Sancaktepe İlçe Milli Eğitim Müdürlüğü
Sayı 2
Sayı 2
Create successful ePaper yourself
Turn your PDF publications into a flip-book with our unique Google optimized e-Paper software.
“Dergi, hür tefekkürün kalesidir.” der Cemil Meriç Bu Ülke’sinde. Sıcak ve taze kandır dergiler; edebiyata,
zamanın aynasına. Nabız tutulacak ne varsa orada dergiye ayrılan bir yer muhakkak vardır. Heyecanını
düzenli olarak diri tutmayı başarabilen dergiler, kale gibi sapasağlam duruşlarıyla fikre, hisse
ve kalbe nüfuz etmeyi her dönem kendine rol edinmiştir. Okumaya başladığınızda bazen içerikteki bir
fotoğrafa tutunursunuz, bazen yazının karakterine, bazen de sayfanın tasarımına... Ama sayfaları ısrarla çevirmenize
vesile olacak bir his inatla elinizden tutar ve kendinizi derginin son sayfasına kadar ilerlemiş bulursunuz.
Herkesin söyleyecek sözü, yazacak birkaç kelamı muhakkak vardır. Sevgiyi, ümidi, hüznü, inancı, bağlılığı,
heyecanı ve daha nicesini dile getirmek için sırada bekleyen dergilere ikinci sayımızla selamımızı
vermiş bulunmaktayız. İlçe Millî Eğitim olarak, başta eğitim konularından harmanladığımız içeriklerle
beraber, kültüre, sanata, tarihe, eğitimde güzel örneklere, gezmeye, şiire kısacası güzel ve anlamlı
sözün her türlüsüne bir hayli yer verdiğimiz dergimiz çok sesli olma özelliğiyle renk renk duruyor ellerinizde.
Eğitim de tıpkı her ay kendini yenileyen, tazeleyen ve değiştiren dergilere benzer biraz da. Kendisine gönderilen
ilk emir “Oku!” olunca insan nasıl olur da okuyup yenilenmez hem? İlçemizin eğitim yollarından birlikte
geçerken bu değişimin farkına varmalı ve gelişim sürecinin ucundan tutan bir el de biz olmalıyız. Bu sene ilkini
planlayıp eyleme geçirdiğimiz kasım ayı seminer döneminde bizlere bu farkındalığı fazlasıyla hissettirdiniz.
İster salon programlarına, ister atölyelere gösterilen ilginin bir zorunluluktan çok beğeniye dönüştüğünü görmek
bizleri bir hayli mutlu etti. Ve bu mutluluk elbette üzerimize düşen başka sorumlulukları da beraberinde getirdi.
Eğitime dair hevesle atılan her bir adımın, sonuç olarak hep güzele ve doğruya çıktığını bir kez daha Sancaktepe’de
tecrübe ettik. Çünkü biliyoruz ki, mevsimler bile bir hareketlilikle değişir. İlkbahara erişmek için yaprakların
görevi sararıp düşmektir. Olduğu yerde beklemeyi seçselerdi şayet ilkbaharın yeşiline hasret kalırdık.
Şimdi, bizi heyecanlandıran bu güzel ürün sizlerin de değerli katkılarıyla büyüyecek, güçlenecek ve ilerlemesini
sürdürecektir. Yine Bu Ülke’de geçen “Kitap, çok defa tek insanın eseri, tek düşüncenin yankısı; dergi, bir zekâlar topluluğunundur.”
sözünün sağlaması olarak, dergimizin hazırlık aşamasından itibaren her anına tanıklık eden; gayretlerini,
eserlerini ve birikimlerini esirgemeyen her bir öğretmenimize yürekten teşekkür ediyor, bundan sonra çıkacak
yeni sayılara katkıda bulunmak isteyen tüm eğitim gönüllülerini tefekkür kalemize söz söylemeye, sözün eşliğinde
de bir fincan hatır kahvesi içmeye davet ediyorum.
Seslerimizin birbirine güçlenerek değeceği nice sayılarda cıvıl cıvıl buluşmak üzere…
Hale BAĞCE ÖZBAŞ
İlçe Milli Eğitim Müdürü
SANCAKTEPE İLÇE MİLLİ EĞİTİM
MÜDÜRLÜĞÜ DERGİSİ
Yıl Mart 2020 - Sayı 2
İmtiyaz Sahibi
İlçe Milli Eğitim Müdürü
Hale BAĞCE ÖZBAŞ
Genel Yayın Yönetmeni
Şube Müdürü
Osman AFACAN
Editör
Osman Tugay ŞAHİN
Selim ÖZTÜRK
Kevser TEKİN
Serap YEŞİLBAŞ
Yayın Kurulu
Ahmet Arman GÖÇMEZ
Gönül YAHŞİ
Gülser ÖNAL
Recep KOCAMAN
Vasfiye Şimşirgil SARISOY
İlve KUMBASAR
Görsel Yönetmen
Ahmet Arman GÖÇMEZ
Adres
Meclis Mahallesi Atatürk Caddesi No 111
Kat 3 34785 Sancaktepe / İSTANBUL
Telefon: 0 216 622 73 15 - 16
Fax: 0 216 622 73 14
E-posta: memsancaktepe@gmail.com
twitter.com/memsancaktepe/
www.facebook.com/sancaktepemem/
www.instagram.com/sancaktepeilcemem/
www.sancaktepe.meb.gov.tr
EDİTÖRDEN
Beyaz haberlerimiz var!..
İlçe Millî Eğitim Müdürlüğümüz bünyesinde yürütülen hummalı
çalışmalar sonucunda çıkan dergimizin ikinci sayısı ile selam
eder, heyecanımızı birkaç kelam ile paylaşmak isteriz.
Bir beyaz kağıt etrafında toplandık, görüşleri harmanladık,
öğretmenlerimizden gelen özverili çalışmaları katık yapıp taptaze
içeriklerle çaldık kapınızı. İlçemizde başarıyla sürdürülen
projelerden bahsedip eğitim adına yapılan yenilikçi ve farkındalık
oluşturan çalışmalara değindik. Oradan da biraz soluklanmak
için Mevlana’nın hoşgörü felsefesine uğradık. Yelpazemiz
elimizdeydi ve biz, güzel olan her cümleye yer vermeye gönüllüydük.
Millî Eğitim dergisi olsak da edebiyatsız olmaz deyip
Mustafa Kutlu’nun kulaklarını çınlattık. Şiirin, denemenin de
şöyle bir kıyısından geçip o gemiye el sallamayı ihmal etmedik…
İlçemizde de birkaç kez ağırladığımız Orhan Kural’la samimi bir
röportaj yapıp yaşayan müzesine konuk olduk. Öğretmen Akademileri
konusunda yerinde bilgi almak için İstanbul Millî Eğitim
Müdür Yardımcısı Zübeyir Gökhan Doğan ile söyleştik…
Daha birçok konu başlığının yer aldığı bu sayımızın tüm eğitim
camiamıza dinleneceği, gündelik yorgunluklardan arınacağı
bir köşe olmasını diliyoruz. “Ben gidersem sazım sen kal dünyada”
diyen Âşık Veysel’e nispetle diyoruz ki: Biz gidersek de bu
dergi kalsın sizlerle, armağan olsun sizin hatırlı gönüllerinize…”
Sevgimiz, saygımız ve samimiyetimiz ektedir.
İÇİNDEKİLER
Sancaktepe Kaymakamı
Adnan Çakıroğlu ile Röportaj
6
Milli Eğitim Bakanı Ziya Selçuk ile
Sancaktepe’de Öğretmen Buluşmaları
42
Bir Soluk
8
İstanbul İl Milli Eğitim Müdür Yardımcısı
Zübeyir Gökhan Doğan ile Söyleşi
46
Yetim Gülerse Dünya Güler
10
Kasım Dönemi Öğretmenlerin Mesleki Çalışmaları
48
Böyle İyi...Biraz Duralım
12
Prof.Dr. Orhan Kural ile Röportaj
54
Ve Söz Kitapların
14
Güvenli Okul Projesi
59
Sancaktepe Belediye Başkanı
Şeyma Döğücü ile Röportaj
16
Kuş Evleri
62
Hz.Mevlana ve Mesnevi
18
Masal Anlatıcılığı
64
Öğretmeniyle Güzel İstanbul Etkinlikleri
23
Akıl ve Zeka Oyunları
66
Sancaktepe İlçe Projeleri
26
Teknoloji Bağımlılığı
70
Prof.Dr. Aziz Sancar
36
Okullarımızdan İyi Örnekler
72
TÜBİTAK Bilim Fuarı
38
Kardeş Okul Projesi
78
Köken Bilim Açısından
Arapçadan Türkçeleşmiş Kelimeler
40
Okullarımızdan Uluslararası Başarılar
Bir Ergin İzcinin Kaleminden
80
82
Sancaktepe Kaymakamı
ADNAN ÇAKIROĞLU ile Röportaj
Bağımlılık, ülkemizin en önemli
problemlerinden biri durumunda.
Sizin de bu konuda oldukça
hassas olduğunuzu biliyoruz. Konu ile
ilgili yaptığınız çalışmalardan bahseder
misiniz?
İstanbul Valiliği tarafından 2015 yılında
yayınlanan “Uyuşturucu İle Mücadele
Acil Eylem Planı” kapsamında
Kaymakamlığımız bünyesinde kurulan
“Sancaktepe Bağımlılık Danışma Birimi”
04.05.2017 tarihinde bir sosyolog
ve bir sosyal çalışmacı ile faaliyetlerine
başlamıştır. Bugün itibariyle birimimiz
bir doktor, bir sosyolog ve bir sosyal çalışmacı
ile hizmet vermeye devam etmektedir.
Birimin Kuruluş Amacı:
Sancaktepe ilçesinde ikamet eden
çocuk, genç ve yetişkinler açısından
madde bağımlılığı riski oluşturan durumlarda
vatandaşlarımızın başvurabilecekleri,
başvuruların güvenilir, hızlı bir
şekilde ilgili kurum ve kuruluşlara yönlendirilerek
müdahalesinin sağlanacağı
6
tek elden takibinin yapılacağı, işlemlerin
gizlilik ilkeleri çerçevesinde yürütüleceği
bir bağımlılıkla mücadele birimi
oluşturulmuştur.
İnsanlığın önündeki önemli meselelerden
birisi olan madde bağımlılığı özellikle
gençleri ve çocuklarımızı etkisi
altına almaktadır. Ülkemizde madde
bağımlılığı yüzde 2.7 oranındadır. Bu
oran dünya ortalamasının altında olmasına
rağmen bize göre çok yüksek.
Bu birimin kurulmasının da amacı bu
oranı azaltabilmektir. Toplum yapısını
derinden tehdit eden madde bağımlılığına
karşı kamu kurum ve kuruluşları,
özel sektör ve toplumun tüm kesimleri
ile birlikte mücadele etmemiz bu noktada
önem arz etmektedir.
Mayıs 2017 tarihinde açılan Bağımlılık
Danışma Birimine yaklaşık 351 hasta ya
da hasta yakınının geldiğini, Maddeye
Değil, Hayata Bağlan Projesi kapsamında
ilçedeki tüm resmi ve özel liselerdeki
ilgili rehber öğretmenler tarafından öğrencilere,
öğretmenlere, velilere “Bağımlılık
ve Bağımlılıkla Mücadele”
eğitimi verildi. 19 mahallemizde çalışma
birimleri kurularak; bu birimlerde
yer alacak kişilere gerekli eğitimler verilmiştir.
Yine İlçe Emniyet Müdürlüğü
bünyesinde kurulan Mobil Okul, Mobil
Park ve Mobil Timler sayesinde şüpheli
olay ve şahıslara hızlı ve etkin müdahale
sağlamaktadır.
“Maddeye Değil, Hayata Bağlan” adlı
proje ile İlçemizdeki devlet ve özel 23 liseden
183 öğretmene, 12.550 öğrenciye
ve binlerce veliye “Bağımlılık ve Bağımlılıkla
Mücadele” eğitimi verilmiştir.
“Yeryüzündeki Yıldızlar” adlı proje ile
2018-2019 eğitim dönemi boyunca pilot
olarak seçilen 9 okulda risk grubunda
olduğu tespit edilen öğrencilerin diğer
öğrencilerle birlikte yapılan ebru dersi,
fonetik sanatlar, drama, görsel sanatlar,
koro ve sportif vb. etkinliklerle ders
dışı zamanlarını verimli ve nitelikli geçirmeleri
hedeflenmiştir. 2019 yılında
uygulanan proje 2020 yılı boyunca kapsamı
genişleyerek devam edecektir.
İsrafın önlenmesi, kaynakların daha
verimli kullanılması ve çevre kirliliğinin
önlenmesi amacı ile Cumhurbaşkanlığı
himayelerinde başlatılan “Sıfır
Atık” projesi ilçemizde bütün hızıyla
sürmekte. Proje kapsamında ilçemizde
bugüne kadar yapılan faaliyetleri anlatır
mısınız?
Güçlü Ekonomi ve Yeşil Bir Doğa için
Cumhurbaşkanımız Sn. Recep Tayyip
ERDOĞAN’ın eşi Emine ERDOĞAN’ın
himayelerinde başlatılan Sıfır Atık Projesi
kapsamında Sancaktepe’de Kamu
Kurumlarında Sıfır Atık Projesi hayata
geçirildi.
Sürdürülebilir kalkınma ilkeleri çerçevesinde
atıkların kontrol altına alınarak
gelecek nesillere temiz ve gelişmiş
bir Türkiye, yaşanabilir bir dünya bırakılmasını
amaçlayan Sıfır Atık Projesi
önem arz etmektedir. Sıfır Atık Projesini
hayatımıza ne kadar uygulayabilirsek
kaynaklarımızı o kadar yeniden
kazanabilme imkânına sahip oluruz.
Ayrıca israfın önlenmesi için tüketim
alışkanlıklarının değiştirilmesi ile atıkların
doğaya ve insan sağlığına vereceği
zararların azaltılmasını amaçlayan, ayrıca
geri dönüşüm ve kazanım bilincinin
yaygınlaştırılması konusunda kamu
personeli, öğrenciler ve sivil toplum kuruluşlarına
yönelik farkındalık oluşturulması
da gerekmektedir.
Proje kapsamında ilk olarak Kaymakamlık
Hizmet Binasının giriş katında
“Sıfır Atık Ofisi” kurulmuştur. Kaymakamlığımız
koordinatörlüğünde yürütülen
Sıfır Atık Projesi kapsamında
ilçemizde toplanan ayrıştırılmış atıklar
sisteme işlenmekte ve daha sonra ilgili
geri dönüşüm firmalarına yönlendirilmektedir.
2019 yılının Nisan ayında
hayata geçirilen proje kapsamında ilçemizdeki
kamu kurumlarından 32.000
atık toplanmıştır.
İstanbul’un yeni cazibe merkezi olması
nedeniyle Sancaktepe, her yıl nüfusu
yüksek oranda artan bir ilçe. Bu
nedenle de okul ihtiyacı oluşmakta.
Yeni yapılan ve yapım aşamasında olan
okullar ile ilgili bilgi verir misiniz?
Sancaktepe yeni ve sürekli göç alan
bir ilçe olması sebebiyle eğitim alanında
ciddi yatırımlar yapılmaktadır. En
son Yenidoğan Mahallemizde Turkcell
tarafından yaptırılan 28 derslikli Halime
Hatun İlkokulu, 24 derslikli Ertuğrul
Gazi İmam Hatip Ortaokulu ve Türkiye’de
bir ilk olma özelliğini taşıyan ve
Sanayi ve Teknoloji Bakanlığı ortaklığı
ile hayata geçirilen bir proje okulu olma
özelliği taşıyan Süleyman Şah Teknoloji
Anadolu İmam Hatip Lisesi gerekli çalışmaların
tamamlanmasının ardından
en kısa sürede eğitim-öğretime başlayacaktır.
Yapımı tamamlanan okul binaları ilçemiz
eğitimine büyük katkılar sağlayacaktır.
Öğrencilerimizin huzurlu
bir ortamda eğitim görmeleri için okul
binalarına çok önem veriyoruz. Ayrıca
Atatürk, Abdurrahman Gazi, Eyüp Sultan,
Fatih ve Sarıgazi Mahallelerimizde
yapımı devam eden 5 okul inşaatının da
yakın takipçisiyiz. Amacımız vatandaşlarımıza
hizmeti en iyi şekilde vermek,
öğrencilerimizi sağlıklı ve güvenli bir ortamda
geleceğe hazırlamaktır
Kitap okumayı sevdiğinizi zaman
zaman çeşitli toplantılarda dile getiriyorsunuz.
Gençlere bu konuda ne
gibi tavsiyelerde bulunmak istersiniz?
Özellikle önereceğiniz bir kitap var mı?
Kitap okumak, insana bilgi zenginliği,
geniş kelime hazinesi, engin bir bakış
açısı ve gelişmiş bir düşünce ufku temin
eder. Kitap, en iyi dost ve en sağlıklı
arkadaştır. Yalan söylemez ve seni üzmez.
Sizlere tavsiyem siz de kitap okuyun
ve onlarla arkadaş olun. Siz onları
bırakmazsanız onlar da sizi bırakmaz.
Hayatta başarılı olan insanlar hep zamanını
iyi planlayan ve hayallerini gerçekleştirmek
için o planları uygulayanlar
olmuştur.
7
Bir
Soluk
Yalçın Yaman
Öğretmen
8
ölüm lükse kaçıyor bu aralar
yaşamak denen şeyin
yaşanabilir bir şey olmadığını
anladığımdan beri
ütüsüz,kirli bir gömlek gibi
taşırım ruhumu sırtımda
sakallarımın beyazından akar
ömrümün tantanası
yanılgılarım büyütür beni,besler
rengi siyaha çalan çocukların
ellerindeki çatlaklar saklar beni, temizler
ölüm lükse kaçıyor bu aralar
oksijenle karışık günah solunan
bu kadim şehrin yağmurları
ıslatmıyor beni
utanmaz oldum
Allah’ın göğünde rızkına revan olan
serçenin kanat çırpışından
ellerimden tutmazsan
adaletin gücüne inanıp
gücün adaletiyle güdülen yığınların
cinnete çağıran şehvetine direnemem
kum ve çimentodan mürekkep
ormanların koynunda gizleniyorum kendimden
sonra sonra gözlerin geliyor aklıma
onlar ki her şeyden beridir
onlar ki bakiyesidir ömrümün
şimdi sen tutarsan elimden
bahar gelir alınyazıma
bir yerlerde bir papatya açar
bir leylak titreyişi sarar bedenimi
canıma can katan bir tebessüm belirir
yanık tenli çocukların dudaklarında
bir tutsan ellerimi
sen ellerini versen, ben ömrümü
soluklansam dizlerinde
dirilsem,yaşasam,yaşlansam,ölsem...
seninle ölüm bile lükse kaçıyor
ve ben bilirim ki
her şeyin birbirine bu kadar kolay ulaştığı
bu zahmetsiz çağda
sana söylemek istediğim her ne varsa
ömrüm ile sırtın arası kadar uzaktır
9
Murat Şit
Şube Müdürü
Yetim Gülerse,
Dünya Güler.
10
İHH İnsani Yardım Vakfı’nın yetim çalışmalarını yerinde
görmek için üç günlük bir program dâhilinde
Hatay, Suriye ve Kilis’e bir yolculuk yaptık.
Yaptığımız bu yolculukta yeni arkadaşlarla tanışmak
yanında bir de İHH’nin yetimlere dönük yaptığı çalışmaları
da yerinde görmüş olacaktık.
İstanbul Sabiha Gökçen Havaalanı’nda uçağımıza
bindik. Hatay Havaalanı’na indiğimizde diğer ekip ile
birleşip havaalanı önünde toplu bir hatıra fotoğrafı
aldıktan sonra bizi bekleyen aracımıza binerek havaalanından
ayrıldık.
İlk olarak İHH Hatay Reyhanlı Lojistik Merkezine
gittik. Sonra İHH’nin, Türkiye’nin Suriye sınırında ve
Suriye’nin Türkiye sınırında yaptığı yetim çalışmalarını
yerinde görmek ve İHH Yetimhanelerini ziyaret
etmek için Suriye’ye geçecektik. Cilvegözü Gümrük
Kapısı’nda, kimliklerimiz bizden alınarak yerine ziyaretçi
kartları verildi. Rehberimiz yol boyu anlatıyor:
Buralarda hiçbir kural yok. Buradaki en büyük kural
kuralsızlıktır, diyor. Fotoğraf çekmememiz noktasında
uyarılıyoruz. Özellikle de askerlerin olduğu yerlerde.
“Kim Bir Yetimin Başını Okşarsa, Elinin Değdiği Her
Kıl İçin Kendisine Sevap Verilir.”
Suriye’deki tek merkezi sistem ile ısıtmalı olan
yer İHH’nin İdlib’deki çadır kentini ziyaret ettik. Çadır
kentte kırk yetimin Kur’an eğitimi aldığı yurdu gezdik.
Kırk yetim!
Yurdun yatakhanesi, iki katlı demir ranza sistemiydi.
Yurtta yerlerde halı, kilim, sergi falan yok. Sonra
çocukların toplu bulunduğu salona geçtik. Bu yetim
çocukları biraz sevip başlarını okşamak istedik. Çünkü
Peygamber Efendimiz yetimleri çok sever, onlara
kol kanat gererdi. Sahabeye de yetimlere iyi davranılmasını
ve haklarının korunmasını emrederdi. Peygamber
Efendimiz’in (S.A.V) bir hadisi şerifinde şöyle
dediğini biliyorduk: “Kim bir yetimin başını Allah rızası
için okşarsa, elinin değdiği her saç teli için kendisine
sevap verilir”.
Bir başka hadisinde de “Yetimi görüp gözetmeyi
üzerine alan kimseyle ben cennette işte böyle (işaret
ve orta parmağını yan yana göstererek) yan yanayız”
buyurmuştur.
Yurtta kalan bu kırk yetimi biraz sevmek başlarını
okşamak, onlarla oyun oynamak ve birazcık da olsa
sevindirmek istedik. Çocukların gözleri donuk bakıyor.
Dokunup saçlarını okşadığın zaman gözlerinin içi
gülüyor. Dokunduğunda kedinin kendini sevdirmesi
gibi kendilerini sevdirmeye başlıyorlar.
Ama nasıl da sevgiye muhtaçlar. Bazılarına ilgi
ve sevgi gösterdiğimizde çok güzel sevinip mutlu oluyorken
içlerinden birkaçı hiç oyunlara dâhil olmadıkları
gibi sanki hayata küsmüş ruhsuz gibiydiler. Belli
ki savaşın travmasını yaşıyorlardır. Kim bilir belki de
anne ve babaları gözlerinin önünde öldü ya da öldürüldüler.
İHH’nin kurduğu çadırlarda yaşayan aileleri
ziyaret ettik
Sonra İHH’nin kurmuş olduğu “Çadır Kentte” barınan
aileleri ziyaret ettik. Gözlerimize inanamıyorduk.
Şok geçirmiştik ve hayretler içinde kalmıştık. Yaşadıklarına
hayat denir mi bilemiyorum. Belki hayattalar
ama buna yaşıyor denmez. Yaşam ile ölüm arası
bir çizgideler. Ölmemişler belki ama hayatta da sayılmazlar…
Çadır kentte yaşayanlara bakıyoruz. Bir de Türkiye
geliyor aklımıza. Biz Türkiye’de evimizde kullandığımız
eşyaların, malzemelerin az biraz eskiyince
değiştirme – yenileme derdine düşüyoruz. Evimizde
kullandığımız koltuklar, perdeler biraz yıpranınca yenisini
almak; bir üst model telefonlar çıkınca hemen
telefonumuzu yenilemek hatta imkânlar dâhilinde
arabamızı, evimizi yenilemenin derdine düşüyoruz.
Ama burada bunların hiçbirine imkân yok. Bırakın imkânlarının
olmasını, hayalini dahi kuramazlar. Çünkü
bir şeyin hayalini kurmak için o şeyi ya görmek lazım
ya duymak lazım ya da okumuş olmak lazım. Burada
bunların hiç biri yok… Burada hayatta kalmanın savaşı
veriliyor. Elektrik yok, su yok, ekmek yok!
Türkiye’de hiç kimse demesin ki niye benim şuyum
yok, buyum yok. Burada hiçbir şey yok.
Hiçbir yerde elektrik yok. Su yok. Su tankerlerle
taşınıp evlere dağıtılıyor. Elektrik olarak da bazı çadırlarda
araba akülerinden var. Kutup başlarına kablo
bağlanarak elektriğinden faydalanılıyor. Ekmek yok.
Ekmek için Türkiye’de toplanan yardımlar dolayısı ile
un geliyorsa İHH’nin fırınlarında ekmek yapılıyor ve
çadır kentte yaşayanlara ekmek dağıtılabiliyor. Ancak
burada ilginç bir şeye şahit oluyoruz. O da şudur:
Türkiye’de yaşanan seçim dolayısı ile Suriyelilerin seçim
propagandası haline getirilmesi Suriye’ye giden
yardımları olumsuz etkilemiş. Yardımlarda azalma
olmuş. Hatta yardımların durma noktasına gelmiş olduğuna
şahit oluyoruz.
