24.09.2020 Views

Sancaktepe İlçe Milli Eğitim Müdürlüğü

Sayı 2

Sayı 2

SHOW MORE
SHOW LESS

Create successful ePaper yourself

Turn your PDF publications into a flip-book with our unique Google optimized e-Paper software.



“Dergi, hür tefekkürün kalesidir.” der Cemil Meriç Bu Ülke’sinde. Sıcak ve taze kandır dergiler; edebiyata,

zamanın aynasına. Nabız tutulacak ne varsa orada dergiye ayrılan bir yer muhakkak vardır. Heyecanını

düzenli olarak diri tutmayı başarabilen dergiler, kale gibi sapasağlam duruşlarıyla fikre, hisse

ve kalbe nüfuz etmeyi her dönem kendine rol edinmiştir. Okumaya başladığınızda bazen içerikteki bir

fotoğrafa tutunursunuz, bazen yazının karakterine, bazen de sayfanın tasarımına... Ama sayfaları ısrarla çevirmenize

vesile olacak bir his inatla elinizden tutar ve kendinizi derginin son sayfasına kadar ilerlemiş bulursunuz.

Herkesin söyleyecek sözü, yazacak birkaç kelamı muhakkak vardır. Sevgiyi, ümidi, hüznü, inancı, bağlılığı,

heyecanı ve daha nicesini dile getirmek için sırada bekleyen dergilere ikinci sayımızla selamımızı

vermiş bulunmaktayız. İlçe Millî Eğitim olarak, başta eğitim konularından harmanladığımız içeriklerle

beraber, kültüre, sanata, tarihe, eğitimde güzel örneklere, gezmeye, şiire kısacası güzel ve anlamlı

sözün her türlüsüne bir hayli yer verdiğimiz dergimiz çok sesli olma özelliğiyle renk renk duruyor ellerinizde.

Eğitim de tıpkı her ay kendini yenileyen, tazeleyen ve değiştiren dergilere benzer biraz da. Kendisine gönderilen

ilk emir “Oku!” olunca insan nasıl olur da okuyup yenilenmez hem? İlçemizin eğitim yollarından birlikte

geçerken bu değişimin farkına varmalı ve gelişim sürecinin ucundan tutan bir el de biz olmalıyız. Bu sene ilkini

planlayıp eyleme geçirdiğimiz kasım ayı seminer döneminde bizlere bu farkındalığı fazlasıyla hissettirdiniz.

İster salon programlarına, ister atölyelere gösterilen ilginin bir zorunluluktan çok beğeniye dönüştüğünü görmek

bizleri bir hayli mutlu etti. Ve bu mutluluk elbette üzerimize düşen başka sorumlulukları da beraberinde getirdi.

Eğitime dair hevesle atılan her bir adımın, sonuç olarak hep güzele ve doğruya çıktığını bir kez daha Sancaktepe’de

tecrübe ettik. Çünkü biliyoruz ki, mevsimler bile bir hareketlilikle değişir. İlkbahara erişmek için yaprakların

görevi sararıp düşmektir. Olduğu yerde beklemeyi seçselerdi şayet ilkbaharın yeşiline hasret kalırdık.

Şimdi, bizi heyecanlandıran bu güzel ürün sizlerin de değerli katkılarıyla büyüyecek, güçlenecek ve ilerlemesini

sürdürecektir. Yine Bu Ülke’de geçen “Kitap, çok defa tek insanın eseri, tek düşüncenin yankısı; dergi, bir zekâlar topluluğunundur.”

sözünün sağlaması olarak, dergimizin hazırlık aşamasından itibaren her anına tanıklık eden; gayretlerini,

eserlerini ve birikimlerini esirgemeyen her bir öğretmenimize yürekten teşekkür ediyor, bundan sonra çıkacak

yeni sayılara katkıda bulunmak isteyen tüm eğitim gönüllülerini tefekkür kalemize söz söylemeye, sözün eşliğinde

de bir fincan hatır kahvesi içmeye davet ediyorum.

Seslerimizin birbirine güçlenerek değeceği nice sayılarda cıvıl cıvıl buluşmak üzere…

Hale BAĞCE ÖZBAŞ

İlçe Milli Eğitim Müdürü


SANCAKTEPE İLÇE MİLLİ EĞİTİM

MÜDÜRLÜĞÜ DERGİSİ

Yıl Mart 2020 - Sayı 2

İmtiyaz Sahibi

İlçe Milli Eğitim Müdürü

Hale BAĞCE ÖZBAŞ

Genel Yayın Yönetmeni

Şube Müdürü

Osman AFACAN

Editör

Osman Tugay ŞAHİN

Selim ÖZTÜRK

Kevser TEKİN

Serap YEŞİLBAŞ

Yayın Kurulu

Ahmet Arman GÖÇMEZ

Gönül YAHŞİ

Gülser ÖNAL

Recep KOCAMAN

Vasfiye Şimşirgil SARISOY

İlve KUMBASAR

Görsel Yönetmen

Ahmet Arman GÖÇMEZ

Adres

Meclis Mahallesi Atatürk Caddesi No 111

Kat 3 34785 Sancaktepe / İSTANBUL

Telefon: 0 216 622 73 15 - 16

Fax: 0 216 622 73 14

E-posta: memsancaktepe@gmail.com

twitter.com/memsancaktepe/

www.facebook.com/sancaktepemem/

www.instagram.com/sancaktepeilcemem/

www.sancaktepe.meb.gov.tr

EDİTÖRDEN

Beyaz haberlerimiz var!..

İlçe Millî Eğitim Müdürlüğümüz bünyesinde yürütülen hummalı

çalışmalar sonucunda çıkan dergimizin ikinci sayısı ile selam

eder, heyecanımızı birkaç kelam ile paylaşmak isteriz.

Bir beyaz kağıt etrafında toplandık, görüşleri harmanladık,

öğretmenlerimizden gelen özverili çalışmaları katık yapıp taptaze

içeriklerle çaldık kapınızı. İlçemizde başarıyla sürdürülen

projelerden bahsedip eğitim adına yapılan yenilikçi ve farkındalık

oluşturan çalışmalara değindik. Oradan da biraz soluklanmak

için Mevlana’nın hoşgörü felsefesine uğradık. Yelpazemiz

elimizdeydi ve biz, güzel olan her cümleye yer vermeye gönüllüydük.

Millî Eğitim dergisi olsak da edebiyatsız olmaz deyip

Mustafa Kutlu’nun kulaklarını çınlattık. Şiirin, denemenin de

şöyle bir kıyısından geçip o gemiye el sallamayı ihmal etmedik…

İlçemizde de birkaç kez ağırladığımız Orhan Kural’la samimi bir

röportaj yapıp yaşayan müzesine konuk olduk. Öğretmen Akademileri

konusunda yerinde bilgi almak için İstanbul Millî Eğitim

Müdür Yardımcısı Zübeyir Gökhan Doğan ile söyleştik…

Daha birçok konu başlığının yer aldığı bu sayımızın tüm eğitim

camiamıza dinleneceği, gündelik yorgunluklardan arınacağı

bir köşe olmasını diliyoruz. “Ben gidersem sazım sen kal dünyada”

diyen Âşık Veysel’e nispetle diyoruz ki: Biz gidersek de bu

dergi kalsın sizlerle, armağan olsun sizin hatırlı gönüllerinize…”

Sevgimiz, saygımız ve samimiyetimiz ektedir.


İÇİNDEKİLER

Sancaktepe Kaymakamı

Adnan Çakıroğlu ile Röportaj

6

Milli Eğitim Bakanı Ziya Selçuk ile

Sancaktepe’de Öğretmen Buluşmaları

42

Bir Soluk

8

İstanbul İl Milli Eğitim Müdür Yardımcısı

Zübeyir Gökhan Doğan ile Söyleşi

46

Yetim Gülerse Dünya Güler

10

Kasım Dönemi Öğretmenlerin Mesleki Çalışmaları

48

Böyle İyi...Biraz Duralım

12

Prof.Dr. Orhan Kural ile Röportaj

54

Ve Söz Kitapların

14

Güvenli Okul Projesi

59

Sancaktepe Belediye Başkanı

Şeyma Döğücü ile Röportaj

16

Kuş Evleri

62

Hz.Mevlana ve Mesnevi

18

Masal Anlatıcılığı

64

Öğretmeniyle Güzel İstanbul Etkinlikleri

23

Akıl ve Zeka Oyunları

66

Sancaktepe İlçe Projeleri

26

Teknoloji Bağımlılığı

70

Prof.Dr. Aziz Sancar

36

Okullarımızdan İyi Örnekler

72

TÜBİTAK Bilim Fuarı

38

Kardeş Okul Projesi

78

Köken Bilim Açısından

Arapçadan Türkçeleşmiş Kelimeler

40

Okullarımızdan Uluslararası Başarılar

Bir Ergin İzcinin Kaleminden

80

82


Sancaktepe Kaymakamı

ADNAN ÇAKIROĞLU ile Röportaj

Bağımlılık, ülkemizin en önemli

problemlerinden biri durumunda.

Sizin de bu konuda oldukça

hassas olduğunuzu biliyoruz. Konu ile

ilgili yaptığınız çalışmalardan bahseder

misiniz?

İstanbul Valiliği tarafından 2015 yılında

yayınlanan “Uyuşturucu İle Mücadele

Acil Eylem Planı” kapsamında

Kaymakamlığımız bünyesinde kurulan

“Sancaktepe Bağımlılık Danışma Birimi”

04.05.2017 tarihinde bir sosyolog

ve bir sosyal çalışmacı ile faaliyetlerine

başlamıştır. Bugün itibariyle birimimiz

bir doktor, bir sosyolog ve bir sosyal çalışmacı

ile hizmet vermeye devam etmektedir.

Birimin Kuruluş Amacı:

Sancaktepe ilçesinde ikamet eden

çocuk, genç ve yetişkinler açısından

madde bağımlılığı riski oluşturan durumlarda

vatandaşlarımızın başvurabilecekleri,

başvuruların güvenilir, hızlı bir

şekilde ilgili kurum ve kuruluşlara yönlendirilerek

müdahalesinin sağlanacağı

6

tek elden takibinin yapılacağı, işlemlerin

gizlilik ilkeleri çerçevesinde yürütüleceği

bir bağımlılıkla mücadele birimi

oluşturulmuştur.

İnsanlığın önündeki önemli meselelerden

birisi olan madde bağımlılığı özellikle

gençleri ve çocuklarımızı etkisi

altına almaktadır. Ülkemizde madde

bağımlılığı yüzde 2.7 oranındadır. Bu

oran dünya ortalamasının altında olmasına

rağmen bize göre çok yüksek.

Bu birimin kurulmasının da amacı bu

oranı azaltabilmektir. Toplum yapısını

derinden tehdit eden madde bağımlılığına

karşı kamu kurum ve kuruluşları,

özel sektör ve toplumun tüm kesimleri

ile birlikte mücadele etmemiz bu noktada

önem arz etmektedir.

Mayıs 2017 tarihinde açılan Bağımlılık

Danışma Birimine yaklaşık 351 hasta ya

da hasta yakınının geldiğini, Maddeye

Değil, Hayata Bağlan Projesi kapsamında

ilçedeki tüm resmi ve özel liselerdeki

ilgili rehber öğretmenler tarafından öğrencilere,

öğretmenlere, velilere “Bağımlılık

ve Bağımlılıkla Mücadele”

eğitimi verildi. 19 mahallemizde çalışma

birimleri kurularak; bu birimlerde

yer alacak kişilere gerekli eğitimler verilmiştir.

Yine İlçe Emniyet Müdürlüğü

bünyesinde kurulan Mobil Okul, Mobil

Park ve Mobil Timler sayesinde şüpheli

olay ve şahıslara hızlı ve etkin müdahale

sağlamaktadır.

“Maddeye Değil, Hayata Bağlan” adlı

proje ile İlçemizdeki devlet ve özel 23 liseden

183 öğretmene, 12.550 öğrenciye

ve binlerce veliye “Bağımlılık ve Bağımlılıkla

Mücadele” eğitimi verilmiştir.

“Yeryüzündeki Yıldızlar” adlı proje ile

2018-2019 eğitim dönemi boyunca pilot

olarak seçilen 9 okulda risk grubunda

olduğu tespit edilen öğrencilerin diğer

öğrencilerle birlikte yapılan ebru dersi,

fonetik sanatlar, drama, görsel sanatlar,

koro ve sportif vb. etkinliklerle ders

dışı zamanlarını verimli ve nitelikli geçirmeleri

hedeflenmiştir. 2019 yılında

uygulanan proje 2020 yılı boyunca kapsamı

genişleyerek devam edecektir.


İsrafın önlenmesi, kaynakların daha

verimli kullanılması ve çevre kirliliğinin

önlenmesi amacı ile Cumhurbaşkanlığı

himayelerinde başlatılan “Sıfır

Atık” projesi ilçemizde bütün hızıyla

sürmekte. Proje kapsamında ilçemizde

bugüne kadar yapılan faaliyetleri anlatır

mısınız?

Güçlü Ekonomi ve Yeşil Bir Doğa için

Cumhurbaşkanımız Sn. Recep Tayyip

ERDOĞAN’ın eşi Emine ERDOĞAN’ın

himayelerinde başlatılan Sıfır Atık Projesi

kapsamında Sancaktepe’de Kamu

Kurumlarında Sıfır Atık Projesi hayata

geçirildi.

Sürdürülebilir kalkınma ilkeleri çerçevesinde

atıkların kontrol altına alınarak

gelecek nesillere temiz ve gelişmiş

bir Türkiye, yaşanabilir bir dünya bırakılmasını

amaçlayan Sıfır Atık Projesi

önem arz etmektedir. Sıfır Atık Projesini

hayatımıza ne kadar uygulayabilirsek

kaynaklarımızı o kadar yeniden

kazanabilme imkânına sahip oluruz.

Ayrıca israfın önlenmesi için tüketim

alışkanlıklarının değiştirilmesi ile atıkların

doğaya ve insan sağlığına vereceği

zararların azaltılmasını amaçlayan, ayrıca

geri dönüşüm ve kazanım bilincinin

yaygınlaştırılması konusunda kamu

personeli, öğrenciler ve sivil toplum kuruluşlarına

yönelik farkındalık oluşturulması

da gerekmektedir.

Proje kapsamında ilk olarak Kaymakamlık

Hizmet Binasının giriş katında

“Sıfır Atık Ofisi” kurulmuştur. Kaymakamlığımız

koordinatörlüğünde yürütülen

Sıfır Atık Projesi kapsamında

ilçemizde toplanan ayrıştırılmış atıklar

sisteme işlenmekte ve daha sonra ilgili

geri dönüşüm firmalarına yönlendirilmektedir.

2019 yılının Nisan ayında

hayata geçirilen proje kapsamında ilçemizdeki

kamu kurumlarından 32.000

atık toplanmıştır.

İstanbul’un yeni cazibe merkezi olması

nedeniyle Sancaktepe, her yıl nüfusu

yüksek oranda artan bir ilçe. Bu

nedenle de okul ihtiyacı oluşmakta.

Yeni yapılan ve yapım aşamasında olan

okullar ile ilgili bilgi verir misiniz?

Sancaktepe yeni ve sürekli göç alan

bir ilçe olması sebebiyle eğitim alanında

ciddi yatırımlar yapılmaktadır. En

son Yenidoğan Mahallemizde Turkcell

tarafından yaptırılan 28 derslikli Halime

Hatun İlkokulu, 24 derslikli Ertuğrul

Gazi İmam Hatip Ortaokulu ve Türkiye’de

bir ilk olma özelliğini taşıyan ve

Sanayi ve Teknoloji Bakanlığı ortaklığı

ile hayata geçirilen bir proje okulu olma

özelliği taşıyan Süleyman Şah Teknoloji

Anadolu İmam Hatip Lisesi gerekli çalışmaların

tamamlanmasının ardından

en kısa sürede eğitim-öğretime başlayacaktır.

Yapımı tamamlanan okul binaları ilçemiz

eğitimine büyük katkılar sağlayacaktır.

Öğrencilerimizin huzurlu

bir ortamda eğitim görmeleri için okul

binalarına çok önem veriyoruz. Ayrıca

Atatürk, Abdurrahman Gazi, Eyüp Sultan,

Fatih ve Sarıgazi Mahallelerimizde

yapımı devam eden 5 okul inşaatının da

yakın takipçisiyiz. Amacımız vatandaşlarımıza

hizmeti en iyi şekilde vermek,

öğrencilerimizi sağlıklı ve güvenli bir ortamda

geleceğe hazırlamaktır

Kitap okumayı sevdiğinizi zaman

zaman çeşitli toplantılarda dile getiriyorsunuz.

Gençlere bu konuda ne

gibi tavsiyelerde bulunmak istersiniz?

Özellikle önereceğiniz bir kitap var mı?

Kitap okumak, insana bilgi zenginliği,

geniş kelime hazinesi, engin bir bakış

açısı ve gelişmiş bir düşünce ufku temin

eder. Kitap, en iyi dost ve en sağlıklı

arkadaştır. Yalan söylemez ve seni üzmez.

Sizlere tavsiyem siz de kitap okuyun

ve onlarla arkadaş olun. Siz onları

bırakmazsanız onlar da sizi bırakmaz.

Hayatta başarılı olan insanlar hep zamanını

iyi planlayan ve hayallerini gerçekleştirmek

için o planları uygulayanlar

olmuştur.

7


Bir

Soluk

Yalçın Yaman

Öğretmen

8


ölüm lükse kaçıyor bu aralar

yaşamak denen şeyin

yaşanabilir bir şey olmadığını

anladığımdan beri

ütüsüz,kirli bir gömlek gibi

taşırım ruhumu sırtımda

sakallarımın beyazından akar

ömrümün tantanası

yanılgılarım büyütür beni,besler

rengi siyaha çalan çocukların

ellerindeki çatlaklar saklar beni, temizler

ölüm lükse kaçıyor bu aralar

oksijenle karışık günah solunan

bu kadim şehrin yağmurları

ıslatmıyor beni

utanmaz oldum

Allah’ın göğünde rızkına revan olan

serçenin kanat çırpışından

ellerimden tutmazsan

adaletin gücüne inanıp

gücün adaletiyle güdülen yığınların

cinnete çağıran şehvetine direnemem

kum ve çimentodan mürekkep

ormanların koynunda gizleniyorum kendimden

sonra sonra gözlerin geliyor aklıma

onlar ki her şeyden beridir

onlar ki bakiyesidir ömrümün

şimdi sen tutarsan elimden

bahar gelir alınyazıma

bir yerlerde bir papatya açar

bir leylak titreyişi sarar bedenimi

canıma can katan bir tebessüm belirir

yanık tenli çocukların dudaklarında

bir tutsan ellerimi

sen ellerini versen, ben ömrümü

soluklansam dizlerinde

dirilsem,yaşasam,yaşlansam,ölsem...

seninle ölüm bile lükse kaçıyor

ve ben bilirim ki

her şeyin birbirine bu kadar kolay ulaştığı

bu zahmetsiz çağda

sana söylemek istediğim her ne varsa

ömrüm ile sırtın arası kadar uzaktır

9


Murat Şit

Şube Müdürü

Yetim Gülerse,

Dünya Güler.

10


İHH İnsani Yardım Vakfı’nın yetim çalışmalarını yerinde

görmek için üç günlük bir program dâhilinde

Hatay, Suriye ve Kilis’e bir yolculuk yaptık.

Yaptığımız bu yolculukta yeni arkadaşlarla tanışmak

yanında bir de İHH’nin yetimlere dönük yaptığı çalışmaları

da yerinde görmüş olacaktık.

İstanbul Sabiha Gökçen Havaalanı’nda uçağımıza

bindik. Hatay Havaalanı’na indiğimizde diğer ekip ile

birleşip havaalanı önünde toplu bir hatıra fotoğrafı

aldıktan sonra bizi bekleyen aracımıza binerek havaalanından

ayrıldık.

İlk olarak İHH Hatay Reyhanlı Lojistik Merkezine

gittik. Sonra İHH’nin, Türkiye’nin Suriye sınırında ve

Suriye’nin Türkiye sınırında yaptığı yetim çalışmalarını

yerinde görmek ve İHH Yetimhanelerini ziyaret

etmek için Suriye’ye geçecektik. Cilvegözü Gümrük

Kapısı’nda, kimliklerimiz bizden alınarak yerine ziyaretçi

kartları verildi. Rehberimiz yol boyu anlatıyor:

Buralarda hiçbir kural yok. Buradaki en büyük kural

kuralsızlıktır, diyor. Fotoğraf çekmememiz noktasında

uyarılıyoruz. Özellikle de askerlerin olduğu yerlerde.

“Kim Bir Yetimin Başını Okşarsa, Elinin Değdiği Her

Kıl İçin Kendisine Sevap Verilir.”

Suriye’deki tek merkezi sistem ile ısıtmalı olan

yer İHH’nin İdlib’deki çadır kentini ziyaret ettik. Çadır

kentte kırk yetimin Kur’an eğitimi aldığı yurdu gezdik.

Kırk yetim!

Yurdun yatakhanesi, iki katlı demir ranza sistemiydi.

Yurtta yerlerde halı, kilim, sergi falan yok. Sonra

çocukların toplu bulunduğu salona geçtik. Bu yetim

çocukları biraz sevip başlarını okşamak istedik. Çünkü

Peygamber Efendimiz yetimleri çok sever, onlara

kol kanat gererdi. Sahabeye de yetimlere iyi davranılmasını

ve haklarının korunmasını emrederdi. Peygamber

Efendimiz’in (S.A.V) bir hadisi şerifinde şöyle

dediğini biliyorduk: “Kim bir yetimin başını Allah rızası

için okşarsa, elinin değdiği her saç teli için kendisine

sevap verilir”.

Bir başka hadisinde de “Yetimi görüp gözetmeyi

üzerine alan kimseyle ben cennette işte böyle (işaret

ve orta parmağını yan yana göstererek) yan yanayız”

buyurmuştur.

Yurtta kalan bu kırk yetimi biraz sevmek başlarını

okşamak, onlarla oyun oynamak ve birazcık da olsa

sevindirmek istedik. Çocukların gözleri donuk bakıyor.

Dokunup saçlarını okşadığın zaman gözlerinin içi

gülüyor. Dokunduğunda kedinin kendini sevdirmesi

gibi kendilerini sevdirmeye başlıyorlar.

Ama nasıl da sevgiye muhtaçlar. Bazılarına ilgi

ve sevgi gösterdiğimizde çok güzel sevinip mutlu oluyorken

içlerinden birkaçı hiç oyunlara dâhil olmadıkları

gibi sanki hayata küsmüş ruhsuz gibiydiler. Belli

ki savaşın travmasını yaşıyorlardır. Kim bilir belki de

anne ve babaları gözlerinin önünde öldü ya da öldürüldüler.

İHH’nin kurduğu çadırlarda yaşayan aileleri

ziyaret ettik

Sonra İHH’nin kurmuş olduğu “Çadır Kentte” barınan

aileleri ziyaret ettik. Gözlerimize inanamıyorduk.

Şok geçirmiştik ve hayretler içinde kalmıştık. Yaşadıklarına

hayat denir mi bilemiyorum. Belki hayattalar

ama buna yaşıyor denmez. Yaşam ile ölüm arası

bir çizgideler. Ölmemişler belki ama hayatta da sayılmazlar…

Çadır kentte yaşayanlara bakıyoruz. Bir de Türkiye

geliyor aklımıza. Biz Türkiye’de evimizde kullandığımız

eşyaların, malzemelerin az biraz eskiyince

değiştirme – yenileme derdine düşüyoruz. Evimizde

kullandığımız koltuklar, perdeler biraz yıpranınca yenisini

almak; bir üst model telefonlar çıkınca hemen

telefonumuzu yenilemek hatta imkânlar dâhilinde

arabamızı, evimizi yenilemenin derdine düşüyoruz.

Ama burada bunların hiçbirine imkân yok. Bırakın imkânlarının

olmasını, hayalini dahi kuramazlar. Çünkü

bir şeyin hayalini kurmak için o şeyi ya görmek lazım

ya duymak lazım ya da okumuş olmak lazım. Burada

bunların hiç biri yok… Burada hayatta kalmanın savaşı

veriliyor. Elektrik yok, su yok, ekmek yok!

Türkiye’de hiç kimse demesin ki niye benim şuyum

yok, buyum yok. Burada hiçbir şey yok.

Hiçbir yerde elektrik yok. Su yok. Su tankerlerle

taşınıp evlere dağıtılıyor. Elektrik olarak da bazı çadırlarda

araba akülerinden var. Kutup başlarına kablo

bağlanarak elektriğinden faydalanılıyor. Ekmek yok.

Ekmek için Türkiye’de toplanan yardımlar dolayısı ile

un geliyorsa İHH’nin fırınlarında ekmek yapılıyor ve

çadır kentte yaşayanlara ekmek dağıtılabiliyor. Ancak

burada ilginç bir şeye şahit oluyoruz. O da şudur:

Türkiye’de yaşanan seçim dolayısı ile Suriyelilerin seçim

propagandası haline getirilmesi Suriye’ye giden

yardımları olumsuz etkilemiş. Yardımlarda azalma

olmuş. Hatta yardımların durma noktasına gelmiş olduğuna

şahit oluyoruz.

