK”<br />
◗ İkinci itiraz noktası: “Kanal<br />
İstanbul demek, kesinlikle deprem<br />
riskini tetiklemek demek.” Proje 1.,<br />
2. ve 3. deprem bölgelerinde kalıyor.<br />
11 km mesafeden de Kuzey Anadolu<br />
Fay Hattı geçiyor. Bilim insanları<br />
Kanal İstanbul projesinin yeraltı<br />
ve yerüstü gerilmelerini ortaya<br />
çıkaracağını söylüyor.<br />
“DOĞAYI KATLEDECEK”<br />
◗ Üçüncü itiraz noktası: “Kanal<br />
İstanbul demek, İstanbul’un<br />
doğasını sonsuza kadar katletmek<br />
demek.” Sayın Cumhurbaşkanı’nın<br />
izlettiği animasyonda kanalın<br />
etrafında katını sayamadığımız<br />
gökdelenler sıra sıra dizilmişler.<br />
Meclis’te tek bir konut yok diyenler<br />
oldu. Kendi raporlarında bakan 5<br />
00 bin kişilik akıllı şehirden bahsetti.<br />
Bu yapıların ne tür çevresel<br />
sorunlara var olacağı sorusuna<br />
ÇED asla cevap vermiyor.<br />
“SİT ALANLARI ETKİLENECEK”<br />
◗ Dördüncü itiraz noktası: “Kanal<br />
İstanbul demek İstanbul’un tarihini<br />
talan etmek demektir.” Yıllara göre<br />
boğaz trafiğinde bir artış yok, son<br />
10 yılda yüzde 22 oranında azalış<br />
var. 17 milyon metrekarelik sit alanı<br />
Kanal İstanbul ile etkilenmektedir.<br />
Tarihe ve tarihi değerlere niçin<br />
zulmediyorsunuz?<br />
“110 MİLYAR LİRA EK VERGİ”<br />
◗ Beşinci itiraz noktası: “Kanal<br />
İstanbul demek 82 milyonun<br />
sırtına en az 110 milyar liralık vergi<br />
bindirmek demektir.” Özel şahıslara<br />
ait kamulaştırma bedelleri bile<br />
milletin sırtlarına yüklenecek.<br />
Yaptıkları projelerin zamanla<br />
milletin üzerine nasıl yük<br />
olduğunu yaşadık yaşıyoruz.<br />
Kendi kendine finanse edeceği<br />
noktaların geride kaldığını,<br />
gerekirse öderiz edebiyatını<br />
gördük.<br />
“İBB’YE 35 MİLYAR MALİYET”<br />
◗ Altıncı itiraz noktası: “Kanal<br />
İstanbul demek İBB’nin sırtına<br />
lüzumsuz 35 milyar liralık<br />
maliyet yüklemek demek.” Bu<br />
tutar İBB’nin <strong>2020</strong> bütçesinden<br />
neredeyse yüzde 50’ye yakın daha<br />
fazla. Mevcutta yürüyen işlerimiz<br />
bile devre dışı kalacak.<br />
Üç farklı lokasyonda İGDAŞ<br />
hatlarını ortadan kaldıracak,<br />
bunların yerine milyarlarca liralık<br />
ek maliyet olacak bir maliyet<br />
gelecek.<br />
62// www.kobiyasam.com.tr <strong>SAYI</strong> 4 // 63
GÜNCEL<br />
“İSTANBUL’UN<br />
KUZEYİNİ İMARA<br />
AÇACAK RANT<br />
PROJESİDİR”<br />
Kanal İstanbul’un<br />
gerçekte bir ulaşım<br />
projesi olmadığını<br />
kaydeden TMMOB<br />
İnşaat Mühendisleri<br />
Odası Başkanı Cemal<br />
Gökçe, “Bu<br />
İstanbul’un kuzeyini<br />
imara açacak rant<br />
projesidir. Kentin<br />
nüfusu 25 milyon<br />
olacak. İstanbul<br />
Havalimanı, 3’üncü<br />
Boğaz Köprüsü<br />
ve Çanakkale<br />
Köprüsü’yle birlikte<br />
Trakya’da bölge<br />
nüfusu 40 milyona<br />
ulaşacaktır.” iddiasını<br />
kayıtlara geçiriyor.<br />
Kanalla deniz ve kara<br />
ekosistemlerinin<br />
iç içe geçeceğine<br />
işaret eden Gökçe,<br />
devamında şunları<br />
dile getiriyor: “Ayrıca,<br />
Küçükçekmece<br />
Gölü, Sazlıdere<br />
ve Terkos Barajı<br />
özelliğini yitirerek<br />
tuzlanacaktır.<br />
Trakya Bölgesi’nde<br />
bulunan tarlalar<br />
sulanamayacak bölge<br />
çoraklaşacaktır.<br />
Ayrıca kanal<br />
kazısı yapılırken<br />
iş makinaları ve<br />
patlayıcı maddeler<br />
kullanılacağı<br />
için çevrenin<br />
ekosistemiyle birlikte<br />
fauna ve florası<br />
bozulacaktır.”<br />
“BOŞ GELİR RÜYASI”<br />
◗ Yedinci itiraz noktası: “Kanal<br />
İstanbul demek gelir rüyası<br />
görmek demek.” Panama Kanalı<br />
gemilerin yolunu 13 bin kilometre<br />
kısaltıyor. Süveyş Kanalı Akdeniz<br />
ve Kızıldeniz üzerinden Hint<br />
Okyanusu’nu birbirine bağlıyor.<br />
Ortalama 6 bin km yolunu<br />
kısaltıyor. Gemilerin o yüzden<br />
iki kanala para ödeyerek o<br />
kanallardan geçiş yapıyor. Kanal<br />
İstanbul’da gemiler için tasarruf<br />
söz konusu değil ki. Aynı mesafe.<br />
Akıntı nedeniyle Marmara’dan<br />
Karadeniz’e geçiş 3-4 saat sürecek.<br />
Bedava geçmek varken boğazdan,<br />
neden Kanal İstanbul’dan geçsin?<br />
“TRAFİKTE İKİ KAT<br />
PERİŞANLIK”<br />
◗ Sekizinci itiraz noktası: “Kanal<br />
İstanbul demek trafiği iki kat<br />
perişan etmek demek.” Yollar<br />
kanal nedeniyle kopacak sonra<br />
köprüler ile tamamlanmaya<br />
çalışılacak. Yeni bağlantı<br />
köprülerine ihtiyaç duyacak. Yeni<br />
ulaşım talepleri doğacak.<br />
“50 <strong>YIL</strong>LIK HAFRİYAT”<br />
◗ Dokuzuncu itiraz noktası:<br />
“Kanal İstanbul demek 50 yıllık<br />
hafriyat demek.” Bunun ulaştırma<br />
uzmanları simülasyonunu bile<br />
yapamazlar. Simülasyonu yaparken<br />
bile o kamyonlar birbirlerine<br />
çarpar. İstanbul›un yıllık hafriyat<br />
kapasitesi 40 milyon metreküp.<br />
Kanal İstanbul›da 2 milyar metreküp.<br />
İstanbul›da 50 yılda çıkabilecek<br />
hafriyatın toplamı sadece kanaldan<br />
çıkıyor ve bunu denize dökmekten<br />
başka çare yok.<br />
“1,2 MİLYON YENİ NÜFUS”<br />
◗ Onuncu itiraz noktası: “Kanal<br />
İstanbul demek İstanbul’a 1,2<br />
milyonluk yeni nüfus demek.” Bu<br />
bununla kalmaz, İstanbul’da 1 milyon<br />
dedikleri yer 3 milyon oldu. Bu altı<br />
tane Beşiktaş demek. Bu şehirde 1<br />
milyonun üzerinde de konut stoku<br />
var.<br />
“8 MİLYON ADAYA<br />
HAPSOLACAK”<br />
◗ On birinci itiraz noktası: “Kanal<br />
İstanbul demek 8 milyonluk nüfusu<br />
bir adaya hapsetmek demek.”<br />
“GEMİLER GEÇİŞE<br />
ZORLANAMAZ”<br />
◗ On ikinci itiraz noktası: “Kanal<br />
İstanbul demek Montrö rüyası<br />
görmek demektir.” Montrö<br />
anlaşmasına göre Karadeniz’e kıyısı<br />
olmayan gemiler Karadeniz’de<br />
en fazla 21 gün kalır. Yani savaş<br />
çıkartmak için ihtiyaç duyulan<br />
bir askeri yapı buraya giremez.<br />
Montrö Sözleşmesi’nin ikinci<br />
maddesine göre gemiler Kanal<br />
İstanbul’dan geçişe zorlanamaz.<br />
Montrö feshedilse dahi Türkiye<br />
boğazlarından ticari gemi geçişini<br />
yasaklayamazsınız. Kanalla Türkiye<br />
büyük paralar kazanacak savı<br />
uluslararası alanda geçersizdir,<br />
uydurmacadır, aldatmadır.<br />
“BALIKLAR YOK OLACAK”<br />
◗ On üçüncü itiraz noktası: “Kanal<br />
İstanbul demek Karadeniz’in<br />
balıklarını ve balıkçılığını yok<br />
etmek demek.” Karadeniz’de<br />
tuz miktarı çoğalacak, Kanal’la<br />
doğal denge bozulacak. Hem<br />
Marmara’da hem de Karadeniz’de<br />
balık da yok olacak balıkçılık da<br />
bitecek.<br />
TMMOB, AFET<br />
RİSKİ VE SU<br />
KAYNAKLARINA<br />
DİKKAT ÇEKİYOR<br />
Kanal İstanbul<br />
Projesi’nin<br />
“üç aktif fay<br />
hattının geçtiği<br />
bölgeye nüfus ve<br />
yapılaşma baskısı<br />
yükleyerek afet<br />
riskini artıracağı”<br />
görüşünü savunan<br />
Türk Mühendis<br />
ve Mimar Odaları<br />
Birliği (TMMOB),<br />
İstanbul’un<br />
en önemli su<br />
kaynaklarından<br />
Sazlıdere<br />
Barajı’nın yok<br />
olacağına<br />
dikkat çekiyor.<br />
TMMOB İstanbul<br />
İl Koordinasyon<br />
Kurulu Sekreteri<br />
Cevahir Efe<br />
Akçelik, “Bugün<br />
İstanbul, içme<br />
suyunun<br />
yüzde 70’ini<br />
başka illerden<br />
karşılamak<br />
zorunda bırakılmış<br />
bir şehir iken ve<br />
Cumhurbaşkanı<br />
Erdoğan daha<br />
yeni ‘İstanbul<br />
susuzluğa<br />
doğru yürüyor’<br />
demişken<br />
mevcut su<br />
kaynaklarımızın<br />
yok edilmesi<br />
söz konusu bile<br />
olamaz.” diyor.<br />
Az oksijenli su Marmara’yı<br />
kaplayacak ve tüm Marmara<br />
bir zaman Haliç’in koktuğu gibi<br />
kokacak. Çok da hızlı olacak bu<br />
süreç. Yaradan İstanbul’umuzu<br />
o kadar dengeli o kadar güzel<br />
yaratmış ki bu güzel düzeni yok<br />
etmeye çalışmanın vebali çok<br />
büyük.<br />
“MEZARLIKLAR TAŞINACAK”<br />
◗ On dördüncü itiraz noktası:<br />
“Kanal İstanbul demek maneviyatı<br />
yok etmek demek.” Arnavutköy,<br />
Küçükçekmece, Başakşehir’de<br />
pek çok mezarlığın taşınmasına<br />
mecbur kalınabilir.<br />
“9 MARMARAY, 1056<br />
HASTANE YAPILIR”<br />
◗ On beşinci itiraz noktası:<br />
“Kanal İstanbul demek bu milleti<br />
sevmemek demektir.” Kamu<br />
adına karar vericilerin önceliği<br />
milletin canını malını korumaktır.<br />
Milletini seven bir siyasetçinin<br />
önceliği milletinin mutluluğunu<br />
sağlamaktır. Bunca genç<br />
işsizlikten inliyorken sürdürülebilir<br />
üretimi refah için bunca fabrika<br />
kurma imkânı varken, çocuklar<br />
yeterince beslenemiyorken bizim<br />
önceliğimiz Kanal İstanbul olamaz.<br />
Kanal İstanbul için harcanacak<br />
olan Çevre Bakanlığı’nın kentsel<br />
dönüşüme ayırdığı paranın yedi<br />
katı. Bu bütçe ile en az 9 tane daha<br />
Marmaray yaparsınız.<br />
Deprem sorunlu ne kadar bina<br />
varsa yeniden yaparsınız. 150<br />
yataklı tam 1056 tane hastane<br />
yaparsınız. Bu proje ile dünyanın<br />
göz bebeği biricik İstanbul’umuz<br />
yaşanamaz bir kent olacak.<br />
Birileri para kazanacak diye bu<br />
kadim şehrin yok edilmesine tüm<br />
hukuki mücadelemizi vererek<br />
izin vermeyeceğiz. İstanbul’un<br />
güvenliğini, canını ve Türkiye’nin<br />
stratejik güvenliğini tehdit eden<br />
bu projeye kimse bizi ikna edemez.<br />
Bu proje her yönüyle felaket,<br />
ihanet, cinayet projesidir.n<br />
64// www.kobiyasam.com.tr <strong>SAYI</strong> 4 // 65
GÜNCEL<br />
ERDOĞAN: KANAL İSTANBUL<br />
YETKİSİ İBB MECLİSİ’NDE<br />
Cumhurbaşkanı Recep Tayyip Erdoğan, mutlaka yapılacağını vurguladığı Kanal İstanbul<br />
Projesi konusundaki yetkinin İBB Meclisi’nde olduğunu ve kanalın Montrö Sözleşmesi’yle<br />
ilgisi bulunmadığını ifade etti. Projeye 75 milyar lira harcanacağı belirtiliyor.<br />
n Kanal İstanbul Projesi’yle ilgili ilk<br />
açıklamayı 27 Nisan 2011 tarihinde<br />
İstanbul’da gerçekleşen bir<br />
konferansta yapan Cumhurbaşkanı<br />
Recep Tayyip Erdoğan, projenin<br />
hayata geçirilmesi konusunda<br />
oldukça kararlı görünüyor.<br />
Erdoğan başbakanlık koltuğunda<br />
oturduğu 2011’’de projeyi “en<br />
büyük hayalim” vurgusuyla<br />
tanıtırken “Panama Kanalı,<br />
Süveyş Kanalı ve Yunanistan’daki<br />
Corinth Kanalı ile kıyas dahi kabul<br />
etmeyecek yüzyılın en büyük<br />
projelerinden biri için bugün<br />
kolları sıvıyoruz.” demiş ve tümüyle<br />
milli kaynaklarla inşa edileceğini<br />
söylemişti.<br />
“DÜNYADA BÜYÜK SÜKSE<br />
YAPACAK”<br />
2019 yılının sonlarına doğru<br />
yeniden gündeme gelen Kanal<br />
İstanbul için, “Dünyada büyük<br />
sükse yapacak, Montrö Boğazlar<br />
Sözleşmesi’ni devre dışı bırakarak<br />
elimizi rahatlatacak, Karadeniz’e<br />
geçiş trafiğinin kontrolünde<br />
Türkiye’yi tek söz sahibi haline<br />
getirecek.” cümlelerini kuran<br />
Erdoğan, AK Parti Genişletilmiş İl<br />
Başkanları Toplantısı’nda konuya<br />
ilişkin detaylı bilgiler verdi.<br />
“SENİN ÖYLE BİR YETKİN<br />
YOK”<br />
“Nasıl olduysa İstanbul’da bir<br />
Büyükşehir Belediye Başkanlığını<br />
aldılar ama İstanbul seçimini AK<br />
Parti kazandı çünkü meclis kahir<br />
ekseriyetiyle Cumhur İttifakı’nda,<br />
bunu iyi anlamamız lazım.” diyen<br />
Erdoğan, proje protokolündeki<br />
imzayı geri çektiğini açıklayan<br />
İstanbul Büyükşehir Belediye<br />
(İBB) Başkanı Ekrem İmamoğlu’na<br />
“Senin böyle bir yetkin yok, bu<br />
İBB Meclisi’ne aittir.” ifadesiyle<br />
yüklendi.<br />
“YAP-İŞLET-DEVRET<br />
OLMAZSA MİLLİ BÜTÇEYLE”<br />
Projeyi “yap-işlet-devlet modeliyle<br />
bu mümkün olmazsa milli<br />
bütçeyle” hayata geçireceklerini<br />
belirten Erdoğan, “Kurumların<br />
görevi, devletin aldığı karara<br />
uygun şekilde kendi sorumluluk<br />
alanlarında üzerlerine düşeni<br />
yapmaktır. Görevini ihmal eden<br />
hesabını millete ve hukuka<br />
muhakkak verecektir.” diye<br />
konuştu.<br />
“DÜNYA ÇAPINDA<br />
BİR ESER OLACAK”<br />
Erdoğan 75 milyar liraya mal<br />
olacağı kaydedilen projenin<br />
gerekçeleri ve detayları hakkında<br />
şunları anlattı: “Kanal İstanbul’un<br />
başbakanlığımdan öncesine<br />
dayanan bir geçmişi vardır. Biz<br />
bu projeyi seçim kampanyasında<br />
milletin huzuruna sunduk ve<br />
onay aldık. Kanalın uzunluğu<br />
45 kilometre, taban genişliği<br />
275 metre, derinliği 21 metreye<br />
yakın olacaktır. Bünyesindeki iki<br />
limanı bir yat limanı, 7 köprüsü, 2<br />
demiryolu ve 2 hafif raylı geçişi ile<br />
Kanal İstanbul dünya çapında bir<br />
eser olacaktır. Bu projenin kararı<br />
verilmiş, süreci başlatılmış ve<br />
belirli bir aşamaya da gelinmiştir.<br />
Hazırlıklarımız tamamlanmak<br />
üzeredir. İnşallah bununla ilgili de<br />
ihaleye çıkılacaktır.<br />
“DENİZ TRAFİĞİNE<br />
ALTERNATİF”<br />
Kanal İstanbul’u deniz trafiğinin<br />
bir alternatifi olarak planlıyoruz.<br />
Geçtiğimiz yıl İstanbul Boğazı’ndan<br />
41 bin gemi geçti. İstanbul’un<br />
böylesine yoğun bir deniz trafiğini<br />
kaldıramadığını herkes görebilir.<br />
Tabii gözleri olup görmeyenlere bu<br />
gerçekleri kabul ve ikrar ettirmek<br />
pek mümkün değildir. Sadece son<br />
2 yılda Boğaz’da irili ufaklı 41 gemi<br />
kazası yaşandı. Kanal İstanbul’un<br />
ön çalışmalarındaki bütçesi 75<br />
milyar civarındadır. Çanakkale<br />
Boğazı’na göre İstanbul Boğazı’nda<br />
4 kat daha fazla kaza yaşanıyor.<br />
“MONTRÖ SÖZLEŞMESİ’YLE<br />
ALAKASI YOK”<br />
Türkiye’nin bu projeden elde<br />
edeceği gelir maliyetini kısa sürede<br />
çıkaracağı gibi kalıcı gelir kaynağı<br />
da olacaktır. Kanal İstanbul’un<br />
Montrö Sözleşmesi’yle de herhangi<br />
bir alakası yoktur. Tamamen<br />
Türkiye’nin bir suyolu olarak<br />
faaliyet gösterecek ve işletilecektir.<br />
İstanbul bu proje ile çok daha fazla<br />
kıymetlenecektir.” n<br />
66// www.kobiyasam.com.tr
GÜNCEL<br />
KANAL İSTANBUL İÇİN<br />
“SAVAŞ GEMİSİ” UYARISI…<br />
Uluslararası kanalları düzenleyen anlaşmalara göre “serbest geçiş hakkının ticaret<br />
gemilerinin yanı sıra savaş gemilerini kapsadığını da belirten Rıza Türmen, “Kanal<br />
İstanbul’un savaş gemilerinin geçişine açık olması, Montrö rejimin sonu demek olduğunu<br />
söylemek yanlış olmaz.” diyor. Türmen şu ifadelerle uyarıyor: “Montrö Sözleşmesi ortadan<br />
kalkarsa, Türkiye’nin bugün boğazlardan geçiş konusunda sahip olduğu yetkilere sahip<br />
olması beklenemez.”<br />
n Kariyerinde milletvekilliği,<br />
büyükelçilik ve AİHM (Avrupa İnsan<br />
Hakları Mahkemesi) hakimliği gibi<br />
çok önemli görevleri yerine getiren<br />
Rıza Türmen, “Kanal İstanbul projesi,<br />
bölgenin ekolojisi bakımından<br />
doğuracağı sakıncalar yanında,<br />
Montrö Sözleşmesi’nin dayandığı üçlü<br />
dengeyi bozma tehlikesini taşımakta.”<br />
görüşünü ortaya attı.<br />
Haber sitesi T24’teki “Kanal İstanbul ve<br />
Montrö Sözleşmesi” başlıklı yazısında<br />
“Montrö Boğazlar Sözleşmesi, Lozan<br />
Antlaşması’yla birlikte, Türkiye<br />
Cumhuriyeti’nin kurucu anlaşmasıdır.<br />
1923 Lozan Antlaşması’nda İstanbul<br />
ve Çanakkale boğazlarının yönetimi<br />
bir uluslararası komisyona bırakılmıştı.<br />
1936 Montrö Sözleşmesi’yle<br />
uluslararası komisyonun yetkileri<br />
Türkiye’ye devredildi. Boğazların<br />
silahsızlandırılmış statüsüne son<br />
verildi. Boğazlar üzerinde Türkiye’nin<br />
egemenliği kuruldu.” bilgisini aktaran<br />
Türmen, Montrö Sözleşmesi’nin,<br />
“Türkiye’nin ve Karadeniz’de kıyısı olan<br />
devletlerin güvenliği ile Karadeniz’de<br />
kıyısı olmayan devletlerin çıkarları<br />
arasında kurulan hassas bir üçlü<br />
dengeye” dayandığını belirtti.<br />
“MONTRÖ’NÜN KALKMASI<br />
TÜRKİYE’NİN BOĞAZ<br />
GEÇİŞLERİNDEKİ YETKİLERİNİ<br />
TÖRPÜLER”<br />
“1936’dan bu yana geçen 83 yıl içinde,<br />
savaş gemilerinin kategorileri, tonajları<br />
büyük değişikliklere uğramasına<br />
karşın, Türkiye’nin üçlü dengeyi<br />
dikkatle koruması, sözleşmeyi<br />
bu dengeyi göz önünde tutarak<br />
uygulaması sayesinde Montrö<br />
Sözleşmesi bir değişikliğe<br />
uğramadan ayakta kalabildi.” diyen<br />
Türmen, 1983 tarihli Deniz Hukuku<br />
Sözleşmesi’ne Türk heyetinin<br />
çabaları sonucu “rejimi uluslararası<br />
anlaşmalarla düzenlenen<br />
boğazların statülerinin saklı<br />
tutulacağı, sözleşme hükümlerinin<br />
uygulanmayacağına dair” bir<br />
madde eklendiğine dikkati çekti.<br />
Türmen ardından şu ifadelerle<br />
uyardı: “Başka bir deyişle, Montrö<br />
Sözleşmesi ortadan kalkarsa,<br />
Türkiye’nin bugün boğazlardan<br />
geçiş konusunda sahip<br />
olduğu yetkilere sahip olması<br />
beklenemez.”<br />
“KANAL İSTANBUL’DAN<br />