11
Böyle İyi…
Biraz Duralım
Kevser Tekin
Öğretmen
Bir vapuru kaçıracak kadar yavaşlasam diyorum. Adımlarım
ihtiyarlasa; yollar, Eyüp’te yaptığım iftarlardan
sonra yediğim renkli macunları geçecek kadar uzasa,
uzasa, uzasa. Vakit, haber vermeden akşamdan yatsıya
koşsa ve o vapur kaçsa…
Hızımıza hız katarak yaşamayı kanun haline getirmiş
insanlar olarak kendi isteğimizle bir şeyleri kaçırmayı,
kaybetmeyi, arkasından el sallamayı elbette istemiyoruz.
Hep hızlı, daha hızlı, en hızlı olmanın felsefesini
yapıp duruyoruz. İyi güzel ama tabiat edebiyatından da
hep sınıfta kalıyoruz. Baharı görmeyen gözlerden, ilkbahara
merhaba demesini bekliyoruz. İşimize geç kalırız,
yollarda mağdur oluruz endişesiyle kış mevsimine “olmasa
da olur” gözüyle bakıyoruz. Hızımıza engel olan ne
varsa –mevsim bile olsa bu- sevmemeye ve hayatımızdan
çıkarmaya gayret ediyoruz.
Günlerin nasıl geçtiğini anlamadığımız zamanlarda
çareyi İstanbul’dan kaçmakta bulanlar var mıdır bilmem.
Çünkü İstanbul’un kendine has bir zaman dilimi varmış
da, sanki hızı, her şehirden daha ilerideymiş gibi. Kaçılacak
başka yerler, sığınılacak izbeler ve elbette tazelenilecek
ağaç gölgelikleri sık arananlarda ilk sırada yer alıyor
gibi son zamanlarda.
Düşünmek, ne yaptığının farkına varmak, nereye gideceğini
hesap etmek, geçmişle geleceğin mukayesesini
yapıp önüne bakmak, daha az hata yapıp daha az keşke
demek, kısacası; iki günü birbirinden farklı kılmak ve anlamlandırmak
için, az, çok az, hatta hayatından çok
12
büyük bir şey kaybettirmeyecek uzunlukta durabilse
keşke insan. Durmayı da bırakalım, yavaşlayabilse, yetişebilme
düşüncesinin gökdelen olma hırsının belini
bükse; yorgunlukları, iç savaşları hafifleyecektir belki.
Hiç durmadan yürüyen, bir yerlere yetişebilme mesaisinin
saniyesine zeval gelmesin diye koşturan insandan
düşünmesini, hayata bir de bu açıdan bakmasını bekleyemezsiniz.
Koşup yetişmenin ve bir sonraki işe koşabilmek
için ısınma hareketleri yapmanın planını kuran
bir insan günlerini sorgulayamaz, kendindeki kusurları
göremez, ölmeden önce ölmesi gerektiğinin hesabını yapamaz.
Bu yüzden durmalı. En çok da, bir yara almış mı
bu koşturmada diye durup bir kolaçan etmeli kendisini.
Hiç değilse nereden yara aldığını tayin edebilmesi için
durmalı.
…
Durmak için belki de zamanın en yavaş ilerlediği
Geyve’ye gitmeli. Hayat, bir fotoğraf karesi gibi duruyor
sanki orada. Prangaların pasını silip peşinden sürüklemiyor
zaman. İstanbul’da yüzünü görmediğiniz “zaman”
kavramıyla yan yana yürümenin tadına varılabiliyorsunuz.
Koşuşturmanın “k” harfini arasanız da bulamıyorsunuz
bu yüzden. Başınız hızdan değil, en fazla, mis
kokulu, sarılığı önce gözlere şifa olan ayvalardan dolayı
dönüyor. Hayat kadar, ölümün de yavaşladığını yine en
iyi Geyve’de anlayabiliyorsunuz. Taraklı’ya giden minibüsün
içinde kendisine, hastanede yoğun bakımda yatan
kocasının ölüm haberi verildiğinde
hıçkırarak ağlayan teyzeye torpidodan su veren şoför, az
sonra sinyalini yakıp niye durdu sanıyorsunuz? Durdu ki,
acıya, ölümün sakinliğini, ağırlığını katabilelim. Yol boyunca
aralıklarla çalan cep telefonunun eğlenceli sesini
kısıp ondan bile yavaşlamasını istemesi de bu yüzden.
Bu yüzden duruyoruz on üç yolcu; ölümün yavaşlığını
idrak edebilmek için. Sonrasında, minibüse binerken
varmak istediğimiz o yere artık ulaşmamak için hızımızı
düşürüyor ve oraya varmanın bizde bırakacağı acı tada
yeni bir isim koyuyoruz: ölüm...
…
İnsana bazen bir vapuru kaçırma hakkı verilmeli.
Her şey yolunda giderken hem de. Ağır aksak yürümeli.
Vapurun, hızını alırken gerisinde bıraktığı o köpüklerde
söndürmeli dünyalık heveslerini. Bir kat daha çıkmamalı
hırsının plazasına. Ve demeli ki, yaşasın, geç kalıyorum.
Yaşasın, hızımı karşılıksız satıyorum dünyaya. Yaşasın,
durup nefeslerime anlam yüklüyorum. Allah’ım meğer
ben yaşamıyor; meğer ben yarışıyormuşum zamanla.
Yaşasın, iliklerime kadar duruyorum!
Hoş kokular geliyor bahçelerden. Ayvalar sarıya boyuyor
denizi ve bilerek kaçırdığım o vapur, köpük gibi kayboluyor
renginde. Şifa olsun durabilenlere.
13
Ve Söz
Kitapların...
Serap Yeşilbaş
Öğretmen
MUSTAFA KUTLU… Hikaye, deneme
ve incelemeleri ile edebiyat dünyamıza
katkılar sunan yazarımız eserlerinde
verdiği ince mesajlar ile yüreklere
dokunuyor. “Genel olarak hayatta bağlı
kaldığım prensiplerden en önemlisi samimi
olmaktır. Kitaplarımda da samimiyim.
Bu samimiyet benden okurlara
geçiyor sanıyorum.” diyen Mustafa Kutlu,
eserlerinde samimiyeti buram buram
okuyucularına koklatıyor. Uzun Hikaye’de
aşkı, İkindiyi Kılmak adlı eserinde
modern yaşamın bizlerden götürdüklerini
kendine has üslubuyla biz okuyucularına
sunuyor. Bireysellikten toplumun
damarlarına çok iyi geçiş yapan yazar,
toplumumuzun değerlerine düşkün…
Hikayelerini bir oturuşta yazan Mustafa
Kutlu’nun Beyhude Ömrüm adlı eserini
bir solukta okumak da bizlere düşüyor…
BEYHUDE ÖMRÜM… Susuz, yolsuz,
elektriksiz bir köye misafir oluyoruz.
Bizleri köyde Gülpaşa Çavuş’un oğlu,
Muhtar Halil, Emrullah Hoca, Deli Derviş
ve ıslak kaya karşılıyor. Ne ana kahramanımızın
ne de köyün adını tam olarak
öğrenebiliyoruz. Islak kayanın karşısında
seyre dalan Gülpaşa Çavuş’un oğlunun
kafasında şimşek çakması ile bizler
de heyecanlanıyoruz. Meyve ağaçları ilk
önce hayallerinde yeşeriyor ana kahramanımızın.
Varı yoğu ıslak kaya olunca
ana kahramanımızın, biz de onunla
beraber Ferhat misali kazma sallamaya
başlıyoruz. Yeter ki ıslak kayanın altından
su gelsin, hayallerde yeşeren meyve
ağaçları ana kahramanımızın bahçesinde
de yeşersin. Köylü fark edince durumu
kötü kokular kaplıyor isimsiz köyümüzü.
Hazine arıyor diyen kötü niyetli
insanların karşısına Deli Derviş dikiliyor.
Ve hayaller gerçeğe dönüşüyor bir gün.
Islak kaya, altında sakladığı suyu, gecesini
gündüzüne katan ana kahramanımızdan
esirgemiyor. Su
gelince bahçeye yeşeriyor meyve
ağaçları tek tek.. En güzel bahçe
ana kahramanımızın olunca bizler
de mutluluk şarkısına ıslak kaya
ile birlikte eşlik ediyoruz.
Ana kahramanımız meyve ağaçlarının
büyüsüne kapıladursun oğlu, evden uçup
gidiyor.. Babasının gözündeki dünyalar güzeli
bahçe onun gözünde birkaç ağaçtan
ibaret çünkü. İstanbul’a gidecek hayallerine
kavuşacaktır. Meyve ağaçlarının çiçeklerinden
birkaçı düşer ana kahramanımızın
yüreğinden ıslak kayanın dibine… Eşi ile
kalır köyde yapayalnız. Olsun… Eşi, ıslak
kayası, bahçesi ve Deli Derviş ile de güzeldir
köy. Göçün iç acıtan yönleri yürekleri
sızlatır sayfalar çevrildikçe.
Günler geçer…. Elektrik, su, yol sorunları
giderildikçe mutluluk rüzgarları eseceğine,
rüzgar köylüleri bir bir büyülü şehir
İstanbul’a taşımaktadır. Yazarın pürüzsüz
anlatımı ile sayfalar arasında gezinirken
ana kahramanımızın eşinin ölüm haberini
alınca birkaç damla gözyaşını ıslak kayanın
dibine bırakıyoruz kimse görmesin diye.
Ömrünü harcadığı bahçesi ile yalnızdır
artık. İstanbul’da çocuklarının
yanında kalır
biraz ama kar tanelerinden
birinin
üzerinde köye
dönmek hayalindedir.
Köyle
birlikte nefes
aldığı için köyde
“ İnsanoğlu dünyaya niçin gelir?
Herhalde bir bahçe kurmaya gelir.
Bu düşünce ile gülümsüyorum.”
14
nefes almak istemektedir. Köye döner dönmesine
de omzunda geçmiş, yüreğinde ıslak kaya
ve yalnızlık derken Deli Derviş yanında biter.
İyidir Deli Derviş, uludur Deli Derviş, yardımseverdir
Deli Derviş…
Bahçesine uzaktan bakarken bir gün, adımları
yavaş yavaş bahçesine getirir isimsiz kahramanımızı.
Bahçesi ile ilgili yapılacak işleri
sayarken ayağı kayar ve düşer… Kar hızlanmıştır.
Dökülen kar taneleri midir yoksa bahçesinin
renkli renkli çiçekleri midir
gözlerinin önünden geçen? Yağsın
durmadan, yağsın ve örtsün üstümü
bu çiçek kokuları, nerdeyim
ben? diyen kahramanımızın
öldüğünü anlayan okuyucu sessizliğe
gömülür. “Gözlerimde yaş,
dilimde dua. / Öldüm ve bir bahçeye
gömüldüm.” cümleleri kaç kez okunur
bilinmez ama kitabın son sayfası yavaş yavaş
kapatılırken bir yumru oturur insanın içine.
Eserde özellikle Deli Derviş’in olduğu sayfalardan
tasavvuf kokusu alırız. ‘’ Nereden gelmiş,
nereye gidiyordu? / Ne kimse bilir, ne kendi
söylerdi. Sayfalara daha derin baktığımızda
doğum, yaşam mücadelesi ve son perde: VEDA
sahnesi ile kapanan eserde tasavvuf
çok ustaca gösterir derinliğini…
Kitabı eline alan okur ne ön söz, ne yazarın
hayatı, ne de bölüm başlıkları ile karşılaşır.
Şiirsel anlatım ile başlayan eser, şiir
tadında sonlanır.
Beyhude yaşanmasın ömürler, beyhude
alınmasın nefesler dileğiyle…
Dünya dediğimiz de
bir gurbet değil mi?
15
Eğitime ve gençlere özel önem verdiğinizi
biliyoruz. Belediye olarak
bu alanlarda yaptığınız çalışmalardan
biraz bahseder misiniz?
Gençlik bizim geleceğimiz, onları geleceğe
hazırlamak ise bizim en büyük
görevimiz. Görev sürem boyunca gençlerle
sık sık bir araya geleceğiz. Onların
enerjisinden, sinerjisinden mutlaka
faydalanacağız. Biz onlara tecrübelerimizi
aktarıyoruz ama onlardan da çok
şey öğreniyoruz. Onlar yarınlarımızın
teminatı ve onları yarınlara hazırlamak
için var gücümüzle çalışmaya devam
edeceğiz Şu anda Bilgi Evlerimizde,
Gençlik Merkezlerimizde, Kütüphane ve
Külliyemizde gençlerimize yönelik hem
eğitim hem de sosyalleşme adına birçok
hizmeti sunmaktayız. Bu hizmetler
artarak devam edecek bunun yanında
gençlere yönelik birçok projeyi hayata
geçireceğiz. Bunun ilkini geçtiğimiz yaz
ayında “BAŞKAN SENSİN” projesiyle
gerçekleştirdik. Bu proje kapsamında
gençlerimiz bizlerle birlikte belediye
faaliyetlerinin içinde yer alarak yerel
yönetimler konusunda tecrübe sahibi
oldu. Ayrıca Sancaktepeli gençlerimizin
fikir üretip, bunları hayata geçirebilecekleri
Kuluçka Merkezleri açacağız ve
onlar orada geleceğe dair fikirler üretecekler.
Sancaktepe’de en çok üzerinde durduğunuz
proje hangisidir?
Genel olarak baktığımızda insan odaklı
projelerin hepsine önem veriyorum.
Sancaktepe’yi kültür, sanat, spor, eğitim
ve sağlığın merkezi haline getirmek
hayallerimizin bir parçası. Bunların dışında
en büyük hayalim ise Avrupa’nın
en büyüğü olacak olan Şehir Hastanemizin
görevde bulunduğum süre zarfı
içinde hizmete açılması.
İlçemiz birçok konuda gelişti ve gelişmeye
devam ediyor. Nasıl bir Sancaktepe
hayali kuruyorsunuz?
Hedeflerinizi anlatır mısınız?
31 Mart öncesi seçim vaatlerimizi açıklarken
de hep söyledim: “Sancaktepe
“İnsanlar Sancaktepe’de
huzur içinde, güven içerisinde
kardeşçe yaşasınlar. Sancaktepe’de
kardeşliği yakalamanın
derdindeyim. El ele, kol
kola olmak durumundayız.
“
Sancaktepe Belediye Başkanı
ŞEYMA DÖĞÜCÜ
ile Röportaj
16
İstanbul’un kalbi olacak dedik ve bunun
için tüm mesai arkadaşlarımızla gece
gündüz çalışıyoruz. İnsanlar Sancaktepe’de
huzur içinde, güven içerisinde
kardeşçe yaşasınlar.Sancaktepe’de
kardeşliği yakalamanın derdindeyim. El
ele, kol kola olmak durumundayız. Hepimiz
aynı yerde yaşıyoruz, aynı havayı
soluyoruz, aynı suyu içiyoruz. Bizim
aramızda husumet olmamalı, aramızda
düşmanlıklar olmamalı. Ben en çok da
bunun için çalışacağım. Hakikaten de
şunu söylemek isterim: Buraya gelen
her vatandaşımız Sancaktepe’nin ne
kadar huzurlu, ne kadar şirin bir ilçe olduğunu
görsün. Bunu istiyoruz
İstanbul’da tek kadın belediye başkanı
sizsiniz. Kadınların gücünü temsil
etmenin yanında kız çocuklarına da rol
modelsiniz. Bununla ilgili neler söylemek
istersiniz?
Evet, 31 Mart seçimlerinden sonra
halkımızın teveccühü ile İstanbul’un
tek kadın Belediye Başkanı seçildim.
Sancaktepe’de kadın belediye başkanı
olarak halkımız tarafından seçilmem
benim için çok anlamlı ve gurur verici bir
durumdur. Bir kadın her zaman kendinden
önce çevresini düşünür. Özellikle
şunun altını çizerek ifade etmeliyim ki
siyaset te cinsiyet ayrımcılığı da anlamsız.
Kim daha iyi, daha kaliteli hizmet
sunacaksa ona daha fazla fırsat tanınmalıdır.
Siyasette kadının katılımı hem
“Kız çocuklarına rol model
olmak ise yaptığımız iş dışında
ayrı bir sorumluluk. Bu
sorumluluk çerçevesinde görev
aldığım süreçlerde insana
dokunmayı insan odaklı hizmetler
yürütmeyi kendime şiar
edindim. Bu süreçte tevazu,
samimiyet, gayret ve liyakat
gibi kavramlar benim her zaman
rehberim olmuştur.
“
demokrasinin içselleştirilmesi hem de
farklı bakış açılarının gelişimi için gereklidir.
Bundan sebep geçmişte yapmış
olduğumuz görevlerde çok şükür millete
hizmet süreçlerini başarıyla sürdürdüm.
Kız çocuklarına rol model olmak
ise yaptığımız iş dışında ayrı bir sorumluluk.
Bu sorumluluk çerçevesinde
görev aldığım süreçlerde insana dokunmayı
insan odaklı hizmetler yürütmeyi
kendime şiar edindim. Bu süreçte tevazu,
samimiyet, gayret ve liyakat gibi
kavramlar benim her zaman rehberim
olmuştur.
Gençlere ne gibi tavsiyelerde bulunmak
istersiniz?
Hayat aslında kendini ifade edebilme
gücü. Bu nedenle öz güveninizi geliştirin.
Meraklı olun, her şeyi merak edin
araştırın. Yapacağınız her şey için hedefleriniz
olsun ve o hedefler doğrultusunda
mücadele edin. Donanımlı olun.
Kendinize yatırım yapın. Bir yabancı dille
yetinmeyin. İki, hatta üç dil öğrenin.
Şansın kapınızı ne zaman çalacağı belli
olmaz. O şans geldiğinde ancak donanımlı
olursanız değerlendirebilirsiniz.
Bunun yanında, gençler ‘mutlaka’ bir
spor ve sanat dalı ile ilgilenmeli. Herhangi
bir enstrümanı çalmanın, musiki
ile ilgilenmenin, resim yapmanın, şiir
yazmanın kişisel gelişime büyük katkılarının
olacağı kanaatindeyim. Gençler
mutlaka kendilerini yetiştirip ülkemize
sahip çıkarsa, ülkemizin yarınları emin
olun bugünlerden çok daha iyi olacak.
17
Dr. Şeyda Öztürk
Konumuza başlamadan evvela
büyük İslam mutasavvıfı
ve âlimi Hz. Mevlânâ ile
ilgili olarak öncelikle şu hususları
dile getirmeli ve Hz. Mevlânâ’nın
kim olduğu, neden
adının ve eserlerinin vefâtının
üzerinden 735 yıl geçtiği halde
gündemini koruduğu soruları
cevaplanmalı ve günümüzün
din eğitimcileri başta olmak
üzere İslam için kafa yoran,
kendi mânevî dünyasını zenginleştirmeye
çalışan kitlelere
söylenecek yeni cümleleri olduğu
tekrar be-tekrar hatırlatılmalıdır.
Mesnevî; Mevlânâ’nın talebesi
ve mürîdi olan Hüsâmeddîn
Çelebî’nin Mevlânâ’dan
mürîdlere ve hikmet sevenlere
bir hâtıra olması isteğiyle
kaleme alınmış,
ilhâm mahsülü bir
şâheserdir. Nitekim
bu ricânın hemen
akabinde Mevlânâ
sarığında
“Bişnev în
ney çün
şikâyet
HZ. MEVLANA
18
VE
MESNEVİ
mî-küned/ Ez-cüdâyîhâ
hikâyet mî-küned” [Bu
neyi dinle, nasıl şikâyet
ediyor/ ayrılıklardan hikâyet
ediyor.] beytiyle başlayan
ilk on sekiz beytin
yazılı bulunduğu kağıdı
Hüsâmeddîn Çelebi’ye
vermiş ve bu tavır; onun
ilhâm-ı ilâhî bir eser olduğuna
delil kabul edilmiştir.
Mevlânâ’nın vefâtından
önce yaklaşık yedi yılda
yazılan Mesnevî’yi birkaç
cümleyle tanıtmak son
derece güçtür. Bununla
birlikte her Mesnevî cildinin
dibâce denilen girişlerinde
Hz. Mevlânâ
bizlere yardım etmiş ve
Mesnevî’nin çeşitli isimlerinin
yanı sıra mâhiyeti
ve muhteviyâtına dâir
doyurucu açıklamalarda
bulunarak ilgililerine yardımcı
olmuştur. Nitekim
kendisini:
Men bende-i Kur’ânem
eger cân dârem
Men hâk-i reh-i Muhammed
Muhtârem
Ger nakl küned çüz în kes
ez güftârem
Bîzârem ez vey vezân sühân
bîzârem
[ Yaşadığım müddetçe
Kur’ân’ın kulu ve Hz.
Muhammed’in yolunun
toprağıyım. Birisi benim
sözlerimden bu görüşlere
aykırı mânâlar çıkarır, beni
başka türlü tanıtırsa; ben
bu sözleri çıkarandan da,
bu sözlerden de bıkmış
usanmışım.]
Yine bir beytinde;
“Mesnevî’miz vahdet
dükkanıdır. Orada birden
başka ne görürsen puttur”
demekte ve Mesnevî’nin
tevhîd-i hakîki şerh eden
bir eser olduğunu ifâde
etmiştir. Öte yandan bu
şerhin klasik tasavvuf ve
kelam kitaplarından üslûb
açısından
farklılığını; “Bu kitap, masal
diyene masaldır; fakat bu kitapta
halini gören, bu kitap
vasıtasıyla kendini tanıyan,
anlayan da er kişidir.
İlhâm-ı Rabbanî mahsûlü
bir eser olan Mesnevî yazıldığı
günden itîbâren anlaşılmak
üzere sözlükleri ve şerhleri
yapılan bir eser olması
açısından dikkate değerdir.
Yine Mevlânâ, Mesnevî’nin
öncelikle bir irşad kitabı olduğuna;“
Bizden sonra şeyhiniz
“Mesnevî”dir, tâlipleri
eğitip yetiştirir” cümlesiyle
işâret etmiş ve eserin başta
seyr ü sülûk hâlindeki mürîdler
için olduğunu ifâde etmiş
bununla birlikte avâm tâbir
edilen halkın da anlayışına
orantılı olarak Mesnevî’de
nasîbi bulunduğunu belirtmiştir.
Buradan hareketle her
Mesnevî cildinin sırları açmada
bir önceki ciltten farklı
olduğuna dikkat çekmiş ve
bu farklılığı İslam tasavvufu
içerisinde gelişen şerîat-tarîkat-hakîkat
boyutuyla îzah
etmiştir. Bilhassa Anadolu
topraklarında eserin gördüğü
rağbeti; her yüz yılda
en az dört beş mutasavvıf
âlim tarafından Mesnevî’nin
kısmen veya tamâmına yapılan
şerhler ispât eder görünmektedir.
Sâdece mevlevî
tekkelerinde değil diğer
tarîkatlerde de başucu kitabı
olarak kabul gören Mesnevî,
câmilerden ilim meclislerine,
devlet erkânından müevâzi
konaklara kadar geniş bir
halk kitlesinde ma’kes bulmuş,
inanan gönüllerin îmân
ve tevhîd boyutuna ufuk kazandırarak
ortak bir İslam
kültürünün oluşmasında
önemli rol oynamıştır.
Osmanlı İmparatorluğunun
düşünce ufkunu besleyen
iki isim ve eserden biri
olan Mesnevî ki diğeri de
Anadolu’ya doğudan gelen
Mevlânâ’nın tersine, batıdan, İspanya’dan
gelen İbnü’l-Arabî’dir;
âdetâ tevhîd sırrını ilmek ilmek
eserleriyle dokumuşlar ve bu sırrı
Anadolu halkının anlayış ve idrâk
seviyesine indirgeyerek bir İslam
medeniyetinin oluşumuna hizmet
etmişlerdir. Nitekim bugün
de dünya üzerinde bu iki ismin ve
eserlerinin gördüğü ilgi hizmetin
günümüzde de devam ettiğini ispat
etmektedir.
Bilinmesi gereken mühim nokta
şudur ki; Mevlânâ’nın aslî kaynaklar
başta olmak üzere zamanın her
türlü iletişim aracını çok doğru sûrette
kullandığı ve kullanmakta olduğudur.
Bizlere bu noktada düşen
içte hor kullanım, dışta düşmanlık
sebebiyle enkaz altında kalmış ve
hikmetleri duymaya siyâset erbâbı
kadar, tasavvufla yakından ve
uzaktan ilgisi olan herkesin bugün
çok daha büyük ihtiyaç duyduğu bir
gerçektir. Nitekim bu sûretle okuyucu,
“Ölmeden evvel ölmek” kavramını;
“papağanın ölü taklîdi ile
kurtuluşu” hikâyesinde, ibâdette
ihlâsı “sağırın hasta ziyâretinde” ,
kazâ ve kader konusunu “Hz. Süleyman’dan
kendisini Hindistan’a
ışınlamasını isteyen kişinin” hikâyesinde,
hâle dönüşmeyen bilginin
yetersizliği veya bir başka ifâdeyle
amel-îman ilişkisini “nahiv üstâdı
ve kayıkçı” hikâyesiyle, materyalist
felsefenin iflâsını “deveci ile
filozof” hikâyesinde, ibâdetlerin
mânevî etkilerini; “her gün bulunduğu
duvardan kerpiç kopararak
suya atan kişinin hikâyesinde içselleştirecektir.
Yine eğitimde çoklu
zekâ, istidât-ı ezelî, vahdet-i
vücûd perspektifine ışık tutan pek
çok Mesnevî beyti, ehil şerhler nezdinde
okunmak sûretiyle gündelik
problemler çözüme yaklaşacak,
bilhassa modern dünyada şehrin
yalnızlığı içinde yerini sorgulayan
birey neleri yapabileceğinin cevaplarını
bulacak, kendisiyle ve diniyle
barışmanın zevkini duyacaktır.