11


Böyle İyi…

Biraz Duralım

Kevser Tekin

Öğretmen

Bir vapuru kaçıracak kadar yavaşlasam diyorum. Adımlarım

ihtiyarlasa; yollar, Eyüp’te yaptığım iftarlardan

sonra yediğim renkli macunları geçecek kadar uzasa,

uzasa, uzasa. Vakit, haber vermeden akşamdan yatsıya

koşsa ve o vapur kaçsa…

Hızımıza hız katarak yaşamayı kanun haline getirmiş

insanlar olarak kendi isteğimizle bir şeyleri kaçırmayı,

kaybetmeyi, arkasından el sallamayı elbette istemiyoruz.

Hep hızlı, daha hızlı, en hızlı olmanın felsefesini

yapıp duruyoruz. İyi güzel ama tabiat edebiyatından da

hep sınıfta kalıyoruz. Baharı görmeyen gözlerden, ilkbahara

merhaba demesini bekliyoruz. İşimize geç kalırız,

yollarda mağdur oluruz endişesiyle kış mevsimine “olmasa

da olur” gözüyle bakıyoruz. Hızımıza engel olan ne

varsa –mevsim bile olsa bu- sevmemeye ve hayatımızdan

çıkarmaya gayret ediyoruz.

Günlerin nasıl geçtiğini anlamadığımız zamanlarda

çareyi İstanbul’dan kaçmakta bulanlar var mıdır bilmem.

Çünkü İstanbul’un kendine has bir zaman dilimi varmış

da, sanki hızı, her şehirden daha ilerideymiş gibi. Kaçılacak

başka yerler, sığınılacak izbeler ve elbette tazelenilecek

ağaç gölgelikleri sık arananlarda ilk sırada yer alıyor

gibi son zamanlarda.

Düşünmek, ne yaptığının farkına varmak, nereye gideceğini

hesap etmek, geçmişle geleceğin mukayesesini

yapıp önüne bakmak, daha az hata yapıp daha az keşke

demek, kısacası; iki günü birbirinden farklı kılmak ve anlamlandırmak

için, az, çok az, hatta hayatından çok

12


büyük bir şey kaybettirmeyecek uzunlukta durabilse

keşke insan. Durmayı da bırakalım, yavaşlayabilse, yetişebilme

düşüncesinin gökdelen olma hırsının belini

bükse; yorgunlukları, iç savaşları hafifleyecektir belki.

Hiç durmadan yürüyen, bir yerlere yetişebilme mesaisinin

saniyesine zeval gelmesin diye koşturan insandan

düşünmesini, hayata bir de bu açıdan bakmasını bekleyemezsiniz.

Koşup yetişmenin ve bir sonraki işe koşabilmek

için ısınma hareketleri yapmanın planını kuran

bir insan günlerini sorgulayamaz, kendindeki kusurları

göremez, ölmeden önce ölmesi gerektiğinin hesabını yapamaz.

Bu yüzden durmalı. En çok da, bir yara almış mı

bu koşturmada diye durup bir kolaçan etmeli kendisini.

Hiç değilse nereden yara aldığını tayin edebilmesi için

durmalı.

Durmak için belki de zamanın en yavaş ilerlediği

Geyve’ye gitmeli. Hayat, bir fotoğraf karesi gibi duruyor

sanki orada. Prangaların pasını silip peşinden sürüklemiyor

zaman. İstanbul’da yüzünü görmediğiniz “zaman”

kavramıyla yan yana yürümenin tadına varılabiliyorsunuz.

Koşuşturmanın “k” harfini arasanız da bulamıyorsunuz

bu yüzden. Başınız hızdan değil, en fazla, mis

kokulu, sarılığı önce gözlere şifa olan ayvalardan dolayı

dönüyor. Hayat kadar, ölümün de yavaşladığını yine en

iyi Geyve’de anlayabiliyorsunuz. Taraklı’ya giden minibüsün

içinde kendisine, hastanede yoğun bakımda yatan

kocasının ölüm haberi verildiğinde

hıçkırarak ağlayan teyzeye torpidodan su veren şoför, az

sonra sinyalini yakıp niye durdu sanıyorsunuz? Durdu ki,

acıya, ölümün sakinliğini, ağırlığını katabilelim. Yol boyunca

aralıklarla çalan cep telefonunun eğlenceli sesini

kısıp ondan bile yavaşlamasını istemesi de bu yüzden.

Bu yüzden duruyoruz on üç yolcu; ölümün yavaşlığını

idrak edebilmek için. Sonrasında, minibüse binerken

varmak istediğimiz o yere artık ulaşmamak için hızımızı

düşürüyor ve oraya varmanın bizde bırakacağı acı tada

yeni bir isim koyuyoruz: ölüm...

İnsana bazen bir vapuru kaçırma hakkı verilmeli.

Her şey yolunda giderken hem de. Ağır aksak yürümeli.

Vapurun, hızını alırken gerisinde bıraktığı o köpüklerde

söndürmeli dünyalık heveslerini. Bir kat daha çıkmamalı

hırsının plazasına. Ve demeli ki, yaşasın, geç kalıyorum.

Yaşasın, hızımı karşılıksız satıyorum dünyaya. Yaşasın,

durup nefeslerime anlam yüklüyorum. Allah’ım meğer

ben yaşamıyor; meğer ben yarışıyormuşum zamanla.

Yaşasın, iliklerime kadar duruyorum!

Hoş kokular geliyor bahçelerden. Ayvalar sarıya boyuyor

denizi ve bilerek kaçırdığım o vapur, köpük gibi kayboluyor

renginde. Şifa olsun durabilenlere.

13


Ve Söz

Kitapların...

Serap Yeşilbaş

Öğretmen

MUSTAFA KUTLU… Hikaye, deneme

ve incelemeleri ile edebiyat dünyamıza

katkılar sunan yazarımız eserlerinde

verdiği ince mesajlar ile yüreklere

dokunuyor. “Genel olarak hayatta bağlı

kaldığım prensiplerden en önemlisi samimi

olmaktır. Kitaplarımda da samimiyim.

Bu samimiyet benden okurlara

geçiyor sanıyorum.” diyen Mustafa Kutlu,

eserlerinde samimiyeti buram buram

okuyucularına koklatıyor. Uzun Hikaye’de

aşkı, İkindiyi Kılmak adlı eserinde

modern yaşamın bizlerden götürdüklerini

kendine has üslubuyla biz okuyucularına

sunuyor. Bireysellikten toplumun

damarlarına çok iyi geçiş yapan yazar,

toplumumuzun değerlerine düşkün…

Hikayelerini bir oturuşta yazan Mustafa

Kutlu’nun Beyhude Ömrüm adlı eserini

bir solukta okumak da bizlere düşüyor…

BEYHUDE ÖMRÜM… Susuz, yolsuz,

elektriksiz bir köye misafir oluyoruz.

Bizleri köyde Gülpaşa Çavuş’un oğlu,

Muhtar Halil, Emrullah Hoca, Deli Derviş

ve ıslak kaya karşılıyor. Ne ana kahramanımızın

ne de köyün adını tam olarak

öğrenebiliyoruz. Islak kayanın karşısında

seyre dalan Gülpaşa Çavuş’un oğlunun

kafasında şimşek çakması ile bizler

de heyecanlanıyoruz. Meyve ağaçları ilk

önce hayallerinde yeşeriyor ana kahramanımızın.

Varı yoğu ıslak kaya olunca

ana kahramanımızın, biz de onunla

beraber Ferhat misali kazma sallamaya

başlıyoruz. Yeter ki ıslak kayanın altından

su gelsin, hayallerde yeşeren meyve

ağaçları ana kahramanımızın bahçesinde

de yeşersin. Köylü fark edince durumu

kötü kokular kaplıyor isimsiz köyümüzü.

Hazine arıyor diyen kötü niyetli

insanların karşısına Deli Derviş dikiliyor.

Ve hayaller gerçeğe dönüşüyor bir gün.

Islak kaya, altında sakladığı suyu, gecesini

gündüzüne katan ana kahramanımızdan

esirgemiyor. Su

gelince bahçeye yeşeriyor meyve

ağaçları tek tek.. En güzel bahçe

ana kahramanımızın olunca bizler

de mutluluk şarkısına ıslak kaya

ile birlikte eşlik ediyoruz.

Ana kahramanımız meyve ağaçlarının

büyüsüne kapıladursun oğlu, evden uçup

gidiyor.. Babasının gözündeki dünyalar güzeli

bahçe onun gözünde birkaç ağaçtan

ibaret çünkü. İstanbul’a gidecek hayallerine

kavuşacaktır. Meyve ağaçlarının çiçeklerinden

birkaçı düşer ana kahramanımızın

yüreğinden ıslak kayanın dibine… Eşi ile

kalır köyde yapayalnız. Olsun… Eşi, ıslak

kayası, bahçesi ve Deli Derviş ile de güzeldir

köy. Göçün iç acıtan yönleri yürekleri

sızlatır sayfalar çevrildikçe.

Günler geçer…. Elektrik, su, yol sorunları

giderildikçe mutluluk rüzgarları eseceğine,

rüzgar köylüleri bir bir büyülü şehir

İstanbul’a taşımaktadır. Yazarın pürüzsüz

anlatımı ile sayfalar arasında gezinirken

ana kahramanımızın eşinin ölüm haberini

alınca birkaç damla gözyaşını ıslak kayanın

dibine bırakıyoruz kimse görmesin diye.

Ömrünü harcadığı bahçesi ile yalnızdır

artık. İstanbul’da çocuklarının

yanında kalır

biraz ama kar tanelerinden

birinin

üzerinde köye

dönmek hayalindedir.

Köyle

birlikte nefes

aldığı için köyde

“ İnsanoğlu dünyaya niçin gelir?

Herhalde bir bahçe kurmaya gelir.

Bu düşünce ile gülümsüyorum.”

14


nefes almak istemektedir. Köye döner dönmesine

de omzunda geçmiş, yüreğinde ıslak kaya

ve yalnızlık derken Deli Derviş yanında biter.

İyidir Deli Derviş, uludur Deli Derviş, yardımseverdir

Deli Derviş…

Bahçesine uzaktan bakarken bir gün, adımları

yavaş yavaş bahçesine getirir isimsiz kahramanımızı.

Bahçesi ile ilgili yapılacak işleri

sayarken ayağı kayar ve düşer… Kar hızlanmıştır.

Dökülen kar taneleri midir yoksa bahçesinin

renkli renkli çiçekleri midir

gözlerinin önünden geçen? Yağsın

durmadan, yağsın ve örtsün üstümü

bu çiçek kokuları, nerdeyim

ben? diyen kahramanımızın

öldüğünü anlayan okuyucu sessizliğe

gömülür. “Gözlerimde yaş,

dilimde dua. / Öldüm ve bir bahçeye

gömüldüm.” cümleleri kaç kez okunur

bilinmez ama kitabın son sayfası yavaş yavaş

kapatılırken bir yumru oturur insanın içine.

Eserde özellikle Deli Derviş’in olduğu sayfalardan

tasavvuf kokusu alırız. ‘’ Nereden gelmiş,

nereye gidiyordu? / Ne kimse bilir, ne kendi

söylerdi. Sayfalara daha derin baktığımızda

doğum, yaşam mücadelesi ve son perde: VEDA

sahnesi ile kapanan eserde tasavvuf

çok ustaca gösterir derinliğini…

Kitabı eline alan okur ne ön söz, ne yazarın

hayatı, ne de bölüm başlıkları ile karşılaşır.

Şiirsel anlatım ile başlayan eser, şiir

tadında sonlanır.

Beyhude yaşanmasın ömürler, beyhude

alınmasın nefesler dileğiyle…

Dünya dediğimiz de

bir gurbet değil mi?

15


Eğitime ve gençlere özel önem verdiğinizi

biliyoruz. Belediye olarak

bu alanlarda yaptığınız çalışmalardan

biraz bahseder misiniz?

Gençlik bizim geleceğimiz, onları geleceğe

hazırlamak ise bizim en büyük

görevimiz. Görev sürem boyunca gençlerle

sık sık bir araya geleceğiz. Onların

enerjisinden, sinerjisinden mutlaka

faydalanacağız. Biz onlara tecrübelerimizi

aktarıyoruz ama onlardan da çok

şey öğreniyoruz. Onlar yarınlarımızın

teminatı ve onları yarınlara hazırlamak

için var gücümüzle çalışmaya devam

edeceğiz Şu anda Bilgi Evlerimizde,

Gençlik Merkezlerimizde, Kütüphane ve

Külliyemizde gençlerimize yönelik hem

eğitim hem de sosyalleşme adına birçok

hizmeti sunmaktayız. Bu hizmetler

artarak devam edecek bunun yanında

gençlere yönelik birçok projeyi hayata

geçireceğiz. Bunun ilkini geçtiğimiz yaz

ayında “BAŞKAN SENSİN” projesiyle

gerçekleştirdik. Bu proje kapsamında

gençlerimiz bizlerle birlikte belediye

faaliyetlerinin içinde yer alarak yerel

yönetimler konusunda tecrübe sahibi

oldu. Ayrıca Sancaktepeli gençlerimizin

fikir üretip, bunları hayata geçirebilecekleri

Kuluçka Merkezleri açacağız ve

onlar orada geleceğe dair fikirler üretecekler.

Sancaktepe’de en çok üzerinde durduğunuz

proje hangisidir?

Genel olarak baktığımızda insan odaklı

projelerin hepsine önem veriyorum.

Sancaktepe’yi kültür, sanat, spor, eğitim

ve sağlığın merkezi haline getirmek

hayallerimizin bir parçası. Bunların dışında

en büyük hayalim ise Avrupa’nın

en büyüğü olacak olan Şehir Hastanemizin

görevde bulunduğum süre zarfı

içinde hizmete açılması.

İlçemiz birçok konuda gelişti ve gelişmeye

devam ediyor. Nasıl bir Sancaktepe

hayali kuruyorsunuz?

Hedeflerinizi anlatır mısınız?

31 Mart öncesi seçim vaatlerimizi açıklarken

de hep söyledim: “Sancaktepe

“İnsanlar Sancaktepe’de

huzur içinde, güven içerisinde

kardeşçe yaşasınlar. Sancaktepe’de

kardeşliği yakalamanın

derdindeyim. El ele, kol

kola olmak durumundayız.

Sancaktepe Belediye Başkanı

ŞEYMA DÖĞÜCÜ

ile Röportaj

16


İstanbul’un kalbi olacak dedik ve bunun

için tüm mesai arkadaşlarımızla gece

gündüz çalışıyoruz. İnsanlar Sancaktepe’de

huzur içinde, güven içerisinde

kardeşçe yaşasınlar.Sancaktepe’de

kardeşliği yakalamanın derdindeyim. El

ele, kol kola olmak durumundayız. Hepimiz

aynı yerde yaşıyoruz, aynı havayı

soluyoruz, aynı suyu içiyoruz. Bizim

aramızda husumet olmamalı, aramızda

düşmanlıklar olmamalı. Ben en çok da

bunun için çalışacağım. Hakikaten de

şunu söylemek isterim: Buraya gelen

her vatandaşımız Sancaktepe’nin ne

kadar huzurlu, ne kadar şirin bir ilçe olduğunu

görsün. Bunu istiyoruz

İstanbul’da tek kadın belediye başkanı

sizsiniz. Kadınların gücünü temsil

etmenin yanında kız çocuklarına da rol

modelsiniz. Bununla ilgili neler söylemek

istersiniz?

Evet, 31 Mart seçimlerinden sonra

halkımızın teveccühü ile İstanbul’un

tek kadın Belediye Başkanı seçildim.

Sancaktepe’de kadın belediye başkanı

olarak halkımız tarafından seçilmem

benim için çok anlamlı ve gurur verici bir

durumdur. Bir kadın her zaman kendinden

önce çevresini düşünür. Özellikle

şunun altını çizerek ifade etmeliyim ki

siyaset te cinsiyet ayrımcılığı da anlamsız.

Kim daha iyi, daha kaliteli hizmet

sunacaksa ona daha fazla fırsat tanınmalıdır.

Siyasette kadının katılımı hem

“Kız çocuklarına rol model

olmak ise yaptığımız iş dışında

ayrı bir sorumluluk. Bu

sorumluluk çerçevesinde görev

aldığım süreçlerde insana

dokunmayı insan odaklı hizmetler

yürütmeyi kendime şiar

edindim. Bu süreçte tevazu,

samimiyet, gayret ve liyakat

gibi kavramlar benim her zaman

rehberim olmuştur.

demokrasinin içselleştirilmesi hem de

farklı bakış açılarının gelişimi için gereklidir.

Bundan sebep geçmişte yapmış

olduğumuz görevlerde çok şükür millete

hizmet süreçlerini başarıyla sürdürdüm.

Kız çocuklarına rol model olmak

ise yaptığımız iş dışında ayrı bir sorumluluk.

Bu sorumluluk çerçevesinde

görev aldığım süreçlerde insana dokunmayı

insan odaklı hizmetler yürütmeyi

kendime şiar edindim. Bu süreçte tevazu,

samimiyet, gayret ve liyakat gibi

kavramlar benim her zaman rehberim

olmuştur.

Gençlere ne gibi tavsiyelerde bulunmak

istersiniz?

Hayat aslında kendini ifade edebilme

gücü. Bu nedenle öz güveninizi geliştirin.

Meraklı olun, her şeyi merak edin

araştırın. Yapacağınız her şey için hedefleriniz

olsun ve o hedefler doğrultusunda

mücadele edin. Donanımlı olun.

Kendinize yatırım yapın. Bir yabancı dille

yetinmeyin. İki, hatta üç dil öğrenin.

Şansın kapınızı ne zaman çalacağı belli

olmaz. O şans geldiğinde ancak donanımlı

olursanız değerlendirebilirsiniz.

Bunun yanında, gençler ‘mutlaka’ bir

spor ve sanat dalı ile ilgilenmeli. Herhangi

bir enstrümanı çalmanın, musiki

ile ilgilenmenin, resim yapmanın, şiir

yazmanın kişisel gelişime büyük katkılarının

olacağı kanaatindeyim. Gençler

mutlaka kendilerini yetiştirip ülkemize

sahip çıkarsa, ülkemizin yarınları emin

olun bugünlerden çok daha iyi olacak.

17


Dr. Şeyda Öztürk

Konumuza başlamadan evvela

büyük İslam mutasavvıfı

ve âlimi Hz. Mevlânâ ile

ilgili olarak öncelikle şu hususları

dile getirmeli ve Hz. Mevlânâ’nın

kim olduğu, neden

adının ve eserlerinin vefâtının

üzerinden 735 yıl geçtiği halde

gündemini koruduğu soruları

cevaplanmalı ve günümüzün

din eğitimcileri başta olmak

üzere İslam için kafa yoran,

kendi mânevî dünyasını zenginleştirmeye

çalışan kitlelere

söylenecek yeni cümleleri olduğu

tekrar be-tekrar hatırlatılmalıdır.

Mesnevî; Mevlânâ’nın talebesi

ve mürîdi olan Hüsâmeddîn

Çelebî’nin Mevlânâ’dan

mürîdlere ve hikmet sevenlere

bir hâtıra olması isteğiyle

kaleme alınmış,

ilhâm mahsülü bir

şâheserdir. Nitekim

bu ricânın hemen

akabinde Mevlânâ

sarığında

“Bişnev în

ney çün

şikâyet

HZ. MEVLANA

18

VE

MESNEVİ

mî-küned/ Ez-cüdâyîhâ

hikâyet mî-küned” [Bu

neyi dinle, nasıl şikâyet

ediyor/ ayrılıklardan hikâyet

ediyor.] beytiyle başlayan

ilk on sekiz beytin

yazılı bulunduğu kağıdı

Hüsâmeddîn Çelebi’ye

vermiş ve bu tavır; onun

ilhâm-ı ilâhî bir eser olduğuna

delil kabul edilmiştir.

Mevlânâ’nın vefâtından

önce yaklaşık yedi yılda

yazılan Mesnevî’yi birkaç

cümleyle tanıtmak son

derece güçtür. Bununla

birlikte her Mesnevî cildinin

dibâce denilen girişlerinde

Hz. Mevlânâ

bizlere yardım etmiş ve

Mesnevî’nin çeşitli isimlerinin

yanı sıra mâhiyeti

ve muhteviyâtına dâir

doyurucu açıklamalarda

bulunarak ilgililerine yardımcı

olmuştur. Nitekim

kendisini:

Men bende-i Kur’ânem

eger cân dârem

Men hâk-i reh-i Muhammed

Muhtârem

Ger nakl küned çüz în kes

ez güftârem

Bîzârem ez vey vezân sühân

bîzârem

[ Yaşadığım müddetçe

Kur’ân’ın kulu ve Hz.

Muhammed’in yolunun

toprağıyım. Birisi benim

sözlerimden bu görüşlere

aykırı mânâlar çıkarır, beni

başka türlü tanıtırsa; ben

bu sözleri çıkarandan da,

bu sözlerden de bıkmış

usanmışım.]

Yine bir beytinde;

“Mesnevî’miz vahdet

dükkanıdır. Orada birden

başka ne görürsen puttur”

demekte ve Mesnevî’nin

tevhîd-i hakîki şerh eden

bir eser olduğunu ifâde

etmiştir. Öte yandan bu

şerhin klasik tasavvuf ve

kelam kitaplarından üslûb

açısından

farklılığını; “Bu kitap, masal

diyene masaldır; fakat bu kitapta

halini gören, bu kitap

vasıtasıyla kendini tanıyan,

anlayan da er kişidir.

İlhâm-ı Rabbanî mahsûlü

bir eser olan Mesnevî yazıldığı

günden itîbâren anlaşılmak

üzere sözlükleri ve şerhleri

yapılan bir eser olması

açısından dikkate değerdir.

Yine Mevlânâ, Mesnevî’nin

öncelikle bir irşad kitabı olduğuna;“

Bizden sonra şeyhiniz

“Mesnevî”dir, tâlipleri

eğitip yetiştirir” cümlesiyle

işâret etmiş ve eserin başta

seyr ü sülûk hâlindeki mürîdler

için olduğunu ifâde etmiş

bununla birlikte avâm tâbir

edilen halkın da anlayışına

orantılı olarak Mesnevî’de

nasîbi bulunduğunu belirtmiştir.

Buradan hareketle her

Mesnevî cildinin sırları açmada

bir önceki ciltten farklı

olduğuna dikkat çekmiş ve

bu farklılığı İslam tasavvufu

içerisinde gelişen şerîat-tarîkat-hakîkat

boyutuyla îzah

etmiştir. Bilhassa Anadolu

topraklarında eserin gördüğü

rağbeti; her yüz yılda

en az dört beş mutasavvıf

âlim tarafından Mesnevî’nin

kısmen veya tamâmına yapılan

şerhler ispât eder görünmektedir.

Sâdece mevlevî

tekkelerinde değil diğer

tarîkatlerde de başucu kitabı

olarak kabul gören Mesnevî,

câmilerden ilim meclislerine,

devlet erkânından müevâzi

konaklara kadar geniş bir

halk kitlesinde ma’kes bulmuş,

inanan gönüllerin îmân

ve tevhîd boyutuna ufuk kazandırarak

ortak bir İslam

kültürünün oluşmasında

önemli rol oynamıştır.

Osmanlı İmparatorluğunun

düşünce ufkunu besleyen

iki isim ve eserden biri

olan Mesnevî ki diğeri de

Anadolu’ya doğudan gelen


Mevlânâ’nın tersine, batıdan, İspanya’dan

gelen İbnü’l-Arabî’dir;

âdetâ tevhîd sırrını ilmek ilmek

eserleriyle dokumuşlar ve bu sırrı

Anadolu halkının anlayış ve idrâk

seviyesine indirgeyerek bir İslam

medeniyetinin oluşumuna hizmet

etmişlerdir. Nitekim bugün

de dünya üzerinde bu iki ismin ve

eserlerinin gördüğü ilgi hizmetin

günümüzde de devam ettiğini ispat

etmektedir.

Bilinmesi gereken mühim nokta

şudur ki; Mevlânâ’nın aslî kaynaklar

başta olmak üzere zamanın her

türlü iletişim aracını çok doğru sûrette

kullandığı ve kullanmakta olduğudur.

Bizlere bu noktada düşen

içte hor kullanım, dışta düşmanlık

sebebiyle enkaz altında kalmış ve

hikmetleri duymaya siyâset erbâbı

kadar, tasavvufla yakından ve

uzaktan ilgisi olan herkesin bugün

çok daha büyük ihtiyaç duyduğu bir

gerçektir. Nitekim bu sûretle okuyucu,

“Ölmeden evvel ölmek” kavramını;

“papağanın ölü taklîdi ile

kurtuluşu” hikâyesinde, ibâdette

ihlâsı “sağırın hasta ziyâretinde” ,

kazâ ve kader konusunu “Hz. Süleyman’dan

kendisini Hindistan’a

ışınlamasını isteyen kişinin” hikâyesinde,

hâle dönüşmeyen bilginin

yetersizliği veya bir başka ifâdeyle

amel-îman ilişkisini “nahiv üstâdı

ve kayıkçı” hikâyesiyle, materyalist

felsefenin iflâsını “deveci ile

filozof” hikâyesinde, ibâdetlerin

mânevî etkilerini; “her gün bulunduğu

duvardan kerpiç kopararak

suya atan kişinin hikâyesinde içselleştirecektir.

Yine eğitimde çoklu

zekâ, istidât-ı ezelî, vahdet-i

vücûd perspektifine ışık tutan pek

çok Mesnevî beyti, ehil şerhler nezdinde

okunmak sûretiyle gündelik

problemler çözüme yaklaşacak,

bilhassa modern dünyada şehrin

yalnızlığı içinde yerini sorgulayan

birey neleri yapabileceğinin cevaplarını

bulacak, kendisiyle ve diniyle

barışmanın zevkini duyacaktır.