GEÇEN GEMİYE MONTRÖ<br />
SÖZLEŞMESİ HÜKÜMLERİ<br />
UYGULANAMAZ”<br />
Uluslararası hukuk konusunda<br />
Türkiye’deki en yetkin isimlerden<br />
biri olan Türmen, Kanal İstanbul’un<br />
Montrö Sözleşmesi’ni nasıl<br />
etkileyebileceğini şöyle anlattı:<br />
“Birincisi, Montrö Sözleşmesi’ndeki<br />
“Boğazlar” sözcüğü, İstanbul<br />
Boğazı, Marmara Denizi ve<br />
Çanakkale Boğazı’nı kapsar.<br />
Montrö Sözleşmesi’ndeki<br />
“Boğazlar” yani İstanbul Boğazı,<br />
Marmara Denizi ve Çanakkale<br />
Boğazı bir bütün ve tek bir su<br />
yolu. Kanal İstanbul ise, Montrö<br />
Sözleşmesi dışında kalan başka bir<br />
alternatif su yolu. O nedenle Kanal<br />
İstanbul’dan geçerek, Montrö<br />
Sözleşmesi’ne tabi olmayan<br />
bir gemiye Marmara Denizi ve<br />
Çanakkale Boğazı’ndan geçerken<br />
Montrö hükümleri uygulanamaz.<br />
Kanal İstanbul’dan geçerken<br />
Montrö Sözleşmesi dışında kalan<br />
bir gemi, Marmara Denizi ve<br />
Çanakkale Boğazı’ndan geçerken<br />
de Montrö Sözleşmesi dışında kalır.<br />
“TÜRKİYE’NİN GEMİLERİ<br />
KANAL İSTANBUL’A<br />
YÖNLENDİRME YETKİSİ YOK”<br />
İkincisi, Türkiye’nin İstanbul<br />
Boğazı’ndan geçen gemileri<br />
Kanal İstanbul’a yönlendirme<br />
yetkisi bulunmamakta. Montrö<br />
Sözleşmesi’nin temel ilkesi geçiş<br />
serbestliği. Türkiye, serbest geçişi<br />
engelleyemez.<br />
Engellerse Montrö Sözleşmesi’ni<br />
ihlal etmiş olur. Kanal İstanbul’u<br />
kullanıp kullanmamak her geminin<br />
kaptanının vereceği karara bağlı<br />
olacak. Bu kararı verirken kaptan,<br />
geçiş süresi, emniyet, geçişin maddi<br />
yönü gibi unsurları dikkate alacak.<br />
Ona göre karar verecek. Bundan<br />
da anlaşılıyor ki Kanal İstanbul’un<br />
devreye girmesiyle İstanbul Boğazı<br />
trafiğinin azalması arasında<br />
otomatik bir bağlantı yok.<br />
“ULUSLARARASI DENİZ<br />
YOLLARINI BİRLEŞTİREN<br />
KANALLAR ULUSLARASI<br />
STATÜYE SAHİP”<br />
Üçüncü husus, Kanal İstanbul’un<br />
rejimi ve savaş gemilerinin geçişiyle<br />
ilgili.<br />
Uluslararası deniz yollarını<br />
birleştiren bir kanal, bir yandan<br />
kıyı devletinin egemenliğine tabi,<br />
öte yandan uluslararası statüye<br />
sahip. Başka bir deyişle, kıyı<br />
devleti kanalı keyfi bir biçimde<br />
yönetemez, istediği zaman<br />
geçişe kapayamaz.<br />
Geçen gemiler arasında ayrım<br />
gözetemez. Önemli olan<br />
kanaldan geçiş rejiminin, kanalın<br />
ulusal ve uluslararası özelliklerini<br />
birleştiren bir nitelik taşıması.<br />
Öte yandan uluslararası kanalları<br />
düzenleyen anlaşmalarda<br />
görüldüğü gibi, serbest geçiş<br />
hakkı sadece ticaret gemilerini<br />
değil, aynı zamanda savaş<br />
gemilerini de kapsıyor. Daimi<br />
Adalet Divanı’nın Wimbledon<br />
kararından alınan alıntı da bu<br />
yönde.<br />
“KANAL İSTANBUL’DAN<br />
SADECE TİCARET GEMİLERİ<br />
GEÇEBİLİR DENEBİLİR Mİ?”<br />
Bu durumda Türkiye, “Kanal<br />
İstanbul’dan sadece ticaret<br />
gemileri geçebilir. Savaş<br />
gemilerinin geçişi Montrö<br />
Sözleşmesi’ne tabidir.” diyebilir<br />
mi? Derse, başka devletler<br />
tarafından kabul edilmeyebilir.<br />
Kabul edilmezse, uluslararası<br />
anlaşmazlık doğar. Bunu çözmek<br />
için Uluslararası Adalet Divanı’na<br />
ya da uluslararası hakeme gitmek<br />
gerekir.<br />
Kanaldan geçiş için,<br />
karasularından geçişi düzenleyen<br />
“zararsız geçiş hakkı” kuralları<br />
geçerli olabilir. Karasuları da<br />
devletlerin egemenliğine tabi.<br />
Ama buradan geçişler için<br />
Deniz Hukuku Sözleşmesi’ne<br />
bir uluslararası düzenleme var.<br />
Bu düzenlemeye göre, savaş<br />
gemileri, kıyı devletlerinin<br />
yasalarına uymak ve kıyı<br />
devletlerinin barış ve güvenliğini<br />
tehlikeye atmamak koşuluyla,<br />
karasularından zararsız geçiş<br />
hakkına sahip. Kanallar için de<br />
benzer bir durum söz konusu.”<br />
Türmen özetle sözü şuraya<br />
getirdi: “Kanal İstanbul’un savaş<br />
gemilerinin geçişine açık olması,<br />
Montrö rejimin sonu demek<br />
olduğunu söylemek yanlış<br />
olmaz.” n<br />
68// www.kobiyasam.com.tr <strong>SAYI</strong> 4 // 69
MAHFİ FİNANS EĞİLMEZ<br />
MONTREUX (MONTRÖ)<br />
BOĞAZLAR SÖZLEŞMESİ VE<br />
Kanal İstanbul<br />
Söz konusu vergi ve harçlar (geçiş ücretleri) geminin her bir tonu<br />
için altın frank [i] olarak şöyledir:<br />
İşlem<br />
Ton Başına Ödenmek<br />
Üzere (Altın Frank)<br />
Sağlık denetimi 0.075<br />
Fenerler, ışıklı şamandıralar ve geçit<br />
şamandıraları, ya da başka şamandıralar<br />
800 tona kadar 0.42<br />
800 ton üzeri 0,21<br />
Kanal İstanbul’un Montrö Boğazlar Sözleşmesi’ni değiştirmeyeceği,<br />
geçiş trafiğini kanala kaydıramayacağı, bunu gerçekleştiremeyince de<br />
harcanan parayı çıkaramayacağı açıktır. Bu projeden sağlanacağı umulan<br />
gelirlerin, projenin zaten bozulmaya başlamış olan bütçeye getireceği<br />
büyük yükle karşılaştırılması mümkün değildir.<br />
Kurtarma hizmetleri (kurtarma sandallarını,<br />
palamar taşıyan füze istasyonlarını, sis<br />
düdüklerini, radyo farlarını ışıklı şamandıralarla,<br />
aynı türden başka tesisleri kapsar)<br />
0.10<br />
// MAHFİ EĞİLMEZ<br />
n Montrö Boğazlar Sözleşmesi, yalnızca<br />
İstanbul Boğazından geçişleri değil<br />
Çanakkale Boğazı, Marmara Denizi<br />
ve İstanbul (Karadeniz) Boğazı deniz<br />
trafiğini düzenleyen bir antlaşmadır.<br />
Sözleşmeyle, Karadeniz’e kıyısı olan<br />
ülkelere, diğer ülkelere göre bazı<br />
üstünlükler sağlanmakta ve Boğazların<br />
yönetimi Türkiye Cumhuriyeti’ne<br />
bırakılmaktadır. Yan sayfadaki harita<br />
Boğazları, Marmara Denizini ve<br />
Karadeniz’e kıyısı olan ülkeleri (Türkiye,<br />
Bulgaristan, Romanya, Ukrayna, Rusya,<br />
Gürcistan) gösteriyor.<br />
SÖZLEŞMEYİ İMZALAYAN<br />
ÜLKELER<br />
Montrö Boğazlar Sözleşmesi, İsviçre’nin<br />
Montreux (Montrö) kentinde Fransa,<br />
İngiltere, Bulgaristan, Japonya,<br />
Sovyetler Birliği, Türkiye, Yunanistan,<br />
Romanya ve Yugoslavya devletlerinin<br />
temsilcileri tarafından 20 Temmuz<br />
1936’da imzalanarak yürürlüğe girmiş<br />
bir uluslararası antlaşmadır. Bu<br />
antlaşmayla Boğazların yönetimi<br />
Türkiye’ye geçmiştir.<br />
SÖZLEŞMEDEN ÖNCEKİ DURUM<br />
1’inci Dünya Savaşı’nın kaybedenlerinden<br />
olan Osmanlı Devleti ile İtilaf Devletleri<br />
(İngiltere, Fransa ve Rusya) arasında 30<br />
Ekim 1918 tarihinde Mondros Ateşkes<br />
Anlaşması imzalandı.<br />
70// www.kobiyasam.com.tr <strong>SAYI</strong> 4 // 71
MAHFİ EĞİLMEZ<br />
Antlaşma, Osmanlı Devleti’nin<br />
savaş gücünün ortadan<br />
kaldırılmasının yanı sıra Çanakkale<br />
ve İstanbul Boğazlarının İtilaf<br />
Devletleri tarafından işgal<br />
edilmesi, Boğazların geçişe<br />
açılması ve Karadeniz’e<br />
serbest geçiş sağlanmasına<br />
ilişkin hükümler taşıyordu. Bu<br />
düzenlemeler kısa sürede yaşama<br />
geçirildi ve Osmanlı İmparatorluğu<br />
Boğazlar üzerindeki denetimini<br />
tamamen kaybetmiş oldu.<br />
Boğazlar meselesi Lozan<br />
Antlaşması görüşmeleri sırasında<br />
en önemli sorunlardan birisiydi.<br />
Türkiye’nin ısrarlarına karşın<br />
Mondros Ateşkes Antlaşmasıyla<br />
İtilaf Devletlerine verilen<br />
tavizlerden geri adım attırmak<br />
mümkün olmadı. Boğazlar<br />
meselesi 24 Temmuz 1923 tarihli<br />
Lozan Antlaşması’nın 23’üncü<br />
maddesinde yer alan hükme<br />
dayanarak ayrı bir sözleşmeyle<br />
düzenlendi.<br />
Bu madde şöyleydi: “Bağıtlı<br />
Yüksek Taraflar, Boğazlar rejimine<br />
ilişkin bugünkü tarihli yapılmış<br />
olan Sözleşmede öngörüldüğü<br />
üzere, Çanakkale Boğazı’nda,<br />
Marmara Denizi’nde ve Karadeniz<br />
Boğazı’nda, denizden ve havadan,<br />
barış zamanında olduğu gibi savaş<br />
zamanında da geçiş ve gidiş-geliş<br />
Türkiye, o günün kritik<br />
koşullarında (özellikle<br />
kapitülasyonların kaldırılması<br />
gibi sıkıntılı konular karşısında)<br />
bu düzenlemeyi ileride yeniden<br />
gündeme getirilmek üzere<br />
kabul etmiş ve gerçektende<br />
mücadelesini diplomatik alanda<br />
sürdürerek 1936’da Montrö<br />
Boğazlar Sözleşmesi’nin<br />
kabulünü sağlamıştır.<br />
(ulaşım) serbestliği ilkesini kabul<br />
ve ilan etmekte görüş birliğine<br />
varmışlardır. Bu sözleşme, Yüksek<br />
Taraflar bakımından, sanki bu<br />
Antlaşmanın içindeymiş gibi, ayni<br />
güç ve değerde olacaktır.”<br />
Görüleceği gibi Lozan<br />
Antlaşması’nın 23’üncü maddesi<br />
Boğazlar ve Marmara Denizindeki<br />
trafik konusunda Türkiye’ye<br />
bir yetki tanımamıştır. Lozan<br />
Antlaşmasının 23. maddesinde<br />
öngörülen Lozan Boğazlar<br />
Sözleşmesi Boğazlardan serbest<br />
geçişi, Boğazlar Komisyonunun<br />
kurulmasını, boğazların ve<br />
çevresinin askerden arındırılmış<br />
hale getirilmesini hedef alan ve<br />
Milletler Cemiyeti’nin (Birleşmiş<br />
Milletlerin ilk hali) garantisini<br />
sağlayan hükümler taşıyan toplam<br />
20 maddelik bir sözleşmedir.<br />
Lozan Boğazlar Sözleşmesi’nde şu<br />
üç ilke yer alıyordu: (1) Boğazların<br />
askerden arındırılması,<br />
(2) Boğazlarda gemilerin geçişini<br />
denetleyecek ve Milletler<br />
Cemiyeti’ne bilgi verecek yetkili<br />
bir Boğazlar Komisyonu’nun<br />
kurulması, (3) Askeri bakımdan<br />
Türkiye için tehlike oluşturacak<br />
durumlara engel olmak<br />
amacıyla Milletler Cemiyeti’nin<br />
(özellikle İngiltere, Fransa, İtalya<br />
ve Japonya’nın) garantisinin<br />
sağlanması.<br />
Bu düzenlemeler Türkiye’nin<br />
kendi toprakları içindeki<br />
Boğazlara egemen olamaması<br />
anlamına geliyordu.<br />
Türkiye, o günün kritik<br />
koşullarında (özellikle<br />
kapitülasyonların kaldırılması<br />
gibi sıkıntılı konular karşısında)<br />
bu düzenlemeyi ileride yeniden<br />
gündeme getirilmek üzere<br />
kabul etmiş ve gerçekten<br />
de mücadelesini diplomatik<br />
alanda sürdürerek 1936’da<br />
Montrö Boğazlar Sözleşmesi’nin<br />
kabulünü sağlamıştır.<br />
SÖZLEŞMENİN ÖZETİ<br />
Montrö Boğazlar Sözleşmesinde<br />
yer alan başlıca düzenlemeler<br />
şöyledir:<br />
Barış zamanında, ticaret<br />
gemileri, gündüz ve gece,<br />
bayrak ve yük ayrımı<br />
yapılmaksızın, sağlık kurallarının<br />
getirdiği kısıtlamalar<br />
dışında, hiçbir işleme tabi<br />
olmadan Boğazlardan geçiş<br />
özgürlüğünden yararlanırlar.<br />
Bu gemiler, Boğazların bir<br />
limanına uğramaksızın<br />
transit geçerlerken, Türk<br />
makamlarınca, alınması<br />
öngörülen vergi ve harçlardan<br />
başka, hiçbir vergi ya da harç<br />
ödemezler. Kılavuzluk ve<br />
yedekçilik (römorkörcülük)<br />
isteğe bağlıdır.<br />
Bu geçiş ücretleri altın Frank<br />
ya da o tarihteki İsviçre<br />
Frangı / TL kuru üzerinden<br />
TL olarak ödenecektir. Barış<br />
zamanında, Karadeniz’e kıyıdaş<br />
olsun olmasın, bayrakları ne<br />
olursa olsun, hafif su üstü<br />
gemileri, küçük savaş gemileri<br />
ve yardımcı gemiler, Türk<br />
hükümetinden gerekli izinleri<br />
almak kaydıyla ve gündüz<br />
girmek ve Sözleşmede yer alan<br />
hükümlere uymak kaydıyla<br />
yukarıdaki tabloda yer verilenler<br />
dışında hiçbir vergi ya da harç<br />
ödemeksizin, Boğazlardan<br />
geçiş özgürlüğünden<br />
yararlanacaklardır.<br />
Karadeniz’e kıyıdaş Devletler,<br />
15 bin tondan yüksek bir tonajda<br />
bulunan savaş gemilerini tek<br />
başlarına, en çok iki torpido<br />
eşliğinde olmak koşuluyla<br />
geçirebileceklerdir.<br />
Savaş gemilerinin Boğazlardan<br />
geçmesi için, Türk Hükümetine<br />
diplomasi yoluyla bir ön bildirimde<br />
bulunulması gereklidir. Bu ön<br />
bildirimin olağan süresi sekiz<br />
gündür. Karadeniz’e kıyıdaş<br />
olmayan Devletler için bu süre on<br />
beş güne çıkartılabilir.<br />
Karadeniz’de bulunmalarının<br />
amacı ne olursa olsun, kıyıdaş<br />
olmayan Devletlerin savaş gemileri<br />
bu denizde yirmi bir günden<br />
fazla kalamazlar. Boğazlarda<br />
transit olarak bulunan savaş<br />
gemileri taşıdıkları uçakları hiçbir<br />
durumda, kullanamazlar. Savaş<br />
zamanında, Türkiye savaşan<br />
devlet değilse, savaş gemileri<br />
sözleşmede belirtilen koşullarla<br />
Boğazlarda tam bir geçiş ve gidişgeliş<br />
(ulaşım) özgürlüğünden<br />
yararlanabilirler. Savaşan herhangi<br />
bir Devletin savaş gemilerinin<br />
Boğazlardan geçmesi yasaktır.<br />
Savaş zamanında, Türkiye savaşan<br />
devlet ise, savaş gemilerinin<br />
geçişi konusunda Türk Hükümeti<br />
tam yetkiye sahiptir. Bu hüküm<br />
Tahsil Eden Kurum<br />
Hudut ve Sahiller<br />
Sağlık Genel<br />
Müdürlüğü<br />
Kıyı Emniyeti Genel<br />
Müdürlüğü<br />
İşlem<br />
Net Ton Başına Alınacak<br />
Resim (USD)<br />
Sağlık rüsumu (vergisi) 0,08063<br />
Fener Ücreti<br />
Türkiye’nin kendisini pek yakın bir<br />
savaş tehlikesi tehdidi karsısında<br />
sayması halinde de geçerlidir.<br />
Sivil uçakların Akdeniz ile<br />
Karadeniz arasında geçişini<br />
sağlamak amacıyla, Türk<br />
Hükümeti, Boğazların yasak<br />
bölgeleri dışında, bu geçişe<br />
ayrılmış hava yollarını gösterir.<br />
GEÇİŞ ÜCRETLERİNDE<br />
DEĞİŞİKLİK<br />
Yukarıda Montrö Boğazlar<br />
Sözleşmesinde saptanan geçiş<br />
ücretlerini gösterdik. Montrö<br />
Boğazlar Sözleşmesinin yürürlüğe<br />
girdiği 1936 yılından 1983 yılına<br />
kadar, Türk Boğazlarından transit<br />
geçen (gidiş-dönüş) ticaret<br />
gemileri, Hudut ve Sahiller Sağlık<br />
Genel Müdürlüğü ile Türkiye<br />
Denizcilik İşletmeleri veznelerine,<br />
altın frank üzerinden Sağlık<br />
Rüsumu, Fener ve Tahlisiye<br />
ücretlerini ödediler. Altın Frank<br />
dolaşımdan kalktıktan sonra<br />
ödemeler, özgün sözleşmede<br />
yer alan 0,29 gram saf altın dolar<br />
üzerinden Türk Lirası ile yapıldı.<br />
800 tonilatoya kadar 0,338646<br />
800 tonilato üzeri için 0,169323<br />
Tahlisiye Ücreti 0,08063<br />
72// www.kobiyasam.com.tr<br />
<strong>SAYI</strong> 4 // 73
MAHFİ EĞİLMEZ<br />
1983’te yeni düzenlemeyle<br />
hesaplamaya geçildi. 1983 yılında<br />
yapılan güncellemeyle şöyle bir<br />
tahsilat tablosu oluştu:<br />
1983 yılında yapılan bu güncelleme<br />
mevcut geçiş ücretlerini arttırmış<br />
olsa da altın değerine göre çok<br />
düşük oranda kalmıştır. Altının<br />
ons değeri 1983’ten bugüne kat<br />
kat arttığı halde bu katsayılara<br />
uygulanan Dolar değeri<br />
güncellenmemiştir.<br />
SÖZLEŞMENİN YÜRÜRLÜK<br />
VE GEÇERLİLİĞİ<br />
Sözleşmenin 1. maddesinde konu<br />
edilen, barış zamanında ticaret<br />
gemilerinin geçiş ve gidiş-geliş<br />
(ulaşım) özgürlüğü hükmünün<br />
süresi sonsuzdur. Sözleşmenin<br />
geri kalan maddelerinin<br />
yürürlük süresi, yürürlüğe giriş<br />
tarihinden başlayarak, yirmi yıl<br />
olmakla birlikte herhangi bir yeni<br />
düzenleme yapılmadığı sürece bu<br />
süre uzamaktadır.<br />
MONTRÖ SÖZLEŞMESİ<br />
DEĞİŞTİRİLEBİLİR Mİ?<br />
Montrö Boğazlar Sözleşmesi,<br />
Türkiye’nin taraf olduğu ve<br />
onayladığı bir uluslararası<br />
antlaşmadır. Tek taraflı olarak<br />
ortadan kaldırılamaz. Sözleşmenin<br />
kaldırılması ya da değiştirilmesi<br />
ancak Sözleşmeye imza koyan<br />
tarafların bir araya gelerek birlikte<br />
alacakları kararla mümkün olabilir.<br />
Sözleşme, taraflardan birisinin veya<br />
birkaçının bir ön bildirimini Fransa<br />
Hükümetine göndermesinden<br />
başlayarak, iki yıl geçinceye kadar<br />
yürürlükte kalır. Bu ön bildirim,<br />
Fransız Hükümetince, taraf<br />
devletlere iletilir ve eğer Sözleşme,<br />
uygun biçimde sona erdirilirse,<br />
taraflar yeni bir Sözleşmenin<br />
hükümlerini saptamak ya da<br />
mevcut Sözleşme maddelerinde<br />
değişiklik yapmak üzere bir<br />
konferans toplanmasını ve bu<br />
konferansa katılmayı kabul ederler.<br />
KANAL İSTANBUL VE<br />
MONTRÖ SÖZLEŞMESİ<br />
Kanal İstanbul konusu gündeme<br />
geldiğinde birçok tartışma çıktı<br />
ortaya. Çoğu kulaktan dolma<br />
bilgilere dayanan tartışmalardı.<br />
O nedenle meseleyi aydınlatmak<br />
için ne olup biteceğinin madde<br />
madde üzerinden gidelim:<br />
Kanal İstanbul geçişi ücretli olsa<br />
Montrö Boğazlar Sözleşmesi yukarıda<br />
da değindiğimiz gibi yalnızca İstanbul<br />
Boğazından geçişleri düzenleyen bir<br />
antlaşma değildir. Sözleşme, Çanakkale<br />
Boğazı, Marmara Denizi ve İstanbul<br />
(Karadeniz) Boğazı deniz trafiğini düzenleyen<br />
bir antlaşmadır. Kanal İstanbul, savaş<br />
gemilerinin Karadeniz’e İstanbul Boğazı<br />
kısıtlamalarından kurtularak çıkmasının<br />
önünü açsa da Akdeniz’den gelip Çanakkale<br />
Boğazından Marmara Denizi’ne geçmesinin<br />