Temennîmiz uçsuz bucaksız bir
deniz olan Mesnevî’ye yol açmak,
imânlı gönülleri bu yüce feyz menba’ından
bir yudum da olsa tattırmaktır.
İbâdetlerin hakîkati
(C.I-b.2625-2628)
Sevgi, düşünce ve mânadan ibaret olsaydı
senin oruç ve namazının zâhiri suretleri de
kalmaz, yok olurdu.
Dostların birbirine armağan sunmaları, dostluğa
nazaran ancak görünüse ait seylerdir.
Fakat bu suretle o armağanlar, gönüllerde gizli
bulunan sevgilere şahadet eder.
Çünkü, ey ulu kişi, zâhiri iyilikler gizli sevgilere
şahittir.
Şahidin de bazen doğrucu, bazen yalancı olur.
Sarhoş, bazen şaraptan olur,
bazen de ayrandan!
2630. Ayran içen de kendisini sarhoş
gösterebilir. Gürültü eder, sarhoş görünür.
O murai de, kendisini muhabbet sarhoşu
sansınlar diye oruçlu görünür, namaz kılar.
Surete ait işlerden meydana gelen şey
bambaşkadır. Fakat gönülde gizli olan
şeye alâmettir. Ya Rabbi,
duamızı kabul et, bize bu temyizi ver
de o eğri, yalancı alâmeti,doğrusundan
ayırt edelim.
Hiç, bu temyize nasıl malik olur? Allah
nuru ile bakar, görürse o zaman bu
temyizi elde eder.
2635. Eser olmasa bile sebep onu
meydana çıkarır. Akrabalık gibi...Akrabalık
sevgiyi bildirir.
Fakat imam ve muktedası Allah nuru
olan kişi, ne eserlere kul olur
ne sebeplere.
Sevgi gönülde şûlelendikçe büyür,
nihayet sevgi sahibi, eserden kurtulur.
Sevgisini bildirmeye ihtiyacı yoktur.
Çünkü sevgi nurunu bütün kâinata
yaymıştır.
Bu sözün tamamlanması için hayli tafsilât
var ama sen ara.
19
Bâtıni Ahlâkın ve İlmin Fazîleti
Ey sûrete tapan! Niceye dek sûret kaygısı? Senin
mânasız canın sûretten kurtulmadı gitti.
Eğer insan, sûretle insan olsaydı Ahmed’le Ebucehil
müsavi olurdu.
1020. Duvar üstüne yapılan insan resmi de insana
benzer. Bak, sûret bakımından nesi eksik?
O parlak resmin yalnız canı noksan. Yürü, o nadir
bulunur cevheri ara;
Eshab-ı Kehf’in köpeğine el verilince, dünyadaki
bütün aslanların başları alçaldı.
Canı, nur denizinde gark olduktan sonra ona,
kötü ve çirkin sûretin ne ziyanı var?
Kalemler sûreti öğmezler. Kitaplara da adamın
sûretine ait vasıflar değil, “âlim, adalet sahibi”
gibi zatına ait vasıflar yazılır.
1025. Bilgi ve adalet sahibi… Hep mânadır, onları
önde, artta… bir yerde bulamazsın,
Zata ait sıfatlar Lâmekân elinden cana şûle vermektedir,
can güneşi, göklere sığamaz” dedi.
20
Saklanması Gereken Üç Sır, Meşveretin Hakîkati
(c.I-b.1047-1050)
Şu üç şey hakkında dudağını kıpırdatma:
Gittiğin yol, paran, bir de mezhebin.
Çünkü bu üçünün de düşmanı çoktur. Düşman bildi mi,
sana pusu kurar.
Bir iki kimseye söyledin mi, artık o sırra veda et ki kisiyi aşan,
bir baskasına da söylenen her sır, yayılır.
1050. Ki üç kuşu birbirine bağlasan elem içinde yerde mahbus kalırlar.
Üstü örtülü, güzel bir tarzda, kurtulmak için konuşur, danışırlar.
Danışmaları, görenleri yanıltacak sekilde kinayelerledir.
Peygamber, kapalı bir tarzda mesveret ederdi.
Ashap cevap verir, düşman haberdar olmazdı.
Düşman, baştan ayagı bilmesin,
bir şeyi sezmesin diye reyini kapalı misalle söylerdi.
Bu misalle muradını anlatmış olurdu.
Ağyar sualinden bir koku bile duymaz, hiçbir şey anlamazdı” dedi.
Tevbe’nin Hakîkati ve Gözyaşının lüzûmu
Her gönle secde için izin yok, her ücretlinin ücreti rahmet değil.
Kendine gel de “ Tövbe eder, Allah’a sığınırım” diye cürümde bulunma,
günah etme.
Tövbeye de bir parlaklık gerek. Tövbeye de bir şimşek bir bulut şart.
Meyvenin olması için hararet ve su lâzımdır. Bunun için de bulut ve
şimşek icabeder.
1655. Gönül şimşeğiyle iki göz bulutu olmadıkça tehdit ve hısım ateşi
nasıl yatışır?
Vuslat zevkinin yeşilliği nasıl yetişir, kaynaklardan arı, duru su nasıl
coşar?
Gül bahçesi; yeşilliğe nasıl sır söyler, menekşe nasıl olur da yaseminle
ahdedebilir?
Çınar, dua için nasıl el açar, ağaç havada nasıl baş sallar?
Çiçek bahar mevsiminde ( renklerle, kokularla dolu olan) eteğini nasıl
serper?
1660. Lâlenin yüzü nasıl kan gibi kızarır? Gül, kesesinden nasıl altın
saçar?
Nasıl olur da bülbül gülü koklar; üveyik kuşu, bir istekli gibi “Kû-kûnerede,
nerede” diye öter?
Nasıl olur da leylek “ lek, lek – senin sesin” sesini canla, başla çıkarır.
Ey yardımı dilenen Allah, senin de ne demek?
Zaten her şey senin mülkünden ibaret.
Nasıl olur da toprak, içteki sırları gösterir? Nasıl olur da bahçe
gökyüzü gibi aydınlanır?
Bu güzel ve ağır elbiseleri nereden getirdiler? Hepsini de kerem
sahibi Allah’tan.. hepsini de merhamet sahibi Allah’tan!
Öğretmeniyle Güzel İstanbul
Tarihi Yarımada Gezisi
21
Öğretmeniyle Güzel İstanbul
Bursa-İznik Gezisi
22
Öğretmeniyle Güzel İstanbul
Edirne Gezisi
23
Sancaktepe İlçe Projeleri
SUPERNOVA
SANCAKTEPE
24
Süpernovalar enerjisi biten bir yıldızın çok miktarda enerji
yayarak patlaması ile oluşan yıldız patlamalarıdır. Genellikle
birkaç hafta sürerler ve bu sırada içinde bulundukları
gökadanın aşırı miktarda aydınlanmasına sebep olurlar.
Bir süpernova patlaması sırasında Güneş’in tüm ömrü
boyunca yayacağı kadar enerji salınabilir. Nerede ve
ne zaman süpernova patlaması olacağının önceden
tahmin edilmesi çok zordur.
Bilgiye ulaşmanın giderek kolaylaştığı,
teknolojinin insan hayatında her geçen gün
etkisini ve önemini arttırdığı bu günlerde
insanların en basit tarifiyle “zaman kazanmak”
için mümkün olduğunca hazır bilgileri farklı kaynaklardan
alıp uygulamayı tercih
etmesinden dolayı bilgiyi yorumlama ve üretme
becerisinin ikinci planda kalmasından dolayı
insanoğlu olarak içimizdeki potansiyeli açığa çıkarmakta
zorlanmaktayız.
Tıpkı süpernovalardaki enerji tükenmesi örneğinde olduğu
gibi içimizde sönmeye yüz tutmuş olan kullanmadığımız
bilgi ve becerilerin değişik bakış açıları ve çözüm stratejileri kullanarak
büyük bir aydınlanma ile açığa çıkması ile kendini gerçekleştiren bireyler ve
dünyaya yön veren bir bilim ülkesi olma yolunda bizlere ışık tutacak olmasını çıkış noktası kabul ettik.
Bu projede İlçe Milli Eğitim Müdürlüğü’ne bağlı resmi ve özel ortaokul kurumlarında eğitim gören öğrencilerin
akademik, sosyal ve kültürel alanlardaki ilgi, bilgi ve becerileri ile analiz-sentez ve değerlendirme basamaklarını kullanarak
bilimsel yollarla veya bizzat birey/takım becerilerini kullanarak sonuca ulaşabilecekleri farklı etaplar ile sınanarak
probleme farklı yönlerden bakabilmelerini sağlamak, temelinde öğrencilerin problem çözme yeteneklerini
arttırmak istenmektedir.
Dünya genelindeki gelişmiş ülkelerde azalan
genç nüfus oranına karşılık olarak ülkemizdeki
potansiyel genç nüfusun etkili yönetilip
kullanılabilmesi amacıyla gençlerin
problemler karşısında değişik bakış açıları
kullanmaları, bilgi ve birikimlerini yeni durumlara
aktararak günlük yaşamda pratik
çözümler bulması gerekmektedir. Bu sebeple
onları düşünmeye sevk ederek içinde
bulundukları durum ile ilgili mantıklı çözüm
önerileri üretmelerine, aynı zamanda teknoloji
çağının gerektirdiği hızda çözüme ulaşmaları
için pratik zeka yeteneklerini kullanmalarına
ve bedensel olarak da güçlü-çevik
bireyler olmalarını sağlayacak itici güce ihtiyaç
duyulmaktadır.
Supernova Sancaktepe Projesi “Zeki, Çevik
ve Ahlaklı” bireyler yetişmesi için gençlerimize
ilham kaynağı olacaktır.
Şubat Ayı Yapılan Proje Uygulama Basamakları
- Projeye katılmak isteyen okullardan başvuruların alınması
- Okullar adına yarışacak öğrencilere ait bilgilerin Proje Ekibine
İletilmesi
- Proje afiş ve broşürlerinin dağıtılarak etap tarihlerinin duyurulması
- Yarışacak gruplara ait tanıtım filmlerinin okullar tarafından
çekilmesi
Mart Ayı Yapılması Planlanan Proje Uygulama Basamakları
- 1. Etap uygulamalarının yapılması ve puanlanması
(2-6 Mart)
- Etap sonucunda oluşan puan tablosunun duyurulması
- 2. Etap uygulamalarının yapılması ve puanlanması
(9-13 Mart)
- Etap sonucunda oluşan puan tablosunun duyurulması
- 3. Etap uygulamalarının yapılması ve puanlanması
(16-20 Mart)
- Etap sonucunda oluşan puan tablosunun duyurulması
Nisan Ayı Yapılması Planlanan Proje Uygulama Basamakları
- 4. Etap uygulamalarının yapılması ve puanlanması
(30 Mart - 3 Nisan)
- Etap sonucunda oluşan puan tablosunun duyurulması
- Final etabının yapılması (13-17 Nisan)
- Ödül töreninin yapılması (23 Nisan Haftası)
25
Sancaktepe İlçe Projeleri
SAHNE SENİN
ÖĞRETMENİM
Bu proje ile İlçe Milli Eğitim Müdürlüğüne
bağlı olan okul ve
kurumlarda görevli öğretmenler
arasında kültürel ve sosyal paylaşımlar
yapılabilmesini sağlamak,
öğretmenlerin öğrencilere ilham
kaynağı ve rol model olmaları
münasebetiyle farklı alanlarda
yetenekli ve istekli öğrencileri
yüreklendirmek ve öğretmenin
örnek kişilik olarak yalnızca işi ile
değil sahnedeki rolleri ile de toplumu
aydınlatması amaçlanmaktadır.
Bu amaç ile İlçe Milli Eğitim
Müdürlüğü bünyesinde öğretmen
koro, tiyatro, şiir dinletisi ve halk
oyunları ekipleri kurulacaktır; bu
ekipler eğitim öğretim yılı sonunda
çalışmalarını sergileyeceklerdir.
Ayrıca fotoğraf ve el sanatları
çalışmaları olan öğretmenlerden,
eserleri istenerek eğitim öğretim
yılı sonunda sergiler açılacaktır.
Öğretmen mesleğinin her geçen
gün saygınlığını yitirdiği,
toplum üzerindeki örnek kişilik
olma özelliğinden uzaklaştırılıp
arka plana atıldığı son zamanlarda
toplumu oluşturan
biyerlerin, toplumu oluşturan
bireylerin öğretmen, eğitim, sanat
vb. olmadan bir toplumun
istenilen düzeyde ilerleme sağlayamayacağının
farkına varması
gerekmektedir. Bu sebeple bu
projemizde öğretmenlerin farklı
alanlarda sunumlarını yapmaları
sağlanacaktır.
26
Aralık Ayı Yapılan Proje Uygulama Basamakları
* Projeye katılmak isteyen öğretmenlerden başvuruların
alınması
* Proje için kaynak/ortaklık sağlayabilecek kişi ve kurumların
belirlenmesi
* Proje görsel ve dijital materyallerinin hazırlanması
* Ekiplerin oluşturulması
*Ekiplerin uygun zamanlarda prova çalışmalarını yürütmesi
Ocak Ayı ve Şubat Ayı Yapılan Planlanan Proje Uygulama
Basamakları
*Ekiplerin uygun zamanlarda prova çalışmalarını yürütmesi
Mart Ayı Yapılması Planlanan Proje Uygulama Basamakları
*Ekiplerin uygun zamanlarda prova çalışmalarını yürütmesi
*Koronun belirlenen huzurevinde performans sergilemesi
Nisan Ayı Yapılması Planlanan Proje Uygulama Basamakları
*Ekiplerin uygun zamanlarda prova çalışmalarını yürütmesi
*Öğretmenlerden sergilenmelerini istedikleri fotoğrafların
ve el sanatları eserlerin istenmesi
Mayıs Ayı Yapılması Planlanan Proje Uygulama Basamakları
*Ekiplerin uygun zamanlarda prova çalışmalarını yürütmesi
*Koronun Engelliler Merkezi ile yapılacak olan etkinlikte
performans sergilemesi
*Fotoğraf ve el sanatları sergilerinin hazırlıklarının yapılması
*Genel provaların yapılması
Haziran Ayı Yapılması Planlanan Proje Uygulama Basamakları
*Koro, halk oyunları, şiir dinletisi ve tiyatro ekiplerinin
ilçe genelinde öğretmenlere ve idarecilere performanslarını
sergilemeleri
*Resim ve el sanatları sergisinin açılması
27
Sancaktepe İlçe Projeleri
BENİ ANLATAN
KİTAP
Beni Anlatan Kitap projesi
genel anlamda okullarımızın
öğretmenler odalarında birer
kütüphane sahibi olmasını
amaçlamanın yanında, tüm
öğretmenlerimizin okula olan
bağlılığını da arttırmasına yönelik
olarak kendi seçtikleri
kitaplara kütüphanede yer vermelerini
sağlayan bir projedir.
Okullardaki öğretmen odaları
öğretmenlerin ders aralarında
dinlendikleri bir oda olmasının
yanında bilgi ve kültür paylaşımı
yaptıkları, mesleki edinim
ve hayata dair birikim alış
verişinde bulundukları sosyal
bir alandır. Öğretmenlerimizin
eğitim öğretim faaliyetleri dışında
boş zamanlarında kitap
okuyarak kendilerini geliştirdikleri
de eğitim camiası içinde
bilinen bir gerçektir. Fakat bu
gerçeklik; kitap okumanın bireysel
bir etkinlik olması, göz
önünde yapılmaması nedeniyle
toplum tarafından yeterince
gözlemlenememektedir.
Öğretmenlerin kitap okuyan
ve kendilerini bireysel ve mesleki
kapsamda sürekli geliştiren
bireyler oldukları gerçeğinin
gerek öğrenciler gerekse öğretmenler
odasını ziyaret eden
veliler gözünde farkındalığının
arttırılmasına katkı sağlaması
için bu proje planlanmıştır.
28
Beni Anlatan Kitap projesi Sancaktepe ilçesine
bağlı okulların öğretmenler odalarında birer kütüphane
sahibi olmasını amaçlar.
Kurulacak kütüphanede öğretmenlerin kendi seçtikleri
kitaplara yer verilmesi tüm öğretmenlerimizin
çalıştıkları kuruma olan bağlılığını da arttırmasına
da vesile olacaktır.
Öğretmenler odasını ziyaret eden veli ve öğrencilerin,
öğretmenlerin kitap okuyan bireyler olduğuna tanık
olmaları öğretmenlerin saygınlığının artmasına artı
bir katkı sağlayacaktır.
Öğretmenlerin önerdikleri faydalı kitapların okuldaki
diğer öğretmenler tarafından da okunacak olması
öğretmenler arasındaki kültür ve bilgi paylaşımını
pekiştirecektir.
29
Sancaktepe İlçe Projeleri
BATTANİ
BİLİM ŞENLİĞİ
Battanî (858-929); astronom, astrolog ve matematikçidir. Dünyanın gelmiş geçmiş en meşhur 20 astronomundan
biri olarak kabul edilir. Rakka’da özel bir gözlemevi kurmuş ve burada 887-918 tarihleri arasında son
derece önemli gözlemler yapmıştır. Güneş, Ay ve gezegenlerin hareketlerini gözlemlemiş, yörüngelerini doğru
bir biçimde belirlemeye çalışmıştır. Güneş ve Ay tutulmaları ile ilgilenmiş, mevsimlerin süresini büyük bir doğrulukla
hesaplamıştır. Gerçek astronomik cetveli hazırlayan ilk ilim adamıdır.
Trigonometrinin gerçek mucidi olarak da kabul edilen Battanî; sinüs, kosinüs, tanjant, kotanjant, sekant ve
kosekantı gerçek anlamda ilk defa kullanan bilim adamıdır. Paris İslam Enstitüsü profesörlerinden biri olan
J. Risler tarafından Battani “Batıya trigonometriyi öğreten adam olarak nitelendirilir.
Sancaktepe İlçe Milli Eğitim Müdürlüğü bünyesinde 15-17 Nisan 2020 tarihlerinde Battani Bilim Şenliği
düzenlenecektir. 2019-2020 eğitim öğretim döneminde öğrencilerimizin okullarında uyguladıkları bilimsel
faaliyetleri ve teknolojik yenilikleri sergileme imkanı bulacakları bir platform oluşturulması amaçlanmıştır.
Bu temel amaç doğrultusunda;
-Öğrencilerimizin öz güven kazanmalarının sağlanması,
-Bilimsel bilgilere ilginin arttırılması,
-Öğrenciler arasında etkileşiminin sağlanması hedeflenmektedir.
30
Aralık Ayı Yapılan Proje Uygulama Basamakları
*Okullara, Battani Bilim Şenliği için proje hazırlamaya başlamalarının belirtilmesi ve proje metinlerinin yazılacağı
formatın gönderilmesi
* Proje görsel ve dijital materyallerinin hazırlanması
*Proje için kaynak/ortaklık sağlayabilecek kişi ve kurumların belirlenmesi
Ocak Ayı Yapılan Proje Uygulama Basamakları
* Okulların sergileyebilecekleri beş projeyi belirlemesi ve metinlerini düzenlemesi
* Proje afiş ve broşürlerinin dağıtılması
Şubat Ayı Yapılan Proje Uygulama Basamakları
* Okulların bilim şenliğinde sergilemeyi düşündükleri beş projenin metinlerini ilçe proje ekibine ulaştırmaları
* Okullardan gelen projelerin değerlendirilmesi
Mart Ayı Yapılması Planlanan Proje Uygulama Basamakları
*Okullardan gelen projelerin değerlendirilmesi
*Okullara, Battani Bilim Şenliği’nde sergileyecekleri iki projelerin belirtilmesi
*Okulların, projelerini hazırlamaları ve projeleri sunacak öğrencilerini belirlemeleri
*Okulların, projeye katılacak öğrencilerin katılım durumları
ve fotoğraf çekimleri ile ilgili gerekli veli izinlerini almaları
Nisan Ayı Yapılması Planlanan Proje Uygulama Basamakları
*Battani Bilim Şenliği’nin hazırlıklarının yapılması
*Battani Bilim Şenliği’nin gerçekleştirilmesi
*Okullardan ziyaretçi katılımının sağlanması.
31
Sancaktepe İlçe Projeleri
MÜZİK
HER YERDE
“Müzik Mutluluğun Ortak Dilidir” sloganıyla çıkılan bu
yolda müziğe ilgi duyan ve bu yönde yeteneği olan öğrencilerin
bu yeteneklerini müzik öğretmenleri rehberliğinde
ve nezaretinde ilçemizin işlek cadde ve merkezi sokaklarında,
kapalı alan ve avmlerde sokak konserleri şeklinde
sergilemesi ve pop müzikten caz müziğe,klasik müzikten
sanat müziğine kadar birçok müzik dalını icra ederek birbirinden
güzel notalarla mutluluğun her yere yayılması
amaçlanmıştır.
Bu temel amaç doğrultusunda;
-Öğrencilerimizin öz güven kazanmalarının sağlanması,
-Okullarını topluma sanatsal bir biçimde tanıtmalarına
imkan tanınması,
-Sosyal, duygusal ve zihinsel gelişimlerine katkıda bulunulması,
-Koro üyelerinde grup içinde yaşadıkları sosyal tecrübe ile
hem bir takımda beraber hareket etmek,
hem de bir koroda senkronize halde şarkı söyleyerek bireylerde
birlik duygusunun oluşturulması hedeflenmektedir
32
Aralık Ayı Yapılan Proje Uygulama Basamakları
-Projede yer alacak okulların müzik öğretmenlerinin öğrencileri belirlemesi,
-Koro ve müzik gruplarının çalışmaları,
Ocak Ayında Yapılan Proje Uygulama Basamakları
-Sancaktepe Belediyesiyle iş birliği yaparak konserlerin yapılacağı yerlerin belirlenmesi,
-AVM genel müdürlükleriyle izin işlemlerinin yapılması
- Koro ve müzik gruplarının çalışmaları,
Şubat Ayında Yapılan Proje Uygulama Basamakları
-Koro ve müzik gruplarının çalışmaları,
-Projede yer alan müzik öğretmenleriyle toplantı yapılması,
-Belirlenen öğrencilerin isimlerinin proje koordinasyon ekibine bildirilmesi,
-Koro ve müzik gruplarının sunacağı parçaların isimlerinin proje koordinasyon ekibine bildirilmesi,
-Öğrencilerin katılım izni ve muvafakat işlemlerinin yürütülmesi.
Mart Ayında Yapılması Planlanan Proje Uygulama Basamakları
-Belirlenen kapalı mekanlarda konserler verilmesi
Nisan Ayında Yapılması Planlanan Proje Uygulama Basamakları
-Belirlenen kapalı mekanlarda konserlerin verilmesi
Mayıs Ayında Yapılması Planlanan Proje Uygulama Basamakları
-Belirlenen dış mekanlarda ( Sancaktepe Meydan Park, Demokrasi Caddesi,Samandıra Saat Kulesi önü vb.) konserler
verilmesi
-Proje final konserinin verilmesi
33
Sancaktepe İlçe Projeleri
BANA BİR MASAL
ANLAT BANA
Hayranlık duyduğu babasından sevgi
ve ilgi gören çocuk daha öz güvenli olur.
Problem çözme ve liderlik becerilerinin
gelişiminde, vicdan oluşumunda ve değer
yargılarının kazanılmasında babanın
rolü büyüktür.
Çocukların dil gelişimlerini ilerletmek,
problem çözme becerinin gelişmesini ve
neden sonuç ilişkisini kurmalarını sağlamak
amaçlarıyla hikaye okumak ve
masal anlatmak önemlidir. Hikayeler ve
masallar aracılığıyla çocuklara olumlu
davranışlar kazandırılabilir.
0-6 yaş insan gelişimi için çok önemlidir
ve bu dönemde ailenin etkisi çok
fazladır. Çocuğun gelişiminde annenin
öneminin belirtilmesi haricinde, günümüzde
babanın çocuğun gelişiminde
çok önemli olduğu vurgulanmaktadır.
Çocuklarıyla olumlu iletişim kurabilen
babaların, çocuklarının gelişimlerinde
olumlu yönde etki gösterdikleri
34
bilinmektedir. Çocukların çevre ile
kuracakları ilişkilerin belirleyicisi, babaları
ile kurdukları iletişimdir. Çocuğun
kendini güvende hissetmesini
sağlayan babasıdır. Erkek çocuklara
rol model olan baba, kız çocukları için
ileride karşı cins ile kuracağı ilişkilerin
kalitesini belirlemede etkilidir.
Okul aile iş birliğini sağlamak, babaların
çocuklarının gelişimlerinde sağladıkları
faydaları fark ettirmek ve öğrencilerin
gelişimlerini desteklemek
amaçlarıyla ilçemizde 3-6 yaş arasında
okula giden öğrencilerimize yönelik
“Bana Bir Masal Anlat Baba” projesini
gerçekleştirmekteyiz. Bu proje kapsamında
okul öncesi sınıflarına her hafta
bir öğrencinin babası davet edilmekte ve
babanın o sınıftaki öğrencilere bir hikaye
okuması veya bir masal anlatması istenmektedir.