Temennîmiz uçsuz bucaksız bir

deniz olan Mesnevî’ye yol açmak,

imânlı gönülleri bu yüce feyz menba’ından

bir yudum da olsa tattırmaktır.

İbâdetlerin hakîkati

(C.I-b.2625-2628)

Sevgi, düşünce ve mânadan ibaret olsaydı

senin oruç ve namazının zâhiri suretleri de

kalmaz, yok olurdu.

Dostların birbirine armağan sunmaları, dostluğa

nazaran ancak görünüse ait seylerdir.

Fakat bu suretle o armağanlar, gönüllerde gizli

bulunan sevgilere şahadet eder.

Çünkü, ey ulu kişi, zâhiri iyilikler gizli sevgilere

şahittir.

Şahidin de bazen doğrucu, bazen yalancı olur.

Sarhoş, bazen şaraptan olur,

bazen de ayrandan!

2630. Ayran içen de kendisini sarhoş

gösterebilir. Gürültü eder, sarhoş görünür.

O murai de, kendisini muhabbet sarhoşu

sansınlar diye oruçlu görünür, namaz kılar.

Surete ait işlerden meydana gelen şey

bambaşkadır. Fakat gönülde gizli olan

şeye alâmettir. Ya Rabbi,

duamızı kabul et, bize bu temyizi ver

de o eğri, yalancı alâmeti,doğrusundan

ayırt edelim.

Hiç, bu temyize nasıl malik olur? Allah

nuru ile bakar, görürse o zaman bu

temyizi elde eder.

2635. Eser olmasa bile sebep onu

meydana çıkarır. Akrabalık gibi...Akrabalık

sevgiyi bildirir.

Fakat imam ve muktedası Allah nuru

olan kişi, ne eserlere kul olur

ne sebeplere.

Sevgi gönülde şûlelendikçe büyür,

nihayet sevgi sahibi, eserden kurtulur.

Sevgisini bildirmeye ihtiyacı yoktur.

Çünkü sevgi nurunu bütün kâinata

yaymıştır.

Bu sözün tamamlanması için hayli tafsilât

var ama sen ara.

19


Bâtıni Ahlâkın ve İlmin Fazîleti

Ey sûrete tapan! Niceye dek sûret kaygısı? Senin

mânasız canın sûretten kurtulmadı gitti.

Eğer insan, sûretle insan olsaydı Ahmed’le Ebucehil

müsavi olurdu.

1020. Duvar üstüne yapılan insan resmi de insana

benzer. Bak, sûret bakımından nesi eksik?

O parlak resmin yalnız canı noksan. Yürü, o nadir

bulunur cevheri ara;

Eshab-ı Kehf’in köpeğine el verilince, dünyadaki

bütün aslanların başları alçaldı.

Canı, nur denizinde gark olduktan sonra ona,

kötü ve çirkin sûretin ne ziyanı var?

Kalemler sûreti öğmezler. Kitaplara da adamın

sûretine ait vasıflar değil, “âlim, adalet sahibi”

gibi zatına ait vasıflar yazılır.

1025. Bilgi ve adalet sahibi… Hep mânadır, onları

önde, artta… bir yerde bulamazsın,

Zata ait sıfatlar Lâmekân elinden cana şûle vermektedir,

can güneşi, göklere sığamaz” dedi.

20

Saklanması Gereken Üç Sır, Meşveretin Hakîkati

(c.I-b.1047-1050)

Şu üç şey hakkında dudağını kıpırdatma:

Gittiğin yol, paran, bir de mezhebin.

Çünkü bu üçünün de düşmanı çoktur. Düşman bildi mi,

sana pusu kurar.

Bir iki kimseye söyledin mi, artık o sırra veda et ki kisiyi aşan,

bir baskasına da söylenen her sır, yayılır.

1050. Ki üç kuşu birbirine bağlasan elem içinde yerde mahbus kalırlar.

Üstü örtülü, güzel bir tarzda, kurtulmak için konuşur, danışırlar.

Danışmaları, görenleri yanıltacak sekilde kinayelerledir.

Peygamber, kapalı bir tarzda mesveret ederdi.

Ashap cevap verir, düşman haberdar olmazdı.

Düşman, baştan ayagı bilmesin,

bir şeyi sezmesin diye reyini kapalı misalle söylerdi.

Bu misalle muradını anlatmış olurdu.

Ağyar sualinden bir koku bile duymaz, hiçbir şey anlamazdı” dedi.

Tevbe’nin Hakîkati ve Gözyaşının lüzûmu

Her gönle secde için izin yok, her ücretlinin ücreti rahmet değil.

Kendine gel de “ Tövbe eder, Allah’a sığınırım” diye cürümde bulunma,

günah etme.

Tövbeye de bir parlaklık gerek. Tövbeye de bir şimşek bir bulut şart.

Meyvenin olması için hararet ve su lâzımdır. Bunun için de bulut ve

şimşek icabeder.

1655. Gönül şimşeğiyle iki göz bulutu olmadıkça tehdit ve hısım ateşi

nasıl yatışır?

Vuslat zevkinin yeşilliği nasıl yetişir, kaynaklardan arı, duru su nasıl

coşar?

Gül bahçesi; yeşilliğe nasıl sır söyler, menekşe nasıl olur da yaseminle

ahdedebilir?

Çınar, dua için nasıl el açar, ağaç havada nasıl baş sallar?

Çiçek bahar mevsiminde ( renklerle, kokularla dolu olan) eteğini nasıl

serper?

1660. Lâlenin yüzü nasıl kan gibi kızarır? Gül, kesesinden nasıl altın

saçar?

Nasıl olur da bülbül gülü koklar; üveyik kuşu, bir istekli gibi “Kû-kûnerede,

nerede” diye öter?

Nasıl olur da leylek “ lek, lek – senin sesin” sesini canla, başla çıkarır.

Ey yardımı dilenen Allah, senin de ne demek?

Zaten her şey senin mülkünden ibaret.

Nasıl olur da toprak, içteki sırları gösterir? Nasıl olur da bahçe

gökyüzü gibi aydınlanır?

Bu güzel ve ağır elbiseleri nereden getirdiler? Hepsini de kerem

sahibi Allah’tan.. hepsini de merhamet sahibi Allah’tan!


Öğretmeniyle Güzel İstanbul

Tarihi Yarımada Gezisi

21


Öğretmeniyle Güzel İstanbul

Bursa-İznik Gezisi

22


Öğretmeniyle Güzel İstanbul

Edirne Gezisi

23


Sancaktepe İlçe Projeleri

SUPERNOVA

SANCAKTEPE

24

Süpernovalar enerjisi biten bir yıldızın çok miktarda enerji

yayarak patlaması ile oluşan yıldız patlamalarıdır. Genellikle

birkaç hafta sürerler ve bu sırada içinde bulundukları

gökadanın aşırı miktarda aydınlanmasına sebep olurlar.

Bir süpernova patlaması sırasında Güneş’in tüm ömrü

boyunca yayacağı kadar enerji salınabilir. Nerede ve

ne zaman süpernova patlaması olacağının önceden

tahmin edilmesi çok zordur.

Bilgiye ulaşmanın giderek kolaylaştığı,

teknolojinin insan hayatında her geçen gün

etkisini ve önemini arttırdığı bu günlerde

insanların en basit tarifiyle “zaman kazanmak”

için mümkün olduğunca hazır bilgileri farklı kaynaklardan

alıp uygulamayı tercih

etmesinden dolayı bilgiyi yorumlama ve üretme

becerisinin ikinci planda kalmasından dolayı

insanoğlu olarak içimizdeki potansiyeli açığa çıkarmakta

zorlanmaktayız.

Tıpkı süpernovalardaki enerji tükenmesi örneğinde olduğu

gibi içimizde sönmeye yüz tutmuş olan kullanmadığımız

bilgi ve becerilerin değişik bakış açıları ve çözüm stratejileri kullanarak

büyük bir aydınlanma ile açığa çıkması ile kendini gerçekleştiren bireyler ve

dünyaya yön veren bir bilim ülkesi olma yolunda bizlere ışık tutacak olmasını çıkış noktası kabul ettik.

Bu projede İlçe Milli Eğitim Müdürlüğü’ne bağlı resmi ve özel ortaokul kurumlarında eğitim gören öğrencilerin

akademik, sosyal ve kültürel alanlardaki ilgi, bilgi ve becerileri ile analiz-sentez ve değerlendirme basamaklarını kullanarak

bilimsel yollarla veya bizzat birey/takım becerilerini kullanarak sonuca ulaşabilecekleri farklı etaplar ile sınanarak

probleme farklı yönlerden bakabilmelerini sağlamak, temelinde öğrencilerin problem çözme yeteneklerini

arttırmak istenmektedir.


Dünya genelindeki gelişmiş ülkelerde azalan

genç nüfus oranına karşılık olarak ülkemizdeki

potansiyel genç nüfusun etkili yönetilip

kullanılabilmesi amacıyla gençlerin

problemler karşısında değişik bakış açıları

kullanmaları, bilgi ve birikimlerini yeni durumlara

aktararak günlük yaşamda pratik

çözümler bulması gerekmektedir. Bu sebeple

onları düşünmeye sevk ederek içinde

bulundukları durum ile ilgili mantıklı çözüm

önerileri üretmelerine, aynı zamanda teknoloji

çağının gerektirdiği hızda çözüme ulaşmaları

için pratik zeka yeteneklerini kullanmalarına

ve bedensel olarak da güçlü-çevik

bireyler olmalarını sağlayacak itici güce ihtiyaç

duyulmaktadır.

Supernova Sancaktepe Projesi “Zeki, Çevik

ve Ahlaklı” bireyler yetişmesi için gençlerimize

ilham kaynağı olacaktır.

Şubat Ayı Yapılan Proje Uygulama Basamakları

- Projeye katılmak isteyen okullardan başvuruların alınması

- Okullar adına yarışacak öğrencilere ait bilgilerin Proje Ekibine

İletilmesi

- Proje afiş ve broşürlerinin dağıtılarak etap tarihlerinin duyurulması

- Yarışacak gruplara ait tanıtım filmlerinin okullar tarafından

çekilmesi

Mart Ayı Yapılması Planlanan Proje Uygulama Basamakları

- 1. Etap uygulamalarının yapılması ve puanlanması

(2-6 Mart)

- Etap sonucunda oluşan puan tablosunun duyurulması

- 2. Etap uygulamalarının yapılması ve puanlanması

(9-13 Mart)

- Etap sonucunda oluşan puan tablosunun duyurulması

- 3. Etap uygulamalarının yapılması ve puanlanması

(16-20 Mart)

- Etap sonucunda oluşan puan tablosunun duyurulması

Nisan Ayı Yapılması Planlanan Proje Uygulama Basamakları

- 4. Etap uygulamalarının yapılması ve puanlanması

(30 Mart - 3 Nisan)

- Etap sonucunda oluşan puan tablosunun duyurulması

- Final etabının yapılması (13-17 Nisan)

- Ödül töreninin yapılması (23 Nisan Haftası)

25


Sancaktepe İlçe Projeleri

SAHNE SENİN

ÖĞRETMENİM

Bu proje ile İlçe Milli Eğitim Müdürlüğüne

bağlı olan okul ve

kurumlarda görevli öğretmenler

arasında kültürel ve sosyal paylaşımlar

yapılabilmesini sağlamak,

öğretmenlerin öğrencilere ilham

kaynağı ve rol model olmaları

münasebetiyle farklı alanlarda

yetenekli ve istekli öğrencileri

yüreklendirmek ve öğretmenin

örnek kişilik olarak yalnızca işi ile

değil sahnedeki rolleri ile de toplumu

aydınlatması amaçlanmaktadır.

Bu amaç ile İlçe Milli Eğitim

Müdürlüğü bünyesinde öğretmen

koro, tiyatro, şiir dinletisi ve halk

oyunları ekipleri kurulacaktır; bu

ekipler eğitim öğretim yılı sonunda

çalışmalarını sergileyeceklerdir.

Ayrıca fotoğraf ve el sanatları

çalışmaları olan öğretmenlerden,

eserleri istenerek eğitim öğretim

yılı sonunda sergiler açılacaktır.

Öğretmen mesleğinin her geçen

gün saygınlığını yitirdiği,

toplum üzerindeki örnek kişilik

olma özelliğinden uzaklaştırılıp

arka plana atıldığı son zamanlarda

toplumu oluşturan

biyerlerin, toplumu oluşturan

bireylerin öğretmen, eğitim, sanat

vb. olmadan bir toplumun

istenilen düzeyde ilerleme sağlayamayacağının

farkına varması

gerekmektedir. Bu sebeple bu

projemizde öğretmenlerin farklı

alanlarda sunumlarını yapmaları

sağlanacaktır.

26


Aralık Ayı Yapılan Proje Uygulama Basamakları

* Projeye katılmak isteyen öğretmenlerden başvuruların

alınması

* Proje için kaynak/ortaklık sağlayabilecek kişi ve kurumların

belirlenmesi

* Proje görsel ve dijital materyallerinin hazırlanması

* Ekiplerin oluşturulması

*Ekiplerin uygun zamanlarda prova çalışmalarını yürütmesi

Ocak Ayı ve Şubat Ayı Yapılan Planlanan Proje Uygulama

Basamakları

*Ekiplerin uygun zamanlarda prova çalışmalarını yürütmesi

Mart Ayı Yapılması Planlanan Proje Uygulama Basamakları

*Ekiplerin uygun zamanlarda prova çalışmalarını yürütmesi

*Koronun belirlenen huzurevinde performans sergilemesi

Nisan Ayı Yapılması Planlanan Proje Uygulama Basamakları

*Ekiplerin uygun zamanlarda prova çalışmalarını yürütmesi

*Öğretmenlerden sergilenmelerini istedikleri fotoğrafların

ve el sanatları eserlerin istenmesi

Mayıs Ayı Yapılması Planlanan Proje Uygulama Basamakları

*Ekiplerin uygun zamanlarda prova çalışmalarını yürütmesi

*Koronun Engelliler Merkezi ile yapılacak olan etkinlikte

performans sergilemesi

*Fotoğraf ve el sanatları sergilerinin hazırlıklarının yapılması

*Genel provaların yapılması

Haziran Ayı Yapılması Planlanan Proje Uygulama Basamakları

*Koro, halk oyunları, şiir dinletisi ve tiyatro ekiplerinin

ilçe genelinde öğretmenlere ve idarecilere performanslarını

sergilemeleri

*Resim ve el sanatları sergisinin açılması

27


Sancaktepe İlçe Projeleri

BENİ ANLATAN

KİTAP

Beni Anlatan Kitap projesi

genel anlamda okullarımızın

öğretmenler odalarında birer

kütüphane sahibi olmasını

amaçlamanın yanında, tüm

öğretmenlerimizin okula olan

bağlılığını da arttırmasına yönelik

olarak kendi seçtikleri

kitaplara kütüphanede yer vermelerini

sağlayan bir projedir.

Okullardaki öğretmen odaları

öğretmenlerin ders aralarında

dinlendikleri bir oda olmasının

yanında bilgi ve kültür paylaşımı

yaptıkları, mesleki edinim

ve hayata dair birikim alış

verişinde bulundukları sosyal

bir alandır. Öğretmenlerimizin

eğitim öğretim faaliyetleri dışında

boş zamanlarında kitap

okuyarak kendilerini geliştirdikleri

de eğitim camiası içinde

bilinen bir gerçektir. Fakat bu

gerçeklik; kitap okumanın bireysel

bir etkinlik olması, göz

önünde yapılmaması nedeniyle

toplum tarafından yeterince

gözlemlenememektedir.

Öğretmenlerin kitap okuyan

ve kendilerini bireysel ve mesleki

kapsamda sürekli geliştiren

bireyler oldukları gerçeğinin

gerek öğrenciler gerekse öğretmenler

odasını ziyaret eden

veliler gözünde farkındalığının

arttırılmasına katkı sağlaması

için bu proje planlanmıştır.

28


Beni Anlatan Kitap projesi Sancaktepe ilçesine

bağlı okulların öğretmenler odalarında birer kütüphane

sahibi olmasını amaçlar.

Kurulacak kütüphanede öğretmenlerin kendi seçtikleri

kitaplara yer verilmesi tüm öğretmenlerimizin

çalıştıkları kuruma olan bağlılığını da arttırmasına

da vesile olacaktır.

Öğretmenler odasını ziyaret eden veli ve öğrencilerin,

öğretmenlerin kitap okuyan bireyler olduğuna tanık

olmaları öğretmenlerin saygınlığının artmasına artı

bir katkı sağlayacaktır.

Öğretmenlerin önerdikleri faydalı kitapların okuldaki

diğer öğretmenler tarafından da okunacak olması

öğretmenler arasındaki kültür ve bilgi paylaşımını

pekiştirecektir.

29


Sancaktepe İlçe Projeleri

BATTANİ

BİLİM ŞENLİĞİ

Battanî (858-929); astronom, astrolog ve matematikçidir. Dünyanın gelmiş geçmiş en meşhur 20 astronomundan

biri olarak kabul edilir. Rakka’da özel bir gözlemevi kurmuş ve burada 887-918 tarihleri arasında son

derece önemli gözlemler yapmıştır. Güneş, Ay ve gezegenlerin hareketlerini gözlemlemiş, yörüngelerini doğru

bir biçimde belirlemeye çalışmıştır. Güneş ve Ay tutulmaları ile ilgilenmiş, mevsimlerin süresini büyük bir doğrulukla

hesaplamıştır. Gerçek astronomik cetveli hazırlayan ilk ilim adamıdır.

Trigonometrinin gerçek mucidi olarak da kabul edilen Battanî; sinüs, kosinüs, tanjant, kotanjant, sekant ve

kosekantı gerçek anlamda ilk defa kullanan bilim adamıdır. Paris İslam Enstitüsü profesörlerinden biri olan

J. Risler tarafından Battani “Batıya trigonometriyi öğreten adam olarak nitelendirilir.

Sancaktepe İlçe Milli Eğitim Müdürlüğü bünyesinde 15-17 Nisan 2020 tarihlerinde Battani Bilim Şenliği

düzenlenecektir. 2019-2020 eğitim öğretim döneminde öğrencilerimizin okullarında uyguladıkları bilimsel

faaliyetleri ve teknolojik yenilikleri sergileme imkanı bulacakları bir platform oluşturulması amaçlanmıştır.

Bu temel amaç doğrultusunda;

-Öğrencilerimizin öz güven kazanmalarının sağlanması,

-Bilimsel bilgilere ilginin arttırılması,

-Öğrenciler arasında etkileşiminin sağlanması hedeflenmektedir.

30


Aralık Ayı Yapılan Proje Uygulama Basamakları

*Okullara, Battani Bilim Şenliği için proje hazırlamaya başlamalarının belirtilmesi ve proje metinlerinin yazılacağı

formatın gönderilmesi

* Proje görsel ve dijital materyallerinin hazırlanması

*Proje için kaynak/ortaklık sağlayabilecek kişi ve kurumların belirlenmesi

Ocak Ayı Yapılan Proje Uygulama Basamakları

* Okulların sergileyebilecekleri beş projeyi belirlemesi ve metinlerini düzenlemesi

* Proje afiş ve broşürlerinin dağıtılması

Şubat Ayı Yapılan Proje Uygulama Basamakları

* Okulların bilim şenliğinde sergilemeyi düşündükleri beş projenin metinlerini ilçe proje ekibine ulaştırmaları

* Okullardan gelen projelerin değerlendirilmesi

Mart Ayı Yapılması Planlanan Proje Uygulama Basamakları

*Okullardan gelen projelerin değerlendirilmesi

*Okullara, Battani Bilim Şenliği’nde sergileyecekleri iki projelerin belirtilmesi

*Okulların, projelerini hazırlamaları ve projeleri sunacak öğrencilerini belirlemeleri

*Okulların, projeye katılacak öğrencilerin katılım durumları

ve fotoğraf çekimleri ile ilgili gerekli veli izinlerini almaları

Nisan Ayı Yapılması Planlanan Proje Uygulama Basamakları

*Battani Bilim Şenliği’nin hazırlıklarının yapılması

*Battani Bilim Şenliği’nin gerçekleştirilmesi

*Okullardan ziyaretçi katılımının sağlanması.

31


Sancaktepe İlçe Projeleri

MÜZİK

HER YERDE

“Müzik Mutluluğun Ortak Dilidir” sloganıyla çıkılan bu

yolda müziğe ilgi duyan ve bu yönde yeteneği olan öğrencilerin

bu yeteneklerini müzik öğretmenleri rehberliğinde

ve nezaretinde ilçemizin işlek cadde ve merkezi sokaklarında,

kapalı alan ve avmlerde sokak konserleri şeklinde

sergilemesi ve pop müzikten caz müziğe,klasik müzikten

sanat müziğine kadar birçok müzik dalını icra ederek birbirinden

güzel notalarla mutluluğun her yere yayılması

amaçlanmıştır.

Bu temel amaç doğrultusunda;

-Öğrencilerimizin öz güven kazanmalarının sağlanması,

-Okullarını topluma sanatsal bir biçimde tanıtmalarına

imkan tanınması,

-Sosyal, duygusal ve zihinsel gelişimlerine katkıda bulunulması,

-Koro üyelerinde grup içinde yaşadıkları sosyal tecrübe ile

hem bir takımda beraber hareket etmek,

hem de bir koroda senkronize halde şarkı söyleyerek bireylerde

birlik duygusunun oluşturulması hedeflenmektedir

32


Aralık Ayı Yapılan Proje Uygulama Basamakları

-Projede yer alacak okulların müzik öğretmenlerinin öğrencileri belirlemesi,

-Koro ve müzik gruplarının çalışmaları,

Ocak Ayında Yapılan Proje Uygulama Basamakları

-Sancaktepe Belediyesiyle iş birliği yaparak konserlerin yapılacağı yerlerin belirlenmesi,

-AVM genel müdürlükleriyle izin işlemlerinin yapılması

- Koro ve müzik gruplarının çalışmaları,

Şubat Ayında Yapılan Proje Uygulama Basamakları

-Koro ve müzik gruplarının çalışmaları,

-Projede yer alan müzik öğretmenleriyle toplantı yapılması,

-Belirlenen öğrencilerin isimlerinin proje koordinasyon ekibine bildirilmesi,

-Koro ve müzik gruplarının sunacağı parçaların isimlerinin proje koordinasyon ekibine bildirilmesi,

-Öğrencilerin katılım izni ve muvafakat işlemlerinin yürütülmesi.

Mart Ayında Yapılması Planlanan Proje Uygulama Basamakları

-Belirlenen kapalı mekanlarda konserler verilmesi

Nisan Ayında Yapılması Planlanan Proje Uygulama Basamakları

-Belirlenen kapalı mekanlarda konserlerin verilmesi

Mayıs Ayında Yapılması Planlanan Proje Uygulama Basamakları

-Belirlenen dış mekanlarda ( Sancaktepe Meydan Park, Demokrasi Caddesi,Samandıra Saat Kulesi önü vb.) konserler

verilmesi

-Proje final konserinin verilmesi

33


Sancaktepe İlçe Projeleri

BANA BİR MASAL

ANLAT BANA

Hayranlık duyduğu babasından sevgi

ve ilgi gören çocuk daha öz güvenli olur.

Problem çözme ve liderlik becerilerinin

gelişiminde, vicdan oluşumunda ve değer

yargılarının kazanılmasında babanın

rolü büyüktür.

Çocukların dil gelişimlerini ilerletmek,

problem çözme becerinin gelişmesini ve

neden sonuç ilişkisini kurmalarını sağlamak

amaçlarıyla hikaye okumak ve

masal anlatmak önemlidir. Hikayeler ve

masallar aracılığıyla çocuklara olumlu

davranışlar kazandırılabilir.

0-6 yaş insan gelişimi için çok önemlidir

ve bu dönemde ailenin etkisi çok

fazladır. Çocuğun gelişiminde annenin

öneminin belirtilmesi haricinde, günümüzde

babanın çocuğun gelişiminde

çok önemli olduğu vurgulanmaktadır.

Çocuklarıyla olumlu iletişim kurabilen

babaların, çocuklarının gelişimlerinde

olumlu yönde etki gösterdikleri

34

bilinmektedir. Çocukların çevre ile

kuracakları ilişkilerin belirleyicisi, babaları

ile kurdukları iletişimdir. Çocuğun

kendini güvende hissetmesini

sağlayan babasıdır. Erkek çocuklara

rol model olan baba, kız çocukları için

ileride karşı cins ile kuracağı ilişkilerin

kalitesini belirlemede etkilidir.

Okul aile iş birliğini sağlamak, babaların

çocuklarının gelişimlerinde sağladıkları

faydaları fark ettirmek ve öğrencilerin

gelişimlerini desteklemek

amaçlarıyla ilçemizde 3-6 yaş arasında

okula giden öğrencilerimize yönelik

“Bana Bir Masal Anlat Baba” projesini

gerçekleştirmekteyiz. Bu proje kapsamında

okul öncesi sınıflarına her hafta

bir öğrencinin babası davet edilmekte ve

babanın o sınıftaki öğrencilere bir hikaye

okuması veya bir masal anlatması istenmektedir.