önünü açamadığı için örneğin ABD<br />
donanması Karadeniz’e Montrö Boğazlar<br />
Sözleşmesi kısıtlamalarına tabi olmadan<br />
geçemeyecektir.<br />
bile Türkiye, Montrö Boğazlar<br />
Sözleşmesi yürürlükte olduğu<br />
sürece, Boğazlardan geçecek<br />
ticari gemileri Kanal İstanbul’dan<br />
geçmeye zorlayamaz. Öyle olunca<br />
da anormal uzun bekleme süreleri<br />
söz konusu olmadığı sürece<br />
ticari gemiler daha düşük bir<br />
ücretle geçebilecekleri İstanbul<br />
Boğazı varken daha yüksek ücret<br />
ödeyerek Kanal İstanbul’dan<br />
geçmez.<br />
Türkiye, ancak Boğazlarda çeşitli<br />
nedenlerle işlem yavaşlatmaya<br />
giderek deniz trafiğini<br />
ağırlaştırırsa o zaman Boğazların<br />
girişinde beklemek zorunda<br />
kalmak istemeyen gemiler<br />
için Kanal İstanbul çekici hale<br />
gelebilir. Dış ticaretteki ‘tarife<br />
dışı engeller’[ii] uygulamasına<br />
benzeyen böyle bir uygulamayı<br />
Türkiye ne kadar süreyle yürütebilir<br />
işin o kısmı tartışmalıdır.<br />
Özetle Türkiye, Kanal İstanbul’dan<br />
ciddi bir geçiş ücreti geliri elde<br />
edemez. Elde edeceği tek gelir<br />
Kanal çevresinde yerleşime<br />
açılacak yerlere yapılacak konutlar<br />
üzerinden olur. Buradaki yeni<br />
yerleşimlerin ilk bakışta ekonomiye<br />
bir katkısı olacak gibi görünse<br />
de projenin yaratacağı çevre<br />
ve iklim sorunları ve İstanbul<br />
trafiğine yapacağı olumsuz etkiler<br />
dikkate alındığında o katkının bu<br />
kayıpları karşılaması mümkün<br />
görünmemektedir. Türkiye, Kanal<br />
İstanbul’u Yap – İşlet – Devret<br />
modeliyle yaptırırsa yukarıda<br />
açıkladığımız gibi bu kanaldan<br />
yeterli geliri elde edemeyeceği<br />
için Hazine garantisi adı altında<br />
bütçeden, kapsanan süre boyunca,<br />
sürekli para ödemek zorunda<br />
kalacaktır. Bu da kanaldan<br />
hiçbir yarar elde etmeyecek olan<br />
milyonlarca kişinin vergisinin<br />
buraya harcanması anlamına<br />
gelecektir.<br />
Montrö Boğazlar Sözleşmesi<br />
yukarıda da değindiğimiz gibi<br />
yalnızca İstanbul Boğazından<br />
geçişleri düzenleyen bir antlaşma<br />
değildir. Sözleşme, Çanakkale<br />
Boğazı, Marmara Denizi ve İstanbul<br />
(Karadeniz) Boğazı deniz trafiğini<br />
düzenleyen bir antlaşmadır.<br />
Kanal İstanbul, savaş gemilerinin<br />
Karadeniz’e İstanbul Boğazı<br />
kısıtlamalarından kurtularak<br />
çıkmasının önünü açsa da<br />
Akdeniz’den gelip Çanakkale<br />
Boğazından Marmara Denizi’ne<br />
geçmesinin önünü açamadığı<br />
için örneğin ABD donanması<br />
Karadeniz’e Montrö Boğazlar<br />
Sözleşmesi kısıtlamalarına tabi<br />
olmadan geçemeyecektir.<br />
Dolayısıyla Rusya’nın<br />
Ankara Büyükelçisi Aleksei<br />
Erkhov’un “Kanal İstanbul’un<br />
Karadeniz’deki hukuk rejimini<br />
belirleyen Montrö Boğazlar<br />
Sözleşmesini değiştirmeyeceğini,<br />
değiştirmediği sürece de<br />
Türkiye’nin kendi meselesi<br />
olacağı” yolundaki açıklamasını bu<br />
çerçevede anlamak gerekir.<br />
SONUÇ<br />
Kanal İstanbul’un Montrö<br />
Boğazlar Sözleşmesi’ni<br />
değiştirmeyeceği, Boğazlardan<br />
geçiş trafiğini değiştirip geçiş<br />
ağırlığını kanala kaydıramayacağı,<br />
bunu gerçekleştiremeyince de<br />
harcanan parayı çıkaramayacağı<br />
açıktır. Bu projeden sağlanacağı<br />
umulan gelirlerin, projenin<br />
zaten bozulmaya başlamış<br />
olan bütçeye getireceği büyük<br />
yükle karşılaştırılması mümkün<br />
değildir. Projenin ekonomiye<br />
katkısı yalnızca çevresinde oluşacak<br />
yeni yerleşimlerin sağlayacağı<br />
rant gelirleri, yapım sırasındaki<br />
istihdam artışı ve burada yapılacak<br />
konutlardan elde edilecek vergi<br />
gelirleri dolayısıyla olacaktır. Bu<br />
gelirlerin projenin denizlerde<br />
ve İstanbul’un genelinde ortaya<br />
çıkaracağı çevre sorunları, iklim<br />
sorunları, İstanbul trafiğine inşaat<br />
sırasında ve sonrasında yapacağı<br />
olumsuz etkilerle karşılaştırılması ve<br />
ona göre karar verilmesinde yarar<br />
vardır.<br />
Ekonomi bilimi bir tahsis ve<br />
alternatif maliyet bilimidir. Her<br />
ülke her şeyi yapabilir. Mesele bir<br />
şeyi yaparken bunun kaça mal<br />
olacağı ve bu işe ayrılan kaynak<br />
karşılığında hangi işleri yapmaktan<br />
vazgeçileceği meselesidir. Çünkü<br />
kaynaklar sınırlıdır ve bu sınırlı<br />
kaynakların en önemli ihtiyaçlara<br />
tahsis edilmesi gerekir.<br />
Türkiye, Kanal İstanbul ile<br />
uğraşmak yerine 1983 yılından beri<br />
güncellenmemiş olan Boğazlardan<br />
geçiş katsayılarına uygulanan altın<br />
Frank’tan Dolara çevrilmiş bulunan<br />
değerin altın değerindeki artışlara<br />
göre güncellenmesi konusunda<br />
gerekli diplomatik girişimlere<br />
başlamalıdır. Geçiş ücretlerinin<br />
yükselmesini sağlayacak<br />
güncellemelerin tarafların<br />
reddine yol açmasını önlemek<br />
için de güncellemelerin örneğin<br />
5 yıllık geçiş sürecinde kademeli<br />
olarak yapılmasını sağlayacak bir<br />
düzenleme teklifi hazırlanması<br />
uygun bir yaklaşım olabilir. n<br />
[i] 1 Altın / Frank 0,29302 gram altına eşittir.<br />
[ii] Tarife dışı engeller konusunda en bilinen<br />
örnek mesela otomobil ithalatını yavaşlatmak<br />
için tek bir gümrük kapısından giriş izni vermek<br />
ve orada ağırlaştırılmış denetim yapmaya<br />
başlamaktır.<br />
Bu yazı Hazine eski Müsteşarı Mahfi<br />
Eğilmez’e ait www.mahfiegilmez.com adlı<br />
internet sitesinden alıntılanmıştır)<br />
74// www.kobiyasam.com.tr <strong>SAYI</strong> 4 // 75
SELÇUK PERİN<br />
BİLDERBERG BUNLARI<br />
ÖNGÖRMÜŞ MÜYDÜ?<br />
// SELÇUK PERİN<br />
selçuk.m.perin@gmail.com<br />
n Geçmişte Ortadoğu’ya Altın Hilâl<br />
(Golden Cressent) ya da Bitek Hilâl<br />
(Fertile Cresent) denilmekteydi. Şu<br />
andaki tabloya bakıldığında; o verilen<br />
isimlerin ne kadar doğru olduğu<br />
ve bütün güçlü ülkelerin neden<br />
bu bölgede bir hâkimiyet kurmak<br />
istediği daha iyi anlaşılıyor.<br />
Dünyanın, bilhassa Kuzey Amerika<br />
ve Avrupa’nın ileri gelen liderleri,<br />
sanayicileri, finansçıları, sendikacıları<br />
ve gazetecileri Bilderberg Grubu’nca<br />
yılda bir defa düzenlenen üç günlük<br />
forumda buluşarak güncel olayları,<br />
gelişmeleri ve geleceğe yön verecek<br />
politikaları konuşuyor.<br />
İlk forum 29, 30 ve 31 Mayıs 1954<br />
tarihlerinde Hollanda’nın Osterbeek<br />
kentindeki Bilderberg Oteli’nde<br />
gerçekleşti. Adını bu otelden alan<br />
grup, en son 29 Mayıs ile 2 Haziran<br />
2019 tarihleri arasında İsviçre’nin<br />
Montreux şehrinde toplandı.<br />
NELERİN KONUŞULDUĞU<br />
BİR SIR…<br />
Bilderberg toplantılarına katılanların<br />
isimleri, kimlikleri ve nelerin<br />
konuşulduğu hiçbir şekilde tam<br />
olarak kamuoyuna duyurulmuyor.<br />
Katılımcıların tümü gizlilik<br />
kuralına uymak zorunda. Zaman<br />
zaman içeriğe dair sızıntılar veya<br />
değerlendirmeler olsa da bunlar asla<br />
doğrulanmamıştır.<br />
Ortada bir statüko var… Bundan sonra olabilecek her askeri hareket<br />
bir başkasını getirecek. Kimin ne yapacağı pek belli değil ve yanlış bir<br />
adım bütün Ortadoğu’yu ateş hattına döndürebilir.<br />
KÜRESEL HÜKÜMET<br />
ÜTOPYASININ ESİN KAYNAĞI<br />
Bilderberg’in “küresel hükümet<br />
ütopyasının”, eski Trotskici ve<br />
Marksist olan James Burnham’dan<br />
esinlenerek şekillendiği ifade<br />
edilmektedir. Burnham, anti<br />
Stalinci bir Trotskici olarak “elit üst<br />
düzey teknokratların insanlığı idare<br />
etmesinin” avukatlığını yapıyordu.<br />
Haber sitesi Mint Press News<br />
(https://www.mintpressnews.<br />
com/bilderberg-era-end/244731/),<br />
Burnham’ın 1940’ta Trotski ve<br />
Marksizm ile bütün bağlarını<br />
kopardığını, ancak öğrenmiş<br />
olduğu “taktik, sızma ve hükümet<br />
devirme stratejilerini” kendine mal<br />
edindiğini yazdı. (Burnham bu<br />
bilgileri Trotski’in yakın çevresinde<br />
bulunarak ve çalışarak elde etmiş.)<br />
TROTSKİ’NİN KİMLİK<br />
İDARESİ POLİTİKALARI…<br />
Burnham bu konudaki<br />
düşüncelerini 1941 senesinde<br />
kaleme aldığı “İdarecilik<br />
Ayaklanması” (The Menagerial<br />
Revolution) kitabında dile getiriyor.<br />
Kitapta, Trotski’nin “Kimlik İdaresi<br />
Politikaları’nın” Batı’yı bölmek<br />
için kullanıldığını belirtiyor ve<br />
bunun yeni bir ulusal kültürü<br />
yaratmak için kullanılabileceğini<br />
öngördüğünü anlatıyor.<br />
Kitap CIA’in efsanevi kişiliklerinden<br />
Frank Wisner’in dikkatini çekiyor.<br />
Wisner, Burnham’ın arkadaşı<br />
Sydney Hook’un (eski bir Trotskici)<br />
çalışmalarından esinlenerek eski<br />
Trotskiciler ile çalışarak Stalin’e ve<br />
Stalinizm’e karşı etkin bir ortaklığa<br />
girmeyi düşünüyor.<br />
Irak<br />
Parlamentosu<br />
aldığı kararla<br />
ABD Ordusu’nun<br />
ülkesinden<br />
çekilmesini<br />
istemesi, ortaya<br />
yepyeni bir siyasi<br />
ve askeri düzen<br />
çıkartabilir.<br />
Devrik lideri<br />
Saddam Hüseyin<br />
görevdeyken<br />
Irak, Rusya’yla<br />
çok daha<br />
sıkı ilişkiler<br />
içerisinde idi.<br />
Bu yeni durum<br />
tekrar bir Bağdat<br />
– Moskova<br />
yakınlaşmasına<br />
neden olabilir<br />
mi? Neden<br />
olmasın!<br />
ABD, AVRUPA, RUSYA<br />
VE ÇİN…<br />
Bilderberg’in dünya düzeni<br />
hakkında kararlar aldığını<br />
varsayarsak ve Ortadoğu’nun<br />
bugün içinde bulunduğu<br />
durumu da yakından<br />
gözlemlersek; öne çıkan en<br />
önemli konunun, dünyanın<br />
petrol beşiği niteliğindeki<br />
bu bölge üzerinde kurulmak<br />
istenen idari bir hegemonya<br />
olduğu ortadadır. Bu petrol<br />
bazlı idare hegemonyasından<br />
faydalanmak isteyen dört büyük<br />
oluşum var: ABD, Avrupa, Rusya<br />
ve Çin.<br />
ORTADOĞU’DA TEK<br />
DENKLEM PETROL MÜ?<br />
Ancak “Petrol Ortadoğu’nun<br />
dengeleri konusunda tek<br />
denklem mi? sorusunu<br />
sormanın tam zamanı.<br />
Son günlerde yaşananlar,<br />
Ortadoğu’da 3’üncü Dünya<br />
Savaşı’nın habercisi olabilir.<br />
Tahran son aldığı kararlarla<br />
Ortadoğu’da nükleer dengeleri<br />
tamamen değiştirebilir. Belki de<br />
değiştirdi bile…<br />
YENİDEN BAĞDAT-<br />
MOSKOVA YAKINLAŞMASI<br />
MI?<br />
Irak Parlamentosu aldığı kararla<br />
ABD Ordusu’nun ülkesinden<br />
çekilmesini istemesi, ortaya<br />
yepyeni bir siyasi ve askeri<br />
düzen çıkartabilir. Devrik lideri<br />
Saddam Hüseyin görevdeyken<br />
Irak, Rusya’yla çok daha sıkı<br />
ilişkiler içerisinde idi. Bu yeni<br />
durum tekrar bir Bağdat –<br />
Moskova yakınlaşmasına neden<br />
olabilir mi? Neden olmasın!<br />
76// www.kobiyasam.com.tr <strong>SAYI</strong> 4 // 77
O zaman, Suriye – Irak – Tahran<br />
hattı bir şekilde Rusya’ya<br />
yakınlaşmıyor mu? Tahran zaten<br />
askeri olarak ihtiyaçlarının bir<br />
kısmını Rusya ve Çin’den karşılıyor.<br />
Suriye, Rusya’nın askeri ve politik<br />
yardımlarının alıcısı durumunda.<br />
HÜRMÜZ BOĞAZI’NDA<br />
KONTROL KİMİN ELİNDE?<br />
Bu hattın daha da yakınlaşması,<br />
İsrail’in hiç de hoşuna<br />
gitmeyecektir. Bilinen şu ki<br />
Israil’in elinde nükleer olanaklar<br />
var. Amerika da Kuveyt, Suudi<br />
Arabistan ve Birleşik Arap<br />
Emirlikleri’nde üslere sahip.<br />
Hürmüz Boğazı’nın kontrolü tam<br />
olarak kimin elinde belli değil.<br />
İlk forum 29,<br />
30 ve 31 Mayıs<br />
1954 tarihlerinde<br />
Hollanda’nın<br />
Osterbeek<br />
kentindeki<br />
Bilderberg<br />
Oteli’nde<br />
gerçekleşti. Adını<br />
bu otelden alan<br />
grup, en son 29<br />
Mayıs ile 2 Haziran<br />
2019 tarihleri<br />
arasında İsviçre’nin<br />
Montreux şehrinde<br />
toplandı.<br />
ORTADOĞU ATEŞ HATTINA<br />
DÖNEBİLİR<br />
Ortada bir statüko var… Bundan<br />
sonra olabilecek her askeri hareket<br />
bir başkasını getirecek. Kimin ne<br />
yapacağı pek belli değil ve yanlış<br />
bir adım bütün Ortadoğu’yu ateş<br />
hattına döndürebilir.<br />
Benim sorum, yukarıda da<br />
belirtilmiş olduğu gibi, “Bilderberg<br />
toplantısında acaba bu senaryo<br />
konuşuldu mu?” Konuşulduysa<br />
nasıl bir son öngörüldü?<br />
BİLDERBERG’İN<br />
ÖNGÖRÜLERİ VE TRUMP…<br />
ABD Başkanı Donald Trump’ın<br />
öncelikleri tam olarak<br />
kestirilemese de; ütopik olarak<br />
Bilderberg’in “öngördüklerinin<br />
ve gerçekleşmesi konusunda<br />
hem fikir olduklarının” Trump’ın<br />
senaryosuyla suya düşmüş<br />
olduğunu düşünmek gerekebilir.<br />
İlginçtir Sean-Adl Tabatabai,<br />
News Punch (https://newspunch.<br />
com/bilderberg-collapse-trump/)<br />
adlı haber sitesinde yayınlanan<br />
yazısında Bilderberg’in Trump<br />
yüzünden çökmek üzere olduğunu<br />
savundu.<br />
AVRUPA BİRLİĞİ’NDEKİ<br />
ÇATLAK SESLER…<br />
Avrupa’nın kendine has politikaları<br />
çerçevesindeki göçmen yaklaşımı,<br />
kendi kültürlerinde büyük<br />
değişiklere neden olmaktadır. Aynı<br />
gerekçelerle Avrupa Birliği (AB)<br />
içinde bazı çatlak sesler çıkmaya<br />
başladı. “Öncelikle BREXIT’le<br />
İngiltere’nin AB’den ayrılması,<br />
Polonya’nın çıkartmış olduğu<br />
bazı yasaların AB tarafından AB<br />
anayasasına aykırı bulunması,<br />
Macaristan’ın göçmenler<br />
konusunda almış olduğu kararlar,<br />
İtalya ve Belçika’nın bütçe<br />
uyumluluğu sorunları ve hatta<br />
Fransa’nın devlet borcunun<br />
limitleri aşmış olması” büyük AB<br />
sorunları olarak öne çıkıyor.<br />
Bilderberg bunları öngörmüş<br />
müydü? n<br />
78// www.kobiyasam.com.tr
FİNANS<br />
DİJİTAL HİZMETLERDE<br />
% 7,5 VERGİ DÖNEMİ<br />
1 Mart <strong>2020</strong> tarihinde yürürlüğe girecek kanunla artık dijital hizmetler vergiye tabi. Yıllık<br />
kazançta alt sınır Türkiye’de 20 milyon TL, dünya genelindeyse 750 milyon Avro; oran ise<br />
yüzde 7,5. Doğrudan olmasa bile “Dijital Hizmet Vergisi’nin konusuna giren bir faaliyetten<br />
dolayı hasılat elde edenler” de mükellef sayılacak. Vergi tahsilatının garanti altına<br />
alınması için mükellef Türkiye’de bulunmasa da ve gerekli diğer hallerde “vergiye tabi<br />
işlemlere taraf olanlar ile işleme ve ödemeye aracılık edenler” verginin ödenmesinden<br />
sorumlu tutulacak.<br />
n “7194 Sayılı Dijital Hizmet<br />
Vergisi ile Bazı Kanunlarda ve<br />
375 Sayılı Kanun Hükmünde<br />
Kararnamede Değişiklik<br />
Yapılması Hakkında Kanun”<br />
7 Aralık 2019 tarihli ve<br />
30971 sayılı Resmi Gazete<br />
Yayımlandı. Kanunla; “dijital<br />
hizmetler”, “konaklama”,<br />
“binek otomobiller”, “gelir gider<br />
tarifesi”, “değerli konutlar” ve<br />
“diğer kanunlar” başlıklarında<br />
düzenlemelere gidildi ve “bazı<br />
yeni vergiler ihdas edildi.<br />
Söz konusu kanunla; “dijital<br />
hizmet sağlayıcılarının<br />
Türkiye’de dijital hizmetlerinden<br />
elde ettikleri hasılatın<br />
vergilendirilmesi” amacıyla;<br />
“verginin konusuna,<br />
mükelleflerine, matrahına, vergi<br />
oranı ve muafiyetlerine” ilişkin<br />
düzenlemeler yapıldı.<br />
ALT SINIR TÜRKİYE’DE 20<br />
MİLYON LİRA; DÜNYADA<br />
750 MİLYON AVRO<br />
“Türkiye’de elde edilen hasılatı<br />
20 milyon Türk Lirası’ndan veya<br />
dünya genelinde 750 milyon<br />
Avro’dan (muadil yabancı para<br />
karşılığı Türk Lirası’ndan) az<br />
olanlar 1 Mart <strong>2020</strong> tarihinde<br />
yürürlüğe girecek Dijital Hizmet<br />
Vergisi’nden muaf tutuluyor.<br />
DİJİTAL HİZMET VERGİSİ<br />
NELERİ KAPSIYOR?<br />
Dijital Hizmet Vergisi şu faaliyet<br />
alanlarını kapsıyor: “(Reklam<br />
kontrol ve performans ölçüm<br />
hizmetleri, kullanıcılarla ilgili veri<br />
iletimi ve yönetimi gibi hizmetler<br />
ile reklamın sunulmasına ilişkin<br />
teknik hizmetler dâhil) Dijital<br />
ortamda sunulan her türlü<br />
reklam hizmetleri”, “(Bilgisayar<br />
programları, uygulamalar,<br />
müzik, video, oyunlar, oyun<br />
içi uygulamalar ve benzeri<br />
yazılımlar dahil) Sesli, görsel veya<br />
dijital herhangi bir içeriğin dijital<br />
ortamda satışı”, “Sesli, görsel<br />
veya dijital herhangi bir içeriğin<br />
dijital ortamda dinlenmesine,<br />
izlenmesine, oynanmasına veya<br />
telefon, bilgisayar gibi elektronik<br />
cihazlara kaydedilmesine veya<br />
bu cihazlarda kullanılmasına<br />
yönelik dijital ortamda sunulan<br />
hizmetler”, “Kullanıcılar<br />
arasında bir mal veya hizmetin<br />
satılmasına veya satılmasının<br />
kolaylaştırılmasına yönelik<br />
sunulan hizmetler dahil<br />
kullanıcıların birbirleriyle<br />
etkileşime geçebilecekleri<br />
dijital ortamların sağlanması ve<br />
işletilmesi hizmetler” ve “Verginin<br />
konusunu oluşturan hizmetlere<br />
