You also want an ePaper? Increase the reach of your titles
YUMPU automatically turns print PDFs into web optimized ePapers that Google loves.
• Otobüse binmek için karşıdan karşıya geçmemiz gerekiyordu ve sadece dinledik. Arabaların motor
seslerinin durduğu ana kadar bekledik ve yavaşça karşıdan karşıya geçtik. Aslında kulaklarımın da ne
kadar önemli olduğunu anlamıştım. Otobüse binmek için akbil basmamız gerekiyordu ve akbili basıp
bastonum yardımıyla bir koltuk buldum ve hemen oturdum. Artık güvende hissediyordum kendimi. Sağ
tarafıma ellediğimde cam kenarına oturduğumu anlamıştım ve otobüse bindiğimde kafamı cama yaslayıp
müzik dinleyerek yolu izlemeye bayılırdım. O an öyle bi hakkımın olmadığını fark ettim ve yine
düşünmeye başladım, çünkü görmemek düşünmemeye engel değildi. Artık inmemiz gerekiyordu, taksime
gelmiştik bile. Engin abinin ve bastonumun yardımıyla indik. Tren sesleriyle kalabalık insan gürültüsü
birleşmişti. Daha sonra müzik odasına gitmeye karar vermiştik. Görmüyorduk ama duyuyorduk ve duymak
da görmek kadar önemliydi. Koltuklara oturduk ve sırayla önce sakin bir müzik sonra eğlenceli bir müzik
çaldı. Sakin olan müzikte düşündüğüm tek şey bir an önce oradan çıkıp güneşe bakmak istemem di.
Eğlenceli müzikte ise anın tadını çıkardım hiçbir şey düşünmeden. Daha sonra vapura binmek için odadan
çıkmıştık ve vapura doğru ilerliyorduk. Sırayla vapura bindik ve denizi bir daha görmeme fikri düştü
aklıma yine kahrolmuştum ama artık alışmıştım bastonu kullanmaya duvarlara dokunarak yürümeye
görmüyorsam düşünmeye en çok da hissetmeye alışmıştım. Alışmak istemediğim bir şeye alışmaya
başlamıştım farkında olmadan.. vapurdan sırayla indik ve kafeteryaya geçtik bir şeyler almak için.
Kafeteryaya geldiğimizde Yıldırım bize krakerin çayın ve kahvenin fiyatlarını sayıyordu. O da
görüyormuş gibi davranıyordu. Bizimle bi müddet sohbet etti ve artık dışarı çıkma zamanımız gelmişti.
Yavaş yavaş ışığa doğru yaklaşıyorduk. Işığı gördükçe başım dönmeye başladı, 75 dakikanın karanlığından
sonraki ışık içimizi çok rahatlatmıştı. Ve artık dışarıdaydık. İlk girdiğimde ki bastonu kullanmaya
çalışmamla çıktığımdaki bastonu artık kullanabiliyor olmam arasında sadece 75 dakika vardı. 75 dakikanın
düşüncelerimi bu kadar değiştireceğini bilmezdim. Düşünmeyi seven biriydim ama o 75 dakika boyunca
görmeden düşünmek başımı ağrımıştı. Onlar her şeye rağmen gülüyordu ve onlara gülmek çok
yakışıyordu. Hissetmek ya da hissetmemek bence tüm mesele bu.
Eda Nur Doğan