Okunacak hikayenin veya

anlatılacak masalın, sınıf öğretmeni ile

belirlenmesi, çocukların gelişimine uygunluğu

ve içeriğinin çocuklara uygunluğu

açısından önemlidir. Pilot uygulaması

Yahya Kemal Beyatlı İlkokulu ana

sınıfında gerçekleştirilmeye başlanan bu

projede, çalıştıkları veya başka sebepler

ile katılamayacakları düşünülen babaların

bile çocuklarının gelişimlerinde ne

kadar önemli oldukları anlatıldığında

katıldıkları görülmüştür. Babası vefat

etmiş veya çeşitli nedenlerle yanında

olamayan öğrencilerin olduğu sınıflarda;

rehberlik servisinin görüşünün alınması,

anne veya bakım veren kişi ile görüşülüp

aileden başka bir erkek modelin bu etkinliğe

katılım durumunun belirlenmesi

ve bu durumun çocuk için olumlu mu

yoksa olumsuz mu olacağının değerlendirilmesi

gerekmektedir.


SAN’ART

GALERİ

S

ancaktepe İlçe Milli Eğitim Müdürlüğü bünyesindeki okullarımızda görev

yapan görsel sanatlar dersi öğretmenlerimizden oluşan Sanart Galeri

topluluğu ilk sergisini mayıs ayı içinde gerçekleştirecek. San’art Galerinin ilk

sergisinin teması Geçmişten Günümüze İstanbul olarak belirlendi.

35


PROF. DR.

AZİZ SANCAR

Vasfiye Şimşirgil Sarısoy

Öğretmen

36


Prof. Dr. Aziz Sancar Mardin’in

Savur kasabasında, çiftçilikle

uğraşan orta gelirli bir ailenin

yedinci çocuğu olarak dünyaya geldi.

Maddi imkansızlıklar neticesinde eğitim

alamamış olan anne ve baba çocukları

için eğitimin önemli olduğunun

bilinciyle onların okumaları için

ellerinden gelen bütün fedakarlığı

göstermişlerdir. Prof. Dr. Aziz Sancar

ilk, orta ve lise öğrenimini Mardin’de

tamamlamıştı. Lise 2. sınıftayken

çok sevdiği bir kimya öğretmeninden

etkilenip kimya okumak istemişti.

Fakat o yıllarda İstanbul Üniversitesine

giriş sınavı her fakülte için ayrı ayrı

oluyordu. Prof. Dr. Aziz Sancar hem

kimya bölümü hem de arkadaşlarının

isteği üzerine tıp fakültesi sınavına

girmişti. Her iki fakülteyi de kazanan

Prof. Dr. Aziz Sancar o sene Mardin’de

okuduğu beş arkadaşını kıramayıp tıp

fakültesine kaydını yaptırmıştı. 1963

yılında İstanbul Üniversitesini kazanarak

1969 yılında İstanbul Üniversitesinden

birincilikle mezun olmuştur.

Prof. Dr. Aziz Sancar tıp fakültesi

2. sınıftayken DNA ile DNA sarmal

yapısını öğrenmişti ve biyokimyacı

olmaya karar vermişti. Fakat önce

tıp fakültesini bitirmesi gerekiyordu.

Tıp fakültesi 5. sınıftayken biyokimya

hocasıyla konuşup biyokimya ihtisası

yapmak istediğini söylemişti.

Hocası da Prof. Dr. Aziz Sancar’a tıbbiye

okuyan bir insanın en az bir veya

iki yıl doktorluk yapması gerektiğini

söylemişti. O da hocasının sözünü

dinleyerek mezun olduktan sonra köyüne

dönüp iki yıl burada doktorluk

yapmıştı. Fakat o biyokimya ihtisası

yapmayı aklına koymuştu. Bu yüzden

iç hastalıkları hocası Muzaffer

Alpsoy’un tavsiyesiyle ABD’ye gitti.

Tabi gitmesine yardımcı olan etken

de NATO bursu kazanmış olmasıydı.

ABD’de birkaç yıl biyokimya eğitimi

aldı fakat İstanbul Üniversitesinde

aldığı yabancı dil Fransızca idi. Bu

yüzden uzunca bir zaman dil sorunu

yaşamıştı ve arkadaş sorunuyla baş

başa kalmıştı. Bu uyum sorunu bir

süre psikolojik sorunlar yaşamasına

neden olduğu için yurda dönüş yapmıştı.

Fakat aklında hep biyokimyacı

olmak vardı bu yüzden ABD’de Teksas

Üniversitesi’ne gitmişti. Fakat bu sefer

ABD’ye dönüş yaptığında hem İngilizce

öğrenmişti hem de biraz daha

olgunlaşmıştı. Arkadaş sorununu da

kimsenin kimseden üstün olmadığını

düşünerek insanlarla olan münasebetini

daha normal hale getirerek

çözmüştü. Teksas’ta birçok arkadaş

edinmişti. Hatta arkadaşlarından biri

Gwen’di ve sonunda da onunla evlenmişti.

Dallas Teksas Üniversitesi’nin

moleküler biyoloji programına ve Caude

Rubert’ın laboratuvarına katıldı.

Bu laboratuvarda prof. Dr. Aziz Sancar,

danışmanı Claud Rubert ile fotoliyaz

olarak adlandırılan bir geni

klonlamış ve genetik mühendisliği

ile bakterilerde çok yüksek oranlarda

çoğaltmıştır. Bu genin kodladığı enzim,

ultraviyole ışıkları ile zarar gören

DNA’nın onarımını yapmaktadır.

Bu buluş Aziz Sancar’ın önce yüksek

lisans, ardından doktora derecesi

(1977) almasını sağlamıştır.

Doktara sonrası araştırmalarına

Yale Üniversitesinde devam eden

Doktor Sancar, burada fotoliyaz enzimi

çalışmalarına ara verip nükleotid

kesim onarımı araştırmalarına başladı.

DNA onarımı dalında doçentlik

tezini tamamladı. 1997 yılından itibaren

araştırmalarını, biyokimya ve biyofizik

alanında yaptığı çalışmalarla

tanınan ABD North Caroline Chapel

Hill’de North Caroline Üniversitesi Biyokimya

ve Biyofizik Bölümü’nde

profesör olarak sürdürmeye devam

etmektedir.

DNA onarımı, hücre dizilimi, kanser

tedavisi ve biyolojik saat üzerinde

çalışmalarını sürdüren Prof. Dr. Sancar,

415 bilimsel makale ve 33 kitap

yayınladı. Aziz Sancar kanser tedavisinde

sirkadiyen saat kullanımıyla

ödüller almıştır. 2001 yılında Amerika

Kimya Cemiyeti tarafından verilen

Kuzey Carolina Seçkin Kimyager

Ödülü’nü almaya hak kazanan Doktor

Sancar, 2005 yılında bilim dünyasının

en prestijli üyelikleri arasında

yer alan ABD Ulusal Bilimler Akademisi’ne

seçilerek bu akademiye seçilen

ilk Amerikalı Türk oldu. Bu ödülü

aldıktan sonra, ABD’ de okuyan Türk

öğrencilerine yardım etmek ve Türk-

Amerikan ilişkilerini geliştirmek için

eşiyle birlikte Aziz&Gwen Sancar

Vakfı’nı kurarak ABD ‘nin Kuzey Carolina

eyaletinde ‘’ Caroline Türk Evi’’

isimli bir öğrenci misafirhanesi açtı.

2006 yılında Türkiye Bilimler Akademisine

asli üye olarak seçildi.

Prof. Dr. Aziz Sancar, DNA’nın onarılması

ile ilgili yaptığı çalışmalardan

dolayı Amerikalı Paul Modrich ve İsveçli

Tomas Lindahl ile birlikte 2015

Nobel Kimya Ödülü’ne layık görüldü.

Prof. Dr. Aziz Sancar, bu ödülü Mustafa

Kemal Atatürk’e, Cumhuriyete

ve Türkiye’ye ithaf etmiştir.

“Maddi imkansızlıklar neticesinde

eğitim alamamış

olan anne ve baba çocukları

için eğitimin önemli olduğunun

bilinciyle onların okumaları

için ellerinden gelen

bütün fedakarlığı göstermişlerdir.

Prof. Dr. Aziz Sancar

ilk, orta ve lise eğitimini

Mardin’de tamamladı. Lise

2. sınıftayken çok sevdiği bir

kimya öğretmeninden etkilenip

kimya okumak istemişti.”

37


Tematik Alt Proje Alanları :

Serkan Sınıkçı

Sancaktepe Tübitak İlçe Koordinatörü

4006

TÜBİTAK

BİLİM FUARLARI

DESTEKLEME PROGRAMI

Milli Eğitim Bakanlığı ile TÜBİTAK

arasında imzalanan ve TÜBİTAK

Bilim ve Toplum Dairesi’nin yürüttüğü

“Eğitimde İş Birliği Protokolü” kapsamında

ülkemizde bilim kültürünün geliştirilmesine

yönelik olarak 4006 TÜBİ-

TAK Bilim Fuarları Destekleme Programı

yürütülmektedir. Tübitak 4006 Bilim

Fuarı Destekleme Programına 5-12. sınıflar

arasında hizmet veren devlet

okulları, Bilim ve Sanat Merkezleri (BİL-

SEM) ve bünyesinde fizik, kimya, biyoloji,

matematik, Türkçe vb. derslerinden

en az üçüne yer veren mesleki eğitim

merkezleri katılabilmektedir.

“Her öğrenci bilimsel bir proje yapabilir”

temel felsefesine dayanan TÜBİ-

TAK 4006 Bilim Fuarı, öğrencinin aktif

katılımını teşvik eden, üst düzey bilişsel

aktiviteleri destekleyen, çok çeşitli

araç ve kaynak kullanımını gerektiren;

akademik sosyal ve hayat becerilerini

birlikte ele alan ve teknoloji kullanımını

vurgulayan bir öğretim modelidir. Yarışma

ortamı olmadığı için öğrencilerimizin

üzerindeki baskı kaldırılarak “Her

fikir değerlidir.” ilkesi ile bilimsel süreç

takip edilerek yapılacak olan her türlü

proje bu fuar kapsamında değerlendirilir.

Öğrencilere hipotez geliştirme ve hipotezlerini

test etme imkanı sağlamak

ve bilimsel düşünme basamaklarını

kazandırmak bu programın ana amaçlarındandır.

38

4006 TÜBİTAK Bilim Fuarları Destekleme

Programı, 5 - 12. sınıf öğretim

programları çerçevesinde aşağıdaki

amaçlara ulaşılmasını hedeflemektedir:

• Öğrencilerin bilimsel çalışmalar gerçekleştirme

konusunda teşvik edilerek

bilimsel yaklaşım becerilerine katkı

sağlanması,

• Farklı bilişsel, duyuşsal ve psikomotor

seviyedeki her öğrenciye proje hazırlama

fırsatının sunulması,

• Araştırma tekniklerinin, raporlamanın

ve sunum becerilerinin tabana yayılarak

öğrencilere kazandırılması,

• Öğrenciler üzerindeki yarışma baskısının

ortadan kaldırılarak iş birliği

içerisinde proje hazırlama konusunda

yeni ortam ve olanakların sağlanması,

• Gerçek hayattaki soru ve sorunlara

çözüm bulunmasında bilimsel çalışmaların

ve bulguların yaparak yaşayarak

öğrencilere kazandırılması ve

bilimsel yaklaşım becerilerinin yaygınlaştırılması.

“Tematik Alt Proje Alanları : 4006

TÜBİTAK Bilim Fuarı, yukarıdaki

tabloda bulunan alanlardan en az

dört (4) tanesini içeren alt projelerden

oluşur.”


Proje Türleri

Proje türleri; araştırma, inceleme ve tasarım projeleri

şeklinde üç türlüdür. 15 proje ile başvuru yapacaksanız

her türden 5 adet hazırlamanız size avantaj sağlayacaktır.

Özgünlük

Bilim ve Toplum Programları Müdürlüğü, proje önerisi

ile daha önce ya da mevcut çağrı kapsamında TÜBİTAK’a

önerilen projeler arasında karşılaştırma yaparak benzerlik

kontrolü yapabilir. Müdürlükçe belirlenecek oranın

üzerinde benzerlik olan projeler için değerlendirmeye

almama ve/veya etik ihlali cezai müeyyideleri uygulanabilir.

4006 TÜBİTAK Bilim Fuarlarına katılan öğrencilerin

“2204/A-B Araştırma Projeleri” yarışmasına yönlendirilmesi

ve desteklenmesi gerekir.

Öğrencilerimizi seven fedakar öğretmenlerimiz, bilim

şenliğini gerçekleştirdiklerinde, fuar hazırlık süreci boyunca

yaşadıkları yorgunlukları unutup, sadece geçirdikleri

güzel anları hatırlayarak bir sonraki senenin projelerini

planlamaya başlıyorlar.

39


KÖKEN BİLİM AÇISINDAN

ARAPÇADAN TÜRKÇELEŞMİŞ KELİMELER

(Model Sözlük Proje Çalışması)

Milletimiz tarih boyunca birçok

milletle etkileşim halinde olmuş

ve böylece dilimiz her

dönemde kendine özgü yapısını kaybetmeden

yeni söz varlıkları kazanmış

ve bu kelimelere kendine göre

yeni anlamlar ve ses değerleri katmıştır.

Türkçemiz özellikle İslam medeniyeti

dairesine girdikten sonra o dönemlerde

ilim dili olan Arapça ve şiir

dili olan Farsçadan çok sayıda kelime

almıştır. Sonraki dönemlerde ise özellikle

Fransızca ve İngilizceden de çok

sayıda sözcüğü bünyesine katmıştır.

Bunun haricinde Ermenice, Rumca,

Latince vb. birçok dilden kelime almakla

birlikte diğer dillere de birçok

kelime vermiştir. Bu yönüyle imparatorluk

bakiyesi bir dil olan Türkçemiz

çok zengin bir ses ve anlatım

kabiliyeti kazanmıştır. Dilimize giren

bu sözcükler asırlarca milletimiz tarafından

atasözü, deyim, mani, ninni,

türkü, ilahi vb. anonim türlerde, diğer

şiir türlerinde ve nesir alanındaki yazı

türlerinde kullanılagelmiştir. Bundandır

ki dil varlığımızdaki bütün kelimeler

bizim kimliğimizin ve kültürümüzün

oluşmasında önemli bir yer tutan

vatan toprağı mesabesindedir.

40

Yine bundandır ki hiçbir kelimeyi feda

veya heba edemeyiz.

İnsanların sözcük dağarcığı dünyaya

açılan penceresidir. Bu pencerenin

bakış açısını genişletmeyi başarabilirsek

öğrencilerimizin de hayal güçlerini,

hayata bakışlarını, kendilerini

bilip ifade edebilmelerini sağlayabilir

ve bununla birlikte gelecek tasavvurlarını

oluşturmalarında büyük bir yol

kat etmiş oluruz. Kavramsal düzeydeki

boşlukların doldurulması ve kuşaklar

arası çatışmaların azaltılması,

nesillerimizin yaşadığımız medeniyet

krizinin zararlarından asgari düzeyde

etkilenmelerinin ve aynı zamanda

hayatlarına anlam katmalarının sağlanması

bakımından önem arz eder.

Bütün bu durumları göz önünde bulundurarak

yeni nesillerin yaşadıkları

bu kavramsal boşluğu bir nebze olsun

azaltmak gayesi ile medeniyetimizin

birçok boyutunu kapsayan bütünlükçü

ve kavram odaklı yaklaşımla

meseleyi ele alan böyle bir çalışmayı

yapmanın zaruri olduğunu gördük. Bu

maksatla bu projeyle birlikte sözlük

çalışmasında özgün sayılabilecek bir

metotla çalışmaya başladık. Özellikle

Arapçadan geçen kelimeler arasındaki

anlam ilişkilerinin bir sözlük çalışmasında

nasıl daha iyi bir şekilde

yansıtılabileceği üzerinde yoğunlaştı

çalışmalarımız. Böylece bu proje ile

elimizdeki model sözlük çalışması ortaya

çıktı. Kavram odaklı bir yöntemle

gerçekleştirdiğimiz bu çalışmayla biz

köken bilim çalışmalarına farklı bir

perspektif sunmak istedik.

Çalışma yöntemimize gelecek

olursak bu alanda özellikle ülkemizde

genel amaçlı olarak hazırlanan

sözlüklerde Arapçadan Türkçeleşmiş

kelimeler karışık olarak farklı maddelerde

yer aldığından bu sözlüklerde

bunları tespit ederek öğrenmek okurların

gayret ve araştırmasıyla mümkündür.

Örneğin “hkm” ortak kök

harflerinden türeyen “hakem, hekim,

hüküm, hikmet, mahkum, mahkeme,

tahkim, tahakküm, mütehakkim”

gibi kelimeler bir hükme dayanması

yönüyle aynı kavram dünyasını yansıtan

kelimeler iken biz bu kelimelerin

hepsini sözlüklerde alfabetik sistem

içerisinde farklı maddelerde buluruz.

Halbuki dilimizde buna benzer yüzlerce

kelime öbeği vardır. Bu çalışmada

biz sadece Arapçadan Türkçeleşen


kelimeleri dahil oldukları kavram

öbekleri içerisinde vererek farklı bir

yaklaşımla sunduk. Çalışmamızda

öncelikle aynı kök harflerden türeyerek

benzer kavram dünyasını yansıtan

kelime öbekleri tespit edilmiştir.

Sonrasında bu kelime öbeklerinden

sadece temel kavramlar madde başı

yapılarak alfabetik düzende verilmiş,

temel kavrama bağlı diğer kelimeler

ise bu kavramın altında aynı maddede

yer almıştır. Proje çalışmasında ayrıca

kelimelerin telaffuzlarına da yer

verildi. Kelime telaffuzları ne yazık ki

Türkçemizin kanayan bir

yarasıdır. Dilin oluşumunda

ses çok önemli bir yere

sahiptir. Bundan dolayı

kelimelerin telaffuzlarına

da çalışmada yer verilme

gereği duyuldu.

Yaptığımız bu çalışmadan

biraz farklı bir yöntemle

ikinci bir proje çalışması

olarak bilim terimleri

ve kavramlarımız üzerine

hazırladığımız “Karşılaştırmalı

Terim ve Kavram

İncelemesi” çalışması da

proje çalışmalarımızın diğer

bir ayağını teşkil etti.

Bu çalışma da aslında

Osmanlı Türkçesindeki bilimsel

terimler ve kavramların anlam

dünyasını günümüz Türkçesi ve Batı

dilleriyle karşılaştırarak verdiğimiz

model bir sözlük mahiyetinde hazırlandı.

“İnsanların sözcük dağarcığı

dünyaya açılan penceresidir. Bu

pencerenin bakış açısını genişletmeyi

başarabilirsek öğrencilerimizin

de hayal güçlerini, hayata

bakışlarını, kendilerini bilip

ifade edebilmelerini sağlayabilir

ve bununla birlikte gelecek tasavvurlarını

oluşturmalarında

büyük bir yol kat etmiş oluruz.”

“Dil varlığımızdaki bütün kelimeler

bizim kimliğimizin ve kültürümüzün

oluşmasında önemli

bir yer tutan vatan toprağı mesabesindedir.”

Projemizin başlangıç aşamasında

Osmanlı Türkçesi derslerini gören

öğrencilerimiz yer aldı. Bu vesileyle

bu dersin ehemmiyetini bir kez daha

idrak etmiş olduk. Projeye katılan

öğrencilerimiz tamamen gönüllülük

esasıyla büyük bir özveriyle çalışarak

emek sarf ettiler. Proje Danışma Kurulu’nda

yer alan Türk Dili ve Edebiyatı

öğretmenlerimiz Abdullah DUR-

MAZ, Serap YEŞİLBAŞ, Sibel ÖZGEN

ve Cağaloğlu Anadolu Lisesi Türk

Dili ve Edebiyatı öğretmeni Hamdullah

YILDIZ ve birçok öğretmenimiz

değerli fikirleriyle proje

çalışmamıza önemli katkılar

sundular. Okul idaremiz

de bizden desteklerini

esirgemedi. Uzun bir

uğraş ve emeğin sonucu

olarak proje çalışmamızın

sonunda tamamladığımız

model sözlük

formatındaki kitapçıklar

okulumuzda düzenlenen

4006 TÜBİTAK Bilim Fuarı’nda

sergilenerek öğrencilerimiz

tarafından

tanıtıldı. Hazırladığımız

model kitapçığın ilerleyen

safhalarda tüm öğrencilerimizin

ve okurların istifadesine

sunulacak şekilde

çalışmalarımız devam etmektedir.

İsmail Karadağ

Öğretmen

41


Milli Eğitim Bakanı

Ziya Selçuk İle

Sancaktepe’de

Öğretmen Buluşmaları

İlçemizde görev yapan

öğretmenlerimizden

SAYIN BAKANIMIZA

bu büyük buluşma ile ilgili

teşekkür notları var…

‘’ Bakan değil gören olmaya geldim. ‘’

dedi. Tam da ‘’ Görmek yetmiyor Sayın Bakanım .’’ diyecekken

‘’ Gittim, gördüm ve şunları yaparsak iyi olacağını, yarar sağlayacağını

düşündüm.’’ ‘’ Çalışmalara başladık.’’ dedi. ‘’ Kim bilir bize ne zaman sıra gelecek

diye düşünürken ‘’ Bu yıl içerisinde tamamlanacak sevgili öğretmenlerim!’’ dedi.

Çıkışta öğretmenleriyle el ele, göz göze sohbet ettiğini gördüm. O an anladım ki

değişen bir şeyler var, değişecek olanlara da ümidimiz var…

‘’ HOŞ GELDİNİZ SAYIN ZİYA HOCAM ‘’

Ayşe Gök

Sancaktepe Anadolu Lisesi

42


Milli Eğitim Bakanı

Sayın Ziya Selçuk,

“Ziya Hoca ile İstanbul

Buluşmaları” kapsamında

ilçemizde görev

yapan öğretmenlerle 20

Haziran Perşembe günü

bir araya geldi.

Sayın Bakanımız Ziya Selçuk’un

ilçemizi ziyaret ederek bizlerle bir program yapması tüm

öğretmenlerimiz gibi beni de oldukça heyecanlandırdı. Kendisi her

zamanki gibi samimi ve tevazu sahibi idi. Program sonunda Bakanımıza

olan güvenimiz ve inancımız bir kat daha arttı. Eğitimin sorunlarını iyi bilen, bu

sorunlara çözümler üretmek için gayret eden, planlı ve programlı ilerleyen Bakanımızın

olması eğitim adına büyük bir şans. Azmi ve çalışkanlığı ile bizlere örnek

olan Bakanımızın anlattıkları ve eğitime dair hedefleri bizleri etkilerken

bu hedeflerin hayata geçebilmesi için motivasyonumuzu

artırdı.

Selim Öztürk

Nermin Ahmet Hasoğlu İmam

Hatip Ortaokulu 43


Seminer dönemlerinin boş

geçtiğine, içinin doldurulamadığına ve faydasız

yazılar misali kalem oynatmadan öte bir şey olmadığına

inanırdım. Ama fikirler sabit olmasa da zamanla değişirmiş. 20

Haziran 2019 günü Milli Eğitim Bakanı Sayın Ziya Selçuk’un Sancaktepe’de

öğretmenlerle buluşmasında kalabalıklar arasında gezerken

“Bir resim yapalım” diyen sözlerini açık gözlerle dinledim. Ezberleri bozmaya,

dondurulmuş kalıpları eritmeye ve en önemlisi de bir hayale ortak etmeye çağıran,

uzun ve ince adamın Akl-ı Selim / Kalb-i Selim / Zevk-i Selim ifadelerinin Türkiye

Cumhuriyeti Devleti’nin hayalini kurduğu ve emaneti omuzlarına bırakacağı neslin

ipuçları olduğunu anladım. Adı açıklandığında herkesin ‘’ Ziya Hoca’nın selamını

aldık. ‘’ heyecanını duyduğu ve değişime destek verilirse geleceği beraber kuracağımıza

bizleri inandıran Ziya Hoca’nın ‘’ Sizlere bir şey vaat etmiyorum, siz

varsanız ben varım.’’ sözü de hatırda kalan ifadelerin en açık sözlü olanıydı.

Aslında ayağına kadar geldiği öğretmene kıymetli olduğunu, toplumu

inşa edecek ustaların bu eller olduğunu söyledi. Değişmek ve

bir hayale inandırmak zor olsa da…

Fatih Türkmen

Sancaktepe Anadolu Lisesi

Sayın Bakanımız Prof. Dr. Ziya

SELÇUK’un ilçemizi ziyareti beni ziyadesiyle

heyecanlandırdı. Sayın Bakanımızı daha önceden de tanıdığım

için eğitim öğretimin her kademesini programına kadar çok iyi bildiğini

düşünerek “Söyleyecekleri düşündüklerimdir.” beklentisini oluşturdu. Dinleyici

olarak katılan öğretmenlerimle de toplantı sonrası değerlendirmelerimizde de Sayın

Bakanımızın kendini Ziya Öğretmen diye tanıttığı tanımla örtüştüğü kanaati bizlerde

oluştu. Yıllardır uygulamaya çalıştığım akılla gönül dünyamızı birleştirme düşüncesini Sayın

Bakanımızda ziyadesiyle görmem adıyla müsemma, bize ışık gibi düşüncelerini yansıtması,

2023 vizyonu duygularımıza tercüman oldu. Yaptığı ve yapacağı yeniliklerin bize, ülkemize ve

dünyaya model olacağını düşündüm. Okulumda çevre, personel sıkıntısı olmasına rağmen mevcut

imkanlarla “Daha iyisini nasıl yaparım?” yönündeki düşüncelerim pekişti, içimde öncesinde var

olan modelin ziyası oldu. Kurgularımızın anlattıklarıyla örtüşmesi beni ziyadesiyle heyecanlandırdı,

motive etti. Gönlümüzü, aklımızı okuyan, eğitimin her alanına hakim bakan algısı

oluştu. Çoklu Zeka Uygulamaları kitabını yıllar önce okumam öğretmenlerimin okuduklarını

söylemesi ve fikirlerinden yıllar öncesinden istifade edildiğinin söylenmesi de

Bakanımıza olan güvenimizi daha da arttırdı. Sayın Bakanımızla Türk Milli

Eğitimine toplumsal güvenin artarak devam edeceği kanaatindeyim.