yönelik dijital ortamda verilen<br />
aracılık hizmetleri”<br />
DİJİTAL HİZMET VERGİSİ<br />
MÜKELLEFİ<br />
“Türkiye’de gelir ve kurumlar<br />
vergisi bakımından dar yada tam<br />
mükellef olanlar” ile “Türkiye’de<br />
bu vergiler bakımından mükellef<br />
olması gerekmese de -Dijital<br />
Hizmet Vergisi’nin konusunda<br />
giren bir faaliyetten dolayı hasılat<br />
elde edenler” Dijital Hizmet<br />
Vergisi mükellefi sayılacak.<br />
ARACILIK EDENLER<br />
VERGİDEN SORUMLU<br />
“Mükellefin fiziki olarak Türkiye<br />
içinde bulunmaması ve gerekli<br />
görülen diğer hallerde”; Hazine<br />
ve Maliye Bakanlığı, vergi<br />
tahsilatını emniyet altına almak<br />
için “vergiye tabi işlemlere taraf<br />
olanlar ile işleme ve ödemeye<br />
aracılık edenleri” verginin<br />
ödenmesinden sorumlu tutacak.<br />
VERGİDE İSTİSNA<br />
STATÜSÜNE GİREN<br />
HİZMETLER<br />
“Telgraf ve Telefon Kanununun<br />
Ek 37. maddesi kapsamında<br />
üzerinden Hazine payı ödenen<br />
hizmetler”, “Gider Vergileri<br />
Kanunu’nun 39. maddesi<br />
kapsamında üzerinden özel<br />
iletişim vergisi alınan hizmetler”,<br />
“Bankacılık Kanununun 4.<br />
maddesi kapsamındaki hizmetler”,<br />
“Araştırma, Geliştirme ve Tasarım<br />
Faaliyetlerinin Desteklenmesi<br />
Hakkında Kanunun 2. maddesinde<br />
tanımlanan Ar-Ge merkezlerinde<br />
Ar-Ge faaliyetleri neticesinde<br />
oluşturulan ürünlerin satışı ile<br />
münhasıran bu ürünler üzerinden<br />
sunulan hizmetler” ve “Ödeme<br />
ve Menkul Kıymet Mutabakat<br />
Sistemleri, Ödeme Hizmetleri<br />
ve Elektronik Para Kuruluşları<br />
Hakkında Kanununun<br />
12. maddesi kapsamında yer alan<br />
ödeme hizmetleri” Dijital Hizmet<br />
Vergisi’nde istisna statüsüne sahip<br />
olacak.<br />
VERGİ MATRAHI, ORANI<br />
VE DÖNEMİ<br />
“İlgili vergilendirme döneminde<br />
verginin konusuna giren<br />
hizmetlerle elde edilen hasılatın”<br />
matrahını oluşturduğu Dijital<br />
Hizmet Vergisi’nde yüzde 7,5<br />
oranı uygulanacak. Bu vergide<br />
vergilendirme dönemi, birer aylık<br />
esasında düzenlendi. Hizmet<br />
türlerine ve mükelleflerin faaliyet<br />
hacimlerine göre Hazine ve Maliye<br />
Bakanlığı 3 er aylık vergilendirme<br />
dönemi tespit edebilecek.<br />
BEYANNAMELER NE ZAMAN<br />
VERİLECEK?<br />
Mükellefler ve vergi kesintisi<br />
yapmakla sorumluluğundakiler,<br />
“Dijital Hizmet Vergisi<br />
beyannamelerini, vergi dönemini<br />
takip eden ayın sonuna kadar”<br />
ilgili vergi dairesine vermek ve tarh<br />
eden vergiyi ödemekle yükümlü.<br />
Bu vergi, “gelir ve kurumlar<br />
vergisine esas safi kazancın<br />
tespitinde gider olarak”<br />
indirilebilecek. n<br />
<strong>SAYI</strong> 4 // 81
HABİBE AKŞİT<br />
LİDERLİK Ve Humor…<br />
İş dünyasında birçok kavram, konu, zorluk ve devinim içinde mizahı hatırlayamıyoruz…<br />
Orhan Büyükdoğan’ın karikatürleri içinden 14 tanesini sizin için seçtim ve on iki iş<br />
yetkinliğiyle birleştirdim. Her bir başlık hem liderler hem de hepimiz için bir güncelleme<br />
ve irdeleme olsun istedim. O yetkinliklere bir de mizah gözüyle, Büyükdoğan’ın gözüyle<br />
baksak neler ortaya çıkıyor?<br />
Merhabalar…<br />
Bu sayıda sizlere tanıştırmak istediğim biri var:<br />
Orhan Büyükdoğan. Ressam, karikatürist, çizgi<br />
film yönetmeni ve daha pek çok nitelik… Onun<br />
için “Rönesans İnsanı” demek daha doğru<br />
herhalde.<br />
1935’te İstanbul’da doğan Orhan Büyükdoğan,<br />
1960 yılında Devlet Güzel Sanatlar Akademisi<br />
Resim Bölümü’nden mezun oldu. Çizgi filme<br />
ilgisi akademide öğrenciyken başlayan sanatçı,<br />
ilk denemelerini sinemalarda oynatılan Walt<br />
Disney filmlerinin kesilip atılan parçalarıyla<br />
yaptı. İlk karikatürünü 1956 yılında Akbaba<br />
Dergisi’ne çizdi. Dolmuş ve Tef gibi mizah<br />
dergilerinde karikatür, Hayat Mecmuası’nda<br />
karikatür ve çizgi romanları yayımlandı. Siyahbeyaz<br />
ekrana yansıyan reklam filmleri büyük<br />
beğeni toplayınca, 1971’de Orhan Büyükdoğan<br />
Cartoon Film Studiosu’nu kurdu. 400’ü aşkın<br />
çizgi film üretti.<br />
Türkiye’de yüksek öğretimde bir ilk<br />
niteliğindeki Anadolu Üniversitesi Çizgi<br />
Film Bölümü’nün kurucularındandır. Uzun<br />
yıllar Anadolu Üniversitesi ve Mimar Sinan<br />
Üniversitesi’nde öğretim görevlisi olarak görev<br />
aldı.<br />
Reklamcılar Derneği Kristal Elma Özel Ödülü<br />
ile Kültür Bakanlığı ve TRT ödüllerine layık<br />
görüldü.<br />
// DR. HABİBE AKŞİT<br />
AHŞAPGİLLER, CAMGİLLER,<br />
KAĞITGİLLER…<br />
“Ahşapgiller”, “Camgiller”, “Kağıtgiller”,<br />
sanatçının ünlü karikatür serileridir.<br />
Çok özel bir teknikle ürettiği Quant-<br />
Art tabloları özgün çalışmalarındandır.<br />
Kuantum, klasik müzik ve tasavvuf<br />
ilgilendiği konular arasındadır.<br />
Karikatür dünyasına değişik<br />
tiplemeler ve bakış açısı getirmiştir.<br />
“Ahşapgiller”, “Camgiller” ve<br />
“Kağıtgiller” serisi bunun en güzel<br />
örnekleridir. Aslında ahşap, cam, kağıt<br />
günlük yaşamın içinde gördükçe<br />
kanıksadığımız, birlikte yaşadığımız<br />
materyallerdir. Bu sıradan şeyler<br />
ete kemiğe yani çizgiye bürünüp<br />
canlanınca ortaya olağanüstü bir<br />
humor ve ironi çıkar.<br />
Büyükdoğan’ın karikatürlerinden<br />
seçkiler 2018 Mayıs’ta İstanbul<br />
Kadıköy’deki Karikatür Evi’nde<br />
sergilendi. Orhan Büyükdoğan<br />
çalışmalarını İstanbul ve Bodrum’da<br />
sürdürmektedir.<br />
İŞ DÜNYASINDA MİZAHI<br />
HATIRLAYAMIYORUZ…<br />
Sizinle paylaştığım bu yazının<br />
ana fikri, Orhan Büyükdoğan’ı<br />
Bodrum’da ziyaret ettiğimde<br />
ortaya çıktı. İş dünyasında birçok<br />
kavram, konu, zorluk ve devinim<br />
içinde mizahı hatırlamıyoruz.<br />
Hatırlayamıyoruz…<br />
BÜYÜKDOĞAN’IN GÖZÜYLE<br />
BAKINCA…<br />
Kobi Yaşam’daki köşeme yeni yılın<br />
ilk yazısında biraz mizah bakışı<br />
katmak istedim. “Kendisinin<br />
karikatürlerini referans alıp yazımı<br />
hazırlayabilir miyim?” dedim. “Belki<br />
biraz birlikte gülümseriz” diye<br />
düşündüm. Çizdiği “Ahşapgiller”,<br />
“Camgiller”, “Kağıtgiller” ve diğer<br />
karikatürlerinden istediklerimi<br />
Kobi Yaşam’daki köşem için<br />
kullanmama izin verdi. Onlarca<br />
çizim arasından seçim yapmak<br />
gerçekten zordu. Hepsini<br />
paylaşmak isterdim. Belki başka<br />
sayılara… Orhan Büyükdoğan’ın<br />
karikatürleri içinden 14 tanesini<br />
sizin için seçtim. Her aya bir<br />
tane gibi düşünürken, fazladan<br />
iki karikatür de yerlerini buldu…<br />
Seçilen karikatürleri, on iki iş<br />
yetkinliği ile birleştirdim. Her bir<br />
başlık hem liderler hem de aslında<br />
hepimiz için bir güncelleme<br />
ve irdeleme olsun istedim. O<br />
yetkinliklere bir de mizah gözüyle,<br />
Orhan Büyükdoğan’ın gözüyle<br />
baksak neler ortaya çıkıyor? Yazı<br />
son şeklini alan kadar İstanbul,<br />
Bodrum arasında epeyce iletişim<br />
yolu kat etti. Orhan Büyükdoğan’a<br />
hepimiz adına tekrar çok teşekkür<br />
ederim.<br />
MİZAH (HUMOR) ASLINDA<br />
ÇOK DA GÜÇLÜDÜR…<br />
Logoterapi’nin kurucusu Viktor<br />
Frankl mizahı, kahramanlıkla eş<br />
tutar. “Olaylara mizahi bakış, onları<br />
başka açılardan görmemizi ve<br />
yaşama sanatında ustalaşmamızı<br />
sağlar ve bizi eşitler” der. Mizah<br />
aslında çok da güçlüdür. Zorlukları;<br />
esnek, akışkan ve dayanılabilir kılar.<br />
Humor, Türk Dil Kurumu<br />
Sözlüğü’nde “gülmece”, mizah<br />
karşılığı kullanılıyor. Fransızca<br />
“humour” kökünden gelme.<br />
Türkçede aradaki “u” harfini<br />
düşürüp “humor” olarak<br />
kullanıyoruz. Sözlükteki tanım<br />
şöyle: “Eğlendirme, güldürme<br />
Karikatür<br />
dünyasına değişik<br />
tiplemeler ve bakış<br />
açısı getirmiştir.<br />
“Ahşapgiller”,<br />
“Camgiller” ve<br />
“Kağıtgiller”<br />
serisi bunun en<br />
güzel örnekleridir.<br />
Aslında ahşap,<br />
cam, kağıt<br />
günlük yaşamın<br />
içinde gördükçe<br />
kanıksadığımız,<br />
birlikte<br />
yaşadığımız<br />
materyallerdir.<br />
Bu sıradan şeyler<br />
ete kemiğe yani<br />
çizgiye bürünüp<br />
canlanınca ortaya<br />
olağanüstü bir<br />
humor ve ironi<br />
çıkar.<br />
ve bir kimsenin davranışına<br />
incitmeden takılma amacını güden<br />
ince alay, mizah, humor.”<br />
Tanımdan yola çıkarak<br />
“İncitmeden, bir de buradan<br />
baksak en ciddi gibi görünen<br />
durumlar, kırılgan hallerinden<br />
kurtulabilirler mi acaba?” diyorum.<br />
Hazırsanız çıkalım yolculuğa…<br />
ZAMANI YÖNETEBİLMEK<br />
İÇİN BAZI TUZAKLARA<br />
DİKKAT!<br />
1. Zamanı yönetebilmek: Zamanın<br />
tek bir davranışı vardır, durmadan<br />
akar. Toplanamaz, depolanamaz,<br />
tekrarlanamaz ve harcanır. İnsan<br />
sınırlı bir yaşama sahip olduğu<br />
için, zamanı etkin kullanmak<br />
zorundadır. “Zamanı mümkün<br />
olduğunca etkin ve etkili bir<br />
biçimde kullanma ve denetleme<br />
sistemine”, zaman yönetimi<br />
diyoruz. Zamanı yönetmek için bazı<br />
tuzaklara dikkat etmek iyi olur.<br />
Mükemmeliyetçiliğe son,<br />
ertelemeye son, kaygıyı kontrol<br />
82//<br />
www.kobiyasam.com.tr<br />
<strong>SAYI</strong> 4 // 83
HABİBE AKŞİT<br />
etmek, gerektiği durumda “hayır”<br />
demek, “hiçbir şeyi nasıl olsa<br />
yaparım” diye hafife almamak,<br />
aciliyet ve öncelikleri belirlemek,<br />
başkalarına devredebileceğiniz<br />
işleri devretmek, verimsiz<br />
toplantılara ve buluşmalara hayır<br />
demek bunların başlıcaları. Bir<br />
de randevulara vaktinde gelmek,<br />
bekletmemek iyi olurdu değil mi<br />
ağaç adam?<br />
OLAYLARA BAŞKA<br />
AÇILARDAN BAKABİLMEK<br />
2. Önyargılardan sıyrılabilmek:<br />
Olaylar, kişiler ve durumlarla<br />
ilgili olarak, önceden edinilmiş<br />
olumlu veya olumsuz yargı, kanı ve<br />
genellemeler zihnimizi bloke eder.<br />
Aslında “olaylara başka açılardan<br />
bakmamızı” da engeller. Herhangi<br />
bir şeyi zannetmeden, farz<br />
etmeden sorabilmek bu konuda<br />
önemli bir adımdır. Çocukları örnek<br />
almalı. Çocuk merakı burada işe<br />
yarar. Yoksa her şeyi “elma ağacı<br />
kasten mi yaptı?” diye sorar, sorar,<br />
sorarız…<br />
HAYAT ONA VERDİĞİMİZ<br />
CEVAPLARLA ŞEKİLLENİR<br />
3. Olumlu bir tutum geliştirmek:<br />
Tutum, bireyin bir nesne ya da kişiye<br />
karşı zihinsel duruşudur. Olumlu<br />
tutum sahibi kişi, ne kadar sıkıntı<br />
içerisinde olursa olsun, elimde iyi olan<br />
ne var, bununla ne yapabilirim diye<br />
düşünür. Olumlu ve yapıcı bir tutum<br />
içinde olan insanlar, güçlü yönlerine<br />
odaklanır ve hayatta ellerinden gelen<br />
en iyi işi yapabilecekleri fırsatları<br />
yaratırlar. Sorunlara değil, çözümlere<br />
odaklanır, yapıcı ve yaratıcı düşünür,<br />
hataları alınan dersler olarak görür,<br />
gerçekleri olduğu gibi kabullenirler.<br />
Hayat ona verdiğimiz cevaplarla<br />
şekillenir. Bazen pembe ve kara<br />
gözlükler arasında “denge” kurmak<br />
gerekebilir. Amannnnn…. Varsın<br />
pembe biraz fazla kaçsın!<br />
ETKİLİ GERİBİLDİRİM, ÖNEMLİ<br />
BİR LİDERLİK YETKİNLİĞİDİR<br />
4. Geribildirimini gücü, geribildirimi<br />
hediye olarak görmek: Geribildirim,<br />
yapılan bir davranışın, düzenlemenin<br />
sonucu hakkında insanın çevreden<br />
edindiği bilgidir.<br />
Pozitif veya negatif etkisi olan<br />
bir davranış üzerine, kişiyle<br />
bu davranışı pekiştirici veya<br />
değiştirici yönde aktarımda<br />
bulunmaktır. Geribildirimi<br />
«nasıl» verdiğimiz, içeriğinden<br />
çok daha önemlidir. Etkili<br />
geribildirim verebilme liderlerin<br />
önemli yetkinlikleri arasındadır.<br />
Geribildirimin gerçekçi,<br />
kişiselleştirilmeden, genelleme<br />
yapılmadan, zamanında, uygun<br />
dil ve ortam seçilerek verilmesi<br />
durumunda kişiler ile kurum<br />
arasında bağlılığa katkısı olur. Aksi<br />
takdirde olumlu olmayan bir etki<br />
oluşturabilir.<br />
Ah! Ağaç Adam bilsen ki,<br />
uzmanlar, kişilerin genel olarak<br />
beş temel ihtiyacı bulunduğunu,<br />
bunun da “Fark edilmek”, “Kabul<br />
edilmek”, “Yeterli Hissetmek”,<br />
“Değerli Hissetmek”, “Sevilmek”<br />
olduğunu söylüyorlar. Bunları göz<br />
önünde bulundurarak verilen geri<br />
bildirim daha etkili oluyor.<br />
DEĞİŞİM, VAR OLMAMIZ<br />
İÇİN DOĞAL BİR SÜREÇ<br />
5. Değişimi yönetmek ve süreci<br />
anlatabilmek: Değişim aslında<br />
hızla değişen ortamda ayakta<br />
kalabilmek, varlığını sürdürmek,<br />
rekabet gücünü korumak,<br />
geliştirmek ve kendi potansiyelini<br />
değerlendirmektir. Doğal bir<br />
süreç, akıştır. Değişimin temel<br />
noktası, değişim gereğinin<br />
hissedilebilmesi ve bunun için<br />
gerekli adımların atılmasıdır.<br />
Değişim, her kurum ve sektörün<br />
yapısına ve değişim algısına göre<br />
şekillenir. Bu açıdan durumsal<br />
bir tarafı da vardır. Her kuruma<br />
genelleştirilebilecek tek bir<br />
değişim yaklaşımı geliştirmek<br />
mümkün değildir. Önemli olan,<br />
değişimin var olmamız için doğal<br />
bir süreç olduğunu bilmek, bunu<br />
anlatabilmek ve gereklerini<br />
yapmaktır. Bu farkındalığı ve akışı<br />
yerleştirmek kurumsal yapıların<br />
temel işlevlerindendir.<br />
Sevgili minik kuş, o dallarına<br />
yuva yaptığın ağaç, değişti; ağaç<br />
adam oldu, başka bir yolculuğa<br />
çıktı. Bunu anlaman gerek.<br />
Değişim yaşamın özü. Keşke<br />
aradaki değişim yolculuğunda<br />
bilgi verseydin sevgili ağaç adam!<br />
KONFOR ALANINDAN<br />
ÇIKMAK “YENİ<br />
ÖĞRENMELER” DEMEK<br />
6. Konfor alanındaki, konfordan<br />
ayrılabilmek: Konfor alanını,<br />
insanın kendini rahat ve<br />
güvende hissettiği alan olarak<br />
tanımlayabiliriz. Konfor alanı,<br />
davranışsal bir alandır. Bu<br />
durumda kendimizi stres ve<br />
risk algısından kurtarıp, rutine<br />
bağlamış oluruz. Böylece zihinsel<br />
bir güvenlik algısı oluştururuz. Bu<br />
aslında kişi için her şeyin yolunda<br />
olduğu, risk almaktan kaçındığı,<br />
bir süre sonra ise ataletin ve<br />
alışkanlığın kişiyi sardığı bir durum<br />
yaratır.<br />
Hep sevdiğimiz şeyleri yapmak<br />
ve konfor alanından çıkmamak<br />
sonucunda, kendimizi o alanın<br />
içine hapsederiz. Böylece, çok<br />
daha faydalı işler yapabileceğimiz<br />
zamanları, konfor alanlarında<br />
harcarız. Bunun dengesini<br />
bulmak önemli. Konfor alanında<br />
kalacağımız ve çıkmamız gereken<br />
durumları fark etmek gerekir.<br />
Konfor alanından çıkmak, genellikle<br />
baskı ve ihtiyaç halinde olabiliyor.<br />
Bu kişiden kişiye değişiklik<br />
gösterebiliyor. Konfor alanından<br />
çıkmak “yeni öğrenmeler” demek.<br />
Yeni öğrenme süreçlerinde arada<br />
paniklesek de bunun sürekli konfor<br />
alanında kalmaktan daha sağlıklı<br />
ve üretken olacağını hatırlamamız<br />
gerek. Einstein’a atfedilen şu söz<br />
iyi bir özet gibi. “Delilik, aynı şeyi<br />
tekrar tekrar yapıp farklı sonuçlar<br />
beklemektir.”<br />
Seviyoruz diye, hep suyun altında<br />
kalamayız ki…<br />
LİDERLİK, “İNSANLARLA<br />
BİRLİKTE” BAŞARILI OLMA<br />
İŞİDİR<br />
7. Kişisel bütünlükle örnek<br />
olabilmek (role model olabilmek):<br />
Hepimiz davranışlarımız ile örnek<br />
olabilmeliyiz. Çünkü davranışlar<br />
sözden daha etkili. Kişinin<br />
söyledikleri ile davranışlarının<br />
tutarlılık göstermesi beklenir.<br />
Elbette bu davranışların olumlu ve<br />
ilham verebilecek davranışlar olması<br />
gerekir ki güven oluştursun. Kişi,<br />
yapmacık kalıp ve tutumlar yerine,<br />
kendi kişiliği ile örnek oluşturmalıdır.<br />
Böylece çevresinde iyi ve güçlü bir<br />
etki yaratabilir. Etrafımızdakiler<br />
biz istesek de istemezsek de<br />
bizi gözlemlerler. Etrafımızda<br />
bize yansıyan davranışlar, bizim<br />
yansıttıklarımızın geri dönüşüdür.<br />
Yankı gibi. Saklamamız olanaklı<br />
değildir. Çünkü liderlik tek başına<br />
değil “insanlarla birlikte başarılı<br />
olma” işidir.<br />
Liderler, birlikte çalıştıkları insanların<br />
enerjilerini doğru yönlendirip,<br />
kaynakların en etkin şekilde<br />
kullanılmasını sağlarlar. Bunun için<br />
örnek olmak hem içeride<br />
hem de dışarıda kendini tutarlı<br />
ifade etmek gerekir. Davranışlar, en<br />
güzel sözlerdir. Siz fark etmeden<br />
karşınızdaki bunu alır.<br />
Sevgili papağanın gagasını<br />
kapatarak, alışkanlık gereği sarf<br />
ettiğimiz sözlerden kurtulamayız.<br />
Çünkü ekibimiz ve çevremiz bunun<br />
farkındadır ancak yüzleşirsek, örnek<br />
olma yolculuğunda ilerleyebiliriz.<br />
YENİ FİKİRLERİ<br />
YÜREKLENDİREN ORTAMLAR<br />
8. Yeni fikirlerin filizlenmesine<br />