Okunacak hikayenin veya
anlatılacak masalın, sınıf öğretmeni ile
belirlenmesi, çocukların gelişimine uygunluğu
ve içeriğinin çocuklara uygunluğu
açısından önemlidir. Pilot uygulaması
Yahya Kemal Beyatlı İlkokulu ana
sınıfında gerçekleştirilmeye başlanan bu
projede, çalıştıkları veya başka sebepler
ile katılamayacakları düşünülen babaların
bile çocuklarının gelişimlerinde ne
kadar önemli oldukları anlatıldığında
katıldıkları görülmüştür. Babası vefat
etmiş veya çeşitli nedenlerle yanında
olamayan öğrencilerin olduğu sınıflarda;
rehberlik servisinin görüşünün alınması,
anne veya bakım veren kişi ile görüşülüp
aileden başka bir erkek modelin bu etkinliğe
katılım durumunun belirlenmesi
ve bu durumun çocuk için olumlu mu
yoksa olumsuz mu olacağının değerlendirilmesi
gerekmektedir.
SAN’ART
GALERİ
S
ancaktepe İlçe Milli Eğitim Müdürlüğü bünyesindeki okullarımızda görev
yapan görsel sanatlar dersi öğretmenlerimizden oluşan Sanart Galeri
topluluğu ilk sergisini mayıs ayı içinde gerçekleştirecek. San’art Galerinin ilk
sergisinin teması Geçmişten Günümüze İstanbul olarak belirlendi.
35
PROF. DR.
AZİZ SANCAR
Vasfiye Şimşirgil Sarısoy
Öğretmen
36
Prof. Dr. Aziz Sancar Mardin’in
Savur kasabasında, çiftçilikle
uğraşan orta gelirli bir ailenin
yedinci çocuğu olarak dünyaya geldi.
Maddi imkansızlıklar neticesinde eğitim
alamamış olan anne ve baba çocukları
için eğitimin önemli olduğunun
bilinciyle onların okumaları için
ellerinden gelen bütün fedakarlığı
göstermişlerdir. Prof. Dr. Aziz Sancar
ilk, orta ve lise öğrenimini Mardin’de
tamamlamıştı. Lise 2. sınıftayken
çok sevdiği bir kimya öğretmeninden
etkilenip kimya okumak istemişti.
Fakat o yıllarda İstanbul Üniversitesine
giriş sınavı her fakülte için ayrı ayrı
oluyordu. Prof. Dr. Aziz Sancar hem
kimya bölümü hem de arkadaşlarının
isteği üzerine tıp fakültesi sınavına
girmişti. Her iki fakülteyi de kazanan
Prof. Dr. Aziz Sancar o sene Mardin’de
okuduğu beş arkadaşını kıramayıp tıp
fakültesine kaydını yaptırmıştı. 1963
yılında İstanbul Üniversitesini kazanarak
1969 yılında İstanbul Üniversitesinden
birincilikle mezun olmuştur.
Prof. Dr. Aziz Sancar tıp fakültesi
2. sınıftayken DNA ile DNA sarmal
yapısını öğrenmişti ve biyokimyacı
olmaya karar vermişti. Fakat önce
tıp fakültesini bitirmesi gerekiyordu.
Tıp fakültesi 5. sınıftayken biyokimya
hocasıyla konuşup biyokimya ihtisası
yapmak istediğini söylemişti.
Hocası da Prof. Dr. Aziz Sancar’a tıbbiye
okuyan bir insanın en az bir veya
iki yıl doktorluk yapması gerektiğini
söylemişti. O da hocasının sözünü
dinleyerek mezun olduktan sonra köyüne
dönüp iki yıl burada doktorluk
yapmıştı. Fakat o biyokimya ihtisası
yapmayı aklına koymuştu. Bu yüzden
iç hastalıkları hocası Muzaffer
Alpsoy’un tavsiyesiyle ABD’ye gitti.
Tabi gitmesine yardımcı olan etken
de NATO bursu kazanmış olmasıydı.
ABD’de birkaç yıl biyokimya eğitimi
aldı fakat İstanbul Üniversitesinde
aldığı yabancı dil Fransızca idi. Bu
yüzden uzunca bir zaman dil sorunu
yaşamıştı ve arkadaş sorunuyla baş
başa kalmıştı. Bu uyum sorunu bir
süre psikolojik sorunlar yaşamasına
neden olduğu için yurda dönüş yapmıştı.
Fakat aklında hep biyokimyacı
olmak vardı bu yüzden ABD’de Teksas
Üniversitesi’ne gitmişti. Fakat bu sefer
ABD’ye dönüş yaptığında hem İngilizce
öğrenmişti hem de biraz daha
olgunlaşmıştı. Arkadaş sorununu da
kimsenin kimseden üstün olmadığını
düşünerek insanlarla olan münasebetini
daha normal hale getirerek
çözmüştü. Teksas’ta birçok arkadaş
edinmişti. Hatta arkadaşlarından biri
Gwen’di ve sonunda da onunla evlenmişti.
Dallas Teksas Üniversitesi’nin
moleküler biyoloji programına ve Caude
Rubert’ın laboratuvarına katıldı.
Bu laboratuvarda prof. Dr. Aziz Sancar,
danışmanı Claud Rubert ile fotoliyaz
olarak adlandırılan bir geni
klonlamış ve genetik mühendisliği
ile bakterilerde çok yüksek oranlarda
çoğaltmıştır. Bu genin kodladığı enzim,
ultraviyole ışıkları ile zarar gören
DNA’nın onarımını yapmaktadır.
Bu buluş Aziz Sancar’ın önce yüksek
lisans, ardından doktora derecesi
(1977) almasını sağlamıştır.
Doktara sonrası araştırmalarına
Yale Üniversitesinde devam eden
Doktor Sancar, burada fotoliyaz enzimi
çalışmalarına ara verip nükleotid
kesim onarımı araştırmalarına başladı.
DNA onarımı dalında doçentlik
tezini tamamladı. 1997 yılından itibaren
araştırmalarını, biyokimya ve biyofizik
alanında yaptığı çalışmalarla
tanınan ABD North Caroline Chapel
Hill’de North Caroline Üniversitesi Biyokimya
ve Biyofizik Bölümü’nde
profesör olarak sürdürmeye devam
etmektedir.
DNA onarımı, hücre dizilimi, kanser
tedavisi ve biyolojik saat üzerinde
çalışmalarını sürdüren Prof. Dr. Sancar,
415 bilimsel makale ve 33 kitap
yayınladı. Aziz Sancar kanser tedavisinde
sirkadiyen saat kullanımıyla
ödüller almıştır. 2001 yılında Amerika
Kimya Cemiyeti tarafından verilen
Kuzey Carolina Seçkin Kimyager
Ödülü’nü almaya hak kazanan Doktor
Sancar, 2005 yılında bilim dünyasının
en prestijli üyelikleri arasında
yer alan ABD Ulusal Bilimler Akademisi’ne
seçilerek bu akademiye seçilen
ilk Amerikalı Türk oldu. Bu ödülü
aldıktan sonra, ABD’ de okuyan Türk
öğrencilerine yardım etmek ve Türk-
Amerikan ilişkilerini geliştirmek için
eşiyle birlikte Aziz&Gwen Sancar
Vakfı’nı kurarak ABD ‘nin Kuzey Carolina
eyaletinde ‘’ Caroline Türk Evi’’
isimli bir öğrenci misafirhanesi açtı.
2006 yılında Türkiye Bilimler Akademisine
asli üye olarak seçildi.
Prof. Dr. Aziz Sancar, DNA’nın onarılması
ile ilgili yaptığı çalışmalardan
dolayı Amerikalı Paul Modrich ve İsveçli
Tomas Lindahl ile birlikte 2015
Nobel Kimya Ödülü’ne layık görüldü.
Prof. Dr. Aziz Sancar, bu ödülü Mustafa
Kemal Atatürk’e, Cumhuriyete
ve Türkiye’ye ithaf etmiştir.
“Maddi imkansızlıklar neticesinde
eğitim alamamış
olan anne ve baba çocukları
için eğitimin önemli olduğunun
bilinciyle onların okumaları
için ellerinden gelen
bütün fedakarlığı göstermişlerdir.
Prof. Dr. Aziz Sancar
ilk, orta ve lise eğitimini
Mardin’de tamamladı. Lise
2. sınıftayken çok sevdiği bir
kimya öğretmeninden etkilenip
kimya okumak istemişti.”
37
Tematik Alt Proje Alanları :
Serkan Sınıkçı
Sancaktepe Tübitak İlçe Koordinatörü
4006
TÜBİTAK
BİLİM FUARLARI
DESTEKLEME PROGRAMI
Milli Eğitim Bakanlığı ile TÜBİTAK
arasında imzalanan ve TÜBİTAK
Bilim ve Toplum Dairesi’nin yürüttüğü
“Eğitimde İş Birliği Protokolü” kapsamında
ülkemizde bilim kültürünün geliştirilmesine
yönelik olarak 4006 TÜBİ-
TAK Bilim Fuarları Destekleme Programı
yürütülmektedir. Tübitak 4006 Bilim
Fuarı Destekleme Programına 5-12. sınıflar
arasında hizmet veren devlet
okulları, Bilim ve Sanat Merkezleri (BİL-
SEM) ve bünyesinde fizik, kimya, biyoloji,
matematik, Türkçe vb. derslerinden
en az üçüne yer veren mesleki eğitim
merkezleri katılabilmektedir.
“Her öğrenci bilimsel bir proje yapabilir”
temel felsefesine dayanan TÜBİ-
TAK 4006 Bilim Fuarı, öğrencinin aktif
katılımını teşvik eden, üst düzey bilişsel
aktiviteleri destekleyen, çok çeşitli
araç ve kaynak kullanımını gerektiren;
akademik sosyal ve hayat becerilerini
birlikte ele alan ve teknoloji kullanımını
vurgulayan bir öğretim modelidir. Yarışma
ortamı olmadığı için öğrencilerimizin
üzerindeki baskı kaldırılarak “Her
fikir değerlidir.” ilkesi ile bilimsel süreç
takip edilerek yapılacak olan her türlü
proje bu fuar kapsamında değerlendirilir.
Öğrencilere hipotez geliştirme ve hipotezlerini
test etme imkanı sağlamak
ve bilimsel düşünme basamaklarını
kazandırmak bu programın ana amaçlarındandır.
38
4006 TÜBİTAK Bilim Fuarları Destekleme
Programı, 5 - 12. sınıf öğretim
programları çerçevesinde aşağıdaki
amaçlara ulaşılmasını hedeflemektedir:
• Öğrencilerin bilimsel çalışmalar gerçekleştirme
konusunda teşvik edilerek
bilimsel yaklaşım becerilerine katkı
sağlanması,
• Farklı bilişsel, duyuşsal ve psikomotor
seviyedeki her öğrenciye proje hazırlama
fırsatının sunulması,
• Araştırma tekniklerinin, raporlamanın
ve sunum becerilerinin tabana yayılarak
öğrencilere kazandırılması,
• Öğrenciler üzerindeki yarışma baskısının
ortadan kaldırılarak iş birliği
içerisinde proje hazırlama konusunda
yeni ortam ve olanakların sağlanması,
• Gerçek hayattaki soru ve sorunlara
çözüm bulunmasında bilimsel çalışmaların
ve bulguların yaparak yaşayarak
öğrencilere kazandırılması ve
bilimsel yaklaşım becerilerinin yaygınlaştırılması.
“Tematik Alt Proje Alanları : 4006
TÜBİTAK Bilim Fuarı, yukarıdaki
tabloda bulunan alanlardan en az
dört (4) tanesini içeren alt projelerden
oluşur.”
Proje Türleri
Proje türleri; araştırma, inceleme ve tasarım projeleri
şeklinde üç türlüdür. 15 proje ile başvuru yapacaksanız
her türden 5 adet hazırlamanız size avantaj sağlayacaktır.
Özgünlük
Bilim ve Toplum Programları Müdürlüğü, proje önerisi
ile daha önce ya da mevcut çağrı kapsamında TÜBİTAK’a
önerilen projeler arasında karşılaştırma yaparak benzerlik
kontrolü yapabilir. Müdürlükçe belirlenecek oranın
üzerinde benzerlik olan projeler için değerlendirmeye
almama ve/veya etik ihlali cezai müeyyideleri uygulanabilir.
4006 TÜBİTAK Bilim Fuarlarına katılan öğrencilerin
“2204/A-B Araştırma Projeleri” yarışmasına yönlendirilmesi
ve desteklenmesi gerekir.
Öğrencilerimizi seven fedakar öğretmenlerimiz, bilim
şenliğini gerçekleştirdiklerinde, fuar hazırlık süreci boyunca
yaşadıkları yorgunlukları unutup, sadece geçirdikleri
güzel anları hatırlayarak bir sonraki senenin projelerini
planlamaya başlıyorlar.
39
KÖKEN BİLİM AÇISINDAN
ARAPÇADAN TÜRKÇELEŞMİŞ KELİMELER
(Model Sözlük Proje Çalışması)
Milletimiz tarih boyunca birçok
milletle etkileşim halinde olmuş
ve böylece dilimiz her
dönemde kendine özgü yapısını kaybetmeden
yeni söz varlıkları kazanmış
ve bu kelimelere kendine göre
yeni anlamlar ve ses değerleri katmıştır.
Türkçemiz özellikle İslam medeniyeti
dairesine girdikten sonra o dönemlerde
ilim dili olan Arapça ve şiir
dili olan Farsçadan çok sayıda kelime
almıştır. Sonraki dönemlerde ise özellikle
Fransızca ve İngilizceden de çok
sayıda sözcüğü bünyesine katmıştır.
Bunun haricinde Ermenice, Rumca,
Latince vb. birçok dilden kelime almakla
birlikte diğer dillere de birçok
kelime vermiştir. Bu yönüyle imparatorluk
bakiyesi bir dil olan Türkçemiz
çok zengin bir ses ve anlatım
kabiliyeti kazanmıştır. Dilimize giren
bu sözcükler asırlarca milletimiz tarafından
atasözü, deyim, mani, ninni,
türkü, ilahi vb. anonim türlerde, diğer
şiir türlerinde ve nesir alanındaki yazı
türlerinde kullanılagelmiştir. Bundandır
ki dil varlığımızdaki bütün kelimeler
bizim kimliğimizin ve kültürümüzün
oluşmasında önemli bir yer tutan
vatan toprağı mesabesindedir.
40
Yine bundandır ki hiçbir kelimeyi feda
veya heba edemeyiz.
İnsanların sözcük dağarcığı dünyaya
açılan penceresidir. Bu pencerenin
bakış açısını genişletmeyi başarabilirsek
öğrencilerimizin de hayal güçlerini,
hayata bakışlarını, kendilerini
bilip ifade edebilmelerini sağlayabilir
ve bununla birlikte gelecek tasavvurlarını
oluşturmalarında büyük bir yol
kat etmiş oluruz. Kavramsal düzeydeki
boşlukların doldurulması ve kuşaklar
arası çatışmaların azaltılması,
nesillerimizin yaşadığımız medeniyet
krizinin zararlarından asgari düzeyde
etkilenmelerinin ve aynı zamanda
hayatlarına anlam katmalarının sağlanması
bakımından önem arz eder.
Bütün bu durumları göz önünde bulundurarak
yeni nesillerin yaşadıkları
bu kavramsal boşluğu bir nebze olsun
azaltmak gayesi ile medeniyetimizin
birçok boyutunu kapsayan bütünlükçü
ve kavram odaklı yaklaşımla
meseleyi ele alan böyle bir çalışmayı
yapmanın zaruri olduğunu gördük. Bu
maksatla bu projeyle birlikte sözlük
çalışmasında özgün sayılabilecek bir
metotla çalışmaya başladık. Özellikle
Arapçadan geçen kelimeler arasındaki
anlam ilişkilerinin bir sözlük çalışmasında
nasıl daha iyi bir şekilde
yansıtılabileceği üzerinde yoğunlaştı
çalışmalarımız. Böylece bu proje ile
elimizdeki model sözlük çalışması ortaya
çıktı. Kavram odaklı bir yöntemle
gerçekleştirdiğimiz bu çalışmayla biz
köken bilim çalışmalarına farklı bir
perspektif sunmak istedik.
Çalışma yöntemimize gelecek
olursak bu alanda özellikle ülkemizde
genel amaçlı olarak hazırlanan
sözlüklerde Arapçadan Türkçeleşmiş
kelimeler karışık olarak farklı maddelerde
yer aldığından bu sözlüklerde
bunları tespit ederek öğrenmek okurların
gayret ve araştırmasıyla mümkündür.
Örneğin “hkm” ortak kök
harflerinden türeyen “hakem, hekim,
hüküm, hikmet, mahkum, mahkeme,
tahkim, tahakküm, mütehakkim”
gibi kelimeler bir hükme dayanması
yönüyle aynı kavram dünyasını yansıtan
kelimeler iken biz bu kelimelerin
hepsini sözlüklerde alfabetik sistem
içerisinde farklı maddelerde buluruz.
Halbuki dilimizde buna benzer yüzlerce
kelime öbeği vardır. Bu çalışmada
biz sadece Arapçadan Türkçeleşen
kelimeleri dahil oldukları kavram
öbekleri içerisinde vererek farklı bir
yaklaşımla sunduk. Çalışmamızda
öncelikle aynı kök harflerden türeyerek
benzer kavram dünyasını yansıtan
kelime öbekleri tespit edilmiştir.
Sonrasında bu kelime öbeklerinden
sadece temel kavramlar madde başı
yapılarak alfabetik düzende verilmiş,
temel kavrama bağlı diğer kelimeler
ise bu kavramın altında aynı maddede
yer almıştır. Proje çalışmasında ayrıca
kelimelerin telaffuzlarına da yer
verildi. Kelime telaffuzları ne yazık ki
Türkçemizin kanayan bir
yarasıdır. Dilin oluşumunda
ses çok önemli bir yere
sahiptir. Bundan dolayı
kelimelerin telaffuzlarına
da çalışmada yer verilme
gereği duyuldu.
Yaptığımız bu çalışmadan
biraz farklı bir yöntemle
ikinci bir proje çalışması
olarak bilim terimleri
ve kavramlarımız üzerine
hazırladığımız “Karşılaştırmalı
Terim ve Kavram
İncelemesi” çalışması da
proje çalışmalarımızın diğer
bir ayağını teşkil etti.
Bu çalışma da aslında
Osmanlı Türkçesindeki bilimsel
terimler ve kavramların anlam
dünyasını günümüz Türkçesi ve Batı
dilleriyle karşılaştırarak verdiğimiz
model bir sözlük mahiyetinde hazırlandı.
“İnsanların sözcük dağarcığı
dünyaya açılan penceresidir. Bu
pencerenin bakış açısını genişletmeyi
başarabilirsek öğrencilerimizin
de hayal güçlerini, hayata
bakışlarını, kendilerini bilip
ifade edebilmelerini sağlayabilir
ve bununla birlikte gelecek tasavvurlarını
oluşturmalarında
büyük bir yol kat etmiş oluruz.”
“Dil varlığımızdaki bütün kelimeler
bizim kimliğimizin ve kültürümüzün
oluşmasında önemli
bir yer tutan vatan toprağı mesabesindedir.”
Projemizin başlangıç aşamasında
Osmanlı Türkçesi derslerini gören
öğrencilerimiz yer aldı. Bu vesileyle
bu dersin ehemmiyetini bir kez daha
idrak etmiş olduk. Projeye katılan
öğrencilerimiz tamamen gönüllülük
esasıyla büyük bir özveriyle çalışarak
emek sarf ettiler. Proje Danışma Kurulu’nda
yer alan Türk Dili ve Edebiyatı
öğretmenlerimiz Abdullah DUR-
MAZ, Serap YEŞİLBAŞ, Sibel ÖZGEN
ve Cağaloğlu Anadolu Lisesi Türk
Dili ve Edebiyatı öğretmeni Hamdullah
YILDIZ ve birçok öğretmenimiz
değerli fikirleriyle proje
çalışmamıza önemli katkılar
sundular. Okul idaremiz
de bizden desteklerini
esirgemedi. Uzun bir
uğraş ve emeğin sonucu
olarak proje çalışmamızın
sonunda tamamladığımız
model sözlük
formatındaki kitapçıklar
okulumuzda düzenlenen
4006 TÜBİTAK Bilim Fuarı’nda
sergilenerek öğrencilerimiz
tarafından
tanıtıldı. Hazırladığımız
model kitapçığın ilerleyen
safhalarda tüm öğrencilerimizin
ve okurların istifadesine
sunulacak şekilde
çalışmalarımız devam etmektedir.
İsmail Karadağ
Öğretmen
41
Milli Eğitim Bakanı
Ziya Selçuk İle
Sancaktepe’de
Öğretmen Buluşmaları
İlçemizde görev yapan
öğretmenlerimizden
SAYIN BAKANIMIZA
bu büyük buluşma ile ilgili
teşekkür notları var…
‘’ Bakan değil gören olmaya geldim. ‘’
dedi. Tam da ‘’ Görmek yetmiyor Sayın Bakanım .’’ diyecekken
‘’ Gittim, gördüm ve şunları yaparsak iyi olacağını, yarar sağlayacağını
düşündüm.’’ ‘’ Çalışmalara başladık.’’ dedi. ‘’ Kim bilir bize ne zaman sıra gelecek
diye düşünürken ‘’ Bu yıl içerisinde tamamlanacak sevgili öğretmenlerim!’’ dedi.
Çıkışta öğretmenleriyle el ele, göz göze sohbet ettiğini gördüm. O an anladım ki
değişen bir şeyler var, değişecek olanlara da ümidimiz var…
‘’ HOŞ GELDİNİZ SAYIN ZİYA HOCAM ‘’
Ayşe Gök
Sancaktepe Anadolu Lisesi
42
Milli Eğitim Bakanı
Sayın Ziya Selçuk,
“Ziya Hoca ile İstanbul
Buluşmaları” kapsamında
ilçemizde görev
yapan öğretmenlerle 20
Haziran Perşembe günü
bir araya geldi.
Sayın Bakanımız Ziya Selçuk’un
ilçemizi ziyaret ederek bizlerle bir program yapması tüm
öğretmenlerimiz gibi beni de oldukça heyecanlandırdı. Kendisi her
zamanki gibi samimi ve tevazu sahibi idi. Program sonunda Bakanımıza
olan güvenimiz ve inancımız bir kat daha arttı. Eğitimin sorunlarını iyi bilen, bu
sorunlara çözümler üretmek için gayret eden, planlı ve programlı ilerleyen Bakanımızın
olması eğitim adına büyük bir şans. Azmi ve çalışkanlığı ile bizlere örnek
olan Bakanımızın anlattıkları ve eğitime dair hedefleri bizleri etkilerken
bu hedeflerin hayata geçebilmesi için motivasyonumuzu
artırdı.
Selim Öztürk
Nermin Ahmet Hasoğlu İmam
Hatip Ortaokulu 43
Seminer dönemlerinin boş
geçtiğine, içinin doldurulamadığına ve faydasız
yazılar misali kalem oynatmadan öte bir şey olmadığına
inanırdım. Ama fikirler sabit olmasa da zamanla değişirmiş. 20
Haziran 2019 günü Milli Eğitim Bakanı Sayın Ziya Selçuk’un Sancaktepe’de
öğretmenlerle buluşmasında kalabalıklar arasında gezerken
“Bir resim yapalım” diyen sözlerini açık gözlerle dinledim. Ezberleri bozmaya,
dondurulmuş kalıpları eritmeye ve en önemlisi de bir hayale ortak etmeye çağıran,
uzun ve ince adamın Akl-ı Selim / Kalb-i Selim / Zevk-i Selim ifadelerinin Türkiye
Cumhuriyeti Devleti’nin hayalini kurduğu ve emaneti omuzlarına bırakacağı neslin
ipuçları olduğunu anladım. Adı açıklandığında herkesin ‘’ Ziya Hoca’nın selamını
aldık. ‘’ heyecanını duyduğu ve değişime destek verilirse geleceği beraber kuracağımıza
bizleri inandıran Ziya Hoca’nın ‘’ Sizlere bir şey vaat etmiyorum, siz
varsanız ben varım.’’ sözü de hatırda kalan ifadelerin en açık sözlü olanıydı.
Aslında ayağına kadar geldiği öğretmene kıymetli olduğunu, toplumu
inşa edecek ustaların bu eller olduğunu söyledi. Değişmek ve
bir hayale inandırmak zor olsa da…
Fatih Türkmen
Sancaktepe Anadolu Lisesi
Sayın Bakanımız Prof. Dr. Ziya
SELÇUK’un ilçemizi ziyareti beni ziyadesiyle
heyecanlandırdı. Sayın Bakanımızı daha önceden de tanıdığım
için eğitim öğretimin her kademesini programına kadar çok iyi bildiğini
düşünerek “Söyleyecekleri düşündüklerimdir.” beklentisini oluşturdu. Dinleyici
olarak katılan öğretmenlerimle de toplantı sonrası değerlendirmelerimizde de Sayın
Bakanımızın kendini Ziya Öğretmen diye tanıttığı tanımla örtüştüğü kanaati bizlerde
oluştu. Yıllardır uygulamaya çalıştığım akılla gönül dünyamızı birleştirme düşüncesini Sayın
Bakanımızda ziyadesiyle görmem adıyla müsemma, bize ışık gibi düşüncelerini yansıtması,
2023 vizyonu duygularımıza tercüman oldu. Yaptığı ve yapacağı yeniliklerin bize, ülkemize ve
dünyaya model olacağını düşündüm. Okulumda çevre, personel sıkıntısı olmasına rağmen mevcut
imkanlarla “Daha iyisini nasıl yaparım?” yönündeki düşüncelerim pekişti, içimde öncesinde var
olan modelin ziyası oldu. Kurgularımızın anlattıklarıyla örtüşmesi beni ziyadesiyle heyecanlandırdı,
motive etti. Gönlümüzü, aklımızı okuyan, eğitimin her alanına hakim bakan algısı
oluştu. Çoklu Zeka Uygulamaları kitabını yıllar önce okumam öğretmenlerimin okuduklarını
söylemesi ve fikirlerinden yıllar öncesinden istifade edildiğinin söylenmesi de
Bakanımıza olan güvenimizi daha da arttırdı. Sayın Bakanımızla Türk Milli
Eğitimine toplumsal güvenin artarak devam edeceği kanaatindeyim.