Tüm paydaşlarımıza saygılar sunarım.

44

Yücel Sarıca

Cengiz Topel İlkokulu


Milli Eğitim Bakanımız Sayın Prof.

Dr. Ziya SELÇUK’un ilçemizde öğretmenlerimizle

buluşacağından haberdar olduğumuz anda İlçe Milli Eğitim

Müdürlüğümüzle planlama yaparak 20 Haziran 2019 günü yaz seminerini

Ziya Hoca’mızla yaptık ve okulumuzun tüm öğretmenlerinin katılımını sağladık.

Çok kalabalık bir katılımla gerçekleşen konferanstan öğretmenlerimiz büyük bir

heyecanla ayrıldı. Eğitimde liyakat, sevgi ve özverili çalışmanın önemine değinen Sayın

Bakanımızla beraber maarif davasında bizler de koşarak yol alacağız. Bakanlığımızın

çizmiş olduğu 2023 Eğitim Vizyonu hedefleri doğrultusunda hedefimiz donanımlı

ve şuurlu bir gençlik inşasıdır. Saygıdeğer Bakanımıza ilçemize teşrifinden ve

biz eğitimcilerle buluşmasından dolayı şükranlarımızı arz ederiz. Eğitim

camiamızı heyecanlandıran bu programı tertipleyen İlçe Milli

Eğitim Müdürlüğümüze de ayrıca teşekkür ederiz.

Erkan Yavuz

Abdurrahmangazi İmam Hatip Ortaokulu

Mesleğe dair olumsuz tüm değer

yargılarını kenara bırakan ve bıraktıran, samimi, tevazu

sahibi içimizden biri Sayın Bakanımız sizleri aramızda görmek

bizleri mutlu etti.

İsmail Al

Beyhan Şenyuva Ortaokulu

Aslında neler yaşayacağımızı Bakanımız

salona girdiğinde hissetmiştim. Biz Bakanımızı

sahnede konuşacak diye beklerken aramızda dolaştı. Hepimizle

göz göze geldi, yani bize dedi ki size değer veriyorum, sizi anlıyorum.

Konuşma boyunca herkesin gözünü kırpmadan dinlemesi bizleri çok etkiledi.

Sayın Bakanımızın söylediği her cümleden bir çıkarımım oldu ve umudum arttı.

Ülkemizde işini böylesine seven, olduğu konumun farkında olan, bizi biz olduğumuz

için anlayabilecek değerli insanlara gerçekten ihtiyacımız var…

Salona girerken ki ben ile salondan çıkan ben artık farklıydı. Bakanımıza

konuşması için teşekkür ediyorum. Yarına dair çok büyük umutlarım var.

Çünkü arkamızda Sayın Bakanımız Ziya Selçuk var.

Burcu Koyun

Rabia Kız Anadolu İmam Hatip Lisesi

45


5

Soruda

Öğretmen

Akademileri

Hakkında

Her Şey

Zübeyir Gökhan Doğan

İl Milli Eğitim Müdür Yardımcısı ile

Söyleşi

1

Öğretmen Akademileri’ni planlarken ilham aldığınız

kaynağın bizzat İstanbul’un kendisi olduğunu yazmıştınız

bir yazınızda. Buna bağlı olarak, akademi

eğitimlerinin çıkış yeri, ilerleyişi ve geliştirilmesi hakkında

neler söylersiniz?

İstanbul zarafetin, asilliğin sevginin simgesi. Biz de yolumuza

İstanbul diyerek başladık; ayrılığın zarafetin başka bir simgesi

olan öğretmenlerimizin ve yöneticilerimizin; kişisel ve

mesleki gelişimini destekleyip, akademik kariyerlerini zenginleştirirken,

akademilerde aldıkları kazanımları ve sevgiyi

öğrencileriyle paylaşarak okullarına yansıtmaları ve ilçelerinde

farkındalık yaratmalarını sağlamak amacıyla yola çıktık.

Bu inançla İstanbul Öğretmen Akademileri, 2023 Eğitim

Vizyonu doğrultusunda 21. yüzyıl çoklu öğrenme modelleri ile

yüz yüze ve çevrimiçi harmanlanmış öğrenme ortamı sunarak

merkezinde insan olan eğitimin öğretmenlerimize ve yöneticilerimize

bütüncül bir yaklaşımla ulaşmasını sağlıyor.

46

Akademileri bu denli benimseyen ve okul yoğunluğu arasında

vakit ayırıp katılım sağlayan her bir öğretmenimiz sayesinde

akademiler kendini yenileyerek daha da gelişecektir.

2

2023 Eğitim Vizyonu çerçevesinden bakıldığında,

birbirinden farklı muhtevasıyla her branşa yönelik

olarak düzenlenen bu eğitimlerin öğretmenlerde

kısa ve uzun vadede fark edilen / gözlemlenen değişimler

nelerdir?

Öğretmen, zamana yenilmeyen, zamanın şartları ne gerekiyorsa

onu yakalamaya gayret eden bir avcıdır çoğu zaman.

Gelişimi en önce takip etmeli, gelecek yeniliklere de kendini

açık hedef göstermelidir. Kendisini meslekî yönden doyurması

da hiç kuşkusuz bu doğrultuda elzemdir. Kendi dünyasında

bir pencere açtığında o pencereden baktığı zaman hangi

manzarayı görmek istiyorsa onun çabasını vermelidir. Kimisi

sanatla bakar o pencereden, kimisi matematikle, kimisi


müzikle… Kendi ilgisine göre bir akademi programı alan her

öğretmenimiz için diyebiliriz ki, en güzel manzarayı inşa

edecek olan yine kendileridir. Bunun için gösterdikleri özveri,

hem kişisel hem meslekî açıdan doygunlukta zirve olacaktır.

3

Akademi eğitimleri en çok öğretmen ihtiyaçları gözetilerek

belirleniyor, bunu biliyoruz. Peki sizce öğretmenlerin

müfredatta yazmayan ama yapılacaklar

arasında daimî yer alması gereken görevler arasında neler

sayılabilir?

Sayın Bakanımız Ziya Selçuk’un da çoğu zaman dediği gibi,

müfredat en nihayetinde kağıttır, sadece bir belgedir. Öğretmenden

sınırları belli olarak çizilmiş bir yolda yürürken öğrenciye

değmesini, dokunmasını, ruh dünyasını aydınlatmasını,

hatta ve hatta onu besleyip doyurmasını bekleyemeyiz. Bazen

cetvelleri kırmak; ölçüleri, çizgileri silmek gerekir. İki kere

iki bazen beş etsin demiyoruz ama geniş alanlarda top sektirmeyi

de verebilmelidir öğretmen. Mesela sınıfa okuduğu

kitapla girmesi, akşam oynanan milli maç sonucu hakkında

öğrencilerle sohbet etmesi, birlikte otobüse binip evlerine gidene

kadar onlara eşlik etmesi, kamp organizasyonları planlaması

ve daha birçok şey... Anadolu coğrafyası kadar geniş

yürekleri olan öğretmenlerimiz bilir ki, yan yana salınarak

gidilen o ev yolunda edilen sohbetler, bir yıl boyunca verilen

kazanımlardan daha kalıcıdır, daha dokunaklıdır.

4

Nurettin Topçu, Türkiye’nin Maarif Davası’nda iki

farklı yerde şöyle der: “Muallim, sadece bir memur

değildir.” “Muallim, ruhlar sanatkârıdır.” Eğitim ve

düşünce felsefesinden sıklıkla faydalandığımız kıymetli

hocamız Topçu gözüyle bakıldığında, öğretmenin sanatsal

yönden beslenmesi açısından akademi eğitimlerini nerede

görüyorsunuz?

Sanat, ruh dünyamızı besleyen, hayata bakışımızı kibarlaştıran

bir daldır. Duygularımız olmasa, onlarla hareket etmesek

bir makineden farkımız olabilir mi? Sanatı seven, hayatının

bir yerlerinde ona tutunmaya çalışan insanlara baktığımızda,

çabuk yorulmadıklarını, “B” planlarının olduklarını, bir

gülücük ipiyle uçurtma uçurabilecek kadar güçlü olduklarını

görürüz. Bakın gülücükten bir ip ve sonsuz bir gökyüzünden

bahsediyorum… Akademi eğitimlerine sanatın her türünü

entegre ettik ve etmeye de devam ediyoruz. Kâinata baktığımızda

her şeyin sanatla ilgili olduğunu gözlemleriz. Mevsimlerin

bile renk değişimleri sanatsal bir tablo değil de nedir? Bu bakış

açısıyla kendini geliştiren öğretmenimiz, gökyüzüne gülücüklü

kaç uçurtma gönderir bir düşünelim. Ve o gülücüklerin

gelecekte ülkemizin onurlu yüzünü süsleyen birer nişâne olduğunu

tahayyül edelim. Tek kelimeyle muazzam…

5

Kapanışı

şiirle yapalım… “İstanbul’un kendisi şiirdir.”

sözünüzü hatırlatarak bu şehre en çok yakıştırdığınız

ve belki de ezberinizde olan o şiir hangisidir?

Öncelikle şunu söylemeliyim ki, Millî Eğitim binamızın böyle

tarihi bir muhitte olması bizi bu şehre her gün âşık etmeye

ziyadesiyle yetiyor. İstanbul yedi tepelidir, yedi tepesini de

ayrı ayrı süsleyen onlarca şiir vardır hiç şüphesiz. Aklıma Bedri

Rahmi EYÜBOĞLU’nun “İstanbul Destanı” adlı şiiri geldi. Sanırım

onu söyleyebilirim:

‘’İstanbul deyince aklıma martı gelir

Yarısı gümüş, yarısı köpük

Yarısı balık yarısı kuş

İstanbul deyince aklıma bir masal gelir

Bir varmış, bir yokmuş

İstanbul deyince aklıma Gülcemal gelir

Anadolu’da toprak damlı bir evde

Gülcemal üstüne türküler söylenir

Süt akar cümle musluklarından

Direklerinde güller tomurcuklanır

Anadolu’da toprak damlı bir evde çocukluğum

Gülcemalle gider İstanbul’a

Gülcemalle gelir

İstanbul deyince aklıma

Bir sepet kınalı yapıncak gelir.’’

Bu güzel ve içten söyleşi için teşekkür eder, eğitim adına atılacak

her adımda bilfiil gönüllü olacağımı söylemek isterim.

Biz de ev sahibi olarak teşekkür eder, Sancaktepe ilçesindeki

tüm yönetici ve öğretmenlerimize selamlarımızı ve sevgilerimizi

iletiyoruz.

Kevser Tekin

Öğretmen

47


Kasım Dönemi

Öğretmenlerimizin

Mesleki Çalışmaları

Öğretmenlerimizin mesleki gelişimlerinin

2023 Eğitim Vizyonu ile daha da

önemli hale geldiğini, bu doğrultuda atılacak

adımların hayati olduğunu söyleyebiliriz.

Müdürlüğümüz tarafından planlanan

ve hazırlanan sosyal, kültürel ve sportif

etkinlik atölyelerini, seminerlerini içeren

2019 Kasım Dönemi Seminer Programını,

öğretmenlerimizin kişisel ve mesleki gelişimleri

açısından oldukça önemsemekteyiz.

Her öğretmenin kendi branşında uzmanlaşması

ve alanında derinleşmesinin

yanında teknolojiyi sistemine başarılı bir

şekilde entegre etmesi Müdürlüğümüzün

ilk hedeflerindendir.

Sancaktepe İlçe Milli Eğitim Müdürlüğü

olarak 3 Büyük Salon Etkinliği, 12 Seminer

ve 31 Atölyeden oluşan toplamda 165

ayrı etkinlik olarak planlanan bir eğitim

haftası gerçekleştirdik. Bu sayede kasım

döneminde öğretmenlerimizle çok verimli

ve pozitif dönütlerle sonuçlanan bir Mesleki

Çalışma Haftası geçirdik.

48


Büyük Salon Etkinlikleri

Öğretmen ve İletişim

Prof.Dr.Betül Çotuksöken

Maltepe Üniversitesi Rektör Yardımcısı

Yaşanabilir Çevre için El Ele

Prof.Dr.Orhan Kural

İstanbul Aydın Üniversitesi

Şehir ve Medeniyet

Dursun Gürlek

Tarihçi-Yazar

49


Atölyeler

Ahşap Yakma Arttırılmış Gerçeklik C# Kodlama Cilt Bakımı

Cupcake Yapımı Çini Atölyesi Diksiyon İngilizce Konuşma

İşaret Dili Kurabiye Yapımı Masal Eğitimi Mobil Fotoğrafçılık

Ofis Programları

Photoshop ile

Afiş Hazırlama

Pizza Yapımı

Sinema Atölyesi

50


Tezhip Web Tasarımı Zeka Oyunları Bağlama

Fitness Halk Oyunları Aerobik, Jimnastik,

Zumba

Kaligrafi

Kara Kalem Atölyesi Masa Tenisi Müze Gezisi Okçuluk

Pilates Takı Tasarımı Tiyatro Atölyesi

51


Seminerler

21.yy Öğretmen Yeterlilikleri AB Proje Hazırlama Değerler Eğitimi

Etkili İletişim

Öfke Yönetimi

52


Topluluk Önünde Konuşma ve

Heyecan Kontrolü

Tübitak Proje Hazırlama

Şiddetin Nedenleri ve Şiddete

Karşı Alınabilecek Önlemler

Proje Danışmanlığı

Üstün Zekalı Çocukların

Farkedilmesi

53


Prof .Dr.

ORHAN

KURAL

“Gezgin en ufak detaylara bile dikkat eden insan demektir.

Turist ise sadece oturup doğaya zarar veren

insandır. Dinlenmenin en faydalı yolu insanlık için

faydalı şeyler yapmaktır. Yola çıkmaktır, ara sokaklara

girmektir.

“DÜNYA İÇİN BİR ŞEY YAP ‘’ felsefenize

göre günümüz dünyası için yapılması

gereken en önemli şey nedir?

Öncelikle konuşmak değil uygulamak

gerek. Burada gördüğünüz gibi konuştuğum

her şeyi hayatımda da uyguluyorum.

Mesela bu evden çöp çıkmaz.

Her şey için geri dönüşüm kutularım var

evde. Şimdi birçok insan konuşuyor fakat

uygulamaya gelince iyi bir örnek sunamıyor.

Örneğin şu günlerde popüler

olan bir İsveçli kız var, yanlış anlamayın

ama ben onu şımarık olarak nitelendiriyorum.

Hayatı boyunca zengin olarak

yaşamış. Etiyopya’da yaşayan fakir bir

kız onun söylediklerini söylese belki

inanırdım; fakat hayatı boyunca lüks

içinde yaşamış olan bu İsveçli kız şu

anda dünyada doğayı düşünen bir insan

olarak sembol oldu. Bu biraz bana garip

geliyor. Oturup iki kelime güzel söz

54

söylemek, bir şey yapmak değildir. Hayatınıza

yansıtmazsanız hiçbir anlamı

yoktur. Mesela sokakta giderken bir pil

görsem kanalizasyonun içinde de olsa

eğilip gider onu alırım. Bu evdeki her

şey ya da hayatımda olan her şey değerlendiriliyor.

Onun için bunları hayatımızda

yaşam biçimi haline getirmemiz

lazım. Yani konuşmak değil uygulamak

lazım. Birçok insan sadece konuşuyor

ama uygulama yok ne yazık ki.

Bakın bu evi müzeye çevirmemin

amacı benden sonra da yaşaması. Sadece

buraya Türk öğrenciler değil yurt

dışından da öğrenciler ve araştırmacılar

geliyor. Örneğin geçen İstanbul Üniversitesinden

araştırmacılar gelip kaynaklarıma

göz attılar. Burayı ayrıca kütüphane

gibi kullanabiliyor misafirlerim.

Bu dosyaların içinde bulunamayacak

bilgiler var. Bu ev tamamen halka açılmış

durumda. Onun için inandığınız

şeyleri önce kendiniz yapacaksınız.

Yapmazsanız komik duruma düşersiniz.

Eğer beni bir gün lüks bir mağazada

alışveriş yaparken ya da lüks bir

lokantada yemek yerken görürseniz

gelip yanıma rahatlıkla uyarabilirsiniz.

Dünya İçin Bir Şey Yap kitabım on dokuz

lisana çevrilmiştir. Bu kitapta yazdığım

her şeyi öncelikle kendim uyguluyorum.

Uygulamazsam zaten komik olur. Bugüne

kadar altmış ülkeden gönüllüler

gelip düşüncelerim ve yaptıklarım hakkında

benden bilgi almıştır.

Türkiye’yi adım adım gezmeden yurt

dışına çıkmak isteyenlere neler söylemek

istersiniz?

Bence ikisi paralel yürüsün. Şunu diyenler

var Türkiye’yi doğru düzgün gezmeden

yurt dışına çıkmayın diye. Onu

ben de söylemek istemiyorum.


Türkiye’yi tabi gezdim. 81 ilde konferans

verdim ama ellerine bir fırsat geçerse

yurt dışına da çıksınlar. Ben Türkiye’yi

görmeden yurt dışına çıkmayın

diyemeyeceğim. Ama yurdunu tanımak

da çok önemli. Her coğrafyanın kendine

göre bir zevki var. Ben 193 ülkeye gittim

ve her ülkeden ayrı ayrı zevk aldım. Çok

zor ülkelere de gittim ve oralardan da

zevk aldım. Dostça yaklaştığınız sürece

hiçbir ülkede sorun yaşamazsınız. Duygusal

yönden en çok etkilendiğim ülke

Etiyopya oldu. Etiyopya Afrika’nın tarihi

yönden en zengin ülkesi. Orada gezerken

bir şey dikkatimi çekti. Rehbere

sordum ama ilk önce anlatmak istemedi.

Sonra öğrendik ki insanların iki tane

olan küçük sarı bidonları altı saat yürüyerek

içme kuyusuna götürdüklerini ve

altı saat boyunca tekrar yürüyerek sularını

geri getirdiklerini öğrendik. Özellikle

bunları suyu gereksiz kullananlara

söylemek isterim.

En büyük mücadelenizi sigaraya karşı

başlattınız. Sizin sayenizde sigarayı

bırakan biri olduğunda neler hissediyorsunuz?

Öncelikle çok seviniyorum. Mesela bir

konferans için Alaçatı’ya gitmiştim orada

bir okulla karşılaştık. Okul Batman

Petrol Anadolu Lisesiydi. Bu çocuklar

beni görünce birden heyecanlandılar.

Hocam hocam diye bir öğretmenlerini

çağırdılar. Öğretmenleri geldi bana

“Batman’a geldiğinizde bana sigarayı

bıraktırmıştınız.” dedi. Aradan dört

veya beş yıl geçmiş. Bunu çok söyleyen

oluyor. Bu yaşadıklarım benim için çok

önemli olaylardan biri. Şu ana kadar

400 veya 500 kişiye sigarayı bıraktırmışımdır.

Fakat biliyorsunuz en son yaptığımız

proje çok faydalı oldu. Sigara içen

çocukları okullara götürdük. İstanbul’da

sekiz ilçe de bu projeye destek verdi.

Eğer destek alırsam bu projeye devam

etmek isterim.

Milli Eğitim dil anlatım kitabında Japonya

ile ilgili yazınıza yer verilmesi

hakkında neler söylemek istersiniz?

Buna çok sevindim. Haberim yoktu.

Ben de dışarıdan duydum. Evet benim

Japonya ile yazdığım yazı, kitaplara gezi

edebiyatı olarak girdi. Onur verici bir

şey. İsmim bu sayede Milli Eğitim kitaplarında

yaşamış olacak.

En fazla konferans verme rekoruna

sahipsiniz. Konferanslarınızda verdiğiniz

iletilerin yerine ulaştığını düşünüyor

musunuz?

Herkesi etkilemek imkansız. Ama bir

kişi bile kazansak kârdır diyorum. Ve

zaten konferansların sonunda soruyorum.

Özellikle ortaokullarda kalk bakalım

diyorum hayatında bir değişiklik

olacak mı? Ben kendim yöneltiyorum

bu soruları. Gelen cevaplar da fena değil.

Zaten okullar bir daha bir daha çağırdıkları

zaman görüyorum ki biraz etkili

olmuşum. Ama bazıları da zamanla

oluyor. O anda dediklerimi düşünüyorlar

bir zaman sonra uygulamaya geçiyorlar.

Mesela ben beyinleri de yerleştiriyorum;

ama kişi birkaç olay yaşadıktan sonra

farkına varıp uygulamaya başlıyor. Bir

anda çocuklarla konuştuğun zaman sigarayı

bırakmıyorlar ama çevrelerindeki

komşuları veya akrabaları zor nefes almaya

başladığında ya da akciğer veya

gırtlak kanseri olduklarını görünce benim

dediklerimi dikkate almaya başlıyorlar.

Örneğin kimyada dolgunluk çapı

vardır. Su ile şekeri karıştırır karıştırır

durursunuz. Bir noktaya kadar su kabul

eder ama daha fazla şeker kullanmaya

başladığınızda artık şeker dibe çöker.

Buna dolgunluk çapı denir. Biz de çocuklara

anlattığımız zaman bir süre

alıyorlar alıyorlar kafalarına yerleştiriyorlar.

İlk başta uygulayamıyorlar ama

bir süre sonra uygulayabiliyorlar diye

düşünüyorum. Ben de ilettiklerimin bir

faydasını görmesem bu yaşımda günde

iki üç konferansa gitmeye hevesim kalmaz.

Çok güzel şeyler de oluyor. Onlar

beni ayakta tutuyor.

Sizi anlatan Türkiyeli Don Kişot’u tiyatro

sahnesinde izlediğiniz zaman

neler hissettiniz?

Bu oyun iki defa oynandı. Birincisi İTÜ

ve Bahçeşehir Üniversitesinde oynandı

gerisi de BKM’de oynandı. BKM’deki

oyunu çok uzun oynattılar. Gönül isterdi

ki daha kısa oynansaydı. Bir buçuk sene

boyunca çalıştılar ama her şeyi tadında

bırakmak gerek… Uzattıkları için de

oyun tesirini gösteremedi. Ben arzu

ederdim ki 50 dakikalık bir oyun olsun.

Ama maalesef iki saati geçince istenilen

etkiyi bırakmadı. Ali Poyrazoğlu

bile ben hayatımda bu kadar uzun oyun

oynamadım dedi. Neden yaptılar bilmiyorum.

Hatta bu olay hâlâ konuşuluyor,

ama tabii ki benim için onur verici bir

olay. Dünyada ilk oldu. Yaşayan birinin

hayatının sergilenmesi. Gurur duydum

55


kendileri ile. Fakat arzu ederdim ki daha

kısa fakat uzun ömürlü bir oyun olsun.

TÜBİTAK tarafından desteklenen projeniz

hakkında bilgi verir misiniz?

İTÜ’de çalışırken üç dört tane proje yaptım.

Bir tanesi de şu anda bütün dünyada

kullanılıyor. Zikbutüm yerine melas

kireç taşı birleşiminin kullanılması. Biraz

bilimsel bir şey ama bunu dünyada

ilk bulan benim. Sonra bütün ülkelerde

uygulanmaya başlandı. Eskiden toz

kömürü, birkent derken Almanya’da

zikbutüm kullanılırdı. Bu kanserojendi.

Bunun yerine toz kömürlerini değerlendirmek

için toz halinde kömür yakmak

biliyorsunuz olmuyor. Yaktığınız zaman

havada uçuyor. Hava kirliliği oluyor is

oluyor. Bizim Türkiye’de çok fazla toz

kömürü potansiyelimiz var. Zamanla

kömürler parçalanıyor. Biz melas şeker

fabrikası sıfatıyla bunu yaptık. Sadece

melas değil ayrıca yaklaşık yüzde

üç kireç taşını kullanarak rutubeti engellemek

istedim. Dünyada bayağı ses

getirdi. Şu anda birçok ülke de bunu

uyguluyor. Ben dünyaya faydalı çok

sayıda böyle proje yaptım. Benim doktora

tezim de zaten kömür üzerineydi.

Bir de biri İngilizce olmak üzere kömür

üzerine dört tane kitabım var. İngilizce

yazdığım kömür kitabımın ön sözüne

22 devlet başkanı yazı yazdı.

56


Bu kitap bütün dünyada okutuluyor.

Ülkeme tam 200 bin dolar kazandırdım

kitap satarak.

‘’ Çevre Şiirleri Antolojiniz ‘’ hakkında

bizlere bilgi verip şiire bakış açınızı

bizlerle paylaşır mısınız?