izin verebilmek: Yeni fikirlere<br />
açık olmak hem bireyler hem<br />
de kurumlar için “sınırlarını<br />
genişletmek, potansiyelini<br />
kullanmak ve öğrenmek” anlamına<br />
gelir. Bununla beraber bizi korkutur<br />
da. Çünkü yeni fikirlere açık olmak,<br />
yargılamadan önce düşünmeyi,<br />
kalıplara bağlı kalmadan<br />
dinleyebilmeyi gerektirir. Yeni<br />
fikirlere açık olmak, alıştığımızın<br />
dışında bakış açılarına açık olmak,<br />
etkin sorular sorabilmek ve iyi bir<br />
gözlem yeteneği ister.<br />
Kendimizi eski fikirlerle<br />
çevrelediğinizde yeni şeylerden<br />
git gide uzaklaşırız. Sınırlarımızı<br />
zorlamak, bizi zihinsel olarak<br />
bambaşka yerlere götürür ve<br />
farklı bakış açılarını keşfetme ve<br />
bilgimizi artırma fırsatı verir. Yeni<br />
fikirler, kurumlarda geleneksel<br />
bakış açılarının yargısına takılıp<br />
yok olabilirler. Yeni fikirlerin<br />
yeşereceği iş ortamları yaratmak<br />
bir liderin asıl görevidir. Yeni fikirleri<br />
yüreklendiren ortamlar, kuruluşları<br />
da ileriye taşır.<br />
84//<br />
www.kobiyasam.com.tr<br />
<strong>SAYI</strong> 4 // 85
HABİBE AKŞİT<br />
İLETİŞİM AĞININ GÜCÜ:<br />
AZ ÇABAYLA ÇOK İŞ…<br />
Yeni fikirlere gölge etmemek, olası<br />
engelleri açmak, onlara gerekli<br />
toprak ve ışığı sunmak gerekir.<br />
Bazen yeni fikirleri o kadar çok yok<br />
ederiz ki; son birine can havliyle<br />
yapışır ya da suni ortamlar yaratırız.<br />
SAHİP OLUNAN<br />
YETKİNLİKLERLE NELER<br />
YAPILABİLİR?<br />
9. Sahip olduklarını fark<br />
etmek, sahip olduklarınla neler<br />
yaratabilirsin tekrar bakmak:<br />
Hepimizin iyi olduğu ya da<br />
olmadığı yönler ve yetkinlikler<br />
vardır. Öncelikle kişi olarak kendi<br />
sahip olduğumuz yetkinliklerin<br />
farkında olmalıyız. Elbette sahip<br />
olmadığımız ve geliştirmek<br />
istediğimiz yetkinlikler için de<br />
çabalamak anlamlı.<br />
Önemli olan sahip olduğumuz<br />
yetkinliklerle ne yapabileceğimize<br />
odaklanmak. Başkasının sahip<br />
olduğu şeylerden ilham almak<br />
gerek, üzülmek değil. Aynı durum,<br />
kurumlar için de geçerli. Kişi ve<br />
kurum olarak sahip olduğumuz<br />
yetkinlikleri, iş yapma şeklimizi,<br />
süreçlerimizi, bizim için öne<br />
çıkan kaynaklarımızı ve diğer<br />
özelliklerimizi fark etmeli, kendi<br />
eşsizliğimizi bilmeliyiz. Bu eşsizlik<br />
içinde geliştirmek istediğimiz<br />
yetkinlik ve kaynaklar varsa onları<br />
da gündeme almalıyız.<br />
OLAYLARA DAHA GENİŞ<br />
VE DOĞAL HALLERİYLE<br />
BAKIŞ<br />
10. Gerçekçi bir bakış açısına<br />
sahip olabilmek: Bunun<br />
için yukarıda bahsedilen<br />
şeylerle birlikte farklılıklara<br />
saygı, öğrenmeyi istemek,<br />
diğerlerinin görüşünü merak<br />
etmek, olaylara daha geniş bir<br />
açıdan ve doğal halleriyle bakıp,<br />
değerlendirebilmek önem taşır.<br />
Aksi takdirde baktığımız her<br />
yerde görmek istediklerimizi<br />
görürüz. Çünkü odağımız<br />
neredeyse, dikkatimizi oraya<br />
yöneltiriz.<br />
Dünyada dikkat ettiklerimiz,<br />
dönüşeceğimiz kişiyi<br />
şekillendirir. Neyi görmeye<br />
niyetlisiniz? Kendinizi dev<br />
aynasında mı yoksa kübik bir<br />
yaklaşımla mı görüyorsunuz?<br />
11. İletişim ağının gücünü<br />
kullanabilmek: İletişim ağı ya<br />
da moda ismiyle “networking”,<br />
çok genel olarak bir kişiden<br />
diğer bir kişiye bilgi, fikir ve<br />
bağlantı taşımaktır. Bunu<br />
yaparken, herhangi bir çıkar<br />
olmadan ilişki kurmak, bu<br />
ilişki ve iletişimi geliştirip canlı<br />
tutmak esastır. Böylece yardıma<br />
ihtiyaç duyulduğunda yardım<br />
alabileceğiniz kişilere ulaşabilmek<br />
mümkün olur. Oluşturduğunuz<br />
iletişim ağı, az çabayla çok şey<br />
yapabilmenize olanak sağlar.<br />
İletişim ağınızı verimli şekilde<br />
yönetmek, iş ilişkileri oluşturmak,<br />
yeni iş fırsatlarını tanımak,<br />
bilgi paylaşmak, girişimler için<br />
potansiyel ortaklar aramak<br />
gibi faaliyet ve çabalarınıza da<br />
yardımcıdır.<br />
Her gün kurulan iş ortaklıklarının<br />
yüzde 70’nin networking<br />
aracılığıyla yapıldığı, şirket<br />
cirolarının yüzde 70’nin<br />
yine bireysel bağlantılarla<br />
gerçekleştirildiği tespit edilmiş.<br />
Küresel ticaretin yüzde 65’inin<br />
birebir bağlantılarla gerçekleştiği<br />
düşünülmekte.<br />
Networking’de iyi ilişkiler esastır.<br />
Amaç “gerek sosyal gerek iş<br />
hayatımızın” zenginleşmesini<br />
sağlamak. Tüketmeden bu ağı<br />
kullanmak ve geliştirmek önem<br />
taşır. Bir seferde susuzluğumuzu<br />
gidermek ve tek taraflı kazanım<br />
değil.<br />
SANKİ ‘EVRENSEL BİR<br />
YAPIŞTIRICI’ GİBİ…<br />
12. İhtiyacımız olan şey “sevgi”:<br />
Hep söylediğimiz, beklediğimiz,<br />
paylaştığımızı düşündüğümüz bir<br />
duygu, sevgi. Öyle bir duygu ki,<br />
sanki “evrensel bir yapıştırıcı” gibi.<br />
Bizi birbirimize bağlıyor.<br />
Etkili liderler, insanlarla empati kurup,<br />
onlarla iş birliği yapıp, onları anlamak<br />
için samimiyetle çaba gösterirler.<br />
Böylece onların gelişimlerine ve<br />
yeni yetkinlikler kazanmalarını<br />
sağlarlar. Bu aynı zamanda bağlı<br />
çalışanları getirir. Çünkü bağlılık,<br />
memnuniyetten farklıdır. Bağlılık,<br />
sevgi, saygı ile duyulan içten<br />
yakınlıktır.<br />
Logoterapi’nin<br />
kurucusu Viktor<br />
Frankl mizahı,<br />
kahramanlıkla eş<br />
tutar. “Olaylara<br />
mizahi bakış, onları<br />
başka açılardan<br />
görmemizi ve<br />
yaşama sanatında<br />
ustalaşmamızı<br />
sağlar ve bizi<br />
eşitler” der.<br />
Mizah aslında<br />
çok da güçlüdür.<br />
Zorlukları; esnek,<br />
akışkan ve<br />
dayanılabilir kılar.<br />
Sevgiyle bağlandığınız bir vizyonunuz<br />
ve hedefiniz olduğunda ve sevgi<br />
yaşamınızda baskın duygu olduğunda<br />
liderliğiniz bundan nasıl etkilenir?<br />
Belki de yeni yılda kendimize<br />
sormamız gereken sorulardan biri bu.<br />
Tam 14 tane güzel çizim. Emeklerinize,<br />
düşüncelerinize, yüreğinize sağlık<br />
Orhan Büyükdoğan…<br />
Bitirmeden son bir not iletmeliyim.<br />
Onlarca karikatür ve harika çizim<br />
arasından yazım için seçki yaparken,<br />
içlerinde o kadar ince espriler vardı ki…<br />
Ve o kadar çok güldüm ki… Bilesiniz,<br />
her satır yüzümde bir gülümsemeyle<br />
yazıldı.<br />
Hepinize sevgi ve saygılarımı<br />
iletiyorum. n<br />
Birey ve kurum olarak kaldıraç<br />
noktamızı böyle oluştururuz.<br />
Böylece kendi özel gelişim<br />
yolumuz ortaya çıkar. Bu özel<br />
yolu, başkası gibi olmak isteyerek<br />
oluşturamayız.<br />
86// www.kobiyasam.com.tr <strong>SAYI</strong> 4 // 87
YÖNETİM<br />
ANINDA TAKIP, HIZLI KARARLAR VE VERIMLILIK IÇIN<br />
STRATEJİK PERFORMANS<br />
YÖNETİMİ<br />
NLD Danışmanlık’ın kurucusu Özer<br />
Önaldı; hayata geçirdikleri Stratejik<br />
Performans Yönetimi (SPM) modeliyle<br />
“şirketin ihtiyaç duyduğu” raporlama<br />
sistemin insandan bağımsız hale geldiğini,<br />
işveren veya yönetici tarafından uzaktan<br />
bağlantıyla izlenebildiğini ve karar sürecini<br />
hızlandırdığını ifade ediyor.<br />
n Şirketler faaliyetlerini “excel” programına<br />
girilen bilgiler üzerinden takip ediyor.<br />
Excel tablolarındaki verilerle hazırlanan<br />
raporlar şirketin durumuna ve geleceğine<br />
ışık tutuyor. Ancak excel sürecinin rapora<br />
dönüşmesi hayli zaman alıyor. Öte yandan<br />
süreçteki insan kaynaklı aksama ve hatalar<br />
rapor sonuçları ile kararlara yansıyabiliyor.<br />
İNSAN KAYNAKLI HATALAR SONA<br />
ERİYOR<br />
NLD Danışmanlık tarafından kurgulanan<br />
“Stratejik Performans Yönetimi (SPM-<br />
Strategic Performance Management)”,<br />
hem yöneticilerin güncel işleyişi ve bunun<br />
şirkete etkisini anında görmesini sağlıyor<br />
hem de uzun raporlama döneminde oluşan<br />
hatalarını ortadan kaldırıyor.<br />
ERP (İşletme Kaynak Planlaması-Enterprise<br />
Resource Planning) sistemlerindeki<br />
datalar, excel ortamında online olarak<br />
yönetim raporu haline geliyor. Şirketin<br />
sahibi ya da yöneticisi böylelikle her an<br />
durumdan haberdar olabiliyor. SPM<br />
sayesinde raporlama için ayrıca personel<br />
istihdamına ihtiyaç duyulmuyor; halihazırda<br />
bu işi yapanlar açık pozisyonlarda<br />
değerlendirilebiliyor.<br />
KÜÇÜK ADIMLARLA SÜREKLİ<br />
GELİŞMEK<br />
NLD Danışmanlık’ın kurucusu Özer<br />
Önaldı, profesyonel yöneticilikleri sırasında<br />
“bir yöneticinin veya işverenin neye<br />
ihtiyacı olduğunu deneyimlediklerini ve<br />
SPM modelini bunlardan yararlanarak<br />
kurguladıklarını söylüyor. Bu modelin “küçük<br />
adımlarla büyük değişimlere ulaşmayı<br />
ve sürekli gelişmeyi hedefleyen Kaizen<br />
felsefesine” dayandığını belirten Önaldı,<br />
“Hataları minimize ederek şirket içindeki<br />
departmanları senkronize hale getirmek ve<br />
verimli kılmak amaçtır.<br />
Hızlı ve doğru karar alabilmek ve yapmış<br />
olduğumuz hizmet karşılığında müşterimize<br />
fayda sağlamak amacı ile ihtiyaç duyulan<br />
gerekli verilerin online akışını SPM’ye 10<br />
dakikada bir – eğer veri girişi doğru iseaktarıyoruz.<br />
SPM; bu nedenle bir şirketin<br />
ihtiyaç duyduğu raporlama sistemini<br />
insandan bağımsız hale getirerek işverenin<br />
veya yöneticinin uzaktan bağlantı sağlayarak<br />
takip etmesini ve hızlı karar vermesini<br />
sağlamaktadır.” diyor.<br />
Özer Önaldı<br />
DAHA NET, HIZLI VE<br />
DOĞRU KARARLAR<br />
Şirket verilerinin optimizasyonunun<br />
günümüz rekabet şartlarında daha da<br />
önem kazandığının altını çizen Önaldı,<br />
“Stratejik Performans Yönetimi’nin”<br />
imkan tanıdığı basit raporlama<br />
mantığıyla danışmanlık hizmeti<br />
sundukları kurumlardaki karar verme<br />
süreçlerini “daha net, doğru ve hızlı hale”<br />
getirdiklerini; bunun da orta ve uzun<br />
vadede karlılığı ve verimliği artırdığını<br />
kaydediyor.<br />
GÖZDEN KAÇAN<br />
PARAMETRELERE SON<br />
Önaldı, SPM’nin şirketlere katkılarını şöyle<br />
detaylandırıyor: “Şimdiye kadar yapmış<br />
olduğumuz çalışmalar sonucunda pek<br />
çok şirkette gözden kaçan veya takip<br />
edilmeyen parametreler olduğunu<br />
tespit ettik. İş ortağı olarak gördüğümüz<br />
müşterilerimiz ile almış olduğumuz ortak<br />
kararlar sayesinde bu parametrelerin<br />
üzerine giderek şirketlerin sorunlarını<br />
çözdük ve verimliliklerini artırdık.<br />
Bu verimlilik artışı şirket bilançolarında<br />
stokların satış cirolarına ve adetlerine<br />
uyumlu olarak optimize edilmesi, satışların<br />
karlı yapılarak ciroların artırılması, insan<br />
kaynaklarının daha verimli kullanılması,<br />
maliyetlerin dengelenmesi, kısa ve uzun<br />
vadeli borçların azaltılması yönünde<br />
sonuçları doğurmuştur. Bu durum şirket<br />
karlılığını artırarak mutlu işveren/çalışan<br />
ortamını oluşturmuş, hedefler netleşmiştir.<br />
Bu nedenle yönetim modelimizde başarı<br />
bizim tek amacımızdır.” n<br />
88// www.kobiyasam.com.tr <strong>SAYI</strong> 4 // 89
TİCARET<br />
2’NCİ EL OTODA<br />
“ ONLINE” FARKI<br />
Petrol Ofisi’nin kardeş kuruluşu VavaCars’ın hizmete sunduğu “Online Açık Artırma Portalı”,<br />
2’nci el otomobil piyasasındaki bayi ve galerilere büyük kolaylık, hızlı hareket etme fırsatı<br />
ve isabetli karar verebilme ortamı sağlıyor.<br />
n Türkiye’de Petrol Ofisi iş birliğiyle<br />
Nisan 2019 tarihinden bu yana<br />
faaliyet gösteren VavaCars’ın “ikinci<br />
el sektörünün önemli oyuncuları<br />
galeri ve bayileri için” özel olarak<br />
tasarladığı “VavaCars Online Açık<br />
Artırma Portalı” hizmete girdi.<br />
Portal; piyasanın faydasına<br />
sunduğu yeni özellikler ve<br />
kolaylıklarla araç alımlarında galeri<br />
ve bayilere önemli bir alternatif<br />
oluşturuyor. Portala https://www.<br />
vava.cars/tr/dealer/ adresinden<br />
üye olunabiliyor. Galeri ve bayiler,<br />
bu platform aracılığıyla VavaCars<br />
ekibiyle iletişime geçebiliyor.<br />
“REKABETÇİ FİYATLAR,<br />
EŞSİZ HIZ”<br />
VavaCars Satış Direktörü Sencer<br />
Alagöz, “VavaCars olarak, yenilikçi<br />
iş modelimiz sayesinde, rekabetçi<br />
fiyatlarla, şeffaf, ücretsiz bir<br />
ekspertiz süreci ve sektörde<br />
eşi olmayan bir hızda hizmet<br />
sunuyoruz. İş modelimizin diğer<br />
ayağında ise satın aldığımız<br />
bu araçları galeri ve bayilere<br />
satışa sunuyoruz. Şirketimizin<br />
şu an mevcut tek satış kanalı ise<br />
VavaCars Online Açık Artırma<br />
Platformu” dedi.<br />
“REHİN YA DA VERGİ BORCU<br />
SÜRRİZİ YOK”<br />
Şirketin iş süreçlerinde araç<br />
ruhsatlarını üzerine aldığını ve<br />
böylelikle rehin ya da vergi borcu<br />
gibi istenmeyen bir durumla<br />
karşılaşılmadığını ifade eden<br />
Alagöz, şu bilgileri verdi: “Böylelikle<br />
de aracın satışını çok kolay ve hızlı<br />
bir şekilde gerçekleştirebiliyoruz.<br />
VavaCars Açık Artırma Portalına<br />
üyelik için ücret ödenmesi ya<br />
da satış üzerinden herhangi bir<br />
Sencer Alagöz<br />
SA<strong>YIL</strong>ARLA 2’NCİ EL<br />
PİYASASI<br />
2018’in ikinci yarısındaki döviz<br />
kuru dalgalanma, krediye ulaşım<br />
zorluğu ve bunun sonucunda sıfır<br />
araç pazarındaki daralma; aracını<br />
değiştirmek ya da yeni araç almak<br />
isteyenleri 2’nci el pazarına yöneltti.<br />
Sıfır otomobil satışları 2017’den<br />
bugüne yaklaşık yüzde 60 daralırken,<br />
2’nci el otomobil pazarı yüzde 5,15<br />
büyüdü.<br />
Otomotiv Distribütörleri Derneği<br />
(ODD) INDICATA verilerine göre, 2019<br />
Kasım’da Türkiye 2’nci el online<br />
pazarında 164 bin 219 adetlik satış<br />
gerçekleşti; 2’nci el pazarı, geçen<br />
senenin aynı dönemine nazaran yüzde<br />
36 genişledi.<br />
2019 yılının 11 aylık dönemde online<br />
pazar bir önceki yılın aynı dönemine<br />
kıyasla yüzde 8,2 büyüyerek toplam<br />
1 milyon 595 bin 64 adede ulaştı.<br />
Sıfır otomobil başına satılan 2’nci el<br />
otomobil sayısı İstanbul’da 3,98’den<br />
7,42; Ankara’da ise 11,80’den 17,24<br />
adete çıktı.<br />
komisyon alınması kesinlikle<br />
söz konusu değil. Dileyen bayi<br />
ve galeri yetkililerine VavaCars<br />
otoparkına gelerek araçları bir<br />
gün önceden inceleme imkânı da<br />
sunuyoruz.<br />
Türkiye’nin en güvenilir otomobil<br />
alım satım servisi haline<br />
gelmeyi ve piyasada alımsatım<br />
alışkanlıklarını kökten<br />
değiştirmeyi hedefliyoruz.”<br />
GENİŞ ARAÇ PORTFÖYÜ<br />
VavaCars, araçları bizzat<br />
kullanıcısından alıyor. Dolayısıyla<br />
portföyünde her çeşit, renk,<br />
model ve donanımda araç<br />
bulunabiliyor. VavaCars’ın<br />
ayrıca “Petrol Ofisi’yle yakıt<br />
anlaşmalıların da dahil olduğu filo<br />
şirketlerinden araç alınabilmesi”<br />
işiyle ilgilenen ayrı bir departmanı<br />
var. Bu sayede otomotivle ilgili<br />
işyeri/vergi levhalı tüm müşterilere<br />
çeşitli modellerde, paketlerde ve<br />
kilometrelerde araç önerilebiliyor.<br />
OTOMOTİK TEKLİF<br />
ÖZELLİĞİ<br />
VavaCars Autobid (Otomatik<br />
teklif) özelliğiyle alıcı, açık<br />
artırmadaki araç için en yüksek<br />
teklifini sunmuş sayılıyor. Sistem<br />
alıcının belirlediği en yüksek<br />
artırma bedelini geçmeden<br />
otomatik artış yapabiliyor ve araç<br />
‘rezerve et’ fiyatını görülene dek<br />
bu işlem devam ediyor.<br />
“Rezerve et” fiyatını aşan teklif<br />
yoksa artış olmuyor. Sistem hiçbir<br />
zaman önceden belirlenmiş<br />
otomatik artırma fiyatının<br />
üzerinde teklif vermiyor. Yani<br />
alıcının bilgisayar başında oturup<br />
satış sürecini izlemesine gerek<br />
kalmıyor. n<br />
90// www.kobiyasam.com.tr
TEKNOLOJİ<br />
TEKNOLOJİ<br />
İNEKLERE SANAL<br />
GERÇEKLİK TERAPİSİ<br />
// MEHMET HAYDAR<br />
Kaynak: webtekno.com<br />
ROBOT KİRALAMA SERVİSİ:<br />
MUSASHI<br />
Dünya istihdam sisteminde yeni bir aşamaya<br />
geçildi. Sonunda ilk robot kiralama servisi de<br />
kuruldu. İsrail’den SixAI ve Japonya’dan Musashi<br />
Seimitsu adlı iki şirketin ortak olarak hayata<br />
geçirdiği MasushiAl adlı şirket, “yapılan işe veya<br />
saate göre” fiyatlandırarak robotları ihtiyaç duyan<br />
firmalara kiralıyor.<br />
MusashiAI ismi verilen şirket şimdilik müşterilerine<br />
yalnızca “denetim” ve “otonom forklift” robotu<br />
alternatifi sunuyor. SixAI’nın kurucularından Ran<br />
Poliakine, robotların tamamen otonom olduğunu<br />
yani “kiralanan her bir robot kendilerine verilen<br />
görevi yerine getirebilmek için kendi yollarını<br />
kendilerinin belirlediğini” açıkladı.<br />
Musashi Seimitsu’nun Başkanı ve CEO’su Hiroshi<br />