Tüm paydaşlarımıza saygılar sunarım.
44
Yücel Sarıca
Cengiz Topel İlkokulu
Milli Eğitim Bakanımız Sayın Prof.
Dr. Ziya SELÇUK’un ilçemizde öğretmenlerimizle
buluşacağından haberdar olduğumuz anda İlçe Milli Eğitim
Müdürlüğümüzle planlama yaparak 20 Haziran 2019 günü yaz seminerini
Ziya Hoca’mızla yaptık ve okulumuzun tüm öğretmenlerinin katılımını sağladık.
Çok kalabalık bir katılımla gerçekleşen konferanstan öğretmenlerimiz büyük bir
heyecanla ayrıldı. Eğitimde liyakat, sevgi ve özverili çalışmanın önemine değinen Sayın
Bakanımızla beraber maarif davasında bizler de koşarak yol alacağız. Bakanlığımızın
çizmiş olduğu 2023 Eğitim Vizyonu hedefleri doğrultusunda hedefimiz donanımlı
ve şuurlu bir gençlik inşasıdır. Saygıdeğer Bakanımıza ilçemize teşrifinden ve
biz eğitimcilerle buluşmasından dolayı şükranlarımızı arz ederiz. Eğitim
camiamızı heyecanlandıran bu programı tertipleyen İlçe Milli
Eğitim Müdürlüğümüze de ayrıca teşekkür ederiz.
Erkan Yavuz
Abdurrahmangazi İmam Hatip Ortaokulu
Mesleğe dair olumsuz tüm değer
yargılarını kenara bırakan ve bıraktıran, samimi, tevazu
sahibi içimizden biri Sayın Bakanımız sizleri aramızda görmek
bizleri mutlu etti.
İsmail Al
Beyhan Şenyuva Ortaokulu
Aslında neler yaşayacağımızı Bakanımız
salona girdiğinde hissetmiştim. Biz Bakanımızı
sahnede konuşacak diye beklerken aramızda dolaştı. Hepimizle
göz göze geldi, yani bize dedi ki size değer veriyorum, sizi anlıyorum.
Konuşma boyunca herkesin gözünü kırpmadan dinlemesi bizleri çok etkiledi.
Sayın Bakanımızın söylediği her cümleden bir çıkarımım oldu ve umudum arttı.
Ülkemizde işini böylesine seven, olduğu konumun farkında olan, bizi biz olduğumuz
için anlayabilecek değerli insanlara gerçekten ihtiyacımız var…
Salona girerken ki ben ile salondan çıkan ben artık farklıydı. Bakanımıza
konuşması için teşekkür ediyorum. Yarına dair çok büyük umutlarım var.
Çünkü arkamızda Sayın Bakanımız Ziya Selçuk var.
Burcu Koyun
Rabia Kız Anadolu İmam Hatip Lisesi
45
5
Soruda
Öğretmen
Akademileri
Hakkında
Her Şey
Zübeyir Gökhan Doğan
İl Milli Eğitim Müdür Yardımcısı ile
Söyleşi
1
Öğretmen Akademileri’ni planlarken ilham aldığınız
kaynağın bizzat İstanbul’un kendisi olduğunu yazmıştınız
bir yazınızda. Buna bağlı olarak, akademi
eğitimlerinin çıkış yeri, ilerleyişi ve geliştirilmesi hakkında
neler söylersiniz?
İstanbul zarafetin, asilliğin sevginin simgesi. Biz de yolumuza
İstanbul diyerek başladık; ayrılığın zarafetin başka bir simgesi
olan öğretmenlerimizin ve yöneticilerimizin; kişisel ve
mesleki gelişimini destekleyip, akademik kariyerlerini zenginleştirirken,
akademilerde aldıkları kazanımları ve sevgiyi
öğrencileriyle paylaşarak okullarına yansıtmaları ve ilçelerinde
farkındalık yaratmalarını sağlamak amacıyla yola çıktık.
Bu inançla İstanbul Öğretmen Akademileri, 2023 Eğitim
Vizyonu doğrultusunda 21. yüzyıl çoklu öğrenme modelleri ile
yüz yüze ve çevrimiçi harmanlanmış öğrenme ortamı sunarak
merkezinde insan olan eğitimin öğretmenlerimize ve yöneticilerimize
bütüncül bir yaklaşımla ulaşmasını sağlıyor.
46
Akademileri bu denli benimseyen ve okul yoğunluğu arasında
vakit ayırıp katılım sağlayan her bir öğretmenimiz sayesinde
akademiler kendini yenileyerek daha da gelişecektir.
2
2023 Eğitim Vizyonu çerçevesinden bakıldığında,
birbirinden farklı muhtevasıyla her branşa yönelik
olarak düzenlenen bu eğitimlerin öğretmenlerde
kısa ve uzun vadede fark edilen / gözlemlenen değişimler
nelerdir?
Öğretmen, zamana yenilmeyen, zamanın şartları ne gerekiyorsa
onu yakalamaya gayret eden bir avcıdır çoğu zaman.
Gelişimi en önce takip etmeli, gelecek yeniliklere de kendini
açık hedef göstermelidir. Kendisini meslekî yönden doyurması
da hiç kuşkusuz bu doğrultuda elzemdir. Kendi dünyasında
bir pencere açtığında o pencereden baktığı zaman hangi
manzarayı görmek istiyorsa onun çabasını vermelidir. Kimisi
sanatla bakar o pencereden, kimisi matematikle, kimisi
müzikle… Kendi ilgisine göre bir akademi programı alan her
öğretmenimiz için diyebiliriz ki, en güzel manzarayı inşa
edecek olan yine kendileridir. Bunun için gösterdikleri özveri,
hem kişisel hem meslekî açıdan doygunlukta zirve olacaktır.
3
Akademi eğitimleri en çok öğretmen ihtiyaçları gözetilerek
belirleniyor, bunu biliyoruz. Peki sizce öğretmenlerin
müfredatta yazmayan ama yapılacaklar
arasında daimî yer alması gereken görevler arasında neler
sayılabilir?
Sayın Bakanımız Ziya Selçuk’un da çoğu zaman dediği gibi,
müfredat en nihayetinde kağıttır, sadece bir belgedir. Öğretmenden
sınırları belli olarak çizilmiş bir yolda yürürken öğrenciye
değmesini, dokunmasını, ruh dünyasını aydınlatmasını,
hatta ve hatta onu besleyip doyurmasını bekleyemeyiz. Bazen
cetvelleri kırmak; ölçüleri, çizgileri silmek gerekir. İki kere
iki bazen beş etsin demiyoruz ama geniş alanlarda top sektirmeyi
de verebilmelidir öğretmen. Mesela sınıfa okuduğu
kitapla girmesi, akşam oynanan milli maç sonucu hakkında
öğrencilerle sohbet etmesi, birlikte otobüse binip evlerine gidene
kadar onlara eşlik etmesi, kamp organizasyonları planlaması
ve daha birçok şey... Anadolu coğrafyası kadar geniş
yürekleri olan öğretmenlerimiz bilir ki, yan yana salınarak
gidilen o ev yolunda edilen sohbetler, bir yıl boyunca verilen
kazanımlardan daha kalıcıdır, daha dokunaklıdır.
4
Nurettin Topçu, Türkiye’nin Maarif Davası’nda iki
farklı yerde şöyle der: “Muallim, sadece bir memur
değildir.” “Muallim, ruhlar sanatkârıdır.” Eğitim ve
düşünce felsefesinden sıklıkla faydalandığımız kıymetli
hocamız Topçu gözüyle bakıldığında, öğretmenin sanatsal
yönden beslenmesi açısından akademi eğitimlerini nerede
görüyorsunuz?
Sanat, ruh dünyamızı besleyen, hayata bakışımızı kibarlaştıran
bir daldır. Duygularımız olmasa, onlarla hareket etmesek
bir makineden farkımız olabilir mi? Sanatı seven, hayatının
bir yerlerinde ona tutunmaya çalışan insanlara baktığımızda,
çabuk yorulmadıklarını, “B” planlarının olduklarını, bir
gülücük ipiyle uçurtma uçurabilecek kadar güçlü olduklarını
görürüz. Bakın gülücükten bir ip ve sonsuz bir gökyüzünden
bahsediyorum… Akademi eğitimlerine sanatın her türünü
entegre ettik ve etmeye de devam ediyoruz. Kâinata baktığımızda
her şeyin sanatla ilgili olduğunu gözlemleriz. Mevsimlerin
bile renk değişimleri sanatsal bir tablo değil de nedir? Bu bakış
açısıyla kendini geliştiren öğretmenimiz, gökyüzüne gülücüklü
kaç uçurtma gönderir bir düşünelim. Ve o gülücüklerin
gelecekte ülkemizin onurlu yüzünü süsleyen birer nişâne olduğunu
tahayyül edelim. Tek kelimeyle muazzam…
5
Kapanışı
şiirle yapalım… “İstanbul’un kendisi şiirdir.”
sözünüzü hatırlatarak bu şehre en çok yakıştırdığınız
ve belki de ezberinizde olan o şiir hangisidir?
Öncelikle şunu söylemeliyim ki, Millî Eğitim binamızın böyle
tarihi bir muhitte olması bizi bu şehre her gün âşık etmeye
ziyadesiyle yetiyor. İstanbul yedi tepelidir, yedi tepesini de
ayrı ayrı süsleyen onlarca şiir vardır hiç şüphesiz. Aklıma Bedri
Rahmi EYÜBOĞLU’nun “İstanbul Destanı” adlı şiiri geldi. Sanırım
onu söyleyebilirim:
‘’İstanbul deyince aklıma martı gelir
Yarısı gümüş, yarısı köpük
Yarısı balık yarısı kuş
İstanbul deyince aklıma bir masal gelir
Bir varmış, bir yokmuş
İstanbul deyince aklıma Gülcemal gelir
Anadolu’da toprak damlı bir evde
Gülcemal üstüne türküler söylenir
Süt akar cümle musluklarından
Direklerinde güller tomurcuklanır
Anadolu’da toprak damlı bir evde çocukluğum
Gülcemalle gider İstanbul’a
Gülcemalle gelir
İstanbul deyince aklıma
Bir sepet kınalı yapıncak gelir.’’
Bu güzel ve içten söyleşi için teşekkür eder, eğitim adına atılacak
her adımda bilfiil gönüllü olacağımı söylemek isterim.
Biz de ev sahibi olarak teşekkür eder, Sancaktepe ilçesindeki
tüm yönetici ve öğretmenlerimize selamlarımızı ve sevgilerimizi
iletiyoruz.
Kevser Tekin
Öğretmen
47
Kasım Dönemi
Öğretmenlerimizin
Mesleki Çalışmaları
Öğretmenlerimizin mesleki gelişimlerinin
2023 Eğitim Vizyonu ile daha da
önemli hale geldiğini, bu doğrultuda atılacak
adımların hayati olduğunu söyleyebiliriz.
Müdürlüğümüz tarafından planlanan
ve hazırlanan sosyal, kültürel ve sportif
etkinlik atölyelerini, seminerlerini içeren
2019 Kasım Dönemi Seminer Programını,
öğretmenlerimizin kişisel ve mesleki gelişimleri
açısından oldukça önemsemekteyiz.
Her öğretmenin kendi branşında uzmanlaşması
ve alanında derinleşmesinin
yanında teknolojiyi sistemine başarılı bir
şekilde entegre etmesi Müdürlüğümüzün
ilk hedeflerindendir.
Sancaktepe İlçe Milli Eğitim Müdürlüğü
olarak 3 Büyük Salon Etkinliği, 12 Seminer
ve 31 Atölyeden oluşan toplamda 165
ayrı etkinlik olarak planlanan bir eğitim
haftası gerçekleştirdik. Bu sayede kasım
döneminde öğretmenlerimizle çok verimli
ve pozitif dönütlerle sonuçlanan bir Mesleki
Çalışma Haftası geçirdik.
48
Büyük Salon Etkinlikleri
Öğretmen ve İletişim
Prof.Dr.Betül Çotuksöken
Maltepe Üniversitesi Rektör Yardımcısı
Yaşanabilir Çevre için El Ele
Prof.Dr.Orhan Kural
İstanbul Aydın Üniversitesi
Şehir ve Medeniyet
Dursun Gürlek
Tarihçi-Yazar
49
Atölyeler
Ahşap Yakma Arttırılmış Gerçeklik C# Kodlama Cilt Bakımı
Cupcake Yapımı Çini Atölyesi Diksiyon İngilizce Konuşma
İşaret Dili Kurabiye Yapımı Masal Eğitimi Mobil Fotoğrafçılık
Ofis Programları
Photoshop ile
Afiş Hazırlama
Pizza Yapımı
Sinema Atölyesi
50
Tezhip Web Tasarımı Zeka Oyunları Bağlama
Fitness Halk Oyunları Aerobik, Jimnastik,
Zumba
Kaligrafi
Kara Kalem Atölyesi Masa Tenisi Müze Gezisi Okçuluk
Pilates Takı Tasarımı Tiyatro Atölyesi
51
Seminerler
21.yy Öğretmen Yeterlilikleri AB Proje Hazırlama Değerler Eğitimi
Etkili İletişim
Öfke Yönetimi
52
Topluluk Önünde Konuşma ve
Heyecan Kontrolü
Tübitak Proje Hazırlama
Şiddetin Nedenleri ve Şiddete
Karşı Alınabilecek Önlemler
Proje Danışmanlığı
Üstün Zekalı Çocukların
Farkedilmesi
53
Prof .Dr.
ORHAN
KURAL
“Gezgin en ufak detaylara bile dikkat eden insan demektir.
Turist ise sadece oturup doğaya zarar veren
insandır. Dinlenmenin en faydalı yolu insanlık için
faydalı şeyler yapmaktır. Yola çıkmaktır, ara sokaklara
girmektir.
“
“DÜNYA İÇİN BİR ŞEY YAP ‘’ felsefenize
göre günümüz dünyası için yapılması
gereken en önemli şey nedir?
Öncelikle konuşmak değil uygulamak
gerek. Burada gördüğünüz gibi konuştuğum
her şeyi hayatımda da uyguluyorum.
Mesela bu evden çöp çıkmaz.
Her şey için geri dönüşüm kutularım var
evde. Şimdi birçok insan konuşuyor fakat
uygulamaya gelince iyi bir örnek sunamıyor.
Örneğin şu günlerde popüler
olan bir İsveçli kız var, yanlış anlamayın
ama ben onu şımarık olarak nitelendiriyorum.
Hayatı boyunca zengin olarak
yaşamış. Etiyopya’da yaşayan fakir bir
kız onun söylediklerini söylese belki
inanırdım; fakat hayatı boyunca lüks
içinde yaşamış olan bu İsveçli kız şu
anda dünyada doğayı düşünen bir insan
olarak sembol oldu. Bu biraz bana garip
geliyor. Oturup iki kelime güzel söz
54
söylemek, bir şey yapmak değildir. Hayatınıza
yansıtmazsanız hiçbir anlamı
yoktur. Mesela sokakta giderken bir pil
görsem kanalizasyonun içinde de olsa
eğilip gider onu alırım. Bu evdeki her
şey ya da hayatımda olan her şey değerlendiriliyor.
Onun için bunları hayatımızda
yaşam biçimi haline getirmemiz
lazım. Yani konuşmak değil uygulamak
lazım. Birçok insan sadece konuşuyor
ama uygulama yok ne yazık ki.
Bakın bu evi müzeye çevirmemin
amacı benden sonra da yaşaması. Sadece
buraya Türk öğrenciler değil yurt
dışından da öğrenciler ve araştırmacılar
geliyor. Örneğin geçen İstanbul Üniversitesinden
araştırmacılar gelip kaynaklarıma
göz attılar. Burayı ayrıca kütüphane
gibi kullanabiliyor misafirlerim.
Bu dosyaların içinde bulunamayacak
bilgiler var. Bu ev tamamen halka açılmış
durumda. Onun için inandığınız
şeyleri önce kendiniz yapacaksınız.
Yapmazsanız komik duruma düşersiniz.
Eğer beni bir gün lüks bir mağazada
alışveriş yaparken ya da lüks bir
lokantada yemek yerken görürseniz
gelip yanıma rahatlıkla uyarabilirsiniz.
Dünya İçin Bir Şey Yap kitabım on dokuz
lisana çevrilmiştir. Bu kitapta yazdığım
her şeyi öncelikle kendim uyguluyorum.
Uygulamazsam zaten komik olur. Bugüne
kadar altmış ülkeden gönüllüler
gelip düşüncelerim ve yaptıklarım hakkında
benden bilgi almıştır.
Türkiye’yi adım adım gezmeden yurt
dışına çıkmak isteyenlere neler söylemek
istersiniz?
Bence ikisi paralel yürüsün. Şunu diyenler
var Türkiye’yi doğru düzgün gezmeden
yurt dışına çıkmayın diye. Onu
ben de söylemek istemiyorum.
Türkiye’yi tabi gezdim. 81 ilde konferans
verdim ama ellerine bir fırsat geçerse
yurt dışına da çıksınlar. Ben Türkiye’yi
görmeden yurt dışına çıkmayın
diyemeyeceğim. Ama yurdunu tanımak
da çok önemli. Her coğrafyanın kendine
göre bir zevki var. Ben 193 ülkeye gittim
ve her ülkeden ayrı ayrı zevk aldım. Çok
zor ülkelere de gittim ve oralardan da
zevk aldım. Dostça yaklaştığınız sürece
hiçbir ülkede sorun yaşamazsınız. Duygusal
yönden en çok etkilendiğim ülke
Etiyopya oldu. Etiyopya Afrika’nın tarihi
yönden en zengin ülkesi. Orada gezerken
bir şey dikkatimi çekti. Rehbere
sordum ama ilk önce anlatmak istemedi.
Sonra öğrendik ki insanların iki tane
olan küçük sarı bidonları altı saat yürüyerek
içme kuyusuna götürdüklerini ve
altı saat boyunca tekrar yürüyerek sularını
geri getirdiklerini öğrendik. Özellikle
bunları suyu gereksiz kullananlara
söylemek isterim.
En büyük mücadelenizi sigaraya karşı
başlattınız. Sizin sayenizde sigarayı
bırakan biri olduğunda neler hissediyorsunuz?
Öncelikle çok seviniyorum. Mesela bir
konferans için Alaçatı’ya gitmiştim orada
bir okulla karşılaştık. Okul Batman
Petrol Anadolu Lisesiydi. Bu çocuklar
beni görünce birden heyecanlandılar.
Hocam hocam diye bir öğretmenlerini
çağırdılar. Öğretmenleri geldi bana
“Batman’a geldiğinizde bana sigarayı
bıraktırmıştınız.” dedi. Aradan dört
veya beş yıl geçmiş. Bunu çok söyleyen
oluyor. Bu yaşadıklarım benim için çok
önemli olaylardan biri. Şu ana kadar
400 veya 500 kişiye sigarayı bıraktırmışımdır.
Fakat biliyorsunuz en son yaptığımız
proje çok faydalı oldu. Sigara içen
çocukları okullara götürdük. İstanbul’da
sekiz ilçe de bu projeye destek verdi.
Eğer destek alırsam bu projeye devam
etmek isterim.
Milli Eğitim dil anlatım kitabında Japonya
ile ilgili yazınıza yer verilmesi
hakkında neler söylemek istersiniz?
Buna çok sevindim. Haberim yoktu.
Ben de dışarıdan duydum. Evet benim
Japonya ile yazdığım yazı, kitaplara gezi
edebiyatı olarak girdi. Onur verici bir
şey. İsmim bu sayede Milli Eğitim kitaplarında
yaşamış olacak.
En fazla konferans verme rekoruna
sahipsiniz. Konferanslarınızda verdiğiniz
iletilerin yerine ulaştığını düşünüyor
musunuz?
Herkesi etkilemek imkansız. Ama bir
kişi bile kazansak kârdır diyorum. Ve
zaten konferansların sonunda soruyorum.
Özellikle ortaokullarda kalk bakalım
diyorum hayatında bir değişiklik
olacak mı? Ben kendim yöneltiyorum
bu soruları. Gelen cevaplar da fena değil.
Zaten okullar bir daha bir daha çağırdıkları
zaman görüyorum ki biraz etkili
olmuşum. Ama bazıları da zamanla
oluyor. O anda dediklerimi düşünüyorlar
bir zaman sonra uygulamaya geçiyorlar.
Mesela ben beyinleri de yerleştiriyorum;
ama kişi birkaç olay yaşadıktan sonra
farkına varıp uygulamaya başlıyor. Bir
anda çocuklarla konuştuğun zaman sigarayı
bırakmıyorlar ama çevrelerindeki
komşuları veya akrabaları zor nefes almaya
başladığında ya da akciğer veya
gırtlak kanseri olduklarını görünce benim
dediklerimi dikkate almaya başlıyorlar.
Örneğin kimyada dolgunluk çapı
vardır. Su ile şekeri karıştırır karıştırır
durursunuz. Bir noktaya kadar su kabul
eder ama daha fazla şeker kullanmaya
başladığınızda artık şeker dibe çöker.
Buna dolgunluk çapı denir. Biz de çocuklara
anlattığımız zaman bir süre
alıyorlar alıyorlar kafalarına yerleştiriyorlar.
İlk başta uygulayamıyorlar ama
bir süre sonra uygulayabiliyorlar diye
düşünüyorum. Ben de ilettiklerimin bir
faydasını görmesem bu yaşımda günde
iki üç konferansa gitmeye hevesim kalmaz.
Çok güzel şeyler de oluyor. Onlar
beni ayakta tutuyor.
Sizi anlatan Türkiyeli Don Kişot’u tiyatro
sahnesinde izlediğiniz zaman
neler hissettiniz?
Bu oyun iki defa oynandı. Birincisi İTÜ
ve Bahçeşehir Üniversitesinde oynandı
gerisi de BKM’de oynandı. BKM’deki
oyunu çok uzun oynattılar. Gönül isterdi
ki daha kısa oynansaydı. Bir buçuk sene
boyunca çalıştılar ama her şeyi tadında
bırakmak gerek… Uzattıkları için de
oyun tesirini gösteremedi. Ben arzu
ederdim ki 50 dakikalık bir oyun olsun.
Ama maalesef iki saati geçince istenilen
etkiyi bırakmadı. Ali Poyrazoğlu
bile ben hayatımda bu kadar uzun oyun
oynamadım dedi. Neden yaptılar bilmiyorum.
Hatta bu olay hâlâ konuşuluyor,
ama tabii ki benim için onur verici bir
olay. Dünyada ilk oldu. Yaşayan birinin
hayatının sergilenmesi. Gurur duydum
55
kendileri ile. Fakat arzu ederdim ki daha
kısa fakat uzun ömürlü bir oyun olsun.
TÜBİTAK tarafından desteklenen projeniz
hakkında bilgi verir misiniz?
İTÜ’de çalışırken üç dört tane proje yaptım.
Bir tanesi de şu anda bütün dünyada
kullanılıyor. Zikbutüm yerine melas
kireç taşı birleşiminin kullanılması. Biraz
bilimsel bir şey ama bunu dünyada
ilk bulan benim. Sonra bütün ülkelerde
uygulanmaya başlandı. Eskiden toz
kömürü, birkent derken Almanya’da
zikbutüm kullanılırdı. Bu kanserojendi.
Bunun yerine toz kömürlerini değerlendirmek
için toz halinde kömür yakmak
biliyorsunuz olmuyor. Yaktığınız zaman
havada uçuyor. Hava kirliliği oluyor is
oluyor. Bizim Türkiye’de çok fazla toz
kömürü potansiyelimiz var. Zamanla
kömürler parçalanıyor. Biz melas şeker
fabrikası sıfatıyla bunu yaptık. Sadece
melas değil ayrıca yaklaşık yüzde
üç kireç taşını kullanarak rutubeti engellemek
istedim. Dünyada bayağı ses
getirdi. Şu anda birçok ülke de bunu
uyguluyor. Ben dünyaya faydalı çok
sayıda böyle proje yaptım. Benim doktora
tezim de zaten kömür üzerineydi.
Bir de biri İngilizce olmak üzere kömür
üzerine dört tane kitabım var. İngilizce
yazdığım kömür kitabımın ön sözüne
22 devlet başkanı yazı yazdı.
56
Bu kitap bütün dünyada okutuluyor.
Ülkeme tam 200 bin dolar kazandırdım
kitap satarak.
‘’ Çevre Şiirleri Antolojiniz ‘’ hakkında
bizlere bilgi verip şiire bakış açınızı
bizlerle paylaşır mısınız?