Önce bir proje geliştirdik. Ben hayatımda

hiç şiir yazmadım. Yazmayı da

düşünmüyorum. Fakat şiirlerin önemli

olacağına inanıyorum. Bu hareketle

güzel bir çalışma yaptık. Bir şair de bu

kitabı düzenlerken bana yardımcı oldu.

Çevre duyarlılığını ele alan şiirleri bir

araya getirdik. İçinde birçok ünlü şair

olmak üzere birçok kişiden tek tek izin

alarak şiirleri bir araya getirdik. Bununla

ilgilendik çünkü edebiyat okuyan veya

edebiyata ilgili olan kişiler bu şiir antolojisini

alsınlar ve okumaktan zevk

alsınlar diye düşündük.

Gezgin ile turist farkı size göre nedir?

Bu çok önemli. Biz Gezginler Kulübü

olarak turistleri istemiyoruz. Turist ne

yapar? Turist bir yere gider ve bütün

gün güneşte yatar. Sonra havuza girer.

Havuzlar çok tehlikeli, ben size söyleyeyim.

O havuza girdiğiniz zaman havuzun

içinde ne kadar kimyasal var biliyor

musunuz? Benim bir arkadaşım o işi

yapıyordu. Sakın ha o havuza girme.

Yuttuğun o suda o kadar şey var ki, öyle

kimyasallar var ki seni mahvediyor dedi.

O havuzlara giriyorlar marifet gibi. Yemeklerini

yiyip tabaklarını bırakıyorlar

ve ondan sonra da gece olunca eğlenceye

gidiyorlar. Yani turist kavramı bu.

İki adım olan oradaki bir tarihi mekanı

merak edip çıkmıyor. Para verdim diyerek

gününü otelde geçiriyor. Benim bir

arkadaşım var. Turizm işiyle ilgileniyor.

Bir gün toplantı için beni oteline çağırdı.

Toplantıdan önce berbere gittim, oradan

geçen bir İngiliz ailesi vardı. Çocuk

“Baba baba... Susadım, su alalım.” dedi.

Babası da “Hayır, otelde su bedava.”

dedi. Valla billa hiç para harcamıyorlar.

Otele ve uçağa verdikleri para sadece.

Sonra bizim doğamızı kirletip gidiyorlar.

Böyle turizm olmasa da olur. Bakın

Butan Kralı 3000’den fazla yabancıyı

kabul etmiyor. Şili’deki Paskalya Adası

da turizm olayını kesti. Amsterdam da

turizmi sınırlamayı düşünüyor. Fakat

biz gelsinler diyoruz. Yani gelsinler de

ne faydaları var? Zararları var faydaları

yok. Bir kuruş harcamıyorlar. Oturuyorlar

otelde, bir gün boyunca yiyip,

içiyorlar ondan sonra doğamıza çöpleri

atıp doğamızı kirletiyorlar. Bu turisttir.

Gezgin ise en ufak detaydan zevk alan;

yolun kıvrımından, müziğin tınısından,

çocuğun gülümsemesinden zevk

alandır. Ara sokaklara girer, kahvelerde

oturur, araştırmaya yönelik incelemeler

yapan insanlar, hakiki gezginlerdir.

Bu insanlar benim bu pis yerde ne

işim var diye bile soru sormazlar. Her

yerin zevkini çıkarırlar. Bundan dolayı

bizim derneğimiz gezginlere açık. Ara

sıra sorunlu insanlar da çıkmıyor değil.

Geçen bir kadın vardı bizim dernekte.

Bir kitap yazmış, bana onu gösterdi.

Getirdi bana marifet gibi. Ne anlatıyor

biliyor musunuz? Gittiği pastanelerde

yedikleri pastanın tarifini. Şurada şu

pastayı yiyin diyor. Şurada bilmem şu

yemeği yiyin, diyor. Yani bu kadının

bizimle ne işi olabilir ki. Böyle insanlar

var ne yazık ki hayatımızda. Fakat

gezginlik en ufak detaylara bile dikkat

eden insan demektir. Turist ise sadece

oturup doğaya zarar veren insandır.

Bir de dinleniyoruz diyorlar. Dinlenmenin

en faydalı yolu insanlık için faydalı

şeyler yapmaktır. Yola çıkmaktır, ara

sokaklara girmektir. Dinlenmek havuzun

başında yatmak değildir. Yani

sizlerin burada olması bile benim için

en büyük gurur. Benim için dinlenme

safhasıdır. Benim şimdi dinlenmem

için bütün gün boş yatmam mı gerek?

Zaman zaman röportajlarınızda roman

yazarlarını kıskandığınızı beyan

etmişsiniz. Roman yazarlarını neden

kıskanıyorsunuz? Gezi yazıları yazma

serüveniniz roman yazma serüvenine

kayar mı?

Çok güzel bir soru. Şimdiye kadar bu

57


soru bana hiç sorulmadı. Nereden buldunuz

bunu? Şimdi romanları niye kıskanıyorum

çünkü roman yazarları bir

defalık yazıyor, bir tarihini değiştirip ön

sözüne bir şey ekliyor yeniden basımını

yapıyor. Ama benim 19 kitabım her an

yaşıyor. Düşünün gezi yazılarımı her seferinde

okuyorum bazı şeyler değişmiş

oluyor, onları değiştirmem gerekiyor. Bu

19 kitap devamlı yaşam halinde. Gezdiğim

ve kaleme aldığım ülkelere tekrar

gittiğim zaman bakıyorum. Değişiklik

varsa tekrar kaleme almam gerekiyor.

Genellikle genel bilgiler vermeye çalışıyorum.

Hayatım bu 19 kitabı okumakla

ve değişikler yapmakla geçiyor. Her

gittiğim ülkeye gitmeden ve gittikten

sonra da güncellemek zorunda kalıyorum

bu kitapları. Kitap yeni baskıya

girmeden önce kitabın yüzde otuzu

mutlaka değişiyor. O zaman tabii kıskanıyorum.

Onlar bir defa yazıyorlar, diğer

baskıların sadece tarihi ve ön sözünü

değiştiriyorlar. Ama benim kitabımın

her baskısında devamlı olarak değişiklik

yapmam gerekiyor. Bu yüzden de

devamlı çalışmam gerekiyor, devamlı

gezmem gerekiyor, devamlı tekrar tekrar

aynı ülkelere gitmem gerekiyor.

Türk kültürüne ve gençliğine hediye

ediyorum dediğiniz gezi evine gençliğin

ilgisi nasıl peki?

Bugüne kadar yirmiye yakın okul, sadece

okul değil İş Bankası gibi değişik

kurumlar da geldi. Haftada iki üç grubu

misafir ediyorum. Bundan da çok mutluyum.

Burada gördüklerinizin çoğu

bana değişik konferanslarda hediye

edilen şeylerden meydana gelmektedir.

Her şeyi de düşünerek yaptık. İstedim ki

benden sonra da yaşamaya devam etsin.

Bu gezi evini oluştururken bana şu

örnek oldu. Babamın bir arkadaşı vardı

Orhan Şaik Gökyay Dede Korkut masallarının

yazarı. Bir gün evine gittik. Koca

bir evi vardı ve üç katı da kitap doluydu.

Bir kitap gördüm Orhan amcaya sordum

alabilir miyim diye? Orhan amca hayır

dedi. Eşi Firuze Hanım da edebiyat öğretmeniydi.

Sonra Orhan amca öldü. Ne

oldu kitaplara bir tahmin edin. Hepsi

geri dönüşüme gitti. Ev boşaltıldı, çocukları

evi sattılar. Şimdi yaşadığım bu

şeylerin hepsi bana bir ders oldu. Dedim

ki bu kadar uğraşım var bunlar benden

sonra da yaşasın. Benim de bir kızım

var. Burası onun ilgisini pek çekmiyor.

Bir on dakika uğrayıp gidiyor. Eminim ki

ben öldükten sonra bu evi müzeye çevirmeseydim

benimki de gidecekti. Ben

de bu evi müzeye çevirerek yaşamasını

sağladım. Yani buradan herkes istifade

etsin. Bu duruma geldikten sonra artık

kapatılamaz. Yaşayan bir müze haline

getirdim.

Bir derneğim var. Derneğimin de benden

sonra yaşayacağı ümidindeyim.

Türkiye Gezginler Kulübü üyelerinin burayı

sahipleneceğini düşünüyorum. Biliyorsunuz

ölümümden sonra paramın

büyük bir çoğunluğunu Küre’ de bir halk

eğitim merkezi açılsın diye armağan ettim.

Bitti o iş. Hastaneden rapor aldım

GATA’ya gittim, bütün muameleyi bitirdim.

Yaşarken vermek lazım. Çünkü

insanın ne olacağı belli değil ve hatırlanmak

lazım. En çok sevdiğim hayvan

sümüklü böcektir çünkü iz bırakır. İz

bırakmak önemli çünkü gelip geçersiniz.

On tane evim olsa neye yarayacak?

Kimler geldi kimler geçti. Vehbi Koç’u

anlatmışımdır size? Vehbi Koç ölmeden

önce iki mektup yazmış. Birini ölümümden

sonra açın, diğerini de cenazem

kalktıktan sonra açın diye. Öldükten

sonra birinci mektup açıldı. Birinci mektupta

şu yazıyordu: “Beni çoraplarımla

gömün.” Zincirlikuyu Mezarlığı’ndayız,

nasıl kalabalık anlatamam.

Şişli’ye kadar yollar kapandı kalabalıktan.

Arabalar mezarlığa kadar giremedi.

İmam gömmem dedi. Ne yaptılar

dersin? Yeni bir imam mı çağırdılar,

onun gömeceğini nerden bilebiliriz?

Tabii sonuçta güzelce çoraplarını çıkarıp

gömdüler. Ertesi gün Rahmi Koç

babasının ikinci mektubunu açtı. Şöyle

diyordu: ‘’Gördünüz mü Türkiye’nin en

zengin adamıydım çorabımı bile öbür

dünyaya götüremedim.’’ Bu iş bu kadar

basit… Vehbi Koç’un bu mektupları

dünyadaki hayatımız için çok güzel

bir özetti. Vehbi Koç’u çok iyi tanırım,

çok tutumlu biriydi, Sakıp Sabancı da

öyle. Ben onların kaç defa radyo programlarına

çıktım. Gelirdi gayet mütevazıydı.

Sonra mikrofonun başına

geçince sesini değiştirirdi. Şiveli konuşması

vardı ama mikrofonun başına

geçince birden değiştirirdi. Gayet ikisi

de tutumlu bir şekilde yaşadılar.

Büyük bir özveri ile oluşturduğunuz

gezi eviniz ülkemizin diğer ülkelerle

kültürel, ekonomik ve dostluk bağlarının

oluşmasında köprü görevi görür

mü? Bu konu da neler söylemek istersiniz?

Bugün sabah geldiğinizde bunu yaşadınız.

Sabah geldiğinizde size Bulgar

bir çocuk kapıyı açtı. Yani bugüne kadar

yetmiş ülkeden geldiler. Şu kitapların

tercümesinde bile bana yardım

ettiler. Bunların bir kısmını gelen gönüllüler

tercüme ettiler.

58


Güvenli Okul

Projesi

Milli Eğitim Bakanlığımıza bağlı

tüm resmi okullardaki öğrencilerin

daha güvenli bir ortamda

eğitim almalarını sağlamak, okullar

ve çevresinde kafe, internet salonu,

market, büfe, park, bahçe vb.

kamuya açık alanlarda öğrencilerin

kötü alışkanlıklar edinmesine ve

suça sürüklenmesine sebep olabilecek

madde, alkol, tütün vb. maddelerin

satışını engellemek amacıyla

Aile Çalışma ve Sosyal Hizmetler

Bakanlığı, İçişleri Bakanlığı ve Milli

Eğitim Bakanlığı arasında “Okullar

ve Çevresinin Daha Güvenli Hale

Getirilmesine Yönelik İş Birliği Protokolü”

imzalanmıştır.

Bu protokol kapsamında ilçemiz

okullarından 1. ve 2. sınıf tehlikeli

bulunan 22 okulumuzda polis memuru

görevlendirilmiş, 3. ve 4. sınıf

tehlikeli bulunan 66 okulumuzda

ise özel güvenlik görevlisi görevlendirilmiştir.

Ayrıca acil durumlarda

müdahale edilebilmesi için mobil devriye ekipleri ile anlık iletişim sağlanmıştır.

İlçemizde tüm okullarımızda güvenlik kamerası mevcut olup, 1. sınıf tehlikeli olan okullarımız Kent Güvenlik Yönetim Sistemine

(KGYS) entegre edilerek 7/24 Emniyet Müdürlüğü tarafından izlenmeye açılmıştır.

59


BEYAZ BAYRAK

PROJESİ

Eğitim kurumlarının, temizlik ve hijyen konusunda

teşvik edilmesi, toplum sağlığının korunması ve geliştirilmesi,

yaşam kalitesinin yükseltilmesi, yeterli

eğitim almış sağlıklı nesiller yetiştirilmesi amacıyla Sağlık

Bakanlığı ile Milli Eğitim Bakanlığı arasında “Beyaz Bayrak

İş Birliği Protokolü” imzalanmıştır. Protokol kapsamında

2018-2019 eğitim öğretim yılı içerisinde ilçemiz okul ve kurumlarından

115’i denetlenerek; bazı kurumlarımıza ilk sertifikaları

düzenlenmiş, bazı kurumlarımızın sertifikaları ise

yinelenmiştir. Bu çalışma sonucunda il bazında %95 oran

ile Beyaz Bayrak sahibi okul oranı en yüksek ilçe, Sancaktepe

olmuştur.

Denetime katılan İlçe Milli Eğitim Müdürlüğü ile İlçe Sağlık

Müdürlüğü değerli görevlilerine teşekkür ederiz.

2019-2020 eğitim öğretim yılı içerisinde tüm okullarımızın

Beyaz Bayrak sahibi olması için gerekli planlama ve çalışmalar

yürütülmektedir.

BESLENME DOSTU OKULLAR PROGRAMI

29.09.2010 tarihli ve 27714 sayılı Resmi Gazete’de Başbakanlık Genelgesi olarak yayımlanan Türkiye Sağlık Beslenme

ve Hareketli Hayat Programının Okullarda Obezite ile Mücadelede Yeterli ve Dengeli Beslenme ve Düzenli

Fiziksel Aktivite Alışkanlığının Kazandırılması başlığı kapsamında, “Beslenme Dostu Okullar Programı” ile okullarda

sağlıklı beslenme ve hareketli yaşam konularında duyarlılığın arttırılması, bu konuda yapılan iyi uygulamaların

desteklenmesi ve okul sağlığının daha iyi düzeye çıkarılması hedeflenmektedir.

Bu kapsamda Milli Eğitim Bakanlığı ile Sağlık Bakanlığı arasında “Beslenme Dostu Okullar Programı İş Birliği Protokolü”

imzalanmıştır.

Protokol çerçevesinde 2018-2019 eğitim öğretim yılı içerisinde Beyaz Bayrak sahibi olan okullar içerisinden Beslenme

Dostu Okul Programına başvuru yapan İlçemiz okul ve kurumlarından 45’i denetlenerek; bazı kurumlarımıza ilk sertifikaları

düzenlenmiş, bazı kurumlarımızın sertifikaları yinelenmiş, bazı kurumlarımızın ise gerekli kriterleri devam ettirip

ettirmediği tespit edilmiştir.

Denetimden başarılı sonuç alıp sertifika almaya hak kazanan kurumlarımıza; İlçe Milli Eğitim Müdürümüz Hale

BAĞCE ÖZBAŞ’ın katılımları ile 5 Ağustos 2019’da gerçekleştirilen törende sertifikaları teslim edilmiştir.

Denetime katılan İlçe Milli Eğitim Müdürlüğü ile İlçe Sağlık Müdürlüğü değerli görevlilerine teşekkür ederiz.

2019-2020 eğitim öğretim yılı içerisinde yapılacak denetimler için gerekli planlama ve işlemler yürütülmektedir.

60


OKULDA SAĞLIĞIN KORUNMASI

VE GELİŞTİRİLMESİ PROGRAMI

Okul sağlığı; öğrencilerin ve okul çalışanlarının sağlığının

değerlendirilmesi, geliştirilmesi, sağlıklı okul

yaşamının sağlanması ve sürdürülmesi, öğrenciye ve

dolayısıyla topluma sağlık eğitiminin verilmesi için yapılan

çalışmaların tümü olarak tanımlanmaktadır.

Ülkemizde okul sağlığı çalışmaları, 1930 yılında çıkarılan 1593

sayılı Umumi Hıfzıssıhha Kanunu ile başlatılmıştır.

Okul Sağlığı kapsamında yürütülen Program/Projeler

•Ağız ve Diş Sağlığı Eğitimi ve Koruyucu Ağız Diş Sağlığı Çalışmaları

İlçemizde veli muvafakatı alınan 60. ayını doldurmuş tüm

öğrencilere florürlü vernik uygulaması İlçe Sağlık Müdürlüğü

personelleri tarafından gerçekleştirilmektedir.

•Beslenme Dostu Okul Programı

Her eğitim öğretim yılı içerisinde Beslenme Dostu Okullar

denetlenmektedir.

•Beyaz Bayrak Projesi

Her eğitim öğretim yılı içerisinde Beslenme Dostu Okullar

denetlenmektedir.

•Fiziksel Aktivite Uygunluk Karnesi

İlçemiz okullarında öğrenim gören ortaokul ve lise öğrencilerine

yılda 2 kez fiziksel aktivite uygunluk ölçümleri yapılarak

e-okul sistemine işlenmektedir.

•Okul Çağı Çocuklarının Aşılamaları

İlçe Sağlık Müdürlüğü tarafından tüm öğrencilere aşılama

işlemleri yapılmaktadır.

•Okulda Sağlığın Korunması ve Geliştirilmesi Programı

Her eğitim öğretim yılı içerisinde ilçemizdeki tüm resmi ve

özel okullar sağlık yönünden denetime tabi tutulmaktadır.

Denetim İlçe Sağlık Müdürlüğü ve İlçe Milli Eğitim Müdürlüğümüz

denetim ekiplerince gerçekleştirilmektedir.

•Okullarda Diyabet Eğitimi Programı

2018-2019 eğitim öğretim yılı içerisinde 2615 öğretmen,

307 çalışan, 49647 öğrenci ve 5527 veliye diyabet eğitimi

verilmiştir. 2019-2020 eğitim öğretim yılı için eğitim süreci

devam etmektedir.

•Türkiye Bağımlılıkla Mücadele Eğitim Programı

2018-2019 eğitim öğretim yılı içerisinde 17948 öğrenci, 4017

veli ve 1208 öğretmene tütün bağımlılığı; 2481 öğrenci, 415

veli ve 214 öğretmene alkol bağımlılığı; 2542 öğrenci, 536

veli ve 222 öğretmene madde bağımlılığı ile ilgili eğitim

düzenlenmiştir. 2019-2020 eğitim öğretim yılı için eğitim

planlaması yapılmıştır. Çalışmalar devam etmektedir.

61


Hayvansever Okullarımız

Sevgi Timsali

Kültür Mirası

.

‘’Gidersen kim sular fesleğenleri

Kuşlar nereye sığınır akşam olunca’’

Ahmet TELLİ

Muhsin Yazıcıoğlu İmam Hatip Ortaokulu

KUS . EVLERI

Kuş Evleri kültürümüzden gelen hayvan

sevgisinin simgelerinden biridir.

Atalarımızdan miras kalmıştır bu sevgi bize. Hayvanları

sevmek ve onlara şefkat duygusuyla yaklaşmak kuş

evleriyle adeta vücut bulmuştur.

Cami, saray, türbe, köşk, medrese gibi mimari yapıları

süsleyen, kuşlar için yapılan minik yuvalardır onlar. Serçelerin,

güvercinlerin, kumruların, leyleklerin sığınağıdır.

Tarihiyse 13.yy’ a kadar dayanır.

İlk örneklerinde yapıların dış cephelerine oyuklar açılmıştır

kuşlar için. Zaman içindeyse bağımsız olarak taş,

tuğla, ahşap, kiremit gibi çeşitli malzemelerden inşa edilip,

yapının dış cephesine monte edilmiştir. Yapının güneş

alan cepheleri tercih edilmiştir kuşlar üşümesin diye.

Kuşların içinde rahatça gezebilecekleri büyüklükte olmasına

da dikkat edilmiştir. Bazen tek bazen de çok katlı

olarak karşımıza çıkan kuş evlerinde iç merdivenler de

unutulmamıştır. Milli mimarimizin en zarif örneklerinden

olan kuş evleri 16.yy’a gelindiğinde mimaride gelişmiş

üslubundan ve ihtişamlı örneklerinden dolayı “kuş

sarayı” olarak da anılmaya başlamıştır.

Hayvansever toplumumuz , küçük kuşların, çevreden

gelebilecek olumsuzluklar ve kötü hava koşullarından

korunması için kuş evlerinin yapılmasına çok önem vermiştir.

Şehir merkezlerinde yaşayan kuşların yem bulmakta

zorlanmalarından dolayı da yardımsever

insanımız kuş evlerine darı ve buğday bırakması için görevliler

tahsis etmiştir.

İstanbul’da bulunan Üsküdar Ayazma, Yeni Valide, Selimiye

Camileri ; Seyyid Hasan Paşa Medresesi; Eyüp Şah

Sultan Külliyesi; Laleli III. Selim Türbesi kuş evlerine en

güzel örneklerdendir.

Çocuklarımıza ve gençlerimize hayvan sevgisini, merhameti,

yardımseverliği aşılamak için İstanbul’da bulunan

bu tarihi yapılar bizlerin ziyaretlerini beklemektedir.

İlve Kumbasar

Öğretmen

62


KARA (NEGRO)

“Yaşlı sahibim artık benimle ilgilenemeyeceğini, hayatın kendisini

çok yorduğunu, ancak yüzüme gülecek ve sevgiyle bana geri kalan

hayatımda kol kanat gerecek birilerini de bulmadan eve dönmek istemediğini

söylerken Sancaktepe Veteriner Kliniğinin koridorlarında

sessizce gelip geçenleri seyrediyordum. O zaman anladım ki hayat

yalnız yaşanmıyor. Elimi tutacak bir hayırseverin beni bulması için

sessizce dua ettim.

28/03/2019 tarihinde (5 aylıkken) aşılarım ve tüm bakımlarım

yapıldıktan sonra beni evlatlık olarak Sancaktepe Anadolu Lisesine

verdiler. Hayatında hiç köpeği olmamış, sert mizaçlı ve o kadar da

merhametli olan genç müdür (Fatih TÜRKMEN) benim okula kabul

edilmemi onayladı. Çok heyecanlanmıştım ve bir yuvam olduğu için

de çok sevinçliydim. Bakışlarım, gözlerim, ellerim ve ayaklarım simsiyah

olduğu için çocuklar bana Negro, Müdür Bey ise Kara adını vermişti.”

Öğrencilerimizin gönüllü minik bağışları, öğretmenlerimizin sevgi

ve şefkati ile spor salonumuzun arkasındaki bahçede hayırsever

velimiz tarafından yaptırılan, çatısı yeşil mis gibi çam kokulu kulübede

yaşayan, kara gözleriyle bakarken salladığı kuyruğuyla hepimizi

tanıdığını gösteren, Orta Asya’dan gelirken atımızın peşi sıra bizi

takip eden cesur ve sadık dostumuz, kendisi gibi okulumuza sığınan

kedilerimizle arkadaş oldu.

Milli Eğitim Bakanı Sayın Ziya SELÇUK’un 21/07/2019 tarihinde

sosyal medya üzerinden yaptığı paylaşımla, sokaklarda kaldırımdan

kaldırıma kovulan, korkulan, aç ve sefil bırakılan ve sonrasında da

boş bir arazide itlaf edilen veya bir aracın çarpması/ezmesi sonucu

sessiz çığlıklarını duymadığımız bu kadim dostlarımıza sahip çıkmamızın,

merhamet ve vicdan sahibi genç yüreklerin insanlara söyleyecek

sözlerinin olmasının ifadesi olacağını gösterdi.

Kara gözleriyle Sancaktepe Anadolu Lisesi öğrencilerine gülümseyen,

konuşmasa da havlamalarıyla bize empati kurduran ve kendisini

sevdiren bu dostumuz bizlere çevrenin, hayvanların ve diğer canların

korunması gereken bir emanet olduğunu bir kez daha hatırlattı.

Bu sevimli dostumuzun günlük bakımlarını yapan ve ihtiyaçlarını

karşılayan öğrencilerimize, veteriner kontrollerini takip eden Neşe

ÖZKAN, Ayşe Kübra SUNUCU, Serdal YILMAZ ve KARA ile kendi çocukları

gibi ilgilenen Mehmet Nuri KAVAKLI öğretmenlerimize,Uğur

KELEŞ ve Bekir BAŞ abilerimize, eğitilmesi ve tedavisi için fedakarlık

gösteren Müdür Yardımcılarımız Rana ÖZDEN, Mehmet KIZILKAYA

ve Emrah UTAR’a, ayrıca ilk günden itibaren “Merhamet etmeyene

merhamet edilmez / Yaratılanı severiz Yaratan’dan ötürü” düsturlarını

kendisine şiar edinen Okul Müdürümüz Fatih TÜRKMEN’e teşekkür

ediyoruz.