Otsuka ise misyonlarının geleceğe daha da<br />
yakınlaşmak için adım atmak ve çabalamak<br />
olduğunu belirtti. Otsuka, görevlerinin ve<br />
yaptıklarının Japon üretim teknolojisi ve yapay zeka<br />
ile birleştirerek; dünyayı değiştirmeyi amaçladıklarını<br />
söyledi.<br />
VR (Virtual Reality) diye bilinen sanal gerçeklik gözlükleri<br />
şimdiye dek birçok farklı alanda kullanıldı. Ancak<br />
Rusya'daki bir çiftlikteki yeni kullanım şekli ve amacı<br />
diğerlerine hiç ama hiç benzemiyor. Burada ineklere<br />
daha fazla süt üretebilmeleri için sanal gerçeklik gözlüğü<br />
takılıyor. Uygulamayla ineklerin “kış depresyonuna”<br />
girmemesi ve süt üretiminin azalmaması amaçlanıyor.<br />
Özel olarak tasarlanan gözlüklerden izletilen “güneşli<br />
bir yaz günü ve yeşil çimenlerin üzerinde bulunma”<br />
görüntüleriyle ineklerin kış depresyonunun duygusal<br />
etkilerinden kurtulup kurtulmadıkları ve buna bağlı<br />
olarak süt verimlerinin düşüp düşmediği araştırılıyor. VR<br />
gözlükleri inekler üzerinde bir süre daha denenecek ve<br />
arzu edilen sonuçlara ulaşılırsa seri üretime geçilecek.<br />
İneklerin kış depresyonunu iyileştirmek için klasik müzik<br />
dinletmek, masaj yapmak gibi farklı yöntemler de<br />
kullanılıyor.<br />
ÇİN’DE YAPAY GÜNEŞ HEYECANI!<br />
Kamuoyuna yansıyan bilgilere göre, Çin’in HL-2M<br />
adındaki “tokamak nükleer füzyon reaktörü”, <strong>2020</strong><br />
yılında faaliyete geçecek. Geçen 2019 Kasım’da Yapay<br />
Güneş üzerinde çalışan bilim insanlarından Duan<br />
Xuru, inşaatın sorunsuz gittiğini ve reaktörün <strong>2020</strong>’de<br />
çalışacağını belirtti.<br />
Yüksek maliyetlerin ticari bir füzyon reaktörünün<br />
gelişiminin önündeki en büyük sorunlardan biri<br />
olduğunu vurgulayan Harrison, uluslararası füzyon<br />
araştırma topluluğunun bir parçası olan HL-<br />
2M’nin, reaktörlerin tasarımını radikal bir şekilde<br />
etkileyeceğini ifade etti.<br />
Nükleer füzyonun ürettiği gücün nasıl<br />
kullanılacağının bulunması, neredeyse sınırsız<br />
bir temiz enerji kaynağına erişmek anlamına<br />
geliyor. 1960’larda Sovyetler Birliği tarafından icat<br />
edilen tokamak makinaları, enerji araştırmaları<br />
için muazzam bir öneme sahip. Ancak sorun şu ki,<br />
füzyonun gerçekleşmesi plazma akışının gücüne<br />
bağlı. Bu süreci daha uygun maliyetle sürdürmenin<br />
yolunun keşfedilememesi araştırmaların önündeki<br />
en büyük engellerden.<br />
Çin’in HL-2M adındaki reaktörünün bu zorluğun<br />
üstesinden gelecek makine olabileceği umuluyor.<br />
En azından ilk ipuçları bu yönde. Proje hakkında<br />
Newsweek’e konuşan nükleer fizikçi James Harrison,<br />
“HL-2M, araştırmacılara yüksek performanslı füzyon<br />
plazmalarının, cihazın çekirdeğinden çıkan ısı<br />
ve parçacıklarını daha etkin bir şekilde ele alma<br />
konusunda değerli veriler sağlayacak.” dedi.<br />
92// www.kobiyasam.com.tr <strong>SAYI</strong> 4 // 93
EKSOSKELETON’LA<br />
YENİDEN YÜRÜME UMUDU<br />
Fransa’nın Grenoble Üniversitesi’ndeki Clinatec<br />
laboratuvarında yürütülen deneysel çalışmalarda,<br />
felçli bir hasta dış iskelet teknolojisiyle iki yıl sonra<br />
ilk kez kollarını ve bacaklarını hareket ettirdi.<br />
Neredeyse yürümeyi unuttuğunu açıklayan hasta,<br />
yaşadığı hissi ayda yürümeye benzetti.<br />
Bu konudaki Başta felçli hastalar olmak üzere<br />
birçok engelli hasta için de umut olarak görülen<br />
Eksoskeleton sistemi yaklaşık 65 kg ağırlığında.<br />
Hastanın düşünceleriyle hareket ediyor.<br />
Felçli hasta ilk önce beynine yerleştirilen bu<br />
parçaları kullanarak sanal bir karakteri kontrol<br />
etmeyi; ardından yaptığı egzersizlerle yavaş<br />
yavaş kendi hareketlerini yönetmeyi ve yürümeyi<br />
öğrendi. Yalnız bu süreç ifade edildiği kadar<br />
olmadı. Hâlâ düşme riski söz konusu. Bu ihtimali<br />
ortadan kaldırmak için yürürken askıyla tavana<br />
bağlanarak ayakta tutuluyor. Özetle eksoskeleton<br />
henüz laboratuvar dışında kullanılmaya hazır<br />
değil.<br />
Yazılımı sayesinde beyinden gelen dalgaları<br />
komutlara çevirip hastanın üzerine giydirilen dış<br />
iskeleti hareket ettirmesi sağlanıyor. Bu sistem<br />
hastaya eksiksiz bir yürüme kazandırmasa da<br />
düşünce ile hareket kontrolü alanında şimdiye<br />
kadar erişilmiş en ileri seviye olarak görülüyor.<br />
Gönüllü olarak deneylerde yer alan genç hasta<br />
4 yıl önce geçirdiği kaza neticesinde omuriliği<br />
zedelenerek felç olmuş ve yaklaşık 2 yılını<br />
hastanede geçirmişti. Deneyi kabul ettikten<br />
sonra ameliyatla beyninin hareketleri kontrol<br />
eden bölümüne iki özel aparat takıldı. Aparatların<br />
üstünde beyindeki hareketliliği izleyebilen ve<br />
beynin komutlarını bir bilgisayara ışınlayabilen<br />
elektrotlar var.<br />
94// www.kobiyasam.com.tr
SÖYLEŞİ<br />
ESTETİK<br />
ALGISI<br />
Sil Baştan<br />
Plastik Rekonstrüktif ve Estetik Cerrahi<br />
Uzmanı Evren Tevfik İşçi sosyal hayatın,<br />
çalışma şartlarının ve teknolojideki<br />
ilerlemelerin hem kadınlar hem de<br />
erkeklerde estetiğin yaygınlaşmasına<br />
ve estetik algısının değişmesine yol<br />
açtığını; estetiğe başlama yaşının<br />
küçüklüğünü belirtiyor.<br />
“Estetiğin<br />
de bir oluru<br />
var. Burun eti<br />
kalın, derisi<br />
gözenekli ve<br />
kaba olan<br />
bir insanın<br />
ameliyatla<br />
incecik<br />
bir burun<br />
yapısına<br />
sahip olması<br />
mümkün<br />
değil.<br />
Deforme<br />
olmuş bir<br />
vücudu<br />
germelerle ve<br />
liposuctionla<br />
dümdüz<br />
manken<br />
gibi bir hale<br />
getirme<br />
ihtimali yok<br />
denecek<br />
kadar düşük.”<br />
n Ameliyatlı ya da ameliyatsız tüm<br />
estetik müdahalelere eğilim grafiği<br />
sürekli yükseliyor. Teknolojideki<br />
gelişmelerin tıbba sunduğu katkıyla<br />
işlemler artık eskisine kıyasla daha<br />
kolay gerçekleşebiliyor ve ayrıca risk<br />
faktörü de giderek azalıyor. Ancak<br />
tıbbın her alanındaki gibi estetikte de<br />
etik kaygılar var ve bunların yeterince<br />
dikkate alınması gerekiyor.<br />
Hacettepe Üniversitesi’nde İngilizce<br />
Tıp okuyan ve aynı üniversitede<br />
uzmanlık eğitimini tamamlayan<br />
Plastik Rekonstrüktif ve Estetik Cerrah<br />
Evren Tevfik İşçi’yle İstanbul Ataköy<br />
Towers’taki muayenehanesinde estetik<br />
cerrahi hakkında merak edilenleri<br />
konuştuk.<br />
“REKABETTE DIŞ GÖRÜNÜM DE<br />
ÖNEMLİ HALE GELDİ”<br />
Geçmişten günümüze estetik cerrahi<br />
algısında neler değişti ve son yıllarda<br />
neden bu denli yayınlaştı?<br />
Estetiğin yaygınlaşmasının ve estetik<br />
algısının değişmesinin günümüz<br />
şartlarıyla alakası var.<br />
Çalışma koşulları, sosyal hayat,<br />
teknolojideki ilerlemeler hayatımızda<br />
birtakım değişikliklere sebep oluyor.<br />
İçsel olarak kendimize bakış açımız<br />
da dünyaya bakış açımız da değişiyor.<br />
Çalışma hayatını ele alırsak, eskiden<br />
çok daha yoğun bir rekabet söz konusu.<br />
İnsanlar kendilerini çok iyi geliştiriyorlar<br />
ancak rekabette artık dış görünümde<br />
önemli hale gelmekte. Bazı sebeplerle<br />
daha taze, dinamik, dinç ve enerjik<br />
görünme eğilimi söz konusu. Kişideki<br />
hal, hareket ve görünüşün dışarıya<br />
yansıyan bir anlamı var.<br />
96// www.kobiyasam.com.tr <strong>SAYI</strong> 4 // 97
SÖYLEŞİ<br />
“SELFİE ETKİSİYLE BURUN<br />
AMELİYATLARI KATLANARAK<br />
ARTTI”<br />
Hal, hareket ve görünüşe nasıl<br />
bir anlam yükleniyor?<br />
Örneğin kaşların arasında oturmuş<br />
bir çizginin olması çok sakin bir<br />
kişiyi sinirli gösterebiliyor. O kişiye<br />
niye sinirlendiniz denildiğinde,<br />
aksine çok sakin olduğunu<br />
söylüyor. Bu durum botoksla<br />
düzeltilebiliyor. Başka bir örnek;<br />
gözaltındaki torbalar muhatapta<br />
uykusuzluk, geceden kalmışlık<br />
ve veya bir hastalık izlenimi<br />
uyandırıyor. Haliyle bu durum iş<br />
hayatındaki, söz gelimi pazarlama<br />
sektöründeki performansa<br />
olumsuz yansıyabiliyor. Psikolojik<br />
bir etki meydana getiriyor.<br />
Öte yandan teknolojinin<br />
hayatımızda kapladığı alan giderek<br />
artmakta. Cep telefonları, bunların<br />
aplikasyonları, sosyal medya vs…<br />
Önceden sesleydi; artık görüntülü<br />
olarak iletişim kurulmakta.<br />
Görünüşle alakalı detaylar ön<br />
plana çıktı. Selfie çekimlerinin<br />
yaygınlaşmasıyla birlikte burun<br />
ameliyatlarının sayısı katlanarak<br />
artmakta. Videolar paylaşılıyor<br />
şimdilerde; o yüzden her an taze<br />
olunması ihtiyacı hissediliyor.<br />
İnsanlar üzerinde toplumsal baskı<br />
oluşuyor.<br />
Estetik işlemleri<br />
cerrahi olan ve<br />
olmayan diye<br />
ikiye ayırıyoruz.<br />
İnsanlar<br />
bilinçlendikçe<br />
daha az riskli<br />
arayışlara<br />
giriyorlar.<br />
Cerrahlar da<br />
öyle. Hasta<br />
hakları bilinci<br />
topluma yayıldı.<br />
Anestezideki<br />
riskler de<br />
hesaba<br />
katılıyor.<br />
Cerrahi işlemler<br />
mümkün<br />
olabildiğinde<br />
lokal<br />
anesteziyle<br />
gerçekleşiyor.<br />
“ESTETİK HİZMETİNE ERİŞİM<br />
DE KOLAYLAŞTI”<br />
Bu artışta başka hangi faktörler<br />
rol oynuyor?<br />
Ameliyatsız ya da ameliyatlı estetik<br />
girişimlerin artmasında, doktor<br />
ve hastane sayısının dolayısıyla<br />
bu alanda verilen hizmetin<br />
çoğalmasının payı da var tabi ki. Bu<br />
tür tedavilere erişim kolaylaştı.<br />
Eskiden yalnızca varlıklı kişiler<br />
veya sahneye çıkan sanatçılar<br />
estetik yaptırmaktaydı. Artık kapı<br />
komşumuz, kızımız, oğlumuz,<br />
annemiz de estetik hizmeti alır oldu.<br />
“BİLİNÇLENDİKÇE RİSKİ AZ<br />
İŞLEMLER TERCİH EDİLİYOR”<br />
Estetik işlemler 20-30 yıl<br />
evvelinde maliyetli, külfetli ve<br />
daha ziyade cerrahiydi. Anestezi<br />
altında gerçekleşmekteydi.<br />
Teknolojinin gelişmesi ve çeşitli<br />
uygulamaların devreye girmesiyle<br />
günümüzde yarı cerrahi yarı<br />
kozmetik çözümler, örneğin kök<br />
hücre tedavisi ortaya çıktı. Biraz<br />
bunlardan bahseder misiniz?<br />
Estetik işlemleri cerrahi olan ve<br />
olmayan diye ikiye ayırıyoruz.<br />
İnsanlar bilinçlendikçe daha az riskli<br />
arayışlara giriyorlar. Cerrahlar da öyle.<br />
Hasta hakları bilinci topluma yayıldı.<br />
Anestezideki riskler de hesaba<br />
katılıyor. Cerrahi işlemler mümkün<br />
olabildiğinde lokal anesteziyle<br />
gerçekleşiyor. “Bene bıçak<br />
vurulursa vücuda yayılıp kansere<br />
dönüşür mü?” klişe korkusunda<br />
olduğu gibi hala çözemediğimiz<br />
anlayışlar, önyargılar ve sorunlar da<br />
var diğer yandan.<br />
“MİNİMAL İNVAZİV<br />
MÜDAHALELER DEVREDE”<br />
Kök hücre gibi moleküler tıbbı<br />
ürünlerle yaptığımız estetik<br />
işlemler artmaya başladı. Bunların<br />
bazıları eskiden ameliyatla yapılırdı.<br />
Ameliyata kıyasla biraz daha az<br />
etkili olsa da risk faktörü ortadan<br />
kalkıyor. Vücut bütünlüğüne<br />
zararı olmayan minimal invaziv<br />
müdahaleler de devrede. Yeni<br />
yeni tedaviler hayatımıza girdi.<br />
Örneğin önceleri saç ekimi yoktu.<br />
Önce keşfedildi, denendi, gelişti ve<br />
yaygınlaştı.<br />
Tıp insanların kozmetik<br />
problemlerine ne tür çözümler<br />
bulunabileceği konusunda fazlaca<br />
kafa yordukça tedavi yöntemleri<br />
geliştirildi. Zamanla bu tedavilerin<br />
maddi külfetleri azaldı ve halkın<br />
ilgisi arttı. Artış trendi devam<br />
ediyor.<br />
“ESTETİK İŞLEMLERE<br />
BAŞLANGIÇ YAŞI<br />
KÜÇÜLÜYOR”<br />
Estetik cerrahide gelinen nokta<br />
itibariyle nasıl bir hasta profiliyle<br />
karşı karşıyayız?<br />
Estetik işlemlere başlangıç yaşının<br />
özellikle burun operasyonlarında<br />
küçülmeye başladığını<br />
söyleyebilirim. Burun ve meme<br />
gibi estetik müdahalelere karar<br />
verilirken; ilkesel bazda fizikselin<br />
yanı sıra ruhsal gelişimin de<br />
tamamlanmış olmasını isteriz.<br />
Ama bunun istisnaları olabiliyor.<br />
Genç kızda alay konusu edilen<br />
bir burun varsa ve anne-baba<br />
da ısrarla ricacı oluyorsa işlem<br />
yaş küçük de olsa yapılabiliyor.<br />
Kepçe kulak operasyonu,<br />
ilkokula başlamadan yaptığımız<br />
işlemlerden biri. Çünkü çocuk bu<br />
yüzden okulda çok ciddi ruhsal<br />
hasar görebilir. Kadınlar kadar<br />
olmasa da evli ya da bekar erkekler<br />
de estetik işlemlere rağbet gösterir<br />
oldu. Çeşitli saiklerle estetik girişim<br />
arayışındaki erkek sayısının artığını<br />
görüyoruz.<br />
“ERKEKLER GÖBEKLERİYLE<br />
ÇOK İLGİLENİYORLAR”<br />
Erkeklerin estetik talepleri<br />
arasında ilk 10’a neler giriyor?<br />
Tabi ki saç ekimi birinci sırada.<br />
Onun ardından burun, botoks,<br />
çok nadir de olsa dolguya talep<br />
var. Kaz ayağı kırışıklığını yok<br />
edici botoks, göz kapağı ile yaygın<br />
olmasa da gıdı işlemleri, egzersizle<br />
de başa çıkılamayan beldeki simit<br />
oluşumuna özellikle yan taraflarına<br />
müdahale isteği söz konusu.<br />
Ortadoğu’da da Türkiye’de de<br />
diğer ülkelerde de erkekler<br />
göbekleriyle çok ilgileniyorlar. Bir<br />
de erkeklere özel meme büyümesi<br />
(jinekomasti) olayını ekleyebiliriz.<br />
“ERKEKLERDEKİ YAĞLANMA<br />
ORGANLARIN ETRAFINDA<br />
OLUYOR”<br />
Erkeklerde göbek ve yan yağ<br />
alımlarında ne tarz uygulamalar<br />
yapılmakta?<br />
Yağ aldırma da daha doğru yağ<br />
emme işleminde liposuction<br />
ameliyatı kullanılmakta. İşlemin<br />
yapılışı yıllardır aynı; sadece bir<br />
takım teknik değişiklikler oldu.<br />
Yağı parçalamada bazı cihazlar<br />
devrede. Erkeklerde bu konuda<br />
şöyle bir fark söz konusu.<br />
Kadınlarda genetik olarak<br />
cilt altı yağ dokusu daha<br />
fazla. Erkeklerdeki yağlanma<br />
organların etrafında oluyor.<br />
Bombe bir karın ama cilt altı yağ<br />
dokusu az. Erkek hasta bunun<br />
liposuctionla halledilebileceğini<br />
zannediyor. Erkekteki bu durumun<br />
zayıflamadan çözülebilmesi<br />
mümkün değil. Ancak çok nadir<br />
de olsa cilt altında yağ biriken<br />
erkekler de var.<br />
“KARIN KASI ESTETİĞİNİ<br />
SAĞLIKLI BULMUYORUM”<br />
Bir de çok taraftarı olmadığım<br />
karın kaslarına baklava dilimi<br />
şekli vermek için yapılan “six<br />
pack” işlemi var. Bu şekil ilerde<br />
bozulacaktır. Öbek öbek yağa<br />
adeta bir heykeltıraş gibi şekil<br />
verilmiş olunuyor. Bunu sağlıklı bir<br />
uygulama olarak görmüyorum.<br />
“ESTETİK MÜDAHALELERİN<br />
DE BİR OLURU VAR!”<br />
Kişilerin taleplerinin yerine<br />
getirilebilmesinde buna uygun<br />
olup olmadıkları da çok önemli<br />
sanırım…<br />
Teknoloji ilerledikçe bizden<br />
beklentiler arttı ama kumaş da<br />
önemli bu işte. Fiziksel olarak<br />
kimseyi yargılamayız ancak<br />
98// www.kobiyasam.com.tr <strong>SAYI</strong> 4 // 99
unun bir oluru var. Burun eti<br />
kalın, derisi gözenekli ve kaba<br />
olan bir insanın ameliyatla<br />
incecik bir burun yapısına sahip<br />
olması mümkün değil. Deforme<br />
olmuş bir vücudu germelerle ve<br />
liposuctionla dümdüz manken<br />
gibi bir hale getirme ihtimali yok<br />
denecek kadar düşük. Bunları<br />
anlatamıyoruz. Cihazla 3 boyutta<br />
canlı bir dokuda yapılacak<br />
işlemi 2 boyutta fotoshopla çizip<br />
göstermemiz bile istenebiliyor<br />
bazen. Biz öncelikle hekim, sonra<br />
da plastik cerrahi uzmanıyız;<br />
bilgisayar mühendisi değiliz.<br />
“BREZİLYA TARZI POPO<br />
REVAÇTA”<br />
Peki kadınların estetik tercih<br />
ve eğilimlerinde neler trend şu<br />
sıralar?<br />
Türkiye’ye de yansımaya başladı;<br />
şu anda dünyada Brezilya tarzı<br />
popo dediğimiz bir ameliyat var.<br />
Poponun çıkık, kalkık ve büyük<br />
gözükmesi durumu. Bu tarzın tek<br />
özelliği bu değil, belin de incecik<br />
kum saati gibi olması gerekiyor.<br />
Liposuctionla yağları alıyoruz,<br />
popoya enjekte ediyoruz. Anlatımı<br />
basit fakat zor ve sıkıntılı bir işlem.<br />
Riskli bir ameliyat.<br />
Yağ oranı daha<br />
fazla olduğu<br />
için bayanlarda<br />
yağların<br />
emildiği<br />
liposuction<br />
işlemi yaygın.<br />
Ameliyat<br />
girişimi<br />
olmayan<br />
botoks, dolgu<br />
ve PRP cilt<br />
bakımı gibi<br />
işlemleri sıkça<br />
yaptırıyorlar. Şu<br />
unutulmamalı<br />
ki botoks türü<br />
uygulamalar<br />
tıbbi bir tedavi<br />
ve ciddi bir<br />
işlemdir.<br />
“KADINLARDA LIPOSUCTION<br />
İŞLEMİ YAYGIN”<br />
Yağ oranı daha fazla olduğu için<br />
bayanlarda yağların emildiği<br />
liposuction işlemi yaygın.<br />
Ameliyat girişimi olmayan botoks,<br />
dolgu ve PRP cilt bakımı gibi<br />