Önce bir proje geliştirdik. Ben hayatımda
hiç şiir yazmadım. Yazmayı da
düşünmüyorum. Fakat şiirlerin önemli
olacağına inanıyorum. Bu hareketle
güzel bir çalışma yaptık. Bir şair de bu
kitabı düzenlerken bana yardımcı oldu.
Çevre duyarlılığını ele alan şiirleri bir
araya getirdik. İçinde birçok ünlü şair
olmak üzere birçok kişiden tek tek izin
alarak şiirleri bir araya getirdik. Bununla
ilgilendik çünkü edebiyat okuyan veya
edebiyata ilgili olan kişiler bu şiir antolojisini
alsınlar ve okumaktan zevk
alsınlar diye düşündük.
Gezgin ile turist farkı size göre nedir?
Bu çok önemli. Biz Gezginler Kulübü
olarak turistleri istemiyoruz. Turist ne
yapar? Turist bir yere gider ve bütün
gün güneşte yatar. Sonra havuza girer.
Havuzlar çok tehlikeli, ben size söyleyeyim.
O havuza girdiğiniz zaman havuzun
içinde ne kadar kimyasal var biliyor
musunuz? Benim bir arkadaşım o işi
yapıyordu. Sakın ha o havuza girme.
Yuttuğun o suda o kadar şey var ki, öyle
kimyasallar var ki seni mahvediyor dedi.
O havuzlara giriyorlar marifet gibi. Yemeklerini
yiyip tabaklarını bırakıyorlar
ve ondan sonra da gece olunca eğlenceye
gidiyorlar. Yani turist kavramı bu.
İki adım olan oradaki bir tarihi mekanı
merak edip çıkmıyor. Para verdim diyerek
gününü otelde geçiriyor. Benim bir
arkadaşım var. Turizm işiyle ilgileniyor.
Bir gün toplantı için beni oteline çağırdı.
Toplantıdan önce berbere gittim, oradan
geçen bir İngiliz ailesi vardı. Çocuk
“Baba baba... Susadım, su alalım.” dedi.
Babası da “Hayır, otelde su bedava.”
dedi. Valla billa hiç para harcamıyorlar.
Otele ve uçağa verdikleri para sadece.
Sonra bizim doğamızı kirletip gidiyorlar.
Böyle turizm olmasa da olur. Bakın
Butan Kralı 3000’den fazla yabancıyı
kabul etmiyor. Şili’deki Paskalya Adası
da turizm olayını kesti. Amsterdam da
turizmi sınırlamayı düşünüyor. Fakat
biz gelsinler diyoruz. Yani gelsinler de
ne faydaları var? Zararları var faydaları
yok. Bir kuruş harcamıyorlar. Oturuyorlar
otelde, bir gün boyunca yiyip,
içiyorlar ondan sonra doğamıza çöpleri
atıp doğamızı kirletiyorlar. Bu turisttir.
Gezgin ise en ufak detaydan zevk alan;
yolun kıvrımından, müziğin tınısından,
çocuğun gülümsemesinden zevk
alandır. Ara sokaklara girer, kahvelerde
oturur, araştırmaya yönelik incelemeler
yapan insanlar, hakiki gezginlerdir.
Bu insanlar benim bu pis yerde ne
işim var diye bile soru sormazlar. Her
yerin zevkini çıkarırlar. Bundan dolayı
bizim derneğimiz gezginlere açık. Ara
sıra sorunlu insanlar da çıkmıyor değil.
Geçen bir kadın vardı bizim dernekte.
Bir kitap yazmış, bana onu gösterdi.
Getirdi bana marifet gibi. Ne anlatıyor
biliyor musunuz? Gittiği pastanelerde
yedikleri pastanın tarifini. Şurada şu
pastayı yiyin diyor. Şurada bilmem şu
yemeği yiyin, diyor. Yani bu kadının
bizimle ne işi olabilir ki. Böyle insanlar
var ne yazık ki hayatımızda. Fakat
gezginlik en ufak detaylara bile dikkat
eden insan demektir. Turist ise sadece
oturup doğaya zarar veren insandır.
Bir de dinleniyoruz diyorlar. Dinlenmenin
en faydalı yolu insanlık için faydalı
şeyler yapmaktır. Yola çıkmaktır, ara
sokaklara girmektir. Dinlenmek havuzun
başında yatmak değildir. Yani
sizlerin burada olması bile benim için
en büyük gurur. Benim için dinlenme
safhasıdır. Benim şimdi dinlenmem
için bütün gün boş yatmam mı gerek?
Zaman zaman röportajlarınızda roman
yazarlarını kıskandığınızı beyan
etmişsiniz. Roman yazarlarını neden
kıskanıyorsunuz? Gezi yazıları yazma
serüveniniz roman yazma serüvenine
kayar mı?
Çok güzel bir soru. Şimdiye kadar bu
57
soru bana hiç sorulmadı. Nereden buldunuz
bunu? Şimdi romanları niye kıskanıyorum
çünkü roman yazarları bir
defalık yazıyor, bir tarihini değiştirip ön
sözüne bir şey ekliyor yeniden basımını
yapıyor. Ama benim 19 kitabım her an
yaşıyor. Düşünün gezi yazılarımı her seferinde
okuyorum bazı şeyler değişmiş
oluyor, onları değiştirmem gerekiyor. Bu
19 kitap devamlı yaşam halinde. Gezdiğim
ve kaleme aldığım ülkelere tekrar
gittiğim zaman bakıyorum. Değişiklik
varsa tekrar kaleme almam gerekiyor.
Genellikle genel bilgiler vermeye çalışıyorum.
Hayatım bu 19 kitabı okumakla
ve değişikler yapmakla geçiyor. Her
gittiğim ülkeye gitmeden ve gittikten
sonra da güncellemek zorunda kalıyorum
bu kitapları. Kitap yeni baskıya
girmeden önce kitabın yüzde otuzu
mutlaka değişiyor. O zaman tabii kıskanıyorum.
Onlar bir defa yazıyorlar, diğer
baskıların sadece tarihi ve ön sözünü
değiştiriyorlar. Ama benim kitabımın
her baskısında devamlı olarak değişiklik
yapmam gerekiyor. Bu yüzden de
devamlı çalışmam gerekiyor, devamlı
gezmem gerekiyor, devamlı tekrar tekrar
aynı ülkelere gitmem gerekiyor.
Türk kültürüne ve gençliğine hediye
ediyorum dediğiniz gezi evine gençliğin
ilgisi nasıl peki?
Bugüne kadar yirmiye yakın okul, sadece
okul değil İş Bankası gibi değişik
kurumlar da geldi. Haftada iki üç grubu
misafir ediyorum. Bundan da çok mutluyum.
Burada gördüklerinizin çoğu
bana değişik konferanslarda hediye
edilen şeylerden meydana gelmektedir.
Her şeyi de düşünerek yaptık. İstedim ki
benden sonra da yaşamaya devam etsin.
Bu gezi evini oluştururken bana şu
örnek oldu. Babamın bir arkadaşı vardı
Orhan Şaik Gökyay Dede Korkut masallarının
yazarı. Bir gün evine gittik. Koca
bir evi vardı ve üç katı da kitap doluydu.
Bir kitap gördüm Orhan amcaya sordum
alabilir miyim diye? Orhan amca hayır
dedi. Eşi Firuze Hanım da edebiyat öğretmeniydi.
Sonra Orhan amca öldü. Ne
oldu kitaplara bir tahmin edin. Hepsi
geri dönüşüme gitti. Ev boşaltıldı, çocukları
evi sattılar. Şimdi yaşadığım bu
şeylerin hepsi bana bir ders oldu. Dedim
ki bu kadar uğraşım var bunlar benden
sonra da yaşasın. Benim de bir kızım
var. Burası onun ilgisini pek çekmiyor.
Bir on dakika uğrayıp gidiyor. Eminim ki
ben öldükten sonra bu evi müzeye çevirmeseydim
benimki de gidecekti. Ben
de bu evi müzeye çevirerek yaşamasını
sağladım. Yani buradan herkes istifade
etsin. Bu duruma geldikten sonra artık
kapatılamaz. Yaşayan bir müze haline
getirdim.
Bir derneğim var. Derneğimin de benden
sonra yaşayacağı ümidindeyim.
Türkiye Gezginler Kulübü üyelerinin burayı
sahipleneceğini düşünüyorum. Biliyorsunuz
ölümümden sonra paramın
büyük bir çoğunluğunu Küre’ de bir halk
eğitim merkezi açılsın diye armağan ettim.
Bitti o iş. Hastaneden rapor aldım
GATA’ya gittim, bütün muameleyi bitirdim.
Yaşarken vermek lazım. Çünkü
insanın ne olacağı belli değil ve hatırlanmak
lazım. En çok sevdiğim hayvan
sümüklü böcektir çünkü iz bırakır. İz
bırakmak önemli çünkü gelip geçersiniz.
On tane evim olsa neye yarayacak?
Kimler geldi kimler geçti. Vehbi Koç’u
anlatmışımdır size? Vehbi Koç ölmeden
önce iki mektup yazmış. Birini ölümümden
sonra açın, diğerini de cenazem
kalktıktan sonra açın diye. Öldükten
sonra birinci mektup açıldı. Birinci mektupta
şu yazıyordu: “Beni çoraplarımla
gömün.” Zincirlikuyu Mezarlığı’ndayız,
nasıl kalabalık anlatamam.
Şişli’ye kadar yollar kapandı kalabalıktan.
Arabalar mezarlığa kadar giremedi.
İmam gömmem dedi. Ne yaptılar
dersin? Yeni bir imam mı çağırdılar,
onun gömeceğini nerden bilebiliriz?
Tabii sonuçta güzelce çoraplarını çıkarıp
gömdüler. Ertesi gün Rahmi Koç
babasının ikinci mektubunu açtı. Şöyle
diyordu: ‘’Gördünüz mü Türkiye’nin en
zengin adamıydım çorabımı bile öbür
dünyaya götüremedim.’’ Bu iş bu kadar
basit… Vehbi Koç’un bu mektupları
dünyadaki hayatımız için çok güzel
bir özetti. Vehbi Koç’u çok iyi tanırım,
çok tutumlu biriydi, Sakıp Sabancı da
öyle. Ben onların kaç defa radyo programlarına
çıktım. Gelirdi gayet mütevazıydı.
Sonra mikrofonun başına
geçince sesini değiştirirdi. Şiveli konuşması
vardı ama mikrofonun başına
geçince birden değiştirirdi. Gayet ikisi
de tutumlu bir şekilde yaşadılar.
Büyük bir özveri ile oluşturduğunuz
gezi eviniz ülkemizin diğer ülkelerle
kültürel, ekonomik ve dostluk bağlarının
oluşmasında köprü görevi görür
mü? Bu konu da neler söylemek istersiniz?
Bugün sabah geldiğinizde bunu yaşadınız.
Sabah geldiğinizde size Bulgar
bir çocuk kapıyı açtı. Yani bugüne kadar
yetmiş ülkeden geldiler. Şu kitapların
tercümesinde bile bana yardım
ettiler. Bunların bir kısmını gelen gönüllüler
tercüme ettiler.
58
Güvenli Okul
Projesi
Milli Eğitim Bakanlığımıza bağlı
tüm resmi okullardaki öğrencilerin
daha güvenli bir ortamda
eğitim almalarını sağlamak, okullar
ve çevresinde kafe, internet salonu,
market, büfe, park, bahçe vb.
kamuya açık alanlarda öğrencilerin
kötü alışkanlıklar edinmesine ve
suça sürüklenmesine sebep olabilecek
madde, alkol, tütün vb. maddelerin
satışını engellemek amacıyla
Aile Çalışma ve Sosyal Hizmetler
Bakanlığı, İçişleri Bakanlığı ve Milli
Eğitim Bakanlığı arasında “Okullar
ve Çevresinin Daha Güvenli Hale
Getirilmesine Yönelik İş Birliği Protokolü”
imzalanmıştır.
Bu protokol kapsamında ilçemiz
okullarından 1. ve 2. sınıf tehlikeli
bulunan 22 okulumuzda polis memuru
görevlendirilmiş, 3. ve 4. sınıf
tehlikeli bulunan 66 okulumuzda
ise özel güvenlik görevlisi görevlendirilmiştir.
Ayrıca acil durumlarda
müdahale edilebilmesi için mobil devriye ekipleri ile anlık iletişim sağlanmıştır.
İlçemizde tüm okullarımızda güvenlik kamerası mevcut olup, 1. sınıf tehlikeli olan okullarımız Kent Güvenlik Yönetim Sistemine
(KGYS) entegre edilerek 7/24 Emniyet Müdürlüğü tarafından izlenmeye açılmıştır.
59
BEYAZ BAYRAK
PROJESİ
Eğitim kurumlarının, temizlik ve hijyen konusunda
teşvik edilmesi, toplum sağlığının korunması ve geliştirilmesi,
yaşam kalitesinin yükseltilmesi, yeterli
eğitim almış sağlıklı nesiller yetiştirilmesi amacıyla Sağlık
Bakanlığı ile Milli Eğitim Bakanlığı arasında “Beyaz Bayrak
İş Birliği Protokolü” imzalanmıştır. Protokol kapsamında
2018-2019 eğitim öğretim yılı içerisinde ilçemiz okul ve kurumlarından
115’i denetlenerek; bazı kurumlarımıza ilk sertifikaları
düzenlenmiş, bazı kurumlarımızın sertifikaları ise
yinelenmiştir. Bu çalışma sonucunda il bazında %95 oran
ile Beyaz Bayrak sahibi okul oranı en yüksek ilçe, Sancaktepe
olmuştur.
Denetime katılan İlçe Milli Eğitim Müdürlüğü ile İlçe Sağlık
Müdürlüğü değerli görevlilerine teşekkür ederiz.
2019-2020 eğitim öğretim yılı içerisinde tüm okullarımızın
Beyaz Bayrak sahibi olması için gerekli planlama ve çalışmalar
yürütülmektedir.
BESLENME DOSTU OKULLAR PROGRAMI
29.09.2010 tarihli ve 27714 sayılı Resmi Gazete’de Başbakanlık Genelgesi olarak yayımlanan Türkiye Sağlık Beslenme
ve Hareketli Hayat Programının Okullarda Obezite ile Mücadelede Yeterli ve Dengeli Beslenme ve Düzenli
Fiziksel Aktivite Alışkanlığının Kazandırılması başlığı kapsamında, “Beslenme Dostu Okullar Programı” ile okullarda
sağlıklı beslenme ve hareketli yaşam konularında duyarlılığın arttırılması, bu konuda yapılan iyi uygulamaların
desteklenmesi ve okul sağlığının daha iyi düzeye çıkarılması hedeflenmektedir.
Bu kapsamda Milli Eğitim Bakanlığı ile Sağlık Bakanlığı arasında “Beslenme Dostu Okullar Programı İş Birliği Protokolü”
imzalanmıştır.
Protokol çerçevesinde 2018-2019 eğitim öğretim yılı içerisinde Beyaz Bayrak sahibi olan okullar içerisinden Beslenme
Dostu Okul Programına başvuru yapan İlçemiz okul ve kurumlarından 45’i denetlenerek; bazı kurumlarımıza ilk sertifikaları
düzenlenmiş, bazı kurumlarımızın sertifikaları yinelenmiş, bazı kurumlarımızın ise gerekli kriterleri devam ettirip
ettirmediği tespit edilmiştir.
Denetimden başarılı sonuç alıp sertifika almaya hak kazanan kurumlarımıza; İlçe Milli Eğitim Müdürümüz Hale
BAĞCE ÖZBAŞ’ın katılımları ile 5 Ağustos 2019’da gerçekleştirilen törende sertifikaları teslim edilmiştir.
Denetime katılan İlçe Milli Eğitim Müdürlüğü ile İlçe Sağlık Müdürlüğü değerli görevlilerine teşekkür ederiz.
2019-2020 eğitim öğretim yılı içerisinde yapılacak denetimler için gerekli planlama ve işlemler yürütülmektedir.
60
OKULDA SAĞLIĞIN KORUNMASI
VE GELİŞTİRİLMESİ PROGRAMI
Okul sağlığı; öğrencilerin ve okul çalışanlarının sağlığının
değerlendirilmesi, geliştirilmesi, sağlıklı okul
yaşamının sağlanması ve sürdürülmesi, öğrenciye ve
dolayısıyla topluma sağlık eğitiminin verilmesi için yapılan
çalışmaların tümü olarak tanımlanmaktadır.
Ülkemizde okul sağlığı çalışmaları, 1930 yılında çıkarılan 1593
sayılı Umumi Hıfzıssıhha Kanunu ile başlatılmıştır.
Okul Sağlığı kapsamında yürütülen Program/Projeler
•Ağız ve Diş Sağlığı Eğitimi ve Koruyucu Ağız Diş Sağlığı Çalışmaları
İlçemizde veli muvafakatı alınan 60. ayını doldurmuş tüm
öğrencilere florürlü vernik uygulaması İlçe Sağlık Müdürlüğü
personelleri tarafından gerçekleştirilmektedir.
•Beslenme Dostu Okul Programı
Her eğitim öğretim yılı içerisinde Beslenme Dostu Okullar
denetlenmektedir.
•Beyaz Bayrak Projesi
Her eğitim öğretim yılı içerisinde Beslenme Dostu Okullar
denetlenmektedir.
•Fiziksel Aktivite Uygunluk Karnesi
İlçemiz okullarında öğrenim gören ortaokul ve lise öğrencilerine
yılda 2 kez fiziksel aktivite uygunluk ölçümleri yapılarak
e-okul sistemine işlenmektedir.
•Okul Çağı Çocuklarının Aşılamaları
İlçe Sağlık Müdürlüğü tarafından tüm öğrencilere aşılama
işlemleri yapılmaktadır.
•Okulda Sağlığın Korunması ve Geliştirilmesi Programı
Her eğitim öğretim yılı içerisinde ilçemizdeki tüm resmi ve
özel okullar sağlık yönünden denetime tabi tutulmaktadır.
Denetim İlçe Sağlık Müdürlüğü ve İlçe Milli Eğitim Müdürlüğümüz
denetim ekiplerince gerçekleştirilmektedir.
•Okullarda Diyabet Eğitimi Programı
2018-2019 eğitim öğretim yılı içerisinde 2615 öğretmen,
307 çalışan, 49647 öğrenci ve 5527 veliye diyabet eğitimi
verilmiştir. 2019-2020 eğitim öğretim yılı için eğitim süreci
devam etmektedir.
•Türkiye Bağımlılıkla Mücadele Eğitim Programı
2018-2019 eğitim öğretim yılı içerisinde 17948 öğrenci, 4017
veli ve 1208 öğretmene tütün bağımlılığı; 2481 öğrenci, 415
veli ve 214 öğretmene alkol bağımlılığı; 2542 öğrenci, 536
veli ve 222 öğretmene madde bağımlılığı ile ilgili eğitim
düzenlenmiştir. 2019-2020 eğitim öğretim yılı için eğitim
planlaması yapılmıştır. Çalışmalar devam etmektedir.
61
Hayvansever Okullarımız
Sevgi Timsali
Kültür Mirası
.
‘’Gidersen kim sular fesleğenleri
Kuşlar nereye sığınır akşam olunca’’
Ahmet TELLİ
Muhsin Yazıcıoğlu İmam Hatip Ortaokulu
KUS . EVLERI
Kuş Evleri kültürümüzden gelen hayvan
sevgisinin simgelerinden biridir.
Atalarımızdan miras kalmıştır bu sevgi bize. Hayvanları
sevmek ve onlara şefkat duygusuyla yaklaşmak kuş
evleriyle adeta vücut bulmuştur.
Cami, saray, türbe, köşk, medrese gibi mimari yapıları
süsleyen, kuşlar için yapılan minik yuvalardır onlar. Serçelerin,
güvercinlerin, kumruların, leyleklerin sığınağıdır.
Tarihiyse 13.yy’ a kadar dayanır.
İlk örneklerinde yapıların dış cephelerine oyuklar açılmıştır
kuşlar için. Zaman içindeyse bağımsız olarak taş,
tuğla, ahşap, kiremit gibi çeşitli malzemelerden inşa edilip,
yapının dış cephesine monte edilmiştir. Yapının güneş
alan cepheleri tercih edilmiştir kuşlar üşümesin diye.
Kuşların içinde rahatça gezebilecekleri büyüklükte olmasına
da dikkat edilmiştir. Bazen tek bazen de çok katlı
olarak karşımıza çıkan kuş evlerinde iç merdivenler de
unutulmamıştır. Milli mimarimizin en zarif örneklerinden
olan kuş evleri 16.yy’a gelindiğinde mimaride gelişmiş
üslubundan ve ihtişamlı örneklerinden dolayı “kuş
sarayı” olarak da anılmaya başlamıştır.
Hayvansever toplumumuz , küçük kuşların, çevreden
gelebilecek olumsuzluklar ve kötü hava koşullarından
korunması için kuş evlerinin yapılmasına çok önem vermiştir.
Şehir merkezlerinde yaşayan kuşların yem bulmakta
zorlanmalarından dolayı da yardımsever
insanımız kuş evlerine darı ve buğday bırakması için görevliler
tahsis etmiştir.
İstanbul’da bulunan Üsküdar Ayazma, Yeni Valide, Selimiye
Camileri ; Seyyid Hasan Paşa Medresesi; Eyüp Şah
Sultan Külliyesi; Laleli III. Selim Türbesi kuş evlerine en
güzel örneklerdendir.
Çocuklarımıza ve gençlerimize hayvan sevgisini, merhameti,
yardımseverliği aşılamak için İstanbul’da bulunan
bu tarihi yapılar bizlerin ziyaretlerini beklemektedir.
İlve Kumbasar
Öğretmen
62
KARA (NEGRO)
“Yaşlı sahibim artık benimle ilgilenemeyeceğini, hayatın kendisini
çok yorduğunu, ancak yüzüme gülecek ve sevgiyle bana geri kalan
hayatımda kol kanat gerecek birilerini de bulmadan eve dönmek istemediğini
söylerken Sancaktepe Veteriner Kliniğinin koridorlarında
sessizce gelip geçenleri seyrediyordum. O zaman anladım ki hayat
yalnız yaşanmıyor. Elimi tutacak bir hayırseverin beni bulması için
sessizce dua ettim.
28/03/2019 tarihinde (5 aylıkken) aşılarım ve tüm bakımlarım
yapıldıktan sonra beni evlatlık olarak Sancaktepe Anadolu Lisesine
verdiler. Hayatında hiç köpeği olmamış, sert mizaçlı ve o kadar da
merhametli olan genç müdür (Fatih TÜRKMEN) benim okula kabul
edilmemi onayladı. Çok heyecanlanmıştım ve bir yuvam olduğu için
de çok sevinçliydim. Bakışlarım, gözlerim, ellerim ve ayaklarım simsiyah
olduğu için çocuklar bana Negro, Müdür Bey ise Kara adını vermişti.”
Öğrencilerimizin gönüllü minik bağışları, öğretmenlerimizin sevgi
ve şefkati ile spor salonumuzun arkasındaki bahçede hayırsever
velimiz tarafından yaptırılan, çatısı yeşil mis gibi çam kokulu kulübede
yaşayan, kara gözleriyle bakarken salladığı kuyruğuyla hepimizi
tanıdığını gösteren, Orta Asya’dan gelirken atımızın peşi sıra bizi
takip eden cesur ve sadık dostumuz, kendisi gibi okulumuza sığınan
kedilerimizle arkadaş oldu.
Milli Eğitim Bakanı Sayın Ziya SELÇUK’un 21/07/2019 tarihinde
sosyal medya üzerinden yaptığı paylaşımla, sokaklarda kaldırımdan
kaldırıma kovulan, korkulan, aç ve sefil bırakılan ve sonrasında da
boş bir arazide itlaf edilen veya bir aracın çarpması/ezmesi sonucu
sessiz çığlıklarını duymadığımız bu kadim dostlarımıza sahip çıkmamızın,
merhamet ve vicdan sahibi genç yüreklerin insanlara söyleyecek
sözlerinin olmasının ifadesi olacağını gösterdi.
Kara gözleriyle Sancaktepe Anadolu Lisesi öğrencilerine gülümseyen,
konuşmasa da havlamalarıyla bize empati kurduran ve kendisini
sevdiren bu dostumuz bizlere çevrenin, hayvanların ve diğer canların
korunması gereken bir emanet olduğunu bir kez daha hatırlattı.
Bu sevimli dostumuzun günlük bakımlarını yapan ve ihtiyaçlarını
karşılayan öğrencilerimize, veteriner kontrollerini takip eden Neşe
ÖZKAN, Ayşe Kübra SUNUCU, Serdal YILMAZ ve KARA ile kendi çocukları
gibi ilgilenen Mehmet Nuri KAVAKLI öğretmenlerimize,Uğur
KELEŞ ve Bekir BAŞ abilerimize, eğitilmesi ve tedavisi için fedakarlık
gösteren Müdür Yardımcılarımız Rana ÖZDEN, Mehmet KIZILKAYA
ve Emrah UTAR’a, ayrıca ilk günden itibaren “Merhamet etmeyene
merhamet edilmez / Yaratılanı severiz Yaratan’dan ötürü” düsturlarını
kendisine şiar edinen Okul Müdürümüz Fatih TÜRKMEN’e teşekkür
ediyoruz.