Sancaktepe Anadolu Lisesi

Sezai Acartürk

Anaokulu

63


Masal Anlatıcılığı

Uçan halıdan daha hızlı uçan uçaklar, cadıların

aynasından daha parlak ekrana sahip telefonlar,

geniş avluların yerini otoparkların aldığı

Kafdağı’ndan büyük apartmanların olduğu bir şehirde,

kalabalıklaşan nüfusu bir araya getirmek için

mimarlar, mühendisler, yöneticiler zihinlerindeki her

hücreyi harekete geçirdiler. Projeler çizdiler, şehirler

inşa ettiler, yeri geldi iki köyü birleştirmek için dağları

deldiler, yeri geldi köprüler yaptılar.

Bütün bunları uzaktan, çok uzaktan izleyen saçlarının

her telinde, derisinin her kıvrımında, bakışlarının

bilgeliğinde yüzyıllardır, hatta belki de dünyanın

kuruluşundan beri burada olduğu belli olan bir

kadın… Sadece bir ateş yakmış. Ateşin boyu dağları

aşmış. Bir, iki derken herkes ateşin başında toplanmış.

Kadın anlatmaya başlamış. İşte budur “masal”

...

Masal, her çağda toplumları bir araya getirendir.

Kadim kültürün anlatan ve dinleyenleri olarak bizler

ve bizlerin çocukları inanıyorum ki masalları her

zaman sevmeye devam edeceğiz. Çünkü; masallarda

haklı-haksız, güzel-çirkin, iyi-kötü, doğru-yanlış

arasındaki mücadeleyi dinleriz ve masalın sonunda

hep iyiler, haklılar, adil olanlar kazanır. İşte bu yüzden

her çağda masalları çocuklar ayrı, yetişkinler ayrı

sevmiştir.

Çocuklar için masal ayrı bir dünyadır; hayal dünyasında

ejderhalar ile savaşmaktır ve cesaret bulmaktır.

Çözümsüz kaldığı durumlarda Keloğlan gibi

aklını kullanarak işin içinden çıkabilmektir. Haksızlıklar karşısında

adaletin, kötünün karşısında iyinin kazandığına ikna

olmaktır. Köklerimizden uzaklaştığımız bu modern dünyada

masal dinleyen çocuk dinlediği masal ile o bölgeye ait örf ve

adetleri öğrenir.

Türkiye dahil birçok ülke, kısa adı UNESCO olan Birleşmiş

Milletler Eğitim, Bilim ve Kültür Kurumunun Paris’te 29

Eylül-17 Ekim 2003 tarihinde “Somut Olmayan Kültürel Mirasın

Korunması Sözleşmesi’ni imzalamıştır. Bu sözleşmeye

göre sözlü anlatımlar ve sözlü gelenekler; gösteri sanatları,

toplumsal uygulamalar, ritüeller ve festivaller, halk bilgisi, evren

ve doğa ile ilgili uygulamalar, el sanatları geleneği somut

olmayan kültürel miras olarak tanımlanmıştır. Sözlü anlatımlar

içerisinde yer alan ve korunması gereken türlerden birisi de

masallardır.

.

BIR VARMIS BIR YOKMUS...

.

.

.

Şöhret Ela Kaya

Öğretmen

“Masal aslında her şeyden önce bir buluşmadır. Anlatıcı, dinleyen ve masalın buluştuğu

mucizevi bir andır. Bu yüzden masal okunmaz dinlenir. Biri anlatır, diğerleri

dinler. Kısalığı, dili, yapısı buna uygundur. Burada sihir anlatıcı ile dinleyen arasında

kurulan gizli bağdır.”

64


Çocukların kendi kültürel kodlarını taşıyan Anadolu masalları

ile tanışmasını hedef alan Anadolu Masalları Projesi, T.C.

Millî Eğitim Bakanlığı Öğretmen Yetiştirme ve Geliştirme Genel

Müdürlüğü ve UNESCO Türkiye Milli Komisyonu iş birliği ile

hayata geçirilmiş, bu çerçevede “Masal Anlatıcılığı Uygulama

Atölyesi Eğitici Eğitimi” hizmetiçi eğitimleri düzenlenmiştir.

Bu eğitimlerde masal anlatıcılığı eğitimleri alan masal sevdalısı

öğretmenler sınıflarda Nardaniye Hanım’ı, Helvacı Güzeli’ni,

Limon Kız’ı anlatarak çocuklarımızı Anadolu masalları ile buluşturmuşlardır.

Öğretmen Yetiştirme ve Geliştirme Genel Müdürü Doç. Dr.

Adnan Boyacı, Daire Başkanı Sayın Uğur Kılıç ve UNESCO Millî

Komisyonu Başkanı Ankara Hacı Bayram Veli Üniversitesi Edebiyat

Fakültesi Türk Halk Bilimi Bölümünden Sayın Prof. Dr. M.

Öcal Oğuz’un destekleri ile yüzlerce çocuk Anadolu masalları

ile buluşmuş ve buluşmaya devam edecektir.

Ayrıca İstanbul İl Milli Eğitim Müdürü Sayın Levent Yazıcı’nın

desteği ile kurulan İstanbul Masal Okulu sayesinde

İstanbullu çocuklar masalsı bir atmosferde masal dinleme

şansını yakalarken öğretmenleri ise aynı mekânda “masal anlatıcılığı”

eğitimlerine başlamışlardır. Peki tam olarak nedir bu

“masal anlatıcılığı?”

Masal Anlatmak

Masal aslında her şeyden önce bir buluşmadır. Anlatıcı,

dinleyen ve masalın buluştuğu mucizevi bir andır. Bu yüzden

masal okunmaz dinlenir. Biri anlatır, diğerleri dinler. Kısalığı,

dili, yapısı buna uygundur. Burada sihir anlatıcı ile dinleyen

arasında kurulan gizli bağdır. Bu bağ gözler ile sağlanan bir

fiziksel bağ olduğu kadar aynı zamanda gönülden gönüle de

uzanan bir yoldur. Dijital çağda göz göze teması kaybettiğimiz

bir dönemde anlatıcının dinleyenin gözlerine bakarak yaptığı

yolculuk çok etkilidir.

Anlatanın ses tonu, mimikleri, ruh hali, vücut dili ile masalı

yaşarcasına karşısındakine anlattığı o büyülü dünyaya kendisi

de inandığı an dinleyen-anlatan ilişkisi kurulur. Ayrıca dinleyenin

bunu ihtiyaç haline getirmesi çok önemlidir. Kimse

ihtiyacı olmayan, ilgisini çekmeyen bir şeyi dinlemek istemez.

Çocuklara masal anlatırken onların merakını uyandırabilmek

adına tekerlemeler söylemek, bilmeceler sormak

kadar bulundukları mekandan, yaşadıkları çağdan, sevdikleri

kahramanlardan bahsetmek de onları masal dünyasına daha

kolay çekebilir.

Özellikle okul öncesi çocuklara masal anlatırken grubu

iyi tanımak çok önemlidir. Çünkü masallar çoğu zaman bilinçaltındaki

gizli korkulara ve yüzleşmelere giden anahtarlardır.

Bu gizli dünyada çocuk karanlık korkusu, yalnız kalma korkusu

kadar cadılarla, devlerle, ejderhalarla bir savaş vermektedir.

O yüzden masallar yaş gruplarına göre özenle seçilmelidir.

Somut işlem döneminde olan küçük yaş grubu için bu seçimin

daha hassas yapılmasında yarar vardır.

Gruplarda özel durumu olan öğrencilerin duyarlılıklarının

göz önüne alınması da bir o kadar önemlidir. Özellikle son

dönemde sınıf ortamlarında göç yolu ile gelen öğrencilerin

hassasiyetleri göz ardı edilmemeli ve anlatım yapılacak grup

hakkında önceden bilgi sahibi olunmalıdır. Anlatım yapılacak

grup içinde herhangi bir fobisi, takıntısı veya duyarlılığı olan

çocuk varsa anlatıcı bu detayları gözeterek anlatımını yapmalıdır.

Ayrıca masal dünyasının gerçek dünyadan farklı olduğu

mutlaka ifade edilmelidir. “Açıl susam açıl”, “Evvel zaman

içinde”, “Vakti zamanında…” gibi masala giriş kapısını açan

formeller mutlaka kullanılmadır. Masal bittiği zaman artık

gerçek dünyaya döndüğümüzü ifade eden “Gökten üç elma

düştü...” bitiş formeli kullanılarak masal dünyasından çıkılmalıdır.

Dilerim ki; dürüstlük, sabır, saygı, sorumluluk, yardımseverlik

gibi değerlerimizin güçlenmesi için masalların gücüne

ve onların şifa etkisine inanan masalcı öğretmenler olarak

bizler, heybemizdeki masalları nefesimiz yettiğince öğrenciler

ile buluşturur ve bu kadim kültürün nesilden nesile aktarılmasına

bir tutam da olsa katkıda bulunabiliriz.

65


Neden Akıl ve Zeka Oyunları

Akıl

ve

Zeka Oyunları

Uğur Karayiğit

Savaş Tosun

Reyhan Ekinci

Toplumsal gelişme ve kalkınmanın ön koşulu nitelikli insan

gücü, nitelikli insan gücünün temel kaynağı ise nitelikli

eğitimdir. İlkokul ve ortaokul seviyesinde kazandırılması

beklenen temel becerilerden biri, çocuğun toplumda yaşayabilmesi

için gerekli beceri ve tutumları geliştirmek; bir

diğeri de ona bilişsel becerileri kazandırmaktır. Bu beceriler

arasında, ana dilin etkili kullanımı, problem çözme ve akıl

yürütme geniş bir yer kaplar. Kavramları ve algıları kullanarak

soyut ya da somut nesneler arasındaki ilişkiyi kavrayabilme,

soyut düşünme, akıl yürütme ve birtakım zihinsel

faaliyetleri bir amaca yönelik olarak kullanabilme yetenekleri

zekâ olarak adlandırılır. Zekâ oyunları ise bireylerin

kendi potansiyellerinin farkına varabilmeleri, hızlı ve doğru

karar verebilmeleri, problemler karşısında kendilerine özgü

çözüm yolları üretebilmeleri ve kendilerini sürekli yenileyebilmeleri

için sunulan etkinlikler olarak tanımlanabilir.

Günlük hayatta karşılaşılan sorunlara karşı problem çözme

becerilerini iyi kullanmak gerekmektedir. Bu anlamda zekâ

oyunları, problem çözme becerilerimizin geliştirmesinde

önemli bir yere sahiptir. Problem çözme becerilerinin gelişmesi

ile bireyin günlük hayatta ihtiyaç duyduğu çözüm

üretme, kendine güvenme, zaman yönetimi gibi olguları

da gelişmiş olacaktır. Zekâ oyunları, problemlerin çözümünde

kişinin bazı stratejileri ve zihinsel problem çözme

becerilerini kullanmasını gerektirir. Bu anlamda, bireylerin

düşünme süreçlerini desteklemektedir. Eğitici oyunlar olarak

da görülen zekâ oyunları, beyne egzersiz yaptırarak ve

bireyleri bu tür beyin jimnastiğiyle meşgul ederek zihinsel

becerileri geliştirmektedir.

Akıl ve Zeka Oyunları Ne İşe Yarar

Hızla gelişen dünyamızda problem çözme, akıl yürütme

ve iletişim gibi becerilerin önemi giderek artmaktadır. Zekâ

oyunları sayesinde bu becerileri geliştirmek daha kolay

olacaktır. Dolayısıyla öğretmenlerin rehberliğinde öğrenciler

matematiksel becerilerini, stratejik düşünme kabiliyetlerini

ve yaratıcılıklarını geliştirme olanağına sahip olacaklardır.

Zekâ oyunları, bireylerin öz güvenlerini arttırmaları,

hızlı ve doğru karar verebilmeleri, bir problemle karşılaştıklarında

kendilerine özgü çözüm önerileri geliştirebilmeleri

ve en önemlisi de kendilerini sürekli yenileyebilmeleri için

hazırlanan aktiviteler olarak tanımlanabilir. Bu yönüyle

zekâ oyunları bireylerin sadece matematik alanındaki gelişimlerini

değil, işlem ve strateji gücünü geliştirecek oyunlar

sayesinde sözel ve görsel zekâ, mantık, muhakeme yeteneği,

çözüm yolları üretme, problem çözme, üç boyutlu

düşünme, kendine özgü yaklaşım geliştirme, taktik geliştirme,

şekil oluşturma gibi yaratıcılık ve eleştirel düşünme

yeteneklerini de geliştirecek oyunları içermektedir.

66


Türkiye’de Akıl ve Zeka Oyunları

Ülkemizde eğlenerek öğrenme esas alınarak öğrencilerin

zihinsel becerilerinin geliştirilmesinde, muhakeme

yeteneklerinin artırılmasında zekâ oyunlarının önemli

bir rol oynayacağı düşüncesiyle seçmeli bir ders programı

hazırlamak konusunda çalışmalar yapılmıştır. Çalışmalara

2012 yılında başlayan Ortaokul ve İmam Hatip Ortaokulu

Zekâ Oyunları Dersi (5, 6, 7 ve 8. sınıflar) Öğretim

Programı 2013–2014 öğretim yılında yenilenerek 5. ve 6.

sınıflardan itibaren kademeli olarak uygulamaya konmuştur.

Zekâ oyunları eğitimindeki genel amaçlar; zekâ oyunları

dersinde öğrencilerin zekâ potansiyellerini tanıması

ve geliştirmesi, problemler karşısında farklı ve özgün

stratejiler geliştirmesi, hızlı ve doğru karar vermesi, sistematik

bir düşünce yapısı geliştirmesi, zekâ oyunları

kapsamında bireysel, takım halinde ve rekabet ortamında

çalışma becerileri ve problem çözmeye yönelik olumlu

bir tutum geliştirmesi şeklindedir. Ayrıca programın uygulanmasına

yönelik olarak bu dersi farklı sınıf seviyelerinden

( 5, 6, 7 veya 8.) öğrenciler aynı anda alabilirler,

aynı sınıf düzeyinde farklı seviyede öğrenciler de alabilir.

Seçmeli zekâ oyunları dersinde basamaklı öğretim programı

kullanılır. Basamaklı öğretim programı öğrencilere

bilinenden bilinmeyene, yakından uzağa, basitten karmaşığa,

somuttan soyuta, kolaydan zora şeklinde öğrenme

ortamı sunar.

Hayat Boyu Öğrenme Genel Müdürlüğü tarafından

Geleneksel Oyunlar ve Zekâ Oyunları başlığı altında yer

alan modüller son dönemdeki gelişmeler doğrultusunda

güncellenmiştir. Bu modüllerde yer alan Zeka Oyunları

Okul Öncesi, Başlangıç, Orta ve İleri Düzey kursları ile

Zeka Oyunları Öğreticiliği kursu gerekli niteliklere sahip

eğiticiler tarafından açılabilmektedir.

Sancaktepe’de Zeka Oyunları

Milli Eğitim Bakanlığımızın belirlediği hedefler doğrultusunda

ilçemizde zeka oyunları eğitimleri düzenlenmektedir.

2019-2020 öğretim yılından itibaren bu alanda gönüllü öğretmenlere

hizmet içi eğitimler düzenlenmektedir. Bu eğitimlerden

şimdiye kadar 620 öğretmen faydalanmıştır. Yıl

içersinde 450 öğretmene daha eğitim verilecektir. Eğitimler

sonrasında okullarda zeka oyunları ile tanışan öğrenci sayısı

hızla artmaktadır. Yapılan çalışmalar sonucunda okullarda

belirlenen oyunlardan sınıf düzeyinde düzenlenen okul içi

turnuvalar sonrasında ilçe geneli zeka oyunları şenliği yapılacaktır.

Hedeflerimizden birisi de bütün okullarımızda zeka

oyunu çalışmalarının yapılmasıdır.

Sarıgazi Ahmet

Keleşoğlu İlkokulu

60.yıl Sarıgazi

Ortaokulu

Safa İlkokulu Ana Sınıfı

67


İlçemizde Sınıf Kategorisine Göre ortak çalışma Yapılan

Oyunlar ve Kuralları

HEDEF 5

Oyuna kura ile başlanır.

Hedef 5 oyun aparatı ve renkli puldan veya taşlardan oluşur.

2 oyuncu ile oynanır.

Amaç;

Aynı renkli beş oyun pulunu yatay, dikey veya çapraz sıralayan ilk oyuncu

olmak. Sırayla pullardan birer tane alıp oyun tahtası üzerindeki deliklere

atılır. Bu şekilde pullar bitene kadar oyuna devam edilir. İki farklı oynama

sistemi vardır. İlki ilk 5’liyi yapanın kazandığı diğeri ise pullar bitene kadar

devam edip sonrasında hangi oyuncunun daha fazla 5’li yaptığına bakmak.

BARİKAT (KORİDOR)

Koridor oyununun kuralları oldukça basittir. Koridor, akıl ve zeka oyununda 81 karelik bir oyun

platformu bulunur ve oyuncuların onar adet “engel” adı verilen taşları vardır. Bunlara bazen

blok ismi de verilir. Bu engel taşlarının yanında birer de piyonları bulunur oyuncuların. Engeller

oyun tahtasının ucuna ileride kullanılmak üzere dizilir ve en öndeki 9 karenin ortasına da

piyon konur.

Barikat (Koridor) Oyununda Amaç;

Koridor oyununda amaç birçok strateji oyununun aksine rakibin taşlarını yemek

değil, piyonunuzu rakibin başlangıç alanına taşımaktır. Bu illaki rakibin başladığı

kare olmak zorunda değildir. İlk sıradaki 9 kareden birine piyonunuz ulaşırsa

oyunu kazanırsınız. Ancak bunu yaparken rakibiniz önünüze engel taşlarından

koyacak ve hedefe ulaşmanızı zorlaştıracaktır. Oyunun en güzel kısmı da bu zaten.

Barikat (Koridor) Oyunu Kuralları:

Koridor (Quoridor) oyununda da her oyunda olduğu gibi belli kurallar vardır. Bunları liste halinde

yazmak anlaşılması açısından çok daha kolay olur.

• Koridor oyunu iki kişi ile oynanır (duruma göre daha fazla oyuncu ile de oynanabilir.)

• Herhangi bir piyonun diğerine üstünlüğü yoktur. Kura ya da yazı tura ile kimin oyuna ilk başlayacağı seçilir.

• Oyuna engelleri hizalama çubuğunun önündeki küçük karelerin bulunduğu ilk sıradan başlanır.

• Sırası gelen oyuncu ya piyonunu hareket ettirir ya da engel koyar. Aynı hamle sırasında hem piyonu hareket ettirip

hem de engel koyamazsınız.

• Piyonlar yalnızca sağa, sola, ileri ya da geri olmak üzere sadece bir kare ilerleyebilir. Burada küçük bir istisna vardır.

Eğer iki piyon karşı karşıya gelirse ve gidecek başka bir yön yoksa hamle sırası kimde ise o oyuncu rakip piyonun

üzerinden atlayabilir. Bu sayede 2 kare ilerlemiş olur.

• Piyonlar çapraz hareket edemez.

• Piyonlar engellerin üzerinden atlayamaz.

• Platforma konan engellerin yeri değiştirilemez.

• Rakibin 4 tarafı engeller ile kapatılamaz. Mutlaka rakip oyuncuya çıkış yapabileceği en az bir kare alan

bırakılmalıdır.

• Oyuncunun sahip olduğu engeller biterse piyonu ile hamle yapmak zorundadır. Bu yüzden engellerinizi mantıklı

şekilde harcamanız gerekiyor. Çünkü oyun sonuna doğru çok kritik görev görebiliyor.

• Oyun platformu üzerindeki en son sıradaki 9 kareden birine ilk ulaşan oyuncu oyunu kazanır.

• Oyunu dilerseniz set set, dilerseniz de tek set olarak oynayabilirsiniz.

68


MANGALA

Orta Asya’dan günümüze kadar gelen Türk strateji ve zeka oyunudur. “Mankala, minkale, çukur” gibi

isimlerle de bilinir. Osmanlı döneminde de sevilerek oynanmış bir oyundur. Günümüzdeki şekli Osmanlı

dönemindeki oynama şekli esas alınarak düzenlenmiştir. Bu oyunu bir tahta üzerinde oynayabileceğiniz

gibi yere çukur kazarak da oynayabilirsiniz.

1. Mangala iki kişi ile oynanır.

2. Kişilerin önünde 6 tane çukur vardır. Toplam 12 kuyu ve 48 taş vardır.

3. Her oyuncunun bir hazine kuyusu vardır.

4. Oyuncular 48 taşı 12 kuyuya dörder dörder dağıtır.

5. Oyuncuların kendi önlerindeki kuyular kendi bölgeleridir.

6. Hazine kuyusunda en çok taş biriken oyunu kazanır.

Mangala Nasıl Oynanır:

1. Kura sonucu belirlenen ilk oyuncu dört adet taşı alır, bir adet taşı taşları aldığı kuyuya bırakır ve sağa

doğru taşları biber birer dağıtır. Elindeki son taş kendi hazine kuyusuna gelirse tekrar oynama hakkı

kazanır.

2. Oyun sırasında rakibin hazine kuyusuna taş bırakılmaz.

3. Oyuncu taşları dağıtırken elinde kalan son taş kendi boş kuyusuna gelirse oyuncu hem kendi kuyusundaki

taşı hem de kendi kuyusunun karşısındaki rakibin kuyusundaki taşları kendi hazine kuyusuna

aktarır. Hamle sırası rakibine geçer.

4. Hamle sırası gelen oyuncu taşları kendi bölgesinde dağıtmaya başlar. Kendi bölgesinde dağıtma bitince

elinde taş kalırsa rakibinin bölgesine taşları dağıtmaya başlar. Elindeki taşların bittiği yerdeki rakibin

kuyusundaki taşları çift yaparsa (2,4,6,8) o taşları kendi hazine kuyusuna aktarır.

5. Oyunculardan birinin bölgesindeki taşlar biterse oyun biter. Taşlarını ilk bitiren oyuncu rakibin kuyularındaki

taşları da kendi hazinesine aktarır ve taşlar sayılır. Kimin hazine kuyusunda taş fazla ise oyunu

o kazanmıştır.

REVERSİ

OYUNCU SAYISI: Reversi, iki oyuncu arasında oynanan bir strateji oyunudur.

OYUN İÇİN GEREKLİ MALZEME: 8x8 lik kare tahta ve 64 tane çift renkli oyun taşı.

Oyunun Oynama Şekli ve Kuralları:

• Reversi özel taşlarla oynanır, bu taşların bir tarafı siyah, diğer tarafı beyazdır. Başlangıçta oyun tahtasının ortasındaki

dört kareye sırasıyla beyaz ve siyah dört taş koyulur. Oyuncu eğer hamle yapacaksa, kendi taş rengiyle yüz yüze gelecek

şekilde bir taş yerleştirmelidir. Oyuncu her yere taşını koyamaz. Her hamlede rakibin bir veya daha fazla taşını ele geçirmelidir.

Bunu yaparken, çapraz, dikey ya da yatay biçimde kendi rengine ait taşların aynı sırada olması gerekir. Eğer taraflardan

birinin taş koyduğu bölümle, yine kendisine ait başka taş arasında rakibe ait taşlar varsa, onlar da renk değiştirerek oyuncunun

taşının rengini alır. Ele geçirilen taşlar ters döner (renkleri değişir) ve oyuncunun kendi taşı olur.

Tüm kareler dolduğunda veya geçerli bir hamle yapılamaz hale gelindiğinde oyun biter ve en çok taşa sahip olan oyuncu

oyunu kazanır.

69


Hava Ece

Öğretmen

Teknoloji

Bağımlılığı

lenmektedir.

Yaşadığımız en ciddi hastalıklar

arasındadır bağımlılıklar.

Bireyin iradesinin devre dışı

kalması, kullanılan nesnenin bireyi

esir alması durumudur. Bağımlılık

diyebilmek için aşırı bir istek, kullanım

süresinin gün geçtikçe artması

(yaş grubuna göre değişkenlik

gösterir) kullanım miktarının

artması ve bireyin istenilen nesneyi

kullanmadığında vücudun buna

gösterdiği tepkilerin üst düzeyde

olması gerekir. Örneğin; elinden

telefonu alınan 9 yaşındaki bir öğrencinin

sürekli öfke krizleri geçirmesi,

bilgisayar oyunu oynayamayan

bir çocuğun bilgisayarı kırması,

terleme, kalp atışında hızlanma,

sorumluluklarını artık yerine getirmeme

gibi durumlar bağımlılık

göstergesidir.

Teknoloji bağımlılığı, bağımlılık

türlerinden biridir. Bilgisayarlar,

tabletler, telefonlar ve televizyonlar

bireyi bu bağımlılığa götüren birer

araçtırlar. Maalesef son yıllarda

teknolojinin hızlı bir şekilde gelişmesine

bağlı olarak bu bağımlılık

türünde ciddi oranda artış gözlem-

Yaşlısından gencine

toplum içerisinde her yaş grubundan

bireyin kendini kaptırdığı,

varlığını, benliğini yok etmeye çalıştığı

gerçekten çok uzak sanal bir

dünya.

Kendi ellerimizle yarattığımız

bir canavar tarafından gün geçtikçe

hastalıklı bireyler yetiştiriyoruz.

Ve yetiştirilen bu bireyler ilerleyen

dönemlerde toplumda karşımıza

birer canavar olarak çıkıyor. Annesini

öldüren, intihar eden, kadına

şiddet uygulayan, taciz-tecavüz

eden, kişilik bozukluğu olan binlerce

canavar.