işlemleri sıkça yaptırıyorlar. Şu<br />
unutulmamalı ki botoks türü<br />
uygulamalar tıbbi bir tedavi ve<br />
ciddi bir işlemdir.<br />
Öte yandan anestezi imkanlarımız<br />
gelişti, daha kuvvetli ağrı kesiciler<br />
var ama ameliyatların eziyetli bir<br />
süreci olduğu da unutulmamalı.<br />
“YAĞ ENJEKTESİ KAS<br />
İÇLERİNEYAPILMAMALI”<br />
Popoya yağ enjektesinde bazı<br />
istenmeyen olaylar hatta ölümler<br />
meydana gelebilmekte. Çünkü<br />
damarlara sızan azıcık bir yağ<br />
oradan vücuda yayılabiliyor.<br />
Pıhtı atması yerine bu defa yağ<br />
pıhtısı soruna yol açabiliyor.<br />
Bunu önlemek için ABD Plastik<br />
Cerrahi Derneği şunları önerdi:<br />
Yağ enjektesi kas içlerine<br />
yapılmamalı. Bir seansta hastanın<br />
kaldıramayacağı kadar yağ enjekte<br />
edilmemeli.<br />
Bunları olayın ciddiyetini ve bilinçli<br />
olmayı vurgulamak için anlattım.<br />
Elbette ki insanları gereğinden<br />
fazla korkutmamak, dengeyi<br />
bulmak lazım. Bu konuda basına<br />
büyük iş düşüyor.<br />
“KÖK HÜCRE TEDAVİSİ İLE<br />
YAĞ ENJEKTESİ FARKLI<br />
KONULAR”<br />
Yağ enjeksiyonu ve dolgu<br />
malzemelerini kıyaslarsak<br />
avantajları ve dezavantajları<br />
nelerdir?<br />
Modern tıpta hastaya metotlar<br />
ve kullanılacak malzemeler<br />
bütün yönleriyle anlatılıyor.<br />
Sonrası tercihe kalıyor. Hiçbiri<br />
diğerinin yerini tutmuyor. Avantaj<br />
ve dezavantajları iyice gözden<br />
geçirilmeli. Kök hücre tedavisi<br />
ise bambaşka ve apayrı bir konu;<br />
içinde doğal olarak kök hücre<br />
de bulunan yağın enjektesiyle<br />
karıştırılmamalı. Ayıklanan kök<br />
hücrelerin enjekte edildiği yere<br />
ne ve ne kadar faydası olacağı<br />
soru işareti. Dolgu gibi değil,<br />
ucu açık. Herkeste aynı sonuç<br />
alınamayabiliyor. n<br />
100// www.kobiyasam.com.tr
RAGIP ERTUĞRUL<br />
AMAN ‘YÜZSÜZ’LERDEN<br />
UZAK DURUN!<br />
// RAGIP ERTUĞRUL<br />
17’inci Yüzyıl’ın önemli oyun yazarı Moliere’in “bütün dünyada en<br />
sık sahnelenen, en çok konuşulan, tartışılan ve başyapıtı kabul<br />
edilen oyunu” Tartuffe’tür. Şehvet ve açgözlülük dürtülerini<br />
dindarlık maskesiyle gizleyen Tartuffe karakteri, Fransızlarda öyle<br />
etkili bir yer bırakır ki “Tartuffe” adı ‘ikiyüzlü’ anlamında bir sözcük<br />
olarak Fransız diline yerleşir.<br />
n İş veya özel yaşamımız artık iç içe<br />
girmiş durumda. Yönetim danışmanları<br />
her ne kadar önermese de iş<br />
ortağımızı aile içinden seçebiliyoruz.<br />
İş arkadaşlarımızı aile veya sosyal<br />
çevremize de dâhil ediyoruz. Bunu<br />
takım ruhu yaratmanın ve bir takıma<br />
ait olmanın gereği olarak öğrendik; bu<br />
şekilde de götürüyoruz. Bu yüzyıllardır<br />
da böyle… Beni bu yazıyı yazmaya<br />
asıl motive eden, bu sezon yeniden<br />
sahnelenen 17’nci Yüzyıl’ın önemli oyun<br />
yazarı Moliere’in “Tartuffe” adlı eseri.<br />
Oyunda nelerin anlatıldığına şöyle bir<br />
bakalım isterseniz.<br />
KİLİSENİN BASKISIYLA<br />
YASAKLAMA…<br />
İlk kez 1664’te sahnelenen Moliere’in “Le<br />
Tartuffe” adlı 5 perdelik tiyatro oyunu,<br />
yazarın daha önce beğeni kazanan<br />
Kadınlar Mektebi oyunundan da büyük<br />
bir ses getirmiş. Oyun kilisenin ve<br />
dindarlar grubu “Compagnie du Saint<br />
Sacrement”in baskısıyla yasaklanmış<br />
ancak 1669’da yeniden sahnelenme<br />
olanağı bulmuş.<br />
VARLIKLI VE DİNDAR BİR<br />
ADAMIN ALDANIŞI<br />
Varlıklı ve dindar bir adam olan<br />
Orgon, eşi Elmire, kızı Mariane ve oğlu<br />
Damis’le Paris’te yaşamaktadır. Orgon,<br />
gittiği kilisede kendisi gibi çok dindar<br />
olduğuna inandığı Tartuffe’le tanışır ve<br />
onu ahlaki bir yol gösterici ve kendini<br />
dine adamış biri olarak benimser. Bir<br />
süre sonra da her sözünü dinlediği<br />
bu adamı evinde kalmaya davet eder.<br />
Orgon, Tartuffe’e karşı aşırı bir saygı ve<br />
müthiş bir bağlılık gösterir ve bir süre<br />
sonra evin tüm yönetimini ona<br />
bırakır. Tartuffe’ü bir aziz olarak<br />
gören Orgon; eşi ve çocuklarına<br />
karşı da hep onun tarafını tutar.<br />
HERKES TARTUFFE’İ UYARIR<br />
AMA…<br />
Orgon, çevresindeki herkes<br />
tarafından Tartuffe’e karşı uyarılır.<br />
Tartuffe’ün “göründüğü gibi<br />
erdemli olmadığını, kendisini<br />
sosyal ve maddi kazanç için<br />
kullandığını” söyleyenler, bir türlü<br />
onu ikna edemez. Hatta Orgon,<br />
kızı Mariane’ı bile Tartuffe’le<br />
evlendirmek ister. Hâlbuki kızı<br />
ile Valere adlı gencin birbirlerini<br />
sevdiklerini bilmektedir.<br />
Tartuffe’ün gözü ise aslında<br />
Orgon’un karısındadır. Tartuffe’ün<br />
annesine aşk ilanı sahnesine<br />
tanık olan Damis, hemen durumu<br />
babasına haber verir. Ama Orgon<br />
oğluna inanmaz. Damis evi terk<br />
eder. Orgon da öfkelenerek evini<br />
ve tüm servetini Tartuffe’e bağışlar.<br />
SONUNDA GERÇEKLER<br />
ORTAYA ÇIKAR…<br />
Orgon dışındaki aile fertlerinin bu<br />
oyunu bozmak için gösterdikleri<br />
gayretler sonucunda “Tartuffe’ün<br />
farklı adlar altında sayısız suç<br />
işlemiş biri olduğu” ortaya çıkar.<br />
Tartuffe tutuklanır. Servetine<br />
yeniden kavuşan Orgon da kızı<br />
Mariane ve Valere’in evlenmesine<br />
onay verir. Moliere’in bütün<br />
dünyada en sık sahnelenen, en<br />
çok konuşulan ve tartışılan ve<br />
aynı zamanda da genel olarak<br />
büyük yazarın başyapıtı olarak<br />
kabul edilen oyunu Tartuffe’tür.<br />
Hiç kuşkusuz ki bunda öyküsünün<br />
güncelliğini hiçbir dönemde<br />
yitirmeyişi de etkili olmuştur.<br />
OYUN FRANSIZLARI<br />
DERİNDEN SARSAR…<br />
Dindarlığı bir maske gibi<br />
kullanarak içindeki şehvet<br />
ve açgözlülük dürtülerini dış<br />
dünyadan gizlemeye çalışan<br />
Tartuffe karakteri, özellikle Fransız<br />
toplumu üzerinde öyle etkili bir yer<br />
bırakmıştır ki, bu oyundan sonra<br />
“Tartuffe” adı ‘ikiyüzlü’ anlamında<br />
bir sözcük olarak Fransız diline<br />
yerleşmiştir.<br />
Moliere bu oyunla bir yandan<br />
“Tartuffe karakteri aracılığıyla din<br />
tacirliğini ve ikiyüzlü softalığı”<br />
Moliere bu oyunla<br />
bir yandan<br />
“Tartuffe karakteri<br />
aracılığıyla din<br />
tacirliğini ve<br />
ikiyüzlü softalığı”<br />
eleştirir; diğer<br />
yandan da<br />
“ona gülünç bir<br />
sadakatle bağlı olan<br />
Orgon karakteriyle”<br />
toplumun ileri gelen<br />
kesimlerinde bu<br />
türden yobazlığın<br />
nasıl destek<br />
gördüğüne dikkat<br />
çeker.<br />
eleştirir; diğer yandan da “ona<br />
gülünç bir sadakatle bağlı olan<br />
Orgon karakteriyle” toplumun<br />
ileri gelen kesimlerinde bu türden<br />
yobazlığın nasıl destek gördüğüne<br />
dikkat çeker.<br />
ÇEVREMİZ TARTUFTE VE<br />
ORGON’LARLA DOLU…<br />
Başımızı şöyle bir döndürüp<br />
baktığımızda çevremizde nice<br />
Tartuffe, bunun yüz katı kadar da<br />
Orgon’a rastlamamız boşuna değil.<br />
Tartuffe ve Orgon maalesef<br />
günümüzde “17’inci<br />
Yüzyıl’dakinden” belki daha da<br />
fazla prim yapan karakterler.<br />
Bunu azaltmanın en geçerli yolu<br />
ise olaylara-olanlara eleştirel<br />
bakabilmek… Her ne kadar belki<br />
sizi o an için eğlendiriyor olsa<br />
da bu tip düzenbaz yobazları,<br />
işbilir geçinen şark kurnazlarını<br />
yanımızdan yöremizden uzak<br />
tutmak. Kendilerine acındırma,<br />
sığınma ve sizi övme safsatalarına<br />
kanmamak. Ve nihayetinde<br />
cesaretle doğruları söylemeye<br />
devam etmek.<br />
DOĞRULARI GÖRMEK VE<br />
GÖRDÜKLERİNİ SÖYLEMEK…<br />
Moliere’in hemen hemen bütün<br />
komedilerinde olduğu gibi bu<br />
oyunda da doğruları görebilen<br />
ve gördüklerini söylemekten<br />
çekinmeyen bir hizmetçiyle<br />
karşılaşırız: Dorine. Keskin zekâlı<br />
ve sivri dilli Dorine, kendinden<br />
çok daha eğitimli ve çok daha<br />
soylu kimselerin göremediklerini,<br />
halka özgü bir sezgiyle hemen<br />
görmekte ve her yakaladığı fırsatta<br />
çevresindekileri iğnelemekten geri<br />
durmamaktadır. Zaten oyunun<br />
sonunda Tartuffe’ün maskesini<br />
düşüren de Dorine’in kurnazlığı<br />
olacaktır.<br />
ALT KADRO ÇALIŞANLARINA<br />
DA KULAK KABARTIN<br />
Siz siz olun şirketimizde veya<br />
ofisimizde şoför, muhaberat,<br />
kurye veya çaycı olarak çalışan<br />
ekip arkadaşlarımızın hislerine,<br />
fikirlerine, öngörülerine ve<br />
görüşlerine kulağınızı kabartın,<br />
dikkate alın.<br />
MAM’ART TİYATRO’YLA BU<br />
SEZON SAHNEDE<br />
Yukarıda etraflıca bahsettiğim<br />
oyun, 2019-<strong>2020</strong> sezonunda<br />
Mam’art Tiyatro’nun “Tartuffe-<br />
Yüzsüz” adlı yapımıyla seyirci<br />
karşısına çıkıyor. Yönetmen Emrah<br />
Eren’in dinamik ve çağdaş rejisi,<br />
Tolga Çebi’nin hem döneme hem<br />
bugüne temas eden müzikleri,<br />
Sadık Kızlağaç’ın işlevsel ve renkli<br />
kostümleri oyunu bir klasikten<br />
çok olumlu anlamda bir karnavala<br />
dönüştürüyor.<br />
Yönetmen Eren acaba neden<br />
olayın Fransa’da geçtiğine ilişkin<br />
bir not düşmüş ola ki?<br />
Varın onu da siz düşünün. n<br />
102// www.kobiyasam.com.tr <strong>SAYI</strong> 4 // 103
GÖKAY GENÇ<br />
SANATIN ÖMRÜ UZATTIĞI KANITLANMIŞKEN<br />
<strong>2020</strong> AJANDALARINA<br />
DAHA FAZLA SANAT<br />
EKLEYELİM…<br />
İyisiyle kötüsüyle, kimimize güzel gelmişti 2019; kimimizde ise<br />
ufak tefek yaralar açtı belki. <strong>2020</strong> öyle iyi gelsin ki hepimize; mutluluk, sevgi dolu,<br />
sanatla dolu güzle bir yıl geçirelim.<br />
// GÖKAY GENÇ<br />
T i y a t r o<br />
Yeni bir yıla yeni bir enerjiyle, yeni kararlarla başlamışken <strong>2020</strong> yılında<br />
ajandalarımıza biraz daha sanat ekleyelim. Son günlerde bilimsel olarak da sanatın<br />
ömrü uzattığı kanıtlanmışken daha da fazla sanat diyerek canımıza can katalım.<br />
n <strong>2020</strong> yılında ajandanıza almanız gereken<br />
oyunlar; 5 farklı kadının yaşamı algıları,<br />
tanıklıkları, hikâyeleri:<br />
◗ Fadik Sevin Atasoy kendi yazdığı ve oynadığı<br />
Muse “Bir Esin Perisi Davası” oyunuyla seyirci<br />
karşısına çıkıyor. Oyunun yönetmeni ise yaptığı<br />
her işle adından başarıyla söz ettiren Erdal<br />
Beşikçioğlu.<br />
◗ “Dansöz”, daha sezonun başında adından<br />
söz ettirmeyi başardı. Oyunculuğuyla Sezen<br />
Keser’in karaktere can verdiği metnin yazarı ve<br />
yönetmeni Şamil Yılmaz.<br />
◗ ”Lâl Hayal”, unutamadığımız Gümüş dizisiyle<br />
tanıdığımız Songül Öden’in geçtiğimiz<br />
sezon başlayan ve bu sezon da devam eden;<br />
izleyenler tarafından tam not almış bir oyunu.<br />
Yönetmenliğini Ezel Akay ve Aysel Yıldırım’ın<br />
yaptığı oyunun yazarı ise Sevilay Saral.<br />
◗ Bu sezona henüz merhaba diyen bir tiyatro oyunu<br />
“Hayal Satıcısı”. Zehra İpşiroğlu’nun kaleme aldığı,<br />
Berfin Zenderlioğlu’nun yönettiği ve Berna Laçin’in<br />
oynadığı oyun bir fal kahvesinde geçiyor.<br />
◗ Bedeni 48 yıl yaşamış ama sesiyle, yaşam aşkıyla,<br />
tutkusuyla tüm dünyada akıllara kazınmış bir<br />
şarkıcı… ‘Kaldırım serçesi’ namıyla tanınan Edith<br />
Piaf’ın hayatı sahnede Tülay Günal’la can buluyor.<br />
Başar Sabuncu’nun kaleminden çıkan bu gerçek<br />
yaşam öyküsünün yönetmeni Yiğit Sertdemir.<br />
MUSE “BİR ESİN<br />
PERİSİ DAVASI”<br />
Yazan / Çeviren / Oynayan:<br />
Fadik Sevin Atasoy<br />
Yönetmen: Erdal Beşikçioğlu<br />
Orjinal Müzik: Emir Işılay<br />
Piyano: Murat Köselioğlu<br />
Dans - Koreografi: Bahar Keleş<br />
Tek kişilik, müzikal tarzda bir oyun olan<br />
”Muse 90401” orjinal adıyla ilk defa<br />
ABD’de Fadik Sevin Atasoy tarafından<br />
Edgemar Center For Arts Tiyatrosu’nda<br />
İngilizce olarak oynanmış. Oyun,<br />
“Muse” (bir esin perisi davası)’ adıyla<br />
Türkiye’de ilk defa Tatbikat Sahnesi’nde<br />
Erdal Beşikçioğlu rejisi ile oynanıyor.<br />
Sanat Gezegeni’nden dünyaya<br />
gönderilmiş bir esin perisi<br />
olan “Muse”, Tolstoy, Shakespeare<br />
ve Leonardo Da Vinci’nin eserlerini<br />
yaratma süresinde onlara ilham<br />
vermek üzere görevlendirilmiştir.<br />
Lakin insan olma arzusu ile yanıp<br />
tutuşan Muse (esin perisi), ustaların<br />
kadın karakterleri için yazdığı finalleri<br />
değiştirmeye çalışmış, bu nedenle<br />
ustalar tarafından Sanat<br />
Gezegeni’nin mahkemesine<br />
şikayet edilmiştir.<br />
Oyun “Muse”un mahkeme karşısında<br />
kendini savunması ile başlar. Muse’un<br />
en büyük arzusu insan olmak ve kendi<br />
eserini dünyaya bırakabileceği bir<br />
ustaya dönüşmektir. Acaba Muse’a ‘bir<br />
şans daha’ verilecek midir?<br />
DANSÖZ<br />
Yazan-Yöneten: Şamil Yılmaz<br />
Oynayan: Sezen Keser<br />
Koreografi: Elif Aydın<br />
Hiç kimsenin, annesinin bile<br />
dönüp bakmadığı kayıp bir<br />
kız çocuğunun; Meryem’in<br />
hikayesini anlatıyor “Dansöz”.<br />
Meryem, dünyanın ağırlığını<br />
gövdelerinde taşıyan<br />
çocuklardan. Fakat günün<br />
birinde, duyduğu bir müzikle,<br />
bütün hikayesi aniden<br />
değişiyor: Meryem, kökleri<br />
kadim ritüellere kadar uzanan<br />
oryantali ve dans ettikçe daha<br />
da büyüyen gövdesindeki<br />
hafifliği keşfediyor. Bakışlar<br />
ilk kez üstüne çevriliyor. Tüm<br />
bakışların üstüne çevrildiği<br />
andaysa, Meryem, bakışın da<br />
kendi ağırlığıyla geldiğini; hatta<br />
bazen görülmenin en ağır yük<br />
olduğunu, bakanın neredeyse<br />
her zaman gördüğünden<br />
fazlasını talep ettiğini fark<br />
ediyor… Buradan sonrası ise<br />
kıyamet!<br />
LAL HAYAL<br />
Proje Tasarım: Songül Öden<br />
Yazar: Sevilay Saral<br />
Yönetmen: Ezel Akay,<br />
Aysel Yıldırım<br />
Dekor ve Kostüm Tasarım:<br />
Naz Erayda<br />
Müzik: Diler Özer,<br />
Metehan Dada<br />
Işık Tasarım: Önder Arık<br />
Koreografi: Dans Fabrika<br />
Oyuncu: Songül Öden<br />
Er: Gökçe Gürçay,<br />
Onur Gürçay<br />
Dansçılar: Buğra<br />
Büyükşimşek, Hande Kazdal<br />
Bir beden, yedi kadın…<br />
Lâl Hayal, farklı yaş ve<br />
sosyal statüden 7 kadının<br />
trajik komik hikayesini<br />
anlatır. Birbirinden farklı<br />
kadın figürlerinin yolu<br />
çözülmeye muhtaç polisiye<br />
bir hikayenin geriliminde<br />
buluşur. 16 yaşındaki hiphop’çı,<br />
70 yaşındaki Nişantaşı<br />
hanımefendisi, komşu<br />
kadın, üniversite öğrencisi,<br />
Allah’a yakaran babaanne,<br />
Sütlüceli kuaför, koç burcu<br />
bir jinekolog… Lâl Hayal’in<br />
trajik komik kadınları neye<br />
tanıklık edip susmuşlardır?<br />
Elmas, Zümrüt, Safire, İnci,<br />
Mercan, Yeşim, Firuze... Sahi,<br />
siz bu kadınlardan hangisini<br />
tanıyorsunuz?<br />
104// www.kobiyasam.com.tr <strong>SAYI</strong> 4 // 105
GÖKAY GENÇ<br />
S i n e m a …<br />
Yeni yılla birlikte birbirinden farklı beş yerli<br />
komedi filmi vizyona giriyor.<br />
HAYAL SATICISI<br />
KALDIRIM SERÇESİ-EDITH PIAF<br />
Yazan: Zehra İpşiroğlu<br />
Yöneten: Berfin Zenderlioğlu<br />
Müzik/Efekt: Burçak Çöllü<br />
Oynayan: Berna Laçin<br />
Bir fal kahvesi, iki yaşam arasına<br />
sıkışıp kalmış bir kadın, gelenlergidenler,<br />
içinde bulunduğu<br />
cendereden çıkamayanlar...<br />
“Hayal Satıcısı”, gerçek bir<br />
yaşam hikayesinden yola<br />
çıkarak kadınlığın ezberlenmiş<br />
söylemlerine ayna tutar.<br />
Hapsoldukları bu dünyadan<br />
çıkışı engelleyen görme biçimini,<br />
özellikle de eril dili ve yarattığı<br />
körlüğü sorgulatma çabasındadır.<br />
Oyunda da söylendiği gibi “Erkek<br />
dediğin katil olur olmasına ama<br />
kurban olamaz asla.”<br />
Yazan: Başar Sabuncu<br />
Yöneten: Yiğit Sertdemir<br />
Dramaturg: Aylin Alıveren<br />
Müzik Direktörü: Yiğit Özatalay<br />
Koreograf: Büşra Firidin<br />
Sahne Tasarımı: Yiğit Sertdemir<br />
Işık Tasarımı: Cem Yılmazer<br />
Kostüm Tasarımı: Özlem Kaya<br />
Oynayanlar: Tülay Günal, Levend Yılmaz, Aytek Şayan, Burcu<br />
Halaçoğlu, Can Deniz Erzaim, Ozan Erdönmez, Yeşim Sarı<br />
Orkestra: Sarper Kaynak (piyano), Mutlu Ödemiş (akordeon, keman<br />
ve ukulele), Güneş Bulak (klarnet, alto saksofon), Doğan Doğangün<br />
(kontrbas), Mustafa Kemal Emirel (davul ve glockenspiel)<br />
Sadece sesiyle değil, hayata, müziğe ve aşka olan tutkusuyla da<br />
ölümsüzleşen Edith Piaf; 48 yıllık trajik hayatında dibi de gördü, zirveyi<br />
de. Kaldırımda doğmuş, yaşamı boyunca yoksulluk ve hastalıklarla<br />
boğuşmuş olsa da; hayatı müthiş bir tutku ve cesaretle kucaklayarak,<br />
giderek dünyayı sarsan bir efsaneye dönüştü.<br />
1950’ler Fransa’sından 80’ler Türkiye’sine uzanan bu hayat yolu, Tülay<br />
Günal’ın etkileyici yorumuyla yeniden bizimle... Kaldırım Serçesi, eseri<br />
kaleme alan Başar Sabuncu’ya ve 1982’deki yorumuyla Edith Piaf ile<br />