Sancaktepe Anadolu Lisesi
Sezai Acartürk
Anaokulu
63
Masal Anlatıcılığı
Uçan halıdan daha hızlı uçan uçaklar, cadıların
aynasından daha parlak ekrana sahip telefonlar,
geniş avluların yerini otoparkların aldığı
Kafdağı’ndan büyük apartmanların olduğu bir şehirde,
kalabalıklaşan nüfusu bir araya getirmek için
mimarlar, mühendisler, yöneticiler zihinlerindeki her
hücreyi harekete geçirdiler. Projeler çizdiler, şehirler
inşa ettiler, yeri geldi iki köyü birleştirmek için dağları
deldiler, yeri geldi köprüler yaptılar.
Bütün bunları uzaktan, çok uzaktan izleyen saçlarının
her telinde, derisinin her kıvrımında, bakışlarının
bilgeliğinde yüzyıllardır, hatta belki de dünyanın
kuruluşundan beri burada olduğu belli olan bir
kadın… Sadece bir ateş yakmış. Ateşin boyu dağları
aşmış. Bir, iki derken herkes ateşin başında toplanmış.
Kadın anlatmaya başlamış. İşte budur “masal”
...
Masal, her çağda toplumları bir araya getirendir.
Kadim kültürün anlatan ve dinleyenleri olarak bizler
ve bizlerin çocukları inanıyorum ki masalları her
zaman sevmeye devam edeceğiz. Çünkü; masallarda
haklı-haksız, güzel-çirkin, iyi-kötü, doğru-yanlış
arasındaki mücadeleyi dinleriz ve masalın sonunda
hep iyiler, haklılar, adil olanlar kazanır. İşte bu yüzden
her çağda masalları çocuklar ayrı, yetişkinler ayrı
sevmiştir.
Çocuklar için masal ayrı bir dünyadır; hayal dünyasında
ejderhalar ile savaşmaktır ve cesaret bulmaktır.
Çözümsüz kaldığı durumlarda Keloğlan gibi
aklını kullanarak işin içinden çıkabilmektir. Haksızlıklar karşısında
adaletin, kötünün karşısında iyinin kazandığına ikna
olmaktır. Köklerimizden uzaklaştığımız bu modern dünyada
masal dinleyen çocuk dinlediği masal ile o bölgeye ait örf ve
adetleri öğrenir.
Türkiye dahil birçok ülke, kısa adı UNESCO olan Birleşmiş
Milletler Eğitim, Bilim ve Kültür Kurumunun Paris’te 29
Eylül-17 Ekim 2003 tarihinde “Somut Olmayan Kültürel Mirasın
Korunması Sözleşmesi’ni imzalamıştır. Bu sözleşmeye
göre sözlü anlatımlar ve sözlü gelenekler; gösteri sanatları,
toplumsal uygulamalar, ritüeller ve festivaller, halk bilgisi, evren
ve doğa ile ilgili uygulamalar, el sanatları geleneği somut
olmayan kültürel miras olarak tanımlanmıştır. Sözlü anlatımlar
içerisinde yer alan ve korunması gereken türlerden birisi de
masallardır.
.
BIR VARMIS BIR YOKMUS...
.
.
.
Şöhret Ela Kaya
Öğretmen
“Masal aslında her şeyden önce bir buluşmadır. Anlatıcı, dinleyen ve masalın buluştuğu
mucizevi bir andır. Bu yüzden masal okunmaz dinlenir. Biri anlatır, diğerleri
dinler. Kısalığı, dili, yapısı buna uygundur. Burada sihir anlatıcı ile dinleyen arasında
kurulan gizli bağdır.”
64
Çocukların kendi kültürel kodlarını taşıyan Anadolu masalları
ile tanışmasını hedef alan Anadolu Masalları Projesi, T.C.
Millî Eğitim Bakanlığı Öğretmen Yetiştirme ve Geliştirme Genel
Müdürlüğü ve UNESCO Türkiye Milli Komisyonu iş birliği ile
hayata geçirilmiş, bu çerçevede “Masal Anlatıcılığı Uygulama
Atölyesi Eğitici Eğitimi” hizmetiçi eğitimleri düzenlenmiştir.
Bu eğitimlerde masal anlatıcılığı eğitimleri alan masal sevdalısı
öğretmenler sınıflarda Nardaniye Hanım’ı, Helvacı Güzeli’ni,
Limon Kız’ı anlatarak çocuklarımızı Anadolu masalları ile buluşturmuşlardır.
Öğretmen Yetiştirme ve Geliştirme Genel Müdürü Doç. Dr.
Adnan Boyacı, Daire Başkanı Sayın Uğur Kılıç ve UNESCO Millî
Komisyonu Başkanı Ankara Hacı Bayram Veli Üniversitesi Edebiyat
Fakültesi Türk Halk Bilimi Bölümünden Sayın Prof. Dr. M.
Öcal Oğuz’un destekleri ile yüzlerce çocuk Anadolu masalları
ile buluşmuş ve buluşmaya devam edecektir.
Ayrıca İstanbul İl Milli Eğitim Müdürü Sayın Levent Yazıcı’nın
desteği ile kurulan İstanbul Masal Okulu sayesinde
İstanbullu çocuklar masalsı bir atmosferde masal dinleme
şansını yakalarken öğretmenleri ise aynı mekânda “masal anlatıcılığı”
eğitimlerine başlamışlardır. Peki tam olarak nedir bu
“masal anlatıcılığı?”
Masal Anlatmak
Masal aslında her şeyden önce bir buluşmadır. Anlatıcı,
dinleyen ve masalın buluştuğu mucizevi bir andır. Bu yüzden
masal okunmaz dinlenir. Biri anlatır, diğerleri dinler. Kısalığı,
dili, yapısı buna uygundur. Burada sihir anlatıcı ile dinleyen
arasında kurulan gizli bağdır. Bu bağ gözler ile sağlanan bir
fiziksel bağ olduğu kadar aynı zamanda gönülden gönüle de
uzanan bir yoldur. Dijital çağda göz göze teması kaybettiğimiz
bir dönemde anlatıcının dinleyenin gözlerine bakarak yaptığı
yolculuk çok etkilidir.
Anlatanın ses tonu, mimikleri, ruh hali, vücut dili ile masalı
yaşarcasına karşısındakine anlattığı o büyülü dünyaya kendisi
de inandığı an dinleyen-anlatan ilişkisi kurulur. Ayrıca dinleyenin
bunu ihtiyaç haline getirmesi çok önemlidir. Kimse
ihtiyacı olmayan, ilgisini çekmeyen bir şeyi dinlemek istemez.
Çocuklara masal anlatırken onların merakını uyandırabilmek
adına tekerlemeler söylemek, bilmeceler sormak
kadar bulundukları mekandan, yaşadıkları çağdan, sevdikleri
kahramanlardan bahsetmek de onları masal dünyasına daha
kolay çekebilir.
Özellikle okul öncesi çocuklara masal anlatırken grubu
iyi tanımak çok önemlidir. Çünkü masallar çoğu zaman bilinçaltındaki
gizli korkulara ve yüzleşmelere giden anahtarlardır.
Bu gizli dünyada çocuk karanlık korkusu, yalnız kalma korkusu
kadar cadılarla, devlerle, ejderhalarla bir savaş vermektedir.
O yüzden masallar yaş gruplarına göre özenle seçilmelidir.
Somut işlem döneminde olan küçük yaş grubu için bu seçimin
daha hassas yapılmasında yarar vardır.
Gruplarda özel durumu olan öğrencilerin duyarlılıklarının
göz önüne alınması da bir o kadar önemlidir. Özellikle son
dönemde sınıf ortamlarında göç yolu ile gelen öğrencilerin
hassasiyetleri göz ardı edilmemeli ve anlatım yapılacak grup
hakkında önceden bilgi sahibi olunmalıdır. Anlatım yapılacak
grup içinde herhangi bir fobisi, takıntısı veya duyarlılığı olan
çocuk varsa anlatıcı bu detayları gözeterek anlatımını yapmalıdır.
Ayrıca masal dünyasının gerçek dünyadan farklı olduğu
mutlaka ifade edilmelidir. “Açıl susam açıl”, “Evvel zaman
içinde”, “Vakti zamanında…” gibi masala giriş kapısını açan
formeller mutlaka kullanılmadır. Masal bittiği zaman artık
gerçek dünyaya döndüğümüzü ifade eden “Gökten üç elma
düştü...” bitiş formeli kullanılarak masal dünyasından çıkılmalıdır.
Dilerim ki; dürüstlük, sabır, saygı, sorumluluk, yardımseverlik
gibi değerlerimizin güçlenmesi için masalların gücüne
ve onların şifa etkisine inanan masalcı öğretmenler olarak
bizler, heybemizdeki masalları nefesimiz yettiğince öğrenciler
ile buluşturur ve bu kadim kültürün nesilden nesile aktarılmasına
bir tutam da olsa katkıda bulunabiliriz.
65
Neden Akıl ve Zeka Oyunları
Akıl
ve
Zeka Oyunları
Uğur Karayiğit
Savaş Tosun
Reyhan Ekinci
Toplumsal gelişme ve kalkınmanın ön koşulu nitelikli insan
gücü, nitelikli insan gücünün temel kaynağı ise nitelikli
eğitimdir. İlkokul ve ortaokul seviyesinde kazandırılması
beklenen temel becerilerden biri, çocuğun toplumda yaşayabilmesi
için gerekli beceri ve tutumları geliştirmek; bir
diğeri de ona bilişsel becerileri kazandırmaktır. Bu beceriler
arasında, ana dilin etkili kullanımı, problem çözme ve akıl
yürütme geniş bir yer kaplar. Kavramları ve algıları kullanarak
soyut ya da somut nesneler arasındaki ilişkiyi kavrayabilme,
soyut düşünme, akıl yürütme ve birtakım zihinsel
faaliyetleri bir amaca yönelik olarak kullanabilme yetenekleri
zekâ olarak adlandırılır. Zekâ oyunları ise bireylerin
kendi potansiyellerinin farkına varabilmeleri, hızlı ve doğru
karar verebilmeleri, problemler karşısında kendilerine özgü
çözüm yolları üretebilmeleri ve kendilerini sürekli yenileyebilmeleri
için sunulan etkinlikler olarak tanımlanabilir.
Günlük hayatta karşılaşılan sorunlara karşı problem çözme
becerilerini iyi kullanmak gerekmektedir. Bu anlamda zekâ
oyunları, problem çözme becerilerimizin geliştirmesinde
önemli bir yere sahiptir. Problem çözme becerilerinin gelişmesi
ile bireyin günlük hayatta ihtiyaç duyduğu çözüm
üretme, kendine güvenme, zaman yönetimi gibi olguları
da gelişmiş olacaktır. Zekâ oyunları, problemlerin çözümünde
kişinin bazı stratejileri ve zihinsel problem çözme
becerilerini kullanmasını gerektirir. Bu anlamda, bireylerin
düşünme süreçlerini desteklemektedir. Eğitici oyunlar olarak
da görülen zekâ oyunları, beyne egzersiz yaptırarak ve
bireyleri bu tür beyin jimnastiğiyle meşgul ederek zihinsel
becerileri geliştirmektedir.
Akıl ve Zeka Oyunları Ne İşe Yarar
Hızla gelişen dünyamızda problem çözme, akıl yürütme
ve iletişim gibi becerilerin önemi giderek artmaktadır. Zekâ
oyunları sayesinde bu becerileri geliştirmek daha kolay
olacaktır. Dolayısıyla öğretmenlerin rehberliğinde öğrenciler
matematiksel becerilerini, stratejik düşünme kabiliyetlerini
ve yaratıcılıklarını geliştirme olanağına sahip olacaklardır.
Zekâ oyunları, bireylerin öz güvenlerini arttırmaları,
hızlı ve doğru karar verebilmeleri, bir problemle karşılaştıklarında
kendilerine özgü çözüm önerileri geliştirebilmeleri
ve en önemlisi de kendilerini sürekli yenileyebilmeleri için
hazırlanan aktiviteler olarak tanımlanabilir. Bu yönüyle
zekâ oyunları bireylerin sadece matematik alanındaki gelişimlerini
değil, işlem ve strateji gücünü geliştirecek oyunlar
sayesinde sözel ve görsel zekâ, mantık, muhakeme yeteneği,
çözüm yolları üretme, problem çözme, üç boyutlu
düşünme, kendine özgü yaklaşım geliştirme, taktik geliştirme,
şekil oluşturma gibi yaratıcılık ve eleştirel düşünme
yeteneklerini de geliştirecek oyunları içermektedir.
66
Türkiye’de Akıl ve Zeka Oyunları
Ülkemizde eğlenerek öğrenme esas alınarak öğrencilerin
zihinsel becerilerinin geliştirilmesinde, muhakeme
yeteneklerinin artırılmasında zekâ oyunlarının önemli
bir rol oynayacağı düşüncesiyle seçmeli bir ders programı
hazırlamak konusunda çalışmalar yapılmıştır. Çalışmalara
2012 yılında başlayan Ortaokul ve İmam Hatip Ortaokulu
Zekâ Oyunları Dersi (5, 6, 7 ve 8. sınıflar) Öğretim
Programı 2013–2014 öğretim yılında yenilenerek 5. ve 6.
sınıflardan itibaren kademeli olarak uygulamaya konmuştur.
Zekâ oyunları eğitimindeki genel amaçlar; zekâ oyunları
dersinde öğrencilerin zekâ potansiyellerini tanıması
ve geliştirmesi, problemler karşısında farklı ve özgün
stratejiler geliştirmesi, hızlı ve doğru karar vermesi, sistematik
bir düşünce yapısı geliştirmesi, zekâ oyunları
kapsamında bireysel, takım halinde ve rekabet ortamında
çalışma becerileri ve problem çözmeye yönelik olumlu
bir tutum geliştirmesi şeklindedir. Ayrıca programın uygulanmasına
yönelik olarak bu dersi farklı sınıf seviyelerinden
( 5, 6, 7 veya 8.) öğrenciler aynı anda alabilirler,
aynı sınıf düzeyinde farklı seviyede öğrenciler de alabilir.
Seçmeli zekâ oyunları dersinde basamaklı öğretim programı
kullanılır. Basamaklı öğretim programı öğrencilere
bilinenden bilinmeyene, yakından uzağa, basitten karmaşığa,
somuttan soyuta, kolaydan zora şeklinde öğrenme
ortamı sunar.
Hayat Boyu Öğrenme Genel Müdürlüğü tarafından
Geleneksel Oyunlar ve Zekâ Oyunları başlığı altında yer
alan modüller son dönemdeki gelişmeler doğrultusunda
güncellenmiştir. Bu modüllerde yer alan Zeka Oyunları
Okul Öncesi, Başlangıç, Orta ve İleri Düzey kursları ile
Zeka Oyunları Öğreticiliği kursu gerekli niteliklere sahip
eğiticiler tarafından açılabilmektedir.
Sancaktepe’de Zeka Oyunları
Milli Eğitim Bakanlığımızın belirlediği hedefler doğrultusunda
ilçemizde zeka oyunları eğitimleri düzenlenmektedir.
2019-2020 öğretim yılından itibaren bu alanda gönüllü öğretmenlere
hizmet içi eğitimler düzenlenmektedir. Bu eğitimlerden
şimdiye kadar 620 öğretmen faydalanmıştır. Yıl
içersinde 450 öğretmene daha eğitim verilecektir. Eğitimler
sonrasında okullarda zeka oyunları ile tanışan öğrenci sayısı
hızla artmaktadır. Yapılan çalışmalar sonucunda okullarda
belirlenen oyunlardan sınıf düzeyinde düzenlenen okul içi
turnuvalar sonrasında ilçe geneli zeka oyunları şenliği yapılacaktır.
Hedeflerimizden birisi de bütün okullarımızda zeka
oyunu çalışmalarının yapılmasıdır.
Sarıgazi Ahmet
Keleşoğlu İlkokulu
60.yıl Sarıgazi
Ortaokulu
Safa İlkokulu Ana Sınıfı
67
İlçemizde Sınıf Kategorisine Göre ortak çalışma Yapılan
Oyunlar ve Kuralları
HEDEF 5
Oyuna kura ile başlanır.
Hedef 5 oyun aparatı ve renkli puldan veya taşlardan oluşur.
2 oyuncu ile oynanır.
Amaç;
Aynı renkli beş oyun pulunu yatay, dikey veya çapraz sıralayan ilk oyuncu
olmak. Sırayla pullardan birer tane alıp oyun tahtası üzerindeki deliklere
atılır. Bu şekilde pullar bitene kadar oyuna devam edilir. İki farklı oynama
sistemi vardır. İlki ilk 5’liyi yapanın kazandığı diğeri ise pullar bitene kadar
devam edip sonrasında hangi oyuncunun daha fazla 5’li yaptığına bakmak.
BARİKAT (KORİDOR)
Koridor oyununun kuralları oldukça basittir. Koridor, akıl ve zeka oyununda 81 karelik bir oyun
platformu bulunur ve oyuncuların onar adet “engel” adı verilen taşları vardır. Bunlara bazen
blok ismi de verilir. Bu engel taşlarının yanında birer de piyonları bulunur oyuncuların. Engeller
oyun tahtasının ucuna ileride kullanılmak üzere dizilir ve en öndeki 9 karenin ortasına da
piyon konur.
Barikat (Koridor) Oyununda Amaç;
Koridor oyununda amaç birçok strateji oyununun aksine rakibin taşlarını yemek
değil, piyonunuzu rakibin başlangıç alanına taşımaktır. Bu illaki rakibin başladığı
kare olmak zorunda değildir. İlk sıradaki 9 kareden birine piyonunuz ulaşırsa
oyunu kazanırsınız. Ancak bunu yaparken rakibiniz önünüze engel taşlarından
koyacak ve hedefe ulaşmanızı zorlaştıracaktır. Oyunun en güzel kısmı da bu zaten.
Barikat (Koridor) Oyunu Kuralları:
Koridor (Quoridor) oyununda da her oyunda olduğu gibi belli kurallar vardır. Bunları liste halinde
yazmak anlaşılması açısından çok daha kolay olur.
• Koridor oyunu iki kişi ile oynanır (duruma göre daha fazla oyuncu ile de oynanabilir.)
• Herhangi bir piyonun diğerine üstünlüğü yoktur. Kura ya da yazı tura ile kimin oyuna ilk başlayacağı seçilir.
• Oyuna engelleri hizalama çubuğunun önündeki küçük karelerin bulunduğu ilk sıradan başlanır.
• Sırası gelen oyuncu ya piyonunu hareket ettirir ya da engel koyar. Aynı hamle sırasında hem piyonu hareket ettirip
hem de engel koyamazsınız.
• Piyonlar yalnızca sağa, sola, ileri ya da geri olmak üzere sadece bir kare ilerleyebilir. Burada küçük bir istisna vardır.
Eğer iki piyon karşı karşıya gelirse ve gidecek başka bir yön yoksa hamle sırası kimde ise o oyuncu rakip piyonun
üzerinden atlayabilir. Bu sayede 2 kare ilerlemiş olur.
• Piyonlar çapraz hareket edemez.
• Piyonlar engellerin üzerinden atlayamaz.
• Platforma konan engellerin yeri değiştirilemez.
• Rakibin 4 tarafı engeller ile kapatılamaz. Mutlaka rakip oyuncuya çıkış yapabileceği en az bir kare alan
bırakılmalıdır.
• Oyuncunun sahip olduğu engeller biterse piyonu ile hamle yapmak zorundadır. Bu yüzden engellerinizi mantıklı
şekilde harcamanız gerekiyor. Çünkü oyun sonuna doğru çok kritik görev görebiliyor.
• Oyun platformu üzerindeki en son sıradaki 9 kareden birine ilk ulaşan oyuncu oyunu kazanır.
• Oyunu dilerseniz set set, dilerseniz de tek set olarak oynayabilirsiniz.
68
MANGALA
Orta Asya’dan günümüze kadar gelen Türk strateji ve zeka oyunudur. “Mankala, minkale, çukur” gibi
isimlerle de bilinir. Osmanlı döneminde de sevilerek oynanmış bir oyundur. Günümüzdeki şekli Osmanlı
dönemindeki oynama şekli esas alınarak düzenlenmiştir. Bu oyunu bir tahta üzerinde oynayabileceğiniz
gibi yere çukur kazarak da oynayabilirsiniz.
1. Mangala iki kişi ile oynanır.
2. Kişilerin önünde 6 tane çukur vardır. Toplam 12 kuyu ve 48 taş vardır.
3. Her oyuncunun bir hazine kuyusu vardır.
4. Oyuncular 48 taşı 12 kuyuya dörder dörder dağıtır.
5. Oyuncuların kendi önlerindeki kuyular kendi bölgeleridir.
6. Hazine kuyusunda en çok taş biriken oyunu kazanır.
Mangala Nasıl Oynanır:
1. Kura sonucu belirlenen ilk oyuncu dört adet taşı alır, bir adet taşı taşları aldığı kuyuya bırakır ve sağa
doğru taşları biber birer dağıtır. Elindeki son taş kendi hazine kuyusuna gelirse tekrar oynama hakkı
kazanır.
2. Oyun sırasında rakibin hazine kuyusuna taş bırakılmaz.
3. Oyuncu taşları dağıtırken elinde kalan son taş kendi boş kuyusuna gelirse oyuncu hem kendi kuyusundaki
taşı hem de kendi kuyusunun karşısındaki rakibin kuyusundaki taşları kendi hazine kuyusuna
aktarır. Hamle sırası rakibine geçer.
4. Hamle sırası gelen oyuncu taşları kendi bölgesinde dağıtmaya başlar. Kendi bölgesinde dağıtma bitince
elinde taş kalırsa rakibinin bölgesine taşları dağıtmaya başlar. Elindeki taşların bittiği yerdeki rakibin
kuyusundaki taşları çift yaparsa (2,4,6,8) o taşları kendi hazine kuyusuna aktarır.
5. Oyunculardan birinin bölgesindeki taşlar biterse oyun biter. Taşlarını ilk bitiren oyuncu rakibin kuyularındaki
taşları da kendi hazinesine aktarır ve taşlar sayılır. Kimin hazine kuyusunda taş fazla ise oyunu
o kazanmıştır.
REVERSİ
OYUNCU SAYISI: Reversi, iki oyuncu arasında oynanan bir strateji oyunudur.
OYUN İÇİN GEREKLİ MALZEME: 8x8 lik kare tahta ve 64 tane çift renkli oyun taşı.
Oyunun Oynama Şekli ve Kuralları:
• Reversi özel taşlarla oynanır, bu taşların bir tarafı siyah, diğer tarafı beyazdır. Başlangıçta oyun tahtasının ortasındaki
dört kareye sırasıyla beyaz ve siyah dört taş koyulur. Oyuncu eğer hamle yapacaksa, kendi taş rengiyle yüz yüze gelecek
şekilde bir taş yerleştirmelidir. Oyuncu her yere taşını koyamaz. Her hamlede rakibin bir veya daha fazla taşını ele geçirmelidir.
Bunu yaparken, çapraz, dikey ya da yatay biçimde kendi rengine ait taşların aynı sırada olması gerekir. Eğer taraflardan
birinin taş koyduğu bölümle, yine kendisine ait başka taş arasında rakibe ait taşlar varsa, onlar da renk değiştirerek oyuncunun
taşının rengini alır. Ele geçirilen taşlar ters döner (renkleri değişir) ve oyuncunun kendi taşı olur.
Tüm kareler dolduğunda veya geçerli bir hamle yapılamaz hale gelindiğinde oyun biter ve en çok taşa sahip olan oyuncu
oyunu kazanır.
69
Hava Ece
Öğretmen
Teknoloji
Bağımlılığı
lenmektedir.
Yaşadığımız en ciddi hastalıklar
arasındadır bağımlılıklar.
Bireyin iradesinin devre dışı
kalması, kullanılan nesnenin bireyi
esir alması durumudur. Bağımlılık
diyebilmek için aşırı bir istek, kullanım
süresinin gün geçtikçe artması
(yaş grubuna göre değişkenlik
gösterir) kullanım miktarının
artması ve bireyin istenilen nesneyi
kullanmadığında vücudun buna
gösterdiği tepkilerin üst düzeyde
olması gerekir. Örneğin; elinden
telefonu alınan 9 yaşındaki bir öğrencinin
sürekli öfke krizleri geçirmesi,
bilgisayar oyunu oynayamayan
bir çocuğun bilgisayarı kırması,
terleme, kalp atışında hızlanma,
sorumluluklarını artık yerine getirmeme
gibi durumlar bağımlılık
göstergesidir.
Teknoloji bağımlılığı, bağımlılık
türlerinden biridir. Bilgisayarlar,
tabletler, telefonlar ve televizyonlar
bireyi bu bağımlılığa götüren birer
araçtırlar. Maalesef son yıllarda
teknolojinin hızlı bir şekilde gelişmesine
bağlı olarak bu bağımlılık
türünde ciddi oranda artış gözlem-
Yaşlısından gencine
toplum içerisinde her yaş grubundan
bireyin kendini kaptırdığı,
varlığını, benliğini yok etmeye çalıştığı
gerçekten çok uzak sanal bir
dünya.
Kendi ellerimizle yarattığımız
bir canavar tarafından gün geçtikçe
hastalıklı bireyler yetiştiriyoruz.
Ve yetiştirilen bu bireyler ilerleyen
dönemlerde toplumda karşımıza
birer canavar olarak çıkıyor. Annesini
öldüren, intihar eden, kadına
şiddet uygulayan, taciz-tecavüz
eden, kişilik bozukluğu olan binlerce
canavar.