Sosyal kabul görme isteği, zaman

–mekân sınırsızlığı, dertleşebilme

isteği, yakınlık kurma isteği,

alternatiflerin çok olması kişiyi

cezbeden ve bağımlı olmaya iten

sebeplerden bazıları. Bu düşüncelerin

temelinde var olan asıl neden

ise biyolojik yatkınlık, bireyin

psikolojik durumu, kendi benliğine

olan saygısı yani öz güven eksikliği,

içe dönüklük, yalnızlık hissi, depresyon,

sosyal destek yetersizliği,

gerçeklerden kaçma isteği olarak

açıklanabilir. Nedenler biyo-psiko-

70


sosyal olarak ele alınmalıdır. İnsanlar

mutlu olmak, heyecan duymak, ümit

etmek, zevk almak adına internet ya da

diğer araçları kullanırlar. Zamanla bu

kullanım gerçek ve sanal dünya arasında

gelip gitmelerine neden olur.

Teknolojiyi hayatımızdan çıkarıp

atmak hiçbir zaman bir çözüm olarak

düşünülmemelidir. Bunun yerine kendimizin

ya da başkalarının nasıl kullanmamız/kullanmaları

gerektiği üzerine

düşünmemiz gerekir. Çocuklar, üzerine

düşünülmesi gereken en önemli grup

içerisinde yer alırlar. İlköğretim çağında

olan bir çocuğun kullanım süresi günlük

30-35 dakikayı geçmeyecek şekilde

ayarlanmalıdır. Ortaöğretimde ise bu

süre 1,5-2 saat olabilir ödevler de hesaba

katılarak bu kullanım sürelerine

dikkat edilmesi gereklidir.

İnternet ya da teknolojik diğer araçların

çocuklara, gençlere öğrettiği asıl

konulardan biri kötülüğün sıradanlaştırılmasıdır.

Duyarsızlaşma, normal

olmayan söz ve davranışların normal

olarak algılanması belki de en acınılası

durumlardan bir tanesidir. Ölümler, kötülükler,

hakaretler bu kadar sıradan ve

normalleştirilerek yaşamımıza dâhil

edilmemelidir.

Dikkat eksikliği, benliğin bozulması,

gayret göstermeden kazanma isteği,

sabırsızlık, çabuk sıkılma ve isteklerin

hemen yerine getirilmesi gerektiği düşüncesi

teknoloji bağımlılığının getirdiği

sonuçlardandır.

Bütün bağımlılıklarda olduğu gibi

teknoloji-internet bağımlılığının da tedavi

sürecinde en önemli şey kişinin karar

vermesi ve gerçekten bu durumdan

kurtulmayı istemedir. Sosyal destek (aile-arkadaş-eş-dost)

bu bağlamda bireyin

en çok ihtiyaç duyduğu motivasyon

kaynağıdır. ‘Yalnız değilsin’ düşüncesini

samimi olarak ortaya koymak ve gerçekten

yanında olmak ilk adımlardan biridir.

İnternet dilini öğrenmek, ortak kullanım

alanında kullanıma izin vermek,

aile bireylerinin birbirleriyle gerçekten

ilgili olması, arkadaş çevresini, kimlerle

vakit geçirdiğini bilmek, güvenli internet

kullanımı için teknik destek almak,

çocuklar için internet kullanım sürelerini

net olarak belirlemek ve mutlaka sınır

koymak, spora-sanata bireyleri yönlendirmek,

sağlıklı beslenmeyi bilmek –uygulamak,

alternatif faaliyetler sunmak

bağımlılığın azaltılmasında etkili

olabilecek çözüm yollarından bazılarıdır.

Yasak koymak ve sürekli engellemek ile

bağımlılık ortadan kalkmaz. Aksine bireyi

daha farklı, zararlı şeyler yapmaya

itebilir. Bunun yerine meşgul etmek,

onu cezbeden etkinlikler yapmak, sınırlı

zaman vermek, kural belirlemek daha

etkilidir.

Sevgiyi en içten bir şekilde bireye sunmak,

birlikte zaman geçirmek, sen değerlisin

ve bizim için önemlisin “varlığın

bizim için önemli” düşüncesine

inanmak ve çevremizdeki bireyleri buna

inandırmak gerekir. Varlığının işe yaradığını

gören birey mutlu olur, kendini

toplumun bir parçası olarak görür.

Anne babalara düşen görev sağlıklı

rol-model olmaktır. Çocuğu koşulsuz

kabul etmek ve koşulsuz sevmek onu

bağımlılıklara karşı bir kalkan olarak

koruyacaktır. Cemil Meriç’in çok güzel

bir sözü vardır “İnsanlar sevilmek için

yaratıldılar, eşyalar ise kullanılmak için.

Dünyadaki kaosun nedeni; eşyaların sevilmeleri

ve insanların kullanılmalarıdır.”

Teknolojiye bağımlı değil, teknolojiye

bağlı ve sadece gerektiği kadar kullanabilen

bireyler olmamız ümidi ile…

71


Okullarımızdan İyi Örnekler

Gökkuşağı Projesi

Rabia Kız Anadolu İmam Hatip Lisesi

İstanbul İl Milli Eğitim tarafından düzenlenen “Eğitimde

İyi Örneklerden Özgün Uygulamalara Projesi”

2019 sergisine il geneli 5119 proje arasından seçilen 111

proje katılmaya hak kazanmıştır. Sancaktepe ilçesinden

katılan iki projeden bir tanesi Rabia Kız Anadolu

İmam Hatip Lisesinde uygulanan “Gökkuşağı” projesidir.

Rabia Kız Anadolu İmam Hatip Lisesi olarak, Gökkuşağı

projesi ile öğrencilerimizin potansiyel yeteneklerini,

yaparak yaşayarak öğrenme ilkesi gereği atölye

ve kurs planlamaları ile ortaya çıkarmayı ve onları

geliştirmeyi amaçladık. Okul bünyesinde cuma günü

öğleden sonra açılan geleneksel ve modern sanatlar,

kültür ve spor aktiviteleri, bilimsel içerikli kurslar ile

öğrenciler farklı atölye ve sınıf ortamlarında eğlenerek

yeteneklerini keşfetmeye ve geliştirmeye dönük

çalışmalar yaptılar. Tüm öğrenciler seçtikleri bir kursta

faaliyetlerini eğitim öğretim yılı boyu devam ettirdiler.

“Her İnsan Bir Renk” anlayışından hareketle, öğrencilerin

ruhlarının derinliklerinde var olan rengi ortaya çıkaracağı

düşünülerek projeye “Gökkuşağı” adı verildi.

72


Yedi Bölge Yedi Türkü

Sarıgazi Ahmet Keleşoğlu İlkokulu

Proje, yurdumuzun yedi bölgesinin türküleriyle, yöresel kıyafetleriyle, yemekleriyle

ve o bölgenin kültürünü yansıtan eşya ve çeşitli nesneleriyle tanıtıldığı kapsamlı bir

projedir.

Bu projeyi gerçekleştirmedeki öncelikli amaç, Sosyal Bilgiler dersi kazanımlarını çocuklara

daha eğlenceli ve kalıcı bir şekilde kazandırmaktır. İkincil hedef de kültürel ögelerimizi

çevremizdekilere tanıtmak, hatırlatmak ve paylaşımda bulunmaktır.

Proje, İstanbul İl Milli Eğitim Müdürlüğünün gerçekleştirdiği, Eğitimde İyi Örnekler

Proje yarışmasında, 5200 proje arasından seçilerek, Eğitimde İyi Örnekler Paylaşımı

Sergisi’ne çıkmaya hak kazanmış ve 19 Haziran’da İstanbul S. Zaim Üniversitesinde

gerçekleştiren sergide yerini almıştır. İl Milli Eğitim Müdürümüz Sayın Levent Yazıcı ve

üniversite rektörü Prof. Dr. Mehmet Bulut tarafından ödüllendirilmiştir. Ayrıca serginin

EBA’ da yayınlanan E- Kataloğunda da yerini almıştır.

Hatırımdasın Öğretmenim

Tolga Çınar Mesleki Teknik Anadolu Lisesi

Proje 24 Kasım Öğretmenler Günü

kapsamında okulumuz öğrencilerinin

sosyalleşmesi, onları bu günlere getiren

ve hâlâ getirmekte olan öğretmenlerini

her sene hatırlamaları için uygulanmıştır.

Öğrencilerimizin daha ince fikirli, vefakâr

bireyler olması amacıyla hazırlanan

proje kapsamında okulumuzda bulunan

14 şubeden 10’ar tane olmak üzere toplam

140 tane öğrenci gönüllülük esasına

dayalı olarak proje ekibimizde yer alan

öğretmenlerimiz tarafından seçilmiştir.

Seçilen bu 140 öğrenci projemizin hedef

kitlesini oluşturmaktadır. Daha sonra bu

140 öğrenciden; onları yetiştiren gönüllerinde

iz bırakan, onları geleceğe taşıyan

öğretmenlerinin isimleri istenmiştir. 140

öğretmenin iletişim bilgileri proje ekibimizce

tespit edilmiştir. 140 öğretmene

140 öğrencinin mektup yazması istenmiştir.

Öğrencilerimiz mektup yazmadan önce yazım teknikleri konusunda Türk Dili ve Edebiyatı Öğretmenlerimiz tarafından

bilgilendirilmiştir. Tanıma ve bilgilendirme faaliyetlerinden sonra öğrencilerimiz; Selamlama, Kendini Tanıtma, Proje hakkında

bilgi verme, teşekkür etme ve vedalaşma olmak üzere beş bölümden oluşan bir mektup yazmışlardır. Ardından böyle ahlaklı

öğrencilerin yetişmesinde emeği geçen öğretmenlerimize tarafımızca teşekkür edilmiştir. Öğrencilerimiz tarafından yazılan bu

140 mektup 140 öğretmene gönderilmiştir.

73


Okullarımızdan İyi Örnekler

Küçük Ellerden Büyük Hikayeler

Aziz Bayraktar İmam Hatip Ortaokulu

Sancaktepe Aziz Bayraktar İmam Hatip

Okulu olarak öğrencilerimizi

hayata hazırlarken onları bir bütün

olarak değerlendirmeyi kendimize bir

hedef olarak belirledik. Öğrencilerimizin

sadece akademik başarısı ile değil

onların sosyal, sportif, kültürel alanlarda

da başarılı olmaları için bu tür

etkinlikleri kendimize görev biliyor ve

önemsiyoruz.

Kalemin gücünü önemseyen bir medeniyetin

temsilcileri olarak çocuklarımıza

bu değerlerimizi aktarmanın uğraş

ve gayesi içerisindeyiz. Bu yıl okulumuzda

düzenlemiş olduğumuz “Okulumuz

Yazarlarını Arıyor” adlı projeye

200 hikaye ve masal türünde eser katılmış

olup, hikaye kitabında yer alan

eserler jüri tarafından seçilmiştir.

Minik ellerin hayal dünyasından süzülerek

kaleme aktarılan masalları ve

hikayeleri kitapta toplayarak okulumuzdaki

diğer öğrencilerin kitabı

okumaları, bu projeden esinlenerek

kendilerinin de yazma becerilerini geliştirmeleri

için teşvik edilmesi amaçlanmıştır.

Duvarlarımızda Çiçekler

Şehit Abdullah Tayyip Olçok İmam Hatip Ortaokulu

Kalite Takip Sistemi nisan ayı faaliyetleri

kapsamında okulumuz bahçesinin

peyzaj çalışmalarına yönelik olarak,

okul duvarlarımızda öğrencilerimizin

pet şişelerden yaptıkları asma saksılara

yer verdik. Çeşitli sebze tohumları

ekilen saksılar bahar aylarında çok güzel

görüntüler oluşturacak. Okul bahçemizin

küçük olması ve ağaçlandırma

çalışmalarının yapılamaması nedeniyle

bahçe duvarlarımız bu şekilde değerlendirilmiştir.

74


Teach Up

Hüseyin Temizel Ortaokulu

Öğretmenlerin yeni rollerine yönelik

yeterlikler kazandırma girişimi. TeachUP

kurs dizisinde, öğretmenlerin ve

öğrencilerin değişen rolünü yansıtan

bir kısım öğretme ve öğrenme yaklaşımını

benimseyerek bu zorlukları nasıl

aşabileceğinizi araştırıyoruz. Bütün

kurslar, hem aday hem de işbaşındaki

öğretmenlere yöneliktir. Kurslar,

kariyerlerinin başından itibaren, aday

öğretmenlere etkili uygulayıcılara dönüşmeleri

için uygulanabilir bir yol

göstermektedir.Öğretmenlerimiz başarı

gösterip katılım belgelerini almışlardır.

Türkiye Okuyor 1 Kütüphane Kuruyor

Sarıgazi Ahmet Keleşoğlu İlkokulu

Şubat ayından nisan ayının sonuna kadar süren bir projeydi. Türkiye genelinde 36 ortak ve Arnavutluk’tan gelen 1 ortak

okulla çalışıldı.

Amaç, çocuklara kitap sevgisi aşılama, milli ve manevi değerleri koruma, empati kurma, yardımlaşma, paylaşma gibi duyguları

geliştirme ve Ağrı Doğubeyazıt Örtülü Köyü’ne kütüphane yapılmasına yardımcı olmaktı.

Proje ortakları ile tanışıldı. Belirli günlerde birlikte etkinlikler yapıldı. Okulda ve çevresinde proje duyuruldu. Afişler hazırlanıp

asıldı. Kitaplar okundu, toplandı, velilerin katılımı ile kolilendi.

Projemize destek çok olduğu için 15 koli kitap topladık.Bunların 2 büyük kolisini Örtülü İlkokuluna, 13 kolisini de ülkemizin

çeşitli yerlerindeki köy okullarına yolladık.

Proje kurucumuz kütüphane kurulması için destek buldu,kütüphane yapıldı. Çocuklar ve halk tarafından yollanan kitaplar

yerleştirildi. 23 Nisan günü proje kurucumuz Örtülü İlkokuluna giderek oradaki kütüphaneyi açtı.

UDS tarafından kalite etiketiyle ödüllendirilmiştir.

75


Okullarımızdan İyi Örnekler

Zaman Tünelinde Geçmişe Yolculuk

Sarıgazi Ahmet Keleşoğlu İlkokulu

“Zaman Tünelinde Geçmişe Yolculuk”

Projesi ile amaç; internet ve bilgisayar

oyunu bağımlısı olan, müzik kültürü

sadece basit, ezberde kalan, sanat

değeri olmayan şarkılardan ibaret olan

çocuklarımızı müzikle buluşturmak,

sosyalleşmelerine ve öz güvenlerini

geliştirmeye katkıda bulunmaktır. Ayrıca

geçmişini iyi bilen, kendi kültürüne

, özüne değer veren nesiller yetiştirmek

ve geleceğe güvenle bakmaktır.

Ebeveynlerinin dinlediği büyüdüğü

şarkıları ( 70’ler, 80’ler ) öğrenip birlikte

söylemek ve böylece kuşaklar arası

bütünleşmeyi , paylaşımı sağlamak

amacıyla başladım bu çalışmaya.

Böylece zamanda yolculuk yaparak o

dönemin müzikleri, kıyafetleri, dansları

,yiyecekleri hakkında bilgi edinip,

unutulmuş, unutulmaya yüz tutmuş

şarkıları minik ağızlardan dinleterek

büyüklere hatırlattık ve nostalji yaşattık.

Kuşaklar arası etkileşimi ve paylaşımı

sağladık.

Sunum yaptığımız salonun girişinde açtığımız stantla,

öğrencilerin ve konukların belirtilen döneme ait yiyecek,

eşya, nesne ve objeleri tanıyıp günümüzle kıyaslama

yapmalarını ve teknolojik gelişmeler hakkında

bilgi sahibi olmalarını sağladık.

Daha çok hedef kitleye ulaşabilmek adına çeşitli kurum

ve kişilere de davetiye hazırlayıp gönderildi. İlçe

Milli Eğitim Müdürlüğümüz çalışanları ve dönemin sinema

oyuncularından Yavuz Karakaş ve Bülent Polat

davetimize icabet ederek gösterimize katıldı. Ayrıca

öğrencilere sporu ve sporcuyu sevdirme adına Türkiye

Karate Milli Takımı Antrenörümüz Hayrullah Yamanoğlu

ve 2017 Karate Dünya Şampiyonu Alparslan Yamanoğlu

da aramızdaydı.

Moda Sokağı

Yenidoğan Çok Programlı Anadolu Lisesi

76


Harezmi

Hüseyin Temizel Ortaokulu

Harezmî Eğitim Modeli, çocukların teknolojiyi kullanarak nasıl üretebileceklerini keşfetmelerinin yanında; güvenli, etik ve

ahlaki değerleri özümseyerek, bilimsel araştırma yöntemleri ile belirlediği süreci, öğretmenleri ile değerlendirip güncelleyen

yapıda İstanbul Milli Eğitim Müdürlüğü tarafından geliştirilmiş bir eğitim modelidir. Eğitimin diğer süreçlerine doğrudan ve

nitelikli etkide bulunduğu için genel bir eğitim modeli olarak da ele alınabilir. Öğrencilerin günlük, gerçek yaşam problemlerini

tanımlayıp, çözmek üzere algoritma tasarlayan, adım adım bu sorunun nasıl çözüleceğini belirleyip programlamanın

gücünden faydalanarak yenilikçi fikirler üretme sürecidir. Hüseyin Temizel Ortaokulu olarak Teknoloji Bağımlılığı üzerine

çalışmalar yapılmıştır. Geleneksel çocuk oyunları,uçurtma şenliği ve gezilerle eğitim modeli desteklenmiştir.

77


Kardeş Okul Projesi

Hüseyin Temizel

Ortaokulu

“Yeryüzünün öğretmeni olabilmek için

gökyüzünün öğrencisi olmak lazım.”

Aliya İzzetbegoviç

“Kardeş Okul Projesi” ile üye ülke öğrenci ve öğretmenlerinin

yapacakları karşılıklı ziyaretlerle hem kardeşlik ve dostluğun pekiştirilmesi

hem de eğitim alanlarındaki bilgi ve birikimlerin paylaşılarak

ülkelerin eğitim sistemine katkı sağlanması amaçlanmıştır. Bu

kapsamda okulumuz, 20 Ocak 2017 tarihinde Bosna- Hersek Tuzla

Kantonu’nda bulunan Osnovna Skola Mejdan ile “Kardeş Okul Protokolü”

imzalamıştır. Aynı tarihte Okul Müdürü Sanela JAGANJAC

okulumuzu ziyaret etmiştir.

Projenin ilk adımı olarak Osnovna Skola Mejdan, 10 öğrenci ve

10 öğretmen ile 12-17 Mayıs 2017 tarihleri arasında okulumuza bir

ziyaret gerçekleştirdiler.

Projenin ikinci aşamasında ise karşılıklılık ilkesi esasına göre,

9-13 Haziran 2017 tarihleri arasında 8 öğretmen ve 3 öğrencimiz ile

kardeş okulumuz olan Osnovna Skola Mejdan’a bir ziyaret gerçekleştirdik.

Farklı bir ülkenin eğitim sistemini yakından gözlemleme

imkânı yakaladığımız ziyaretimiz süresince eğitim ve kültürel anlamda

bilgi alışverişinde bulunmamızın yanı sıra hazırlanılan program

çerçevesinde öğretmen ve öğrencilerimizle gezilerde bulunarak

Bosna-Hersek’i daha iyi tanıma fırsatı yakalamış olduk.

22 Nisan 2018 tarihinde Edirne’de düzenlenen festivale katılmak

için gelen kardeş okulumuz Osnovna Skola Mejdan’a sürpriz yaparak

kendilerini Edirne ‘de ziyaret ettik.

Projenin üçüncü aşaması olarak ise Osnovna

Skola Mejdan, 15 öğrenci ve 10 öğretmen ile

26-31 Ekim 2018 tarihleri arasında okulumuza

bir ziyaret gerçekleştirdiler. Bu zaman sürecinde

okulumuzda eğitim-öğretim ortamlarında

bulunup öğrenci ve öğretmenlerimizle deneyim

paylaşımında bulunmuş olan misafirlerimiz,

proje yürütme kurulundaki öğretmenlerimiz

ve öğrencilerimiz eşliğinde ilimizde sosyal,

kültürel ve tarihi geziler yapmışlardır.

78


Samandıra Mesleki ve Teknik Anadolu Lisesi olarak 2016 yılından beri

yürüttüğümüz kardeş okul projesi kapsamında Bosna Hersek’in Mostar şehrindeki

kardeş okulumuz Srednja Mašinsko – Saobraćajna škola öğretmen ve

öğrencilerini bir hafta süren etkinliklerle ağırladık. Dört yıldır süregelen proje

kapsamında, değişik dönemlerde yaptığımız karşılıklı ziyaretlerle birbirimizi

daha yakından tanıma imkanı bulduk. Kardeş okulumuz, yapılan son ziyarette

gerek okulumuzu ve bölümlerini; gerekse İstanbul ve Bursa’nın tarihi

mekanlarını tanıma imkanı buldular. Ortak tarihi mirası paylaştığımız bu

kardeş okulumuzla önümüzdeki dönemde de karşılıklı ziyaretlerle imkan ve

tecrübe paylaşımında bulunacağız. Tüm bu süreç boyunca fedakarca çalışan

okulumuz öğretmenlerine, öğrencilerimize ve velilerimize teşekkür ederiz.

Samandıra Mesleki ve

Teknik Anadolu Lisesi

79


Okullarımızdan

Uluslararası

Başarılar

HAYRUNNİSA GÜRBÜZ, DÜNYA ÜÇÜNCÜSÜ OLDU

Özbekistan’ın başkenti Taşkent’te düzenlenen Dünya Yıldızlar Tekvando Şampiyonasında

Nermin Ahmet Hasoğlu İmam Hatip Ortaokulu öğrencimiz Hayrunnisa GÜRBÜZ, Dünya

Üçüncüsü olarak bronz madalya kazandı.

80


Polonya’da yapılan U15

Avrupa Şampiyonası’nda Sancaktepe

Birikim Anadolu Lisesi

öğrencilerimizden

Rıfat Eren Gıdak Avrupa 3’üncüsü

olmuştur.

Öğrencimizi tebrik eder,

başarılarının devamını dileriz.

Rusya’da yapılan 5. Wushu Avrupa

Şampiyonası’nda Sancaktepe

Birikim Anadolu Lisesi öğrencilerimizden

Sudenaz TURAN, Avrupa

şampiyonu olmustur. Öğrencimizi

tebrik eder, başarılarının

devamını dileriz.

81


Bir Ergin İzcinin

82

Öncelikle genel bir tanım yapacak olursak:

İzcilik, şehir yaşamına alışmış gençlerin

doğayla iç içe, ahlaken düzgün karakterde,

milli ve dini değerleri ön planda tutmasını

sağlayan ulusal bir organizasyondur. Bu

organizasyon kardeşlik duygusuyla beraber

sorumluluk bilincini de gençlerimize aşılamaktadır.

Yalnızca bununla kalmamakla

birlikte kültürel kaynaşmanın tohumlarını

da ekmektedir. Biz bu yazıyı yazan şehir yaşamına

alışmış gençlik olarak doğaya adımımızı

attığımız ilk andan beri izciliğe tutkuyla

bağlandık. Bu tutkumuz bizlere kamp deneyimi

sağladı. Kamplarda sorumluluk bilincini,

doğayı evimiz gibi görmeyi öğrendik ve farklı

medeniyetlerle tanışma fırsatını bulduk. Gittiğimiz

kamplarda yalnızca eğlence etkinlikleri

değil milletimizin değerini anlamak amacıyla

etkinlikler düzenledik.

Örnek verecek olduğumuzda Uluslararası

Çanakkale Milli Bilinç Kampı’nda o dönem

askerlerinin savaş için konakladığı bölgede

bizler de bu şerefe nail olduk. Bunun ardından

dönemin askerlerinin yani dedelerimiz

ve atalarımızın savaşmak için yürüdüğü yolu,

bir nebze anlamak amacıyla aynı şekilde saçımızda

kına, elimizde bir tas çorba ve ekmek

dilimi ile tamamladık. Milli getirilerinin yanı

sıra birlikte iş yapmayı deneyimledik. Bu deneyimlerimiz

sırasında tıpkı dönem askerlerinin

farklı ırklardan birleşip beraberce bir

güç oluşturmasını izcilerimizin farklılığıyla

yansıttık.

Beykoz İzcilik Tesislerine gittik…

Heyecanımızın başladığı‚ ilk deneyimlerimize

adım attığımız yer olan Beykoz İzcilik

Tesisleri, geçirmiş olduğumuz iki gecelik zaman

diliminde bizlere sorumluluk bilinci ve

milli, dini değerlerimizi yakından öğrenme

fırsatı verdi. İzcilik ile ilgili terimleri doğanın

verdiği eşsiz güzellikle beraber yerine getirmek

kadar güzel etkileyici bir durum olamazdı.

Liderimiz Osman Tugay Şahin’di. Ekipler

ise Kızıl Elma, El-Cezer-i ve Ulu Hakan olmak

üzere üç gruptan oluşmaktaydı. Ekipler arasındaki

akşam etkinlikleri, rekabetler‚ işaretler

ile yol bulma yarışmaları, doğada yaşam

mücadelesi verme gibi faaliyetler unutulmaz

güzelliklere yol açtı…

kaleminden…

SANCAKTEPE ANADOLU LİSESİ

ERGİN İZCİ KULÜBÜ



Hooray! Your file is uploaded and ready to be published.

Saved successfully!

Ooh no, something went wrong!