özdeşleşen Gülriz Sururi’ye de bir saygı duruşu niteliğinde...<br />
BİZ BÖYLEYİZ<br />
Fimin senaryosu Caner Özyurtlu,<br />
Melikşah Altuntaş ve Berrak Tüzünataç’ın<br />
kaleminden çıkmış. Yönetmen koltuğunda<br />
ise yine Caner Özyurtlu oturuyor. Biz<br />
Böyleyiz’in oyuncuları; Berrak Tüzünataç,<br />
Engin Öztürk, Şebnem Bozoklu, Özge<br />
Özpirinççi, Meriç Aral, Boran Kuzum ve<br />
Hümeyra.<br />
Filmin konusu: Yıllar sonra yeniden<br />
bir araya gelen bir arkadaş grubunun<br />
hikayesini konu ediyor. Çocukluk ve gençlik<br />
dönemlerini birlikte geçiren bir grup<br />
arkadaş, yetişlinliğe geçmeleriyle birlikte<br />
farklı yönlere savrulur. Nezihe’nin ellerinde<br />
büyüyen grup, hayatta en değer verdikleri<br />
kişi olan Nezihe’nin rahatsızlandığını<br />
öğrendiklerinde büyük bir üzüntüye<br />
kapılırlar. Bu süreçte Nezihe’nin yanında<br />
olmak isteyen ekip, İstanbul’dan Nezihe’nin<br />
İzmir’deki evine gider. Birbirlerinden<br />
tamamen farklı karakterlere sahip olan<br />
arkadaşlar, bu vesileyle birkaç günlüğüne<br />
bir arada kalmak zorunda kalır. Bu süreç,<br />
sürpriz gelişmelerin ve geçmişe yönelik<br />
hesaplaşmaların yaşanmasına neden olur.<br />
BABA PARASI<br />
Selçuk Aydemir’in senaryosunu yazdığı ve yönettiği filmin<br />
oyuncuları Ahmet Kural, Murat Cemcir, Devrim Yakut, Rasim<br />
Öztekin, Yağmur Tanrısevsin, Özgür Emre Yıldırım, Ayhan Taş,<br />
Deniz Barut.<br />
Filmin konusu: Ülkenin en zengin insanının gayri meşru<br />
çocukları, babalarının ölümü üzerine büyük bir servete<br />
konar. Birbirinden farklı karaktere, kültüre, yaşam tarzına<br />
sahip olan kardeşler, kendilerine düşen payı almak için<br />
harekete geçtiklerinde beklenmedik bir durumla karşı<br />
karşıya kalır. Kardeşler, yasal varis olmalarına rağmen, mirasın<br />
tamamına sadece biri sahip olabilecektir; en kötü olanı.<br />
Babalarının mirasının bulunduğu kasanın şifresini bulan,<br />
tüm mirasın sahibi olacaktır. Şifre ancak ölen milyarder gibi<br />
aç gözlü, düzenbaz, acımasız, zeki ve uçarı biri tarafından<br />
bulunabilecektir. Kasayı açmak için büyük bir yarışa girişen<br />
kardeşler, bu süreçte kendilerini beklenmedik durumların<br />
içinde bulur.<br />
106// www.kobiyasam.com.tr <strong>SAYI</strong> 4 // 107
GÖKAY GENÇ<br />
M ü z i k<br />
‘Müzik ruhun gıdasıdır’ sözüyle birlikte yeni yılın ilk aylarında değerli<br />
müzisyenlerin resitallerinin yanı sıra keyifle yorumlanmış şarkılarla<br />
yüreklerimizi ısıtalım.<br />
ELTİLERİN SAVAŞI<br />
Merakla beklenen yapımlar arasında yer<br />
alan 31 Ocak vizyon tarihli Eltiler Savaşı’nın<br />
yönetmeni Onur Bilgetay. Gupse Özay, Merve<br />
Dizdar, Ferit Aktuğ ve Uraz Kaygılaroğlu’nun<br />
başrollerini paylaştığı filmin senaryosu Gupse<br />
Özay’a ait.<br />
FERİDE<br />
Ocak ayında vizyona girecek olan bir başka komedi filmi<br />
ise “Feride”. Zeynep Çamcı’nın senaryosunu kaleme<br />
aldığı filmin yönetmenliğini Ali Yorgancıoğlu yapmış.<br />
Feride karakterine can veren Zeynep Çamcı’ya filmde,<br />
Ersin Korkut, Barış Yıldız, Anıl Tetik, Osman Akça, Ceren<br />
Taşçı, Ali Barkın, Aycan Koptur eşlik ediyor.<br />
Filmin konusu: İki elti olan Sultan ve Gizem<br />
arasında yaşanan tatlı çekişmelere, bitmek<br />
bilmeyen rekabete odaklanıyor. Sosyal<br />
medyaya olan düşkünlükleri ile bilinen Gizem<br />
ve Sultan’ın hayatına odaklanılan filmde,<br />
eltilerin evlilik anlayışları, aile kurarken<br />
yaşadıkları ilginç olaylar anlatılıyor.<br />
Filmin konusu: Genç bir kadın olan Feride, yer altındaki<br />
bir dikim atölyesinde terzilik yapmaktadır. Çakma<br />
kahraman kıyafetleri diken Feride’nin hayatı, bir gün<br />
patronu ile iddiaya girmesi ile bambaşka bir hal alır.<br />
Patronu Çetin’e baş kaldıran ve bunun sonucu patronu<br />
ile büyük bir iddiaya giren Feride, kendisini bir anda<br />
moda devlerine kafa tutan eğlenceli bir yolculuğun<br />
içinde bulur.<br />
AĞIR ROMANTİK<br />
14 Şubat Sevgililer Günü’nde tam da sevgililer gününe yakışacak bir<br />
film “Ağır Romantik” vizyona giriyor. Romantik komedi tarzındaki<br />
filmin senaristi ve yönetmeni Deniz Denizciler. Tuvana Türkay ve<br />
Onur Tuna’nın başrollerini paylaştığı filmin kadrosunda Sermiyan<br />
Midyat, Altan Erkekli, Durul Bazan, Semra Dinçer, Servet Pandur,<br />
Gazanfer Gündüz yer alıyor.<br />
ÖLMEME GÜNÜ:<br />
“İKİNCİ YENİ ŞARKILAR”<br />
Gedik Sanat, üç ayrı edebî akımı (Türk, Rus, Alman)<br />
Edebiyat Üçlemesi başlığı altında üç farklı projeyle<br />
Zorlu PSM Platinum Sahnesi’ne taşıyor. Mert Fırat,<br />
Christian Jost, Bülent Bezdüz ve Selman Ada<br />
gibi isimleri ağırlayacak olan 3 konserden ikisi<br />
dünya prömiyerini, diğeri ise Türkiye prömiyerini<br />
gerçekleştirecek.<br />
Başarılı oyuncu Mert Fırat, Türk edebiyatının önemli<br />
akımlarından İkinci Yeni şairlerinin eserlerinden<br />
oluşan şarkılarla seyirci karşısına çıkacak. Nejat<br />
Eczacıbaşı Ulusal Beste Yarışması’nda iki defa<br />
Birincilik Ödülü kazanan ve Kuvayı Milliye’den İnsan<br />
Manzaraları eseriyle dikkatleri üzerine çeken besteci<br />
Murat Cem Orhan, Turgut Uyar, Edip Cansever, Cemal<br />
Süreya ve Tomris Uyar’ın şiirlerini Gedik Sanat’ın<br />
isteği üzerine besteledi. Ölmeme Günü: İkinci Yeni<br />
Şarkılar, 18 Şubat <strong>2020</strong> tarihinde Zorlu PSM Platinum<br />
Sahnesi’ndeki dünya prömiyerinde Mert Fırat ve<br />
Evrim Özkaynak’ın sesleriyle ve Murat Cem Orhan<br />
yönetiminde hayat bulacak.<br />
İSTANBUL RESİTALLERİ<br />
İstanbul Restialleri- Sıradışı Sanatçılar konserleri<br />
kapsamında Alexander Chaushian’ı ağırlıyor.<br />
İstanbul Resitalleri yeni yılı, Japonya’dan Amerika’ya<br />
uzanan bir coğrafyada Suntory Hall, Wigmore Hall,<br />
Viyana Konzerthaus ve Carnegie Hall gibi dünyanın<br />
en prestijli salonlarında konserler veren; Tchaikovsky<br />
ve ARD gibi iki önemli uluslararası yarışmanın<br />
ödüllü ismi 1977 Yerevan doğumlu viyolonselci<br />
Alexander Chaushian ile 18 Ocak Cumartesi günü<br />
karşılıyor! Yer: Sakıp Sabancı Müzesi The Seed<br />
Salonu. Saat: 20.00.<br />
Filmin konusu: Sanatla ilgili bir annenin ve profesör bir babanın<br />
kızı olan Aslı, konservatuvarda okumaktadır. Aslı’nın hayatı, bir<br />
gün Beyoğlu’nda yürürken bir kapkaççının çantasını çalması ile<br />
bambaşka bir hal alır. Yaşadığı olay sonrası büyük bir korkuya kapılan<br />
Aslı’ya, bu sırada olaya şahit olan Kerem adında bir adam yardım<br />
eder ve çantayı bularak Aslı’ya teslim eder. Bu tatsız olay sayesinde<br />
tanışan Aslı ve Kerem, görüşmeye devam ederek çok geçmeden<br />
güzel bir ilişkiye başlar. Ancak Kerem, ayrı dünyalara sahip olduğu<br />
sevgilisine kendisini bambaşka biri olarak tanıtır. Finans uzmanı<br />
olarak kendisini tanıtan Kerem, babasının İstanbul’un en büyük<br />
kapkaç çetesinin başı olduğu gerçeğini de gizler. Ancak yaşananlar,<br />
onların en mutlu günlerinin akıllarından hiç çıkmayacak bir güne<br />
108// www.kobiyasam.com.tr dönüşmesine neden olur.<br />
<strong>SAYI</strong> 4 // 109
DİJİTALLEŞME<br />
KLASİK MÜZİK DEHASI<br />
BEETHOVEN’E YAPAY ZEKA RUHU<br />
Ünlü Alman besteci Beethoven’in ömrü, 10’uncu Senfoni adlı eserini bitirmeye<br />
yetmemişti. Geriye sadece bazı notlar ve taslakların kaldığı eser, klasik müzik dehası<br />
bestecinin 250’nci doğum yılında yapay zeka kullanılarak tamamlanmaya çalışıyor.<br />
Eserin 28 Nisan <strong>2020</strong>’de seslendirilmesi planlanıyor.<br />
GARANTİ BBVA<br />
KONSERLERİ:<br />
ALTIN GÜN<br />
Garanti BBVA konserleri kapsamında 28-29<br />
Şubat tarihlerinde saat 22.30’da Babylon<br />
Sahnesi’nde yeni dönem psikedelik rock<br />
sahnesinin önemli temsilcilerinden Altın<br />
Gün sahne alıyor.<br />
70’ler Türkiyesinin türler arası psikedelik<br />
akımından etkilenmesiyle ortaya çıkan<br />
Altın Gün, gitarda Ben Rider, basta Jasper<br />
Verhulst, davulda Nic Mauskovic, vokalde<br />
Merve Daşdemir, sazda, tuşlularda ve<br />
vokalde Erdinç Yıldız Ecevit ve perküsyonda<br />
Gino Groeneveld’den oluşuyor. İlk çıkış<br />
albümleri “On”u Bongo Joe Records<br />
etiketiyle yayınlayan Altın Gün, Selda<br />
Bağcan’dan Barış Manço’ya, Erkin Koray’a<br />
uzanan geleneksel repertuvarlarını ve<br />
daha önce duyulmadık örnekleri de gün<br />
yüzüne çıkarıyor. Başta Neşet Ertaş olmak<br />
üzere nesilden nesile aktarılan Türk Halk<br />
Müziği bestelerini funk ritimleri, surf gitarlar,<br />
bağlama ve analog klavyenin buluşmasıyla<br />
zenginleştiren grup başta Avrupa, Amerika<br />
ve Kanada olmak üzere dünyanın birçok<br />
şehrinde sahne aldı. Altın Gün; 2019’da<br />
yayımladığı ikinci albümleri “Gece” ile “En İyi<br />
Dünya Müziği Albümü” kategorisinde <strong>2020</strong><br />
Grammy Ödülü’ne aday gösterildi.<br />
İyisiyle kötüsüyle, kimimize güzel gelmişti<br />
2019; kimimizde ise ufak tefek yaralar açtı<br />
belki. <strong>2020</strong> öyle iyi gelsin ki hepimize;<br />
mutluluk, sevgi dolu, sanatla dolu güzle bir<br />
yıl geçirelim.<br />
GÜLSİN ONAY, ÇOCUKLAR<br />
İÇİN SAHNEDE<br />
Devlet Sanatçımız ve UNICEF “İyi Niyet Elçimiz”<br />
piyanist Gülsin Onay, Dolmabahçe Rotary Kulübü<br />
sponsorluğunda ‘Dünya’da Çocuk Felci İle Mücadeleye<br />
Destek’ amacıyla bir resital veriyor. Süleyman Seba<br />
Kültür ve Sanat Merkezi’ndeki resitalin tarihi 16<br />
Ocak. Çocuk Felci dünyadan silindiği takdirde, çiçek<br />
hastalığından sonra yeryüzünden yokedilmiş ikinci<br />
hastalık olacak.<br />
n Yapay zekayı şimdiye dek hep<br />
“Akıllı robotlar acaba insanın<br />
zekasını geride bırakacak gelişim<br />
gösterip dünyayı ele geçirebilir mi?”<br />
ve endüstriye kazandıracağı boyut<br />
çerçevesinde değerlendirmek, bu<br />
teknolojinin hayatı renklendirici<br />
özelliklerinin fak edilmesini<br />
engelliyor.<br />
250’İNCİ DOĞUM GÜNÜ<br />
SÜRPRİZİ<br />
İşte o renklerden biri Almanya’da<br />
hayata geçiriliyor. Ünlü Alman<br />
besteci Ludwing van Beethoven’ın<br />
yarım kalan eseri 10’uncu<br />
Senfoni, yapay zeka kullanılarak<br />
tamamlanacak. Eserin 28 Nisan<br />
<strong>2020</strong>’de Beethoven’in dünyaya<br />
gözlerini açtığı Almanya’nın Bonn<br />
şehrinde besteciyle aynı adı taşıyan<br />
orkestra tarafından seslendirilmesi<br />
planlanıyor.<br />
ULUSLARARASI GRUP<br />
OLUŞTURULDU<br />
Frankfurter Allgemeine<br />
Sonntagszeitung Gazetesi,<br />
aralarında müzikologlar, besteciler,<br />
bilgisayar bilimleri uzmanları ve<br />
piyanist Robert Levin’in de yer<br />
aldığı uluslararası bir grubun<br />
besteyi bitirmek amacıyla bir<br />
araya geldiğini yazdı. Olayı, Alman<br />
Telekomu da doğruladı.<br />
ŞİFRELER DİĞER<br />
ESERLERİNDE<br />
1770’de doğan Beethoven, vefat<br />
ettiği 1827’de 10’uncu Senfoni<br />
üzerinde çalışmalar yapıyordu.<br />
Ondan geriye sadece esere dair<br />
bazı notlar ve taslaklar kaldı.<br />
Klasik müzik dehası bestecinin<br />
diğer eserlerinden faydalanılarak<br />
oluşturulan algoritmaya göre<br />
senfoninin eksik kısımlarını<br />
tamamlamayı hedefleyen<br />
uluslararası grup denemelerini<br />
sürdürüyor.<br />
ALGORİTMADAN<br />
ÖNGÖRÜLEMEZ VERİLER<br />
Salzburg merkezli Karajan<br />
Enstitüsü’nün Müdürü ve<br />
projenin koordinatörü Matthias<br />
Röder, algoritmanın sunduğu<br />
öngörülemez verilerin kendilerini<br />
hayli şaşırttığını belirtti ve<br />
algoritmayı “O adeta, Beethoven’ın<br />
dünyasını keşfetmeye çıkmış olan<br />
bir çocuk” ifadesiyle niteledi.<br />
SIFIRDAN BEEHOVEN ESERİ<br />
ÜRETEBİLİR Mİ?<br />
“Yapay zekayla, Beethoven’in<br />
10’uncu Senfonisi<br />
tamamlandığında bu kulvarda<br />
varılmak istenen yeni hedef<br />
ne olacak?” sorusu şimdiden<br />
heyecan uyandırıyor. Dahi<br />
bestecinin eserlerinden yola<br />
çıkılarak oluşturulan yapay zeka<br />
algoritmasıyla 10’uncu Senfoni<br />
bitirilebiliyorsa; aynı yöntemle<br />
sıfırdan beste de üretilebilir mi? Ve<br />
dahası bu besteler, Beethoven’in<br />
klasikleriyle yarışacak ölçüde<br />
mükemmel ve farklı olabilir mi?<br />
Görüldüğü üzere yapay zekanın<br />
hayatı renklendirdiği konularda da<br />
ucu bucağı yok… n<br />
110// www.kobiyasam.com.tr <strong>SAYI</strong> 4 // 111
GÜVENLİK<br />
SİBER ZORBALIKTA SON<br />
NOKTA: DEEPFAKE<br />
Şantaj ve tehdit için kullanılan DeepFake uygulaması bir yapay zeka ürünü. Herhangi<br />
birinin yüzünü kusursuz benzerlikle dijital ortamda kopyalayabiliyor ve hareket ettirebiliyor.<br />
DeepFake henüz yaygın değil ama maalesef pek yakında isteyen kişilerce kolaylıkla<br />
üretilebilecek ve kötü amaçlar için kullanılabilecek.<br />
PORNO SİTELERİNDE<br />
KULLANIYORLAR<br />
Dilerseniz sizi olayın teknik kısmıyla<br />
ilgili detaylara boğmadan; arz ettiği<br />
tehlikelere odaklanarak ilerleyelim.<br />
Sevdiğimiz ünlü bir politikacı,<br />
sanatçı veya sporcuyu zorda bırakan<br />
görüntü izlediğimizde içimizden<br />
“Acaba gerçek mi?” sorusu geçer.<br />
Bu yazıyı okuduktan sonra koruma<br />
refleksiyle düşündüğümüz o<br />
soru artık birinci derecede önem<br />
kazanacak. DeepFake henüz yaygın<br />
değil.<br />
n Sosyal medyada sizinle ilgili<br />
bir görüntü dolaşıyor. Videodaki<br />
kişi kesinlikle ayırt edilemeyecek<br />
kadar size benziyor. Sadece yüz<br />
değil, mimikler, konuşma tarzı ve<br />
ses de aynı. Görüntüye göre hiç<br />
gitmediğiniz bir yerdesiniz. Size ait<br />
olmayan ifadeler dudaklarınızdan<br />
dökülüyor. Mimikler o kişinin siz<br />
olduğunuza herkesi inandıracak<br />
sahicilikte. O ben değilim<br />
diyorsunuz ama derdinizi kimselere<br />
anlatamıyorsunuz.<br />
EVET BU MÜMKÜN!<br />
Önce akla gelen ilk soruyu<br />
yöneltelim: Bu mümkün mü? Cevap:<br />
Evet. Hemen ardından ikinci soru:<br />
Peki bu nasıl olabiliyor? Cevap:<br />
DeepFake teknolojisiyle. DeepFake<br />
bir yapay zeka ürünü. Herhangi<br />
birinin yüzünü kusursuz benzerlikle<br />
dijital ortamda kopyalayabiliyor ve<br />
hareket ettirebiliyor. Bu teknolojinin<br />
temeli 2000’li yıllarda atıldı.<br />
Deepfakes adlı reddit.com kullanıcısı<br />
ortak erişime açılan yüz değiştirme<br />
(faceswap) uygulamasını geliştirdi.<br />
Kendisi zamanla ortadan kaybolsa<br />
da olay başta dile getirdiğimiz<br />
boyuta ulaştı ve onun adıyla anılır<br />
oldu. Bu teknikle üretilen videolara<br />
DeepFake deniliyor. Deep’in Türkçe<br />
karşılığı derin, fake’nkiyse sahte. Arka<br />
plandaki olguysa deep learning; yani<br />
derin öğrenme.<br />
GERÇEK GÖRÜNTÜNÜZ<br />
GEREKİYOR<br />
Şunu da belirtmeliyiz ki; kötü<br />
niyetlilerin kurbanı seçilebilmeniz<br />
için öncelikle sizin gerçek<br />
görüntülerinizin elde edilmesi ya<br />
da bunların internette yüklü olması<br />
gerekiyor. DeepFake’te mevcut yüz<br />
görüntünüz bir videodaki kişinin<br />
yüzüne kopyalanıyor.<br />
Maalesef pek yakında isteyen<br />
kişilerce kolaylıkla üretilebilecek.<br />
2017’de meşhur isimlerin genellikle<br />
porno sitelerinde maruz kaldığı<br />
siber zorbalıktan uzak durabilmek<br />
için ne mi yapmalısınız? İlk etapta<br />
Instagram’da görüntü paylaşırken<br />
iyice düşünüp taşınmalısınız! Pek ala<br />
sıradan isimler de bu tür şantajlarla<br />
tehdit edilebilir. Aileleri, arkadaşları<br />
ve iş çevreleri nezdinde rezil olma<br />
korkusuyla siber zorbalara boyun<br />
eğebilir.<br />
SEÇİMLERDE DENENEBİLİR<br />
DeepFake seçim dönemlerinde de<br />
vizyona konulabilir. Politikacılara<br />
bu yolla tuzak kurulabilir. Siber<br />
zorbalığın ekonomik ve hukuki<br />
boyutları da var. Sahte videolarla<br />
borsalar ve mahkemeler manipüle<br />
edilebilir.<br />
DEVLETLER TEDBİR ALMALI<br />
Devletlerin hızla büyüme<br />
eğilimindeki bu tehdidi alacakları<br />
tedbirlerle engellemeleri ve<br />
siber güvenliğin sağlanmasında<br />
uluslararası iş birliği şart. Şimdiden<br />
ABD’deki kimi eyaletler DeepFake<br />
hakkında kanuni yaptırımları<br />
mevzuatına dahil etti.<br />
ÖDÜLLÜ YARIŞMALAR<br />
Öte yandan Facebook, Microsoft ve<br />
Amazon gibi dev internet kuruluşları<br />
siber güvenlik şirketleri arasında<br />
ödüllü yarışmalar düzenleyerek<br />
tehlikeyi savuşturmayı amaçlıyor.<br />
Sevindirici bir haber: Yarışmalara<br />
Türkiye’den katılan Zemana adlı<br />
şirket, bir videonun tarama işlemiyle<br />
DeepFake olup olmadığını ortaya<br />
çıkaracak platform meydana getirdi.<br />
Bu platforma kullanıma sunulan<br />
Deepware üzerinden erişmek<br />
mümkün. n<br />
112// www.kobiyasam.com.tr <strong>SAYI</strong> 4 // 113