Sosyal kabul görme isteği, zaman
–mekân sınırsızlığı, dertleşebilme
isteği, yakınlık kurma isteği,
alternatiflerin çok olması kişiyi
cezbeden ve bağımlı olmaya iten
sebeplerden bazıları. Bu düşüncelerin
temelinde var olan asıl neden
ise biyolojik yatkınlık, bireyin
psikolojik durumu, kendi benliğine
olan saygısı yani öz güven eksikliği,
içe dönüklük, yalnızlık hissi, depresyon,
sosyal destek yetersizliği,
gerçeklerden kaçma isteği olarak
açıklanabilir. Nedenler biyo-psiko-
70
sosyal olarak ele alınmalıdır. İnsanlar
mutlu olmak, heyecan duymak, ümit
etmek, zevk almak adına internet ya da
diğer araçları kullanırlar. Zamanla bu
kullanım gerçek ve sanal dünya arasında
gelip gitmelerine neden olur.
Teknolojiyi hayatımızdan çıkarıp
atmak hiçbir zaman bir çözüm olarak
düşünülmemelidir. Bunun yerine kendimizin
ya da başkalarının nasıl kullanmamız/kullanmaları
gerektiği üzerine
düşünmemiz gerekir. Çocuklar, üzerine
düşünülmesi gereken en önemli grup
içerisinde yer alırlar. İlköğretim çağında
olan bir çocuğun kullanım süresi günlük
30-35 dakikayı geçmeyecek şekilde
ayarlanmalıdır. Ortaöğretimde ise bu
süre 1,5-2 saat olabilir ödevler de hesaba
katılarak bu kullanım sürelerine
dikkat edilmesi gereklidir.
İnternet ya da teknolojik diğer araçların
çocuklara, gençlere öğrettiği asıl
konulardan biri kötülüğün sıradanlaştırılmasıdır.
Duyarsızlaşma, normal
olmayan söz ve davranışların normal
olarak algılanması belki de en acınılası
durumlardan bir tanesidir. Ölümler, kötülükler,
hakaretler bu kadar sıradan ve
normalleştirilerek yaşamımıza dâhil
edilmemelidir.
Dikkat eksikliği, benliğin bozulması,
gayret göstermeden kazanma isteği,
sabırsızlık, çabuk sıkılma ve isteklerin
hemen yerine getirilmesi gerektiği düşüncesi
teknoloji bağımlılığının getirdiği
sonuçlardandır.
Bütün bağımlılıklarda olduğu gibi
teknoloji-internet bağımlılığının da tedavi
sürecinde en önemli şey kişinin karar
vermesi ve gerçekten bu durumdan
kurtulmayı istemedir. Sosyal destek (aile-arkadaş-eş-dost)
bu bağlamda bireyin
en çok ihtiyaç duyduğu motivasyon
kaynağıdır. ‘Yalnız değilsin’ düşüncesini
samimi olarak ortaya koymak ve gerçekten
yanında olmak ilk adımlardan biridir.
İnternet dilini öğrenmek, ortak kullanım
alanında kullanıma izin vermek,
aile bireylerinin birbirleriyle gerçekten
ilgili olması, arkadaş çevresini, kimlerle
vakit geçirdiğini bilmek, güvenli internet
kullanımı için teknik destek almak,
çocuklar için internet kullanım sürelerini
net olarak belirlemek ve mutlaka sınır
koymak, spora-sanata bireyleri yönlendirmek,
sağlıklı beslenmeyi bilmek –uygulamak,
alternatif faaliyetler sunmak
bağımlılığın azaltılmasında etkili
olabilecek çözüm yollarından bazılarıdır.
Yasak koymak ve sürekli engellemek ile
bağımlılık ortadan kalkmaz. Aksine bireyi
daha farklı, zararlı şeyler yapmaya
itebilir. Bunun yerine meşgul etmek,
onu cezbeden etkinlikler yapmak, sınırlı
zaman vermek, kural belirlemek daha
etkilidir.
Sevgiyi en içten bir şekilde bireye sunmak,
birlikte zaman geçirmek, sen değerlisin
ve bizim için önemlisin “varlığın
bizim için önemli” düşüncesine
inanmak ve çevremizdeki bireyleri buna
inandırmak gerekir. Varlığının işe yaradığını
gören birey mutlu olur, kendini
toplumun bir parçası olarak görür.
Anne babalara düşen görev sağlıklı
rol-model olmaktır. Çocuğu koşulsuz
kabul etmek ve koşulsuz sevmek onu
bağımlılıklara karşı bir kalkan olarak
koruyacaktır. Cemil Meriç’in çok güzel
bir sözü vardır “İnsanlar sevilmek için
yaratıldılar, eşyalar ise kullanılmak için.
Dünyadaki kaosun nedeni; eşyaların sevilmeleri
ve insanların kullanılmalarıdır.”
Teknolojiye bağımlı değil, teknolojiye
bağlı ve sadece gerektiği kadar kullanabilen
bireyler olmamız ümidi ile…
71
Okullarımızdan İyi Örnekler
Gökkuşağı Projesi
Rabia Kız Anadolu İmam Hatip Lisesi
İstanbul İl Milli Eğitim tarafından düzenlenen “Eğitimde
İyi Örneklerden Özgün Uygulamalara Projesi”
2019 sergisine il geneli 5119 proje arasından seçilen 111
proje katılmaya hak kazanmıştır. Sancaktepe ilçesinden
katılan iki projeden bir tanesi Rabia Kız Anadolu
İmam Hatip Lisesinde uygulanan “Gökkuşağı” projesidir.
Rabia Kız Anadolu İmam Hatip Lisesi olarak, Gökkuşağı
projesi ile öğrencilerimizin potansiyel yeteneklerini,
yaparak yaşayarak öğrenme ilkesi gereği atölye
ve kurs planlamaları ile ortaya çıkarmayı ve onları
geliştirmeyi amaçladık. Okul bünyesinde cuma günü
öğleden sonra açılan geleneksel ve modern sanatlar,
kültür ve spor aktiviteleri, bilimsel içerikli kurslar ile
öğrenciler farklı atölye ve sınıf ortamlarında eğlenerek
yeteneklerini keşfetmeye ve geliştirmeye dönük
çalışmalar yaptılar. Tüm öğrenciler seçtikleri bir kursta
faaliyetlerini eğitim öğretim yılı boyu devam ettirdiler.
“Her İnsan Bir Renk” anlayışından hareketle, öğrencilerin
ruhlarının derinliklerinde var olan rengi ortaya çıkaracağı
düşünülerek projeye “Gökkuşağı” adı verildi.
72
Yedi Bölge Yedi Türkü
Sarıgazi Ahmet Keleşoğlu İlkokulu
Proje, yurdumuzun yedi bölgesinin türküleriyle, yöresel kıyafetleriyle, yemekleriyle
ve o bölgenin kültürünü yansıtan eşya ve çeşitli nesneleriyle tanıtıldığı kapsamlı bir
projedir.
Bu projeyi gerçekleştirmedeki öncelikli amaç, Sosyal Bilgiler dersi kazanımlarını çocuklara
daha eğlenceli ve kalıcı bir şekilde kazandırmaktır. İkincil hedef de kültürel ögelerimizi
çevremizdekilere tanıtmak, hatırlatmak ve paylaşımda bulunmaktır.
Proje, İstanbul İl Milli Eğitim Müdürlüğünün gerçekleştirdiği, Eğitimde İyi Örnekler
Proje yarışmasında, 5200 proje arasından seçilerek, Eğitimde İyi Örnekler Paylaşımı
Sergisi’ne çıkmaya hak kazanmış ve 19 Haziran’da İstanbul S. Zaim Üniversitesinde
gerçekleştiren sergide yerini almıştır. İl Milli Eğitim Müdürümüz Sayın Levent Yazıcı ve
üniversite rektörü Prof. Dr. Mehmet Bulut tarafından ödüllendirilmiştir. Ayrıca serginin
EBA’ da yayınlanan E- Kataloğunda da yerini almıştır.
Hatırımdasın Öğretmenim
Tolga Çınar Mesleki Teknik Anadolu Lisesi
Proje 24 Kasım Öğretmenler Günü
kapsamında okulumuz öğrencilerinin
sosyalleşmesi, onları bu günlere getiren
ve hâlâ getirmekte olan öğretmenlerini
her sene hatırlamaları için uygulanmıştır.
Öğrencilerimizin daha ince fikirli, vefakâr
bireyler olması amacıyla hazırlanan
proje kapsamında okulumuzda bulunan
14 şubeden 10’ar tane olmak üzere toplam
140 tane öğrenci gönüllülük esasına
dayalı olarak proje ekibimizde yer alan
öğretmenlerimiz tarafından seçilmiştir.
Seçilen bu 140 öğrenci projemizin hedef
kitlesini oluşturmaktadır. Daha sonra bu
140 öğrenciden; onları yetiştiren gönüllerinde
iz bırakan, onları geleceğe taşıyan
öğretmenlerinin isimleri istenmiştir. 140
öğretmenin iletişim bilgileri proje ekibimizce
tespit edilmiştir. 140 öğretmene
140 öğrencinin mektup yazması istenmiştir.
Öğrencilerimiz mektup yazmadan önce yazım teknikleri konusunda Türk Dili ve Edebiyatı Öğretmenlerimiz tarafından
bilgilendirilmiştir. Tanıma ve bilgilendirme faaliyetlerinden sonra öğrencilerimiz; Selamlama, Kendini Tanıtma, Proje hakkında
bilgi verme, teşekkür etme ve vedalaşma olmak üzere beş bölümden oluşan bir mektup yazmışlardır. Ardından böyle ahlaklı
öğrencilerin yetişmesinde emeği geçen öğretmenlerimize tarafımızca teşekkür edilmiştir. Öğrencilerimiz tarafından yazılan bu
140 mektup 140 öğretmene gönderilmiştir.
73
Okullarımızdan İyi Örnekler
Küçük Ellerden Büyük Hikayeler
Aziz Bayraktar İmam Hatip Ortaokulu
Sancaktepe Aziz Bayraktar İmam Hatip
Okulu olarak öğrencilerimizi
hayata hazırlarken onları bir bütün
olarak değerlendirmeyi kendimize bir
hedef olarak belirledik. Öğrencilerimizin
sadece akademik başarısı ile değil
onların sosyal, sportif, kültürel alanlarda
da başarılı olmaları için bu tür
etkinlikleri kendimize görev biliyor ve
önemsiyoruz.
Kalemin gücünü önemseyen bir medeniyetin
temsilcileri olarak çocuklarımıza
bu değerlerimizi aktarmanın uğraş
ve gayesi içerisindeyiz. Bu yıl okulumuzda
düzenlemiş olduğumuz “Okulumuz
Yazarlarını Arıyor” adlı projeye
200 hikaye ve masal türünde eser katılmış
olup, hikaye kitabında yer alan
eserler jüri tarafından seçilmiştir.
Minik ellerin hayal dünyasından süzülerek
kaleme aktarılan masalları ve
hikayeleri kitapta toplayarak okulumuzdaki
diğer öğrencilerin kitabı
okumaları, bu projeden esinlenerek
kendilerinin de yazma becerilerini geliştirmeleri
için teşvik edilmesi amaçlanmıştır.
Duvarlarımızda Çiçekler
Şehit Abdullah Tayyip Olçok İmam Hatip Ortaokulu
Kalite Takip Sistemi nisan ayı faaliyetleri
kapsamında okulumuz bahçesinin
peyzaj çalışmalarına yönelik olarak,
okul duvarlarımızda öğrencilerimizin
pet şişelerden yaptıkları asma saksılara
yer verdik. Çeşitli sebze tohumları
ekilen saksılar bahar aylarında çok güzel
görüntüler oluşturacak. Okul bahçemizin
küçük olması ve ağaçlandırma
çalışmalarının yapılamaması nedeniyle
bahçe duvarlarımız bu şekilde değerlendirilmiştir.
74
Teach Up
Hüseyin Temizel Ortaokulu
Öğretmenlerin yeni rollerine yönelik
yeterlikler kazandırma girişimi. TeachUP
kurs dizisinde, öğretmenlerin ve
öğrencilerin değişen rolünü yansıtan
bir kısım öğretme ve öğrenme yaklaşımını
benimseyerek bu zorlukları nasıl
aşabileceğinizi araştırıyoruz. Bütün
kurslar, hem aday hem de işbaşındaki
öğretmenlere yöneliktir. Kurslar,
kariyerlerinin başından itibaren, aday
öğretmenlere etkili uygulayıcılara dönüşmeleri
için uygulanabilir bir yol
göstermektedir.Öğretmenlerimiz başarı
gösterip katılım belgelerini almışlardır.
Türkiye Okuyor 1 Kütüphane Kuruyor
Sarıgazi Ahmet Keleşoğlu İlkokulu
Şubat ayından nisan ayının sonuna kadar süren bir projeydi. Türkiye genelinde 36 ortak ve Arnavutluk’tan gelen 1 ortak
okulla çalışıldı.
Amaç, çocuklara kitap sevgisi aşılama, milli ve manevi değerleri koruma, empati kurma, yardımlaşma, paylaşma gibi duyguları
geliştirme ve Ağrı Doğubeyazıt Örtülü Köyü’ne kütüphane yapılmasına yardımcı olmaktı.
Proje ortakları ile tanışıldı. Belirli günlerde birlikte etkinlikler yapıldı. Okulda ve çevresinde proje duyuruldu. Afişler hazırlanıp
asıldı. Kitaplar okundu, toplandı, velilerin katılımı ile kolilendi.
Projemize destek çok olduğu için 15 koli kitap topladık.Bunların 2 büyük kolisini Örtülü İlkokuluna, 13 kolisini de ülkemizin
çeşitli yerlerindeki köy okullarına yolladık.
Proje kurucumuz kütüphane kurulması için destek buldu,kütüphane yapıldı. Çocuklar ve halk tarafından yollanan kitaplar
yerleştirildi. 23 Nisan günü proje kurucumuz Örtülü İlkokuluna giderek oradaki kütüphaneyi açtı.
UDS tarafından kalite etiketiyle ödüllendirilmiştir.
75
Okullarımızdan İyi Örnekler
Zaman Tünelinde Geçmişe Yolculuk
Sarıgazi Ahmet Keleşoğlu İlkokulu
“Zaman Tünelinde Geçmişe Yolculuk”
Projesi ile amaç; internet ve bilgisayar
oyunu bağımlısı olan, müzik kültürü
sadece basit, ezberde kalan, sanat
değeri olmayan şarkılardan ibaret olan
çocuklarımızı müzikle buluşturmak,
sosyalleşmelerine ve öz güvenlerini
geliştirmeye katkıda bulunmaktır. Ayrıca
geçmişini iyi bilen, kendi kültürüne
, özüne değer veren nesiller yetiştirmek
ve geleceğe güvenle bakmaktır.
Ebeveynlerinin dinlediği büyüdüğü
şarkıları ( 70’ler, 80’ler ) öğrenip birlikte
söylemek ve böylece kuşaklar arası
bütünleşmeyi , paylaşımı sağlamak
amacıyla başladım bu çalışmaya.
Böylece zamanda yolculuk yaparak o
dönemin müzikleri, kıyafetleri, dansları
,yiyecekleri hakkında bilgi edinip,
unutulmuş, unutulmaya yüz tutmuş
şarkıları minik ağızlardan dinleterek
büyüklere hatırlattık ve nostalji yaşattık.
Kuşaklar arası etkileşimi ve paylaşımı
sağladık.
Sunum yaptığımız salonun girişinde açtığımız stantla,
öğrencilerin ve konukların belirtilen döneme ait yiyecek,
eşya, nesne ve objeleri tanıyıp günümüzle kıyaslama
yapmalarını ve teknolojik gelişmeler hakkında
bilgi sahibi olmalarını sağladık.
Daha çok hedef kitleye ulaşabilmek adına çeşitli kurum
ve kişilere de davetiye hazırlayıp gönderildi. İlçe
Milli Eğitim Müdürlüğümüz çalışanları ve dönemin sinema
oyuncularından Yavuz Karakaş ve Bülent Polat
davetimize icabet ederek gösterimize katıldı. Ayrıca
öğrencilere sporu ve sporcuyu sevdirme adına Türkiye
Karate Milli Takımı Antrenörümüz Hayrullah Yamanoğlu
ve 2017 Karate Dünya Şampiyonu Alparslan Yamanoğlu
da aramızdaydı.
Moda Sokağı
Yenidoğan Çok Programlı Anadolu Lisesi
76
Harezmi
Hüseyin Temizel Ortaokulu
Harezmî Eğitim Modeli, çocukların teknolojiyi kullanarak nasıl üretebileceklerini keşfetmelerinin yanında; güvenli, etik ve
ahlaki değerleri özümseyerek, bilimsel araştırma yöntemleri ile belirlediği süreci, öğretmenleri ile değerlendirip güncelleyen
yapıda İstanbul Milli Eğitim Müdürlüğü tarafından geliştirilmiş bir eğitim modelidir. Eğitimin diğer süreçlerine doğrudan ve
nitelikli etkide bulunduğu için genel bir eğitim modeli olarak da ele alınabilir. Öğrencilerin günlük, gerçek yaşam problemlerini
tanımlayıp, çözmek üzere algoritma tasarlayan, adım adım bu sorunun nasıl çözüleceğini belirleyip programlamanın
gücünden faydalanarak yenilikçi fikirler üretme sürecidir. Hüseyin Temizel Ortaokulu olarak Teknoloji Bağımlılığı üzerine
çalışmalar yapılmıştır. Geleneksel çocuk oyunları,uçurtma şenliği ve gezilerle eğitim modeli desteklenmiştir.
77
Kardeş Okul Projesi
Hüseyin Temizel
Ortaokulu
“Yeryüzünün öğretmeni olabilmek için
gökyüzünün öğrencisi olmak lazım.”
Aliya İzzetbegoviç
“Kardeş Okul Projesi” ile üye ülke öğrenci ve öğretmenlerinin
yapacakları karşılıklı ziyaretlerle hem kardeşlik ve dostluğun pekiştirilmesi
hem de eğitim alanlarındaki bilgi ve birikimlerin paylaşılarak
ülkelerin eğitim sistemine katkı sağlanması amaçlanmıştır. Bu
kapsamda okulumuz, 20 Ocak 2017 tarihinde Bosna- Hersek Tuzla
Kantonu’nda bulunan Osnovna Skola Mejdan ile “Kardeş Okul Protokolü”
imzalamıştır. Aynı tarihte Okul Müdürü Sanela JAGANJAC
okulumuzu ziyaret etmiştir.
Projenin ilk adımı olarak Osnovna Skola Mejdan, 10 öğrenci ve
10 öğretmen ile 12-17 Mayıs 2017 tarihleri arasında okulumuza bir
ziyaret gerçekleştirdiler.
Projenin ikinci aşamasında ise karşılıklılık ilkesi esasına göre,
9-13 Haziran 2017 tarihleri arasında 8 öğretmen ve 3 öğrencimiz ile
kardeş okulumuz olan Osnovna Skola Mejdan’a bir ziyaret gerçekleştirdik.
Farklı bir ülkenin eğitim sistemini yakından gözlemleme
imkânı yakaladığımız ziyaretimiz süresince eğitim ve kültürel anlamda
bilgi alışverişinde bulunmamızın yanı sıra hazırlanılan program
çerçevesinde öğretmen ve öğrencilerimizle gezilerde bulunarak
Bosna-Hersek’i daha iyi tanıma fırsatı yakalamış olduk.
22 Nisan 2018 tarihinde Edirne’de düzenlenen festivale katılmak
için gelen kardeş okulumuz Osnovna Skola Mejdan’a sürpriz yaparak
kendilerini Edirne ‘de ziyaret ettik.
Projenin üçüncü aşaması olarak ise Osnovna
Skola Mejdan, 15 öğrenci ve 10 öğretmen ile
26-31 Ekim 2018 tarihleri arasında okulumuza
bir ziyaret gerçekleştirdiler. Bu zaman sürecinde
okulumuzda eğitim-öğretim ortamlarında
bulunup öğrenci ve öğretmenlerimizle deneyim
paylaşımında bulunmuş olan misafirlerimiz,
proje yürütme kurulundaki öğretmenlerimiz
ve öğrencilerimiz eşliğinde ilimizde sosyal,
kültürel ve tarihi geziler yapmışlardır.
78
Samandıra Mesleki ve Teknik Anadolu Lisesi olarak 2016 yılından beri
yürüttüğümüz kardeş okul projesi kapsamında Bosna Hersek’in Mostar şehrindeki
kardeş okulumuz Srednja Mašinsko – Saobraćajna škola öğretmen ve
öğrencilerini bir hafta süren etkinliklerle ağırladık. Dört yıldır süregelen proje
kapsamında, değişik dönemlerde yaptığımız karşılıklı ziyaretlerle birbirimizi
daha yakından tanıma imkanı bulduk. Kardeş okulumuz, yapılan son ziyarette
gerek okulumuzu ve bölümlerini; gerekse İstanbul ve Bursa’nın tarihi
mekanlarını tanıma imkanı buldular. Ortak tarihi mirası paylaştığımız bu
kardeş okulumuzla önümüzdeki dönemde de karşılıklı ziyaretlerle imkan ve
tecrübe paylaşımında bulunacağız. Tüm bu süreç boyunca fedakarca çalışan
okulumuz öğretmenlerine, öğrencilerimize ve velilerimize teşekkür ederiz.
Samandıra Mesleki ve
Teknik Anadolu Lisesi
79
Okullarımızdan
Uluslararası
Başarılar
HAYRUNNİSA GÜRBÜZ, DÜNYA ÜÇÜNCÜSÜ OLDU
Özbekistan’ın başkenti Taşkent’te düzenlenen Dünya Yıldızlar Tekvando Şampiyonasında
Nermin Ahmet Hasoğlu İmam Hatip Ortaokulu öğrencimiz Hayrunnisa GÜRBÜZ, Dünya
Üçüncüsü olarak bronz madalya kazandı.
80
Polonya’da yapılan U15
Avrupa Şampiyonası’nda Sancaktepe
Birikim Anadolu Lisesi
öğrencilerimizden
Rıfat Eren Gıdak Avrupa 3’üncüsü
olmuştur.
Öğrencimizi tebrik eder,
başarılarının devamını dileriz.
Rusya’da yapılan 5. Wushu Avrupa
Şampiyonası’nda Sancaktepe
Birikim Anadolu Lisesi öğrencilerimizden
Sudenaz TURAN, Avrupa
şampiyonu olmustur. Öğrencimizi
tebrik eder, başarılarının
devamını dileriz.
81
Bir Ergin İzcinin
82
Öncelikle genel bir tanım yapacak olursak:
İzcilik, şehir yaşamına alışmış gençlerin
doğayla iç içe, ahlaken düzgün karakterde,
milli ve dini değerleri ön planda tutmasını
sağlayan ulusal bir organizasyondur. Bu
organizasyon kardeşlik duygusuyla beraber
sorumluluk bilincini de gençlerimize aşılamaktadır.
Yalnızca bununla kalmamakla
birlikte kültürel kaynaşmanın tohumlarını
da ekmektedir. Biz bu yazıyı yazan şehir yaşamına
alışmış gençlik olarak doğaya adımımızı
attığımız ilk andan beri izciliğe tutkuyla
bağlandık. Bu tutkumuz bizlere kamp deneyimi
sağladı. Kamplarda sorumluluk bilincini,
doğayı evimiz gibi görmeyi öğrendik ve farklı
medeniyetlerle tanışma fırsatını bulduk. Gittiğimiz
kamplarda yalnızca eğlence etkinlikleri
değil milletimizin değerini anlamak amacıyla
etkinlikler düzenledik.
Örnek verecek olduğumuzda Uluslararası
Çanakkale Milli Bilinç Kampı’nda o dönem
askerlerinin savaş için konakladığı bölgede
bizler de bu şerefe nail olduk. Bunun ardından
dönemin askerlerinin yani dedelerimiz
ve atalarımızın savaşmak için yürüdüğü yolu,
bir nebze anlamak amacıyla aynı şekilde saçımızda
kına, elimizde bir tas çorba ve ekmek
dilimi ile tamamladık. Milli getirilerinin yanı
sıra birlikte iş yapmayı deneyimledik. Bu deneyimlerimiz
sırasında tıpkı dönem askerlerinin
farklı ırklardan birleşip beraberce bir
güç oluşturmasını izcilerimizin farklılığıyla
yansıttık.
Beykoz İzcilik Tesislerine gittik…
Heyecanımızın başladığı‚ ilk deneyimlerimize
adım attığımız yer olan Beykoz İzcilik
Tesisleri, geçirmiş olduğumuz iki gecelik zaman
diliminde bizlere sorumluluk bilinci ve
milli, dini değerlerimizi yakından öğrenme
fırsatı verdi. İzcilik ile ilgili terimleri doğanın
verdiği eşsiz güzellikle beraber yerine getirmek
kadar güzel etkileyici bir durum olamazdı.
Liderimiz Osman Tugay Şahin’di. Ekipler
ise Kızıl Elma, El-Cezer-i ve Ulu Hakan olmak
üzere üç gruptan oluşmaktaydı. Ekipler arasındaki
akşam etkinlikleri, rekabetler‚ işaretler
ile yol bulma yarışmaları, doğada yaşam
mücadelesi verme gibi faaliyetler unutulmaz
güzelliklere yol açtı…
kaleminden…
SANCAKTEPE ANADOLU LİSESİ
ERGİN İZCİ KULÜBÜ